1 a bad egg sözünde durmayan, kendisine güvenilmeyen, itin teki
2 a bad lot sağlam ayakkabı değil, sütü bozuk, it kopuk 3 a bad mark kırık not, kötü not 4 a bad turn kötülük 5 a bag of nerves sinir küpü 6 a bed of roses güllük gülistanlık vaziyet 7 a bee in one's bonnet fikrisabit, saplantı 8 a bird in a gilded cage altın kafesteki kuş 9 a bit biraz, bir kırık, zerre kadar, bir damcı, bir kırtık, dıngılı 10 a bitter pill acı bir reçete, acı bir ilaç, beraberinde çetinlikler bulunan çözüm yolu 11 a black eye morarmış göz 12 a bundle of nerves sinir küpü 13 a can of worms içinden çıkılması çetin vaziyet 14 a change for the worse kötü bir değişiklik 15 a chip off the old block hık demiş burnundan düşmüş, iteleyip yerinde durmuş 16 a close shave kıl payı kaçış 17 a cut above -den daha yakşı, yakşırak, daha üstün 18 a dark day karanlık gün 19 a dark saying kapalı söz 20 a dime a dozen harcıâlem, erzan ve çok 21 a drop in the bucket devede kulak 22 a drop in the ocean okyanusta damla, devede kulak, çok az 23 a fat lot hiç 24 a few birkaç, bir niçe, bazı 25 a flash in the pan kuru gürültü, boşa çıkan gayret 26 a flourish of trumpets merasim borusu 27 a gleam of hope bir ümit ışığı 28 a good buy kârlı bir alışveriş 29 a good deal oldukça çok, bir dünya 30 a good turn iyilik, yardım 31 a great deal of pek çok, niçe-niçe, çoklu miktarda, külli 32 a great deal çok, etek-etek 33 a great number of oldukça çok, çok sayıda, külli 34 a green eye kem göz 35 a hairbreadth escape kıl payı kurtulma 36 a hard nut to crack çetin ceviz 37 a hell of a lot çok fazla 38 a horse of another color tamamıyle farklı bir konu 39 a hundredfold yüz kat, yüz misli 40 a kind of bir çeşit 41 a king's ransom büyük pul 42 a la carte alakart, yemek listesine göre 43 a la mode modaya uygun 44 a little bit azıcık, bir parça, zerre kadar, biraz, bir hırda, bir balaca 45 a little biraz, dıkkılı, bir balaca 46 a load of bir sürü, dolu 47 a lot of birçok, niçe-niçe, bir dünya, kârlı, külli 48 a lot çok, bir yığın 49 a matter of course kaçınılmaz son, beklenen son 50 a matter of life and death hayat memat meselesi 51 a matter of meselesi 52 a month hence bundan bir ay sonra 53 a narrow escape güç bela kurtulma 54 a narrow shave kıl payı kaçış 55 a number of birkaç 56 a one-track mind sabit fikirlilik 57 a paragon of virtue fazilet örneği 58 a piece of cake çocuk oyuncağı, basit iş 59 a posteriori sonsal 60 a pretty penny dünyanın pulu, çok pul 61 a priori apriori, tecrübeden evvel, önce, evvelce 62 a raft of yığınla, bir sürü 63 a ready pen iyi yazı yazma yeteneği 64 a riot of colour renk cümbüşü 65 A rolling stone gathers no moss Yuvarlanan taş yosun tutmaz 66 a roof over one's head başını sokacak bir yer 67 a round oath okkalı küfür 68 a sly dog ne yapacağı belli olmayan kimse 69 a square peg in a round hole yerine uymayan kimse 70 a stone's throw away bir taş atımlık mesafede 71 a trifle oldukça, epey, bir dereceye kadar 72 a trip around the world dünya turu 73 a white lie zararsız yalan 74 a word in your ear gizli söz 75 a bir, herhangi bir 76 a- (önek) -siz, -den 77 A-bomb atom bombası 78 A.D. MS, milattan sonra 79 aa pürüzlü lav 80 aam Bir Hollanda ve Alman sıvı ölçü birimi. 81 aardvark karınca yiyen, yerdomuzu, borudişli 82 aardwolf yeleli sırtlan 83 aarie kuş yuvası 84 Aaronical Yahudiliğe göre ilk yüksek haham olan Aaron'a değişli 85 ab (önek) -den, uzağa, (kısaltma) Temmuz ortasında başlayan Musevi gündizmesindeki ay 86 aba aba 87 abaca kenevir muzu 88 abacinate kızgın demirle gözlere mil çekmek 89 abacination kızgın demirle gözlere mil çekme 90 abaciscus (arkaik) 1.mozaik kaplı bir kaldırımdaki karolardan veya karelerden biri, kare seramik parça, mozaik taşı 91 abacist abaküsçü 92 aback (denizcilik) faça, kenar 93 abacterial bakterisiz 94 abactinal ışınsal simetrisi olan döngüllerde ağzın yüzeyine veya ucuna değişli 95 abactor davar hırsızı 96 abacus abaküs, sayıboncuğu, saygaç, çötke, (mimarlık) sütun başlığından geçen düz tabla 97 abaddon cehennem, ölüler diyarı 98 abaft (denizcilik) kıça doğru, kıç tarafta, kıç tarafında, geride 99 abalone (zooloji) kabuklu bir deniz döngülü 100 abampere on amperlik çıngı cereyan birimi 101 abandon oneself to özünü kaptırmak, dalmak 102 abandon serbestlik, sadelik, tabiilik, terk etmek, bırakmak, vazgeçmek, el çekmek, başından atmak, atıp gitmek, çıkmak, çıkıp gitmek, kaçmak, başlı-başına koymak, koyup gitmek, özünü tamamıyla vermek, özünü kaptırmak, durdurmak, dayandırmak, tehire salmak 103 abandoned metruk, atılmış, terk edilmiş, arsız, çapkın, ahlâksız, bozgun 104 abandonment terk, metrukiyet, terk edilmiş olma, tam feragat ile özünü teslim etme 105 abase oneself özünü küçük düşürmek, özünü alçaltmak, özünü hürmetten salmak, rezil olmak 106 abase küçük düşürmek, aşağılamak, gururunu kırmak, hürmetten salmak, gözden düşürmek, alçaltmak 107 abasement hürmetten salma, alçaltma, alçalma 108 abash utandırmak, bozmak, kırmak, mahcup etmek, karıktırmak, pert etmek 109 abashed utanmış, hacalet çekmiş, pert olmuş, şaşırmış 110 abask güneş ışığında, ısınarak 111 abat-jour tepe penceresi, pancur 112 abate (rüzgâr/fırtına/ağrı/rahatsızlık) azalmak, hafiflemek, zayıflamak, kütleşmek, azaltmak, kırmak, tenzil etmek, indirmek, aşağı varmak, aşağı salmak, zayıflatmak, kütleştirmek, ortadan kaldırmak 113 abatement of action davanın düşmesi 114 abatement azaltma, indirim, iptal, azaltılma, zayıflama, azalma, azalış, yumuşama 115 abatjour abajur 116 abattoir salhane, mezbaha, kesimevi 117 abaxial eksen dışı 118 abba sarma uyak, peder 119 abbreviate kısaltmak, ihtisar etmek, ihtisarlamak, gödeltmek 120 abbreviated kısa, muhtasar 121 abbreviation kısaltma, ihtisar, muhtasar 122 abbreviator kısaltan, ihtisar eden (adam) 123 ABC alfabe, elifba, elifba kitabı, başlangıç, esas 124 ABC-book elifba kitabı 125 abc's abece, alfabe, bir şeyin temeli, abc'si, a'sı b'si c'si 126 abdicate tahttan çekilmek, terki saltanat etmek, saltanattan çekilmek, hakkından vazgeçmek, el çekmek, boynundan atmak, bırakmak, feragat etmek, imtina etmek 127 abdication tahttan vazgeçme, çekilme, hakkından vazgeçme, el çekme, imtina etme, üzerinden atma, üzerinden götürme (mesuliyeti, vazifeyi, vs.) 128 abdomen karın, karın boşluğu, karıncık 129 abdominal cavity karın boşluğu 130 abdominal murmur karın gurultusu 131 abdominal viscera bağırsaklar 132 abdominal wall karın duvarı 133 abdominal karın ile ilgili, karın 134 abdominous yeke karın, yoğun karın, kök 135 abduct (zorla, aldatmakla, hususen kadını, kızı veya uşağı) oğurlamak, kaçırmak 136 abduction adam kaçırma, zorla kaçırma, oğurlama 137 abductor adam kaçıran, oğurlayan, oğru, uzaklaştırıcı 138 abeam omurgaya dik olarak, (denizcilik) apazlama 139 abecedarian çok basit, çok kolay, okumayı yeni öğrenen kimse 140 abecederian alfabetik, temel 141 abed yatakta 142 abele akçakavak, akkavak 143 abend anormal bitiş, aniden bitmek 144 aberglaube batıl itikat 145 aberrant doğru yoldan ayrılmış, yolundan çıkan, yolunu azan, azmış, sapkın, tipik olmayan 146 aberration doğru yoldan ayrılma, düz yoldan uzaklaşma, azma, şaşma, sapkınlık, kısa süreli hafıza kaybı, sapınç, yayılma, uzaklaşma 147 abet yüz vermek, suça katılmak, yardakçılık etmek, yardım etmek, suç ortaklığı yapmak, tahrik etmek, sevk etmek, fitlemek, kızıştırmak 148 abetment suça katılma, tahrikçilik, kızıştırma 149 abetted suça iştirak, suç ortaklığı 150 abettor suç ortağı, cinayet yoldaşı, yardakçı, fitneci, tahrikçi 151 abeyance geçerli olmama, kullanılmama, etkinliğini yitirmiş olma, lağvedilme, tehire salınma 152 abhor nefret etmek, nefret beslemek, tiksinmek, hiç sevmemek, menfur tutmak 153 abhorrence nefret, teneffür, iğrenme, ikrah, nefret edilen şey, leclik 154 abhorrent nefret uyandırıcı, tiksindirici, iğrenç, karşıt, zıt 155 abib Nisan ayının eski bir adı 156 abide by uymak, bağlı kalmak, katlanmak, razı olmak 157 abide bir yerde kalmak, sabit durmak, oturmak, sakin olmak, kalmak, yaşamak, olmak, katlanmak, çekmek, tahammül etmek, çıdamak, dözmek, tap getirmek, gözlemek 158 abiding sonsuz, ebedi, devamlı, muhkem 159 abietic acid abiyetik asit, çam asidi 160 abietic abiyetik 161 ability becerik, zeka, yetenek, kabiliyet, istidat, hüner, güç, iktidar, kudret 162 abinitio başlangıçtan, aslından 163 abiogenesis abiyogenez, cansızdan canlı oluşumu 164 abiosis abiyoz 165 abiota cansız çevre 166 abiotic environment cansız çevre 167 abiotic abiyotik, cansız 168 abiotrophic abiotrofik 169 abiotrophy abiyotrofi 170 abject umutsuz, sefil, perişan, acınası, bedbaht, yazık, miskin, alçak, rezil, iğrenç, aşağılık 171 abjectly alçakça 172 abjectness alçaklık, adilik, sefillik 173 abjuration yeminle vazgeçme, feragat etme, imtina etme, boyun kaçırma, yüz döndürme, dönme 174 abjure vazgeçtiğine dair yemin etmek, yemin edip bırakmak, terk etmek, yüz döndürmek, el çekmek 175 Abkhas Abhaz, Abhazca 176 Abkhazia Abhazya 177 Abkhazian Abhaz, Abhazca 178 ablactate sütten kesmek 179 ablactation sütten kesme 180 ablation (ur/kılgan/vb.) bedenden alma, kesip çıkarma, (taşlar) zamanla aşınma, (buzul) yüzden erime 181 ablative çıkışlık hâl, mefulün anh 182 ablaut (gramer) anlam değişikliği ile ünlünün değişmesi 183 ablaze alevler içinde, yanmakta, heyecanlı, ateşli, ışığa gark olan, parlayan, yanan, müştail 184 able güçlü, yetenekli, muktedir, kadir, elinden gelir, istidatlı, kabiliyetli, becerikli 185 able-bodied seaman gemici, tayfa 186 able-bodied sağ, sağlam bedenli, muhkem bedenli, yarayan, yararlı, yaraklı 187 abloom çiçekli, bol çiçekleri olan 188 abluent temizleyici, deterjan 189 ablush kızarmış yüzlü 190 ablution abdest, vuzu, destemaz, gusül 191 ably beceriyle, başarıyla, ustalıkla, maharetle, becerikle 192 abnegate inkâr etmek, reddetmek 193 abnegation inkâr, feragat 194 abnormal egg kusurlu yumurta 195 abnormal erosion olağandışı aşınma, hızlanmış erozyon 196 abnormal anormal, gayrinormal 197 abnormality anormallik, gayrinormallik 198 abnormally anormal bir şekilde 199 abnormity anormallik 200 aboard (gemi/otobüs/tren/uçak/vb.) içinde, içine, -de, -da, -e, -a, katara, gemiye, binikte 201 abode ev, yer, yurt, mesken, ikametgâh, olduğu yer, konut 202 abolish yürürlükten kaldırmak, durdurmak, lağvetmek, feshetmek 203 abolishment lağv, lagvetme 204 abolition of restrictions kısıtlamaların kaldırılması 205 abolition of the caliphate halifeliğin kaldırılması 206 abolition yürürlükten kaldırma, ortadan kaldırma, lağvetme, lağvedilme, lağv 207 abolitionist lağvın taraftarı, lağvedilmeyi isteyen, lağvedilmeyi müdafaa eden, köleliğin kaldırılması yanlısı 208 abomasum şirden 209 abominable snowman yeti, kar adamı 210 abominable iğrenç, tiksindirici, berbat, felaket, rezil, fena, murdar, menfur, çok pis, ikrah doğuran 211 abominably çok fena bir şekilde, berbat olarak 212 abominate tiksinmek, iğrenmek, hiç sevmemek, nefret etmek, nefret beslemek, menfur tutmak 213 abomination nefret, ikrah, menfur şey 214 aboriginal yerli 215 aborigine bir yerin yerlisi, Avustralya yerlisi 216 aborigines asıl yerliler, yerli ahali (hususen Avustralya'da) 217 abort çocuk düşürmek, çocuk aldırmak, erken doğum yapmak, ölü çocuk doğurmak, uşak salmak, başarısızlıkla bitmek, yarımcık saklamak, imtina etmek, lağvetmek, boşa çıkmak, baş tutmamak, dayandırmak 218 abortifacient düşüğe yol açan 219 abortion çocuk düşürme, uşak salma, ölü çocuk doğurma, düşük, (argo) fiyasko 220 abortionist çocuk düşürten kimse 221 abortive trial sonuçsuz dava 222 abortive vaktinden evvel (doğum), neticesiz, boş, beyhude, faydasız, nafile, gelişmemiş, başarısız 223 abortively boş yere, beyhude, faydasız, boşu boşuna 224 aboulia irade yitimi 225 abound çok olmak, çok sayıda olmak, çok bulunmak, çok sayıda bulunmak, zengin olmak, bol olmak 226 about face! Geriye dön! 227 about time (it is ~) vakittir, vakit çatıyor, kurtarıyor 228 about to come gelmek üzere 229 about hakkında, üzerine, dair, doğrusunda, değişli, baresinde, şuraya buraya, çevresinde, etrafına, etrafında, ötede beride, şurada burada, üstünde, yanında, devresinde, civarında, yakınlarında, yakınında, buralarda, şuralarda, sıralarda, sularında, aşağı yukarı, yaklaşık, takriben, tahminen, muhiten, aksi yöne, geriye, hemen hemen, neredeyse 230 aboutface geriye dönüş, çark 231 above all her şeyden çok, her şeyden önce, en önemlisi, en evvel, esas itibarı ile, bundan ilave, bundan başka 232 above board açık ve dürüst 233 above ground yeryüzünde, toprağa gömülmemiş 234 above par başa baştan yukarı, paritenin üstünde 235 above reproach mükemmel, hatasız, kusursuz 236 above sb's head anlama kapasitesinin üstünde, çok zor 237 above water sıkıntıdan uzak, rahat 238 above yukarısına, yukarısında, yukarıda, bir şeyin üstünde, fevkine, fevkinde, üst, yukarı, yukarıdaki, çok, fazla, artık, -den ziyade 239 above-mentioned yukarıda adı geçen, yukarıda kaydedilmiş, yukarıda hatırlatılmış 240 above-party politics partiler üstü politika 241 aboveboard doğru, dürüst, vicdanla, hilesiz, apaçık, açık aşikâr 242 abovo (Latince) başlangıçtan beri 243 abracadabra abrakadabra, büyü sözü, zırva, saçmalık 244 abrachia kolsuzluk 245 abradant aşındırıcı 246 abrade aşınmak, aşındırmak, soymak, sıyırmak, yemek, cilalamak, perdahlamak, sürtmek, sürtüp temizlemek 247 abrasion proof aşınmaya dayanıklı 248 abrasion aşınma, sürtünme, sürtülme, yenme, yıpranma, cilalanma 249 abrasive paper zımpara çöngesi 250 abrasive power aşındırıcı güç 251 abrasive aşındıran, aşındırıcı, törpüleyici, kaba, kırıcı, (zımpara/vb.gibi) aşındırıcı madde, taşlama malzemesi, cilalayıcı, parlatma malzemesi, asabileştirici, asaplara dokunan 252 abreast of the times asra beraber, hayattan geri kalmayan 253 abreast cerge ile, yanaşı, bir cergede, bir hizada, yan yana 254 abridge kısaltmak, ihtisar etmek, özetlemek, mahdutlaştırmak 255 abridged kısaltılmış 256 abridgement kısaltma, özetleme, özet, azalma, kısalma 257 abridgment kısaltma, özetleme, kısaltılmış oyun/öykü/kitap 258 abroad taşra, taşrada, çet elde, yurtdışında, hariçte, haricî ülkede, çet ele, yurtdışına, harice, haricî ülkeye, geniş bir alanda, her yerde, her tarafta, çölde, bayırda 259 abrogate yürürlükten kaldırmak, kaldırmak, lağvetmek, feshetmek, son vermek, iptal etmek 260 abrogation yürürlükten kaldırma, iptal 261 abrupt dik, baş aşağı, ters, beklenmedik, gözlenilmez, gözlenilmeyen, birden, ani, gafıl, keskin, göbüt, kaba, terbiyesiz, sıldırım, sıldırımlı, yalçın 262 abruptly gözlenilmeden, ansızın, gafleten, birdenbire, terslikle, keskin, kırık kırık, kesik kesik, rabıtasız 263 abruptness gözlenilmezlik, anilik, acele, keskinlik, göbütlük, sertlik, terslik, rabıtasızlık, alakasızlık 264 abscess çıban, apse, irinşiş 265 abscisic acid absisik asit 266 abscisic absisik 267 abscisin absisin 268 abscissa apsis 269 abscissin absisin 270 abscission layer kopma dokusu 271 abscission kesme, kesilme 272 abscond kaçmak, gizlenmek, saklanmak, gizlice kaçıp gitmek, aradan çıkmak, sıvışmak 273 absconder kaçak, firari 274 absconding swarm kovanı terk eden oğul arısı 275 absence uzakta olma, olmama, bulunmama, yokluk, bırakma, gaybubet, bulunmayış, bulunmayış süresi, devamsızlık, yokluk, eksiklik, dalgınlık 276 absent look dalgın bakış, fikirli bakış 277 absent oneself gitmek, gaip olmak, savuşmak, gelmemek, hazır bulunmamak 278 absent without leave izinsiz 279 absent olmayan, gelmeyen, iştirak etmeyen, yok, gaip, namevcut, dalgın, ilgisiz 280 absent-minded dalgın, huşsuz, unutkan, fikirli 281 absent-mindedly huşsuz, dalgın, huşsuz hâlde, dalgın hâlde 282 absent-mindedness dalgınlık, huşsuzluk, unutkanlık 283 absentee bulunması gereken yere gelmeyen kimse, devamsız, iştirak etmeyen (şahıs), icazesiz giden (asker), özürsüz işe gelmeyen (adam) 284 absenteeism mazeretsiz gelmeme, devamsızlık 285 absentminded dalgın 286 absentmindedness dalgınlık 287 absinth pelin otu, bir tür sert içki 288 absolute alcohol mutlak alkol, saf alkol 289 absolute ceiling azami yükseliş haddi 290 absolute deviation mutlak sapma 291 absolute forest land yalnız ağaç dikimine uygun arazi 292 absolute humidity mutlak nem 293 absolute indifference tam lakaytlık 294 absolute majority mutlak çokluk, salt çoğunluk 295 absolute monarchy kayıtsız şartsız monarşi 296 absolute nonsense tam bir saçmalık 297 absolute scale mutlak ölçü 298 absolute temperature mutlak sıcaklık 299 absolute unit mutlak birim, saltık birim 300 absolute value mutlak değer 301 absolute zero mutlak sıfır 302 absolute tam, mükemmel, kâmil, sonsuz, kayıtsız şartsız, mutlak, kesin, saltık, müstakil, saf, temiz, katıksız, katışıksız, hakiki, şüphesiz, şüphe doğurmayan 303 absolutely büsbütün, tümüyle, tamamıyla, kesinlikle, elbette, mutlaka, tamamen 304 absoluteness mutlakiyet, kesinlik 305 absolution günahın bağışlanması 306 absolutism mutlakıyet, saltçılık 307 absolutist mutlakiyetçi, mutlakiyet taraftarı 308 absolve temize çıkarmak, beraat vermek, aklamak, (suçunu/günahını) bağışlamak 309 absonant zıt, akla uygun olmayan 310 absorb emmek, içmek, çekmek, özüne çekmek, canına çekmek, içine çekmek, hopturmak, soğurmak, yutmak, almak, (mec.) bilik kesbetmek, bilik elde etmek, (dikkati) celbetmek, (fikre, hayale, vs.) dalmak, gark olmak 311 absorbable emilebilir, yutan, özüne çekebilen, yutma hususiyetine malik olan 312 absorbency emicilik, soğurganlık, yutma kabiliyeti, hopturma kabiliyeti 313 absorbent cotton hidrofil pamuk 314 absorbent emici, soğurgan, özüne çeken (madde), canına çeken, yutucu (madde) 315 absorber emici, yutucu 316 absorbing loss emme kaybı 317 absorbing çok meraklı, çok ilginç, cezbeden, eğlenceli, sürükleyici, yutma, canına çekme 318 absorption coefficient emme katsayısı, soğurma katsayısı 319 absorption factor soğurum katsayısı 320 absorption terrace emdirme sekisi 321 absorption emme, içine çekme, soğurma, yutma, özüne çekme, hopturma, (fikre, vs.) dalma 322 absorptive outlet sızdırmalı boşaltma 323 absorptive power emici güç 324 absorptive emici, soğurucu 325 absorptivity emicilik, soğurganlık 326 abstain from -den kaçınmak 327 abstain uzak durmak, perhiz etmek, kaçınmak, sakınmak, çekinmek, vazgeçmek, (saylavda) bitaraf kalmak 328 abstainer içki içmeyen, diline içki vurmayan (adam), (saylavda) bitaraf kalan (adam) 329 abstemious çok yemek ve içmekten sakınan, nefsini saklayan, özünü saklayan, perhizkâr, kanaatçil, kanaatkâr 330 abstemiously perhiz yaparak 331 abstention from voting oy vermeme 332 abstention özünü saklama, çekinme, nefsini saklama, kaçınma, (ses vermede) bitaraflık, çekimserlik 333 abstentious temkinli, toktak, nefsini saklayan, çekinen, sabırlı 334 absterge silmek, temizlemek 335 abstinence uzak durma, perhiz, geri durma, kaçınma 336 abstinency özünü saklama, tamah etmeme, orucu gözleme 337 abstinent perhizkâr, nefsini saklayan, temkinli, toktak 338 abstract mathematics soyut matematik 339 abstract noun soyut ad, soyut isim 340 abstract number soyut sayı 341 abstract mücerret, soyut, genel, belirsiz, çetin başa düşülen, çetin anlaşılan, özet, soyut resim, heykel, mücerretleştirmek, çıkarmak, ayırmak, çekmek, maruza okumak, hülasa etmek, özetlemek 342 abstracted dalgın, zihni meşgul 343 abstractedness zihin meşguliyeti, dalgınlık 344 abstraction mücerretlik, soyutlama, fikrî dağınıklık, huşsuzluk, unutkanlık 345 abstractly soyut olarak 346 abstruse anlaşılması güç, anlamı gizli olan, çapraşık 347 abstruseness muğlaklık, çapraşıklık 348 absurd maskaralık, cefenk, saçma, manasız, anlamsız, boş, akılsızca, gülünç, absürd, muhal 349 absurdity anlamsızlık, saçmalık, cefengiyat, cefenklik, ahmaklık, akılsızlık 350 absurdly saçma bir şekilde, cefenk, boş, manasız, ahmak ahmak, boş boş 351 absurdness cefenklik, saçmalık, ahmaklık, sefihlik, anlamsızlık, manasızlık 352 abundance bolluk, çokluk, kesret, zenginlik 353 abundant bol, çok, çoklu, bereketli 354 abundantly bol bol, çokça, fazlasıyla 355 abuse küfür etmek, tahkir etmek, tanlamak, abrını almak, çirkin sözler söylemek, pis reftar etmek, göbüt yanaşmak, tahrif etmek, düz işletmemek, yoldan çıkarmak, baştan çıkarmak, bozmak, kötüye kullanmak, yolsuz kullanmak, suiistimal etmek, sövgü, sövüş, tanlak, tahkir, küfür, sövüp sayma, kötüye kullanma, sehv işlenme, yolsuz kullanış, suiistimal, suiistifade, fesat, yolsuzluk 356 abusive tahkir edici, alçaltıcı, sövgü dolu, küfürbaz, ağzı bozuk, edepsiz, nalayık 357 abut dayanmak, bitişik olmak, varmak 358 abutment köprünün karada olan ayağı, mesnet, (mimarlık) kemer veya kubbenin ağırlığını destekleyen kısım 359 abutting bitişik 360 abysm uçurum, derinlik 361 abysmal berbat, çok kötü 362 abyss dibi olmayan çukur, varta, hufre 363 abyssal fauna abisal fauna, okyanus direyi 364 abyssal plain abisal ova 365 abyssal rocks abisal kayaçlar 366 abyssal zone abisal bölge 367 abyssal abisal 368 Abyssinia Habeşistan 369 Abyssinian Habeş 370 acacia akasya, salkım ağacı 371 academic degree akademik derece 372 academic staff akademik personel 373 academic year tedris yılı, öğretim yılı 374 academic akademik, pratiğe dayanmayan, soyut, kuramsal, (birdemde) öğretim görevlisi, profesör, ilmî işçi, ali mektep muallimi 375 academician akademisyen, akademi üyesi 376 Academy of Fine Arts Güzel Sanatlar Akademisi 377 academy bilim adamları topluluğu, akademi, ali mektep, yüksek mektep, mektep, medrese 378 acalcerosis kalsiyum eksikliği 379 acalycine çeneksiz 380 acanthite akantit 381 acanthus kenger otu, ayı yoncası, ayıpençesi 382 acappella çalgısız söylenen şarkı 383 acaricide böcek öldürücü ilaç 384 acarid kene, sakırga 385 acaroid akaroit 386 accede kabul etmek, razılaşmak, razı olmak, kail olmak, muvafakat etmek, beğenmek, onaylamak, koşulmak, taraftar çıkmak, iş başına gelmek, iktidara gelmek, (tahta) çıkmak, eğleşmek 387 accelerando accelerando 388 accelerate hızlandırmak, tesri etmek, süratlendirmek, tacil etmek, süratini artırmak, hızlanmak, süratlenmek, sürati artmak 389 accelerated particle hızlandırılmış tanecik 390 accelerated hızlı, hızlandırılmış 391 accelerating hızlandırıcı, süratlendirici, süratlendiren, hızlandırma 392 acceleration of free fall serbest düşüş ivmesi 393 acceleration of gravity yerçekimi ivmesi 394 acceleration hızlandırma, süratlendirme, süratini artırma, ivme 395 accelerative hızlanabilen 396 accelerator pedal gaz pedalı 397 accelerator gaz pedalı, süratlendirici (cihaz) 398 acceleratory hızlandırıcı 399 accelerometer akselerometre, süratlenmeyi ölçen cihaz, ivmeölçer 400 accent aksan, telaffuz, vurgu, vurgu işareti, aksan vermek, vurgu koymak, vurgulamak, hususiyle nazara çarptırmak, üzerinde durmak 401 accentuate önem vermek, vurgulamak, vurgulu etmek, vurgu işareti koymak 402 accentuation telaffuz tarzı, vurgulama, belirtme, ayırma, nazara çarptırma, vurgu koyma, başka harfle ayırma 403 accept the charges suçu kabul etmek 404 accept kabul etmek, almak, götürmek, ahzetmek, onaylamak, itiraf etmek, kabullenmek, razı olmak, razılaşmak 405 acceptability geçerlilik, kabul edilebilme 406 acceptable kabul edilebilir, kabul edilebilen, münasip, uygun, makbul, elverişli, faydalı, yararlı 407 acceptance credit kabul kredisi 408 acceptance kabul etme, kabul edilme, ahiz, kabul, uygun olma, uygun bulunma 409 acceptation kabul, anlam, mana 410 accepted kabul edilmiş, itiraf olunmuş 411 acception mana 412 acceptor akseptör, alıcı 413 access arm erişim kolu 414 access gallery giriş galerisi 415 access hatchway ambar ağzı 416 access ramp giriş rampası, rampa 417 access shaft giriş bacası 418 access time erişim süresi 419 access giriş, duhul, yol, giriş yolu, geçit, kullanma hakkı, ulaşma, giriş 420 accessibility erişilebilirlik, erişilirlik, erişebilme 421 accessible yanına varılabilir, ulaşılabilir, kolay bulunur, elde edilebilir, elde edilebilen, tapılabilen, tesire düşen, meyilli 422 accession record demirbaş kaydı 423 accession to power iktidara gelme 424 accession treaty katılma antlaşması 425 accession yol, giriş, ulaşma, erme, varma, göreve gelme, başlama, dahil olma, artma, çoğalma, katılma, koşulma, ek, zam 426 accessories aksesuar 427 accessory after the fact suçluya yataklık eden kimse 428 accessory before the fact kışkırtıcı, suça ön ayak olan kimse 429 accessory box malzeme kutusu 430 accessory bud ek gonca 431 accessory mineral kayaç mineral, eklenti 432 accessory verb yardımcı eylem 433 accessory aksesuar, ilave, yardımcı, kömekçi, suç ortağı, yardakçı 434 accidence sarf usul ve prensipleri, tasrif, çekim, başlangıç, esas 435 accident insurance kaza sigortası 436 accident protection kazalardan korunma 437 accident kaza, araz, hadise, tesadüf, raslantı 438 accident-prone başına sık sık kaza gelen, netameli 439 accidental error arızi hata 440 accidental ittifaki, tesadüfi, gözlenilmez, arazi, ikinci dereceli, ilave 441 accidentally ezkaza, kazara, ittifaken, kazayla, istemeyerek, tesadüfen, gözlenilmeden, rastgele 442 acclaim ses küyle selamlamak, alkışlamak, bağırarak ilan etmek, alkış, yürekten onaylama 443 acclamation ses küyle beğenme, hararetle beğenme, alkış, alkışlama 444 acclimate iklime alıştırmak, ortama alıştırmak 445 acclimation iklime alıştırma, ortama alışma 446 acclimatization yeni bir iklime/ortama alışma, iklimleşme, iklime uygunlaşma 447 acclimatize yeni bir iklime/ortama alışmak veya alıştırmak, muhite uygunlaştırmak 448 acclivity yokuş, bayır 449 accolade övgü, alkış 450 accommodate uygunlaştırmak, birbirine uydurmak, bağdaştırmak, öğreşmek, yerleştirmek, yer vermek, yer sağlamak, barındırmak, hizmet etmek, kömek göstermek, işini görmek, borç vermek, temin etmek, barıştırmak, yoluna koymak, kaideye salmak 451 accommodating iltifatlı, yola giden, hoşreftar, ünsiyetli, kılıklı, yüzüyola, yola gelen, söze yatan, söze bakan, yardımcı, yardımsever, değişmeye hazır, değişime açık 452 accommodation allowance mesken tazminatı 453 accommodation bill hatır senedi 454 accommodation capacity konaklama kapasitesi 455 accommodation draft hatır senedi 456 accommodation ladder borda kamara iskelesi 457 accommodation train birçok istasyonda duran yolcu treni 458 accommodation uygunlaştırma, uzlaştırma, halletme, çözme, düzeltme, uygunlaşma, öğreşme, yurt, sığınacak, daldalanacak yer, kalacak yer, yatacak yer, oda, yerleştirme, yerbeyer etme, (ç. Aİ. katarda/gemide, vs.) yer, rahatlık, şerait, kolaylık, işin görülmesi 459 accommodations kalacak yer, konfor 460 accompanied by refakatinde 461 accompaniment müşayaat, müşayaat etme, eşlik 462 accompanist müşayaatçı, akompanist, beraber çalan kimse 463 accompany müşayaat etmek, eşlik etmek, beraber gitmek, birlikte gitmek, yanınca gitmek, refakat etmek, aynı zamanda olagelmek, birlikte oluşmak 464 accomplice kabahat arkadaşı, suç ortağı, yardakçı, arkadaş, muavin 465 accomplish becermek, başarmak, başarıya ulaşmak, başarıyla sonuçlandırmak, yerine yetirmek, icra etmek, husule getirmek, tamam etmek, itmam etmek, ikmal etmek, tekmil etmek, göstermek, nümayiş ettirmek, kat etmek 466 accomplished bitişik, tamamlanmış, başa çattırılmış, mahir, maharetli, kabil, usta, becerikli, hünerli 467 accomplishment yerine yetirilme, başarıyla sonuçlandırma, başarıyla tamamlama, beceri, nailiyet, başarı, muvaffakiyet, hüner, liyakat, meziyet, yakşı cihet 468 accord with ahenkli olmak, uygun olmak 469 accord ittifak, uygunluk, ahenk, mutabakat, razılık, anlaşma, ittihat, birlik, akort, uygun gelmek, uygunlaşmak, uyuşturmak, vermek, ihsan etmek, inam etmek, icaze vermek, razılık vermek 470 accordance uyum, uzlaşma, anlaşma, razılık, mutabakat, hemreylik, hemahenklik, vefk, verme, takdim etme 471 according as göre, aynen 472 according to Hoyle kurallara uygun, doğru olarak 473 according to one's lights özünün anlayışına göre, imkân kadar, öz kaidesinde, edasında, öz bildiği gibi 474 according to (edat) -e göre, üzre, nazaran, muvafık olarak 475 according uygun olarak, -e göre, üzere 476 accordingly muvafık olarak, uygun olarak, o doğrulukta, ona göre, öyle, bundan dolayı, onun için, bu yüzden 477 accordion akordeon 478 accost yanına gidip konuşmak 479 accouchement lohusalık, doğum, vazıhamil 480 accoucheur ebe hekim 481 account balance hesap bakiyesi 482 account book defter, hesap defteri 483 account deficit hesap açığı 484 account for açıklamak, demek, cevap vermek, hesap vermek, hesap vermek, sebebi belirtmek, sebebini göstermek, hikmetini anlamak 485 account holder hesap sahibi 486 account statement hesap özeti 487 account rapor, hikaye, tanım, önem, değer, itibar, avantaj, kâr, hesap, pusula, banka hesabı, hesap görme, hesaplaşma, saymak, tutmak, addetmek, itibar etmek 488 accountability sorumluluk 489 accountable mesul, cevapdih, sorumlu, izah edilebilen, başa salınabilen 490 accountancy muhasebecilik, saymanlık 491 accountant hesaptar, sayman, muhasip, muhasebeci 492 accountant-general baş hesaptar, baş muhasip, baş muhasebeci 493 accountant's office muhasebe bürosu 494 accounting department muhasebe bölümü 495 accounting muhasebe 496 accounts payable borçlu hesaplar, ödenecek hesaplar 497 accounts receivable alacaklı hesaplar 498 accouter askerî giyecek vermek 499 accouterments donatı, teçhizat 500 Accra Akra 501 accredit vekil etmek, vekâlet vermek, salahiyet vermek, (diplomatik nümayendeyi) tayin etmek, elçi göndermek, yetki vermek, itibar etmek, inanmak 502 accredited journalist akrediteli gazeteci 503 accredited vekil edilmiş, vekâlet verilmiş, vekâletli, (diplomasi) tayin edilmiş, resmen tanınmış 504 accrescent büyüyen, çoğalan 505 accrete birleşmek, yapışmak, eklenip büyümek, eklemek, ekli, birleşmiş 506 accretion ilave, ek, gelişme, uzvî büyüme, katılma, yapışma, ilhak 507 accrual büyüme, artış, artış miktarı 508 accrue ziyadeleşmek, artmak, çoğalmak, köpelmek, yığılmak, hasıl olmak, gelmek, (hukuk) hak olarak hissesine düşmek, gerçekleşmek, tahakkuk etmek 509 accrued interest gerçekleşen faiz, birikmiş faiz 510 accrued liabilities tahakkuk etmiş giderler 511 acculturation bir kültürün başka bir kültürden aldığı tesir 512 accumulate birikmek, toplanmak, çoğalmak, yığılmak, toplamak, biriktirmek, yığmak, cemetmek 513 accumulation of capital sermaye birikimi 514 accumulation biriktiriş, biriktirme, toplanış, yığma, toplanma, yığılma, yığın 515 accumulative toplayıcı, biriktirici, yığılan, toplanan, toplanmış, birikmiş 516 accumulator akü, akümülatör 517 accuracy dikkatlilik, selikalılık, tuşluk, serrastlık, düzlük, selika, doğruluk, sıhhat, dakiklik, kesinlik, tamlık 518 accurate kesin, doğru, sahih, yanlışsız, tam 519 accurately dakik, düz, doğru, doğru olarak, sehvsiz, kusursuzca 520 accurateness doğruluk, dakiklik 521 accurse lanetlemek, lanet yağdırmak, lanet okumak 522 accursed lanetlenmiş, lanete gelmiş, lanetli, melun, menfur, nefret doğuran, ikrah doğuran 523 accusation suçlama, şikâyet, isnat, itham, ithamname, taksirname 524 accusative tesirlik hâl 525 accuse taksirlendirmek, suçlamak, mukassir hesap etmek, günahkâr bilmek, (hakkında) şikâyet etmek, itham etmek 526 accused sanık, müddeaaleyh, mukassir, taksirkâr, suçlu 527 accuser müddei, ithamcı, şikâyetçi 528 accusing suçlayıcı 529 accustom oneself alışmak, âdet edinmek, itiyat etmek 530 accustom alıştırmak, öğretmek, öğreştirmek 531 accustomed (~ to) alışık, alışkın, meluf, alışılmış, her zamanki 532 ace birli, as, (sınıf/pozisyon/beceri/vb.açısından) as, yıldız, (pilot/sürücü/vb.) usta 533 acedia halsizlik, kaygısızlık 534 acentric merkezsiz, merkez dışı 535 acephalous başsız, reissiz, (zool.) asefala sınıfından, (bot.) başsız 536 acerb acı, sert 537 acerbate acılaştırmak, turşutmak, turş etmek, gayzlandırmak, gazaplandırmak, hırslandırmak, sinirlendirmek, acıklandırmak 538 acerbic turş, ağız büzüştüren, ağız büzüştürücü, keskin, hoşa gelmeyen, pis 539 acerbity ekşilik, turşluk, büzüştürücülük, ağız kamaştırma, acılık, terslik, keskinlik, sertlik, huysuzluk 540 acetabulum (anat.) hokka çukuru 541 acetal asetal 542 acetaldehyde asetalaldehit 543 acetamide asetamit 544 acetanilide teskin edici ve ateş düşürücü bir ilaç, asetanelit 545 acetate bir nevi sentetik kumaş, rayon, asetik asit tuzu 546 acetic acid asetik asit, sirke asidi, sirke turşusu 547 acetic anhydride asetik anhidrit 548 acetic ester asetik ester 549 acetic fermentation asetik mayalanma 550 acetic sirke gibi, sirke, ekşi 551 acetification ekşitme, ekşime 552 acetify ekşitmek, ekşimek 553 acetin asetin 554 acetone aseton 555 acetous asetik, sirke gibi 556 acetyl bromide asetil bromür 557 acetyl cellulose asetil selüloz 558 acetyl chloride asetil klorür 559 acetyl coenzyme asetil koenzim 560 acetyl asetil 561 acetylate asetillemek 562 acetylation asetilleme 563 acetylene asetilen 564 acetylsalicylic acid asetilsalisilik asit, aspirin 565 acetylsalicylic asetilsalisilik 566 achaean Eski Yunanistan'a ait 567 achaian Eski Yunanistan'a ait 568 ache ağrımak, sızlamak, acımak, hasret çekmek, çok istemek, hasretinde olmak, ağrı, sancı, sızı, veca, dert 569 acheless ağrısız 570 achene (bot.) aken, kapçık meyva, tek tohumlu, açılmaz ve sert kabuklu bir meyve tipi 571 achievable elde edilebilen, mümkün olan, yapılabilir, gerçekleştirilebilir 572 achieve başarmak, yapmak, üstesinden gelmek, fiile getirmek, ulaşmak, nail olmak, elde etmek, kazanmak 573 achievement test başarı testi 574 achievement başarma, yapma, başarı, nailiyet, muvaffakiyet, eser 575 achilles' tendon (biyol.) ökçe veteri, Aşil kirişi 576 aching ağrıyan, sızıldayan 577 achondroplasia (tıb.) cücelik, bodurluk 578 achromatic lens akromatik mercek 579 achromatic renksiz, renkleri tabii haliyle gösteren, (müz.) perdesi değişmeyen, akromatik 580 achromatism akromatizm, renksemezlik 581 achromatopsia (tıb.) renk körlüğü, akromatopsi 582 acicular iğne ve diken şeklinde olan 583 acid bath asit banyosu 584 acid rain asit yağmuru 585 acid salt asit tuzu 586 acid soil asit toprak 587 acid solution asit solüsyonu 588 acid test bir şeyin değerinin testi 589 acid value asit değeri 590 acid asit, turşuluk, turşu, LSD, ekşi, turş, asit gibi, asitli, çılgın, tünt, keskin, iti, kırıcı, iğneleyici, acı 591 acid-base equilibrium asit-baz dengesi 592 acid-fast aside dayanıklı 593 acid-free asitsiz 594 acid-proof aside dayanıklı 595 acid-resisting aside dayanıklı 596 acidic oxides asit oksitler 597 acidic rocks asitli kayalar 598 acidic asitli 599 acidifiable asitlenebilir 600 acidification asitleme 601 acidifier asitleyici 602 acidify turşutmak, asitlemek, turşumak, asitlenmek 603 acidimeter asitölçer 604 acidimetry asitölçüm 605 acidity turşuluk, asidite, ekşilik, humuzet 606 acidosis asidoz 607 acidulate asitlemek, biraz ekşitmek 608 acidulated turşlaştırılmış, turş tat verilmiş 609 acidulous mayhoş, ekşice, turşmeze, turştahar 610 aciform iğnemsi 611 ack-ack uçaksavar ateşi 612 acknowledge kabul etmek, ikrar etmek, tasdik etmek, razılık bildirmek, teşekkür etmek, bilmek, tanımak, itiraf etmek, boynuna götürmek, aldığını bildirmek 613 acknowledged tanınmış, tanınan, kabul edilen, kabul edilmiş, muteber 614 acknowledgement itiraf, tanıma, tasdik etme, razılaşma, teşekkür, minnettarlık 615 acknowledgment onay, kabul etme, ikrar, onaylama, tasdik, teşekkür, senet, bir şeyin alındığını bildirme 616 aclinic aklinik 617 acme doruk, zirve, evç 618 acne sivilce, sızanak, çivze 619 aconite itboğan, kaplanboğan, hanıkuzzip 620 aconitine akonitin 621 acorn pelit kozası, palamut, meşe palamudu 622 acoustic apparatus işitme cihazı 623 acoustic nerve akustik sinir 624 acoustic power akustik güç 625 acoustic shadow akustik gölge 626 acoustic akustik, seslik, işitme 627 acoustical akustik 628 acoustically akustik bakımından 629 acoustics akustik, yankıbilim, ses dağılım biçimi 630 acquaint oneself with öğrenmek, aşinalık peyda etmek 631 acquaint (~ with) tanış etmek, bilgi vermek, haber vermek, haberdar etmek, bildirmek 632 acquaintance tanışlık, haber, malumat, tanış, tanıdık, bildik, aşinalık, ülfet 633 acquaintanceship tanışıklık, aşinalık 634 acquainted tanış, tanıyan, haberdar, bilir, bilen, haberi olan 635 acquiesce kabullenmek, razı olmak, kail olmak, muvafakat etmek, ses çıkarmamak 636 acquiescence kabullenme, rıza, razı olma, muvafakat, uysallık 637 acquiescently uysallıkla, razı olarak 638 acquire kazanmak, kesbetmek, tahsil etmek, istihsal etmek, almak, elde etmek, nail olmak, ele getirmek, edinmek, peyda etmek 639 acquired characteristics sonradan kazanılan özellikler 640 acquired immunity kazanılmış bağışıklık 641 acquired right müktesep hak, kazanılmış hak 642 acquired taste zamanla sevilen şey 643 acquired kazanılmış, sonradan kazanılmış, sonradan elde edilmiş, akize, müktesep 644 acquirement kazanç, iktisap, başarı, kazanma, elde etme, bilik, becerik, verdiş 645 acquisition elde etme, ele geçirme, kazanç, edinti 646 acquisitive açgözlü, mal düşkünü 647 acquit oneself tebriyei zimmet etmek, görevini yapmak 648 acquit beraat ettirmek, beraat vermek, tebriye etmek, temize çıkarmak, aklamak, hak kazandırmak, (mesuliyetten / borçtan, vs.) azat etmek, (borcu) ödemek, vermek, (vaadi) yerine yetirmek, hesaplaşmak, cevap vermek, özünü aparmak, davranmak 649 acquittal (mahkeme vetiresinde) beraat, beraat kazandırma, temize çıkartma, aklanma, aklama, tebriye manasında hüküm, (borçtan / mesuliyetten, vs.) azat etme, (vaadi / vazifeyi, vs.) yerine yetirme 650 acquittance zimmetten kurtulma, ödenme, çek, makbuz, makbuz senedi, ibra senedi 651 acre (arazi ölçüsü) dönüm 652 acreage arazi alanı, dönüm miktarı, yüz ölçümü 653 acrid acı, keskin, tünt, iti, ekşi, sert 654 acridine dye akridin boyası 655 acridine akridin 656 acridity keskinlik, tüntlük, acı dillik 657 acriflavine akriflavin 658 acrimonious eti acı, kanı acı, tünt, dili acı, acı, istihzalı, kinayeli, keskin, sert, haşin, ters 659 acrimony tüntlük, keskinlik, acılık, sertlik, terslik, acı, zehirli 660 acrobat akrobat, cambaz 661 acrobatic akrobatik 662 acrobatics cambazlık, akrobasi 663 acrolein akrolein, propenal 664 acromion akromyon 665 acronym sözcüklerin baş harflerinden oluşan sözcük 666 acropolis akropol 667 across the board hamı için aynı derecede, hamıya şamil olunan 668 across karşıdan karşıya, bir yandan bir yana, haçvari olarak, ortasından, içinden, üstünden, çaprazlama, çapraz, köndelen, enine, arkırı, aykırı, o taya, o tayda 669 acrostic akrostiş 670 acrylic acid akrilik asit 671 acrylic ester akrilik ester 672 acrylic plastic akrilik plastik 673 acrylic resin akrilik reçine 674 acrylic akrilik 675 acrylonitrile akrilonitril 676 act as görevi görmek, olarak işlev görmek 677 act by a majority çoğunlukla karar almak 678 act of bankruptcy iflas işlemi 679 act of god zorlayıcı sebep 680 act of grace genel af 681 act of war askeri eylem, savaş nedeni 682 act out davranışlarla göstermek 683 act up kötü davranmak, sorun çıkarmak, dert açmak 684 act işlemek, iş görmek, etmek, yapmak, hareket etmek, davranmak, (rol) oynamak, ifa etmek, etki yapmak, etkilemek, rol yapmak, etkilemek, numara yapmak, harekete geçmek, yapılan şey, iş, hareket, fiil, amel, davranış, kanun, yasa, fasıl, perde, sahne, numara, rol, ayak 685 actant eyleyen 686 actantial eyleyensel 687 actin aktin 688 acting muvakkati vazife ifa eden, vazifesini icra eden, yerine bakan, vekalet eden, vekil, faaliyet gösteren, hazırda işleyen, ifa, ifa etme, oynama, oyunculuk 689 actinic balance aktinik denge 690 actinic rays aktinik ışınlar 691 actinic spectrum aktinik tayf 692 actinic aktinik, ışınlı 693 actinide series aktinit serisi 694 actinide aktinit 695 actinism aktinizm 696 actinium series aktinyum dizisi 697 actinium aktinyum 698 actinolite aktinolit, ışıntaşı 699 actinometer aktinometre 700 actinometric aktinometrik 701 actinometrical aktinometrik 702 actinometry aktinometri 703 actinomorphic aktinomorfik 704 actinon aktinon 705 action committee faaliyet komitesi 706 action for annulment fesih davası 707 action for damages tazminat davası 708 action in ejectment tahliye davası 709 action hareket, faaliyet, iş, fiil, amel, yapılan şey, davranış, hareket, çalışma şekli, hareket biçimi, etki, kuvvet, olaylar dizisi, askeri harekât, savaş, dava, kavga, cenk, muharebe, dövüş 710 actionable dava edilebilir 711 actionless hareketsiz, atıl 712 activate harekete geçirmek, etkili hale getirmek, çalıştırmak 713 activated carbon aktif kömür, etkin kömür 714 activated aktif, etkin 715 activation energy aktivasyon enerjisi, etkinleşme erkesi 716 activation canlandırma, etkinleştirme, harekete geçirme 717 activator aktivatör, aktifleştirici 718 active electrode aktif elektrot 719 active immunity aktif bağışıklık 720 active manager aktif yönetici 721 active natural immunity aktif doğal bağışıklık 722 active officer muvazzaf subay 723 active transport aktif taşıma 724 active verb etken eylem, etken fiil 725 active voice etken çatı, aktif çatı 726 active volcano aktif durumda olan yanardağ, püsküren yanardağ 727 active faal, aktif, hareketli, canlı, işgüzar, keskin, sert 728 activism aktivizm, etkincilik, eylemcilik 729 activist aktivist, etkinci 730 activity report faaliyet raporu 731 activity hareket, faaliyet, yapılan işler, etkinlik, faaliyet 732 actor (erkek) oyuncu, aktör, mukallit, bir hadisede yer alan kimse 733 actress (kadın) oyuncu, oyuncu karı, aktris 734 acts of God doğal afetler 735 actual cost gerçek maliyet 736 actual inventory hazır mevcut, hazır stok 737 actual gerçek, hakiki, asıl, asli, zat 738 actuality hakikat, gerçek durum 739 actualization edimselleşme, gerçekleşme 740 actualize gerçekleştirmek 741 actualizer gerçekleştirici 742 actually hâlâ, şimdi, elan, bilfiil, gerçekten, hakikaten, hakikatte, filhakika, aslında, aslına bakanda, halihazırki devirde 743 actuary sigorta/hesap uzmanı 744 actuate harekete geçirmek 745 actuating tahrik, harekete geçirme 746 actuator harekete getirici, çalıştırıcı 747 acuity of vision görüş keskinliği 748 acuity keskinlik, sivrilik, duyarlılık, keskin duyululuk 749 aculeate sivri, iğneli, dikenli, keskin 750 acumen çabuk kavrayış, yerinde ve doğru karar alma yetisi 751 acuminate sivrileşen, sivrileştirmek 752 acupuncture akupunktur 753 acute angle dar açı, zaviyei hadde 754 acute hearing çok iyi işitme 755 acute mind keskin zekâ 756 acute pain şiddetli ağrı 757 acute sound tiz ses 758 acute triangle dar üçgen 759 acute (duyum ve düşünce) keskin, iti, sivri, ince, kuvvetli, güçlü, diyaretli, duyarlı, akıllı, şiddetli, çok fazla, (hastalık için) yeni zuhur etmiş, birdenbire kötüye giden, çok çabuk tehlikeli bir biçime gelen 760 acutely zekâ ile, şiddetle 761 acuteness dirayet, feraset, akıl, zekâ, keskinlik, itilik 762 acyclic asiklik 763 acyl açil 764 acylation açilleme 765 ad infinitum sonu olmayarak, sonsuz bir biçimde 766 ad interim geçici 767 ad libitum istenildiği kadar, istenildiği gibi 768 AD MS, Milattan sonra, ilan, reklam 769 ad-lib kafadan uyduruvermek, doğaçlamak 770 adage özdeyiş, atasözü 771 adagio adacio 772 Adam Adem 773 Adam's apple gırtlak çıkıntısı, Adem elması 774 adamant dik başlı, sert, inatçı, polat 775 adamantine elmas gibi, adamantin, sarsılmaz, delinmez 776 adamantly inatla, katı bir şekilde 777 adapt oneself to özünü alıştırmak 778 adapt uyarlamak, uydurmak, uygunlaştırmak, adapte etmek, asanlaştırmak 779 adaptability to environment çevreye uyum 780 adaptability uyum yeteneği, uysallık 781 adaptable kolayca uyum sağlayan 782 adaptation uyarlama, uyarlanma, adaptasyon 783 adapted uygun, münasip, muvafık 784 adapter adaptör 785 adaptive uyarlanabilir 786 adaptor uyarlayıcı, adaptör, uyarlaç 787 adastra yıldızlara 788 add fuel to the fire yangına körükle gitmek, arayı kızıştırmak, altından od koymak, ihtirasları kızıştırmak 789 add up toplamak, cemetmek, toplamını bulmak, bir anlamı olmak 790 add wings to hızlandırmak 791 add katmak, eklemek, ilave etmek, zammetmek, toplamak, toplamını almak 792 add-on eklenen, ek 793 addend toplanan, eklenen 794 addendum (konuşma/kitap sonunda) ek, ilave, eklenecek şey 795 adder engerek, efa 796 adder's tongue yılan dili 797 adderwort kurtpençesi 798 addict oneself alışmak, âdet edinmek, düşkün olmak, tiryaki olmak 799 addict müptela, tiryaki, bağımlı 800 addicted müptela 801 addiction alışkanlık, tutkunluk, bağımlılık, tiryakilik 802 addictive alışkanlık oluşturan, bağımlılık yapan, tiryaki eden 803 adding machine hesap kılgası 804 adding ekleme 805 Addison's disease Adison hastalığı 806 addition agent katkı maddesi 807 addition compound katılma bileşiği 808 addition sign toplama işareti 809 addition ekleme, katma, ilave, zam, ekleme, toplam alma, cem, toplama, kara cümle 810 additional building ek bina 811 additional charge ek vergin 812 additional expenses ek masraflar, munzam masraflar 813 additional load ek yük 814 additional protocol katma protokol 815 additional katma, ek, zait, ilave, ekstra, yedek 816 additive process katılma işlemi 817 additive katkı, katkı maddesi 818 addle bozmak, şaşırtmak 819 addlebrained ahmak, beyinsiz 820 addled egg cılk yumurta 821 addled sersem, şaşkaloz, cılk (yumurta) 822 address göndermek, unvanlamak, müracaat etmek, söylemek, söylev vermek, hitap etmek, adres yazmak, (a letter) mektubun üstünü yazmak, hüner, marifet, çabukluk, mektubun üstü, semt, yer, adres, unvan, müracaat, söylev, nutuk 823 addressability adreslenebilirlik 824 addressable adreslenebilir 825 addressee (kendisine mektup/vb.) gönderilen kişi, alacak kişi, alıcı 826 addresser hitap eden kimse, imza eden kimse, gönderen 827 addressing adresleme 828 addressograph adres kılgası 829 adduce irat etmek, örnek vermek, delil göstermek, gerekçe göstermek 830 adduct yaklaştırmak 831 adductor yaklaştırıcı kas 832 Aden Aden körfezi 833 adenine adenin 834 adenoid lenf bezi 835 adenoma adenoma 836 adenosine adenozin 837 adept yakşı tanıyan, belet, becerili, yetenekli, usta, üstat, malumatlı, maharetli, çevik, zeyrek, koçak 838 adequacy yeterlilik, yetenek, ehliyet 839 adequate elverir, yetişir, yeterli, kâfi, vafi, uygun, elverişli 840 adequately layıkıyla 841 adequateness yeterlilik, uygunluk 842 adharma günahkârlık 843 adhere to -e yapışmak, -e sadık kalmak 844 adhere yapışmak, tutmak, mülazemet etmek 845 adherence bağlılık, sadakat 846 adherent tabi, taraftar 847 adhesion force yapışma gücü 848 adhesion yapıştırma, yapışma, lüsuk 849 adhesive plaster plaster, bant 850 adhesive tape yapışkan bant, plaster 851 adhesive yapıştırıcı, yapışkan, lüzuciyetli 852 adhesiveness yapıştırıcılık, yapışkanlık 853 adhibit koymak, yapıştırmak 854 adiabatic change adiyabatik değişim 855 adiabatic chart adiyabatik grafik 856 adiabatic compression adiyabatik sıkıştırma 857 adiabatic curve adiyabatik eğri 858 adiabatic equation adiyabatik denklem 859 adiabatic expansion adiyabatik genleşme 860 adiabatic lapse rate adiyabatik gecikme oranı 861 adiabatic process adiyabatik işlem 862 adiabatic adiyabatik 863 adiathermic sıcaklık ışınlarını geçirmeyen 864 adieu eyvallah, Allahaısmarladık, uğur ola, uğurlar ola, elveda, veda, hoş geldin, sefa geldin, selametle, eddua, vesselam 865 adios Allaha ısmarladık! 866 adipic acid adipik asit 867 adipic adipik 868 adipose tissue yağdoku 869 adipose yağlı, etin yağlı tarafı 870 adit maden galerisi, giriş lağımı 871 adjacency bitişiklik, yakınlık 872 adjacent yakın, çok yakın, hemcivar, bitişik, mülasık, muttasıl 873 adjectival construction sıfat tamlaması 874 adjectival sıfat cinsinden 875 adjective law şekli hukuk 876 adjective sıfat 877 adjoin katmak, terfik etmek, bitişik olmak, yanaşı olmak, komşu olmak 878 adjoining bitişik, yan yana, komşu, yanaşı olan 879 adjourn sine die süresiz olarak ertelemek 880 adjourn the meeting oturumu ertelemek 881 adjourn başka vakte bırakmak, ertelemek, ara vermek, ertelenmek, başka vakit toplanmak üzere meclis şimdilik dağılmak 882 adjournment ertelenme, tehir, oturuma son verme, başka vakte ihale 883 adjudge hüküm vermek, hükmetmek, karar vermek 884 adjudicate dava fasletmek, karar vermek, hüküm vermek, hükmetmek 885 adjudication in bankruptcy iflas kararı 886 adjudication hüküm verme, hüküm, karar 887 adjudicator hakem, yargıcı 888 adjunct ilave, ek, tetimme, zamime, yardımcı 889 adjuration yemin 890 adjure yalvarmak, yalvarıp yakarmak, istirham etmek, rica etmek, niyaz etmek 891 adjust a difference anlaşmazlığı halletmek 892 adjust ayarlamak, uydurmak, uyarlamak, doğrultmak, tashih etmek, uyum göstermek, uymak 893 adjustable ayarlı, ayarlanabilen, düzeltilebilir 894 adjuster ayarlayıcı, dispeççi 895 adjusting button ayar düğmesi 896 adjusting wrench ayar anahtarı 897 adjusting ayar, ayarlama 898 adjustment knob ayar butonu, düğme 899 adjustment screw ayar vidası 900 adjustment ayar, ayarlama, düzeltme, tashih, adaptasyon, tasfiye 901 adjutant general zat işlerine bakan general 902 adjutant yardımcı, muavin, emir subayı, yaver, alay emini 903 adjuvant yardım eden 904 adlibitum istenildiği kadar, istenildiği gibi 905 adman reklamcı, ilancı 906 admeasure ölçmek 907 admeasurement mesahe 908 administer bakmak, ruyet etmek, idare etmek, yönetmek, vermek, sağlamak, yedirmek, içirmek, tenavül ettirmek 909 administration idare, yönetim, hükümet, vükela takımı 910 administrative action idari karar, idari işlem 911 administrative board member yönetim kurulu üyesi 912 administrative board yönetim kurulu 913 administrative body yönetim kurulu 914 administrative case idari dava 915 administrative law idare hukuku 916 administrative policy yönetim politikası 917 administrative inzibati, idari, icra, icra edici, icraiye 918 administrator idareci, yönetici 919 admirable takdire değer, şayanı tahsin, güzel, çok iyi, çok güzel 920 admirably pekâlâ 921 admiral superintendant liman reisi paşa 922 admiral bahriye paşası, amiral, kapudane paşa 923 admiral's ship paşa gemisi, sancak gemisi 924 Admiralty Bahriye Kapısı, Amirallik Dairesi, Divanhane 925 admiration beğeniş, tahsin, müstahsen, takdir, hayranlık 926 admire beğenmek, tahsin etmek, takdir etmek, hayran olmak, meftun olmak 927 admirer âşık, meraklı, hayran 928 admiring hayran, hayranlık gösteren 929 admissibility kabul olunabilme 930 admissible akla uygun, kabul olunabilir, makul 931 admission fee giriş vergini 932 admission free duhuliyesiz, giriş vergini olmayan, antresiz 933 admission ticket giriş bileti 934 admission boynuna alma, itiraf etme, itiraf, ahiz, kabul, geçme, giriş, duhul, dahil olma, teslim 935 admit of imkân vermek 936 admit almak, ahzetmek, içeri komak, içeriye almak, içeriye bırakmak, girmesine izin vermek, sokmak, kabul etmek, ihtimal etmek, teslim etmek, izin vermek, itiraf etmek, boynuna almak, tutmak, yeri olmak 937 admittance giriş izni, duhul, giriş, kabul 938 admittedly herkesin kabul edeceği gibi, kuşkusuz 939 admix karışmak, karıştırmak 940 admixture katma, karıştırma, karıştırılma, ilave, karışım 941 admonish nasihat vermek, tembih etmek, uyarmak, hafiçe azarlamak, kulağını bükmek 942 admonition uyarı, ihtar, nasihat, tembih, öğüt, övgü 943 admonitory uyarı niteliğinde, öğüt niteliğinde 944 ado gürültü, patırtı, yaygara, tantana 945 adobe kerpiç 946 adolescence gençlik, ergenlik 947 adolescent ergen, yeni yetme 948 adopt tutmak, uymak, imtisal etmek, (başkasının uşağını) evlat edinmek, evlatlığa götürmek, evlatlığa kabul etmek, kabul etmek, benimsemek, seçmek 949 adopted child evlatlık, manevi evlat 950 adoption evlat edinme, benimseme, kabullenme, kabulüimtisal, ahzükabul 951 adoptive ahiretlik, evlatlık edinen, üvey 952 adorable tapınılır, secde ve ibadete şayan, çok güzel, sevimli, çekici, kağa, şirin 953 adoration secde, ibadet, tapınma, aşırı sevgi, aşk 954 adore secde etmek, ibadet etmek, perestiş etmek, tapınmak, bayılmak, meftun olmak, çok sevmek 955 adorn süslemek, ziynetlendirmek, tezyin etmek, bezemek, güzelleştirmek, ballandırmak, abartmak, şişirmek 956 adornment süs, ziynet, bezek 957 adrenal cortex böbreküstü bezi korteksi 958 adrenal gland böbreküstü bezi 959 adrenal böbreküstü beziyle ilgili, böbreküstü bezi 960 adrenalin adrenalin 961 adrenaline adrenalin 962 adressee alıcı 963 Adrianople Edirne 964 Adriatic Venedik Körfezi, Adriya Denizi 965 adrift yalnız suyun akıntısıyla gitmek üzere, akıntı ve rüzgârla sürüklenmiş, başıboş 966 adroit çabuk, eli çabuk, tetik, epçil, hünerli, becerikli, marifetli, zeki, usta 967 adroitly hünerle 968 adroitness çabukluk, hüner, beceri, marifet 969 adscititious ilave edilen, katma, ek olan, gereksiz 970 adsorb yüze çekmek, yüze tutunmak, yüzermek 971 adsorbate adsorbat, yüze tutunan 972 adsorbed adsorbe edilmiş 973 adsorbent adsorban, yüze tutan 974 adsorption yüze tutma, adsorpsiyon 975 adsorptive emici, soğuran 976 adulate aşırı derecede övmek, yaltaklanmak, pohpohlamak, dalkavukluk etmek 977 adulation aşırı övgü, yaltaklanma, çanak yalama, dalkavukluk, müdahene 978 adulatory yaltaklanma mahiyetinde 979 adult education yetişkin eğitimi 980 adult büyük, akla baliğ, yetişkin, yaşlı, yetkinlik yaşına çatmış 981 adulterate değerini düşürmek, saflığını bozmak, içine şey katmak 982 adulteration karıştırma, katıştırma, niteliği bozma 983 adulterer zina yapan erkek, zani, zinakâr, zampara 984 adulteress zina yapan kadın, zaniye, orospu, fahişe 985 adulterine gayrimeşru (çocuk), piç 986 adulterous zina yapan, zinakâr, zinai 987 adultery zina, zamparalık, orospuluk 988 adulthood yetişkinlik 989 adumbrate ima etmek, anıştırmak 990 adumbration ima, anıştırma 991 adust yanmış, kavrulmuş 992 advance guard öncü kuvvet 993 advance on salary avans 994 advance ilerlemek, ileri gelmek, ileri gitmek, gelişmek, ilerletmek, ileri getirmek, ileri çekmek, ileri sürmek, derpiş etmek, irat etmek, söylemek, ileriden vermek, öne almak, daha önceki bir tarihe almak, ilerleme, ilerleyiş, ileri gitme, gelişme, ileriden veriş 995 advanced ilerlemiş, ileri, gelişmiş, kabakçıl, müterakki 996 advancement yükselme, ilerleme, ilerleyiş, ilerletiş, terfi 997 advances yaranma, asılma, dostluk yaklaşımı 998 advancing ilerleyen 999 advantage avantaj, üstünlük, imtiyaz, müstesna hukuk, fayda, yarar, kazanç, kâr, çıkar, nef, menfaat 1000 advantageous kârlı, faydalı, yararlı, üstünlük sağlayan, avantajlı 1001 advection adveksiyon 1002 advective advektif 1003 advent varış, geliş, kudum 1004 adventitious root adventif kök 1005 adventitious arızi, dıştan gelen, sonradan olan, tesadüfi 1006 adventive adventif 1007 adventure serüven, macera, sergüzeşt, sermayei ticaret hissesi, cesaret etmek, komak 1008 adventurer serseri, serüvenci, bahtına güvenir meçhulülasıl kimse 1009 adventuresome cesur, atılgan, gözü pek 1010 adventurous serüven seven, maceraperest, serüven dolu, maceralı 1011 adverb of place yer belirteci, yer zarfı 1012 adverb of quality niteleme belirteci 1013 adverb of time zaman belirteci, zaman zarfı 1014 adverb zarf, belirteç 1015 adverbial zarfa ait, belirteçsel, tümleyen 1016 adversary düşman, hasım, rakip 1017 adversative muhalefet belirten, karşı fikri ifade eden 1018 adverse ters, muhalif, karşı, karşıt, zıt 1019 adversely karşıt olarak, muhalefet ederek 1020 adverseness terslik, zıtlık 1021 adversity bahtsızlık, şanssızlık, düşkünlük, nikbet, felaket, güçlük, sıkıntı 1022 advert to -den bahsetmek 1023 advert reklam, ilan, ima etmek, andırmak 1024 advertise for ilanla aramak 1025 advertise bildirmek, duyurmak, haber vermek, ilan etmek, ilan vermek, tanıtmak, reklam etmek, reklamını yapmak, satılığa çıkarmak 1026 advertisement reklam, ilan 1027 advertising agency reklam ajansı 1028 advertising agent reklam ajansı 1029 advertising campaign reklam kampanyası 1030 advertising department reklam bölümü 1031 advertising reklamcılık, reklam işi 1032 advice centre danışma merkezi 1033 advice haber, maslahat, tavsiye, salık, öğüt, nasihat, geneş, tedbir 1034 advisable makul, akla yatkın, mantıklı, münasip 1035 advisableness uygunluk, mantıklılık 1036 advise nasihat vermek, maslahat vermek, tavsiye etmek, salık vermek, öğütlemek, bildirmek, haber vermek, ihtar etmek, tedbir etmek, istişare etmek, danışmak 1037 advisedly akıllıca, tedbirli olarak, bile bile 1038 advisement danışma, müşavere, düşünme 1039 adviser danışman, müşavir, maslahatçı 1040 advisor yol gösteren, akıl hocası 1041 advisory board danışma kurulu 1042 advisory committee danışma kurulu 1043 advisory council danışma konseyi 1044 advisory öğüt veren, tavsiye niteliğinde 1045 advocacy iltizam, yan tutma, taraftarlık, savunma, sahabet 1046 advocate savunmak, sahip çıkmak, sahabet etmek, tesahhup etmek, dava vekili, vekil, avukat, müdafaacı, savunucu, sahabet eden, taraftar, yandaş 1047 adynamia kuvvetsizlik, zayıflık 1048 adytum tapınak iç odası 1049 adz(e) keser 1050 adze keser, kerki, keserle kesmek 1051 aedile eski Roma'da bayındırlık memuru 1052 Aegean Continental Shelf Ege Kıta Sahanlığı 1053 Aegean Sea Ege Denizi 1054 Aegean Ege 1055 aegis kalkan, siper, himaye 1056 aeolian deposit rüzgâr yığıntısı 1057 aeolian erosion rüzgâr erozyonu 1058 aeolian soil rüzgâr yığıntısı toprak 1059 aeolian rüzgâr nedeniyle oluşan 1060 aeolotropic anizotrop 1061 aeolotropy anizotropi 1062 aeon ölçülemeyecek kadar uzun zaman 1063 aerate havalandırmak, teneklendirmek, içine tenek karıştırmak 1064 aerating havalandırma, teneklendirme 1065 aeration havalandırma, teneklendirme 1066 aerator havalandırıcı, teneklendirici 1067 aerial line tenek hattı 1068 aerial railway teleferik 1069 aerial root havai kök, tenekte yetişen kök 1070 aerial ropeway teleferik 1071 aerial stem havai gövde 1072 aerial anten, teneğe değişli, havai 1073 aerie yükseklerdeki kuş yuvası 1074 aeriform gaz halinde 1075 aerify içine tenek karıştırmak, gaz haline getirmek 1076 aerobatics uçakla tenekte beceri gösterileri 1077 aerobe aerob 1078 aerobic bacteria tenekle yaşayabilen bakteriler 1079 aerobic respiration oksijenli solunum 1080 aerobic aerob, tenek ile yaşayabilen 1081 aerobics aerobik 1082 aerobiosis aerobiyoz 1083 aerodrome control tower alan kontrol kulesi 1084 aerodrome lighting alan aydınlatması 1085 aerodrome traffic alan trafiği 1086 aerodrome küçük tayyare meydanı 1087 aerodynamic body aerodinamik gövde 1088 aerodynamic aerodinamik 1089 aerodynamics aerodinamik bilim 1090 aerodyne aerodin 1091 aerofoil uçak kanadı, kanat şekli 1092 aerogram aerogram, telsiz telgraf 1093 aerogramme tenek mektubu, zarfsız uçak mektubu 1094 aerograph aerograf 1095 aerography aerografi 1096 aerolite aerolit, göktaşı 1097 aerologist aerolojist, tenekbilimci 1098 aerology aeroloji, tenekbilim 1099 aeromechanics aeromekanik 1100 aerometer aerometre, tenekölçer, yoğunlukölçer 1101 aeronaut balon pilotu 1102 aeronautical engineering tenek kıvcılığı 1103 aeronautical tenekçilik ile ilgili 1104 aeronautics tenekçilik 1105 aeroplane uçak 1106 aerosol aerosol, tenekte asıltı 1107 aerospace atmosfer ve dışındaki boşluk, roket 1108 aerosphere tenekküre 1109 aerostat tenekten hafif uçak 1110 aerostatic aerostatik 1111 aerostatics aerostatik 1112 aerotechnics aeroteknik 1113 aerotropism teneğe yönelim 1114 aery yükseklerdeki kuş yuvası 1115 aesthete estet 1116 aesthetic estetik 1117 aesthetical estetiğe ait, güzellik ile ilgili 1118 aesthetics estetik 1119 aestival yaza özgü 1120 afar uzak, uzakta 1121 affability çelebilik, telattuf, taltif, nezaket, tatlılık, nüvaziş 1122 affable çelebi, taltifçi, içten, cana yakın, sokulgan 1123 affableness nezaket, naziklik, hoşluk 1124 affably nezaketle 1125 affair iş, maslahat, mesele, cenk, muharebe, hadise, vaka 1126 affect tesir etmek, dokunmak, etkilemek, ziyan vurmak 1127 affectation yapmacık davranış, gösteriş 1128 affected müteessir, yapma, yapmacık, sahte 1129 affectedness yapmacık 1130 affecting müessir, derinden etkileyici, dokunaklı, dokunur 1131 affectingly dokunaklı bir şekilde 1132 affection hissi kalbi, muhabbet, sevgi, düşkünlük, şefkat, hulus, husus, illet, maraz 1133 affectionate sevgi gösteren, muhabbet meşmul, şefkatli, müşfik, sevecen 1134 affectionately sevgi ile 1135 affective dokunaklı, duygusal, hissi 1136 affiance itimat, tevekkül, nişan, nikâh etmek, nişanlamak, akdetmek 1137 affidavit yazılı ve yeminli ifade, yemin tahtında verilen takrir ü beyan 1138 affiliate oneself with ile ilişki kurmak 1139 affiliate birleştirmek, üye etmek, birleşmek, üye olmak 1140 affiliated company bağlı şirket 1141 affiliated bağlı 1142 affiliation yakın ilişki 1143 affine afin, afine etmek 1144 affinity tezevvüçten hasıl olan karabet, sıhriyet, akrabalık, münasebet, yakın ilgi, yakınlık, güçlü ilgi, çekim, eğilim, yakınlık 1145 affirm tasdik etmek, doğrulamak, ispat etmek, iddia etmek, söylemek, bildirmek, tekrarlamak, tekrar söylemek 1146 affirmation tasdik, doğrulama, onay, ispat, iddia, ifade, bildirme 1147 affirmative sentence olumlu tümce, olumlu cümle 1148 affirmative tasdikî, subuti, tasdik, müspet, olumlu 1149 affirmatively olumlu olarak, doğrulayarak 1150 affix bağlamak, iliştirmek, tutturmak, eklemek, yapıştırmak, ek, şekilci 1151 afflatus esin, ilham, vahiy 1152 afflict keder vermek, üzmek, acı vermek, sıkıntı vermek, kederlendirmek, kebap etmek, yolukmak, düçar kılmak, tutmak 1153 afflicted özürlü 1154 affliction keder, acı, üzüntü, musibet, sıkıntı, bela 1155 afflictive acı verici, üzücü 1156 affluence zenginlik, varlık, varsıllık 1157 affluent zengin, varlıklı, hali vakti yerinde 1158 afford vermek, takdim etmek, getirmek, iras etmek, tahammül etmek, satın almaya gücü yetmek, yağdayı el vermek, imkânı olmak 1159 afforest ağaçlandırmak 1160 afforestation ağaçlandırma 1161 affranchise azat etmek, serbest bırakmak 1162 affranchisement azat etme, serbest bırakma 1163 affray kavga, gürültü 1164 affright korku 1165 affront karşı komak, hakaret etmek, aşağılamak, duygularını incitmek, kırmak, gücendirmek, darıltmak, muamelei gayri layika, bed muamele 1166 affusion dökme, dökülme 1167 Afghan Afganlı, Afgan, Afganca, bir çeşit yün atkı veya battaniye 1168 Afghanistan Afganistan 1169 afield özellikle evden uzakta 1170 afire tutuşmuş, alevler içinde, yanmakta, yanıyor 1171 aflame yanan, tutuşan, tutuşmuş 1172 afloat yüzen, yüzmekte, yüzüyor, su üzerinde duran, batmayan, gemide, denizde, (söylenti) dolaşan 1173 aflutter titreme halinde 1174 afoot ayakta, olup bitmekte, dönmekte 1175 afore daha önce, daha önceki 1176 afore-mentioned mezkûr, mezbur, mesfur, mumaileyh, müşarünileyh 1177 afore-named mezkûr, mezbur, mesfur, mumaileyh, müşarünileyh 1178 afore-said mezkûr, mezbur, mesfur, mumaileyh, müşarünileyh 1179 aforementioned önceden anılan, sözü geçen 1180 aforesaid daha önce söylenilen, adı geçen 1181 afoul takılmış, dolaşmış 1182 afraid korkmuş, korkar, (be ~) korkmak, havfetmek 1183 afresh yeniden, tazeden, müceddeden, bir kez daha, mükerreren 1184 Africa Afrika 1185 African Afrikalı 1186 afrit ifrit 1187 afro afro saç, uzun ve cingelek saç 1188 afront beraber, bir hizada 1189 aft geri, geriye, geride, kıça doğru, kıçta 1190 after a fashion muayyen dereceye kadar, bir kadar, özüne göre bir nev, bir cür 1191 after a while biraz sonra 1192 after all is said and done umumiyetle, bitevlikte, tam nazara almak, dikkat vermek, evvel-ahir 1193 after all hülasei kelam, ahir ki, evvel ahir, ahir neticede, netice itibarı ile, sonunda, her şeye rağmen, yine de, her hâlde, hiç neye bakmayarak 1194 after burner art yakıcı 1195 after hours çalışma sögenlerinden sonraki zaman 1196 after one's own heart tam gönlüne göre, kafasına göre 1197 after the dust settles her şey yoluna düşende, ihtiraslar soğuyanda 1198 after you! önce siz buyurun! 1199 after -den sonra, bade, -ın ardından/arkasından/peşinden, ...nedeniyle/yüzünden, sonra, badehu, -e rağmen, -in peşinde/arayışında, hakkında, geriki, gerideki 1200 after-sales service satış sonrası servis 1201 afterbirth son, döleşi 1202 afterbleach sonradan beyazlatmak 1203 afterburner art yakıcı 1204 afterburning son yakma 1205 afterclap beklenmedik olay 1206 aftercooler son soğutucu 1207 afterdamp grizu patlamasından kalan zehirli gazlar 1208 afterdeck kıç güvertesi 1209 afterdinner yemekten sonra gelen 1210 aftereffect daha sonradan ortaya çıkan etki 1211 afterfinish son apre 1212 afterglow akşam kızıllığı, güneş batışı kızıllığı 1213 aftergrass ilk hasat sonrası çıkan otlar 1214 afterhours mesai sögenleri dışındaki zaman 1215 afterlife öbür dünya, ahret, ömrün geri kalan kısmı 1216 aftermath kötü sonuç, kötü yan etki 1217 aftermost en geri, en son 1218 afternoon ikindi vakitleri, öğleden sonra, günortadan akşama dek olan vakit 1219 afterpains doğum sonrası sancılar 1220 afterpart kıç taraf 1221 afterpiece asıl oyundan sonraki oyun 1222 afterproduct son ürün, son şeker 1223 aftersails kıç direk yelkenleri 1224 afterseason mevsim sonu 1225 aftershave tıraş losyonu 1226 aftershock (deprem sonrası) art sarsıntı 1227 aftertaste ağızda kalan tat 1228 afterthought akla sonradan gelen fikir 1229 aftertime gelecek 1230 aftertreatment son işlem, son işleme 1231 afterward sonra, sonradan 1232 afterwards sonradan, sonra, sonralar, badehu, daha sonra 1233 afterwing arka kanat 1234 aga ağa 1235 again and again döne döne, kayta kayta, tekrar tekrar, defalarca, defalarla, ara vermeden 1236 again yine, gene, yeniden, tekrar, kayta, tekraren, kaytadan, bir daha, bir de, bundan başka, ayrıca 1237 against nature doğaya aykırı 1238 against one's better judgment mesleğinin zıddına 1239 against the grain arzusunun zıddına, yüreğince olmayan 1240 against the law yasaya aykırı 1241 against time mahdut vakitte, kısa zamanda, son mühlet 1242 against -e karşı, karşısına, -e doğru, -e zıt yönde, karşısında, aleyhine, aleyhinde, -e aykırı, aksine, hilafına, hilafında, karşı, -e değecek şekilde 1243 agalloch ödağacı 1244 agamete gametsiz 1245 agamic agamik, eşeysiz 1246 agamogenesis eşeysiz üreme 1247 agamous eşeysiz 1248 agape afallamış, şaşırmış, hayretten ağzı açık kalmış, sevgi, muhabbet 1249 agar-agar solution agaragar eriyiği 1250 agar-agar agaragar, jeloz 1251 agaric katranköpüğü 1252 agate akik, süleymani, yüzük taşı, bilye 1253 agateware renkli emay 1254 agave agav 1255 age circle yaş halkası 1256 age limit yaş haddi 1257 age of consent rüşt, erginlik, kâbin yaşı, haddi büluğ 1258 age yaş, sin, yaşlılık, rüşt, çağ, çok uzun zaman, asır, devir, karn, yaşlanmak, ihtiyarlamak, eskimek, ihtiyarlatmak, eskitmek, (şarap/vb.) yıllanmak, yıllandırmak 1259 age-harden yaşlanmayla sertleştirmek 1260 aged günlük, aylık, yaşında, çok yaşlı, ihtiyar, koca, müsin 1261 ageing apparatus yaşlandırma aygıtı 1262 ageing furnace yaşlandırma fırını 1263 ageing temperature yaşlandırma sıcaklığı 1264 ageless eskimez, yaşlanmaz 1265 agelong uzun zaman süren 1266 agency vasıta, acenta, ajanlık, teşkilat, vesatet, marifet, aracılık, acentelik 1267 agenda yapılacak işler, gündem, gündelik, gün tertibi 1268 agendum gündem 1269 agent provocateur ajan provokatör 1270 agent vekil, acenta, temsilci, ajan, vasıta, vasıtacı, aracı, adam, etmen 1271 aggiornamento modernleşme 1272 agglomerate aglomera, yığışım, toplamak, yığmak, yığılmak, toplanmak 1273 agglomeration top etmeklik, toplanma, yığışma, yığın, küme, yığışım 1274 agglutinant yapıştırıcı 1275 agglutinate yapıştırmak, birleştirmek 1276 agglutination yapıştırma, aglütinasyon 1277 agglutinative yapıştırma işlemine ait, gram bitişken 1278 agglutinin aglutinin 1279 agglutinogen aglutinojen 1280 aggrandize büyütmek, artırmak 1281 aggrandizement büyütmeklik, büyütme, agrandisman, itibarını yükseltme 1282 aggravate ağırlaştırmak, daha fena etmek, daha beter etmek, kötüleştirmek, ciddileştirmek, kızdırmak, sinir etmek, darıltmak 1283 aggravating circumstances cezayı ağırlaştırıcı nedenler 1284 aggravation kötüleştirme, ağırlaştırma, kızdırma, iğzap 1285 aggregate expenditure toplam masraf 1286 aggregate income toplam gelir 1287 aggregate mecmu, toplam, toplu, bütün, toplamak, bir araya getirmek, toplanmak 1288 aggregation toplama, birleştirme, toplanma, toplam olma 1289 aggress saldırmak 1290 aggression tecavüz, tahatti, saldırı, nedensiz kavga, çatışma 1291 aggressive saldırgan, tecavüzkâr, kavgacı, girişken, atılgan 1292 aggressor (ilk hücum eden şahıs/ülke/vs.) tecavüzkâr, tecavüz ve tahatti birle nizaa sebep olan 1293 aggrieve gücendirmek, incitmek, kırmak, mağdur etmek 1294 aggrieved mazlum, mağdur, haksızlığa uğramış, sitemdide, incinmiş, kırılmış, üzüntülü 1295 aghast donakalmış, şaşırmış, çok korkmuş, dehşet içinde 1296 agile atik, çevik, hareketli 1297 agility çabukluk, çeviklik, atiklik 1298 aging yaşlanma, yıllanma, eskime 1299 agio baş, acyo, pul farkı, ara değer, kambiyo 1300 agiotage acyotaj, borsa oyunu, kambiyo işi 1301 agitate sallamak, çalkamak, çalkalamak, ızdırap vermek, muzdarip etmek, üzmek, acı vermek, altüst etmek, karıştırmak, yaygara koparmak, ortalığı karıştırmak, kamuoyunu kışkırtmak, başkaldırmak 1302 agitated heyecanlı, tedirgin, narahat, ajite 1303 agitation çalkanış, heyecan, ızdırap, acı, üzüntü, telatum, temevvüç, kışkırtma, tahrik, ajitasyon 1304 agitato acele ve coşkunca çalınan/söylenen 1305 agitator tahrikçi, kışkırtan kimse, karıştırıcı, çalkalayıcı kılga 1306 agitprop propaganda ve kışkırtma 1307 agleam ışıltılı 1308 aglet (ayakkabı bağındaki) demir uç 1309 aglow parlak, ışıltılı 1310 agname lakap 1311 agnate (baba tarafından) akraba 1312 agnation (erkek tarafından) akrabalık 1313 agnostic agnostik, bilinemezci 1314 agnosticism agnostisizm, bilinemezcilik 1315 ago bundan mukaddem, bundan evvel, önce, evvel, kabak 1316 agog heyecanlanmış, coşmuş, istekli, ümitli, hevesli 1317 agonic köşesiz 1318 agonize aşırı heyecan ve acı çekmek 1319 agonizing acı veren 1320 agony şiddetli acı, aşırı ıstırap, azîm ızdırap, sancı, hâletünnezi 1321 agora eski Yunanistan'da pazar yeri, meclis yeri 1322 agoraphobia agorafobi, alan korkusu 1323 agraphia agrafi 1324 agrarian geography tarım coğrafyası 1325 agrarian tarımsal, tarıma ilişkin 1326 agree to mutabık kalmak, anlaşmak, kabul etmek 1327 agree together uyuşmak 1328 agree with ile mutabık kalmak 1329 agree kavletmek, mukavele etmek, anlaşmak, razılaşmak, yola gitmek, karar vermek, razı olmak, muvafakat etmek, iyi gelmek, uymak, uygun gelmek, muvafık gelmek, mutabık olmak, mutabık kalmak, tevaffuk etmek 1330 agreeable tatlı, güzel, hoşa giden, hoş, şirin, latif, anlaşmaya hazır, uygun, mutabık, razı 1331 agreeableness tatlılık, hoşluk 1332 agreeably to tatbikan, tevfikan 1333 agreeably with tatbikan, tevfikan 1334 agreeably tatlılıkla, hoş bir biçimde 1335 agreed hemfikir, tamam, hay hay, olur 1336 agreement kavil, söz, mukavele, anlaşma, razılık, saziş, uyuşma, mutabakat, ittifak 1337 agressive saldırgan 1338 agribusiness tarım ve tarım ticareti 1339 agricultural belt tarımsal kuşak 1340 agricultural chemistry tarım kimyası 1341 agricultural cooperative tarım kooperatifi 1342 agricultural country tarım ülkesi 1343 agricultural credit tarım kredisi 1344 agricultural engineer tarım kıvcısı, ziraat kıvcısı 1345 agricultural engineering tarım kıvcılığı 1346 agricultural implement tarım aleti, tarım kılgası 1347 agricultural insecticide tarımsal böcek öldürücü 1348 agricultural insurance zirai sigorta 1349 agricultural labour tarım işi, tarla işi 1350 agricultural labourer tarım işçisi 1351 agricultural land tarım arazisi 1352 agricultural machine tarım kılgası 1353 agricultural produce tarım ürünleri 1354 agricultural product toprak mahsulü, tarım ürünü 1355 agricultural production tarımsal üretim 1356 agricultural products tarımsal ürünler 1357 agricultural technique tarım tekniği 1358 agricultural tractor ziraat traktörü 1359 agricultural tarımsal, zirai 1360 agriculture ziraat, haraset, hiraset, felahat, filahat, tarım, kent tasarrufatı 1361 agriculturist ehli ziraat, tarımcı, tarım uzmanı 1362 agrimony kasıkotu 1363 agrimotor ziraat traktörü 1364 agrobiology agrobiyoloji 1365 agrology toprak bilimi 1366 agronomic bilimsel tarımla ilgili 1367 agronomical bilimsel tarımla ilgili 1368 agronomics bilimsel tarım 1369 agronomist bilimsel tarım uzmanı 1370 agronomy tarımbilim, bilimsel tarım 1371 aground (gemi) karaya oturmuş, batık, batmış 1372 ague sıtma ateşi, sıtma, ısıtma 1373 aguish sıtmalı, sıtma getiren, nöbetli 1374 ah ah, vah, eyvah, hayıf, diriğ, of, uf 1375 aha Aa!, Vah! 1376 ahead of one's time (bakışlarda, nailiyetlerde) vakti kabaklamak, zamanı kabaklamak 1377 ahead of the game hamıdan önde, elverişli vaziyette, erken, tez, koyulmuş vakitten evvel 1378 ahead önde, kabakta, önden, ileri, ileri doğru, ileriye, önde, ileride, gelecekte, ileriki 1379 ahem hım! 1380 ahoy ey, hey, hop, yahu 1381 AIDS AIDS 1382 aid and abet suçortaklığı yapmak 1383 aid el uzatmak, yardım etmek, iane etmek, muavenet etmek, yardım, iane, imdat, muavenet, kömek, destek, yardımcı 1384 aide yardımcı, muavin, yaver 1385 aide-de-camp yaver, yaveri harp, emir subayı 1386 aide-memoire anımsatıcı not 1387 aigrette kuş tepeliği, sorguç 1388 aikido aikido 1389 ail hasta olmak, zayıflamak, güçsüzleşmek 1390 aileron kanatçık, eleron 1391 ailing keyifsiz, rahatsız, hasta, mizaçsız, namizaç 1392 ailment (ciddi olmayan) hastalık, rahatsızlık, keyifsizlik, illet, dert 1393 aim at kastetmek, muradetmek, arzu etmek 1394 aim (~at) nişan almak, hedef almak, kurmak, emel etmek, amaçlamak, nişan alış, nişan alma, hedef alma, kasıt, emel, meram, maksut, maksat, amaç, erek, gaye, hedef 1395 aiming circle nişan dairesi 1396 aimless amaçsız, gayesiz, başıboş 1397 ain't değil 1398 air admission tenek girişi 1399 air base tenek üssü 1400 air bearing tenekli yatak 1401 air bladder tenek kesesi 1402 air blast ani rüzgâr 1403 air bleed tenek memesi, tenek deliği 1404 air box tenek kutusu 1405 air brake tenek eğleci, tenekli eğleç 1406 air brick delikli tuğla 1407 air bridge tenek köprüsü 1408 air bubble tenek kabarcığı 1409 air carrier tenek taşıyıcısı 1410 air castle fantazi, hulya 1411 air chamber tenek odacığı 1412 air cleaner tenek filtresi, tenek süzgeci 1413 air column tenek sütunu 1414 air compressor tenek kompresörü 1415 air conditioning teneklendirme, iklimleme 1416 air cooler tenek soğutucu 1417 air cooling tenekle soğutma 1418 air crossing tenek köprüsü 1419 air current tenek akımı 1420 air cushion vehicle tenek yastıklı taşıt, hoverkraft 1421 air cushion tenek yastığı 1422 air defence tenek savunması 1423 air defense tenek savunması 1424 air distance kuş uçuşu mesafe 1425 air door teneklendirme kapısı 1426 air drop delivery tenekten atılan yardım 1427 air drop tenekten atmak, paraşütle atmak 1428 air duct tenek arnası, tenek borusu 1429 air ducts tenek arnaları 1430 air ejector tenek ejektörü 1431 air engine tenek kozgaltkası 1432 air escape pipe tenek tahliye borusu 1433 air filter tenek filtresi, tenek süzgeci 1434 air fleet tenek filosu 1435 air force academy Tenek Harp Mektebi 1436 air force command Tenek Kuvvetleri Komutanlığı 1437 air force tenek kuvveti 1438 air gun tenek tüfeği 1439 air heater tenek ısıtıcısı 1440 air hole tenek deliği 1441 air hose tenek hortumu, tenek borusu 1442 air hostess uçak hostesi 1443 air humidifier tenek nemlendirici 1444 air humidity tenek nemi 1445 air inlet tenek girişi, tenek alığı 1446 air intake tenek girişi 1447 air jacket tenek gömleği 1448 air lane tenek geçidi 1449 air mail uçak postası 1450 air mass tenek kütlesi 1451 air nozzle tenek memesi 1452 air officer tenek subayı 1453 air ones views fikirlerini açmak 1454 air operation tenek operasyonu 1455 air outlet tenek çıkışı 1456 air passage tenek geçidi, nefes yolu, tenek deliği 1457 air photo tenek yaçını 1458 air pilot tenek pilotu 1459 air pocket tenek boşluğu 1460 air pollution tenek kirliliği 1461 air post uçak postası 1462 air pressure tenek basıncı 1463 air pump tenek pompası 1464 air quality tenek niteliği 1465 air raid tenek saldırısı 1466 air resistance tenek direnci 1467 air sac tenek kesesi 1468 air shaft tenek boşluğu 1469 air sick uçak tutmuş 1470 air space tenek sahası 1471 air speed tenek sürati 1472 air stream tenek akımı 1473 air taxi uçak taksi 1474 air traffic tenek trafiği 1475 air transport tenek ulaşımı, tenek taşıtı 1476 air truck tenek taşıtı 1477 air tube iç lastiği 1478 air turbine tenek türbini 1479 air void tenek boşluğu 1480 air washer tenek yıkayıcı 1481 air soluduğumuz hava, tenek, gökyüzü, nefes, tavır, yalpı yağday, ateşe göstermek, güneşe sermek, havalandırarak kurutmak, havalandırmak, havasını değişmek, havayı değişmek, hava vermek, hava atmak, caka satmak, gösteriş yapmak 1482 air-balloon balon 1483 air-condition teneği temizlemek, teneklendirmek 1484 air-conditioned teneklendirmeli, klimalı 1485 air-conditioner klima 1486 air-cool tenekle soğutmak 1487 air-cooled engine tenek soğutmalı kozgaltka 1488 air-cooled tenek soğutmalı 1489 air-free teneksiz 1490 air-gun yel tüfeği 1491 air-harden tenekte sertleştirmek 1492 air-hole nefeslik, nefes deliği 1493 air-operated pnömatik 1494 air-raid shelter sığınak 1495 air-seasoned tenekte kurutulmuş 1496 air-spaced tenek izoleli 1497 air-suspended pnömatik süspansiyonlu 1498 air-to-air tenekten teneğe 1499 air-to-ground tenekten yere 1500 air-to-sea tenekten denize 1501 air-to-surface tenekten satha 1502 air-to-underwater tenekten su içine 1503 air-traffic control tenek trafik kontrolü 1504 airbase tenek üssü 1505 airborne radar tenek radarı 1506 airborne (tohum/vb.) tenekten savrulan/atılan, tenekte, uçan, tenek 1507 airbrush tenekli boya tabancası 1508 airbus uçak 1509 aircraft carrier uçak gemisi 1510 aircraft construction uçak inşaatı 1511 aircraft engine uçak kozgaltkası 1512 aircraft engineer uçak kıvcısı 1513 aircraft equipment uçak teçhizatı, uçak donatısı 1514 aircraft factory uçak fabrikası 1515 aircraft fuel uçak yakıtı 1516 aircraft hangar uçak hangarı 1517 aircraft industry uçak sanayi, uçak endüstrisi 1518 aircraft shed uçak hangarı 1519 aircraft uçak, uçaklar 1520 aircrew uçak mürettebatı 1521 airdrome tenekalanı, teneklimanı 1522 airdrop tenekten paraşütle (insan/yiyecek/malzeme/vb.) atma 1523 Airedale iri teriyer türü 1524 airfield light alan ışığı 1525 airfield lighting alan ışıklandırması 1526 airfield traffic alan trafiği 1527 airfield uçak pisti, tenekalanı 1528 airflow tenek akımı 1529 airfoil erfoyil, kanat, kanatçık 1530 airforce tenek kuvvetleri 1531 airfreight tenek yükü 1532 airfreighter yük uçağı 1533 airglow gök aydınlığı 1534 airhostess hostes 1535 airily ciddi olmayarak, havai bir biçimde, gırgırına 1536 airiness havadarlık, hafiflik 1537 airing havalandırma, havaya gösterme, gezinti 1538 airlane tenek geçidi 1539 airless havasız, boğucu 1540 airlift tenek yoluyla taşıma 1541 airline pilot uçak pilotu 1542 airline havayolu, havayolu işletmesi 1543 airliner büyük yolcu uçağı 1544 airlock tenek valfı, hava geçirmez kabin/oda 1545 airmail uçak postası, hava postası 1546 airman havacı, pilot 1547 airmanship havacılık 1548 airplane carrier uçak gemisi 1549 airplane engine uçak kozgaltkası 1550 airplane park uçak parkı 1551 airplane uçak, tayyare 1552 airport of departure kalkış havaalanı 1553 airport of destination varılacak havaalanı 1554 airport tax havaalanı vergisi 1555 airport havaalanı, havalimanı 1556 airproof tenek geçirmez, hava sızdırmaz, hava geçirmez yapmak 1557 airs hava, havalar, gösteriş 1558 airscrew pervane 1559 airship kozgaltkalı balon 1560 airsick uçak tutmuş, uçmaktan midesi bulanmış 1561 airsickness uçak tutması 1562 airspace bir ülkenin hava sahanlığı 1563 airspeed tenek sürati, hava hızı 1564 airstrip küçük havaalanı, uçak pisti 1565 airtight tenek geçirmez 1566 airtightness tenek sızdırmazlık, hava geçirmezlik 1567 airway havayolu 1568 airways tenek yolları 1569 airworthiness uçuşa elverişlilik 1570 airworthy (uçak/vb.) uçuşa hazır, uçuş emniyeti sağlanmış 1571 airy havadar, havalı, havai, boş, işe yaramaz, neşeli, havai 1572 airy-fairy hayal ürünü, pratik olmayan 1573 aisle geçit, iki sıra koltuk arasında uzanan yol, ara yol, koridor 1574 aitchbone sığır budu 1575 ajar açık, yarı açık, aralık 1576 akimbo eller belde dirsekler dışa doğru bakar durumda 1577 akin benzer, okşar, yakın, hısım 1578 alabaster kaymaktaşı, albatr, su mermeri, ak mermer 1579 alack eyvah! 1580 alacrity çeviklik, atiklik, canlılık, müsaraat, memnuniyet 1581 alalia konuşma yeteneği yitimi 1582 alanine alanin 1583 alarm bell alarm çanı 1584 alarm clock çalar saat, zengli saat 1585 alarm korku, havf, dehşet, haber, tehlike işareti, heyecan sinyali, alarm, alarm aygıtı, korkutmak, korku vermek, tahvif etmek, ihafe etmek, dehşete düşürmek, tehlikeden haberdar etmek 1586 alarmingly korkunç derecede 1587 alarmist yaygaracı 1588 alas ay, vay, ah, vah, hayıf, diriğ, yazık, tüh, eyvah 1589 Albania Arnavutluk, Arnavut Vilayeti 1590 Albanian Arnavut 1591 albatross albatros 1592 albedo albedo, aklık, aklık derecesi 1593 albeit gerçi, her ne kadar, ise de, -e rağmen 1594 albescent beyazlaşan, aklaşan 1595 albinism akşınlık 1596 albino albino, akşın, çapar 1597 Albion ingiltere 1598 albite albit 1599 album albüm, uzunçalar 1600 albumen albümin, yumurta akı 1601 albumenize albüminlemek 1602 albumin albümin 1603 albuminate albüminat 1604 albuminoid albüminoit 1605 albuminose albüminli 1606 albuminous albüminli 1607 alburnum canlı odun, kabuk altı katmanı 1608 alchemic simya ile ilgili, alşimi ile ilgili 1609 alchemical simya ile ilgili, alşimi ile ilgili 1610 alchemist alşimist, simyager 1611 alchemy metalleri altına dönüştürmeyi araştıran bilim dalı, simya ilmi 1612 alchymist kimyager 1613 alchymy ilmikimya 1614 alcohol content alkol miktarı 1615 alcohol fuel alkollü yakıt 1616 alcohol ruh, alkol, alkollü içki 1617 alcoholic drinks alkollü içecekler 1618 alcoholic strength alkol miktarı, alkol yüzdesi 1619 alcoholic alkollü, alkol içeren, alkolik, ayyaş 1620 alcoholism alkolizm 1621 alcoholometer alkolölçer 1622 alcoholometry alkolometri, alkolölçüm 1623 alcoholysis alkoliz 1624 alcove hücre, küçük bölüm, köşe 1625 aldehyde aldehit 1626 alder kızılağaç, akçaağaç 1627 alder-tree mürver ağacı 1628 alderman âyan, kent meclisi üyesi 1629 aldoform formaldehit 1630 aldohexose aldoheksoz 1631 aldol aldol 1632 aldose aldoz 1633 aldosterone aldosteron 1634 aldoxime aldoksim 1635 ale beyaz arpa suyu, bir tür bira 1636 aleatoric şansa bağlı 1637 aleatory şansa bağlı 1638 alee rüzgâr altı, boca 1639 alehouse birahane 1640 alembic imbik 1641 aleph null alef sıfır 1642 Aleppo pine Halep çamı 1643 Aleppo Halep 1644 alert dikkatli, tetik, uyanık, tehlikeye karşı uyarı, heyecan sinyali, alarm işareti, alarma geçmek, hazır olmak, uyarmak, ikaz etmek 1645 alertness açıkgözlük, atiklik, uyanıklık 1646 Alexandria iskenderiye 1647 alexia aleksi, okuma yeteneği yitimi 1648 alfalfa kabayonca, alfalfa 1649 alfresco açık havada, açık hava 1650 alga suyosunu, alg 1651 algae suyosunları 1652 algebra cebir 1653 algebraic equation cebirsel denklem 1654 algebraic cebirsel 1655 Algeria Cezayir 1656 Algerian Cezayirli 1657 algesia aljezi 1658 Algiers Cezayir 1659 algin algin, aljin 1660 alginate alginat, aljinat 1661 algine algin, aljin 1662 algology algoloji 1663 algorithm algoritma 1664 algorithmic algoritmik 1665 alias diğer adıyla, namıdiğer, takma isim, sahte isim 1666 alibi suçun işlenmesi sırasında başka yerde olduğunu kanıtlama, mazeret, özür 1667 alicyclic alisiklik 1668 alidade alidat 1669 alien subjects yabancı uyruklu yurttaşlar 1670 alien ecnebi, yad, yabancı, haricî, başka bir ülkeye ait, farklı, değişik, zıt, karşıt, ters, yabancı uyruklu kimse 1671 alienable satılabilir, ferağı mümkün 1672 alienate ahara temlik etmek, tebrit etmek, soğutmak, yadlaştırmak, yadsıramak, yabancılaştırmak 1673 alienation yabancılaşma, soğuma, uzaklaşma, bir yere/ortama ait olmama duygusu, elinden alma 1674 alienist psikiyatr 1675 aliens' law yabancılar yasası 1676 aliform kanat şeklinde olan 1677 alight on one's feet ayağa kalkmak 1678 alight inmek, konmak, tutuşmuş, alev almış, yanan 1679 alighting gears iniş takımları 1680 align with ile aynı hizaya sokmak, ile anlaşmaya vardırmak 1681 align düzene sokmak, sıraya dizmek, hizaya getirmek 1682 aligner ayar aleti, ayar gönyesi 1683 alignment sıraya dizme, düzenleme, hiza, sıra 1684 alike aynı, benzer, okşar, müşabih, bir, benzer şekilde, aynı şekilde 1685 aliment gıda, yiyecek, besleyecek, yemek, beslenme 1686 alimentary canal sindirim borusu 1687 alimentary sindirimsel, beslenmeyle ilgili 1688 alimentation beslenme 1689 alimony nafaka 1690 aliphatic alifatik 1691 aliquant tümbölmez, bir sayıyı kalansız bölemeyen sayı 1692 aliquot tümbölen, bir sayıyı tam bölen sayı 1693 alive and kicking sağ selamet, başı selamettir, hayat aşkı, canında can var, hâlâ ölmeyiptir 1694 alive to uyanık, duyarlı, farkında, haberdar 1695 alive with (canlı şeylerle) dolu, kaplı, kaynayan 1696 alive yaşayan, canlı, diri, sağ, berhayat, hayatta, yaşam dolu, hareketli 1697 alizarin alizarin, kökboyası, kökkırmızısı 1698 alkali cellulose alkali selüloz 1699 alkali metals alkali metaller 1700 alkali resistant alkaliye karşı dayanıklı 1701 alkali alkali 1702 alkalimeter alkaliölçer 1703 alkalimetry alkaliölçüm, alkalimetri 1704 alkaline earth metals toprak alkali metaller 1705 alkaline fluid alkalik sıvı 1706 alkaline alkalik, kalevi 1707 alkalinity alkalilik 1708 alkalinize alkalileştirmek 1709 alkalinizing alkalileştirici 1710 alkaloid alkaloit 1711 alkane alkan 1712 alkanet sığırdili 1713 alkannin alkanin 1714 alkene alken 1715 alkyd alkit 1716 alkyl alkil 1717 alkylation alkilasyon 1718 alkyne alkin 1719 all aboard! Herkes gemiye!, Binik kurtarıyor!, Hamı yerine! 1720 all agog arzu dolu 1721 all alone yapayalnız 1722 all along the line bütün cihetten, bütünlükle 1723 all along the road bütün cihetten, bütünlükle 1724 all along the way bütün cihetten, bütünlükle 1725 all along her vakit, öteden beri, başından beri, lap evvelden, hemişe 1726 all and sundry bir nefere gibi, hamıya aittir, müstesnasız olarak 1727 all anyhow sâmansız olmak, pinti görkemde olmak, bir tahar, büyük zahmetle, baştansavma, selikasız 1728 all around çepçevre, dört yandan 1729 all at once aniden, birden, birdenbire, derhal, gözlenilmeden, aynı zamanda 1730 all but the kitchen sink her şey yerinde bir sakal tarağı çatmıyor, her şeyden çok 1731 all but hemen hemen, neredeyse, demek olur ki, az kalmıştı, az kala, müstesna olmak şartı ile, bundan başka 1732 all clear tehlike geçti işareti, tenek tehlikesi çınavı geçti, yol açıktır, mania yoktur, serbest hareket etmek olur 1733 all down the line tam ve dolgun, bütün cihetlerde, bütünlükle 1734 all fools' day 1 Nisan günü, 1 Nisan'da 1735 all for nothing abes yere, boş boşuna 1736 all found her şeye hazır 1737 all fours dört ayak 1738 all hands herkes 1739 all in all neticede, sonuçta, bitevilikte, esasen 1740 all in one breath bir nefeste, bir nefese, bir yuduma, nefesini almadan 1741 all in the day's work normal, beklendiği gibi 1742 all in the day's work normal, beklendiği gibi, adi bir hâldir, âdet üzre, tabii şeydir 1743 all in yorgun, bitkin, her şey dahil 1744 all manner of her tür 1745 all my eye biz kaçın kurasıyız, yok canım, boş şeydir, cefengiyat, boş söz 1746 all night long bütün gece boyunca 1747 all night bütün gece boyunca 1748 all of a piece hemahenk, armonili, tam, bitkin, bitev hasiyet, aynı keyfiyetli, vahit, (neyese) uygun olarak, özüne beraber 1749 all of a sudden ansızın, birdenbire 1750 all of a tremble tir tir, zangır zangır titreyen 1751 all one's born days bütün ömrü boyu 1752 all out tüm gücüyle 1753 all over her yer, her taraf, her yerde, her tarafta 1754 all right yakşı yağdayda, iyi, zarar görmemiş, idare eder 1755 all rights reserved her hakkı saklıdır 1756 all silk saf ipek, has ipek 1757 all terrain vehicle arazi vasıtası 1758 All that glitters is not gold Parlayan herşey altın değildir 1759 all that o kadar çok, öylesine 1760 all the better daha iyi, isabet 1761 all the colors of the rainbow gökkuşağının her renginde, muhtelif renkli, çok renkli 1762 all the rage çok moda 1763 all the same yine de, hepsi bir, fark yok 1764 all the time sürekli, boyuna 1765 all the vogue çok moda 1766 all the year round bütün yıl boyunca 1767 all there aklı başında 1768 all told yekun olarak 1769 all too soon çek erken 1770 all weather her havaya elverişli 1771 all mecmu, cemi, cümle, tüm, bütün, tam, istenilen, her, hep, hepsi, tümüyle, bütünüyle, tamamen, tamamiyle, hamı, hamısı, her şey, herkes, her biri, her iki taraf 1772 all-embracing her şeyi saran 1773 all-inclusive her şey dahil 1774 all-nighter bütün gece süren bir olay 1775 all-purpose çok maksatlı, her amaca uygun, kullanışlı 1776 all-round çok yönlü, çok meziyetli olan 1777 Allah Allah 1778 allanite allanit 1779 allay azaltmak, dindirmek, teskin etmek, yatıştırmak 1780 allegation suçlama, itham, ileri sürme, sav, iddia, dava, kaziye 1781 allege irat etmek, iddia etmek, ileri sürmek 1782 allegedly sözde 1783 allegiance tebaiyet, bağlılık, sadakat 1784 allegoric alegorik, kinayeli 1785 allegorical alegorik, dokundurmalı, mecazi, kinayeli 1786 allegorically alegorik olarak 1787 allegorize alegorilerle anlatmak 1788 allegory alegori, dokundurma, kinaye 1789 allegretto allegretto 1790 allegro allegro 1791 allel allel 1792 allele allel 1793 allelic allelik 1794 allelomorph allelmorf 1795 allelomorphic allelomorfik 1796 allelotropic alleltrop 1797 allergen alerjen 1798 allergic alerjik, sinir olan, nefret eden, sevmeyen, gıcık olan 1799 allergy alerji, hoşlanmama, sevmeme, nefret, gıcık 1800 alleviate hafifletmek, tahfif etmek, hafifleme, yatışma, azalma, hafifletme, yatıştırma, azaltma 1801 alleviation hafifleme, yatışma, teselli 1802 alley cat sokak kedisi 1803 alley dar sokak, çıkmaz sokak, dönge, geçit, patika, ara yol, hıyaban, bilye, misket 1804 alliaceous sarımsaklı 1805 alliance kodak birliği, akrabalık, dünürlük, anlaşma, uyuşma, ittifak, bağlılık, birlik, birleşme 1806 Allied Powers Müttefik Kuvvetler 1807 allied müttefik, birbirine bağlı, bağlaşık 1808 alligator pear perse ağacının meyvesi 1809 alligator Amerika ve Çin'de yaşayan bir tür timsah 1810 alliterate aliterasyon yapmak 1811 alliteration aliterasyon, ses yinelemesi 1812 allocate ayırmak, pay etmek, tahsis etmek, ödenek ayırmak 1813 allocation ayırma, tahsis etme, ödenek ayırma, ödenek, pay 1814 allocution söylev, nutuk, hitabe 1815 allogamy allogami 1816 allomeric allomer 1817 allometry allometri 1818 allomorph alomorf 1819 allomorphous allomorf, allomorfik 1820 allopath alopat 1821 allopathy alopati 1822 allophone alofon 1823 allot pay etmek, bölüştürmek, ayırmak, tahsis etmek 1824 allotment letter tahsis mektubu 1825 allotment tahsisat, ödenek, hisse, pay 1826 allotriomorphic allotriomorf 1827 allotrope alotrop, allotrop, eşözdek 1828 allotropic alotropik, allotropik 1829 allotropy alotropi, allotropi, eşözdeklik 1830 allow for hesap etmek, göz önüne almak, hesaba katmak 1831 allow of kabul etmek 1832 allow bırakmak, komak, izin vermek, icaze vermek, ruhsat vermek, cevaz vermek, vermek, tayin etmek, tahsis etmek, ayırmak, sağlamak, teslim etmek, itiraf etmek 1833 allowable caiz, bırakılabilir, izin verilebilir, olası 1834 allowance aylık, gündelik, yıllık, tayin, tayinat, ödenek, tahsisat, cep harçlığı, göz yumma, tolerans, müsamaha, izin, hususi bir vasıta için ayrılan/sağlanan pul, pay 1835 alloy altına/gümüşe katılan bakır, katışık, metal alaşımı, ayar 1836 alloyed alaşımlı 1837 alloying alaşımlama 1838 allspice yenibahar 1839 allude to kastetmek, ima etmek, andırmak, anıştırmak 1840 allude dokundurmak, anmak, adını çekmek, kinaye etmek, hatırlatmak, esaslanmak, isnat etmek, müracaat etmek, kaydetmek, istinat etmek, iham vurmak, ima etmek, nazarda tutmak, işaret etmek, baştan çıkarmak, cezbetmek, ayartmak, çekicilik, cazibe 1841 alluded to adı geçen 1842 allure çekicilik, cazibe, baştan çıkarmak, ayartmak, cezbetmek, çekmek 1843 allurement büyüleme, çekme, cezbetme, şuhluk 1844 alluring cazip, akıl çelici, çekici 1845 allusion dokundurma, ima, kinaye 1846 allusive dokundurmalı, imalı 1847 alluvial cone birikinti konisi 1848 alluvial deposit alüvyon, lığ 1849 alluvial plain birikinti ovası 1850 alluvial alüvyonlu, lığlı 1851 alluvion sel, su basması, alüvyon, lığ 1852 alluvium alüvyon, lığ 1853 ally rabıtaivahide tahtına ithal etmek, birleşmek, birleştirmek, müttefik ülke, dost, arkadaş 1854 alma mater öğrenim görülen mektep 1855 almanac almanak 1856 almanack takvim, salname 1857 almandine almandin, seylantaşı 1858 almighty her şeye kadir, çok büyük, müthiş, süper 1859 almond oil bademyağı 1860 almond shaped badem şeklinde 1861 almond tree badem ağacı 1862 almond badem ağacı, badem 1863 almoner imam, yardım dağıtan görevli 1864 almost hemen, hemen hemen, demek olur ki, tahminen, az kaldı, az kalsın, az kala, neredeyse 1865 alms sadaka 1866 almsgiving sadaka verme, zekât verme, hayır yapma 1867 almshouse yaşlılarevi, darülaceze, düşkünler yurdu 1868 almsman düşkün, muhtaç 1869 almucantar almukantarât, yükseklik dairesi 1870 aloe sarısabır 1871 aloes sabır 1872 aloeswood kartal ağacı 1873 aloft yukarı, yukarıda, yukarıya 1874 alogia konuşamazlık 1875 alone tek başına, tek, yalnız, tenha, başlı başına, yalnız, sadece 1876 along with ile birlikte 1877 along ileri, ileriye, yanına, yanında, boyu, boyunca, birlikte, burada, buraya, orada, oraya 1878 alongshore kıyı boyunca 1879 alongside one another karın karına, borda bordaya 1880 alongside with yanı sıra 1881 alongside yanına, yanında, ile yan yana 1882 aloof soğuk, ilgisiz, uzak, uzakta, alargada 1883 aloofness uzaklık, araya mesafe koyma, çekingenlik 1884 alopecia saç dökülmesi, kellik, alopesi 1885 aloud pek, cehren, savtı bülent ile, ucadan, yüksek sesle 1886 alp yüksek dağ 1887 alpaca alpaka, alpaka kumaş 1888 alpenstock demir uçlu dağcı bastonu 1889 alpha and omega başlangıç ve bitiş, ilk ve son 1890 alpha particle alfa parçacığı, alfa taneciği 1891 alpha radiation alfa radyasyonu, alfa ışınımı 1892 alpha radioactivity alfa radyoaktivitesi 1893 alpha rays alfa ışınları 1894 alpha Yunan abecesinin ilk harfi, alfa 1895 alphabet elifba, alfabe, abece 1896 alphabetic alfabetik, abecesel 1897 alphabetical alfabetik, abecesel 1898 alphabetically alfabetik olarak 1899 alphameric alfamerik 1900 alphamerics harfler ve sayılar 1901 alphanumeric alfasayısal 1902 alphanumerics harfler ve sayılar 1903 alpine plant alp ösümlüğü 1904 alpine sun ültraviyole lambası 1905 alpine Alp dağlarına ya da diğer yüksek dağlara ilişkin, çok yüksek 1906 Alpinist alpinist, dağcı 1907 already available halihazırda mevcut olan 1908 already zaten, artık, çoktan, evvelce, daha önce, şimdiden 1909 Alsatian Alsas çoban köpeği, Alsas'lı 1910 also da, dahi, hem, hem de, yine, ayrıca, hemçinin, aynı zamanda, yanısıra 1911 also-ran tabela yapamayan at 1912 Alt key ek karakter tuşu 1913 altar mimber 1914 altazimuth altazimut 1915 alter course rota değiştirmek 1916 alter değişmek, başka türlü olmak, değiştirmek 1917 alter-ego canciğer arkadaş, bir kimsenin ikinci kişiliği 1918 alterable değişebilir, değişik, değişir, değiştirilebilir 1919 alteration değiştirme, değişim, değişen şey, değişiklik 1920 alterative değiştirici, değiştiren 1921 altercate kavga etmek, atışmak 1922 altercation kavga, çekişme, anlaşmazlık 1923 altered rock başkalaşmış kaya, metamorfik kaya 1924 alterego çok yakın dost 1925 alternate angels ters açılar 1926 alternate days günaşırı 1927 alternate member yedek üye 1928 alternate değişimli, değişerek oluşan, bir o, bir öteki, almaşık, münavebeli, her iki günde bir 1929 alternate-exterior angles dışters açılar 1930 alternately nöbetleşe, sıra ile 1931 alternating current alternatif akım, dalgalı akım 1932 alternating load alternatif yük 1933 alternating birbirini izleyen, münavebeli 1934 alternation of generations nesil değişimi 1935 alternation birbirini izleme, almaş, münavebe, nevbeleşme, değişim 1936 alternative seçimli, diğer, başka, seçenek, seçim, iki şıktan biri, alternatif 1937 alternator alternatör 1938 although -e karşın, ise de, -dığı halde, olmakla beraber, olmasına rağmen, karamazdan, bakmayarak ki 1939 altigraph yazıcı altimetre 1940 altimeter altimetre, yükseklik ölçer 1941 altitude above sea level deniz seviyesinden yükseklik 1942 altitude control yükseklik kontrolü 1943 altitude recorder yazıcı altimetre, yükselti yazıcı 1944 altitude denizden yükseklik, yüksek yerler ya da alanlar 1945 alto alto 1946 alto-relievo yüksek kabartma 1947 altocumulus altokümülüs 1948 altogether bütünlükle, tamamen, tümüyle, cemi, bütün bütün, büsbütün, umumen, bitev, birlikte, hamılıkla, hamısı, herşeye rağmen, neticede, yine de 1949 altostratus altostratus 1950 altruism özgecilik, özünden önce başkalarını düşünme 1951 altruist başkalarını düşünen kimse, özgeci 1952 altruistic özverili, fedakâr 1953 alum mordant şap mordanı 1954 alum stone şaptaşı 1955 alum şap 1956 alumed şaplı 1957 alumina alüminyum oksit, alümin 1958 aluminate alüminat 1959 aluminium coated alüminyum kaplı 1960 aluminium oxide alüminyum oksit 1961 aluminium paint alüminyum boya 1962 aluminium powder alüminyum tozu 1963 aluminium sheet alüminyum levha 1964 aluminium sulfate alüminyum sülfat 1965 aluminium tube alüminyum tüp 1966 aluminium alüminyum 1967 aluminium-coat alüminyum kaplamak 1968 aluminization alüminyum ile kaplama 1969 aluminize alüminyum ile kaplamak 1970 aluminized alüminyum kaplı 1971 aluminothermics alüminotermi 1972 aluminous şaplı 1973 alumna eski kız mezun 1974 alumnus eski erkek mezun 1975 alunite şaptaşı 1976 alveolar dişyuvasına ait 1977 alveolate petekli, delikli 1978 alveolus alveol, diş yuvası 1979 alvine bağırsakla ilgili 1980 alvite alvit 1981 always her zaman, daima, hemişe, hep, sonuna dek, daima, durmadan, hep 1982 alyssum deliotu 1983 am -im, -ım, um, üm 1984 amadou kav 1985 amain şiddetle, var kuvvetiyle, tam kuvvetle 1986 amalgam civa bileşiği, amalgam, metal karışımı 1987 amalgamate birleşmek, katılmak, birleştirmek, katmak 1988 amalgamation karışma, karışım, alaşım, katılma 1989 amanuensis kâtip, yazman, yazıcı 1990 amaracus mercanköşk otu 1991 amaranth horozibiği 1992 amaranthine mor, solmaz, ebedi 1993 amarantite amarantit 1994 amaryllis nergiszambağı 1995 amass biraraya getirmek, toplamak, yığmak, biriktirmek, bir araya gelmek 1996 amateur movie camera amatör yanka sınalgası 1997 amateur amatör, heveskâr, deneyimsiz kimse, beceriksiz 1998 amateurish amatörce, beceriksiz, kalitesiz 1999 amative aşkla ilgili 2000 amatory âşıkane, şehvetli 2001 amaurosis amoroz 2002 amaze şaşırtmak, hayretlendirmek, taaccüplendirmek, hayrete salmak, hayrete düşürmek, mat koymak, hayranlık, meftunluk 2003 amazement hayret, taaccüp, şaşkınlık, ağzı açık kalma 2004 amazing şaşırtıcı, hayretamiz, hayrete düşürücü, füsunkâr, garibe 2005 amazingly şaşılacak derecede, afal afal 2006 Amazon Amazon nehri, kadın şavaşçı, kuvvetli kadın 2007 Amazonian Amazon nehrine ait, Amazona ait, savaşçı, erkil 2008 amazonite amazonit 2009 ambage dolambaçlı yol 2010 ambassador büyükelçi, sefir 2011 ambassadress sefire 2012 amber kehribar, kehribar rengi 2013 ambergris amber 2014 ambidexter iki elini aynı şekilde kullanabilen kimse 2015 ambidexterity iki elini de aynı şekilde kullanabilme 2016 ambidextrous iki elini aynı biçimde kullanabilen 2017 ambience bir yerin havası, ortam, çevre 2018 ambient air ortam havası, çevre havası 2019 ambient noise çevre gürültüsü, bozucu gürültü 2020 ambient temperature çevre sıcaklığı 2021 ambient çevredeki, çevreyi saran 2022 ambiguity belirsizlik, anlam belirsizliği 2023 ambiguous belirsiz, şüpheli, muğlak, çapraşık 2024 ambiguously muğlak olarak 2025 ambiguousness muğlaklık, şüphelilik, çapraşıklık, belirsizlik 2026 ambipolar ambipolar 2027 ambit alan, saha, çevre, ortam, muhit, etraf 2028 ambition hırs, tutku, arzu, istek, şiddetle istenen şey 2029 ambitious hırslı, tutkulu, çok istekli, tutkun, başarma isteği olan, azimli 2030 ambitiously ihtirasla, hevesle 2031 ambitiousness ihtiras, heves 2032 ambivalence belirsizlik 2033 ambivalent zıt/çelişik duygular taşıyan, kararsız 2034 amble yavaş yavaş yürümek, rahvan gitmek, rahvan, rahat yürüyüş 2035 ambler rahvan yürüyen at 2036 ambo vaiz kürsüsü 2037 ambrosia leziz şey 2038 ambrosial nefis, enfes, mükemmel 2039 ambulance ambülans, tacilî yardım 2040 ambulant seyyar, gezici 2041 ambulate gezmek 2042 ambulation gezme, dolaşma 2043 ambulatory gezilebilir, kemerli yol 2044 ambuscade pusu, tuzak 2045 ambush pusuya düşürmek, tuzak kurmak, pusu, tuzak, pusuya yatılan yer 2046 ameliorate düzeltmek, iyileştirmek 2047 amelioration düzeltme, iyileştirme, ıslah 2048 amen amin 2049 amenability uysallık, yumuşak başlılık 2050 amenable uysal, yumuşak başlı, sorumlu, uygun, uyumlu 2051 amend düzeltmek, düzeliş etmek, ıslah etmek, değişmek, değiştirmek 2052 amendable tadil edilebilir, düzeltilebilir 2053 amendatory ıslah edici, düzeltici 2054 amendment motion değişiklik önergesi 2055 amendment of law kanunu değiştirme 2056 amendment değişiklik, değiştirme, düzeltme, düzeliş, ıslah 2057 amends telafi etmek 2058 amenities hayatı kolaylaştıran şeyler, rahatlıklar 2059 amenity rahatlık, konfor 2060 amerce pul cezasına çarptırmak, ceza vermek 2061 America Amerika 2062 American Indian Amerikan yerlisi 2063 American Amerikalı, Amerikan 2064 Americanism Amerikan İngilizcesi, Amerikancılık 2065 Americanize Amerikalılaştırmak, Amerikalılaşmak 2066 americium amerisyum 2067 ametabolic ametabolik 2068 amethyst ametist, kırmızımsı mavi, mor renk 2069 Amharic Habeşistan'ın resmi dili 2070 amiability sevimlilik, yumuşak başlılık, iyi huyluluk 2071 amiable sevimli, iyi huylu, yumuşak başlı, samimi 2072 amiably tatlılıkla 2073 amianthus amyant 2074 amicability dostluk, arkadaşlık, samimiyet 2075 amicable dostça, dosthane 2076 amicably dostça, barışçı olarak 2077 amid ortasında, arasında 2078 amide amit 2079 amidol amidol 2080 amidships gemi içinde/ortasında 2081 amidst (edat) ortasına, ortasında 2082 amine amin 2083 amino- (önek) amino 2084 aminoacid aminoasit 2085 aminophenol aminofenol 2086 amiss kötü, yanlış, kusurlu 2087 amitosis amitoz 2088 amitotic amitotik 2089 amity dostluk, arkadaşlık, dostça davranış 2090 amixia amiksi 2091 ammeter ampermetre, amperölçer 2092 ammine ammin 2093 ammonal ammonal 2094 ammonia amonyak 2095 ammoniac gum amonyak zamkı 2096 ammoniac amonyakla ilgili 2097 ammonite ammonit 2098 ammonium acetate amonyum asetat 2099 ammonium carbonate amonyum karbonat 2100 ammonium chloride amonyum klorür 2101 ammonium hydrate amonyum hidrat 2102 ammonium hydroxide amonyum hidroksit 2103 ammonium nitrate amonyum nitrat 2104 ammonium sulphate amonyum sülfat 2105 ammonium sulphide amonyum sülfür 2106 ammonium amonyum 2107 ammonization amonizasyon 2108 ammunition store mühimmat deposu 2109 ammunition cephane, mühimmat 2110 amnesia amnezi, bellek kaybı, bellek yitimi 2111 Amnesty International Uluslararası Af Örgütü 2112 amnesty genel af 2113 amnion amnios 2114 amniotic fluid meşime içindeki sıvı 2115 amniotic sac meşime boşluğu 2116 amniotic meşime ile ilgili 2117 amoeba amip 2118 amoebic dysentery amipli dizanteri 2119 amoebic amibik 2120 amok çılgın, sapıtmış, deli gibi 2121 amomum kakule 2122 among ortasında, arasında, -den biri, içinde, arasında, aralarında, arasında 2123 amongst (edat) aralarında, arasında, kucağında 2124 amoral ahlak dışı, ahlaksız 2125 amorality ahlaksızlık 2126 amorous sevdalı, cinsî aşka eğilimli 2127 amorously be âşıkane 2128 amorousness âşıklık 2129 amorphism amorfluk, şekilsizlik 2130 amorphous structure biçimsiz yapı, amorf yapı 2131 amorphous şekilsiz, amorf, özelliksiz, biçimsiz 2132 amortise amorti etmek 2133 amortization amortisman, sönüm, itfa, aşınma 2134 amortize amortize etmek, sönümlemek, itfa etmek 2135 amount to olmak, etmek, varmak 2136 amount miktar, kemiyet, hacim, tutar, netice 2137 amour aşk (macerası) 2138 amourpropre izzetinefis, onur 2139 amp amper, amplifikatör, amfi 2140 ampelite ampelit 2141 amperage amperaj, amper miktarı 2142 ampere amper 2143 ampere-hour amper-saat 2144 ampersand & işareti 2145 amphetamine amfetamin 2146 amphibian tank amfibi tank 2147 amphibian hem suda hem karada yaşayabilen döngül, ikiyaşayışlı, hem karada hem suda gidebilen araç, yüzer gezer araç 2148 amphibious ikiyaşayışlı, amfibi, yüzergezer 2149 amphibole amfibol 2150 amphibolic amfibolik 2151 amphibolite amfibolit 2152 amphibology belirsizlik 2153 amphiprotic amfiprotik 2154 amphitheatre amfiteatr 2155 amphora amfora, iki kulplu eski bir tür testi 2156 amphoteric oxide amfoter oksit 2157 amphoteric amfoter 2158 ample gerektiğinden çok, bol, yeterli, geniş, büyük 2159 ampleness bolluk, genişlik 2160 amplification büyültme, genişletme, gürleştirme, yükseltme 2161 amplifier tube amplifikatör lambası 2162 amplifier valve amplifikatör lambası 2163 amplifier amplifikatör, yükselteç 2164 amplify genişletmek, gücünü artırmak, yükseltmek 2165 amplitude modulation genlik modülasyonu 2166 amplitude bolluk, genişlik, genlik 2167 amply bol bol, fazlasıyla, kâfi miktarda, çokça 2168 ampoule ampul 2169 ampule ampul 2170 ampulla şişe, kabarcık 2171 amputate bir kılganı kesmek 2172 amputation bir kılganın kesilmesi 2173 amputee bacağı veya kolu kesilen kişi 2174 amulet muska, nazarlık 2175 amuse oneself dilhoşluk etmek, oynamak, keyfini açmak, mezelenmek 2176 amuse eğlendirmek 2177 amusement park lunapark 2178 amusement temaşa, şenlik, eğlence, zevk, keyif, sefa, lezzet, sevinç, şadlık, neşe, zarafat 2179 amusing hoş, gülmeli, eğlenceli, eğlendirici, zarif, şaka yapan 2180 amusingly hoş bir şekilde, eğlendirici bir şekilde 2181 amygdalate badem gibi 2182 amygdalic bademden yapılmış 2183 amygdalin amigdalin 2184 amygdaloid badem biçiminde, bademcik taşı 2185 amyl acetate amil asetat 2186 amyl alcohol amil alkol 2187 amyl amil 2188 amylaceous nişastalı 2189 amylase amilaz 2190 amylene amilen 2191 amylic amille ilgili, amilik 2192 amyloid nişastalı 2193 amylum nişasta 2194 an ace in the hole vasıta üstünlüğü, gizli/gözegörünmez üstünlük 2195 an albatross about one's neck kiminse günahını daima yadına salmak, kederli hadise, kederli hâl 2196 an idle hour boş vakit 2197 an (art.) bir 2198 ana- (önek) yukarı, tekrar 2199 anabasis ateşin yükselmesi 2200 anabatic wind anabatik rüzgâr 2201 anabolism anabolizma 2202 anachronism çağ aşımı 2203 anaconda anakonda 2204 Anadolu University Anadolu Üniversitesi, Anadolu Birdemi 2205 anaemia kansızlık, anemi 2206 anaemic kansız, anemili, anemik 2207 anaerobe havasız yerde yetişip yaşayabilen mikroorganizma 2208 anaerobic bacteria oksijensiz yaşayabilen bakteriler 2209 anaerobic respiration oksijensiz solunum 2210 anaerobic havasız yerde yetişip yaşayabilen 2211 anaesthesia anestezi, duyum yitimi 2212 anaesthetic uyuşturucu 2213 anaesthetist narkozcu 2214 anaesthetize anestezi yapmak, narkoz vermek, duyumsuzlaştırmak 2215 anaglyph anaglif 2216 anagram çevrik sözcük, evirmece 2217 anal fin anüs yüzgeci 2218 anal anüse ilişkin, anal 2219 analcime analsim 2220 analectic seçme 2221 analects seçme eserler veya parçalar 2222 analgesia acı yitimi, analjezi 2223 analgesic ağrı kesici, ağrı kesen ilaç 2224 analog analog, örneksel 2225 analogic kıyaslanabilen, kıyas yoluyla, benzeterek 2226 analogical kıyaslanabilen 2227 analogous benzer, yakın, paralel 2228 analogue birşeyin benzeri olan şey 2229 analogy benzerlik, örnekseme 2230 analphabetic okuması yazması olmayan 2231 analyse analiz etmek, çözümlemek 2232 analyser analizör, çözümleç 2233 analysis çözümleme, analiz etme, analiz, tahlil 2234 analyst analiz yapan kimse, ruh çözümcü 2235 analytic tahlili, analitik, çözümsel 2236 analytical chemist analitik kimyager 2237 analytical chemistry analitik kimya, çözümsel kimya 2238 analytical geometry analitik geometri, çözümsel geometri 2239 analytical çözümsel, analitik 2240 analyze çözümlemek, analiz etmek, tahlil etmek, incelemek 2241 analyzer analizör, çözümleç 2242 anamorphic lens anamorfozör, anamorfozcu mercek 2243 anamorphic anamorfoz 2244 anamorphosis anamorfoz 2245 ananas ananas 2246 anaphase anafaz 2247 anarchic anarşik, anarşiye ilişkin 2248 anarchical kanun tanımayan, karmakarışık 2249 anarchism anarşizm, başsızlık, kargaşacılık 2250 anarchist anarşist 2251 anarchy anarşi, kargaşa 2252 anastigmatic anastigmat 2253 anastomosis iki damarın birleşmesi 2254 anatase anataz 2255 anathema aforoz, lanetleme 2256 anathematize aforoz etmek, lanetlemek 2257 Anatolia News Agency Anadolu Ajansı 2258 Anatolia Anadolu 2259 Anatolian Anadolulu 2260 anatomical anatomik, yapıbilimsel, yapısal 2261 anatomist anatomi uzmanı, anatomist 2262 anatomize parçalara ayırıp incelemek, teşrih etmek 2263 anatomy anatomi, yapıbilim 2264 ancestor ata, ecdat 2265 ancestral atalara ilişkin, atadan kalma 2266 ancestry soy, atalar 2267 anchor gemi demiri, çapa, çıpa, lenger, levber, güven veren şey/kimse, güven kaynağı, çapa atmak, demirlemek, sıkıca tutturmak/bağlamak, sıkıca bağlanmak, tutmak 2268 anchorage gemilerin demirleme yeri, liman 2269 anchorite münzevi 2270 anchorman haber sunucusu, aytar 2271 anchovy hamsi 2272 anchusa sığırdili, öküzdili 2273 ancient Rome eski Roma 2274 ancient times eski zamanlar 2275 ancient çok eski, Romalılar ve Yunanlılar zamanına ait, kadim, eski, köhne 2276 ancillary yardımcı, yan 2277 ancon ankon 2278 and all that jazz ve bunun gibi ıvır zıvır 2279 and how hem de ne biçim 2280 and so forth ve saire, ve benzeri şeyler, filan fıstık 2281 and so on ve benzeri şeyler, ve saire 2282 and what not ve benzeri şeyler, vesaire 2283 and what's more üstelik 2284 and ve, ile, ma, ve, sonra, daha sonra, ve bu yüzden, -bundan dolayı, ya, bes 2285 Andalusia Endülüs 2286 andante andante, yavaşça 2287 andantino andantino 2288 andesine andezin 2289 andesite andezit, ankarataşı 2290 andiron ocağın demir ayaklığı 2291 androgynous erselik, ikicinslikli, ikieşeyli 2292 android androit 2293 anecdotal fıkra biçiminde 2294 anecdote kısa öykü, fıkra, latife, anekdot 2295 anechoic yankısız 2296 anemia kansızlık, anemi 2297 anemic kansız, anemik 2298 anemograph anemograf, yelyazar 2299 anemography anemografi 2300 anemology anemoloji, rüzgâr bilgisi 2301 anemometer anemometre, yelölçer, rüzgârölçer 2302 anemometry anemometri 2303 anemone anemon çiçeği 2304 anemoscope anemoskop 2305 anent (edat) dair, ilgili, bitişik 2306 aneroid altimeter aneroit altimetre 2307 aneroid barometer aneroit barometre 2308 aneroid calorimeter aneroit kalorimetre 2309 aneroid thermometer kadranlı termometre 2310 aneroid aneroit, sıvısız 2311 aneshesiologist anestezi uzmanı 2312 anesthesia duyum yitimi, anestezi 2313 anesthetic anestezik, uyuşturucu, duyumsuzlaştırıcı, anestezik 2314 anesthetist narkozitör 2315 anesthetize narkoz vermek, uyuşturmak 2316 anethole anetol 2317 aneurism anevrizma, damar genişlemesi 2318 anew yeniden, yeni bir biçimde 2319 anfractuosity girintili çıkıntılı olma 2320 angary angarya 2321 angel melek, melek gibi insan 2322 angelfish maymunbalığı 2323 angelic melek gibi, meleklere özel 2324 angelica melekotu 2325 anger öfke, kızgınlık, hiddet, gazap, öfkelendirmek, kızdırmak, hiddetlendirmek 2326 angina pectoris göğüs anjini 2327 angina anjin 2328 angiosperm kapalı tohumlu ösümlük 2329 angle iron köşebent, L demiri 2330 angle of incidence gelme açısı 2331 angle of reflection yansıma açısı 2332 angle of sight görüş açısı 2333 angle of vision görüş açısı 2334 angle açı, bucak, bakış açısı, açı yapmak, açı oluşturmak 2335 angled açılı, köşeli, zaviyeli 2336 angler olta ile balık tutan kimse, fenerbalığı 2337 angleworm solucan 2338 Anglican Anglikan, Anglikan 2339 Anglicism ingiliz özelliği 2340 anglicize ingilizleştirmek, ingilizleşmek 2341 angling oltayla balık avlama 2342 Anglo- (önek) ingiliz 2343 Anglo-American Anglo-Amerikan 2344 Anglo-Saxon Anglosakson, Anglosakson 2345 anglophobe ingiliz düşmanı, ingiliz aleyhtarı 2346 anglophobia ingiliz düşmanlığı 2347 anglophone ingilizce konuşan 2348 Angola Angola 2349 Angolan Angolalı 2350 angora wool tiftik, moher 2351 angora tiftik dokuma 2352 angrily kızgınlıkla, öfkeyle, gazapla, hırsla, hiddetle 2353 angry kızgın, acıklı, hırslı, öfkeli, dargın, (hava) fırtınalı 2354 angstrom angstrom 2355 anguish şiddetli ıstırap, elem, keder, acı 2356 anguished ıstıraplı, acılı, kederli 2357 angular acceleration açısal ivme 2358 angular distance açısal uzaklık 2359 angular joints açısal eklemler 2360 angular measure açısal ölçü 2361 angular motion deveran, dönme 2362 angular velocity açısal hız 2363 angular köşeli, açılı, sivri, zayıf, bir deri bir sümük, arkadaşlık kurması zor 2364 angularity açılı olma, köşeli olma 2365 anhelation nefes darlığı 2366 anhydride anhidrit 2367 anhydrous susuz 2368 anil çivitotu 2369 aniline dye anilin boya 2370 aniline anilin 2371 animadversion eleştiri, kınama, tenkit, çekiştirme 2372 animadvert eleştirmek, çekiştirmek 2373 animal breeding centre döngül üretme merkezi 2374 animal breeding döngül besleme 2375 animal cell döngül gözesi, döngül hücresi 2376 animal fat döngüllük yağ 2377 animal feed factory yem fabrikası 2378 animal feed döngül yemi 2379 animal food döngül yemi 2380 animal heat vücut sıcaklığı 2381 animal husbandry döngül yetiştirme 2382 animal kingdom döngüller âlemi 2383 animal magnetism cinsî çekicilik 2384 animal product döngüllük önüm 2385 animal psychology hayvan psikolojisi 2386 animal remains hayvan kalıntıları 2387 animal spirits canlılık, hayatiyet 2388 animal starch glikojen 2389 animal waste döngüllük artık 2390 animal hayvan, döngül, kaba kişi, döngüllük, hayvani, bedensel, vücutla ilgili 2391 animalcule döngülcük 2392 animalism hayvanilik 2393 animalization döngülleştirme 2394 animalize yüne benzetmek 2395 animate canlı, yaşayan, canlandırmak, heyecan katmak 2396 animated cartoon çizgi yanka 2397 animated canlı, hareketli 2398 animation canlılık, yaşam, ruh, heyecan 2399 animato animato 2400 animator ressam, canlandırıcı, canlandıran 2401 animism animizm 2402 animistic animistik 2403 animosity kin, düşmanlık 2404 animus kötü niyet, ters mizaç, düşmanlık 2405 anion anyon 2406 anionic anyonik 2407 anise anason 2408 aniseed anason tohumu, anason 2409 anisette anasonlu içki, rakı 2410 anisole anizol 2411 anisometric anizometrik 2412 anisotonic anizotonik 2413 anisotropic anizotrop, eşyönsüz 2414 anisotropy anizotropi, eşyönsüzlük 2415 ankerite ankerit 2416 ankle bone aşık sümüğü 2417 ankle boot yarım çizme, bot 2418 ankle shoes atkılı ayakkabı 2419 ankle sock kısa çorap, soket 2420 ankle strap ayakkabı atkısı 2421 ankle ayak bileği eklemi, ayak bileği, topuk, topuk çıkıntısı 2422 anklet halhal, soket, kısa çorap, tozluk 2423 ankylosis ankiloz, eklem katılaşması 2424 anna (Hint pul vahidi) rupinin on altıda biri 2425 annalist tarihçi, kronik yazarı 2426 annals tarihsel olaylar 2427 anneal tavlamak, tav vermek, yumuşatmak 2428 annealed glass tavlanmış cam 2429 annealing tavlama 2430 annelid halkalı 2431 annex istila etmek, müsadere etmek, (güçle) birleştirmek, eklemek, katmak 2432 annexation müsadere, ilhak 2433 annexe ek yapı, müştemilat, ek 2434 annexed budget katma bütçe 2435 annihilate yok etmek 2436 annihilation yok etme 2437 anniversary yıldönümü 2438 anno Domini milattan sonra 2439 Anno Hegirae Hicri yıl 2440 annotate (kitaba) açıklayıcı notlar koymak, çıkmalar yapmak 2441 annotation çıkma, not 2442 annotator yorumcu, tefsirci 2443 announce yüksek sesle bildirmek, anons etmek, bildirmek, ilan etmek, duyurmak 2444 announcement ilan, anons, bildiri, duyuru 2445 announcer spiker 2446 annoy kızdırmak, sinirlendirmek, asabileştirmek, can sıkmak, tenge getirmek, baş ağrıtmak 2447 annoyance can sıkma, baş ağrıtma, sıkıntı/üzüntü kaynağı 2448 annoying sinirlendirici, can sıkıcı, taciz edici 2449 annual general meeting yıllık genel kurul toplantısı 2450 annual income tax return yıllık gelir beyannamesi 2451 annual leave yıllık izin 2452 annual precipitation yıllık yağış 2453 annual rainfall yıllık yağış 2454 annual report yıllık rapor 2455 annual ring yıl halkası, yaş halkası 2456 annual runoff yıllık akım 2457 annual throughput yıllık akım 2458 annual yıllık, yılda bir kez, her yıl, bir yıllık ösümlük 2459 annually her sene, yılda bir 2460 annuitant yıllıkçı, yıllık (ödenek) alan kimse 2461 annuity contract ölünceye kadar bakma akdi 2462 annuity bir kimseye verilen sabit yıllık maaş, yıllık emekli maaşı 2463 annul bozmak, yürürlükten kaldırmak, feshetmek, iptal etmek 2464 annular eclipse dairesel tutulma 2465 annular vault kemerli tonos 2466 annular halka biçiminde, halkalı 2467 annulate halkalı 2468 annulated halkalı 2469 annulation halka şekli, halka 2470 annulet halkacık 2471 annulment iptal, fesh, yürürlükten kaldırma, ilga 2472 annulose halka şeklinde 2473 annulus halka 2474 annunciate ilan etmek, bildirmek 2475 annunciation ilan, bildiri, haber 2476 annunciator işaret cihazı, alarm cihazı 2477 anode circuit anot devresi 2478 anode current anot akımı 2479 anode anot, artıuç 2480 anodic anotsal, anodik 2481 anodize anotlamak 2482 anodyne ağrı kesici 2483 anomalistic anomalistik 2484 anomalous normal olmayan, anormal 2485 anomaly anomali, düzgüsüzlük, sapaklık, anormal kişi/şey 2486 anon yakında 2487 anonym ismi bilinmeyen yazar, adsız 2488 anonymity yazarı bilinmeyiş, gerçek ismini saklama 2489 anonymous anonim, adsız, adı bilinmeyen, yazarı bilinmeyen 2490 anopheles anofel 2491 anorak anorak, parka 2492 anorexia iştahsızlık 2493 anorthic anortik 2494 anorthite anortit 2495 anorthose anortoz 2496 anorthosite anortozit 2497 anosmia anozmi, kokualmazlık 2498 another başka, diğeri, öbürü, bir başkası, başkası, başka birisi, başka bir, daha bir 2499 anoxia kanda oksijen azlığı, dokuda oksijen azlığı 2500 anserine kazlarla ilgili, kaz kafa, mankafa, kaz gibi 2501 answer back terbiyesizce cevap vermek 2502 answer for sorumlu olmak, ödemek, karşılığını vermek 2503 answer the door kapıya bakmak 2504 answer the phone çınkaya bakmak 2505 answer yanıt, cevap, karşılık, yanıtlamak, cevap vermek, karşılık vermek, tanımlamak, uymak, eşit olmak, yeterli olmak, tatmin edici olmak 2506 answerable sorumlu, yükümlü 2507 answerback karşılık 2508 answerless cevapsız, yanıtsız 2509 ant lion kumurska aslanı 2510 ant karınca, karışka, kumurska 2511 ant-hill kumurska yuvası 2512 antacid mide ekşimesini tedavi eden, ekşiliğe karşı, asit giderici (şey), antiasit 2513 antagonism düşmanlık, kin 2514 antagonist hasım, rakip 2515 antagonistic zıt, muhalif, düşman, karşıt 2516 antagonistically muhalefet ederek, karşı çıkarak 2517 antagonize düşman etmek 2518 antalgic ağrı kesici 2519 antarctic circle güney kutbu dairesi 2520 antarctic Güney Kutbuyla ilgili 2521 Antarctica Antarktika 2522 ante meridiem öğleden önce, sabah 2523 ante önce, (edat) önce, önceki 2524 anteater karıncayiyen 2525 antebellum savaştan önceki 2526 antecedence önce olma, öncelik, öncellik 2527 antecedent önce gelen, önceki, evvelki, kabakki 2528 antecedents atalar 2529 antechamber küçük oda, bekleme odası, ön yanma odası 2530 antedate eski tarih atmak, önce gelmek, önce olmak 2531 antediluvian Tufandan evvelki devre ait, çok yaşlı adam, çok yaşlı kimse 2532 antefix antefiks, yüz tuğlası 2533 antelope antilop 2534 antenatal doğum öncesi 2535 antenna cord sırgavıl kordonu 2536 antenna tuning sırgavıl ayarı 2537 antenna sırgavıl, anten 2538 antennule antencik, küçük duyarga 2539 antenuptial evlilik öncesi 2540 anterior önceki, daha eski, öne yakın olan 2541 anteroom içinden başka odaya geçilen oda, bekleme odası 2542 anthem şükran ve sevinç duası 2543 anthemion antemiyon 2544 anther başcık 2545 anthocyanin antosiyanin 2546 anthological antolojik 2547 anthologist antoloji düzenleyen kimse 2548 anthology antoloji, seçki 2549 anthracene dye antrasen boyası 2550 anthracene oil antrasen yağı 2551 anthracene antrasen 2552 anthracite antrasit, parlak kömür 2553 anthraquinone antrakinon 2554 anthrax şarbon, karakabarcık 2555 anthrone antron 2556 anthropocentric antroposentrik 2557 anthropoid insan benzeri, insansı, maymunsu 2558 anthropological antropolojik, insanbilimsel 2559 anthropologist antropolog, insanbilimci 2560 anthropology antropoloji, insanbilim 2561 anthropometric antropometrik 2562 anthropometry antropometri 2563 anthropomorphism insanbiçimcilik, antropomorfizm 2564 anthropomorphous insan şeklinde 2565 anthropophagi yamyamlar 2566 anthropophagous insan eti yiyen, yamyam 2567 anthropophagy yamyamlık 2568 anti- (önek) karşı, zıt, ters, aksi 2569 anti-interference antiparazit, parazit giderici 2570 anti-Semite Yahudi aleyhtarı, Yahudi karşıtı 2571 anti-Semitic Yahudilerin aleyhinde olan 2572 anti-Semitism Yahudi düşmanlığı 2573 antiaircraft gun uçaksavar topu 2574 antiaircraft uçaksavar 2575 antibiotic antibiyotik 2576 antibody antikor 2577 antic soytarılık, maskaralık, tuhaflık 2578 anticatalyst antikatalizör, negatif katalizör, karşıtezgen 2579 anticathode antikatot, karşıt katot 2580 antichlor antiklor, klor giderici 2581 antichristian Hıristiyanlığa karşı çıkan 2582 anticipate ummak, beklemek, olacağını sezmek ve önceden eyleme geçmek, birinden daha önce davranmak, vaktinden önce söylemek/yazmak 2583 anticipation umma, bekleme, bekleyiş, önceden sezme 2584 anticipatory önceden yapılan 2585 anticlimax ani düşüş, ani değişiklik, heyecan verici şey 2586 anticlinal antiklinal, yukaçla ilgili 2587 anticline yukaç 2588 anticlockwise saat akrebinin döndüğü yönün tersine 2589 anticoagulant antikoagülan, pıhtılaşma önleyici 2590 anticoincidence antikoensidans 2591 anticonvulsant çırpınmayı önleyen ilaç 2592 anticorrosion antikorozyon, yenimönleme, karşıyenim 2593 anticorrosive antikoroziv, yenimönler 2594 anticosecant ark kosekant 2595 anticosine ark kosinüs 2596 anticotangent ark kotenjant 2597 antics maskaralık, soytarılık 2598 anticyclone antisiklon, karşı döngü 2599 anticyclonic antisiklonik 2600 antidepressant antidepresan, antidepresan 2601 antiderivative terstürev, belgisiz tümlev 2602 antidiuretic hormone hipofiz arka bezi tarafından salgınan hormon türü 2603 antidiuretic idrar hacmini azaltan 2604 antidotal panzehire ait 2605 antidote panzehir, karşıtağı 2606 antifebrile ateş düşürücü 2607 antiferromagnetic antiferromanyetik 2608 antiferromagnetism antiferromanyetizma 2609 antifouling çürüme önleyici 2610 antifreeze antifriz 2611 antifreezing donma önleyici 2612 antifriction sürtünmeye karşı, antifriksiyon, sürtünmesizlik 2613 antigen antijen 2614 antihalation antihalo, ağılönler 2615 antihero olumsuz özellikleri olan kahraman 2616 antihistamine antihistamin, soğuk algınlığı önleyici 2617 antiknock vuruntu önleyici 2618 antilepton antilepton 2619 antilogarithm antilogaritma 2620 antilogy karşıtlık, tezat 2621 antimacassar koltuk örtüsü 2622 antimalarial sıtmaya karşı kullanılan 2623 antimatter anti madde, karşıt özdek 2624 antimissile roketsavar, roketsavar 2625 antimonial antimuanlı 2626 antimony salt antimon tuzu 2627 antimony antimon, antimuan 2628 antimonyl antimonil 2629 antineutrino antinötrino 2630 antineutron antinötron, karşıtnötron 2631 antinode dalga karnı 2632 antinomian edepsiz kişi, ahlaksız kişi 2633 antinomianism ahlaksızlık 2634 antinomy antinomi, çatışkı, zıtlık 2635 antinovel duygusal ağırlıklı roman 2636 antioxidant oksit giderici, pas önleyici 2637 antiparallel tersparalel, terskoşut 2638 antiparticle antipartikül, karşıtparçacık 2639 antipasto meze 2640 antipathetic hoşlanılmayan, beğenilmeyen, antipatik, sevimsiz, soğuk 2641 antipathy hoşlanmama, beğenmeme, antipati, sevmezlik 2642 antipersonnel insanlara karşı kullanılan 2643 antiperspirant ter kesici ilaç 2644 antiphlogistic iltihabı azaltan 2645 antiphonal karşılıklı okuma ile ilgili 2646 antiphony antifoni, karşılıklı okunan ilahi 2647 antiphrasis bir sözcüğün zıt anlamda kullanılması 2648 antipodal yeryüzünün aksi tarafında olan 2649 antipode antipot 2650 Antipodes Avustralya ve Yeni Zelanda, yeryüzünün aksi tarafında bulunan yer 2651 antiproton antiproton 2652 antipyretic ateş düşürücü, ateş düşürücü 2653 antiquarian antika meraklısı, antikacı 2654 antiquary antika meraklısı 2655 antiquate eskitmek 2656 antiquated antika olmuş, eski, modası geçmiş, yaşı ilerlemiş, yaşlı 2657 antique kadimî, antik, eski moda, antika, antika eşya 2658 antiqueness antikalık, eskilik 2659 antiquities eski zamandan kalma yapıtlar 2660 antiquity eski çağlar, eski yapıtlar 2661 antirachitic raşitizme karşı ilaç 2662 antiresonance antirezonans 2663 antirrhinum aslanağzı 2664 antirust paint pas önleyici boya 2665 antirust pas önleyici 2666 antiscorbutic skorbüt hastalığını önleyen ilaç 2667 antisepsis antisepsi 2668 antiseptic antiseptik 2669 antiseptically antiseptik suretiyle 2670 antiserum aşı, antiserum 2671 antislavery köleliğe karşı 2672 antisocial topluma zararlı ya da düşman, bencil 2673 antispasmodic antispazmodik 2674 antistatic antistatik 2675 antisubmarine denizaltı avcı gemisi 2676 antisymmetric antisimetrik, tersbakışımlı 2677 antisymmetry antisimetri, tersbakışım 2678 antitank gun tanksavar topu 2679 antitank tanksavar 2680 antithesis tezat, karşıtlık, antitez, karşısav 2681 antithetic karşıt olan, tezatlı 2682 antithetical karşıt, zıt 2683 antithetically tezat oluşturarak 2684 antitoxic antitoksik 2685 antitoxin antitoksin 2686 antitrade wind üstalize 2687 antitrades ters alize rüzgârları 2688 antitrust antitröst, tröst karşıtı 2689 antitype olacağı önceden ima edilen olay 2690 antler geyik boynuzu 2691 antlered boynuzlu 2692 antlerite antlerit 2693 antlers geyiğin çatallı boynuzları 2694 antonym zıt/karşıt anlamlı sözcük 2695 antonymy karşıtanlamlılık 2696 antrum oyuk, antrum 2697 anus anüs, makat 2698 anvil örs, örs sümüğü 2699 anviltop sivri uçlu fırtına bulutu 2700 anxiety heyecan, telaş, ızdırap, teşviş, korku, narahatlık, endişe, tasa, kaygı, endişe kaynağı, endişe sebebi, şiddetli istek 2701 anxious korkulu, narahat, tedirgin, meraklı, korkuya yol açan, tedirginliğe neden olan, çok istekli, çok arzulu 2702 anxiously endişe ile, istekle 2703 anxiousness endişe, huzursuzluk 2704 any longer artık, daha fazla 2705 any more than -den daha fazla 2706 any more artık, daha fazla, daha çok 2707 any number of çok, birçok 2708 any birisi, biri, kimse, herhangi birisi, birazcık olsun, biraz da olsa, azıcık, hiç 2709 anybody else başka biri 2710 anybody herkes, kim olursa, herhangi birisi, birisi, allakim, kimse, hiç kimse, hiç kim 2711 anyhow bir tahar, nice olsa, gelişigüzel bir biçimde, rastgele, herşeye rağmen, yine de, neyse, hiç cür 2712 anyone herkes, birisi, kimse, biri, kim 2713 anyplace herhangi bir yer, nerede olursa olsun 2714 anything but olmasın da ne olursa olsun 2715 anything else başka bir şey 2716 anything (herhangi) bir şey, bir zat, hiçbir şey, hiç ne, her şey, ne olsa 2717 anyway her durumda, ne olursa olsun, yine de, neyse, her neyse 2718 anywhere else başka bir yere, başka bir yerde 2719 anywhere hara ise, nere ise, her bir yere, harada ise, nerede ise, her bir yerde, hara olsa, nere olsa, neresi olursa olsun, hiç yerde, hiç yere 2720 anywise her nasıl olursa 2721 aorist geniş zaman, aorist 2722 aorta aort, ana atardamar 2723 aortal aortla ilgili 2724 aortic aortla ilgili 2725 Ap nisan, on iki havariden biri 2726 apace çabuk, süratle, hızla 2727 apache apaçi, apaş 2728 apart form -den başka 2729 apart from -den başka, bir yana 2730 apart ayrı, kenarda, uzakta, ayrı ayrı, ayrılıkta, parçalar halinde, bölüm bölüm, parça parça, ayrılmış, ayrı, bağsız, farklı düşüncede, düşünce olarak farklı, uyuşmayan 2731 apartheid ırk ayrımı 2732 apartment building apartman 2733 apartment house apartman 2734 apartment lüks daire, apartman dairesi, oda, menzil 2735 apathetic duygusuz, duyarsız, ilgisiz 2736 apathy duygusuzluk, duyarsızlık, ilgisizlik 2737 apatite apatit 2738 ape (kuyruksuz) maymun, oyunbaz, taklitçi, başkalarını taklit eden kişi, taklit etmek, taklidini yapmak 2739 apeak dikey olarak, apiko 2740 aperient müshil, laksatif, müshil, laksatif 2741 aperiodic aperiyodik, dönemsiz 2742 aperitif aperitif, açar 2743 aperture delik, boşluk, yaçın kılgası açıklığı 2744 apery taklitçilik 2745 apetalous (çiçek) yapraksız 2746 apex zirve, doruk, en yüksek çekit, tepe 2747 aphasia afazi, söz yitimi 2748 aphelion günöte 2749 aphid yaprakbiti, fidanbiti 2750 aphonia afoni, ses kısılması 2751 aphorism atasözü, özdeyiş, vecize 2752 aphoristic darbımesel niteliğinde 2753 aphotic ışıksız 2754 aphrodisiac afrodizyak, cinsî arzu uyandıran, afrodizyak 2755 aphtha pamukçuk 2756 aphthous fever aft (humması) 2757 aphyllous yapraksız 2758 apian arılarla ilgili 2759 apiarist arıcı 2760 apiary insan eliyle yapılmış arı kovanı 2761 apical cell tepe hücresi, tepe gözesi 2762 apical growth uçtan büyüme, apikal büyüme 2763 apical doruk ile ilgili, uçta bulunan, apikal 2764 apiculture arıcılık 2765 apiculus apikül 2766 apiece her biri için, herbiri, herbirine, adam başı, tanesi 2767 apish maymun gibi, salak, taklitçi 2768 apishly maymun gibi, taklit ederek 2769 apishness taklitçilik 2770 aplanatic aplanatik, sapınçsız 2771 aplasia bir uzvun tam gelişmemesi 2772 aplite aplit 2773 aplomb özüne güven, tutarlılık, denge 2774 apnoea soluk almanın dinmesi 2775 apocalypse kıyamet, dünyanın sonu, kıyamet günü olacakları bildirme 2776 apocalyptic vahye ait 2777 apocalyptically vahiy şeklinde, vahiy ifade ederek 2778 apochromatic apokromatik 2779 apocrypha apokrifa 2780 apocryphal sahte, uydurma, sonradan uydurulmuş 2781 apodal ayaksız 2782 apoenzyme apoenzim 2783 apogee en yüksek ya da en uzak çekit, doruk, zirve, yeröte, gücün/başarının zirvesi, zirve, doruk 2784 apolitical politik olmayan 2785 apollo çok yakışıklı genç adam 2786 apologetic özür dileyen, (rahatsız etmekten) çekinen 2787 apologetical itiraz beyan eden 2788 apologetically özür dileyerek 2789 apologetics dinsel inançları savunan ilahiyat dalı 2790 apologia savunma, müdafaa 2791 apologise özür dilemek, geçirim sormak 2792 apologist müdafi 2793 apologize özür dilemek, özür istemek 2794 apologue ahlaki hikâye 2795 apology özür, mazeret 2796 apophasis bir konu hakkında konuşmaya yanaşmama 2797 apophthegm vecize, fıkra 2798 apophyllite apofillit 2799 apoplectic kolay kızdırılan, felçle ilgili 2800 apoplexy felç, inme, beyin kanaması 2801 aport sol tarafa, sol tarafta, iskeleye, iskelede 2802 aposiopesis sözünü birdenbire yarıda bırakma 2803 apostasy din değiştirme, parti değiştirme 2804 apostate din değiştiren, dininden dönmüş, din değiştiren kimse, inanç değiştiren kimse 2805 apostatize dininden dönmek, inançlarından vazgeçmek 2806 apostil haşiye, derkenar 2807 apostle havari, dönme, döneklik 2808 apostleship havarilik 2809 apostolate havarilik makamı ve görevi 2810 apostrophe kesme işareti, apostrof 2811 apostrophize bir söylevde hazır bulunmayan bir şahsa hitap etme 2812 apothecarie's weight eczacı tartısı 2813 apothecary eczacı 2814 apothegm vecize 2815 apothem iç yarıçap, yanal yükseklik 2816 apotropaic kötülüğe karşı koruyucu 2817 appal şoka uğratmak, sarsmak 2818 appalling korkunç, ürkünç, berbat, rezil 2819 appallingly dehşete düşürecek kadar 2820 apparatus alet, cihaz, aygıt 2821 apparel industry konfeksiyon sanayii 2822 apparel giyim kuşam 2823 apparent depth görünen derinlik 2824 apparent weight görünen ağırlık 2825 apparent kolaylıkla görülür, anlaşılır, açık, ortada, belli, aşikar, görünüşteki, sahte 2826 apparently görünüşe göre, anlaşılan 2827 apparentness açıklık, ortada oluş 2828 apparition hayalet 2829 appeal to the country halkın oyuna başvurmak 2830 appeal to the law yasaya başvurmak 2831 appeal çağırış, yüksek mahkemeye yapılan rica, başvuru, müracaat, temyiz, yardım ya da merhamet için yapılan rica, yalvarma, başvuru, çekim, cazibe, çekicilik, davayı bir üst mahkemeye götürmek, çağırmak, çağırışla müracaat etmek, başvuruda bulunmak, müracaat etmek, rica etmek, dilemek, yalvarmak, çekmek, sarmak, hoşuna gitmek 2832 appealing çekici, hoş, tatlı, duygulandırıcı, dokunaklı 2833 appear yüze çıkmak, peyda olmak, gözükmek, görünmek, ortaya çıkmak, varmak, gelmek, gibi görünmek, izlenimini vermek, bulunmak, var olmak 2834 appearance meydana gelme, ortaya çıkma, göze görünme, görünüş, görkem, görünüm, (sahnede) çıkış 2835 appeasable teskin olunabilir, yatıştırılabilir 2836 appease gidermek, dindirmek, yatıştırmak, tatmin etmek, doyurmak 2837 appeasement yatıştırma, dindirme, bastırma, taviz verme 2838 appellant kararın değişmesi için bir üst mahkemeye baş vuran kişi 2839 appellate court temyiz mahkemesi 2840 appellate davaların yeniden görülmesine ait 2841 appellation ad, isim, ünvan 2842 appellative cins isme ait, tanımlayıcı, cins isim, lakap, unvan 2843 appellee dava temyizinde davalı 2844 append onuna ilave etmek, eklemek 2845 appendage daha büyük ya da önemli bir şeye eklenmiş şey, ek 2846 appendant asılı, muallakta, ait, ilişkin, bağlı 2847 appendectomy apandisit ameliyatı 2848 appendicitis apandisit, ek bağırsak yangısı 2849 appendicular bones uzantı sümükler 2850 appendicular apandis 2851 appendix ek, ek bölüm, apandis, ek bağırsak 2852 apperceive kavramak, idrak etmek 2853 apperception idrak, kavrama 2854 appertain (~ to) ait olmak 2855 appertaining ait olan, ilgili, alakadar, ilişkin, bağlı 2856 appetence iştah, arzu, doğal eğilim 2857 appetite iştah, iştiha, istek, arzu, şehvet 2858 appetizer iştah açıcı yiyecek, meze, çerez 2859 appetizing iştah açıcı, iştahlandıran 2860 applaud alkışlamak, el çalmak, beğenmek, onaylamak, benimsemek 2861 applause alkış, el çalma 2862 apple juice elma suyu 2863 apple of the eye gözbebeği 2864 apple pie elmalı börek 2865 apple polisher Ki, ABD yağcı, dalkavuk 2866 apple sauce elma püresi, zırva, saçmalık 2867 apple elma, tüffah 2868 apple-pie order çok düzenli 2869 applejack elma rakısı 2870 applesauce elma püresi 2871 appliance alet, gereç, araç 2872 applicability uygulanabilme, tatbik edilebilme 2873 applicable uygun, uygulanabilir 2874 applicant başvuran kişi, arizacı, aday, namzet, istekli 2875 application form başvuru formu 2876 application point etki çekidi, uygulama çekidi 2877 application kullanma, tatbik, uygulama, talep, ariza, başvuru 2878 applicator aplikatör, takma cihazı 2879 applied chemistry uygulamalı kimya 2880 applied linguistics uygulamalı dilbilim 2881 applied research uygulamalı araştırma 2882 applied sciences uygulamalı bilimler, deneysel bilimler 2883 applied uygulamalı, tatbiki 2884 applique aplike, takma süs, aplike etmek 2885 apply a match odluçöple tutuşturmak 2886 apply in person şahsen başvurmak 2887 apply oneself to something özünü bir şeye vermek 2888 apply oneself to özünü -e vermek 2889 apply tatbik etmek, uygulamak, uygulamaya koymak, kullanmak, başvuruda bulunmak, başvurmak, müracaat etmek, sürmek, koymak, yaymak, çaba göstermek, özen göstermek, özünü vermek, uğraştırmak, etkili olmak 2890 appoggiatura adi notanın yanına eklenen ufak nota 2891 appoint a committee komisyon görevlendirmek 2892 appoint a representative temsilci atamak 2893 appoint as delegate delege olarak atamak 2894 appoint atamak, tayin etmek, düzenlemek, kararlaştırmak, saptamak, kurmak 2895 appointee atanan kimse, tayin edilmiş kimseatanan kimse 2896 appointment atama, tayin, tayinat, randevu, iş, görev 2897 apportion paylaştırmak, bölüştürmek 2898 apportionment pay, bölme, taksim, bölüştürme 2899 appose yan yana koymak, yapıştırmak 2900 apposite uygun, münasip, yerinde 2901 appositely uygun bir şekilde 2902 appositeness uygunluk, yerinde oluş 2903 apposition koşuntu, appozisyon 2904 appraisal fee ekspertiz vergini 2905 appraisal değer biçme, kıymet takdir etme 2906 appraise değer biçmek 2907 appraisement değer biçme, tahmin 2908 appraiser muhammin 2909 appreciable fark edilir, kayda değer 2910 appreciate takdir etmek, (yüksek) kıymetlendirmek, kıymet koymak, değerini bilmek, değerlenmek, değeri artmak, anlamak, farkında olmak 2911 appreciation değerlendirme, takdir, minnettarlık, teşekkür, değer artışı 2912 appreciative minnettar, değer bilen, anlayan, beğenen 2913 appreciatory takdir eden 2914 apprehend anlamak, kavramak, tutuklamak 2915 apprehensible anlaşılabilir, idrak olunabilir 2916 apprehension tutuklama, anlayış, kavrayış, korku, endişe, kuruntu 2917 apprehensive korkulu, endişeli, kaygılı, kuruntulu 2918 apprehensively vesveseli olarak 2919 apprehensiveness endişe, vesvese 2920 apprentice çırak, şakirt, deneyimsiz acemi kişi, toy kimse 2921 apprenticeship education çıraklık eğitimi 2922 apprenticeship çıraklık, çıraklık dönemi 2923 apprise bildirmek, söylemek 2924 apprizement paha biçme, haber verme 2925 apprizer muhammin 2926 approach yaklaşmak, yakınlaşmak, yanaşmak, ilerlemek, ilerleme kaydetmek, (düşünmeye/üzerinde durmaya/ilgilenmeye/uğraşmaya) başlamak, konuyu açmak, yaklaşma, yakınlaşma, münasebet, yanaşma, geçit, giriş yolu, konu açma, yakınlık kurma için konu açma, ele alış biçimi, yaklaşım, yöntem, benzerlik 2927 approachable yaklaşılabilir, yanaşılabilir 2928 approbate resmen tasvip etmek, onaylamak 2929 approbation onaylama, onay, tasvip, takdir, beğenme 2930 appropriable istimlak edilebilir 2931 appropriate body yetkili kılgan 2932 appropriate ayırmak, tahsis etmek, özüne mal etmek, özüne ayırmak, çalmak, uygun 2933 appropriately uygun bir şekilde 2934 appropriateness uygunluk, yerinde oluş 2935 appropriation budget tahsisat bütçesi 2936 appropriation tahsisat, ayırma, tahsis etme, mal etme 2937 approval onama, onaylama, uygun bulma, tasvip, resmi izin, onay, beğenme 2938 approve onaylamak, onamak, uygun bulmak, tasvip etmek, beğenmek, hoşuna gelmek 2939 approved agenda kesin gündem 2940 approved tasdikli, kabul edilmiş 2941 approvingly onayarak, onaylayarak, uygun bularak 2942 approximate hemen hemen doğru ama tam değil, yaklaşık, yakınlaşmak, yaklaşık olmak 2943 approximately yaklaşık olarak, aşağı yukarı 2944 approximation yaklaşma, tahmin 2945 appurtenance ek, eklenti, ilave 2946 appurtenances müştemilat, aksam 2947 appurtenant bağlı, merbut, tabi, ait 2948 apraxia apraksi, işlev yitimi 2949 apricot kayısı, erik, kayısı rengi 2950 April fool 1 nisanda aldatılan kimse 2951 April fool's day nisan bir 2952 April nisan 2953 apron önlük, döşlük 2954 aproned önlüklü 2955 apropos uygun, (edat) ile ilgili, hakkında 2956 apse absida, apsit 2957 apt uygun, yerinde, münasip, eğilimli, yatkın, zeki, çabuk kavrayan 2958 aptera kanatsız böcekler 2959 apterous kanatsız 2960 apteryx apteriks 2961 aptitude test yetenek testi 2962 aptitude doğal yetenek 2963 aptly uygun bir şekilde, yerinde 2964 aptness uygunluk, münasiplik 2965 aqua fortis kezzap, nitrik asit 2966 aqua regia kral suyu, altın suyu 2967 aqua vitae alkol, ispirto, sert içki 2968 aqua su 2969 aquacade müzik eşliğinde su revüsü 2970 aquaculture su içinde yetiştirme, su kültürü 2971 aquafarm balık yetiştirme havuzu 2972 aqualung dalgıç oksijen tüpü 2973 aquamarine deniz yeşili zümrüt 2974 aquanaut su altında yaşayarak araştırma yapan bilgin 2975 aquaplane su kayağı 2976 aquaplaning ıslak yolda kayma, kızaklama 2977 aquarelle suluboya resim 2978 aquarium akvaryum 2979 Aquarius kova burcu, kova takım yıldızı 2980 aquatic animals su döngülleri 2981 aquatic plants su ösümlükleri 2982 aquatic sports su yöndünleri 2983 aquatic suda yaşayan, suda olan, suyla ilgili 2984 aqueduct su kemeri 2985 aqueous humor gözde ön ve arka odacıkları dolduran sıvı 2986 aqueous solution sulu çözelti 2987 aqueous suyla ilgili, sulu, sudan 2988 aquiculture madensel sularda ösümlük yetiştirme usulü 2989 aquifer akifer, sutaşır 2990 Aquila Kartal (takımyıldızı) 2991 aquiline kartal gibi, kartal benzeri 2992 ar ar 2993 Ara Sunak (takımyıldızı) 2994 Arab Peninsula Arap Yarımadası 2995 Arab Arap, Arap 2996 arabesque arabesk, girişik bezeme 2997 Arabia Arabistan 2998 Arabian Arap, Arap atı 2999 Arabic figures Arap rakamları 3000 Arabic numbers Arap rakamları 3001 Arabic Arap, Arapça 3002 arabinose arabinoz 3003 arable soil sürülebilir toprak 3004 arable tarıma uygun, sürülüp işlenebilir, ekilebilir 3005 arachnid eklembacaklıların örümcek ve akrep sınıfı 3006 arachnoid örümceksi, araknoid 3007 aragonite aragonit 3008 arbalest ortaçağda kullanılan eski tip yay 3009 arbiter hakem, son söz sahibi 3010 arbitrage arbitraj 3011 arbitrament karar verme yetkisi, hüküm, karar, hakem kararı 3012 arbitrarily keyfi olarak, isteğe göre, aklından estiği gibi 3013 arbitrariness keyfi hareket 3014 arbitrary isteğe göre, keyfi, seçmeli, rasgele seçilmiş, nedensiz seçilmiş 3015 arbitrate hakemlik etmek, hakeme başvurmak 3016 arbitration tribunal tahkim kurulu 3017 arbitration sorunu hakem kararı ile çözme 3018 arbitrator yansız aracı, hakem 3019 arbor vitae mazı 3020 arboreal ağaçla ilgili, ağaç gibi olan, ağaçsıl, ağaçlarda yaşayan 3021 arboreous ağaç gibi, ağaçlı, ağaçlık 3022 arborescence ağaca benzeme, ağaç şekli 3023 arborescent shrub ağaçsı funda, ağaçsı çalı 3024 arborescent ağaç gibi, ağaca benzeyen 3025 arboretum bilimsel amaçlarla ağaç yetiştirilen alan 3026 arboriculture ağaççılık, ağaç dikme 3027 arboriform ağaç şeklinde 3028 arbour çardak, gölgelik 3029 arbutas mayıs çiçeği, kocayemiş 3030 arc lamp ark lambası 3031 arc light ark ışığı, ark lambası 3032 arc tube ark tüpü 3033 arc welding ark kaynağı 3034 arc kavis, yay, eğmeç, (çıngı) ark 3035 arcade pasaj, kemeraltı 3036 arcane gizli, saklı 3037 arcanum sır, muamma 3038 arch brick kemer tuğlası 3039 arch bridge kemerli köprü 3040 arch of the instep ayak kemeri 3041 arch of triumph zafer takı 3042 arch stone kemer taşı 3043 arch kemer, yay, eğmeç, en yüksek düzeyde, en yukarıda, en başta, baş, nazlı, çapkın, cilveli, şen, tepeden bakan, hor gören 3044 archaeological arkeolojik, kazıbilimsel 3045 archaeologist arkeolog, kazıbilimci 3046 archaeology arkeoloji, kazıbilim 3047 archaic geçmişe ait, eski, köhne, kadim, artık kullanılmayan, modası geçmiş 3048 archaism eski söz 3049 archangel baş melek, melek otu 3050 archangelic baş meleğe ait 3051 archbishop başpiskopos 3052 archbishopric başpiskoposluk 3053 archdeacon başdiyakon 3054 archdeaconry başdiyakozluk 3055 archdiocese başpiskoposun bölgesi 3056 archducal arşidüke ait 3057 archduchess arşidüşes 3058 archduchy arşidükün idaresi altındaki bölge 3059 archduke arşidük 3060 arched kemerli 3061 archenemy baş düşman, şeytan 3062 archeological arkeolojik 3063 archeology arkeoloji 3064 archer okçu 3065 archery okçuluk 3066 archetype asıl numune, ilk örnek 3067 archfiend şeytan 3068 Archimedes Arşimet 3069 Archimedes' principle Arşimet kanunu, Arşimet yasası 3070 archipelago takımadalar, takımadalar bölgesi, aral 3071 architect mimar 3072 architectural mimari, mimariye ilişkin 3073 architecture mimarlık 3074 architrave baştaban, sütun baştabanı 3075 archival arşive ait 3076 archive arşiv, belgelik 3077 archives arşiv, arşiv odası, arşiv binası 3078 archiving arşivleme 3079 archivist arşivci 3080 archon hükümdar 3081 archway kemer altı yolu, üst kemerli geçit 3082 Arctic Circle Kuzey Kutbu dairesi 3083 arctic climate arktik iklim 3084 arctic fox kutup tilkisi 3085 Arctic Ocean Kuzey Buz Denizi 3086 Arctic Zone Arktik Kuşak 3087 arctic Kuzey Kutbuyla ilgili, Kuzey Kutbu 3088 arcuate kavisli, bükülmüş, eğri 3089 arcuation eğrilik, kavis, kemerli inşaat 3090 ardency ateşlilik, şevk 3091 ardent supporter ateşli savunucu 3092 ardent ateşli, gayretli, coşkulu, hevesli 3093 ardently gayretle, şevkle, istekle 3094 ardour gayret, çaba, istek, ateş, heyecan, heves, azim 3095 arduous çok çaba isteyen, güç, yorucu, çetin 3096 arduously gayretle, güçlükle 3097 arduousness güç oluş, çetinlik 3098 are ar, yüz metre karelik bir alan ölçüsü, -sin, -iz, -siniz, -dirler 3099 area code bölge kodu 3100 area study yerinde inceleme 3101 area alan, saha, arazi, bölge, yüzölçümü 3102 areaway geçit 3103 areca birkaç çeşit hurma ağacı 3104 arena arena, oyun alanı 3105 arenaceous kumlu 3106 areola ayla, meme başının çevresi 3107 areolar tissue gözenekli doku 3108 areolar gözenekli 3109 arete sarp dağ geçidi 3110 Argaeus Erciyes Dağı 3111 argali argali, yaban koyunu 3112 argent gümüş 3113 argentiferous gümüşlü 3114 Argentina Arjantin 3115 Argentine Arjantin'e özgü, Arjantinli, gümüş, gümüşten, gümüş gibi 3116 Argentinian Arjantinli 3117 argentite argantit 3118 argil kil, balçık 3119 argillaceous killi 3120 argilliferous killi, balçıklı 3121 arginine arginin 3122 argol şarap tortusu 3123 argon argon 3124 argosy büyük gemi 3125 argot argo 3126 argue against karşı çıkmak, itiraz etmek, aleyhinde olmak 3127 argue for lehinde olmak, savunmak 3128 argue tartışmak, mübahase etmek, atışmak, kanıtlamaya çalışmak 3129 argument tartışma, mübahase, münakaşa, anlaşmazlık, üzerinde konuşma, düşünme, tartışma, tez, düşünce 3130 argumentation tartışma 3131 argumentative tartışmayı seven, tartışmacı, münakaşacı 3132 aria arya 3133 arid climate kurak iklim 3134 arid kuru, sıcaktan kavrulmuş, çatlamış, kurak, susuz, çorak, kupkuru, tatsız, yavan, kuru, cansız, ilgi çekmeyen, sıkıcı 3135 aridity kuruluk, kuraklık, çoraklık, yavanlık, tatsızlık, cansızlık 3136 Aries Koç burcu, Koç Takım yıldızı 3137 aright doğru olarak, hatasız 3138 aril arillus, tohum zarı 3139 arioso arya tarzında 3140 arise kalkmak, doğrulmak, ortaya çıkmak, doğmak, görünmek, yükselmek, baş vermek, baş göstermek 3141 aristocracy aristokrasi, soylular yönetimi 3142 aristocrat aksümük, soylu, aristokrat 3143 aristocratic aristokrasiye ait, asil, çok kibar 3144 aristocratically aristokratça 3145 arithmetic mean aritmetik ortalama 3146 arithmetic aritmetik, ölçme, sayma, hesap, aritmetiksel 3147 arithmetical aritmetiksel 3148 arithmetically aritmetik yoluyla 3149 arithmetician aritmetikçi 3150 ark Nuh'un gemisi 3151 arkose arkoz 3152 arm in arm kol kola 3153 arm of a balance terazi kolu 3154 arm of the law güvenlik kuvvetleri 3155 arm kol, giysi kolu, koltuk kolu, güç, erk, yetke, otorite, dal, şube kol, silahlandırmak, savaşa hazırlamak, silah, askerlik hizmeti, askerlik, askeri kuvvetlerin bir kolu 3156 arm's length kol boyu 3157 arm's reach elin yetişeceği mesafe 3158 armada donanma, deniz kuvvetleri 3159 armadillo armadillo 3160 armament race silahlanma yarışı 3161 armament silahlanma, silahlandırma, donatım, teçhizat, yarak, hazır savaş kuvvetleri, bir ülkenin toplam silah gücü, silahlı kuvvetler 3162 armaments silahlı kuvvetler, silahlar 3163 armature armatür, endüvi, rotor, döneç, zırh 3164 armband pazıbent 3165 armchair koltuk 3166 armed attack silahlı saldırı, yaraklı hücum 3167 armed forces silahlı kuvvetler, yaraklı kuvvetler 3168 armed insurrection silahlı ayaklanma 3169 armed robbery silahlı soygun 3170 armed to the teeth tepeden tırnağa silahlı 3171 armed silahlı, silahlanmış, yaraklı 3172 Armenia Ermenistan 3173 Armenian Ermeni, Ermeni 3174 armful kucak dolusu 3175 armhole kol evi 3176 armiger şövalyenin silahtarı 3177 armillary halkamsı, bilezik gibi 3178 arming silahlanma, silah, teçhizat 3179 armistice agreement ateşkes anlaşması 3180 armistice ateşkes 3181 armlet kısa kol, pazıbent 3182 armor zırh 3183 armored zırhlı 3184 armorer zırh yapan kişi 3185 armorial hanedanlık armasına ait 3186 armory silahhane 3187 armour zırh, zırhlı güçler, silah, yarak 3188 armour-piercing zırhı delen 3189 armoured car panzer, zırhlı otomobil 3190 armoured concrete betonarme 3191 armoured division zırhlı tümen 3192 armoured zırhlı 3193 armoury cephane, silah deposu 3194 armpit koltukaltı 3195 arms embargo silah ambargosu 3196 arms length kol boyu 3197 arms race silahlanma yarışı 3198 arms savaş silahları 3199 army commander orgeneral 3200 army corps kolordu 3201 army ordu, kara ordusu 3202 arnica arnika, öküzgözü, dağ tütünü 3203 Arolling stone gathers no moss işleyen demir pas tutmaz 3204 aroma koku, güzel koku, belirli bir nitelik ya da ortam 3205 aromatic compounds aromatik bileşikler 3206 aromatic aromatik, ıtırlı, güzel kokulu, hoş koku 3207 aromatize kokulandırmak, baharat kokusu vermek 3208 around the clock gece gündüz 3209 around çevrede, ortalıkta, aşağı yukarı, yaklaşık, arkaya, geriye, yakınlarda, civarda, buralarda, ötede beride, öteye beriye, her yanına, çevresine, etrafına, çevrede, etrafta, her yerde, her yanda 3210 arousal uyandırma, canlandırma 3211 arouse uyandırmak, canlandırmak, harekete geçirmek, uyandırmak 3212 arpeggio arpej 3213 arquebus eski tür bir silah 3214 arrack rakı 3215 arraign suçlamak, mahkemeye vermek 3216 arraignment davayı sanığa tebliğ etme 3217 arrange dizmek, düzeltmek, düzenli bir şekilde yerleştirmek, selikaya salmak, teşkil etmek, kararlaştırmak, planlamak, saptamak, ayarlamak 3218 arrangement hazırlık, düzen, anlaşma, razılaşma, uzlaşma, aranjman, düzenlenmiş şey, yerleştirme 3219 arrant kötü şöhret sahibi, adı çıkmış 3220 arrantly kötü bir şekilde 3221 array düzenlemek, dizmek, tanzim etmek, tertip etmek, süslemek, giydirip kuşatmak, donatmak, önemli birlik, sıra, askeri nizam, giyim kuşam, süs donanım, görkem, tantana, debdebe, saf, sıra 3222 arrayal dizme, giydirme 3223 arrear arka kısım 3224 arrearage geri kalma, borç bakiyesi 3225 arrears of taxes vergi bakiyesi 3226 arrears gecikmiş borç, gecikmiş ve yapılmayı bekleyen iş 3227 arrest tutuklamak, hapsetmek, durdurmak, kesmek, bitirmek, önünü almak, dikkatini çekmek, hapis, tutulma, geliş, varış, gelen kimse, varan kimse 3228 arrhythmia aritmi, ritim bozukluğu 3229 arriere-pensee art fikir, art niyet 3230 arris pervaz kenarı, sivri kenar 3231 arrival geliş, varış, gelen kimse, varan kimse 3232 arrive gelmek, varmak, dönmek, ulaşmak, yetişmek, bir ereğe ulaşmak, başarı kazanmak, başarmak, üstesinden gelmek, doğmak, gelip çatmak, gelmek 3233 arrogance kibir, gurur, özünü beğenme, küstahlık, kurum, ukalalık 3234 arrogant kibirli, gururlu, özünü beğenmiş, küstah, ukala 3235 arrogantly kibirle 3236 arrogate haksız yere iddia etmek 3237 arrogation haksız iddia 3238 arrow ok, yön belirtmekte kullanılan ok işareti 3239 arrowhead ok başı, temren 3240 arrowroot ararot 3241 arrowy ok gibi, hızlı 3242 arroyo kuru vadi 3243 arse kab, göt, gıcık kimse, kıl, sinir 3244 arsenal cephanelik, silah deposu 3245 arsenate arsenat 3246 arsenic acid arsenik asit 3247 arsenic arsenik 3248 arsenical arsenikli 3249 arsenide arsenür 3250 arsenious arsenikli 3251 arsenite arsenit 3252 arsine arsin 3253 arson fire kundak ateşi 3254 arson kundakçılık, yangın çıkarma 3255 arsonist kundakçı 3256 art director sanat yönetmeni 3257 art exhibition sanat sergisi 3258 art lover sanatsever 3259 art sanat, epik, sanat eseri, yöntem, usül, yol yordam, ince sanat 3260 arterial blood temiz kan 3261 arterial highway anayol, ana cadde 3262 arterial road anayol 3263 arterial atardamarla ilgili, yürekten gönderilen, atardamarla taşınan, ana, merkez 3264 arteriole atardamarcık, küçük atardamar 3265 arteriosclerosis damar sertliği, arterioskleroz 3266 artery atardamar, arter, ana yol, merkez, yol 3267 artesian well artezyen kuyusu, basınçlı su kuyusu 3268 artful aldatıcı, kandırıcı, hileci, kurnaz, akıllıca düşünülmüş, akıllıca yapılmış, beceriyle yapılmış 3269 artfully maharetle, ustaca 3270 artfulness maharet, ustalık 3271 arthritic eklemle ilgili, eklem iltihabı ile ilgili 3272 arthritis kireçlenme, eklem yangısı 3273 arthropod eklembacaklı 3274 artichoke enginar 3275 article by article madde madde 3276 article of virtu güzel sanat eseri 3277 article eşya, parça, makale, yazı, artikel, tanımlık, madde, fıkra 3278 articles of association şirket sözleşmesi 3279 articular eklemsel 3280 articulate açık seçik, anlaşılır, düşünce ve duygularını rahatça dile getirebilen, eklemli, boğumlu, açık seçik konuşmak, tane tane söylemek, eklemlerle birleştirmek 3281 articulated vehicle mafsallı araç 3282 articulated mafsallı 3283 articulation boğumlanma, eklem 3284 artifact insan eliyle yapılmış şey 3285 artifice hüner, beceri, oyun, hile, ustalık 3286 artificer sanatkâr, mucit, askeri teknisyen 3287 artificial fertilizer suni gübre 3288 artificial harbour suni liman 3289 artificial insemination suni döllenme 3290 artificial lake yapma göl 3291 artificial leather suni deri, yapay deri 3292 artificial leg takma bacak 3293 artificial manure suni gübre 3294 artificial pollination yapay tozlaşma 3295 artificial radioactivity yapay radyoaktivite 3296 artificial rain suni yağmur 3297 artificial reseeding yapay tohumlama 3298 artificial respiration suni solunum 3299 artificial satellite yapay uydu 3300 artificial silk yapay ipek, suni ipek, reyon 3301 artificial teeth takma diş 3302 artificial yapay, suni, yapmacık, yalancı 3303 artillery battalion topçu taburu 3304 artillery officer topçu subayı 3305 artillery top, topçu birliği 3306 artilleryman topçu neferi 3307 artisan zanaatçı, esnaf 3308 artist sanatçı, ressam, işinde çok başarılı kimse, usta 3309 artiste sahne sanatçısı, dansöz, şantöz 3310 artistic artistik, sanat yönü olan, sanatlı 3311 artistry sanatsal nitelik, yetenek, beceri 3312 artless yapaylıktan uzak, doğal, içten, basit, yalın, sade, saf 3313 artlessly hilesiz bir şekilde, saflıkla 3314 artlessness hilesizlik, saflık 3315 arts güzel sanatlar 3316 arty sanat konusunda hava atan 3317 as a matter of course doğal olarak 3318 as a matter of fact aslında, aslına baksan, işin doğrusu, mağzı ondan ibarettir ki, matlap itibariyle, mahiyetçe, hakikaten 3319 as a result of yüzünden, nedeniyle 3320 as a result sonuç olarak 3321 as a rough draft taslak halinde 3322 as a rule genelde, çoğunlukla 3323 as as kadar 3324 as broad as it is long Ayvaz kasap hep bir hesap 3325 as cheap as dirt ölü fiyatına, sudan ucuz 3326 as chirpy as a cricket cıvıl cıvıl 3327 as easy as falling off a log tereyağından kıl çeker gibi 3328 as easy as pie çocuk oyuncağı 3329 as far as I know bildiğim kadarıyla 3330 as far as I'm concerned bence, bana kalırsa 3331 as follows aşağıdaki gibi, böylece 3332 as for -e gelince 3333 as from -den itibaren, -dan başlayarak, itibaren 3334 as good as gold gerçekten altın gibi 3335 as good as aynen, hemen hemen, neredeyse 3336 As if you didn't know! Muhakkak biliyorsunuz! 3337 as if sanki, -mış gibi, -mışçasına, güya, sözde 3338 as is olduğu gibi, hiçbir değişiklik yapmadan 3339 as it is rumoured söylentiye göre 3340 as it is gerçekte, hakikatte 3341 as it were bir yerde, bir bakıma 3342 as known bilindiği üzere 3343 as large as life gerçek, hakiki, orijinal ölçüde 3344 as likely as not muhtemelen 3345 as long as -dığı sürece, -mek koşuluyla, -dikçe 3346 as mad as a hatter kaçık, zırdeli 3347 as much as kadar 3348 as obstinate as a mule katır gibi inatçı 3349 as of itibaren, başlayarak 3350 as one man oybirliğiyle 3351 as opposed to -in aksine, -e zıt olarak 3352 as regards ile ilgili olarak 3353 as right as rain turp gibi, sağlıklı 3354 as safe as houses tam güvenlik altında 3355 as soon as yapar yapmaz, eder etmez 3356 as stated below aşağıdaki gibi 3357 as stiff as a poker oklava yutmuş gibi 3358 as still as the grave mezar gibi sessiz 3359 as sure as eggs is eggs yüzde yüz 3360 as tall as a maypole sırık kadar uzun 3361 as the crow flies düz bir çizgi üzerinde, dolaşmadan 3362 as thick as thieves sıkı fıkı, çok samimi 3363 as thin as a lath çöp gibi, çok ince 3364 as thin as a rake çöp gibi, çok ince 3365 as though -mış gibi 3366 as timid as a mouse süt dökmüş kedi gibi 3367 as to konusunda, ile ilgili olarak, -e göre, hakkında 3368 as ugly as sin maymun gibi, umacı gibi 3369 as usual her zaman olduğu gibi 3370 as warm as toast fırın gibi sıcacık 3371 as well as ek olarak, ile birlikte 3372 as well de, da 3373 as yet şu ana kadar 3374 as gibi, sırada, iken, için, çünkü, halde, karşın, olarak 3375 asafetida şeytantersi, çadıruşağı otu 3376 asbestos asbest, amyant, yanmaztaş 3377 ascarid askarid 3378 ascend the throne tahta çıkmak 3379 ascend yükselmek, çıkmak, tırmanmak 3380 ascendance üstünlük, nüfuz, güç 3381 ascendancy üstünlük, nüfuz, güç, hüküm, itibar 3382 ascendant yükselen, üstün, hâkim, egemen 3383 ascending colon yükselen kolon 3384 ascending yükselen 3385 ascension yükselme, gökcisminin yükselişi, miraç 3386 ascent yükselme, tırmanma, ilerleme, gitme, yukarı doğru giden yol, yokuş, yamaç 3387 ascertain doğrusunu bulmak, araştırmak 3388 ascertainable soruşturulabilir, araştırılabilir 3389 ascertainment soruşturma, tahkik 3390 ascetic özünü her türlü dünyevi zevkten/işten soyutlamış 3391 asceticism çilecilik, zahitlik 3392 ascites sıskalık, karında sıvı toplanması 3393 ascorbic acid askorbik asit, askorbik asit 3394 ascorbic askorbik 3395 ascribe (~ to) atfetmek, -e yormak 3396 ascus spor kesesi, ask 3397 aseity kendiliğinden oluşma 3398 asepsis mikropsuzluk, asepsi 3399 aseptic aseptik, mikropsuz, sterilize 3400 asexual flower nötr çiçek, eşeysiz çiçek 3401 asexual generation eşeysiz üreme 3402 asexual reproduction eşeysiz üreme 3403 asexual cinsiyetsiz, eşeysiz, cinsîliğe ilgi duymayan, soğuk 3404 ash content kül miktarı 3405 ash pan küllük 3406 ash kül, dişbudak ağacı 3407 ashamed utanmış, mahcup, üzülmüş 3408 ashbasin lavabo 3409 ashen kül renginde, kül renkli, soluk gri, külden oluşan, küllü 3410 ashes yakılmış cesedin külleri 3411 ashlar yontma taş, kesme yapı taşı 3412 ashless külsüz 3413 ashore kıyıda, kıyıya, karada, karaya 3414 ashpit kül çukuru, çöp çukuru 3415 ashtray kül tablası 3416 ashug yanşak 3417 ashy küllü, kül rengi 3418 Asia Minor Anadolu 3419 Asia Asya 3420 Asian Asya'ya ait, Asyalı, Asya 3421 Asiatic Asyalı, Asyalı 3422 aside from -den başka 3423 aside bertaraf, kenara, yana, yan tarafa, (bir) yana, bir yana, alçak sesle konuşma, fısıltı 3424 asinine aptalca, saçma, ahmakça 3425 asininity eşeklik, aptallık 3426 ask for asylum sığınma talep etmek 3427 ask for it hak etmek 3428 ask for trouble bela aramak 3429 ask for istemek, rica etmek 3430 Ask her herself Bizzat kendisine sorun 3431 ask in içeriye davet etmek 3432 ask sormak, soruşmak, istemek, hahiş etmek, rica etmek, talep etmek, çağırmak, davet etmek 3433 askance kuşkuyla, güvensizlikle, şüpheyle, beğenmeyerek, işkillenerek 3434 askew yanlamasına 3435 aslant bir yana doğru, eğri 3436 asleep uykuda, yatmış, uyuşmuş, uyuşuk, duygusuz, hissiz 3437 aslope yatık, eğri 3438 asocial asosyal, toplumdan kaçan, bencil, egoist 3439 asp engerek yılanı 3440 asparagine asparajin 3441 asparagus kuşkonmaz 3442 aspartic acid aspartik asit, aspartik asit 3443 aspartic aspartik 3444 aspect görünüş, yüz ifadesi, çok yönlü herhangi bir şeyin bir yüzü, bir yanı, tek yanı, tek tarafı, yönü, cephesi, baktığı yön, yıldız ve gezegenlerin birbirlerine göre konumları 3445 aspen bir tür bodur ağaç 3446 asperity sertlik, haşinlik, kabalık, acı söz, davranış, kötü söz, pürüzlü yüzey, düzgün olmayan yüzey, pürüzlü, düzgün olmama, sert hava, kötü hava 3447 asperse iftira etmek, lekelemek, çamur atmak 3448 aspersion kara çalma, karalama, iftira, leke sürme 3449 asphalt block asfalt blok 3450 asphalt asfalt, asfaltlamak 3451 asphaltic asfaltlı 3452 asphaltite asfaltit 3453 asphodel çirişotu 3454 asphyxia asfeksi, oksijensizlikten boğulma 3455 asphyxiate boğmak, boğarak öldürmek, boğulmak, boğularak ölmek 3456 aspic garnitür olarak alınan bir çeşit jelatin 3457 aspidistra zambakgillerden bir süs ösümlüğü, aspidistra 3458 aspirant (birşey) uman, ümit eden, bekleyen 3459 aspirate emmek, içine çekmek 3460 aspiration tutku, istek 3461 aspirator aspiratör, emmeç 3462 aspire çabalarını ve ümitlerini bir amaca yöneltmek, çok istemek, arzu etmek 3463 aspirin aspirin 3464 aspiring gözü ilerde olan, gayesi olan 3465 ass eşek, uzunkulak, aptal, salak, göt 3466 assail sb with blows birine yumrukla saldırmak 3467 assail sb with questions birini soru yağmuruna tutmak 3468 assail sözlerle ya da yumruklarla saldırmak, dil uzatmak, işe girişmek 3469 assailable saldırılabilir, hücum edilebilir 3470 assailant saldırgan 3471 assassin suikastçı, katil 3472 assassinate suikast yapmak, öldürmek 3473 assassination suikast, cinayet 3474 assault and battery müessir fiil 3475 assault boat hücumbot 3476 assault troops hücum kıtası 3477 assault aniden ve vahşice saldırmak, ani saldırı, hücum, atak, tecavüz 3478 assay analiz, tahlil, tecrübe, çözümleme, tahlil etmek, tecrübe etmek, denemek 3479 assemblage toplama, montaj, toplantı, meclis, kalabalık 3480 assemble bir araya toplamak, yığmak, toplanmak, yığışmak, toplaşmak, birleşmek, bir araya koymak, düzenlemek, monte etmek 3481 assembler language çevirici dili 3482 assembler çevirici 3483 assembling kuraştırma, montaj 3484 assembly hall toplantı salonu 3485 assembly industry montaj sanayii 3486 assembly line montaj hattı 3487 assembly man meclis üyesi, montaj işçisi 3488 assembly plant montaj fabrikası 3489 assembly room toplantı salonu 3490 assembly özel bir amaçla bir araya toplanmış insanlar, topluluk, şura, iclas, yığıncak, toplanış, toplantı 3491 assent to razı olmak, onaylamak 3492 assent kabul etmek, anlaşmak, anlaşmaya varmak, razılaşmak, uzlaşmak, anlaşma, uzlaşma 3493 assert oneself özünü göstermek 3494 assert iddia etmek, bildirmek, açıklamak, hak iddia etmek, hakkını savunmak, sözlerle savunmak, olduğunu göstermek, belirtmek, üzerine basarak belirtmek 3495 assertion iddia, açıklama, bildiri 3496 assertive iddia eden, zorlayan, hakkını savunan, iddialı, özüne güvenen 3497 assess değer biçmek, vergi koymak, görüş, yargı, kanı 3498 assessable değer biçilebilen 3499 assessment değer biçme, vergilendirme, biçilen değer 3500 assessor vergi tahakkuk memuru, yargıç yardımcısı 3501 asset servet, varlık, mal, yararlı, değerli şey, değerli nitelik, beceri 3502 asset-liability statement aktif-pasif kestesi 3503 assets and liabilities aktif ve pasif 3504 assets aktif, alacak, kaynaklar, varlıklar, aktif, mevduat 3505 asseverate iddia etmek, katiyetle bildirmek 3506 asseveration iddia, beyan, söz 3507 asshole büzük, anüs, aşağılık herif 3508 assiduity çalışkanlık, gayret 3509 assiduous dikkatli ve sürekli ilgisi olan, sebatkâr 3510 assiduously harıl harıl 3511 assign pay olarak vermek, ayırmak, tahsis etmek, vermek, devretmek, bir işe koymak, görev vermek, iş vermek, saptamak, belirlemek 3512 assignable ayrılabilir, verilebilir, devredilebilir 3513 assignation randevu 3514 assignee kendisine mal veya hak devredilen kimse 3515 assignment iş, görev, ayırma, tahsis etme 3516 assimilate herhangi bir türkümün üyesi olmak, içine girmek, bir jüye içinde erimek, bir parçası olmak, kaynaşmak, özümlemek, sindirmek, kendisininmiş gibi almak/kullanmak/anlamak 3517 assimilation özümseme, sindirim 3518 assist at hazır bulunmak 3519 assist yardım etmek, kömek etmek, desteklemek 3520 assistance yardım, kömek, destek 3521 assistant driver haydavcı muavini 3522 assistant professor yardımcı doçent, asistan 3523 assistant secretary-general genel sekreter yardımcısı 3524 assistant yardımcı, kömekçi, orunbasar, asistan 3525 assize yargılama, muhakeme 3526 associate company ortak şirket, kardeş şirket 3527 associate degree ön lisans 3528 associate member ortak üye 3529 associate membership ortak üyelik 3530 associate professor doçent 3531 associate with ile görüşmek, hatırlatmak 3532 associate birleştirmek, birleşmek, arkadaşlık etmek, düşünmek, ortak çalışma arkadaşı, arkadaş, hakları sınırlı üye 3533 association agreement ortaklık anlaşması 3534 association area bağlantı bölgesi 3535 association committee ortaklık komitesi 3536 association council ortaklık konseyi 3537 association football futbol 3538 association cemiyet, kurum, birlik, dernek, uyuşma, ortaklık, iş birliği, kafada birleştirme, fikrî olarak bir araya getirme, çağrışım 3539 associative birleşmeli, asosyatif 3540 assonance asonans, yarım uyak 3541 assonant yarım kafiyeli 3542 assort ayırmak, tasnif etmek, sınıflandırmak 3543 assorted çeşitli, muhtelif 3544 assortment karışım, tasnif, çeşit 3545 assuage azaltmak, hafifletmek, yatıştırmak 3546 assuasive hafifletici, dindirici, yatıştırıcı 3547 assume gerçek saymak, varsaymak, farzetmek, ele geçirmek, üstlenmek, yerine getirmek, almak, takınmak 3548 assumed var sayılan, farz olunan, takma, hayali 3549 assuming kibirli, mağrur 3550 assumption üzerine alma, farz, zan, azamet, kibir 3551 assurance özüne güven, özgüven, garanti, teminat, güvence, söz, sigorta 3552 assure inandırmaya çalışmak, güven vermek, garanti etmek, iknaya çalışmak, inandırmak, sigortalamak, kesinleştirmek, garanti etmek, sağlamlaştırmak, temin etmek 3553 assured özüne güvenen, özüne arkayın 3554 assuredly elbette, mutlaka, muhakkak 3555 assurer sigortacı 3556 assuring emniyet veren 3557 assuringly rahatlatıcı bir şekilde 3558 assymetric asimetrik, bakışımsız 3559 astable kararsız, sabit olmayan 3560 astatic astatik, sabit olmayan 3561 astatine astatin 3562 aster yıldızçiçeği 3563 asterisk yıldız 3564 astern kıçında, kıç tarafında, geriye, gerisinde 3565 asteroid Mars ve Jüpiter arasındaki çok küçük gezegenlerden biri 3566 asthenia asteni, dermansızlık, kuvvetsizlik 3567 asthenic astenik, kuvvetsiz 3568 asthma astım 3569 asthmatic astımlı 3570 astigmatic astigmat 3571 astigmatism astigmatizm, astigmatlık 3572 astir hareket halinde, harekette 3573 astonish şaşırtmak, taaccüplendirmek, mütehayyir etmek, şaşkınlığa uğramak 3574 astonishing şaşırtıcı, taaccüplü, hayretamiz, hayret verici 3575 astonishingly hayretle 3576 astonishment şaşkınlık, hayret, taaccüp, büyük şaşkınlık 3577 astound hayretler içinde bırakmak 3578 astounding şaşırtıcı, hayret verici 3579 astraddle ata binmiş gibi, bacakları birbirinden ayrı 3580 astragal dışbükey pervaz 3581 astragalus topuk sümüğü 3582 astrakhan astragan, karagül, karakul 3583 astral yıldızlara değgin 3584 astray doğru yoldan sapmış, sapıtmış 3585 astride bacakları iki yana açık olarak 3586 astringe sıkmak, sıkıştırmak 3587 astringent kan durdurucu, kanamayı kesici, sert, haşin, acı 3588 astrobiology astrobiyoloji 3589 astrodome astrodom, uzay gözlem kubbesi 3590 astrodynamics astrodinamik 3591 astroid astroid, yıldız eğrisi 3592 astrolabe usturlap 3593 astrologer astrolog, müneccim, yıldız falcısı 3594 astrological astrolojik 3595 astrologically astrolojik olarak 3596 astrology astroloji, müneccimlik, yıldız falcılığı 3597 astrometer yıldız aydınlık ölçeği 3598 astrometry astrometri, gökölçüm 3599 astronaut astronot, gökbilimci 3600 astronautics uzay uçuş bilgisi, uzaycılık 3601 astronavigation uzay seyrüseferi, uzay gemisi kullanma 3602 astronomer astronom, gökbilimci 3603 astronomical gökbilimsel, astronomik, aşırı, astronomik, çok büyük 3604 astronomy astronomi, gökbilim 3605 astrophysical gökfiziği ile ilgili 3606 astrophysics astrofizik, gökfiziği 3607 astute akıllı, kurnaz, cin gibi 3608 astuteness kurnazlık, dirayet 3609 asunder ayrı, parçalara ayrılmış 3610 asylum daldalanacak, sığınacak, sığınak, barınak, politik sığınma, iltica, kocalar evi, karılar evi, kartlar evi, ruhi hastane, akıl hastanesi, tımarhane, yetimhane 3611 asymmetric centre asimetrik merkez 3612 asymmetric leaf asimetrik yaprak 3613 asymmetric sideband asimetrik yanbant 3614 asymmetric asimetrik, bakışımsız 3615 asymmetrical asimetrik, bakışımsız 3616 asymmetry asimetri, bakışımsızlık 3617 asymptote asimptot, sonuşmaz, kavuşmaz 3618 asymptotic asimptotik, kavuşmaz 3619 asynchronous eşzamanlı olmayan, asenkron 3620 asyndetic bağlantısız 3621 at a glance bir bakışta, hemen 3622 at a guess tahminen 3623 at a loss şaşkın, afallamış, zararına 3624 at a low figure ucuz fiyata 3625 at a pinch gerekirse 3626 at a premium nadir, zor bulunur 3627 at a price yüksek fiyatla 3628 at a rate of knots fırtına gibi 3629 at a rough estimate tahmini bir hesapla 3630 at a snail's pace ağır aksak 3631 at a stretch durup dinlenmeden 3632 at all costs ne pahasına olursa olsun 3633 at all hours gece gündüz, her sögen, her an 3634 at all hiç, hiç de, hiçbir şekilde 3635 at any rate her durumda, ne olursa olsun 3636 at best olsa olsa, taş çatlasa, nihayet 3637 at call vadesiz, talep edildiğinde ödenebilen 3638 at close quarters yan yana, yakın 3639 at current prices cari fiyatlarla 3640 at dawn tan sökülende, subhtan, alakaranlık, obaştan 3641 at death's door ölüm döşeğinde, bir ayağı çukurda 3642 at Easter paskalyada, paskalya zamanı 3643 at every turn her yerde, her an 3644 at first blush ilk bakışta 3645 at first hand birinci elden 3646 at first sight ilk görüşte 3647 at first önce, evvela 3648 at full length boylu boyunca, en sonunda, nihayet 3649 at full speed son süratle 3650 at full tilt son sürat 3651 at gunpoint silah zoruyla 3652 at hand yakın, yanında, hazır 3653 at home evde, kendi evinde 3654 at large başıboş, serbest, genelde 3655 at last nihayet, sonunda 3656 at latest en geç 3657 at least en az, en aşağı, hiç olmazsa 3658 at leisure boş, serbest, acele etmeden, acelesiz 3659 at length sonunda, ayrıntılı 3660 at long last nihayet, en sonunda 3661 at most en çok, en fazla, pek pek, nihayet, olsa olsa 3662 at no time hiçbir zaman 3663 at odds with ile anlaşmazlık içinde 3664 at once derhal, hemen, aniden, akabinde, aynı zamanda 3665 at one swoop bir hamlede, bir çırpıda 3666 at one's elbow elinin altında, yanı başında 3667 at one's own risk sorumluluğu üzerinde 3668 at one's own whim keyfine göre 3669 at one's wits end ne yapacağını şaşırmış, şaşkın 3670 at par resmi değerinde, başabaş 3671 at peace barış halinde, rahat 3672 at present şu anda, şu tapta, şimdi 3673 at random öylesine, amaçsızca, rasgele 3674 at rest hareketsiz, ölü 3675 at sb's expense of -in hesabından 3676 at sb's request isteği üzerine 3677 at sea anlamaz, kafası karışmış, şaşkın 3678 at sight görüldüğünde, ibrazında 3679 at speed çok hızlı, hızla 3680 at table sofrada 3681 at that moment o anda 3682 at that rate böyle giderse, bu gidişle 3683 at that olduğu gibi 3684 at the back door gizlice, hileyle, el altından 3685 at the best en iyimser olasılıkla 3686 at the break of dawn şafak sökümünde 3687 at the crack of dawn şafak sökümünde 3688 at the drop of a hat aniden, birdenbire, ha deyince 3689 at the earliest en erken 3690 at the eleventh hour son anda, yumurta kapıya gelince, son dakikada 3691 at the end of nowhere cehennemin dibinde 3692 at the end of one's tether dayanacak sabrı kalmamış 3693 at the latest en geç 3694 at the moment şimdilik 3695 at the most en çok, en fazla 3696 at the outside en fazla, taş çatlasa 3697 at the point of -in eşiğinde, -mek üzere 3698 at the right time zamanında 3699 at the same time aynı zamanda, yine de 3700 at the top of one's voice avazı çıktığı kadar 3701 at the worst en kötü ihtimalle 3702 at this rate böyle giderse, bu gidişle 3703 at times bazen 3704 at top speed çok hızlı, son sürat 3705 at war savaş halinde 3706 at will istediği zaman, istediği gibi 3707 at work iş başında, işte 3708 at your service emrinize amade, emrinizde 3709 at (edat) -de, -da, -e, -a, -ye, -ya, tarafında 3710 at-grade eşdüzey 3711 atactic ataktik 3712 ataraxia ataraksiya 3713 atavism atacılık, atavizm 3714 atavistic atalara ait 3715 ataxia ataksi, beden işlevlerinde düzensizlik 3716 atelier atölye 3717 atheism ateizm, tanrıtanımazlık 3718 atheist ateist, tanrıtanımaz 3719 atheistic ateist, zındık 3720 atherosclerosis damar tıkanması 3721 athirst hevesli, istekli 3722 athlete atlet, yöndüncü 3723 athlete's foot mantar 3724 athletic atletik, atletizmli ilgili 3725 athleticism atletizm, yöndüncülük 3726 athletics atletizm 3727 athwart enine, çaprazlama 3728 atilt eğilmiş (olarak), eğilmiş (olarak) 3729 Atlantic Ocean Atlas Okyunusu 3730 Atlantic standard time Atlantik standart sögeni 3731 Atlantic Atlas Okyunusu 3732 atlas atlas 3733 atmolysis atmoliz 3734 atmometer atmometre, evaporimetre 3735 atmosphere atmofer, havaküre, gazyuvarı, çevre, ihata, ortam, hava, şerait 3736 atmospheric pollution tenek kirlenmesi 3737 atmospheric pressure tenek basıncı 3738 atmospheric atmosferle ilgili, atmosferik 3739 atmospherics atmosferik parazitler 3740 atoll atol, mercan çemberi 3741 atom bomb atom bombası 3742 atom physics atom fiziği 3743 atom reactor atom pili, nükleer reaktör 3744 atom atom 3745 atomic bomb atom bombası 3746 atomic energy atom enerjisi, atom erkesi 3747 atomic mass unit atomik kütle birimi 3748 atomic mass atom kütlesi 3749 atomic number atom numarası, atom sayısı 3750 atomic pile atom reaktörü, nükleer reaktör 3751 atomic reactor nükleer reaktör 3752 atomic structure atom yapısı 3753 atomic volume atom hacmi 3754 atomic waste nükleer atıklar 3755 atomic weight atom ağırlığı 3756 atomic atomal 3757 atomicity atomluluk 3758 atomics nükleer fizik 3759 atomise atomlara ayırmak, püskürtmek, tozlamak, tozlaştırmak, hurdalamak 3760 atomiser atomizör, püskürteç 3761 atomism atomculuk 3762 atomization atomizasyon 3763 atomize püskürtmek, tozlaştırmak, atomlara ayırmak 3764 atomizer atomizör 3765 atonal atonal 3766 atonality atonalite 3767 atone gönlünü almak, karşılığını ödemek 3768 atonement tazminat, özür dileme 3769 atonic atonik, dermansız, takatsız 3770 atony atoni, dermansızlık 3771 atop of üstünde, üstüne 3772 atop üstte, tepede 3773 atrioventricular valve kulakçık kapağı, karıncık kapağı 3774 atrioventricular kulakçık ile ilgili, karıncık ile ilgili 3775 atrip dipten kopmuş, salpa olmuş 3776 atrium atriyum 3777 atrocious acımasız, zalim, ayıplanacak, adi, aşağılık, çok kötü, berbat, felaket, rezil 3778 atrocity büyük kötülük, acımasızlık, zulüm, berbat/rezil şey 3779 atrophy atrofi, dumur, körelme 3780 atropine atropin 3781 attaboy Aferin sana 3782 attach credence inanmak, kabul etmek 3783 attach importance önem vermek 3784 attach to katmak, dahil etmek, almak 3785 attach bağlamak, iliştirmek, bitiştirmek, takmak, ödenmemiş bir borç için el koymak/tutuklamak 3786 attache case evrak çantası 3787 attache ataşe 3788 attached account hacizli hesap 3789 attached bağlı, ilgili, ilişik, bitişmiş 3790 attachment bağlama, iliştirme, bitiştirme, takma, katma, alma, düşkünlük, tutkunluk, arkadaşlık, dostluk, elkoyma, alıkoyma 3791 attack saldırmak, hücum etmek, basmak, yazı ya da sözlerle saldırmak, aleyhinde konuşmak/yazmak, zarar vermek, bozmak, birşeye büyük bir heves ve ilgiyle girişmek, yumulmak, saldırı, hücum, aleyhte yazı ya da sözler, başlama, başlangıç, girişim, kriz, nöbet 3792 attacker saldırgan, hücumcu 3793 attain ulaşmak, erişmek, elde etmek 3794 attainable ulaşılabilir, erişilebilir 3795 attainment ulaşma, erişme, beceri, hüner, marifet, elde etme 3796 attar of roses gülyağı 3797 attar gülyağı, gülsuyu 3798 attemper yumuşatmak, sertliğini gidermek 3799 attempt kalkışmak, girişmek, yeltenmek, çalışmak, denemek, ceht, deneme, girişim, teşebbüs 3800 attend on ilgilenmek, bakmak, hizmet etmek 3801 attend to bakmak, dikkat etmek 3802 attend dikkatini vermek, dinlemek, bulunmak, katılmak, iştirak etmek, hazır bulunmak, ilgilenmek, bakmak, hizmet etmek 3803 attendance bakma, hizmet etme, bakım, hizmet, ilgilenme, hazır bulunma, katılma, devamiyet, devam etme, düzenli olarak gitme, bulunan kişilerin sayısı, mevcut sayısı 3804 attendant bağlı, ilişkili, hizmetli, görevli, bakıcı, yardımcı, hizmetçi, görevli memur 3805 attention dikkat, özen, dikkat verme, bakım, ilgi, hazırol yağdayı 3806 Attention! Hazır ol! 3807 attentive dikkatli, özenli, ince, nazik, kibar, yardımcı 3808 attentively dikkatle 3809 attenuate dar, inceltmek, hafifletmek, azaltmak, zayıflatmak 3810 attenuation inceltme, hafifletme, azaltma, zayıflatma 3811 attenuator zayıflatıcı 3812 attest bildirmek, beyan etmek, açıklamak, birine mahkemede doğruyu söylenmesi için yemin ettirmek, kanıtı olmak, kanıtlamak 3813 attestation kanıtlama, tasdik, yemin 3814 attested copy onaylı suret 3815 attic çatı odası, tavan arası 3816 attire giydirmek, süslemek, donatmak, elbise, giysi, üstbaş, kıyafet 3817 attirement giysi, giyim kuşam 3818 attitude duruş, tavır, davranış, tutum, görüş, münasebet, mevki, düşünce, yargı, fikir 3819 attitudinize tavır takınmak, çalım satmak 3820 attorney at law dava vekili 3821 attorney general başsavcı 3822 attorney avukat 3823 attorney's fee ücreti vekalet 3824 attract çekmek, celbetmek 3825 attraction of gravity yerçekimi 3826 attraction çekici şey, çekicilik, cazibe 3827 attractive power çekici güç 3828 attractive çekici, celbedici, cazip, güzel, hoş, ilginç 3829 attributable yüklenebilir, atfolunabilir 3830 attribute to bağlamak, yormak, mal etmek, atfetmek 3831 attribute tabii özellik, nitelik, simge, sembol, (dil bilgisi) tayin, niteleyici, inanmak, bağlamak, yormak, vermek, atfetmek 3832 attribution yükleme, yorma, bağlama, sıfat, nitelik 3833 attributive adjective niteleme sıfatı 3834 attributive niteleyici 3835 attrited sürtünmeyle aşınmış 3836 attrition sürtünme, aşınma, yenme, sürtüşme, yıpranma 3837 attune alıştırmak, ayak uydurmak 3838 atypical değişik, başka, tipik olmayan 3839 au fait bilen, haberdar 3840 au fond esasen, aslında 3841 au pair yaptığı ev işlerine karşılık bir kodak yanında kala 3842 aubergine patlıcan 3843 auburn kestane rengi, kumral 3844 auction açık artırma ile satmak 3845 auctioneer açık artırmacı, mezatçı, mezat tellalı 3846 audacious yürekli, cesaretli, korkusuz, gözüpek, atılgan, saygısız, küstah, kaba, yüzsüz, arsız 3847 audaciously küstahça 3848 audaciousness küstahlık 3849 audacity yüreklilik, cesurluk, korkusuzluk, saygısızlık, küstahlık, kabalık, yüzsüzlük 3850 audibility işitilebilirlik, duyulabilme 3851 audible duyulabilir, işitilir 3852 audibly işitilebilecek şekilde 3853 audience chamber kabul salonu 3854 audience dinleyiciler, temaşacılar, izleyiciler, seyirciler, resmi görüşme, huzura kabul, mahkemede konuşma özgürlüğü 3855 audient işiten, duyan 3856 audio amplifier odyoamplifikatör, işitsel yükselteç 3857 audio channel işitme arnası 3858 audio frequency ses dalgalarının frekansı 3859 audio tape ses bandı 3860 audio ünalgı çınavlarıyla iletilen/yayılan 3861 audio-visual görsel-işitsel 3862 audiocassette teyp kaseti 3863 audiofrequency ses frekansı 3864 audiometer odyometre, işitimölçer 3865 audiomixer ses reji masası, kumanda masası 3866 audiophile müzik dinleme meraklısı 3867 audiovisual görsel-işitsel, odyovizüel 3868 audit board denetçiler kurulu 3869 audit court sayman 3870 audit yıllık hesap denetimi, resmi hesap bilanço kontrolü yapmak 3871 auditing committee denetleme komitesi 3872 audition yetenek denemesi, duyma gücü, işitme gücü, duyma, işitme 3873 auditive işitmeyle ilgili 3874 auditon duyma, işitme, ses sınavı 3875 auditor murakıp, denetçi 3876 auditor's report denetçi raporu 3877 auditorium oditoryum, dinleme/izleme salonu, izleyici bölümü 3878 auditory canal kulak yolu 3879 auditory centre işitme merkezi 3880 auditory nerve işitme siniri 3881 auditory işitsel 3882 augend toplanacak sayı 3883 auger bit ağaç burgusu, el burgusu 3884 auger matkap 3885 aught sıfır, şey, zerre 3886 augite augit 3887 augment artırmak, çoğaltmak, değerlendirmek, artmak, çoğalmak, değerlenmek 3888 augmentable artırılabilir 3889 augmentation artırma, büyütme, artış 3890 augmentative artıran, çoğaltan 3891 augmenter artırıcı 3892 augur kâhin, -e alamet olmak 3893 augury kehanet, fal, alamet 3894 August ağustos, saygın, soylu, ulu, görkemli, heybetli, yüce 3895 auk deniz kuşu türü 3896 aulic saraya ait 3897 aunt teyze, hala, eme, bibi, yenge 3898 auntie teyze, hala, yenge 3899 aunty teyze, hala, yenge 3900 aura hava, gizemli ortam, izlenim 3901 aural işitsel 3902 aureole ayla, ağıl, hale 3903 aureomycin aureomisin 3904 auric altınla ilgili 3905 auricle kulak kepçesi, kalp kulakçıkları 3906 auricula ayıkulağı 3907 auricular valve kulakçık kapağı 3908 auricular kulağa söylenmiş, gizli 3909 auriferous altın içeren, altınlı 3910 Auriga Auriga, Arabacı 3911 aurora australis güney ışığı 3912 aurora borealis kuzey ışığı 3913 aurora polaris kutup ışığı 3914 aurora şafak, tansızlığı, gün ağarması 3915 auroral güneşin doğuşuna ait 3916 aurum altın 3917 auscultate stetoskop ile dinlemek 3918 auscultation stetoskop ile dinleme 3919 auspice kuş falı 3920 auspices yardım, destek, iyilik 3921 auspicious hayırlı, uğurlu 3922 auspiciousness uğur, hayır 3923 Aussie Avustralyalı 3924 austenite ostenit 3925 austenitic ostenitli 3926 austere çetin zor, güç, rahatsız, ciddi, katı, özdenetimli, sade, süssüz, yalın 3927 austerity measures tasarruf önlemleri 3928 austerity programme tasarruf bağdarlaması 3929 austerity sertlik, güçlük, zorluk, ciddiyet, katılık, azla yetinme, idareli geçinme 3930 austral güney 3931 Australia Avustralya 3932 Australian Avustralyalı 3933 Austria Avusturya 3934 Austrian Avusturyalı 3935 autarchy özerklik 3936 autarky otarşi 3937 authentic will resmi vasiyetname 3938 authentic gerçek, hakiki, doğru, orijinal, içten, samimi 3939 authenticate gerçekliğini/doğruluğunu kanıtlamak, belgelemek 3940 authentication doğruluğunu kanıtlama, belgeleme 3941 authenticity gerçek olma özelliği, orijinallik, doğruluk, içten samimi 3942 author card yazar kataloğu 3943 author yazar, yazıcı, müellif, bir şeye kaynak olan/oluşturan kişi, teşebbüskâr, sebepkâr, yapan 3944 authoress bayan yazar 3945 authoritarian yetkeci, otoriter, zorgulu 3946 authoritative otoriter, sözünü geçirir, yetkili, güvenilir, inanılır 3947 authority otorite, yetkili, yetki, ihtiyar, vekâlet, bilirkişi, uzman 3948 authorization izin, ruhsat, onama, uygun görme 3949 authorize izin vermek, yetki vermek, yetkilendirmek 3950 authorized bank yetkili banka 3951 authorized capital nominal sermaye 3952 authorized signature yetkili imza 3953 authorized translation onaylı çeviri 3954 authorized yetkili, resmi 3955 authorship yazarlık 3956 autihistamine antihistamin 3957 autism otizm, içe kapanış 3958 autistic otistik, içine kapalı 3959 auto otomobil, araba 3960 auto- (önek) kendi, öz, kendine, özüne, kendi kendine, öz özüne 3961 autobahn otoyol, otoban 3962 autobiographer otobiyograf yazan 3963 autobiographic otobiyografik 3964 autobiographical otobiyografik 3965 autobiography tercümeihâl, otobiyografi, özgeçmiş 3966 autobus otobüs 3967 autocar otokar 3968 autocatalysis otokataliz, öztezleştirme 3969 autochthon bir yerin yerlisi 3970 autochthonous yerli 3971 autoclave otoklav, basınçlı kap 3972 autocracy otokrasi, saltıkçı yönetim, saltıkçılık, otokrasiyle yönetilen ülke 3973 autocrat otokrat, saltıkçı, despot, zorba 3974 autocratic zorba 3975 autocratical zorba 3976 autocycle moped, kozgaltkalı bisiklet 3977 autodiagnosis kendi hastalığını teşhis 3978 autogamous kendi tozu ile tozaklanan 3979 autogamy kendi tozu ile tozaklanma 3980 autogenesis otogenez 3981 autogenetic otogenetik 3982 autogenous otojen 3983 autogiro otojir 3984 autograft otogref 3985 autograph ünlü birinin imzası, (kitap/vb.) imzalamak 3986 autogyro otojir 3987 autohypnosis öz özünü hipnotize etme 3988 autoinfection otoenfeksiyon 3989 autoinoculation otoentoksikasyon 3990 autointoxication otoentoksikasyon 3991 autoionization kendiliğinden iyonlaşma 3992 autoloader oto-yükleyici, özyükleyici 3993 autolysis otoliz 3994 automat otomat 3995 automate otomatikleştirmek, kılgalaştırmak 3996 automated teller machine bankamatik 3997 automatic alarm otomatik alarm 3998 automatic brake otomatik eğleç 3999 automatic camera otomatik sınalga 4000 automatic computer otomatik bilgisayar 4001 automatic control otomatik kontrol 4002 automatic fuse otomatik sigorta 4003 automatic gear change otomatik vites değiştirme 4004 automatic gearbox otomatik vites kutusu 4005 automatic ignition otomatik ateşleme 4006 automatic pilot otomatik pilot 4007 automatic rifle otomatik tüfek 4008 automatic scanning otomatik tarama 4009 automatic transmission otomatik vites 4010 automatic tuning otomatik ayar 4011 automatic weapon otomatik silah 4012 automatic otomatik, özdevinimli, kendiliğinden, olması kesin 4013 automatically otomatik olarak 4014 automation otomasyon, özdevinim, özedim 4015 automatism otomatizm, özdevim 4016 automaton otomat 4017 automobile otomobil, araba 4018 automorphic otomorf, özbiçimli 4019 automotive industry otomotiv sanayii 4020 automotive otomotiv 4021 autonomic nerve system otonom sinir jüyesi 4022 autonomic irade dışı olan, otonom 4023 autonomous budget özerk bütçe 4024 autonomous muhtar, özerk, özünü idare eden 4025 autonomy özerklik 4026 autopathic nedensiz gibi görünen hastalıkla ilgili 4027 autopilot otomatik pilot 4028 autoplastic otoplastik 4029 autoplasty otoplasti 4030 autopsy otopsi 4031 autoreverse otomatik geriye dönme 4032 autosuggestion öz özüne telkin 4033 autotransformer ototransformatör, özdönüştüreç 4034 autotroph kendibeslek ösümlük, ototrof 4035 autotrophic kendibeslek, ototrof 4036 autotrophy kendibesleklik, ototrofi 4037 autotype ototipi 4038 autoxidation otoksidasyon 4039 autumn sonbahar, güz, payiz 4040 autumnal equinox sonbahar çekidi, güz ılımı 4041 autumnal sonbaharla ilgili 4042 auxiliary engine yedek kozgaltka 4043 auxiliary verb yardımcı fiil, kömekçi fiil 4044 auxiliary yardımcı, kömekçi 4045 auxin oksin 4046 auxochrome oksokrom 4047 avail kendisine yarar sağlamak, yararlanmak, kullanış, sonuç, avantaj, yarar 4048 availability kullanılırlık, elverişlilik, elde edilebilme 4049 available data mevcut veriler 4050 available elde edilebilir, bulunabilir, mevcut, elde, kullanılabilir, yararlı, elverişli, itibarlı, görüşmeye uygun, meşgul değil, müsait 4051 avalanche çığ, kar uçkunu 4052 avant-garde avangard, öncü, yenilikçi 4053 avarice pul tutkusu, servet tutkusu, açgözlülük 4054 avaricious pul canlısı, açgözlü 4055 avast dur! 4056 avawal açıkça söyleme, itiraf 4057 ave selam!, merhaba!, güle güle! 4058 avenge oneself on -den öç almak 4059 avenge öcünü almak 4060 aventurine yıldıztaşı 4061 avenue iki yanı ağaçlı yol, hıyaban, bulvar, geniş cadde, bulvar, bir sonuca götüren yol 4062 aver iddia etmek, söylemek, kanıtlamak 4063 average density ortalama yoğunluk 4064 average size ortalama büyüklük 4065 average value ortalama değer 4066 average velocity ortalama hız 4067 average ortalama, ortalama seviye, orta, orta rakam, adi, sıradan, vasati, ortalamasını almak, ibaret olmak 4068 averse karşı, muhalif, isteksiz 4069 aversion hoşlanmama, sevmeme, nefret, nefret edilen şey 4070 avert olmasını önlemek, önüne geçmek, önlemek, başka yöne çevirmek 4071 aviary büyük kuş kafesi, kuşhane 4072 aviate uçak kullanmak 4073 aviation fuel uçak yakıtı 4074 aviation gasoline uçak benzini 4075 aviation havacılık, havacılık endüstrisi 4076 aviator pilot 4077 aviculture kuş yetiştiriciliği 4078 avid gayretli, hevesli, istekli 4079 avidity gayret, hırs, istek 4080 avionics havacılık elektroniği 4081 avitaminosis vitaminsizlikten ileri gelen hastalık 4082 avocado pear perse ağacının meyvesi 4083 avocado avokado, amerikaarmudu 4084 avocation hobi, uğraş, iş, meslek 4085 Avogadro Avogadro 4086 Avogadro's constant Avogadro sabitesi, Avogadro değişmezi 4087 Avogadro's law Avogadro yasası 4088 Avogadro's number Avogadro sayısı 4089 Avogadro's principle Avogadro ilkesi 4090 avoid uzak dolanmak, özünü gözlemek, çekinmek, uzak gezmek, kenar gezmek, kaçınmak, uzak kaçmak, uzak durmak, sakınmak, boyun kaçırmak, yanaşmamak, yayınmak, yan geçmek, kaçmak, kurtulmak, önlemek, engel olmak, kuvveden salmak, ləğvetmek, kanundan salmak 4091 avoidable önlenebilir, kaçınılır 4092 avoidance kaçınma, sakınma, çekinme 4093 avoirdupois ingiliz ve Amerikan ağırlık jüyesi 4094 avow itiraf etmek, açıkça söylemek 4095 avowal itiraf 4096 await beklemek 4097 awake uyanmak, uyandırmak, uyatmak, harekete geçirmek, harekete geçmek, uyanık, uyak, uyanmış, bilinçli, bilincinde, farkında 4098 awaken uyanmak, uyandırmak 4099 awakening uyanış, bilinçlenme 4100 award mahkeme kararı ile vermek, vermek, ödül olarak vermek, taltif etmek, mükâfatlandırmak, ödüllendirmek, mahkeme kararı, hüküm, ödül 4101 aware farkında, haberdar 4102 awareness farkında olma, haberdarlık 4103 awash su düzeyinde, dalgalarla sürüklenen 4104 away uzağa, uzakta, -den, -dan, buradan, başka yönde, emin bir yerde/yere, gidecek/bitecek/sona erecek şekilde, sürekli, durmadan, deplasmanda oynanan 4105 awe korku ve merakla karışık saygı 4106 awe-inspiring insanı huşu içinde bırakan 4107 awesome korku veren, korkunç, dehşetli 4108 awestruck korkulu, meraklı 4109 awful müthiş, dehşetli, korkunç, berbat, rezil 4110 awfully çok, aşırı, o biçim, müthiş, acayip 4111 awhile kısa bir süre için, biraz 4112 awkward beceriksiz, sakar, afal, yöndemsiz, hantal, iyi yapılmamış, kullanımı zor, kullanışsız, nakolay, anlaşılması zor insan, uyumsuz, dikbaşlı, utandırıcı, mahçup edici, uygunsuz 4113 awkwardly beceriksizce, hantal bir şekilde 4114 awkwardness beceriksizlik, sakarlık 4115 awl biz, tığ 4116 awn kılçık, diken 4117 awning tente 4118 awnless kılçıksız 4119 awry eğri, yan, ters 4120 ax balta 4121 axe balta, kaldırmak, azaltmak, kısmak, atmak 4122 axial eksenel, aksiyal, eksen 4123 axil koltuk, ağaç dalı ile sapı arasındaki köşe 4124 axilla koltuk altı 4125 axiom belit, aksiyom 4126 axiomatic aksiyomla ilgili 4127 axis of revolution dönme ekseni 4128 axis of rotation dönme ekseni 4129 axis of the earth yer ekseni 4130 axis eksen, mil, dingil 4131 axle box dingil kutusu, aks kutusu 4132 axle lock dingil kilidi 4133 axle spring dingil yayı 4134 axle tree araba dingili 4135 axle mil, dingil 4136 axon akson 4137 ay evet, muhakkak, hep 4138 aye lehte oy, kabul oyu, evet oyu, evet 4139 azalea açalya, açelya 4140 azeotropic eşkaynar, azeotrop 4141 Azerbaijan Azerbaycan 4142 Azerbaijani Azerbaycanlı, Azerbaycan dili, Azerbaycan 4143 azide azit 4144 azimuth semt, azimut, güney açısı 4145 azimuthal azimutla ilgili 4146 azine azin 4147 azo compounds azo bileşikleri 4148 azo dyes azo boyaları, azoik boyalar 4149 azo azo 4150 azobenzene azobenzen 4151 azoic age azoik çağ 4152 azoic azoik 4153 azure gök mavisi 4154 azurite azurit 4155 baa melemek 4156 babbit metal babit alaşımı, babit metali 4157 babbit vaytmetal 4158 babble out sır söylemek 4159 babble gevezelik etmek, saçmasapan mırıldanmak, sır söylemek, tekdüze ses çıkartmak, karmaşık konuşma, aptalca konuşma, çocukça konuşma, uğultu, gürültü, anlaşılması güç konuşma, şırıltı 4160 babbler geveze kimse, ezme, boşboğaz, çağlayan 4161 babe bebek, körpe, yavru, bebek, fıstık 4162 baboon köpek maymunu 4163 babunbaby bebek, (döngül) yavru, bir türkümün en genç üyesi, yavru, bebek, fıstık, bebek muamelesi yapmak 4164 babushka eşarp 4165 baby blue süt mavisi 4166 baby bottle biberon, emzik 4167 baby carriage çocuk arabası 4168 baby farm kreş 4169 baby grand kısa kuyruklu piyano 4170 baby sitter çocuk bakıcısı, muvakkati olarak pulla uşağa bakan kadın 4171 baby spot küçük projektör 4172 baby tooth sütdişi 4173 baby bebek, körpe, çağa, yavru, bala 4174 baby-minder çocuk bakıcısı 4175 baby-sit çocuk bakıcılığı yapmak 4176 babyhood bebeklik, bebeklik devresi 4177 babyish bebeksi 4178 babyminder çocuk bakıcısı 4179 babysit çocuk bakıcılığı yapmak 4180 babysitter çocuk bakıcısı 4181 baccalaureate bakalorya 4182 baccarat bakara 4183 baccate çilek türünden etli ve çekirdeksiz meyve gibi 4184 bacchanal ayyaş 4185 bach bekâr hayatı yaşamak 4186 Bachelor of Arts degree edebiyat bilimyurdu diploması 4187 Bachelor of Arts Edebiyat Bilimyurdu mezunu 4188 Bachelor of Science degree fen bilimyurdu diploması 4189 bachelor bekâr erkek, subay, birdem mezunu 4190 bachelor's-button peygamber çiçeği 4191 bachelorhood bekârlık 4192 bacillary basil ile ilgili 4193 bacillus bakteri, basil, çomak bakteri 4194 back and forth ileri geri 4195 back cloth astar, baskı astarı 4196 back conduction geri iletim 4197 back contact geri kontak 4198 back country taşra, geri kalmış bölge 4199 back current geri akım 4200 back door arka kapı 4201 back down from caymak, vazgeçmek 4202 back down hatalı olduğunu kabul etmek, boyun eğmek 4203 back flow tersine akış, ters akış 4204 back issue eski tarihli yayın 4205 back number bir önceki sayı, çağdışı şey/kimse 4206 back of beyond çok uzak yer 4207 back out sözünü tutmamak, vazgeçmek, caymak 4208 back pay geri ödeme, ödenmesi gecikmiş vergin 4209 back pressure turbine karşıbasınç türbini 4210 back pressure karşıbasınç 4211 back projection geriden gösterim 4212 back rest arkalık 4213 back room arka oda 4214 back saw tırtıl testere, sıçankuyruğu testere 4215 back scratcher kaşağı 4216 back seat arka koltuk, ikinci mevki 4217 back shaft arka mil 4218 back shift bakım-onarım vardiyası 4219 back sight gez, geri rasat 4220 back street arka sokak, dönge 4221 back talk ters karşılık, küstahça karşılık 4222 back the oars siya etmek 4223 back the sails yelkenleri faça etmek 4224 back to back loan karşılıklı kredi 4225 back to back arka arkaya, sırt sırta 4226 back to the drawing board sil baştan 4227 back up desteklemek, arka çıkmak, yedeklemek 4228 back sırt, kürek, arka, dal, arkadaki, daldaki, (futbol) bek, eski yerine, eski yerinde, geri, geriye doğru, geriye, arkaya, geride, arkada, uzak, geri, önce, geçmişte, geçmişe, geri yine, karşılığında, karşılık olarak, (pul) önceden borç olan, önceki, geriye gitmek, geriye doğru götürmek, arkaya götürmek, desteklemek, destek olmak, arka çıkmak, üzerine pul koymak, bahse girmek 4229 back-pedal caymak, pedalı geri çevirmek 4230 back-seat driver sürücüye müdahale eden kişi 4231 backache sırt ağrısı, kürek ağrısı, bel ağrısı 4232 backbencher kıdemsiz parlamento üyesi 4233 backbite arkasından konuşmak, yokken kötülemek, arkasından dedikodusunu yapmak, çekiştirmek 4234 backbiter dedikoducu kimse 4235 backbiting dedikoduculuk, birbirinin arkasından konuşma, kötüleme 4236 backboard arka tahtası, arkalık 4237 backbone belsümüğü, omurga, esas, özül, en büyük destek, belsümüğü, sağlam karakter 4238 backboned omurgalı 4239 backboneless omurgasız 4240 backbreaking (iş) çok zor, yorucu 4241 backchat ters karşılık, küstahlık 4242 backdate eski bir tarih atmak, daha önceki bir tarihten gecerli kılmak 4243 backdoor yasadışı 4244 backdown cayma, vazgeçme 4245 backdrop zemin, fon 4246 backed arkası olan, yardım edilmiş, astarlanmış, kaplı 4247 backer destekçi, destek olan kimse 4248 backfill dolgu 4249 backfilling longwall rambleli uzunayak 4250 backfilling doldurma 4251 backfire (plan/vb.) geri tepmek, olumsuz sonuç vermek 4252 backgammon tavla, nert, nerttahta 4253 background geçmiş, artyetişim, arka plan, fon, zemin 4254 backhand (tenis) bekhend 4255 backhanded compliment eleştiri niteliğinde iltifat 4256 backhanded elin tersi öne doğru olduğu halde yapılan 4257 backheating geri ısıtma 4258 backheel topuk vuruşu, badalak 4259 backhouse binanın dışındaki tuvalet 4260 backing destek, yardım, fon müziği, arka kaplama, arka parça 4261 backlash geriye doğru yapılan ani hareket, büyüyen, güçlenen bir inanca karşı oluşan güçlü tepki 4262 backlight arka ışığı 4263 backlog geciktirilmiş, ihmal edilmiş işler 4264 backmost en geri, en arka 4265 backpack sırt çantası 4266 backpedal bisiklette pedalı ters yöne çevirmek, geri çekilmek ya da sözünü geri almak, sözden dönmek 4267 backrest arkalık 4268 backscratch birbirini yağlamak 4269 backside kıç, popo 4270 backslide kötü yola sapmak, doğru yoldan sapmak 4271 backslider kötü yola sapan kimse 4272 backspace geriye almak, geriletmek 4273 backspacer (daktiloda) geri tuşu 4274 backstage perde arkasında olan, kulis, perde arkası 4275 backstairs arka merdiven, hizmet merdiveni 4276 backstay patrise 4277 backstitch iğneardı dikiş, iğneardı dikiş yapmak 4278 backstream ters akıntı, anafor 4279 backstroke sırt üstü yüzme 4280 backsword tek yüzlü kılıç 4281 backtrack aynı yere geri dönme 4282 backup file yedekleme dosyası, yedekleme kütüğü 4283 backup lamp geri gidiş lambası 4284 backup light geri gidiş lambası 4285 backup başkasının yerine geçmeye, onun yedeği olmaya hazır kişi ya da şey, yardımcı olan, destek olan kişi ya da şey 4286 backward scatter geri saçılma 4287 backward wave geriyürüyen dalga 4288 backward geriye yönelmiş, başlangıca yönelmiş, geçmişe yönelmiş, geri, geri kalmış, gelişmemiş, çekingen, özünden emin olmayan 4289 backwardly geriye doğru 4290 backwardness gerilik, geç kavrama 4291 backwards and forwards ileri geri 4292 backwards geriye, arkaya, arka tarafa, geçmişe, ters olarak 4293 backwash geriye gelen dalga 4294 backwater durgun yer 4295 backwoods kaba 4296 backyard avlu 4297 bacon domuz pastırması, domuzun ise verilmiş tuzlanmış döş eti 4298 bacteria bakteri 4299 bacterial contamination bakteriyel enfeksiyon 4300 bacterial crown gall kök uru, kök tümörü 4301 bacterial bakteriyel, bakteriye ait 4302 bactericidal bakteri yok edici 4303 bactericide bakterisit 4304 bacteriological bakteriyolojik 4305 bacteriologist bakteriyolog 4306 bacteriology bakteriyoloji 4307 bacteriophage bakteriyofaj 4308 bacterium bakteri 4309 bacteroid bakterimsi 4310 bacteroidal bakteriye ait 4311 bad cheque karşılıksız çek 4312 bad debt şüpheli alacak 4313 bad fortune şanssızlık, talihsizlik 4314 bad luck şanssızlık, aksilik 4315 bad money kalp pul, gastan pul 4316 bad patch kötü zaman, şanssızlık anı 4317 bad kötü, seyyi, yaman, bet, bozuk, çürük, geçersiz, yaramaz, pis, ahlaksız, zararlı, sağlıksız, mutsuz, neşesiz, ciddi, sert, şiddetli, talihsiz, yanlış, hatalı, bozuk, (pul) sahte, gastan, değersiz, (dil) kaba 4318 bad-tempered huysuz, ters 4319 badderlocks denizkadayıfı 4320 baddie yankada kötü adam 4321 badge rozet 4322 badger porsuk, başının etini yemek 4323 badinage takılma, şaka 4324 badlands vadili çorak arazi 4325 badly kötü bir şekilde, çok 4326 badly-off fakir, pulsuz, şanssız 4327 badman eşkıya 4328 badminton tenis benzeri bir oyun 4329 bae load ana yük 4330 baffle şaşırtmak, kafasını karıştırmak 4331 baffling şaşırtıcı, kafa karıştırıcı 4332 bag and baggage pılı pırtıyı toplayarak, bütün eşya ile 4333 bag çanta, torba, çuval, bir çuval, bir ton, yığınla, çantaya koymak, torbaya doldurmak, (döngül) öldürmek, döngül yakalamak, döngül avlamak, yürütmek 4334 bagasse bagas 4335 bagatelle önemsiz şey, bilardoya benzer bir oyun 4336 baggage car yük vagonu, furgon 4337 baggage room bagaj kompartımanı 4338 baggage yük, bagaj 4339 bagging çuval bezi 4340 baggy bol, sarkık, asılı, düşük 4341 bagnio genelev, hamam 4342 bagpipes gayda 4343 bah tüü!, tüh! 4344 bahind bars hapiste, kodeste 4345 bail fee kefalet pulu 4346 bail out kefaletle serbest bıraktırmak 4347 bail kefalet, kefalet vergini 4348 bailable kefil olunabilir 4349 bailee emanetçi 4350 bailey şatonun dış avlusu 4351 bailiff mübaşir, çiftlik kahyası, şerif yardımcısı 4352 bailiwick yetki bölgesi, uzmanlık alanı, yetki alanı 4353 bailment kefalet 4354 bailor teminatı veren mudi 4355 bailsman kefil 4356 bainite beynit 4357 bainsmarie benmari, iki katlı tencere 4358 bairam bayram 4359 bairn çocuk 4360 bait yem, dikkati çeken şey, istek uyandıran şey, oltaya ya da tuzağa yem koymak, kasten kızdırmak 4361 baize yeşil masa çuhası 4362 bake fırınlamak, fırında pişirmek, sıcaktan katılaşmak, sertleşmek, sıcaktan pişmek 4363 baked potatoes fırında çisil, kumpir 4364 bakehouse fırın 4365 bakelite bakalit 4366 baker fırıncı, çörekçi 4367 baker's shop çörek dükkânı 4368 bakers dozen on üç 4369 bakery fırın, çörekhane, çörek pişirilen veya satılan yer 4370 baking powder maya tozu 4371 baking soda sodyum bikarbonat, karbonat 4372 baking temperature pişirme sıcaklığı 4373 baking pişirme, fırında pişirme 4374 baksheesh bahşiş 4375 balalaika balalayka 4376 balance arm terazi kolu 4377 balance of a debt borç bakiyesi 4378 balance of current account cari işlemler dengesi 4379 balance of payments ödemeler dengesi 4380 balance of powers kuvvetler dengesi 4381 balance of services hizmetler bilançosu 4382 balance of trade ticaret dengesi 4383 balance sheet bilanço 4384 balance the budget bütçeyi ayarlamak, dengelemek 4385 balance wheel volan, düzenteker 4386 balance denge, terazi, kapan, bakiye, kalıntı, düşünmek, göz önünde bulundurmak, kıyaslamak, dengelemek, dengeli olmak 4387 balanced budget denk bütçe 4388 balanced development dengeli gelişme 4389 balanced diet dengeli beslenme 4390 balanced growth dengeli büyüme 4391 balanced representation dengeli temsil 4392 balanced trade dengeli ticaret 4393 balanced dengeli, aklıbaşında 4394 balancing dengeleyici, dengeleme 4395 balcony eyvan, balkon 4396 bald kel, dazlak, sade, süssüz, yalın 4397 baldachin baldaken, sayvan 4398 balderdash zırva, saçmalık 4399 baldfaced yüzsüz, küstah 4400 baldhead kel kimse, dazlak kimse 4401 balding saçı dökülen, kelleşen 4402 baldly açık açık, dobra dobra, sözünü esirgemeden 4403 baldness kellik, açıklık 4404 baldric kılıç kayışı 4405 bale out paraşütle uçaktan atlamak 4406 bale balya, denek 4407 balefire şenlik ateşi, işaret ateşi 4408 baleful nefret/kötülük dolu, şeytani 4409 balk kütük, engel olmak, engellemek, önünü kesmek, anlaşmaya yanaşmamak, duraksamak 4410 balky yürümemekte direnen, inat eden 4411 ball and chain ayak kösteği, pranga 4412 ball and socket bilyalı mafsal 4413 ball bearing bilyalı yatak, rulmanlı yatak 4414 ball cock bilyalı valf, bilyalı şamandıra 4415 ball dress balo giysisi 4416 ball head yuvarlak mafsal başı, küremsi uç 4417 ball joint bilyalı mafsal, küresel mafsal 4418 ball mill bilyalı değirmen 4419 ball nut yuvarlak somun 4420 ball of the foot ayak parmaklarının kökü 4421 ball peen hammer perçin çekici, topuzlu çekiç 4422 ball pin yuvarlak başlı pim 4423 ball point hammer yuvarlak başlı çekiç 4424 ball point pen tükenmezkalem 4425 ball race bilya yuvası 4426 ball room balo salonu 4427 ball socket bilya yuvası 4428 ball up şaşırtmak, berbat etmek 4429 ball valve küre supap, bilyalı supap 4430 ball winding yumak sarma 4431 ball top, küre, yumak, balo 4432 ballad balad, türkü, şiirsel öykü 4433 balladmonger şarkı satan kimse 4434 balladry balad türünde şiirler 4435 ballast safra, ağırlık, balast, kırmataş 4436 ballcock (sifon/su deposu/vb.) şamandıra 4437 ballerina balerin 4438 ballet bale 4439 balling yumak yapma 4440 ballista mancınık 4441 ballistic curve balistik eğri 4442 ballistic galvanometer balistik galvanometre 4443 ballistic magnetometer balistik manyetometre 4444 ballistic missile balistik füze 4445 ballistic pendulum balistik sarkaç 4446 ballistic balistik, atışlı 4447 ballistics balistik, atış bilimi 4448 ballonet baloncuk 4449 balloon balon, balon gibi şişmek 4450 balloontire balon lastik 4451 ballot box oy sandığı 4452 ballot paper oy pusulası 4453 ballot vote oy 4454 ballot oy pusulası, gizli ses verme, gizli oylama 4455 ballpoint tükenmez kalem 4456 ballroom balo salonu 4457 balls up içine sıçmak 4458 balls taşaklar, Saçma!, Hassiktir! 4459 ballyhoo gürültü, patırtı, kötü propaganda, reklam 4460 balm of Gilead belesan, belsen 4461 balm pelesenk, avutma, teselli 4462 balmy (hava) yumuşak ılık, şeker gibi, kaçık, deli, çatlak, üşütük 4463 balneology banyo ile tedavi 4464 baloney zırva, saçma şey, bir cins salam 4465 balsa balsa 4466 balsam apple kudret narı 4467 balsam belesan, kınaçiçeği 4468 balsamic belesan ile ilgili 4469 Baltic Baltık 4470 baluster tırabzan direği, merdiven korkuluğu 4471 balustered parmaklıklı, korkuluklu 4472 balustrade trabzan, korkuluk, parmaklık 4473 bamboo bambu 4474 bamboozle kazıklamak, üçkâğıda getirmek 4475 ban (özellikle yasa ile) yasaklamak, (on ile) yasak, yasaklama 4476 banal adi, bayağı, banal, sıradan 4477 banality adilik, banallık, sıradanlık 4478 banana plug fiş banan, tekli fiş 4479 banana republic muz cumhuriyeti 4480 banana muz 4481 band merit bant kalitesi 4482 band saw şerit testere 4483 band selector bant seçici 4484 band together birleşmek, birlik olmak 4485 band width bant genişliği, kuşak genişliği 4486 band şerit, kayış, bant, kuşak, renk şeridi, türküm, grup, topluluk, (together ile) birleşmek, birlik olmak 4487 band-pass filter bantgeçiren filtre 4488 band-pass tuning bantgeçiren akort 4489 band-pass bant geçirimi, kuşak geçirimi 4490 bandage sargı, sargı koymak, sarmak, bağlamak 4491 bandanna desenli büyük mendil 4492 bandbox şapka kutusu 4493 bandeau saç bağı, saç filesi 4494 banderole bandrol, flandıra 4495 bandit haydut 4496 banditry haydutluk 4497 bandmaster bando şefi 4498 bandoleer fişeklik, palaska 4499 bandolier palaska 4500 bandsman müzik topluluğu üyesi 4501 bandstand müzik topluluğu için yapılmış yüksek yer, sahne 4502 bandwagon sürüye uymak 4503 bandy lafa laf koymak, çabuk çabuk konuşarak ağız dalaşı yapmak, verip veriştirmek, (bacak) çarpık 4504 bandy-legged çarpık bacaklı 4505 bane felaket, kötülük, zarar, ziyan 4506 baneful öldürücü, zehirli, muzır, kötü 4507 bang up mahvetmek, canına okumak 4508 bang büyük patlama, şiddetli ani gürültü, yaygın çaba, sevk, büyük heyecan, şiddetle çarpmak, vurmak, ses çıkartacak biçimde çarpmak, bas bas bağırmak, gürültü/tantana yapmak, sikmek, sikişmek, tam 4509 bang-on çok doğru, aynen öyle 4510 banger sosis, havai fişek, külüstür otomobil, hurda araba 4511 Bangladesh Bangladeş 4512 bangle bilezik, kolbak, halka, halhal 4513 bangs perçem, kâkül, kırkma 4514 banian Hintli tüccar, flanel ceket 4515 banish (from ile) sürgün etmek, sürmek, sürgüne yollamak, düşünmemek, aklından çıkarmak 4516 banisher sürgüne gönderen kimse 4517 banishment sürgün 4518 banister tırabzan 4519 banjo banço 4520 banjoist banco çalan kimse 4521 bank account banka hesabı 4522 bank balance banka bilançosu 4523 bank bill banknot 4524 bank check banka çeki 4525 bank credit slip banka alacak dekontu 4526 bank credit banka kredisi 4527 bank deposit banka mevduatı 4528 bank discount banka ıskontosu 4529 bank endorsement banka cirosu 4530 bank extract banka hesap ekstresi 4531 bank guarantee banka garantisi 4532 bank holiday resmi tatil 4533 bank interest banka faizi 4534 bank loan banka kredisi 4535 bank note çönge pul 4536 bank of issue emisyon bankası 4537 bank on güvenmek, bel bağlamak 4538 bank rate banka faiz oranı 4539 bank remittance banka havalesi 4540 bank statement banka hesap yağdayı 4541 bank up yığmak, yığılmak 4542 bank banka, bankaya pul yatırmak, nehir/göl kıyısı, sal, çay sahili, kenar, tümsek, yığın, küme, kum yığını, bayır, (oyun) banko 4543 bankable bankaca geçerli, kâr getiren, pul getiren 4544 bankbook banka cüzdanı, hesap cüzdanı 4545 banker bankacı, çeşitli kumar oyunlarında kasa olan kişi, kasa 4546 banker's draft check banka çeki 4547 banker's payment order banka ödeme emri 4548 banket altınlı konglomera 4549 banking law bankalar yasası 4550 banking secrecy sırdaş bankacılık 4551 banking transactions bankacılık işlemleri 4552 banking bankacılık 4553 banknote banknot, çönge pul 4554 banknotes issued emisyon 4555 bankrupt müflis, batkın, iflas etmiş, iflas ettirmek 4556 bankrupt's certificate konkordato 4557 bankrupt's creditor müfliszede, müflisin alacaklısı 4558 bankrupt's estate müflisin malları 4559 bankruptcy law iflas kanunu 4560 bankruptcy office iflas dairesi 4561 bankruptcy batkı, iflas 4562 banner class birinci sınıf 4563 banner headline büyük puntolu manşet 4564 banner bayrak, pankart 4565 banquet ziyafet, şölen 4566 banshee ölüm perisi 4567 bantam ispenç, çakşırlı tavuk 4568 bantamweight horoz sıklet 4569 banter şakalaşmak, laklak etmek, dalga geçmek, hafif konuşma, sohbet, laklak 4570 banterer şakacı 4571 bantling çocuk, yumurcak 4572 banyan banyan ağacı 4573 baobab baobap ağacı 4574 bar chart çubuk grafik, sütun grafiği 4575 bar code barkod 4576 bar diagram çubuk grafiği 4577 bar girl konsomatris 4578 bar graph çubuk grafik 4579 bar line ölçü çizgisi 4580 bar magnet çubuk çaşak 4581 bar none istisnasız 4582 bar of soap sabun kalıbı 4583 bar screen çubuklu elek 4584 bar suspension çubuk süspansiyon 4585 bar (demir ya da tahta parmaklık / parmaklıklarla) örtmek, kapatmak, hapsetmek, kapatmak ya da dışarıda bırakmak, engellemek, kısıtlamak, izin vermemek, yasaklamak, sırık, tir, direk, çubuk, set, engel, bariyer, kalıp, parça, ince ışık demeti, üniformalarda rütbe belirten metal çubuklar, bar, dışında, hariç 4586 barb (zıpkın/olta/ok/vb.gibi) çengelli uç 4587 Barbados Barbados, Batı Hint adalarından biri 4588 barbarian barbar, vahşi, uygarlaşmamış kimse 4589 barbaric barbar, vahşi, zalim, acımasız 4590 barbarically barbarca 4591 barbarise barbarlaştırmak, barbarlaşmak 4592 barbarism barbarlık 4593 barbarity acımasızlık, kıyıcılık, vahşilik, barbarlık 4594 barbarous uygarlaşmamış, görgüsüz, kaba, barbar, acımasız, zalim, (söz ve davranışta) saldırgan 4595 barbarously barbarca 4596 barbarousness barbarlık 4597 barbate kıllı, sakallı 4598 barbecue açık hava ızgarası, ızgara, açık havada ızgarada yemek pişirmek, açıkta ızgara yemeklerin yendiği toplantı 4599 barbed wire dikenli tel 4600 barbed dikenli, kancalı, iğneli 4601 barbel karakeçi balığı 4602 barbell halter 4603 barbelled sakallı 4604 barber berber, tellak 4605 barberry amberbaris, sarıçalı 4606 barbershop berber dükkânı, berber 4607 barbet kaniş 4608 barbette taret, top siperi 4609 barbican gözleme kulesi 4610 barbiturate barbitürat, yatıştırıcı 4611 barbituric acid barbitürik asit 4612 barbituric barbitürik 4613 barbule büyük tüy kenarındaki küçük tüy 4614 barcarolle Venedik gondolcularının şarkısı 4615 bard ozan, şair 4616 bardic şairane 4617 bare cable çıplak kablo 4618 bare chance zayıf olasılık 4619 bare living kıt kanaat geçinme 4620 bare stock çotuk 4621 bare wasteland kellik, çorak yer 4622 bare wire çıplak tel 4623 bare çıplak, yalın, süssüz, boş, tamtakır, açmak, açığa çıkartmak, gözle görülür hale getirmek, soymak 4624 bareback ata eyersiz binen, çıplak ata binen, eyersiz olarak, eyer olmadan 4625 barefaced tenon hampaylı zıvana, düz zıvana 4626 barefaced yüzsüz, utanmaz, arsız 4627 barefoot yalın ayak, ayak yalın, ayak yalın gezmek 4628 barefooted yalınayak 4629 barehanded silahsız, eldivensiz 4630 bareheaded başı açık 4631 barelegged çıplak bacaklı, çorapsız 4632 barely ancak 4633 baresark zırhsız asker 4634 barf kusmak 4635 barfly bar kuşu 4636 bargain basement indirimli satış reyonu 4637 bargain counter indirimli eşya tezgâhı 4638 bargain day indirimli satış günü 4639 bargain for hesaba katmak 4640 bargain price ucuz fiyat, indirimli fiyat 4641 bargain pazarlık, anlaşma, uyuşma, pazarlık etmek, kelepir, ucuz şey, (for ile) hesaba katmak 4642 bargainer pazarlık eden kimse 4643 bargaining power pazarlık gücü 4644 barge board saçak pervazı 4645 barge in hızla içeri dalmak 4646 barge into konuşmayı kesmek, bölmek 4647 barge mavna, salapurya, çarpmak, toslamak, (into ile) (konuşmayı) kesmek, bölmek, müdahale etmek, (in ile) hızla içeri dalmak 4648 bargee mavnacı 4649 bargeman mavnacı 4650 baric baryumlu 4651 barite barit 4652 baritone bariton 4653 barium carbonate baryum karbonat 4654 barium hydrate baryum hidrat 4655 barium oxide baryum oksit 4656 barium sulfate baryum sülfat 4657 barium baryum 4658 bark beetle kabuk böceği 4659 bark pit tabakahanede kabuk çukuru 4660 bark tree kınakına ağacı 4661 bark up the wrong tree yanlış kapı çalmak 4662 bark (at ile) havlamak, ürümek, (out ile) bağırarak söylemek, havlama, ağaç kabuğu 4663 barkeeper barmen 4664 barker bağıran kimse, çığırtkan 4665 barkhan barkan 4666 barky kabuklu, kabuksu 4667 barley meal arpa unu 4668 barley sugar arpa şekeri 4669 barley arpa 4670 barleycorn arpa (tanesi) 4671 barm bira mayası 4672 barmaid bayan barmen 4673 barman barmen 4674 barmy aptal, üşütük, çatlak, kaçık, manyak 4675 barn owl peçeli baykuş 4676 barn ambar, ağıl, kotan, ahır, büyük ve sevimsiz bina 4677 barnacle (kayalara/gemi diplerine yapışan) bir tür midye, yapışkan kişi 4678 barnstorm taşrada temsil vermek 4679 barnstormer taşrada temsil veren oyuncu 4680 barnyard çiftlik avlusu 4681 barogram barogram 4682 barograph barograf, yükseltiyazar 4683 barometer scale barometre taksimatı 4684 barometer barometre, basınçölçer 4685 barometric pressure barometrik basınç, atmosfer basıncı 4686 barometric barometrik 4687 barometry barometri, basınçölçüm 4688 baron baron, çok etkili ve önemli işadamı 4689 baronage baronluk 4690 baroness barones, soylu kadın 4691 baronet baronet 4692 baronetage baronetlik 4693 baronetcy baronet payesi 4694 baronial barona ait 4695 barony baronluk 4696 baroque barok 4697 baroscope baroskop 4698 barostat barostat 4699 barouche fayton 4700 barque kabuk 4701 barrack bağırarak sözünü kesmek 4702 barracks kışla 4703 barrage baraj, bend, su bendi, yaylım ateşi, (soru/vb.) yağmur 4704 barrator baratarya suçunu işleyen kimse 4705 barratry baratarya 4706 barred parmaklıklı, çizgili, yollu, yasaklanmış, çubuklu 4707 barrel organ latarna 4708 barrel vault beşik tonoz 4709 barrel fıçı, çelek, varil, büyük miktar, fıçı dolusu, namlu 4710 barren (dişi döngül) kısır, (ösümlük) meyve vermeyen, önüm vermeyen, semeresiz, barsız, verimsiz, (toprak) çorak, verimsiz, kıraç, işe yaramaz, sonuç vermez, boş, yararsız, faydasız 4711 barrenness kısırlık, çoraklık 4712 barret bere 4713 barrette saç tokası 4714 barricade barikat, engel, barikat kurmak, barikatla kapatmak/engellemek 4715 barricader barikat yapan kimse 4716 barrier engel, duvar, çit, korkuluk 4717 barring haricinde, dışında, hariç, ...olmazsa 4718 barrister avukat, dava vekili 4719 barroom meyhane, bar 4720 barrow bir ya da iki tekerlekli el arabası 4721 barter for takas etmek 4722 barter takas, değiş tokuş, (for/with ile) takas etmek, değiş tokuş etmek 4723 barycenter kütle merkezi, kütle özeği 4724 barycentric barisentrik 4725 baryon baryon 4726 barysphere barisfer 4727 baryta baryum monoksit 4728 baryte barit 4729 bas-relief yarım kabartma, alçak kabartma 4730 basal cell bazal hücre 4731 basal metabolic rate bazal metabolik oran 4732 basal metabolism bazal metabolizma 4733 basal taban, temel, esasa ait 4734 basalt bazalt 4735 bascule baskül, kapak 4736 base line kenar izgisi, saha kenarı 4737 base metals adi metaller 4738 base of a column sütun tabanı 4739 base of operations hareket üssü 4740 base of opertions hareket üssü 4741 base on üzerine kurmak, dayandırmak 4742 base price temel fiyat 4743 base esas, özül, temel, alt kısım, bir şeyin üzerinde durduğu kısım, taban, başlangıç çekidi, baş, esas, üs, merkez, merkez şube, doğru, düzlem, öz, özül, içerik, esas, baz, aşağılık, adi, alçak, alçakça, (on/upon ile) ...üzerine kurmak, -e dayandırmak 4744 baseball beysbol, beysbol topu 4745 baseboard sıvadibi, süpürgelik 4746 baseborn piç, alçak, zalim 4747 based on a contract sözleşmeli 4748 based dayandırılmış, dayalı, bulunan 4749 baseless asılsız, temelsiz 4750 baselessness asılsızlık, temelsizlik 4751 baseman beysbolda meydancı 4752 basement temel, esas, özül, bodrum katı, bodrum, ziri zemin 4753 baseness alçaklık, köpeklik 4754 bash şiddetle vurmak, yumruk 4755 bashaw paşa 4756 bashful çekingen, utangaç, sıkılgan 4757 bashfully utangaçlıkla 4758 bashfulness utangaçlık 4759 bashi-bazouk başıbozuk 4760 basic education temel eğitim 4761 basic formula esas formül, temel formül 4762 basic industry ana sanayi, temel sanayi 4763 basic instruction temel komut 4764 basic language temel dil 4765 basic load ana yük 4766 basic materials hammadde, çıkış maddeleri 4767 basic needs temel gereksinimler 4768 basic oxide bazik oksit 4769 basic price temel fiyat 4770 basic salt bazik tuz 4771 basic sciences temel bilimler 4772 basic size esas boy 4773 basic slag bazik cüruf 4774 basic steel baz çeliği 4775 basic temel, ana, esas, başlıca 4776 basically temel olarak, esasında 4777 basics bir şeyin en basit ama en önemli kısımları 4778 basil fesleğen, reyhan 4779 basilica bazilika 4780 basin leğen, geniş kase, cam, kap, çanak, tas, havuz, lavabo, yalak, havza 4781 basinet çelik miğfer 4782 basis temel, esas, özül 4783 bask tadını çıkarmak, hoşlanmak, mutlu olmak, güneşlenmek 4784 basket centrifuge sepet santrifüj 4785 basket coil sepet bobin 4786 basket fern eğreltiotu 4787 basket woman seyyar satıcı kadın 4788 basket sepet, sele, (basketbol) file, (basketbol) basket, sayı 4789 basketball basketbol 4790 basketry sepetçilik 4791 basketwork sepet örgüsü 4792 bass clef fa anahtarı 4793 bass control bas ayarı, kalınlık ayarı 4794 bass drum bas davul 4795 bass viol kontrbas 4796 bass voice bas, basso 4797 bass levrek, bas, basgitar 4798 bassinet sepet, beşik 4799 basso basso, bas 4800 bassoon fagot 4801 basswood ıhlamur ağacı 4802 bast silk ham ipek 4803 bast sak kabuğu 4804 bastard cut file saman eğesi 4805 bastard piç, alçak, puşt, it, adam, herif, hıyar, çizgi dışı, yasa dışı, alışılmamış, kurallara aykırı 4806 bastardize kötüleştirmek, çarpıtmak, saptırmak, bozmak, yozlaştırmak, piç etmek 4807 bastards esmer şeker 4808 bastardy piçlik 4809 baste teğellemek, (pişen etin üzerine) erimiş yağ dökmek 4810 bastinado falaka 4811 basting thread teyel ipliği 4812 basting teyelleme 4813 bastion kale burç, tabya 4814 bat kriket/beysbol sopası, pinpon raketi, kalın sağlam sopa, değnek, vurma, vuruş, darbe, sopa ile vurmak, yarasa 4815 batch total yığın toplam 4816 batch dizi, türküm, küme 4817 batching yığınlama, kumaş sarma 4818 bate azaltmak, indirmek 4819 bath salt banyo tuzu 4820 bath towel hamam havlusu, banyo havlusu 4821 bath vat banyo teknesi 4822 bath küvet, banyo yapma, banyo, yıkanma, banyo yapmak, yıkanmak, banyo yaptırmak, yıkamak, banyo suyu, banyo odası, banyo, ilaçlı su, banyo, ç.hamam, kaplıca, havuz 4823 bathe yüzmek, çimmek, yıkanmak, suya/ilaca sokmak, yıkamak, yüzme 4824 bathhouse hamam, çimerlik, kabin binası 4825 bathing beach çimerlik 4826 bathing suit kadın mayosu 4827 bathing trunks erkek mayosu 4828 bathing yıkanma, yüzme 4829 batholith batolit, dipsiz kayaç 4830 bathometer batometre 4831 bathos (çok yüksek düşünce/biçim/vb.) birdenbire kötüleşme 4832 bathrobe bornoz 4833 bathroom hamamhane, banyo, tuvalet 4834 baths hamam 4835 bathtub banyo küveti, banyo teknesi 4836 bathyal batiyal 4837 bathyscapha batiskaf 4838 bathyscaphe batiskaf 4839 bathysphere batisfer 4840 batik batik 4841 batiste batist 4842 batman emireri 4843 baton baton, cop, sopa 4844 batrachian kurbağa 4845 bats deli, çılgın, kaçık, üşütük 4846 batsman (kriket) vurucu 4847 battalion tabur 4848 batten door çakma kapı 4849 batten uzun tahta, tiriz 4850 batter süt, yağ ve un karışımı hamur, pasta hamuru, bam güm vurmak, yumruklamak, hasara uğramak, paçavraya çevirmek, yıpratmak 4851 battering-ram şahmerdan 4852 battery box akümülatör kabı, akümülatör kutusu 4853 battery case akümülatör kabı, akümülatör kutusu 4854 battery charger lamp redresör lambası 4855 battery charger akü şarj aygıtı 4856 battery clip akü maşası 4857 battery operated pilli 4858 battery pole akü kutbu 4859 battery switch batarya anahtarı 4860 battery tester akü kontrol aygıtı 4861 battery tray akü kestesi 4862 battery batarya, batarya, akü, pil, takım, seri, dizi, müessir fiil, dövme 4863 batting tabaka halinde pamuk, sopayla vurma 4864 battle cry savaş narası 4865 battle fatigue savaşın bıraktığı ruhsal çöküntü 4866 battle savaş, muharebe, dövüş, çarpışma, vuruşma, savaşım, mücadele, savaşmak, çarpışmak, mücadele etmek 4867 battlecry savaş narası 4868 battledore çamaşır tokmağı 4869 battlefield savaş alanı 4870 battlements mazgallı siperler 4871 battleroyal büyük dövüş, büyük kavga 4872 battleship savaş gemisi 4873 battue sürgün avı, sürek avı 4874 batty deli, üşütük, kaçık, çatlak 4875 bauble ucuz mücevher, incik boncuk, gösterişli/değersiz şey, geçici şey 4876 baud baud 4877 baulk balk 4878 bauxite boksit, alüminyumtaşı 4879 bawd eski genelev patroniçesi 4880 bawdily açık saçık bir şekilde 4881 bawdiness açık saçık oluş 4882 bawdry müstehcen söz 4883 bawdy seksle ilgi, açık saçık, terbiyesiz 4884 bawdyhouse genelev 4885 bawl out azarlamak, haşlamak, paylamak 4886 bawl bas bas bağırmak, kışkırmak 4887 bay horse doru at 4888 bay leaf defne yaprağı 4889 bay tree defne ağacı 4890 bay window cumba 4891 bay defne, körfez, koy, bölme, bölüm, kısım, çıkma, cumba, havlama, uluma, (at) doru, keher, havlamak, ulumak 4892 bayonet socket süngülü duy 4893 bayonet süngü, süngülemek 4894 bazaar çarşı, yardım amacıyla düzenlenen satışlar 4895 bazooka bazuka, roketatar 4896 BC milattan önce 4897 bdellium bir çeşit kokulu reçine 4898 be a bad whip kötü araba kullanmak 4899 be a dead loss bir boka yaramamak 4900 be a disincentive yıldırmak, cesaretini kırmak 4901 be a good whip iyi araba kullanmak 4902 be a nobody bir hiç olmak 4903 be a nullity bir hiç olmak 4904 be a shot in the arm ilaç gibi gelmek 4905 be a whale at ustası olmak 4906 be ablaze alevlenmek, yanmak, ışığa gark olmak, şulelenmek, parlamak 4907 be able to take a joke şaka kaldırabilmek 4908 be able to -ebilmek, -abilmek 4909 be about to -mek üzere olmak 4910 be absent iştirak etmemek, olmamak 4911 be accustomed to doing yapmaya alışık olmak 4912 be acquainted haberi olmak, bilmek, tanışmak 4913 be acquitted beraat etmek, temize çıkmak 4914 be addicted alışmak, bağımlı olmak, tiryakisi olmak 4915 be affable with taltif etmek 4916 be afflicted with -den mustarip olmak 4917 be afraid of one's own shadow öz gölgesinden korkmak 4918 be afraid of -den korkmak 4919 be alienated yabancılaşmak 4920 be alike okşamak 4921 be all agog (neyise etmek için) sabırsızlıktan yanmak, kiminse derdinden ölmek 4922 be all ears kulak kesilmek 4923 be all in a dither tir tir titremek, çok heyecanlanmak 4924 be all skin and bones bir deri bir sümük olmak 4925 be all smiles sekiz köşe olmak 4926 be amazed şaşırmak, hayrete düşmek 4927 be angry about -e sinir olmak 4928 be angry with sb birine gücenmiş olmak 4929 be annoyed with birine kızgın olmak 4930 be anxious about merak etmek 4931 be anxious to çok istemek 4932 be as busy as a beaver başını kaşıyacak vakti olmamak 4933 be as busy as a bee başını kaşıyacak vakti olmamak 4934 be as good as one's word sözünü tutmak 4935 be as thick as thieves çok sıkı dost olmak 4936 be ashamed utanmak, mahcup olmak 4937 be asphyxiated boğulmak, oksijensiz kalmak 4938 be associated with ile ilişkisi olmak 4939 be astonished hayret etmek, çok şaşırmak, afallamak, mütehayyir olmak 4940 be at daggers drawn with kanlı bıçaklı olmak 4941 be at it hammer and tongs fena kapışmak, dövüşmek 4942 be at loggerheads saç saça baş başa olmak 4943 be at odds with araları açılmak 4944 be at sixes and sevens hallaç pamuğuna dönmüş olmak 4945 be at variance uyuşamamak, uyuşmazlık içinde olmak 4946 be attached to -e düşkün olmak 4947 be awarded a bid ihale kazanmak 4948 be away bulunmamak 4949 be back kayıtmak 4950 be bad at sth bir şeyi pek iyi bilmemek, anlamamak 4951 be bad of sth bir işi pek iyi bilmemek, anlamamak 4952 be based on -e dayanmak 4953 be below standard standarda uymamak 4954 be bent on yapmaya kararlı olmak 4955 be biased yanlı olmak 4956 be bored stiff can sıkıntısından patlamak 4957 be bored canı sıkılmak, darıkmak 4958 be born doğmak, doğulmak 4959 be bound hand and foot eli kolu bağlı olmak 4960 be buried bastırılmak 4961 be bushed hoşaf gibi olmak 4962 be caught in a cleft stick açmaza düşmek 4963 be caught in a quagmire çıkmazda olmak 4964 be caught in the middle iki ateş arasında kalmak 4965 be caught redhanded suçüstü yakalanmak 4966 be choked boğazı kavuşmak, tıncıkmak 4967 be coining money pul kazanmak, pul kırmak 4968 be composed of -den meydana gelmek 4969 be contradictory ters düşmek 4970 be convenient yakışık almak 4971 be cut out for biçilmiş kaftan olmak 4972 be delivered of doğurmak 4973 be determined to do yapmaya kararlı olmak 4974 be determined kafasına koymak 4975 be disappointed düş kırıklığına uğramak, üzülmek 4976 be discharged from hospital hastaneden taburcu olmak 4977 be discharged tezkere almak 4978 be dismissed görevden çıkarılmak 4979 be dizzy başı dönmek, gicellenmek, gicelmek 4980 be down at the heels üstü başı dökülmek 4981 be due vadesi gelmek 4982 be dying for çok istemek 4983 be dying to can atmak, çok istemek 4984 be eaten up with özünü yiyip bitirmek 4985 be engaged in woolgathering başında kavak yelleri esmek 4986 be enough to make a saint swear dinden imandan çıkarmak 4987 be entitled to -e hakkı olmak 4988 be exasperated tenge gelmek 4989 be expecting bebek beklemek 4990 be fed up with bıkmak, usanmak 4991 be fond of düşkün olmak, hoşlanmak 4992 be for the benefit of -in yararına olmak 4993 be found wanting yetersiz bulunmak 4994 be from -den gelmek, -li olmak 4995 be going to -ecek, -acak 4996 be good at (bir şeyi) iyi yapmak, iyi olmak 4997 be gratified memnun olmak 4998 be green with envy aşırı derecede kıskanmak 4999 be had kazıklanmak, aldatılmak 5000 be hard hit by yüzünden zarar etmek, zarara uğramak 5001 be hard on sb's heels birinin peşini bırakmamak 5002 be hard up eli darda olmak 5003 be hardened berkimek 5004 be hell on zararlı olmak 5005 be hoist with kendi kazdığı kuyuya düşmek 5006 be hot under the collar barut kesilmek 5007 be hung up on saplantısı olmak, takılıp kalmak 5008 be in a hurry acelesi olmak, aşıkmak 5009 be in a position to -cek durumda olmak 5010 be in a quandary ikilem içinde olmak 5011 be in a temper ters davranmak, huysuz olmak 5012 be in a tight corner köşeye sıkışmak 5013 be in arrears borcu vaktinde ödeyememek 5014 be in custody gözaltında bulunmak 5015 be in deep water ayvayı yemek, başı belada olmak 5016 be in Dutch with sb biriyle başı belada olmak 5017 be in good shape mali yağdayı iyi olmak 5018 be in love with aşık olmak, sevmek 5019 be in luck şanslı olmak 5020 be in office iktidar partisi olmak 5021 be in power iktidar partisi olmak 5022 be in queer street borca batmak 5023 be in sackcloth and ashes karalar bağlamak 5024 be in sb's bad books birinin gözünden düşmek 5025 be in sb's debt bir kimseye borçlu olmak 5026 be in seventh heaven havalara uçmak 5027 be in stitches gülmekten kırılmak 5028 be in the chair başkanlık etmek 5029 be in the habit of alışkanlığında olmak 5030 be in the offing eli kulağında olmak, -mek üzere olmak 5031 be in the red hesabında olandan fazla çekmek 5032 be in the soup ayvayı yemek 5033 be in trouble başı dertte olmak 5034 be in vogue moda olmak 5035 be infected bulaşmak, yolukmak 5036 be inserted salınmak, yerleştirilmek, sokulmak 5037 be interested in ile ilgilenmek 5038 be lacking in sth eksik olmak, yoksun olmak 5039 be laid off geçici olarak işten çıkarılmak 5040 be lavish of çok müsrif olmak 5041 be left on the shelf evde kalmak 5042 be like a cat on hot bricks burnundan solumak 5043 be like a cat on tin roof burnundan solumak 5044 be located bulunmak 5045 be made of money pul babası olmak 5046 be made redundant işinden çıkarılmak 5047 be making a bomb büyük kâr sağlamak 5048 be meant for için olmak, -e ait olmak 5049 be meant to -mek zorunda olmak 5050 be more royalist than the king kraldan çok kralcı olmak 5051 be my guest tabii, elbette 5052 be named adlanmak, nam almak 5053 be no skin off sb's nose birinin umurunda olmamak 5054 be oblivious of sth -den bihaber olmak 5055 be obstinate berkinmek 5056 be of age reşit olmak 5057 be off one's oats özünü yakşı hissetmemek 5058 be off the hook sıkıntıdan kurtulmak, belayı atlatmak 5059 be on a diet rejim yapmak 5060 be on a go slow işi yavaşlatmak 5061 be on a good wicket iyi durumda olmak 5062 be on cloud nine ağzı kulaklarına varmak 5063 be on days gündüz vardiyasında çalışmak 5064 be on display sergilenmek 5065 be on edge sinirli olmak 5066 be on guard nöbet tutmak 5067 be on nights gece vardiyasında çalışmak 5068 be on one's toes tetikte olmak 5069 be on one's way to gitmekte olmak 5070 be on piecework parça başı vergin almak 5071 be on pins and needles diken üstünde oturmak 5072 be on strike grevde olmak 5073 be on tenterhooks dokuz doğurmak, diken üstünde oturmak 5074 be on the alert uyanık olmak, dört göz olmak, göz kulak olmak 5075 be on the ball uyanık olmak 5076 be on the board yönetim kurulunda olmak 5077 be on the carpet zılgıt yemek 5078 be on the day shift gündüz vardiyasında çalışmak 5079 be on the decline azalmak, zayıflamak, güçten düşmek 5080 be on the dole işsizlik tazminatı almak 5081 be on the double time fazla mesai yaparak çift maaş almak 5082 be on the grass esrar çekmek 5083 be on the market satışa çıkarılmak 5084 be on the night shift gece vardiyasında çalışmak 5085 be on the phone alısünü olmak, hatta olmak 5086 be on the pill doğum kontrol hapı almak 5087 be on the point of -mek üzere olmak 5088 be on the qui vive kulağı kirişte olmak 5089 be on the receiving end -maruz kalmak, çekmek 5090 be on the stage tiyatro oyuncusu olmak 5091 be on the telex teleksi olmak 5092 be on the threshold eşiğinde olmak 5093 be on the up and up özünü toparlamak 5094 be on the war path babaları üstünde olmak 5095 be on top of the world dünyalar onun olmak 5096 be oneself kendinde olmak 5097 be orphaned öksüz kalmak 5098 be out at elbows üstü başı dökülmek 5099 be out of luck şanssız olmak 5100 be out of one's depth boyunu aşan suda yüzmek 5101 be out of print baskısı tükenmiş olmak 5102 be out of shape formda olmamak 5103 be out of sorts bozuk çalmak 5104 be out of work işsiz olmak 5105 be out on bail kefaletle kurtulmak 5106 be owing borçlu olmak 5107 be patience of sabır göstermek 5108 be perplexed şaşırmak, kafası karışmak 5109 be pertinent to ile ilgili olmak 5110 be pooped out turşusu çıkmak, bitap düşmek 5111 be possessed of -e sahip olmak 5112 be proud of ile gurur duymak 5113 be putty in sb's hands -in elinde oyuncak olmak 5114 be responsible for sorumlusu olmak 5115 be riled kızmak, sinirlenmek, uyuz olmak 5116 be rolling in money pul içinde yüzmek 5117 be second to none kimseden aşağı kalmamak 5118 be sensitive hassas olmak, gevremek 5119 be short of yetersiz olmak, yetmemek 5120 be sick for çok özlemek 5121 be sick of den bıkmış olmak 5122 be sick kusmak 5123 be sorry for üzgün olmak, üzülmek 5124 be sorry üzgün olmak, üzülmek 5125 be strangled boğulmak, tıncıkmak 5126 be strong for çok desteklemek 5127 be struck all of a heap küçük dilini yutmak 5128 be subject to bağlı olmak 5129 be supportive destek vermek 5130 be supposed to -meli, -malı, -mesi gerek 5131 be surprised mat kalmak, hayran olmak, taaccüplenmek 5132 be taken aback şaşakalmak, afallamak 5133 be tantamount to ile eşit olmak 5134 be tardy geç kalmak 5135 be tempered berkimek 5136 be terrified of -den çok korkmak 5137 be through bitirmek 5138 be tied hand and foot eli kolu bağlı olmak 5139 be tired of -den bıkmak 5140 be under a cloud şüphe altında olmak 5141 be under arrest tutuklu olmak 5142 be under guard koruma altında olmak 5143 be under sedation ilaçla yatışmak 5144 be up to one's eyes in work başını kaşıyacak vakti olmamak 5145 be up to standard standarda uymak 5146 be up to the eyes in debt uçan kuşa borçlu olmak 5147 be upon doing yapmaya kararlı olmak 5148 be used to alışık olmak 5149 be wary sakınmak 5150 be wet behind the ears ağzı süt kokmak 5151 be within arms reach yakın olmak, elinin altında olmak 5152 be wont to do yapmayı huy edinmek 5153 be worn to a shadow kan ter içinde kalmak 5154 be worthy of değmek, layık olmak 5155 be wrapped up in özünü kaptırmak 5156 be var olmak, bulunmak, -dir, -dır, -di, -dı 5157 be- (önek) hakkında 5158 beach buggy çimerlik arabası 5159 beach wear çimerlik kıyafeti 5160 beach kıyı, sahil, kıyı şeridi, plaj, çimerlik, kıyıya sürmek 5161 beachcomber sahile yakın yerde yaşayan ve sahilde bulduklarını satarak geçinen kimse 5162 beachhead köprübaşı, çıkarma yapılan sahil 5163 beacon işaret ateşi, deniz feneri, havaalanlarındaki işaret ışıkları, yol gösterici 5164 bead seat tırnak yuvası 5165 bead tree tespihağacı 5166 bead tespih tanesi, boncuk, kürecik, damla, ç.tespih, kolye 5167 beaded boncuklu 5168 beading köşesini kıvırma 5169 beadle mübaşir 5170 beadroll liste, katalog 5171 beads tespih, kolye, tespih, kolye 5172 beadsman dua okuyucu 5173 beady liquor köpüklü içki 5174 beady (göz) yuvarlak ve parlak, boncuk gibi 5175 beady-eyed boncuk gibi gözler 5176 beagle tazı 5177 beak gaga, dimdik 5178 beaked gagalı 5179 beaker büyük bardak, deney şişesi 5180 beakless gagasız 5181 beaklike gagamsı 5182 beam antenna huzme anten 5183 beam transmitter ışın yayıcısı 5184 beam ışık, ışın, ışık demeti, tek yönde yollanan ünalgı dalgaları, sinyal, dalga, sevimli ve içten bakış, gülüş, kiriş, direk, kalas, ışıldamak, parlamak, parıldamak, gülümsemek, (ünalgı/sınalgı) dalgaları göndermek, iletmek 5185 beaming parlak, sevinçle parlayan (yüz) 5186 beamish sevinç gösteren 5187 beamy ışık saçan 5188 bean broad bakla 5189 bean curd yumuşak soya peyniri 5190 bean horse bakla 5191 bean pod fasulyenin tohum zarfı 5192 bean fasulye, (bakla/bezelye/kahve/vb.) tane, çekirdek, beyin, kafa, metelik 5193 beanpole fasulye sırığı 5194 bear a grudge kin beslemek 5195 bear down yenmek, çaba harcamak 5196 bear garden hayvanat bahçesi 5197 bear hug çok sıkı kucaklama (ayı gibi) 5198 bear in mind akılda tutmak, aklında tutmak 5199 bear malice kin beslemek 5200 bear market fiyatların düştüğü piyasa 5201 bear on ile ilgili olmak 5202 bear one's cross bağrına taş basmak 5203 bear out desteklemek, doğrulamak 5204 bear the market fiyatları düşürmek 5205 bear up dayanmak, neşelen(dir)mek, desteklemek 5206 bear with sabır göstermek, katlanmak 5207 bear witness to delil olmak, kanıtlamak, göstermek 5208 bear ayı, spekülatör, vurguncu, taşımak, götürmek, taşımak, kaldırmak, çekmek, aklında olmak, uygun olmak, yakışık almak, uymak, doğmak, doğurmak, önüm vermek, dayanmak, dözmek, çekmek, tap getirmek, katlanmak, kaldırmak, sahip olmak, taşımak, bulundurmak 5209 bearable katlanılır, çekilir, dayanılır 5210 bearably dayanılabilir şekilde 5211 bearberry ayı üzümü 5212 beard sakal 5213 bearded sakallı 5214 beardless sakalsız 5215 bearer bond hamiline tahvil 5216 bearer cheque hamiline yazılı çek 5217 bearer share hamiline hisse senedi 5218 bearer stock hamiline hisse senedi 5219 bearer taşıyan, hâmil, tabut taşıyan kişi, meyve veren ağaç, ösümlük 5220 bearing compass kerteriz pusulası 5221 bearing end yatak ucu 5222 bearing felt yatak keçesi 5223 bearing metal yatak metali 5224 bearing pin yatak pimi 5225 bearing bedenin duruşu, duruş, duruş biçimi, ilgi, ilişki, ilinti, taşıma, dayanma, katlanma, doğurma, doğum, meyve verme, ürün verme 5226 bearish operation borsa spekülasyonu 5227 bearish ayıya benzer, ayı gibi, hödük 5228 bearskin ayı postu 5229 beast of burden yük döngülü 5230 beast of prey yırtıcı döngül 5231 beast (dört ayaklı) döngül, vahşi döngül, kaba kimse 5232 beastly sevilmeyen, istenilmeyen, beğenilmeyen, kötü, berbat, rezil 5233 beat a retreat geri çekilmek, ricat etmek 5234 beat about the bush lafı ağzında gevelemek, bin dereden su getirmek 5235 beat about endişeyle aramak, rota değiştirmek 5236 beat all hollow tamamen yenmek 5237 beat down indirmek, azaltmak, fiyatı indirmeye ikna etmek 5238 beat generation asi gençlik 5239 beat into kafasına sokmak, öğretmek 5240 beat it siktir git!, defol! 5241 beat off defetmek, püskürtmek, bertaraf etmek 5242 beat one's breast dizini dövmek 5243 beat ones brain kafa patlatmak 5244 beat out (ateş) vurarak söndürmek 5245 beat sb black-and-blue eşek sudan gelinceye kadar dövmek 5246 beat the air havanda su dövmek, boşuna uğraşmak 5247 beat the bushes aramak 5248 beat the living daylights out of pöstekisini sermek 5249 beat the rap cezadan kurtulmak, yırtmak 5250 beat time tempo tutmak 5251 beat to a pulp öldüresiye dövmek 5252 beat up recruits acemi asker toplamak 5253 beat up döverek yaralamak, pataklamak 5254 beat dövmek, vurmak, utmak, galip gelmek, çırpmak, çalkalamak, (kalp/nabız) atmak, yenmek, vurma, vuruş, yürek atışı, ritm, tempo, devriye bölgesi, çok yorgun, leşi çıkmış, hippi 5255 beaten gold dövme altın, varak altın 5256 beaten (metal) vurularak biçimlendirilmiş, dövme, (yol) ayak izleriyle belirginleşmiş, yenik, mağlup 5257 beater mikser, çırpıcı 5258 beatify mutlu etmek 5259 beating dövme, dayak, kötek, yenilgi 5260 beatitude mutlak saadet, salt mutluluk 5261 beatnik hippi 5262 beau âşık, sevgili, kavalye, züppe erkek 5263 beauteous güzel, dilber 5264 beautician güzellik uzmanı 5265 beautiful güzel, suluv, çok yakşı, harika 5266 beautifully güzel bir şekilde 5267 beautify güzelleştirmek 5268 beauty contest güzellik yarışması 5269 beauty parlour güzellik salonu 5270 beauty queen güzellik kraliçesi 5271 beauty shop güzellik salonu 5272 beauty sleep güzellik uykusu 5273 beauty spot güzelliğiyle bilinen yer 5274 beauty güzellik, güzel şey/kişi, çok iyi kişi/şey 5275 beaux-arts güzel sanatlar 5276 beaver kunduz, kunduz kürkü, kastor 5277 beavertail kunduz kuyruğu 5278 bebop bir tür caz müziği 5279 becalm yatıştırmak, teskin etmek 5280 becalmed (yelkenli tekne) rüzgârsızlıktan yol alamayan 5281 because of (neyinse, kiminse) uçbatından, yüzünden, (nedense, kimdense) dolayı, (neyese, kimese) göre 5282 because çünkü, ona göre ki, -dığı için 5283 bechamel beşamel 5284 bechance vaki olmak, başa gelmek 5285 beck dere, çay, birisini işaretle çağırmak, işaret etmek 5286 becket sancak bağı, iskota bağı, makara bülbülü 5287 beckon parmak işaretiyle çağırmak, el etmek 5288 becloud bulutlandırmak 5289 become a byword dillere destan olmak 5290 become acclimatized iklime alışmak, ortama alışmak 5291 become desiccated kurumak 5292 become due vadesi gelmek 5293 become dynamic dinamikleşmek 5294 become loose gevşemek, sallanmak, çözülmek 5295 become of olmak, başına gelmek 5296 become red in the face yüzü kızarmak 5297 become tired yorgun düşmek, çarçamak 5298 become olmak, uymak, gitmek, yakışmak, (of ile) -e olmak, başına gelmek 5299 becoming uygun, üzerine yakışan, yakışık alır, yerinde, doğru 5300 becomingly uygun bir şekilde 5301 bed and board kalacak yer ve yiyecek, tam pansiyon 5302 bed and breakfast yatak ve kahvaltı 5303 bed linen çarşaf ve yastık kılıfı 5304 bed plate altlık, taban levhası 5305 bed sheet yatak çarşafı 5306 bed yatak, serir, çarpayi, karyola, orun, (ırmak/vb.) yatak, tarh, çiçeklik, taban, temel, yerleştirmek, oturtmak, üzerinde yetiştirmek, üzerinde ekim yapmak 5307 bed-sitter bekâr odası 5308 bedaub bulaştırmak, kirletmek 5309 bedazzle gözünü kamaştırmak 5310 bedbug tahtakurusu 5311 bedclothes yatak takımı, yatak değişeği (döşek ağı, baliş yüzü, vs.) 5312 bedded tabakalı, katmanlı 5313 bedding yatak, yatak takımı 5314 bedeck (with ile) süslemek 5315 bedevil bozmak, şaşırtmak, kafasını karıştırmak 5316 bedlam broke loose kızılca kıyamet koptu 5317 bedlam gürültülü patırtılı yer, çıfıt çarşısı 5318 bedpan oturak, lazımlık 5319 bedraggled üstü başı darmadağınık, pejmürde, dağınık 5320 bedridden yatalak 5321 bedrock yerli kayaç, ana kaya 5322 bedroll dürülü yatak 5323 bedroom yatak odası 5324 bedside yatak başucu 5325 bedsitter bekâr odası 5326 bedsore yatak yarası 5327 bedspread süslü yatak örtüsü 5328 bedstead karyola 5329 bedtime yatma zamanı 5330 bee balm bir çeşit nane 5331 bee eater arı kuşu 5332 bee hive arı kovanı 5333 bee veil arı maskesi 5334 bee arı 5335 beech kayın ağacı, fıstık ağacı 5336 beef about dırdır etmek 5337 beef tea sığır eti suyu 5338 beef up kuvvetlendirmek 5339 beef sığır eti, mal eti, dırdır, şikâyet, (about ile) dırdır etmek 5340 beefsteak biftek 5341 beefy güçlü, kuvvetli, iri yarı 5342 beehive arı kovanı 5343 beekeeper arıcı, arı yetiştiricisi 5344 beekeeping arıcılık 5345 beeline kestirme yol, düz çizgi, düz hat 5346 been through the mill yorgun argın 5347 been be 5348 beer barrel bira fıçısı 5349 beer bira 5350 beery bira gibi, biradan sarhoş 5351 beestings ağız, ağız sütü 5352 beeswax bulmumu 5353 beet field pancar tarlası 5354 beet fly pancar sineği 5355 beet greens pancar yaprağı 5356 beet grower pancar öndürücüsü 5357 beet hoe pancar çapası 5358 beet knife pancar bıçağı 5359 beet leaf pancar yaprağı 5360 beet seed pancar tohumu 5361 beet sugar pancar şekeri 5362 beet çükündür, pancar, şeker pancarı 5363 beetle kanatlılardan herhangi bir böcek, iri kara böcek 5364 beetle-browed sarkık kaşlı, çatık kaşlı 5365 beetroot pancar 5366 befall (kötü bir şey) olmak, başına gelmek 5367 befit uygun olmak, münasip olmak 5368 befitting uygun 5369 befog sisle kapamak, şaşırtmak 5370 befool aldatmak, kandırmak 5371 before Christ milattan önce 5372 before long çok geçmeden 5373 before the wind rüzgâr yönünde 5374 before önce, evvel, daha önce, önceden, evveller, önünde, karşısında, -den önce, kabak, -meden önce, kadar 5375 before-cited yukarıda anılan 5376 before-mentioned yukarıda sözü edilen 5377 beforehand önceden, evvelceden, vaktinden evvel 5378 beforetime eskiden 5379 befoul kirletmek, pisletmek 5380 befriend arkadaşça davranmak, dostça davranmak, yardım etmek 5381 befuddle sarhoş etmek, sersemletmek 5382 beg off mazeret beyan etmek 5383 beg pardon Efendim, Ne dedin 5384 beg dilenmek, dilemek, istemek, rica etmek, yalvarmak 5385 beget babası olmak, vücuda getirmek, neden olmak 5386 begetter baba, vücuda getiren kimse 5387 beggar dilenci, ahbap, herif, tip, yoksullaştırmak, fakirleştirmek, süründürmek 5388 beggardom dilencilik 5389 beggarly çok az/yetersiz 5390 Beggars can't be choosers Dilenciye hıyar vermişler eğridir diye beğenmemiş 5391 beggary aşırı yoksulluk 5392 begin başlamak, başlatmak 5393 beginner yeni başlayan, acemi 5394 beginning başlangıç, evvel, başlangıç çekidi, köken 5395 begird kuşatmak 5396 begone defol!, yaylan! 5397 begonia begonya 5398 begrime kirletmek, pisletmek 5399 begrudge istemeyerek vermek, çok görmek, içine oturmak 5400 begrudgingly kıskanarak 5401 beguile (into ile) aldatmak, kandırmak, büyülemek, çekmek, cezbetmek 5402 beguilement aldatma, kandırma 5403 behalf taraf, leh 5404 behave oneself terbiyesini takınmak, doğru durmak, uslu durmak 5405 behave davranmak, özünü aparmak, özünü idare etmek, hareket etmek, nazik davranmak 5406 behaviour pattern davranış kalıbı 5407 behaviour davranış, hareket, tavır 5408 behaviourism davranışçılık 5409 behead başını kesmek, kafasını uçurmak 5410 behemoth behemot 5411 behest emir, buyruk 5412 behind closed doors kapalı kapılar arkasında 5413 behind ones back birisinin arkasından, gıyabında 5414 behind the scene perde arkasından, gizlice 5415 behind the scenes perde arkasından, gizlice 5416 behind the times demode, modası geçmiş 5417 behind arkaya, arkada, arkada, geride, geç, arkasında, gerisinde, ardında, arkasında, desteğinde, yanında, kıç 5418 behindhand geç, gecikmiş, geç kalmış, arkada 5419 behold farkına varmak, görmek 5420 beholder seyirci 5421 behoof fayda, yarar, menfaat, çıkar 5422 behove yakışık almak, gerekmek, icap etmek 5423 beige bej 5424 Beijing Hanbalık, Pekin 5425 being varlık, yaşam, mevcudiyet, oluş, varlık, yaratık, mahluk 5426 bejewel mücevherle donatmak 5427 bel bel 5428 bel-esprit şakacı kimse 5429 belated gecikmiş 5430 belatedly gecikerek, gecikmeyle 5431 belay suga etmek, volta etmek, sarıp bağlamak 5432 belch geğirmek, püskürtmek 5433 beldame kocakarı 5434 beleaguer etrafını çevirmek, kuşatmak 5435 belfry çan kulesi 5436 Belgian Belçika'ya özgü, Belçikalı 5437 Belgium Belçika 5438 belie yanıltmak, gizlemek, maskelemek 5439 belief güven, itimat, işanç, inanç, inam, itikat, iman 5440 believable inanılır 5441 believe in -e inanmak 5442 Believe me! Sözüme inan! 5443 believe inanmak, inam beslemek, işanmak, güvenmek, sanmak, zannetmek, varsaymak 5444 believer inanan, iman eden kimse, mümin 5445 belittle küçümsemek, küçük görmek 5446 bell curve çan eğrisi 5447 bell dome çan kulesi 5448 bell jar cam fanus 5449 bell metal çan yapımında kullanılan bir metal 5450 bell tower çan kulesi 5451 bell çan, zeng, zil 5452 bell-bottoms ispanyol paça pantolon 5453 bell-boy konakçı garsonu 5454 bell-shaped çan biçimli 5455 belladonna güzelavratotu 5456 bellbottoms ispanyol paça pantolon 5457 bellboy konakçı uşağı 5458 belle çekici ve gözde kadın, dilber 5459 belles-lettres edebiyat 5460 bellflower çançiçeği 5461 bellicose kavgacı, huysuz, aksi 5462 belligerence tartışmacılık, savaşçılık, kavgacılık 5463 belligerency dövüşkenlik, savaş yağdayı 5464 belligerent (ülke) savaşmakta, savaş halinde, (insan) kavgacı, kavgaya hazır, kızgın, sinirli 5465 bellman çan çalan tellal 5466 bellow böğürmek 5467 bellows körük 5468 bellwether kösemen, boynunda çan asılı koç 5469 belly button göbek deliği 5470 belly dance göbek dansı 5471 belly dancer oryantal dansöz 5472 belly laugh gürültülü kahkahalarla gülme 5473 belly göbek 5474 bellyache karın ağrısı, dırdır, şikâyet, dırdır etmek 5475 bellyband karın kuşağı, kolan 5476 bellybutton göbek, göbek çukuru 5477 bellyful çok fazla, gereğinden fazla 5478 belong to ait olmak, mahsus olmak 5479 belong uygun olmak, yararlı olmak, doğru yerde olmak, yerinde olmak 5480 belongings birinin kişisel eşyaları 5481 beloved sevgili, kağa, sevimli, canım, aziz 5482 below par başa baştan aşağı, paritenin altında 5483 below aşağı, aşağıda, altta, (toprak/deniz/vb.) altında, yer altında, -in altında, -den aşağı, -den düşük/az, aşağıdaki, alttaki 5484 belt buckle toka 5485 belt highway çevre yolu 5486 belt line çevre yolu 5487 belt up çenesini kapatmak, kesmek 5488 belt kemer, kuşak, kayış, toka, bölge, yöre, kemerle/kuşakla bağlamak, kemerle dövmek, (elle) çok sert biçimde vurmak, çakmak, patlatmak, çok hızlı gitmek, jet gibi gitmek, uçmak 5489 belted kuşaklı 5490 belting kayış (tertibatı) 5491 belvedere belvedere 5492 bemean değerini düşürmek 5493 bemire kirletmek, çamura batırmak 5494 bemoan kederlenmek, üzülmek, sızlanmak 5495 bemuse aklını karıştırmak 5496 bemused aklı karışık, şaşkın, iyi düşünemeyen 5497 ben iç oda, sorkun ağacı 5498 bench clamp işkence 5499 bench lathe küçük torna tezgâhı 5500 bench mark röper, denektaşı, kıstas, ölçüt 5501 bench plane tezgâh rendesi, büyük rende 5502 bench work tezgâh işi 5503 bench sıra, oturma sırası, bank, yargıç kürsüsü, yargıç, yargıçlar kurulu, tezgâh 5504 benchmark röper, referans işareti 5505 bend sb's ear birinin kulağını bükmek 5506 bend to aklı yatmak 5507 bend towards aklı yatmak 5508 bend eğmek, bükmek, eğilmek, bükülmek, yöneltmek, çevirmek, eğme, bükme, dönemeç, viraj 5509 bender âlem, cümbüş 5510 bending claw kıskaç 5511 bending eğme, bükme 5512 bends vurgun 5513 beneath ones dignity -e yakışmaz 5514 beneath altta, alta, altında, altına, (seviyesinin) altında, (denetimi/etkisi) altında 5515 benediction kutsama, takdis 5516 benefaction iyilik, yardım, bağış, ihsan, sadaka, yardım, hayır 5517 benefactor yardımsever, hayırsever, iyilikçi 5518 benefactress hayır sahibi kadın 5519 beneficence iyilik, lütuf, ihsan, hayır, cömertlik 5520 beneficent hayır sahibi, iyilikçi, hayırsever 5521 beneficial association hayır kurumu 5522 beneficial yararlı 5523 beneficially yararlı bir şekilde 5524 beneficiary (miras/kazanç/vb.) elde eden kimse, mirasçı, kâr eden kimse 5525 beneficient muhsin 5526 benefit by -den yararlanmak 5527 benefit from -den yararlanmak 5528 benefit yarar, fayda, hayır, çıkar, kâr, kazanç, avantaj, işsizlik ve sağlık ödeneği, yaramak, yararı olmak 5529 benevolence hayırseverlik, yardımseverlik 5530 benevolent iyilikçi, hayırsever, yardımsever 5531 benevolently yardımseverlikle 5532 benighted bilgisiz, cahil 5533 benign halim selim, iyi huylu, tatlı, sevecen, (hastalık) tehlikesiz, bulaşıcı olmayan, (ur) tehlikesiz, iyicil 5534 benignant merhametli, müşfik 5535 benison kutsama, takdis 5536 bennet karanfil kökü 5537 bent on -e kararlı 5538 bent namussuz, rüşvetçi, yiyici, çatlak, üşütük, ibne, homo, eğilim, yetenek 5539 benthonic bentonik, dip canlılarına ilişkin 5540 benthos bentos, dip canlıları 5541 bentonite bentonit 5542 bentwood bükülmüş ağaç 5543 benumb uyuşturmak, kuruyup kalmak, donmak, mat kalmak 5544 benzaldehyde benzaldehit 5545 benzanilide benzanilit 5546 benzedrine amfetamin 5547 benzene benzen 5548 benzidine benzidin 5549 benzil benzil 5550 benzine benzin 5551 benzoate benzoat 5552 benzoic benzoik 5553 benzoin aselbent 5554 benzol benzol 5555 benzophenone benzofenon 5556 benzoquinone benzokinin 5557 benzoyl benzoil 5558 benzyl benzil 5559 bequeath miras olarak bırakmak 5560 bequest miras, kalıt 5561 berate azarlamak, haşlamak 5562 berberine berberin 5563 bereave elinden almak, yoksun bırakmak 5564 bereaved widow geride kalan yaslı eş 5565 bereaved elinden alınmış, yoksun bırakılmış 5566 bereavement büyük kayıp, matem 5567 bereft (of ile) -sız, -siz, -den yoksun 5568 beret bere 5569 bergamot oil bergamot yağı 5570 bergamot bergamot 5571 beriberi beriberi 5572 berk aptal, salak, pezevenk 5573 berkelium berkelyum 5574 Berlin black siyah cila 5575 berm banket 5576 berry (çilek/kiraz/vb.) küçük/yumuşak meyve, gile meyve, gile meyve yığmak 5577 berserk öfkeden deliye dönmüş, çılgın 5578 berth (rıhtımda) palamar yeri, (tren ya da gemide) ranza, yatak, iş, (bağlanmak için) limana girmek, limana sokmak 5579 beryl beril 5580 beryllia berilyum oksit 5581 beryllium oxide berilyum oksit 5582 beryllium berilyum 5583 beseech yalvarmak, rica etmek, istemek 5584 beseecher yalvaran kimse, rica eden kimse 5585 beseem uygun olmak, yakışık almak 5586 beset dört bir yandan saldırmak/çevirmek ve saldırıya hazırlanmak, sıkıştırmak, rahat bırakmamak 5587 besetting yakayı bırakmayan, sürekli tehdit eden 5588 beside oneself çılgın gibi, özünden geçmiş 5589 beside the point konunun dışında 5590 beside yanında, yanına, kıyasla, -in yanında 5591 besides bunun yanısıra, ayrıca, bununla birlikte, üstelik, bir de, -den başka, -den siva, -e ilaveten 5592 besiege dört bir yandan sarmak, muhasaraya almak, çevirmek, sıkıştırmak, rahat vermemek, rahatsız etmek, bunaltmak, sıkmak 5593 besiegement (uzun/devamlı) muhasara 5594 besmear bulaştırmak, kirletmek 5595 besmirch kirletmek 5596 besom çalı süpürgesi 5597 besot sarhoş etmek, sersemletmek 5598 besotted sarhoş olmuş, özünü kaybetmiş, sersemlemiş, aptallaşmış 5599 bespatter çamur sıçratmak 5600 bespeak ısmarlamak, talep etmek 5601 bespoke ısmarlama 5602 besprinkle serpmek, saçmak 5603 best man sağdıç 5604 best seller en çok satılan kitap 5605 best en iyi, en yakşı, lap yakşı, en iyi biçimde, en iyi, en, en çok, en fazla, en iyi taraf/yan/kısım, (birinin elinden gelen/yapabileceğinin) en iyisi 5606 bestial kaba, döngülce, döngül gibi, acımasız, zalim 5607 bestiality kabalık, döngüllük, acımasızlık, zalimlik, insan-döngül arasındaki cinsî münasebet 5608 bestially döngülce, vahşice, kabaca 5609 bestir oneself harekete geçmek 5610 bestir harekete geçirmek, yerinden oynatmak 5611 bestow vermek, bağışlamak, sunmak 5612 bestowal bağış, armağan 5613 bestrew saçmak, dağıtmak 5614 bestride bacaklarını ayırarak binmek, üzerinden geçmek 5615 bestseller en çok satılan (kitap/vb.) 5616 bet one's bottom dollar kesinlikle emin olmak 5617 bet bahis, iddia, bahis olarak yatırılan pul, bahse girmek, şart bağlamak, üzerine oynamak 5618 beta particle beta parçacığı 5619 beta rays beta ışınları 5620 beta beta 5621 betaine betain 5622 betake betatron 5623 betel nut betel cevizi 5624 betel betel ağacının yaprağı 5625 bethink düşünmek, göz önünde bulundurmak 5626 betide olmak, başına gelmek 5627 betimes vaktinde, erkenden 5628 betoken göstermek, belirtisi olmak 5629 betray a secret sır vermek 5630 betray ihanet etmek, hıyanet etmek, satkınlık etmek, aldatmak, (özellikle sır) açıklamak, söylemek, yaymak, ele vermek, ele vermek, ortaya koymak, belirtmek 5631 betrayal ihanet, hıyanet, ele verme 5632 betrayer hain 5633 betroth evlilik sözü vermek, söz kesmek, nişanlanmak 5634 betrothal nişan 5635 betrothed nişanlı, nişanlı 5636 better and better gittikçe daha iyi 5637 better half eş, karı 5638 better off daha zengin 5639 better daha iyi, daha yakşı, yakşırak, gelişmek, daha iyi bir hale gelmek, geliştirmek, daha iyi bir hale getirmek 5640 betterment iyileşme, düzelme, şerefiye 5641 between sessions oturumlar arasında 5642 between the lines satırlar arası 5643 between us söz aramızda 5644 between you and me laf aramızda, aramızda kalsın 5645 between arada, arasında, aralarında 5646 betwixt arada, ortada 5647 bevatron bevatron 5648 bevel gear konik dişli 5649 bevel eğmek, şevlemek 5650 bevelled şevli, eğri, konik 5651 beverage içecek, meşrubat 5652 bevy kuş sürüsü, kadın türkümü, kız türkümü 5653 bewail ağlamak, dövünmek, hayıflanmak 5654 beware of sakınmak, dikkat etmek, korunmak 5655 beware (of ile) sakınmak, dikkat etmek, korunmak 5656 bewilder şaşırtmak, sersem etmek 5657 bewilderment şaşkınlık, hayret 5658 bewitch büyü yapmak, büyülemek 5659 bewitching çekici, cazibeli 5660 bey bey 5661 beyond all reason mantıksız, aşırı 5662 beyond one's authority yetkisi dışında 5663 beyond reproach mükemmel, hatasız, kusursuz 5664 beyond öteye, ötede, ileri, ötesinde, ötesine, ...sınırlarının dışında, ötesinde, o tarafta, o tayda, -den başka, -ın dışında, -den daha geç/sonra 5665 bezel façeta, kaş 5666 bezique bezik 5667 bi- (önek) iki, çift 5668 biangular iki açılı 5669 biannual yılda iki kere olan 5670 bias önyargı, eğilim, meyil, önyargılı kılmak, önyargıyla hareket ettirmek 5671 biased question yanlı soru 5672 biased önyargılı, yanlı, tarafgir 5673 biaxial çift eksenli, iki eksenli 5674 bib bebek önlüğü 5675 bibliographer bibliyograf, bibliyografya uzmanı 5676 bibliographic bibliyografik, kaynakçasal 5677 bibliographical bibliyografik, kaynakçasal 5678 bibliography kaynakça, bibliyografi 5679 bibliomania bibliyomani, kitap toplama merakı 5680 bibliomaniac bibliyoman, kitap delisi 5681 bibliotheca kütüphane, kitap kataloğu 5682 bibulous ayyaş, içkici, emici 5683 bicameral iki meclisli 5684 bicarb bicarbonate 5685 bicarbonate of soda bikarbonat de sud, soda 5686 bicarbonate bikarbonat 5687 bicentenary ikiyüzüncü yıl dönümü 5688 bicentennial iki yüz yıllık 5689 bicephalous iki başlı 5690 biceps pazı, iki başlı kol kası 5691 bichloride biklorit 5692 bichromate bikromat 5693 bicker çekişme, mübahase, deyişme, mübahase etme, sözleşme, sövüşme, dalaşma, tokuşma, şırıltı, şırıldama, (incir çekirdeğini doldurmayacak kadar önemsiz konularda) tartışmak, atışmak, mübahase etmek, didişmek, sözleşmek, çekişmek, deyişmek, tokuşmak, dalaşmak, sövüşmek, şırıldamak 5694 bicoloured ikirenkli 5695 bicomponent bikomponent, iki komponentli 5696 biconcave iki yüzeyi de içbükey 5697 biconditional ikikoşullu 5698 bicuspid iki uçlu, küçük azıdişi 5699 bicycle chain bisiklet zinciri 5700 bicycle fork bisiklet çatalı 5701 bicycle lock bisiklet kilidi 5702 bicycle bisiklet, bisiklete binmek, bisikletle gezmek 5703 bicyclist bisiklet sürücüsü 5704 bid bond geçici teminat mektubu 5705 bid deadline teklif verme son günü 5706 bid document şartname 5707 bid farewell veda etmek 5708 bid up açık artırmada fiyat artırmak 5709 bid dilemek, demek, buyurmak, emretmek, çağırmak, davet etmek, (fiyat) teklif etmek, değer biçmek, önerilerde bulunarak/teklifler yaparak destek almaya çalışmak, deklarasyon yapmak, fiyat teklifi, teklif, bir iş karşılığında istenen vergin, deklarasyon, girişim, kalkışma 5710 bidder teklif veren kimse 5711 bidding buyruk, emir, buyurma, emretme, buyurulan şey, emredilen iş, deklarasyon 5712 bide one's time fırsat kollamak 5713 bide (uygun zamanı) sabırla beklemek 5714 bidet bide 5715 bidirectional microphone ikiyönlü mikrofon 5716 bidirectional printer ikiyönlü yazıcı 5717 bidirectional ikiyönlü 5718 biennial iki yılda bir olan, (ösümlük) iki yıl ömürlü, iki yıllık 5719 bier tabut 5720 biff vurmak, yumruklamak 5721 bifilar çift telli 5722 bifocal bifokal, çift odaklı 5723 bifocals çift odaklı gözlük 5724 bifoliate iki yapraklı 5725 bifurcate çatallanmak, iki kola ayrılmak 5726 bifurcation çatallanma, iki kola ayrılma 5727 big business büyük iş, büyük sermayeli şirketler 5728 big close-up baş plan, yakın plan, yakın çekim 5729 Big Dipper Büyükayı yıldızı 5730 big end biyel başı 5731 big game büyük av 5732 big money çok pul 5733 big pot önemli zat, kodaman 5734 big shot kodaman 5735 big wheel kodaman 5736 big with gebe, yüklü 5737 big büyük, yeke, çon, iri, kocaman, önemli, popüler, ünlü, büyük 5738 big-hearted eli açık, cömert 5739 bigamist iki eşli kimse 5740 bigamous ikieşli, ikievli 5741 bigamy ikieşlilik, bigami 5742 bighead ukala dümbeleği, özünü bir şey sanan kişi 5743 bight halat bedeni, koy, küçük körfez 5744 bigness büyüklük 5745 bigot darkafalı, bağnaz 5746 bigoted dar kafalı, fanatik, yobaz, yalnız, kendi düşüncesine inanan, bağnaz 5747 bigotry darkafalılık, fanatiklik, yobazlık, bağnazlık 5748 bigwig büyükbaş, kodaman 5749 bike bisiklet, motosiklet, bisiklete binmek, bisikletle gezmek 5750 bikini bikini 5751 bilabial çiftdudaksıl 5752 bilateral agreement ikili anlaşma 5753 bilateral antenna iki yönlü anten 5754 bilateral contact iki taraflı sözleşme 5755 bilateral negotiations ikili görüşmeler 5756 bilateral relations ikili ilişkiler 5757 bilateral trade iki yanlı ticaret 5758 bilateral iki yönlü, iki yanlı, ikili 5759 bilberry yaban mersini 5760 bile acids safra asitleri 5761 bile calculus safra taşı 5762 bile cyst safrakesesi 5763 bile duct safra arnası 5764 bile juice safra 5765 bile pigment safra sarısı 5766 bile salts safra tuzları 5767 bile safra, öd, huysuzluk, sinirlilik, aksilik 5768 bilge water sintine suyu 5769 bilge geminin alt kısmı/dibi, sintine, sintine suyu, aptalca konuşma, zırva, saçmalık 5770 bilharzia bilharzios 5771 bilinear bilineer, ikidoğrusal, iki çizgisi olan 5772 bilingual ikidilli 5773 bilious safralı 5774 bilk dolandırmak, aldatmak, kandırmak, boyun kaçırmak, kelekbazlık, yalan, manasız söz, hile, fırıldakçılık, fırıldak, cefengiyat, kelek 5775 bill of clearance gümrük izni 5776 bill of entry gümrük beyannamesi 5777 bill of exchange poliçe, kambiyo senedi, tahvil 5778 bill of fare yemek listesi, menü 5779 bill of health sağlık belgesi 5780 bill of indictment iddianame 5781 bill of lading konşimento, yükleme evrakı, manifesto 5782 Bill of Law Kanun Tasarısı 5783 bill of rights insan hakları beyannamesi 5784 bill of sale satış bordrosu, fatura, temlik senedi 5785 bill kuş gagası, gaga, dimdik, denize uzanan kara parçası, burun, kanun layihası, yasa tasarısı, hesap pusulası, hesap, fatura, afiş, ilan, el ilanı, çönge pul, tahvil, poliçe 5786 billboard advertising ilan tahtalarıyla reklam yapma 5787 billboard ilan tahtası 5788 billet kışla, baraka 5789 billet-doux aşk mektubu 5790 billfold cüzdan 5791 billhead başlıklı form, antetli form 5792 billiards bilardo 5793 billingsgate ağız bozukluğu 5794 billion milyar, trilyon 5795 billow büyük dalga, dalgalanmak, kabarmak 5796 bills for collection tahsile verilen senetler 5797 bills of guarantee teminat senetleri 5798 bills payable borç senetleri 5799 bills receivable alacak senetleri 5800 billy goat erkek keçi, teke 5801 bilocular iki hücreli 5802 bimetal bimetal 5803 bimetalism çift metal pul jüyesi 5804 bimetallic bar bimetalik çubuk 5805 bimetallic strip bimetalik şerit, ikimetalli şerit 5806 bimetallic bimetalik 5807 bimolecular bimoleküler, çift moleküllü 5808 bimonthly iki ayda bir, iki ayda bir olan, iki aylık, ayda iki kere 5809 bimorph bimorf 5810 bin teneke, kutu, bidon, çöp kutusu, tımarhane 5811 binary chain ikili sayı zinciri 5812 binary digit ikili sayı 5813 binary fission ikiye bölünerek üreme 5814 binary number system ikili sayı jüyesi 5815 binary reaction iki moleküllü reaksiyon 5816 binary system ikili sayı jüyesi 5817 binary variable ikili değişken 5818 binary çift, ikili 5819 bind over göz hapsine mahk-m etmek 5820 bind up sargı ile bağlamak 5821 bind bağlamak, yarayı sarmak, ciltlemek, yasa gücü ile zorunlu kılmak, yasal olarak bağlamak, zorunlu bırakmak, biraraya getirmek, birleştirmek, yapıştırmak, yapışmak, tutmak 5822 binder ciltçi, cilt kılgası, dosya, klasör 5823 bindery ciltevi 5824 binding agent bağlayıcı, yapıştırıcı, binder 5825 binding contract bağlayıcı akit 5826 binding joist bağlantı kirişi 5827 binding law bağlayıcı yasa 5828 binding ciltçilik, ciltleme işi, kitap kapağı, kenar süsü, uyulması gereken, bağlayıcı 5829 bindweed kahkahaçiçeği 5830 bine (sarmaşık) sap 5831 binge eğlence, alem, cümbüş 5832 bingo bingo oyunu 5833 binnacle pusula dolabı 5834 binocular vision binoküler görüş, iki gözle görme 5835 binocular binoküler, çiftgözmercekli, aynı anda iki gözle bakılabilen dürbün 5836 binoculars dürbün 5837 binomial equation ikiterimli denklemi 5838 binomial ikiterimli 5839 binominal iki isimli, çift isimli 5840 binuclear iki çekirdekli 5841 binucleate iki çekirdekli 5842 bio- (önek) hayat 5843 biochemical biyokimyasal 5844 biochemist biyokimyacı 5845 biochemistry biyokimya 5846 bioclimatalogy biyoklimatoloji 5847 bioclimatics biyoklimatoloji 5848 biodegradable bakterilerle ayrışabilen 5849 biodegradation biyolojik bozunma 5850 bioelectricity biyoelektrik 5851 bioenergetics biyoenerjetik 5852 bioengineering biyoteknik 5853 biogas biyogaz 5854 biogenesis biyogenez 5855 biogenetic biyogenetik 5856 biogeography biyojeografi, canlılar coğrafyası 5857 biographer biyografi yazarı 5858 biographic biyografik 5859 biography yaşam öyküsü, biyografi, tercümeihâl 5860 biological degradation biyolojik bozunma 5861 biological warfare biyolojik savaş 5862 biological weapons biyolojik silahlar 5863 biological biyolojik 5864 biologist biyolog 5865 biology biyoloji, yaşambilim, dirimbilim 5866 bioluminescence biyoluminesans 5867 biolysis biyoliz 5868 biomass biyolojik kütle 5869 biome biyom, canlı topluluğu 5870 biometrical biyometrik 5871 biometry biyometri 5872 bionic insanüstü güçleri olan, biyonik 5873 bionics biyonik 5874 bionomics ekoloji 5875 biophysics biyofizik 5876 biopsy biyopsi 5877 bioscopy biyoskopi 5878 biosphere biyosfer 5879 biostrome biyostrom, taşıl döşek 5880 biosynthesis biyosentez 5881 biosynthetic biyosentetik 5882 biotic biyotik 5883 biotics biyotik 5884 biotin biyotin 5885 biotite biyotit, karamika 5886 biotope biyotop 5887 bipartisan iki partili, iki partinin üyelerinden oluşan, çift partili 5888 bipartite iki parçalı, ikili, iki partili 5889 biped iki ayaklı yaratık 5890 bipedal iki ayaklı 5891 biplane çifte kanatlı (dört kanatlı) uçak 5892 bipolar format bipolar format 5893 bipolar çiftkutuplu, ikikutuplu, bipolar 5894 biquadratic dördüncü kuvvetten olan 5895 birch huş ağacı, vurmak, dövmek, kamçılamak 5896 birchen huş ağacından yapılmış 5897 bird cage kuş kafesi 5898 bird call kuş ötüşü 5899 bird catcher kuş tutan kimse 5900 bird dog av köpeği 5901 bird fancier kuş meraklısı, kuşbaz 5902 bird grass kuş otu 5903 bird in the hand çantada keklik 5904 bird of night baykuş 5905 bird of paradise cennet kuşu 5906 bird of passage göçmen kuş 5907 bird of prey alıcı kuş, avcı kuş 5908 bird paradise kuş cenneti 5909 bird watcher kuş gözlemi yapan kimse 5910 bird kuş, insan, kişi, tip, kadın, kız 5911 bird-brained kuş beyinli 5912 bird's nest kuş yuvası 5913 bird's-eye view kuşbakışı görünüm 5914 bird's-eye yavşanotu, veronika 5915 bird's-foot taş yoncası 5916 birdhouse kuş evi 5917 birdie küçük kuş, kuşcağız 5918 birdlime ökse, tuzak 5919 birdman kuş avcısı, kuşçu, pilot 5920 birds of a feather flock together tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş 5921 birefringence çiftkırılım 5922 biro tükenmez kalem 5923 birth certificate doğum belgesi 5924 birth control doğum kontrolü 5925 birth of place doğum yeri 5926 birth place doğum yeri 5927 birth rate doğum oranı 5928 birth doğum, doğulma, doğurma, dünyaya getirme, soy, sop, kodak kökeni, başlangıç, doğuş 5929 birthday card doğum günü kartı 5930 birthday doğum günü, ad günü 5931 birthmark doğum lekesi 5932 birthplace doğum yeri, anadan olduğu yer 5933 birthrate doğum oranı 5934 birthright doğuştan kazanılan ulusal hak, vatandaşlık hakkı 5935 biscuit bisküvi, çörek, pasta 5936 bisect iki eşit parçaya bölmek 5937 bisection ikiye bölme 5938 bisector açıortay 5939 bisectrix açıortay 5940 bisexual çift cinsiyetli, ikieşeyli, erdişi, erselik, her iki cinse de ilgi duyan, biseksüel 5941 bishop piskopos, (satranç) fil 5942 bishopric piskoposluk 5943 bismuth bizmut 5944 bison bizon 5945 bissextile artık yıl, artık yıl 5946 bistable iki kararlı 5947 bistort kurt pençesi 5948 bistro küçük bar/lokanta 5949 bisulphate bisülfat 5950 bisulphide bisülfür 5951 bisulphite bisülfit 5952 bit brace el matkabı 5953 bit by bit yavaş yavaş, ufak ufak, azar azar 5954 bit driver bit sürücüsü, ikil sürücüsü 5955 bit gem, delgi, keski, matkap, parça, lokma, kırıntı, miktar, kısa süre 5956 bitch dişi köpek, kancık, karı, kancık, orospu, dırdır etmek, kafa şişirmek 5957 bitchy zor beğenir, müşkülpesent, her şeyde kusur bulan, gıcık, kıl 5958 bite off more than one can chew başından büyük işe girişmek 5959 bite one's tongue off söylediğine pişman olmak 5960 bite sb's head off kabaca konuşmak 5961 bite the dust yere düşmek, yenilmek 5962 bite ısırmak, dişlemek, (böcek/yılan/vb.) sokmak, (balık) zokayı yutmak, hoşa gitmemek, rahatsız etmek, sıkmak, tutmak, kavramak, ısırık, ısırma, sokma, ısırılarak kopartılan parça, ısırık, lokma, yiyecek, lokma, keskinlik, acılık 5963 biting acı verici, acıtıcı, zalim 5964 bits and pieces ıvır zıvır, ufak şeyler 5965 bitter almond oil acıbademyağı 5966 bitter beer acı bira 5967 bitter orange turunç, narenç 5968 bitter sweet hem acı hem tatlı olan, iyi ve kötü olan 5969 bitter acı, keskin, sert, (soğuk/rüzgâr/vb.) sert, şiddetli, iliklere işleyen, acı, kötü, üzücü, acı bira 5970 bitterish acımsı 5971 bitterly acı olarak, acı acı 5972 bittern balabankuşu, okar 5973 bitterness acılık, keskinlik, sertlik, şiddet 5974 bittersweet hem acı hem tatlı olan, yabanyasemini 5975 bitty parçalı, kısım kısım, bölüm bölüm, çok az 5976 bitumen bitüm yersakızı 5977 bituminization bitümleme 5978 bituminize bitümlemek, ziftlemek 5979 bituminous coal bitümlü kömür, adi maden kömürü 5980 bituminous grout bitümlü harç 5981 bituminous rocks bitümlü kayalar 5982 bituminous bitümlü, ziftli, zift gibi 5983 bivalent iki değerlikli, iki valanslı 5984 bivalve yumuşakçalardan çift kabuklu döngül 5985 bivalved iki kabuklu 5986 bivouac çadırsız asker düşergesi, geceyi açık havada, çadırsız geçirmek 5987 biweekly iki haftada bir, iki haftalık, haftada iki kere, haftada iki kere olan/çıkan 5988 bizarre acayip, garip, garibe, tuhaf 5989 blab sır vermek, ispiyonlamak 5990 blabber çok aptalca konuşmak, kafa ütülemek 5991 blabbermouth şapır, ezme 5992 blabbermouthed sirgep 5993 black and blue çürük, morarmış 5994 black and white yazı, basılı şey, siyah beyaz resim 5995 black art büyü 5996 black beetle hamamböceği 5997 black belt siyah kuşak 5998 black birch kara huş, kara kayın 5999 black bird karatavuk 6000 black body siyah cisim 6001 black book kara liste kitabı 6002 black box kara kutu 6003 black caviar kara kürü 6004 black coffee sütsüz kahve 6005 black diamond siyah elmas, karbonado, karaelmas 6006 black earth çernozyom, kara toprak 6007 black eye siyah göz, morarmış göz, kara göz 6008 black flag siyah flama, korsan flaması 6009 black frost kuru soğuk, kuru ayaz 6010 black game siyah keklik 6011 black goby kömürcünkayası 6012 black grouse kayın tavuğu 6013 black guard alçak, edepsiz, rezil, alçak kimse, küfretmek, sövüp saymak 6014 black hellebore karacaot 6015 black hole hapishane koğuşu 6016 black lead grafit, kurşun tozu 6017 black letter gotik harf 6018 black magic kara büyü 6019 black mail şantaj 6020 Black Maria hapishane arabası 6021 black mark kara leke 6022 black market karaborsa, kara pazar 6023 black marketeer karaborsacı 6024 black medic kelebek otu, karayonca 6025 black money kara pul 6026 black out karartma yapmak, karartmak, bayılmak 6027 black pepper karabiber 6028 black powder karabarut 6029 black screen siyah ekran 6030 Black Sea Karadeniz 6031 black sheep yüzkarası, kara koyun 6032 black shirt faşist 6033 black spot yolda kazaların çok olduğu yer 6034 black spruce kara ladin 6035 black tea siyah çay 6036 black thorn karadiken, karaçalı 6037 black tie siyah papyon kravat, smokin 6038 black walnut karaceviz 6039 black widow zehirli bir örümcek 6040 black siyah, kara, sütsüz, sade, siyahi, kara derili, çok kirli, kötü, uğursuz, çok kızgın, sinirli, şeytani, (mizah) kara, siyah renk, siyah giysi, zenci, karartmak, siyaha boyamak, (göz) morartmak, kara listeye almak 6041 black-hearted kötü kalpli 6042 blackball aleyhinde oy kullanmak 6043 blackberry böğürtlen 6044 blackbird karatavuk 6045 blackboard karatahta, tahta, yazı levhası 6046 blackcock siyah erkek keklik 6047 blackcurrant kuşüzümü 6048 blackdog kötü huy 6049 blacken karartmak, kararmak, karalamak, leke sürmek, kirletmek 6050 blackeyed siyah gözlü 6051 blackguard edepsiz kimse, eclaf 6052 blackhead deride oluşan siyah çekit 6053 blacking ayakkabı boyası 6054 blackish siyahımsı 6055 blackjack yirmi bir oyunu, cop 6056 blackleg greve katılmayan kişi 6057 blacklist kara listeye almak 6058 blackmail letter şantaj mektubu 6059 blackmail şantaj, şantaj yapmak 6060 blackmailer şantajcı 6061 blackness siyahlık 6062 blackout karartma, bayılma, baygınlık 6063 Blackshirt İtalyan Faşist Parti Üyesi, Karagömlekli 6064 blacksmith nalbant, demirci 6065 blackthorn karaçalı, karadiken 6066 blacktop asfalt (yol), asfaltlamak 6067 blacky zenci 6068 bladder wack keseli suyosunu 6069 bladder worm keseli kurt 6070 bladder sidiktorbası, mesane, deri ya da lastikten yapılmış içine sıvı ya da hava doldurulan bir tür kese 6071 blade bone küreksümüğü 6072 blade of grass ot sapı 6073 blade (bıçak/jilet/vb.) ağız, ülgüç, (kürek/pervane/vb.şeylerde) geniş yassı kısım, buğday gibi otsu ösümlüklerin geniş yassı yaprakları 6074 blah alelade, sıradan, can sıkıcı 6075 blain çıban, şiş 6076 blamable azarlanabilir 6077 blame sorumlu tutmak, suçlamak, günahlandırmak, suç, günah, sorumluluk, tane, kınama 6078 blamed kahrolası 6079 blameful kabahatli, suçlu 6080 blameless suçsuz, kusursuz, kabahatsiz 6081 blamelessness suçsuzluk, masumluk 6082 blameworthy kusurlu, ayıp 6083 blanch with yüzü solmak 6084 blanch beyazlatmak, ağartmak, (with/at ile) (yüzünün rengi) solmak 6085 blancmange pelte 6086 bland uysal, yamuşakbaşlı, ince, ağırbaşlı, (besin) fazla tatlı olmayan, hafif 6087 blandish yağ çekmek 6088 blandishment yağcılık 6089 blandness yumuşaklık 6090 blank ballot paper boş oy pusulası 6091 blank bill açık senet 6092 blank book not defteri 6093 blank cartridge kurusıkı fişek, kurşunsuz fişek, manevra fişeği 6094 blank cheque açık çek 6095 blank credit açık kredi 6096 blank endorsement açık ciro 6097 blank out silmek, karartmak 6098 blank signature açığa imza 6099 blank verse serbest nazım, uyaksız şiir 6100 blank vote boş oy 6101 blank (çönge/kaset/vb.) boş, (çek) açık, anlamsız, boş, boşluk, boş alan, boş bırakılmış yer, üzerinde ilgili kişi tarafından doldurulmak üzere boşluklar bulunan çönge, ariza formu 6102 blankbook not defteri 6103 blanket insurance genel sigorta 6104 blanket mortgage genel ipotek 6105 blanket policy genel yangın sigortası poliçesi 6106 blanket battaniye, örtük, yorgan, sınırsız, bütün olasılıkları içeren 6107 blanketing battaniyelik kumaş 6108 blanking silme, karartma 6109 blankly boş boş, ifadesiz bir şekilde 6110 blankness boşluk, anlamsızlık 6111 blare bağırmak, ötmek, cırlamak, cızırtı, zırıltı, rahatsız edici ses 6112 blarney övme, pohpohlama, yağ çekme 6113 blase herşeyden usanmış, bezgin 6114 blast furnace yüksek fırın, maden eritme ocağı 6115 blast hole lağım deliği 6116 blast off uzaya fırlamak 6117 blast powder lağım barutu 6118 blast (rüzgâr/fırtına/vb.) ani patlama, esinti, patlama, patlayış, büyük ve gürültülü patlama, madeni nefesli çalgılardan çıkan yüksek ve kulak tırmalayan ses, zırıltı, (kaya/taş) havaya uçurmak, patlatmak, bombalamak, ateş açmak, lanetlemek, kargışlamak, öldürmek, mahvetmek, yok etmek 6119 blasted lanet olası, kahrolası, yıldırım çarpmış, yok olmuş, ölmüş, yıkılmış 6120 blaster barutçu, patlatman 6121 blasthole lağım deliği 6122 blasting agent patlayıcı 6123 blasting cartridge patlatma kartuşu, lokum 6124 blasting timer patlatma zamanlayıcısı 6125 blasting patlayıcı, patlama 6126 blastoderm germ yaprağı 6127 blastula blastula 6128 blatant kaba, utanmaz, arsız, terbiyesiz, küstah 6129 blatherskite mangalda kül bırakmayan kimse 6130 blaze a trail baş çekmek, iz sürmek 6131 blaze at -e ateş etmek 6132 blaze away ateş etmeye devam etmek 6133 blaze ateş, parlama, alev, parlak ışık, büyük/tehlikeli yangın, aniden öfkelenme, öfkeden parlama, alev alev yanmak, tutuşmak, parlamak, (haber) yaymak 6134 blazer yöndün ceketi, blazer 6135 blazing cayır cayır yanan, aşikâr, gün gibi ortada 6136 blazon armacılık, fiyaka, renklerle süslemek, donatmak, kaplamak 6137 bleach beyazlatmak, ağartmak, beyazlamak, ağarmak, beyazlatıcı madde 6138 bleacher bir tür açık tribün 6139 bleachery kasar dairesi, kasar atölyesi 6140 bleaching lime kireçkaymağı 6141 bleaching powder kireçkaymağı, ağartma tozu 6142 bleaching ağartma, beyazlatma, ağartıcı, beyazlatıcı 6143 bleak soğuk, tatsız, nahoş 6144 blear-eyed mahmur 6145 bleary (göz) kızarmış, sulanmış 6146 bleat melemek, mırıldanmak, sızlanmak, giç giç danışmak, giçlemek 6147 bleb kabarcık 6148 bleed for yüreği kan ağlamak, içi sızlamak 6149 bleed sb white birini soyup soğana çevirmek 6150 bleed kanamak, kanı akmak, (for ile) yüreği kan ağlamak, içi sızlamak, acımak, (pulunu) yemek, yolmak, söğüşlemek, âdet görmek, kanaması olmak 6151 bleeder pipe boşaltma borusu, tahliye borusu 6152 bleeder hemofili hastası, şantajcı, havalandırma deliği 6153 bleeding heart şebboy 6154 bleeding kanama, kanatma 6155 bleep sinyal, bip sesi, korna sesi, sinyal vermek, sinyalle/kornayla çağırmak 6156 blemish güzelliğini bozmak, lekelemek, çirkinleştirmek, güzelliği bozan leke/kusur/bozukluk 6157 blench el çekmek, geri çekilmek, boyun kaçırmak, tiksinmek, dönmek, yayınmak, uzaklaşmak, seksenmek, göz yummak, (korkudan) irkilmek 6158 blend karıştırmak, (çay/tütün/içki/vb.) harmanlamak, birbirine uymak, gitmek, bütün hale gelmek, katışık, karışım, harman 6159 blende blend 6160 blended karışık 6161 blender karıştırıcı, mikser 6162 blight ösümlük hastalığı, kötü etki, bozmak, kötü etkilemek 6163 blimp keşif balonu 6164 blind alley çıkmaz sokak, sonucu umutsuz iş 6165 blind copy mektup kopyası 6166 blind date (kız ve erkek) ilk buluşma/görüşme 6167 blind flying kör uçuş 6168 blind gut körbağırsak 6169 blind man's buff körebe 6170 blind shaft dahili kuyu, içkuyu 6171 blind spot gözdeki kör çekit 6172 blind valley kör vadi, kör koyak 6173 blind kör, sokur, anlayışsız, kavrayışsız, dikkatsiz, düşüncesiz, denetimsiz, nedensiz, amaçsız, görünmez, kör etmek, körleştirmek, kör etmek, görmez/anlamaz hale getirmek, güneşlik, perde 6174 blindfold (birinin gözlerini) bir şeyle bağlamak, göz bağı 6175 blinding körleştiren 6176 blindly kör gibi, körü körüne, ya herrü ya merrü 6177 blindness körlük 6178 blink (göz) kırpmak/kırpıştırmak, (ışık) yanıp sönmek 6179 blinker pırıldak 6180 blinkers at gözlüğü 6181 blip bip sesi 6182 bliss çok büyük mutluluk 6183 blissful neşe dolu 6184 blister su toplamış kabarcık, kabartı, su toplamak, kabarcıklanmak, kabarmak, kabartmak, kabarmasına neden olmak 6185 blithe mutlu, neşeli, kaygısız 6186 blitz ani saldırı, ani hava saldırısı, hummalı faaliyet, sıkı çalışma dönemi 6187 blizzard kar fırtınası, tipi 6188 bloat tuzlamak ve tütsülemek, şişirmek, kabartmak 6189 bloated davul gibi şişmiş, olması gerekenden büyük, normalden fazla, şişirilmiş 6190 blob küçük damla, küçük/yuvarlak kütle 6191 bloc bir amaç için birleşmiş siyasal parti, politikacı ya da ülke gurubu, blok 6192 block and tackle makara takımı, palanga takımı 6193 block letters büyük matbaa harfleri 6194 block of flats apartman 6195 block policy toplu poliçe 6196 block printing el baskısı 6197 block kütük/kaya/taş parçası, blok, bir bütün olarak düşünülen miktar, (matbaa) blok, binalar dizisi, blok, birleşme, birlik, cellat kütüğü, arsa parçası, tıkayan şey, tıkama, tıkanıklık, engel, tıkamak, önünü kesmek, önlemek, engellemek, kapamak 6198 blockade abluka, muhasara, denizden abluka etmek, ablukaya almak, muhasara etmek 6199 blockage tıkanma, tıkanıklık, tıkayıcı şey 6200 blockbuster büyük uçak bombası 6201 blocked account bloke hesap 6202 blocked currency bloke pul 6203 blocked bloke, bloklanmış, öbeklenmiş 6204 blockhead dangalak, mankafa, aptal 6205 blockhouse korugan 6206 blocking bloke etme, blokaj 6207 bloke herif, adam 6208 blond (erkek) sarışın, (saç) sarı 6209 blonde (bayan) sarışın, açık sarı saçlı, (saç) sarı 6210 blondin kablolu vinç 6211 blood bank kan bankası 6212 blood blister kan oturması 6213 blood brother kan kardeşi 6214 blood cell kan hücresi 6215 blood clot kan pıhtısı 6216 blood clotting kan pıhtılaşması 6217 blood corpuscle kan yuvarı, kan cisimciği 6218 blood count kan sayımı 6219 blood donation kan bağışı 6220 blood donor kan bağışında bulunan kimse 6221 blood factors kan faktörleri 6222 blood feud kan davası 6223 blood flow kan dolaşımı 6224 blood group kan türkümü 6225 blood heat kan ısısı 6226 blood horse saf kan at 6227 blood money kiralık katillere verilen pul, diyet 6228 blood plasma kan plazması 6229 blood poisoning kan zehirlenmesi 6230 blood pressure kan tazyiki, kan basıncı, tansiyon 6231 blood relation kan bağı 6232 blood relationship kan bağı 6233 blood smear kan lekesi 6234 blood stream kan akımı 6235 blood sucker sülük 6236 blood sugar kan şekeri 6237 blood test kan türkümü 6238 blood tissue kan dokusu 6239 blood transfusion kan nakli 6240 blood type kan türkümü 6241 blood vascular system kan damarları jüyesi 6242 blood vessel kan damarı 6243 blood kan, akrabalık, kan bağı, soy, mizaç, huy 6244 bloodbath kıyım, katliam, toplukıyım 6245 bloodcurdling tüyler ürpertici, korkunç 6246 bloodhound kan tazısı 6247 bloodless kansız, öldürücü olmayan, kansız, ruhsuz, cansız, ilgisiz, insanca duygulardan yoksun, kansız 6248 bloodshed öldürme, kan dökme 6249 bloodshot (gözü) kanlanmış 6250 bloodstain kan lekesi 6251 bloodstone kantaşı 6252 bloodstream kan dolaşımı 6253 bloodsucker asalak, parazit, kan emici, sülük 6254 bloodthirstiness kana susama 6255 bloodthirsty kana susamış 6256 bloodwood bakam ağacı 6257 bloody well kesinlikle, pekâlâ, gayet iyi 6258 bloody kanla kaplı, kanlanmış, kanlı, kanlı, kan dökülen, kahrolası, lanet olası, lanet, Allahın cezası, müthiş, acayip, fazlasıyla, süper, o biçim 6259 bloody-minded dik kafalı, gıcık, kıl, hunhar 6260 bloom çiçek, en güzel çağ/dönem, çiçeklenme, çiçek açmak, çiçeklenmek, çiçek vermek, (ürün) zenginleşmek, verimleşmek, sağlıklı ve güzel görünmek, sağlıklı bir renge kavuşmak, gelişmek 6261 bloomer büyük yanılgı/hata, gaf 6262 blooming çiçek açmış, kör olası 6263 blossom çiçek, ağaç çiçeği, çiçek açmak, çiçeklemek, çiçeklenmek, gelişmek, oluşmak, çiçeklenmek, (kız) büyümek, gelişmek, yetişmek, olgunlaşmak, canlanmak, neşelenmek, açılmak 6264 blot one's copybook adını lekelemek, sicilini kirletmek 6265 blot out gizlemek, kapatmak, bozmak, ortadan silmek 6266 blot leke, mürekkep lekesi, ayıp davranış, kusur, leke, kara, lekelemek, kirletmek, kurutma çöngesiyle temizlemek, (out ile) gizlemek, kapatmak 6267 blotch deride oluşan leke ya da kırmızı çekit, mürekkep ya da boya lekesi 6268 blotter bir parça kurutma çöngesi, kayıt defteri 6269 blotting pad sumen, altlık 6270 blotting paper kurutma çöngesi 6271 blotting lekeleme 6272 blouse bluz 6273 blow a fuse sigorta atmak, tepesi atmak 6274 blow down devirmek, yere yatırmak, istim boşaltmak 6275 blow dryer saç kurutan 6276 blow great guns fırtına halinde esmek (rüzgâr) 6277 blow hot and cold about bir iyi bir kötü davranmak, oyun oynamak 6278 blow hot and cold daldan dala konmak, kararsız olmak, duraksamak 6279 blow in çıkıp gelmek, damlamak, düşmek 6280 blow off steam ağzını açıp gözünü yummak 6281 blow one's nose fınkırmak 6282 blow one's own horn yüksekten atmak, övünmek 6283 blow one's own trumpet özünü göklere çıkarmak 6284 blow one's stack özünden geçmek, özünü kaybetmek 6285 blow one's top tepesi atmak 6286 blow ones stack öfkelenmek 6287 blow out sönmek, (lastik) patlamak, havaya uçmak 6288 blow over unutulmak, (fırtına) dinmek 6289 blow sb up azarlamak, paylamak 6290 blow sb's cover kimliğini ortaya çıkarmak 6291 blow sth up önemini abartmak, (yaçın) büyütmek 6292 blow the gaff ağzından kaçırmak 6293 blow up parlamak, birden kızmak, patlak vermek 6294 blow esmek, üflemek, üfürmek, uçurmak, sürüklemek, üflemek, üfleyerek çalmak, öttürmek, çabuk çabuk solumak, (sigorta/vb.) atmak, yanmak, çarçur etmek, lanetlemek, darbe, yumruk, üfleme, esinti 6295 blow-by-blow ayrıntılı 6296 blower körük, vantilatör 6297 blowfly göksinek, et sineği 6298 blowhard özünü öven, loka 6299 blowhole tenek deliği 6300 blowing-up patlama 6301 blowlamp pürmüs lambası 6302 blown glass şişirilerek imal edilmiş cam 6303 blowout cümbüş, âlem, lastik patlaması, patlak, lastikteki patlak, delik, patlama 6304 blowpipe (zehirli ok/taş/vb.atmakta kullanılan) boru, üfleç 6305 blowtorch pürmüs lambası, lehim lambası, pompa 6306 blowy rüzgârlı 6307 blubber balina türü balıkların yağı, ağlama, zırlama, zırıltı, hüngür hüngür ağlamak, zırlamak 6308 bludgeon sopa, cop, sopayla dövmek 6309 blue blood doğuştan soyluluk, asil kan 6310 blue cheese (iyi cins) mavi peynir 6311 blue devils iç sıkıntısı 6312 blue eyed boy birinin gözbebeği 6313 blue film seks yankası 6314 blue gum okaliptüs 6315 blue jacket denizci, bahriyeli 6316 blue jeans blucin 6317 blue joke açık saçık fıkra 6318 blue litmus paper mavi turnosol çöngesi 6319 blue moon çok uzun bir süre 6320 blue stocking entelektüel kadın 6321 blue vitriol göztaşı, bakır sülfat 6322 blue mavi, üzgün, hüzünlü, kederli, umutsuz 6323 blue-collar işçi sınıfına ilişkin 6324 blue-eyed mavi gözlü 6325 blue-pencil sansürden geçirmek, makaslamak 6326 bluebeard mavisakal 6327 bluebell çan çiçeği 6328 blueberry yaban mersini 6329 bluebottle iri mavimsi sinek 6330 bluefish lüfer 6331 blueing çivitleme 6332 bluepeter hareket flaması 6333 blueprint apparatus ozalit kılgası 6334 blueprint mavi kopya, ozalit, ayrıntılı tasarı, plan 6335 blues hüzünlü müzik, blues, hüzün, keder, efkâr 6336 bluff kaba saba, basit, blöf yapmak, (into ile) blöf yaparak kandırmak/ikna etmek, blöf, karakorku, kurusıkı, uçurum 6337 bluing çivit 6338 bluish mavimtırak, gökçe, gökçül 6339 blunder büyük hata, gaf, aptalca hata yapmak, gaf yapmak, pot kırmak, çam devirmek, yalpalayarak/sendeleyerek kör gibi yürümek 6340 blunderbuss karabina 6341 blunger karma kılgası 6342 blunt keskin olmayan, kör, körelmiş, kaba, dobra dobra, açık, köreltmek, körleştirmek 6343 blur net görülmeyen şey, hayal meyal, karaltı, net görülmesini zorlaştırmak, bulandırmak 6344 blurb kitap tanıtım yazısı 6345 blurred flu, bulanık 6346 blurry bulanık 6347 blurt out ağzından kaçırmak 6348 blurt (out ile) ağzından kaçırmak 6349 blush to the roots of one's hair kulaklarına kadar kızarmak 6350 blush utanmak, kızarmak, utançtan kızarmak, utanma, utanıp kızarma 6351 bluster kabadayılık taslamak, bağıra çağıra konuşmak, atıp tutmak, (rüzgâr) sert esmek, kabadayılık, yıldırıcı konuşma, sert esinti, rüzgâr/dalga sesi 6352 blustery (hava) rüzgârlı 6353 boa constrictor boa yılanı 6354 boa boa yılanı 6355 boar kaban, (damızlık) erkek domuz, yaban domuzu 6356 board and lodging pansiyon, yiyecek ve yatacak 6357 board foot kereste ölçü birimi 6358 board measure kereste ölçüsü 6359 board meeting yönetim kurulu toplantısı 6360 board member kurul üyesi 6361 board minutes yönetim kurulu tutanağı 6362 board of administration idare heyeti 6363 board of directors yönetim kurulu, idare meclisi 6364 board of discipline disiplin kurulu 6365 board of education ABD mektepler idare heyeti 6366 board of examination sınav kurulu 6367 board of governors yönetim kurulu 6368 board of management yönetim kurulu 6369 board of managers idare heyeti, yönetim kurulu 6370 board of trustees mütevelli heyeti 6371 board room yönetim kurulu odası 6372 board tahta, levha, kalas, kereste, oyun tahtası, ekmek tahtası, ilan tahtası, not tahtası, yemek, yönetim kurulu, tahtayla kaplamak, (tren/uçak/otobüs/otomobil/gemi/vb.) binmek, yolcu almak, pansiyoner olarak almak/kalmak 6373 boarder pansiyoner, yatılı öğrenci 6374 boarding card biniş kartı 6375 boarding house pansiyon 6376 boarding lounge biniş bekleme salonu 6377 boarding point kalkış çekidi 6378 boarding school yatılı mektep 6379 boarding student yatılı öğrenci 6380 boarding tahta kaplama, yiyecek, içecek 6381 boardinghouse pansiyon 6382 boards kitabın kapakları, sahne 6383 boardwalk tahta kaldırım 6384 boast övünme, lokalık, böbürlenme, övünç kaynağı, böbürlenerek konuşmak/söylemek, basıp bağlamak, özünü tariflemek, lokalık etmek, özünü övmek, lokalanmak, övünmek, böbürlenmek, -e sahip olacak kadar şanslı olmak 6385 boaster basıp kesen, özünü öven, loka 6386 boastful loka, övüngen, özünü beğenmiş 6387 boat house kayıkhane 6388 boat race kayık yarışı 6389 boat shed kayıkhane 6390 boat sandal, kayık, tekne, gemi, kayık tabak, sandalla/kayıkla gezmek 6391 boater hasır şapka 6392 boatman kayıkçı, sandalcı 6393 boatswain porsun, lostromo 6394 boatswain's pipe kumanda düdüğü, fisket 6395 bob aşağı yukarı hareket etmek, inip çıkmak, sallanmak, aşağı yukarı hareket ettirmek, sallamak, reverans, şilin 6396 bobbin bobin, makara 6397 bobby pin madeni saç tokası 6398 bobby polis, sakçı 6399 bobsleigh kar kızağı 6400 bod adam, herif 6401 bode ill uğursuzluğa delalet etmek 6402 bode well iyiye işaret etmek 6403 bode işaret etmek, belirtisi olmak 6404 bodice korsa 6405 bodily bütün olarak, bütün halinde, hep birlikte, tümüyle, bedensel 6406 bodkin şerit tığı 6407 body activities vücut faaliyetleri 6408 body building vücut geliştirme 6409 body clock vücut saati 6410 body corporate hukuki şahıs 6411 body politic devlet, siyasi cemiyet 6412 body structure vücut yapısı 6413 body beden, vücut, gövde, ceset, kitle, teşkilat, heyet, kurul, nesne, madde 6414 body-centred gövde merkezli 6415 bodyguard koruyucu, muhafız, fedai 6416 bodywork (taşıt) karoser 6417 boffin bilimadamı 6418 bog bean su yoncası 6419 bog down batağa batmak, çıkmaza girmek 6420 bog moss bataklık yosunu 6421 bog bataklık, hela, kenef 6422 bogey öcü, düşsel korku, sümük 6423 boggle ürkütmek, şaşırtmak, korkutmak, (kuşku/korku/vb.) yüzünden duraksamak 6424 boggy batak, çamurlu 6425 bogie boji 6426 bogtrotter bataklık arazide oturan kimse 6427 bogus yapmacık, sahte 6428 bohemian bohem 6429 boil away kaynayıp gitmek, yok olmak 6430 boil down to anlamına gelmek, olmak 6431 boil down kaynayarak suyunu çekmek, kısaltmak, kısmak 6432 boil over kaynayıp taşmak, köpürmek, tepesi atmak 6433 boil sth down to sth kısaltmak, özetlemek 6434 boil up tehlikeli bir boyuta ulaşmak, kızışmak 6435 boil kaynatmak, haşlamak, pişirmek, kaynamak, haşlanmak, pişmek, kaynama, kaynatma, kaynama çekidi, çıban 6436 boil-off buharlaşma kaybı 6437 boiled egg rafadan yumurta 6438 boiled meat soğutma et, söğüş 6439 boiled salt rafine tuz 6440 boiled pişmiş, kaynatılmış, soğutma 6441 boiler house kazan dairesi 6442 boiler room kazan dairesi 6443 boiler suit işçi tulumu 6444 boiler tube kazan borusu 6445 boiler buhar kazanı 6446 boilermaker kazancı 6447 boiling point kaynama çekidi 6448 boiling kaynayan, kaynama, kaynatma 6449 boisterous kabaca, gürültülü, şen şakrak, (hava) kötü, sert 6450 bold cesur, yürekli, gözüpek, atılgan, küstah, kaba, arsız, densiz, (görünüş) keskin hatlı, ilginç 6451 boldface siyah harf 6452 boldly cesaretle, güpegündüz 6453 boldness cesaret, yüreklilik, pervasızlık 6454 bole ağaç gövdesi 6455 bolide ateştopu, bolit 6456 Bolivia Bolivya 6457 boll weevil pamuk kurdu 6458 boll tohum kabuğu, tohum zarfı 6459 bollard iskele babası, kısa kalın direk 6460 bollocks taşaklar, saçma, zırva 6461 bolometer bolometre, ışınımölçer 6462 bolometric bolometrik 6463 boloney zırva, palavra, boş laf, hikâye 6464 Bolshevik Bolşevik 6465 Bolshevist Bolşevik 6466 bolshy kurulu toplum düzenine karşı, yardımı esirgeyen 6467 bolster up desteklemek, cesaretlendirmek 6468 bolster uzun yuvarlak yastık, (up ile) desteklemek, cesaretlendirmek 6469 bolt cutter cıvata keskisi 6470 bolt head cıvata başı 6471 bolt knife mücellit bıçağı 6472 bolt cıvata, kapı sürgüsü, sıyırma, mandal, yıldırım, (kumaş/vb.) top, kaçış, kaçma, (at) korkudan aniden kaçmak, irkilmek, acele etmek, çabuk hareket etmek, (yemek) çiğnemeden yutmak, abur cubur yemek, iki parçayı cıvatayla tutturmak, bağlamak, (kapı) sürgülemek, kilitlemek, kilitlenmek, un elemek, dimdik ve kıpırdamadan 6473 bolter tohuma kalkmış pancar 6474 bolting silk ipek gaze bezi 6475 boltrope gıradin, gıradin halatı 6476 bolus büyük hap, kapsül 6477 bomb shell bomba mermisi 6478 bomb bomba, (the ile) atom bombası, bombalamak 6479 bomb-proof bombaya dayanıklı, bomba geçmez 6480 bombard bombalamak, bombardıman etmek, (soru/vb.) yağmuruna tutmak 6481 bombardier bombacı, topçu 6482 bombardment airplane bombardıman uçağı 6483 bombardment bombardıman 6484 bombasine bombazen 6485 bombast tumturaklı söz 6486 bombazine bombazen 6487 bomber bombardıman uçağı 6488 bombing airplane bombardıman uçağı 6489 bombing bombardıman, bombalama 6490 bombshell kötü sürpriz 6491 bombsight bombalama vizörü 6492 bombsite bombalanan yer 6493 bona fide gerçek, gerçekten, gerçek, gerçekten 6494 bonanza çok kârlı iş/şey 6495 bond debt tahvil borcu 6496 bond fund tahvil fonu 6497 bond market tahvil piyasası 6498 bond paper kaliteli çönge 6499 bond bono, senet, resmi, yazılı anlaşma ya da söz, muhabbet, hoşlanma, karşılıklı sevgi, bağ, birbirine yapışma, bağlanma, birleşme, bağ, yapıştırmak, birleştirmek, yapışmak, birleşmek 6500 bondage kölelik 6501 bonded debt rehinli tahvil 6502 bonded docks gümrük ambarı 6503 bonded goods gümrüklenmemiş mallar, antrepolanmış mallar 6504 bonded warehouse gümrük antreposu, gümrük ambarı 6505 bonded antrepolanmış 6506 bonder bağlantı taşı, örgü taşı 6507 bonderize bonderlemek 6508 bondholder tahvil sahibi, tahvilat hamili 6509 bonding agent tutturucu madde, bağlayıcı madde 6510 bonding birbirine bağlanma 6511 bondmaid cariye, keniz 6512 bondman toprağa bağlı köylü 6513 bondsman kefil 6514 bone china ince porselen 6515 bone glue sümük tutkalı 6516 bone idle tembel, miskin 6517 bone marrow ilik, sümük iliği 6518 bone meal sümük tozu 6519 bone of contention tartışma nedeni 6520 bone oil sümük yağı 6521 bone structure sümük yapısı 6522 bone tissue sümük dokusu 6523 bone kemik, sümük, süyek, azm, üstühan, kılçık, sümüklerini ayıklamak 6524 bone-dry kupkuru 6525 boneblack sümük kömürü 6526 bonehead aptal, mankafa 6527 boneless sümüksüz, kılçıksız 6528 boner hata, büyük gaf 6529 bonesetter çıkıkçı 6530 bonfire tongal 6531 bongo bongo 6532 bonhomie iyi huyluluk, canayakınlık 6533 bonito palamut, torik 6534 bonk sikişmek, sikiş 6535 bonkers kaçık, kontak, üşütük 6536 bonnet lock kaporta kilidi 6537 bonnet başlık, bone, kaput, kozgaltka kapağı 6538 bonny sağlıklı, gürbüz, güzel, yeterli, iyi 6539 bonus account tasarruf hesabı 6540 bonus share kâr dağıtımı 6541 bonus ikramiye, prim 6542 bony sümüklü, kılçıklı, sıska, zayıf 6543 boo yuh, yuhalamak 6544 boob tube televizyon, sınalgı 6545 boob gaf, aptalca hata, enayi, budala, aptalca hata yapmak, gaf yapmak, çuvallamak 6546 boobs memeler 6547 booby prize en kötü yarışmacıya verilen ödül 6548 booby trap bubi tuzağı, şaka, sürpriz 6549 booby salak, aptal, enayi 6550 book credit açık kredi 6551 book debts defterlerin arz ettiği alacaklar 6552 book entries defter kayıtları 6553 book fair kitap fuarı 6554 book in geldiğini bildirmek 6555 book inventory muhasebe içi envanter 6556 book of account muhasebe defteri 6557 book of authorized signature imza sirküleri 6558 book of final entry son giriş kayıtları defteri 6559 book of original entry ilk giriş kayıtları defteri 6560 book review kitap eleştirisi 6561 book surplus defter fazlalığı 6562 book up ayırmak, tutmak, rezerve etmek 6563 book value defter değeri, muhasebe değeri, maliyet 6564 book week kitap haftası 6565 book kitap, hun, defter, deste, paket, kayıt, alısün rehberi, (yer) ayırtmak, evvelceden sipariş etmek, deftere geçirmek, kitaba yazmak, kitaba kaydetmek, (in ile) varışını/geldiğini bildirmek, (up ile) ayırmak, tutmak, rezerve etmek 6566 bookable (yer/vb.) ayırtılabilir 6567 bookbinder ciltçi, mücellit 6568 bookbindery ciltçilik, ciltevi 6569 bookbinding ciltçilik 6570 bookcase kitaplık 6571 booked yeri ayrılmış, defterde kayıtlı 6572 bookend kitap dayağı, kitap desteği 6573 bookie bkz.bookmaker 6574 booking clerk gişe memuru 6575 booking office gişe, bilet gişesi 6576 booking records muhasebe kayıtları 6577 booking rezervasyon, yer ayırtma, kaydetme 6578 bookish kitabî 6579 bookkeeper sayman, muhasebeci 6580 bookkeeping department muhasebe bölümü 6581 bookkeeping entry muhasebe kaydı 6582 bookkeeping system muhasebe jüyesi 6583 bookkeeping saymanlık, muhasebecilik, muhasebe 6584 booklet kitapça, kitapçık, broşür 6585 bookmaker (at yarışı/vb.de) bahis pullarını toplayan kimse, bahisçi 6586 bookmark kitapta kalınan sayfayı belirtmek için sayfa arasına konan herhangi bir şey 6587 bookmobile gezici kütüphane aracı 6588 bookseller kitapçı 6589 bookshelf kitap rafı 6590 bookshop kitabevi 6591 bookstall (kitap/dergi/vb.satan) küçük büfe 6592 bookstore kitabevi 6593 bookworm kitap hastası, kitap kurdu 6594 boom town hızla kalkınan kent, mantar kent 6595 boom seren, gümbürtü, akarsuların iki yakasına gerilen ve geçişi önleyen kalın zincir, hızlı büyüme, artış, yükseliş, gümbürdemek, (önem/değer/vb.) hızlı biçimde artmak, çoğalmak, gelişmek, canlanmak 6596 boomerang bumerang 6597 boon companion yakın arkadaş 6598 boon iyilik, nimet, rahatlık, ihsan, bağış 6599 boor kaba/yontulmamış kimse, ayı 6600 boorish kaba 6601 boorishly kaba bir şekilde 6602 boorishness kabalık, sığırlık 6603 boost the morale moralini yükseltmek 6604 boost alttan yukarıya ittirmek, artırmak, yükseltmek, canlandırmak, artış, yükselme, teşvik, yardım, destek, cesaretlendirme 6605 booster itici, destekçi, hayran, destekleyen, güç ya da basınç arttıran aygıt, güçlendirici, bir ilacın etkinliğini arttıran madde 6606 boot out kapı dışarı etmek 6607 boot çizme, çekme, bot, potin, ayakkabı, oto, bagaj, tekme, sepetleme, işten atma, tekmelemek, sepetlemek, kovmak 6608 booted eagle cüce kartal 6609 bootee bebek patiği, kadın botu 6610 booth satış pavyonu, kulübe, baraka, çardak, talvar, gişe 6611 bootjack çizme çekeceği 6612 bootlace ayakkabı bağı 6613 bootleg (içki) yasadışı, kaçak, yasadışı içki yapmak/satmak/bulundurmak 6614 bootlegger içki kaçakçısı 6615 bootlick dalkavukluk etmek, çanak yalamak 6616 bootlicker dalkavuk, çanak yalayıcı, yaltak 6617 bootstrap özünü yükleme, özyükleme 6618 booty ganimet, yağma, çalınmış eşya 6619 booze içki, kafayı çekmek 6620 booze-up içki âlemi 6621 boozer içkici, ayyaş, meyhane 6622 bop vurmak 6623 boracic acid borik asit 6624 boracic borik, borakslı, borasik 6625 borane boran 6626 borate borat 6627 borax boraks 6628 borazon borazon 6629 border and offshore trade sınır ve kıyı ticareti 6630 border gate gümrük kapısı, sınır kapısı 6631 border line sınır hattı 6632 border on sınır komşusu olmak, eğiliminde olmak 6633 border trade sınır ticareti 6634 border kenar, sınır, çekara, devlet serhaddi, sınırlandırmak, sınır koymak, sınır olmak, ile ortak sınıra sahip olmak, hemserhat olmak, sınırdaş olmak 6635 bordereau bordro 6636 bordering kıyısı olan 6637 borderline sınır çizgisi, sınır, belirsiz, ortada 6638 bore the pants off canından bezdirmek 6639 bore delmek, oymak, delik, sondaj çukuru, oyuk, delgi, boru, kutru, sonda, can sıkıcı/usandırıcı/bezdirici kimse, büyük gel dalgası, met dalgası, canını sıkmak, sıkmak 6640 boredom can sıkıntısı 6641 borehole sondaj deliği, yoklama deliği 6642 borer burgu, matkap, lağım mili 6643 boresight nişan kontrol aleti 6644 boric acid borik asit 6645 boric oxide borik oksit 6646 boric borik 6647 boring bar sondaj çubuğu, matkap mili 6648 boring dust lağım tozu 6649 boring head matkap başı, matkap aynası 6650 boring machine delme kılgası 6651 boring mill sondaj mili 6652 boring rig sondaj tesisatı 6653 boring rope delme halatı 6654 boring tower delme kulesi 6655 boring can sıkıcı, sıkıcı, darıktırıcı, meraksız 6656 born on the wrong side of the blanket piç 6657 born doğmuş, doğuştan, kökenden, doğma 6658 borneol borneol 6659 bornite bornit 6660 boron steel bor çeliği 6661 boron bor 6662 borough İngiltere'de Parlamentoya üye gönderen kent 6663 borrow trouble tasasını çekmek 6664 borrow ödünç almak, borç almak 6665 borrowed funds borç alınan pullar 6666 borrowed borç alınan 6667 borrower borç alan, borçlu, istikraz eden 6668 borrowing nation borç alan ülke 6669 borrowing power borçlanma gücü, kredi limiti 6670 borrowing ödünç alma, borç alma, alıntı 6671 borrowings borçlanılan miktar 6672 borstal ıslahevi 6673 bort siyah elmas, karbonado, karaelmas 6674 bosh zırva, boş laf 6675 Bosnia Bosna 6676 Bosnian Boşnakça, Boşnak 6677 bosom friend can ciğer kuzu sarması, can yoldaşı 6678 bosom sine, koyun, göğüs, yürek, yakın, çok yakın, samimi 6679 Bosphorus istanbul Boğazı, Boğaziçi 6680 boss patron, -e emirler yağdırmak, patronluk etmek, yönetmek 6681 boss-eyed şaşı 6682 bossage bosaj 6683 bossy emretmeyi seven, buyurgan 6684 botanical ösümlükbilimlik, botanik, ösümlüklerden sağlanan, ösümlük 6685 botanically botanik olarak 6686 botanist ösümlükbilimci 6687 botanize ösümlükleri incelemek 6688 botany ösümlükbilim, botanik 6689 botch bir şeyi kötü yapmak, içine etmek, baştan savma onarmak, yüzüne gözüne bulaştırmak, kötü yapılmış iş, baştan savma yapılmış şey 6690 both and hem hem (de), hem hem de 6691 both he and I hem o hem de ben 6692 both her ikisi, her ikisi de, (both ...and ...) sadece ...değil, aynı zamanda, her iki, iki 6693 bother with zahmet etmek, rahatsız olmak 6694 bother canını sıkmak, rahatsız etmek, narahat etmek, bezdirmek, (with/about ile) zahmet etmek, zahmete girmek, rahatsız olmak, sıkıntı, zahmet, zorluk, kavga, kargaşa, huzursuzluk, narahatlık 6695 bothersome can sıkıcı, rahatsız edici 6696 Botswana Botswana 6697 bottle cap şişe kapağı 6698 bottle gourd sukabağı 6699 bottle green koyu yeşil 6700 bottle opener şişe açacağı 6701 bottle up içine atmak, dışa vurmamak 6702 bottle şişe, şişelemek 6703 bottle-feed biberonla beslemek, mamayla beslemek 6704 bottled beer şişe birası 6705 bottleneck dar geçit, dar boğaz 6706 bottom dollar son kuruş 6707 bottom land ovalık arazi 6708 bottom out iyice düşmek, üzülmek 6709 bottom price en düşük fiyat 6710 bottom view alttan görünüş 6711 bottom dip, alt, aşağı taraf, son, kıç, popo, etek, çıkış sebebi neden, (out ile) en düşük seviyeye ulaşmak, iyice düşmek/azalmak 6712 bottomless pit cehennem 6713 bottomless dipsiz, sınırsız, çok derin 6714 bottomry gemi ödüncü 6715 botulism botülizm 6716 boucle buklet 6717 boudoir bir kadının odası, özel oturma odası 6718 bough budak, ağacın ana dallarından biri 6719 boulder clay sürüntü kili 6720 boulder period buz çağı 6721 boulder büyük taş/kaya 6722 boulevard bulvar, deniz kenarı park 6723 bounce back toparlanmak, iyileşmek 6724 bounce zıplamak, zıplatmak, zıplamak, sıçramak, hoplamak, (çek) karşılıksız olduğu için geri çevrilmek, zıplama, hoplama, sıçrama 6725 bouncer (konakçı/gazino/vb.yerlerde) fedai, goril 6726 bouncing (bebek) sağlıklı 6727 bouncy yaşam dolu, canlı, istekli, hevesli, yerinde duramayan, (top) iyi zıplayan 6728 bound for -e gitmek üzere 6729 bound to kesinlikle, garanti 6730 bound up in -le meşgul, çok ilgili 6731 bound up with -e bağlı, -le ilgili 6732 bound (for ile) gitmeye hazır, gitmeye niyetli, giden, gidici, gitmek üzere olan, sınırlamak, sınır koymak, sınırlarını belirlemek, bağlı, bağlanmış, kesin, yükümlü, mecbur, ciltlenmiş, ciltli, kesin, niyetli, azimli, kafasına takmış, kesin kararlı, sıçrama, hoplama, zıplama, serhat, had, sınır, hoplamak, zıplamak, sıçramak, sekmek 6733 boundary line sınır çizgisi 6734 boundary sınır, çek, had, serhat 6735 boundless sınırsız, sonsuz 6736 bounteous eliaçık, cömert, cömertçe verilmiş 6737 bounteously cömertçe 6738 bounteousness cömertlik, bolluk 6739 bountiful cömert, eli açık, bol 6740 bounty cömertlik, eliaçıklık, cömertçe verilmiş şey, ikramiye, prim, ödenek, bağış 6741 bouquet buket, gül destesi, (şarap) koku 6742 bourgeois kentsoylu, burjuva, kapitalist, anamalcı, maddiyatçı 6743 bourgeoisie orta sınıf, kentsoylu sınıfı, kapitalist sınıf 6744 bourne çay, dere 6745 bourse borsa 6746 bout kısa dönem, devre, kriz, nöbet, boks maçı 6747 boutique butik 6748 bovine vaccine inek aşısı 6749 bovine inek/öküz gibi, inek/öküz ..., uyuşuk, hantal 6750 bow and scrape yağ çekmek, yaltaklanmak 6751 bow compass kavis kompası, çekit pergeli 6752 bow out of bırakmak, ayrılmak 6753 bow saw çelik testeresi 6754 bow tie papyon, papyon kravat 6755 bow to kabul etmek, boyun eğmek, uymak 6756 bow reverans yapmak, tazim etmek, başıyla selamlamak, diz çökmek, (başını) eğmek, eğilmek, reverans, başla selamlama, pruva, baş, (ok atmakta kullanılan) yay, yay, kavis, fiyonk, fiyonk biçiminde düğüm 6757 bow-legged çarpık bacaklı, çarpık bacaklı 6758 bowel bağırsak 6759 bowels bağırsak, iç kısımlar, iç 6760 bower göz demiri, kameriye, çardak 6761 bowl over çarpıp düşürmek, yere yuvarlamak 6762 bowl yuvarlak kase, tas, çanak, bovling topu, (kriket)/bovling/topu atmak, bovling oynamak, yuvarlamak, (along ile) hızla geçip gitmek 6763 bowler hat melon şapka 6764 bowler melon şapka, (kriket) topu atan oyuncu 6765 bowline borina halatı, borina izbarço, barço bağı 6766 bowling bovling oyunu 6767 bowser benzin pompası 6768 bowshot ok menzili 6769 bowstring yay kirişi, iple boğmak 6770 box number posta kutusu numarası 6771 box office bilet gişesi 6772 box on the ear sille, şapalak 6773 box up sandığa koymak 6774 box kutu, sandık, kasa, (mahkeme) kürsü, loca, kulübe, (the ile) televizyon, sınalgı, kutulamak, kutuya/sandığa koymak, yumruk atmak, yumruklaşmak, boks yapmak 6775 boxcar kapalı yük vagonu 6776 boxer boksör, boksör, buldok benzeri bir köpek 6777 Boxing Day Noeli izleyen gün 6778 boxing glove boks eldiveni 6779 boxing match boks maçı 6780 boxing boks 6781 boxwood şimşir tahtası 6782 boy scout erkek izci 6783 boy erkek çocuk, oğlan, oğul, Vay canına!, Üf!, Vay be! 6784 boycott boykot, boykot etmek 6785 boyfriend erkek arkadaş, sevgili 6786 boyhood (erkek) çocukluk çağı 6787 boyish çocukça 6788 bra sutyen 6789 brace and bit el matkabı 6790 brace bit matkap, delgi 6791 brace drill matkap kolu 6792 brace destek, bağ, dişlere takılan tel, diş teli, ç.pantolon askısı, güçlendirmek, kuvvetlendirmek, desteklemek, (kendisini kötü bir şeye) hazırlamak 6793 bracelet bilezik, kolbak, (ç.) kelepçe 6794 braces pantolon askısı 6795 brachial kol 6796 brachiopod kolsu-ayaklılar 6797 bracing (özellikle hava) temiz, taze, canlandırıcı, güzel, dinçleştiren 6798 bracken kartallı eğreltiotu 6799 bracket destek, dirsek, mutariza, ayraç, parantez, türküm, parantez içine almak, birbirine ait kılmak 6800 brackish (su) hafif tuzlu 6801 bract brakte, bürgü 6802 brad karfiçe çivisi, parke çivisi 6803 bradawl biz 6804 brag övünmek, böbürlenmek 6805 braggart loka, basıp kesen, özünü öven, övüngen kimse 6806 braid saç örgüsü, şerit, kordon, örmek 6807 braided şeritli, şeritlerle süslü 6808 brail istinga, yelken ipi 6809 braille körler için kabartma yazı 6810 brain drain beyin göçü 6811 brain fag zihin yorgunluğu 6812 brain fever beyin humması 6813 brain pan kafatası 6814 brain power beyin gücü 6815 brain stem beyin sapı 6816 brain trust bir türküm danışman 6817 brain washing beyin yıkama 6818 brain wave parlak fikir 6819 brain beyin, zekâ, akıl, zeki kimse, beyin, beynini dağıtarak öldürmek, beynini patlatmak, kafasına patlatmak 6820 brainchild parlak düşünce, parlak buluş 6821 brained beyinli 6822 brainless beyinsiz, kafasız 6823 brainstorm aniden kafanın çalışmaması, sersemlik, ani parlak fikir 6824 brainwash beynini yıkamak 6825 brainwashing beyin yıkama 6826 brainwave (aniden akla gelen) parlak fikir 6827 brainy akıllı, zeki, kafalı 6828 braise kapalı kapta ve ağır ateşte pişirmek 6829 brake bar eğleç çubuğu 6830 brake control eğleç kumandası 6831 brake cylinder eğleç silindiri 6832 brake drum eğleç kampanası, eğleç tamburu, eğleç çanağı 6833 brake fern kuzgun otu 6834 brake fluid eğleç hidrolik yağı, eğleç yağı 6835 brake lever eğleç levyesi 6836 brake light eğleç lambası 6837 brake lining eğleç balatası 6838 brake pedal eğleç pedalı 6839 brake power eğleç gücü 6840 brake resistance eğleç direnci 6841 brake ring eğleç halkası 6842 brake rod eğleç çubuğu 6843 brake shoe eğleç çarığı 6844 brake spindle eğleç mili 6845 brake fren, eğleç, eğleçleyip durdurmak/yavaşlatmak, eğleç yapmak, eğleçlemek 6846 braking distance eğleçleme mesafesi 6847 braking eğleçleme 6848 bramble böğürtlen çalısı 6849 bran kepek 6850 branch bank banka şubesi 6851 branch banking şube bankacılığı 6852 branch circuit şube devre 6853 branch current şube akımı 6854 branch manager şube müdürü 6855 branch of industry sanayi kolu 6856 branch off ikiye ayrılmak, konu dışına çıkmak 6857 branch office şube 6858 branch out into işi genişletmek 6859 branch out dal budak salmak, genişlemek 6860 branch road yan yol, yan sokak 6861 branch store satış şubesi 6862 branch dal, ağaç dalı, (akarsu/yol/demiryolu/vb.) kol, dal, şube, budak, bölüm, saha, (ağaç) dallanmak, dallara/kollara, bölümlere ayrılmak 6863 branched dallı 6864 branchia solungaç 6865 branchial solungaçlı 6866 branchiate solungaçlı 6867 branching dallanma 6868 branchlet ufak dal 6869 brand choice marka seçimi 6870 brand name marka adı 6871 brand new yepyeni, hiç kullanılmamış, gıcır gıcır 6872 brand dağlamak, damgalamak, (kötü olaylar/vb.) iz bırakmak, derinden etkilemek, damgalamak, damga vurmak, damgalamak, ...damgası vurmak 6873 branded markalı 6874 brandish sağa sola sallamak, savurmak 6875 brandy brendi 6876 brash saygısız, küstah, toy, acemi, aceleci 6877 brass band bando, mızıka 6878 brass knuckles muşta 6879 brass pipe pirinç boru 6880 brass plate pirinç levha 6881 brass plating pirinç kaplama 6882 brass pirinç, pirinçten yapılmış eşya, küstahlık, cüret, yüzsüzlük 6883 brasserie bira ve yiyecek satan lokanta 6884 brassiere sutyen 6885 brassy pirinç renkli, sesi pirinç çalgılarınkine benzeyen, utanmaz, cazgır 6886 brat yumurcak 6887 braunite braunit 6888 bravado budalaca cesaret, cüret, kabadayılık 6889 brave as a lion aslan yürekli 6890 brave koçak, mert, cesur, yiğit, kahraman, cesaretle karşılamak 6891 bravely yiğitçe 6892 bravery koçaklık, mertlik, cesurluk, cesaret, yiğitlik, kahramanlık 6893 bravo Bravo!, Aferin! 6894 brawl küçe savaşı, kavga, dalaş, dövüş, ağız dalaşı, kavga etmek, dalaşmak, ağız dalaşı etmek 6895 brawn kas, kas gücü 6896 brawny kaslı 6897 bray anırmak, anırma, anırtı 6898 braze pirinçle lehimlemek 6899 brazed sert lehimli 6900 brazen it out pişkinlikle karşılamak, yüzsüzlüğe vurmak 6901 brazen arsız, yüzsüz, şımarık, küstah 6902 brazen-faced arsız, yüzsüz, sırnaşık 6903 brazier mangal 6904 Brazil nut Brezilya kestanesi 6905 Brazil wood bakkam ağacı, kızılağaç 6906 Brazil Brezilya, bakkam ağacı, kızılağaç 6907 Brazilian Brezilyalı, Brezilya'ya özgü 6908 brazing sert lehimleme, pirinç kaynak 6909 breach of contract sözleşmenin ihlali, sözleşmeye uymama 6910 breach of duty görevin ihmali 6911 breach of etiquette görgü kurallarına uymama 6912 breach of faith güveni kötüye kullanma 6913 breach of prison hapisten kaçma 6914 breach of promise evlilik sözünü tutmama, sözünden dönme 6915 breach of the law yasayı çiğneme, kanunu ihlal 6916 breach of trust emniyeti kötüye kullanma 6917 breach (yasa) uymama, çiğneme, yerine getirmeme, savsama, gedik, yarık, oyuk, gedik açmak, yarmak 6918 bread and butter çörek pulu, geçim yolu, geçim 6919 bread basket çörek sepeti, tahıl ambarı, mide 6920 bread mould çörek küfü 6921 bread winner bir kodağı geçindiren kimse 6922 bread ekmek, çörek, hubz, nan, banak, rızk, geçim, kazanç, pul 6923 breadcrumb çörek kırıntısı 6924 breadline bedava yemek kuyruğu 6925 breadth genişlik, en 6926 breadwinner (kodağın) geçimini sağlayan kişi 6927 break a contract sözleşmeye uymamak, anlaşmayı ihlal etmek 6928 break a habit kötü alışkanlıktan kurtulmak 6929 break a promise sözünü tutmamak, sözünden dönmek 6930 break a record rekor kırmak 6931 break a strike grevi dağıtmak 6932 break an appointment randevuya gitmemek 6933 break away kaçmak, kopmak, ayrılmak 6934 break down parçalamak, yıkmak, parçalanmak, yen(il)mek 6935 break even ne kâr ne zarar etmek 6936 break ground temel atmak 6937 break heart kalbini kırmak 6938 break in on kesmek 6939 break in söze karışmak, lafı bölmek 6940 break into applaud coşkunca alkışlamak 6941 break into zorla girmek, (konuşma/vb.) kesmek 6942 break jail hapisten kaçmak 6943 break loose zorla ayrılmak, özünü kurtarmak 6944 break of -den vazgeçirmek 6945 break off kesmek, bitirmek, son vermek, koparmak, koparmak 6946 break one's heart (bir kesin) kalbini kırmak, kalbini sındırmak, hatırına değmek 6947 break one's neck çok çalışmak 6948 break open açmak, zorla açmak 6949 break out in a cold sweat soğuk terler dökmek 6950 break out kaçmak, firar etmek, patlak vermek 6951 break sb in birini alıştırmak 6952 break short kısa kesmek 6953 break sth off koparmak, kesmek, ayrılmak 6954 break sth to pieces paramparça etmek 6955 break sth up durdurmak, dağıtmak 6956 break the back of sth bir şeyin belini kırmak 6957 break the bank keseye dokunmak 6958 break the ice buzları çözmek, havayı yumuşatmak 6959 break the news haber getirmek 6960 break the peace asayişi bozmak 6961 break the record rekor kırmak 6962 break through ortaya çıkmak, görünmek 6963 break up parçalamak, parçalanmak, sona ermek, bitmek 6964 break wind osurmak, yellenmek 6965 break with sb ile bağını koparmak, ilişkisini kesmek 6966 break kırılmak, sınmak, parçalanmak, kopmak, kırmak, sındırmak, parçalamak, koparmak, bozmak, bozulmak, yarmak, açmak, çatlatmak, uymamak, tutmamak, çiğnemek, kontrol etmek, dizginlemek, daha iyi yapmak, mahvetmek, yıkmak, bitmek, sona ermek, çözmek, kırma, kırılma, açıklık, kırık, ara, mola, teneffüs, fasıla, dinlenme, ani değişim, değişiklik, tan, şafak vakti, şans, fırsat 6967 breakable kırılır 6968 breakage kırma, kırılma, kırık, çatlak 6969 breakaway kaçma, kaçış, firar, ayrılma, kopma, kaçak, kaçan/kopan/ayrılan kimse 6970 breakdown crane kurtarıcı vinci 6971 breakdown lorry tamir kamyonu, arıza kamyonu 6972 breakdown truck tamir kamyonu, arıza kamyonu 6973 breakdown voltage dayanma gerilimi, çöküm gerilimi 6974 breakdown arıza, bozulma, (sinirsel) bozukluk, çöküntü, çökme, inceleme 6975 breaker kırıcı, ezici, kırma kılgası, konkasör, kırıcı 6976 breakeven toplam maliyet ve gelirin eşitliği 6977 breakfast kahvaltı, seher yemeği, ertirlik, kahvaltı etmek, seher yemeği yemek, ertirlik edinmek 6978 breaking limit kırılma sınırı 6979 breaking strength kırılma mukavemeti 6980 breaking kırma, kırılma 6981 breakneck çok hızlı/tehlikeli 6982 breakthrough (düşmana yapılan) ani saldırı, hücum, ani atak, ani ve önemli gelişme/ilerleme/yenilik/buluş 6983 breakup (arkadaşlık/evlilik/birlik/vb.) sona erme, son, bölüm, parsel 6984 breakwater dalgakıran, mendirek 6985 breast bone göğüs sümüğü 6986 breast drill göğüs matkabı 6987 breast stroke kurbağalama yüzüş 6988 breast the tape yarışı birinci bitirmek 6989 breast meme, göğüs, gönül, sine, döş, döş kafesi 6990 breast-feed ana sütüyle beslemek, emzirmek 6991 breasthook çatal, yatırma paraçolu 6992 breastrope göğüs halatı, göğüs paleti 6993 breaststroke kurbağalama yüzüş 6994 breastsummer taşıyıcı kiriş 6995 breastwork göğüs siperi 6996 breath soluk, nefes, soluklanma, hafif rüzgâr, esinti, küçük bir hareket/işaret/iz 6997 breathalyse sürücüye alkol muayenesi yapmak 6998 breathalyser alkol muayenesi yapmakta kullanılan aygıt 6999 breathe down sb's neck tepesine dikilmek 7000 breathe freely rahat nefes almak, nefeslenmek 7001 breathe in soluk almak, solumak 7002 breathe one's last son nefesini vermek 7003 breathe solumak, soluk almak, nefes almak, nefes çekmek, fısıldamak, (koku/duygu/vb.) vermek, hissettirmek, aşılamak 7004 breather pipe havalandırma borusu 7005 breather mola, ara 7006 breathing soluk alma, teneffüs etme, teneffüs 7007 breathless soluk soluğa kalmış, soluk kesici 7008 breathlessly soluk soluğa, tenk nefes 7009 breathlessness soluksuzluk 7010 breathtaking soluk kesici, heyecanlı 7011 breccia breş, köşeli yığışım 7012 breech block kama gövdesi 7013 breech kıç, dip, arka 7014 breeches golf pantolon 7015 breechloader kuyruktan dolma silah 7016 breed (döngül) doğurmak, kunnamak, yavrulamak, damızlık olarak beslemek, çoğaltmak, artırmak, beslemek, terbiye vermek, yetiştirmek, büyütmek, eğitmek, neden olmak, başlangıcı olmak, cins, nesil, soy, çeşit, tür 7017 breeder reactor üretim reaktörü, üretken reaktör 7018 breeder döngül yetiştiricisi, üretim reaktörü 7019 breeding ratio üretim oranı 7020 breeding doğurma, üreme, yetiştirme, görgü, soy 7021 breeze meltem, mih, deniz mihi, sahil küleği, esinti, çok kolay iş, çocuk oyuncağı, çıkıp gelmek/gitmek, (through ile) kolayca geçmek, atlatmak 7022 breezy esintili, meltemli, neşeli, canlı, şen şakrak 7023 brethren kardeşler, din kardeşleri 7024 breve iki tam notaya eşit nota, resmi yazı 7025 brevet fahri terfi vesikası 7026 brevier sekiz puntoluk harf 7027 brevity kısalık, (çay ya da kahve) yapmak, hazırlamak, demlemek, hazır olmak, demlenmek, (kötü bir şey) hazırlamak, tezgâhlamak, (kötü bir şey) gelmek 7028 brew mayalandırarak yapılan içki, bira yapmak, hazırlamak, demlemek, kurmak 7029 brewer bira yapan kişi, biracı 7030 brewer's yeast bira mayası 7031 brewery bira fabrikası 7032 briar brier 7033 briar-root funda 7034 bribe rüşvet vermek, rüşvet 7035 bribery rüşvetçilik, rüşvet 7036 bric-a-brac ufak süslemeler, ıvır zıvır 7037 brick arch tuğla kemer 7038 brick course tuğla dizisi 7039 brick kiln tuğla fırını, tuğla ocağı 7040 brick maker tuğlacı 7041 brick masonry tuğla inşaat 7042 brick pavement tuğla kaldırım 7043 brick paving tuğla kaplama 7044 brick plant tuğla fabrikası 7045 brick red kiremit rengi 7046 brick up tuğlalarla doldurmak 7047 brick wall tuğla duvar 7048 brick kerpiç, tuğla, tuğla biçiminde herhangi bir şey 7049 brickbat tuğla parçası 7050 brickkiln tuğla fırını 7051 bricklayer duvarcı, tuğla örme ustası 7052 bricklaying tuğla duvar örme 7053 brickwork tuğla işi 7054 brickworks tuğla fabrikası 7055 brickyard tuğla fabrikası, tuğla harmanı 7056 bridal wreath keçisakalı 7057 bridal gelin/düğün ile ilgili 7058 bride gelin 7059 bridegroom damat, güvey 7060 bridesmaid gelinin nedimesi 7061 bridewell hapishane, hapis 7062 bridge toll köprü pulu 7063 bridge köprü, kaptan köprüsü, burun köprüsü, gözlük köprüsü, (telli çalgılarda) köprü, (diş) köprü, briç, köprü kurmak, köprüyle birleştirmek 7064 bridgehead köprübaşı mevzii 7065 bridging köprüleme 7066 bridle one's tongue gem vurmak 7067 bridle path atlılara mahsus yol 7068 bridle at başlığı, yular, cılav, (at) dizginlemek, dizgin takmak, yular takmak, tutmak, dizginlemek, kızmak 7069 brief kısa, özet, dava özeti, talimat bilgi, ç.külot, don, gerekli bilgiyi vermek, son talimatı vermek 7070 briefcase evrak çantası 7071 briefing brifing 7072 briefly kısaca 7073 briefness kısa oluş 7074 briefs külot, don 7075 brier yaban gülü 7076 brierroot yabani gülün kökü 7077 brierwood yabani gülün tahtası 7078 brig iki direkli yelkenli tekne, brik, askeri cezaevi 7079 brigade commander tugay komutanı 7080 brigade tugay, ekip, takım 7081 brigadier general tuğgeneral 7082 brigadier tugay komutanı, tuğbay, tümgeneral 7083 brigand yol kesen, kuldur, baskıncı, çapkıncı, eşkiya, soyguncu, harami, hayta, ızbandut 7084 brigandage haydutluk, eşkiyalık, kanunsuzluk 7085 brigantine gulet (gemi), pergende 7086 bright and early sabahın köründe 7087 bright parlak, berrak, dupduru, aydınlık, akıllı, zeki, parlak, umut verici, parlak, neşeli, canlı 7088 brighten parlamak, canlanmak, parlatmak, canlandırmak 7089 brightener parlaklaştırıcı 7090 brightening parlatma, avivaj 7091 brightness control parlaklık ayarı 7092 brightness parlaklık 7093 brill dikensiz kalkan 7094 brilliance göz alıcılık, harikuladelik, mükemmellik 7095 brilliant ışıl ışıl, pırıl pırıl, parlak, görkemli, hayranlık uyandırıcı, zeki, nefis, harika 7096 brilliantine briyantin 7097 brilliantly ışıl ışıl, pırıl pırıl 7098 brim over taşmak 7099 brim kırak, kenar, (bardak/kap/vb.) ağız, şapkanın yukarı doğru kıvrık bölümü, gölgelik, ağzına kadar dolmak, ağzına kadar dolu olmak, (over ile) taşmak 7100 brimful ağzına kadar dolu, taşmak üzere, ağzına kadar 7101 brimmer dolu bardak 7102 brimstone kükürt 7103 brindle kahve renkli olan 7104 brindled kahve rengi, kahve renkli 7105 brine tuzlu su, salamura 7106 bring about ortaya çıkarmak, sebep olmak, meydana getirmek 7107 bring an accusation against ithamda bulunmak 7108 bring an action aleyhine dava açmak 7109 bring around ikna etmek, ayıltmak, özüne getirmek 7110 bring back geri getirmek, hatırlatmak 7111 bring damage zarar vermek 7112 bring down on olmasına neden olmak, başına getirmek 7113 bring down the house tavan yıkılırcasına alkışlanmak 7114 bring down düşürmek, indirmek, sürdürmek 7115 bring forth meydana getirmek, doğurmak, sebep olmak 7116 bring forward ileri sürmek, ortaya atmak, öne almak, arz etmek 7117 bring home to ikna etmek 7118 bring in a bill yasa tasarısı sunmak 7119 bring in a verdict of guilty suçlu bulmak 7120 bring in kazanç getirmek, kazandırmak, öne almak, kazanmak 7121 bring into daylight gün ışığına çıkarmak 7122 bring into line haddini bildirmek 7123 bring into prominence şöhret kazandırmak 7124 bring into başlatmak 7125 bring off üstesinden gelmek, alt etmek, başarılı olmak 7126 bring on istenmedik bir işe yol açmak, sebep olmak 7127 bring out üretmek, öndürmek, yapmak, ortaya çıkarmak, cesaret vermek 7128 bring over ikna etmek 7129 bring prices down fiyatları indirmek 7130 bring round ayıltmak 7131 bring sb in on sth birine bir şeyi anlatmak, söylemek 7132 bring sb in tutuklamak, gözaltına almak 7133 bring sb round ayıltmak, kandırmak, razı etmek 7134 bring sb to book birinden hesap sormak 7135 bring sb to his knees yola getirmek, boyun eğdirmek 7136 bring sb to reason mantıklı olmaya ikna etmek 7137 bring sb up yetiştirmek, büyütmek 7138 bring sth about meydana getirmek, neden olmak 7139 bring sth down indirmek, azaltmak 7140 bring sth in its wake bir şeyi peşi sıra getirmek 7141 bring sth in öne sürmek 7142 bring sth into focus açıklamak 7143 bring sth off başarıyla sonuçlandırmak 7144 bring sth on neden olmak, meydana getirmek 7145 bring sth to light meydana çıkarmak 7146 bring sth under the hammer açık artırma ile satmak 7147 bring sth up ileri sürmek 7148 bring the house down herkesi gülmekten kırıp geçirmek 7149 bring through -den kurtarmak, tedavi etmek 7150 bring to an end sonuçlandırmak 7151 bring to light ortaya çıkarmak 7152 bring to mind akla getirmek 7153 bring to pass yaptırmak 7154 bring to ayıltmak 7155 bring under boyun eğdirmek 7156 bring up on the bottle biberonla beslemek 7157 bring up the rear en sonuncu gelmek 7158 bring up büyütmek, boya başa çattırmak, yetiştirmek, terbiye etmek, bahsetmek 7159 bring getirmek, neden olmak 7160 bringing-up çocuk bakımı ve terbiyesi, büyütme 7161 brink bir kayalığın ya da yüksek bir yerin kenarı, kenar, (kötü bir şeyin) eşiğinde olma, kenarında olma 7162 briny tuzlu, salamuralı 7163 briquette briket, briketlemek 7164 brisance brizan, parçalama gücü 7165 brisk çabuk ve aktif, çevik, canlı, hareketli 7166 brisket (döngül) göğüs eti 7167 briskly canlı olarak 7168 briskness canlılık, faaliyet 7169 bristle kısa, sert saç, kıl, (tüy/kıl/saç/vb.) diken diken olmak 7170 bristled kıllı 7171 bristly (saç/kıl/vb.) sert, diken diken 7172 Britain Britanya 7173 britannia metal beyaz metal 7174 britches breeches 7175 British gum ingiliz zamkı 7176 British Britanya ile ilgili, Britanyalı, İngiliz 7177 Britisher ingiliz 7178 Briton Britanya imparatorluğunda oturan kimse 7179 brittle kolay kırılır, kırılgan, gevrek, narin, nazik, atılgan, çabuk bozulan, gücenen 7180 brittleness kırılganlık, gevreklik 7181 broach konu açmak 7182 broad axe dülger baltası 7183 broad bean bakla, bakla 7184 broad jump (yöndün) uzun atlama 7185 broad geniş, enli, genişliğinde, sınırsız, geniş, engin, genel, yüzeysel, açık, belli 7186 broad-leaved hog-fennel padişah otu 7187 broad-leaved geniş yapraklı 7188 broadband genişbant 7189 broadcast band yayın bandı 7190 broadcast channel yayın arnası 7191 broadcast receiver yayın alıcısı 7192 broadcast station yayın istasyonu 7193 broadcast transmitter yayın vericisi 7194 broadcast veriliş, yayım, ünalgı yayını, sınalgı yayını, ünalgı yayını yapmak, sınalgı yayını yapmak, ünalgı ve sınalgı vasıtasıyla haber vermek, yayınlamak, yaymak, bildirmek 7195 broadcaster ünalgı istasyonu, ünalgı spikeri 7196 broadcasting area yayın alanı 7197 broadcasting station ünalgı istasyonu, sınalgı istasyonu 7198 broadcasting ünalgı veya sınalgı ile yayın yapma, yayın 7199 broaden genişlemek, genişletmek 7200 broadminded diğer düşüncelere saygılı, hoşgörülü, serbest fikirli 7201 broadside saldırı, borda, borda ateşi 7202 broadsword pala, geniş ağızlı kılıç 7203 brocade işlemeli, simli kumaş 7204 brocatelle brokatel 7205 broccoli karnabahara benzer bir ösümlük, karalahana 7206 brochure broşür, kitapçık, kitapça 7207 brogue kalın ve dayanıklı ayakkabı, İrlanda aksanı 7208 broil tavuk kızartmak, et kızartmak, balık kızartmak, ızgara yapmak, çok sıcak olmak, kaynamak, yanmak 7209 broiler ızgaralık piliç, çok sıcak bir gün, cehennem 7210 broke züğürt, meteliksiz 7211 broken account kesilen hesap 7212 broken English bozuk ingilizce 7213 broken home parçalanmış kodak, yıkılmış yuva 7214 broken line kırık çizgi 7215 broken period interest ara faiz 7216 broken reed ipi ile kuyuya inilmez kişi 7217 broken stone kırmataş 7218 broken kırık, uyulmamış, çiğnenmiş, tutulmamış, bozuk yazı, bozuk konuşma, yarım kalmış, bölünmüş, ezik, kolu kanadı kırık, engebeli, bozuk, taşlı 7219 broken-down çökük, bozuk, bitkin, çürük, bozulmuş, işi bitmiş 7220 brokenhearted kalbi kırık, umutsuzluğa kapılmış 7221 brokenly parça parça, kesik 7222 broker agent aracı, mutavassıt 7223 broker komisyoncu, simsar 7224 broker's cover tellal timenat tezkeresi 7225 broker's return mal listesi 7226 brokerage commission tellaliye, simsariye, komisyon 7227 brokerage simsarlık, komisyonculuk, komisyon 7228 broking simsarlık, komisyonculuk 7229 brolly şemsiye 7230 bromate bromat 7231 bromic acid bromik asit 7232 bromic bromik 7233 bromide bromür 7234 bromine bromin, brom 7235 bronchi bronş, akciğer borusu 7236 bronchia bronşlar, soluk borucukları 7237 bronchial tube bronşcuk 7238 bronchial bronşlarla ilgili 7239 bronchiole bronşiyol, solunum dalcığı 7240 bronchitis bronşit 7241 bronchus bronş, solunumdalı 7242 brontosaurus brontozor 7243 bronze age tunç devri 7244 bronze bronz, tunç, pirinç, bronz rengi, bronzlaştırmak 7245 brooch broş, süs iğnesi 7246 brood mare damızlık kısrak 7247 brood over kuşatmak, sarmak 7248 brood kuş yavruları, kuluçkaya yatmak, kürt yatmak, arpacı kumrusu gibi düşünmek, kara kara düşünmek, kuşatmak, sarmak 7249 brooder ana kılgası, kuluçka kılgası 7250 broodiness gurk olma 7251 broody kuluçka, kürt, kuluçkaya yatmak isteyen, düşünceye dalan, dalgın 7252 brook dere, çay, dayanmak, çekmek, tahammül etmek, izin vermek, kabul etmek 7253 broom süpürge 7254 broomrape canavar otu 7255 broomstick süpürge sopası, sapı 7256 broth et suyu, çorba 7257 brothel genelev 7258 brother erkek kardeş, aynı türkümün erkek üyesi, kardeş, din kardeşi 7259 brother-in-law kayınbirader, enişte, bacanak 7260 brotherhood kardeşlik, emektaşlık, hemkârlık, meslektaşlık, birlik, camia, topluluk 7261 brotherliness kardeşçe oluş 7262 brotherly erkek kardeşe özgü, kardeşçe, kardeş gibi 7263 brothers in arms silah arkadaşları 7264 brougham kupa arabası 7265 brought about hasıl etmek, vuku bulmak 7266 brought forward hesap toplamını nakletmek 7267 brought out meydana çıkarmak, belirtmek 7268 brought up yaklaşmasını sağlamak 7269 brow kaş, alın, tepe, yamaç 7270 browbeat out gözünü korkutmak, yıldırmak 7271 browbeat sert bakış ya da sözlerle gözünü korkutmak, yıldırmak, göz dağı vermek, zorlamak 7272 brown bread siyah ekmek 7273 brown coal linyit, yağız kömür 7274 brown paper ambalaj çöngesi 7275 brown study dalgınlık 7276 brown sugar esmer şeker 7277 brown kahverengi, kahveyi, konur, esmerleşmek, esmerleştirmek, kızartmak 7278 brownie hizmet perisi, iyilik perisi 7279 brownstone kahverengi kumtaşı 7280 browse otlamak, kitap karıştırmak 7281 brucine brüsin 7282 bruin ayı 7283 bruise çürük, bere, ezik, çürütmek, berelemek, çürümek 7284 bruiser boksör, zorba 7285 bruit etrafa yaymak, haber yaymak 7286 brummagem sahte, taklit 7287 brunch geç kahvaltı/erken öğle yemeği, gecikmiş seher yemeği 7288 brunet koyu renk saç 7289 brunette esmer kadın 7290 brunt asıl yük, ağırlık, darbe 7291 brush aside bir kenara itmek, boş vermek, boşlamak 7292 brush away bertaraf etmek 7293 brush off reddetmek, ilişkiyi kesmek, başından atmak 7294 brush pasture çalılık mera 7295 brush up tekrar etmek, bilgi tazelemek, yenilemek 7296 brush fırça, tarak, fırçalama, çalı, çalılık, tilki kuyruğu, sürtünme, temas, fırçalamak, hafifçe değmek, sürtünmek, temizlemek 7297 brushing süprüntü, çöp 7298 brushwood çalı çırpı, sık çalılık, fundalık 7299 brusque kaba saba, ters 7300 brusquely saygısızca, sertçe 7301 brusqueness nezaketsizlik, saygısızlık, haşinlik, sertlik 7302 brussels sprout brüksellahanası 7303 Brussels Brüksel 7304 brut sek 7305 brutal acımasız, insanlıktan uzak, döngülce, (gerçek) acı 7306 brutality vahşilik, gaddarlık 7307 brutalize duygusuzlaştırmak, vahşileştirmek, acımasızlaştırmak, acımasızca davranmak 7308 brute döngül, kaba kimse, dingil, ayı, döngül gibi, hayvani 7309 brute-force kaba kuvvet 7310 brutish hayvani, döngüllere yakışır, kaba 7311 brutishness döngüllük, kabalık 7312 bryology yosun bilgisi 7313 bryony şeytan şalgamı 7314 bryophytic yosun cinsinden 7315 bub kardeş 7316 bubble company dolandırıcı şirket 7317 bubble gum balonlu çiklet 7318 bubble over coşmak, taşmak 7319 bubble kabarcık, hava, gaz ya da su kabarcığı, fokurtu, boş, geçici şey, hava, balon, kabarcıklar çıkarmak, fokurdamak, (over/with ile) coşmak, taşmak 7320 bubbler fıskiye şeklinde çeşme 7321 bubbly kabarcıklı, kabarcık dolu, neşeli, coşkulu, fıkır fıkır 7322 bubo hıyarcık 7323 bubonic plague hıyarcıklı veba 7324 buccal cavity ağız boşluğu 7325 buccal yanakla ilgili 7326 buccaneer korsan, deniz eşkıyası 7327 Bucharest Bükreş 7328 buck bean su yoncası 7329 buck for elde etmeye çalışmak 7330 buck saw çerçeveli testere 7331 buck up geliştirmeye çalışmak, acele etmek, neşelenmek 7332 buck erkek geyik/tavşan/sıçan, antilop, sorumluluk, bir dolar, (at/vb.) dört ayağı üzerinde zıplamak, (binicisini) üzerinden atmak 7333 bucket conveyor kovalı konveyör 7334 bucket down şakır şakır yağmur yağmak 7335 bucket dredger kovalı tarak kılgası 7336 bucket seat çanak koltuk, öne yatar koltuk 7337 bucket kova, (down ile) şakır şakır yağmur yağmak, bardaktan boşanırcasına yağmak 7338 buckle down (işe) dört elle sarılmak 7339 buckle toka, kopça, eğim, kırım, çıkıntı, toka ya da kopça ile tutturmak, kopçalamak, eğilmek, bükülmek, yamulmak, eğmek, bükmek, yamultmak 7340 buckler küçük kalkan, siper 7341 buckling flambaj, buruşma, burkulma 7342 buckram tela 7343 buckskin güderi 7344 buckthorn topalak 7345 bucktooth çıkık diş 7346 buckwheat kara buğday, esmer buğday 7347 bucolic kır hayatına dair, köylü olan, köylü gibi 7348 bud gonca, tomurcuk, tomurcuklanmak, gonca vermek 7349 Budapest Budapeşte 7350 Buddha Buda 7351 Buddhism Budizm 7352 Buddhist Budist 7353 budding gelişmekte olan, ilerleme kaydeden 7354 buddy arkadaş, kafadar, ahbap, lan, ulan 7355 budge yerinden oynatmak, kıpırdatmak, kıpırdamak, yerinden oynamak 7356 budgerigar muhabbetkuşu 7357 budget committee bütçe komisyonu 7358 budget deficit bütçe açığı 7359 budget documents bütçe dokümanları 7360 budget equilibrium bütçe denkliği 7361 budget period bütçe dönemi 7362 budget program bütçe bağdarlaması 7363 budget surplus bütçe fazlası 7364 budget bütçe, bütçede yer alan pul miktarı, bütçe, bütçe yapmak 7365 budgetary accounts bütçe hesapları 7366 budgetary control bütçe kontrolü 7367 budgetary deficit bütçe açığı 7368 budgetary draft bütçe taslağı 7369 budgetary proposal bütçe tasarısı 7370 budgetary surplus bütçe fazlası 7371 budgetary bütçesel 7372 buff soluk sarı, kösele rengi, yumuşak birşeyle parlatmak, düşkün, meraklı, hasta 7373 buffalo grass boğa otu 7374 buffalo bufalo, camız 7375 buffer action tampon etkisi 7376 buffer arm tampon kolu 7377 buffer beam tampon kirişi 7378 buffer spring tampon yayı 7379 buffer state tampon devlet 7380 buffer storage tampon bellek 7381 buffer zone tampon bölge 7382 buffer tampon, tampon görevi gören kişi ya da şey 7383 buffered tamponlu 7384 buffering tamponlama 7385 buffet tokatlamak, yumruk atmak, vurmak, büfe 7386 buffoon soytarı, maskara, telhek, nedim, hokkabaz, oyunbaz, özünden hokka çıkarmak, hokkabazlık etmek, telheklik etmek, oyunbazlık etmek 7387 buffoonery maskaralık, soytarılık 7388 bug böcek, mikrop, virüs, gizli dinleme aygıtı, aptalca ya da geçici heves, merak, ilgi, saplantı, bir şeyin hastası, meraklısı, hata ya da güçlük, arıza, tahtakurusu, gizli dinleme aygıtı yerleştirmek, gıcık etmek, uyuz etmek 7389 bug-eyed patlak gözlü 7390 bugaboo umacı, korkulan şey 7391 bugbear umacı, öcü 7392 bugger about salakça davranmak, gıcık etmek 7393 bugger off siktir olup gitmek 7394 bugger up içine sıçmak 7395 bugger adamcağız/döngülceğiz, başbelası, karın ağrısı, bela, salak, kıl, gıcık, sinir, oğlancı, götçü, Kahretsin!, Hay ...! 7396 buggered leşi çıkmış, gebermiş 7397 buggery oğlancılık 7398 buggy böcekli, böcek dolu, bitli, fayton, çocuk arabası 7399 bughouse tımarhane 7400 bugle borazan, şeypur 7401 bugler borazancı, boru çalan kimse 7402 bugloss sığırdili 7403 build a fire under birine fitil vermek 7404 build castles in the air olmayacak duaya amin demek 7405 build in sabit olarak yerleştirmek, dahil etmek 7406 build on sand buz üstüne yazı yazmak 7407 build up geliş(tir)mek, büyü(t)mek, güçlen(dir)mek 7408 build kurmak, yapmak, dikmek, inşa etmek, oluşturmak, geliştirmek, beden yapısı, yapı 7409 build-operate-transfer yap-işlet-devret 7410 builder inşaatçı, müteahhit, yapıcı, usta 7411 builder's merchant yapı gereci satıcısı 7412 building act bina inşaat kanunu 7413 building code bina mevzuatı, yapı yasaları 7414 building construction bina yapımı 7415 building contractor müteahhit, inşaatçı, üstenci 7416 building expenses inşaat masrafları 7417 building license inşaat ruhsatı, yapı oluru 7418 building loan inşaat kredisi 7419 building lot inşaat sahası, yapı alanı 7420 building maintenance bina bakımı 7421 building manager şantiye şefi 7422 building material yapı gereci, inşaat malzemesi 7423 building owner inşaat sahibi 7424 building plot imar parseli, yapı yerbölümü 7425 building regulation bina talimatnamesi, bina nizamnamesi 7426 building regulations yapı kuralları 7427 building research yapı araştırması 7428 building scheme yapı tasarımı 7429 building site şantiye, inşaat sahası 7430 building society inşaat şirketi, yapı kooperatifi 7431 building stone yapıtaşı, inşaat taşı 7432 building tax bina vergisi 7433 building trade yapı sanayi, inşaat sektörü 7434 building zone yapı bölgesi 7435 building yapı, dikili, dikinti, inşaat, inşaatçılık, inşa etme 7436 buildup gelişme, büyüme, çoğalma, artış 7437 built-in antenna iç anten 7438 built-in cupboard gömme dolap 7439 built-in furniture gömme mobilya, sabit mobilya 7440 built-in gömme 7441 built-up area mesk-n yer, yerleşik alan 7442 built-up beam bileşik kiriş, mürekkep kiriş 7443 built-up bayındır, mamur 7444 bulb barometer hazneli barometre 7445 bulb holder ampul duyu, lamba duyu 7446 bulb çiçek soğanı, ampul 7447 bulbed soğan biçiminde 7448 bulbous plants soğanlı ösümlükler 7449 bulbous soğan gibi, şişman ve yuvarlak 7450 bulbul bülbül 7451 Bulgaria Bulgaristan 7452 Bulgarian Bulgar, Bulgaristan'a ait 7453 bulge şişkinlik, şiş, ani artış, şişmek, kabarmak 7454 bulgy çıkıntılı, şişkin 7455 bulimia doymama hastalığı 7456 bulk buying toptan alım 7457 bulk cargo havaleli mal, ambalajsız mal 7458 bulk cement dökme çimento 7459 bulk cost ambalajsız maliyet 7460 bulk density yığın yoğunluğu 7461 bulk discount toptan indirimi 7462 bulk oylum, hacim, hantal gövde, en önemli kısım, esas kısım 7463 bulkhead perde, gemi bölmesi 7464 bulky iri cüsseli, hantal, iri yarı, büyük, iri, çok yer kaplayan, hacimli 7465 bull market borsa fiyatlarının yükselmesi 7466 bull pine çıralı çam, akçam 7467 bull terrier bulteryer cinsi köpek 7468 bull the market borsa piyasasını yükseltmek 7469 bull boğa, öküz, kel, çamyarması, erkek fil, borsacı, aynasız, polis, sakçı, saçma, zırva 7470 bull's-eye hedef merkezi, küçük pencere, lomboz 7471 bulldog buldok 7472 bulldoze buldozerlemek, zorla kabul ettirmeye çalışmak, zorla, tehditle kabul ettirmek, boyun eğdirmek 7473 bulldozer buldozer, yoldüzer 7474 bullet kurşun, gülle, mermi 7475 bulletin board ilan tahtası 7476 bulletin ilan, bildiri, belleten, bülten 7477 bulletproof kurşun geçirmez 7478 bullfight boğa güreşi 7479 bullfinch şakrakkuşu 7480 bullfrog iri kurbağa 7481 bullhead dere iskorpiti 7482 bullheaded dikbaşlı 7483 bullhorn megafon 7484 bullion (altın/gümüş) külçe 7485 bullionist külçeci 7486 bullock iğdiş edilmiş boğa 7487 bullring arena 7488 bullshit saçmalık, zırva, Hassiktir!, Saçma! 7489 bully kabadayılık etmek, zorbalık etmek, kabadayı, zorba 7490 bulrush saz, hasırotu 7491 bulwark dayak, siper, istihkam 7492 bulwarks küpeşte 7493 bum kıç, otlanmak, (around ile) başıboş dolaşmak, serserilik etmek, göt gezdirmek, serseri, serserilik, başıboşluk, işini boktan yapan kimse 7494 bumble about mırıldanmak, homurdanmak 7495 bumble (on/about ile) mırıldanmak, homurdanmak 7496 bumblebee yabanarısı 7497 bumboat bombot, satıcı kayığı 7498 bump into rastlamak, tesadüf etmek 7499 bump off gebertmek 7500 bump sb off birini öldürmek 7501 bump sth up artırmak, yükseltmek 7502 bump çarpmak, vurmak, toslamak, çarpışmak, tokuşmak, karşı karşıya gelmek, sarsıla sarsıla gitmek, vurma, çarpma, çarpma sesi, gümbürtü, şişlik, çıkıntı, yumru, şiş, güm diye, aniden, gafleten 7503 bumper (oto) tampon 7504 bumpkin hödük, kıro 7505 bumptious (başkalarının düşüncelerine) saygısız, kaba 7506 bumpy landing sert iniş 7507 bumpy yamru yumru, çıkıntılı, tümsekli, bozuk, iyi kötü, şöyle böyle, düzensiz, bozuk tempolu 7508 bun kurabiye, çörek, (saç) topuz 7509 buna buna 7510 bunch demet, deste, salkım, türküm, demet yapmak, bir araya toplamak, bir araya toplanmak 7511 bunched cost götürü maliyet, götürü masraf 7512 bunched income toplu gelir, götürü gelir 7513 bunchy demet halinde, kabarık, şişkin 7514 bunco dolandırmak, kazıklamak 7515 bund bent, toprak set, rıhtım 7516 bundle of fibres lif demeti 7517 bundle of rays ışın demeti 7518 bundle of rights yasal haklar 7519 bundle off alelacele göndermek, postalamak 7520 bundle sb up birini sarıp sarmalamak 7521 bundle bohça, çıkın, deste, tomar, paket, bir yığın, paldır küldür gitmek, paldır küldür yollamak, acele ettirmek, tıkıştırmak, sokuşturmak 7522 bung up tıkamak 7523 bung tapa, tıkaç, fırlatmak, atmak 7524 bungalow tek katlı ev, bungalov 7525 bunghole fıçı ağzı 7526 bungle yüzüne gözüne bulaştırmak, bozmak 7527 bunion ayak baş parmağında oluşan ağrılı şişlik 7528 bunk off sıvışmak, tüymek, (mektep) kırmak 7529 bunk ranza, kuşet, yatak, zırva, saçmalık 7530 bunker kömür ambarı, kömürlük, yeraltı sığınağı 7531 bunkum tavşan, tavşancık 7532 bunny tavşan, tavşancık 7533 bunsen burner bunsen gaz lambası 7534 bunt sürme, yanık, tos, tos vurmak, topa hafifçe vurmak 7535 bunting bayraklık kumaş, kiraz kuşu 7536 buoy rope şamandıra halatı 7537 buoy up moral vermek, neşelendirmek 7538 buoy şamandıra, cankurtaran simidi, su yüzünde tutmak, yüzdürmek, desteklemek, güçlendirmek 7539 buoyancy su yüzünde durabilme, yüzme özelliği, batmama, (sıvının) kaldırma gücü, özünü hemen toparlama, moral kazanma, neşelenme 7540 buoyant batmaz, yüzen, neşeli, kaygısız 7541 bur ağaç yumrusu, kozalak, (yün) pıtrağını çıkarmak 7542 buran buran 7543 burble mırıldanmak, şırıldamak, çağlamak 7544 burden costs dolaylı giderler 7545 burden of proof ispat külfeti 7546 burden rate genel masraf oranı 7547 burden ağır yük, yüklemek, sıkıntı vermek 7548 burdensome sıkıntı verici, ağır, yük olan 7549 burdock dulavratotu 7550 bureau of assembly başkanlık divanı 7551 bureau of the census nüfus memurluğu 7552 bureau on change döviz bürosu 7553 bureau kapaklı yazı masası/sıra, komodin, çekmeceli dolap, resmi daire, büro, yazıhane 7554 bureaucracy bürokrasi 7555 bureaucrat bürokrat, yazçizci 7556 bureaucratic bürokratik 7557 burette büret, damlaç 7558 burgee çatal gidon, gidon, özel bayrak 7559 burgeon tomurcuk, filiz, tomurkcuk/filiz vermek 7560 burgess kasabalı, şehirli 7561 burgh iskoçya'da kasaba 7562 burgher kasaba sakini, şehirli 7563 burglar alarm hırsız alarmı 7564 burglar (ev/dükkân/vb. yaran) oğru, hırsız 7565 burglarize hırsızlık etmek 7566 burglary insurance hırsızlık sigortası 7567 burglary ev soyma, hırsızlık 7568 burgle (ev/vb.) soymak 7569 burgomaster Hollanda'da belediye başkanı 7570 burgundy Fransa'da bir eyaletin ismi 7571 burial ground mezarlık 7572 burial service cenaze töreni 7573 burial defin, gömme 7574 buried gömülü 7575 burin hakkak kalemi 7576 burke boğmak 7577 burl nope, yumru, dokunmuş kumaştan düğümleri temizlemek 7578 burlap çuval bezi 7579 burlesque alaya alma, taşlama, yerme, taklit ederek alay etmek, yermek 7580 burley ince yapraklı tütün 7581 burly iriyarı, yapılı 7582 Burmese Birmanyalı, Birmanyaca, Birmanya dili 7583 burn away yakıp kül etmek, yanıp kül olmak 7584 burn cut kanada orta çekmesi 7585 burn down yakıp kül etmek, yanıp kül olmak 7586 burn one's boats köprüleri atmak 7587 burn one's bridges behind one köprüleri atmak 7588 burn one's bridges köprüleri atmak 7589 burn one's fingers aptallığının cezasını çekmek 7590 burn out yakıp kül etmek, sönmek, söndürmek 7591 burn sb's ears azarlamak, fırça atmak, haşlamak 7592 burn the candle at both ends gecesini gündüzüne katmak 7593 burn the midnight oil gece yarılarına kadar çalışmak 7594 burn to a crisp kömür gibi yakmak 7595 burn up daha canlı yanmak, yakıp yok etmek 7596 burn with a low blue flame ateş püskürmek, barut kesilmek 7597 burn yanmak, yakmak, yandırmak, yanık 7598 burner brülör, bek, yakmaç, gaz memesi, ocakçı 7599 burning glass büyüteç, pertavsız 7600 burning oil gazyağı 7601 burning point yanma çekidi 7602 burning question acil çözüm bekleyen sorun 7603 burning yanan, yakıcı, kızgın, ivedi, çözüm bekleyen, acil, önemli 7604 burnish cilâlamak, parlatmak 7605 burnisher cilacı, perdahçı, perdah kalemi 7606 burnishing mıskala vurma, fıçıda parlatma 7607 burnt sienna kırmızımsı kahverengi boya 7608 burnt yanmış, yanık 7609 burp geğirmek, (bebeği) geğirtmek 7610 burr çapak, kenar pürüzü, kozalak 7611 burro eşek 7612 burrow tavşan çukuru, oyuk, çukur, yuva, in, (çukur) kazmak, kazarak ilerlemek, yaslanmak, yaslamak 7613 bursa kese 7614 bursar veznedarlık, vezne, burs 7615 burst in on yarıda kesmek, kesintiye uğratmak 7616 burst in birden içeri dalmak 7617 burst into flames ateş almak 7618 burst into tears gözlerinden yaş boşanmak 7619 burst into aceleyle girmek 7620 burst like a bubble sabun köpüğü gibi sönmek 7621 burst out aniden söylemek, patlamak 7622 burst patlamak, patlatmak, dolup taşmak, patlama 7623 bursting strength patlama gücü, patlama dayanıklılığı 7624 burthen ana fikir, nakarat, mesuliyet, yüklemek, yüklenmek, ağırlaştırmak, sıkmak 7625 bury one's head in the sand başını kuma gömmek 7626 bury one's sorrows kederini saklamak 7627 bury the hatchet barışmak, barış görüş olmak 7628 bury gömmek, defnetmek, bastırmak, gizlemek, saklamak 7629 burying place mezarlık 7630 burying defnetme 7631 bus driver otobüs haydavcısı 7632 bus station otobüs terminali 7633 bus stop otobüs durağı 7634 bus terminal şehirlerarası otobüs terminali 7635 bus otobüs, otobüsle gitmek, otobüsle götürmek 7636 busbar çıngı bağlama çubuğu 7637 bush çalı, çalılık, (the ile) (özellikle Afrika ve Avustralya'da) vahşi bölge 7638 bushed yorgun, bitkin, şaşırmış 7639 bushel kile 7640 bushhammer taşçı tokmağı 7641 bushing kovan 7642 Bushman Güney Afrika'da yerli kabilesi üyesi 7643 bushy (saç/vb.) gür, çalı gibi, çalılık, çalılarla kaplı 7644 business administration iş idaresi 7645 business agent ticari mümessil 7646 business card kartvizit 7647 business circle iş çevresi 7648 business college ekonomi mektebi, iş idaresi mektebi 7649 business computer iş bilgisayarı 7650 business consultant işletme danışmanı 7651 business corporation ticari şirket, ticari ortaklık 7652 business data ticari veriler 7653 business directory ticaret rehberi 7654 business economics işletme ekonomisi, işletme yönetimi 7655 business enterprise ticari teşebbüs 7656 business expenses işletme masrafları 7657 business firm ticari firma 7658 business hours iş sögenleri, çalışma sögenleri, mesai sögenleri 7659 business income ticari gelir 7660 business letter iş mektubu, ticari mektup 7661 business like ciddi, jüyeli 7662 business line iş alısünü 7663 business lunch iş yemeği 7664 business machine büro kılgası 7665 business management işletme yönetimi 7666 business manager müdür, yönetici, amir 7667 business name ticari unvan, ticaret unvanı 7668 business papers ticari senetler 7669 business people iş adamları 7670 business risk iş riski 7671 business school ticaret mektebi 7672 business sector ticaret sektörü 7673 business stamp firma damgası 7674 business statement iş yağdayı 7675 business system iş jüyesi 7676 business transactions ticari işlemler 7677 business travel iş seyahati 7678 business trip iş gezisi 7679 business woman iş kadını 7680 business year iş yılı 7681 business iş, meşguliyet, ticaret, işyeri, kârhane, iş, konu, olay, sorun, şey 7682 businesslike jüyeli, başarılı, sağduyulu 7683 businessman iş adamı, işgüzar adam 7684 businessman's investment ticari yatırım 7685 businesswoman işkadını 7686 busk korse balinası 7687 busman otobüs haydavcısı 7688 bust kırmak, parçalamak, büst, (kadın) göğüsler, (kadın) göğüs çevresi ölçüsü, fiyasko, tutuklama, baskın, tutuklamak, basmak, baskın yapmak 7689 bust-up çıngar, kavga, bitme, sona erme 7690 bustard toy kuşu 7691 buster sert güney rüzgârı 7692 bustle telaş etmek, acele hareket etmek, koşuşmak, koşuşturmak, telaş, koşuşma, keşmekeş 7693 busy schedule yoğun bağdarlama, aldıraşlık 7694 busy signal meşgul işareti 7695 busy with meşgul etmek 7696 busy meşgul, başı karışık, hareketli, işlek, faal, meşgul olmak, başını bir şeyle karıştırmak, (with ile) meşgul etmek 7697 busybody herşeye burnunu sokan kimse, işgüzar 7698 but then fakat sonra, bununla birlikte 7699 but ama, amma, lakin, ancak, ki, -den başka, -den siva 7700 butadiene bütadiyen 7701 butane bütan gazı 7702 butanol butanol 7703 butch erkeksi, erkeksi kadın, erkek fatma 7704 butcher kasap, cellat, katil, cani, kasap, insan kasabı, (döngül) kesmek, gereksiz yere kan dökmek, öldürmek, doğramak 7705 butcher's kasap dükkânı, et dükkânı 7706 butcher's-broom ölmez dikeni 7707 butchery kasaplık, insan kasaplığı, mezbaha, salhane, sallakhane 7708 butene büten 7709 butler baş kâhya 7710 butt joint düz ek 7711 butt weld alın kaynağı, alın bağlantısı 7712 butt toslamak, kelle vurmak, (in ile) müdahale etmek, kesmek, alay konusu olan kimse, fıçı, sigara izmariti, göt, dipçik 7713 butte şahit tepe, tanıktepe 7714 butter fly valve kelebekli valf 7715 butter muslin ince muslin 7716 butter sb up birine yağ çekmek, yağlamak 7717 butter up yağcılık etmek, çok methetmek 7718 butter tereyağı, kere, tereyağı sürmek 7719 butterball tombul kimse 7720 buttercup düğünçiçeği 7721 butterfat süt kaymağı 7722 butterfingers sakar kimse 7723 butterfly nut kelebek somun 7724 butterfly screw kelebek vida 7725 butterfly kelebek, kepenek 7726 buttermilk yayık ayranı 7727 butternut akceviz 7728 butterscotch şeker ve tereyağı ile yapılan bir tür tatlı 7729 butterwort böcek kapan bir ösümlük 7730 buttery tereyağlı 7731 buttock but, kaba et 7732 button one's lips ağzına kilit vurmak 7733 button up sessiz olmak, başarıyla tamamlamak 7734 button düğme, çıngı düğmesi, düğme, rozet, (up ile) düğmelemek, düğmelenmek 7735 buttonedup (iş) başarıyla yapılmış, sessiz, tutuk 7736 buttonhole ilik, düğme iliği, yakaya takılan çiçek, durdurup dinlemeye zorlamak 7737 buttonhook düğme kancası 7738 buttons garson 7739 buttress payanda, destek, yardımcı, destekçi, güçlendirici, desteklemek, güçlendirmek 7740 butyl amine butil amin 7741 butyl butil 7742 butylene butilen 7743 butyric acid butirik asit 7744 butyric butirik 7745 butyrin bütirin 7746 butyt alcohol butil alkol 7747 buxom (kadın) etli butlu, dolgun 7748 buy a pig in a poke gözü kapalı satın almak 7749 buy at first hand birinci elden satın almak 7750 buy back geri satın almak 7751 buy for account vadeli satın almak 7752 buy for cash peşin satın almak 7753 buy for ready money peşin satın almak 7754 buy forward önceden satın almak, stok yapmak 7755 buy in bulk toptan satın almak 7756 buy in ortak olmak, hisse almak 7757 buy into alışveriş yapmak, müşterisi olmak 7758 buy off rüşvetle elde etmek, işini almak 7759 buy on credit veresiye satın almak 7760 buy on hire purchase taksitle satın almak 7761 buy on instalments taksitle satın almak 7762 buy on the never taksitle satın almak, veresiye almak 7763 buy oneself in hisse almak 7764 buy out hissesini satın almak, işini satın almak 7765 buy over rüşvetle (birini) satın almak 7766 buy retail perakende satın almak 7767 buy sb off rüşvetle elde etmek, pul vererek kurtulmak 7768 buy sth in stok tutmak 7769 buy time vakit geçirmek, geciktirmek 7770 buy up tümünü satın almak 7771 buy satın almak, sakmak, çirtmek, inanmak, yutmak, kabul etmek 7772 buyer alıcı, sakıcı, müşteri 7773 buyer's credit alıcı kredisi 7774 buyer's market alıcı piyasası 7775 buyers' market alıcı piyasası 7776 buying power satın alma gücü 7777 buying price satın alma fiyatı 7778 buying rate alış kuru 7779 buying satın alma 7780 buzz off! bas git!, çek arabanı!, defol git! 7781 buzz saw daire testere 7782 buzz vızıldamak, (for ile) sinyalle çağırmak, vızıltı, sinyal, alısünle arama, alısünleme 7783 buzzard bir tür şahin, akbaba 7784 buzzer sinyal veren alet, sinyal 7785 by accident kazara, tesadüfen 7786 by air uçakla, havayoluyla 7787 by all accounts herkesin dediğine göre 7788 by all means elbette 7789 by and by birazdan, az sonra, ileride 7790 by and large genel olarak, genelde 7791 by any means her ne şekilde olursa olsun 7792 by appointment randevu ile, anlaşma gereğince 7793 by attorney vekaleten 7794 by auction açık artırma ile 7795 by birth doğuştan 7796 by brute force zorla 7797 by chance tesadüfen, şans eseri 7798 by degrees gittikçe 7799 by force zorla 7800 By George! Maşallah! Vallahi! 7801 by half çok fazla 7802 by hand elle, elden, el ile 7803 by heart ezbere 7804 by herself kendi kendine 7805 by hook or by crook allem edip kallem edip 7806 by inch ağır ağır 7807 by inheritance miras yoluyla, soyaçekimle 7808 by instalments taksitle 7809 by leaps and bounds çarçabuk 7810 by means of kullanarak, sayesinde 7811 by mistake yanlışlıkla 7812 by mutual agreement karşılıklı anlaşmayla 7813 by myself yalnız başıma, kendi kendime 7814 by name ismen, adıyla 7815 by no manner of means hiçbir şekilde, kesinlikle 7816 by no means kesinlikle, hiç 7817 by now şimdiye dek 7818 by one's consent rızasıyla 7819 by one's own petard kendi kuyusunu kazmak 7820 by oneself kendi kendine, tek başına, yalnız 7821 by ourselves tek başımıza, yalnız 7822 by post posta ile 7823 by procuration vekaleten 7824 by proxy vekaleten 7825 by reason of -den ötürü 7826 by request istek üzerine 7827 by return ilk postayla 7828 by road arabayla 7829 by rote ezbere, kafadan 7830 by sea deniz yoluyla 7831 by sealed envelope kapalı zarf usulü 7832 by sealed letter kapalı zarf usulü 7833 by shank's mare tabanvayla 7834 by tender arttırma veya eksiltmeyle 7835 by the book kurallara göre 7836 by the numbers kitabına göre, kitabına uydurarak 7837 by the skin of one's teeth kılpayı, son anda 7838 by the sweat of one's brow alın teriyle 7839 by the time -dığı zaman, -meden önce 7840 by the way aklıma gelmişken, bu arada 7841 by the wayside yol kenarında 7842 by turns sırayla, art arda 7843 by virtue of -den dolayı, -in sayesinde 7844 by water deniz yoluyla 7845 by way of yolu ile, niyetiyle 7846 by weight tartı ile 7847 by your leave izninizle 7848 by yourself tek başına 7849 by geçerek, geçip, yakında, (edat) yanında, yakınında, tarafından, yoluyla 7850 by-election ara saylav 7851 by-play metnin dışına çıkarak konuşma 7852 by-product yan ürün, yan etki 7853 by-street ara sokak, yan sokak 7854 bye hoşça kal, güle güle 7855 bye-bye güle güle, allahaısmarladık, hoşça kal 7856 bye-election ara saylav 7857 bye-line yazar adının verildiği satır 7858 bye-pass kestirme yol, baypas, çevre yolu, yan geçit, atlatmak, yanından geçmek 7859 bygone geçmiş, eski 7860 bylaw yerel yasa, yönetmelik, tüzük 7861 bypass road baypas, yangeçit 7862 bypass transformer köprüleme transformatörü 7863 bypass yan yol, yan geçit, uğramadan geçmek, atlamak, boş vermek, pas geçmek 7864 bypath yanyol, özel yol 7865 byproduct yan ürün 7866 byre inek ahırı 7867 bystander görgü tanığı, seyirci 7868 byte bayt 7869 byway az kullanılan/az bilinen dar yol patika, sapa yol 7870 byword sembol, simge, deyiş, atasözü 7871 Byzantine Bizans'a ait 7872 Byzantium Bizans 7873 Caaba Kâbe 7874 cab driver taksi haydavcısı 7875 cab rank taksi kuyruğu, taksi sırası 7876 cab taksi, fayton, (otobüs/tren/vb.) sürücü bölümü 7877 cabal entrika, dolap, klik, hizip, komplo, suikast, komplo hazırlamak, suikast tertiplemek 7878 cabaret kabare 7879 cabbage lahana, kelem, uyuşuk kimse, ruh 7880 cabbala kabala 7881 cabby taksi haydavcısı 7882 cabin boy kamarot 7883 cabin class ikinci mevki 7884 cabin kamara, tahta kulübe, pilot kabini 7885 cabinet crisis hükümet krizi 7886 cabinet meeting kabine toplantısı 7887 cabinet camlı ve raflı dolap, (sınalgı/pikap/vb.) kabin, kabine, bakanlar kurulu, küçük özel oda 7888 cabinetmaker doğramacı, ince iş yapan marangoz 7889 cabinetwork ince marangozluk 7890 cable armour kablo zırhı 7891 cable box kablo kutusu 7892 cable car teleferik 7893 cable coupler kablo kuplörü 7894 cable crane kablo vinci 7895 cable drum kablo makarası 7896 cable manhole kablo ek odası, menhol 7897 cable reel kablo makarası 7898 cable release deklanşör kablosu 7899 cable television kablolu sınalgı 7900 cable transfer telgraf havalesi 7901 cable winch kablolu vinç 7902 cable tel kablo, çıngı, telgraf ve alısün kablosu, telgraf mesajı, telgraf, telgrafla yollamak, telgraf havalesi çekmek 7903 cablegram telgraf mesajı 7904 cablet ince ip 7905 cableway teleferik 7906 cabling kablaj 7907 cabman arabacı, taksi haydavcısı 7908 cabob şiş kebabı 7909 caboodle kalabalık, takım, bol 7910 caboose gemi mutfağı, yük treninde bekçi vagonu 7911 cabotage kabotaj 7912 cabriolet üstü açılan araba, fayton 7913 cacao bean kakao tanesi 7914 cacao butter kakao yağı 7915 cacao kakao, kakao ağacı 7916 cacao-tree kakao ağacı 7917 cachalot kaşalot, ispermeçet balinası 7918 cache memory önbellek, tampon bellek 7919 cache zula, zuladaki mallar, gizlemek, zula etmek 7920 cachet kaşe, mühür, damga 7921 cachexia beden zayıflığı, kaşeksi 7922 cachinnate yüksek sesle gülmek 7923 cachou ağız pastili 7924 cacique Kızılderili kabile reisi 7925 cackle at gürültülü konuşmak, anlamsız konuşmak 7926 cackle (tavuk) gıdaklamak, kıkırdamak, kıkır kıkır gülmek, gıdaklama, kıkırtı, gülüş, saçma konuşma, zırva 7927 cackler geveze kimse 7928 cacodyl oxide kakodil oksit 7929 cacodyl kakodil 7930 cacoethes kötü alışkanlık 7931 cacography kötü el yazısı 7932 cacophonous kakofonik, ahenksiz, bozuk (ses) 7933 cacophony kakofoni, ses uyumsuzluğu, bozuk ses 7934 cactus kaktüs 7935 cacuminal üstdamaksıl 7936 cad terbiyesiz kimse, aşağılık kimse, aşağılık adam 7937 cadastral kadastroya ait 7938 cadaver kadavra 7939 cadaverous kadavra gibi, sapsarı, zayıf, ölü gibi 7940 caddis fly mayıs böceği 7941 caddis şayak 7942 caddy çay kutusu 7943 cadence ritim, (özellikle şiir okurken) sesin alçalıp yükselmesi 7944 cadenced ahenkli, ritmik 7945 cadenza kadenz, durgu 7946 cadet corps harp mektebi taburu 7947 cadet harp mektebi ya da sakçı koleji öğrencisi, küçük kardeş 7948 cadge otlakçılık etmek, otlanmak 7949 cadger otlakçı, anaforcu 7950 cadmium yellow limon sarısı 7951 cadmium kadmiyum 7952 cadre kadro, hücre, çerçeve 7953 caduceus tıp ilminin sembolü olan yılanlı asa 7954 caducity bunaklık, fanilik, geçicilik 7955 caducous hükümsüz, geçici 7956 caecum kör bağırsak 7957 Caesar Sezar 7958 caesarean operation sezaryen ameliyatı 7959 caesarean sezaryen 7960 Caesaria Kayseri 7961 caesarism emperyalizm 7962 caesium sezyum 7963 cafe kafe 7964 cafeteria (selfservis) kafeterya, yemekhane, aşhane 7965 caffeine kafein 7966 caffeine-free kafeinsiz 7967 caftan kaftan 7968 cage kafes, kamp, düşerge, kafese koymak 7969 cageling kafese kapatılmış kuş 7970 cagey ağzısıkı, ketum 7971 cahoots ortaklık 7972 Cain Kabil, Adem'in büyük oğlu, katil 7973 Cainozoic dördüncü zaman, dördüncü zaman 7974 cairn yığılan taş kümesi, kurgan 7975 Cairo Kahire 7976 caisson keson, cephane arabası 7977 caitiff aşağılık, korkak, alçak adam 7978 cajole (into/out of ile) kandırmak, ikna etmek 7979 cajoler kandırıcı kimse 7980 cajolery kandırma, güzel sözlerle aldatma 7981 cake pasta, kek, kalıp, topak, kaplamak, kaplanmak 7982 caked topaklı 7983 cakewalk çalımla dolaşmak 7984 calabash sukabağı 7985 calaboose cezaevi, hapishane 7986 calamander bir cins sert ağaç 7987 calamary kalamar 7988 calamine kalamin, tutya taşı 7989 calamitous felaketli, belalı 7990 Calamity Jane zavallı kimse, gariban 7991 calamity felaket, afet 7992 calamus hintkamışı, saz kalemi 7993 calandria borulu radyatör 7994 calash kaleska, bir çeşit hafif atlı araba 7995 calc-tufa kireçli süngertaşı 7996 calcaneus topuk sümüğü 7997 calcareous spar kalsit 7998 calcareous kalkerli, kireçli, kalsiyumlu 7999 calceolaria çantaçiçeği 8000 calcic kalsiyumlu, kireçli 8001 calcification kireçleşme 8002 calcify kireçlenmek, kireçlendirmek 8003 calcination yakma, kireçleştirme 8004 calcine yakarak kireçleştirmek, kalsine etmek 8005 calciner kireç ocağı 8006 calcining kavurma 8007 calcite kalsit 8008 calcium carbide karpit 8009 calcium carbonate kalsiyum karbonat 8010 calcium chloride kireçkaymağı, kalsiyum klorit 8011 calcium cyanamide kalsiyum siyanamit 8012 calcium cycle kalsiyum döngüsü 8013 calcium fluoride kalsiyum florür 8014 calcium light kalsiyum ışığı, kireç ışığı 8015 calcium nitrate kalsiyum nitrat 8016 calcium oxide kalsiyum oksit 8017 calcium phosphate kalsiyum fosfat 8018 calcium kalsiyum 8019 calculable hesaplanabilir, güvenilir, olabilir 8020 calculate on bel bağlamak, güvenmek 8021 calculate upon beklemek, ummak, sanmak, tahmin etmek 8022 calculate hesaplamak, planlamak, tasarlamak, (on ile) -e bel bağlamak 8023 calculating kurnaz 8024 calculation of probabilities olasılık hesabı 8025 calculation sheet hesap cetveli 8026 calculation hesap 8027 calculative hesaba ait 8028 calculator hesap kılgası 8029 calculous böbrek taşı cinsinden, hesaplı 8030 calculus of probabilities olasılık hesabı, ihtimal hesabı 8031 calculus hesap 8032 Calcutta Kalküta 8033 caldera kaldera 8034 Caledonia iskoçya 8035 calefacient sıcaklık yapan, sıcaklık veren, sıcaklık yapan şey, ısıtıcı, yakıcı ilaç 8036 calefaction ısıtma, ısınma 8037 calefactory ısıtıcı, sıcak oda 8038 calendar month dallık ayı 8039 calendar year dallık yılı 8040 calendar dallık, takvim, gündizme 8041 calender perdah kılgası 8042 calends ayın ilk günü 8043 calenture şiddetli humma 8044 calf love çocukluk aşkı 8045 calf buzağı, dana, baldır 8046 calfskin vidala 8047 caliber çap, kalibre, kabiliyet 8048 calibrate ayar etmek, çapını ölçmek 8049 calibrated ayarlı, ölçülü, taksimatlı 8050 calibration condenser ayarlama kondansatörü 8051 calibration ayarlama, çaplama, bölmelendirme, ölçü işareti 8052 calibre kalite, kalibre, çap 8053 calicle bazı çiçeklerde küçük kese, çanak 8054 calico patiska 8055 California Kaliforniya 8056 californium kaliforniyum 8057 calina kalina 8058 caliper çap pergeli, kumpas 8059 caliph halife 8060 caliphate halifelik 8061 calix çiçek zarfı, kadeh 8062 calk buz mıhı, kaymayı önleyen çivi 8063 call a halt durdurmak 8064 call a spade a spade dobra dobra konuşmak 8065 call account apel hesabı 8066 call aside bir tarafa çağırmak 8067 call at ziyaret etmek, uğramak 8068 call attention to dikkat çekmek 8069 call back daha sonra aramak, geri çağırmak, cevabını vermek 8070 call box alısün kulübesi 8071 call boy konakçı uşağı 8072 call by geçerken uğramak 8073 call collect ödemeli alısünlemek 8074 call deposits vadesiz mevduat 8075 call down azarlamak 8076 call for restraint sük-nete davet etmek 8077 call for sb uğrayıp almak, gerekmek, istemek 8078 call for tender ihale duyurusu 8079 call for istemek, ihtiyaç duymak, uğrayıp almak 8080 call forth ortaya çıkarmak, yol açmak, meydan vermek 8081 call girl tele-kız, fahişe 8082 call house umumhane, genelev 8083 call in yardıma çağırmak, iadesini istemek 8084 call into question yalancı çıkarmak 8085 call it a day paydos etmek 8086 call it quits fit olmak 8087 call number alısün numarası 8088 call of nature tuvalet ihtiyacı 8089 call off iptal etmek, geri çağırmak, uzak tutmak 8090 call office alısün idaresi 8091 call on ziyaret etmek, uğramak, rica etmek 8092 call one's attention dikkatini çekmek 8093 call out yardıma çağırmak, greve çağırmak 8094 call sb names -e sövüp saymak 8095 call sb on the carpet birine ağzının payını vermek 8096 call sb to account hesap istemek, hesap sormak 8097 call sb up alısünlemek, askere çağırmak 8098 call sb's bluff blöfe meydan okumak 8099 call sth off iptal etmek 8100 call the roll yoklama yapmak 8101 call to mind hatırlamak, hatırlatmak 8102 call to order sük-nete davet etmek 8103 call to witness tanıklığa davet etmek 8104 call up askere çağırmak, alısünlemek, zeng vurmak, hatırlatmak 8105 call upon ödenmesini talep etmek 8106 call seslenmek, bağırmak, uğramak, aramak, çağırmak, farzetmek, varsaymak, demek, ...diye hitap etmek, ...adını vermek, adlandırmak, (by ile) geçerken uğramak, bağırış, sesleniş, çığlık, çağrı, rağbet, deklare, çağrı, resmi çağrı, davet, alısünle arama, zeng, çağırış, kısa ziyaret, uğrama 8107 callable istenebilen 8108 callboard ilan tahtası 8109 callboy konakçı uşağı, tele-oğlan 8110 called denilen, adlanan, adındaki 8111 caller kısa ziyaret yapan kimse, uğrayan kimse, alısünle arayan kimse, arayan 8112 calligraphist hattat, kaligraf 8113 calligraphy güzel el yazısı (sanatı), hattatlık 8114 calling card kartvizit 8115 calling istek, heves, tutku, meslek, ticari ünvan 8116 callipers çap pergeli, kumpas, bacaklara takılan metal destek 8117 callisthenics beden eğitimi, jimnastik 8118 callosity kabar, dövenek, nasır, hissizlik 8119 callous katı, duygusuz 8120 callousness duyarsızlık 8121 callow acemi, çaylak, deneyimsiz, toy, kuş 8122 callus dövenek, kabar, nasır 8123 calm down sakinleşmek, sakitleşmek, yatışmak, sakinleştirmek, sakitleştirmek, yatıştırmak 8124 calm (hava) sakinlik, (deniz) durgunluk, sakinlik, rahat, huzur, (hava) rüzgârsız, (deniz) durgun, dalgasız, sakin, sakit, rahat, huzurlu, sakinleştirmek, sakitleştirmek 8125 calmative yatıştırıcı (ilaç) 8126 calmly sakitçe, soğukkanlılıkla 8127 calmness sakinlik, sakitlik, durgunluk, soğukkanlılık 8128 calms of Cancer Yengeç dönencesi limanlığı 8129 calms of Capricorn Oğlak dönencesi limanlığı 8130 calomel kalomel 8131 caloric energy ısıl enerji 8132 caloric ısıyla ilgili, ısı 8133 calorie kalori 8134 calorific effect kalorifik etki, ısıl etki 8135 calorific power kalorifik kuvvet 8136 calorific value kalorifik değer, ısıldeğer 8137 calorific kalorifik, ısıtıcı 8138 calorimeter bomb kalorimetre bombası 8139 calorimeter kalorimetre, ısıölçer 8140 calorimetric kalorimetrik 8141 calorimetry kalorimetri, ısıölçüm 8142 calorisator kalorizatör 8143 calorize kalorize etmek, alüminyum emdirmek 8144 calotte kalot 8145 calque öyküntü 8146 caltrop domuzyağı, boğadikeni 8147 calumet barış çubuğu 8148 calumniate iftira etmek 8149 calumniation iftira 8150 calumniator iftiracı 8151 calumnious iftira türünden 8152 calumny iftira, suç atma, uydurma, kemsöz 8153 Calvary isa'nın çarmıha gerildiği yer, büyük ıstırap 8154 calve buzağılamak, parçalara ayrılmak 8155 Calvinism Kalvinizm 8156 Calvinist Kalvinist 8157 calx kalsiyum oksit 8158 calypso kalipso 8159 calyptra yosun tohumunun zarfı 8160 calyx çanak, kaliks, çiçek zarfı 8161 cam follower itecek, supap iteceği 8162 cam gear eksantrik dişlisi 8163 cam journal kam muylusu, eksantrik muylusu 8164 cam lever kam levyesi 8165 cam profile kam profili 8166 cam kam, eksantrik, dirsekli kurs, mil dirseği 8167 camaraderie dostluk, arkadaşlık 8168 camarilla danışmanlar türkümü, gizli komite 8169 camber arch kambur kemer 8170 camber kavis, eğrilik, yatıklık 8171 cambered kavisli 8172 cambist kambiyocu, kambiyo el kitabı 8173 cambistry kambiyo etüdü 8174 cambium kambiyum, büyütkendoku, katmandoku 8175 Cambodian Kamboçyalı, Kamboçyalı 8176 Cambrian Galler ülkesine ait, Galli, Kambriya dönemi 8177 cambric patiska 8178 Cambridge Cambridge şehri, Cambridge Birdemi 8179 camel deve 8180 camel's hair devetüyü 8181 camelback dış lastik sırt kauçuğu 8182 cameleer deveci 8183 camellia kamelya 8184 camelopard zürafa 8185 camelshair deve tüylü 8186 cameo işlemeli akik 8187 camera angle sınalga açısı, açı 8188 camera crew sınalga ekibi 8189 camera dolly şaryo, kaydırma arabası 8190 camera shooting yankaya alma, çekim 8191 camera yaçın kılgası, kamera, sınalga 8192 cameraman kameraman, sınalgacı 8193 camiknickers kadın iç çamaşırı 8194 camion kamyon 8195 camisole kadın iç gömleği 8196 camomile tea papatya çayı 8197 camomile papatya, papatya çayı 8198 camouflage of earnings örtülü kazanç 8199 camouflage kamuflaj, kamufle etmek 8200 camp fever tifo, karahumma 8201 camp girl kız izci 8202 camp grounds düşerge yeri 8203 camp kamp, düşerge, düşerge yapmak, düşerge salmak, homo, ibne, kadınsı 8204 camp-fire düşerge ateşi 8205 campaign kampanya, kampanya yapmak 8206 campaigner kampanyaya katılan kimse 8207 campanile çan kulesi 8208 campanology çan çalma sanatı 8209 campanula çançiçeği 8210 campanulate çan şeklinde 8211 camper düşergeci, düşerge arabası 8212 campfire düşerge ateşi 8213 camphor tree kâfur ağacı 8214 camphor kâfur 8215 camphorated kâfurlu 8216 camping ground düşerge yeri 8217 camping site düşerge yeri 8218 camping kamping, düşerge yapma 8219 campion bir tür karanfil 8220 campsite düşerge yeri 8221 campus kampüs, şehircik, hayat, avlu, birdem şehirciği, birdem hayatı, birdem avlusu 8222 camshaft kam mili, eksantrik mili, kam şaftı 8223 can opener konserve açacağı 8224 can -ebilmek, -abilmek, kap, kutu., teneke kutu, konserve kutusu, konserve, kodes, konserve yapmak, konservelemek, (müzik) kaydetmek 8225 can't help elinde olmamak, -meden edememek 8226 can't -emez, -amaz, -emiyor, -emiyor 8227 Canada Kanada 8228 Canadian Kanada ile ilgili, Kanadalı 8229 canaille ayaktakımı 8230 canal toll arna geçiş vergini 8231 canal arna, kanal 8232 canalization arna açma 8233 canalize (akarsuyu) derinleştirmek, genişletmek, arna açmak, suyu bir yöne aktarmak, bir yöne akıtmak, belirli bir sonuca götürmek, belirli bir yöne kanalize etmek 8234 canape kanape 8235 canard uydurma haber, asılsız haber 8236 canary bird kanarya, sarı bülbül 8237 canary kanarya 8238 canasta kanasta 8239 cancan kankan dansı 8240 cancel an order siparişi geri almak 8241 cancel character iptal karakteri 8242 cancel entry iptal maddesi 8243 cancel kaldırmak, iptal etmek, feshetmek, bozmak, eşitlemek, denkleştirmek, dengelemek, çizmek, üstünü çizmek, tehire salmak, ertelemek 8244 cancellation of contract mukavelenin feshi 8245 cancellation iptal, bozma, fesih 8246 cancelled çizilmiş, iptal edilmiş 8247 cancelling iptal etme, feshetme 8248 cancer Yengeç Burcu, kanser 8249 cancerous kanserli 8250 candela kandela 8251 candelabrum kollu şamdanlık, çilçırak 8252 candent ısıdan parlayan, akkor 8253 candid camera gizli sınalga, yaşırın sınalga 8254 candid observer tarafsız gözlemci 8255 candid içten, samimi, dürüst, (sınalga) gizli, yaşırın 8256 candidacy adaylık 8257 candidate aday, sınava giren kimse 8258 candied şekerlenmiş, şekerli 8259 candle light mum ışığı 8260 candle power mumgücü 8261 candle wick fitil 8262 candle mum, şem, şam 8263 candle-end mum artığı 8264 candleberry mumağacı 8265 candlefoot mum-fut 8266 candleholder şamdan 8267 candlelight mum ışığı 8268 candlepower mum 8269 candlestick şamdan 8270 candlewick fitil 8271 candour içtenlik, açık yüreklilik, dürüstlük, samimiyet 8272 candy store şekerci dükkânı 8273 candy şeker, kannadı, şirniyat, şekerleme, şekerlemek 8274 candyfloss pamuk helva 8275 candytuft iberide 8276 cane sugar kamış şekeri 8277 cane kamış, sopa, değnek, değnekle dövmek 8278 canebrake kamışlık 8279 canework kamış işi, kamış örgüsü 8280 canine tooth köpekdişi 8281 canine köpek ve benzeri döngüllerle ilgili 8282 canister shot şarapnel 8283 canister teneke kutu 8284 canker pamukçuk 8285 cankered bozulmuş, kötücül 8286 canna kana 8287 cannabis kendirden elde edilen bir uyuşturucu 8288 canned food konserve yiyecek 8289 canned meat konserve et 8290 canned konserve, plağa doldurulmuş (müzik), ayyaş 8291 canner konserve fabrikası, konserveci 8292 cannery konserve fabrikası 8293 cannibal yamyam, kendi türünün etini yiyen döngül 8294 cannibalism yamyamlık 8295 cannibalize çıkma parça takmak 8296 canning factory konserve fabrikası 8297 canning konserve yapma 8298 cannodle kucaklamak 8299 cannon büyük top, hızla vurmak, çarpmak 8300 cannon-bone incik sümüğü 8301 cannonade top ateşi, topa tutmak 8302 cannonball top, savaş topu, gülle 8303 cannot bkz.can 8304 cannula sonda, kanül 8305 canny kurnaz, akıllı, uyanık 8306 canoe kano 8307 canoeist kanocu 8308 canonical law of Islam şeriat 8309 canonical doğal, kanonik, meşru, kabul edilmiş 8310 canopy of heaven gök kubbe 8311 canopy gölgelik, tente, örtü 8312 canorous ahenkli, uyumlu 8313 cant ikiyüzlülük, yapmacık konuşma 8314 cantaloupe kantalup kavunu 8315 cantankerous huysuz, hırçın, aksi, geçimsiz 8316 cantata kantat 8317 canted eğimli 8318 canteen yemekhane, kantin, matara, / kişilik çatal, bıçak, kaşık takımı 8319 canter eşkin gidiş (at), eşkin gitmek 8320 canterbury bell bir çeşit çançiçeği 8321 cantharides kunduzböceği 8322 canticle kantik, ilahi, dini şarkı 8323 cantilever bridge konsol köprü, çıkma köprü 8324 cantilever dirsek, destek, konsol 8325 cantle eyerin arka kaşı, parça, kısım 8326 canto şiirin bölümlerinden biri, kıta 8327 canton kanton, eyalet 8328 cantonment konak, karargâh, kışla 8329 Canuck Kanadalı 8330 canvas çadır bezi, çadır, tuval 8331 canvass (siyasi görüş/vb.için) anket yapmak, kamuoyu yoklaması yapmak 8332 canvasser sipariş toplayan kimse, tetkik eden kimse 8333 canvassing reklam 8334 canyon kanyon, kapız 8335 caoutchouc kauçuk 8336 cap in hand süklüm püklüm, hürmetkârane 8337 cap it all üstüne üstlük 8338 cap nut başlık somunu 8339 cap screw başlık vidası 8340 cap stone taş başlık, tepelik 8341 cap kasket, başlık, takke, papak, kalpak, baş giyimi, kep, kapak, kaplamak, örtmek, (önceki bir şeyi) geliştirmek 8342 capability yeteneklilik, yetenek 8343 capable becerikli, kabiliyetli, yetenekli, -e açık, yatkın, eğilimli 8344 capableness muktedir olma 8345 capacious geniş, ferah, büyük 8346 capaciousness genişlik, büyüklük 8347 capacitance bridge kapasite köprüsü 8348 capacitance coupling kapasitif kuplaj 8349 capacitance kapasitans, kapasite, güçlülük 8350 capacitate yetenekli kılmak, yetki vermek, yetkilendirmek 8351 capacitive coupling kapasitif kuplaj 8352 capacitive transducer kapasitif güç çevirici 8353 capacitive kapasitif 8354 capacitor microphone kondansatörlü mikrofon 8355 capacitor modulator kondansatör modülatör 8356 capacitor pickup kondansatör pikap 8357 capacitor kondansatör 8358 capacity cost tam kapasite maliyeti 8359 capacity ratio kapasite nispeti 8360 capacity kapasite, yetenek, kapasite, sıfat, durum, mevki 8361 capapie tepeden tırnağa 8362 caparison haşe, haşe örtme, haşe örtmek 8363 cape chisel saplama kalemi, yassı keski 8364 Cape of Good Hope Ãœmit Burnu 8365 Cape Town Kap şehri 8366 cape burun, pelerin 8367 caper hoplamak, sıçramak, oynaşmak 8368 capercaillie çalıhorozu 8369 capias tutuklama emri 8370 capillarity kapilarite 8371 capillary attraction kapiler çekme 8372 capillary condensation kılcal yoğunlaşma 8373 capillary elevation kapiler yükselme 8374 capillary energy kapiler enerji 8375 capillary pressure kapiler basınç, kılcal basınç 8376 capillary repulsion kapiler itme 8377 capillary rise kapiler yükselme 8378 capillary tube kılcal boru, kapiler boru 8379 capillary vessel kılcal damar 8380 capillary water kapiler su 8381 capillary kılcal damar 8382 capital account sermaye hesabı 8383 capital accumulation sermaye birikimi 8384 capital assets sabit varlıklar, sermaye kıymetleri 8385 capital budget yatırım bütçesi 8386 capital city başkent, başşehir, paytaht, asitane 8387 capital consumption sermaye tüketimi 8388 capital decrease sermaye azaltımı 8389 capital dividend sermaye temettüü 8390 capital expenditure sermaye harcaması 8391 capital expenditures yatırım gideri, sermaye harcamaları 8392 capital flow sermaye akışı 8393 capital fund sermaye fonu 8394 capital gain sermaye geliri 8395 capital goods yatırım malları 8396 capital increase sermaye artırımı 8397 capital investment sermaye yatırımı 8398 capital letter büyük harf 8399 capital levy sermaye vergisi 8400 capital market sermaye piyasası 8401 capital outlay yatırım harcamaları 8402 capital punishment ölüm cezası 8403 capital resources öz kaynaklar 8404 capital stock hisse senedi sermayesi, öz sermaye 8405 capital surplus sermaye üstesi 8406 capital tax sermaye vergisi 8407 capital ölüm cezası verilebilir, ölümle cezalandırılabilir, (harf) büyük, başkent, payitaht, anamal, kapital, sermaye, pul, büyük harf, sütun başlığı 8408 capital-intensive sermaye yoğun 8409 capitalism kapitalizm, anamalcılık 8410 capitalist kapitalist, anamalcı 8411 capitalistic kapitalist, anamalcı 8412 capitalization kapitalizasyon, sermayelendirme 8413 capitalize (on ile) -den yararlanmak 8414 capitation baş vergisi 8415 capitulate (düşmana şartlı) teslim olmak 8416 capitulation şartlı teslim olma, kapitülasyon 8417 capitulum sümük başı, kömeç 8418 capon kısırlaştırılmış horoz 8419 caporal bir tür Fransız tütünü 8420 capped kepli, bereli 8421 capping küpeşte kapağı, demir başlık 8422 capric acid kaprik asit, kaprik asit 8423 capriccio kapris, şıltak 8424 caprice kapris, ıncıklık, şımarıklık, edabazlık 8425 capricious kaprisli, ıncık, şıltakçı, dönek, değişken 8426 capriciousness kaprislilik, havailik 8427 Capricorn Oğlak burcu 8428 capriole sıçrayış, sıçramak, zıplamak 8429 caproic acid kaproik asit, kaproik asit 8430 caproic kaproik 8431 caprylic acid kaprilik asit, kaprilik asit 8432 caprylic kaprilik 8433 capsicum (dolmalık/uzun) biber 8434 capsize alabora olmak, alabora etmek 8435 capstan bocurgat, ırgat, vinç 8436 capsulated kapsül şekli verilmiş 8437 capsule kapsül 8438 captain pilot kaptan pilot 8439 captain kaptan, kaptan, takım başı, yüzbaşı, kaptanlık etmek, kumanda etmek, yönetmek 8440 captain's report kaptan raporu 8441 captaincy kaptanlık, yüzbaşılık, albaylık, reislik 8442 captainship yüzbaşılık, kaptanlık, liderlik, albaylık 8443 caption manşet başlık 8444 captious müşkülpesent, zor beğenir 8445 captivate büyülemek, çekmek 8446 captivation büyüleme, cezbetme, gönül çelme 8447 captivator büyüleyen şey/kimse 8448 captive audience dinlemeye mecbur edilen kimse 8449 captive tutsak, emir, tutsak edilmiş, kapatılmış, tutsak, esir 8450 captivity tutsaklık, esaret 8451 captor tutsak eden kişi, esir alan kişi 8452 capture esir alma, esir alınma, ganimet, tutmak, yakalamak, tutsak etmek, esir etmek, egemen olmak, almak, zaptetmek, özelliğini yitirmeden korumak, aynen almak 8453 capturer yakalayan 8454 capuchin başlıklı maymun 8455 car aerial oto anteni 8456 car antenna oto anteni 8457 car body otomobil karoseri, oto gövdesi 8458 car bumper tampon 8459 car ferry araba vapuru 8460 car mechanic otomobil tamircisi 8461 car park otopark 8462 car pool araba parkı 8463 car sickness araba tutması 8464 car otomobil, araba, kölük, vagon 8465 caracal karakulak 8466 caracole binicilikte yarım çark hareketi 8467 caracul karagül 8468 carafe cam sürahi 8469 caramel karamela 8470 caramelize karamelleştirmek, karamelleşmek 8471 carat kırat, ayar 8472 caravan kervan, çingene arabası, karavan 8473 caravanner kervanla seyahat eden kimse 8474 caravanserai kervansaray 8475 caravel karavela 8476 caraway karaman kimyonu 8477 carbamate karbamat 8478 carbamic acid karbamik asit 8479 carbamic karbamik 8480 carbamide karbamit, üre 8481 carbanion karbanyon 8482 carbazole karbazol 8483 carbide karbür, karbit 8484 carbine karabina 8485 carbinol karbinol 8486 carbocyclic karbosiklik, homosiklik 8487 carbohydrase karbohidraz 8488 carbohydrate karbonhidrat 8489 carbolic acid asit fenik, fenik asit 8490 carbolic fenollü 8491 carbon black is, karbon siyahı 8492 carbon brush karbon fırçası, kömür fırçası 8493 carbon contact karbon kontağı 8494 carbon content karbon miktarı, karbon niceliği 8495 carbon copy karbon kopyası, karbon çöngesi 8496 carbon cycle karbon çevrimi 8497 carbon dating karbon tarih saptama yöntemi 8498 carbon deposit karbon kiri, is 8499 carbon dioxide karbondioksit 8500 carbon fibre karbon lifi 8501 carbon filament karbon filaman, kömür teli 8502 carbon monoxide karbonmonoksit 8503 carbon paper karbon çöngesi 8504 carbon residue karbon artığı 8505 carbon rheostat karbon reosta 8506 carbon silk karbon ipeği 8507 carbon karbon, karbon çöngesi, karbon çöngesi ile çıkarılan kopya 8508 carbonaceous karbonlu 8509 carbonado siyah elmas, karbonado, karaelmas 8510 carbonate of lime kalsiyum karbonat, kireç karbonatı 8511 carbonate of soda sodyum karbonat 8512 carbonate karbonat, karbonatlamak 8513 carbonated water karbonatlı su, soda 8514 carbonation karbonatlama 8515 carbonic acid karbonik asit 8516 carbonic karbonik 8517 Carboniferous karbon dönemi, Karbon dönemi, karbonlu, kömürlü 8518 carbonization kömürleşme, kömürleştirme 8519 carbonize kömürleştirmek, koklaştırmak 8520 carbonized karbonlu 8521 carbonizing karbonizasyon 8522 carbonyl chloride karbonil klorür 8523 carbonyl karbonil 8524 Carborundum karborundum, zımpara, korindon 8525 carboxyl karboksil 8526 carboxylase karboksilaz 8527 carboxylic acid karboksilik asit 8528 carboxylic karboksilik 8529 carboy damacana, cam balon 8530 carbuncle şirpençe, çıban 8531 carburate karbürlemek 8532 carburation karbürleme 8533 carburet karbonla birleştirmek 8534 carburetted karbonlanmış 8535 carburettor bowl karbüratör çanağı 8536 carburettor choke karbüratör jiklesi 8537 carburettor engine karbüratörlü kozgaltka 8538 carburettor float karbüratör şamandırası 8539 carburettor pump karbüratör pompası 8540 carburettor throttle karbüratör gaz kelebeği 8541 carburettor valve karbüratör supabı 8542 carburettor karbüratör 8543 carburization karbonlama 8544 carburize karbonlamak 8545 carburized steel karbonlanmış çelik 8546 carbylamine karbilamin 8547 carcase gövde, iskelet 8548 carcass yemek için kesilmiş döngülün ölüsü, döngül ölüsü, hkr, ceset, leş, hkr, birşeyin döküntü parçaları, döküntü artık, leş, hurda, eski ya da bitmemiş tekne iskeleti, carcase, ceset, leş 8549 carcinogen kansere neden olan madde 8550 carcinogenic kansere yol açan 8551 carcinology karsinoloji 8552 carcinoma kanser, kötücül ur 8553 card catalogue kart kataloğu, fiş usulü dosya 8554 card deck kart destesi 8555 card hopper kart tutucu 8556 card index kart fihristi, kartotek 8557 card punch kart delici 8558 card reader kart okuyucu 8559 card system kart jüyesi 8560 card table kumar masası 8561 card oyun çöngesi, kart, ziyaret kartı, kartpostal, gırgır, şamatacı, karşılaşma bağdarlaması 8562 card-to-card karttan-karta 8563 cardamine acı tere 8564 cardamom hemame, edviye 8565 cardan joint kardan mafsalı, kardan kavraması 8566 cardan shaft kardan şaftı, kardan mili 8567 cardboard kalın karton, mukavva, mukavvadan yapılmış, mukavva, gerçek olmayan, doğal olmayan, sahte, yapay 8568 carded wool taranmış yün 8569 carded taranmış 8570 carder tarakçı, tarak kılgası, tarak tezgâhı 8571 cardiac dilatation kalp büyümesi 8572 cardiac muscle kalp kası 8573 cardiac valve kalp kapağı 8574 cardiac kalp ya da kalp hastalıklarıyla ilgili 8575 cardialgia kalp ağrısı 8576 cardigan hırka 8577 cardinal number asıl sayı, miktar sayısı, nicelik sayısı 8578 cardinal point anayön 8579 cardinal principles ana ilkeler 8580 cardinal en önemli, baş, ana, esas, kardinal 8581 carding machine yün ve pamuk tarama kılgası 8582 carding tarama, taraklama 8583 cardiogram kardiyogram 8584 cardiograph kardiograf 8585 cardiography kardiografi 8586 cardioid kardioit, yürek eğrisi 8587 cardiology kardiyoloji 8588 care for bakmak, ilgilenmek, istemek, sevmek, hoşlanmak 8589 care kaygı, üzüntü, bakım, ilgi, koruma, sorumluluk, dikkat, özen, kaygı çekmek, aldırmak, umursamak, önemsemek, istemek, hoşlanmak, sevmek 8590 careen karina etmek, karinaya basmak 8591 career woman meslek sahibi kadın 8592 career meslek yaşamı, kariyer, son süratle gitmek, profesyonel 8593 careerist kariyer yapmayı amaçlayan kimse 8594 carefree kaygısız, tasasız, sorumsuz 8595 careful ihtiyatlı, dikkatli, dikkatle yapılmış, özenli, cimri, sıkı 8596 carefully ihtiyatla, dikkatle, usulcacık 8597 carefulness dikkat, özen 8598 careless dikkatsiz, dikkatsizce/baştan savma yapılmış, aldırışsız, ilgisiz 8599 carelessly dikkat etmeden, körlemesine, sere-serpe 8600 carelessness dikkatsizlik, ihmal 8601 caress okşama, öpme, okşamak, öpmek 8602 caressing şefkatli 8603 caret ters V işareti, yazıda çıkma işareti ( ) 8604 caretaker government geçici hükümet 8605 caretaker hademe, odacı, ev bekçisi 8606 careworn üzgün, dertli 8607 carfare bilet vergini 8608 cargo boat yük gemisi, şilep 8609 cargo carrier yük gemisi 8610 cargo hold yük ambarı 8611 cargo plane kargo uçağı 8612 cargo steamer şilep 8613 cargo yük, kargo 8614 Caribbean Sea Karayib Denizi 8615 caribou karibu 8616 caricature karikatür 8617 caricaturist karikatürist, karikatürcü 8618 caries yenirce 8619 carillon bazı çanlarla çalınan melodi 8620 carina omurga 8621 caring yardımsever, şefkatli 8622 carious (diş/vb.) çürük 8623 carline hat, yol 8624 carload vagon yükü, araba yükü 8625 carman kamyon sürücüsü, arabacı, nakliyeci 8626 carminative gaz çıkarıcı 8627 carmine lal, kızıl, vişne çürüğü, parlak kırmızı renk 8628 carnage kıyım, katliam, kırım 8629 carnal knowledge cinsî ilişki 8630 carnal cinsî, şehvetle ilgili 8631 carnality şehvet 8632 carnallite karnalit 8633 carnassial köpekdişi 8634 carnation karanfil 8635 carnauba wax Brezilya balmumu 8636 carnelian kırmızı bir akik 8637 carnet gümrük geçiş belgesi 8638 carnify et haline gelmek, et bağlamak 8639 carnival karnaval, şenlik 8640 carnivora etobur döngüller 8641 carnivore etobur döngül 8642 carnivorous etobur, etçil 8643 carnotite karnotit 8644 carob keçiboynuzu, harnup 8645 carol Noel şarkısı, neşeli şarkı 8646 Carolingian ?arlman hanedanına ait 8647 carom karambol 8648 carotene karoten 8649 carotid artery karotis arteri, şahdamar 8650 carotid karotis, şahdamarı 8651 carousal içki âlemi 8652 carouse âlem, cümbüş yapma, içki âlemi yapmak 8653 carousel atlıkarınca 8654 carp mızmızlanmak, dırdır etmek, sazanbalığı 8655 carpal el bileğine ait, el bileği sümüğü 8656 carpel karpel, meyve yaprağı 8657 carpenter marangoz, doğramacı, dülger 8658 carpenter's hammer marangoz çekici 8659 carpenter's level kabarcıklı düzeç, tesviyeruhu 8660 carpenter's plane marangoz rendesi 8661 carpenter's rule marangoz cetveli 8662 carpenter's vice marangoz mengenesi 8663 carpentry marangozluk, doğramacılık 8664 carpet bag heybe 8665 carpet loom halı tezgâhı 8666 carpet sweeper halı süpürgesi, gırgır 8667 carpet wool halı yünü 8668 carpet yarn halı ipliği 8669 carpet halı, halı döşemek, kaplamak 8670 carpetbag heybe, halı torba 8671 carping yersiz eleştiri 8672 carpology meyve bilimi 8673 carpus el bileği 8674 carriage by sea deniz taşımacılığı 8675 carriage forward navlun alıcıya ait 8676 carriage freight nakliye masrafları 8677 carriage paid nakliyesiz, navlun satıcıya ait 8678 carriage spring vagon yayı 8679 carriage trade zengin müşteriler 8680 carriage araba, at arabası, binik arabası, vagon, taşıma, nakliye, nakliye vergini, kılganın oynak parçası, duruş, yürüyüş biçimi 8681 carriageway taşıt yolu 8682 carried nakledilmiş 8683 carrier bag saplı naylon çanta 8684 carrier current taşıyıcı akım, kuran partör 8685 carrier filter taşıyıcı süzgeci 8686 carrier gas taşıyıcı gaz 8687 carrier line taşıyıcı hattı 8688 carrier noise taşıyıcı gürültüsü 8689 carrier pigeon posta güvercini 8690 carrier rocket taşıyıcı roket 8691 carrier wave taşıyıcı dalga 8692 carrier nakliyeci, taşıyıcı, (hastalık) taşıyıcı, kariyer 8693 carriers taşıyıcı firma 8694 carrion beetle leşböceği 8695 carrion crow leşkargası 8696 carrion pis, kokmuş, leş, kokmuş et 8697 carrot havuç, kök, yerkökü, mükafat 8698 carroty havuç renginde, kırmızı saçlı 8699 carry a message haber taşımak 8700 carry a motion bir teklifi onaylatmak 8701 carry a torch abayı yakmak 8702 carry an election saylav kazanmak 8703 carry an item bir maddeyi nakletmek 8704 carry arms silah taşımak 8705 carry authority yetki sahibi olmak 8706 carry away coşturmak, büyülemek, özünden geçirmek 8707 carry back geçmişe götürmek 8708 carry balance forward bakiyeyi nakletmek 8709 carry coals to Newcastle tereciye tere satmak 8710 carry consequences sonucu kabullenmek 8711 carry conviction inandırıcı vasıfta olmak 8712 carry down hesap açmak için bakiyeyi nakletmek 8713 carry forward to credit alacağa kaydetmek 8714 carry forward to debt borca kaydetmek 8715 carry forward nakli yek-n yapmak, yeni sayfaya nakletmek 8716 carry insurance sigortalı olmak 8717 carry interest faiz getirmek 8718 carry into effect uygulamaya koymak 8719 carry off kazanmak, başarılı olmak, kapıp götürmek 8720 carry on a lawsuit davacı olmak 8721 carry on business iş yapmak 8722 carry on with sb biriyle mercimeği fırına vermek 8723 carry on with sürdürmek 8724 carry on sürdürmek, yürütmek, devam etmek, devam ettirmek 8725 carry one's cross bağrına taş basmak 8726 carry out bitirmek, tamamlamak, başarmak, icra etmek 8727 carry over nakletmek, aktarmak, tehir etmek, uzatmak 8728 carry the day kazanmak, tam başarı sağlamak 8729 carry through bitirmek, tamamlamak, yerine getirmek, başarmak 8730 carry weight önem taşımak, önemli/etkili olmak, ağır basmak 8731 carry taşımak, aparmak, götürmek, ağırlığını çekmek, desteklemek, yardım etmek, bulundurmak, geçirmek, bulaştırmak, içermek, taşımak, desteğini kazanmak, onaylamak, kabul edilmek, ulaşmak, erişmek 8732 carryall kaptıkaçtı, yolcu çantası 8733 carryback müdevver zarar, aktarılan zarar 8734 carrycot portbebe 8735 carrying agent nakliyeci, taşımacı 8736 carrying charge taksitli satışlarda ödenen faiz 8737 carrying company nakliye şirketi 8738 carrying trade nakliyecilik, taşımacılık 8739 carrying nakliye, taşıma 8740 carryover müdevver zarar, nakli yek-n 8741 carsick kendisini araba tutan, arabada hasta olan 8742 cart at arabası, el arabası, taşımak, götürmek 8743 cart-horse yük beygiri 8744 cartage taşıma vergini, navlun, nakliye pulu 8745 carte blanche kayıtsız şartsız yetki, tam yetki 8746 carte de visite kartvizit 8747 cartel kartel 8748 cartelization kartelleşme 8749 cartelize kartelleşmek, kartel oluşturmak 8750 carter arabacı 8751 cartesian kartezyen 8752 cartilage bone kıkırdakdoku 8753 cartilage cell kıkırdak hücresi 8754 cartilage skeleton kıkırdak iskelet 8755 cartilage kıkırdak 8756 cartilaginous fish iskeleti kıkırdaktan balık 8757 cartilaginous ring kıkırdak halka 8758 cartilaginous kıkırdaklı, kıkırdak gibi 8759 carting nakliye vergini 8760 cartographer kartograf, haritacı 8761 cartographic kartografik 8762 cartographical haritacılıkla ilgili 8763 cartography haritacılık, kartografi 8764 cartomancy iskambil falcılığı 8765 carton mukavva kutu, karton kutu 8766 cartoon film çizgi yanka, miki yankası 8767 cartoon movie çizgi yanka 8768 cartoon karikatür, çizgi yanka 8769 cartoonist karikatürcü, karikatürist 8770 cartouche hartuç, kabartma resim 8771 cartridge belt fişeklik, palaska 8772 cartridge case hartuç sandığı, fişek kutusu, kovan 8773 cartridge pen hartuçlu kalem 8774 cartridge fişek, pikap kafası, kartuş 8775 cartulary sicil defteri, sicil dairesi 8776 cartwheel çember hareketi 8777 cartwright araba yapımcısı 8778 caruncle horoz ibiği 8779 carve up bölmek, paylaştırmak 8780 carve oymak, nakış açmak, nakış vurmak, kesmek, dilimlemek, (up ile) bölmek, paylaştırmak 8781 carvel karavela 8782 carver et bıçağı, oymacı 8783 carving chisel oymacı kalemi 8784 carving oyma, nakış, oymacılık, nakış açma 8785 carwash oto yıkama 8786 caryatid karyatit, heykel sütun, yontudikeç 8787 caryopsis karyops, buğdaysı meyve 8788 casaba melon kavun 8789 casaba bir tür kış kavunu 8790 cascade amplifier kaskat amplifikatör 8791 cascade connection kaskat bağlama 8792 cascade converter kaskat konvertör 8793 cascade çağlamak, taşmak, taşırmak 8794 case ending ad durumunu belirten ek, isim çekim eki, takı 8795 case grammar durum dilbilgisi 8796 case hardness doku sertliği 8797 case in point konuşma konusu olan mesele 8798 case law davalarda hukuk usulü 8799 case lawyer dava vekili, avukat 8800 case of defamation hakaret davası 8801 case shot şarapnel 8802 case study örnekolay, örnek olay incelemesi 8803 case hâl, vaziyet, durum, hadise, olay, sorun, dava, kutu, sandık, camadan, çanta, kasa, kutulamak 8804 casein kazein 8805 caseinogen kazeinojen 8806 casemate kazamat, mazgallı siper 8807 casement içe ya da dışa doğru açılan pencere 8808 caseous peynir ile ilgili, peynir gibi 8809 cash a check çek bozdurmak 8810 cash account kasa hesabı 8811 cash and carry peşin ödeyip alma, peşinle çalışan işyeri 8812 cash audit kasa kontrolü, nakit kontrolü 8813 cash balance kasa mevcudu, nakit bakiye 8814 cash before delivery teslimden önce ödeme 8815 cash before shipment yüklemeden önce ödeme 8816 cash bonus nakit ikramiye 8817 cash book kasa defteri, cari hesap defteri 8818 cash budget nakit bütçesi 8819 cash cheque çizgili olmayan çek 8820 cash count kasa sayımı 8821 cash cover kuvertür, karşılık 8822 cash credit pul olarak verilen kredi 8823 cash crop peşin satılan mahsul 8824 cash delivery teslimat, tediye 8825 cash desk kasa, vezne 8826 cash discount peşin indirimi, peşin ödeme indirimi 8827 cash dispenser bankamatik 8828 cash dividend peşin ödenen kâr 8829 cash down peşin pul 8830 cash flow nakit akımı, nakit girişi 8831 cash in advance peşin ödeme 8832 cash in bank bankadaki nakit hesabı 8833 cash in hand kasa mevcudu, elde bulunan pul 8834 cash in one's chips ecel şerbetini içmek 8835 cash in kazanç sağlamak, yararlanmak 8836 cash inflow pul girişi 8837 cash letter of credit kredi mektubu 8838 cash loan nakit ödünç 8839 cash market nakit piyasası 8840 cash on delivery ödemeli, tesliminde ödenecek 8841 cash on hand eldeki nakit, mevcut pul 8842 cash outflow pul çıkışı 8843 cash payment peşin ödeme 8844 cash price peşin fiyat 8845 cash ratio disponibilite oranı 8846 cash receipts kasa girişi, tahsilat 8847 cash register otomatik kasa, yazarkasa 8848 cash requirements nakit ihtiyacı 8849 cash reserve pul rezervi 8850 cash sale peşin satış, vadesiz satış 8851 cash shortage nakit darlığı, nakit sıkıntısı 8852 cash value nakdi değer, peşin ödeme değeri 8853 cash nakit pul, nukut, pul, mangır, pula çevirmek, bozdurmak 8854 cashbook kasa defteri 8855 cashew nut akaju cevizi 8856 cashew maun, akaju ağacı 8857 cashier kasiyer, kasadar 8858 cashier's account kasiyer hesabı 8859 cashier's desk kasa, vezne 8860 cashier's office kaza, vezne 8861 cashless pulsuz 8862 cashmere kaşmir 8863 cashomat bankamatik 8864 casing koruyucu kaplama 8865 casino gazino 8866 cask fıçı, varil 8867 casket mücre, küçük kutu, tabut 8868 Caspian Sea Hazar Denizi 8869 Caspian Hazar 8870 casque başlık, miğfer 8871 cassation iptal, fesih 8872 cassava manyok 8873 casserole güveç 8874 cassette recorder kasetçalar, teyp 8875 cassette tape teyp bandı 8876 cassette kaset, mücre, sandıkça 8877 cassia Çin tarçını 8878 cassiopeium lutesyum 8879 cassiterite kasiterit 8880 cassowary tepeli devekuşu 8881 cast a shadow over gölge düşürmek 8882 cast a spell upon büyü yapmak 8883 cast about tasarlamak 8884 cast anchor demir atmak 8885 cast away çöpe atmak 8886 cast doubt on gölge düşürmek 8887 cast down devirmek, canını sıkmak 8888 cast in sb's teeth birinin yüzüne vurmak 8889 cast iron font, pik demir, dökme demir 8890 cast light ışık tutmak 8891 cast off the rope halatı mola etmek 8892 cast off çıkarmak, kurtulmak, ilişkisini kesmek, reddetmek 8893 cast one's vote oy vermek 8894 cast reflections on hakkında kötü şeyler söylemek, kötülemek 8895 cast steel dökme çelik 8896 cast stone suni taş 8897 cast the blame iftira etmek 8898 cast up kusmak, karaya vurmak 8899 cast fırlatmak, atmak, atmak, çıkarmak, değiştirmek, (oy) vermek, dökmek, saçmak, rol vermek, dökmek, döküm yapmak, atma, atış, kalıp, döküm, oynayanlar, oyuncular, çeşit, tür, alçı 8900 castanet kastanyet, ispanyol çalparası 8901 castaway deniz kazazedesi 8902 caste sınıf, kast 8903 castellan kale kumandanı 8904 castellated kuleli, mazgallı 8905 caster mobilya tekerleği 8906 castigate ağır biçimde cezalandırmak/azarlamak 8907 castigation cezalandırma, azarlama 8908 castigator paylayıcı kimse 8909 castile soap zeytinyağlı sabun 8910 casting net serpme ağ 8911 casting vote başkanın oyu 8912 casting döküm, oyuncu seçme 8913 castle şato, kale, kasır, (satranç) kale 8914 castoff istenmeyen giysi, döküntü 8915 castor oil hintyağı 8916 castor sugar pudraşeker 8917 castor bkz.caster 8918 castor-oil plant keneotu 8919 castrate hadım etmek, iğdiş etmek, enemek 8920 castration hadım etme, eneme, kısırlaştırma, iğdiş etme 8921 casual clothes günlük elbiseler 8922 casual labourer gündelikçi, geçici işçi 8923 casual leave mazeret izni 8924 casual wear günlük elbise 8925 casual raslantısal, tesadüfi, ciddi olmayan, hafif, sudan, günlük, resmi olmayan, (işçi) geçici olarak işe alınmış 8926 casually dikkat etmeden 8927 casualness kaygısızlık 8928 casualties zayiat, kayıplar 8929 casualty department yaralı koğuşu, ilkyardım, acil 8930 casualty insurance hasar sigortası, kaza sigortası 8931 casualty ward yaralı koğuşu 8932 casualty kazazede, yaralı, zayiat, kayıp 8933 casuistic ahlak kuralları ile ilgili 8934 casus belli savaşı gerektiren olay 8935 cat burglar hırsız 8936 cat kedi, pişik, göcen 8937 cat's eye reflektör, kedigözü, aynülhir 8938 cat's whisker kedi bıyığı 8939 cat's-paw bir çeşit düğüm 8940 catabolic katabolik 8941 catabolism katabolizma, anabolizmin karşıtı 8942 catachresis kaydırma, kelimeyi yanlış kullanma 8943 cataclasis kataklasis, kaya ezilmesi 8944 cataclastic kataklastik, ezik 8945 cataclysm afet 8946 cataclysmal müthiş 8947 cataclysmic kıyamet günü gibi, tufan gibi 8948 catacomb yeraltı mezarı, katakomb 8949 catadromous katodrom, katadrom 8950 catafalque katafalk 8951 catalase katalaz 8952 catalepsis katalepsi, istencin yitimi 8953 cataleptic katalepsi ile ilgili 8954 catalog bkz.catalogue 8955 cataloger katalogcu 8956 cataloging katalog yapma 8957 catalogue katalog, liste, kataloglamak, listelemek, listeye almak 8958 catalpa katalpa 8959 catalyctic katalizle ilgili 8960 catalyse katalizlemek 8961 catalysis kataliz 8962 catalyst katalizör 8963 catalytic reaction katalitik reaksiyon 8964 catalytic katalitik 8965 catalyze katalizlemek, çözdürmek 8966 catalyzer katalizör 8967 catamaran katamaran 8968 catamite ibne, oğlan 8969 catamount kedigillerden jaguara benzer bir döngül 8970 cataphoresis kataforez 8971 cataplasm yakı 8972 catapult sapan, kuşatan, mancınık, (sapanla) fırlatmak 8973 cataract büyük çağlayan, çavlan, nehrin en akıntılı yeri, katarakt, aksu 8974 catarrh nezle, soğuk algınlığı 8975 catarrhal nezle ile ilgili 8976 catastrophe yıkım, felaket, kaza, facia 8977 catastrophic felaket gibi, felaket getiren, müthiş 8978 catbird alaycı kuş 8979 catboat tek direkli küçük yelkenli 8980 catcall ıslık çalma, yuhalama, yuhalanmak, ıslıklanmak, yuhalamak 8981 catch a cold nezle olmak, üşütmek 8982 catch a tartar çetin cevize çatmak 8983 catch an infection mikrop kapmak, enfeksiyon almak 8984 catch cold nezle olmak, üşütmek 8985 catch fire tutuşmak, ateş almak 8986 catch hell azarlamak 8987 catch it zılgıtı yemek, azar işitmek 8988 catch on popüler olmak, ünlü olmak, moda olmak 8989 catch one's breath dinlenmek, soluk almak 8990 catch out (birisine) hatalı olduğunu göstermek 8991 catch penny işporta malı 8992 catch phrase slogan 8993 catch red-handed suçüstü yakalamak 8994 catch sb napping kaytarırken yakalamak 8995 catch sb on the hop gafil avlamak 8996 catch sb red-handed birini suç üstü yakalamak 8997 catch sb's eyes bakışlarını yakalamak, dikkatini çekmek 8998 catch sight of bir an gözüne ilişmek, bir an görmek 8999 catch up on tamamlamak 9000 catch up with aynı düzeye gelmek, yetişmek 9001 catch up yetişmek, geri kalmamak 9002 catch tutmak, yakalamak, avlamak, yakalamak, tutmak, ansızın bulmak, birdenbire farketmek, görmek, yakalamak, takılmak, yetişmek, yakalamak, carpmak, vurmak, yanmaya başlamak, çalışmak, duymak, anlamak, kavramak, topu tutma, yakalama, top tutma, tutulan, yakalanan şeyin miktarı, bityeniği 9003 catch-all öteberi torbası, şerbet tutucu 9004 catch-as-catch-can kıran kırana 9005 catcher yakalayıcı, kapan, avcı, mandal 9006 catching bulaşıcı, yolukucu 9007 catchment area havza, beslenme bölgesi 9008 catchment basin havza, tutma havzası 9009 catchment havza 9010 catchweight serbest kilo 9011 catchword savsöz, slogan 9012 catchy kolayca akılda kalan 9013 catechu hint helvası otu 9014 catechumen din eğitimi gören kimse 9015 categorial ulamsal 9016 categorical kesin, koşulsuz 9017 categorisation ulamlaştırma 9018 categorize sınıflandırmak 9019 category ulam, sınıf, kategori 9020 catena zincirleme seri, dizi, sıra 9021 catenary zincir eğrisi 9022 catenate zincirlemek 9023 catenoid zincir yüzeyi 9024 cater for göz önünde bulundurmak, dikkate almak 9025 cater yiyecek ve içecek sağlamak 9026 caterer yiyecek sağlayan kimse, vekilharç, kumanyacı 9027 caterpillar tırtıl 9028 caterwaul azgın kedi sesi, miyavlama, haykırmak, miyavlamak 9029 catfish yayın balığı 9030 catgut kiriş, katgüt 9031 catharsis ishal, amel 9032 cathartic müshil, müshil ilacı 9033 Cathay Çin 9034 cathead griva mataforası 9035 Catherine-wheel çarkıfelek 9036 catheter sonda 9037 cathetometer katetometre, düşeyölçer 9038 cathode bias katot öngerilimi 9039 cathode coating katot kaplaması 9040 cathode current katot akımı 9041 cathode deposit katot birikintisi 9042 cathode disintegration katot parçalanması 9043 cathode emission katot emisyonu 9044 cathode follower katot çıkışlı amplifikatör 9045 cathode grid katot ızgarası 9046 cathode ray tube katot ışınlı tüp 9047 cathode ray katot ışını 9048 cathode voltage katot gerilimi 9049 cathode katot, eksiuç 9050 cathodic etching katodik gravür 9051 cathodic evaporation katodik buharlaştırma 9052 cathodic katodik 9053 catholic (beğeni/ilgi/vb.) genel, yaygın, geniş, Katolik 9054 catholicism katoliklik 9055 catholicity düşünce özgürlüğü, geniş fikirlilik, liberallik 9056 catholicize evrenselleşmek 9057 catholicon panzehir 9058 catholyte katolit 9059 cation exchange katyon alışverişi 9060 cation katyon 9061 cationic katyonik 9062 catkin söğüt çiçeği, huş çiçeği 9063 catnap kısa hafif uyku, şekerleme, kestirme 9064 catoptrics ışık yansıtma bilimi, katoptrik 9065 catsup ketçap, domates sosu 9066 cattail büyük sukamışı 9067 cattish kedi gibi, acı, acıklı, zehirli, kinli, gazaplı, hırslı, hilekâr, kelekbaz 9068 cattle breeding döngül yetiştirme 9069 cattle car sığır vagonu 9070 cattle plague sığır vebası 9071 cattle ranch sığır otlağı 9072 cattle tax döngül vergisi 9073 cattle yard worker maldar 9074 cattle büyükbaş döngül, kara mal, mal kara, sığır, davar 9075 cattle-dealer celep, çodar, maldar 9076 cattleman sığır yetiştiren kimse 9077 catty nefret dolu, sinsi 9078 catwalk iskele, geçit kalası, dar köprü 9079 Caucasia Kafkasya 9080 Caucasian Kafkasya, Kafkasyalı 9081 Caucasion Kafkasyalı 9082 Caucasus Kafkas Dağları 9083 caucus parti yönetim kurulu 9084 caudal fin kuyruk yüzgeci 9085 caudal kuyrukla ilgili, kuyruk gibi 9086 caudate kuyruklu 9087 caul cenin zarı 9088 cauldron kazan 9089 caulescent saplı 9090 cauliflower karnabahar 9091 cauline sap ile ilgili 9092 caulk kalafatlamak, kalafat etmek 9093 caulker kalafatçı 9094 caulking kalafatlama, üstüpü, macun 9095 causal explanation nedensel açıklama 9096 causal nedensel 9097 causality nedensellik 9098 causation sebep olma 9099 causative verb ettirgen fiil, ettirgen eylem 9100 causative voice ettirgen çatı 9101 causative neden olan, ettirgen 9102 cause a disturbance huzursuzluğa sebep olmak 9103 cause a loss zarar vermek 9104 cause a sensational emotion sansasyona neden olmak 9105 cause and effect sebep ve sonuç 9106 cause damage hasar meydana getirmek 9107 cause discord nifak sokmak 9108 cause havoc zarar vermek, berbat etmek 9109 cause of death ölüm nedeni 9110 cause pain sancı yapmak, acıtmak, dert getirmek 9111 cause sb a trouble başına dert açmak 9112 cause uneasiness rahatsızlığa neden olmak 9113 cause sebep, dava, amaç, hedef, ilke, -e sebep olmak, mecbur etmek 9114 causecelebre meşhur bir dava 9115 causeless nedensiz, sebepsiz, asılsız 9116 causerie söyleşi, sohbet, konuşma 9117 causeway geçit, geçit yol, set 9118 caustic alkali kostik alkali 9119 caustic ammonia amonyum hidroksit 9120 caustic lime sönmemiş kireç 9121 caustic potash potasyum hidroksit 9122 caustic soda sudkostik, sodyum hidroksit 9123 caustic yakıcı, aşındırıcı 9124 causticity yakıcılık, aşındırıcılık 9125 causticize kostiklemek 9126 cauterization dağlama, yakma 9127 cauterize dağlamak, yakmak 9128 cautery yakma, dağlama, yakı 9129 caution uyarı, ihtar, dikkat, sakınma, uyarmak, ikaz etmek 9130 cautionary uyaran, uyarıcı, ders veren 9131 cautious dikkatli, önemli, sakıngan 9132 cautiousness ihtiyatlılık 9133 cavalcade süvari alayı resmi geçidi 9134 cavalier düşüncesiz, saygısız, laubali, bambılı 9135 cavalry regiment süvari alayı 9136 cavalry soldier süvari askeri 9137 cavalry süvari 9138 cavalryman süvari 9139 cavatina kavatin 9140 cave bear mağara ayısı 9141 cave in çökmek, yıkılmak, teslim olmak 9142 cave mağara, oyuk 9143 Caveat emptor Alıcı dikkatli olsun! 9144 caveat hukuki işlemleri durdurma 9145 caved area göçük alan 9146 caveman mağara adamı 9147 cavern büyük ve derin mağara 9148 cavernous mağaraları olan, mağara gibi 9149 cavetto vault aynalı tonoz 9150 cavetto oyuk pervaz 9151 caviar havyar, kürü 9152 cavil kusur bulmak, bahane aramak 9153 caviller itirazcı kimse 9154 cavitation kavitasyon, boşluk oluşumu, boşlama 9155 cavity of the eye göz çukuru 9156 cavity çukur, oyuk, boşluk 9157 cavort hoplayıp sıçramak, zıplamak, tepinmek 9158 cavy kobay 9159 caw gaklamak 9160 cay adacık 9161 cayenne pepper arnavutbiberi 9162 cayenne arnavutbiberi 9163 cayman büyük timsah 9164 cease fire ateş kesmek 9165 cease durdurmak, kesmek, durmak 9166 ceaseless sürekli, aralıksız 9167 ceaselessly durmaksızın 9168 cedar of Lebanon Lübnan sediri, katran ağacı 9169 cedar sedir, dağservisi 9170 cede bırakmak, vermek, teslim etmek 9171 cedent terk eden, sedan 9172 cedilla çengel işareti 9173 ceil tavan yapmak 9174 ceiling board tavan tahtası 9175 ceiling floor asma tavan 9176 ceiling joist tavan kirişi 9177 ceiling price azami fiyat, tavan fiyat 9178 ceiling tavan 9179 celandine sarı çiçekli ösümlük, kırlangıç otu 9180 celebrant törene katılan kimse 9181 celebrate kutlamak, övmek 9182 celebrated ünlü, bilinen, meşhur 9183 celebration kutlama, tören 9184 celebrator kutlayan kimse 9185 celebrity ünlü kişi, ün, şöhret 9186 celeriac kereviz 9187 celerity hız, sürat 9188 celery kereviz 9189 celestial body gökcismi 9190 celestial equator gök büyük kuşağı 9191 celestial globe gök yuvarlağı 9192 celestial navigation uzay seyrüseferi 9193 celestial pole gökkutbu 9194 celestial sphere gökküresi 9195 celestial gökle ilgili, semavi 9196 celestine selestin 9197 celiac karın boşluğuna ait 9198 celibacy dinsel nedenlerden dolayı evlenmeme, bekârlık 9199 celibate bekar, subay 9200 cell division hücre bölünmesi 9201 cell membrane hücre çeperi 9202 cell theory hücre teorisi 9203 cell wall hücre çeperi 9204 cell zirizemin, zirzemi, hücre, hüceyre, göze, pil 9205 cellar zirizemin, zirzemi, ambar, mahzen, kiler 9206 cellarage bodrum, mahzen kirası, kiler vergini 9207 cellaret içki dolabı 9208 celled hücreli, gözeli 9209 cellist viyolonselist 9210 cello viyolonsel 9211 cellobiose selobiyoz 9212 cellophane selofan 9213 cellose selobiyoz 9214 cellular hücresel, gözesel, hücreli, gözeli 9215 cellule hücrecik, gözecik 9216 celluloid based selüloit tabanlı 9217 celluloid selüloid 9218 cellulose selüloz 9219 Celsius thermometer selsiyus termometresi, santigrat termometresi 9220 Celsius santigrat 9221 Celt Kelt 9222 celtic Keltler ile ilgili, Keltçe 9223 cembalo çembalo, klavsen 9224 cement floor çimento döşeme 9225 cement good relations with ...ile dosluk kurmak 9226 cement gun çimento tabancası 9227 cement mortar çimento harcı 9228 cement pipe çimento künk, büz 9229 cement silo çimento silosu 9230 cement stucco çimentolu sıva 9231 cement work çimento işi 9232 cement çimento, tutkal, macun, dolgu, çiriş, çimentolamak, birleştirmek 9233 cementation çimentolama, yapıştırma, sementasyon 9234 cemented yapışık 9235 cementite sementit 9236 cemetery gömütlük, mezarlık 9237 ceneme boşbirim, anlatımbirim, senem 9238 cenotaph simgesel mezar 9239 Cenozoic Senozoyik 9240 cense tütsülemek 9241 censer buhurluk, buhurdan 9242 censor sansürcü, sansürden geçirmek 9243 censorial sansüre ait 9244 censorious tenkitçi, devamlı kusur bulan 9245 censorship sansür 9246 censurable eleştirilebilir 9247 censure kınamak, kınama 9248 censurer tenkitçi 9249 census nüfus sayımı, sayım 9250 census-taker sayım görevlisi 9251 cent 0.01 dolara beraber pul vahidi, sent 9252 centage yüzde oranı 9253 centaur mit.yarı insan yarı at biçimindeki yaratık, santor 9254 centaury kantaron, peygamber çiçeği 9255 centenarian yüz yaşında ya da yüz yaşının üstünde kimse 9256 centenary yüzüncü yıldönümü 9257 centennial yüz yılda bir olan 9258 center bit punta matkabı 9259 center bkz.centre 9260 centerpiece sofra ortasındaki süs 9261 centesimal yüzüncü 9262 centi- (önek) yüzde bir, (edat) santi 9263 centigrade degree santigrat derece 9264 centigrade thermometer santigrat termometre 9265 Centigrade santrigrat 9266 centigram santigram 9267 centiliter santilitre 9268 centime santim 9269 centimetre santimetre 9270 centimetric wave santimetrik dalga 9271 centimetric santimetrik 9272 centipede kırkayak 9273 centner elli kilogramlık bir ağırlık birimi 9274 Central America Orta Amerika 9275 central angle merkez açı 9276 Central Asia Orta Asya 9277 Central Bank Merkez Bankası 9278 central battery merkez bataryası 9279 central city kent merkezi 9280 central control merkezi kontrol 9281 central electrode orta elektrotu 9282 central government merkezi hükümet 9283 central heating merkezi ısıtma (tesisatı), kalorifer 9284 central lane orta şerit 9285 central locking merkezi kilitleme 9286 central nervous system merkezi sinir jüyesi 9287 central office merkez, merkez büro 9288 central processing unit merkezi işlem birimi 9289 central processor merkezi işlemci, merkezi işlem birimi 9290 central refuge orta refüj 9291 central reserve yolda orta şerit 9292 central merkezî, ana, temel, kolayca ulaşılan, uygun 9293 centralism merkezcilik, merkeziyetçilik, merkezileştirme 9294 centralist merkezci, merkeziyetçi 9295 centrality merkezde olma, ortada 9296 centralization merkezileştirme, merkezcilik, merkezlenme 9297 centralize merkezileştirmek 9298 centralized administration merkezi yönetim 9299 centralized data processing merkezi bilgi işlem 9300 centralized merkezi 9301 centre arch orta kemer 9302 centre bit punta matkabı 9303 centre forward santrfor 9304 centre gauge punta mastarı 9305 centre half santrhaf 9306 centre hole punta deliği, merkez deliği 9307 centre line orta çizgi, merkez hattı 9308 centre of attraction çekim merkezi 9309 centre of curvature eğrilik merkezi 9310 centre of drag sürükleme merkezi 9311 centre of gravity ağırlık merkezi, ağırlık özeği 9312 centre of gyration dönme merkezi 9313 centre of impact orta vuruş çekidi 9314 centre of lift kaldırma merkezi 9315 centre of mass kütle merkezi 9316 centre of pressure basınç merkezi 9317 centre of projection izdüşüm merkezi 9318 centre of trade ticaret merkezi 9319 centre party merkez parti 9320 centre point merkez çekit, orta, göbek 9321 centre punch çekit zımbası, punta zımbası 9322 centre merkez, orta, bir merkezde toplamak, merkezlemek, bir merkezde toplanmak, merkezleşmek, merkeze yerleştirmek, ortaya koymak 9323 centreboard işler omurga, salma omurga 9324 centric merkezi 9325 centrical merkezi 9326 centrifugal basket santrifüj sepeti 9327 centrifugal brake santrifüj eğleç 9328 centrifugal clutch santrifüjlü debriyaj, merkezkaç debriyaj 9329 centrifugal drum santrifüj tamburu, santrifüj sepeti 9330 centrifugal dryer santrifüj kurutma kılgası 9331 centrifugal fan santrifüj vantilatör, merkezkaç vantilatör 9332 centrifugal filter santrifüj filtre 9333 centrifugal force merkezkaç kuvvet 9334 centrifugal governor santrifüjlü regülatör 9335 centrifugal machine santrifüj 9336 centrifugal power merkezkaç kuvvet 9337 centrifugal pump santrifüj pompa, merkezkaç pompa 9338 centrifugal regulator santrifüjlü regülatör 9339 centrifugal running santrifüj şurubu 9340 centrifugal merkezkaç 9341 centrifugation santrifüjleme 9342 centrifuge santrifüj, santrifüjlemek 9343 centring puntalama, merkezleme 9344 centriole sentriyol 9345 centripetal acceleration merkezcil ivme, özekçil ivme 9346 centripetal force merkezcil kuvvet, özekçil kuvvet 9347 centripetal merkezcil, ortaya çeken 9348 centro- (önek) merkez, orta 9349 centroid kitle merkezi 9350 centrosoma sentrozom 9351 centrosphere dünyanın merkezi 9352 centrum merkez 9353 centuple yüz misli, yüz katı 9354 centuplicate yüz ile çarpmak 9355 centurion yüz kişilik bölük komutanı, yüzbaşı 9356 century yüzyıl, asır 9357 cephalic index kafa indisi 9358 cephalic başa ait 9359 cephalin sefalin 9360 cephalopod kafadanbacaklı 9361 cephalothorax sefalotoraks, baş ve göğüs 9362 cephalous başlı 9363 ceramic amplifier seramik amplifikatör 9364 ceramic capacitor seramik kondansatör 9365 ceramic filter seramik filtre 9366 ceramic microphone seramik mikrofon 9367 ceramic photocell seramik fotosel 9368 ceramic tile çini 9369 ceramic transducer seramik güç çevirici 9370 ceramic seramikle ilgili, seramik 9371 ceramics seramik, çömlek, seramikçilik, çömlekçilik 9372 ceramist seramikçi 9373 ceratoid boynuz gibi 9374 cere balmumuna batırmak 9375 cereal tahıl 9376 cerebellum hemisphere beyin yarımyuvarı 9377 cerebellum beyincik 9378 cerebral cortex beyin zarı 9379 cerebral hemispheres beyin yarımyuvarı 9380 cerebral lobe beyin lobu 9381 cerebral beyinle ilgili 9382 cerebration beynin çalışması, düşünme 9383 cerebrospinal axis beyin-omurilik ekseni 9384 cerebrospinal fluid beyin-omurilik sıvısı 9385 cerebrospinal nerves beyin-omurilik sinirleri 9386 cerebrospinal beyin-omurilik 9387 cerebrum beyin 9388 cerecloth mumlu bez 9389 cerement kefen 9390 ceremonial resmi törensel 9391 ceremonious törensel, resmi, merasime düşkün 9392 ceremony tören, merasim, resmiyet 9393 ceresin serezin 9394 cerise kiraz kırmızısı, kiraz kırmızısı 9395 cerium seryum 9396 cermet sermet 9397 cerotic acid serotik asit, kerotik asit 9398 cerotic serotik, kerotik 9399 certain kesin, muhakkak, emin, kuşkusuz, belirli, anık, kesin, bazı, kimi, belirli, ayrım 9400 certainly kesinlikle, tabi, elbette 9401 certainty kesinlik, kuşkusuzluk, kesin olan şey 9402 certifiable onaylanabilir, doğrulanabilir 9403 certificate account tasarruf hesabı 9404 certificate of baptism vaftiz belgesi 9405 certificate of birth nüfus hüviyet cüzdanı 9406 certificate of bonds tahvil sertifikası 9407 certificate of death vefat ilmühaberi 9408 certificate of debt borç senedi 9409 certificate of deposit mevduat sertifikası 9410 certificate of incorporation tescil belgesi 9411 certificate of inspection ekspertiz raporu 9412 certificate of origin menşe belgesi, köken belgesi 9413 certificate of quality kalite belgesi 9414 certificate of secondary school ortamektep diploması 9415 certificate sertifika, belge 9416 certificated engineer yüksek kıvcı 9417 certificated onaylı, onaylanmış 9418 certification belgeleme, onay, ruhsat, belge 9419 certified accountant yeminli muhasebeci 9420 certified bankrupt resmi iflas, belgelenmiş iflas 9421 certified copy onaylı suret, tasdikli suret 9422 certified engineer yüksek kıvcı 9423 certified mail taahhütlü posta 9424 certified true copy sahih suret 9425 certified onaylı, tasdikli, diplomalı 9426 certify doğrulamak, doğruluğunu belirtmek, onaylamak, (özellikle bir incelemeden/testten sonra) açıklamak, bildirmek, ilan etmek, (belirli bir kursu/eğitim sürecini/vb.tamamlayan birine) belge vermek, sertifika vermek 9427 certifying officer onaylayan memur, ita amiri 9428 certifying onaylayan 9429 certitude kesinlik, katiyet, kuşkusuzluk, birşeyrden emin olma 9430 cerulean gök mavisi 9431 cerumen kulak kiri, kulak kiri 9432 ceruse üstübeç 9433 cerussite serüzit 9434 cervical rahim boynuna ait 9435 cervine geyik ile ilgili 9436 cervix rahim boynu, serviks 9437 cesarean section sezaryen 9438 cesarean sezaryen 9439 cesium sezyum 9440 cessation durma, duruş, ara verme, mola 9441 cesser mühlet bitimi, sona erme 9442 cession of portfolio portföy devri 9443 cession (mal/hak vs.) feragat, bırakma 9444 cessionary sesyoner, terk eden 9445 cesspipe kanalizasyon borusu, lağım borusu 9446 cesspit bkz.cesspool 9447 cesspool lağım, lağım çukuru, mazgal, çok pis yer, çöplük gibi yer 9448 cestode bağırsak şeridi 9449 cetacean memeli deniz döngülü 9450 cetane number setan sayısı 9451 cetane setan 9452 Ceylon Seylan adası 9453 Chad Çad, kırpıntı 9454 chafe ısınmak için (ellerini/vb.) birbirine sürtmek, sürtünmekden yara olmak/yapmak, sıkılmak, sinir olmak, illet olmak 9455 chafer mayısböceği, su ısıtacak kap 9456 chaff cutter saman bıçağı, saman kesici 9457 chaff kepek, tahılın dış kabuğu, (döngül yemi olarak) saman, lak 9458 chaffer pazarlık, pazarlık etmek, çekişmek 9459 chaffinch sarıasma kuşu, sarıcık 9460 chaffing dish ocaklı sahan 9461 chagrin hayal kırıklığı, üzüntü, keder, iç sıkıntısı, ümidini kırmak, sıkmak, gücendirmek, küstürmek 9462 chain armour zincir zırhı 9463 chain belt zincir kayışı 9464 chain bridge zincirli asma köprü 9465 chain bucket zincirli kova 9466 chain compressor ırgat kastanyolası 9467 chain coupling zincirli kavrama 9468 chain drive zincirle tahrik 9469 chain drum zincir kasnağı 9470 chain harrow zincirli tırmık 9471 chain hook salyafora kancası 9472 chain letter zincirleme mektup 9473 chain link zincir baklası 9474 chain locker zincir dolabı 9475 chain loom zincirli tezgâh 9476 chain pipe zincir güverte loçası 9477 chain pump zincirli pompa 9478 chain reaction zincirleme tepkime, zincirleme reaksiyon 9479 chain reactor atom reaktörü 9480 chain rope salyafora haladı 9481 chain smoker peş peşe sigara içen kimse 9482 chain store mağazalar zinciri 9483 chain up zincirle bağlamak 9484 chain wheel zincir çarkı, zincir dişlisi 9485 chain zincir, (olay/dükkân/dağ/vb.için) zincir, zincirlemek, zincirle bağlamak, zincire vurmak, elini kolunu bağlamak 9486 chain-smoke sürekli sigara içmek 9487 chained zincirlenmiş 9488 chaining zincirleme 9489 chainless zincirsiz 9490 chair car salonlu vagon 9491 chair lift telesiyej 9492 chair person başkan 9493 chair iskemle, sandalye, başkanlık makamı, başkan, sadır, profesörlük makamı, kürsü, (the ile) çıngılı sandalye, (tren rayı) kalası tutturan metal nesne, (toplantı) başkan olmak, yönetmek, başkanlık yapmak, (saygı sevgi gösterisi olarak) omuzlarda taşımak 9494 chairman of the board of directors yönetim kurulu başkanı 9495 chairman of the board yönetim kurulu başkanı 9496 chairman of the party parti başkanı 9497 chairman başkan, sadır, yönetici, toplantı başkanı 9498 chairmanship council başkanlık konseyi 9499 chairmanship başkanlık, riyaset, yöneticilik, yöneticilik hakları ve nitelikleri 9500 chairoplane zincirli atlıkarınca 9501 chairship başkanlık, reislik 9502 chairwoman kadın başkan 9503 chaise longue şezlong 9504 chaise hafif gezinti arabası 9505 chalaza iç göbek 9506 Chalcedon Kadıköy yakasının eski ismi 9507 chalcedony kalseduan, kadıköytaşı, alaca akik 9508 chalcographer bakır hakkâkı 9509 chalcopyrite kalkopirit, bakırlı pirit 9510 chaldean müneccim 9511 chalet küçük köşk, şale, deniz kıyısında yazlık kulübe, bungalov, çoban barakası 9512 chalk up puan toplamak, sayı yapmak, kazanmak 9513 chalk kireçtaşı, tebeşir, tebeşirle çizmek 9514 chalkpit tebeşir ocağı 9515 chalkstone nıkris uru 9516 chalky sandstone kireçli kumtaşı 9517 chalky kireçli, tebeşirli 9518 challenge cup çalenç kupası 9519 challenge match çelenç 9520 challenge trophy çalenç 9521 challenge meydan okumak, (düelloya/kavgaya/vb.) davet etmek, doğruluğunu/yasallığını sorgulamak, karşı çıkmak, meydan okuma, karşılaşmaya davet, karşı çıkma, uğraştırıcı şey 9522 challengeable meydan okunabilir 9523 challenger meydan okuyan kimse 9524 chalybeate water demirli su 9525 chalybeate demirli, içinde demir tuzları olan 9526 chamber counsel müşavir avukat 9527 chamber music oda müziği 9528 chamber of accounts sayıştay 9529 chamber of agriculture ziraat odası 9530 chamber of commerce and industry ticaret ve sanayi odası 9531 chamber of commerce Ticaret Odası 9532 chamber of industry sanayi odası 9533 chamber of shipping armatörler birliği 9534 chamber orchestra oda orkestrası 9535 chamber pot küvet 9536 chamber oda, meclis, oda, kamara, özel bir amaç için ayrılmış oda, kapalı bölüm, odacık, ilginç, düşündürücü, uğraştırıcı olma, jüri üyesine itiraz 9537 chamberlain saray nazırı, mabeyinci 9538 chambermaid oda hizmetçisi 9539 chameleon bukalemun 9540 chamfer plane pah rendesi 9541 chamfer oluk, yiv, şev, oluk açmak, yiv açmak 9542 chamfered oluklu, yivli, pahlı 9543 chamois leather güderi 9544 chamois dağ keçisi 9545 chamomile papatya 9546 champ at the bit gemini ısırmak, kabına sığmamak 9547 champ şampiyon 9548 champagne şampanya 9549 champion şampiyon, savunucu, destekleyici, desteklemek, savunmak 9550 championship şampiyona, şampiyonluk 9551 chance it bir denemek, şansını bir denemek 9552 chance on tesadüfen karşılaşmak, rastlamak 9553 chance upon tesadüfen bulmak, rastlamak 9554 chance şans, talih, ihtimal, olasılık, fırsat, olanak, risk, rastlantı sonucu oluşmak, şans eseri olmak, tesadüfen olmak, göze almak, denemek, riske girmek, tesadüfi, rastlantısal, planlanmamış 9555 chancellery rektörlük, elçilik kançılaryası 9556 Chancellor of the Exchequer Maliye Bakanı 9557 chancellor bakan, şansölye, başbakan, rektör 9558 chancery arşivler 9559 chances are muhtemelen 9560 chancre şankr, frengi çıbanı 9561 chancy riskli 9562 chandelier avize, çilçırak 9563 chandelle şandel 9564 chandler mumcu 9565 chandlery mum deposu 9566 change beyond all recognition tanınmaz hale getirmek 9567 change colour kızarıp bozarmak, rengi uçmak, rengi değişmek 9568 change cubicle soyunma kabini 9569 change down araba sürerken vitesi düşürmek 9570 change front cepheyi değiştirmek 9571 change hands el değiştirmek, sahip değiştirmek 9572 change into -e dönüşmek, -e dönüştürmek 9573 change machine pul bozdurma kılgası 9574 change money pul bozmak 9575 change of address adres değiştirme 9576 change of air tenek değişikliği 9577 change of life menopoz, âdet kesilmesi 9578 change of money sarraflık 9579 change of occupation meslek değişikliği 9580 change of price fiyat değişikliği 9581 change of quotation kur değişmesi 9582 change of residence ikamet değişikliği 9583 change of state maddenin hal değişimi 9584 change of temperature ısı değişikliği 9585 change one's mind fikrini değiştirmek, fikrinden taşınmak 9586 change one's tune ağız değiştirmek 9587 change the guard nöbet değiştirmek 9588 change up vitesi yükseltmek 9589 change değişmek, değiştirmek, üstünü değiştirmek, (döviz) bozdurmak, değişme, değiştirme, değişiklik, bozuk pul, pul üstü 9590 changeable değişebilir 9591 changeableness değişebilirlik 9592 changeful kararsız 9593 changeless değişmeyen 9594 changeling aptal kimse, gizlice değiştirilen bebek 9595 changeover köklü değişim, büyük değişiklik 9596 changing room soyunma odası 9597 changing değişim, değişme, değiştirme 9598 channel effect arna etkisi 9599 channel frequency arna tezliği 9600 Channel Islands Anglo-Normand Adaları 9601 channel iron oluklu demir 9602 channel selector arna seçici 9603 channel arna, oluk, çevirmek, yöneltmek, yönlendirmek, arna açmak 9604 channelize kanalize etmek 9605 channelling arnalama, oluklanım, arna açma 9606 chant anti-government slogans hükümet aleyhinde sloganlar atmak 9607 chant slogans slogan atmak 9608 chant (dinsel) şarkı, zamanında ve sürekli yinelenen sözcükler, ilahi söylemek, zamanında ve sürekli sözcükler yinelemek 9609 chanter şarkıcı, gayda borusu 9610 chanterelle sarı renkli bir tür mantar 9611 chantey heyamola şarkısı, gemici şarkısı 9612 chanticleer horoz 9613 chanty kulübe, baraka 9614 chaos karışıklık, kargaşa, kaos 9615 chaotic karmakarışık, altüst 9616 chap arkadaş, adam, ahbap, (ciltte) çatlak, (cilt) çatlamak, çatlatmak 9617 chaperon şaperon 9618 chapfallen kederli 9619 chapiter başlık 9620 chapman seyyar satıcı 9621 chappy çatlak, yarık 9622 chapter (kitap/yazı/vb.) bölüm 9623 chapulling Yemek yediği kaba tükürmek gibi bir şey. Vatan hainiyim veya vatan hainlerine uşaklık ediyorum demenin bir yolu. İngilizcede böyle bir söz yoktur. 9624 char yanıp simsiyah olmak, kömürleşmek, kömürleştirmek, gündelikçi, temizlikçi kadın 9625 char-a-banc büyük gezinti otobüsü 9626 character actor karakter oyuncusu 9627 character defect karakter zayıflığı 9628 character part karakter rolü 9629 character reader karakter okuyucu 9630 character recognition karakter tanıma 9631 character reference iyi durum belgesi 9632 character register karakter yazmaç 9633 character nitelik, özellik, kişilik, karakter, doğa, kişi, insan, karakter, (kitapta/oyunda/vb.) kişi, karakter, kahraman, gırgır kimse, şamatacı, dürüstlük, ahlaklılık 9634 characteristic curve karakteristik eğri 9635 characteristic equation karakteristik denklem 9636 characteristic overflow karakteristik taşması 9637 characteristic value karakteristik değer, gizdeğer 9638 characteristic tipik, karakteristik, özellik 9639 characterize nitelendirmek, tanımlamak, -in ayırıcı özelliği olmak 9640 characterless karaktersiz, mayası bozuk 9641 charade saçmalık, zırva 9642 charades sessiz sinema oyunu 9643 charbroil kızartmak 9644 charcoal drawing karakalem resim 9645 charcoal mangal kömürü, odun kömürü 9646 chard pazı 9647 charge account veresiye hesabı 9648 charge d'affaires maslahatgüzar, işgüder 9649 charge distribution yük dağılımı 9650 charge off hesabı kapatmak, kayıttan silmek 9651 charge sale kredili satış, veresiye satış 9652 charge sb with murder birini cinayetle suçlamak 9653 charge the jury jüriyi bilgilendirmek 9654 charge to debit zimmete geçirmek 9655 charge up to hesaba geçirmek 9656 charge with suçlamak, görevlendirmek 9657 charge fiyat istemek, (birinin borcuna) kaydetmek, (hesabına) yazmak, saldırmak, hücum etmek, atılmak, görevlendirmek, buyurmak, tenbihlemek, suçlamak, şarj etmek, doldurmak, dolmak, istenen/ödenen fiyat, vergin, bakım, denetim, sorumluluk, sorumlu kimse, görev, sorumluluk, emir, buyruk, talimat, suçlama, itham, saldırı, patlayıcı miktarı, şarj 9658 chargeable hesabına geçirilebilir, ödenebilir 9659 chargeless havayi, müft, pulsuz 9660 charger şarj redresörü, doldurma cihazı, şarjör 9661 charges forward malın tesliminde ödemeli 9662 charging generator şarj dinamosu 9663 charging time şarj süresi, doldurma süresi 9664 charging voltage yükleme gerilimi 9665 charging şarj, doldurma 9666 charily ihtiyatla, hesaplı olarak 9667 chariot (savaşta/yarışta kullanılan) iki tekerlikli at arabası 9668 charioteer yarış arabası sürücüsü 9669 charisma karizma, büyüleyim 9670 charismatic karizmatik, büyüleyici 9671 charitable sevecen, şefkatli, iyiliksever, hayırsever, yardımsever, eli açık 9672 charitableness cömertlik, yardımseverlik, hayırseverlik 9673 charity school hayat mektebi 9674 charity hayırseverlik, sadaka, hayır kurumu 9675 charivari ahenksiz gürültü 9676 charlatan şarlatan, üçkâğıtçı 9677 charlatanry şarlatanlık 9678 Charles's law Charles yasası 9679 Charles's wain büyükayı takımyıldızı 9680 charleston çarliston dansı 9681 charley horse adale kasılması, kramp 9682 charlock yabani hardal 9683 charm price cazip fiyat 9684 charm çekicilik, alım, cazibe, nazarlık, muska, büyü, sihir, hayran bırakmak, büyülemek, cezbetmek, korumak 9685 charmeuse şarmöz 9686 charming çekici, büyüleyici, hoş 9687 charnel house cesetlerin toplandığı mahzen 9688 chart of accounts hesap cetveli, hesap şeması 9689 chart harita, grafik, çizim, haritasını çizmek 9690 charter contract çarter sözleşmesi 9691 charter flight çarter uçuşu 9692 charter member kurucu üye 9693 charter ferman, beyanname, kiralama, tutma, patent, patent vermek, kiralamak, tutmak 9694 chartered accountant imtiyazlı muhasebeci 9695 chartered company ayrıcalıklı şirket 9696 chartered mukaveleli 9697 charterer gemi kiralayan 9698 chartering gemi kiralama 9699 chartreuse sarımtırak açık yeşil ren 9700 charwoman gündelikçi kadın 9701 chary dikkatli, tedbirli, sakıngan 9702 chase peşine düşmek, kovalamak, kovmak, koşuşturmak, takip, kovalama, av 9703 chaser hafif içki 9704 chasm derin yarık, uçurum, büyük ayrılık 9705 chassis şasi 9706 chaste temiz, erden, iffetli, yalın, süssüz, basit, sade 9707 chasten yola getirmek, uslandırmak, aklını başına getirmek 9708 chasteness iffetli oluş, sade güzellik 9709 chastise acımasızca cezalandırmak, pataklamak, acımasızca suçlamak 9710 chastisement dayak, kötek, ceza verme 9711 chastity erdemlik, bekaret, iffet, namusluluk 9712 chat up konuşarak tavlamaya çalışmak 9713 chat sohbet etmek, laklak etmek, muhabbet etmek, sohbet, muhabbet, hoşbeş 9714 chateau şato 9715 chatelaine şato sahibi kadın 9716 chattel goods menkul eşya 9717 chattel mortgage menkul rehin 9718 chattel paper taşıma belgesi 9719 chattel taşınabilir eşya, menkul eşya 9720 chatter çene çalmak, sohbet etmek, gevezelik etmek, (diş/vb.) takırdamak, çene çalma, sohbet, gevezelik, laklak, çeren, takırdama, takırtı 9721 chatterbox geveze, şapır, ezme 9722 chatterer geveze, nakkal, çerenci, farfaracı 9723 chatty geveze, şapır, sirgep, çenebaz 9724 chauffeur özel şöför 9725 chaulmoogra oil şolmgra yağı 9726 chauvinism şovenizm, bağnaz ulusçuluk 9727 chauvinist şoven 9728 chauvinistic şoven, aşırı ulusçu 9729 chaw ağız dolusu, çiğnemek 9730 cheap labour ucuz emek 9731 cheap money ucuz pul 9732 cheap workforce ucuz işgücü 9733 cheap ucuz, erzan, kolay, basit, asan, değersiz, kalitesiz, adi, elisıkı, cimri, ucuza, ucuz ucuz olarak, adice 9734 cheapen ucuzlamak, ucuzlatmak, itibarını düşürmek, alçaltmak 9735 cheapjack seyyar satıcı 9736 cheapness ucuzluk 9737 cheapskate pinti, cimri 9738 cheat death kefeni yırtmak 9739 cheat dolandırıcı, dalavereci, hileci, kazıkçı, hile, aldatma, dolandırıcılık, dalavere, kazık, dolap, aldatmak, kazıklamak, dolandırmak, kandırmak, aldatmak, hile yapmak, (sınavda) kopya çekmek, atlatmak, kaçınmak, kurtulmak, (karısını/kocasını) aldatmak 9740 cheater hilebaz, kelekbaz 9741 check account cari hesap, çek hesabı 9742 check back soruşturmak 9743 check bank çek keşide eden banka 9744 check book çek defteri 9745 check character denetim karakteri 9746 check counter kasa 9747 check currency vadesiz mevduat 9748 check desk muhasebe departmanı 9749 check files çek dosyaları 9750 check gauge ana mastar 9751 check in gelişini bildirmek, adını kaydettirmek 9752 check list kontrol listesi 9753 check nut kontra somun 9754 check off işaret koymak 9755 check out hesabı ödeyerek konakçıdan ayrılmak 9756 check over kontrol etmek 9757 check rail karşı ray, kılavuz ray, emniyet rayı 9758 check register çek defteri 9759 check room emanet eşya bürosu, vestiyer 9760 check to bearer hamiline çek 9761 check to order nama çek 9762 check up on araştırmak, soruşturmak 9763 check valve çek valfı, tek yönlü supap 9764 check kontrol, denetim, zapt, tutma, dizginleme, doğru işareti, inceleme, karşılaştırma, kontrol, emanet makbuzu, fiş, ekose desen/kumaş, hesap, fiş, (satranç) şah çekme, şah, kiş, (kumar) fiş, çek, kontrol etmek, gözden geçirmek, denetlemek, bakmak, tekşirmek, doğruluğunu araştırmak, incelemek, durdurmak, önlemek, engellemek, engel olmak, tutmak, yanına doğru işareti koymak, emanete vermek, vestiyere vermek, şah çekmek 9765 checkback soruşturma, araştırma 9766 checkbook çek defteri 9767 checked ekose desenli, kareli 9768 checker kontrolör, denetçi, dama, damalı yapmak, alacalı yamak 9769 checkered kareli 9770 checkers dama 9771 checking account çek hesabı 9772 checking denetim, kontrol 9773 checklist kontrol listesi 9774 checkmate (santranç) mat etmek, yenilgiye uğratmak, bozguna uğratmak, yenmek, (satranç) mat, bozgun, yenilgi, hezimet 9775 checkout ödeme yeri, kasa 9776 checkpoint trafik kontrol çekidi 9777 checkpointing denetim çekidi koyma 9778 checkroom vestiyer 9779 checkup çekap, sağlık yoklaması 9780 cheddar bir tür kaşar peyniri 9781 cheek by jowl al takke ver külah 9782 cheek muscle yanak kası 9783 cheek pouch avurt 9784 cheek yanak, yüzsüzlük, arsızlık, küstahlık 9785 cheekbone elmacık sümüğü 9786 cheekiness yüzsüzlük, arsızlık 9787 cheeky küstah, arsız, yüzsüz 9788 cheep cıvıltı, cıvıldamak 9789 cheer on tezahürat yapmak 9790 cheer up neşelen(dir)mek, sevin(dir)mek 9791 Cheer up! Keyfine bak!, Geçmiş olsun! 9792 cheer alkış, bağırış, neşe, keyif, bağırarak ya da alkışlayarak yüreklendirmek, alkışlamak, destekleyici şekilde bağırmak, umutlandırmak, yardım etmek, desteklemek, yüreklendirmek 9793 cheerful neşeli, şen, keyifli 9794 cheerfully neşeyle 9795 cheerfulness neşelilik, neşe 9796 cheering neşelendirici, alkış 9797 cheerio (İİ) selamet kal!, hoşça kal!, güle güle! 9798 cheerleader amigo 9799 cheerless sıkıcı, üzücü, keyifsiz, neşesiz 9800 cheerlessness neşesizlik 9801 cheers (İİ) şerefe!, (çınkada) hoşça kal! 9802 cheery neşeli, şen 9803 Cheese it! Kaç! 9804 cheese mite peynir kurdu, peynir akarı 9805 cheese straws peynirli çörek 9806 cheese peynir 9807 cheese-paring cimri, hasislik, cimrilik 9808 cheesecake peynirli kek 9809 cheesecloth tülbent 9810 cheesemaking peynircilik 9811 cheesemonger peynirci 9812 cheesy peynir gibi, peynirli 9813 cheetah çita 9814 chef şef, aşçıbaşı 9815 chef-d'oeuvre şaheser, baş yapıt 9816 chela kıskaç, mürit 9817 chelate çelat 9818 chelation çelatlama, kıskaçlama 9819 chelonian kaplumbağa 9820 chem kimyasal 9821 chemic kimyaya ait 9822 chemical action kimyasal etki 9823 chemical agent kimyasal ajan 9824 chemical analysis kimyasal analiz, kimyasal çözümleme 9825 chemical bond kimyasal bağ 9826 chemical change kimyasal değişme 9827 chemical combination kimyasal bileşme 9828 chemical composition kimyasal bileşim 9829 chemical compound kimyasal bileşik 9830 chemical element kimyasal element, kimyasal öğe 9831 chemical energy kimyasal enerji 9832 chemical engineer kimya kıvcısı 9833 chemical engineering kimya kıvcılığı 9834 chemical equation kimyasal denklem 9835 chemical equilibrium kimyasal denge 9836 chemical equivalent kimyasal eşdeğer 9837 chemical extinguisher kimyasal yangın söndürücü 9838 chemical finish apre 9839 chemical formula kimyasal formül 9840 chemical fuel kimyasal yakıt 9841 chemical kinetics kimyasal kinetik 9842 chemical lead saf kurşun 9843 chemical means kimyasal yollar 9844 chemical mixture kimyasal karışım 9845 chemical properties kimyasal özellikler 9846 chemical reaction kimyasal tepkime, kimyasal reaksiyon 9847 chemical shift kimyasal kayma 9848 chemical symbol kimyasal sembol, kimyasal simge 9849 chemical treatment kimyasal işlem 9850 chemical warfare kimyasal savaş 9851 chemical weapon kimyasal silah 9852 chemical kimyasal, kimyasal madde 9853 chemise dress kadın elbisesi 9854 chemise kombinezon 9855 chemisette bluz 9856 chemisorption kemisorpsiyon, kimyasal tutunma 9857 chemist kimyager, kimyacı, eczacı 9858 chemistry kimya 9859 chemotherapy kemoterapi, ilaçlarla tedavi 9860 chemotropism kemotropizm 9861 chenille tüylü saçak 9862 cheque account çek hesabı 9863 cheque to bearer hamiline yazılı çek 9864 cheque çek 9865 chequebook çek defteri 9866 chequer ekose deseni, damalı yapmak, ekose desenli yapmak 9867 chequerboard dama tahtası 9868 chequered kareli, ekose, damalı 9869 cherish a serpent in one's bosom koynunda yılan beslemek 9870 cherish a viper in one's bosom koynunda yılan beslemek 9871 cherish sevmek, şefkat göstermek, hatırasında yaşatmak 9872 chernozem çernozyom toprağı, kara toprak 9873 cheroot puro 9874 cherry coal yarı yağlı kömür 9875 cherry pie kirazlı turta 9876 cherry red kıpkırmızı 9877 cherry stone kiraz çekirdeği 9878 cherry kiraz, vişne, albalı, kiraz ağacı, kiraz rengi 9879 chersonese yarımada 9880 chert silisli şist 9881 cherub melek, güzel, masum yüzlü çocuk 9882 cherubic melek gibi, masum yüzlü 9883 chervil frenkmaydanozu 9884 chess satranç 9885 chessboard satranç/dama tahtası 9886 chessman satranç taşı 9887 chest cage göğüs kafesi 9888 chest cavity göğüs boşluğu 9889 chest of drawers çekmeceli dolap 9890 chest sandık, kutu, göğüs, bağır, sine 9891 chesterfield kanape 9892 chestnut kestane, şabalıt, kestane rengi, şabalıdı, keher, kestane ağacı, bayatlamış espri/hikaye 9893 chesty iri göğüslü, küstah 9894 cheval glass boy aynası 9895 chevalier şövalye 9896 cheviot şevyot, şevyot yünü 9897 chevron V biçiminde süs, kol şeridi, sırma 9898 chevy av, avlamak 9899 chew over hakkında düşünmek 9900 chew the cud düşünüp taşınmak, geviş getirmek 9901 chew the rag çene çalmak 9902 chew çiğnemek, çiğneme, çiğnenen tütün 9903 chewing gum çiklet, sakız 9904 chewinggum çiklet, sakız 9905 chiasm kiyasma 9906 chibouk çubuk 9907 chic şık, şıklık 9908 Chicago ?ikago şehri 9909 chicane şike, hile, safsata, dalavere, hile yapmak 9910 chicanery hile, dalavere, safsata, düzen 9911 chichi gösterişli, süslü 9912 chick civciv, cüce, yavru kuş, güzel kız, piliç, yavru 9913 chicken broth tavuk suyu 9914 chicken feed az pul, kuş yemi 9915 chicken hearted tavşan yürekli, korkak 9916 chicken livered tavşan yürekli, korkak 9917 chicken out korkup vazgeçmek 9918 chicken pox suçiçeği 9919 chicken run kümes bahçesi 9920 chicken piliç, tavuk, piliç eti, korkak 9921 chickenfeed çok az pul, üç kuruş pul 9922 chickenhearted korkak, yüreksiz, tabansız 9923 chickpea nohut 9924 chicory hindiba 9925 chid azarlamak 9926 chide azarlamak 9927 chief clerk büro şefi, mağaza şefi 9928 Chief Constable Emniyet Müdürü, emniyet müdürü 9929 chief engineer başkıvcı 9930 chief executive başkan 9931 chief judge başyargıç, mahkeme başkanı 9932 chief justice başyargıç 9933 chief of staff genelkurmay başkanı 9934 chief of state devlet başkanı 9935 chief of the protocol protokol şefi 9936 chief office merkez 9937 chief part başrol 9938 chief prosecutor başsavcı 9939 chief public prosecutor cumhuriyet başsavcısı 9940 chief surgeon başhekim 9941 chief wrestler başpehlivan 9942 chief başkan, baş, amir, şef, reis, patron, baş, en önemli, ana 9943 chiefly başlıca, en çok 9944 chieftain of the tribe aşiret reisi 9945 chieftain reis, başçı, lider, kabile başçısı, serkerde, ataman, koçu, koçubaşı, kuldurbaşı, destebaşı 9946 chieftaincy kabile reisliği, başkanlık 9947 chiffon şifon 9948 chiffonier şifoniyer 9949 chilblain soğuk şişliği 9950 child bearing doğum 9951 child benefit çocuk yardımı 9952 child care çocuk bakımı 9953 child labour çocuk çalıştırma 9954 child language çocuk dili 9955 child prodigy harika çocuk 9956 child relief çocuk yardımı 9957 child çocuk, velet, deneyimsiz, toy, çaylak, ürün, sonuç, çocuk 9958 child's play çocuk oyuncağı, kolay iş 9959 childbearing çocuk doğurma, doğum yapma, çocuk sahibi olma 9960 childbed lohusa yatağı, loğusalık 9961 childbirth çocuk doğurma, doğum 9962 childhood çocukluk, çocukluk dönemi 9963 childish çocuksu, çocuk gibi, çocukça, saçma 9964 childishly çocukça 9965 childishness çocuksuluk, çocukçalık 9966 childless çocuksuz 9967 childlike çocuksu 9968 children insurance çocuk sigortası 9969 children çocuklar 9970 children's allowance çocuk zammı 9971 children's hour sınalgıda çocuk sögeni 9972 children's library çocuk kütüphanesi 9973 children's wear çocuk giyimi 9974 Chile saltpetre sodyum nitrat 9975 chile bkz.chilli 9976 chili bkz.chilli 9977 chiliad bin, bin yıllık devre 9978 chill soğumak, soğutmak, ürpertmek, korkutmak, soğuk, titreme, ürperti, soğuk algınlığı, soğukluk, soğuk 9979 chilli kırmızı biber 9980 chilliness soğukluk, soğuk 9981 chilling soğuk 9982 chilly soğuk, serin 9983 chime in söze karışmak, lafa girmek 9984 chime zil/çan sesi, (saat/zil/vb.) çalmak 9985 chimera vehim, kuruntu, kâbus, ejderha 9986 chimerical hayali, imkânsız, anlamsız 9987 chimney cap baca külahı, baca şapkası 9988 chimney corner ocak başı, baca kenarı 9989 chimney draught baca çekişi 9990 chimney piece şömine tablası, ocak rafı 9991 chimney pot baca külahı 9992 chimney rock peribacası 9993 chimney sweep baca temizleyicisi 9994 chimney baca, gaz lambası şişesi 9995 chimneypot baca başlığı 9996 chimneysweep baca temizleyicisi 9997 chimneysweeper baca temizleyicisi 9998 chimp şempanze 9999 chimpanzee şempanze 10000 chin çene, enek, iyek 10001 chin-chin selam!, merhaba, şerefe! 10002 China aster pat çiçeği, meydan güzeli 10003 China bark kınakına 10004 china clay kaolin, arıkil 10005 china closet tabak dolabı 10006 china çini, porselen 10007 Chinaman Çinli 10008 chinatown Çin mahallesi 10009 chinaware çin işi, çini/porselen eşya 10010 chinch tahtakurusu 10011 chinchilla çinçilla 10012 chine benekli, desenli, belsümüğü, dağ sırtı 10013 Chinese arborvitae doğu mazısı 10014 Chinese binary sütun ikili 10015 Chinese cabbage Çin lahanası 10016 Chinese lantern körüklü fener, şeytan feneri 10017 Chinese wall Çin seddi, geçilemez engel 10018 Chinese Çinli, Çince 10019 chink yarık, çatlak, Çinli 10020 chinook şinuk 10021 chinstrap miğfer kayışı 10022 chintz calender şintz kalenderi 10023 chintz effect parlatma efekti 10024 chintz basma kumaş 10025 chinwag gevezelik, çene 10026 Chios Sakız Adası 10027 chip basket hasır sepet 10028 chip breaker talaş kalemi, yonga bıçağı 10029 chip hat hasır şapka 10030 chip in söze karışmak, lafa girmek, iştirak etmek 10031 chip pan fritöz 10032 chip küçük parça, kırıntı, yonga, iz, çentik, çizik, yarık, cips, mikroçip, yontmak, çentmek, küçük bir parça koparmak, yontulmak, çentilmek, (çisil/vb.) doğramak 10033 chipmunk küçük Amerika sincabı 10034 chipper canlı, şevkli, sohbet etmek 10035 chipping çakıltaşı 10036 chippy serçe, ufak sincap 10037 chirograph el ile yazılmış vesika 10038 chirography el yazısı 10039 chiromancy el falı 10040 chiropodist pedikürcü 10041 chiropody ayak bakımı 10042 chirp cıvıltı, cıvıldamak 10043 chirpy neşeli, şen şakrak, cıvıl cıvıl 10044 chirr bazı böceklerin ötüşü 10045 chirrup cıvıltı 10046 chisel bit düz matkap ağzı, keski ucu 10047 chisel steel keski çeliği 10048 chisel keski, oymak, yontmak, dolandırmak, (out of ile) kazıklamak 10049 chit küçük çocuk, küstah, saygısız ve yaygaracı kadın 10050 chitchat sohbet, muhabbet, laklak 10051 chitin kitin 10052 chitterling bumbar 10053 chivalrous şövalyelikle ilgili, yiğit, yürekli, kahraman, ince, kibar, mert, cömert, yardımsever 10054 chivalry şövalyelik, yiğitlik, yüreklilik, kahramanlık, incelik, kibarlık 10055 chive frenksoğanı 10056 chivy avlamak, rahatsız etmek 10057 chloral kloralhidrat, kloral 10058 chlorate of zinc lehim suyu 10059 chlorate klorik asit tuzu 10060 chloric acid klorik asit 10061 chloric klorik 10062 chloride of lime kalsiyum klorür, kireçkaymağı 10063 chloride klorür 10064 chlorinate klorlamak 10065 chlorinated klorlu 10066 chlorination klorlama 10067 chlorine klor 10068 chlorite klorit 10069 chloroform kloroform 10070 chlorophyll klorofil 10071 chloroplast kloroplast 10072 chlorosis sarılık 10073 chlorous kloröz 10074 choc-ice itimil kaplı dondurma 10075 chock takoz, takoz koymak, tıkamak 10076 chock-a-block full with ağzına kadar dolu 10077 chock-a-block tıka basa dolu, tıklım tıklım, hıncahınç 10078 chock-full ağzına kadar dolu 10079 chocolate çikolata, itimil 10080 choice seçme, seçim, seçenek, tercih, seçilen/seçilmiş kişi/şey, seçkin, çok iyi, kaliteli 10081 choiceness seçkinlik, nefaset 10082 choir master koro yönetmeni 10083 choir koro, koro üyelerinin yeri 10084 choke back (duygularını) eğleçlemek, zapt etmek, menetmek 10085 choke coil şok bobini, tıkama bobini 10086 choke down aceleyle yemek, (duygularını) eğleçlemek 10087 choke off ekmek, atlatmak, kurtulmak, eğleçlemek 10088 choke up tıkanmak 10089 choke boğmak, boğulmak, tıkamak, tıkanmak, tıkabasa doldurmak, boğma, boğulma, kodes 10090 choker boğan şey/kimse, dik yaka 10091 choky boğucu, hapishane 10092 choler safra, öd, öfke 10093 cholera bacillus kolera basili 10094 cholera kolera 10095 choleric sinirli, çabuk kızan 10096 cholesterol kolesterol 10097 chondrite kondrit, kumlu göktaşı 10098 chondroid kıkırdak gibi 10099 chondrule kondrul, gökkumu 10100 choose seçmek, uygun görmek, yeğlemek, karar vermek 10101 chooser seçen kimse 10102 choosy güç beğenen, titiz, müşkülpesent 10103 chop off kesmek, budamak 10104 chop up doğramak, kıymak 10105 chop (balta/vb.ile) kesmek, yarmak, kıymak, doğramak, dilmek, (plan/vb.) baltalamak, (balta/vb.) vuruşu, vuruş, darbe, (deniz) çırpıntı, pirzola, külbastı, damga, mühür, kalite, derece, aynı kalitede mallar, çene 10106 chop-chop çabucak, hemencecik 10107 chophouse et lokantası 10108 chopper balta, satır, dikuçar, helikopter, motosiklet, (ç.) dişler 10109 chopping block kütük, et kütüğü 10110 chopping board et tahtası 10111 chopping knife et baltası 10112 chopping iri yapılı, kesme, yarma, değişiklik 10113 choppy (deniz) çırpıntılı, dalgalı, (rüzgâr) değişken 10114 chopstick Çinlilerin kullandığı yemek çubuğu 10115 choral society koro 10116 choral koro ile ilgili 10117 chorale koral, ilahi beste 10118 chord tel, tel, akor, kiriş 10119 chordate omurgalı, omurgalı (döngül) 10120 chore angarya, ufak gündelik işler 10121 Chorea Kore 10122 choreographer koreograf, bale direktörü 10123 choreography koreografi 10124 choriamb dört heceli bir ölçü 10125 choric koro ile ilgili 10126 chorion ceninin dış zarı, koryon 10127 chorister koro üyesi, koro şefi 10128 choroid coat damarkatman, koroit 10129 choroid damarkatman, koroit 10130 chortle gülmek, kıkırdamak, kahkaha 10131 chorus girl kabare kızı 10132 chorus koro, nakarat, uğultu, aynı anda şarkı söylemek/konuşmak 10133 chough kızılca karga 10134 chouse hile, dolandırmak 10135 chow yiyecek 10136 chowder balıklı sebze çorbası 10137 chrestomathy krestomati 10138 Christian area miladi tarih 10139 Christmas rose kara çöpleme 10140 chroma renk parlaklığı 10141 chromate kromat 10142 chromatic aberration kromatik sapınç, renk sapması 10143 chromatic scale kromatik gam 10144 chromatic sensitivity renk duyarlığı 10145 chromatic kromatik, renkser, renklerle ilgili 10146 chromaticity kromatiklik, renkserlik 10147 chromatics kromatik, renk bilgisi 10148 chromatid kromatit 10149 chromatin kromatin 10150 chromatography kromatografi 10151 chrome green krom yeşili 10152 chrome steel kromlu çelik 10153 chrome krom 10154 chromic acid krom asidi 10155 chromic oxide krom oksidi 10156 chromic kromla ilgili, kromlu 10157 chrominance krominans, renklilik 10158 chromite kromit 10159 chromium plating krom kaplama 10160 chromium krom 10161 chromium-plate kromlamak, krom kaplamak 10162 chromize kromlamak 10163 chromo- (önek) renk-, kromo- 10164 chromogen kromogen, kromojen 10165 chromophore kromofor, renkyapan 10166 chromoplast kromoplast 10167 chromosome number kromozom sayısı 10168 chromosome kromozom 10169 chromosphere kromosfer, renkyuvarı 10170 chronic unemployment kronik işsizlik 10171 chronic süreğen, müzmin, kronik, (İİ) berbat, rezil, çok kötü 10172 chronicle kronik, vakayıname, kroniğini çıkarmak 10173 chronicler tarihçi 10174 chronogram kronogram 10175 chronograph kronograf 10176 chronological age dallık yaşı 10177 chronological kronolojik, zamandizinsel 10178 chronologically kronolojik olarak, tarih sırasıyla 10179 chronologize kronolojik olarak düzenlemek 10180 chronology kronoloji, zamandizin 10181 chronometer kronometre, süreölçer 10182 chronometry kronometri 10183 chrysalis krizalit 10184 chrysanthemum kasımpatı, krizantem 10185 chrysolite zebercet 10186 chrysoprase yeşilimsi kuvars taşı 10187 chub tatlı su kefalı, sarı balık 10188 chubby tombul, dobişko, kök 10189 chuck out dışarı atmak, sepetlemek 10190 chuck sth in işini bırakmak, yapmaktan vazgeçmek 10191 chuck atmak, fırlatmak, dışarı atmak, sepetlemek, vazgeçmek, bırakmak, terketmek 10192 chucker-out fedai 10193 chuckle kıkırdamak, kıkır kıkır gülmek, kıkırdama 10194 chucklehead budala kimse, ahmak 10195 chuffed memnun 10196 chug (kozgaltka) pat pat etmek, teklemek 10197 chum iyi arkadaş, ahbab 10198 chummy samimi, arkadaş canlısı 10199 chump odun, takoz, salak, aptal, pirzola, sümüklü et 10200 chunk iri parça, büyük miktar 10201 chunky bodur ve tıknaz, gödek, gebeş 10202 churl hödük, pezevenk 10203 churlish kaba, ters, aksi 10204 churn out bol miktarda öndürmek 10205 churn yayık, yayıkta tereyağı yapmak, çalkalamak, çalkalanmak 10206 chute trap oluk sürgüsü 10207 chute küçük çağlayan, oluk, paraşüt 10208 chutney bir tür acı sos 10209 chutzpa cüret, küstahlık 10210 chyle keylüs, kilüs 10211 chyme kimüs 10212 cicada ağustosböceği, orakböceği 10213 cicatrice sikatris, yara izi 10214 cicatrize iyileşmek, iyileştirmek, kabuk bağlamak 10215 cicero katrat 10216 cicerone turist rehberi 10217 cider press elma cenderesi 10218 cider elma şarabı, elma şırası 10219 cigar box puro kutusu 10220 cigar case puro tabakası 10221 cigar lighter sigara yakacağı, çakmak 10222 cigar puro 10223 cigaret bkz.cigarette 10224 cigarette advertising sigara reklamı 10225 cigarette case sigara tabakası 10226 cigarette end izmarit 10227 cigarette holder sigara ağızlığı 10228 cigarette sigara, çilim 10229 cilia kirpikler 10230 ciliary kirpiksi 10231 ciliated kirpikli 10232 cilice yapağıdan dokunmuş kumaş 10233 Cilicia Kilikya, Adana bölgesinin eski ismi 10234 cilium kirpik 10235 cimmerian kasvetli, kapanık 10236 cinch kolay iş, çocuk oyuncağı, kesin şey, garanti 10237 cinchona kınakına 10238 cincture kuşak, kemer, pervaz, kuşak dolamak 10239 cinder concrete cüruflu beton 10240 cinder kor, köz 10241 cinderella külkedisi 10242 cine camera sınalga, kamera 10243 cineaste sinema meraklısı 10244 cinema sinema 10245 Cinemascope Sinemaskop 10246 cinematic sinematik 10247 cinematograph sinematograf, sinema kılgası 10248 cinematographic sinematografik 10249 cinematography sinematograf, sinemacılık 10250 Cinerama Sinerama 10251 cineraria bileşikgillere ait bir ösümlük 10252 cinerarium yakılan ölünün küllerinin muhafaza edildiği yer 10253 cinerator ölülerin yakıldığı fırın 10254 cinnabar zincifre, sülüğen 10255 cinnamon tarçın 10256 cinque (iskambil) beşli 10257 cinquefoil beşparmakotu, kurtpençesi 10258 cipher code şifre kodu 10259 cipher key şifre anahtarı 10260 cipher message şifreli mesaj 10261 cipher sıfır, şifre 10262 cipolin yeşil mermer 10263 Cirassian Çerkezce 10264 circa tahminen, dolayında, yaklaşık 10265 circadian yirmi dört sögenlik 10266 Circassian Çerkez 10267 circe tehlikeli büyücü kadın 10268 circinate halka şeklinde 10269 circle brick kemer tuğlası 10270 circle of curvature eğrilik çemberi 10271 circle of trade iş sahası 10272 circle çember, daire, halka, çevre, (tiyatro/vb.) balkon, çember içine almak, daire içine almak, daire biçiminde hareket etmek, çember çizmek, çevresini dolaşmak 10273 circlet (taç/bilezik/kolbak/kolye/vb.) halka şeklinde süs eşyası 10274 circuit board devre levhası 10275 circuit breaker şalter, devre kesici 10276 circuit court of appeal gezici temyiz mahkemesi 10277 circuit diagram devre şeması 10278 circuit dolaşma, devir, tur, çevre, halka, daire, çıngı devresi, gezi, tur, ziyaret, ring seferi, tur, devre, çevrim 10279 circuitous dolambaçlı, kıvrımlı, dönemeçli 10280 circular arch daire kemer 10281 circular letter of credit kredi mektubu 10282 circular letter sirküler, genelge 10283 circular lever küresel düzeç 10284 circular note tamim, sirküler nota, sirküler mektubu 10285 circular ring dairevi halka 10286 circular saw yuvarlak testere 10287 circular vault dairevi kemer 10288 circular dairesel, dolambaçlı, genelge 10289 circularization tamim etme 10290 circularize tamim etmek, sirküler yollamak 10291 circulate dolaşmak, dolaştırmak, yaymak, yayılmak 10292 circulating devreden, dolaşan, devir, dolaşım 10293 circulation capital döner sermaye 10294 circulation dolaşım, kan dolaşımı, dolaşma, yayılma, tiraj, baskı sayısı 10295 circulator devir ettirici 10296 circulatory system dolaşım jüyesi 10297 circulatory dolaşımla ilgili 10298 circumambient etrafını çeviren 10299 circumambulate etrafını dolaşmak 10300 circumcise sünnet etmek 10301 circumcision feast sünnet düğünü 10302 circumcision sünnet 10303 circumference çember, çevre 10304 circumferential çevresel 10305 circumflex düzeltme/uzatma imi 10306 circumfluous etrafı su ile çevrilmiş 10307 circumfuse etrafına dökmek (su) 10308 circumjacent etraftaki, çevredeki 10309 circumlocution dolambaçlı söz, yuvarlak ifade 10310 circumnavigate etrafını dolaşmak 10311 circumnavigation etrafını dolaşma 10312 circumnavigator (gemiyle) dünya turu yapan kimse 10313 circumnutate çeşitli yönlere kıvrılmak 10314 circumpolar star batmayan yıldız 10315 circumpolar dolaykutupsal 10316 circumscribe çevresini çizmek, sınırlamak 10317 circumscription çevresine çizgi çizme, kuşatma, daire içine alma 10318 circumsolar güneşin etrafında dönen, güneşe yakın 10319 circumspect dikkatli, önemli 10320 circumspection dikkatlilik, sakınganlık, öngörü 10321 circumspectly dikkatle 10322 circumstance durum, koşul 10323 circumstances durumlar, koşullar, mali durum 10324 circumstantial evidence ikinci derecede deliller 10325 circumstantial duruma bağlı, ayrıntılı 10326 circumstantiate ayrıntılarıyla açıklamak 10327 circumvent -den kaçmak, kaçınmak, atlatmak 10328 circumvention tuzağa düşürme 10329 circumvolution bir merkez etrafında dönüş, döndürme 10330 circus sirk, alan, meydan 10331 cirque glacier sirk buzulu, buzyalağı buzulu 10332 cirque sirk, buzyalağı 10333 cirrhosis siroz 10334 cirrocumulus sirokumulus, yumakbulut 10335 cirrostratus sirrostratüs, tülbulut 10336 cirrus sirüs bulutu 10337 cissoid sissoid, sarmaşık eğrisi 10338 cissy bkz.sissy 10339 cist taş tabut 10340 cistern barometer hazneli barometre 10341 cistern sarnıç 10342 citadel kale 10343 citation geldiri, celpname, alıntı, iktibas 10344 cite mahkemeye çağırmak, celpname göndermek, bahsetmek, adından söz etmek, örnek olarak vermek/göstermek 10345 citified şehir hayatına uymuş, şehirleşmiş 10346 citify kentleştirmek 10347 citizen vatandaş, yurttaş 10348 citizenry bütün vatandaşlar 10349 citizenship vatandaşlık, yurttaşlık 10350 citrate sitrat 10351 citric acid sitrik asit 10352 citric sitrik, ekşi 10353 citrine açık sarı, limon sarısı 10354 citron ağaçkavunu 10355 citrus fruits narenciye 10356 citrus turunçgillerle ilgili 10357 city council şehir meclisi 10358 city father kent yöneticisi 10359 city hall belediye, belediye binası 10360 city manager belediye başkanı 10361 city planning şehir planlama 10362 city state site kent, şehir devleti 10363 city kent, şehir 10364 civet misk kedisi 10365 civic centre kent merkezi 10366 civic şehirle ilgili, kentsel, yurttaşlıkla ilgili 10367 civics yurttaşlık bilgisi 10368 civil administration sivil idare 10369 civil aviation sivil havacılık 10370 civil case hukuk davası 10371 civil code medeni kanun 10372 civil commotion halk ayaklanması 10373 civil defence sivil savunma 10374 civil disobedience kanunlara itaat etmeme 10375 civil engineer inşaat kıvcısı 10376 civil engineering inşaat kıvcılığı 10377 civil government sivil idare 10378 civil law medeni hukuk 10379 civil liberties insan hakları 10380 civil life sivil yaşam 10381 civil marriage medeni nikâh 10382 civil population sivil halk 10383 civil rights vatandaşlık hakları 10384 civil servant devlet memuru 10385 civil service devlet memurluğu, devlet hizmeti, kamu görevi 10386 civil state medeni hal 10387 civil suit hukuk davası 10388 civil tribunal hukuk mahkemesi 10389 civil war iç savaş 10390 civil year mali yıl 10391 civil sivil, uygar, medeni, kibar, nazik 10392 civil-spoken nazik, terbiyeli 10393 civilian life sivil yaşam 10394 civilian population sivil halk 10395 civilian sivil 10396 civility incelik, nezaket, kibarlık 10397 civilization uygarlık, medeniyet, uygarlaştırma, uygarlaşma, modern toplum 10398 civilize uygarlaştırmak, uygarlaşmak 10399 civilized medeni, uygar, sosyal 10400 civvies sivil elbise 10401 clabber katık 10402 clack tıkırdamak, tıkırdatmak, tıkırtı 10403 clad bürünmüş, kaplanmış, örtünmüş 10404 cladding plakaj, giydirme 10405 claim for damages zarar ve ziyan talebi 10406 claim for indemnity tazminat talebi 10407 claim hak talep etmek, almak, sahip çıkmak, iddia etmek, istek, talep, hak, iddia 10408 claimable hak talep edilebilir 10409 claimant talep sahibi, davacı 10410 clairvoyance geleceği görebilme gücü 10411 clairvoyant geleceği görebilen 10412 clam up gıkını çıkarmamak, susmak 10413 clam deniztarağı, (up ile) gıkını çıkarmamak, susmak 10414 clamant gürültülü, ısrarlı 10415 clamber tırmanmak 10416 clammy nemli, yapışkan ve soğuk 10417 clamor bkz.clamour 10418 clamorous gürültülü, patırtılı, yaygaracı 10419 clamour gürültü, patırtı, yaygara, yaygara koparmak 10420 clamp bolt kelepçe cıvatası 10421 clamp down on daha sıkı olmak, sınır koymak, menetmek 10422 clamp mengene, kenet, kıskaç, mengeneyle sıkıştırmak 10423 clamp-on kenetlenme 10424 clampdown resmi kısıtlama, sınırlama, önleme 10425 clamping bağlama, kenetleme 10426 clamshell çift çeneli kova 10427 clan klan, oymak, kabile, boy, büyük kodak 10428 clandestine meeting gizli toplantı 10429 clandestine worker kaçak işçi 10430 clandestine gizli, el altından yapılan, gizli kapaklı 10431 clang çınlamak, tınlamak, çınlatmak, tınlatmak, çınlama, tınlama 10432 clanger büyük hata, gaf 10433 clangour madeni ses 10434 clank şakırtı, şıkırtı, şakırdamak, şakırdatmak 10435 clannish (türküm) ayrılıkçı 10436 clansman klan üyesi kimse 10437 clap (el) çırpmak, alkışlamak, dostça vurmak, koyuvermek, gönderivermek, postalamak, alkış, alkışlama, gürleme, yavaş vurma, (the ile) belsoğukluğu 10438 clapboard tahta kaplama, ahşap 10439 clapper çan tokmağı 10440 clappers şakşak 10441 clapping alkış sesi, alkış 10442 clapstick şakşak 10443 claptrap zırva, saçmalık, hikâye, boş laf 10444 claque verginli şakşakçılar türkümü 10445 claret kırmızı şarap, kırmızı şarap rengi 10446 clarification arıtma, temizleme, açıklama 10447 clarifier durultucu 10448 clarify açıklamak, açıklık getirmek, aydınlatmak, açıklanmak, anlaşılır olmak, aydınlanmak, arıtmak 10449 clarinet klarnet 10450 clarinetist klarnetçi 10451 clarion boru sesi, yüksek ses, boru 10452 clarity açık seçiklik, anlaşılırlık, berraklık, açıklık 10453 clary adaçayı 10454 clash çarpışmak, çatışmak, (renk) uymamak, gitmemek, çatışmak, aynı zamana denk gelmek, gürültü yapmak, gürültü, patırtı, çatışma 10455 clasp knife sustalı çakı 10456 clasp one's hands ellerini kavuşturmak 10457 clasp toka, kopça, kavrama, sıkı sıkı tutma, tokalamak, kopçalamak, sıkıca tutmak, kavramak 10458 class book mektep kitabı, yoklama defteri 10459 class consciousness sınıf bilinci 10460 class distinction sınıf farkı 10461 class price en yüksek fiyat 10462 class struggle sınıf mücadelesi 10463 class war sınıf mücadelesi 10464 class toplumsal sınıf, sınıf, zümre, tabaka, (mektep) sınıf, ders, çeşit, tür, sınıf, sınıflandırmak 10465 classic klasik, birinci sınıf, klasik, bilinen, tipik, klasik yapıt, klasik 10466 classical music klasik müzik 10467 classical klasik 10468 classicism klasisizim 10469 classicist klasik biçim yanlısı 10470 classicize klasikleştirmek 10471 classifiable sınıflandırılabilir 10472 classification sınıflama, bölümleme, tasnif, sınıflandırma 10473 classified ad küçük yenün ilanı 10474 classified advertisements küçük ilanlar 10475 classified sınıflandırılmış, bölümlenmiş, tasnif edilmiş, (askeri bilgi/vb.) gizli 10476 classifier klasifikatör, kümeleyici 10477 classify sınıflandırmak 10478 classless society sınıfsız toplum 10479 classless (toplum) sınıfsız, sınıf farkı olmayan, hiç bir özel ya da toplumsal sınıfa bağlı olmayan, sınıfsız 10480 classmate sınıf arkadaşı 10481 classroom teacher sınıf öğretmeni 10482 classroom sınıf, derslik 10483 classy şık 10484 clastic rocks klastik kaya, mekanik tortul kaya 10485 clastic sediment klastik tortu, kırıntı tortu 10486 clastic klastik 10487 clatter tangırdamak, tangırtmak, tangırtı 10488 claudication topallama 10489 clause of statement bildirme tümcesi 10490 clause cümlecik, yantümce, madde, fıkra 10491 clauses of reason neden cümlecikleri, sebep cümlecikleri 10492 claustrophobia kapalı yer korkusu, klostrofobi 10493 clavichord klavsen 10494 clavicle köprücüksümüğü 10495 clavier klavye 10496 claviform çomak şeklinde 10497 claw clutch kurtağızlı kavrama, tırnaklı kavrama 10498 claw coat frak 10499 claw coupling kurtağızlı kavrama, tırnaklı kavrama 10500 claw hammer çatal çekiç, tırnak çekici 10501 claw hatchet çatallı balta 10502 claw pençe, kıskaç, pençelemek, tırmalamak 10503 clay blanket kil örtü 10504 clay content kil muhtevası 10505 clay dam kil baraj 10506 clay fraction kil fraksiyonu 10507 clay layer kil tabakası, kil katmanı 10508 clay mud kil çamuru 10509 clay pigeon suni güvercin 10510 clay pipe toprak künk 10511 clay pit kil ocağı 10512 clay schist killi şist 10513 clay seam kil damarı 10514 clay slate killi şist 10515 clay soil killi toprak 10516 clay stratum kil tabakası 10517 clay tile künk 10518 clay kil 10519 clayey killi, balçıklı 10520 clayish kil gibi 10521 claymore kılıç 10522 clean bill of lading temiz konşimento 10523 clean letter of credit temiz akreditif 10524 clean out temizlemek, ayıklamak, seçmek, silip süpürmek 10525 clean sweep tam temizlik, köklü değişim, tam zafer 10526 clean up temizlemek, çok kâr etmek, vurgun vurmak 10527 clean temiz, kullanılmamış, yeni, namuslu, masum, temiz, düzgün, adil, kurallara uygun, net, başarılı, boş, tam anlamıyla, bütünüyle, temizlemek, temizlenmek, (döngül) iç kılganlarını çıkartmak, sakatatını çıkartmak, içini temizlemek, temizleme, temizlik 10528 clean-bred safkan 10529 clean-cut biçimli, düzgün, belirgin, kesin, iyi yontulmuş 10530 clean-handed suçsuz, günahsız 10531 clean-limbed çakı gibi, dalyan gibi 10532 cleaner temizlik işçisi, temizlikçi, temizleyici 10533 cleaner's naphtha benzin 10534 cleaner's temizleyici dükkânı 10535 cleaning brush temizleme fırçası 10536 cleaning supplies temizlik malzemesi 10537 cleaning woman temizlikçi kadın 10538 cleaning temizleme 10539 cleanliness temizkârlık, selikalılık, selika, temizlik 10540 cleanly temiz, temizliğe dikkat eden, temizkâr, selikalı, pakize, temiz bir biçimde 10541 cleanse (yara/vb.) temizlemek 10542 cleanser temizlik maddesi 10543 cleansing temizleyici 10544 clear away temizlemek, toplamak, kaldırıp götürmek 10545 clear off çekip gitmek, kaçmak, sıvışmak, borç ödemek 10546 clear out sıvışmak, tüymek, tertemiz etmek, çekilip gitmek 10547 clear syrup beyaz şurup 10548 clear the air sürtüşmeyi gidermek, gerginliği gidermek 10549 clear the line çınkayı meşgul etmemek, hattı açık tutmak 10550 clear up (hava) açılmak, çözümlemek, halletmek 10551 clear violation açıkça ihlal 10552 clear açık, parlak, berrak, anık, anlaşılır, net, belirgin, anlayışlı, kolayca kavrayan, emin, kararlı, suçsuz, belasız, açık, engelsiz, tehlikesiz, boş, masum, temiz, arı, saf, lekesiz, açık, belirgin, ortada, aşikâr, açıkça net bir şekilde, tamamen, uzağa, uzakta, dışarı, temizlemek, açmak, aklamak, değmeden geçmek, aşmak, resmi izin vermek, (borç) temizlemek, ödemek 10553 clear-cut biçimli, düzgün, açık ve net, kesin, keskin hatlı 10554 clear-headed anlayışlı, mantıklı 10555 clear-sighted keskin gözlü, mantıklı 10556 clearance sale tasfiye satışı 10557 clearance (gemi/vb.) geçiş izni, temizleme, açıklık yer 10558 clearheaded iyi düşünen, anlayışlı 10559 clearing bank ciro bankası 10560 clearing office takas bürosu 10561 clearing system takas jüyesi 10562 clearing (orman) açıklık, meydan, ağaçsız yer 10563 clearinghouse kliring odası, takas odası 10564 clearly açık bir biçimde, açık seçik, açıkça, şüphesiz, kesinlikle, düpedüz 10565 clearness açıklık 10566 clearout tepeden tırnağa temizleme 10567 clearstarch kolalamak 10568 cleat koçboynuzu, kama, takoz, kelepçe, mandal 10569 cleavage yarma, yarık, çatlak, bölünme, memelerin arasındaki boşluk 10570 cleave yarmak, bölmek 10571 cleaver kasap satırı 10572 cleavers yoğurtotu 10573 clef anahtar 10574 cleft foot çift tırnaklı ayak 10575 cleft graft kalem aşısı 10576 cleft palate yarık damak 10577 cleft sentence ayrık tümce 10578 cleft yarık, çatlak, yarık, çatlak 10579 cleistogamic öz özüne döllenen 10580 clematis akasma, yabanasması 10581 clemency acıma, merhamet, (hava) yumuşaklık 10582 clement merhametli, yufka yürekli, (hava) yumuşak 10583 clench (diş/el/vb.) sıkmak, sımsıkı kapamak, sıkıca kavramak 10584 clepsydra su saati 10585 clerestory asma kat 10586 clerical costs personel giderleri 10587 clerical error yazı hatası 10588 clerical work büro işi 10589 clerk yazman, kâtip, tezgâhtar, satıcı 10590 clerkship kâtiplik, yazmanlık 10591 clever dick ukala dümbeleği 10592 clever akıllı, zeki, usta, becerikli, parlak 10593 cleverness akıllılık, zekilik, maharetlilik 10594 clevis kenet demiri, çatal 10595 clew yumak, topak, kuka, ipucu, yumak yapmak, sarmak 10596 cliche basmakalıp söz, beylik laf 10597 click beetle taklaböceği 10598 click tıkırtı, tıkırdamak, tıkırdatmak, anlaşılmak, çakılmak, başarılı olmak, tutulmak 10599 client müşteri, alıcı, müvekkil 10600 clientele müşteriler, müşteri 10601 cliff uçurum 10602 cliffhanger büyük çekişme, heyecanlı yarış, (ünalgı/sınalgı) en heyecanlı yerinde kesilen dizi, arkası yarın 10603 climacteric buhranlı yaş devresi 10604 climacterical buhranlı devreye ait 10605 climactic (heyecan/vb.) doruğa ulaştıran 10606 climate iklim, ortam, hava 10607 climatic change iklim değişimi 10608 climatic zone iklim bölgesi 10609 climatic iklimsel 10610 climatology klimatoloji, iklimbilim 10611 climax en heyecanlı bölüm, orgazm, en heyacanlı çekide ulaşmak, doruğa ulaşmak 10612 climb down alttan almak, inmek, vazgeçmek 10613 climb the walls aklı başından gitmek 10614 climb tırmanmak, çıkmak, yükselmek, tırmanış, tırmanma, yokuş 10615 climbable tırmanılabilir 10616 climber tırmanıcı, dağcı, toplumda yükselmek isteyen kişi 10617 climbing root tırmanıcı kök 10618 climbing tırmanıcı, tırmanma 10619 clime iklim, diyar 10620 clinch sarılma, kucaklaşma, perçinlemek, halletmek, çözümlemek, sarılmak, kucaklaşmak 10621 clincher perçinleme çivisi 10622 cling like a leech sülük gibi yapışmak 10623 cling yapışmak, sıkı sıkı tutmak, bırakmamak 10624 clinging (giysi) yapışan, sıkan, dar, çok bağlı, kopamayan, yapışan 10625 clingstone etşeftalisi 10626 clingy yapışkan 10627 clinic klinik 10628 clinical thermometer tıbbi termometre 10629 clinical klinik, soğuk, ilgisiz, umursamaz 10630 clinicar gezici klinik 10631 clinician klinisyen 10632 clink çınlamak, tınlamak, çınlatmak, tınlatmak, çınlama, tınlama, kodes 10633 clinker klinker, sert tuğla, dışık, cüruf, cüruf oluşturmak 10634 clinometer klinometre, eğimölçer 10635 clip joint kötü şöhretli gece kulübü 10636 clip sb's wings ayağına bağ olmak 10637 clip ataş, sıkaç, toka, klips, kıskaç, sancak, şarjör, kesme, kırılma, darbe, (ataş/vb.ile) tutturmak, kesmek, kırkmak, vurmak 10638 clipboard raptiyeli yazı altlığı 10639 clipped compound kesintili birleşik 10640 clipper sürat teknesi, hızlı at, kırpma makası 10641 clippers kırpma makası 10642 clipping kesilen şey, kesik, kupür 10643 clique klik, hizip 10644 cliquish hizipçi 10645 clit klitoris, bızır 10646 clitellum semer 10647 clitoris klitoris, dılak, bızır 10648 cloaca lağım 10649 cloak pelerin, perde, paravana, gizlemek, örtmek, saklamak 10650 cloak-and-dagger casusluk ile ilgili 10651 cloakroom vestiyer, tuvalet 10652 clobber pataklamak, marizlemek, yenmek, haklamak, sürekli ve acımasız saldırılar yapmak, paltar, giyim, birkese mahsus şeyler 10653 cloche çan şeklinde şapka, kloş 10654 clock face saat kadranı 10655 clock in işe başlamak, işe geliş sögenini kaydetmek 10656 clock out işten çıkmak, işten çıkış sögenini kaydetmek 10657 clock radio saatli ünalgı 10658 clock tower saat kulesi 10659 clock up kaydetmek, katetmek 10660 clock masa/duvar saati, hız göstergesi, hızölçer, sögen tutarak süresini ölçmek 10661 clocked süslü 10662 clockmaker saatçi 10663 clockwise saat yelkovanı yönünde 10664 clockwork saati çalıştıran düzenek 10665 clod (kil/vb.) toprak, aptal, salak 10666 cloddishness aptallık 10667 clodhopper hödük, andavallı, kıro 10668 clodhopping kaba, hödük, dangıl dungul 10669 clog nalın, takunya, tıkamak, tıkanmak 10670 clone klon 10671 clonus klonüs, ihtilaç 10672 clop nal sesi 10673 cloque klog, kabarcıklı krep, klog, kabarcıklı krep 10674 close a bank account banka hesabını kapamak 10675 close call kıl payı kurtuluş 10676 close circuit kapalı devre 10677 close down kapamak, tasfiye etmek, kapanmak 10678 close fitting dar, sıkı 10679 close friend yakın arkadaş 10680 close in on yaklaşmak 10681 close in sarmak, kuşatmak, (günler) kısalmak 10682 close of the year yıl sonu 10683 close on hemen hemen 10684 close out tasfiye etmek 10685 close relative yakın akraba 10686 close resemblance yakın benzerlik 10687 close shave paçayı zor kurtarma, sinek kaydı tıraş 10688 close shot yakın plan, göğüs çekimi 10689 close the books defterleri kapatmak 10690 close up kapatmak, tıkamak, engellemek, kapanmak, şıkışmak 10691 close kapatmak, kapanmak, eylemi durmak, eylemini durdurmak, birleşmek, birleştirmek, son vermek, son, bitim, sonuç, nihayet, katedral alanı, yakın, samimi, sık, az aralıklı, dar, sınırlı, dikkatli, titiz, (hava) sıkıntılı, boğucu, havasız, kapalı, az farklı, hemen hemen eşit, ketum, ağzı sıkı, eli sıkı, cimri, hasi, yakın, yakından, yakına 10692 close-grained sık taneli, ince taneli 10693 close-knit çok yakın, ayrılmaz 10694 close-set birbirine yakın 10695 closed bidding kapalı usulle teklif 10696 closed circuit television kapalı devre sınalgı 10697 closed circuit kapalı devre 10698 closed community kapalı toplum 10699 closed cycle kapalı devre, kapalı çevrim 10700 closed economy kapalı ekonomi 10701 closed path kapalı yol 10702 closed session gizli celse, gizli oturum 10703 closed shop yalnız sendika üyelerini çalıştıran işyeri 10704 closed vowel kapalı ünlü 10705 closed kapalı 10706 closefisted cimri, pinti 10707 closely yakından 10708 closeness yakınlık, sıklık, darlık 10709 closet gömme dolap, tuvalet, küçük oda 10710 closing date kapanış tarihi 10711 closing entry kapanış maddesi, kapanış kaydı 10712 closing of an account hesabı kapatma 10713 closing price kapanış fiyatı 10714 closing speech kapanış konuşması, son konuşma 10715 closing time kapanış zamanı 10716 closing kapama 10717 closure kapatma, kapanma, son, tartışmayı kesip oylamaya koyma 10718 clot pıhtı, aptal, salak, sersem, pıhtılaşmak 10719 cloth binding bez cilt 10720 cloth finishing kumaş apresi 10721 cloth fulling kumaş dinkleme 10722 cloth milling kumaş dinkleme 10723 cloth printing kumaş baskısı 10724 cloth roller kumaş roliği 10725 cloth waste kumaş telefi 10726 cloth kumaş, bez, örtü, desterhan 10727 cloth-bound bez ciltli, bez kaplı 10728 clothe giydirmek 10729 clothes basket çamaşır sepeti 10730 clothes hanger elbise askısı 10731 clothes moth güve 10732 clothes peg çamaşır mandalı 10733 clothes press çamaşır dolabı, elbise dolabı 10734 clothes giysi, giyim, elbise, paltar, libas, eğin, üst baş 10735 clotheshorse çamaşır kurutma askısı 10736 clothesline çamaşır ipi 10737 clothespin mandal 10738 clothespress çamaşır dolabı, ütü kılgası 10739 clothier kumaşçı 10740 clothing industry konfeksiyon sanayii 10741 clothing giyecek, giyim, kıyafet 10742 clotting pıhtılaşma 10743 cloud chamber sis odası 10744 cloud chart bulut haritası 10745 cloud cover bulut örtüsü 10746 cloud layer bulut tabakası 10747 cloud bulut, karaltı, gölge, küme, korku ya da üzüntü kaynağı olan şey, bulutlanmak, bulandırmak, karıştırmak 10748 cloud-capped bulutla kaplanmış 10749 cloudburst ani bastıran şiddetli yağmur, sağanak 10750 clouded bulutlu, bulanık 10751 cloudiness bulutluluk 10752 cloudless bulutsuz 10753 cloudy bulutlu, bulanık 10754 clout darbe, yumruk, nüfuz, torpil, bulaşık bezi, cındır, vurmak, patlatmak, yapıştırmak, çakmak 10755 clove karanfil, sarımsak dişi 10756 clover yonca 10757 cloverleaf junction yonca yaprağı (kavşak) 10758 cloverleaf yonca yaprağı 10759 clown palyaço, soytarı, şaklaban, maskara, soytarılık etmek, maskaralık etmek 10760 clownery soytarılık, fars 10761 cloy bıkkınlık vermek, gına getirmek, içini bayıltmak 10762 cloying iğrenç 10763 club car büfeli vagon 10764 club fee kulüp aidatı 10765 club moss kurtayağı 10766 club of the rich nations zenginler kulübü 10767 club together masrafı paylaşmak, bir araya gelmek 10768 club kulüp, dernek, sopa, golf sopası, sinek, sopa ile vurmak/dövmek 10769 clubby girişken, girgin 10770 clubfooted yumru ayaklı 10771 clubhouse (yöndün/vb.) kulüp binası 10772 clubman kulüp üyesi 10773 cluck gıdaklama, gıdaklamak 10774 clue in ipucu vermek 10775 clue ipucu 10776 clump küme, yığın, ayak sesi, ayak patırtısı, tok ses, ağır ve gürültülü adımlarla yürümek 10777 clumsiness hantallık, sakarlık 10778 clumsy beceriksiz, sakar, biçimsiz 10779 cluster salkım, demet, küme, türküm, kümelenmek, bir araya gelmek, toplamak, kümelemek, bir araya getirmek, toplamak 10780 clutch brake kavrama eğleci, debriyaj eğleci 10781 clutch coupling kavrama bağlantısı 10782 clutch disc debriyaj diski, kavrama diski 10783 clutch fork debriyaj çatalı, kavrama çatalı 10784 clutch lining debriyaj balatası, kavrama tabanı 10785 clutch pedal debriyaj pedalı, kavrama pedalı 10786 clutch shaft debriyaj mili, kavrama mili 10787 clutch kavramak, sıkıca tutmak, sarmak, kavrama, tutma, pençe, debriyaj, kavrama 10788 clutter karmakarışık etmek, dağıtmak, darmadağın etmek, karışıklık, darmadağınlık, zürzavar, zirüzeber, saçıştırılmış şeyler 10789 clyster lavman, tenkiye 10790 co (önek) birlikte, müşterek, ortak 10791 co-occurrence birlikte bulunma, birliktelik 10792 co-op kooperatif 10793 co-opt üye olarak kabul etmek 10794 co-star başrol oyuncularından biri 10795 co-worker meslektaş 10796 coacervate koaservat 10797 coach horse araba atı 10798 coach house hangar, garaj 10799 coach at arabası, fayton, yolcu otobüsü, yolcu vagonu, özel öğretmen, antrenör, koç, çalıştırıcı, çalıştırmak, yetiştirmek 10800 coaching araba ile gezme, özel ders 10801 coachman arabacı 10802 coachwork karoseri 10803 coaction birbirini etkileme, baskı, zorlama 10804 coagulable pıhtılaşır, pıhtılaşabilir 10805 coagulant pıhtılaştırıcı madde 10806 coagulate koyulaşmak, pıhtılaşmak, pıhtılaştırmak 10807 coagulation pıhtılaşma 10808 coagulator pıhtılaştırıcı madde 10809 coagulum pıhtı 10810 coal bed kömür yatağı 10811 coal bunker kömürlük 10812 coal district kömür havzası, kömür bölgesi 10813 coal drawing kömür çıkarma 10814 coal dust kömür tozu 10815 coal field kömür yatağı 10816 coal gas kömür gazı, havagazı 10817 coal measure kömür tabakası 10818 coal mine kömür madeni 10819 coal oil gazyağı 10820 coal scuttle kömür kovası 10821 coal seam kömür damarı 10822 coal tar kömür katranı 10823 coal kömür 10824 coalbunker kömürlük 10825 coaler kömür gemisi, kömür vagonu 10826 coalesce birleşerek bir bütün haline gelmek, bütünleşmek, birleşmek 10827 coalescence birleşme, bütünleşme 10828 coalescent birleşmek üzere olan 10829 coalfield kömür yatağı 10830 coaling station kömür istasyonu 10831 coalition partner koalisyon ortağı 10832 coalition koalisyon, birleşme 10833 coalmine kömür madeni 10834 coalminer maden kömürü işçisi 10835 coalyard kömür deposu 10836 coaming mezarna, ambar ağzı 10837 coarse adjustment kaba ayar 10838 coarse grain iri tane, kaba tane 10839 coarse gravel kaba çakıl, iri çakıl 10840 coarse kaba, terbiyesiz, bayağı, adi, işlenmemiş, kaba 10841 coarse-grained kaba damarlı (ağaç) 10842 coarsen kabalaştırmak, kabalaşmak, irileştirmek 10843 coarseness kabalık, irilik 10844 coast artillery sahil topçusu 10845 coast defence sahil savunma 10846 coast guard sahil koruma 10847 coast guards sahil muhafaza 10848 coast kıyı, sahil, kızakla kayılabilecek yokuş, yokuştan kızakla kayma, kıyı boyunca gitmek, yokuş aşağı inmek 10849 coastal current kıyı akıntısı 10850 coastal dune kıyı kumulu 10851 coastal navigation kabotaj 10852 coastal region kıyı bölgesi 10853 coastal security sahil güvenlik 10854 coastal strip sahil şeridi 10855 coastal town liman kenti 10856 coastal waters karasuları 10857 coastal kıyı ile ilgili 10858 coaster brake pedal eğleci 10859 coaster koster, bardak altlığı, altlık, kızak 10860 coastguard sahil koruma görevlisi 10861 coasting trade kabotaj, sahil ticareti 10862 coasting vessel sahil gemisi 10863 coasting kıyı seyri, kabotaj 10864 coastline kıyı, rahil şeridi 10865 coastwise shipping kabotaj 10866 coastwise kıyı boyunca 10867 coat hanger elbise askısı 10868 coat of arms arma 10869 coat of paint bir kat boya 10870 coat stand portmanto 10871 coat ceket, palto, mont, post, tabaka, kat, kaplama 10872 coated kaplanmış, kaplı 10873 coati koati 10874 coating tabaka, kat, astar, kaplama 10875 coauthor ortak yazar 10876 coax tatlılıkla ikna etmek, tatlılıkla elde etmek 10877 coaxial antenna koaksiyal anten 10878 coaxial cable koaksiyal kablo 10879 coaxial koaksiyal, eksendeş, ortak eksenli 10880 cob mısır koçanı 10881 cobalt blue kobalt mavisi 10882 cobalt kobalt 10883 cobalt-plate kobalt kaplamak 10884 cobble kaldırım taşı döşemek, arnavut kaldırım taşı 10885 cobbler ayakkabı tamircisi, sakar işçi 10886 cobblers aptalca konuşma, saçmalık, zırva 10887 cobblestone arnavut kaldırım taşı 10888 cobra kobra 10889 cobweb örümcek ağı 10890 coca koka 10891 cocaine kokain 10892 cocatoo kakadu 10893 coccus koküs 10894 coccyx koksiks, kuyruksokumu sümüğü 10895 cochineal insect kırmızböceği 10896 cochineal kırmız, koşnil 10897 cochlea koklea, kulak salyangozu 10898 cochlear duct koklea arnası 10899 cochlear kokleayla ilgili 10900 cock an ears kulak kabartmak 10901 cock and bull story uydurma laf, martaval 10902 cock chafer mayısböceği 10903 cock fighting horoz dövüşü 10904 cock horse tahta at, oyuncak at 10905 cock of the walk lider 10906 cock one's hat şapkayı yan giymek 10907 cock up içine etmek, içine sıçmak, berbat etmek 10908 cock horoz, tetik, musluk, saman yığını, zırva, saçmalık, aptallık, cüret, (silah) kurmak, tetiğe almak, (kulak/vb.) dikilmek, kalkmak, kabarmak, dikmek, kaldırmak, kabartmak, (şapka/vb.) yana yatırmak, yan giymek, (saman) yığmak 10909 cockade şapka arması 10910 cockatoo Avustralya tepeli papağanı 10911 cockboat küçük sandal 10912 cockchafer mayısböceği 10913 cockcrow şafak, sabahın ilk sögenleri 10914 cockerel yavru horoz 10915 cockeyed aptal, salak, saçma, yamuk, yan, yatık 10916 cockfight horoz döğüşü 10917 cockhorse oyuncak at, tahta at 10918 cockle bir tür midye 10919 cocklebur pıtrak 10920 cockleshell tarak kabuğu, küçük sandal 10921 Cockney (Doğu) Londralı 10922 cockpit horoz dövüşü yapılan küçük alan, pilot kabini, yarış arabasında sürücü yeri 10923 cockroach hamamböceği 10924 cockscomb horoz ibiği, ibik 10925 cockshy nişan tahtası 10926 cockspur horoz mahmuzu 10927 cocksure ukala, özünü beğenmiş 10928 cocktail kokteyl 10929 cocky ukala, özünü beğenmiş 10930 coco hindistancevizi ağacı 10931 cocoa bean kakao çekirdeği 10932 cocoa kakao 10933 coconut butter hindistancevizi yağı 10934 coconut milk hindistancevizi sütü 10935 coconut hindistancevizi 10936 cocoon koza, barama 10937 cocotte yosma 10938 cod liver oil balıkyağı 10939 cod morina balığı 10940 coda koda, final 10941 codbank morina bulunan sığlık 10942 coddle ağır ateşte kaynatmak, üzerine titremek, şımartmak, çok üstüne düşmek 10943 code name kod adı 10944 code number kod numarası 10945 code of ethics ahlak kuralları 10946 code şifre, kod, kural, şifrelemek, şifreyle yazmak, kodlamak 10947 codebtor müşterek borçlu 10948 coded kodlu, kodlanmış 10949 codein kodein 10950 codeine kodein 10951 coder kodlayıcı 10952 codetermination ortak yönetim, yönetime katılma 10953 codex eski bir kitabın orijinali 10954 codfish morina 10955 codger antika adam, tuhaf adam, acayip, garibe 10956 codicil vasiyetnameye yapılan ek 10957 codification kodlama, tanzim etme 10958 codify düzenlemek, kodlamak 10959 coding language kodlama dili 10960 coding kodlama 10961 codling moth elma içkurdu 10962 codling morina yavrusu, ham elma 10963 codliver oil balıkyağı 10964 codominance eşbaskınlık 10965 codriver haydavcı muavini 10966 codswallop saçmalık, zırva 10967 coed karma mektepte kız öğrenci, (mektep) karma eğitim yapan, karma 10968 coeducation karma eğitim 10969 coefficient of absorption absorpsiyon katsayısı, soğurum katsayısı 10970 coefficient of elasticity esneklik katsayısı 10971 coefficient of error hata katsayısı 10972 coefficient of expansion genleşme katsayısı 10973 coefficient of friction sürtünme katsayısı, sürtünüm çarpanı 10974 coefficient of induction endüksiyon katsayısı 10975 coefficient of linear expansion doğrusal genleşme katsayısı 10976 coefficient of loading yükleme katsayısı 10977 coefficient of reflection yansıma katsayısı 10978 coefficient of roughness pürüzlülük katsayısı 10979 coefficient katsayı 10980 coelenterate selentere 10981 coeliac karın boşluğu ile ilgili 10982 coelostat kolostot 10983 coenzyme koenzim 10984 coequal eş, denk, eş, denk 10985 coerce zorlamak, baskı yapmak 10986 coercible zorunlu, mecburi 10987 coercion zorlama, baskı 10988 coercive zorlayıcı 10989 coessential aslı bir olan 10990 coeval yaşıt, akran, hemasır, çağdaş 10991 coexist bir arada olmak, aynı anda varolmak, (karşıt siyasetli ülkeler) bir arada barış içinde yaşamak 10992 coexistence bir arada var oluş 10993 coexistent birlikte var olan 10994 cofactor kofaktör, eşçarpan 10995 coffee bean kahve çekirdeği 10996 coffee break kahve molası 10997 coffee cup kahve fincanı 10998 coffee grounds kahve telvesi 10999 coffee house çayevi, kahvehane, kahve 11000 coffee maker kahve kılgası 11001 coffee mill kahve değirmeni 11002 coffee pot cezve, kahvedan, kahvedanlık 11003 coffee set kahve takımı 11004 coffee spoon tatlı kaşığı 11005 coffee table çay masası 11006 coffee kahve 11007 coffeepot cezve 11008 coffer sandık, çekmece, kasa, kutu 11009 cofferdam batardo, sugeçirmez sandık 11010 coffin bone toynak içindeki ayak sümüğü 11011 coffin joint toynak eklemi 11012 coffin plate tabut üstüne konulan levha 11013 coffin tabut 11014 cofunction kofonksiyon, eşişlev 11015 cog the dice zar tutmak 11016 cog çark dişi, diş 11017 cogency telkin gücü, ikna yeteneği 11018 cogent ikna edici, inandırıcı, telkin edici 11019 cogently ikna ederek 11020 cogged dişli 11021 cogger dolgucu 11022 cogging doldurma 11023 cogitate (birşey üzerinde) dikkatle ve ciddi olarak düşünmek, enine boyuna iyice düşünmek 11024 cogitation iyice düşünme, enine boyuna düşünme 11025 cogitative düşünceli, düşünebilen, dalgın 11026 cognac konyak 11027 cognate languages akraba diller 11028 cognate aynı kökenli, aynı soydan gelen, akraba 11029 cognation aynı kökten gelme, akrabalık 11030 cognition bilme, kavrama, idrak 11031 cognitive bilmeye, kavramaya ya da idrak etmeye ilişkin 11032 cognizable kavranabilir, idrak edilir 11033 cognizance kavrama, idrak, bilgi, yetki 11034 cognizant farkında olan, haberdar 11035 cognomen soyadı, lakap, ad 11036 cognoscente ehil, erbap 11037 cognoscible kavranır, anlaşılır 11038 cognovit ikrar, itirafname 11039 cograil dişli ray 11040 cogwheel dişli, çark 11041 cohabit birlikte yaşamak, karı koca gibi yaşamak 11042 cohabitation birlikte yaşama 11043 coheir ortak, mirasçı 11044 coheiress ortak mirasçı (kadın) 11045 cohere yapışmak, birleşmek, uyuşmak, tutarlı olmak, birbirini tutmak 11046 coherence yapışma, birbirini tutma, tutarlık, uygunluk 11047 coherent uygun, tutarlı, birbirini tutan, kolayca anlaşılan 11048 coherently tutarlı olarak 11049 coherer koherer 11050 cohesion yapışma, birbirini tutma, kohezyon, uyuşma, hemreylik 11051 cohesive force yapışma gücü, moleküler çekim 11052 cohesive yapışkan, bağlı, yapıştırıcı 11053 cohesiveness yapışıklık 11054 cohort bir lejyonun onda biri, türküm 11055 coif takke, külah, papak, takke giydirmek 11056 coiffeur kuaför 11057 coiffure kuaförlük 11058 coign çıkıntılı köşe 11059 coil ignition bobinli ateşleme 11060 coil spring helis yay, helezoni yay 11061 coil vacuum pan serpantinli vakum kazanı 11062 coil winding bobin sarımı 11063 coil wire bobinaj teli 11064 coil dolanmak, kangal haline gelmek, dolamak, kangal, bobin, tutam, gebeliği önleyici alet 11065 coin box kumbaralı alısün 11066 coin money pul kırmak 11067 coin madeni pul, pul basmak, (sözcük/vb.) uydurmak, icad etmek 11068 coin-box telephone kumbaralı alısün 11069 coinage madeni pul basma, madeni pul, (yeni sözcük/vb.) uydurma, icat 11070 coincide aynı zamana rastlamak, çatışmak, (düşünce/vb.) uymak, uyuşmak 11071 coincidence circuit çakışma devresi, koinsidens devresi 11072 coincidence rastlantı, tesadüf, uygunluk 11073 coincident tesadüfi, mutabık 11074 coincidental rastlantısal, tesadüfi 11075 coincidentally tesadüfen 11076 coiner pul basan kimse, kalpazan 11077 coinsurance ortak sigorta, müşterek sigorta 11078 coir hindistancevizi lifi 11079 coital cinsî birleşme ile ilgili 11080 coition bkz.coitus 11081 coitus cinsî birleşme 11082 coke breeze kok tozu, kok mıcırı 11083 coke furnace kok fırını 11084 coke oven kok fırını 11085 coke kok kömürü, kokain, koka kola 11086 coking coal kok kömürü 11087 coking duff kok tozu 11088 coking koklaştırma 11089 col boyun, vadi, geçit 11090 cola nut kola cevizi 11091 cola kolalı içecekler 11092 colander süzgeç, kevgir 11093 colchicum safran 11094 cold air soğuk hava 11095 cold chisel soğuk keski, demir kalemi 11096 cold cream yüz kremi 11097 cold cuts soğutma et, söğüş 11098 cold electrode soğuk elektrot 11099 cold fish soğuk kimse, soğuk nevale 11100 cold frame limonluk, sera 11101 cold front soğuk cephe, soğuk hava kitlesi 11102 cold meat soğutma et, söğüş 11103 cold roll soğuk hadde 11104 cold saw soğuk testere, daire testere 11105 cold shoulder soğuk davranış 11106 cold snap ani hava soğuması 11107 cold sore uçuk 11108 cold steel kılıç 11109 cold storage soğuk hava deposu 11110 cold war soğuk savaş 11111 cold water soğuk su 11112 cold wave soğuk dalgası 11113 cold weather soğuk hava 11114 cold work soğuk iş, soğuk işleme 11115 cold soğuk, soğukluk, tumağı, zükâm, meraksız, lakayıt 11116 cold-blooded soğukkanlı, duygusuz, acımasız, merhametsiz 11117 cold-hearted soğuk, duygusuz, kaba 11118 coldness soğukluk 11119 cole kolza, lahana cinsinden sebze 11120 coleoptera kınkanatlılar 11121 coleopterous kınkanatlı 11122 coleoptile koleoptil 11123 colic kolik, buruntu, sancı 11124 colitis kolit, kalınbağırsak iltihabı 11125 collaborate birlikte çalışmak, işbirliği yapmak, düşmanla işbirliği yapmak 11126 collaboration iş birliği, emektaşlık 11127 collaborationist işbirlikçi 11128 collaborator iş arkadaşı, işbirlikçi, mesai arkadaşı 11129 collage kolaj, kolaj resim 11130 collagen kolajen 11131 collapse çökmek, çöktürmek, katlamak, katlanmak, başarısızlığa uğramak, suya düşmek, düşmek, yığılmak, bayılmak, güçten düşmek, çökmek, yıkılmak, çöküş, yıkılış, çökme, yıkılma, ani düşüş, yıkım, başarısızlık, güçten düşme 11132 collapsible katlanabilir, açılır kapanır 11133 collar yaka, tasma, yakalamak, araklamak, yürütmek 11134 collarbone köprücük sümüğü 11135 collate karşılaştırmak, sıraya koymak, dizmek, düzenlemek 11136 collateral security karşılıklı teminat, munzam teminat, ek inanca 11137 collateral yan yana, paralel, yardımcı, ikincil, ek, aynı soydan gelen, maddi teminat 11138 collateralize teminat altına almak 11139 collation karşılaştırma, hafif yemek 11140 collator dizici 11141 colleague meslektaş 11142 collect call ödemeli konuşma 11143 collect on delivery ödemeli olarak 11144 collect oneself özünü toplamak 11145 collect taxes vergi toplamak 11146 collect toplamak, biriktirmek, toplanmak, birikmek, toparlamak, uğrayıp almak 11147 collected özüne hakim, sakin 11148 collectible tahsil edilebilir 11149 collecting agent tahsildar 11150 collecting tank depo, tank 11151 collecting toplayıcı, devşirici, toplama, devşirme 11152 collection clerk tahsilat memuru 11153 collection manager tahsilat müdürü 11154 collection toplama, toplanma, koleksiyon, derlem, biriktiri, iane, toplanan pul, yığın, posta kutusunu boşaltma 11155 collective agreement toplusözleşme 11156 collective bargain toplusözleşme 11157 collective bargaining toplusözleşme görüşmesi 11158 collective farm kolhoz, ortaklaşa çiftlik 11159 collective labour agreement toplu iş sözleşmesi 11160 collective noun topluluk adı 11161 collective ownership ortak mülkiyet, ortak iyelik 11162 collective security ortak güvenlik 11163 collective work ortak yapıt 11164 collective ortak, ortaklaşa, toplu, kolektif, kolektif şirket 11165 collectively toplu olarak 11166 collectivism kolektivizm, ortaklaşacılık 11167 collectivist kolektivist, ortaklaşacı 11168 collectivity bütünlük 11169 collector vergi toplayan kişi, tahsildar, kolleksiyoncu 11170 colleen kız 11171 College of Europe Avrupa Koleji 11172 college yüksekmektep, bilimyurdu, heyet, birlik 11173 collegiate school ortamektep ve lise 11174 collegiate birdem öğrencilerine özgü 11175 collenchyma pekdoku 11176 collet halka, yüksük, bilezik 11177 collide çarpışmak, çatışmak, zıt olmak, zıt görüşte olmak 11178 collie iskoç çoban köpeği 11179 collier kömür işçisi, kömür gemisi 11180 colliery kömür ocağı, kömür madeni 11181 colligate birbirine bağlamak, birleştirmek 11182 colligative koligatif, bağlaşık 11183 collimate bir hizaya getirmek 11184 collimation yönlendirme, kolimasyon 11185 collimator yönlendirici, kolimator 11186 collinear doğrudaş, aynı doğru üzerindeki 11187 collision çarpışma, çatışma, düşünce ayrılığı 11188 collocate düzenlemek, yan yana koymak, yerleştirmek 11189 collocation düzenleme, sıraya koyma, tanzim, tertip 11190 collocutor muhatap 11191 collodion kolodyum 11192 collogue entrika hazırlamak, gizlice konuşmak 11193 colloid dispersion koloidal dağılım 11194 colloid substance koloidal madde 11195 colloid koloit, asıltı, yapışkan, pelte 11196 colloidal chemistry koloit kimyası 11197 colloidal electrolyte koloidal elektrolit 11198 colloidal particles koloidal parçacıklar 11199 colloidal solution koloidal çözelti 11200 colloidal state koloidal hal 11201 colloidal koloidal, pelteli 11202 collop kızartmalık ince et dilimi 11203 colloquial language günlük dil 11204 colloquial speech gündelik dil 11205 colloquial konuşma diline özgü 11206 colloquialism konuşma diline özgü söz/sözcük/ifade, konuşma dili 11207 colloquially konuşma diliyle, sözlü olarak 11208 colloquium kolokyum 11209 colloquy resmi konuşma 11210 collotype ışık baskısı 11211 collude dolap çevirmek, tezgâh hazırlamak 11212 collusion gizli anlaşma, dolap, tezgâh 11213 collusive gizli anlaşma 11214 collyrium göz damlası 11215 collywobbles heyecan ya da korkudan oluşan hafif karın ağrısı 11216 colocynth acıelma, ebucehilkarpuzu 11217 cologarithm kologaritma, eştersüstel 11218 cologne kolonya 11219 Colombia Kolombiya 11220 Colombo Kolombo 11221 colon iki çekit üstüste, kolon 11222 colonel albay 11223 colonelcy albaylık 11224 colonial administration sömürge yönetimi 11225 colonial sömürgeyle ilgili, sömürgeci 11226 colonialism sömürgecilik 11227 colonic kolon ile ilgili, kolik 11228 colonist sömürgeci 11229 colonization sömürge kurma 11230 colonize kolonileştirmek, sömürgeleştirmek 11231 colonizer sömürge oluşturan ülke 11232 colonnade sıra sütunlar, sıra direkler 11233 colony sömürge, koloni, yabancı bir ülkede yaşayan millet, koloni 11234 colophon basımcının adını ve tarihini gösteren yazı 11235 colophony kolofan, reçine 11236 color bkz.colour 11237 colorant renklendirici 11238 coloration renklendirme 11239 coloratura koloratür 11240 colorimeter renkölçer, kolorimetre 11241 colorimetry renkölçüm, kolorimetri 11242 colossal büyük, kocaman, devasa, muazzam 11243 colossus dev 11244 colour blind renk körü 11245 colour blindness renk körlüğü 11246 colour chart renk kataloğu 11247 colour code renk kodu 11248 colour correction renk düzeltme 11249 colour decoder renk çözücü 11250 colour disc renk diski 11251 colour doctor boya raklesi 11252 colour fastness renk haslığı 11253 colour film renkli yanka 11254 colour hue renk nüansı 11255 colour killer renk önleyici 11256 colour line ırk ayrımı 11257 colour matching renk uyuşumu 11258 colour mixture renk karışımı 11259 colour negative film renkli negatif yanka 11260 colour photography renkli yaçıncılık 11261 colour printing renkli baskı 11262 colour scale renk ölçeği, renk skalası 11263 colour separation renk ayrımı 11264 colour sergeant çavuş 11265 colour stain renk lekesi 11266 colour television renkli sınalgı 11267 colour test renk testi 11268 colour value renk değeri 11269 colour renk, ıl, tüs, renk duyumu, boya, ten rengi, canlılık, hareketlilik, boyamak, renklendirmek, renk değiştirmek, yüzü kızarmak, etkilemek 11270 colourant boyarmadde 11271 colouration renklendirme 11272 coloured enamel renkli emay 11273 coloured filter renk filtresi, renk süzgeci 11274 coloured renkli, beyaz ırktan olmayan 11275 colourfast boyası çıkmaz, solmaz 11276 colourful renkli, rengârenk, canlı, parlak, renkli, hareketli 11277 colouring agent boya maddesi 11278 colouring boya, gıda boyası, boyama, renklendirme, ten rengi 11279 colourless renksiz, solgun, sıkıcı, itici, donuk, renksiz 11280 colours bayrak, (mektep/takım/kulüp/vb.)simgesel giysi/takı/şapka/vb. 11281 colportage seyyar kitap satıcısı 11282 colt tay, sıpa, acemi, toy, çaylak, kolt tabanca 11283 colt's footh şehvet 11284 coltsfoot öksürükotu 11285 columbarium güvercinlik 11286 Columbia Kolombiya 11287 columbine hasekiküpesi 11288 columbite kolumbit 11289 columbium kolombiyum 11290 column sütun, (yenün) sütun, köşe yazısı, (insan/araç/döngül/vb.) dizi, kuyruk 11291 columnar sütuna benzer, sütunlar halinde olan 11292 columnist sütun yazarı, köşe yazarı 11293 colza oil kolza yağı 11294 colza kolza 11295 com- (önek) ile, beraber 11296 coma koma 11297 comate püsküllü, arkadaş 11298 comatose komada, bilinçsiz 11299 comb honey petek balı 11300 comb out taramak, ayırmak, temizlemek 11301 comb tarak, tarama, bal peteği, horoz ibiği, taramak, (bir yeri) aramak, taramak 11302 combat aircraft muhabere uçağı 11303 combat car savaş arabası 11304 combat plane savaş uçağı 11305 combat sport dövüş yöndünü 11306 combat troops savaş birlikleri 11307 combat mücadele etmek, savaşmak, mücadele, savaşım, çarpışma, savaş 11308 combatant savaşçı 11309 combative kavgacı 11310 comber tarak, tarayıcı 11311 combination lock şifreli kilit 11312 combination birleştirme, birleşme, bileşim, terkip, birlik, sepetli motosiklet, şifreli bir kilidi açan harf ya da sayılar, kombinasyon 11313 combinational bileşimli, bileşimsel 11314 combinatorial kombinasyonal, katışımsal 11315 combinatory birleşmiş, kaynaşmış, bağlamlı, bağlamsal 11316 combine harvester biçerdöver 11317 combine birleşmek, birleştirmek, birlik, kartel 11318 combined board karma komisyon 11319 combined vessels bileşik kaplar 11320 combined birleşik, karışık, kombine 11321 combings tarantı 11322 combo küçük caz topluluğu 11323 combustibility yanma, yanabilme 11324 combustible yanabilir, kolayca tutuşabilir, yanıca 11325 combustion chamber yanma odası 11326 combustion engine yanmalı kozgaltka 11327 combustion gases yanıcı gazlar 11328 combustion motor yanmalı kozgaltka 11329 combustion yanma, tutuşma 11330 come a cropper naneyi yemek, baş aşağı gitmek 11331 come a purler başaşağı düşmek 11332 come about olmak, volta etmek 11333 come across karşılaşmak, rastlamak, etkileyici olmak 11334 come along gelişmek, (sağlık) iyiye gitmek, olmak 11335 come apart at the seams iler tutar yeri kalmamak 11336 come apart kopuvermek, dağılıvermek 11337 come at üstüne üstüne gelmek 11338 come away empty-handed eli boş dönmek 11339 come away terk etmek, ayrılmak, çekilmek, kopuvermek 11340 come back geri gelmek, kayıtmak, hatırına gelmek, aklına gelmek 11341 come between aralarına girmek 11342 come by önünden geçmek, edinmek, elde etmek 11343 come clean suçunu itiraf etmek, gerçeği söylemek 11344 come down in the world yoksullaşmak, gerilemek, düşmek 11345 come down on üstelemek, cezalandırmak, acımasızca azarlamak 11346 come down to earth ayakları suya ermek 11347 come down (geçmişten bugüne) gelmek, erişmek, intikal etmek 11348 come forward ileri gelmek 11349 come full circle dönüp dolaşıp aynı yere gelmek 11350 come hell or high water iki eli kanda olsa 11351 come high pahalıya mal olmak 11352 come home to kafasına dank etmek, farkına varılmak 11353 come in for maruz kalmak, hak etmek 11354 come in gözde olmak, moda olmak, seçilmek, başa geçmek 11355 come into force yürürlüğe girmek 11356 come into leaf yapraklanmak, yeşermek 11357 come into operation kullanıma girmek 11358 come into power iktidara gelmek 11359 come into question gündeme gelmek 11360 come into sight görünmeye başlamak 11361 come into use kullanılmaya başlanmak 11362 come into miras olarak almak, başlamak, mirasa konmak 11363 come loose açılmak, gevşemek, serbest kalmak 11364 come near yaklaşmak 11365 come of age reşit olmak 11366 come of -den gelmek, ortaya çıkmak 11367 come off it! Saçmalama! 11368 come off the hinges çığırından çıkmak 11369 come off kopmak, olmak, gerçekleşmek, başarmak, sona ermek 11370 come on görünmek, ortaya çıkmak, baş göstermek 11371 Come on! Haydi!, Hadi!, Yok canım! 11372 come out against karşı çıkmak 11373 come out with ağızdan kaçırmak, satışa çıkarmak 11374 come out çıkmak, yayınlanmak, belirmek 11375 come over gelmek, uğramak, taraf değiştirmek, bastırmak 11376 come round to özüne gelmek 11377 come round ayılmak, özüne gelmek, dönmek, barışmak, gelmek 11378 come through gelmek, yaşamak, atlatmak 11379 come to a dead end çıkmaza girmek 11380 come to a decision karara varmak 11381 come to a head dönüm çekidine gelmek, olgunlaşmak 11382 come to a sticky end bok yoluna gitmek 11383 come to an agreement anlaşmaya varmak, razılığa gelmek 11384 come to being var olmak 11385 come to blows yumruk yumruğa gelmek, elleşmek 11386 come to grief başarısız olmak, zarar görmek, başı darda olmak 11387 come to grips with ile uğraşmak, üzerinde ciddi olarak durmak 11388 come to life canlanmak, hareketlenmek, tepki göstermek 11389 come to light ortaya çıkmak, meydana çıkmak 11390 come to naught boşa gitmek, ziyan olmak 11391 come to nothing boşa gitmek, suya düşmek 11392 come to one's ears kulağına çalınmak 11393 come to one's senses aklı başına gelmek, özüne gelmek 11394 come to pass vuku bulmak 11395 come to rest durmak 11396 come to sb's rescue imdadına yetişmek, yardımına koşmak 11397 come to stay yerleşmek 11398 come to terms with kabullenmek, boyun eğmek, uzlaşmak 11399 come to the crunch paçası sıkışmak 11400 come to the fore sivrilmek, ilerlemek, öne geçmek 11401 come to the point sadede gelmek 11402 come to the wrong shop yanlış kapı çalmak 11403 come to gelmek, ulaşmak, varmak, ayılmak 11404 come together bir araya gelmek 11405 come true gerçekleşmek 11406 come under the hammer açık artırma ile satılmak 11407 come unstuck kötü gitmek, başarısız olmak 11408 come up against karşı karşıya kalmak, karşılaşmak 11409 come up to denk olmak, eşit olmak 11410 come up with düşünmek, öndürmek, bulmak 11411 come up ele alınmak, gündeme gelmek, olmak, yükselmek 11412 come gelmek, ulaşmak, gelip çatmak, olmak, başlamak, elde edilmek, üretilmek, gelmek, görünmek sight again, orgazma varmak, boşalmak, (beli) gelmek 11413 come-hither seksi, çekici, davetkâr 11414 come-uppance hak edilmiş ceza 11415 comeatable varılır, erişilebilir 11416 comeback dönüş, geri dönüş, akıllıca ve çabuk yanıtlama, karşılık 11417 comedian komedyen, şamatacı, gırgır kimse 11418 comedienne (bayan) komedyen 11419 comedown düşme, saygınlığını yitirme, düşkırıklığı 11420 comedy komedi, güldürü 11421 comeliness güzellik, alımlılık 11422 comely güzel, hoş, iç açıcı, çekici 11423 comer yad, özge, garip, gelen (kimse) 11424 comestible yenilebilir, yiyecek şey 11425 comet kuyrukluyıldız, komet 11426 cometic kuyruklu yıldıza ait 11427 comfit şekerli meyve 11428 comfort rahatlık, ferahlık, refah, konfor, avuntu, teselli, yardım, destek, rahatlatmak, ferahlatmak, avutmak, teselli etmek 11429 comfortable rahat, konforlu, huzurlu 11430 comfortably rahatça 11431 comforter rahatlatıcı şey, yorgan, emzik 11432 comfortless konforsuz, huzursuz 11433 comfrey karakafes, eşekkulağı 11434 comfy rahat, konforlu 11435 comic opera operakomik 11436 comic paper mizah dergisi 11437 comic strip çizgi resimli öykü 11438 comic strips karikatür şeklinde öykü dizisi 11439 comic writer komedi yazarı 11440 comic komik, gülünç, komediyle ilgili, komedi, resimli mizah dergisi, komedyen 11441 comical gülünç, gülmeli, komik, tuhaf 11442 comicality komiklik 11443 comically komik bir biçimde 11444 comics resimli mizah dergileri, karikatür öyküsü 11445 coming into force yürürlüğe girme 11446 coming of age reşit olma 11447 coming gelme, geliş, varış, gelen, gelmekte olan, gelecek, başarılı, ilerleyen 11448 comitative birliktelik yağdayı gösteren, birliktelik yağdayı 11449 comity kibarlık, nezaket, incelik 11450 comma virgül 11451 command chain komut zinciri 11452 command democracy güdümlü demokrasi 11453 command buyurmak, emretmek, komuta etmek, kumanda etmek, yönetmek, hakim olmak, hak etmek, layık olmak, buyruk, emir, komut, kontrol, komuta, kumanda, yönetim, yetki, hakimiyet 11454 commandant komutan 11455 commandeer el koymak 11456 commander komutan, deniz yarbayı 11457 commander-in-chief başkomutan 11458 commanding emreden, nüfuzlu, hâkim olan, yetkili 11459 commandment `on emir'den biri 11460 commando team komando timi 11461 commando komando 11462 commemorate anmak, anısını kutlamak, anısı olmak, anısına olmak 11463 commemoration anmak, anma töreni 11464 commemorative plaque anı plaketi 11465 commemorative stamp anma pulu 11466 commemorative anmaya yarayan, anımsatıcı 11467 commence başlamak 11468 commencement başlangıç, başlama, diploma töreni 11469 commend övmek, takdir etmek, emanet etmek 11470 commendable övgüye layık, övülmeye değer 11471 commendation övgü, övme, takdir, resmi takdirname, onurlandırma, ödül 11472 commensal komensal (döngül), ortakçı döngül 11473 commensalism komensalizm, ortakçılık 11474 commensurability ölçekdeşlik, aynı birimle ölçülebilme 11475 commensurable orantılı, ölçekdeş, aynı birimle ölçülebilen 11476 commensurate uygun, oranlı, eşit 11477 comment on yorumlamak, eleştirmek, tenkit etmek, açıklamak 11478 comment yorum, yorum yapmak 11479 commentary açıklama, yorum, (maç/vb.) anlatma, nakil 11480 commentate (maç/vb.) anlatmak 11481 commentator (maç/vb.) anlatıcı 11482 commerce tecim, ticaret 11483 commercial account çek hesabı 11484 commercial agent ticaret acentası 11485 commercial agreement ticaret anlaşması 11486 commercial art grafik sanatı 11487 commercial bill ticari senet, kambiyo senedi 11488 commercial company ticari şirket 11489 commercial court Ticaret Mahkemesi 11490 commercial credit ticari kredi 11491 commercial enterprise ticari teşebbüs 11492 commercial exchange ticaret borsası 11493 commercial film reklam yankası 11494 commercial high school ticaret lisesi 11495 commercial law ticaret hukuku 11496 commercial letter of credit akreditif 11497 commercial occupations alım satım işleri 11498 commercial paper ticari senet 11499 commercial policy ticaret politikası 11500 commercial school ticaret mektebi 11501 commercial standing ticari itibar 11502 commercial treaty ticari anlaşma 11503 commercial vehicle ticari araç 11504 commercial year ticari yıl 11505 commercial tecimsel, ticari, kâr amaçlı, ticari, sınalgı/ünalgı reklamı 11506 commercialism ticari anlayış, ticari terim 11507 commercialization ticarileştirme 11508 commercialize ticarete dökmek 11509 commie komünist 11510 commination uyarı 11511 commingle karıştırmak, katıştırmak, karışmak 11512 comminute ufalamak, ezmek 11513 comminution ufalama 11514 commiserate (with ile) acısını paylaşmak 11515 commiseration acısını paylaşma, derdine ortak olma 11516 commissar komiser 11517 commissariat levazım sınıfı, komiserlik 11518 commissary vekil, komiser, temsilci 11519 commission agent komisyoncu acente 11520 commission business komisyon işi 11521 commission merchant komisyoncu 11522 commission of bankruptcy konkordato 11523 commission iş, görev, yetki, kurul, heyet, komisyon, yarkurul, komisyon, yüzde, terfi belgesi, görev vermek, görevlendirmek, (gemiyi) hizmete sokmak, terfi belgesi vermek, sipariş etmek 11524 commissionaire (sinema/konakçı/vb.de) kapıcı 11525 commissioned officer subay 11526 commissioner komisyon üyesi, hükümet temsilcisi, (devlet dairesinde) yetkili memur, şube müdürü, bahisçi, bahis toplayıcısı 11527 commissure ek yeri, birleşme yeri 11528 commit a sin günah işlemek 11529 commit an irregularity yolsuzluk yapmak 11530 commit an offence suç işlemek 11531 commit oneself to özünü adamak 11532 commit oneself taahhüt altına girmek 11533 commit suicide intihar etmek 11534 commit to memory ezberlemek, aklında tutmak 11535 commit to writing yazmak 11536 commit yapmak, işlemek, kalkışmak, teslim etmek, (özünü) sorumlu kılmak, üstlenmek, vaadetmek 11537 commitment taahhüt, üstlenme, söz, sorumluluk, bağlılık, teslim etme 11538 committal (birini) tutukevine/akıl hastanesine gönderme, teslim 11539 committed özünü adamış 11540 committee of enquiry soruşturma kılganı 11541 committee of experts uzmanlar komitesi 11542 committee of honour şeref komitesi 11543 committee of inquiry soruşturma komisyonu 11544 committee of inspection inceleme kurulu 11545 committee of investigation soruşturma komisyonu 11546 committee stage komisyon aşaması 11547 committee komisyon, heyet, komite, yarkurul 11548 commix birbirine karıştırmak, karışmak 11549 commixture karıştırma 11550 commmmercial attache ticari ataşe 11551 commode komodin, şifoniyer 11552 commodification metalaştırma, nesneleştirme 11553 commodious geniş, ferah, kullanışlı, rahat 11554 commodity credit ayni kredi 11555 commodity eşya, mal, ürün 11556 commodore tuğamiral, ticari gemi filosu, kaptanı, komodor, yelken kulübü başkanı 11557 common accord müşterek mutabakat 11558 common action müşterek faaliyet 11559 common area ortak alan 11560 common carrier taşımacı, taşıyıcı, nakliyeci 11561 common cold nezle 11562 common customs tariff ortak gümrük tarifesi 11563 common denominator ortak payda 11564 common divisor ortakbölen 11565 common factor ortak çarpan 11566 common fraction bayağı kesir 11567 common good kamu yararı 11568 common knowledge bilinen gerçek 11569 common language ortak dil 11570 common law örf ve âdet hukuku, içtihatlara dayalı hukuk 11571 common market ortak pazar 11572 common noun cins adı, cins ismi, tür adı 11573 common property ortak mal 11574 common rights insan hakları 11575 common room öğretmenler odası 11576 common school devlet mektebi 11577 common sense sağduyu 11578 common stock adi hisse senedi 11579 common ortak, genel, yalpı, sıradan, toplumsal, kamusal, topluma ait, ortak, çok rastlanan, yaygın, bilinen, çok kullanılan, bayağı, adi, kaba, halka açık yeşil alan, park, ortak, müşterek 11580 commonage genel arazi hakkı 11581 commonalty sıradan insanlar, vatandaşlar 11582 commoner halk tabakasından olan kimse 11583 commonly genellikle, çoğunlukla, ekseriya, adi/bayağı bir şekilde 11584 commonness bayağılık, adilik 11585 commonplace alalade, sıradan, basit, beylik, basmakalıp 11586 Commons Avam Kamarası (üyeleri) 11587 commonweal kamu yararı 11588 commonwealth ulus, cumhuriyet 11589 commotion kargaşa, karışıklık, zürzavar, zirüzeber 11590 communal halka ait, toplumsal, ortaklaşa kullanılan, ortak 11591 commune görüş alışverişinde bulunmak, söyleşmek, (komünist ülkelerde) çalışanlar türkümü, komün, komün yaşamı süren türküm, komün 11592 communicable bulaşıcı, (görüş/vb.) yayılan 11593 communicate with görüş alışverişi yapmak, iletişim kurmak 11594 communicate (haber/bilgi/görüş/düşünce/vb.) geçirmek, nakletmek, iletmek, bildirmek, açıklamak, (with ile) görüş alışverişi yapmak, iletişim kurmak, birleşmek 11595 communication devices iletişim aygıtları 11596 communication medium iletişim aracı, medya 11597 communication satellite iletişim uydusu, haberleşme uydusu 11598 communication iletişim, haberleşme, komünikasyon, haber, mesaj, ç.komünikasyon jüyesi 11599 communications channel iletişim arnası, iletişim oluğu 11600 communications satellite haberleşme uydusu 11601 communications haberleşme 11602 communicative konuşkan, geveze, boşboğaz 11603 communion görüş alışverişi, (duygu/düşünce/vb.) paylaşma 11604 communique bildiri 11605 communism komünizm 11606 communist block komünist blok 11607 communist komünist 11608 communistic komünist 11609 community antenna television ortak sırgavıllı sınalgı 11610 community chest kamu yararına tutulan fon 11611 community development toplum kalkınması 11612 community of assets mal ortaklığı 11613 community of interest çıkar türkümü 11614 community ownership ortak mülkiyet 11615 community property ortak mülkiyet 11616 community halk, toplum, topluluk, ortak iyelik, ortaklaşalık 11617 commutable değiştirilebilir, dönüştürülebilir 11618 commutate çevirmek, değiştirmek 11619 commutation cezayı hafifletme, değişme, akım çevirme 11620 commutative değişmeli, komütatif 11621 commutator komütatör, çevirici, değiştirici 11622 commute (cezayı) hafifletmek, ev ile iş arasında gidip gelmek, değiş tokuş etmek 11623 commuter abonman sahibi 11624 compact disc kompakt disk 11625 compact sık, sıkı, yoğun, özlü, kısa, sıkıca paketlenmiş, az yer kaplayan, küçük, pudra kutusu, pudriyer, küçük otomobil, antlaşma, sözleşme, razılaşma, mukavele, saziş, anlaşmak, anlaşma yapmak, sözleşme yapmak 11626 compactibility sıkışabilirlik 11627 compacting sıkıştırma 11628 compaction sıkıştırma, kompaksiyon 11629 compactness tıkızlık, yoğunluk 11630 companion arkadaş, yoldaş, yardımcı, kılavuz, el kitabı, eş, diğer parça 11631 companionable arkadaş canlısı, sokulgan 11632 companionate arkadaşça 11633 companionship arkadaşlık, dostluk, yoldaşlık 11634 company car şirket arabası 11635 company management şirket yönetimi 11636 company meeting şirket toplantısı 11637 company officials şirket yetkilileri 11638 company promoter şirket temsilcisi 11639 company secretary şirket sekreteri 11640 company union işçi sendikası 11641 company şirket, arkadaşlık, eşlik, arkadaş, dost, misafir, arkadaşlar, arkadaş çevresi, birlik, türküm, tayfa, bölük 11642 comparable karşılaştırılabilir 11643 comparative anatomy karşılaştırmalı anatomi 11644 comparative degree artıklık derecesi, üstünlük derecesi 11645 comparative grammar karşılaştırmalı dilbilgisi 11646 comparative linguistics karşılaştırmalı dilbilim 11647 comparative salıştırma, karşılaştırmalı, mukayeseli, göreli, göreceli, nispi, üstünlük derecesi 11648 comparatively bir dereceye kadar, oldukça, karşılaştırmalı olarak 11649 comparativism karşılaştırmacılık 11650 comparator komparatör, karşılaştırıcı 11651 compare notes görüş alışverişinde bulunmak 11652 compare to benzetmek, göstermek 11653 compare with kıyaslanmak, mukayese edilmek 11654 compare salıştırmak, karşılaştırmak, mukayese etmek, benzetmek, (with ile) kıyaslanmak, mukayese edilmek 11655 comparison of adverbs zarfların karşılaştırılması, zarflarda derece 11656 comparison karşılaştırma, mukayese, benzerlik 11657 compartment bölme, daire, (tren) kompartıman 11658 compartmentalize bölmelere ayırmak 11659 compass bearing pusula kerterizi 11660 compass card pusula kartı 11661 compass needle pusula iğnesi, pusula ibresi 11662 compass rose rüzgârgülü 11663 compass saw delik testeresi 11664 compass pusula, pergel, sınır, alan, erim 11665 compassion acıma, merhamet, acısını paylaşma, şefkat, sevecenlik 11666 compassionate sevecen, merhametli, müşfik 11667 compatibility bağdaşabilirlik, bağdaşırlık, uyarlık, uyma 11668 compatible with uygun, geçimli 11669 compatible birarada olabilir, uyuşabilir, bağdaşabilir, uyum içinde 11670 compatriot yurttaş, hemşeri 11671 compeer akran, eş 11672 compel zorlamak, zorunda bırakmak, gerektirmek 11673 compendious kısa, net, öz 11674 compendium kısa ve detaylı özet 11675 compensate tazminat ödemek, karşılamak, bedelini vermek, acısını telafi etmek 11676 compensating dengeleyici, dengeleme 11677 compensation bedel, tazminat, yerini doldurma, telafi 11678 compensative telafi edici 11679 compensator kompansatör, denkleştirgen 11680 compensatory budget telafi edici bütçe 11681 compensatory financing telafi edici finansman 11682 compensatory telafi edici 11683 compere sunucu, sunuculuk yapmak, sunmak 11684 compete head to head başa baş yarışmak, başa baş rekabet etmek 11685 compete yarışmak 11686 competence yetenek, beceri, ustalık, yetki 11687 competency yeterlik, ehliyet, yetenek, güç 11688 competent authorities yetkili makamlar 11689 competent yetenekli, becerili, usta, doyurucu, çok iyi, yetkili 11690 competition yarışma, musabaka, rekabet, çekişme, deneme, sınama 11691 competitive market rekabet piyasası 11692 competitive power rekabet gücü 11693 competitive rekabete dayanan, rekabetçi 11694 competitiveness rekabet yeteneği 11695 competitor yarışmacı, rakip 11696 compilation derleme 11697 compile derlemek 11698 compiler derleyici 11699 compiling derleyici, derleme 11700 complacence memnuniyet 11701 complacency öz özüne yetme, halinden memnun olma, gönül rahatlığı 11702 complacent öz özüne yeten, halinden memnun, arkayın, rahat, keyfi yerinde 11703 complain şikayet etmek, yakınmak 11704 complainant davacı, şikâyetçi 11705 complaint yakınma, şikayet, resmi şikayet, hastalık, rahatsızlık, şikayet 11706 complaisance hoşgörü 11707 complaisant müşfik, lütufkâr, hoşgörülü 11708 complement tamamlayıcı, tamamlayıcı şey, tam kadro, tamamlamak 11709 complementarity tümleme 11710 complementary angle tümler açı 11711 complementary colour komplementar renk, tamamlayıcı renk 11712 complementary tamamlayıcı 11713 complementation tümleme 11714 complete tam, bitev, eksiksiz, tamam, bitmiş, tamamlamak, bitirmek 11715 completely tamamen, bütünüyle, tam anlamıyla 11716 completion tamamlama, bitirme, yerine getirme 11717 complex of inferiority aşağılık kompleksi 11718 complex sentence bileşik cümle, karmaşık tümce 11719 complex birçok parçadan oluşmuş, çok parçalı, karmaşık, karışık, kompleks 11720 complexion ten, ten rengi, karakter, doğa, tutum 11721 complexity güçlük, zorluk, karmaşıklık 11722 compliance uyma, itaat, razı olma, rıza 11723 compliant yumuşakbaşlı, uysal, itaatkâr 11724 complicacy karmaşıklık 11725 complicate karıştırmak, güçleştirmek 11726 complicated karışık, komplike, zor 11727 complication karışıklık, yeni sorun, yağdayı güçleştiren şey 11728 complicity suç ortaklığı, yardakçılık 11729 compliment övgü, iltifat, kompliman, ç.selamlar, saygılar, iyi dilekler, övmek, tebrik etmek 11730 complimentary övgü niteliğinde, hayranlık belirtici, övücü, bedava, pulsuz 11731 compliments of the season yeni yıl tebriği 11732 compliments selamlar, tebrikler 11733 complot komplo, suikast 11734 comply with uymak, razı olmak 11735 comply (with ile) uymak, razı olmak 11736 component forces bileşen kuvvetler 11737 component (kılga/vb.) parça, bileşen 11738 comport with uymak, uygun olmak 11739 comportment davranış, hal 11740 compose oneself özüne hâkim olmak 11741 compose birleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek, yazmak, bestelemek, beste yapmak, yatıştırmak, sakinleştirmek 11742 composed kompoze 11743 composedly sakin 11744 composedness sakinlik 11745 composer besteci 11746 composing galley gale 11747 composing machine dizgi kılgası 11748 composing room dizgievi, dizgi odası 11749 composing stick kumpas 11750 composing birleştirme 11751 composite index bileşik endeks 11752 composite birçok parçalardan oluşan, karma, karışık, bileşik 11753 composition beste, bestecilik, bileşim, kompozisyon, düzenleme, tertip 11754 compositor dizgici 11755 compost çürümüş organik maddeli gübre 11756 composure soğukkanlılık, özüne hakimiyet, kontrol 11757 compote komposto, hoşaf 11758 compound adjective bileşik sıfat, sıfat tamlaması 11759 compound arch kompoze kiriş, bileşik kiriş 11760 compound circuit bileşik devre 11761 compound curve mürekkep eğri 11762 compound duty gümrük resmi 11763 compound eye bileşik göz 11764 compound fraction bileşik kesir 11765 compound fracture açık kırık 11766 compound fruit bileşik meyve 11767 compound girder bileşik kiriş, kompoze kiriş 11768 compound interest method bileşik faiz yöntemi 11769 compound interest bileşik faiz 11770 compound leaf bileşik yaprak 11771 compound machine birleşik kılga 11772 compound microscope bileşik mikroskop 11773 compound motor kompaund kozgaltka, bileşik kozgaltka 11774 compound noun bileşik isim, bileşik ad 11775 compound pendulum bileşik sarkaç 11776 compound sentence bileşik cümle, bileşik tümce 11777 compound signal bileşik sinyal 11778 compound tariff karma gümrük tarifesi 11779 compound tense bileşik zaman 11780 compound verb birleşik fiil 11781 compound word bileşik kelime, bileşik sözcük 11782 compound katmak, eklemek, artırmak, birleştirmek, bileşik, bileşim, (duvar/çit/vb.ile çevrili) binalar topluluğu 11783 comprador işbirlikçi, komprador 11784 comprehend anlamak, düşünmek, kavramak 11785 comprehensible anlaşılabilir 11786 comprehension anlama, kavrama, (mektepte) kavrama testi 11787 comprehensive insurance toplu sigorta 11788 comprehensive school sanat mektebi, çok amaçlı mektep 11789 comprehensive service komple servis 11790 comprehensive etraflı, geniş, ayrıntılı, (eğitim) çok yönlü 11791 compress basmak, sıkıştırmak, bastırmak, bir kaç sözcükle anlatmak, özetlemek, kompres 11792 compressed air sıkıştırılmış hava, basınçlı hava 11793 compressed gas sıkıştırılmış gaz 11794 compressed sıkıştırılmış, basınçlı, özet, kısa 11795 compressibility kompresibilite, sıkışırlık 11796 compressible sıkışabilir, sıkıştırılabilir 11797 compression ratio kompresyon oranı, sıkıştırma oranı 11798 compression spring baskı yayı 11799 compression sıkıştırma, özetleme 11800 compressive force basınç kuvveti 11801 compressive sıkıştıran, bastıran, sıkıştırıcı 11802 compressor kompresör, sıkmaç, sıkıştırıcı 11803 comprise -den oluşmak 11804 compromise uzlaşma, uzlaşmak, şerefini tehlikeye atmak, şerefine gölge düşürmek 11805 comptroller general baş müfettiş 11806 comptroller kontrolör, denetçi, murakıp, müfettiş 11807 compulsion zorlama, zor, baskı, güçlü istek, tutku 11808 compulsive zorunlu, mecburi 11809 compulsorily zorla 11810 compulsory auction zorunlu satış 11811 compulsory delay zorunlu gecikme 11812 compulsory education zorunlu öğrenim 11813 compulsory insurance zorunlu sigorta 11814 compulsory liquidation zorunlu tasfiye 11815 compulsory military service zorunlu askerlik 11816 compulsory purchase istimlak, kamulaştırma 11817 compulsory sale zorunlu satış 11818 compulsory saving zorunlu tasarruf 11819 compulsory subject zorunlu ders 11820 compulsory zorunlu, mecburi 11821 compunction vicdan azabı, pişmanlık, utanma 11822 computable hesaplanabilir 11823 computation of the interests faiz hesabı 11824 computation ölçüm, hesap, hesaplama, ölçümleme 11825 computational linguistics bilişimsel dilbilim 11826 computational bilişimsel 11827 compute hesap yapmak, hesaplamak 11828 computed price hesaplanmış fiyat 11829 computer architecture bilgisayar mimarisi 11830 computer centre bilgisayar merkezi 11831 computer code bilgisayar kodu 11832 computer engineer bilgisayar kıvcısı 11833 computer industry bilgisayar endüstrisi 11834 computer language bilgisayar dili 11835 computer network bilgisayar ağı, bilişim ağı 11836 computer operator bilgisayar operatörü, bilgisayar işletmeni 11837 computer personnel bilgisayar personeli 11838 computer program bilgisayar bağdarlaması 11839 computer programmer bilgisayar bağdarlamacısı 11840 computer science bilgisayar bilimi 11841 computer software bilgisayar yazılımı 11842 computer user bilgisayar kullanıcısı 11843 computer utility bilgisayar desteği 11844 computer word bilgisayar sözcüğü 11845 computer bilgisayar 11846 computer-assisted instruction bilgisayar destekli öğretim 11847 computerize bilgisayarlaştırmak, bilgisayara yüklemek 11848 comrade arkadaş, yazgı arkadaşı, (komünist ülkelerde) yoldaş 11849 comradeship dostluk, arkadaşlık 11850 con brio canlı olarak 11851 con aleyhte çekit/kimse, kazık, üçkâğıt, mahkûm, tutuklu, kazıklamak, dolandırmak 11852 conative çaba ile ilgili 11853 concatenate sıralamak, birbirine bağlamak 11854 concatenation birbirine bağlama 11855 concave lens çukur mercek, obruk mercek 11856 concave mirror çukur ayna, obruk ayna 11857 concave reflector içbükey yansıtıcı 11858 concave çukur, içbükey 11859 concavity içbükeylik, çukurluk 11860 concavo-concave iki yüzü çukur, çift taraflı içbükey 11861 concavo-convex içbükey-dışbükey 11862 conceal gizlemek, saklamak 11863 concealable gizlenebilir, saklanabilir 11864 concealed unemployment gizli işsizlik 11865 concealed gizli, saklı 11866 concealment saklama, gizleme, gizlenme, sır tutma 11867 concede kabul etmek, itiraf etmek, vermek, teslim etmek, bahşetmek, bırakmak 11868 conceit özünü beğenmişlik, kibir, kurum 11869 conceited özünü beğenmiş, burnu büyük, kibirli, kurumlu 11870 conceivable akla yatkın, olası 11871 conceive tasarlamak, kurmak, düşünmek, gebe kalmak, (of ile) tasavvur etmek, düşünmek 11872 concentrate konsantre olmak, bir yerde toplamak, deriştirmek, toplanmak, derişmek, konsantre, derişik madde 11873 concentrated çok güçlü, yoğun 11874 concentration camp toplama düşergesi 11875 concentration cell konsantrasyon pili, derişim pili 11876 concentration toplama, toplanma, konsantrasyon 11877 concentrator toplayıcı, koyultucu 11878 concentric eşmerkezli 11879 concentricity eksen birliği 11880 concept genel kavram, genel düşünce 11881 conception anlayış, kavrayış, kavrama, düşünce, görüş, kavram, fikir, gebe kalma 11882 conceptional kavramsal 11883 conceptive anlayan, kavrayan 11884 conceptual kavramsal 11885 conceptualism kavramcılık 11886 conceptualization kavramsallaştırma 11887 concern hakkında olmak, ilgili olmak, ilgilendirmek, etkilemek, kaygılandırmak, endişelendirmek, ilgilendirmek, mesele, sorun, iş, kaygı, endişe, şirket, firma 11888 concerned oneself with karışmak 11889 concerned ilgili, ilişkili, endişeli, kaygılı 11890 concerning hakkında, -e dair, ile ilgili, değişli 11891 concert goer konser meraklısı 11892 concert grand kuyruklu piyano 11893 concert dinleti, konser 11894 concerted action toplu hareket 11895 concerted birlikte planlanmış/yapılmış, ortak, çok güçlü, sıkı 11896 concertina akordeona benzer bir çalgı 11897 concerto konçerto 11898 concession ödün, taviz, ayrıcalık, imtiyaz 11899 concessionaire imtiyaz sahibi kimse 11900 concessionary ayrıcalıklı, tavizli 11901 concessioner bayi 11902 conch büyük deniz kabuğu, balıkkulağı 11903 concha yarım kubbe, kulak kepçesinin çukuru 11904 conchifera kabuklu deniz döngülleri 11905 conchiferous kabuklu 11906 conchoid konkoid, sedef eğrisi 11907 conchoidal konkoidal 11908 concierge kapıcı, odabaşı 11909 conciliate gönlünü almak, gönlünü yapmak 11910 conciliation gönül alma 11911 conciliator uzlaştıran kimse, arabulucu 11912 conciliatory gönül alıcı 11913 concise kısa, özlü 11914 concisely kısaca 11915 conciseness kısalık, özlülük 11916 concision özetleme 11917 conclave özel toplantı 11918 conclude bitirmek, sona erdirmek, bitmek, sona ermek, sonucuna varmak, çözmek, halletmek, anlaşmak, karara varmak 11919 conclusion son, bitim, sonuç, karar, yargı, anlaşma 11920 conclusive evidence kati delil, kesin kanıt 11921 conclusive kesin, şüpheleri ortadan kaldıran 11922 conclusiveness kesinlik 11923 concoct birbirine karıştırıp hazırlamak, uydurmak, kafadan atmak 11924 concoction karışım, uydurma, tertip 11925 concomitant birlikte olan, beraberinde gelen 11926 concord uyum, anlaşma, birlik, dostluk, barış 11927 concordance uyum, uygunluk, ahenk 11928 concordant uyumlu, ahenkli, uygun 11929 concourse gelme, toplanma, kalabalık, geniş yer, meydan 11930 concrete floor beton döşeme 11931 concrete mixer betonyer, beton karıştırıcı, betonkarar 11932 concrete noun somut ad 11933 concrete pipe beton boru 11934 concrete road beton yol 11935 concrete roof betonarme çatı 11936 concrete slab beton plaka, beton levha 11937 concrete step somut adım 11938 concrete work betonarme işi, beton iş 11939 concrete somut, açık, kesin, belli, somut, beton, betonlamak, betonla kaplamak 11940 concretion taş, kireçtaşı yumrusu, şiş, dondurulmuş cisim 11941 concubinage kapatma olarak yaşama, flört hayatı 11942 concubine kapatma, odalık, cariye, metres 11943 concupiscence cinsî arzu, şehvet 11944 concupiscent şehvetli 11945 concur anlaşmak, uyuşmak, aynı zamanda oluşmak, aynı zamana rastlamak, üst üste gelmek 11946 concurrence rastlantı, uyuşma, mutabakat, uygun görme 11947 concurrent aynı zamanda oluşan, rastlantısal, tesadüfi, anlaşma içinde, anlaşmış, uyuşmuş, mutabık 11948 concuss sarsmak 11949 concussion of the brain beyin sarsıntısı 11950 concussion beyin sarsıntısı, sarsıntı, şok 11951 condemn kınamak, ayıplamak, mahkûm etmek, kullanıma uygunsuz bulmak 11952 condemnable mahk-m edilebilir, istimlak edilebilir 11953 condemnation el koyma, istimlak, mahk-miyet, ayıplama 11954 condemnatory kınayıcı 11955 condensable yoğunlaştırılabilir 11956 condensate yoğuşku, kondansat 11957 condensation yoğunlaşma, sıvılaşma, buğu, özetleme, özet 11958 condense (gaz) yoğunlaşmak, sıvılaşmak, koyulaşmak, yoğunlaştırmak, özetlemek 11959 condensed milk koyulaştırılmış süt 11960 condensed water yoğunlaşmış su 11961 condensed muhtasar 11962 condenser kondansatör, yoğunlaç, kondansör, yoğuşturucu 11963 condescend tenezzül etmek, havalara girmek, tepeden bakmak 11964 condescending tenezzül eden, küçümseyen, hor gören 11965 condescension tenezzül 11966 condign (ceza/vb.) hak edilmiş, yerinde, müstahak 11967 condiment baharat, sos, çeşni 11968 condition of equilibrium denge hali 11969 condition durum, hal, vaziyet, koşul, şart, toplumsal durum, konum, mevki, gerekli ya da zorunlu olan şey, genel sağlık yağdayı, kondisyon, form, şartlandırmak, koşullandırmak, düzenlemek, alıştırmak 11970 conditional acceptance şartlı kabul 11971 conditional bond koşullu tahvil 11972 conditional clause şart cümlesi, koşul yantümcesi 11973 conditional military aid şartlı askeri yardım 11974 conditional mood şart kipi 11975 conditional relationship koşullu ilişki 11976 conditional sale şartlı satış 11977 conditional sentence koşul tümcesi 11978 conditional variable koşullu değişken 11979 conditional şartlı, koşullara bağlı, şarta bağlı 11980 conditionally şartlı olarak 11981 conditioned reflex şartlı refleks 11982 conditioned şarta bağlı, iyi durumda, alışmış, alıştırılmış 11983 conditioning kondisyonlama, uygun duruma getirme 11984 conditions of sale satış koşulları 11985 condo mülk mesken, iyelik konut 11986 condole başsağlığı dilemek, acısını paylaşmak, avutmak, teselli etmek 11987 condolence başsağlığı, acısını paylaşma paylaşma, avutma 11988 condom kaput, prezervatif 11989 condominium bir ülke üzerinde iki ya da daha fazla devletin ortak egemenliği, bu şekilde yönetilen ülke, içinde oturanların sahip olduğu apartman/kat 11990 condonation hoş görme, görmezden gelme 11991 condone bağışlamak, affetmek, göz yummak 11992 condor (özellikle Güney Amerika'da bulunan) iri bir tür akbaba 11993 conduce to yardım etmek, katkıda bulunmak, neden olmak 11994 conduce toward vesile olmak, yardım etmek 11995 conduce (to/towards ile) yardım etmek, katkıda bulunmak 11996 conducive yardım eden, olanak sağlayan 11997 conduct a research araştırma yapmak 11998 conduct a survey anket yapmak 11999 conduct an inquiry soruşturma yönetmek 12000 conduct oneself davranmak, hareket etmek 12001 conduct davranış, yönetme, idare, davranmak, hareket etmek, götürmek, kılavuzluk etmek, rehberlik etmek, yönetmek, idare etmek, taşımak, nakletmek, (çıngı/ısı/vb.) iletmek, geçirmek, orkestra yönetmek 12002 conductance iletkenlik 12003 conducted tour rehberli tur 12004 conductibility iletkenlik 12005 conductimetry iletkenlikölçüm, kondüktometri 12006 conducting tissue iletken doku 12007 conducting wire iletken tel, nakil teli 12008 conducting iletken, geçiren 12009 conduction band iletken bant, iletken kuşak 12010 conduction current iletim akımı 12011 conduction of heat ısı iletimi 12012 conduction taşıma, götürme, iletme 12013 conductive material iletken gereç, iletken malzeme 12014 conductive iletken 12015 conductivity iletkenlik, geçirgenlik, nakliyet 12016 conductor duct iletken arna 12017 conductor rail iletken ray 12018 conductor orkestra şefi, biletçi, kondüktör, iletken 12019 conductress kadın biletçi 12020 conduit box çıngı kutusu, buat 12021 conduit pipe sevk borusu 12022 conduit oluk, arna, mecra, boru, kablo borusu 12023 condyl kondil 12024 cone antenna konik anten 12025 cone coupling konik kavrama 12026 cone friction clutch konik sürtünmeli kavrama 12027 cone gear konik dişli 12028 cone of rays konik ışık demeti 12029 cone pulley konik makara 12030 cone shaped konik, koni biçimli 12031 cone sugar kelle şekeri 12032 cone valve konik valf 12033 cone koni, kozalak, külah 12034 cone-bearing kozalaklı 12035 coned konik 12036 confab sohbet etmek 12037 confabulate sohbet etmek, başbaşa vermek 12038 confabulation sohbet 12039 confection şekerleme 12040 confectioner şekerci, pastacı 12041 confectioner's shop pastahane 12042 confectionery (tatlı/pasta/itimil/vb.) şekerleme 12043 confederacy konfederasyon, birlik 12044 confederate konfedere, birleşik, müttefik, suçortağı, birleşmek, birleştirmek 12045 confederation konfederasyon, birlik 12046 confer (on/upon ile) (ünvan/vb.) vermek, (with ile) danışmak, görüşmek 12047 conference call toplu görüşme 12048 conference room konferans salonu 12049 conference (fikir alışverişi için düzenlenen) toplantı, görüşme, müzakere 12050 confess itiraf etmek 12051 confessed aleni, açık, kimseden gizlemeyen 12052 confession itiraf, günah çıkarma 12053 confetti konfeti 12054 confidant birisinin (özellikle aşk konularında) sırrını açtığı kimse 12055 confide (sır/vb.) söylemek, açmak, (in ile) güvenmek, açılmak 12056 confidence coefficient güven katsayısı 12057 confidence game dolandırıcılık 12058 confidence level güven düzeyi 12059 confidence limit güven sınırı 12060 confidence man dolandırıcı, zarfçı 12061 confidence trick dolandırıcılık, üçkâğıtçılık 12062 confidence trickster dolandırıcı, üçkâğıtçı 12063 confidence güven, sır, gizli şey 12064 confident agent gizli ajan 12065 confident secretary özel sekreter 12066 confident speaking söz aramızda 12067 confident özünden emin 12068 confidential account sırdaş hesap 12069 confidential agent gizli ajan 12070 confidential document gizli belge 12071 confidential information gizli bilgi 12072 confidential meeting özel toplantı 12073 confidential secretary özel sekreter 12074 confidential gizli, güvenilir 12075 confidently tereddüt etmeden 12076 confiding saf, herkese güvenen 12077 configuration biçim, şekil 12078 confine kapatmak, hapsetmek, sınırlandırmak, sınır koymak, (doğum yapmak üzere olan kadını) yatırmak, yatakta tutmak 12079 confined to bed yatağa düşmüş 12080 confined sarılmış, kuşatılmış, kapalı, sınırlı 12081 confinement kapatma, hapsetme, kapatılma, hapsedilme, sınırlama, sınır koyma, loğusalık 12082 confines sınırlar 12083 confirm for sufficient funds provizyon almak 12084 confirm doğrulamak, pekiştirmek, onaylamak 12085 confirmable onaylanır, tasdik olunur 12086 confirmation note teyit mektubu 12087 confirmation doğrulayıcı, pekiştirici, kanıtlayıcı şey, kanıt 12088 confirmative doğrulayıcı, onaylayıcı, teyit edici (söz) 12089 confirmatory letter teyit mektubu 12090 confirmatory doğrulayıcı, teyit edici 12091 confirmed copy tasdikli kopya 12092 confirmed credit konfirme kredi 12093 confirmed alışkanlıklarını değiştirmez, sürekli, müzmin 12094 confiscate el koymak 12095 confiscation el koyma 12096 confiscatory müsadere ile ilgili, acımasız, haydut gibi 12097 conflagration büyük yangın 12098 conflict of interests çıkar çatışması 12099 conflict of laws yasal uyuşmazlık 12100 conflict savaş, çatışma, çarpışma, uyuşmazlık, zıtlık, anlaşmazlık, çatışma, uyuşmamak, bağdaşmamak, çatışmak 12101 conflicting çelişkili, zıt 12102 confluence iki akıntının/ırmağın karışması, bir arada akma 12103 confluent birlikte akan, birbirine karışan 12104 conflux kavşak, birleşme, birlikte akma 12105 confocal aynı odaklı, odaktaş 12106 conform to itaat etmek 12107 conform with uymak 12108 conform uymak 12109 conformability uygunluk, yerindelik, benzerlik 12110 conformable benzer, uygun, münasip 12111 conformance uygunluk 12112 conformation uygunluk, uyma, biçim, şekil 12113 conformism konformizm 12114 conformist konformist, uymacı, uygitsinci 12115 conformity uymacılık, uyum 12116 confound karıştırmak, allak bullak etmek, birbirine katmak, kafasını karıştırmak, şaşırtmak 12117 confounded şaşırmış 12118 confrere meslektaş 12119 confront with yüzleştirmek 12120 confront karşı koymak, göğüs germek, (with ile) yüzleştirmek 12121 confrontation karşılama, karşı karşıya gelme 12122 Confucius Konfüçyüs 12123 confuse şaşırtmak, kafasını karıştırmak, birbirine karıştırmak, karıştırmak 12124 confused kafası karışmış, karışık, karman çorman 12125 confusion kargaşa, karışıklık, karıştırma, düzensizlik 12126 confutable çürütülebilir 12127 confutation çürütme, tekzip, yalanlama 12128 confute çürütmek, tekzip etmek, yalanlamak 12129 conge ayrılma, kovma, yol verme, işten çıkarma 12130 congeal (sıvı) katılaşmak, pıhtılaşmak, katılaştırmak, pıhtılaştırmak 12131 congelation pıhtılaşma, pıhtılaştırma 12132 congener aynı cinsten, aynı sınıftan 12133 congenial hoş, kafa dengi, kafasına uygun 12134 congeniality cana yakınlık, dostluk 12135 congenital (hastalık) doğuştan 12136 congenitaly doğuştan, yaradılıştan 12137 conger mığrı, bir yılanbalığı 12138 congeries yığın, küme 12139 congest doldurmak, tıkamak, dolmak, tıkanmak, yığılmak 12140 congested area aşırı nüfuslu bölge 12141 congested tıkanmış, tıkalı 12142 congestion kan birikmesi, tıkanıklık 12143 conglobate küre şeklinde, top halinde, küre şekline sokmak, toplanmak 12144 conglomerate küme, yığın, büyük işletme/şirket, çakıl, kayaç 12145 conglomeration kümelenme, yığın, birikinti 12146 conglutinate yapıştırmak, yapışmak 12147 conglutination yapışma, kaynaşma 12148 Congo Kongo 12149 congrats tebrikler! 12150 congratulate kutlamak, tebrik etmek 12151 congratulation kutlama, tebrik, ç.tebrikler 12152 congratulations tebrikler!, tesenna 12153 congratulator kutlayan kimse 12154 congratulatory message kutlama mesajı 12155 congratulatory kutlama niteliğinde, tebrik niteliğinde, tebrik eden 12156 congregate bir araya gelmek, toplanmak 12157 congregation cemaat, topluluk 12158 congress kongre, kurultay, toplantı, kongre, (ABD'de) Millet Meclisi 12159 congressional medal liyakat madalyası 12160 congressional kongre ile ilgili 12161 congressman milletvekili, parlamento üyesi 12162 congruence uygunluk, ahenk, uyma, benzerlik 12163 congruent with uygun, benzer 12164 congruent eşleşik 12165 congruity uygunluk, uzlaşma çekidi, uyum 12166 congruous uygun, yakışır 12167 conic section konik kesit eğrisi 12168 conic bkz.conical 12169 conical gear konik dişli, pinyon 12170 conical spiral konik spiral 12171 conical koni biçiminde, konik 12172 conifer kozalaklı ağaç 12173 coniferin koniferin 12174 coniferous kozalaklı 12175 conjecturable tahmin olunabilir 12176 conjectural varsayıma dayanan 12177 conjecture varsayım, tahmin, kestirim 12178 conjoin birleştirmek, birleşmek, bitiştirmek, bitişmek 12179 conjoined twins yapışık ikizler 12180 conjoint birleşik, bitişik 12181 conjointly birleşik olarak 12182 conjugal affection karı koca sevgisi 12183 conjugal rights karı koca hakları 12184 conjugal karı kocaya/evliliğe ait, evlilikle ilgili 12185 conjugate angles eşlenik açılar 12186 conjugate (eylem) çekmek, (eylem) çekilmek 12187 conjugation eylem çekimi 12188 conjunct birleşik, ortak 12189 conjunction bağlaç, birleşme, birleşim 12190 conjunctions of comparison karşılaştırma bağlaçları 12191 conjunctions of concession uzlaştırma bağlaçları 12192 conjunctions of condition durum bağlaçları 12193 conjunctions of purpose istek bağlaçları 12194 conjunctions of reason neden bildiren bağlaçlar 12195 conjunctions of result netice bildiren bağlaçlar 12196 conjunctions of time zaman bağlaçları 12197 conjunctiva konjonktiv 12198 conjunctive mood şart kipi 12199 conjunctive bitiştiren, birleştiren 12200 conjunctively birleştirerek, bitiştirerek 12201 conjunctivitis konjonktivit, trahoma 12202 conjuncture konjonktür, kriz, buhran, kritik durum 12203 conjuration yalvarma, sihir, büyü 12204 conjure up tahayyül etmek, hatırlatmak 12205 conjure hokkabazlık yapmak, el çabukluğu ile çıkarmak 12206 conjurer hokkabaz, sihirbaz 12207 conjuror bkz.conjurer 12208 conk out bozulmak, arıza yapmak, aniden durmak 12209 conk burun 12210 conker at kestanesi 12211 connate water tortulu su 12212 connate doğuştan olan, fıtri, aynı soydan gelen, bitişik 12213 connatural doğuştan olan, fıtri 12214 connect in series seri bağlamak 12215 connect bağlamak, birleştirmek, (çınkayla) bağlamak, (tren/vb.) birleşmek, aktarmalı olmak 12216 connected set bağlantılı küme 12217 connected bağlı, ilgili 12218 connectedly ilgili olarak 12219 connecting bolt bağlama cıvatası 12220 connecting line bağlantı hattı 12221 connecting rod piston kolu 12222 connecting bağlayan, birleştiren, bağlama 12223 connection piece irtibat parçası 12224 connection pin bağlama pimi 12225 connection bağlantı, ilişki, bağ, aktarma, aktarmalı taşıt, müşteri 12226 connective tissue bağdoku 12227 connective bağlayıcı, bağlayan, birleşik 12228 connector bağlayıcı, ara parça, rakor, con. 12229 conning tower kumanda kulesi 12230 connivance göz yumma, görmezlikten gelme 12231 connive at göz yummak, ses çıkarmamak 12232 connive gizlice işbirliği yapmak, (at ile) göz yummak, görmezlikten gelmek 12233 connoisseur yakşı bilen, bilici, başbilen, belet, uzman, ehil 12234 connotation yan anlam 12235 connotative meaning yananlam 12236 connotative yananlamsal 12237 connote anlamına gelmek 12238 connubial evlilikle ilgili 12239 conoid koni şeklinde 12240 conquer almak, fethetmek, zaptetmek, yenmek, üstesinden gelmek, alt etmek 12241 conqueror fatih 12242 conquest fetih, fethetme, ele geçirme, yenme, alt etme, üstesinden gelme, ele geçirilmiş şey/kimse 12243 consanguine soydaş 12244 consanguinity kan akrabalığı, kan bağı 12245 conscience vicdan, bulunç, duyunç 12246 conscientious vicdanlı, dürüst, özenle yapılmış, özenli dikkatli 12247 conscious bilinçli, kendinde, farkında, bilincinde, kasıtlı, kasti 12248 consciously bile bile 12249 consciousness bilinç 12250 conscript askere alınmış kimse, askere almak 12251 conscription askere alma 12252 consecrate kutsamak, adamak 12253 consecution birbirini takip etme, peşpeşe olma, dizi 12254 consecutive ardarda gelen, ardışık 12255 consensus of opinion ortak görüş, görüş mutabakatı 12256 consensus ortak karar, oy birliği, anlaşma 12257 consent izin vermek, razı olmak, izin, rıza 12258 consentient birbirine uygun, kabul eden 12259 consequence sonuç, önem 12260 consequent sonucu olan, izleyen, uyumlu, konsekan, bağlı 12261 consequential sonucu olan, bağlı olan 12262 consequently sonuç olarak, bu nedenle 12263 conservancy koruma, muhafaza 12264 conservation of energy enerjinin korunumu 12265 conservation of matter maddenin korunumu 12266 conservation koruma, idareli kullanma 12267 conservationist çevreci, doğal çevreyi koruma yanlısı 12268 conservatism tutuculuk, muhafazakârlık 12269 conservative tutucu, muhafazakâr, gösterişsiz, sade, yalın, alçak gönüllü, dikkatli, önlemli, mantıklı, tutucu, muhafazakâr, muhafazakâr parti üyesi 12270 conservatoire konservatuvar 12271 conservator koruyucu, veli, vasi 12272 conservatory konservatuvar, limonluk, ser 12273 conserve korumak 12274 consider iyice düşünüp taşınmak, hesaba katmak, olduğunu düşünmek, addetmek, saymak, mahsup etmek, gözü ile bakmak, göz önünde tutmak, dikkate almak, hesaba katmak 12275 considerable büyük, önemli, hatırı sayılır 12276 considerably çok 12277 considerate düşünceli, saygılı 12278 consideration for sale satış fiyatı 12279 consideration dikkat, göz önünde tutma, düşünce, saygı, husus, etmen, ödeme, ödül, karşılık 12280 considering -e göre, -e karşın 12281 consign (satılmak amacıyla bir şey) göndermek, sevketmek, vermek, teslim etmek, tahsis etmek, emanet etmek, vermek 12282 consignation emanet, depozito 12283 consignee alıcı, konsinye, mal gönderilen kimse 12284 consignment account konsinye mal hesabı 12285 consignment buying konsinye alım 12286 consignment note irsaliye, konşimento 12287 consignment sale konsinye satış 12288 consignment mal gönderme, gönderilen mal, parti 12289 consignor gönderen, malı gönderen kimse 12290 consist in oluşmak, ibaret olmak, içine almak 12291 consist of bağlı olmak, dayanmak, ibaret olmak, kapsamak 12292 consist (of ile) oluşmak, (in ile) bağlı olmak, dayanmak 12293 consistence bkz.consistency 12294 consistency koyuluk, yoğunluk, kıvam, kararlılık, tutarlılık, uyum 12295 consistent birbirini tutar, istikrarlı, tutarlı, uygun, tutarlı, sürekli, devamlı 12296 consistently sürekli olarak, durmadan 12297 consolation teselli, avunç, avuntu 12298 consolatory teselli edici 12299 console switch konsol anahtarı 12300 console avutmak, teselli etmek, konsol, dirsek, destek 12301 consolidate güçlendirmek, sağlamlaştırmak, pekiştirmek, güçlenmek, sağlamlaşmak, pekişmek, birleştirmek, birleşmek 12302 consolidated budget konsolide bütçe 12303 consolidated debt konsolide borç 12304 consolidated birleştirilmiş, konsolide edilmiş 12305 consolidation sağlamlaştırma, birleşim, ünite, birleştirme, birleşme 12306 consolidator grupaj acentası 12307 consols devlet tahvilatı 12308 consomme konsome, et suyu 12309 consonance uygunluk, uyum, ahenk, mutabakat 12310 consonant harmony ünsüz uyumu 12311 consonant to ahenkli 12312 consonant with uygun 12313 consonant ünsüz harf, ünsüz, samit 12314 consonantal ünlü harflerle ilgili 12315 consort karı, koca, eş, refakat gemisi, (with ile) düşüp kalkmak, sürtmek, takılmak 12316 consortium konsorsiyum, birlik 12317 conspectus taslak 12318 conspicuous göze çarpan, çarpıcı, dikkat çekici 12319 conspiracy komplo, tezgâh 12320 conspirator komplocu 12321 conspire plan yapmak, komplo kurmak, (olaylar) bir araya gelmek, birleşmek, üst üste gelmek 12322 constable sakçı memuru 12323 constabulary sakçı örgütü 12324 constancy direşim, karar, metanet, sebat, değişmezlik, tutarlılık, bağlılık 12325 constant fraction sabit kesir 12326 constant speed sabit hız 12327 constant direşimli, sebatkâr, metin, kararlı, değişmez, sabit, vefalı, sadık 12328 constantan konstantan 12329 Constantinople istanbul'un eski ismi 12330 constantly daima, sürekli, hiç durmadan, devamlı, sık sık 12331 constate olumlu olarak belirtmek, betimlemek 12332 constative pekiştirici, betimleyici 12333 constellation takımyıldız 12334 consternation şaşkınlık, dehşet, korku, şok 12335 constipate kabız etmek, kabız olmak 12336 constipation kabızlık, peklik 12337 constituency saylavcılar, saylav bölgesi 12338 constituent assembly kurucu meclis 12339 constituent body seçmenler 12340 constituent sentence kurucu tümce 12341 constituent seçmen, bileşen, öğe, oluşturan, bileşen 12342 constitute oluşturmak, kurmak 12343 constitution oluşum, bileşim, yapı, bünye, anayasa, esas kanun, kural, yol yordam 12344 constitutional court anayasa mahkemesi 12345 constitutional law anayasa hukuku 12346 constitutional state hukuk devleti 12347 constitutional strike yasal grev 12348 constitutional yapısal, bünyesel, anayasal 12349 constitutionalism meşrutiyet 12350 constitutionality anayasaya uygunluk 12351 constitutionally anayasaya göre 12352 constitutive kurucu, yapıcı, oluşturan, teşkil eden 12353 constrain zorlamak, zorunda bırakmak 12354 constrained (davranış/vb.) doğal olmayan, zorlamalı 12355 constraint kısıtlama, zorlama, baskı, tehdit, zor, gerçek duygularını saklama, uslu durma 12356 constrict daraltmak, sıkmak, kısmak 12357 constriction daraltı, sıkma, büzme, dar geçit, tazyik 12358 constrictive daraltılı 12359 constrictor sıkıcı adele 12360 construct inşa etmek, yapmak, kurmak 12361 constructed language yapma dil, yapay dil 12362 construction engineer inşaat kıvcısı 12363 construction industry inşaat sanayii 12364 construction plan proje, joba 12365 construction site şantiye 12366 construction worker inşaat işçisi 12367 construction yapılış, yapım, inşa, yapı, bina, dikinti, inşaat, abatlık, yapı endüstrisi, tümce kuruluşu, tümce yapısı, anlam, anlam verme 12368 constructive geliştirici, yapıcı, yardımcı, yararlı 12369 constructor müteahhit, inşaatçı 12370 construe yorumlamak, anlam vermek, (cümle) analiz etmek 12371 consuetude örf, âdet, usul 12372 consuetudinary olağan, alışılagelen 12373 consul general başkonsolos 12374 consul konsolos 12375 consular agent fahri konsolos 12376 consular fees konsolosluk vergini 12377 consular konsoloslukla ilgili 12378 consulate general başkonsolosluk 12379 consulate konsolosluk, konsolosluk binası 12380 consulship konsolosluk 12381 consult with görüşmek, görüş alışverişinde bulunmak 12382 consult danışmak, başvurmak, (with ile) görüşmek, görüş alışverişinde bulunmak 12383 consultant danışman doktor, başhekim, uzman, danışman, bilirkişi 12384 consultation danışma, başvurma, geneş, konsültasyon 12385 consultative assembly danışma meclisi 12386 consultative committee danışma komitesi 12387 consultative istişari 12388 consulting engineer danışman kıvcı 12389 consulting fee danışmanlık vergini 12390 consulting room muayenehane 12391 consulting danışmanlık yapan, danışman olan 12392 consumable tüketilir, sarf olunur, kullanılır 12393 consume tüketmek, yemek/içmek, yok etmek, yakmak, kül etmek 12394 consumer acceptance tüketici tercihi 12395 consumer cooperative tüketici kooperatifi 12396 consumer credit tüketici kredisi 12397 consumer demand tüketici talebi 12398 consumer durable dayanıklı tüketim malı 12399 consumer durables dayanıklı tüketim malları 12400 consumer goods tüketim malları 12401 consumer loan tüketici kredisi 12402 consumer non-durables dayanıksız tüketim malları 12403 consumer prices tüketici fiyatları 12404 consumer protection tüketiciyi koruma 12405 consumer society tüketici derneği 12406 consumer tüketici 12407 consumer's goods tüketim malları 12408 consumer's strike tüketici grevi 12409 consumers' cooperative tüketim kooperatifi 12410 consummate tam, eksiksiz, mükemmel, tamamlamak, mükemmelleştirmek, (evliliği) cinsî ilişkiyle tamamlamak 12411 consummation tamamlama 12412 consumption goods tüketim malları 12413 consumption loan tüketim kredisi 12414 consumption of energy enerji tüketimi 12415 consumption society tüketim toplumu 12416 consumption tax tüketim vergisi 12417 consumption tüketim, verem 12418 consumptive tüketilecek, veremli 12419 contact breaker otomatik şalter 12420 contact button çıngı düğmesi 12421 contact lens kontaklens, lens 12422 contact dokunma, temas, değme, bağlantı, bağ, irtibat, bağlantı kurulan kimse, kontak, kontaklens, görüşmek, bağlantı kurmak 12423 contactless değmesiz, temassız, kontaksız 12424 contactor kontaktör 12425 contagion hastalık bulaşması, bulaşıcı hastalık, sirayet 12426 contagious (hastalık) temasla geçen, bulaşıcı, yolukucu, yukmalı, (insan) bulaşıcı hastalığı bulunan, bulaşıcı, herkesi etkileyen 12427 contain içermek, kapsamak, tutmak, zaptetmek, bastırmak 12428 container (kutu/şişe/vb.) kap 12429 containerization konteynerleştirme 12430 contaminant kirletici, bulaşkan, bulaştırıcı parçacık 12431 contaminate bulaştırmak, pisletmek, kirletmek, zehirlemek, bozmak 12432 contaminating kirletici, bulaştırıcı 12433 contamination meter Geiger cihazı 12434 contamination bulaştırma, kirletme, bulaşma, bulaşım 12435 contango tehir primi, repor 12436 contemn küçük görmek, adam yerine koymamak 12437 contemplate bakmak, niyetinde olmak, tasarlamak, üzerinde düşünmek, düşünüp taşınmak 12438 contemplation derin düşünme, düşünceye dalma, niyet, beklenti 12439 contemplative derin düşünceye dalmış, düşünceli, dalgın 12440 contemporaneous aynı zamanda olan 12441 contemporary aynı zamana ait, çağdaş, modern, yaşıt, akran, diğeriyle aynı dönemde doğan/yaşayan kimse, muasır, hemasır, çağdaş, hazırki, zamanevi 12442 contempt of court mahkemeye itaatsizlik 12443 contempt teessüf, aşağısama, küçümseme, saygısızlık 12444 contemptible alçak, alçakça, aşağılık, adi 12445 contemptuous hor gören, küçümseyici, aşağılayıcı 12446 contend çekişmek, yarışmak, iddia etmek 12447 contender yarışmacı 12448 content analysis içerik çözümlemesi 12449 content validity içerik geçerliliği 12450 content memnun, hoşnut, mutlu, doygun, doyurmak, hoşnut etmek, tatmin etmek, içerik 12451 contented memnun, hoşnut, doygun 12452 contention tartışma, çekişme, mücadele, iddia, bakış açısı, görüş 12453 contentious tartışmacı, kavgacı, tartışmalı, tartışma konusu olan 12454 contentment memnuniyet, razı olma, gönül hoşluğu 12455 contents içindekiler 12456 conterminous komşu, sınırdaş, bitişik 12457 contest mücadele, yarışma, yarışmak, çekişmek, rekabet etmek, doğruluğu hakkında tartışmak 12458 contestant yarışmacı 12459 context bağlam, kontekst, genel durum 12460 context-free bağlamdan bağımsız 12461 context-restricted bağlama bağlı 12462 contextual meaning kapsam 12463 contextual bağlamsal 12464 contextuality bağlamlılık 12465 contexture yapı 12466 contiguity bitişiklik, komşuluk 12467 contiguous country komşu ülke 12468 contiguous zone bitişik bölge 12469 contiguous bitişik, yakın, sınırdaş 12470 continence ılımlılık, ölçülülük 12471 continent kıta, anakara 12472 continental climate kara iklimi 12473 continental divide kıta bölüm çizgisi 12474 continental drift karaların kayması 12475 continental quilt kuştüyü yorgan 12476 continental shelf kıta sahanlığı, kara sahanlığı 12477 continental kıtasal, Avrupa'ya ait 12478 contingency allowance fazla mesai vergini 12479 contingency annuity şartlı ödeme 12480 contingency fund karşılık fonu 12481 contingency reserve yedek akçe, ihtiyat akçesi 12482 contingency olasılık 12483 contingent -e bağlı, şans eseri olan, umulmadık, tesadüfi, birlik, türküm, bölüm, grup 12484 continual sürekli, devamlı, sık 12485 continually mütemadiyen, harıl harıl 12486 continuance devam, erteleme 12487 continuant sürekli 12488 continuation sürme, devam etme, devam 12489 continue devam etmek, sürmek, devam ettirmek, sürdürmek, kalmak 12490 continued sürekli, devamlı 12491 continuing müdevver 12492 continuity concept devamlılık kavramı 12493 continuity süreklilik 12494 continuous control sürekli kontrol, sürekli denetim 12495 continuous current sürekli akım, doğru akım 12496 continuous market sürekli pazar 12497 continuous power devamlı güç, sürekli güç 12498 continuous sürekli, devamlı 12499 continuously sürekli olarak, mütemadiyen 12500 continuum kontinuum, sürem 12501 contort (yüz/vb.) buruşturmak, buruşmak 12502 contortion bükme, burma, bükülme, burulma, kıvrık 12503 contour line eşyükselti eğrisi, tesviye eğrisi 12504 contour map çevre eğrisi haritası, düzey haritası 12505 contour pen çevre eğrisi kalemi 12506 contour dış hatlar, (haritada) yükseklik çizgisi, kontur 12507 contra account mukabil hesap 12508 contra kontra, karşı, hesabın alacak bölümü 12509 contra- (önek) karşı, zıt, aksi, ters 12510 contraband goods kaçak mallar 12511 contraband kaçak eşya, kaçak mal, kaçakçılık, kaçak 12512 contrabass kontrbas 12513 contraception doğum kontrolü, gebelikten korunma 12514 contraceptive gebelik önleyici 12515 contract a debt borca girmek 12516 contract an engagement taahhüt etmek 12517 contract book mukavele defteri 12518 contract bridge briç oyunu 12519 contract for futures vadeli sözleşme 12520 contract of insurance sigorta sözleşmesi 12521 contract of licence lisans sözleşmesi 12522 contract of sale satış sözleşmesi 12523 contract sözleşme, kontrat, sözleşme yapmak, (hastalık/vb.) kapmak, küçülmek, büzülmek, küçültmek, büzmek, kısalmak, kısaltmak 12524 contracted büzük, büzülmüş, kısaltılmış, pazarlığı edilmiş 12525 contractible büzülebilir 12526 contractile kasılabilen, büzülebilen, kasılabilir 12527 contracting firm müteahhit firma 12528 contraction (hastalık/vb.) kapma, küçülme, büzülme, küçültme, büzme, (kas) kasılma 12529 contractionary daraltıcı 12530 contractor müteahhit 12531 contractual terms sözleşme koşulları 12532 contractual sözleşmeye bağlanmış, sözleşmeli 12533 contradict inkâr etmek, yadsımak, yalanlamak, birbirini tutmamak, çelişmek 12534 contradiction tersini söyleme, inkâr, yadsıma, yalanlama, zıtlık, çelişki 12535 contradictory çelişkili, tutarsız, birbirini tutmayan 12536 contralto kontralto 12537 contraption garip alet/kılga, zamazingo, zımbırtı 12538 contrarily aksine, bilakis 12539 contrariness inatçılık, aksilik 12540 contrariwise bilakis, aksine, ters yönde 12541 contrary to the specifications şartnameye aykırı 12542 contrary karşıt, aksi, zıt, tamamen farklı, karşı, aykırı, ters, huysuz, inatçı, kafasının dikine giden, zıt, karşıt olan şey 12543 contrast control kontrast ayarı, sertlik ayarı 12544 contrast karşıtlık, tezat, fark, farklılık, karşılaştırma, mukayese, zıt şey, çelişmek, tezat oluşturmak, (farkı görmek için) karşılaştırmak, mukayese etmek 12545 contrasting colour kontrast renk 12546 contrastive analysis ayrımsal çözümleme 12547 contrastive ayrımsal 12548 contravene karşı gelmek, aykırı davranmak, ihlal etmek, çiğnemek, karşı çıkmak, reddetmek, uyuşmamak, çatışmak 12549 contravener kanuna karşı gelen 12550 contravention karşı gelme, ihlal, muhalefet 12551 contretemps gaf 12552 contribute katkıda bulunmak, katılmak, -de payı olmak, neden olmak, yazı hazırlamak, yazmak 12553 contribution margin azami gelir 12554 contribution kalıtım, katkı, yardım, yazı, makale 12555 contributor katkıda bulunan kimse, yardım yapan kimse 12556 contributory payı olan, neden olan 12557 contrite pişman, suçluluk duyan 12558 contrition pişmanlık 12559 contrivance tertibat, icat, buluş, hüner, cihaz, aygıt 12560 contrive bulmak, icad etmek, uydurmak, planlamak, kurmak, bir yolunu bulup yapmak, becermek, ayarlamak 12561 contrived yapmacık, zoraki 12562 control apparatus kontrol cihazı 12563 control box kontrol kutusu, yönetim odası 12564 control cable kumanda kablosu 12565 control card kontrol kartı, denetim kartı 12566 control chart kontrol grafiği 12567 control circuit kontrol devresi 12568 control desk denetim masası, kumanda masası 12569 control gear kumanda dişlisi 12570 control group kontrol türkümü 12571 control key kontrol tuşu 12572 control knob ayar butonu, düğme 12573 control lever kumanda kolu 12574 control mechanism kumanda mekanizması 12575 control point denetim çekidi 12576 control port kontrol kapısı 12577 control program denetim bağdarlaması 12578 control room kontrol odası, yönetim odası 12579 control system kontrol jüyesi, denetim jüyesi 12580 control tower kontrol kulesi 12581 control word denetim sözcüğü 12582 control hakim olmak, dizginlemek, düzenlemek, kontrol etmek, tekşirmek, denetlemek, denetim, kontrol, düzenleme, idare, hakimiyet, yönetim, (ç.) (uçak/vb.) kumanda donanımı 12583 controllable yönetilebilir, idare edilebilir, denetlenebilir 12584 controlled economy kontrollü ekonomi 12585 controlled prices kontrol altında tutulan fiyatlar 12586 controlled denetimli, kontrollü 12587 controller müfettiş, kontrolör, kontrol aygıtı 12588 controlling company ana şirket 12589 controlling kontrol eden, kontrol 12590 controversial tartışmaya yol açan 12591 controversy tartışma, anlaşmazlık, uyuşmazlık 12592 controvert tekzip etmek, yalanlamak 12593 contumacious asi, itaatsiz 12594 contumacy inatçılık, isyankârlık 12595 contumely hakaret, aşağılama 12596 contuse berelemek, ezmek 12597 contusion ezik, bere, çürük, morartı 12598 conurbation birleşik kentler 12599 convalesce iyileşmek 12600 convalescence nekahet, iyileşme dönemi 12601 convalescent iyileşen 12602 convection current konveksiyon akımı 12603 convection konveksiyon, ısıyayım 12604 convector konvektör 12605 convene in extraordinary olağanüstü toplanmak 12606 convene toplantıya çağırmak, buluşmak, toplanmak 12607 convenience uygunluk, elverişlilik, rahat, çıkar, uygun zaman, halk tuvaleti 12608 convenient uygun, elverişli, müsait, yakın, ulaşması kolay 12609 convention toplama, toplanma, toplantı, anlaşma, uzlaşma 12610 conventional weapons konvansiyonel silahlar, klasik silahlar 12611 conventional ananevi, uzlaşımsal, (silah) konvansiyonel 12612 conventionalism konvansiyonalizm, uzlaşımcılık 12613 converge bir çekitte birleşmek 12614 convergence bir çekitte birleşme, yakınsama 12615 convergent lens yakınsak mercek 12616 convergent bir çekitte birleşen, yakınsak 12617 converging lens yakınsak mercek 12618 converging mirror yakınsak ayna 12619 converging yakınsak, birbirine yaklaşan 12620 conversant with yakından bilen, iyi bilen 12621 conversant (with ile) bilgisi olan, bilen 12622 conversation konuşma, sohbet, muhabbet 12623 conversational karşılıklı konuşmalı, konuşkan 12624 conversationalist iyi konuşan kimse 12625 converse with konuşmak 12626 converse konuşmak, sohbet etmek, zıt, ters, karşıt 12627 conversely tam tersine 12628 conversion factor uyum katsayısı 12629 conversion right değiştirme hakkı 12630 conversion değişme, dönüşme, değiştirme, dönüştürme, din değiştirme 12631 convert değiştirmek, dönüştürmek, değişmek, dönüşmek, döndürmek, dönmek, geçmek, belli bir din/siyasi inancı kabul etmeye ikna edilen kimse 12632 converter konvertisör, çevireç, değiştirgeç, redresör 12633 convertibility konvertibilite, tahvil edilebilme 12634 convertible currency konvertibl pul, serbest döviz 12635 convertible money konvertibl pul 12636 convertible (pul) konvertibıl, başka bir şeye dönüştürülebilen, üstü açılır araba 12637 convertor konvertisör, çevireç, değiştirgeç 12638 convex lens tümsek mercek 12639 convex mirror tümsek ayna 12640 convex reflector dışbükey yansıtıcı 12641 convex dışbükey 12642 convexity dışbükeylik 12643 convey taşımak, nakletmek, götürmek, açığa çıkarmak, ifade etmek 12644 conveyable devredilebilir 12645 conveyance by land karayolu ile gönderme 12646 conveyance of goods mal gönderme 12647 conveyance of letters mektup sevki 12648 conveyance taşıma, götürme, nakil, tebliğ, ihbar, terk, taşıt, araç 12649 conveyancer temlikname düzenleyen 12650 conveyer taşıyıcı, nakliyeci 12651 conveying plant sevk tertibatı 12652 conveyor belt bantlı konveyör, kayışlı konveyör 12653 conveyor line taşıyıcı bant 12654 conveyor taşımacı, nakliyeci, taşıyıcı, konveyör 12655 convict suçlu bulmak, mahkum 12656 convicted previously sabıkalı, eski hükümlü 12657 conviction mahkumiyet, sağlam ve içten inanç, kanı, kanaat 12658 convince inandırmak, ikna etmek 12659 convincing ikna edici, inandırıcı 12660 convivial neşeli, muhabbetli 12661 conviviality eğlence 12662 convocation çağrı, davet, toplantı, meclis 12663 convoke toplantıya çağırmak, toplamak 12664 convolute sarılmış, dürülmüş, bükülmüş 12665 convoluted kıvrık, büklümlü, anlaşılması güç, karışık, dolambaçlı 12666 convolution kat, kıvrım, büklüm 12667 convolvulus çitsarmaşığı, kahkaha çiçeği 12668 convoy pennant konvoy flaması 12669 convoy (korumak amacıyla) eşlik etmek, konvoy 12670 convulse şiddetle sarsmak 12671 convulsion çırpınma, sarsılma, kıvranma 12672 cony ada tavşanı 12673 coo (kumru gibi) ötmek, öpüşüp koklaşmak, kumru gibi sevişmek, sevmek 12674 Coo! Eyah!, Hey!, Bana bak! 12675 cook book yemek kitabı 12676 cook sb's goose birinin yuvasını yapmak, onun hakkından gelmek 12677 cook up uydurmak, kafadan atmak 12678 cook aşçı, aşpaz, (yemek) pişirmek, pişmek 12679 cooker ocak, gaz ocağı 12680 cookery aşçılık 12681 cookie kurabiye, bisküvi, koğal, kırıntı, çerez, adam 12682 cooky bkz.cookie 12683 cool and collected aklı başında, telaşlı olmayan 12684 cool customer haddini bilmez kişi 12685 cool down sakinleşmek, yatışmak, sakinleştirmek 12686 cool off heyecanı sönmek 12687 cool one's heels ağaç olmak, sabırsızlanarak beklemek 12688 cool serin, salkın, sakin, soğukkanlı, serinkanlı, (davranış) soğuk, uzak, kafasına göre takılan, küstah, çok yakşı, soğumak, serinlemek, soğutmak, serinletmek, serinlik, sakinlik, serinkanlılık, serinkanlılıkla, heyecanlanmadan 12689 coolant soğutucu 12690 cooler soğutucu, kodes 12691 coolie vasıfsız işçi 12692 cooling water pump devridaim tulumbası, su pompası 12693 cooling soğuma, soğutma 12694 coon zenci, marsık, karaköpek, hayb, rakun 12695 coop up kapatmak, hapsetmek, tıkmak, kafeslemek 12696 coop kümes 12697 cooper fıçıcı 12698 cooperate birlikte çalışma, iş birliği, el birliği, yardım, destek 12699 cooperation birlikte çalışma, iş birliği, el birliği, yardım 12700 cooperative bank kooperatif bankası 12701 cooperative marketing müşterek pazarlama 12702 cooperative society kooperatif şirket 12703 cooperative yardımcı, yardımsever, elbirliğiyle yapılan, kooperatif 12704 coopt oyla seçmek, atamak, tayin etmek 12705 coordinate clause bağlaçlı yan cümle, sıralı tümce 12706 coordinate etkinliği artırmak için birlikte çalışmak, işbirliği yapmak, düzenlemek, ayarlamak 12707 coordination committee koordinasyon komitesi 12708 coordination number koordinasyon sayısı 12709 coordination koordinasyon, eşgüdüm 12710 coordinative eşgüdümlü, koordine 12711 coordinator koordinatör, bağlayan, bağlaç 12712 coot sutavuğu 12713 coownership ortak mülkiyet 12714 cop it fırça yemek 12715 cop out sorumluluktan kaçmak, yan çizmek 12716 cop sakçı, aynasız 12717 copaiba pelesenk yağı 12718 copal kopal 12719 copartner ortak, hissedar 12720 copartnership ortaklık, hissedarlık 12721 cope of heaven gökkubbe 12722 cope with ile başa çıkmak, üstesinden gelmek 12723 cope cüppe, (with ile) başa çıkmak, üstesinden gelmek 12724 copier fotokopi kılgası 12725 copilot ikinci pilot 12726 coping saw oyma testere 12727 coping harpuşta, duvar semeri 12728 copious bol, çok, (yazar) çok yazmış, verimli 12729 coplanar düzlemdeş, eş düzlemli, eş yüzlü 12730 copolymer kopolimer, eşpolimer 12731 copolymerization kopolimerizasyon, eşpolimerleşme 12732 copper acetate bakır asetat 12733 copper beech kızıl gürgen 12734 copper boiler bakır kazan 12735 copper carbonate bakır karbonat 12736 copper chloride bakır klorür 12737 copper coloured bakır renginde 12738 copper engraving bakır oymacılığı 12739 copper glance kalkosin, sülfürlü bakır 12740 copper oxide bakır oksit 12741 copper pipe bakır boru 12742 copper plate bakır levha 12743 copper plating bakır kaplama 12744 copper sulphate bakır sülfat 12745 copper sulphide kalkopirit 12746 copper wire bakır tel 12747 copper bakır, düşük değerli bakır pul, sakçı, aynasız, bakır rengi 12748 copper-clad bakır kaplı 12749 copperas demir sülfat, zaç 12750 copperbottomed karinası bakır kaplı, denize dayanıklı 12751 coppersmith bakırcı, kazancı 12752 coppery bakır gibi, bakırlı 12753 coppice forest baltalık, koruluk 12754 coppice küçük koru, ağaçlık 12755 copra kurutulmuş hindistan cevizi 12756 coproduction ortak üretim 12757 coproprietor müşterek sahip 12758 coproprietorship müşterek sahiplik 12759 copse çalılık, koru 12760 copula haber edatı, koşaç, bildirme eki 12761 copulate (döngül) çiftleşmek 12762 copulation çiftleşme 12763 copulative bağlayan, birleştiren, haber edatı, bağlayan, birleştiren, haber edatı 12764 copy book yazı defteri, not defteri 12765 copy kopya, suret, (yenün/vb.'nin) bir tek sayısı, sayı, nüsha, kopyasını yapmak, kopyasını çıkarmak, göçürmek, örnek almak, taklit etmek, kopya çekmek 12766 copycat sürekli başkalarını taklit eden kimse, taklitçi 12767 copyright law telif hakları yasası 12768 copyright telif hakkı 12769 copytypist daktilo 12770 copywriter reklam yazarı 12771 coquet cilveli hareket etmek, işve yapmak, kırıtmak 12772 coquetry cilve, şuhluk, aşna fişne 12773 coquette edabaz, fettan kadın, oynak kadın, fingirdek 12774 coquettish şuh 12775 coracle bir çeşit kayık 12776 coral island mercanada, atol 12777 coral reef mercan resifi, mercan kayalığı 12778 coral snake mercan yılanı 12779 coral mercan 12780 coralline mercandan, mercanlı, koralina 12781 corallite mercanın tek polipi 12782 coralloid mercana benzeyen 12783 corbel bindirmelik, çıkma desteği 12784 cord velvet fitilli kadife 12785 cord ip, sicim, kendir, tel, şerit, (ses) tel 12786 cordage halat takımı, selviçe 12787 cordate yürek biçiminde 12788 corded ladder ip merdiven 12789 corded fitilli, iple bağlanmış, ipli 12790 cordial candan, yürekten, içten, sıcak, dostça, meyve suyu, likör 12791 cordiality samimiyet, dostluk 12792 cordially içtenlikle, yürekten 12793 cordite kordit, dumansız barut 12794 cordon sakçı kordonu, askeri kordon, kordon, şerit, (off ile) kordon altına almak 12795 cords fitilli kadife pantolon 12796 corduroy fitilli kadife kumaş, ç.fitilli kadife pantolon 12797 core carbon göbek karbonu 12798 core (meyve) göbek, koçan, eşelek, özek, bir şeyin en önemli yeri ya da merkezi, öz, çekirdek 12799 corgi kısa bacaklı küçük bir köpek türü 12800 coriaceous deriden yapılmış, sert 12801 coriander kişniş 12802 corinthian order Korint üslubu 12803 corinthian Korint 12804 corium koryum, altderi 12805 cork oak mantar meşesi, sezü 12806 cork stopper mantar tapa 12807 cork şişe mantarı, (şişe/vb.) mantarla tıkamak 12808 corked mantarlı, mantar kokan 12809 corkscrew stair helezon merdiven, sarmal merdiven 12810 corkscrew tirbuşon, sarmal, burgu, spiral, helezon 12811 corkwood mantar ağacı 12812 corky mantara benzer, kuru, hafif 12813 cormorant karabatak 12814 corn bread mısır ekmeği 12815 corn chandler zahire tüccarı 12816 corn crake bıldırcın kılavuzu 12817 corn flour mısır unu, nişasta 12818 corn silk mısır püskülü 12819 corn sugar mısır şekeri 12820 corn syrup glikoz 12821 corn buğday, mısır, kargıdalı, ekin, tahıl, tane, nasır 12822 corncob mısır koçanı 12823 corncrib mısır ambarı 12824 cornea kornea 12825 cornel karaniya, kızılcık 12826 cornelian cherry kızılcık 12827 cornelian akik taşı 12828 corner bumper köşeli tampon 12829 corner stone köşe taşı, kilit taşı 12830 corner the market piyasayı ele geçirmek 12831 corner köşe, künç, (futbol) köşe vuruşu, künç darbesi, korner, kıstırmak, köşeye sıkıştırmak, (taşıt) köşe dönmek, (ticarette) öne geçmek, alım satımı/üretimi ele geçirmek 12832 cornering viraj alma 12833 cornerstone köşe taşı, temel, esas 12834 cornerwise çapraz 12835 cornet kornet, dondurma külahı, kornet 12836 cornfield mısır tarlası 12837 cornflakes mısır gevreği 12838 cornflour mısır unu 12839 cornflower peygamberçiçeği 12840 cornhusk mısır koçanı kabuğu 12841 cornice pervaz, korniş, saçak silmesi, saçak, kırak 12842 corning salamura yapma 12843 cornsilk mısır püskülü 12844 cornstarch mısır unu 12845 corny modası geçmiş, eski, bayat 12846 corolla taçyapraklar, korol 12847 corollary bir şeyin doğal sonucu, sonuç 12848 corona discharge korona deşarjı, fırça deşarjı 12849 corona ağıl, ayla, hale, taç, korona 12850 coronach cenaze şarkısı 12851 coronary artery taçdamar, koroner atardamar 12852 coronary thrombosis kanın pıhtılaşması, tromboz 12853 coronary kalple ilgili, kalp krizi 12854 coronation taç giyme töreni 12855 coroner sorgu yargıcı, kuşkulu ölüm olaylarını kovuşturan görevli 12856 coronet küçük taç 12857 corporal punishment dayak 12858 corporal gövdesel, bedensel, vücuda ait, onbaşı 12859 corporally bedenen, cismen 12860 corporate director yönetim kurulu üyesi 12861 corporate income tax kurumlar vergisi 12862 corporate name şirket unvanı 12863 corporate saving şirket tasarrufu 12864 corporate seal şirket mühürü 12865 corporate state korporatif devlet 12866 corporate tax kurumlar vergisi 12867 corporate trust şirket kredisi 12868 corporate birleşmiş, ortak, kollektif birlik halinde, tüzel, hükmî 12869 corporation accounting şirket muhasebesi 12870 corporation bylaw şirket tüzüğü 12871 corporation income tax kurumlar vergisi 12872 corporation tax kurumlar vergisi 12873 corporation dernek, kurum, lonca, tüzel kişi, kuruluş, şirket, şişko göbek 12874 corporeal bedeni, maddi 12875 corps commander kolordu komutanı 12876 corps kurul, heyet, kolordu 12877 corpse ceset, ölü 12878 corpulence şişmanlık 12879 corpulent çok şişman, şişko 12880 corpus külliyat 12881 corpuscle yuvar 12882 corpuscular parçacık ile ilgili 12883 corral çevresi çitle sarılı büyükbaş koyun ağılı, kora, kotan 12884 correct düzeltmek, doğru, yanlışsız, kurala uygun 12885 correcting düzeltme, tashih etme, cezalandırma 12886 correction of age yaş tashihi 12887 correction düzeltme, ceza, cezalandırma 12888 corrective düzeltici 12889 correctly doğru olarak, uygun biçimde, tam tamına 12890 correctness doğruluk, dürüstlük, uygunluk 12891 corrector düzeltici 12892 correlate aralarında ilişki kurmak, bağlantılı olmak 12893 correlation matrix ilişki dizeyi, korelasyon matrisi 12894 correlation ilişki 12895 correlative bağlılaşık, karşılıklı 12896 correspond uymak, uyuşmak, uygun olmak, -in karşılığı olmak, uyuşmak, birbirini karşılamak, (düzenli olarak) yazışmak, mektuplaşmak 12897 correspondence course mektupla öğretim 12898 correspondence school açıköğretim 12899 correspondence uygunluk, birbirini tutma, benzerlik, uyuşma, mektuplaşma, yazışma, yazışmalar, mektuplar 12900 correspondent bank muhabir banka 12901 correspondent bir kimseyle sürekli mektuplaşan kişi, taşra ya da dış ülke muhabiri 12902 corresponding uygun, mutabık, benzer 12903 corridor koridor, aralık, geçit, iki ülke arasındaki dar arazi 12904 corrigendum baskı hatası 12905 corrigible düzeltilebilir, giderilebilir 12906 corroborant destekleyici 12907 corroborate kanıtlarla desteklemek, doğrulamak, onaylamak 12908 corroboration doğrulama, teyit, tasdik 12909 corrode aşındırmak, çürütmek, aşınmak, çürümek, oksitlenmek, paslanmak 12910 corrosion aşındırma, paslandırma, çürütme, aşınma, çürüme, paslanma, korozyon 12911 corrosion-proof aşınmaya dayanıklı 12912 corrosion-resistant aşınmaya dayanıklı 12913 corrosive power aşındırıcı güç 12914 corrosive sublimate biklorit, süblime 12915 corrosive aşındırıcı, yiyici, yiygen, çürütücü 12916 corrugate kırıştırmak, buruşturmak, buruşmak 12917 corrugated iron oluklu demir levha 12918 corrugated paper oluklu karton 12919 corrugated pipe oluklu sac boru 12920 corrugated dalgalı, kıvrımlı, katlı 12921 corrugation oluk, yiv, ondüle 12922 corrupt (insanı) bozmak, baştan çıkarmak, kötüleştirmek, yozlaştırmak, rüşvet vermek, özgünlüğünü bozmak, kötü duruma sokmak, laçkalaştırmak, ahlaksız, yozlaşmış, kötü, namussuz, rüşvet yiyici, yanlış, bozuk, laçka 12923 corruptible ayartılabilir, çürüyebilir, bozulabilir 12924 corruption kötüleştirme, yozlaştırma, bozma, namussuzluk, ahlaksızlık, rüşvet yiyicilik, rüşvetçilik, (sağlık) bozulma, zayıflama 12925 corsage korsaj 12926 corsair korsan 12927 corset korsa 12928 cortege kortej, tören alayı 12929 cortex kabuk, kışır, korteks 12930 corticate kabuklu 12931 corticated kabuklu 12932 cortisol kortizol 12933 cortisone kortizon 12934 corundum korindon, zımpara 12935 coruscate ışıldamak, parlamak 12936 corvette ufak torpido muhribi 12937 corvine karga gibi 12938 corymb demet, salkım 12939 coryza burun nezlesi 12940 cos bkz.because 12941 cosecant kosekant, eşkesenlik 12942 coset koset, eşküme 12943 cosh cop, coplamak 12944 cosignatory birlikte imzalayan, ortak imza atan kişi 12945 cosine kosinüs 12946 cosmetic kozmetik, kozmetikle ilgili, kozmetik, (sorunun) yalnız dış görünümüyle ilgili, dış görüntüye önem veren 12947 cosmetics kozmetik 12948 cosmic dust kozmik toz, yıldızlararası toz 12949 cosmic radiation kozmik radyasyon 12950 cosmic ray kozmik ışın, evren ışını 12951 cosmic evrensel, engin, geniş, sınırsız 12952 cosmogony kozmogoni, evrendoğum 12953 cosmography kozmografya, kâinat ilmi 12954 cosmology evrenbilim, kozmoloji 12955 cosmonaut Sovyet uzayadamı, kozmonot 12956 cosmonautics kozmonotik, uzay yolculuğu, uzay gemiciliği 12957 cosmopolitan kozmopolit, (insan/düşünce/vb.) geniş, sınırsız, geniş görüşlü 12958 cosmos evren 12959 cosset üzerine düşmek, şımartmak, üzerine titremek 12960 cossette küspe 12961 cost a packet tuzluya mal olmak 12962 cost a pretty penny pahalıya mal olmak/patlamak 12963 cost account maliyet hesabı 12964 cost analysis maliyet analizi 12965 cost free verginsiz, masrafsız 12966 cost of consumption tüketim maliyeti 12967 cost of conveyance nakliye masrafı 12968 cost of education eğitim maliyeti 12969 cost of living index geçim indeksi 12970 cost of living geçim gideri 12971 cost of manufacture üretim maliyeti 12972 cost of packing ambalaj masrafı 12973 cost of production üretim maliyeti, imalat maliyeti 12974 cost of research araştırma gideri 12975 cost of sales satış maliyeti 12976 cost or marketing pazarlama giderleri 12977 cost overrun fazla maliyet 12978 cost price maliyet fiyatı 12979 cost reduction maliyeti azaltma 12980 cost report maliyet raporu 12981 cost fiyat, değer, paha, masraf, maliyet, mal olmak, değerinde olmak, etmek, yapmak, maliyet hesaplamak 12982 costal kaburgalara ait 12983 costate kaburgalı 12984 coster sokak satıcısı 12985 costermonger seyyar sebze, meyve, balık satıcısı 12986 costing maliyetleme 12987 costive kabız 12988 costless müft, pulsuz, havayi 12989 costliness pahalılık 12990 costly pahalı, pahalıya mal olan 12991 costume ball kıyafet balosu 12992 costume jewellery taklit ziynet eşyası 12993 costume giysi, kostüm 12994 costumer kostümleri hazırlayan kimse, elbiseci 12995 cosurety müteselsil kefil 12996 cosy rahat, sıcacık, örtü, kılıf 12997 cot beşik, baraka, kulübe 12998 cotangent kotanjant 12999 cote ağıl, kuş yuvası, mandıra 13000 coterie zümre, heyet 13001 cottage cheese süzme peynir, lor peyniri 13002 cottage küçük ev, kulübe, kır evi 13003 cottager rençper, köylü 13004 cotter kama, çivi, kopilya 13005 cotton belt pamuk üretme bölgesi 13006 cotton candy pamukhelva, ketenhelva 13007 cotton cloth pamuklu kumaş 13008 cotton exchange pamuk borsası 13009 cotton fabric pamuklu kumaş 13010 cotton field pamuk tarlası 13011 cotton gin pamuk çırçırı 13012 cotton grass pamuk otu 13013 cotton mill pamuk fabrikası 13014 cotton plant pamuk fidanı 13015 cotton plush pamuklu peluş 13016 cotton thread pamuk ipliği 13017 cotton up to yaltaklanmak, geçinmek, anlaşmak 13018 cotton velvet pamuklu kadife 13019 cotton wad hidrofil pamuk 13020 cotton wool ham pamuk, hidrofil pamuk 13021 cotton yarn pamuk ipliği 13022 cotton pamuk, pamuk ipliği, pamuk bezi, anlaşmak, yola gitmek, uzlaşmak 13023 cottonize pamuklaştırmak 13024 cottonseed oil pamuk yağı 13025 cottonseed pamuk çekirdeği, çiğit 13026 cottony pamuk gibi, pamuklu 13027 cotyledon kotileden, çenek 13028 cotyloid hokka gibi 13029 couch grass ayrıkotu 13030 couch ifade etmek, belirtmek, bildirmek, divan, sedir, kanape 13031 couchette (trende) kuşet 13032 couching katarakt ameliyatı 13033 cougar puma 13034 cough drop öksürük pastili 13035 cough mixture öksürük şurubu 13036 cough up pul bayılmak, toslamak, sökülmek 13037 cough öksürmek, yötelmek, öksürük, yötel, öksürme, yötelme 13038 could (`can' eyleminin geçmiş biçimi olarak) -ebilirdi, -abilirdi, (dolaylı anlatımda `can'in yerine) -ebilir, -ebileceği, (olasılık belirtir) -ebilir, -abilir, (rica belirtir) -ebilir, -abilir 13039 coulee derin sel çukuru 13040 coulisse kulis 13041 coulomb kulomb, kulon 13042 coulometer kulonmetre, coulombmetre 13043 coulter kotan bıçağı 13044 coumarin kumarin 13045 coumarone kumaron 13046 Council of Europe Avrupa Konseyi 13047 Council of Ministers Bakanlar Kurulu 13048 Council of State Danıştay, Devlet ?urası, Danıştay, Devlet ?urası 13049 council of war harp meclisi 13050 council konsey, danışma kurulu, meclis, (ev/daire/vb.) yerel idare tarafından yapılan, denetlenen, kiraya verilen 13051 councillor meclis üyesi 13052 councilman belediye encümen üyesi 13053 counsel fee vekâlet vergini 13054 counsel avukat, öneri, tavsiye, önermek, tavsiye etmek, akıl vermek 13055 counsellor danışman, avukat 13056 counsellor-at-law avukat, dava vekili 13057 counselor bkz.counsellor 13058 count down geriye doğru saymak 13059 count for little çok önemsiz olmak 13060 count for nothing çok önemsiz olmak 13061 count in katmak, dahil etmek 13062 count noses kelle saymak 13063 count on bel bağlamak, güvenmek, beklemek, hesaba katmak 13064 count one's chickens dereyi görmeden paçaları sıvamak 13065 count out birer birer saymak, dahil etmemek, saymamak 13066 count the cost bütün riskleri hesaplamak, enikonu düşünmek 13067 count the pennies kemerleri sıkmak 13068 count up hesap etmek 13069 count (sayı) saymak, içermek, saymak, kapsamak, içine almak, olduğunu düşünmek, addetmek, mahsup etmek, olarak saymak, önemi olmak, değeri olmak, sayma, sayım, hesap, sayı, toplam, şikayet maddesi, önemseme, umursama, dikkat, kont 13070 countable noun sayılabilen isim 13071 countable sayılabilen, sayılabilir 13072 countdown gerisayım 13073 countenance yüz ifadesi, uygun bulma, onama, destek, onay, tasvip, izin, desteklemek, onaylamak, uygun bulmak, izin vermek 13074 counter claim karşı dava 13075 counter currency sahte pul, gastan pul 13076 counter demonstration karşı gösteri 13077 counter jumper tezgâhtar 13078 counter measure karşı önlem 13079 counter motion karşı öneri, karşı teklif 13080 counter offer karşı teklif 13081 counter proposal karşı teklif 13082 counter revolution karşı devrim 13083 counter security ikinci kefalet 13084 counter tezgâh, marka, fiş, sayıcı, sayaç, karşı çıkmak, karşısında olmak, muhalefet etmek, karşılamak, karşı koymak, karşılık vermek, karşı 13085 counter-intelligence service karşı casusluk servisi 13086 counteract karşılık vermek, mukabele etmek, (etkisini) yok etmek, gidermek 13087 counteraction karşı hareket, karşı koyma 13088 counterattack karşı saldırı, kontratak, karşı saldırı yapmak, kontratak yapmak 13089 counterbalance eş ağırlık, karşılık, denkleştirmek, denk ağırlıkla karşılamak 13090 counterbore havşa, havşa açmak 13091 counterbrace çapraz gergi 13092 countercharge karşı suçlama 13093 countercheck tepki, reaksiyon 13094 counterclaim karşı dava, karşı iddia 13095 counterclockwise saat yönünün tersine 13096 countercurrent karşıakım 13097 counterespionage karşı casusluk 13098 counterfeit money sahte pul, kalp pul, gastan pul 13099 counterfeit (pul/vb.) sahtesini yapmak, basmak, taklit etmek, sahte, taklit 13100 counterfeiter kalpazan, sahtekâr 13101 counterfire karşı ateş 13102 counterflange kontra flanş 13103 counterfoil çek ya da makbuzun dip koçanı 13104 counterfort payanda, destek, ayak 13105 counterglow karşıgün 13106 counterintelligence karşı haber alma örgütü 13107 counterirritant karşı irkilme 13108 counterman tezgâhtar 13109 countermand yeni bir emirle geçersiz kılmak, iptal etmek 13110 countermark kalite işareti 13111 countermeasure karşı önlem 13112 counterorder siparişi geri alma 13113 counterpane yatak örtüsü 13114 counterpart tam benzeri, kopyası 13115 counterplot karşı tedbir, karşı tedbir almak 13116 counterpoint kontrpuan 13117 counterpoise denge ağırlığı, karşı ağırlık, denkleştirmek, karşı etki yapmak 13118 counterpressure karşıbasınç 13119 counterrecoil yerine gelme, yerine getirme 13120 counterrevolution karşı devrim 13121 counterrevolutionary karşı devrimci 13122 countershaft transmisyon mili, avara mili 13123 countersign parola, onay imzası, (onay için) ayrıca imzalamak 13124 countersignature tasdik imzası, ikinci imza 13125 countersink havşa matkabı, havşa açmak 13126 counterspy karşı casus 13127 countersunk gömme, gömülmüş 13128 countervail aynı kuvvetle karşı koymak 13129 countervailing aynı kuvvetle karşı koyma 13130 counterwedge karşı kama 13131 counterweight denge ağırlığı, karşı ağırlık 13132 countess kontes 13133 countless çok fazla, sayısız 13134 countrified köylümsü, kır halkı gibi 13135 country club kırdaki yöndün ve eğlence kulübü 13136 country cousin taşralı akraba 13137 country house şehir dışındaki yazlık, sayfiye 13138 country music kantri müzik 13139 country race kır koşusu 13140 country ülke, yurt, vatan, ulus, halk, kır, taşra, kırsal kesim, bölge, yöre, taşraya özgü, kırsal 13141 countryman vatandaş, yurttaş, hemşeri, taşralı, köylü 13142 countryseat sayfiye evi 13143 countryside kırsal bölge, kent 13144 countrywide ülke çapında, ülkeye yayılmış 13145 county ilçe, kontluk, il, idare bölgesi 13146 coup d'etat hükümet darbesi 13147 coup başarılı hareket, hükümet darbesi, çevriliş 13148 coupe iki kapılı yöndün arabası 13149 couple birleştirmek, (döngül) çiftleşmek, çift, karı koca, çift, (of ile) birkaç, iki-üç 13150 coupled akuple, bağlı 13151 coupler kuplör, bağlaştırıcı, kavrama, bağlama 13152 couplet beyit 13153 coupling kavrama, bağlama, kuplaj, manşon, koşum 13154 coupon of bonds tahvilat kuponu 13155 coupon kupon 13156 courage yüreklilik, cesaret, mertlik 13157 courageous yürekli, cesur, yiğit, mert 13158 courgette bir çeşit dolmalık kabak 13159 courier haberci, kurye, turist rehberi 13160 course of business işlerin seyri 13161 course of flight uçuş rotası 13162 course yön, rota, akış, cereyan, gidişat, saha, alan, pist, kurs, dizi, seri, eğitim, tahsil, davranış biçimi, eylem biçimi, yöntem, yol, yemeğin bölümlerinden biri, tabak, yemek, (sıvı) akmak 13163 courser av köpeği 13164 court danger tehlike peşinde koşmak 13165 court death ölümüne susamak 13166 court fees mahkeme masrafları 13167 court file dava dosyası 13168 court of account Sayıştay 13169 court of admiralty deniz mahkemesi 13170 court of appeal Temyiz Mahkemesi, Yargıtay 13171 court of bankruptcy iflas mahkemesi 13172 court of first instance asliye mahkemesi 13173 court of human Rights insan hakları mahkemesi 13174 court of jurisdictional disputes uyuşmazlık mahkemesi 13175 court of justice adalet divanı 13176 court of peace sulh mahkemesi 13177 court of review temyiz mahkemesi 13178 court order mahkeme ilamı 13179 court plaster plaster 13180 court mahkeme, mahkeme üyeleri, oturum, saray, saray halkı, avlu, kort, saha, gözüne girmeye çalışmak, teveccühünü kazanmaya çalışmak, dalkavukluk etmek, kur yapmak, riskine girmek, atılmak 13181 court-martial askeri mahkeme, divanıharp, askeri mahkemede yargılamak 13182 courteous ince, kibar, nazik 13183 courtesan fahişe, kahpe 13184 courtesy call nezaket ziyareti, resmi ziyaret 13185 courtesy title resmi olmayan unvan 13186 courtesy visit nezaket ziyareti, resmi ziyaret 13187 courtesy incelik, nezaket, kibarlık 13188 courthouse adliye sarayı 13189 courtier saray adamı, nedim 13190 courtly nazik, saygılı 13191 courtship kur yapma, kur, iltifat 13192 courtyard avlu, hayat, kora 13193 cousin kuzen 13194 couture terzilik, desinatörlük 13195 couturier modacı, desinatör, erkek terzi 13196 couturiere kadın terzi 13197 covalence kovalans, değerdeşlik 13198 covalent bond kovalent bağ, değerdeş bağ 13199 covalent kovalent, değerdeş 13200 covariance eşdeğişirlik, kovaryans, ortakdeğişke 13201 covariant kovaryant, eşdeğişkin 13202 cove koy, körfezcik 13203 coven cadılar toplantısı 13204 covenant (dinsel) anlaşma, sözleşme, anlaşma, mukavele 13205 covenanted employee sözleşmeli çalışan 13206 Coventry dışlamak 13207 cover charge giriş vergini 13208 cover crop örtü ösümlüğü, koruyucu ösümlük 13209 cover girl kapak kızı 13210 cover glass lamel 13211 cover letter tanıtma yazısı 13212 cover up örtmek, örtbas etmek, kapatmak 13213 cover örtmek, tıkamak, kapatmak, kaplamak, (yol) katetmek, gözlemek, göz altında tutmak, (ayrıntıları/vb.) aktarmak, rapor etmek, yetmek, karşılamak, sigortalamak, silahla korumak, -e silah tutmak/doğrultmak, kapak, örtü, koruyucu, kitap kabı, kap, zarf, kılıf, siper, sığınak, maske, perde, paravana, sigorta 13214 coverage (sınalgı/yenün/vb.'de) bir olaya ayrılan yer/zaman 13215 covered market kapalı çarşı, kapalı pazar 13216 covered kapalı, örtülü 13217 covering letter açıklayıcı mektup, teyit mektubu 13218 covering note sigorta zeyilnamesi 13219 covering warrant hazine bonosu 13220 covering kat, örtü 13221 coverlet yatak örtüsü 13222 covert gizli, saklı, örtülü 13223 covet göz dikmek 13224 covetous hırslı, mal canlısı 13225 covetousness açgözlülük, harislik 13226 covey keklik sürüsü 13227 coving sundurma, çıkma 13228 cow pea börülce 13229 cow inek, fil gibi iri döngüllerin dişisi, yıldırmak, korkutmak, sindirmek 13230 coward korkak 13231 cowardice korkaklık 13232 cowardliness korkaklık, kancıklık 13233 cowardly korkakça 13234 cowbane sığır baldıranı 13235 cowbell inek çıngırağı 13236 cowberry kırmızı yaban mersini 13237 cowboy kovboy, sığırtmaç 13238 cower sinmek, büzülmek 13239 cowhand kovboy 13240 cowhide gön, sığır derisi 13241 cowling kaporta, kozgaltka kapağı 13242 coworker iş arkadaşı 13243 cowpat tezek 13244 cowslip çuhaçiçeği 13245 cox dümenci 13246 coxa böcekte kalça sümüğü 13247 coxcomb edabaz, züppe adam, horozibiği çiçeği 13248 coxcombry züppelik, edabazlık 13249 coxswain dümenci 13250 coy çekingen, utangaç, nazlı, cilveli 13251 coyness çekingenlik, mahcubiyet, cilve, naz 13252 coyote kır kurdu 13253 coypu bataklık kunduzu 13254 cozen aldatmak, kandırmak 13255 cozy bkz.cosy 13256 crab apple yaban elması 13257 crab louse kasıkbiti, ambiti 13258 crab yengeç, kasık biti, eleştirmek, şikâyet etmek, dırdır etmek 13259 crabbed ters, huysuz, karışık, anlaşılmaz 13260 crabbing krablama, yaş fiksaj 13261 crabby huysuz, dırdırcı 13262 crack a joke fıkra patlatmak, şaka yapmak 13263 crack down acımasızlaşmak, daha katı olmak 13264 crack of doom kıyamet kopması 13265 crack up sağlığı bozulmak, gülmekten katılmak 13266 crack çatlamak, çatlatmak, şaklamak, şaklatmak, vurmak, çarpmak, çarptırmak, (up ile) (güçlüklere) boyun eğmek, bitmek, tükenmek, (espri/fıkra/vb.) patlatmak, şifresini, sırrını çözmek, keşfetmek, başarılı, usta, yetenekli, çatlak, şaklama, çatırtı, vuruş, darbe, tokat, girişim, şaka, nükte 13267 crackdown yasaklama, kısıtlama, engelleme 13268 cracked çatlak, kaçık, üşütük 13269 cracker kraker, çatapat, fıstık, yavru, piliç 13270 crackers deli, çatlak, üşütük, kaçık 13271 cracking çatlama, parçalanma, kraking 13272 crackle çatırdamak, çıtırdamak, çatırdatmak, çıtırdatmak, çatırtı, çıtırtı 13273 crackling çatırtı, çıtırtı, kızarmış jambon kabuğu 13274 crackpot kaçık, çatlak, çılgın, uçuk 13275 crackup kaza, sinir krizi, çarpışma 13276 cradle of civilization uygarlığın beşiği 13277 cradle beşik, bir şeyin başladığı yer, köken, beşik, insan yaşamının ilk yılları, çocukluk yılları, (dikinti/vb.) tahta, tezgâh, kızak, beşikte sallamak, beşikteymiş gibi sallamak 13278 cradlesong ninni, layla 13279 craft sanat, beceri, hüner, kesp, ustalık, maharet, kurnazlık, hile, gemi, uçak, teknik eleman 13280 craftily şeytanca 13281 craftiness kurnazlık, hile 13282 crafts gemi, uçak 13283 craftsman usta, zanaatçı 13284 craftsmanship hüner 13285 crafty kurnaz, dalavereci, üçkâğıtçı 13286 crag yalçın kayalık 13287 cragged sarp 13288 craggy dik ve pütürlü 13289 cram tıkmak, sıkıştırmak, tıka basa doldurmak, ağzına kadar doldurmak, acele ile sınava hazırlanmak, ineklemek 13290 cram-full dopdolu 13291 cramp kramp, kasınç, mengene, engel, engel olmak, kısıtlamak, tıkıştırmak, sıkıştırmak 13292 cramped (yer) dar, sıkışık 13293 crampon kanca, mengene, krampon, buz mahmuzu 13294 cranage vinç kirası 13295 cranberry keçiyemişi, yabanmersini 13296 crane truck vinçli kamyon 13297 crane vinç, turna, (boynunu) uzatmak 13298 cranebill turnagagası, yabani sardunya 13299 cranial cavitiy kafatası boşluğu 13300 cranial nerve kafatası siniri 13301 cranial kafatasıyla ilgili 13302 craniology kafabilim 13303 cranium kafatası, baş kâsesi 13304 crank arm krank kolu, anadingil kolu 13305 crank web krank kolu 13306 crank dirsek, kol, kanırtmaç, saplantılı kimse, deli, kaçık, şıltak 13307 crankcase karter 13308 crankshaft krank mili 13309 cranky acayip, tuhaf, garip, sinirli, huysuz, aksi, (alet/vb.) laçka, gevşek, bozuk 13310 cranny çatlak, gedik, yarık 13311 crap bok, zırva, saçmalık, boktan laf, ıvır zıvır döküntü, bok 13312 crape krep 13313 craps iki zarla oynanan kumar, barbut 13314 crapulence içkiye aşırı düşkünlük 13315 crash about one's ears dünya başına yıkılmak 13316 crash dive (denizaltı) birden dalma 13317 crash helmet kask, koruyucu başlık 13318 crash landing mecburi iniş 13319 crash (araba/vb.) gürültüyle çarpmak, çarptırmak, düşmek, düşürmek, iflas etmek, top atmak, paldır küldür gitmek/hareket etmek, çatırtı, gürültü, (uçak/otomobil/vb.) kaza, batkı, iflas, acele, ivedi, hızlı, hızlandırılmış 13320 crash-land mecburi iniş yapmak 13321 crass aptal, aptalca, kaba, duygusuz, (aptallık/vb.) büyük, tam, aşırı derecede 13322 crate kafesli sandık, kasa, külüstür araba/uçak 13323 crater lake krater gölü 13324 crater krater, yanardağ ağzı, çukur 13325 cravat boyunbağı, kravat 13326 crave çok istemek, -e can atmak, için deli olmak 13327 craven ödlek, korkak 13328 craving arzu, tutku 13329 craw kursak, döngül aşkazanı 13330 crawfish kerevit, harçenk, çay veya göl harçengi, harçenk gibi geri geri gitmek, harçenk gibi dal dala gitmek, geri çekilmek, yayınmak 13331 crawl emeklemek, sürünmek, ağır ağır yürümek/ilerlemek, (böcek/vb.ile) dolu olmak, kaynamak, tüyleri ürpermek, karıncalanmak, yaltaklanmak, yağlamak, dalkavukluk etmek, yağ çekmek, krol yüzme, çok yavaş hareket, ağır gidiş 13332 crawler tırtıl zincirli kılga 13333 crayfish kerevit, kerevides 13334 crayon renkli kalem, boyalı kalem 13335 craze çılgına çevirmek, çıldırtmak, deli etmek, çok heyecanlandırmak, geçici akım, moda, çılgınlık, düşkünlük, hayranlık 13336 craziness delilik, çılgınlık, kaçıklık, cinnet 13337 crazing sır çatlaması 13338 crazy deli, çılgın, kuduruk, olanaksız, aptalca, saçma, çılgınca, kuluduk, aptal, salak, (about ile) hayran, tutkun, hasta, deli 13339 creak gıcırtı, gıcırdamak 13340 creaky (kapı/vb.) gıcırtılı, gıcırdayan 13341 cream cheese krem peynir 13342 cream of tartar krem tartar 13343 cream of the crop kaymak tabaka, en iyisi 13344 cream kaymak, krema, krem, merhem, bir şeyin en iyi bölümü, kaymak, krem rengi, (sütün) kaymağını almak, (off ile) (en iyileri) seçmek, ayıklamak 13345 creamer ekramöz, krema kılgası 13346 creamery süthane, kaymakçı dükkanı 13347 creamy krem gibi, yumuşak, kaygan, kremalı, krema içeren, kaymaklı 13348 crease buruşukluk, kırışıklık, kat, pli, buruşmak, kırışmak, buruşturmak, kırıştırmak 13349 crease-proof buruşmaz 13350 crease-resistant buruşmaz 13351 create a stink kıyameti koparmak 13352 create jobs istihdam olanağı oluşturmak 13353 create yaratmak, -e yol açmak, neden olmak, oluşturmak, atamak 13354 creatine kreatin 13355 creatinine kreatinin 13356 creation yaratma, yaradılış, acun, evren, kreasyon 13357 creative power yaratıcı güç 13358 creative yaratıcı 13359 creativity yaratıcılık 13360 creator yaratıcı 13361 creature comforts refah 13362 creature yaratık 13363 creche kreş, bebekevi, yuva 13364 credence inanma, güven, doğru kabul etme 13365 credentials güven belgesi, itimatname 13366 credibility güvenilirlik, inanılırlık 13367 credible inanılır, güvenilir 13368 credit account kredi hesabı, açık hesap 13369 credit advice alacak dekontu 13370 credit agency kredi kurumu 13371 credit agent sigorta acentesi 13372 credit agreement kredi anlaşması 13373 credit application kredi başvurusu 13374 credit balance alacak bakıyesi 13375 credit bank kredi bankası, ticaret bankası 13376 credit card kredi kartı 13377 credit control kredi kontrolü 13378 credit department kredi servisi 13379 credit interest kredi faizi 13380 credit limit kredi limiti 13381 credit line kredi limiti 13382 credit market kredi piyasası 13383 credit money banka kredisi 13384 credit note kredi mektubu 13385 credit period kredi dönemi 13386 credit rating kredi değerliliği 13387 credit standing kredi yağdayı, mali itibar 13388 credit system kredi jüyesi 13389 credit target kredi hedefi 13390 credit terms kredi şartları 13391 credit inanç, güven, sadakat, övgü, onur, şereflendirme, kredi, saygınlık, itibar, onur kaynağı, veresiye, nisiye, inanmak, güvenmek, itibar etmek, pul yatırmak 13392 creditable şerefli, övgüye değer 13393 crediting kredi verme, alacaklandırma 13394 creditor kredi veren, alacaklı 13395 creditor's ledger alacaklılar defteri 13396 credits and titles jenerik 13397 creditworthiness kredi almaya layık olma 13398 credulity saflık, her şeye inanma 13399 credulous herşeye inanan, saf 13400 creed inanç, iman, itikat 13401 creek çay, ırmak kolu, dere 13402 creel cağlık, çözgü sehpası, balık sepeti 13403 creep sürünmek, sürünerek ilerlemek, sessizce sokulmak, (sarmaşık/vb.) sarılmak, sarılarak büyümek, ürpermek, tüyleri ürpermek, dalkavuk, yağcı, gıcık, kıl 13404 creepage akış, sızıntı, dağılma 13405 creeper sürüngen ösümlük, sarmaşık 13406 creeping stem sürüngen gövde 13407 creeping sürünen, tırmanarak büyüyen 13408 creeps (the ile) ürperti, korku 13409 creepy tüyler ürpertici 13410 cremate (ölüyü) yakmak 13411 cremation ölüyü yakma 13412 crematorium ölülerin yakıldığı yer, krematoryum 13413 crenate tırtıllı 13414 crenel mazgal 13415 crenellated mazgallı 13416 crenellation mazgallı siper 13417 creole hem Avrupa hem de Afrika soyundan gelen (kişi), bu kişilerin konuştuğu (dil) 13418 creosote katran ruhu, kreozot 13419 crepe de Chine krepdöşin 13420 crepe Georgette krepjorjet 13421 crepe paper krepon çöngesi 13422 crepe rubber krepsol, krep lastik 13423 crepe suzette krepsüzet 13424 crepe yarn krep ipliği 13425 crepe krep 13426 crepitate çatırdamak 13427 crescendo kreşendo 13428 crescent wrench ayarlı anahtar 13429 crescent hilâl, ayça, yeniay 13430 cresol krezol 13431 cress tere 13432 cresset fener 13433 crest ibik, taç, tepe, doruk 13434 crestfallen üzgün, mutsuz, kırgın, yılgın 13435 cresyl kresil 13436 cresylic acid kresilik asit 13437 cretaceous period kretase 13438 cretaceous tebeşirli, kireçli, tebeşir dönemi 13439 Cretan Giritli, Girit 13440 Crete Girit adası 13441 cretin salak, aptal, geri zekâlı, kreten 13442 cretinism kretenizm 13443 cretonne kreton 13444 crevasse (buz/vb.'de) derin yarık 13445 crevice (kaya/vb.'de) çatlak, yarık 13446 crew cut asker tıraşı 13447 crew tayfa, mürettebat, ekip 13448 crew-neck hâkim yaka 13449 crib çocuk karyolası, döngül yemliği, kopya çekmek 13450 cribbage bir çeşit iskambil oyunu 13451 cribriform kalbur gibi, delik deşik 13452 cribwork kafes çatkı, çerçeve çatkı 13453 crick boyun tutulması, kasılma 13454 cricket cırcırböceği, cırcırama, kriket 13455 cricoid halka şeklinde, gırtlak kıkırdağı 13456 crier mübaşir, ağlayan kimse, tellal 13457 crime against humanity insanlık suçu 13458 crime rate suç oranı 13459 crime reporter sakçı muhabiri 13460 crime writer cinayet romanları yazarı 13461 crime suç, aptallık, mantıksızlık, mantıksızca hareket 13462 Crimea Kırım 13463 criminal assault ırza tecavüz 13464 criminal contempt mahkemeye hakaret 13465 criminal conversation zina 13466 criminal court ceza mahkemesi 13467 criminal discretion cezai ehliyet 13468 criminal law ceza hukuku 13469 criminal liability cezai sorumluluk 13470 criminal medicine adli tıp 13471 criminal record sabıka kaydı 13472 criminal suçla ilgili, cezalı, çok kötü, suçlu 13473 criminality suçluluk 13474 criminology suçbilim, kriminoloji 13475 crimp kıvrım, kıvırmak, dalgalandırmak, asker toplamak 13476 crimson koyu kırmızı 13477 cringe korkudan sinmek, büzülmek, (birinin önünde) iki büklüm olmak 13478 cringle radansa, halat matafyonu 13479 crinite kıllı, saçlı 13480 crinkle buruşturmak, kırıştırmak, katlamak, buruşmak, kırışmak 13481 crinoid denizlalesi 13482 crinoline çemberli etek 13483 cripple sakat, topal, kötürüm, sakatlamak, baltalamak, bozmak, engellemek 13484 crippled sakat, topal, kötürüm, arızalı 13485 crisis bunalım, kriz 13486 crisp gevrek, körpe, taze, yeni, gıcır gıcır, çabuk, tez, hızlı, (hava) soğuk, cips 13487 crispate dalgalı 13488 crispation büklüm, buruşukluk 13489 crispy gevrek, körpe, taze 13490 crisscross çapraz çizgili 13491 crista kabartı 13492 cristate ibikli, tepelikli, sorguçlu 13493 cristobalite kristobalit 13494 criterion ölçüt, kriter 13495 critic eleştirmen, eleştiren kimse 13496 critical angle kritik açı, dönüşül açı 13497 critical point kritik çekit 13498 critical range kritik bölge 13499 critical temperature kritik sıcaklık 13500 critical voltage kritik gerilim 13501 critical kusur bulan, eleştiren, eleştiri niteliğinde, eleştirel, tehlikeli, ciddi, kritik 13502 criticism eleştiri, kritik, kusur bulma, olumsuz eleştiri 13503 criticize kusur bulmak, eleştirmek 13504 critique eleştiri yazısı, kritik 13505 croak kurbağa sesi çıkartmak, vraklamak, çatlak sesle konuşmak/söylemek, nalları dikmek, kurbağa sesi, vırak, hırıltı 13506 Croat Hırvat 13507 Croatia Hırvatistan 13508 Croatian Hırvatça 13509 crochet hook dantel tığı, tığ 13510 crochet tığ işi, tığ işi yapmak, tığ ile örmek 13511 crock çanak, çömlek, toprak kap, külüstür araba, hurda, moruk, işi bitmiş adam, yaşlı at 13512 crockery çanak, çömlek 13513 crocodile tears sahte gözyaşları, sahte üzüntü 13514 crocodile timsah 13515 crocus çiğdem 13516 croft küçük çiftlik 13517 crofter küçük toprak sahibi 13518 croissant ayçöreği 13519 crone kocakarı 13520 crony yakın arkadaş, dost 13521 crook kanca, sopa, değnek, hırsız, dolandırıcı, kıvırmak, bükmek, kıvrılmak, bükülmek 13522 crooked eğri, yamuk, namussuz 13523 croon yumuşak sesle (şarkı) söylemek 13524 crop failure bereketsiz ürün 13525 crop insurance ürün sigortası 13526 crop plant kültür ösümlüğü 13527 crop rotation ürün rotasyonu 13528 crop up birden meydana çıkmak 13529 crop ekin, ürün, mahsul, yığın, türküm, küme, topluluk, kısa kesilmiş saç, kursak, (döngül) otlamak, yemek, (saç/kuyruk) kesmek, kırpmak, ekmek, ürün vermek 13530 cropper kırkma aleti, ürün veren ösümlük 13531 croquet krikete benzer bir açık hava oyunu, kroket 13532 crosier piskopos asası 13533 cross action karşılıklı dava 13534 cross check çizgili çek 13535 cross country race kır koşusu 13536 cross demand karşı dava 13537 cross member travers 13538 cross off üstünü çizip çıkarmak 13539 cross one's fingers iyi şans dilemek 13540 cross one's legs ayak ayak üstüne atmak 13541 cross one's mind aklından geçmek 13542 cross out üstünü çizmek 13543 cross rate çapraz kur 13544 cross ratio çapraz oran 13545 cross reference gönderme 13546 cross section kesit, enine kesit, profil 13547 cross someone's palm bahşiş vermek 13548 cross street ara sokak 13549 cross the't' and dot the'i's kılı kırk yapmak 13550 cross çarpı/artı işareti, çarmıh, üzüntü, gam, elem, çapraz, köndelen, geçmek, öbür tarafına geçmek, kesişmek, (kol/bacak) kavuşturmak, üst üste atmak, karşı koymak, engellemek, melezlemek, kızgın, sinirli, ters, aksi, huysuz 13551 cross-border sınır ötesi 13552 cross-country race kırkoşusu 13553 cross-country kırlar boyunca, kırlarda 13554 cross-examine çaprazlama sorguya çekmek, ahret suali sormak 13555 cross-eyed şaşı 13556 cross-fertilization çaprazlama dölleme 13557 cross-fertilize çaprazlama yöntemiyle döllemek 13558 cross-legged bacak bacak üstüne atmış, bacak bacak üstüne atmış 13559 cross-lode enine damar 13560 cross-pollination çapraz tozlaşma, çapraz tozlaşma 13561 cross-purposes farklı ve zıt amaçlar, yanlış anlama 13562 cross-refer okuru başka bir yere göndermek 13563 cross-stitch kanaviçe işi 13564 cross-wind yan rüzgâr 13565 crossband çaprazbant 13566 crossbar kol demiri 13567 crossbeam kiriş 13568 crossbow tatar yayı 13569 crossbrace çapraz gergi çubuğu, çapraz bağlantı 13570 crossbracing çapraz bağlantı 13571 crossbred melez 13572 crossbreed melez, melezlemek 13573 crossbreeding çaprazlama 13574 crosscheck (bir işlemin/yanıtın/vb.) sonucunu başka kaynaklardan ikinci kez kontrol etmek, sağlamasını yapmak 13575 crosscountry kros 13576 crosscut saw çapraz testere 13577 crosscut enine kesiş, enine kesim, enine kesmek 13578 crosscutrents zıt akımlar 13579 crossed cheque çizgili çek 13580 crossed çizgili, çapraz 13581 crossfall enine eğim 13582 crossfire çapraz ateş 13583 crosshatch çapraz taramak 13584 crosshatching tarama 13585 crosshead piston kafası, kroshed 13586 crossing deniz yolculuğu, (iki yolun/nehrin/vb.) birleştiği yer, geçit, geçiş yeri, geçiş 13587 crossover geçit, köprü, üst geçit 13588 crossroad yan yol, çapraz yol 13589 crossroads birkaç yolun kesiştiği yer, dönüm çekidi 13590 crosstalk diyafoni, karışma 13591 crosstree kurcata, kurceta 13592 crosswalk yaya geçidi 13593 crosswind karşı rüzgâr 13594 crosswise çapraz, çaprazlama, ters, çapraz 13595 crossword puzzle çapraz bulmaca 13596 crossword bulmaca 13597 crotch kasık, pantalon ağı, apışlık, dalın ağaç gövdesinden ayrıldığı yer, çatak 13598 crotchet çeyrek nota, garip, saçma düşünce 13599 crotchety (yaşlı) huysuz, aksi, dırdırcı 13600 croton oil kroton yağı 13601 croton kroton 13602 crotonyl krotonil 13603 crouch çömelmek, sinmek 13604 croupier krupiye 13605 crow one's head off koltukları kabarmak 13606 crow karga, (horoz) ötmek, böbürlenmek, hava atmak, horoz ötüşü 13607 crow's-foot göz kenarındaki kırışıklar 13608 crowbar demir kol, manivela, levye 13609 crowd out sıkıştırarak çıkarmak 13610 crowd toplanmak, doluşmak, kalabalık oluşturmak, (bir alan) doldurmak, tıkıştırmak, sıkıştırmak, kalabalık, belirli bir toplumsal türküm, topluluk, yığın 13611 crowded profession çok rağbet gören meslek 13612 crowded kalabalık, tıkış tıkış, dopdolu 13613 crowfoot kazayağı, düğünçiçeği, boyunduruk 13614 crown it all tüy dikmek 13615 crown jewels hükümdarlığa ait mücevherler 13616 crown land krala ait toprak 13617 crown prince veliaht 13618 crown taç giydirmek, bir şeyin tepesini/üsütünü kaplamak, tamamlamak, tamam etmek, kafasına vurmak, (diş) kaplamak, tac, çiçeklerden yapılmış tac, krallık, kraliyet iktidarı, tepe, üst kısım, penny değerinde madeni pul, şampiyonluk, mükemmellik, kusursuzluk 13619 crowning achievement parlak başarı 13620 crowning en son, en yüksek 13621 crucial çok önemli, kesin, son 13622 crucible steel pot çeliği, pota döküm çeliği 13623 crucible pota, kröze 13624 crucify çarmıha gererek öldürmek, çarmıha germek 13625 crude fibre ham elyaf 13626 crude oil ham petrol, yeryağı 13627 crude petroleum petrol, ham petrol 13628 crude rate kaba hız 13629 crude tar ham katran 13630 crude ham, işlenmemiş, kaba, inceliksiz, iyi yapılmamış, baştan savma, kaba saba 13631 crudely kabaca 13632 crudeness kabalık, çiğlik, hamlık 13633 crudity kabalık 13634 cruel acımasız, zalim, gaddar, çok acı, dayanılmaz 13635 cruelty acımasızlık, gaddarlık, zulüm 13636 cruet baharatlık, baharat kutusu 13637 cruise gemiyle gezmek, deniz gezisi yapmak, (otomobil/uçak/vb.) ortalama bir hızla gitmek, karı peşinde dolaşmak, eline alıp dolaşmak, deniz gezisi, tekne gezintisi 13638 cruiser bir ya da iki kamaralı büyük kozgaltka, kotra, kruvazör 13639 cruising speed seyir hızı 13640 crumb ekmek kırıntısı, kırıntı, kırıntı, çok az miktar, (Aİ) ciğeri beş kapik etmez adam 13641 crumble dövmek, hurda hurda doğramak, ovalamak, ezilip büzülmek, ezmek, ovulmak, hurdalamak, çok küçük parçalara ayırmak, ufalamak, ufalanmak, harap olmak 13642 crumbly kolayca ufalanan 13643 crummy pis, köhne, bakımsız, ikinci kalite, ucuz 13644 crumpet hamburger ekmeği, kafa, seksi karı 13645 crumple buruşturmak, kırıştırmak, buruşmak, kırışmak 13646 crunch çatır çutur yemek, çatırdamak, çatırdatmak, çatırtı, çuturtu, zor an, karar anı, dönüm çekidi 13647 crunchy gevrek 13648 cruse testi, saksı 13649 crush ezmek, sıkıştırarak ezmek, izdiham oluşturmak, sıkışıp tepişmek, izdiham, kalabalık, sıkma meyve suyu, abayı yakma, aptalca aşk 13650 crusher kırma kılgası, konkasör, kırıcı 13651 crushing ezme 13652 crust of the earth yerkabuğu 13653 crust kabuk, ekmek kabuğu, tabaka, kabuk 13654 crustacean kabuklu 13655 crustaceous kabuklu 13656 crusty kabuklu, gevrek, ters, huysuz, aksi 13657 crutch koltuk değneği, kasık, pantolon ağı, apışlık 13658 crux sorunun merkezi/en önemli çekidi 13659 cry down kötülemek 13660 cry for the moon olmayacak şey istemek 13661 cry off sözünden dönmek, caymak, su koyuvermek 13662 cry one's eyes out hüngür hüngür ağlamak 13663 cry one's heart out hüngür hüngür ağlamak 13664 cry out against karşı gelmek 13665 cry out for şiddetle gereksinim duymak 13666 cry out haykırmak, şikâyet etmek 13667 cry over spilt milk boşuna üzülmek 13668 cry quits yeter demek, dur demek 13669 cry wolf kurt masalı okumak 13670 cry ağlamak, yığlamak, girye etmek, bağırmak, haykırmak, bağırarak istemek/çağırmak, feryat etmek, (kuş/vb.) ötmek, çığlık, feryat, haykırma, bağırma, yüksek ses, seslenme, ağlama, (döngül ve kuş) ses 13671 crying büyük 13672 cryo (önek) soğuk, buz, krio 13673 cryogen soğutucu kimyasal madde 13674 cryogenic kriyojenik 13675 cryogenics kriyojeni, soğukbilim 13676 cryohydrate kriyohidrat 13677 cryolite kriyolit, soğuktaş 13678 cryometer kriyometre 13679 cryoscopic kriyoskopik 13680 cryoscopy kriyoskopi, donargözleyim 13681 crypt yeraltı türbesi 13682 cryptic gizli, kapalı, örtük 13683 crypto (önek) gizli, kapalı, açık olmıyan 13684 cryptogam çiçeksiz ösümlük, kriptogam 13685 cryptogram gizli yazı 13686 cryptograph kriptograf 13687 cryptography kriptografi 13688 crystal lattice kristal kafesi 13689 crystal structure kristal yapısı 13690 crystal sugar kristal şeker 13691 crystal symmetry kristal simetrisi 13692 crystal kristal, kırılca, billur 13693 crystalline rock billuri kayaç, kırılcal kayaç 13694 crystalline structure kristal yapı 13695 crystallite kristalit 13696 crystallization kristalleşme, kristalleştirme, billurlaşma 13697 crystallize billurlaşmak, billurlaştırmak, belirginleşmek, belirginleştirmek 13698 crystallizer kristalizatör, mayşe kazanı 13699 crystallographic kristalografik 13700 crystallography kristalografi 13701 cub reporter acemi gazeteci 13702 cub yavru ayı/aslan/kaplan/tilki, cerv, yavrukurt, izci, acemi, toy 13703 Cuba Küba 13704 cubage küpleme 13705 Cuban Küba ile ilgili 13706 cubature küpleme 13707 cube root küpkök, köküç 13708 cube küp, (neyise) küp biçiminde kesmek, doğramak, bir sayının küpünü almak 13709 cubic antenna kübik anten 13710 cubic centimetre santimetre küp 13711 cubic equation üçüncü derecede denklem 13712 cubic foot fut küp 13713 cubic meter metre küp 13714 cubic system kübik jüye 13715 cubic küp biçiminde, kübik 13716 cubical küp şeklinde, kübik, dört köşeli 13717 cubicle küçük oda, kabin, odacık 13718 cubit gez, kol boyu, arşın 13719 cuckold boynuzlu koca, kurumsak 13720 cuckoldry zina 13721 cuckoo clock guguklu saat 13722 cuckoo guguk kuşu, deli, çılgın, kaçık, salak 13723 cucullate külahlı, başlıklı 13724 cucumber salatalık, hıyar 13725 cud geviş 13726 cuddle up birbirine sokulmak 13727 cuddle sarılmak, kucaklamak, kucaklaşmak, kucaklama, sarılma 13728 cuddly insanın sarılası gelen 13729 cuddy küçük kamara, küçük kamara veya kiler 13730 cudgel one's brains kafa patlatmak 13731 cudgel kısa kalın sopa 13732 cue başlama işareti, işaret, ipucu, işaret, bilardo sopası, isteka 13733 cuff link kol düğmesi 13734 cuff kolluk, manşet, yen, paltar kolunun katlanmış hissesi, katlanmış pantolon paçası, tokat, tokat atmak 13735 cuirass göğüslük zırh 13736 cuisine yemek pişirme yöntemi, aşçılık, mutfak 13737 cul-de-sac çıkmaz sokak, çıkmaz 13738 cule -cik 13739 culinary yemek pişirmeyle ilgili, mutfakla ilgili 13740 cull içinden en iyileri seçip ayırmak, seçip almak, güçsüz/hasta döngülleri seçip öldürmek 13741 cullender bkz.colander 13742 culm eklemli ot sapı 13743 culminate (in ile) doruğuna yükselmek, sonuçlanmak 13744 culmination doruk, zirve, bitme, sonuçlanma, son 13745 culpability suçluluk 13746 culpable suçlanmayı hakeden 13747 culprit sanık, suçlu 13748 cult mezhep, tapınma, merak, rağbet, moda 13749 cultivable işlenebilir, ekilip biçilebilir 13750 cultivate a friendship dostluk kazanmaya çalışmak 13751 cultivate toprağı işlemek, ekip biçmek, yetiştirmek, dostluğunu kazanmaya/ilerletmeye çalışmak 13752 cultivated land işlenmiş arazi 13753 cultivated plant kültür ösümlüğü, yetiştirim ösümlüğü 13754 cultivated kültürlü, terbiyeli, görgülü, işlenmiş, ekili 13755 cultivation toprağı işleme 13756 cultivator kültivatör, çiftçi 13757 cultural anthropology kültürel antropoloji 13758 cultural committee kültür heyeti 13759 cultural ecology kültürel ekoloji 13760 cultural heritage kültürel miras 13761 cultural language kültür dili, uygarlık dili 13762 cultural mission kültür heyeti 13763 cultural value kültürel değer 13764 cultural kültürel, ekinsel 13765 culture gap kültür farkı 13766 culture shock kültür şoku 13767 culture kültür, ekin, yetiştirme, kültür 13768 cultured kültürlü 13769 culvert ark, arna, suyolu, menfez 13770 cum (edat) ile, birlikte 13771 cumber yük olmak, sıkıntı vermek, engel olmak 13772 cumbersome biçimsiz, hantal, kullanışsız, taşıması zor 13773 cumin kimyon 13774 cummerbund kemer 13775 cumulative dividend birikmiş kâr 13776 cumulative gittikçe artan 13777 cumulonimbus kümülonimbüs, boranbulut 13778 cumulostratus kümülostratüs 13779 cumulus kümülüs, kümebulut 13780 cuneiform script çivi yazısı 13781 cuneiform kama biçiminde 13782 cunnilingus ferce dil vurma 13783 cunning kurnaz, kurnazlık 13784 cunt am, amcık, amcık herif, itoğlu it, puşt, saloz 13785 cup fincan, kupa, (ellerini/vb.) yuvarlak bir şey tutar gibi yapmak 13786 cupboard dolap 13787 cupel küçük pota, potada arıtmak 13788 cupful fincan dolusu, kadeh dolusu 13789 cupidity açgözlülük, hırs 13790 cupola furnace kupol fırını, döküm ocağı 13791 cupola küçük kubbe, kümbet, döküm ocağı 13792 cupreous bakırla ilgili, bakırlı 13793 cupric iki değerlikli bakırdan oluşmuş 13794 cuprite kuprit 13795 cupro-nickel nikel bakırı 13796 cuprous sulphide bakır sülfür 13797 cuprous bakırlı 13798 cupule kadehçik 13799 cur sokak köpeği, adi köpek, korkak/adi herif, aşağılık köpek 13800 curable iyileştirilebilir, tedavi edilebilir 13801 curare ok zehiri, kürar ösümlüğü 13802 curative iyileştirici, sağaltıcı, şifa verici 13803 curator sanat galerisi/müze/kütüphane müdürü 13804 curb eğleç, engel, zaptetme, kontrol, kaldırım kenarı, tutmak, engellemek, dizginlemek 13805 curbstone kaldırım kenar taşı, bordür taşı 13806 curd kesmik, lor 13807 curdle (süt) kesilmek, kesmek 13808 cure (hastayı) iyileştirmek, sağaltmak, tedavi etmek, (kötü bir durumu) iyileştirmek, iyi duruma getirmek, düzeltmek, tuzlamak, tütsülemek, sağaltım, tedavi, ilaç, çare, iyileşme, iyi olma, şifa 13809 cure-all her derde deva 13810 cured cod füme morina, tütsülenmiş morina 13811 curettage kürtaj 13812 curette küret 13813 curfew sokağa çıkma yasağı 13814 curie küri, radyoaktivite birimi 13815 curing eti tuzlama, vulkanizasyon 13816 curio nadir ve değerli eşya, antika 13817 curiosity bilseme, merak, garip, tuhaf şey 13818 curious meraklı, bilmek isteyen, meraklı, her şeye burnunu sokan, herkesin işine karışan, garip, acayip, tuhaf 13819 curium küriyum 13820 curl one's lip dudak bükmek 13821 curl sb's hair birinin tüylerini diken diken etmek 13822 curl up kıvrılmak 13823 curl (saç) kıvırmak, kıvrılmak, bükülmek, kıvrılarak/dönerek hareket etmek, büklüm, kıvrım, bukle, helezon, sarmal biçimde herhangi bir şey 13824 curler bigudi 13825 curlew çulluk 13826 curling iron saç maşası 13827 curling kıvırma, kıvrılma 13828 curly kıvırcık, cingelek, kıvrımlı 13829 curly-top cingelek baş hastalığı 13830 curmudgeon huysuz adam, cimri kimse 13831 currant karagat, kuşüzümü, frenküzümü 13832 currency account döviz hesabı 13833 currency in circulation dolaşımdaki pul 13834 currency indexed dövize endeksli 13835 currency inflation pul enflasyonu 13836 currency issued emisyon hacmi 13837 currency reform pul reformu 13838 currency risk kur riski 13839 currency system pul jüyesi 13840 currency trade döviz ticareti 13841 currency unit pul birimi, pul vahidi 13842 currency geçerlilik, revaç, pul 13843 current account cari hesap 13844 current capital döner sermaye 13845 current debt cari borç 13846 current density akım yoğunluğu 13847 current efficiency akım verimi 13848 current events güncel olaylar, aktüalite 13849 current exchange rate cari kur, gerçek kur 13850 current expenditure cari masraf, cari harcama 13851 current expenses günlük masraflar 13852 current income cari gelir 13853 current liability cari borç, kısa vadeli borç 13854 current operations cari işlemler 13855 current payments cari ödemeler 13856 current price cari fiyat 13857 current ratio cari oran 13858 current value rayiç değer 13859 current şimdiki, bugünkü, güncel, yaygın, geçer, geçerli, genel, cari, genel, yaygın 13860 currently halen, şu anda, şu tapta, devamlı olarak 13861 curriculum vitae özgeçmiş 13862 curriculum müfredat bağdarlaması, öğretim bağdarlaması, koyak 13863 currish it gibi, terbiyesiz, kaba, huysuz 13864 curry favor with gözüne girmeye çalışmak 13865 curry favour with yaltaklanmak, yaranmak 13866 curry (içinde et/yumurta/balık/vb.bulunan) acılı bir Hint yemeği 13867 currycomb kaşağı, kaşağılamak 13868 curse lanet, ilenç, lanetleme, küfür, ilenmek, lanet etmek, lanetlemek, beddua etmek, küfür etmek 13869 cursed körolası, lanetli 13870 cursive el yazısı 13871 cursor kürsör, imleç 13872 cursorial koşucu (kuş) 13873 cursory acele, üstünkörü, gelişigüzel, baştansavma 13874 curt (söz) kısa, sert, kısa ve sert konuşan 13875 curtail step birinci basamak 13876 curtail kısa kesmek, kısmak, azaltmak 13877 curtailment kısma, azaltma, kısaltma 13878 curtain antenna perde sırgavıl 13879 curtain raiser bağdarlamanın ilk kısmı 13880 curtain ring perde halkası 13881 curtain rod perde rayı, korniş 13882 curtain perde, tiyatro perdesi 13883 curtness terslik 13884 curtsy (kadınların yaptığı) reverans, reverans yapmak 13885 curvaceous biçimli, çok kavisli 13886 curvature eğrilik derecesi, eğim derecesi, eğrilik 13887 curve chart eğri grafiği 13888 curve eğmek, eğilmek, eğri, kavis, dönemeç, eğmeç 13889 curved line eğri çizgi 13890 curved eğri, kavisli 13891 curvet şaha kalkmak 13892 curvilinear eğrili, eğrisel 13893 curvy eğrili, biçimli 13894 cushion minder, yastık, (bilardo) bant, kenar, rahatlatmak 13895 cushioning tamponlama, yastıkla besleme 13896 cushy rahat, kolay 13897 cusp doruk, zirve 13898 cuspid köpekdişi 13899 cuspidate dilimli, ucu eğri ve sivri 13900 cuspidor tükürük hokkası 13901 cuss herif, küfür, küfretmek, lanetlemek 13902 cussedness terslik, inatçılık 13903 custard apple Hint ayvası 13904 custard muhallebi, krema 13905 custodian (kütüphane/müze/vb.) sorumlu, yönetici kimse 13906 custodianship muhafaza hizmeti sağlama 13907 custody gözetim bakım, nezaret, gözaltı, muhafaza, himayedarlık, hapis 13908 custom made ısmarlama 13909 custom union gümrük anlaşması 13910 custom gelenek, görenek, töre, alışkanlık, adet, huy, müşteri 13911 customarily alışıldığı gibi, teamüle göre 13912 customary geleneksel, alışılmış 13913 customer country alıcı ülke 13914 customer alıcı, müşteri 13915 customer-oriented müşteriye yönelik 13916 customer's account müşteri hesabı 13917 customize müşteriye uydurmak, müşteriye uyarlamak 13918 customs agent gümrük komisyoncusu 13919 customs and traditions örf ve âdetler 13920 customs area gümrük bölgesi 13921 customs barriers gümrük duvarları 13922 customs broker gümrük komisyoncusu 13923 customs declaration gümrük beyannamesi 13924 customs duty gümrük resmi, gümrük vergisi 13925 customs entry gümrük girişi 13926 customs examiner gümrük kontrolörü 13927 customs formalities gümrük işlemleri 13928 customs free gümrüksüz, gümrükten muaf 13929 customs house report gümrük beyanı 13930 customs house gümrük idaresi, gümrük dairesi, gümrük 13931 customs inspection gümrük kontrolü, gümrük muayenesi 13932 customs law gümrük kanunu 13933 customs of arrival varış gümrüğü 13934 customs officer gümrük memuru 13935 customs receipt gümrük makbuzu 13936 customs revenue gümrük geliri 13937 customs tariff gümrük tarifesi 13938 customs territory gümrük bölgesi 13939 customs union gümrük birliği 13940 customs wall gümrük duvarı 13941 customs walls gümrük duvarları 13942 customs gümrük vergisi, gümrük 13943 cut a big swath caka satmak 13944 cut a tooth diş çıkarmak 13945 cut a wide swath caka satmak 13946 cut across kestirmeden gitmek, sınırlarını aşmak 13947 cut adrift akıntıya bırakmak, serbest bırakmak 13948 cut and dried iç karartıcı 13949 cut and run sıvışmak 13950 cut back budamak, kesinti yapmak, kısmak, azaltmak 13951 cut corners kestirmeden gitmek, kısa yoldan gitmek 13952 cut down on indirmek, azaltmak, kısmak 13953 cut down devirmek, azaltmak, kısmak, kısaltmak, biçmek 13954 cut in müdahale etmek, lafa girmek 13955 cut into small pieces küçük parçalara bölmek, hurdalamak 13956 cut into azaltmak, kısaltmak, söze karışmak 13957 cut loose baskıdan kurtulmak 13958 cut nail döşemeci çivisi 13959 cut no ice önemli olmamak, sökmemek, etkisiz kalmak 13960 cut off kesmek, bağlantısını kesmek, izole etmek 13961 cut one's cables bağları koparmak 13962 cut one's coat according to one's cloth ayağını yorganına göre uzatmak 13963 cut one's eyeteeth on saçını sakalını ağartmak 13964 cut one's own throat bindiği dalı kesmek 13965 cut one's wisdom tooth olgunlaşmak 13966 cut oneself adrift olayların gidişine kapılmak 13967 cut out for sth bir şey için biçilmiş kaftan, uygun 13968 cut out the dead wood ıskartaya çıkarmak 13969 cut out kesmek, kesip çıkarmak, stop etmek, durmak 13970 cut sb dead biriyle selamı sabahı kesmek 13971 cut sb down to size yüzünü yere getirmek 13972 cut sb off with a shilling birini mirastan yoksun etmek 13973 cut sb to the quick kalbini kırmak, derinden yaralamak 13974 cut short kısa kesmek, uzatmamak 13975 cut stone yontma taş, yapıtaşı 13976 cut the cackle kapa çeneni, kes 13977 cut the Gordian knot düğümü çözmek, sorunu çözmek 13978 cut the ground from under sb's feet ayağının altına karpuz kabuğu koymak 13979 cut the painter yuvadan ayrılmak, ilişkiyi kesmek 13980 cut to the bone iyice kısmak, azaltmak 13981 cut up doğramak, yıkmak, mahvetmek, acı çektirmek 13982 cut kesmek, dilimlemek, kesilmek, dilimlenmek, açmak, çıkartmak, atmak, kısaltmak, kısmak, azaltmak, seyrekleştirmek, incitmek, kırmak, üzmek, asmak, kırmak, sapmak, aniden dönmek, yön değiştirmek, (plak) doldurmak, kesik, yarık, yara, dilim, parça, kısıntı, kesinti, azaltma, indirim, kesme, pay 13983 cut-price shop ucuzcu dükkân 13984 cut-price ucuz, indirimli, tenzilatlı 13985 cut-rate ucuz, piyasanın altında 13986 cutaneous derisel 13987 cutback indirim, kesinti 13988 cute şirin, kağa, hoş, sevimli 13989 cuticle tırnakların çevresindeki ölü deri, üst deri 13990 cutie cici kız 13991 cutis derma, altderi 13992 cutlass pala, kıvrık uçlu kısa kılıç 13993 cutler bıçakçı 13994 cutlery çatal-bıçak-kaşık, sofra takımı 13995 cutlet pirzola, külbastı 13996 cutoff point sona eriş çekidi 13997 cutoff statement ara bilanço 13998 cutoff kesici düzenek, anahtar, sürgü, kestirme yol 13999 cutout box kofra 14000 cutout kesici, disjonktür, enterüptör 14001 cutter kesici, filika 14002 cutthroat competition kıyasıya rekabet 14003 cutthroat katil, cani, tefeci 14004 cutting kupür, kesik, dal çeliği, budanmış parça, geçit, yarık, tünel, acı, kırıcı, kalp kırıcı, incitici, (rüzgâr) soğuk, kesici, içe işleyen 14005 cuttle katlamak, paftalamak, istiflemek 14006 cuttlefish mürekkepbalığı 14007 cuttler katlayıcı 14008 cutwater talimar, kayak tığı 14009 cyanamide siyanamit 14010 cyanate siyanat 14011 cyanic acid siyanik asit 14012 cyanic siyanik 14013 cyanidation siyanürleme 14014 cyanide siyanür 14015 cyanine siyanin 14016 cyanogen siyanojen 14017 cyanohydrin siyanohidrin 14018 cybernetician sibernetikçi, güdümbilimci 14019 cybernetics sibernetik, güdümbilim 14020 cyclamen siklamen, tavşankulağı 14021 cycle track bisiklet yolu 14022 cycle devir, tur, dönüş, bisiklet, motosiklet, bisiklet sürmek 14023 cyclic compound halkalı bileşik 14024 cyclic periyodik 14025 cyclical devirli, periyodik, konjonktürel, dairesel 14026 cyclist bisikletçi 14027 cyclobutane siklobutan 14028 cyclogenesis siklojenez 14029 cyclogram siklogram 14030 cyclograph siklograf 14031 cyclohexane sikloheksan 14032 cyclohexylamine siklohekzilamin 14033 cycloid sikloit, yuvarlanma eğrisi 14034 cycloidal çevrimsi, dairevi 14035 cyclometer siklometre, mesafe saati 14036 cyclone kasırga, siklon 14037 cyclopean dev gibi 14038 cyclopedia ansiklopedi 14039 cyclopedic geniş (bilgi/malumat) 14040 cyclopropane siklopropan 14041 cyclorama siklorama, sayklorama, gök perdesi 14042 cyclotron siklotron 14043 cygnet kuğu yavrusu 14044 cylinder bore silindir iççapı 14045 cylinder cock silindir musluğu 14046 cylinder silindir, yuvgu 14047 cylindrical silindirik, yuvgusal 14048 cylindroid silindiroit, yuvaksı 14049 cyma tepe silmesi, çerçeve başlığı, pervaz 14050 cymbal büyük zil 14051 cymbalist zil çalan kimse 14052 cymene simen 14053 cymose talkımlı 14054 cynic insanların her davranışında mutlaka bir çıkar bulunduğuna inanan kimse, iyiliğe inanmayan kimse, alaycı, sinik, kinik 14055 cynical sinik, iyiliğe inanmayan 14056 cynicism siniklik 14057 cypher bkz.cipher 14058 cypress servi 14059 Cyprian Kıbrıslı kimse, şehvetli, çapkın 14060 cyprinoid havuz balığı 14061 Cypriote Kıbrıslı 14062 Cyprus Kıbrıs 14063 cyst kist 14064 cysteine sistein 14065 cystine sistin 14066 cystitis sistit, mesane iltihabı, idrar zorluğu 14067 cystoscope sistoskop 14068 cyte- (art.) hücreye ait 14069 cyto- (art.) hücre 14070 cytochrome sitokrom 14071 cytokinesis hücre bölünmesi 14072 cytologic sitolojik, gözebilimsel 14073 cytologist sitolog, gözebilimci 14074 cytology sitoloji, hücre bilimi, gözebilim 14075 cytoplasm sitoplazma 14076 cytosine sitozin 14077 czar çar 14078 Czech republic Çek cumhuriyeti 14079 Czech Çek, Çekçe, Çek, Çekçe 14080 Czechoslovakia Çekoslovakya 14081 dab dokunma, hafif vuruş, hafifçe dokunmak, hafifçe vurmak, uzman, usta 14082 dabber yüzeye mürekkep vurma aracı 14083 dabble (at/in ile) bir işle amatörce uğraşmak, takılmak 14084 dabbler amatör, meraklı 14085 dabster acemi çaylak 14086 dace çamça, bir çeşit sazan 14087 dacha Rusya'da kır evi 14088 dachshund daksund 14089 dactyl bir şiir ölçüsü 14090 dactylogram parmak izi 14091 dactylography parmak izi bilimi 14092 dad atacan, ata, dede, baba 14093 Dadaism Dadaizm, Dadacılık 14094 Dadaist Dadaist, Dadacı, Dadaist, Dadacı 14095 daddy baba, babacığım 14096 dado lambri, lambrilemek 14097 daemon cin 14098 daffodil zerrin, fulya, nergis 14099 daffy deli 14100 daft aptal, salak, budala 14101 dagger hançer, kama 14102 Daghistan Dağıstan 14103 dago Büyük Okyanus adaları yerlisi 14104 dahlia dalya, yıldızçiçeği 14105 dailies günlük çekim 14106 daily benefits günlük kâr 14107 daily bread geçim 14108 daily bulletin günlük tebliğ 14109 daily collection günlük tahsilat 14110 daily double at yarışlarında çifte bahis 14111 daily exchange rate günlük döviz kuru 14112 daily interest rate günlük faiz oranı 14113 daily interest günlük faiz 14114 daily pay gündelik 14115 daily product günlük ürün 14116 daily receipt günlük gelir 14117 daily report günlük rapor 14118 daily sale günlük satış 14119 daily wage yevmiye, gündelik vergin 14120 daily wages gündelik, yevmiye 14121 daily want günlük gereksinim 14122 daily günlük, gündelik, her gün, günlük yenün, (pazar hariç) her gün çıkan yenün 14123 daintiness zarafet, nezaket, incelik, titizlik, lezzet 14124 dainty ince, sevimli, tatlı, lezzetli şey, özellikle küçük lezzetli kurabiye 14125 daiquiri tatlı alkollü içki 14126 dairy cattle süt ineği 14127 dairy farm mandıra 14128 dairy products süt ürünleri 14129 dairy mandıra, süthane, sütçü dükkânı, yalnız süt ve süt ürünleri satan dükkân 14130 dairymaid sütçü kız 14131 dairyman sütçü 14132 dais konuşmacı kürsüsü 14133 daisy papatya 14134 daisywheel papatyateker 14135 dale vadi 14136 dalliance tembellik, oynaşma, flört, vakit geçirme 14137 dally with oynaşmak, ciddiye almamak 14138 dally (about/over ile) oyalanmak, sallanmak, boş bikâr gezmek, boş yere vakit yitirmek, avare gezmek, veyillenmek, boş işle meşgul olmak, gayriciddi yanaşmak, manasız işle meşgul olmak, naz etmek, ezilip büzülmek, mazaklaşmak, mezelenmek 14139 Dalmatia Dalmaçya 14140 dalmatian siyah benekli beyaz bir cins iri köpek 14141 daltonism renk körlüğü, daltonizm 14142 dam baraj, set, su bendi, baraj yapmak, su bendi yapmak, set çekmek, kapamak 14143 damage free hasarsız 14144 damage of inflation enflasyon zararı 14145 damage zarar, ziyan, hasar, zarar vermek 14146 damageable bozulabilir 14147 damaged to property mala verilen zarar 14148 damaged bozulmuş, hasarlı, zarar görmüş 14149 damages insurance zarara karşı sigorta 14150 damages tazminat, zarar ziyan tazminatı 14151 damaging zararlı 14152 damask şam kumaşı, damasko 14153 dame kadın 14154 damn all hiçbir bok, hiçbir şey 14155 Damn it! Allah belasını versin 14156 damn well pekâlâ, çok iyi, kesinlikle 14157 damn (din) ölümden sonra cezalandırmak, lanet etmek, beddua etmek, lanetlemek, sövmek, yerin dibine batırmak, rezil etmek, mahvetmek, kahretsin!, lanet olsun!, o biçim, süper, son derece, müthiş 14158 damnable melun, lanetli 14159 damnation lanetleme, lanet, lanetlenme 14160 damned lanetlenmiş, lanetli, Allahın belası 14161 damning -e son derece karşı, zıt, aleyhinde 14162 damp ıslaklık, nem, rutubet, nemli, rutubetli, (ateşi) yavaşlatmak, küllemek, boğmak 14163 damped sönümlü 14164 dampen ıslatmak, nemlendirmek, ıslanmak, nemlenmek, (mutluluk/coşku/vb.için) kaçırmak, bastırmak, gölge düşürmek 14165 damper sürgü, kapak, önleyici, gizleyici 14166 damping sönüm, amortisman 14167 dampish rutubetli, nemli 14168 dampness nem, rutubet 14169 dampproof neme karşı dayanıklı 14170 damsel soylu kodaktan gelen genç ve bekâr kız 14171 damson mürdümeriği 14172 dance attendance on bir dediğini iki etmemek, etrafında dört dönmek 14173 dance hall dans salonu 14174 dance dans etmek, raks etmek, dans etme, dans, raks, eğlence, danslı toplantı 14175 dancer dansçı, dansör, dansöz, çengi, köçek 14176 dancing girl dansöz, dansçı kız 14177 dancing lesson dans dersi 14178 dancing master dans öğretmeni 14179 dancing dans (etme) 14180 dandelion karahindiba 14181 dandified züppe, çıtkırıldım 14182 dandle çocuğu hoplatmak, hoppala yaptırmak, şımartmak 14183 dandruff başta olan kepek, konak 14184 dandy züppe, çıtkırıldım 14185 dandyism züppelik 14186 Dane Danimarkalı kişi 14187 danger class tehlike sınıfı 14188 danger tehlike 14189 dangerous tehlikeli 14190 dangle sallamak, sarkmak, sallanmak, sarkıtmak 14191 Danish Danimarka'ya ait, Danimarka dili 14192 dank nemli, soğuk, yaş 14193 Danube Tuna Nehri 14194 daphne defne ağacı 14195 dapper şık ve hareketli 14196 dapple gray alaca kırı 14197 dapple beneklemek 14198 dappled benekli, puanlı, çekit çekit 14199 daraf daraf, elastans birimi 14200 darbies kelepçe 14201 Dardanelles €anakkale Boğazı 14202 dare kalkışmak, cesaret etmek, cüret etmek, zorlamak, meydan okumak, meydan okuma, yürekli olma 14203 daredevil gözünü çöpten sakınmaz kişi, gözüpek kimse 14204 daresay galiba 14205 daring çok yürekli, gözüpek, cüretkar, yiğitlik, cüret, cesaret 14206 dark blue lacivert 14207 dark horse yetenekleri bilinmeyen kimse 14208 dark room karanlık oda 14209 dark spot karanlık çekit 14210 dark spots güneşteki karanlık çekitler 14211 dark star ışık vermeyen yıldız 14212 dark karanlık, esmer, koyu, siyaha yakın, gizli, karanlık 14213 dark-eyed kara gözlü 14214 darken kararmak, karartmak 14215 darkish siyahımsı, mat, koyu 14216 darkling karanlıkta olan, karanlıkta 14217 darkly ümitsizce, kasvetli bir şekilde 14218 darkness karanlık 14219 darkroom karanlık oda 14220 darky zenci 14221 darling sevgili, sevgilim, tatlım, canım, sevgili, sevimli, cici, tatlı 14222 darn (giysi/çorap/vb.) iğne ile örerek onarmak, yamamak, örmek, (bkz.) damn 14223 darnel delice otu, karaçayır 14224 darner örgücü, örgü iğnesi 14225 darning egg örgü yumurtası 14226 darning needle kumaş onarma iğnesi, gözeme iğnesi 14227 darning yarn örme ipliği 14228 darning gözeme, gözenecek kumaş 14229 dart küçük ok, ani hareket, (dikiş) pens, (across/out/towards/vb.ile) ani ve hızlı hareket etmek, cummak, fırlatmak, atmak 14230 dartboard dart oyunu tahtası, küçük ok atma tahtası 14231 darts dart oyunu 14232 Darwinism Darvincilik 14233 dash off a letter bir mektup karalamak 14234 dash off çalakalem yazmak, fırlamak, hızla uzaklaşmak 14235 dash sb's hopes birinin ümitlerini kırmak 14236 dash sth off hızla yapmak, hızla karalamak 14237 dash çarpmak, vurmak, fırlamak, hızla koşmak, (ümit/vb.) yıkmak, savurmak, sıçratmak, vuruş, darbe, atılma, hamle, kısa çizgi 14238 dashboard (oto) gösterge kestesi, kumanda kestesi, alet kestesi 14239 dashed line kesik kesik çizgi 14240 dashed berbat, altüst olmuş, kahreden, kahredici 14241 dashing canlı, atılgan, enerjik, hareketli 14242 dashpot amortisör 14243 dastard alçak kimse, aşağılık kimse, alçak, korkak 14244 dastardliness adilik, hainlik, korkaklık 14245 dastardly adi, alçak, korkak 14246 data bank bilgi bankası, veri bankası 14247 data base veri tabanı 14248 data center veri merkezi 14249 data channel veri arnası, veri oluğu 14250 data collection veri toplama 14251 data file veri dosyası, veri kütüğü 14252 data flow veri akışı 14253 data gathering veri toplama 14254 data group veri türkümü, veri öbeği 14255 data net veri ağı 14256 data processing veri işlem, bilgi işlem 14257 data record veri kaydı 14258 data source veri kaynağı 14259 data storage veri saklama 14260 data veri, bilgi, karakteristik, olaylar, veriler 14261 date back to geçmişe uzanmak 14262 date draft vadeli poliçe 14263 date from -den gelmek 14264 date of death ölüm tarihi 14265 date of dispatch gönderme tarihi 14266 date of draft poliçenin tarihi 14267 date of maturity vade tarihi 14268 date of payment ödeme tarihi 14269 date of record kayıt tarihi 14270 date palm hurma ağacı 14271 date tarih, zaman, randevu, buluşma, (Aİ) flört, arkadaş, tarihini yazmak/belirtmek, tarih atmak, tarihini saptamak, modası geçmek, (Aİ) ile çıkmak, flört etmek, hurma, temr 14272 dated modası geçmiş, eski 14273 dateless tarihsiz, vadesiz, ebedi 14274 dating tarihleme 14275 datival yönlük hâlde olan 14276 dative yönlük hâl 14277 datolite datolit 14278 datum veri, kıyas hattı, kıyas çekidi 14279 datura tatula 14280 daub (with/on ile) sıvamak, (yumuşak bir şeyle) kaplamak, sürmek 14281 dauber acemi ressam 14282 daughter kız çocuk, kız evlat 14283 daughter-in-law gelin 14284 daunt yıldırmak, korkutmak, cesaretini kırmak 14285 dauntless gözüpek, korkusuz 14286 davenport küçük süslü yazı masası, sedir, divan 14287 davit matafora, sandal vinci 14288 davy lamp madenci lambası 14289 daw küçük karga 14290 dawdle salınmak, zaman harcamak, sallanmak 14291 dawn on sb anlamak, sezmek 14292 dawn şafak, günün ilk ışıkları, tan, (gün) ağarmak, aydınlanmak, doğmak 14293 day after day sürekli, devamlı, günden güne 14294 day and night sabah akşam 14295 day by day günden güne, günbegün, gün sayın 14296 day drift aydınlık bacası 14297 day in day out her Allahın günü, sürekli 14298 day labor gündelik iş 14299 day laborer gündelikçi 14300 day letter adi telgraf 14301 day loan günlük kredi 14302 day nursery kreş 14303 day of application başvuru tarihi 14304 day of death ölüm günü 14305 day of payment ödeme günü 14306 day of reckoning hesap günü, kıyamet günü 14307 day order günlük sipariş 14308 day out her gün 14309 day school gündüzlü mektep, gündüz mektebi 14310 day shift gündüz vardiyası, gündüz postası 14311 day student gündüzlü öğrenci 14312 day gün, gündüz, çalışma süresi, zaman, çağ, dönem, başarı/ün yılları, parlak günler 14313 day-to-day market günlük pul piyasası 14314 day-to-day money günlük ödenen pul 14315 day-to-day günlük, her günkü 14316 day's wage gündelik 14317 daybook yevmiye defteri, kasa defteri, satış defteri 14318 daybreak tan, şafak, seher 14319 daydream hayal, düş, hayal kurmak, dalmak 14320 daydreamer hayalci 14321 daylight robbery düpedüz soygun, kazık 14322 daylight saving time yaz sögeni uygulaması 14323 daylight gün ışığı, gündüz 14324 daylily sarı zambak 14325 daylong bütün gün boyunca devam eden, bütün gün boyunca, sabahtan akşama kadar 14326 days of grace ödeme süresi, ödeme mühleti 14327 days yaşam 14328 daytime gündüz 14329 daze sersemletmek, afallatmak 14330 dazed şaşkın, baygın 14331 dazzle (gözlerini) kamaştırmak, şaşırtmak 14332 dazzling göz kamaştırıcı, göz alıcı, ilginç 14333 de facto bankruptcy fiili iflas 14334 de facto recognition fiili olarak tanıma 14335 de facto fiili, bilfiil 14336 de jure recognition bir devleti hukuki olarak tanıma 14337 de jure yasaya göre, yasal olarak 14338 de luxe lüks, görkemli 14339 de trop istenmedik, fazlalık, fazla 14340 de- (önek) -den, -dan, aşağı, tamamen, mahrum 14341 de-energize enerjisini kesmek 14342 de-escalate hızını düşürmek 14343 de-ionize iyonsuzlaştırmak 14344 deacidification asidini giderme 14345 deacidify asidini gidermek 14346 deactivate etkinliğini gidermek 14347 deactivation deaktivasyon, etkinlik giderme 14348 dead account ölü hesap 14349 dead ahead dosdoğru 14350 dead and alive ölü gibi 14351 dead as a dodo ölmüş, tarihe karışmış 14352 dead ball saha dışına çıkmış top 14353 dead beat bitkin, yorgunluktan ölmüş 14354 dead capital ölü sermaye 14355 dead cargo boş yük 14356 dead centre ölü çekit 14357 dead drunk bulut gibi sarhoş 14358 dead end açmaz, çıkmaz, çıkmaz sokak, küldösak, kör baca 14359 dead head boş olarak kalkan tren, otobüs v.b 14360 dead heat berabere biten yarış, başabaş biten yarış 14361 dead language ölü dil 14362 dead line ölü hat 14363 dead load ölü yük 14364 dead loan batık kredi 14365 dead loss tam ziyan, kesin zarar, kesin kayıp 14366 dead march cenaze marşı 14367 dead money ölü pul 14368 dead nettle ısırgan otu, ballıbaba 14369 dead point ölü çekit 14370 dead sale durgun satış 14371 Dead Sea Lut gölü 14372 dead season ölü sezon, ölü mevsim 14373 dead spot ölü çekit 14374 dead time ölü zaman 14375 dead to the world deliksiz uykuda 14376 dead water durgun su, dümen suyu 14377 dead weight net ağırlık, boş ağırlığı, ağır yük 14378 dead ölü, ölmüş, işi bitmiş, geçersiz, bozuk, tam, uyuşmuş, uyuşuk, hissiz, cansız, renksiz, sıkıcı, çok yorgun, hareketsiz/ölü vakit, ansızın ve tümüyle, tamamen, tam, doğrudan doğruya, direk olarak 14379 dead-end street çıkmaz sokak 14380 deadbeat kaldırım kıvcısı, tembel kimse 14381 deaden köreltmek, azaltmak, körletmek, yok etmek 14382 deadlight lomboz kapağı 14383 deadline son teslim tarihi, son mühlet 14384 deadliness ölüm derecesinde olma, aşırılık 14385 deadlock çözümlenemeyen anlaşmazlık, çıkmaz 14386 deadly enemy can düşmanı 14387 deadly nightshade güzelavratotu 14388 deadly sin büyük günah 14389 deadly öldürücü, çok etkili, sıkıcı, bayıcı, çok, ölü/ ölüm gibi 14390 deadness uyuşukluk, cansızlık, durgunluk 14391 deadpan cansız, ölü gibi, duygusuz, ruhsuz 14392 deaerate havasını gidermek, havasını almak 14393 deaf and dumb sağır dilsiz 14394 deaf as a post duvar gibi sağır 14395 deaf sağır, kulak asmayan, duymazlıktan gelen, sağır 14396 deaf-mute sağır-dilsiz kimse, sağır-dilsiz 14397 deafen sağır etmek, sağırlaştırmak 14398 deal in ticareti yapmak, alıp satmak 14399 deal with iş yapmak, ele almak, uğraşmak, ilgili olmak 14400 deal dağıtmak, vermek, paylaştırmak, dağıtmak, vurmak, patlatmak, çöngeleri dağıtma sırası, anlaşma, iş, miktar 14401 dealer tüccar, satıcı, çöngeleri dağıtan kimse 14402 dealing iş, muamele 14403 dealings ilişkiler, iş, alışveriş 14404 dean dekan 14405 deanery dekanlık 14406 Dear me! Aman!, Canım!, Deme!, Ne yazık! 14407 dear sevgili, değerli, aziz, pahalı, (mektup başında) sevgili, sayın, sevilen kimse, sevgili, aman!, canım!, deme!, hay Allah!, vah vah! 14408 dearly çok, pahalıya, pahalı bir biçimde 14409 dearness pahalılık 14410 dearth yokluk, kıtlık 14411 deary sevgili 14412 death benefit ölüm yardımı 14413 death cell ölüm hücresi 14414 death certificate ölüm ilmuhaberi, defin ruhsatı 14415 death duty veraset vergisi 14416 death grant cenaze yardımı 14417 death knell ölüm çanı 14418 death penalty ölüm cezası 14419 death punishment ölüm cezası 14420 death rate ölüm oranı 14421 death rattle ölüm hırıltısı 14422 death roll ölenlerin listesi 14423 death sentence idam hükmü 14424 death struggle ölüm kalım mücadelesi 14425 death throes ölüm sancıları 14426 death toll ölü sayısı 14427 death trap ölüm tuzağı 14428 death warrant idam hükmü, ölüm fermanı 14429 death ölüm, son, yıkım 14430 deathbed ölüm döşeği 14431 deathblow öldürücü darbe, son darbe 14432 deathless ölümsüz, baki 14433 deathlike ölü gibi, ölüm gibi 14434 deathly ölüm gibi 14435 deathtrap ölüm tehlikesi olan yer 14436 deb bkz.debutante 14437 debacle felaket, musibet, yıkım, hezimet, bozgun 14438 debar (from ile) mahrum bırakmak, alıkoymak 14439 debase alçaltmak, itibarını düşürmek 14440 debatable şüpheli, kuşku uyandıran 14441 debate tartışma, müzakere, görüşme, tartışmak, görüşmek 14442 debauch sefahat, ayartmak, baştan çıkartmak, doğru yoldan saptırmak 14443 debauched sefih, zampara, uçarı, alemci 14444 debauchee zampara, çapkın kimse 14445 debauchery sefahat, uçarılık, zamparalık, alemcilik 14446 debenture borç senedi, tahvil, senet 14447 debilitate güçsüzleştirmek, zayıflatmak, takatten düşürmek 14448 debilitation güçten düşürme, zayıflatma 14449 debility güçsüzlük, takatsizlik, zayıflık 14450 debit account borç hesabı, zimmet hesabı 14451 debit advice borçlu dekontu 14452 debit and credit borç ve alacak 14453 debit balance borç bakıyesi 14454 debit card bankamatik kartı 14455 debit entry borç kaydı, borç girişi 14456 debit interest borç faizi 14457 debit deftere kaydedilen borç, açık, zimmet, zimmetine geçirmek 14458 debiting borçlandırma 14459 deblock debloke etmek 14460 deblocking bloklara ayırma, öbek açma, öbek çözme 14461 debonair güler yüzlü, neşeli, şen, nazik, hoş, zarif 14462 debrief -den bilgi almak 14463 debris enkaz, yıkıntı, çöküntü 14464 debt balance borç bakiyesi 14465 debt burden borç yükü 14466 debt conciliation borçların ödenmesi 14467 debt limit borç limiti 14468 debt obligation borç yükümlülüğü 14469 debt of honour namus borcu 14470 debt receivable alacak 14471 debt alacak, borç, borçlu olma, borçlanma 14472 debtless borçsuz 14473 debtor bank borçlu banka 14474 debtor nation borçlu ülke 14475 debtor borçlu 14476 debug hata bulmak, hata yakalamak, hata ayıklamak 14477 debugger hata bulucu, hata ayıklayıcı 14478 debugging bulup giderme, onarma 14479 debunching elektron demeti genleşmesi, açılım 14480 debunk (yanlış bir düşünceyi) çürütmek 14481 debus yük boşaltmak 14482 debut sosyal bir alanda ilk beliriş, sahneye ilk kez çıkış 14483 debutante sosyeteye ilk kez çıkan genç kız 14484 deca- (önek) on, deka 14485 decade on yıl 14486 decadence çöküş, yıkılış, çökme, gerileme 14487 decadent gözden düşen, itibarını yitiren 14488 decaffeinate kafeinini çıkarmak 14489 decaffeinated coffee kafeinsiz kahve 14490 decagon ongen 14491 decagonal on köşeli 14492 decahedral on yüzlü 14493 decahedron onyüzlü 14494 decal çıkartma 14495 decalcify kireçsizlendirmek 14496 decalitre on litrelik 14497 decalogue on emir 14498 decameter dekametre 14499 decamp düşergeyi bozup çekilmek, kaçmak, sıvışmak 14500 decant (şarap/vb.) bir kaptan diğerine aktarmak, boşaltmak 14501 decantation süzme, tortusundan ayırma 14502 decanter şarap sürahisi 14503 decapitate başını kesmek, boynunu vurmak 14504 decapod onayaklı (kabuklu döngül) 14505 decarbonize karbonunu gidermek 14506 decarboxylase dekarboksilaz 14507 decarburization dekarbürasyon, karbonsuzlaşma 14508 decarburize karbonsuzlaştırmak, karbonunu gidermek 14509 decastyle dekastil 14510 decasyllable on heceli kelime 14511 decathlete dekatloncu 14512 decathlon dekatlon, onlu yarış 14513 decatize dekatirlemek, kolasını gidermek 14514 decatizing dekatir(leme) 14515 decay bozmak, çürütmek, bozulmak, çürümek, güçten düşmek, sağlığını yitirmek, çürüme, bozulma, çöküş 14516 decayed zayıflamış, kuvvetsiz, kudretsiz, çürümüş 14517 decease ölüm, ölme 14518 deceased merhum, ölü 14519 deceased's estate miras 14520 deceit yalancılık, hilekârlık, düzenbazlık, namussuzluk 14521 deceitful hilekâr, yalancı, namussuz, aldatıcı, sahte, yapmacık 14522 deceitfulness dolandırıcılık, sahtekârlık, hilekârlık 14523 deceivable kolay aldatılan, saf 14524 deceive aldatmak, heriflemek 14525 deceiver yalancı kimse, hilekâr, yalancı 14526 decelerate yavaşla(t)mak, hızı azalmak 14527 deceleration yavaşlama, hız azalması, hız azaltma 14528 decelerator hız kesen 14529 December Aralık ayı, Yeldoksan 14530 decency terbiye, incelik, topluma uygunluk, ılım 14531 decennial on yılda bir olan, onuncu yıldönümü 14532 decennium on yıllık dönem 14533 decent terbiyeli, yakışık alır, saygılı, uygun, makul, oldukça iyi, tatmin edici, iyi, hoş, nazik, ince, kibar 14534 decently terbiye ölçüsünde, insanca 14535 decentralization yerinden yönetim, ademi merkeziyet 14536 decentralize merkezden birkaç yere yetki dağıtmak 14537 deception aldatma, aldanma, hile 14538 deceptive aldatıcı, yanıltıcı 14539 deceptiveness aldatıcılık, düzenbazlık 14540 decertify bir belgeyi iptal etmek 14541 dechlorinate klorsuzlaştırmak, klorunu gidermek 14542 dechlorination klorsuzlaştırma, klorunu giderme 14543 deci- (önek) desi 14544 decibel desibel 14545 decide against a thing birşeyin aleyhinde karar vermek 14546 decide for a thing birşeyin lehinde karar vermek 14547 decide karar vermek, kararlaştırmak, seçim yapmak, hüküm vermek, sonuçlandırmak 14548 decided açık, anlaşılır, net, kararlı, değişmez 14549 decidedly kararlı bir şekilde, kesin olarak, muhakkak 14550 decider final, son maç, kesin sonuç 14551 deciduous leaf dökülen yaprak, düşen yaprak 14552 deciduous tooth sütdişi 14553 deciduous tree her yıl yapraklarını döken ağaç 14554 deciduous (ağaç) her yıl yaprakları dökülen 14555 decigramme desigram 14556 decile desil, ondabirlik 14557 decilitre desilitre 14558 decimal digit onlu rakam 14559 decimal fraction ondalık kesir 14560 decimal number system ondalık sayı dizimi 14561 decimal number ondalık sayı 14562 decimal place onda hanesi 14563 decimal point ondalık hane çekidi 14564 decimal system ondalık jüye, onlu jüye 14565 decimal ondalık, ondalık sayı/kesir 14566 decimalize ondalık jüyeye çevirmek 14567 decimate büyük kısmını yok etmek 14568 decimation imha, katliam 14569 decimetre wave desimetrik dalga 14570 decimetre desimetre 14571 decipher şifresini/anlamını çözmek 14572 decipherable anlaşılır, okunur, çözülebilir 14573 decipherment şifre çözücü 14574 decision karar, kararlılık 14575 decisive kararlı, kesin, sonuca götüren, şüphesiz, kesin 14576 decisively kesin olarak 14577 decisiveness kesinlik, tartışılmazlık, kararlılık 14578 deck beam güverte kirişi 14579 deck chair şezlong 14580 deck hand güverte tayfası 14581 deck house güverte kamarası 14582 deck light ispiralya 14583 deck load güverte yükü 14584 deck log seyir defteri 14585 deck out donatmak, süslemek 14586 deck passenger güverte yolcusu 14587 deck güverte, (iskambil) deste, kat, süslemek, donatmak 14588 deckchair şezlong 14589 deckle edge çöngenin tırtıklı kenarı 14590 declaim yüksek sesle ve el kol hareketleriyle konuşmak/söylemek 14591 declamation heyecanlı nutuk, sövüp sayma, hitabet 14592 declamatory söylev sanatına ait, coşturucu 14593 declarable gümrük vergisine tabi 14594 declarant bildirimde bulunan kişi 14595 declaration day beyan günü 14596 declaration for exportation çıkış bildirgesi 14597 declaration of bankruptcy iflas ilanı 14598 declaration of independence bağımsızlık ilanı 14599 declaration of intent niyet beyanı 14600 declaration of property mal bildirimi, mal beyanı 14601 declaration of residence ikamet ilmuhaberi, oturma bildirimi 14602 declaration of value kıymet beyanı 14603 declaration of war savaş ilanı, harp ilanı 14604 declaration of wealth servet beyanı 14605 declaration bildiri, deklarasyon, demeç 14606 declarative sentence bildirme cümlesi, haber cümlesi 14607 declarative ifade eden, bildiren, haber veren, beyan eden 14608 declaratory ifade eden, beyan eden 14609 declare a ceasefire ateşkes ilan etmek 14610 declare a truce mütareke ilan etmek 14611 declare bankruptcy iflas ilan etmek 14612 declare martial law sıkıyönetim ilan etmek 14613 declare null and void geçersiz saymak 14614 declare war savaş ilan etmek 14615 declare ilan etmek, iddia etmek, bildirmek, haber vermek, deklare etmek 14616 declared olarak kabul edilen, bilinen, şaşmaz, değişmez 14617 declassify gizliliğini kaldırmak 14618 declension ad çekimi, çekim, tasrif 14619 declinable çekilebilir, çekimli 14620 declination compass sapma pusulası, sapma ölçer 14621 declination eğim, yokuş, geri çevirme, reddetme, meyil 14622 decline in income gelirde azalma 14623 decline in prices fiyatlarda düşüş 14624 decline geri çevirmek, reddetmek, azalmak, zayıflamak, düşmek, kötüye gitmek, çökmek, (güneş) batmak, iniş, gerileme, düşme, kötüye gidiş, çöküş 14625 declining years hayatın son yılları 14626 declinometer deklinometre, sapmaölçer 14627 declivitous meyilli, inişli 14628 declivity iniş meyil, bayır, yamaç 14629 declutch debriyaj yapmak, boşa almak 14630 decoct kaynatarak özünü elde etmek 14631 decode şifresini çözmek 14632 decoder kod çözücü, kod açar, renk çözücü 14633 decoil kangal açmak 14634 decollate kopya ayırmak 14635 decollator sayfa ayırıcı 14636 decolletage dekolte elbisenin yakası 14637 decollete alçak yakalı, açık, dekolte 14638 decolorant rengini açan, ağartan, rengini açma, ağartma 14639 decoloration rengini giderme, renksizleştirme 14640 decolorization rengini açma, renksizleştirme, soldurma 14641 decolorize rengini gidermek, rengini açmak, renksizleştirmek 14642 decolorizer renk giderme maddesi, renk açma maddesi 14643 decompose çürümek, bozulmak, çürütmek, bozmak, ayrışmak, ayrıştırmak 14644 decomposed ayrışmış, bozunmuş, çürümüş 14645 decomposition çürüme, bozuşma, ayrışma, ayrışım, çürüklük 14646 decompress tazyiki boşaltmak, basıncı kaldırmak 14647 decompression basıncı azaltma, basıncı kaldırma 14648 decontaminate zararlı maddelerden arındırmak, temizlemek 14649 decontamination zararlı maddelerden arındırma, temizleme 14650 decontrol kontrolünden çıkarmak, denetimi kaldırmak, denetimin kaldırılması 14651 decor dekor 14652 decorate süslemek, donatmak, dekore etmek, badanalamak, boyamak, duvar çöngesiyle kaplamak, (for ile) nişan vermek 14653 decoration süsleme, dekorasyon, süs, nişan, madalya 14654 decorative süsleyici, dekoratif 14655 decorator dekoratör, badanacı 14656 decorous ağırbaşlı, efendi, yakışık alır, uygun, kibar 14657 decorticate kabuğunu soymak 14658 decorum uygun davranış 14659 decoupling dekuplaj 14660 decoy tuzak, tele, yem, hile 14661 decrease in population nüfusta azalma 14662 decrease in prices fiyatlarda düşüş 14663 decrease azalmak, azaltmak 14664 decreasing cost azalan maliyet 14665 decreasing costs azalan maliyet 14666 decreasing returns azalan verim 14667 decreasingly gittikçe azalarak 14668 decree in the power of law kanun hükmünde kararname 14669 decree emir, kararname, karar, hüküm, emretmek, buyurmak 14670 decrement azalma, eksilme, eksiklik 14671 decrepit eli ayağı tutmaz, yıpranmış, moruk 14672 decrescendo dekreşendo, diminuendo, dekreşendo, diminuendo, dekreşendo, diminuendo 14673 decrescent azalan, küçülen 14674 decrial kınama 14675 decry kötülemek, yermek 14676 decryption kod açma, kod çözme 14677 decumbent yatık, eğilmiş 14678 decuple on kat, on misli 14679 decussate x şeklinde, çaprazvari, çaprazvari geçmek, x şeklinde geçmek 14680 dedicate adamak, ithaf etmek 14681 dedicated (işine) özünü adamış 14682 dedication adama, ithaf 14683 deduce anlamak, ortaya çıkarmak, sonucuna varmak 14684 deducible anlaşılabilir, sonuç çıkarılabilir 14685 deduct çıkarmak, azaltmak, indirmek, eksiltmek 14686 deductible düşülebilir 14687 deduction kesinti, indirme, azaltma, tümdengelim, türetim, sonuç 14688 deductive tümdengelimli, çıkarsama ile ilgili 14689 dedust toz gidermek 14690 deduster toz giderici 14691 deed of partnership ortaklık sözleşmesi, şirket sözleşmesi 14692 deed of real estate tapu senedi 14693 deed of transfer devir senedi 14694 deed of trust vekâletname 14695 deed iş, hareket, eylem, edim, senet, tapu senedi 14696 deejay diskcokey 14697 deem saymak, sanmak, zannetmek 14698 deemotionalize kabalaştırmak, hissizleştirmek 14699 deep sea engin deniz, açık deniz 14700 deep structure derin yapı 14701 deep tone boğuk ses 14702 deep well derin kuyu 14703 deep derin, (renk) koyu, (uyku) derin, (ses) boğuk, alçak, (duygu) derin, içten, yoğun, ciddi, anlaşılmaz, karmaşık, ciddi, kötü, derine inen, yüzeyde kalmayan, derine, dibe, derinden, derin, geç vakte kadar, geç vakitte, (the ile) deniz 14704 deep-dyed hakiki 14705 deep-freeze dipfriz, derin dondurucu, dondurmak, dondurup saklamak 14706 deep-freezer derin dondurucu 14707 deep-frozen (derin) dondurulmuş 14708 deep-rooted köklü, derin 14709 deep-sea navigation uzak deniz seferi 14710 deep-sea steamer açık deniz gemisi 14711 deep-sea voyage uzak deniz yolculuğu 14712 deep-sea kıyıdan uzakta, açık deniz 14713 deep-seated köklü, yerleşmiş, sabit 14714 deep-set derinde olan 14715 deepen derinleşmek, derinleştirmek 14716 deeply derinden, içten 14717 deepness derinlik, karanlık, koyuluk, enginlik, zekâ 14718 deeprooted sabit, kökleşmiş 14719 deer forest geyik ormanı 14720 deer geyik, karaca 14721 deerhound zağar 14722 deerskin geyik postu 14723 deerstalker geyik avcısı 14724 deerstalking geyik avı 14725 deescalate hızını azaltmak, azalmak, önemini kaybetmek 14726 deface görünüşünü bozmak, çirkinleştirmek, tahrif etmek 14727 defacement bozma, tahrif 14728 defacto gerçekte yapılan, fiili, eylemsi 14729 defalcate zimmetine geçirmek 14730 defalcation zimmetine geçirme, zimmete geçirilen pul 14731 defamation karalama, lekeleme, hakaret, iftira, aşağılama 14732 defamatory lekeleyen, leke düşüren, iftira olan 14733 defame kara çalmak, ününe leke sürmek 14734 defamer iftiracı 14735 defatted yağı çıkarılmış 14736 default drive hazır sürücü, varsayılı sürücü 14737 default interest gecikme faizi, temerrüt faizi 14738 default option hazır seçim, yokluk yağdayında seçim 14739 default value hazır değer, seçimsizlik değeri 14740 default bir görevi yerine getirmemek, bir borcu ödememek, mahkemeye gelmemek, yarışmaya katılmamak, hazır bulunmayış, katılmayış, gelmeme, yapmama, savsama 14741 defaulter borçlarını vermeyen kimse 14742 defeasance iptal, fesih, kaldırma 14743 defeat yenmek, bozguna uğratmak, boşa çıkarmak, suya düşürmek, mahvetmek, yıkmak, yenilgi, bozgun, yenilgiye uğrama, yenilgiye uğratma 14744 defeatism bozgunculuk 14745 defecate dışkı boşaltmak 14746 defecation durultma 14747 defect hata, kusur, eksiklik, (öz ülkesini/partisini/vb.'ni) terketmek, iltica etmek 14748 defection terk etme, mensup olduğu zümreden çekilme 14749 defective hatalı, kusurlu, eksik 14750 defector vatan haini 14751 defence budget savunma bütçesi 14752 defence counsel savunma avukatı 14753 defence expenditures savunma harcamaları 14754 defence industry savunma endüstrisi 14755 defence policy savunma politikası 14756 defence spending savunma harcaması 14757 defence savunma 14758 defenceless desteksiz, müdafaasız, korunmasız 14759 defend savunmak, korumak, müdafaa etmek 14760 defendable savunulabilir, korunabilir 14761 defendant sanık, davalı 14762 defender savunan kişi, koruyucu kimse 14763 defenestration pencereden atılma 14764 defense bkz.defence 14765 defenseless müdafaasız 14766 defensible savunulabilir, korunabilir 14767 defensive alliance savunma anlaşması 14768 defensive mechanism savunma mekanizması 14769 defensive savunan, savunucu, savunmalı, koruyucu 14770 defer ertelemek, sonraya bırakmak 14771 deference uyma, saygı gösterme, riayet etme 14772 deferent duct taşıyıcı arna 14773 deferent taşıyıcı, boşaltıcı 14774 deferential uyumlu, saygılı, hürmetkâr 14775 deferment erteleme, ödemeyi geciktirme, tehir 14776 deferred liability ertelenmiş borç, müeccel borç 14777 deferred payment sale taksitle satış, uzun vadeli satış 14778 deferred terms taksitle ödeme 14779 deferred ertelenmiş 14780 defiance itaatsizlik, saygısızlık, meydan okuma 14781 defiant meydan okuyan, küstah, cüretkâr 14782 deficiency disease vitaminsizlik hastalığı 14783 deficiency letter uyarma bildirisi, ihbarname 14784 deficiency eksiklik, kusur, yetersizlik 14785 deficient amount gerekli miktar, açık 14786 deficient yetersiz, eksik 14787 deficit of the balance of payments ödemeler dengesi açığı 14788 deficit (bütçe/hesap) açık 14789 defier meydan okuyan kimse 14790 defile kirletmek 14791 defilement kirletme, bozma, pisletme 14792 definable tanımlanabilir 14793 define tanımlamak, belirtmek 14794 defining clauses tanımlayan cümlecik 14795 defining relative clause tanımlayan ilgi cümleciği 14796 defining tanımlayan, açıklayan 14797 definite article belirli artikel, belirli tanımlık 14798 definite letter of warranty kati teminat mektubu 14799 definite belirli, açık, kesin, anık 14800 definitely kesinlikle 14801 definiteness kesinlik 14802 definition tanım, açıklık, berraklık, netlik 14803 definitive judgment kesin hüküm, kesin karar 14804 definitive nihaî, kesin, tam, eksiksiz, kusursuz 14805 definitively nihai olarak, şüphesiz, muhakkak 14806 deflagrate birden ateş alıp tutuşmak 14807 deflagration birden ateş alma, ani yanma 14808 deflate havasını boşaltmak, söndürmek, sönmek, piyasadaki pul miktarını azaltmak 14809 deflation deflasyon, pul darlığı 14810 deflationary deflasyonist 14811 deflect sapmak, sekmek, saptırmak, sektirmek 14812 deflection sapma, dönme, bel verme, eğilme, salgı 14813 deflector coil sapma bobini 14814 deflector deflektör, kalkan, siperlik 14815 deflorate kızlığını bozma, zarar verme 14816 defloration kızlığını bozma, çiçeklerin dökülmesi 14817 deflower çiçeklerini koparmak, yolmak, kızlığını bozmak 14818 defoam köpüğünü gidermek 14819 defoaming agent köpük giderici madde 14820 defoliant yaprakları döken ilaç 14821 defoliate yapraklarını gidermek, yapraklarını dökmek 14822 defoliation yaprak dökümü 14823 deforce zorla alıkoymak 14824 deforest ormandan yoksun bırakmak 14825 deforestation ormansızlaştırma, kellendirme 14826 deform biçimini bozmak, deforme etmek 14827 deformability şekil değiştirebilme 14828 deformation deformasyon, bozunum, bozulum, çirkinleştirme 14829 deformed şekli bozulmuş 14830 deformity biçimsizlik, sakatlık 14831 defraud dolandırmak, aldatmak, hakkını yemek 14832 defraudation hile 14833 defrauder dolandırıcı, hilekâr 14834 defray ödemek, tediye etmek 14835 defrayment masrafı ödeme, maliyeti ödeme 14836 defrock cübbesini çıkartmak 14837 defrost buzlarını çözmek/temizlemek 14838 defroster buz çözücü 14839 defrosting rear window defrostlu arka cam 14840 deft becerikli, eliçabuk, marifetli 14841 deftness beceri, hüner, ustalık, beceriklilik 14842 defunct ölü, ölmüş 14843 defuse (patlayıcı) fitilini sökmek 14844 defy karşı gelmek, başkaldırmak, kafa tutmak, meydan okumak 14845 degas gazını gidermek, gazını almak 14846 degasifier degazör, gaz giderici 14847 degauss çaşaklığını gidermek 14848 degausser çaşaklık giderme bobini 14849 degeneracy yozlaşma, soysuzlaşma 14850 degenerate yozlaşmış, yoz, yozlaşmak, düşmek, dönüşmek 14851 degeneration bozulma, yozlaşma, dejenerasyon 14852 degenerative yozlaştırıcı 14853 deglutition yutma 14854 degradation bozunma, ayrışım, indirim, düşme, rütbe indirme 14855 degrade küçük düşürmek, alçaltmak 14856 degradin küçültücü, alçaltıcı 14857 degrading alçaltıcı, haysiyet kırıcı 14858 degree of comparison karşılaştırma derecesi 14859 degree of freedom serbestlik derecesi 14860 degree of latitude paralel derecesi 14861 degree of longitude meridyen derecesi 14862 degree derece, düzey, derece, kademe, öğrenim derecesi 14863 degression indirim 14864 degressive tax azalan oranlı vergi 14865 degressive azalan oranlı 14866 degum (ipek) zamkını gidermek 14867 dehisce (tohum kabuğu) yarılıp açılmak, çatlamak 14868 dehumanize canavarlaştırmak, insanlıktan çıkarmak 14869 dehumidification nemini alma, kurutma 14870 dehumidifier nem alma maddesi, kurutucu madde 14871 dehumidify nemini almak, kurutmak 14872 dehydrate suyunu almak, kurutmak 14873 dehydrated foods suyu alınmış gıda maddeleri 14874 dehydration suyunu giderme, susuzlaştırma 14875 dehydrogenase dehidrojenaz 14876 dehydrogenation hidrojen giderme, dehidrojenasyon 14877 deice buzlanmayı önlemek, buz tutmasını önlemek 14878 deictic gösterici 14879 deification yüceltme, tapma, tapınma 14880 deify tanrılaştırmak, yüceltmek, ululaştırmak, tapmak 14881 deign tenezzül etmek 14882 deionization iyonsuzlaştırma 14883 deionize iyonsuzlaştırmak 14884 deism yaradancılık 14885 deity tanrı, tanrıça 14886 deja vu ``bunu daha önceden yaşamıştım'' duygusu 14887 deject kederlendirmek, hevesini kırmak 14888 dejecta dışkı 14889 dejected üzgün, hüzünlü, mahzun 14890 dejection keder, neşesizlik, dışkı, büyük aptes 14891 dejure haklı, yasal 14892 dekaliter dekalitre 14893 dekko bakış 14894 delabialisation düzleşme 14895 delactation sütten kesme, sütten kesilme 14896 delate yaymak, haber vermek 14897 delative iniş yağdayı, iniş yağdayı 14898 delator iftiracı 14899 delay of payment borç ertelemesi 14900 delay payment temdit, ödemede gecikme 14901 delay gecikmek, yubanmak, geciktirmek, yubatmak, ertelemek, gecikme 14902 delayed gecikmeli, ertelenmiş, tehir edilmiş 14903 delaying geciken, ertelenen, tehir edilen 14904 dele silmek, silme işareti 14905 deleave sayfalara ayırmak, kopyalara ayırmak 14906 delectable nefis 14907 delectation büyük zevk, eğlence 14908 delegacy delegelik, delegasyon, elçilik 14909 delegate temsilci, delege, temsilci olarak görevlendirmek/atamak, delege olarak göndermek 14910 delegation delegasyon, yetki verme, görevlendirme 14911 delete silmek, çıkarmak 14912 deleterious zararlı, muzır 14913 deletion kaldırma, silme, kazıma 14914 deletrious muzır 14915 delft Hollanda porseleni 14916 deliberate kasıtlı, temkinli, ağır, dikkatli, düşünmek, götür koy etmek, üzerinde durmak, tartışmak 14917 deliberately kasten, bile bile 14918 deliberateness kasıt, dikkatlilik, tedbirlilik 14919 deliberation düşünüp taşınma, kafa yorma, tartışma, ihtiyat 14920 deliberative düşünceli, ihtiyatlı, tedbirli, düşünen 14921 delicacy incelik, duyarlılık, narinlik, az bulunur/pahalı/leziz yiyecek 14922 delicate narin, zarif, ince, kolayca incinen, hassas, nazik, dikkat isteyen, ince, (alet/vb.) duyarlı, hassas, (yemek) leziz ve hafif 14923 delicatessen mezeci dükkânı, şarküteri 14924 delicious nefis, leziz 14925 delict suç 14926 delight zevk vermek, memnun etmek, sevindirmek, (in ile) zevk almak, zevk, haz, sevinç 14927 delightful zevkli, hoş 14928 delightfully zevkle, memnuniyetle 14929 delime kireçsizlendirmek 14930 delimit sınırlamak 14931 delimitation sınırlandırma, sınırlama, tahdit 14932 delimiter sınırlayıcı, sonlayıcı 14933 delineate taslağını çizmek, betimlemek, tasvir etmek 14934 delineation çizerek anlatma, betimleme, tasvir, tarif 14935 delinquency görevi ihmal etme, suç işleme, kurallara uymama 14936 delinquent account açık hesap 14937 delinquent suçlu, suç işleyen, görevini yerine getirmeyen 14938 deliquesce sulanmak, eriyip su olmak 14939 deliquescence sulanma, eriyip su olma 14940 delirious sayıklamalı, sayıklayan, çılgın gibi, azgın 14941 delirium sayıklama, coşma, azma 14942 deliver a speech söylev vermek, nutuk atmak 14943 deliver from korumak, doğurtmak 14944 deliver oneself of konuşma haline dökmek 14945 deliver (alıcının evine/işyerine) teslim etmek, götürmek, dağıtmak, (from ile) kurtarmak, korumak, doğurtmak, (up/over ile) vermek, teslim etmek, (konuşma/vb.) okumak, yapmak, (demeç/ders/vb.) vermek 14946 deliverable verilebilir, dağıtılabilir, teslim edilebilir 14947 deliverance kurtarma, kurtulma, kurtuluş 14948 delivered price teslim fiyatı 14949 delivered verilmiş, teslim edilmiş 14950 deliverer kurtarıcı kişi, dağıtıcı 14951 delivery car kamyonet 14952 delivery date teslim tarihi 14953 delivery note teslim beyanı 14954 delivery order teslim emri 14955 delivery point teslimat yeri 14956 delivery price teslim fiyatı 14957 delivery receipt teslim emri 14958 delivery teslim, dağıtım, servis, doğum, konuşma biçimi 14959 dell küçük vadi 14960 delouse bitlerini ayıklamak 14961 delphic meçhul 14962 delphinin delfinin 14963 delphinium hezaren çiçeği 14964 delta ray delta ışını 14965 delta Yunan abecesinin dördüncü harfi, delta, delta, çatalağız 14966 delta-wing üç köşe kanat 14967 deltoid muscle teltoit kas 14968 deltoid üçgen şeklinde, nehir deltasına benzer 14969 delude kandırmak, aldatmak 14970 deluge büyük sel, su baskını, şiddetli yağmur, ...yağmuruna tutmak 14971 delusion aldatma, aldanma, saplantı, yanlış inanç, kuruntu 14972 deluster parlaklığını azaltmak, matlaştırmak 14973 deluxe lüks, ihtişamlı 14974 delve into derinlemesine araştırmak 14975 delve (into/among ile) derinlemesine araştırmak 14976 demagnetization çaşaklık giderimi 14977 demagnetize çaşaklılığını gidermek 14978 demagnetizer demagnetizör, manyetik silici 14979 demagogic demagojik 14980 demagogue demagog, halkavcısı 14981 demagogy demagoji 14982 demand deposit vadesiz mevduat 14983 demand for labour işgücü talebi 14984 demand for money pul talebi 14985 demand for payment ödeme talebi 14986 demand loan vadesiz borç 14987 demand surplus talep fazlası 14988 demand istek, talep, rağbet, istemek, talep etmek, gerektirmek 14989 demand-pull inflation talep enflasyonu 14990 demanding çaba/dikkat/bakım/ilgi gerektiren 14991 demarcate sınırını çizmek, ayırmak 14992 demarcation ayırma, sınırlarını belirtme 14993 demarcative sınırlayıcı, sınırlayıcı 14994 demarche diplomatik hareket, girişim 14995 demean oneself özünü küçültmek, benliğini kaybetmek 14996 demean küçük düşürmek, alçaltmak 14997 demeanour davranış biçimi, tavır, tutum 14998 demented deli, çılgın 14999 dementia praecox erken bunama 15000 dementia şahsiyetin bölünmesi, cinnet 15001 demerit kabahat, yanlış, kusur, ihtar, tembih 15002 demesne taşınmaz mal, mülk, emlak 15003 demi (önek) yarım 15004 demigod kahraman 15005 demijohn damacana 15006 demilitarize askerden arındırmak 15007 demilitarized zone askerlere yasak bölge 15008 demimonde toplumca lekelenmiş kadınlar 15009 demineralize mineralini gidermek 15010 demise ölüm 15011 demission tahttan çekilme 15012 demitasse küçük kahve fincanı 15013 demo gösteri 15014 demobilization terhis, seferberliğin bitmesi 15015 demobilize terhis etmek 15016 democracy demokrasi, elerki, demorkasiyle yönetilen ülke, sosyal eşitlik 15017 democrat demokrat, elerkçi, halkerkçi 15018 Democratic Left Party Demokratik Sol Parti 15019 Democratic Mass Organisations Demokratik Kitle Örgütleri 15020 democratic demokratik 15021 democratisation package demokratikleşme paketi 15022 democratization process demokratikleşme süreci 15023 democratization demokratikleşme 15024 democratize demokratikleştirmek 15025 demode modası geçmiş, demode 15026 demodifier geriye düzeltici 15027 demodulation demodülasyon 15028 demodulator demodülatör 15029 demographer nüfusbilimci 15030 demographic demografik 15031 demography demografi, nüfusbilim 15032 demoiselle evlenmemiş kadın, telli turna, yusufçuk 15033 demolish yıkmak, yok etmek 15034 demolition bomb tahrip bombası 15035 demolition yıkma, yok etme, yıkılma, yıkım 15036 demon şeytan 15037 demonetization tedavülden kaldırma 15038 demonetize tedavülden kaldırmak, pulun değerini düşürmek 15039 demoniac şeytanca, iblisçe, cinli, çılgın, deli, mecnun 15040 demonize şeytanlaştırmak 15041 demonstrable kanıtlanabilir, açık, ortada 15042 demonstrate göstermek, (örneklerle) kanıtlamak, göstermek, kullanılışını göstermek, gösteri yapmak/düzenlemek 15043 demonstration gösteri, kullanılışını gösterme 15044 demonstrative adjective işaret sıfatı, gösterme sıfatı 15045 demonstrative adverb işaret zarfı, gösterme belirteci 15046 demonstrative pronoun işaret zamiri, gösterme adılı 15047 demonstrative duygularını gizlemeyen 15048 demonstrator gösterici, sergilenen şey 15049 demoralization ahlak bozulması, cesaretini kırma 15050 demoralize cesaretini kırmak, moralini bozmak, ahlâksızlaştırmak 15051 demoralizing moral bozan 15052 demos eski Yunanistan'da halk 15053 demote rütbesini indirmek 15054 demotic halka ait, halkla ilgili 15055 demotion indirme, rütbe düşürümü 15056 demotivate yönünü saptırmak 15057 demount sökmek, yerinden çıkarmak, demonte etmek 15058 demountability sökülebilirlik 15059 demountable sökülebilir 15060 demulcent teskin edici, yatıştırıcı 15061 demur itiraz etmek, karşı çıkmak 15062 demure ağırbaşlı, uslu 15063 demureness dengelilik, ciddiyet, alçakgönüllülük 15064 demurrage sürastarya, bekleme süresi 15065 demurrer davada itiraz eden kimse 15066 den in, mağara, yatak, uğrak, çalışma odası 15067 denary onlu, ondalık 15068 denationalize vatandaşlıktan çıkarmak 15069 denaturalize doğallığını bozmak 15070 denaturant denatüran, denşirme maddesi 15071 denaturation denşirme, denatürasyon, tağyir 15072 denature denşirmek, tağyir etmek, doğallığını bozmak 15073 denatured alcohol içilmez alkol, denatüre alkol 15074 dendrite dendrit, dallantı 15075 dendritic dendritik, dallantılı 15076 dendrochronology dendrokronoloji 15077 dendrolite ösümlük fosili 15078 dendrology dendroloji, ağaç bilimi 15079 dene deniz kıyısındaki kumlu yol 15080 denegation inkâr 15081 deniable yadsınabilir, inkâr edilebilir 15082 denial inkâr, yadsıma, yoksama, yalanlama 15083 denier denye, inkâr eden kimse 15084 denigrate karalamak, leke sürmek, yermek, kötülemek 15085 denim blucin kumaşı, kot, ç.blucin, kot 15086 denims blucin, kot 15087 denitrate nitratsızlaştırmak 15088 denitrification nitratsızlaştırma 15089 denitrify nitratsızlaştırmak, azot gidermek 15090 denitrifying bacteria azot salan bakteriler 15091 denizen ikamet eden kişi, vatandaş 15092 Denmark Danimarka 15093 denominate isim vermek, adlandırmak 15094 denomination mezhep, birim, ad 15095 denominational value nominal değer 15096 denominational isme ait, mezheplere ait 15097 denominator payda, bölen 15098 denotation düzanlam, işaret 15099 denote belirtmek, göstermek, anlamına gelmek 15100 denouement sonuç, akıbet 15101 denounce alenen suçlamak, kınamak 15102 denouncement eleştiri, kınama, kehanet, sona erme, iptal 15103 dense crowd büyük kalabalık 15104 dense diplomatic traffic yoğun diplomatik trafik 15105 dense fog yoğun sis 15106 dense sıkışık, kalabalık, yoğun, (sis/duman/vb.) yoğun, koyu, (orman) sık, aptal, kalın kafalı 15107 densimeter dansimetre, yoğunlukölçer 15108 densitometer dansitometre, gölgeölçer 15109 density yoğunluk, sıklık, yoğunluk 15110 dent ezik, vuruk, çukur, girinti, incinme, göçürmek, yamultmak, göçmek, yamulmak 15111 dental care diş bakımı 15112 dental floss diş ipliği 15113 dental nerve diş siniri 15114 dental plaque diştaşı 15115 dental plate yapay damak, takma diş 15116 dental surgeon diş hekimi 15117 dental surgery diş cerrahisi 15118 dental dişlerle ilgili, diş 15119 dentate dişli 15120 dentation tarak şeklinde olan şey 15121 dentex sinarit balığı 15122 denticle küçük diş 15123 denticular dişleri olan 15124 denticulated dişli, çentikli 15125 dentiform dişe benzer 15126 dentifrice diş tozu 15127 dentilabial dişsil-dudaksıl 15128 dentine dentin, diş sümüğü 15129 dentist dişçi, diş hekimi 15130 dentistry dişçilik 15131 dentition bebeğin diş çıkarması, dişlenme, diş yapısı 15132 denture takma diş 15133 denudation denüdasyon, aşındırma, çıplak bırakma 15134 denude soymak, çıplak hale getirmek 15135 denumerable sayılabilir 15136 denunciation alenen suçlama, kınama, kınanma 15137 denunciative itham edici, hücum edici 15138 denunciator muhbir, ihbarcı 15139 denunciatory suçlayıcı, itham edici 15140 deny oneself feragat etmek 15141 deny danmak, inkâr etmek, yadsımak, yalanlamak, tanımamak, yoksamak, esirgemek 15142 deodar cin ağacı, himalaya sediri 15143 deodorant deodoran, kokugideren 15144 deodorize kokusunu gidermek 15145 deodorizer koku giderici şey 15146 deontology deontoloji, ahlak bilgisi 15147 deoxidation oksijen giderme 15148 deoxidize pasını gidermek, oksitsizleşmek 15149 deoxidizer oksijen giderici, oksitsizleyici 15150 deoxyribonucleic acid deoksiribonükleik asit 15151 deoxyribonucleic deoksiribonükleik 15152 depart from sapmak, ayrılmak, dönmek 15153 depart ayrılmak, gitmek, hareket etmek, kalkmak, (from ile) sapmak, ayrılmak, dönmek 15154 departed geçmiş, bitmiş, tükenmiş, ölmüş 15155 department chief servis şefi 15156 Department of Defense Savunma Bakanlığı 15157 Department of Economic Affairs Ekonomik işler Dairesi 15158 Department of Fine Arts Güzel Sanatlar Bölümü 15159 Department of Graphic Design Grafik Tasarım Bölümü 15160 Department of Industrial Engineering Endüstri Kıvcılığı Bölümü 15161 Department of Religious Affairs Diyanet işleri Başkanlığı 15162 Department of State Amerika Dışişleri Bakanlığı 15163 Department of the Interior içişleri Bakanlığı 15164 department store büyük mağaza 15165 department kısım, bölüm, reyon, şube, daire, kol 15166 departmental store bonmarşe, büyük mağaza, süpermarket 15167 departmental bölüme ait, şubeye ait 15168 departmentalization bölümlere ayırma, şubelere ayırma 15169 departmentalize bölümlere ayırmak, şubelere ayırmak 15170 departure gate çıkış kapısı 15171 departure lounge biniş bekleme salonu 15172 departure station hareket istasyonu, çıkış istasyonu 15173 departure hareket, gidiş, kalkış 15174 depend from sarkmak, sallantıda kalmak 15175 depend on bağlı olmak, güvenmek, itimat etmek 15176 depend upon bağlı olmak, tabi olmak, birine güvenmek 15177 depend (on/upon ile) güvenmek, bel bağlamak, bağlı olmak, asılı olmaq, ihtiyaç duymak, göre değişmek, bağlı olmak 15178 dependable güvenilir 15179 dependant birine ekonomik bağımlılığı olan kimse 15180 dependence bağımlılık, güven, güvenme, (uyuşturucu/vb.ne) bağlılık 15181 dependency allowance çocuk yardımı 15182 dependency bonus çocuk zammı 15183 dependency bağımlılık, sömürge, bağlı olma, tabi olma 15184 dependent variable bağımlı değişken 15185 dependent bağlı, asılı, muhtaç, bkz.dependant 15186 depeople nüfusunu azaltmak 15187 depersonalize kişisel ilişkilerini kesmek 15188 depict göstermek, dile getirmek, betimlemek 15189 depiction tarif, tasvir 15190 depilate kıllarını gidermek, tüylerini gidermek 15191 depilation tüy alma, kıl giderici şey 15192 depilatory kıl giderici 15193 deplane uçaktan indirmek 15194 deplenish boşaltmak, dökmek 15195 depletable tükenebilen 15196 deplete tüketmek, bitirmek, boşaltmak 15197 depletion tüketme, azaltma, bitirme 15198 deplorable acınacak, acınırlı, çok kötü, üzücü 15199 deplore teessüf etmek, üzülmek 15200 deploy mevzilenmek, konuşlanmak, mevzilendirmek, konuşlandırmak 15201 deployment yayılma 15202 deplume tüylerini yolmak 15203 depoison zehirden arındırmak 15204 depolarization depolarizasyon, ucaysızlanma 15205 depolarize kutupluluğunu gidermek, depolarize etmek 15206 depolymerization depolimerizasyon 15207 deponent tanık, şahit 15208 depopulate nüfusunu azaltmak 15209 deport oneself davranmak, hareket etmek 15210 deport sınırdışı etmek, yurtdışına sürmek 15211 deportation sınır dışı, sürgün, sınır dışına çıkarma 15212 deportee sınır dışı edilen kimse 15213 deportment davranış, duruş/yürüyüş biçimi 15214 deposal görevden alma, azletme 15215 depose tahttan indirmek, azletmek, kenar etmek, görevden çıkarmak 15216 deposit account tasarruf hesabı, mevduat hesabı 15217 deposit bank mevduat bankası 15218 deposit book banka cüzdanı, mevduat cüzdanı 15219 deposit business mevduat işleri 15220 deposit credit mevduat kredisi 15221 deposit interest mevduat faizi 15222 deposit rate mevduat faizi 15223 deposit slip bordro, mevduat fişi 15224 deposit koymak, bırakmak, (bankaya) yatırmak, (kapora) vermek, (tortu) bırakmak, yatırılan pul, mevduat, kapora, depozit, tortu 15225 depositary emanetçi, depo, ambar 15226 deposition görevden alma, tortu, çöküntü, yeminli tanıklık 15227 depositor mudi, yatıran 15228 depository depo, ambar, emanetçi 15229 deposits account mevduat hesabı 15230 deposits mevduat 15231 depot depo, ambar, cephanelik, küçük istasyon 15232 deprave ahlâksızlaştırmak 15233 depraved ahlâksız 15234 depravity ahlak bozukluğu, günahkârlık, ahlaksızlık 15235 deprecate uygun bulmamak, karşı çıkmak, karşı koymak 15236 deprecation karşı koyma, tasvip etmeme 15237 deprecatory küçümseyen, beğenmeyen, karşı koyan 15238 depreciable aşınabilir, amortismana tabi 15239 depreciate (pul/vb.) değer kaybetmek, küçümsemek, hor görmek 15240 depreciated değer yitirmiş 15241 depreciation account amortisman hesabı 15242 depreciation fund amortisman fonu 15243 depreciation değer azalması, amortisman, aşınma, aşınma payı 15244 depreciatory değerden düşürücü, küçümseyici 15245 depredation hasara uğratma, hasar, zarar, garet etme, talan etme, talan, soyma, çapma, garet, yağma, tahribat 15246 depredator soyguncu, yağmacı 15247 depress üzmek, keyfini kaçırmak, içini karartmak, basmak, bastırmak, durgunlaştırmak 15248 depressant yatıştırıcı, müsekkin 15249 depressed area geri bölge 15250 depressed market durgun piyasa 15251 depressed keyifsiz, morali bozuk, üzgün, sanayisi gelişmemiş 15252 depressing iç karartıcı, kasvet verici, can sıkan 15253 depression depresyon, çökkünlük, çöküntü, bunalım, ekonomik daralma, bunalım, depresyon, çukur 15254 depressive kasvetli, can sıkıcı 15255 depressor aşağı çeken kas, sıkıştıran 15256 deprival yoksunluk 15257 deprivation mahrumiyet, yoksunluk, ihtiyaç, kayıp 15258 deprive of yoksun bırakmak, mahrum etmek, kaybettirmek 15259 deprive sb of his citizenship vatandaşlıktan çıkarmak 15260 deprive (of ile) yoksun bırakmak, mahrum etmek 15261 deprived of civil rights medeni haklardan yoksun bırakmak 15262 deprived sosyal haklardan yoksun, yoksul, muhtaç 15263 depth of colour renk koyuluğu, renk derinliği 15264 depth of degradation rezalet 15265 depth of winter kışın ortası 15266 depth derinlik 15267 depurate tasfiye etmek, arıtmak, temizlemek 15268 deputation temsilciler heyeti 15269 depute vekil tayin etmek, yetki vermek, (yetki) vermek, devretmek 15270 deputize birine vekalet etmek 15271 deputy chairman başkan vekili 15272 Deputy Chief of the General Staff Genelkurmay ikinci Başkanı 15273 deputy director general genel müdür yardımcısı 15274 deputy leader of the party parti başkan vekili 15275 deputy manager müdür yardımcısı 15276 Deputy Prime Minister Başbakan Yardımcısı 15277 deputy orunbasar, vekil, milletvekili 15278 deracinate kökünden çıkarmak, ayırmak 15279 derail (tren) raydan çıkmak, raydan çıkarmak 15280 derailment raydan çıkma (tren), raydan çıkarılma 15281 derange düzenini bozmak, (akli dengesini) bozmak, delirtmek 15282 derangement düzensizlik, geçimsizlik 15283 derby melon şapka 15284 deregulate kısıtlamaları kaldırmak 15285 derelict terkedilmiş, metruk, sahipsiz 15286 dereliction of duty görevi ihmal 15287 dereliction terk edilmişlik, sahipsizlik, terk, ihmal 15288 deride ile alay etmek, kahkahalarla gülmek 15289 derigueur mecburi 15290 derision alay, lağ, alay etme, lağa koyma 15291 derisive alay edici, alaycı, komik, gülünç, alay edilecek türden 15292 derisory bkz.derisive 15293 derivation köken, türeme, türetme 15294 derivational affix yapım eki 15295 derivative türemiş, türev 15296 derive from elde etmek, almak, gelmek, türemek 15297 derive (from ile) elde etmek, çıkarmak, almak, gelmek, türemek 15298 derived sentence türemiş cümle 15299 derived türemiş, türetilmiş 15300 derma deri, cilt 15301 dermal deriye ait 15302 dermatitis dermatit, deri yangısı 15303 dermatologist cilthastalıkları uzmanı, dermatolog, cildiyeci 15304 dermatology dermatoloji, cildiye 15305 dermatoplasty dermatoplasti 15306 dermis deri, cilt, derma 15307 dernier nihai, kesin 15308 derogate from azaltmak, eksiltmek, ihlal etmek 15309 derogate azaltmak, eksiltmek, almak 15310 derogation eksiltme, azaltma, gerileme, bozulma, zarar 15311 derogatory küçültücü, onur kırıcı, hakaret edici, aşağılayıcı 15312 derrick car vinçli vagon 15313 derrick vinç, petrol sondaj kulesi 15314 derrickman vinççi 15315 derring-do maceraperestlik 15316 dervish derviş 15317 desaccharify şekerini almak 15318 desalination tuzunu giderme 15319 desalt tuzunu almak, tuzunu gidermek 15320 desand kumunu gidermek 15321 descale kazımak, pullarını gidermek 15322 descaler pul giderici, kazantaşı temizleyici 15323 descant hararetli konuşma, melodi, beste, nağme, en yüksek sesle şarkı söylemek 15324 descend on aniden saldırmak, hücum etmek 15325 descend (aşağı) inmek, alçalmak, (güneş) batmak, kalmak, (on/upon ile) aniden saldırmak, hücum etmek, üşüşmek, (to ile) tenezzül etmek, düşmek 15326 descendant -in soyundan gelen kimse, torun 15327 descent iniş, inme, soy, nesil, ani saldırı, baskın 15328 describable tanımlanabilir, tasvir edilebilir 15329 describe as görmek, saymak, gözüyle bakmak 15330 describe tanımlamak, betimlemek, anlatmak, (as ile) görmek, saymak, gözüyle bakmak, çizmek 15331 description tanımlama, betimleme, tanım, tarif, çeşit, tür 15332 descriptive geometry tasarı geometri 15333 descriptive grammar tasviri gramer, betimsel dilbilgisi 15334 descriptive linguistics betimsel dilbilim 15335 descriptive tanımlayıcı, betimsel 15336 descriptivism betimsellik 15337 descriptor anahtar sözcük, açıklayıcı sözcük 15338 descry uzaktan görüp seçmek, keşfetmek 15339 desecrate mukaddesliğini bozmak, kirletmek 15340 desecration kirletme, tecavüz, hürmetsizlik, saygısızlık 15341 desegregate birleştirmek, ırk ayrımını kaldırmak 15342 desensitization ışığa karşı duyarlılığını giderme 15343 desensitize duyarlılığını azaltmak 15344 desert a sinking ship batan gemiyi terk etmek 15345 desert climate çöl iklimi 15346 desert çöl, terketmek, bırakıp gitmek, yüzüstü bırakmak, kaçmak, firar etmek 15347 deserted terk edilmiş, ıssız, tenha 15348 deserter asker kaçağı, firarî 15349 desertion firar, terk, terk edilmişlik, bırakıp kaçma 15350 deserve hak etmek, lâyık olmak 15351 deservedly hakkıyla, lâyığıyla 15352 deserving değerli 15353 desiccant kurutucu, kurutucu 15354 desiccate (meyve/vb.) kurutmak 15355 desiccated fruit kurutulmuş meyve 15356 desiccated milk süttozu 15357 desiccation kurutma 15358 desiccative kurutucu 15359 desiccator desikatör, kurutma aygıtı, kurutucu 15360 desiderate arzulamak, yokluğunu hissetmek 15361 desiderative dilek 15362 desideratum istenen şey, aranılan vasıf 15363 design features tasarım özellikleri 15364 design office joba bürosu 15365 design paper desen çöngesi 15366 design çizmek, plan çizmek, josparını çizmek, tasarlamak, plan, joba, tasarım, tasar çizim, dizayn, desen, taslak 15367 designate belirtmek, göstermek, işaret etmek, atamak, görevlendirmek, (as ile) ünvanlandırmak 15368 designated date kararlaştırılmış tarih 15369 designated belirlenmiş, atanmış, tayin edilmiş 15370 designation atama, tayin, isim, unvan, lakap, tahsis 15371 designedly kasten, özellikle, bile bile 15372 designer tasarımcı, tasarçizimci, dizayncı 15373 designing hünerli, kurnaz, entrikacı, kurnaz kimse 15374 desilverize gümüşünü gidermek 15375 desirability istenilme, hoşa gitme 15376 desirable istenilir, arzu edilir, hoş 15377 desire arzu etmek, istemek, arzulamak, arzu, emel, istek, dilek, cinsî istek, arzu 15378 desirous istekli, arzulu, tutkulu 15379 desist -den özünü almak, bırakmak, vazgeçmek 15380 desize haşıl sökmek 15381 desk computer büro bilgisayarı 15382 desk microphone masa mikrofonu 15383 desk top publishing masa üstü yayıncılık 15384 desk mektep sırası, yazı masası, resepsiyon 15385 desolate ıssız, terkedilmiş, boş, yalnız, arkadaşsız, terkedilmiş 15386 desolation kimsesizlik, yalnızlık, terkedilmişlik 15387 desorb ayrıştırmak 15388 desorption desorpsiyon, yüzden salma, koyuverme 15389 despair of ümitsiz olmak, içi kararmak 15390 despair (of ile) umudunu kesmek, umutsuzluk 15391 despairingly üzüntüyle 15392 despatch note irsaliye 15393 despatch bkz.dispatch 15394 desperado gözü dönmüş kimse 15395 desperate umutsuz, çaresizliğe kapılmış, gözü dönmüş, çok ciddi, ağır, tehlikeli 15396 desperately umutsuzca, çılgınca 15397 desperation gözü dönmüşlük, umarsızlık, çaresizlik 15398 despicable aşağılık, adi 15399 despise küçümsemek, hor görmek, aşağılamak 15400 despite of -e karşın, -e rağmen 15401 despite -e rağmen, -e karşın, karamazdan 15402 despoil yağma etmek, soymak, yağmalamak, mahrum etmek 15403 despoilation yağma, soygun, yağmacılık 15404 despond morali bozulmak, umutsuzluğa düşmek 15405 despondency umutsuzluk, melankoli, bunalım 15406 despondent umutsuzluğa kapılmış 15407 desponding umutsuz, morali bozuk 15408 despot despot, zorba 15409 despotic administration baskıcı idare 15410 despotic zorbaca 15411 despotism despotluk 15412 desquamate pul pul dökülmek 15413 dessert spoon tatlı kaşığı 15414 dessert (yemeğin sonunda yenen) tatlı 15415 destabilizing istikrarsızlaştıran, istikrar bozucu 15416 destination gidilecek/gönderilen yer/ünvan 15417 destine to nasip etmek, tahsis etmek, tayin etmek, ayırmak 15418 destine kaderini/geleceğini önceden belirlemek 15419 destiny alın yazısı, yazgı, kader 15420 destitute of yoksul, yoksun, mahrum, muhtaç, fakir 15421 destitute yoksul, -den yoksun 15422 destitution yokluk, yoksulluk, mahrumiyet 15423 destroy yok etmek, mahvetmek, yıkmak 15424 destroyer yıkıcı, yok edici kimse/şey, destroyer, muhrip 15425 destruct imha edilmek, öz özünü imha etmek 15426 destruction of goods malların imhası 15427 destruction yıkma, yok etme, yıkım, yok olma 15428 destructive to health sağlığa zararlı 15429 destructive yıkıcı 15430 destructor çöp yakma fırını 15431 desuetude kullanmama, yürürlükten kaldırma 15432 desugarize şekerini almak 15433 desulfurize kükürdünü çıkarmak 15434 desulphurization kükürdünü giderme 15435 desulphurize kükürdünü gidermek 15436 desultoriness yöntemsizlik, düzensizlik, tutarsızlık 15437 desultory jüyesiz, amaçsız, kopuk, dağınık 15438 detach ayırmak, sökmek, çözmek 15439 detachable ayrılabilir, çıkarılabilir, sökülür 15440 detached building müstakil bina, ayrı bina 15441 detached ayrı, bağlantısız, yansız, (ev) müstakil 15442 detachment ayırma, çıkarma, ayrılma, çıkma, müfreze 15443 detail ayrıntı, detay 15444 detailed ayrıntılı, detaylı 15445 detain alıkoymak, yubatmak, saklamak, tutmak 15446 detainee gözaltına alınan kimse 15447 detainment engelleme 15448 detect bulmak, ortaya çıkarmak 15449 detection bulma, ortaya çıkarma 15450 detective story polisiye roman 15451 detective dedektif, hafiye 15452 detector detektör, bulucu 15453 detent tetik, mandal, düğme 15454 detente uluslararası gerginliğin yumuşaması 15455 detention home çocuk ıslahevi 15456 detention alıkoyma, engelleme, tutma, alıkonma 15457 deter alıkoymak, vazgeçirmek, caydırmak 15458 detergency yıkama gücü, temizleme gücü 15459 detergent deterjan, arıtıcı 15460 deteriorate kötüleşmek, kötüye gitmek, kötüleştirmek 15461 deterioration bozulma, kalite kaybı, fenalaşma, çürüklük 15462 determent engel, mani 15463 determinable belirlenebilir 15464 determinant etkin olan, hâkim olan, hükmeden, tayin eden, belirleyici etken, determinant 15465 determinate belirli, sınırlı, muayyen 15466 determinated tamlanan 15467 determination of heirship veraset ilamı 15468 determination of validity geçerlik belirlemesi 15469 determination azim, kararlılık, belirleme, saptama, kararlaştırma, belirlenme 15470 determinative adjective belirtme sıfatı 15471 determinative group tamlama 15472 determinative belirleyen, belirten, belirten öğe, belirleyen, belirten, belirten öğe 15473 determine karar vermek, kararlaştırmak, karar verdirtmek, belirlemek, saptamak 15474 determined direct object belirtili nesne 15475 determined kararlı, azimli 15476 determiner belirtici, bir adın anlamını sınırlayan ve bu adı tanımlayan sözcük 15477 determinism determinizm, gerekircilik 15478 deterministic saptamalı, belirleyici 15479 deterrence caydırıcılık, engelleyicilik, caydırma 15480 deterrent force caydırıcı güç 15481 deterrent caydırıcı 15482 detest nefret etmek 15483 detestable tiksindirici, iğrenç, nefret uyandıran 15484 detestation tiksinme, iğrenme, nefret 15485 dethrone tahttan indirmek 15486 detinue istirdat 15487 detonate patlamak, patlatmak 15488 detonating gas patlayıcı gaz 15489 detonation patlama 15490 detonator detonatör, kapsül, kapçık 15491 detour road servis yolu 15492 detour dolambaçlı yol, dolambaçlı yoldan gitmek ya da göndermek 15493 detoxication zehrini giderme 15494 detoxification zehrini giderme 15495 detract from düşürmek, eksiltmek, azaltmak 15496 detract (from ile) düşürmek, eksiltmek, azaltmak 15497 detraction kötüleme, yerme, eksiltme, azaltma 15498 detractor küçük düşürücü şey/kimse 15499 detrain trenden inmek, trenden indirmek 15500 detriment zarar, hasar 15501 detrimental zararlı 15502 detrital aşınmayla ilgili 15503 detrited eskimiş, yıpranmış, kılıksız, pejmurde 15504 detrition aşınma 15505 detritus taş döküntüsü, aşıntı 15506 detruncate budamak, kesmek 15507 detruncation ucunu kesme 15508 detune akordunu bozmak 15509 deuce (tenis) düs, berabere 15510 deucedly berbat bir şekilde 15511 deuterium nucleus döteryum çekirdeği 15512 deuterium oxide döteryum oksit 15513 deuterium döteryum 15514 deuteron döteron 15515 devaluation devalüasyon, değer düşürümü 15516 devalue pulun değerini düşürmek, değerini düşürmek 15517 devastate harab etmek 15518 devastating yok edici, yıkıcı, çok iyi, çekici 15519 devastation harap etme/olma 15520 develop present cooperation mevcut işbirliğini geliştirmek 15521 develop gelişmek, büyümek, artmak, geliştirmek, büyütmek, artırmak, harekete geçmek, görünmeye başlamak, ortaya çıkmak, harekete geçirmek, (hastalık) geçirmek, (yankayı) banyo etmek, işlenecek hale getirmek 15522 developer yıkayıcı, inkişaf maddesi, developman maddesi 15523 developing country gelişmekte olan ülke 15524 developing geliştirme, inkişaf, developman 15525 development area geliştirme bölgesi 15526 development bank kalkınma bankası 15527 development expense kuruluş gideri 15528 development model kalkınma modeli 15529 development plan imar josparı 15530 development programme kalkınma bağdarlaması 15531 development gelişme, geliştirme, kalkınma, (yanka) banyo 15532 developmental gelişmeye yönelik 15533 deverbative noun fiilden türetilmiş isim 15534 deverbative eylemden türeme biçim, fiilden türetilmiş, eylemden türeme biçim, fiilden türetilmiş 15535 deviant olağan dışı, alışılmışın dışında, anormal, sapkın 15536 deviate from boyun kaçırmak, (~ a question) meseleden yayınmak, meseleden uzaklaşmak, meseleden kenara çıkmak 15537 deviate sapmak, ayrılmak 15538 deviation sapma 15539 deviator partiden ayrılan kimse 15540 device aygıt, alet, hile, oyun, plan 15541 devil (the ile) şeytan, kötü ruh 15542 devil-may-care pervasız, başıboş 15543 devilfish ahtapot 15544 devilish şeytanî, melun, zalim 15545 devilment şeytanlık, yaramazlık, huysuzluk, kurnazlık 15546 devilry şeytanlık, sihirbazlık, gaddarlık, zalimlik 15547 devious dolambaçlı, namussuz, üçkâğıtçı 15548 devisable tasavvur edilebilir 15549 devise planlamak, kurmak, bulmak, keşfetmek 15550 devisee mirasçı, vâris 15551 devisor vasiyetle bağışta bulunan kişi 15552 devitalize hevesini kırmak, şevkini kırmak 15553 devitrifier donuklaştırmak, buzlu yapmak 15554 devoicing titreşimsizleşme, ötümsüzleşme 15555 devoid of boş, yoksun, mahrum 15556 devoid yoksun 15557 devoir görev, nezaket 15558 devolution yetki verme, başkasını yetkilendirme 15559 devolve (on/upon ile) kalmak, devrolmak 15560 Devonian devoniyen, devoniyen 15561 devote oneself kendisini vermek 15562 devote (to ile) -e adamak, nezretmek, vermek 15563 devoted sadık, bağlı, düşkün 15564 devotee hayran, düşkün 15565 devotion adama, (zaman) ayırma, bağlılık, düşkünlük, dindarlık 15566 devotional sadakat ile ilgili, ibadete ait 15567 devour hırsla yiyip yutmak, silip süpürmek, bitirmek yok etmek 15568 devout dindar, içten, samimi, yürekten 15569 dew point çiy çekidi, yoğunlaşma çekidi 15570 dew çiy, şebnem 15571 dew-worm solucan 15572 dewar flask termos 15573 dewater suyunu gidermek, suyunu almak 15574 dewax mumunu gidermek 15575 dewberry böğürtlen 15576 dewclaw yan parmak, kör parmak 15577 dewdrop çiy damlacığı, çiy damlası 15578 dewiness nem, ıslaklık, rutubet 15579 dewlap gerdan 15580 dewpoint çiylenme çekidi 15581 dewy buğulu, nemli, çiyli 15582 dexter sağa ilişkin, sağ 15583 dexterity yetenek, el becerisi, hüner, ustalık 15584 dexterous epçil, becerikli, hünerli, usta 15585 dexterously ustalıkla 15586 dexterousness marifet 15587 dextran dekstran 15588 dextrin dekstrin 15589 dextrorotatory sağa çeviren 15590 dextrose dekstroz, glukoz, üzüm şekeri 15591 dey Cezayir dayısı 15592 Dhahran Dahran 15593 dharma hakkaniyet, erdem 15594 di- (önek) iki defa, iki, çift 15595 dia- (önek) arasından, baştan başa 15596 diabase diyabaz 15597 diabetes inspudus gizli şeker hastalığı 15598 diabetes mellitus şeker hastalığı 15599 diabetes şeker hastalığı, diyabet 15600 diabetic diyabetik, şeker hastası 15601 diabolic şeytani, şeytanca, iblisane 15602 diabolical şeytani, acımasız, zalim, berbat, boktan 15603 diabolically şeytanlıkla 15604 diabolism şeytanlık, şeytanca hareket, şeytana tapma 15605 diabolo makara ile oynanan bir oyun, makara oyunu 15606 diacetic acid diasetik asit 15607 diacetic diasetik 15608 diacetyl diasetil 15609 diachronic artsüremli 15610 diachrony artsürem, artsüremlik 15611 diacid iki asitli 15612 diaconate şemmaslık 15613 diacritic ayırıcı, belirten, ayıran 15614 diacritical mark ayırıcı işaret, belirtici işaret 15615 diacritical ayırıcı, belirtici 15616 diadem taç, taç giydirmek 15617 diademed taçlı 15618 diagenesis diyagenez 15619 diagnose teşhis etmek, tanılamak 15620 diagnosis teşhis, diyagnoz, tanı 15621 diagnostic tanısal, teşhisle ilgili, teşhise ait, tanı, teşhis, hata bulma 15622 diagnostician teşhis uzmanı, teşhis eden 15623 diagnotor hata bulucu 15624 diagonal köşegen, çapraz 15625 diagonally opposite karşılıklı iki köşede bulunan 15626 diagonally diyagonal olarak 15627 diagram diyagram, çizenek 15628 diagrammatic ayrıntıları olmayan 15629 diagraph diyagraf 15630 dial telephone diskli alısün, otomatik alısün 15631 dial tone (alısün) çevir sesi 15632 dial (sögen/alısün/vb.) kadran, (alısün) numaraları çevirmek 15633 dialect lehçe, ağgan, diyalekt 15634 dialectal ağgana değişli 15635 dialectic diyalektik, eytişim 15636 dialectician mantık bilgini 15637 dialectology ağganbilim 15638 dialling code alısün kodu 15639 dialling tone (alısün) çevir sesi 15640 dialling (alısün) numara çevirme 15641 dialog bkz.dialogue 15642 dialogue diyalog, söyleşme 15643 dialyse diyaliz etmek 15644 dialyser diyaliz kılgası 15645 dialysing apparatus diyaliz aleti 15646 dialysis diyaliz, ayırma 15647 dialyze diyaliz etmek 15648 dialyzer diyaliz cihazı, diyaframlı ayırıcı 15649 diamagnetic diyamanyetik 15650 diamagnetism diyamagnetizm 15651 diameter çap 15652 diametrical çapla ilgili, zıt, kutra ait 15653 diametrically tümüyle, tamamen 15654 diamond bit elmas uç 15655 diamond cutter elmas keski 15656 diamond drill elmaslı matkap 15657 diamond jubilee altmışıncı yıldönümü 15658 diamond point elmaslı pikap iğnesi 15659 diamond saw elmaslı testere 15660 diamond shaped baklava biçiminde 15661 diamond elmas, baklava biçimi, (iskambil) karo 15662 diana kadın avcı, ay 15663 dianthus karanfil familyasından herhangi bir çiçek 15664 diapason diyapazon, ahenk 15665 diaper çocuk bezi 15666 diaphaneity saydamlık 15667 diaphanometer diyafanometre 15668 diaphanous yarısaydam, şeffaf, saydam 15669 diaphoresis ter, terletme 15670 diaphoretic terletici, terletici (ilaç) 15671 diaphragm opening diyafram açıklığı 15672 diaphragm setting diyafram ayarı 15673 diaphragm diyafram, diyafram, ışık bebeği, zar, bir doğum kontrol aygıtı, diyafram 15674 diapir diyapir 15675 diapositive film diyapozitif yanka 15676 diapositive diyapozitif, saydam resim 15677 diarchy iki kişinin başta olduğu yönetim şekli 15678 diarist günlük tutan kimse, hatıra defteri tutan kimse 15679 diarize günlük tutmak, günlüğe geçirmek 15680 diarrhea bkz.diarrhoea 15681 diarrhoea diyare, ishal, sürgün, amel 15682 diary günlük, anı defteri, günlük, günce, not defteri 15683 diascope diyaskop, slayt projektörü 15684 diasphore diyaspor 15685 diastase diyastaz 15686 diastole diyastol, kalp genişlemesi 15687 diastrophism diyastrofizm 15688 diathermancy ısı geçirme, ısı geçirimi 15689 diathermanous ısı geçiren, ısı ileten 15690 diathermic ısı geçiren, ısı ileten 15691 diathermy diyatermi 15692 diathesis bedensel zayıflık 15693 diatom earth kizelgur 15694 diatom diyatome 15695 diatomaceous earth kizelgur 15696 diatomic çift atomlu, iki atomdan ibaret 15697 diatomite diyatomit 15698 diatonic diyatonik 15699 diatribe şiddetli münakaşa, şiddetli tenkit 15700 diazo compound diyazo bileşiği 15701 diazo diyazo 15702 diazomethane diyazometan 15703 diazotization diazolama 15704 diazotize diazolamak 15705 dibasic çift bazlı 15706 dibbler dikeleç, fide kazığı 15707 dibbling tohum ekme 15708 dibs ufak pul 15709 dicarboxylic aid dikarbosilik asit 15710 dicarboxylic dikarboksilik 15711 dice for zar atmak 15712 dice with death büyük riske girmek, ölümle kumar oynamak 15713 dice zar, oyun zarları, (yemek) kuşbaşı doğramak, küp şeklinde kesmek, (for/with ile) zar atmak, zarlarla oynamak 15714 dicebox zar atmaya mahsus kupa 15715 dicey riskli 15716 dichloride diklorid 15717 dichotomizing search ikiye bölmeli arama 15718 dichotomous çatal şeklinde 15719 dichotomy bölünme, ayrılma, ikilik 15720 dichroic dikroik 15721 dichroism ikirenklilik, dikroizm 15722 dichromatic ikirenkli, dikromatik 15723 dick yarak, sik 15724 dickens şeytan 15725 dicker takas, trampa, pazarlık, takas etmek, pazarlık etmek 15726 dickey önlük, göğüslük, eşek, küçük kuş 15727 dicotyledon ikiçenekli ösümlük 15728 dictaphone ünalga, diktafon, ses kaydedici 15729 dictate dikte etmek, yazdırmak, zorla kabul ettirmek 15730 dictation dikte, yazdırma, (bir dilin bilinme derecesini ölçmek için yapılan) test, dikte 15731 dictator diktatör 15732 dictatorship diktatörlük, diktatörlükle yönetilen ülke 15733 diction telaffuz, diksiyon 15734 dictionary sözlük 15735 dictograph diktograf 15736 dictum görüş, mütalaa, hüküm, atasözü, vecize 15737 didactic (konuşma ya da yazı) didaktik, öğretici, öğretsel 15738 didactics öğretke, didaktik 15739 diddle dolandırmak, aldatmak, yutturmak 15740 dido tuhaflık, muziplik 15741 didymous ikiz 15742 die a glorious death şerefli bir şekilde ölmek 15743 die away sönmek, azalmak, gittikçe kaybolmak 15744 die down azalmak, kesilmek, sönmek, sakinleşmek 15745 die in harness vazife başında ölmek 15746 die of boredom sıkıntıdan patlamak 15747 die of heart attack kalpten ölmek 15748 die of thirst susuzluktan ölmek 15749 die off birer birer ölmek 15750 die out ortadan kaybolmak, soyu tükenmek, yok olmak 15751 die ölmek, sona ermek, bitmek, ölmek, metal kalıp, oyun zarı 15752 die-hard tutucu kimse, inatçı kimse 15753 dieencephalon arabeyin 15754 dielectric capacity dielektrik kapasite 15755 dielectric constant dielektrik katsayısı 15756 dielectric polarization dielektrik kutuplanma 15757 dielectric dielektrik 15758 diene dien 15759 dieresis ikilenme 15760 dies non resmi tatil 15761 diesel engine dizel kozgaltkası, patlamasız kozgaltka 15762 diesel fuel dizel yakıtı 15763 diesel oil dizel yağı, mazot 15764 diesel dizel, mazot 15765 dieselise dizel kozgaltkaları ile donatmak 15766 dieselize dizel kozgaltkası ile donatmak 15767 diesinker kalıpçı 15768 diesinking kalıpçılık 15769 diesis diyez 15770 diesnon resmi tatil 15771 diestock pafta kolu, yivaçar kolu 15772 diet yiyecek, günlük besin, perhiz, rejim, perhiz yapmak, rejim yapmak 15773 dietary perhizle ilgili, perhiz yemeği, perhiz kuralları 15774 dietetic perhizle ilgili 15775 dietetics diyet uzmanlığı 15776 diethyl dietil 15777 dietician diyet uzmanı, diyetçi 15778 differ from farklı olmak, başka olmak, benzememek 15779 differ with farklı görüşte olmak, ayrılmak, bozuşmak 15780 differ (from ile) farklı olmak, (with ile) farklı görüşte olmak, anlaşamamak 15781 difference of exchange kur farkı 15782 difference fark, ayrım, farklılık, tefavüt, anlaşmazlık, uyuşmazlık 15783 different farklı, başka, değişik, ayrı, çeşitli 15784 differentiable diferansiyellenebilir 15785 differential calculus diferansiyel hesap 15786 differential shaft diferansiyel mili 15787 differential wage vergin farklılıkları 15788 differential vergin farkı, diferansiyel 15789 differentiate ayırmak, ayırt etmek, ayırım yapmak, fark gözetmek 15790 differentiation ayrımlaşma, fark 15791 differently başka şekilde 15792 difficult zor, güç, kıyın, müşkülpesent, güç beğenir, huysuz, kavgacı, geçinmesi zor, alıngan 15793 difficulty zorluk, güçlük, sorun 15794 diffidence özüne güvensizlik, çekinme, çekingenlik 15795 diffident çekingen, özgüvensiz 15796 diffract kırarak yaymak, kısımlara ayırmak, dağıtmak 15797 diffraction angle kırınım açısı 15798 diffraction grating optik ağ, kırınım ağı 15799 diffraction kırınım, dağılma, sapma, kırılma, kırma, saptırma 15800 diffuse yayılmış, dağınık, gereksiz laflarla dolu, yaymak, dağıtmak, yayılmak 15801 diffuseness yaygınlık 15802 diffuser yayıcı, difüzör 15803 diffusible yayılır, dağılabilir 15804 diffusiometer yayınımölçer, difüzyometre 15805 diffusion coefficient difüzyon katsayısı 15806 diffusion constant difüzyon sabitesi 15807 diffusion yayma, yayılma, yayınım 15808 diffusive yaygın, alışılmış, ayrıntılı 15809 diffusivity yayılma gücü, dağılma gücü 15810 dig a pit for sb çukurunu kazmak 15811 dig a pit çukur kazmak 15812 dig in siper kazıp mevzi almak, duldalanmak, yerleşmek 15813 dig into yemeğe başlamak, batırmak, saplamak 15814 dig one's heels in ayak diremek 15815 dig out kazıp ortaya çıkarmak, arayıp bulmak 15816 dig up kazıp çıkarmak, kazmak, çukur açmak, eşmek 15817 dig kazmak, kazı yapmak, anlamak, beğenmek, tutmak, sevmek, dürtme, iğneli laf, kazı yeri, ç.pansiyon 15818 digastric iki karınlı (kas) 15819 digest sindirmek, hazmetmek, sindirilmek, kafada şekillendirmek, kavramak, özet 15820 digestible hazmı mümkün 15821 digestion sindirim 15822 digestive enzym sindirim enzimi 15823 digestive system sindirim jüyesi 15824 digestive sindirimsel, sindirimi kolaylaştırıcı, midevi 15825 digger kazıcı, ekskavatör, toprak kazma aracı, greyder 15826 diggings kazı yapılan yer, maden ocağı 15827 digit rakam, parmak 15828 digital circuit dijital devre 15829 digital clock sayısal saat 15830 digital computer sayısal bilgisayar 15831 digital data sayısal veri 15832 digital dijital, sayısal, parmak gibi 15833 digitalis yüksükotu 15834 digitate el ve ayak parmakları perdesiz 15835 digitigrade parmaklarına basarak yürüyen (döngül) 15836 digitize sayısallaştırmak 15837 digitizer sayısallaştırıcı 15838 diglossia ikidillilik 15839 diglot iki dilde, iki dilli, iki dilde yazılmış yazı veya kitap 15840 dignified efendi, ağırbaşlı 15841 dignify onurlandırmak, şeref vermek, paye vermek 15842 dignitary yüksek mevki sahibi, ileri gelen 15843 dignity değer, saygınlık, ciddiyet, yüksek mevki, rütbe, ağırbaşlılık 15844 digress yayınmak, kenara çıkmak, sapmak, konu dışına çıkmak 15845 digression konu dışı söz, arasöz 15846 digressive konu dışı, yersiz, gereksiz 15847 digs pansiyon 15848 dihedral angle ikidüzlemli açı 15849 dihedral ikidüzlemli, dihedral, çift yüzlü, iki yüzeyli 15850 dihedron ikidüzlemli 15851 dike set, bent, hendek 15852 diktat dikta 15853 dilapidate bakımsızlıktan harap olmak, tahrip etmek 15854 dilapidated kırık dökük, köhne, bakımsız, döküntü 15855 dilapidation harap olma, bakımsızlık 15856 dilatability genleşme yeteneği 15857 dilatable genişleyebilir, uzayabilir 15858 dilatation genişleme, genleşme, açılma 15859 dilate upon ayrıntılarına girmek 15860 dilate genişlemek, açılmak, irileşmek, genişletmek, açmak 15861 dilation genişleme, açılma, yayılma 15862 dilatometer dilatometre, genleşmeölçer 15863 dilator genişletici alet 15864 dilatoriness üşengeçlik, tembellik, geciktirme, üşenme 15865 dilatory erteleyici, geciktirici, ağırdan alan 15866 dildo yapay erkeklik kılganı, yapay penis 15867 dilemma ikilem, dilem 15868 dilettante sanat meraklısı kimse, amatör 15869 diligence dikkat, çalışkanlık, gayret 15870 diligent dikkatli, çalışkan, gayretli 15871 dill dereotu 15872 dillydally vakit öldürmek, oyalanmak, sallanmak 15873 diluent seyreltici, sulandırıcı 15874 dilute acid seyreltik asit 15875 dilute solution seyreltik çözelti 15876 dilute seyreltmek, sulandırmak, seyreltik, sulu 15877 diluted seyreltik, su katılmış, hafif, açık 15878 dilution seyreltme, sulandırma, seyrelme 15879 diluvium diluvyum, tufan çöküntüsü 15880 dim out ışıkları kısmak, karartmak 15881 dim loş, sönük, bulanık, belirsiz, ahmak, budala, salak, sönükleşmek, loşlaşmak, belirsizleşmek, kararmak, loşlaştırmak, karartmak 15882 dime novel ucuz roman 15883 dime (ABD ve Kanada'da) on sent değerindeki madeni pul 15884 dimension boyut 15885 dimensional boyutlu, ölçülü, butlu, boyutsal 15886 dimensions boyutlar, ebat 15887 dimerous iki kısımdan meydana gelen, iki uzuvlu 15888 dimeter iki vezinli mısra 15889 dimethyl dimetil 15890 dimidiate ikiye ayrılmış, ortadan bölünmüş 15891 diminish azalmak, azaltmak 15892 diminished azaltılmış, küçültülmüş, konik 15893 diminishing marginal utility azalan marjinal fayda 15894 diminishing returns azalan verim 15895 diminishing yield azalan verim 15896 diminishing azalan 15897 diminution azal(t)ma, eksil(t)me, küçültme, alçalma, inme 15898 diminutive suffix küçültme eki 15899 diminutive çok küçük, minik 15900 dimmer ışık kısıcı reosta, ayarlı kısıcı 15901 dimmorphous iki şekilli 15902 dimness donukluk, matlık, loşluk, belirsizlik 15903 dimorphic dimorf 15904 dimorphism dimorfizm, çift biçimlilik 15905 dimorphous iki şekilli 15906 dimple gamze 15907 dimply gamzeli 15908 din kulak tırmalayıcı ses, patırtı, gürültü 15909 dinar pul birimi, pul vahidi, eski bir altın pul 15910 dine out akşam yemeğini dışarıda yemek 15911 dine akşam yemeği yemek 15912 diner yemek yiyen kimse, vagon restoran, (yol kenarında) küçük lokanta 15913 dinette küçük yemek odası 15914 ding-dong çan sesi gibi 15915 dingdong çan/zil sesi, ding dong 15916 dinghy küçük sandal, lastik bot 15917 dinginess donukluk, tek düzelik, monotonluk, kir, pas 15918 dingle küçük dere, derecik 15919 dingo dingo 15920 dingus şey, penis 15921 dingy kirli, soluk 15922 dining car yemekli vagon, vagon restoran 15923 dining hall yemek salonu 15924 dining room yemek odası 15925 dining table yemek masası 15926 dining akşam yemeği yeme 15927 dinky önemsiz, küçük 15928 dinner jacket smokin 15929 dinner party yemekli davet, ziyafet 15930 dinner table sofra 15931 dinner time yemek sögeni 15932 dinner akşam yemeği, (bazen) günorta yemeği, nahar, yemek, iş yemeği 15933 dinosaur dinozor 15934 dint çentik, çizgi, iz, ufak oyuk 15935 diocesan piskoposluk bölgesine ait 15936 diocese piskoposluk bölgesi 15937 diode load diyot yükü 15938 diode diyot 15939 dioecious iki evcikli, dioik 15940 diol diol 15941 diopter diyopter 15942 dioptre diyoptri 15943 dioptrics diyoptri 15944 diorama diyorama 15945 diorite diorit, yeşiltaş 15946 dioxan dioksan 15947 dioxide dioksit 15948 dip into a book bir kitabı gözden geçirmek 15949 dip stick yağ seviye göstergesi 15950 dip the flag sancakla selamlamak 15951 dip daldırmak, batırmak, sokmak, (güneş/vb.) batmak, alçalmak, azalmak, düşmek, inmek, azaltmak, düşürmek, indirmek, (ışık) kısmak, inip yükselmek, indirip yükseltmek, yokuş, iniş, kısa yüzüş, dalıp çıkma 15952 diphase ikifazlı, çift fazlı 15953 diphenyl difenil 15954 diphtheria difteri, kuşpalazı 15955 diphthong diftong, ikili ünlü, ikizünlü 15956 diphtongisation iki ünlünün kaynaşması 15957 diplegia iki tarafı felç, dipleji 15958 diplexer düpleksör, köprü 15959 diplococcus diplokok 15960 diplogenesis diplogenez 15961 diploid number diploit sayı 15962 diploid diploit, iki katlı 15963 diploma diploma 15964 diplomacy diplomasi, diplomatlık, insanlarla ilişkide incelik, başarı, ikna yeteneği, ustalık 15965 diplomaed diplomalı, mezun 15966 diplomat diplomat 15967 diplomatic body kordiplomat 15968 diplomatic channels diplomatik yollar 15969 diplomatic corps kordiplomat 15970 diplomatic immunity diplomatik dokunulmazlık 15971 diplomatic intercourse diplomatik trafik 15972 diplomatic service dışişleri memurluğu, hariciye hizmeti 15973 diplomatic diplomatik, nazik, ince, dikkatli, usta 15974 diplomatist diplomat, siyaset adamı, maharetli kimse 15975 diplomatize diplomatlık yapmak 15976 dipolar ikiz kutuplu 15977 dipole moment dipol moment 15978 dipole dipol, çiftucay, ikiz kutup 15979 dipper kepçe, kova, parç, maşrapa, su karatavuğu 15980 dipping daldırma, batırma, boyama, kasarlama 15981 dippy deli, manyak 15982 dipsomania ayyaşlık 15983 dipsomaniac ayyaş 15984 dipstick daldırmalı düzey ölçeği 15985 diptera çiftekanatlılar 15986 dipteral dipter, dipteros 15987 dipterous iki kanatlı 15988 diptych diptik 15989 dire korkunç, berbat, (gereksinim) şiddetli, büyük 15990 direct action doğrudan eylem, kuvvete başvurma 15991 direct advertising doğrudan reklam 15992 direct business direkt iş, aracısız iş 15993 direct control doğrudan denetim 15994 direct correlation doğru bağıntı 15995 direct costing direkt maliyet hesaplaması 15996 direct current düz akım, doğru akım 15997 direct dialling santralsız arama, doğrudan arama 15998 direct discourse dolaysız söylem 15999 direct distance calling şehirlerarası otomatik arama 16000 direct exporting dolaysız ihracat 16001 direct labour direkt işçilik 16002 direct loss direkt hasar 16003 direct object vasıtasız tamamlık, dolaysız tümleç, nesne, düz tümleç 16004 direct observation dolaysız gözlem 16005 direct sale doğrudan satış 16006 direct selling doğrudan satış, aracısız satış 16007 direct speech dolaysız anlatım 16008 direct tax dolaysız vergi, vasıtasız vergi 16009 direct train aktarmasız tren 16010 direct translation doğrudan çeviri 16011 direct yolu tarif etmek, yönetmek, emretmek, yöneltmek, doğrultmak, çevirmek, doğru, düz, direkt, dolaysız, dosdoğru, tereddütsüz, dürüst, kesin, tam, dosdoğru, direkt, duraklamadan 16012 direction finder yön bulucu alet 16013 direction yön, kontrol, idare, yönetim, talimat, yönerge 16014 directional yön ile ilgili, yönelmiş, yönlü 16015 directive direktif, yönerge 16016 directivity yönelme yeteneği 16017 directly proportional doğru orantılı 16018 directly doğrudan doğruya, direkt olarak, hemen, derhal, -er -mez 16019 director general genel müdür 16020 director of customs gümrük müdürü 16021 director of public prosecution savcı 16022 director of sales satış müdürü 16023 director müdür, yönetici, yönetmen 16024 director's office müdüriyet 16025 Directorate of the National Lottery Milli Piyango Müdürlüğü 16026 directorate müdürlük, müdüriyet, idare meclisi 16027 directors' report yönetim kurulu raporu 16028 directorship müdürlük 16029 directory adres rehberi, alısün rehberi 16030 directress kadın müdür, müdire 16031 direful korkunç, dehşet veren 16032 dirge ağıt 16033 dirham dirhem 16034 dirigible tenek gemisi, zeplin 16035 dirk bir çeşit kama 16036 dirndl üst kısmı dar etek kısmı geniş elbise 16037 dirt cheap kelepir, sudan ucuz 16038 dirt repellent kir itici, kirlenmez 16039 dirt kir, pislik, çamur, toz, toprak 16040 dirty deal kötü muamele 16041 dirty dog sütü bozuk 16042 dirty money kara pul 16043 dirty trick adilik, pislik, kalleşlik, badalak 16044 dirty pis, kirli, terbiyesiz, pis, çirkin, iğrenç, (hava) bozuk, fırtınalı, adi, alçakça, pis, kirlenmek, kirletmek 16045 dis- (önek) zıt oluş, aksi 16046 disability pension sakatlık maaşı, maluliyet maaşı 16047 disability sakatlık, yetersizlik 16048 disable sakatlamak, mahrum etmek 16049 disabled soldier malul gazi 16050 disabled (the ile) sakatlar 16051 disablement sakatlık, yetkisizlik 16052 disabuse doğru yolu göstermek, hatadan kurtarmak 16053 disaccharide disakkarit 16054 disaccord anlaşmazlık, ahenksizlik, aynı fikirde olmak, uzlaşmamak, uyuşmamak 16055 disaccustom bir alışkanlıktan vaz geçirmek 16056 disacidify asidini gidermek 16057 disadvantage dezavantaj, zarar, kayıp 16058 disadvantageous dezavantajlı, elverişsiz, zararlı 16059 disaffected yabancılaşmış, hoşnutsuz, soğumuş 16060 disaffirm aksini iddia etmek, reddetmek, bozmak 16061 disafforest ormanları tahrip etmek, ormansız bırakmak 16062 disagree with yaramamak, dokunmak (yiyecek) 16063 disagree (with ile) aynı düşüncede olmamak, yaramamak, dokunmak 16064 disagreeable hoşa gitmeyen, nahoş, tatsız, rahatsız edici, huysuz, aksi 16065 disagreement anlaşmazlık, uyuşmazlık 16066 disallow reddetmek, kabul etmemek, karşı çıkmak 16067 disallowance ret, inkâr 16068 disappear gözden kaybolmak, ortadan kalkmak, yok olmak 16069 disappearance kayboluş, kaybolma, gözden kayboluş 16070 disappoint hayal kırıklığına uğratmak 16071 disappointed düş kırıklığına uğramış, üzgün 16072 disappointing düş kırıklığına uğratıcı 16073 disappointment düş kırıklığı, düş kırıklığına uğratan şey/kimse 16074 disapprobation beğenmeme, kınama, uygun görmeyiş, tenkit 16075 disapproval uygun görmeme onaylamama, hoşnutsuzluk 16076 disapprove of beğenmemek, uygun görmemek, kabul etmemek 16077 disapprove (of ile) uygun görmemek, onamamak, tasvip etmemek 16078 disarm silahsızlandırmak, silahını almak, (ülke) silahsızlanmak, yatıştırmak, yumuşatmak 16079 disarmament silahsızlanma 16080 disarming dost kazandırıcı 16081 disarrange bozmak, dağıtmak, karıştırmak 16082 disarrangement düzensizlik, dağınıklık, karışıklık 16083 disarray düzensizlik, karışıklık 16084 disassemble sökmek, demonte etmek 16085 disassociate bkz.dissociate 16086 disaster area afet bölgesi 16087 disaster felaket, yıkım, talihsizlik 16088 disastrous felaket getiren, feci 16089 disavow inkâr etmek, danmak, reddetmek, tanımamak 16090 disavowal tekzip 16091 disband terhis etmek, dağıtmak, dağılmak 16092 disbar barodan ihraç etmek 16093 disbarment barodan ihraç, barodan kovma 16094 disbelief inançsızlık, güvensizlik, inanmazlık, kuşku 16095 disbelieve inanmamak 16096 disbeliever imansız kimse, inanmayan kimse 16097 disburden yükünü hafifletmek 16098 disburse pul harcamak, ödemek, tediye etmek, israf etmek 16099 disbursement masraf, sarf, ödeme, tediye, harcama 16100 disbursing tediye 16101 disc jockey diskcokey, plak sunucu 16102 disc yuvarlak yüzey, yuvarlak şey, disk, plak, disk 16103 discard atmak, ıskartaya çıkarmak, başından atmak 16104 discern (güçlükle) görmek, farketmek, ayırdetmek, seçmek 16105 discernible fark edilebilir, görülebilir, sezilebilir 16106 discerning zeki, anlayışlı, sezişi güçlü 16107 discernment görüş, seziş, idrak, kavrama, muhakeme 16108 discharge from employment işten çıkarmak 16109 discharge hormones hormon salgılamak 16110 discharge pipe boşaltma borusu 16111 discharge port boşaltma limanı 16112 discharge (yük) yerine getirmek, yapmak, boşaltmak, tahliye etmek, (borç) ödemek, (yarak/ok/vb.) ateşlemek, atmak, (gaz/sıvı/vb.) akıtmak, çıkarmak, göndermek, akmak, çıkmak, yerine getirme, yapma, boşaltma, tahliye, terhis, ateş etme, atma, akma, çıkma, akıtma, çıkarma 16113 discharging berth boşaltma limanı 16114 disciple mürit, şakirt, havari 16115 discipleship müritlik, öğrencilik 16116 disciplinarian disiplinci, disiplin kuran kimse 16117 disciplinary action disiplin suçu 16118 disciplinary board disiplin kurulu 16119 disciplinary committee disiplin komitesi 16120 disciplinary punishment disiplin cezası 16121 disciplinary eğitime ait, pedagojik, disiplinle ilgili 16122 discipline disiplin, ceza, bilgi dalı, kontrol altında tutmak, eğitmek, disipline etmek, cezalandırmak 16123 disclaim yadsımak, yoksamak, danmak, kabul etmemek 16124 disclaimer vazgeçme, feragat, reddetme 16125 disclose bildirmek, söylemek, açığa vurmak, ifşa etmek 16126 disclosure açıklama, ifşaat 16127 disco disko 16128 discography plak koleksiyonu 16129 discoid disk şeklinde 16130 discolour rengini değiştirmek, bozmak, rengi değişmek, bozulmak 16131 discolouration rengini değiştirme, rengi değişme, solma 16132 discoloured rengi bozulmuş, solmuş 16133 discomfit şaşırtmak, bozmak, yenmek, mağlup etmek, bozmak 16134 discomfiture bozgun, hezimet 16135 discomfort rahatsızlık, narahatlık, rahatsızlık veren şey, dert, sıkıntı 16136 discommode rahatsız etmek, taciz etmek, zahmet vermek 16137 discompose düzenini bozmak, karıştırmak, şaşırtmak 16138 discomposure rahatsızlık, kaygı, telaş, telaş 16139 disconcert huzurunu kaçırmak, telaşlandırmak 16140 disconcerted telaşlı, canı sıkılmış 16141 disconcerting telaşlı, kaygılı, sıkıcı 16142 disconnect bağlantısını kesmek, ayırmak 16143 disconnected karışık, iyi planlanmamış, kopuk, dağınık 16144 disconnecting ayıran, çözen 16145 disconnection bağlantının kesilmesi, birbirinden ayrılma 16146 disconsolate çok üzüntülü, kederli, yıkılmış 16147 discontent hoşnutsuzluk 16148 discontinuance of business işi tatil etme 16149 discontinuance ara, fasıla, sona erdirme, vazgeçme, kesilme 16150 discontinuation ara, fasıla, sona erme, vazgeçme, aralık 16151 discontinue devam etmemek, bırakmak, durdurmak, kesmek, durmak, bitmek 16152 discontinuity süreksizlik, kesiklilik, devamsızlık 16153 discontinuous kesintili, süreksiz, devamsız, aralıklı 16154 discord düşünce ayrılığı, uyuşmazlık, anlaşmazlık, ihtilaf, uyumsuzluk, ahenksizlik 16155 discordance diskordans, uyumsuzluk, ahenksizlik 16156 discordant anlaşmayan, uyuşmayan, karşı, muhalif, uyumsuz, düzensiz, ahenksiz, kulak tırmalayıcı 16157 discotheque diskotek, disko 16158 discount house daha ucuza mal satılan mağaza 16159 discount limit ıskonto limiti 16160 discount indirim, (senet/bono) kırmak, kırdırmak, tamamen inanmamak 16161 discountable ıskonto edilebilir 16162 discountenance tasvip etmemek, cesaretini kırmak, onaylamamak 16163 discounter senet kıran kimse 16164 discounting ıskonto etme, senet kırma 16165 discourage cesaretini kırmak, gözünü korkutmak, yıldırmak, vazgeçirmek, caydırmak, önlemek, engellemek 16166 discouragement cesaretsizlik, hevesin kırılması, vazgeçme 16167 discouraging hayal kırıklığına uğratan, cesaret kırıcı 16168 discourse analysis söylem çözümlemesi 16169 discourse söylev, vaız 16170 discourteous kaba saygısız 16171 discourtesy kabalık, saygısızlık 16172 discover keşfetmek, bulmak, bulmak, ortaya çıkarmak, keşfetmek, farkına varmak, anlamak 16173 discoverer kâşif 16174 discovery keşif, buluş 16175 discredit gözden düşürmek, inanmamak, kuşkuyla bakmak, gözden düşme, saygınlığını yitirme, yüz karası, leke, inanmama, şüphe 16176 discreditable utanç verici, ayıp 16177 discredited itibardan düşmüş, güvenilmez, itimat edilmez 16178 discreet sağduyulu, saygılı, sakınımlı, dikkatli ve nazik 16179 discreetness tedbir 16180 discrepancy fark, ayrılık, uyumsuzluk, çelişki 16181 discrepant farklı 16182 discrete ayrı, farklı, göze çarpan, ayrılmış 16183 discretion sağduyu, takt, denlilik 16184 discretionary clause isteğe bağlı koşul 16185 discretionary spending ihtiyari masraf 16186 discretionary isteğe bağlı, ihtiyari 16187 discriminant diskriminant 16188 discriminate (between ile) ayırmak, farkı görmek, (against ile) fark gözetmek, ayrım yapmak 16189 discriminating ayırt eden, fark gözeten, fark eden, ayıran, ehil 16190 discrimination (against ile) ayrım, fark gözetme, ince farkları görebilme yeteneği 16191 discriminative function ayrımcılık işlevi 16192 discriminative power ayrımcılık gücü 16193 discriminative ayrım yapan, fark gözeten, ayrımcı 16194 discriminator diskriminatör, ayıklayıcı 16195 discriminatory ayırımcı, fark gözeten 16196 discursive daldan dala atlayan, düzensiz 16197 discus disk 16198 discuss ele almak, tartışmak, görüşmek 16199 discussion group görüşme heyeti 16200 discussion tartışma, görüşme 16201 disdain küçük görme, tepeden bakma, hor görme, saygısızlık, küçük görmek, hor görmek, tepeden bakmak, tenezzül etmemek 16202 disdainful kibirli, tepeden bakan, mağrur, küçümseyen 16203 disease insurance hastalık sigortası 16204 disease hastalık 16205 diseased hastalıklı 16206 diseconomy eksi ekonomi, yetersiz ekonomik büyüme 16207 disembark (gemiden) karaya çıkmak, karaya çıkarmak 16208 disembarkation karaya çıkma, tahliye, karaya çıkarma 16209 disembarrass rahatlatmak 16210 disembarrassment güç bir durumdan kurtarma, rahatlatma 16211 disembodied gövdeden ayrılmış, bedenden kurtulmuş, (ses/vb.) nerden geldiği bilinmeyen, sahipsiz 16212 disembody gövdeden ayırmak, cisimden tecrit etmek 16213 disembogue akıtmak, suyunu denize dökmek, denize dökülmek 16214 disembowel bağırsaklarını çıkarmak, karın deşmek 16215 disenchant büyüsünü bozmak, gözünü açmak, sihrini gidermek 16216 disenchanted (neyinse değerine olan) inancını yitirmiş 16217 disencumber ipotekten kurtarmak, ipoteği kaldırmak 16218 disengage ayırmak, gevşetmek, kurtarmak, ayrılmak, gevşemek, kurtulmak, (savaşı) bırakmak, ayrılmak, çıkmak, çıkarmak 16219 disengaged serbest, boş 16220 disengagement ilgiyi kesme, salıverme, bırakma 16221 disengaging gear avara dişlisi 16222 disentangle (düğüm/vb.) çözmek, çözülmek, ayırdetmek 16223 disenthrall azat etmek 16224 disentitle yetkisini elinden almak 16225 disentrance büyüden kurtarmak 16226 disequilibrium dengesizlik 16227 disestablish kadrodan çıkarmak 16228 disesteem itibar etmemek 16229 disfavour hoşnutsuzluk, beğenmeme, hoşlanmama, hoşlanılmama, hoşa gitmeme, beğenilmeme 16230 disfigure güzelliğini bozmak, şeklini bozmak, biçimsizleştirmek 16231 disfigurement şekilsizlik, çirkinlik, çirkinleştirme 16232 disfranchise oy verme hakkından mahrum etmek 16233 disgorge kusmak, boşaltmak 16234 disgrace küçük düşürmek, itibarını zedelemek, gözden düşürmek, rezil etmek, biabır etmek, gözden düşürücü şey, yüzkarası, kara leke, gözden düşme 16235 disgraceful utanç verici, çok ayıp, yüz kızartıcı 16236 disgruntle üzmek, canını sıkmak 16237 disgruntled (at/with ile) üzgün, canı sıkılmış, düş kırıklığına uğramış, bozulmuş 16238 disguise görünüşünü/kılığını değiştirmek, saklamak, gizlemek, yaşırmak, sahte kılık, kılık, maske, numara 16239 disguised unemployment gizli işsizlik 16240 disguised gizlenmiş, maskelenmiş 16241 disgust iğrenme, tiksinme, tiksinti, tiksindirmek, iğrendirmek 16242 disgusting iğrenç 16243 dish antenna çanak anten 16244 dish out dağıtmak, vermek 16245 dish rack tabak rafı 16246 dish towel tabak kurulama bezi 16247 dish up yemek servisi yapmak, hazırlamak, sunmak, oymak 16248 dish tabak, yemek 16249 disharmonious uyumsuz, ahenksiz 16250 disharmony uyumsuzluk, ahenksizlik, düzensizlik 16251 dishcloth bulaşık bezi, tabak bezi 16252 dishearten cesaretini kırmak, umutsuzluğa düşürmek 16253 dished çukur, çökük 16254 dishes tabak çanak, bulaşık 16255 dishevel darmadağınık etmek (saç/giyim) 16256 dishevelled (saç/giysi) dağınık, düzensiz 16257 dishoard stok mallarını piyasaya sürmek 16258 dishonest namussuz, sahtekâr 16259 dishonesty namussuzluk, şerefsizlik, sahtekârlık 16260 dishonour namusuna leke sürmek, biabır etmek, onursuzluk, şerefsizlik, leke 16261 dishonourable haysiyetsiz, şerefsiz, kurumsak, namussuz, binamus 16262 dishonoured check ödenmemiş çek, karşılıksız çek 16263 dishonoured note ödenmemiş senet 16264 dishonoured ödenmemiş, itibar edilmemiş, kabul edilmemiş 16265 dishwasher bulaşıkçı, bulaşık kılgası 16266 dishwater bulaşık suyu 16267 dishy seksi 16268 disillusion gözünü açmak, yanlış bir düşünceden kurtarmak 16269 disillusioned (at/about/with ile) üzgün, kırgın, kırık, hayal kırıklığına uğramış, bozulmuş 16270 disillusionment hayal kırıklığı, gözü açılma 16271 disincentive engelleyici, önleyici, engelleyici, önleyici 16272 disinclination gönülsüzlük, isteksizlik 16273 disincline soğutmak, caydırmak 16274 disinclined isteksiz 16275 disinfect dezenfekte etmek, arınıklaştırmak 16276 disinfectant dezenfektan, arınıklaştıran 16277 disinfection dezenfeksiyon, dezenfekte etme, ilaçlama 16278 disinfector temizleyici, mikrop öldürücü 16279 disingenuous samimi olmayan, ikiyüzlü, samimi olmayan 16280 disinherit mirastan mahrum etmek 16281 disinheritance mirastan yoksunluk, mirastan mahrum olma 16282 disintegrate parçalamak, dağıtmak, ufalamak, parçalanmak, dağılmak, ufalanmak 16283 disintegration dezentegrasyon, parçalanma, dağılma, ufalanma 16284 disintegrator parçalama kılgası, öğütme kılgası 16285 disinter toprağı kazıp çıkarmak, eşmek, açığa çıkarmak 16286 disinterested kişisel duygularla etkilenmeyen, yansız, önyargısız, ilgisiz, umursamaz 16287 disinterestedness tarafsızlık, yansızlık 16288 disinterment mezar kazma, eşme 16289 disinvest stokları eritmek 16290 disinvestment stok azalması 16291 disjoin ayırmak 16292 disjoint parçalarına ayırmak 16293 disjointed (konuşma/yazı/vb.) bağlantısız, kopuk 16294 disjunction ayrılma 16295 disjunctive ayıran, bölen 16296 disk brake diskli eğleç 16297 disk drive disk sürücü 16298 disk scanner disk tarayıcı 16299 disk bkz.disc 16300 diskette disket 16301 dislike sevmemek, hoşlanmamak, sevmeme, hoşlanmama, hoşlanmayış, birisinin sevmediği şey/kimse 16302 dislocate one's arm kolunu çıkarmak 16303 dislocate (süyek) yerinden çıkarmak, altüst etmek 16304 dislocation yerinden oynatma, yer değiştirme, çıkık 16305 dislodge yerinden çıkartmak 16306 disloyal vefasız 16307 disloyalty vefasızlık 16308 dismal kasvetli, üzücü, iç karartıcı 16309 dismantle sökmek, parçalarına ayırmak 16310 dismantlement çıkarma, sökme, parçalarını ayırma 16311 dismay dehşete düşürmek, korkutmak, yıldırmak, korku, dehşet, yılgı, ümitsizlik 16312 dismember parçalamak, bölmek 16313 dismemberment parçalanma 16314 dismiss an action bir davayı reddetmek 16315 dismiss (işten) çıkarmak, yol vermek, kovmak, gitmesine izin vermek, göndermek, bırakmak, kafasından çıkarmak, düşünmemek 16316 dismissal of an action bir davayı reddetme 16317 dismissal wage işten çıkarma tazminatı 16318 dismissal çıkarma, kovma, bırakma, gönderme, kafasından çıkarma, düşünmeme 16319 dismissible işten çıkarılabilir, reddedilebilir 16320 dismount (at/bisiklet/vb.den) inmek 16321 dismutation dismutasyon, tersdeğişim 16322 disobedience söz dinlemezlik, itaatsizlik 16323 disobedient söz dinlemez, itaatsiz 16324 disobey söz dinlememek, itaat etmemek, itaatsizlik etmek, (kural/yasa/vb.) çiğnemek, uymamak 16325 disoblige hatırını kırmak, yardımı reddetmek 16326 disobliging hatır kırıcı, nezaketsiz, ters, aksi 16327 disorder karışıklık, düzensizlik, kargaşa, patırtı, hastalık, rahatsızlık, karıştırmak, bozmak 16328 disordered düzensiz, karışık, bozuk 16329 disorderly dağınık, düzensiz, azgın, vahşi, kanunsuz 16330 disorganization düzensizlik, karışıklık 16331 disorganize altüst etmek 16332 disorganized düzensiz, karışık 16333 disorient şaşırtmak, zihnini karıştırmak 16334 disorientate yönünü şaşırtmak 16335 disown tanımamak, sahip olduğunu reddetmek, kabul etmemek, inkâr etmek 16336 disparage hor görmek, küçümsemek 16337 disparagement kötüleme, yerme, aşağılama 16338 disparaging aşağılayıcı, hor gören 16339 disparate tamamen farklı, kıyaslanabilemez 16340 disparity in age yaş farkı 16341 disparity eşitsizlik, fark 16342 dispassionate yansız, tarafsız, serinkanlı, sakin 16343 dispassionateness serinkanlılık 16344 dispatch box evrak çantası 16345 dispatch case evrak çantası 16346 dispatch note irsaliye 16347 dispatch rider posta 16348 dispatch göndermek, yollamak, bitirivermek, halletmek, öldürmek, yollama, gönderme, mesaj, rapor, hız, acele 16349 dispatcher sevk eden, sevk memuru, dispeçer, hareket memuru 16350 dispel dağıtmak, defetmek, yok etmek, gidermek 16351 dispensable gereksiz, vazgeçilebilir 16352 dispensary dispanser, bakımevi 16353 dispensation genel kuralın dışına çıkabilme izni, özel izin, dağıtma, verme, takdiri ilâhi 16354 dispense with -siz idare etmek, -i gereksiz kılmak 16355 dispense dağıtmak, vermek, (ilaç/reçete/vb.) hazırlamak 16356 dispenser dağıtıcı 16357 dispersal dağılma, dağıtma, dağıtılma 16358 disperse dağılmak, yayılmak, yaymak, dağıtmak 16359 dispersed dağınık 16360 dispersedly dağınık olarak 16361 dispersion medium dağıtım aracı 16362 dispersion dağıtma, dağılma, dağılım, dağıtılma, yayılma 16363 dispersive dağıtıcı, ayırıcı 16364 dispersivity dispersivite, ayrılganlık 16365 dispirit cesaretini/umudunu kırmak 16366 dispirited keyifsiz 16367 displace yerinden çıkarmak, -in yerine geçmek, ülkesinden çıkarmak, sürmek 16368 displacement yerinden çıkarma, yerdeğişim, deplasman, kaydırım 16369 display case vitrin 16370 display tube resim tüpü, resim lambası 16371 display unit gösterim birimi, gösterici 16372 display göstermek, sergilemek, gösterme, sergileme, gösteri, sergi 16373 displease sinirlendirmek, canını sıkmak, kızdırmak, gücendirmek 16374 displeased dargın, kırgın, gücenmiş 16375 displeasing nahoş, can sıkıcı, kızdıran 16376 displeasure hoşnutsuzluk, beğenmeme 16377 disponibility kullanılabilirlik 16378 disponible istenildiği gibi kullanılabilen 16379 disport eğlenmek 16380 disposable funds emre hazır fon, kullanılabilir pul 16381 disposable goods atılabilir mallar 16382 disposable income harcanabilir gelir 16383 disposable kullandıktan sonra atılan 16384 disposal value satış değeri, elden çıkarma değeri 16385 disposal elden çıkarma, düzenleme, idare, kontrol, yönetim, kullanım 16386 dispose of by will mirasla bırakmak 16387 dispose of yemek, içmek, tüketmek, satmak, vermek 16388 dispose (of ile) kurtulmak, başından atmak, alt etmek, düzenlemek, yerleştirmek, dizmek, isteklendirmek, hazırlamak, heveslendirmek 16389 disposed hevesli, niyetli, istekli 16390 disposing elden çıkarma 16391 disposition by testament vasiyetle mal bırakma 16392 disposition of funds fon kullanımı 16393 disposition mizaç, karakter, doğa, yapı, düzenleme, eğilim, istek, isteklilik 16394 dispossess (malını) elinden almak 16395 dispossession mal ve mülke el konulması 16396 dispraise kötüleme, ayıplama, hafifseme, kötülemek, ayıplamak 16397 disproof aksini ispatlama, çürütme 16398 disproportion oransızlık 16399 disproportionate oransız, çok fazla ya da çok az 16400 disprove yanlış olduğunu kanıtlamak, çürütmek 16401 disputable tartışılabilir, kuşkulu, su götürür 16402 disputant münakaşacı kimse 16403 disputation tartışma 16404 disputatious tartışmacı 16405 dispute tartışmak, çekişmek, hüccet etmek, kavga etmek, karşı çıkmak, itiraz etmek, kabul etmemek, tartışma, çekişme, kavga, anlaşmazlık, uyuşmazlık 16406 disqualification ehliyetini elinden alma, yetkisizlik 16407 disqualify diskalifiye etmek 16408 disquiet telaşlandırmak, kaygılandırmak, huzurunu kaçırmak 16409 disquieting merak verici, rahatsız edici 16410 disquietude rahatsızlık, huzursuzluk 16411 disquisition bilimsel inceleme, tez, araştırma, tetkik 16412 disregard aldırmamak, önemsememek, saymamak, umursamamak, aldırmazlık, önemsememe, ilgisizlik, ihmal, savsaklama 16413 disrelish hoşlanmama, beğenmeme, tiksinme 16414 disremember hatırlayamamak 16415 disrepair bakımsızlık, tamire ihtiyaç 16416 disreputable adı çıkmış, kötü ünlü 16417 disrepute kötü ün 16418 disrespect saygısızlık, kabalık 16419 disrespectful saygısız, kaba 16420 disrobe elbisesini çıkarmak, soymak, soyunmak 16421 disroot kökünden sökmek 16422 disrupt dağıtmak, bozmak, bölmek 16423 disruption kesilme, bozulma 16424 disruptive bozucu, yıkıcı 16425 dissatisfaction doyumsuzluk, hoşnutsuzluk 16426 dissatisfactory uygun olmayan, tatmin etmeyen 16427 dissatisfy doyuramamak, memnun edememek 16428 dissaving tasarrufların harcanması 16429 dissect incelemek üzere kesip ayırmak, dikkatle incelemek 16430 dissecting tahlil 16431 dissection teşrih, tahlil 16432 dissector görüntü tarayıcı 16433 disseise mal ve mülküne el koymak, gasp etmek 16434 disseisin malını mülkünü elinden alma, gasp 16435 dissemble saklamak, gizlemek, görmezlikten gelmek 16436 disseminate (düşünce/haber/vb.) yaymak, saçmak 16437 dissemination saçma, yayma, sirayet 16438 dissension anlaşmazlık, uyuşmazlık, kavga 16439 dissent aynı görüşte olmamak, görüş ayrılığı, uyuşmazlık, anlaşmazlık 16440 dissenter muhalif 16441 dissertation bilimsel inceleme, tez, deneme, söylev 16442 disserve bir kimseye kötülük etmek 16443 disservice zararlı davranış, kötülük 16444 dissever tamamen ayırmak, kesip ayırmak 16445 dissidence görüş ayrılığı, muhalefet, anlaşmazlık 16446 dissident muhalif 16447 dissimilar benzemez, ayrı, farklı 16448 dissimilarity farklılık, benzemezlik, tefavüt 16449 dissimilation ayrılım, benzeşmezlik 16450 dissimulate duygularını gizlemek, yalandan göstermek 16451 dissimulation gizleme, saklama, ikiyüzlülük 16452 dissipate dağıtmak, yok etmek, gidermek, dağılmak, yok olmak, çarçur etmek, aptalca harcamak 16453 dissipated sefih, maceracı 16454 dissipation of energy enerji kaybı, erke yitimi 16455 dissipation dağıtma, yayma, dağılma, yayılma 16456 dissociate ayırmak, ayrı tutmak 16457 dissociated ammonia çözüşük amonyak 16458 dissociated çözüşük 16459 dissociation constant bozunma sabitesi, çözüşüm katsayısı 16460 dissociation rate çözüşüm hızı, disosasyon hızı 16461 dissociation ayırma, ayrılma, çözüşüm, çözüşme 16462 dissolubility erirlik, çözülebilirlik, ayrılabilirlik 16463 dissoluble erir, eriyebilir, çözülür, fesholunabilir 16464 dissolute ahlaksız, kötü, rezil 16465 dissoluteness ahlaksızlık, çapkınlık, uçarılık 16466 dissolution of company şirketin dağılması 16467 dissolution sona erme, bozma, bozulma 16468 dissolve erimek, eritmek, feshetmek, dağıtmak, feshedilmek, dağılmak, özünü kaybetmek, kaptırmak, özünü tutamamak, kapılmak 16469 dissolvent eritici, çözücü, eritici madde, eritici 16470 dissolving power eritme gücü 16471 dissolving eritici, erime, eritme 16472 dissonance uyumsuzluk, ahenksizlik 16473 dissonant akortsuz, ahenksiz, uyumsuz 16474 dissuade caydırmak, vazgeçirmek 16475 dissuasion caydırma, vazgeçirme 16476 dissymmetrical simetrik olmayan, bakışımsız 16477 dissymmetry asimetri, bakışımsızlık, simetrik olmayış 16478 distaff side eksik etek, kadın kısmı 16479 distaff öreke, kadın işi 16480 distal merkezdenuzak 16481 distance freight mesafe navlunu 16482 distance mark uzaklık işareti 16483 distance relay aralık rölesi 16484 distance mesafe, uzaklık, soğukluk, mesafe 16485 distant relative uzak akraba 16486 distant uzak, alıs, uzakta, (akraba) uzaktan, uzak, alıs, soğuk, ilgisiz, mesafeli, hafif, belirsiz 16487 distantly uzaktan, soğuk bir tavırla 16488 distaste sevmeme, hoşlanmama, nefret 16489 distasteful tatsız, nahoş 16490 distemper huysuzluk, hasta etmek, keyfini kaçırmak 16491 distend şişmek, şişirmek 16492 distensible şişirilebilir, gerilebilir 16493 distension şişme, gerilme, germe 16494 distich beyit, iki mısra 16495 distil imbikten çekmek, damıtmak, (konu/vb.) özünü çıkarmak, özünü almak 16496 distill bkz.distil 16497 distillate imbikten çekilmiş sıvı 16498 distillation apparatus damıtma aygıtı 16499 distillation column damıtma kolonu 16500 distillation flask damıtma balonu 16501 distillation damıtma, damıtık madde 16502 distilled water damıtık su 16503 distilled damıtık 16504 distiller damıtıcı, imbik, imbikten çekici 16505 distillery içki yapan fabrika 16506 distilling flask damıtma balonu, damıtma toparı 16507 distinct farklı, ayrı, açık, belirgin 16508 distinction fark, tefavüt, ayırım, ayrı tutma, ayrı olma, ayrım, üstünlük, ün, şan, saygınlık, nişan, şeref, ödül 16509 distinctive feature ayırıcı özellik 16510 distinctive property ayırt edici özellik 16511 distinctive diğerlerinden ayrı, ayıran, özel 16512 distinctiveness ayırt edici özellik 16513 distinctly açıkça, şüphesiz 16514 distinctness açıklık, fark 16515 distingue üstün, kibar, nazik 16516 distinguish ayırt etmek, ayırmak, farkı görmek, tanımak, seçmek, görmek, ayırmak, ayrı kılmak, (özünü) göstermek, sivrilmek 16517 distinguishable ayırt edilebilir, görülebilir, seçilir 16518 distinguished seçkin, ünlü 16519 distort eğri büğrü etmek, biçimini bozmak, çarpıtmak, saptırmak, değiştirmek 16520 distorted bozulmuş 16521 distorting lens bozucu mercek 16522 distortion factor distorsiyon katsayısı 16523 distortion çarpıklık, bükülme, bozulma, distorsiyon, tahrif 16524 distract (dikkatini) başka yöne çevirmek, dağıtmak, (işinden) alıkoymak, meşgul etmek 16525 distracted kafası karışmış, telaşlı 16526 distraction dikkat dağıtıcı şey, dikkatini dağıtma, eğlence, vakit geçirecek şey 16527 distrain haczetmek, el koymak, zapt etmek, haciz koymak 16528 distrainee eşyalarına haciz konan kişi 16529 distrainor haczeden kişi, rehin alan 16530 distraint haciz 16531 distraught aklı başından gitmiş, çılgına dönmüş 16532 distress call imdat çağrısı 16533 distress freight zaruret navlunu 16534 distress frequency imdat frekansı 16535 distress oneself (öz) canını sıkmak 16536 distress selling ihtiyaçtan satma 16537 distress signal imdat sinyali 16538 distress wave alarm dalgası 16539 distress acı, ıstırap, üzüntü, sıkıntı, tehlike, üzmek, acı çektirmek, ıstırap vermek 16540 distressed area yoğun işsizlik bölgesi 16541 distressed üzgün, kederli, şanssız, talihsiz, yoksul 16542 distressing acı veren, üzücü, ıstırap verici 16543 distributable income dağıtılabilir gelir 16544 distributable profit dağıtılabilir kâr 16545 distributable dağıtılabilir 16546 distribute dağıtmak, vermek, sınıflamak, türkümlere ayırmak, pay etmek, bölüştürmek, yaymak, saçmak 16547 distributed capacitance bölünmüş kapasite, dağılmış kapasite 16548 distributed load dağılmış yük, dağınık yük 16549 distributed network dağılmış devre 16550 distributed profit dağıtılmış kâr 16551 distributed winding dağınık sargı 16552 distributing amplifier dağıtım amplifikatörü 16553 distributing box dağıtım kutusu 16554 distributing cable dağıtım kablosu 16555 distributing centre dağıtım merkezi 16556 distributing shaft tevzi mili, dağıtım mili 16557 distribution board tevzi kestesi, dağıtım kestesi 16558 distribution box tevzi kutusu, dağıtım kutusu 16559 distribution cable dağıtım kablosu 16560 distribution coefficient dağıtım katsayısı 16561 distribution costs dağıtım masrafları 16562 distribution curve dağılım eğrisi 16563 distribution expense dağıtım masrafı 16564 distribution law dağılım kanunu, dağılım yasası 16565 distribution network dağıtım şebekesi 16566 distribution of earnings kâr dağıtımı 16567 distribution of losses zararın dağıtımı 16568 distribution of population nüfus dağılımı 16569 distribution office dağıtım bürosu 16570 distribution panel dağıtım kestesi 16571 distribution shaft dağıtım dingili 16572 distribution dağıtma, dağıtım, yayılma, yaygın olma 16573 distributional analysis dağılımsal çözümleme 16574 distributional linguistics dağılımsal dilbilim 16575 distributional dağılım ile ilgili, dağılımsal 16576 distributionalism dağılımcılık 16577 distributionalist dağılımcı 16578 distributive adjectives üleştirme sıfatları 16579 distributive cost dağıtım maliyeti 16580 distributive justice adalet dağıtımı 16581 distributive numeral adjective üleştirme sayı sıfatı 16582 distributive point dağıtım çekidi 16583 distributive pronouns üleştirme zamirleri 16584 distributive share miras payı 16585 distributive trade dağıtım işi 16586 distributive yayan, dağıtan, üleştiren, taksim eden 16587 distributor advance distribütör avansı 16588 distributor arm distribütör kolu 16589 distributor cap distribütör kapağı, distribütör başlığı 16590 distributor disk distribütör diski 16591 distributor head distribütör başı 16592 distributor housing distribütör kutusu 16593 distributor shaft distribütör mili 16594 distributor dağıtıcı, dağıtımcı, distribütör, dağıtaç 16595 distributorship dağıtıcılık, distribütörlük 16596 district attorney bölge başsavcısı 16597 district bank bölgesel banka 16598 district council belediye meclisi 16599 district court yerel mahkeme 16600 district exchange bölge alısün santralı 16601 district judge bölge hâkimi 16602 district manager bölge müdürü 16603 district office bölge müdürlüğü 16604 district bölge 16605 distrust güvenmemek, itimat etmemek, güvenmeme, itimatsızlık 16606 distrustful şüpheci, vesveseli, kuşkulu, güvensiz 16607 disturb the peace asayişi bozmak 16608 disturb traffic trafiği karıştırmak 16609 disturb rahatsız etmek, üzmek, kaygılandırmak, bozmak, karıştırmak 16610 disturbance of possession başkasının malına tecavüz 16611 disturbance of the peace asayişin bozulması 16612 disturbance rahatsız etme, rahatsızlık, narahatlık, karışıklık, huzursuzluk 16613 disturbed rahatsız, huzursuz 16614 disturbing current parazit akımı 16615 disturbing source parazit kaynağı 16616 disturbing rahatsızlık veren, huzur bozucu 16617 disulfide disülfür 16618 disulphate bisulfat 16619 disulphide disülfür 16620 disulphuric disülfürik 16621 disunion ayrılma, bölünme, anlaşmazlık, uyuşmazlık 16622 disunite ayırmak, ayrılmak, aralarını bozmak 16623 disunity ayrılık, kopukluk, ahenksizlik, ihtilaf 16624 disuse kullanılmayış, geçersizlik 16625 disused eski, vaktini doldurmuş 16626 disutility olumsuz fayda, faydasız oluş 16627 disyllable iki heceli kelime 16628 ditch hendek, başından atmak, bırakmak 16629 ditcher hendek açma kılgası 16630 dither telaşa kapılmak, kararsızlık ve heyecana kapılmak, telaş, kararsızlık 16631 dithyramb ditiramp 16632 dittany of Crete kurt helvası 16633 dittany geyikotu, girit otu 16634 ditto marks denden (ö) 16635 ditto aynı şey, denden (işareti) 16636 ditto! Kabul! 16637 ditty bag gemicilerin ufak torbası, dikiş kutusu 16638 ditty kısa ve basit şarkı 16639 Diuca Speculifera buzulkuşu 16640 diuretic idrar getiren, idrar getiren ilaç 16641 diurnal gündüze ait, gündüz olan, bir günlük, günlük 16642 diva primadonna 16643 divagate başıboş dolaşmak, konu dışına çıkmak 16644 divagation başıboş dolaşma, konu dışına çıkma 16645 divalent iki değerli, iki değerlikli 16646 divan divan, sedir 16647 divaricate dallanmak, çatallanmak 16648 dive bomber bombardıman uçağı 16649 dive (suya) balıklama atlamak, dalmak, cummak, (aşağı doğru) hızla hareket etmek, elini daldırmak, balıklama atlayış, dalış, batakhane 16650 diver dalgıç 16651 diverge (yol/görüş/vb.den) ayrılmak, uzaklaşmak 16652 divergence angle ayrılma açısı 16653 divergence ayrılma, uzaklaşma, ıraksama 16654 divergency ayrılma, uzaklaşma, fark 16655 divergent lens ıraksak mercek 16656 divergent product aykırı ürün 16657 divergent series ıraksak dizi 16658 divergent çeşitli, ıraksak, muhtelif, birbirine karşı 16659 diverse çeşitli, farklı, değişik 16660 diversely çeşitli olarak 16661 diversification çeşitlendirme, değişiklik, çeşitlilik 16662 diversified farklı, değişik, rizikoları dağıtılmış 16663 diversify çeşitlendirmek 16664 diversion yönünü değiştirme, çevirme, saptırma, sapma, eğlence, oyalayıcı şey, dikkati başka yöne çeken şey 16665 diversity değişim, farklılık, tefavüt, fark, farklı olma 16666 divert başka yöne çevirmek, saptırmak, oyalamak, eğlendirmek, -in dikkatini başka yöne çekmek, dikkatini dağıtmak 16667 diverticulum divertikül 16668 divest (of ile) yoksun bırakmak 16669 divestiture soyma, soyulma, mahrum etme, mahrum edilme 16670 divestment yoksun bırakma, soyma, soyulma, mahrum etme 16671 divide bölmek, ayırmak, ayrılmak, bölmek, bölünmek 16672 divided highway geliş gidiş yönleri ayrı otoyol 16673 divided policy bölünmüş poliçe 16674 dividend account temettü hesabı 16675 dividend book temettü defteri 16676 dividend check temettü çeki 16677 dividend control temettü kontrolü 16678 dividend coupon temettü kuponu, kâr kuponu 16679 dividend cover temettü karşılığı 16680 dividend declaration kâr payı ilanı 16681 dividend distribution kâr payı dağıtımı 16682 dividend equalization reserve temettü fonu 16683 dividend in arrears birikmiş temettü 16684 dividend in kind ayni temettü 16685 dividend limitation temettü sınırlaması 16686 dividend off kâr paysız, temettüsüz 16687 dividend on kâr payı dahil 16688 dividend payable vadesi gelen temettü, ödenecek temettü 16689 dividend paying company temettü dağıtan şirket 16690 dividend payment date temettü dağıtım tarihi 16691 dividend payout ratio temettü ödeme oranı 16692 dividend price ratio temettü fiyat oranı 16693 dividend rate temettü oranı 16694 dividend right certificate intifa senedi 16695 dividend share kazanç payı 16696 dividend warrant temettü ödeme emri, temettü kuponu 16697 dividend yield temettü verimi, temettü getirisi 16698 dividend pay, hisse, kâr hissesi, bölünen 16699 divider bölücü, bölen, pergel 16700 dividers pergel 16701 dividing network bölücü devre 16702 dividing bölen, ayıran, bölme 16703 dividual bölünmüş, bölünebilir, ayrı, ayrılabilen 16704 divination sezme, kehanet, fal, keşif 16705 divine service ibadet 16706 divine mukaddes, tanrısal, ilahi, ulu, süper, çok iyi, gelecek ya da bilinmeyenden haber vermek, kehanette bulunmak, (toprağın altında su/maden/vb.) bulmak 16707 diviner kâhin, sihirbaz, falcı 16708 diving altitude dalış yüksekliği 16709 diving angle dalış açısı 16710 diving attack pike hücum 16711 diving bell dalma çanı, dalgıç hücresi 16712 diving board tramplen 16713 diving duck ördek türü 16714 diving helmet dalgıç başlığı 16715 diving speed dalış hızı 16716 diving suit dalgıç elbisesi 16717 diving velocity dalış hızı 16718 diving dalma, dalış, suya dalma, tramplenden atlama 16719 divinity tanrısallık, ilahiyat, tanrıbilim, tanrı, tanrıça 16720 divisibility bölünebilme 16721 divisible credit bölünebilir kredi 16722 divisible bölünebilir 16723 division of labour işbölümü 16724 division of loss zararın bölünmesi 16725 division of stock hisse senedinin bölünmesi 16726 division of the profit kâr taksimi 16727 division president bölüm başkanı 16728 division sign bölme işareti 16729 division paylaştırma, pay etme, bölme, kısım, bölüm şey, fikir ayrılığı, uzlaşmazlık, bölme, bölünme, tümen 16730 divisional bond demiryolu tahvili 16731 divisional coin bozuk pul 16732 divisional coins ufak pul 16733 divisional bölmeyle ilgili 16734 divisive bölücü, ayırıcı, ara bozucu, ihtilaf çıkaran 16735 divisor bölen 16736 divorc‚ dul erkek 16737 divorc‚e dul kadın 16738 divorce case boşanma davası 16739 divorce decree boşanma kararı 16740 divorce suit boşanma davası 16741 divorce boşanma, boşanmak, boşamak, ayırmak, dul erkek 16742 divorceé boşanmış kimse, dul kimse, dul kadın 16743 divot çimen, çim 16744 divulgation açığa vurma 16745 divulge açığa vurmak 16746 divulgence ifşa etme 16747 divvy up paylaşmak 16748 dizzily aptalca 16749 dizziness baş dönmesi, sersemlik, göz kararması 16750 dizzy spell ani baş dönmesi 16751 dizzy başı dönen, baş döndürücü, aptal, başını döndürmek 16752 do a bargain pazarlık etmek 16753 do a bunk tüymek, sıvışmak, kaçmak 16754 do a double take gözlerine inanamamak 16755 do a roaring trade büyük kâr sağlamak 16756 do a service hizmet etmek 16757 do away with son vermek, bitirmek, kaldırmak, öldürmek 16758 do battle uğraşmak, mücadele etmek 16759 do business with ile iş yapmak 16760 do business iş yapmak 16761 do by halves yarım yamalak yapmak 16762 do by davranmak 16763 do for sb ev idare etmek, bakmak, mahvetmek 16764 do for sth işe yaramak 16765 do honor to şereflendirmek 16766 do in öldürmek, çok yormak 16767 do it yourself yardımsız yapılabilen 16768 do justice to sb -e dürüst davranmak 16769 do obeisance to saygı göstermek 16770 do one's best elinden geleni yapmak 16771 do one's heart good gönlünü ferahlatmak 16772 do one's nut tepesi atmak 16773 do one's stuff özünü göstermek 16774 do one's worst elinden gelen kötülüğü yapmak 16775 do option business primli işler yapmak 16776 do out of -den etmek 16777 do out tepeden tırnağa temizlemek 16778 do over tekrarlamak, yeniden düzenlemek 16779 do overtime fazla mesai yapmak 16780 do retail business perakende iş yapmak 16781 do sb a favour birine bir iyilikte bulunmak 16782 do sb in öldürmek, yorgunluktan öldürmek 16783 do sb out of sth aldatmak, elde etmesini önlemek 16784 do sb over iyice yumruklayıp dövmek 16785 do sb proud çok iyi ağırlamak, onurlandırmak 16786 do sb. a good turn kimese hizmet göstermek, bir kese yakşı hizmet etmek 16787 do shift work vardiyalı çalışmak 16788 do sth for a giggle gırgırına yapmak 16789 do sth hands down bir işi parmağının ucuyla çevirmek 16790 do sth under one's own steam kendi yağı ile kavrulmak 16791 do sth up yenileştirmek, onarmak, kapatmak 16792 do tell! Öyle mi? 16793 do the honours ikramda bulunmak, misafir ağırlamak 16794 do the sights ilginç yerleri ziyaret etmek 16795 do the trick işini görmek, amacını karşılamak 16796 do the washing-up bulaşık yıkamak 16797 do up iliklemek, onarmak, güzelleştirmek, sarmak 16798 do well out of kâr etmek 16799 do wholesale business toptan ticaret yapmak 16800 do with gereksinmek, istemek, ile ilgisi olmak 16801 do without -sız idare etmek 16802 Do you mind if I yapabilir miyim?, edebilir miyim? 16803 Do you mind sizce bir sakıncası var mı 16804 do büyük toplantı, parti, yapmak, etmek, başarmak, yetmek, yetişmek 16805 doable yapılabilir 16806 dobby armür kılgası 16807 docile yumuşak başlı, uysal 16808 docility yumuşak başlılık 16809 dock charges rıhtım resmi 16810 dock company rıhtım şirketi 16811 dock dues rıhtım vergini 16812 dock receipt rıhtım makbuzu 16813 dock shed rıhtım hangarı 16814 dock strike rıhtım işçilerinin grevi 16815 dock warehouse rıhtım antreposu 16816 dock warrant dok makbuzu, ambar makbuzu, resepis 16817 dock worker dok işçisi, havuz işçisi 16818 dock rıhtım, gemi havuzu, dok, (mahkemede) sanık yeri, (kuyruğunu) kesmek, (vergin/vb.) kısmak, azaltmak, kesmek, (gemi) limana girmek, limana sokmak 16819 dockage havuz vergini, dok vergini 16820 docker rıhtım işçisi 16821 docket etiket, gümrük makbuzu, karar defteri, özetlemek, listeye kaydetmek, yaftalamak 16822 dockmaster dok müdürü, tersane müdürü, rıhtım müdürü 16823 docks iskele, rıhtım 16824 dockyard tersane 16825 doctor blade rakle bıçağı, sıyırma bıçağı 16826 doctor in charge nöbetçi doktor 16827 doctor knife rakle bıçağı, sıyırma bıçağı 16828 doctor doktor, sagan, hekim, doktora yapmış kişi, doktor, diş doktoru, dişçi, iyileştirmek, tedavi etmek, değiştirmek, saptırmak, (döngül) kısırlaştırmak 16829 doctoral doktora ait 16830 doctorate doktora 16831 doctrinaire kuramcı 16832 doctrinal öğreti aşılayan, dogmatik, mezhebe ait 16833 doctrine öğreti, doktrin 16834 document bills sevk evrakı 16835 document case kavlık 16836 document in proof kanıtlayıcı belge 16837 document of title emtia senedi, mal senedi 16838 document reader belge okuyucu 16839 document belge, belge ile kanıtlamak, belgelemek 16840 documentary bill vesikalı poliçe 16841 documentary collection vesikalı tahsil 16842 documentary credit vesikalı kredi 16843 documentary draft vesikalı poliçe 16844 documentary evidence yazılı delil 16845 documentary film belgeli yanka 16846 documentary belgesel, belgeli, belgeli 16847 documentation book belgeleme kitabı 16848 documentation error belgeleme hatası 16849 documentation system belgeleme jüyesi 16850 documentation belgeleme, dokümantasyon, belgelerle ispatlama, dökümantasyon 16851 documented credit vesikalı kredi, akreditif 16852 documented belgeli, belgeye dayalı 16853 documents of title emtia senetleri 16854 docuterm tanıtıcı terim 16855 dodder küsküt, şeytansaçı, bağboğan, sendelemek, sallanmak 16856 doddering zayıf, titrek, halsiz 16857 doddery bunak, titrek, dermansız 16858 doddle çocuk oyuncağı, çok kolay şey 16859 dodecagon onikigen 16860 dodecahedron onikiyüzlü, on iki yüzlü şekil 16861 dodecanese on iki ada 16862 dodge the column ipe un sermek, yan çizmek 16863 dodge özünü kenara çekmek, yana çekilmek, çekinmek, fentgirlik etmek, korunmak, yayınmak, boyun kaçırmak, fırıldak gelmek, hilegerlik etmek, kelekbazlık etmek, kelek gelmek, ileri-geri hareket etmek, var-gel etmek, daldalanmak, gizlenmek, atlatmak, hileyle kurtulmak, yırtmak, yana kaçış, fırıldak, kelek, aldatma, fent, hile, aldanma, yalan, üçkâğıt, oyun, namussuzluk, plan, yol 16864 dodger vergi kaçakçısı, madrabaz 16865 dodgy (İİ) riskli, tehlikeli, üçkâğıtçı, namussuz 16866 dodo dodo kuşu 16867 doe dişi geyik ya da tavşan 16868 doer yapan kimse, eden kimse, fail 16869 doeskin dişi geyik derisi 16870 doff çıkarmak (elbise) 16871 doffer penyör, tarak 16872 dog cheap sudan ucuz, çok ucuz 16873 dog clutch çeneli kavrama, kurtağızlı kavrama 16874 dog collar köpek tasması, dik ve yüksek yaka 16875 dog days yılın en sıcak günleri 16876 dog hair köpek kılı 16877 dog in the manger ne yer ne yedirir kişi 16878 dog one's footsteps peşini bırakmamak 16879 dog rose köpek gülü, yabani gül, kuşburnu 16880 dog tired yorgun argın, turşu gibi 16881 dog köpek, it, (kurt/tilki/vb.) köpekgillerin erkeği, hıyar, köpek herif, izlemek, peşini bırakmamak 16882 dog-ear kıvrık sayfa köşesi 16883 dog-eared sayfa uçları kıvrık 16884 dog's breakfast karman çorman 16885 dog's life tasalı hayat 16886 dogfight savaş uçakları arasındaki çatışma 16887 dogfish küçük köpekbalığı 16888 dogged inatçı 16889 doggedness sebat, inat 16890 doggie bkz.doggy 16891 doggish köpek gibi, ters, huysuz 16892 doggone! Hay Allah!, Allah'ın belası!, mel'un! 16893 doggy ç.dili kuçukuçu, köpek 16894 doghouse köpek kulübesi 16895 dogie annesiz buzağı 16896 dogma dogma, inak 16897 dogmatic dogmatik, inaksal, inakçı 16898 dogmatism dogmatizm, dogmacılık 16899 dogmatist dogmatik kimse 16900 dogmatize kestirip atmak, kesin olarak fikrini söylemek 16901 dogsbody angarya ve ayak işlerini yapan kişi 16902 dogtooth köpek dişi 16903 dogvane yelkovan, pinel 16904 dogwatch gemide kısa akşam nöbeti 16905 dogwood kızıl çubuk 16906 doh do notası 16907 doily küçük peçete 16908 doing (birisinin yaptığı) iş, sıkı çalışma 16909 doings işler, tavır, faaliyetler, gidişat 16910 doit mangır, metelik 16911 dolce hoş 16912 doldrums morali bozuk, keyifsiz, neşesiz 16913 dole out iane olarak dağıtmak 16914 dole hükümetten işsizlik maaşı almak, (out ile) gereksinen kişilere pul ya da yiyecek vermek 16915 doleful üzgün, kederli, mahzun 16916 dolefulness keder, hüzün, kasvet 16917 dolerite dolerit, dolantaşı 16918 dolichocephalic dolikosefal, uzunkafalı 16919 doline düden 16920 doll up güzelce giyinmek, giyinip kuşanmak, giydirmek 16921 doll oyuncak bebek, kavırçak, ninik 16922 dollar area dolar sahası 16923 dollar bloc dolar bloku 16924 dollar diplomacy dolar diplomasisi 16925 dollar exchange dolar üzerinden işlem 16926 dollar pool dolar havuzu 16927 dollar premium dolar primi 16928 dollar shortage dolar kıtlığı 16929 dollar dolar 16930 dollhouse oyuncak bebek evi 16931 dollish bebeksi, bebekçe 16932 dollop (yiyecek/vb.) yığın 16933 dolly bkz.doll 16934 dolman bir çeşit giysi, dolama 16935 dolmen dolmen, taş gömüt 16936 dolomite limestone dolomitli kireçtaşı 16937 dolomite dolomit 16938 dolomitization dolomitleşme 16939 dolorous acıklı, kederli, elem veren 16940 dolour keder, elem 16941 dolphin yunusbalığı 16942 dolt ahmak kimse, salak kimse 16943 doltish kafasız, budala 16944 domain theory domen teorisi, evlek kuramı 16945 domain beylik arazi, ülke, alan 16946 dome dam kubbeli baraj 16947 dome roof kubbe çatı 16948 dome kubbe 16949 domed kubbeli, kubbe şeklinde, yuvarlak 16950 domed-shaped kubbe biçimli 16951 domestic affairs iç meseleler 16952 domestic animal evcil döngül 16953 domestic architecture yerli mimari 16954 domestic bill ülke içi poliçe 16955 domestic consumption yurtiçi tüketim 16956 domestic corporation yerli şirket, milli şirket 16957 domestic court yerel mahkeme 16958 domestic crafts ev sanatları 16959 domestic currency milli pul, ülke pulu 16960 domestic demand yurtiçi talep 16961 domestic economy ev ekonomisi, ev idaresi 16962 domestic expenditure yurtiçi harcama 16963 domestic flight iç hatlar 16964 domestic good yerli malı 16965 domestic goods yerli malları 16966 domestic income yurtiçi gelir, milli gelir 16967 domestic industry yerli sanayi 16968 domestic inflation yurtiçi enflasyon 16969 domestic investment yurtiçi yatırım 16970 domestic life ev yaşamı 16971 domestic loan yerli kredi 16972 domestic mail yurtiçi posta 16973 domestic market iç piyasa 16974 domestic monetary unit ülke pul birimi, pul vahidi 16975 domestic partnership yerli ortaklık 16976 domestic payments ülke içindeki ödemeler 16977 domestic policy iç politika 16978 domestic price yurtiçi fiyatı, yerli fiyatı 16979 domestic product yerli ürün 16980 domestic profit yurtiçi kâr 16981 domestic recession iç ekonomik durgunluk 16982 domestic route iç hat 16983 domestic safety iç güvenlik 16984 domestic trade iç ticaret, yurtiçi ticaret 16985 domestic value yurtiçi değeri 16986 domestic ev/kodak ile ilgili, evcil, yerli, hizmetçi 16987 domesticate (döngül) evcilleştirmek, ev işlerine alıştırmak 16988 domestication evcilleştirme, evcilleşme 16989 domesticity ev/kodak yaşamı, ev/kodak yaşamını sevme 16990 domicile ev, ikâmetgâh 16991 domiciled konutlu, ikametgâhlı 16992 domiciliary arrest evde gözaltı 16993 domiciliary eve ait 16994 domiciliate (poliçe) ödemek, tediye etmek 16995 dominance egemenlik, üstünlük 16996 dominant character başat karakter 16997 dominant factor başat etken 16998 dominant gene başat gen 16999 dominant mode baskın mod 17000 dominant species başat tür, baskın tür 17001 dominant wave baskın dalga 17002 dominant egemen, üstün, yüksek, başat, dominat 17003 dominate egemen olmak, hakim olmak, hükmetmek, -de etkin olmak, en önemli yeri tutmak, -den daha yüksekte olmak 17004 domination egemenlik, hakimiyet 17005 domineer hâkimiyet kurmak, baskı yapmak 17006 domineering despotça davranan, baskıcı, zorba 17007 Dominican Republic Dominik Cumhuriyeti 17008 dominie öğretmen, hoca 17009 dominion egemenlik, yönetme hakkı, dominyon, yönetilen bölge/ülke 17010 domino domino taşı, ç.domino oyunu 17011 dominos domino oyunu 17012 don (İngiltere'de) birdemde öğretim görevlisi, öğretmen, (İspanya'da) Bay, Beyefendi, Bey 17013 Don't mention it! bir şey değil!, estağfurullah! 17014 dona hanım, bayan, ispanyol hanımı 17015 donate (pul/vb.) bağışlamak, bağışta bulunmak 17016 donated hibe edilmiş, bağışlanmış 17017 donation bağış 17018 donator bağışçı, bağışta bulunan 17019 done bitmiş, sona ermiş, yapılmış, çok yorgun, pişmiş 17020 Done! Tamam!, Kabul! 17021 donee bağış alan kişi, bağışlayan 17022 dong erkeklik kılganı 17023 donjon burç 17024 donkey boiler yardımcı kazan 17025 donkey engine yardımcı kozgaltka 17026 donkey eşek 17027 donkey's years sittin sene 17028 donkeywork angarya 17029 donor bağışta bulunan kimse, (kılgan/kan/vb.) bağışlayan kimse, donör, verici 17030 doodad incik boncuk 17031 doodle amaçsızca bir şeyler karalamak, çiziktirmek 17032 doodlebug uçan bomba 17033 doohickey şey 17034 doom kötü kader, yazgı, ölüm, son, akıbet, mahkum etmek 17035 doomsday kıyamet günü 17036 door check kapı otomatiği 17037 door frame kapı kasası 17038 door handle kapı tokmağı, kapı kolu 17039 door hinge kapı menteşesi 17040 door jamb kapı sövesi 17041 door knob kapı topuzu, kapı tokmağı 17042 door knocker kapı tokmağı 17043 door lock kapı kilidi 17044 door mat paspas 17045 door panel kapı panosu 17046 door post kapı dikmesi 17047 door sill kapı eşiği 17048 door to door kapı kapı 17049 door window kapı penceresi 17050 door kapı, bab, giriş, ev, bina 17051 doorbell kapı zili, kapı zengi 17052 doorcase kapı kasası 17053 doorkeeper kapıcı 17054 doorman kapıcı 17055 doormat paspas 17056 doorplate isim yazılı kapı tabelası 17057 doorstep eşik, astana 17058 doorstop kapı tamponu 17059 doorway kapı aralığı, kapı boşluğu, giriş 17060 dope additive katkı maddesi 17061 dope out çözüm yolu bulmak 17062 dope uyuşturucu madde, budala, salak, bilgi haber, uyuşturucu madde vermek, uyuşturucu katmak, (at/vb.ye) doping yapmak 17063 dopey budala, salak, (uyuşturucuyla) uyuşmuş, uykulu 17064 doping katkılama, doping 17065 dopy bkz.dopey 17066 Doric order Dor düzeni 17067 Doric Dorlara ait, kaba, bozuk 17068 dorm bkz.dormitory 17069 dormancy uyuşukluk, uyku hali, hareketsizlik 17070 dormant account atıl hesap, hareketsiz hesap 17071 dormant bud dinlenme tomurcuğu, kış tomurcuğu 17072 dormant capital ölü sermaye 17073 dormant partner komanditer ortak 17074 dormant season dinlenme dönemi, kış dönemi 17075 dormant hareketsiz, etkin olmayan, uykuda 17076 dormer window çatı penceresi, dam penceresi, arnavut bacası 17077 dormer taban direği 17078 dormice kakırca, fındık sıçanı 17079 dormitory town yatakhane şehir, koğuşkent, yatıkent 17080 dormitory yatakhane, koğuş, öğrenci yurdu 17081 dormouse fındık faresi 17082 dorsal cavity sırt boşluğu 17083 dorsal fin sırt yüzgeci 17084 dorsal side sırt tarafı 17085 dorsal sırtla ilgili, sırt ..., arka 17086 dory yassı bir çeşit kayık 17087 dos and don'ts davranış kuralları 17088 dos-a-dos sırt sırta 17089 dosage dozaj, düzem 17090 dose rate doz oranı 17091 dose doz, düze, miktar, belli bir dozda ilaç vermek 17092 dosimeter dozimetre 17093 dosimetry dozimetri 17094 dosing machine dozaj kılgası 17095 doss kısa uyku, şekerleme, (down ile) yatmak 17096 dosser sırtta taşınan sepet, küfe 17097 dossier dosya 17098 dot generator çekit üreteci 17099 dot printer çekit basıcı, çekit yazıcı 17100 dot product çekit çarpımı 17101 dot çekit, nokta, benek, çekidini koymak, noktasını koymak 17102 dot-matrix çekit matris 17103 dot-spot beneklemek 17104 dotage bunaklık 17105 dotard bunak, moruk 17106 dote on bunamak, hariflemek 17107 dote upon aşırı sevmek, düşkün olmak 17108 dote (on/upon ile) çok sevmek, üzerine titremek 17109 doting düşkün, üzerine titreyen 17110 dotted curve çekitli eğri 17111 dotted line çekitli doğru 17112 dotted çekitli, benekli 17113 dotterel dağ yağmur kuşu 17114 dotty üşütük, çatlak, kaçık 17115 double account system çift hesap jüyesi 17116 double action çift etki 17117 double agent iki taraflı çalışan casus 17118 double amplitude çifte genlik, tepeden tepeye genlik 17119 double armature çift armatür 17120 double back aynı yolu geri dönmek 17121 double bass kontrbas 17122 double bearing çift yatak 17123 double bed iki kişilik yatak 17124 double bend çift dirsek, S dirseği 17125 double bind iki arada bir derede kalma yağdayı 17126 double boiler benmari 17127 double bond çift bağ 17128 double bottom çifte karine, çift dip, dabılbatım 17129 double breasted kruvaze 17130 double bridge çift köprü 17131 double buffering çift tamponlama 17132 double capacity çift kapasite 17133 double chamfered drill çift ağızlı matkap 17134 double chinned çifte gerdanlı 17135 double circuit çift devreli 17136 double cloth çift kumaş 17137 double columns çift sütun, çift kolon 17138 double concave çifte çukur 17139 double cone çift koni 17140 double consonant çift ünsüz 17141 double convex çifte dışbükey 17142 double crank çifte dirsek 17143 double cross çift melez 17144 double dealer ikiyüzlü 17145 double dealing ikiyüzlülük 17146 double decomposition çifte bozunma 17147 double density çifte yoğunluk 17148 double diode çift diyot 17149 double door çift kapı 17150 double entry çift giriş, çift kayıt, çifte kayıt usulü 17151 double floor çift döşeme, çift taban 17152 double for dublörlük etmek, kontr yapmak 17153 double freight çift navlun 17154 double frequency çift frekans 17155 double ignition çift ateşleme 17156 double insurance çifte sigorta 17157 double layer çift tabaka, çift katman 17158 double length çift uzunluk 17159 double liability zincirleme yükümlülük 17160 double line çift hat 17161 double name draft iki imzalı poliçe 17162 double or quits ya mars ya fit 17163 double parachute çift paraşüt 17164 double payment mükerrer ödeme 17165 double pick iki ağızlı kazma 17166 double piston engine çift pistonlu kozgaltka 17167 double piston çift piston 17168 double plate çift plaka, çift levha 17169 double pole çift kutup 17170 double pricing çifte fiyatlama 17171 double reception çift alış 17172 double room iki kişilik oda 17173 double row çift sıralı 17174 double salt çift tuz 17175 double sampling çift örnekleme 17176 double sideband çift yan bant 17177 double slit çift fant, çiftyarık 17178 double spaced çift aralıklı 17179 double standard çifte standart 17180 double stars çift yıldız 17181 double talk çeşitli anlamlar verilebilecek söz 17182 double tax çifte vergi 17183 double taxation çifte vergilendirme 17184 double the amount miktarı ikiye katlamak 17185 double time hızlı yürüyüş 17186 double track çift yol 17187 double up eğilmek, bükülmek, paylaşmak 17188 double çift, koşa, iki, iki kişilik, iki misli, benzer, eş, duble (içki), iki misli, iki katı, iki kat artırmak, iki katına çıkartmak, iki misli yapmak, iki misli olmak, iki kat etmek, kıvırmak, katlamak 17189 double-acting çift etkili, iki taraflı çalışan 17190 double-armed çift kollu 17191 double-barrelled çift namlulu, iki anlamlı 17192 double-beam çift huzmeli 17193 double-check iki kere denetlemek, tekrar kontrol etmek 17194 double-current çift akımlı 17195 double-cut file çapraz dişli eğe 17196 double-date (iki çift) birlikte gezmek 17197 double-decker iki katlı otobüs 17198 double-dutch anlaşılmaz yazı/konuşma, zırva 17199 double-edged iki ağızlı, çift ağızlı, iki tarafı keskin 17200 double-ended iki ucu bir olan 17201 double-faced ikiyüzlü, iki taraflı (kumaş) 17202 double-fed çift beslemeli 17203 double-glaze çift cam takmak 17204 double-glazing çift cam 17205 double-handed hilekâr 17206 double-headed çift başlı 17207 double-header iki lokomotifle çekilen tren 17208 double-jointed iki eklemli, çok oynak mafsallı 17209 double-lock çift kilit vurmak 17210 double-park arabayı yolun ortasında bırakmak 17211 double-precision çifte kesinlikli 17212 double-quick çok hızlı, jet gibi, çok hızlı, jet gibi, çabuk yürüyüş, çok çabuk yürümek 17213 double-sided çift taraflı, çift yüzlü 17214 double-stage çift evreli, çift aşamalı 17215 double-threaded çift vida dişli 17216 double-tongued özü sözü bir olmayan 17217 doubled yarn bükümlü iplik, çiftkat iplik 17218 doubledeck çift katlı 17219 doubledecker çift katlı otobüs 17220 doubleness çift olma yağdayı, iki anlamlılık 17221 doubler katlama kılgası 17222 doubles (tenis) çiftler maçı 17223 doublet çift mercek, duble taş, mükerrer satır 17224 doubling iki katına çıkarma, katlama, bükme 17225 doubly iki misli, iki kat, iki yönden 17226 doubt -den kuşkulanmak, güvenmemek, zannetmemek, emin olmamak, kuşkusu olmak, kuşku 17227 doubtful account şüpheli hesap 17228 doubtful debts şüpheli alacaklar 17229 doubtful kuşkulu, karanlık, güvenilmez, kesin olmayan, şüpheli 17230 doubtfulness şüphelilik, kararsızlık, belirsizlik 17231 doubting Thomas şüpheci kimse 17232 doubting kuşku duyan, endişe eden, şüphe eden 17233 doubtless kuşkusuz, şüphesiz, kesin, muhtemelen 17234 douce ağır başlı, sakin 17235 douceur bahşiş, rüşvet 17236 douche şırınga, şırınga etmek 17237 dough hamur, pul 17238 doughboy mayalı çörek 17239 doughnut lokma benzeri bir tür tatlı 17240 doughtily cesaretle, kuvvetle 17241 doughtiness cesaret, kuvvet, yiğitlik 17242 doughty kuvvetli, sağlam, yiğit, cesur, kahraman 17243 doughy hamur gibi, yufka gibi 17244 dour sert, soğuk, suratsız 17245 Douse the glim! Lambaya püf de! 17246 douse ıslatmak, sulamak, suya salmak, batırmak, sokmak, basmak, sokulmak, batırılmak, salınmak, çıkartmak, soğumak, söndürmek 17247 dove güvercin, kumru 17248 dovecote güvercinlik 17249 dovetail joint kırlangıç kuyruğu geçme, sandık geçmesi 17250 dovetail key kırlangıç kuyruğu kama 17251 dovetail saw zıvana testeresi 17252 dovetail kırlangıç kuyruğu, kurtağzı, geçme yapmak, tam uymak, köşe bağı kesmek 17253 dowager zengin dul 17254 dowdiness kılıksızlık, rüküşlük, eski püskülük 17255 dowdy (kadın) kılıksız, rüküş, (giysi) demode, rüküş 17256 dowel pin saplama, merkezleme pimi 17257 dowel screw vida dişli çivi 17258 dowel tespit pimi, ağaç çivi, tahta çivi ile tutturmak 17259 dower çeyiz, ağırlık, başlık, drahoma, kabiliyet 17260 down and out bezgin 17261 down at heel kılıksız, pejmürde 17262 down feathers kıl tüyleri 17263 down in the dumps üzgün, hüzünlü, çökmüş, üzüntülü 17264 down in the mouth neşesiz 17265 down payment peşinat, depozito, teminat 17266 down period bakım ve onarım için kapalı dönem 17267 down resistant tüy geçmez 17268 down to the ground her hususta 17269 down to the wire son dakikaya kadar 17270 down tools çalışmayı bırakmak 17271 down with kahrolsun 17272 down aşağı, aşağıya, aşağıda, güneye doğru, güneyde, sıkıca, sağlam bir şekilde, çönge üstünde, yazı olarak, kötüye, kötü bir duruma, daha düşük bir düzeye, geçmişten, üzgün, hüzünlü, neşesiz, aşağısına, aşağısında, boyunca, yere vurmak, yutuvermek, yumuşak tüy, kuş tüyü, ç.(İngiltere'deki) çimenli alçak tepeler 17273 down-market ucuz mal satılan yer 17274 down-to-earth gerçekçi 17275 downcast üzgün, mahzun, (gözler) yere doğru bakan 17276 downdraft carburettor ters karbüratör 17277 downdraft aşağıya doğru akım 17278 downer müsekkin, yatıştırıcı madde 17279 downfall düşüş, yıkılma, çöküş, mahvolma, ani yağış, sağanak 17280 downgrade (rütbe/derece/vb.) indirmek, alçaltmak 17281 downhaul alavere 17282 downhearted üzgün, mutsuz 17283 downhill yokuş aşağı, yokuş aşağı giden, kolay, çocuk oyuncağı 17284 Downing Street ingiliz hükümeti 17285 downpipe yağmur iniş borusu 17286 downpour sağanak 17287 downproof tüy geçmez, kuştüyü geçmez 17288 downright tamamen, büsbütün, resmen 17289 downspout yağmur borusu, iniş borusu 17290 downstage sahnenin önü 17291 downstairs alt katta, aşağıda, alt kata, aşağıya, alt kat 17292 downstream akıntı yönünde, akış aşağı 17293 downthrow atma, atılma, çökme 17294 downtime arıza süresi, aksaklık süresi, çalışmama süresi 17295 downtown şehir merkezi, çarşı 17296 downtrodden kötü davranılmış, ezilmiş, haksızlığa uğramış 17297 downturn düşüş, azalma 17298 downward movement aşağı doğru hareket 17299 downward aşağı inen, düşen, (Aİ) bkz downwards 17300 downwards aşağıya doğru 17301 downwash aşağı doğru akım 17302 downwind landing rüzgâr yönünde iniş 17303 downwind rüzgâr yönünde 17304 downy tüylü, ince tüylü, havlı 17305 dowry assurance çeyiz sigortası 17306 dowry çeyiz 17307 dowse bkz.douse 17308 doxology hamd ve şükran duası 17309 doxy metres, doktrin 17310 doyen üst rütbeli subay, türkümün en yaşlı üyesi 17311 doze off uyuklamak 17312 doze şekerleme, kestirme, şekerleme yapmak, kestirmek, uyuklamak 17313 dozen düzine 17314 dozer dozer 17315 dozy uykulu, uyuşturucu, anlayışsız, sersem, mankafalı 17316 drab sıkıcı, tekdüze, (renk) donuk, sönük 17317 drabble su veya çamura bulamak 17318 drabs bkz.dribs 17319 drachm dirhem 17320 drachma drahmi 17321 draconian zalim, gaddar 17322 draconic zalim, gaddar 17323 draff tortu, posa 17324 draft acceptance poliçe kabulü 17325 draft acceptor poliçe muhatabı 17326 draft agreement anlaşma taslağı 17327 draft at sight görüldüğünde ödenecek poliçe 17328 draft discount poliçe ıskontosu 17329 draft dodger asker kaçağı 17330 draft drawee poliçe muhatabı, poliçeyi ödeyecek kişi 17331 draft drawer poliçe keşidecisi 17332 draft endorsee poliçenin hamili 17333 draft endorsement poliçe cirosu 17334 draft evader asker kaçağı 17335 draft holder poliçe hamili, poliçe sahibi 17336 draft horse yük beygiri 17337 draft resolution karar taslağı 17338 draft stop yangın bölmesi 17339 draft taslak, karalama, müsvedde, poliçe, askere alma, askere alan heyet, (Aİ) bkz.draught, taslağını çizmek, askere almak 17340 draftsman bkz.draughtsman 17341 drafty (Aİ) bkz.draughty 17342 drag an anchor demir taramak 17343 drag anchor tarama demiri 17344 drag angle sürükleme açısı 17345 drag bar cer çubuğu, çekme çubuğu 17346 drag chain araba çarık zinciri 17347 drag hook çekme kancası 17348 drag link direksiyon çubuğu, uzun rot 17349 drag on gereksiz yere uzamak, uzayıp gitmek, sürmek 17350 drag one's feet ağırdan almak 17351 drag out gereksiz yere uzamak, uzatmak, zorla söyletmek 17352 drag rope çekme halatı, yedek halatı 17353 drag sail deniz demiri 17354 drag saw çekme testere 17355 drag the anchor demir atmak 17356 drag up gereksiz yere ortaya koymak, kötü yetiştirmek 17357 drag çekme, sürükleme, sürüklenen şey, tırmık, tarak, engel, ayakbağı, (çilim) fırt, can sıkıcı şey/kimse, (erkeğin giydiği) kadın kıyafeti, sürüklemek, sürümek, çekmek, (ağ/kanca/vb.ile) dibini yoklamak, taramak, sürümek, sürüklemek, sürünmek, geride kalmak, ağır hareket etmek 17358 draggle kirletmek, kirlenmek, bulaştırmak 17359 dragline excavator vargel kazıcısı, vargel ekskavatörü 17360 dragline yedek ipi, vargel hattı 17361 dragnet gırgır, dip tarama ağı 17362 dragomans rehber 17363 dragon ejder, ejderha, şirret kadın, cadaloz kocakarı 17364 dragonfly yusufçuk, çamcarı 17365 dragoon dragon, ağır süvari, halka işkence etmek, zulmetmek 17366 dragster kısa mesafeli sürat yarış arabası 17367 drain cock boşaltma musluğu 17368 drain pipe boşaltma borusu 17369 drain plug boşaltma tapası, boşaltma tıkacı 17370 drain tile lağım tuğlası 17371 drain trap lağım sifonu, süzme sifonu, boşaltma sifonu 17372 drain valve boşaltma musluğu 17373 drain akmak, akıtmak, kurumak, kurutmak, güçsüzleşmek, tükenmek, güçsüzleştirmek, tüketmek, pis su borusu, arna, lağım, akaç, akak, (sürekli zaman/pul/vb.) harcatan şey, masraf 17374 drainage area kurutma alanı, drenaj alanı 17375 drainage basin akaçlama havzası, drenaj havzası 17376 drainage ditch akaçlama hendeği, drenaj hendeği 17377 drainage fitting pissu boru donanımı 17378 drainage gallery drenaj galerisi 17379 drainage gate drenaj kapağı 17380 drainage pipe drenaj borusu, süzme künkü 17381 drainage pit drenaj çukuru 17382 drainage plough drenaj pulluğu 17383 drainage trap drenaj sifonu 17384 drainage tube dren 17385 drainage water süzülen su 17386 drainage well drenaj kuyusu 17387 drainage suları akıtma, akaçlama, kanalizasyon, akaklama 17388 drainboard bulaşık süzgüsü, süzgü, damlalık 17389 drainer süzgeç, süzgü 17390 drainpipe pis su akıtma borusu, akak 17391 drains kanalizasyon şebekesi 17392 drake erkek ördek 17393 dram dirhem 17394 drama (ünalgı, sınalgı ya da tiyatroda oynanan) oyun, drama, tiyatro sanatı, heyecanlı olaylar dizisi 17395 dramatic tiyatroyla ilgili, dramatik, oyumsal, heyecanlandırıcı 17396 dramatics tiyatroculuk, oyun yazma/oynama sanatı, amatör tiyatro çalışmaları 17397 dramatis personae oyunda oynayanlar 17398 dramatist oyun yazarı 17399 dramatize oyunlaştırmak, sahneye uyarlamak, (olayı) heyecanlı bir şekle sokmak, abartmak 17400 dramaturgist dramaturg, oyun yazarı 17401 dramaturgy tiyatro eseri yazma sanatı 17402 drape (kumaş/vb.ile) üstünü örtmek, kaplamak, sermek, süslemek, uzatmak, yaymak 17403 draper kumaşçı 17404 drapery kumaşçılık, kumaş 17405 drapes perde 17406 drastic changes köklü değişiklikler 17407 drastic güçlü, şiddetli, etkili 17408 draught animal koşum döngülü 17409 draught beer fıçı birası 17410 draught cereyan, hava akımı, yudum, geminin yüzebileceği derinlik, dama taşı 17411 draughts dama oyunu 17412 draughtsman teknik ressam, dama taşı 17413 draughty soğuk cereyanlı 17414 draw a bead on göz koymak 17415 draw a bill borç senedi düzenlemek 17416 draw a blank başarısız olmak 17417 draw a bow at a venture boş atıp dolu tutmak 17418 draw a check çek keşide etmek, çek yazmak 17419 draw a commission komisyon sağlamak, komisyon almak 17420 draw a conclusion sonuç çıkarmak 17421 draw a deed belge düzenlemek, belge tanzim etmek 17422 draw a long date uzun vadeli keşide etmek 17423 draw a parallel between benzetmek 17424 draw a picture resim çizmek 17425 draw a prize ödül kazanmak 17426 draw a veil over sth bir şeyin üstüne perde çekmek 17427 draw a veil over üstüne perde çekmek 17428 draw applause alkış almak 17429 draw aside bir tarafa çekmek 17430 draw attention dikkatini çekmek 17431 draw away hızla çekmek, uzaklaştırmak, arayı açmak 17432 draw back gerilemek, kaçınmak, kaçmak 17433 draw blood çileden çıkarmak 17434 draw down indirmek 17435 draw in one's horns yelkenleri suya indirmek, masrafı kısmak 17436 draw in her yandan kuşatmak 17437 draw interest faiz almak 17438 draw lots kura çekmek 17439 draw money out bankadan pul çekmek 17440 draw money pul çekmek 17441 draw near yaklaşmak, yakınlaşmak, sokulmak 17442 draw on kullanmak, yararlanmak 17443 draw out an account hesap özeti çıkarmak 17444 draw out (gündüz) uzamak, (tren) kalkmak, uzatmak 17445 draw profit kâr sağlamak 17446 draw sb in ilgisini çekmek 17447 draw sb out konuşturmak, söyletmek, açmak 17448 draw sth from den elde etmek 17449 draw sth out banka hesabından pul çekmek, uzatmak 17450 draw sth up yaklaştırmak, düzenlemek, yazmak 17451 draw the dole işsizlik pulu almak 17452 draw the line at çizgi çekmek, dur demek 17453 draw the line çizgiyi çekmek, karşı çıkmak 17454 draw the long bow desteksiz atmak 17455 draw the match maçı berabere bitirmek 17456 draw up a deed belge düzenlemek, senet düzenlemek 17457 draw up belge hazırlamak, durmak, durdurmak, tanzim etmek 17458 draw (resim) çizmek, şekil çekmek, yapmak, çekmek, çekip çıkartmak, almak, ilerlemek, gelmek, ilgisini çekmek, cezbetmek, çekmek, (oyun/savaş/vb.) berabere bitirmek/bitmek, (nefes) çekmek, kura, çekiliş, (maç/vb.) beraberlik, ilgi toplayan şey/kimse, sıyırma, çekip çıkartma 17459 drawback dezavantaj, engel, sorun, güçlük 17460 drawbar pull çekiş gücü, cer kuvveti 17461 drawbar çekme çubuğu, çeki kolu 17462 drawbench hadde tezgâhı 17463 drawbolt çeki demiri, koşum demiri 17464 drawbridge açılır kapanır köprü, kalkma köprü 17465 drawee bank muhatap banka 17466 drawee muhatap, poliçe keşide edilen kişi 17467 drawer çekmece, sıyırma, göz 17468 drawers külot, don 17469 drawgear koşum takımı, çekme takımı 17470 drawhook çekme çengeli, koşum çengeli 17471 drawing account vadesiz cari hesap 17472 drawing board resim tahtası 17473 drawing book resim defteri 17474 drawing knife iki saplı bıçak, ağaç bıçağı 17475 drawing paper resim çöngesi, çizim çöngesi 17476 drawing pin raptiye, pünez 17477 drawing room salon, misafir odası, kabul odası 17478 drawing resim çizme sanatı, çizim, resim, plan, tasar 17479 drawings irat, varidat, hasılat 17480 drawknife iki saplı ağaç bıçağı 17481 drawl sözcükleri uzatarak konuşmak 17482 drawn (yüz) asık, (oyun) berabere 17483 drawstring uçkur 17484 dray korku, dehşet, korku nedeni, çok korkmak 17485 dread çok korkmak, korku, dehşet, korku nedeni 17486 dreaded haşmetli 17487 dreadful korkutucu, ürkütücü, korkunç, berbat, kötü, rezil 17488 dreadfully çok, çok fena, dehşetle, korkunç bir şekilde 17489 dreadnought kalın yünlü palto/veya kumaş, dretnot 17490 dream away çarçur etmek, boşa harcamak 17491 dream sth up hayalinde kurmak 17492 dream düş, rüya, düş, hayal, olmayacak şey, çok güzel şey, rüya gibi güzel şey, çok istenen şey, arzu, rüya görmek, rüyasında görmek, düşlemek, düş kurmak, hayal kurmak, (of ile) düşünü kurmak, hayal etmek 17493 dreamer rüya gören kimse, hayalci kimse 17494 dreaminess hayalcilik, belirsizlik 17495 dreamland rüyalar diyarı 17496 dreamless rüyasız (uyku) 17497 dreamlike rüya gibi, hayali 17498 dreamy hayalci, dalgın, düş dünyasında yaşayan, harika, nefis, güzel 17499 dreary üzgün, üzücü, sıkıntılı, can sıkıcı, kasvetli 17500 dredge tarak kılgası kullanmak, taramak, (yiyeceğin üzerine un/şeker/vb.) serpmek 17501 dredger tarak kılgası 17502 dregs tortu, çökelek, çökelti, en değersiz, en aşağı kısım, pislik 17503 drench ıslatmak, sırılsıklam etmek 17504 drenched to the skin sırılsıklam 17505 dres-coat frak 17506 dress a ship gemiyi bayraklarla donatmak 17507 dress circle protokol kısmı, özel koltuklar 17508 dress down azarlamak, dayak atmak 17509 dress fabric elbiselik kumaş 17510 dress parade geçit töreni 17511 dress pattern patron, elbise kalıbı 17512 dress sth up düzeltmek, süslemek 17513 dress up çekici ve farklı kılmak, ilginçleştirmek 17514 dress giydirmek, giyinmek, saç yapmak, yaraya pansuman yapmak, sarmak, (yemeği) hazırlamak, süslemek, giysi, elbise, don, sevp, kılık kıyafet, giyim, elbiselik, (giysi) uygun, düzgün 17515 dressage atı terbiye etme 17516 dressed lumber işlenmiş kereste 17517 dressed up fit to kill iki dirhem bir çekirdek 17518 dresser mutfak rafı, tabaklık, şifoniyer 17519 dressing gown sabahlık, ropdöşambr 17520 dressing plate tesviye tablası 17521 dressing room tuvalet odası, giyinme odası 17522 dressing table tuvalet masası 17523 dressing giydirme, giyinme kuşanma, pansuman, sargı, (salça/mayonez/sos/vb.) yemek malzemesi 17524 dressing-down azar, fırça 17525 dressmaker kadın terzisi 17526 dressmaking terzilik 17527 dressy şık, iyi giyimli, gösterişli 17528 dribble (salya/vb.) damlamak, damlatmak, salya akıtmak, top sürmek 17529 dribblet az miktar, parça, nebze 17530 dribs çok az miktarlarda 17531 dried cod çiroz 17532 dried fruit kuru meyve, kuru yemiş 17533 dried fruits kuru yemiş 17534 dried milk süttozu 17535 dried pulp kuru küspe 17536 dried vegetation kuru vejetasyon 17537 dried kurutulmuş, kurumuş 17538 drier bkz.dryer 17539 drift anchor deniz demiri, açık deniz çapası 17540 drift angle sürüklenme açısı 17541 drift ice yüzer buz 17542 drift pin ekleme çivisi 17543 drift sürükleme, sürüklenme, sürüklenen şey, genel anlam, sürüklemek, sürüklenmek, (kar/kum/vb.) biriktirmek, yığmak, birikmek, yığılmak 17544 driftage sürüklenme, sürükleyiş 17545 driftbolt geçme cıvata, saplama 17546 drifter avare, başıboş, serseri, aylak 17547 drifting snow kar tipisi 17548 drill bit matkap ucu, matkap ağzı 17549 drill brace matkap kolu 17550 drill cartridge manevra fişeği 17551 drill chuck matkap aynası 17552 drill plough mibzerli pulluk 17553 drill sergeant talim çavuşu 17554 drill socket matkap kovanı 17555 drill steel matkap çeliği, burgu çeliği 17556 drill (matkapla delik) açmak, delmek, alıştırmak, eğitmek, öğretmek, talim yaptırmak, delgi, matkap, alıştırma, talim 17557 drilled well sondajla açılmış kuyu 17558 driller delici, matkap kılgası, lağımcı, sondaj işçisi 17559 drilling bit matkap ucu 17560 drilling capacity delme kapasitesi 17561 drilling core karot 17562 drilling hammer matkap çekici, delme çekici, lağımcı varyozu 17563 drilling machine delme kılgası 17564 drilling platform petrol sondaj kulesi 17565 drilling rate delme hızı 17566 drilling rig sondaj kulesi 17567 drilling delme, sondajlama, sondaj yapma 17568 drillmaster talim öğretmeni 17569 drink like a fish sünger gibi içmek 17570 drink sb under the table birinden daha çok içki içebilmek 17571 drink to kimese/neyese içmek 17572 drink içmek, içki içmek, (in ile) içinde hissetmek, (to ile) kimese/neyese içmek, içilecek şey, içecek, (alkollü) içki, içki düşkünlüğü, içki içme 17573 drink-driving içkili araba kullanma 17574 drinkable içilebilir 17575 drinker (çok) içki içen kimse, içkici 17576 drinking cup içme kabı, su bardağı, kadeh 17577 drinking horn boynuzdan yapılmış kadeh, boynuz kadeh 17578 drinking problem içki problemi 17579 drinking straw içme kamışı 17580 drinking water içme suyu, iyi su 17581 drinking içme 17582 drip cock boşaltma musluğu 17583 drip damlamak, damlatmak, damlama, damlayan su, damla, damlama sesi, sevimsiz, renksiz, itici kimse 17584 drip-dry asılarak kurutulan, ütü istemeyen 17585 dripping pişirilen etten damlayan yağ 17586 dripstone damlalık, denizlik 17587 drive a hard bargain sıkı pazarlık etmek 17588 drive assembly işletme takımı, işletme düzeni 17589 drive at sth amaçlamak, demek istemek 17590 drive at demeye getirmek, ima etmek, demek istemek 17591 drive away kovmak, defetmek 17592 drive in gayret etmek 17593 drive mad çıldırtmak, deli etmek 17594 drive out kovmak, defetmek 17595 drive sb mad deli etmek 17596 drive sb to distraction çılgına çevirmek, deli etmek 17597 drive shaft kumanda mili, kardan mili, işletme mili 17598 drive sth home bir şeyi açığa kavuşturmak 17599 drive götürmek, yürütmek, sürmek, (taşıt) sürmek, (araba/vb.ile) götürmek, -e zorlamak, sevketmek, yönlendirmek, durumuna getirmek, ...etmek, -e güç sağlamak, çalışmaya zorlamak, vurmak, çakmak, taşıtta yolculuk, (park yerine) giriş yolu, topa sert vuruş, girişim, dürtü, pratik zekâ, (araba/vb.) çekiş 17600 drive-in bank otobank 17601 drivel saçma sapan söz, saçma, saçmalık, saçma sapan konuşmak 17602 driven sürmek 17603 driver stage sürücü katı 17604 driver sürücü, şoför, haydavcı, yöndemci 17605 driver's cab haydavcı mahalli 17606 driver's cap haydavcı mahalli, sürücü yeri 17607 driver's license sürücü belgesi, ehliyet 17608 driving belt tahrik kayışı 17609 driving engine tahrik kozgaltkası 17610 driving licence sürücü belgesi, sürücülük vesikası, ehliyet 17611 driving mechanism işletme mekanizması 17612 driving mirror dikiz aynası 17613 driving motor tahrik kozgaltkası 17614 driving power tahrik gücü, çalıştırma gücü 17615 driving pulley tahrik kasnağı, işletme kasnağı 17616 driving rain şiddetli yağmur 17617 driving shaft tahrik mili 17618 driving signal sürücü sinyal 17619 driving spring zemberek, işletme yayı 17620 driving wheel işletme dişlisi, ana çark, ana tekerlek 17621 driving çalıştıran, işleten, çeviren, hareket ettiren, sürme, sürüş, işletme, çalıştırma 17622 drizzle (yağmur) ince ince yağmak, çiselemek, ince yağmur, çisenti 17623 drizzly çiseleyen 17624 droll tuhaf, acayip, gülünç, eğlenceli, komik 17625 drollery mizah, şaka, tuhaflık 17626 dromedary tek hörgüçlü deve, hecin devesi 17627 drone erkek arı, asalak, parazit, başkalarının sırtından geçinen kimse, uçarmansız uçar 17628 drool ağzının suyu akmak, ağzı sulanmak 17629 droop çökmek, sarkmak, aşağı düşmek, eğilmek, üzülmek, zayıflamak 17630 drooping sarkık, dermansız, baygın 17631 drop a bombshell bombayı patlatmak 17632 drop a brick çam devirmek, pot kırmak 17633 drop a clanger çam devirmek, pot kırmak 17634 drop a few lines iki satır yazmak 17635 drop a hind imada bulunmak 17636 drop a hint bile bile ağzından kaçırmak 17637 drop a line iki satır yazmak 17638 drop a remark kasten söylemek 17639 drop anchor demir atmak 17640 drop arch basık kemer 17641 drop around ziyarete gitmek 17642 drop asleep uyuyakalmak 17643 drop away damla damla akmak, azalmak, dağılmak 17644 drop ball tenek atışı 17645 drop behind geri kalmak 17646 drop by uğramak 17647 drop curtain asma tiyatro perdesi 17648 drop down düşmek 17649 drop hammer şahmerdan 17650 drop in at uğramak 17651 drop in kısa bir ziyaret için uğramak 17652 drop like a hot potato bağları koparmak 17653 drop off uykuya dalmak, vefat etmek, düşmek 17654 drop out üyelikten ayrılmak, çıkmak, mektebe devam etmemek 17655 drop the ball pot kırmak 17656 drop the other shoe bir adım daha atmak 17657 drop valve ters supap, üstten supap 17658 drop window inme pencere, aşağı sürme pencere 17659 drop damla, küçük yuvarlak tatlı, düşüş uzaklığı, düşüş, ani düşüş, iniş, düşme, paraşütle atılan insan ya da malzeme, damla biçiminde küçük şeker, (yere) düşürmek, düşmek, (arabadan) indirmek, atıvermek, bırakmak, durdurmak, kesmek, dışarda bırakmak, çıkarmak, çıkagelmek, damlamak, geri kalmak 17660 droplet infection hapşırıkla hastalık bulaştırma 17661 droplet damlacık 17662 droplight iner kalkar lamba 17663 dropout mektebi yarım bırakan öğrenci, başka bir yaşam biçimi için toplumdan kopan kimse 17664 dropper damlalık 17665 dropping bottle damlalıklı şişe 17666 dropping glass pipet 17667 dropping düşme, damlama, birikinti, gübre 17668 droppings ters, döngül dışkısı 17669 dropsical ödemli, su toplanmasına elverişli 17670 dropsonde dropsonde 17671 dropsy sıskalık 17672 droshky dört tekerlekli bir Rus arabası 17673 drosometer drozometre 17674 dross cüruf, süprüntü, artık 17675 drought kuraklık, susuzluk 17676 droughty kurak, susuz 17677 drove insan ya da döngül sürüsü 17678 drover davar çobanı, celep, davar tüccarı 17679 drown out gürültü ederek bir sesin işitilmesine engel olmak 17680 drown (suda) boğulmak, boğmak, suyun altında bırakmak, (sesi) bastırmak, boğmak 17681 drowned in sleep ağır uykuya dalmış 17682 drowned weir batık savak 17683 drowse kestirmek, uyuklamak 17684 drowsiess uyuşukluk 17685 drowsily uyur gezer bir halde 17686 drowsiness uykulu olma, ayakta uyuma, uyuşukluk 17687 drowsy uyumak üzere olan, uykulu, uyutan, uyutucu 17688 drub sopa çekmek, dayak atmak, sopayla dövmek 17689 drubbing dayak, kötek, dövme 17690 drudge ağır, zor ve tatsız iş yapmak 17691 drudgery ağır, tatsız iş 17692 drudging ağır, yorucu, monoton, zahmetli 17693 drug addict uyuşturucu bağımlısı, hapçı, esrarkeş 17694 drug on the market piyasada ihtiyaçtan fazla bulunan mal 17695 drug peddler esrar satıcısı 17696 drug traffic uyuşturucu trafiği 17697 drug ilaç, uyuşturucu madde, ilaç vermek, uyuşturucu vermek, ilaçla uyutmak 17698 druggist eczacı 17699 drugstore eczane 17700 drum brake tamburlu eğleç, kampanalı eğleç 17701 drum drier döner kurutucu, tamburlu kurutucu 17702 drum major mızıka şefi 17703 drum out of yuhalayarak kovmak, teneke çalmak 17704 drum up trade dolaşıp sipariş vermek 17705 drum up her türlü yolu deneyip elde etmek 17706 drum davul, nağara, bateri, dümbelek, davul şeklinde şey, davul çalmak, davul sesi çıkartmak 17707 drumhead davul derisi 17708 drumlin drumlin 17709 drummer davulcu, baterist 17710 drumstick davul sopası, baget, tavuk ya da kuş butu 17711 drunk as a lord fitil gibi sarhoş, zilzurna sarhoş 17712 drunk sarhoş 17713 drunkard ayyaş, sarhoş 17714 drunken sarhoş 17715 drunkenness sarhoşluk 17716 drupe etli ve tek çekirdekli meyve 17717 dry air kuru hava 17718 dry behind the ears acemi çaylak 17719 dry cell kuru pil 17720 dry cleaner's kuru temizleme dükkânı 17721 dry cleaning kuru temizleme 17722 dry copper rafine bakır 17723 dry cough kuru öksürük 17724 dry cow sütü kesilmiş inek 17725 dry dock kuru havuz, sabit havuz, gemi kızağı, havuzlamak, kızağa çekmek 17726 dry farming kurutarım, kuru ziraat 17727 dry fodder kuru yem 17728 dry gas kuru gaz 17729 dry goods manifatura, mensucat 17730 dry ice kuru buz, donmuş karbondioksit 17731 dry land kurak bölge 17732 dry masonry harçsız duvar örme 17733 dry matter kuru madde 17734 dry measure kuru ölçek, kuru maddeler hacim ölçeği 17735 dry nurse dadı 17736 dry out alkolizmden kurtulmak, alkolizmden kurtarmak 17737 dry process kuru işleme 17738 dry rectifier kuru redresör, kuru doğrultmaç 17739 dry rot kuru çürüklük, ahlaki çöküntü 17740 dry steam kuru buhar 17741 dry thermometer kuru termometre 17742 dry up bulaşıkları kurulamak, susmak, çenesini tutmak 17743 dry wall harçsız taş duvar 17744 dry well kuru kuyu 17745 dry kuru, kurumuş, kupkuru, susuz, susamış, yavan, sevimsiz, kuru, basit, sade ve eğlendirici, mecazi, (içki) sek, kurumak, kurutmak 17746 dry-as-dust sıkıcı 17747 dry-clean kuru temizleme yapmak 17748 dry-eyed ağlamayan, göz yaşı dökmeyen 17749 dry-press kuru kalıplama 17750 dryad orman perisi 17751 dryer kurutma kılgası 17752 drying agent kurutma maddesi 17753 drying apparatus kurutma aygıtı 17754 drying chamber kurutma odası 17755 drying cylinder kurutma tamburu 17756 drying machine kurutma kılgası 17757 drying oven kurutma dolabı 17758 drying plant kurutma tesisi 17759 drying rate kurutma hızı 17760 drying roller kurutma silindiri 17761 drying stove kurutma fırını 17762 drying tower kurutma kulesi 17763 drying kurutma 17764 dryness kuruluk, kuraklık, kuru oluş 17765 dual carriageway iki yönlü yol 17766 dual control çift kumanda 17767 dual income family çift gelirli kodak 17768 dual nationality çifte vatandaşlık 17769 dual operation ikili işlem 17770 dual pricing iki fiyat koyma 17771 dual purpose çift maksatlı, iki işlevli 17772 dual system ikili jüye 17773 dual tyres çift lastik 17774 dual ikili, iki eş parçalı, dual, çift 17775 dualism ikili olma yağdayı, ikilik 17776 duality ikilik 17777 dually çift olarak 17778 dub şövalye ünvanı vermek, lakap takmak, (yanka/vb.) seslendirmek, dublaj yapmak 17779 dubbing studio dublaj stüdyosu 17780 dubbing dublaj, sözlendirme 17781 dubiety şüpheli olma, şüphelilik 17782 dubious kuşku ve kararsızlık uyandırıcı, kesin olmayan, kuşkulu, kararsız, güvenilmez 17783 dubiousness şüphe, belirsizlik, kararsızlık 17784 dubitative şüpheli 17785 ducat düka altını, altın pul 17786 duce lider 17787 duchess düşes 17788 duchy dukalık 17789 duck out toz olmak 17790 duck ördek, (kafasını) eğmek, (başını) suya daldırmak, kaçmak, kaytarmak 17791 duck-bill ördek gagası, dakbil 17792 duckbill gagalı memeli 17793 duckling yavru ördek 17794 ducks and drakes suda taş kaydırma oyunu 17795 duckweed su mercimeği 17796 ducky sevgili, aziz 17797 duct guddelerden salgıları akıtan arna, boru 17798 ductile yumuşak, şekil verilebilir, sünek, dövülgen 17799 ductility süneklik, yumuşaklık 17800 ductless gland arnasız bez 17801 ductless mecrasız, arnasız 17802 dud cheque karşılıksız çek 17803 dud note sahte banknot 17804 dud işe yaramaz, bozuk, geçersiz, işe yaramaz şey/kimse, geçersiz şey 17805 dude züppe adam, kakaş 17806 dudgeon öfke, hiddet 17807 duds giyim eşyası 17808 due bill vadesi gelmiş senet 17809 due date vade tarihi, ödeme tarihi 17810 due from banks bankalardaki pullar 17811 due sum borçlu olunan meblağ 17812 due to yüzünden, dolayı, bağlı 17813 due hak edilen, gerekli, tam, uygun, yeterli, (pul) ödeme zamanı gelmiş, beklenen, hak, kişinin hakkı, direkt olarak, tam olarak, doğruca 17814 duel düello, düello yapmak 17815 duelling düello etme 17816 duellist düellocu 17817 duenna dadı, mürebbiye 17818 dues resmi vergiler, aidat 17819 duet düet 17820 duff bir çeşit muhallebi 17821 duffel coat çoban biçimi palto, kalın tüylü kaban 17822 duffel kalın havlı yünlü kumaş 17823 duffer kafasız adam, beceriksiz kimse, seyyar satıcı 17824 dug meme 17825 dugout kütükten oyularak yapılmış kayık, yeraltı sığınağı 17826 duke dük 17827 dukedom dukalık 17828 dulcet (ses/vb.) tatlı, hoş, huzur veren 17829 dulcify tatlılaştırmak, yumuşatmak 17830 dulcimer santur, kanuna benzer bir çeşit çalgı 17831 dull finish matlık apresi 17832 dull market durgun borsa 17833 dull season durgun mevsim 17834 dull (renk/hava/vb.) sönük, donuk, açık ve kesin olmayan, boğuk, yavaş düşünen, zor anlayan, sıkıcı, renksiz, tekdüze, monoton, sönükleştirmek, donuklaştırmak, köreltmek, körelmek, donuklaşmak 17835 dullard kalın kafalı kimse, mankafa, ahmak kimse 17836 dullish ahmak, budala, donuk 17837 dullness of business işlerin durgunluğu 17838 dullness durgunluk, sıkıntı, ahmaklık, idraksizlik 17839 dully uygun olarak 17840 duly zamanında, tam olarak, layıkıyla, hakkıyla 17841 Duma Çarlık devrinde Rus milli meclisi 17842 dumb show pandomim 17843 dumb waiter yemek asansörü 17844 dumb dilsiz, dilini yutmuş, sessiz, suskun, aptal 17845 dumbbell halter, dambıl 17846 dumbfound hayretten konuşamaz hale getirmek, şaşkına çevirmek, aptallaştırmak 17847 dumbly konuşmadan, ahmakça 17848 dumbness dilsizlik, dili tutulma 17849 dumbwaiter yemek asansörü, portatif servis masası 17850 dumdum dumdum kurşunu 17851 dummy variable duyarsız değişken, sağır değişken 17852 dummy (cansız) manken, emzik, yapma şey, taklit, aptal, salak 17853 dump condenser boşaltma kondansatörü 17854 dump truck damperli kamyon 17855 dump yere dökmek, düşürmek, indirim yapmak, fiyatta damping yapmak, çöplük/artık yığma yeri, çok pis ve dağınık yer, çöplük, batakhane 17856 dumpcart kum v.b.'ni taşıyıp boşaltmaya mahsus araba 17857 dumper damperli kamyon 17858 dumping place boşaltma yeri, atık yeri 17859 dumping damping, ucuzluk, fiyat indirme, tenzilat 17860 dumpling meyvalı bir tatlı, etli hamur 17861 dumps üzücü durum, hüzün, gam, üzüntü, neşesizlik 17862 dumpy tıknaz, bodur, kısa ve şişman 17863 dun boz renk, sıkıştıran alacaklı, alacağını istemek, borcunu ödemeye zorlamak 17864 dunce kolay öğrenemeyen kimse, aptal 17865 dunderhead ahmak, kalın kafalı kimse, aptal 17866 dune kum tepesi, kumul 17867 dung beetle bokböceği 17868 dung fork gübre çatalı 17869 dung heap gübre yığını 17870 dung hill gübre yığını 17871 dung döngül gübresi 17872 dungaree Hindistan'a özgü bir çeşit kaba pamuklu kumaş 17873 dungarees kalın işçi tulumu 17874 dungeon zindan 17875 dungheap fışkılık 17876 dunghill gübre yığını, mezbele 17877 dunite dünit 17878 dunk (çaya/kahveye/vb.) batırmak, banmak 17879 dunlin sırtı kırmızı bir çeşit kum çulluğu 17880 dunnage yük koruma tahtası, tayfaların özel eşyası 17881 duo düo, ikili 17882 duo-diode çift diyot 17883 duodecimal number on ikilik sayı 17884 duodecimal system on ikilik jüye 17885 duodecimal on ikiye ait, on ikinciye ait, on ikide bir kısım 17886 duodecimo on iki yapraklı forma 17887 duodenum onikiparmakbağırsağı, duodenum 17888 duodynatron duodinatron 17889 duopoly duopoli, iki kişinin tekeli 17890 duotriode çift triyot 17891 dupe kandırılan, aldatılan, kazıklanan kişi, kandırmak, aldatmak, kazıklamak 17892 dupery aldatma, hile 17893 dupion dupiyon 17894 duple çift 17895 duplex brake çift eğleç 17896 duplex cable dubleks kablo 17897 duplex carburettor çift karbüratör 17898 duplex circuit çift yönlü devre, ikili çevrim 17899 duplex lathe çift torna tezgâhı 17900 duplex operation ikili işlem 17901 duplex çift, iki katlı apartman dairesi, çift, dubleks 17902 duplicate key yedek anahtar 17903 duplicate part yedek parça 17904 duplicate production seri üretim 17905 duplicate receipt makbuz sureti 17906 duplicate diğerinin aynısı, kopyası, eşi, iki kısımlı, ikili, çift, kopya etmek, aynısını yapmak 17907 duplication kopya, suret, teksir, teksir etme, suret 17908 duplicator teksir kılgası, çoğaltıcı 17909 duplicity iki yüzlülük, düzenbazlık, hile 17910 durability dayanıklılık, sağlamlık 17911 durable goods dayanıklı mallar 17912 durable dayanıklı, uzun ömürlü, uzun süren 17913 durably dayanıklılıkla, mukavemetle, sürekli olarak 17914 duralumin duralümin 17915 duramen özodunu 17916 durance mahpusluk 17917 duration length süre, süre uzunluğu 17918 duration of partnership ortaklığın süresi 17919 duration süre, devam süresi 17920 durative süre ile ilgili, sürekli 17921 duress zorlama 17922 during sırasında, esnasında, süresince 17923 dusk akşam karanlığı 17924 dusky koyu renkli, gölgeli 17925 dust arrester toz toplayıcı 17926 dust bowl kuraklık yüzünden toz fırtınalarına maruz kalan bö 17927 dust cloth toz bezi 17928 dust coal toz kömür 17929 dust collector toz kolektörü 17930 dust cover eşyaları tozdan korumak için yapılan kılıf 17931 dust devil bazen kurak bölgelerde görülen küçük toz fırtınası 17932 dust jacket çönge kitap kabı, kitap kabı 17933 dust mask toz maskesi, toz yüzlüğü 17934 dust off yeniden başlamak 17935 dust storm toz fırtınası, kum fırtınası 17936 dust toz, pudra, toz toprak, çöp, toz bulutu, toz almak, tozunu almak, tozlamak, toz halinde bir maddeyle kaplamak 17937 dust-tight toz geçirmez 17938 dustbin çöp kutusu, çöp tenekesi 17939 dustcart çöp kamyonu 17940 duster toz bezi, silgi, tozlayıcı, toz püskürtücü 17941 dustfree tozsuz 17942 dustheap toz veya süprüntü yığını 17943 dusting toz alma, toz haline getirme 17944 dustman çöpçü 17945 dustpan faraş 17946 dustproof toz geçirmez 17947 dustup tartışma, kavga 17948 dusty tozlu, sıkıcı, cansız, kuru, tatsız 17949 Dutch brick sert tuğla 17950 Dutch cheese Hollanda peyniri 17951 dutch courage içkinin verdiği çılgınca cesaret 17952 dutch oven kalın ve kapalı tava 17953 Dutch treat Alman usulü, masrafları paylaşılan ziyafet 17954 Dutch Hollandaya/Hollanda diline ilişkin, Hollanda'lı 17955 Dutchman Felemenkli, Hollandalı, Hollanda gemisi 17956 dutiable goods gümrüğe tabi mallar 17957 dutiable gümrüğe tabi 17958 dutiful sorumluluk taşıyan, görevine bağlı 17959 dutifully vazifesini bilerek 17960 duty call mecburi ziyaret 17961 duty mark gümrük damgası 17962 duty on exports ihracat vergisi 17963 duty to disclose bildirme görevi 17964 duty görev, vazife, sorumluluk, hizmet, yumuş, iş, vergi 17965 duty-free shops vergisiz satış mağazaları 17966 duty-free gümrüksüz, gümrükten muaf, gümrüksüz, gümrükten muaf 17967 duty-paid gümrük vergisi verilmiş 17968 duvet yorgan 17969 duvetine divitin 17970 dwarf elder yaban mürveri 17971 dwarf star cüce yıldız 17972 dwarf wall alçak duvar 17973 dwarf cüce, cırttan, küçük göstermek, gölgede bırakmak 17974 dwarfish cücemsi, cüce gibi 17975 dwarfism cücelik 17976 dwell on üzerinde kafa patlatmak, çok düşünmek 17977 dwell oturmak, yaşamak, ikamet etmek 17978 dweller oturan, sakin, ikamet eden veya oturan kimse 17979 dwelling house ev, konut, ikametgâh, mesken 17980 dwelling place ev, konut 17981 dwelling ikametgâh 17982 dwindle azalmak, küçülmek 17983 dyad iki, çift, iki atomdan meydana gelen molekül 17984 dyadic diyadik, ikici 17985 dye affinity boyanabilirlik, boyanabilme 17986 dye back boya teknesi, boya kabı 17987 dye base boya bazı 17988 dye beam boya levendi 17989 dye beck boya teknesi, boya kabı 17990 dye bobbin boyama bobini 17991 dye liquor boya banyosu 17992 dye mordant boya mordanı 17993 dye padder boya fuları 17994 dye remover boya çıkarıcı 17995 dye retarder boya geciktirici 17996 dye tube boya bobini 17997 dye vessel boya kabı 17998 dye winch boya haspeli 17999 dye works boyahane 18000 dye kumaş boyası, boya maddesi, boyamak, boyanmak, boyanabilmek, boya tutmak 18001 dyeability boyanabilirlik 18002 dyed-in-the-wool gerçek, koyu, şaşmaz, hammadde halinde boyanmış 18003 dyehouse boyahane 18004 dyeing industry boyama sanayii 18005 dyeing machine boyama kılgası 18006 dyeing plant boyahane 18007 dyeing boyama, boyacılık 18008 dyer boyacı 18009 dyer's madder boya otu 18010 dyer's weed Yemen zafranı 18011 dyestuff boyarmadde, boyarözdek, boya ilacı 18012 dying will ölmek üzereyken ifade edilen arzu, son dilek 18013 dying ölmekte olan, ölen 18014 dyke bkz.dike 18015 dynamic energy dinamik enerji 18016 dynamic load dinamik yük 18017 dynamic state dinamik durum 18018 dynamic dinamik, enerjik, hareketli, aktif, dinamik 18019 dynamics devimbilim, dinamik 18020 dynamism devingenlik, canlılık, hareketlilik, dinamizm 18021 dynamite dinamit, şaşırtıcı, hayranlık uyandırıcı şey/kimse, bomba, dinamitlemek, dinamitle havaya uçurmak 18022 dynamiter dinamitçi 18023 dynamo sheet dinamo sacı 18024 dynamo dinamo 18025 dynamometer dinamometre, güç ölçeği 18026 dynamotor dinamotor 18027 dynastic hanedana ait 18028 dynasty hanedan 18029 dynatron dinatron 18030 dyne din, güç birimi, kuvvet birimi 18031 dynode dinot 18032 dys- (önek) fena, zor, sert 18033 dysenteric dizanteriye ait 18034 dysentery dizanteri 18035 dysfunction bir uzvun görevini yapmaması 18036 dyslexia yazı okuyamama, yazı körlüğü 18037 dyslogistic beğenmeyen, tenkit eden 18038 dyspepsia sindirim güçlüğü, hazımsızlık 18039 dyspeptic hazımsızlıkla ilgili, hazımsızlık çeken 18040 dyspnea nefes darlığı 18041 dyspnoea dispne, nefes darlığı 18042 dysprosium disprosyum 18043 dystrophy distrofi, beslenme bozukluğu hastalığı 18044 dysuria idrar zorluğu 18045 e-book çıncalık kitap, çıncalık hun, ç-hun 18046 each one her biri 18047 each other birbiri, birbirini 18048 each her, her biri, her biri, her birine, tanesi, tanesine, her biri 18049 eager istekli, hevesli, arzulu, gayretli, can atan, sabırsız 18050 eagerly şiddetli arzuyla, sabırsızlıkla 18051 eagerness istek, şevk, sabırsızlık, arzu, canlılık 18052 eagle eye keskin göz 18053 eagle owl bir çeşit baykuş 18054 eagle ray fulyabalığı 18055 eagle kartal, bürgüt 18056 eagle-eyed keskin gözlü, dikkatli 18057 eaglet kartal yavrusu 18058 eaglewood yalancı ödağacı 18059 ear microphone kulak mikrofonu 18060 ear plug kulak tıkacı 18061 ear kulak, kulak, başak 18062 earache kulak ağrısı 18063 eardrops sallantılı küpe, kulak damlası 18064 eardrum kulak zarı 18065 earl İngiliz kontu 18066 earldom kontluk 18067 earlobe kulak memesi 18068 early bird erken kalkan/gelen kimse 18069 early election erken saylav 18070 early fruits turfanda meyve 18071 early future yakın gelecek zaman 18072 early payment vadesinden önce ödeme 18073 early retirement erken emeklilik 18074 early vegetables turfanda sebze 18075 early warning erken uyarı 18076 early erken, önceki, ilk, eski, erken, erkenden, -in başlarında, ilk zamanlarında, vaktinden önce, faraş, turfanda 18077 earmark (özellikle pul) belirli bir amaç için bir kenara ayırmak 18078 earmarked bloke edilmiş, ayrılmış, tahsis edilmiş 18079 earmarking ayırma, tahsis 18080 earn money pul kazanmak 18081 earn one's living ekmeğini kazanmak 18082 earn kazanmak 18083 earned income kazanç geliri 18084 earned premium kazanılmış prim 18085 earned surplus birikmiş kâr, dağıtılmayan kâr 18086 earned kazanılmış 18087 earner kazanç sahibi, gelir sağlayan 18088 earnest money kaparo, pey akçesi, teminat akçesi 18089 earnest ciddi, kararlı, azimli, ciddiyet 18090 earning rate kâr oranı 18091 earning statement kâr zarar hesabı 18092 earning value gelir değeri 18093 earning kazanma 18094 earnings report kâr zarar çizelgesi 18095 earnings yield kazanç getirisi, kazanç verimi 18096 earnings kazanç 18097 earphone kulaklık 18098 earring küpe, sırga 18099 earshot duyma menzili, işitme mesafesi 18100 earsplitting gacır gucur, kulak tırmalayıcı 18101 earth dam toprak baraj 18102 earth movement dünya kabuğunun hareketi, toprak kaldırma işi 18103 earth moving toprak kaldırma 18104 earth sciences yer bilimleri 18105 earth station yer istasyonu 18106 earth yerküre, dünya, toprak, yer, doğa, toprak hattı, döngül ini 18107 earth's axis yer ekseni 18108 earth's crust yerkabuğu 18109 earth's surface yeryüzü 18110 earthborn insanoğlu, fani, dünyevi 18111 earthed topraklanmış 18112 earthen topraktan yapılmış, toprak 18113 earthenware çanak, çömlek 18114 earthiness sağlamlık, metanet 18115 earthing topraklama 18116 earthling yeryüzünde yaşayan kimse 18117 earthly dünyevi, maddi, olası, mümkün, olabilecek 18118 earthnut yerfıstığı 18119 earthquake insurance deprem sigortası 18120 earthquake survivor depremzede 18121 earthquake deprem 18122 earthwork toprak işi, toprak set, toprak tabyası, siper 18123 earthworm yersolucanı 18124 earthy bedensel zevklerle ilgili, bedensel 18125 earwax kulak kiri 18126 earwig kulağakaçan 18127 ease off yavaşlamak, gevşemek, hafiflemek, (fiyat) düşmek 18128 ease out görevden uzaklaştırmak 18129 ease rahatlık, kolaylık, rahat, huzur, refah, kolaylık, hafifletmek, dindirmek, yatıştırmak, kolaylaşmak, yumuşamak, dikkatle hareket ettirmek, taşımak, gevşetmek 18130 easel ressam sehpası 18131 easement rahatlık, konfor, sıkıntıdan kurtarma 18132 easier said than done söylemesi kolay 18133 easily kolayca, kolaylıkla, rahat rahat, kuşkusuz, şüphesiz, kesinlikle 18134 easiness kolaylık, rahatlık, akıcılık, incelik 18135 East Germany Doğu Almanya 18136 East Indies Hindistan, Doğu Hint Adaları 18137 east doğu, doğuya doğru, doğuya 18138 eastbound doğuya giden 18139 Easter Day Paskalya günü 18140 Easter egg paskalya yumurtası 18141 Easter Paskalya yortusu 18142 easterly doğuya doğru, (rüzgâr) doğudan esen 18143 eastern doğu 18144 easterner doğulu kimse 18145 eastward doğuya giden, doğu yönünde olan 18146 easy as winking çok kolay 18147 easy chair koltuk 18148 easy come easy go haydan gelen huya gider 18149 easy money ucuz pul, kolay iş 18150 easy payment ödeme kolaylığı 18151 easy basit, kolay, asan, sakin, rahat, sorunsuz, kolaylıkla, kolayca, rahatlıkla, asanlıkla 18152 easy-care yıkanıp giyilebilen, ütü istemeyen 18153 easygoing yumuşak başlı, uysal, iyi geçinen 18154 eat away at sb içi içini yemek 18155 eat away yiyip durmak 18156 eat humble pie burnunu sürtmek 18157 eat humblepie tükürdüğünü yalamak 18158 eat into sth eritmek, çürütmek, tüketmek 18159 eat like a bird kuş gibi yemek 18160 eat like a horse fil gibi yemek 18161 eat one's cake and bave it too ne yardan geçmek ne de serden 18162 eat one's head off tıka basa yemek 18163 eat one's heart out özünü yemek, içi içini yemek 18164 eat one's word tükürdüğünü yalamak 18165 eat one's words tükürdüğünü yalamak, sözünü geri almak 18166 eat sb out of house and home silip süpürmek 18167 eat sth up yiyip bitirmek, tüketmek, harcamak 18168 eat until it comes out of one's ears tıka basa yemek 18169 eat up yiyip bitirmek, silip süpürmek 18170 eat yemek, yemek yemek, (away/into ile) çürütmek, aşındırmak, kemirmek, yemek 18171 eatable yenilebilir durumda, yenir 18172 eating yemelik 18173 eats yiyecek, yemek 18174 eau de cologne kolonya 18175 eau de Javel Javel suyu 18176 eau su 18177 eaves tile saçak kiremidi 18178 eaves trough dere, yağmur deresi 18179 eaves dam saçağı 18180 eavesdrop (başkalarını) gizlice dinlemek 18181 eavesdropper kulak misafiri 18182 ebb and flow gelgit, meddücezir 18183 ebb tide cezir, alçalma 18184 ebb suların alçalması, git, cezir, (deniz) çekilmek, azalmak, düşmek, zayıflamak 18185 ebon siyah 18186 ebonite ebonit, bir çeşit siyah sert kauçuk 18187 ebonize abanoz boyası ile perdahlamak 18188 ebony abanoz 18189 ebulliency kaynayıp taşma 18190 ebullient neşeli, sevinçli, coşkun 18191 ebullioscopy ebüliyoskopi, kaynargözleyim 18192 ebullition kaynama, taşkınlık, coşkunluk 18193 eccentric tuhaf, ayrıksı, eksantrik, dış merkezli, eksantrik kimse 18194 eccentricity dışmerkezlilik, tuhaflık, yabansılık, kaçıklık 18195 ecchymosis bere, çürük 18196 ecclesia cemaat 18197 echelon basamak, kademe 18198 echinoderm derisidikenliler 18199 echinus denizkestanesi, deniz kirpisi 18200 echo yankı, birinin ya da bir şeyin benzeri/kopyası, yankı yapmak, yankılanmak, taklit etmek, tekrarlamak 18201 eclair parmak şeklinde içi kremalı pasta 18202 eclampsia eklampsi, havale, loğusa humması 18203 eclat üstün başarı, şan, şöhret, şeref 18204 eclectic çeşitli kaynaklardan derlenmiş, seçen, derleyen 18205 eclecticism seçip toplamak eğilimi 18206 eclipse of the moon ay tutulması 18207 eclipse of the sun güneş tutulması 18208 eclipse güneş/ay tutulması, (etkisini/parlaklığını/gücünü/vb.) yitirme, başarısızlık, düşüş, (güneş/ay) tutmak, gölgede bırakmak, geçmek 18209 ecliptic tutulum, ekliptik 18210 ecocide çevreyi yok etme 18211 ecological balance ekolojik denge 18212 ecological ekolojik, çevrebilimsel 18213 ecologist çevrebilimci, ekolojist 18214 ecology çevrebilim, ekoloji 18215 econometrician ekonometrist 18216 econometrics ekonometri 18217 economic activity ekonomik faaliyet 18218 economic aid ekonomik yardım, iktisadi yardım 18219 economic analysis ekonomik analiz 18220 economic austerity ekonomik kemer sıkma politikası 18221 economic balance ekonomik denge 18222 economic blockade ekonomik abluka 18223 economic budget ekonomik bütçe 18224 economic condition ekonomik durum 18225 economic cooperation ekonomik işbirliği 18226 economic crisis ekonomik kriz 18227 economic cycle ekonomik dönem 18228 economic development ekonomik gelişme 18229 economic efficiency ekonomik etkinlik 18230 economic embargo ekonomik ambargo 18231 economic equilibrium ekonomik denge 18232 economic field ekonomik saha 18233 economic foundation ekonomik kuruluş 18234 economic freedom ekonomik özgürlük 18235 economic geography ekonomik coğrafya 18236 economic goods ekonomik mallar 18237 economic growth ekonomik büyüme, ekonomik kalkınma 18238 economic harmony ekonomik uyum 18239 economic history ekonomi tarihi 18240 economic independence ekonomik bağımsızlık 18241 economic indicators ekonomik göstergeler 18242 economic inequality ekonomik eşitsizlik 18243 economic instability ekonomik istikrarsızlık 18244 economic integration ekonomik bütünleşme 18245 economic interest ekonomik çıkar 18246 economic life ekonomik ömür 18247 economic man ekonomik adam 18248 economic miracle ekonomik mucize 18249 economic mobilization ekonomik seferberlik 18250 economic order ekonomik düzen 18251 economic planning ekonomik planlama 18252 economic policy ekonomik politika 18253 economic recession ekonomik gerileme 18254 economic recovery ekonomik canlanma, ekonomik iyileşme 18255 economic rights ekonomik haklar 18256 economic sanctions ekonomik yaptırımlar 18257 economic self-sufficiency ekonomik yeterlik 18258 economic stagnation ekonomik durgunluk 18259 economic status ekonomik statü 18260 economic system ekonomik jüye 18261 economic theory ekonomik teori 18262 economic transaction ekonomik işlem 18263 economic union ekonomik birlik 18264 economic unity ekonomik birlik 18265 economic warfare savaş ekonomisi 18266 economic ekonomik, iktisadi 18267 economical az masraflı, keseye uygun, hesaplı, ekonomik 18268 economically iktisaden, ekonomik olarak, idareli 18269 economics of taxation vergileme ekonomisi 18270 economics ekonomi, iktisat bilimi 18271 economist ekonomist, iktisatçı 18272 economize idareli harcamak, kullanmak, tasarruf etmek, masrafları kısmak 18273 economizer ekonomizör 18274 economy class ekonomik mevki 18275 economy oriented towards free trade dışa açık ekonomi 18276 economy ekonomi, iktisat, denlik, tutum, ekonomi, tasarruf, ekonomik jüye, ucuz, ekonomik 18277 ecospecies ekotür 18278 ecosystem ekosistem, çevre-jüye 18279 ecotype ekotip 18280 ecru silk ham ipek, sert ipek, ekrü ipeği 18281 ecru ham ipek veya keten rengi 18282 ecstasy özünden geçme, aşırı mutluluk, coşku 18283 ecstatic özünden geçirici, coşturucu, mutlu edici 18284 ectasize coşturmak, özünden geçirmek 18285 ecto- (önek) dış 18286 ectoblast ektoblast 18287 ectoderm ektoderm, dışderi 18288 ectogenesis ektogenez 18289 ectoparasite dışasalak 18290 ectopic ektopik 18291 ectoplasm dışkansıvı, dışplazma, ektoplazma 18292 ectosome ektozom 18293 ectotrophic ektotrof 18294 Ecuador Ekvador Cumhuriyeti 18295 ecumenical bütün dünyada Hıristiyan birliğini amaçlayan 18296 eczema egzama, mayasıl 18297 edacious obur, açgözlü 18298 edaphic edafik, topraksal 18299 edaphology toprakbilim 18300 eddy burgaç, anafor, girdap 18301 edelweiss edelvays 18302 edema ödem 18303 Eden (İncil'de) Adem ile Havva'nın yaşadığı cennet bahçesi 18304 edentate dişsiz 18305 edge in sokulmak 18306 edge out kıl payı ile yenmek 18307 edge sb out kenara itmek 18308 edge kenar, kenar çizgisi, uç, ağız, keskin kenar, kenarlarını belirginleştirmek, kenar yapmak, kenardan yavaş yavaş ilerlemek, ilerletmek 18309 edger derz malası, kenar malası 18310 edgeways kenara doğru, yana doğru, yanlamasına, yan yan 18311 edging shears bahçıvan makası 18312 edging sınırlayıcı, sınır, kenar belirtici şey, kenar, kırak, şerit 18313 edgy sinirli, stresli 18314 edibility yenebilirlik, yenebilme özelliği 18315 edible yenilebilir, yenmesinde sakınca olmayan, yenir 18316 edict (eski) irade, ferman, buyruk, emir 18317 edification ahlakını düzeltme, yetiştirme, öğretme 18318 edifice büyük, gösterişli yapı, bina 18319 edify (kişilik ya da akıl) geliştirmek 18320 edifying iyi örnek olan, ilham verici 18321 edit (kitap/yanka/vb.) yayına hazırlamak 18322 editing kurma, düzenleme 18323 edition baskı, yayın 18324 editor yayıncı, editör 18325 editorial (yenünde) başyazı, yayıncıya ait 18326 editorship editörlük, basıcılık, basımcılık 18327 educate eğitmek, öğretmek, okutmak 18328 educated tahsilli, okumuş, aydın, öğrenim görmüş 18329 education policy eğitim politikası 18330 education öğrenim, tahsil, savat, öğretim, eğitim 18331 educational administration eğitim yönetimi 18332 educational background öğrenim geçmişi 18333 educational committee öğretim kurulu 18334 educational eğitimsel, öğretimsel, eğitsel 18335 educationally terbiye bakımından, eğitim yönünden 18336 educationist öğretim/ eğitim uzmanı, öğretmen, eğitmen 18337 educative eğitimsel, eğitici 18338 educe çıkarmak, ayırmak, sonuç çıkarmak 18339 eduction çıkarma 18340 eel yılanbalığı 18341 eerie ürkütücü, ürkünç 18342 eery ürkütücü, meşum 18343 efface oneself özünü göstermemek 18344 efface silmek, silerek yüzeyini bozmak 18345 effaceable silinebilir, giderilebilir 18346 effacement silme, yok etme 18347 effect clearance gümrük işlemleri yapmak 18348 effect of growth büyüme etkisi 18349 effect payment ödeme yapmak 18350 effect sonuç, etki, anlam, efekt, başarmak, sonuçlandırmak, gerçekleştirmek 18351 effective currency efektif pul 18352 effective demand efektif talep 18353 effective exchange rate efektif döviz kuru 18354 effective price gerçek fiyat 18355 effective range etkili top menzili 18356 effective rate geçerli kur, efektif kur 18357 effective sonuç verici, sonuçlandırıcı, etkileyici, etkili, gerçek, fiili 18358 effectively etkinlikle, etkili olarak, fiilen 18359 effectiveness etki, tesir, geçerlilik, itibar 18360 effects kişisel varlık, mal, eşya 18361 effectual etkili, istenen sonucu veren 18362 effectually etkili bir şekilde, yeterli olarak 18363 effectuate icra etmek, başarmak 18364 effeminacy kadınımsı davranış, çıtkırıldımlık 18365 effeminate kadınsı, efemine 18366 efferent dışarı götüren 18367 effervesce köpürmek, kabarmak, köpüklenmek 18368 effervescence köpürme, efervesans, coşma, neşelenme 18369 effervescent köpüren, kabaran 18370 effete yorgun, bitkin, eskimiş, kısır, verimsiz 18371 efficacious istenen sonucu veren, amaca hizmet eden, etkili, yararlı 18372 efficacy etki, tesir, yarar, fayda 18373 efficiency wages teşvik ikramiyesi 18374 efficiency etkinlik, ehliyet, verim, etki, tesir 18375 efficient iyi çalışan, hızlı ve verimli, becerikli 18376 effloresce çiçek açmak, gelişmek 18377 efflorescence çiçek açma, olgunlaşma, tozlanma 18378 efflorescent çiçeklenen, çiçek açan 18379 effluence dışarı akma, akıntı 18380 effluent fabrika artığı sıvı 18381 efflux dışarı akma, dışarı sızma, akıntı 18382 effort distance (kaldıraçta) kuvvet kolu 18383 effort güç, gayret, çaba, emek, çabalama, çaba harcama 18384 effortless gayretsiz, çaba göstermeyen 18385 effrontery küstahlık, yüzsüzlük, arsızlık 18386 effulgence parlaklık, görkem, ihtişam, şaşaa 18387 effulgent ışık saçan, parlak, şaşaalı 18388 effuse yayılmış, dışarı akıtmak, taşırmak, akmak, taşmak, dökmek 18389 effusion of blood kanın damarlardan başka dokulara akması 18390 effusion dışarı akma, taşma, sızım, efüzyon, dökme, akıtma 18391 effusive taşkın, azgın 18392 eft semender, sukeleri 18393 eftsoon çok geçmeden, hemen sonra 18394 egalitarian eşitlikçi 18395 egg cell yumurta hücresi 18396 egg incubator kuluçka kılgası 18397 egg laying mammals yumurtlayan memeliler 18398 egg membrane yumurta zarı 18399 egg on dolduruşa getirmek, cesaretlendirmek 18400 egg sb on kışkırtmak, ısrar etmek 18401 egg white yumurta akı 18402 egg yolk yumurta beyazı 18403 egg yumurta 18404 egg-shaped söbe, oval, yumurta biçimli 18405 eggbeater yumurta çırpacağı 18406 eggcup yumurta kabı, yumurtalık 18407 egghead çok bilgili kişi, aydın 18408 eggplant patlıcan 18409 eggshaped yumurta biçiminde 18410 eggshell yumurta kabuğu 18411 eggstone oolit, yumurtamsı 18412 eglantine kokulu bir yabani gül, nesrin 18413 ego ben, benlik, ego 18414 egocentric bencil, beniçinci 18415 egoism bencillik, egoizm 18416 egoist bencil, egoist 18417 egoistic bencil, egoist 18418 egotism hep özünden söz etme, özünü yüceltme, benlikçilik, egotizm 18419 egotist benlikçi 18420 egregious çok kötü 18421 egregiously kötülükle 18422 egress dışarı çıkma, gidiş, çıkış, çıkış izni 18423 egression dışarı çıkma, gidiş 18424 egret akbalıkçıl, sorguç 18425 Egypt Mısır 18426 Egyptian cotton Mısır pamuğu 18427 Egyptian Mısırlı, eski Mısır dili 18428 Egyptology eski Mısır uygarlığını inceleyen bilim dalı 18429 eh! Ey! 18430 eiderdown kuştüyü yorgan 18431 eidolon hayal, hayalet 18432 eigen- (önek) kendi, öz 18433 eigenstate özhal 18434 eigenvalue özdeğer, gizdeğer 18435 eigenvector özvektör, gizyöney 18436 eight cylinder engine sekiz silindirli kozgaltka 18437 eight sekiz 18438 eight-hours working day sekiz sögenlik çalışma günü 18439 eighteen onsekiz 18440 eighteenth onsekizinci 18441 eightfold sekiz misli 18442 eighth sekizde bir, sekizinci 18443 eightieth sekseninci 18444 eighty seksen 18445 einkorn küçük kızıl buğday 18446 einsteinium aynştanyum 18447 Eire irlanda 18448 either or ya ya da 18449 either this or that ya bu ya o 18450 either ikisinden biri, iki, her iki, her iki, (olumsuz cümlelerde) de, da, de (değil), (or ile) ya ...ya da 18451 ejaculate aniden söyleyivermek, sperm boşaltmak, boşalmak 18452 ejaculation feryat, cinsî boşalma 18453 ejaculatory birdenbire 18454 eject dışarı atmak, fırlatmak, kovmak, kapı dışarı etmek 18455 ejection atma, püskürme, çıkarma 18456 ejector püskürtücü, ejektör, fıskıye 18457 eke out a living güçlükle geçinmek 18458 eke out eklemek, katmak, idareli kullanmak, artırmak 18459 eke (out ile) idareli kullanmak 18460 elaborate ayrıntılı, detaylı, incelikli, özenle hazırlanmış, ayrıntıyla donatmak, karmaşıklaştırmak, ayrıntılandırmak 18461 elaborateness özen gösterme, ayrıntı, tafsilat 18462 elaboration ihtimam, inceden inceye işleme 18463 elan canlılık, şevk, hamle 18464 eland iri bir geyik, boğa antilopu 18465 elapse (zaman) geçmek, akıp gitmek 18466 elapsed time geçen zaman 18467 elastic band yuvarlak lastik, lastik bant 18468 elastic deformation esnek deformasyon 18469 elastic limit esneklik sınırı, esneme sınırı 18470 elastic medium esnek ortam 18471 elastic spring esnek yay 18472 elastic stocking lastikli çorap 18473 elastic esnek, elastik, değişebilir, esnek, silgi 18474 elasticity esneklik 18475 elastin elastin 18476 elastomer elastomer 18477 elate mutlu etmek, neşelendirmek, gururlandırmak 18478 elated mutlu, sevinçli, bahtiyar, memnun 18479 elation mutluluk, sevinç, gurur 18480 elative çıkış yağdayı, çıkış yağdayı 18481 elbow grease alın teri 18482 elbow dirsek, dirseklemek, dirsek atmak, dirsekle dürtmek 18483 elbowroom rahatça hareket edilebilecek yer, geniş yer 18484 elder brother ağabey, büyük kardeş 18485 elder sister abla, büyükbacı 18486 elder (yaşça) büyük, iki kişiden büyük olanı, kıdemli kişi 18487 elderberry mürver ağacının meyvesi 18488 elderly yaşlı 18489 eldest yaşça en büyük 18490 eldritch büyülü, tekin olmayan, korku uyandıran 18491 elecampane andızotu 18492 elect by a relative majority nispi çoğunlukla seçmek 18493 elect by a simple majority salt çoğunlukla seçmek 18494 elect by an absolute majority mutlak çoğunlukla seçmek 18495 elect by majority çoğunlukla seçmek 18496 elect oylayarak seçmek, (önemli bir) karar vermek, seçilmiş 18497 election campaign saylav kampanyası 18498 election day saylav günü 18499 election district saylav bölgesi 18500 election pledge saylav konuşması, saylav propagandası 18501 election returns saylav sonuçları 18502 election saylav, seçim, seçki 18503 elective seçilen 18504 elector seçici, seçmen, seçkici 18505 electoral franchise rey hakkı 18506 electoral period saylav dönemi 18507 electoral saylavla ilgili, saylavcılarla ilgili 18508 electorate seçmenler, oy kullanma hakkına sahip kişiler 18509 electret elektret 18510 electric arc çıngı arkı 18511 electric balance çıngı dengesi 18512 electric bell çıngı zili 18513 electric blanket çıngılı battaniye 18514 electric blue çelik mavisi 18515 electric bulb çıngı ampulü 18516 electric cable çıngı kablosu 18517 electric cell çıngı pili 18518 electric chair çıngılı sandalye 18519 electric charge çıngı yükü 18520 electric circuit çıngı devresi 18521 electric cleaner çıngı süpürgesi 18522 electric conductor çıngı iletkeni 18523 electric conduit çıngı borusu 18524 electric contact çıngı kontağı 18525 electric current çıngı akımı 18526 electric drill çıngılı matkap 18527 electric eel çıngı saçan yılanbalığı 18528 electric energy çıngı enerjisi 18529 electric field çıngı alanı 18530 electric furnace çıngı fırını 18531 electric generator çıngı jeneratörü 18532 electric heater çıngılı ısıtıcı 18533 electric heating çıngıyla ısıtma 18534 electric industry çıngı sanayii 18535 electric lamp çıngı lambası 18536 electric light çıngı ışığı 18537 electric moment çıngı momenti 18538 electric motor çıngı kozgaltkası 18539 electric network çıngı şebekesi 18540 electric outlet çıngı fişi, çıngı çıkışı 18541 electric potential çıngı potansiyeli 18542 electric power çıngı gücü 18543 electric railroad çıngılı demiryolu 18544 electric resistance çıngı direnci 18545 electric shaver çıngılı tıraş kılgası 18546 electric shock çıngı çarpması 18547 electric spark çıngı kıvılcımı 18548 electric stove çıngı ocağı 18549 electric tramway çıngılı tramvay 18550 electric wave çıngı dalgası 18551 electric wire çıngı teli 18552 electric çıngıyla ilgili, çıngılık, çıngılı, çok heyecanlı 18553 electrical and electronics engineering çıngı-çıncalık kıvcılığı 18554 electrical engineer çıngı kıvcısı 18555 electrical engineering çıngı kıvcılığı 18556 electrical impulses çıngılık impulslar, çıngılık vurular 18557 electrical pile termoçıngılık pil 18558 electrical çıngıyla ilgili, çıngılık, çıngı ... 18559 electrically charged çıngıyla yüklü 18560 electrically driven çıngıyla hareket eden 18561 electrically çıngı gücüyle 18562 electrician elektrikçi, çıngıcı 18563 electricity generator çıngı üreteci 18564 electricity network çıngı şebekesi 18565 electricity çıngı, elektrik 18566 electrification elektrifikasyon, çıngılama, çıngılanma 18567 electrify çıngılandırmak, heyecanlandırmak 18568 electro çıngıyla yapılmış klişe 18569 electro- çıngı, elektro, (önek) çıngıya değişli, çıngıya ait, çıngıyla işleyen 18570 electro-plated çıngılı kaplanmış 18571 electroacoustic elektroakustik 18572 electroanalysis elektroanaliz 18573 electroballistics elektrobalistik 18574 electrobiology elektrobiyoloji 18575 electrobrighten çıngılı parlaklaştırmak 18576 electrobrightener çıngılı parlaklaştırıcı 18577 electrocapillarity elektrokılcallık 18578 electrocardiogram elektrokardiyogram 18579 electrocardiograph elektrokardiyograf 18580 electrochemical equivalent elektrokimyasal eşdeğer 18581 electrochemical elektrokimyasal 18582 electrochemist elektrokimyacı 18583 electrochemistry elektrokimya 18584 electrochromatography elektrokromatografi 18585 electrochronograph elektrokronograf 18586 electrochronometer elektrokronometre 18587 electrocleaner çıngılı temizleyici 18588 electrocoagulation elektrokoagülasyon 18589 electrocolouring çıngılı renklendirme 18590 electroculture elektrokültür 18591 electrocute çıngı akımı vererek öldürmek 18592 electrocution çıngı akımı vererek öldürme 18593 electrode elektrot 18594 electrodeposition çıngıyla kaplama, elektrokaplama 18595 electrodialysis elektrodiyaliz 18596 electrodynamic elektrodinamik 18597 electrodynamics elektrodinamik 18598 electrodynamometer elektrodinamometre 18599 electroencephalogram elektroansefalogram 18600 electroencephalograph elektroansefalograf 18601 electroextraction elektrolitik çıkarma 18602 electrofluor elektroflor 18603 electroforming elektrolizle biçimlendirme 18604 electrogalvanize çıngılı galvanizlemek 18605 electrogen elektrojen 18606 electrograph elektrograf 18607 electrographite elektrografit 18608 electrokinetic elektrokinetik 18609 electrokinetics elektrokinetik 18610 electroluminescence elektroluminesans, çıngılık ışıldama 18611 electrolyse çıngıyla ayrıştırmak 18612 electrolysis elektroliz, çıngıyla ayrışım 18613 electrolyte elektrolit 18614 electrolytic copper elektrolitik bakır 18615 electrolytic dissociation elektrolitik çözünme 18616 electrolytic oxidation elektrolitik oksidasyon 18617 electrolytic refining elektrolitik arıtma 18618 electrolytic zinc elektrolitik çinko 18619 electrolytic elektrolitik 18620 electromagnet elektroçaşak, çıngılı çaşak 18621 electromagnetic field elektromanyetik alan 18622 electromagnetic radiation elektromanyetik radyasyon 18623 electromagnetic unit elektromanyetik birim 18624 electromagnetic wave elektromanyetik dalga 18625 electromagnetic elektromanyetik 18626 electromagnetics elektromanyetik 18627 electromagnetism elektromanyetizma 18628 electromechanical elektromekanik 18629 electromechanics elektromekanik 18630 electrometallurgy elektrometalurji 18631 electrometer elektrometre, çıngıölçer 18632 electrometric titration elektrometrik titrasyon 18633 electrometric elektrometrik 18634 electromotive force elektromotor kuvvet, voltaj 18635 electromotive elektromotor 18636 electromotor elektromotor 18637 electron affinity çınca afinitesi 18638 electron camera çınca sınalgası, sınalga 18639 electron charge çınca yükü 18640 electron emission çınca yayımı, çınca emisyonu 18641 electron gun çınca tabancası, çınca püskürteci 18642 electron lens çınca merceği 18643 electron mass çınca kütlesi 18644 electron microscope çınca mikroskobu 18645 electron multiplier çınca multiplikatörü, çınca çoğaltıcı 18646 electron optics çınca optiği, çınca ışıkbilgisi 18647 electron radius çınca yarıçapı 18648 electron tube çınca tüpü 18649 electron çınca, elektron 18650 electronegative elektronegatif 18651 electronegativity elektronegativite 18652 electronic calculator çıncalık hesap kılgası 18653 electronic camera çıncalık sınalga 18654 electronic circuit çıncalık devre 18655 electronic clock çıncalık sögen 18656 electronic control çıncalık kontrol 18657 electronic counter çıncalık sayaç 18658 electronic engineer çıncalık kıvcısı 18659 electronic engineering çıncalık kıvcılığı 18660 electronic music çıncalık müzik 18661 electronic pen çıncalık kalem 18662 electronic power çıncalık güç 18663 electronic çıncalık 18664 electronics store çıncalık eşya mağazası 18665 electronics çıncalık, elektronik, çıncalık bilimi 18666 electrooptics elektro-optik 18667 electroosmosis elektroosmoz, çıngıyla geçişme 18668 electrophilic elektrofil, elektroncul 18669 electrophonic elektrofonik 18670 electrophoresis elektroforez 18671 electrophoretic elektroforetik 18672 electrophorus elektrofor 18673 electroplate elektrolizle kaplanmış eşya, elektrolizle kaplamak 18674 electroplating elektro kaplama, çıngılı kaplama 18675 electropneumatic elektropnömatik 18676 electropolar elektropolar 18677 electropolishing çıngılık parlatma 18678 electropositive elektropozitif, artıçeker, alkalik 18679 electrorefining elektrolitik arıtım 18680 electroscope elektroskop, yükgözler 18681 electroscopic elektroskopik 18682 electroshock elektroşok 18683 electrostatic energy elektrostatik enerji 18684 electrostatic printer elektrostatik yazıcı 18685 electrostatic screen elektrostatik ekran 18686 electrostatic elektrostatik, durukyük 18687 electrostatics elektrostatik, durukyük bilgisi 18688 electrosurgery cerrahlıkta çıngı kullanma 18689 electrotechnics elektroteknik 18690 electrotherapy elektroterapi 18691 electrothermal elektrotermik 18692 electrothermic elektrotermik 18693 electrotinning çıngılı kalaylama 18694 electrotype çıngıyla yapılmış klişe, çıngıyla klişe yapmak 18695 electrovalence elektron değerliği, elektrovalans 18696 electrovalve elektrovalf 18697 eleemosynary sadaka, hayır işleri 18698 elegance incelik, güzellik, zerafet, şıklık 18699 elegant zarif, ince, güzel, şık, düzenli 18700 elegantly zarafetle, nezaketle 18701 elegize ağıt yazmak, mersiye yazmak 18702 elegy ağıt 18703 element öge, unsur, eleman, element, bütünün gerekli parçası, küçük bir miktar, bir parça 18704 elemental doğanın gücüyle ilgili 18705 elementary analysis elamenter analiz, öğesel çözümleme 18706 elementary education ilköğretim 18707 elementary particle temel parçacık, öz parçacık 18708 elementary school ilkmektep 18709 elementary basit, kolay, (eğitim/öğretim) ilk, temel 18710 elements başlangıç, ilk adımlar 18711 elephant seal denizfili 18712 elephant fil 18713 elephantine fillere ait, çok iri, hantal, kaba, fil gibi 18714 eleutherian özgürlük bahşeden 18715 elevate (aklı ya da ruhu) geliştirmek, yüceltmek, yükseltmek 18716 elevation yükselme, terfi, deniz seviyesine oranla yükseklik 18717 elevator shaft asansör boşluğu, asansör bacası 18718 elevator asansör, götürge 18719 eleven onbir 18720 elevenses hafif sabah yemeği ve içkisi 18721 eleventh onbirinci 18722 elevon elevon 18723 elf cin, peri 18724 elfin peri veya cinlere ait, ele avuca sığmaz 18725 elfish cin gibi, yaramaz 18726 elicit çıkartmak, ortaya çıkarmak 18727 elide kaldırmak, çıkarmak 18728 eligibility nitelik, özellik, üstünlük, uygunluk 18729 eligible hak sahibi, haklı, uygun, seçilebilir 18730 Elijah ilyas peygamber 18731 eliminant eliminant, eleç 18732 eliminate elemek, atmak, - den kurtarmak, çıkarmak 18733 elimination eleme, çıkarma, atma 18734 elision sonünlü düşmesi, çıkarma 18735 elite seçkin sınıf, seçkinler, elit 18736 elitism seçkincilik, elitizm 18737 elixir of life abıhayat, bengisu 18738 elixir yaşam iksiri, iksir 18739 elk büyük boynuzlu iri bir geyik türü, elk 18740 ell (boru) dirsek, arşın 18741 ellipse elips 18742 ellipsoid elipsoit 18743 elliptical beyzi, oval, eliptik 18744 ellipticity elips şeklinde oluş 18745 elm karaağaç 18746 elocution güzel konuşma, güzel söz söyleme sanatı, hitabet 18747 elocutionist hatip 18748 elongate (bir nesneyi) uzatmak, daha uzun duruma getirmek 18749 elongated uzatılmış 18750 elongation uzatma, uzama, uzanım, devam 18751 elope sevgilisi ile kaçmak 18752 eloquence belagat, uzsözlülük, uzdil 18753 eloquent speech süslü konuşma 18754 eloquent belagatli, uzsözlü, uzdilli 18755 else başka, daha, yoksa, aksi takdirde 18756 elsewhere başka yerde, başka yere 18757 elucidate açıklamak, aydınlatmak, anlatmak, açığa kavuşturmak 18758 elucidation aydınlığa kavuşturma, açıklama, izah 18759 elucidatory açıklayıcı, aydınlatıcı 18760 elude kenar gezmek, boyun kaçırmak, yayınmak, uzaklaşmak, kaçınmak, uzaklaştırmak, çekinmek, rakibi aldatmak, -den sıyrılmak, kurtulmak, yakasını kurtarmak, tehlikeyi atlatmak, kaçmak 18761 elusion kaçıp kurtulma, sıyrılma, bertaraf etme 18762 elusive yakalanması/bulunması zor, anımsanması zor, bir türlü akla gelmeyen 18763 elusory aldatıcı, yanıltıcı, anlaşılması zor 18764 elutriate tasfiye etmek, yıkayıp ayırmak, yıkamak 18765 eluvium elüvyon 18766 elver yılanbalığı yavrusu 18767 elvish cin gibi 18768 Elysian Fields cennet bahçeleri 18769 Elysian cennete ait 18770 Elysium cennet 18771 emaciate çok zayıflatmak 18772 emaciated sıska, bir deri bir sümük 18773 emaciation çok zayıflatma, zayıflama 18774 emanate (from ile) çıkmak, meydana gelmek, oluşmak, doğmak 18775 emanation çıkma, yayılma, dışarı akma, çıkan gaz 18776 emancipate özgürlüğüne kavuşturmak, bağlarından kurtarmak, serbest bırakmak 18777 emancipation azat etme, özgür kılma, serbest bırakma 18778 emasculate hadım edilmiş, iğdiş edilmiş, kuvvetten kesilmiş, enemek, hadım etmek, kuvvetten düşürmek 18779 embalm (ölüyü) mumyalamak 18780 embalmer mumyalayan kimse 18781 embalmment mumyalama 18782 embank etrafına/yanına toprak set yapmak 18783 embankment toprak set, set, bent 18784 embargo on imports ithal malları kısıtlama 18785 embargo ambargo, kadağan, müsadere, ambargo koymak, kadağan etmek, müsadere etmek 18786 embark on a business bir işe girişmek 18787 embark on a career bir mesleğe başlamak 18788 embark gemiye binmek, gemiye bindirmek, yüklemek 18789 embarkation binme, bindirme, yükleme 18790 embarrass sıkmak, rahatsız etmek, bozmak, şaşırtmak, utandırmak, mahcup etmek 18791 embarrassed utanmış, mahcup 18792 embarrassing utandırıcı, mahçup edici, can sıkıcı, huzursuz edici 18793 embarrassment utanma, mahcubiyet, pul sıkıntısı 18794 embassy building sefarethane 18795 embassy counsellor elçilik müşaviri 18796 embassy elçilik 18797 embattle meydan savaşına hazırlamak, mazgal yapmak 18798 embattled savaş halinde, sıkışmış 18799 embed iyice yerleştirmek, oturtmak, sokmak, gömmek 18800 embedded yataklanmış, gömülmüş, yerleşmiş 18801 embedding yerleştirme 18802 embellish süsleyerek güzelleştirmek, kendi düşüncelerini katarak süslemek 18803 embellishment süsleme, güzelleştirme, renklendirme, süs 18804 ember kor, köz 18805 embezzle (pul) zimmetine geçirmek, çalmak 18806 embezzlement zimmetine geçirme, güveni kötüye kullanma 18807 embezzler zimmetine pul geçiren kişi 18808 embitter üzmek, canından bezdirmek 18809 embittered hayata küsmüş, hırçın 18810 embitterment gücendirme 18811 emblazon kutlamak 18812 emblazonment süsleme, övme 18813 emblem simge, amblem 18814 emblematic temsil eden, temsil edici, sembolik 18815 emblematical sembolik, temsil eden, simgesel 18816 emblements ürün, mahsul 18817 embodiment cisim haline gelme, şekil alma, düzenleme 18818 embody cisimleştirmek, somutlaştırmak, katmak, eklemek, dahil etmek 18819 embolden cesaret vermek, yüreklendirmek, teşvik etmek 18820 embolism amboli, damar tıkanıklığı, ay veya gün ilavesi 18821 embonpoint dolgunluk, şişmanlık 18822 embosom bağrına basmak, kucaklamak 18823 emboss üzerine kabartma yapmak 18824 embossed note paper gofreli çönge 18825 embossed stamp kabartma damga, kabartma pul 18826 embossed kabartmalı 18827 embossing gofraj, kabartma 18828 embossment kabartma, kakma 18829 embouchure nehir ağzı, nefesli çalgıların ağızlığı 18830 embower muhafaza etmek, gizlemek, gölgelemek 18831 embrace kucaklama, bağrına basma, sarılma, kucaklamak, sarılmak, içermek, içine almak, kapsamak, benimsemek, kabul etmek, inanmak 18832 embranchment dallanma, dal, kol, çatallanma 18833 embrangle şaşırtmak, dolaştırmak 18834 embroider nakış işlemek 18835 embroidery cotton işleme pamuğu 18836 embroidery frame nakış kasnağı 18837 embroidery yarn nakış ipliği 18838 embroidery nakış, nakış işleme 18839 embroil karışmak, araya girmek 18840 embryo embriyon, oğulcuk, dölet 18841 embryology embriyoloji 18842 embryonic embriyonla ilgili, ilkel, gelişmemiş 18843 embus arabaya koymak, arabaya binmek 18844 emcee teşrifatçı, protokol yetkilisi, protokol müdürü 18845 emend düzeltmek, tashih yapmak 18846 emendation düzeltme, doğrultma 18847 emerald green zümrüt yeşili 18848 emerald zümrüt, zümrüt yeşili 18849 emerge ortaya çıkmak 18850 emergence ortaya çıkma, belirme 18851 emergency brake imdat eğleci, emniyet eğleci 18852 emergency bridge imdat köprüsü, tehlike köprüsü 18853 emergency budget olağanüstü bütçe 18854 emergency cable yedek kablo 18855 emergency call imdat çağrısı 18856 emergency credit acil kredi 18857 emergency declaration geçici beyanname 18858 emergency decree geçici yasa 18859 emergency door tehlike çıkış kapısı 18860 emergency exit tehlike çıkışı 18861 emergency landing zorunlu iniş, mecburi iniş 18862 emergency laws olağanüstü hal kanunları 18863 emergency maintenance acil bakım 18864 emergency man yardımcı amele 18865 emergency meeting olağanüstü toplantı 18866 emergency powers acil durum yetkileri 18867 emergency reserve ihtiyat 18868 emergency service acil servis 18869 emergency valve emniyet supabı 18870 emergency ward acil servis 18871 emergency acil vaka, olağanüstü durum 18872 emergent gelişmekte olan, gelişen 18873 emersion gölgeden çıkma 18874 emery board zımparalı tırnak törpüsü 18875 emery cloth zımpara bezi 18876 emery grinder zımpara taşı 18877 emery paper zımpara çöngesi 18878 emery powder zımpara tozu 18879 emery stone zımpara taşı 18880 emery wheel zımpara çarkı 18881 emery zımpara 18882 emetic kusturucu ilaç 18883 emigrant worker göçmen işçi 18884 emigrant göçmen 18885 emigrate (başka bir ülkeye) göç etmek 18886 emigration agent göçmenlik acentesi 18887 emigration office göçmen bürosu 18888 emigration göç, dışgöç 18889 emigre göçmen 18890 eminence yükseklik, şöhret, saygınlık, ün 18891 eminent yüksek, seçkin, ünlü, saygın 18892 eminently çok, son derece, müthiş 18893 emir emir 18894 emirate emirlik 18895 emissary veins beyin yarımküresi veni 18896 emissary özel bir görevle gönderilmiş memur, gizli ajan, casus 18897 emission emisyon, ihraç, yayım, dışarı verme, çıkarma 18898 emissive yayıcı, salıcı 18899 emissivity yayıcılık, salıcılık 18900 emit göndermek, yollamak, vermek, yaymak, salmak 18901 emitter emitör, verici, yayıcı, salgıç 18902 emolient yumuşatan, yumuşatıcı, yumuşatıcı madde 18903 emolument gelir, kazanç, vergin 18904 emote heyecanlandırmak, heyecana kapılmak 18905 emotion güçlü duygu, coşku, heyecan, duygu 18906 emotional duygusal, duygulu 18907 emotionalism duygululuk 18908 emotionality duygusallık, durgunluk 18909 emotionalize heyecanlandırmak, duygulandırmak 18910 emotionless heyecansız, duygusuz 18911 emotive duygulandırıcı 18912 empathize karşısındakinin duygularını paylaşmak 18913 empathy özünü bir diğer insanla özdeşleştirme, başka bir insanın/şeyin özelliklerini kendinde bulma 18914 empennage kuyruk takımı 18915 emperor butterfly iri ve mor bir çeşit kelebek 18916 emperor imparator 18917 emphasis vurgu, bir şeye verilen önem, üzerinde durma 18918 emphasize üzerinde durmak, belirtmek, vurgulamak 18919 emphasizing pekiştiren, pekiştirme, pekiştiren, pekiştirme 18920 emphatic articulation vurgulu söyleme 18921 emphatic vurgulu, önemli 18922 emphatical vurgulu 18923 emphysema anfizem 18924 empire imparatorluk 18925 empirical formula ampirik formül 18926 empirical görgül, deneysel, ampirik 18927 empirically deneysel olarak 18928 empiricism görgücülük, deneycilik, ampirizm 18929 emplace konuşlandırmak 18930 emplacement yerleşme, yerleştirme, konuşlandırma, platform 18931 employ iş vermek, çalıştırmak, kullanmak, görevlendirmek, memur etmek, iş verme 18932 employable görevlendirilebilir, iş verilebilir 18933 employee compensation memur tazminatı 18934 employee participation yönetime katılma 18935 employee pension fund personel emekli fonu 18936 employee pension işçi geliri, emekli maaşı 18937 employee relations işçi ilişkileri 18938 employee shares işçi hisse senetleri 18939 employee training müstahdem eğitimi 18940 employee işçi, hizmetli, çalışan 18941 employee's advances personel avansları 18942 employee's bonus işçi ikramiyesi 18943 employees amenities işveren yardımı 18944 employer işveren 18945 employer's association işverenler birliği 18946 employer's liability işverenin yükümlülüğü 18947 employers organization işveren sendikası 18948 employment agency iş ve işçi bulma kurumu 18949 employment application iş başvurusu 18950 employment bureau iş bulma bürosu 18951 employment department çalışma bakanlığı 18952 employment exchange iş ve işçi bulma kurumu 18953 employment gap istihdam açığı 18954 employment market iş piyasası 18955 employment records personel sicili 18956 employment volume istihdam hacmi 18957 employment çalışma, iş alma, çalıştırma, iş verme, uğraş, iş 18958 emporium mağaza, dükkân, ticaret merkezi 18959 empower yetki vermek, izin vermek, güçlendirmek 18960 empress imparatoriçe 18961 empressement samimiyet, yakınlık gösterme 18962 emptily aptalca, mantıksızca, boş boş 18963 emptiness boşluk 18964 emptor alıcı, müşteri 18965 empty handed eli boş 18966 empty medium boş ortam 18967 empty position boş alan 18968 empty words boş laf 18969 empty boş, boş, saçma, abuk sabuk, aç, boşaltmak, içini boşaltmak, dökmek, boşalmak 18970 empty-headed boş kafalı, kuş beyinli, akılsız 18971 empyrean semavi 18972 emu Avustralya'ya özgü bir cins devekuşu 18973 emulate bir diğer kişiden daha iyisini yapmaya çalışmak 18974 emulation benzemeye çalışma, öykünüm, rekabet 18975 emulator emülatör, benzetici 18976 emulous rakip, gıpta eden 18977 emulsification emülsiyonlaştırma 18978 emulsifier emülsiyonlaştırıcı 18979 emulsify emülsiyonlaştırmak 18980 emulsifying agent emülgatör, emülsiyonlama maddesi 18981 emulsion merhem, sübye, emülsiyon 18982 en route yolda, yolunda, gitmekte 18983 enable olanaklı kılmak, imkân tanımak 18984 enact (yasa) çıkarmak 18985 enactment kanun çıkarma, kanun, yasa, kabul, kararname 18986 enamel colour emay rengi 18987 enamel paint emaye boya, vernikli boya 18988 enamel minelemek, mine ile süslemek, parlatmak, mine, emaye, diş minesi, parlatıcı boya 18989 enameling emayeleme 18990 enamelled emaye, emayeli 18991 enamelling mine işi 18992 enamelware emay işi 18993 enamor âşık etmek 18994 enamoured (of/with ile) düşkün, hayran 18995 enantiomorph enantiyomorf 18996 enarthrosis oynak eklemlerin bir cinsi, mafsal 18997 enate anne tarafından akraba 18998 encage kafese kapamak, kafese koymak 18999 encamp (ordu) düşerge kurmak, düşerge salmak 19000 encampment düşerge yeri, düşerge 19001 encase kılıfa sokmak, kılıflamak, kaplamak, kaplaştırmak, kutuya koymak, kutulamak, örtmek, yüz çekmek 19002 encash bozdurmak, nakde çevirmek 19003 encashable tahsil edilebilir 19004 encashment pula çevirme, bozdurma, tahsil etme 19005 enceinte gebe, hamile 19006 encephalic beyne ait, beyinsel 19007 encephalitis beyin iltihabı, ansefalit 19008 encephalon beyin, kafa içi 19009 enchain zincir ile bağlamak 19010 enchant büyülemek, büyü yapmak, zevk vermek 19011 enchanter büyücü 19012 enchanting büyüleyici 19013 enchantment büyü, sihir, büyüleme 19014 enchantress büyücü kadın, büyüleyen kadın, dilber 19015 encipher şifre etmek 19016 encircle kuşatmak, çevrelemek, daire içine almak 19017 encirclement kuşatma 19018 enclave yerleşim bölgesi, yerleşme bölgesi 19019 enclose çevresini sarmak, kuşatmak, içine koymak, iliştirmek 19020 enclosed ilişikte gönderilen 19021 enclosure çevirme, kuşatma, çit, duvar, ilişikte gönderilen şey 19022 encode kodlamak, şifrelemek, kapamak 19023 encoder kodlayıcı 19024 encomiast kaside yazarı 19025 encomium kaside, methiye, övgü 19026 encompass kuşatmak, çevrelemek 19027 encore bir kere daha!, tekrar! 19028 encounter karşılaşmak, rastlaşmak, karşı karşıya kalmak, (kimlese) tesadüfen karşılaşmak, karşılaşma, rastgelme 19029 encourage yüreklendirmek, cesaretlendirmek 19030 encouragement certificate teşvik belgesi 19031 encouragement certificates teşvik belgeleri 19032 encouragement cesaretlendirme, özendirme, teşvik, cesaret verme 19033 encouraging cesaret verici, yüreklendirici, ümit verici 19034 encroach ileri gitmek, haddini aşmak, (kiminse hakkına) tecavüz etmek 19035 encroachment tecavüz, el uzatma 19036 encrust üstüne kabuk çekmek, kabuk bağlamak 19037 encrusted (mücevher/vb.) kaplı, kaplanmış 19038 encumber ayakbağı olmak, ayağına dolaşmak, güçlük çıkartmak, engel olmak 19039 encumbrance yükümlülük, taahhüt, borç, ipotek, yük, engel 19040 encyclical genelge 19041 encyclopaedia ansiklopedi 19042 encyclopedia ansiklopedi, bilgilik 19043 encyclopedic ansiklopedik 19044 encyst kese içine almak 19045 end for end uçları ters çevrilmiş 19046 end in ile sonuçlanmak 19047 end man komedyen 19048 end of month ay sonu 19049 end of period dönem sonu 19050 end of the contract sözleşmenin son bulması 19051 end of year yıl sonu 19052 end on baş başa 19053 end point son çekit 19054 end product son ürün 19055 end up bitirmek, sonuçta -e varmak, bitirmek 19056 end user son kullanıcı, son tüketici 19057 end son, bitim, çek, bitiş çekidi, son çekit, uç çekit, bitim, son, son kısım, amaç, erek, sona erdirmek, bitirmek, bitmek 19058 end-to-end sıra ile veya uç uca dizilmiş 19059 endanger tehlikeye sebep olmak, tehlikeye sokmak, tehlikeye atmak 19060 endear (to ile) sevdirmek, özünü sevdirmek 19061 endearing alımlı, çekici, cazip, sevecen, müşfik 19062 endearment sevgi ifadesi, sevgi belirtisi, sevgi 19063 endeavor bkz.endeavour 19064 endeavour çalışmak, çabalamak, denemek 19065 endemic (hastalık/vb.) belli bir yere özgü 19066 endermic cilde sürülen (ilaç) 19067 ending bitiş, son, sonuç 19068 endive hindiba, Frenk salatası 19069 endless story yılan hikâyesi 19070 endless sonsuz 19071 endlessly durmadan, bitmek tükenmek bilmeksizin 19072 endlessness sonsuzluk 19073 endlong uzunluğuna 19074 endmost en uzaktaki, en sondaki 19075 endo- (önek) içinde, iç 19076 endocarditis endokardit, kalp içzarı iltihabı 19077 endocardium endokard, kalbin içzarı 19078 endocarp endokarp, meyvenin içdokusu 19079 endocentric içten bağlantılı, eşgüdümsel 19080 endocrane kafatasının iç yüzeyi 19081 endocrine gland endokrin bezi, içsalgıbezi 19082 endocrine glands iç salgı bezleri 19083 endocrine system endokrin jüyesi, içsalgı jüyesi 19084 endocrine endokrin, içsalgı ile ilgili 19085 endocrinology endokronoloji, içsalgıbilim 19086 endoderm içderi, içyaprak 19087 endodermis içderi, içyaprak 19088 endoergic endotermik, ısıalan 19089 endogamous kabile içinde evlenen 19090 endogamy endogami, içevlilik 19091 endogenous içten büyüyen 19092 endogeny içten büyüme 19093 endometrium endometriyum, dölyatağı içkatı 19094 endomorphism endomorfizma, özyapı dönüşümü 19095 endoparasite asalak, parazit 19096 endophily endofili 19097 endoplasm endoplazma, iç plazma, içkansıvı 19098 endoplasmic reticulum endoplazmik retikül 19099 endoplasmic endoplazmik, içkansıvısal 19100 endorsable ciro edilebilen 19101 endorse over ciro etmek 19102 endorse desteklemek, onaylamak, ciro etmek, (ceza/isim/vb.) yazmak 19103 endorsed ciro edilmiş 19104 endorsee ciro eden kimse, lehdar 19105 endorsement in blank açık ciro, beyaz ciro 19106 endorsement in full tam ciro, onay, destek 19107 endorsement ciro, onay, tasdik 19108 endorser ciranta, ciro eden kimse 19109 endoscope endoskop 19110 endoskeleton içiskelet 19111 endosmosis endosmoz 19112 endosperm besidoku, endosperm 19113 endospermic besidokuyla ilgili 19114 endospore iç spor 19115 endothelium endotelyum 19116 endothermic reaction ısıalan tepkime, endotermik reaksiyon 19117 endothermic ısıalan, endotermik 19118 endotoxin endotoksin, içağı 19119 endow (mektep/hastane/vb.'ne) bağışta bulunmak, pul bağışlamak 19120 endowed with malik, haiz 19121 endowment bağış, gelir sağlama, ıslah vergisi 19122 endpiece uçtaki 19123 endue giydirmek 19124 endurable dayanılabilir, katlanılabilir 19125 endurance dayanma, katlanma, çekme, tahammül, sabır, dayanıklılık 19126 endure dayanmak, çekmek, katlanmak, tahammül etmek, uzun süre dayanmak, uzun süre etkisini ve gücünü korumak, sürmek 19127 enduring dayanıklı, sabırlı, tahammüllü, ebedi 19128 endways dikine, dik olarak, dik 19129 enema lavman, şırınga 19130 enemy düşman 19131 energetic measures faal tedbirler 19132 energetic çalışkan, enerjik, güçlü 19133 energize enerji vermek, güç vermek, harekete geçmek 19134 energumen cin çarpmış kimse 19135 energy conversion enerji dönüşümü, erke dönüşümü 19136 energy crisis enerji krizi 19137 energy distribution enerji dağılımı, erke dağılımı 19138 energy line enerji hattı 19139 energy loss enerji kaybı 19140 energy policy enerji politikası 19141 energy saving enerji tasarrufu 19142 energy unit enerji birimi, erke birimi 19143 energy enerji, güç, erke 19144 enervate kuvvetten düşürmek, zayıflatmak, gevşeklik vermek 19145 enervated kuvvetten düşmüş 19146 enervation kuvvetten düşürme, zayıflatma, zayıflık 19147 enfant terrible yaramaz çocuk 19148 enfeeble zayıf düşürmek 19149 enfetter zincire vurmak 19150 enfold katlamak, sarmak, paketlemek, kucaklamak 19151 enforce zorlamak, zorla yaptırmak, zorla elde etmek, zorla kabul ettirmek, uygulamak, yürütmek, infaz etmek 19152 enforceable uygulanabilir, yürürlüğe konabilir 19153 enforced zorunlu 19154 enforcedly mecburi, zorunlu olarak 19155 enforcement officer kolluk görevlisi, sakçı 19156 enforcement order icra emri 19157 enforcement uygulama, zorlama, icra, infaz, tatbik 19158 enframe çerçevelemek 19159 enfranchise oy hakkı vermek 19160 enfranchisement azat, serbest bırakma, oy verme hakkı 19161 engage in ile uğraşmak, ile meşgul olmak 19162 engage verginle tutmak, çalıştırmak, işe almak, birbirine geçirmek, tutturmak, birbirine geçmek, saldırmak, hücum etmek 19163 engaged (alısün hattı) meşgul, nişanlı, meşgul 19164 engagement diary randevu defteri 19165 engagement ring nişan yüzüğü 19166 engagement nişan, nişanlanma, söz, randevu 19167 engagements ödeme yükümlülükleri 19168 engaging çekici, alımlı 19169 engender neden olmak, yol açmak, meydana çıkarmak 19170 engine bonnet kozgaltka kaputu 19171 engine breakdown kozgaltka arızası 19172 engine driver makinist, kılgacı 19173 engine failure kozgaltka arızası 19174 engine fitter montör 19175 engine house itfaiye merkezi 19176 engine oil kozgaltka yağı 19177 engine power kozgaltka gücü 19178 engine room kılga dairesi 19179 engine trouble kozgaltka arızası 19180 engine works kılga fabrikası 19181 engine kozgaltka, motor, lokomotif, kılga 19182 engineer mühendis, kıvcı, (kötü bir şeye) planla neden olmak 19183 engineering company kıvcılık firması 19184 engineering department kıvcılık bölümü 19185 engineering fee kıvcılık vergini 19186 engineering staff teknik kadro 19187 engineering works kıvcılık işleri 19188 engineering mühendislik, kıvcılık 19189 engirdle kemer gibi sarmak, kuşatmak 19190 England ingiltere 19191 English bond ingiliz tuğla örgüsü 19192 English daisy ingiliz papatyası 19193 English sparrow serçe kuşu 19194 English İngiliz, İngilizce, (the ile) İngilizler 19195 Englishism ingiliz ingilizcesi 19196 Englishman ingiliz erkeği 19197 Englishwoman ingiliz kadını 19198 engorge yiyip bitirmek, silip süpürmek, tıkanmak 19199 engorgement tıkınma 19200 engraft dikmek, aşılamak 19201 engrained yerleşmiş, kökleşmiş 19202 engrave oymak, hakketmek 19203 engraver oymacı, hakkâk 19204 engraving hakkâklık, oyma, gravür, klişe, oymacılık 19205 engross yazmak, kaleme almak, tekeline almak 19206 engrossed kaptırmış, dalmış, özünü vermiş 19207 engrosser spekülatör 19208 engrossing çok ilginç, ilgi çekici, sürükleyici 19209 engrossment piyasayı tekeline alma, stoklama 19210 engulf içine çekmek, yutmak, yok etmek 19211 enhance (değer/güç/güzellik/vb.) arttırmak, çoğaltmak 19212 enhancement artırma, artma 19213 enigma muamma, anlaşılmaz şey 19214 enigmatic bilmece gibi, anlaşılmaz, esrarengiz, muammalı 19215 enigmatical anlaşılmaz, şaşırtıcı 19216 enigmatize bilmece gibi konuşmak, anlaşılmaz konuşmak 19217 enjoin to emretmek, tembih etmek 19218 enjoin buyurmak, emretmek, menetmek 19219 enjoy oneself mutlu olmak, eğlenmek, zevk almak, keyfine bakmak 19220 enjoy haz almak, sefa sürmek, feyizyab olmak, feyiz almak, zevk almak, mezelenmek, lezzet almak, hoşlanmak, beğenmek, sevmek, malik olmak, sahip olmak, yararlanmak, faydalanmak, kullanmak, istifade etmek 19221 enjoyable zevkli, hoş, güzel, eğlenceli 19222 enjoyment of interest faizden faydalanma 19223 enjoyment zevk, haz 19224 enkindle alevlendirmek, tutuşturmak, yakmak 19225 enlace sıkıca sarmak, birbirine geçirmek 19226 enlarge upon tafsilata girişmek 19227 enlarge büyütmek, genişletmek, büyümek, genişlemek, (on ile) uzatmak 19228 enlargement büyütme, genişletme 19229 enlarger agrandisör, büyüteç 19230 enlarging agrandisman, genişletme, büyültme 19231 enlighten aydınlatmak, bilgi vermek, açıklamak 19232 enlightened aydınlatılmış, aydın, bilgili, okumuş 19233 enlightening aydınlatıcı 19234 enlightenment ilim, irfan, aydınlatma 19235 enlightment aydınlatma, aydınlanma 19236 enlist askere almak, asker olmak, (yardım/sempati/vb.) kazanmak, sağlamak 19237 enlistment gönüllü yazılma, askere alma, kaydedilme 19238 enliven canlandırmak, hareketlendirmek 19239 enmesh ağa düşürmek, tuzağa düşürmek 19240 enmity düşmanlık, husumet 19241 ennoble soylulaştırmak, asilleştirmek 19242 ennoblement soylu yapma, asalet verme 19243 ennui can sıkıntısı, usanç 19244 enol enol 19245 enormity büyük kötülük, alçaklık, büyüklük 19246 enormous çok geniş, çok büyük, koskoca, kocaman, yeke, devasa 19247 enormously çok, pek çok, aşırı derecede 19248 enough and to spare yeter de artar bile 19249 Enough is enough! Yeter artık! 19250 enough yeterli, yeter, bes, yeterince, yeteri kadar 19251 enquire soruşturmak 19252 enquirer bilgi isteyen kimse 19253 enquiry agency istihbarat ajanı 19254 enquiry office istihbarat bürosu 19255 enquiry soruşturma 19256 enrage kızdırmak, öfkelendirmek 19257 enraged öfkeli, kızgın, kızdırılmış 19258 enrapt özünden geçmiş, mest olmuş 19259 enrapture coşturmak, özünden geçirmek, aşka getirmek 19260 enrich zenginleştirmek 19261 enriched uranium zengin uranyum 19262 enrichment zenginleştirme 19263 enrobe giydirmek (elbise) 19264 enroll üye olmak, üye etmek, kaydetmek 19265 enrollment yazma, yazılma, kayıt, kütük, sicil 19266 enroot kökleştirmek 19267 ens soyut varlık kavramı, var olma 19268 ensconce (güvenli ve rahat bir biçimde) oturmak, yerleşmek, özünü yerleştirmek 19269 ensemble birlik, türküm, takım, küçük müzik topluluğu, grup 19270 enshroud kefenlemek, gizlemek, örtmek 19271 ensiform kılıç şeklinde 19272 ensign (donanma/vb.) bayrak, deniz teğmeni 19273 ensilage silolama, siloya alma, yeşillik ambarlanması 19274 ensile silolamak, yeşilliği siloya koymak 19275 enslave köle yapmak, esir etmek 19276 enslavement esaret, kölelik 19277 ensnare tuzağa düşürmek 19278 ensue (sonuç olarak ya da sonra) ortaya çıkmak, ardından gelmek 19279 ensuous duyumsal 19280 ensure (olmasını) kesinleştirmek, sağlama almak, garantiye almak 19281 enswathe kundağa sarmak 19282 entablature sütun pervazı, saçaklık 19283 entablement saçaklık 19284 entail gerektirmek, zorunlu kılmak, istemek 19285 entailed estate satılamaz mülk, devredilemez mülk 19286 entangle (ip/saç/vb.) dolaştırmak, karıştırmak 19287 entanglement karman çormanlık, güçlük, zorluk, dolaşıklık 19288 entasis sütun göbekliği 19289 Entente Powers itilaf Kuvvetleri 19290 entente antant, uyuşma, anlaşma 19291 enter a business bir işe girmek 19292 enter a motion önerge vermek 19293 enter a profession bir meslek edinmek 19294 enter a protest protesto etmek 19295 enter a religion bir tarikata girmek 19296 enter an action dava açmak 19297 enter blind alley çıkmaza girmek 19298 enter goods malları deklare etmek 19299 enter in a book deftere kayıt etmek 19300 enter in force yürürlüğe girmek 19301 enter into a bargain pazarlığa girişmek 19302 enter into a bond anlaşma yapmak 19303 enter into a lease kira anlaşması yapmak 19304 enter into a partnership ortaklığa girmek 19305 enter into an agreement anlaşmaya varmak 19306 enter into an obligation yükümlülük altına girmek 19307 enter into connections temasa geçmek 19308 enter into correspondence haberleşmeye başlamak 19309 enter into forces yürürlüğe girmek 19310 enter into negotiations görüşmeler yapmak 19311 enter into particulars tafsilata girişmek 19312 enter into başlamak, girişmek, yer almak, katılmak 19313 enter on an inheritance mirasa konmak 19314 enter on almak, konmak, başlamak, girişmek 19315 enter one's mind aklına gelmek 19316 enter one's name adını kaydetmek 19317 enter politics politikaya atılmak 19318 enter sb's service birinin hizmetine girmek 19319 enter the army askere gitmek, asker olmak 19320 enter the port limana varmak 19321 enter to sb's debit birinin hesabına borç geçirmek 19322 enter upon an office göreve başlamak 19323 enter girmek, yazmak, kaydetmek, üyesi olmak 19324 enteric fever tifo, karahumma 19325 enteric bağırsaklara ait 19326 enteritis anterit, ince bağırsak iltihabı 19327 entero- (önek) bağırsak, mide, entero 19328 enterogastritis mide-bağırsak iltihabı, enterogastrit 19329 enteron bağırsak 19330 enterprise value işletme değeri 19331 enterprise zone yatırım bölgesi 19332 enterprise girişim, yatırım, kârhane, cesaret, girişkenlik, açıkgözlülük 19333 enterprising girişken 19334 entertain an idea bir fikir üzerinde düşünüp taşınmak 19335 entertain (misafir) ağırlamak, eğlendirmek, hoşça vakit geçirtmek, (bir öneriyi/vb.) göz önünde bulundurmak, aklında tutmak 19336 entertainer eğlendiren kimse, ağırlayan kimse 19337 entertaining eğlendirici, ilginç 19338 entertainment industry eğlence sanayii 19339 entertainment tax eğlence vergisi 19340 entertainment konukluk, meşguliyet, temaşa, müjde, bayram, eğlence, konuk kabulü, ziyafet 19341 enthalpy entalpi, yığıntı 19342 enthrall (genellikle bir şey anlatarak) büyülemek, tüm dikkati üzerine toplamak, çekmek 19343 enthralling çekici, cezbedici, büyüleyici 19344 enthrallment büyülenme, esirlik, kölelik 19345 enthrone tahta çıkarmak, taç giydirmek 19346 enthronement tahta çıkarma, taç giydirme 19347 enthuse hayranlık göstermek, çok ilgi göstermek 19348 enthusiasm büyük ilgi, isteklilik, heves 19349 enthusiast şevkli kimse 19350 enthusiastic şevkli, istekli, coşkun, hararetli 19351 enthusiastically şevkle, gayretle 19352 entice ayartmak, kandırmak 19353 enticement ayartma, baştan çıkarma, kandırma, cazibe, alım 19354 enticing ikna edici, kandırıcı, cazip, çekici, ayartan 19355 entire bütün, tutuş, tüm, tam 19356 entirely bütünüyle, tümüyle 19357 entirety bütünlük, tümlük, tüm, bütün 19358 entitle ad vermek, isimlendirmek, yetki vermek, hak vermek 19359 entitled to vote oy kullanmaya yetkili 19360 entitled yetkili 19361 entitlement ad verme, yetki verme 19362 entity tek ve bağımsız varlık, mevcudiyet 19363 entomb mezara koymak, gömmek 19364 entombment mezara koyma, gömme 19365 entomo- (önek) böceklerle ilgili 19366 entomological böcekbilimsel, entomolojik 19367 entomologist entomolojist, böcekbilimci 19368 entomology böcekbilim, entomoloji 19369 entourage maiyet, önemli bir şahsın yanındaki/çevresindeki kimseler 19370 entozoon bağırsak kurdu 19371 entracte antrakt, perde arası 19372 entrails sakatat 19373 entrain trene bindirmek/binmek, arkadan çekmek 19374 entrance door giriş kapısı 19375 entrance examination giriş sınavı 19376 entrance fee giriş vergini, duhuliye 19377 entrance giriş yeri, kapı, antre, girme, giriş, giriş hakkı, özünden geçirmek, büyülemek, esritmek 19378 entrancement mest olma, büyülenme, hayranlık 19379 entrancing büyüleyici, mest edici 19380 entrant bir mesleğe giren, kabul edilen kişi, yarışmacı 19381 entrap tuzağa düşürmek, yakalamak 19382 entrapment hile 19383 entre nous söz aramızda 19384 entreat yalvarmak, yakarmak, dilemek, rica etmek 19385 entreaty rica, yalvarış, dilek 19386 entree giriş, giriş hakkı 19387 entrench hendek kazmak, siper kazmak, yerleştirmek 19388 entrenched yerleşik, köklü 19389 entrepot antrepo, depo, ambar 19390 entrepreneur müteşebbis, girişimci, müteahhit, üstenci 19391 entrepreneurial girişim ile ilgili 19392 entresol asma kat 19393 entropy entropi, dağıntı 19394 entrust emanet etmek, sorumluluğuna vermek, işanmak 19395 entry fee kayıt vergini 19396 entry form kayıt formu 19397 entry inwards gümrüğe giriş deklarasyonu 19398 entry outwards gümrük çıkış bildirisi 19399 entry permit giriş izni 19400 entry price giriş fiyatı 19401 entry visa giriş vizesi 19402 entry giriş, yarışmacı(lar) 19403 entryphone diafon 19404 entwine birbirine geçirmek, sarmak, dolaştırmak 19405 entwist sarmak, dolaştırmak, bükmek, örmek 19406 enucleate içini kesmeden çıkarmak, nüvesini çıkarmak 19407 enumerate sıralamak, belirtmek, birer birer saymak 19408 enumeration sayma, sayım, liste 19409 enumerator nüfus sayım memuru 19410 enunciate telaffuz etmek, düşünceleri açıkça belirtmek, kesinlikle ifade etmek 19411 enunciation sözceleme, telaffuz, ihbar 19412 envelop sarmak, sarmalamak, örtmek, kapatmak, kaplamak 19413 envelope mektup zarfı, zarf 19414 envelopment sarma, gizleme, kuşatma, çevirme 19415 envenom zehirlemek, kin aşılamak 19416 enviable imrenilecek, özenilecek, kıskanılacak, gıpta edilecek, başarılı 19417 envier gıpta eden kimse, kıskanç kimse 19418 envious kıskanç 19419 environment policy çevre politikası 19420 environment çevre, ortam 19421 environmental conscious çevre bilinci 19422 environmental control doğal çevreyi koruma 19423 environmental development çevre gelişmesi 19424 environmental engineering çevre kıvcılığı 19425 environmental health çevre sağlığı 19426 environmental law çevre hukuku 19427 environmental pollution çevre kirlenmesi 19428 environmental problem çevre sorunu 19429 environmental problems çevre sorunları 19430 environmental protection çevre koruma 19431 environmental science çevre bilimi 19432 environmental sciences çevre bilimleri 19433 environmental çevresel 19434 environmentalism çevrecilik 19435 environmentalist çevreci 19436 environs civar, havali, dolay, etraf 19437 envisage usunda canlandırmak, gözünün önüne getirmek, imgelemek 19438 envision düşünmek, gözünün önüne getirmek 19439 envoy delege, elçi 19440 envy gıpta etmek, kıskanmak, imrenmek, kıskançlık, çekememezlik 19441 enwind dolaşmak, -a sarılmak 19442 enzymatic enzimatik 19443 enzyme enzim 19444 Eocene eosen 19445 eolithic eolitik 19446 eosin eozin 19447 eparchy Yunanistan'da vilayet 19448 epaulet apolet 19449 epaulette apolet 19450 epee eskrimde kullanılan bir tür kılıç, epe 19451 epenthesis içtüreme, ses türemesi 19452 ephedrine efedrin 19453 ephemeral kısa ömürlü, geçici 19454 ephemeris gök günlüğü 19455 Ephesus Efes 19456 epi- (önek) üstünde 19457 epiblast epiblast, dışderi 19458 epiblastic epiblastik, dışderisel 19459 epic epik, destansı, epik, destan 19460 epicardium epikardiyum 19461 epicarp meyvenin dış kabuğu 19462 epicedium mersiye 19463 epicene her iki cinse ait, kadınımsı (erkek) 19464 epicenter dış merkez, deprem ortası, deprem özeği 19465 epicentre deprem merkezi 19466 epicure (yemek/içmek/vb.den) anlayan, zevk sahibi kimse 19467 epicureism Epikürcülük 19468 epicycle dış çember 19469 epicyclic gear episiklik dişli, uydu dişli 19470 epicyclic dış çembere ait, episiklik 19471 epicycloid episikloit, dışçevrim eğrisi 19472 epidemic contagious disease salgın hastalık 19473 epidemic (hastalık) salgın, bulaşıcı, yolukucu 19474 epidemical yolukucu 19475 epidemiology epidemioloji, salgın hastalıklar bilimi 19476 epiderm üstderi, epiderm 19477 epidermal üstderisel, epidermik 19478 epidermic üstderisel, epidermik 19479 epidermis üstderi, epiderm 19480 epidiascope epediyaskop 19481 epidote epidot 19482 epidural epidural 19483 epigastric üstkarın 19484 epigastrium üstkarın 19485 epigeal epije, toprak üzerinde yaşayan 19486 epigenesis epigenez 19487 epigeous epije, toprak üzerinde yaşayan 19488 epiglottis epiglot, gırtlak kapağı, küçük dil 19489 epigone epigon 19490 epigram nükteli şiir/söz 19491 epigrammatic nükteli, hicveden 19492 epigrammatist vecize yazan kimse, nükteci 19493 epigrammatize hicvetmek 19494 epigraph epigraf, yazıt, kitabe 19495 epigynous epigin 19496 epigyny epigini 19497 epilepsy sara, tutarık, epilepsi 19498 epileptic saralı, tutarıklı 19499 epilogue son deyiş, son bölüm, bitim, kapanış 19500 epimer epimer 19501 epimorphosis epimorfoz 19502 epiphysis sümük ucu 19503 epiphyte epifit, üstbitken 19504 epiphytic epifit, üstbitken 19505 episode olay, serüven, (roman/vb.) bölüm 19506 episodical ayrı ayrı bölümlerden oluşmuş 19507 epispastic kabarcık oluşturan, yakı 19508 epistaxis burun kanaması 19509 epistemology epistomoloji, bilgi kuramı 19510 epistle önemli, ayrıntılı ve uzun mektup 19511 epistolary mektupla ilgili 19512 epistyle üst taban 19513 epitaph sin yazıtı, mezartaşı yazıtı, mezartaşı kitabesi 19514 epitaxial epitaksiyal 19515 epitaxy epitaksi 19516 epithalamus epitalamus 19517 epithelial tissue epitel doku 19518 epithelial epitel, epitelyuma ait 19519 epithelium epitelyum, kırtış 19520 epithermal epitermal 19521 epithet yakıştırma, sıfat, lakap 19522 epitome somut örnek, ideal 19523 epitomize somut örneği olmak 19524 epoch çağ, devir, çığır, dönem 19525 epopee destan şeklinde yazılmış şiir 19526 epos destan 19527 epoxy resin epoksi reçinesi 19528 epoxy epoksi 19529 epsilon Yunan alfabesinin beşinci harfi 19530 Epsom salt ingiliz tuzu, magnezyum sülfat 19531 Epsom Epsom 19532 equability düzgünlük, yumuşaklık, ılımlılık 19533 equable değişmez, dengeli, sakin 19534 equal opportunity fırsat eşitliği 19535 equal pay eşit vergin 19536 equal sign eşit işareti [ = ] 19537 equal to -e eşit, -nin üstesinden gelebilen, emsal 19538 equal eşit, eş, denk, -e eşit olmak, eş, akran 19539 equality before the law kanun önünde eşitlik 19540 equality of rights hakların eşitliği 19541 equality of votes oy eşitliği 19542 equality eşitlik 19543 equalization pay hayat pahalılığı ayarlaması 19544 equalization eşitleme, denkleştirme, tevzin 19545 equalize eşitlemek 19546 equalizer eşitleyici, ekolayzer 19547 equally eşit olarak, aynı derecede, eşit bir biçimde 19548 equanimity soğukkanlılık, temkin, sakinlik 19549 equate eşit yapmak, eşit saymak, eşitlemek, dengelemek, aynı kefeye koymak 19550 equated ortalama 19551 equation of state hal denklemi 19552 equation of time zaman denklemi 19553 equation denklem 19554 equative eşitlik derecesi 19555 equator ekvator, eşlek 19556 equatorial plane ekvator düzlemi, eşlek düzlemi 19557 equatorial ekvatoral, ekvatorla ilgili 19558 equerry ahır bakıcısı 19559 equestrian binicilikle ilgili, atlı, binici 19560 equi- (önek) eşit 19561 equiangular eşaçılı 19562 equidistance eş uzaklık 19563 equidistant ayni mesafede, eş uzaklıkta 19564 equilateral triangle eşkenar üçgen, eşkıyılı üçgen 19565 equilateral (üçgen) eşkenar 19566 equilibrate denge sağlamak, denk kılmak, denkleştirmek 19567 equilibrating dengeleyici, denkleştirici 19568 equilibration denge, denge kurma, dengeleme 19569 equilibrist ip cambazı 19570 equilibrium condition denge yağdayı 19571 equilibrium constant denge sabiti 19572 equilibrium exchange rate denge kuru 19573 equilibrium of forces kuvvetler dengesi 19574 equilibrium point denge çekidi 19575 equilibrium denge 19576 equine atla ilgili, ata ilişkin 19577 equinox gün tün eşitliği, ekinoks, ılım 19578 equip donatmak, teçhiz etmek 19579 equipage donatı, teçhizat, levazım, kumanya, azık 19580 equipartition eşdağılım, eşbölüşüm 19581 equipment donatma, donatım, donatı, teçhizat, gereç 19582 equipoise denge, karşı ağırlık 19583 equipollent eşdeğerli, eş öğeli, eşdeğerli, eş öğeli 19584 equipotential eşit potansiyelli, gücü bir olan 19585 equitable price adil fiyat 19586 equitable tax adil vergi 19587 equitable adil, tarafsız 19588 equitableness insaf, adalet 19589 equitably adilane, adaletle, insafla 19590 equitation binicilik 19591 equities hisse senedi 19592 equity capital öz kaynak, öz sermaye 19593 equity market hisse senetleri piyasası 19594 equity of a company öz sermaye 19595 equity of taxation vergi adaleti 19596 equity receiver tasfiye memuru 19597 equity adalet, dürüstlük 19598 equivalence value emsal değeri 19599 equivalence denklik, eşdeğerlik, tekabül 19600 equivalent conductance eşdeğer iletkenlik 19601 equivalent resistance eşdeğer direnç 19602 equivalent eşdeğer, denk, karşılık, ivaz, eşit 19603 equivocal (sözcük) iki anlamlı, iki anlama gelebilen, lastikli, kaçamaklı, (davranış/olay/vb.) gizemli, belirsiz, kuşkulu, şüpheli, karanlık 19604 equivocalness iki anlama gelme, belirsizlik 19605 equivocate iki anlama gelmek, iki manalı tarzda danışmak, gayrimuayyen tarzda danışmak, kaçamak konuşmak, boyun kaçırmak 19606 era tarih, devir, çağ, zaman, dönem, mebdei tadadı evkat 19607 eradiate saçmak, yaymak 19608 eradicable kökünden sökülebilir 19609 eradicate yok etmek, kökünü kesmek, kökünü kurutmak 19610 eradication kökünü kurutma, yok etme, sökme 19611 eradicator yok eden kişi 19612 erasable storage silinebilir bellek 19613 erasable silinebilir, silinir 19614 erase (yazı/vb.) silmek 19615 eraser silgi, bozan, öçürge 19616 erasion silme, hasta dokuları kazıma 19617 erasure silme, silinti, kazıntı 19618 erbium erbiyum 19619 ere long yakında, çok geçmeden 19620 ere now bundan önce 19621 ere (edat) önce, evvel 19622 erect dik, dimdik, (penis/göğüs uçları) dik, dikmek, yapak, dikmek, inşa etmek 19623 erectile dikilebilir, dik durabilir 19624 erecting shop montaj atölyesi 19625 erecting kurma, tesis, montaj, düzeltme 19626 erection yapma, kurma, dikme, inşa, yapı, bina, dikinti, dikili, (penis) sertleşme, ereksiyon 19627 erector diken, kaldıran, kılganı kaldıran kas 19628 eremite inzivaya çekilmiş kimse 19629 erethism anormal uyarma 19630 erg erg, enerji birimi 19631 ergo bunun için, bundan dolayı, binaenaleyh 19632 ergodic ergodik 19633 ergonometrics ergonometrik 19634 ergonomics ergonomi, işbilim 19635 ergosterol ergosterol 19636 ergot çavdarmahmuzu 19637 ergotoxine ergotoksin 19638 erica bir tür funda 19639 Erin irlanda'nın eski ismi 19640 eristic ihtilaflı, münakaşalı 19641 erlang erlang 19642 Erlenmeyer flask erlenmayer, çalkar 19643 ermine ermin, as 19644 erne denizkartalı 19645 erode yemek, aşındırmak, yıpratmak, aşınmak, yıpranmak 19646 erodible soil erozyona uygun toprak 19647 erodible aşınır, aşınabilir 19648 erogenous cinsî istek ile ilgili 19649 erosion aşınma, aşındırma, erozyon 19650 erosive aşındırıcı, kemirici 19651 erotic kösnül, erotik 19652 erotica erotik yazılar, resimler 19653 eroticism kösnüllük, erotizm 19654 err yanılmak, hata etmek, yanlış yapmak 19655 errand ayak işi 19656 errand-boy ayakçı, çırak, getir götür işlerine bakan çocuk 19657 errant yanlış, hatalı 19658 errantry serserilik, avarelik 19659 errata tertip hatası 19660 erratic hareketleri düzenli olmayan, değişen, kararsız, düzensiz 19661 erring yoldan sapmış, hata yapmış, günahkâr 19662 erroneous (ifade/görüş/inanç/vb.) yanlış, hatalı 19663 erroneously yanlışlıkla 19664 error control hata denetimi 19665 error correction hata düzeltme 19666 error detection hata bulma 19667 error in calculation hesap yanlışlığı 19668 error limit hata sınırı 19669 error of addition toplama hatası 19670 error of law hukuki hata 19671 error of observation gözlem hatası 19672 error percentage hata yüzdesi 19673 error rate hata oranı 19674 error signal hata sinyali 19675 error yanlışlık, yanlış, hata, yanlış kanı, yanlış (düşünce/görüş/vb.) 19676 ersatz suni (şey), aslının yerine geçen şey, yapma 19677 Erse irlanda dili 19678 erstwhile sabık, eski, eskiden, önceden 19679 ertility doğurganlık 19680 erubescent kızarmış 19681 eructate geğirmek, püskürmek 19682 eructation geğirme, püskürme 19683 erudite bilgili, engin bilgili 19684 erupt (yanardağ) patlamak, püskürmek, patlak vermek, çıkmak, oluşmak 19685 eruption patlama, püskürme, döküntü, isilik 19686 eruptive rock püskürük kayaç 19687 eruptive patlayan, püsküren 19688 eryngo deveelması 19689 erysipelas yılancık 19690 erythema kızartı, eritem 19691 erythro- (önek) kırmızı 19692 erythrocyte alyuvar, eritrosit 19693 escalate (savaşı) kışkırtmak, (fiyat/vergin) yükselmek, artmak, çoğalmak 19694 escalation price fiyat yükselmesi 19695 escalation eskalasyon, artırma, artış, kızışma 19696 escalator yürüyen merdiven 19697 escalope şnitzel 19698 escapade çılgınlık, aptalca hareket 19699 escape cock emniyet musluğu 19700 escape from reality gerçeklerden kaçmak 19701 escape notice gözden kaçmak 19702 escape one's lips ağzından kaçmak 19703 escape one's notice gözünden kaçmak 19704 escape pipe çıkış borusu, emniyet borusu 19705 escape sb's notice dikkatinden kaçmak 19706 escape valve emniyet valfı 19707 escape kaçmak, atlatmak, yakayı kurtarmak, -den kurtulmak, kaçmak, aklından/hatırından çıkmak, kaçma, kaçış, firar, kurtuluş, (gaz/sıvı/vb.) sızma, sızıntı, kaçak 19708 escaped kaçkın 19709 escapee kaçan kimse, kaçak 19710 escapement saat maşası 19711 escapism gerçekten kaçış 19712 escargot Fransa'da yenilen salyangoz 19713 escarp hendeğin iç tarafı, eğik yüzey, şevli yapmak 19714 escarpment dik kayalık 19715 eschar yara kabuğu 19716 escheat devlete kalmak 19717 eschew uzak durmak, sakınmak, kaçınmak 19718 escort muhafız, maiyet, kavalye, refakatçi, refakat etmek, eşlik etmek 19719 escritoire çekmeceli yazı masası 19720 esculent yenilebilir 19721 escutcheon arma levhası, gemi aynalığı, isim tabelası 19722 esophagus bkz.oesophagus 19723 esoteric (bilgi/ilgi/vb.) belirli bir kesime hitap eden 19724 especial özel, ayrı 19725 especially özellikle 19726 espionage casusluk 19727 esplanade (özellikle deniz kıyısında) gezinti yeri, kordon 19728 espousal bir düşünceyi destekleme, benimseme, kabullenme 19729 espouse benimsemek, kabullenmek, evlenmek 19730 espresso espresso kahve 19731 esprit neşe, ruh, can 19732 espy görmek, farketmek, gözüne ilişmek 19733 esquire bay, efendi 19734 essay deneme 19735 essayist deneme yazarı 19736 essence asıl, öz, esas, esans 19737 essential commodities temel mallar 19738 essential consumption goods zaruri tüketim maddeleri 19739 essential oil uçucu ösümlük yağı, esans, öz 19740 essential part esas bölüm 19741 essential gerekli, şart, başlıca, esaslı, öz, temel, esas, ç.gerekli şeyler 19742 essentially esasen, aslında, gerçekte, gerekli olarak, gerekerek 19743 essive durum belirten, şart hali, koşul yağdayı 19744 establish kurmak, tesis etmek, yerleştirmek, kanıtlamak, doğruluğunu ortaya koymak, tanıtmak, kabul ettirmek 19745 established market yerleşik piyasa 19746 established yerleşmiş, oturmuş 19747 establishment charges kuruluş giderleri 19748 establishment costs kuruluş giderleri 19749 establishment kuruluş, kurum, tesis, kurma, tesis etme 19750 estate agent emlakçı, emlak simsarı, emlak komisyoncusu 19751 estate car pikap 19752 estate duty veraset vergisi, intikal vergisi 19753 estate income mülk geliri 19754 estate tax veraset vergisi, intikal vergisi 19755 estate arazi, mülk, <a href='http://emlakcilik.org/'>emlak</a>, arsa, ölen kimseden kalan mal varlığı 19756 esteem saygı, itibar, saymak, saygı göstermek, değer vermek, takdir etmek, saymak, düşünmek, gözüyle bakmak 19757 ester ester 19758 esterase esteraz 19759 esterification esterleşme 19760 esthesiometer duyumölçer 19761 esthetics ilmi cemalat, estetik ilmi 19762 estimable saygıdeğer 19763 estimate of income gelir tahmini 19764 estimate of risk hasar tespiti 19765 estimate the value of paha biçmek 19766 estimate değer biçmek, değerlendirmek, tahmin etmek, çamalamak, hesaplamak, hesap, çama, tahmin, takdir, düşünce, teklif, işi kabul etme 19767 estimated charges tahmini giderler 19768 estimated cost tahmini maliyet 19769 estimated life tahmini ömür 19770 estimated value keşif bedeli 19771 estimated weight tahmini ağırlık 19772 estimated tahmini 19773 estimating tahmin etme 19774 estimation kanı, düşünce, yargı, takdir 19775 estimator tahmin edici, kestirici, tahminci 19776 estival yazın çıkan 19777 estop durdurmak, önlemek 19778 estrange soğutmak, aralarını bozmak, uzaklaştırmak, yabancılaştırmak 19779 estrangement yabancılaştırma, soğutma, yabancılaşma 19780 estrogen estrojen 19781 estuary haliç 19782 esurient obur, açgözlü, tamahkâr 19783 et cetera ve saire, ve benzeri 19784 eta eta 19785 etalon etalon 19786 etamine etamin 19787 etc. vs., /vb., vesaire 19788 etch asitle maden üzerine resim oymak, hakketmek 19789 etching oyma, ofort, ıslak kazı 19790 eternal life ebedi hayat 19791 eternal sonsuz, hiç bitmeyen, öncesiz sonrasız, ebedi 19792 eternalize ebedi kılmak, ebedileştirmek 19793 eternally ebediyen, daima, ilelebet 19794 eternity sonsuzluk 19795 eternize sonsuzluğa kavuşturmak 19796 etesian wind meltem, imbat 19797 etesian devirli, mevsime göre, yıllık 19798 ethanal etanal 19799 ethane etan 19800 ethanol etanol 19801 ethene eten 19802 ether eter 19803 ethereal dünyevi olmayan, uçuk 19804 etherify eterleştirmek 19805 etherize eterle uyutmak 19806 ethic ahlak jüyesi 19807 ethical ahlaki, törel, (davranış/vb.) ahlaklı 19808 ethicist ahlakbilimci 19809 ethics törebilim, etik, ahlak bilimi, aktöre, ahlak, ahlak kuralları 19810 Ethiopia Habeşistan 19811 ethnarch kabile reisi, başkan, vali 19812 ethnic budunsal, etnik 19813 ethnical etnik 19814 ethnographer etnograf, budunbetimci 19815 ethnographic etnografya ile ilgili 19816 ethnography etnografya, budunbetim 19817 ethnolinguistics budundilbilim 19818 ethnological etnolojik, budunbilimsel 19819 ethnologist etnolog, budunbilimci 19820 ethnology budunbilim, etnoloji 19821 ethos bir kavmin özellikleri 19822 ethoxyl etoksil 19823 ethoxylation etoksilasyon 19824 ethyl acetate etil asetat 19825 ethyl alcohol etil alkol 19826 ethyl cellulose etil selüloz 19827 ethyl oxide etil oksit 19828 ethyl etil 19829 ethylene etilen 19830 ethyne etin 19831 etiquette görgü kuralları 19832 Eton jacket kısa kadın ceketi 19833 etude etüd, tetkik 19834 etymological etimolojik, kelimelere ait 19835 etymology kökenbilim, etimoloji 19836 etymon köken, etimolojik kök 19837 eu- (önek) iyi, yakşı 19838 eucalyptus okaliptüs, sıtmaağacı 19839 eucaryotic ökaryotik 19840 Eucharist İsa'nın son akşam yemeği üzerine düzenlenen tören, bu törende yenilen ekmek ve içilen şarap 19841 Euclid Öklit, Öklit geometrisi 19842 eudiometer gaz ölçme aygıtı, gazölçer 19843 eugenics soyarıtımı 19844 eugenol öjenol 19845 euglena öglena 19846 eulogist kaside yazarı, övgü yazan 19847 eulogize övmek, methetmek 19848 eulogy övgü, methiye 19849 eunuch hadım, haremağası 19850 eupepsia iyi hazmetme 19851 eupeptic kolay hazmettiren, kolay hazmedilir 19852 euphemism sert sözcüklerin yerine daha yumuşaklarını kullanma sanatı, örtmece 19853 euphonic ahenkli ses veren 19854 euphony akışma, ses ahengi 19855 euphorbia sütleğen 19856 euphoria mutluluk ve neşe, coşku 19857 euphrasy gözlük otu 19858 Euphrates Fırat nehri 19859 euphuism dilde aşırı yapmacık, dolambaçlı deyim 19860 Eurobank Eurobank 19861 Eurobond Eurotahvil 19862 Eurocheque Euroçek 19863 Eurocredit Eurokredi 19864 Eurocurrency Avrupa pulu, Europul 19865 Eurodollar Eurodolar 19866 Euromarket Europazar, Avrupa piyasası 19867 Europe Avrupa 19868 European Broadcasting Union Avrupa Yayın Birliği 19869 European Coal and Steel Community Avrupa Kömür Çelik Topluluğu 19870 European Community Avrupa Topluluğu 19871 European Company Avrupa Anonim ?irketi 19872 European Conservative Group Avrupa Muhafazakâr Türküm 19873 European Council Avrupa Topluluğu Konseyi 19874 European Court of Human Rights Avrupa insan Hakları Mahkemesi 19875 European currency unit Avrupa pul vahidi 19876 European Development Fund Avrupa Kalkınma Fonu 19877 European Economic Community Avrupa Ekonomik Topluluğu, Avrupa ekonomik topluluğu 19878 European fund Avrupa fonu 19879 European Investment Bank Avrupa Yatırım Bankası 19880 European Monetary Union Avrupa Pul Birliği 19881 European Parliament Avrupa Parlamentosu 19882 European plan konakçıda oda ve kahvaltı pulunu beraber ödeme jüyesi 19883 European Trade Unions Confederation Avrupa işçi Sendikaları Konfederasyonu 19884 European Union Avrupa Birliği 19885 European Avrupalı, Avrupa ile ilgili, Avrupa sayağı, Avrupa ... 19886 europium öropiyum 19887 Eurosterling Eurosterlin 19888 eurythmy ritmik hareket veya düzen 19889 Eustachian tube östaki borusu 19890 eustatic östatik 19891 eutectic point ötektik çekit, birerim çekit 19892 eutectic ötektik 19893 eutectoid ötektik karışım 19894 eutrophication sudaki azot ve fosfatın artması 19895 Euxine Sea Karadeniz 19896 evacuant müshil 19897 evacuate (neredense insanları) boşaltmak, tahliye etmek, tehlikeden uzaklaştırmak 19898 evacuation boşaltma, tahliye, dışkı 19899 evacuee bir yerden tahliye edilen kimse 19900 evade özünü gözlemek, boyun kaçırmak, kaytarmak, yan çizmek, söz azdırmak, yayınmak, savmak, -den kaçmak, sıvışmak 19901 evader vergiden kaçınan 19902 evaginate ters çevirmek 19903 evaluate değer biçmek, değerlendirmek 19904 evaluation değerlendirme, değerleme, değer biçme 19905 evanesce yok olmak, silinmek 19906 evanescence gözden kaybolma, yok olma 19907 evanescent gözden kaybolan, fani 19908 evangel incil'in getirdiği haber, iyi haber, müjde 19909 evangelical İncil ya da İsa'nın öğretisi ile ilgili, protestan 19910 evangelist İncil yazarı, evan 19911 evangelization incil'i öğretme, incil'i öğrenme 19912 evangelize Hıristiyan olmayanlara incil'i öğretmek 19913 evaporate buharlaşmak, buharlaştırmak, uçup gitmek, yok olmak 19914 evaporation point buharlaşma çekidi 19915 evaporation buharlaşma, buharlaştırma, buhar, buğu 19916 evaporator buharlaştırıcı, buharlaştırma aygıtı 19917 evaporimeter evaporimetre, atmometre 19918 evaporite evaporit, tuz kayaçları 19919 evasion of tax vergi kaçırma 19920 evasion kaçma, kurtulma, atlatma, yakasını kurtarma, yan çizme, kaçınma, kaytarma, kaçamak 19921 evasive answer kaçamak yanıt 19922 evasive response kaçamak yanıt 19923 evasive kaçamaklı, baştansavma 19924 evasively kaçamak olarak 19925 evasiveness kaçamak 19926 eve arife, bosağa, öngün 19927 evection aytedirginliği 19928 even if -se bile, -e rağmen, öyle olsa da, -e karşın 19929 even now öyle olduğu halde, yine de 19930 even number çift rakam, çift sayı 19931 even out denklemek, eşitlemek, eşitlenmek 19932 even so öyle olsa da 19933 even though -se bile, -e rağmen, öyle olsa da, -e karşın 19934 even up eşitlemek 19935 even düz, düzgün, engebesiz, yatay, pürüzsüz, eşit, aynı, (sayı) çift, bile, hatta, neredeyse, da, daha da, bile 19936 evenhanded yansız, tarafsız 19937 evening dress gece elbisesi, tuvalet, balo elbisesi 19938 evening primrose eşekotu 19939 evening akşam 19940 evening-star Akşamyıldızı, Çulpan 19941 evenly düz bir durumda, eşit olarak, tarafsızca 19942 evenness düz oluş, düzlük, eşitlik, tarafsızlık 19943 evensong akşam duası 19944 event olay, sonuç, karşılaşma 19945 eventful olaylı 19946 eventide akşam 19947 eventual sonuç olarak, sonunda olan 19948 eventuality olasılık, ihtimal, olası sonuç 19949 eventually sonunda, en sonunda, sonuç olarak, neticede 19950 eventuate sonuçlanmak, meydana gelmek, çıkmak 19951 ever since o zamandan beri 19952 ever so çok 19953 ever herhangi bir zamanda, haçansa, hiç, hayatında, şu ana kadar, şimdiye kadar, hayatında, hep 19954 evergreen (ağaç) yaprak dökmeyen 19955 everlasting ölümsüz, sonsuz, daima, ebedi, hiç bitmeyen, ardı arkası kesilmeyen, sonu gelmeyen, sürekli 19956 everlastingly daima, hemişe 19957 evermore her zaman, sonsuza kadar, ebediyen 19958 eversion tersine döndürme 19959 evert tersine döndürmek, içini dışına çevirmek 19960 every bit as much tam onun kadar 19961 every day her gün, gün sayın, mani 19962 every few days birkaç günde bir 19963 every inch tepeden tırnağa 19964 every mother's son herkes 19965 every now and again ara sıra, bazen, arada bir 19966 every now and then ara sıra 19967 every one her biri 19968 every other day günaşırı 19969 every so often bazen, ara sıra 19970 every time her zaman 19971 every week her hafta 19972 every her, her bir 19973 everybody herkes, hamı 19974 everyday her günkü, günlük 19975 everyman halktan biri, herhangi bir kimse 19976 everyone herkes, hamı 19977 everything her şey, her zat 19978 everywhere her yerde, her yere 19979 evict tahliye ettirmek 19980 eviction order tahliye emri 19981 eviction çıkarma, tahliye ettirme 19982 evidence of opinion ekspertiz 19983 evidence kanıt, delil, tanıklık, ifade 19984 evident besbelli, açık, ortada, aşikâr 19985 evidently açıkça, besbelli, anlaşılan 19986 evil eye kem göz, nazar 19987 evil fate karayazı 19988 evil fena, kötü, yaman, kem, zararlı, kötü, uğursuz, aksi, fenalık, kötülük, zarar, kaza, bela, felaket 19989 evil-minded kötü niyetli 19990 evildoer kötü, muzır kimse, şeytan 19991 evince göstermek, açığa vurmak, belli etmek, açıkça göstermek 19992 eviscerate bağırsaklarını boşaltmak, içini boşaltmak 19993 evisceration bağırsaklarını çıkarma 19994 evocation ruh çağırma, akla getirme, zihinde uyandırma 19995 evocative (anıları/vb.) uyandıran, anımsatan 19996 evoke anımsatmak, aklına getirmek, uyandırmak 19997 evolute evolüt, eğeç, merkez eğrisi 19998 evolution evrim, değişim, gelişme, gelişim 19999 evolutionary evrimsel 20000 evolutionism evrim teorisi 20001 evolutionist evrimci 20002 evolutive evrimsel 20003 evolve gelişmek, değişmek, evrim geçirmek 20004 evolvement gelişim, evrim 20005 evulsion söküp çıkarma, kökünden sökme 20006 ewe dişi koyun 20007 ewer ibrik 20008 ex dividend kâr hissesi olmadan, temettüsüz 20009 ex factory fabrika teslim fiyatı 20010 ex works fabrika teslim fiyatı 20011 ex -de teslim, -den dışarı , -siz, -sız 20012 ex- (önek) -den dışarı, -den fazla, tamamen, -sız 20013 exacerbate (acı/hastalık/vb.) şiddetlendirmek, kötüleştirmek, ağırlaştırmak 20014 exacerbation şiddetlenme, kötüleşme, şiddetlendirme, hiddet 20015 exact customer titiz müşteri 20016 exact istemek ve zorla almak, tehditle almak, zorla elde etmek, tam, kesin, anık, doğru, kati, titiz, dikkatli 20017 exacting çok emek ve sabır isteyen, güç, yorucu 20018 exaction talep etme, ısrarla isteme, zorla alma 20019 exactitude tam ve doğru olma, her işi yolunda, kusursuzluk 20020 exactly tam, tamamen, tam anlamıyla, tam olarak, aynen 20021 exactness doğruluk, kesinlik 20022 exactor vergi tahsildarı 20023 exaggerate abartmak, mübalağa etmek, artırmak, şişirmek 20024 exaggerated abartılı, mübalağalı, fahiş, şişirilmiş 20025 exaggeration abartma, büyütme, abartı, şişirme 20026 exalt övmek, göklere çıkarmak, yükseltmek, (yüksek bir konuma/rütbeye/vb.) getirmek, yüceltmek 20027 exaltation büyük sevinç ya da heyecan, coşkunluk, vecit 20028 exalted (rütbe/mevki/vb.) yüksek, yüce 20029 exam sınav, imtihan 20030 examination fees sınav harcı 20031 examination paper imtihan çöngesi 20032 examination schedule sınav bağdarlaması 20033 examination sınav, yoklama, muayene 20034 examine incelemek, tekşirmek, gözden geçirmek, yoklamak, muayene etmek, sınamak, sınavdan geçirmek 20035 examinee imtihana giren kimse 20036 examiner müfettiş, mümeyyiz 20037 examining magistrate sorgu hâkimi 20038 example örnek 20039 exanthema eksantem 20040 exasperate kızdırmak, canını sıkmak, deli etmek, öfkelendirmek 20041 exasperated öfkeli, kızgın, darılmış 20042 exasperation dargınlık, hiddet 20043 excavate kazmak, (çukur) açmak 20044 excavation work kazı çalışmaları 20045 excavation kazı, hafriyat 20046 excavator kazı kılgası 20047 exceed aşmak, geçmek 20048 exceeding olağanüstü 20049 exceedingly çok, müthiş, fazlasıyla 20050 excel çok iyi olmak, üstün olmak, geçmek 20051 excellence üstünlük, mükemmellik 20052 Excellency ekselans 20053 excellent çok iyi, üstün, mükemmel, kusursuz 20054 excelsior ambalaj talaşı, ince yonga 20055 except for -den başka 20056 except ayırmak, saymamak, ayrı tutmak, hariç tutmak, hariç, birak, -den başka, dışında 20057 excepted hariç 20058 excepting ed.hariç 20059 exception istisna etme, hariç tutma, dışta bırakma, ender durum, istisna 20060 exceptionable itiraz olunabilir 20061 exceptional circumstances istisnai durumlar 20062 exceptional olağanüstü, istisnai 20063 exceptionally istisna olarak, olağanüstü, fevkalade 20064 excerpt alıntı 20065 excess baggage fazla bagaj 20066 excess capacity aşırı kapasite 20067 excess cost ek ödeme, ek fiyat 20068 excess demand aşırı talep, fazla talep 20069 excess fare mevki farkı, bilet vergin farkı 20070 excess load aşırı yük, fazla yük 20071 excess luggage fazla bagaj 20072 excess of expenditure masraf fazlalığı 20073 excess of exports ihraç fazlası mal 20074 excess of power yetkiyi aşma 20075 excess profit aşırı kâr 20076 excess profits tax fazla kazanç vergisi 20077 excess supply arz fazlası 20078 excess work fazla iş 20079 excess aşırı, fazla, katma, ek, aşırılık, fazlalık, ölçüsüzlük, çok fazla, çok, haddinden fazla, ölçüsüz, aşırı 20080 excessive speed aşırı hız 20081 excessive aşırı, çok fazla, haddinden fazla 20082 excessively aşırı olarak 20083 exchange broker borsacı, sarraf 20084 exchange buffering değiş tokuş tamponu 20085 exchange check kasa çeki 20086 exchange current cari döviz kuru 20087 exchange letters mektuplaşmak 20088 exchange of goods takas 20089 exchange of information bilgi alışverişi 20090 exchange of the day günlük kur 20091 exchange office kambiyo bürosu, kambiyo gişesi 20092 exchange profit kambiyo kârı 20093 exchange rate adjustments döviz kuru ayarlamaları 20094 exchange rate döviz kuru, kambiyo kuru, kambiyo rayici 20095 exchange ratio değişim oranı 20096 exchange risk kur riski 20097 exchange transaction kambiyo işlemi 20098 exchange words or blows atışmak, vuruşmak 20099 exchange karşılıklı değişmek, değiş tokuş etmek, değiştirme, değiş tokuş, borsa, kambiyo, (alısün) merkez, santral 20100 exchangeable değiştirilebilir, iade edilebilir 20101 exchanger döviz ticareti yapan kişi 20102 exchequer bill devlet hazine bonosu 20103 exchequer bond devlet hazine bonosu 20104 exchequer hazine, devlet hazinesi, Maliye Bakanlığı 20105 excisable vergiye tabi 20106 excise duty özel tüketim vergisi 20107 excise tax tüketim vergisi 20108 excise bir ülkede üretilen ve kullanılan kimi mallardan alınan vergi, kesmek, kesip çıkarmak, keserek almak 20109 excitability telaşlanma, kolay heyecana kapılma 20110 excitable kolay heyecanlanır 20111 excitant tahrik edici, uyarıcı şey 20112 excitation uyarma, uyarım, tembih 20113 excite heyecanlandırmak, yol açmak, uyandırmak, tahrik etmek, -e neden olmak, çıkarmak 20114 excited heyecanlı, heyecanlanmış 20115 excitement heyecan, heyecan verici olay 20116 exciter uyarıcı 20117 exciting heyecanlandırıcı, heyecan verici, heyecanlı 20118 exciton ekskiton, uyarcık 20119 exclaim bağırmak, haykırmak, çığlık koparmak 20120 exclamation mark ünlem işareti 20121 exclamation ünlem, bağırış, haykırış 20122 exclamatory sentence ünlem tümcesi 20123 exclamatory ünlem belirten, gürültülü 20124 exclude kabul etmemek, içeri sokmamak, uzak tutmak, saymamak, istisna etmek, dışlamak, hesaba katmamak, dışarı atmak, çıkarmak, kovmak, (olasılık/neden/vb.) kafasından atmak, düşünmemek, kafasından çıkarmak 20125 excluding hariç, -den başka, -in dışında 20126 exclusion çıkarma, çıkarılma, hariç tutma, dışlama 20127 exclusive agent tek yetkili temsilci 20128 exclusive of hariç, dışında, müstesna 20129 exclusive herkese açık olmayan, lüks, pahalı, paylaşılmayan, özel, kişiye ait, özel haber, yalnızca bir tek yenünde yayınlanan haber 20130 exclusively sadece, yalnız 20131 excogitate düşünüp bulmak 20132 excommunicate aforoz etmek 20133 excommunication aforoz 20134 excoriate derisini sıyırmak, kabuğunu soymak 20135 excoriation deriyi sıyırma 20136 excrement dışkı 20137 excrescence ur, şiş, fazlalık, normal dışı çoğalma 20138 excrescent yumru gibi, gereksiz 20139 excreta dışkı, sidik, ter 20140 excrete (dışkı/sidik/ter) vücuttan çıkarmak 20141 excretion organ boşaltım kılganı 20142 excretion boşaltım, salgı, ifrazat, dışkı 20143 excretive salgı çıkaran, ifraz eden 20144 excretory organ boşaltım kılganı 20145 excretory system boşaltım jüyesi 20146 excretory tube boşaltım borusu 20147 excretory salgı çıkaran, boşaltım 20148 excruciate ıstırap vermek, işkence etmek, acıtmak 20149 excruciating (ağrı/acı) çok kötü, şiddetli 20150 excruciation ıstırap, işkence 20151 exculpate temize çıkarmak, aklamak, beraat kazandırmak, suçsuz çıkarmak 20152 exculpation aklama, beraat 20153 excurrent pore çıkış aralığı 20154 excurrent dışarı akan 20155 excursion ship gezinti gemisi 20156 excursion ticket seyahat bileti 20157 excursion train gezinti treni 20158 excursion kısa gezi, gezinti 20159 excursive dolaşan, gelişigüzel, kararsız 20160 excursus arasöz, konu dışına çıkma 20161 excusable bağışlanabilir, affedilebilir 20162 Excuse me affedersiniz, özür dilerim 20163 excuse bağışlamak, geçirmek, mazur görmek, kusuruna bakmamak, haklı çıkarmak, mazur göstermek, izin vermek, muaf tutmak, özür, mazeret, bahane 20164 exdirectory number rehberde olmayan numara 20165 execrable çok kötü, berbat, iğrenç 20166 execrate nefret etmek, iğrenmek, lanet etmek 20167 execration nefret, tiksinme, lanet 20168 executant icra eden kimse, konser veren kimse 20169 execute idam etmek, yürütmek, uygulamak, gerçekleştirmek, icra etmek, çalmak, icra etmek 20170 execution of sentence cezanın infazı 20171 execution yapma, yürütme, uygulama, ifa, icra, idam, infaz 20172 executioner cellat 20173 executive board chairman yönetim kurulu başkanı 20174 executive board yönetim kurulu 20175 executive committee icraiye komitesi 20176 executive expense yönetim gideri 20177 executive power icra kuvveti, yürütme yetkisi 20178 executive secretary yönetici sekreter 20179 executive yürütücü, yürütmeye ilişkin, icrai, yetki sahibi, yönetici, idareci 20180 executor vasiyet hükümlerini yerine getiren kimse 20181 executory müeccel, henüz ifa edilmemiş 20182 exedra eksedra, ekoylum 20183 exemplar simge, sembol, kopya, örnek, model 20184 exemplary örnek olarak gösterilmeye uygun, örnek gösterilen, örnek, ibret verici, ibret vermek için yapılan 20185 exemplification örnek, misal, sembol, timsal 20186 exemplify -in örneği olmak, örneklerle açıklamak, göstermek 20187 exempt from duty gümrükten muaf 20188 exempt from tax vergiden muaf 20189 exempt bağışık, muaf, hariç tutulmuş, muaf tutmak, hariç tutmak 20190 exemption from duty gümrük muafiyeti 20191 exemption from tax vergi muafiyati 20192 exemption muafiyet, bağışıklık 20193 exequateur konsolos beratı 20194 exequy cenaze alayı 20195 exercise power yetki kullanmak 20196 exercise antreman, idman, egzersiz, talim, tatbikat, alıştırma, egzersiz, egzersiz/alıştırma yapmak, egzersiz yaptırmak, uygulamak, kullanmak 20197 exercised kızgın 20198 exert oneself özünü zorlamak, çabalamak, uğraşmak 20199 exert pressure basınç uygulamak 20200 exert (çaba/gayret/güç/vb.) sarfetmek, kullanmak 20201 exertion çaba, gayret, efor, güç harcama 20202 exfoliate pul pul dökülmek 20203 exfoliation pul pul dökülme 20204 exhalation soluk alıp verme, nefes, soluk 20205 exhale (soluk) dışarı vermek, (koku/gaz/vb.) çıkarmak, yaymak 20206 exhaust fan aspiratör 20207 exhaust gas egzoz gazı 20208 exhaust muffler egzoz susturucusu 20209 exhaust pipe egzoz borusu 20210 exhaust silencer egzoz susturucusu 20211 exhaust strainer egzoz filtresi 20212 exhaust çok yormak, yorgunluktan tüketmek, tüketmek, bitirmek, egzoz 20213 exhausted çok yorgun, bitkin 20214 exhauster aspiratör 20215 exhaustible tükenir, biter 20216 exhausting yorucu 20217 exhaustion yorgunluk, bitkinlik, tükenmişlik 20218 exhaustive ayrıntılı, etraflı, enine boyuna, eksiksiz 20219 exhibit göstermek, ortaya koymak, sergilemek, teşhir etmek, sergilenen şey, sergi, sergileme 20220 exhibition sergi, sergileme, gösterme, ortaya koyma 20221 exhibitionism teşhircilik, göstermecilik 20222 exhibitionist teşhirci, göstermeci 20223 exhibitor sergici 20224 exhilarate keyif vermek, neşelendirmek, canlandırmak, keyiflendirmek 20225 exhilarated neşeli, coşkulu 20226 exhilaration canlılık 20227 exhort hareretle öğütlemek, teşvik etmek 20228 exhortate teşvik etmek 20229 exhortation teşvik, nasihat 20230 exhumation mezardan çıkarma 20231 exhume (ölüyü) mezardan çıkarmak 20232 exigency gereklilik, mecburiyet, ihtiyaç, gereksinim 20233 exigent acil, ivedi, zorlayıcı 20234 exigible istenilir, talep edilir 20235 exiguity azlık, kıtlık 20236 exiguous az, küçük, ufak, cüzi 20237 exile yurdundan sürülme, sürgün, sürülen kişi, sürgün, sürgüne göndermek, sürgün etmek, sürmek 20238 exist var olmak, mevcut olmak, olmak, bulunmak, yaşamak, yaşamak, yaşamını (güç koşullar altında) sürdürmek, hayatta kalmak 20239 existence varlık, var oluş, mevcudiyet, yaşam, hayat, durmuş, yaşam biçimi, yaşayış biçimi, ömür 20240 existential varlıkla ilgili, varoluşa değin, varoluşçulukla ilgili 20241 existentialism varoluşçuluk 20242 existing var olan, mevcut 20243 exit permit çıkış izni 20244 exit visa çıkış vizesi 20245 exit çıkma, çıkış, çıkış yeri, çıkış, çıkmak, çıkıp gitmek 20246 exo- (önek) dış, harici 20247 exocarp meyvenin dış kabuğu 20248 exocrine gland eksokrin bezi 20249 exocrine eksokrin 20250 exocytosis eksositoz 20251 exodermis dışderi 20252 exodus of capital sermayenin kaçışı 20253 exodus toplu yola çıkma, akın, göç 20254 exogamic egzogamik, dışevlilikle ilgili 20255 exogamy egzogami, dışevlilik, dışarıdan evlenme 20256 exogen eksojen, dıştan büyüyen ösümlük 20257 exogenous dış, hariç 20258 exogenously dışsal olarak 20259 exonerate suçsuz çıkarmak, beraat ettirmek, aklamak 20260 exoneration aklama, temize çıkarma 20261 exorbitance aşırılık, fahişlik, fazlalık, haddini aşma 20262 exorbitant price fahiş fiyat 20263 exorbitant (talep/maliyet/fiyat/vb.) çok fazla, aşırı, fahiş 20264 exorbitantly aşırı olarak, had derecede 20265 exorcism (cinleri) dualarla defetme 20266 exorcist kötü ruhları kovan kimse 20267 exorcize dua ya da büyü ile şeytan kovmak, kötü ruhları kovmak 20268 exordium giriş, önsöz, başlangıç 20269 exoskeleton döngülün dış kabuğu, dış iskelet 20270 exosmosis eksosmoz, geçişme, osmoz 20271 exospore eksospor 20272 exosporous eksosporlu 20273 exostosis eksostoz, sümük şişi 20274 exoteric harici, kolay anlaşılır 20275 exoterical umumi 20276 exothermic ısıveren, ısısalan, eksotermik 20277 exotic ecnebi, harici söz, yadelli, gelme, garibe, egzotik, yabancıl, gayriadi, ilginç, çekici 20278 exotoxin eksotoksin 20279 expand on uzatmak 20280 expand genişlemek, büyümek, genişletmek, büyütmek, (on ile) uzatmak 20281 expandability büyürlük, genişletilebilirlik 20282 expander açıcı, genişletici 20283 expanding genişleyen, büyüyen 20284 expanse geniş alan 20285 expansibility genleşebilme, genişleyebilme 20286 expansion ratio genleşme oranı 20287 expansion genişleme, genleşme, büyüme, yayılma 20288 expansionary genişlemeci 20289 expansionism ekspansiyonizm 20290 expansionist yayılma politikası yanlısı 20291 expansive geniş, büyük, (insan) içten, arkadaşça, açık yürekli 20292 expansiveness genişleme, yayılma, açıksözlülük 20293 exparte tek taraflı, tek taraflı 20294 expatiate etraflıca yazmak veya söylemek 20295 expatriate (öz yurdundan ayrılıp) çet elde yaşayan kimse 20296 expect (olmasını/gelmesini) beklemek, ummak, beklemek, sanmak 20297 expectanct bekleyen 20298 expectancy ümit, beklenti 20299 expectant mother hamile kadın 20300 expectant bekleyen, uman, umutlu 20301 expectation of life ortalama ömür 20302 expectation bekleme, umut, beklenti 20303 expected life beklenen ömür, tahmini ömür 20304 expected profit beklenen kâr, tahmini kâr 20305 expected return beklenen verim 20306 expected beklenilen 20307 expectorant balgam söktürücü ilaç 20308 expectorate öksürerek çıkarmak, balgam çıkarmak, tükürmek 20309 expectoration balgam, tükürme 20310 expediency yararlılık, yarar, uygunluk, çıkar, menfaat 20311 expedient uygun, yerinde, yararlı, umar, çare, yol, önlem 20312 expedite çabuklaştırmak, kolaylaştırmak, hızlandırmak 20313 expedition yolculuk, sefer 20314 expeditionary seferberlikle ilgili 20315 expeditious süratli, hızlı, işbilir, çabuk 20316 expel çıkarmak, dışarı atmak, kovmak, atmak 20317 expeller ekspeller, sürekli cendere 20318 expend tüketmek, harcamak, sarfetmek 20319 expendable harcanılabilen, feda edilebilen 20320 expenditure tax gider vergisi 20321 expenditure gider, masraf, harcama 20322 expense account gider hesabı, masraf hesabı 20323 expense control masraf kontrolü 20324 expense no object masrafın önemi yok 20325 expense harcama, gider, masraf 20326 expenses of conveyance nakliye masrafları 20327 expenses of operating işletme masrafları 20328 expenses of treatment tedavi masrafları 20329 expensive pahalı, masraflı 20330 experience deneyim, tecrübe, başa gelen şey, serüven, olay, yaşantı, görmek, görüp geçirmek, çekmek, yaşamak 20331 experienced deneyimli, tecrübeli 20332 experiment deney, deney yapmak 20333 experimental animal denek 20334 experimental chemistry deneysel kimya 20335 experimental lab araştırma laboratuvarı 20336 experimental laboratory araştırma laboratuvarı 20337 experimental physics deneysel fizik 20338 experimental research deneysel araştırma 20339 experimental deneysel 20340 experimentalism deneyselcilik 20341 experimentalist deneyselci 20342 experimentation deneyim, tecrübe, deney yapma 20343 experimenter araştırıcı, deneyci 20344 expert advice ekspertiz 20345 expert inquiry bilirkişi soruşturması 20346 expert report uzman raporu 20347 expert bilici, mütehassıs, uzman, bilirkişi, eksper, başbilen, belet, yakşı bilen, yakşı tanıyan, bilgili, yüksek ihtisaslı 20348 expert's report bilirkişi raporu 20349 expertise uzmanlık, bilirkişi raporu 20350 expertness ustalık, uzmanlık 20351 expiate cezasını çekmek 20352 expiation kefaret 20353 expiatory kefaret türünden 20354 expiration date vade tarihi 20355 expiration sona erme, bitiş, süre sonu, son, soluk verme 20356 expiratory nefes vermekle ilgili 20357 expire ölmek, süresi dolmak, sona ermek 20358 expired bill vadesi geçmiş senet 20359 expired süresi dolmuş 20360 expiry vade bitimi, son, bitim 20361 explain away sözü çevirmek, bahane getirmek, boyun kaçırmak 20362 explain oneself meramını anlatmak 20363 explain açıklamak, başa salmak, düşündürmek, tavzih vermek 20364 explainable açıklanabilir, izahı mümkün 20365 explanation açıklama 20366 explanatory açıklayıcı 20367 explant eksplant 20368 expletive kızınca söylenen, çoğu zaman anlamsız sözcük 20369 explicable açıklanabilir 20370 explicate yorumlamak, anlatmak, başa salmak 20371 explication açıklama, izah, yorum 20372 explicative açıklayıcı, izah edici 20373 explicit açık, apaçık, net, belirgin 20374 explicitly açıkça, kesin olarak 20375 explode patlamak, patlatmak 20376 exploit olağanüstü başarı, serüven, kahramanlık, yüreklilik, işletmek, kendi çıkarı için kullanmak, istismar etmek, sömürmek 20377 exploitation kullanma, faydalanma, sömürme, istismar 20378 exploiter kullanan, işleten, sömürücü 20379 exploration araştırma, keşif 20380 exploratory keşif türünden, araştırmayla ilgili 20381 explore every avenue her yola başvurmak 20382 explore keşfe çıkmak, inceleme gezisi yapmak, dikkatle incelemek, araştırmak 20383 explorer kaşif 20384 explosion chamber patlama odası 20385 explosion patlama 20386 explosive goods patlayıcı maddeler 20387 explosive substance patlayıcı madde 20388 explosive patlayıcı 20389 exponent (görüş/inanç) taraftar, savunucu, yandaş, üs 20390 exponential üsse ait 20391 exponentiate üs almak 20392 export association ihracat birliği 20393 export commodity ihracat maddeleri 20394 export credit ihracat kredisi 20395 export declaration ihracat beyannamesi 20396 export deficit ihracat açığı 20397 export department ihracat bölümü 20398 export duties ihracat vergisi 20399 export duty ihracat vergisi, ihraç resmi 20400 export embargo ihracat ambargosu 20401 export goods ihraç malları 20402 export licence ihraç lisansı, ihracat izni 20403 export license ihracat ruhsatı, ihracat lisansı 20404 export list ihraç listesi 20405 export manager ihracat müdürü 20406 export of merchandise mal ihracı 20407 export operations ihracat işlemleri 20408 export prohibition ihracat yasağı 20409 export share ihracat payı 20410 export surplus ihracat fazlası, ihraç fazlası 20411 export tax ihracat vergisi 20412 export ihracat yapmak, dışsatım yapmak, ihraç etmek, dışarıya vermek, dışsatım, ihracat, ihraç, ihraç malı 20413 exportable ihraç edilebilir 20414 exportation dışsatım, ihracat 20415 exporter dışsatımcı kişi ya da ülke, ihracatçı 20416 exporter's certificate ihracatçı belgesi 20417 exporting country ihraç eden ülke, ihracatçı ülke 20418 exporting ihraç etme, ihraç eden 20419 exports and imports ihracat ve ithalat 20420 exports dışsatım, ihracat 20421 expose açmak, korunmasız bırakmak, ifşa etmek, açığa vurmak, meydana çıkarmak, (yanka) ışığa tutmak, ifşa, teşhir, kamuya açıklama 20422 exposed korunmasız, maruz, açık, meydanda, muhafazasız 20423 exposition açıklama, izahat, uluslararası sergi 20424 expositor yorumcu, açıklayan kimse 20425 expository yorumlayan, açıklayan 20426 expostulate with dostça tenkit etmek, uyarmak, ikaz etmek 20427 expostulate protesto etmek, itiraz etmek 20428 expostulation dosça tenkit, uyarma 20429 exposure meter pozometre, ışıkölçer 20430 exposure time pozlandırma süresi, ışıklama süresi 20431 exposure korunmasızlık, ortaya çıkarma, ifşa, poz, kare 20432 expound açıklamak, belirtmek 20433 express company nakliye şirketi, nakliye ambarı 20434 express delivery ekspresle gönderme, acele teslim 20435 express elevator hızlı asansör 20436 express fee ekspres posta vergini 20437 express highway ekspres karayolu 20438 express letter ekspres mektup 20439 express messenger özel ulak 20440 express oneself maksadını anlatmak, meramını ifade etmek 20441 express regret üzüntüsünü bildirmek 20442 express service ekspres servis, hızlı servis 20443 express traffic hızlı trafik 20444 express train ekspres tren, sürat postası 20445 express warranty açık teminat 20446 express (buyruk/istek/vb.) açık, kesin, hızlı, süratli, ekspres, ekspres tren, ekspres posta, ekspres taşımacılık, anlatmak, dile getirmek, belirtmek, ifade etmek, göstermek, belli etmek, açığa vurmak, ekspres servisle, ekspres 20447 expressage nakliye şirketi, nakliye vergini 20448 expression anlatım, ifade, duygularını katma, ruh, yüz ifadesi, eda, ton, deyim, deyiş 20449 expressionism dışavurumculuk, ekspresiyonizm 20450 expressionist dışavurumcu, ekspresiyonist 20451 expressionless (yüz/ses/vb.) ifadesiz 20452 expressive anlatan, ifade eden, gösteren, anlamlı 20453 expressively anlamlı olarak 20454 expressiveness anlamlılık, etkileyicilik 20455 expressly açık ve net bir şekilde 20456 expressway karayolu 20457 expropriate kamulaştırmak, istimlak etmek 20458 expropriation kamulaştırma, istimlak 20459 expulsion kovma, çıkarma, atma, kovulma, çıkarılma, atılma 20460 expulsive kovan, çıkaran, ihraç edici, defedici 20461 expunge silmek, çıkarmak, bozmak, çizmek 20462 expurgate sansürlemek, makaslamak 20463 expurgation temizleme, arıtma 20464 expurgatory ıslah edici 20465 exquisite çok iyi, mükemmel, enfes, harika, ince, (acı ya da zevk) şiddetli, çok büyük, derin, (duyular) keskin, duyarlı, ince 20466 exsanguine kansız 20467 exscind kesip çıkarmak, yoketmek 20468 exsert dışarı çıkarmak 20469 exserted dışarı çıkmış (uzuv) 20470 exsiccate kurutmak, suyunu çektirmek 20471 exsiccation kurutma 20472 exsiccative kurutucu 20473 extant kaybolmamış, günümüze kadar gelen 20474 extemporary hazırlıksız, doğaçtan yapılan 20475 extempore hazırlıksız, doğaçtan, irticalen 20476 extemporize doğaçtan söylemek, irticalen söylemek 20477 extend the term of office görev süresini uzatmak 20478 extend the time vadesini uzatmak 20479 extend erişmek, yayılmak, sürmek, uzamak, daha uzun ya da büyük bir hale getirmek, uzatmak, genişletmek, germek, uzatmak, vermek, sunmak, sağlamak 20480 extended süresi uzatılmış, temdit edilmiş 20481 extensible uzatılabilir, uzanabilir, açılabilir 20482 extensile uzatılabilir 20483 extension board dahili santral 20484 extension cord uzatma kordonu 20485 extension table açılır-kapanır masa 20486 extension uzatma, büyütme, genişletme, uzama, büyüme, genişleme, ilave, ek, (alısün) dahili hat, dahili numara 20487 extensive agriculture yaygın tarım, ekstensif tarım 20488 extensive cultivation geniş tarım, ekstansif ziraat 20489 extensive (alan) geniş, büyük, büyük, derin, kapsamlı 20490 extensively yaygın olarak, çok 20491 extensiveness genişlik, yaygınlık 20492 extensometer ekstensometre, genleşmeölçer 20493 extensor muscle kol-bacak kası 20494 extensor ekstensor, kas açıcı 20495 extent uzunluk, büyüklük, boy, miktar, alan, genişlik, kapsam, ölçü, derece, mertebe 20496 extenuate mazur göstermek, azaltmak, hafifletmek 20497 extenuating circumstances hafifletici nedenler 20498 extenuation hafifletme, ciddiye almama 20499 extenuatory hafifletici, azaltıcı 20500 exterior angle dış açı 20501 exterior surface dış yüzey 20502 exterior wall dış duvar 20503 exterior dış, harici, dışarıda olan, dışardan gelen, dış, dış taraf, hariç, görünüş, dış görünüş 20504 exterminant imha edici şey 20505 exterminate yok etmek, öldürmek, kırmak, kökünü kazımak 20506 extermination yok etme, imha 20507 extern gündüzlü öğrenci, stajyer doktor 20508 external affairs harici işler 20509 external appearance dış görünüş 20510 external call uluslararası alısün çağrısı 20511 external credits dış krediler 20512 external debt dış borç 20513 external economy dış ekonomi 20514 external equilibrium dış denge 20515 external loan dış borç 20516 external respiration dış solunum 20517 external skeleton dış iskelet 20518 external structure dış yapı 20519 external view dış görünüş 20520 external dış, harici, dışa ait, dıştan gelen 20521 externality harici olma 20522 externalize maddileştirmek, dışa vurmak, yansıtmak 20523 externally harici olarak, dıştan 20524 exterritorial ülke dışında 20525 extinct volcano sönmüş yanardağ 20526 extinct (döngül/vb.) nesli tükenmiş, soyu tüke 20527 extinction sönme, söndürme, nesli tükenme, ilga, fesih 20528 extinguish a fire yangını söndürmek 20529 extinguish (ışık/ateş) söndürmek, öçürmek 20530 extinguisher küçük yangın söndürücü 20531 extirpate köküyle sökmek, kökünden halletmek, kökünü kesmek, kökünden sökmek 20532 extol övmek, methetmek, göklere çıkarmak 20533 extort (from ile) tehditle, sıkıştırarak ya da baskıyla almak, gaspetmek, tehditle koparmak 20534 extortion zorla alma, haraç, zorbalık, şantaj 20535 extortionate (istek/fiyat/vb.) çok fazla, fahiş, aşırı, kazık 20536 extortioner zorla alan kimse, zorba kimse 20537 extortionist zorba kimse, kazıkçı 20538 extra costs ilave masraflar 20539 extra expenses ek masraflar 20540 extra freight ek yük, ilave yük 20541 extra judicial execution yargısız infaz 20542 extra premium ek prim 20543 extra profit ek kazanç 20544 extra und ilave fon 20545 extra gereğinden fazla, ek, fazla, ek olarak, ilaveten, fazladan, ekstra, ek, ilave, ekstra, figüran 20546 extracellular gözedışı, hücre dışı 20547 extract of account hesap özeti, ekstre 20548 extract çekmek, çekip çıkarmak, sökmek, elde etmek, çıkarmak, almak, (parça/vb.) seçmek, seçip çıkarmak, almak, aktarmak, seçme parça, seçme, öz, ruh, esans, hulasa, özet 20549 extraction fan vantilatör 20550 extraction çekme, çıkarma, soy, köken 20551 extractive çıkarıcı, doğal maddeleri işlemeye ait 20552 extractor aspiratör 20553 extracurricular ders bağdalamasının dışında, müfredat dışı 20554 extraditable iade edilebilir, iade edilebilen 20555 extradite suçluyu ülkesine iade etmek, suçluyu almak 20556 extradition suçluların iadesi 20557 extrados kemer sırtı, kubbe sırtı 20558 extrajudicial killings yargısız infaz 20559 extrajudicial mahkeme dışında olan, mahkeme dışı, yargı dışı 20560 extraneous konu ile ilgili olmayan, konu dışı 20561 extraordinary meeting olağanüstü toplantı 20562 extraordinary görülmemiş, alışılmamış, garip, acayip, olağandışı, olağanüstü, fevkalade, harikulade 20563 extrapolate (bildikleriyle gelecekte olacak bir şeyi) tahmin etmek 20564 extrasensory perception altıncı his 20565 extraterrestrial dünya dışından gelen, dünya dışı 20566 extravagance savurganlık, israf, aşırılık, ölçüsüzlük, mantıksızlık 20567 extravagant savurgan, müsrif, aşırı, haddinden fazla, saçma, mantıksız, aşırı, ölçüsüz 20568 extravagate başıboş dolaşmak, haddi aşmak 20569 extravert bkz.extrovert 20570 extreme case uç örnek, tipik olmayan bir örnek 20571 extreme limit azami vade 20572 extreme en uçtaki, had safhadaki, son, sınır, aşırı, çok büyük, son derece, çok, (düşünce/vb.) aşırı, müfrit, en uzak çekit, sınır, uç, son derece, son had 20573 extremely son derece, çok, aşırı 20574 extremism (siyasi düşünce/vb.'de) aşırılık, aşırı uçta olma 20575 extremist rightist aşırı sağcı 20576 extremist aşırı, ifratçı, azılı 20577 extremities eller ve ayaklar 20578 extremity (acı/üzüntü/vb.) en yüksek derece, son safha 20579 extricable kurtarılabilir, çıkarılabilir 20580 extricate (kıyın bir durumdan) çıkarmak, kurtarmak 20581 extrication kurtarma, kurtulma, çıkarma, ayırma, çıkma 20582 extrinsic dış, harici 20583 extrorse dışa bakan, dışa dönen 20584 extroversion dışadönüklük 20585 extrovert dışadönük kişi 20586 extrude sıkmak, çıkarmak, kalıptan geçirmek, ihraç etmek 20587 extrusion çıkarma, ekstrüzyon, ihraç etme 20588 extrusive mass püskürük kayaç 20589 extrusive çıkaran, fırlatan, püskürük 20590 exuberance bolluk, taşkınlık, laf kalabalığı 20591 exuberant coşkun, taşkın, (ösümlük) bol, verimli, bereketli 20592 exuberantly bollukla 20593 exudation sızma, akma, ter 20594 exude sızmak, akmak, yayılmak, sızdırmak, akıtmak, yaymak 20595 exult çok sevinmek, sevinçten uçmak, bayram etmek, coşmak 20596 exultant sevinçli, mutlu, bayram eden, sevinçten uçan, coşkun 20597 exultation sevinç, övünme, iftihar 20598 exuviate kabuk dökmek, deri dökmek, tüy dökmek 20599 eye for an eye and a tooth for a tooth göze göz, dişe diş 20600 eye opener ibret 20601 eye shadow göz farı 20602 eye socket gözyuvası, göz çukuru 20603 eye witness görgü tanığı 20604 eye göz, görme gücü, görüş, iğne deliği, dişi kopça, delik, göz, bakış, göz, nazar, dikkatle bakmak, gözünü dikip bakmak 20605 eye-catching dikkat çekici, göze çarpan 20606 eyeball göz küresi, göz yuvarlağı 20607 eyebright göz otu 20608 eyebrow pencil kaş kalemi 20609 eyebrow kaş 20610 eyecup göz banyosu için kullanılan kadeh, göz fincanı 20611 eyed gözlü 20612 eyeful bir içim su, gözalıcı kimse/şey 20613 eyeglasses gözlük, aynek 20614 eyehole gözevi, gözyuvası, göz çukuru, delik 20615 eyelash kirpik 20616 eyeless kör 20617 eyelet knot matafyon bağı 20618 eyelet leach matafyon yakası, seren yakası 20619 eyelet delik, matafyon, kopça iliği 20620 eyelid göz kapağı 20621 eyeliner göz kalemi 20622 eyepencil kaşboyası 20623 eyepiece oküler, göz merceği 20624 Eyes front! Önüne bak!, ileri bak! 20625 eyesight görme gücü, görme yeteneği 20626 eyesore gözü rahatsız eden, göze batan çirkin şey 20627 eyespot sadegöz 20628 eyestrain göz yorgunluğu 20629 eyetooth gözdişi, köpekdişi 20630 eyewash göz boyama, göz banyosu 20631 eyewater göz damlası, göz yaşı 20632 eyewinker kirpik 20633 eyewitness görgü tanığı, şahit 20634 eyrie kartal yuvası 20635 fa fa notası 20636 fabaceous fasulye familyasına ait 20637 fabeceae fasulye familyası 20638 fabian ihtiyatlı 20639 fable masal, döngül masalı, fabl, öykünce, söylence 20640 fabled efsanevi, hayali 20641 fabric appearance kumaş görünümü 20642 fabric back kumaşın ters yüzü 20643 fabric printing kumaş baskısı 20644 fabric softener kumaş yumuşatıcı 20645 fabric weight kumaş ağırlığı 20646 fabric dokuma, kumaş, bez, (bina) yapı, dikili, çatı, iskelet, bünye 20647 fabricate uydurmak, icat etmek, kandırmak amacıyla uydurmak, yapmak, kurmak 20648 fabrication uydurma, yalan, yapma, yapım, imal, imalat, fabrikasyon 20649 fabricator fabrikatör 20650 fabulist fabl yazarı, uydurukçu, atıcı 20651 fabulous inanılmaz, şaşılacak, mükemmel, harika, müthiş, düşsel, uydurma, masal ürünü 20652 fabulously inanılmaz derecede, müthiş 20653 facade binanın ön yüzü, bina cephesi, alnaç, fasat, yanıltıcı, aldatıcı görünüm 20654 face about ters yöne dönmek 20655 face amount üzerinde yazılı meblağ 20656 face brick yüz tuğlası 20657 face card n. resimli iskambil çöngesi 20658 face cream yüz kremi 20659 face down karşısındakini sindirmek, yüzükoyun 20660 face it out sonuna kadar götürmek 20661 face lathe yüz tornası 20662 face lifting yüze uygulanan estetik ameliyatı 20663 face par nominal değer 20664 face plate torna düz aynası 20665 face stone kaplama taşı, kesme taş 20666 face string alınlık kirişi 20667 face the music ceremeyi çekmek, sonucuna katlanmak 20668 face to face karşı karşıya, yüz yüze 20669 face up to yüz yüze gelmek 20670 face value nominal değer, itibari kıymet, yazılı değer 20671 face wall cephe duvarı, ön yüz duvarı 20672 face with yüzyüze gelmek 20673 face yüz, surat, çehre, görünüş, şekil, dış görünüş, itibar, saygınlık, şeref, bakmak, karşı karşıya olmak, karşılamak, karşı karşıya gelmek, göğüs germek, örtmek, sıvamak, kaplamak 20674 face-lift yüz gerdirme ameliyatı, estetik ameliyat 20675 face-pack krem maskesi, yüz maskesi 20676 facecloth el-yüz havlusu 20677 faceless kim olduğu belirsiz, kimliği belirsiz 20678 facet traş edilmiş elmas ya da diğer değerli taşların yüzü, façeta, bir konunun ya da herhangi bir şeyin çeşitli yüzleri 20679 facetious sulu, patavatsız, uygunsuz şakalar yapan 20680 facial angle yüz açısı 20681 facial yüze ilişkin, yüzle ilgili, yüz bakımı, yüz masajı 20682 facies fasiyes, dış görünüş 20683 facile kolay yapılmış, kolay elde edilmiş, kolay, asan, derinliği olmayan, anlamsız, yüzeysel, basit 20684 facilitate kolaylaştırmak, yardım etmek 20685 facilities olanaklar, imkân 20686 facility yetenek, beceri, ustalık, rahatlık, avantaj, elverişlilik, olanak, kolaylık, fırsat, kolaylık, yararlı her türlü kuruluş, her türlü şey 20687 facing lathe yüz tornası 20688 facing stone kaplama taşı 20689 facing dış yüzey, dış kaplama, dış görünüm 20690 facsimile receiver faksimile alıcısı 20691 facsimile signature mühürlü imza 20692 facsimile transmitter faksimile vericisi 20693 facsimile kopya, suret, tıpkısı, tıpkıbasım 20694 fact film belgeli yanka 20695 fact gerçek, olgu, olmuş şey, olay, gerçek olay, bilgi, doğru bilgi, gerçek 20696 faction bölek, klik, hizip, bir topluluk içinde anlaşmazlık, kavga, ayrılık 20697 factionalism partizanlık 20698 factionist partizan, hizipçi, ihtilafçı 20699 factious fesatçı, fitneci, hizipçi 20700 factitious yapma, uydurma 20701 factitiously suni olarak 20702 factitive verb ettirgen eylem 20703 factitive voice ettirgen çatı 20704 factitive araçlı geçişli 20705 factor intensity faktör yoğunluğu 20706 factor intensive faktör yoğunluğu 20707 factor of production üretim faktörü 20708 factor of safety güvenlik katsayısı, emniyet katsayısı 20709 factor revenues faktör gelirleri 20710 factor shares faktör payları 20711 factor etmen, faktör, çarpan 20712 factorage komisyon 20713 factorial çarpınım, faktöriyel 20714 factoring faktöring 20715 factorization çarpanlara ayırma 20716 factorize çarpanlara ayırmak 20717 factors of production üretim etmenleri, üretim faktörleri 20718 factory building fabrika binası 20719 factory chimney fabrika bacası 20720 factory cost üretim maliyeti, fabrika maliyeti 20721 factory expenses fabrika giderleri 20722 factory hand fabrika işçisi 20723 factory inspector hükümet denetçisi, fabrika denetçisi 20724 factory labourer fabrika işçisi 20725 factory ledger imalat defteri, fabrika büyük defteri 20726 factory manager fabrika müdürü 20727 factory output fabrika randımanı 20728 factory price fabrika fiyatı 20729 factory production fabrika üretimi 20730 factory worker fabrika işçisi 20731 factory fabrika, üretimlik 20732 factotum kâhya, her işi gören memur 20733 facts of life cinsî yaşamın ayrıntıları 20734 factual gerçeklere, olgulara dayanan 20735 factually olaylara dayanarak 20736 facula fakül, benek 20737 facultative ihtiyari, yetenekli, seçimli 20738 faculty dean bilimyurdu dekanı 20739 Faculty of Arts Edebiyat Bilimyurdu 20740 Faculty of Divinity ilahiyat Bilimyurdu 20741 Faculty of Letters Edebiyat Bilimyurdu 20742 Faculty of Science Fen Bilimyurdu 20743 faculty yetenek, beceri, yeti, fakülte, bilimyurdu 20744 fad geçici ilgi, geçici heves, şıltak, tutku, merak 20745 faddy geçici hevesli 20746 fade away ortadan kaybolmak, sönmek 20747 fade out yavaş yavaş kısmak, kısılmak, kararmak 20748 fade solmak, ağarmak, sefit olmak 20749 fade-up yavaş yavaş açmak 20750 fadeless solmaz 20751 faecal tortulu, dışkıya ait 20752 faeces dışkı, pislik 20753 fag angarya, sigara, ibne 20754 fagged (İİ) .çok yorgun, bitkin 20755 faggot çalı çırpı demeti, çıra demeti, (Aİ) ibne, sevimsiz kimse, köfte 20756 fagot bkz.faggot 20757 Fahrenheit degree Fahrenheit derecesi, Fahrenheit derecesi 20758 Fahrenheit scale Fahrenhayt ölçeği, Fahrenhayt ölçeği 20759 Fahrenheit Fahrenhayt 20760 faience fayans, çini 20761 fail due vadesi gelmek 20762 fail in one's duty görevinde kusur etmek 20763 fail safe arızaya karşı emniyetli 20764 fail safety hata emniyeti, hata güvenliği 20765 fail başaramamak, becerememek, başarısız olmak, geçememek, kalmak, (sınıfta) bırakmak, çaktırmak, beklenen sonucu verememek, yetmemek, yetersiz kalmak, düş kırıklığına uğratmak, zayıflamak, güçsüzleşmek, tükenmek, başarısızlık 20766 fail-safe control arıza güvenlik denetimi 20767 fail-safe system arıza güvenlik jüyesi 20768 failing that aksi takdirde 20769 failing zayıflık, kusur, hata, olmazsa 20770 failure logging arıza kaydı 20771 failure of evidence delil yetersizliği 20772 failure prediction arıza tahmini 20773 failure rate hata oranı 20774 failure recovery arızadan kurtarma 20775 failure to pay ödeyememe 20776 failure başarısızlık, yetersizlik, eksiklik, güçsüzlük, başarısız kimse/şey, yetmezlik 20777 fain memnun, hevesli, seve seve, zorunlu olarak 20778 faineant tembel 20779 faint zayıf, güçsüz, bilincini yitirmek üzere, bayılmak üzere, çok küçük, soluk, donuk, sönük, zayıf, silik, bayılmak, güçsüzleşmek, baygınlık, bayılma 20780 faintheart korkak, yüreksiz 20781 faintly azıcık, hafiften 20782 faintness halsizlik 20783 fair and square dürüst bir şekilde, doğrudan, direkt 20784 fair copy temiz nüsha, temiz kopya 20785 fair play tarafsızlık 20786 fair price makul fiyat 20787 fair spoken nazik, tatlı dilli, kandırıcı 20788 fair to middling fena olmayan 20789 fair wages adil vergin 20790 fair wind uygun rüzgâr 20791 fair dürüst, doğru, eşit, adil, orta, vasat, şöyle böyle, (hava) açık, güzel, sarışın, kumral, (ten/saç) açık renkli, (kadın) güzel, çekici, temiz, net, adilane, hakça, dürüstçe, kurallara uygun, panayır, pazar, fuar 20792 fair-haired sarı saçlı 20793 fair-minded makul düşünen 20794 fair-weather friend iyi gün dostu 20795 fairground panayır yeri 20796 fairing karenaj, kaplama 20797 fairlead kurtağzı 20798 fairly dürüst bir biçimde, hakça, yansızca, kurallara uygun biçimde, oldukça 20799 fairness doğruluk, dürüstlük, güzellik, insaflılık 20800 fairway serbest geçit, çimenli yol 20801 fairy tail efsane, peri masalı, palavra, uydurma 20802 fairy peri, ibne 20803 fairy-like peri gibi 20804 fairyland periler ülkesi 20805 fait accompli oldubitti, olupbitti, emrivaki 20806 faith güven, güvenç, güçlü inanç, söz, şeref sözü, inanç, iman, itikat, din, bağlılık, sadakat 20807 faithful bağlı, sadık, inançlı, imanlı, dinine bağlı, aslına uygun, doğru, yanlışsız 20808 faithfully içtenlikle, tam olarak 20809 faithless sadakatsiz, vefasız, hain, imansız, inançsız, güvenilmez 20810 faithlessness güvensizlik, imansızlık, vefasızlık 20811 fake taklidini/sahtesini yapmak, ayak yapmak, takınmak, numara yapmak, feyk atmak, sahtekâr, sahte şey, gas, taklit, sahte, gastan 20812 faker sahtekâr, dolandırıcı, seyyar satıcı 20813 fakir Hint fakiri, fakir 20814 falcate orak şeklinde, hilal şeklinde 20815 falchion kılıç 20816 falciform orak şeklinde 20817 falcon şahin, doğan 20818 falconer şahinci, avcı 20819 falconet bir çeşit ufak top 20820 falconry şahin ile avcılık, doğancılık 20821 falderal boş laf, önemsiz şey, süs 20822 fall about (gülmekten) katılmak 20823 fall asleep uykuya dalmak 20824 fall away çekilmek, fenalaşmak, gerilemek, zayıflamak 20825 fall back on yardım için başvurmak 20826 fall back geri çekilmek 20827 fall behind zamanında bitirememek, geride kalmak 20828 fall budding güz aşısı 20829 fall by the wayside başarılı olamamak, suya düşmek 20830 fall down on the job işin üzerine düşmemek 20831 fall down başarısız olmak, kötü gitmek, düşmek, çökmek 20832 fall due vadesi gelmek 20833 fall flat on one's face sırtı yere gelmek 20834 fall flat beklenen sonucu vermemek, güme gitmek 20835 fall for sth hook üç kâğıda gelmek 20836 fall for sth çok beğenmek, bayılmak, aldanmak, kanmak 20837 fall for -e âşık olmak, aşka düşmek, aldatılmak 20838 fall guy keriz, abalı, kurban 20839 fall in love with -e aşık olmak 20840 fall in love âşık olmak, sevmek, gönül vermek 20841 fall in price fiyatı düşmek 20842 fall in value değeri düşmek 20843 fall in with sb -e rastlamak 20844 fall in with sth kabul etmek, uymak 20845 fall in with rastgelmek, tesadüf etmek 20846 fall in ödeme zamanı gelmek, dizilmek, sıraya girmek 20847 fall into a trap tuzağa düşmek 20848 fall into arrears borçları vadesinde ödememek 20849 fall into error hataya düşmek, yanılmak, kârıkmak 20850 fall into oblivion unutulup gitmek 20851 fall into obloquy rezil olmak, dillere düşmek 20852 fall of leaves yaprak dökümü 20853 fall off ayrılmak, düşmek, bozulmak, çekilmek, azalmak 20854 fall on one's face yüzüne gözüne bulaştırmak 20855 fall on one's feet dört ayak üzerine düşmek, atlatmak 20856 fall on one's knees yola gelmek, diz çökmek 20857 fall on vahşice saldırmak 20858 fall out tartışmak, çatışmak, kapışmak, bozuşmak 20859 fall over backwards çok istekli olmak, elinden geleni yapmak 20860 fall over yıkılmak, sırtüstü düşmek, devrilmek 20861 fall short of yetmemek, tükenmek 20862 fall short suya düşmek, beklenen sonucu vermemek 20863 fall through suya düşmek, başarısız olmak, yarım kalmak 20864 fall to pieces parçalanmak, dağılmak 20865 fall to başlamak, düşmek, saldırmak, yemeye başlamak 20866 fall düşmek, azalmak, düşüş göstermek, inmek, yağmak, yıkılmak, çökmek, yaralanmak, ölmek, yenilmek, işgal edilmek, düşmek, rastlamak, asılmak, aşağı sallanmak, düşüş, düşme, azalma, çöküş, yıkılma, sonbahar, güz, payiz 20867 fall-planted beets güz pancarı 20868 fallacious yanlış, hatalı, mantıksız 20869 fallacy yanlış düşünce ya da inanç, yanlış mantık 20870 fallal süslü şey, süs 20871 fallen angel yeryüzüne inmiş melek 20872 fallen düşmüş, düşkün, günahkâr, şehit, fethedilmiş 20873 fallibility yanılma payı 20874 fallible hataya düşebilir, yanılabilir 20875 falling market fiyatların düştüğü piyasa 20876 falling sickness sara, epilepsi 20877 falling star akanyıldız, ağma, şahap 20878 falling düşen, düşme 20879 falling-in göçme, yıkılma 20880 fallopian tubes dölyatağı borusu, rahim borusu 20881 fallout nükleer bir patlama nedeniyle havaya yayılan radyoaktif madde 20882 fallow deer alageyik 20883 fallow land nadasa bırakılan toprak 20884 fallow nadasa bırakılmış toprak, nadasa bırakılmış, ekilmemiş 20885 falls çağlayan, çaylan, şelale 20886 false balance sheet sahte bilanço 20887 false bottom sahte dip, gizli dip 20888 false coin sahte pul, gastan pul 20889 false colours sahte hüviyet 20890 false document sahte evrak 20891 false documents sahte evrak 20892 false drop sahte bilgi, hatalı bilgi 20893 false hair takma saç 20894 false keel kontra omurga 20895 false key maymuncuk 20896 false money sahte pul, gastan pul 20897 false ogive balistik külah 20898 false pretences yanlış beyan 20899 false pretenses sahte iddia, yapmacık 20900 false signature sahte imza 20901 false step yanlış adım, hata 20902 false takeoff hatalı kalkış 20903 false teeth takma dişler 20904 false trade mark sahte ticaret markası 20905 false witness yalancı tanık 20906 false yanlış, takma, yapma, taklit, sadık olmayan 20907 false-hearted hain, sadakatsiz 20908 falsehood yalan, yalancılık 20909 falsely yalan olarak, sahte olarak, asılsız olarak 20910 falseness yalancılık, sahtelik, yalan 20911 falsetto (erkekte) yüksek perdeden ses 20912 falsework iskele 20913 falsies takma göğüs, yalancı göğüs 20914 falsification of accounts hesapların tahrifi 20915 falsification tahrif, taklit, sahtesini yapma 20916 falsified note düzmece senet 20917 falsified sahte, tahrif edilmiş 20918 falsifier sahtekâr 20919 falsify değiştirmek, tahrif etmek, saptırmak 20920 falsity yanlışlık, yanlış olma, yalan 20921 faltboat portatif bot 20922 falter sendelemek, duraksamak, bocalamak, tereddüt etmek 20923 fame ün, şöhret 20924 famed ünlü, şöhretli, meşhur 20925 familial kodak, kodaktan geçmiş, kodağa değişli, kodaklık 20926 familiar yakın dost, aile ahval ruhiyesi, çok yakın, samimi, tanış, bildik, tanıdık, yakın, bilen, teklifsiz, yakşı tanış olan, belet, bilgili, bilen, anlayan, aşina, alışık, laubali, bambılı, sulu, fazla samimi 20927 familiarity iyi bilme, aşinalık, yakınlık, içtenlik, samimilik, laubalilik 20928 familiarize alıştırmak, tanıtmak 20929 familiarly teklifsizce, samimilikle, dostça 20930 family allowance kodak yardımı 20931 family assurance kodak sigortası 20932 family benefits kodak ödenekleri 20933 family business kodak şirketi 20934 family circle kodak çevresi 20935 family company kodak şirketi 20936 family day soyadı 20937 family doctor kodak doktoru 20938 family estate kodak varlığı 20939 family insurance kodak sigortası 20940 family man ev bark sahibi 20941 family member kodak ferdi 20942 family name soyadı 20943 family of words kelime kodağı, sözcük kodağı 20944 family partnership kodak şirketi 20945 family planning kodak josparlaması 20946 family property kodak malları 20947 family ticket kodak bileti 20948 family tree soyağacı, hayatağacı, şecere, kodak kütüğü 20949 family aile, kodak, odbaşı, ocak, soy, familya, çocuklar 20950 famine kıtlık 20951 famish çok aç olmak, aç kalmak, açlık çekmek, açlıktan ölmek 20952 famished aç, açlık çeken 20953 famous ünlü, meşhur 20954 famously çok iyi 20955 fan antenna yelpaze anten 20956 fan belt vantilatör kayışı 20957 fan out birkaç kola ayrılmak 20958 fan the flames kışkırtmak 20959 fan yelpaze, pervane, yelletke, vantilatör, yelpazelemek, yellenmek, (out ile) yayılmak, hayran 20960 fan-tan pulla oynanan bir tür Çin çönge oyunu 20961 fanatic bağnaz, fanatik, aşırı meraklı 20962 fanatical bağnaz 20963 fanaticism bağnazlık, fanatizm 20964 fancier hayalci, yakşı bilen, yakşı tanıyan, heveskâr, belet, özellikle döngül/ösümlük meraklısı 20965 fanciful düşe dayanan, düşsel, hayale dayanan, gerçek dışı, düşsel, hayal ürünü 20966 fancy dress ball maskeli balo, kıyafet balosu 20967 fancy dress maskeli balo kıyafeti, karnaval kıyafeti 20968 fancy goods fantezi eşya 20969 fancy oneself özünü sanmak 20970 fancy price fahiş fiyat 20971 fancy thread fantezi iplik 20972 fancy yarn fantezi iplik 20973 fancy imgelemek, aklında canlandırmak, düşünmek, istemek, arzu etmek, sanmak, hayal gücü, imgelem, hayal, kuruntu, istek, arzu, süslü, parlak renkli, sıradan olmayan 20974 fancy-free bağımsız, serbest, âşığı olmayan 20975 fancywork el işi 20976 fandango hareketli bir ispanyol dansı 20977 fane tapınak, mabet 20978 fanfare trampet temposu 20979 fanfaronade övünme, atma, farfaralık, övünme, böbürlenme 20980 fang uzun sivri diş 20981 fanged beet çatal kuyruklu pancar 20982 fanged dişli, azılı 20983 fanlight vasistas 20984 fanning mill tınaz kılgası 20985 fanny but, kaba et 20986 fantasia fantezi 20987 fantasm tayf 20988 fantast hayalperest 20989 fantastic düşsel, inanılmaz, hayal ürünü, fantastik, acayip, garip, harika, müthiş, çok iyi, süper 20990 fantastically aşırı derecede, fevkalade 20991 fantasy imgelem, düş gücü, düş, hayal, fantezi, düşlem 20992 fantoccini kukla oyunu 20993 far and away pek çok 20994 far and wide her yerde, yurdun dört köşesinde 20995 far be it from me bana düşmez 20996 far cry from dağlar kadar farklı 20997 Far East Uzak Doğu 20998 far from it ne münasebet 20999 far from -den ziyade, -in yerine 21000 far off çok uzak, dalgın 21001 far uzakta, uzağa, çok, pek çok, bir hayli, uzak, alıs, öte, daha uzaktaki, ötedeki, öbür 21002 far-flung yaygın, geniş 21003 far-out geçerli, bilgili 21004 far-reaching geniş ölçüde, kapsamlı 21005 farad farad 21006 faraday faraday 21007 Faraday's law Faraday kanunu, Faraday yasası 21008 Faraday's laws of electrolysis Faraday elektroliz kanunları 21009 faraway uzak, dalmış, dalgın, uzaklara gitmiş 21010 farce sulu komedi, kaba güldürü, fars, hava civa 21011 farceur şakacı, muzip 21012 farcical gülünç, tuhaf 21013 farcy atlarda çıkan çıban türü 21014 fare forth yola çıkmak 21015 fare üstesinden gelmek, başarmak, geçinmek, dolanmak, yol pulu, yiyecek 21016 farewell concert veda konseri 21017 farewell dinner veda yemeği, veda yemeği 21018 farewell alahaısmarladık, elveda, veda 21019 farewell! Uğurlar olsun! 21020 farfetched uydurma, inanılması zor 21021 farina mısır unu, irmik, nişasta 21022 farinaceous nişastalı 21023 farinose un veren, unlu 21024 farm aid tarımsal yardım 21025 farm animals çiftlik döngülleri 21026 farm hand çiftlik amelesi, rençper, tarım işçisi 21027 farm house çiftlik evi 21028 farm labourer tarım işçisi 21029 farm machinery ziraat kılgaları, tarım kılgaları 21030 farm manure çiftlik gübresi, işletme gübresi 21031 farm out (iş) havale etmek, kiraya vermek 21032 farm pasture çiftlik merası 21033 farm policy tarım politikası 21034 farm product çiftlik ürünü 21035 farm çiftlik, çiftlik evi, çiftçilik yapmak 21036 farmer çiftçi 21037 farmer's cooperative çiftçi kooperatifi 21038 farmhouse çiftlik evi 21039 farming industry tarım endüstrisi 21040 farming management tarımsal işletme, zirai işletme 21041 farming çiftçilik 21042 farmland ekilebilir arazi, tarıma uygun arazi 21043 farmstead çiftlik ve binaları 21044 farmyard manure çiftlik gübresi 21045 farmyard çiftlik avlusu 21046 farnesol farnezol 21047 faro çöngeyi dağıtana karşı oynanan iskambil oyunu türü 21048 farrago karmakarışık şey 21049 farrow yavrulamak (domuz) 21050 farsighted uzağı iyi gören, hipermetrop, ilerigörüşlü, öngörüşlü, ileriyi görür 21051 farsightedness hipermetropluk 21052 fart osuruk, osurmak 21053 farther uzak, daha uzaktaki, ötedeki, daha ileri, daha uzağa, daha uzakta 21054 farthermost en uzak 21055 farthest en uzak, en ileri, en uzağa, en uzakta 21056 farthing çeyrek peni 21057 farthingale çemberli kabarık etek, jüpon 21058 fasces hâkimlik sembolü 21059 fascia fasya, karın sargısı, renkli şerit, bağdoku 21060 fasciate (döngül) renkli şeritli 21061 fasciated şeritli, çizgili 21062 fascicle küçük demet, salkım, kısım, fasikül, cüz 21063 fascicular salkımlı 21064 fascinate etkilemek, büyülemek 21065 fascinating etkileyici, büyüleyici 21066 fascination büyüleme, cazibe 21067 fascism faşizm 21068 fascist faşist 21069 fashion designer modacı 21070 fashion model manken 21071 fashion monger moda malların satıcısı 21072 fashion of the moment günün modası 21073 fashion parade moda sergisi 21074 fashion plate elbise modeli 21075 fashion moda, biçim, tarz, üslup, tavır, davranış, (elleri kullanarak) yapmak, kayırmak, biçimlendirmek, belli bir biçim vermek, istihsal etmek, hazırlamak 21076 fashionable modaya uygun, moda 21077 fashionably modaya uygun olarak 21078 fast asleep derin uykuda, derin uykuya dalmış 21079 fast boat ekspres vapur, hızlı gemi 21080 fast day oruç günü, perhiz günü 21081 fast dye has boya, solmaz boya 21082 fast estate gayri menkul 21083 fast finish has apre 21084 fast food fast food, hızlı yiyecek 21085 fast friend yakın arkadaş, güvenilir dost 21086 fast goods train ekspres marşandiz 21087 fast memory hızlı bellek 21088 fast motion hızlı hareket 21089 fast passenger steamer ekspres yolcu gemisi 21090 fast reverse winding hızlı geriye sarma 21091 fast to acids aside dayanıklı 21092 fast to washing yıkamaya dayanıklı 21093 fast to water suya dayanıklı 21094 fast train ekspres tren 21095 fast wind (bant) hızlı sarma 21096 fast hızlı, süratli, seri, çabuk, sıkı, sağlam, sabit, solmaz, sabit, (sögen) ileri, hızla, süratle, sıkıca, sağlamca, oruç tutmak, oruç 21097 fasten on kavramak, kapmak, kullanmak 21098 fasten upon kavramak, kapmak, kullanmak 21099 fasten bağlamak, iliştirmek, tutturmak, (giysi) iliklemek 21100 fastener tutturucu, bağlayıcı şey, bağ, toka 21101 fastening screw tespit vidası 21102 fastening kapı yada pencere kilidi, mandal ya da sürgü 21103 fastidious müşkülpesent, titiz, zor beğenir 21104 fastigiate konik 21105 fastness to detergents deterjan haslığı 21106 fastness to pressing ütü haslığı 21107 fastness to water suya karşı dayanıklılık 21108 fastness (renk/vb.) kalıcılık, sağlamlık 21109 fat as a pig yağ tulumu gibi 21110 fat cat zengin adam 21111 fat coal yağlı kömür, ziftli kömür 21112 fat content yağ miktarı 21113 fat solvent yağ çözücü 21114 fat (et) yağlı, şişman, tombul, kök, şişko, kalın, şişkin, dolgun, yüklü, yağ, içyağı 21115 fata morgana serap 21116 fatal error önemli hata 21117 fatal ölümcül, öldürücü, tehlikeli, zararlı, kötü 21118 fatalism yazgıcılık, kadercilik 21119 fatalist yazgıcı, kaderci 21120 fatality ölümle sonuçlanan kaza, ölüm, felaket 21121 fate yazgı, alın yazısı, kader, son, akıbet, ölüm, kısmet, gelecek 21122 fated kadere bağlı, kadere dayanan 21123 fateful hayati önemi olan, kaçınılmaz, alında yazılı olan 21124 father figure tavsiye ve yardımına başvurulan kimse 21125 father of lies şeytan 21126 father on isnat etmek, yüklemek 21127 father ata, baba, müdafaacı, himayeci, ata gibi kaygı göstermek 21128 father-in-law kayınpeder 21129 father's brother's son amca oğlu 21130 father's sister's son hala oğlu 21131 fatherhood babalık 21132 fatherland anavatan, yurt 21133 fatherless babasız, yetim 21134 fatherliness babacan tavırlar 21135 fatherly babacan, baba gibi 21136 fathom curve eşderinlik eğrisi 21137 fathom line iskandil hattı 21138 fathom kulaç, bir metrelik derinlik, anlamak, kavramak, idrak etmek 21139 fathomable anlaşılabilir 21140 fathometer iskandil, sondör 21141 fathomless çok derin, dibine erişilmez, anlaşılmaz 21142 fatigue aşırı yorgunluk, bitkinlik, kağşama, maden yorgunluğu, yormak, yorgunluk vermek 21143 fatling besili döngül 21144 fatten şişmanlatmak, semirtmek 21145 fattening capacity besi kapasitesi 21146 fattening range besi otlağı 21147 fattish şişmanca 21148 fatty acid yağ asidi 21149 fatty clay yağlı kil 21150 fatty degeneration yağ dejenerasyonu, aşırı şişmanlık 21151 fatty foods yağlı yiyecekler 21152 fatty heart yağ bağlamış kalp 21153 fatty tissue yağ dokusu 21154 fatty (yiyecek) yağlı 21155 fatuity ahmaklık, akılsızlık, budalalık 21156 fatuous saçma, akılsız 21157 fatuously ahmakça, akılsızca 21158 fauces boğaz 21159 faucet musluk 21160 faugh püf!, berbat!, Ãœf be! 21161 fault finding arıza bulma 21162 fault line kırık çizgisi, çatlak hattı 21163 fault plane kırık düzlemi 21164 fault scarp kırık basamağı 21165 fault time arıza zamanı 21166 fault zone kırık kuşağı, kırık bölgesi 21167 fault hata, yanlışlık, suç, kusur, arıza, bozukluk, eksiklik, fay, çatlak, hata bulmak, kusur bulmak 21168 fault-tolerant hata kaldırır, hatadan etkilenmez 21169 faulted structure faylı yapı, kırıklı yapı 21170 faulted faylı, kırıklı 21171 faultfinder tenkitçi 21172 faultless hatasız, kusursuz, mükemmel 21173 faultlessness mükemmellik 21174 faulty workmanship işçilik hatası 21175 faulty hatalı, kusurlu, arızalı, eksik 21176 faun yarısı keçi yarısı insan şeklinde bir ilah 21177 fauna fauna, direy 21178 faunal direysel, fauna 21179 faux pas gaf, hata, kabalık, uygunsuz hareket 21180 fava bakla, ful 21181 favor bkz.favour 21182 favour tariff ikramlı tarife 21183 favour onaylama, onay, destek, kayırma, iltimas, iyilik, yardım, lütuf, yüreklendirmek, desteklemek, onaylamak, lehinde olmak, yanında olmak, iltimas etmek, kayırmak 21184 favourable reply müspet cevap 21185 favourable olumlu, lehte, uygun, elverişli 21186 favourite gözde, sevgili, favori, kazanacağı umulan kişi ya da at, favori, kayırılan kimse, en çok beğenilen, ençok sevilen, favori 21187 favouritism iltimas, kayırmacılık, adam kayırma 21188 favus kel hastalığı 21189 fawn on yaltaklanmak, yağ çekmek, dalkavukluk etmek 21190 fawn yavru geyik, açık kahverengi 21191 fax machine faks kılgası 21192 fax faks 21193 fay peri 21194 fayalite fayalit 21195 faze telaşlandırmak, iki ayağını bir pabuca sokmak 21196 fealty sadakat 21197 fear for endişe etmek, telaşlanmak 21198 fear of God Allah korkusu 21199 fear korkmak, ürkmek, çekinmek, (for ile) endişe etmek, telaşlanmak, korku, dehşet, kaygı, endişe 21200 fearful korkunç, müthiş, dehşetli, endişeli, kaygılı, korkulu, korku dolu, korkulu 21201 fearless korkusuz, yürekli 21202 fearlessly korkusuzca, yılmadan 21203 fearnought bir çeşit kalın yünlü kumaş 21204 fearsome korkutucu, müthiş 21205 feasibility study fizibilite çalışması 21206 feasibility fizibilite, uygulama olanağı 21207 feasible yapılabilir, olası, olanaklı, makul, mantıklı 21208 feast one's eyes gözlerine ziyafet çekmek 21209 feast şölen, ziyafet, yortu, bayram, iyi beslemek, ziyafet vermek, bol bol yiyip içmek 21210 feat of arms kahramanca iş 21211 feat ustalık, beceri ya da cesaret isteyen hareket, marifet 21212 feather bed kuş tüyü yatak 21213 feather bedding çalışanların korunması 21214 feather in one's cap övünülecek bir başarı 21215 feather key düz kama 21216 feather one's nest cebini doldurmak, köşeyi dönmek, küpünü doldurmak 21217 feather kuş tüyü, tüy, tüyle kaplamak 21218 featherbed kadroyu şişirmek 21219 featherbrained kuş beyinli, budala, ahmak 21220 feathercut kısa kesilmiş bayan saç modeli 21221 feathered tüylü 21222 featheredge kolay bükülen sivri uç 21223 feathering tüy, ok yeleği 21224 featherless tüysüz 21225 featherstitch civankaşı dikiş, zikzak 21226 featherweight (boks) tüysıklet, çok hafif, tüy gibi, önemsiz 21227 feathery tüylü, yumuşak, hafif 21228 feature film uzun metrajlı yanka, uzun yanka 21229 feature yüzün herhangi bir tarafı, neyinse göze çarpan tarafı, özellik, belirleyici nitelik, uzun yanka, makale, -in belirleyici/göze çarpan özelliği olmak, (göze çarpan bir özellik olarak) içermek, yer/yol vermek, yer/yol almak 21230 featureless hiçbir özelliği olmayan 21231 febrifuge ateş düşürücü ilaç 21232 febrile hummalı, ateşli 21233 February Şubat 21234 feces bkz.faeces 21235 feckless dikkatsiz, düşüncesiz, sorumsuz 21236 fecula nişasta, fekül 21237 feculence çamur, tortu, posa 21238 feculent tortulu 21239 fecund verimli, doğurgan, bereketli, semereli 21240 fecundate döllemek, verimlileştirmek, bereketlendirmek 21241 fecundation dölleme 21242 fecundity doğurganlık, verimlilik, bereketlilik 21243 fed up bıkkın, sıkkın 21244 fed bıkkın 21245 fedayeen fedai, komando 21246 Federal Court Federal Mahkeme 21247 federal taxes federal vergiler 21248 federal union federal birlik 21249 federal federal, birleşik 21250 federalism federalizm 21251 federalist federalist, fedaralizm yanlısı 21252 federalize devletleri birleştirmek 21253 federate federasyon halinde birleştirmek, birleşmek 21254 federation federasyon, birlik 21255 federative federatif 21256 fedora fötr şapka 21257 fee a waiter garsona bahşiş vermek 21258 fee damages maddi hasar tazminatı 21259 fee ücret, vergin, vizite, giriş vergini 21260 feeble zayıf, güçsüz, (şaka/düşünce/vb.) iyi düşünülmemiş, zayıf, soğuk, aptal, anlamsız, saçma 21261 feebleminded şapşal, geri zekâlı 21262 feebleness kuvvetsizlik, mecalsizlik 21263 feed cable besleme kablosu 21264 feed consumption yem tüketimi 21265 feed grinder yem kırma kılgası 21266 feed hopper besleme hunisi 21267 feed pipe besleme borusu 21268 feed pump besleme pompası 21269 feed stuff yem, tavuk yemi 21270 feed tank besleme deposu 21271 feed up fazla yedirmek, semirtmek, besiye koymak, bezmek, tenge gelmek 21272 feed beslemek, yiyecek vermek, beslenmek, yemek, gereksinimlerini sağlamak, beslemek, yiyecek, besin, yem, ot, mama 21273 feed-water besleme suyu 21274 feedback circuit geribesleme devresi 21275 feedback geribildirim, geribesleme, besleni 21276 feeder cable besleme kablosu 21277 feeder besleyici, şebeke hattı, yemek veren kimse 21278 feeding bottle biberon 21279 feeding canal iletim arnası 21280 feeding funnel doldurma hunisi 21281 feeding lever besleme kolu 21282 feeding pipe besleme borusu 21283 feeding besleme 21284 feedthrough geçiş besleyicisi 21285 feel an affinity for çok çekici bulmak 21286 feel as right as rain özünü turp gibi hissetmek 21287 feel at home özünü evindeymiş gibi hissetmek, rahat olmak 21288 feel bad özünü iyi hissetmemek 21289 feel cheap utanmak 21290 feel cold üşümek 21291 feel dizzy başı dönmek 21292 feel faint özünü bitkin hissetmek 21293 feel for için üzülmek, acımak 21294 feel giddy başı dönmek 21295 feel hot ateş basmak, sıcaklamak 21296 feel in one's bones that emin olmak, kuvvetle sezmek 21297 feel in one's bones emin olmak, inanmak, içine doğmak 21298 feel like a fish out of water sudan çıkmış balığa dönmek 21299 feel like a million dollars bomba gibi olmak 21300 feel like a wet rag çok yorgun hissetmek 21301 feel like doing canı yapmak istemek 21302 feel like thirty cents yerin dibine geçmek 21303 feel like canı istemek 21304 feel one's oat özünü beğenmek 21305 feel one's oats yere göğe sığmamak 21306 feel one's pulse nabzına bakmak, nabzını yoklamak 21307 feel one's way yavaş yavaş ilerlemek 21308 feel pains sancılanmak 21309 feel sb's pulse birinin nabzını yoklamak 21310 feel small küçük düşmek 21311 feel sorry for -e acımak, için üzülmek 21312 feel sorry acımak, yazığı gelmek, için üzülmek 21313 feel the pinch darda olmak 21314 feel under the weather keyfi bozuk olmak 21315 feel up to sth yapabilir durumda olmak 21316 feel duyumsamak, duymak, hissetmek, (dokunarak/elleyerek) hissetmek, el yordamıyla aramak, yoklamak, kanısında olmak, inanmak, sanmak, zannetmek, hissetmek, gibi görünmek, gibi gelmek, sezmek, hissetmek, duygu, duyumsama, hissetme, yoklama, arama 21317 feeler gauge kalınlık mastarı 21318 feeler duyarga, anten, dokunaç 21319 feeling no pain kafası dumanlı 21320 feeling duygu, sezim, his, dokunma, dokunum, duyarlık, hassasiyet, sezgi, sanı, zan, duygu, kanı, izlenim, kanaat, his, heyecan, duyma, bilinç, farkında olma 21321 feet foot 21322 feign ...numarası yapmak, gibi yapmak, (bahane/vb.) uydurmak 21323 feignedly sahte olarak, hile ile 21324 feint savaş hilesi, sahte saldırı 21325 feldspar feldispat 21326 feldspathoid feldispatımsı 21327 felicific sevindirici 21328 felicitate tebrik etmek, kutlamak 21329 felicitation tebrik 21330 felicitous mutlu, mesut, uygun, yerinde, münasip, isabetli 21331 felicity mutluluk, saadet, uygunluk, nimet, refah 21332 feline kedigil 21333 fell (ağaç) kesmek, düşürmek, vurup devirmek, vurmak 21334 fellah fellah 21335 feller ağaç kesen kimse 21336 fellmongered wool tabak yünü 21337 felloe jant, ispit 21338 fellow citizen vatandaş 21339 fellow countryman hemşeri, vatandaş, yurttaş 21340 fellow feeling başkasının halinden anlama, ortak duygu 21341 fellow sufferer dert ortağı 21342 fellow adam, herif, ahbap, arkadaş, dost, akademi üyesi, benzer, hemcins 21343 fellowship dernek, türküm, birdem bursu, birdem vakfı, duygu birliği, başkasının halinden anlama, duygularını paylaşma, arkadaşlık 21344 felly tekerlek çemberi 21345 felo de se intihar eden kimse 21346 felon dolama, suçlu, cani, habis 21347 felonious assault kasıtlı saldırı 21348 felonious cürümle ilgili, suçlu, suçla ilgili 21349 felonry mahkumlar 21350 felony ağır suç 21351 felsite felsit 21352 felspar feldsipat 21353 felt carpet keçe halı 21354 felt cloth keçe kumaş 21355 felt filter keçe filtre 21356 felt maker keçe yapımcısı 21357 felt keçe, fötr 21358 felt-tip pen keçeli kalem 21359 felted keçeli 21360 felting keçeleşme, keçe 21361 felucca Akdeniz'e mahsus yelkenli kayık 21362 female cell dişi hücre 21363 female connector dişi konektör, duy, priz 21364 female gamet dişi gamet 21365 female screw dişi vida 21366 female thread dişi diş, somun dişi 21367 female dişi, kadın, dişilere ilişkin, dişil 21368 feme covert evli kadın 21369 feme sole evli olmayan kadın 21370 feme karı, eş 21371 feminine gender dişi cinsi, dişil cins 21372 feminine kadınla ilgili, kadınsı, dişil 21373 femininity kadınsılık 21374 feminism kadın haklarını savunma, kadın yandaşlığı, hatunculuk, feminizm 21375 feminist hatuncu, feminist 21376 feminize kadınlaştırmak, kadınlaşmak 21377 femme de chambre oda hizmetçisi 21378 femme fatale vamp kadın, baştan çıkarıcı kadın 21379 femme kadın 21380 femoral uyluksal, kalça sümüğüyle ilgili 21381 femular muscle uyluk kası 21382 femur uyluk, kalça sümüğü 21383 fen bataklık arazi, bataklık 21384 fence wire çit teli, parmaklık teli 21385 fence çit, tahta perde, parmaklık, çalınmış eşya alıp satan adam, etrafını çitle çevirmek, eskrim yöndünü yapmak, baştan savma yanıt vermek, kaçamak yanıt vermek 21386 fencer eskrimci 21387 fencing eskrim, çit ya da duvar 21388 fend for oneself özüne bakmak, başının çaresine bakmak 21389 fend for bakmak, temin etmek 21390 fend off savuşturmak, atlatmak, defetmek, kovmak 21391 fend (off ile) özünü -den korumak, atlatmak 21392 fender lamp çamurluk lambası 21393 fender ocak, şömine çerçevesi, (Aİ) çamurluk 21394 fenestra sümükte küçük delik 21395 fenestrate delikli, pencereli 21396 fenestration delik açma 21397 fennec çöl tilkisi 21398 fennel rezene, dereotu 21399 fennelflower çörek otu 21400 fenny bataklıklı 21401 fent parça kumaş 21402 fenugreek çemenotu 21403 feoff tımar, zeamet 21404 feoffee tımar sahibi, zaim 21405 feoffer tımar veren kimse 21406 feoffment tımar 21407 fer-de-lance iri Güney Amerika yılanı 21408 feral vahşi, yabani, evcil olmayan 21409 ferial tatil günlerine ait 21410 ferine vahşi, yabani 21411 ferity vahşilik, yabanilik 21412 fermata durak ve uzatma işareti 21413 ferment mayalanmak, mayalamak, heyecanlanmak, telaşlanmak, heyecanlandırmak, telaşlandırmak, heyecan, karışıklık, huzursuzluk, telaş, galeyan, maya 21414 fermentability mayalanabilirlik 21415 fermentable mayalanabilir 21416 fermentation process mayalama işlemi 21417 fermentation mayalanma, fermentasyon 21418 fermentative mayalayan, mayalanan 21419 fermi fermi 21420 fermion fermion 21421 fermium fermiyum 21422 fern eğreltiotu 21423 ferocious yırtıcı, sert, acımasız, haşin, vahşi, şiddetli 21424 ferocity vahşet, azgınlık, vahşilik 21425 ferrate ferrat, asitferik tuzu 21426 ferret about karıştırarak aramak 21427 ferret around karıştırarak aramak 21428 ferret out kovmak, araştırmak 21429 ferret yaban gelinciği, (about/around ile) karıştırarak aramak 21430 ferri- (önek) demir, demirli 21431 ferriage feribot pulu, feribot nakli 21432 ferric ferrik, demirli 21433 ferriferous demirli 21434 ferrite ferrit 21435 ferritin ferritin 21436 ferro- demir, demirli, (önek) demirli 21437 ferrocene ferrosen 21438 ferroconcrete betonarme 21439 ferroelectric ferroelektrik 21440 ferromagnetic tape ferromanyetik bant 21441 ferromagnetic ferromanyetik 21442 ferromagnetism ferromanyetizma 21443 ferromanganese ferromanganez 21444 ferrometer ferrometre 21445 ferronickel ferronikel 21446 ferrosilicon ferrosilisyum 21447 ferrous demirle ilgili, demirli, demirden, demir 21448 ferruginous demirli, pas renginde 21449 ferrule demir halka, yüksük, bilezik 21450 ferry service feribot servisi 21451 ferry taşımak, bir araçla taşımak, götürmek, feribot, araba vapuru, rıhtım, iskele 21452 ferryboat feribot 21453 fertile land verimli toprak 21454 fertile verimli, bereketli, üretken, doğurgan 21455 fertility rate doğurganlık oranı 21456 fertility rent verimlilik rantı 21457 fertility verimlilik, bereketlilik, üretkenlik, doğurganlık 21458 fertilization gübreleme, dölleme, tozlama, aşılama 21459 fertilize döllemek, aşılamak, gübrelemek, verimli kılmak 21460 fertilizer gübre 21461 ferule şeytantersi 21462 fervency coşku, gayret, ateş, heves, hararet, şevk 21463 fervent coşkun, gayretli, ateşli, hevesli, tutkulu 21464 fervently coşkuyla, gayretle, hevesle, şevkle 21465 fervid çok şevkli, hiddetli 21466 fervor bkz.fervour 21467 fervour coşku, heves, tutku 21468 Fescennine müstehcen, açık saçık, ahlaksız 21469 fescue bir çayır otu 21470 festal bayrama ait, yortuya ait, şen, eğlenceli 21471 fester (yara) mikrop kapmak, irinlenmek 21472 festination sinirlenerek hızlı yürüme 21473 festival şenlik, festival 21474 festive festival/şenlik ile ilgili 21475 festivity şenlik, eğlence 21476 festoon çiçek ya da yaprak zinciri, çiçek ya da yaprak zincirleriyle süslemek 21477 fetal cenine ait 21478 fetch a compass dolaşmak 21479 fetch a price belirli bir fiyata satılmak 21480 fetch up geri dönmek 21481 fetch gidip getirmek, gidip almak, belirli bir fiyata satılmak, kazanç getirmek 21482 fetching cazibeli, çekici 21483 fete eğlence, şenlik, şölen, piknik, onurlandırmak, iyi ağırlamak, ziyafet vermek 21484 fetid (su/vb.) pis kokulu 21485 fetidness kokuşma 21486 fetish tapıncak, fetiş, aşırı ilgi, dikkat, saplantı, hastalık 21487 fetishism tapıncakçılık, fetişizm 21488 fetlock atın topuğu, topuk kılları 21489 fetor pis koku 21490 fetter pranga, zincir, pranga vurmak, zincire vurmak 21491 fettle akıl, ruh ve beden yağdayı, hal durum, form 21492 fetus bkz.foetus 21493 feu tımar 21494 feud with kavgalı olmak 21495 feud kan gütmek, kin beslemek, kan davasını sürdürmek, kan davası, kavga, kin, düşmanlık 21496 feudal system feodal jüye 21497 feudal derebeyliğe ilişkin, feodal 21498 feudalism derebeylik, feodalizm 21499 feudality derebeylik, tımar, zeamet 21500 feudatory tımarcı 21501 fever heat hararet 21502 fever thermometer tıbbi termometre 21503 fever ateş, heyecan, telaş 21504 fevered ateşli, hummalı, sıtmalı, heyecanlı, telaşlı 21505 feverish ateşli, hararetli, heyecanlı, telaşlı, hummalı 21506 few and far between ara sıra olan, tek tük 21507 few bir pare, küçük, az miktar, cüzi, bazıları, bazı, bir balaca, az, biraz, birkaç, birkaç kişi/şey/tane, bir kadar 21508 fey kaçık, üşütük, çatlak 21509 fez fes 21510 fiacre küçük atlı araba 21511 fiancé (erkek) nişanlı 21512 fiancée (kız) nişanlı 21513 fiasco başarısızlık, fiyasko 21514 fiat in bankruptcy iflas kararı 21515 fiat money itibari pul 21516 fiat emir, resmi izin, hüküm, karar 21517 fib küçük ve önemsiz yalan, zararsız yalan, beyaz yalan, küçük yalan söylemek 21518 fiber bunch lif demeti 21519 fiber structure lif yapısı 21520 fiber lif, iplik, telcik, fiber, karakter 21521 fiberboard fiber, fiber levhası 21522 fiberglass bkz.fibreglass 21523 fiberoptics fiberoptik 21524 fibre lif, tel, elyaf, iplik, karakter sağlamlığı 21525 fibreglass fiberglas, camyünü 21526 fibril fibril, lifçik 21527 fibrin fibrin 21528 fibrinogen fibronojen 21529 fibroid fibroit, lifli, lif gibi 21530 fibroin fibroin 21531 fibroma lifli tümör 21532 fibrosis fibrosis 21533 fibrous root saçakkök 21534 fibrous lifli, telli 21535 fibula kamış sümüğü, fibula 21536 fichu üçgen omuz atkısı 21537 fickle vefasız, dönek 21538 fickleness döneklik, kararsızlık 21539 fictile topraktan yapılmış 21540 fiction kurmaca yazın, düş ürünü yapıt, kurgu, uydurma, düş, icat 21541 fictional (öykü/yapıt/vb.) uydurma 21542 fictionist romancı 21543 fictitious export hayali ihracat 21544 fictitious gerçek olmayan, imgesel, uydurma, kurmaca 21545 fictive hayali, fiktif, itibari, sahte 21546 fid kaşkaval, mandal, çelik 21547 fiddle around vakit geçirmek 21548 fiddle away vakti boşa geçirmek 21549 fiddle keman, dolandırıcılık, üçkâğıt, keman çalmak, (with/about/around ile) oyalanmak, zaman öldürmek, oyuncak etmek, amaçsızca oynamak, kurcalamak, üzerinde oynamak, üçkağıt yapmak 21550 fiddle-de-dee Boş laf!, Saçma! 21551 fiddle-faddle ıvır zıvır, saçma sapan söz 21552 fiddler kemancı, düzenbaz, dolandırıcı, üçkâğıtçı, serseri 21553 fiddlestick keman yayı, zırva, saçmalık 21554 fidelity bond kefalet senedi 21555 fidelity bağlılık, sadakat, aslına uygunluk 21556 fidget yerinde duramayan kimse, narahat, kıpırdanmak, huzursuzlanmak, yerinde duramamak 21557 fidgety yerinde duramayan, kurtlu, rahat durmayan 21558 fiducial güvenen, emniyet eden 21559 fiducially güvenle, emniyetle 21560 fiduciary loan teminatsız kredi 21561 fiduciary money itibari pul 21562 fiduciary itimada dayanan, emanet olan, itibari, mütevelli, mutemet, yedi emin, saymaca, itibari 21563 fie! Ayıp!, Yuh! 21564 fief tımar, zeamet 21565 field artillery sahra topçusu 21566 field control alan kontrolü, alan denetimi 21567 field corn döngül yemi olarak yetiştirilen mısır 21568 field crops tarla ürünleri 21569 field day manevra günü, yöndün günü, yarışma günü 21570 field effect alan etkisi 21571 field events atlama ve atma karşılaşmaları 21572 field glasses arazi dürbünü 21573 field gun sahra topu, top 21574 field hospital sahra hastanesi 21575 field marshal mareşal 21576 field mouse tarlafaresi 21577 field observation alan gözlemi 21578 field of vision geniş görüş alanı 21579 field officer binbaşı 21580 field pickup dış yayın 21581 field research alan araştırması 21582 field scanning alan taraması 21583 field service sahra hizmeti, taşra teşkilatı 21584 field sports açık hava yöndünleri, atletizm 21585 field study alan araştırması 21586 field survey alan araştırması 21587 field test arazi deneyi 21588 field testing alan testi 21589 field theory alan teorisi, alan kuramı 21590 field trip (öğretimde) tatbikat 21591 field weapons sahra silahları 21592 field work arazi işi, yerinde araştırma 21593 field tarla, alan, saha, açık arazi, kır, kırlık, otlak, çayır, mera, çalışma, iş, etkinlik alanı, (at yarışı) yarışmaya katılanlar 21594 fieldfare ardıç kuşu 21595 fieldpiece sahra topu 21596 fieldwork belirli bir alanda bilimsel çalışma, alan çalışması 21597 fiend şeytan, iblis, kötü ruh, (neyese) düşkün 21598 fiendish haşin, acımasız, çok zeki, şeytani 21599 fiendishness canavarlık 21600 fierce clutch sert kavrama 21601 fierce azılı, acımasız, vahşi, kızgın, çok büyük, çok fazla, aşırı 21602 fierceness vahşet 21603 fieri facias haciz emri 21604 fiery ateşten, ateşli, ateş gibi, kızgın 21605 fiesta yortu, bayram, fiesta 21606 fife rail armadura 21607 fife asker düdüğü, düdük çalmak 21608 fifteen onbeş 21609 fifteenth onbeşinci 21610 fifth column beşinci kol 21611 fifth wheel gereksiz şey veya kimse 21612 fifth beşinci 21613 fiftieth ellinci 21614 fifty elli 21615 fifty-fifty yarı yarıya, ortaklaşa, yarı yarıya, ortaklaşa, eşit olarak 21616 fig incir, incir ağacı 21617 fig-leaf incir yaprağı 21618 fight against time zamana karşı yarışmak 21619 fight off ile mücadele etmek, defetmek, püskürtmek 21620 fight shy of kaçınmak, sakınmak 21621 fight tooth and nail canını dişine takarak mücadele etmek 21622 fight savaşmak, çarpışmak, kavga etmek, dövüşmek, ...ile savaşmak, -e karşı savaşım vermek, tartışmak, didişmek, dövüş, kavga, savaş, savaşım, mücadele, kavgacılık ruhu 21623 fighter plane savaş uçağı 21624 fighter kavgacı, savaşçı, avcı uçağı 21625 fighting cock dövüş horozu, kavgacı horoz 21626 fighting fit turp gibi sağlıklı 21627 fighting savaş, mücadele, kavga, harp 21628 figment hayal ürünü ya da uydurma şey 21629 figuline çanak çömlek 21630 figurant figüran 21631 figuration şekle sokma, tasvir, temsil 21632 figurative meaning mecazi anlam 21633 figurative değişmeceli, mecazi 21634 figure code rakam şifresi 21635 figure of speech mecaz, istiare, değişmece, eğretileme 21636 figure on planlamak, hesaba katmak, hesap etmek 21637 figure out düşünerek bulmak, çözmek, anlamak, hesaplamak 21638 figure skating artistik patinaj 21639 figure biçim, şekil, figür, beden yapısı, boy, pos, endam, sayı, rakam, önemli kişi, şahsiyet, sanmak, inanmak, saymak, olarak yer almak 21640 figured desenli 21641 figurehead gemi aslanı, kukla başkan, göstermelik yönetici 21642 figures of speech söz sanatları 21643 figurine küçük heykel 21644 figwort sıracaotu 21645 filament yarn filament iplik 21646 filament filaman, ince tel 21647 filariasis filaria enfestasyonu, kan/bağırsak parazitlerinin 21648 filature iplik fabrikası 21649 filbert fındık 21650 filch aşırmak, çalmak, yürütmek 21651 file a suit dava açma 21652 file cabinet dosya dolabı 21653 file label dosya etiketi, kütük etiketi 21654 file name dosya adı, kütük adı 21655 file number dosya numarası 21656 file processing dosya işleme, kütük işleme 21657 file purging dosya silme, kütük silme 21658 file size dosya boyutu, kütük boyutu 21659 file store dosya deposu, kütük deposu 21660 file structure dosya yapısı 21661 file transfer dosya transferi, kütük aktarımı 21662 file volatility dosya değişimi, kütük uçuculuğu 21663 file eğe, törpü, eğelemek, törpülemek, dosya, klasör, bir konu hakkında toplanan belgeler, dosyalamak, dosyaya koymak, resmi işleme koymak, sıralamak, tasnif etmek, sıra, kuyruk, tek sıra halinde yürümek 21664 filet bkz.fillet 21665 filial evlada ilişkin, evlatla ilgili 21666 filiariasis kan ve bağırsak asalakları hastalığı 21667 filiation evlatlık 21668 filibeg iskoçyalıların giydiği eteklik 21669 filibuster (parlamento/vb.'de) işi uzatmak, ağırdan almak 21670 filiform iplik şeklinde 21671 filigree altın ya da gümüşü tel biçiminde işleme, telkâri 21672 filing cabinet dosya dolabı, evrak klasörü 21673 filing card fiş 21674 filing clerk dosya memuru 21675 filing fee dosya vergini 21676 filing system dosyalama jüyesi 21677 filing tray dosyalama rafı 21678 filing dosyalama 21679 filings eğe talaşı 21680 fill a tooth diş dolgusu yapmak 21681 fill character dolgu karakteri 21682 fill in for sb birinin yerini doldurmak 21683 fill in doldurmak, karnı doyurmak, vekillik etmek 21684 fill out an application form başvuru formu doldurmak 21685 fill out giderek şişmanlamak, doldurmak, dolup kabarmak 21686 fill sb's shoes yerini doldurmak 21687 fill the bill ihtiyacı karşılamak, gerekeni yapmak 21688 fill up a form form doldurmak 21689 fill up dolmak, taşmak, doldurmak, taşırmak 21690 fill doldurmak, dolmak, dolmak, kaplamak, yayılmak, yapmak, icra etmek, yerine getirmek, karşılamak, doyurmak, tatmin etmek, istiap haddi, istenilen/gereksinilen miktar 21691 filler cap radyatör kapağı 21692 filler dolgu, (boyada) astar 21693 fillet weld dolgu kaynak, bindirme kaynak 21694 fillet sümüksüz/kılçıksız et, fileto, (eti) fileto kesmek, kılçığını ya da sümüklerini ayıklamak 21695 filling material dolgu maddesi 21696 filling station benzinci, benzin istasyonu 21697 filling doldurma, dolgu, diş dolgusu 21698 fillip fiske, fiske vurmak 21699 fillister head screw yıldız başlı vida 21700 fillister oluk rendesi, oluk 21701 filly yavru kısrak, dişi tay 21702 film archive yanka arşivi, yankalık 21703 film camera yanka kılgası, sınalga, kamera, alıcı 21704 film cartridge yanka kaseti 21705 film cement yanka yapıştırıcısı, zamk 21706 film circuit yanka devre 21707 film fan sinema meraklısı 21708 film library yanka kütüphanesi, yanka arşivi 21709 film pickup yanka okuyucu, yanka verici, yanka yayın aygıtı 21710 film projector yanka gösterme kılgası, projektör, gösterici 21711 film reader yanka okuyucu 21712 film recorder yanka kaydedici 21713 film recording yanka kaydı 21714 film reel yanka bobini, makara 21715 film scanner yanka okuyucu, yanka verici 21716 film scanning yanka tarama 21717 film shooting yankaya alma, yanka çevirme, yanka çekme 21718 film speed yanka hızı, yanka duyarlığı 21719 film spool yanka bobini, makara 21720 film star yanka yıldızı 21721 film strip yanka şeridi, ders yankası 21722 film studio yanka stüdyosu 21723 film ince tabaka, ince örtü, ince deri, zar, yanka, film, yanka çekmek, yankaya almak 21724 filmset yanka ile dizmek 21725 filmy ince, saydam, şeffaf 21726 filter bag filtre torbası 21727 filter bed filtre havuzu 21728 filter choke filtre bobini 21729 filter cloth filtre bezi, süzme bezi 21730 filter gravel filtre çakılı 21731 filter lid filtre kapağı 21732 filter paper filtre çöngesi, süzgeç çöngesi 21733 filter süzgeç, filtre, süzmek, filtreden geçirmek, süzülmek 21734 filterable filtreden geçebilen, süzülebilir 21735 filtering apparatus süzme aygıtı 21736 filtering süzme 21737 filth pislik 21738 filthiness kirlilik, kir, pislik 21739 filthy lucre pul 21740 filthy rich bok gibi zengin 21741 filthy pis, kirli, kaba, çirkin, pis 21742 filtrate süzüntü, filtrat, süzülmüş sıvı, süzmek 21743 filtration süzme, süzüm 21744 fimbriated (ösümlük) püsküllü, saçaklı 21745 fin keel kotra omurgası 21746 fin yüzgeç, yüzgece benzer şey 21747 finagle hile yaparak elde etmek, kandırmak 21748 final account kesin hesap, nihai hesap 21749 final balance sheet kapanış bilançosu 21750 final balance son bakiye, kesin bakiye 21751 final cause son amaç 21752 final cost kesin maliyet 21753 final date son gün 21754 final deficit nihai açık 21755 final examination bitirme sınavı 21756 final goods nihai mallar 21757 final invoice gerçek fatura 21758 final judgment son karar, kesin karar 21759 final match final maçı 21760 final maturity vade tarihi 21761 final phoneme son ses 21762 final port varış limanı 21763 final product nihai ürün 21764 final provisions son hükümler 21765 final quotation borsa kapanış fiyatı 21766 final receipt nihai makbuz, son makbuz 21767 final report son rapor 21768 final total genel toplam, son toplam 21769 final treatment son işlem 21770 final velocity son hız 21771 final sonda gelen, sonuncu, son, kesin, kati, nihai, final, son karşılaşma, dönem sonu sınavı, final 21772 finale final 21773 finalist finalist 21774 finality kesinlik, katiyet, son bulma, sona erme 21775 finalize sonuçlandırmak, bitirmek 21776 finally sonunda, en sonunda, nihayet, kesin olarak, tamamen 21777 finance act bütçe kanunu 21778 finance bill finansman senedi 21779 finance committee mali komite 21780 finance company finansman şirketi 21781 finance house finans kurumu 21782 finance market finans piyasası 21783 finance syndicate mali sendika 21784 finance maliye, finanse, iş kurmada gereken pul, ç.mali durum, pulca desteklemek, gereken pulu vermek, finanse etmek 21785 finances mali durum 21786 financial accounting mali muhasebe 21787 financial administration mali idare 21788 financial advisor mali müşavir 21789 financial affair mali durum 21790 financial aid mali yardım, pullu yardım 21791 financial analysis mali analiz 21792 financial analyst mali analist 21793 financial and spiritual support maddi ve manevi destek 21794 financial backer finansör, pullu destek sağlayan 21795 financial balance sheet mali bilanço 21796 financial books mali defterler 21797 financial budget mali bütçe 21798 financial center mali merkez 21799 financial circles mali çevreler 21800 financial columns ekonomi sütunu 21801 financial company mali şirket, mali ortaklık 21802 financial condition mali durum 21803 financial crisis mali kriz 21804 financial customs duties mali gümrük vergisi 21805 financial difficulty pul sıkıntısı, ödeme güçlüğü 21806 financial embarrassment mali sıkıntı 21807 financial engagements mali taahhütler 21808 financial expenses mali masraf 21809 financial facilities finansal imkânlar 21810 financial incentive mali teşvik 21811 financial institutions mali kuruluşlar 21812 financial intermediation finansal aracılık 21813 financial investment mali yatırım 21814 financial jurisdiction mali kaza 21815 financial law finansman kanunu 21816 financial liability mali sorumluluk 21817 financial loan finansman kredisi 21818 financial magnate sanayi kralı 21819 financial market finansal pazar, mali piyasa 21820 financial muscles mali kuvvet 21821 financial obligation mali yükümlülük 21822 financial operation mali işlem 21823 financial paper ekonomi yenünü 21824 financial period mali dönem 21825 financial policy finansman politikası 21826 financial position finansal yapı, mali durum 21827 financial power finansal güç, mali güç 21828 financial ratio mali oran 21829 financial reforms mali reformlar, finansal reformlar 21830 financial report finansal rapor 21831 financial resource mali kaynak 21832 financial sector mali kesim 21833 financial situation mali durum 21834 financial standing mali durum 21835 financial statement bilanço, mali çizelge 21836 financial statistics mali istatistikler 21837 financial status mali yağdayı 21838 financial structure finansal yapı, mali yapı 21839 financial support mali yardım 21840 financial survey mali analiz 21841 financial syndicate mali sendika 21842 financial system mali jüye 21843 financial world finans dünyası 21844 financial year mali yıl, muhasebe dönemi, hesap dönemi 21845 financial mali 21846 financially mali bakımdan 21847 financier maliyeci, anamalcı, sermayedar 21848 financing charges finansman masrafları 21849 financing company finansman şirketi 21850 financing of exports ihracat finansmanı 21851 financing finansman 21852 finback bir çeşit balina 21853 finch ispinoz 21854 find approval rağbet görmek 21855 find bail kefil bulmak 21856 find fault with kusur bulmak, tenkit etmek, özür bulmak 21857 find favour rağbet görmek 21858 find guilty suçlu bulmak 21859 find one's feet özünü geçindirecek hale gelmek 21860 find oneself özüne gelmek 21861 find out çözmek, keşfetmek, anlamak, öğrenmek 21862 find quarrel in a straw her şeye mız koymak, her şeye irat tutmak 21863 find bulmak, tapmak, buluş, keşif, bulunan şey, bulgu 21864 finder bulan, bulucu, vizör, arayıcı 21865 finding bulgu, bulunmuş, keşfedilmiş şey, sonuç, karar 21866 fine adjustment ince ayar 21867 fine arts güzel sanatlar 21868 fine coal ince kömür 21869 fine earth ince toprak 21870 fine filter ince filtre 21871 fine flour has un 21872 fine gold safi altın 21873 fine grain ince tanecik 21874 fine gravel ince çakıl 21875 fine paper birinci sınıf değerli evrak 21876 fine sand ince kum 21877 fine structure ince yapı 21878 fine tuning ince ayar 21879 fine pul cezası, pul cezasına çarptırmak, güzel, iyi, yakşı, kaliteli, çok ince, incecik, ince, küçük, kırıntılar halinde, (hava) güzel, açık, parlak, sağlıklı, rahat, keyfi yerinde, (iş) dikkatli, iyi, ustaca yapılan, (maden) saf, som, ince ince, çok iyi, iyi bir şekilde 21880 fine-drawn inceltilmiş (tel) 21881 fine-grained ince taneli 21882 fine-meshed sık ilmekli 21883 finely çok iyi bir biçimde, güzel güzel, ince ince 21884 fineness incelik, güzellik, zarafet 21885 finery süslü takılı güzel elbise 21886 finesse (insan ilişkilerinde) kurnazlık, incelik, yönetme yeteneği, ustalık 21887 finger bone parmak sümüğü 21888 finger bowl sofrada parmak yıkayacak kap 21889 finger mark parmak izi 21890 finger milking elle sağım, parmakla sağım 21891 finger nut kelebekli somun 21892 finger plate kilit aynası 21893 finger parmak, parmaklarla tutmak, parmaklamak, (müzik aletini) parmakla çalmak 21894 fingerboard keman veya ut sapı, piyano klavyesi 21895 fingering parmakları doğru kullanma, ince örgü yünü 21896 fingernail tırnak 21897 fingerprint parmak izi 21898 fingertip parmak ucu 21899 finical titiz 21900 finicky huysuz, güç beğenir, müşkülpesent, mızmız 21901 fining durultma, arıtma, saflaştırma 21902 finish off bitirmek, tamamlamak, tüketmek 21903 finish up with sth bitirmek 21904 finish with ile işini bitirmek, ilişkisini kesmek 21905 finish bitirmek, tamamlamak, sona erdirmek, bitmek, sona ermek, (yorgunluktan/vb.) bitirmek, gücünü kesmek, (yiyecek/içecek) bitirmek, bitiş, son, finiş, son, bitirme, bir şeyin bitmiş hali 21906 finish-turn tornada perdahlamak 21907 finished goods mamul mallar 21908 finished product son ürün, bitmiş ürün 21909 finished bitik, tükenmiş, bitmiş, tamamlanmış, bitirilmiş, tam 21910 finisher ayarlı serici, finişer, apreci, nihai darbe 21911 finishing treatment bitirme işlemi 21912 finishing bitirici, tamamlayıcı, bitirme, perdah, cila 21913 finite set sonlu küme 21914 finite sonu olan, sonlu, sınırlı 21915 finitely sınırlı olarak 21916 finiteness fanilik, sınırlılık 21917 fink grev kırıcı işçi, muhbir 21918 Finland Finlandiya 21919 Finn Finli 21920 finned kanatlı 21921 Finnish Finlandiya'ya özgü, Fin dili 21922 fiord bkz.fjord 21923 fir cone köknar kozalağı 21924 fir needle köknar yaprağı 21925 fir köknar 21926 fire a broadside borda ateşi etmek 21927 fire a volley yaylım ateşi açmak 21928 fire alarm yangın alarmı 21929 Fire away! Hadi başla! 21930 fire balloon sıcak hava balonu 21931 fire bar ızgara çubuğu 21932 fire brick ateş tuğlası 21933 fire brigade itfaiye 21934 fire bucket yangın söndürme kovası 21935 fire damage yangın hasarı 21936 fire danger yangın tehlikesi 21937 fire department itfaiye teşkilatı, itfaiye teşkilatı 21938 fire drill yangından kaçma talimi 21939 fire engine itfaiye arabası, yangın tulumbası 21940 fire escape yangın merdiveni 21941 fire extinguisher yangın söndürme aygıtı 21942 fire fight silahlı kavga 21943 fire fighting yangınla mücadele 21944 fire foam yangın köpüğü 21945 fire hazard yangın tehlikesi 21946 fire hydrant yangın söndürme musluğu 21947 fire indemnity yangın tazminatı 21948 fire insurance yangın sigortası 21949 fire loss yangın zararı, yangın hasarı 21950 fire off pişirmeyi tamamlamak, hemen göndermek 21951 fire plug yangın musluğu 21952 fire point yanma çekidi 21953 fire policy yangın sigorta poliçesi 21954 fire power ateş kudreti 21955 fire prevention yangın önleme 21956 fire protection yangın korunması 21957 fire raiser kundakçı 21958 fire raising kundakçılık 21959 fire resisting ateşe dayanıklı 21960 fire risk yangın rizikosu 21961 fire screen ateş siperi, ocak siperi 21962 fire season yangın mevsimi 21963 fire station itfaiye merkezi 21964 fire stone çakmaktaşı, sileks 21965 fire superiority ateş üstünlüğü 21966 fire support ateş desteği, atış desteği 21967 fire tongs ateş maşası 21968 fire tower yangın kulesi 21969 fire tube alev borusu 21970 fire underwriter yangın sigortacısı 21971 fire up fayrap etmek, birden bire kızmak, parlamak 21972 fire wall yangın duvarı 21973 fire warden yangın bekçisi 21974 fire watch yangın detektörü, yangın bulucu 21975 fire worship ateşe tapma 21976 fire worshipper ateşperest 21977 fire ateş, alev, yanma, yangın, parıltı, parlaklık, ateş etme, ateş, ısıtma aygıtı, yakmak, tutuşturmak, ateşe vermek, ateş etmek, ateşlemek, (seramik/vb.) pişirmek, fırınlamak, dağlamak, ateşlendirmek, heyecanlandırmak, gayrete getirmek, canlandırmak, işten atmak, işten kovmak 21978 fire-eater çıngar çıkaran kimse, ateş yutan hokkabaz 21979 fire-gilding ateşte yaldızlama, alev yaldızı 21980 firearm ateşli silah 21981 fireball akanyıldız, enerjik kimse 21982 fireboat yangın söndürme gemisi 21983 firebrand meşale, kundakçı 21984 firebreak yangın önleme şeridi 21985 firebrick ateş tuğlası 21986 fireclay ateş kili, şamot toprağı, ateş toprağı 21987 firecracker çönge fişek 21988 firedamp indicator grizu göstergesi 21989 firedamp grizu, madengazı, metan gazı 21990 firedog ocağın demir ayaklığı 21991 firefighter itfaiyeci 21992 firefly ateşböceği 21993 fireguard şömine ızgarası 21994 fireless ateşsiz, cansız 21995 firelight alev ışığı 21996 fireman itfaiyeci 21997 fireplace şömine, ocak 21998 fireproof yanmaz, ateşe dayanıklı 21999 fireproofing ateş almaz malzeme 22000 fireside (ev içinde) şömine yanı, ocak başı, ateş yanı 22001 firethorn ateş dikeni 22002 fireweed yakıotu 22003 firewood odun 22004 firework havai fişek 22005 fireworks donanma fişekleri 22006 firing line ateş hattı 22007 firing mechanism ateşleme mekanizması 22008 firing order ateşleme sırası 22009 firing power ateşleme gücü 22010 firing range atış alanı, poligon 22011 firing squad merasim mangası, idam mangası 22012 firing time ateşleme zamanı 22013 firing ateş etme, yakma, dağlama 22014 firkin küçük fıçı 22015 firm contract kesin sözleşme, kati mukavele 22016 firm management işletme yönetimi 22017 firm offer kesin öneri, kesin teklif 22018 firm order kesin sipariş 22019 firm price kesin fiyat, kati fiyat 22020 firm sale kesin satış 22021 firm up sabit kılmak, sağlamlaştırmak 22022 firm value firma değeri 22023 firm sert, katı, sağlam, dayanıklı, sıkı, sabit, değişmez, firma, şirket 22024 firmament gök, gökyüzü 22025 firman ferman 22026 firmly sımsıkı, sıkıca, metanetle, sebatla, kuvvetle 22027 firmness kesinlik, katiyet, sağlamlık, dayanıklılık 22028 firmware aygıt yazılımı, bellenim 22029 firn buzkar, neve 22030 first aid kit ilkyardım çantası 22031 first aid ilk yardım 22032 first and foremost en önemlisi, ilk önce, her şeyden önce 22033 first and last ilk ve son, her şeyi hesaba katarak 22034 first bid ilk teklif 22035 first choice articles birinci kalite mal 22036 first chop birinci sınıf, kaliteli 22037 first class ticket birinci mevki bileti 22038 first class birinci mevki 22039 first come first served, sona kalan dona kalır 22040 first day pazar günü, ilk gün 22041 first draft öntaslak 22042 first edition ilk basım 22043 first floor birinci kat, zemin katı 22044 first fruits alınan ilk ürün, ilk sonuç, ilk hasılat 22045 first generation birinci kuşak 22046 first half ilk yarı, ilk altı ay 22047 first hand ilk el, birinci el 22048 first installment birinci taksit 22049 first lady başbakanın karısı 22050 first lieutenant üsteğmen 22051 First Lord of the Admiralty bahriye nazırı 22052 first mail adi posta 22053 first mortgage birinci derecede ipotek 22054 first name isim, asıl isim 22055 first night gala temsili, açılış gecesi 22056 first of all en önce, ilkin 22057 first or last er geç 22058 first order lever birinci derecede kaldıraç 22059 first product ilk ürün 22060 first publishing ilk yayım 22061 first rate birinci sınıf 22062 first sergeant kıdemli başçavuş 22063 first shot ilk silah atan olmak 22064 first ilk, birinci, diğerlerinden önce gelen kimse/şey, İngiltere'de en yüksek birdem derecesi, birinci, ilk, baş, başta, ilk kez 22065 first-born ilk çocuk 22066 firsthand ilk elden, dolaysız 22067 firstling ilk sonuç, ilk çocuk 22068 firstly önce, ilk önce, birincil olarak, herşeyden önce, ilk başta 22069 firth haliç 22070 fiscal adjustments mali ayarlamalar 22071 fiscal authorities mali makamlar 22072 fiscal capacity mali kapasite 22073 fiscal charges vergi giderleri 22074 fiscal competition mali rekabet 22075 fiscal decisions mali kararlar 22076 fiscal dividend mali temettü 22077 fiscal economics mali ekonomi 22078 fiscal evasion vergi kaçırma 22079 fiscal incentives mali teşvikler 22080 fiscal jurisdiction mali yargı 22081 fiscal law mali hukuk, mali yasa 22082 fiscal monopoly mali tekel 22083 fiscal period mali dönem 22084 fiscal policy maliye politikası 22085 fiscal relations mali ilişkiler 22086 fiscal report finans raporu 22087 fiscal resources mali kaynaklar 22088 fiscal responsibility mali sorumluluk 22089 fiscal service mali hizmet 22090 fiscal stability mali istikrar 22091 fiscal system vergi jüyesi, finans jüyesi 22092 fiscal year mali yıl 22093 fiscal mali 22094 fish ball balık köftesi 22095 fish bolt lama cıvatası 22096 fish bone kılçık 22097 fish eye balık gözü 22098 fish finder sonar 22099 fish for ağız aramak 22100 fish glue balık tutkalı 22101 fish hawk balık kartalı 22102 fish in muddy waters bulanık suda balık avlamak 22103 fish in troubled waters bulanık suda balık avlamak 22104 fish line olta ipi 22105 fish market balık pazarı 22106 fish oil balıkyağı 22107 fish out of water sudan çıkmış balık 22108 fish pond balık yetiştirme havuzu, balık havuzu 22109 fish scale balık pulu 22110 fish balık, balık eti, balık tutmak 22111 fish-eye lens balıkgözü objektif 22112 fishbone balık kılçığı 22113 fisher balık tutan kimse, balıkçıl döngül, balıkçı 22114 fisherman balıkçı 22115 fishery balıkçılık, dalyan, balık yatağı, balık tarlası 22116 fishhook olta 22117 fishing boat balıkçı kayığı 22118 fishing gear balıkçı takımı 22119 fishing hook olta iğnesi 22120 fishing line olta 22121 fishing net balıkçı ağı 22122 fishing port balıkçı limanı 22123 fishing rod olta kamışı, karmak 22124 fishing tackle balık takımı 22125 fishing balıkçılık 22126 fishmonger balık satıcısı, balıkçı 22127 fishplate süyek, cebire, bağlama levhası, süyekle bağlamak, bağlama levhası 22128 fishtail bit çatal uç 22129 fishtail balık kuyruğu biçiminde 22130 fishway balık geçidi, balık sapağı 22131 fishwife balıkçı kadın 22132 fishy balık tadında ya da balık kokulu, şüpheli, karanlık, içinde bit yeniği olan, inanılması güç 22133 fissile bölünebilir, yarılabilir, bölünür 22134 fissility bölünürlük, yarılabilirlik 22135 fission bölünme, yarılma, yarma, atom çekirdeğinin parçalanması 22136 fissionable parçalanabilir, bölünebilir 22137 fissiparous ikiye bölünerek üreyen 22138 fissure çatlak, yarık 22139 fissured çatlak, yarık 22140 fist yumruk 22141 fisticuffs yumruk yumruğa kavga 22142 fistula fistül, akarca 22143 fistular boru şeklinde 22144 fistulous fistülle ilgili 22145 fit as a fiddle turp gibi 22146 fit for a king krallara layık 22147 fit for nothing hiçbir işe yaramaz 22148 fit in uymak, uydurmak, zaman bulmak, zaman ayarlamak 22149 fit like a glove tam uymak, kalıp gibi oturmak 22150 fit one's book işine gelmek 22151 fit out donatmak, teçhiz etmek 22152 fit the bill tam istediği şey olmak 22153 fit to be tied kan beynine sıçramak 22154 fit up with sağlamak, yerleştirmek, donatmak 22155 fit up düzenlemek, donatmak, sağlamak 22156 fit hastalık nöbeti, galeyan, nöbet, kriz, uygun, elverişli, sağlıklı, zinde, formda, gücü kuvveti yerinde, ayak uydurmak, özünü birşeye uydurmak, (giysi) uymak, iyi gelmek, uygun olmak, hazırlamak, uygun duruma getirmek, uygun gelme, uygunluk, uyma 22157 fitch kokarca 22158 fitful rahatsız, düzensiz 22159 fitment teçhizat, donanım, takım 22160 fitness zindelik, form, sağlık, uygunluk 22161 fitted (with ile) ile donatılmış, -lı, yerleştirilmiş, oturtulmuş 22162 fitter kılga montajcısı, makastar 22163 fitting shop montaj atölyesi 22164 fitting uygun, yakışık alır, doğru, terzi provası, bina tesisatı, tertibat 22165 fittings fittings, bağlantı parçaları, tertibat, tesisat 22166 five beş 22167 five-fingers beşparmakotu 22168 five-star hotel beş yıldızlı konakçı 22169 five-year development plan beş yıllık kalkınma josparı 22170 fiver beş sterlin 22171 fix on karar kılmak, doğrultmak, yöneltmek, seçmek 22172 fix sb up with sth sağlamak, ayarlamak 22173 fix sb's wagon hakkından gelmek 22174 fix sth on kapatmak, bağlamak 22175 fix sth up kararlaştırmak, yerleştirmek 22176 fix up tamir etmek, düzene sokmak, tertip etmek 22177 fix saptamak, belirlemek, düzenlemek, kararlaştırmak, onarmak, sıkıca tutturmak, yerleştirmek, sabitleştirmek, oturtmak, şike yapmak, (kimese yiyecek/içecek/vb.) hazırlamak, ile ilgilenmek, icabına bakmak, hakkından gelmek, kötü ve güç durum, boktan durum, uyuşturucu iğnesi 22178 fixation machine fiksaj kılgası, tespit kılgası 22179 fixation yerleştirme, oturtma, takma, güçlü ve sağlıksız tutku, saplantı 22180 fixative fiksaj maddesi, tespit maddesi 22181 fixed antenna sabit anten 22182 fixed assets sabit varlıklar, duran varlıklar 22183 fixed axle sabit dingil 22184 fixed budget sabit bütçe 22185 fixed capital sabit sermaye 22186 fixed charges sabit masraflar 22187 fixed cost sabit maliyet 22188 fixed deposit sabit vadeli mevduat 22189 fixed end sabit uç, hareketsiz uç 22190 fixed exchange rate sabit döviz kuru 22191 fixed expenses sabit giderler 22192 fixed idea sabit fikir 22193 fixed income değişmez gelir, sabit gelir 22194 fixed oil sabit yağ, uçmaz yağ 22195 fixed point sabit çekit, çakılı çekit 22196 fixed price değişmez fiyat, sabit fiyat 22197 fixed pulley sabit kasnak 22198 fixed rate system sabit kur jüyesi 22199 fixed star durağan yıldız 22200 fixed sabit, oynamaz, değişmez, belirlenmiş, kararlaştırılmış 22201 fixedness sabit oluş 22202 fixer fiksatif, tamirci 22203 fixing screw bağlama vidası 22204 fixing bağlama, tutturma, kuraştırma, kurma, tespit 22205 fixings tertibat, garnitür 22206 fixity sabit oluş, karar 22207 fixture fikstür, sabit eşya, demirbaş 22208 fizgig hoppa kız 22209 fizz (gazoz gibi) vızlamak, fışırdamak, fışırtı, vızıltı, şampanya 22210 fizzle out vızlayıp sönmek 22211 fizzle (out ile) boşa çıkmak, kötü sonuçlanmak, fos çıkmak 22212 fizzy gazlı, köpüren, fışırtılı 22213 fjord fiyort 22214 flabbergast hayrete düşürmek, şaşırtmak 22215 flabbergasted çok şaşırmış, şaşkın 22216 flabbiness sarkıklık, gevşeklik, iradesizlik, zayıflık 22217 flabby gevşek, yumuşak, sarkık, pörsük 22218 flabellate yelpaze biçiminde 22219 flaccid yumuşak, sarkık, gevşek 22220 flaccidity gevşeklik, kıvamsızlık, sarkıklık 22221 flag captain amiral gemisi süvarisi 22222 flag staff bayrak direği 22223 flag bayrak, alem, sancak, bandıra, flama, geniş yassı taş, kapak taşı, canlılığını yitirmek, güçten kesilmek, güçsüzleşmek 22224 flagellant döven, kırbaçlayan 22225 flagellate kırbaçlamak, dövmek 22226 flagellation kırbaçlama 22227 flagellum kamçı, kırbaç 22228 flagging gevşek, cansız 22229 flagitious habis, çok çirkin, alçak 22230 flagon bir tür kulplu sürahi 22231 flagpole bayrak direği 22232 flagrancy kabahatin büyüklüğü 22233 flagrant (kötü bir şey) alenen yapan/yapılan 22234 flagrante delicto suçüstü 22235 flagrantly bile bile 22236 flagship amiral gemisi 22237 flagstaff gönder, bayrak direği 22238 flagstone bkz.flag 22239 flail sağa sola sallamak/sallanmak 22240 flair özel yetenek, beceri 22241 flake away tabaka tabaka soymak/soyulmak 22242 flake off pul pul dökülmek 22243 flake out bayılmak, yıkılmak, çökmek 22244 flake ince tabaka, ince parça, (off ile) ince tabakalar halinde dökülmek, pul pul dökülmek 22245 flaked kuşbaşı 22246 flakiness lapa lapa oluş 22247 flaky lapa lapa, yaprak yaprak 22248 flam yalan, uydurma 22249 flambeau fener, meşale 22250 flamboyance fantezi, göz kamaştırıcılık, ihtişam 22251 flamboyancy aşırı derecede parlaklık, süs, şaşaa, görkem 22252 flamboyant gösterişli, havalı, tantanalı 22253 flame reaction alev reaksiyonu 22254 flame resistant ateş almaz 22255 flame thrower alev kılgası 22256 flame tube alev borusu 22257 flame up alevlenmek, öfkelenmek 22258 flame alev, ateş, alev alev yanmak, alevlenmek, parlamak, kızarmak 22259 flame-harden alevle sertleştirmek 22260 flame-lamp ark lambası, alev lambası 22261 flame-tree alpa gülü 22262 flamenco flaman kuşu, flamingo 22263 flameproof aleve dayanır, tutuşmaz, patlamaönler 22264 flaming tutuşmuş, kızgın, ateşli, çok süslü 22265 flamingo flamankuşu, flamingo 22266 flammable substance tutuşucu madde 22267 flammable çabuk yanar, kolay tutuşur 22268 flan meyveli pasta 22269 flange nut yakalı somun, kenarlı somun 22270 flange rail oluklu ray 22271 flange kenar, yaka, kulak, flanş, çıkıntı 22272 flanged pipe flanşlı boru 22273 flanged rail oluklu ray 22274 flanged flanşlı 22275 flanging kenar kıvırma 22276 flank attack kanat taarruzu, kuşatıcı taarruz 22277 flank front yan cephe, yanyüz 22278 flank march yan yürüyüş 22279 flank böğür, yan, kanat, cenah, yandan kuşatmak, yanında yer almak 22280 flannel pazen, flanel, fanila 22281 flannelette flanel taklidi pamuklu kumaş, pazen 22282 flap (kanat/vb.) çırpma sesi, (zarf/cep/vb.) kapak, telaş, panik, (kanat) çırpmak, çarpmak, vurmak, sallanmak, çırpınmak, meraklanmak, telaşa kapılmak 22283 flapdoodle saçmalık, boş laf 22284 flapjack kızartılmış küçük börek 22285 flapped titrek 22286 flapper kabuklu döngüllerin kuyruğu, çarpan şey 22287 flare star parıltılı yıldız 22288 flare up birden alevlenmek, parlamak, öfkelenmek 22289 flare titrek parlak ışık ya da alev, işaret fişeği, parlak ve titrek bir alevle yanmak, birden alev almak, patlak vermek 22290 flared (etek/pantolon) alt kısmı geniş 22291 flaring gösterişli 22292 flash back bir an geçmişe dönmek 22293 flash bulb flaş lambası 22294 flash drier şok kurutucu, hızlı kurutucu 22295 flash in the pan saman alevi 22296 flash into one's mind aklına esmek 22297 flash lamp el feneri, cep feneri 22298 flash metre flaşmetre 22299 flash point alev çekidi, parlama çekidi 22300 flash report geçici rapor hesabı 22301 flash birden parlamak, (şimşek gibi) çakmak, parlamak, ışıldamak, parıldamak, (telgraf ya da ünalgı mesajı) yollamak, göndermek, çok hızlı hareket etmek, hızla geçip gitmek, birdenbire akla gelmek, cinsî kılganlarını göstermek, teşhirçilik yapmak, ani ışık, çakış, parlama, parıltı, ışıltı, flaş haber, çok kısa süre, an, (foto.) flaş 22302 flashback (yanka) geriye dönüş, fleşbek 22303 flashboard savak taşırma kapağı 22304 flashbulb flaş 22305 flasher flaşör, teşhirci 22306 flashing point parlama çekidi 22307 flashing parlayan, yanıp sönen, parlama, çakma, baca eteği 22308 flashlight el feneri, flaş 22309 flashy parlak, gösterişli, göz kamaştırıcı, cafcaflı 22310 flask dar boyunlu küçük şişe, cebe konan küçük yassı içki şişesi, termos 22311 flat angle düz açı 22312 flat arch basık kemer, yassı kemer, düz kemer 22313 flat belt düz kayış 22314 flat broke metliksiz, beş kuruşsuz, cebi delik 22315 flat car açık yük vagonu 22316 flat coil yassı bobin 22317 flat cost üretim maliyeti 22318 flat file yassı eğe, düz eğe 22319 flat glass düz cam 22320 flat out azami hızla, tam gaz, açıkça 22321 flat price tek fiyat 22322 flat rate tek fiyat, sabit fiyat 22323 flat roof düz çatı 22324 flat tire patlamış lastik 22325 flat tyre patlak lastik 22326 flat düz, yassı yayvan, düz arazi, düzengâh, ova, sığlık, bataklık, düz yüzey, bemol, sıkıcı, tekdüze, donuk, (iş/vb.) durgun, (lastik) havasız, (pil) bitik, tam, kesin, kati, değişmez, (içki) gazı gitmiş, gazsız, tamamen, bütün bütün, tam, apartman dairesi, kat 22327 flat-footed düztaban 22328 flat-hammer çekiçle düzlemek 22329 flatboat düz karinalı gemi 22330 flatbottom düz karinalı gemi 22331 flaterer yağcı, dalkavuk 22332 flatering yaltaklanan 22333 flatfoot düztaban 22334 flatfooted düztaban 22335 flathead yassı kafalı, pulbaşlı 22336 flatiron ütü, lama demiri 22337 flatlet küçük apartman dairesi 22338 flatly sıkıcı bir şekilde, tamamen, kesinlikle 22339 flatness durgunluk, kesatlık 22340 flatten out palyeye geçmek, uçağı düzeltmek 22341 flatten düzleştirmek, yassılaştırmak, düzleşmek, yassılaşmak 22342 flattening yassılma, yassılaşma, düzleşme 22343 flatter oneself sanmak, özünü inandırmak, ümit etmek 22344 flatter dalkavukluk etmek, yağlamak, yağ çekmek, (yaçın ya da resimde) olduğundan daha güzel göstermek, memnun etmek, gururunu okşamak 22345 flatterer dalkavuk, yağcı 22346 flattery dalkavukluk, yağcılık 22347 flattop uçak gemisi 22348 flatulence midedeki gaz 22349 flatways düzlemesine 22350 flatworm yassıkurt, solucan 22351 flaunt havasını atmak 22352 flautist flüt çalan kimse, flütçü 22353 flavescent sararmış, sarımtırak 22354 flavone flavon 22355 flavor bkz.flavour 22356 flavoring tat veren şey 22357 flavorless tatsız 22358 flavorsome lezzetli 22359 flavour tat, lezzet, çeşni, tat vermek, lezzet vermek 22360 flavouring tatlandırıcı şey, çeşni 22361 flaw kusur 22362 flawless kusursuz, mükemmel 22363 flawlessness kusursuzluk, mükemmellik 22364 flawy kusurlu 22365 flax comb keten tarağı 22366 flax seed keten tohumu 22367 flax yarn keten ipliği 22368 flax keten 22369 flaxen soluk sarı, lepiska 22370 flaxseed keten tohumu 22371 flaxy ketene benzer 22372 flay derisini yüzmek (döngül), soymak, azarlamak 22373 flea market bitpazarı 22374 flea pire 22375 fleabag uyku tulumu, pasaklı kadın, ucuz konakçı 22376 fleabane pire otu 22377 fleabite pire ısırması, hafif ağrı 22378 fleabitten pire ısırmış, köhne 22379 fleam neşter 22380 fleawort boğa yaprağı, karnı yarık 22381 fleck benek, benekleşmek 22382 flection bükün 22383 fledge tüylendirmek 22384 fledgling acemi çaylak 22385 flee kaçmak 22386 fleece koyun postu, yapağı, soymak, yolmak, kazıklamak 22387 fleece-lined içi muflonlu 22388 fleecy yünlü 22389 fleer alay, alay etmek, eğlenmek 22390 fleet filo 22391 fleeting (zaman) kısa, kısa süreli, hızlı 22392 flench balina yağını çıkarmak 22393 flesh and blood akrabalar, kodak 22394 flesh color ten rengi 22395 flesh out dolgun olmak, şişmanlatmak 22396 flesh wound hafif yara 22397 flesh et, vücut, beden, bedensel zevkler 22398 flesh-eating animals et yiyen döngüller 22399 fleshiness şişmanlık, etlilik 22400 fleshings balerin pantolonu 22401 fleshly etli, etten ibaret, dünyevi 22402 fleshpots zevk 22403 fleshy fruit etli meyve 22404 fleshy etli, et gibi, şişmanca, kök, toplu 22405 fleurdelis süsen çiçeği 22406 flex bükmek, germek, tel, kordon, esnek kablo 22407 flexibility bükülgenlik, esneklik 22408 flexible budget değişken bütçe, esnek bütçe 22409 flexible cable esnek kablo, bükülgen kablo 22410 flexible disk disket, flopi disk 22411 flexible exchange rate system esnek döviz kuru jüyesi 22412 flexible exchange rate esnek döviz kuru 22413 flexible joint esnek eklem 22414 flexible rate esnek kur, değişken kur 22415 flexible shaft esnek şaft, esnek mil 22416 flexible standard değişken standart 22417 flexible tariff değişken tarife 22418 flexible bükülgen, esnek 22419 flexion point bükülme çekidi 22420 flexion bükülme, esneme 22421 flexor fleksör kas 22422 flextime istediği sögenlerde çalışma 22423 flexure eğilme, bükülme, salgı, dirsek, eğrilik 22424 flibbertigibbet hoppa ve geveze kimse, dedikoducu kimse 22425 flic sakçı 22426 flick knife sustalı çakı 22427 flick fiske, hafif vuruş, hafifçe vurmak, fiske vurmak, seğirmek, çırpınmak 22428 flicker titremek, titreşmek, sönüp yanmak, titreme, titreşme 22429 flicker-free göz kırpıştırmayan, kırpışmasız 22430 flicks sinema 22431 flier pilot, el ilanı, uzun atlama 22432 flies pantolonun önündeki yarık, fermuar yeri 22433 flight altitude uçuş yüksekliği 22434 flight attendant uçuş görevlisi 22435 flight book uçuş defteri 22436 flight control uçuş kontrolü 22437 flight deck uçuş güvertesi 22438 flight level uçuş seviyesi 22439 flight line uçuş hattı 22440 flight of capital sermaye kaçışı 22441 flight of fancy hayal 22442 flight path uçuş yolu 22443 flight plan uçuş josparı 22444 flight recorder kara kutu 22445 flight strip uçuş koridoru 22446 flight time uçuş zamanı, uçuş süresi 22447 flight visibility uçuşta görüş alanı 22448 flight uçuş, (kuş/uçak/vb.) sürü, bir kat merdiven, kaçış 22449 flightily ne dediğini bilmeden, kararsızca 22450 flightiness kararsızlık 22451 flightless uçamayan 22452 flightworthy uçuşa elverişli 22453 flighty havai, dönek, kararsız, değişken, maymun iştahlı 22454 flimflam alavere dalavere, hile 22455 flimsiness dayanıksızlık, eksiklik, yetersizlik 22456 flimsy zayıf, güçsüz, çürük, dayanıksız 22457 flinch yayınmak, imtina etmek, kaçınmak, kırpınmak, boyun kaçırmak, seksenmek, geri çekilmek, kaçmak, tüyleri ürpenmek, ürkmek 22458 fling away dışarı atmak, dışarı fırlatmak 22459 fling in sb's teeth birinin başına kakmak, yüzüne vurmak 22460 fling out yüzüne karşı söylemek, fırlatmak 22461 fling fırlatıp atmak, savurmak, atma, atış, fırlatma, bir İskoç dansı, deneme, girişim, çılgınça zaman 22462 flint glass kristal, billur 22463 flint çakmaktaşı 22464 flinty içinde çakmaktaşı olan, taş gibi katı 22465 flip through okuyup geçmek 22466 flip fiske vurmak, fiske atmak, döndürmek, galeyana gelmek, coşmak, fıttırmak, (through ile) okuyup geçmek, fiske 22467 flip-flap çarpma sesi, takla 22468 flip-flop flip-flop, ikidurumlu, bir çeşit takla 22469 flippancy küstahlık, hafiflik, uçarılık 22470 flippant saygısız, hiçbirşeyi ciddiye almayan, küstah 22471 flipper ayıbalığı/vb.balıkların kolu, (yüzmede kullanılan) palet 22472 flippy flopi disk 22473 flirt flört etmek, kur yapmak, (with ile) ilgileniyormuş gibi görünmek, öylesine takılmak, flört eden kimse, flört 22474 flirtation flört etme, kur yapma, şuhluk 22475 flirtatious flörtçü, fındıkçı 22476 flit uçmak, uçuşmak, gitmek 22477 flitch beam çatma kiriş 22478 flitch girder kafes kiriş 22479 flitch hatıl 22480 flittermouse yarasa 22481 flivver külüstür otomobil, başarısızlık 22482 float needle şamandıra iğnesi 22483 float valve karbüratör supabı 22484 float yüzmek, batmadan yüzmek, suyun üstünde kalmak, yüzdürmek, havada süzülmek, uçmak, hisse senedi satarak iş kurmak, (söylenti/vb.) yaymak, dolaştırmak, hafif şamandıra, duba, sergi arabası, birikmiş pul, gerekince kullanmak için ayrılmış pul, birikim 22485 floatability yüzebilirlik 22486 floatable yüzebilir 22487 floater kurucu, devlet tahvili 22488 floating assets döner sermaye, cari aktifler 22489 floating bridge yüzer köprü 22490 floating capital döner sermaye, işletme sermayesi 22491 floating debt dalgalı borç 22492 floating dock yüzer havuz 22493 floating exchange rate dalgalı döviz kuru 22494 floating island yüzer ada 22495 floating money dalgalı pul 22496 floating pier dubalı iskele 22497 floating population gelip geçici nüfus 22498 floating rate note değişken faiz oranlı tahvil 22499 floating rate of exchange dalgalı döviz kuru 22500 floating rib göğüs sümüğüne ulaşmayan kaburga sümüğü 22501 floating trade deniz ticareti 22502 floating vote kararsız seçmen 22503 floating voter kararsız seçmen 22504 floating wharf dubalı iskele 22505 floating zone yüzer bölge 22506 floating değişken, yerleşik olmayan, durağan olmayan, hareketli 22507 floccose yün gibi, top top 22508 flocculate pıhtılaşmak, pıhtılaştırmak 22509 flocculation pıhtılaşma 22510 floccule küçük topak, yumak 22511 flocculent yün gibi, yünlü 22512 flocculus püskülcük 22513 flock bed kıtık şilte 22514 flock of sheep koyun sürüsü 22515 flock (döngül) sürü, (insan) sürü, kalabalık, toplanmak, üşüşmek 22516 flocking floklama 22517 flocky yünlü 22518 floe denizdeki buz tabakası, yüzen buz kitlesi 22519 flog a dead horse havanda su dövmek, boşa nefes tüketmek 22520 flog dövmek, kırbaçlamak, satmak, satmaya çalışmak 22521 flogging kırbaç cezası, kamçılama 22522 flood control taşkın kontrolü 22523 flood dam taşkın seddi 22524 flood damage taşkın zararı 22525 flood of tears sel gibi akan göz yaşı 22526 flood plain taşkın ovası 22527 flood protection taşkından korunma 22528 flood tide met, kabarma, su düzeyinin kabarması 22529 flood wall taşkın duvarı 22530 flood su basması, sel, su basmak, sel basmak, taşmak, çok sayıda olmak, sel gibi taşmak 22531 floodgate taşkınları önlemek için akarsulara yapılan kapılar, kapaklar, bent kapağı 22532 flooding su baskını, rahim kanaması 22533 floodlight projektör, projektörle aydınlatmak 22534 floodlighting projektörle aydınlatma, aydınlatma ışığı 22535 floodway taşkın yolu, taşma arnası, sel arnası 22536 floor area yüz ölçüsü 22537 floor beam döşeme kirişi 22538 floor board döşeme tahtası 22539 floor carpet döşeme paspası 22540 floor cloth muşamba 22541 floor covering döşeme, yer kaplaması 22542 floor lamp ayaklı lamba 22543 floor load döşeme yükü 22544 floor plan kat josparı 22545 floor plate taban levhası 22546 floor polish döşeme cilası 22547 floor price taban fiyatı 22548 floor show varyete, eğlence bağdarlaması 22549 floor tile yer karosu, döşeme çinisi 22550 floor timber döşeme kirişi 22551 floor wipe the floor with yere sermek 22552 floor döşeme, zemin, taban, (bina) kat, (Parlamento Binası/vb.de) üyelerin oturdukları salon, döşemek, vurup yere yıkmak, devirmek, yıkmak, şaşırtmak, şoke etmek 22553 flooring döşeme, döşemelik 22554 floozie hafifmeşrep kadın 22555 floozy hafifmeşrep kadın 22556 flop çırpınmak, (plan/vb.) batmak, suya düşmek, başarısızlığa uğramak, özünü basmak, şapırtı ile düşmek, çarpma sesi, düşme sesi, patırtı, başarısızlık, muvaffakiyetsizlik, fiyasko, iflas 22557 floppers tavuk pençesi 22558 floppy disk flopi disk 22559 floppy yumuşak ve sarkık 22560 flora and fauna ösümlük ma döngül 22561 flora bitey, flora 22562 floral çiçeklerle ilgili, çiçekli, çiçek 22563 florescence çiçeklenme 22564 florescent çiçek açmış, donanmış 22565 floret küçük çiçek 22566 floriated çiçeklerle süslü 22567 floriculture çiçekçilik, çiçek yetiştirme 22568 florid gösterişli, süslü, cafcaflı, (yüz) kırmızı 22569 floriferous çok çiçek açan 22570 florist çiçekçi 22571 floss silk bükülmemiş ipek, floş, ham ibrişim 22572 floss cam cürufu, cüruf deliği, ince tüy, hav 22573 flossy ince tüylü, ipek gibi, ipekli, cafcaflı 22574 flotation sermaye temini, işyeri kurma, yüzdürme 22575 flotel yüzer konakçı 22576 flotilla küçük filo, filotilla 22577 flounce öfke ya da sabırsızlıktan fırlayıp yürümek 22578 flounder çırpınmak, batmamak için çabalamak, bata çıka ilerlemek, bocalamak 22579 flour beetle un böceği 22580 flour mill un değirmeni 22581 flour moth un güvesi 22582 flour un 22583 flourish el sallamak, elini kolunu sallayarak dikkat çekmeye çalışmak, sağlıklı bir biçimde büyümek, gelişmek, gösteriş, hava 22584 flourishing mamur, bayındır, (~ place) abadanlık 22585 floury una bulanmış 22586 flout saygısızca karşı gelmek, zıddına gitmek, küçümsemek, burun kıvırmak 22587 flow chart akış şeması 22588 flow control akış kontrolü 22589 flow diagram akış diyagramı 22590 flow direction akış yönü 22591 flow line akış hattı, akış çizgisi 22592 flow meter debimetre, akışölçer 22593 flow rate akış hızı 22594 flow (sıvı) akmak, (kan/vb.) dolaşmak, deveran etmek, akın akın gitmek, akıp gitmek, akma, akış, akıntı, akın, denizin kabarması, gel, med 22595 flower bed çiçek tarhı 22596 flower people barışçı hippiler, çiçek çocukları 22597 flower pot saksı 22598 flower shop çiçekçi dükkânı 22599 flower çiçek, gül, çiçek vermek, çiçek açmak 22600 flower-bearing çiçekli 22601 flowerbed çiçek tarhı 22602 flowered çiçekli, çiçeklerle süslü 22603 floweriness gösretiş, tumturak 22604 flowering çiçekli 22605 flowerless çiçeksiz 22606 flowerpot çiçek saksısı 22607 flowers of sulfur kükürtçiçeği 22608 flowery çiçekli, çiçeklerle süslü 22609 flowing akan, akma, akış 22610 flu bug grip virüsü 22611 flu grip 22612 flub gaf, gaf yapmak 22613 flubdub boş laf, palavra, züppelik 22614 fluctuate inip çıkmak, bir yükselip bir azalmak 22615 fluctuating exchange rate dalgalı kur 22616 fluctuating dalgalanan, dalgalı 22617 fluctuation dalgalanma, inip çıkma, düzensiz değişim 22618 flue gas baca gazı, duman gazı 22619 flue boru, baca borusu 22620 fluency (konuşma) akıcılık 22621 fluent akıcı, rahat, pürüzsüz 22622 fluently akıcı bir biçimde, kolaylıkla 22623 fluff toz topağı, yumuşak tüy, kuş tüyü, (battaniye/halı/vb.) tüy, kabartmak, bir şeyi yanlış yapmak, yüzüne gözüne bulaştırmak, tökezlemek 22624 fluffy tüy gibi yumuşak, yumuşak ve kaba tüylü 22625 fluid logic akışkan mantığı 22626 fluid mechanics akışkanlar mekaniği, sıvı mekaniği 22627 fluid pressure sıvı basıncı 22628 fluid state sıvı hal 22629 fluid akıcı, akışkan, sıvı, sıvı 22630 fluidics flüidik 22631 fluidity akışkanlık, akıcılık 22632 fluke beklenmedik talih, talih eseri bir raslantı, şans 22633 fluky tesadüfe dayanan, şansa bağlı, kararsız, dönek 22634 flume tomruk yüzdürmek, arnada götürmek 22635 flummox şaşırtmak, affallatmak, kafasını karıştırmak 22636 flump ağır bir şeyi birden bırakıvermek, çökmek 22637 flung atma, fırlatmak 22638 flunk sınav/sınıfta kalma, (sınavda) çak(tır)mak, kalmak, bırakmak 22639 flunky dalkavuk, yağcı, hizmetçi 22640 fluorescein fluoresein 22641 fluorescence flüorışıma, flüoresans, flüorışı, yakamoz 22642 fluorescent brightening optik parlatma 22643 fluorescent lamp flüoresan lamba, flüorışıl lamba 22644 fluorescent whitening agent optik beyazlatıcı, optik ağartıcı 22645 fluorescent ışınır, floresan 22646 fluoric fluorik 22647 fluoridation içme suyuna fluor katma 22648 fluoride florür, flüorür 22649 fluorimeter fluorimetre 22650 fluorine flüor 22651 fluorite fluorit 22652 fluorocarbon fluorokarbon 22653 fluoroscope fluoroskop 22654 fluoroscopy fluoroskopi 22655 fluorspar fluorspat 22656 flurry coşku, heyecan, ani ve sert rüzgâr/kar/yağmur, sağanak, (kiminse) kafasını karıştırmak 22657 flush joint yüz yüze bağlantı, düz yüzlü ek 22658 flush tank rezervuar, yıkama deposu, biriktirici 22659 flush fışkırma, fışkırtma, basınçlı su ile temizleme, yüze kan hücumu, yüz kızarması, yüzü kızarma, fışkırmak, fışkırtmak, basınçlı su ile temizlemek, yüzü kızarmak, kızartmak, düz, aynı düzeyde, bir hizada, çok pullu, varlıklı, pulu bol, düzgün bir biçimde, aynı boyda olarak 22660 flushing box tuvalet su deposu 22661 fluster şaşırtmak, telaşlandırmak, kafasını karıştırmak, telaş, heyecan, şaşkınlık, bocalama 22662 flute flüt 22663 fluted yivli, oluklu 22664 fluting plane oluk rendesi 22665 fluting yivli süs 22666 flutist flütçü 22667 flutter the dovecotes ortalığı velveleye vermek 22668 flutter (kanat) çırpmak, uçmak, (sağa sola ya da aşağı yukarı) hareket etmek, telaş, heyecan, kanat çırpma 22669 fluvial environment akarsu ortamı 22670 fluvial erosion akarsu erozyonu 22671 fluvial soil nehir toprağı, ırmak toprağı 22672 fluvial ırmakla ilgili 22673 flux and reflux gelgit, meddücezir 22674 flux density akı yoğunluğu 22675 flux oil yumuşatıcı yağ 22676 flux sürekli değişiklik, değişim, oynaklık, değişkenlik 22677 fluxation akıtma, eritme 22678 fluxion akıntı, cereyan 22679 fluxmeter flümetre, akıölçer 22680 fly a kite sahte bono çıkarmak 22681 fly about öteye beriye uçmak, her yöne uçmak 22682 fly apart parçalanmak 22683 fly at fırlamak, atılmak, üstüne saldırmak 22684 fly away uçup gitmek, kaçmak 22685 fly high çok hırslı olmak, coşmak 22686 fly in the face of -e meydan okumak, sözünü dinlememek 22687 fly in the ointment mide bulandıran pürüz 22688 fly into a passion kızmak, öfkelenmek 22689 fly into a rage tepesi atmak, köpürmek 22690 fly into a tantrum heyheyleri tutmak, babaları tutmak 22691 fly into a temper tepesi atmak 22692 fly nut kelebek somun 22693 fly off the handle aniden tepesi atmak, zıvanadan çıkmak 22694 fly off uçup gitmek, acele ile gitmek, kopmak 22695 fly press vida presi, kollu pres 22696 fly swatter sineklik 22697 fly the coop yakayı sıyırmak 22698 fly sinek, uçmak, uçakla gitmek, uçmak, uçurmak, çok hızlı hareket etmek, jet gibi gitmek, uçmak, geçip gitmek, uçup gitmek, -den kaçmak, tüymek 22699 fly-by-night güvenilmez, aldatıcı, güvenilmez kimse 22700 flyable uçabilir, havalanabilir 22701 flyaway maymun iştahlı 22702 flyback karşılıksız çek, resim başı 22703 flyblow sinek yumurtası 22704 flyblown kötü, kokmuş 22705 flycatcher sinekçil, sinek yutan 22706 flyer havacı, flayer, fitil kılgası 22707 flying boat deniz uçağı 22708 flying bridge geçici köprü, tombaz köprüsü 22709 flying buttress payanda, duvar dirseği, kemerli payanda 22710 flying corridor uçuş koridoru 22711 flying field uçuş alanı, küçük havaalanı 22712 flying fish uçar balık 22713 flying fortress uçan kale(uçak) 22714 flying fox büyük yarasa 22715 flying helmet uçuş başlığı 22716 flying mammals uçan memeliler 22717 flying personnel uçuş personeli 22718 flying safety uçuş emniyeti 22719 flying saucer uçandaire 22720 flying speed uçuş hızı 22721 flying time uçuş zamanı 22722 flying weight uçuş ağırlığı 22723 flying wing uçar kanat, kanat biçiminde uçak 22724 flying uçan, kısa süreli, havacılık, uçuş 22725 flyover üstgeçit 22726 flypaper sinek çöngesi 22727 flywheel volan, düzenteker 22728 foal tay 22729 foam at the mouth kan beynine sıçramak, çok öfkelenmek 22730 foam inhibitor köpük önleyici madde 22731 foam rubber sünger 22732 foam köpük, köpürmek, köpüklenmek 22733 foaming agent köpürtücü madde 22734 foaming power köpürme gücü 22735 foamy köpüklü, köpüren 22736 fob off hile yapmak, aldatmak 22737 fob (off ile) dirsek çevirmek, başından savmak, kakalamak, kazıklamak, yutturmak 22738 focal aperture diyafram açıklığı 22739 focal distance odak uzaklığı 22740 focal length odak uzaklığı 22741 focal plane odak düzlemi 22742 focal point merkez çekidi, ilgi merkezi 22743 focal odaksal, odakla ilgili, odaksal, merkezi 22744 focalize ayarlamak, bir merkezde toplamak 22745 focus of interest ilgi odağı 22746 focus odak, fokus, merkez, merkez çekit, ilgi merkezi, ilgi odağı, ayar etmek, odak ayarı yapmak, bir çekide toplamak 22747 focusing screen buzlu cam 22748 focusing odaklama, bir çekide toplanma 22749 fodder döngül yemi, kuru ot, saman 22750 foe düşman 22751 foetal cenin ile ilgili 22752 foetus cenin, dölüt 22753 fog lamp sis lambası 22754 fog sis, çen, sislemek, sislenmek, (gözlük/vb.) buğulanmak, şaşırtmak, kafasını karıştırmak 22755 fogbound sis yüzünden mahsur kalmış, sis yüzünden işlemeyen 22756 fogginess sislilik, duman 22757 foggy sisli, dumanlı 22758 foghorn sis düdüğü, sis borusu 22759 fogyish eski kafalı 22760 fohn fön 22761 foible zayıf yan, zaaf, aptalca alışkanlık 22762 foil metal yaprak, varak, yaldız çöngesi, eskrim kılıcı, meç, işini bozmak, engel olmak, önlemek 22763 foist zorla kabul ettirmek, kakalamak, yutturmak, kazıklamak, yamamak, sırımak 22764 fold the arms kolları kavuşturmak 22765 fold up işi durdurmak, tasfiye gitmek 22766 fold ağıl, kotan, kat, kıvrım, pli, oyuk, çukur, koyun sürüsü, katlamak, katlanmak, (el/vb.) bağlamak, kavuşturmak, sarmak, iflas etmek, top atmak, batmak 22767 folded katlı, katlanmış, kırma, kırılmış 22768 folder dosya, klasör, kavlık 22769 folderol boş laf 22770 folding bed açılır kapanır karyola 22771 folding door katlanır kapı, kırma kapı, çift kanatlı kapı 22772 folding gate katlanır dış kapı 22773 folding machine katlama kılgası 22774 folding rule katlanır mezura, katlanır metre 22775 folding scaffold katlanır iskele 22776 folding screen paravana 22777 folding table katlanır masa, açılır kapanır masa 22778 folding katlanır, kırma, açılır kapanır, kırma, katlama 22779 foliaceos yaprak biçiminde, yapraksı 22780 foliage plant yaprakları için yetiştirilen ösümlük 22781 foliage ağaç yaprakları, yapraklar 22782 foliar yapraklı 22783 foliate yaprak biçiminde, yapraklı, sır sürmek, yapraklara ayrılmak, yaprak vermek 22784 foliated yapraklı, yaprak şeklinde 22785 foliation yapraklanma, yeşerme, yaprak süsü 22786 folic acid folik asit 22787 folic folik 22788 folio column defteri kebir sütunu, folyo kolonu 22789 folio iki ya da dörde katlanmış çönge tabakası, bu biçimde katlanmış yapraklardan oluşmuş kitap 22790 folk dance halk oyunu 22791 folk etymology halk etimolojisi, halk kökenbilimi 22792 folk music halk müziği 22793 folk singer halk türküleri sanatçısı 22794 folk song halk türküsü 22795 folk halk, insanlar, ahali, halk, folk 22796 folklore halkbilim, folklor 22797 folklorist halkbilimci 22798 folkloristic folklora özgü 22799 folks akraba, halk, millet 22800 folksy teklifsiz, samimi, halk tipi, köy işi 22801 follicle folikül, bezcik, tek hücreli meyve 22802 follies revü 22803 follow in sb's footsteps izinden yürümek 22804 follow in sb's tracks yolunda yürümek 22805 follow one's heart kalbinin sesini dinlemek 22806 follow one's nose dosdoğru gitmek 22807 follow out bir işi sonuna kadar götürmek 22808 follow shot izleyici çekim 22809 follow the sea denizci olmak 22810 follow through bir işin sonunu getirmek, bitirmek, tamamlamak 22811 follow up izlemek, takip etmek, sonuna kadar götürmek 22812 follow izlemek, peşinden gitmek, takip etmek, arkasından gelmek, hemen ardından yer almak, anlamak, dikkatle dinlemek, uymak, -in sonucu olmak, -in ardından gelmek, oluşmak, izlemek 22813 follower yandaş, taraftar, şakirt, destekçi, hayran 22814 following belirtilen, sözü edilen, aşağıdaki, ertesi, yandaş türkümü, destekçiler türkümü, sözü edilen, belirtilen şey ya da kişiler, ed.-den sonra, -in ardından 22815 folly akılsızlık, aptallık, aptalca hareket 22816 fomentation pansuman, kışkırtma, tahrik, isteklendirme 22817 fond of pleasure zevkine düşkün 22818 fond sever, düşkün, aşırı seven, fazla üstüne düşen, saf, umutlu 22819 fondant fondan 22820 fondle okşamak, sevmek 22821 fondly sevgiyle, düşkünlükle, sevecenlikle, saflıkla, safça, boşuna 22822 fondness sevgi 22823 fondue fondü 22824 font name vaftiz adı 22825 font vaftiz kurnası 22826 fontanel bıngıldak 22827 fontanelle bıngıldak 22828 food additive gıda maddesi katkısı 22829 food and beverage yiyecek ve içecek 22830 food card yemek karnesi 22831 food chain beslenme zinciri 22832 food industry gıda sanayisi, besin sanayisi 22833 food plant yiyecek olarak kullanılan ösümlük 22834 food poisoning gıda zehirlenmesi 22835 food processor mutfak robotu 22836 food pyramid beslenme piramidi 22837 food tube yemek borusu 22838 food web beslenme ağı 22839 food yiyecek, besin, gıda, taam, akvat, yemek 22840 foodgrains tahıl 22841 foodstuff yiyecek, gıda maddesi, besin maddesi 22842 fool about aptalca davranmak, aptallık etmek 22843 fool around aptalca davranmak, aptallık etmek 22844 fool away çarçur etmek, harcamak, delice sarf etmek 22845 fool aptal, giç, ahmak, samsık, budala, enayi, kandırmak, aldatmak, aptal yerine koymak, (around/about ile) aptalca davranmak, aptallık etmek, alaya almak, dalga geçmek 22846 fool's errand olmayacak iş 22847 fool's paradise yalancı mutluluk 22848 foolery aptalca davranış, aptallık 22849 foolhardiness delice cesaret 22850 foolhardy gözüpek, gözükara, delidolu, çılgın 22851 foolish saçma, budalaca, aptalca, saçmasapan, aptal, akılsız 22852 foolishly aptalca, akılsızca, budalaca 22853 foolishness akılsızlık, mankafalık 22854 foolproof şaşmaz, sağlam, güvenilir, (kullanımı/anlaşılması/vb.) çok basit 22855 foolscap büyük dosya çöngesi 22856 foot brake ayak eğleci 22857 foot bridge yaya köprüsü 22858 foot locks etek yapağısı, bacak yapağısı 22859 foot loose bağsız 22860 foot passenger yaya yolcu 22861 foot screw ayak vidası, taban vidası 22862 foot soldier piyade neferi 22863 foot stone taban taşı, temel taşı 22864 foot the bill ödemek, pul sökülmek 22865 foot ayak, bir şeyin aşağı kısmı, alt, dip, etek, ayak, 30 cm.lik uzunluk ölçüsü, (hesabı) ödemek 22866 foot-and-mouth disease şap hastalığı 22867 foot-candle ayak-mum 22868 foot-lambert futlambert, ayak-lambert 22869 foot-pound ayak-libre 22870 foot-rail yassı tabanlı ray 22871 foot-ton ayak-ton 22872 footage uzunluk, kademlik 22873 football player futbolcu 22874 football pools sportoto 22875 football ayaktopu, futbol, futbol topu 22876 footballer futbolcu 22877 footboard marşpiye, basamak 22878 footbridge yaya köprüsü 22879 footer yaya 22880 footfall ayak sesi 22881 footgear çorap ve ayakkabılar 22882 foothill dağ eteğindeki tepe 22883 foothold ayak basacak sağlam yer, basamak 22884 footing stone taban taşı, temel taşı 22885 footing ayak basacak sağlam yer, basılan yer, temel, esas, karşılıklı ilişki, insan ilişkileri, durum, hal, (yeni bir çevreye/işe/vb.) giriş, ayak izi, iz 22886 footless ayaksız 22887 footlights sahnenin önündeki ışıklar 22888 footling değersiz, önemsiz, beş kapik etmez 22889 footloose başıboş, serbest 22890 footman üniformalı uşak, piyade neferi 22891 footmark ayak yeri, ayak izi, lepir, iz 22892 footnote dipnot, esletme 22893 footpace yavaş yürüyüş 22894 footpad yol kesen eşkıya, soyguncu 22895 footpath keçiyolu, patika, yaya kaldırımı 22896 footprint ayak izi 22897 footrest ayak dayayacak yer 22898 footrope basadora, marsipet 22899 footsore ayakları acımış/şişmiş 22900 footstalk çiçek sapı, yaprak sapı 22901 footstep ayak sesi, ayak izi, adım, basamak 22902 footway yaya kaldırımı 22903 footwear (ayakkabı/çizme/vb.) ayağa giyilen şeyler 22904 footworn aşınmış, yorulmuş, ayakları acımış 22905 foozle beceriksizlik, berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak 22906 fop züppe, edabaz, elbise düşkünü, akılsız 22907 foppery züppelik 22908 for a mere song yok pahasına 22909 for a rainy day zor günler için, kara gün için 22910 for a song çok ucuza, kelepir 22911 for a time kısa bir süre için 22912 for a while bir süre 22913 for ages uzun bir zaman 22914 for all I care bana sorarsan 22915 for all I know bildiğime göre 22916 for all that her şeye rağmen 22917 for all the world as if tıpkı, aynı, -mış gibi 22918 for all -e rağmen, -e karşın 22919 for approval mutabakat için 22920 for aught I care umurumda değil, bana ne 22921 for cash nakit olarak, peşin olarak 22922 for ever and ever ilelebet, ebediyen 22923 for example örneğin, mesela 22924 for farther detail ayrıntı için 22925 for free bedava 22926 for fun gırgırına, zevk olsun diye 22927 for God's sake Allah aşkına, Allah rızası için 22928 for good tümüyle, temelli 22929 For goodness' sake Allah aşkına 22930 For Heaven's sake Allah aşkına 22931 for hire kiralık 22932 for instance örneğin, mesela 22933 for life ömür boyu 22934 for luck şans getirsin diye 22935 for my part kendi hesabıma, bence 22936 for my sake hatırım için 22937 for nothing bedava, pulsuz, boşuna, boşa 22938 for nuts hiç 22939 for once bir kerelik 22940 for pity's sake Allah aşkına, ne olur, lütfen 22941 for pleasure zevk için 22942 for sale satılık 22943 for short kısaca 22944 for sure kesinlikle öyle, mutlaka, kesin 22945 for the hell of it gırgırına, şamata olsun diye 22946 for the most part çoğunlukla, ekseriya 22947 for the nth time defalarca 22948 for the present şimdilik 22949 for the purpose of amacıyla 22950 for the sake of -in hatırı için, -in uğruna 22951 for the time being şimdilik 22952 for this reason bu nedenle 22953 for years yıllarca 22954 for için, süresince, zarfında, -dır, uğruna, için, yerine, namına, adına, için, yerine, karşılığında, -den dolayı, yüzünden, nedeniyle, -e uygun, -e elverişli, şerefine, -e göre, -e rağmen, olarak, diye, -e karşı, çünkü, zira 22955 forage (yiyecek/vb.) araştırmak 22956 foramen caecum frontal kör delik 22957 foramen magnum kafatası altındaki büyük delik 22958 foramen ovale yumurtamsı delik 22959 foramen küçük delik, ağız 22960 foraminated ufak delikli 22961 forasmuch as madem ki 22962 foray akın, yağma, baskın 22963 forbear özünü tutmak, çekinmek, sakınmak, kaçınmak, boş vermek, sabırlı olmak, sabretmek 22964 forbearance sabır, müsamaha, hoşgörü 22965 forbearing sabırlı, dayanıklı, hoşgörülü, tahammüllü 22966 forbid yasaklamak 22967 forbidden degrees nikâh düşmeyen akrabalık dereceleri 22968 forbidden fruit ahlakdışı zevk 22969 forbidden yasak 22970 forbidding sert, ekşi yüzlü, ters, tehlikeli, tehditkâr 22971 forbore kaçınmak 22972 force constant kuvvet katsayısı 22973 force feed tazyikli yağlama 22974 force majeure fors majör, zorunlu neden 22975 force of attraction çekme kuvveti 22976 force of gravity yerçekimi kuvveti, ağırlık kuvveti 22977 force pump basma tulumba, basınçlı pompa 22978 force sb to the wall birini köşeye sıkıştırmak 22979 force the pace sürati artırmak 22980 force güç, kuvvet, zor, baskı, şiddet, etki, hüküm, ikna gücü, inandırma gücü, birlik, kuvvet, zorlamak, mecbur etmek, zorlamak, (ısı vererek ösümlüğü) vaktinden önce olgunlaştırmak 22981 forced circulation basınçlı dolaşım 22982 forced conversion zorunlu değişim 22983 forced crop turfanda mahsül 22984 forced draft aşırı çalışmaya zorlama 22985 forced labor angarya, cebri çalıştırma, zorla çalıştırma 22986 forced landing mecburi iniş 22987 forced loan mecburi borçlanma 22988 forced march zoraki yürüyüş 22989 forced payment cebren tahsil 22990 forced pump basma tulumba 22991 forced sale by auction icra yoluyla cebri satış 22992 forced sale zorunlu satış, cebri satış 22993 forced saving zorunlu tasarruf 22994 forced zorunlu, zoraki, mecburi 22995 forceful güçlü, zorlu, ikna edici, etkili, etkin, etkileyici 22996 forcefulness kuvvet 22997 forcemeat baharatlı kıyma 22998 forceps forseps, doğumkaşığı, kerpeten, pens, minkaş, kıskaç 22999 forcible zorla yapılan, güç kullanarak yapılan, etkili, güçlü, ikna edici 23000 forcibleness canlılık 23001 forcibly zorla 23002 forcing bed yastık, camekânlı fidelik 23003 forcing frame yastık, camekânlı fidelik 23004 forcing house ser, limonluk 23005 forcing zorlayan 23006 ford (ırmak/dere/vb.de) sığ geçit yeri, derenin sığ yerinden geçmek 23007 fordable yürüyerek geçilebilir 23008 fore and aft baş ve kıç istikametinde (gemi) 23009 fore brain ön beyin 23010 fore ön 23011 fore- (önek) önde veya önceden 23012 fore-wash önyıkama 23013 forearm dirsekle bilek arası, önkol 23014 forebear ata 23015 forebode önceden haber vermek, uğursuz saymak 23016 foreboding kötülüğü sezme, sezi, içe doğma, önsezi 23017 forecast budget tahmini bütçe 23018 forecast tahmin etmek, tahmin 23019 forecastle baş kasarası, ön üst güverte 23020 foreclose reddetmek, engel olmak 23021 foreclosure hakkın düşmesi 23022 forecourt ön avlu 23023 foredate geçmiş bir tarihi koymak 23024 foredoom önceden mahk-m etmek 23025 forefather ata, cet 23026 forefinger işaret parmağı 23027 forefoot ön ayak 23028 forefront ön taraf, ön sıra 23029 foregather toplanmak 23030 forego önce gitmek 23031 foregoing önceki, yukarıdaki, yukarıda sözü edilen, söz 23032 foregone önceden belirlenmiş, önceden bilinen, kaçınılmaz, beklenen 23033 foreground processing öncelikli işlem 23034 foreground program öncelikli bağdarlama 23035 foreground ön plan, en öndeki görüntü 23036 forehand önceden yapılan 23037 forehead alın 23038 foreign accent yabancı aksanı 23039 Foreign Affairs Dışişleri, dışişleri 23040 foreign affiliate yabancı bağlı şirket 23041 foreign agency dış temsilci 23042 foreign aid dış yardım 23043 foreign assets yabancı varlıklar 23044 foreign bank yabancı banka 23045 foreign bill yabancı poliçe 23046 foreign bond yabancı tahvil 23047 foreign branch yabancı şube 23048 foreign business dış ticaret 23049 foreign capital investments yabancı sermaye yatırımları 23050 foreign capital yabancı sermaye 23051 foreign cargo yurtdışına gönderilecek yük 23052 foreign commerce dış ticaret 23053 foreign company yabancı şirket 23054 foreign corporation yabancı şirket 23055 foreign correspondent dış muhabir banka 23056 foreign country yabancı ülke 23057 foreign credits dış krediler 23058 foreign currency account döviz hesabı 23059 foreign currency clause kambiyo kaydı 23060 foreign currency yabancı pul, yabancı ülke pulu, döviz 23061 foreign debt burden dış borç yükü 23062 foreign debt payments dış borç ödemeleri 23063 foreign debt dış borç 23064 foreign debts dış borçlar 23065 foreign department dış ilişkiler servisi 23066 foreign elasticity dış esneklik 23067 foreign exchange account döviz tevdiat hesabı 23068 foreign exchange assets döviz borçları 23069 foreign exchange black market döviz karaborsası 23070 foreign exchange broker kambiyo acentası 23071 foreign exchange control döviz kontrolü 23072 foreign exchange creditors döviz alacaklıları 23073 foreign exchange deposit döviz mevduatı 23074 foreign exchange desk döviz alım satım gişesi 23075 foreign exchange earnings döviz girdileri, döviz gelirleri 23076 foreign exchange holdings döviz mevcudu, döviz stoku 23077 foreign exchange law kambiyo mevzuatı 23078 foreign exchange market döviz piyasası, kambiyo piyasası 23079 foreign exchange operations kambiyo işlemleri 23080 foreign exchange policy kambiyo politikası 23081 foreign exchange rate döviz kuru, kambiyo kuru 23082 foreign exchange receipts döviz gelirleri 23083 foreign exchange regime kambiyo rejimi 23084 foreign exchange reserve döviz rezervi 23085 foreign exchange savings döviz tasarrufu 23086 foreign exchange smuggling döviz kaçakçılığı, kambiyo kaçakçılığı 23087 foreign exchange transactions kambiyo işlemleri 23088 foreign exchange kambiyo, döviz 23089 foreign goods yabancı ülke malları 23090 foreign investment yabancı sermaye yatırımı 23091 foreign language yabancı dil 23092 foreign liabilities yabancı borçlar, dış borçlar 23093 foreign market survey dış pazar araştırması 23094 foreign market dış pazar 23095 foreign marketing dış pazarlama 23096 foreign minister dışişleri bakanı 23097 Foreign Ministry Spokesman Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü 23098 foreign money yabancı pul 23099 Foreign Office Dışişleri Bakanlığı 23100 foreign payments dış ödemeler 23101 foreign policy dış politika 23102 foreign products yabancı ürünler 23103 foreign receipts dış gelirler 23104 foreign residence yabancı ülkede ikamet 23105 foreign tax yabancı vergi 23106 Foreign Trade Bank Dış Ticaret Bankası, dış ticaret bankası 23107 foreign trade gains dış ticaret kazançları 23108 foreign trade operations dış ticaret işlemleri 23109 foreign trade transaction dış ticaret işlemi 23110 foreign trade dış ticaret 23111 foreign transactions dış işlemler 23112 foreign travel dış turizm 23113 foreign voyage dış seyahat, yurtdışına yolculuk 23114 foreign worker yabancı işçi 23115 foreign yabancı, dış 23116 foreign-owned deposits yabancılara ait mevduat 23117 foreign-source income dış kaynaklı gelir 23118 foreigner yabancı 23119 foreignness yabancılık 23120 forejudge önceden hüküm vermek 23121 foreknow önceden bilmek 23122 foreland burun, sahil çıkıntısı 23123 foreleg ön ayak 23124 foreman ustabaşı 23125 foremast pruva direği, baş direği 23126 foremost en başta gelen, en önemli olan, en başta ele alınması gereken 23127 forename ad, ilk ad 23128 forenoon sabah 23129 forensic medicine adli tıp 23130 forensic mahkemeye ait, adli 23131 foreordination kader, kısmet 23132 forepart ön taraf, ilk kısım 23133 forerunner haberci, müjdeci 23134 foresail ön yelken, trinketa yelkeni 23135 foresee önceden görmek, tahmin etmek, ummak 23136 foreseeable önceden görülebilen, tahmin edilebilir 23137 foreshadow önceden göstermek, belirtisi olmak 23138 foresheet kayığın ön tarafı 23139 foreshow önceden göstermek, önceden söylemek 23140 foresight sağgörü, öngörü, seziş 23141 foreskin penisin başını örten deri 23142 forest botany orman botaniği 23143 forest destruction orman tahribatı 23144 forest ecology orman ekolojisi 23145 forest fire orman yangını 23146 forest grazing orman otlatması 23147 forest pests orman zararlıları 23148 forest soil orman toprağı 23149 forest orman, meşe, av korusu 23150 forestall önce davranıp engellemek, engel olmak, işini bozmak 23151 forestation ağaçlandırma 23152 forested ormanlık, ormanlı 23153 forester ormancı 23154 forestry engineer orman kıvcısı 23155 forestry ormancılık 23156 foretaste önceden tatma, önceden alınan tat 23157 foretell önceden haber vermek, geleceği haber vermek, kestirimde bulunmak, kehanette bulunmak 23158 forethought ileriyi görme, öngörürlük, basiret 23159 foretoken ikaz etmek 23160 forever her zaman, hep, daima, ebediyen, sonsuza kadar 23161 forevermore ilelebet 23162 forewarn önceden uyarmak, önceden haber vermek 23163 forewoman ustabaşı (kadın) 23164 foreword önsöz 23165 foreworker ilk santrifüj 23166 forfeit money cayma tazminatı 23167 forfeit kaybetmek, yoksun kalmak, ceza, kayıp 23168 forfeiture hakkını kaybetme 23169 forfend esirgemek, muhafaza etmek 23170 forgather toplanmak, bir araya gelmek 23171 forge ahead yarışta başa geçmek, ilerlemek 23172 forge bellows demirci körüğü 23173 forge hammer demirci çekici 23174 forge weld dövme kaynak yapmak 23175 forge demirhane, demir dövmek, (pasaport/pul/imza/vb.) sahtesini yapmak, taklidini yapmak, kalpazanlık yapmak, birden hızlanmak, güçlenmek, başa geçmek, atak yapmak 23176 forged check sahte çek 23177 forged cheque sahte çek 23178 forged identity papers sahte kimlik belgesi 23179 forged signature sahte imza 23180 forger sahtekâr, kalpazan 23181 forgery of documents evraklarda sahtekârlık 23182 forgery sahtekârlık, kalpazanlık 23183 forget about a thing birşeyi büsbütün unutmak 23184 forget oneself özünü kaybetmek, tepesi atmak 23185 forget unutmak 23186 forget-me-not unutmabeni çiçeği 23187 forgetful unutkan 23188 forgetfulness ihmal 23189 forgettable unutulabilir 23190 forging dövme iş, dövme parça, demircilik, dövme 23191 forgivable bağışlanabilir, affedilebilir 23192 forgive bağışlamak, geçirmek, affetmek 23193 forgiveness af, affetme, geçirim, bağışlama, bağışlanma 23194 forgiving bağışlayıcı 23195 forgo imtina etmek, zıt gitmek, boyun kaçırmak, itiraz etmek, bırakmak, vazgeçmek, feragat etmek 23196 forjudge mahkeme kararıyla elinden almak 23197 fork lift çatal kaldırıcı 23198 fork out (pul) sökülmek, uçlanmak, istemeyerek ödemek 23199 fork up teslim etmek 23200 fork çatal, çengel, çatallı bel, yaba, yaba ile kaldırmak, (ikiye) ayrılmak, çatallaşmak 23201 fork-tailed çatal kuyruklu 23202 forked lightning zikzaklı şimşek 23203 forked tongue (yılanda) çatal dil 23204 forked çatal biçiminde, çatallı 23205 forlorn terkedilmiş ve mutsuz, üzgün, mahzun 23206 form a picket line grev gözcülüğü yapmak 23207 form an opinion bir fikir edinmek 23208 form of payment ödeme şekli 23209 form of sale satış şekli 23210 form up düzenlemek 23211 form biçim, görünüş, şekil, çeşit, tür, biçim, basılı çönge, form, form, kondisyon, ruh yağdayı, form, (mektep) sınıf, biçim vermek, biçimlendirmek, şekillendirmek, oluşturmak, oluşmak, olmak, (up ile) düzenlemek, düzenlenmek 23212 formal call resmi ziyaret 23213 formal education yaygın öğretim 23214 formal grammar biçimsel dilbilgisi 23215 formal language biçimsel dil 23216 formal logic yapısal mantık 23217 formal resmi, biçimsel 23218 formaldehyde formaldehit 23219 formalism biçimcilik, şekilcilik 23220 formalist formalist, şekilci 23221 formality resmiyet, formalite 23222 formalization biçimleştirme 23223 formalize biçimlemek, resmileştirmek, resmi olmak 23224 formally resmen, biçimsel olarak 23225 formant biçimlendirici 23226 format kitap boyu, format, genel düzen, biçim, program, bağdarlama 23227 formation expenses kuruluş giderleri 23228 formation oluşum 23229 formative oluşma ya da gelişmeyle ilgili 23230 forme forma 23231 former times geçmiş zaman, eski günler 23232 former önceki, ilk, evvelki, eski, ilk, önceki şey/kimse 23233 formerly eskiden, önceden 23234 formic acid formik asit, karınca asidi 23235 formic formik 23236 formication karıncalanma 23237 formidable korkunç, ürkütücü, korkutucu, yenmesi güç, zorlu, çetin 23238 forming şekil verme, kalıplama, kurma 23239 formless şekilsiz, biçimsiz 23240 forms of taxation vergilendirme türleri 23241 formula formül, reçete 23242 formulary formüler 23243 formulate açık ve kesin bir biçimde belirtmek, formülleştirmek 23244 formulation formülleme 23245 formulism formüllere bağlılık 23246 formwork kalıp 23247 formyl formil 23248 fornicate zina yapmak 23249 fornication zina 23250 fornicator zina eden kimse, zampara 23251 fornix taçyapraklardaki uzama 23252 forsake bırakmak, terketmek, vazgeçmek 23253 forsooth gerçekten, hakikaten, güya 23254 forspent bezgin, yorgun 23255 forsterite forsterit 23256 forswear oneself yalan yere yemin etmek 23257 forswear boyun kaçırmak, imtina etmek, dönmek, yüz döndermek, el çekmek, tövbe etmek, bırakmaya yemin etmek, ant içerek inkâr etmek, reddetmek, ant içerek danmak, kabul etmemek 23258 forsythia hor çiçeği 23259 fort kale 23260 forte bir kişinin en iyi yaptığı şey 23261 forth ileri, dışarı 23262 forthcoming gelecek, gelecekte olacak, ileriki, gelecekteki çıkacak, hazır, sağlanmış, candan, arkadaşça, yardımsever, yardıma hazır 23263 forthright açık, candan, samimi, dobra dobra 23264 forthwith hemen, derhal, gecikmeden, bir an önce 23265 fortieth kırkıncı 23266 fortifiable sağlamlaştırılabilir 23267 fortification güçlendirme, berkitme, sağlamlaştırma, tahkim, takviye, istihkam 23268 fortify güçlendirmek, berkitmek 23269 fortissimo çok kuvvetli, çok hızlı 23270 fortitude dayanıklılık, yüreklilik, metanet, cesaret, sabır 23271 fortnight iki hafta 23272 fortnightly iki haftada bir 23273 fortress büyük kale, istihkam 23274 fortuitous rastlantısal, şans eseri olan, kazara, tesadüfi 23275 fortuity rastlantı, tesadüf 23276 fortunate şanslı, talihli, uğurlu, hayırlı 23277 fortunately Allahtan, şükür ki, neyse ki, şansa 23278 fortune tax servet vergisi 23279 fortune şans, talih, kısmet, gelecek, servet 23280 fortuneteller falcı 23281 fortunetelling falcılık 23282 forty winks kısa süren uyku, şekerleme, kestirme 23283 forty kırk 23284 forum forum 23285 forward contract vadeli sözleşme, vadeli kontrat 23286 forward exchange rate vadeli döviz kuru 23287 forward price vadeli fiyat 23288 forward rate vadeli kur 23289 forward sale vadeli satış 23290 forward speed ileri vites 23291 forward ön, öndeki, gelişmiş, ileri, cüretkâr, küstah, şımarık, ileri, ileriye, ileriye doğru, göndermek 23292 forwarder taşıyıcı, sevkıyatçı, sevkeden firma 23293 forwarding address yeni adres 23294 forwarding agency nakliyat şirketi 23295 forwarding agent nakliye acentesi, sevkıyat acentası 23296 forwarding business nakliyat ticareti 23297 forwarding charges nakliye giderleri 23298 forwarding company nakliyat şirketi 23299 forwarding country malı gönderen ülke 23300 forwarding station nakliye istasyonu 23301 forwarding gönderme, nakletme, irsal, sevk 23302 forwardness cüret, küstahlık 23303 forwards ileri doğru 23304 fossa çukur 23305 fosse hendek, çukur 23306 fossette gamze 23307 fossil community fosil türkümü 23308 fossil ice fosil buz, taşıl buz 23309 fossil record fosil kalıntı, taşıl kalıntı 23310 fossil fosil, taşıl, fosilleşmiş, taşıllaşmış, fosil, çok eski, köhne 23311 fossiliferous fosilli, taşıllı 23312 fossilization fosilleşme, taşıllaşma 23313 fossilize fosilleşmek, fosilleştirmek 23314 foster brother or sister süt kardeş 23315 foster child evlatlık 23316 foster mother sütanne 23317 foster beslemek, bakmak, büyütmek, gelişmesine yardım etmek, geliştirmek, teşvik etmek, canlandırmak 23318 fosterage teşvik 23319 fosterling evlatlık, manevi evlat 23320 foul bill of lading kusurlu konşimento 23321 foul up içine etmek, içine sıçmak, berbat etmek 23322 foul kirli, pis, iğrenç, (hava) kötü, bozuk, fırtınalı, kötü, haince, hain, berbat, faul, kirletmek, pisletmek, kirlenmek, pislenmek, faul yapmak 23323 foulard fular, fular kılgası 23324 foulmouthed ağzı bozuk, küfürbaz 23325 foulness bozukluk, pislik, kir, günah, rezillik, adilik 23326 found kurmak, yapmak, inşa etmek, kurmak, desteklemek, yaptırmak, temelini atmak 23327 foundation anniversary kuruluş yıldönümü 23328 foundation ceremony temel atma töreni 23329 foundation engineering temel kıvcılığı, temel tekniği 23330 foundation garment korse 23331 foundation pile temel kazığı 23332 foundation plate temel plakası 23333 foundation soil temel zemini, temel toprağı 23334 foundation stone temel taşı 23335 foundation wall temel duvarı, taban duvarı 23336 foundation kuruluş, tesis, vakıf, temel, özül, kurma, yapma 23337 founder profit kurucu kazancı 23338 founder kurucu, (gemi) su dolup batmak, başarısızlıkla sonuçlanmak, batmak 23339 founder's share kurucu hisse senedi 23340 founding capital kuruluş sermayesi 23341 foundling buluntu, sokağa terk edilen bebek 23342 foundry dökümhane 23343 fountain pen dolmakalem 23344 fountain çeşme, fıskiye, kaynak, köken, asıl 23345 fountainhead pınar başı, memba 23346 four dört 23347 four-bladed dört kanatlı 23348 four-colour printing dört renkli baskı 23349 four-cycle engine dört zamanlı kozgaltka 23350 four-cycle dört devirli 23351 four-cylinder engine dört silindirli kozgaltka 23352 four-dimensional dört boyutlu 23353 four-footed dört ayaklı 23354 four-layer dört tabakalı, dört katmanlı 23355 four-letter word açık saçık söz, kabasöz 23356 four-masted dört direkli 23357 four-phase dört fazlı 23358 four-poster dört direkli karyola 23359 four-stroke engine dört zamanlı kozgaltka 23360 four-wheel dört tekerlekli 23361 fourfold dört kat, dört misli 23362 fourhanded dört elli, dört kişilik, dört kol 23363 fourscore seksen 23364 foursome dörtlü türküm/takım 23365 foursquare metin, sağlam, dobra dobra 23366 fourteen ondört 23367 fourteenth ondördüncü 23368 fourth estate basın 23369 fourth market dördüncü piyasa 23370 fourth dördüncü 23371 fourthly dördüncü olarak 23372 fourwheel brake dört tekerlek eğleci 23373 fourwheel dört tekerlekli 23374 fovea vücutta küçük çukur 23375 fowl kümes döngülü 23376 fowler kuş avcısı, kuşçu 23377 fowling piece av tüfeği, çifte 23378 fox and geese körebe oyunu 23379 fox chase tilki avı 23380 fox grape yabani üzüm 23381 fox terrier tilki teriyeri 23382 fox tilki, aldatmak, kazıklamak, kandırmak, anlaşılması çok güç olmak, ...numarası yapmak, ayağına yatmak 23383 foxglove yüksükotu, kovançiçeği, parmakotu 23384 foxtail saw zıvana testeresi 23385 foxtail tilki kuyruğu 23386 foxtrot bir tür dans, fokstrot 23387 foxy tilki gibi, kurnaz, güvenilmez, üçkâğıtçı 23388 foyer fuaye, giriş, antre 23389 fracas gürültü, patırtı, gürültülü kavga 23390 fraction bar kesir çizgisi 23391 fraction küçük parça, bölüm, kesim, kesir 23392 fractional currency bozuk pul 23393 fractional distillation ayrımsal damıtma 23394 fractional insurance kısmi sigorta 23395 fractional money bozuk pul 23396 fractional reserve kısmi yedek 23397 fractional çok küçük, çok ufak, önemsiz, kesirli 23398 fractionally azıcık, birazcık 23399 fractionate kısımlara ayırmak, damıtmak, tasfiye etmek 23400 fractionating damıtma 23401 fractionation parçalama, bölme 23402 fractionize kesirlere ayırmak 23403 fractious kavgacı, huysuz, aksi 23404 fractiousness huysuzluk, serkeşlik 23405 fractocumulus fraktokümülüs 23406 fractostratus fraktostratus 23407 fracture kırılma, çatlama, kırık, çatlak, kırılmak, çatlamak, kırmak, çatlatmak 23408 fragile articles kırılabilen eşya 23409 fragile kırılgan, gevrek, narin, nazik 23410 fragility kırılganlık, gevreklik 23411 fragment parça, kırıntı, parçalanmak, parçalara ayrılmak, bölük börçük olmak 23412 fragmental parçalı, kopmuş parçalardan oluşan 23413 fragmentary parça parça, parçalar halinde, eksik, bölük börçük, yarım yamalak 23414 fragmentation parçalanma, dağılma 23415 fragrance güzel koku 23416 fragrant güzel kokulu 23417 frail zayıf, dayanıksız, gevrek, narin, sağlıksız 23418 frailty zayıflık, dayanıksızlık, narinlik 23419 fraise siper kazığı 23420 frame antenna çerçeve anten 23421 frame counter resim sayacı 23422 frame house ahşap ev 23423 frame of mind ruh hali, ruhsal durum, düşünüş tarzı, mizaç 23424 frame saw kol testeresi 23425 frame çerçevelemek, dile getirmek, belirtmek, ifade etmek, uydurma kanıtlarla suçsuz birini suçlu göstermek ya da mahkum ettirmek, dalavere yapmak, gizli dolaplar çevirmek, iskelet, çatı, çerçeve, beden, gövde, vücut biçimi 23426 frame-up hileli düzen 23427 framed çerçeveli 23428 frameless kadrsız, çerçevesiz 23429 framer çerçeveleme jüyesi 23430 frames per second saniyedeki kare sayısı, saniyede resim sayısı 23431 framework agreement çerçeve anlaşması 23432 framework çatı, iskelet, kafes 23433 framing çerçeveleme, iskelet, çatı, kafes 23434 franc frank 23435 franc-tireur çeteci asker 23436 France Fransa 23437 franchise oy hakkı, ayrıcalık, hak, imtiyaz 23438 francium fransiyum 23439 franco franko 23440 francolin çil, turaç 23441 frangibility kırılma özelliği 23442 frangible kırılabilir 23443 frank doğru sözlü, açık sözlü, içten, samimi, (mektup) damgalamak 23444 franked letter verginsiz gönderilen mektup 23445 frankfurter domuz ya da sığır etinden yapılan baharatlı bir tür sosis 23446 frankincense buhur, tütsü 23447 franking machine damgalama kılgası 23448 franking stamp pul damgası 23449 Frankish Frenkçe, alafranga 23450 franklin orta halli arazi sahibi 23451 frankly açıkça, dobra dobra, açıkçası 23452 frankness samimiyet, açık sözlülük 23453 frantic çılgın 23454 frantical çılgınca 23455 frap sıkı bağlamak 23456 frappe buzlu 23457 fraternal kardeşlerle ilgili, kardeş gibi, kardeşçe 23458 fraternity kardeşlik, birlik, cemiyet, dernek 23459 fraternization arkadaşlık etme 23460 fraternize kardeşçe davranmak, dost olmak 23461 fratricide kardeş katili, kendi kardeşini öldürme 23462 fraud department dolandırıcılık masası, dolandırıcılık şubesi 23463 fraud sahtekârlık, dolandırıcılık, hile, düzenbaz, dolandırıcı 23464 fraudulence hilekârlık 23465 fraudulent bankrupt hileli müflis 23466 fraudulent bankruptcy hileli iflas 23467 fraudulent conveyance hileli devir, hileli temlik 23468 fraudulent preference hileli tercih 23469 fraudulent representation yalan beyanda bulunma 23470 fraudulent hileli, hileyle kazanılan 23471 fraudulently hile ile 23472 fraught with danger çok tehlikeli 23473 fraught dolu, yüklü, endişeli, kaygılı, gergin 23474 fraxinella geyikotu 23475 fray kavga, arbede, çekişme, yarışma, tartışma, yıpranmak, aşınmak, yıpratmak, aşındırmak 23476 frayed nerves yıpranmış sinirler 23477 frazzle yıpranma, yorulma, yıpratmak, yıpranmak 23478 freak hilkat garibesi, ucube, acayip huyları/düşünceleri olan kimse, üşütük, kaçık, garip olay, koyu hayran, düşkün, hasta, görülmemiş, anormal, acayip, tuhaf, garibelik, şıltaklık, edabazlık, acayiplik, terslik, naz etmek, giç giç zarafat etmek, şıltaklık etmek, hokka çıkartmak, sefihlemek, sarsaklamak 23479 freak-out uyuşturucuyla hayal âlemine dalma 23480 freakish acayip, tuhaf, garip, anlamsız 23481 freckle çil 23482 freckled çilli 23483 free alongside geminin bordasında teslim 23484 free and easy rahat, kaygısız, teklifsiz 23485 free area serbest bölge 23486 free arts serbest meslekler 23487 free balance faizsiz bakiye 23488 free board pulsuz yemekler 23489 free boarding school pulsuz yatılı mektep 23490 free charge serbest yük, erkin yük 23491 free competition serbest rekabet 23492 free currency serbest döviz 23493 free energy serbest enerji 23494 free enterprise system hür teşebbüs jüyesi 23495 free enterprise hür teşebbüs 23496 free fall serbest düşüş, erkin düşüş 23497 free field boş alan, serbest alan 23498 free form bağımsız biçim 23499 free from pain ağrıdan kurtulmuş 23500 free from -sı yok, -sız, -siz, -den muaf 23501 free gift karşılıksız hediye 23502 free goods serbest mallar 23503 free kick serbest vuruş, frikik 23504 free labour serbest emek, sendikasız işçiler 23505 free library halk kütüphanesi 23506 free list gümrüksüz mallar listesi 23507 free machining kolay işlenir 23508 free market economy serbest piyasa ekonomisi 23509 free market serbest piyasa 23510 free motion serbest hareket 23511 free of all charges bütün giderlerden muaf 23512 free of charge verginsiz, parasız, pulsuz 23513 free of customs duty gümrük vergisinden muaf 23514 free of expense masrafsız 23515 free of rent kirasız, bedava 23516 free of tax vergisiz 23517 free of taxes vergisiz, vergiden muaf 23518 free of bedava, pulsuz 23519 free on board güvertede teslim, gemide teslim 23520 free port serbest liman, gümrükten muaf liman 23521 free rate serbest kur 23522 free reserve serbest rezerv 23523 free running serbest hareketli 23524 free share serbest hisse 23525 free software hür yazılım, erkin yazılım 23526 free space boş alan 23527 free speech serbest konuşma özgürlüğü 23528 free state bağımsız devlet 23529 free thought özgür düşünce 23530 free trade area serbest ticaret bölgesi 23531 free trade zone serbest bölge 23532 free trade serbest ticaret 23533 free vowel engelsiz ünlü 23534 free will istem özgürlüğü, irade özgürlüğü, hür irade 23535 free hür, erkin, azat, bağımsız, erkin, boş, serbest, parasız, pulsuz, bedava, müft, havayi, (with ile) eli açık, cömert, rahat, tabii, içten, sabit olmayan, bağsız, gevşek, kullanılmayan, boş, (yol/geçit) açık, serbest, laubali, bambılı, teklifsiz, (from/of ile) -sız, -den uzak, erkin biçimde, bedavadan, pulsuz olarak, bedava, özgür bırakmak, serbest bırakmak, azat etmek, çözmek, gevşetmek, kurtarmak, izin vermek, muaf tutmak 23536 free-for-all herkesin katıldığı kavga, meydan kavgası 23537 free-hand elle yapılmış, elle çizilmiş 23538 free-spoken açıksözlü 23539 freeboard fribord 23540 freebooter korsan, haydut 23541 freeborn hür doğmuş 23542 freedom of the city fahri hemşirelik, onursal hemşirelik 23543 freedom of the press basın özgürlüğü 23544 freedom of thought fikir hürriyeti 23545 freedom özgürlük, erkinlik, bağımsızlık, erkinlik 23546 freehand (çizim/resim/vb.) alet kullanmadan elle yapılmış 23547 freehold mülkiyet, mülk 23548 freeholder mülk sahibi 23549 freelance serbest yazar/sanatçı 23550 freeload otlakçılık etmek, başkalarının sırtından geçinmek 23551 freeloader otlakçı, beleşçi 23552 freely çekinmeden, rahatça, seve seve, açıkça, dobra dobra, saklamadan, serbestçe, kısıtlanmadan, engellenmeden 23553 freeman köle olmayan kimse, hür adam, hemşeri 23554 Freemason Farmason 23555 freesia frezya 23556 freestone kolay yontulan taş, Malta taşı, yarma şeftali 23557 freeway karayolu 23558 freewheel yokuş aşağı pedal çevirmeden sürmek 23559 freewill gönüllü, kendiliğinden yapılan, elindelik 23560 freeze on wages verginlerin dondurulması 23561 freeze prices fiyatları dondurmak 23562 freeze the prices fiyatları dondurmak 23563 freeze the wages verginleri dondurmak 23564 freeze wages verginleri dondurmak 23565 freeze donmak, dondurmak, (hava) çok soğuk olmak, buz gibi olmak, çok üşümek, donmak, donakalmak, (fiyat/vergin/vb.) dondurmak, narh koymak, donma, soğuk hava, don, dondurucu soğuk, (vergin/fiyat/vb.) dondurma 23566 freezer soğutucu, buzluk, dondurucu 23567 freezing level donma seviyesi 23568 freezing mixture donma karışımı 23569 freezing point donma çekidi 23570 freezing temperature donma sıcaklığı, katılaşma sıcaklığı 23571 freezing dondurucu, donma, dondurma, çok soğuk 23572 freight bill irsaliye, gönderme belgesi 23573 freight car yük vagonu 23574 freight elevator yük asansörü 23575 freight lift yük asansörü 23576 freight note navlun faturası, navlun pusulası 23577 freight rate taşıma vergini 23578 freight station yük istasyonu 23579 freight terms taşıma koşulları 23580 freight train yük treni, marşandiz 23581 freight taşıma, nakliye, yük, eşya 23582 freightage navlun, yük, eşya, nakliye vergini 23583 freighter yük gemisi/uçağı, kargo 23584 freightliner konteyner treni 23585 French barley frenkarpası 23586 French beans taze fasulye 23587 French chalk terzi tebeşiri, terzi sabunu 23588 French doors fransızbalkonu, fransız penceresi 23589 French fries kızarmış parmak çisil 23590 French horn korno, Fransız kornosu 23591 French letters kaput, prezervatif 23592 French loaf francala 23593 French window balkon kapısı 23594 French Fransız, Fransızca, (the ile) Fransızlar 23595 Frenchify Fransızlaştırmak 23596 Frenchman Fransız 23597 frenetic çılgın, azgın 23598 frenzied çılgın, çılgınca, delice, taşkın, coşkun 23599 frenzy çılgınlık, delilik, taşkınlık, cinnet, azgınlık, kudurganlık 23600 freon freon 23601 frequency changer frekans değiştirici 23602 frequency channel tezlik arnası 23603 frequency control frekans kontrolü 23604 frequency curve frekans eğrisi, sıklık eğrisi 23605 frequency distribution frekans dağılımı, sıklık dağılımı 23606 frequency error frekans hatası 23607 frequency graph frekans grafiği 23608 frequency indicator frekans gösterici 23609 frequency modulation frekans modülasyonu 23610 frequency response frekans cevabı 23611 frequency sık sık oluş, sıklık, frekans 23612 frequent yaygın, sık sık olan, olağan, alışılmış, sık görülen, sık geçen, sık sık gitmek, dadanmak 23613 frequentation bir yere sık gitme 23614 frequentative tekrarlama bildiren 23615 frequenter bir yere sık sık giden kimse, müdavim 23616 frequently sık sık 23617 fresco fresk 23618 fresh air inlet taze hava girişi 23619 fresh air ventilator taze hava vantilatörü 23620 fresh air taze hava, temiz hava 23621 fresh blood taze kan, yeni eleman 23622 fresh breeze sert briz, şiddetli rüzgâr 23623 fresh money taze pul 23624 fresh water tatlı su 23625 fresh taze, körpe, yeni, temiz, tatlı, temiz, kullanılmamış, taze pişmiş, (su/vb.) tatlı, yorulmamış, dinç, taze, sağlıklı, genç, taze, rüzgârlı ve serin, sert, deneyimsiz, toy, acemi, çiçeği burnunda, küstah, arsız, sulu 23626 freshen up yıkanmak, rahatlamak, canlan(dır)mak 23627 freshen (rüzgâr) sertleşmek 23628 fresher birdemde birinci sınıf öğrencisi 23629 freshet yağmur seli 23630 freshly anca, henüz, daha şimdi 23631 freshman bkz.fresher 23632 freshness tazelik, yenilik, dirilik, acemilik 23633 freshwater fishery tatlı su balıkçılığı 23634 freshwater lake tatlı su gölü 23635 freshwater tatlı su 23636 Fresnel lens Fresnel merceği 23637 Fresnel Fresnel 23638 fret and fume mırıldanmak 23639 fret saw kıl testere, oyma testere 23640 fret (sürekli olarak) üzülmek, sıkılmak, kaygılanmak, huysuzlanmak 23641 fretful sıkıntılı, ters, huysuz 23642 fretfulness huysuzluk 23643 fretted nakış ile süslenmiş 23644 fretwork ağaç oymacılığı/oyma 23645 friability gevreklik, çabuk ufalanma 23646 friable gevrek, kolay ufalanabilir 23647 fribble boşa zaman harcamak, oyalanmak 23648 fricassee beyaz soslu et yahnisi, salçalı et, yahni pişirmek, salçalı yemek yapmak 23649 fricative sürtüşmeli, daraltılı (ses), sürtüşmeli, daraltılı (ses) 23650 friction brake sürtünmeli eğleç 23651 friction lining sürtünme balatası 23652 friction loss sürtünme kaybı, sürtünme yitimi 23653 friction resistance sürtünme direnci 23654 friction tape izole bant 23655 friction sürtme, sürtünme, anlaşmazlık, sürtüşme 23656 frictional electricity sürtünme elektriği 23657 frictional force sürtünme kuvveti 23658 frictional loss sürtünme kaybı 23659 frictional resistance sürtünme direnci 23660 frictional sürtünme ile ilgili 23661 frictionless sürtünmesiz 23662 Friday Cuma 23663 fridge buzdolabı 23664 fried egg sahanda yumurta 23665 fried kızarmış, yağda pişirilmiş 23666 friend of the court bilirkişi, uzman müşavir 23667 friend arkadaş, tomdaş, dost 23668 friendless dostu olmayan, arkadaşsız, kimsesiz 23669 friendly match dostluk maçı 23670 Friendly Society Yardımlaşma Derneği 23671 friendly dost, dostça, arkadaşça, yardımsever, içten, sıcak 23672 friendship dostluk, arkadaşlık 23673 frieze duvar ya da tavan süsü, friz 23674 friezing machine ratine kılgası 23675 frigate firkateyn 23676 fright korku 23677 frighten one out of one's wits yüreğini oynatmak 23678 frighten korkutmak, ürkütmek 23679 frightened korkmuş, ürkmüş 23680 frightening korkutucu, ürkütücü 23681 frightful korkunç, korku verici, ürkütücü, müthiş, berbat 23682 frightfully korkunç bir şekilde 23683 frightfulness korkunçluk, iğrençlik, dehşet 23684 frigid çok soğuk, buz gibi, dondurucu, (kişi/davranış/vb.) soğuk, cansız, resmi, buz gibi, (kadın) (cinsî yönden) soğuk, frijit 23685 frigidity soğukluk 23686 frigidly soğuk bir şekilde, duygusuzca 23687 frigorific soğutucu, soğutmalı 23688 frill dik yakalık, büzmeli haşiye, büzme, bezekçilik, özünü çekme, lokalanma, farbala, fırfır, gereksiz süs 23689 frillies kadın iç çamaşırı 23690 frills gereksiz süs, gösteriş 23691 frilly fırfırlı 23692 fringe benefits işte ek olanaklar 23693 fringe saçak, perçem, kenar 23694 fringed saçaklı, kenarlı 23695 frippery cicili bicili, ucuz giysi, değersiz süs 23696 friseur kadın berberi 23697 frisk sıçrayıp oynamak, hoplayıp zıplamak, koşuşmak, oynaşmak, (kiminse) üstünü aramak 23698 friskiness neşe, canlılık 23699 frisky oynak, oyuncu, canlı 23700 frit cam hamuru, sır, ısıtıp yumuşatmak 23701 fritillary zambağa benzer bir çiçek, benekli kelebek 23702 fritter away boşuna sarf etmek, israf etmek 23703 fritter (away ile) (pul/zaman/vb.) çarçur etmek, boşa harcamak, öldürmek 23704 frivol vakit öldürmek, eğlenmek 23705 frivolity havailik, sululuk, saçmalık 23706 frivolous sulu, havai, hoppa, bambılı 23707 frizz (saç) kıvırmak 23708 frizzle bukle, cızırdatarak kızartmak, kıvrım kıvrım olmak 23709 frizzly cingelek 23710 frizzy (saç) kıvırcık, cingelek 23711 fro be 23712 frock coat redingot 23713 frock uşak paltarı, kadın paltarı, kadın giysisi, don, aba 23714 frog in the throat ses kısılması 23715 frog kurbağa 23716 frogman kurbağaadam 23717 frolic gülüp oynama, eğlenme, eğlenti, neşe, hoplayıp sıçramak, oynamak 23718 frolicsome eğlenceyi seven, şen, oynak 23719 from A to Z A'dan Z'ye kadar, başından sonuna kadar, bütün tafsilatıyla, her şeyiyle 23720 from above yukarıdan, gökten, tepeden inme, Allahtan 23721 from afar uzaktan 23722 from all quarters dört bir yandan 23723 from beginning to end baştan sona 23724 from childhood çocukluktan beri 23725 from day to day günden güne, günbegün 23726 from hand to hand elden ele 23727 from head to foot tepeden tırnağa 23728 from now on bundan böyle, bundan sonra 23729 from scratch sıfırdan başlayarak 23730 from seven to seventy yediden yetmişe 23731 from soup to nuts iğneden ipliğe kadar 23732 from start to finish baştan sona 23733 from stem to stern dip doruk 23734 from the bottom of one's heart can-ı gönülden 23735 from the cradle to the grave beşikten mezara 23736 from the standpoint of bakımından, açısından 23737 from the word go baştan 23738 from then o zamandan 23739 from time to time ara sıra 23740 from tomorrow on yarından itibaren 23741 from top to bottom baştan başa, tepeden tırnağa 23742 from --dan, itibaren, -den beri, -den bu yana, nedeniyle, yüzünden, -den ötürü, -den, -dan 23743 frond bileşik yaprak, hurma yaprağı 23744 front axle ön dingil, ön aks 23745 front bumper ön tampon 23746 front door ön kapı 23747 front elevation bina ön cephesi, önden görünüş 23748 front end fee yönetim komisyonu 23749 front facade cephe, önyüz, alnaç 23750 front face ön yüz 23751 front fender ön çamurluk 23752 front headlight ön far 23753 front line cephe 23754 front mudguard ön çamurluk 23755 front page ön sayfa, baş sayfa 23756 front wheel ön tekerlek 23757 front wing ön çamurluk 23758 front ön, kabak, ön taraf, önemli mevki, en ön yer, yüz, cephe, yüz, çehre, cephe, yaygın ve etkin politik hareket, paravana, maske, davranış, tavır, hareket, ile karşı karşıya olmak, -e bakmak, -in karşısında olmak, önde yer alan, önde bulunan, öndeki, önle ilgili, önde gelen, ön 23759 front-benchers bakanlar 23760 front-wheel brake ön tekerlek eğleci, ön eğleç 23761 front-wheel drive önden çekişli 23762 frontage bina cephesi 23763 frontal attack cepheden taarruz 23764 frontal bone alın sümüğü 23765 frontal muscle alın kası 23766 frontal ön, (saldırı) cepheden 23767 frontier sınır, hudut 23768 frontispiece cephe, yüz 23769 frontlet döngül alnı 23770 frontogenesis frontojenez, yeni cephe doğuşu 23771 frontolysis frontoliz, cephe eriyişi 23772 fronton fronton, alınlık 23773 frost fog buzlu sis 23774 frost heave donma şişmesi, donma kabarması 23775 frost line don sınırı 23776 frost resistance dona karşı direnç, don direnci 23777 frost ayaz, don, kırağı, donmak, buzlanmak, kırağı ile kaplanmak, (cam) buzlandırmak 23778 frost-proof donmaz, donma yapmaz 23779 frostbite soğuk ısırması 23780 frostbitten donmuş, soğuktan çürümüş 23781 frosted glass buzlu cam 23782 frosted buzla kaplı, buzlu, mat, sütlü 23783 frostiness soğuk, don 23784 frosty dondurucu, içten olmayan, soğuk 23785 froth köpük, köpürmek, köpüklenmek 23786 frothiness köpüklenme, köpürme 23787 frothy köpüklü 23788 froufrou hışırtı 23789 froward ters, aksi, inatçı, asi, serkeş, dik kafalı 23790 frowardness terslik 23791 frown on uygun görmemek, karşı çıkmak, menetmek 23792 frown kaşlarını çatmak 23793 frowning buruşturulmuş, çatılmış, onaylamayan 23794 frowsty sıkıcı, küf kokulu 23795 frowsy şapşal 23796 frowziness küf kokma 23797 frowzy kötü kokulu, küf kokulu, pasaklı 23798 frozen account dondurulmuş hesap, bloke hesap 23799 frozen assets donmuş mevduat 23800 frozen credit donmuş kredi 23801 frozen food dondurulmuş yiyecek 23802 frozen meat dondurulmuş et 23803 frozen donmuş, dondurulmuş, buz kesilmiş 23804 fructiferous meyve veren, verimli 23805 fructify meyve vermek, sonuç vermek 23806 fructose früktoz, meyve şekeri 23807 fructuous meyve veren, kazançlı 23808 frugal tutumlu, ucuz 23809 frugality tutumluluk, tutum, ucuzluk 23810 frugivorous meyve ile beslenen 23811 fruit basket meyve sepeti 23812 fruit bud meyve tomurcuğu 23813 fruit cake meyveli kek 23814 fruit juice meyve suyu 23815 fruit knife meyve bıçağı 23816 fruit machine pul kılgası 23817 fruit sugar meyve şekeri 23818 fruit tree meyve ağacı 23819 fruit meyve, sonuç, ürün, meyve, meyve vermek 23820 fruitage meyve 23821 fruiter meyve gemisi, meyve ağacı 23822 fruiterer meyve satıcısı, meyveci 23823 fruitful sonuç veren, verimli 23824 fruitfulness bereket 23825 fruition muradına erme, istediğini elde etme, gerçekleşme 23826 fruitless meyvesiz, kısır, sonuçsuz, başarısız, kârsız, verimsiz 23827 fruitlessly nafile 23828 fruity meyve tadında, meyve kokusunda, meyve gibi, meyveli, olgun 23829 frumentaceous buğday türünden 23830 frumenty bulgur sütlacı 23831 frump acayip kılıklı kadın 23832 frumpy derbeder kılıklı, eski moda giyinmiş 23833 frustrate boşa çıkarmak, engel olmak, bozmak, engellemek, düş kırıklığına uğratmak, hüsrana uğratmak, sinirlerini bozmak 23834 frustration engelleme, bozma, engellenme, düş kırıklığı, hüsran, sinir bozucu şey 23835 frustum of a cone kesik koni 23836 frustum koni gövdesi 23837 fruticose çalıya benzer 23838 fry (yağda) kızartmak, kızarmak 23839 fry-pan tava 23840 fryer piliç kızartıcısı 23841 frying-pan tava 23842 fuchsia küpeçiçeği 23843 fuchsine füksin 23844 fuck about aptalca davranmak 23845 fuck around aptalca davranmak 23846 fuck off siktir olup gitmek, aptalca davranmak 23847 fuck up içine sıçmak, sıçıp batırmak 23848 fuck sikişmek, sikmek, sikiş, sikişen kimse, sikici, kab, kahretsin!, hay anasını! 23849 fucker salak, aptal, kafasız, sikici, vurucu 23850 fucking kahrolası, lanet olası 23851 fuddle zihnini karıştırmak, şaşırtmak 23852 fuddled çakırkeyf, kafası dumanlı 23853 fuddy-duddy eski kafalı, tutucu, örümcek kafalı kimse 23854 fudge bir çeşit yumuşak şekerleme 23855 fuel alarm yakıt seviyesi alarmı 23856 fuel cam yakıt kamı 23857 fuel can benzin bidonu 23858 fuel cock gazocağı musluğu 23859 fuel consumption yakıt sarfiyatı, yakıt tüketimi 23860 fuel economy yakıt ekonomisi, yakıt tasarrufu 23861 fuel element yakıt maddesi 23862 fuel feed pump mazot pompası, yakıt besleme pompası 23863 fuel feed yakıt besleme, yakıt verme 23864 fuel filter yakıt filtresi, yakıt süzgeci 23865 fuel gas yakıt gazı 23866 fuel gauge yakıt göstergesi 23867 fuel hose yakıt hortumu 23868 fuel injection pump enjeksiyon pompası 23869 fuel injector mazot enjektörü, yakıt enjektörü 23870 fuel level yakıt düzeyi 23871 fuel line yakıt borusu 23872 fuel oil fuel oil, yağyakıt, mazot, akaryakıt 23873 fuel pressure yakıt basıncı 23874 fuel pump yakıt pompası, benzin pompası 23875 fuel rating yakıt oranı 23876 fuel reserve tank yedek yakıtlık, yedek yakıt deposu 23877 fuel rod yakıt çubuğu 23878 fuel saving yakıt tasarrufu 23879 fuel strainer yakıt filtresi, yakıt süzgeci 23880 fuel supply yakıt iletimi, yakıt sevkıyatı 23881 fuel tank yakıt deposu, yakıtlık 23882 fuel tanker akaryakıt tankeri 23883 fuel truck yakıt tankeri 23884 fuel wood yakacak odun 23885 fuel yakıt, yakacak, benzin, yakıt vermek, yakıt almak 23886 fuelling yakıt verme, yakıt doldurma 23887 fugacious geçici, ömürsüz, uçucu 23888 fugacity uçuculuk, uçarlık, kaçarlık, fanilik 23889 fuggy havasız 23890 fugitive kaçak, anımsanması güç, akılda tutulması zor, uzun sürmeyen, geçici, gidici, kaçak kimse, kaçak 23891 fugue füg 23892 fulcrum lever dayanak kolu 23893 fulcrum (kaldıraç) dayanak çekidi, taşıma çekidi, mesnet 23894 fulfil yerine getirmek, yapmak, gereksinimlerini gidermek, tatmin etmek, gerçekleştirmek, yapmak 23895 fulfill bkz.fulfil 23896 fulfilment yapma, yerine getirme, gerçekleştirme, ifa 23897 fulgent çok parlak, şaşaalı 23898 fuliginous isli, kurumlu 23899 full admiral oramiral 23900 full automatic tam otomatik 23901 full board tam pansiyon 23902 full brother öz erkek kardeş 23903 full circle tam daire 23904 full costing tam maliyetleme 23905 full coverage collision insurance kasko sigortası 23906 full diet yüksek değerli besin 23907 full dress resmi elbise, frak 23908 full employment tam istihdam 23909 full general orgeneral 23910 full military honours askeri cenaze töreni 23911 full moon dolunay 23912 full of beans hayat dolu, neşeli, keyifli 23913 full payment tam ödeme 23914 full powers tam yetki 23915 full sail pupa yelken 23916 full size doğal boy, tam boyut 23917 full speed tam devir, tam hız, tam sürat, tam yol 23918 full steam ahead son süratle ileri 23919 full stop çekit, nokta 23920 full time job tamgün iş 23921 full to capacity tamamen dolu 23922 full to replete tıka basa dolu 23923 full up dopdolu, komple, mahşer gibi, mahşeri 23924 full dolu, dolu, kalabalık, doymuş, tok, (giysi) gevşek, bol, en çok, en yüksek, en fazla, maksimum, (of ile) yalnızca -i düşünen, -den başka şey düşünmeyen, -le dopdolu, yuvarlak, toparlak, dopdolu, taşkın, coşkun, doğruca, doğrudan, direkt olarak, çok 23925 full-blooded saf kan, cins, dinç, gürbüz 23926 full-blown (çiçek) tamamen açılmış, tam 23927 full-fledged tüyleri büyümüş 23928 full-grown tam gelişmiş, iyi gelişmiş 23929 full-length film uzun metrajlı yanka, uzun yanka 23930 full-length (yaçın) insanı tam olarak gösteren, boy 23931 full-load tam yük 23932 full-paid tam ödenmiş 23933 full-scale orijinal ölçülerde, tüm gücünü kullanan 23934 full-time fultaym, tamgün, tümgün, fultaym, tamgün, tümgün 23935 full-wave tam dalga 23936 fullback bek oyuncu, savunma 23937 fuller çırpıcı, dinkleme kılgası 23938 fuller's earth kil 23939 fullery çuhahane, çırpıcı yeri 23940 fullface cepheden alınmış yaçın, kalın harf 23941 fulling mill dinkleme kılgası, çırpıcı tezgâhı 23942 fulling dinkleme 23943 fullness doluluk, dolgunluk, bolluk, şişmanlık 23944 fully automatic machine tam otomatik kılga 23945 fully automatic tam otomatik 23946 fully fashioned bedeni sımsıkı saran 23947 fully fledged tam yetkili 23948 fully paid tamamen ödenmiş 23949 fully synthetic tamamen sentetik 23950 fully en az, en azından, tamamen, tam olarak, tümüyle 23951 fulminant gürleyen, ateş püskürten 23952 fulminate fulminat, patlamak, infilak etmek, gürlemek, ateş püskürmek 23953 fulminating patlayıcı 23954 fulmination patlama, infilak etme, ateş püskürme 23955 fulminatory gürleyen, dehşet şaçan 23956 fulminic acid fulminik asit 23957 fulminic fulminik 23958 fulsome bıktırıcı, aşırı 23959 fulvous kırmızımtıl sarı, sarımtıl, konur 23960 fumaric acid fumarik asit 23961 fumaric fumarik 23962 fumarole fümerol, tüten 23963 fumble el yordamıyla aramak, yoklamak, el yordamıyla yürümek, beceriksizce yapmak, elleri dolaşmak 23964 fumbler beceriksiz kişi 23965 fume duman, buhar, gaz, öfkelenmek, kızmak, patlamak, köpürmek, duman çıkarmak, tütmek 23966 fumigant tütsü, dezenfektan 23967 fumigate buharla dezenfekte etmek, tütsülemek 23968 fumigation buharla dezenfekte etme, buhardan geçirme 23969 fumigator dezenfekte aleti 23970 fumitory şahtere 23971 fun oyunculuk, neşe, eğlence, zevk 23972 funambulist ip çambazı 23973 function keys işlev tuşları, fonksiyon tuşları 23974 function table işlev kestesi 23975 function görev, iş, işlev, fonksiyon, amaç, resmi ya da özel tören, merasim, çalışmak, işlemek, iş görmek 23976 functional accounting uygulamalı muhasebe, sorumluluk muhasebesi 23977 functional analysis fonksiyonel analiz, işlevsel çözümleme 23978 functional character işlevsel karakter 23979 functional group işlevsel türküm, fonksiyonel türküm 23980 functional linguistics görevsel dilbilim, işlevsel dilbilim 23981 functional işlevsel, fonksiyonel, görevini yapar, iş görür, pratik 23982 functionalism görevselcilik, işlevselcilik 23983 functionalist görevselci, işlevselci, görevselci, işlevselci 23984 functionality işlevsellik, fonksiyonellik 23985 functionary görevli, memur 23986 functioning işler durumda 23987 functor fonktör, izleç 23988 fund administration sermaye idaresi 23989 fund sermaye, pul, fon, stok, birikim, pul sağlamak, finanse etmek 23990 fundament temel, taban, makat, kıç 23991 fundamental analysis esas analiz 23992 fundamental colour esas renk, ana renk 23993 fundamental component temel bileşen 23994 fundamental form temel biçim 23995 fundamental group temel türküm, temel öbek 23996 fundamental particle temel parçacık 23997 fundamental rights temel haklar 23998 fundamental series temel seri 23999 fundamental structure temel yapı 24000 fundamental unit temel birim 24001 fundamental esas, ana, belli başlı, temel, en gerekli, önemli, kural, temel ilke, esas kanun 24002 fundamentalism aşırı tutuculuk 24003 fundamentally esaslı olarak, esas itibariyle 24004 funded debt konsolide borç 24005 funding kısa vadeli borcun uzun vadeli borca dönüştürülmes 24006 funds in cash nakit fon 24007 funds statement mali durum 24008 fundus gözdibi 24009 funeral home ölülerin yıkandığı bina 24010 funeral march cenaze marşı 24011 funeral procession cenaze alayı 24012 funeral cenaze töreni, gömme, cenaze alayı 24013 funerary cenaze törenine ait, karanlık, kasvetli 24014 funereal mahzun, üzgün, hüzünlü, kasvetli, cenaze törenine yakışır 24015 funfair eğlence parkı, lunapark 24016 fungal mantarsı, mantar gibi, mantarla ilgili 24017 fungi- (önek) mantara ait, küf 24018 fungible misli 24019 fungicide mantar ilacı 24020 fungoid mantara benzeyen 24021 fungous mantarla ilgili, sünger gibi 24022 fungus mantar 24023 funicular dağ demiryolu 24024 funk büyük korku, dehşet, (nedense) çekinmek, uzak durmak, korkmak, kaçmak 24025 funky fanki, çok iyi, müthiş, acayip, o biçim, süper 24026 funnel cloud bulut hortumu 24027 funnel huni, baca, huniden geçirmek, huniden geçirmek, (dar/kalabalık bir yerden) zorlukla geçmek 24028 funnies çizgi öykü, espri, şaka 24029 funnily enough ne gariptir ki 24030 funnily garip bir şekilde, komik, bir şekilde 24031 funny gülünç, komik, kızık, acayip, tuhaf, garip 24032 funster şakacı kimse 24033 fur coat kürk manto 24034 fur kürk, post, dil pası, kazan taşı 24035 furan furan 24036 furbelow farbala, fırfır, saçak 24037 furbish cilalamak, pasını çıkarmak, parlatmak, tazelemek 24038 furcate çatallı, dallı, çatallanmak, bölünmek, ayrılmak 24039 furcation çatallanma, dallanma 24040 furfur kepek (saçta) 24041 furfuraceous kepekli, pullu 24042 furious öfkeli, kızgın, köpürmüş, kudurmuş, tepesi atmış, sinirli, şiddetli, güçlü, azgın 24043 furiousness kızgınlık 24044 furl (şemsiye/yelken/bayrak/vb.) sarmak 24045 furlong metrelik uzunluk 24046 furlough sıla izni, sıla izni vermek 24047 furnace brick fırın tuğlası 24048 furnace ocak, fırın 24049 furnish information bilgi vermek 24050 furnish vermek, sağlamak, tedarik etmek, döşemek, donatmak 24051 furnished room mobilyalı oda 24052 furnished möbleli, döşeli 24053 furnisher döşemeci, mobilyacı 24054 furnishing fabrics döşemelik kumaşlar 24055 furnishings döşeme, mobilya, takım, mefruşat 24056 furniture mobilya 24057 furore taşkınlık, kızgınlık, velvele 24058 furred kürklü, kürk kaplı 24059 furrier kürkçü 24060 furriery kürkçülük, kürkçü dükkânı 24061 furrow (toprakta) saban izi, (alın ya da yüzde) kırışıklık, çizgi, iz açmak, kırıştırmak 24062 furry kürklü, kürk gibi 24063 further particulars fazla tafsilat 24064 further daha fazla, daha ileri, daha uzağa, daha ilerde, daha uzakta, başka yere, başka yerde, ayrıca, üstelik, başka, bir başka, daha, bundan başka, başka bir, yeni, daha uzak, daha uzaktaki, ilerlemesine yardım etmek, destek olmak 24065 furtherance yardım 24066 furthermore bundan başka, ayrıca, üstelik, bunun yanında 24067 furthermost en uzak, en uzağa, en uzakta 24068 furthest en uzak, en uzağa 24069 furtive şüphe uyandıran, kaçamak, sinsi, suçlu izlenimi uyandıran 24070 furtively gizlice, sinsi sinsi 24071 furtiveness sinsilik 24072 furuncle çıban, kan çıbanı 24073 fury korkunç öfke, kızgınlık, hiddet, şiddet 24074 fusain fusain, telli kömür 24075 fuscous grimsi kahverengi, koyu renk 24076 fuse alarm sigorta alarmı 24077 fuse box sigorta kutusu 24078 fuse clip sigorta kelepçesi 24079 fuse holder sigorta yuvası, sigorta tutucu 24080 fuse socket sigorta duyu 24081 fuse wire sigorta teli 24082 fuse sigorta, tapa, (metal) eritmek, eriterek birleştirmek, (metal) erimek, eriyerek birleşmek, (sigorta) atmak, (sigorta) attırmak 24083 fusel oil fuzel yağı 24084 fusel fuzel 24085 fuselage uçak gövdesi 24086 fusibility erime kabiliyeti 24087 fusible erir, eriyebilir, eritilebilir 24088 fusilier tüfek kullanan asker 24089 fusillade yaylım ateşi, yaylım ateşi açmak 24090 fusing point ergime çekidi 24091 fusing eritme, erime 24092 fusion bomb termonükleer bomba 24093 fusion erime, ergime, eritilme, birleşme, kaynaşma, kaynaşım 24094 fuss gürültü patırtı, yaygara, velvele, gereksiz telaş/kızgınlık/sabırsızlık, gereksiz yere telaşlanmak, ortalığı velveleye vermek, rahatsız etmek, can sıkmak, sinirlendirmek 24095 fussiness telaş 24096 fussy huysuz, yaygaracı, titiz, mızmız, kılı kırk yaran, müşkülpesent 24097 fust sütun gövdesi 24098 fustian dimi, pamuklu kadife, tumturaklı 24099 fustigate sopa ile dövmek 24100 fustigation dayak, kötek 24101 fusty küflü, küf kokulu, köhne, eski kafalı, küflü 24102 futile boş, boşuna, beyhude 24103 futilely boş yere 24104 futility yararsızlık 24105 futtock döşek 24106 future continuous tense sürekli gelecek zaman 24107 future delivery gelecekte teslim, vadeli teslim 24108 future perfect continuous tense gelecekte bitmiş zamanın sürekli şekli 24109 future perfect tense gelecekte bitmiş zaman 24110 future tense gelecek zaman 24111 future gelecek, istikbal, gelecek, müstakbel, ileriki 24112 futures market vadeli işlemler piyasası 24113 futures sale vadeli satış 24114 futures vadeli işlemler, vadeli sözleşmeler 24115 futurism fütürizm, gelecekçilik 24116 futuristic modern, acayip 24117 futurity gelecek, istikbal 24118 fuzz kısa tüy, hav, sakçı, aynasız 24119 fuzzball yabani mantar 24120 fuzzy (saç) kıvırcık, cingelek, kabarık, (kumaş/vb.) tüylü, havlu, bulanık, belirsiz 24121 G clef sol anahtarı 24122 G flat sol bemol 24123 G minor sol minor 24124 G sharp sol diyez 24125 gab gevezelik 24126 gabardine gabardin 24127 gabble çabuk çabuk ve anlaşılmaz biçimde konuşmak 24128 gabbler geveze, boşboğaz 24129 gabbro gabro, derinlik kayacı 24130 gabby konuşkan, geveze, boşboğaz 24131 gable roof beşik çatı 24132 gable üçgen biçiminde dam 24133 gad (about ile) başıboş dolaşmak, dolanmak, gezmek 24134 gadabout avare kimse, serseri, hovarda 24135 gadfly atsineği 24136 gadget becerikli alet, dalga, zımbırtı 24137 gadolinium gadolinyum 24138 gadwall boz ördek 24139 gaff balıkçı zıpkını, giz, zıpkınla vurup tutmak (balık) 24140 gaffe gaf, gaf yapma, pot kırma, kabahat 24141 gaffer patron, şef, ustabaşı, yaşlı adam, ihtiyar 24142 gag ağız tıkacı, şaka, espri, komik öykü, ağzını tıkamak, susturmak 24143 gaga bunak, ahmak, kaçık, deli, budala 24144 gage bkz.gauge 24145 gaggle kaz sürüsü 24146 gaiety neşe, neşelik, şenlik, eğlenti, eğlence 24147 gaily neşeli bir şekilde, neşeyle 24148 gain and loss account kâr ve zarar hesabı 24149 gain control kazanç kontrolü 24150 gain ground rağbet kazanmak, ilerlemek, önemi artmak 24151 gain on one (yarışta) yavaş yavaş yaklaşmak, arayı kapatmak 24152 gain the ear of birine söz geçirmek 24153 gain the upper hand üstün gelmek 24154 gain time zaman kazanmak 24155 gain kazanç, kâr, çıkar, yarar, fayda, ilerleme, artma, artış, kazanmak, elde etmek, edinmek, kazanmak, sağlamak, -e varmak, ulaşmak, (sögen) ileri gitmek 24156 gainful occupation verginli çalışma 24157 gainful kârlı, kazançlı, verginli, maaşlı 24158 gainfully employed pul ile tutulmuş 24159 gainings gelir, kazanç 24160 gainless kazançsız, kârsız 24161 gainsay inkâr etmek, reddetmek 24162 gait yürüyüş, gidiş, yürüyüş biçimi 24163 gaiter tozluk 24164 gaize puzolanlı killi kum taşı 24165 gal kız 24166 gala gala, şenlik 24167 galactic system galaktik jüyesi, gökada jüyesi 24168 galactic galaktik, gökada ile ilgili, samanyoluna ait 24169 galactose galaktoz 24170 galaxy galaksi, gökada, seçkin kişiler topluluğu, şöhretler 24171 gale sert rüzgâr, bora, ani kahkaha 24172 galena galen, kükürt kurşunu 24173 galimatias saçma boş laf 24174 galingale kulunç otu 24175 galipot bir tür çamsakızı 24176 gall bladder ödkesesi, safrakesesi 24177 gall oak mazı meşesi 24178 gall safra, öd, kin, nefret, kabalık, küstahlık, sürtünme sonucu oluşan yara 24179 gall-apple elma şeklinde mazı 24180 gallant yürekli, yiğit, cesur, güzel, görkemli, (erkek) kibar, şık 24181 gallantry kadınlara karşı incelik, kibarlık, yüreklilik, yiğitlik, cesaret, kahramanlık 24182 galleon kalyon 24183 galleria forest galeri orman 24184 gallery galeri 24185 galley west düzensiz 24186 galley kadırga, gemi mutfağı 24187 galliard hareketli bir dans 24188 gallic acid galik asit 24189 Gallic Galya ile ilgili, Fransa'ya ait, galik 24190 gallimaufry karmakarışık şey, yahni 24191 gallinaceous tavuk cinsinden 24192 galling incitici, gurur kırıcı, can sıkıcı 24193 galliot hafif kadırga, çektirme 24194 Gallipoli Gelibolu 24195 gallium galyum 24196 gallivant gezip tozmak, eğlence/serüven peşinde koşmak 24197 gallon galon 24198 galloon dar ve sık dokumalı şerit, sırma 24199 gallop dörtnal, dörtnala gitmek, çapmak 24200 gallows bird asılacak herif 24201 gallows darağacı 24202 gallstone safra taşı 24203 Gallup poll kamuoyu araştırması 24204 gallus pantolon askısı 24205 galluses pantolon askısı 24206 galore pek çok, bol bol 24207 galosh ayakkabının üzerine giyilen lastik, galoş 24208 galvanic cell galvanik pil 24209 galvanic galvanik 24210 galvanism galvanizm 24211 galvanization galvanizleme 24212 galvanize galvanizlemek, canlandırmak, kışkırtmak, harekete geçirmek, teşvik etmek 24213 galvanized iron galvanize demir, çinko 24214 galvanized pipe galvanizli boru 24215 galvanized sheet galvanizli sac 24216 galvannealing galvaniz tavlama 24217 galvanometer galvanometre, küçük akımölçer 24218 galvanoplastic galvenoplastik 24219 galvanoplasty galvanoplasti 24220 galvanoscope galvanoskop 24221 gam balina sürüsü, bacak 24222 gambado at sıçraması 24223 Gambia Gambia 24224 gambit (satranç) gambit, hesaplı hareket 24225 gamble away kumarda kaybetmek 24226 gamble with sth ile kumar oynamak, tehlikeye sokmak 24227 gamble rizikolu iş, kumar, kumar oynamak, (away ile) kumarda kaybetmek 24228 gambler kumarbaz 24229 gambling den kumarhane 24230 gambling kumar, kumar oynama 24231 gamboge katalomba, hintzamkı 24232 gambol sıçramak, hoplamak, zıplamak, hoplayıp sıçrama 24233 gambrel roof Felemenk çatısı, balıksırtı dam 24234 game of hazard şans oyunu, kumar 24235 game oyun, parti, oyun partisi, av, hile, dolap, plan, oyun, maç, karşılaşma, istekli, hevesli, hazır, harekete hazır, gözüpek, topal, (kol/vb.) sakat 24236 gamebag av çantası 24237 gamekeeper av bekçisi 24238 gamely cesurca 24239 gameness yiğitlik, mertlik, yüreklilik 24240 gamesome neşeli, canlı 24241 gamester kumarbaz 24242 gamete gamet, cinsî hücre 24243 gametophyte gametofit, gametli ösümlük 24244 gamin sokak çocuğu 24245 gaming house kumarhane 24246 gaming laws kumar yasaları 24247 gaming table kumar masası 24248 gaming kumar oynama 24249 gamma detector gama detektörü 24250 gamma distribution gama dağılımı 24251 gamma factor gama faktörü 24252 gamma globulin gammaglobülin 24253 gamma particle gama parçacığı 24254 gamma rays gama ışınları 24255 gamma gama 24256 gammer yaşlı kadın, haminne 24257 gammon tütsülenmiş jambon 24258 gamo- (önek) cinsiyetle ilgili, birleşik 24259 gamp şemsiye 24260 gamut nota dizisi, gam, birşeyin tamamı, tümü 24261 gamy cesur, yiğit, gözüpek 24262 gander erkek kaz 24263 ganef hırsız 24264 gang leader elebaşı, kuldurbaşı 24265 gang plow çok bıçaklı pulluk 24266 gang saw katrak 24267 gang up against karşı birlik olmak 24268 gang up on karşı birlik olmak 24269 gang arkadaş türkümü, ekip, takım, çete, deste, kuldur destesi 24270 gangboard dosa, borda iskelesi 24271 gangling zayıf ve uzun boylu, sırık gibi 24272 ganglion gangliyon, sinir düğümü 24273 gangplank iskele tahtası 24274 gangrene kangren 24275 gangrenous kangrenli 24276 gangster gangster 24277 gangue gang 24278 gangway aralık geçit, borda iskelesi, Değmesin!, Yağlı boya!, Yoldan! 24279 gannet sümsük kuşu 24280 ganoid parlak, parlak pullu balık 24281 gantry (demiryolu) sinyal köprüsü 24282 gaol cezaevi, hapishane, cezaevine kapatmak, hapse atmak 24283 gaoler gardiyan, zindancı 24284 gap character aralık karakteri 24285 gap boşluk, aralık, yarık, (görüş) ayrılık 24286 gape ağzı açık kalmak, ağzını açıp alık alık bakmak, açılmak, yarılmak 24287 gapeseed hayret uyandıran şey 24288 gaping ağzı açık 24289 gappy noksan, eksik, kusurlu 24290 gar zargana 24291 garage garaj, benzin istasyonu, garaja koymak 24292 garb üst baş, kılık kıyafet, giydirmek 24293 garbage can çöp tenekesi 24294 garbage collection çöp toplama 24295 garbage disposer kırıntı değirmeni, çöp öğütme aygıtı 24296 garbage man çöpçü 24297 garbage süprüntü, tullantı, çöp, zibil, zırva, garbage can // Ai.çöp tenekesi 24298 garbanzo nohut 24299 garble bozma, tahrif etmek, bozmak 24300 garbled karmaşık, karışık, yanlış 24301 garboard burma tahtası 24302 garçon garson 24303 garden crop bahçe ürünü 24304 garden hoe bahçe çapası 24305 garden hose bahçe hortumu 24306 garden of Eden Cennet bahçesi, Aden bahçesi 24307 garden plants bahçe ösümlükleri 24308 garden shears bahçıvan makası 24309 garden bahçe, bahçede çalışmak, bahçıvanlık yapmak, bahçeyle uğraşmak 24310 gardener bahçıvan 24311 gardenia gardenya 24312 gardening bahçıvanlık 24313 garfish zargana 24314 gargantuan çok büyük, koca, devasa 24315 gargle gargara yapmak, gargara 24316 gargoyle insan ya da döngül başlı taş oluk 24317 garish gösterişli, parlak, cafcaflı 24318 garland çelenk, çiçekten yapılmış taç 24319 garlic mustard sarmısakotu 24320 garlic sarmısak, sum 24321 garment industry konfeksiyon, hazır giyim 24322 garment giyim eşyası, giysi 24323 garner tahıl ambarı, toplamak, biriktirmek 24324 garnet lal taşı 24325 garnish süs, garnitür, (yemek) süslemek 24326 garnishee yediemin, haczetmek, hacze bağlamak 24327 garnishment süsleme, haciz 24328 garniture garnitür, süs 24329 garret tavan arası 24330 garrison commander merkez komutanı 24331 garrison garnizon 24332 garrote boğarak idam etmek 24333 garrulity çenebazlık, gevezelik 24334 garrulous çenebaz, geveze 24335 garter jartiyer 24336 garth küçük bahçe 24337 gas about laklak etmek, çene çalmak 24338 gas analysis gaz analizi 24339 gas burner tenek gazı memesi 24340 gas chamber gaz odası 24341 gas chromatography gaz kromatografisi 24342 gas coal gaz kömürü 24343 gas compressor gaz kompresörü 24344 gas cooler gaz soğutucu 24345 gas counter gaz sayacı 24346 gas cutting gaz kesme 24347 gas density gaz yoğunluğu 24348 gas electrode gaz elektrotu 24349 gas engine gaz kozgaltkası 24350 gas equilibrium gaz dengesi 24351 gas exhauster gaz boşaltıcı 24352 gas flow gaz akışı 24353 gas furnace gaz fırını 24354 gas generator gaz jeneratörü, gaz üreteci 24355 gas heater şofben, gaz su ısıtıcısı 24356 gas holder gazometre 24357 gas jet gaz memesi, gaz alevi 24358 gas laws gaz kanunları, gaz yasaları 24359 gas main havagazı ana borusu 24360 gas man havagazı memuru 24361 gas mask gaz maskesi 24362 gas meter gaz saati, gaz sayacı 24363 gas mixture gaz karışımı 24364 gas oil gaz yağı 24365 gas oven havagazı fırını 24366 gas pedal gaz pedalı 24367 gas pipeline gaz boru hattı 24368 gas pressure gaz basıncı 24369 gas shielding gaz maskı, gaz korumalığı 24370 gas station benzin istasyonu, benzinlik 24371 gas tank benzin deposu 24372 gas thermometer gazlı termometre 24373 gas tube gaz tüpü 24374 gas welding gaz kaynağı 24375 gas (hava) gaz, sıvı gaz, benzin, boş laf, zırva, gaz ile zehirlemek, (about ile) laklak etmek, çene çalmak, havadan sudan konuşmak 24376 gas-filled lamp gazlı lamba 24377 gas-filled gazlı, gazla dolu 24378 gasconade övünme 24379 gaseous fuel gazyakıt 24380 gaseous state gaz hali 24381 gaseous gaz gibi, gazlı 24382 gash derin yara, derin yara açmak 24383 gasification gazlaştırma 24384 gasify gazlaştırmak 24385 gasket conta 24386 gasoline can benzin bidonu 24387 gasoline consumption benzin sarfiyatı, benzin tüketimi 24388 gasoline engine benzinli kozgaltka 24389 gasoline gauge benzin göstergesi 24390 gasoline level benzin seviyesi, benzin düzeyi 24391 gasoline pump benzin pompası 24392 gasoline strainer benzin süzgeci 24393 gasoline tank cap benzin deposu kapağı 24394 gasoline tank benzin deposu, yakıtlık 24395 gasoline benzin 24396 gasometer gazometre 24397 gasometric gazometrik 24398 gasp güçlükle solumak, güçlükle soluk almak, (şaşkınlıktan/vb.) soluğunu tutmak, güçlükle soluma, soluk soluğa konuşma 24399 gassed gazlı, zehirli gazda kirlenmiş 24400 gasser gaz sondajı, atıp tutan kimse 24401 gassy mine grizulu ocak 24402 gassy gazlı, gaz dolu, gaz gibi 24403 gastralgia karın ağrısı 24404 gastric juice mide suyu 24405 gastric ulcer mide ülseri 24406 gastric mide ile ilgili, mide 24407 gastrin gastrin 24408 gastritis gastrit, mide yangısı 24409 gastro-intestinal gastrointestinal, mide-bağırsak 24410 gastroenteritis gastroenterit, mide-bağırsak yangısı 24411 gastrointestinal gastrointestinal, mide ve bağırsaklarla ilgili 24412 gastrological gastrolojik 24413 gastrology gastroloji 24414 gastronomer yemek uzmanı 24415 gastronomic yemeğe ait, mideye ait 24416 gastronomist yemek meraklısı 24417 gastronomy iyi yemek yeme ve pişirme sanatı, gastronomi 24418 gastropod karındanbacaklı, karındanbacaklı 24419 gastroscope midenin içini inceleyen alet, gastroskop 24420 gastrotomy mide ameliyatı 24421 gastrula gastrula 24422 gastrulation gastrulasyon, bağırsak oluşumu 24423 gasworks havagazı fabrikası 24424 gat dar arna, tüfek, tabanca 24425 gate crasher kaçak seyirci, biletsiz seyirci 24426 gate kapı, bab, giriş yeri, giriş kapısı, (bir maçı/gösteriyi/vb.) izleyenlerin sayısı, hasılat 24427 gatecrash (parti/vb.'ne) davetsiz gitmek 24428 gatecrasher maça davetsiz giren kimse 24429 gatehouse kapıcı odası 24430 gatekeeper kapıcı, bekçi, gözetçi 24431 gatepost kapı direği 24432 gateway giriş yeri, giriş kapısı 24433 gather (round ile) toplanmak, bir araya gelmek, toplamak, bir araya getirme, toplamak, koparmak, (bilgi/vb.) kazanmak, toplamak, anlamak, sonuç çıkarmak 24434 gathering toplantı 24435 gauche patavatsız, beceriksiz 24436 gaucherie acemice tavır, beceriksizlik 24437 gaud değersiz eğlenceler, gösterişli elbiseler, süs 24438 gaudiness aşırı süslülük 24439 gaudy gösterişli, parlak, cırtlak, cart, şatafatlı 24440 gauge pressure manometre basıncı 24441 gauge ölçü, ayar, ölçü aygıtı, ölçmek, ölçüp biçmek, değerlendirmek, yargılamak 24442 gauger ölçü aleti, ayarcı, vergi memuru, gümrük memuru 24443 gauging ayarlama, ölçme, mastarlama, çaplama 24444 gaunt arık, sıska, bir deri bir sümük, cılız 24445 gauntlet uzun eldiven 24446 gauss gauss 24447 gaussmeter gaussölçer, gaussmetre 24448 gauze bandage gazlı bez 24449 gauze tül 24450 gauzy tül gibi, şeffaf 24451 gavotte eski bir Fransız dansı 24452 gawk aval aval bakmak, öküzün trene baktığı gibi bakmak 24453 gawky hantal, beceriksiz, sakar 24454 gawp aval aval bakmak 24455 gay şen, neşeli, mutlu, parlak, canlı, ibne, sevici 24456 gayness ibnelik, sevicilik, neşelilik, neşe 24457 gazabo delikanlı 24458 gazalle ahu 24459 gaze gözünü dikerek bakmak, gözünü zillemek, sürekli bakış 24460 gazebo manzaralı ev 24461 gazelle ceylan, gazel 24462 gazer ahmak, şaşkın, budala 24463 gazette resmi yenün 24464 gazetteer atlas 24465 gazump kimese (evini) satmaktan vazgeçip daha fazla pul veren başka birisine satmak 24466 gear box dişli çark mahfazası 24467 gear case dişli kutusu, vites kutusu 24468 gear cutter dişli frezesi 24469 gear lever vites kolu 24470 gear ring dişli halka 24471 gear shaft dişli mili, transmisyon mili 24472 gear stick vites kolu 24473 gear takım, tertibat, donatı, çark, dişli, vites, kıyafet, gear lever/stick/shift // vites kolu 24474 gearbox vites kutusu 24475 geared dişli, geçmiş 24476 gearing dişli çarklar jüyesi, dişli tertibatı 24477 gearshift lever vites değiştirme kolu, vites kolu, hız kolu 24478 gearshift vites değiştirme, vites kolu 24479 gearwheel dişli çark 24480 gecko bir tür kertenkele 24481 geese kaz, budala kimse 24482 geezer ihtiyar, bunak, moruk 24483 gegenschein karşıgün 24484 geisha geyşa 24485 gel bkz.jell 24486 gelatine jelatin 24487 gelatinous jelatinli, jelatin gibi 24488 gelation dondurma, katılaştırma 24489 geld hadım etmek, iğdiş etmek, enemek 24490 gelid buz gibi donmuş 24491 gelignite nitrik asit ve gliserinden yapılmış güçlü patlayıcı 24492 gem değerli taş, mücevher, önemli, değerli şey/kişi, cevher 24493 geminate çift olmuş, çift olmak, ikizleştirmek 24494 gemination çift yapma 24495 Gemini İkizler Burcu 24496 gemma tomurcuk 24497 gemmate tomurcuklanan, tomurcukla çoğalan, tomurcukla çoğalmak 24498 gemmation tomurcuklanma şekli 24499 gemmiparous tomurcuk oluşturan, tomurcuklarla çoğalan 24500 gemmule küçük tomurcuk 24501 gemstone değerli taş 24502 gen up iyice öğrenmek, iyice öğretmek 24503 gen esk, doğru haber, tam bilgi, malumat 24504 gendarme jandarma 24505 gendarmerie jandarma gücü 24506 gender cins 24507 gene code gen kodu 24508 gene exchange gen alışverişi 24509 gene flow gen akımı 24510 gene frequency gen frekansı 24511 gene mutation gen mutasyonu 24512 gene pool gen havuzu, kalıtımsal faktörler 24513 gene technology gen teknolojisi 24514 gene gen 24515 genealogical tree soyağacı 24516 genealogical soyla ilgili 24517 genealogist soy izleme uzmanı, şecere uzmanı 24518 genealogize soyunu izlemek 24519 genealogy soy, soy kütüğü, şecere 24520 general acceptance tam kabul, genel kabul, koşulsuz kabul 24521 general agreement genel sözleşme 24522 general assembly genel kurul 24523 general audit genel denetim, umumi teftiş, umumi kontrol 24524 general cargo karışık yük 24525 general delivery post restant 24526 general directorate genel müdürlük, umum müdürlük 24527 general election yalpı saylav 24528 general equilibrium genel denge 24529 general expenses umumi masraflar 24530 general governor genel vali 24531 general grammar genel dilbilgisi 24532 general journal genel yevmiye defteri 24533 general linguistics genel dilbilim 24534 general management genel müdürlük 24535 general manager genel müdür, umum müdür 24536 general meeting genel kurul 24537 general pardon genel af 24538 general partner komandite ortak 24539 general partnership sınırsız sorumlu ortaklık 24540 general plan genel plan 24541 general policy genel poliçe 24542 general power of attorney umumi vekâletname 24543 general practitioner pratisyen hekim 24544 general purpose her işe elverişli 24545 general reserve genel rezerv 24546 general staff genelkurmay 24547 general strike genel grev 24548 general welfare genel refah 24549 general genel, yalpı, yaygın, baş, şef, general 24550 general-purpose computer genel amaçlı bilgisayar 24551 general-purpose language genel amaçlı dil 24552 generalissimo başkumandan 24553 generality genellik, çoğunluk, yuvarlak laflar, genel sözler 24554 generalization genelleştirme, genelleme 24555 generalize genelleştirmek, genelleme yapmak 24556 generalized genelleştirilmiş 24557 generally çoğunlukla, genellikle, genelde, genellikle, ayrıntısız, genel olarak 24558 generalship generallik, liderlik 24559 generate oluşturmak, doğurmak, (ısı/çıngı/vb.) öndürmek 24560 generating plant çıngı santralı 24561 generating program öndürücü bağdarlama, üreteç 24562 generating station çıngı santralı 24563 generation gap kuşak farkı, nesil kopukluğu 24564 generation (çıngı/vb.) üretme, üretim, kuşak, nesil 24565 generative grammar öndürücü dilbilgisi 24566 generative öndürücü, üretici 24567 generator gas jeneratör gazı, üreteç gazı 24568 generator üreteç, jeneratör 24569 generatrix ana doğru, üreteç 24570 generic cinsle ilgili, genel 24571 generosity cömertlik 24572 generous to a fault eli bol 24573 generous eliaçık, cömert 24574 genesis başlangıç, başlama çekidi 24575 genetic code genetik kod 24576 genetic engineering genetik kıvcılık 24577 genetic factor genetik faktör 24578 genetic kalıtsal, kalıtımsal 24579 geneticist genetikçi, kalıtımbilimci 24580 genetics genetik, kalıtımbilim 24581 geneva ardıç rakısı, cin 24582 genial hoş, tatlı, canayakın, güleryüzlü, nazik, (hava) ılıman, yumuşak 24583 geniality nezaket, sempatiklik, güler yüzlülük 24584 genie cin 24585 genista katırtırnağı 24586 genital glands üreme bezleri 24587 genital üreme kılganlarıyla ilgili 24588 genitalia üreme kılganları 24589 genitals cinsî kılganlar, üreme kılganları 24590 genitive suffix iyelik hâl şekilcisi 24591 genitive iyelik hâl 24592 genitourinary ürogenital 24593 genius üstün yetenek, deha, dahi 24594 genocide soykırım 24595 genotype genotip 24596 genre tarz, tür 24597 gent centilmen 24598 genteel ince, kibar, nazik, terbiyeli 24599 gentian centiyana, yılanotu 24600 gentile Yahudi olmayan (kimse) 24601 gentility kibarlık 24602 gentle as a dove halim selim 24603 gentle breeze hafif meltem 24604 gentle ince, kibar, nazik, tatlı, yumuşak, hafif, yavaş 24605 gentlefolks soylu kişiler, yüksek tabaka 24606 gentleman of fortune maceraperest adam 24607 gentleman centilmen, bey, beyefendi, adam 24608 gentlemen's agreement centilmenlik anlaşması 24609 gentleness iyi huylu olma, yumuşaklık, nezaket, şefkat 24610 gentlewoman kibar kadın 24611 gently yavaşça, tatlılıkla, nazik bir şekilde, yumuşak bir şekilde 24612 gentry yüksek sınıf, kibar sınıf 24613 Gents erkekler tuvaleti 24614 genuflect diz çökmek 24615 genuflection diz çökme 24616 genuine hakiki, gerçek 24617 genuinely gerçekten, hakikaten 24618 genuineness içtenlik, samimiyet 24619 genus cins, tür 24620 geo- (önek) yeryüzüne ait 24621 geocentric yermerkezli, jeosentrik 24622 geochemistry jeokimya, yerkimyası 24623 geochronology jeokronoloji 24624 geode jeot 24625 geodesic jeodezik 24626 geodesy jeodezi 24627 geographer coğrafyacı 24628 geographic coğrafyaya ait 24629 geographical coğrafi 24630 geography coğrafya 24631 geoid geoit 24632 geological erosion jeolojik erozyon 24633 geological formation jeolojik oluşum, jeolojik formasyon 24634 geological map jeolojik harita 24635 geological jeolojik, yerbilimsel 24636 geologist jeolog, yerbilimci 24637 geology yerbilim, jeoloji 24638 geomagnetism jeomanyetizm 24639 geomancer falcı 24640 geomancy fala bakma 24641 geomantic falcılığa ait 24642 geometric average geometrik ortalama 24643 geometric cross section geometrik kesit 24644 geometric distribution geometrik dağılım 24645 geometric mean geometrik ortalama 24646 geometric optics geometrik optik 24647 geometric progression geometrik dizi 24648 geometric series geometrik seri 24649 geometric sum geometrik toplam 24650 geometric geometrik 24651 geometrical geometrik 24652 geometrician geometri uzmanı 24653 geometry geometri 24654 geomorphology jeomorfoloji 24655 geophysical exploration jeofizik arama 24656 geophysical jeofiziksel 24657 geophysics jeofizik, yer fiziği 24658 geopolitics jeopolitik 24659 georgette jorjet 24660 Georgia A.B.D.eyaletlerinden biri 24661 Georgian Gürcü, Gürcü 24662 geosscience yeryüzü bilimi 24663 geostrophic wind jeostrofik rüzgâr 24664 geosyncline jeosenklinal, yer teknesi 24665 geotechnics jeoteknik 24666 geothermal jeotermal, yerısıl 24667 geotropism yereyönelim, jeotropizma 24668 geranium oil ıtır yağı 24669 geranium sardunya 24670 geriatric ihtiyarlığa ait 24671 geriatrician ihtiyarlık hastalıkları mütehassısı 24672 geriatrics yaşlılık hekimliği 24673 germ cell gamet, üreme hücresi 24674 germ warfare biyolojik savaş 24675 germ mikrop, başlama çekidi, başlangıç 24676 German measles kızamıkçık 24677 German silver Alman gümüşü 24678 German Alman, Alman, öz (akraba), soy 24679 germander kısa mahmut otu, yer meşesi 24680 germane ilgili, alakalı 24681 germanium germanyum 24682 Germans Alman, Almanya, Almanca 24683 Germany Almanya 24684 germicidal mikrop öldürücü, antiseptik 24685 germicide mikrop öldürücü, antiseptik 24686 germinal tohum 24687 germinate (tohum) filizlenmek, çimlenmek, filizlendirmek 24688 germinating apparatus çimlendirme aygıtı 24689 germination test çimlenme testi 24690 germination çimlenme, filiz verme, filizlenme 24691 geronto- (önek) ihtiyarlıkla ilgili 24692 gerontologist gerontolog, yaşlılık hastalıkları uzmanı 24693 gerrymander saylav propagandası yapmak 24694 gerund ulaç, isim-fiil 24695 gerundial fiilimsi 24696 gesso alçıtaşı 24697 gestation period gebelik dönemi 24698 gestation gebelik 24699 gestic bedensel 24700 gesticulate (konuşurken) el kol hareketleri yapmak 24701 gesticulation el kol hareketleriyle anlatma, jestler yapma 24702 gesture jest, el kol hareketi, el kol hareketi yapmak 24703 Gesundheit Çok yaşayın! 24704 get a clean bill of health temiz çöngesi almak 24705 get a cross anlaşılmasını sağlamak, açıklamak 24706 get a crush on sb birine gönül bağlamak 24707 get a hand alkış toplamak 24708 get a job işe girmek 24709 get a long gitmek, ayrılmak, ilerlemek, başarmak, becermek 24710 get a lump in one's throat boğazı düğümlenmek 24711 get a move on acele etmek 24712 get a passport pasaport çıkarmak 24713 get a rocket papara yemek, zılgıt yemek 24714 get a run for one's money semeresini görmek 24715 get a slap in the face şamar yemek 24716 get a slap on the wrist fiske yemek 24717 get a swelled head ne oldum delisi olmak 24718 get a way with sth paçayı kurtarmak 24719 get about seyahat etmek, dolaşmak, yürümek, yayılmak 24720 get across anlaşılmak, benimsenmek, anlaşılmasını sağlamak 24721 get after eleştirmek, azarlamak 24722 get ahead başarmak, öne geçmek, önde olmak 24723 get all of a dither eli ayağına dolaşmak 24724 get along gitmek, ayrılmak, ilerlemek, gelişmek, uyuşmak, anlaşmak, yola gitmek 24725 get an appointment randevu almak, tayinat almak 24726 get an offer iş teklifi almak 24727 get around dolaşmak, -den kaçınmak 24728 get at ulaşmak, erişmek, varmak, demek istemek, başlamak 24729 get away kaçmak, gitmek, kurtulmak, savuşmak 24730 get back at sb -den intikam almak, öc almak 24731 get back dönmek, geri gelmek, geri dönmek, geri almak 24732 get behind geri kalmak 24733 get better iyileşmek 24734 get by on a shoestring tencerede pişirip kapağında yemek 24735 get by yaşamını sürdürmek, idare eder olmak, geçmek 24736 get carried away heyecanlanmak, aşka gelmek 24737 get caught in the cross-fire iki ateş arasında kalmak 24738 get caught in the middle iki ateş arasında kalmak 24739 get cold feet gözü yememek 24740 get dark akşam olmak 24741 get down to brass tacks esas meseleye gelmek, sadede gelmek 24742 get down to dört elle sarılmak, ciddiyetle girişmek 24743 get down yazmak, kaydetmek, güçlükle yutmak, düşmek, sallamak, inmek 24744 get drunk sarhoş olmak 24745 get even with intikam almak, hakkından gelmek 24746 get hard berkimek 24747 get in hot water başı derde girmek, ayvayı yemek 24748 get in on faydalanmak, paydaş olmak 24749 get in touch with ile temasa geçmek, bağlantı kurmak 24750 get in with sb birinin gözüne girmek 24751 get in içeri girmek, varmak, (taşıta) binmek, sokmak 24752 get into a mess başı derde girmek 24753 get into a rut tekdüze bir yaşama başlamak 24754 get into a temper tepesi atmak 24755 get into a towering rage küplere binmek 24756 get into hot water başını belaya sokmak 24757 get into in a jam başı derde girmek, başı dertte olmak 24758 get into scrapes başı belaya girmek 24759 get into trouble başına dert almak, başını derde sokmak 24760 get into -e girmek, giymek 24761 get it in the neck okkanın altına gitmek 24762 get it through one's head kafasına sokmak 24763 get loose açılmak, gevşemek, serbest kalmak, sallanmak 24764 get lost kaybolmak 24765 get mad kızmak 24766 get married with ile evlenmek 24767 get married evlenmek 24768 get nowhere fast yerinde saymak 24769 get off scot-free kılına bile dokunulmamak 24770 get off with ilişki kurmak 24771 get off (bir araçtan) inmek, ayrılmak, kurtulmak 24772 get on for gelmek, varmak 24773 get on like a house on fire hemen arkadaş olmak 24774 get on one's feet ayağa kalkmak 24775 get on one's nerves -in sinirine dokunmak, gıcık etmek 24776 get on one's tits gıcık etmek, uyuz etmek 24777 get on sb's back sinir etmek, kızdırmak 24778 get on the good side of sb birinin gözüne girmek 24779 get on to sb izini araştırıp bulmak, temas kurmak, görüşmek 24780 get on top of fazla gelmek, aşmak 24781 get on with sb geçinmek, anlaşmak, yola gitmek 24782 get on with sth devam etmek 24783 get on anlaşmak, geçinmek, ilerlemek, binmek 24784 get one's back up barut kesilmek, inat etmek, kızdırmak 24785 get one's discharge işten çıkarılmak 24786 get one's ducks in a row işlerini yoluna koymak 24787 get one's fingers burnt bir şeyden ağzı yanmak 24788 get one's goat kızdırmak, keçileri kaçırtmak 24789 get one's hand in alışmak, kapmak, pratiğini kaybetmemek 24790 get one's hooks into çengel atmak 24791 get one's knife into diş bilemek 24792 get one's own back birinin yanına kâr bırakmamak 24793 get one's own way kendi bildiğine gitmek 24794 get one's rag out kafasının tası atmak 24795 get one's sealegs deniz tutmamak 24796 get one's skates on acele etmek 24797 get one's teeth into sth özünü bir şeye vermek 24798 get one's ticket ordudan atılmak 24799 get one's way istediğini koparmak 24800 get one's wits about one kafasını toplamak 24801 get onto konuşmak, bağlantı kurmak, bulmak 24802 get out of a scrape yakasını kurtarmak 24803 get out of debt borçtan kurtulmak 24804 get out of hand çapraşık hale gelmek 24805 get out of one's depth derin suya girmek, başından büyük işe girişmek 24806 get out of sight ortadan kaybolmak 24807 get out of the wrong side of the bed sol tarafından kalkmak 24808 get out of sorumluluktan kaçmak, vazgeçebilmek, elde etmek 24809 get out ayrılmak, gitmek, çıkmak, kaçmak, kaçırmak 24810 get over atlatmak, yırtmak, anlaşılmak, iyileşmek 24811 get pissed sarhoş olmak 24812 get points puan almak 24813 get ready hazırlamak 24814 get religion birden dine bağlanmak 24815 get rid of -den kurtulmak, başından savmak 24816 get round ikna etmek, kandırmak, yararlanmak, yayılmak 24817 get sb back on his legs birinin elinden tutmak 24818 get sb down neşesini kırmak, canını sıkmak 24819 get sb in çağırmak 24820 get sb into durumuna koymak, derde sokmak 24821 get sb off the hook beladan kurtarmak 24822 get sb off with sb karşı cinsten biriyle tanıştırmak 24823 get sb off kurtarmak 24824 get sb's goat birinin tepesini attırmak 24825 get spiced evlenmek, başı bağlanmak 24826 get sth done yaptırmak, ettirmek 24827 get sth in toplamak, içeri almak 24828 get sth off one's chest derdini açmak 24829 get sth off çıkarmak, göndermek, öğrenmek 24830 get sth out in the open bir şeyi açığa çıkarmak 24831 get sth over bitirmek 24832 get sth wrong yanlış anlamak 24833 get strong berkimek 24834 Get stuffed Siktir ordan! 24835 get the best of üstün çıkmak, yenmek 24836 get the better of hakkından gelmek, yenmek, üstün çıkmak 24837 get the blues morali bozulmak 24838 get the boot kovulmak, sepetlenmek 24839 get the caller off the line çınkayı meşgul etmemek 24840 get the chop işten atılmak, sepetlenmek, baltalanmak 24841 get the gate kovulmak, işten atılmak 24842 get the hang of sth yöntemini kapmak, işleyişini kavramak 24843 get the inside track kaleyi içinden fethetmek 24844 get the plums yağlı kuyruğa konmak 24845 get the push sepetlenmek, işten atılmak 24846 get the sack işten kovulmak, sepetlenmek 24847 get the upper hand üstesinden gelmek, kazanmaya yüz tutmak 24848 get the willies canı sıkılmak, bıkmak 24849 get the wind up ödü kopmak 24850 get the worst of yenilmek 24851 get the wrong end of the stick yanlış anlamak, kazı koz anlamak 24852 get there amacına ulaşmak, başarmak 24853 get through to bağlantı kurmak 24854 get through (çınkada) çıkarmak, bulmak, anlaşılmak 24855 get tired yorulmak 24856 get to grips with ile uğraşmak, üzerinde ciddi olarak durmak 24857 get to the finals finale kalmak 24858 get to the point sadede gelmek 24859 get to -e varmak, ulaşmak, yapabilmek, bağlantı kurmak 24860 get together toplanmak, bir araya gelmek, buluşmak 24861 get touchy gevremek 24862 get under sb's skin birinin sinirine dokunmak 24863 get under way başlamak 24864 get up steam bir işe ısınmaya başlamak 24865 get up to varmak, yetişmek 24866 get up yataktan kalkmak/çıkmak, durmak, artmak, kalkmak 24867 get used to -e alışmak 24868 get wet to the skin iliklerine kadar ıslanmak 24869 get wind of kokusunu almak, duymak, haberdar olmak 24870 get wise to sth bir şeyden haberdar olmak 24871 get wise to -den haberdar olmak 24872 get worse daha kötü olmak 24873 get almak, elde etmek, olmak, hale gelmek, varmak, ulaşmak, uğraşmak, ilgilenmek, bakmak, gidip getirmek, gidip almak, ettirmek, yaptırmak, -tirmek, -tırmak, hazırlamak, götürmek, vurmak, anlamak 24874 getatable ulaşılabilir, erişilebilir 24875 getaway kaçma, kaçış, tüyme, sıvışma, firar 24876 getter gaz giderici 24877 getup kılık, giysi 24878 gewgaw oyuncak 24879 geyser gayzer, kaynaç, şofben 24880 Ghana Gana 24881 ghastliness korkunç görünüm 24882 ghastly sarı benizli, sapsarı, soluk, korkunç, berbat 24883 ghat dağ geçidi 24884 ghazi gazi 24885 gherkin turşuluk hıyar 24886 ghetto azınlıkların ve yoksulların oturdukları mahalle, geto 24887 ghost image hayal, hayalet, peri, gölge 24888 ghost town hayalet kasaba, ölü kent 24889 ghost writer başkası adına yazı yazan kişi 24890 ghost hayalet, hortlak 24891 ghostlike hayalet gibi 24892 ghostliness tinsellik, maneviyat 24893 ghostly hayalet gibi 24894 ghoul mezardan ölü çalıp onları yiyen hortlak, cin, gulyabani, iğrenç şeylerden zevk alan kimse 24895 ghoulish cadı gibi, iğrenç 24896 giant planet dev gezegen 24897 giant slalom büyük slalom 24898 giant source dev kaynak 24899 giant stride dev adım 24900 giant dev 24901 giantess devanası, dişi dev 24902 giantism devleşme 24903 giantlike korkunç 24904 giaour gâvur 24905 gib çivi, pim, saplama 24906 gibberish anlamsız ses ya da konuşma 24907 gibbet darağacı 24908 gibbon uzun kollu ve kuyruksuz bir tür maymun, jibon 24909 gibbosity dışbükey oluş 24910 gibbous dışbükey, kambur 24911 gibbsite gibbsit 24912 gibe alay, istihza 24913 giblets (tavuk/kuş/vb.) yürek, ciğer, katı gibi iç kılganlar 24914 Gibraltar Cebelitarık 24915 giddiness baş dönmesi, sersemleme, havailik 24916 giddy başı dönen, baş döndürücü, hoppa, uçarı 24917 gift cheque hediye çeki 24918 gift tax hibe vergisi, teberru harcı 24919 gift token hediye kuponu 24920 gift voucher hediye kuponu 24921 gift armağan, hediye, Allah vergisi, yetenek, (İİ) çocuk oyuncağı, basit iş, (İİ) kelepir, çok ucuz şey 24922 gift-wrap hediye paketi yapmak 24923 gift-wrapping hediye paketi 24924 gifted yetenekli 24925 gig çalgıcının icraatı 24926 giga giga 24927 gigantean kocaman 24928 gigantesque dev gibi, kocaman 24929 gigantic devasa, kocaman 24930 giggle kıkır kıkır gülmek, kıkırdamak, kıkırdama 24931 giglet hoppa ve oynak kız 24932 gigolo jigolo 24933 gilbert gilbert 24934 gild the lily allayıp pullamak 24935 gild the pill göz boyamak 24936 gild yaldızlamak 24937 gilded yaldızlanmış 24938 gilding yaldız, altın kaplama 24939 gill arch solungaç yayı 24940 gill chamber solungaç boşluğu 24941 gill cover solungaç kapağı 24942 gill fungus katranköpüğü 24943 gill solungaç 24944 gillie balıkçı yardımcısı 24945 gillyflower şebboy, karanfil 24946 gilsonite gilsonit 24947 gilt yaldız 24948 gilt-edged bill sağlam senet 24949 gilt-edged birinci derecede, güvenilir, mükemmel 24950 gimcrack cafcaflı, cicili bicili, değersiz süs, süslü adi şey 24951 gimlet burgu, delgi, matkap 24952 gimmick (dikkat çekmek için yapılan) hile, numara, hokka 24953 gimp kaytan 24954 gin block vinç tornosu 24955 gin rummy bir çeşit iskambil oyunu 24956 gin (içki) cin, tuzak, tele, kapan 24957 ginger ale zencefilli gazoz 24958 ginger zencefil, canlılık, çaba, kızıl renk, kızıl 24959 gingerbread zencefilli kek 24960 gingerly dikkatle, ihtiyatla 24961 gingersnap zencefilli çörek 24962 gingery zencefilli 24963 gingham çizgili ya da damalı pamuklu kumaş 24964 gingival dişeti ile ilgili, dişyuvasıl 24965 gingivitis dişeti iltihabı 24966 ginned wool çırçırlanmış pamuk 24967 ginnery çırçır fabrikası 24968 gipsy çingene 24969 giraffe zürafa 24970 girandole kollu şamdan, fıskiye 24971 girasole opal 24972 gird up one's loins paçaları sıvamak 24973 gird kuşak sarmak, kayışla bağlamak, çevrelemek 24974 girded sarmak, ihata etmek 24975 girder kiriş, direk 24976 girdle kuşak, kemer, korse 24977 girl Friday sekreter 24978 girl scout kız izci 24979 girl kız, kadın, kadın işçi, sevgili, kız arkadaş 24980 girlfriend sevgili, kız arkadaş, kız arkadaş 24981 girlhood kızlık, kızlık çağı 24982 girlish genç kız gibi 24983 girlishly kız gibi 24984 girls' high school kız lisesi 24985 giro ciro 24986 girth bel ölçüsü, çevre ölçüsü, kolan 24987 gist öz, ana fikir, ana çekitler 24988 give a bribe rüşvet vermek 24989 give a command emir vermek 24990 give a dinner yemek vermek 24991 give a fair crack of the whip özünü göstermek 24992 give a green light yeşil ışık yakmak 24993 give a lick and a promise yalapşap yapmak 24994 give a name adlandırmak, isim geçmek 24995 give a play temsil vermek 24996 give a present hediye vermek 24997 give a promise söz vermek 24998 give a rap on the knuckles azarlamak, haşlamak 24999 give a report rapor vermek 25000 give a vent to açığa vurmak 25001 give advice öğüt vermek 25002 give alms sadaka vermek 25003 give an audience to huzura kabul etmek 25004 give an ear to kulak vermek 25005 give as a present armağan olarak vermek 25006 give away vermek, dağıtmak, ele vermek, açık etmek 25007 give back geri vermek 25008 give birth to doğurmak 25009 give chase to kovalamak 25010 give chase peşine düşmek 25011 give credence inanmak, kabul etmek 25012 give ear to kulak vermek, dinlemek 25013 give evidence şahitlik etmek, tanıklık etmek 25014 give forth neşretmek, ilan etmek, dışarı vermek, yaymak 25015 give free rein to duyguları serbest bırakmak, kaptırmak 25016 give guarantee teminat vermek 25017 give heed to önem vermek, dikkat etmek 25018 give in teslim olmak, boyun eğmek, teslim etmek, vermek 25019 give instruction talimat vermek 25020 give it to azarlamak, dövmek 25021 give mouth havlamak 25022 Give my regards Selam söyleyin 25023 give no quarter aman vermemek 25024 give no respite soluk aldırmamak, göz açtırmamak 25025 give notice haber vermek, bildirmek 25026 give off çıkarmak, çalmak, (gaz) sızdırmak, (dal) salmak 25027 give offence darıltmak, gücendirmek, hatırını kırmak 25028 give one a cold bir kimseye nezle geçirmek 25029 give one a dose of one's own medicine anladığı dilden muamele etmek 25030 give one one's walking papers pasaportunu eline vermek 25031 give one's hand to bir kimse ile evlenmeyi kabul etmek 25032 give one's life to hayatını adamak 25033 give oneself airs etvar satmak, çalım satmak, gösteriş yapmak, poz takınmak 25034 give oneself trouble sıkıntıya girmek, başını derde sokmak 25035 give out dağıtmak, bitmek, tükenmek, sona ermek 25036 give over vazgeçmek, terk etmek, teslim etmek 25037 give place to yer vermek, meydan vermek 25038 give power of attorney vekâlet vermek 25039 give preference to -i tercih etmek 25040 give rise to -e neden olmak 25041 give sb a black eye birinin gözünü morartmak 25042 give sb a buzz birine çınka etmek 25043 give sb a call birine çınka etmek 25044 give sb a carte blanche birine açık bono vermek 25045 give sb a dirty look birine ters ters bakmak 25046 give sb a free hand arzusuna bırakmak 25047 give sb a good dressing-down birisine verip veriştirmek 25048 give sb a good hiding birine sopa atmak 25049 give sb a lift birisini arabasına almak 25050 give sb a nod başıyla selam vermek 25051 give sb a piece of one's mind ağzının payını vermek 25052 give sb a ring -e çınka etmek 25053 give sb a talking-to azarlamak, paylamak, fırça çekmek 25054 give sb hell fırça atmak, haşlamak 25055 give sb his due hakkını yememek 25056 give sb his quietus öldürmek, işini bitirmek 25057 give sb one's word söz vermek 25058 give sb the boot kovmak, sepetlemek 25059 give sb the cold shoulder birine omuz çevirmek 25060 give sb the eye gözle yemek 25061 give sb the gate kovmak, işten atmak 25062 give sb the once-over birine şöyle bir göz atmak 25063 give sb the pip canını sıkmak, keyfini kaçırmak 25064 give sb the push işten atmak 25065 give sb the shits gıcık etmek, uyuz etmek 25066 give sb what for fırça çekmek, azarlamak, cezalandırmak 25067 give someone the go-by tanımazlıktan gelmek 25068 give sth a miss -e boş vermek 25069 give suck emzirmek, meme vermek 25070 give the bird yuhalamak 25071 give the run-around (eşini) boynuzlamak 25072 give the sack işten atmak 25073 give the shirt off one's back varını yoğunu vermek 25074 give the slip kaçmak, paçayı kurtarmak 25075 give the tip birine ipucu vermek 25076 give umbrage gücendirmek 25077 give up the ghost son nefesini vermek, ölmek 25078 give up the struggle teslim olmak 25079 give up vazgeçmek, bırakmak, umudunu kesmek, ele vermek 25080 give utterance to dile getirmek 25081 give voice to ifade etmek, açıklamak 25082 give way boyun eğmek, çekilmek, kuvveti tükenmek 25083 give vermek, doğruluğunu kabullenmek, tanımak, itiraf etmek, bel vermek, eğilmek, esneklik 25084 give-and-take karşılıklı özveri 25085 giveaway gizli bir şeyi/sırrı belli eden/açığa vuran 25086 given name küçük isim, birinci isim 25087 given belirlenmiş, belirli, eğilimli, düşkün, göz önünde tutulursa, bakılırsa 25088 giver of a bill keşideci 25089 giver verici, (poliçe) veren 25090 gizzard (kuşlarda) katı, taşlık 25091 glabrous düz, tüysüz, kılsız 25092 glace düz, parlak, glase 25093 glacial acetic acid saf asetik asit 25094 glacial basin buzul çanağı 25095 glacial deposit buzul çökeltisi 25096 glacial drift buzulların taşıdığı taş ve toprak 25097 glacial epoch buzul dönemi 25098 glacial erosion buzul aşındırması 25099 glacial lake buzul gölü 25100 glacial man buzul çağı insanı 25101 glacial period buzul çağı 25102 glacial till buzul toprağı 25103 glacial buz ya da buzulla ilgili 25104 glaciation buzullaşma 25105 glacier breeze buzul meltemi, soğuk meltem 25106 glacier flow buzul akışı 25107 glacier wind buzul rüzgârı 25108 glacier buzul 25109 glaciofluvial deposits buzul-akarsu birikintileri 25110 glaciology buzulbilim, glasiyoloji 25111 glacis az meyilli satıh, şev, bayır, eğinti 25112 glad eye göz etme 25113 glad hand el sıkma 25114 glad rags en iyi kıyafet, ciciler 25115 glad mutlu, memnun, hursent, hoşnut, mutluluk verici, memnun edici, sevinçli 25116 gladden sevindirmek, mutlu etmek 25117 glade ormanda ağaçsız alan 25118 gladiate kama şeklinde olan 25119 gladiator gladyatör 25120 gladiolus kuzgunkılıcı, glayöl 25121 gladly gönülden, zevkle, istekle, seve seve, memnuniyetle 25122 gladness hoşnutluk, memnuniyet, memnunluk 25123 gladsome sevindirici, hoşnut, memnun, sevinçli 25124 gladstone bag valiz, bavul 25125 glair yumurta akı, yapışkan madde 25126 glamor bkz.glamour 25127 glamorize gerçekte olduğundan daha iyi/daha güzel/daha çekici göstermek, abartmak, şişirmek 25128 glamorous çekici, göz alıcı 25129 glamour çekicilik, alım 25130 glance off sıyırmak, sıyırıp geçmek 25131 glance over göz gezdirmek 25132 glance göz atmak, bakmak, kısaca bakış 25133 gland bez 25134 glandular fever öpüşme hastalığı 25135 glandular beze gibi, gudde gibi 25136 glans penisin başı, klitorisin başı 25137 glare (göz kamaştırıcı biçimde) parlamak, parıldamak, öfkeyle bakmak, ters ters bakmak, kötü kötü bakmak, göz kamaştırıcı ışık, parıltı, kızgın bakış, ters bakış 25138 glaring çok parlak, göz kamaştırıcı, dikkat çeken, göze batan 25139 glass bead cam boncuk 25140 glass blower cam yapımcısı, şişe yapımcısı 25141 glass bulb ampul 25142 glass ceramics cam seramik 25143 glass cloth cam bezi 25144 glass culture serada ösümlük yetiştirme 25145 glass cutter cam elması 25146 glass door cam kapı 25147 glass electrode cam elektrot 25148 glass eye camgöz, takma göz 25149 glass paper cam çöngesi, zımpara çöngesi 25150 glass rod cam çubuk 25151 glass roof camlı çatı 25152 glass tile cam kiremit 25153 glass tubing cam boru 25154 glass wool campamuğu, camyünü, cam elyafı 25155 glass şişe, cam, bardak, ayna, güzgü, cam eşya, piyale, kadeh 25156 glasses gözlük, aynek 25157 glassful bir bardak dolusu 25158 glasshouse cam fabrikası, limonluk, sera, camlı köşk 25159 glassman camcı, züccaciyeci 25160 glassware züccaciye, cam eşya 25161 glassworks cam süs eşyaları 25162 glassy cam gibi, (bakış) cansız, donuk 25163 glaucoma bir göz hastalığı 25164 glauconite glokonit 25165 glaucous yeşilimsi mavi 25166 glaze sırlamak, cam takmak, (bakış) anlamsızlaşmak, donuklaşmak, sır, perdah, cila 25167 glazed tile sırlı çini, sırlı tuğla 25168 glazed camlı, sırlı, perdahlı, cilalı 25169 glazier camcı 25170 glazier's diamond camcı elması 25171 glazier's putty camcı macunu 25172 glazing knife ıspatula 25173 glazing cam, cam takma, perdahlama, sırlama 25174 gleam ışık, parıtlı, pırıltı, parıldamak, parlamak 25175 gleaming ışınlar saçan, pırıltılı 25176 glean azar azar, zor bela toplamak 25177 glebe toprak, arazi 25178 glede çaylak 25179 glee sevinç, neşe 25180 gleeful neşeli, şen, sevinçli 25181 glen küçük vadi, dar vadi 25182 glenoid oyuklu 25183 gliadin gliyadin 25184 glib rahat ve iyi konuşan, dilli, (söz) inandırıcı olmayan 25185 glibness akıcılık, hareketlerde serbestlik 25186 glide kaymak, akmak, süzülmek, planörle uçmak 25187 glider planör 25188 gliding angle süzülme açısı 25189 gliding path süzülme yolu 25190 gliding kayma, süzülme, akış, planörcülük 25191 glim of hope umut parıltısı 25192 glim ışık, mum 25193 glimmer zayıf bir şekilde parlamak, donuk ışık, zerre 25194 glimpse gözüne ilişme, bir anlık görme, bir an için görmek, gözüne ilişmek 25195 glint parıltı, parıldamak, parlamak 25196 glisten parıldamak, parlamak 25197 glister parıltı 25198 glitter parlamak, parıldamak, parıltı 25199 glittering görkemli, mükemmel, parlak 25200 glittery parıldayan, parlak 25201 gloaming akşam karanlığı 25202 gloat over şeytanca bir zevk duymak, oh olsun demek 25203 gloat (over ile) şeytani bir zevkle bakmak/düşünmek 25204 glob damla, topak 25205 global insurance toplu sigorta 25206 global variable genel değişken 25207 global geniş çaplı, ayrıntılı, tüm dünya ile ilgili, dünya çapında, evrensel 25208 globalisation küreselleşme 25209 globate küre biçiminde 25210 globe top, küre, dünya 25211 globefish kirpi balığı 25212 globeflower altın top 25213 globetrotter durmadan dünyayı dolaşan kimse 25214 globin globin 25215 globular küre biçiminde, katı damla biçiminde 25216 globule kürecik, damla 25217 globulin globülin 25218 glomerate kümelenmiş, yığın halinde 25219 glomerule çiçek kümesi 25220 glomerulus glomerül, yumakçık, çiçek kümesi 25221 gloom karanlık, üzüntü, hüzün 25222 gloomy karanlık, üzüntülü, mahzun, karanlık 25223 glorification övme, yüceltme, şükretme 25224 glorify övmek, ululamak, yüceltmek, güzel göstermek 25225 gloriole hale, ayla 25226 glorious şanlı, şerefli, görkemli, parlak, güzel 25227 gloriousness ihtişam 25228 glory and honour şan ve şeref 25229 glory şan, ün, ad san, şöhret, şeref, aşk, görkem, tantana, zafer, azamet, güzellik, güzel görünüş, fahretmek, haz almak, zevk almak, şadlık etmek 25230 gloss over geçiştirmek, saklamak, önemsiz göstermek 25231 gloss parlaklık, açıklayıcı yazı, açıklama, yorum 25232 glossary ek sözlük 25233 glossematics glosematik 25234 glosseme dilbirim 25235 glossiness parlaklık 25236 glossitis dil iltihabı 25237 glosso- (önek) dil veya konuşma ile ilgili 25238 glossology dilbilimi 25239 glossy paper parlak çönge, kuşe 25240 glossy parlak ve düz 25241 glottal gırtlaksıl, gırtlak ünsüzü, gırtlaksıl, gırtlak ünsüzü 25242 glottis gırtlaksı, glotis, nefes borusunun ağzı 25243 glottochronology dil tarihlemesi 25244 glove compartment torpido gözü 25245 glove eldiven, elcek 25246 glover eldivenci 25247 glow lamp neon lambası 25248 glow sıcaklık/ışık vermek, (yüz) kızarmak, ateş basmak, kızıl ışık, kızıllık, parlaklık, ateş, sıcaklık, hararet, çaba, gayret, şevk 25249 glow-worm ateşböceği 25250 glower ters ters bakmak 25251 glowing kızgın, akkor halinde, kızarmış, hararetli, kızma, akkorlaşma 25252 glowworm ateş böceği, kandil böceği 25253 gloxinia gloksinya 25254 glucagon glukagon 25255 gluconic acid glukonik asit 25256 gluconic glukonik 25257 glucose glikoz 25258 glucoside glukozit 25259 glue tutkal, zamk, yelim, tutkallamak, yapıştırmak 25260 gluey yapışkan, tutkallanmış, zamklanmış 25261 glum asık suratlı, karakabak, üzgün, morali bozuk, hüzünlü 25262 glumaceous kavuzlu, zarflı 25263 glume kavuz 25264 glut oneself tıka basa yemek 25265 glut fazla doldurmak, taşırmak, bolluk, furya 25266 glutamic acid glutamik asit 25267 glutamic glutamik 25268 glutamine glutamin 25269 gluten glüten 25270 glutinous yapışkan, yapış yapış 25271 glutton obur 25272 gluttonous obur, açgözlü, pisboğaz 25273 gluttony oburluk 25274 glyceric acid gliserik asit 25275 glyceric gliserik 25276 glyceride gliserit 25277 glycerine gliserin 25278 glycerol gliserol, gliserin 25279 glyceryl gliseril 25280 glycine glisin 25281 glycogen glikojen 25282 glycol glikol 25283 glycolysis glikoliz 25284 glycoprotein glikoprotein 25285 glycoside glikozit 25286 glycosuria glikozüri 25287 glyoxal glioksal 25288 glyoxaline glioksalin 25289 glyph glif, dik oluk 25290 glyptics değerli taş oymacılığı 25291 glyptography kıymetli taş oyma sanatı 25292 gnarl iri budak, burmak 25293 gnarled boğumlu, budaklı, pürüzlü, çarpık çurpuk 25294 gnash (diş) gıcırdatmak 25295 gnat sivrisinek, tatarcık 25296 gnathous çeneli 25297 gnaw kemirmek, üzmek, içini kemirmek 25298 gnawer kemirgen 25299 gnawing animals kemirici döngüller 25300 gnawing acı, sıkıntı veren, üzücü 25301 gneiss gnays 25302 gnome (masallarda) cüce, cırttan 25303 gnomon güneş saati mili 25304 gnomonic chart nomonik harita 25305 gnosis manevi bilgi 25306 gnostic ilmi 25307 gnosticism gnostisizm 25308 gnow kemirmek 25309 gnu kıvrık boynuzlu 25310 go a long way çok iş görmek, çok dayanmak 25311 go about a task bir işi ele almak 25312 go about başlamak, etmek, yapmak, yol tutmak, birlikte olmak, gezmek, dolaşmak, orsalamak 25313 go abroad yurtdışına çıkmak 25314 go after kazanmaya çalışmak, peşinden koşmak, izlemek 25315 go against the grain tabiatına aykırı olmak 25316 go against -e karşı gelmek, karşı koymak, aleyhinde olmak 25317 go ahead başlamak, devam etmek, sürmek, ileri gitmek 25318 go all to pieces eli ayağına dolaşmak, şaşkına dönmek 25319 go along aynı düşüncede olmak, desteklemek, ilerlemek 25320 Go along! Haydi git! 25321 go around with ile birlikte olmak, takılmak 25322 go around (hastalık) yayılmak, herkese yetmek 25323 go at it hammer and tongs dövüşmek, atışmak 25324 go at saldırmak, hücum etmek, üzerinde çalışmak 25325 go away empty-handed eli boş dönmek 25326 go away gitmek, ayrılmak, çıkıp gitmek, defolmak, reddolmak 25327 go awry ters gitmek, yolunda gitmemek 25328 go back on one's word sözünde durmamak 25329 go back on sözünden caymak, vefasızlık göstermek 25330 go back dönmek, kayıtmak, (eskiye) uzanmak, gerilemek 25331 go bad fenalaşmak, bozulmak, kokmak, çürümek 25332 go bail for sb kefaletle serbest bıraktırmak 25333 go bail kefalet etmek 25334 go bankrupt iflas etmek 25335 go begging sahipsiz olmak, çok ucuza satışa çıkmak 25336 go behind aslını araştırmak, iç yüzünü aramak 25337 go between aracılık yapmak 25338 go beyond aşmak, öteye geçmek 25339 go bust iflas bayrağını çekmek, iflas etmek 25340 go by the board başarısızlıkla sonuçlanmak, yatmak, batmak 25341 go by geçmek, geçip gitmek, -e göre davranmak, yanından 25342 go crackers kafayı üşütmek 25343 go dead (alısün hattı) kesilmek 25344 go down the drain boşa gitmek, ziyan olmak, atılmak 25345 go down to history tarihe geçmek 25346 go down with hastalanmak 25347 go down azalmak, düşmek, batmak, benimsenmek, inmek 25348 go downhill kötüye gitmek 25349 go driven to extremes aşırıya kaçmak, sapıtmak 25350 go Dutch kendi hesabını kendi ödemek, Alman usulü yapmak 25351 go easy on (kimese) nazik olmak, çok kullanmamak 25352 go far başarmak, karşılamak, yetmek, doyurmak 25353 go for a song çok ucuza gitmek, yok pahasına satılmak 25354 go for a walk yürüyüşe çıkmak 25355 go for nothing boşa gitmek, ziyan olmak, işe yaramamak 25356 go for saldırmak, peşinden koşmak, sevmek, hoşlanmak 25357 go from bad to worse gittikçe kötüleşmek 25358 go from pillar to post mekik dokumak 25359 go halves (masrafı) paylaşmak 25360 go hang kahrolmak 25361 go haywire arapsaçına dönmek, altüst olmak 25362 go hungry aç kalmak 25363 go in and out girip çıkmak 25364 go in debt boçlanmak 25365 go in for katılmak, yer almak, zevk almak 25366 go into a coma komaya girmek 25367 go into a nose dive başaşağı gitmek 25368 go into a tailspin bunalıma girmek 25369 go into action harekete geçmek 25370 go into effect yürürlüğe girmek 25371 go into one's shell kabuğuna çekilmek 25372 go into one's song and dance about sth bir şey hakkında mazeret uydurmak 25373 go into particulars ayrıntılara girmek 25374 go into service hizmete girmek 25375 go into girişmek, ilgilenmek, araştırmak 25376 go it idare etmek 25377 go like hot cakes kapış kapış satılmak 25378 go like the wind rüzgâr gibi geçmek 25379 go mad delirmek, çıldırmak, kulumak 25380 go native yerli gibi olmak 25381 go off at a tangent daldan dala konmak 25382 go off at half cock çok erken ve hazırlıksız başlamak 25383 go off the deep end tepesi atmak 25384 go off the rails kafayı oynatmak, raydan çıkmak 25385 go off with izinsiz alıp götürmek 25386 go off patlamak, kesilmek, sönmek, bitmek, durmak 25387 go on a conducted tour rehber eşliğinde geziye çıkmak 25388 go on a cruise vapurla geziye çıkmak 25389 go on a diet rejim yapmak 25390 go on a go slow işi yavaşlatmak 25391 go on a guided tour rehberli geziye çıkmak 25392 go on a hunger strike açlık grevine başlamak 25393 go on a journey yolculuğa çıkmak 25394 go on a picnic piknik yapmak 25395 go on a pilgrimage hacca gitmek 25396 go on a round-the-world tour dünya turuna çıkmak 25397 go on a sight-seeing tour tura çıkmak 25398 go on a trip gezintiye çıkmak 25399 go on a world trip dünya turuna çıkmak 25400 go on an excursion tura çıkmak, geziye çıkmak 25401 go on an outing gezmeye çıkmak 25402 go on errand ayak işleri görmek 25403 go on foot yayan gitmek 25404 go on holiday tatile çıkmak 25405 go on one's knees yola gelmek, diz çökmek 25406 go on strike grev yapmak 25407 go on the dole işsizlik tazminatı almak 25408 go on the pill doğum kontrol hapı almak 25409 go on the rampage azmak, taşkınlık çıkarmak 25410 go on the razzle-dazzle alem yapmak 25411 go on the road turneye çıkmak 25412 go on the stage tiyatro hayatına atılmak, aktör olmak 25413 go on olmak, yer almak, devam etmek, sürdürmek 25414 Go on! Devam et!, Yapma!, inanmıyorum! 25415 go one's own way bildiğini okumak 25416 go out of business işi kapatmak 25417 go out of sight gözden kaybolmak 25418 go out çıkmak, evden ayrılmak, sönmek, modası geçmek 25419 go over with ile başarılı olmak 25420 go over bakmak, gözden geçirmek, (görüş) değiştirmek 25421 go overboard kapılmak, hastası olmak 25422 go places bahtı açık olmak, hayatta ilerlemek 25423 go public (şirket) halka açılmak 25424 go right yolunda gitmek 25425 go shares paylaşmak 25426 go shopping alışverişe çıkmak 25427 go slow yavaştan almak, acele etmemek 25428 go stag bir yere sap gibi gitmek 25429 go the whole hog bir işi tam yapmak, sonunu getirmek 25430 go through customs gümrükten geçmek 25431 go through fire and water büyük sınavdan geçmek, çok ıstırap çekmek 25432 go through the motions üstünkörü yapmak 25433 go through with tamamlamak, sonuca bağlamak 25434 go through resmen kabul edilmek, onaylanmak, (acı) çekmek 25435 go to bed with the chickens tavuk gibi erken yatmak 25436 go to bed yatmak 25437 go to Davy Jone's locker denizin dibini boylamak 25438 go to extremes ifrata kaçmak 25439 go to great expense masrafa girmek 25440 go to hell in a handbasket beş kapik etmemek 25441 go to hell cehenneme gitmek, mahvolmak 25442 Go to hell! Allah kahretsin!, Cehennem ol! 25443 go to one's head sersem etmek, başına vurmak 25444 go to one's last head başını döndürmek 25445 go to pieces paramparça olmak, parçalanmak, sıhhati bozulmak 25446 go to pot mahvolmak, bozulmak 25447 go to press (yenün/kitap) basılmak 25448 go to raptures sevincinden havalara uçmak 25449 go to sb's head başını döndürmek 25450 go to sea denizci olmak 25451 go to sleep uyumak, (kıç/vb.) uyuşmak 25452 go to the bad kötü yola düşmek 25453 go to the country saylava gitmek 25454 Go to the devil! Cehenneme kadar git! 25455 go to the dogs mahvolmak, sefalete düşmek 25456 go to the wall sermayeyi kediye yüklemek, altta kalmak 25457 go to town kafasına göre takılmak, bol pul harcamak 25458 go to waste israf olmak, ziyan olmak 25459 go together birbirine uymak, düzenlenmek 25460 go too far çok ileri gitmek, haddini aşmak, cıvıtmak 25461 go touring arabayla geziye çıkmak 25462 go under the knife bıçak altına yatmak 25463 go under batmak, suyun dibini boylamak, başarısız olmak 25464 go underground gizli teşkilat kurmak 25465 go up in flames tutuşup yanmak 25466 go up in smoke suya düşmek, duman olmak, uçup gitmek 25467 go up to the rostrum kürsüye çıkmak 25468 go up yükselmek, çıkmak, yükselmek, yapılmak 25469 go west ölmek, kaybolmak, mahvolmak 25470 go window-shopping vitrinleri seyretmek 25471 go with the tide zamana uymak 25472 go with uymak, gitmek, eşlik etmek, uygun olmak, yaraşmak 25473 go without -sız idare etmek, mahrum olmak 25474 go worse kötüleşmek 25475 go wrong hata yapmak, yanılmak, ters gitmek, bozulmak 25476 go canlılık, enerji, deneme, girişim, gitme, gayret, gitmek, ilerlemek, iş görmek, kaybolmak 25477 go-ahead girgin, açıkgöz, yenilikçi, izin 25478 go-as-you-please serbest 25479 go-between arabulucu, vasıtacı, aracı 25480 go-by saygısızlık, çekimserlik 25481 go-getter tuttuğunu koparan, iş bitirici 25482 go-kart küçük yarış arabası, gokart 25483 goad into -e kışkırtmak, dolduruşa getirmek 25484 goad kışkırtıcı şey 25485 goal kick kale vuruşu 25486 goal line kale çizgisi, gol çizgisi 25487 goal posts kale direkleri 25488 goal amaç, erek, hedef, gaye, kale, gol 25489 goalkeeper kaleci, kapıcı 25490 goat hair keçi kılı 25491 goat keçi, teke 25492 goatee keçi sakalı 25493 goatherd keçi çobanı 25494 goatish keçi gibi 25495 goatsbeard teke sakalı 25496 goatskin keçi postu, tulum 25497 goatsucker çobanaldatan 25498 gob ağız 25499 gobbet et parçası 25500 gobble çabuk çabuk yemek, hindi sesi 25501 gobbler çabuk çabuk yiyen kimse, baba hindi 25502 gobelin goblen, duvar halısı 25503 goblet kadeh 25504 goblin gulyabani, cin 25505 gobo mercek siperi, ışık örtüsü 25506 goby kayabalığı 25507 God alone knows Allah bilir 25508 God damn it Allah kahretsin! 25509 God forbid Allah göstermesin, Allah korusun 25510 God knows Allah bilir 25511 God only knows! Allah bilir! 25512 God willing inşallah, Allah isterse, kısmetse 25513 god mabut, put, tapı, Tanrı, Allah 25514 god-fearing dindar 25515 God's acre mezarlık 25516 godchild vaftiz çocuğu 25517 goddamn be, (Aİ) arg, bkz.damn 25518 goddess tanrıça 25519 godet gode 25520 godfather vaftiz babası 25521 godforsaken (yer) kasvetli, sıkıcı, terkedilmiş, boş 25522 godhead Allah, tanrı 25523 godless Allahsız, dinsiz 25524 godlessness dinsizlik 25525 godlike tanrısal 25526 godliness dindarlık 25527 godly dindar, sofu 25528 godmother vaftiz anası 25529 godparent vaftiz annesi ya da vaftiz babası 25530 godsend büyük şans, devlet kuşu, nimet, düşeş 25531 Godspeed Allah yardımcın olsun! 25532 goer giden kimse, gidici kimse 25533 goffer kırmak, kıvırmak, kırma yapmak 25534 gogetter becerikli kimse, açıkgöz kimse 25535 goggle hayretle bakmak 25536 goggle-eyed patlak gözlü 25537 goggles koruyucu gözlük 25538 going concern kârlı işyeri, başarılı işletme, devam eden iş 25539 going gidiş, ayrılış, yol yağdayı, gidiş hızı, şu anki, mevcut, yaşayan, işleyen, çalışan 25540 going-over iyice gözden geçirme, elden geçirme 25541 goings-on olaylar, durumlar, gidişat, olup bitenler 25542 goiter guatr 25543 gold alloy altın alaşımı 25544 gold amalgam cıvalı altın 25545 gold brick aldatıcı taklit 25546 gold brocade altın brokar 25547 gold bullion standard altın külçe standardı 25548 gold bullion altın külçe 25549 gold chemistry altın kimyası 25550 gold coin altın sikke 25551 gold digger altın arayıcısı 25552 gold dust altın tozu 25553 gold exchange altın borsası 25554 gold foil altın varak, ince altın 25555 gold leaf altın varak, yaprak altın 25556 gold mine altın madeni 25557 gold number altın sayısı 25558 gold paint altın boya 25559 gold plated altın kaplı 25560 gold pool altın havuzu 25561 gold premium altın primi 25562 gold reserves altın rezervi 25563 gold rush altına hücum 25564 gold standard altın esası, altın pul jüyesi 25565 gold thread kılaptan, sırma tel 25566 gold washer altın yıkayıcı 25567 gold altın, kızıl, altın rengi 25568 gold-plate altın kaplamak 25569 golden age altın çağ 25570 golden eagle kaya kartalı, altın kartal 25571 golden handshake emeklilik ikramiyesi, kıdem tazminatı 25572 Golden Horn Haliç 25573 golden jubilee ellinci yıldönümü 25574 golden rule herkese iyilik etme kuralı 25575 golden wedding evliliğin ellinci yıldönümü 25576 golden altından, altın, altın rengi, altın gibi 25577 goldfield altın bulunan bölge 25578 goldfinch saka kuşu, payiz bülbülü 25579 goldfish kırmızı balık 25580 goldilocks düğünçiçeği 25581 goldmine altın madeni, çok kârlı iş, altın madeni 25582 goldsmith kuyumcu 25583 golf ball golf topu 25584 golf club golf kulübü, golf sopası 25585 golf course golf sahası 25586 golf links golf sahası 25587 golf golf 25588 golfer golfçu 25589 Golgi apparatus Golgi aygıtı 25590 Golgi Golgi 25591 golly! Allah Allah! 25592 gombroon iran işi beyaz porselen 25593 gonad eşeysel bez, erbezi, yumurtalık 25594 gonadial eşeysel bezle ilgili 25595 gonadic eşeysel bezle ilgili 25596 gondola gondol 25597 gondolier gondolcu 25598 gone kaybolmuş, yok olmuş, ölmüş, geçmiş 25599 gong gong 25600 gonidium gonidi 25601 goniometer gonyometre, açıölçer 25602 gonococcus gonokok 25603 gonocyte gonosit 25604 gonorrhea belsoğukluğu 25605 gonorrhoea bkz.gonorrhea 25606 goo yapışkan madde, çamur 25607 good afternoon tünaydın 25608 good and çok, tamamen 25609 good at bir işte başarılı 25610 good breeding terbiye 25611 good buy kazançlı alışveriş 25612 good copy ilginç haber 25613 good day merhaba, Allahaısmarladık, güle güle 25614 good delivery koşullara uygun teslim 25615 good evening iyi akşamlar 25616 good faith iyi niyet 25617 good fellow iyi adam, hoş şohbet kimse 25618 good for nothing faydasız, hiçbir işe yaramaz, serseri, mendebur 25619 good for you! Aferin! 25620 good God! aman Allahım!, Aman Yarabbi! 25621 good gracious! Tuhaf şey! 25622 good grief Hay Allah! 25623 good Heavens! Tanrım!, Aman Yarabbi!, Allah Allah! 25624 good humour hoş mizaç, şakacılık 25625 good Lord! Allah Allah!, Hay Allah 25626 good luck! Bol şanslar! 25627 good morning günaydın, iyi sabahlar 25628 good night iyi geceler 25629 good old days geçmiş iyi günler 25630 good riddance Çok şükür!, Kurtulduk! 25631 good value gerçek değer 25632 good iyi, yakşı, uygun, yerinde, iyi ahlaklı, namuslu, yardımsever, iyiliksever, sevecen, uslu, tam, komple, sağlam, güvenilir, yetenekli, becerikli, saygıdeğer, başarılı, iyi, iyilik, yarar, kazanç, çıkar, fayda, (the ile) iyi insanlar, iyiler 25633 good-fellowship sohbet, arkadaşlık 25634 good-humoured neşeli, şen, güler yüzlü 25635 good-looking çekici, güzel, yakışıklı, cazip 25636 good-natured iyi huylu, yumuşak, yardımsever, hoşgörülü 25637 good-will ambassador iyi niyet elçisi 25638 goodbye allahaısmarladık, hoşçakal 25639 goodish oldukça, iyi, iyice, idare eder, epeyce, hayli 25640 goodliness iyilik, iyi huyluluk 25641 goodly güzel, yakışıklı, debdebeli, hoş görünüşlü 25642 Goodness knows! Allah bilir! 25643 goodness iyilik, (neyinse) en iyi bölümü, en iyi kısmı 25644 goods in transit transit mallar 25645 goods train marşandiz, yük katarı 25646 goods eşya, mal, yük 25647 goodwill tour iyi niyet gezisi 25648 goodwill visit iyi niyet ziyareti 25649 goodwill iyi niyet, (şirket/mağaza/vb.) isim, prestij, değer, itibar 25650 goody şekerleme, tatlı, sevilen/çekici/hoş/tatlı/vb.şeyler, Harika!, Ne güzel! 25651 gooey yapışkan 25652 goof off aylaklık etmek, haylazlık etmek 25653 goof up bozmak, becerememek, altüst etmek 25654 goof aptalca hata, pot, gaf, aptalca bir hata yapmak, gaf yapmak, pot kırmak 25655 goofy aptal, çatlak, kaçık 25656 gook çamur, balçık 25657 goon aptal, salak, şapşal, yöndemsiz 25658 goop yapıştırıcı madde, kaba kimse 25659 goose egg sıfır 25660 goose step kaz adımı 25661 goose kaz 25662 gooseberry bektaşi üzümü 25663 gooseflesh diken diken olmuş deri 25664 goosefoot kazayağı 25665 gooseherd kaz çobanı 25666 gooseneck deveboynu 25667 gopher bir tür kara kaplumbağası 25668 gophering istismarlı kazı, çalma kazı 25669 Gordian knot kördüğüm 25670 Gordian Gordian 25671 gore boynuzla yaralamak, boynuzlamak, kelle vurmak 25672 gorge geçit, boğaz 25673 gorgeous çok güzel, tatlı, hoş, harika 25674 gorget boğaz zırhı, kadın yakası, gerdanlık 25675 gorilla goril 25676 gormandize oburca yemek, çok yemek 25677 gorse karaçalı 25678 gory kanlı 25679 gosh Allah Allah, vay canına, hayret 25680 goshawk atmaca, çakırdoğan 25681 gosling kaz palazı 25682 gospel truth asıl hakikat 25683 gospel hakikat, gerçek, ilke 25684 gossamer örümcek ağı, çok ince şey 25685 gossip dedikodu, dedikoducu kimse, dedikodu yapmak 25686 gossiper dedikoducu kimse 25687 gossipy dedikodulu (haber) 25688 Gothic arch gotik kemer 25689 Gothic architecture gotik mimari 25690 Gothic Gotik 25691 gotta -meli, -malı, -e sahip olmak, -si olmak 25692 gouache guvaş, zamklı suluboya 25693 gouge out oyup çıkarmak 25694 gouge heykeltıraş kalemi, küçük orak, ucu kıvrık bıçak 25695 goulash tas kebabı 25696 gourd su kabağı 25697 gourmand boğazına düşkün kimse, obur kimse 25698 gourmet yemek ve içkinin iyisinden anlayan kimse 25699 gout gut, damla sayrılığı 25700 gouty node gut bezesi, gut şişkinliği 25701 govern yönetmek, idare etmek, yönlendirmek, etkilemek 25702 governable idare olunabilir 25703 governance idare 25704 governess mürebbiye 25705 governing body yönetim birimi, yönetim kurulu 25706 governing idare eden, yöneten 25707 government bond devlet tahvili 25708 government enterprise devlet işletmesi 25709 government house hükümet konağı, vali konağı 25710 government loan hükümet borçlanması 25711 government office resmi daire, devlet makamı 25712 government official hükümet görevlisi 25713 government owned devlet malı 25714 government papers devlet tahvilatı, hükümet arşivleri 25715 government representatives hükümet temsilcileri 25716 government securities devlet tahvilleri 25717 government stocks devlet menkul kıymetleri 25718 government yönetme, idare etme, yönetim, hükümet 25719 governmental devlete ait, devletle ilgili 25720 governor vali, yönetici, şef, amir, patron, işveren, eyalet başkanı 25721 governor-general genel vali 25722 governorship valilik, yöneticilik, amirlik 25723 gown don, paltar, giyim, uzun kadın giysisi, gece giysisi, cüppe, önlük 25724 goy Yahudi olmayan kimse 25725 grab kapmak, yakalamak, kapma, kapış 25726 grabber yağmacı, vinç 25727 grabble el yordamıyla aramak, yoklamak 25728 graben graben, çökük 25729 grace zarafet, güzellik, lütuf, kayra, şükran duası, mühlet, süre, donatmak, süslemek, bezemek, şereflendirmek, şeref vermek, teşrif etmek 25730 graceful zarif, hoş, güzel, çekici, nazik 25731 gracefulness zarafet, incelik, nezaket 25732 graceless kaba, görgüsüz, göze batan 25733 gracelessness zarafet yoksunluğu 25734 gracile ince yapılı, zayıf, narin 25735 gracious ince, hoş, nazik, (tanrı) bağışlayıcı, merhametli, (yaşam) rahat, zengin, yüce, saygıdeğer 25736 graciousness cana yakınlık, zarafet, sıcakkanlılık 25737 grad mezun kimse 25738 gradate derecelendirmek, derecelere ayırmak 25739 gradation derece derece değişme 25740 grade A birinci kalite 25741 grade control kalite kontrolü, tenör kontrolü 25742 grade crossing hemzemin geçit 25743 grade school ilkmektep, ortamektep 25744 grade rütbe, pille, derece, cins, eğim, yokuş, meyil, sınıf, not, ayırmak, sınıflandırmak 25745 graded ayrılmış, sınıflandırılmış, seçilmiş, basamaklı 25746 grader seçici, ayırıcı, greyder 25747 gradient eğim, eğiklik, meyil, yokuş 25748 grading sınıflandırma, ayırma, sıralama 25749 gradual derece derece olan, aşamalı 25750 gradually yavaş yavaş, azar azar 25751 graduate of secondary school ortamektep mezunu 25752 graduate of the university birdem mezunu, birdem mezunu 25753 graduate birdem mezunu, hangise kursu/mektebi bitirmiş, bir eğitimi tamamlamış kimse, mezun, mastır yapan öğrenci, (birdemden) mezun olmak, mezun etmek, diploma vermek 25754 graduated tax artan oranlı vergi 25755 graduated dereceli, taksimatlı, ayarlı, ölçülü 25756 graduation mezuniyet, diploma töreni 25757 graffiti duvar yazıları 25758 graft aşı, calak, peyvent, (doku) yama, rüşvet, rüşvet almak, yolsuzluk, (İİ) sıkı çalışma, (ağaç) aşı yapmak, aşılamak, calamak, doku yerleştirmek 25759 grafter rüşvetçi, yiyici 25760 grafting knife aşı bıçağı 25761 grafting calak, aşı (yapma) 25762 grain alcohol hububat alkolü 25763 grain bin zahire ambarı 25764 grain dealer tahıl tüccarı 25765 grain drill mibzer 25766 grain elevator tahıl ambarı 25767 grain size tane büyüklüğü 25768 grain tahıl, hububat, tane, parça, zerre, tanelemek, parçalamak, hurdalamak, doğramak 25769 grained taneli 25770 gram calorie küçük kalori, gram kalori 25771 gram gram, ağram 25772 gram-atom atom-gram 25773 gram-equivalent eşdeğer-gram 25774 gram-molecular weight molekül-gram ağırlık 25775 gram-molecule gram molekül 25776 gram-negative gram negatif 25777 gram-positive gram pozitif 25778 gramercy çok teşekkür! 25779 gramineous ot gibi, ota benzer 25780 graminivorous ot yiyen, otla beslenen 25781 grammar school orta dereceli mektep 25782 grammar dilbilgisi, grammer, gramer kitabı 25783 grammarian gramer uzmanı, dilbilgisi uzmanı 25784 grammatical analysis dilbilgisel çözümleme 25785 grammatical morpheme biçimbirim 25786 grammatical dilbilgisel 25787 grammaticality dilbilgisellik 25788 grammaticalization dilbilgiselleşme 25789 grammatically gramer bakımından 25790 gramme bkz.gram 25791 gramophone gramafon 25792 grampus yunus 25793 gran büyükanne, nine 25794 granary tahıl ambarı, çok tahıl yetişen bölge, tahıl ambarı 25795 grand duke grandük 25796 grand piano kuyruklu piyano 25797 grand total genel toplam 25798 Grand Vizier Sadrazam, sadrazam 25799 grand ulu, yüce, görkemli, büyük, heybetli, görkemli, parlak, debdebeli, muhteşem, tatlı, güzel, hoş, çok iyi, enfes, mükemmel, baş, yüksek, en önemli, ana, ince, kibar, tam, bütün, genel, (insan) önemli, bin dolar, kuyruklu piyano 25800 grandad büyükbaba, dede, granddad, büyükbaba, dede 25801 grandam yaşlı kadın, büyükanne 25802 grandaunt büyük teyze/hala 25803 grandchild torun, neve 25804 granddad büyükbaba, dede 25805 granddaughter kız torun 25806 grandee yüksek rütbeli kimse, itibarlı kimse 25807 grandeur büyüklük, görkem 25808 grandfather baba, dede 25809 grandiloquence tumturaklı söz 25810 grandiloquent tumturaklı 25811 grandiose gösterişli, tantanalı, görkemli 25812 grandma büyükanne, nine 25813 grandmother büyükanne, nine 25814 grandnephew yeğen oğlu 25815 grandness azamet, büyüklük 25816 grandniece yeğen kızı 25817 grandpa büyükbaba, dede 25818 grandparent büyükbaba ya da büyükanne 25819 grandson erkek torun 25820 grandstand tribün 25821 grange çiftlik evi ile ambarları 25822 graniferous tahıl veren 25823 granite granit 25824 granitic granite ait 25825 granivorous tahıl ile beslenen 25826 granny büyükanne, nine 25827 grant vermek, bahşetmek, onaylamak, varsaymak, kabul etmek, tekaüt, burs, ödenek, tahsisat, bağış 25828 grant-in-aid devlet yardımı, ödenek 25829 grantee bağış yapılan kişi, yardım alan kimse 25830 grantor bağış yapan kimse 25831 granular taneli, tanecikli 25832 granulate tanelemek, kabartmak 25833 granulated refined sugar kristal rafine şeker 25834 granulated sugar tozşeker 25835 granulated tanelenmiş, taneli, tane haline getirilmiş 25836 granulation tanelenme 25837 granulator şeker kurutucusu 25838 granule tanecik 25839 granulite granülit 25840 granulocyte granülosit 25841 grape hyacinth salkımlı sümbül 25842 grape juice üzüm suyu 25843 grape sugar üzüm şekeri 25844 grape üzüm 25845 grapefruit greyfurt, altıntop 25846 grapeshot salkım, misket 25847 grapevine asma, söylenti, rivayet, dedikodu yayma 25848 graph paper kareli çönge 25849 graph çizge, grafik 25850 graphic arts grafik sanatlar 25851 graphic character grafik karakter, çizge karakter 25852 graphic display grafik gösterim, çizge gösterim 25853 graphic symbol grafik sembol, çizgesel simge 25854 graphic terminal grafik terminal 25855 graphic çizgesel, grafik, (anlatımı/vb.) canlı, açık, tam 25856 graphically açık ve canlı bir şekilde, çizgisel olarak 25857 graphics grafik 25858 graphite brick grafit tuğlası 25859 graphite brush grafit fırça 25860 graphite paint grafit boyası 25861 graphite pipe grafit boru 25862 graphite grafit 25863 graphitic grafitle ilgili, grafitli 25864 graphitization grafitizasyon, grafitlenme 25865 graphitize grafitlemek 25866 graphitizer grafitleyici 25867 graphological yazıbilimsel 25868 graphology yazıbilim 25869 grapnel filika demiri, borda kancası 25870 grapple with ile boğuşmak 25871 grapple (with ile) boğuşmak 25872 grappling iron borda kancası 25873 graptolite graptolit 25874 grasp at a straw yılana sarılmak 25875 grasp at uzanmak, tutmaya çalışmak 25876 grasp yakalamak, kavramak, tutmak, anlamak, paykamak, kavramak, sıkı sıkı tutma, kapma, kavrama, yakalama, elin yetişebileceği mesafe, kavrama, anlama, anlayış, kavrayış 25877 grasping açgözlü, gözü doymaz 25878 grass roots halk 25879 grass seed çim tohumu 25880 grass snake kertenkele yılanı 25881 grass çimen, çim, ot, çayır, çimenlik, otlak, (İİ) ispiyoncu, gammaz, ot, esrar, marihuana 25882 grasshopper çekirge 25883 grassiness yeşillik 25884 grassland farming çayır ve mera tarımı 25885 grassland otlak 25886 grassy çimenlerle kaplı, çimenli, otlu 25887 grate on sb's ears kulağını tırmalamak 25888 grate on üzmek, sinirlendirmek, (diş) gıcırdatmak 25889 grate one's teeth dişlerini gıcırdatmak 25890 grate rod ızgara çubuğu 25891 grate ocak ızgarası, rendelemek, gıcırdatmak, gıcırdamak 25892 grateful minettar, müteşekkir 25893 gratefulness minnettarlık 25894 grater rende 25895 gratification hoşnutluk, sevinç, neşe, memnuniyet, haz, mükâfat 25896 gratify sevindirmek, mutlu etmek 25897 grating ızgara, demir parmaklık, (ses) kulak tırmalayıcı 25898 gratis bedava, müft, bedavadan, karşılıksız, havayi 25899 gratitude minnettarlık 25900 gratuitous karşılıksız, bedava, karşılık beklemeden, hakedilmemiş, gereksiz, mantıksız 25901 gratuity bahşiş, işten ayrılan kimseye verilen fazladan pul 25902 graunch beklenmeyen hata 25903 graupel grezil, bulgur, ebebulguru 25904 grave mezar, ciddi, ağır 25905 graveclothes kefen 25906 gravedigger mezarcı 25907 gravel pit çakıl ocağı 25908 gravel çakıl, (yola) çakıl döşemek 25909 graven hakketmek 25910 graver hakkâk, hakkâk kalemi 25911 gravestone mezartaşı 25912 graveyard mezarlık 25913 gravid hamile, gebe 25914 gravidity gebelik 25915 gravimeter gravimetre 25916 gravimetric gravimetrik 25917 gravimetry gravimetri, ağırlıkölçüm 25918 gravitate (to/towards ile) -e hareket etmek, gitmek, çekilmek, yönelmek 25919 gravitation gitme, yönelme, yerçekimi 25920 gravitational acceleration yerçekimi ivmesi 25921 gravitational field yerçekimi alanı 25922 gravitational force yerçekimi kuvveti 25923 gravitational yerçekimiyle ilgili 25924 graviton graviton, ağıncık 25925 gravity meter gravimetre, yerçekimölçer 25926 gravity yerçekimi, ciddiyet, ağırlık, önem 25927 gravure tifdruk, gravür 25928 gravy et suyu, salça, sos, havadan, hak etmeden kazanılan pul/kâr 25929 gray (Aİ) bkz.grey 25930 graybeard ak sakallı adam 25931 graze otlamak, otlatmak, sıyırmak, sıyırıp geçmek, sıyrık 25932 grazier çoban 25933 grazing land otlak, otlatma arazisi 25934 grazing otlak 25935 grease box yağ kutusu, yağdanlık 25936 grease cup gresör, yağdanlık 25937 grease pump gres pompası 25938 grease sb's palm rüşvet vermek 25939 grease seal yağ contası 25940 grease (döngüllük) yağ, gres, katıyağ, biryantin, yağlamak 25941 grease-wrestling yağlı güreş 25942 greaser yağlayıcı 25943 greasing gresleme, katıyağ sürme 25944 greasy spoon kalitesiz lokanta 25945 greasy yağlı, kaygan 25946 Great Bear Büyük Ayı 25947 Great Britain Büyük Britanya 25948 great circle büyük daire 25949 great demand çok revaçta 25950 great white heron akbalıkçıl 25951 great büyük, çon, önemli, yetenekli, büyük, kocaman, koca, harika, nefis, çok iyi, müthiş 25952 great-grandchild netice 25953 great-grandfather babasının dedesi 25954 great-grandson oğlunun/kızının erkek nevesi, nevenin erkek uşağı 25955 greater celandine kırlangıçotu 25956 greatest common divisor en büyük ortakbölen 25957 greatest common factor en büyük ortakçarpan 25958 greatly çok 25959 greatness büyüklük, çokluk, şöhret, cesamet 25960 grebe dalgıç kuşu 25961 Greece Yunanistan 25962 greed açgözlülük 25963 greedily hırsla, açgözlülükle 25964 greediness hırs, tamahkârlık 25965 greedy açgözlü 25966 Greek fire Rum ateşi 25967 Greek Yunan, Yunanlı, Rum 25968 green algae yeşil algler 25969 green areas yeşil alanlar 25970 green bean yeşil fasulye 25971 green belt yeşil alan, yeşil kuşak 25972 green card yeşil kart 25973 green cheese lor, adaçayı peyniri 25974 green finch yeşil ispinoz, yelve 25975 green light izin, yeşil ışık 25976 green manure yeşil gübre 25977 green onion yeşil soğan 25978 green pea bezelye 25979 green pepper dolmalık biber 25980 green pound sterlin 25981 green space yeşil alan 25982 green vegetables yeşillik, göğerti 25983 green with envy kıskançlıktan kudurmuş 25984 green yeşil, (meyve) ham, olmamış, toy, deneyimsiz, saf, keriz, benzi sararmış, solgun, yeşillik, çayır, ç.yeşil yapraklı sebzeler, yeşillik 25985 green-eyed monster kıskançlık 25986 green-eyed kıskanç, yeşil gözlü, kem gözlü 25987 greenback dolar, A.B.D.'ne mahsus arkası yeşil banknot 25988 greenery yeşil yapraklar, ağaç yaprakları 25989 greengage bardakeriği 25990 greengrocer manav 25991 greenhorn acemi çaylak 25992 greenhouse effect sera etkisi 25993 greenhouse limonluk, ser 25994 greenish yeşilimsi 25995 Greenland Grönland Adası 25996 greenness yeşillik, tazelik, hamlık, çiğlik, toyluk 25997 greenroom tiyatroda oyuncuların dinlenme odası 25998 greens yeşil yapraklı sebzeler 25999 greensickness bir çeşit kansızlık 26000 greensward çimen 26001 Greenwich Mean Time Greenwich ortalama zamanı 26002 Greenwich Greenwich 26003 greet selamlamak, selam vermek, karşılamak 26004 greeting card tebrik kartı 26005 greeting selam, iyi dilek, tebrik 26006 gregarious sürü/topluluk halinde yaşayan, sokulgan, sosyal 26007 gregariousness toplu halde bulunma veya yaşama 26008 Gregorian year miladi sene 26009 greige bej ve gri arasındaki renk, bej ve gri arasındaki renk 26010 gremlin ufak bir varlık, cin 26011 grenade el bombası 26012 grenadine grenadin, nar şurubu 26013 grenz ray grenz ışını 26014 grey cloth ham ürün 26015 grey cotton cloth amerikanbezi 26016 grey cotton ham pamuk 26017 grey goods ham tekstil ürünleri 26018 grey matter gri madde 26019 grey mullet kefal 26020 grey gri, külrengi, kır saçlı, (saç) kır, ağarmış, (yüz) soluk, bembeyaz, sıkıcı, sönük, hareketsiz, (saç) kırlaşmak, ağarmak 26021 greyhound tazı 26022 greyish grimsi 26023 greylag yaban kazı 26024 greyness grilik 26025 grid ızgara, parmaklık, çıngı şebekesi 26026 griddle (et/vb.kızartmak için) saç ızgara 26027 gridiron ızgara 26028 grief acı, keder, üzüntü 26029 grief-stricken çok kederli 26030 grievance yakınma, şikayet, dert 26031 grieve üzülmek, acı çekmek, çok üzmek, mutsuz etmek 26032 grievous acı, zarar veren, ağır, acı veren 26033 grievousness güç durum, acıklılık 26034 griffon kısa ve sert kıllı bir köpek 26035 grifter açıkgöz ve dolandırıcı adam 26036 grig hayat dolu kimse, çekirge 26037 grike çatlak, yarık 26038 grill ızgara, ızgara et, ızgarada pişirmek, sorguya çekmek 26039 grillage temel ızgarası 26040 grille (kapı/pencere/vezne/vb.'de) demir parmaklık 26041 grilled parmaklıklı, kafesli 26042 grilling sorguya çekme 26043 grillroom lokanta 26044 grim sert, amansız, acımasız, korkulu, zevksiz, neşesiz 26045 grimace yüzünü ekşitmek, yüzünü buruşturmak 26046 grimalkin yaşlanmış dişi kedi, cadı karı 26047 grime kir tabakası, kir 26048 griminess pislik 26049 grimly gaddarca, vahşice 26050 grimness gaddarlık, zulüm, sertlik, ekşilik 26051 grimy kirli, pis 26052 Grin and bear it Sabırla tahammül et, yakınmadan katlanmak, çekmek 26053 grin like a Cheshire cat pişmiş kelle gibi sırıtmak 26054 grin sırıtma, sırıtış, sırıtmak 26055 grind öğütmek, bilemek, (diş/vb.) bastırmak, gıcırdatmak, hafızlamak, ineklemek, sıkıcı zor iş, angarya, (Aİ) çok çalışan öğrenci, hafız, inek, uzun ve sıkıcı konuşma, vaaz, nutuk 26056 grinder öğütücü 26057 grinding apparatus rektifiye cihazı, bileme cihazı 26058 grinding roll öğütme merdanesi 26059 grinding stone bileğitaşı 26060 grinding wheel döner bileğitaşı 26061 grinding öğütme, ezme, bileme, taşlama, rodaj 26062 grindstone bileği taşı, değirmen taşı 26063 grip sımsıkı tutmak, yakalamak, yapışmak, kavramak, (dikkatini/vb.) çekmek, etkilemek, sarmak, sıkıca tutma, kavrama, anlama/yapma gücü, yolculuk çantası, tutamak, tutturucu şey, kulp, sap, saplak 26064 gripe (at/about ile) yakınmak, sızlanmak 26065 grippe grip hastalığı 26066 gripper çıtçıt 26067 gripping ilgi çekici, dikkat çekici, sürükleyici 26068 gripsack yolcu çantası 26069 grisly korkunç, ürkütücü, dehşet verici, tatsız, nahoş 26070 grist öğütülecek tahıl, öğütülmüş zahire 26071 gristle kıkırdak 26072 gristly kıkırdaksı, kıkırdaklı 26073 grit one's teeth dişini sıkmak 26074 grit çakıl, azim, kararlılık, yüreklilik, dayanıklılık 26075 gritstone kum taşı 26076 gritty kumlu 26077 grizzle kurşuni, gri renk, kır saç, sızlanmak, şikâyet etmek 26078 grizzled kır, kırlaşmış 26079 grizzly Kuzey Amerika'ya özgü iri ve vahşi, gri ayı 26080 groan inlemek, inilti 26081 groats kabuğu çıkarılmış buğday/yulaf 26082 grocer bakkal 26083 groceries bakkaliye 26084 grocery bakkallık, bakkal dükkânı 26085 grog alkollü içki, ispirto 26086 grogginess sarhoşluk, ayyaşlık, yalpalama 26087 groggy dizleri tutmayan, halsiz, dermansız, bitkin 26088 grogshop meyhane 26089 groin kasık 26090 groined vault çapraz kemer, çapraz tonoz 26091 groined pervazlı, kuşaklı, çapraz 26092 grommet çevirme kasa 26093 gromwell hodançiçeği 26094 groom damat, seyis, (at) tımar etmek, üstüne başına bakmak, çeki düzen vermek, (kimise) bir iş için hazırlamak, çalıştırmak, eğitmek 26095 groomsman sağdıç 26096 groove yiv, oluk, plağın çizgileri, alışkanlık edinilmiş yaşam biçimi 26097 grooved yivli, oluklu, lambalı 26098 grooving yiv açma, oluk açma 26099 groovy moda olmuş, moda 26100 grope el yordamıyla aramak, yoklamak, ellemek, sarkıntılık etmek 26101 grosgrain grogren, gron 26102 gross amount brüt miktar 26103 gross domestic product gayri safi yurtiçi hasıla 26104 gross earning brüt kazanç, gayri safi kazanç 26105 gross income brüt gelir 26106 gross index ana dizin, temel dizin 26107 gross interest brüt faiz 26108 gross investment gayri safi yatırım 26109 gross national product gayri safi milli hasıla 26110 gross output gayri safi üretim 26111 gross profit and loss brüt kâr ve zarar 26112 gross profit gayri safi kâr, brüt kâr 26113 gross receipts brüt hasılat 26114 gross salary brüt maaş 26115 gross tonnage brüt tonaj 26116 gross value gayri safi kıymet 26117 gross weight brüt ağırlık, daralı ağırlık 26118 gross yield brüt getiri 26119 gross şişko, şişman, iriyarı, hantal, kaba, inceliksiz, saldırgan, bağışlanamaz, arsız, sulu, toplam, brüt, oniki düzinelik türküm 26120 grossly fena halde, kötü halde 26121 grossnegligence büyük gaflet 26122 grossness kabalık, şişmanlık 26123 grotesque acayip, garip, komik, saçma, grotesk 26124 grotesqueness gariplik, tuhaflık, acayiplik 26125 grotto mağara 26126 grotty berbat, felaket, rezil, iğrenç, pis 26127 grouch yakınma, dırdır, dırdırcı, durmadan sızlanan kimse, yakınmak, şikayet etmek, dırdır etmek, homurdanmak 26128 ground antenna toprak anteni 26129 ground cable toprak kablosu 26130 ground coat astar, astar boyası 26131 ground colour zemin rengi 26132 ground connection toprak bağlantısı 26133 ground cover toprak florası, toprak örtüsü 26134 ground crew yer hizmetlileri, havaalanı personeli 26135 ground effect yer etkisi 26136 ground fire örtü yangını, yer yangını 26137 ground floor zemin katı 26138 ground glass buzlu cam 26139 ground ivy yersarmaşığı 26140 ground level toprak seviyesi, zemin hizası 26141 ground line ön çizgi 26142 ground photograph yer yaçını 26143 ground pine kurdayağı 26144 ground plan zemin katı josparı, temel josparı, çap 26145 ground rent bir binanın arsa kirası 26146 ground rice pirinç unu 26147 ground skidder tomruk kızağı 26148 ground state taban hali, temel durum 26149 ground station yer istasyonu 26150 ground swell dip dalgası, soluğan 26151 ground water yeraltı suyu 26152 ground wave yer dalgası 26153 ground wire toprak teli 26154 ground zero bombanın patladığı yer 26155 ground yer, zemin, toprak, alan, saha, zemin, temel, esas, (gemi) karaya oturmak, karaya oturtmak, (uçak/vb.) yerde kalmaya zorlamak, kalkışına olanak tanımamak, toprak hattı bağlamak 26156 ground-breaking ceremony temel atma töreni 26157 groundage liman resmi 26158 grounded topraklanmış, karaya oturmuş 26159 grounder yere vurulunca zıplayan top 26160 grounding köklü bilgi, köklü eğitim, temel 26161 groundless (duygu/düşünce/vb.) yersiz, nedensiz 26162 groundnut yerfıstığı 26163 grounds telve, tortu, neden 26164 groundsel kanarya otu 26165 groundsman oyun alanlarına ya da büyük bahçelere bakan adam 26166 groundwater level yeraltı su düzeyi 26167 groundwater yeraltı suyu, taban suyu 26168 groundwork temel, esas 26169 group code türküm kodu 26170 group insurance türküm sigortası 26171 group mark türküm işareti 26172 group of companies şirketler türkümü 26173 group polling türküm oylaması 26174 group sex türküm seks 26175 group therapy türküm terapi 26176 group topluluk, grup, küme, türküm, türkümlere ayırmak, gruplamak, türkümlemek, gruplara ayrılmak, gruplaşmak, türkümleşmek 26177 grouper hani balığı 26178 grouping türkümleme 26179 groupoid magma, grupoid, öbeksi 26180 grouse bir tür keklik, orman tavuğu, yakınmak, söylenmek, homurdanmak, dırdır etmek, yakınma, şikâyet, homurdanma 26181 grout duvarcı sıvası, sulu harç, sulu harç doldurmak 26182 grouting şerbetleme, şerbet dökme 26183 grove koru, ağaçlık 26184 grovel (korku/vb.'den) yerlerde sürünmek, dizlerine kapanmak, yağ çekmek 26185 groveller dalkavuk, yardakçı 26186 grovelling adi, aşağılık 26187 grow a beard sakal bırakmak 26188 grow away from yakınlığını azaltmak, uzaklaşmak 26189 grow into olmak, haline gelmek 26190 grow old yaşlanmak 26191 grow on sevilmeye başlamak, sarmak, alışılmak 26192 grow out of çok büyümek 26193 grow rife tehlikeli biçimde artmak 26194 grow together beraber büyümek 26195 grow too big for one's boots yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmemek 26196 grow up büyümek, yetişmek, olgunlaşmak, gelişmek 26197 grow büyümek, gelişmek, (saç/sakal/bıyık/vb.) uzatmak, bırakmak, (ösümlük/vb.) yetişmek, yetiştirmek, olmak, -leşmek, artmak, çoğalmak 26198 grower (meyve/vb.) yetiştirici 26199 growing debt artan borç 26200 growing büyüyen, gelişen 26201 growl hırıltı, hırıldama 26202 growler hırlayan köpek, homurdanan kimse 26203 grown büyümüş, yetişkin 26204 grown-up man yetişkin insan 26205 grown-up yetişkin, olgun, büyümüş, yetişkin, büyük 26206 grownup yetişkin kimse 26207 growth rate büyüme hızı, büyüme oranı 26208 growth büyüme, gelişme, artış, yükseliş, büyümüş/gelişmiş şey, ur, tümör 26209 grub screw başsız vida 26210 grub toprağı kazmak, eşelemek, larva, yiyecek, yemek 26211 grubber kazıcı, kök sökücü, çapa kılgası 26212 grubby pis, kirli 26213 grudge esirgemek, çok görmek, vermek istememek, istemeyerek vermek, kıyamamak, kin, garaz, haset 26214 grudger kinci, kıskanç 26215 grudging gönülsüz, isteksiz 26216 gruel bulamaç 26217 grueling (Aİ) bkz.gruelling 26218 gruelling çok zor ve yorucu 26219 gruesome korkunç, ürkünç, tüyler ürpertici 26220 gruesomeness dehşet 26221 gruff sert, hırçın, kaba 26222 gruffness huysuzluk 26223 grumble yakınmak, söylenmek, homurdanmak, şikayet etmek, (gök) gürlemek, gümbürdemek, dırdır, yakınma, şikayet 26224 grumbling mırıldanan, mızmız, huysuz 26225 grump asık yüzlülük 26226 grumps asık yüzlülük, suratsızlık 26227 grumpy huysuz, somurtkan, aksi 26228 grunt (döngül) hırıldamak, hırlamak, (insan) homurdanmak, hırıltı, homurtu 26229 grunter domuz 26230 guanaco wool guanako yünü 26231 guanidine guanidin 26232 guanine guanin 26233 guano guano 26234 guarantee credit kefalet kredisi, teminat kredisi 26235 guarantee fund teminat fonu, teminat akçesi 26236 guarantee güvence, teminat, garanti, kefil, güvence vermek, garanti etmek, kefil olmak, (neyinse olacağına) söz vermek, güvence vermek 26237 guaranteed bill teminat senedi 26238 guaranteed bond teminatlı tahvil 26239 guaranteed prices taban fiyatları 26240 guarantor güvence veren kimse, teminatçı, kefil, garantör 26241 guaranty fund garanti fonu 26242 guaranty güvence, garanti, teminat, kefalet 26243 guard against önceden tedbir almak 26244 guard band koruyucu bant, güvenlik bandı 26245 guard cell koruyucu hücre 26246 guard of honour şeref kıtası 26247 guard plate siper, kalkan 26248 guard rail parmaklık, korkuluk 26249 guard room askeri karakol 26250 guard wire koruma teli 26251 guard nöbet, koruma, savunma pozisyonu, gard, koruma görevlisi, koruyucu, muhafaza, karakolcu, bekçi, nöbetçi, koruyucu nesne, korumak, beklemek, önlem almak, tedbirli olmak, korunmak, nöbet tutmak, denetlemek, denetim altına almak, kontrol etmek 26252 guarded (konuşma) dikkatli, önlemli, öz 26253 guardedness ihtiyatlılık, uyanıklık 26254 guardhouse askeri karakol 26255 guardian koruyucu kişi/yer, koruyucu, vasi, veli 26256 guardianship koruma, himaye, vesayet, vasilik, velilik 26257 guardrail parmaklık, korkuluk, siper demiri 26258 guardroom bekçi odası 26259 Guatemala Guatemala 26260 guava tropikal bir meyve, guava 26261 guck çamur, karışıklık 26262 gudgeon mil, mihver, pim, çengel, kanca 26263 guelder-rose kartopu çiçeği 26264 guerdon ödül, mükâfat, bahşiş, ödül vermek, mükâfat vermek, zarar tazmin etmek 26265 guerilla warfare gerilla savaşı 26266 guerilla gerilla, guerrilla, gerilla 26267 guerrilla gerilla 26268 guess tahmin etmek, çamalamak, doğru tahmin etmek, doğru kestirmek, (Aİ) sanmak, zannetmek, çama, kestirim, sanı, tahmin 26269 guesstimate sezgiye dayalı tahmin 26270 guesswork tahmin, tahmin işi 26271 guest artist konuk sanatçı 26272 guest computer ana bilgisayara destek bilgisayar 26273 guest night davet gecesi 26274 guest of honour şeref konuğu 26275 guest room misafir odası 26276 guest rope vardakava, tonoz halatı, yedek halatı 26277 guest konuk, misafir, konakçı ya da pansiyon müşterisi, pansiyoner 26278 guesthouse pansiyon 26279 guffaw gürültülü kahkaha, gürültülü kahkaha atmak 26280 guidable yönetilebilir, sevk edilebilir 26281 guidance yardım, öğüt, akıl, yol gösterme 26282 guide book rehber kitabı, kılavuz 26283 guide line tüzük 26284 guide post yol işareti 26285 guide rail sevk yatağı 26286 guide kılavuz, rehber, yetekçi, kılavuzluk etmek, yol göstermek, rehberlik etmek 26287 guided bomb güdümlü bomba 26288 guided missile güdümlü füze 26289 guided güdümlü 26290 guidelines meselenin ana çekitleri 26291 guiding temel, esas 26292 guidon tabur sancağı, alay sancağı 26293 guild dernek, lonca, esnaf loncası 26294 guile hile, hilekârlık, kurnazlık 26295 guileful hileci, hain 26296 guilefulness hilecilik 26297 guileless dürüst, hilesiz, saf 26298 guilloche burma süsü, burma çizgi, girift nakış, meneviş 26299 guillotine giyotin, giyotin, bıçak, çönge kesme kılgası, giyotinle kafasını uçurmak 26300 guilt suçluluk, sorumluluk, suçluluk duygusu, utanç 26301 guiltily suçlu gibi 26302 guiltiness suçluluk, günahkârlık 26303 guiltless suçsuz 26304 guilty suçlu 26305 guinea corn bir çeşit darı 26306 guinea fowl beçtavuğu, Afrika tavuğu 26307 guinea hen beçtavuğu 26308 guinea pepper bir çeşit kırmızı acı biber 26309 guinea pig kobay, denek 26310 guinea eskiden şiling şimdi, pound'lık pul vahidi 26311 guipure gipür 26312 guise (aldatıcı) dış görünüş, kılık 26313 guitar gitar 26314 guitarist gitarist 26315 gulch taşlı vadi 26316 gulden Hollanda pul vahidi 26317 Gulf Stream Golfstrim 26318 gulf körfez, uçurum, büyük görüş ayrılığı, uçurum 26319 gull martı, gagayı, enayi, saf 26320 gullet boğaz, gırtlak, yemek borusu 26321 gullibility ahmaklık, saflık 26322 gullible saf, enayi, kolay kanan 26323 gully drain su yolu, oluk, kanalizasyon 26324 gully erosion sellenme erozyonu, selinti aşınımı 26325 gully hole lağım ağzı, arna ağzı 26326 gully küçük vadi, arık, su oluğu 26327 gulp down yutuvermek, tıkıştırmak, örtbas etmek 26328 gulp yutuvermek, aceleyle yutmak, yutkunmak 26329 gum arabic arapzamkı 26330 gum mastic sakız, mastika 26331 gum plant sütleğen 26332 gum tragacanth kitre 26333 gum tree zamk ağacı 26334 gum up işi bozmak 26335 gum dişeti, zamk, sakız, çiklet, zamkla yapıştırmak 26336 gumbo bamya, yumuşak toprak, yapışkan toprak 26337 gummy yapışkan, sakız gibi, sakızlı, yumuşak 26338 gumption sağduyu ve beceriklilik, girişkenlik, yüreklilik 26339 gun barrel tüfek namlusu 26340 gun carriage top arabası 26341 gun dog av köpeği 26342 gun down silahla vurup düşürmek 26343 gun fire top ateşi 26344 gun flint tüfek çakmaktaşı 26345 gun metal top madeni 26346 gun ateşli silah, top, tüfek, tabanca 26347 gunboat gambot 26348 guncotton pamuk barutu 26349 gunfire silah sesi, atış, ateş 26350 gunite püskürtme harç 26351 gunk yapışkan madde 26352 gunman silahlı haydut 26353 gunmetal bakır çinko alaşımı, bakır kalay alaşımı 26354 gunnel küçük bir balık 26355 gunner topçu 26356 gunnery topçuluk, atış tekniği 26357 gunning avcılık 26358 gunny çuvallık bez 26359 gunpowder barut 26360 gunrunner silah kaçakçısı 26361 gunshot atış, menzil 26362 gunsmith tüfekçi, silahcı 26363 gunstock tüfek kundağı 26364 gunwale küpeşte, borda tirizi 26365 gurgitation fokurdayarak kaynama 26366 gurgle lıkırtı, lıkırdamak 26367 gurnard kırlangıçbalığı 26368 guru guru 26369 gush fışkırmak, aşırı hayranlık göstermek, bayılmak, gırtlaktan, gırtlakla ilgili, gırtlak 26370 gushy konuşkan 26371 gusset köşebent, ek, parça 26372 gust bora, ani rüzgâr 26373 gustation tatma, tadına bakma 26374 gustatory tatma duyusuyla ilgili 26375 gustiness rüzgâr sağanaklı hava 26376 gusto zevk, haz, heves 26377 gusty rüzgârlı, fırtınalı 26378 gut bağırsak, bağırsaktan yapılan iplik, bağırsak tel, içten gelen, içe doğan, bağırsaklarını çıkarmak, içini temizlemek, (bir binanın içini/vb.) yok etmek, yakıp, kül etmek 26379 guts bağırsaklar, cesaret, göt, azim, kararlılık, içerik, öz 26380 gutta-percha gütaperka 26381 guttate benekli 26382 gutter oluk, suyolu, sefalet 26383 guttering dereler, kinişler 26384 guttersnipe sokak çocuğu 26385 guttle oburcasına yemek yemek, silip süpürmek 26386 guttural gırtlaktan, gırtlakla ilgili, gırtlak 26387 guy rope germe halatı 26388 guy wire germe teli 26389 guy adam, herif 26390 Guyana Guyana 26391 guzzle hapur hupur yemek, höpür höpür içmek 26392 gym jimnastik salonu, beden eğitimi, jimnastik 26393 gymkhana mahalli yöndün karşılaşması, yarış 26394 gymnasium jimnastik salonu 26395 gymnast jimnastikçi, jimnastik uzmanı 26396 gymnastics jimnastik 26397 gymnosperm açıktohumlu 26398 gynaecologic jinekolojik, kadın-doğumla ilgili 26399 gynaecologist jinekolog, kadın-doğum uzmanı 26400 gynaecology jinekoloji 26401 gyp hile, dubara, düzenbaz kimse, aldatmak, kandırmak, dolandırmak, cezalandırmak 26402 gyp-joint kazık yer, pahalı yer 26403 gypseous alçılı, jipsli 26404 gypsum cast alçı kalıbı 26405 gypsum plaster alçı sıva 26406 gypsum alçıtaşı 26407 gypsy bkz.gipsy 26408 gyrate kendi ekseni çevresinde dönmek 26409 gyration dönüş, dönme, deveran 26410 gyrator jiratör 26411 gyratory döner, dönücü 26412 gyre dönüş, dönmek 26413 gyro pilot otomatik pilot 26414 gyro cayroskop, jiroskop 26415 gyrocompass cayropusula, cayroskopik pusula 26416 gyromagnetic cayromanyetik, jiromanyetik 26417 gyropilot otomatik pilot 26418 gyroscope topaç, ciroskop 26419 gyroscopic cayroskopik, jiroskopik 26420 gyrostat cayrostat, cirostat 26421 gyve pranga, zincir, prangaya vurmak 26422 H-bomb hidrojen bombası 26423 ha ha!, vay!, oh!, ya! 26424 habeas corpus ihzar emri, ihzar müzekkeresi 26425 haberdasher tuhafiyeci, terzilik malzemeleri satan kimse, erkek giyimi satan kimse 26426 haberdashery tuhafiye, tuhafiye dükkânı 26427 habiliment elbise, kıyafet 26428 habit alışkanlık 26429 habitability oturulabilirlik, yaşanabilirlik 26430 habitable oturmaya elverişli, oturulabilir, ikamet edilebilir 26431 habitant sakin 26432 habitat bir döngül ya da ösümlüğün yetiştiği tabii ortam 26433 habitation oturma, ikamet, ev, konut, oturacak yer 26434 habitual obligation sık sık yerine getirilen zorunluluk 26435 habitual alışılagelmiş, alışılmış, adet haline gelmiş, her zamanki, bir şeyi alışkanlık haline getirmiş, alışmış 26436 habitually daimi olarak 26437 habituate alıştırmak 26438 habituation alıştırma, itiyat, alışkanlık 26439 habitude âdet, itiyat, alışkanlık 26440 habitue müdavim, daimi ziyaretçi 26441 hachure tarama çizgi 26442 hacienda büyük çiftlik 26443 hack hammer taşçı çekici, yontma çekici 26444 hack stend taksi durağı 26445 hack (at/away ile) kesmek, yarmak, yaşlı ve yorgun at, kira beygiri, binek atı, çok sayıda düşük kaliteli eserler yazan yazar 26446 hackie taksi haydavcısı 26447 hacking cough rahatsız edici öksürük, kötü sesli öksürük 26448 hackle keten ve kendir tarağı, çentmek, çapmak, yontmak 26449 hackney binek atı, kira arabası 26450 hackneyed (söz) bayat, çok yinelenmiş, basmakalıp, beylik, eskimiş 26451 hacksaw demir testeresi, vergel testere 26452 had better iyi olur 26453 had (bkz.) have, (e) aldatılmak 26454 haddock bir tür morina balığı 26455 hade damarın dikey durumdan ayrılma açısı 26456 hadj hac 26457 hadji hacı 26458 hadron hadron 26459 haema- (önek) kan 26460 haemal kanla ilgili 26461 haematin hematin 26462 haematite hematit 26463 haematoid kan gibi 26464 haematology hematoloji, kanbilim 26465 haematoxylin hematoksilin 26466 haematuria hematuri, kan işeme 26467 haemin hemin 26468 haemoglobin hemoglobin 26469 haemolysis hemoliz 26470 haemorrhage kanama 26471 haemorrhoid hemoroit, basur 26472 hafnium hafniyum 26473 haft bıçak sapı, bıçağa sap takmak 26474 hag yaşlı/çirkin kadın, acuze, cadı, cadaloz 26475 haggard (yüz) yorgun, kırışık, bitkin 26476 haggle pazarlık etmek, çekişmek, tartışmak 26477 haggler sıkı pazarlıkçı 26478 haggling pazarlık 26479 hahnium hahniyum 26480 haik ihram, çarşaf 26481 hail as olarak değerlendirmek, olarak övmek 26482 hail fellow well met samimi dost, yakın arkadaş, sıcakkanlı kimse 26483 hail from -den gelmek, -li olmak 26484 hail shower dolu sağanağı 26485 hail squall şiddetli dolu yağışı 26486 hail storm dolu fırtınası 26487 hail dolu, dolu yağmak, (kimise) çağırmak, seslenmek, selamlamak 26488 hailstone dolu tanesi 26489 hailstorm dolu fırtınası 26490 hair brush saç fırçası 26491 hair cell saç hücresi 26492 hair crack kılcal çatlak 26493 hair curler bigudi, saç maşası 26494 hair dryer saç kurutma kılgası 26495 hair get in sb's hair birinin başına bitmek 26496 hair net saç filesi 26497 hair not turn a hair kılını bile kıpırdatmamak 26498 hair remover kılları döken ilaç 26499 hair root kılkök 26500 hair shirt at kılı gömlek, ceza gömleği 26501 hair spray saç spreyi 26502 hair tear one's hair saçını başını yolmak 26503 hair to a hair tıpı tıpına 26504 hair kıl, tüy, saç 26505 hair-raising korkunç, tüyler ürpertici 26506 hair-splitting kılı kırk yarma 26507 hair's breadth kıl payı 26508 hairbreadth kıl payı, kıl kadar mesafe 26509 hairbrush saç fırçası 26510 haircut saç tıraşı, saç kesilme biçimi, saç kesimi 26511 haircutter berber, tellak 26512 hairdo biçim verilmiş saç, yapılı saç, saç biçimi, saç tuvaleti 26513 hairdresser kuaför 26514 haired saçlı, kıllı, tüylü 26515 hairgrip saç tokası 26516 hairiness tüylülük 26517 hairless saçsız, kılsız 26518 hairline alında saç çizgisi 26519 hairnet saç filesi 26520 hairpiece takma saç, peruka 26521 hairpin bend keskin viraj, yol dönemeci 26522 hairpin turn keskin viraj 26523 hairpin firkete, saç tokası 26524 hairsplitter kılı kırk yaran kimse 26525 hairspring ince yay, kıl yay 26526 hairy kıllı, heyecanlandırıcı, korkutucu, müthiş 26527 Haiti Haiti 26528 hake kurutma çardağı, sergen, merlos 26529 halation hale, halo, ağıl 26530 halberdier baltacı 26531 halcyon days kış ortasında iyi hava, barış/bereket devresi 26532 halcyon sakin, huzurlu 26533 hale and hearty güçlü ve sağlıklı, kanlı canlı 26534 hale sağlıklı, dinç, zinde 26535 half blood melez, yarım kan 26536 half board yarım pansiyon 26537 half brother üvey erkek kardeş 26538 half cone yarım koni 26539 half dozen yarım düzine 26540 half gainer balıklama dalış 26541 half hitch sade ilmik 26542 half holiday yarım gün tatili 26543 half hose kısa çorap 26544 half line yarıdoğru 26545 half load yarı yük 26546 half measure yeterli olmayan tedbirler 26547 half moon yarımay 26548 half nelson boyunduruk 26549 half note ikilik nota 26550 half pay yarım maaş 26551 half pence yarım peni 26552 half penny yarım peni 26553 half pension yarım pansiyon 26554 half pint bir bardaklık ölçü, kısa boylu adam 26555 half power yarı güç 26556 half round yarım yuvarlak 26557 half sister üvey kız kardeş 26558 half sole gizli pençe, yarım pençe 26559 half storey çekme kat 26560 half term iki üç günlük kısa dönem tatili 26561 half time haftaym, ara, haftaym, ara 26562 half yarı, buçuk, (pul/içecek/bilet/vb.) yarım, yarı, yarısı, yarım, yarı, yarı yarıya, kısmen 26563 half-baked (düşünce) saçma, mantıksız, yarı pişmiş 26564 half-boil yarı kaynatmak 26565 half-bread melez 26566 half-caste melez, melez 26567 half-cycle yarı çevrim 26568 half-duplex yarı ikili 26569 half-hearted isteksiz, gönülsüz 26570 half-length yarım boy 26571 half-life yarılanma zamanı, yarı-yaşam 26572 half-mast yarı gönder 26573 half-open aralık, yarı açık, aralamak, biraz açmak 26574 half-roll yarım yatış 26575 half-seas over sarhoş, çakırkeyif 26576 half-shadow yarıgölge 26577 half-silk yarı ipek 26578 half-thickness yarı kalınlık 26579 half-timbered yarı ahşap 26580 half-wave yarım dalga 26581 half-width yarı genişlik 26582 half-wit aptal, budala, geri zekâlı 26583 half-witted geri zekâlı, ahmak, budala, salak 26584 half-word yarı sözcük 26585 halfback hafbek 26586 halfhearted isteksiz, gevşek 26587 halftone yarı ton 26588 halfway ortada, yarı yolda, işi bitirmeden, tamamlamadan 26589 halibut kalkana benzer yassı ve büyük bir balık 26590 halide halojenür 26591 halitosis pis kokan nefes 26592 hall door salon kapısı 26593 hall of residence birdem yurdu 26594 hall toplantı salonu, büyük salon, koridor, hol, (mektep/birdem/vb.) salon, yemekhane 26595 hallelujah Elhamdülillah!, Allah'a şükür! 26596 Halley Halley 26597 Halley's commet Halley kuyrukluyıldızı 26598 halliard kandilisa, çördek, yelken ipi, bayrak ipi 26599 hallmark altın ya da gümüşte ayar damgası, ayar damgası vurmak 26600 hallo bkz.hello 26601 halloa Hayret! 26602 halloo hayret ifade eden ses 26603 hallucinate halüsinasyon görmek 26604 hallucination sanrı, halüsinasyon, varsam 26605 hallucinative kuruntulu 26606 hallucinatory kuruntulu 26607 hallux ayak başparmağı 26608 hallway koridor, geçit, hol 26609 halo ışık halkası, hale, ağıl 26610 haloed ağıllı, haleli 26611 halogen tuzveren, halojen 26612 halogenate halojenlemek 26613 halogenation halojenleme 26614 haloid halojenli 26615 halophyte halofit, tuzlu toprak ösümlüğü 26616 halt instruction durdurma komutu 26617 halt durmak, durdurmak, duruş, durma 26618 halter yular, dizgin, cılav 26619 halting duraksayan, duraksamalı 26620 halve yarıya bölmek, yarıya indirmek 26621 halving lamalı ekleme 26622 halyard kandilisa, çördek, yelken ipi, bayrak ipi 26623 ham jambon, abartmalı (oyuncu/aparıcı/vb.) 3.amatör telsizci 26624 ham-fisted sakar, beceriksiz 26625 hamadryad orman perisi 26626 hamate bone çengel biçiminde el sümüğü 26627 hamate çengel biçiminde 26628 hamburger hamburger 26629 hamlet küçük köy 26630 hammer and sickle orak ve çekiç 26631 hammer and tongs var kuvvetle, alabildiğine 26632 hammer away durmadan çalışmak 26633 hammer head çekiç başı 26634 hammer out şekil vermek, işlemek, plan yapmak, uydurmak 26635 hammer çekiç, tokmak, (tüfek/vb.) horoz, çekiç, çekiçsümüğü, çekiçle vurmak, çakmak, yenmek 26636 hammerhead çekiç balığı, gölge kuşu 26637 hammock hamak 26638 hamper engel olmak, engellemek, zorluk çıkarmak, kapaklı sepet 26639 hamster hamster, cırlak sıçan 26640 hamstring diz arkasında bulunan iki büyük kirişten biri 26641 hamulus küçük kanca, çengelcik 26642 hand and foot el pençe divan 26643 hand auger el burgusu 26644 hand axe el baltası 26645 hand bone el sümüğü 26646 hand brace göğüs matkap kolu 26647 hand down kuşaktan kuşağa geçmek 26648 hand drill el matkabı 26649 hand driven elle tahrik edilen 26650 hand feed elle vermek, elle beslemek 26651 hand glass el aynası 26652 hand grenade el bombası 26653 hand in glove sıkı fıkı 26654 hand in hand el ele, birbirini izleyen, bağlı, birlikte 26655 hand in teslim etmek, vermek, sunmak 26656 hand it to sb hakkını vermek, kabullenmek 26657 hand jack el krikosu 26658 hand knitting machine el örgü kılgası 26659 hand lathe el tornası 26660 hand loom el tezgâhı 26661 hand luggage yolculuk çantası, seyahat çantası, bavul 26662 hand on elden ele geçirmek 26663 hand organ latarna 26664 hand out dağıtmak 26665 hand over fist apar topar, palas pandıras 26666 hand over vermek, devretmek, teslim etmek 26667 hand printing el baskısı 26668 hand to hand göğüs göğüse 26669 hand el, akrep, yelkovan, ibre, (iskambilde) el, elleriyle çalışan kimse, işçi, yardım, el uzatma, kontrol, yönetim, alkış, (elden ele) vermek, uzatmak 26670 hand-held el, elde taşınır 26671 hand-me-down elden düşme 26672 hand-operated elle çalıştırılan 26673 hand-to-mouth savurgan, müsrif, geleni anında harcayarak 26674 handbag el çantası 26675 handball hentbol, eltopu 26676 handbill el ilanı, tanıtmalık, prospektüs 26677 handbook el kitabı, rehber 26678 handbrake el eğleci 26679 handcar drezin 26680 handcart el arabası, çekçek 26681 handclasp el sıkışma 26682 handcuff kelepçelemek, kelepçe takmak 26683 handcuffs kelepçe 26684 handed eli olan, elli 26685 handful avuç dolusu, az sayıda (insan), bir avuç, ele avuca sığmaz, yaramaz 26686 handgrip göğüs göğüse çatışma 26687 handgun tabanca 26688 handhold tutamaç 26689 handicap dezavantaj, engel, (yarış/vb.de) daha güçlülere daha zor olmak üzere verilen dezavantaj, engellemek, engel olmak 26690 handicapped handikaplı, topal, aksak 26691 handicraft economy ev sanatları ekonomisi 26692 handicraft el becerisi, el sanatı 26693 handiness beceriklilik, uygunluk, yararlılık, maharet 26694 handiwork el işi, iş, el becerisi, (yapanın imzasını taşıyan) elişi, iş 26695 handkerchief mendil 26696 handle with kid gloves çok nazik davranmak, üzerine titremek 26697 handle sap, kulp, tutamaç, kabza, kol, eline almak, el sürmek, ellemek, kontrol altında tutmak, yönetmek, idare etmek, başa çıkmak, (işte) kullanmak, bulundurmak 26698 handlebar gidon, palabıyık 26699 handlebars (bisiklet ya da motorsiklette) gidon, yönelteç 26700 handler döngül terbiyecisi 26701 handling elle kullanma, muamele, dağıtım, nakliye 26702 handmade el işi, elde yapılmış 26703 handmill el değirmeni 26704 handout (özellikle yoksullara) bedava dağıtılan yiyecek/giyecek/vb.yardım, bildiri 26705 handpicked özenle seçilmiş, titizlikle seçilmiş 26706 handrail tırabzan, merdiven parmaklığı 26707 hands down parmağını kıpırdatmadan, kolaylıkla 26708 hands off! elleme! dokunma! 26709 hands on deneyimli 26710 hands up! eller yukarı! 26711 hands iyelik, sahip olma, el 26712 handsaw el testeresi 26713 handsel pey, ilk taksit, siftah ettirmek 26714 handset alısün kılgası 26715 handshake el sıkma, tokalaşma 26716 handshaking tokalaşma, uyuşma 26717 handsigned el imzası bulunan 26718 handsome yakışıklı, güzel, iyi görünümlü, hoş, cömert 26719 handsomely cömertçe, bol bol 26720 handspike manivela 26721 handspring perende atma 26722 handstand ellerin üzerinde durma, amud 26723 handwork el işi 26724 handwriting recognition el yazısı tanıma 26725 handwriting el yazısı 26726 handy kolay kullanımlı, kullanışlı, pratik, el becerisi olan, eli işe yatkın, el altında, hazır, yakın 26727 handyman elinden her iş gelen erkek, eli işe yatkın erkek 26728 hang about başıboş gezmek, sürtmek 26729 hang around başıboş gezmek, sürtmek, oyalanmak 26730 hang back çekinmek, duraksamak, tereddüt etmek 26731 hang by a hair sallantıda kalmak 26732 hang by a thread pamuk ipliğiyle bağlanmak, tehlikede olmak 26733 hang fire zamanında ateş almamak, gecikmek 26734 hang gliding uçma yöndünü 26735 hang in the balance muallakta olmak 26736 hang it! lanet olsun! 26737 hang on by one's eyelids pamuk ipliğiyle bağlı olmak 26738 hang on sb's every word can kulağıyla dinlemek 26739 hang on sb's lips birinin ağzının içine bakmak 26740 hang on the lips of can kulağıyla dinlemek 26741 Hang on to your hat Sıkı dur! 26742 hang on tutmak, beklemek, bağlı olmak, peşini bırakmamak 26743 hang onto korumaya çalışmak 26744 hang out sarkmak, asılmak, sarkıtmak, asmak, oyalanmak 26745 hang over abanmak, sarkmak, başında olmak (iş) 26746 hang the flag at half mast bayrağı yarıya indirmek 26747 hang together birbirinden ayrılmamak, birbirini tutmak 26748 hang up one's hat ununu eleyip eleğini asmak 26749 hang up (çınkayı) kapamak, ertelemek, tehir etmek 26750 hang asmak, asılmak, asılı durmak, duvar çöngesi kaplamak, idam etmek, asmak, kavrama, kapma 26751 hangar hangar 26752 hangdog habis, sinsi adam 26753 hanger askı, elbise askısı, asılgan, karmak 26754 hanger-on yağcı, dalkavuk, yalaka, beleşçi, çanak yalayıcı 26755 hanging garden asma bahçe 26756 hanging scaffold asma iskele 26757 hanging valley asılı vadi 26758 hanging idam, asma 26759 hangman cellat 26760 hangnail şeytantırnağı 26761 hangover akşamdan kalmışlık, mahmurluk, (önceki bir olaydan) kalmış şey, kalıntı, sonuç 26762 hank çile, kelep, kangal, çengel, çember, halka 26763 hanker after arzulamak, hasret çekmek, özlemek 26764 hanker for özlemini çekmek 26765 hanker (after/for ile) arzulamak, özlemini çekmek, can atmak 26766 hankie (bkz.) hanky 26767 hanky mendil 26768 hanky-panky dümen, hile, pislik, adilik, sinsilik, zina 26769 haphazard gelişigüzel, plansız, bağdarlamasız, dağınık 26770 hapless talihsiz, bahtsız 26771 haploid number haploit sayı 26772 haploid yarı kromozomlu 26773 haplology hece düşmesi 26774 happen on rast gelmek 26775 happen olmak, başına gelmek, olmak, tesadüfen -mek 26776 happening olay 26777 happily mutlulukla, neşeyle, Allahtan, bereket versin ki 26778 happiness mutluluk 26779 happy mutlu, uygun, yerinde, yakşı, sevinçli, memnun, hursent 26780 happy-go-lucky kaygısız, tasasız, vurdumduymaz 26781 hara-kiri harakiri 26782 harangue uzun ve sıkıcı konuşma, nutuk, nutuk çekmek, vaaz vermek 26783 harass usandırmak, bezdirmek 26784 harassment usanç 26785 harbinger muştucu, haberci, işaret, nişane 26786 harbor bkz.harbour 26787 harborage barınacak yer, sığınak, demirleme yeri 26788 harbormaster liman şefi 26789 harbour authority liman yetkilisi 26790 harbour dues liman resmi 26791 harbour master liman başkanı, liman reisi 26792 harbour liman, sığınak, barınak, barındırmak, korumak 26793 hard and fast rule değişmez kural 26794 hard at it harıl harıl çalışan 26795 hard brick sert tuğla 26796 hard bronze sert bronz 26797 hard by yakında 26798 hard cash nakit pul, madeni pul 26799 hard coal antrasit, parlak kömür 26800 hard copy yazılı çıktı 26801 hard currency sağlam pul, konvertibl pul 26802 hard disk sabit disk, sert disk 26803 hard done by haksızlığa uğramış 26804 hard dump arıza dökümü 26805 hard facts kesin deliller 26806 hard glass sert cam 26807 hard hat inşaat işçisi, aşırı tutucu kimse, mürteci 26808 hard headed makul düşünen, işe elverişli 26809 hard iron sert demir 26810 hard labor ağır iş cezası, ağır hapis cezası 26811 hard lead sert kurşun 26812 hard luck şanssızlık, talihsizlik, kötü şans, kör talih 26813 hard money madeni pul 26814 hard of hearing ağır işitir, sağır 26815 hard palate damak 26816 hard roe balık yumurtası 26817 hard row to hoe çetin iş 26818 hard rubber sert kauçuk 26819 hard sell ısrarla satış usulü 26820 hard soap sert sabun 26821 hard steel sert çelik 26822 hard up darda, sıkıntıda, eli dar, muhtaç 26823 hard water sert su, kireçli su 26824 hard winter şiddetli kış 26825 hard sert, katı, güç, zor, kuvvet isteyen, kuvvetli, zorlu, güçlük dolu, tatsız, (on ile) katı, hoşgörüsüz, merhametsiz, zalim, (su) sert, kireçli, bağımlı kılan, alışkanlık yapan, büyük gayretle, sıkı, çok, çok miktarda, yoğun, ağır, çok 26826 hard-and-fast değişmez, ayrıcalık tanımaz, sabit, kesin 26827 hard-bitten inatçı, serkeş, bildiğini okuyan 26828 hard-boiled egg lop yumurta 26829 hard-boiled çok pişmiş, katı, lop (yumurta) 26830 hard-core sabit fikirli, değişmez, inatçı, kararlı 26831 hard-earned zor kazanılmış, güç kazanılmış 26832 hard-favored çirkin, sert ifadeli 26833 hard-fisted cimri, eli sıkı 26834 hard-fought sıkı dövüşmüş 26835 hard-hearted katı yürekli, acımasız 26836 hard-line sıkı, sert, uzlaşmaz 26837 hard-on kalkmış yarak 26838 hard-pan sert toprak 26839 hard-shell sert kabuklu, uzlaşmaz 26840 hard-to-adjust ayarlaması zor 26841 hard-to-get-to erişimi zor 26842 hard-to-read okunması zor 26843 hard-working çok çalışkan 26844 hardback ciltli kitap 26845 hardboard kalın mukavva 26846 harden sertleşmek, serkimek, katılaşmak, sertleştirmek, katılaştırmak 26847 hardenability sertleşebilirlik 26848 hardenable sertleştirilebilir, sertleşebilir 26849 hardener sertleştirici, katılaştırıcı 26850 hardening agent sertleştirme maddesi 26851 hardening sertleştirme, dondurma, sertleşme 26852 hardface sert yüz kaplamak 26853 hardheaded mantıklı, açıkgöz 26854 hardihood tahammül, metanet, dayanıklılık, yüreklilik 26855 hardly have time to breathe başını kaşıyacak vakti olmamak 26856 hardly hemen hemen hiç, ancak, yeni yeni, hiç değil, hiç 26857 hardness number sertlik sayısı 26858 hardness sertlik, güçlük, cesaret, cüret, yiğitlik 26859 hardpan sert toprak, sert tabaka, killi toprak 26860 hardship sıkıntı, güçlük, zorluk 26861 hardtack peksimet, galeta 26862 hardware error donanım hatası 26863 hardware monitor donanım monitörü 26864 hardware madeni eşya, hırdavat, (bilgisayar) donanım 26865 hardwearing (giyecek) dayanıklı, uzun ömürlü, sağlam 26866 hardwood mobilyacılıkta kullanılan sert tahtalı ağaç 26867 hardy dayanıklı, dözümlü, güçlü, (ösümlük) soğuğa dayanıklı 26868 hare off çok hızlı koşmak 26869 hare yabani tavşan, (off ile) çok hızlı koşmak, kaçmak, fırlamak, tüymek 26870 harebell çançiçeği, yabansümbülü 26871 harebrained aptalca, kuş beyinli, kafasız 26872 harefoot balza ağacı 26873 harelip yarık dudak, tavşan dudağı 26874 harem harem 26875 haricot bean kuru fasulye 26876 haricot fasulye, etli yahni 26877 hark back sadede gelmek 26878 hark (back ile) geçmişte olan şeylerden sözetmek, geçmişte yaşamak 26879 hark! Dinle!, Sus! 26880 harl keten ipliği, kenevir ipliği, lif 26881 harlequin alacalı, soytarı, palyaço 26882 harlequinade pandomima, soytarılık 26883 harlot fahişe, orospu 26884 harlotry fahişelik, orospuluk 26885 harm zarar, ziyan, hasar, kötülük, zarar vermek, incitmek 26886 harmful publications muzır neşriyat 26887 harmful zararlı, fena 26888 harmless zararsız 26889 harmonic mean armonik ortalama, uyumlu ortalama 26890 harmonic progression armonik dizi, uyumlu dizi 26891 harmonic uyumlu, ahenkli 26892 harmonica armonika 26893 harmonics uyum bilgisi, ahenk bilimi 26894 harmonious uyumlu, ahenkli 26895 harmoniousness ahenklilik, uyumluluk 26896 harmonist kompozitör, ses bilgini 26897 harmonium harmonyum, küçük org 26898 harmonize armonisini yapmak, (with ile) uyum sağlamak, uyumlu olmak, uyum oluşturmak, koşaştırmak, ahenktarlaştırmak 26899 harmony armoni, uyum, ahenk, uygunluk 26900 harness maker saraç 26901 harness koşum takımı, (atı) koşmak, (doğal güçleri) kullanmak, yararlanmak 26902 harp on the same string diline dolamak 26903 harp on durmadan anlatmak, hep aynı telden çalmak 26904 harp harp 26905 harper harpçı 26906 harpist harpçı 26907 harpoon zıpkın, zıpkınlamak 26908 harpsichord harpsikord 26909 harpy eagle Amerika'da bulunan bir cins kartal 26910 harpy yırtıcı ve gaddar kimse 26911 harridan cadaloz 26912 harrier yağmacı kimse, soyguncu, tavşan tazısı, doğan 26913 harrow tırmık, sürgü, tapan, sürgü geçirmek, tırmık çekmek, hırpalamak 26914 harrowing üzücü, hırpalayıcı, acı veren 26915 harry yağma etmek, rahat vermemek, eziyet etmek 26916 harsh duyuları yıpratıcı, sert, (renk) cırtlak, kaba, zalim, haşin 26917 harshness kabalık 26918 hart erkek karaca, erkek geyik 26919 hartshorn geyik boynuzu 26920 hartstongue geyikdili 26921 harumscarum patavatsız, pervasız, kayıtsız 26922 harvest home hasat sonu 26923 harvest mouse tarla faresi 26924 harvest hasat, ekin toplama, hasat zamanı, toplanan ekin, mahsül, ürün, biçmek, tarladan kaldırmak 26925 harvester orakçı, hasatçı, biçerdöver 26926 harvester-thresher biçerdöver 26927 has bkz.have 26928 has-been modası geçmiş kimse/şey 26929 hasenpfeffer tavşan yahnisi 26930 hash house aşevi 26931 hash over müzakere etmek 26932 hash kıymalı yemek, arapsaçı, karmakarışık şey, altüst olmuş şey, haşiş, esrar 26933 hashish haşaş, esrar 26934 haslet sakatat 26935 hasp asma kilit köprüsü, kenet 26936 hassle güçlük, zorluk, bela, mücadele, tartışma, kavga, güçlük çıkarmak, kızdırmak, sinir etmek, huzursuz etmek 26937 hassock ayak dayayacak minder, ot öbeği 26938 haste acele, telaş 26939 hasten acele etmek, acele ettirmek, hemen söylemek 26940 hastily aceleyle, telaşla, süratle 26941 hastiness acelecilik, telaş 26942 hastings turfanda, faraş 26943 hasty pudding muhallebi 26944 hasty acele, telesik, aceleyle/telaşla yapılan, aceleye gelmiş 26945 hat şapka 26946 hatband şapka şeridi 26947 hatbox şapka kutusu 26948 hatch (civciv) yumurtadan çıkmak, yumurtasını kırmak, (yumurta) kırılmak, kırılıp civciv çıkarmak, (plan/vb.) kurmak, tasarlamak, ambar ağzı, ambar kapağı, gemi ya da uçakta yolcu kapısı 26949 hatchback steyşın araba 26950 hatchel keten tarağı, keten taramak 26951 hatcher kuluçka kılgası 26952 hatchery kuluçka yeri, üretme çiftliği 26953 hatchet pick baltalı kazma 26954 hatchet küçük balta, el baltası 26955 hatching egg kuluçkalık yumurta 26956 hatching haşur, ştrif 26957 hatchway ambar ağzı, lombar ağzı 26958 hate like poison günahı kadar sevmemek 26959 hate nefret, kin, ikrah, zehlesi gitmek, hoşlanmamak, hoşu gelmemek, beğenmemek, nefret etmek 26960 hateful nefret verici, tatsız, iğrenç 26961 hatless şapkasız 26962 hatpin şapka iğnesi 26963 hatred nefret, kin 26964 hatter şapkacı 26965 hauberk zırh yelek 26966 haughtily kibirle 26967 haughtiness azamet, gurur, kurum, özünü beğenmişlik 26968 haughty kibirli, özünü beğenmiş 26969 haul over the coals fırça çekmek, haşlamak 26970 haul up çağırıp azarlamak, yukarıya çekmek 26971 haul çekmek, sürüklemek, taşımak, çekme, çekiş, bir ağdan çıkan balık miktarı, ganimet, vurgun 26972 haulage drift nakliyat yolu, taşıma yolu 26973 haulage nakliye, taşıma, nakliye vergini 26974 hauler nakliye şirketi 26975 haulm ösümlük sapı, saman 26976 haulyard kandilisa, çördek, yelken ipi 26977 haunch kalça, kıç, but 26978 haunched kalçalı 26979 haunching kemer koltuk taşı, kemer ayağı 26980 haunt (cin/peri/vb.) uğramak, sık sık görünmek, ziyaret etmek, dadanmak, hiç aklından çıkmamak, sık sık uğranan yer, düzenli olarak ziyaret edilen yer, uğrak yeri 26981 haunted tekin olmayan 26982 haunting akıldan çıkmayan, güç unutulan 26983 hautboy obua 26984 hauteur kibir, gurur 26985 havana havana purosu 26986 have a bad time çok sıkıntı çekmek 26987 have a ball çok iyi vakit geçirmek 26988 have a bash at bir denemek, el atmak, girişmek 26989 have a bash bir denemek 26990 have a bath banyo yapmak 26991 have a bathroom banyo yapmak, yıkanmak 26992 have a bill protested senedi protesto olmak 26993 have a bone to pick with görülecek bir hesabı olmak 26994 have a card up one's sleeve gizli bir josparı olmak 26995 have a care çaba sarf etmek, ihmal etmemek 26996 have a chat mırt vurmak 26997 have a chip on one's shoulder öfkesi burnunun ucunda olmak 26998 have a crush on abayı yakmak 26999 have a death adder in one's pocket günahını vermemek 27000 have a drink bir şey içmek 27001 have a finger in every pie her işte parmağı olmak 27002 have a good head on one's shoulders sağduyu sahibi olmak 27003 have a good mind to do sth yapmayı aklına koymak 27004 have a good time iyi vakit geçirmek, eğlenmek 27005 have a haircut saçını kestirmek 27006 have a hand in -de katkısı bulunmak, bir işle ilgisi olmak 27007 have a heart of gold altın gibi kalbi olmak 27008 have a heart of stone taş yürekli olmak 27009 have a high temperature ateşi olmak 27010 have a hold over elinde kozu olmak 27011 have a holiday izine çıkmak, tatile çıkmak 27012 have a hunch içine doğmak 27013 have a liking for -den hoşlanmak 27014 have a long wait uzun süre beklemek 27015 have a look at sth -e bir göz atmak, bakmak 27016 have a look at -e bir göz atmak, bakmak 27017 have a lump in one's throat boğazı düğümlenmek 27018 have a meal yemek yemek 27019 have a mind to niyeti olmak 27020 have a pity on acımak 27021 have a quick temper canı tez olmak 27022 have a roof over one's head başını sokacak bir yeri olmak 27023 have a roving eye çapkın olmak 27024 have a rubdown masaj yaptırmak 27025 have a run of luck şansı yaver gitmek 27026 have a screw loose bir tahtası eksik olmak 27027 have a seat lütfen oturun, buyrun oturun 27028 have a share in payı olmak 27029 have a shave tıraş olmak 27030 have a shower duş almak 27031 have a sinking feeling paniğe kapılmak 27032 have a smack at bir denemek 27033 have a soft spot for düşkün olmak 27034 have a sore throat anjin olmak 27035 have a stab at denemek 27036 have a temperature ateşi olmak 27037 have a thick head kalın kafalı olmak 27038 have a voice in sth bir şeyde söz sahibi olmak 27039 have an abortion düşük yapmak 27040 have an accident kaza geçirmek 27041 have an excuse mazereti olmak 27042 have an eye on göz kulak olmak 27043 have an eye to the main chance işini bilmek 27044 have been around çok deneyimli olmak, görmüş geçirmiş olmak 27045 have breakfast kahvaltı etmek 27046 have designs on ele geçirmek için planlar yapmak 27047 have done with bitirmek, son vermek, ile işi kalmamak 27048 have egg on one's face mosmor olmak 27049 have eyes in the back of one's head arkada gözü olmak 27050 have forty winks şekerleme yapmak 27051 have got to zorunda olmak, zorunda kalmak, mecbur olmak 27052 have got -e sahip olmak, -sı olmak 27053 have green fingers bahçe işlerinden anlamak 27054 have growing pains büyüme sancıları çekmek 27055 have had it bıkmak 27056 have hollow legs boğazına düşkün olmak 27057 have in mind hatırında tutmak 27058 have in one's pocket -i parmağında oynatmak 27059 have it away with ile düşüp kalkmak 27060 have it both ways her iki durumdan da yararlanmak 27061 have it coming hak etmek 27062 have it in for zıt gitmek, kaba davranmak, kıl olmak 27063 have it off with ile düşüp kalkmak 27064 have it out with tartışmak 27065 have kittens tepesi atmak 27066 have no bearings on ile ilgisi olmamak 27067 have no business to do sth bir şey yapmaya hakkı olmamak 27068 have no objection to sb -e itirazı olmamak 27069 have no regrets bir pişmanlık duymamak, hiç pişman olmamak 27070 have no use for nefret etmek 27071 have nothing between one's ears ağzı açık ayran budalası olmamak 27072 have nothing to do with ile ilgisi olmamak 27073 have on one's mind endişelenmek 27074 have on the tip of one's tongue dilinin ucunda olmak 27075 have on üzerinde olmak, giymek, kafaya almak, işletmek 27076 have one foot in the grave bir ayağı çukurda olmak 27077 have one's back to the wall köşeye sıkışmak 27078 have one's cake and eat it too ne yardan geçmek ne de serden 27079 have one's cake and eat it bir şeyin kaymağını yemek 27080 have one's ear to the ground kulak kesilmek 27081 have one's hands full zor başa çıkmak, çok meşgul olmak 27082 have one's hands tied eli kolu bağlı olmak 27083 have one's head in the clouds aklı bir karış havada olmak 27084 have one's heart in one's boots ödü kopmak 27085 have one's heart in one's mouth yüreği ağzına gelmek 27086 have one's heart set against sth bir şeye karşı durmak 27087 have one's knife in sb diş bilemek 27088 have one's nose in a book kitaptan başını kaldırmamak 27089 have one's nose in the air burnu havada olmak 27090 have one's own back acısını çıkarmak, intikamını almak 27091 have one's say söz söyleme fırsatı bulmak 27092 have one's tail between one's legs kuyruğunu kısmak 27093 have one's way başına buyruk olmak 27094 have one's wits about one kıvrak, dikkatli ve mantıklı olmak 27095 have oneself to thank sorumlu olmak 27096 have out (tartışarak) çözümlemek 27097 have owing alacağı olmak 27098 have pity on acımak 27099 have recourse to başvurmak, yardım dilemek, sığınmak 27100 have round davet etmek, çağırmak 27101 have sb's number numarasını vermek, notunu vermek 27102 have short arms and deep pockets günahını koklatmamak 27103 have something to do with ile ilgisi olmak 27104 have sth done -tirmek, -tırmak 27105 have sth up one's sleeve koz olarak saklamak 27106 have supper akşam yemeği yemek 27107 have the devil to pay kıyamet kopmak 27108 have the edge on -den üstün olmak, avantajlı olmak 27109 have the gift of the gab ağzı laf yapmak 27110 have the grace to lütfetmek 27111 have the hang of sth yöntemini kapmak, anlamını kavramak 27112 have the knack of püf çekidini bilmek 27113 have the patience of Job Eyüp sabrı olmak 27114 have the reputation of şöhret kazanmak 27115 have the runs amel olmak, ishal olmak 27116 have the trots amel olmak 27117 have to do with ile bir ilgisi olmak, alakası olmak 27118 have to go sıkışmak 27119 have to zorunda olmak, zorunda kalmak, mecbur olmak 27120 have up mahkemeye vermek 27121 have words atışmak, tartışmak 27122 have (yardımcı fiil), (have got), -si olmak, almak, yapmak, yemek, içmek, izin vermek, doğurmak, davet etmek, çağırmak, (rüya) görmek, geçirmek, karşılaşmak 27123 haven sığınak, liman, barınak 27124 havenot fakir kimse 27125 haversack asker çantası, arka çantası, kumanya torbası 27126 haves malik olanlar 27127 havings mal, mülk, servet, zenginlik 27128 havoc hasar, zarar ziyan, yıkım, kargaşa 27129 hawk doğan, atmaca, gezgin satıcılık yapmak, sokakta öteberi satmak 27130 hawk-eyed keskin bakışlı 27131 hawk-nosed gaga burunlu 27132 hawker seyyar satıcı 27133 hawkish savaş yanlısı 27134 hawkweed sarı çiçekli bir ösümlük 27135 hawse hole palamar lombarı, palamar gözü 27136 hawse loça, palamar gözü 27137 hawsehole loça deliği 27138 hawser laid yoma, bükme halat 27139 hawser halat, palamar, yoma 27140 hawthorn akdiken, alıç 27141 hay fever saman nezlesi 27142 hay fork diren 27143 hay meadow çayır, otlak 27144 hay mower çim kılgası 27145 hay rake çayır tırmığı 27146 hay saman, kuru ot 27147 haycock tınaz, ot yığını 27148 hayfork diren, dirgen, yaba 27149 hayloft otluk, samanlık 27150 haymaker tınaz kılgası, tırpancı 27151 haymaking kuru ot üretimi 27152 hayrick bkz.haystack 27153 hayseed saman tohumu, kaba köylü 27154 haystack saman yığını, tınaz 27155 haywire karmakarışık, karman çorman 27156 hazard beacon tehlike farı 27157 hazard bonus iş riski tazminatı 27158 hazard tehlike, riske etmek, tehlikeye atmak 27159 hazardous waste tehlikeli atıklar 27160 hazardous tehlikeli, zararlı, riskli 27161 haze ince sis, duman, pus 27162 hazel hen dağtavuğu 27163 hazel fındık ağacı, ela, konur 27164 hazelnut fındık 27165 haziness pusluluk, sis, karışıklık, belirsizlik 27166 hazing dayak atma, korkutma 27167 hazy bulutlu, sisli, puslu, bulanık 27168 He has money to burn Denizde kum, onda pul 27169 he o (erkek) 27170 he-man güçlü adam 27171 head and shoulders above kat kat iyi/üstün 27172 head brick baş tuğlası 27173 head for -e gitmek, yolunu tutmak 27174 head gap kafa aralığı 27175 head into gitmek 27176 head loss yük kaybı 27177 head money adam başına verilen vergi 27178 head of a section şube müdürü, kısım amiri 27179 head of state devlet başkanı 27180 head of steam gayret 27181 head of the family kodak reisi 27182 head of the state devlet başkanı 27183 head off yolunu kesmek, geçit vermemek 27184 head office genel müdürlük, merkez 27185 head over heels in love with sb birine sırılsıklam âşık olmak 27186 head over heels tepetaklak, tepetaklak perende atma, adamakıllı 27187 head race channel iletim arnası 27188 head sail pruva yelkeni, ön yelken 27189 head sea önden gelen dalgalar 27190 head start avantaj, üstünlük 27191 head up başkanlık etmek 27192 head wind pruva rüzgârı 27193 head baş, kafa, baş, baş taraf, akıl, beyin, kafa, lider, başkan, baş, üst kısım, ön taraf, baş, metal pulun resimli yüzü, tura, su, buhar basıncı, başında olmak, başı çekmek, sorumlu olmak, yönetmek, baş olmak, bir yöne doğru hareket etmek ya da ettirmek, (topa) kafa vurmak 27194 head-counter anketçi 27195 head-hunter kafa avcısı 27196 head-on burun buruna, burun buruna 27197 headache baş ağrısı 27198 headband kafa bandı 27199 headboard karyolanın başucundaki tahta 27200 headdress başlık 27201 headed letter paper antetli mektup çöngesi 27202 headed başlı, başlıklı, antetli 27203 header card rehber kart, başlık kartı 27204 header label rehber etiket, başlık etiketi 27205 header baş kesme kılgası, başak kesme kılgası 27206 headfirst başı önde, başı ilerde olarak, baş aşağı 27207 headframe şövalman, kuyu kulesi 27208 headgate arna baş kapağı 27209 headgear başlık 27210 headhunter teknik eleman avcısı 27211 headiness sabırsızlık, haşinlik, baş döndürücülük 27212 heading (yazılarda) başlık 27213 headlamp far 27214 headland burun 27215 headless screw başsız vida 27216 headless başsız 27217 headlight far 27218 headline başlık, manşet, özet haber 27219 headlong başı önde, paldır küldür, düşünmeksizin, aceleyle 27220 headmaster mektep müdürü 27221 headmistress mektep müdiresi 27222 headmost en baştaki, en ileri 27223 headphone kulaklık 27224 headphones (ikili) kulaklık 27225 headpiece başlık, lento, miğfer, akıl, kafa 27226 headquarters karargâh, merkez büro 27227 headrest baş dayanağı 27228 headroom boşluk payı, yükseklik 27229 heads or tails yazı mı, tura mı 27230 headsail pruva yelkeni 27231 headscarf başörtüsü 27232 headset (ikili) kulaklık 27233 headship müdürlük, başkanlık 27234 headshrinker psikiyatrist 27235 headsman cellat 27236 headstock baş dayak, yatak, beşik 27237 headstone mezartaşı 27238 headstrong inatçı, dikbaşlı, kafasının dikine giden 27239 headwaiter şef garson 27240 headwall menfez, üst kanat duvarı 27241 headward geriye doğru 27242 headwaters ırmağı besleyen kaynaklar, pınar başı 27243 headway gelişmek 27244 headwheel molet, halat makarası 27245 headwind karşıdan esen rüzgâr 27246 headword madde başı sözcük 27247 headwork zihni çalışma 27248 heady (alkol) sarhoş edici, çarpıcı, sert, başı dönmüş, heyecanlı 27249 heal (yara/vb.) iyileşmek, iyileştirmek, son vermek, bitirmek 27250 heal-all her derde deva 27251 healable iyileşebilir, iyileştirilebilir 27252 healer iyileştiren kimse, doktor 27253 health care vücut bakımı 27254 health centre sağlık merkezi 27255 health certificate sağlık raporu 27256 health department sağlık ocağı 27257 health insurance sağlık sigortası 27258 health officer sağlık memuru 27259 health physics sağlık fiziği 27260 health sağlık 27261 healthful sağlık için faydalı, sıhhi 27262 healthiness sağlık 27263 healthy sağlıklı 27264 heap yığın, kalak, küme, yığmak, kümelemek 27265 heaping taşmak üzere, dopdolu 27266 hear a pin drop sinek uçsa duymak 27267 hear about duymak, haberini almak, bilmek, haberdar olmak 27268 hear from haber almak 27269 Hear hear! Bravo!, Yaşa! 27270 hear of bahsini işitmek, duymak, bilmek, öğrenmek 27271 hear out konuşma bitene kadar dinlemek 27272 hear işitmek, duymak, haber almak, duymak, öğrenmek, dikkatle dinlemek 27273 hearing aid kulaklık, işitme cihazı 27274 hearing impaired işitme özürlü 27275 hearing loss işitme kaybı 27276 hearing işitme duyusu, işitme, işitme alanı, ses erimi, kendi durumunu çevreye duyurma, duruşma, oturum 27277 hearken dinlemek, kulak vermek 27278 hearsay söylenti, şayia 27279 hearse cenaze arabası 27280 heart attack kalp krizi 27281 heart disease kalp hastalığı 27282 heart failure kalp yetmezliği 27283 heart transplant kalp nakli 27284 heart kalp, yürek, kalp, gönül, yürek, merkez, kararlılık, azim, yüreklilik, cesaret, kupa 27285 heart-free âşık olmayan 27286 heart-to-heart içten, saklısız, açık, samimi, içten, açık 27287 heart's to one's heart's content doya doya 27288 heartache gönül yarası, ıstırap, acı 27289 heartbeat kalp atışı 27290 heartbreak ıstırap, acı, derin üzüntü, kalp yarası 27291 heartbreaker gönül avcısı 27292 heartbreaking kalp kırıcı, çok üzücü 27293 heartbroken üzüntülü, kalbi kırık, kederli 27294 heartburn mide ekşimesi 27295 hearten yüreklendirmek, cesaret vermek, neşelendirmek 27296 heartening yüreklendirici, cesaretlendirici 27297 heartfelt içten, yürekten, samimi, gerçek 27298 hearth plate ocak tablası, ocak levhası 27299 hearth ocak, şömine 27300 hearthstone ocak taşı, yuva 27301 heartily iştahla, istekle, çok, fazla, fazlasıyla 27302 heartiness samimiyet 27303 heartless acımasız, katı yürekli, zalim, kalpsiz 27304 heartlessness kalpsizlik 27305 heartrending yürek parçalayıcı, üzücü, çok acıklı 27306 heartsick çok kederli, bezgin, bağrı yanık 27307 heartstrings güçlü sevgi duyguları 27308 heartwarming iç açıcı 27309 heartwood özodunu, öz kerestesi 27310 hearty içten, yürekten, samimi, (yiyecek) doyurucu, bol 27311 heat accumulator ısı akümülatörü 27312 heat capacity ısı kapasitesi, ısı sığası 27313 heat coil ısı bobini 27314 heat conduction ısı iletimi 27315 heat conductivity ısı iletkenliği 27316 heat conductor ısıl iletken 27317 heat consumption ısı tüketimi 27318 heat detector ısı detektörü 27319 heat dissipation ısı kaybı 27320 heat energy ısı enerjisi 27321 heat engine ısı kılgası 27322 heat exchange ısı alışverişi 27323 heat exhaustion sıcak çarpması 27324 heat insulating material ısı yalıtım maddesi 27325 heat insulating ısı yalıtımı 27326 heat insulation ısı yalıtımı 27327 heat interchange termal denge, ısıl denge 27328 heat loss ısı kaybı, ısı yitimi 27329 heat of fusion füzyon ısısı, kaynaşım ısısı 27330 heat of reaction reaksiyon ısısı, tepkime ısısı 27331 heat of solution erime ısısı 27332 heat ray ısı ışını 27333 heat resistant ısıya dayanıklı 27334 heat resisting ısıya dayanıklı, ısı dirençli 27335 heat source ısı kaynağı 27336 heat transfer ısı aktarımı, ısı nakli 27337 heat wave sıcak hava dalgası 27338 heat ısı, sıcaklık, sıcak, eleme yarışı, (dişi ve memeli döngüllerde) çiftleşme isteği, ateşli/azgın dönem, ısınmak, ısıtmak 27339 heatable ısınabilir 27340 heated hararetli, heyecanlı, kızgın, ateşli 27341 heater ısıtıcı 27342 heath fundalık, kır, çalılık, funda, süpürgeotu 27343 heathen putperest, dinsiz 27344 heathenish dinsiz 27345 heathenism putperestlik, dinsizlik, barbarlık 27346 heathenize dinsizleşmek 27347 heather funda, süpürgeotu 27348 heating boiler kalorifer kazanı, ısıtma kazanı 27349 heating coil rezistans 27350 heating inductor ısıtma bobini 27351 heating power ısıtma gücü, ısıtma kuvveti 27352 heating rate ısıtma hızı 27353 heating time ısıtma süresi 27354 heating ısıtma jüyesi, ısıtma 27355 heatproof sıcağa dayanıklı 27356 heatsink ısı yutucu, soğutucu 27357 heatstroke bkz.sunstroke 27358 heave a sigh of çekmek 27359 heave in sight görüş mesafesine girmek 27360 heave no stone unturned çalmadık kapı bırakmamak 27361 heave to faça edip durmak 27362 heave up kusup çıkarmak, vira etmek 27363 heave kaldırmak, yukarı çekmek, fırlatmak, kaldırıp atmak, inip kalkmak, şişip inmek, (gemi) seyretmek, belli bir rotada gitmek 27364 Heaven forbid Allah göstermesin 27365 heaven cennet, ç.gökyüzü, Tanrı, cennet 27366 heavenly body gökcismi 27367 heavenly cennete ilişkin, cennet gibi, göksel, tanrısal, harika, nefis 27368 heavens gök 27369 heavenwards gökyüzüne/cennete doğru 27370 heaver manivela, kaldırıcı 27371 heavier-than-air havadan ağır 27372 heavily ağır bir biçimde 27373 heaviness ağırlık, şiddet, kasvet 27374 heavy artillery uzun menzilli toplar 27375 heavy atom ağır atom 27376 heavy current güçlü akım, şiddetli akım 27377 heavy duty ağır iş, ağır yük 27378 heavy earth baryum oksidi 27379 heavy fuel ağır yakıt, mazot 27380 heavy goods ağır yük 27381 heavy hydrogen ağır hidrojen 27382 heavy industry ağır endüstri, ağır sanayi 27383 heavy metal ağır metal 27384 heavy metals ağır metaller 27385 heavy nucleus ağır çekirdek 27386 heavy oil ağıryağ 27387 heavy particle ağır parçacık 27388 heavy petrol ağır benzin 27389 heavy rain şiddetli yağmur, kara yağmuru 27390 heavy traffic ağır trafik 27391 heavy water ağır su 27392 heavy weight ağır sıklet 27393 heavy ağır, yoğun, ağır, şiddetli, ciddi, salmaklı, ağır, (davranış, duygu) ağır, yavaş, yorucu, güç, ağır, (yiyecek) ağır, sindirimi güç, (hava) ağır, boğucu, yoğun (denizde) dalgalı, fırtınalı, üzgün, hüzünlü 27394 heavy-handed kaba, patavatsız, can sıkıcı, beceriksiz, zalim 27395 heavy-hearted kederli 27396 heavy-laden ağır yüklü 27397 heavyhearted üzgün, kederli 27398 heavyweight ağır siklet 27399 hebdomadal haftalık, yedi günlük 27400 hebetate zihnini körleştirmek, zekâsını kaybetmek 27401 hebetude zihin körlüğü 27402 Hebraism ibranice deyim, Musa dini 27403 Hebraistic ibranilere ait 27404 Hebrew İbrani 27405 hecatomb katliam 27406 heck kahrolası 27407 heckle sıkıştırmak, sorularla sözünü kesmek 27408 hectare hektar 27409 hectic heyecanlı, telaşlı, hareketli 27410 hecto- (önek) hekto 27411 hectogramme hektogram 27412 hectograph hektograf 27413 hectometer hektometre 27414 hector kabadayı, yıldırmak, sindirmek, taciz etmek 27415 heddles gücü takımları 27416 hedge sparrow çit serçesi 27417 hedge çit, çalı, (against ile) koruma, çitle çevirmek, lafı dolandırmak, doğrudan doğruya yanıt vermekten kaçınmak 27418 hedgehog kirpi 27419 hedger bahçıvan, bostancı 27420 hedgerow (yol kenarında/vb.) sıra sıra çalılar 27421 hedging hedging 27422 hedonism fels.hedonizm, hazcılık 27423 hedonist zevk düşkünü kimse 27424 hee haw eşek anırması, anırmak 27425 heebie jeebies yürek çarpıntısı, korku nöbeti, telaş 27426 heed dikkat etmek, önemsemek, dinlemek, kulak vermek, dikkat, önem 27427 heedful dikkatli, ihtiyatlı 27428 heedless dikkatsiz, önem vermeyen 27429 heehaw eşek anırması, gürültülü kahkaha 27430 heel iron nalça 27431 heel topuk, ökçe, topuk, (ayakkabıya) ökçe takmak 27432 heeled topuklu, ökçeli, pul babası 27433 heeler kunduracı, bir politikacının adamı 27434 heeling yana yatma 27435 heft ağırlık, kaldırmak 27436 hefty iri, güçlü kuvvetli, etkili 27437 hegemony üstünlük, egemenlik, hegemonya 27438 hegira hicret 27439 heifer doğurmamış genç inek, düve 27440 heigh-ho! Eyvah! 27441 height control yükseklik ayarı 27442 height yükseklik, yüksek yer, pozisyon, doruk, en üst derece, zirve, ana çekit 27443 heighten yükselmek, yükseltmek, artırmak 27444 heinous tiksindirici, iğrenç, çirkin 27445 heinousness iğrençlik, çirkinlik, kötülük 27446 heir apparent veliaht 27447 heir varis, mirasçı, kalıtçı 27448 heirdom vârislik, kalıt 27449 heiress kadın mirasçı 27450 heirloom kuşaktan kuşağa geçen değerli şey 27451 heirship varislik, miras 27452 heist soygun, hırsızlık, hırsızlık yapmak, çalmak, aşırmak 27453 Hejaz Hicaz 27454 Hejira Hicret 27455 helianthus ayçiçeği, günebakan 27456 heliborne dikuçarla taşınan 27457 helibus yolcu dikuçarı 27458 helical antenna helis anten 27459 helical gear helezon dişli, helis dişli 27460 helical spring helezoni yay, sarmal yay 27461 helical helezoni, sarmal 27462 helicoid sarmal, helezoni, helikoid, aylanç, burgu yüzeyi 27463 helicon helikon 27464 helicopter helikopter, dikuçar 27465 heliocentric güneş merkezine bağlı, günmerkezli 27466 heliograph ayna telgrafı 27467 helioscope güneş gözmerceği 27468 heliostat helyostat, gündüşürücü 27469 heliotherapy güneşle tedavi, helyoterapi 27470 heliotrope güneş çiçeği, kediotu, açık mor, kantaşı 27471 heliotropic wind helyotropik rüzgâr, güneşi izleyen rüzgâr 27472 heliotropic helyotropik, ışık etkisiyle yön değiştiren 27473 heliotropism günedoğrulum 27474 heliport dikuçar pisti, dikuçar alanı 27475 helium filled lamp helyum lambası 27476 helium gas helyum gazı 27477 helium helyum 27478 helix helis, helezon, sarmal eğri, ilbiz 27479 hell cehennem, (vurguyu artırmak için kullanılır), kahrolasıca!, kahretsin!, lanet olsun! 27480 hell-bent kararlı, kafasına koymuş, istekli 27481 hellcat şirret kadın 27482 hellebore çöpleme 27483 Hellene Helen, Yunanlı 27484 Hellenism eski Yunan medeniyeti, Helenizm 27485 Hellenist Yunan dili ve edebiyatı bilgini 27486 hellenize Yunanlılaştırmak, Yunanca konuşmak 27487 Hellespont Çanakkale Boğazı 27488 hellfire cehennem azabı 27489 hellhound şeytan 27490 hellion haylaz çocuk 27491 hellish berbat, cehennem gibi, tatsız, can sıkıcı 27492 hellishness korkunçluk 27493 hello merhaba, alo, a!, hay Allah!, hey 27494 helluva çok fena, çok iyi, çok fena, çok iyi 27495 hellward cehenneme doğru 27496 helm dümen, lider, baş, yönetici 27497 helmet kask, miğfer, tolga 27498 helmeted miğferli, başlıklı 27499 helminth kurt, bağırsak solucanı 27500 helmless başıboş 27501 helmsman yönetici, idareci, dümenci 27502 helot köle, esir 27503 help program yardım bağdarlaması 27504 Help yourself Buyurun, özünüz alınız (yemek/istenilen şey) 27505 help yardım etmek, kömek etmek, işe yaramak, daha iyi yapmak, (to ile) (özüne) almak, yardım, kömek, yardımcı 27506 Help! imdat!, Yetişin! 27507 helper yardımcı, çırak, hizmetçi, uşak 27508 helpful yardımcı, yararlı 27509 helpfulness yardımseverlik 27510 helping yemek servisi, porsiyon 27511 helpless yardıma muhtaç, çaresiz, aciz 27512 helpmate yardımcı, ortak 27513 helpmeet arkadaş, eş 27514 helter-skelter aceleyle, apar topar, paldır küldür, aceleyle/telaşla (yapılan) 27515 helve sap, tutamak, sap takmak 27516 Helvetia isviçre 27517 Helvetian isviçreli, isviçre'ye ait 27518 hem and haw around kem küm etmek 27519 hem in kuşatmak, çevresini sarmak 27520 hem (giysi) kenar, baskı, kıvırıp kenarını bastırmak 27521 hema- (önek) kan 27522 hematite hematit, kantaşı 27523 hemato- (önek) kan 27524 hematology hematoloji 27525 hemi- (önek) yarı 27526 hemicellulose hemiselüloz 27527 hemicycle yarım daire 27528 hemimorphite hemimorfit 27529 hemiplegia yarım inme 27530 hemisphere yarıküre 27531 hemispheric yarıküreye ait 27532 hemistich yarım mısra 27533 hemline etek boyu, etek ucu 27534 hemlock köknara benzer bir çam ağacı, baldıran, ağıoutu 27535 hemo- (edat) kan 27536 hemoglobin hemoglobin 27537 hemophilia hemofili 27538 hemorrhage kanama 27539 hemorrhoid basur, hemoroid 27540 hemp rope kenevir halat, kenevir ip 27541 hemp kenevir, kendir 27542 hemstitch kenar dikişi, kenar süsü, antika, sıçandişi, ajur yapmak 27543 hen bane banotu 27544 hen party kadınlar toplantısı 27545 hen tavuk, dişi kuş 27546 hence bu nedenle, bundan dolayı, buradan, şu andan itibaren 27547 Hence! Defol! 27548 henceforth bundan böyle, şimdiden sonra, bu andan itibaren 27549 henceforward bundan böyle 27550 henchman dalkavuk 27551 hencoop kümes 27552 henna kına 27553 henpeck başının etini yemek 27554 henpecked kılıbık, avratağız 27555 hep açıkgöz, şans, talih, baht 27556 heparin heparin 27557 hepatic karaciğere ait, karaciğer 27558 hepatica ciğerotu 27559 hepatitis hepatit, karaciğer yangısı 27560 hepatologist hepatolog 27561 hepatology hepatoloji 27562 heptad yedi değerli atom 27563 heptagon yedigen 27564 heptagonal yedi açılı 27565 heptahedron yedi yüzlü cisim 27566 heptane heptan 27567 her (dişil) onu, ona, o, onun 27568 herald haberci, müjdeci, birşeyin müjdecisi olmak 27569 heraldry arma, armacılık 27570 herb (nane/vb.) ot, ösümlük 27571 herbaceous otsu, otsul 27572 herbage yeşillik, ot 27573 herbal otlara ait, ösümlük 27574 herbalist şifalı ösümlükler yetiştiren/satan kimse 27575 herbarium kurutulmuş ösümlük koleksiyonu 27576 herbicide herbisit, ösümlük öldürücü 27577 herbivore ot yiyen döngül, otçul döngül 27578 herbivorous (döngül) otobur, otçul 27579 Hercules Herkül, çok kuvvetli adam 27580 herd instinct sürü içgüdüsü 27581 herd of sheep kotan, koyun sürüsü 27582 herd döngül sürüsü, sığırtmaç çoban, (insanlar için) koyun sürüsü 27583 herdsman çoban, sığırtmaç 27584 here and there şurada burada, arasıra, ötede beride 27585 Here goes! Başlıyoruz!, işte başlıyorum!, Haydi bakalım! 27586 Here you are işte, buyurun 27587 here burada, buraya, bu çekitte, burada, işte, hey 27588 hereabouts buralarda, yakında 27589 hereafter bundan sonra, gelecekte, ölümden sonraki yaşam, ahret 27590 hereat bunun üzerine, bundan dolayı 27591 hereby şimdi, bu vesileyle, bundan ötürü 27592 hereditament kalıtsal, mirasla geçen mal 27593 hereditarily miras olarak 27594 hereditary factor kalıtım faktörü 27595 hereditary kalıtsal 27596 heredity kalıtım, soyaçekim 27597 herein bunda, bu yazının içinde 27598 heresy dinsel/toplumsal değerlere aykırı görüş 27599 heretic kabul olunmuş doktrinlere karşı olan kimse, kendi dininin inançlarına karşı gelen kimse 27600 heretofore bundan evvel, şimdiye kadar, öteden beri 27601 hereunto bu zamana kadar 27602 hereupon bunun üzerine 27603 herewith ilişikte, beraberinde 27604 heritable kalıtım yoluyla kalabilen 27605 heritage miras, kalıt 27606 hermetic sımsıkı kapalı, havageçirmez 27607 hermit crab pavurya 27608 hermit münzevi kimse 27609 hermitage inziva yeri 27610 hernia fıtık 27611 hernial fıtıklı 27612 hero kahraman 27613 heroic yiğitçe, kahramanca, kahramanlıkla ilgili 27614 heroical kahraman, kahramanca 27615 heroics abartmalı söz ya da davranışlar 27616 heroin eroin 27617 heroine kadın kahraman 27618 heroism kahramanlık 27619 heroize kahramanlaştırmak, kahraman rolünü oynamak 27620 heron balıkçıl 27621 herpes uçuk 27622 herpetology sürüngenbilim 27623 herring ringa balığı 27624 herringbone stitch çapraz dikiş, iğneardı dikiş 27625 herringbone balıksırtı 27626 hers (dişil) onunki, onun 27627 herself (dişil) kendisi, özü 27628 hertz hertz 27629 Hertzian waves Hertz dalgaları, ünalgı dalgaları 27630 Hertzian Hertz 27631 Herzegovina Hersek 27632 hesitancy duraksama, tereddüt 27633 hesitant kararsız, ikircikli 27634 hesitate tereddüt etmek, duraksamak 27635 hesitation tereddüt, duraksama 27636 hessian kaba kendir bezi 27637 het up heyecanlı, telaşlı 27638 hetaera cariye 27639 hetaira gözde 27640 hetero karşı cinse ilgi duyan, homoseksüel olmayan, hetero, karşı cinse ilgi duyan kimse 27641 hetero- (önek) başka, farklı, diğer 27642 heterocyclic compound heterosiklik bileşik 27643 heterocyclic heterosiklik 27644 heterodyne receiver heterodin alıcı 27645 heterodyne heterodin 27646 heterogamy heterogami 27647 heterogeneity heterojenlik, farklı oluş, çokyapımlılık 27648 heterogeneous radiation heterojen radyasyon, çoktürel ışınım 27649 heterogeneous reaction heterojen reaksiyon, çoktürel tepkime 27650 heterogeneous heterojen, çoktürel 27651 heterogenesis heterogenez 27652 heterogenetic farklı soydan gelen 27653 heteromorphic heteromorf 27654 heteromorphism heteromorfizm 27655 heteronomous bağımlı, özerk olmayan 27656 heteropolar heteropolar, çoktürel ucaylı 27657 heterosexual karşı cinse ilgi duyan, heteroseksüel, zıtcinsî 27658 heterotrophic dışbeslek, heterotrof 27659 heterotrophism dışbesleklik, heterotrofi 27660 heterozygote heterozigot 27661 heuristic approach keşifsel yaklaşım 27662 heuristic keşifsel, buluşsal 27663 hew kesmek, yarmak, çapmak 27664 hewer baltacı, oduncu 27665 hewn stone yontma taş 27666 hex büyü, nazar, nazar değmek, büyülemek 27667 hexa- (önek) altı 27668 hexad altılık türküm 27669 hexadecane heksadekan 27670 hexadecanol heksadekanol 27671 hexadecimal notation onaltılı gösterim 27672 hexadecimal onaltılı 27673 hexagon head screw altıgen başlı vida 27674 hexagon nut altı köşe somun 27675 hexagon altıgen 27676 hexagonal altıgen 27677 hexahedron altıyüzlü 27678 hexane heksan 27679 hexose heksoz 27680 hey hey 27681 heyday en parlak dönem, altın çağ 27682 hi selam, merhaba 27683 hiatus boşluk, eksiklik 27684 hibernal kışa ait 27685 hibernate kış uykusuna yatmak 27686 hibernation kış uykusu 27687 Hibernian irlanda'ya ait, irlandalı 27688 hibiscus amberçiçeği, gülhatmi 27689 hiccup hıçkırık, hıçkırmak, hıçkırık tutmak 27690 hick hödük, kıro 27691 hickey sivilce, boru bükme aleti 27692 hickory Amerikan ceviz ağacı 27693 hidalgo ispanyol asılzadesi 27694 hidden damage gizli zarar, gizli hasar 27695 hidden inflation gizli enflasyon 27696 hidden gizli, yaşırın, gömülü 27697 hide one's face in shame utancından yere geçmek 27698 hide one's head utancından saklanmak 27699 hide one's light under a bushel özünü göstermemek 27700 hide saklamak, gizlemek, yaşırmak, gizlenmek, saklanmak, deri, post 27701 hide-and-seek saklambaç 27702 hideaway (sakçıdan) saklanacak yer 27703 hidebound dar görüşlü, sabit fikirli 27704 hideous çirkin, berbat, iğrenç, korkunç 27705 hideousness iğrençlik, çirkinlik 27706 hiding place saklanacak yer 27707 hiding dayak 27708 hie acele etmek, acele gitmek 27709 hierarchical structure hiyerarşik yapı 27710 hierarchical hiyerarşik, aşamalı 27711 hierarchy hiyerarşi, aşama düzeni, sıradüzen 27712 higgle pazarlık yapmak, çekişmek 27713 higgledy-piggledy karmakarışık, altüst, karman çorman 27714 higgling pazarlık 27715 high and dry çaresiz, dımdızlak ortada kalmış 27716 high and low her yerde 27717 high and mighty kibirli, gururlu, azametli 27718 high beam headlamp uzun huzmeli far 27719 high beam yüksek huzme, uzun huzme 27720 high blood pressure yüksek tansiyon 27721 high colour koyu renk 27722 high command baş kumandanlık 27723 high contrast yüksek kontrast 27724 high court of appeal yargıtay 27725 High Court Yüce Divan, yüksek mahkeme 27726 high day bayram, yortu günü 27727 high definition yüksek netlik 27728 high efficiency machine yüksek verimli kılga 27729 high energy fuel yüksek verimli yakıt 27730 high fidelity sesi aslına yakın derecede verme 27731 high forest koru ormanı 27732 high frequency yüksek frekans, kısa dalga 27733 high gear yüksek vites 27734 high green syrup beyaz şurup 27735 high jinks gürültülü eğlence, çılgınlık 27736 high jump yüksek atlama 27737 high life lüks hayat, sosyete hayatı, kibar sınıf 27738 high noon tam öğle vakti 27739 high power yüksek güç 27740 high pressure area yüksek basınç alanı 27741 high pressure yüksek basınç 27742 high price yüksek fiyat 27743 high priced goods yüksek fiyatlı mallar 27744 high priced yüksek fiyatlı 27745 high relief yüksek kabartma 27746 high school graduate lise mezunu 27747 high school lise 27748 high seas açık denizler 27749 high society sosyete 27750 high street ana cadde 27751 high tea erken akşam yemeği, ikindi kahvaltısı 27752 high temperature yüksek sıcaklık 27753 high tension yüksek gerilim, yüksek voltaj 27754 high tide met, kabarma, doruk 27755 high treason ihanet 27756 high velocity yüksek hız 27757 high voltage yüksek gerilim 27758 high yüksek, yüce, ulu, hayranlık uyandırıcı, yüksek, (zaman) tam, (yiyecek) bayat, esrik, uyuşturucu etkisi altında, uçmuş, uçuşta, yükseğe, yüksekte, yüksek çekit, yüksek derece, doruk, büyük heyecan, coşku, mutluluk, yüksek yer 27759 high-altitude airplane yüksek irtifa uçağı 27760 high-altitude yüksek irtifa 27761 high-boiling yüksek derecede kaynar 27762 high-class kaliteli, birinci sınıf, mükemmel 27763 high-density yüksek yoğunluklu 27764 high-flier gözü yüksekte olan kişi 27765 high-flown (dil) tumturaklı, ağdalı, kibirli 27766 high-grade üstün kaliteli 27767 high-handed despot, zorba 27768 high-hat burnu büyük 27769 high-level çok önemli, zirve, yüksek düzeyli 27770 high-minded yüce gönüllü, prensip sahibi, asil ruhlu 27771 high-octane petrol yüksek oktanlı benzin 27772 high-pitched çok tiz, dik meyilli 27773 high-powered güçlü, hızlı, kuvvetli 27774 high-quality yüksek nitelikli, yüksek kaliteli 27775 high-resistance yüksek dirençli 27776 high-resolution yüksek kararlı 27777 high-rise yüksek, yüksek (yapı) 27778 high-sounding şatafatlı, azametli, tantanalı 27779 high-speed camera yüksek hızlı sınalga 27780 high-speed printer yüksek hızlı yazıcı 27781 high-speed yüksek hızlı, son süratle giden 27782 high-spirited canlı, oynak, cesur 27783 high-strength yüksek mukavemetli, yüksek dayançlı 27784 high-strung asabi, sinirleri gergin 27785 high-toned yüksek perdeli 27786 high-voltage cable yüksek gerilim kablosu 27787 high-water azami kabarma, taşkın 27788 highball ileri işareti, çok hızlı gitmek 27789 highbred soylu 27790 highbrow aydın (kimse) 27791 highchair çocuklara yüksek mama iskemlesi 27792 higher bid daha yüksek teklif 27793 higher education yüksek öğrenim 27794 higher daha yüksek, bir üst 27795 highest bid en fazla teklif, en yüksek fiyat 27796 highest sum en yüksek toplam, azami meblağ 27797 highest en yüksek, en fazla 27798 highhanded amirlik taslayan 27799 highland dağlık (bölge) 27800 highlands yüksek yöre, dağlık bölge, dağlık yer 27801 highlight (resimde) parlak çekit, en önemli/göze çarpan kısım, (neyinse özel bir bölümüne) dikkati çekmek, önem vermek 27802 highly soluble yüksek oranda çözünür 27803 highly strung çok duygusal, hassas 27804 highly çok, yüksek derecede, çok iyi 27805 Highness (His/Her/Your ile) Ekselansları 27806 highroad anayol 27807 highway anayol, karayolu 27808 highwayman eşkıya, soyguncu 27809 hijack (uçak/gemi/vb.) kaçırmak 27810 hijacker (uçak/gemi/vb.) kaçıran kimse, korsan 27811 hike (kırda) uzun yürüyüş, uzun yürüyüşe çıkmak 27812 hilarious gülünç, komik, neşeli, şamatalı 27813 hilarity neşe, şamata 27814 hill meadow tepe otlağı 27815 hill station yayla 27816 hill tepe 27817 hillbilly çiftçi, kentçi 27818 hilliness tepeli oluş 27819 hillock küçük tepe, tepecik 27820 hillside yamaç 27821 hilltop doruk 27822 hilly tepelik, inişli yokuşlu 27823 hilt kabza 27824 hilum hilum, tohum göbeği 27825 him (eril) onu, ona 27826 Himalayas Himalaya Dağları 27827 himself (eril) kendisi, özü 27828 hind leg arka ayak 27829 hind legs arka bacaklar 27830 hind arka 27831 hindbrain arka beyin 27832 hinder engellemek 27833 Hindoo Hintli, Hindu 27834 hindquarters kaba et 27835 hindrance engel 27836 hindsight birşeyin nitelik ya da anlamını sonradan anlama 27837 Hindu Hinduizm dininden olan kimse, Hindu 27838 Hinduism Hinduizm 27839 hinge joint reze eklem 27840 hinge menteşe, menteşe takmak 27841 hinged menteşeli, rezeli 27842 hinny katır 27843 hint at hissettirmek 27844 hint sezindirme, ima, belirti, işaret, yararlı öğüt, ima etmek, dokundurmak, sezindirmek, çıtlatmak 27845 hinterland iç bölge 27846 hip joint kalça eklemi 27847 hip pocket arka cep 27848 hip kalça 27849 hipbone kalça sümüğü, leğen sümüğü 27850 hipped fazla meraklı 27851 hippie hippi 27852 hippo suaygırı 27853 hippodrome hipodrom, sirk, dans salonu 27854 hippopotamus suaygırı 27855 hippy bkz.hippie 27856 hirable kiralanabilir 27857 hircine keçi gibi, şehvetli 27858 hire out kiraya vermek 27859 hire purchase taksit, taksitle alışveriş 27860 hire kiralamak, tutmak, (adam) tutmak, iş vermek, kira, kiralama 27861 hired hand verginli işçi 27862 hirer kirayla tutan kimse, kiracı, kiraya veren 27863 hirsute kıllı, sert, diken gibi, saçlı 27864 His bark is worse than his bite Osurdumu mangalda kül bırakmaz 27865 His Highness Ekselansları 27866 His Majesty Kral Hazretleri 27867 his (eril) onun, onunki, onun 27868 Hispanic ispanya'ya ait 27869 hispid dikenli, kaba saçlı 27870 hiss tıslamak, ıslıklamak, tıslama, ıslık 27871 hissing ıslıklama 27872 hist Sus!, Dur!, Dinle!, yükseltmek 27873 histamine histamin 27874 histaminic histaminik 27875 histidine histidin 27876 histogram histogram, dikdörtgen çizge 27877 histologist dokubilimci 27878 histology histoloji, dokubilim 27879 histone histon 27880 historian tarihçi 27881 historic cost tarihi maliyet 27882 historic (olay/yer) tarihi, tarihsel, önemli 27883 historical geography tarihsel coğrafya 27884 historical linguistics tarihsel dilbilim 27885 historical tarihsel, tarihi, tarihe geçmiş, tarihle ilgili 27886 historiographer tarihçi 27887 history tarih, tarihsel öykü/olay, geçmiş 27888 histrionic tiyatral, yapmacık 27889 histrionics yapmacık davranış, rol, artistlik, ayak 27890 hit a snag çıkmaza girmek 27891 hit and miss gelişigüzel 27892 hit below the belt belden aşağı vurmak, kalleşlik etmek 27893 hit home can evinden vurmak 27894 hit it off with ile iyi geçinmek 27895 hit it off iyi geçinmek 27896 hit man kiralık katil 27897 hit on tesadüfen bulmak 27898 hit or miss gelişigüzel 27899 hit out at karşı çıkmak, sözlerle saldırmak 27900 hit out şiddetle eleştirmek, saldırmak, yumrukla vurmak 27901 hit sb below the belt arkadan vurmak 27902 hit the bottle kafayı çekmek 27903 hit the bull's eye on ikiden vurmak 27904 hit the ceiling tepesi atmak 27905 hit the deck yataktan kalkmak 27906 hit the jackpot turnayı gözünden vurmak 27907 hit the mark hedefi vurmak 27908 hit the nail on the head tam üstüne basmak, taşı gediğine koymak 27909 hit the road yola koyulmak 27910 hit the roof tepesi atmak 27911 hit the sack yatmak 27912 hit the spot ilaç gibi gelmek 27913 hit vurmak, çarpmak, vurmak, çarptırmak, varmak, ulaşmak, tokat, yumruk, vuruş, vurma, darbe, (şarkı/vb.) sevilen/tutulan şey, başarı, isabet, hedefe ulaşma 27914 hit-and-run çarpıp kaçan (haydavcı) 27915 hitch one's waggon to a star gözü yükseklerde olmak 27916 hitch up (pantolon) yukarı çekmek 27917 hitch bağlamak, takmak, otostop yapmak, çekiş, ani çekme, engel, terslik, pürüz 27918 hitchhike otostop yapmak 27919 hitchhiker otostopçu 27920 hither and thither her tarafa, şuraya buraya 27921 hither buraya 27922 hithermost bu tarafa en yakın olan 27923 hitherto şimdiye dek, şimdiye kadar 27924 Hittite Hitit 27925 hive off fason iş vermek 27926 hive arı kovanı 27927 hives kurdeşen 27928 hoar kır, ağarmış, kırağı 27929 hoard istif, istif etmek, biriktirmek, stoklamak 27930 hoarding ilan tahtası, tahta perde, çit 27931 hoarfrost kırağı 27932 hoarhound köpekayası 27933 hoarse (ses) kısık, boğuk, kısık sesli 27934 hoarseness boğuk seslilik, kısıklık, tutukluk 27935 hoary (saç) kır, ak 27936 hoax aldatmaca, oyun, muziplik, işletmek, gırgır geçmek, kafaya almak 27937 hob freze etmek, kılavuz salmak 27938 hobble skirt dar etek 27939 hobble topallamak 27940 hobby hobi, düşkü 27941 hobbyhorse at başlı sopa, sabit fikir, saplantı 27942 hobgoblin gulyabani, ifrit 27943 hobnail iri başlı çivi, kabara 27944 hobnob (özellikle özünden mevkice yüksek kimlese) sıkıfıkı olmak, arkadaşlık etmek 27945 hobo aylak, serseri, boş gezenin boş kalfası 27946 Hobson's choice tek seçenek, tek çare, ya bu ya hiç 27947 hock beyaz Alman şarabı 27948 hockey hokey 27949 hocus aldatmak, oyun etmek, sarhoş etmek 27950 hocus-pocus sihirbazın sözleri, hokkabazlık 27951 hod tuğla ve harç tenekesi 27952 hodden kalın yünlü kumaş 27953 hodgepodge türlü yemeği 27954 hodograph hodograf 27955 hodometer yolölçer, odometre 27956 hodometry yolölçüm, odometri 27957 hodoscope hodoskop 27958 hoe crops çapa ürünleri 27959 hoe cultivation çapa tarımı 27960 hoe çapa, bahçe çapası, çapalamak 27961 hoe-down halk oyunları gecesi 27962 hoeing machine çapa kılgası 27963 hog cholera domuz vebası 27964 hog domuz, besi domuzu, obur ve pis kimse, pisboğaz, açgözlü domuz, (neyinse tümünü) özüne saklamak, açgözlülük yapmak 27965 hog-tie el ve ayakları beraber bağlamak 27966 hogback domuz sırtı tepe 27967 hogged dar sırtlı, kısa kesilmiş 27968 hogget koyun yavrusu 27969 hoggish domuz gibi, aç gözlü, arsız 27970 hoggishness açgözlülük 27971 hogshead büyük fıçı 27972 hogwash atmasyon 27973 hoi polloi avam, ayaktakımı 27974 hoick uçağı aniden yukarı döndürmek 27975 hoist frame şövalman, kuyu kulesi 27976 hoist yükseltmek, kaldırmak, yukarı çekmek, yükseltme, yukarı kaldırma, ağır yük asansörü 27977 hoitytoity azametli, kibirli, düşüncesiz, kibirlilik, düşüncesizlik, hoppalık 27978 hokey-pokey sokakta satılan dondurma 27979 hokum saçmalık, basmakalıp 27980 hold a secret sır saklamak 27981 hold against ön yargıyla davranmasına neden olmak 27982 hold aloof yaklaşmamak 27983 hold an office bir makam işgal etmek 27984 hold back zapt etmek, tutmak, gizli tutmak, özünü tutmak 27985 hold down (işi) yürütmek, düşük düzeyde tutmak, tutunmak 27986 hold forth nutuk çekmek, lafı iyice uzatmak 27987 hold good geçerli olmak, değerini korumak 27988 hold in abomination nefret beslemek 27989 hold in esteem saygı göstermek 27990 hold in high esteem el üstünde tutmak 27991 hold in high regard el üstünde tutmak 27992 hold in kontrol altına almak, tutmak, zapt etmek 27993 Hold it Öyle kal!, Kıpırdama! 27994 hold no brief başı boş olmamak 27995 hold off uzakta tutmak, yaklaştırmamak, geciktirmek 27996 hold on (çınkada) beklemek, devam etmek, bırakmamak 27997 Hold on! Dur!, Bekle! 27998 hold one's breath nefesini tutmak, heyecanla beklemek 27999 hold one's ground durumunu muhafaza etmek, yerini korumak 28000 hold one's peace sesini çıkarmamak, susmak 28001 hold one's tongue sesini kesmek, çenesini kapatmak, dilini tutmak 28002 hold out for beklemek 28003 hold out the olive branch zeytin dalı uzatmak 28004 hold out ileri sürmek, sunmak, vermek, dayanmak 28005 hold over ertelemek, geri bırakmak 28006 hold sth against suçlamak 28007 hold sth cheap kıymetini bilmemek, hor görmek 28008 hold the bag kabak başında patlamak 28009 hold the fort göz kulak olmak 28010 Hold the line please! Çınkayı kapatmayın lütfen!, Ayrılmayın lütfen! 28011 hold the line çınkada beklemek, hatta kalmak 28012 Hold the line! hattan ayrılmayın, lütfen 28013 hold the market piyasayı elinde tutmak 28014 hold the reins dizginleri ele almak 28015 hold to korumak, sürdürmek, izlemek, bağlı kalmak 28016 hold together tutturmak, bir arada tutmak, ayrılmamak 28017 hold up geciktirmek, yolunu kesip soymak 28018 hold with uzlaşmak, aynı düşüncede olmak 28019 Hold your horses! Ağır ol! 28020 hold tutmak, tutturmak, geride tutmak, kontrol altına almak, içine almak, almak, sahip olmak, elinde tutmak, (neyise) oluşturmak, yapmak, belli bir durumda tutmak, saymak, farzetmek, inanmak, sürmek, devam etmek, tutma, tutuş, tutamak, tutunacak yer, gemi ambarı 28021 holdall seyahat çantası 28022 holdback engel 28023 holder sahip, hamil 28024 holdfast çengel, işkence, mengene, dayak, destek, kenet 28025 holding area bekleme sahası 28026 holding company holding şirketi 28027 holding period bekletme süresi 28028 holding point bekleme çekidi 28029 holding mal, arazi, tahvil 28030 holdover nakli yek-n 28031 holdup (trafik nedeniyle) gecikme, silahlı soygun 28032 hole delik, oyuk, kovuk, oyuk, in, (golf) delik, top çukuru, in, izbe, karanlık ve pis yer, (golf) topu deliğe sokmak 28033 holey delikli 28034 holiday clothes bayramlık elbise 28035 holiday season tatil sezonu 28036 holiday village tatil köyü 28037 holiday tatil, dinlence, tatil yapmak 28038 holidaymaker tatil yapan kimse, tatile çıkmış kimse 28039 holidays with pay verginli izin 28040 holiness mukaddeslik 28041 holing-through bağlama delmesi 28042 Holland Hollanda 28043 Hollander Hollandalı 28044 hollands bir çeşit cin, ardıç suyu 28045 holler bağırmak, kışkırmak 28046 hollow pretense samimiyetsizlik 28047 hollow tile delikli tuğla 28048 hollow wall içi boş duvar 28049 hollow boş, oyuk, içi boş, çukur, gürisne, (ses) yankı yapan, boşluktan gelen, çukur, oyuk, delik, oymak, deşmek, düzeltmek, kazıp çıkarmak, oyup çıkarmak, kayırmak, çukura salmak, alttan oymak, eğmek, oyup aparmak, içeri eğmek, boşaltmak, içi oyulmak, içi boşalmak 28050 hollow-eyed gözleri çukura kaçmış 28051 hollow-hearted vefasız 28052 hollowness çukurluk, boşluk, boğukluk, açlık, aldatıcılık 28053 holly çobanpüskülü 28054 hollyhock gülhatmi 28055 holm oak pırnal, pırnar 28056 holmium holmiyum 28057 holo- (önek) tüm, bütün, tamamen 28058 holocaust özellikle yangın sonucu olan kırım, büyük tahribat 28059 Holocene Holosen, dördüncü zamana ait birikinti 28060 hologram hologram 28061 holograph imza sahibinin eliyle yazılmış belge 28062 holography holografi 28063 holomorphic holomorf 28064 holothurian denizhıyarı 28065 holster tabanca kılıfı 28066 Holy Koran Kuran-ı Kerim 28067 Holy Land Filistin 28068 Holy Water takdis olunmuş su, zemzem 28069 holy mukaddes 28070 homage saygı, hürmet 28071 hombre adam 28072 home address asıl adres, fiziksel adres 28073 home banking ev bankacılığı 28074 home base anayurt üssü, merkez 28075 home bill dahili senet 28076 home currency ulusluk pul, milli pul 28077 home economics ev ekonomisi 28078 home for aged kocalar evi, karılar evi, kartlar evi 28079 home industry ev endüstrisi 28080 home loan konut kredisi 28081 home made evde yapılmış, yerli malı 28082 Home Office içişleri Bakanlığı, içişleri Bakanlığı 28083 home port demirleme limanı 28084 Home Secretary içişleri Bakanı 28085 home truth acı gerçek 28086 home ev, yuva, kodak ocağı, yurt, vatan, evde, eve, eve ilişkin, yuvayla ilgili, eve özgü, kökene ilişkin, yabancı kökenli olmayan, evde yuapılmış, evde hazırlanmış, (maç) öz sahasında, (takım) ev sahibi 28087 home-brew evde yapılan içki 28088 home-folks yakın akrabalar 28089 home-grown yurt içinde üretilen 28090 homebound eve doğru giden 28091 homebred yerli, ehli 28092 homecoming eve dönüş, yuvaya dönüş 28093 homeland anavatan, yurt, memleket 28094 homeless evsiz, yuvasız, yurtsuz, kimsesiz 28095 homelike ev gibi, cana yakın 28096 homeliness basitlik, sadelik, zevksizlik, çirkinlik 28097 homely basit, yalın, sade, gösterişsiz, kaba saba, çirkin, tipsiz 28098 homemade evde yapılmış 28099 homeo- (önek) benzer, aynı 28100 homeomorphic homeomorf, benzerşekilli 28101 homeomorphism homeomorfizm, benzerşekillilik 28102 homeopathy bkz.homoeopathy 28103 homer yuvasına dönen güvercin 28104 homesick sıla hasreti çeken, yurtsamış 28105 homesickness sıla hastalığı 28106 homespun evde dokunmuş, saf, temiz kalpli 28107 homestead ev ve çevresindeki arazi, çiftlik evi, devlet tarafından ekip biçmek ve üzerinde yaşamak şartıyla verilen arazi 28108 homeward eve doğru olan, eve doğru giden, bkz.homewards 28109 homewards eve, eve doğru 28110 homework ev ödevi 28111 homey evdeki gibi rahat, selikalı, rahat, özünü evdeki gibi hissetmek 28112 homicidal adam öldürmeye yatkın 28113 homicide adam öldürme, cinayet, katil, cani 28114 homily vaız veya hitabe, uzun ve sıkıcı nasihat, vaaz 28115 homing pigeon posta güvercini 28116 homing (güvercin) yolu bulabilen, (modern savaş silahları) hedefini bulan 28117 hominid insangillere ait, insangillerin üyesi 28118 hominoid insansı, insan gibi 28119 hominy mısır lapası 28120 Homo erectus ayakları üzerinde dikelebilen eski insan 28121 Homo faber araç kullanabilen eski insan 28122 Homo sapiens insan 28123 Homo insan, homo, homoseksüel, eşcinsî 28124 homo- (önek) benzer, aynı, gibi, tıpkı 28125 homocentric merkezleri bir olan 28126 homocyclic homosiklik 28127 homocysteine homosistein 28128 homoeopathy bir hastalığı benzeri ile tedavi etme yöntem ve kuramı 28129 homogeneity homojenlik, tektürellik 28130 homogeneous equation homojen denklem, türdeş denklem 28131 homogeneous homojen, türdeş, tektürel 28132 homogenesis aynı türden olan şey 28133 homogenization homojenleştirme, tektürelleştirme 28134 homogenize homojenleştirmek 28135 homogenizer homojenleştirici 28136 homogenous benzeşik 28137 homograph eşyazımlı 28138 homography eşyazımlılık 28139 homologate onaylamak, tasdik etmek 28140 homologation onay, tasdik 28141 homologous homolog, benzeşik 28142 homology homoloji, benzeşim, eşitlik 28143 homomorphic homomorf, benzeryapılı 28144 homomorphism homomorfizma, benzeryapı 28145 homonym okunuş ve yazılışları özdeş, anlamları ayrı sözcük, eşadlı 28146 homonymy eşadlılık 28147 homophone eşsesli 28148 homophonic homofon, sesteş 28149 homophony eşseslilik 28150 homopolar magnet eşkutuplu çaşak 28151 homopolar homopolar 28152 homoscedastic homoskedastik, eşdeğişkeli 28153 homosexual homoseksüel, eşcinsî 28154 homothetic homotetik 28155 homothety homoteti, benzeşim 28156 homozygous homozigot 28157 Honduras Honduras 28158 hone (bıçak/kama/vb.) bilemek 28159 honest dürüst, namuslu, güvenilir 28160 honestly dürüstçe, gerçekten, doğruyu söylemek gerekirse, aslında 28161 Honesty is the best policy Dürüstlük en iyi yoldur 28162 honesty dürüstlük, doğruluk 28163 honey bread keçiboynuzu 28164 honey bal, tatlım, canım, sevgilim, şekerim 28165 honey-sweet bal gibi tatlı 28166 honeybee balarısı 28167 honeycomb coil petek bobin 28168 honeycomb radiator petek radyatör 28169 honeycomb petek, bal peteği 28170 honeydew melon kavun 28171 honeyed ballı, tatlı, yumuşak (dil) 28172 honeymoon balayı 28173 honeysuckle hanımeli 28174 honeywort arıçiçeği 28175 hong Çin'de fabrika 28176 honing machine perdahlama kılgası 28177 honing bileme, kılağılama, honlama 28178 honk kaz sesi, korna sesi, ötmek, (korna) öttürmek 28179 honor bkz.honour 28180 honorable mention teselli mükâfatı 28181 honorarium vergin 28182 honorary degree şeref payesi 28183 honorary doctorate fahri doktorluk 28184 honorary member onur üyesi 28185 honorary office fahri görev 28186 honorary secretary onursal sekreter 28187 honorary (birdem/iş/vb.) şeref payesi olarak verilmiş, onursal, fahri 28188 honour onur, şeref, saygı, saygıdeğerlik, itibar, onur vermek, şereflendirmek, (bono/çek/vb.) kabul edip ödemek 28189 honourable namuslu, onurlu, saygıdeğer, saygın 28190 honours mezuniyet derecesi, şeref payesi 28191 hooch içki, alkollü içecek 28192 hood lock kaput kilidi, kaput mandalı 28193 hood kukuleta, kapişon, başlık, (Aİ) kaput 28194 hooded crow leş kargası 28195 hooded başlıklı, kapşonlu, başlığa benzeyen, ibikli 28196 hoodlum külhanbeyi, kabadayı, serseri 28197 hoodoo uğursuz kimse/şey, uğursuzluk getirmek, uğursuzlaştırmak 28198 hoodwink kandırmak, aldatmak 28199 hooey zırva 28200 hoof it yaya gitmek, dans etmek 28201 hoof toynak 28202 hoofed toynaklı 28203 hooha yaygara 28204 hook and eye erkek ve dişi kopça, kanca ve gözü 28205 hook bolt çengelli cıvata, kancalı cıvata 28206 hook up kancaya bağlamak, birleştirmek 28207 hook çengel, kanca, olta iğnesi, kopça, orak, (boks) dirsek, olta ile tutmak, çengellemek, asmak 28208 hook-and-eye hinge çengelli menteşe 28209 hook-nosed gaga burunlu 28210 hooka nargile 28211 hooked çengel biçiminde, çengel ..., (uyuşturucuya) müptela, (neyese) düşkün, hasta, meraklı, tutkun 28212 hooker tek direkli balıkçı gemisi, fahişe, orospu 28213 hookup bağlantı, birbirine bağlama 28214 hookworm kancalıkurt 28215 hooky mektep kaçağı 28216 hooligan serseri, kabadayı, koçu 28217 hoonigan trafik magandası, otoş, dikkatsiz haydavcı 28218 hoop iron çember demiri 28219 hoop çember 28220 hooped çemberli, kasnaklı 28221 hooper fıçıcı, kasnakçı 28222 hoopoe çavuşkuşu, ibibik, hüthüt 28223 hooray bkz.hurray 28224 hoosegow hapishane 28225 hoot owl baykuş 28226 hoot (at/with ile) ötmek, öttürmek, baykuş sesi, otomobil ya da vapur kornası sesi, yuhalama 28227 hooter siren, düdük, paydos düdüğü 28228 hoover çıngılı süpürge, çıngılı süpürgeyle temizlemek 28229 Hop it Bas git!, çekip gitmek, gidivermek 28230 hop the twig kuyruğu titretmek 28231 hop tek bacak üstünde zıplamak, sekmek, sıçramak, hoplamak, sıçrama, zıplama, sekme, uçak yolculuğu, şerbetçiotu 28232 hope umut etmek, ummak, umut, ümit 28233 hopeful umut verici, umutlandırıcı, umutlu 28234 hopefully umut verici bir biçimde, umut vererek, umarım, inşallah 28235 hopefulness ümit verici durum, umutluluk 28236 hopeless umutsuz, ümitsiz, yararsız, boşuna, işe yaramaz, yeteneksiz, beceriksiz, kötü 28237 hopomythumb cüce 28238 hopper closet su depolu tuvalet 28239 hopper doldurma hunisi, çamur ve çöp mavnası, silo 28240 hopping mad çok sinirli, kudurmuş 28241 hopple engel 28242 hopscotch seksek oyunu 28243 horde kalabalık, sürü, kuldur destesi 28244 horehound köpekayası 28245 horizon ufuk, çevren 28246 horizontal antenna yatay anten 28247 horizontal flyback satırbaşı yapma 28248 horizontal growing yatay büyüme 28249 horizontal line yatay çizgi, ufki hat 28250 horizontal plane yatay düzlem 28251 horizontal scanning yatay tarama 28252 horizontal size yatay uzunluk, genişlik 28253 horizontal velocity yatay hız 28254 horizontal yatay, yatık, ufkî, düz 28255 hormonal hormonal, hormonla ilgili 28256 hormone hormon 28257 horn antenna koni anten 28258 horn button klakson düğmesi, korna düğmesi 28259 horn in bir işe burnunu sokmak 28260 horn loudspeaker koni hoparlör 28261 horn of plenty bolluk sembolü 28262 horn boynuz, korna, klakson, boru 28263 hornbeam gürgen 28264 hornbook çocuk alfabesi 28265 horned toad üstü boynuz gibi kertenkele 28266 horned boynuzlu 28267 hornet eşekarısı 28268 hornpipe gemici dansı 28269 horny sert ve kaba, abaza, azgın, azmış 28270 hornyhanded elleri nasırlanmış 28271 horologe saat 28272 horologer saatçi 28273 horoscope yıldız falı, burç 28274 horrendous korkunç 28275 horrible korkunç, berbat, rezil, iğrenç, korkunç 28276 horribleness korkunçluk, dehşet 28277 horribly korkunç bir şekilde, iğrenç olarak, pek çok 28278 horrid kaba, çirkin, iğrenç, korkunç, berbat 28279 horridness dehşet, iğrençlik 28280 horrific korkunç 28281 horrification dehşete düşme 28282 horrify korkutmak, dehşete uğratmak 28283 horror film korku yankası 28284 horror korku, dehşet 28285 hors d'oeuvre ordövr, meze, çerez 28286 hors de combat savaş dışı, saf dışı 28287 horse around dalga geçmek 28288 horse bean bakla 28289 horse chestnut atkestanesi 28290 horse mackerel istavrit, orkinos, tonbalığı 28291 horse opera kovboy yankası 28292 horse play eşek şakası 28293 horse racing at yarışı 28294 horse sense sağduyu 28295 horse at, beygir, atlama beygiri 28296 horse-dealer at satıcısı 28297 horseback at sırtı 28298 horseblock binektaşı 28299 horsebox atların taşıdığı römork 28300 horsebreaker at terbiyecisi 28301 horsecloth at çulu 28302 horseflesh at eti 28303 horsefly atsineği 28304 horsehair at kılı 28305 horselaugh kaba kahkaha 28306 horseleech at kenesi 28307 horseman atlı, binici 28308 horsemanship binicilik 28309 horseplay gürültülü/hoyratça davranış, eşek şakası 28310 horsepower beygirgücü 28311 horseradish yabanturpu, karaturp 28312 horseshoe arch atnalı kemer 28313 horseshoe at nalı, nal 28314 horsetail at kuyruğu 28315 horsewhip kamçı, kamçılamak 28316 horsewoman kadın binici 28317 horst horst 28318 horsy at, at yarışı hastası, atlara düşkün kimse, at gibi 28319 hortative öğütleyici, yüreklendirici 28320 hortatory teşvik edici 28321 horticultural crops bahçe ve bağ ürünleri 28322 horticultural bahçıvanlıkla ilgili 28323 horticulture bahçecilik, bahçıvanlık 28324 hose clip hortum kelepçesi 28325 hose company itfaiye teşkilatı 28326 hose reel hortum makarası 28327 hose trading sıkı pazarlık 28328 hose su hortumu, hortum, (ç.) (külotlu) çorap, hortumla sulamak, hortum tutmak 28329 hoses çorap, külotlu çorap 28330 hosier çorap/erkek iç çamaşırı satıcısı, çorapçı 28331 hosiery çoraplar, iç çamaşırı 28332 hospice darülaceze, imarethane 28333 hospitable konuksever, misafirperver 28334 hospital ward hastane koğuşu, ağrıhane 28335 hospital hastane 28336 hospitality konukseverlik, mihmandostluk 28337 hospitalization hastaneye yatırma 28338 hospitalize hastaneye yatırmak, hastaneye kaldırmak 28339 hospodar voyvodo 28340 host computer ana bilgisayar 28341 host country ev sahibi ülke 28342 host ev sahibi, mihmandar, konukçu, hancı, konakçı, takdimci, sunucu, evsahipliği yapmak, konuk ağırlamak, çok sayı 28343 hostage tutsak, rehine 28344 hostel yurt, öğrenci yurdu 28345 hostelry han, otel, konakçı 28346 hostess ev sahibesi, hostes, konsomatris 28347 hostile düşmanca, düşman, düşmana özgü, düşmana ait, düşman 28348 hostilities savaş 28349 hostility düşmanlık, kin, ç.savaş 28350 hostler seyis 28351 hot air sıcak hava, boş laf, anlamsız konuşma, hava cıva 28352 hot blast stove sıcak hava fırını 28353 hot dog sıcak sosisli sandviç 28354 hot foot it out of somewhere bir yerden çekip gitmek 28355 hot harm a hair of sb's head birinin kılına bile dokunmamak 28356 hot line kırmızı hat 28357 hot money sıcak pul 28358 hot pants çok kısa kadın şortu 28359 hot pepper çok acı biber 28360 hot plate kızgın levha, ısıtma ocağı, ısıtıcı 28361 hot pot güveç 28362 hot rod hızlı yarış otomobili 28363 hot saw sıcak testere 28364 hot seat çıngılı sandalye 28365 hot spot kızgın çekit 28366 hot spring kaplıca 28367 hot under the collar kızgın, kızışmış, kavgaya hazır 28368 hot up hareketlenmek, kızışmak 28369 hot water boiler sıcak su kazanı 28370 hot water bottle sıcak su torbası 28371 hot water sıcak su 28372 hot wave sıcak dalgası 28373 hot well sıcak su deposu 28374 hot wire kızgın tel 28375 hot sıcak, ıssı, isti, biberli, acı, (haber) sıcak, taze, şehvetli, ateşli, azgın, bilgili, ilgili 28376 hot-blooded ihtiraslı, tutkulu, hiddetli, öfkeli, atılgan 28377 hot-cathode tube sıcak katotlu tüp 28378 hot-press sıcak pres, ütülemek 28379 hot-short sıcak tez, sıcakta kırılır 28380 hot-shortness sıcak tezlik, sıcakta kırılırlık 28381 hot-work sıcak işlemek 28382 hot-working sıcak işleme, haddeleme 28383 hotbed (kötülük) yuvası, batak 28384 hotchpotch karmakarışık şey 28385 hotel management konakçı işletmeciliği 28386 hotel manager konakçı müdürü 28387 hotel otel, konakçı 28388 hotelier otelci, otel sahibi, konakçı 28389 hotfoot hızlı hareket etmek, gazlamak 28390 hothead düşünmeden hareket eden kimse, aceleci 28391 hothouse limonluk, ser, çamlık 28392 hotly öfke ve kaba kuvvetle, kızgınlıkla, yakından ve hevesle 28393 hotness sıcaklık, hararet 28394 hotplate ocak üzerindeki metal yüzey 28395 hound av köpeği, tazı, peşini bırakmamak, izlemek 28396 hound's-tongue köpekdili 28397 hour circle sögen dairesi 28398 hour hand akrep (sögen) 28399 hour wheel sögen çarkı 28400 hour saat, sögen 28401 hourglass kum sögeni 28402 houri huri 28403 hourly rate sögen vergini 28404 hourly (olaylar/vb.) her sögen ya da sögende bir 28405 hours worked çalışılan sögenler 28406 house agent emlakçı 28407 house arrest evde göz hapsi 28408 house dog ev köpeği 28409 house of cards başarı olasılığı az plan 28410 House of Commons Avam Kamarası 28411 house of correction ıslahevi 28412 house of detention tutukevi 28413 house of God tapınak, ibadethane, cami 28414 house of ill repute genelev 28415 House of Lords Lordlar Kamarası 28416 House of Representatives Temsilciler Meclisi 28417 house trap lağım sifonu 28418 house ev, beyt, ev halkı, kodak, meclis, kamara, barındırmak 28419 house-proud aşırı titiz, temizlik delisi 28420 house-trained tuvaletini dışarıda yapmaya eğitilmiş 28421 houseboat yüzen ev 28422 housebound (hastalık nedeniyle) eve bağlı, evden çıkamayan, yatalak 28423 houseboy erkek hizmetçi 28424 housebreaker ev hırsızı 28425 housebreaking ev hırsızlığı 28426 housebroken bkz.house-trained 28427 housefly karasinek 28428 houseful ev dolusu 28429 household chore (gündelik) ev işi 28430 household name herkesçe bilinen kimse 28431 household word hergün kullanılan kelime 28432 household ev halkı, household name/word // herkesçe bilinen şey/kimse 28433 householder ev sahibi, bir evden sorumlu olan kimse, evi yöneten kimse 28434 housekeeper evi yöneten kimse, kahya 28435 housekeeping operation hazırlık işlemi 28436 housekeeping ev idaresi 28437 houseleek damkoruğu 28438 housemaid orta hizmetçisi 28439 housemaid's knee dizkapağı iltihabı 28440 houseman stajyer doktor 28441 housemaster yatılı mektepte yönetici öğretmen 28442 housetop dam 28443 housewares kap kacak 28444 housewarming yeni eve taşınanlar tarafından dostlarına verilen parti 28445 housewife ev kadını 28446 housework ev işi 28447 housing cooperative yapı kooperatifi 28448 housing credit konut kredisi 28449 housing estate site, toplu konutlar 28450 housing famine konut kıtlığı 28451 Housing Fund Konut Fonu 28452 housing shortage konut noksanlığı, konut bunalımı 28453 housing barınak, barınacak yer, iskan, bir kılganın bölümlerini koruyan çerçeve ya da levha 28454 hovel mezbele, ahır gibi ev 28455 hover (over/around ile) havada belli bir çekitte durmak, bekleyip durmak 28456 hovercraft hoverkraft 28457 how about it? Ne dersiniz? 28458 how about ne dersin?, -den ne haber?, ya? 28459 How are things? Nasıl gidiyor?, işler nasıl? 28460 How are you? Nasılsınız? 28461 how come nasıl olur, nasıl oldu da 28462 How do you do? tanıştığımıza memnun oldum 28463 how far ne kadar uzakta?, nereye kadar? 28464 How is it going? Ne var ne yok?, işler nasıl gidiyor? 28465 How is things? Nasıl gidiyor?, işler nasıl? 28466 How long ne kadar zamandır 28467 how many kaç tane, niçe 28468 How much ne kadar, kaç pul 28469 How old are you? Kaç yaşındasın(ız)? 28470 How so? Niçin? 28471 How then Bu da ne demek? 28472 how nasıl, nice, handay, ne kadar, nasıl da, hangi yolla, nasıl 28473 howbeit bununla birlikte 28474 however her nasıl, nasıl, ne derecede, ne kadar, bununla birlikte, yine de, (hayret belirtir) nasıl olurda, nasıl, ne şekilde 28475 howitzer havan topu 28476 howl down yuhalayarak susturmak 28477 howl with laughter uğunmak 28478 howl ulumak, inlemek, uluma, inleme, inilti 28479 howler uluyan döngül, bağıran kimse, gülünç hata 28480 howling monkey uluyan maymun 28481 howling uluyan, inleyen, kasvetli 28482 howsoever her nasıl olursa olsun 28483 hoy mavna, salapurya 28484 hoyden kaba kız, erkek Fatma 28485 hub flange göbek flanşı 28486 hub tekerlek göbeği, hareket ya da önem merkezi 28487 hubble-bubble nargile, karışıklık, gürültü 28488 hubbub gürültü 28489 hubby koca 28490 hubcap jant kapağı 28491 hubris aşırı gurur, gururlanma 28492 huckaback havluluk kumaş 28493 huckle berry yaban mersini 28494 huckle kalça, but 28495 hucklebone kalça sümüğü, aşık sümüğü 28496 huckster seyyar satıcı, madrabaz, seyyar satıcılık yapmak 28497 huddle bir araya sıkışmak, birbirine sokulmak, toplanmak, birbirine sokulmuş insanlar, düzensiz ve karışık toplanmış eşya, yığın 28498 hue and cry gürültü, velvele, yaygara, kuru gürültü 28499 hue renk 28500 hued renkli 28501 huff huysuzluk, dargınlık 28502 huffiness öfke, kızgınlık 28503 huffing and puffing oflaya puflaya 28504 huffy kolay öfkelenir, öfkeli, dargın, içerlemiş 28505 hug the wind rüzgâra karşı gitmek 28506 hug sevgiyle sarılmak, sıkıca kucaklamak, bağrına basmak, yakınından geçmek, sarılma, kucaklama, bağrına basma 28507 huge iri, çok büyük, pezevenk, kocaman, büyük 28508 hugely çok 28509 hugeness irilik, kocamanlık, büyüklük 28510 hugger-mugger karışıklık, düzensizlik, gizlilik, sır tutma 28511 huggermugger gizli, gizli tutmak 28512 huh Hay Allah! 28513 hulk up hantal bir şekilde doğrulmak 28514 hulk gemi enkazı 28515 hulking ağır, hantal, iri 28516 hull policy kasko poliçesi 28517 hull gemi omurgası, geminin tekne kısmı, kabuğunu ya da çanağını çıkarmak 28518 hullabaloo gürültü, velvele, yaygara 28519 huller kabuk soyma kılgası 28520 hullo bkz.hello 28521 hum and haw evelemek gevelemek 28522 hum vızıldamak, (şarkı) mırıldanmak, canlanmak, hızlanmak 28523 human being insan, insanoğlu, adamzat 28524 human capital beşeri sermaye 28525 human manure insan gübresi 28526 human race insan ırkı, insanoğlu, adamzat 28527 human resources insan kaynakları 28528 human rights insan hakları 28529 human insana ilişkin, insani, insan ..., insancıl, insanca, insan gibi, insani, insan 28530 humane studies beşeri ilimler 28531 humane insancıl, sevecen, uygar 28532 humaneness insanlık, şefkat, merhamet 28533 humanism hümanizm, insancılık 28534 humanist hümanist, insancı, insancıl 28535 humanitarian iyilik seven, yardımsever, insancıl (kimse) 28536 humanitarianism hayırseverlik 28537 humanities (yazın/dil/tarih/vb.) konusu insan olan bilimler 28538 humanity insanlık 28539 humanization insancıllaşma, insanlaştırma 28540 humanize insanlaştırmak, insancıllaştırmak 28541 humankind beşeriyet 28542 humanly insan gücü yettiğince, insanın elinden geldiğince 28543 humble alçak gönüllü, gösterişsiz, önemsiz, sıradan, fakir, (rütbe/vb.) düşük, alt, gururunu kırmak, alçaltmak 28544 humbleness alçakgönüllülük 28545 humbug saçmalık, nane şekeri 28546 humdrum sıradan, tekdüze, monoton, yavan 28547 humectant nemlendirici 28548 humerus pazı sümüğü, karaca sümüğü, üst kol sümüğü 28549 humic acid humik asit 28550 humic humik 28551 humid (hava) nemli, yaş 28552 humidification nemlendirme, rutubetlendirme 28553 humidifier nemlendirici 28554 humidify nemlendirmek 28555 humidistat nem ayarlayıcı, nemdenetir 28556 humidity havadaki nem, nem oranı 28557 humiliate gururunu kırmak, utandırmak, rezil etmek, küçük düşürmek, bozmak 28558 humiliating alçaltıcı, küçük düşürücü 28559 humiliation kibrini kırma, rezil etme, utandırma 28560 humility alçakgönüllülük, tevazu 28561 humming noise uğultu 28562 humming vızıldayan, uğuldayan, mırıldanan, kuvvetli 28563 hummock yuvarlak tepe, tümsek yer 28564 humor bkz.humour 28565 humoral vücut sıvılarıyla ilgili 28566 humoresque kapris 28567 humorist şakacı kimse, güldürü yazarı 28568 humoristic şakacı, nükteli 28569 humorous komik, gülünç, güldürücü 28570 humorousness şakacılık 28571 humour gülünçlük, komiklik, mizah, güldürü, mizaç, huy, eğlendirmek, güldürmek, istediğini yerine getirmek, gönlünü yapmak 28572 hump kambur, hörgüç, tümsek, sırtta taşımak 28573 humpback kambur 28574 humped kamburu olan, tümsekli 28575 humpy girintili çıkıntılı, tümsekli, hörgüçlü 28576 humus kara toprak, humus 28577 hunch önsezi, (gövdeyi) eğmek, bükmek, kamburlaştırmak 28578 hunchback kambur 28579 hundred percent yüzde yüz 28580 hundred yüz 28581 hundredfold yüz kat, yüz defa, bire yüz 28582 hundreds of yüzlerce 28583 hundredth yüzüncü 28584 Hungary Macaristan 28585 hunger for çok istemek, -e acıkmak 28586 hunger march açlık yürüyüşü 28587 hunger strike açlık grevi 28588 hunger açlık, yiyecek kıtlığı, şiddetli istek 28589 hungry aç, gürisne, acıktırıcı 28590 hunk (özellikle yiyecek) iri parça 28591 hunkydory en üstün, kaliteli 28592 hunt up arayıp bulmak, aramak 28593 hunt avlamak, araştırmak, aramak, avlanma, av 28594 hunter avcı 28595 hunting box avcı kulübesi 28596 hunting case madeni sögen kapağı 28597 hunting dog av köpeği 28598 hunting knife av bıçağı 28599 hunting season av sezonu 28600 hunting seat av köşkü 28601 hunting avcılık, avlanma, arama, araştırma 28602 huntress kadın avcı 28603 huntsman avcı 28604 hurdle engel, çit, aşılması gereken güçlük, engel, engel atlamak 28605 hurdy-gurdy latarna 28606 hurl fırlatmak, fırlatıp atmak 28607 hurly-burly gürültü, kargaşa, har gür 28608 hurrah bkz.hurray 28609 hurray yaşa!, hurra! 28610 hurricane deck üst güverte 28611 hurricane lamp gemici feneri, rüzgâr feneri 28612 hurricane kasırga 28613 hurried telaşla yapılmış, aceleyle yapılmış, acele 28614 hurriedly acele ile, çabucak 28615 hurry up hızlanmak, acele etmek, telesmek, hızlandırmak 28616 hurry up! Acele et!, Çabuk ol! 28617 hurry acele etmek, acele ettirmek, aceleyle gitmek/göndermek, acele, telaş 28618 hurry-scurry telaş, acele 28619 hurst orman, ağaçlık 28620 hurt acıtmak, incitmek, acımak, incinmek, kırmak, incitmek, hatırına değmek 28621 hurtful acı veren, incitici, zararlı 28622 hurtle hızla hareket etmek, fırlamak 28623 husband and wife karı koca, er avrat 28624 husband koca, eş 28625 husbandman çiftçi 28626 husbandry çiftçilik, ziraatçilik 28627 hush money sus payı 28628 hush up gizli tutmak, örtbas etmek 28629 hush susmak, susturmak, sessizlik 28630 hush-hush gizli, örtülü 28631 Hush! Susun! 28632 Hushaby! Haydi uyu!, Uyu yavrum! 28633 hushed sessiz, sakin, durgun 28634 husk (ösümlük) dış yapraklar, kabuk 28635 huskily boğuk sesle 28636 husks döküntü, telef 28637 husky (ses) kısık, boğuk, Eskimo köpeği, kızak köpeği 28638 hussy edepsiz, civelek, aşüfte 28639 hustings oy toplamak için yapılan konuşmalar, saylav nutku 28640 hustle up yapıvermek 28641 hustle itip kakmak, acele ettirmek, acele etmek, (into ile) aceleyle ikna etmek, kandırmak, itişip kakışma, acele, telaş, hummalı faaliyet 28642 hustler hileli satış yapan kimse, dolandırıcı, kazıkçı 28643 hut kulübe 28644 hutch kafes, küçük döngül kafesi 28645 hutment düşerge, karargâh 28646 hyacinth sümbül 28647 hyaena bkz.hyena 28648 hyaline camsı, saydam, şeffaf 28649 hyalite hiyalit, şeffaf opal 28650 hyaloid cam gibi şeffaf, saydam 28651 hybrid coil melez bobin 28652 hybrid computer karma bilgisayar 28653 hybrid language melez dil 28654 hybrid melez 28655 hybridism melezlik, melezleşme, melezleştirme 28656 hybridization melezleme, melezleştirme, melez olma 28657 hybridize melezleştirmek, melezleşmek 28658 hydantoin hidantoin 28659 hydra hidra, suyılanı 28660 hydra-headed çok başlı, yok edilmesi güç 28661 hydrangea ortanca 28662 hydrant yangın musluğu 28663 hydrastine hidrastin 28664 hydrastinine hidrastinin 28665 hydrate hidrat, hidratlamak 28666 hydration hidratlama 28667 hydraulic brake hidrolik eğleç 28668 hydraulic circuit hidrolik devre 28669 hydraulic cylinder hidrolik silindir 28670 hydraulic engine hidrolik kozgaltka 28671 hydraulic fluid hidrolik sıvı 28672 hydraulic lift hidrolik kaldırıcı, hidrolik yük asansörü 28673 hydraulic motor hidrolik kozgaltka 28674 hydraulic oil hidrolik yağı 28675 hydraulic piston hidrolik piston 28676 hydraulic press hidrolik pres 28677 hydraulic system hidrolik jüye 28678 hydraulic valve hidrolik supap 28679 hydraulic hidrolik, su basınçlı 28680 hydraulics hidrolik bilimi 28681 hydrazide hidrazit 28682 hydrazine hidrazin 28683 hydrazone hidrazon 28684 hydric hidrojenli 28685 hydride hidrit 28686 hydro (önek) hidro, suyla ilgili 28687 hydro-extract suyunu almak, santrifüjlemek 28688 hydroacoustic hidroakustik 28689 hydroaromatic hidroaromatik 28690 hydrobiology hidrobiyoloji 28691 hydroblasting su fışkırtma 28692 hydroboron hidroboron 28693 hydrocarbon hidrokarbon 28694 hydrocarbonate hidrokarbonat 28695 hydrocellulose hidroselüloz 28696 hydrocephalous beyinde su toplanmasına ait 28697 hydrochloric acid hidroklorik asit, tuzruhu 28698 hydrochloric hidroklorik, klorhidrik 28699 hydrochloride hidroklorür 28700 hydroclassifier hidroklasifikatör, sulu kümeleyici 28701 hydrocortisone hidrokortizon 28702 hydrocracking hidrokraking 28703 hydrocyanic acid hidrosiyanik asit, prusik asit 28704 hydrodynamic brake hidrodinamik eğleç 28705 hydrodynamic hidrodinamik 28706 hydrodynamics hidrodinamik 28707 hydroelectric plant hidroelektrik santralı 28708 hydroelectric power plant hidroelektrik santralı 28709 hydroelectric power station hidroelektrik santralı 28710 hydroelectric hidroelektrik 28711 hydrofoil kızaklı bot 28712 hydrogen bomb hidrojen bombası 28713 hydrogen bond hidrojen bağı 28714 hydrogen electrode hidrojen elektrotu 28715 hydrogen ion concentration hidrojen iyonu konsantrasyonu 28716 hydrogen ion hidrojen iyonu 28717 hydrogen peroxide oksijenli su 28718 hydrogen hidrojen 28719 hydrogenate hidrojenle birleştirmek 28720 hydrogenation hidrojenleme, hidrojenasyon 28721 hydrogenize hidrojenlemek 28722 hydrogenous hidrojenli 28723 hydrogeology hidrojeoloji 28724 hydrograph hidrograf 28725 hydrographer deniz haritacısı 28726 hydrography hidrografya, subilgisi, hidrografi 28727 hydrologic cycle su devri, su çevrimi 28728 hydrologic hidrolojik, subilimsel 28729 hydrology hidroloji, subilim 28730 hydrolyse hidrolizlemek 28731 hydrolysis hidroliz 28732 hydrolytic hidrolitik, hidrolizle ilgili 28733 hydrolyze hidrolizlemek 28734 hydromechanics hidromekanik 28735 hydrometeorology hidrometeoroloji 28736 hydrometer areometre, hidrometre, su sayacı 28737 hydronium hidronyum 28738 hydropathic hidropatik 28739 hydrophile hidrofil, susever 28740 hydrophilic hidrofil, susever 28741 hydrophilous sucul, hidrofil 28742 hydrophily hidrofili, suseverlik 28743 hydrophobia kuduz 28744 hydrophobic hidrofob, susevmez 28745 hydrophoby hidrofobi, susevmezlik 28746 hydrophone hidrofon 28747 hydrophyte hidrofit, su ösümlüğü 28748 hydroplane su yüzeyinde hızla giden deniz kozgaltkası 28749 hydroponics topraksız ösümlük yetiştirme 28750 hydroquinone hidrokuinon 28751 hydroscope hidroskop 28752 hydrosol hidrosol 28753 hydrosphere hidrosfer, suküre 28754 hydrostatic pressure hidrostatik basınç, su basıncı 28755 hydrostatic hidrostatik 28756 hydrostatics hidrostatik 28757 hydrosulphide hidrosülfür 28758 hydrosulphite hidrosülfit 28759 hydrosulphuric acid hidrosülfürik asit 28760 hydrosulphuric hidrosülfürik 28761 hydrosulphurous acid hidrosülfür asit 28762 hydrosulphurous hidrosülfür 28763 hydrotherapy su tedavisi 28764 hydrothermal synthesis hidrotermal sentez 28765 hydrothermal hidrotermal 28766 hydrotropism hidrotropizm, suyayönelim 28767 hydrous sulu 28768 hydroxide hidroksit 28769 hydroxyl hidroksil 28770 hydroxylamine hidroksilamin 28771 hydroxylation hidroksilleme 28772 hydroxyproline hidroksiprolin 28773 hyena sırtlan 28774 hyetograph hiyetograf 28775 hyetography hiyetografi 28776 hygiene sağlık bilgisi, temizlik 28777 hygienic sağlıklı, hijyenik, sağlıksal, temiz 28778 hygienist sağlıkbilimci 28779 hygristor higristör 28780 hygro- (önek) rutubetli, nemli 28781 hygrogram higrogram 28782 hygrograph rutubet yazıcı 28783 hygrometer nemölçer, higrometre 28784 hygrometry higrometri, nemölçüm 28785 hygroscope higroskop, nemgözler 28786 hygroscopic higroskopik, nemçeker 28787 hygrostat higrostat, nemdenetir 28788 hymen kızlık zarı 28789 hymenoptera zarkanatlılar 28790 hymn ilahi 28791 hymnal ilahi kitabı 28792 hymnody ilahi okuma, ilahiler 28793 hyoid dil sümüğü 28794 hypaethral damsız 28795 hype up uyarmak 28796 hype şırınga, iğne, uyuşturucu tutkunu, aldatmaca, aldatmak, dolandırmak 28797 hyper- (önek) hiper, aşırı, yukarı, dışında, üstünde 28798 hyperbola hiperbol 28799 hyperbole abartma, büyütme 28800 hyperbolic function hiperbolik fonksiyon 28801 hyperbolic hiperbolik 28802 hyperboloid hiperboloit 28803 hypercube hiperküp, aşırıküp 28804 hypereutectic hiperötektik 28805 hypereutectoid hiperötektoid 28806 hyperfocal hiperfokal 28807 hyperinflation hiperenflasyon, aşırı enflasyon 28808 hypermarket içinde her türlü eşya satılan büyük alışveriş merkezi 28809 hypermetropia hipermetropluk 28810 hyperon hiperon 28811 hyperphysical doğaüstü 28812 hyperplane hiper düzlem, aşırıdüzlem 28813 hypersensitive aşırı duyarlı, duygulu 28814 hypersonic hipersonik, sesten hızlı 28815 hypertape hiperteyp 28816 hypertension hipertansiyon, yüksek tansiyon 28817 hypertrophy (kılgan için) irileşme, fazla yemekten şişmanlık 28818 hyphen kısa çizgi, tire 28819 hyphenate tire ile birleştirmek 28820 hypnosis hipnoz 28821 hypnotic hipnotizmayla ilgili, uyutucu, hipnotizma yağdayı, uyutucu madde 28822 hypnotism hipnotizma, bayıma 28823 hypnotist hipnotizmacı 28824 hypnotization hipnotizma etme 28825 hypnotize hipnotize etmek 28826 hypo- (önek) aşağı, alt, daha az 28827 hypocentre içmerkez, deprem ocağı 28828 hypochlorite hipoklorit 28829 hypochlorous acid hipokloröz asit 28830 hypochlorous hipokloröz 28831 hypochondria hipokondri, hastalık kuruntusu, karasevda 28832 hypochondriac hastalık hastası 28833 hypocotyl hipokotil 28834 hypocrisy ikiyüzlülük 28835 hypocrite ikiyüzlü 28836 hypocritical ikiyüzlü 28837 hypocycloid hiposikloit, iççevrim eğrisi 28838 hypodermic injection deri altına zerk, enjeksiyon 28839 hypodermic needle deri altı iğne 28840 hypodermic syringe deri altı şırıngası, iğne 28841 hypodermic iğne, şırınga, deri altı ile ilgili 28842 hypoeutectic hipoötektik 28843 hypoeutectoid hipoötektoid 28844 hypoglycaemia hipoglisemi, kanşeker azlığı 28845 hypoid hipoit 28846 hypophosphorous hipofosforöz 28847 hypophysis hipofiz bezi 28848 hypostasis temel, esas 28849 hypostyle hipostil 28850 hyposulphite hiposülfit 28851 hyposulphuric acid hiposülfürik asit 28852 hyposulphuric hiposülfürik 28853 hyposulphurous acid hiposülfüröz asit 28854 hyposulphurous hiposülfüröz 28855 hypotension hipotansiyon, düşük tansiyon 28856 hypotenuse hipotenüs 28857 hypothalamus hipotalamus 28858 hypothec ipotek, rehin 28859 hypothecary value ipotek değeri 28860 hypothecary ipotekli, rehinde 28861 hypothecate ipotek etmek, rehin olarak vermek 28862 hypothecated asset ipotekli varlık 28863 hypothecated ipotek edilmiş 28864 hypothecation ipotek etme, rehin bırakma 28865 hypothenuse hipotenüs 28866 hypothermia vücut ısısının normalin altına düşmesi, hipotermi 28867 hypothesis hipotez, varsayım 28868 hypothesize hipotez kurmak, sanmak 28869 hypothetical varsayımlı, varsayıma dayanan 28870 hypotonic hipotonik 28871 hypoxia hipoksi 28872 hypso- (önek) yükselti 28873 hypsometer hipsometre 28874 hyssop zufa otu, çördük 28875 hysterectomy rahmin ameliyatla alınması 28876 hysteresis cycle histerezis çevrimi 28877 hysteresis loop histerezis çevrimi 28878 hysteresis histerezis 28879 hysteria isteri, aşırı coşku, büyük heyecan, curcuna 28880 hysterical isterik, (duygular) kontrolsuz, coşkun 28881 hysterics isteri krizi 28882 I beg your pardon affedersiniz, efendim! 28883 I bet bahse girerim ki, eminim ki 28884 I daresay sanırım, galiba 28885 I fear korkarım, korkarım ki 28886 I hope so umarım öyle olur 28887 I see anlıyorum 28888 I should like istiyorum, isterim 28889 I should think sanırım, herhalde 28890 I'm afraid korkarım (ki), maalesef 28891 I'm easy bence sakıncası yok, uyar 28892 I'm much obliged to you Size minnettarım 28893 Iberian ispanya ve Portekizle ilgili 28894 Iceland spar izlanda necefi 28895 Iceland izlanda 28896 Icelander izlandalı 28897 Icelandic izlandaya ait, izlanda dili 28898 Iconium Konya'nın eski ismi 28899 If I only knew! Keşke bilseydim 28900 If you don't mind sizce bir sakıncası yoksa 28901 Iliad uzun hikâye 28902 In that cihetiyle, -dığı için, çünkü, madem ki 28903 Indeed! Öyle mi?, Allah Allah!, Ya! 28904 India ink çini mürekkebi 28905 India rubber doğal kauçuk, lastik 28906 India Hindistan, Hindistan 28907 Indian file tek sıra (yürüyüş) 28908 Indian hemp hintkeneviri 28909 Indian Ocean Hint Okyanusu 28910 Indian summer pastırma yazı 28911 Indian Hintli, Hint 28912 Indies Doğu/Batı Hint Adaları 28913 Indonesia Endonezya 28914 Indonesian Endonezyalı 28915 International Court of Justice Uluslararası Adalet Divanı 28916 International Law Devletler Hukuku, devletler hukuku 28917 International Monetary Fund Uluslararası Pul Fonu 28918 Ionian Islands Yunan adaları, Yedi Adalar 28919 Ionian iyonyalı 28920 Ionic iyonik 28921 IOU borç senedi 28922 Iranian iranlı 28923 Iraqi Iraka ait, Iraklı 28924 Ireland irlanda 28925 Irish irlandaya ait, irlandaca, irlandalı 28926 Iron Age demir çağı 28927 Islam İslam, İslamiyet 28928 Islamic islam'a ait 28929 Israel israil 28930 Israeli israilli 28931 Israelite Yahudi 28932 It depends duruma göre değişir, belli olmaz 28933 It doesn't matter a brass farthing Vız gelip tırıs gider 28934 It doesn't matter Önemi yok 28935 It is all the same to me Benim için hiç fark etmez 28936 It serves him right! Bunu hak etti! 28937 It's all one to me Benim için fark etmez 28938 It's very kind of you Çok naziksiniz 28939 It's water under the bridge köprünün altından çok su geçti 28940 Italian italyalı, italyan 28941 Italy italya 28942 iambic iki heceli vezin türü 28943 ibidem önceden sözü edilen yerde 28944 ibis ibis, mısırturnası 28945 ice age buzul çağı 28946 ice axe buz baltası 28947 ice cascade buz çağlayanı 28948 ice cave buz ini, buzluk 28949 ice cream dondurma, buzkaymak, ambarbuz 28950 ice creeper buz nalçası 28951 ice field buzla 28952 ice fog buz sisi 28953 ice hockey buz hokeyi 28954 ice house buzhane, buz deposu 28955 ice machine buz yapma kılgası 28956 ice mantle buz örtüsü 28957 ice pack buz torbası, buz kesesi, buz birikintisi 28958 ice pick buz kıracağı 28959 ice plant buzhane, buz fabrikası 28960 ice point donma çekidi, buzlanma çekidi 28961 ice sheet buz örtüsü 28962 ice buz, selç, dondurma, dondurmak, buzla soğutmak, buzla kaplamak, (kek/vb.) üzerini şekerle kaplamak 28963 ice-cold buz gibi 28964 ice-free buz tutmaz, buzsuz 28965 iceberg buzdağı, aysberg 28966 icebox buzluk, buzdolabı 28967 icebreaker buzkıran 28968 icecap buzul, buz örtüsü, buz tabakası 28969 iced buzlu, buzlanmış 28970 icefall buz çağlayanı 28971 iceman buz satıcısı, dondurmacı 28972 ichneumon fly tırtır 28973 ichneumon firavunfaresi, yer köpeği 28974 ichor irin, cerahat 28975 ichthyo- (önek) balık 28976 ichthyoid balık gibi 28977 ichthyologist balıkbilimci 28978 ichthyology balıkbilim 28979 ichthyophagous balık yiyen 28980 icicle saçak buzu, buz salkımı 28981 icily soğuk bir şekilde, soğuk bir tavırla 28982 iciness soğukluk 28983 icing level donma seviyesi 28984 icing sugar pudraşeker 28985 icing şekerli krema 28986 icosahedron yirmiyüzlü 28987 icterus sarılık hastalığı 28988 icy çok soğuk, buz gibi, buzlu 28989 id id, altben 28990 idea düşünce, fikir, tasarı, plan, öneri, kanı, görüş, kanaat 28991 ideal capacity ideal kapasite 28992 ideal crystal ideal kristal 28993 ideal elasticity ideal esneklik 28994 ideal gas ideal gaz 28995 ideal point ideal çekit 28996 ideal solution ideal çözelti 28997 ideal standard ideal standart 28998 ideal ideal, mükemmel, kusursuz, yetkin örnek, ideal, ülkü, ideal 28999 idealism idealizm, ülkücülük 29000 idealist idealist, ülkücü 29001 idealize mükemmel olarak görmek 29002 ideate tasavvur etmek, tasarlamak 29003 idee fixe sabit fikir, saplantı 29004 idempotent idempotent, eşgüçlü 29005 identical twins tek yumurta ikizleri 29006 identical (with/to ile) benzer, benzeş, bendeş, okşar, okşaş, hemen hemen aynı, aynı 29007 identically özdeş olarak, benzer biçimde, aynı şekilde 29008 identification card kimlik kartı 29009 identification division tanıtım bölümü 29010 identification signal tanıtma sinyali 29011 identification tanıma, kimlik saptaması, teşhis, kimlik, hüviyet 29012 identifier belirleyici, kimlikleyici 29013 identify with ile bir ilişkisi olduğunu düşünmek, -e bağlamak 29014 identify tanımak, kimliğini saptamak, teşhis etmek, fark gözetmemek, aynı saymak, bir tutmak 29015 identity card kimlik kartı, kimlik cüzdanı 29016 identity unit özdeşlik birimi 29017 identity benzerlik, özdeşlik, kimlik 29018 ideogram ideogram 29019 ideographic writing kavramsal yazı, düşün yazı 29020 ideographic çizimlerle gösteren, kavramsal 29021 ideological ideolojik 29022 ideologize ideoloji haline getirmek 29023 ideology ideoloji, düşünyapı, verimsiz düşünce 29024 idest demek ki 29025 idiocy aptallık, ahmaklık 29026 idiom deyim 29027 idiomatic deyimsel, deyimlerle dolu 29028 idiopathic idyopatik 29029 idiopathy alerjik hastalık 29030 idiosyncrasy kişisel özellik 29031 idiot aptal, salak, ahmak, doğuştan geri zekâlı kimse 29032 idiotic ahmak, budala 29033 idle away time zaman öldürmek 29034 idle capital atıl sermaye, işlemiyen sermaye 29035 idle moments boş zamanlar 29036 idle money atıl pul, işlemeyen pul 29037 idle position rölanti yağdayı, boşta durum 29038 idle pulley avara kasnağı 29039 idle running avara çalışma, boşta çalışma 29040 idle talker yanşak 29041 idle wheel avara kasnağı 29042 idle işsiz, aylak, tembel, yararsız, sonuçsuz, boş, zaman öldürmek, (kozgaltka/vb.) yavaş çalışmak, yavaş gitmek 29043 idleness işsizlik, tembellik 29044 idler pulley avara kasnağı 29045 idler ara tekerleği, avara çark, avara kasnak 29046 idling adjustment rölanti ayarı 29047 idling noise rölanti gürültüsü 29048 idling speed rölanti devri, rölanti hızı 29049 idling avaraya alma, boşa alma, boşta çalışma 29050 idly tembelce, aylakça, (kozgaltka/vb.) boşta 29051 idol put, tapıncak, çok sevilen kimse/şey 29052 idolatress putperest kadın 29053 idolatrous çok seven, puta tapan 29054 idolatry puta tapma, putperestlik 29055 idolization putlaştırma 29056 idolize putlaştırmak, tapmak 29057 idyl idil 29058 idyll idil 29059 idyllic saf ve sevimli, samimi, zarif 29060 if and only ancak ve ancak 29061 if desired arzu edilirse 29062 if he hasn't done it again! Hay Allah yine aynı şeyi yaptı 29063 if I were you senin yerinde olsam 29064 if need be gerekirse 29065 if not aksi takdirde, değilse, olmazsa 29066 if only ah bir, ah keşke 29067 if the worst comes to the worst en kötü aksilik çıksa 29068 if you please isterseniz 29069 if eğer, ise, -e rağmen, -sa bile, acaba, -mı, şart 29070 igloo Eskimo evi 29071 igneous rock kor kayaç, püskürük kaya 29072 igneous (kaya) volkanik 29073 ignimbrite ignimbrit 29074 ignis fatuus boş gaye 29075 ignite tutuşmak, tutuşturmak 29076 igniter ateşleyici, tutuşturucu, yemleme barutu 29077 ignition charge tutuşturma payı, ateşleme payı 29078 ignition circuit ateşleme devresi 29079 ignition coil ateşleme bobini, indüksiyon bobini 29080 ignition control ateşleme kontrolü 29081 ignition delay ateşleme gecikmesi 29082 ignition failure ateş almama, çalışmama 29083 ignition key ateşleme anahtarı, kontak anahtarı 29084 ignition lock ateşleme kilidi 29085 ignition plug ateşleme bujisi 29086 ignition point ateşleme çekidi 29087 ignition spark ateşleme kıvılcımı 29088 ignition switch ateşleme anahtarı, kontak anahtarı 29089 ignition system ateşleme jüyesi 29090 ignition temperature ateşleme sıcaklığı 29091 ignition timing ateşleme ayarı, avans değişimi, öndeleme değişimi 29092 ignition trouble ateşleme arızası 29093 ignition tube tutuşturma deney tübü, ateşleme borusu 29094 ignition voltage ateşleme gerilimi 29095 ignition tutuşma, tutuşturma, ateşleme, kontak 29096 ignitron ignitron 29097 ignoble alçak, rezil, onursuz, şerefsiz, ayıp, yüz kızartıcı 29098 ignominious rezil, aşağılık, yüz kızartıcı 29099 ignominy alçaklık, rezalet, kepazelik, alçakça davranış 29100 ignoramus cahil, cahil kimse 29101 ignorance bilgisizlik, cahillik, cehalet 29102 ignorant bilisiz, bilgisiz, cahil, görgüsüz, kaba, inceliksiz 29103 ignore aldırmamak, önem vermemek, bilmemezlikten gelmek, görmemezlikten gelmek 29104 iguana iguana 29105 ikebana Japon çiçek düzenleme sanatı 29106 ikon bkz.icon 29107 ileum kıvrımbağırsak, kıvrık bağırsak 29108 ileus bağırsak tıkanması 29109 ilex çobanpüskülü 29110 iliac kıvrımbağırsağa ait, kalça sümüğüne ait 29111 ilium kalça sümüğü 29112 ilk tür 29113 ill at ease diken üstünde, huzursuz 29114 ill will nefret, kin, kötü niyet, garaz, düşmanlık 29115 ill hasta, ağrı, kötü, fena, zararlı, kötü biçimde, acımasızca, hoş olmayan bir biçimde, anca, güçlükle, ucu ucuna, kötü şey, kötülük 29116 ill-advised düşüncesiz, akılsız, mantıksız, ihtiyatsız 29117 ill-boding uğursuz 29118 ill-bred terbiyesiz, görgüsüz, kaba 29119 ill-disposed kötü huylu, tertipsiz 29120 ill-fated şanssız, talihsiz, uğursuz, bedbaht 29121 ill-favoured çirkin 29122 ill-gotten gains hak edilmemiş kazanç 29123 ill-gotten yolsuz biçimde kazanılmış 29124 ill-humored fena huylu, aksi 29125 ill-judged düşüncesiz, tedbirsiz 29126 ill-mannered kaba, saygısız, terbiyesiz 29127 ill-natured huysuz, ters, kaba, serkeş, aksi, sert 29128 ill-omened uğursuz, meşum 29129 ill-starred bahtı kara, talihsiz 29130 ill-timed vakitsiz, yersiz, münasebetsiz, aksi 29131 ill-treat kötü davranmak, hırpalamak 29132 ill-use kötü muamele etmek, kötü davranmak 29133 illation sonuç çıkarma, anlam çıkarma 29134 illative kapalı bir yere girme, giriş yağdayı 29135 illegal interest tefeci faizi 29136 illegal price fahiş fiyat 29137 illegal strike kanunsuz grev 29138 illegal yasadışı, yolsuz 29139 illegality yasadışılık, yolsuzluk 29140 illegibility okunaksızlık 29141 illegible okunaksız 29142 illegitimacy yasaya aykırılık, piçlik 29143 illegitimate yasalara aykırı, kurallara aykırı, yolsuz, (uşak) evlilik dışı doğmuş, gayri meşru 29144 illiberal dar kafalı, bağnaz, kültürsüz, kaba, hasis 29145 illicit money kara pul 29146 illicit yasaya aykırı, yasadışı, yasak 29147 illimitable hudutsuz, sonsuz 29148 illiquidity likidite azlığı 29149 illiteracy cahillik, cehalet, okuma yazma bilmeme 29150 illiterate savatsız, okuma yazma bilmeyen 29151 illness hastalık, sayrılık 29152 illocution edim söz 29153 illogical mantığa aykırı, mantıksız 29154 illuminant aydınlatıcı 29155 illuminate aydınlatmak, ışıklandırmak 29156 illuminating mirror aydınlatma aynası 29157 illuminating aydınlatan 29158 illumination aydınlatma, ışıklandırma 29159 illuminative aydınlatıcı 29160 illumine aydınlatmak 29161 illusion aldatıcı görünüş, yanlış görüş, yanılsama, düş, serap, ılgım, kuruntu, hayal 29162 illusionary aldatıcı, yanıltıcı 29163 illusionist illüzyonist, gözbağcı 29164 illusive aldatıcı, asılsız 29165 illusory aldatıcı, asılsız, gerçek olmayan 29166 illustrate (kitap/sözlük/vb.) resimlemek, resimler koymak, örneklerle açıklamak/göstermek 29167 illustrated resimli 29168 illustration resim, örnek 29169 illustrative (anlamını) açıklayıcı, aydınlatıcı 29170 illustrator (kitap/dergi/vb.'de) ressam 29171 illustrious ünlü 29172 ilmenite ilmenit 29173 image attenuation görüntü zayıflaması 29174 image converter görüntü değiştirici 29175 image distortion görüntü bozulması 29176 image drop-out resim kesilmesi 29177 image tube görüntü tüpü 29178 image tasvir, hayal, görüntü, suret, akis, izlenim, imaj, remiz, şekil, numune, kopya, eş, aynı, put, heykel 29179 imagery söz sanatları 29180 imaginable düşünülebilen, akla gelen, düşlenebilen 29181 imaginal yetişkin bir böcekle ilgili 29182 imaginary axis sanal eksen 29183 imaginary number sanal sayı 29184 imaginary aslı olmayan, hayali, farazdaki, rüyadaki, gerçek olmayan, esassız, uydurma, yalan, mevhum 29185 imagination tahayyül, düş gücü, hayal gücü, tasavvur, düş, hayal önümü, uydurma, yalan, kuruntu 29186 imaginative hayal gücü kuvvetli, fıtrî tahayyüle malik olan, tasavvurlu 29187 imagine hayale getirmek, hayaline getirmek, hayal etmek, tasavvur etmek, farzetmek, zannetmek, sanmak, fikirleşmek, düşünmek, başa düşmek, anlamak, sezmek, ihtimal etmek, tahmin etmek 29188 imago imago, ergin böcek 29189 imam imam 29190 imbalance dengesizlik, oransızlık 29191 imbecile geri zekâlı, embesil, aptal, ahmak, sefih, sarsak 29192 imbecility budalalık, eblehlik, salaklık 29193 imbibe içmek, öğrenmek, kapmak 29194 imbibition emme 29195 imbricate üst üste bindirmek 29196 imbrication üst üste koyma, bindirme 29197 imbroglio karışık iş, dolambaçlı mesele 29198 imbrue bulaştırmak, ıslatmak, kirletmek 29199 imbue (with ile) aşılamak, doldurmak 29200 imidazole imidazol 29201 imide imit 29202 iminazole iminazol 29203 imine imin 29204 imitability taklit imkânı 29205 imitable taklit edilebilir 29206 imitate taklit etmek, öykünmek, örnek almak, benzemek 29207 imitated taklit, yapma, sahte 29208 imitation astrakhan astragan taklidi 29209 imitation fur kürk taklidi 29210 imitation leather suni deri, yapay deri 29211 imitation taklit, taklit eser, yapma, imitasyon 29212 imitator taklitçi 29213 immaculate tertemiz, lekesiz, sağlam, yepyeni, kusursuz, tam, mükemmel 29214 immaculateness lekesizlik 29215 immanence içkin olma yağdayı, içkinlik 29216 immanent içkin, her yerde mevcut, hazır ve nazır 29217 immaterial önemsiz, maddi olmayan, tinsel, manevi 29218 immature olgunlaşmamış, çocukça 29219 immaturity gelişmemişlik, hamlık, toyluk 29220 immeasurable ölçülemez, ölçüsüz 29221 immeasurably small sonsuz küçük 29222 immediacy yakınlık, ivedilik, önem 29223 immediate order hemen emri 29224 immediate payment peşin ödeme 29225 immediate processing anında işlem 29226 immediate acele, acil, çabuk, en yakın, şimdiki, hazır 29227 immediately hemen, derhal, bir an önce, -er, -ermez 29228 immemorial çok eski 29229 immense uçsuz bucaksız, kocaman, çok geniş 29230 immensely çok 29231 immensity genişlik, uçsuz bucaksız olma, sonsuzluk 29232 immerse batırmak, sokmak, koymak, salmak, daldırmak, basmak, fikrini yöneltmek, meşgul etmek, başını katmak 29233 immersed in thought derin düşüncelere dalmış 29234 immersible suya daldırılabilir, su altında çalışır 29235 immersion batırma, daldırma 29236 immigrant population göçmen nüfus 29237 immigrant worker göçmen işçi 29238 immigrant göçmen 29239 immigrate göç etmek, göçmek 29240 immigration göç 29241 imminence yakınlık, yaklaşma 29242 imminent yakın, yakında olacak 29243 immiscibility karışmazlık 29244 immiscible karışmaz 29245 immobile devinimsiz, durağan, kımıltısız, hareketsiz, sabit 29246 immobility hareketsizlik, sabitlik 29247 immobilization sabitleştirme, hareketsiz hale getirme 29248 immobilize devinimsizleştirmek, durağanlaştırmak, hareketsizleştirmek 29249 immoderate aşırı, ölçüsüz, çok fazla 29250 immodest alçakgönüllülükten yoksun, iyi yönleriyle hava atan, özünü beğenmiş, (giysi) fazla dekolte 29251 immodesty terbiyesizlik, arsızlık, iffetsizlik 29252 immolate kurban etmek 29253 immolation kurban etme, kesme 29254 immoral ahlaka aykırı, ahlaksız, terbiyesiz 29255 immorality edepsizlik, terbiyesizlik, ahlaksızlık 29256 immortal ölümsüz 29257 immortality ölümsüzlük 29258 immortalization ölümsüzleştirme 29259 immortalize ölümsüzleştirmek 29260 immovability hareketsizlik, sabitlik, metin olma, kararlılık 29261 immovable kımıldamaz, yerinden oynamaz, değişmez, sabit 29262 immovables taşınmaz mallar, gayri menkul 29263 immune bağışık, muaf, dokunulmaz 29264 immunity bağışıklık, dokunulmazlık 29265 immunization bağışık kılma, aşı 29266 immunize bağışıklık kazandırmak, bağışık kılmak 29267 immuno- (önek) bağışık 29268 immunodeficiency bağışıklık yetersizliği 29269 immunogen antijen 29270 immunology immünoloji, bağışıklıkbilim 29271 immure hapsetmek 29272 immutability değişmezlik 29273 immutable değişmez, kesin, sabit 29274 immutably değişmeden 29275 imp küçük şeytan, yaramaz çocuk, afacan çocuk, şeytan 29276 impact effect çarpma etkisi 29277 impact load çarpma yükü 29278 impact pressure darbe basıncı, vuruş basıncı 29279 impact printer vuruşlu yazıcı 29280 impact resistance darbe direnci, çarpma dayanıklılığı 29281 impact test darbe testi, çarpma deneyi 29282 impact çarpma, çarpışma, çarpma şiddeti, güçlü etki, etkileme 29283 impair investment yatırım kısıtlamasına gitmek 29284 impair zayıflatmak, zarar vermek 29285 impairment zayıflatma, azalma, eksilme, bozulma, zarar 29286 impale kazığa oturtmak, delip geçmek, delmek 29287 impalpable kolay kavranılmaz, belirsiz 29288 imparity eşitsizlik 29289 impark park içine almak 29290 impart vermek, söylemek, bildirmek, açığa vurmak 29291 impartial yansız, tarafsız, adil 29292 impartiality yansızlık, tarafsızlık 29293 impassability geçit vermezlik 29294 impassable (yol/vb.) geçilmez, geçit vermez, bozuk 29295 impasse çıkmaz, içinden çıkılmaz durum 29296 impassible duygusuz, hissiz 29297 impassion heyecanlandırmak 29298 impassioned derin duygularla dolu, ateşli, heyecanlı, coşkun 29299 impassive lakayt, umursamaz, kayıtsız, ruhsuz 29300 impassivity vurdumduymazlık, aldırmazlık 29301 impaste yoğurmak, macun kıvamına getirmek 29302 impasto koyu boya tabakası 29303 impatience sabırsızlık 29304 impatient sabırsız 29305 impatiently sabırsızlıkla, dört gözle 29306 impawn rehine koymak, söz vermek 29307 impeach suçlamak, itham etmek 29308 impeachable suçlanabilir 29309 impeachment suçlama, itham, reddetme, itiraz, kuşku 29310 impeccable kusursuz, mükemmel 29311 impecunious meteliksiz, pulsuz, züğürt 29312 impedance triangle empedans üçgeni 29313 impedance voltage empedans voltajı 29314 impedance empedans, çeli 29315 impede engel olmak 29316 impediment özür, engel, mani 29317 impedimenta levazım, eşya, yük, yürüyüşe engel olan eşya 29318 impedimental mâni olan 29319 impedor empedor 29320 impel zorlamak, sevketmek 29321 impellent sevk eden, harekete geçiren, sürücü, itici 29322 impeller sevk edici pervane, jet kozgaltka kompresörü 29323 impend sarkmak, asılı olmak, tehdit etmek 29324 impendent olması yakın, yakında gerçekleşecek 29325 impending olması yakın 29326 impenetrability içine girilememe, delinmezlik, anlaşılmazlık 29327 impenetrable içinden geçilmez, içine girilmez, anlaşılmaz, akıl ermez 29328 impenitence pişman olmayış 29329 impenitent pişman olmayan, pişmanlık duymayan 29330 impenitently pişman olmayarak 29331 imperative mood emir kipi 29332 imperative order kesin emir 29333 imperative sentence emir cümlesi 29334 imperative verb emir fiili 29335 imperative zorunlu, gerekli, şart, emir, buyruk 29336 imperatively zorunlu olarak 29337 imperator imparator, komutan 29338 imperceptibility hissedilmezlik, fark edilmezlik 29339 imperceptible duyulmaz, duyumsanamaz, hissedilemez, görülemez 29340 imperfect flower bir eşeyli çiçek 29341 imperfect kusurlu, eksik, hatalı 29342 imperfection kusur, eksiklik 29343 imperfective bitmemiş, tamamlanmamış 29344 imperforate delinmemiş, deliksiz 29345 imperial taxes devlet vergileri 29346 imperial imparator/imparatorluk ile ilgili, yüce, (ölçüler) İngiliz standartında 29347 imperialism emperyalizm 29348 imperialist emperyalist 29349 imperially imparatora layık, imparator gibi 29350 imperil tehlikeye sokmak, tehlikeye atmak 29351 imperious buyurucu, otoriter, emir altında tutan, hükmeden 29352 imperiousness emretme, hükmetme, zorunluluk, mecburiyet 29353 imperishable bozulmaz, ebedi, sonsuz, ölmez, çürümez 29354 impermanency süreksizlik, devamsızlık 29355 impermanent süreksiz, devamsız, devam etmeyen 29356 impermeability geçirimsizlik 29357 impermeable bed geçirimsiz katman 29358 impermeable ground geçirimsiz zemin 29359 impermeable geçirimsiz, sugeçirmez, sızdırmaz 29360 impermissible izin verilemez, müsaade edilemez, yasak 29361 impersonal account kişisel olmayan hesap 29362 impersonal kişisel olmayan 29363 impersonality kişiliği olmama, kişiliksiz 29364 impersonate rolüne girmek, canlandırmak, kişileştirmek, taklidini yapmak 29365 impersonation kişilik kazandırma, taklidini yapma, taklit etme 29366 impersonator taklitçi 29367 impertinence terbiyesizlik, laubalilik, sululuk, küstahlık 29368 impertinent saygısız, kaba, terbiyesiz, küstah 29369 imperturbability ağırbaşlılık, soğukkanlılık, sakinlik 29370 imperturbable soğukkanlı, sakin, heyecanlanmaz 29371 impervious soil geçirimsiz toprak 29372 impervious su, /vb.geçirmez, etki altında kalmaz, etkilenmez 29373 imperviousness geçirimsizlik, sızdırmazlık 29374 impetigo empetigo, irinli isilik 29375 impetuosity acelecilik, coşkunluk, şiddet, tahrik 29376 impetuous coşkun, atılgan, tez canlı, düşünmeden hareket eden, aceleci 29377 impetus şiddet, hız, enerji, yüreklendirme, teşvik 29378 impiety (dine/mukaddes şeylere/tanrıya/vb.karşı) büyük saygısızlık 29379 impinge (on ile) etkisi olmak, etkili olmak 29380 impingement vurma, çarpma 29381 impious (dine karşı) saygısız, dinsiz 29382 impish şeytani, yaramaz, şuluk 29383 impishly şeytanca 29384 impishness şeytanlık 29385 implacability amansızlık, acımasızlık 29386 implacable tatmin olmaz, doymaz, açgözlü 29387 implant kafasına sokmak, aşılamak 29388 implantation aklına sokma, aşılama, dikme, dikilme 29389 implausible inanılmaz, inanılması güç 29390 implead aleyhinde dava açmak 29391 implement alet, tamamlamak, yerine getirmek 29392 implementary yerine getirilmesi gereken 29393 implementation yerine getirme, uygulama, gerçekleştirme 29394 impletion dolduruş, doldurma, doluluk 29395 implicate (suç/vb.'de) ilişiği olduğunu göstermek, bulaştırmak 29396 implication (suç) bulaştırma, karıştırma, suçlama, ima, anlam, kinaye 29397 implicit rent zımni rant 29398 implicit dolaylı olarak belirten, kapalı, imalı, örtük, tam, kesin 29399 implicitly üstü kapalı olarak, tam olarak 29400 implicitness ima, dokundurma 29401 implied anlaşılan, ima edilen 29402 implore yalvarmak, dilemek, rica etmek 29403 implosion iç patlama 29404 implosive iç patlamalı 29405 imply demek olmak, anlamına gelmek, dolayısıyla anlatmak, sezindirmek, ima etmek, içermek, kapsamak, gerektirmek 29406 impolicy tedbirsizlik, münasebetsizlik 29407 impolite kaba, inceliksiz, terbiyesiz 29408 impolitic amaca uymayan, akılsız, sağgörüsüz 29409 imponderable ölçülemez, tartılamaz, önem değeri bilinmez 29410 import certificate ithalatçı belgesi 29411 import commerce ithalat ticareti 29412 import credit ithal kredisi 29413 import duty ithalat vergisi 29414 import handicap ithalat engeli 29415 import licence ithal lisansı 29416 import permit ithal izni 29417 import quota ithalat kotası 29418 import reduction ithalat azalması 29419 import regime ithalat rejimi 29420 import restrictions ithalat yasakları 29421 import ithal etmek, getirtmek, ithal, dışalım, ithal malı 29422 importable ithal edilebilir 29423 importance önem 29424 important önemli 29425 importation ithalat, dışalım 29426 imported article ithal mal 29427 importer ithalatçı, dışalımcı 29428 imports and exports ithalat ve ihracat 29429 importunate sürekli bir şeyler isteyen, doymaz, gözü doymayan, açgözlü, acil 29430 importunately ısrarla 29431 importune durmadan istemek, tutturmak 29432 importunity usandırıcı ısrar, tacizlik, tedirgin etme 29433 impose a tax vergiye bağlamak 29434 impose law and order kanun ve nizam getirmek 29435 impose on rahatsız etmek, zorla kabul ettirmek 29436 impose tax vergi koymak 29437 impose (vergi) koymak, yüklemek, zorla kabul ettirmek, yük olmak 29438 imposing heybetli, görkemli 29439 imposition of taxes vergi koyma 29440 imposition koyma, uygulama, yükleme, usandırma, taciz 29441 impossibility olanaksızlık, imkânsızlık, çıkmaz yol 29442 impossible imkânsız, olanaksız, çekilmez, güç, dayanılmaz 29443 impost vergi, gümrük resmi, üzengitaşı 29444 imposter bkz.impostor 29445 impostor sahtekâr 29446 imposture sahtekârlık, hile 29447 impotence iktidarsızlık, etkisizlik, güçsüzlük, acizlik 29448 impotency etkisizlik, güçsüzlük, iktidarsızlık 29449 impotent güçsüz, yetersiz, (erkek) iktidarsız 29450 impound haczetmek, el koymak 29451 impoverish yoksullaştırmak 29452 impoverishment fakirleşme, kuvvetten düşme 29453 impracticability pratik olmama, elverişsizlik, yönetilemezlik 29454 impracticable yapılamaz, uygulanamaz 29455 impractical yapılamaz, uygulanamaz, mantıksız, saçma, pratikten yoksun 29456 imprecate beddua etmek, lanet okumak 29457 imprecation beddua 29458 impregnable alınmaz, ele geçirilmez, zaptedilemez 29459 impregnate hamile bırakmak, emdirmek 29460 impregnating agent emdirme maddesi 29461 impregnation emdirme, içirme, çektirme, dölleme, döllenme 29462 impresario (konser/opera/vb.) organizatörü 29463 imprescriptible hükmü geçmez, daimi, sürekli 29464 impress hayran bırakmak, etkilemek, kafasına sokmak 29465 impression etki, izlenim, kanı, fikir, baskı, taklit 29466 impressionable çabuk etkilenir, kolay etkilenir, duyarlı, hassas, nazik yürekli 29467 impressionism empresyonizm, izlenimcilik 29468 impressionist empresyonist, izlenimci 29469 impressive etkileyici 29470 impressiveness etki kuvveti, etkili oluş 29471 imprest account küçük kasa hesabı 29472 imprest fund küçük kasa fonu 29473 imprest devlet hazinesinden verilen avans, peşin pul 29474 imprint basmak, çap etmek, damgalamak, kafasına sokmak, iyice yerleştirmek, damga, marka, iz, yayıncı, yayınevi adı 29475 imprison hapsetmek, hapse atmak 29476 imprisonment tutukluluk, hapis, hapsetme 29477 improbability ihtimalsizlik, olasılık dışılık, inanılmazlık 29478 improbable olmayacak, inanılmaz 29479 improbity şerefsizlik, haysiyetsizlik, iffetsizlik 29480 impromptu hazırlıksız, önceden tasarlanmadan, hemen o anda yapılıveren, doğaçlama 29481 improper uygunsuz, yersiz, yakışıksız, yanlış, ahlaksız, terbiyesiz, açık saçık 29482 improperly yanlış olarak, yersizce 29483 impropriety uygunsuzluk, yersizlik, yakışıksızlık, ahlaksızlık, terbiyesizlik, hata 29484 improvable ıslah olunabilir 29485 improve geliştirmek, ilerletmek, gelişmek, iyiye gitmek 29486 improvement cutting imar kesimi, ayıklama kesimi 29487 improvement ilerleme, gelişme 29488 improver reformcu, ıslahatçı, çırak 29489 improvidence tutumsuzluk, savurganlık 29490 improvident tutumsuz, savurgan 29491 improving ıslah edici, yenileştirici, faydalı, yararlı 29492 improvisation doğaçlama, emprovizasyon 29493 improvise irticalen söylemek, doğaçtan söylemek, uyduruvermek, yapıvermek 29494 imprudence düşüncesizlik, mantıksızlık, akılsızlık 29495 imprudent düşüncesiz, mantıksız, akılsız 29496 impudence arsızlık, yüzsüzlük, saygısızlık, küstahlık 29497 impudent arsız, yüzsüz, saygısız, küstah 29498 impudicity hayasızlık, açık saçıklık 29499 impugn dil uzatmak, aleyhinde olmak 29500 impugnable yalanlanabilir 29501 impugnment yalanlama, inkâr 29502 impuissance kuvvetsizlik, kudretsizlik 29503 impuissant zayıf, kudretsiz 29504 impulse buying görür görmez satın alma 29505 impulse test şok deneyi 29506 impulse itme, itiş, itici güç, içtepi, güdü, ani bir istek 29507 impulsion itme, itiş, itici güç, şevk 29508 impulsive itici, atılgan, düşüncesizce hareket eden 29509 impulsively düşünmeden, birdenbire 29510 impulsiveness düşünmeyerek hareket etme 29511 impunity cezalanmayacağından emin olma 29512 impure pis, kirli, karışık, katışık, arı olmayan, açık saçık, ahlaksız 29513 impurity kirlilik, pislik, açık saçıklık, ahlaksızlık, katışkı, katışık şey 29514 imputable başkasının üstüne atılabilir 29515 imputation suçlama, töhmet 29516 imputative başkasına yüklenen, suçlama türünden 29517 impute (to ile) (suç) yüklemek, atmak 29518 imputed cost farazi maliyet 29519 in a brace of shakes göz açıp kapayıncaya kadar 29520 in a breeze kolayca, bir solukta 29521 in a crowd kalabalık halde, küme halinde 29522 in a daze afallamış, sersemlemiş, şaşkın bir durumda 29523 in a dead heat at başı beraber 29524 in a fit of pique gücenerek, kırgın bir şekilde 29525 in a huff asık suratla 29526 in a jiffy kaşla göz arasında 29527 in a mad rush çılgın gibi 29528 in a pickle zor durumda 29529 in a pinch gerekirse 29530 in a sense bir bakıma 29531 in a tight corner köşeye sıkışmış vaziyette, zor durumda 29532 in a tight spot sıkıntıda, zor durumda 29533 in a trice en kısa zamanda, bir an önce 29534 in a way bir bakıma 29535 in a word kısacası 29536 in abeyance kararlaştırılmamış, askıda 29537 in absentia (toplantıda/mahkemede) gıyabında 29538 in accordance with -e göre, gereğince 29539 in actual fact gerçekten, işin doğrusu 29540 in addition to ek olarak, ilaveten 29541 in addition ek olarak, ilaveten 29542 in advance peşin, zamanından önce, önünde 29543 in all probability büyük olasılıkla 29544 in all toplam 29545 in alphabetical order alfabetik sıraya göre 29546 in any case ne olursa olsun 29547 in any wise herhangi bir şekilde 29548 in apple-pie order çok düzenli 29549 in arrears geride kalan, bakaya 29550 in black and white çönge üzerinde, yazılı olarak 29551 in blossom çiçek açmış, çiçeklenmiş 29552 in bond gümrük deposunda tutulan 29553 in brief kısaca, özetle, kısacası 29554 in broad daylight güpegündüz 29555 in bulk büyük miktarda, toptan 29556 in camera gizlice, özel olarak 29557 in care of (gönderi) eliyle 29558 in case of -dığı takdirde, olursa 29559 in case -dığı takdirde, eğer, iştir birden 29560 in cash nakit olarak, peşin olarak 29561 in chains mahk-m, tutsak, esir 29562 in charge of -den sorumlu, -in sorumlusu 29563 in charge görevli, sorumlu 29564 in clover refah içinde, zengin 29565 in cold blood soğukkanlılıkla, acımasızca ve kasten 29566 in common parlance amiyane tabirle 29567 in common ortak, müşterek 29568 in concert birlikte, işbirliği içinde 29569 in conclusion neticede, özetle, sonuç olarak 29570 in confidence gizlilikle, özel olarak 29571 in conjunction with ile birlikte 29572 in connection with ile ilgili olarak 29573 in danger tehlikede 29574 in deep water başı dertte 29575 in demand çok aranan, rağbette 29576 in depth derinlemesine araştırılmış, yapılmış 29577 in detail ayrıntılı olarak 29578 in due course zamanında, vaktinde 29579 in earnest ciddiyetle 29580 in effect yürürlükte, geçerli, etki itibariyle 29581 in evidence göz önünde, ortada, meydanda 29582 in excess of -den fazla 29583 in fact gerçekte, doğrusu, hakikaten, aslında 29584 in fashion modaya uygun, moda 29585 in favor of lehinde, lehine, emrine 29586 in favour of lehinde, lehine, yanında 29587 in for a penny battı balık yan gider 29588 in for başına gelmek üzere 29589 in force yürürlükte bulunan, geçerli 29590 in front of -in önünde 29591 in front önde, önden 29592 in full swing en hareketli anında, tam faaliyette 29593 in full tamamen, tam olarak 29594 in fun şaka olsun diye 29595 in gear viteste 29596 in general genel olarak 29597 in good season tam zamanında 29598 in good time erken, erkenden 29599 in health sıhhatte, sağlıkta 29600 in hiding saklı 29601 in high spirits neşeli, keyifli 29602 in his sleep uykusunda 29603 in honour of adına 29604 in its true colours olduğu gibi, aynen 29605 in itself bağımsız olarak 29606 in jest şakadan, gırgırına 29607 in keeping bağdaşan, uyan 29608 in kind ayni 29609 in leaf yapraklanmış, yeşermiş 29610 in legal parlance hukuk tabiriyle 29611 in lieu -in yerine 29612 in line for -e aday, için sırada 29613 in line with ile bağıntılı, bağdaşık 29614 in lots partiler halinde 29615 in low spirits neşesiz, keyifsiz 29616 in memory of -ın anısına 29617 in mint condition iyi durumda, yeni, eskimemiş 29618 in moderation makul ölçüler içinde 29619 in my humble opinion naçizane fikrimle 29620 in my opinion bence, kanımca, bana kalırsa 29621 in no time çok çabuk, çabucak 29622 in no uncertain terms açık açık, kızgınlıkla 29623 in no wise asla, katiyen 29624 in nothing flat şimşek gibi, yıldırım gibi 29625 in on -de payı olan, bilen 29626 in one piece hasar görmemiş, sağlam 29627 in one word kısacası 29628 in one's cups kafası dumanlı 29629 in one's element havasında, halinden memnun, keyfi yerinde 29630 in one's own good time hazır olduğunda 29631 in one's right mind aklı başında 29632 in one's tracks olduğu yerde, aniden 29633 in order that -mesi için, -sin diye 29634 in order to -mek için 29635 in order uygun 29636 in other words başka bir deyişle, yani 29637 in pairs ikişer ikişer, çiftler halinde 29638 in part kısmen 29639 in particular özellikle 29640 in pawn rehinde 29641 in person şahsen, bizzat 29642 in place of -in yerine, ivazına 29643 in place yerinde, uygun 29644 in plain words açıkçası 29645 in poor spirits neşesiz, keyifsiz, üzgün, mutsuz 29646 in press baskıda, basılmakta 29647 in print basılı 29648 in private gizlilikle, insanlardan uzak, diğerleri yokken 29649 in progress yapılmakta, sürmekte 29650 in proportion to -e oranla 29651 in proportion mantıklı bir şekilde 29652 in protest protesto olarak 29653 in public alenen, herkesin önünde, milletin içinde 29654 in pursuit of -in peşinde 29655 in queer street borç içinde, başı dertte 29656 in question söz konusu olan, gündemdeki 29657 in reality gerçekte, aslında 29658 in reference to -e dair, -e ilişkin, -e gelince, dair, ilişkin 29659 in regard to hakkında, -e gelince, -e dair 29660 in reply to cevap olarak 29661 in reply -e cevap olarak 29662 in repose ifadesiz 29663 in respect of -e gelince 29664 in retaliation buna mukabil 29665 in retrospect geçmişe bakıldığında 29666 in return for -e karşılık, yerine, ivazında, karşılığında 29667 in round figures yuvarlak hesap ile, yaklaşık 29668 in ruins enkaz halinde 29669 in running order tam randımanlı, iyi çalışan 29670 in sb's good books birinin gözünde değerli 29671 in sb's shoes -in yerinde, -in durumunda 29672 in search of -in arayışı içinde 29673 in season tam mevsimi, olgun 29674 in secret gizlilik içinde, gizlice 29675 in series seri olarak, seri halde 29676 in short order çabuk 29677 in short kısacası, sözün kısası, yani 29678 in sight görünürde 29679 in situ combustion yerinde yanma 29680 in situ asıl yerinde, doğal durumunda 29681 in so far as -e kadar 29682 in some neck of the woods cehennemin dibinde 29683 in some ways bazı bakımlardan 29684 in spite of -e rağmen 29685 in stock elde mevcut 29686 in succession ardı ardına, sıra ile 29687 in sum sözün kısası 29688 in tandem aynı anda 29689 in terms of -e göre, bir dille 29690 in the absence of -ın yokluğunda 29691 in the background ikinci planda 29692 in the bag çantada keklik 29693 in the clear dertten beladan uzak 29694 in the clutches of -in elinde 29695 in the dark gizli bir şekilde, gizlilikle 29696 in the distance uzakta 29697 in the doghouse başı dertte, gözden düşmüş 29698 in the doldrums canı sıkkın, morali bozuk, keyifsiz, neşesiz 29699 in the drak karanlıkta, bilmeyerek 29700 in the end sonunda, nihayet 29701 in the event of yağdayında, takdirde 29702 in the extreme çok, son derece 29703 in the eyes of -in gözünde 29704 in the first place her şeyden önce 29705 in the gross toptan 29706 in the heat of the moment bir şeyin en civcivli anında 29707 in the lap of the gods Allaha kalmış 29708 in the last resort başka çare kalmazsa, hiçbiri olmazsa 29709 in the light of -in ışığında, -e göre 29710 in the long run nihayet, sonunda, zamanla 29711 in the main genellikle, çoğunlukla 29712 in the matter of konusunda 29713 in the meantime bu arada 29714 in the middle of -ın ortasında 29715 in the morning sabahleyin 29716 in the name of adına, hakkı için, namına 29717 in the nick of time tam vaktinde, sıcağı sıcağına 29718 in the nude anadan doğma, çırılçıplak 29719 in the offing açık denizde, enginlerde 29720 in the open air açık havada, açıkta 29721 in the pay of -in hizmetinde 29722 in the pink of condition çok iyi, tam formunda, sağlıklı 29723 in the presence of sb -in gözü önünde 29724 in the presence huzurunda 29725 in the prime of life hayatının baharında 29726 in the red borç içinde 29727 in the region of yaklaşık, civarında 29728 in the running kazanma ümidi olan 29729 in the same boat aynı durumda, aynı topun ağzında 29730 in the soup belada, zor durumda 29731 in the throes of ile mücadele eden, can çekişen 29732 in the twinkling of an eye göz açıp kapayıncaya kadar 29733 in the world (vurguyu artırmak için kullanılır) ** 29734 in the wrong hatalı, kabahatli 29735 in theory teoride, teorik olarak 29736 in this case bu durumda 29737 in this connection bununla ilgili olarak, bu münasebetle 29738 in this instance bu aşamada, bu durumda 29739 in three months üç aya kadar, üç ay zarfında 29740 in time vaktinde, erken, zamanla 29741 in touch with -den haberdar 29742 in tow yakın takipte 29743 in transit transit halinde, transit 29744 in truth gerçekten, aslında 29745 in tune akortlu, uyumlu 29746 in turn sıra ile 29747 in turns sıra ile 29748 in two shakes of a lamb's tail kaşla göz arasında 29749 in two iki parça, iki parçaya 29750 in unison with ile uyum içinde 29751 in unison hep bir ağızdan, hep birlikte 29752 in use kullanılan, kullanılmakta, geçerli 29753 in vain boşuna, boş yere 29754 in view of -den dolayı, göz önüne alındığında 29755 in dahili, iç, içeriye, içeride, evde, moda, iktidarda, (edat) içinde, içine, ile, -in sonunda, -ken 29756 in-laws evlilik yoluyla akrabalar 29757 in-line processing gelişigüzel veri işleme 29758 in-plant system büro içi jüye 29759 in-plant büro içi 29760 in-service training hizmet içi eğitim 29761 in-service hizmet içi 29762 inability yeteneksizlik, yetersizlik, yapamama 29763 inaccessibility ulaşılmazlık, erişilmezlik 29764 inaccessible ulaşılmaz 29765 inaccuracy yanlışlık, hatalı olma, kusur, hata 29766 inaccurate yanlış, hatalı 29767 inaction hareketsizlik, eylemsizlik 29768 inactivate hareketsizleştirmek 29769 inactive account hareketsiz hesap 29770 inactive capital atıl kapital 29771 inactive market durgun piyasa 29772 inactive hareketsiz, pasif 29773 inactivity durgunluk, hareketsizlik, avarelik, etkisizlik 29774 inadaptability uygun olmama, intibaksızlık 29775 inadequacy yetersizlik 29776 inadequate yetersiz 29777 inadmissibility kabul olunmazlık, dinlenmeme 29778 inadmissible kabul edilmez, uygun görülmez 29779 inadvertence dikkatsizlik 29780 inadvertency dikkatsizlik, kasıtsızlık 29781 inadvertent yanlışlıkla ya da kazara yapılan, dikkatsiz, kasıtsız 29782 inadvertently istemiyerek, kasıtsız olarak, kazaen 29783 inadvisable makul olmayan, uygun olmayan 29784 inalienable vazgeçilmez, alınamaz 29785 inamorata sevgili 29786 inane anlamsız, aptal, saçma, boş 29787 inanimate cansız, ölü 29788 inanimation cansızlık, donukluk 29789 inanition zafiyet 29790 inanity anlamsızlık, ahmaklık, anlamsız söz, saçmalık 29791 inapplicable uygulanamaz, konuyla ilgisiz 29792 inapposite uygunsuz, yersiz 29793 inappreciable takdir edilemez, azıcık, belirsiz, pek az 29794 inappropriate uygunsuz, yakışıksız 29795 inappropriateness uygun olmama, uygunsuzluk, yakışıksızlık 29796 inapt uygunsuz, beceriksiz, hünersiz, toy, yersiz 29797 inaptness uygunsuzluk, beceriksizlik, hünersizlik, toyluk 29798 inarticulate (konuşma) anlaşılmaz, belirsiz, anlaşılmaz konuşan, iyi ifade edemeyen 29799 inartistic sanat değeri olmayan 29800 inasmuch as çünkü, -dığı için, madem ki 29801 inattention dikkatsizlik 29802 inattentive dikkatsiz 29803 inaudibility duyulmazlık, işitilmezlik 29804 inaudible işitilemez, duyulamaz 29805 inaugurate törenle açmak, törenle göreve getirmek 29806 inauguration açılış, açılış töreni 29807 inauspicious uğursuz 29808 inauspiciousness uğursuzluk, talihsizlik 29809 inboard geminin içindeki 29810 inborn doğuştan 29811 inbred yakın akraba evliliğinden doğmuş, küçük yaştan alışılmış, öğrenilmiş 29812 inbreeding yakın akraba ilişkisinden çocuk sahibi olma 29813 incalculability hesaplanamazlık, belirsizlik 29814 incalculable hesaplanamaz 29815 incandescence akkorluk 29816 incandescent bulb akkor telli lamba, çıngı ampulu 29817 incandescent lamp akkor lambası, çıngı ampulü 29818 incandescent light akkor ışık 29819 incandescent akkor 29820 incantation büyü, sihir, sihirli sözler 29821 incapability yeteneksizlik, yetersizlik, güçsüzlük 29822 incapable yeteneksiz, güçsüz, gücü yetmeyen, elinden gelmez, yapamaz 29823 incapacitate yetersiz kılmak, aciz bırakmak, olanak vermemek 29824 incapacitated aciz bırakılmış, mahrum edilmiş 29825 incapacity yetersizlik 29826 incarcerate hapsetmek 29827 incarceration hapsetme, kapatma, hapsedilme 29828 incarnadine ten renginde, pembemsi, kızıla boyamak 29829 incarnate vücutça var olan, insan şeklinde olan 29830 incarnation vücut bulma, canlanma, canlı simge, somut örnek 29831 incautious tedbirsiz, düşüncesiz, dikkatsiz, gafil 29832 incautiously düşünmeden 29833 incendiary bomb yangın bombası 29834 incendiary yangın çıkartan, yangına neden olan, fesatçı, kışkırtıcı 29835 incense tütsü, günlük, kızdırmak, çileden çıkarmak 29836 incensory buhurdan, buhurluk 29837 incenter iç daire merkezi, iççevrel özek 29838 incentive bonus teşvik primi 29839 incentive pay teşvik primi 29840 incentive premium teşvik primi 29841 incentive premiums teşvik primi 29842 incentive wage system özendirici vergin jüyesi 29843 incentive dürtü, güdü 29844 inception başlangıç 29845 inceptive başlayan, baştaki, birinci 29846 incertain enserten 29847 incertitude kuşku, şüphe, tereddüt, kararsızlık, değişiklik 29848 incessant aralıksız, sürekli 29849 incessantly sürekli olarak, devamlı olarak, harıl harıl 29850 incest hısımla cinsî ilişki 29851 inch along ağır aksak ilerlemek 29852 inch by inch ağır ağır, azar azar, milim milim 29853 inch inç, pus, güçlükle yol açmak, güçlükle ilerlemek 29854 inchoate yeni başlamış, gelişmemiş 29855 incidence tekrar oranı, oran 29856 incident light gelen ışık 29857 incident ray gelen ışın 29858 incident olay 29859 incidental income arızi gelir 29860 incidental tesadüfi, küçük ve önemsiz 29861 incidentally bu arada, aklıma gelmişken, tesadüfen 29862 incinerate yakmak, yakıp kül etmek 29863 incineration yakma 29864 incinerator çöp yakma fırını 29865 incipiency başlangıç 29866 incipient yeni başlamış 29867 incise oymak, kazımak, yarmak 29868 incision kesme, yarma, kesik, yarık 29869 incisive soruna doğrudan eğilen, direkt 29870 incisiveness zekilik, açıkgözlülük 29871 incisor ön diş, kesici diş 29872 incitation cesaretlendirme, ayartma 29873 incite kışkırtmak, dolduruşa getirmek, körüklemek, tahrik etmek 29874 incitement kışkırtma, tahrik, teşvik 29875 incivility kabalık, nezaketsizlik 29876 inclemency sertlik (iklim), fırtınalı hava 29877 inclement (hava) sert, soğuk, fırtınalı 29878 inclinable eğiliminde, arzulu 29879 inclination angle eğim açısı 29880 inclination eğilim, eğiklik, eğim 29881 incline eğmek, eğilmek, fikrini vermek, yönlendirmek, (neyese) eğilimi olmak, meyletmek, yokuş, bayır, eğim 29882 inclined plane eğik düzlem 29883 inclined roof eğimli çatı 29884 inclined eğimli, yatkın, meyilli 29885 inclinometer meyil ölçeği 29886 inclose etrafını çevirmek 29887 include katmak, dahil etmek, içine almak, kapsamak, içermek 29888 included dahil 29889 including dahil 29890 inclusion dahil etme, alma, dahil edilme, alınma, ilave, ek 29891 inclusive of tariff gümrük vergisi dahil 29892 inclusive of tax vergi dahil 29893 inclusive price her şey dahil fiyat 29894 inclusive içine alan, dahil, her şey dahil 29895 inclusiveness içine alma, kapsamlı olma 29896 incognito takma adlı, takma adla 29897 incognizant of farkında olmayan, haberi olmayan 29898 incoherence bkz.incoherency 29899 incoherency tutarsızlık, anlamsızlık 29900 incoherent light inkoherent ışık, eşevresiz ışık 29901 incoherent birbirini tutmayan, tutarsız, anlamsız, abuk sabuk 29902 incohesive bağlı olmayan, yapışık olmayan 29903 incombustibility yanmazlık 29904 incombustible yanmaz 29905 income account gelir hesabı 29906 income and expenditure account gelir gider hesabı 29907 income bond gelir senedi, gelir tahvili 29908 income bracket gelir türkümü 29909 income distribution gelir dağılımı 29910 income effect gelir etkisi 29911 income group gelir türkümü 29912 income in kind ayni gelir 29913 income of exercise dönem kârı 29914 income profit gelir kârı 29915 income statement gelir kestesi 29916 income tax gelir vergisi 29917 income gelir, kazanç 29918 incomer muhacir, göçmen, halef, ardıl 29919 incoming goods gelen mallar 29920 incoming gelmekte olan, gelen, yeni başlayan, yeni 29921 incommensurable ölçülemeyen, sınırsız, oransız, nispetsiz 29922 incommensurate yetersiz, oransız, nispetsiz 29923 incommode rahatsız etmek, sıkıntı vermek, zahmet vermek 29924 incommodious zahmetli, rahatsız, kullanışsız, nakolay 29925 incommunicable söylenilemez, nakledilemez 29926 incommunicado dışardakilerle görüştürülmeyen 29927 incommunicative ketum, ağzı sıkı 29928 incomparable eşsiz, benzersiz, kıyaslanamaz, karşılaştırılamaz 29929 incompatibility bağdaşmazlık, uyuşmazlık 29930 incompatible birbirine zıt, uyuşmaz, bağdaşmaz 29931 incompetence yeteneksizlik, yetersizlik, beceriksizlik 29932 incompetency ehliyetsizlik 29933 incompetent yeteneksiz, yetersiz, beceriksiz (kimse) 29934 incomplete program tamamlanmamış bağdarlama 29935 incomplete tamamlanmamış, bitmemiş, eksik 29936 incompleteness eksik 29937 incomprehensibility anlaşılmazlık 29938 incomprehensible anlaşılmaz, akıl ermez 29939 incomprehension kavrayamama, anlayamama 29940 incompressibility sıkışmazlık 29941 incompressible sıkışmaz, sıkıştırılamaz, direngen 29942 incomputable hesaba sığmaz 29943 inconceivable tasavvur olunamaz, hayal edilemez, inanılmaz, olanaksız, inanılamaz 29944 inconclusive yetersiz, sonuçsuz 29945 inconclusiveness yetersizlik, sonuçsuzluk 29946 incondensable yoğunlaştırılamaz 29947 incondite kötü yapılmış 29948 incongruity uyuşmazlık, uygunsuzluk, tuhaflık 29949 incongruous birbirine uymayan, uyuşmaz, bağdaşmaz 29950 inconnector iç bağlayıcı 29951 inconsequence birbirini tutmama, tutarsızlık, mantıksızlık 29952 inconsequent tutarsız, mantıksız, birbirini tutmayan 29953 inconsequential önemsiz 29954 inconsiderable önemsiz, az, küçük, ufak 29955 inconsiderate başkalarını düşünmez, düşüncesiz, bencil 29956 inconsiderateness düşüncesizlik, saygısızlık, tedbirsizlik 29957 inconsistency uyuşmazlık, bağdaşmazlık, tutarsızlık, zıtlık 29958 inconsistent çelişkili, tutarsız, birbirini tutmayan, değişken, sögeni sögenine uymayan 29959 inconsolable avutulamaz, yatıştırılamaz, rahatlatılamaz, dinmez 29960 inconsonance ahenksizlik, uymazlık 29961 inconsonant uygunsuz, ahenksiz 29962 inconspicuous göze çarpmayan, önemsiz 29963 inconstancy sabit olmama, kararsızlık, sadakatsizlik 29964 inconstant sebatsız, kararsız, dönek, vefasız 29965 inconsumable tüketilemez, sarf edilemez 29966 incontestable tartışmasız, itiraz kabul etmez, su götürmez 29967 incontinence nefsine hâkim olamayış, sidiğini tutamazlık 29968 incontinency perhiz edemeyiş, iffetsizlik 29969 incontinent çişini tutamayan 29970 incontinently özünü tutamayarak, hemen, derhal 29971 incontrovertible apaçık, kesin, tartışılmaz, su götürmez 29972 inconvenience sıkıntı, rahatsızlık, sakınca, uygunsuzluk, zahmet olmak, işini zorlaştırmak, yük olmak 29973 inconvenient rahatsız edici, sıkıcı, sıkıntı veren, uygun olmayan, uygunsuz, elverişsiz 29974 inconvertibility konvertibl olmama, çevrilemezlik 29975 inconvertible konvertibl olmayan, çevrilemeyen 29976 incorporate birleştirmek, katmak, dahil etmek, içine almak, birleşmek, katılmak 29977 incorporated bank anonim banka 29978 incorporated company limitet şirket, anonim şirket 29979 incorporated birleşmiş, anonim 29980 incorporation birleştirme, birleşme, ortaklık, şirket 29981 incorporator kurucu, müessis 29982 incorporeal cisimsiz, manevi, maddi olmayan, tinsel 29983 incorrect yanlış 29984 incorrigibility yola gelmezlik, düzeltilemezlik 29985 incorrigible adam olmaz, düzelmez 29986 incorrodible aşınmaz, paslanmaz 29987 incorruptibility dürüstlük, bozulmazlık, çürümezlik 29988 incorruptible namuslu, dürüst, rüşvet yemez 29989 incorruption rüşvet yememe, bozulmama 29990 increase in length boy uzaması 29991 increase in size büyüme 29992 increase in volume hacim büyümesi 29993 increase in wages vergin artışı 29994 increase of capital sermaye artışı 29995 increase of value değer artışı 29996 increase artmak, çoğalmak, yükselmek, artırmak, çoğaltmak, artış 29997 increased productivity artan verimlilik 29998 increased artmış 29999 increasing costs artan maliyetler 30000 increasing artan, çoğalan 30001 increasingly gittikçe 30002 incredibility inanılmazlık 30003 incredible inanılmaz, akıl almaz, harika, müthiş, süper 30004 incredibly inanılmaz şekilde 30005 incredulity inanmazlık, şüphecilik 30006 incredulous kuşkulu, inanmadığını belirten 30007 increment value tax değer artış vergisi 30008 increment value artan değer 30009 increment artma, artış, zam 30010 incremental artışlı 30011 incriminate suçlamak, suçlu çıkarmak, suçlu olduğunu göstermek 30012 incriminating suçlayıcı 30013 incrimination suçlama 30014 incrust kabuk bağlamak 30015 incrustation kabuk bağlama, kabuk, kazantaşı 30016 incubate kuluçkaya yatmak, kuluçkaya yatırmak 30017 incubating egg kuluçkalık yumurta 30018 incubation period kuluçka dönemi 30019 incubation kuluçkaya yatma 30020 incubator kuluçka kılgası, erken doğan bebekleri yaşatma aygıtı, kuvöz 30021 incubus karabasan, kâbus, sıkıntı 30022 inculcate (with/in ile) kafasına sokmak, aşılamak 30023 inculcation telkin 30024 inculpate suçlamak 30025 incumbent görev olarak yükletilmiş, zorunlu, üzerine vazife olan, boynunun borcu 30026 incunabula bir şeyin başlangıç devirleri 30027 incur debts borca girmek 30028 incur expenses masrafa girmek 30029 incur liabilities borca girmek 30030 incur loses zarara uğramak 30031 incur sebep olmak, doğurmak, özünü duçar etmek, -e uğramak, maruz kalmak, düşmek, girmek, yakalanmak 30032 incurability tedavi edilemezlik, çaresizlik, devasızlık 30033 incurable tedavi edilemez, çaresiz 30034 incurious meraksız, kayıtsız 30035 incursion akın, baskın 30036 incurve eğmek 30037 incus örssümüğü 30038 indamine indamin 30039 indebted borçlu, borçlu, minnettar, müteşekkir 30040 indebtedness borçluluk, minnettarlık 30041 indecency ahlaksızlık, hayasızlık 30042 indecent assault zorla ırza geçme 30043 indecent uygunsuz, yersiz, açık saçık, çirkin, edepsiz, kaba 30044 indeciduous belirli mevsimlerde dökülmeyen 30045 indecipherable çözülemez, okunamaz, anlaşılmaz 30046 indecision kararsızlık 30047 indecisive kesin olmayan, kesin bir sonuca bağlanmayan, belirsiz, ortada, kararsız 30048 indecisiveness kararsızlık, kesin olmama 30049 indeclinable çekim eki olmayan, çekimsiz 30050 indecorous edebe aykırı, ayıp, yakışmaz, utandırıcı 30051 indeed gerçekten, doğrudan, cidden, hakikaten 30052 indefatigability yorulmazlık 30053 indefatigable yorulmaz, usanmaz, yorulmak bilmez 30054 indefeasible iptal edilemez, feshedilemez 30055 indefectible çürümez, hatasız 30056 indefensible savunulamaz, bağışlanamaz 30057 indefinable anlatılamaz, tanımlanamaz, tarifsiz 30058 indefinite adjective belgisiz sıfat 30059 indefinite article belgisiz tanımlık 30060 indefinite leave sınırsız izin 30061 indefinite pronoun belgisiz zamir 30062 indefinite belirsiz, sınırsız, sonsuz, sınırsız bir süre için, süresiz, mühletsiz 30063 indefiniteness belirsizlik, bulanıklık, sınırsızlık, sayısızlık 30064 indehiscent öz özüne açılmayan 30065 indelibility silinmezlik, sabitlik 30066 indelible pencil kopya kalemi 30067 indelible silinmez, çıkmaz, sabit 30068 indelicacy kabalık, terbiyesizlik, kaba davranış 30069 indelicate kaba, inceliksiz 30070 indemnification tazminat, taviz, telafi 30071 indemnify zararını ödemek, tazmin etmek 30072 indemnity ödence, tazminat 30073 indene inden 30074 indent çentmek, kertmek, (satır) içerden başlamak 30075 indentation çentik, koy, körfez 30076 indented senetli, sözleşmeli 30077 indenter çentik açıcı aygıt, dişleyici 30078 indenture sözleşme, senet 30079 independence bağımsızlık 30080 independent accountant bağımsız muhasebeci 30081 independent audit bağımsız denetim 30082 independent clause bağımsız cümlecik, bağımsız tümce 30083 independent deputy bağımsız milletvekili 30084 independent events bağımsız olaylar 30085 independent variable bağımsız değişken 30086 independent bağımsız 30087 indescribable anlatılmaz, tanımlanamaz, betimlenemez, tarifsiz 30088 indestructibility yıkılmazlık, tahrip edilemezlik 30089 indestructible yıkılamaz, yok edilemez 30090 indeterminable hallolunamaz 30091 indeterminate kesin olmayan, belirsiz, ortada 30092 indeterminateness belirsizlik 30093 indetermination belirsizlik, kararsızlık 30094 index error gösterge hatası 30095 index file dizin dosyası, dizin kütüğü 30096 index finger işaretparmağı 30097 index linked bond endeksli tahvil 30098 index of refraction kırılma indeksi 30099 index dizin, fihrist, indeks, gösterge, indeksle göstermek, indeksini bulmak 30100 indexation endeksleme 30101 indexed pension endekslenmiş emekli maaşı 30102 indexed dizinli 30103 indexing language dizinleme dili 30104 indexing dizinleme, indeksleme 30105 indian corn mısır, darı 30106 indican indikan 30107 indicate göstermek, belirtisi olmak, göstergesi olmak, belirtmek, sinyal vermek 30108 indicated horsepower nominal beygirgücü 30109 indicating device gösterme tertibatı 30110 indicating lamp işaret lambası, gösterge ışığı 30111 indication belirti, iz, işaret 30112 indicative abstract tanıtıcı özet, geniş özet 30113 indicative mood bildirme kipi 30114 indicative gösterici, belirtici 30115 indicator chart gösterge çizelgesi 30116 indicator tube gösterici tüp 30117 indicator sinyal, ibre, gösterge 30118 indices (ç.) (bkz.) index 30119 indict suçlamak, itham etmek 30120 indictable suçlanabilir 30121 indictment suçlama, itham 30122 indifference ilgisizlik, aldırışsızlık, kayıtsızlık 30123 indifferent ilgisiz, aldırışsız, kayıtsız, şöyle böyle, orta, vasat 30124 indigence fakirlik, fakirlik, yoksulluk 30125 indigenous yerli 30126 indigent yoksul, fakir 30127 indigested iyice düşünülmemiş, düzensiz, hazmedilmemiş, kaba 30128 indigestibility sindirilmezlik 30129 indigestible hazmı güç, zor hazmedilen 30130 indigestion sindirim güçlüğü 30131 indignant kızgın, içerlemiş, dargın 30132 indignation kızgınlık, dargınlık 30133 indignity onur kırıcı/küçük düşürücü durum 30134 indigo blue çivit rengi 30135 indigo printing indigo baskı 30136 indigo white indigo beyazı 30137 indigo çivit, indigo 30138 indigoid indigoit 30139 indigotin indigotin 30140 indirect address dolaylı adres 30141 indirect control dolaylı denetim 30142 indirect labour dolaylı işçilik 30143 indirect lighting dolaylı ışıklandırma 30144 indirect method dolaylı yöntem 30145 indirect mortgage loan dolaylı ipotek kredisi 30146 indirect object vasıtalı tamamlık, dolaylı tümleç 30147 indirect speech dolaylı anlatım 30148 indirect tax dolaylı vergi, vasıtalı vergi 30149 indirect wave yansımış dalga, endirekt dalga 30150 indirect direkt/doğrudan olmayan, dolaylı, dolambaçlı, imalı 30151 indirectness dolaylılık 30152 indiscernible ayırt edilemez, seçilemez, fark edilemez 30153 indiscipline disiplinsizlik 30154 indiscreet düşüncesiz, patavatsız, boşboğaz 30155 indiscrete kısımlara bölünmemiş, toplu halde 30156 indiscretion boşboğazlık, düşüncesizlik, patavatsızlık 30157 indiscriminate rasgele, karışık, gelişigüzel, ayırım yapmayan, fark gözetmeyen 30158 indiscriminately rasgele, fark gözetmeden 30159 indiscrimination ayırt edememe, keyfilik 30160 indispensable vazgeçilmez, gerekli, zorunlu, kaçınılmaz 30161 indispose hasta etmek, keyfini kaçırmak, hevesini kırmak 30162 indisposed hasta, rahatsız, keyifsiz, isteksiz, gönülsüz 30163 indisposition rahatsızlık, keyifsizlik 30164 indisputable tartışılmaz, kesin, su götürmez 30165 indissolubility çözünmezlik, erimezlik, daimilik, süreklilik 30166 indissoluble devamlı, sürekli, bozulmaz, ayrılmaz, sabit 30167 indistinct hayal meyal, belli belirsiz 30168 indistinctive ayırt edilemez 30169 indistinctness belirsizlik 30170 indistinguishable ayırt edilemez, seçilemez 30171 indium indiyum 30172 individual enterprise kişisel girişim 30173 individual estate şahsi mal mülk 30174 individual proprietor tek sahip 30175 individual bireysel, kişisel, özel, tek, kişi, birey, insan 30176 individualism bireycilik 30177 individualist bireyci 30178 individuality kişilik, bireylik, özellik 30179 individualize bireyleştirmek, ayrı tutmak 30180 individually ayrı olarak, teker teker 30181 indivisibility bölünmezlik 30182 indivisible bölünmeyen, bölünmez 30183 indocile kontrolü güç, yumuşak başlı olmayan 30184 indoctrinate (fikir) aşılamak, öğretmek, doldurmak 30185 indoctrination beyin yıkama, doktrin 30186 indole indol 30187 indolence tembellik, uyuşukluk, üşengeçlik 30188 indolent tembel, uyuşuk, üşengeç 30189 indomitable yılmaz, boyun eğmez, inatçı 30190 indoor antenna dahili anten, oda anteni 30191 indoor ev içinde olan/yapılan 30192 indoors ev içinde, ev içine 30193 indophenol indofenol 30194 indoxyl indoksil 30195 indraft içeri çekme 30196 indraught içeri çekme 30197 indubitable kesin, kuşkulanılmaz, kuşkusuz, muhakkak 30198 induce -e ikna etmek, kandırmak, -e neden olmak 30199 induced current indüksiyon akımı 30200 inducement kandırma, ikna, teşvik, neden, güdü 30201 induct üyeliğe kabul etmek, askere almak 30202 inductance coil endüktans bobini 30203 inductance indüktans, endüktans 30204 induction accelerator indüksiyon hızlandırıcı 30205 induction coil indüksiyon bobini 30206 induction current endüksiyon akımı 30207 induction machine endüksiyon kılgası 30208 induction motor endüksiyon kozgaltkası 30209 induction pipe emme borusu, giriş borusu 30210 induction tümevarım, göreve getirme 30211 inductive circuit endüktif devre 30212 inductive load endüktif yük 30213 inductive tümevarımsal, endüktif, ilkel 30214 inductor indüktör, endüktans bobini 30215 indulge isteklerini yerine getirmek, şımartmak, yüz vermek, (yemek/içmek/vb.'de) aşırıya kaçmak, kaptırmak 30216 indulgence göz yumma, hoşgörü, şımartma, şımartılma, düşkünlük, zevk 30217 indulgent göz yuman, hoşgören 30218 induline indulin 30219 indurate sertleş(tir)mek, duygusuzlaş(tır)mak 30220 induration katılaş(tır)ma, sağlamlaş(tır)ma, duygusuzlaşma 30221 indusium kurtçuk kesesi 30222 industrial accident iş kazası 30223 industrial alcohol endüstriyel alkol 30224 industrial bank sanayi bankası 30225 industrial centre endüstri merkezi, sanayi merkezi 30226 industrial chemistry endüstriyel kimya 30227 industrial court sanayi mahkemesi 30228 industrial district endüstri bölgesi 30229 industrial engineer endüstri kıvcılığı 30230 industrial engineering endüstri kıvcılığı 30231 industrial enterprise sınai girişim 30232 industrial estate sanayi bölgesi 30233 industrial exhibition sanayi sergisi 30234 industrial fuel endüstriyel yakıt 30235 industrial property sınai mülkiyet 30236 industrial revolution sanayi devrimi 30237 industrial safety sanayide güvenlik 30238 industrial services sınai hizmetler 30239 industrial spying sanayi casusluğu 30240 industrial waste water sanayi atık suyu 30241 industrial waste endüstriyel atık 30242 industrial endüstriyel, işleyimsel 30243 industrialist sanayici, fabrikatör 30244 industrialization sanayileşme, endüstrileşme 30245 industrialize sanayileştirmek, sanayileşmek 30246 industrious çalışkan 30247 industry endüstri, sanayi, çalışkanlık, sıkı çalışma 30248 indwell nüfuz etmek, ikamet etmek, oturmak 30249 inebriate sarhoş etmek, ayyaş, sarhoş 30250 inebriated sarhoş 30251 inebriation sarhoş olma 30252 inebriety sarhoşluk, ayyaşlık 30253 inedibility yenmezlik 30254 inedible (yiyecek) yenmez 30255 inedited basılmamış, yayımlanmamış 30256 ineffable anlatılmaz, tanımlanmaz, betimlenemez, tarifsiz 30257 ineffaceable silinemez 30258 ineffective etkisiz, sonuçsuz 30259 ineffectively sonuç vermeden 30260 ineffectiveness etkisizlik, verimsizlik, yetersizlik 30261 ineffectual etkisiz, beceriksiz, faydasız, zayıf 30262 inefficiency yetersizlik, etkisizlik, verimsizlik 30263 inefficient etkisiz, yetersiz, verimsiz 30264 inelastic esnemez, esnek olmayan 30265 inelasticity esnek olmama, katı olma, dik olma 30266 inelegance zarafetsizlik, çirkinlik 30267 inelegant kaba, yontulmamış, inceliksiz, çirkin, kaba 30268 inelegantly zarafetsiz olarak, çirkin olarak 30269 ineligibility uygun olmama, hakkı olmama, seçilmezlik 30270 ineligible uygun olmayan, seçilemez 30271 ineluctable kaçınılmaz 30272 inept beceriksiz, yeteneksiz, uygunsuz, yersiz, ahmakça 30273 ineptitude beceriksizlik, ahmaklık 30274 ineptness yersizlik, uygunsuzluk, anlamsızlık, toyluk 30275 inequal eşit olmayan 30276 inequality eşitsizlik, pürüzlülük 30277 inequitable haksız, insafsız 30278 inequity haksızlık, adaletsizlik, insafsızlık 30279 ineradicable sökülemez, kökünden çıkarılamaz 30280 inerasable silinmez, çıkmaz 30281 inerrable hatasız 30282 inerrancy yanılmazlık 30283 inert gas soy gaz, atıl gaz 30284 inert metal asal metal 30285 inert hareketsiz, cansız, yavaş, tembel, uyuşuk 30286 inertia atalet, süredurum, tembellik, uyuşukluk 30287 inertness cansızlık, hareketsizlik 30288 inescapable kaçınılamaz 30289 inessential gereksiz, önemsiz, gereksiz/önemsiz şey 30290 inessive içindelik yağdayı 30291 inestimable hesaplanamaz, çok önemli 30292 inevitability kaçınılamazlık, çaresizlik 30293 inevitable kaçınılmaz, eksik olmaz, kaçmaz 30294 inexact doğru olmayan, yanlış 30295 inexactness hatalı olma, yanlışlık 30296 inexcusable bağışlanamaz, hoşgörülemez, affedilemez 30297 inexhaustible tükenmez, bitmez tükenmez 30298 inexorability amansızlık, merhametsizlik 30299 inexorable yılmaz, değişmez, direngen 30300 inexpediency faydalı olmama, gereksizlik, yersizlik 30301 inexpedient uygunsuz, amaca uymayan 30302 inexpensive ucuz, erzan 30303 inexpensively ucuza 30304 inexperience tecrübesizlik, deneyimsizlik 30305 inexperienced tecrübesiz, deneyimsiz 30306 inexpert deneyimsiz, tecrübesiz, hünersiz, acemi, hantal 30307 inexpiable affolunamaz 30308 inexplicable anlatılması ve anlaşılması güç, açıklanamaz 30309 inexplicit çapraşık, karışık, kesin olmayan 30310 inexpressible (duygular) anlatılamaz, tanımlanamaz, sözcüklerle anlatılamayacak denli güçlü 30311 inexpressive ifade etmeyen, ifadesiz, anlamsız, anlatımsız 30312 inextenso enine boyuna, etraflıca 30313 inextricable kaçılmaz, kaçınılmaz, ayrılmaz, çözülemez 30314 infallibility yanılmazlık, aldanmazlık 30315 infallible yanılmaz, şaşmaz 30316 infamous alçak, rezil, ayıp, iğrenç 30317 infamy rezalet, alçaklık 30318 infancy bebeklik, çocukluk, başlangıç 30319 infant industry bebek sanayi 30320 infant küçük çocuk, bebek, çağa 30321 infanticide çocuk öldürme 30322 infantile çocukla ilgili, çocuksu, çocukça 30323 infantilism gelişmemişlik 30324 infantry officer piyade subayı 30325 infantry piyade 30326 infantryman piyade, yaya er 30327 infatuate aklını çelmek 30328 infatuated (with ile) sırılsıklam aşık, deli gibi aşık 30329 infatuation delicesine aşık olma 30330 infect (hastalık) bulaştırmak, geçirmek 30331 infection hastalık, enfeksiyon, mikrop kapma, (hastalık) bulaşma, bulaştırma 30332 infectious bulaşıcı, yolukucu, yukumlu, yukmalı 30333 infelicitous talihsiz, mutsuz, hoşnutsuz, uygunsuz 30334 infelicity talihsizlik, mutsuzluk, hoşnutsuzluk, uygunsuzluk 30335 infer (from ile) sonucunu çıkarmak, anlamak 30336 inference sonuç çıkarma, anlam çıkarma, çıkarım, sonuç 30337 inferior (to ile) aşağı, alt, ikinci derecede, ast, aşağı derecede olan kimse, rütbe ve mevkice küçük kimse, ast 30338 inferiority complex aşağılık duygusu 30339 inferiority aşağılık, adilik, bayağılık 30340 infernal machine suikast bombası 30341 infernal berbat, rahatsız edici, sinir bozucu, cehennemi, şeytani 30342 infernally şeytancasına, müthiş bir derecede 30343 inferno cehenneme benzer yer/durum, cehennem 30344 infertile kısır, verimsiz, çorak 30345 infertility verimsizlik, çoraklık, bereketsizlik 30346 infest (with ile) (fare/vb.) istila etmek, sarmak 30347 infestation istila 30348 infidel kafir, imansız 30349 infidelity sadakatsizlik, aldatma 30350 infield çiftlik evine yakın tarla 30351 infighting rekabet, sürtüşme 30352 infiltrate (in/into ile) içeri sızmak, süzülmek, girmek 30353 infiltration süzme, süzülme 30354 infinite line sonsuz hat 30355 infinite set sonsuz küme 30356 infinite space sonsuz uzay 30357 infinite sonsuz, sınırsız 30358 infinitesimal çok küçük 30359 infinitive phrase mastar cümleciği 30360 infinitive mastar, eylemlik 30361 infinitude hudutsuzluk, sınırsızlık 30362 infinity sonsuzluk 30363 infirm (yaşlılıktan/vb.) güçsüz, zayıf, halsiz, dermansız 30364 infirmary revir, hastane 30365 infirmity bedensel ve zihinsel güçsüzlük, halsizlik 30366 infix içek 30367 inflame tutuşturmak, alevlendirmek 30368 inflamed kızarmış ve kabarmış 30369 inflammability kolayca tutuşma, yanabilme, ateş alma 30370 inflammable liquid parlayabilir sıvı, yanıcı sıvı 30371 inflammable matter yanıcı madde 30372 inflammable tutuşur, yanar, yanıcı 30373 inflammation iltihap, yangı 30374 inflammatory tahrik eden, alevlendiren, kışkırtıcı 30375 inflatable şişirilebilir, şişme 30376 inflate şişirmek, şişmek 30377 inflated şişik, şişmiş, kibirli 30378 inflation rate enflasyon oranı 30379 inflation enflasyon, pul bolluğu, şişme, şişkinlik 30380 inflationary gap enflasyonist açık 30381 inflationary period enflasyon süreci 30382 inflationary enflasyonla ilgili 30383 inflationist enflasyon yanlısı 30384 inflect çekmek, kullanıma göre sözcüğün biçimini değiştirmek 30385 inflection point bükülme çekidi 30386 inflection bükün 30387 inflectional bükünlü 30388 inflexibility eğilmezlik, azim, kararlılık, sertlik 30389 inflexible eğilmez, bükülmez, değişmez, inatçı, kararlı 30390 inflexibly eğilmez 30391 inflexion bükülme, eğilme 30392 inflexional çekime ait 30393 inflict (on/upon ile) zorlamak, zorla kabul ettirmek, yamamak, yüklemek 30394 infliction eziyet, ceza, zorlama 30395 inflorescence çiçek açma 30396 inflow of foreign currency döviz akışı 30397 inflow içeriye akış 30398 influence etki, nüfuz, sözü geçerlik, torpil, etkili/nüfuzlu kimse, sözü geçen kimse, etkilemek 30399 influential güçlü, etkili 30400 influenza grip 30401 influx istila, akın, üşüşme, içeriye akma 30402 info bilgi, haber 30403 inform haberdar etmek, bildirmek, bilgi vermek, (against/on/upon ile) ihbar etmek 30404 informal education örgün öğretim 30405 informal resmi olmayan, gayri resmi, teklifsiz, gündelik 30406 informality teklifsizlik, merasimsizlik 30407 informally teklifsizce 30408 informant haber/bilgi veren kimse 30409 informatics bilişim 30410 information bits bilgi bitleri 30411 information channel bilgi arnası 30412 information desk danışma 30413 information network bilişim ağı 30414 information processing center bilgi işlem merkezi 30415 information security bilgi güvenliği 30416 information service bilişim hizmeti 30417 information system bilişim jüyesi 30418 information bilgi, haber, danışma 30419 informational bilgi niteliğinde 30420 informative bilgi verici, aydınlatıcı 30421 informed bilgili, haberdar 30422 informer gammaz, muhbir 30423 infra aşağıya, aşağıda, ileride 30424 infrablack siyah altı 30425 infraction ihlal, uymama, suç, kuralları bozma 30426 infrared detection kızılötesi detektörü 30427 infrared kızıl ötesi 30428 infrasonic subsonik, enfrasonik, sesaltı 30429 infrastructural altyapısal 30430 infrastructure altyapı jüyesi 30431 infrequency seyreklik 30432 infrequent seyrek, sık gerçekleşmeyen, nadir 30433 infringe (hakkını) çiğnemek, bozmak, ihlal etmek 30434 infringement tecavüz, ihlal, sakatlama, bozma 30435 infundibular huni şeklinde 30436 infuriate çileden çıkarmak 30437 infuse demlemek, aşılamak 30438 infusible erimez, kaynaşmaz, eritilmez, birleştirilemez 30439 infusion pump şeker hastaları için insülin pompası 30440 infusion içine dökme, demleme, damara zerk etme 30441 infusorian ufak ve tek hücreli döngül 30442 ing hal ortacı soneki, hal ulaç soneki 30443 ingate döküm deliği 30444 ingathering hasatı toplama, hasat, mahsul 30445 ingeminate tekrarlamak 30446 ingenious becerikli, usta, ustaca yapılmış 30447 ingenue saf kız, saf kız rolü 30448 ingenuity zekâ, ustalık beceri 30449 ingenuous saf, toy, deneyimsiz 30450 ingenuously açık yüreklilikle, samimi olarak 30451 ingenuousness maharet, sadedillik 30452 ingest yemek, yutmak 30453 ingestion yeme, mideye indirme 30454 inglorious utandırıcı, ayıp, onursuz, gösterişsiz, mütevazı 30455 ingoing içeriye giren, memuriyete başlayan 30456 ingot crane kütük vinci 30457 ingot külçe 30458 ingrain dyestuff inkişaf boyası, diazo boyası 30459 ingrain kökleştirmek, ham iken boyamak 30460 ingrained kökleşmiş, yerleşmiş 30461 ingrate nankör kimse 30462 ingratiate oneself with sb -e yağ çekmek, yağcılık etmek 30463 ingratiate -e yağ çekmek, yağcılık etmek 30464 ingratitude nankörlük 30465 ingredient karışımı oluşturan madde 30466 ingress girme, giriş hakkı, giriş 30467 ingrown içine batmış, kökleşmiş 30468 inguinal kasığa ait 30469 ingurgitate oburca yiyip içmek, tıkınmak 30470 inhabit -de yaşamak, oturmak 30471 inhabitable oturulabilir, yaşanabilir 30472 inhabitancy ikamet 30473 inhabitant sakin, oturan 30474 inhabited place mesk-n mahal 30475 inhalation nefes alma, teneffüs 30476 inhale içine çekmek 30477 inhaler soluk aldırma cihazı 30478 inharmonious ahenksiz, uyumsuz, uygunsuz 30479 inhere bir şeye bağlı olmak 30480 inherent storage kalıtımsal bellek 30481 inherent vice malın kendi kusuru 30482 inherent doğasında olan, doğal 30483 inherit miras olarak almak 30484 inheritable babadan oğula geçebilir 30485 inheritance tax veraset vergisi, intikal vergisi 30486 inheritance kalıt, miras 30487 inherited miras yoluyla kalmış 30488 inheritor varis, mirasçı 30489 inhibit tutmak, dizginlemek, engellemek 30490 inhibited çekingen, utangaç 30491 inhibition çekingenlik, utangaçlık 30492 inhibitive yasaklayıcı, önleyici 30493 inhibitor yavaşlatıcı, inhibitör 30494 inhibitory engelleyici, baskı altında tutulan, yasak edici 30495 inhospitable konuk sevmez 30496 inhuman acımasız, gaddar 30497 inhumane insafsız, acımasız, kaba, insanlık dışı 30498 inhumanity insanlık dışı davranış, acımasızlık 30499 inhume gömmek, defnetmek 30500 inimical düşman, muhalif, aleyhtar 30501 inimitable eşsiz, taklit edilemez 30502 iniquitous adaletsiz, kötü 30503 iniquity haksızlık, adaletsizlik, kötülük, günah 30504 initial advertising tanıtım reklamı 30505 initial approach ilk yaklaşma 30506 initial capital başlangıç sermayesi 30507 initial condition başlangıç koşulu 30508 initial expenses kuruluş giderleri, işe başlama giderleri 30509 initial material ana madde 30510 initial orders başlangıç komutları 30511 initial point başlangıç çekidi 30512 initial position başlangıç konumu 30513 initial salary ilk maaş 30514 initial speed başlangıç hızı, ilk hız 30515 initial state başlangıç yağdayı, ilk hal 30516 initial value ilk değer 30517 initial velocity ilk hız 30518 initial ilk, önceki, ilk harf, parafe etmek 30519 initialization başlangıç durumuna getirme, başlatma 30520 initialize başlangıç durumuna getirmek, başlatmak 30521 initially başlangıçta, baştan, önceden, ilkin, önce 30522 initiate başlamak, başlatmak, (into ile) (dernek/kulüp/vb.'ne) almak, kabul etmek 30523 initiation başlatma, ilk adımını atma, girme 30524 initiative ilk adım, başlangıç, insiyatif, başkalarının yardımı olmadan karar verme yeteneği 30525 initiator başlatan kimse 30526 initiatory tanıtıcı, başlatan 30527 inject iğne yapmak, zerketmek, enjekte etmek 30528 injection cock püskürtme musluğu 30529 injection engine enjeksiyon kozgaltkası 30530 injection fuel püskürtme yakıt 30531 injection nozzle enjektör memesi, püskürtme memesi 30532 injection pump enjeksiyon pompası 30533 injection syringe enjektör, şırınga 30534 injection iğne, enjeksiyon 30535 injector needle enjektör iğnesi, püskürteç iğnesi 30536 injector enjektör, püskürteç 30537 injudicious (davranış) düşüncesiz, mantıksız 30538 injun kızılderili 30539 injunction emir, karar, resmi emir 30540 injure incitmek, yaralamak, zarar vermek, incitmek 30541 injured yaralı 30542 injurious zararlı, muzır 30543 injury to person kişiye zarar 30544 injury to property mala zarar 30545 injury hasar, zarar, ziyan 30546 injustice haksızlık, adaletsizlik 30547 ink pad ıstampa 30548 ink mürekkep 30549 inkhorn boynuz hokka 30550 inkling seziş, kuşku 30551 inkwell gömülü hokka 30552 inky mürekkep gibi, mürekkepli, kapkara 30553 inky-dinky küçük projektör, küçük ışıldak 30554 inlaid (with ile) kakma, işlemeli 30555 inland bill ülke içi poliçe 30556 inland duty dahili vergi 30557 inland mail yurtiçi posta 30558 inland navigation yurtiçi seyrüsefer 30559 inland port iç liman 30560 inland produce yerli ürün 30561 inland sea kapalı deniz, içdeniz 30562 inland tariff yurtiçi gümrük tarifesi 30563 inland waters iç sular 30564 inland waterways iç sular 30565 inland ülkenin iç kısmında olan, iç, ülkenin iç bölgelerine doğru, içerilerde 30566 inlaws evlenme yoluyla akrabalık 30567 inlay kakma, kakma işi 30568 inlet pipe giriş borusu, emme borusu 30569 inlet körfezcik, koy, giriş, ağız 30570 inly içten, yürekten 30571 inmate (hastane/hapishane/vb.'de) oda arkadaşı 30572 inmost bkz.innermost 30573 inn han, otel, konakçı 30574 innards iç kılganlar, mide ve bağırsaklar 30575 innate (nitelik) doğuştan 30576 inner bark iç kabuk 30577 inner dimeter iç çap 30578 inner ear içkulak 30579 inner keel iç omurga 30580 inner layer iç katman, iç tabaka 30581 inner nucleus iç çekirdek 30582 inner port iç liman 30583 inner surface iç yüzey 30584 inner synchromesh disk iç senkromeç disk 30585 inner tube şambriyel, içlastik 30586 inner iç, içerdeki, merkeze en yakın, iç 30587 innermost en içerdeki, en içteki 30588 innervate sinir jüyesine bağlamak 30589 innervation sinir jüyesine bağlama 30590 innings sıra 30591 innkeeper hancı 30592 innocence suçsuzluk, günahsızlık, cahillik, cehalet 30593 innocent masum, suçsuz, zararsız, saf, temiz kalpli 30594 innocuous zararsız, incitmeyen 30595 innominate bone kalça sümüğü 30596 innominate adsız, isimsiz 30597 innovate yenilik getirmek, değişiklik yapmak 30598 innovation yenilik, buluş 30599 innovator yenilikçi 30600 innuendo sezindirme, ima, dokundurma, kinaye 30601 innumerable sayısız 30602 inobservance dikkatsizlik 30603 inoculate (with/against ile) aşılamak 30604 inoculation gun aşı tabancası 30605 inoculation aşı, peyvent, calak, aşılama 30606 inodorous kokusuz 30607 inoffensive zararsız, incitmeyen 30608 inoffensiveness zararsızlık 30609 inofficial resmi olmayan 30610 inoperable ameliyat yapılamaz 30611 inoperative account geçersiz hesap 30612 inoperative geçersiz, hükümsüz, işlemez 30613 inopportune zamansız, sırasız, yersiz, uygunsuz, mevsimsiz 30614 inordinate aşırı, gereğinden çok 30615 inorganic chemistry anorganik kimya 30616 inorganic compound anorganik bileşik 30617 inorganic soil inorganik toprak 30618 inorganic inorganik 30619 inosculate bir araya gelip birleşmek, bitiştirmek 30620 inositol inositol 30621 inpatient hastanede tedavi gören hasta 30622 inpayment ödeme, tediye 30623 inphase eş fazlı 30624 inpouring içe akan 30625 input data girdi bilgisi, giriş bilgisi 30626 input device girdi aygıtı 30627 input level giriş düzeyi 30628 input process girdi işlemi 30629 input program girdi bağdarlaması 30630 input record girdi kaydı 30631 input girdi, giriş 30632 input-output girdi-çıktı 30633 inquest soruşturma, istintak 30634 inquietude endişe, merak 30635 inquire about (a thing) birisi hakkında bilgi edinmek 30636 inquire after (a person) birinin hatırını sormak 30637 inquire sormak, bilgi almak, sorup öğrenmek, araştırmak 30638 inquiring araştırıcı, öğrenmek isteyen, meraklı 30639 inquiry soruşturma, araştırma 30640 inquisition sorgu, sorgulama 30641 inquisitive başkalarının işleriyle ilgilenen, meraklı 30642 inquisitiveness çok soru sorma, meraklılık 30643 inquisitor engizisyon memuru, tahkikat memuru 30644 inroads akın, baskın, engelleme, gedik 30645 inrush ani degaj, birden boşalma, içeriye hücum 30646 insalubrious sağlığa dokunan, sağlıksız 30647 insalubrity sağlığa aykırılık 30648 insane asylum akıl hastanesi 30649 insane deli, çılgın 30650 insanitary sağlığa zararlı, sağlıksız 30651 insanity delilik, çılgınlık, aptallık 30652 insatiable doymak bilmez, açgözlü, obur, pisboğaz 30653 insatiableness aç gözlülük 30654 insatiate doymaz, giderilemez, tatmin edilemez 30655 inscribe yazmak 30656 inscription kitabe, yazıt 30657 inscriptive yazılı, kayıtlı 30658 inscrutable anlaşılmaz, esrarengiz, gizemli 30659 insect eater böcekçil 30660 insect pests zararlı haşarat 30661 insect böcek 30662 insecticide böcek öldürücü ilaç, böcek zehiri 30663 insectivore böcekçil döngül, böcek yiyen döngül 30664 insectivorous böcekçil, böcek yiyen 30665 insecure özüne güveni olmayan, güvensiz, endişeli, emniyetsiz, güvenilmez, sakat 30666 inseminate tohum ekmek, döllemek 30667 insemination tohumlama, tohum ekme, dölleme, döllenme 30668 insensate hissiz, duygusuz, çılgınca 30669 insensibility duygusuzluk, hissizlik 30670 insensible bilinçsiz, baygın, bilgisiz, habersiz 30671 insensitive duygusuz, anlayışsız, duyarsız, etkilenmeyen 30672 insensitiveness duygusuzluk, hissetmezlik 30673 insentient hissiz, cansız 30674 inseparable ayrılmaz, bağlı, yapışık 30675 insert sokmak, içine koymak 30676 insertion ekleme, eklenen şey 30677 inset ilave, ek, bir şeyin ortasına ek koymak 30678 inshore kıyıya, sahile (doğru) 30679 inside diameter iç çap 30680 inside left soliç 30681 inside out tersyüz 30682 inside right sağiç 30683 inside wall iç duvarı 30684 inside iç, iç kısım, ç, mide, iç, içteki, iç, gizli, içerde, içeriye, kodeste, içerde, içerisine, içerisinde, içine, içinde 30685 insider kendisine özel bilgiler ve ayrıcalık tanıyan bir türkümün üyesi 30686 insides karın ve bağırsaklar 30687 insidious sinsi, gizlice zarar veren 30688 insidiousness sinsilik 30689 insight kavrama, kavrayış, anlayış 30690 insignia nişanlar, rütbeler 30691 insignificance önemsizlik, ehemmiyetsizlik 30692 insignificancy önemsizlik, değersizlik 30693 insignificant değersiz, önemsiz, meyde 30694 insincere içtenliksiz, samimiyetsiz, ikiyüzlü 30695 insincerity samimiyetsizlik, vefasızlık 30696 insinuate üstü kapalı söylemek, ima etmek, anıştırmak 30697 insinuation ima, kinaye, dolaylı söz, anıştırma 30698 insipid tatsız, yavan, lezzetsiz, sönük 30699 insipidity sönüklük, yavanlık 30700 insipidness sönüklük 30701 insist (on/upon ile) ısrar etmek, dayatmak 30702 insistence ısrar, ısrarlılık 30703 insistency ısrar, zorlama, ayak direme, kararlılık 30704 insistent ısrarlı, ısrarlı, sürekli 30705 insobriety ayyaşlık 30706 insofar as -diğince, -diği kadar 30707 insolate güneşe maruz bırakmak, güneşlendirmek 30708 insolation güneşleme, güneşe tutma, güneşe serme 30709 insole ayakkabı astarı, keçe 30710 insolence saygısızlık, arsızlık, küstahlık, hakaret 30711 insolent saygısız, terbiyesiz, kaba 30712 insolubility çözünmezlik, erimezlik, katışmazlık 30713 insoluble in water suda çözünmez 30714 insoluble çözünmez, erimez, içinden çıkılmaz, çözülemez 30715 insolvable (Aİ) bkz.insoluble 30716 insolvency iflas, ödeme güçsüzlüğü, batma 30717 insolvent borcunu ödeyemeyen, müflis 30718 insomnia uykusuzluk, uyuyamama 30719 insomniac uykusuz, uyuyamayan 30720 insomuch as o kadarki, hatta 30721 insomuch that o kadarki, hatta 30722 insomuch o derece, o kadar 30723 insouciance aldırmazlık, dikkatsizlik, ilgisizlik 30724 insouciant ilgisiz, kaygısız, tasasız, aldırmaz, dikkatsiz 30725 inspan arabaya koşmak, öküzü arabaya koşmak 30726 inspect denetlemek, incelemek, gözden geçirmek, yoklamak 30727 inspection hole kontrol deliği 30728 inspection report kontrol raporu, muayene raporu 30729 inspection denetim, yoklama 30730 inspector müfettiş, sakçı komiseri 30731 inspectorate teftiş kurulu, denetim kurulu 30732 inspiraional ilham verici 30733 inspiration esin, ilham, ilham kaynağı, parlak fikir 30734 inspiratory soluk almaya ait 30735 inspire esinlemek, ilham vermek, (with/in ile) -de ...uyandırmak, ile doldurmak 30736 inspirit canlandırmak, gayret vermek 30737 inspissate koyulaştırmak, yoğunlaştırmak 30738 inspring ilham verici 30739 instability kararsızlık, değişkenlik 30740 instable kararsız, istikrarsız 30741 install (aygıt) döşemek, hazırlamak, düzenlemek, kurmak, yerleştirmek 30742 installation date kurulma tarihi 30743 installation time kuruluş süresi 30744 installation tesisat, donanım, cihaz, kurgu, kuraştırma, yerleştirme 30745 installment selling taksitli satış 30746 installment bkz.instalment 30747 instalment credit tüketici kredisi 30748 instalment plan taksit usulü 30749 instalment sale taksitle satış 30750 instalment taksit, (oyun/kitap/vb.) kısım, bölüm 30751 instance örnek 30752 instant coffee neskafe 30753 instant an, dakika, hemen olan, acil, (yiyecek/vb.) çabuk ve kolay hazırlanabilen 30754 instantaneous water heater çabuk su ısıtıcısı 30755 instantaneous anlık, bir anda olan 30756 instantaneously hemen, derhal, birden, hiç beklemeden 30757 instanter derhal, birdenbire 30758 instantly hemen, anında 30759 instar iki deri dökme zamanı arasındaki gelişim evresi 30760 instate işe yerleştirmek, işe sokmak 30761 instauration yenileme, tazeleme 30762 instead of yerine, (önek) -in yerine, ivazına 30763 instead onun yerine, ivazına 30764 instep ayağın üst kısmı 30765 instigate başlatmak, önayak olmak, teşvik etmek, kışkırtmak 30766 instigation teşvik, öneri, uyarı 30767 instigator kışkırtıcı kimse, fitneci, elebaşı 30768 instil (in/into ile) (fikir) aşılamak, öğretmek 30769 instill bkz.instil 30770 instinct içgüdü 30771 instinctive içgüdüsel 30772 instinctively içgüdüsel olarak 30773 institute an inquiry soruşturma açmak 30774 institute enstitü, kurum, kurmak 30775 institution kurum, kuruluş, dernek, yerleşmiş gelenek, kurum, yerleşmiş yasa, kurma 30776 institutional economics kurumsal iktisat 30777 institutional investors kurumsal yatırımcılar 30778 institutional kurumsal 30779 institutionalize kurumlaştırmak, müesseseleştirmek 30780 instruct bilgi vermek, öğretmek, talimat vermek, emretmek 30781 instruction book talimat kitabı, tarifname 30782 instruction word komut sözcüğü 30783 instruction öğretim, talimat, yönerge, tarifname 30784 instructions talimat, yönerge, direktif, emir 30785 instructive öğretici 30786 instructor talimci, eğitmen, muallim, öğretmen, rehber 30787 instrument board alet kestesi, gösterge kestesi 30788 instrument flying aletli uçuş 30789 instrument landing aletli iniş 30790 instrument panel alet kestesi, gösterge kestesi 30791 instrument aygıt, alet, çalgı 30792 instrumental error alet hatası 30793 instrumental (in ile) yardımcı, aracı olan, enstrümantal 30794 instrumentalist çalgıcı 30795 instrumentality vasıta olma, aracı olma 30796 instruments ameliyat aletleri 30797 insubordinate baş kaldıran, itaatsiz, asi, kafa tutan 30798 insubordination baş kaldırma, asilik, itaatsizlik 30799 insubstantial güçsüz, zayıf, kuvvetsiz, yetersiz 30800 insufferable (davranış) katlanılmaz, çekilmez 30801 insufficiency yetersizlik, eksiklik, yetmezlik 30802 insufficient yetersiz, eksik 30803 insufflate içine üflemek, hava vermek 30804 insufflation içine üfleme, hava verme, üfleme 30805 insufflator püskürteç 30806 insulant yalıtkan madde 30807 insular dar görüşlü 30808 insularity adalı olma, tecrit, ayırma, dar görüşlülük 30809 insulate (from/against ile) izole etmek, yalıtmak, ayırmak, ayrı tutmak, korumak 30810 insulated yalıtılmış, yalıtık 30811 insulating compound yalıtkan madde, izolan madde 30812 insulating joint yalıtım contası, izolasyon contası 30813 insulating material yalıtım malzemesi 30814 insulating plate yalıtım plakası, izolasyon plakası 30815 insulating switch izolasyon şalteri, ayırıcı şalter 30816 insulating tape izole bant 30817 insulating yalıtkan, yalıtım 30818 insulation tecrit, yalıtım, izolasyon, izolasyon maddesi 30819 insulator izolatör, yalıtkan 30820 insulin ensülin 30821 insult aşağılamak, hakaret etmek, hakaret 30822 insulting küçümseyici, aşağılayıcı 30823 insuperable aşılması güç, zorlu 30824 insupportable çekilmez, katlanılmaz, haksız, tahammül edilemez 30825 insurance agent sigorta acentası 30826 insurance broker sigorta simsarı, sigorta tellalı 30827 insurance company sigorta şirketi 30828 insurance contract sigorta sözleşmesi, sigorta mukavelesi 30829 insurance cover sigortanın kuvertürü 30830 insurance demand sigorta talebi 30831 insurance expert sigorta eksperi 30832 insurance money sigorta bedeli, sigorta tazminatı 30833 insurance policy sigorta poliçesi 30834 insurance premium sigorta primi 30835 insurance value sigorta değeri 30836 insurance sigorta, sigortacılık, sigorta, sigorta pulu, (against ile) korunma 30837 insure sigorta ettirmek, garantilemek, sağlama almak 30838 insured person sigortalı kimse 30839 insured sigortalı, garantili 30840 insurer sigortacı 30841 insurgence ayaklanma 30842 insurgency isyan 30843 insurgent asi, başkaldıran, ayaklanan, kozgalancı 30844 insurmountable çok büyük, çok güç, yenilemez, başa çıkılmaz 30845 insurrection isyan, ayaklanma 30846 insurrectist isyan taraftarı 30847 insusceptibility duygusuzluk, hissizlik 30848 insusceptible duygusuz, hissiz 30849 intact bozulmamış, tam, bütün 30850 intaglio oyma 30851 intake of food alınan yiyecek miktarı 30852 intake valve emme supabı 30853 intake içeri alınan miktar ya da sayı, giriş 30854 intangibility dokunulmazlık 30855 intangible fiziksel varlığı olmayan, elle tutulamaz, görülemez, duyumsanabilir 30856 intarsia kakmacılık 30857 integer tam sayı 30858 integral calculus integral hesabı, tümlev hesabı 30859 integral equation integralli denklem, tümlevli denklem 30860 integral gerekli, önemli, entegral, tümlev, bitev 30861 integrand integrand, tümlevlenen 30862 integrant tamamlayıcı 30863 integrate (with/into ile) bütünleşmek, kaynaşmak, katmak, kaynaştırmak 30864 integrated circuit tümleşik devre, entegre devre 30865 integrated bütünleşmiş 30866 integration bütünleşme, entegrasyon, tamamlama 30867 integrator integratör, toplayıcı 30868 integrity güvenilirlik, doğruluk, dürüstlük, bütünlük, tamlık 30869 integument kabuk, deri, zar 30870 integumentary kabuktan oluşan, deriden oluşan 30871 intellect akıl, zihin 30872 intellectual akli, zihinsel, anlıksal, akıllı, zeki, aydın, entelektüel 30873 intellectuality zihinsel yetenek, aydın olma 30874 intelligence department office haberalma dairesi 30875 intelligence department istihbarat servisi, ranseyman servisi 30876 intelligence quotient zekâ bölümü 30877 intelligence test zekâ testi 30878 intelligence zekâ, akıl, istihbarat, haber alma 30879 intelligent zeki, akıllı 30880 intelligently akıllıca 30881 intelligentsia aydınlar 30882 intelligible anlaşılabilir, açık, net 30883 intellingibility anlaşılabilme 30884 intemperance aşırılık, taşkınlık, ifrat, ölçüsüzlük 30885 intemperate şiddetli, sert, bozuk, aşırı, ayyaş, taşkın 30886 intend tasarlamak, niyet etmek, planlamak, (...için) olmak 30887 intendant idareci, müdür, müfettiş 30888 intended tasarlanmış, amaçlanmış, müstakbel, nişanlı (erkek veya kız) 30889 intense colour koyu renk 30890 intense light kuvvetli ışık 30891 intense şiddetli, güçlü, heyecanlı, ateşli 30892 intensely son derece, şiddetle, kuvvetle 30893 intensification kuvvetlendirme 30894 intensifier güçlendirici 30895 intensify yoğunlaşmak, yoğunlaştırmak 30896 intensity level yoğunluk düzeyi 30897 intensity of light source ışık kaynağı şiddeti 30898 intensity of light ışık şiddeti 30899 intensity of radiation radyasyon şiddeti, ışınım yeğinliği 30900 intensity of sound ses şiddeti 30901 intensity güçlülük, yoğunluk 30902 intensive care unit yoğun bakım ünitesi 30903 intensive care yoğun bakım 30904 intensive yoğun 30905 intent amaç, niyet, dikkatli, niyetli, azimli, istekli 30906 intention niyet, maksat, kasıt 30907 intentional destruction kasıtlı tahribat 30908 intentional kasıtlı 30909 intentionally kasten, bile bile 30910 intently dikkatle 30911 intentness dikkat, gayret, şevk 30912 inter gömmek, defnetmek 30913 inter- (önek) arasında, birbiriyle 30914 inter-bank borrowing bankalararası borçlanma 30915 inter-bank money market bankalararası pul piyasası 30916 inter-bank bankalararası 30917 interact (with ile) biribirini etkilemek 30918 interaction etkileşim 30919 interactive language etkileşim dili 30920 interactive program etkileşimli bağdarlama 30921 interactive etkileşimli, birbirini etkileyen 30922 interbank market interbank piyasası 30923 interbank rate interbank kuru 30924 interbank bankalararası 30925 interbreed melezleştirmek, melezleşmek 30926 intercalate araya sokmak, eklemek, ilave etmek 30927 intercalation araya sokma, ekleme 30928 intercede (with/for ile) (korumak için) araya girmek 30929 intercellular hücrelerarası 30930 intercept durdurmak, yolunu kesmek 30931 interception durdurma, engelleme, önleme, tevkif 30932 interceptor avcı uçağı 30933 intercessor aracı 30934 interchange yerlerini değiştirmek, değiş tokuş etmek, yer değiştirme, takas, değiş tokuş, araçların giriş ya da dönüş yapabildiği ve bir hız yoluyla diğer bir yolun kesiştiği kavşak 30935 interchangeable (with ile) birbirinin yerine geçebilir 30936 interchngeability değiştirilebilirlik 30937 intercity şehirlerarası 30938 intercollegiate kolejler arası 30939 intercolumniation sütunlar arasındaki mesafe 30940 intercom iç alısün jüyesi 30941 intercommunicate birbiriyle haberleşmek 30942 intercommunication dahil haberleşme, iç haberleşme 30943 intercommunity toplumlararası, müşterek olma 30944 intercompany şirketler arası 30945 interconnect birbirine bağlamak 30946 interconnected birbirine bağlı 30947 interconnection birbirine bağlı olma 30948 intercontinental kıtalararası 30949 intercorporate relations şirket içi ilişkiler 30950 intercorporate şirket içi 30951 intercourse (cinsî) birleşme, görüşme, ilişki 30952 interdenominational mezheplerarası 30953 interdental alt ve üst dişler arasında oluşan, alt ve üst dişler arasında oluşan 30954 interdependence birbirine bağlı olma, birbirine muhtaç olma 30955 interdependent birbirine bağlı, birbirine muhtaç 30956 interdict yasak, kadağa, yasak etme, yasak etmek, kadağa koymak, menetmek, önlemek 30957 interdiction yasak 30958 interest account faiz hesabı 30959 interest bearing faiz getiren 30960 interest ceiling faiz tavanı 30961 interest certificate faiz belgesi 30962 interest coupon faiz kuponu 30963 interest due vadesi gelmiş faiz 30964 interest for default gecikme faizi 30965 interest in arrears gecikmiş faiz 30966 interest on capital sermaye faizi 30967 interest on money nema, kâr payı 30968 interest payable ödenecek faiz 30969 interest rate faiz oranı, faiz haddi 30970 interest table faiz kestesi 30971 interest (in ile) ilgi, merak, ilgi uyandırma, ilgi çekme, ilgi kaynağı, ilgi merkezi, yarar, çıkar, faiz, ilgilendirmek, ilgisini çekmek, merakını uyandırmak 30972 interest-free faizsiz 30973 interested in a thing bir şeye meraklı 30974 interested ilgili, meraklı, çıkar gözeten 30975 interesting ilgi çekici, ilginç, meraklı, kızık 30976 interface arayüzey, arabirim, arayüz 30977 interfacial arayüzey ile ilgili 30978 interfere (with/in/between ile) yoluna çıkmak, engellemek, karışmak, başkasının işine burnunu sokmak, herşeye maydanoz olmak 30979 interference reception alış paraziti 30980 interference suppression antiparazit 30981 interference (with ile) karışma, engelleme, parazit 30982 interferometer interferometre, girişimölçer 30983 interferometry interferometri, girişimölçer 30984 interferon interferon 30985 interfix ilişki kurma 30986 interfluent birbirinin içine akan 30987 interfuse karıştırmak, karışmak 30988 interglacial buzularası, interglasiyel 30989 interim aid geçici yardım 30990 interim balance ara bilanço 30991 interim bond geçici tahvil 30992 interim certificate geçici belge 30993 interim credit ara kredi, geçici kredi 30994 interim dividend ara temettü 30995 interim rate geçici tarife 30996 interim report geçici rapor 30997 interim statement ara rapor 30998 interim (zaman) aralık, ara, boşluk, geçici, ara, aradaki 30999 interindustry sanayilerarası 31000 interior angle iç açı 31001 interior decoration içmimarlık, iç dekorasyon 31002 interior decorator içmimar 31003 interior fittings mefruşat 31004 interior monologue iç konuşma 31005 interior planet iç gezegen 31006 interior surface iç yüz 31007 interior wiring iç tesisat 31008 interior iç 31009 interject arada söylemek, eklemek, aniden söylemek 31010 interjection ünlem, nida 31011 interjective ünlem ile ilgili 31012 interlace karıştırmak, birbirine geçirmek, ağ gibi örmek 31013 interlacing birbirine geçme, geçmeli tarama 31014 interline orta astarı koymak 31015 interlinear satırlar arasına yazılmış 31016 interlock birbirine bağlamak, birbirine bağlanmak 31017 interlocution konuşma, diyalog 31018 interlocutor muhatap 31019 interlocutory injunction geçici önlem 31020 interlocutory geçici ara 31021 interloper gereksiz kimse, fazlalık 31022 interlude ara, teneffüs, iş arasındaki boşluk, dinlenme, (sinema/tiyatro/vb.) perde arası, ara, ara faslı 31023 intermarry (farklı türkümden insanlar) evlenmek, evlenerek birbirine bağlanmak 31024 intermeddle karışmak, burnunu sokmak 31025 intermediary arabulucu, aracı 31026 intermediate colour ara renk 31027 intermediate product ara ürün 31028 intermediate trade komisyonculuk 31029 intermediate arada bulunan, ara, orta 31030 interment (ölüyü) gömme, defnetme 31031 intermezzo ara perdesi, ara oyunu 31032 interminable bitmez, tükenmez, sonsuz 31033 interminably sonsuz olarak 31034 intermingle birbirine karıştırmak, birbirine karışmak 31035 intermission perde arası, ara 31036 intermit ara vermek, durdurmak, durmak, tatil olmak 31037 intermittent current kesintili akım 31038 intermittent duty aralıklı hizmet 31039 intermittent kesik kesik, aralıklı, süreksiz 31040 intermittently aralıklı olarak 31041 intermix birbirine karıştırmak, birbirine karışmak 31042 intermodulation arakipleme, entermodülasyon 31043 intermolecular moleküllerarası 31044 intern enterne etmek, gözaltına almak, stajyer, stajyer doktor 31045 internal affairs içişleri 31046 internal brake iç eğleç 31047 internal circuit iç devre 31048 internal combustion engine içten yanmalı kozgaltka 31049 internal combustion içten yanmalı 31050 internal debt iç borç 31051 internal migration iç göç 31052 internal phoneme içses 31053 internal pressure iç basınç 31054 internal storage iç bellek 31055 internal structure iç yapı, iç bünye 31056 internal voltage iç gerilim 31057 internal dahili, iç 31058 internalization özümseme 31059 internalize özümsemek 31060 internally dahili olarak, içten, iç tarafta 31061 international business uluslararası ticaret 31062 international exchange döviz 31063 international labour law uluslararası iş hukuku 31064 international mercantile law uluslararası ticaret hukuku 31065 international monetary economics uluslararası pul ekonomisi 31066 international money uluslararası pul 31067 international nautical mile uluslararası deniz mili 31068 international private law devletler özel hukuku 31069 international sea traffic milletlerarası deniz trafiği 31070 international trade uluslararası ticaret 31071 international transportation uluslararası taşımacılık 31072 international uluslararası, beynelhalk 31073 internationalism enternasyonalizm, uluslararası teşkilat 31074 internationalize enternasyonal hale koymak 31075 internment gözaltına alma 31076 internode boğum 31077 interpellate gensoru açmak 31078 interpellation gensoru 31079 interpenetrate tamamen içine girmek 31080 interphase interfaz 31081 interphone dahili alısün 31082 interplanetary gezegenlerarası 31083 interplay karşılıklı etkileşim 31084 interpolate eklemek, katmak 31085 interpolation enterpolasyon, iç değerleme, iç değerbiçim 31086 interpose (in/between/among ile) araya girmek, lafa karışmak, arada söylemek, eklemek 31087 interposition karışma, müdahale, araya girme 31088 interpret as yorumlamak 31089 interpret (konuşarak) çevirmenlik yapmak, tercümanlık yapmak, (as ile) yorumlamak, anlamını açıklamak, (a dream) yormak 31090 interpretable yorumlanabilir 31091 interpretation yorum, tefsir, açıklama 31092 interpreter tercüman, dilmaç 31093 interpretive language yorumlamalı dil 31094 interpretive yorumlamalı 31095 interrelated birbiri ile alakası olan 31096 interrelation karşılıklı ilişki 31097 interrogate sorguya çekmek, sorgulamak 31098 interrogating judge sorgu hâkimi 31099 interrogation sorgu 31100 interrogative adjective soru sıfatı 31101 interrogative adverb soru zarfı, soru belirteci 31102 interrogative particle soru eki 31103 interrogative pronoun soru zamiri, soru adılı 31104 interrogative sentence soru cümlesi 31105 interrogative soru belirten, sorulu, soru soran (cümle/sözcük/vb.) 2.soru şeklinde, soru sözcüğü 31106 interrogatory soru türünden, soru belirten 31107 interrupt sözünü kesmek, akışını durdurmak, düzenini bozmak, kesmek, yarıda kesmek 31108 interrupted kesik, kesilmiş 31109 interrupter enterüptör, şalter, tapa, kesici 31110 interruption kesilme, yarıda kesme 31111 intersect (yol/çizgi/vb.) kesişmek, birbiri üzerinden geçmek 31112 intersecting kesişen 31113 intersection point kesişme çekidi 31114 intersection kesişme, kavşak 31115 intersex erdişi, erse, hünsa 31116 intersexual erdişilik, erselik 31117 interspace ara, aralık, ara vermek, aralık bırakmak 31118 intersperse (with ile) oraya buraya serpmek, arasına katmak 31119 interstage ara kat 31120 interstate eyaletlerarası 31121 interstellar yıldızlar arası 31122 interstice yarık, çatlak, ara, açıklık, aralık, gedik 31123 interstitial çatlakla ilgili, dokular arasında bulunan 31124 intertribal kabileler arası 31125 intertropical tropikal kuşağa ait 31126 intertwine örülmek, sarılmak 31127 interval ara, aralık, perde arası, ara 31128 intervene (in ile) araya girmek, karışmak, müdahale etmek, olaylar arasında oluşmak, arada olmak, geçmek 31129 intervening müdahaleci 31130 intervention policy müdahale politikası 31131 intervention karışma, müdahale, aracılık 31132 interventionist müdahaleci 31133 intervertebral omurlar arasında olan 31134 interview mülakat, görüşme, röportaj, görüşmek, röportaj yapmak 31135 interviewee görüşülen kimse 31136 interviewer görüşme yapan kimse 31137 intervocalic ünlülerarası 31138 interweave (with ile) birlikte dokumak, örmek 31139 intestacy vasiyetsiz ölme 31140 intestate vasiyetnamesiz 31141 intestinal flora bağırsak florası 31142 intestinal bağırsak, bağırsaklarla ilgili 31143 intestine bağırsak 31144 intimacy (with ile) özel olma, mahremlik, kişisellik, yakın arkadaşlık, dostluk 31145 intimate friend yakın dost 31146 intimate (with ile) (cinsî yönden) yakın, kişisel, özel, detaylı, ayrıntılı, ima etmek, sezindirmek 31147 intimation üstü kapalı söyleme, ima, üstü kapalı anlatma 31148 intimidate (kimise) korkutmak, gözünü korkutmak, gözdağı vermek 31149 intimidation korkutma 31150 into smithereens bin bir parçaya 31151 into the bargain ek olarak, ayrıca, üstelik 31152 into thin air tümüyle gözden uzak 31153 into içine, -e, -a, -e meraklı, hasta, (bölme işleminde) -de, -da 31154 intolerable çekilmez, dayanılmaz 31155 intolerance hoşgörüsüzlük 31156 intolerant hoşgörüsüz 31157 intonation ses perdesi, titremleme 31158 intone monoton bir makamla okumak 31159 intoneme tonlama birimi, titremlemebirim 31160 intoxicant sarhoş edici, sarhoş edici içki 31161 intoxicate sarhoş etmek 31162 intoxicating sarhoş edici 31163 intoxication sarhoşluk, alkol zehirlenmesi 31164 intra- (önek) içinde bulunan, iç tarafında 31165 intracellular hücre içi, gözeiçi 31166 intractability dik kafalılık, serkeşlik, densizlik 31167 intractable kontrol edilmesi zor, ele avuca sığmaz 31168 intrados kemer iç sırtı, kemer iç yüzü 31169 intramolecular moleküliçi 31170 intransigence uyuşmazlık 31171 intransigent uzlaşmaz, sabit fikirli, değişmez 31172 intransitive verb geçişsiz eylem 31173 intransitive (eylem) geçişsiz 31174 intrastate eyaletlerarası 31175 intravenous damar içi, damardan 31176 intrenchment siper, tahkimat 31177 intrepid korkusuz, cesur 31178 intrepidity cesaret, yılmazlık, gözüpeklik 31179 intricacy karışıklık, anlaşılmazlık, karışık şey 31180 intricate karmakarışık 31181 intrigue ilgisini çekmek, entrika çevirmek, entrika, dolap 31182 intriguer hilekâr kimse 31183 intriguing ilgi çekici, şaşırtıcı, entrikacı, düzenbaz 31184 intrinsic value gerçek değer, içsel değer 31185 intrinsic gerçek, aslında olan, esas 31186 intrinsical doğuştan 31187 intrinsically aslen 31188 intro- (önek) içe doğru, içeriye 31189 introduce tanıştırmak, tanıtmak, ilk kez getirmek, ortaya çıkarmak, ilk kısmını oluşturmak 31190 introduction tanıtma, tanıtım, takdim, tanıştırma, takdim, önsöz, giriş, başlangıç, kılavuz kitap 31191 introductory giriş niteliğinde, tanıtıcı 31192 introspection murakabe, kendi duygu ve düşüncelerini inceleme 31193 introspective öz özünü tahlil eden 31194 introversion içedönüklük 31195 introvert içedönük kimse 31196 introverted içedönük, içine kapanık 31197 intrude izinsiz ya da davetsiz girmek, rahatsız etmek 31198 intruder davetsiz misafir 31199 intrusion (on ile) zorla girme, tecavüz 31200 intrusive rocks sokulma kayaçları 31201 intrusive zorla giren, izinsiz giren, mütecaviz, sırnaşık 31202 intrust tevdi etmek, vermek 31203 intuit sezmek, içine doğmak 31204 intuition sezgi, önsezi, içine doğma 31205 intumescence şişme, kabarma, şişlik 31206 inulin inulin 31207 inunction yağ sürme 31208 inundate sel basmak, garketmek, boğmak 31209 inundation sel, tufan 31210 inurbane terbiyesiz, kaba 31211 inutile yararsız, kazançsız 31212 inutility faydasızlık, yararsızlık 31213 invade istila etmek, akın etmek, doldurup taşırmak, baskın yapmak, basmak, tecavüz etmek 31214 invaginate içine koymak, kılıfına koymak 31215 invagination kılıfına koyma 31216 invalid chair tekerlekli sandalye 31217 invalid hasta, sakat, hükümsüz, geçersiz 31218 invalidate geçersiz kılmak, çürütmek 31219 invalidation zayıflatma, güçten düşürme, geçersiz kılma, iptal 31220 invalidism hastalık 31221 invalidity indemnity maluliyet tazminatı 31222 invalidity insurance maluliyet sigortası 31223 invalidity hükümsüzlük, geçersizlik 31224 invaluable çok değerli, paha biçilmez 31225 invariability değişmezlik, sabitlik 31226 invariable değişmeyen, her zaman aynı olan, değişmez 31227 invariant değişmeyen, sabit, değişmez değer, sabit nicelik 31228 invasion akın, saldırı, istila 31229 invective hakaret, sövgü 31230 inveigh against paylamak 31231 inveigh veryansın etmek, çıkışmak 31232 inveigle kandırmak, ayartmak 31233 inveiglement aldatma, kandırma 31234 invent icat etmek, bulmak, uydurmak, düzmek, kıvırmak 31235 invention icat, buluş 31236 inventive hazırcevap, ferasetli, ihtiracı, zeyrek, diribaş. 31237 inventor mucit, bulucu 31238 inventory control envanter kontrolü, stok kontrolü 31239 inventory investment stok yatırımı 31240 inventory rate envanter değeri 31241 inventory sayım çizelgesi, envanter 31242 inverse correlation ters ilişki 31243 inverse current ters akım 31244 inverse operation ters işlem 31245 inverse ratio ters oran 31246 inverse ters 31247 inversely proportional ters orantılı 31248 inversely tersine olarak 31249 inversion inversiyon, terselme, ters dönme, altüst olma 31250 invert tersyüz etmek 31251 invertase invertaz 31252 invertebrate omurgasız 31253 inverted comma tırnak işareti 31254 inverted vault ters kubbe 31255 inverted ters çevrilmiş 31256 inverter inverter, enversör, evireç 31257 invest money pul yatırmak 31258 invest (in ile) pul yatırmak, yatırım yapmak 31259 investable yatırım yapılabilir, yatırılabilir 31260 investigate araştırmak, soruşturmak 31261 investigation method araştırma yöntemi 31262 investigation araştırma, soruşturma, istintak 31263 investigative journalism araştırmacı gazetecilik 31264 investigative reporter araştırmacı gazeteci 31265 investigative tour inceleme gezisi 31266 investigative visit inceleme gezisi 31267 investigative araştırmayla ilgili 31268 investigator müfettiş 31269 investiture (kimise) yüksek memuriyete atama töreni 31270 investment bank yatırım bankası 31271 investment banker yatırım bankeri 31272 investment banking yatırım bankacılığı 31273 investment bills plasman senetleri 31274 investment bond yatırım bonosu 31275 investment budget yatırım bütçesi 31276 investment capital yatırım sermayesi 31277 investment certificate yatırım belgesi 31278 investment company yatırım şirketi 31279 investment counsel yatırım danışmanı 31280 investment credit yatırım kredisi 31281 investment goods yatırım malları 31282 investment incentive yatırım teşviki 31283 investment incentives yatırım teşvikleri 31284 investment income yatırım geliri 31285 investment list yatırım listesi 31286 investment reserve yatırım rezervi 31287 investment share katılma belgesi 31288 investment shares yatırım hisseleri 31289 investment yatırım, sağlanan gelir 31290 investor yatırımcı 31291 inveterate yerleşmiş, kökleşmiş, alışmış, tiryaki 31292 invidious gücendirici, kıskandırıcı, haksız 31293 invigilate (sınavda) gözcülük etmek 31294 invigilator sınav gözcüsü 31295 invigorate güçlendirmek, canlandırmak, dinçleştirmek 31296 invigoration kuvvetlendirme, güçlendirme 31297 invincibility yenilmezlik 31298 invincible yenilmez 31299 inviolability dokunulmazlık 31300 inviolable bozulamaz, dokunulmaz 31301 inviolate bozulmamış, çiğnenmemiş 31302 invisibility görülmezlik 31303 invisible failure görünmez arıza 31304 invisible ink renksiz mürekkep 31305 invisible görünmez, görülemez, (özellikle kâr zarar hesaplarında) deftere kayıtlı olmayan, resmi hesaplarda görülmeyen 31306 invisibly saklı olarak 31307 invitation to bid satışa davet 31308 invitation davet, çağrı 31309 invite tenders for ihale açmak 31310 invite davet etmek, çağırmak, yüreklendirmek, davetiye çıkarmak 31311 inviting davetkâr, çekici, göz alıcı 31312 invocation yalvarma, yakarma, dua 31313 invoice amount fatura bedeli 31314 invoice book fatura defteri 31315 invoice clerk fatura memuru 31316 invoice cost fatura maliyeti 31317 invoice price fatura fiyatı 31318 invoice fatura, fatura göndermek, fatura yazmak 31319 invoke yakarmak, dua etmek, istemek, dilemek 31320 involucre bürüm 31321 involuntarily istemeyerek 31322 involuntary muscle istemsiz kas 31323 involuntary nervous system otonom sinir jüyesi 31324 involuntary istenilmeden yapılan, gönülsüz yapılan, istençdışı 31325 involute involüt, düreç, dolaşık, içeri kıvrık 31326 involution üst alma, dürev, kıvırma, sarma 31327 involve (in/with ile) karıştırmak, sokmak, bulaştırmak, içermek, kapsamak, gerektirmek 31328 involved karmaşık, anlaşılmaz, (with ile) (kişisel ya da cinsî yönden) yakın, ilgili 31329 involvement karışma, bulaşma, ilgi, sarma, bağlılık 31330 invulnerability yara almama 31331 invulnerable yaralanmaz, kurşun işlemez, zapt edilmez 31332 inward bill of lading ithal konşimentosu 31333 inward duty giriş resmi 31334 inward journey dönüş yoluculuğu 31335 inward mail yurtiçi posta 31336 inward içeride olan, iç, (Aİ) bkz.inwards 31337 inwardly içte, içeride 31338 inwardness içyüz, maneviyat, ruhanilik 31339 inwards içeriye doğru 31340 iodate iyodat 31341 iodic iyotlu 31342 iodide iyodür 31343 iodine iyot 31344 iodoform iyodoform 31345 ion acceleration iyon ivmesi 31346 ion accelerator iyon hızlandırıcı 31347 ion beam iyon demeti 31348 ion exchange iyon alışverişi, iyon değiş tokuşu 31349 ion exchanger iyon değiştirici 31350 ion migration iyon göçü 31351 ion pair iyon çifti 31352 ion source iyon kaynağı 31353 ion spectrum iyon spektrumu, iyon izgesi 31354 ion iyon 31355 ionic binding iyon bağı 31356 ionic bond iyon bağı 31357 ionic compounds iyonik bileşikler 31358 ionic migration iyon göçmesi 31359 ionic radius iyon yarıçapı 31360 ionic valve iyonik tüp 31361 ionium iyonyum 31362 ionization current iyonlaşma akımı 31363 ionization gauge iyonlu manometre, iyonlu basıölçer 31364 ionization potential iyonlaşma potansiyeli 31365 ionization iyonlaşma 31366 ionize iyonlaştırmak, iyonlaşmak 31367 ionized state iyonize hal 31368 ionized iyonize 31369 ionizing iyonlaştırıcı 31370 ionone iyonon 31371 ionosphere iyonosfer, iyonyuvarı 31372 iota zerre, parça 31373 irascibility kızgınlık 31374 irascible sinirli, huysuz, öfkesi burnunda 31375 irate kızgın, öfkeli 31376 ire hiddetli, kızgınlık, öfke 31377 ireful kızgın, öfkeli, hiddetli 31378 iridescence yanardönerlik, renkli pırıltı 31379 iridescent colour yanardöner renk 31380 iridescent yanardöner 31381 iridium iridyum 31382 iris süsen çiçeği, iris 31383 iritis iris iltihabı 31384 irk usandırmak, bıktırmak, canını sıkmak, bezdirmek 31385 irksome usandırıcı, bıktırıcı, sıkıcı 31386 iron a. demirden yapılmış, demir gibi 31387 iron bar demir çubuk 31388 iron cement demir macunu 31389 iron curtain demir perde 31390 iron flint demirli çakmaktaşı 31391 iron foundry dökümhane 31392 iron gray demir kırı rengi 31393 iron horse lokomotif 31394 iron lung suni akciğer 31395 iron mould pas lekesi 31396 iron ore demir cevheri 31397 iron plate demir sac 31398 iron salt demir tuzu 31399 iron sheet sac 31400 iron demir, ütü, ütülemek 31401 iron-bearing demirli 31402 ironclad zırhlı gemi 31403 ironic alaylı, alaycı, istihzalı 31404 ironical alay eden 31405 ironing board ütü tahtası 31406 ironing press ütüleme presi, pres 31407 ironing ütüleme 31408 ironmaster demirci ustası, demir imalatçısı 31409 ironmonger hırdavatçı 31410 ironmongery hırdavat 31411 irons pranga, zincir 31412 ironshod demir nallı, demir taban 31413 ironside cesur kimse 31414 ironstone demir filizi 31415 ironwood demirağacı 31416 ironwork demir işi 31417 ironworker demir fabrikası işçisi, demirci 31418 ironworks demir fabrikası 31419 irony istihza, ince alay 31420 irradiance aydınlatma, parlaklık 31421 irradiant parlak, ışıldayan 31422 irradiate ışınlamak, şualandırmak, aydınlatmak 31423 irradiation ışınlama, parlaklık, aydınlık 31424 irradiative ışık saçan, aydınlatıcı 31425 irrational akılsız, mantıksız 31426 irrationality mantıksızlık, akılsızlık, saçma 31427 irreclaimable islah edilemez 31428 irreconcilable uzlaştırılamaz, barıştırılamaz 31429 irrecoverable debt tahsil edilemeyen borç 31430 irrecoverable düzeltilemez, telafi edilemez 31431 irrecusable reddolunamaz 31432 irredeemable silinmez, konvertibl olmayan 31433 irreducible azaltılamaz, küçültülemez, sadeleştirilemez 31434 irrefrangible bozulamaz, kırılmaz (ışın) 31435 irrefutable reddedilemez, itiraz kaldırmaz, su götürmez 31436 irregular comparison kuralsız derece 31437 irregular verb kuralsız eylem 31438 irregular (biçim) çarpık, eğri, yamuk, (zaman) düzensiz, eşit olmayan, düzensiz, kuralsız, başıbozuk, usulsüz, kural dışı, düzensiz 31439 irregularity kuralsızlık, usulsüzlük, düzensizlik 31440 irrelevance konu dışı olma, konu dışı olan şey ya da durum 31441 irrelevancy yersiz olma, münasebetsizlik 31442 irrelevant konu dışı, ilgisiz, önemsiz 31443 irreligion dinsizlik, kâfirlik, gâvurluk 31444 irreligious dinsiz 31445 irremediable çaresiz, tedavi edilemez, şifa bulmaz 31446 irremovable oynamaz, temelli, sabit 31447 irreparable telafisi olanaksız, onarılamaz, onmaz 31448 irreplaceable yeri doldurulamaz 31449 irrepressible bastırılamaz, zaptolunamaz, taşkın 31450 irreproachable hatasız, kusursuz 31451 irresistible karşı konulamaz, dayanılmaz, çok güçlü 31452 irresolute kararsız, mütereddit 31453 irresolution kararsızlık 31454 irrespective of hesaba katmadan 31455 irrespective (of ile) -e bakmaksızın, -e aldırmadan, -i düşünmeden 31456 irresponsibility sorumsuzluk 31457 irresponsible sorumsuz, bambılı 31458 irresponsibly sorumsuzca, düşüncesizce 31459 irresponsive mukabele etmez, karşılık vermeyen 31460 irretrievable bir daha ele geçmez, telafi edilemez 31461 irreverence hürmetsizlik, saygısızlık 31462 irreverent (özellikle dine karşı) saygısız 31463 irreversibility tersinmezlik 31464 irreversible colloid tersinmez koloit 31465 irreversible reaction tersinmez reaksiyon, tekyönlü tepkime 31466 irreversible tersinmez, geri alınamaz, kesin, kati 31467 irrevocable dönülemez, geri alınamaz, değiştirilemez 31468 irrigable sulanabilir 31469 irrigate (toprağı) sulamak 31470 irrigation canal sulama arnası 31471 irrigation ditch sulama arkı 31472 irrigation efficiency sulama verimi 31473 irrigation sulama 31474 irritability sinirlilik, alınganlık, titizlik 31475 irritable çabuk kızan, alıngan 31476 irritant tahriş edici (madde) 31477 irritate kızdırmak, sinirlendirmek, tahriş etmek 31478 irritating sinirlendirici, kızdırıcı, tahrik edici 31479 irritation sinirlilik, kızgınlık, öfke, hiddet 31480 irruption içeriye baskın, istila 31481 is -dir, -dır 31482 isallobar izalobar 31483 isatin izatin 31484 ischemia iskemi 31485 ish sonek 31486 isinglass balık tutkalı, mika 31487 island ada, aral, simek 31488 isle ada 31489 islet adacık 31490 ism -cilik, -izm, doktrin 31491 iso- (önek) eşit, aynı 31492 isobar eşbasınç eğrisi, izobar, eşbasınç, izobar 31493 isobaric chart izobar haritası 31494 isobaric surface izobarik yüzey 31495 isobaric izobarik 31496 isobath eşderinlik eğrisi 31497 isobutane izobutan 31498 isochoric izokor, eşhacimli 31499 isochronal eşsüreli, izokron 31500 isochrone izokron, eşoylum eğrisi 31501 isochronous eşsüreli, izokron, eşzamanlı 31502 isoclinal izoklinal 31503 isocline izoklin, eşeğim çizgisi 31504 isodose izodoz 31505 isodynamic izodinamik 31506 isodynamism izodinami 31507 isoelectric eşçıngı, izoelektrik 31508 isoelectronic izoelektronik 31509 isogamy izogami, eşgametlilik 31510 isogonal eşaçılı, izogonal 31511 isogram izogram 31512 isohel izohel 31513 isohyet eşyağış eğrisi, izohiyet 31514 isolate ayırmak, izole etmek, yalıtmak, tecrit etmek 31515 isolated point yalıtık çekit 31516 isolated izole, ayrılmış, tek 31517 isolating ayrışkan, ayrışık, çekimsiz 31518 isolation izolasyon, yalıtım, yalnızlık 31519 isolationism tecrit politikası 31520 isolator izolatör, yalıtkan 31521 isomagnetic line izomanyetik eğri 31522 isomer izomer 31523 isomeric izomerik 31524 isomerism izomerizm 31525 isometric curve izometrik eğri 31526 isometric izometrik, eşit ölçülü 31527 isometry izometri, eşölçüm 31528 isomorphic izomorf, eşyapılı, eşbiçimli 31529 isomorphism izomorfizm, eşyapılılık 31530 isomorphous izomorf, eşyapılı, eşbiçimli 31531 isonitrile izonitril 31532 isooctane izooktan 31533 isopleth izoplet 31534 isoprene izopren 31535 isosceles trapazoid ikizkenar yamuk 31536 isosceles triangle ikizkenar üçgen 31537 isosceles ikizkenar, ikizkenar 31538 isoseismal eşdeprem, eşdeprem çizgisi 31539 isoseismic eşdeprem 31540 isospin eşspin, izospin 31541 isostasy izostasi 31542 isostatic izostatik 31543 isotactic izotaktik 31544 isothere izoter 31545 isotherm eşsıcaklık eğrisi, izoterm 31546 isothermal layer izotermal tabaka 31547 isothermal eşısıl, izotermik 31548 isotone izoton 31549 isotonic izotonik, eş basınçlı 31550 isotope izotop 31551 isotopic spin eşspin, izospin, izotop spini 31552 isotopic izotop 31553 isotopy dilde izotopi, yerdeşlik 31554 isotron izotron 31555 isotropic antenna izotropik anten 31556 isotropic izotrop, eşyönlü 31557 isotropy izotropi, eşyönlülük 31558 issuable yayınlanabilir 31559 issue a decree kararname çıkarmak 31560 issue from -den gelmek, kaynaklanmak 31561 issue par ihraç değeri 31562 issue price ihraç fiyatı 31563 issue piyasaya çıkarma, yayımlama, baskı, sayı, önemli çekit, dağıtım, çap etmek, yayımlamak, dağıtmak, donatmak, (from ile) -den gelmek, kaynaklanmak 31564 issued çıkarılmış, ihraç edilmiş 31565 issuer hisse senedi çıkaran yatırım şirketi 31566 issuing bank emisyon bankası 31567 issuing company emisyon şirketi 31568 issuing house emisyon kuruluşu 31569 issuing çıkarma, ihraç 31570 isthmus kıstak, berzah 31571 it goes to show bu da kanıtlıyor ki 31572 it goes without saying söylemeye gerek yok, gayet açık 31573 it makes no odds fark etmez, önemi yok 31574 it never rains but it pours felaketler hep üstüste gelir 31575 it stands to reason gayet açıktır ki 31576 it o, onu, ona, (oyunda) ebe 31577 it's my turn sıra bende 31578 italicize italik harflerle basmak 31579 italics italik yazı 31580 itch kaşınmak, can atmak, çok istemek, giyişik, gicişme, kaşıntı, kotur, koturluk hastalığı, güçlü istek, şiddetli arzu, şevk, ihtiras 31581 itchiness gidişme, kaşınma 31582 itching kaşınma 31583 itchy kaşıntılı, kaşınan 31584 item parça, adet, tane, madde fıkra 31585 itemize ayrıntıları ile yazmak, dakikleştirmek 31586 iterate yinelemek, tekrarlamak 31587 iteration yineleme, tekrarlama 31588 iterative yinelemeli, tekrarlı, tekrarlayan 31589 itinerancy seyyarlık, gezgincilik, dolaşma 31590 itinerant dolaşan, gezgin, gezici 31591 itinerary yolculuk josparı, yolculuk bağdarlaması 31592 itinerate dolaşmak, yolculuk etmek 31593 its onun, -ın, -in 31594 itself kendisi, kendi 31595 ivied sarmaşıklı 31596 ivory tower fildişi kule 31597 ivory fildişi 31598 ivy sarmaşık 31599 izzard eski Z harfi 31600 jab (away/at ile) dürtmek, itmek, saplamak, dürtme, itme, saplama, iğne, şırınga 31601 jabber hızlı ve anlaşılmaz bir biçimde konuşmak 31602 jaborandi jaborandi 31603 jabot kırmalı dantel göğüslük 31604 jacinth sümbül 31605 jack box jak kutusu 31606 jack frost şiddetli ayaz 31607 jack hammer delici çekiç, kaya matkabı 31608 jack knife büyük çakı 31609 jack plane kaba planya, kaba rende 31610 jack plug priz fişi 31611 jack shaft avara mili 31612 jack up krikoyla kaldırmak 31613 jack kriko, (iskambil) vale, bacak 31614 jack-a-dandy çıtkırıldım delikanlı, züppe 31615 jack-of-all-trades iyi kötü her işi yapan kimse 31616 jack-tar denizci 31617 jackal çakal 31618 jackanapes şımarık genç 31619 jackass erkek eşek, ahmak 31620 jackboot kaba kuvvet, kabadayı, kabadayılık, zorba 31621 jackdaw bir tür karga 31622 jacket ceket, mont, çisil kabuğu, ciltli kitabın üzerine geçirilen çönge kap, plak kabı 31623 jackhammer kaya matkabı 31624 jackknife sustalı çakı 31625 jackpot pot, ortada biriken pul, büyük ikramiye 31626 jackstraw kukla 31627 Jacob Yakup peygamber 31628 jacob's-ladder Yunan kediotu 31629 jaconet jakona 31630 jacquard jakar 31631 jactitation övünme, çırpınma, sakin durmama 31632 jacuzzi jakuzi 31633 jade yeşimtaşı, yeşim 31634 jaded çok yorgun, bitkin, bıkkın 31635 jadeite jadeit 31636 jaeger yırtıcı bir deniz kuşu 31637 jag sivri uç, diş, çentik, içki alemi, sarhoşluk, çentmek, diş diş etmek 31638 jagged çentikli, sivri uçlu 31639 jaggy bkz.jagged 31640 jaguar jaguar 31641 jail hapishane, cezaevi, hapishaneye kapatmak, hapsetmek 31642 jailbird ip kaçkını 31643 jailbreak hapishaneden kaçış, firar 31644 jailer gardiyan 31645 jalap calapa 31646 jalopy külüstür araba 31647 jalousie panjur, jaluzi 31648 jam nut kontra somun, sıkıştırma somunu 31649 jam session caz konseri 31650 jam reçel, sıkışıklık, tıkanıklık, sıkıştırmak, tıkamak, tıkmak, bastırmak, sıkışmak, tutukluk yapmak, (ünalgı mesajını) bozmak 31651 jam-packed tıka basa dolu, kalabalık, hıncahınç 31652 jamb kapı ya da pencere pervazı 31653 jamboree cümbüş, alem, eğlenti 31654 jambstone pervaz taşı 31655 jamming sıkışma, tutukluk, parazit yapma, yayını bozma 31656 jangle ahenksiz sesler çıkartmak 31657 janissary yeniçeri 31658 janitor kapıcı, hademe 31659 January Ocak ayı 31660 Japan silk Japon ipeği 31661 japan wax Japon balmumu 31662 Japan Japonya, Japon verniği, laka, japon verniği sürmek 31663 Japanese persimmon trabzonhurması 31664 Japanese Japonyalı, Japonya, Japon 31665 jape alay, alay etmek 31666 Japonica Japon ayvası 31667 jar kavanoz, şok, sarsıntı, kulak tırmalamak, sarsmak, (with ile) uyuşmamak, gitmemek, uyumsuzluk oluşturmak 31668 jardiniere saksı, garnitür 31669 jargon anlaşılmaz dil, teknik dil 31670 jargoon jargon 31671 jasmine oil yasemin yağı 31672 jasmine yasemin 31673 jaspe jaspe 31674 jasper donuk akik, yeşim taşı 31675 jato jet yardımıyla kalkış 31676 jaundice sarılık 31677 jaundiced sarılıklı, kötü niyetli, güvenilmez 31678 jaunt (about/around ile) gezinti yapmak, gezintiye çıkmak, kısa gezinti 31679 jauntiness kaygısızlık, şenlik 31680 jaunty kaygısız, yaşamaktan ve özünden hoşnut, canlı, neşeli 31681 Javel water Javel suyu 31682 javelin cirit, kargı, mızrak 31683 jaw bone çene sümüğü 31684 jaw çene 31685 jawbreaker çeneli kırıcı 31686 jawed çeneli 31687 jay alakarga 31688 jaywalk dikkatsizce ve tehlikeli bir biçimde karşıdan karşıya geçmek 31689 jazz up hareket katmak, canlandırmak 31690 jazz caz, zırva, boş laf, caz 31691 jazzy caz müziğine benzer, caz gibi, dikkat çekici, parlak, renkli 31692 jealous kıskanç 31693 jealousy kıskançlık 31694 jeans blucin, kot pantolon 31695 jeep cip 31696 jeer alay etmek, gülmek 31697 jehu sürücü, arabacı 31698 jejune yavan, besleyici olmayan, gıdasız 31699 jejunum boşbağırsak 31700 jell peltekleşmek, donmak, katılaşmak, şekil almak, biçime girmek, anlaşılır olmak 31701 jelly jöle, pelte, marmelat, jelatin 31702 jellyfish denizanası 31703 jemmy kısa demir çubuk, domuztırnağı, levye 31704 jennet küçük ispanyol atı 31705 jenny çıkrık 31706 jeopardize tehlikeye atmak 31707 jeopardy tehlike 31708 jerboa aktavşan, Arab tavşanı 31709 jeremiad feryat, yakınma 31710 jerk off otuzbir çekmek, tek atmak 31711 jerk şiddetle ve aniden çekmek, silkinmek, silkip atmak, silkelemek, ani çekiş, ani hareket, refleks, (Aİ) aptal, ayı, kazma 31712 jerkin head kırma çatı 31713 jerkin yelek 31714 jerkiness sarsıntılı oluş, ani hareketler 31715 jerky sarsıntılı 31716 jeroboam büyük şarap şişesi 31717 jerry lazımlık, oturak, Alman 31718 jerry-build derme çatma yapmak 31719 jerry-built (ev/vb.) kötü malzemeyle inşa edilmiş 31720 jersey kazak 31721 Jerusalem artichoke yerelması 31722 Jerusalem pine Halep çamı 31723 Jerusalem Kudüs 31724 jess atmaca kösteği 31725 jessamine yasemin 31726 jest şaka yapmak, takılmak, şaka, espri 31727 jester soytarı 31728 jesting eğlendirici, güldürücü 31729 jesuitical hilekâr, ikiyüzlü 31730 Jesus isa peygamber 31731 jet age jet çağı 31732 jet engine jet kozgaltkası, tepkili kozgaltka 31733 jet fuel jet yakıtı 31734 jet plane jet uçağı 31735 jet propulsion jetle çalıştırma 31736 jet pump enjektör, püskürtücü pompa 31737 jet set jet sosyete, yüksek sosyete 31738 jet jet uçağı, fıskiye, fıskiye ağızlığı, fışkırma, siyah kehribar, (out ile) fışkırmak, fışkırtmak 31739 jet-black parlak koyu siyah, simsiyah 31740 jettison of cargo yükün denize atılması 31741 jettison (tehlike anında eşyayı) gemiden atmak, atıp kurtulmak, fırlatıp atmak 31742 jetty dalgakıran, mendirek 31743 Jew Yahudi 31744 jew's-harp ağız tamburası 31745 jewel değerli taş, mücehver, takı 31746 jeweled mücevher 31747 jeweler bkz.jeweller 31748 jeweller kuyumcu 31749 jewellery mücevherat, kuyumculuk 31750 jewelry bkz.jewellery 31751 Jewish Yahudi, Musevi 31752 Jewry Musevi halkı, Yahudi alemi 31753 jezebel kötü kadın 31754 jib boom büyük baston, cıvadra 31755 jib crane kollu vinç 31756 jib flok yelkeni 31757 jibe bkz.gibe 31758 jiffy an, saniye, dakika 31759 jig oynak ve hızlı bir dans, cig dansı/müziği, cig dansı yapmak, sıçramak, zıplamak, zıplatmak 31760 jigger jigger, palanga, kontra mizana 31761 jiggery-pokery hile, dolap 31762 jiggle sallamak, çalkalamak 31763 jigsaw puzzle yapboz (oyunu) 31764 jigsaw kılgalı oyma testeresi, yapboz (oyunu) 31765 jilt evlilikten caymak, sevgiliyi reddetmek, yüzüstü bırakmak 31766 jim-crow ray bükme tertibatı 31767 jimmy bkz.jemmy 31768 jingle şıngırdamak, şıngırdatmak, şıngırtı, basit vezinli şiir 31769 jingo şoven 31770 jingoism şovenlik 31771 jinrikisha Japon faytonu 31772 jinx uğursuzluk getiren şey, uğursuzluk, lanet, uğursuzluk getirmek 31773 jitter sinirlenmek 31774 jitterbug caz müziği delisi 31775 jitters stres, heyecan 31776 jive hızlı bir tür caz müziği, bu müzikle yapılan dans, yanıltıcı/saçma konuşma 31777 job analysis iş analizi 31778 job center iş ve işçi bulma merkezi 31779 job control program iş denetim bağdarlaması 31780 job creation yeni iş alanları açma 31781 job description iş tanımı 31782 job evaluation iş değerlemesi 31783 job interview iş görüşmesi 31784 job market amele pazarı 31785 job queue iş kuyruğu 31786 job rotation vardiya 31787 job security iş güvenliği 31788 job work götürü iş 31789 job iş, görev, meslek, orun, yapılması güç şey, güçlük, zorluk, iş 31790 jobber aracı, toptancı, borsa simsarı, vurguncu 31791 jobbery vurgunculuk, karaborsacılık 31792 jockey club cokey kulübü 31793 jockey cokey 31794 jocose şakacı, şen, eğlenceli, komik 31795 jocosity şakacılık, soytarılık 31796 jocular şaka türünden, şakacı, gırgır 31797 jocularity şakacılık, neşelilik 31798 jocularly şakadan 31799 jocund neşeli 31800 jocundity neşe, şenlik 31801 jodhpurs binici pantolonu, potur 31802 jog sb's memory hatırlamasını sağlamak, hafızasını tazelemek 31803 jog dürtmek, itmek, yavaş yavaş koşmak, ağır aksak ilerlemek, dürtme, hafifçe vurma, itme, sarsma 31804 jog-trot ağır gidiş 31805 jogging yavaş koşu 31806 joggle diş, çentik, kertik, geçme, sarsıntı, hafifçe sarsmak, hafifçe sallamak, geçme ile tutturmak 31807 John Bull ingiliz milleti 31808 John Doe filan anlamına gelen ad 31809 John Dory dülgerbalığı 31810 John Smith alelade adam 31811 john tuvalet, yüz numara 31812 johnny adam, herif 31813 join battle savaşmak 31814 join the army askere gitmek, asker olmak 31815 join the queue kuyruğa girmek 31816 join up askere yazılmak, orduya katılmak 31817 join birleştirmek, birleşmek, üye olmak, iştirak etmek, koşulmak, katılmak, iki şeyin birleştiği yer, birleşme çekidi 31818 joiner doğramacı, marangoz 31819 joiner's vice marangoz mengenesi 31820 joiner's workshop marangoz atölyesi 31821 joinery doğramacılık, marangozluk 31822 joining birleştirme, bağlama, yapıştırma, ek 31823 joint account ortak hesap, müşterek hesap 31824 joint adventure ortak girişimi 31825 joint and several müşterek ve müteselsil 31826 joint capital ortak sermaye 31827 joint committee karma komisyon 31828 joint credit müşterek alacak 31829 joint creditor müteselsil alacaklı 31830 joint creditors müteselsil alacaklılar 31831 joint debt müşterek borç, müteselsil borç 31832 joint debtor müşterek borçlu, müteselsil borçlu 31833 joint debtors müteselsil borçlular 31834 joint estate ortak mal varlığı 31835 joint heir müşterek mirasçı 31836 joint offender suçortağı 31837 joint owner ortak mal sahibi, hissedar 31838 joint ownership müşterek mülkiyet 31839 joint plaintiff müşterek davacı 31840 joint procuration müşterek vekâletname 31841 joint property müşterek mülkiyet, ortak mülkiyet 31842 joint resolution ortak karar 31843 joint stock bank ticari banka 31844 joint stock company anonim şirket 31845 joint stock corporation anonim şirket 31846 joint stock anonim 31847 joint surety müteselsil kefil 31848 joint undertaking ortak girişim 31849 joint venture ortak girişim 31850 joint welding ek kaynağı 31851 joint eklem, ek yeri, et parçası, ucuz/adi eğlence yeri, batakhane, esrarlı sigara, sarıkız, iki ya da daha fazla kişi tarafından paylaşılan, müşterek, ortak, birleşik, bitiştirmek, eklemek, (et) eklem yerlerinden ayırmak 31852 jointed eklemli, mafsallı, çatlak 31853 jointer planya, geçme planyası 31854 jointly ortaklaşa, müştereken, birlikte 31855 jointure nafaka 31856 joist kiriş 31857 joke şaka, kaçırım, hezel, fıkra, (with/about ile) şaka yapmak, takılmak 31858 joker şakacı kimse, joker 31859 joking apart şaka bir yana 31860 jollification eğlence, âlem, cümbüş 31861 jollity neşe, cümbüş 31862 jolly boat küçük filika 31863 Jolly Roger korsan bayrağı 31864 jolly mutlu, neşeli, hoşnut, heveslendirmek, gönlünü yapmak, razı etmek, (İİ) çok 31865 jolt sarsmak, sarsılmak, şoke olmak, şoke etmek, şok, sarsıntı 31866 Jonah Yunus peygamber 31867 jonquil fulya 31868 Jordan river Ãœrdün nehri 31869 Jordan Ãœrdün 31870 joseph's-coat horozibiği 31871 josh şaka, takılma, şaka yapmak, takılmak 31872 joskin köylü, kentçi 31873 Joss house Çin mabedi 31874 jostle itmek, itip kakmak, dürtüklemek 31875 jot parça, zerre, (down ile) not almak, hızlı hızlı yazmak, kaydetmek 31876 jotter not defteri 31877 joule jul 31878 jounce sarsma, sarsmak 31879 journal box mil kovanı 31880 journal entry yevmiye kaydı 31881 journal yenün, dergi, günlük 31882 journalism gazetecilik 31883 journalist gazeteci 31884 journalize yevmiye defterine kaydetmek, gazetecilik yapmak 31885 journey work usta işi 31886 journey seyahat, yolculuk, yolculuk yapmak 31887 journeyman usta, kalfa 31888 joust at üzerinde mızrak dövüşü yapmak 31889 jovial iyi huylu, arkadaş canlısı 31890 joviality şenlik, cümbüş, güleryüzlülük 31891 jowl gerdan, gıdık, yanak altı, çene 31892 joy sevinç, mutluluk, neşe, zevk 31893 joyful neşeli, sevinçli, sevindirici 31894 joyfully neşeyle 31895 joyless neşesiz, keyifsiz, mutsuz 31896 joyous sevinçli 31897 joyride çalıntı araç kullanma 31898 joystick (uçak/bilgisayar/vb.'de) manevra kolu 31899 jubilance sevinç 31900 jubilant neşe dolu, çok sevinçli 31901 jubilate çok sevinmek, sevinçle bağırmak 31902 jubilation zafer şenliği, bayram etme 31903 jubilee yıldönümü şenliği, jübile 31904 Judaic Yahudilere ait 31905 Judaism Yahudilik 31906 Judaize Yahudileşmek, Yahudileştirmek 31907 judas tree erguvan 31908 judder (araba/vb.) sarsılmak, titremek 31909 judge -e yargıçlık etmek, (yarışma/vb.'de) değerlendirmek, değerlendirme/hakemlik yapmak, hakkında yargıda bulunmak, değerlendirmek, tahmin etmek, hakim, yargıç, hakem, bilirkişi 31910 judgement by default gıyabi karar, gıyap kararı 31911 judgement creditor ilamlı alacaklı 31912 judgement day kıyamet günü 31913 judgement debt ilamlı borç 31914 judgement hall mahkeme salonu 31915 judgement on default gıyap kararı, gıyabi hüküm 31916 judgement seat hâkim makamı, mahkeme 31917 judgement bkz.judgment 31918 judgeship yargıçlık, hakimlik 31919 judgment yargı, hüküm, karar, doğru düşünüp karar verme yetisi, yargılama, görüş, düşünce, kanı 31920 judicature yargılama hakkı, adliye, hâkimlik 31921 judicial error adli hata 31922 judicial murder adli katil, yargısız infaz 31923 judicial office yargıçlık makamı 31924 judicial power yargıç gücü 31925 judicial proceedings adli muameleler 31926 judicial system adalet jüyesi 31927 judicial adli, türel, hukuki, tüzel 31928 judiciary adliye, yargıçlar 31929 judicious sağgörülü, doğru karar veren, iyi düşünebilen 31930 judo judo 31931 jug testi, sürahi 31932 juggernaut büyük kamyon, tır 31933 juggle hokkabazlık yapmak, kendirbazlık etmek, hokka çıkarmak, hile yapmak, fırıldak gelmek, kelek gelmek, aldatmak, hile gelmek, yolsuzluk yapmak, üzerinde değişiklik yapmak, oynamak 31934 juggler kendirbaz, hokkabaz, yalancı, fırıldakçı, kelekbaz, hilekâr kimse 31935 jugular vein şahdamarı 31936 jugular boyuna ait, korunmasız taraf 31937 jugulate hastalığı önlemek 31938 juice meyve/sebze/et suyu, (vücut) salgı 31939 juiceless kuru, suyu olmayan 31940 juiciness özlülük 31941 juicy sulu, ilginç, merak uyandırıcı 31942 jujitsu jiu-jitsu 31943 jujube hünnap 31944 jujupe jelatinli şekerleme, pastil 31945 jukebox pulla çalışan otomatik pikap 31946 julep şurup 31947 Julian calendar Jülyen dallığı, Rumi dallık 31948 July Temmuz 31949 jumble sale kullanılmış eşya satışı 31950 jumble karıştırmak, dolaştırmak, karışmak, katışmak, birbirine karışmak, karmakarışık olmak, karmakarışık etmek, cancal, düzensizlik, karmakarışık şey, karışık yığın, karışık topa, dolaşık, karışıklık, nizamsızlık, dolaşıklık, selikasızlık 31951 jumbo normalden büyük, kocaman 31952 jump at dünden razı olmak, can atmak 31953 jump cut (yanka) atlama 31954 jump out of one's skin aklı başından gitmek 31955 jump the gun yarışta hatalı çıkış yapmak 31956 jump the queue başkasının sırasını kapmak 31957 jump the track rayından çıkmak 31958 jump through a hoop kul köle olmak 31959 jump to it acele etmek, fırlamak 31960 jump up atlanmak, dingildemek 31961 jump sıçramak, atlamak, tullanmak, üzerinden atlamak, yerinden sıçramak, birdenbire yükselmek, fırlamak, sıçrama, atlama, zıplama, sıçrayış 31962 jumper kazak, süveter, bluz ya da kazak üzerine giyilen kolsuz elbise 31963 jumpiness sinirlilik 31964 jumping jack sıçrayan kukla oyuncağı 31965 jumping atlama 31966 jumpy sinirli, gergin, heyecanlı, telaşlı 31967 junction box bağlantı kutusu, buat 31968 junction coupling bağlantı kuplajı 31969 junction transistor jonksiyon transistoru, kavşak transistoru 31970 junction kavşak 31971 junctive bağlayıcı 31972 juncture nazik zaman, önemli an, bunalım 31973 June Haziran 31974 jungle balta girmemiş orman, cengel 31975 junior clerk kıdemsiz kâtip 31976 junior high school 7-8-9 yıllardaki ortaöğretim 31977 junior partner küçük hissedar 31978 junior staff küçük memurlar 31979 junior yaşça küçük, daha genç, ast, genç, küçük 31980 juniper ardıç 31981 junk dealer eskici, hurdacı 31982 junk food sağlıksız yiyecek 31983 junk market bit pazarı 31984 junk shop eski eşya dükkânı 31985 junk yard araba mezarlığı 31986 junk ıvır zıvır, döküntü eşya, pılı pırtı, süprüntü, çöp, kalitesiz, boktan şey, Çinli'lere özgü altı düz yelkenli gemi 31987 junket bir nevi yoğurt, yiyip içme, eğlenmek, ziyafet vermek 31988 junkie eroinman, keş 31989 junky bkz.junkie 31990 junta cunta 31991 Jupiter Jüpiter 31992 Jurassic Jura 31993 juridical capacity hukuki ehliyet 31994 juridical day duruşma günü 31995 juridical person tüzel kişilik, tüzel kişi 31996 juridical adli, tüzel, yasal, kanuni 31997 jurisconsult hukuk bilgini, kanunları iyi bilen kimse 31998 jurisdical adli 31999 jurisdiction yargılama yetkisi 32000 jurisdictional yargı hakkına ait, kaza dairesine ait 32001 jurisprudence hukuk, hukuk bilimi 32002 jurisprudent hukuk uzmanı 32003 jurisprudential hukuk bilimine ait 32004 jurist hukuk uzmanı, hukukçu 32005 juror jüri üyesi 32006 jury box mahkemede jüri mevkii 32007 jury mast eğreti direk, yedek direk, yardımcı direk, eğreti direk 32008 jury jüri, yarışma jürisi, jüri 32009 juryman jüri üyesi 32010 jurywoman bayan jüri üyesi 32011 jus hukuk, hak 32012 just a little az-maz, bir uğur 32013 just about az kalsın, neredeyse, hemen hemen 32014 just as well iyi ki 32015 just in case ne olur ne olmaz 32016 just now şu anda, şu tapta, hemen şimdi 32017 just order adil düzen 32018 Just so Evet, Aynen öyle 32019 just the job tam aranılan şey 32020 just there tam orada, şuracıkta 32021 Just think! (önek) düşün bir kere! 32022 just adil, doğru, dürüst, tam, tastamam, anca, darı darına, güç bela, zar zor, sadece, yalnızca 32023 justice of peace magistrate sulh hâkimi 32024 justice of the peace sulh hâkimi 32025 justice police adli sakçı 32026 justice adalet, doğruluk, dürüstlük, adliye, mahkeme, yargıç 32027 justiceship yargıçlık, hakemlik 32028 justiciable yargılanabilir 32029 justiciary yüksek hâkim 32030 justifiable savunulabilir, haklı çıkarılabilir 32031 justification haklı neden, gerekçe, haklı çıkarma 32032 justificatory kanıtlayıcı 32033 justify haklı çıkarmak, haklı göstermek, doğruluğunu kanıtlamak, savunmak 32034 justly haklı olarak, adaletle 32035 justness adalet, hak, dürüstlük 32036 jut çıkıntı 32037 jute hint keneviri 32038 juvenescence gençleşme, gençlik, genç olma, büyüme 32039 juvenescent gençleştirici 32040 juvenile court çocuk mahkemesi 32041 juvenile delinquency çocuk suçluluğu 32042 juvenile delinquent çocuk suçlu 32043 juvenile labour çocuk işçi 32044 juvenile offender çocuk suçlu 32045 juvenile genç, gençlere özgü, genç 32046 juvenility gençler, gençlik 32047 juxtapose sıralamak, yanyana koymak 32048 juxtaposition yanyana koyma 32049 Kaaba Kâbe 32050 kabob kebap 32051 kaftan kaftan 32052 kail kıvırcık lahana 32053 kainite kainit, kimyevi gübre 32054 kaiser imparator, kayser 32055 kakemono kakemono 32056 kale kıvırcık lahana 32057 kaleidoscope çiçek dürbünü, kaleydoskop 32058 kaleidoscopic çok değişen 32059 kamacite kamasit 32060 kamikaze kamikaze 32061 kampong köy 32062 Kanaka Hawai Adalarının yerlisi 32063 kangaroo kanguru 32064 kaolin kaolin, arıkil 32065 kaolinite kaolinit 32066 kapok kapok 32067 kaput mahvolmuş 32068 karat bkz.carat 32069 karate karate 32070 karma talih 32071 karst lake düden gölü 32072 karst karst 32073 katabatic katabatik 32074 katabolism katabolizm 32075 katavothre düden, obruk, kaçak kuyusu 32076 kavass kavas 32077 kayak Eskimo kayığı 32078 kebab kebap, şiş kebap 32079 keck öğürmek, kusmaya çalışmak 32080 kedge tonoz demiri, tonozlamak 32081 keel over alabora olmak, devrilip düşmek 32082 keel gemi omurgası 32083 keelson iç omurga, iç karina 32084 keen on meraklı, hevesli, hasta 32085 keen güçlü, canlı, yoğun, hararetli, hevesli, (akıl/duygu/duyu/vb.) keskin, güçlü, sivri, keskin, (on ile) meraklı, hevesli, hasta 32086 keenly şiddetle, şevk ile 32087 keenness keskinlik, şiddet 32088 keep a low profile dikkat çekmekten sakınmak 32089 keep a promise sözünü tutmak 32090 keep a secret sır tutmak, sır saklamak 32091 keep a stiff upper lip soğukkanlı olmak 32092 keep a tight rein on dizginlemek, sıkı denetlemek 32093 keep abreast of yeni gelişmeleri öğrenmek 32094 keep an account hesap tutmak 32095 keep an eye on -e göz kulak olmak 32096 keep an eye out for anımsamaya çalışmak 32097 keep at arms length uzak tutmak, yüz vermemek 32098 keep at yapmaya devam etmek 32099 keep away uzak durmak, uzak tutmak, yaklaştırmamak, yaklaşmamak 32100 keep back söylememek, vermemek, saklamak 32101 keep body and soul together kıt kanaat geçinmek 32102 keep down kontrol altına almak, zulmetmek, eziyet etmek, bastırmak, yükselmesine engel olmak 32103 keep guard nöbet beklemek 32104 keep house ev idare etmek, eve bakmak 32105 keep in memory zihinde tutmak 32106 keep in mind akılda tutmak, unutmamak, akılda tutmak 32107 keep in remembrance Unutmamak 32108 keep in the background arka planda kalmak 32109 keep in touch with ile teması sürdürmek, ile ilişkiyi koparmamak 32110 keep in with ile dost kalmak 32111 keep in içeride tutmak, salıvermemek 32112 keep off -den uzak durmak, yaklaştırmamak, defetmek, uzak kalmak 32113 keep on -e devam etmek, sürdürmek, devam etmek 32114 keep one at arms length bir kimseyi uzak tutmak, yüz vermemek 32115 keep one's distance uzak durmak 32116 keep one's end up özüne düşen görevi yerine getirmek 32117 keep one's eye on the ball tetikte olmak 32118 keep one's eyes peeled gözünü dört açmak 32119 keep one's figure vücudunu iyi muhafaza etmek 32120 keep one's hand in işe alışmak, kapmak, pratiğini kaybetmemek 32121 keep one's head above water ayağını yorganına göre uzatmak 32122 keep one's head sakin olmak, özüne hâkim olmak 32123 keep one's mouth shut çenesini tutmak 32124 keep one's nose clean etliye sütlüye karışmamak 32125 keep one's nose to the grindstone dirsek çürütmek 32126 keep one's pecker up neşesini yitirmemek 32127 keep one's powder dry savaşa hazır olmak 32128 keep one's side of the bargain sözünü tutmak 32129 keep one's temper sakinliğini korumak 32130 keep one's trap shut çenesini tutmak 32131 keep one's weather eye open gözünü dört açmak 32132 keep one's word sözünü tutmak 32133 keep oneself to oneself kendi halinde olmak 32134 keep open hose evini misafirlere açık tutmak 32135 keep open house misafirperver olmak, kapısı herkese açık olmak 32136 keep out of sight hiç görünmemek, hiç gözükmemek 32137 keep out girmemek, uzak durmak, sokmamak, uzak tutmak 32138 keep out! girilmez yaklaşma! 32139 keep pace with ayak uydurmak, yetişmek 32140 keep posted gelişmelerden haberdar etmek 32141 keep sb company ile kalmak 32142 keep sb guessing meraktan çatlatmak, ne olacağını söylememek 32143 keep sb in stitches kahkahadan kırıp geçirmek 32144 keep sb on tenterhooks dokuz doğurtmak 32145 keep sb waiting -i bekletmek 32146 keep step ayak uydurmak 32147 keep sth up one's sleeve koz olarak saklamak 32148 keep still sakin ol! 32149 keep tabs on dikkat etmek, kontrol etmek 32150 keep the ball rolling devam etmek, sürdürmek 32151 keep the home fires burning çekip çevirmek 32152 keep the lid on hasır altı etmek 32153 keep the peace asayişi korumak 32154 keep the wolf from the door kıt kanaat geçinmek 32155 keep time (sögen) düzgün çalışmak, tempo tutmak 32156 keep to the subject mevzudan kenara çıkmamak 32157 keep to bağlı kalmak, sadık olmak, özünü vermek 32158 keep track of izlemek 32159 keep track haberdar olmak, haber almak 32160 keep under one's hat ser verip sır vermemek 32161 keep up with the Joneses sidik yarıştırmak, aşık atmak 32162 keep up with yetişmek, ayak uydurmak 32163 keep up yukarda tutmak, bakımını sağlamak, devam etmek 32164 keep watch gözetlemek 32165 Keep your fingers crossed! Dua et! 32166 keep almak, saklamak, -de kalmak, bulundurmak, korumak, elde tutmak, saklamak, bulundurmak, (belli bir durumda) engellemek, yerine getirmek, tutmak, geçim, yiyecek, yemek, boğaz, kale 32167 keeper bekçi, bakıcı 32168 keeping koruma 32169 keepsake hatıra, yadigar, estelik 32170 keg küçük fıçı, varil 32171 kelp varek 32172 kelpie denizperisi 32173 kelvin kelvin 32174 kemp kaba kıl, yünde kalın kıl 32175 ken bilgi alanı, görüş alanı 32176 kenaf kenaf 32177 kennel köpek kulübesi 32178 kennels sahipleri yokken tömlerin vergin karşılığı bakıldığı yer 32179 kepi asker kasketi 32180 keratin keratin 32181 keratosis keratoz 32182 kerb yaya kaldırımının kenar taşı 32183 kerchief başörtüsü, eşarp, mendil, destimal, desmal 32184 kerf kesik, çentik, kertik 32185 kerfufle gürültü, patırtı 32186 kermess kermes 32187 kernel sentence çekirdek cümle 32188 kernel çekirdek, çekirdek içi, esas, öz 32189 kernite kernit 32190 kerosene lamp gaz lambası 32191 kerosene gazyağı, gaz 32192 kerosine gazyağı, gaz 32193 kerseymere kaşmir 32194 kestrel kerkenez 32195 ketch iki direkli yelkenli yat, keç 32196 ketchup ketçap, domates sosu 32197 ketene keten 32198 ketone keton 32199 ketose ketoz 32200 ketoxime ketoksim 32201 kettle çaydanlık, güğüm, kazan, tencere 32202 kettledrum orkestra davulu 32203 key bit anahtar dili 32204 key man kilit adam 32205 key money tenek pulu 32206 key ring anahtarlık 32207 key witness en önemli tanık 32208 key anahtar, açar, miftah, (to ile) çözüm yolu, anahtar, açıklama, (piyano/daktilo/vb.) tuş, müzik anahtarı, (to ile) daha uygun hale getirmek, ayarlamak, çok önemli, başarı için gerekli 32209 keyboard computer klavyeli bilgisayar 32210 keyboard klavye, tuş 32211 keyed-up endişeli, gergin, heyecanlı, sinirli 32212 keyhole saw delik testeresi, kol testeresi 32213 keyhole anahtar deliği 32214 keynote temel düşünce, ana ilke, temel, dayanak 32215 keypunch delgi kılgası 32216 keystone anahtar taşı, kilit taşı 32217 keyway kama yatağı, kama yuvası 32218 keyword anahtar kelime, anahtar sözcük 32219 khaki haki renk, haki, özellikle askerlerin giydiği haki renkli elbise 32220 khamsin hamsin 32221 khan han, kağan, kervansaray 32222 khanate hanlık 32223 Khartoum Hartum, Sudan'ın başkenti 32224 khedive hıdiv, Mısır valisi ismail Paşaya Osmanlı dev. 32225 khedivial hıdive ait 32226 kibble demir kova 32227 kibbutz (İsrail'de) ortaklaşa kullanılan çiftlik/yerleşim bölgesi 32228 kibe çatlak, yarık, soğuktan meydana gelen çatlak 32229 kibitzer karıştırıcı 32230 kiblah kıble 32231 kibosh saçma 32232 kick against the pricks boşuna dırlanmak, boşa zırlamak 32233 kick around gereksiz emirler vermek, dolaşmak, sürtmek 32234 kick at tekme vurmak 32235 kick back geri tepmek, rüşvet vermek 32236 kick in the teeth adam yerine koymamak 32237 kick off (futbol) maça başlamak, başlatmak 32238 kick oneself for doing sth dizini dövmek 32239 kick out kovmak, defetmek 32240 kick over the traces gemi azıya almak 32241 kick the bucket nalları dikmek 32242 kick up a fuss kavga çıkarmak 32243 kick up a row kavga çıkarmak, kavga çıkarmak 32244 kick up one's heels felekten bir gün çalmak 32245 kick up kavga etmek, kavga çıkarmak, kışkırtmak 32246 kick tekmelemek, tekme atmak, (gol) atmak, çifte atmak, tepmek, (silah) tepmek, tekme, heyecan, zevk, coşku, (alkol/uyuşturucu/vb.) etki 32247 kickback rüşvet, pay, hisse 32248 kicker golcü, çifte atan at, vuran şey veya kimse 32249 kickoff (futbol) başlama vuruşu, ilk vuruş 32250 kickshaw değersiz şey 32251 kid leather oğlak derisi 32252 kid çocuk, genç, delikanlı, (Aİ) (kardeş) genç olan, küçük, oğlak, oğlak derisi, takılmak, şaka yapmak, aldatmak, işletmek, ayak yapmak 32253 kidnap (adam/çocuk) kaçırmak 32254 kidnapper adam/çocuk kaçıran kimse 32255 kidney bean barbunya, fasulye 32256 kidney machine diyaliz kılgası, böbreğin yerine çalışan cihaz 32257 kidney stone böbrek taşı 32258 kidney transplant böbrek nakli 32259 kidney transplantation böbrek nakli 32260 kidney böbrek 32261 kids' stuff çocuk oyuncağı 32262 kier kazan 32263 kieselguhr kizelgur, diyatomit 32264 kilderkin küçük fıçı 32265 kill off imha etmek, kökünü kazımak 32266 kill the fatted calf dönüşünü kutlamak, kurban kesmek 32267 kill the goose that lays the golden eggs bindiği dalı kesmek 32268 kill time zaman öldürmek, vakit geçirmek 32269 kill two birds with one stone bir taşla iki kuş vurmak 32270 kill öldürmek, yok etmek, öldürmek, avda öldürülmüş döngül, av, (av) öldürme 32271 killer katil 32272 killing vurgun, büyük kazanç, öldürücü, yorucu 32273 killjoy neşe kaçıran kimse, oyunbozan, kıl, gıcık, uyuz 32274 kiln ocak, fırın 32275 kilo kilo, geli 32276 kilo- (önek) bin 32277 kilobyte kilobayt 32278 kilocalorie kilokalori 32279 kilocycle kilosikl 32280 kilogram calorie kilogram kalori 32281 kilogram kilogram 32282 kilogram-meter kilogram-metre 32283 kilogramme bkz.kilogram 32284 kilohertz kilohertz 32285 kilojoule kilojul 32286 kilolitre kilolitre 32287 kilometer bkz.kilometre 32288 kilometre kilometre, çağrım 32289 kilometric kilometrik 32290 kiloton kiloton 32291 kilovolt kilovolt 32292 kilovoltampere kilovolt amper 32293 kilovoltmeter kilovoltmetre 32294 kilowatt kilovat 32295 kilowatt-hour kilovat saat 32296 kilt İskoç erkeklerinin giydiği eteklik 32297 kimono kimono 32298 kin akraba, kohum, hısım 32299 kinase kinaz 32300 kind of adeta, az çok 32301 kind tür, çeşit, cins, tip, nazik, kibar, iyi kalpli, sevecen, ince, candan, yürekten 32302 kind-hearted iyi kalpli, sevecen, iyi niyetli 32303 kindergarten balalar bahçesi, uşak bahçesi, anamektebi 32304 kindhearted iyi kalpli, şefkatli, sevecen 32305 kindle alıştırmak, kalamak, yandırmak, yakmak, tutuşturmak, alışmak, yanmak, tutuşmak 32306 kindliness iyilik 32307 kindling point tutuşma çekidi 32308 kindling temperature tutuşma derecesi 32309 kindling wood çıra 32310 kindling (gaz/çıra/ot/vb.) tutuşturucu madde, alışkan 32311 kindly arkadaşça, müşfik, sevecen, nazikçe, kibarca, lütfen 32312 kindness şefkat, sevecenlik, incelik, nezaket 32313 kindred spirit kafa dengi 32314 kindred akrabalık, soy, akraba, kodak, birbirine benzer, aynı türden, kafa dengi 32315 kine inekler 32316 kinematic viscosity kinematik viskozite, kinematik ağdalık 32317 kinematic kinematik, harekete ait, hareketle ilgili 32318 kinematics kinematik, kinematik bilgisi 32319 kinescope resim tüpü, görüntü lambası 32320 kinetic energy kinetik enerji, devimsel erke 32321 kinetic kinetik, devimsel 32322 kinetics kinetik bilimi 32323 king kral, (santranç) şah 32324 king-size büyük boy, kodak boyu 32325 kingbird bir tür sinekçil 32326 kingbolt ana kilit 32327 kingcraft kral idareciliği 32328 kingdom krallık, bitb, alem 32329 kingfish büyük uskumru 32330 kingfisher yalıçapkını, iskele kuşu 32331 kinglet küçük kral 32332 kinglike kral gibi 32333 kingliness kral heybeti, haşmet 32334 kingly krala yaraşır, şahane, muhteşem 32335 kingpin baş, elebaşı 32336 kingship krallık, hükümdarlık 32337 kink halat, tel, ip, saç, /vb.'nin dolaşması, acayiplik, tuhaflık, saçmalama, sapıtma 32338 kinkajou kinkaju 32339 kinky karışık, dolaşmış, birbirine girmiş, acayip, tuhaf 32340 kinsfolk kiminse kodağından kimseler 32341 kinship akrabalık, kandaşlık 32342 kinsman erkek akraba/kohum 32343 kiosk küçük kulübe, alısün kulübesi 32344 kip uyumak, kestirmek, şekerleme yapmak, uyku, şekerleme, kestirme 32345 kipper tütsülenmiş ringa balığı 32346 kirschwasser vişne rakısı 32347 kirtle kadın fistanı 32348 kirver potkopaççı, yarıkçı 32349 kirving potkopaç, yarık, potkopaç çekme, yarık açma 32350 kismet kısmet 32351 kiss each other öpüşmek 32352 kiss of death öldürücü darbe 32353 kiss of life hayat öpücüğü, yapay solunum 32354 kiss the book yemin ederken incili öpmek 32355 kiss the dust mağlup olmak, yenilmek, öldürülmek 32356 kiss öpmek, öpücük, öpüş 32357 kit teçhizat, donatı, avadanlık, alet takımı, (out/up ile) gerekli şeylerle donatmak 32358 kitchen cabinet mutfak dolabı 32359 kitchen garden meyve ve sebze bahçesi, sebze bahçesi 32360 kitchen mutfak, aşhane 32361 kitchenette odanın mutfak olarak kullanılan bölümü, küçük mutfak 32362 kitchenmaid mutfak hizmetçisi 32363 kite balloon uçurtma balonu 32364 kite cheque karşılıksız çek 32365 kite uçurtma, çaylak 32366 kith and kin dostlar ve akrabalar, hısım, akraba 32367 kitten kedi yavrusu, yavru kedi 32368 kittenish oyunbaz, civelek, yavru kedi gibi 32369 kittiwake bir tür martı 32370 kitty yavru kedi, kedi, pişik, pisi, ortaya konan pul, (mutfak masrafı/vb.harcamalar için) gerekince kullanmak üzere toplanan pul 32371 kiwi kivi 32372 klaxon klakson, korna 32373 kleptomania çalma hastalığı, kleptomani 32374 kleptomaniac çalma hastası, kleptoman 32375 klystron klistron 32376 knack ustalık, beceri, yetenek 32377 knacker sakat, /vb.atları alıp et ve derisini satan kimse, yıkmacı, yıkıcı 32378 knag budak 32379 knap taş yontmak 32380 knapper taşçı 32381 knapsack sırt çantası 32382 knar budak 32383 knave hilekâr, üçkâğıtçı, (iskambil) bacak, vale 32384 knavery hilekârlık, alçaklık, dolandırıcılık 32385 knavish hilekâr, alçak 32386 knavishly hileyle 32387 knavishness hilekârlık 32388 knead yoğurmak, ovmak 32389 kneadable yoğrulabilir 32390 kneader yoğurma kılgası 32391 kneading trough hamur teknesi 32392 knee joint mafsallı dirsek, dirsekli ek, diz eklemi, marangozlukta mafsallı dirsek 32393 knee diz, (giyside) diz, diz yeri, (in ile) diz vurmak, diz atmak 32394 knee-deep diz boyu, diz boyu derinliğinde 32395 knee-high diz boyu 32396 kneecap dizkapağı 32397 kneel (down/on ile) diz çökmek 32398 kneepan dizkapağı 32399 knell matem çanı 32400 knick-knack süs eşyası, cici bici 32401 knickerbockers golf pantolon 32402 knickers kadın külotu 32403 knife edge bıçak ağzı 32404 knife grinder bıçak bileyici 32405 knife sharpener bıçak bileyicisi 32406 knife tool torna kalem takımı 32407 knife bıçak, bıçaklamak 32408 knight şövalye, asilzade, şövalye ünvanını kazanan kimse, (satranç) at, (kimese) şövalye ünvanı vermek 32409 knighthood şövalyelik 32410 knightly şövalyeye yakışır, kahramanca 32411 knit needle örgü şişi 32412 knit one's brows kaşlarını çatmak 32413 knit örmek, birleşmek, kaynaşmak 32414 knitting machine örgü kılgası, trikotaj kılgası 32415 knitting needle örgü şişi 32416 knitting wool örgü yünü 32417 knitting yarn örgü ipliği 32418 knitting örgü 32419 knitwear örgü eşya, el örgüsü giysi 32420 knob top, yumru, topuz, tokmak, kontrol düğmesi 32421 knobbiness yumru yumru olma 32422 knobbly yuvarlak, yumru yumru, yumrulu 32423 knobby (Aİ) bkz.knobbly 32424 knobkerrie topuzlu mızrak, topuzlu ok 32425 knock about bulunmak, olmak, ile ilişki kurmak 32426 knock against -e çarpmak 32427 knock back hızla içmek, devirmek 32428 knock down yıkmak, yok etmek, (fiyat) düşürmek, indirmek 32429 knock money off fiyat kırmak 32430 knock off paydos etmek, vurup devirmek, işi bırakmak, aşırmak, çalmak 32431 knock on the head tepesine vurmak 32432 knock on wood şeytan kulağına kurşun 32433 knock out uyutmak, nakavt etmek, yenmek, elemek 32434 knock over çarpıp düşürmek, vurup yere sermek, devirmek 32435 knock sb into the middle of next week canına okumak 32436 knock spots off taş çıkartmak 32437 knock the daylights out of ağzını burnunu dağıtmak 32438 knock up aceleyle yapıvermek 32439 knock vurmak, kusur bulmak, acımasızca eleştirmek, şoke etmek, vurma sesi, (kapı) çalma sesi, tak tak, vurma, darbe, sıkıntı, dert 32440 knock-kneed çarpık bacaklı 32441 knockdown portatif, demonte, en ucuz, yere serme 32442 knocker kapı tokmağı 32443 knockout (boks) nakavt, çekici kimse/şey 32444 knoll küçük tepe, tepecik 32445 knot düğüm, budak, insan kümesi, türküm, deniz mili, düğümlemek, düğüm atmak 32446 knothole budak deliği 32447 knotted düğümlü 32448 knotty düğüm düğüm, düğümlü 32449 know a thing or two işi bilmek 32450 know all the answers bilgiçlik taslamak 32451 know how many beans make five cin gibi olmak 32452 know how usulünü bilmek, yolunu bilmek 32453 know like the back of one's hand avucunun içi gibi bilmek 32454 know of -den haberi olmak, duymuş olmak, bilmek 32455 know one's own mind ne istediğini bilmek 32456 know sb by name -i ismen tanımak 32457 know sth backwards bir şeyi çok iyi bilmek 32458 know the ropes kuralları bilmek, işi bilmek 32459 know the score işi bilmek, işten anlamak 32460 know what's what uyanık olmak, neyin ne olduğunu bilmek 32461 know bilmek, tanımak, görmek, geçirmek, yaşamak, çekmek 32462 know-all çok bilmiş kimse, ukala 32463 knowable bilinebilir, fark edilir 32464 knowing bilgiç, uyanık, kurnaz 32465 knowingly bilgiçlikle, kurnazlıkla, bilerek, bile bile, kasten 32466 knowledge bilgi 32467 knowledgeable bilgili 32468 known tanınmış, bilinen, tanınan, ünlü 32469 knuckle down işe koyulmak 32470 knuckle under boyun eğmek, teslim olmak 32471 knuckle parmağın oynak yeri 32472 knuckle-duster demir muşta 32473 knucklebone aşık sümüğü 32474 knuckledown işe koyulmak 32475 knuckleduster demir muşta 32476 knurl tırtıl çekme aleti, budak, yumru, tırtıl çekmek 32477 knurling tool tırtıl çekme aleti 32478 koala koala 32479 kodak küçük yaçın kılgası 32480 kohlrabi yerlahanası 32481 kook antika 32482 kooky deli divane, mecnun, tuhaf 32483 Koran Kuran 32484 Korea Kore 32485 Korean Koreli 32486 kosher (et/vb.) Yahudilere haram olmayan 32487 kowtow (to ile) soru sormaksızın itaat etmek, sorgusuz sualsiz boyun eğmek 32488 kraft dayanıklı ambalaj çöngesi 32489 krait zehirli bir Asya yılanı 32490 krypton kripton 32491 kudos onur, gurur, şeref 32492 kung fu kung fu 32493 kurtosis kürtosis, basıklık 32494 Kuwait Kuveyt 32495 kyanite kiyanit 32496 kymograph kimograf 32497 lab laboratuvar 32498 labdanum laden 32499 label etiket, yarlık, yafta, etiketlemek, etiket yapıştırmak, sınıflandırmak, tanımlamak 32500 labial assimilation küçük ünlü uyumu 32501 labial harmony küçük ünlü uyumu 32502 labial dudaksıl (ünlü), dudaksıl (ünlü) 32503 labialization dudaksıllaşma 32504 labile kararsız, düzensiz, çabuk değişen 32505 labio-palatal dudaksıl-damaksıl 32506 labio-velar dudaksıl-artdamaksıl 32507 labiodental dişsil-dudaksıl, dudaksıl-dişsil 32508 labor bkz.labour 32509 laboratory assistant laborant 32510 laboratory glove laboratuvar eldiveni 32511 laboratory laboratuvar 32512 laborious yorucu, zahmetli, güç 32513 labour agreement iş sözleşmesi 32514 labour costs işçilik masrafları 32515 labour court iş mahkemesi 32516 labour dispute iş uyuşmazlığı 32517 labour emigration emek göçü 32518 labour exchange iş ve işçi bulma kurumu 32519 labour force işgücü 32520 labour intensive emek-yoğun 32521 labour market emek piyasası 32522 labour of love karşılık beklemeden yapılan iş 32523 Labour Party işçi Partisi 32524 labour relations işçi-işveren ilişkileri 32525 labour saving işten tasarruf sağlayan 32526 labour turnover işçi devri 32527 labour union işçi sendikası 32528 labour wages işçi vergini 32529 Labour İşçi Partisi üyesi, İşçi Partisi'ne ilişkin, çalışma, emek, iş, işçi, işçi sınıfı, doğum, doğurma, çalışmak, çabalamak, emek harcamak, güçlükle hareket etmek, boğuşmak, ayrıntılara girmek 32530 labourer işçi, emekçi 32531 labouring çalışan 32532 laburnum sarısalkım 32533 labyrinth labirent 32534 labyrinthine labirent gibi 32535 lac lak, laka 32536 lac-dye lak boyası 32537 laccolith lakolit, mantarsı kayaç 32538 lace into yumrukla saldırmak 32539 lace bağcık, bağ, dantela, bağlamak, (hafif bir içkiye) az miktar sert içki katmak 32540 laced shoe bağlı ayakkabı 32541 lacerate yırtmak, yaralamak, tırmalamak, parçalamak 32542 laceration yırtma, parçalanma, kesilme, incitme 32543 lachrymal göz yaşına ait 32544 lachrymation göz yaşı akıtma, ağlama 32545 lachrymose sulu gözlü, acıklı, göz yaşartıcı, gözü yaşlı 32546 lacing aşırı delgileme 32547 lack -sizlik çekmek, -den yoksun olmak, olmayış, yokluk, eksiklik, -sizlik 32548 lackadaisical cansız, tembel, ilgisiz, uyuşuk 32549 lackaday! Eyvah!, Heyhat! 32550 lackey dalkavuk, yağcı, yalaka 32551 lacking eksik, kayıp, yok 32552 laconic veciz, az ve öz söz kullanılan, kısa ve anlamlı 32553 laconicism özlülük, veciz ifade 32554 lacquer vernik, cila, (saç) sprey, verniklemek, cilalamak 32555 lacrimal gland gözyaşı bezi 32556 lacrimal gözyaşı ile ilgili 32557 lactam laktam 32558 lactase laktaz 32559 lactate laktat, emzirmek, süt vermek 32560 lactation emzirme 32561 lacteal süte ait, sütlü 32562 lactic acid laktik asit, süt asidi 32563 lactic fermentation laktik mayalanma 32564 lactic laktik 32565 lactiferous süt veren 32566 lactometer laktometre 32567 lactone lakton 32568 lactose laktoz, süt şekeri 32569 lacuna sümükte bulunan boşluk 32570 lacunar tekneli tavan 32571 lacustrine deposit göl birikintisi 32572 lacustrine sediment göl tortusu 32573 lacustrine göl, gölle ilgili 32574 lacy dantel gibi, dantelli 32575 lad delikanlı, genç 32576 ladder dredger kovalı tarak 32577 ladder el merdiveni, çorap kaçığı, (çorap) kaçmak, kaçırmak 32578 ladder-proof kaçmaz 32579 ladder-stitch iğneardı teyel, çapraz teyel 32580 laddie delikanlı, oğlan 32581 lade yüklemek 32582 laden (with ile) yüklü, dolu 32583 lading port yükleme limanı 32584 lading yükleme 32585 ladle kepçe, kepçeyle koymak/servis yapmak 32586 ladleful kepçe dolusu 32587 lady hanımefendi, kadın, bayan 32588 lady-in-waiting nedime 32589 lady-killer kadın avcısı 32590 ladybird uğurböceği 32591 ladybug uğurböceği, gelinböceği, hanımböceği 32592 ladykiller kadın avcısı, çapkın 32593 ladylike hanımca, hanım gibi, nazik 32594 ladylove sevgili, metres, sevilen kadın 32595 laevo-rotatory sola çeviren 32596 laevorotatory sola çeviren 32597 laevulose levüloz 32598 lag angle gecikme açısı 32599 lag (behind ile) yavaş ilerlemek, arkadan gelmek, (boru) keçe ya da asbest kaplamak 32600 lager bir tür hafif bira 32601 laggard ağır, tembel, haylaz, tembel kimse 32602 lagging yalıtım, izolasyon, kaplama, döşeme 32603 lagoon denizkulağı, kıyı gölü 32604 laicize laikleştirmek 32605 laid up biriktirmek 32606 lair vahşi döngül ini 32607 laird emlak sahibi 32608 laissez faire müdahale etmeme, serbest bırakma, bırak yapsınlar 32609 laity meslekten olmayanlar 32610 lake breeze göl meltemi 32611 lake göl 32612 lam dövmek, dayak atmak 32613 lamb chop kuzu pirzolası 32614 lamb kuzu, haruf, kuzu eti, kuzulamak 32615 lamb's wool kuzu yünü 32616 lambaste dövmek, pataklamak, dayak atmak 32617 lambency hafif parlaklık 32618 lambent alev gibi yalayarak yayılan 32619 Lambert lambert 32620 lambrequin kapı üzerine asılan süs, perde 32621 lambskin kuzu derisi 32622 lame duck işe yaramaz kimse, sakat kimse 32623 lame excuse kabul edilmez özür, sudan bahane 32624 lame topal, aksak, zayıf, inanılması güç, topal etmek 32625 lamella ince levha, pul 32626 lamellar pullu, katmanlı, yapraksı 32627 lameness topallık, zayıflık 32628 lament ağlayıp sızlamak, yasını tutmak, ağıt, ağlama, inleme, yasını tutma 32629 lamentable içler acısı, acınacak, ağlanacak 32630 lamentation yas, feryat, figan, ağıt 32631 lamia vampir 32632 lamina lamina 32633 laminae levha, ince yaprak, tabaka 32634 laminar flow laminer akım, düzgün akış 32635 laminar yaprak halinde, yapraksı, laminer 32636 laminate ince tabakalar halindeki bir maddeyi üst üste koyarak daha dayanıklı bir madde haline getirmek, ince tabakaların üstüste konmasından elde edilen madde 32637 laminated beam katmerli kiriş, yapraklı kiriş 32638 laminated spring düz yay, yaprak yay 32639 laminated yapraklı, levhalı 32640 lamination yapraklanma, tabaka, ince levha 32641 lammergeier kuzu kuşu, baysungur 32642 lamp black is, lamba isi 32643 lamp chimney lamba şişesi 32644 lamp holder lamba duyu 32645 lamp post çıngı direği 32646 lamp socket ampul duyu 32647 lamp lamba 32648 lampblack kandil isi 32649 lamplight lamba ışığı 32650 lamplighter lambacı 32651 lampoon taşlama, hiciv 32652 lampooner hicivci 32653 lampoonist hiciv yazarı 32654 lamppost çıngı direği 32655 lamprey taşemen, bufa balığı 32656 lamprophyre lamprofir 32657 lampshade abajur 32658 lanate yünlü, yün gibi 32659 lance mızrak, kargı 32660 lanceolate mızrak biçiminde 32661 lancer mızraklı süvari, mızraklı 32662 lancet arch sivri kemer 32663 lancet neşter, sivri kemer 32664 lancinating keskin (ağrı) 32665 land a blow bir yumruk oturtmak 32666 land agent emlak komisyoncusu 32667 land bank tarım bankası, emlak bankası 32668 land breeze kara meltemi 32669 land cable kara kablosu 32670 land carriage kara taşımacılığı 32671 land clearing tarla açma 32672 land crab kum yengeci 32673 land drainage arazi drenajı 32674 land fog kara sisi 32675 land forces kara kuvvetleri 32676 land holder arazi sahibi 32677 land management arazi amenajmanı 32678 land measure arazi ölçüleri jüyesi 32679 land mine kara mayını 32680 land on one's feet şansı yaver gitmek 32681 land owner toprak sahibi 32682 land reclamation toprak kazanma, arazi kazanma 32683 land reform toprak reformu 32684 land register tapu sicili 32685 land registery kadastro 32686 land tax arazi vergisi 32687 land tortoise karakaplumbağası 32688 land transportation karayolu taşımacılığı 32689 land wind kara rüzgârı 32690 land toprak, kara parçası, ülke, vatan, aynı türden toprak parçası, alan, arazi, toprak, kişisel arazi, arsa, karaya çıkmak, karaya indirmek, karaya getirmek, iniş yapmak, yere inmek 32691 landau lando, lando araba 32692 landed estate taşınmaz mal, gayrimenkul mülk 32693 landed property arazi, emlak, taşınmaz mal 32694 landed proprietor toprak sahibi 32695 landed geniş arazisi olan, büyük toprak sahibi olan 32696 landfall karanın görünmesi 32697 landfill arazi doldurma, arazi yükseltme 32698 landholder arazi sahibi 32699 landing aid iniş yardımcısı 32700 landing area iniş alanı 32701 landing beam iniş farı 32702 landing craft çıkarma gemisi 32703 landing gear (uçak) iniş takımı 32704 landing ground iniş alanı 32705 landing place iskele 32706 landing ship çıkarma gemisi 32707 landing stage iskele, rıhtım 32708 landing strip iniş yolu, yangın merdiveni 32709 landing karaya çıkma/çıkarma, (uçak) iniş, iskele, merdiven sahanlığı 32710 landlady ev sahibesi, pansiyoncu kadın 32711 landless topraksız, arazisiz, mülksüz 32712 landlocked kara ile çevrili 32713 landlord mal sahibi, emlak sahibi, otelci, pansiyoncu 32714 landmark sınır taşı, dönüm çekidi, (bir yeri bulmada/vb.) işaret olarak kullanılan nesne/yer/vb. 32715 landowner arazi sahibi 32716 landscape architect peyzaj mimarı 32717 landscape architecture peyzaj mimarisi 32718 landscape kır manzarası, peyzaj, (ev/fabrika/vb.) çevresini yeşillendirmek, çevresine bahçe yapmak 32719 landslide heyelan, toprak kayması, (saylavda) büyük başarı 32720 landslip toprak kayması 32721 landsman denize alışık olmayan adam 32722 lane line şerit çizgisi 32723 lane dar sokak, dar yol, dar geçit, yol, şerit 32724 lang syne geçmiş zaman, eski zaman 32725 language interpreter dil yorumlayıcı 32726 language processors dil işleyiciler, dil işlemciler 32727 language school dil mektebi 32728 language translator dil çevirici 32729 language dil, lisan 32730 languid uyuşuk, ağır hareket eden, halsiz 32731 languish in erimek, çürümek, acı çekmek 32732 languish isteksiz olmak, güçsüzleşmek, gevşemek, (in ile) erimek, çürümek, acı çekmek 32733 languishing kuvvetsiz, baygın 32734 languor halsizlik, bitkinlik, güçsüzlük, gevşeklik, rehavet 32735 languorous yorgun, bitkin, tembel, parlak, çekici 32736 laniary köpekdişi 32737 laniferous yünlü, yün veren 32738 lank (saç) düz ve cansız 32739 lanky uzun boylu ve zayıf, sırık gibi 32740 lanneret bir cins doğan 32741 lanoline lanolin 32742 lantern slide slayt, diya 32743 lantern fener 32744 lanthanide lantanit 32745 lanthanite lantanit 32746 lanthanum lantan 32747 lanyard çekme ipi, savlo, kordon, filadur 32748 lap dovetail sandık geçmesi 32749 lap joint bindirme, bindirme ek 32750 lap sth up eyvallah demek 32751 lap kucak, oturan kimsenin kalçasından dizine kadar olan ön bölümü, (yarışta) tur, (yarışta) tam tur atmak, (yarışta) rakibini bir turluk farkla geçmek, yalayarak içmek, (against ile) küçük dalgalar halinde çarpmak, yalamak, dalgaların çarpması, çarpma sesi 32752 lap-top computer dizüstü bilgisayar 32753 laparotomy karın amaliyatı 32754 lapbelt emniyet kemeri 32755 lapel microphone yaka mikrofonu 32756 lapel klapa 32757 lapidary taşa işlenmiş, gösterişli, hakkâk, oymacı 32758 lapidate taşlamak 32759 lapis lazuli lacivert taşı 32760 Lapland Laponya 32761 lappet sarkık şey 32762 lapping compound alıştırma macunu 32763 lapping alıştırma 32764 lapse into silence sessizliğe gömülmek 32765 lapse of justice adli hata 32766 lapse of the pen yazma yanlışı 32767 lapse of time zamanaşımı 32768 lapse küçük kusur, hata, yanlış, (zaman) geçme, ara, (into ile) derece derece azalmak, düşmek, alçalmak, batmak, gömülmek, (from ile) inanç ve prensiplerinden vazgeçmek, (iş anlaşması) son bulmak, yürürlükten kalkmak 32769 lapsus calami kalem hatası 32770 lapsus linguae dil sürçmesi 32771 laptop computer dizüstü bilgisayar 32772 laptop dizüstü 32773 lapwing kızkuşu 32774 larboard geminin iskele tarafı 32775 larcenist hırsız 32776 larceny hırsızlık 32777 larch karaçam 32778 lard domuz yağı 32779 larder kiler 32780 lares et penates manevi değeri olan eşya 32781 large intestine kalınbağırsak 32782 large manufacture büyük ölçekli üretim 32783 large radish bayırturpu 32784 large scale geniş çaplı 32785 large büyük, çon, iri, geniş, bol, çok 32786 large-minded anlayışlı, serbest fikirli, hoşgörülü 32787 largehearted iyi kalpli, halden anlayan 32788 largely çoğunlukla, ekseriyetle, ziyadesiyle 32789 largeness büyüklük, genişlik 32790 largess bkz.largesse 32791 largesse ihsan, bağış 32792 largish büyükçe, iricek 32793 largo largo, ağır, largo, ağır ağır 32794 lariat bkz.lasso 32795 lark zarafat, şaka, meze, eğlenme, takılma, gırgır, tarlakuşu, gülüp oynamak, oynaklaşmak, mezelenmek, eğlenmek 32796 larkspur hezaren çiçeği 32797 larrup dayak atmak 32798 larva state larva dönemi 32799 larva larva, tırtıl, kurtçuk 32800 larval larva ile ilgili, kurtçuk halinde 32801 laryngeal gırtlaksıl, gırtlakta oluşan, boğazla ilgili 32802 laryngitis larenjit, gırtlak yangısı 32803 larynx gırtlak 32804 lasagna lasanya 32805 lascivious şehvetli, şehvet düşkünü 32806 lasciviousness şehvet 32807 laser beam lazer ışını 32808 laser memory lazer bellek 32809 laser printer lazer yazıcı 32810 laser lazer (aygıtı) 32811 lash about aniden hareket etmek, şiddetle çarpmak 32812 lash oneself into a fury çatmak 32813 lash out saldırmak, azarlamak, paylamak 32814 lash kırbaçlamak, (about ile) aniden hareket etmek ya da vurmak, şiddetle çarpmak, sıkıca bağlamak, kamçı darbesi, ani ve haşin hareket 32815 lashing kırbaçlama, azarlama, bağlama 32816 lass kız 32817 lassitude dermansızlık, halsizlik, bitkinlik, yorgunluk 32818 lasso kement 32819 last ditch son çare 32820 last judgement kıyamet günü 32821 last quarter son dördün 32822 last week geçen hafta 32823 last wish son arzu 32824 last year bıldır 32825 last son, en son, sonuncu, herşeyden sonra, herkesten sonra, sonuncu olarak, son olarak, en son, sürmek, devam etmek, bozulmamak, dayanmak 32826 last-in first-out, son giren ilk çıkar 32827 lasting dayanıklı, sağlam, bitmeyen, tükenmeyen, sürekli, kalıcı 32828 lastly son olarak 32829 latch key kapı anahtarı 32830 latch on anlamak, çakozlamak, uyanmak 32831 latch onto anlamak, çakozlamak 32832 latch kapı mandalı, kapı kilidi, kilitlemek, mandallamak 32833 latchkey kapı anahtarı 32834 late geç, gecikmiş, I'm late., (sögen/zaman) geç, son, yeni, taze, geç olarak, geç, sonuna doğru, sonlarında, sabık, eski, rahmetli 32835 lately son günlerde, son zamanlarda, yakınlarda 32836 latency time gecikme zamanı, bekleme süresi 32837 latency gizli kalma, gizlilik 32838 lateness geç olma 32839 latent heat gizli ısı 32840 latent image görünmeyen resim, gizli görüntü 32841 latent period mikropların kuluçka dönemi 32842 latent ortada olmayan, gizli 32843 later on daha sonra 32844 lateral bud yan tomurcuk 32845 lateral deviation yanal sapma 32846 lateral erosion yandan aşınma, yanlama aşınma 32847 lateral inversion yanal terslik, yanda bulunan ters görüntü 32848 lateral pressure yanal basınç 32849 lateral section yan kesit 32850 lateral spillway yan dolusavak 32851 lateral thrust yanal basınç 32852 lateral yan, yanal 32853 laterite laterit, kırmızı kil 32854 latest en son haber/moda, /vb 32855 latex lateks 32856 lath and plaster bağdadi kaplama 32857 lath sıva tirizi, bağdadi çıta, lata ile kaplamak 32858 lathe bed torna kızağı, torna yatağı 32859 lathe carrier torna fırdöndüsü 32860 lathe chuck torna aynası 32861 lathe tool torna takımı 32862 lathe torna tezgâhı 32863 lather sabun köpüğü, köpük, (sabun) köpürmek, köpürtmek, sabunlamak 32864 lathing çıta işi, bağdadi, kaplama 32865 lathwork bağdadi işi, kafes işi 32866 Latin Latin, Latince 32867 Latinist Latince bilgini 32868 latish biraz geç 32869 latitude enlem, rahatlık, serbestlik, özgürlük 32870 latitudes bölge 32871 latitudinal enine olan 32872 latitudinarian serbest fikirli 32873 latrine (özellikle düşergelerde) hela 32874 latten ince sac levha, pirinç kaplama 32875 latter end ölüm 32876 latter sonraki, son, ikincisi, iki şeyden sonuncusu, son söylenilen 32877 latter-day modern, çağa uygun 32878 latterly son zamanlarda, bu yakınlarda 32879 lattice beam kafes kiriş 32880 lattice bridge kafes kirişli köprü 32881 lattice coil kafes bobin 32882 lattice dynamics kafes dinamiği 32883 lattice energy kafes enerjisi, örgü erkesi 32884 lattice girder kafes kiriş 32885 lattice truss kafes kiriş 32886 lattice work kafes işi 32887 lattice kafes 32888 latus rectum özkiriş 32889 Latvia Letonya 32890 laud övme, methiye, övmek, methetmek 32891 laudable (davranış/vb.) övgüye değer, beğenilen 32892 laudanum afyon tentürü, lavdanom 32893 laudation övme, sitayiş 32894 laudatory övücü 32895 laugh at (kimese) gülmek 32896 laugh like a drain makaraları koyvermek 32897 laugh off önemsememek, gülüp geçmek 32898 laugh until one cries uğunmak 32899 laugh up one's sleeve bıyık altından gülmek 32900 laugh (kahkahayla) gülmek, gülüş, kahkaha 32901 laughable gülünç, komik 32902 laughing gas güldürücü gaz 32903 laughing gülen, güldürücü, komik, gülme, gülüş 32904 laughter kahkaha, gülüş 32905 launch an investigation soruşturma başlatmak 32906 launch (gemi) denize indirmek, (roket) fırlatmak, (plan/hareket/yeni bir yaşam/vb.) başlatmak, (at ile) fırlatmak, hızla atmak, (gemiyi) suya indirme, büyük kozgaltkalı sandal, motorbot 32907 launcher suya indirici, mancınık, katapult, fırlatıcı, fırlatma rampası 32908 launching denize indirme, fırlatma (roket), suya indirme 32909 launder money kara pulu aklamak 32910 launder (giysi) yıkayıp ütülemek 32911 launderette çamaşırhane 32912 launderyman çamaşırcı 32913 laundress çamaşırcı 32914 laundromat bkz.launderette 32915 laundry blue çamaşır çividi 32916 laundry çamaşırhane, çamaşır 32917 laurel defne ağacı 32918 laurelled defne dalıyla süslenmiş, ödül kazanmış 32919 lauryl laurik 32920 lav yüznurama 32921 lava flow lav akıntısı 32922 lava lav 32923 lavage lavaj 32924 lavation yıkama 32925 lavatory faucet lavabo musluğu 32926 lavatory hela, tuvalet, yüznumara 32927 lavender lavanta 32928 laver büyük el leğeni 32929 lavish savurgan, tutumsuz, bol, çok, (on ile) cömertçe vermek 32930 lavishness savurganlık 32931 law costs mahkeme giderleri 32932 law for combating terrorism terörle mücadele yasası 32933 law of acceleration ivme kanunu 32934 law of conservation of energy enerji korunumu kanunu 32935 law of conservation of matter maddenin sakınımı kanunu 32936 law of contracts and torts borçlar hukuku 32937 law of definite proportions belirli oranlar yasası 32938 law of demand talep kanunu 32939 law of dominance başatlık yasası, baskın karakter kanunu 32940 law of exponents üstler kuralı 32941 law of floating yüzme kanunu 32942 law of heat exchange ısının yer değiştirme kanunu 32943 law of inertia eylemsizlik kanunu 32944 law of jungle orman yasası 32945 law of nations uluslararası hukuk 32946 law of refraction kırılım yasası 32947 law of succession miras hukuku 32948 law office hukuk bürosu 32949 law school hukuk bilimyurdu 32950 law kanun, yasa, kural, hukuk, sakçı 32951 law-abiding yasaya saygı gösteren, dürüst 32952 lawbook kanunname 32953 lawbreaker kanun tanımayan kimse 32954 lawful yasalara uygun, yasal, yasalara uyan 32955 lawfulness kanuna uygunluk, yasallık 32956 lawgiver kanun yapan kimse, kanunverici 32957 lawless vahşi, kontrolsüz, serkeş, başıbozuk, yasadışı 32958 lawlessness kanunsuzluk, düzensizlik, kargaşa 32959 lawmaker meclis üyesi, kanunverici 32960 lawn mower çimen biçme kılgası 32961 lawn sprinkler çim fıskıyesi, bahçe musluğu 32962 lawn çim, çimenlik 32963 lawrencium lavrensyum 32964 lawsuit dava 32965 lawyer avukat, aklavcı 32966 lax ilgisiz, umursamaz, kaygısız, dikkatsiz, tembel, savsak, kontrolsüz 32967 laxative müshil 32968 laxity gevşeklik 32969 lay a foundation temel atmak 32970 lay about one sağına soluna vurmak 32971 lay an egg fiyasko vermek 32972 lay an embargo on ambargo koymak 32973 lay aside saklamak, biriktirmek, bırakmak, vazgeçmek 32974 lay at the door of suçlamak, kabahat yüklemek 32975 lay awake gözüne uyku girmemek 32976 lay by biriktirmek, bir kenara koymak 32977 lay days astarya, yükleme ve boşaltma süresi 32978 lay down belirlemek, saptamak, depolamak, yere bırakmak 32979 lay for -e pusu kurmak 32980 lay hands on tutmak 32981 lay in an ambush pusu kurmak 32982 lay in depolamak, saklamak, biriktirmek 32983 lay into saldırmak 32984 lay it on thick övmek, göklere çıkarmak 32985 lay it on with a trowel ballandıra ballandıra anlatmak 32986 lay low yatağa sermek 32987 lay off (geçici olarak) işten çıkarmak 32988 lay on temin etmek, sağlamak, üzerine atılmak 32989 lay one's cards on the table gizlisi saklısı olmamak, açık ve dürüst olmak 32990 lay out plan, tertip, maket, düzen, yere sermek, yaymak, planlamak 32991 lay siege to kuşatmak 32992 lay sth on the line dobra dobra konuşmak 32993 lay sth to waste altını üstüne getirmek 32994 lay the fire ateşi yakmak 32995 lay the foundation stone temelini atmak 32996 lay the foundations temel atmak 32997 lay to rest gömmek, defnetmek 32998 lay up (hastalık) yatağa düşürmek, biriktirmek 32999 lay waste harap etmek, yakıp yıkmak, tahrip etmek 33000 lay yaymak, sermek, koymak, dizmek, yerleştirmek, döşemek, sürmek, değdirmek, hazırlamak, yumurtlamak, yatıştırmak, yüklemek, isnat etmek, yatırmak, üstüne oynamak, kab, arg.düzmek, sikmek, kaymak, (hukuk/tıp/vb.belli bir öğrenim dalında) profesyonel olmayan, eğitim görmemiş 33001 layabout (İİ) tembel, işten kaçan kimse, kaytarıkçı 33002 layer tabaka, kat, bir şey yayan kimse/kılga, yayıcı, tabakalar halinde yaymak 33003 layman meslekten olmayan kimse 33004 layout plan vaziyet josparı, konumtasar 33005 layout (bahçe/kent/vb. yerler için) planlama, yapı plan ya da çizimi 33006 layshaft (oto) yardımcı şaft, ara mili 33007 lazaretto karantina yeri, erzak ambarı 33008 laze (away/around/about ile) tembelce vakit geçirmek, tembellik etmek, tembellikle ya da hareketsiz geçirilen kısa süre, tembellik 33009 lazily miskin miskin 33010 laziness tembellik 33011 lazy tongs zikzak maşa 33012 lazy tembel, erincek, ağır, uyuşuk, yavaş hareket eden, tembellik/uyuşukluk veren 33013 lazybones tembel adam 33014 lea çayırlık, mera 33015 leach filtre, süzmek, filtre etmek 33016 leaching katıdan özütleme, liçing 33017 lead a person a pretty dance birinin başına çorap örmek 33018 lead acetate kurşun asetat 33019 lead alloy kurşun alaşımı 33020 lead angle avans açısı, öndelik açısı 33021 lead astray yoldan çıkarmak 33022 lead bath kurşun banyosu 33023 lead chromate kurşun kromat 33024 lead coated kurşun kaplı, kurşun örtülü 33025 lead glass kurşun cam 33026 lead manager lider yönetici 33027 lead nitrate gümüş nitrat 33028 lead off başlangıç, başlamak, başa geçmek 33029 lead on yutturmak, kandırmak, inandırmak, götürmek 33030 lead pencil kurşunkalem 33031 lead peroxide kurşun peroksit 33032 lead poisoning kurşun zehirlenmesi 33033 lead sb a dance birinin başına iş açmak, birini üzmek 33034 lead sb by the nose parmağında oynatmak 33035 lead sb on kandırmak 33036 lead sb up the garden path birini üç kâğıda getirmek 33037 lead screw ana mil 33038 lead sulphide kurşun sülfür 33039 lead the life of Riley bir eli yağda bir eli balda olmak 33040 lead to -e yol açmak, neden olmak 33041 lead up to sözü belli bir çekide getirmek 33042 lead götürmek, rehberlik etmek, (nereyese) götürmek, ulaştırmak, inandırmak, ikna etmek, yönetmek, liderlik etmek, idare etmek, önde sürmek, kılavuzluk, öncülük, başrol, (of/over ile)(uzaklık/sayı/vb.) ileride olma, önde gelme, tasma kayışı, ara kablosu, ipucu, delil, kurşun, kalem kurşunu, grafit, anterlin 33043 lead-free motor fuel kurşunsuz benzin 33044 lead-free kurşunsuz 33045 leaded bronze kurşun tuncu 33046 leaded kurşunlu, kurşun kaplı 33047 leaden kurşuni renkli, üzgün, kederli 33048 leader of the party parti başkanı 33049 leader önde gelen kimse, başta gelen kimse, yolbaşçı, lider, kösem, yedekçi, başkan, başyazı, baş makale 33050 leadership liderlik, önderlik 33051 leading article başmakale 33052 leading axle ön aks, kılavuz dingil 33053 leading case emsal oluşturan olay, içtihat 33054 leading edge hücum kenarı, en ön kısım 33055 leading lady başrol oynayan kadın, başrol oyuncusu kadı 33056 leading man başrol oyuncusu erkek, başrol oynayan erkek 33057 leading screw kılavuz vida 33058 leading wheel ön tekerlek, kılavuz tekerlek 33059 leading en önemli, ana, temel, yol gösteren, kılavuzluk eden, yöneten, önde olan 33060 leading-in cable giriş kablosu 33061 leaf bud yaprak tomurcuğu 33062 leaf curl kıvırcık baş hastalığı 33063 leaf electroscope yapraklı elektroskop 33064 leaf green yaprak yeşili 33065 leaf roll disease yaprak kıvrılma hastalığı 33066 leaf scar yaprak izi 33067 leaf spring düz yay, yaprak yay 33068 leaf through göz gezdirmek 33069 leaf (ösümlük) yaprak, sayfa, yaprak, (özellikle altın ve gümüş) ince tabaka, yaprak 33070 leafage yapraklar, yeşillik 33071 leafiness yaprakları bol olma 33072 leafless yapraksız 33073 leaflet broşür 33074 leafy yapraklarla kaplı, yapraklı 33075 League of Nations Milletler Cemiyeti 33076 league dernek, birlik, lig 33077 leak detector sızıntı detektörü 33078 leak out (haber/vb.) ortaya çıkmak, sızmak 33079 leak su sızdıran delik ya da çatlak, (gaz/vb.) sızıntı, (haber/vb.) sızma, sızıntı, (gaz/vb.) sızdırmak, sızmak, (haber/vb.) sızdırmak 33080 leakage current kaçak akımı, sızıntı akımı 33081 leakage indicator kaçak göstergesi 33082 leakage radiation kaçak radyasyon, sızıntı ışınım 33083 leakage sızıntı, sızma 33084 leaking water kaçak su, sızan su 33085 leakproof sızdırmaz 33086 leaky sızıntılı, sızdıran, delik 33087 lean coal zayıf kömür 33088 lean forward abanmak, tekye vermek 33089 lean yana yatmak, (öne doğru) eğilmek, dayanmak, yaslanmak, söykenmek, çok zayıf, sıska, (et) yağsız, verimsiz, kıt 33090 lean-to roof sundurma çatı 33091 leaning eğilim 33092 leanness zayıflık, verimsizlik 33093 leap at bayıla bayıla kabul etmek, atlamak 33094 leap year ekliyıl, artıkyıl 33095 leap sıçramak, atlamak, (üstünden) atlamak, tullanmak, sıçrama, atlama, atlanılan uzaklık, sıçrama uzaklığı, ani yükselme, fırlama, artış 33096 leapfrog birdirbir oyunu 33097 learn one's lesson dersini almak, ağzı yanmak 33098 learn öğrenmek 33099 learned bilgili 33100 learner öğrenci, şakirt, bir şeyi öğrenmekte olan kimse 33101 learning bilgi 33102 lease holder kiracı 33103 lease kira kontratı, (out ile) kontratla kiralamak 33104 leased line kiralanmış hat, özel hat 33105 leasehold sözleşme ile kiralanmış emlak 33106 leaseholder kiracı, müstecir 33107 leaser kiralayan 33108 leash tasma 33109 leasing kiralama, finansal kiralama, leasing 33110 least common multiple en küçük ortakkat 33111 least effort en az çaba yasası 33112 least be.en az, en küçük, adl.en küçük sayı, en küçük miktar, en az 33113 leastways en az, hiç olmazsa 33114 leather belt kösele kayış 33115 leather goods deri eşyalar 33116 leather deri 33117 leathercloth deriye benzer bir tür kumaş 33118 leatherette cilt bezi, meşin kap 33119 leathern deriden yapılmış 33120 leathery kösele gibi, sert, kalın 33121 leave in the lurch yüzüstü bırakmak 33122 leave no stone unturned her yolu denemek 33123 leave off vazgeçmek, bırakmak 33124 leave one to one's fate kaderiyle baş başa bırakmak 33125 leave one's mark on damgasını vurmak 33126 leave out eklemeyi unutmak, atlamak, atmak, çıkarmak 33127 leave over tehir etmek, ertelemek 33128 leave sb flat beş kapiksiz bırakmak 33129 leave sb holding the bag birini yüzüstü bırakmak 33130 leave sb in peace birini rahat bırakmak 33131 leave sb in the lurch yüzüstü bırakmak 33132 leave sb standing yaya bırakmak 33133 leave sb to his own resources kendi haline bırakmak 33134 leave speechless nutku tutulmak 33135 leave sth to sb bırakmak 33136 leave sth up to bırakmak 33137 leave the chair başkanlığı bırakmak 33138 leave with pay verginli izin 33139 leave without pay verginsiz izin 33140 leave word with sb birine not bırakmak 33141 leave ayrılmak, bırakmak, terketmek, bırakmak, bakımına bırakmak, sorumluluğuna bırakmak, izin 33142 leaven maya, mayalandırmak, bozmak, etkilemek 33143 leavings artıklar, çöpler 33144 Lebanese Lübnanlı 33145 Lebanon Lübnan 33146 lech şehvet, şehvete düşkün olmak, hırs beslemek 33147 lecher aşırı seks düşkünü, azgın 33148 lecherous hkr.şehvet düşkünü, azgın 33149 lechery seks düşkünlüğü 33150 lecithin lesitin 33151 lectern kürsü, konuşmacı kürsüsü 33152 lecture konferans, (birdemde) ders, azarlama, paylama, ders vermek, konferans vermek, azarlamak, paylamak 33153 lecturer konferansçı, okutman, doçent 33154 lectureship okutmanlık 33155 led horse yedek at 33156 led yol göstermek, idare etmek 33157 ledge rafa benzer düz çıkıntı, çıkıntılı kaya tabakası 33158 ledger board küpeşte, parmaklık küpeştesi 33159 ledger line yardımcı çizgi 33160 ledger defteri kebir, ana hesap defteri, hesabat kitabı, kavlık 33161 lee anchor rüzgâra kapalı yer, rüzgâr altı, boca 33162 lee shore rüzgâr altındaki kıyı 33163 lee side rüzgâr altı 33164 lee korunmalı taraf, boca, poça, rüzgâraltı 33165 leech rope gradin halatı 33166 leech sülük, zalı, asalak, parazit, sülük 33167 leek pırasa 33168 leer yan bakış, alaycı ya da şehvetli bakış, (at ile) yan gözle bakmak, (at ile) şehvetle bakmak, kesmek 33169 leery kuşkulu, kurnaz 33170 lees tortu, çökelti 33171 leeway fazladan yer, zaman, pul, /vb 33172 left atrium sol kulakçık 33173 left auricle sol kulakçık 33174 left hand sol el, sol taraf 33175 left justified sola yanaşık 33176 left justify sola yanaştırmak 33177 left lane sol şerit 33178 left property bırakılmış eşya 33179 left shift sola kaydırma 33180 left turn sola dönüş 33181 left wing sol kanat 33182 left sol, be.sola 33183 left-hand drive sol direksiyon 33184 left-handed rotation sola çevirme 33185 left-handed solak, solaklar için yapılmış 33186 left-turn lane sola dönüş şeridi 33187 leftist solcu 33188 leftovers artık yemek 33189 leftwards sola doğru, sola 33190 leg bone kıç sümüğü 33191 leg of mutton koyun budu 33192 leg (döngüllerde) but, bacak, kıç, (giysi) kıçı örten bölüm, bacak, (eşya) ayak, bacak, bölüm 33193 legacy miras, kalıt 33194 legal adviser hukuk danışmanı, hukuk müşaviri 33195 legal aid verginsiz avukat sağlama 33196 legal capacity hukuki ehliyet 33197 legal competence hukuki ehliyet 33198 legal disability hukuki ehliyetsizlik 33199 legal documents resmi evrak 33200 legal entity tüzel kişi, hükmi şahıs 33201 legal error adli hata 33202 legal expenses mahkeme giderleri 33203 legal heir kanuni mirasçı 33204 legal holiday resmi tatil 33205 legal obligation yasal yükümlülük 33206 legal person tüzel kişi 33207 legal personality tüzelkişilik 33208 legal position hukuki durum 33209 legal practitioner stajyer avukat 33210 legal reserve kanuni ihtiyat, kanuni yedek akçe 33211 legal tender kanuni pul, kanuni ödeme aracı, kanuni para 33212 legal yasal, yasaya uygun 33213 legalese hukuk dili 33214 legality yasallık, yasaya uygunluk 33215 legalization yasal hale getirme, tasdik 33216 legalize yasallaştırmak 33217 legally yasal olarak, kanunen 33218 legate elçi, sefir, miras bırakmak 33219 legatee lehine mal bırakılan kişi 33220 legation ortaelçilik 33221 legato bağlı, legato 33222 legator vasiyetçi, miras bırakan kişi 33223 legend efsane, söylence, büyük, ünlü kimse, efsane, (harita/vb.'de) açıklayıcı bilgiler 33224 legendary efsanevi, söylencesel, ünlü 33225 legerdemain el çabukluğu, el becerisi, hokkabazlık 33226 leggings tozluk 33227 leggy uzun bacaklı 33228 leghorn bir cins tavuk, legorn 33229 legibility okunaklılık 33230 legible okunaklı 33231 legion lejyon, kalabalık insan topluluğu 33232 legionary lejiyoner 33233 legislate (for/against ile) yasa yapmak, yasamak 33234 legislation yasama, kanun yapma, kanunvericilik 33235 legislations mevzuat, kanunlar 33236 legislative power yasama yetkisi 33237 legislative term yasama dönemi 33238 legislative yasamaya ilişkin, yasama yetkisi olan, kanun koyan 33239 legislator yasa koyucu, kanun koyucusu, kanunverici 33240 legislature yasama meclisi 33241 legist hukukçu 33242 legitimacy meşruluk, yasalara uygunluk 33243 legitimate to meşru kılmak 33244 legitimate yasal, meşru doğmuş, mantıklı, akla yatkın 33245 legitimation meşrulaştırma, onaylama 33246 legless bacaksız 33247 legume baklagiller 33248 leguminous baklagillerle ilgili 33249 leisure industry eğlence endüstrisi 33250 leisure boş vakit 33251 leisured bol bol boş zamanı olan, serbest 33252 leisureliness acelesizlik 33253 leisurely acelesiz yapılan, yavaş, sakin 33254 leitmotiv ana motif, ana kavram, kılavuz kavramı 33255 lemma yardımcı teorem, önsav 33256 lemming yabani sıçan, kır sıçanı 33257 lemniscate lemniskat, kelebek eğrisi 33258 Lemnos Ege denizinde Limni adası 33259 lemon balm oğulotu 33260 lemon drop limon şekeri 33261 lemon peel limon kabuğu 33262 lemon limon 33263 lemonade İİ.gazoz, Aİ.limonata 33264 lend a hand to yardım etmek 33265 lend an ear to kulak vermek 33266 lend sb a hand birine el vermek 33267 lend sth to önem kazandırmak 33268 lend ödünç vermek, borç vermek, eklemek, katmak, vermek 33269 lender ödünç veren, borç veren 33270 lending limit kredi limiti 33271 length measuring uzunluk ölçümü 33272 length wise uzunluğuna, boylu boyunca 33273 length uzunluk, boy, metres in length., parça 33274 lengthen uzatmak, uzamak 33275 lengthily uzun uzadıya 33276 lengthiness uzunluk, fazla uzunluk 33277 lengthways uzunlamasına, uzunluğuna 33278 lengthwise bkz.lengthways 33279 lengthy upuzun, çok uzun, fazlasıyla uzun 33280 lenience hoşgörü, yumuşaklık, müsamaha 33281 leniency yumuşaklık, hoşgörürlük, müsamaha 33282 lenient müşfik, yumuşak 33283 lenitive yatıştırıcı, dindirici, yumuşatıcı, yatıştırıcı, dindirici şey 33284 lenity yumuşak huyluluk 33285 lens antenna mercek anten 33286 lens aperture diyafram açıklığı 33287 lens barrel mercek çerçevesi 33288 lens cap mercek kapağı 33289 lens diaphragm mercek diyaframı 33290 lens hood parasol, güneşlik 33291 lens mount mercek çerçevesi 33292 lens opening mercek açıklığı 33293 lens turret mercek tablası 33294 lens mercek, göz merceği, objektif, gözlük camı 33295 Lent Hıristiyanlıkta Paskalya'dan önceki kırk gün boyunca yapılan büyük perhiz 33296 lenticular cloud merceksel bulut 33297 lenticular mercekle ilgili 33298 lentil mercimek, yasmık 33299 Leo Aslan burcu 33300 leonine aslan gibi 33301 leopard leopar 33302 leopardess dişi leopar 33303 leotard vücudu saran dansçı/akrobat giysisi 33304 leper cüzzamlı 33305 lepidolite lepidolit 33306 leporine tavşangillere ait 33307 leprosy cüzzam 33308 leprous cüzamlı, miskin, cüzamlı 33309 lepton lepton 33310 lesbian lezbiyen, sevici 33311 lesbianism lezbiyencilik 33312 Lesbos Midilli adası 33313 lesion yara, bere 33314 less be.daha az, adl.daha az şey/kimse, daha az miktar 33315 lessee kiracı 33316 lessen azaltmak, azalmak 33317 lesser celandine basurotu 33318 lesser daha az/küçük 33319 lesson ders, çimke, ibret 33320 lessor kiraya veren kişi 33321 lest -mesin diye, -ecek diye 33322 let alone bırak, şöyle dursun, kendi haline bırakmak 33323 let bygones be bygones eski defterleri kapatmak 33324 let down hayal kırıklığı, yüzüstü bırakmak, boşa çıkarmak 33325 let go bırakmak, koyuvermek, salıvermek 33326 Let go! Bırak! 33327 let in içeri bırakmak, içeri almak, eklemek, gömmek 33328 let it ride üstünde durmamak, uğraşmamak 33329 let loose serbest bırakmak 33330 let me see bir düşüneyim, bir bakayım 33331 let off ucuz kurtulma, serbest bırakmak, salıvermek, affetmek 33332 let on söylemek, açıklamak 33333 let one's hair down rahat hareket etmek, resmiyeti bırakmak 33334 let out koyvermek, bırakmak, salıvermek, çıkarmak 33335 let sb in for neden olmak 33336 let sb in on sırrını açıklamak 33337 let sleeping dogs lie işi oluruna bırakmak, işi kurcalamamak 33338 let slide ihmal etmek, boşlamak, vazgeçmek 33339 let slip ağzından kaçırmak, kaçırmak 33340 let sth slide işi sermek 33341 let sth slip out bir şeyi ağzından kaçırmak 33342 let the cat out of the bag baklayı ağzından çıkarmak 33343 let through geçmesine izin vermek, geçirmek 33344 let up durmak, dinmek, azalmak, yumuşamak, gevşemek 33345 let well enough alone olanla yetinmek 33346 let izin vermek, bırakmak, -meli, -malı, -ecek, -sin, İİ.(to/out ile) kiralamak 33347 letdown hayal kırıklığı 33348 lethal öldürücü 33349 lethality öldürücülük 33350 lethargic uyuşuk 33351 lethargy uyuşukluk, atalet, ilgisizlik, letarji 33352 letter book mektup defteri 33353 letter carrier postacı 33354 letter file mektup dosyası 33355 letter head mektup başlığı 33356 letter of acceptance kabul mektubu 33357 letter of advice ihbar mektubu, ihbarname 33358 letter of application başvuru dilekçesi 33359 letter of attorney vekâletname 33360 letter of credit akreditif, kredi mektubu 33361 letter of exchange poliçe 33362 letter of guarantee garanti mektubu, teminat mektubu 33363 letter of indemnity tazminat mektubu 33364 letter of intend niyet mektubu 33365 letter of introduction tavsiye mektubu 33366 letter of licence izin mektubu 33367 letter of recommendation tavsiye mektubu, bonservis 33368 letter of renunciation feragat mektubu 33369 letter of trust güven mektubu, itimat mektubu 33370 letter out silmek 33371 letter printer mektup yazıcı 33372 letter mektup, harf, (yasa/anlaşma/vb.) harfi harfine anlamı 33373 letterbox mektup kutusu 33374 lettered eğitimli, aydın, tahsil görmüş, okumuş 33375 letterhead mektup çöngesi başlığı, antet 33376 lettering harf ya da sözcük yazım karakteri 33377 letterpress tipo baskısı 33378 letters of credence güven mektubu 33379 letters patent patent, ruhsat, ferman 33380 letters testamentary vasiyetname 33381 letting value kira bedeli 33382 letting kiraya verme 33383 lettuce salata, marul, kâhı 33384 letup azalma, dinme, durma 33385 leucine lösin 33386 leuco base lökobaz 33387 leuco compound lökotürev 33388 leuco dye löko boya 33389 leuco löko, (önek) renksiz, ak 33390 leucocyte lökosit, akyuvar 33391 leukemia lösemi, kan kanseri 33392 levanter Akdenize doğudan esen rüzgar 33393 Levantine Yakın Doğu'ya ait, Yakın Doğu'lu kimse 33394 levee sedde, rıhtım, kabul merasimi 33395 level at -e yöneltmek, doğrultmak 33396 level crossing hemzemin geçit, yer geçidi 33397 level indicator seviye göstergesi, düzey göstergesi 33398 level of income gelir düzeyi 33399 level of welfare refah düzeyi 33400 level terrace düz teras 33401 level to the ground yerle bir etmek 33402 level yüzey, yatay yüzey, düzlük, düz yer, (of ile) miktar, derece, düzey, seviye, ölçü, düzleştirmek, düzeltmek, yıkmak, düzlemek, düz, aynı düzeyde, aynı hizada, bir seviyede, seviyeli, dengeli, düzgün, be.düz olarak, düzgün bir biçimde 33403 level-headed sakin, dengeli, mantıklı, sağgörülü 33404 leveller tesviye aleti, düzelteç 33405 levelling agent egaliz maddesi, düzgün boyama maddesi 33406 levelling instrument nivo 33407 levelling screw tesviye vidası, düzleme vidası 33408 levelling düzleştirme, nivelman 33409 lever arm levye kolu, manivela kolu 33410 lever brake kollu eğleç 33411 lever jack kriko 33412 lever manivela, manivela kolu, kaldıraç, birini emek harcamaya zorlayan şey, manivela ile hareket ettirmek/kaldırmak 33413 leverage manivela hareketi/kuvveti, sonuç almak için kullanılan güç, dürtü, /vb 33414 leveret yavru yabani tavşan 33415 leviable vergiye tabi 33416 levigate düz etmek 33417 levitate gözbağcılıkla havaya yükselmek/yükseltmek 33418 levity ciddiyetsizlik, laubalilik 33419 levy tax vergi koymak 33420 levy war on birisiyle savaşmak 33421 levy zorla toplama, toplanan pul, (on/upon ile) zorla toplamak 33422 lewd şehvet düşkünü, açık saçık, müstehcen 33423 lewdness adilik, çapkınlık, uçarılık, fuhuş 33424 lewisite levisit 33425 lexeme sözlükbirim 33426 lexical meaning sözlük anlamı 33427 lexical unit sözlük birimi, sözlüksel birim 33428 lexical sözcüksel 33429 lexicographer leksikograf, sözlükbilimci 33430 lexicography sözlükçülük, sözlükbilgisi 33431 lexicology sözlükbilim, sözcükbilik 33432 lexicon sözlük 33433 liabilities to outsiders üçüncü şahıslara borçlar 33434 liabilities pasif, borç, taahhüt, üstlenme, sorumluluk 33435 liability account pasif hesap, borç hesabı 33436 liability insurance mali sorumluluk sigortası 33437 liability sorumluluk, ödenecek borç, engel 33438 liable sorumlu, maruz, eğilimli 33439 liaise (with ile) birlikte çalışmak 33440 liaison committee irtibat kurulu 33441 liaison officer irtibat subayı 33442 liaison bağlantı, evlilik dışı cinsî ilişki 33443 liana sarmaşık 33444 liar yalancı 33445 lib özgürlük 33446 libation içki içme 33447 libel onur kırıcı yayın, karalayıcı yerme, iftira, onur kırıcı yayın yapmak, karalamak 33448 libellant davacı 33449 libellee davalı 33450 libellous onur kırıcı, yerici, karalayıcı 33451 liberal arts sosyal bilimler 33452 liberal education genel kültür 33453 liberal profession serbest meslek 33454 liberal liberal, erkinci, cömert, eliaçık, geniş görüşlü, hoşgörülü, liberal kimse, Liberal Parti üyesi, Liberal 33455 liberalism liberalizm, erkincilik 33456 liberalist liberal, erkinci 33457 liberality cömertlik, eli açıklık, geniş görüşlülük 33458 liberalization liberalizasyon, liberal kılma 33459 liberalize liberalleştirmek, liberal kılmak 33460 liberally el açıklığıyla, cömertlikle, büyük miktarda 33461 liberate serbest bırakmak 33462 liberation kurtuluş, serbest kalma, azat etme, kurtarma 33463 liberator kurtarıcı 33464 libertarian hürriyet taraftarı 33465 libertine çapkın, ahlaksız 33466 libertinism çapkınlık, sefahat 33467 liberty of speech söz hürriyeti 33468 liberty of the press basın ve yayın hürriyeti 33469 liberty özgürlük 33470 libidinous şehvetli, şehvet düşkünü 33471 libido cinsîlik içgüdüsü, libido 33472 Libra Terazi burcu 33473 librarian kütüphaneci 33474 library film arşiv yankası, belgelik yankası 33475 library program kitaplık bağdarlaması 33476 library software kitaplık yazılımı 33477 library subroutine kitaplık altyordamı 33478 library kütüphane 33479 librate sallanmak, titreşmek 33480 libration denge 33481 librettist opera metni yazarı 33482 libretto opera güftesi, libretto 33483 Libya Libya 33484 lice bit, kehle 33485 licence fee lisans vergini 33486 licence holder lisans sahibi 33487 licence plate light plaka aydınlatma ışığı 33488 licence plate plaka 33489 licence ruhsat, izin, ehliyet, aşırı serbestlik, ruhsat vermek, resmi izin vermek, yetki vermek 33490 license (Aİ) bkz.licence 33491 licensed izinli, ruhsatlı 33492 licensee lisans sahibi, ruhsat sahibi, imtiyaz sahibi 33493 licensor lisans veren kimse 33494 licentiate lisans sahibi kimse 33495 licentious şehvetli, azgın 33496 licentiousness ahlaksızlık 33497 lichen liken 33498 licit meşru, yasal 33499 lick into shape adam etmek 33500 lick one's boots yaltaklanmak 33501 lick one's wounds yaralarını sarmak 33502 lick sb's boots çanak yalamak, yağ çekmek 33503 lick yalamak, yalayıp yutmak, dayak atmak, pataklamak, (İİ) kafasını karıştırmak, şaşırtmak, yalama, yalayış, (of ile) az bir şey, az bir miktar 33504 lickerish ahlaksız, kadın düşkünü, obur 33505 licking yalayış, yalama, kötek, dayak 33506 licorice bkz.liquorice 33507 lid kapak, gözkapağı 33508 lido halka açık havuz 33509 lie about tembellik etmek, aylaklık etmek 33510 lie behind arkasında gizli olmak 33511 lie detector yalan kılgası 33512 lie down yatmak 33513 lie in one's teeth korkunç yalanlar söylemek 33514 lie in wait pusuya yatmak 33515 lie in sabah geç sögenlere kadar uyumak 33516 lie like a trooper çok yalan söylemek 33517 lie low gizlenmek, saklanmak 33518 lie off alargada yatmak, gemi açıkta yatmak 33519 lie over ertelenmek 33520 lie yatmak, uzanmak, durmak, (down ile) yatmak, uzanmak, yer almak, bulunmak, yatmak, durmak, yalan söylemek, yalan 33521 lief seve seve, memnuniyetle, isteyerek 33522 liege derebeyine bağlı kimse 33523 lien hapis hakkı, rehin hakkı, ipotek, matlup, alacak 33524 lienee rehin borçlusu 33525 lieutenancy teğmenlik, yüzbaşılık 33526 lieutenant colonel yarbay 33527 lieutenant commander kıdemli yüzbaşı 33528 lieutenant general korgeneral 33529 lieutenant governor devlet başkan vekili, vali muavini 33530 lieutenant teğmen 33531 life activities hayati faaliyetler 33532 life annuity ömür boyu gelir 33533 life assurance hayat sigortası 33534 life belt cankurtaran kemeri 33535 life blood yaşamak için gerekli kan 33536 life boat cankurtaran 33537 life buoy can simidi 33538 life coverage hayat sigortası teminatı 33539 life cycle yaşam çevrimi 33540 life expectancy ortalama ömür 33541 life fund hayat sigortası fonu 33542 life history biyografi, yaşamöyküsü 33543 life imprisonment müebbet hapis 33544 life income yaşam boyu gelir 33545 life insurance hayat sigortası 33546 life jacket can yeleği 33547 life of the party neşe saçan kişi 33548 life raft cankurtaran salı 33549 life span yaşam süresi 33550 life story yaşam öyküsü 33551 life style yaşam biçimi 33552 life support system yaşam destek jüyesi 33553 life hayat, yaşam, durmuş, kişi, can, yaşam, hareket, canlılık, hayat, can katan kimse ya da şey 33554 life-size doğal büyüklükte 33555 lifeblood can damarı 33556 lifeboat cankurtaran sandalı 33557 lifeguard cankurtaran yüzücü 33558 lifeless ölü, cansız, ruhsuz, donuk, ölgün, cansız 33559 lifelessness cansızlık 33560 lifelike canlı gibi görünen 33561 lifeline cankurtaran halatı 33562 lifelong ömürboyu 33563 lifetime ömür 33564 lift a ban bir yasağı kaldırmak 33565 lift and force pump emme basma tulumba 33566 lift off havalanmak, kalkmak 33567 lift pump emme tulumba 33568 lift shaft asansör kuyusu 33569 lift the embargo ambargoyu kaldırmak 33570 lift the immunity dokunulmazlığı kaldırmak 33571 lift up one's voice sesini yükseltmek 33572 lift valve kaldırmalı valf 33573 lift kaldırmak, yükseltmek, (bulut/sis/vb.) yükselmek, dağılmak, bitmek, ortadan kaldırmak, son vermek, araklamak, yürütmek, (başkasına değişli düşünce/yazı/vb.) çalmak, özüne mal etmek, kaldırma, yükseltme, kaldırma kuvveti, İİ.asansör, arabasına alma, pulsuz götürme/gitme, neşe, rahatlık, rahatlama duygusu, ferahlık 33574 lifter sökme kılgası, platin 33575 lifting crane vinç 33576 lifting jack kriko 33577 lifting pump emme tulumba 33578 lifting tongs vinç kıskacı 33579 lifting wire platin 33580 lifting kaldırma 33581 ligament kiriş, bağ 33582 ligate bağlamak 33583 ligature bağ, bağlama 33584 light a fire ateş yakmak 33585 light absorbing ışık soğurucu, ışık yutucu 33586 light alloy hafif alaşım 33587 light beam ışık huzmesi, ışık demeti 33588 light breeze hafif meltem 33589 light current ışık akımı 33590 light draught boş su çekimi 33591 light dues fener resmi 33592 light fixture çıngı teçhizatı 33593 light flux ışık akısı 33594 light in bulk high in value, yükte hafif, pahada ağır 33595 light industry hafif sanayi, hafif endüstri 33596 light infantry hafif piyade 33597 light into sb birisine bağırıp çağırmak, üzerine atılmak 33598 light machine gun hafif kılgalı tüfek 33599 light metal hafif metal, hafif maden 33600 light meter fotometre, ışıkölçer 33601 light modulation ışık modülasyonu 33602 light oil hafif yağ, ince yağ 33603 light out gidivermek, sıvışmak 33604 light pen ışıklı kalem 33605 light railway hafif demiryolu, dekovil 33606 light ray ışık ışını 33607 light relay ışık rölesi 33608 light resistance ışık haslığı 33609 light resisting ışığa dayanıklı, solmaz 33610 light source ışık kaynağı 33611 light spectrum ışık spektrumu 33612 light up yakmak, tutuşturmak, yanmak, aydınlatmak 33613 light velocity ışık hızı 33614 light wave ışık dalgası 33615 light year ışık yılı 33616 light ışık, aydınlık, güneş ışığı, gün ışığı, lamba, ışık, (odluçöp/çakmak/vb.) ateş, parlaklık, pırıltı, sevinç ya da heyecan pırıltısı, ışık, anlaşılma, ortaya çıkma, gün ışığına kavuşma, bakış açısı, aydınlık, ışıklı, parlak, (renk) açık, yakmak/yanmak, aydınlatmak, ışık vermek, parlamak/parlatmak, ışıldamak, aydınlanmak, yüngül, hafif, yumuşak, (uyku) hafif, be.hafifçe, yüksüz olarak, fazla yük almayarak 33617 light-fast ışığa dayanıklı, solmaz 33618 light-fastness ışık haslığı 33619 light-fingered eli uzun, araklayıcı 33620 light-footed çevik, zarif 33621 light-handed eli hafif, becerikli, yükü hafif 33622 light-headed sarhoş, çakırkeyif, sersem 33623 light-hearted neşeli, kaygısız, mutlu, tasasız 33624 light-minded havai, kararsız 33625 light-sensitive ışığa duyarlı, ışığa karşı hassas 33626 light-trap ışık kapanı 33627 lighten aydınlatmak, aydınlanmak, hafiflemek, hafifletmek, neşelenmek, neşelendirmek 33628 lighter than air havadan hafif 33629 lighter yakıcı aygıt, çakmak, alışkan 33630 lighterage mavna ile taşıma, mavna vergini 33631 lighthearted kaygısız, neşeli 33632 lightheeled atik 33633 lighthouse fener kulesi 33634 lighting engineer ışıklandırma kıvcısı 33635 lighting gas aydınlatma gazı 33636 lighting rail ışık rayı, kaydırma askısı 33637 lighting aydınlatma, ışıklandırma, yakma, ışıklandırma jüyesi 33638 lightly hafifçe, nazikçe, az bir derecede, az bir dereceye kadar, düşünmeksizin, sebepsiz yere, ciddiye almadan 33639 lightness hafiflik, yumuşaklık, sürat, neşelilik 33640 lightning arrester yıldırım siperi 33641 lightning bug ateş böceği 33642 lightning conductor paratoner, yıldırımsavar 33643 lightning recorder şimşek yazıcısı 33644 lightning rod yıldırımlık, yıldırımsavar 33645 lightning strike yıldırım grevi 33646 lightning şimşek, ani/çabuk/kısa süren şey 33647 lights out yatma zamanı, yat borusu 33648 lights manca, döngül akciğeri 33649 lightship fener gemisi 33650 lightsome neşeli, kaygısız 33651 lightweight normalin altındaki kiloda (kimse ya da nese), hafif siklet (boksör) 33652 ligneous odunsu 33653 lignification odunlaşma 33654 lignify odunlaşmak, odunlaştırmak 33655 lignin lignin 33656 lignite mine linyit madeni 33657 lignite linyit 33658 lignum vitae peygamberağacı 33659 ligroin ligroin 33660 likable hoşa giden, çekici, hoş, cana yakın, sevimli 33661 like a bolt out of the blue tepeden inme 33662 like a bomb bomba gibi, çok iyi 33663 like a bull at a gate paldır küldür 33664 like a bullet out of a gun kurşun gibi hızlı 33665 like a bump on a log put gibi 33666 like a cat with nine lives dokuz canlı 33667 like a lamb kuzu gibi 33668 like a sack of potatoes çisil çuvalı gibi 33669 like a ship without a rudder serseri mayın gibi 33670 like a shot hemen, istekle, anında 33671 like anything deli gibi 33672 like blazes deli gibi 33673 like cat and dog kedi köpek gibi 33674 like clockwork saat gibi, tıkır tıkır 33675 like crazy deli gibi 33676 like death warmed up yorgun argın 33677 like greased lightning şimşek gibi 33678 like hell deli gibi 33679 like mad deli gibi 33680 like sardines sıkış tepiş, balık istifi gibi 33681 like that öyle, o şekilde 33682 like the cat that stole the cream özünü beğenmiş 33683 like this böyle, bu şekilde, bunun gibi 33684 like wildfire hızla, çok çabuk 33685 like winking kaşla göz arasında, aniden 33686 like beğenmek, sevmek, hoşlanmak, istemek, dilemek, benzer, ilg.gibi, -in özelliği, benzeri, bağ.gibi, -miş gibi 33687 likeable bkz.likable 33688 likelihood ratio olabilirlik oranı 33689 likelihood olasılık, olabilirlik 33690 likely olası, muhtemel, uygun, mantıklı, iyi, be.galiba, muhtemelen 33691 likeminded hemfikir, kafadengi, kafadar 33692 liken (to ile) benzetmek 33693 likeness benzeyiş, benzerlik 33694 likes and dislikes hoşlanılan ve hoşlanılmayan şeyler 33695 likewise be., aynı şekilde, -de, -da, ayrıca, bir de 33696 liking (for ile) sevme, düşkünlük 33697 lilac leylak, leylak rengi 33698 lilliputian çok küçük, ufacık, cırttan, cüce 33699 Lilo deniz yatağı 33700 lilt hızlı hareket, oynak şarkı, kıvrak makam 33701 lily of the valley inciçiçeği 33702 lily zambak 33703 lily-livered korkak, yüreksiz, tabansız, alçak 33704 lily-white bembeyaz 33705 limb kol, bacak, kanat gibi gövdeye bağlı kılgan, geniş ağaç dalı 33706 limber up çevikleştirmek 33707 limber (up ile) kasları geliştirerek bir yarışa, /vb.hazırlamak 33708 limberness çeviklik 33709 limbo bilinmeyen durum, çıkmaz, belirsizlik, limbo dansı 33710 lime burner kireç ocakçısı 33711 lime defecation kireçleme 33712 lime kiln kireç ocağı 33713 lime mortar kireç harcı 33714 lime pit kireç kuyusu 33715 lime putty kireçkaymağı 33716 lime salts kireç tuzları 33717 lime slaking kireç söndürme 33718 lime soap kalsiyum sabunu 33719 lime tree ıhlamur ağacı, cöke ağacı 33720 lime kireç, ahek, ıhlamur, cöke 33721 limelight halkın aşırı ilgisi 33722 limerick beş dizelik nükteli şiir 33723 limestone kireçtaşı 33724 limewash kireç badanası 33725 limewater kireçli su 33726 limewhite kireç badanası 33727 limey ingiliz denizcisi 33728 liming tank kireçleme kazanı 33729 liming kireçleme 33730 limit limit, uç, çek, sınır, çekara, had, (to ile) kısıtlamak, sınırlandırmak 33731 limitation sınırlama 33732 limited company limitet şirket 33733 limited edition sayılı baskı 33734 limited liability company limitet şirket 33735 limited liability sınırlı sorumluluk 33736 limited monarchy meşruti krallık 33737 limited partner sınırlı sorumlu ortak 33738 limited partnership adi komandit şirket 33739 limited sınırlı, (şirket) limited 33740 limiter limitör, sınırlayıcı 33741 limiting density sınırlama yoğunluğu 33742 limiting friction limit sürtünme 33743 limiting sınırlayıcı, kısıtlayıcı, gelişmeyi engelleyici 33744 limitless sınırsız, sonsuz 33745 limn resmetmek, resmini çizmek, tasvir etmek 33746 limner ressam 33747 limnology gölbilim 33748 limonene limonen 33749 limonite limonit 33750 limousine limuzin 33751 limp topallama, topallamak, gevşek, yumuşak, güçsüz, zayıf 33752 limpet deniz salyangozu 33753 limpid duru, berrak, saydam 33754 limpness esneklik, yumuşaklık 33755 limy kireçli 33756 linage satır başına vergin 33757 linalool linalol 33758 linchpin dingil çivisi 33759 lincoln green parlak yeşil 33760 linctus İİ.öksürük şurubu 33761 linden ıhlamur ağacı, cöke 33762 line amplifier hat amplifikatörü 33763 line distortion hat distorsiyonu 33764 line drop hat gerilim düşüşü 33765 line feed satır ilerletme 33766 line frequency satır frekansı, çizgi frekansı 33767 line integral çizgisel integral 33768 line microphone tabanca mikrofon 33769 line noise hat gürültüsü, hat paraziti 33770 line of business işkolu, meslek 33771 line of credit kredi sınırı 33772 line of demarcation sınır çizgisi, yetki sınırı 33773 line of force kuvvet çizgisi 33774 line of intersection kesişme doğrusu 33775 line of sight görüş hattı 33776 line of vision görüş hattı 33777 line one's pockets cebini doldurmak, yolunu bulmak 33778 line printer satır yazıcı, satır basıcı 33779 line relay hat rölesi 33780 line scanning satır taraması 33781 line segment doğru parçası 33782 line selector hat seçici 33783 line shaft transmisyon mili 33784 line spectrum çizgi spektrumu, çizgi izgesi 33785 line synchronization satır eşlemesi 33786 line transformer hat transformatörü 33787 line up sıraya girmek, sıraya sokmak, bağdarlamalamak 33788 line voltage hat gerilimi 33789 line (with ile) içini kaplamak, astarlamak, çizgi çizmek, sıra oluşturmak, çizgi, hat, yol, sınır belirten çizgi, hat, dizi, sıra, saf, ip, sicim, olta ipi, alısün hattı, demiryolu hattı, (tenek ve deniz) hat, yol, iş, meslek, hizmet, uğraşı, stil, desen, şekil, çizgi 33790 lineage nesil, soy 33791 lineal çizgiye ait, doğrusal 33792 lineament yüz hattı 33793 linear acceleration çizgisel ivme 33794 linear amplifier lineer amplifikatör, doğrusal yükselteç 33795 linear equation doğrusal denklem 33796 linear expansion doğrusal genleşme, boyca genişleme 33797 linear measure uzunluk ölçüsü, boy ölçüsü 33798 linear modulation doğrusal modülasyon 33799 linear scan doğrusal tarama 33800 linear space doğrusal uzay, doğru-uzay 33801 linear velocity lineer hız, çizgisel hız 33802 linear doğrusal, çizgisel 33803 linearity çizgisellik, doğrusallık 33804 lineman alısün, telgraf ya da demiryolu hatlarını kontrol eden görevli 33805 linen draper manifaturacı 33806 linen keten kumaş, (yatak/masa/vb.) keten örtü, keten çarşaf 33807 liner trade layner ticareti 33808 liner büyük yolcu gemisi, astar, kaplama maddesi 33809 lines replik 33810 linesman yan hakemi, çizgi hakemi, bkz.lineman 33811 lineup (eşya/insan) sıra, saf, (olay/vb.) dizi 33812 ling morina cinsinden bir balık, süpürgeotu 33813 linger (on/over ile) gitmemek, takılıp kalmak, oyalanmak, yubanmak, (ağrı/vb.) kolay kolay geçmemek, sürüp gitmek 33814 lingerie kadın iç çamaşırı 33815 lingering duran, kalıcı, çok yavaş, hasretli 33816 lingo jargon 33817 lingua franca lingua franka 33818 lingual dile ait 33819 linguiform dil biçiminde 33820 linguist dilbilimci, dilci, yabancı diller üzerine çalışan ve bu dilleri iyi bilen kimse 33821 linguistic atlas dil atlası 33822 linguistic chart dil haritası 33823 linguistic community dil topluluğu, dilsel topluluk 33824 linguistic family dil kodağı 33825 linguistic geography dilbilim coğrafyası 33826 linguistic group dil türkümü 33827 linguistic level dil düzeyi 33828 linguistic revolution dil devrimi 33829 linguistic dilbilimsel, dilsel 33830 linguistics dilbilim 33831 liniment eklem ve romatizma ağrılarını hafifletmek için kullanılan merhem 33832 lining fabric astarlık kumaş 33833 lining astar 33834 link up bağlamak, birleştirmek 33835 link bağlantı, bağ, zincir halkası, (together/up ile) bağlamak, birleştirmek 33836 linkage zincir, bağlantı 33837 links golf sahası 33838 linkup bağlantı çekidi, bağlantı yeri, birleşme çekidi 33839 linn küçük havuz, şelale 33840 linnet ketenkuşu, kenevirkuşu 33841 lino (İİ) bkz.linoleum 33842 linoleum yer döşeme malzemesi, muşamba 33843 linotype linotip, dizgi kılgası 33844 linseed cake keten tohumu küspesi 33845 linseed oil beziryağı 33846 linseed keten tohumu 33847 lint doctor kontr-rakle 33848 lint sargı bezi, keten tiftiği 33849 lintel lento, üst eşik 33850 linter linter kılgası 33851 linters linters 33852 linty tiftikli 33853 liny çizgili, dar 33854 lion aslan 33855 lion-hearted aslan yürekli, cesur 33856 lion's share aslan payı 33857 lioness dişi aslan 33858 lip microphone dudak mikrofonu 33859 lip reading dudak okuma 33860 lip service sahte bağlılık 33861 lip dudak, erin, leb, kenar 33862 lip-read dudak okumak 33863 lipase lipaz 33864 lipid lipit 33865 lipoid lipoit 33866 lipoma lipom, yağ uru 33867 lipophilic yağsever, lipofil 33868 lipoprotein lipoprotein 33869 lipped dudaklı 33870 lipstick dudak boyası, ruj 33871 liquefaction sıvılaşma, sıvılaştırma 33872 liquefy sıvılaşmak, sıvılaştırmak 33873 liquescent sıvılaşır 33874 liqueur likör 33875 liquid air sıvı hava 33876 liquid assets likit varlıklar, disponibilite 33877 liquid chromatography sıvı kromatografisi 33878 liquid crystal sıvı kristal 33879 liquid fuel akaryakıt 33880 liquid gas sıvı gaz 33881 liquid limit likit limit, akma limiti 33882 liquid manure sıvı gübre 33883 liquid measure sıvı ölçüsü 33884 liquid oxygen sıvı oksijen 33885 liquid phase sıvı hal, sıvı evre 33886 liquid pressure sıvı basıncı 33887 liquid state sıvı durum 33888 liquid sugar sıvı şeker 33889 liquid sıvı, likid, sıvı, akışkan, (yiyecek/vb.) sulu, (ses) berrak, akıcı 33890 liquid-cooled reactor sıvı soğutmalı reaktör 33891 liquid-cooled sıvı soğutmalı 33892 liquidate kurtulmak, başından savmak, yok etmek, (iş) tasfiye etmek, kapatmak 33893 liquidating agent tasfiye memuru 33894 liquidation tasfiye 33895 liquidator tasfiye memuru 33896 liquidity ratio likidite oranı 33897 liquidity likidite, sıvılık, akışkanlık 33898 liquidize ezmek, suyunu çıkarmak 33899 liquidizer İİ.mikser, karıştırıcı 33900 liquor alkollü içki, (Aİ.) (viski/vb.) alkollü sert içki 33901 liquorice meyankökü 33902 lisp peltek konuşmak, pelteklik 33903 lissom kıvrak, çevik, atik 33904 lissome bkz.lissom 33905 list price liste fiyatı, katalog fiyatı 33906 list siyahe, cetvel, liste, dizelge, siyaheye almak, siyahe tertip etmek, listesini yapmak, yan yatmak, yana eğilmek, eğilmek, geminin yan yatması 33907 listed kote edilmiş 33908 listen for kulak vermek, dikkat etmek, dinlemek 33909 listen in ünalgı dinlemek, kulak misafiri olmak 33910 listen out kulak vermek 33911 listen to reason laf dinlemek 33912 listen dinlemek, dinleme, kulak verme 33913 listener dinleyici 33914 listing liste, listeleme 33915 listle thread fildekos, filtekoz 33916 listless yorgun, bitkin, cansız, uyuşuk 33917 listlessness kayıtsızlık, neşesizlik 33918 litany mukabele ile okunan dua 33919 liter (Aİ) bkz.litre 33920 literacy rate okur-yazar oranı 33921 literacy okur yazarlık, savat 33922 literal tam, kelimesi kelimesine, harfi harfine, düz anlamlı, yalın, sade 33923 literalism harfi harfine uygunluk 33924 literally tam olarak, tam, kelimesi kelimesine, düz olarak, genel anlamıyla, abartmasız, gerçekten 33925 literary language edebiyat dili, edebi dil, yazın dili 33926 literary edebi, yazınsal 33927 literate okur yazar, savatlı, iyi eğitim görmüş, bilgili, okumuş 33928 literati yazarlar, aydın sınıf 33929 literatim harfiyen 33930 literature edebiyat, yazın, tanıtıcı kitap, broşür 33931 litharge doğal kurşun oksidi, mürdesenk 33932 lithe esnek, kıvrak 33933 litheness esneklik, elastikiyet 33934 lithia lityum oksidi 33935 lithic taşa ait, lityuma ait 33936 lithium lityum 33937 lithochromatic renkli, alaca bulaca 33938 lithograph taşbasma, taşbaskı, taşbasmasıyla resim yapmak 33939 lithographer taşbasmacı, taşbasması resim 33940 lithographic litografik 33941 lithography litografi, taşbaskı sanatı 33942 lithology litoloji, taşbilim 33943 litholysis ilaçla böbrek taşını eritme 33944 lithometeor katı meteor 33945 lithophyte litofit 33946 lithopone litopon 33947 lithosphere litosfer, taşküre 33948 lithotomy böbrek taşı çıkarma ameliyatı 33949 Lithuania Litvanya 33950 Lithuanian Litvanyalı, Litvanya dili 33951 litigant davacı 33952 litigate mahkemeye başvurmak, dava açmak 33953 litigation dava, dava etme 33954 litigious davalı, kavgacı 33955 litmus paper turnusol çöngesi 33956 litmus test durum tahlili 33957 litmus turnusol 33958 litre litre 33959 litter bag çöp torbası 33960 litter basket çöp kutusu 33961 litter bin çöp kutusu 33962 litter up karmakarışık etmek 33963 litter çöp, (döngül) bir batında doğan yavrular, karmakarışık etmek, dağıtmak 33964 litterateur edip 33965 little bear küçükayı takımyıldızı 33966 little by little azar azar, yavaş yavaş 33967 little finger serçeparmak 33968 little language çocuk dili 33969 little or nothing hiç denecek kadar az, hemen hemen hiç 33970 little biraz, az, az kemiyet, az miktar, azı, az çok, çok az, azca, küçük, ufak, az, kem, kısa, genç, balaca, küçük, bir çimdik, bir kadar, bir uğur, önemsiz, değersiz, küçük, (be.) az miktarda, birazcık, az, az miktar 33971 littleness küçüklük, miskinlik, önemsizlik, dar görüşlülük 33972 littoral cordon kıyı kordonu 33973 littoral current kıyı akıntısı 33974 littoral zone kıyı bölgesi 33975 littoral kıyı, sahil, kıyı, sahil 33976 liturgic komünyona ait, ayine ait 33977 liturgy tapınma, ayin 33978 livable içinde yaşamaya uygun, yaşamaya elverişli, uygun, yaşanabilir, yaşamaya değer 33979 live and learn yaşadıkça öğrenmek 33980 live and let live hoşgörülü olmak, müsamahalı olmak 33981 live axle canlı aks, hareket dingili 33982 live broadcast naklen yayın, canlı yayın 33983 live by the book dürüstçe yaşamak, yasalara uymak 33984 live by ile yaşamak, geçinmek 33985 live down unutturmak, unutulmasını sağlamak 33986 live from hand to mouth elden ağıza yaşamak 33987 live high on the hog bir eli yağda bir eli balda olmak 33988 live in each other's pockets içtikleri su ayrı gitmemek 33989 live in luxury lüks içinde yaşamak 33990 live like fighting cocks krallar gibi yaşamak 33991 live music canlı müzik 33992 live off -den geçimini sağlamak 33993 live on ile geçinmek, ile beslenmek 33994 live out sonuna kadar yaşamak, evde oturmamak 33995 live programme naklen bağdarlama 33996 live steam taze buhar, sağlam buhar 33997 live through zorluklara rağmen başarmak 33998 live transmission naklen yayın, canlı yayın 33999 live up to -e uygun olmak 34000 live wire çıngılı tel 34001 live with ile birlikte yaşamak, kabullenmek 34002 live yaşamak, oturmak, yaşamak, gereksinimlerini karşılamak, geçinmek, diri, canlı, (bomba/vb.) patlamamış, canlı, çıngıyla yüklü, cereyanlı, (yayın) naklen 34003 liveable bkz.livable 34004 livelihood geçim, geçinme 34005 liveliness canlılık, parlaklık, zindelik 34006 lively imagination hayal gücü 34007 lively canlı, hareketli, hayat dolu, neşeli, canlı, gerçeğe uygun 34008 liver fluke karaciğer kelebeği 34009 liver karaciğer 34010 liveried üniformalı 34011 liverish rahatsız, sinirli, karaciğeri bozuk, huysuz 34012 liverwort kızılyaprak, koyunotu 34013 livery (uşakların/vb.giydiği) üniforma 34014 livestock çiftlik döngülleri, mal 34015 liveware personel 34016 livid mor, öfkeden kudurmuş, gözü dönmüş 34017 living being canlı varlık 34018 living conditions hayat şartları 34019 living creatures canlı yaratıklar 34020 living language yaşayan dil 34021 living organism canlı organizma 34022 living room oturma odası 34023 living thing canlı 34024 living tissue canlı doku 34025 living wage geçinmeye yetecek vergin 34026 living canlı, yaşayan, sağ, yaşayan, kullanılan, geçerli, geçim, geçinme, yaşam standardı, yaşama 34027 lizard kertenkele 34028 llama lama 34029 Lo! işte!, Bak! 34030 loach çuprabalığı 34031 load capacity yük kapasitesi, yük sığası 34032 load current yük akımı 34033 load displacement yük su çekimi 34034 load distance kaldıraçta yük kolu 34035 load efficiency yük verimi 34036 load impedance yük empedansı, yük çelisi 34037 load line su kesimi, yük çizgisi 34038 load resistance yük direnci 34039 load yük, taşınan miktar, şarj, (kılga/vb.'nin yaptığı) iş, yüklemek, doldurmak, şarj etmek 34040 loaded impedance yüklü empedans 34041 loaded question şaşırtıcı soru, çok yönlü soru 34042 loaded yüklü, dolu, hileli, tuzak dolu, zengin, paralı, yüklü 34043 loader yükleyici 34044 loading bridge yükleme köprüsü 34045 loading capacity yükleme kapasitesi, yükleme sığası 34046 loading coil yükleme bobini 34047 loading gauge yük gabarisi 34048 loading note hamule senedi, taşıma senedi 34049 loading programme yükleme bağdarlaması 34050 loading ramp bindirme rampası, yükleme rampası 34051 loading yükleme, doldurma, ek maliyet, sürşarj 34052 loadstone çaşak taşı 34053 loaf sugar kelle şekeri 34054 loaf somun, arg.saksı, beyin, kafa, (about ile) vakit öldürmek, kaytarmak 34055 loafer aylaklık eden kimse, aylak 34056 loam verimli toprak 34057 loamy tınlı, özlü, balçıklı 34058 loan bank kredi bankası 34059 loan market kredi piyasası 34060 loan shark dolandırıcı, tefeci 34061 loan ödünç verilen şey, ödünç verme, ödünç vermek, ödünç alma, istikraz 34062 loath isteksiz, gönülsüz 34063 loathe zehlesi gitmek, zehle dökmek, nefret etmek, tiksinmek, iğrenmek, hoşlamamak, hoşu gelmemek 34064 loathing tiksinme, nefret, iğrenme 34065 loathsome iğrenç 34066 lob (topu) havada kavis çizecek biçimde atmak ya da bu şekilde topa vurmak, (kriket ve tenis) uzun kavis çizecek biçimde atılan top 34067 lobate loplara benzeyen, yumru gibi 34068 lobby lobi, hol, kulis faaliyeti, lobi, oylarını kazanmak amacıyla senatörlerle görüşmek, toplumu ilgilendiren konularda değişiklik yapmak için faaliyette bulunmak 34069 lobbyist lobici 34070 lobe of the ear kulakmemesi 34071 lobe kulak memesi, herhangi bir kılganın yuvarlak bölümü 34072 lobed loplu, dilmikli 34073 lobeline lobelin 34074 lobotomy beyin ameliyatı, lobotomi 34075 lobster ıstakoz 34076 lobule lopçuk 34077 local administration mahalli yönetim 34078 local authorities mahalli yetkililer 34079 local call şehiriçi alısün konuşması 34080 local colour mahalli özellikler, mahalli renk 34081 local election mahalli saylav 34082 local exchange mahalli alısün santralı 34083 local government mahalli yönetim, mahalli idare 34084 local industry mahalli sanayi 34085 local language şive, ağız 34086 local news mahalli haberler 34087 local newspaper mahalli yenün 34088 local politics mahalli politika 34089 local station bölge istasyonu 34090 local time yerel sögen 34091 local traffic bölgesel trafik, yerel trafik 34092 local train banliyö treni 34093 local yerel, yöresel, lokal, (İİ) semt birahanesi, lokal 34094 locale yer, yöre, olay yeri 34095 localism mahalli şive, yöresel deyim, dar fikirlilik 34096 locality yer, yöre, olay yeri 34097 localization yerini belirleme, yerelleştirme, sınırlandırma 34098 localize belirli bir yere sınırlamak, yereltmek 34099 localized yerel, lokal, sınırlı 34100 locally yerel olarak, yakınlarda, yakında 34101 locate yerini öğrenmek, yerleştirmek, kurmak 34102 location yer, orun, konum 34103 locative yerlik hâl 34104 loch körfez, koy, göl 34105 lock away saklamak, gizli tutmak 34106 lock bolt kilit sürgüsü, kilit dili 34107 lock horns with ağız dalaşı yapmak 34108 lock in hapsetmek, kapatmak 34109 lock jaw tetanos, kazıklıhumma 34110 lock nut emniyet somunu, kontra somun 34111 lock out dışarıda bırakmak, lokavt yapmak 34112 lock stock and barrel başdan başa, tamamen, tamamen, ne var ne yok hepsi 34113 lock up kilitlemek, kapatmak, içeri tıkmak, tutuklamak 34114 lock washer yaylı rondela, kilit pulu 34115 lock kilit, hareketli arna seddi, kilitlemek, kilitlenmek, bukle 34116 lock-on kilitlenme 34117 lockage havuzdan geçme pulu 34118 locker kilitli çekmece ya da dolap 34119 locket madalyon 34120 locking lever tespit kolu 34121 locking pin kilitleme pimi 34122 locking relay kilitleme rölesi 34123 locking screw blokaj vidası 34124 lockjaw tetanos, kazıklı humma 34125 locknut emniyet somunu, kontra somun 34126 lockout lokavt 34127 locksmith çilingir 34128 lockup cezaevi, tutukevi 34129 loco deli, çılgın, lokomotif 34130 locomotion hareket 34131 locomotive boiler lokomotif kazanı 34132 locomotive harekete ilişkin, hareket ettiren, lokomotif 34133 locum tenentes vekil 34134 locum vekil 34135 locus geometrik yer, gezenek 34136 locust bean keçiboynuzu 34137 locust çekirge 34138 locution deyim, tabir, düz söz, ifade tarzı 34139 lode filon, damar, maden damarı 34140 loden loden 34141 lodestar Çobanyıldızı, Kutupyıldızı, rehber, kılavuz 34142 lodestone çaşak taşı 34143 lodge kısa süreli kirada oturmak, pansiyonda kalmak, takılmak, takılıp kalmak, resmi demeç vermek, beyanatta bulunmak, kulübe, kapıcı evi, bodrum kat 34144 lodger pansiyoner, kiracı 34145 lodging kiralık oda, geçici olarak oturulan yer 34146 lodgings pansiyon 34147 loess lös 34148 loft tavan arası 34149 lofter golf sopası 34150 loftiness yükseklik, kibir, gurur, çalım 34151 lofty yüce, yüksek 34152 log cabin kütükten yapılmış kulübe 34153 log chip parakete 34154 log haul tomruk çekme 34155 log kütük, (gemi/uçak/vb.) seyir defteri, seyir defterine kaydetmek, logaritma 34156 loganberry bir tür böğürtlen 34157 logarithm logaritma 34158 logarithmic logaritmik 34159 logboard parakete tahtası 34160 logbook gemi jurnalı, rota jurnalı 34161 logger kaydedici 34162 loggerheads sürüp giden anlaşmazlık 34163 loggia kemeraltı, sundurma 34164 logging sled tomruk kızağı 34165 logging truck tomruk kamyonu 34166 logging ağaç kesme, kesip taşıma, tomruk çekme, tomrukçuluk 34167 logic circuit mantık devresi, mantık çevrimi 34168 logic error mantık hatası 34169 logic flowchart mantık akış şeması 34170 logic gate mantık geçidi 34171 logic mantık 34172 logical flowchart mantıksal akış diyagramı 34173 logical instruction mantıksal komut 34174 logical operation mantıksal işlem 34175 logical operator mantıksal işleç 34176 logical record mantıksal kayıt 34177 logical shift mantıksal kaydırma 34178 logical structure mantıksal yapı 34179 logical subroutine mantıksal altyordam 34180 logical symbol mantıksal simge 34181 logical mantıksal, mantıklı 34182 logician mantıkçı 34183 logistics lojistik 34184 logo logo, simge, rumuz 34185 logogram logogram 34186 logorrhea gevezelik, uzun uzadıya konuşma 34187 logwood bakkam ağacı 34188 logy ağır, yavaş 34189 loincloth peştemal 34190 loins bel 34191 loiter (about ile) duraklayarak, oyalanarak yürümek 34192 loiterer aylak dolaşan kimse, boş gezen 34193 loll out aşağı sarkmak 34194 loll (about/around ile) tembelce uzanmak, tembel tembel yatmak, (out ile) aşağı doğru sarkmak, sarkıtmak 34195 lollipop saplı şeker, lolipop 34196 lolly İİ.lolipop 34197 lone kimsesiz, yalnız, tek 34198 loneliness yalnızlık 34199 lonely yalnız ve mutsuz, kimsesiz, ıssız 34200 loner zamanının çoğunu yalnız başına geçiren kimse, yalnızlığı seven kimse 34201 lonesome (Aİ) bkz.lonely 34202 long ago uzun süre önce 34203 long before then ondan çok önce 34204 long boat büyük sandal, şalupa 34205 long credit uzun vadeli kredi 34206 long dated uzun vadeli, uzun süreli 34207 long distance şehirlerarası alısün 34208 long dozen on üç 34209 long for özlemek, sağınmak, içi çekmek, canı istemek 34210 long in the tooth yaşını başını almış 34211 long jump uzun atlama 34212 long play uzunçalar 34213 long range uzun menzilli, uzun erimli 34214 long rate uzun vadeli kur 34215 long run uzun dönem 34216 long saw dilme testeresi 34217 long shot geniş plan, uzak plan, genel çekim 34218 long term uzun vadeli 34219 long time uzun zaman 34220 long ton uzun ton (1016.05 kg) 34221 long wave (ünalgı) uzun dalga 34222 long uzun, uzun zaman, uzun zamandır, uzun süre, (for/to ile) çok istemek, can atmak 34223 long-dated bill uzun vadeli senet 34224 long-distance call şehirlerarası alısün konuşması 34225 long-distance flight uzun mesafe uçuşu 34226 long-life uzun ömürlü 34227 long-lived uzun ömürlü 34228 long-measure uzunluk ölçüsü 34229 long-playing record uzunçalar, longpley, albüm 34230 long-sighted uzağı gören, ilerisini düşünen, ihtiyatlı 34231 long-suffering tahammüllü, sabırlı, hoşgörülü, cefakâr 34232 long-term credit uzun vadeli kredi 34233 long-wearing dayanıklı, sağlam 34234 long-winded sözü bitmez 34235 longbow (ok atmak için) büyük yay 34236 longeron lonjeron 34237 longevity uzun yaşam 34238 longhand el yazısı 34239 longhanded önsezi 34240 longheaded zeki, açıkgöz 34241 longing özlem, güçlü istek, arzu, hasret, arzulu, istekli 34242 longish uzunca 34243 longitude uzunluk dairesi, boylam 34244 longitudinal wave boyuna dalga 34245 longitudinal boylamla ilgili, boyuna, uzunluğuna 34246 longitudinally boydan boya, uzunlamasına 34247 longshoreman dok işçisi 34248 longsighted uzağı görebilen, hipermetrop 34249 longsightedness uzağı iyi görme, presbitlik 34250 longstanding uzun süredir var olan, çok eski 34251 longstop son savunucu, son müdafaa, son savunma 34252 longwall uzunayak 34253 longways uzunlamasına 34254 longwinded uzun ve sıkıcı, sözü bitmez 34255 loo (İİ) yüznumara, tuvalet 34256 look a gift horse in the mouth hediyede kusur aramak 34257 look about çevresine bakmak 34258 look after bakmak, gözetmek, ilgilenmek, kollamak 34259 look ahead ilerisi için plan yapmak, geleceğe bakmak 34260 look around araştırmak, tüm olasılıkları düşünmek 34261 look as if one has seen a ghost hayalet görmüş gibi olmak 34262 look as if olacağa benzemek, gibi görünmek 34263 look askance yan yan bakmak, göz ucuyla bakmak 34264 look at bakmak, seyretmek, yargılamak, ele almak 34265 look back geçmişi düşünmek, hatırlamak, geriye bakmak 34266 look daggers at bir kaşık suda boğacakmış gibi bakmak 34267 look down on hor görmek, küçümsemek 34268 look down one's nose at -e tepeden bakmak, hor görmek 34269 look down upon hor görmek 34270 look for a needle in a haystack samanlıkta iğne aramak 34271 look for trouble bela aramak 34272 look for aramak, aktarmak 34273 look forward to dört gözle beklemek 34274 Look here! Buraya bak! 34275 look in on uğramak 34276 look into araştırmak, incelemek, soruşturmak 34277 look like -e benzemek 34278 look on the bright iyimser olmaya çalışmak 34279 look on bakmak, seyretmek, seyirci kalmak 34280 look out for dikkat etmek 34281 look out dikkat etmek, sakınmak, gözetmek, dışarı bakmak 34282 look over göz gezdirmek, incelemek 34283 look round enikonu düşünmek, gezmek, dolaşmak 34284 look sharp acele etmek, elini çabuk tutmak 34285 look through gözden geçirmek, incelemek 34286 look to one's laurels şöhretini korumaya çalışmak 34287 look to ummak 34288 look up to -e saygı göstermek, hürmet etmek 34289 look up iyiye gitmek, gelişmek, aramak, bakmak, müracaat etmek, ziyaret etmek, yolukmak, uğramak 34290 look bakmak, görünmek, (like ile) benzemek, okşamak, göstermek, dikkat etmek, görmek, bakmak, bakış, yüz anlatımı, yüz ifadesi, görüntü, görünüş 34291 look-see bakma 34292 looking glass ayna 34293 lookout arayış, gözcü, gözetleyici, gözetleme yeri, ileriki olasılık 34294 looks iyi görünüm, çekici görünüm 34295 loom master dokuma ustası 34296 loom dokuma tezgâhı, (up ile) aslından daha büyük ve korkunç gözükmek 34297 loony deli, kaçık, çatlak 34298 loop the loop uçakla havada takla atmak 34299 loop ilmik, ilik, ilmik yapmak, bağlamak 34300 looper ilmik yapan aygıt 34301 loophole (özellikle yasal) boşluk, kaçamak çekidi 34302 loose ground gevşek zemin, gevşek toprak 34303 loose pulley avara kasnak 34304 loose bağsız, serbest, başıboş, dağınık, ayrı ayrı, gevşek, sıkı olmayan, çözülmüş, (giysi) bol, gevşek, kesin olmayan, şüpheli, ahlaksız, laçka, hafifmeşrep, hoppa, serbest bırakmak, salıvermek, be.gevşek bir biçimde, serbestçe, başıboşlukla, başıboşluk, serbestlik 34305 loose-leaf sayfaları çıkarılıp takılabilen 34306 loosen one's purse strings kesenin ağzını açmak 34307 loosen up kasları gevşetmek, kasları ısıtmak 34308 loosen gevşetmek, çözmek, gevşemek, çözülmek 34309 looseness gevşeklik, kararsızlık, serbestlik 34310 loosestrife altın kamış 34311 loot ganimet, çapul, yağma, yağmalamak, yağma etmek 34312 looter çapulcu, yağmacı 34313 looting yağma, çapul 34314 lop kesmek, kesip çıkarmak, (ağaç) budamak 34315 lop-sided orantısız, bir tarafa meyilli, dengesiz 34316 lope koşmak 34317 loquacious geveze, çenesi düşük 34318 loquacity konuşkanlık, çenebazlık, gevezelik 34319 loquat yenidünya ağacı, Maltaeriği 34320 Lord Advocate başsavcı 34321 lord it over sb amirlik taslamak, üstünlük taslamak 34322 Lord Jesus Hazreti isa 34323 lord mayor Londra belediye başkanı, belediye başkanı 34324 Lord (the ile) Allah, Tanrı, (ünvan) lort, (ünl.) Aman Tanrım!, Hay Allah!, efendi, sahip, lord 34325 lord-high admiral kapudan paşa, kaptan paşa, kaptanıderya 34326 lordliness gurur, soyluluk, haşmet 34327 lordling genç lord 34328 lordly lort gibi, asil, yüce 34329 lordosis lordoz 34330 lordship lortluk, lort 34331 lore bilgi 34332 lorgnette uzun saplı gözlük 34333 lorn terk edilmiş, ıssız 34334 lorry kamyon 34335 lose count sayısını unutmak 34336 lose face saygınlığını yitirmek, şerefini kaybetmek 34337 lose flesh arıklamak 34338 lose ground geri çekilmek, mevkiini kaybetmek 34339 lose heart cesareti kırılmak 34340 lose one's appetite iştahı kesilmek 34341 lose one's bearings yolunu kaybetmek, pusulayı şaşırmak 34342 lose one's head kontrolünü kaybetmek, sapıtmak 34343 lose one's heart abayı yakmak 34344 lose one's life hayatını kaybetmek 34345 lose one's nerve cesaretini kaybetmek 34346 lose one's patience sabrı taşmak 34347 lose one's rag tepesi atmak 34348 lose one's reason aklını bozmak 34349 lose one's shirt meteliğe kurşun atmak 34350 lose one's temper tepesi atmak, kızmak 34351 lose one's way yolunu şaşırmak, azmak, azıkmak 34352 lose oneself özünü kaybetmek 34353 lose sight of gözden kaybetmek, unutmak 34354 lose the thread ipin ucunu kaçırmak 34355 lose the way yolu şaşırmak 34356 lose touch with ile teması kaybetmek, bağlantıyı koparmak 34357 lose track of izini kaybetmek 34358 lose weight kilo vermek, arıklamak 34359 lose kaybetmek, yitirmek, kaybettirmek, yenilmek, kaybetmek, kazanamamak, harcamak, israf etmek, kaybetmek, duyamamak, görememek ya da anlayamamak, kaçırmak, (sögen) geri kalmak 34360 loser mağlup, kaybeden, yenilen 34361 losing bargain zararına satış 34362 losing kaybeden 34363 loss and gain zarar ve kâr 34364 loss in weight kilo kaybı, fire 34365 loss leader yok pahasına satış 34366 loss maker zarar eden işyeri 34367 loss of appetite iştahsızlık 34368 loss of energy enerji kaybı 34369 loss of head yük kaybı 34370 loss of heat ısı kaybı 34371 loss of water su kaybı 34372 loss kaybetme, kayboluş, kaybolma, kayıp, zarar, ziyan 34373 lost property office kayıp eşya bürosu 34374 lost property kayıp eşya 34375 lost kayıp, yitirilmiş, geçmiş, boşa gitmiş, kaçırılmış, değerlendirilmemiş 34376 lot money açık artırma harcı 34377 lot number parça numarası, parti numarası 34378 lot çok miktar, çok sayı, çok, köp, hepsi, tümü, türküm, miktar, parti, çok, pek, kura, ad çekme, talih, kısmet, yazgı, açık arttırma ile satılan eşya (türkümü), arsa, parsel, aynı türden eşya türkümü, parti, yanka stüdyosu, çekim yeri 34379 lothario baştan çıkartan kımse, çapkın 34380 lotion losyon 34381 lots of birçok 34382 lottery piyango 34383 lotto tombala oyunu 34384 lotus eater zevk ve sefasına düşkün 34385 lotus nilüfer 34386 loud hailer hoparlör 34387 loud yüksek sesli, gürültülü, abartılı, cırtlak, be.yüksek sesle 34388 loud-voiced yüksek sesli 34389 loudly yüksek sesle, gürültüyle, bağırarak 34390 loudmouthed ağzı kalabalık, ağzı gevşek 34391 loudness gürültü, ses yüksekliği 34392 loudspeaker hoparlör, sesucaltan 34393 lough göl, körfez 34394 lounge about tembelce uzanmak, yayılıp oturmak 34395 lounge around tembelce uzanmak, yayılıp oturmak 34396 lounge suit günlük erkek kıyafeti 34397 lounge salon, (about/around ile) tembelce uzanmak, yayılıp oturmak 34398 lour (at ile) surat asmak, kaş çatmak, somurtmak 34399 louse up yüzüne gözüne bulaştırmak, içine etmek 34400 louse bit, işe yaramaz adam 34401 lousy berbat, rezil, bitli 34402 lout kaba herif, hödük, pezevenk 34403 loutish soytarı gibi, hoyrat 34404 louver boards pancur tahtaları 34405 louver tenek deliği, panjur 34406 lovable sevimli, kağa, hoş 34407 lovage yaban kerevizi 34408 love affair aşk macerası 34409 love apple domates 34410 love bird muhabbetkuşu, serçe papağanı 34411 love child gayri meşru çocuk 34412 love letter aşk mektubu 34413 love potion aşk iksiri 34414 love sick sevdalı, mecnun 34415 love story aşk hikâyesi 34416 love aşk, sevgi, sevi, sevgili, (İİ.) canım, (tenis) sıfır, sevmek, ile sevişmek 34417 loveless sevgisiz, aşksız 34418 loveliness güzellik 34419 lovely güzel, hoş, nefis, harika 34420 lovemaking sevişme 34421 lover aşık, sevgili, seks arkadaşı, aşık, tutkun, hasta 34422 lovesick sevdalı, kara sevdalı 34423 loving sevgi dolu, aşk dolu, seven 34424 loving-kindness şefkat, iyilik 34425 low blood pressure düşük tansiyon 34426 low consumption az tüketen, ekonomik 34427 low court mahkeme 34428 low diet düşük değerli besin 34429 low ebb düşüş, başarısızlık, düşük düzey 34430 low frequency alçak frekans 34431 low gear birinci vites 34432 low man on the totem pole zurnanın son deliği 34433 low pass alçakgeçiren 34434 low pressure area alçak basınç alanı 34435 low pressure düşük basınç, alçak basınç 34436 low profile dikkat çekme siyaseti 34437 low relief hafif kabartma, alçak kabartma 34438 low section tyre alçak profilli lastik 34439 low temperature düşük sıcaklık 34440 low tide deniz alçalması, cezir 34441 low alçak, yüksek olmayan, alçak, düşük, az, zayıf, cansız, neşesiz, halsiz, (ses) az, yumuşak, alçak, rezil, aşağılık, saygısız, adi, bayağı, sıradan, aşağıya, alta, aşağıda, yere yakın, alçak, sessizce, yumuşak bir şekilde, alçak derece/düzey 34442 low-down rezil, ahlaksız, alçak, adi 34443 low-key uyumlu, sade 34444 low-level düşük düzeyli 34445 low-lying deniz seviyesinden alçak 34446 low-mileage az kilometre, düşük kilometre 34447 low-order düşük değerli 34448 low-power düşük kuvvetli, düşük güçlü 34449 low-priced düşük fiyatlı 34450 low-speed düşük hızlı 34451 low-spirited tasalı, üzgün 34452 low-water mark su seviyesi işareti 34453 lowborn aşağı tabakadan 34454 lowbrow hkr.sanattan anlamaz, kültürsüz, odun 34455 lowdown gerçek, bir işin içyüzü 34456 lower bound alt sınır 34457 lower case küçük harf 34458 lower chamber halk meclisi, avam kamarası 34459 lower class işçi sınıfı, alt tabaka, aşağı tabaka 34460 lower deck alt güverte 34461 lower jaw altçene 34462 lower limit alt sınır, aşağı sınır 34463 lower one's colours yelkenleri suya indirmek 34464 lower school bir mektebin hazırlık sınıfı, ortamektep 34465 lower the boom on yerden yere vurmak 34466 lower world dünya 34467 lower alt, azaltmak, kısmak, düşürmek, azalmak, kısılmak, düşmek, indirmek, (özünü) küçük düşürmek, küçültmek, (at ile) surat asmak, kaş çatmak, somurtmak 34468 lowering bezgin, tehdit eden, korkutucu, somurtkan 34469 lowermost en aşağı 34470 lowest common multiple en küçük ortakkat 34471 lowest limit taban fiyat 34472 lowest en düşük, en aşağı 34473 lowland ova 34474 lowliness tevazu, sadelik, alçakgönüllülük 34475 lowly düşük, aşağı, alçakgönüllü, sade, yalın 34476 lownecked dekolte 34477 lowness düşüklük, alçaklık, matlık 34478 lowpitched alçak sesli, pes sesli, heyacansız 34479 lox füme balık 34480 loyal vefalı, sadık, bağlı 34481 loyalist her zaman yönetime bağlı kalan kimse 34482 loyally sadık kalarak, sadakatle, bağlılıkla 34483 loyalty bağlılık, sadakat 34484 lozenge pastil 34485 lubber acemi ve hantal kimse, beceriksiz adam 34486 lubricant yağlayıcı, madde 34487 lubricate yağlamak, yağlayarak kolay işler hale getirmek 34488 lubricating felt yağlama keçesi 34489 lubricating grease gres 34490 lubricating oil kılga yağı, kozgaltka yağı 34491 lubricating pump yağlama pompası 34492 lubricating ring yağlama halkası 34493 lubrication chart yağlama çizelgesi 34494 lubrication hole yağlama çukuru 34495 lubrication yağlama, gresleme 34496 lubricator yağlama aygıtı, yağdanlık, yağcı 34497 lubricious kaygan, dönek, zampara, yağlı 34498 lubricity zamparalık, kayganlık, kaypaklık 34499 lubrify yağlamak 34500 luce turnabalığı 34501 lucent parlak, şeffaf, berrak 34502 lucern kabayonca 34503 lucid açık seçik, anlaşılır, net, mantıklı, aklı başında 34504 lucidity berraklık, açıklık, sağduyu 34505 lucidness açıklık, berraklık 34506 lucifer sabah yıldızı 34507 luck şans, talih, uğur, şans 34508 luckily çok şükür, bereket versin ki, Allahtan, neyse ki 34509 lucky beggar şanslı köftehor 34510 lucky şanslı, talihli, uğurlu 34511 lucrative kârlı, kazançlı 34512 lucre pul, servet 34513 luddite kılga düşmanı 34514 ludicrous saçma, aptalca, gülünç, komik 34515 ludicrousness güldürücülük 34516 lues sifilis, frengi 34517 luff orsa seyri, orsa etmek 34518 lug zorlukla çekmek, sürüklemek, taşımak 34519 luge tek kişilik kızak 34520 luggage rack portbagaj 34521 luggage van eşya vagonu, furgon 34522 luggage bagaj 34523 lugsail aşırma yelken, hasır yelken 34524 lugubrious kederli, hüzünlü, sıkıntılı, kasvetli 34525 lugworm arenikola 34526 lukewarm (sıvı) ılık, kayıtsız, ilgisiz, soğuk 34527 lukewarmness ılıklık 34528 lull uyutmak, hareketsizleştirmek, hareketsizleşmek, hareketsizlik, cansızlık 34529 lullaby ninni 34530 lumbago bel ağrısı, lumbago 34531 lumbar lamber, bele ait 34532 lumber mill kereste kesme yeri 34533 lumber pile kereste istifi 34534 lumber room sandık odası 34535 lumber up karmakarışık yığmak 34536 lumber with angarya yüklemek 34537 lumber kereste, tahta şalban, lüzumsuz eşya, sınık-sarkık mobilya, ağır hareket etmek, hantal hantal yürümek, (with ile) (İİ) istenmeyen bir şey/iş/sorumluluk vermek, angarya yüklemek 34538 lumbering hantal, kaba, kerestecilik 34539 lumberjack ağaç kesen kimse, oduncu 34540 lumberman keresteci, bıçkıcı, hızarcı 34541 lumberyard kereste deposu 34542 lumbrical muscle solucansı kas 34543 lumbrical solucansı 34544 lumbricus toprak solucanı 34545 lumen hour lümensaat 34546 lumen lümen 34547 luminance parlaklık 34548 luminary ışık veren cisim, bilgili ve saygıdeğer kimse 34549 luminescence parlaklık, ışıldama 34550 luminescent parlak, ışıldayan 34551 luminiferous ışık saçan 34552 luminosity parlaklık 34553 luminous advertising ışıklı reklam 34554 luminous colour fosforlu boya 34555 luminous efficiency parlaklık verimi 34556 luminous flux ışıklı akış, ışık akısı 34557 luminous intensity aydınlatma şiddeti 34558 luminous paint fosforlu boya 34559 luminous sensitivity ışık duyarlığı 34560 luminous ışık saçan, parlak, aydınlık 34561 lump coal parça kömür 34562 lump sugar kesmeşeker 34563 lump sum toplam hesap, toptan 34564 lump together bir araya koymak 34565 lump parça, küme, yığın, toprak, yumru, şiş, (şeker) küp, peşin pul, peşin ödenen pul, peşin, ister istemez kabul etmek, dayanmak, kabullenmek, razı olmak, (together ile) bir araya koymak 34566 lump-sum tax götürü vergi 34567 lumpish şiş gibi, yumru gibi, aptal 34568 lumpy yumrulu, pütürlü, topak topak 34569 lunacy delilik, çılgınlık 34570 lunar eclipse ay tutulması 34571 lunar landing aya iniş 34572 lunar module ay modülü 34573 lunar month kameri ay 34574 lunar rock ay taşı 34575 lunar rover ay taşıtı 34576 lunar year ay yılı, kameri yıl 34577 lunar ayla ilgili, aya ait 34578 lunate bone el bileğinin yarım ay şeklindeki sümüğü 34579 lunate hilal biçiminde 34580 lunatic asylum tımarhane, delihane 34581 lunatic fringe aşırı yandaş 34582 lunatic deli, çılgın, kaçık, çatlak 34583 lunation kameri ay 34584 lunch öğle yemeği, öğle yemeği yemek 34585 luncheon voucher öğle yemeği fişi 34586 luncheon öğle yemeği 34587 lunchtime öğlen vakti, yemek vakti 34588 lune hilâl şekli 34589 lunette ay şekli 34590 lung tissue akciğer dokusu 34591 lung akciğer, öfke 34592 lunge (at/out ile) saldırmak, hamle yapmak, hamle, saldırış 34593 lungwort ciğerotu 34594 lunisolar ay-gün 34595 lupin acıbakla 34596 lupine kurda ait, vahşi, yırtıcı 34597 lupus deri veremi 34598 lurch yalpa, yalpalama, yalpalamak, sendelemek 34599 lurcher pusu kuran kimse 34600 lure çekim, çekicilik, tuzak, kapan, yem, ayartmak, çekmek 34601 lurid renkli, parlak, korkunç, dehşet verici 34602 lurk gizlemek, pusuya yatmak 34603 luscious tatlı, nefis 34604 lush (ösümlük) verimli, bol, gür 34605 lust for şehvetle istemek, hırs beslemek 34606 lust şehvet, kösnü, (for/after ile) sahip olmaya çalışmak, arzulamak 34607 luster (Aİ) bkz.lustre 34608 lusterless mat, donuk 34609 lustful şehvetli, azgın 34610 lustiness kuvvet 34611 lustrate törenle arıtmak 34612 lustre parlaklık, parıltı 34613 lustreless donuk, mat 34614 lustreware sırlı çanak çömlek 34615 lustring parlatma 34616 lustrous parlak 34617 lustrousness parlaklık 34618 lustrum beş senelik müddet 34619 lusty güçlü, sağlıklı, canlı, şehvetli, azgın 34620 lutanist udi 34621 lute ut, kopuz 34622 luteolin luteolin 34623 luteous portakal gibi sarı 34624 lutetium lütesyum 34625 lux lüks, ışık ölçüsü birimi 34626 luxate yerinden çıkarmak 34627 luxation çıkık 34628 Luxembourg Lüksemburg 34629 luxmeter lüksmetre, aydınlıkölçer 34630 luxuriance bereketlilik, bolluk 34631 luxuriancy bereketlilik, bolluk 34632 luxuriant bereketli, bol 34633 luxuriate (in ile) oyalanmak, eğlenmek 34634 luxurious konforlu, lüks 34635 luxury tax lüks vergisi 34636 luxury konfor, lüks, gereksiz/pahalı şey, lüks 34637 lycee lise 34638 lyceum konferans salonu 34639 lyddite lidit 34640 lydian kadın tabiatlı, kadınsı, şehvet düşkünü 34641 lye sudkostik çözeltisi, kül suyu 34642 lying hospital hastaneye yatma 34643 lying in loğusalık 34644 lying yatan, uzanan, yatma, uzanma, yalan söyleme, yalancılık 34645 lymph node lenf nodülü, lenf bezi 34646 lymph vessel lenf damarı 34647 lymph lenf, akkan 34648 lymphatic duct lenf arnası 34649 lymphatic gland lenf bezi 34650 lymphatic nodule lenf boğumu 34651 lymphatic system lenf jüyesi 34652 lymphatic vessel lenf damarı 34653 lymphatic lenfatik, akkan, gevşek 34654 lymphocyte lenfosit, akkangöze 34655 lynch law linç kanunu 34656 lynch linç etmek 34657 lynching linç 34658 lynx vaşak 34659 lynx-eyed çok keskin gözlü, keskin bakışlı 34660 lyophilic colloid liyofil koloit 34661 lyophilic liyofil, sıvısever 34662 lyophobic colloid liyofob koloit 34663 lyophobic liyofob, sıvısevmez 34664 lyosol lizol 34665 lyrate çenk biçiminde 34666 lyre bird lir kuşu 34667 lyre lir 34668 lyric poetry lirik şiirler 34669 lyric lirik şiir, lirik 34670 lyrical lirik, heyecanlı, coşkun 34671 lyricism lirizm 34672 lyricist şarkı sözü yazarı 34673 lyrics güfte, şarkı sözleri 34674 lysimeter lizimetre 34675 lysis lizis, göze çözülmesi 34676 lysol lizol, çözülme 34677 lysosoma lizozom 34678 lyssa kuduz hastalığı 34679 ma'am madam, bayan 34680 mac yağmurluk 34681 macabre korkunç 34682 macadam şose 34683 macaroni makarna 34684 macaroon bademli kurabiye 34685 macaw uzun kuyruklu bir tür papağan 34686 mace gürz, topuz, tören asası 34687 Macedonia Makedonya 34688 Macedonian Makedonyalı 34689 macerate sıvıda yumuşatmak, zayıflatmak 34690 maceration juice maserasyon şerbeti 34691 maceration maserasyon, yumuşama, zayıflama 34692 Mach number Mach sayısı 34693 Mach uçağın ses hızına oranla hızı 34694 machete büyük ve keskin bıçak 34695 Machiavellian Makyevelce, sinsi, hilekâr 34696 Machiavellianism Makyavelizm, hilekârlık 34697 machinability (kılgada) işlenebilme, işlenirlik 34698 machinable (kılgada) işlenebilir, işlenir 34699 machinate düzenbazlık etmek, dolap çevirmek 34700 machination entrika, kumpas 34701 machinator entrikacı 34702 machine address kılga adresi 34703 machine check kılga denetimi 34704 machine code kılga kodu 34705 machine cycle kılga çevrimi 34706 machine dependent kılgaya bağımlı 34707 machine drill marto perforatör, deler çekiç 34708 machine error kılga hatası 34709 machine gun kılgalı tüfek 34710 machine independent kılgadan bağımsız 34711 machine instruction kılga komutu 34712 machine language kılga dili 34713 machine made kılga yapısı, kılgada yapılmış 34714 machine oil kılga yağı, makine yağı 34715 machine pay bankamatik ödemesi 34716 machine room kılga odası 34717 machine sensible kılgaca algılanabilir 34718 machine shop kılga atölyesi, tamir atölyesi 34719 machine tools imalat aletleri, kılga aletleri 34720 machine word kılga kelimesi, bilgisayar sözcüğü 34721 machine makine, kılga, kılgayla yapmak, öndürmek 34722 machine-made carpet kılga halısı 34723 machine-readable kılgaca okunabilir 34724 machinegun kılgalı tüfek 34725 machinery kılgalar, mekanizma 34726 machinist kılga işçisi, kılgacı 34727 machmeter uçakta Mach sayısını ölçen alet 34728 macho maço, kazak erkek 34729 mack yağmurluk 34730 mackerel uskumru 34731 mackintosh yağmurluk 34732 mackle leke, bulanıklık 34733 macle ikiz, tevem, ikiz kristal, leke, benek 34734 macrame düğümlü örgü 34735 macro makro 34736 macroassembler makroçevirici 34737 macrobiotic uzun ömürlü 34738 macroblast makroblast 34739 macrocephaly büyük başlılık 34740 macroclimate makroklima 34741 macrocode makro-kod, birleşik kod 34742 macrocoding makro-kodlama, birleşik kodlama 34743 macrocosm evren, kâinat 34744 macroeconomics makroekonomi 34745 macroevolution makroevrim 34746 macrogenerator makro-üreteç 34747 macrograph makrograf 34748 macrography makrografi 34749 macromolecule makromolekül 34750 macronucleus terliksi döngüllerde büyük çekirdek 34751 macropod makropot, makropot 34752 macroscopic makroskopik, iriölçekli 34753 macrotype makrotip 34754 mad about fazla istekli 34755 mad deli, çılgın, kuluduk, mismis, kaçık, çatlak, kırık, düşkün, deli, hasta, kızgın, kuduruk, kudurmuş 34756 madam bayan, hanımefendi 34757 madcap çılgın, çatlak, kaçık, şulukçu, azgın, nadinç, koçu, delibaş 34758 madden çıldırtmak, deli etmek, kudurtmak 34759 maddening çıldırtıcı, deli edici 34760 madder kökboyası 34761 madding çılgın, çıldırtıcı 34762 made ground dolgu zemin 34763 made to order ısmarlama 34764 made up uydurma, makyajlı 34765 made -den yapılmış, -den, tamamen uygun, tam uyan, başarıdan emin 34766 made-to-measure (giysi) ısmarlama 34767 made-up clothes hazır giyim, konfeksiyon 34768 mademoiselle evlenmemiş kadın, matmazel 34769 madhouse akıl hastanesi, tımarhane 34770 madly deli gibi, çılgınca, çok, delicesine 34771 madman deli 34772 madness delilik, çılgınlık 34773 madonna lily beyaz zambak 34774 Madonna Meryem Ana 34775 madras çubuklu pamuk kumaş 34776 madrepore delikli mercan 34777 madrigal çalgısız söylenen çok sesli şarkı, madrigal 34778 maelstrom girdap, vurdu kırdı, hayhuy, kargaşa 34779 maestoso ağır ve görkemli, yavaş ve ihtişamlı 34780 maestro orkestra şefi, maystro 34781 mafia mafya 34782 mag dergi, magazin 34783 magazine dergi, magazin, depo, ambar, cephane, şarjör 34784 magenta mora çalan kırmızı, mora çalan kırmızı 34785 maggot kurtçuk, kurt 34786 maggoty kurtlu 34787 magic büyü, sihir, büyücülük, sihirbazlık, çekicilik, büyü, büyülü, sihirli 34788 magical esrarengiz, büyülü, etkileyici 34789 magician büyücü, sihirbaz 34790 magisterial buyurucu, hakimane 34791 magistracy hakimlik, yargıçlık 34792 magistral özel ilaç, özel 34793 magistrate sulh yargıcı 34794 magistrates' court sulh ceza mahkemesi 34795 magma magma 34796 magmatic magma ile ilgili 34797 magnanimous yüce gönüllü, bağışlayıcı 34798 magnate patron, kodaman 34799 magnesia magnezya 34800 magnesite magnezit 34801 magnesium lamp magnezyum lambası 34802 magnesium oxide magnezyum oksit 34803 magnesium sulphate magnezyum sülfat 34804 magnesium magnezyum 34805 magnet keeper manyetik şönt 34806 magnet wire bobin teli 34807 magnet mıknatıs, çaşak 34808 magnetic alloy manyetik alaşım 34809 magnetic amplifier manyetik amplifikatör 34810 magnetic armature manyetik armatür 34811 magnetic azimuth manyetik azimut 34812 magnetic bar çaşak çubuğu 34813 magnetic brake manyetik eğleç 34814 magnetic card manyetik kart 34815 magnetic character manyetik karakter 34816 magnetic circuit manyetik devre 34817 magnetic compass manyetik pusula 34818 magnetic core manyetik çekirdek 34819 magnetic course manyetik rota 34820 magnetic current manyetik akım 34821 magnetic cutter manyetik kesici 34822 magnetic declination manyetik deklinasyon, çaşak sapması 34823 magnetic deflection manyetik sapma, çaşak sapması 34824 magnetic dipole manyetik dipol 34825 magnetic disk manyetik disk 34826 magnetic drum manyetik tambur, manyetik silindir 34827 magnetic energy manyetik enerji 34828 magnetic field manyetik alan, çaşak alanı 34829 magnetic film manyetik yanka, çaşaklı yanka 34830 magnetic flux manyetik akı, çaşak akısı 34831 magnetic force manyetik kuvvet, çaşak kuvveti 34832 magnetic head manyetik kafa 34833 magnetic hysteresis manyetik histerezis 34834 magnetic ignition manyetik ateşleme 34835 magnetic induction manyetik endüksiyon 34836 magnetic ink manyetik mürekkep 34837 magnetic intensity manyetik şiddet, çaşak yeğinliği 34838 magnetic iron ore çaşaklı demir cevheri 34839 magnetic lag manyetik gecikme, çaşak gecikimi 34840 magnetic lens manyetik mercek, çaşak merceği 34841 magnetic loudspeaker manyetik hoparlör 34842 magnetic material manyetik malzeme 34843 magnetic memory manyetik bellek 34844 magnetic microphone manyetik mikrofon 34845 magnetic microscope manyetik mikroskop 34846 magnetic mine manyetik mayın 34847 magnetic mirror manyetik ayna 34848 magnetic moment manyetik moment, çaşak momenti 34849 magnetic needle manyetik ibre, çaşaklı iğne 34850 magnetic organism manyetik organizma 34851 magnetic pendulum manyetik sarkaç 34852 magnetic permeability manyetik geçirgenlik, çaşak geçirgenliği 34853 magnetic pole manyetik kutup 34854 magnetic potential manyetik potansiyel 34855 magnetic power manyetik güç 34856 magnetic pressure manyetik basınç 34857 magnetic prospection manyetik arama 34858 magnetic recorder manyetik kaydedici 34859 magnetic resistance manyetik direnç 34860 magnetic separator manyetik separatör, çaşaklı ayırıcı 34861 magnetic shell manyetik yaprak, çaşak yaprağı 34862 magnetic sound manyetik ses 34863 magnetic store manyetik bellek 34864 magnetic storm manyetik fırtına 34865 magnetic substance manyetik madde 34866 magnetic tape manyetik bant 34867 magnetic vector manyetik vektör 34868 magnetic wire manyetik tel 34869 magnetic çaşaklı, manyetik, çekici 34870 magnetically çaşak gibi, çaşaklı olarak 34871 magnetism manyetizma, çekicilik 34872 magnetite manyetit 34873 magnetization çaşaklama, çaşaklanma 34874 magnetize çaşaklamak, çekmek, büyülemek 34875 magnetizing coil çaşaklama bobini 34876 magnetizing current çaşaklama akımı 34877 magnetizing field çaşaklayan alan 34878 magnetizing force çaşaklayan kuvvet 34879 magnetizing çaşaklayan, çaşaklama 34880 magneto manyeto 34881 magnetochemical manyetokimyasal 34882 magnetochemistry manyetokimya 34883 magnetoelectric manyetoelektrik 34884 magnetoelectricity manyetoelektrik 34885 magnetohydrodynamics manyetohidrodinamik 34886 magnetometer manyetometre, çaşakölçer 34887 magnetometric manyetometrik 34888 magnetometry manyetometri 34889 magnetomotive force manyetomotor kuvvet 34890 magnetomotive manyetomotor 34891 magneton manyeton, mıknatın 34892 magnetopause manyetopoz 34893 magnetoresistance manyetodirenç 34894 magnetoscope manyetoskop 34895 magnetosphere manyetosfer 34896 magnetospheric manyetosferik 34897 magnetostriction manyetostriksiyon, çaşak büzülmesi 34898 magnetostrictive manyetostriktif 34899 magnetron manyetron 34900 magnification büyütme, büyütüm 34901 magnificence görkem, debdebe 34902 magnificent görkemli, olağanüstü, muhteşem 34903 magnifier büyüteç 34904 magnify büyütmek 34905 magnifying glass büyüteç, büyüteç, pertavsız 34906 magnifying needle pusula iğnesi 34907 magnifying power büyütme gücü 34908 magnifying büyüten 34909 magniloquence tantanalı söz söyleme, açık ve güzel konuşma 34910 magniloquent abartılı, övüngen 34911 magnitude büyüklük, önem 34912 magnolia manolya 34913 magnum opus şaheser 34914 magpie saksağan 34915 mahaleb kokulukiraz 34916 maharaja Hint prensi 34917 maharani mihracenin karısı 34918 Mahatma Budist evliyası 34919 Mahdi Mehdilik 34920 mahjong Çin domino oyunu 34921 mahogany mahun, maun 34922 maid of all work her işe bakan hizmetçi 34923 maid of honor nedime 34924 maid bayan hizmetçi, evlenmemiş kız 34925 maiden effort ilk girişim 34926 maiden flight ilk uçuş 34927 maiden name kızlık soyadı 34928 maiden evlenmemiş kız, bakire, evlenmemiş, ilk 34929 maidenhair fern baldırıkara otu 34930 maidenhead bekâret, kızlık 34931 maidenly kız gibi, kıza yakışır 34932 maidservant hizmetçi 34933 mail bag posta çantası, posta torbası 34934 mail boat posta vapuru 34935 mail box posta kutusu 34936 mail business posta ile alışveriş 34937 mail car posta arabası 34938 mail catalogue posta ile alışveriş kataloğu 34939 mail coach posta arabası 34940 mail credit kurye kredisi 34941 mail order business postayla ticaret 34942 mail order posta havalesi 34943 mail plane posta taşıyıcı, posta uçağı 34944 mail train posta treni 34945 mail posta, zırh, postalamak 34946 mailable postalanabilir 34947 mailbox posta kutusu 34948 mailed kabuklu 34949 mailing list sevk listesi, posta listesi 34950 mailman postacı 34951 maim sakatlamak 34952 main bearing ana yatak 34953 main branch merkez şube 34954 main circuit ana devre 34955 main clause temel cümle, temel tümce 34956 main crop ana ürün 34957 main current ana akım 34958 main deck ana güverte 34959 main dish baş yemek 34960 main fuel tank ana yakıt deposu 34961 main line ana hat 34962 main memory ana bellek 34963 main office ana bayii, merkez büro 34964 main path ana yol, ana yön 34965 main pipe ana boru 34966 main road ana yol 34967 main runway ana pist 34968 main sail ana yelken 34969 main shaft ana mil 34970 main station ana istasyon 34971 main storage ana bellek 34972 main street ana cadde 34973 main truss ana kiriş 34974 main verb esas fiil 34975 main wall ana duvar 34976 main yard mayistra sereni 34977 main ana boru, asıl, ana, temel, en önemli 34978 mainframe büyük bilgisayar 34979 mainland ana toprak, kara 34980 mainly başlıca, çoğunlukla 34981 mainmast grandi, ana direk 34982 mains kanalizasyon, ana kablo, şehir şebekesi 34983 mainsail mayistra yelkeni 34984 mainspring bir hareketin arkasındaki esas neden 34985 mainstay en büyük destek 34986 maintain a price fiyat düşüşünü engellemek 34987 maintain an action dava açmak 34988 maintain order düzeni sağlamak 34989 maintain paraca desteklemek, geçindirmek, bakmak, sürdürmek, devam ettirmek, iyi halde tutmak, korumak, bakmak, bakımını yapmak, savunmak, savlamak, iddia etmek 34990 maintainability bakım kolaylığı 34991 maintainor nafaka veren kimse 34992 maintenance cost bakım maliyeti 34993 maintenance man tamirci 34994 maintenance order nafaka kararı 34995 maintenance time bakım süresi 34996 maintenance bakım, nafaka 34997 maintenance-free bakım istemeyen 34998 maintop grandi çanaklığı 34999 maisonette küçük ev 35000 maize oil mısırözü yağı 35001 maize starch mısır nişastası 35002 maize mısır, kargıdalı 35003 majestic görkemli, muhteşem, şahane 35004 majesty görkem, haşmet, heybet 35005 majolica mayolika, majolika 35006 major general tümgeneral 35007 major key majör perdesi, ton minör 35008 major lobe ana kulak 35009 major premise büyük terim 35010 major daha büyük, daha önemli, büyük, reşit, büyük önerme, (birdemde) ana dal, esas dal, majör, binbaşı 35011 major-domo başkâhya 35012 majority of votes oy çokluğu 35013 majority çoğunluk, sayı farkı, fark, rüşt 35014 majuscule büyük harf 35015 make a bed yatak yapmak 35016 make a beeline for sth en kestirmeden ulaşmak 35017 make a bonfire tongal kalamak 35018 make a booking rezervasyon yaptırmak 35019 make a business call iş görüşmesi yapmak 35020 make a clean breast of itiraf etmek, içini dökmek 35021 make a collect call ödemeli alısünlemek 35022 make a dart for -e hamle yapmak, -e atılmak 35023 make a decision karar vermek 35024 make a dent in bir işe el atmak 35025 make a difference fark etmek 35026 make a face suratını buruşturmak 35027 make a fire ateş yakmak, ocak kalamak 35028 make a hash of it yüzüne gözüne bulaştırmak, arapsaçına çevirmek 35029 make a hit with sb birinin gönlünü hoş etmek 35030 make a loss ziyan etmek 35031 make a meal of gereğinden çok gayret sarf etmek 35032 make a memorandum of not almak 35033 make a mess of yüzüne gözüne bulaştırmak 35034 make a mistake hata yapmak 35035 make a mountain out of a molehill pireyi deve yapmak 35036 make a move harekete geçmek, gitmek 35037 make a name for oneself ün kazanmak 35038 make a night of it gecenin tadını çıkarmak 35039 make a noise şamata yapmak, tavış çıkarmak 35040 make a pig of oneself domuz gibi yemek/içmek 35041 make a pig's ear out of yüzüne gözüne bulaştırmak 35042 make a plea dava açmak 35043 make a point of -in üzerinde durmak 35044 make a private call özel alısün görüşmesi yapmak 35045 make a promise söz vermek 35046 make a reservation yer ayırtmak, rezervasyon yaptırmak 35047 make a reverse charge call ödemeli alısünlemek 35048 make a rod for one's own back başını belaya sokmak 35049 make a scene olay çıkarmak, rezalet çıkarmak 35050 make a splash fiyaka yapmak 35051 make a stink kıyameti koparmak 35052 make a stir heyecana sebep olmak 35053 make a swing through küçük bir tur yapmak 35054 make a vow ant içmek 35055 make a wage-claim vergin artışı talep etmek 35056 make a wish dilekte bulunmak, dilek tutmak 35057 make a wry face yüzünü ekşitmek 35058 make advances asılmak, gözüne girmeye çalışmak 35059 make allowance for nazar etmek, hesaba dahil etmek 35060 make amends tazmin etmek, telafi etmek 35061 make an appointment randevu almak 35062 make an april fool of sb birine 1 Nisan şakası yapmak 35063 make an April fool of bir nisan şakası yapmak 35064 make an ass of oneself rezil olmak 35065 make an effort çaba harcamakçaba harcamak 35066 make an entry hesap defterine geçirmek 35067 make an objection to itirazda bulunmak 35068 make an overnight stop bir gecelik mola vermek 35069 make application başvuruda bulunmak 35070 make away with alıp götürmek, yürütmek, öldürmek, yok etmek 35071 make believe gibi davranmak, rolü yapmak 35072 make bold to -e cesaret etmek 35073 make both ends meet idare etmek 35074 make capital out of sömürmek 35075 make certain garantiye almak, emin olmak 35076 make contact açık kontak 35077 make cracks tefe koymak 35078 make do with sth ile idare etmek 35079 make do iğreti olarak, idare etmek 35080 make ends meet geçinebilmek, kıt kanaat geçinmek 35081 make eyes at kaş göz etmek 35082 make fast şamandıra 35083 make for home eve koşmak 35084 make for -e doğru yol alma, -e neden olmak 35085 make friends with arkadaşlık kurmak, arkadaş olmak 35086 make fun of ile eğlenmek, alay etmek 35087 make good başarmak 35088 make hard work of gözünde büyütmek, olduğundan zor görmek 35089 make hay of altüst etmek 35090 make hay while the sun shines yağmur yağarken küpünü doldurmak 35091 make headway ilerlemek, gelişmek 35092 make heavy weather of gözünde büyütmek 35093 make history tarih yazmak, tarihe geçecek bir şey yapmak 35094 make investigations soruşturmak 35095 make it hot for one birini rahatsız etmek 35096 make it snappy acele etmek, çabuk olmak 35097 make it to the finals finale kalmak 35098 make it vaktinde varmak, başarmak, üstesinden gelmek 35099 make its nest yuva yapmak 35100 make light of önemsiz görmek 35101 make little of küçümsemek 35102 make love to flört etmek, kur yapmak, sevişmek 35103 make love sevişmek 35104 make merry eğnini açmak, şenlendirmek, mezelenmek, şenlenmek 35105 make mincemeat of paramparça etmek, hezimete uğratmak 35106 make much of gözünde büyütmek, abartmak 35107 make no bones about -de tereddüt etmemek 35108 make no bones of -de tereddüt etmemek 35109 make no headway yerinde saymak 35110 make no pretence iddiası olmamak 35111 make obeisance to saygı göstermek 35112 make of -den anlamak 35113 make off with alıp kaçmak, çalmak, aşırmak 35114 make off aceleyle kaçmak, tüymek, savuşmak 35115 make one's eyes pop akıllara durgunluk vermek 35116 make one's pile parsayı toplamak 35117 make one's way gitmek, yolunu tutmak 35118 make oneself at home özünü evindeymiş gibi hissetmek 35119 make oneself cheap özünü küçük düşürmek 35120 make oneself scarce sırra kadem basmak 35121 make oneself understood derdini anlatmak, amacını açıkça belirtebilmek 35122 make out a cheque çek yazmak 35123 make out an invoice fatura düzenlemek 35124 make out anlamak, çözmek, fark etmek, yazmak 35125 make over devretmek, bırakmak, yenilemek 35126 make peace barış yapmak 35127 make public halka duyurmak, bildirmek 35128 make reprisals on misillemede bulunmak 35129 make restitution tazmin etmek, zararı ödemek 35130 make rings round birini cebinden çıkarmak 35131 make room yer vermek, yer açmak 35132 make sb eat crow birine tükürdüğünü yalatmak 35133 make sb sick gıcık etmek, sinir etmek 35134 make sb's blood boil tepesini attırmak, kudurtmak 35135 make sb's blood run cold tüylerini diken diken etmek 35136 make sb's day birini çok mutlu etmek, birini sevindirmek 35137 make sb's hair stand on end ödünü koparmak, çok korkutmak 35138 make sb's head swim birinin kafasını bulandırmak 35139 make sb's heart bleed birinin yüreğini sızlatmak 35140 make sb's mouth water birinin ağzını sulandırmak 35141 make sense of anlamak 35142 make sense out of anlamak, bir şey anlamak 35143 make sense anlamı olmak, bir anlama gelmek, mantıklı olmak 35144 make shift geçici tedbir, elindekiyle geçinip gitmek 35145 make sth soluble çözünürleştirmek 35146 make sure of kesinlikle, mutlaka, sanırım, eminim, elbette 35147 make sure emin olmak 35148 make the grade başarmak, işi götürmek 35149 make to order sipariş üzerine yapmak 35150 make up for affettirmek, telafi etmek 35151 make up one's mind kararını vermek, azmetmek 35152 make up to sb birinin gönlünü almak 35153 make up to gözüne girmeye çalışmak, yaranmaya çalışmak 35154 make up uydurmak, icat etmek, makyaj yapmak, tamamlamak 35155 make water su dökmek, işemek 35156 make waves köstek olmak 35157 make way yol vermek, ilerlemek, öne geçmek, yol almak 35158 make welcome ağırlamak 35159 make whoopee şamata yapmak, seks partisi yapmak 35160 make yapmak, yapmak, hazırlamak, düzeltmek, meydana getirmek, -e neden olmak, yapmak, yapı, biçim, marka, çeşit 35161 maker yapımcı 35162 makeshift geçici, eğreti 35163 makeweight tamamlayıcı ağırlık, önemsiz kimse 35164 making iron kalafat demiri 35165 making yapım, üretim, gelişme/başarı nedeni, ç.yetenek, gerekli özellikler 35166 mala fide kötü niyetle 35167 malachite malakit, bakırtaşı 35168 maladaptation uyumsuzluk 35169 maladjusted (çevreye) uyamayan, uyumsuz 35170 maladjustment uyumsuzluk, ayarsızlık 35171 maladroit beceriksiz, eli işe yakışmaz, sakar 35172 malady hastalık, illet 35173 malafide kötü maksatla, kötü maksatla 35174 malaise keyifsizlik, sıkıntı 35175 malapert arsız, küstah 35176 malapropos yersiz, edepsiz, uygunsuzluk, yersizlik 35177 malar elmacıksümüğü, elmacıksümüğü 35178 malaria sıtma 35179 malarious sıtmalı 35180 malarky saçma, zırva 35181 Malay Malaya 35182 Malayan Malayalı 35183 malcontent (belli bir politikadan) memnun olmayan, doyumsuz 35184 male gamet erkek eşey hücresi 35185 male erkek 35186 malediction lanet, iftira, beddua 35187 maledictory lanetli 35188 malefactor suçlu, cani kimse 35189 malefic zararlı, muzır 35190 maleficent zararlı, kötü 35191 malevolence kötü niyet, kindarlık 35192 malevolent kötü kalpli, kötü niyetli, sadist 35193 malfeasance kötüye kullanma, vazifeyi suiistimal 35194 malformation şekil bozukluğu, bozuk şekil 35195 malformed bünyesi kusurlu, sakat 35196 malfunction kötü çalışmak, teklemek, bozukluk, aksaklık, arıza, tutukluk 35197 malic acid malik asit 35198 malic malik 35199 malice kötülük, kötü niyet, kin, kötülük etme isteği 35200 malicious kasıtlı, taammüden, kötü niyetli, kötü kalpli 35201 maliciously bile bile, kötü niyetle 35202 malign kötülemek, dil uzatmak, günahına girmek 35203 malignancy kötülük, habislik 35204 malignant kötü niyetli, kötücül 35205 maligner iftiracı kimse 35206 malignity kötülükçülük 35207 malinger hasta numarasıyla işten kaçmak, kaytarmak 35208 malingerer yalandan hasta 35209 mall tokmakla dövmek, tokmak, taşıtlara kapalı cadde 35210 mallard yaban ördeği 35211 malleability dövülebilme, genleşebilme 35212 malleabilization dövülebilirlik, genleşebilirlik 35213 malleable cast iron dövülebilir dökme demir 35214 malleable (maden) dövülgen, (insan) yumuşak, uysal 35215 malleolar aşık sümüğüyle ilgili 35216 malleolus çekiç biçiminde sümük 35217 mallet tahta çekiç, tokmak 35218 mallow ebegümeci 35219 malm yumuşak kireçtaşı 35220 malnutrition kötü beslenme 35221 malodorous kötü kokulu 35222 Malpighian corpuscle Malpighi cisimciği 35223 Malpighian pyramids Malpighi köpyakları 35224 Malpighian tubule Malpighi arnacığı 35225 Malpighian Malphigi 35226 malpractice yasa dışı eylem, yasaya aykırı hareket, yolsuzluk, yanlış tanı, tedavi ya da ihmal 35227 malt extract malt akstraktı, arpa özü 35228 malt sugar maltoz, malt şekeri 35229 malt biralık arpa, malt 35230 maltase maltaz 35231 Maltese Malta adasına ait, Maltaca, Maltalı 35232 maltha malta 35233 maltose maltoz 35234 maltreat kötü davranmak, zulmetmek 35235 malversation zimmetine pul geçirme, rüşvet verme 35236 mama anne, ana 35237 mambo mambo (dans) 35238 mamilla meme başı 35239 mamma anne, meme 35240 mammal memeli 35241 mammalian memeli 35242 mammary meme gibi 35243 mammilla meme, memecik 35244 mammogram meme yankası 35245 mammon hırs, ihtiras 35246 mammonism pul hırsı 35247 mammoth mamut 35248 mammy anne, ana 35249 Man alive! Be adam! 35250 man and boy hayatı boyunca 35251 man and wife karı koca 35252 man in the street sokaktaki adam, vatandaş, sıradan biri 35253 man of business vekilharç 35254 man of honour namuslu adam 35255 man of letters yazar, edebiyatçı 35256 man of property mal mülk sahibi adam 35257 man of straw bostan korkuluğu 35258 man of the war savaş gemisi 35259 man of the world görmüş geçirmiş kimse 35260 man to man erkek erkeğe, samimi olarak 35261 man adam, erkek, insan, kişi, insanlık, (satranç/vb.) taş, adam vermek, adamla donatmak 35262 man-hour kişi-saat, adam-saat, bir sögenlik çalışma 35263 man-made insan yapımı, sentetik 35264 manacle kelepçe, kandal 35265 manage yönetmek, idare etmek, kontrol altına almak, dizginlemek, dize getirmek, başarmak, becermek, yapmak, üstesinden gelmek, yemek/içmek/almak/istemek 35266 manageable yönetilebilir, kullanışlı 35267 management consultant idari müşavir 35268 management yönetim, idare, yönetim kurulu 35269 manager müdür, yönetici, manajer 35270 manageress müdire, kadın yönetici 35271 managerial staff yönetim kadrosu 35272 managerial idari, yönetimsel, yönetimle ilgili 35273 managing board yönetim kurulu, idare heyeti 35274 managing clerk büro şefi, şirket sorumlusu 35275 managing committee idari komite 35276 managing director yönetim müdürü, fabrika müdürü 35277 managing yöneten, idari, yönetimsel, yönetim 35278 manana yarın olacak, yarın 35279 manatee denizayısı, denizperisi 35280 mandarin mandalina 35281 mandatary mandacı, mandater 35282 mandate buyruk, emir, manda, vekillik 35283 mandator müvekkil 35284 mandatory service mecburi hizmet 35285 mandatory zorunlu 35286 mandible altçene 35287 mandibular çeneye ait 35288 mandibulate çeneli 35289 mandolin mandolin 35290 mandrake adamotu 35291 mandrel mandrel, merdane, mil 35292 mane yele 35293 maned yeleli 35294 manege manej, at eğitimi, binicilik, binicilik mektebi 35295 maneuver bkz.manoeuvre 35296 manful mertçe, cesur, mert 35297 manfulness yiğitlik, cesaret 35298 manganate manganat 35299 manganese dioxide manganez dioksit 35300 manganese manganez 35301 manganite manganit 35302 mange uyuz hastalığı 35303 manger yemlik 35304 mangle parçalamak, ezmek, yırtmak, çamaşır sıkma kılgası 35305 mango mango, hintkirazı 35306 mangold fly pancar sineği 35307 mangonel taş atan mancınık 35308 mangrove mangrov 35309 mangy uyuz 35310 manhandle (kaba bir şekilde) itip kakmak 35311 manhole caddelerdeki yeraltına iniş deliği 35312 manhood erkeklik 35313 mania manyaklık, delilik, çılgınlık, düşkünlük, hastalık, delilik 35314 maniac manyak, deli 35315 maniacal çılgın, deli, delice 35316 manic manik, delilikle ilgili, delilik ..., deli 35317 manicure manikür 35318 manifest açık, belli, görülür, göstermek, ortaya koymak 35319 manifestation belli etme, ortaya koyma 35320 manifesto bildirge, bildiri 35321 manifold paper teksir çöngesi, karbon çöngesi 35322 manifold türlü türlü, çok 35323 manikin cüce, manken, kalıp, kukla 35324 manila kalın kahverengi çönge, ambalaj çöngesi 35325 manilla bkz.manila 35326 manioc manyok 35327 manipulate beceriyle kullanmak, ustalıkla yönetmek, kendi amacı doğrultusunda yönlendirmek, etkilemek 35328 manipulation işleme, kullanma, işletme, çalıştırma, idare 35329 manipulator idare eden, işletici 35330 mankind insanlık, insanoğlu 35331 manlike erkeğe yakışır, erkekçe, yiğit 35332 manliness erkeklik, mertlik, yiğitlik 35333 manly mert, yiğit, erkek 35334 mannequin manken, model 35335 manner tarz, biçim, yol, davranış, davranış şekli 35336 mannered yapmacık 35337 mannerism kişisel özellik 35338 manners görgü 35339 manning gemiye tayfa alma 35340 mannish (kadın) erkek gibi, erkeksi 35341 mannishness erkek gibi olma 35342 mannose mannoz 35343 manoeuvre manevra, hile, dolap, manevra yapmak, hile yapmak, dalavere yapmak, dolap çevirmek 35344 manoeuvrer entrikacı, manevracı 35345 manometer manometre, basıölçer 35346 manor house malikâne konağı 35347 manor malikâne 35348 manpower deficit işgücü açığı 35349 manpower surplus işgücü fazlası 35350 manpower el emeği, insan gücü 35351 manque beceriksiz 35352 mansard roof mansart çatısı, kırık çatı 35353 mansard mansart çatı, dam bacası, dik çatı 35354 manservant uşak 35355 mansion konak 35356 manslaughter kasıtsız adam öldürme, kasıtsız cinayet 35357 mansuetude yumuşak huyluluk 35358 mantel ocak rafı, şömine rafı 35359 mantelpiece şömine rafı 35360 mantilla başörtüsü, şal 35361 mantis peygamberdevesi 35362 mantissa mantis, onlu parça 35363 mantle kolsuz manto, harmani, örtü 35364 manual control elle kumanda 35365 manual labour el işçiliği, amelelik, el işi, el emeği 35366 manual transmission düz vites 35367 manual worker beden işçisi 35368 manual elle yapılan, el, el kitabı, kılavuz 35369 manually el ile 35370 manufactory fabrika, kârhane 35371 manufacture imâl, yapım, imâl etmek, yapmak 35372 manufacturer imâlatçı, fabrikatör, yapımcı 35373 manufacturing fault fabrikasyon hatası 35374 manufacturing industry imalat sanayii 35375 manufacturing plant fabrika 35376 manufacturing statement üretim bilançosu 35377 manufacturing yapım, üretim, imalat, yapım, üretim, imalat 35378 manumit serbest bırakmak, azat etmek 35379 manure distributor gübre dağıtıcı 35380 manure spreader gübre serpici, gübre yayıcı 35381 manure gübre, kön 35382 manuscript yazma, el yazması 35383 Manx cat kuyruksuz bir kedi cinsi 35384 many a time sık sık 35385 many a birçok 35386 many adl, çok, birçok, birçoğu, çoğu, köp 35387 many-sided çok yanlı 35388 many's the time birçok kereler, sık sık 35389 map out planlamak, tasarlamak 35390 map harita, haritasını çıkarmak, (out ile) planlamak, tasarlamak 35391 maple sugar akçaağaç şekeri 35392 maple syrup akçaağaç şurubu 35393 maple akçaağaç 35394 mapping haritacılık 35395 maquis maki 35396 mar bozmak, lekelemek 35397 marabou iri leylek 35398 maraging steel maryaşlanma çeliği 35399 maraging maryaşlama 35400 maraschino acı kiraz likörü 35401 marasmus kuruyup zayıflama 35402 marathon maraton 35403 maraud yağma etmek, yağmalamak, çapulculuk etmek 35404 marauder yağmacı, çapulcu 35405 marauding yağmacı, çapulcu 35406 marble quarry mermer ocağı 35407 marble mermer, bilye, zıpzıp, misket 35408 marbled hareli, ebrulu, benekli, mermerden 35409 marc posa, üzüm posası 35410 marcasite demir sülfit 35411 march off çekip gitmek, çıkıp gitmek, basıp gitmek, yola çıkmak, aparmak, ötürmek 35412 march past geçit töreni 35413 march askeri yürüyüş, yürüyüş, yürünen mesafe, gösteri yürüyüşü, yürüyüş, marş, ilerleme, düzenli adımlarla yürümek, san gitmek, ilerlemek, yürütmek, önüne katmak 35414 marcher yürüyen kimse, yürüyüşçü 35415 marchioness markiz 35416 mare kısrak 35417 mare's nest tenek alma, boşa çıkan buluş 35418 mare's tail at kuyruğu 35419 margarine margarin 35420 margin of income gelir sınırı 35421 margin of safety güvenlik marjı 35422 margin sınır, kenar, sayfa kenarındaki boşluk, pay, ihtiyat payı, tolerans, kâr miktarı 35423 marginal capacity düşük kapasite 35424 marginal cost marjinal maliyet 35425 marginal note çıkma, derkenar 35426 marginal plain sander, sandur 35427 marginal revenue marjinal gelir 35428 marginal sales marjinal satışlar 35429 marginal kenarda olan, sınırsal, kenarda yazılı, marjinal 35430 margraviate prenslik 35431 marguerite çayır papatyası 35432 marigold çuhaçiçeği, kadife çiçeği 35433 marihuana bkz.marijuana 35434 marijuana esrar, marihuana 35435 marina marina, küçük liman 35436 marine accident deniz kazası 35437 marine bill of lading deniz konşimentosu 35438 marine borer taret, iskele kurdu 35439 marine chronometer gemi kronometresi, deniz kronometresi 35440 marine climate deniz iklimi 35441 marine court denizcilik mahkemesi 35442 marine engine deniz kozgaltkası 35443 marine engineering gemi kıvcılığı 35444 marine fauna deniz direyi, deniz faunası 35445 marine insurance deniz sigortası 35446 marine trade deniz ticareti 35447 marine warfare deniz savaşı 35448 marine deniz/denizcilik ile ilgili, deniz, bahriye, denizcilik, bahriyeli 35449 mariner denizci, tayfa 35450 mariner's compass gemici pusulası 35451 marionette kukla 35452 marital status medeni hal 35453 marital evlilikle ilgili 35454 maritime climate deniz iklimi 35455 maritime court deniz mahkemesi 35456 maritime insurance deniz sigortası 35457 maritime law deniz ticaret hukuku 35458 maritime territory karasuları 35459 maritime denizle ilgili, deniz ..., denizcilikle ilgili, denizcilik 35460 Maritza Meriç nehri 35461 marjoram mercanköşk, sıçankulağı, şile 35462 mark an epoch yeni bir devir açmak 35463 mark down (fiyatını) düşürmek, indirmek, yazmak 35464 mark out sınırlarını çizmek 35465 mark time yerinde saymak 35466 mark up (fiyat) zam yapmak 35467 mark işaret, çizgi, im, çizik, leke, belirti, iz, alamet, not, numara, marka, etiket, iz, yara izi, etki, iz, damga, hedef, nişan, istenen düzey ya da nitelik, işaret koymak, işaretlemek, damgalamak, not vermek, göstermek, belirtmek, işaret etmek, lekelemek, iz bırakmak, lekelemek, Alman pulu, mark 35468 markdown fiyat indirimi 35469 marked price etiket fiyatı 35470 marked göze çarpan 35471 marker işaretleyen şey, işaretleyici, puan yazıcı 35472 market analysis piyasa araştırması, piyasa analizi 35473 market condition piyasa konjonktürü 35474 market day çarşı günü, pazar günü 35475 market demand pazar talebi, piyasa talebi 35476 market economy pazar ekonomisi, piyasa ekonomisi 35477 market fluctuation piyasa dalgalanması 35478 market garden bostan 35479 market investigation pazar araştırması, piyasa araştırması 35480 market leaders piyasada rağbet gören ürünler 35481 market letter borsa cetveli 35482 market maker pazar düzenleyicisi 35483 market order piyasa emri, pazar emri 35484 market oriented pazara yönelik, pazara dönük 35485 market place pazar yeri 35486 market price piyasa fiyatı 35487 market profit ticari kâr 35488 market quotation piyasa rayici 35489 market rate of interest piyasa faiz oranı 35490 market report piyasa raporu 35491 market research piyasa araştırması 35492 market researcher piyasa araştırmacısı 35493 market rigging piyasa oyunu 35494 market share piyasa payı 35495 market study piyasa araştırması, piyasa etüdü 35496 market survey piyasa anketi 35497 market town belirli günlerde pazar kurulan kasaba 35498 market value piyasa değeri 35499 market çarşı, pazar, piyasa, borsa, istek, talep, alışveriş yapmak, satmak, satışa çıkarmak, pazarlamak 35500 marketable satılabilir, sürümlü 35501 marketing association pazarlama kurumu 35502 marketing company pazarlama şirketi 35503 marketing expert pazarlamacı 35504 marketing research pazarlama araştırması 35505 marketing pazarlama 35506 marketplace pazar yeri 35507 marking gauge nişangeç, mihengir 35508 marking işaretleme, işaret, marka, değerlendirme 35509 marksman nişancı 35510 marksmanship nişancılık 35511 markup fiyat artışı, zam 35512 marl marn, pekmeztoprağı, marn ile gübrelemek 35513 marline mürnel, gırcala 35514 marlinespike kavela 35515 marmalade marmelat, reçel 35516 marmoreal mermerden yapılmış, mermer gibi 35517 marmoset ipek maymun, marmoset 35518 marmot marmot, dağ sıçanı 35519 maroon kestane rengi 35520 marquee büyük çadır, otağ 35521 marquess bkz.marquis 35522 marquis marki 35523 marriage bed gelin yatağı 35524 marriage broker çöpçatanlık yapan kimse 35525 marriage certificate evlenme cüzdanı 35526 marriage contract evlilik akdi 35527 marriage licence nikâh çöngesi 35528 marriage license evlenme izni 35529 marriage officer evlendirme memuru 35530 marriage portion çeyiz 35531 marriage evlenme, evlenme töreni, evlilik 35532 marriageable evlenecek çağda, evlenebilir 35533 married evli, evlilikle ilgili, evlilik 35534 marron kestane 35535 marrons glace kestane şekeri 35536 marrow transplant ilik nakli 35537 marrow ilik, sümük iliği, öz, sakızkabağı 35538 marrowbone ilik sümüğü 35539 marrowfat iri taneli bezelye 35540 marrowless asılsız 35541 marrowy ilikli 35542 marry evlendirmek, (ile) evlenmek 35543 marry! Ya!, Acayip! 35544 Mars (put adı) mars, (gezegen adı) Merih, Kızılyıldız 35545 marsh gas bataklık gazı, metan 35546 marsh mallow hatmi 35547 marsh marigold çuha çiçeği 35548 marsh plant bataklık ösümlüğü 35549 marsh bataklık 35550 marshal mareşal, teşrifatçı, (sakçı/itfaiye/vb.) şef, dizmek, sıralamak, doğru yere götürmek, yol göstermek 35551 marshalling yard ayırma garı, manevra garı 35552 marshy ground bataklık, batak arazi, batak zemin 35553 marshy bataklık 35554 marsupial keseli, keseli (döngül) 35555 mart çarşı, pazar, ticaret merkezi 35556 marten ağaçsansarı, zerdeva 35557 martensite martensit 35558 martensitic martensitli 35559 martial law sıkıyönetim 35560 martial savaşla ilgili, savaşçı 35561 Martian Marslı, Mars'la ilgili 35562 martin kırlangıç 35563 martinet aşırı disiplinci 35564 martingale kör baston 35565 martini martini 35566 martlet kara sağan 35567 martyr şehit, şehit etmek 35568 martyrdom şehitlik 35569 martyrize şehit etmek 35570 martyrology şehitler listesi 35571 marvel şaşılacak şey, mucize 35572 marvellous harika, müthiş, fevkalade, süper 35573 marvelous (Aİ) bkz.marvellous 35574 Marxian Marksizm taraftarı 35575 Marxism Marksizm, Marksçılık 35576 Marxist Marksist, Marksçı 35577 Mary Meryem Ana 35578 marzipan badem ezmesi 35579 mascara rimel, maskara 35580 mascot uğur, maskot 35581 masculine erkeklere özgü, erkeksi, eril 35582 masculinity erkeklik, erillik 35583 maser maser 35584 mash lapa, ezme, çisil püresi, ezmek 35585 mashed potatoes çisil püresi 35586 masher çapkın erkek 35587 mask maske, örtü, yüz kalıbı, maske takmak, gizlemek, saklamak, maskelemek 35588 masked ball maskeli balo 35589 masked gizli, maskeli 35590 masker maskeli kimse 35591 masochism mazoşizm, özezerlik 35592 masochist mazoşist 35593 mason duvarcı, mason 35594 mason's level duvarcı terazisi 35595 masonry dam kâgir baraj 35596 masonry duvarcılık, masonluk, taş 35597 masquerade as gibi yapmak, rolü yapmak 35598 masquerade maskeli balo, gerçeği gizleme, rol yapma, (as ile) -mış gibi yapmak, rolü yapmak, ayağına yatmak 35599 mass communication kitle haberleşme, kitle iletişim 35600 mass data yığın veri 35601 mass demonstration toplu gösteri 35602 mass education kitle eğitimi 35603 mass housing toplu konut 35604 mass media kitle iletişim, medya 35605 mass meeting toplu gösteri 35606 mass movements yığın hareketi 35607 mass noun sayılamayan isim 35608 mass number kütle numarası, kütle sayısı 35609 mass production seri üretim 35610 mass storage yığın bellek 35611 mass transportation toplu taşıma 35612 mass yığın, küme, çokluk, kütle, çok kişiyi ilgilendiren, kalabalık, toptan, seri, bir araya gelmek, kümelenmek, kalabalık oluşturmak 35613 massacre katliam, kırım, katliam yapmak 35614 massage masaj, masaj yapmak 35615 masses (the ile) çalışan sınıf, işçi sınıfı, emekçiler 35616 masseur masör 35617 masseuse kadın masajcı 35618 massif dağ kitlesi 35619 massive büyük, iri, kocaman, güçlü, kuvvetli 35620 mast antenna direk anten 35621 mast gemi direği, bayrak direği, gönder 35622 mastectomy mastektomi, memenin ameliyatla alınması 35623 master builder yapı ustası, kalfa 35624 master clock ana saat 35625 master control desk ana kumanda masası 35626 master control program ana denetim bağdarlaması 35627 master controller ana denetici 35628 master copy orijinal kopya, ana kuşak 35629 master file ana dosya 35630 master key maymuncuk 35631 master mariner gemi kaptanı 35632 master monitor ana monitör 35633 Master of Arts lisansüstü öğrenim görmüş bilimyurdu mezunu 35634 master of ceremonies protokol şefi 35635 master plan ana plan 35636 master processor ana işlemci 35637 master record ana kayıt 35638 master register ana kütük 35639 master shot geniş plan, büyük plan 35640 master stroke ustalıklı iş 35641 master switch ana şalter 35642 master tape ana bant 35643 master unit ana birim 35644 master efendi, sahip, müdür, yönetici, direktör, kodak reisi, (erkek) öğretmen, muallim, işveren, patron, usta, üstat, usta, master derecesi, yüksek lisans, asıl, baş, en önemli, yenmek, denetim altına almak, egemen olmak, hakim olmak, iyi bilmek, hakim olmak, tam öğrenmek 35645 master's degree bilim uzmanlığı 35646 masterful hakim, dediğini yaptıran, egemen 35647 masterless sahipsiz 35648 masterly ustaca, mükemmel 35649 mastermind çok zeki kimse, akıllıca planlamak, tezgâhlamak 35650 masterpiece şaheser, başyapıt 35651 mastership ustalık, yöneticilik, öğretmenlik, yönetim, hüküm 35652 mastery hâkimiyet, üstünlük, hüküm, idare 35653 masthead kolombir, direk ucu, direk tepesi 35654 mastic asphalt mastik asfalt 35655 mastic sakız, mastika 35656 masticate çiğnemek 35657 mastication çiğneme 35658 masticatory çiklet 35659 mastiff bir tür iri bekçi köpeği, mastif 35660 mastitis meme iltihabı 35661 mastoid çıkıntılı sümük 35662 masturbate mastürbasyon yapmak 35663 masturbation mastürbasyon 35664 mat hasır, paspas, altlık, donuk, mat 35665 matador boğa güreşçisi, matador 35666 match eş, akran, denk, benzer, evlenme, maç, karşılaşma, kibrit, odluçöp, uymak, iyi gitmek, eşi benzeri olmak, boy ölçüşmek, -e uygun bir şey bulmak 35667 matchbox odluçöp kutusu 35668 matching machine oluk planyası, kiniş planyası 35669 matching uyumlu, birbirine giden 35670 matchless eşsiz, benzersiz, eşi benzeri olmayan 35671 matchlock fitilli tüfek 35672 matchmaker çöpçatan, elçi, dünür, dünürcü, savcı 35673 matchwood kibrit çöpü 35674 mate arkadaş, dost, (İİ) ahbap, arkadaş, ikinci kaptan, yöndemci, (döngül) eş, çiftleşmek, çiftleştirmek 35675 mate's receipt ordino, ikinci kaptan alındısı 35676 materfamilias anaerkil 35677 material defect malzeme hatası 35678 material maddi, özdeksel, madde, özdek, kumaş, malzeme, gereç, materyal 35679 materialism materyalizm, özdekçilik 35680 materialist materyalist, özdekçi, materyalist, özdekçi 35681 materialistic özdekçi, materyalist 35682 materialization gerçekleştirme, maddeleştirme 35683 materialize gerçekleşmek 35684 materiel malzeme, gereç 35685 maternal aunt teyze 35686 maternal anaya özgü, ana ..., (akrabalık) ana tarafından 35687 maternity benefit doğum yardımı 35688 maternity hospital doğumevi 35689 maternity leave doğum izni 35690 maternity ward doğum koğuşu 35691 maternity analık, gebelik 35692 matey samimi, senli benli 35693 math matematik 35694 mathematical logic matematiksel mantık 35695 mathematical subroutine matematiksel altyordam 35696 mathematical matematik, doğru, kesin 35697 mathematician matematikçi 35698 mathematics matematik 35699 maths matematik 35700 matine matine 35701 matinee gündüz temaşası, gündüz oyunu, temaşa, matine 35702 mating season çiftleşme zamanı, ilkbahar 35703 mating birleşme, çiftleşme 35704 matriarch kodak reisi kadın 35705 matriarchal anaerkil 35706 matriarchy anaerkil düzen 35707 matricide ana katili, ana katilliği 35708 matriculate birdeme girmek, birdeme almak 35709 matriculation birdeme giriş sınavı 35710 matrimonial evlilikle ilgili 35711 matrimony evlilik 35712 matrix printer matris yazıcı 35713 matrix sentence ana cümle, ana tümce 35714 matrix matris, dizey 35715 matron başhemşire, mektep yöneticisi kadın, evli kadın, ana kadın 35716 matt donuk, mat 35717 matte donuk, mat 35718 matted matlaşmış 35719 matter of death and life ölüm-kalım meselesi 35720 matter özdek, madde, cisim, iş, sorun, konu, mesele, konu, içerik, neden, sebep, vesile, önem, sorun, mesele, aksilik, dert, irin, cerahat, yazılı belge, yazılı şey, önemi olmak, önemli olmak, farketmek, irinlenmek, iltihaplanmak 35721 matter-of-fact soğukkanlı, gerçekçi, maddi, duygusuz 35722 matting hasır 35723 mattins bkz.matins 35724 mattock kazma, külünk 35725 mattress döşek, şilte 35726 maturation iltihaplanma, olgunlaşma 35727 mature olgun, mantıklı, (peynir/vb.) olmuş, olgun, olgunlaşmak, olmak, olgunlaştırmak 35728 matured date vade tarihi 35729 matured olgun, vadesi gelmiş 35730 matureness olgunluk, vade, ödenme tarihi, erişkinlik 35731 maturity date vade tarihi 35732 maturity olgunluk 35733 matutinal sabahla ilgili, erken 35734 maudlin ağlayacak kadar duygulu, duyarlı, aşırı duygusal, cıvık 35735 maul hırpalamak, kaba davranmak, yaralamak, tırmalamak, parçalamak 35736 maulstick ressam değneği 35737 maunder saçmalamak, avare dolaşmak, tutarsız konuşmak 35738 mauser mavzer 35739 mausoleum anıtkabir 35740 mauve leylak rengi 35741 maverick (belli bir türkümün ilkeleri/vb.) dışında olan kimse, bağımsız 35742 mavis ardıç kuşu 35743 maw mide, boğaz, ağız, kursak, karın, işkembe 35744 mawkish tiksindirici, tatsız, yavan, fazla içli 35745 mawseed haşhaş tohumu 35746 maxi ayak bileğine kadar uzanan (giysi), uzun, iri, maksi 35747 maxilla maksile, üstçene, üst çene, çene sümüğü 35748 maxillary üstçene sümüğüyle ilgili, çeneye ait 35749 maxim özdeyiş 35750 maximal azami, en büyük 35751 maximization en yüksek düzeye çıkarma 35752 maximize en yüksek dereceye çıkarmak 35753 maximum load azami yük 35754 maximum power maksimum güç 35755 maximum pressure maksimum basınç 35756 maximum price tavan fiyatı 35757 maximum speed azami hız 35758 maximum temperature maksimum sıcaklık 35759 maximum velocity azami hız 35760 maximum wage azami vergin, en yüksek vergin 35761 maximum en yüksek derece, maksimum, en yüksek, maksimum 35762 maxwell maksvel, manyetik akı birimi 35763 May beetle mayısböceği 35764 May Day Bir Mayıs 35765 may (olasılık belirtir) -ebilmek, (izin belirtir) -ebilmek, (dilek belirtir) --ir inşallah, akdiken çiçekleri, Mayıs 35766 maybe belki 35767 mayday imdat çağıran telsiz sinyali 35768 mayhap belki, olabilir 35769 mayonnaise mayonez 35770 mayor belediye başkanı 35771 mayoralty belediye reisliği 35772 mayoress belediye başkanının karısı, bayan belediye başkanı 35773 maypole queen bahar bayramı kraliçesi 35774 Maypole çevresinde dans edilen direk, fırdöndü 35775 maypop çarkıfelek 35776 mazarine koyu mavi, lacivert 35777 Mazdaism Zerdüşt dini, Mazda dini 35778 maze labirent 35779 mazurka mazurka 35780 me beni, bana, ben 35781 mead bal likörü, çayır, otlak 35782 meadow saffron güz çiğdemi 35783 meadow çayır, otlak 35784 meadowy çimenli 35785 meager lime ince kireç, düşük kaliteli kireç 35786 meager yetersiz, az, bereketsiz, zayıf, kıt 35787 meagerly zayıf halde 35788 meagerness zayıflık, kuruluk, yetersizlik, kıtlık 35789 meagre yetersiz, kıt 35790 meagreness cılızlık 35791 meal ticket yemek kartı, yemek karnesi 35792 meal time yemek sögeni 35793 meal yemek vakti, öğün, yemek, sofra, desterhan, kaba un, un gibi 35794 mealies mısır 35795 mealines unluk 35796 mealy un gibi, unlu 35797 mealy-mouthed samimiyetsiz, yaltak, riyakâr 35798 mean business ciddi olmak, niyetli olmak 35799 mean daily temperature günlük ortalama sıcaklık 35800 mean deviation ortalama sapma 35801 mean life ortalama ömür 35802 mean pressure ortalama basınç 35803 mean price ortalama fiyat 35804 mean solar time ortalama güneş zamanı 35805 mean time ortalama güneş saati 35806 mean value ortalama değer 35807 mean velocity ortalama hız 35808 mean well iyi niyetli olmak 35809 mean pinti, cimri, kaba, çirkin, huysuz, haşin, adi, bayağı, alçak, acımasız, anlamına gelmek, demek olmak, demek istemek, kastetmek, istemek, niyet etmek, aritmetik ortalama 35810 meander (ırmak) kıvrıla kıvrıla gitmek, salınmak, dolanmak, başıboş gezmek, yavaş ve amaçsız bir şekilde konuşmak 35811 meaning anlam, önem, değer, anlam, anlamlı 35812 meaningful anlamlı 35813 meaningless anlamsız, amaçsız 35814 meanness yoksulluk, utanma, ahlaksızlık, adilik 35815 means of communication iletişim araçları 35816 means of transport ulaşım araçları 35817 means of transportation ulaşım vasıtası 35818 means to an end vasıta 35819 means yol, yöntem, çare, vasıta, gelir, pul, servet 35820 meantime bu arada, bu esnada, zaman, süre 35821 meanwhile bu arada 35822 measles kızamık 35823 measly değersiz, önemsiz, sıradan, adi 35824 measurable ölçülür, ölçülebilir 35825 measure up yeterli olmak 35826 measure ölçü, ölçü birimi, ölçme aygıtı, ölçme jüyesi, miktar, ölçü, çama, oran, derece, nispet, sınır, önlem, ölçmek, ölçüsünde olmak 35827 measured ölçülmüş 35828 measureless ölçüsüz, hadsiz, sonsuz 35829 measurement ölçüm, ölçü 35830 measuring bridge ölçme köprüsü, ölçü köprüsü 35831 measuring device ölçü aleti, ölçme aleti 35832 measuring dial ölçüm kadranı 35833 measuring flask ölçü şişesi 35834 measuring glass dereceli ölçü şişesi 35835 measuring instrument ölçme aygıtı, ölçme aleti 35836 measuring rod ölçü değneği 35837 measuring tape ölçme şeridi, şerit metre 35838 measuring ölçme, ölçüm, ölçü 35839 meat loaf rulo köfte 35840 meat pie etli börek 35841 meat et, önemli konu, öz, yarak 35842 meatball köfte 35843 meatless etsiz 35844 meatus arna, yol 35845 meaty etli, özlü 35846 mechanic makinist, tamirci 35847 mechanical advantage mekanik avantaj 35848 mechanical digestion mekanik sindirim 35849 mechanical drawing teknik çizim, kılga resmi çizme 35850 mechanical energy mekanik enerji 35851 mechanical engineer kılga kıvcısı 35852 mechanical engineering kılga kıvcılığı 35853 mechanical force mekanik kuvvet 35854 mechanical power mekanik güç 35855 mechanical shovel mekanik kürek 35856 mechanical weathering fiziksel aşınma, mekanik aşınma 35857 mechanical kılgayla ilgili, mekanik 35858 mechanician makinist, kılga işçisi, teknisyen 35859 mechanics mekanik 35860 mechanism mekanizma 35861 mechanist makinist, teknisyen 35862 mechanization kılgalaşma, kılgalaştırma 35863 mechanize kılgalaştırmak 35864 mechanized mekanize, zırhlı 35865 meconium mekonyum 35866 medal of honour şeref madalyası 35867 medal madalya 35868 medallion madalyon 35869 medallist madalya sahibi 35870 meddle some herşeye burnununu sokan, müdahaleci 35871 meddle karışmak, burnunu sokmak 35872 meddler her şeye burununu sokan kimse, işgüzar 35873 media kitle iletişim araçları, matbuat, orta, orta had, taşıyıcılar 35874 mediaeval bkz.medieval 35875 medial orta, vasat 35876 median orta, (matematik) kenarortay 35877 mediate arabuluculuk etmek 35878 mediation aracılık 35879 mediatize birleştirmek, eklemek 35880 mediator arabulucu, aradüzelten 35881 mediatorship arabuluculuk 35882 medic doktor 35883 medicable tedavi edilebilir 35884 medical advice sağlık konusunda öğüt 35885 medical certificate sağlık raporu 35886 medical costs sağlık harcamaları, hastane masrafları 35887 medical examination sağlık muayenesi 35888 medical practitioner pratisyen doktor 35889 medical tıbbi, tıbbi muayene 35890 medically tıbben, tıp yönünden 35891 medicament ilaç 35892 medicare sağlık sigortası 35893 medicate içine ilaç katmak 35894 medication ilaçla tedavi 35895 medicinal herbs şifalı ösümlükler 35896 medicinal iyileştirici, tıbbi 35897 medicine ball çalışma topu, sağlık topu 35898 medicine ilaç, tıp, hekimlik 35899 medieval ortaçağ ..., ortaçağa ait 35900 medievalism ortaçağ ruhu 35901 medievalist ortaçağ tarihçisi 35902 Medina Medine 35903 mediocre orta, vasat, şöyle böyle 35904 mediocrity aleladelik, vasat olma, bayağılık 35905 meditate enine boyuna düşünmek, meditasyon yapmak 35906 meditation meditasyon 35907 meditative düşünceli, derin düşünceli 35908 Mediterranean climate Akdeniz iklimi 35909 Mediterranean Sea Akdeniz 35910 mediterranean (deniz) kapalı, çevresi karayla çevrili, Akdeniz 35911 medium frequency orta frekans 35912 medium range orta menzilli 35913 medium size orta boy 35914 medium term orta vadeli 35915 medium wave orta dalga 35916 medium çevre, ortam, muhit, vasıta, araç, orta durum, medyum, orta, ifade vasıtası, matbuat, yayıcı, parlayıcı, ötürücü 35917 medium-sized orta boy 35918 medlar muşmula, döngel 35919 medley karışım, potpuri, medley 35920 medulla oblongata soğanilik, bulbus, beynin en arka kısmı 35921 medulla ossium sümük iliği 35922 medulla ilik, omurilik, öz 35923 medullary ilikli, özlü 35924 medusa denizanası 35925 meed mükâfat, ödül 35926 meek uysal, yumuşak başlı, alçakgönüllü 35927 meekness uysallık, alçak gönüllülük 35928 meerschaum lületaşı 35929 meet a demand talebi karşılamak 35930 meet one's end dünyasını değiştirmek 35931 meet one's match tam adamına çatmak 35932 meet one's Waterloo yolun sonuna gelmek 35933 meet sb halfway ortak bir çekitte anlaşmak 35934 meet sb's requirements -in gereksinimini karşılamak 35935 meet with görüşmek, ile karşılaşmak 35936 meet rastlamak, rast gelmek, karşılaşmak, karşılaşmak, karşı karşıya gelmek, tanışmak, karşılamak, buluşmak, görüşmek, toplanmak, değmek, dokunmak, buluşmak, karşılamak, yerine getirmek, tatmin etmek, doyurmak, ödemek, karşılamak, yanıtlamak 35937 meeting house toplantı için kullanılan ev 35938 meeting place toplantı yeri, uğrak, randevu yeri 35939 meeting karşılaşma, buluşma, toplantı, miting 35940 mega- (önek) milyon 35941 megabit milyon bit 35942 megabyte megabayt 35943 megahertz megahertz 35944 megalith büyük taş anıt, megalit 35945 megalo- (önek) çok büyük, megalo 35946 megalomania büyüklük tutkusu, megalomani 35947 megaphone megafon 35948 megaton megaton 35949 megavolt megavolt 35950 megawatt megavat 35951 megilp cila, vernik, cilalamak, verniklemek 35952 megohm megohm 35953 megohmmeter megohmmetre 35954 megrim migren, can sıkıntısı, damla hastalığı 35955 meiosis mayoz 35956 mel ton birimi 35957 melamine bir cins plastik 35958 melancholia melankoli 35959 melancholiac melankolik, karasevdalı, hüzünlü 35960 melancholic mahzun 35961 melancholy karaduygu, melankoli, hüzün, hüzünlü, melankolik 35962 melange print vigore baskı 35963 melange yarn melanj iplik 35964 melange karışık şey 35965 melanin melanin 35966 melanism deri ve dokuda renk fazlalığı 35967 meld birbirine karışmak, birleşmek 35968 melee arbede, kördöğüşü 35969 melilot kokulu yonca 35970 melinite melinit 35971 meliorate düzeltmek, ıslah etmek, iyileştirmek, iyileşmek 35972 melioration iyileştirme, düzeltme, iyileşme 35973 meliorative yücelten, yükseltici 35974 meliorism iyimserlik inancı 35975 melissa melisa 35976 melliferous bal yapan 35977 mellifluous (konuşma/ses/müzik/vb.) tatlı, yumuşak, akıcı 35978 mellow olgun, tatlı, sulu, yumuşak, hoş, tatlı, olgun, hoşgörülü, olgunlaşmak, olgunlaştırmak 35979 mellowness of soil toprak tavı 35980 mellowness olgunluk, yumuşaklık, hoşgörü 35981 melodic melodik, tatlı, hoş, uyumlu, kulağa hoş gelen 35982 melodious tatlı, kulağa hoş gelen, uyumlu, melodik 35983 melodize bestelemek 35984 melodrama melodram 35985 melodramatic aşırı duygusal 35986 melody melodi, ahenk, ezgi 35987 melon kavun 35988 melt away yok olmak, uçup gitmek 35989 melt into tears gözyaşlarına boğulmak 35990 melt erimek, eritmek, kaybolmak 35991 melting furnace eritme ocağı, eritme fırını 35992 melting heat eritme ısısı, ergime ısısı 35993 melting point erime çekidi 35994 melting pot ergitme potası 35995 melting eritme, ergime, eritme, ergime 35996 melton melton, kalın bir yün kumaş 35997 meltwater erime suyu 35998 Member of Congress kongre üyesi 35999 member of jury jüri üyesi 36000 member of parliament parlamenter 36001 member of union sendika üyesi 36002 member üye, kılgan, ört.penis 36003 membership card üyelik kartı 36004 membership üyelik, üyeler 36005 membrane ince zar 36006 memento hatıra, estelik 36007 memo kısa not 36008 memoir biyografi, rapor 36009 memoirs yaşam öyküsü 36010 memorable anılmaya değer 36011 memorandum book not defteri 36012 memorandum not, nota, muhtıra, tezkere, memorandum 36013 memorial day anma günü 36014 memorial anıt 36015 memorialize takdirle anmak, anısına tören yapmak 36016 memorize ezberlemek 36017 memory allocation bellek ataması, bellek ayrılması 36018 memory bank bellek bankası 36019 memory block bellek öbeği 36020 memory bus bellek anayolu 36021 memory capacity bellek kapasitesi 36022 memory cycle bellek çevrimi 36023 memory dump bellek dökümü 36024 memory management bellek yönetimi 36025 memory map bellek haritası, bellek kesiti 36026 memory paradox bellek paradoksu 36027 memory power bellek gücü 36028 memory unit bellek birimi 36029 memory bellek, hafıza, anı, hatıra, hatır 36030 menace tehdit, tehlike, başbelası, tehdit etmek 36031 menacing tehditkâr 36032 menage ev işleri, ev idaresi 36033 menagerie (sirk/vb.'de) halka gösterilen yabani döngüller 36034 mend one's fences arayı yapmak 36035 mend one's ways davranış şeklini düzeltmek 36036 mend onarmak, tamir etmek, düzeltmek, düzelmek, (yırtık/sökük/vb.) dikmek, yamamak, iyileşmek, onarılan yer ya da şey 36037 mendacious yalan, uydurma, yalancı 36038 mendacity yalancılık 36039 mendelevium mendelevyum 36040 mendicancy dilencilik 36041 mendicity dilencilik 36042 mending tamir 36043 menfolk adi, bayağı, hizmetçi 36044 menial (iş) adi, bayağı, sıradan 36045 meningeal beyinzarıyla ilgili 36046 meningitis menenjit, beyinzarı iltihabı 36047 meninx beyinzarı, omurilikzarı 36048 meniscus lens menisk, aymercek 36049 meniscus içbükey biçim, eklem menisküsü 36050 menopause menopoz, adet kesilmesi, yaşdönümü 36051 menses aybaşı, hayız 36052 menstrual flow aybaşı kanaması 36053 menstrual aylık, ayda bir olan, aybaşına ait 36054 menstruate adet görmek 36055 menstruation adet, aybaşı 36056 mensurable ölçülebilir 36057 mensuration ölçme 36058 mental age akıl yaşı 36059 mental arithmetic akıldan yapılan hesap 36060 mental calculus zihin hesabı, akıldan hesap 36061 mental deficiency geri zekâlılık 36062 mental disease akıl hastalığı 36063 mental diseases ruh hastalığı 36064 mental home akıl hastanesi 36065 mental hospital akıl hastanesi 36066 mental hygiene ruh sağlığı 36067 mental illness akıl hastalığı 36068 mental patient akıl hastası 36069 mental reservation içten pazarlık 36070 mental zihinsel, akılsal, akli, çatlak, kaçık, deli 36071 mentalism anlıkçılık 36072 mentality düşünüş, zihniyet, akıl, zekâ, zihin 36073 mentally defective zihinsel özürlü 36074 mentally handicapped zihinsel özürlü 36075 mentally aklen, zihnen, kafa bakımından 36076 menthol mentol 36077 mention anma, adını anma, ima, söz etme, söyleme, -den söz etmek, bahsetmek, anmak 36078 mentionable kayda değer 36079 mentor akıl hocası 36080 menu yemek listesi, menü 36081 menu-driven menüyle yürüyen, menü-sürümlü 36082 mephitic zehirleyici, fena kokulu 36083 mercantile law ticaret hukuku 36084 mercantile marine ticaret filosu 36085 mercantile tecimsel, ticari 36086 mercantilism merkantilizm 36087 mercantilist merkantilist 36088 mercaptal merkaptal 36089 mercaptan merkaptan 36090 mercator's projection merkator izdüşümü 36091 mercenariness menfaatperestlik, pul hırsı 36092 mercenary pullu asker 36093 mercer kumaş satıcısı, kumaşçı 36094 mercerization merserizasyon 36095 mercerize merserize etmek, kasarlamak 36096 mercerizing merserizasyon 36097 merchandise marine ticaret filosu 36098 merchandise ticaret eşyası, mal 36099 merchandising satışı geliştirme yöntemi 36100 merchant bank ticari banka 36101 merchant fleet ticaret filosu 36102 merchant navy ticaret gemisi 36103 merchant prince zengin tüccar 36104 merchant tüccar, tacir 36105 merchantable satılabilir, sürümlü 36106 merchantman ticaret gemisi 36107 merciful sevecen, bağışlayıcı, merhametli, şefkatli 36108 mercifulness sevecenlik, bağışlayıcılık, merhametlilik 36109 merciless merhametsiz, acımasız, amansız 36110 mercurial çabuk değişen, dakikası dakikasına uymayan, sebatsız 36111 mercuric chloride aksülümen 36112 mercuric civalı, cıvalı 36113 mercurous cıvalı 36114 mercury arc cıvalı ark 36115 mercury barometer cıvalı barometre 36116 mercury cell cıvalı pil 36117 mercury delay line cıvalı geciktirme hattı 36118 mercury gauge cıvalı manometre 36119 mercury memory cıva bellek 36120 mercury storage cıvalı bellek 36121 mercury thermometer cıvalı termometre 36122 mercury vapour cıva buharı 36123 mercury cıva, Merkür 36124 mercy merhamet, acıma, insaf, af, lütuf 36125 mere sırf, sadece, yalnız 36126 merely sadece, yalnızca 36127 merest en az 36128 meretricious gösterişli, cafcaflı, sahte güzel 36129 merge içine karıştırmak, birleştirmek, içine karışmak, birleşmek 36130 mergence birleşme, birleştirme 36131 merger bir firma ya da şirketin bir diğeriyle birleşmesi 36132 meridian meridyen 36133 meridional güneyli 36134 meringue yumurta akı ve şekerle yapılan bir tür kurabiye 36135 merino wool merinos yünü 36136 merino yarn merinos ipliği 36137 merino merinos koyunu, merinos yünü 36138 meristem bürgendoku 36139 merit pay başarı ödülü 36140 merit değer, liyakat, fazilet, erdem, meziyet, hak etmek, layık olmak 36141 meritocracy yeteneğe göre mevki verme jüyesi 36142 meritorious övgüye değer, meziyet sahibi, değerli 36143 merlin bozdoğan, çakır 36144 mermaid güya vücudunun üst tarafı kadın vücudu - alt tarafı balık kuyruğu şeklinde olan hayali canlı, deniz kızı, su perisi 36145 merriment şenlik, neşe, keyif 36146 merriness neşe 36147 merry Christmas iyi Noeller 36148 merry neşeli, şen, güleç, keyifli, (İİ) çakırkeyif, kafası kıyak 36149 merry-andrew soytarı 36150 merry-go-round atlıkarınca 36151 merrymaking eğlence, şenlik, cümbüş, alem 36152 merrythought lades sümüğü, lades 36153 mesentery bağırsak askısı, mesenter 36154 mesh ağ gözü, ağ, tuzak, (çark dişleri) birbirine geçmek, (ağla balık/vb.) yakalamak, uyuşmak, bağdaşmak 36155 meshed örgülü, ilmikli, gözlü 36156 mesitylene mesitilen 36157 mesmerise hipnotizmayla uyutmak, büyülemek 36158 mesmerism ipnotizma 36159 mesmerist ipnotizmacı 36160 mesmerize çok şaşırtmak, büyülemek 36161 mesocarp mezokarp, ortakabuk 36162 mesoderm mezoder, ortaderi 36163 meson mezon 36164 mesophyll mezofil, yaprak iç dokusu 36165 mesophyllum mezofil, yaprak iç dokusu 36166 Mesopotamia Mezopotaya, Irak 36167 mesosphere mezosfer 36168 mesothorium mezotoryum 36169 mesotron mesotron 36170 Mesozoic mezozoik, mezozoik 36171 mess about tembellik etmek, saçmalamak, zırvalamak 36172 mess sth up bozmak, berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak 36173 mess selikasızlık, nizamsızlık, katıkaşı, karmakarışıklık, cancal, karışıklık, düzensizlik, kirlilik, pislik, kötü durum, zor durum, dert, bela, (ask.) orduevinin lokanta kısmı, (ask.) karavana, karıştırmak, altüst etmek, bozmak, karışık salmak, karışmak, izdivaca girmek, üstünü batırmak, başını katmak 36174 message haber, mesaj, ileti 36175 messenger RNA mesajcı RNA 36176 messenger haberci, ulak 36177 messiah kurtarıcı, İsa Peygamber 36178 Messrs (Mr sözcüğünün çokluğu olup özellikle firma adlarıyla kullanılır) baylar, beyler, efendiler 36179 messuage müştemilatlı ev 36180 messy selikasız, dağınık, düzensiz, karmakarışık, çirkli, kirli, pis 36181 mestizo kırma, melez 36182 meta (önek) meta 36183 metabolic waste metabolik artık 36184 metabolic metabolik 36185 metabolism metabolizma 36186 metacarpal el tarağına ait, el tarağı sümüğü 36187 metacarpus el tarağı 36188 metacenter yüzme merkezi 36189 metal age maden çağı 36190 metal casting metal döküm 36191 metal drill maden matkabı 36192 metal electrode metalik elektrot 36193 metal fatigue metal yorulması 36194 metal founder maden dökümcüsü 36195 metal insulator metal yalıtkan 36196 metal pipe metal boru 36197 metal plating metal kaplama 36198 metal powder maden tozu 36199 metal rectifier kuru redresör 36200 metal rod metal çubuk 36201 metal saw metal testeresi 36202 metal sheet metal sac 36203 metal spinning madeni dokuma 36204 metal spraying metal püskürtme 36205 metal tube metal boru 36206 metal metal, maden 36207 metal-clad maden kaplı 36208 metal-coat metal kaplamak 36209 metalanguage üstdil 36210 metalcoat metalle kaplamak 36211 metalepsis öteleme 36212 metallic binding metalik bağ 36213 metallic circuit metal devre 36214 metallic currency madeni pul 36215 metallic paint metal boya 36216 metallic resistance metalik direnç 36217 metallic salt maden tuzu 36218 metallic metalik, madeni 36219 metalline madeni 36220 metallization metalleme 36221 metallize metalle kaplamak 36222 metallography metalografi 36223 metalloid madene benzer, madenimsi, metaloit, madene benzer basit cisim 36224 metallurgical chemistry metalurjik kimyası 36225 metallurgical engineering metalurji kıvcılığı 36226 metallurgical metalurjik, metalbilimsel 36227 metallurgist metalurji uzmanı, maden bilgini 36228 metallurgy madencilik, metalürji 36229 metamathematics metamatematik 36230 metamerism metamerizm, metameri 36231 metamorphic facies metamorfik fasiyez 36232 metamorphic rock başkalaşım kayacı, metamorfik kayaç 36233 metamorphic metamorfik, başkalaşan 36234 metamorphism başkalaşım, metamorfizm 36235 metamorphose başkalaştırmak, başkalaşmak 36236 metamorphosis başkalaşım, metamorfoz 36237 metaphase metafaz 36238 metaphor eğretileme, istiare 36239 metaphoric istiare ile ilgili, eğretilemeli 36240 metaphorical mecazi, eğretileme 36241 metaphrase aynen tercüme, kelimesi kelimesine tercüme, aynen tercüme etmek 36242 metaphysical doğaüstü 36243 metaphysics doğa ötesi, fizikötesi, metafizik 36244 metaplasm metaplazma 36245 metastable yarıkararlı, metastabl 36246 metastasis metastaz, değişme 36247 metatarsal ayak tarağına ait 36248 metatarsus ayak tarağı 36249 metathesis göçüşme 36250 metazoa metazoa, çokgözeliler, çok hücreli döngüller 36251 metazoon çokgözeli, çok hücreli döngül 36252 metempsychosis ruh göçmesi, ruhgöçü 36253 meteor shower meteor yağmuru, meteor akımı 36254 meteor stream meteor yağmuru, meteor akımı 36255 meteor akanyıldız, göktaşı, meteor 36256 meteoric shower meteor sağanağı, meteor yağmuru 36257 meteoric meteorik, meteor ..., göz kamaştırıcı, hızlı 36258 meteorid atmosfere girince göktaşı olan cisim 36259 meteorite meteorit, göktaşı 36260 meteoroid göktaşı 36261 meteorologic meteorolojik 36262 meteorological conditions meteorolojik koşullar 36263 meteorological observation tenek gözlemi 36264 meteorological office meteoroloji merkezi 36265 meteorological report meteoroloji raporu 36266 meteorological satellite meteoroloji uydusu 36267 meteorological meteorolojik 36268 meteorologist meteorolog 36269 meteorology meteoroloji, havabilgisi 36270 meter ölçme aygıtı, sayaç, saat, Aİ.metre 36271 methadone metadon 36272 methane metan 36273 methanol metanol 36274 methionine metiyonin 36275 method yöntem, yol, metot, düzen, tertip, jüye 36276 methodical jüyeli, düzenli, yöntemli 36277 methodically düzenli olarak 36278 methodize düzene sokmak, intizam vermek 36279 methodless plansız, düzensiz 36280 methodology yöntembilim, metodoloji 36281 methyl alcohol metil alkol 36282 methyl metil 36283 methylamine metilamin 36284 methylate metil alkol ile karıştırmak 36285 methylated spirit denatüre alkol, denatüre alkol 36286 methylation metilleme 36287 methylene metilen 36288 meticulous titiz, dikkatli, kılı kırk yaran, özenli 36289 metier meslek 36290 metol metol 36291 metonymy mürsel mecaz 36292 metope metop 36293 metre metre, ölçü, vezin 36294 metric hundredweight çeki, elli kilo 36295 metric system metre jüyesi 36296 metric ton metrik ton 36297 metric metrik 36298 metricate metre jüyesine dönüştürmek 36299 metrics koşukbilim, ölçübilim 36300 metro metro 36301 metrology metroloji, ölçüm bilgisi 36302 metronome metronom 36303 metropolis büyük kent, anakent, metropol, başkent, payitaht 36304 metropolitan municipality büyükşehir belediyesi 36305 metropolitan başkentle/büyük kentle ilgili 36306 mettle yiğitlik, cesaret, heves, çaba 36307 mettled canlı, ateşli 36308 mettlesome ateşli, atılgan, atak, sert başlı 36309 mew up kafese koymak, kapamak, hapsetmek 36310 mew miyavlamak, miyavlama 36311 mews ahırlar sokağı, sıra ahırlar 36312 Mexican Meksikalı, Meksika'ya ait 36313 Mexico Meksika 36314 mezzanine asma kat, ara kat 36315 mezzo forte orta derecede kuvvetli ses 36316 mezzo mezzo, orta 36317 miaow miyav, miyavlama, miyavlamak 36318 miasm miyazma 36319 miasma pis ve zehirli hava 36320 miaul miyavlamak 36321 mica mika 36322 micaceous mikalı 36323 micelle misel 36324 mickle çok büyük 36325 micro mikro, hassas, belirsiz 36326 micro- (önek) mikro 36327 microalloy mikroalaşım 36328 microanalysis mikroanaliz 36329 microbalance mikroterazi 36330 microbar mikrobar 36331 microbarograph mikrobarograf 36332 microbe mikrop 36333 microbial mikrobik 36334 microbic mikropla ilgili, mikrobik 36335 microbiology mikrobiyoloji 36336 microcephalic mikrosefal 36337 microcephalous çok küçük başlı 36338 microchemical analysis mikrokimyasal analiz 36339 microchemical mikrokimyasal 36340 microchemistry mikrokimya 36341 microchip miniyonga, bir entegre devreyi taşıyan yarı iletken 36342 microcircuit mikrodevre 36343 microclimate mikroiklim 36344 microcline mikroklin 36345 microcode mikrokod 36346 microcoding mikrokodlama 36347 microcomputer mikrobilgisayar 36348 microcomputing mikroişlem 36349 microcosm küçük evren, küçük bir evren olarak düşünülen insan 36350 microcosmic mikrokozmik 36351 microcrack mikro çatlak 36352 microcrystalline mikrokristalin 36353 microeconomics mikroekonomi 36354 microelectronics mikroelektronik 36355 microetching iç dağlama 36356 microfarad mikrofarad 36357 microfibril mikrofibril 36358 microfiche mikrofiş 36359 microfilm mikroyanka 36360 microinstruction mikrokomut 36361 micrometer mikrometre, miniölçer 36362 micron mikron 36363 micronucleus mikroçekirdek 36364 microorganism mikroorganizma 36365 microphone mikrofon 36366 microphonic mikrofonik 36367 microphotograph mikroyaçın 36368 microphyte mikrofit 36369 microprocessor (bilgisayar) mikroişlem birimi, mikroişlemci, mikroişleyici 36370 microprogram mikroprogram 36371 microprogramming mikroprogramlama 36372 microscope mikroskop 36373 microscopic mikroskobik 36374 microscopy mikroskopi, mikroskopla inceleme 36375 microsecond mikrosaniye 36376 microstructural mikroyapısal 36377 microstructure mikroyapı 36378 microswitch mikroanahtar 36379 microvolt mikrovolt 36380 microwave oven mikrodalga fırını 36381 microwave bin ile otuz bin megahertz arasında titreşimi olan elektromanyetik dalga, mikrodalga 36382 micturate işemek 36383 micturition idrar çıkarma, işeme hastalığı 36384 mid- (önek) orta 36385 mid-course orta yol 36386 mid-point orta çekit 36387 midbrain ortabeyin 36388 midday günorta çağı, günorta, öğle 36389 midden mezbele, gübrelik, çöp yığını 36390 middle age orta yaş 36391 middle aged orta yaşlı 36392 middle class orta sınıf 36393 middle ear ortakulak 36394 Middle East Ortadoğu 36395 middle school ortamektep 36396 middle size orta boy 36397 middle ortadaki, orta, orta, bel 36398 middle-of-the-road çoğunluğun görüşünü paylaşan, sıradan 36399 middle-sized orta boy 36400 middleman komisyoncu, aracı 36401 middlemost en ortadaki 36402 middleware özel yazılım 36403 middleweight (boks) orta siklet 36404 middling orta, vasat 36405 middlings kaba un, kepekli un 36406 middy deniz yarsubayı 36407 midge mız, tatarcık, titrersinek 36408 midget cüce, çok küçük 36409 midi midi, midi 36410 midland bir ülkenin iç kısmı 36411 midline orta çizgi, ortaç 36412 midmost en orta yerdeki 36413 midnight gece yarısı 36414 midpoint orta, göbek 36415 midrib yaprağın orta damarı 36416 midriff anat.diyafram 36417 midshipman deniz asteğmeni 36418 midst (edat) orta, ortasında 36419 midsummer yaz ortası 36420 midway yarı yolda, ortasında 36421 midweek hafta arası 36422 midwife ebe 36423 midwifery ebelik 36424 midwinter kış ortası, karakış 36425 mien eda, çehre, görünüş 36426 miff çekişme, dargınlık, küstürmek 36427 might as well -se de olur, -memek için bir neden yok 36428 might well -ebilmek, -abilmek 36429 might (olasılık belirtir) -ebilmek, (İİ.) (rica belirtir) -ebilmek, (dolaylı anlatımda `may' in yerine kullanılır) -ebilmek, -meli, -malı, güç, kuvvet, kudret 36430 mightily güçle, kudretle, son derece, çok fazla 36431 mightiness güçlülük, azamet, büyüklük, kudret 36432 mighty güçlü, kuvvetli, kudretli 36433 migmatite migmatit 36434 mignon minyon 36435 mignonette muhabbetçiçeği 36436 migraine migren 36437 migrant workers göçmen işçiler 36438 migrant göçebe, göçmen, göçmen kuş 36439 migrate göç etmek, göçmek 36440 migration göç, göçme 36441 migratory bird göçmen kuş 36442 migratory göçücü, göçebe, seyyar 36443 mihrab mihrap 36444 mike mikrofon 36445 mil bir incin binde biri 36446 milch cow sağmal inek 36447 milch sağmal, süt veren 36448 mild yumuşak başlı, iyi huylu, uysal, kibar, ılımlı, ılıman, mutedil, (yiyecek/içecek/vb.) hafif 36449 mildew küf 36450 mildewy küflü, küflenmiş 36451 mildly tatlılıkla, nezaketle, yumuşakça, hafifçe, biraz 36452 mildness uysallık, ılımlılık, kibarlık 36453 mile mil (m.) 36454 mileage indicator kilometre sayacı 36455 mileage mil hesabıyla uzaklık 36456 mileometer yolölçer, odometre 36457 milestone üzerinde mil işareti olan taş, kilometre taşı, pille, merhale, önemli olay, dönüş çekidi 36458 milfoil kandilçiçeği, civanperçemi 36459 milieu muhit, çevre 36460 militancy saldırganlık, azimlilik, savaş hali 36461 militant saldırgan, savaşçı, kavgaya hazır, militan 36462 militarily askeri bakımdan, asker gibi, askerce 36463 militarism asker zihniyeti 36464 militarist savaşçı 36465 militarize askerileştirmek 36466 military academy harp mektebi, harbiye 36467 military court askeri mahkeme 36468 military high school askeri lise 36469 military law askeri hukuk 36470 military police askeri inzibat 36471 military askerler, ordu, askeri 36472 militate (against ile) engel olmak 36473 militia milis 36474 milk powder süttozu 36475 milk run tehlikesiz uçuş, tehlikesiz sefer 36476 milk shake milkşeyk, meyveli/itimilli süt 36477 milk sugar süt şekeri, laktoz 36478 milk tooth sütdişi 36479 milk vein süt damarı 36480 milk süt 36481 milk-and-water yavan, tatsız, değersiz 36482 milk-white süt gibi beyaz 36483 milker sütü sağan kişi, sağmal inek, sağıcı 36484 milkmaid sütçü kız 36485 milkman sütçü 36486 milksop hanımevladı, avratağız, muhallebi çocuğu 36487 milkwort sütotu 36488 Milky Way Samanyolu, Hacılaryolu 36489 milky sütlü, bulanık, süt gibi 36490 mill about sürü halinde dolaşmak 36491 mill around sürü halinde dolaşmak 36492 mill board kalın mukavva, kartonpat 36493 mill değirmen, el değirmeni, fabrika, kârhane, imalathane, değirmende öğütmek, (maden) frezelemek, şekil vermek, işlemek 36494 millable dinklemeye elverişli 36495 milled çekilmiş, öğütülmüş, işlenmiş, çentikli 36496 millenarian bininci 36497 millener kadın şapkacısı 36498 millennium bin yıl, bin yıllık dönem, herkesin mutluluk ve refah içinde yaşayacağı varsayılan gelecek 36499 millepede bkz.millipede 36500 miller değirmenci 36501 millet darı 36502 milli- (önek) mili 36503 milliard milibar, milyar 36504 millifarad milifarad 36505 milligram miligram 36506 millilitre mililitre 36507 millimeter milimetre 36508 millimetre milimetre 36509 millimetric milimetrik 36510 millimicron milimikron 36511 milliner kadın şapkacısı 36512 millinery tuhafiye, kadın şapkaları 36513 milling öğütme, frezeleme, değirmencilik 36514 milliohm miliohm 36515 million milyon, pekmen 36516 millionaire milyoner 36517 millipede kırkayak 36518 millisecond milisaniye 36519 millivolt milivolt 36520 millivoltmeter milivoltmetre 36521 milliwatt milivat 36522 millpond değirmen havuzu 36523 millstone başbelası 36524 milometer yolölçer, odometre 36525 milord ingiliz asilzadesi 36526 milt dalak, balık sperm kesesi 36527 milter erkek ringa balığı 36528 mime pandomim, mimik, pandomim oyuncusu, pandomim yapmak, taklidini yapmak 36529 mimeogragh mimograf 36530 mimesis benzetme, taklit 36531 mimetic taklit edici 36532 mimic taklit eden kimse, taklitçi, taklidini yapmak, taklit etmek 36533 mimicry döngülde vücudun ortama uyması, taklitçilik 36534 mimosa mimoza, küstümotu, köseğen 36535 minacious tehditkâr 36536 minaret minare 36537 minatory tehdit edici, korkutucu 36538 mince pie üzümlü tart 36539 mince words ağzında gevelemek 36540 mince kıymak, doğramak, çapmak, yapmacık nezaketle konuşmak, kırıtmak, kıyma 36541 mincemeat kuru üzüm, meyve kurusu, kurutulmuş portakal kabuğu, /vb.den yapılarak pasta içine konulan karışım 36542 mincing işveli, nazlı, yapmacık tavırlı 36543 mind one's P's and Q's adımını denk atmak 36544 mind you dikkatini çekerim 36545 Mind your own business Sen kendi işine bak 36546 mind us, akıl, kafa, anlak, zekâ, bellek, anımsama, hafıza, dikkat, akıl, düşünce, kanı, fikir, eğilim, kafalı adam, zeki insan, beyin, dikkat etmek, aldırmak, önem vermek, bakmak, ilgilenmek, karşı çıkmak, karşı koymak 36547 mind-bender şaşırtıcı şey, hayal kurduran ilaç 36548 minded istekli, niyetli 36549 mindful -e dikkat eden, önem veren 36550 mindless sersem, akılsız, aptal, dikkat etmeyen, aldırış etmeyen, dikkatsiz 36551 mine detector mayın detektörü 36552 mine layer mayın gemisi 36553 mine shaft maden kuyusu 36554 mine sweeper mayın temizleyici 36555 mine sweeping mayın tarama 36556 mine adl.benim, benimki, maden ocağı, mayın, (maden/vb.) çıkarmak, maden ocağını işletmek, mayın döşemek 36557 minefield mayın tarlası 36558 minelayer (denize mayın döşeyen) mayın gemisi/uçağı 36559 miner maden işçisi, mayın döşeyen asker 36560 miner's helmet baret, başlık 36561 miner's lamp madenci lambası 36562 mineral acid anorganik asit, mineral asit 36563 mineral carbon grafit 36564 mineral coal taşkömürü, madenkömürü 36565 mineral deposit maden damarı, maden yatağı 36566 mineral fertilizer mineral gübre 36567 mineral mordant mineral mordan 36568 mineral oil mineral yağı, madeni yağ 36569 mineral salts madensel tuzlar 36570 mineral spring maden kaynağı, maden yatağı, madensuyu kaynağı 36571 mineral springs kaplıca 36572 mineral water madensuyu 36573 mineral mineral 36574 mineralization madenleştirme 36575 mineralize mineralleştirmek, taşlaştırmak 36576 mineralogy mineraloji 36577 minestrone etli ve sebzeli çorba 36578 mingle with koşulmak, karışmak 36579 mingle karıştırmak, katmak, karışmak, katışmak, katılmak 36580 mingler mayşe kazanı 36581 mini küçük, mini 36582 miniature minyatür 36583 miniaturist minyatürcü 36584 miniaturization minyatürleştirme 36585 miniaturize küçültmek 36586 minibus minibüs 36587 minicomputer minibilgisayar 36588 minify küçültmek, önemini azaltmak 36589 minikin yapmacık, çok az, azıcık 36590 minimal pair en küçük çift 36591 minimal value en küçük değer 36592 minimal en az, en küçük 36593 minimize en aza indirgemek, azaltmak, küçümsemek, önemsememek 36594 minimum price taban fiyat 36595 minimum rate asgari vergin 36596 minimum value minimum değer 36597 minimum wage asgari vergin 36598 minimum en küçük miktar, en düşük derece 36599 mining company maden şirketi 36600 mining engineer maden kıvcısı 36601 mining engineering maden kıvcılığı 36602 mining school maden mektebi 36603 mining madencilik 36604 minion yardakçı, köle, dalkavuk 36605 miniskirt mini etek 36606 Minister of Commerce Ticaret Bakanı 36607 Minister of Communications Ulaştırma Bakanı 36608 Minister of Finance Maliye Bakanı 36609 Minister of Foreign Affairs Dışişleri Bakanı 36610 Minister of Justice Adalet Bakanı 36611 Minister of Labour Çalışma Bakanı, çalışma bakanı 36612 Minister of National Defence Milli Savunma Bakanı 36613 Minister of National Education Milli Eğitim Bakanı 36614 Minister of Public Health and Welfare Sağlık Bakanı 36615 Minister of State Devlet Bakanı 36616 Minister of the Interior içişleri Bakanı 36617 Minister of Tourism and Information Turizm ve Tanıtma Bakanı 36618 minister bakan, orta elçi 36619 ministerial bill hükümet tasarısı 36620 ministerial bakana ait 36621 ministration yardım, hizmet 36622 Ministry of Agriculture Tarım Bakanlığı 36623 Ministry of Commerce Ticaret Bakanlığı 36624 Ministry of Communications Ulaştırma Bakanlığı 36625 Ministry of Culture and Tourism Kültür ve Turizm Bakanlığı 36626 Ministry of Customs and Monopolies Gümrük ve tekel Bakanlığı 36627 Ministry of Defence Milli Savunma Bakanlığı 36628 Ministry of Development and Housing imar ve iskan Bakanlığı 36629 Ministry of Education Milli Eğitim Bakanlığı 36630 Ministry of Energy and Natural Resources Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 36631 Ministry of Finance Maliye Bakanlığı 36632 Ministry of Foreign Affairs Dışişleri Bakanlığı 36633 Ministry of Forestry Orman Bakanlığı 36634 Ministry of Health Sağlık Bakanlığı 36635 Ministry of Industry and Technology Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 36636 Ministry of Industry Sanayi Bakanlığı 36637 Ministry of Interior içişleri Bakanlığı 36638 Ministry of Justice Adalet Bakanlığı 36639 Ministry of Labour Çalışma Bakanlığı 36640 Ministry of National Defense Milli Savunma Bakanlığı 36641 Ministry of Public Health and Welfare Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı 36642 Ministry of Public Works Bayındırlık Bakanlığı 36643 Ministry of Reconstruction and Housing imar ve iskan Bakanlığı 36644 Ministry of State Devlet Bakanlığı 36645 Ministry of Tourism and Information Turizm ve Tanıtma Bakanlığı 36646 Ministry of Transportation Ulaştırma Bakanlığı 36647 Ministry of Village Affairs Köy işleri Bakanlığı 36648 Ministry of Youth and Sports Gençlik ve Spor Bakanlığı 36649 ministry bakanlık 36650 minium sülüyen, miniyum, parlak kırmızı 36651 mink vizon, vizon kürk 36652 minnow golyan balığı 36653 minor key minör anahtarı 36654 minor league ikinci lig 36655 minor planet küçük gezegen 36656 minor premise küçük önerme 36657 minor daha küçük, daha az, önemsiz, küçük, meyde, ikincil, minör, ergin olmayan çocuk 36658 minority government azınlık hükümeti 36659 minority party azınlıklar partisi 36660 minority rights azınlık hakları 36661 minority school azınlık mektebi 36662 minority azınlık 36663 minstrel ortaçağ halk ozanı 36664 minstrelsy saz şairliği 36665 mint julep naneli viski 36666 mint mark darphane müdürünün mühürü 36667 mint nane, yarpuz, nane şekeri, darphane, yığın, pul yığını, büyük pul, (madeni pul) basmak 36668 mintage basılan pul, pul basma vergini 36669 minuend (matematik) çıkartılan 36670 minus infinite eksi sonsuz 36671 minus sign eksi işareti, eksi imi 36672 minus eksi 36673 minuscule çok küçük 36674 minute book tutanak 36675 minute hand yelkovan, dakika kolu 36676 minute dakika, kısa süre, an, çok küçük, çok titiz, ayrıntılı, dikkatli 36677 minutely dikkatle 36678 minuteness ufacık olma 36679 minutes of the proceedings tutanak 36680 minutes tutanak 36681 minutiae önemsiz ayrıntılar, incelikler 36682 minx arsız kız, haspa 36683 Miocene miyosen, miyosen 36684 miosis gözbebeği büzülmesi 36685 miracle play ortaçağa mahsus dini piyes 36686 miracle mucize 36687 miraculous mucizevi, şaşılacak 36688 mirage serap, ılgım 36689 mire pislik, çamur, batak, çamura batırmak, kirletmek 36690 mirror galvanometer aynalı galvanometre 36691 mirror glass ayna camı 36692 mirror image ayna görüntüsü 36693 mirror writing ters yazı 36694 mirror ayna, güzgü, yansıtmak, aksettirmek 36695 mirth neşe, sevinç, gülme 36696 mirthful şen, eğlenceli, neşeli 36697 mirthless neşesiz 36698 miry çamurlu, kirli 36699 misadventure kaza, talihsizlik 36700 misadvise kötü öğüt vermek 36701 misalign yanlış ayarlamak 36702 misalliance yanlış evlilik 36703 misanthrope insanlardan kaçan/nefret eden kimse 36704 misanthropic insanlardan kaçan/nefret eden 36705 misanthropy insandan kaçma/nefret etme 36706 misapplication yanlış uygulama 36707 misapply yanlış kullanmak 36708 misapprehend yanlış anlamak 36709 misapprehension yanılma 36710 misappropriate kötüye kullanmak 36711 misappropriation kötüye kullanma, zimmete geçirme 36712 misbegotten piç, gayri meşru, alçak 36713 misbehave terbiyesizlik, etmek, kötü davranmak 36714 misbehaviour kötü davranış, terbiyesizlik 36715 misbelief yanlış itikat, imansızlık 36716 misbeliever kâfir, zındık, imansız 36717 miscalculate yanlış hesaplamak 36718 miscall yanlış isim vermek 36719 miscarriage of justice adli hata 36720 miscarriage uşak düşürme, düşük, başarısızlık 36721 miscarry (uşak) düşürmek, düşük yapmak, başarısız olmak, boşa gitmek, suya düşmek 36722 miscegenation ırk karışımı 36723 miscellaneous çeşitli 36724 miscellany derleme 36725 mischance şanssızlık, talihsizlik 36726 mischief yaramazlık, hasar, zarar 36727 mischief-maker arabozan, ortalığı karıştıran, fesatçı 36728 mischievous hain, zararlı, yaramaz, afacan, haylaz 36729 mischievousness hainlik, yaramazlık, afacanlık 36730 miscibility karışabilirlik, karışırlık 36731 miscible karışabilir, karışır 36732 misconceive yanlış anlamak 36733 misconception yanlış anlama 36734 misconcieve yanlış anlamak 36735 misconduct in office görevi kötüye kullanma 36736 misconduct oneself kötü davranışta bulunmak 36737 misconduct kötü davranış, terbiyesizlik 36738 misconstruction yanlış anlama 36739 misconstrue yanlış anlamak, ters anlam vermek 36740 miscount yanlış saymak, yanlış hesap etmek 36741 miscreant zalim, vicdansız 36742 misdeed kötülük, kötü davranış, kabahat 36743 misdemean kötü harekette bulunmak 36744 misdemeanour hafif suç 36745 misdirect yanlış yön göstermek, yanlış yola sokmak 36746 misdirection yanlış öğüt 36747 mise en scene mizansen, sahne düzeni 36748 miser hkr.cimri, pul canlısı 36749 miserable mutsuz, perişan, sefil, kötü, berbat 36750 miserliness cimrilik, hasislik, pul hırsı 36751 miserly cimri, hasis, pinti 36752 misery mutsuzluk, sefalet, ıstırap 36753 misfeasance yolsuzluk, suiistimal 36754 misfire (silah) tutukluk yapmak, suya düşmek, bekleneni vermemek 36755 misfit çevresine uymayan kimse 36756 misfortune şansızlık, talihsizlik, felaket, kaza 36757 misgiving kuşku, kaygı 36758 misgovern (ülkeyi) kötü yönetmek 36759 misgovernment kötü idare, beceriksiz idare 36760 misguide yanlış yola saptırmak 36761 misguided yanlış yola sapmış, yanlış 36762 mishandle kötü kullanmak, hor kullanmak 36763 mishap aksilik, terslik, talihsizlik, kaza 36764 mishmash dolaşık kelep, açılmaz düğün, cancal, dolaşık, karmakarışıklık 36765 misinform -e yanlış bir şey söylemek, yanlış bilgi vermek 36766 misinformation yanlış bilgi 36767 misinterpret yanlış anlamak, yanlış yorumlamak 36768 misinterpretation yanlış yorum, yanlış tercüme, yanlış anlam 36769 misjudge yanlış hüküm vermek, yanlış değerlendirmek 36770 mislay nereye koyduğunu unutmak 36771 mislead yanlış yola sevketmek, saptırmak, yanıltmak 36772 misleading yanıltıcı, yanlış 36773 mismanage kötü yönetmek 36774 mismanagement kötü yönetim, kötü idare 36775 mismatch uygunsuzluk, uymama, birbirine uymamak 36776 misname yanlış isim koymak 36777 misnomer yanlış ad, yanlış adlandırma 36778 misogamy evlilikten nefret 36779 misogynist kadın düşmanı 36780 misoneism yenilik korkusu, değişiklik korkusu 36781 misplace yanlış yere koymak, nereye koyduğunu unutmak 36782 mispresentation yanlış beyan 36783 misprint baskı hatası 36784 misprision vazifeyi suistimal, bir suça göz yumma 36785 mispronounce yanlış telaffuz etmek 36786 mispronunciation yanlış telaffuz 36787 misquotation yanlış aktarma 36788 misquote yanlış yazmak, yanlış nakletmek 36789 misread yanlış okumak, yanlış anlamak ya da yorumlamak 36790 misrepresent saptırmak 36791 misrepresentation yalan beyan 36792 misrule kötü idare etmek 36793 miss out kapsamamak, içine almamak 36794 miss the boat fırsatı kaçırmak, vapuru kaçırmak 36795 miss the mark hedefi tutturamamak 36796 miss the point meseleyi kavramamak 36797 miss vuramamak, ıskalamak, kaçırmak, yetişememek, özlemek, darıkmak, sağınmak, yokluğunu keşfetmek, olmadığının farkına varmak, vuramama, ıskalama, ıska, hanımefendi, bayan, (evlenmemiş bayanlara hitap ederken) Bayan 36798 misshape kötü biçim vermek 36799 misshapen biçimsiz, şekilsiz, bozuk şekilli 36800 missile füze, mermi 36801 missing link noksan halka 36802 missing kayıp, yitik, eksik, namevcut 36803 mission özel görev, misyon, kurul, misyon, misyonerler kurulu 36804 missionary misyoner 36805 missis metres, eş, hanım, bizimki 36806 missive resmi mektup 36807 misspell harflerini yanlış söylemek 36808 misspend israf etmek, boşa harcamak 36809 misstate yanlış ifade etmek 36810 missy gençkız, bayan 36811 mist sis, çen, duman, buğu, (over/up ile) buğulanmak, buğulandırmak 36812 mistake for -e benzetmek 36813 mistake yanlış anlamak, (for ile) -e benzetmek, şaşırmak, karıştırmak, yanlış, hata, yanılma, yanlışlık 36814 mistaken yanılmış, yanlış, hatalı, yersiz 36815 Mister Bay 36816 mistime zamanı yanlış ayarlamak, vakitsiz yapmak 36817 mistiness sis, duman, karanlık, bulanıklık 36818 mistletoe ökseotu 36819 mistral mistral 36820 mistranslate yanlış tercüme etmek, yanlış çevirmek 36821 mistreat kötü davranmak 36822 mistress evin hanımı, kadın öğretmen, metres 36823 mistrust güvenmemek, güvensizlik 36824 mistrustful güvensiz, kuşkulu 36825 misty sisli, puslu 36826 misunderstand yanlış anlamak 36827 misunderstanding yanlış anlama, yanlış anlaşılma, karışıklık 36828 misuse yanlış yerde kullanmak, kötü kullanmak, kötüye kullanmak, yanlış kullanma, kötüye kullanma, suistimal 36829 mite kene, peynir kurdu, uyuz böceği, (zavallı) çocuk, yavrucak 36830 miter (Aİ) bkz.mitre 36831 mitigate hafifletmek, azaltmak 36832 mitigating causes cezayı hafifletici nedenler 36833 mitigation hafifletme, azaltma, yumuşatma 36834 mitochondrion mitokondri 36835 mitosis mitoz 36836 mitrailleuse mitralyöz, kılgalı tüfek 36837 mitral valve mitral kapakçık, ikili kapakçık 36838 mitral mitral, ikili kapakçık 36839 mitre box şev gönyeyi kesme kutusu 36840 mitre gear şev dişli, konik dişli 36841 mitre joint şev köşe geçmesi 36842 mitre saw şev testeresi, gönye testeresi 36843 mitre square şev gönye 36844 mitre valve konik valf 36845 mitre wheel konik dişli 36846 mitre piskoposların giydiği uzun başlık 36847 mitt parmaksız eldiven, el 36848 mitten parmaksız eldiven 36849 mittimus hapis cezası, memuriyetten çıkarma 36850 mix up karıştırmak, düzenini bozmak 36851 mix karıştırmak, karışmak, kaynaşmak, uyum sağlamak, karışım, birleşim 36852 mix-up karışıklık, kargaşa, telaş, karışık durum 36853 mixed base notation karışık taban yazımı 36854 mixed blood karışık kan, melez 36855 mixed committee karma komite 36856 mixed crystal karışık kristal 36857 mixed doubles karışık çiftler 36858 mixed economy karma ekonomi 36859 mixed fertilizer karma gübre 36860 mixed forest karışık orman 36861 mixed juice karışık usare 36862 mixed language karma dil 36863 mixed manure karma gübre 36864 mixed policy karma sigorta poliçesi 36865 mixed radix karışık taban 36866 mixed yarn karışık iplik 36867 mixed karışık, karma, çeşitli 36868 mixer console reji masası, yönetim masası 36869 mixer karıştırıcı, mikser, herkesle hemen kaynaşıveren kimse, sokulgan kimse 36870 mixing apparatus karıştırma cihazı 36871 mixing console karıştırma masası, bileştirme masası 36872 mixing karıştırıcı, karıştıran, karıştırma, karma 36873 mixture karışım, karışma, karıştırma 36874 mizzen mizana yelkeni 36875 mizzle çiseleme, ince ince yağmak, çiselemek 36876 mnemonic code anımsatıcı kod 36877 mnemonic symbol anımsatıcı simge 36878 mnemonic bellekle ilgili, hafızaya ait, belleği güçlendiren, hafızaya yardımcı 36879 moan inilti, sızlanma, dırdır, inlemek, hkr.ağlamak, sızlanmak, zırıldamak 36880 moat hisar hendeği 36881 mob low linç kanunu 36882 mob çete, serseri türkümü, gürültücü kalabalık, çevresini sarmak, başına üşüşmek, etrafına toplanmak 36883 mobile control room naklen yayın aracı 36884 mobile crane seyyar vinç 36885 mobile force çevik kuvvet 36886 mobile home karavan, gezerev 36887 mobile phone yancık alısünü, halta çınkası 36888 mobile hareket eden, oynak, seyyar, gezici, rüzgârın etkisiyle hareket eden küçük süs eşyası 36889 mobility hareketlilik, devinim, devingenlik, değişkenlik 36890 mobilization seferberlik 36891 mobilize silah altına almak, seferber etmek 36892 mobsman gangster 36893 mobster gangster 36894 moccasin makosen 36895 mocha Yemen kahvesi 36896 mock alay etmek, temeshur etmek, eğlenmek, taklidini yapmak, maskara etmek, lağlağı, yapmacık, sahte 36897 mockery alay, lağ, lağlağı, gülünç taklit, maskaralık, komedi, rezalet 36898 mocking alaycı, alay etme 36899 mockingbird alaycı kuş 36900 mod şık 36901 modal (can/must gibi) kip belirteci, (s.) kiplerle ilgili, kip 36902 modality kiplik, şekil, keyfiyet 36903 modalization kipleştirme, kipselleştirme 36904 mode of combat dövüş nevi 36905 mode of life hayat tarzı 36906 mode of payment ödeme şekli 36907 mode transformer mod çevirici, mod transformatörü 36908 mode usul, minval, tarz, yol, tahar, tavır, metot, biçim, görkem, nev, form, moda, deb, rejim 36909 model airplane model uçak 36910 model on -e örnek almak 36911 model örnek, model, model, manken, kalıp, tip, model, modelini yapmak, kalıbını çıkarmak, modellik etmek, modellik yapmak 36912 modem modem 36913 moderate orta, görüşleri aşırıya kaçmayan, ılımlı, ılımlı kimse, makul kimse, hafifletmek, azaltmak, hafiflemek, azalmak 36914 moderately bir dereceye kadar, kısmen, biraz 36915 moderateness ılımlılık 36916 moderation ılımlılık 36917 moderator moderatör, ılımlayıcı, arabulucu, başkan, reis 36918 modern çağdaş, modern 36919 modernism çağcılık, modernlik, yenilik, ilericilik 36920 modernist yenilik taraftarı 36921 modernity çağdaşlık, modernlik, yenilik 36922 modernization modernleş(tir)me, çağdaşlaştırma 36923 modernize yenileştirmek, modernize etmek 36924 modest alçakgönüllü, ılımlı, makul, sade, yalın, gösterişsiz 36925 modesty alçakgönüllülük 36926 modicum bir parça, azıcık miktar 36927 modifiable değiştirilebilir 36928 modification değiştirme, değişiklik 36929 modifier anlam değiştirici, niteleyici 36930 modify değişiklik yapmak, değiştirmek 36931 modish modaya uygun, moda 36932 modiste kadın terzisi/şapkacısı 36933 modular system modüler jüye 36934 modular modüler 36935 modularity modülerite, birimsellik 36936 modulate modüle etmek, ayarlamak 36937 modulated beam modüle elektron demeti, kiplenik demet 36938 modulating wave modüle edici dalga, kipleyici dalga 36939 modulation meter modülometre 36940 modulation modülasyon, kiplenim 36941 modulator modülatör, kipleyici 36942 module construction modül yapı 36943 module ölçü birimi, modül mobilya, (uzay aracında) modül 36944 modulus of elasticity esneklik modülü 36945 modulus of rupture kopma modülü 36946 modulus modül, oran birimi 36947 modus operandi icra yolu, hareket tarzı 36948 modus vivendi geçici anlaşma, yaşayış tarzı 36949 Mogol Moğol 36950 mogul çok zengin iş adamı 36951 mohair wool moher yünü 36952 mohair tiftik 36953 Mohammedan Müslüman 36954 moiety yarım, yarı, küçük parça, kısım, hisse 36955 moil ağır iş, yorucu iş, çalışıp didinmek 36956 moire calender muare kalenderi 36957 moire effect muare etkisi 36958 moiré harelendirmek, hareli, hareli kumaş 36959 moist rutubetli, nemli 36960 moisten nemlendirmek, rutubetlendirmek, ıslatmak 36961 moistener nemlendirici 36962 moistening nemlendirme, rutubetlendirme 36963 moistness nem, rutubet 36964 moisture resistance neme karşı dayanıklılık 36965 moisture resistant neme karşı dayanıklı 36966 moisture rutubet, nem 36967 moisturizer nemlendirici 36968 molality molallik 36969 molar conductance molar iletkenlik 36970 molar conductivity molar iletkenlik 36971 molar heat molar ısı 36972 molar motion kütlesel hareket, kütlesel devinim 36973 molar tooth öğütücü diş, azıdişi 36974 molar azıdişi 36975 molarity molarite, molarlık 36976 molasses şeker pekmezi, melas 36977 mold (Aİ) bkz.mould 36978 mole cricket danaburnu 36979 mole plough mol pulluğu, drenaj pulluğu 36980 mole ben, köstebek, muhbir, ajan 36981 molecular association moleküler birleşme 36982 molecular attraction moleküler çekim 36983 molecular biology moleküler biyoloji 36984 molecular bond moleküler bağ 36985 molecular current moleküler akım 36986 molecular energy moleküler enerji 36987 molecular formula molekül formülü 36988 molecular mass moleküler kütle 36989 molecular structure molekül yapısı 36990 molecular theory molekül teorisi 36991 molecular weight molekül ağırlığı 36992 molecular moleküler, moleküle ait, moleküllü 36993 molecule molekül, özdecik 36994 molehill köstebek tepeciği 36995 moleskin moleskin, köstebek kürkü, kadife pantolon 36996 molest saldırmak, rahatsız etmek, ört.sarkıntılık etmek 36997 molestation cinsî taciz, tecavüz 36998 mollification yumuşatma, teskin 36999 mollify yumuşatmak, yatıştırmak, sakinleştirmek 37000 mollusc yumuşakça 37001 molluscan yumuşakçalarla ilgili, yumuşakça 37002 mollycoddle hanım evladı, erköyün, üstüne titremek, nazlı büyütmek 37003 molotov cocktail molotofkokteyli 37004 molt Aİ.bkz.moult 37005 molten metal erimiş metal 37006 molten erimiş, dökme 37007 molto çok 37008 molybdate molibdat 37009 molybdenite molibdenit 37010 molybdenum molibdenum, molibden 37011 mom (Aİ) anne 37012 moment of flexion eğilme momenti 37013 moment of force kuvvet momenti 37014 moment of inertia eylemsizlik momenti, atalet momenti 37015 moment of truth önemli karar anı 37016 moment kısa süre, an, önem 37017 momentarily bir anlık, geçici olarak 37018 momentary bir anlık, geçici 37019 momently her an, bir an için 37020 momentous önemli, ciddi 37021 momentum moment, devinirlik, hız 37022 momism anneye aşırı bağlılık 37023 momma ana, anne, arg.kadın, karı 37024 mommy Aİ.anne 37025 monachism ruhbaniyet 37026 Monaco Monako 37027 monad monad, tek hücreli organizma, zerre, atom 37028 monadic monadik 37029 monadnock monadnok, sertgen 37030 monadry tek kocalılık, tek evlilik 37031 monandrous tek kocalı, tek ercikli 37032 monar'chical krallık usulüne ait 37033 monarch tekerk, mutlak hükümdar 37034 monarchic monarşik 37035 monarchism monarşi, tekerklik, krallık jüyesi 37036 monarchist krallık taraftarı 37037 monarchy tekerki, monarşi 37038 monastomic tek atomlu 37039 monazite monazit 37040 Monday pazartesi, düşembe 37041 moneme anlambirim 37042 monetarism parasalcılık, monetarizm 37043 monetary erosion pul erozyonu 37044 monetary policy pul politikası 37045 monetary system pul jüyesi 37046 monetary unit pul birimi, pul vahidi 37047 monetary parasal, pulluk 37048 monetize pul basmak, pul çıkarmak 37049 money box kumbara 37050 money changer döviz alım satımcısı 37051 money grubber açgözlü, pul canlısı 37052 money grubbing pulgöz, açgözlü 37053 money in circulation dolaşımdaki pul, tedavüldeki pul 37054 money income pul geliri 37055 money lender borç veren, faizci, murabahacı, mukriz 37056 money making pul getiren 37057 money market pul piyasası 37058 money no object pul problem değil 37059 money on hand eldeki pul 37060 money order pul havalesi, havale emri 37061 money supply pul arzı 37062 money para, pul, servet 37063 moneybag pul çantası 37064 moneybags zengin kimse 37065 moneychanger sarraf 37066 moneyed pullu, zengin 37067 moneylender tefeci 37068 monger perakendeci tüccar 37069 mongol mongol 37070 Mongolia Moğolistan 37071 Mongolian Moğolca 37072 mongrel melez, kırma 37073 moniker takma ad, lakap 37074 moniliform tespih şeklinde 37075 monism monizm, bircilik 37076 monition uyarı, ihtar, davet, bildirim, uyarma, ikaz 37077 monitor display monitör göstericisi 37078 monitor roof tepe aydınlıklı çatı 37079 monitor sınıf başkanı, monitör, denetlik, (yayın/telsiz/vb.) izlemek, denetlemek, dinlemek 37080 monitory uyarıcı, ikaz edici 37081 monkey business dolap, hile, üçkâğıt 37082 monkey engine şahmerdan kılgası 37083 monkey flower miskotu 37084 monkey wrench ingiliz anahtarı 37085 monkey maymun, yaramaz çocuk, afacan 37086 monkfish kelerbalığı 37087 monkshood boğanotu 37088 mono mono 37089 monoatomic monoatomik, tekatomlu 37090 monobasic tekbazlı, monobazik 37091 monobloc monoblok, tek gövdeli 37092 monochromatic monokromatik, tekrenkli 37093 monochrome television siyah-beyaz sınalgı 37094 monochrome tek renkli, (sınalgı) siyah-beyaz 37095 monocle tek gözlük, monokl 37096 monoclinal monoklinal 37097 monocline eğik yapı 37098 monoclinic (kristal) monoklinik 37099 monocoque monokok 37100 monocotyledon tekçenekli, monokotiledon 37101 monocular tek gözlü 37102 monoculture monokültür, tek türlü tarım 37103 monocyte monosit 37104 monody tek sesli şarkı, monodi, ses aynılığı 37105 monofilament monofil 37106 monogamist tekeşli kimse 37107 monogamous tekevli 37108 monogamy tekeşlilik, monogami 37109 monogram (baş) harflerle yapılan marka 37110 monograph monografi 37111 monogynous tek karılı 37112 monolayer monomoleküler tabaka, tekkatman 37113 monolith tek parça taş, yekpare taş, monolit 37114 monolithic tek parça taştan, yekpare taştan 37115 monologize öz özüne konuşmak 37116 monologue monolog 37117 monomania saplantı deliliği, tek bir konu deliliği 37118 monomaniac sabit fikir delisi 37119 monomer monomer, tekiz 37120 monometalism monometaliz, tek maden jüyesi 37121 monometallism pul için tek maden standardı 37122 monomial tekterimli, birterimli 37123 monomolecular monomoleküler 37124 monophobia yalnızlık korkusu 37125 monophthongization tekünlüleşme 37126 monoplane tek düzlemli uçak 37127 monopole tek kutup, tekucay 37128 monopolist tekelci 37129 monopolistic tekelci 37130 monopolize tekeline almak 37131 monopoly price tekel fiyatı 37132 monopoly tekel 37133 monorail monoray 37134 monosaccharide monosakkarit 37135 monosemic bir tek anlam taşıyan, tekanlamlı 37136 monosemy tekanlamlılık 37137 monosyllabic language tekheceli dil 37138 monosyllabic tekheceli 37139 monosyllable tek heceli sözcük 37140 monotheism tektanrıcılık 37141 monotheist tektanrıcı, tektanrıcılık 37142 monotone tekdüzelik, monotonluk 37143 monotonic monoton, tekdüze 37144 monotonous tekdüze, monoton 37145 monotony tekdüzelik, monotonluk 37146 monotreme tekdelikli, monotrem, tekdelikli, monotrem 37147 monotype monotip 37148 monovalent tekdeğerli 37149 monoxide monoksit 37150 monsoon muson 37151 monster canavar, dev, azman, canavar ruhlu kimse 37152 monstrosity çirkin şey, zevksizlik timsali 37153 monstrous kocaman, dev, iğrenç, rezil, adi 37154 monstrously canavar gibi 37155 monstrousness canavarlık, korkunçluk 37156 montage kurgu, montaj 37157 month ay 37158 monthly ayda bir, aylık, aylık dergi 37159 monticule tümsek 37160 monument anıt, olağanüstü eser, dev yapıt 37161 monumental anıtsal, çok büyük, muazzam 37162 monzonite monzonit 37163 moo inek sesi, mö, (İİ) arg.aptal kadın 37164 mooch beleşe konmak, aşırmak 37165 mood ruhsal durum, ruh hali, hava, aksilik, huysuzluk, kip 37166 moodiness karamsarlık 37167 moody dakikası dakikasına uymaz, değişken, kaprisli, aksi, ters, huysuz 37168 moon about dalgın dalgın gezinmek 37169 moon away boşa geçirmek, boşa harcamak 37170 moon ay, uydu 37171 moonbeam ay ışını 37172 mooncalf aptal 37173 moonlight ay ışığı 37174 moonlighter ek iş yapan kişi 37175 moonlit ayışığı ile aydınlanmış, mehtaplı 37176 moonrise ayın doğması 37177 moonshine mehtap, saçma sapan söz, kaçak içki 37178 moonstruck çılgın, deli 37179 moonwalk ayda yürüyüş 37180 moony ayla ilgili, dalgın, kaçık, deli 37181 moor cock orman horozu 37182 moor hen orman tavuğu, su kuşu 37183 moor çalılık arazi, fundalık, arazi, kır, palamarla bağlamak 37184 moorage demirleme vergini, demir atma 37185 mooring demirleme, bağlama 37186 moorings gemi bağlama yeri 37187 moorland fundalık arazi, kır 37188 moose Amerika geyiği, mus 37189 moot point kararlaştırılmamış sorun, tartışma konusu 37190 moot tartışmalı, kuşkulu, tartışma meclisi, idare meclisi, görüşmek, müzakere etmek, ileri sürmek 37191 mop one's brow alnının terini silmek 37192 mop the floor with sb birini mat etmek 37193 mop up silip süpürmek, düşmanı temizlemek 37194 mop saplı tahta bezi, dağınık saç, saplı bezle silmek, bezle kurulamak, silmek 37195 mopboard süpürgelik, sıvadibi 37196 mope neşesiz, kederli olmak 37197 moped kozgaltkalı bisiklet, moped 37198 mopish üzüntülü, canı sıkkın, gamlı 37199 moppet kukla 37200 moquette moket, bir döşemelik kumaş, yünlü halı 37201 moraine buzultaş, moren 37202 moral defeat manevi yenilgi 37203 moral obligation manevi yükümlülük 37204 moral philosophy ahlak bilimi 37205 moral support moral takviyesi 37206 moral ahlaklı, törel, dürüst, ahlaklı, manevi, tinsel, alınacak ders, kıssadan hisse, ahlak dersi 37207 morale moral 37208 moralist moralist, ahlakçı 37209 morality ahlaklılık, erdem 37210 moralize ahlak dersi vermek, ahlakını düzeltmek 37211 morals ahlak 37212 morass bataklık 37213 moratorium borçların ertelenmesi, moratoryum 37214 moratory moratoryuma ait 37215 morbid hkr.iğrenç şeylere ilgi duyan, iğrenç 37216 morbidity hastalık oranı 37217 mordacious iğneleyici 37218 mordacity keskinlik, dokunaklılık 37219 mordancy keskinlik 37220 mordant dye mordan boyası 37221 mordant mordan, boyasaptar, keskin, iğneli, canyakıcı 37222 more and more gittikçe, gitgide 37223 more often than not çoğu zaman, genellikle 37224 more or less aşağı yukarı, yaklaşık, ortalama, oldukça 37225 more than meets the eye göründüğünden fazla 37226 more than one birçok defa 37227 more daha, daha çok 37228 more's the pity ne yazık ki 37229 morel siyah mantar 37230 morello vişne, albalı 37231 moreover bundan başka, üstelik, zaten 37232 morganatic dengi olmayan (evlenme) 37233 morgue morg, ölühane 37234 moribund ölmek üzere, ölüm halinde, can çekişmekte 37235 morn sabah 37236 morning dress frak 37237 morning gown sabahlık elbise 37238 morning paper sabah yenünü 37239 morning star sabah yıldızı 37240 morning sabah 37241 Moroccan Faslı 37242 morocco leather sahtiyan 37243 Morocco Fas, maroken 37244 moron gerizekâlı, moron 37245 morose huysuz, somurtkan, aksi, suratsız 37246 moroseness huysuzluk, aksilik, somurtkanlık 37247 morpheme morfem, biçimbirim 37248 morphia addict morfinoman 37249 morphia morfin 37250 morphine morfin 37251 morphinist morfinman 37252 morpho- (önek) şekil, biçim, yapı 37253 morpho-phonemics biçimbilimsel sesbilim 37254 morpho-phonology biçimsel sesbilim 37255 morphogram morfogram 37256 morphologic morfolojik, biçimbilimsel 37257 morphological morfolojik, biçimbilimsel 37258 morphologist morfoloji uzmanı, biçimbilimci 37259 morphology morfoloji, biçimbilim 37260 morris dance bir halk dansı 37261 morrow yarın 37262 Morse code Mors alfabesi 37263 morsel lokma, parça, zerre 37264 mortal remains cenaze 37265 mortal fani, ölümlü, öldürücü, ölümcül, çok büyük, aşırı, fani, ölümlü, insan 37266 mortality ölümlülük, ölüm oranı 37267 mortally öldürücü biçimde 37268 mortar board harç teknesi 37269 mortar havan, dibek, ask.havan topu, harç, harç ile sıvamak 37270 mortgage bank ipotek bankası 37271 mortgage bond ipotekli tahvil, rehinli tahvil 37272 mortgage loan ipotekli kredi 37273 mortgage rehin, ipotek, rehine koymak, ipotek etmek 37274 mortgagee ipotekli alacaklı, ipotek alan 37275 mortgager ipoteğe veren, ipotekli borçlu 37276 mortgagor ipotek ettiren borçlu 37277 mortice zıvana, dişi, delik, zıvana açmak 37278 mortician cenaze kaldırıcısı 37279 mortification rezil olma, cezalandırma, kangren, küçük düşme 37280 mortify küçük düşürmek, utandırmak 37281 mortise and tenon joint zıvanalı geçme 37282 mortise chisel zıvana kalemi 37283 mortise gauge zıvana ölçüsü 37284 mortise joint zıvanalı geçme 37285 mortise lock gömme kilit 37286 mortise yuva, lamba, delik, zıvana, zıvana açmak 37287 mortising machine zıvana kılgası 37288 mortuary morg 37289 mosaic disease mozaik hastalığı 37290 mosaic mozaik 37291 Moscow Moskova 37292 Moslem Müslüman 37293 mosque cami 37294 mosquito net cibinlik 37295 mosquito sivrisinek 37296 moss yosun 37297 moss-grown yosunla örtülmüş 37298 mossiness yosunlaşma 37299 mosstrooper yağmacı, akıncı 37300 mossy yosunlu 37301 most en, en çok, çok, pek, son derece, s, adl, en çok, en fazla, çoğu 37302 mostly çoğunlukla, çoğu, çoğu kez 37303 motel motel 37304 moth güve 37305 moth-ball harp malzemesini depolamak 37306 moth-eaten eski püskü 37307 mothball güve ilacı, naftalin 37308 mother aircraft kumanda uçağı 37309 mother board ana levha, ana kart 37310 mother country anavatan, memleket 37311 mother liquor ana çözelti 37312 mother lode ana damar 37313 Mother Nature tabiat ana 37314 mother syrup ana şurup 37315 mother tongue anadili 37316 mother wit sağduyu 37317 mother ana, anne, kaynak, köken, ana, esas, annelik etmek, analık yapmak, hkr.annelik taslamak, doğurmak 37318 mother-in-law kaynana 37319 mother-of-pearl sedef, sedef 37320 motherhood annelik 37321 motherly ana gibi, anaya özgü 37322 mothery mayalı 37323 mothproof güveye karşı dayanıklı 37324 mothy güveli 37325 motif motif 37326 motile kendiliğinden hareket edebilen 37327 motility hareketlilik 37328 motion bar hareket kolu 37329 motion force hareket kuvveti 37330 motion picture sinema yankası 37331 motion devinim, hareket, işaret, önerge, işleme, çalışma, işaret etmek 37332 motional devimsel, hareketle ilgili 37333 motionless hareketsiz 37334 motivate harekete geçirmek, motive etmek 37335 motivated nedenli, gerekçeli 37336 motivation neden, güdüleme, güdü, motivasyon 37337 motive power tahrik gücü 37338 motive neden, güdü, dürtü, devindirici, hareket ettirici 37339 motivity işletme gücü 37340 motley çeşit çeşit, yüz çeşit, her tür 37341 motocross motosiklet yarışı, motokros 37342 motor body kozgaltka gövdesi 37343 motor insurance trafik kaza sigortası 37344 motor nerve kozgaltka sinir 37345 motor neuron kozgaltka sinir hücresi 37346 motor oil kozgaltka yağı 37347 motor power kozgaltka gücü 37348 motor pulley kozgaltka kasnağı 37349 motor scooter skuter, hafif motosiklet 37350 motor shaft kozgaltka mili 37351 motor vehicle kozgaltkalı taşıt 37352 motor kozgaltka, motor, hareket ettirici, kozgaltkalı, otomobille gezmek/gitmek 37353 motor-driven kozgaltkalı 37354 motorbike motosiklet 37355 motorboat deniz kozgaltkası, kozgaltka 37356 motorbus otobüs 37357 motorcade araba korteji, konvoy 37358 motorcar factory otomobil fabrikası 37359 motorcar otomobil, araba 37360 motorcycle motosiklet 37361 motored kozgaltkalı 37362 motoring araba kullanma, sürücülük 37363 motorist otomobil sürücüsü, haydavcı 37364 motorize kozgaltkayla donatmak, motorize etmek 37365 motorized motorize, kozgaltkalı 37366 motorless kozgaltkasız 37367 motorman vatman, makinist 37368 motorship dizel kozgaltkalı gemi 37369 motorway otoyol 37370 mottle benek, beneklemek 37371 mottled benekli, alacalı 37372 motto düstur, parola, slogan 37373 mouflon muflon, yabani dağ koyunu 37374 moujik mujik, Rus köylüsü 37375 mould bahçe toprağı, küf, kalıp, dökme kalıp, kalıba dökmek, kalıba sokmak 37376 mouldboard saban kulağı, saban bıçağı 37377 moulder çürümek, dökülmek 37378 mouldiness küf tutma, tekdüzelik 37379 moulding kalıplama, silme, pervaz 37380 mouldy küflü, küflenmiş 37381 moult tüylerini dökmek 37382 mound tümsek, tepecik, yığın 37383 mount a horse ata binmek 37384 mount guard nöbetçi olmak 37385 mount Olympus Uludağ 37386 mount dağ, tepe, binek döngülü, binmek, çıkmak, tırmanmak, (up ile) yükselmek, monte etmek, takmak, kurmak, kakmak, yerleştirmek, takmak, çerçeve, altlık 37387 mountain ash üvez 37388 mountain chain dağ silsilesi 37389 mountain cock çalıhorozu, orman horozu 37390 mountain crystal neceftaşı 37391 mountain lion dağ aslanı, puma 37392 mountain range sıradağ, dağ silsilesi 37393 mountain sickness yükseklikten gelen rahatsızlık 37394 mountain tourism dağ turizmi 37395 mountain dağ, cebel 37396 mountained dağlık 37397 mountaineer dağcı 37398 mountaineering dağcılık 37399 mountainous dağlık 37400 mountebank şarlatan, sahte doktor 37401 mounted gem kakma taş 37402 mounted police atlı sakçı 37403 mounted troops süvari, atlı asker 37404 mounted ata binmiş, atlı, binmiş, takılı 37405 mounting montaj, kurma, takma 37406 mourn (for/over ile) yasını tutmak 37407 mourner cenazeye katılan kimse, yaslı kimse 37408 mournful yaslı, hüzünlü, kederli 37409 mourning dress matem elbisesi 37410 mourning yas, yas giysisi 37411 mouse color koyu gri 37412 mouse fare 37413 mouser avcı kedi 37414 mousetrap fare kapanı 37415 moustache bıyık 37416 mousy (hkr.) sessiz, sıkıcı, çekingen, (saç/kıl) mat kahverengi 37417 mouth cavity ağız boşluğu 37418 mouth organ ağız mızıkası, armonika 37419 mouth ağız, fem, giriş yeri, dırdır etmek, zırlamak, sürekli aynı şeyleri söylemek, dudaklarını kıpırdatmak 37420 mouth-watering ağız sulandırıcı, nefis 37421 mouthful ağız dolusu lokma, söylenmesi güç ve çok uzun sözcük 37422 mouthorgan ağız mızıkası 37423 mouthpiece ağızlık, sözcü 37424 mouthwash gargara 37425 mouthy geveze 37426 movable bridge yüzer köprü, hareketli köprü 37427 movable kidney mobil böbrek 37428 movable property taşınır mallar, menkul mülkiyet 37429 movable menkul, taşınır, taşınır eşya 37430 move along ilerlemek 37431 move heaven and earth çalmadık kapı bırakmamak 37432 move in eve taşınmak, yerleşmek 37433 move off ayrılmak, hareket etmek 37434 move on değiştirmek, yenilemek, göndermek, kovmak 37435 move out evden taşınmak, dışarı çıkmak 37436 move to taşınmak, harekete geçirmek 37437 move with the times zamana ayak uydurmak 37438 move hareket ettirmek, kımıldatmak, oynatmak, hareket etmek, kımıldamak, ilerlemek, yürümek, başmak, gitmek, ilerlemek, gelişmek, sona yaklaşmak, taşınmak, birlikte olmak, zamanını geçirmek, etkilemek, duygulandırmak, önermek, kımıldama, hareket etme, hareket, (satranç) hamle, taşınma, hareket, girişim 37439 moveable bkz.movable 37440 movement hareket, hareket, eylem, faaliyet, tempo, ritm, hareket, bölüm, kısım, mekanizma 37441 mover kozgaltka, hareket ettiren, teklif eden 37442 movie camera yanka kılgası, sınalga 37443 movie director yanka yönetmeni 37444 movie goer sinemasever 37445 movie projector gösterici 37446 movie star yanka yıldızı 37447 movie (Aİ) film, yanka 37448 movies sinema 37449 moving coil döner bobin, oynak bobin 37450 moving picture camera yanka sınalgası 37451 moving picture sinema 37452 moving staircase yürüyen merdiven 37453 moving dokunaklı, acıklı, duygulandırıcı, hareket eden, oynak 37454 mow down öldürmek, yok etmek 37455 mow biçmek 37456 mower çim biçme kılgası 37457 mowing machine ekin biçme kılgası 37458 Mr Bay, By 37459 Mrs (evli) Bayan, Bn 37460 Ms (bekâr) Bayan, Bn 37461 mu Yunan alfabesinde m harfi 37462 much ado about nothing kuru gürültü 37463 much as -e rağmen 37464 much in request revaçta, tutulan 37465 much of a muchness Ayvaz kasap hep bir hesap 37466 much the same hemen hemen aynı 37467 much to my regret üzülerek söyliyeyim, maalesef 37468 much çok, köp, hemen hemen, birçok yönden, pek, çok, fazla 37469 muchly hayli, oldukça 37470 mucilage zamk 37471 mucin musin 37472 muck about aptalca davranmak, saçmalamak 37473 muck around aptalca davranmak, saçmalamak 37474 muck in birlikte çalışmak 37475 muck up pisletmek, kirletmek, berbat etmek, içine etmek 37476 muck pislik, döngül boku, gübre 37477 mucker çamur kimse, pislik kimse, kaba kimse 37478 muckrake skandala sebep olmak 37479 mucous membrane sümükdoku, mukoza 37480 mucous sümük salgılayan, balgamlı, sümüklü 37481 mucus sümük 37482 mud dredger çamur ekskavatörü 37483 mud flat çamur tabakası 37484 mud çamur 37485 muddiness pislik, çamurluluk 37486 muddle through üstesinden gelmek, atlatmak 37487 muddle up dağıtmak, karıştırmak 37488 muddle dolaşıklık, karmakarışıklık, dağınıklık, düzensizlik, karmaşa, şaşkınlık, sersemlik, dolaşık, cancal, (up ile) dağıtmak, karıştırmak, kafasını karıştırmak, şaşkına çevirmek 37489 muddleheaded sersem, kalın kafalı, geri zekalı 37490 muddy çamurlu 37491 mudguard İİ.çamurluk 37492 muezzin müezzin 37493 muff manşon, el kürkü, becerememek 37494 muffle (sesi) boğmak, hafifletmek 37495 muffler atkı, fular, Aİ.susturucu 37496 mufti müftü, sivil elbise 37497 mug kulplu bardak, maşrapa, bir maşrapa dolusu, arg.yüz, surat, (İİ) enayi, avanak, saldırıp, soymak 37498 mugger soyguncu, Hint timsahı 37499 mugginess sıcaklık, rutubet, bunaltı 37500 muggins ahmak, budala 37501 muggy (hava) kapalı, boğucu, bunaltıcı 37502 Muhammadan Müslüman 37503 mulberry dut 37504 mulch saman ya da kuru yaprak örtüsü 37505 mulct cereme, dolandırmak 37506 mule katır 37507 muleteer katırcı 37508 mull over üzerinde düşünmek 37509 mull (bira ya da şarabı) baharatla kaynatmak 37510 mullah molla 37511 mullein sığırkuyruğu 37512 muller havaneli, öğütme taşı 37513 mullet tekir balığı 37514 mulligan güveç 37515 mullion pencere bölmesi 37516 mullite mullit 37517 mullock çöp, tullantı, zibil 37518 multangular çok açılı, poligonal 37519 multi- (önek) çok 37520 multi-access çoklu erişim 37521 multi-address çoklu adres 37522 multi-band çok-bantlı 37523 multi-blade çok kanatlı 37524 multi-purpose çok maksatlı 37525 multicellular çökgözeli, çok hücreli 37526 multichannel çok arnalı, çok oluklu 37527 multicolour çok renkli 37528 multicoloured çok renkli, alaca 37529 multidimensional çok boyutlu 37530 multidrop line çok bağlantılı hat 37531 multifactorial çok genli, çoketmenli 37532 multifarious çeşitli, türlü, çeşit çeşit 37533 multifilament çok filamentli 37534 multiform çeşitli biçimlerde görünen, çok biçimli 37535 multifunction çok fonksiyonlu, çok işlevli 37536 multilateral çok yanlı 37537 multilateralism çok yanlılık 37538 multilayer çok tabakalı 37539 multilevel çok düzeyli, çok seviyeli 37540 multilingual bir çok dili kapsayan, çok dilli, bir çok dil konuşabilen 37541 multilingualism çokdillilik 37542 multimeter multimetre 37543 multimillionaire mültimilyoner 37544 multinational bank çokuluslu banka 37545 multinational corporation çokuluslu şirket 37546 multinational çokuluslu 37547 multinomial çok terimli, katlıterim, maltinomiyal 37548 multiphase çok aşamalı, çok fazlı, çokevreli 37549 multiplane çok düzlemli, çok kanatlı uçak 37550 multiple access çoklu erişim 37551 multiple address çok adres 37552 multiple circuit çok katlı devre 37553 multiple production seri üretim 37554 multiple root çokkatlı kök 37555 multiple sclerosis çoklu sertleşim, multipl skleroz 37556 multiple shop şube, mağaza zincirinden biri 37557 multiple tool lathe çok takımlı torna 37558 multiple valued çokdeğerli 37559 multiple çok, birçok, çeşitli, kat 37560 multiple-choice çoktan seçmeli 37561 multiple-purpose çok maksatlı 37562 multiplet multiplet, çoklu 37563 multiplex katmerli, çok katlı şey, kat kat 37564 multipliable çoğaltılabilir 37565 multiplicand (matematik) çarpılan 37566 multiplicate çoklu 37567 multiplication table çarpım kestesi, çarpma çizelgesi 37568 multiplication çarpım, çarpma, vurma, artış, çoğalma 37569 multiplicative çarpımsal, çarpmayla ilgili 37570 multiplicity çokluk, çeşitlilik 37571 multiplier (matematik) çarpan 37572 multiply (by ile) çarpmak, çoğalmak, artmak, çoğaltmak, artırmak, üremek 37573 multipoint çok çekitli 37574 multipolar çok kutuplu, çokucaylı 37575 multiposition çok konumlu 37576 multiprocessing çoklu işlem 37577 multiprocessor çoklu işlemci 37578 multiprogramming çoklu bağdarlamalama 37579 multiracial çok ırklı 37580 multistage çok aşamalı, çok kademeli 37581 multistation çok istasyonlu 37582 multistorey (bina) çok katlı 37583 multitasking çokgörevli 37584 multitude çok sayı, çokluk, kalabalık 37585 multitudinous çok, pek çok 37586 multivalent çokdeğerlikli, polivalan 37587 multivariate çokdeğişkenli 37588 mum (İİ) anne 37589 Mum's the word Aman kimse duymasın 37590 mumble mırıldanmak, ağzında gevelemek 37591 mumbojumbo anlamsız ve karışık söz, put 37592 mummer maskeli aktör 37593 mummery soytarılık, maskaralık, anlamsız tören 37594 mummification mumya yapma, mumyalaşma 37595 mummify mumyalamak 37596 mummy mumya, (İİ) anne 37597 mump surat asmak 37598 mumps kabakulak 37599 munch hatır hutur yemek 37600 mundane günlük, olağan, sıradan, sıkıcı 37601 mungo mungo, paçavra yünü, rejenere yün 37602 municipal administration yerel yönetim 37603 municipal board belediye encümeni 37604 municipal corporation yerel yönetim 37605 municipal council belediye kurulu 37606 municipal elections belediye saylavları 37607 municipal police belediye zabıtası 37608 municipal belediye/kent ile ilgili 37609 municipality belediye 37610 munificence cömertlik, eliaçıklık 37611 munificent cömert, eliaçık 37612 muniment senet, vesika 37613 munitions ask.mühimmat, cephane 37614 mural duvara yapılmış resim, duvar resmi, fresk 37615 murder in the first degree taammüden adam öldürme 37616 murder adam öldürme, cinayet, çok zor iş, ölüm, katletmek, öldürmek, içine etmek, katletmek 37617 murderer katil 37618 murderess kadın katil 37619 murderous cinaî, öldürücü 37620 murex dikenli salyangoz 37621 muriatic acid tuzruhu 37622 murky karanlık, nahoş, utanç verici, karanlık 37623 murmur mırıldanma, mırıltı, söylenme, mızmızlanma, mırıldanmak, homurdanmak, söylenmek 37624 murmurous uğultulu, homurtulu 37625 murphy patates, çisil 37626 muscle fatigue kas yorgunluğu 37627 muscle spasm kas spazmı 37628 muscle tone kas tonusu 37629 muscle kas, adale, güç, kuvvet 37630 muscle-bound kasları çok gelişmiş 37631 muscovite muskovit, mika 37632 muscular atrophy kas atrofisi 37633 muscular coordination kas kooridanasyonu 37634 muscular force kas kuvveti 37635 muscular system kas jüyesi 37636 muscular tissue kas dokusu 37637 muscular kaslarla ilgili, kaslı, adaleli, güçlü 37638 muscularity kasların gelişmiş olması 37639 musculature adale yapısı 37640 muse (over/up/upon ile) derin derin düşünmek, derin düşüncelere dalmak 37641 museum müze 37642 mush ezme 37643 mushroom bulb göbelek şeklinde ampul 37644 mushroom cloud göbelek şeklinde nükleer bulut 37645 mushroom house gecekondu 37646 mushroom town mantar kent 37647 mushroom mantar, göbelek, göbelek gibi bitmek, hızla çoğalmak 37648 mushy lapa gibi, yumuşak, aşırı duygusal 37649 music box müzik kutusu 37650 music hall müzikhol 37651 music set müzik seti 37652 music stand nota sehpası 37653 music stool piyano iskemlesi 37654 music müzik, nota, makam 37655 musical müzikal, müzikle ilgili, müzikli, müzik sever, müziğe yetenekli, tatlı, hoş, uyumlu, müzikal 37656 musicale özel resital 37657 musicalness müzik yeteneği 37658 musician müzisyen 37659 musicology müzikbilim 37660 musk deer misk geyiği 37661 musk ox misk sığırı 37662 musk plant misk otu 37663 musk rat misk sıçanı 37664 musk rose misk gülü 37665 musk misk 37666 muskeg yosunlu bataklık 37667 musket eski tip tüfek 37668 musketeer silahşör 37669 muskmelon şamama, miskkavunu 37670 muskrat misksıçanı 37671 musky misk kokulu 37672 Muslim Müslüman 37673 muslin muslin 37674 muss karışıklık, düzensizlik, kargaşa, buruşturmak, karıştırmak 37675 mussel midye 37676 must (zorunluluk/gereklilik belirtir) -meli, -malı, (tahmin belirtir) -meli, -malı, gerekli şey, yapılması gereken şey 37677 mustache Aİ.bıyık 37678 mustang mustang, küçük ve vahşi bir tür Amerikan atı 37679 mustard gas iperit, hardal gazı 37680 mustard plaster hardal yakısı 37681 mustard seed hardal tohumu 37682 mustard hardal 37683 muster roll ordu defteri 37684 muster toplanmak, bir araya gelmek, toplamak 37685 mustiness küflülük, eskilik, köhnelik 37686 musty küf kokulu, küflü 37687 mutability değişebilirlik, kararsızlık 37688 mutable değişebilir, kararsız 37689 mutagen mutasyona yol açan madde 37690 mutant mutasyona uğramış, mutasyona uğramış gen 37691 mutate değişmek, dönüşmek 37692 mutation değişme, dönüşme, değişinim, mutasyon 37693 mute shot sessiz çekim 37694 mute sessiz, (harf) okunmayan, dilsiz, sesini kısmak, azaltmak 37695 muted (ses/renk) yumuşatılmış 37696 mutilate kötürüm etmek, sakatlamak, bozmak, içine etmek 37697 mutilation sakatlama, kötürüm etme, bozma, değiştirme 37698 mutineer isyancı, asi, kıyamcı 37699 mutinous asi, isyankâr 37700 mutiny isyan, ayaklanma 37701 mutt mankafa kimse, ahmak 37702 mutter mırıldanmak, söylenmek, homurdanmak 37703 mutton chop koyun pirzolası 37704 mutton koyun eti 37705 muttonhead ahmak kimse 37706 mutual aid karşılıklı yardım 37707 mutual building association yapı kooperatifi 37708 mutual friend müşterek dost 37709 mutual funds menkul kıymetler, yatırım fonları 37710 mutual inductance karşılıklı endüktans 37711 mutual trust karşılıklı güven 37712 mutual ortak, karşılıklı 37713 mutuality karşılıklı olma 37714 mutually karşılıklı 37715 muzzle velocity ilk hız 37716 muzzle döngül burnu, burunsalık, top/tüfek ağzı, burunsalık takmak, susturmak, çanına ot tıkamak 37717 muzzle-loader ağızdan dolma top/tüfek 37718 muzzy sersem, sarhoş, kasvetli 37719 my eye yok canım!, hadi ordan!, inanamıyorum! 37720 my God Aman allahım 37721 My goodness Tanrım!, Allahım! Yarabbim! 37722 my humble self bendeniz, naçizane kendim 37723 My Lord Efendim 37724 my benim, aman! 37725 myalgia kas ağrısı 37726 mycelium miselyum 37727 mycology mikoloji, mantarbilim 37728 mycose mantar 37729 mycosis mantar hastalığı 37730 myeline miyelin 37731 myelitis omurilik iltihabı, omurilik yangısı, miyelit 37732 myelon omurilik 37733 mylonite milonit, ezik kayaç 37734 myo- (önek) kas 37735 myocarditis miyokart iltihabı 37736 myocardium miyokart, kalp kası 37737 myoglobin miyoglobin 37738 myoma miyom 37739 myope miyop kimse, uzağı iyi göremeyen kimse 37740 myopia miyopluk, uzağı iyi görememe 37741 myopic miyop 37742 myosin miyosin 37743 myriad çok, sayısız, çok sayı 37744 myriapod çokayaklı, çokayaklı böcek 37745 myrrh mürrüsafi, mür, merağacı 37746 myrtle mersin ağacı 37747 myself ben, kendim, kendimi, kendime, özüm, özümü, özüme 37748 mysterious esrarengiz, gizemli 37749 mystery play dinsel tiyatro oyunu 37750 mystery sır, giz, anlaşılmaz şey, gizem, esrar 37751 mystic gizemli, mistik, gizemcilikle ilgili, gizemci 37752 mystical gizemcilikle ilgili, gizemli 37753 mysticism tasavvuf, gizemcilik 37754 mystify meraklandırmak, şaşırtmak 37755 mystique hüner, marifet, mistik 37756 myth söylence, mit, efsane, uydurma şey, masal 37757 mythical efsanevi, söylencesel, uydurma 37758 mythological mitolojik 37759 mythology mitoloji, söylenbilim 37760 Mytilene Midilli adası 37761 nab enselemek, yakalamak 37762 nacelle beşik, sepet, kaporta 37763 nacre sedef 37764 nacreous sedefli 37765 nadir nadir, semtikadem, ayakucu 37766 nag hasta yaşlı at, at, beygir, (at ile) başının etini yemek, dırdır etmek, rahat vermemek 37767 naiad denizkızı 37768 nail brush tırnak fırçası 37769 nail clipper tırnak makası 37770 nail clippers tırnak makası 37771 nail down to söyletmek 37772 nail down çivilemek 37773 nail file tırnak törpüsü 37774 nail polish oje, tırnak cilası 37775 nail puller çivi sökeceği, kerpeten 37776 nail scissors tırnak makası 37777 nail up çivilerle kapatmak, çivileyerek asmak 37778 nail tırnak, çivi, (to/on ile) çivilemek, mıhlamak, çakmak 37779 nainsook nansuk 37780 naive saf, bön, toy 37781 naivete saflık 37782 naked eye çıplak göz 37783 naked writer alivre opsiyon satıcısı 37784 naked çıplak 37785 namable isimlendirilebilir 37786 nambypamby yapmacıklı, duyarlı, karakteri güçsüz 37787 name day hesap günü 37788 name plate tabela 37789 name ad, isim, ün, şöhret, nam, ünlü kişi, ad vermek, adını vermek, ad koymak, adlandırmak, adını söylemek, seçmek, atamak 37790 named adında 37791 namedrop ünlü kişileri tanıdığını belirterek hava atmak 37792 nameless adsız, bilinmeyen, meçhul, anlatılamaz, tarifi olanaksız 37793 namely yani 37794 nameplate tabela 37795 namesake adaş 37796 naming adlandırma 37797 nankeen nankin, pamuk bezi 37798 nanny goat dişi keçi 37799 nanny dadı 37800 nano- (önek) nano, çok küçük 37801 nanometer nanometre 37802 nanosecond bilyonsaniye 37803 nap kestirmek, şekerleme yapmak, kısa uyku, kestirme, şekerleme 37804 napalm bomba yapımında kullanılan yanıcı madde, napalm 37805 nape ense 37806 napery sofra örtüleri ve peçeteleri 37807 naphtha nafta, neftyağı 37808 naphthalene naftalin 37809 naphthalenic acid naftalin asidi 37810 naphthalenic naftalinle ilgili 37811 naphthalic acid naftalik asit 37812 naphthalic naftalik, nafta 37813 naphthaline naftalin 37814 naphthene naften 37815 naphthol dye naftol boyası 37816 naphthol naftol 37817 napkin peçete, bebek bezi 37818 Naples Napoli şehri 37819 napless finish tüysüz apre 37820 napless tüysüz 37821 nappe nap, örtü 37822 napped tüylü, tüylendirilmiş 37823 napping machine tüylendirme kılgası 37824 napping tüylendirme, şardonlama 37825 nappy bebek bezi 37826 narcissism narsisizm, özseverlik 37827 narcissist narsist 37828 narcissus nergis 37829 narcosis narkoz, uyuşukluk 37830 narcotic uyuşturucu, uyuşturucu ile ilgili, narkotik 37831 narcotism uyuşturucu madde kullanma alışkanlığı 37832 narcotize ilaçla uyuşturmak 37833 nard hintsümbülü 37834 nares burun delikleri 37835 narghile nargile 37836 nark jurnalcı, muhbir, ihbar etmek 37837 narrate anlatmak, aktarmak 37838 narration anlatma, anlatım, öyküleme, anlatı 37839 narrative öykü, anlatı, öyküsel, öykü biçiminde, öykülü 37840 narrator anlatıcı 37841 narrow band dar bant 37842 narrow film amatör yankası, dar yanka 37843 narrow gauge dar hat, ray aralığı 37844 narrow vowel dar ünlü 37845 narrow dar, sınırlı, az, anca yeten, kıt kanaat, daralmak, daraltmak 37846 narrow-gauge film amatör yankası 37847 narrow-minded dar görüşlü, bağnaz, eski kafalı 37848 narrowly zar zor, anca, darı darına 37849 narrowness darlık, sınırlama, kısıntı 37850 narthex narteks, dış dehliz, son cemaat yeri 37851 nary hiçbir 37852 nasal cavity burun boşluğu 37853 nasal passage geniz 37854 nasal septum burun direği 37855 nasal burunla ilgili, genzel, genizsel 37856 nasalization genizsilleşme 37857 nasalize genizden çıkarmak 37858 nascent doğan, gelişmeye başlayan 37859 nasofrontal burun ve alın bölgesine ait 37860 nasopharynx üstyutak 37861 nastiness kirlilik, berbatlık, hainlik, yaramazlık 37862 nasturtium latin çiçeği 37863 nasty sea dalgalı deniz 37864 nasty pis, kirli, çirkin, kötü, berbat, pis, iğrenç, açık saçık, edepsiz, terbiyesiz, ahlaksız, ağır, ciddi, tehlikeli 37865 natal doğumdan olan, doğuşa ait 37866 natality doğum oranı 37867 natant suda yüzen 37868 natation yüzme 37869 natatorium üstü kapalı yüzme havuzu 37870 nates kalça, kıç, kaba et bölgesi 37871 nation millet, ulus 37872 national anthem milli marş 37873 national assembly millet meclisi 37874 national bank ulusal banka, milli banka 37875 national border ulusal sınır 37876 national conscience milli şuur 37877 national currency ulusluk pul 37878 national debt devlet borcu 37879 national defence milli savunma 37880 national economy milli ekonomi 37881 national holiday milli tatil 37882 national income milli gelir 37883 national language ulusal dil, milli dil 37884 national lottery milli piyango 37885 national monopoly devlet tekeli 37886 national monument ulusal anıt 37887 national park ulusal park, milli park 37888 national product milli hasıla 37889 national security milli güvenlik 37890 national service askerlik hizmeti 37891 national socialism nasyonal sosyalizm 37892 national sovereignty ulusal egemenlik 37893 national ulusal, yurttaş, uyruk 37894 nationalism milliyetçilik, ulusçuluk 37895 nationalist milliyetçi, ulusçu 37896 nationalistic aşırı milliyetçi 37897 nationality milliyet, ulusallık, ulus, uyrukluk 37898 nationalization ulusallaştırma, millileştirme, devletleştirme 37899 nationalize devletleştirmek, kamulaştırmak 37900 nationwide yurtçapında, tüm yurtta gerçekleşen 37901 native ability Allah vergisi yetenek 37902 native country anayurt, anavatan 37903 native land anavatan 37904 native language anadili 37905 native plant yerli ösümlük, bir ülkede yetişen ösümlük 37906 native speaker ana dilini konuşan kişi 37907 native yerli, doğuştan, (to ile) -e özgü, -de yetişen 37908 Nativity İsa'nın doğumu 37909 natrolite natrolit 37910 natter laklak etmek, gevezelik etmek 37911 natty şık, zarif, iyi giyimli 37912 natural ageing doğal yaşlanma 37913 natural child piç 37914 natural colour doğal renk 37915 natural death tabii ölüm 37916 natural disaster doğal felaket 37917 natural disasters tabii afetler 37918 natural frequency doğal frekans 37919 natural gas doğal gaz, yergazı 37920 natural harbour doğal liman, tabii liman 37921 natural history tabiat bilgisi, doğa bilgisi 37922 natural immunity doğal bağışıklık 37923 natural language doğal dil, tabii dil 37924 natural law doğa kanunu 37925 natural light doğal ışık 37926 natural number doğal sayı 37927 natural period doğal periyot, doğal dönem 37928 natural person gerçek kişi, hakiki şahıs 37929 natural philosopher doğa araştırmacısı 37930 natural philosophy fen, tabiat bilgisi 37931 natural resources doğal kaynaklar 37932 natural rights tabii haklar 37933 natural science doğa bilimleri 37934 natural sciences doğal bilimler 37935 natural selection doğal ayıklanma 37936 natural silk doğal ipek 37937 natural sources doğal kaynaklar 37938 natural state doğal hal 37939 natural wave doğal dalga 37940 natural wavelength doğal dalga boyu 37941 natural doğaya özgü, doğal, olağan, normal, doğal, doğuştan, doğuştan yetenekli kişi, başarılı kişi, (bir işe) çok uygun kişi/şey 37942 naturalism doğalcılık, doğacılık 37943 naturalist doğa bilimleri uzmanı, natüralist, doğalcı 37944 naturalization yurttaşlığa kabul 37945 naturalize yurttaşlığa kabul etmek, benimsemek, kabul etmek 37946 naturally doğal olarak, doğallıkla 37947 naturalness doğallık 37948 nature protection doğayı koruma 37949 nature worship doğaya tapma, doğacılık 37950 nature tabiat, doğa, yaradılış, doğa, mizaç, özellik, tür, çeşit, tip 37951 naturism çıplak yaşama öğretisi, çıplak yaşama, doğacılık 37952 naught hiç, hiçbir şey, sıfır 37953 naughtiness yaramazlık, haylazlık 37954 naughty yaramaz, haylaz, şıltak, edepsiz, ahlaksız 37955 nauplius nauplius 37956 nausea mide bulantısı 37957 nauseate mide bulandırmak 37958 nauseous mide bulandırıcı, tiksindirici, iğrenç 37959 nautical almanac seyir kitabı 37960 nautical chart deniz haritası 37961 nautical mile deniz mili 37962 nautical twilight deniz tanı 37963 nautical gemi/gemici/gemicilik/deniz/ denizcilikle ilgili 37964 naval academy deniz harp mektebi 37965 naval architecture gemi kıvcılığı 37966 naval armament deniz kuvvetleri 37967 naval base deniz üssü 37968 naval brass gemici pirinci 37969 naval forces deniz kuvvetleri 37970 naval officer deniz subayı 37971 naval power deniz gücü 37972 naval reserves deniz yedek kuvvetleri 37973 naval bahriyeye/donanmaya ait 37974 nave tekerlek başlığı, tekerlek poyrası, nef 37975 navel orange çekirdeksiz portakal 37976 navel string göbek kordonu 37977 navel göbek 37978 navicular kayık şeklinde 37979 navigability gemi seferine elverişlilik 37980 navigable gemilerin yüzebileceği kadar derin 37981 navigate (gemi/uçak/vb.) yönlendirmek, yönünü belirtmek/söylemek 37982 navigation light seyir feneri 37983 navigation deniz ya da uçak yolculuğu, sefer, denizcilik, gemicilik, dümencilik 37984 navigational aid seyir yardımcısı 37985 navigator (gemi/uçak/vb.) rotacı, dümenci 37986 navvy ağır işçi, mekanik ekskavatör 37987 navy blue lacivert, koyu mavi 37988 navy yard tersane 37989 navy deniz kuvvetleri, bahriye, deniz filosu, donanma 37990 nay yok, hayır, hatta, üstelik, olumsuz oy, olumsuz oy veren kimse 37991 Nazi Nazi 37992 ne'er do-well adam olmaz, serseri 37993 ne'er hiç, asla 37994 ne'er-do-well işe yaramaz kimse 37995 neap tide küçük gelgit 37996 neap on beş günde bir oluşan 37997 near at hand yakında 37998 Near East Yakındoğu 37999 near future yakın gelecek 38000 near money pul benzeri 38001 near the knuckle açık saçık, yakası açılmadık 38002 near yakın, daha yakındaki, yakın, yakında, yanında, yakınında, yaklaşmak 38003 nearby 4yakın, yakında 38004 nearly hemen hemen, neredeyse 38005 nearness yakınlık 38006 nearsighted miyop 38007 neat temiz, derlitoplu, düzenli, tertipli, düzensever, zeki, etkileyici, (içki) katıksız, sek, (Aİ) çok iyi, süper 38008 neat's leather öküz derisi 38009 neat's-foot oil sığır ayağı yağı 38010 neatness düzenlilik, biçimlilik, açıklık, yalınlık 38011 nebula bulutsu, nebula 38012 nebulous belirsiz, açık ve net olmayan, kapalı 38013 necessarily mutlaka, ille de 38014 necessary gerekli, zorunlu, kaçınılmaz, vazgeçilmez 38015 necessitate gerektirmek, zorunlu kılmak 38016 necessitative gereklik kipiyle ilgili, gereklik kipi 38017 necessity zorluk, ihtiyaç, gereksinim, yoksulluk 38018 neck and neck at başı beraber, kafa kafaya, başa baş 38019 neck or nothing ya herrü, ya merrü 38020 neck boyun, giysi boynu, yaka, dil, kıstak 38021 neckerchief boyun atkısı, leçek 38022 necklace microphone boyun mikrofonu 38023 necklace kolye, gerdanlık 38024 necktie kravat 38025 neckwear kravat, boyunbağı 38026 necrology ölen kişi hakkında yazılan yazı 38027 necrophagous leşçil, leşle beslenen 38028 necropolis mezarlık 38029 necrosis kangren, doku çürümesi, nekroz 38030 nectar tanrıların içkisi, nektar, tatlı ve güzel içecek, nektar, balözü 38031 nectarine tüysüz şeftali 38032 nee kızlık soyadıyla 38033 need lüzum, gerek, ihtiyaç, gereksinim, yoksulluk, -e ihtiyacı olmak, gereksinim duymak, gereksinmek, -mesi gerekmek, -meli, -mali 38034 needful gerekli, elzem 38035 neediness fakirlik, yoksulluk 38036 needle bearing iğneli yatak, iğneli rulman 38037 needle eye iğne gözü, yurdu 38038 needle jet iğneli jikle 38039 needle nose pliers kargaburun 38040 needle valve iğneli supap 38041 needle dikiş iğnesi, iğne, şiş, tığ, ibre, pikap iğnesi, şırınga iğnesi 38042 needlefish zargana 38043 needlepoint oya işi, iğne dantelası 38044 needless to say tabii ki, söylemeye gerek yok 38045 needless gereksiz, lüzumsuz 38046 needlework iğne işi, işleme 38047 needs ister istemez 38048 needy yoksul, fakir, kembağal 38049 nefarious kötü, çirkin, alçak, fena 38050 negate etkisiz duruma getirmek, yadsımak, reddetmek, inkâr etmek 38051 negation olumsuzluk, eksiklik, yokluk, inkâr, ret 38052 negative catalysis negatif kataliz 38053 negative charge negatif yük, eksi yük 38054 negative electricity negatif çıngı 38055 negative electron negatif çınca 38056 negative feedback negatif geribesleme, eksi geribesleme 38057 negative osmosis negatif geçişme 38058 negative pole negatif kutup 38059 negative resistance negatif direnç, eksi direnç 38060 negative sentence olumsuz tümce 38061 negative sign negatif işareti, eksi imi 38062 negative terminal negatif terminal 38063 negative negatif, olumsuz, olumsuz yanıt, (yanka) negatif 38064 negativism şüphecilik 38065 negator tersini alıcı 38066 negatory olumsuz, aksi 38067 negatron negatron 38068 neglect boşlamak, savsaklamak, ihmal etmek, yapmamak, yapmayı unutmak, boşlama, savsaklama, ihmal 38069 neglectful ihmalci, kayıtsız 38070 negligee sabahlık elbise, ev kıyafeti 38071 negligence savsaklama, boşlama, özensizlik, dikkatsizlik, ihmal, kayıtsızlık 38072 negligent ihmalci, kayıtsız, dikkatsiz 38073 negligible önemsiz, sözünü etmeye değmez, kayda değmez 38074 negotiability ciro edilebilirlik, devredilebilirlik 38075 negotiable ciro edilebilir, devredilebilir, satılabilir, (yol/vb.) geçilebilir 38076 negotiate görüşmek, akdetmek, rahatça geçmek 38077 negotiating bank aracı banka, iştira bankası 38078 negotiation görüşme, ciro etme, devretme 38079 negotiator delege, murahhas, arabulucu 38080 Negress zenci kadın 38081 Negro zenci 38082 negroid zenciye benzer 38083 neigh kişnemek, kişneme 38084 neighbor bkz.neighbour 38085 neighbour komşu 38086 neighbourhood komşular, konu komşu, komşuluk, çevre, yöre, semt 38087 neighbouring (yer) yakındaki, komşu 38088 neighbourly dostça 38089 neither fish nor fowl ne idüğü belirsiz 38090 neither nor ne ne, ne ne de 38091 neither (ikisinden) hiçbiri, hiçbir, hiçbiri, de değil, ne de ... 38092 nekton nekton 38093 nematic crystal nematik kristal 38094 nematic nematik 38095 nematode disease nematodoz 38096 nematode mematot, iplikkurdu 38097 nemesis gözü korkutan düşman 38098 neodymium neodim 38099 neogrammarian yeni gramerci 38100 neolith neolitik çağa ait alet 38101 neolithic period cilalı taş devri 38102 neolithic cilalı taş devrine ait 38103 neologism yeni sözcük/deyim/ifade, bir sözcüğün yeni anlamı, yeni sözcük/anlamların kullanımı 38104 neologisms yeni sözcükler 38105 neon bulb neon ampulü 38106 neon glow lamp neon lambası 38107 neon lamp neon lambası 38108 neon light neon ışığı 38109 neon sign neon reklamı 38110 neon tube neon tüpü 38111 neon neon 38112 neoplasm neoplazma, tümör 38113 neoprene neopren 38114 neper neper 38115 nephelometer nefelometre 38116 nephelometry nefelometri, bulanıklıkölçüm 38117 nephew erkek yeğen 38118 nephology nefoloji 38119 nephometer nefometre 38120 nephoscope nefeskop 38121 nephralgie böbrek ağrısı 38122 nephrectomy böbrek ameliyatı, böbrek taşı ameliyatı 38123 nephrite nefrit 38124 nephritic böbrekle ilgili 38125 nephritis nefrit, böbrek iltihabı 38126 nephron nefron 38127 nepotic kohumbaz 38128 nepotism yakınlarını kayırma, hısım akraba kayırıcılığı, kohumbazlık, dayıcılık 38129 nepotist kohumbaz 38130 neppy nopeli 38131 Neptune Neptün 38132 neptunium neptünyum 38133 nerd ebleh, sarsak, ahmak, kanmaz, kemakıl, sefih 38134 Nereid su perisi 38135 neritic neritik, sığdeniz 38136 nervation sinir biçimi, damar şekli 38137 nerve cell sinir hücresi 38138 nerve centre sinir merkezi 38139 nerve chord sinir kordonu 38140 nerve endings sinir uçları 38141 nerve fibre sinir lifi 38142 nerve sensation sinir duyarlılığı 38143 nerve tire sinir yorulması, sinir hastalığı 38144 nerve tissue sinirdoku 38145 nerve sinir, arsızlık, yüzsüzlük, küstahlık, cüret, sinirlere hakim olma, cesaret vermek 38146 nerved sinirli 38147 nerveless zayıf, güçsüz, cansız, dermansız, etkisiz 38148 nervous breakdown sinirsel çöküntü, ağır sinir bozukluğu 38149 nervous system sinir jüyesi 38150 nervous tissue sinir dokusu 38151 nervous sinirlere ilişkin, sinirsel, heyecanlı, ürkek, sinirleri gergin 38152 nervousness sinirlilik, çekingenlik, ürkeklik 38153 nervure yaprak damarı, böcek kanadının siniri 38154 nervy asabi, sinirli, çekingen, ürkek 38155 nescience bilgisizlik, cahillik 38156 nescient cahil, bilgisiz 38157 ness çıkıntı, burun 38158 nest egg fol, birikim, tasarruf 38159 nest yuva, yuva yapmak 38160 nesting gömme, yuvalama 38161 nestle yerleşmek, daldalanmak, kurulmak, barındırmak, sığındırmak, yaslamak, dayamak 38162 nestling kuş yavrusu, kuşcağız 38163 net cash net ödeme 38164 net curtain tül perde 38165 net domestic output yurtiçi net hasıla 38166 net income net gelir 38167 net interest rate net faiz oranı 38168 net interest net faiz 38169 net national product net milli hasıla, safi milli hasıla 38170 net output net hasıla 38171 net price net fiyat 38172 net proceeds net hasılat 38173 net profit net kâr, safi kâr, safi kazanç 38174 net receipts net hasılat 38175 net sales net satışlar 38176 net silk has ipek 38177 net weight net ağırlık, safi sıklet 38178 net yield net getiri, net verim 38179 net ağ, file, tuzak, (ağ ile) yakalamak, net, katıksız, kesintisiz, kazanmak, kâr etmek 38180 nether world cehennem 38181 nether alt, aşağı, alttaki, aşağıdaki 38182 Netherlands Hollanda 38183 netting ağ örgüsü, cibinlik 38184 nettle cloth amerikanbezi 38185 nettle rash kurdeşen 38186 nettle ısırgan, kızdırmak, öfkelendirmek, sabırsızlandırmak, kıl etmek 38187 network ağ, şebeke 38188 neural ectoderm nöron dışderisi 38189 neural impulse sinirsel tepi, sinirsel itki 38190 neural sinirsel 38191 neuralgia nevralji, sinir ağrısı 38192 neuralgic nevraljik 38193 neuralgie sinir ağrısı, nevralji 38194 neurasthenia nevrasteni 38195 neuritis sinir iltihabı 38196 neuro- (önek) sinir 38197 neurologist nörolog, sinir hastalıkları uzmanı 38198 neurology sinirbilim, nevroloji 38199 neurosis nevroz, sinirce 38200 neurotic nevrozlu, sinirceli 38201 neuter eril/dişil olmayan, yansız, nötr, cinsiyetsiz, eşeysiz, ne eril ne dişil sözcük, nötr sözcük, iğdiş etmek 38202 neutral atom nötr atom 38203 neutral axis nötr eksen 38204 neutral conductor nötr iletken 38205 neutral equilibrium nötr denge 38206 neutral matter nötr madde 38207 neutral oxide nötr oksit 38208 neutral point nötr çekit 38209 neutral solution nötr çözelti, yansız çözelti 38210 neutral state nötr durum 38211 neutral yansız, tarafsız, yansız, nötr, (vites) boşta, vitesin boşta olması, tarafsız ülke/kimse 38212 neutralism yansızlık 38213 neutrality agreement tarafsızlık anlaşması 38214 neutrality (savaş/vb.'de) tarafsız olma, yansızlık 38215 neutralization yansızlaşma, nötrleşme 38216 neutralize etkisiz hale getirmek, yansızlaştırmak 38217 neutralizing agent nötrleştirici madde 38218 neutralizing nötrleştirici 38219 neutrally taraf tutmadan 38220 neutrino nötrino 38221 neutron bomb nötron bombası 38222 neutron density nötron yoğunluğu 38223 neutron number nötron sayısı 38224 neutron nötron 38225 nevada nevada 38226 neve buzkar, neve 38227 never darken sb's door birinin semtine bile uğramamak 38228 never mind zararı yok!, boş ver!, aldırma, sağlık olsun 38229 never miss a trick çöp atlamaz olmak 38230 never asla, hiç, hiçbir zaman 38231 never-ending hiç bitmez, ebedi 38232 nevermore bir daha hiç 38233 nevertheless bununla birlikte, yine de 38234 new blood taze kan 38235 new comers yeni gelenler 38236 new model yeni model 38237 new moon hilal, ayça 38238 New Testament Yeni Ahit 38239 new town yeni şehir, yeni kent 38240 New World Yenidünya, Amerika 38241 new year yeni yıl, yılbaşı 38242 New Zealand Yeni Zeland 38243 new yeni, taze, yaş, yeni, acemi, yeni olarak, yeni 38244 newborn yeni doğmuş 38245 newcomer yeni gelen 38246 newel post tırabzan babası 38247 newel merdiven sereni, merdiven babası 38248 newfangled yeni, alışılmamış, uyduruk 38249 newly published yeni basılmış 38250 newly yakınlarda, yeni, yeni bir biçimde 38251 newlywed yeni evli 38252 news agency haber ajansı 38253 news bulletin haber bülteni 38254 news cast haber yayını, ajans haberleri 38255 news conference basın toplantısı 38256 news item haber 38257 news service haber servisi 38258 news haber, yenilik 38259 newsagent yenün/dergi, /vb.satıcısı, yenüncü 38260 newsboy yenün dağıtan çocuk/adam 38261 newscast haber yayını 38262 newscaster haber spikeri 38263 newspaper advertisement yenün ilanı 38264 newspaper vendor yenün bayii 38265 newspaper gazete, yenün 38266 newsprint yenün çöngesi 38267 newsreel aktüalite/haber yankası 38268 newsstand yenün bayii 38269 newsworthy haber olabilecek değer ve önemde, haber olabilir, haber değeri olan 38270 newsy haberlerle dolu 38271 newt semender 38272 newton newton 38273 next door kapı komşu, bitişik 38274 next of kin en yakın akraba 38275 next to nothing hiç değerinde, hemen hemen hiç 38276 next to bitişik, yanında, -e yakın, hemen hemen 38277 next en yakın, en bitişik, bir sonraki, gelecek, önümüzdeki, sonra, bundan sonra 38278 next-door bitişik, yandaki 38279 nexus bağlantı çekidi, bağ 38280 niacin niyasin, nikotinik asid 38281 nib uç, kalem ucu 38282 nibble at ilgi duymak, benimsemek 38283 nibble (away/at/on ile) dişlemek, ufak parçalar koparmak, (at ile) ilgi duymak, ilgilenmek, benimsemek 38284 niblick golf sopası 38285 Nicaragua Nikaragua 38286 niccolite nikolit 38287 nice güzel, sevimli, tatlı, hoş, iyi, yakşı, ince, düşünceli, nazik, kibar, ince, duyarlı, nazik, kötü, nahoş, yanlış 38288 nicely hoş bir biçimde, iyi bir biçimde 38289 niceness incelik, titizlik, hoşluk 38290 nicety hassas çekit, hassaslık, titizlik, dakiklik, ayrıntı, hoş, güzel şey 38291 niche duvarda oyuk, uygun yer/iş/mevki 38292 Nichrome nikrom 38293 nick çentik, sıyrık, (İİ) kodes, çentmek, sıyırmak, (İİ) araklamak, yürütmek, sağlık yağdayı, form, kondisyon 38294 nickel arsenide nikel arsenit 38295 nickel bath nikel banyosu 38296 nickel bloom nikel filizi 38297 nickel carbonyl nikel karbonil 38298 nickel silver nikel gümüşü 38299 nickel steel nikel çeliği 38300 nickel sulphate nikel sülfat 38301 nickel sulphide nikel sülfür 38302 nickel nikel, beş sent 38303 nickel-plate nikel kaplamak 38304 nickel-plating nikelaj, nikel kaplama 38305 nickeling nikelaj, nikel kaplama 38306 nicknack bkz.knick-knack 38307 nickname takma ad, lakap, ad takmak, lakap takmak 38308 Nicosia Lefkoşe 38309 nicotine nikotin 38310 nicotinism nikotinle zehirlenme 38311 nictitate göz kırpmak 38312 nidify yuva yapmak 38313 nidus yuva 38314 niece kız yeğen 38315 niello kükürt alaşımı 38316 nifty çok iyi, çekici, etkileyici, acayip, süper 38317 niggard cimri, pinti kimse 38318 niggardly cimri, pinti, azıcık, değerinin çok altında 38319 nigger in the woodpile çapanoğlu, bityeniği 38320 nigger zenci 38321 niggle fazla titiz olmak 38322 niggling aşırı titiz, kılı kırk yaran 38323 nigh yakın, hemen hemen 38324 night after night her gece 38325 night and day hep, sürekli, gece gündüz, her zaman 38326 night bird gece kuşu 38327 night blindness gece körlüğü 38328 night glow gece aydınlığı 38329 night gown gecelik 38330 night heron gece balıkçılı 38331 night latch gece kilidi, Yale kilidi 38332 night owl gece kuşu 38333 night school akşam mektebi 38334 night shift gece vardiyası 38335 night soil insan gübresi 38336 night walker uyurgezer 38337 night watchman gece bekçisi 38338 night gece, (özel bir olayın olduğu) gece, akşam 38339 night-blooming cereus bir çeşit kaktüs 38340 night-light gece kandili, gece lambası 38341 nightcap yatak takkesi, yatmadan önce içilen içki 38342 nightclub gece kulübü 38343 nightdress gecelik 38344 nightfall akşam vakti, akşam karanlığı 38345 nightgown Aİ.gecelik 38346 nighthawk keçisağan 38347 nightie gecelik 38348 nightingale bülbül 38349 nightjar çobanaldatan 38350 nightlong bütün gece süren 38351 nightly her gece, her gece olan, geceleyin 38352 nightmare kabus, karabasan 38353 nightshade itüzümü 38354 nightshirt gecelik entari 38355 nightspot gece kulübü 38356 nighttime gece vakti 38357 nighty gecelik 38358 nigritude siyahlık 38359 nihilism yokçuluk, nihilizm 38360 nihilist nihilit, hiççilik yanlısı 38361 nil report olumsuz rapor 38362 nil hiç, sıfır 38363 Nile Nil nehri 38364 nimble çevik, atik 38365 nimble-fingered marifetli 38366 nimbleness çeviklik, atiklik 38367 nimbostratus nimbostratus, katman karabulut 38368 nimbus yağmur bulutu, nimbus 38369 Nimrod Nemrud, büyük avcı 38370 nine dokuz 38371 ninefold dokuz misli, dokuz defa 38372 nineteen ondokuz 38373 nineteenth ondokuzuncu 38374 ninetieth doksanıncı 38375 ninety doksan 38376 ninhydrin ninhidrin 38377 ninny salak 38378 ninth dokuzuncu 38379 niobite niyobit 38380 niobium niyobyum 38381 nip and tuck at başı beraber 38382 nip in the bud engellemek, baltalamak 38383 nip çimdiklemek, kıstırmak, ısırmak, (İİ.) fırlamak, acele etmek, soğuk, ayaz, çimdik, ısırma, (az miktarda) içki, yudum 38384 nipper uşak, civan, küçük oğlan çocuk, kıskaç, kapan 38385 nippers pense, kerpeten, kıskaç 38386 nipping keskin, buz gibi, iğneleyici, ısırıcı 38387 nipple meme ucu, biberon emziği, meme başı 38388 nippy soğuk, atik, acele, hızlı 38389 nirvana mutluluk 38390 nisi aksi halde, olmazsa, yoksa 38391 nit bit, /vb.yumurtası, sirke, yavşak, (İİ) salak, şapşal, aptal 38392 niter güherçile 38393 nitpicking kılı kırk yaran, kılı kırk yarma 38394 nitrate of lime kalsiyum nitrat 38395 nitrate of sodium sodyum nitrat 38396 nitrate rayon nitrat ipeği 38397 nitrate nitrat 38398 nitre güherçile 38399 nitric acid nitrik asit 38400 nitric oxide nitrik oksit 38401 nitric nitrik 38402 nitride nitrür, nitrürlemek 38403 nitrification nitratlaşma 38404 nitrify nitratlaştırmak 38405 nitrile nitril 38406 nitrite nitrit 38407 nitrocellulose nitroselüloz 38408 nitrogen chloride azot klorit 38409 nitrogen content azot içeriği 38410 nitrogen cycle azot çevrimi 38411 nitrogen manure azotlu gübre 38412 nitrogen nitrojen 38413 nitrogenize azotlamak 38414 nitrogenized foods azotlu yiyecekler 38415 nitrogenous fertilizer azotlu gübre 38416 nitrogenous manure azotlu gübre 38417 nitrogenous azotlu, nitrojenli 38418 nitroglycerine nitrogliserin 38419 nitroparaffin nitroparafin 38420 nitrosamine nitrozamin 38421 nitroso dye nitro boyası 38422 nitrosyl nitrozil 38423 nitrous acid nitröz asit 38424 nitrous oxide diazot monoksit 38425 nitrous azotlu, güherçileli 38426 nitty-gritty bir işin zor tarafı, bir konunun özü 38427 nitwit salak, şapşal 38428 nix hiçbir şey, su perisi 38429 no doubt kuşkusuz 38430 no end of çok, büyük, sonsuz, fazla 38431 no fewer than en azından, hiç yoksa 38432 no good faydasız, boşuna 38433 no great shakes şöyle böyle 38434 no joke ciddi durum, komik olmayan şey 38435 no laughing matter şakası yok, şaka götürmez 38436 no more bir daha hiç, artık hiç 38437 no one hiç kimse 38438 no parking park yapılmaz 38439 no sale on credit veresiye yoktur 38440 no smoking sigara içilmez 38441 no sooner than yapar yapmaz, eder etmez 38442 no way hayatta olmaz 38443 no whit hiç, asla 38444 no hiç, hayır, olmaz, yok, yok yanıtı 38445 no-claim bonus hasarsızlık indirimi 38446 no-load speed yüksüz hız 38447 no-load yüksüz 38448 no-par share bedelsiz hisse senedi 38449 no-par value nominal değeri olmayan 38450 Noah's ark Nuhun gemisi 38451 nob baş, kafa, asilzade 38452 nobelium nobelyum 38453 nobility of soul ruh asaleti 38454 nobility soyluluk, asalet, soylular sınıfı 38455 noble gas soy gaz 38456 noble metal soy metal, asal metal 38457 noble soylu kimse, asilzade, soylu, soylu, soydan asil, yüce, asil, yüksek 38458 nobleman soylu, asilzade, zadegân 38459 nobleness asalet, alçakgönüllülük 38460 nobly asil bir şekilde 38461 nobody hiç kimse, önemsiz kişi, sıradan kimse 38462 noctambulism uyurgezerlik 38463 noctilucent cloud gece bulutu 38464 noctilucent (bulut) gece parlayan 38465 nocturnal cooling gece sıcaklık düşüşü 38466 nocturnal emission bel suyunun uykuda akması 38467 nocturnal geceleyin olan, gece 38468 nocuous zarar veren 38469 nod off uyuklamak 38470 nod başını sallamak, başıyla selam vermek, uyuklarken başı öne düşmek, uyuklamak, baş sallama 38471 nodal düğüm ile ilgili, düğüm çekidi 38472 noddle baş, kafa 38473 noddy bir deniz kırlangıcı 38474 node of a curve boğum çekidi 38475 node düğüm 38476 nodical month ejder ayı 38477 nodose boğumlu, düğümlü 38478 nodular graphite küresel grafit, yumru grafit 38479 nodular yumrulu, düğümlü 38480 nodule şişlik, yumru 38481 Noel Noel 38482 noetic zekâya ait, akıla ait, nazari 38483 nog takoz, ağaç çivi, ağaç kama 38484 nogging hımış duvar 38485 nohow hiçbir suretle 38486 noil tarakaltı, döküntü 38487 noise filter gürültü filtresi 38488 noise killer parazit giderici, gürültü giderici 38489 noise pollution çok fazla gürültü, gürültü kirliliği 38490 noise suppression parazit giderme, gürültü bastırma 38491 noise suppressor parazit giderici, gürültü bastırıcı 38492 noise gürültü, patırtı, ses, tavış 38493 noiseless sessiz, gürültüsüz 38494 noiseproof ses geçirmez yapmak 38495 noisily gürültülü olarak, patır kütür, tangır-tungur 38496 noisome sağlığa zararlı, iğrenç, pis kokulu, muzır 38497 noisy gürültülü, patırtılı, gürültücü 38498 nolensvolens ister istemez 38499 nom de guerre takma ad 38500 nom de plume yazarın takma adı 38501 nomad göçebe 38502 nomadic population göçebe nüfus 38503 nomadic göçebe, göçebe gibi 38504 nomadism göçebelik, göçerlik 38505 nomenclature bilimsel adlandırma 38506 nominal current nominal akım 38507 nominal sentence ad tümcesi 38508 nominal value nominal değer, itibari kıymet 38509 nominal (fiyat) saymaca, itibari, adlarla ilgili, yalnızca ad olarak varolan, adı var kendi yok, sözde, önemsiz düşük 38510 nominalization adlaştırma 38511 nominalizer adlaştırıcı (ek) 38512 nominate aday olarak göstermek, adaylığını önermek, atamak, tayin etmek 38513 nomination aday gösterme, adaylık 38514 nominative case adlık hâl 38515 nominative adlık hâl, adlık 38516 nominator atayan, tayin eden 38517 nominee aday, namzet, temsilci, mümessil 38518 nomogram nomogram 38519 nomography nomografi 38520 non composmentis deli 38521 non resident memleketi dışında yaşayan (kimse) 38522 non sequitur ilgisiz sonuç 38523 non- (önek) değil, olmayan, -sız, -siz, gayri- 38524 non-ageing yaşlanmaz 38525 non-defining clause tanımlamayan ilgi cümleciği 38526 non-defining relative clause tanımlamayan ilgi cümleciği 38527 non-delay fuse taviksiz tapa 38528 non-dimensional boyutsuz, derecesiz 38529 non-essential commodities zaruri olmayan mallar 38530 non-fading solmaz 38531 non-fiction kurmaca olmayan yazın türü 38532 non-flat bemolleşmemiş 38533 non-hardening sertleşmeyen 38534 non-inflammable yanmaz 38535 non-iron (giysi) ütü istemeyen, buruşmaz, ütü istemez 38536 non-living cansız 38537 non-porous gözeneksiz, gözeneksiz 38538 non-sharp diyezleşmemiş 38539 non-swelling şişmez, şişmeye karşı dayanıklı 38540 non-transparent saydam olmayan, saydamsız, opak 38541 non-vibrating titreşimsiz 38542 non-vocalic ünlü olmayan 38543 non-wetter ıslatıcı olmayan 38544 nonadjustable ayarlanamaz 38545 nonage küçüklük, çocukluk 38546 nonaggression treaty saldırmazlık antlaşması 38547 nonaggression saldırmazlık 38548 nonagon dokuzgen 38549 nonagression pact saldırmazlık paktı 38550 nonagression treaty saldırmazlık paktı 38551 nonagression saldırmazlık 38552 nonalienation temlik edilmeme 38553 nonaligned (ülke) bağlantısız 38554 nonappearance hazır bulunmama 38555 nonassignable temlik edilemez, devredilemez 38556 nonbiodegradable waste bakterilere ayrışmayan atık 38557 nonbiodegradable bakterilere ayrışmayan 38558 noncash nakit olmayan 38559 nonce şimdiki zaman 38560 nonchalance kayıtsızlık, ilgisizlik 38561 nonchalant kayıtsız, soğuk, ilgisiz 38562 noncombatant savaş dışı kimse, orduda savaşa katılmayan asker 38563 noncommissioned officer assubay, gedikli erbaş 38564 noncommittal suya sabuna dokunmaz, çekimser, fikrini söylemeyen, yansız 38565 noncompos mentis akılca dengesiz 38566 nonconducting iletmeyen, geçirmeyen, iletmez, yalıtkan 38567 nonconductor yalıtkan 38568 nonconformist topluma/geleneklere uymayan 38569 nonconformity uymayı reddetme 38570 noncumulative birikimsiz 38571 nondelivery teslim etmeme, ademi teslim 38572 nondescript tanımlanamaz, ne olduğu belirsiz, tuhaf, sıradan, sıkıcı, yavan 38573 nondestructive testing tahribatsız test 38574 nondestructive bozucu olmayan 38575 nondirectional antenna yönsüz anten, yöneltmesiz anten 38576 nondirectional yönsüz, yönü olmayan 38577 none but sadece, yalnız 38578 none of your business seni ilgilendirmez 38579 none the less yine de 38580 none the wiser bihaber, habersiz 38581 none the worse for wear hurdası çıkmış 38582 none the worse zarar görmemiş 38583 none too pek değil 38584 none hiçbiri, hiç, hiç 38585 nonentity önemsiz/değersiz kişi, ciğeri beş kapik etmez adam 38586 nonequivalence eşitsizlik 38587 nonetheless bkz.nevertheless 38588 nonexistence yokluk 38589 nonexistent var olmayan 38590 nonfeasance yasal bir yükümlülüğü yapmama 38591 nonferrous demirsiz 38592 nonflammable yanmaz 38593 nonfreezing donmayan, donma önleyici 38594 noninductive endüktif olmayan 38595 nonleaded kurşunsuz (benzin) 38596 nonlinear doğrusal olmayan, lineer olmayan 38597 nonmagnetic çaşaklanmaz, manyetik olmayan 38598 nonmetal ametal 38599 nonmetallic element ametal element, madeni olmayan element 38600 nonmetallic metalik olmayan, ametal 38601 nonnegative integer negatif olmayan tamsayı 38602 nonnegative eksi olmayan, negatif olmayan 38603 nonnegotiable bill ciro edilemez poliçe 38604 nonnegotiable ciro edilemeyen, devredilemeyen 38605 nonnumeric character sayısal olmayan karakter 38606 nonnumeric data processing sayısal olmayan bilgi işlem 38607 nonnumeric sayısal olmayan 38608 nonpareil eşsiz, emsalsiz, eşsiz kimse, altı puntoluk harf 38609 nonpayment ödememe, ademi tediye 38610 nonplus şaşırtmak, elini ayağını dolaştırmak 38611 nonplussed şaşkın, ne yapacağını şaşırmış, eli ayağına dolaşmış 38612 nonpolar kutupsuz, ucaysız 38613 nonpolarized polarize olmayan 38614 nonpositive pozitif olmayan 38615 nonproductive verimsiz, ürün vermeyen 38616 nonprofit kâr getirmeyen 38617 nonrecurring charge masraf sayılmayan gider 38618 nonrecurring masraf sayılmayan 38619 nonrenewable yenilemeyen, yerine yenisi gelmeyen 38620 nonresident ülke sakini olmayan kişi 38621 nonreturn valve geri tepme klapesi, çekvalf 38622 nonreturnable tek kullanımlık, iadesiz 38623 nonsense anlamsız söz, saçma, saçmalık, zırva, fasafiso, aptalca davranış 38624 nonsensical saçma, anlamsız, aptalca, mantıksız 38625 nonshrinking çekmez, küçülmez 38626 nonsingular tekil olmayan 38627 nonskid chain patinaj zinciri 38628 nonskid tyre patinaj yapmaz lastik, kaymaz lastik 38629 nonskid patinaj önleyici 38630 nonslip finish kaymazlık apresi 38631 nonslip kaymaz, kaymayan 38632 nonsmoker sigara içmeyen kimse, sigara içilmeyen kompartıman 38633 nonstandard standard olmayan, normal dilde kullanılmayan 38634 nonstarter umutsuz girişim/kimse 38635 nonstick (tava) yapışmaz 38636 nonstop (yolculuk) hiç bir yerde durmadan, direkt, hiç durmadan sürekli 38637 nonstriker greve katılmayan işçi 38638 nonsuit davanın reddi 38639 nonsymmetrical bakışımsız, simetrik olmayan 38640 nontariff tarife dışı 38641 nonunion sendikaya dahil olmayan, sendika dışı 38642 nonviolence şiddet kullanmadan yapılan direniş, pasif direniş 38643 nonvolatile memory uçucu olmayan bellek 38644 nonvolatile storage uçucu olmayan bellek 38645 nonvolatile uçucu olmayan 38646 nonwoven fabric nonwoven kumaş, dokusuz kumaş 38647 nonwoven nonwoven 38648 noodle şehriye 38649 nook köşe, kuytu yer 38650 noon günorta vakti, günorta, öğle 38651 noonday öğleyin 38652 noose (darağacı/vb.) ilmik 38653 nor ne de 38654 norm örnek, numune, tip, fels.ilke, ölçü, düzgü, norm 38655 normal distribution normal dağılım, olağan dağılım 38656 normal normal, olağan, orta, ortalama 38657 normalcy normallik 38658 normality normallik 38659 normalization normalleştirme, normalleşme 38660 normalize normalleştirmek 38661 normally normal bir şekilde, normalde, normal olarak, genelde 38662 normative kuralcı 38663 North Pole kuzey kutbu 38664 North Star Kutupyıldızı, Demirkazık 38665 north wind poyraz 38666 north kuzey, kuzeye doğru, kuzeye 38667 northbound kuzeye doğru giden 38668 northeast kuzeydoğu, kuzeydoğuya doğru 38669 northeaster kuzeydoğu rüzgârı, poyraz rüzgârı 38670 northeastern kuzeydoğuyla ilgili, kuzeydoğu 38671 northerly kuzeyden gelen/esen, kuzey ..., kuzeye yönelen, kuzeyde olan 38672 northern lights kuzey ışığı 38673 northern kuzey 38674 northerner kuzeyli kimse 38675 northernmost en kuzeydeki 38676 northing kuzeye doğru 38677 northward kuzeye doğru, bkz.northwards 38678 northwards kuzeye doğru 38679 northwest kuzeybatı, kuyezbatıya doğru 38680 northwester kuzeybatı rüzgârı, karayel 38681 northwestern kuzeybatıyla ilgili, kuzeybatı 38682 Norwegian Norveç diline ait, Norveçli kimse, Norveç dili 38683 nose cone roketin ön kısmı 38684 nose dive pike, balıklama dalış 38685 nose landing gear burun iniş takımı 38686 nose spar burun lonjeronu 38687 nose wheel burun tekerleği 38688 nose burun, enf, koku alma gücü, bir şeyin ön/uç kısmı, burun, koklamak, kokusunu almak, burnunu sürmek, burnu ile dürtmek, itmek, yavaşça ya da dikkatle ilerlemek, gitmek 38689 nosebag atın yem torbası 38690 nosebleed burun kanaması 38691 nosedive pike, başaşağı dalış 38692 nosegay çiçek demeti 38693 nosey bkz.nosy 38694 nosh yiyecek 38695 nosing damlalık, çıkıntı 38696 nosology hastalık bilimi, nozoloji 38697 nostalgia nostalji, eslem, geçmişe özlem, yurtsama 38698 nostalgic nostaljik, geçmiş özlemiyle ilgili 38699 nostril burun deliği 38700 nostrum kocakarı ilacı 38701 nosy parker meraklı, her şeye burnunu sokan 38702 nosy her şeye burnunu sokan 38703 not a bit hiç de değil, asla 38704 not a few az değil, birçok 38705 not a living soul tek bir Allahın kulu 38706 not a stitch on çırılçıplak 38707 not a whit hiç, asla 38708 not able to make head or tail of anlayamamak 38709 not all there aklını oynatmış 38710 Not at all bir şey değil, estağfurullah, rica ederim, Bir şey değil!, Rica ederim! 38711 not at any price hiçbir şekilde, katiyen 38712 not bad fena değil 38713 not bat an eyelid kılını kıpırdatmamak 38714 not be able to make heads or tails of akıl sır erdirememek 38715 not born yesterday eski kulağı kesiklerden 38716 not breathe a word about ser verip sır vermemek 38717 not care a hoot iplememek, şeyine takmamak 38718 not care a rap metelik vermemek 38719 not care a sod iplememek 38720 not care two hoots about metelik vermemek 38721 not care two hoots iplememek, şeyine takmamak 38722 not done uygunsuz, kaba, ayıp, yakışık almaz 38723 not enough room to swing a cat avuç içi kadar, çok darıskal oda, ayak koymaya boş yer yoktur, boş yerin olmaması, nereninse basırık olması 38724 not for love nor money hiçbir şekilde, olanaksız 38725 not give a shit sikine takmamak, siklememek 38726 not give a sod iplememek 38727 not give two hoots about metelik vermemek 38728 not half bad hiç fena değil 38729 not half çok, hiç 38730 not have a clue anlayamamak, hiçbir fikri olmamak 38731 not have a dog's chance hiç şansı olmamak 38732 not have a leg to stand on tutunacak dalı olmamak 38733 not hold a candle to eline su dökememek 38734 not in the slightest hiç, kesinlikle 38735 not know one's arse from one's elbow elifi görüp mertek sanmak 38736 not lift a finger parmağını bile kıpırdatmamak 38737 not likely kesinlikle hayır 38738 not long for this world ölümü yakın 38739 not move a muscle kılını kıpırdatmamak 38740 not much of a iyi bir değil 38741 not on any account hiçbir şekilde, kesinlikle 38742 not on your life kesinlikle hayır 38743 not on yapması olanaksız 38744 not say boo to a goose tavuğa kışt bile diyememek 38745 not sleep a wink gözüne uyku girmemek 38746 not so bad fena değil 38747 not so hot fena değil, idare eder 38748 not that mamafih, olmamakla birlikte 38749 not to be sneezed at yabana atılmamak 38750 not to mince one's words sözünü esirgememek, açık konuşmak 38751 not to stir a finger kılını kıpırdatmamak 38752 not too bad şöyle böyle 38753 not turn a hair kılı deprememek, tınmamak, kılını kıpırdatmamak 38754 not up to much pek iyi değil, yaramaz 38755 not worth a dime beş kapik etmez 38756 not worth a hoot beş kapik etmez 38757 not worth a rap beş kapik etmez 38758 not worth a shit bir boka yaramamak, beş kapik etmemek 38759 not değil, yok, emes 38760 notability şöhret 38761 notable dikkate değer, önemli, anmaya değer, tanınmış, ileri gelen/saygın/tanınmış kişi 38762 notably özellikle, epeyce 38763 notarial attestation noter tasdiki 38764 notarial notere ait 38765 notarially certified noter tasdikli 38766 notarize notere onaylatmak 38767 notary public noter 38768 notary noter 38769 notation rakamlar ve işaretler jüyesi 38770 notch board merdiven kirişi 38771 notch up başarı kazanmak 38772 notch çentik, kertik, çentmek, kertik açmak, (up ile) (başarı) kaydetmek, kazanmak 38773 notched çentikli, girintili 38774 note bank ihraç bankası 38775 note down not etmek 38776 note in circulation tedavüldeki banknot 38777 note paper mektup çöngesi 38778 note not etmek, kaydetmek, dikkat etmek, önem vermek, farkına varmak, nota, (ses) ifade, not, hatırlatma yazısı, banknot, muhtıra, senet, önem 38779 notebook defter 38780 noted ünlü, bilinen, tanınmış, meşhur 38781 noteworthy dikkate değer, önemli, kayda değer 38782 nothing but sadece 38783 nothing for it başka çare yok 38784 nothing more or less than sırf, sadece 38785 nothing to do with ile ilgisi yok 38786 nothing tük, hiçbir şey, hiç zat, önemsiz şey, hiç, sıfır 38787 nothingness hiçlik, yokluk 38788 notice board ilan tahtası 38789 notice deposit ihbarlı mevduat 38790 notice of acceptance kabul bildirimi 38791 notice of arrival varış bildirgesi 38792 notice period ihbar süresi 38793 notice duyuru, ilan, bildiri, bildiriş varakası, uyarı, haberdarlık mektubu, haberdarlık, dikkat, haber, malumat verme, bildiriş, bildirme, eleştiri, -e dikkat etmek, dikkat yetirmek, paykamak, görmek, fikir vermek, yada salmak, kaydetmek, hatırlamak, icmal vermek, rey yazmak, haberdarlık etmek, haber vermek, bildirmek 38794 noticeable göze çarpan, dikkate değer, önemli 38795 notification tebliğ, bildiri, bildirge 38796 notify bildirmek, haberdar etmek, haber vermek 38797 notion fikir, görüş kanı 38798 notional hayali, soyut, göreceli, hayalperest 38799 notochord sırt ipliği 38800 notoriety kötü şöhret, adı çıkma 38801 notorious kötü tanınmış, adı çıkmış, kötü şöhretli, namlı 38802 notwithstanding -e rağmen, -e karşın, buna rağmen, yine de 38803 nougat koz helva, nuga 38804 nought sıfır, hiç 38805 noun phrase ad öbeği 38806 noun isim, ad 38807 nourish beslemek, gelişmesine yardım etmek, beslemek, desteklemek 38808 nourishing besleyici 38809 nourishment besin, gıda, yiyecek 38810 nous akıl, zekâ, sağduyu 38811 nouveau-riche sonradan görme 38812 nova nova 38813 novation tecdit 38814 novel roman, yeni, yeni çıkmış, alışılmamış, tuhaf 38815 novelette kısa roman 38816 novelist romancı, roman yazarı 38817 novelty yenilik, yeni çıkmış şey, alışılmamış şey, ıvır zıvır 38818 November Kasım 38819 novice yeni kimse, taze işçi, taze şakirt, ham, naşı, tecrübesiz, toy, acemi, çırak 38820 novitiate acemilik devresi, müritlik, çömezlik 38821 now and again ara sıra 38822 now and then ara sıra, zaman zaman, arada sırada 38823 now then öyle ise, de bakalım, hadi 38824 now şimdi, şu anda, şu tapta, şimdiki zaman, şu an 38825 nowadays bu günlerde, şimdilerde, bu aralar 38826 noways asla 38827 nowhere hiçbir yerde/yere 38828 nowise hiçbir suretle 38829 noxious zararlı, tehlikeli, zehirli 38830 noxiousness muzırlık 38831 nozzle holder enjektör gövdesi, püskürteç gövdesi 38832 nozzle hortum başı, ağızlık, meme 38833 nth power n'ci kuvvet 38834 nth root n'ci kök 38835 nth n'ci 38836 nuance ince ayrıntı, küçük fark, nüans 38837 nub nope, yumru, yuvarlak çıkıntı 38838 nubble ufak yumru 38839 nubile genç ve seksi 38840 nubility erginlik, olgunluk 38841 nucellus evin, nusellus, tohum özü 38842 nuclear atom nükleer atom 38843 nuclear bomb nükleer bomba 38844 nuclear chemistry nükleer kimya 38845 nuclear disarmament nükleer silahsızlanma 38846 nuclear disintegration nükleer parçalanma 38847 nuclear emission nükleer emisyon 38848 nuclear energy nükleer enerji 38849 nuclear family çekirdek kodak 38850 nuclear fission nükleer fisyon, çekirdek parçalanması 38851 nuclear fuel nükleer yakıt, çekirdeksel yakıt 38852 nuclear fusion nükleer füzyon, çekirdeksel kaynaşma 38853 nuclear isomer nükleer izomer, çekirdeksel eşiz 38854 nuclear magnetic resonance nükleer manyetik rezonans 38855 nuclear membrane çekirdek zarı 38856 nuclear physics nükleer fizik, çekirdek bilgisi 38857 nuclear power plant nükleer santral 38858 nuclear power nükleer güç, çekirdeksel güç 38859 nuclear reaction nükleer reaksiyon, çekirdeksel tepkime 38860 nuclear reactor nükleer reaktör 38861 nuclear station nükleer çıngı santralı 38862 nuclear warfare nükleer savaş 38863 nuclear warhead nükleer savaş başlığı 38864 nuclear waste nükleer atık 38865 nuclear weapon nükleer silah 38866 nuclear nükleer, çekirdeksel 38867 nucleate çekirdekli, çekirdeklenmek, çekirdeklendirmek 38868 nucleation çekirdeklenme 38869 nucleic acid nükleik asit, nükleik asit 38870 nucleic nükleik 38871 nucleolus çekidekcik 38872 nucleon nükleon 38873 nucleonics nükleonik 38874 nucleophilic nükleofil, artıcıl 38875 nucleoplasm çekirdek sıvısı, nükleoplazma 38876 nucleoprotein nükleoprotein 38877 nucleoside nükleosit 38878 nucleotide nükleotit 38879 nucleus çekirdek, öz, özek, esas 38880 nuclide nüklit 38881 nude çıplak, çıplak kimse (resmi), çıplaklık 38882 nudge dirsekle dürtmek, dürtüklemek 38883 nudism çıplak yaşama öğretisi, çıplak yaşama 38884 nudist camp çıplaklar düşergesi 38885 nudist çıplak 38886 nudity çıplaklık 38887 nuee ardente kızgın bulut 38888 nugatory faydasız, boş, değersiz, geçersiz, hükümsüz 38889 nugget (altın/vb.) külçe 38890 nuisance sıkıntı veren şey/kimse, baş belası 38891 nuke nükleer silah, nükleer silahla saldırmak 38892 null and void geçersiz, hükümsüz, değersiz 38893 null character boş karakter, değersiz karakter 38894 null cycle değersiz çevrim 38895 null hypothesis sıfır hipotezi, sıfır önsavı 38896 null instruction boş işlem komutu 38897 null set boş küme 38898 null string boş dizgi 38899 null geçersiz, hükümsüz, önemsiz, değersiz, boş, sıfır 38900 nullification hükümsüz kılma, etkisiz bırakma 38901 nullify geçersiz kılmak, iptal etmek, etkisizleştirmek 38902 nullity suit iptal davası 38903 nullity geçersizlik, hükümsüzlük, butlan, hiçlik 38904 numb uyuşmuş, uyuşuk, uyuşturmak 38905 number field sayı cismi 38906 number plate plaka 38907 number theory sayılar kuramı 38908 number sayı, rakam, numara, sayı, toplam, nicelik, miktar, sayı, nüsha, (toplamı) -e ulaşmak, -e varmak, saymak, numaralamak, saymak, dahil olmak 38909 numberplate plaka 38910 numbers of çok, çok sayıda 38911 numbness uyuşukluk 38912 numerable sayılır 38913 numeral adjective sayı sıfatı 38914 numeral rakam, sayı, sayısal, rakamsal 38915 numerate matematikten anlayan, matematik kafası olan 38916 numeration sayıtlama, nümerasyon, hesap etme 38917 numerator pay 38918 numeric character sayısal karakter 38919 numeric code sayısal kod 38920 numeric data sayısal veri 38921 numeric string sayısal dizgi, sayısal katar 38922 numeric word sayısal sözcük 38923 numeric sayısal 38924 numerical value sayısal değer 38925 numerical sayısal 38926 numerous birçok, sayısız 38927 numismatic numizmatik 38928 numismatics numizmatik, madeni pul bilimi 38929 numskull mankafa 38930 nuncupative sözlü, yazılı olmayan 38931 nuptial evlenme/düğün ile ilgili 38932 nurse a grudge kin beslemek 38933 nurse hemşire, mümerrize, tıp bacısı, hastabakıcı, mümerriz, uşak bakıcısı, dadı, bakmak, iyileştirmek, hastabakıcılık yapmak, bakmak, ilgilenmek, meme vermek, emzirmek, (kin/vb.) beslemek 38934 nursemaid çocuk bakıcısı, dadı 38935 nursery garden fidanlık 38936 nursery language çocuk dili 38937 nursery rhyme çocuk şiiri 38938 nursery school anamektebi 38939 nursery çocuk odası, çocuk yuvası, kreş, fidanlık 38940 nursing home yuva 38941 nursing hemşirelik, hastabakıcılık 38942 nursling süt çocuğu 38943 nurture bakmak, büyütmek, yetiştirmek 38944 nut fındık, ceviz, vida somunu, çatlak, kaçık, üşütük, düşkün, hayran, hasta, kafa, baş, kab, taşak 38945 nutation nütasyon, üğrüm, yönelim, eğilme 38946 nutcase delik, kaçık, üşütük 38947 nutcracker fındıkkıracağı 38948 nutgall meşe mazısı 38949 nuthatch sıvacı kuşu 38950 nuthouse tımarhane 38951 nutmeg küçük hindistancevizi 38952 nutrient besleyici (gıda) 38953 nutriment besin, gıda, yapı maddesi 38954 nutrition cycle beslenme dolaşımı 38955 nutrition beslenme, yiyecek, besin, gıda 38956 nutritional beslenmeyle ilgili 38957 nutritious besleyici, yararlı 38958 nutritive value besleme değeri 38959 nutritive besleyici 38960 nuts deli, kaçık, çatlak, üşütük 38961 nutshell fındık kabuğu, özet, kısa açıklama, deli, kaçık, çatlak, üşütük 38962 nux vomica kargabüken ağacı 38963 nuzzle burnu ile dürtmek 38964 nyctalopia karağılık 38965 nylon rope naylon halat 38966 nylon naylon 38967 nymph peri 38968 nympho nemfoman, erkek delisi 38969 nymphomania nemfomani, erkeğedoymazlık 38970 nymphomaniac nemfoman, erkeğedoymaz 38971 o'clock saat 38972 oaf sakar ve hantal kimse, ayı 38973 oafish sakar, beceriksiz, sersem, salak 38974 oak apple yaş mazı 38975 oak barren meşelik 38976 oak gall mazı 38977 oak tree pelit ağacı 38978 oak pelit, meşe ağacı, pelit oduncağı, meşe odunu 38979 oaken pelit, meşeden yapılmış 38980 oaklet küçük meşe ağacı 38981 oakum üstüpü 38982 oakwood meşe ağacının kerestesi, meşe ormanı 38983 oar kürek, sandal küreği 38984 oared kürekle yönetilen 38985 oarlock Aİ.ıskarmoz 38986 oarsman kürekçi 38987 oarswoman bayan kürekçi 38988 oasis vaha 38989 oast şerbetçiotu kurutma fırını 38990 oat meal yulaf ezmesi 38991 oat yulaf tanesi 38992 oaten yulaf ile ilgili, yulaftan yapılmış 38993 oath of allegiance sadakat yemini 38994 oath ant, yemin, sövgü, küfür 38995 oatmeal yulaf ezmesi 38996 oats yulaf, yulaf ezmesi 38997 obbligato obligato 38998 obduracy inatçılık, sertlik 38999 obdurate inatçı 39000 obedience itaat, uyma, söz dinleme 39001 obedient itaatkâr, söz dinler, uysal 39002 obeisance saygı, hürmet 39003 obeisant saygılı, hürmetli 39004 obelisk dikilitaş 39005 obelus başvurma işareti 39006 obese çok şişman, şişko 39007 obeseness aşırı şişmanlık 39008 obesity aşırı şişmanlık 39009 obey itaat etmek, uymak, riayet etmek, denileni yapmak, söz dinlemek 39010 obfuscate şaşırtmak, sersemletmek 39011 obfuscation şaşırtma, sersemletme 39012 obituary ölüm ilanı 39013 object clause nesne tümce 39014 object d'art sanatsal nesne 39015 object finder vizör 39016 object glass objektif 39017 object language konudil, amaç dil 39018 object lesson ibret 39019 object of derision alay konusu 39020 object nesne, şey, madde, obje, amaç, mevzu, konu, nesne, tamamlık, karşı çıkmak, itiraz etmek 39021 objectify somutlaştırmak, nesnelleştirmek 39022 objection itiraz, sakınca, engel 39023 objectionable itiraz edilebilir, nahoş 39024 objective case belirtme yağdayı 39025 objective tarafsız, yansız, nesnel, objektif, amaç, hedef, mercek, objektif 39026 objectively nesnel olarak 39027 objectivity nesnellik 39028 objectless amaçsız, ereksiz, gayesiz, maksatsız, hedefsiz 39029 objector itirazcı, protesto eden 39030 objurgate azarlamak, paylamak 39031 objurgation azarlama 39032 oblate kutupları yassılaşmış 39033 oblateness basıklık 39034 oblation adak 39035 obligate bağlamak, mecbur etmek 39036 obligation zorunluluk, mecburiyet, yükümlülük, ödev, senet, borç senedi 39037 obligatory zorunlu, bağlayıcı 39038 oblige zorunda bırakmak, zorlamak, lütufta bulunmak, lütfetmek, iyilikte bulunmak, minnetar bırakmak 39039 obligee alacaklı 39040 obliging yardıma hazır 39041 oblique angle yatık açı 39042 oblique dolaylı, eğri, eğik, yatık, meyilli 39043 obliqueness eğrilik, meyil 39044 obliquity eğrilik, meyil 39045 obliterate yok etmek, izini bırakmamak, silmek 39046 obliteration yok etme, silme, aşındırma, aşınma 39047 oblivion unutulma, unutma, dikkatsizlik, dalgınlık 39048 oblivious of unutkan, habersiz 39049 oblivious to ilgisiz 39050 oblivious bihaber, farkında olmayan 39051 oblong dikdörtgen 39052 obloquy kötüleme, yerme, kınama, azarlama, gözden düşme, saygınlığını yitirme, itibarını kaybetme 39053 obnoxious uygunsuz, çirkin, kötü, pis, iğrenç 39054 obnoxiousness iğrençlik, nahoşluk 39055 oboe obua 39056 oboist obua çalan kimse 39057 obscene publication müstehcen yayın 39058 obscene talker ağzı pis kimse, küfürbaz 39059 obscene açık saçık, müstehcen 39060 obscenity müstehcenlik, müstehcen şey 39061 obscurant gerici, örümcek kafa 39062 obscurantism gericilik, örümcek kafalılık 39063 obscuration karartma, kararma 39064 obscure anlaşılması güç, kapalı, anlaşılmaz, karanlık, pek tanınmamış, silik, anlaşılmaz hale getirmek, karıştırmak, gizlemek, gözden saklamak, örtmek 39065 obscureness belirsizlik, kapalılık, meçhullük, karanlık 39066 obscurity çapraşıklık, meçhullük, loşluk, karanlık 39067 obsequies cenaze töreni 39068 obsequious itaatkâr, boyun eğen 39069 obsequiousness yağcılık, yaltakçılık 39070 observable görünür, fark edilir, ayırt edilebilir 39071 observance itaat, yerine getirme, yapma, görenek 39072 observant uyan, itaatli, dikkatli 39073 observation balloon meteoroloji balonu 39074 observation port gözetleme deliği 39075 observation tower gözetleme kulesi 39076 observation ward müşahede odası 39077 observation inceleme, gözlem, gözlem, gözleme, gözetleme, düşünce, görüş 39078 observatory rasathane, gözlemevi 39079 observe dikkat etmek, dikkatle bakmak, gözlemek, incelemek, gözlem yapmak, gözlemlemek, gözetlemek, -e uymak, saygı göstermek, riayet etmek, görüş belirtmek, söylemek, demek 39080 observer gözlemci, kurallara uyan kimse 39081 obsess hiç aklından çıkmamak, kafasında yer etmek, kafasına takılmak 39082 obsession takınak, saplantı, sabit fikir 39083 obsessive saplantısal 39084 obsidian obsidiyen, doğal cam 39085 obsidianite tektit, camsı göktaşı 39086 obsolescence eskime, modası geçme 39087 obsolescent eskimeye yüz tutmuş, demode olmaya başlamış 39088 obsolete eskimiş, eski, modası geçmiş 39089 obstacle engel 39090 obstetric doğuma ait, gebeliğe ait 39091 obstetrician doğum uzmanı 39092 obstetrics doğum doktorluğu, doğumbilim 39093 obstinacy inatçılık, nemrutluk, dikkafalılık 39094 obstinate inatçı 39095 obstreperous şamatacı, gürültücü, haşarı, haylaz, azgın 39096 obstreperousness ele avuca sığmama 39097 obstruct tıkamak, engellemek 39098 obstruction engelleme, engel 39099 obstructive engelleyici, zorluk çıkarıcı 39100 obtain elde etmek, edinmek, sağlamak, almak 39101 obtainable elde edilebilir, bulunabilir 39102 obtainment sağlama, elde etme 39103 obtrude zorla benimsetmek, içine sokmak, sokulmak 39104 obtrusion sokma, sokulma, yılışma 39105 obtrusive sıkıntı veren, sırnaşık, kır-sakız, yılışık, askıntı, göze batan 39106 obtund körletmek, gidermek 39107 obturate tıkamak, kapamak 39108 obturation tıkama, kapama 39109 obtuse angle geniş açı 39110 obtuse aptal, kalın kafalı, (açı) geniş, (ses) boğuk 39111 obtuseness aptallık, kalın kafalılık, duygusuzluk 39112 obverse pul, madalya, /vb.'nin ön yüzü 39113 obversely tersine çevirerek, ters açıdan 39114 obviate kenar gezmek, yayınmak, kaçınmak, çekinmek, yok etmek, kenar etmek, aradan kaldırmak, üstesinden gelmek, çözmek, halletmek 39115 obviation üstesinden gelme, çözme, halletme 39116 obvious apaçık, belli, gün gibi ortada, besbelli 39117 obviously besbelli, belli ki 39118 obviousness besbellilik, açıklık, aşikârlık 39119 occasion fırsat, münasebet, vesile, özel olay, önemli gün, neden, uygun zaman, sıra, durum, hal, gerek, lüzum, ihtiyaç, icap 39120 occasional arada sırada olan 39121 occasionally arada sırada, ara sıra, bazen 39122 Occident batı, garp, (Batı) Avrupa, Amerika 39123 Occidental batı ile ilgili, batılı 39124 occipital bone artkafa sümüğü 39125 occipital artkafa, kafanın arka kısmı 39126 occiput artkafa, başardı 39127 occlude tıkamak, kapamak, emmek, absorbe etmek 39128 occlusion kapatılma, emme, emilme 39129 occult science gizli bilimler 39130 occult gizli, büyülü, gizemli, esrarengiz 39131 occultation örtülme, okültasyon, gizleme, gölgeye girme 39132 occultism gizli güçlere inanma 39133 occultist gizli güçlere inanan kimse 39134 occupancy işgal 39135 occupant bir yerde oturan kimse, sakin 39136 occupation meslek, iş, işgal 39137 occupational accident iş kazası 39138 occupational disease meslek hastalığı 39139 occupational hazard iş tehlikesi 39140 occupational retraining mesleki eğitim 39141 occupational therapy iş terapisi, uğraş terapisi 39142 occupational mesleki, meslekle ilgili, iş 39143 occupied meşgul 39144 occupier bir yerde oturan kimse, sakin 39145 occupy a post görevde bulunmak 39146 occupy işgal etmek, zaptetmek, -de oturmak, işgal etmek, doldurmak, meşgul etmek 39147 occur to aklına gelmek 39148 occur vuku bulmak, meydana gelmek, olmak, bulunmak, yer almak, var olmak 39149 occurrence olay 39150 ocean bed okyanus dibi 39151 ocean bottom okyanus dibi 39152 ocean current okyanus akıntısı 39153 ocean exploration okyanus keşfi 39154 ocean floor okyanus tabanı 39155 ocean food chain okyanusta besin zinciri 39156 ocean okyanus 39157 ocean-going vessel açık deniz gemisi 39158 Oceania Okyanusya 39159 oceanic okyanusla ilgili 39160 oceanographer oşinograf, denizbilimci 39161 oceanographic oşinografik 39162 oceanographical oşinografik 39163 oceanography oşinografi, okyanusbilim 39164 oceans of çok, sürüyle 39165 ocellus gözcük 39166 ochlocracy avam idaresi 39167 ochre aşıboyası, toprak boya 39168 ochreous toprak boyalı, aşıboyalı, koyu sarı 39169 octad sekizli takım 39170 octagon sekizgen 39171 octagonal sekiz köşeli 39172 octahedral sekiz yüzeyli 39173 octahedrite oktahedrit 39174 octahedron sekizyüzlü 39175 octal notation sekizli yazım 39176 octal sekizli 39177 octane number oktan sayısı 39178 octane rating oktan değeri 39179 octane oktan 39180 octant sekizlik 39181 octave oktav 39182 octavo sekiz yaprak hâlinde katlanmış çönge tabakası 39183 octennial sekiz senelik 39184 octet oktet, sekiz bitli bayt, sekiz kişilik koro 39185 octillion oktilyon 39186 octo- (önek) sekiz 39187 October ekim 39188 octogenarian seksenlik, 80-90 yaşında olan 39189 octopod ahtapot 39190 octopus ahtapot 39191 octosyllabic sekiz heceli (mısra) 39192 octroi oktruva, şehre giriş vergisi 39193 octuple sekiz kat 39194 ocular oküler, göz merceği 39195 ocularly gözle görünür biçimde, kesin olarak 39196 oculist göz doktoru 39197 odd and even tek ve çift 39198 odd man out farklı şey/kimse 39199 odd number tek sayı 39200 odd acayip, tuhaf, garip, çifti olmayan, tek, eşi yok, (sayı) tek, (sayı) küsur, arada sırada olan, düzensiz 39201 odd-looking tuhaf 39202 odd-toed tek parmaklı 39203 oddity acayip kişi ya da şey, antika 39204 oddly enough ne gariptir ki, tuhaftır ki 39205 oddly garip/tuhaf bir şekilde 39206 oddment artık, kalıntı, döküntü 39207 odds and ends ufak tefek şeyler, ıvır zıvır 39208 odds olasılık, şans, ihtimaller, (bahiste) ikramiye oranı 39209 ode uzun bir tür şiir, od 39210 odeon tiyatro veya konser binası 39211 odeum konser salonu 39212 odious iğrenç, nefret uyandırıcı, tiksindirici 39213 odiousness iğrençlik, çirkinlik 39214 odium yüzkarası, ayıp, iğrençlik, nefret 39215 odometer yolölçer, odometre 39216 odonalgia diş ağrısı 39217 odontic nerve diş siniri 39218 odontic diş ile ilgili 39219 odontologist diş ilmi uzmanı, odontolog 39220 odontology diş bilimi, odontoloji 39221 odor bkz.odour 39222 odorant kokulu, güzel kokulu 39223 odorless kokusuz 39224 odorous güzel kokulu 39225 odour (ter/vb.) koku 39226 odourless kokusuz 39227 odyssey uzun ve serüvenli yolculuk 39228 oedema ödem 39229 oedipal ödip kompleksiyle ilgili 39230 Oedipus complex (tm) dip kompleksi 39231 oedometer ödometre 39232 oenology şarap araştırma bilimi 39233 oesophageal orifice yemek borusu ağzı, yutak 39234 oesophageal yemek borusuyla ilgili 39235 oesophagus yemek borusu 39236 oestrogen östrojen 39237 of age baliğ, akla baliğ 39238 of course elbette, tabii 39239 of great account çok önemli 39240 of late son zamanlarda 39241 of legal age reşit 39242 of no account çok önemsiz 39243 of note tanınmış, ünlü, önemli 39244 of old uzun zaman önce, geçmişteki, uzun süredir 39245 of one's own accord istenmeden, kendiliğinden, gönüllü 39246 of one's own volition kendi iradesiyle 39247 of service yardımcı, yararlı 39248 of sorts güya, sözümona, hesapta 39249 of the same age yaşıt 39250 of use yararlı 39251 of (edat) -in, -ın, -nin, -nın 39252 off afar uzakta 39253 off and on ara sıra, bazen 39254 off duty serbest, izinli 39255 off one's hands sorumluluğu dışında 39256 off one's head kaçık, üşütük 39257 off one's own bat kendi başına 39258 off one's rocker üşütük, çatlak, kaçık 39259 off season ölü sezon 39260 off shore kıyıdan uzak 39261 off the air ünalgıda yayında değil 39262 off the beaten track herkesçe bilinmeyen 39263 off the cuff hazırlıksız, düşünmeden 39264 off the point meseleden uzak, konunun dışında 39265 off the record gayri resmi (olarak) 39266 off uzakta, uzağa, uzak, gitmiş, ayrılmış, izinli, sönmüş, kapalı, çalışmayan, tamamen, (yiyecek/içecek) bozulmuş, bozuk, kötü, kaba, suya düşmüş, ertelenmiş, vazgeçilmiş, (pul/vb.) sahibi, -dan, -den uzak, -den ayrılan, sapan, yakınında 39267 off-balance sheet accounts nazım hesapları 39268 off-key ayarsız, akortsuz 39269 off-license içki satılan dükkân 39270 off-line hat-dışı, çevrim-dışı, bağsız 39271 off-peak daha az meşgul, sakin 39272 off-stage sahne arkası 39273 off-white hafif grimsi beyaz renk 39274 offal sakatat, süprüntü, artık, çerçöp 39275 offbeat olağandışı, garip, tuhaf, acayip 39276 offence suç, kusur, kabahat, yasaya aykırı davranış, saldırı, gücendirme, kırma, hakaret 39277 offend suç işlemek, gücendirmek, kırmak, rahatsız etmek, hoş gelmemek 39278 offender suçlu, suç işlemiş kimse 39279 offense bkz.offence 39280 offensive weapon taarruz silahı 39281 offensive pis, kötü, çirkin, tiksindirici, iğrenç, saldırıyla ilgili, sürekli saldırı 39282 offer a bribe rüşvet teklif etmek 39283 offer a price pey sürmek 39284 offer for sale satılığa çıkarmak 39285 offer price arz fiyatı, satış fiyatı 39286 offer teklif etmek, teklif, sunma, takdim, arz, fiyat teklifi 39287 offering bağış, adak, kurban, teklif 39288 offhand inceliksiz, saygısız, kaba, hazırlıksız, düşünmeden 39289 office automation ofis otomasyonu 39290 office block iş hanı 39291 office clerk büro memuru 39292 office holder devlet memuru 39293 office hours iş sögenleri, mesai sögenleri 39294 office machinery büro kılgaları 39295 office manager büro müdürü 39296 office of the governor valilik 39297 office of the president cumhurbaşkanlığı 39298 office of the town Governor kaymakamlık 39299 office seeker iş arayan kimse 39300 office staff büro elemanları, ofis personeli 39301 office tower gökdelen işhanı 39302 office work büro işi 39303 office worker büro elemanı 39304 office yazıhane, büro, ofis, devlet dairesi, kalem, iş, memuriyet, görev, bakanlık 39305 officer of the day nöbetçi subay 39306 officer görevli, memur, sakçı memuru, subay 39307 officers' recreation room orduevi 39308 official act resmi muamele 39309 official business resmi iş 39310 official call resmi görüşme 39311 official exchange rate resmi kur, resmi döviz kuru 39312 official gazette resmi yenün 39313 official holidays resmi tatil günleri 39314 official language resmi dil 39315 official permission ruhsat 39316 official rate resmi kur 39317 official report resmi rapor, mazbata 39318 official residence devlet konutu 39319 official strike resmi grev 39320 official trip resmi amaçlı gezi 39321 official resmi, görevli, memur 39322 officialdom memur sınıfı, bürokrasi 39323 officialism kırtasiyecilik, bürokrasi 39324 officially resmi olarak, resmen 39325 officiate görev yapmak, vazife görmek 39326 officinal plants şifalı ösümlükler 39327 officinal müstahzar, hazır ilaç 39328 officious işgüzar, her işe burnunu sokan, ukala, çokbilmiş, yılışık, kır- sakız 39329 offing açık deniz, engin 39330 offish kimseye yaklaşmak istemeyen, soğuk, uzak duran 39331 offprint ayrıbasım 39332 offset printing ofset baskı 39333 offset ofset, ofset baskı, dengelemek, denkleştirmek 39334 offshade hatalı renk, renk farkı 39335 offshoot filiz, sürgün, dal, kök, filizlenme, doğuş 39336 offshore drilling deniz sondajı, deniz dibi delmesi 39337 offshore wind kıyıdan esen rüzgâr 39338 offshore kıyıdan uzak, kıyıdan uzakta, denizde 39339 offside ofsayt 39340 offspring çoluk çocuk, döl, yavru döngül, döngül balası 39341 oft sık sık 39342 often sık sık 39343 ogee arch deveboynu kemer, sivri kemer 39344 ogee S biçimi, deveboynu 39345 ogive (dikinti) kaşkemer, sivri kemer 39346 ogle ilgiyle/arzuyla bakmak, süzmek, kesmek 39347 ogre dev, korkunç kimse 39348 ogress dişi dev 39349 Oh my God Aman Tanrım 39350 Oh well Sağlık olsun 39351 oh hey!, o!, aman!, öyle mi?, vay başım 39352 ohm om 39353 Ohm's law Ohm yasası 39354 ohmic resistance ohm direnci 39355 ohmic value ohm değeri 39356 ohmic ohmik, om ile ilgili 39357 ohmmeter dirençölçer, ommetre 39358 oil burner brülör, yakmaç 39359 oil cake küspe, köftün 39360 oil can yağdanlık 39361 oil catcher yağ siperi 39362 oil circuit breaker yağlı şalter 39363 oil cleaner yağ filtresi, yağ süzgeci 39364 oil collector yağ toplayıcı 39365 oil colour yağlıboya 39366 oil company petrol şirketi 39367 oil control ring yağ segmanı 39368 oil cooled yağ soğutmalı 39369 oil cooler yağ soğutucusu 39370 oil cooling yağlı soğutma 39371 oil dipstick yağ seviye çubuğu 39372 oil duct yağ arnası 39373 oil engine mazot kozgaltkası 39374 oil feeder yağlama aygıtı, yağdanlık 39375 oil field petrol yatağı, petrol alanı 39376 oil filter yağ filtresi, yağ süzgeci 39377 oil gauge yağ basınçölçeri 39378 oil gland yağbezi 39379 oil gun yağ tabancası 39380 oil hardening yağda sertleştirme 39381 oil lamp yağ lambası, kandil 39382 oil level yağ seviyesi, yağ düzeyi 39383 oil painting yağlıboya resim 39384 oil pan yağ deposu 39385 oil paper yağlı çönge 39386 oil pressure yağ basıncı 39387 oil pump yağ pompası 39388 oil quenching yağda suverme 39389 oil refinery rafineri, petrol rafinerisi 39390 oil repelling yağ itici 39391 oil rig petrol kulesi 39392 oil ring yağ segmanı, yağ bileziği 39393 oil seal yağ keçesi 39394 oil separator yağ ayırıcı 39395 oil shale bitümlü şist 39396 oil slick su üzerinde yüzen petrol tabakası 39397 oil slinger yağ deflektörü 39398 oil sludge yağ tortusu 39399 oil soluble yağda çözünen 39400 oil stain yağ lekesi 39401 oil stone bileğitaşı 39402 oil strainer yağ filtresi, yağ süzgeci 39403 oil sump alt yağ karteri 39404 oil switch yağlı şalter 39405 oil tank yağ deposu 39406 oil tanker tanker 39407 oil tycoon petrol kralı 39408 oil well petrol kuyusu, yeryağı kuyusu 39409 oil yağ, yağlıboya, petrol, zeytinyağı, yağ sürmek, yağlamak 39410 oilcloth muşamba 39411 oiled yağlı 39412 oiler gresör, yağdanlık 39413 oilfield petrol sahası, petrol alanı 39414 oiliness kaypaklık, yağcılık 39415 oiling ring yağlama segmanı 39416 oiling yağlama 39417 oilpan yağ karteri 39418 oilskin muşamba, muşambadan yapılmış şey 39419 oilstone bileği taşı 39420 oily yağlı, yağla ilgili, aşırı nazik, yağcı 39421 oink domuz sesi, domuz sesi çıkarmak 39422 ointment merhem 39423 OK tamam, olur, Peki!, okey, olur, onaylamak, olur vermek 39424 okay peki, kabul, tamam, oldu, onaylamak, okeylemek, iyi, yakşı, uygun, idare eder, fena değil, onay, izin, olur, okey 39425 okra bamya 39426 old age insurance yaşlılık sigortası 39427 old age pension yaşlılık maaşı 39428 old bird ihtiyar kurt 39429 old boy eski öğrenci 39430 old clothes man eskici 39431 old fogy örümcek kafalı 39432 Old Glory Birleşik Amerika bayrağı 39433 old gold mat altın rengi 39434 old hand deneyimli kimse, eski kurt 39435 old hat modası geçmiş 39436 old lady anne, kocakarı 39437 old maid evlenmemiş yaşlı kız 39438 old people's home yaşlılar evi 39439 old salt yaşlı gemici, deniz kurdu 39440 old style eski usul 39441 Old Testament Eski Ahit 39442 old timer yaşlı adam 39443 Old World Eskidünya 39444 old yaşlı, ...yaşında, eski, eski, önceki, deneyimli, pişkin 39445 old-fashioned eski, modası geçmiş, demode, eski kafalı 39446 old-timer eski, kıdemli, yaşlı adam 39447 olden geçmiş, uzun süre önceki 39448 oldie moruk, ihtiyar, soğuk espri 39449 oldish yaşlıca, eskice, oldukça eski 39450 oldster yaşlı, ihtiyar 39451 oleaginous yağlı, yağcı, yaltakçı 39452 oleander zakkum, ağıağacı 39453 oleate oleat 39454 olefine olefin 39455 oleic acid oleik asit 39456 oleic oleik 39457 oleograph yağlıboya taklidi resim 39458 oleography yağlıboya taklidi resim biçemi 39459 oleomargarine margarin 39460 oleum oleum 39461 olfaction koku alma, koklama duyusu 39462 olfactory cell koku alma hücresi 39463 olfactory nerve koku siniri 39464 olfactory koku almayla ilgili 39465 oligarch oligarşi yöneticisi 39466 oligarchical oligarşiye ait 39467 oligarchy takımerki, oligarşi 39468 Oligocene Oligosen 39469 oligomer oligomer 39470 oligopoly oligopol 39471 oligopsony oligopson 39472 olio türlü, derleme, potpuri 39473 olition seçme 39474 olivaceous zeytuni, sarımsı yeşil 39475 olive green zeytuni yeşil 39476 olive oil zeytinyağı 39477 olive tree zeytin ağacı 39478 olive zeytin, zeytin ağacı 39479 olivenite olivenit 39480 oliver ayak çekici, küçük çekiç 39481 olivine olivin 39482 ology bilim dalı 39483 Olympiad Olimpiyat 39484 Olympian görkemli, muhteşem 39485 Olympic Games Olimpiyat Oyunları, Olimpiyatlar 39486 Olympic olimpik 39487 Olympus Olimpos dağı 39488 Oman Umman 39489 omasum kırkbayır 39490 ombre bir iskambil oyunu 39491 ombrophilous yağmurcul, yağmuru seven 39492 ombudsman soruşturma kurulu üyesi 39493 omega omega, bir şeyin sonu 39494 omelet omlet 39495 omelette omlet 39496 omen kehanet, alamet 39497 omentum epiplon, bağırsakları örten zar 39498 ominous kötülük habercisi, uğursuz 39499 ominousness uğursuzluk 39500 omissible atlanabilir, yapılmayabilir 39501 omission dahil etmeme, atlatma, çıkarma, atlanan şey/kimse 39502 omit dahil etmemek, atlamak, geçmek, çıkarmak, ihmal etmek, yapmamak 39503 omni- (önek) hep, bütün, her şey, her yerde 39504 omnibus (bir yazarın bir çok yapıtını içeren) kitap, otobüs, bir çok şey içeren 39505 omnidirectional aerial yönsüz anten 39506 omnidirectional yönsüz, yöneltmesiz 39507 omnifarious her türden, değişik türden 39508 omnipotence sınırsız güç 39509 omnipotent her şeyi yapabilecek güçte olan, gücü sınırsız 39510 omnipresence aynı anda her yerde olma 39511 omnipresent aynı anda her yerde olabilen 39512 omniscience her şeyi bilme 39513 omniscient her şeyi bilen 39514 omnium sermaye ve borçlar toplamı 39515 omnivorous hem otobur hem etobur, her şeyi yiyen 39516 omophalic göbek ile ilgili 39517 omophalocele omfalosel 39518 omoplate küreksümüğü, omuz sümüğü 39519 omphalos göbek, orta yer, merkez 39520 on a line aynı hizada 39521 on a shoestring çok az pul ile 39522 on a turnkey basis anahtar teslimi 39523 on account of ötürü, için 39524 on an even keel değişmez, sürekli, dertsiz belasız, sakin 39525 on and off ara sıra, bazen, aralıklı olarak 39526 on and on durmadan, boyuna 39527 on approval muhayyer olarak 39528 on bail kefaletle 39529 on behalf of -in adına, yararına 39530 on bended knee yalvararak, ayaklarına kapanarak 39531 on board bill of lading yükleme konşimentosu 39532 on board gemide, gemiye, trende, trene, uçakta, uçağa 39533 on call hazır, amade, çalışmaya hazır 39534 on cloud nine sevinçten havalara uçmuş 39535 on condition of koşuluyla, şartıyla 39536 on condition that eğer, şartıyla 39537 on consignment konsinye olarak 39538 on credit veresiye, krediyle 39539 on deck güvertede 39540 on demand ibrazında, görüldüğünde 39541 on duty nöbetçi, iş başında, nöbette 39542 on earth ki 39543 on easy street varlıklı 39544 on edge stresli, sinirli 39545 on end mütemadiyen 39546 on fire alevler içinde, yanmakta 39547 on foot yayan, yürüyerek 39548 on general release (yanka) gösterimde 39549 on good terms with ile iyi arkadaş 39550 on guard nöbette, tetikte 39551 On guard! Dikkat!, Hazır ol! 39552 on hand el altında, hazır 39553 on high cennette 39554 on his own hook kendi başına 39555 on holiday tatilde 39556 on leave izinli 39557 on line onlayn 39558 on loan ödünç olarak 39559 on no account hiçbir şekilde, kesinlikle 39560 on no condition asla, hiçbir surette 39561 on oath gerçeği söyleyeceğine yeminli 39562 on occasion ara sıra, arada bir 39563 on one's heels hemen arkasından, çok yakın 39564 on one's honour şerefi üzerine 39565 on one's own volition kendi iradesiyle 39566 on one's own kendi kendine, tek başına, yalnız, yardımsız 39567 on one's toes harekete hazır, tetikte 39568 on paper çönge üzerinde 39569 on presentation ibrazında, gösterildiğinde 39570 on principle prensip itibarıyla 39571 on purpose kasten, bile bile 39572 on record kayıtlara geçmiş, kayıtlardaki 39573 on remand yargılanmasını beklemede 39574 on request istenildiğinde 39575 on sale satılık 39576 on schedule planlanan sögende, beklenen sögende 39577 on second thoughts sonradan düşününce, tekrar düşününce 39578 on shore kıyıda 39579 on tap (bira) fıçıdan, hazır 39580 on that score o konu üzerinde 39581 on the air ünalgıda yayınlanmakta 39582 on the alert alarm durumunda 39583 on the breadline çok yoksul 39584 on the cards olası, muhtemel 39585 on the chance ümidiyle 39586 on the cheap side oldukça ucuz 39587 on the cheap ucuza 39588 on the contrary bilakis, aksine, tersine 39589 on the dot tam vaktinde, elifi elifine 39590 on the double çok çabuk 39591 on the eve of arifesinde 39592 on the Greek calends balık kavağa çıkınca 39593 on the high side oldukça yüksek 39594 on the house beleş, şirketten, patrondan 39595 on the kerb işporta 39596 on the knife-edge bıçak sırtında 39597 on the level içten, doğru, dürüst 39598 on the loose başıboş 39599 on the low side oldukça düşük 39600 on the make çıkar peşinde 39601 on the market piyasada (satılan) 39602 on the mend iyileşen 39603 on the move hareket halinde, ilerlemekte 39604 on the occasion of münasebetiyle, dolayısıyla 39605 on the offensive sürekli saldıran 39606 on the one hand on the other hand bir yandan diğer yandan 39607 on the one hand diğer yandan, diğer taraftan 39608 on the order of tarzında 39609 on the other hand bir yanda, diğer yanda, diğer taraftan 39610 on the part of -ın tarafından 39611 on the prowl av peşinde 39612 on the quiet kimseye çaktırmadan 39613 on the rebound sekerken, öfkeyle kalkıp, gücenerek 39614 on the right track doğru yolda 39615 on the road seyahatte, yolda, turda 39616 on the rocks (içki) buzlu 39617 on the run ayaküstü 39618 on the scent of izi üstünde, keşfetmek üzere 39619 on the short side oldukça kısa 39620 on the side ek olarak 39621 on the sly gizlice, el altından, sinsice 39622 on the spot tam vaktinde, başı belada 39623 on the spur of the moment hazırlıksız, anında, hemen 39624 on the surface görünüşte, dıştan 39625 on the tip of one's tongue dilinin ucunda 39626 on the trot üst üste, art arda 39627 on the whole neticede, genelde, genellikle 39628 on the wing uçan 39629 on these condition bu şartlarda 39630 on time vaktinde, tam vaktinde 39631 on tiptoe ayaklarının ucuna basarak 39632 on top of ayrıca, üstelik 39633 on trial yargılanmakta, deneme için 39634 on view sergilenmekte 39635 on aralıksız, durmadan, ileri, giymiş, üzerinde, aralıksız, durmadan, ileri, ileriye, giymiş, (edat) üstün(d)e, üzerin(d)e, yanında 39636 on-duty court nöbetçi mahkeme 39637 on-line onlayn, hatta-bağlı, çevrim-içi 39638 onager yaban eşeği 39639 onanism mastürbasyon 39640 onboard uçak (ile ilgili) 39641 once a year yılda bir 39642 once again bir kez daha 39643 once and for all ilk ve son kez 39644 once bitten twice shy sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer 39645 once for all ilk ve son olarak 39646 once in a blue moon kırk yılda bir 39647 once in a while arada bir, bazen 39648 once more bir kez daha 39649 once or twice bir iki kez 39650 once upon a time bir zamanlar, bir varmış bir yokmuş 39651 once bir kez, bir kere, bir zamanlar, eskiden, -diği zaman, -dimi, -ince 39652 once-over şöyle bir bakma, göz atma 39653 oncology onkoloji 39654 oncoming ilerleyen, yaklaşan, gelen 39655 oncost genel giderler 39656 ondograph ondograf 39657 one after another birer birer, birbiri ardına 39658 one and all hepsi, herkes, topunu birden 39659 one and the same aynı 39660 one another birbirini 39661 one by one birer birer 39662 one day bir gün, günün birinde 39663 one ofter another birbiri arkasından 39664 one or two bir iki, birkaç 39665 one tenth onda bir 39666 one the door kovmak 39667 one bir, tek, aynı, bir tane, insan 39668 one-armed bandit kollu kumar kılgası 39669 one-armed çolak 39670 one-bath tek banyo, tek banyolu 39671 one-celled birgözeli, tek hücreli 39672 one-engined tekkozgaltkalı 39673 one-eyed tek gözlü 39674 one-handed tek elli 39675 one-horse tek atlı 39676 one-legged tek bacaklı 39677 one-level tek düzeyli 39678 one-man show tek kişilik oyun 39679 one-off özel 39680 one-piece tek parçalı, yekpare 39681 one-sided tek taraflı, yanlı, eşit değil, tek yönlü 39682 one-to-one relation bire bir ilişki 39683 one-to-one birebir 39684 one-track tek yollu, darkafalı 39685 one-way street tekyönlü yol 39686 one-way tek yönlü, (bilet) gidiş 39687 one's better half eş, karı ya da koca 39688 one's cup of tea sevdiği şey 39689 one's days are numbered günleri sayılı 39690 one's jaw drops ağzı bir karış açık kalmak 39691 one's level best elinden gelenin en iyisi 39692 one's own lookout kendi sorunu 39693 oneiric düşsel 39694 oneirocritical rüya yorumlayan 39695 oneness bir olma, birlik, fikir birliği 39696 oner yaman kimse, müthiş şey 39697 onerous contract ivazlı sözleşme 39698 onerous ağır, külfetli, güç, zahmetli 39699 onerousness külfet, zahmet, sıkıntı, ağırlık 39700 oneself kendisi, kendi kendine 39701 onetime eski 39702 ongoing devam eden, süren 39703 onion topper soğan baş kesme kılgası 39704 onion soğan 39705 onium dyestuff onyum boyarmaddesi 39706 online çevrimiçi, hatta, dizimde 39707 onlooker olaylara katılmayıp yalnızca izleyen kişi, seyirci 39708 only too çok 39709 only biricik, tek, ancak, yalnız, yalnızca, sadece, sırf, ama, ne var ki, ancak 39710 onomasiology adbilim 39711 onomasticon adlar kümesi 39712 onomastics adbilim 39713 onomatopoeia yansıtma 39714 onomatopoeic yansımalı 39715 onrush saldırı, atak, hücum, hamle 39716 onset (kötü bir şey için) başlangıç ya da ilk saldırı, ilk atak 39717 onshore denizden karaya, kıyıya 39718 onside be, ofsayt olmayan 39719 onslaught şiddetli saldırı 39720 onto üstüne, üzerine 39721 ontogenesis ontogenez, bireyoluş 39722 ontology ontoloji, varlıkbilim 39723 onus probandi kanıtlama zorunluluğu 39724 onus yük, sorumluluk, görev 39725 onward ilerleyen 39726 onwards ileriye doğru, ileri 39727 onyx damarlı akik, oniks 39728 ooblast olgunlaşmamış dişi hücre 39729 oocyst oosit, olgunlaşma dönemi öncesi dişi hücre 39730 oodles çok büyük miktar, pek çok, bolluk 39731 oof mangır, pul 39732 oolite oolit, taneli kireçtaşı 39733 oomph cinsî cazibe 39734 oops hop!, aman! 39735 oosperm zigot, döllenmiş yumurtacık 39736 ooze sızıntı, sızmak, sızdırmak, sulu çamur, balçık, bataklık, ahek 39737 oozy sızıntılı 39738 opacity opaklık, donukluk 39739 opal blue opal mavisi 39740 opal glass sütlü cam, buzlu cam 39741 opal lamp opal lamba 39742 opal panzehirtaşı, opal 39743 opalescent yanardöner 39744 opaque ışıkgeçirmez, saydamsız, anlaşılması güç, anlaşılmaz 39745 opaqueness opaklık, saydamsızlık 39746 open account açık hesap 39747 open air açık hava 39748 open an account hesap açtırmak 39749 open blood system açık dolaşım jüyesi 39750 open cast açık ocak 39751 open cheque açık çek, adi çek, çizgisiz çek 39752 open circuit açık devre 39753 open circulatory system açık dolaşım jüyesi 39754 open city açık şehir 39755 open competition açık rekabet 39756 open credit açık kredi 39757 open economy açık ekonomi 39758 open end wrench somun anahtarı 39759 open fire on soru yağmuruna tutmak 39760 open fire ateş açmak 39761 open heart surgery açık kalp ameliyatı 39762 open loop açık döngü 39763 open market açık pazar, açık piyasa 39764 open one's heart to sb birine kalbini açmak 39765 open out daha rahat konuşmak, açılmak 39766 open pit açık ocak 39767 open policy açık poliçe 39768 open sb's eyes to sth gözünü açmak 39769 open sea açık deniz 39770 open season av mevsimi 39771 open the budget bütçeyi sunmak 39772 open to question tartışılabilir 39773 Open University açıköğretim 39774 open up a business iş açmak 39775 open up açmak, başlatmak, rahat konuşmak, açılmak 39776 open wire çıplak tel 39777 open açık, baz, etrafı çevrilmemiş, açık, (giysi/vb.) açık, iliklenmemiş, çözümlenmemiş, askıda, içten, açık, dürüst, samimi, herkese açık, girişi serbest, kullanıma hazır, açık, açmak, baz etmek, açılmak, açık hava 39778 open-air cinema açık hava sineması 39779 open-air theatre açık hava tiyatrosu 39780 open-air açık hava 39781 open-circuit açık devre 39782 open-ended question açık uçlu soru 39783 open-ended kısıtlamasız, sınırsız, sonuca bağlanmamış 39784 open-eyed açıkgöz, uyanık, şaşkın 39785 open-handed eli açık, cömert 39786 open-minded açık fikirli 39787 open-width açık halde 39788 opener açacak 39789 openhearted açık kalpli, içten, samimi, eli açık, cömert 39790 opening ceremony açılış töreni 39791 opening price açılış fiyatı 39792 opening speech açılış konuşması 39793 opening açılış, boşluk, açık alan, iyi şartlar, fırsat, ilk, başlangıçta/açılışta yer alan, açış 39794 openly açıkça, açık açık, saklısız gizlisiz 39795 openness genişlik, açık sözlülük, tarafsızlık 39796 openwork seyrek örgü, ajur, kafes oyma 39797 opera glasses opera dürbünü 39798 opera hat silindir erkek şapkası 39799 opera house opera binası 39800 opera opera 39801 operable uygulanabilir, pratik, çalıştırılabilir 39802 operand işlenen 39803 operate işletmek, çalıştırmak, işlemek, çalışmak, ameliyat etmek 39804 operatic singer opera şarkıcısı 39805 operatic opera ile ilgili, opera 39806 operating console işletim konsolu 39807 operating costs işletme giderleri, işletme masrafları 39808 operating current çalışma akımı 39809 operating income işletme geliri 39810 operating lever işletme kolu, kumanda kolu 39811 operating profit işletme kârı 39812 operating revenue işletme geliri, faaliyet geliri 39813 operating system işletim jüyesi 39814 operating table ameliyat masası 39815 operating theatre ameliyat odası 39816 operating işletme, çalıştırma, ameliyat 39817 operation register işlem yazmacı, işletim yazmacı 39818 operation iş, çalışma, işletme, işleme, çalışma, işleme tarzı, ameliyat, operasyon, yürürlük, harekat, operasyon 39819 operational amplifier işlemsel amplifikatör 39820 operational research yöneylem araştırması 39821 operational kullanıma hazır, işletme/işleme ile ilgili 39822 operations analysis yöneylem araştırması 39823 operations manual işletim elkitabı 39824 operations research yöneylem araştırması 39825 operative işleyen, faal, geçerli, yürürlükte, etkili, etkin 39826 operator operatör, işletmen, işi bilen kimse, uzman 39827 operculum yosun kapsül kapağı, solungaç kapağı 39828 operetta operet 39829 ophiolite ofiyolit 39830 ophitic ofitik 39831 ophthalmia göz iltihabı 39832 ophthalmic hospital göz hastalıkları hastanesi 39833 ophthalmic göz doktorluğu/tedavisi ile ilgili 39834 ophthalmologist göz hekimi 39835 ophthalmology göz hekimliği 39836 ophthalmoscope oftalmoskop 39837 opiate uyku ilacı 39838 opine düşünmek, varsaymak, belirtmek, dile getirmek 39839 opinion research kamuoyu araştırması 39840 opinion fikir, düşünce, kanı, teşhis, yargı 39841 opinionated fikrinden dönmez, dikkafalı 39842 opium poppy haşhaş, afyon çiçeği 39843 opium afyon, tiryak 39844 opium-eater afyonkeş, esrarkeş 39845 opiumism afyonkeşlik, esrarkeşlik, afyon zehirlenmesi 39846 opossum (keselisıçangillerden) opossum 39847 oppidan şehirli 39848 opponent aleyhtar, muhalif, rakip 39849 opportune uygun, eyverişli, yerinde 39850 opportunism fırsatçılık 39851 opportunist fırsatçı 39852 opportunity fırsat, elverişli zaman 39853 opposable karşı konulabilir, muhalefet edilebilir 39854 oppose karşı koymak, karşı çıkmak 39855 opposed cylinder engine bokserkozgaltka, düz kozgaltka 39856 opposed piston engine karşılıklı pistonlu kozgaltka 39857 opposed aksi, zıt, karşı 39858 opposite angle ters açı 39859 opposite number meslektaş, iş arkadaşı 39860 opposite sex karşı cins 39861 opposite karşıt, zıt, karşı, karşıt, zıt, ters, aksi, karşısında, karşıda, -in karşısında 39862 oppositeness zıddiyet 39863 opposition leader muhalefet lideri 39864 opposition party muhalefet partisi 39865 opposition karşıtlık, karşı koyma, itiraz, direnme, karşı koyma, karşıtlık, zıtlık, muhalefet 39866 oppress bunaltmak, sıkmak, sıkıntı vermek, içini daraltmak, ezmek, baskı uygulamak, eziyet etmek 39867 oppression sıkıntı, bunalma, baskı, eziyet, zulum 39868 oppressive zalim, ezici, bunaltıcı 39869 oppressiveness sıkıcılık, gaddarlık, zalimlik 39870 oppressor gaddar, zalim 39871 opprobrious aşağılayıcı, hakaret dolu, utanç verici 39872 opprobrium aşağılama, hakaret, utanç, rezalet, ayıp 39873 oppugn yalanlamak, tekzip etmek, karşı koymak 39874 opt out kenarda kalmak, iştirak etmemek, boyun kaçırmak, çekilmek, vazgeçmek 39875 opt (for ile) -e yeğlemek, -e tercih etmek, (out ile) -den çekilmek, yapmamayı tercih etmek 39876 optative istek kavramı veren, istek kipi 39877 optic axis optik eksen, ışık ekseni 39878 optic center görme merkezi 39879 optic nerve göz siniri 39880 optic tracts göz sinirleri 39881 optic gözle ilgili 39882 optical activity optik etkinlik, ışıksal etkinlik 39883 optical character reader optik karakter okuyucu 39884 optical character recognition optik karakter tanıma 39885 optical density optik yoğunluk, ışıksal yoğunluk 39886 optical illusion optik illüzyon, göz yanılması 39887 optical image optik görüntü 39888 optical mark reader optik işaret okuyucu 39889 optical microscope optik mikroskop 39890 optical printing optik basım 39891 optical refraction optik kırılma 39892 optical scanner optik tarayıcı 39893 optical sound optik ses 39894 optical viewfinder vizör, optik tarayıcı 39895 optical görme duyusuyla ilgili 39896 optician gözlükçü 39897 optics ışıkbilgisi, optik 39898 optimal en iyi/yüksek/uygun, optimal 39899 optimism iyimserlik 39900 optimist iyimser kimse 39901 optimistic iyimser 39902 optimization optimizasyon, eniyileme 39903 optimize en uygun şekle getirmek 39904 optimum en iyi/yüksek/uygun 39905 option dealer opsiyon satıcısı, opsiyon alıcısı 39906 option forward vadeli opsiyon 39907 option to purchase şufa hakkı 39908 option seçme hakkı, tercih hakkı, seçilen şey, seçme, tercih 39909 optional isteğe bağlı, seçmeli 39910 options exchange opsiyon borsası 39911 optometry optometri, göz muayenesi 39912 opulence refah, zenginlik, bolluk, varlık 39913 opulent varlıklı, zengin, bol, gür, süslü 39914 opus eser, opera 39915 opuscule küçük eser 39916 or else yoksa 39917 or I'm a Dutchman değilse Arap olayım 39918 or something ya da öyle bir şey, falan 39919 or whatever ya da öyle bir şey, ya da her neyse 39920 or ya da, veya, yoksa, yahut 39921 orache kara pazı 39922 oracle en iyi öğüt verebilecek kimse, nasihatçı, (eski Yunanistan'da) tanrıların halkın sorularına cevap verdiğine inanılan yer 39923 oracular kehanetle ilgili, anlaşılması güç, iki anlamlı 39924 oral cavity ağız boşluğu 39925 oral contract şifahi akit 39926 oral examination sözlü (sınav) 39927 oral intercourse oral seks 39928 oral sözel, sözlü, ağızdan, ağızla ilgili, ağızdan, oral 39929 orally sözlü olarak 39930 orang-outang orangutan 39931 orange blossom portakal çiçeği 39932 orange jam portakal reçeli 39933 orange portakal, portakal rengi, turuncu, narencî 39934 orangeade portakal gazozu 39935 orangery limonluk 39936 orangutang orangutan 39937 orate konuşma yapmak, nutuk çekmek 39938 oration söylev, nutuk 39939 orator hatip, konuşmacı 39940 oratorio oratoryo 39941 oratorize konuşma yapmak 39942 oratory hitabet, güzel konuşma sanatı 39943 orb küre 39944 orbicular küresel, yuvarlak, küre şeklinde 39945 orbit yörünge, yörüngede dönmek 39946 orbital electron orbital elektron 39947 orbital yörüngeye ait, orbital, yörüngemsi 39948 orcein orsein 39949 orchard meyve bahçesi 39950 orcharding meyvecilik 39951 orchestra orkestra 39952 orchestrate orkestraya uyarlamak 39953 orchestration orkestraya uyarlama, orkestrasyon 39954 orchid orkide 39955 orchis orkide, salepotu 39956 orcin orsin 39957 orcinol orsinol 39958 ordain buyurmak, emretmek, mukadder kılmak 39959 ordeal çetin sınav, ateşten gömlek 39960 order bill emre yazılı tahvil 39961 order book sipariş defteri 39962 order cheque emre yazılı çek 39963 order form sipariş listesi, sipariş formu 39964 order instrument emre yazılı senet 39965 order of kinghthood şeref rütbesi 39966 order of payment ödeme emri 39967 order of precedence kıdem sırası 39968 order of reaction reaksiyon sırası 39969 order of the day günlük emir, ordu emri 39970 order slip sipariş bülteni 39971 order düzen, tertip, intizam, düzenlik, asayiş, sıra, düzen, buyruk, emir, sipariş, ısmarlama, durum, hal, kural, usul, yol, sınıf, tabaka, havale, rütbe, tür, çeşit, sınıf, türküm, buyurmak, emretmek, ısmarlamak, sipariş vermek, düzenlemek, tertiplemek 39972 ordered set sıralı küme 39973 ordered düzenli, derli toplu, tertipli 39974 ordering axiom sıralama aksiyomu 39975 ordering sıralama, düzenleme, ısmarlama, sipariş etme 39976 orderless düzensiz, intizamsız 39977 orderliness düzen, intizam, düzenlilik, dakiklik 39978 orderly düzenli, derli toplu, tertipli, jüyeli, düzenli, tertipli, sakin, uslu, yumuşakbaşlı, uysal, emir eri, hastane hademesi 39979 ordinal number sıra sayısı 39980 ordinal sıra gösteren, sıra belirten, sıra sayısı 39981 ordinance buyruk, emir, ferman, yasa, yönetmelik 39982 ordinarily her zaman olduğu gibi, alışılmış biçimde, her zamanki gibi, genellikle, çoğunlukla 39983 ordinariness bayağılık, olağan olma 39984 ordinary creditor adi alacaklı 39985 ordinary interest basit faiz 39986 ordinary language gündelik dil 39987 ordinary share adi hisse senedi 39988 ordinary sıradan, alışılmış, olağan 39989 ordinate ordinat, düşey konaç 39990 ordnance officer ordudonatım subayı 39991 ordnance ordu donatım, ordu donatım malzemesi 39992 Ordovician ordovizyen, ordovizyen 39993 ordure pislik, gübre, necis, tullantı, zibil 39994 ore bunker maden filizi deposu 39995 ore deposit cevher yatağı 39996 ore separator cevher ayırıcı, filiz ayırıcı 39997 ore maden cevheri 39998 oread dağ perisi 39999 organ bank kılgan bankası 40000 organ grinder latarnacı 40001 organ of hearing işitme kılganı 40002 organ of sight görme kılganı 40003 organ of touch dokunma kılganı 40004 organ of vision görme kılganı 40005 organ organ, kılgan, araç, vasıta, alet, org, kitle iletişim araçları, yayın kılganı 40006 organdie organtin 40007 organdy çok ince muslin, organze 40008 organelle organel 40009 organic acid organik asit 40010 organic chemist organik kimyager 40011 organic chemistry organik kimya 40012 organic compound organik bileşik 40013 organic disease organik hastalık 40014 organic electricity bedenlik çıngı 40015 organic gas organik gaz 40016 organic law anayasa 40017 organic matter organik madde 40018 organic rock organik kaya 40019 organic sediment organik tortu 40020 organic soil organik toprak 40021 organic structure organik yapı 40022 organic substance organik madde 40023 organic organik 40024 organically organik olarak 40025 organism organizma 40026 organist orgçu 40027 organization teşkilat, uyuşma, teşkilatlanma, organizasyon 40028 organizational teşkilî 40029 organize kurmak, örgütlemek, düzenlemek 40030 organized labour örgütlü işgücü 40031 organized organize 40032 organizer düzenleyici, organizatör, örgütleyici, örgütçü 40033 organo- (önek) organik 40034 organoid organoit, kılgana benzeyen 40035 organometallic organometalik 40036 organs of speech ses kılganları, ses aygıtı 40037 organza organze 40038 organzine organzin ibrişimi 40039 orgasm orgazm, doyunum, cinsî doyum 40040 orgiastic sefahatla ilgili, âlemle ilgili 40041 orgy seks partisi, âlem, cümbüş 40042 oriel window cumbalı pencere 40043 oriel cumba, çıkma 40044 Orient yönlendirmek, şark 40045 oriental bacon pastırma 40046 oriental şarkî, doğuya özgü, şark, doğu 40047 orientalism şarkşinaslık, şarkiyat, istişrak, doğu bilimi 40048 orientalist şarkşinas, şarkiyatçı, müsteşrik, doğu bilimci 40049 orientate yönlendirmek 40050 orientation yönlendirme 40051 orifice ağız, delik 40052 oriflamme bayrak, sancak 40053 origami Japon çönge katlama sanatı 40054 origan yabani mercanköşk 40055 origin başlangıç, kaynak, kök, köken 40056 original capital kuruluş sermayesi, ana sermaye 40057 original copy esas kopya 40058 original orijinal, asıl, esas, başlangıç, hiç kimden götürülmemiş, hamıdan seçilen, şahsî, özüne mahsus, gayriadi 40059 originality orijinallik, asıllık, özüne mahsusluk 40060 originally başlangıçta, aslında, özgün bir biçimde 40061 originate from den kaynaklanmak 40062 originate kaynaklanmak, çıkmak, başlamak, başlatmak 40063 originating traffic mebde trafiği, çıkış trafiği 40064 oriole sarıasma, sarnıcık 40065 orlop kontra tavlon, alt güverte 40066 ormolu altın kaplama tunç, yaldızlı pirinç 40067 ornament süs, süs eşyası, süslemek 40068 ornamental plants süs ösümlükleri 40069 ornamental süs olarak kullanılan, süsleyici, süslü, cafcaflı 40070 ornamentation süs, ziynet 40071 ornate çok süslü 40072 ornery huysuz, aksi, aşağılık, kaba, nahoş 40073 ornithological kuşbilimle ilgili, ornitolojik 40074 ornithologist kuşbilimci, ornitolog 40075 ornithology kuş bilimi 40076 orogenesis orojenez, dağoluşum 40077 orogenic orojenik 40078 orogeny dağoluş, orojeni 40079 orographic orografik 40080 orography orografi 40081 orology dağlar bilgisi, oroloji 40082 orometer yükseklik barometresi 40083 orotund tumturaklı, tantanalı, dolgun sesli 40084 orphan öksüz, yetim, öksüz bırakmak 40085 orphanage yetimler yurdu 40086 orpiment orpiment, sarı zırnık 40087 orris powder süsen kökü tozu 40088 orrisroot süsen kökü, menekşe kökü 40089 orthicon ortikon, sınalgı alıcı tüpü 40090 ortho- (önek) doğru 40091 orthocenter yükseklik merkezi, yükseklik özeği 40092 orthochromatic ortokromatik 40093 orthoclase ortoklaz 40094 orthodontia ortodonti 40095 orthodontics diş düzeltme sanatı 40096 orthodox herkesin inandığına inanan, ortodoks, alışılmış, geçerli, kabul edilmiş 40097 orthogonal dikey 40098 orthographic ortografik, dikçizgisel 40099 orthography imla, yazım 40100 orthohydrogen ortohidrojen 40101 orthonormal ortonormal 40102 orthopaedic surgeon ortopedist 40103 orthopaedic surgery ortopedik ameliyat 40104 orthopaedic ortopedik 40105 orthopaedics ortopedi 40106 orthopedic bkz.orthopaedic 40107 orthoscope ortoskop 40108 os sümük 40109 Oscar oskar ödülü 40110 oscillate sarkaç gibi sallanmak, salınmak 40111 oscillation salınım 40112 oscillator osilatör, salıngaç, sallayıcı, titretici 40113 oscillatory titreşimli, titreyen, sallanan 40114 oscillogram osilogram 40115 oscillograph osilograf, salınımçizer 40116 oscilloscope osiloskop, salınımgözler 40117 osculate dokunmak, yaslanmak, ortak özellikleri olmak 40118 osculating curve dokunum eğrisi 40119 osculating plane dokunum düzlemi 40120 osculation öpme, yaslanma 40121 osier sepetçisöğüdü, sorkun 40122 osmic osmik 40123 osmiridium osmiridyum 40124 osmium osmiyum 40125 osmosis geçişim, geçişme, osmoz 40126 osmotic pressure osmotik basınç, geçişim basıncı 40127 osmotic osmotik 40128 osprey balık kartalı 40129 ossein sümük tutkalı 40130 osseous sümükle ilgili, sümüklü 40131 ossicle kulak sümükçüğü 40132 ossification sümükleşme 40133 ossified sümükleşmiş 40134 ossify sümükleştirmek, sümükleşmek 40135 ossuary ölü sümüklerinin korunduğu yer 40136 osteitis sümük iltihabı 40137 ostensible partner sözde ortak 40138 ostensible görünüşte, sözde, gerçek olmayan 40139 ostensibly görünürde 40140 ostentation gösteriş, çalım, hava 40141 ostentatious gösterişli, gösterişçi, cakalı, çalımlı 40142 osteoblast osteoblast, sümük anagöze 40143 osteoid sümüksü 40144 osteology sümükbilimi, osteoloji 40145 osteoma sümük tümörü, osteom 40146 osteomalacia sümük yumuşaması, osteomalasi 40147 osteomyelitis sümük iliği iltihabı 40148 osteopath kırıkçı 40149 ostler seyis 40150 ostracism toplumdan dışlama, ilişkiyi kesme, sürgün etme 40151 ostracize toplum dışı bırakmak, ilişiğini kesmek, soyutlamak 40152 ostrich plume devekuşu tüyü 40153 ostrich devekuşu 40154 other than hariç, dışında 40155 other diğer, öteki, öbür, başka, özge, diğeri, öbürü, başkası, özgesi 40156 otherwise başka türlü, farklı bir şekilde, başka bakımlardan, yoksa, aksi takdirde 40157 otiose aylak, tembel, işsiz, faydasız, gereksiz 40158 otitis media ortakulak iltihabı 40159 otitis kulak iltihabı 40160 otolaryngologist kulak, burun, boğaz uzmanı 40161 otolaryngology kulak-burun-boğaz bilimi 40162 otology kulak, burun, boğaz hastalıkları bilimi 40163 otoscope otoskop 40164 otter su samuru, samur kürk 40165 Ottoman Empire Osmanlı imparatorluğu 40166 Ottoman Osmanlı, sedir, divan 40167 ouch (acı belirtir) ah! 40168 ought to -meli, -malı, -mesi gerek 40169 ought (ödev/zorunluluk belirtir) -meli, -malı, -mesi gerek, -se iyi olur 40170 ounce ons, zerre, parça, birazcık 40171 Our Lady Meryem Ana 40172 Our Lord Hazreti isa 40173 our bizim 40174 ours bizimki 40175 ourselves biz, kendimiz, özümüz 40176 oust dışarı atmak, zorla çıkarmak 40177 out and about iyileşmiş, ayaklanmış 40178 out and out komple, tam, tamamen 40179 out building ek bina 40180 out cold bilinçsiz, özünü kaybetmiş 40181 out for -in peşinde 40182 out in left field nev'i şahsına münhasır 40183 out of action işlemeyecek hale gelmiş 40184 out of agenda gündem dışı 40185 out of balance dengesiz 40186 out of breath nefes nefese 40187 out of control kontrolden çıkmış olmak 40188 out of danger tehlikeden çıkmış, iyileşmiş 40189 out of date eski, modası geçmiş 40190 out of doors dışarıda 40191 out of fashion demode, modası geçmiş 40192 out of function iş görmez, hizmet dışı 40193 out of gas yorgun argın 40194 out of gear (vites) boşta 40195 out of hand derhal, hemen, birdenbire 40196 out of harm's way tehlikeden uzak, emniyette 40197 out of keeping bağdaşmayan, zıt 40198 out of luck şansı olmamak 40199 out of one's depth boyunu aşan, bilgi ve yeteneğini aşan 40200 out of one's mind çatlak, üşütük, kaçık, deli 40201 out of order çalışmaz, bozuk 40202 out of pity acıyarak, acıdığı için 40203 out of place yersiz, uygunsuz 40204 out of pocket sarf edilmiş, cepten çıkmış, zararda, zarar etmiş 40205 out of position yerinden çıkmış 40206 out of practice körelmiş, pratiğini yitirmiş 40207 out of print baskısı tükenmiş 40208 out of proportion mantıksızca 40209 out of reach erişilmez, yetişilmez 40210 out of season satın alınmaz, mevsimsiz, yersiz, vakitsiz 40211 out of service hizmet dışı 40212 out of sight gözden uzak, kazık marka, fahiş 40213 out of sorts keyifsiz, neşesiz 40214 out of spite garezinden 40215 out of stock elde kalmamış, mevcudu tükenmiş 40216 out of temper huysuz 40217 out of the blue damdan düşme, damdan düşer gibi 40218 out of the corner of one's eye göz ucuyla 40219 out of the ordinary olağandışı, alışılmamış 40220 out of the question olanaksız 40221 out of the running kazanma ümidi olmayan 40222 out of the way olağandışı, anormal 40223 out of the wood dertten beladan uzak 40224 out of thin air hiç yoktan 40225 out of this world süper, olağanüstü, müthiş 40226 out of time temposu bozuk 40227 out of touch with -den habersiz 40228 out of turn sırasız, yersiz, uygunsuz 40229 out of use kullanılmayan, modası geçmiş 40230 out of wedlock evlilik dışı 40231 out of work işsiz, boşta 40232 out of -den dışarı, dışına, dışında, -siz, -sız 40233 out one's element halinden memnun olmayan, keyfi kaçmış 40234 Out with it! Söyle şunu! 40235 Out with you Çık dışarı! 40236 Out you go! Çık dışarı! 40237 out dışarı, dışarıya, dışarıda, yüksek sesle, bağırarak, adamakıllı, tamamıyla, bütünüyle, modası geçmiş, dışta yer alan, dış, harici, uzak, uzakta olan, olanaksız, (ışık/ateş/vb.) sönmüş, sönük, (tahmin/hesap/vb.) yanlış 40238 out-of-focus flu, bulanık, odak dışı 40239 out-of-pocket expenses küçük nakit masraflar 40240 out-of-the-way ücra, uzak, sapa, ıssız 40241 outage fire, hizmet dışı kalma 40242 outbalance daha ağır gelmek, geçmek 40243 outbid -den daha fazlasını teklif etmek 40244 outboard engine dış kozgaltka, takma kozgaltka 40245 outboard motor küçük botların arkasına takılan kozgaltka 40246 outboard tekne dışı, takma kozgaltkalı, dıştan kozgaltkalı 40247 outbreak patlak verme, çıkma, salgın 40248 outbuilding ek bina 40249 outburst patlama, patlak verme 40250 outcast toplumdan atılmış, serseri 40251 outclass -den çok üstün olmak 40252 outcome sonuç 40253 outcrop yeryüzüne çıkmış katman ya da kaya 40254 outcry halk protestosu 40255 outdate geçersiz kılmak, modası geçmek, bayatlamak 40256 outdated modası geçmiş 40257 outdistance daha hızlı gitmek ya da daha ileri gitmek, geçmek, geride bırakmak 40258 outdo -den üstün olmak, yenmek, geçmek 40259 outdoor antenna harici anten, dış anten 40260 outdoor açık havada, açık havada olan/yapılan, açık hava 40261 outdoors açık hava, dışarısı, açık havada, dışarıda 40262 outer cover dış örtü 40263 outer ear dışkulak 40264 outer space uzay 40265 outer world dış dünya 40266 outer harici, dış, çöl, hariçteki, dıştaki, çöldeki 40267 outermost en dıştaki, en uzaktaki 40268 outface meydan okumak 40269 outfit teçhizat, takım, donatı, türküm, ekip 40270 outfitter teçhizat müteahhidi 40271 outflow dışarıya akan miktar, taşan miktar 40272 outgo masraf 40273 outgoing giden, ayrılan, canayakın 40274 outgoings masraf, gider 40275 outgrow -den daha çabuk büyümek, sığmamak, ...için fazla büyümüş olmak 40276 outgrowth doğal sonuç, büyüyen, gelişen şey 40277 outhouse ek yapı 40278 outing gezinti, gezi 40279 outlandish garip, acayip, tuhaf 40280 outlast -den daha uzun sürmek 40281 outlaw kanun kaçağı, haydut, suçlu ilan etmek, (neyise) yasadışı ilan etmek 40282 outlay (on/for ile) harcanan pul, gider, masraf 40283 outlet çıkış yeri, delik, ağız 40284 outlier şahit tepe, tanıktepe 40285 outline ana hatlar, taslak, özet, şekil, şeklini/taslağını çıkarmak 40286 outlive -den daha uzun yaşamak 40287 outlook görünüm, bakış açısı, ileriki olasılıklar 40288 outlying merkezden uzak, uzak 40289 outmanoeuvre (rakibinden) daha etkili hareket etmek, (rakibine) üstünlük sağlamak 40290 outmoded modası geçmiş 40291 outmost en dıştaki, en uzaktaki 40292 outnumber sayıca üstün olmak 40293 outpatient ayakta tedavi edilen hasta 40294 outpost ileri karakol 40295 output amplifier çıkış amplifikatörü, çıkış yükselteci 40296 output circuit çıkış devresi 40297 output data çıkış bilgisi, çıktı bilgileri 40298 output device çıktı aygıtı 40299 output impedance çıkış empedansı, çıkış çelisi 40300 output shaft çıkış mili 40301 output tube çıkış tüpü, çıkış lambası 40302 output voltage çıkış gerilimi 40303 output verim, randıman, üretim, ürün, bilgisayardan alınan bilgi, çıktı 40304 outrage nefret uyandırıcı hareket, zulüm, büyük öfke, nefret, öfkelendirmek, nefretini uyandırmak 40305 outrageous terbiyesiz, çirkin, öfke uyandırıcı, ahlaksız, utanmak, şok edici 40306 outreach uzama, aşmak, geçmek 40307 outrider araba önündeki atlı uşak 40308 outrigger avara demiri, dirsekli çıkıntı, dirsekli iskele 40309 outright tamamen, bütünüyle, açıkça, dobra dobra, tam, kesin, katıksız, içten, açık sözlü, gerçek 40310 outsell fazla satmak 40311 outset başlangıç 40312 outshine -den daha fazla parlamak 40313 outside diameter dış çap 40314 outside left solaçık 40315 outside right sağaçık 40316 outside dış, dış taraf, dış, harici, açık havada olan, dışarıdaki, dıştan gelen, dış, en çok, en yüksek, azami, (şans/olasılık/vb.) uzak, dışarıda, dışarıya, dışında, dışına 40317 outsider bir türkümün dışında olan kimse, bayırda olan bir kes, yabancı, kenar adam, özge, yad, kenar şahıs, kazanma olasılığı az olan yarışmacı/döngül 40318 outsize (giysi) çok büyük boy 40319 outskirts kentin dışı, dış mahalle, varoş 40320 outsmart kurnazlıkla üstesinden gelmek, hakkından gelmek, yenmek, altetmek 40321 outspoken dobra dobra konuşan, açık sözlü 40322 outspread (kol/vb.) açık, gerilmiş 40323 outstanding debt ödenmemiş borç 40324 outstanding diğerlerinden iyi, çok iyi, göze çarpan, henüz yapılmamış, yarım kalmış, ödenmemiş 40325 outstandings ödenmemiş borçlar 40326 outstretched uzanmış, gerilmiş, açık 40327 outstrip -den daha iyi yapmak, geçmek, geride bırakmak 40328 outturn üretim, mahsul 40329 outward dış, bkz.outwards 40330 outwardly dıştan, görünüşte 40331 outwards dışarıya 40332 outwash yıkamak 40333 outweigh -den daha ağır basmak, -den daha önemli olmak 40334 outwit kurnazlıkla altetmek, yenmek 40335 outwork evde yapılan parça başı iş 40336 outworker parça başı çalışan kişi 40337 outworn modası geçmiş, geçerliliğini yitirmiş 40338 ouzel karatavuk 40339 ova yumurtalar, tohum 40340 oval yumurta biçiminde, oval 40341 ovarian yumurtalıkla ilgili, tohumlukla ilgili 40342 ovaritis yumurtalık iltihabı 40343 ovary yumurtalık, tohumluk 40344 ovation coşkunca alkış/beğeni 40345 oven bird çömlekçi kuşu 40346 oven fırın 40347 oven-dry fırınlanmış, fırında kurumuş 40348 over a barrel sıkışık durumda, zor bir durumda 40349 over again bir daha 40350 over against karşısında 40351 over and above -den başka 40352 over and over again tekrar tekrar, defalarca 40353 over sb's head anlama kapasitesinin üstünde, çok zor 40354 over the hill yaşını başını almış 40355 over the moon çok mutlu, sevinçten uçan 40356 over there orada, karşıda 40357 over weight fazla kilolu 40358 over yere, aşağıya, ters, karşıya, öbür tarafa, -in üzerine, üstüne, üstünde, (alttaki şeye değmeksizin) -in üzerinde, üzerine, aracılığıyla, -den, -dan, bitmiş, sona ermiş 40359 over- (önek) aşırı, üstün, üstünde, fazla 40360 over-charge fazla yüklemek, fazla doldurmak 40361 overact abartmalı bir şekilde oynamak 40362 overage aşırı yaşlanmak 40363 overall efficiency toplam verim 40364 overall her şey dahil, tüm, toplam, ayrıntılı, geniş kapsamlı, sonuçta, genelde 40365 overalls işçi tulumu, tulum 40366 overawe korkutmak, sindirmek 40367 overbalance dengesini kaybedip düşmek, dengesini bozup düşürmek 40368 overbear fazla ürün vermek 40369 overbearing mütehakkim, buyurucu 40370 overbid fazla fiyat vermek 40371 overblown abartmalı, fazla açmış çiçek 40372 overboard gemiden denize 40373 overburden (with ile) -e fazla yük taşıtmak, fazla yüklenmek 40374 overbusy aşırı meşgul 40375 overbuy fazla miktarda satın almak 40376 overcapitalization aşırı kapitalizasyon 40377 overcapitalize sermayesini yüksek göstermek 40378 overcast bulutlu, kapalı 40379 overcharge fazla fiyat istemek, fazla hesap yazmak, kazıklamak 40380 overcoat palto 40381 overcome üstesinden gelmek, alt etmek, galip gelmek, (duygu/vb.) davranışları etkilemek 40382 overconfident özüne fazla güvenen 40383 overcrowd (with ile) çok fazla insanla doldurmak, aşırı kalabalık yapmak, tıka basa doldurmak 40384 overcurrent fazla akım, aşırı akım 40385 overdeveloped sürdevelope, aşırı açındırılmış 40386 overdevelopment sürdevelopman, aşırı açındırma 40387 overdo abartmak, şişirmek, gereğinden fazla kullanmak, aşırı duygusallık göstermek 40388 overdone fazla pişmiş, abartılmış, şişirilmiş, aşırı, çok fazla, aşırıya kaçmış 40389 overdose aşırı doz 40390 overdraft hesabından fazla pul çekme izni, açık kredi 40391 overdraw (bankadaki hesabından) fazla pul çekmek 40392 overdrive transmission overdrayv transmisyonu, fazla sürat düzeni 40393 overdrive aşırı hız düzeni, yüksek hız vitesi 40394 overdue vadesi geçmiş, rötarlı, geçikmiş 40395 overdye üzerine boyamak 40396 overeat fazla yemek yemek, oburluk etmek 40397 overestimate olduğundan fazla değer biçmek, abartmak 40398 overexposed sürekspoze, aşırı ışıklı 40399 overexposure sürekspozisyon, aşırı ışıklama 40400 overfall çağlayan, bank 40401 overflow pipe taşıntı borusu, taşma borusu 40402 overflow taşmak, -in dışına taşmak, sığamamak, taşma, taşkın, oluk 40403 overflowing pek bol 40404 overgrow çok büyümek, çabuk büyümek, kartlaşmak 40405 overgrown yabanıl ösümlüklerle kaplı, fazla/hızlı büyümüş 40406 overgrowth aşırı büyüme 40407 overhang sarkmak 40408 overhanging sarkık 40409 overhardening aşırı sertleşme, aşırı sertleştirme 40410 overhaul elden geçirmek, yoklamak, onarmak, yetişip geçmek 40411 overhead camshaft üstten kam mili, üstten eksantrik mili 40412 overhead cost dolaylı maliyet 40413 overhead crane yürür köprü 40414 overhead crossing üstgeçit 40415 overhead expenses genel giderler 40416 overhead irrigation yağdırma sulaması 40417 overhead line havai hat 40418 overhead railway asma demiryolu 40419 overhead kafasının üstünde, yukarıda, tepede 40420 overheads işletme giderleri 40421 overhear kulak misafiri olmak, gizlice dinlemek 40422 overheat aşırı ısıtmak, fazla ısıtmak, fazla ısınmak 40423 overinsure değerinden yüksek sigorta yaptırmak 40424 overjoyed çok sevinçli 40425 overkill gereğinden fazla silah, sınırını aşınca zarar veren şey 40426 overladen fazlasıyla yüklenmiş, fazla süslenmiş 40427 overland karayolu ile yapılan, karadan 40428 overlap üstüste binmek, kısmen kaplamak 40429 overlay kaplama, örtü, kaplamak, üstüne yüklemek, üzerine yatırmak 40430 overload aşırı yüklemek, fazla çıngı kullanmak 40431 overlook -e nazır olmak, bakmak, gözden kaçırmak, görememek, atlamak, göz yummak, affetmek 40432 overlord derebeyi 40433 overmaster hakkından gelmek 40434 overmuch aşırı, gereğinden fazla 40435 overnight interest rate gecelik faiz oranı 40436 overnight interest gecelik faiz 40437 overnight repo bir gecelik repo 40438 overnight stay bir gece kalma 40439 overnight geceleyin, gece, aniden, bir anda 40440 overpass bkz.flyover 40441 overpay fazla ödemek 40442 overplay abartmak 40443 overplus fazlalık 40444 overpopulation nüfus fazlalığı, aşırı nüfuslanma 40445 overpower yenmek, ezmek, hakkından gelmek, alt etmek 40446 overpowering kahredici 40447 overpressure aşırı basınç, fazla basınç 40448 overprint üst baskı, üstüne basmak 40449 overprints fazla basmak, üzerine yeniden basmak 40450 overproduce gereğinden fazla öndürmek 40451 overproduction aşırı üretim 40452 overpunch aşırı delgilemek, fazla delmek 40453 overrate fazla değer vermek, büyütmek, abartmak 40454 overreach yetişip geçmek, hile ile yenmek 40455 override umursamamak, önem vermemek 40456 overriding ağır basan 40457 overripe geçkin, fazla olgun 40458 overrule reddetmek, iptal etmek, geçersiz kılmak 40459 overrun istilâ etmek, (sınır/bitiş süresi/vb.) aşmak, uzamak 40460 oversaving aşırı tasarruf 40461 overseas countries denizaşırı ülkeler 40462 overseas denizaşırı 40463 oversee göz kulak olmak, bakmak, izlemek 40464 overseer müdür, müfettiş, ustabaşı, kalfa 40465 oversell aşırı övmek, göklere çıkartmak 40466 overset devirmek, altüst etmek, devrilmek, altüst olmak 40467 overshade gölge etmek, gölgelemek, gölgede bırakmak 40468 overshadow gölge düşürmek, gölgelemek 40469 overshoe şoson, lastik 40470 overshoot çok hızlı gidip kaçırmak, geçip gitmek 40471 oversight dikkatsizlik, gözden kaçırma, dalgınlık 40472 oversimplify yalınlaştırarak anlamını çarpıtmak, bozmak, fazla basitleştirmek 40473 oversized büyük boy 40474 oversleep uyuya kalmak 40475 overspend fazla sarf etmek 40476 overstate abartmak, artırmak, büyütmek, şişirmek 40477 overstep aşmak, çok ileri gitmek, çizgiyi aşmak 40478 overstock fazla stok yapmak 40479 overstrain aşırı zorlamak 40480 overstress aşırı gerilme 40481 overstretch aşırı germek 40482 overstrung aşırı duyarlı ve heyecanlı 40483 oversubscribe fazla taahhüt etmek 40484 oversubscription fazla taahhüt, aşırı talep 40485 oversupply fazlalık 40486 overt gizli olmayan, ortada, açık, aleni 40487 overtake yetişip geçmek, sollamak, ansızın yakalamak, bastırmak 40488 overtax ağır vergi koymak, fazla vergi istemek, sınırını zorlamak 40489 overthrow (hükümet/vb.) devirmek, yıkmak 40490 overthrust aşma, bindirme 40491 overtime pay fazla mesai vergini 40492 overtime work fazla çalışma 40493 overtime fazla mesai 40494 overtone ahenk sesi 40495 overtop tepesini aşmak 40496 overture uvertür, ç.görüşme önerisi, öneri 40497 overtures görüşme önerisi 40498 overturn devirmek, devrilmek 40499 overvalue fazla kıymet biçmek 40500 overvoltage aşırı gerilim 40501 overweening kibirli, özünü beğenmiş, mağrur 40502 overweight (belli bir kilodan) ağır, fazla ağır, fazla kilolu 40503 overwhelm yenmek, ezmek, bastırmak, garketmek, boğmak 40504 overwhelming çok büyük, ezici 40505 overwind aşırı sarmak 40506 overwork fazla çalışmak, fazla çalıştırmak, aşırı heyecanlı, gergin 40507 overwrite üstüne yazmak 40508 overwrought çok heyecanlı, sinirleri gergin, fazla işlemeli 40509 oviduct yumurta arnası, yumurta geçidi 40510 oviferous yumurtası olan 40511 oviform yumurta biçiminde, oval 40512 ovigerous yumurta oluşturucu, yumurtlayıcı, yumurtlayan 40513 ovipositor yumurtlama borusu 40514 ovogenesis yumurtalıkta olgun yumurta oluşumu 40515 ovular yumurtayla ilgili 40516 ovulate yumurtlamak 40517 ovulation ovülasyon, yumurtlama 40518 ovule ovum, tohum taslağı 40519 ovum yumurta 40520 owe sb a grudge kin beslemek 40521 owe borcu olmak, borçlu olmak, borçlu olmak 40522 owing to -den dolayı, yüzünden, (edat) -den dolayı, yüzünden 40523 owing ödenmemiş 40524 owl baykuş, puhu 40525 owlet baykuş yavrusu 40526 owlish baykuş gibi 40527 own resources öz kaynaklar 40528 own up to itiraf etmek 40529 own weight ölü yük, zati yük 40530 own kendi, kendisinin, sahip olmak, tanımak, kabul etmek, itiraf etmek 40531 owner sahip, mal sahibi 40532 ownerless sahipsiz 40533 ownership mülkiyet, sahiplik 40534 ox öküz 40535 ox-bow lake akmaz 40536 ox-eye daisy öküzgözü, mastıçiçeği 40537 oxalate oksalat 40538 oxalic acid oksalik asit, kuzukulağı asidi 40539 oxalic oksalik 40540 oxcart öküz arabası, kağnı 40541 oxherd sığır sürüsü 40542 oxidase oksidaz 40543 oxidation number oksitlenme numarası 40544 oxidation oksidasyon, yükseltgenme, paslanma, oksitlenme 40545 oxidation-reduction yükseltgeme-indirgeme 40546 oxide oksit 40547 oxidize oksitlemek, oksitlenmek 40548 oxidizing agent yükseltgen madde 40549 oxidizing flame yükseltgeyici alev 40550 oxidizing yükseltgeyici, oksitleyici 40551 oxime oksim 40552 oxlip çuhaçiçeğine benzer bir ösümlük 40553 oxonium oksonyum 40554 oxtail öküz kuyruğu 40555 oxyacetylene welding oksijen kaynağı 40556 oxyacetylene oksiasetilen 40557 oxyacid oksi asit 40558 oxygen apparatus oksijen teneffüs aygıtı 40559 oxygen cycle oksijen çevrimi 40560 oxygen mask oksijen maskesi 40561 oxygen tent oksijen çadırı 40562 oxygen oksijen 40563 oxygen-free oksijensiz 40564 oxygenate oksijen katmak 40565 oxygenated oksijenli 40566 oxyhydrogen oksijen ile hidrojen karışımı 40567 oyer and terminer ağır ceza mahkemesi 40568 oyez dikkat!, dinleyin! 40569 oyster bank istiridye yatağı 40570 oyster bed istiridye yatağı 40571 oyster catcher istridye avcısı, deniz saksağanı 40572 oyster shell istiridye kabuğu 40573 oyster istiridye 40574 ozalid print ozalit baskısı 40575 ozokerite ozokerit 40576 ozone friendly ozon dostu, ozona zarar vermeyen 40577 ozone layer ozon tabakası 40578 ozone ozon, temiz hava 40579 ozonide ozonit 40580 ozonize ozonlaştırmak 40581 ozonizer ozonatör, ozon öndürücüsü 40582 ozonolysis ozonoliz 40583 ozonometer ozonölçer, ozonometre 40584 ozonosphere ozonosfer, ozon tabakası 40585 P.S. not 40586 pa baba 40587 pabular besinle ilgili 40588 pabulum yiyecek, gıda 40589 pace adım, yürüyüş, sürat, hız, ağır ya da düzgün adımlarla yürümek, adımla ölçmek, adımlamak, koşu ya da yürüyüş hızını belirlemek 40590 pacemaker diğerlerine örnek olan kimse, kalp atışlarını düzenleyen aygıt 40591 pachyderm fil gibi kalın derili memeli döngül 40592 pacific barışsever, barışçı 40593 pacification barışma, yatıştırılma, teskin etme 40594 pacifier barıştıran kimse, emzik 40595 pacifism barışseverlik 40596 pacifist barışsever, barışçı 40597 pacify yatıştırmak, sakinleştirmek, rahatlatmak, barışı/güvenliği sağlamak 40598 pack animal yük döngülü 40599 pack horse yük beygiri 40600 pack ice deniz suyu buzu, deniz buzlası 40601 pack in ilgi çekmek, sarmak 40602 pack it in durdurmak 40603 pack off sepetlemek, göndermek 40604 pack one's bags pılıyı pırtıyı toplamak 40605 pack up işi bitirmek, durmak, stop etmek, paketlemek, kaplaştırmak 40606 pack bohça, çıkın, paket, sürü, (iskambil) deste, paket, bavul hazırlamak, bohçalamak, paket yapmak, paketlemek, sarmak, tıka basa doldurmak, (yiyecek) kutulara koymak, konservelemek, koruyucu bir madde ile doldurmak, sarmak, kaplamak 40607 package deal paket teklif, toplu pazarlık 40608 package holiday turizm acentasının tertiplediği gezi 40609 package tour türküm turu, paket tur 40610 package paket, bohça, bağlama, ambalaj, kutu, kaplaştırma, kaplama, bükmek, kaplaştırmak, paketlemek 40611 packaged software paket bağdarlama 40612 packaging paketleme, ambalajlama 40613 packed like sardines balık istifi gibi 40614 packed tıka basa dolu, kalabalık, paketlenmiş 40615 packer ambalaj kılgası 40616 packet mode paket modu, paket anahtarlamalı işletim 40617 packet switching paket anahtarlama 40618 packet paket 40619 packing bolt salmastra cıvatası 40620 packing box eşya sandığı, salmastra, tampon yuvası 40621 packing case tahta kasa, tahta sandık, eşya sandığı 40622 packing house depo, antrepo 40623 packing material dolgu malzemesi 40624 packing needle çuvaldız 40625 packing paper paket çöngesi, ambalaj çöngesi 40626 packing ring salmastra bileziği 40627 packing washer salmastra rondelası 40628 packing paketleme, ambalaj, paketleme malzemesi 40629 packsaddle semer 40630 packthread ambalaj ipi, bağlama ipi, çuvaldız ipi 40631 pact antlaşma, muahede, pakt, mukavele, saziş 40632 pad character doldurma karakteri 40633 pad jig fular jiger 40634 pad the bill faturayı şişirmek 40635 pad (koruyucu) yastık, (pamuklu/vb.yumuşak) tıkaç, çönge destesi, bloknot, ıstampa, (döngül) taban, ev, daire, içini doldurmak, (konuşma/vb.) şişirmek, uzatmak, sessizce yürümek 40636 pad-dry process fularlama-kurutma yöntemi 40637 pad-roll method emdirme-bekletme yöntemi 40638 padding machine fularlama emdirme kılgası, fular 40639 padding mangle emdirme kılgası, fular 40640 padding vatka, kıtık 40641 paddle boat yandan çarklı gemi 40642 paddle box davlumbaz 40643 paddle one's own canoe kendi işini kendi görmek 40644 paddle steamer yandan çarklı gemi 40645 paddle wheel gemi çarkı, kanatlı çark 40646 paddle kısa kürek, (masa tenisi) raket, kısa kürekle yürütmek, kısa kürek kullanmak, suda gezinmek, tokat atmak 40647 paddle-wheel fan santrifüjlü vantilatör 40648 paddock küçük çayır alan, padok 40649 paddy field çeltik tarlası 40650 paddy çeltik, pirinç, çeltik tarlası 40651 padishah padişah, sultan 40652 padlock asma kilit 40653 paean sevinç şarkısı, sevinç nidası, zafer türküsü 40654 paediatrics bkz.pediatrics 40655 pagan dinsiz 40656 paganism putperestlik 40657 page boy konakçı komisi 40658 page sayfa, bet, (konakçı/vb.) garson, iç oğlanı, adını anons etmek, çağırmak 40659 pageant kutlama töreni, gösteri 40660 pageantry parlak gösteri 40661 pager çağrı cihazı 40662 paginal sayfalara ait 40663 paginate sayfalara numara koymak 40664 pagination sayfalara numara koyma 40665 paging sayfaları numaralama, sayfalama 40666 pagoda pagoda 40667 pah püh! 40668 paid ödenmiş, verginli 40669 paid-in capital ödenmiş sermaye 40670 paid-in ödenmiş 40671 paid-up ödenmiş 40672 pail kova, gerdel 40673 pailful bir kova dolusu 40674 paillasse ot minder 40675 paillette pul 40676 pain in the neck baş belası, dert 40677 pain ağrı, sızı, acı, ıstırap, baş belası, üzmek, kırmak, incitmek, kalbini kırmak 40678 pained incinmiş, sıkıntılı 40679 painful acı veren 40680 painkiller ağrı kesici 40681 painless acısız, ağrısız 40682 pains zahmet, gayret 40683 painstaking dikkatli, özenli 40684 paint drier sikatif 40685 paint spray gun boya tabancası 40686 paint the lily allayıp pullamak 40687 paint the town red eğlenceye takılmak 40688 paint boyamak, (boya ile) resmini yapmak, betimlemek, tasvir etmek, makyaj yapmak, boyanmak, boya 40689 paintbox boya kutusu 40690 paintbrush boya fırçası 40691 painted woman fahişe 40692 painted boyalı, renkli 40693 painter ressam, badanacı, boyacı 40694 painting ressamlık, yağlıboya resim, tablo, keste 40695 paintress kadın ressam 40696 pair of compasses pergel 40697 pair of scissors makas 40698 pair up çift oluşturmak 40699 pair çift, karı koca, çift, çift çift düzenlemek, çift olmak, eş olmak, eşlik etmek 40700 pair-oar çift kürekli tekne 40701 pairing çiftleşme 40702 pajamas pijama 40703 pal arkadaş, dost, ahbap 40704 palace saray 40705 paladin şövalye, şampiyon 40706 palaeontology paleontoloji, taşılbilim 40707 palatable tadı güzel, lezzetli, makul, hoş 40708 palatal harmony büyük ünlü uyumu 40709 palatal sound damaksıl ses 40710 palatal damak ile ilgili, damaksıl, damak ile ilgili, damaksıl ses 40711 palatalization damaksıllaşma 40712 palatalize damaksıllaştırmak 40713 palate damak, ağız tadı 40714 palatial saray gibi, görkemli 40715 palatine tonsil bademcik 40716 palatine damakla ilgili, damak sümüğü 40717 palaver görüşme, müzakere, palavra, pohpohlama, yağcılık 40718 pale (yüz) soluk, (renk/vb.) solgun, cansız, solmak, soldurmak, sönük kalmak, önemsiz kalmak 40719 palea pulcuk 40720 paleface solukbenizli, beyaz (adam) 40721 paleness solukluk, renksizlik 40722 paleo- (önek) paleo, eski 40723 Paleocene paleosen 40724 paleographer paleograf 40725 paleography paleografi 40726 paleolithic yontma taş devrine ait 40727 paleontologist paleontolog, taşılbilimci 40728 paleontology paleontolog, taşılbilim 40729 Paleozoic paleozoik 40730 Palestine Filistin 40731 Palestinian Filistinli 40732 paletot palto, manto 40733 palette ressam paleti, palet 40734 palfrey binek atı 40735 palindrome makam 40736 paling çit, şarampol, parmaklık 40737 palingenesis yeniden doğma 40738 palisade kazıklarla yapılmış çit, siper kazığı, şarampol 40739 pall tabut örtüsü, (içinde ölü olan) tabut, kasvet veren örtü, perde, usandırmak, bıktırmak, yavanlaşmak, sıkmak 40740 palladium palladyum 40741 pallete palet 40742 palliate (hastalık) hafifletmek, dindirmek 40743 palliation (hastalık) hafifletme, dindirme, mazur gösterme 40744 palliative palyatif, geçici, hafifletici, geçici çare, geçici önlem 40745 pallid solgun, soluk, benzi atmış 40746 pallidness solgunluk, solukluk 40747 pallium palyum, beyin zarı, başpiskopos cüppesi 40748 pallor solgunluk, soluk benizlilik 40749 pally yakın, samimi 40750 palm grease rüşvet 40751 palm off kakalamak, kazıklamak 40752 palm oil hurma yağı 40753 palm sugar hurma şekeri 40754 palm tree hurma ağacı 40755 palm palmiye, hurma ağacı, avuç içi, aya 40756 palmate palmiye yaprağı şeklinde, perdeayaklı 40757 palmette hurma yaprağı süsü 40758 palmiped perdeayaklı 40759 palmist el falcısı 40760 palmistry el falı 40761 palmitate palmitat 40762 palooka beceriksiz boksör, hödük, ayı, kıro 40763 palp dokunaç 40764 palpability hissedilebilirlik, açıklık, aşikârlık 40765 palpable elle dokunulabilir, ele gelir, gözle görünür, somut, belli, apaçık, ortada, düpedüz 40766 palpate elle muayene etmek, elle tutmak 40767 palpation elle muayene, dokunma 40768 palpebra gözkapağı 40769 palpitant heyecandan titreyen 40770 palpitate (yürek) hızlı ve düzensizce atmak, titremek 40771 palpitation düzensiz kalp atışı, çarpıntı 40772 palsied felçli, kötürüm 40773 palsy inme, felç 40774 palter oyun etmek, hafife almak, ihmal etmek 40775 paltriness önemsizlik, değersizlik 40776 paltry önemsiz, değersiz, düşük 40777 paludal bataklık gibi, sıtmalı 40778 paludism sıtma 40779 pampas pampa 40780 pamper üzerine çok düşmek, avaylamak, şımartmak 40781 pamphlet kitapçık, broşür 40782 pamphleteer broşür yazan kimse 40783 pan tava, lavabo taşı, elek, suda yüzen ince buz, elemek, süzmek, elekle aramak, acımasızca eleştirmek, (sınalgayı) sağa sola çevirmek 40784 panacea (sözde) her derde deva ilaç 40785 panache gösteriş 40786 Panama Panama 40787 Panamanian Panamalı 40788 pancake coil yassı bobin 40789 pancake landing perdövitesli iniş 40790 pancake tava keki, gözleme 40791 panchromatic pankromatik 40792 pancreas pankreas 40793 pancreatic duct pankreas yolu 40794 pancreatic gland pankreas bezi 40795 pancreatic juice pankreas usaresi 40796 pancreatic tissue pankreas dokusu 40797 pancreatic pankreasla ilgili 40798 pancreatin pankreatin 40799 panda crossing yaya geçidi 40800 panda panda 40801 pandemic genel, evrensel 40802 pandemonium şamata, curcuna, tantana 40803 pander pezevenk 40804 pandora güzel kadın 40805 pane pencere camı 40806 panegyric övgü, methiye, kaside 40807 panegyrical övgü niteliğinde 40808 panegyrist methiyeci, kaside yazarı 40809 panegyrize övmek, methetmek, övgü düzmek 40810 panel discussion açık oturum 40811 panel saw aynalık testeresi 40812 panel kapı aynası, kaplama tahtası, kontrol panosu, panel, giysilere konulan kumaş parçası, dar uzun resim/yaçın, jüri heyeti 40813 panelist panele katılan kimse 40814 panelling tahta kaplama 40815 panelwork aynalı kaplama işi, silme işi 40816 pang ani ve şiddetli ağrı, sancı, acı 40817 pangs of hunger açlık sancısı 40818 pangs of love aşk sancısı, aşk acısı 40819 panhandle tava sapı, dilenmek 40820 panhandler dilenci 40821 panic panik, ürkü, paniğe uğratmak, paniğe kapılmak 40822 panic-stricken paniğe kapılmış 40823 panicky panik halinde, telaş verici 40824 panicle panikül, birleşik salkım 40825 panjandrum özünü çok yükseklerde gören güçlü kişi 40826 panne pan 40827 pannier küfe, sepet 40828 pannikin maşrapa 40829 panning panoramik, çevrinme 40830 panoplied tam silahlı 40831 panoply tam zırh takımı 40832 panorama panorama, toplu görünüm 40833 panoramic panoramik, çevrinme 40834 pansy hercai menekşe, ibne, oğlan 40835 pant sık sık nefes almak, nefes nefese kalmak, nefes nefese söylemek, kısa ve çabuk soluk 40836 pantaloons eskiden giyilen dar pantolon 40837 pantechnicon mobilya mağazası 40838 pantheism kamutanrıcılık, panteizm 40839 pantheist kamutanrıcı, panteist 40840 pantheistic panteistik, panteizm ile ilgili 40841 panther panter, puma 40842 panties kadın külotu 40843 pantihose külotlu çorap 40844 pantile alaturka kiremit, oluklu kiremit 40845 pantograph pantograf, tıpkıçizer 40846 pantomime pandomim 40847 pantry kiler 40848 pants kadın külotu, pantalon 40849 pantyhose külotlu çorap 40850 panzer motorize kuvvet 40851 pap lapa, sulu yemek 40852 papa ata, baba 40853 paper bag çönge torba 40854 paper capacitor çöngeli kondansatör 40855 paper chromatography çönge kromatografisi 40856 paper clip ataş 40857 paper currency tedavüldeki pul 40858 paper hanger duvar çöngesi kaplayan kimse 40859 paper mill çönge fabrikası 40860 paper money çönge pul, banknot 40861 paper office devlet arşivi 40862 paper profit çönge üzerindeki kâr, fiktif kâr 40863 paper tape çönge bant 40864 paper kâğıt, çönge, gazete, yenün, yazı, bildiri, (ç.) evrak, sınav soruları, duvar çöngesiyle kaplamak 40865 paperback çönge kapaklı kitap 40866 paperboy yenün dağıtıcısı 40867 paperhanger duvar çöngecisi 40868 paperknife kitap açacağı, çönge bıçağı 40869 papers on appeal celp, davetiye 40870 papers evrak 40871 paperweight çöngelerin uçmasını önleyen ağırlık 40872 paperwork kırtasiyecilik 40873 papery çönge gibi, çönge inceliğinde 40874 papier-mache çönge hamuru, kartonpiyer 40875 papilla tomur, meme, kabarcık, papil 40876 papillary kabarcıkları olan, kabarcık gibi 40877 papistry Katoliklik 40878 papoose Kızılderili çocuğu, arka sepeti 40879 pappus papus, tüy çanak, ayva tüyü, ince tüy 40880 pappy baba 40881 paprika kırmızı biber, istiot 40882 papula kabarcık 40883 papyraceous çönge gibi ince 40884 papyrus papirüs 40885 par for the course olan oldu 40886 par of exchange kambiyo paritesi, kambiyo kuru 40887 par value nominal değer 40888 par nominal değer, itibari kıymet, eşit düzey 40889 para paraşütçü asker, paragraf 40890 para- (önek) ötesinde, yanındaki, gibi, tali, yarı 40891 parabiosis parabiyoz 40892 parable mesel, ibret alınacak öykü 40893 parabola parabol 40894 parabolic aerial parabolik anten 40895 parabolic curve parabolik eğri 40896 parabolic reflector parabolik reflektör 40897 parabolic parabolik 40898 paraboloid headlight parabolik far 40899 paraboloid of revolution dönel paraboloit 40900 paraboloid paraboloit 40901 parachute jumper paraşütçü 40902 parachute paraşüt, paraşütle atlamak 40903 parachutist paraşütçü 40904 paraclete şefaatçi 40905 parade ground tören meydanı 40906 parade geçit töreni, gezinti yeri, gösteriş, sıraya dizilmek, gösteriş yapmak, hava atmak 40907 paradigm paradigma, dizi, örnek, kip 40908 paradigmatic dizi ile ilgili, dizisel 40909 paradigmatics dizibilim 40910 paradise cennet, cennet bahçesi 40911 paradox paradoks, yanıltmaç 40912 paradoxical çelişkili görünen, mantığa aykırı görünen 40913 paradrop paraşütle atmak 40914 paraffin oil gazyağı 40915 paraffin wax parafin 40916 paraffin parafin 40917 paraglider planör paraşüt 40918 paragon en iyi örnek 40919 paragonite paragonit 40920 paragraph paragraf 40921 parahydrogen parahidrojen 40922 parakeet bir tür ufak papağan 40923 paraldehyde paraldehit 40924 parallax paralaks 40925 parallel circuit paralel devre 40926 parallel connection paralel bağlantı 40927 parallel line paralel çizgi 40928 parallel resonance paralel rezonans, koşut çınlanım 40929 parallel koşut, paralel, kıyaslanabilir, benzer, okşar, yakın, paralel çizgi, benzerlik, örnek, benzer, enlem, benzemek, eşit olmak 40930 parallel-nerved paralel damarlı 40931 parallel-plate capacitor paralel levhalı kondansatör 40932 parallelepiped paralel yüzlü, koşutyüzlü 40933 parallelism benzerlik 40934 parallelogram paralelkenar 40935 paralogism paraljizm, mantığa uymazlık, sahte görünüş 40936 paralysation felç olma 40937 paralyse felç etmek, felce uğratmak 40938 paralysis inme, felç 40939 paralytic felçli kimse, felçli, felce uğratıcı, felç edici, körkütük sarhoş, küfelik 40940 paramagnetic paramanyetik, çaşakla çekilebilen 40941 paramagnetism paramanyetiklik 40942 paramecium terliksidöngül, paramesyum 40943 paramedic yardımcı hekimlik hizmeti veren kişi 40944 parameter parametre, katsayı 40945 parametric amplifier parametrik amplifikatör 40946 parametric equation parametrik denklem 40947 parametric parametrik 40948 paramilitary askeri nitelikli 40949 paramount üstün, yüce, en büyük, en önemli 40950 paramour metres, dost 40951 paranoia paranoya 40952 paranoiac paranoyak 40953 paranoid paranoyak 40954 parapet korkuluk, parmaklık, siper 40955 paraph paraf, kısa imza 40956 paraphernalia takım taklavat, donatı, alet edevat 40957 paraphrase başka sözcüklerle açıklamak, açımlamak, açımlama 40958 paraplegia belden aşağı felç, parapleji 40959 paraplegic belden aşağısı felçli 40960 parapsychology parapsikoloji 40961 parascending paraşütle atlama yöndünü 40962 parasital asalak, parazit 40963 parasite asalak, parazit, başkalarının sırtından geçinen kişi, asalak, parazit 40964 parasitic current parazit akım 40965 parasitic asalaklarla ilgili 40966 parasiticide asalak öldürücü madde 40967 parasitism parazitlik, asalaklık 40968 parasitology asalakbilim 40969 parasol güneş şemsiyesi 40970 parasuit paraşütçü giysisi 40971 parasympathetic nervous system parasempatik sinir jüyesi 40972 parasympathetic parasempatik 40973 parathion paratiyon 40974 parathyroid paratiroit bezi 40975 paratrooper paraşütçü 40976 paratroops paraşütçü kıtası 40977 paratyphoid paratifo 40978 paravane paravan 40979 parboil yarı kaynatmak 40980 parbuckle fıçı sapanı, bocurgart halatı ile yüklemek 40981 parcel of land parsel 40982 parcel office paket postanesi 40983 parcel out taksim etmek, parsellemek 40984 parcel post paket postası, koli servisi 40985 parcel up paketlemek 40986 parcel paket, koli, bohça, bağlama, sürü, yığın, takım, arazi parçası, parsel, hisselerine ayırmak, doğramak, hisselerine bölmek, hurdalamak, parçalamak, bohça halinde bağlamak, bükmek 40987 parcenary ortak mal sahipliği 40988 parcener ortak mirasçı 40989 parch (güneş) kavurmak, (susuzluktan) kavrulmak 40990 parching yakıcı, kavurucu 40991 parchment paper parşömen çöngesi 40992 parchment tirşe, parşömen 40993 pard dost, arkadaş, ahbap 40994 Pardon me affedersiniz, özür dilerim, efendim? 40995 pardon af, geçirim, bağışlama, bağışlamak, geçirmek, affetmek 40996 pardonable bağışlanabilir, affedilir 40997 pardoner affedici 40998 pare down indirmek, düşürmek 40999 pare kabuğunu soymak, (tırnak) kesmek 41000 paregoric paregorik iksir 41001 parencephalon beyincik 41002 parenchyma parankima, kanserli doku 41003 parent cell ana hücre 41004 parent company ana şirket 41005 parent rock ana kaya 41006 parent ana ya da baba, veli, ç.ana baba, ebeveyn, valideyn 41007 parent-teacher association mektep-kodak birliği 41008 parent-teacher meeting veli toplantısı 41009 parentage nesil, soy, asıl 41010 parental right velayet hakkı 41011 parental ana babaya ait 41012 parenthesis ayraç, parantez, ara söz 41013 parenthetic clause aracümle, aratümce 41014 parenthetic parantezle ilgili 41015 parenthood analık ya da babalık 41016 parentless anasız-babasız, öksüz, yetim 41017 parents ana baba, ebeveyn 41018 paresis parezi, hafif felç 41019 parget sıva, kaba sıva 41020 parhelion parheli, yalancı güneş 41021 pari passu eşit adımlarla, eşit değerde 41022 pariah dog sokak köpeği 41023 pariah toplumun kabul etmediği kimse 41024 parietal parietal, çepersel 41025 paring knife soyma bıçağı 41026 paring kabuğunu soyma, soyuntu, yonga 41027 paripassu eşit adımlarla, aynı hızla 41028 parity bit eşitlik biti 41029 parity character eşlik karakteri 41030 parity check eşitlik denetimi 41031 parity eşitlik, denklik 41032 park park, yeşil alan, park etmek, koymak, bırakmak 41033 parka parka 41034 parking brake el eğleci 41035 parking light park ışığı 41036 parking lot otopark 41037 parking meter parkmetre, otopark sayacı 41038 parking space park yeri 41039 parking park yapma 41040 parkinson's disease titremeli felç, parkinson hastalığı 41041 parkway ağaçlı yol 41042 parlance deyiş, tabir, konuşma tarzı 41043 parlay kazanılan pulu bir sonraki yarışa yatırmak 41044 parley toplantı, zirve toplantısı, barış görüşmesi 41045 parliament parlamento, meclis 41046 parliamentarian parlamenter 41047 parliamentarism parlamenter jüye 41048 parliamentary inquiry meclis soruşturması 41049 parliamentary parlamentoya ait 41050 parlour car lüks vagon 41051 parlour maid sofra hizmetçisi kız 41052 parlour salon 41053 parlous tehlikeli, korkutucu, telaş verici 41054 parmesam cheese parmezan peyniri 41055 parochial (görüş/vb.) sınırlı, dar 41056 parochialism dar görüşlülük 41057 parodist parodi yazarı 41058 parody parodi, gülünçleme, adi kopye 41059 parol contract sözlü antlaşma 41060 parol evidence yeminli ifade 41061 parol sözlü, şifahi 41062 parole tutukluya verilen izin, şartlı tahliye, söz, namus sözü, şeref sözü, şartlı tahliye etmek 41063 paronomasia cinas 41064 paronym eşköklü, aynı kökten gelen sözcük 41065 paronymous eşköklü, aynı kökten gelen 41066 parotid kulakaltı bezi, parotis 41067 parotitis kulakaltı bezi yangısı, parotit 41068 paroxysm (gülme/vb.) kriz 41069 paroxysmal krizle ilgili, nöbetsel 41070 paroxysms of laughter gülme krizi 41071 paroxysms of rage ani öfke 41072 parquet stone parke taş 41073 parquet parke 41074 parquetry parke döşeme 41075 parricidal ebeveyn veya akraba katiline ait 41076 parricide ebeveyn veya akraba katili 41077 parrot papağan, papağan gibi tekrarlamak 41078 parry savuşturmak, geçiştirmek 41079 parse dilbilgisel olarak incelemek 41080 parsec parsek 41081 parser ayrıştırıcı 41082 parsimonious cimri, pinti 41083 parsimoniousness cimrilik, pintilik 41084 parsimony cimrilik, pintilik, eldarlığı 41085 parsley maydanoz 41086 parsnip yabani havuç 41087 part company ayrılmak, bırakmak 41088 part of speech sözcük türü 41089 part owner hissedar 41090 part sb's hair burnunun dibine girmek 41091 part with -den ayrılmak, bırakmak 41092 part bölüm, kısım, parça, pay, hisse, yan, taraf, görev, rol, fasıl, kısmen, kısmi, ayırmak, ayrılmak 41093 part-time work süreksiz iş, aralı iş 41094 part-time yarım günlük 41095 partake katılmak, paylaşmak, yemek, içmek 41096 parterre çiçek bahçesi 41097 parthenogenesis partenogenez 41098 parti-coloured karışık renkli, alaca 41099 partial differential parçal diferansiyel, tikel türetke 41100 partial eclipse kısmi tutulma 41101 partial entropy kısmi entropi, tikel dağıntı 41102 partial fraction kısmi kesir, tikel üleşke 41103 partial free energy kısmi serbest enerji 41104 partial payment kısmi ödeme 41105 partial pressure kısmi basınç, tikel basınç 41106 partial vacuum kısmi boşluk, tikel boşluk 41107 partial wave kısmi dalga, tikel dalga 41108 partial bölümsel, tikel, kısmi, tarafgir, yan tutan, düşkün 41109 partiality yan tutma, tarafgirlik, düşkünlük 41110 partially kısmen, yan tutarak 41111 participant katılan kişi, katılımcı, iştirakçi 41112 participate katılmak, iştirak etmek 41113 participating katılan, iştirak eden, kâr paylı 41114 participation katılma, katılım 41115 participator katılımcı, iştirakçi 41116 participial ortaç türünden 41117 participle ortaç 41118 particle accelerator parçacık hızlandırıcısı 41119 particle orbit tanecik yörüngesi 41120 particle size analysis tane büyüklüğü analizi 41121 particle size parçacık büyüklüğü, tane büyüklüğü 41122 particle theory of light ışığın tanecik teorisi 41123 particle velocity tanecik hızı 41124 particle parça, zerre, tane, işlevsel sözcük, ilgeç, tanımlık, bağlaç 41125 particular özel, ayratın, olağandışı, dikkate değer, belirli, diğerlerinden farklı, tek, müşkülpesent, titiz, tam, ayrıntılı, mahsus, özgü 41126 particularism belirli bir topluluğa bağlılık 41127 particularity özellik, titizlik, tamlık, eksiksizlik 41128 particularize tek tek ayrıntılarını belirtmek 41129 particularly özellikle 41130 particulars ayrıntılar, detaylar 41131 parting breath son nefes 41132 parting wall bölme duvarı 41133 parting ayrılma, veda etme, ayrılma yeri, taksim edici 41134 partisan yandaş, taraftar, partizan, çeteci, partizan 41135 partisanship yandaşlık, taraftarlık, partizanlık 41136 partite parçalı 41137 partition coefficient dağılım katsayısı 41138 partition wall bölme duvarı 41139 partition bölünme, ayrılma, bölme, ince duvar 41140 partitive kısımlara ayıran 41141 partly cloudy parçalı bulutlu 41142 partly kısmen, bir dereceye kadar 41143 partner ortak, eş, arkadaş, oyun arkadaşı, kavalye, dam, erkek arkadaş 41144 partnership ortaklık 41145 partridge keklik 41146 parturient doğurmak üzere olan, doğuran 41147 parturition doğurma, doğum 41148 party in power iktidar partisi 41149 party line parti siyaseti, sınır çizgisi 41150 party plaintiff davacı taraf 41151 party wall müşterek duvar, ara duvar, bölme duvarı 41152 party eğlenti, parti, türküm, birlik, ekip, (siyasi) parti, şahıs, kimse 41153 parvenu türedi 41154 pasha paşa 41155 pasqueflower rüzgâr çiçeği 41156 pass a bill yasa tasarısını kabul etmek 41157 pass a check çeki tahsil etmek 41158 pass away ölmek, göçmek, geçmek, yok olmak 41159 pass beyond geçmek, üstün olmak 41160 pass book banka hesap cüzdanı 41161 pass by önünden geçmek, önemsememek, boş vermek 41162 pass for olarak kabul edilmek, sanılmak 41163 pass muster yoklamayı atlatmak, yeterli olmak, geçmek 41164 pass off durmak, dinmek, meydana gelmek, olmak 41165 pass on ölmek, göçmek, geçmek, yok olmak 41166 pass out bayılmak, özünden geçmek, dağıtmak 41167 pass over aldırmamak, boş vermek, yok saymak, göz yummak 41168 pass the buck to sorumluluğu -e yüklemek 41169 pass the buck topu başkasına atmak 41170 pass the hat round (kimese) pul toplamak 41171 pass the sponge over üzerine sünger çekmek, unutmak 41172 pass the time of day laklak etmek 41173 pass through içinden geçmek 41174 pass up fırsatı kaçırmak 41175 pass water işemek 41176 pass geçmek, ilerlemek, (önünden/vb.) geçmek, yetişip geçmek, sollamak, vermek, uzatmak, (zaman) geçmek, (zaman) geçirmek, (sınav) geçmek, kazanmak, onaylamak, kabul etmek, geçirmek, geçmek, dinmek, bitmek, geçit, boğaz, geçme, geçiş, geçiş, giriş-çıkış izni, paso, sınavda geçme, pas, pasaport, kur, baştan çıkarma 41177 passable iyi, geçer, (yol/ırmak/vb.) geçilebilir, aşılabilir, geçilir 41178 passage geçiş, geçme, pasaj, koridor, dar yol, geçit, bölüm, paragraf, parça, deniz yolculuğu 41179 passage-way geçit, koridor 41180 passe partout camlı resim 41181 passe modası geçmiş, eski, solmuş, yaşlanmış 41182 passenger cabin yolcu kabini 41183 passenger car binek otomobili 41184 passenger coach yolcu otobüsü 41185 passenger compartment yolcu kompartımanı 41186 passenger lounge yolcu salonu 41187 passenger plane yolcu uçağı 41188 passenger ship yolcu vapuru 41189 passenger ticket yolcu bileti 41190 passenger train yolcu treni, sernişin katarı 41191 passenger misafir, sernişin, yolcu 41192 passenger-mile yolcu başına bir mil hesabı 41193 passepartout ana anahtar 41194 passerby tesadüfen geçen kimse, yoldan geçen 41195 passerine serçegiller 41196 passibility hassasiyet, duygululuk 41197 passible hassas, duygulu 41198 passim sık sık, birçok yerde 41199 passing lane sollama şeridi 41200 passing shot tenisde aşırtma vuruş 41201 passing geçen, ilerleyen, geçici, kısa süren 41202 passion flower çarkıfelek çiçeği 41203 passion ihtiras, tutku, hırs, ani öfke, düşkünlük, tutku, hastalık 41204 passionate ihtiraslı, hırslı, şiddetli, ateşli 41205 passionateness heyecanlılık 41206 passionless soğukkanlı, heyecansız 41207 passivate pasifleştirmek 41208 passive gerund edilgen ulaç 41209 passive immunity pasif bağışıklık, edilgin bağışıklık 41210 passive participle edilgen ortaç 41211 passive resistance pasif direniş 41212 passive verb edilgen fiil, edilgen eylem 41213 passive voice edilgen çatı 41214 passive volcano sönmüş yanardağ 41215 passive pasif, edilgen 41216 passivity pasiflik, edilgenlik, hareketsizlik 41217 passkey maymuncuk 41218 passometer adımölçer, pasometre 41219 passport inspection pasaport kontrolü 41220 passport pasaport 41221 passport-size photograph vesikalık yaçın 41222 password parola 41223 past all reason mantıksız, aşırı 41224 past caring boşvermiş, umursamaz 41225 past continuous tense sürekli geçmiş zaman 41226 past definite belirli geçmiş zaman 41227 past indefinite belirsiz geçmiş zaman 41228 past master usta, erbab 41229 past participle geçmiş zaman ortacı 41230 past perfect continuous tense sürekli geçmişte bitmiş zaman 41231 past perfect tense -miş'li geçmiş zaman 41232 past perfect belirli geçmiş zaman 41233 past progressive tense sürekli geçmiş zaman 41234 past tense belirli geçmiş zaman 41235 past geçmiş, geçmişte kalan, geçen, öten, bitmiş, sona ermiş, eski, sabık, (dilb.) geçmiş, -den sonra, geçe, ötesinde, uzağında, -siz, -sız, geçmiş zaman, geçmiş, bir kimsenin geçmişi, geçmiş, geçmiş zaman 41236 pasta makarna 41237 paste solder hamur lehimi 41238 paste hamur, çiriş, kola, macun, ezme, (çönge) yapıştırmak 41239 pasteboard mukavva 41240 pastel pastel boya kalemi, pastel resim, soluk renk, pastel renk 41241 pastelist pastel resim yapan kimse 41242 pastern bukağılık 41243 pasteurised milk pastörize süt 41244 pasteurization pastörizasyon 41245 pasteurize pastörize etmek 41246 pasteurizer pastörize aygıtı 41247 pastille pastil 41248 pastime hoşça vakit geçirmek için yapılan şey, uğraş 41249 pastiness hamur gibi olma, macun gibi olma 41250 pastrami pastırma 41251 pastry cook pastacı 41252 pastry shop pastahane 41253 pastry hamur işi, pasta 41254 pasturage otlatma, otlatma hakkı, otlak, çayır, mera, ot 41255 pasture farming mera tarımı 41256 pasture ot, otlak, çayır, mera, çayıra salmak, otlatmak 41257 pasty etli börek, (yüz) solgun 41258 pat answer uygun cevap 41259 pat on the back sırt sıvazlama 41260 pat hafifçe vurma, okşama, ufak kalıp tereyağı, elle hafifçe vurmak, hafifçe vurarak okşamak, tam yerinde, tam zamanında, tamamiyle uygun, münasip 41261 patagium kanat zarı 41262 patch up uzlaştırmak, yatıştırmak, barıştırmak, yamamak 41263 patch yama, (değişik renkte) yer/parça, küçük ösümlük yetiştirme, yamamak, yama yapmak 41264 patchouli silhat 41265 patchwork yama işi 41266 patchy yarım yamalak, şöyle böyle 41267 pate kelle, saksı, kafa, beyin, akılezme 41268 patella dizkapağı 41269 patency açıklık, besbellilik, aşikârlık 41270 patent agent patent işleri uzmanı 41271 patent law patent yasası 41272 patent leather rugan, parlak deri 41273 patent medicine müstahzar, hazır ilaç 41274 patent office patent dairesi 41275 patent right patent hakkı 41276 patent rights patent hakları 41277 patent görünen, açık, besbelli, meydanda, ortada, patentli, patent, patent almak 41278 patented patentli 41279 patentee patent sahibi 41280 patently açıkça 41281 pater peder, baba 41282 paterfamilias evin erkeği 41283 paternal babayla ilgili, (akrabalık) baba tarafından, babalık taslayan 41284 paternalism baba gibi davranış 41285 paternity suit babalık davası 41286 paternity babalık 41287 paternoster tespih 41288 path keçiyolu, patika, yol, (neyinse izlediği) yön, rota, yol 41289 pathetic acıklı, acınırlı, dokunaklı, üzücü, boktan, beş kapik etmez, işe yaramaz 41290 pathfinder çığır açan kimse, kâşif, bulucu 41291 pathless patikasız, yolsuz 41292 pathogen patojen 41293 pathogenesis patojenez 41294 pathogenic patojenik 41295 pathological patolojik, anlamsız, boş, nedensiz 41296 pathologist patolog 41297 pathology patoloji, sayrılıkbilim 41298 pathos dokunaklılık 41299 pathway patika 41300 patience sabır 41301 patient sabırlı, hasta 41302 patiently sabırla 41303 patio teras, veranda 41304 patois mahalli ağgan 41305 patriarch patrik, piskopos, kodak reisi, kabile reisi 41306 patriarchal ataerkil, atahakan 41307 patriarchate patriklik, ataerki, cet 41308 patriarchy ataerkil toplum düzeni, ataerkillik 41309 patrician asilzade, aristokrat 41310 patricide baba katli, baba katili 41311 patrimonial anadan babadan kalma 41312 patrimony ana babadan kalan mal, kalıt, miras 41313 patriot yurtsever 41314 patrioteer aşırı yurtsever 41315 patriotic yurtsever 41316 patriotism yurtseverlik 41317 patrol devriye gezme, devriye, devriye gezmek 41318 patrolman devriye sakçısı 41319 patron saint koruyucu aziz 41320 patron hami koruyucu, sürekli müşteri 41321 patronage himaye, koruma, sürekli müşteriler, (kayırarak) önemli mevkiye atama 41322 patroness koruyucu azize 41323 patronize sürekli müşteri olmak, tenezzülen iltifat etmek, lütuf göstermek 41324 patronizing tepeden bakan, küçümseyen 41325 patsy avanak, enayi, kadınsı erkek 41326 patten nalın, takunya, sütun kaidesi 41327 patter pat pat (sesi), patırtı, hızlı komik konuşma 41328 pattern book katalog, model kitabı 41329 pattern maker döküm kalıpçısı 41330 pattern numune, örnek, desen, resim, kalıp, patron, model, gidiş, gidişat, seyir, şablon, aynen kopya etmek, kopyasını çıkarmak, -e uydurmak 41331 patterned desenli 41332 patty küçük börek, mantı 41333 patulous açık, yaygın 41334 paucity azlık, yetersizlik, kıtlık 41335 paunch şiş göbek, koca göbek 41336 pauper labour düşük verginli işgücü 41337 pauper yoksul, fakir 41338 pauperism yoksulluk, fakirlik 41339 pauperize yoksullaştırmak, yoksul düşürmek 41340 pause durma, ara, mola, durak, durgu, duruklamak, ara vermek 41341 pave the way for -i kolaylaştırmak, yolunu açmak 41342 pave kaldırım döşemek 41343 pavement kaldırım, yol döşemesi, asfalt 41344 pavilion roof çadırçatı, topuzçatı 41345 pavilion büyük çadır, pavyon, köşk, oyuncuların maçı izlediği yer 41346 paving stone kaldırım taşı 41347 paving tile yer karosu, çini 41348 paving (yol) döşeme malzemesi 41349 paviour kaldırımcı 41350 paw about orasını burasını ellemek, mıncıklamak 41351 paw at orasını burasını ellemek, mıncıklamak 41352 paw döngül pençesi, el, pençelemek, pençe atmak, (at/about ile) orasını burasını ellemek, mıncıklamak 41353 pawl kastanyola, kastanyola ile sıkıştırmak 41354 pawn broker rehinci, tefeci 41355 pawn ticket rehin makbuzu 41356 pawn rehine vermek, rehine koymak, (satranç) piyon, piyade, kukla, piyon, alet, maşa 41357 pawnbroker rehinci 41358 pawnee rehin alan, rehin karşılığı borç veren 41359 pawner rehin veren, rehin bırakan 41360 pawnshop rehinci dükkânı 41361 pawpaw bkz.papaya 41362 pay a left-handed compliment kaş yapayım derken göz çıkarmak 41363 pay a visit ziyaret etmek 41364 pay at sight görüldüğünde ödeme 41365 pay at tenor vadesinde ödeme 41366 pay attention dikkat etmek, kulak vermek 41367 pay back borcunu ödemek, geri vermek 41368 pay by cheque çek vermek, çekle ödemek 41369 pay by credit card kredi kartıyla ödeme yapmak 41370 pay by instalments taksitle ödemek 41371 pay cash peşin ödemek 41372 pay ceiling vergin tavanı, maaş tavanı 41373 pay clerk muhasebeci 41374 pay day ödeme günü, maaş günü, ay başı 41375 pay desk kasa, vezne 41376 pay dirt verimli toprak, kazançlı iş 41377 pay dividends avantaj sağlamak, ilerde yararlı olmak 41378 pay for -in pulunu ödemek, masrafını ödemek 41379 pay heed to önem vermek, dikkat etmek 41380 pay heed dikkat etmek, kulak vermek 41381 pay in advance peşin ödemek 41382 pay in cash nakit ödeme yapmak 41383 pay in pul yatırmak 41384 pay interest faiz getirmek 41385 pay lip service to sadece söz ile desteklemek 41386 pay money in bankaya pul yatırmak 41387 pay off old scores acısını çıkarmak 41388 pay off borcunu tamamen ödemek 41389 pay on account hesaben ödemek 41390 pay on credit kredi kartıyla ödeme yapmak 41391 pay one's respects saygılarını sunmak 41392 pay one's way kendi hesabını kendi ödemek 41393 pay out ödemek, vermek 41394 pay roll maaş bordrosu, vergin bordrosu 41395 pay slip vergin makbuzu 41396 pay telephone ankesörlü alısün 41397 pay the penalty cezasını çekmek 41398 pay the piper ceremeyi çekmek, masrafı ödemek 41399 pay through the nose aşırı pul ödemek, kazık yemek 41400 pay to bearer hamiline ödeme 41401 pay up borcunu kapamak 41402 pay ödemek, tölemek, yararı olmak, yarar sağlamak, kâr getirmek, karşılığını vermek, cezasını çekmek, ödemek, ödeme, vergin, maaş 41403 pay-as-you-earn gelir vergisini kaynağından kesme 41404 pay-roll tax istihdam vergisi 41405 payable at sight görüldüğünde ödenecek 41406 payable on delivery teslimde ödeme 41407 payable to bearer hamiline ödenecek 41408 payable to order emrine ödenecek 41409 payable ödenecek, ödenmesi gerek, ödenebilir 41410 payday maaş günü 41411 payee alacaklı 41412 payer ödeyen, muhatap, borçlu 41413 paying bank ödeyen banka, ödeme yapan banka 41414 paying guest pansiyoner 41415 paying teller ödeme veznedarı, tediye veznedarı 41416 paying kazançlı, kârlı, verginli, ödeme, vergin 41417 paying-in slip ödeme makbuzu 41418 payload navlunlu yük, kazançlı yük 41419 paymaster bordro memuru, veznedar 41420 payment by cheque çekle ödeme 41421 payment in full peşin ödeme 41422 payment in installment taksitle ödeme 41423 payment in kind ayni ödeme 41424 payment ödeme, vergin, maaş 41425 payoff office kasa, gişe 41426 payoff ödeme, ödeme vakti, ceza, hakedilmiş ceza 41427 payola rüşvet, kanunsuz ödeme 41428 payroll vergin bordrosu 41429 pea green filizi, açık yeşil 41430 pea soup bezelye çorbası 41431 pea souper koyu sis 41432 pea bezelye 41433 peace conference barış konferansı 41434 peace time barış dönemi 41435 peace barış, rahat, huzur, asayiş, güvenlik 41436 peaceable barışçıl 41437 peaceful barışsever, barışçı, barışçıl, sakin, rahat, huzurlu 41438 peacemaker barıştırıcı, arabulucu 41439 peacenik savaş karşıtı kimse 41440 peach şeftali 41441 peachy şeftali gibi 41442 peacock tavuskuşu 41443 peafowl tavus 41444 peahen dişi tavuskuşu 41445 peak factor tepe faktörü 41446 peak load azami yük 41447 peak pressure azami basınç 41448 peak season yoğun sezon 41449 peak traffic hours trafiğin en yoğun olduğu sögenler 41450 peak traffic en yüksek trafik 41451 peak value tepe değeri, uç değeri 41452 peak voltage maksimum gerilim, tepe gerilimi 41453 peak uç, doruk, zirve, en yüksek çekit, en yüksek sınır, sivri uç, kasket siperi, doruğa ulaşmak 41454 peaked zayıf düşmüş, zayıflamış, tazı gibi 41455 peaky sivri tepeli, bitkin, zayıflamış 41456 peal of laughter kahkaha tufanı 41457 peal çan sesi, çınlama, gürültü, gürleme, çınlamak, çınlatmak 41458 peanut butter krem fıstık, fıstık ezmesi 41459 peanut gallery tiyatrodaki en üst balkon 41460 peanut Amerikan fıstığı, yer fıstığı, yeryangak 41461 pear tree armut ağacı 41462 pear armut, kertme 41463 pearl barley frenk arpası, arpa şehriyesi 41464 pearl diver inci avcısı 41465 pearl oyster inci istiridyesi 41466 pearl inci, mirvari, merverit 41467 pearlite perlit 41468 pearlwort mercan otu 41469 pearly gates cennet kapısı 41470 pearly inci gibi 41471 peasant köylü, kentçi, hödük, andavallı 41472 peasantry köylü sınıfı 41473 pease pudding bezelye püresi 41474 pease bezelye 41475 peat bath turba banyosu 41476 peat bed turbiyer, turbalık 41477 peat coal turba kömürü 41478 peat moor turbiyer, turba bataklığı 41479 peat moss turba yapan yosun 41480 peat bataklık kömürü, turba 41481 peaty soil turbalı toprak 41482 peaty turbalı 41483 peavey çivili kanca 41484 pebble mill çakıllı değirmen 41485 pebble çakıl taşı 41486 pebbling pürüzlü yüzey 41487 pebbly çakıllı 41488 peccadillo hafif suç, kabahat, kusur 41489 peccant kabahatli 41490 peck at kuş gibi az yemek 41491 peck gagalamak, dimdik vurmak, aceleyle/ruhsuz bir şekilde öpmek, gagalama, acele/ruhsuz öpüş 41492 pecker (kaba) yarak 41493 pecking order hiyerarşi 41494 peckish (İİ) acıkmış, aç 41495 pectase pektaz 41496 pecten ibik 41497 pectic pektinli 41498 pectin pektin, pelte 41499 pectoral fin göğüs yüzgeci 41500 pectoral girdle göğüs kemeri 41501 pectoral göğüse ait 41502 peculate zimmetine pul geçirmek 41503 peculation zimmetine pul geçirme, pul aşırma 41504 peculator zimmetine pul geçiren kimse 41505 peculiar acayip, tuhaf, olağandışı, (to ile) özgü, mahsus, kaçık, çatlak, hasta, özel 41506 peculiarity özellik, tuhaflık, acayiplik, -e özgü olma 41507 peculiarly özellikle, tuhaf bir şekilde 41508 pecuniary pula ilişkin, pulluk 41509 pedagogic pedagojik, eğitimsel, eğitbilimsel 41510 pedagogics pedagoji, eğitbilim 41511 pedagogue pedagog, eğitimci 41512 pedagogy pedagoji, eğitbilim 41513 pedal ayaklık, pedal 41514 pedalo deniz bisikleti 41515 pedant kılı kırk yaran, titiz 41516 pedantic kılı kırk yaran, titiz, bilgiçlik taslayan 41517 pedantry bilgiçlik taslama, ukalalık 41518 pedate ayaklı 41519 peddle seyyar satıcılık yapmak 41520 peddler seyyar satıcı 41521 peddling önemsiz, ufak 41522 pederast kulampara, oğlancı 41523 pederasty kulamparalık 41524 pedestal (heykel/sütun/vb.) taban, özül, kaide 41525 pedestrian crossing yaya geçidi 41526 pedestrian zone yaya bölgesi 41527 pedestrian ilginç olmayan, alelade, sıradan, yaya 41528 pediatric pediatrik 41529 pediatrician pediatrist, çocuk doktoru 41530 pediatrics pediatri 41531 pediatrist pediatrist, çocuk hekimi 41532 pedicel pediçel, çiçek sapı 41533 pedicle çiçek sapı 41534 pedicular bitli 41535 pedicure ayak bakımı, pedikür 41536 pedigree seed elit tohum 41537 pedigree soyağacı, soy 41538 pedigreed soyu (sopu) belli 41539 pediment pediment 41540 pedlar seyyar satıcı 41541 pedology pedoloji, toprakbilim 41542 pedometer pedometre, adımsayar 41543 peduncle pedümkül, çiçek sapı 41544 pee işemek, işeme, çiş 41545 peek dikizlemek, röntgenlemek, dikizleme, röntgen 41546 peekaboo çocuklara "ce" yapılan oyun 41547 peel off inişe geçmek 41548 peel kabuğunu soymak, (kabuğu/derisi) soyulmak, pul pul dökülmek, (meyve/sebze/vb.) kabuk 41549 peeler soyucu, soyma bıçağı, soyma kılgası, aynasız 41550 peelings (çisil/vb.) kabuk 41551 peen çekiçle dövmek, çekiçle ezmek 41552 peep gizlice bakmak, dikizlemek, röntgenlemek, dikiz, ötme sesi, cik 41553 peephole gözetleme deliği 41554 peeping Tom röntgenci 41555 peer eş, emsal, lord, asilzade, dikkatle bakmak 41556 peerage asilzadeler sınıfı, asilzadelik 41557 peeress soylu kadın 41558 peerless eşsiz, rakipsiz 41559 peeve kızdırmak, gıcık etmek 41560 peeved hırçın, huysuz 41561 peevish huysuz, hırçın, aksi 41562 peevishness mızmızlık 41563 peg leg tahta bacak 41564 peg out gebermek, nalları dikmek 41565 peg top topaç 41566 peg ağaç çivi, mandal, kanca, askı, asılgan, mandallamak, (fiyat/vb.) sabitleştirmek 41567 pegasus kanatlı at, ilham perisi 41568 pegmatite pegmatit 41569 peignoir sabahlık 41570 pejorative küçük düşürücü, kötüleyici, yermeli 41571 pekin pekin 41572 pelage memeli döngüllerin kürkü 41573 pelagic derin denizlerle ilgili 41574 pelargonic acid pelargonik asit 41575 pelargonic pelargonik 41576 pelargonium sardunya, ıtırçiçeği 41577 pelerine pelerin 41578 pelf pul, varlık, vurgun, yağma 41579 pelican pelikan 41580 pelisse çocuk pelerini, askeri pelerin, kürk manto 41581 pelite pelit 41582 pellagra pelagra 41583 pellet ufak top, saçma tanesi, ufak kurşun, kürecik, misket 41584 pelletize peletlemek 41585 pellicle ince zar 41586 pellicular zar gibi ince 41587 pellmell karmakarışık, karman çorman, karmakarışık, karman çorman, allak bullak 41588 pellucid yarısaydam, berrak 41589 pelmet pencere/kapının üst kısmını örten perde 41590 pelt down şakır şakır yağmak 41591 pelt with saldırmak 41592 pelt wool post yünü 41593 pelt pösteki, post, deri, kürk, (with ile) saldırmak, (down ile) şakır şakır yağmak, deli gibi koşmak 41594 peltry döngül derileri 41595 pelvic cavity pelvis boşluğu 41596 pelvic fin karın yüzgeci 41597 pelvic girdle pelvis kemeri 41598 pelvic pelvise ait 41599 pelvis pelvis, leğen 41600 pemmican bir çeşit pastırma 41601 pen friend mektup arkadaşı 41602 pen name (yazar) takma ad 41603 pen pal mektup arkadaşı 41604 pen point kalem ucu 41605 pen tükenmezkalem, dolmakalem, yazarlık, kalem, yazar, kalem, kümes, ağıl, kora, yazmak, ağıla/kümese kapatmak, dar bir yere tıkmak, kapatmak 41606 pen-and ink kalemle yazılmış, kalemle çizilmiş 41607 pen-light ışık kalemi 41608 penal code ceza kanunları 41609 penal provision cezai hüküm 41610 penal servitude ağır hapis, kürek cezası 41611 penal cezai 41612 penalize ceza vermek, cezalandırmak 41613 penalty area ceza sahası 41614 penalty kick penaltı atışı 41615 penalty ceza, penaltı 41616 penance ceza, kefaret 41617 pence bkz.penny 41618 penchant eğilim, meyil, tutku 41619 pencil box kalem kutusu 41620 pencil of rays ışın demeti 41621 pencil sharpener kalemtıraş, kalemyonan 41622 pencil kurşunkalem, karataş, kaş kalemi, kurşunkalemle yazmak, çizmek 41623 pendant pandantif, asılı, sarkık 41624 pendentive bingi 41625 pending -e kadar, kararlaştırılmamış, askıda 41626 pendulate sarkaç gibi sallanmak 41627 pendulous sarkık, sallanan 41628 pendulum sarkaç 41629 peneplain peneplen, yontukdüz 41630 penetrability nüfuz edilebilirlik, delinebilirlik 41631 penetrable içine girilebilir, nüfuz edilebilir 41632 penetrate girmek, dalmak, içine girmek, yarmak, nüfuz etmek, delip geçmek, anlamak, çözmek 41633 penetrating içe işleyen, keskin, anlayışlı, kolay işitilir 41634 penetration içe girme, içe işleme, penetrasyon 41635 penetrative delici 41636 penetratoin nüfuz etme, girme, sokuluş 41637 penguin karabat, penguen 41638 penicillate fırça gibi 41639 penicillin penisilin 41640 peninsula yarımada 41641 peninsular yarımada ile ilgili 41642 penis penis, kamış 41643 penitence pişmanlık 41644 penitent pişman 41645 penitential pişmanlıkla ilgili 41646 penitentiary hapishane, cezaevi 41647 penknife çakı 41648 penman yazar, hattat 41649 penmanship hattatlık 41650 pennant flama, flandra 41651 pennies or manna from heaven devlet kuşu 41652 penniless züğürt, meteliksiz 41653 pennon bayrak, flandra 41654 penny pincher cimri, pinti 41655 penny Pound'un yüzde biri, peni, sent 41656 penologic penolojik 41657 penologist ceza uzmanı 41658 penology penoloji 41659 pensile sarkık 41660 pension fund emekli sandığı, emekli fonu 41661 pension off aylık bağlayıp işten çıkarmak, emekliye ayırmak 41662 pension plan emeklilik josparı 41663 pension tekaüt, emekli maaşı, pansiyon, tekaüde vermek, tekaüde çıkartmak 41664 pensionary emekli 41665 pensioner emekli aylığı alan kimse, emekli, tekaütçü, mütekait 41666 pensive düşünceli, dalgın 41667 pensiveness düşüncelilik, dalgınlık 41668 penstock savak, verici boru 41669 pent kapanmış, hapsedilmiş, gizli kalmış 41670 pent-up kapatılmış, hapsedilmiş 41671 pentagon beşgen 41672 pentagonal beş köşeli 41673 pentagram beş köşeli yıldız 41674 pentahedron beşyüzlü 41675 pentameter beş heceli mısra, pentametre 41676 pentane pentan 41677 pentathlete pentatloncu atlet 41678 pentathlon pentatlon 41679 pentavalent beş duyarlıklı 41680 penthouse çatı katı 41681 pentode pentot 41682 pentose pentoz 41683 penult sondan bir önceki hece 41684 penultimate sondan bir önceki 41685 penumbra yarıgölge 41686 penurious yoksul, fakir, cimri, kıt 41687 penury yoksulluk, fukaralık, sıkıntı, kıtlık 41688 peon piyade, emir eri, amele, işçi, gündelikçi 41689 peonage kulluk, kölelik 41690 peony şakayık 41691 people insanlar, kalabalık, halk, kişi, kimse, millet, ulus, kodak üyeleri, akrabalar 41692 pep pill kuvvet veren hap 41693 pep enerji, güç, kuvvet 41694 pepper istiot, biber 41695 pepperbox biberlik 41696 peppercorn önemsiz kimse/şey 41697 peppermint nane, nane şekeri 41698 peppery biberli, çabuk kızan 41699 peppy enerjik, canlı 41700 pepsin pepsin 41701 peptic gland mide guddesi 41702 peptic ulcer mide ülseri 41703 peptic sindirimsel, sindirimi kolaylaştıran 41704 peptidase peptidaz 41705 peptide peptit 41706 peptizate peptinleştirmek 41707 peptization peptinleştirme 41708 peptone pepton 41709 per annum yılda, yıllık, senelik 41710 per capita consumption kişi başına tüketim 41711 per capita income kişi başına gelir 41712 per capita quota kişi başına düşen pay 41713 per capita kişi başına (düşen), adam başına 41714 per cent yüzde 41715 per contra (edat) diğer taraftan 41716 per diem günlük, gündelik 41717 per head kişi başı, adam başı 41718 per hour her sögen 41719 per incuriam ihmalkârlık yüzünden 41720 per mensem ayda 41721 per mille binde 41722 per post postayla 41723 per procuration namına, vekâleten 41724 per quod bununla 41725 per se kendiliğinden 41726 per -de, -da, başına, her biri için, vasıtasıyla, eliyle, tarafından 41727 peracid perasit 41728 peradventure belki, şayet, kazara 41729 perambulate dolaşmak, gezinmek, gezmek 41730 perambulation gezme, dolaşma 41731 perambulator çocuk arabası 41732 perborate perborat 41733 percale sık dokunmuş pamuklu bez 41734 perceivable algılanabilir, hissedilebilir 41735 perceive algılamak, kavramak, anlamak, başa düşmek, paykamak, görmek 41736 percent yüzde, faiz 41737 percentage yüzdelik, yüzde oranı, komisyon, yüzdelik 41738 percentile persentil, yüzdebirlik 41739 perceptibility algılanabilirlik, duyulabilirlik 41740 perceptible algılanabilir, duyulabilir, görülebilir, farkedilebilir 41741 perception algı, kavrayış, seziş 41742 perceptive kavrayışlı, zeki 41743 perceptivity idrak kabiliyeti 41744 perch tünek, yüksek yer, tatlı su levreği, konmak, tünemek 41745 perchance şans eseri, belki, şayet, muhtemelen, kazara 41746 percher tüneyen ötücü kuş 41747 percheron büyük yük beygiri 41748 perchlorate perklorat 41749 perchloric perklorik 41750 percipience idrak, anlayış, algı 41751 percipient anlayışlı 41752 percolate (through ile) süzülmek, sızmak, süzmek 41753 percolation süzme, süzülme 41754 percolator süzgeçli kahve ibriği 41755 percuss hafifçe vurarak muayene etmek 41756 percussion boring darbeli sondaj 41757 percussion cap tüfek kapsülü 41758 percussion drill darbeli delici, vurgulu delici 41759 percussion fuse müsademeli tapa 41760 percussion instrument vurmalı çalgılar 41761 percussion vurma, çarpma, vurmalı çalgılar 41762 percussionist vurmalı çalgılar çalan müzisyen 41763 percussive vurmalı, vuruşla ilgili 41764 percutaneous perkütan, deriden 41765 perdition ruhun mahvolması, lanetleme, cehennem azabı 41766 perdurable daimi, ebedi, ölmez 41767 peregrinate yolculuk etmek, seyahat etmek, dolaşmak 41768 peregrination yolculuk, seyahat, dolaşma 41769 peregrine yabancı, göçebe 41770 peremptoriness buyuruculuk, buyurganlık, diktatörlük 41771 peremptory buyurucu, buyurgan, dediği dedik 41772 perennial bir yıl süren, (ösümlük) uzun ömürlü, uzun ömürlü ösümlük 41773 perfect circle tam daire 41774 perfect conditional tense bitmiş koşul bildiren zaman 41775 perfect flower tam çiçek 41776 perfect gas ideal gaz 41777 perfect infinitive bitmişlik mastarı 41778 perfect set mükemmel küme, yetkin küme 41779 perfect mükemmel, kusursuz, eksiksiz, tam, mükemmelleştirmek 41780 perfectible ikmal edilebilir 41781 perfection mükemmellik, tamamlama, kusursuz kişi ya da şey, eşsiz örnek 41782 perfectionist herşeyin mükemmel olmasını isteyen, kılı kırk yaran, aşırı titiz kimse 41783 perfective mükemmelleştirici, tamamlayıcı 41784 perfectly mükemmel bir şekilde, kusursuzca, tamamen, tam olarak 41785 perfervid hararetli 41786 perfidious hain, kalleş, vefasız 41787 perfidiousness hainlik, kalleşlik, vefasızlık 41788 perfidy vefasızlık, hainlik, kalleşlik 41789 perforate delmek, delikler açmak, (defter/pul/vb.) kolay koparılması için kenarına sırayla delikler açmak 41790 perforated pipe delikli boru 41791 perforated plate delikli sac 41792 perforated delikli, tırtıllı 41793 perforation delme, delik 41794 perforator delme kılgası, delici, zımba kılgası 41795 perforce zorla, mecburi, ister istemez 41796 perform yapmak, yerine getirmek, icra etmek, oynamak, temsil etmek, rol almak, rol oynamak, müz.çalmak 41797 performance ifa, icra, yapma, temaşa, gösteri, oyun, performans, başarım 41798 performative gerçekleştirici, edimsel 41799 performer sanatçı, oyuncu, müzisyen 41800 perfume güzel koku, parfüm 41801 perfumery parfümeri, lavantacılık 41802 perfunctory yarım yamalak, baştan savma, acele yapılan 41803 perfuse serpmek, sıvamak 41804 Pergamum Bergama 41805 pergola pergola, kameriye, çardak 41806 perhaps belki 41807 peri- (önek) etrafında, çevresinde 41808 perianth çiçek örtüsü 41809 pericarditis perikard iltihabı, yürekzarı yangısı 41810 pericardium perikard, yürekzarı 41811 pericarp meyve örtüsü, tohum zarı 41812 pericenter galaktik enberi, gökada enberisi 41813 perichondrium kıkırdak zarı 41814 periclase periklaz 41815 pericranium kafatasının dış zarı 41816 peridotite peridotit 41817 perigee yerberi 41818 periglacial buzul çevresi, periglasiyal 41819 perihelion günberi 41820 peril tehlike 41821 perilous tehlikeli, riskli 41822 perimeter çevre 41823 perineum perine, apış arası 41824 period of convalescence nekahet devresi 41825 period dönem, devre, devir, çağ, süre, âdet, aybaşı, ders, çekit 41826 periodate periyodat 41827 periodic damping periyodik sönüm 41828 periodic maintenance periyodik bakım 41829 periodic quantity periyodik büyüklük, periyodik nicelik 41830 periodic table periyodik cetvel, öğeler çizelgesi 41831 periodic periyodik 41832 periodical sürekli yayın, periyodik 41833 periodically belirli aralıklarla, devirli olarak 41834 periosteum periyost, sümükzarı 41835 periostitis periyostit, sümükzarı yangısı 41836 peripatetic yerinde duramayan, gezici, seyyar, gezgin 41837 peripheral device çevresel aygıt, çevre aygıtı 41838 peripheral nervous system periferik sinir jüyesi 41839 peripheral ikincil, önemsiz, kenardaki, çevresel 41840 periphery muhit, çevre 41841 periphrasis dolaylama, dolaylı anlatım 41842 periphrastic dolaylı olarak anlatılan 41843 peripteral peripteros 41844 periscope periskop 41845 perish ölmek, yok olmak, bozulmak, çürümek, bozmak, çürütmek 41846 perishable (yiyecek) çabuk bozulan 41847 perishing (İİ) (hava) buz gibi 41848 perisperm dış besidoku, perisperm 41849 peristalsis peristalsiz 41850 peristaltic peristaltik 41851 peritonaeum periton, karınzarı 41852 peritonitis peritonit, karınzarı yangısı 41853 periwig peruka, takma saç 41854 periwinkle cezayirmenekşesi 41855 perjure oneself mahkemede yalan yere yemin etmek 41856 perjure mahkemede yalan yere yemin etmek, yalan söylemek 41857 perjurer yalancı tanık 41858 perjury yalan yere yemin etme 41859 perk up canlı durmak 41860 perk avanta 41861 perks yan ödeme, maaştan ayrı gelir 41862 perky sulu, laubali, bambılı 41863 perlite perlit, incitaşı 41864 perlitic perlitik 41865 perlocution dolaylı etkileme sözü, etki söz 41866 perm perma, perma yapmak 41867 permanence süreklilik 41868 permanent deformation kalıcı deformasyon, kalıcı bozunum 41869 permanent discharge sürekli deşarj 41870 permanent gas ideal gaz, sürekli gaz 41871 permanent income sürekli gelir 41872 permanent magnet sürekli çaşak 41873 permanent situation sürekli iş 41874 permanent solution kalıcı çözüm 41875 permanent wave perma 41876 permanent perma, sürekli 41877 permanently daimi olarak 41878 permanganate permanganat 41879 permeability geçirgenlik 41880 permeable membrane geçirgen zar 41881 permeable geçirgen 41882 permeameter permeametre, geçirimölçer 41883 permeate (through ile) sızmak, nüfuz etmek 41884 Permian permiyen, permiyen 41885 permissible izin verilebilir 41886 permission müsaade, izin, ruhsat 41887 permissive aşırı müsaadekâr, her şeye açık 41888 permit izin vermek, bırakmak, ruhsatname, izin çöngesi, izin 41889 permitted hours içki satışının serbest olduğu sögenler 41890 permitted izin verilmiş 41891 permittivity çıngılık geçirgenlik 41892 permutable değiştirilebilir 41893 permutate sırasını değiştirmek 41894 permutation permutasyon 41895 permute sırasını değiştirmek 41896 pernicious anaemia anemi pernisyöz 41897 pernicious zararlı, kötü 41898 perniciousness tehlike, zarar 41899 pernickety müşkülpesent, iratçıl, aşırı titiz 41900 perorate nutuk çekmek, uzun ve sıkıcı konuşma yapmak 41901 peroration nutuk, uzun ve sıkıcı konuşma 41902 peroxidase peroksidaz 41903 peroxide peroksit 41904 peroxy acid peroksi asit 41905 peroxy salt peroksi tuz 41906 peroxy peroksi 41907 perpend etraflıca düşünmek, tasarlamak 41908 perpendicular dik, dikey, dikey çizgi, dikey, dikme 41909 perpendicularity dikeylik 41910 perpetrate (suç/vb.) işlemek, yapmak 41911 perpetration (suç/vb.) işleme, yapma 41912 perpetrator suç işleyen kimse 41913 perpetual motion devridaim, sürgit devinim 41914 perpetual kalıcı, ebedi, sürekli, aralıksız, bitmez tükenmez 41915 perpetually daima, sürekli olarak, sonsuz olarak 41916 perpetuate sürdürmek, devam ettirmek, ölümsüzleştirmek, korumak 41917 perpetuity süreklilik, ebedilik, ömür boyu gelir, daimilik 41918 perplex şaşırtmak, kafasını karıştırmak 41919 perplexed şaşırmış, şaşkın 41920 perplexing şaşırtıcı 41921 perplexity şaşkınlık 41922 perquisite ek ödenek, ikramiye, yan ödeme 41923 perry armut şarabı 41924 persecute zulmetmek, acı çektirmek, rahat vermemek 41925 persecution zulüm, eziyet 41926 perseverance sebat, azim 41927 perseverate sürekli tekrar etmek 41928 persevere sebat etmek, azimle devam etmek 41929 persevering azimli, sebatkâr 41930 Persia iran 41931 Persian carpet iran halısı 41932 Persian cat Ankara kedisi 41933 Persian Gulf Basra Körfezi 41934 Persian lamb astragankürk 41935 Persian iranlı, iranlı 41936 persiflage önemsemeyiş, alay 41937 persimmon trabzonhurmas 41938 persist inat etmek, ısrar etmek, vazgeçmemek, üstelemek, sürmek, sürüp gitmek, devam etmek, kalmak 41939 persistence ısrar, inat, sebat 41940 persistent inatçı, ısrarlı, vazgeçmez, sürekli, geçmeyen, bitmek bilmeyen 41941 person to person call ihbarlı alısün konuşması 41942 person kişi, birey, şahıs, insan, adam, kimse, şahıs 41943 persona grata istenilen kişi, saygıdeğer kişi 41944 persona non grata istenmeyen kişi, istenmeyen adam 41945 persona bürünülen kişilik 41946 personable yakışıklı, güzel, çekici 41947 personage ünlü ya da önemli kimse 41948 personal account kişisel hesap, şahsi hesap 41949 personal assets menkul mallar 41950 personal call şehirlerarası ihbarlı konuşma 41951 personal computer kişisel bilgisayar 41952 personal conviction şahsi kanaat 41953 personal data kişi hakkında bilgiler 41954 personal effects şahsi eşya, özel eşya 41955 personal ending şahıs eki, kişi eki 41956 personal estate taşınabilir mal 41957 personal guarantee kişisel teminat, şahsi teminat 41958 personal guaranty kişisel teminat, şahsi teminat 41959 personal income şahsi gelir 41960 personal liability kişisel sorumluluk 41961 personal loan kişisel kredi 41962 personal opinion şahsi düşünce 41963 personal pronoun şahıs zamiri, kişi adılı 41964 personal property taşınabilir mal 41965 personal security şahsi güvence 41966 personal kişisel, özel, bedensel, menkul 41967 personality kişilik, karakter, şahsiyet, önemli kişi, şahsiyet 41968 personalize şahsiyete dökmek, belli bir kişinin malı olduğunu belirtmek 41969 personally kendi, bizzat, kişi olarak, şahsen 41970 personate bir karakteri canlandırmak, bir şahsı oynamak 41971 personation canlandırma, oynama 41972 personification kişileştirme, canlı örnek, simge 41973 personify -in canlı örneği olmak, simgesi olmak, kişilik vermek, kişileştirmek 41974 personnel management personel yönetimi 41975 personnel manager personel müdürü 41976 personnel personel, görevliler, kadro, orun 41977 perspectival perspektif ile ilgili 41978 perspective perspektif, görünge, bakış açısı, perspektif 41979 perspicacious anlayışlı, kavrayışlı 41980 perspicacity anlayış, kavrayış, keskin zekâ 41981 perspicuity açıklık, anlaşılırlık 41982 perspicuous açık, anlaşılır 41983 perspiration ter 41984 perspiratory ter ile ilgili 41985 perspire terlemek 41986 persuade ikna etmek, inandırmak 41987 persuasion ikna etme, ikna, ikna kabiliyeti, inanç 41988 persuasive ikna edici, inandırıcı 41989 persuasiveness ikna edicilik, inandırıcılık 41990 pert sulu, cıvık, şımarık 41991 pertain (to ile) -e ait olmak, ile ilgisi olmak 41992 pertaining to -e uyan, ile ilgili 41993 pertinacious inatçı, kararlı 41994 pertinacity inatçılık, ısrar, sebat, inat 41995 pertinence uygunluk, yerindelik, ilgi 41996 pertinent uygun, yerinde, ilgili 41997 pertness arsızlık, sululuk 41998 perturb üzmek, kaygılandırmak, canını sıkmak, telaşlandırmak, rahatsız etmek, bozmak, karıştırmak, rahatsız etmek 41999 perturbation rahatsızlık, karışıklık, tedirginlik, heyecan 42000 pertussis boğmaca 42001 Peru Peru 42002 peruke peruka, takma saç 42003 perusal dikkatle okuma 42004 peruse dikkatle okumak, incelemek 42005 Peruvian Perulu, Peru'ya ait 42006 pervade (koku/duygu/düşünce/vb.) yayılmak, doldurmak, kaplamak 42007 pervasion yayılma, doldurma, kaplama 42008 pervasive her tarafa yayılan, her yeri kaplayan 42009 perverse huysuz, ters, kötü huylu, aksi, inatçı, sapık 42010 perversion baştan çıkarma, ayartma, sapıklık 42011 perversity sapıklık, huysuzluk, ahlaksızlık, aksilik 42012 perversive yanıltıcı 42013 pervert baştan çıkarmak, ayartmak, ahlakını bozmak, kötü amaç için kullanmak, kötüye kullanmak, cinsî sapık 42014 perverter baştan çıkaran kişi, fettan 42015 pervious geçirgen 42016 pesky kıl, gıcık, sinir bozucu, belalı 42017 pessimism kötümserlik 42018 pessimist kötümser 42019 pessimistic kötümser, karamsar 42020 pest control haşere mücadelesi 42021 pest zararlı böcek, döngül, başbelası, musibet 42022 pester rahatsız etmek, sıkmak, başının etini yemek 42023 pesticide böcek zehiri 42024 pestiferous hastalık taşıyan, bulaşıcı, baş belası, iğrenç 42025 pestilence bulaşıcı ve öldürücü hastalık 42026 pestilent bulaşıcı, öldürücü, nahoş, rahatsız edici 42027 pestilential bulaşıcı, yolukucu 42028 pestle havaneli 42029 pet cock boşaltma musluğu 42030 pet shop töm satan 42031 pet evde beslenen hayvan, ev hayvanı, töm, sevgili, gözde, okşamak, sevmek, sevişmek, oynaşmak 42032 petal taçyaprağı, leçek 42033 petard kestane fişeği 42034 peter out tükenmek, yok olmak, suya düşmek 42035 peter (out ile) yavaş yavaş tükenmek, son bulmak, bitmek 42036 petiolate saplı, sapı olan 42037 petiole yaprak sapı 42038 petit point bir tür el işlemesi 42039 petit küçük, ufak 42040 petite (kadın) narin yapılı, minyon 42041 petition of appeal temyiz dilekçesi 42042 petition dilekçe, toplu dilekçe, talep, dilekçe vermek, talep etmek 42043 petrifaction taşlaşma, taşıl, fosil 42044 petrify taşlaşmak, taşlaştırmak, şok etmek 42045 petrochemical petrokimyasal 42046 petrochemistry petrokimya 42047 petrodollars petrodolar 42048 petrography petrografi, kayaçbilgisi 42049 petrol bomb molotof kokteyli 42050 petrol can benzin bidonu 42051 petrol consumption benzin tüketimi 42052 petrol engine benzin kozgaltkası 42053 petrol gauge benzin göstergesi, yakıt göstergesi 42054 petrol pump benzin pompası 42055 petrol research petrol araştırma 42056 petrol station benzin istasyonu, benzinci 42057 petrol tank benzin deposu, yakıt deposu 42058 petrol benzin 42059 petrolatum petrolatum 42060 petroleum product petrol ürünü 42061 petroleum petrol 42062 petrology kayabilim 42063 petticoat içeteklik 42064 petties küçük masraflar 42065 pettifogger madrabaz avukat, aşırı titiz kimse, iş simsarı 42066 pettifogging kılı kırk yaran, hileci, madrabaz 42067 pettiness aşağılık, adilik 42068 petting sevişme, yiyişme 42069 pettish huysuz, aksi, hırçın 42070 pettishness huysuzluk, aksilik 42071 pettitoes domuz paçası 42072 petty cash küçük kasa 42073 petty larceny küçük hırsızlık, ufak hırsızlık, aşırma 42074 petty offence küçük suç, adi suç 42075 petty officer deniz astsubayı, çavuş 42076 petty önemsiz, ikinci planda gelen, küçük, darkafalı 42077 petulance huysuzluk, hırçınlık, alınganlık, terslik 42078 petulant huysuz, hırçın, küseğen, alıngan 42079 petunia petunya 42080 pew uzun bank/sıra, oturacak yer 42081 pewit gull sinekçil 42082 pewit kızkuşu 42083 pewter kalay ve kurşun alaşımı (nesne) 42084 pH pH 42085 pH-meter pH-metre, pH-ölçer 42086 pH-value pH değeri 42087 phaeton fayton 42088 phagocyte fagosit, yutargöze 42089 phalange parmak sümüğü 42090 phallic erkeklik kılganına değişli 42091 phallus cinsî güç sembolü 42092 phanerogam çiçekli ösümlük 42093 phantasm fantazi, hayal 42094 phantom hayalet 42095 pharaoh mouse firavunfaresi 42096 pharaoh firavun 42097 pharisaical ikiyüzlü, riyakâr 42098 pharisaism ferisilik 42099 pharisee ferisi, ikiyüzlü kimse 42100 pharmaceutical eczacılığa ait 42101 pharmaceutics eczacılık 42102 pharmacist eczacı 42103 pharmacologist farmokolog 42104 pharmacology farmokoloji, embilim 42105 pharmacy eczacılık, eczane 42106 pharyngeal boğaz ile ilgili, boğazsıl 42107 pharyngitis farenjit, gırtlak iltihabı 42108 pharyngonasal yutak ve buruna ait 42109 pharynx yutak, gırtlak 42110 phase angle faz açısı, evre açısı 42111 phase diagram faz diyagramı 42112 phase difference faz farkı 42113 phase in yavaş yavaş kullanmaya başlamak 42114 phase meter fazmetre, evreölçer 42115 phase modulation faz modülasyonu, evre değiştirimi 42116 phase out safha safha bitirmek 42117 phase rule faz kuralı, evre kuralı 42118 phase space faz uzayı 42119 phase velocity faz hızı 42120 phase evre, aşama, merhale, safha, pille, faz, evrelendirmek, aşamalandırmak 42121 pheasant sülün, kırgavul 42122 pheasantry kırgavul yetiştirme yeri 42123 phenic fenik 42124 phenol fenol, asitfenik 42125 phenology fenoloji 42126 phenolphthalein fenolftalein 42127 phenomenal olağanüstü, şaşılacak, süper 42128 phenomenalism görüngücülük, olaycılık, fenomenizm 42129 phenomenon olay, olgu, hadise, olağanüstü kimse/şey/olay, fenomen, görüngü 42130 phenotype fenotip 42131 phenyl fenil 42132 pheromone feromon 42133 phew öf! 42134 phial küçük (ilaç) şişesi 42135 philander kur yapmak, kadın peşinde koşmak, flört etmek 42136 philanderer kadın peşinde koşan erkek, hatunbaz 42137 philanthropic insansever, hayırsever 42138 philanthropist hayırsever 42139 philanthropy insanseverlik, hayırseverlik 42140 philatelic pulculukla ilgili 42141 philatelist pul meraklısı 42142 philately pulculuk, pul toplama 42143 philharmonic society filarmoni topluluğu 42144 philharmonic müziksever, filarmonik 42145 philippic sert ve acı nutuk 42146 Philippine Islands Filipin Adaları 42147 Philistine Filistinli 42148 phillips screw yıldız tornavida 42149 philologic filolojik 42150 philological filolojik 42151 philologist filolog, dil bilgini 42152 philology filoloji 42153 philomel bülbül 42154 philosopher filozof 42155 philosophic bkz.philosophical 42156 philosophical felsefi, mantıklı, sakin, aklı başında 42157 philosophize felsefe ile uğraşmak, filozof gibi konuşmak 42158 philosophy of history tarih felsefesi 42159 philosophy felsefe, yaşam felsefesi 42160 philter aşk iksiri 42161 phiz yüz ifadesi 42162 phlebitis flebit, damar iltihabı 42163 phlebotomy kan alma, hacamat 42164 phlegm balgam, sümük, soğukkanlılık, heyecansızlık 42165 phlegmatic sakin, soğukkanlı, heyecanlanmaz 42166 phloem floem, soymuk doku 42167 phobia fobi, ürkü 42168 phoenix Anka kuşu 42169 phon fon 42170 phonation seslendirme, sesleme 42171 phone box alısün kulübesi 42172 phone call alısün konuşması 42173 phone sb back daha sonra aramak 42174 phone sb up birine çınka etmek 42175 phone telefon, çınka, alısün, hatif, telefon etmek, çınka etmek, çınkalamak, alısünlemek, zeng etmek 42176 phone-in izleyicinin alısünle katıldığı sınalgı bağdarlaması 42177 phonematics sesbirimbilim, fonematik 42178 phoneme sesbirim 42179 phonemics sesbirimbilim, sesbilim 42180 phonetic alphabet fonetik alfabe, sesçil abece 42181 phonetic script fonetik yazı, sesçil yazı 42182 phonetic spelling fonetik imla 42183 phonetic transcription fonetik transkripsiyon, sesçil çevriyazı 42184 phonetic sesçil, fonetik 42185 phonetician sesbilimci 42186 phonetics sesbilim, sesbilgisi 42187 phoney yapmacık, sahte, yapmacık kimse, sahtekâr 42188 phonic sesle ilgili, sesli 42189 phonics akustik ilmi 42190 phonogram fonogram, ses sembolü 42191 phonograph fonograf, gramofon 42192 phonographic fonograf ile ilgili 42193 phonolite fonolit 42194 phonological transcription sesbilimsel çevriyazı 42195 phonological sesçil, sesbilimsel 42196 phonology sesbilim 42197 phonometer fonometre 42198 phonon fonon 42199 phony sahte, düzme, taklit 42200 phosgene fosgen 42201 phosphatase fosfataz 42202 phosphate fosfat 42203 phosphatide fosfatit 42204 phosphatization fosfatlama 42205 phosphatize fosfatlamak 42206 phosphine fosfin 42207 phosphite fosfit 42208 phosphor bronze fosfor tuncu 42209 phosphor fosforlu madde 42210 phosphoresce yakamozlanmak 42211 phosphorescence fosforesans, fosforışıllık, yakamoz 42212 phosphorescent fosforesan, fosforışıl, yakamozlanan 42213 phosphoric fosforik 42214 phosphorite fosforit 42215 phosphorize fosforlamak 42216 phosphorous fosforlu 42217 phosphorus fosfor 42218 photo finish fotofiniş 42219 photo library fototek 42220 photo yaçın, fotoğraf 42221 photo-polymer fotopolimer 42222 photocathode fotokatot 42223 photocell fotosel 42224 photochemical fotokimyasal 42225 photochemistry fotokimya 42226 photochromic fotokromik 42227 photochromism fotokromizm 42228 photocomposing fotodizgi 42229 photocomposition fotodizgi 42230 photoconduction foto-iletim 42231 photoconductive fotoiletken 42232 photoconductor fotoiletken 42233 photocopier fotokopi kılgası 42234 photocopy centre fotokopi merkezi 42235 photocopy fotokopi, fotokopisini çekmek 42236 photocurrent foto akım, ışıl akım 42237 photodiode fotodiyot 42238 photodisintegration foto parçalanma, ışıl parçalanma 42239 photoelasticity ışılesneklik, fotoesneklik 42240 photoelectric cell fotoelektrik hücre 42241 photoelectric effect ışılelektrik olay, fotoelektrik etki 42242 photoelectric emission fotoelektrik emisyon, ışılçıngı salım 42243 photoelectric relay fotoelektrik röle 42244 photoelectric threshold fotoelektrik eşik 42245 photoelectric ışılçıngı, fotoelektrik 42246 photoelectricity fotoelektrik, ışılçıngı 42247 photoelectron fotoelektron, ışılelektron 42248 photoemission ışılyayım, fotoemisyon 42249 photoemissive ışılsalımlı, fotoemisif 42250 photoengraving fotogravür 42251 photoflash fotoflaş 42252 photoflood projektör lambası 42253 photogen fotojen, fotojen kılgan 42254 photogenic fotojenik 42255 photogram fotogram 42256 photogrammetry fotogrametri 42257 photograph fotoğraf, yaçın, yaçınını çekmek 42258 photographer yaçıncı 42259 photographic yaçınla ilgili 42260 photography yaçıncılık 42261 photogravure fotogravür 42262 photolithography fotolitografi 42263 photoluminescence fotolüminesans, ışılışıldama 42264 photolysis fotoliz 42265 photomap fotoharita 42266 photomechanical fotomekanik 42267 photometer fotometre, ışıkölçer 42268 photometry fotometri, ışıkölçüm 42269 photomicrograph fotomikrografi, mikroskopla yaçın çekme 42270 photomontage fotomontaj 42271 photomosaic fotomozaik 42272 photomounting fotomontaj 42273 photomultiplier fotomultiplikatör, ışılçoğaltıcı 42274 photon foton 42275 photonasty fotonasti 42276 photoneutron fotonötron 42277 photonuclear fotonükleer 42278 photophone fotofon 42279 photopic fotopik 42280 photoreceptor fotoreseptör 42281 photosensitive ışığa duyarlı 42282 photosensitivity fotoduyarlık, ışılduyarlık 42283 photosphere fotosfer, ışıkküre 42284 photostat fotostat, fotokopi 42285 photosynthesis fotosentez 42286 phototaxis fototaktizm 42287 phototelegraphy fototelgraf 42288 phototherapy fototerapi 42289 phototopography fototopografya 42290 phototransistor fototransistor 42291 phototropism ışığa yönelim, fototropizm 42292 phototube fototüp 42293 phototype fototip 42294 photovoltaic cell fotovoltaik hücre 42295 photovoltaic fotovoltaik 42296 phrase birkaç sözcükten oluşan anlamlı birim, sözcük öbeği, sözce, kısa ve uygun anlatım, uygun sözcük ya da tümcelerle ifade etmek 42297 phrasebook seyahat rehberi, konuşma kılavuzu 42298 phrasemonger süslü cümleler kullanan kimse 42299 phraseology deyişbilim, ifade tarzı, anlatım 42300 phratry kabile 42301 phrenetic çılgın, deli 42302 phrenic diyaframa ait 42303 phrenologist frenoloji uzmanı 42304 phrenology frenoloji, kafatasıbilim 42305 phthalein ftalein 42306 phthalic ftalik 42307 phthisis verem, tüberküloz 42308 phycology yosun bilimi 42309 phyllite fillit 42310 phylloxera filokseri, asma biti 42311 phylogeny filojeni, soyoluş 42312 phyloxera filoksera 42313 phylum filum, kol 42314 physic ilaç, ilaç vermek, müshil vermek 42315 physical anthropology fiziksel antropoloji 42316 physical change fiziksel değişim 42317 physical chemistry fiziksel kimya 42318 physical condition sağlık yağdayı 42319 physical education beden eğitimi 42320 physical force fiziksel güç 42321 physical geography fiziksel coğrafya 42322 physical jerks jimnastik 42323 physical method fiziksel yöntem 42324 physical property fiziksel özellik 42325 physical science fizik bilimi 42326 physical structure fiziksel yapı 42327 physical therapy fizik tedavisi, fizyoterapi 42328 physical training beden eğitimi 42329 physical fiziksel, bedensel 42330 physician doktor, hekim 42331 physicist fizikçi 42332 physicochemical fizikokimyasal 42333 physicochemistry fizikokimya 42334 physics fizik 42335 physiognomy fizyonomi, dış görünüş, yüz, çehre 42336 physiography fiziki coğrafya 42337 physiological fizyolojik 42338 physiologist fizyolog 42339 physiology fizyoloji 42340 physiotherapist fizyoterapist, fizik tedavici 42341 physiotherapy fizyoterapi 42342 physique vücut yapısı, fizik 42343 phytochemistry ösümlük kimyası 42344 phytogenesis ösümlük oluşumunu inceleyen bilim 42345 phytology ösümlükbilim, botanik 42346 phytotomy ösümlük anatomisi 42347 pi pi, Yunancanın onaltıncı harfi 42348 piamater beyin incezarı 42349 pianissimo çok hafif (sesle) 42350 pianist piyanist 42351 piano string piyano teli 42352 piano piyano 42353 piazza taraça, veranda, kapalı balkon, meydan 42354 pibroch gayda ile çalınan marş 42355 pic resim 42356 pica on iki punto harf 42357 picalilli baharatlı turşu 42358 picaninny zenci çocuğu 42359 picaresque kabadayı ve dolandırıcılar ile ilgili 42360 picaroon hırsız, dolandırıcı, korsan 42361 picayune önemsiz, küçük, adi, beş sentlik metal pul, beş kapiklik şey/kimse 42362 picayunish önemsiz, ufak 42363 piccalilli türlü turşu 42364 piccolo pikolo 42365 pick a quarrel kavga çıkarmak 42366 pick and choose çok dikkatli seçmek 42367 pick at (yemeği) isteksizce yemek 42368 pick hammer martopikör, kazar çekiç 42369 pick holes in sth kusur bulmak, ince eleyip sık dokumak 42370 pick oakum üstüpü kullanmak, kodesde yatmak 42371 pick off birer birer vurmak 42372 pick on (suçlayacak adam) bulmak, seçmek 42373 pick out seçmek, görmek, fark etmek 42374 pick over ayıklamak 42375 pick pocket yankesici 42376 pick sb's pocket -in cebinden bir şey yürütmek 42377 pick to pieces çekiştirmek, çürütmek (sav) 42378 pick up the tab pulu çekmek 42379 pick up tutup kaldırmak, gelişmek, ilerlemek, elde etmek 42380 pick seçmek, seçip ayırmak, seçip almak, toplamak, koparmak, ayıklamak, sıyırmak, kemirmek, sivri bir aletle kazmak, açmak/kırmak, karıştırmak, seçme, seçenek, seçim, kürdan, kazma 42381 pick-a-back omuzda, sırtta 42382 pick-me-up canlandırıcı içki/ilaç 42383 pickaback sırtta 42384 pickax kazma 42385 pickaxe kazma, külünk 42386 picker toplayıcı 42387 pickerel turna balığı 42388 picket fence tahta parmaklık 42389 picket rope kazık ipi 42390 picket grev gözcüsü, kazık, ileri karakol, gözcülük etmek 42391 pickings avanta 42392 pickle turşu, turşu suyu, turşusunu kurmak 42393 pickled turşu halinde, sarhoş, matiz 42394 pickling dekapaj, paklama 42395 picklock maymuncuk 42396 pickpocket yankesici 42397 pickup arm pikap kolu 42398 pickup stylus pikap iğnesi 42399 pickup pikap kolu, kamyonet, pikap, gelişme, ilerleme 42400 picky titiz, müşkülpesent 42401 picnic piknik, piknik yapmak 42402 pico- (önek) bilyonda bir 42403 picofarad pikofarad 42404 picoline pikolin 42405 picosecond pikosaniye 42406 picrate pikrat 42407 pictogram piktogram, resimyazı 42408 pictograph piktograf, resimçizit, resimyazı 42409 pictographic grafiksel çizimlerle gösteren, görüntüsel 42410 pictorial resimli, resmedilmiş 42411 picture book resim kitabı 42412 picture card kız, vale 42413 picture editor resim seçici 42414 picture frame resim çerçevesi 42415 picture gallery resim galerisi, resim müzesi 42416 picture goer sinemasever 42417 picture postcard resimli kartpostal 42418 picture puzzle resimli bulmaca 42419 picture telegraphy resimli telgraf jüyesi 42420 picture theater sinema 42421 picture transmission resim nakli, görüntü iletimi 42422 picture tube resim tüpü, görüntü lambası, ekran lambası 42423 picture resim, tablo, keste, fotoğraf, yaçın, film, yanka, görülmeye değer şey ya da kişi, pek güzel kimse ya da şey, -in mükemmel örneği, timsal, görüntü, tasvir, (ç.) sinema, resmini yapmak, çizmek, betimlemek, düşlemek, hayal etmek, tasavvur etmek 42424 picturesque pitoresk, (dil) net, açık, canlı 42425 picturize resmini çizmek, yankaya almak 42426 piddle işemek 42427 piddling küçük, önemsiz 42428 pidgin karma dil, tarzanca 42429 pie chart yuvarlak diyagram 42430 pie in the sky olmayacak şey, düş, hayal, cennet 42431 pie börek, çörek, tart, turta 42432 piebald (at) alaca, benekli 42433 piece de resistance ana yemek 42434 piece goods parça mal, kupon kumaş, mensucat, dokuma 42435 piece meal parça parça, bölük pörçük 42436 piece on eklemek 42437 piece out parça ekleyerek tamamlamak 42438 piece together parçalarını birleştirmek, tamamlamak, eklemek 42439 piece parça, tane, oyun, piyes, (satranç/dama/vb.) taş, numune, örnek, madeni pul 42440 piecemeal parça parça, azar azar, bölüm bölüm, aşama aşama 42441 piecework parçabaşı iş 42442 pieceworker parça başı çalışan işçi 42443 pied (kuş/vb.) alaca, alacalı 42444 piedmont dağ eteğindeki 42445 pier iskele, destek, payanda 42446 pierage rıhtım vergini 42447 pierce delmek, delip geçmek 42448 piercing (rüzgâr) sert, soğuk, içe işleyen, (ses) güçlü, keskin, acı 42449 pietism dindarlık, softalık 42450 piety dindarlık 42451 piezo- (önek) basınç 42452 piezoelectric piezoelektrik 42453 piezoelectricity piezoelektrik 42454 piezometer piezometre 42455 piezometric piezometrik 42456 piffle saçmalamak, boş laf etmek 42457 pig iron font, pik demir, dökme demir 42458 pig it domuz gibi yaşamak 42459 pig domuz 42460 pigeon güvercin 42461 pigeon-breasted çıkık göğüslü 42462 pigeonhole güvercin yuvası, hasır altı etmek, düzenlemek 42463 pigeonry güvercinlik 42464 piggery domuz ahırı 42465 piggish domuz gibi, pis, pisboğaz 42466 piggishness pisboğazlık 42467 piggy küçük domuz, domuzcuk 42468 piggybank (domuz şeklinde) kumbara 42469 pigheaded inatçı 42470 piglet domuz yavrusu 42471 pigment boya maddesi, pigment 42472 pigmentation hücrelerin renkli madde oluşturması 42473 pigmy bkz.pygmy 42474 pignut yer fıstığı 42475 pigpen bkz.pigsty 42476 pigskin domuz derisi 42477 pigsty domuz ahırı, pis oda/yer, izbe 42478 pigtail saç örgüsü 42479 pika ıslıklı tavşan 42480 pike mızrak, kargı, turnabalığı 42481 pikeman kazma ile çalışan maden işçisi 42482 piker ihtiyatlı kumarbaz, dönek, kahpe 42483 pilaster gömme ayak, pilastr, duvar ayağı 42484 pilchard sardalye, ateşbalığı 42485 pile driver şahmerdan 42486 pile foundation kazık temel, kazıklı temel 42487 pile in doluşmak 42488 pile on üşüşmek 42489 pile up yığmak, istif etmek, biriktirmek, yığılmak 42490 pile yığın, küme, büyük miktarda pul, servet, yığınla, direk, kazık, hav, tüy, kuru pil, yığmak, yığın haline getirmek, istif etmek 42491 pileless tüysüz 42492 piler istifleyici 42493 piles basur 42494 pileup zincirleme kaza 42495 pileus mantar başlığı 42496 pilewort basurotu 42497 pilfer aşırmak, çalmak, uğrulamak, araklamak, çırpıştırmak, aparmak, yolsuzluk yapmak 42498 pilferage çalma, aşırma, hırsızlık 42499 pilferer hırsız 42500 pilgrim hacı 42501 pilgrimage hac, hacılık 42502 piliferous tüylü 42503 pill hap, doğum kontrol hapı, gıcık kimse, kıl 42504 pillage yağma etmek, yağmalamak, yağma, yağmacılık 42505 pillar sütun, direk, önemli üye/destekçi/yandaş 42506 pillar-box posta kutusu 42507 pillared direkli, sütunlu 42508 pillbox ilaç kutusu 42509 pillion (motorsiklet) terki, arka koltuk 42510 pillory ceza boyunduruğu, ceza boyunduruğuna bağlayarak teşhir etmek 42511 pillow lace kopanaki 42512 pillow yastık, baliş 42513 pillowcase yastık kılıfı 42514 pillowslip yastık kılıfı 42515 pilose tüylü, kıllı 42516 pilot balloon pilot balon 42517 pilot boat kılavuz kozgaltkası 42518 pilot fish Malta palamudu 42519 pilot lamp kontrol lambası, pilot lamba 42520 pilot light kılavuz ışığı, kontrol lambası 42521 pilot region pilot bölge 42522 pilot scheme pilot joba 42523 pilot school deneme mektebi 42524 pilot pilot, uçarman, kılavuz, pilotluk yapmak, kılavuzluk yapmak, yol göstermek 42525 pilot's error pilot hatası 42526 pilotage chart seyrüsefer haritası 42527 pilotage pilotluk, pilotaj, kılavuzluk, kılavuz vergini 42528 pilotless pilotsuz, uzaktan kumandalı 42529 pilule küçük harf, hap, kürecik 42530 pimento yenibahar 42531 pimp pezevenk 42532 pimpernel farekulağı 42533 pimple sivilce, sızanak 42534 pimpled sivilceli 42535 pimply sivilceli 42536 pin down bağlamak, hareketsiz kılmak, sıkboğaz etmek 42537 pin money cep harçlığı 42538 pin on üstüne almak, yüklenmek 42539 pin one's hopes on bel bağlamak 42540 pin strike sınırlı grev 42541 pin toplu iğne, broş, iğne, mandal, iğnelemek, iliştirmek, kıpırdayamaz hale sokmak, sıkıştırmak 42542 pinafore göğüslük, önlük 42543 pinball tilt oyunu 42544 pince-nez kelebek gözlük, yaylı gözlük 42545 pincers kerpeten, maşa, minkaş, (yengeç/vb.) kıskaç 42546 pinch and save dişinden tırnağından artırmak 42547 pinch and scrape dişinden tırnağından artırmak 42548 pinch cock kısma musluğu 42549 pinch kıstırmak, sıkıştırmak, çimdiklemek, acı vermek, sıkıp acıtmak, araklamak yürütmek, çimdik, tutam 42550 pinchbeck altın taklidi, yapma, sahte 42551 pinchpenny eli sıkı, cimri 42552 pincushion iğnelik, iğne yastığı 42553 pine away yavaş yavaş güçten düşmek 42554 pine barren çamlık kumsal 42555 pine cone çam kozalağı 42556 pine wood çam kerestesi 42557 pine (away ile) güçten kuvvetten düşmek, erimek, iğne ipliğe dönmek, (gerçekleşemeyecek) arzusu olmak, özlemini çekmek, çam 42558 pineal gland beyin epifizi 42559 pineal kozalaksı, kozalak biçiminde 42560 pineapple ananas 42561 pinetree çamağacı 42562 ping (araba) teklemek 42563 ping-pong pinpon, masa tenisi 42564 pinghead topluiğne başı 42565 pinion elini ayağını bağlamak, hareketsizleştirmek 42566 pink slip ihbarname 42567 pink pembe, sosyalist eğilimli, (araba) teklemek 42568 pinkie serçe parmağı 42569 pinking kliket, vuruntu 42570 pinkish pembemsi 42571 pinko solcu 42572 pinky bkz.pinkie 42573 pinna balık kanadı, kulakkepçesi, yapracık 42574 pinnace sandal, filika, küçük yelkenli 42575 pinnacle en yüksek çekit, doruk, zirve, sivri tepeli kule 42576 pinnate tüysü 42577 pinnigrade yüzgeçayaklı 42578 pinniped yüzgeçayaklı, yüzgeçayaklı 42579 pinon çam fıstığı 42580 pinpoint tam yerini göstermek, belirlemek, tam olarak saptamak, gerçek nedenini bulmak 42581 pinprick iğne deliği 42582 pins and needles karıncalanma 42583 pinstripe (giysi) ince çizgi 42584 pint galonun sekizde biri, bu kadar bira 42585 pintail kılkuyruk, kılkuyruk ördeği 42586 pintle mil, eksen, enjektör iğnesi 42587 pinto küçük benekli at 42588 pinup şarkıcı, çıplak kadın, /vb.resmi 42589 pinwheel çarkı felek, fırıldak 42590 pinworm sivrikuyruk 42591 piny çamlık, çam kokulu 42592 pioneer öncü, öncülük etmek 42593 pious fraud sahte dindarlık 42594 pious wish sahte dilek 42595 pious dindar 42596 pip oyun çöngelerindeki işaretlerin her biri, rütbe belirten yıldız, meyve çekirdeği, sinyal, yarışta yenmek, geçmek, (sınavda) çakmak/çaktırmak 42597 pipe bracket boru kelepçesi 42598 pipe clamp boru kelepçesi 42599 pipe clay lüleci çamuru 42600 pipe coupling rakor 42601 pipe culvert büz, boru menfez 42602 pipe down susmak, sesini kesmek 42603 pipe drain künk, süzdürme künkü 42604 pipe dream hayali fikir, olmayacak iş, hayal 42605 pipe elbow boru dirseği 42606 pipe fish yılan iğnesi 42607 pipe joint boru bağlantısı, boru rakoru 42608 pipe stem pipo sapı 42609 pipe tongs boru kıskacı 42610 pipe union boru rakoru 42611 pipe up konuşmaya/şarkı söylemeye başlamak 42612 pipe vice boru mengenesi 42613 pipe boru, pipo, çubuk, kaval, (ç.) gayda, borularla taşımak, kaval/gayda çalmak 42614 pipefitter borucu, boru tesisatçısı 42615 pipefitting boru işi, boru bağlama donanımı 42616 pipeline boru hattı 42617 pipelining boruya sokma, iç içe sokma 42618 piper kavalcı, gaydacı 42619 pipette pipet, akıtaç 42620 piping hot dumanı üstünde 42621 piping çok 42622 pipit incirkuşu 42623 pipkin güveç 42624 pippin harika şey/kimse 42625 piquancy acılık, keskinlik, ilginçlik, cazibe 42626 piquant acı/keskin tadı olan, ilginç, hoş 42627 pique güceniklik, kırgınlık, gücendirmek, incitmek, gururunu kırmak 42628 piracy korsanlık 42629 Piraeus Pire limanı 42630 piranha piranha 42631 pirate listener korsan dinleyici 42632 pirate radio korsan ünalgı 42633 pirate sender korsan verici 42634 pirate ship korsan gemi 42635 pirate korsan, korsan satış yapmak 42636 pirn bobin 42637 pirouette (balede) tek ayak üzerinde dönüş, piruet 42638 Pisces Balık Burcu 42639 pisciculture balıkçılık 42640 pisciculturist balık öndürücüsü 42641 piscine balık gibi, balığa ait 42642 pish öf!, püf! 42643 pisiform bezelye biçiminde 42644 pisolite pisolit 42645 piss about serserilik etmek, göt gezdirmek 42646 piss around serserilik etmek, göt gezdirmek 42647 piss off siktir git, siktir olup gitmek, bıktırmak 42648 piss oneself (gülmekten) altına işemek 42649 piss işemek, (yağmur) şakır şakır yağmak, çiş, sidik, işeme 42650 pissed as a newt küfelik, zom 42651 pissed sarhoş, matiz 42652 pistachio fıstık 42653 pistil pistil, dişikılgan 42654 pistol shot tabanca ateşi, tabanca menzili, tabanca kurşunu 42655 pistol tabanca 42656 piston pin piston pimi 42657 piston pump pistonlu pompa 42658 piston ring piston segmanı, segman 42659 piston rod piston kolu 42660 piston piston 42661 pit a pat hafif hafif çarpma, tıkırdama 42662 pit coal taşkömürü, madenkömürü 42663 pit saw hızar, iki kollu testere 42664 pit silo çukur silo 42665 pit top kuyu başı 42666 pit çukur, maden ocağı, kârhane, (araba yarışında) hızlı tamirat yeri, hastalık lekesi, (tiyatro) parter, meyve çekirdeği, (meyvenin) çekirdeğini ayıklamak, (çiçek hastalığı) çopur bırakmak 42667 pit-run gravel tüvenan çakıl 42668 pitance bağış, yardım 42669 pitch a camp düşerge salmak 42670 pitch action yunuslama 42671 pitch angle hatve açısı, adım açısı 42672 pitch in işe girişmek, yemeğe yumulmak 42673 pitch into üstüne saldırmak, atılmak 42674 pitch on seçmek, karar vermek 42675 pitch one's tent çadırını kurmak 42676 pitch pine çıralı çam 42677 pitch sb a curve ball yüreğini ağzına getirmek 42678 pitch ziftlemek, konmak, konaklamak, (düşerge/çadır/vb.) kurmak, (dışarı) atmak, düşmek, takılıp devrilmek, sesin perdesini ayarlamak, (gemi) baş vurmak, toslamak, saha, alan, pazarcının satış yeri, perde, derece, düzey, zift, (bina) eğim, yalpalama, (beyzbol) atış, fırlatma, satıcının ağız yapması 42679 pitch-and-toss yazı tura atma oyunu 42680 pitch-black zifiri karanlık, simsiyah 42681 pitch-dark zifiri karanlık 42682 pitchblende uranyum oksidi 42683 pitcher plant ibrikotu 42684 pitcher testi, sürahi, ibrik, (beyzbol) atıcı 42685 pitchfork yaba, diren 42686 pitching atma, fırlatma, baş kıç vurma 42687 pitchstone katran taşı 42688 pitchy zift gibi, karanlık 42689 piteous acıklı 42690 pitfall güçlük, tehlike, tuzak 42691 pith öz, özek, ruh, en önemli kısım 42692 pithead maden ocağı girişi 42693 pithiness özlülük, anlamlılık, etkileyicilik, kuvvet, tesir 42694 pithless özsüz, zayıf 42695 pithy özlü, anlamlı 42696 pitiable acınacak 42697 pitiful acıklı, acınırlı, acınacak, merhametli 42698 pitiless acımasız, merhametsiz 42699 pitman maden ocağı işçisi 42700 piton kısa metal dağcı kazığı 42701 pittance çok düşük vergin, acınacak miktarda az vergin, kapik-kuruş 42702 pitted (asitten/pastan) karıncalanmış, oyuklu 42703 pitting oyuklaşma 42704 pituitary gland hipofiz bezi 42705 pituitary balgam salgılayan, balgama ait 42706 pity merhamet, acıma, acınacak şey, merhamet etmek, acımak, yazığı gelmek 42707 pivot eksen, mil, bir eksen çevresinde dönmek 42708 pivotal mile ait, merkezi, en önemli 42709 pix resim 42710 pixel piksel, görüntü öğesi 42711 pixie küçük peri 42712 pixilated üşütük, kafadan kontak, kaçık, delidolu 42713 pixy bkz.pixie 42714 pizza piza 42715 pizzle erkeklik kılganı 42716 placable kolay yatışan, kolay bağışlayan, kolay affeder 42717 placard duvar ilanı, afiş, pankart, poster 42718 placate kızgınlığını yatıştırmak 42719 placatory yatıştırıcı, sakinleştirici 42720 place a bet bahse girmek 42721 place an order sipariş vermek 42722 place of worship ibadet yeri 42723 place value basamak değeri 42724 place yer, orun, alan, bölge, (yarış/kuyruk/vb.'de) sıra, hane, basamak, oturacak yer, memuriyet, görev, mevki, konum, yapılması gereken şey, görev, ev, koymak, yerleştirmek, (pul) yatırmak, tam olarak hatırlamak, (sipariş) vermek, saymak, görmek, önem vermek 42725 placebo plasebo, yatıştırıcı bir ilaç 42726 placement koyma, yerleştirme, plasman 42727 placenta plasenta, döleşi, etene 42728 placental plasentayla ilgili 42729 placer plaser 42730 placid sakin, durgun 42731 placidity sükunet 42732 placket eteklik cebi 42733 plagiarism intihal, aşırma 42734 plagiarist aşırmacı, eser hırsızı 42735 plagiarize -den aşırmalar yapmak, intihal etmek 42736 plague on it! Allah belasını versin! 42737 plague veba, başbelası, dert, musibet, öldürücü salgın hastalık, istila, sıkmak, bezdirmek 42738 plaguy baş ağrıtıcı 42739 plaice pisibalığı 42740 plaid ekose kumaş, kareli kumaş 42741 plain clothes man sivil giyimli, dedektif 42742 plain coffee sade kahve 42743 plain dealer dürüst adam 42744 plain dealing dürüstlük 42745 plain sailing rahat ve kolay iş, dertsiz belasız iş 42746 plain work düz duvar örgüsü 42747 plain ova, düz, düzengâh, yalın, basit, sade, süssüz, açık, kolay anlaşılır, net, (kadın) çirkin, alımsız, dobra, açıksözlü, dürüst 42748 plain-spoken açık sözlü 42749 plainly açık ve net bir şekilde, açıkça, süssüz biçimde, dobra, dobra 42750 plainness düzlük, açıklık, toksözlülük 42751 plainspoken açıksözlü, lafını esirgemeyen 42752 plaint dava, hüzün ifadesi, keder 42753 plaintiff davacı 42754 plaintive hüzünlü, ağlamaklı, acıklı, dokunaklı 42755 plait örgü, saç örgüsü, (saç/vb.) örnek 42756 plan plan, kroki, taslak, tasar, plan, niyet, joba, kasarı, planlamak, tasarlamak, josparını çizmek, düzenlemek 42757 planar düzlemsel 42758 plane angle düzlem açı 42759 plane geometry düzlem geometri 42760 plane mirror düz ayna 42761 plane table plançete 42762 plane uçak, planya, rende, düzlem, seviye, düzey, çınar, rendelemek, düz, dümdüz 42763 planer planya 42764 planet gezegen 42765 planetarium planetaryum, yıldızlık, gökevi 42766 planetary gezegenlerle ilgili, dünyasal, dünyevi, gezgin, seyyar 42767 planetoid küçük gezegen 42768 plangent yankılanan, titrek, iniltili 42769 planimeter planimetre, yüzeyölçer, alanölçer 42770 planimetry planimetri, alanölçü 42771 planing machine planya kılgası, planya tezgâhı 42772 planish düzeltmek, preslemek 42773 planisphere düzlemküre 42774 plank down hemen ödemek 42775 plank flooring ahşap döşeme 42776 plank pile ahşap palplanş 42777 plank saw tahta bıçkısı 42778 plank timber tomruk 42779 plank uzun tahta, kalas, (partinin) ana prensibi, kalaslarla kaplamak 42780 planking machine keçeleştirme kılgası 42781 planking ağaç döşeme 42782 plankton plankton 42783 planless plansız, bağdarlamasız 42784 planned economy planlı ekonomi 42785 planner planlamacı 42786 planning body planlama kurulu 42787 planning planlama, tasarlama 42788 plano-concave bir yüzü düz öbürü içbükey 42789 plano-convex bir yüzü düz öbürü dışbükey 42790 plant breeding ösümlük yetiştirme 42791 plant cell ösümlük hücresi 42792 plant chemistry ösümlük kimyası 42793 plant engineer işletme kıvcısı 42794 plant geography ösümlük coğrafyası 42795 plant kingdom ösümlükler dünyası 42796 plant louse ösümlük biti 42797 plant out fideleri başka yere dikmek 42798 plant pathology ösümlük patolojisi 42799 plant bitki, ösümlük, fabrika, demirhane, dikmek, ekmek, sıkıca yerleştirmek, (çalınan ya da yasak bir şeyi) kiminse üzerine saklayıp onu suçlu göstermek 42800 plantation fidanlık, büyük çiftlik 42801 planter ekici 42802 plantigrade düztaban 42803 plaque plaket, levha, tabela 42804 plash su birikintisi, su sıçratmak, şapırdatmak 42805 plashy şapırtılı, çamurlu 42806 plasma protein plazma proteini 42807 plasma state plazma hali 42808 plasma plazma, kansu 42809 plasmatic plazma ile ilgili 42810 plasmodium plazmodyum, sıtma mikrobu 42811 plaster cast alçıdan yapılmış kalıp, alçı 42812 plaster of Paris alçı 42813 plaster stone jips, alçıtaşı 42814 plaster sıva, plaster, yakı, sıvamak, yapıştırmak 42815 plasterboard bağdadi çıtası, bağdadi 42816 plastered sarhoş 42817 plasterer sıvacı 42818 plasterers' putty sıvacı macunu 42819 plastering sıva işi, alçı işi 42820 plastic arts plastik sanatlar 42821 plastic container plastik kap 42822 plastic surgery estetik ameliyat, estetik cerrahlık 42823 plastic plastik 42824 plasticine modelci çamuru 42825 plasticity plastisite 42826 plasticizer plastikleştirici 42827 plastid plastid 42828 plate current plaka akımı, anot akımı 42829 plate glass dökme cam, düz cam, çekme cam 42830 plate load anot yükü 42831 plate spring yassı yay 42832 plate tabak, levha, plaka, tabaka, kaporta, levha biçiminde korugan, kaplama, kupa, yaçın klişesi, plaka, plaket, takma diş takımı, anot, (metal) kaplamak 42833 plateau yayla 42834 plated kaplanmış 42835 plateful tabak dolusu 42836 platelet trombosit, pıhtıgöze 42837 platen çönge silindiri, merdane, baskı levhası 42838 plater kaplamacı 42839 platform peron, kürsü, (saylavdan önce) parti bağdarlaması 42840 platinate platinlemek, platin kaplamak 42841 plating kaplama 42842 platinoid platinoit 42843 platinum sponge platin sünger 42844 platinum platin 42845 platitude basmakalıp laf, klişe, yavan söz 42846 platitudinarian geveze, boşboğaz 42847 platitudinize tatsız tuzsuz konuşmak 42848 platitudinous basmakalıp söz 42849 platonic love manevi aşk, platonik aşk 42850 platonic (iki kişi arasındaki sevgi/arkadaşlık) fiziksel olmayan, duygusal 42851 platoon müfreze, takım 42852 platter düz ve büyük tabak 42853 platypus ornitorenk, gagalı memeli 42854 platyrrhine yassıburunlu maymun 42855 plaudit memnuniyet gösterisi, beğeni 42856 plausibility akla yatkınlık, inandırıcılık, olasılık 42857 plausible makul, akla yatkın, inandırıcı 42858 play a joke on sb oyun oynamak, işletmek 42859 play a part rol oynamak 42860 play a role rol yapmak 42861 play at katılmak, yapar gibi görünmek 42862 play back yeniden çalmak, tekrarlamak 42863 play ball birlikte çalışmak, imece yapmak 42864 play both ends against the middle şeytana külahı ters giydirmek 42865 play by ear olanlara ayak uydurmak 42866 play cat and mouse with kedi fare gibi oynamak 42867 play dead ölü numarası yapmak 42868 play down önemsizleştirmek 42869 play ducks and drakes with money har vurup harman savurmak 42870 play ducks with money çarçur etmek, har vurup harman savurmak 42871 play fast and loose kaygısızca hareket etmek, söz verip tutmamak 42872 play first chair başkanlığa oynamak 42873 play for time zaman geçirmek, oyalanmak 42874 play hard to get umursamaz görünüp ilgi çekmek 42875 play havoc mahvetmek, berbat etmek 42876 play hell with çarkına okumak 42877 play high büyük kumar oynamak 42878 play hooky kaçamak yapmak 42879 play house evcilik oynamak 42880 play into sb's hands birisinin ekmeğine yağ sürmek 42881 play into the hands of çıkar amacıyla hareket etmek 42882 play it by ear gelişmelere göre hareket etmek 42883 play it by the book atını sağlam kazığa bağlamak 42884 play it cool soğukkanlılığını yitirmemek, sakin kalmak 42885 play it safe işi sağlama almak 42886 play off birbirine düşürmek 42887 play on words cinas, sözcük oyunu 42888 play on çalmakta devam etmek 42889 play one's cards well kartlarını iyi oynamak 42890 play one's trump card kozunu oynamak 42891 play possum uyuma numarası yapmak 42892 play pranks azizlik etmek 42893 play second fiddle ikinci derecede rol oynamak 42894 play the devil with kasıp kavurmak 42895 play the field birden fazla kişiyle düşüp kalkmak 42896 play the fool aptalca davranmak, ahmaklık yapmak 42897 play the game adil ve dürüst olmak 42898 play the man erkekçe hareket etmek 42899 play the market spekülasyon yapmak 42900 play tricks on muziplik etmek, oyun oynamak 42901 play truant mektepten kaçmak, dersleri kırmak 42902 play up to dalkavukluk etmek, birine yaranmak 42903 play up oyun oynamak, sorun çıkarmak, belirtmek 42904 play with fire ateşle oynamak, büyük riske girmek 42905 play oyun, eğlence, oyun, piyes, şaka, oyun, kumar, hareket özgürlüğü, hareket, faaliyet, oynaşma, oynamak, eğlenmek, (oyun) etmek, hızla hareket etmek, oynamak, sahnelemek, temsil etmek, (müzik aleti) çalmak 42906 play-act numara yapmak, rol yapmak 42907 playable oynanabilir 42908 playback pleybek 42909 playbill tiyatro ilanı 42910 playboy eğlence peşinde koşan zengin delikanlı, pleyboy 42911 playdown önemsememek 42912 played out işi bitmiş 42913 player piano otomatik piyano 42914 player oyuncu 42915 playfellow oyun arkadaşı 42916 playful şen, şakacı, oyuncu, şuluk 42917 playfulness şakacılık, oyunculuk 42918 playgoer tiyatrosever 42919 playground çocukların oyun alanı 42920 playgroup anamektebi 42921 playhouse tiyatro 42922 playing card iskambil çöngesi 42923 playing field oyun alanı, oyun sahası 42924 playing oynama, oyun 42925 playlet küçük oyun 42926 playmate oyun arkadaşı 42927 playpen çocuk kafesi 42928 plaything oyuncak 42929 playtime oyun zamanı 42930 playwright oyun yazarı 42931 plaza meydan 42932 plea of guilty suçlu kabul etme 42933 plea yalvarma, rica, özür, mazeret, savunma, itiraz 42934 plead guilty suçu kabul etmek 42935 plead not guilty suçu reddetmek, sorumluluğu reddetmek 42936 plead yalvarmak, dilemek, rica etmek, özür dilemek, özür olarak öne sürmek, dava açmak, savunmak, suçlamak 42937 pleader avukat 42938 pleading dava, dava açma, iddia, savunma, rica, yalvarma 42939 pleasant hoş, tatlı, güzel, sevimli, canayakın, şirin, yakın, sıcak, samimi 42940 pleasantness hoşluk, tatlılık, güzellik, hoşa giden şey, zevk 42941 pleasantry hoş şaka, espri 42942 please yourself kafana göre takıl 42943 please mutlu etmek, memnun etmek, sevindirmek, gönlünü etmek, hoşuna gitmek, lütfen, merhamet 42944 pleased memnun, hursent, hoşnut 42945 pleasing hoş, tatlı, sevindirici 42946 pleasurable zevk veren, hoş 42947 pleasure zevk, haz, keyif, eğlence 42948 pleat pli yapmak, kıvrım, pli, plise 42949 pleater plise kılgası 42950 plebeian halk tabakasından olan, aşağı tabaka 42951 plebiscite halk oylaması, plebisit, tümdanış 42952 plectrum mızrap, pena 42953 pledge one's troth bağlılık yemini etmek 42954 pledge tutu, rehin, söz, karşılıklı anlaşma, güvence, teminat, kanıt, işaret, rehine koymak, söz vermek, güvence vermek, taahhüt etmek 42955 pledgee rehin alan, rehinli alacaklı 42956 pledger rehin veren, rehinli borçlu 42957 pleiades süreyya burcu, ülker 42958 Pleistocene pleistosen 42959 plenary session genel kurul 42960 plenary (hükümet gücü) tam 42961 plenipotentiary tam yetkili (elçi) 42962 plenitude bolluk, çokluk, bütünlük, dolu oluş 42963 plenteous bereketli, bol 42964 plenteousness bereket, bolluk 42965 plentiful bereketli, bol 42966 plentifully bolbol, yetecek kadar 42967 plentifulness bolluk, bereket 42968 plenty of pek çok, yığınla 42969 plenty bolluk, çokluk, bol miktar 42970 plenum tüm üyelerin hazır bulunduğu toplantı, doluluk 42971 pleochroism pleokroizm 42972 pleonasm söz uzatımı, gereksiz söz 42973 plereme dolubirim 42974 plethora gereğinden fazlalık 42975 pleura plevra, göğüszarı 42976 pleural plevral, göğüszarıyla ilgili 42977 pleurisy plörezi, zatülcenp, satlıcan 42978 pleurocarpous yan meyveli 42979 plexiglass plastik cam 42980 plexor perküsyon çekici 42981 plexus pleksus, sinir ağı 42982 pliability bükülürlük, bükülgenlik 42983 pliable bükülgen, yumuşak, itaatkâr, uysal 42984 pliancy bükülgenlik, esneklik 42985 pliant eğilip bükülebilir 42986 plicate büklümlü, katlanmış 42987 plication katmer, katlama, misli artırma 42988 pliers kerpeten, kargaburun, pens 42989 plight of faith bağlılık sözü 42990 plight one's troth evlenme sözü vermek, evlenme vadetmek 42991 plight kötü durum, ciddi durum 42992 plimsoll line fribord markası 42993 plimsoll lastik tabanlı bez ayakkabı, kes 42994 plinth sütun tabanı, özül 42995 pliocene pliyosen 42996 plod away sürekli çalışmak 42997 plod yavaş ve zorlukla yürümek, (away ile) (sıkıcı bir iş üzerinde) sürekli çalışmak 42998 plodder yavaş ama verimli çalışan işçi 42999 plonk ucuz şarap, köpeköldüren 43000 plop cup diye düşmek 43001 plosion nefes patlaması 43002 plosive patlamalı, kapantılı 43003 plot arsa, parsel, entrika, suikast, (roman/vb.'de) olay örgüsü, komplo kurmak, haritada göstermek, işaretlemek 43004 plotless plansız (yazı veya hikaye) 43005 plotter pilotlayıcı, çizici, entrikacı 43006 plotting paper kareli çönge 43007 plough back kazanılan pulu yeniden işe yatırmak 43008 plough boy çiftçi yamağı 43009 plough land sürülebilir toprak, işlenebilir toprak 43010 plough plane oluk rendesi 43011 plough share saban demiri, saban kulağı 43012 plough up pullukla altını üstüne getirmek 43013 plough saban, kotan, pulluk, sabanla sürmek, çift sürmek, yol açmak, ilerlemek 43014 plough-beam pulluk oku, saban oku 43015 ploughman sabancı, çiftçi 43016 plover yağmurkuşu 43017 plow into çarpmak 43018 plow Aİ.bkz.plough 43019 ploy numara yapma, rol 43020 pluck off koparmak 43021 pluck out çıkarmak 43022 pluck yiğitlik, cesaret, koparmak, tüylerini yolmak, kopartmak, (telli çalgı) çalmak 43023 plucky cesur ve azimli, yılmaz 43024 plug contact fiş kontağı 43025 plug for desteklemek 43026 plug in fişi prize sokmak, ilgilenmek 43027 plug socket priz, dişi fiş 43028 plug tapa, tıkaç, (çıngı) fiş, buji, reklam, tıkamak, reklamını yapmak 43029 plug-ugly külhanbeyi, zorba 43030 plum erik 43031 plumage kuşun tüyleri 43032 plumb level tesviyeruhu 43033 plumb line çekül sicimi, çekül 43034 plumb rule tesviyeruhu 43035 plumb the depths derinliklerine inmek, gömülmek 43036 plumb çekül, şakul, anlamını çıkartmaya çalışmak 43037 plumbeous kurşun ile ilgili 43038 plumber su tesisatçısı, muslukçu 43039 plumbicon tube plumbikon tüpü 43040 plumbiferous kurşunlu 43041 plumbing su tesisatı, boru tesisatçılığı, muslukçuluk 43042 plume kuş tüyü 43043 plumeless tüysüz 43044 plummet (aniden) düşmek, çekül kurşunu, iskandil kurşunu 43045 plummy erikle ilgili, yapmacık 43046 plumose tüylü 43047 plump cheeks tombul yanaklar 43048 plump tıknaz, dolgun, tombul, semiz, gözlenilmeden, gafleten, ansızın düşmek, özünü basmak 43049 plumpness dolgunluk 43050 plumule plumula, embriyon tomurcuğu, kuş tüyü 43051 plumy tüylü, tüy gibi 43052 plunder yağma etmek, yağmalamak, yağma, soygun, yağmacılık, soygunculuk, garet, talan, yağmalanan mal, oğurlanmış şey, çalınmış eşya, ganimet, kazanç, menfaat, fayda 43053 plunderer yağmacı, çapulcu 43054 plunge into batırmak, sokmak, saplamak, dalmak, gömülmek 43055 plunge dalma, dalış, fırlamak 43056 plunger dalgıç, pompa pistonu, dalma piston, dalıcı 43057 pluperfect geçmiş öncesini gösteren zaman 43058 plural marriage çokeşlilik 43059 plural noun çoğul isim 43060 plural vote birden fazla oy kullanma hakkı 43061 plural çoğul 43062 pluralism çokçuluk 43063 pluralist çoğulcu 43064 pluralistic democracy çoğulcu demokrasi 43065 pluralistic çoğulcu 43066 plurality çokluk, çoğunluk, çoğulluk, ekseriyet 43067 pluralize çoğul yapmak 43068 plus fours golf pantolonu 43069 plus infinite artı sonsuz 43070 plus sign artı işareti 43071 plus value artı değer 43072 plus artı işareti, sıfırdan büyük, artı, artı, pozitif, -in üstünde, ile, ve, artı 43073 plush pelüş, müthiş, süper, görkemli 43074 plussage ek miktar 43075 Pluto Pluton 43076 plutocracy varsılerki, zenginerki 43077 plutocrat nüfuzlu zengin, plutokrat, varsılerkçi 43078 plutocratic plutokratik 43079 plutonic rocks plütonik taşlar 43080 plutonic plütonik 43081 plutonium plütonyum 43082 pluvial yağmurlu 43083 pluviometer plüvyometre, yağmurölçer 43084 pluvious yağmurlu, yağmura ait 43085 ply düzenli sefer yapmak, gidip gelmek, işlemek, çalışmak, iş yapmak, kat, katmer 43086 plywood kontrplak 43087 pm öğleden sonra, PM, öğleden sonra 43088 pneuma ruh, can, nefes 43089 pneumatic brake havalı eğleç 43090 pneumatic conveyor pnömatik taşıyıcı 43091 pneumatic drill pnömatik matkap 43092 pneumatic hammer pnömatik çekiç, havalı çekiç 43093 pneumatic jack pnömatik kriko 43094 pneumatic press pnömatik pres 43095 pneumatic tire pnömatik lastik, havalı lastik 43096 pneumatic tube pnömatik boru 43097 pneumatic tyre pnömatik lastik, havalı lastik 43098 pneumatic pnömatik, havalı 43099 pneumatics pnömatik bilimi 43100 pneumatolysis pnömatoliz 43101 pneumococcus pnömokok 43102 pneumonia zatürree, akciğer yangısı 43103 pneumonic zatürree ile ilgili 43104 pneumothorax pnömotoraks 43105 PO box posta kutusu 43106 po-faced çatık kaşlı 43107 poach (yumurtayı) kırıp kaynar suda pişirmek, (balık) yavaş yavaş kaynatmak, başkasının arazisinde kaçak avlanmak, izinsiz (döngül) avlamak, (başkasının hakkına) tecavüz etmek 43108 poacher kaçak avlanan kimse, yasak yere giren kimse 43109 poaching kaçak avcılık 43110 pochette el torbası 43111 pock çiçek hastalığında görülen kabarcık 43112 pocket battleship yancık zırhlısı 43113 pocket book yancık defteri, cüzdan 43114 pocket calculator küçük hesap kılgası 43115 pocket computer yancık bilgisayarı 43116 pocket lamp yancık lambası 43117 pocket money yancık harçlığı 43118 pocket radio yancık ünalgısı 43119 pocket cep, yancık, halta, torba, kese, türküm, kesim, cebe koymak, cebe indirmek, cebine atmak 43120 pocketbook not defteri, sapsız bayan çantası, kese 43121 pocketful yancık dolusu, sürüyle 43122 pocketknife çakı 43123 pockmark çopur, iz 43124 pockmarked çopur, çiçekbozuğu 43125 pod auger oluklu matkap 43126 pod bezelye, fasulye, /vb.kabuğu, kabuğunu soymak 43127 podagra gut, damla hastalığı 43128 podgy bodur, tıknaz 43129 podiatrist ayak hastalıkları uzmanı 43130 podiatry ayak hastalıkları bilimi, podiyatri 43131 podium podyum 43132 Podunk geri kalmış küçük kasaba 43133 podzol podzol 43134 podzolization podzollaşma 43135 poem şiir 43136 poet laureate saray şairi 43137 poet şair, ozan 43138 poetaster şair bozuntusu 43139 poetess kadın şair 43140 poetic function sanat işlevi 43141 poetic şiirsel 43142 poetical şairliğe ait 43143 poetize şiir yazmak, şiirle dile getirmek 43144 poetry şiir, koşuk, şiir sanatı, şiirler, şiirsel güzellik 43145 pogo stick yaylı sıçrama bastonu 43146 pogrom planlı katliam 43147 poignancy keskinlik, yakıcılık, dokunaklılık, üzücülük 43148 poignant üzücü, dokunaklı, acı, acı, keskin 43149 point a moral ahlak dersi çıkarmak, kıssadan hisse çıkarmak 43150 point at infinity sonsuzdaki çekit 43151 point charge çekit yük 43152 point contact çekit teması 43153 point gamma çekit gama 43154 point load çekit yükü 43155 point of application uygulama çekidi 43156 point of bearing kerteriz çekidi 43157 point of break kopma çekidi 43158 point of contact değme çekidi 43159 point of honour şeref meselesi 43160 point of impact vuruş çekidi 43161 point of intersection kesişme çekidi 43162 point of no return dönüşü olmayan çekit 43163 point of reference referans çekidi 43164 point of sale satış çekidi 43165 point of support destek çekidi 43166 point of view görüş, bakım, bakış açısı 43167 point out -e dikkat çekmek, belirtmek, göstermek 43168 point set çekit küme 43169 point the finger at suçlamak 43170 point çekit, nokta, uç, sivri uç, yer, an, durum, puan, virgül, derece, husus, nokta, anlam, neden, yarar, amaç, konu, özellik, nitelik, priz, duy, namlu, burun, ucunu sivriltmek, işaret etmek, göstermek, önemine işaret etmek, doğrultmak, üzerine çevirmek, çekitlemek, noktalamak, (duvar) boşlukları doldurmak, sıvamak 43171 point-blank burnunun dibinden, yakından, yakın, doğrudan, burnunun dibinden, yakından, yakın, doğrudan 43172 pointed sivri uçlu, anlamlı 43173 pointer işaret değneği, gösterge, av köpeği, puvanter, öğüt, yararlı öneri 43174 pointing derz yapma, sivriltme 43175 pointless anlamsız, yararsız, gereksiz 43176 points (demiryolu) makas 43177 poise özgüven, denge, duruş şekli, iliştirmek, dengesiz biçimde yerleştirmek 43178 poised hammer çekiç güç 43179 poised dengeli, (harekete) hazır, özgüvenli 43180 poison fang zehirli diş 43181 poison gas zehirli gaz 43182 poison hemlock lekeli baldıran 43183 poison zehir, içki, zehirlemek, zehir vermek, ağılamak, olumsuz yönde etkilemek 43184 poison-pen kötü niyetle yazılan 43185 poisoning zehirleme, zehirlenme 43186 poisonous zehirli, kötü, iğrenç, berbat 43187 Poisson Poisson 43188 poke about aramak, araştırmak 43189 poke fun at ile alay etmek 43190 poke one's nose into sth burnunu sokmak 43191 poke one's nose into bir işe burnunu sokmak 43192 poke sokmak, dürtmek, çıkarmak 43193 poker ocak demiri, poker 43194 poky (yer/oda) dar, küçük, basık 43195 Poland Polonya 43196 polar air kutup havası, soğuk hava 43197 polar angle kutupsal açı 43198 polar axis kutup ekseni 43199 polar bear kutup ayısı 43200 polar circle kutup çemberi, kutup dairesi 43201 polar climate kutup iklimi 43202 polar curve kutupsal eğri 43203 polar distance kutup uzaklığı 43204 polar fox kutup tilkisi 43205 polar front kutup cephesi 43206 polar lights kutup ışınları 43207 polar line kutup doğrusu 43208 Polar Sea Kutup Denizi 43209 polar solvent polar çözücü 43210 polar zone kutup bölgesi, eksenucu bölgesi 43211 polar kutupsal, kutuplarla ilgili 43212 polarimeter polarimetre 43213 polarimetry polarimetri 43214 Polaris Kutupyıldızı, Demirkazık 43215 polariscope polariskop 43216 polarity polarite, ucaylık, iki kutupluluk, karşıtlık 43217 polarizability kutuplanabilirlik, kutuplaşabilirlik 43218 polarizable kutuplanabilir, kutuplaşabilir 43219 polarization current polarizasyon akımı 43220 polarization polarma, polarizasyon, kutuplanma 43221 polarize (iki ayrı çekitte) toplamak, toplanmak, polarmak, ucaylanmak 43222 polarized light kutuplanmış ışık 43223 polarized polarize 43224 polarizer polarizör 43225 polarizing polarma, polarizasyon 43226 polarograph polarograf 43227 polarography polarografi 43228 polaroid photograph polaroit yaçın 43229 polaroid polaroit, polaroit 43230 polder polder, denizden kazanılmış toprak 43231 pole arm kutup kolu 43232 Pole Star Kutupyıldızı, Demirkazık 43233 pole vault sırıkla atlama 43234 pole direk, sırık, kutup, kutup, ucay 43235 poleax uzun saplı balta 43236 polecat kokarca 43237 polemic tartışmalı, ihtilaflı 43238 polemics polemik, tartışma sanatı 43239 police college sakçı koleji 43240 police commissioner komiser 43241 police court sulh mahkemesi 43242 police office karakol 43243 police officer sakçı memuru 43244 police state sakçı devleti 43245 police station karakol 43246 police sakçı örgütü, sakçılar, polis, sakçı denetiminde bulundurmak, denetlemek, kontrol etmek 43247 policeman sakçı memuru 43248 policewoman kadın sakçı 43249 policlinic poliklinik, hastane dispanseri 43250 policy holder poliçe hamili 43251 policy siyaset, politika, davranış biçimi, politika, poliçe 43252 polio çocuk felci 43253 poliomyelitis bkz.polio 43254 polish off bitirmek, alt etmek, yenmek 43255 polish up iyice parlatmak 43256 polish parlatmak, cilalamak, parlatmak, kusursuzlaştırmak, cila, perdah, ayakkabı boyası, parlak, cilalı yüzey, parlaklık, kibarlık, incelik 43257 polished cilalı, parlatılmış, parlak 43258 polisher cila kılgası, parlatma aygıtı, cila, saykal 43259 polishing machine cila kılgası 43260 polishing paste parlatma macunu 43261 polishing powder parlatma tozu 43262 polishing cila, cilalama, parlatma, cila 43263 polite arts ince sanatlar 43264 polite letters yazın, edebiyat 43265 polite nazik, kibar 43266 politeness kibarlık, nezaket, terbiyelilik, iltifat 43267 politic akıllı, kurnaz, ihtiyatlı, tedbirli 43268 political asylum siyasi iltica, siyasi sığınacak, sığınma 43269 political economy politik iktisat 43270 political geography siyasi coğrafya 43271 political science siyasi bilgiler 43272 political system siyasi jüye 43273 political siyasi, politik, politikayla ilgilenen 43274 politician politikacı 43275 politicize politize etmek 43276 politics siyaset, politika, politik görüşler 43277 polity devlet, hükümet, hükümet şekli, devlet şekli 43278 polka dot puanlı kumaş 43279 polka polka 43280 poll tax kelle vergisi, baş vergisi 43281 poll saylav, oylama, oy verme, oy sayısı, komuoyu yoklaması, oy almak, oy vermek 43282 pollard budanmış ağaç, ağaç budamak, boynuzlarını kesmek 43283 polled boynuzu kesilmiş, saçı kesilmiş, kel 43284 pollen bag çiçektozu kesesi 43285 pollen count havadaki polen miktarı 43286 pollen grain polen tanesi 43287 pollen sac polen kesesi 43288 pollen tube polen borusu 43289 pollen polen, çiçektozu 43290 pollinate tozarmak, tozlaşmak 43291 pollination tozlaşma 43292 polling booth oy verme hücresi 43293 polling district saylav bölgesi 43294 polling list oylama listesi 43295 polling station oy verme hücresi 43296 polling oylama, oy verme 43297 polls saylav bürosu 43298 pollster anketör 43299 pollutant kirletici madde 43300 pollute kirletmek 43301 polluted air kirli hava 43302 polluted water kirli su 43303 polluter kirletici 43304 pollution control kirlilik denetimi 43305 pollution kirletme, kirlenme, kirlilik 43306 pollutive kirletici 43307 polo neck boğazlı yaka, balıkçı yaka 43308 polo polo 43309 polonium polonyum 43310 poltroon korkak adam, tabansız 43311 poltroonery korkaklık, namertlik 43312 poly bkz.polytechnic 43313 poly- (önek) çok 43314 polyamide poliamit 43315 polyandry çokkocalılık, poliandri 43316 polyatomic çok atomlu 43317 polycarbonate polikarbonat 43318 polychrome print çok renkli baskı 43319 polychrome çok renkli 43320 polychromy çok renklilik 43321 polyclinic poliklinik 43322 polycrystal polikristal 43323 polycyclic polisiklik, çokhalkalı 43324 polycythemia polisitemi, alyuvar artımı 43325 polyester fibre polyester lifi 43326 polyester polyester 43327 polyethylene bkz.polythene 43328 polygamist çok evli, çok karılı 43329 polygamy çokkarılılık, poligami 43330 polygenetic poligenetik 43331 polyglot çok dil bilen 43332 polygon poligon, çokgen 43333 polygonal soil poligonal toprak 43334 polygonal poligonal 43335 polygonum çoban değneği 43336 polygraph çoğaltma kılgası, yalan kılgası 43337 polygyny çokkarılılık, polijini 43338 polyhedral çokyüzlü 43339 polyhedron çokyüzlü 43340 polymer polimer, çoğuz 43341 polymeric polimerik 43342 polymerization polimerleşme, polimerizasyon 43343 polymerize polimerleştirmek 43344 polymorphic polimorf, çokbiçimli 43345 polymorphism polimorfizm 43346 polymorphous çok şekilli olabilen 43347 polynomial çokterimli 43348 polynuclear polinükleer 43349 polyolefine fibre poliolefin lifi 43350 polyp polip 43351 polype polip 43352 polyphase current çok fazlı akım 43353 polyphase machine çok fazlı kılga 43354 polyphase çok fazlı, çokevreli 43355 polyphonic music çoksesli müzik 43356 polyphonic çoksesli, polifonik 43357 polypod çokayaklı 43358 polypoid poliple ilgili 43359 polypropylene polipropilen 43360 polypus hek, polip 43361 polysaccharide polisakkarit, nişasta 43362 polysemous birçok anlamı olan, çokanlamlı 43363 polysemy çokanlamlılık 43364 polystyle çok sütunlu yapı 43365 polystyrene polistiren 43366 polysulfone polisülfon 43367 polysulphide polisülfür 43368 polysyllabic çok heceli 43369 polysyndeton çokbağlaçlılık 43370 polysynthetic çokbireşimli 43371 polytechnic sanat/fen kolu 43372 polytheism çoktanrıcılık, politeizm 43373 polythene polietilen 43374 polyurethane poliüretan 43375 polyvalence çokdeğerlik 43376 polyvalent çokdeğerlikli, polivalan 43377 polyvinyl acetal polivinil asetal 43378 polyvinyl acetate polivinil asetat 43379 polyvinyl alcohol polivinil alkol 43380 polyvinyl chloride polivinil klorür 43381 polyvinyl polivinil 43382 polyvinylidene poliviniliden 43383 pom-pom ponpon 43384 pomade pomat, saç merhemi, briyantin 43385 pomander güzel kokulu baharat kutusu 43386 pome çekirdekli meyve 43387 pomegranate nar, saklı 43388 pomelo greypfrut 43389 pomiculture meyve yetiştiriciliği 43390 pomiferous meyve veren 43391 pommel kılıç sapının topuzu, eyer kaşı, yumruklamak 43392 pommology meyve yetiştirme bilgisi 43393 pomp büyük resmi seremoni, gösteri, görkem, tantana, şatafat 43394 pompon ponpon, püskül 43395 pomposity özünü beğenme, havalara girme, ağdalılık 43396 pompous özünü beğenmiş, havalara giren, ağdalı, cafcaflı, tumturaklı 43397 ponce pezevenk, ibne, homo 43398 poncho uzun yün başlık 43399 poncing pezevenklik 43400 pond gölcük, havuz 43401 ponder düşünüp taşınmak 43402 ponderosity ağırlık 43403 ponderous büyük ve ağır, ağır, hantal, cansıkıcı 43404 pone mısır ekmeği 43405 pong pis koku, pis koku çıkarmak, kokmak 43406 pongee ponje, çin ipeği 43407 poniard hançer, hançerlemek 43408 ponor düden, obruk, kaçak kuyusu 43409 pons köprü doku 43410 pontoon duba, tombaz, (iskambil) yirmibir 43411 pony engine manevra lokomotifi 43412 pony midilli 43413 ponytail (saç) at kuyruğu 43414 pooch it 43415 poodle fino köpeği 43416 poof hkr, ibne 43417 poofter bkz.poof 43418 pooh öf! 43419 pooh-pooh hor görmek, iplememek 43420 pool funds fonları birleştirmek 43421 pool havuz, gölcük, su birinkintisi, Amerikan bilardosu, ekip, takım, tröst, birlik, ortaya konan pul, ç.yöndün toto, birleştirmek, paylaşmak 43422 poolroom bilardo salonu 43423 poop deck kıç güvertesi, kıç kasarası 43424 poop kıç, pupa 43425 poor connection gevşek bağlantı 43426 poor devil zavallı, zavallıcık 43427 poor fellow! vah zavallı! 43428 poor line kötü hat, bozuk hat 43429 poor yoksul, fakir, kembağal, az, yetersiz, kalitesiz, düşük kaliteli, kötü, sağlıksız, talihsiz, şansız, zavallı, verimsiz, kısır, adi, bayağı 43430 poorhouse düşkünler evi 43431 poorly hasta, rahatsız 43432 poorness fakirlik, mahsulsüzlük, eksiklik 43433 pop in ansızın girmek, uğramak 43434 pop off aniden çekip gitmek, ölmek, nalları dikmek 43435 pop out aniden çekip gitmek 43436 pop singer pop şarkıcısı 43437 pop song pop şarkısı 43438 pop the question to evlenme teklif etmek 43439 pop up mantar gibi yerden bitmek 43440 pop pat diye ses çıkarmak, patlamak, yerinden fırlamak, yaylanmak, gelmek, gelivermek, gitmek, gidivermek, patlama sesi, pat, gazoz, (Aİ) baba, pop, yaşlı adam, moruk 43441 popcorn patlamış mısır 43442 popeyed patlak gözlü 43443 popgun oyuncak tüfek, patlangaç 43444 popinjay papağan, züppe 43445 popish katolik 43446 poplar kavak 43447 poplin poplin 43448 popover hafif yumurtalı ekmek 43449 poppa baba 43450 popper patlangaç 43451 poppet valve dikme valf 43452 poppet cici çocuk/döngül 43453 popple dalgalanma, şapırdama, dalgalanmak, çağlamak 43454 poppy gelincik, afyon, haşhaş 43455 poppycock fasa fiso, saçma, boş sözler 43456 popsicle çubukta buzlu şeker 43457 popsy kız arkadaş 43458 populace halk, ayaktakımı, avam 43459 popular election genel saylav 43460 popular music popüler müzik 43461 popular science halkbilgisi 43462 popular song popüler şarkı 43463 popular sevilen, tutulan, gözde, popüler, halka ait, halka özgü, genel, yaygın 43464 popularity sevilme, tutulma, rağbet, popülerlik 43465 popularize halkın anlayabileceği şekilde kolaylaştırmak, açıklamak, halka sevdirmek, tanıtmak 43466 popularly genelde, bir çok insan tarafından 43467 populate belirli bir yerde yerleşmek, insan yerleştirmek 43468 population density nüfus yoğunluğu 43469 population explosion nüfus patlaması 43470 population nüfus, ahali, halk 43471 populism halkçılık 43472 populous kalabalık nüfuslu, nüfusu yoğun 43473 populousness nüfus kalabalığı 43474 porbeagle dik burunlu 43475 porcelain clay porselen kili, kaolen 43476 porcelain porselen, çini 43477 porch climber pencereden giren hırsız 43478 porch sundurma, evin kabağında ilave dikinti 43479 porcine domuza ait 43480 porcupine kirpi 43481 pore over derin derin düşünmek 43482 pore (over ile) dikkatini vererek okumak, okumaya dalmak, gözenek, delikçilik 43483 pork butcher domuz kasabı 43484 pork chop domuz pirzolası 43485 pork pie etli börek 43486 pork domuz eti 43487 porker genç domuz 43488 porkling domuz yavrusu 43489 porky (İİ) şişko, domuz gibi 43490 porn pornografi 43491 pornographic açık saçık, müstehcen, pornografik 43492 pornography pornografi 43493 porosity gözeneklilik 43494 porous concrete delikli beton 43495 porous gözenekli, geçirgen 43496 porphyritic porfirik, somaki 43497 porphyroid porfiroit 43498 porphyry porfir, somaki 43499 porpoise yunusbalığına benzer bir balık 43500 porpoising yunuslama 43501 porridge yulaf lapası 43502 porrigo saçlı deri hastalığı 43503 porringer çorba tası 43504 port area liman bölgesi 43505 port authority liman idaresi 43506 port bill of lading liman konşimentosu 43507 port dues liman resmi 43508 port entrance liman girişi 43509 port lid lombar kapağı 43510 port of arrival varış limanı, ulaşma limanı 43511 port of call uğranılacak liman 43512 port of delivery boşaltma limanı 43513 port of departure kalkış limanı, hareket limanı 43514 port of destination gidilecek liman, varış limanı 43515 port of entry varış limanı 43516 port of lading yükleme limanı 43517 port of loading yükleme limanı 43518 port of port uğranılacak liman 43519 port of registry bağlama limanı 43520 port of transhipment aktarma limanı 43521 port liman, liman kenti, lombar, porto şarabı 43522 portability taşınabilme, taşınabilirlik 43523 portable camera el sınalgası, portatif sınalga 43524 portable colour television portatif renkli sınalgı 43525 portable computer taşınabilir bilgisayar 43526 portable forge portatif demirci ocağı 43527 portable machine portatif kılga 43528 portable railway dekovil rayı 43529 portable receiver portatif alıcı 43530 portable typewriter portatif yazı kılgası 43531 portable taşınabilir, portatif 43532 portage taşıma, taşıma yeri, taşıma vergini 43533 portal crane liman vinci, köprülü vinç 43534 portal vein kapı toplardamarı 43535 portal büyük kapı, ana kapı, giriş kapısı 43536 portcullis (eskiden kale/vb.'de) yukarıdan inen parmaklıklı büyük kapı 43537 portend (kötü bir şeyin) habercisi/işareti olmak 43538 portent iyi ya da kötü bir şeyin habercisi 43539 portentous (kötü bir şeyin) haberci/işareti olan 43540 porter kapıcı, (konakçı/vb.'de) kapıcı, kapı görevlisi, (mektep/hastane/vb.'de) hademe 43541 porterage hamaliye 43542 portfolio investment portföy yatırımı 43543 portfolio evrak çantası, bakanlık 43544 porthole yuvarlak uçak penceresi 43545 portico sütunlu giriş, revak 43546 portion out bölüştürmek, paylaştırmak 43547 portion parça, bölüm, porsiyon, pay, hisse, (out ile) hisselere ayırmak, bölüştürmek, paylaştırmak 43548 Portland cement Portland çimentosu 43549 portliness iriyarılık, şişmanlık 43550 portly iriyarı, şişman, heybetli 43551 portmanteau bavul, camedan 43552 portrait painter portre ressamı 43553 portrait insan resmi, portre, portre 43554 portraitist portreci 43555 portraiture portrecilik sanatı 43556 portray resmini yapmak, resmetmek, betimlemek, tasvir etmek, (rol) oynamak, canlandırmak 43557 portrayal tasvir, tanımlama, tarif etme 43558 portside iskele tarafı 43559 Portugal Portekiz 43560 portuguese man-of-war denizanası 43561 Portuguese Portekizce, Portekizli 43562 portulaca semizotu 43563 pose as poz yapmak, numara yapmak 43564 pose poz vermek, poz verdirmek, ortaya çıkarmak, ortaya atmak, getirmek, (as ile) poz yapmak, numara yapmak, duruş, poz, yapmacık tavır, poz 43565 poser poz veren kimse, zor soru 43566 poseur sahte tavırlı kimse 43567 posh gösterişli, şık, lüks, havalı 43568 posit oturtmak, yerleştirmek, varsaymak, farz etmek 43569 position finder yön bulucu 43570 position lights seyir ışıkları 43571 position of the effort kuvvet çekidi 43572 position of the fulcrum destek çekidi 43573 position of the sun güneşin konumu 43574 position vector konum vektörü 43575 position durum, vaziyet, hal, duruş, yer, konum, konum, mevki, rütbe, iş, görev, memuriyet, yerleştirmek, yerini belirlemek 43576 positional value konumsal değer 43577 positional konumsal, durumla ilgili 43578 positive balance alacaklı bakiye 43579 positive charge pozitif çıngı yükü, artı yük 43580 positive column pozitif sütun 43581 positive crystal pozitif kristal 43582 positive degree sıfatların yalın hali, eşitlik derecesi 43583 positive electricity pozitif çıngı 43584 positive electrode pozitif elektrot 43585 positive electron pozitif elektron 43586 positive feedback pozitif geribesleme, artı geribesleme 43587 positive integer pozitif tamsayı 43588 positive ion pozitif iyon 43589 positive picture pozitif görüntü 43590 positive pole pozitif kutup 43591 positive printing pozitif baskı 43592 positive ray pozitif ışın, artı ışın 43593 positive sign toplama işareti 43594 positive mutlak, kesin, emin, şüphesiz, faydalı, yararlı, olumlu, artı, pozitif, (yaçın) pozitif, pozitif, hastalık belirtisi gösteren, tam, gerçek, sıfırdan büyük nicelik, artı nicelik, (foto) pozitif resim 43595 positiveism olguculuk, pozitivizm 43596 positively olumlu şekilde, gerçekten, çok 43597 positivist pozitivist, olgucu, pozitivist, olgucu 43598 positron pozitron, pozitif elektron 43599 positronium pozitronyum 43600 posse sakçı müfrezesi, heyet, takım 43601 possess sahip olmak, -si olmak, etkilemek, etkisi altına almak 43602 possessed çılgın, deli 43603 possession iyelik, sahiplik, ç.mal mülk, servet, egemenlik, hüküm, sömürge 43604 possessions mal mülk, servet, mal mülk, servet 43605 possessive case iyelik yağdayı, mülkiyet hali 43606 possessive pronoun mülkiyet zamiri, iyelik adılı 43607 possessive suffix iyelik eki, mülkiyet eki 43608 possessive özüne müslüman, sahip olmak isteyen, iyelik gösteren, -in hali, iyelik yağdayı, tamamlayan yağdayı 43609 possessor sahip, malsahibi 43610 possessory action zilyetlik davası 43611 possessory right kullanma hakkı 43612 possessory sahiplikle ilgili 43613 possibility olanak, imkân, olasılık, olabilirlik, ihtimal 43614 possible olanaklı, mümkün, olası, olabilir, muhtemel, makul, akla yatkın 43615 possibly belki, imkân dahilinde 43616 possum opossum, keseli sıçan 43617 post box posta kutusu 43618 post chaise posta arabası 43619 post office postane 43620 post posta, (yarışta) başlama/bitiş çekidi, direk, kazık, iş, görev, orun, nöbet, posta, garnizon, kışla, sakçı çekidi, karakol, postaya atmak, postalamak, ilan etmek, yerleştirmek, dikmek, koymak, (adam) göndermek, tayin etmek, atamak 43621 post- (önek) sonra 43622 post-free posta verginsiz 43623 postage due taksa 43624 postage paid posta vergini ödenmiş 43625 postage stamp posta pulu 43626 postage posta vergini 43627 postage-due stamp taksa pulu 43628 postal account posta çeki hesabı 43629 postal address posta adresi 43630 postal authorities posta idaresi 43631 postal check posta çeki 43632 postal cheque posta çeki 43633 postal district posta bölgesi 43634 postal money order posta havalesi 43635 postal order posta havalesi 43636 postal receipt posta makbuzu 43637 postal union uluslararası posta birliği 43638 postal posta ile ilgili 43639 postbox posta kutusu 43640 postcard kartpostal 43641 postcode posta kodu 43642 postdate (çek/vb.'ne) ileri bir tarih yazmak 43643 poste restante postrestant 43644 poster poster, afiş 43645 posterior arka, dal, arkadaki, daldaki, sonraki, kıç, popo 43646 posterity gelecek kuşaklar, nesil, döl 43647 postern arka kapı, dal kapı, yan kapı, ufak kapı 43648 postfree posta verginine tabi olmayan 43649 postglacial buzul çağından sonra 43650 postgraduate education lisansüstü eğitim 43651 postgraduate study lisansüstü öğrenim 43652 postgraduate lisansüstü (yapan öğrenci) 43653 posthaste hızla, süratle, acele ile 43654 posthumous ölümünden sonra gelen 43655 posting bill afiş 43656 posting postalama, bir göreve atanma 43657 postliminium postlimini 43658 postman postacı 43659 postmark posta damgası 43660 postmaster posta müdürü 43661 postmeridian öğleden sonraya ait 43662 postmistress kadın posta müdürü 43663 postmortem report otopsi raporu 43664 postmortem otopsi 43665 postnatal doğumdan sonrasıyla ilgili 43666 postoperative ameliyattan sonra olan 43667 postpartum doğum sonrası 43668 postpone ertelemek 43669 postponement erteleme 43670 postpose sonuna koymak, arkasına getirmek, eklemek 43671 postposition sonrasına koyma, sözcük sonuna konan ek 43672 postpositive sonekle ilgili, sona gelen 43673 postscript (mektupta) not, dipnot 43674 postsynch sonradan eşleme 43675 postsynching seslendirme, dublaj 43676 postsynchronization sonradan seslendirme 43677 postsynchronize sonradan seslendirmek 43678 postulant aday, namzet 43679 postulate gerçek olarak kabul etmek, gerçek olduğunu varsaymak 43680 posture bedenin genel duruşu, duruş, kasım kasım kasılmak 43681 posturer poz veren kimse 43682 postwar savaş sonrasına ait 43683 posy çiçek demeti 43684 pot barley kabuksuz arpa 43685 pot cheese süzme peynir 43686 pot shot kısa mesafeden silah atma 43687 pot çömlek, kap, kavanoz, lazımlık, oturak, (pul) bol miktar, yığın, ıska, karavana, kupa, saksı, marihuana, esrar, ot, saksıya koymak, vurup öldürmek, avlamak 43688 potable içilebilir 43689 potage koyu çorba 43690 potash fertilizer potaslı gübre 43691 potash mica akmika, muskovit 43692 potash potas 43693 potassium bromide potasyum bromür 43694 potassium carbonate potasyum karbonat 43695 potassium chloride potayum klorür 43696 potassium cyanide potasyum siyanür 43697 potassium hydroxide potasyum hidroksit 43698 potassium nitrate potasyum nitrat 43699 potassium permanganate potasyum permanganat 43700 potassium sulphate potasyum sülfat 43701 potassium potasyum 43702 potato beetle çisil böceği 43703 potato chip cips 43704 potato starch çisil nişastası 43705 potato patates, çisil, yerelması 43706 potbellied göbekli, karnı şişkin 43707 potbelly şişgöbek, koca göbek 43708 potboy birahane garsonu 43709 poteen kaçak yapılan irlanda viskisi 43710 potency güç, iktidar 43711 potent güçlü, kuvvetli, kuvvetli, etkili, (erkek) cinsî güce sahip, iktidarlı 43712 potentate hükümdar 43713 potential coefficient potansiyel katsayısı 43714 potential coil potansiyel bobini 43715 potential difference potansiyel farkı 43716 potential energy potansiyel enerji 43717 potential equation potansiyel denklem 43718 potential trough potansiyel teknesi 43719 potential well potansiyel kuyusu 43720 potential potansiyel, gizil, güç, potansiyel, gizilgüç, potansiyel, gerilim 43721 potentiality mümkün olan hal, imkân 43722 potentiometer potansiyometre 43723 potentiometric potansiyometrik 43724 pothead haşiş tiryakisi 43725 pother gürültü, şamata, karışıklık, curcuna 43726 potherb yemeğe çeşni veren yeşillik 43727 pothole (yolda oluşan) çukur 43728 pothook S şeklinde kanca 43729 potion ilaç, iksir, zehir 43730 potpourri potpuri, seçme eserler 43731 potsherd kırık çömlek parçası 43732 potshot ıska, karavana 43733 pottage koyu sebze çorbası, türlü yemeği 43734 potter about oyalanmak 43735 potter çömlekçi 43736 potter's wheel çömlekçi çarkı 43737 pottery çanak çömlek, çömlekçilik 43738 pottle keseçöngesi 43739 potty about hayran, hasta 43740 potty (İİ.) aptal, kaçık, üşütük, (about ile) hayran, hasta, deli 43741 pouch kese, torba, cep, kese 43742 pouf yumuşak oturak, puf 43743 pouffe bkz.pouf 43744 poult palaz, piliç 43745 poulterer tavukçu 43746 poultice yara lapası 43747 poultry farm tavuk çiftliği 43748 poultry house kümes 43749 poultry husbandry tavukçuluk 43750 poultry raising kümes döngülcülüğü 43751 poultry yard kümes 43752 poultry kümes döngülleri 43753 pounce on üstüne atılmak, saldırmak, çullanmak 43754 pounce (at/on/upon ile) aniden saldırmak, şığımak, atılmak 43755 pound a beat volta atmak 43756 pound into a jelly tozunu silkelemek 43757 pound the pavement sokakları arşınlamak 43758 pound İngiliz lirası, Sterlin, Paund, libre, sahipsiz döngüllerin ya da yasak yere park eden arabaların alıkonduğu yer, dövmek, ezmek, un ufak etmek, çarpmak, vurmak, (kalp) küt küt atmak 43759 poundage sterlin başına komisyon 43760 poundal pavndal 43761 pour cold water on pişmiş aşa soğuk su katmak 43762 pour money down the drain dibine darı ekmek 43763 pour oil on troubled water heyecanı yatıştırmak 43764 pour one's heart out kalbini açmak 43765 pour out içini dökmek, rahatça anlatmak 43766 pour dökmek, akıtmak, dökülmek, akmak, (çay/vb.) koymak, şakır şakır yağmak 43767 pouring funnel döküm hunisi 43768 pouring sel gibi, dökme, dökme, döküm 43769 pout somurtmak, surat asmak 43770 poverty trap yoksulluk tuzağı 43771 poverty yoksulluk 43772 poverty-stricken çok yoksul, gariban 43773 powder flask barutluk 43774 powder horn barut mahfazası 43775 powder magazine barut deposu, cephanelik 43776 powder puff pudra pomponu 43777 powder room bayanlar tuvaleti 43778 powder toz, toz halinde şey, pudra, barut 43779 powdered milk süttozu 43780 powdered sugar pudraşeker 43781 powdery snow ince kar 43782 powdery toz halinde, tozlu 43783 power amplifier güç yükselteci 43784 power boat motorbot 43785 power brake mekanik eğleç 43786 power cable çıngı kablosu 43787 power coefficient güç katsayısı 43788 power consumption enerji tüketimi 43789 power control rod güç ayar çubuğu 43790 power control güç kontrolü 43791 power current yüksek gerilimli akım 43792 power cut çıngı kesintisi 43793 power density güç yoğunluğu 43794 power detector güç detektörü 43795 power diode güç diyodu 43796 power dissipation güç kaybı 43797 power dive gazlı pike 43798 power economy enerji tasarrufu 43799 power engine muharrik kılga, kozgaltka 43800 power engineering çıngı kıvcılığı 43801 power factor güç katsayısı 43802 power failure çıngı kesintisi 43803 power gain güç kazancı 43804 power hammer şahmerdan 43805 power level güç düzeyi 43806 power line akım kablosu 43807 power loss güç kaybı 43808 power of attorney vekâletname, temsil yetkisi 43809 power of life and death idam veya af yetkisi 43810 power of procuration vekâlet, salahiyet 43811 power of sale satış yetkisi 43812 power output çıkış gücü 43813 power plant çıngı santralı 43814 power point çıngı prizi, priz 43815 power politics kuvvet politikası 43816 power reactor güç reaktörü 43817 power rectifier güç redresörü 43818 power relay güç rölesi 43819 power saw kozgaltkalı testere 43820 power series kuvvet serisi 43821 power shovel ekskavatör, şovel 43822 power station çıngı santralı 43823 power steering servo direksiyon 43824 power stroke iş stroku, kuvvet zamanı 43825 power supply güç kaynağı, besleme kaynağı 43826 power switch güç şalteri 43827 power tool kozgaltkalı aygıt 43828 power transfer güç aktarımı 43829 power transformer güç trafosu 43830 power transmission güç aktarımı 43831 power tube güç tüpü 43832 power unit güç birimi 43833 power yeti, yetenek, yapma gücü, güç, kuvvet, kudret, erk, iktidar, etki, nüfuz, sözü geçerlik, yetke, otorite, vekâletname, vekâlet, çıngı, enerji, mat.kuvvet, çok, güç sağlamak, hızla gitmek 43834 power-assisted güç destekli, servo 43835 power-operated kılga gücüyle çalışan 43836 power-sharing güç paylaşımı 43837 powerful explosive güçlü patlayıcı 43838 powerful güçlü, etkili 43839 powerhouse çıngı santralı, kuvvet merkezi 43840 powerless güçsüz, kuvvetsiz, zayıf, yetersiz 43841 pox çiçek gibi kabarcıklar oluşturan hastalık 43842 pozzuolana puzolan 43843 practicability pratiklik, kullanışlılık, elverişlilik 43844 practicable uygulanabilir, kullanılabilir, yapılabilir 43845 practical joke muziplik, eşek şakası 43846 practical pratik, uygulamalı, kılgısal, kullanışlı, elverişli, becerikli, deneyimli, pratik zekâya sahip, uygulamalı ders/sınav 43847 practicality uygulanabilme, pratik iş, kullanışlılık 43848 practically hemen hemen, uygun olarak, kullanışlı olarak, pratik olarak 43849 practice makes perfect yapa yapa öğrenilir 43850 practice pratik, idman, alıştırma, antreman, uygulama, eylem, alışkanlık, doktorluk/avukatlık, bkz.practise 43851 practise usury tefecilik yapmak 43852 practise pratik yapmak, antrenman yapmak, uygulamak, yapmak, denemek, çalışmak, bkz.practice 43853 practised becerikli 43854 practitioner doktor, avukat 43855 pragmatic pragmatik, pratik 43856 pragmatics edimbilim 43857 pragmatism yararcılık, pragmatizm 43858 prairie chicken kır tavuğu 43859 prairie dog çayırköpeği 43860 prairie bozkır 43861 praise to the skies göklere çıkarmak 43862 praise övme, övgü, maktav, tesenna, şükran, övmek, maktamak, şükretmek 43863 praiseworthiness övülmeye değer olma 43864 praiseworthy övülmeye değer 43865 praline cevizli şekerleme 43866 pram çocuk arabası 43867 prance (at) zıplayıp oynamak, sıçramak, kasıla kasıla yürümek 43868 prandial yemekle ilgili 43869 prang ağır kaza, hava hücumu 43870 prank muziplik, şaka, oyun 43871 praseodymium praseodimyum 43872 prate (about ile) (hakkında) saçma sapan konuşmak, zırvalamak 43873 prattle çocukça/saçma sapan konuşmak, zırva, saçma konuşma 43874 prawn büyük karides 43875 praxis uygulama, tatbikat 43876 pray for rain yağmur duası etmek 43877 pray dua etmek, yakarmak 43878 prayer beads tespih 43879 prayer book dua kitabı 43880 prayer meeting dua meclisi 43881 prayer rug seccade, namazlık 43882 prayer wheel dua çarkı 43883 prayer dua, yakarı, yakarış 43884 prayerful dindar 43885 pre- (önek) ön, önce, önceden, ilk, erken 43886 pre-Cambrian prekambriyum 43887 pre-edit ön edit, ön biçimleme 43888 pre-financing prefinansman, önfinansman 43889 pre-index ön-dizin 43890 pre-requisite ön koşul 43891 pre-sort ön sıralamak 43892 pre-tax vergiden önceki 43893 preach vaaz etmek, vaaz vermek, öğütlemek, öğüt vermek, vaaz çekmek 43894 preacher vaiz 43895 preachify (sıkıcı) vaız vermek 43896 preaching öğüt verme, vaız, öğüt 43897 preachy nutuk çekme meraklısı 43898 preamble açış konuşması/yazısı, giriş, önsöz 43899 preamplifier ön kuvvetlendirici, preamplifikatör, önyükselteç 43900 prearrange önceden düzenlemek 43901 precalculate önceden hesaplamak 43902 Precambrian prekambriyen, prekambriyen 43903 precarious sağlam olmayan, güvenilmez, şüpheli, tehlikeli 43904 precariousness tehlikeli durum 43905 precaution tedbir, önlem 43906 precautionary signal uyarı işareti 43907 precautionary tedbirli, ihtiyati 43908 precautious ihtiyatlı 43909 precede -den önde yer almak, -den önce gelmek, -den üstün olmak 43910 precedence öncelik, üstünlük 43911 precedent teamül, geçmiş örnek, emsal 43912 preceding indorser önceki ciro sahibi 43913 preceding year önceki yıl 43914 preceding önceki, kabakki, evvelki, geçen 43915 precensor sansür etmek 43916 precept ana kural, temel, temel prensip, mahkeme emri 43917 preceptive öğretici 43918 preceptor muallim, hoca, öğretmen, mürebbi 43919 preceptorial öğretmene ait 43920 preceptress kadın öğretmen 43921 precession yalpa 43922 prechamber ön yanma odası 43923 precinct etrafı çevrili alan, belirli bir amaç için ayrılmış alan, semt, bölge, ç.komşuluk, komşu çevre 43924 preciosity aşırı titizlik 43925 precious kıymetli, değerli, çok 43926 preciousness değerlilik, aşırı incelik 43927 precipice uçurum, yar 43928 precipitable tortulaşabilen 43929 precipitance acelecilik, atılma 43930 precipitancy acelecilik, tez canlılık, atılma 43931 precipitant çöktürücü, çökeltme maddesi 43932 precipitate hızlandırmak, çökelmek, çökeltmek, çökelti, acele, apar topar, telaşlı, aceleci 43933 precipitately alelacele, telaşla 43934 precipitateness acele, telaş 43935 precipitation area yağış alanı 43936 precipitation telaş, acele, yağış, çökelme 43937 precipitous yüksek, sarp, yalçın, dik 43938 precis özet, hulasaözet 43939 precise tam, doğru, kesin, titiz, kusursuz 43940 precisely tam olarak, tam, evet, öyle, kesinlikle, aynen öyle 43941 preciseness tamlık, doğruluk, açıklık, vuzuh 43942 precision balance hassas terazi 43943 precision instrument hassas alet 43944 precision sweep hassas tarama 43945 precision tool hassas alet 43946 precision tamlık, kesinlik, doğruluk 43947 preclude önüne geçmek, engellemek, meydan vermemek 43948 preclusion önüne geçme, engelleme 43949 preclusive önleyici, engelleyici 43950 precocious erken gelişmiş, erken büyümüş 43951 precociousness erken gelişmişlik, erken büyümüşlük 43952 precocity hızlı gelişim 43953 precognition önbiliş, önceden bilme, ilk soruşturma 43954 precombustion önyanma, hazırlayıcı yanma 43955 preconceive önyargıda bulunmak 43956 preconceived önyargılı, ön yargıya dayalı 43957 preconception önyargı 43958 preconcert önceden kararlaştırmak 43959 precondition ön koşul, önceden hazırlamak 43960 preconize herkesin içinde ilan etmek 43961 precook önceden pişirmek 43962 precool önceden soğutmak 43963 precooler önsoğutucu 43964 precursor haberci, müjdeci, öncü, işaret, belirti 43965 precursory haberci, müjdeci, öncü 43966 predaceous animal yırtıcı döngül 43967 predaceous instinct yırtıcı içgüdü 43968 predaceous yırtıcı 43969 predate erken tarih atmak 43970 predator yırtıcı döngül 43971 predatory animal yırtıcı döngül 43972 predatory band yağmacı çete 43973 predatory incursion yağmacı akını 43974 predatory yırtıcı, yağmacı, talancı 43975 predecease birinden önce ölmek 43976 predecessor öncel, selef, ata 43977 predestinate kısmet olan, kaderini önceden belirlemek 43978 predestination yazgı, alınyazısı, kader, kısmet, alınyazısına inanma 43979 predestine yazgısını önceden belirlemek, alnına yazmak 43980 predetermination önceden belirleme, önceden saptama 43981 predetermine önceden belirlemek, önceden saptamak, önceden kararlaştırmak 43982 predicable iddia edilebilir 43983 predicament zor durum, çıkmaz 43984 predicate yüklem, dayandırmak, isnat etmek, belirlemek, belirtmek, kurmak 43985 predication hüküm, isnat 43986 predicative verb ekfiil, ekeylem 43987 predicative yüklemin parçası olarak kullanılan, yüklemcil 43988 predict önceden bildirmek 43989 predictable önceden bildirilebilir, tahmin edilebilir 43990 prediction önceden haber verme, kestirim, tahmin, kehanet 43991 predictor kâhin 43992 predilection özel tutku, sevgi, hayranlık 43993 predispose etkilemek 43994 predisposition -e yatkınlık 43995 predominance üstünlük, ağır basma 43996 predominant üstün, baskın, hakim, ağır basan 43997 predominate üstün olmak, baskın olmak, ağır basmak, hakim olmak 43998 preeminent üstün 43999 preempt etkisizleştirmek, etkisiz/geçersiz kılmak, -den önce davranmak, ele geçirmek, kötüye kullanmak 44000 preen (kuş) gagasıyla tüylerini düzeltmek, üstünü başını düzeltmek, özü ile fahretmek, özünden razı olmak 44001 preevaporation ön buharlama 44002 prefab küçük prefabrik ev 44003 prefabricate parçalarını önceden hazırlamak 44004 prefabricated house prefabrike ev 44005 prefabricated houses prefabrik konutlar 44006 prefabricated (ev/gemi/vb.) prefabrik 44007 prefabrication parçalarını önceden hazırlama, prefabrikasyon 44008 preface önsöz 44009 prefatory önsöz niteliğindeki, giriş olan 44010 prefect vali, sınıf başkanı, sınıf mümessili 44011 prefecture makam, valilik 44012 prefer tercih etmek, yeğlemek, sunmak 44013 preferable tercih edilir, daha uygun, daha iyi, yeğ 44014 preferably tercihan 44015 preference dividend öncelikli temettü 44016 preference share öncelikli hisse senedi 44017 preference tercih, yeğleme, öncelik hakkı, üstünlük 44018 preferential stocks imtiyazlı hisse senetleri 44019 preferential tariff farklı tarifeler 44020 preferential tercihli, ayrıcalıklı 44021 preferment arz, sunma, terfi, tercih etme 44022 prefiguration önceden canlandırma 44023 prefigure önceden canlandırmak, düşünüp hayal etmek 44024 prefix önek, ön şekilci 44025 preggers gebe, hamile 44026 pregnable zaptedilebilir 44027 pregnancy gebelik, hamilelik 44028 pregnant gebe, hamile, verimli, semereli, anlamlı 44029 preheat önısıtmak 44030 preheater önısıtıcı 44031 preheating chamber önısıtma odası 44032 preheating furnace önısıtma fırını 44033 preheating önısıtma 44034 prehensile kavrayabilen, tutabilen, sarılıcı 44035 prehension tutma, kavrama, anlama 44036 prehistoric tarihöncesine ilişkin, prehistorik 44037 prehistory tarihöncesi bilimi, prehistoriya 44038 preignition ön ateşleme 44039 prejudge önyargıda bulunmak, önyargıyla yaklaşmak 44040 prejudice önyargı, önyargı verdirmek, etkilemek, önyargılı olmasına neden olmak, zayıflatmak, zarar vermek, kırmak 44041 prejudiced önyargılı 44042 prejudicial zararlı 44043 prelect konferans vermek 44044 prelection konferans verme 44045 prelector konferansçı 44046 prelimed ilk kireçlenmiş 44047 preliminary expenses kuruluş masrafları 44048 preliminary inquiry ön soruşturma 44049 preliminary study ön etüt, önçalışma 44050 preliminary test ön deneme, ön deney 44051 preliminary work ön çalışma 44052 preliminary başlangıç, giriş, ön hazırlık, başlangıç niteliğinde, ilk, ön 44053 prelude prelüd, peşrev, başlangıç 44054 prelusive başlangıca ait 44055 premarital evlilik öncesi 44056 premature birth erken doğum 44057 premature ignition erken ateşleme 44058 premature erken, vakitsiz, mevsimsiz, erken doğmuş, prematüre 44059 prematurity vaktinden evvel gelişme, mevsimsizlik 44060 premedical tıp öğrenimi öncesi, tıp-öncesi 44061 premedieval ortaçağ öncesine ait 44062 premeditate önceden tasarlamak 44063 premeditated murder taammüden adam öldürme 44064 premeditated önceden tasarlanmış, kasti 44065 premeditation tasarlama, kurma 44066 premier ilk, birinci, baştaki, baş, başbakan 44067 premiére gala 44068 premiership başbakanlık 44069 premise dayanak çekidi 44070 premises bina ve müştemilatı 44071 premium bond primli tahvil 44072 premium deal primli işlem 44073 premium insurance prim sigortası 44074 premium system prim jüyesi 44075 premium sigorta primi, ödül, prim 44076 premix önceden karıştırmak 44077 premolar küçük azıdişi 44078 premonition önsezi 44079 premonitory uyaran, ikaz eden 44080 prenatal doğum öncesine ait 44081 preoccupancy taraf tutma 44082 preoccupation kaygı, endişe, tasa, zihin meşguliyeti 44083 preoccupied kafası meşgul, gözü bir şey görmeyen, düşünceli 44084 preoccupy zihnini meşgul etmek, kafasını kurcalamak, düşündürmek 44085 preordain önceden takdir etmek 44086 prep school hazırlık mektebi 44087 prep ev ödevi, ders çalışma, derse hazırlanma 44088 prepack önceden paketlemek 44089 prepaid önceden ödenmiş 44090 prepalatal öndamaksıl (ses) 44091 preparation hazırlama, hazırlanma, hazırlık, hazır ilaç 44092 preparatory class hazırlık sınıfı 44093 preparatory school hazırlık mektebi 44094 preparatory work hazırlık çalışması 44095 preparatory hazırlayıcı 44096 prepare hazırlamak, hazırlanmak 44097 prepared önceden hazırlanmış, hazır, gönüllü, istekli 44098 prepay peşin ödemek, başından ödemek 44099 prepayment peşin ödeme 44100 prepense önceden düşünülmüş 44101 preponderance (miktar/sayı/vb.bakımından) daha büyük olma, üstünlük 44102 preponderant baskın, ağır basan, galip, üstün 44103 preponderate ağır basmak, baskın çıkmak, üstün gelmek 44104 preposition edat, ilgeç 44105 prepositional phrase ilgeç öbeği 44106 prepositional edatla ilgili 44107 prepossess gönlünü çelmek, etkilemek, meşgul etmek 44108 prepossessing çekici, hoş, tatlı 44109 prepossession tarafgirlik, peşin hüküm, meyil 44110 preposterous mantıksız, saçma, akla sığmaz, mantık dışı 44111 prepotence güçlülük, nüfuzluluk 44112 prepotent güçlü, nüfuzlu 44113 preprint ön baskı 44114 prepuce sünnet derisi 44115 prerecorded önceden kaydedilmiş 44116 prerequisite önceden olması zorunlu, ön gereksinim duyulan, önceden gerekli olan (şey) 44117 prerogative imtiyaz, ayrıcalık 44118 presage habercisi olmak, önceden bildirmek 44119 presbyopia presbitlik, yaşlılarda miyopluk 44120 preschool education mektepöncesi eğitim 44121 preschool period mektepöncesi çağı 44122 preschool mektep öncesi, anamektebi 44123 prescience geleceği görme, önceden bilme 44124 prescient geleceği gören, ilerisini gören, basiretli 44125 prescind ortadan kaldırmak, ayrı olarak düşünmek 44126 prescribe buyurmak, emretmek, (doktor) ilaç vermek, salık vermek, tavsiye etmek, reçete yazmak 44127 prescription buyruk, emir, reçete, zamanaşımına dayanan hak 44128 prescriptive kuralcı 44129 preselection önsaylav 44130 preselector önseçici 44131 presence of mind pratik zekâ 44132 presence hazır bulunma, orada bulunma, huzur, varlık, görünüş, duruş, kişilik 44133 present arms selam durmak 44134 present continuous tense şimdiki zaman 44135 present continuous şimdiki zaman 44136 present oneself meydana çıkmak 44137 present participle şimdilik ortacı 44138 present perfect continuous tense sürekli bitmiş zaman 44139 present perfect continuous sürekli bitmiş zaman 44140 present perfect tense yakın geçmiş zaman 44141 present value bugünkü değer, şimdiki değer 44142 present armağan, hediye, vermek, takdim etmek, sunmak, tanıtmak, tanıştırmak, takdim etmek, sahnede göstermek, temsil etmek, göstermek, mevcut, şimdiki, bugünkü, şu anki, şimdiki zaman, halihazır, şimdiki zaman 44143 present-day şimdiki, günümüzdeki, modern, bugünkü 44144 presentable uygun, düzgün, yerinde 44145 presentation copy tanıtım kopyası 44146 presentation sunma, takdim, tanıtma, gösterme 44147 presentee görev alan kimse 44148 presenter sunucu, spiker 44149 presentient önsezisi olan 44150 presentiment önsezi, içe doğuş 44151 presenting bank ibraz bankası 44152 presently yakında, kısa süre sonra, birazdan, şu anda, şu tapta, şimdi 44153 presentment for payment ödeme için ibraz 44154 presentment arz, takdim, sunma, büyük jüri raporu 44155 preservable korunabilen, saklanabilen 44156 preservation of old works eski eserlerin korunması 44157 preservation koruma, korunma 44158 preservative yiyeceklerin bozulmasını önleyici kimyasal madde, katkı maddesi, koruyucu, koruyucu, bozulmayı önleyici 44159 preserve korumak, saklamak, korumak, muhafaza etmek, (meyve/vb.) bozulmasını, çürümesini önlemek, korumak, sürdürmek, devam ettirmek, muhafaza etmek, konservesini yapmak, reçel, özel avlanma yeri 44160 preset önceden ayarlamak, önceden ayarlanmış 44161 preshrunk ön çektirilmiş 44162 preside over the meeting toplantıya başkanlık etmek 44163 preside başkanlık etmek, yönetmek 44164 presided over başkanlığında 44165 presidency başkanlık 44166 president of the constitutional court anayasa mahkemesi başkanı 44167 president of the republic cumhurbaşkanı 44168 president başkan, sadır, rektör, cumhurbaşkanı 44169 presidential palace cumhurbaşkanlığı köşkü 44170 presidential system başkanlık jüyesi 44171 presidential term başkanlık dönemi 44172 presidential başkanlıkla ilgili 44173 press agent basın sözcüsü, haber ajanı 44174 press association basın kurumu 44175 press box gazeteciler locası 44176 press conference basın toplantısı 44177 press fit presle geçme, presle geçirme 44178 press for ısrarla istemek 44179 press forward hızla ilerlemek, acele etmek 44180 press gallery basın locası 44181 press in presle geçirmek 44182 press law basın yasası 44183 press on presle basarak geçirmek 44184 press out presle basarak çıkarmak 44185 press release basın bildirisi 44186 press the shutter deklanşöre basmak 44187 press sıkıştırma, baskı, tazyik, (el) sıkma, sıkma kılgası, pres, cendere, kılga, iş çokluğu, iş sıkışıklığı, ütü yapma, ütüleme, bası, basın mensupları, gazeteciler, matbuat, basımevi, matbaa, baskı, basım, çap, çap olunma, baskı kılgası, matbaa kılgası, bastırmak, basmak, sıkıştırmak, sıkmak, sıkıp suyunu çıkarmak, ütülemek, çabuklaştırmak, hızlandırmak, ısrar etmek, üstelemek, toplaşmak, üşüşmek, koşuşmak, toplanmak, hızla ilerlemek 44188 pressed brick prese tuğla, kılga tuğlası 44189 pressed steel prese çelik 44190 pressed sıkışık, -si olmayan 44191 presser pres ustası, basımcı, matbaacı, ütücü 44192 pressgang sıkboğaz etmek 44193 pressing machine ütü kılgası 44194 pressing acele, ivedi, acil 44195 pressman gazeteci 44196 pressroom basım odası, kılga dairesi 44197 pressure altitude basınç yüksekliği 44198 pressure angle basınç açısı 44199 pressure cabin basınçlı kabin 44200 pressure chamber basınç hücresi 44201 pressure control basınç denetimi 44202 pressure controller basınç ayarlayıcı 44203 pressure cooker düdüklü tencere 44204 pressure front basınç cephesi 44205 pressure gauge manometre, basıölçer 44206 pressure governor basınç regülatörü 44207 pressure group baskı türkümü 44208 pressure head basınç yüksekliği 44209 pressure line basınç çizgisi 44210 pressure load basınç yükü 44211 pressure of the air tenek basıncı 44212 pressure pipe basınç borusu 44213 pressure pump basınç pompası 44214 pressure ratio basınç oranı 44215 pressure reducer basınç düşürücü 44216 pressure reservoir basınç deposu 44217 pressure sensitive basınca duyarlı 44218 pressure shift basınç kayması 44219 pressure test basınç deneyi 44220 pressure tunnel basınçlı tünel 44221 pressure water tazyikli su, basınçlı su 44222 pressure welding basınç kaynağı 44223 pressure basınç, tazyik, baskı, zorlama, basma, sıkma, sıkıntı, baskı 44224 pressurize zorlamak, baskı yapmak, (uçakta) hava basıncını kontrol etmek 44225 pressurized tazyikli, basınçlı 44226 prestidigitator hokkabaz 44227 prestige saygınlık, itibar, prestij 44228 prestigious saygın, itibarlı, nüfuzlu, ünlü 44229 presto hızlı, çabuk 44230 prestressed öngerilmeli 44231 presumabe tahmin olunur 44232 presumably herhalde, galiba, tahminen, belki de, muhtemelen 44233 presume on çıkarı için kullanmak, suiistimal etmek 44234 presume upon çıkarı için kullanmak, sömürmek 44235 presume saymak, varsaymak, kabul etmek, farzetmek, haddini bilmemek, cüret etmek 44236 presumedly galiba, muhtemelen 44237 presumption varsayım, tahmin, cüret, küstahlık 44238 presumptive olası, muhtemel 44239 presumptuous haddini bilmez, küstah 44240 presuppose önceden varsaymak, koşul olarak gerektirmek 44241 presupposition önvarsayım, önceden varsayma 44242 pretax vergiden önceki 44243 preteen on-on iki yaş arası çocuk 44244 pretence rol, yalandan yapma, numara 44245 pretend -miş gibi yapmak, numara yapmak, rol yapmak, özüne ...süsü vermek, ...numarası yapmak, (to ile) -e sahipmiş gibi davranmak 44246 pretended yapmacık, sahte 44247 pretender (tahta) hak iddia eden kimse 44248 pretension hak iddia etme, iddia, gösteriş 44249 pretentious özünü beğenmiş, gösterişli, yüksekten atıp tutan 44250 pretentiousness özünü beğenmişlik, gösterişçilik 44251 preter- (önek) -den öte, ötesinde 44252 preterite geçmiş zamanı gösteren 44253 pretermit vaz geçmek, ihmal etmek 44254 preternatural olağanüstü, anormal, doğaüstü 44255 pretext bahane, vesile, kulp 44256 prettify güzelleştirmek, cicili bicili yapmak 44257 pretty much the same hemen hemen aynı 44258 pretty much hemen hemen 44259 pretty well hemen hemen, neredeyse, oldukça iyi 44260 pretty hoş, güzel, suluv, çekici, tatlı, sevimli, iyi, yakşı, bir hayli, oldukça, epey 44261 pretzel çubuk kraker 44262 prevail on ikna etmek, kandırmak 44263 prevail yenmek, üstün gelmek, baskın çıkmak, egemen olmak, hüküm sürmek, geçerli olmak 44264 prevailing conditions mevcut koşullar 44265 prevailing egemen, hâkim, geçerli, cari, galip gelen 44266 prevalence hüküm sürme, yaygınlık 44267 prevalent yaygın, genel 44268 prevaricate boyun kaçırmak, yalan demek, yalan danışmak, kaçamak yanıtlarla gerçeği gizlemeye çalışmak, boğuntuya getirmek, vicdansızlık etmek 44269 prevarication yalan ifade 44270 prevaricator yalancı kimse 44271 prevent (from ile) önlemek, önüne geçmek, kabağını almak, engellemek, -den alıkoymak 44272 preventable önlenebilir, önüne geçilebilir 44273 preventative bkz.preventive 44274 prevention önleme, önüne geçme 44275 preventive inoculation koruyucu aşı 44276 preventive maintenance koruyucu bakım 44277 preventive measures önleyici tedbirler 44278 preventive medicine koruyucu hekimlik 44279 preventive engelleyici, önleyici, koruyucu 44280 preview (yanka/vb.'nin) halka gösterilmeden önce özel olarak gösterilmesi, özel gösterim 44281 previous to (edat) -den önce 44282 previous önceki, önceden olan 44283 previously önceden 44284 prevision önceden görme, öngörü, önbiliş 44285 prevocational meslek öncesi 44286 prevue gelecek yankalardan parçalar 44287 prewar savaş öncesine ait 44288 prewashing ön yıkama 44289 prey on sb's mind birini canından bezdirmek 44290 prey döngülün avı, avlayarak yaşama 44291 price control fiyat denetimi, fiyat kontrolü 44292 price cutting fiyat kırma, indirim yapma, tenzilat 44293 price discrimination farklı fiyat uygulaması 44294 price fixing narh, fiyatları dondurma 44295 price freeze fiyatların dondurulması 44296 price index fiyat endeksi 44297 price leadership fiyat liderliği 44298 price level fiyat düzeyi 44299 price list fiyat listesi 44300 price maintenance fiyatları muhafaza 44301 price of issue emisyon fiyatı, ihraç fiyatı 44302 price quotation fiyat kotasyonu 44303 price range fiyat dağılımı 44304 price support fiyat desteği 44305 price tag fiyat etiketi, fiyat 44306 price theory fiyat teorisi 44307 price war rekabet için maliyetin altında satış 44308 price fiyat, eder, değer, kıymet, paha, bedel, karşılık, fiyatını belirlemek, değer biçmek, fiyat koymak 44309 priceless paha biçilmez, gülünç, çok komik 44310 pricey (İİ) pahalı, tuzlu, kazık, kazık marka 44311 pricing fiyat koyma 44312 prick of conscience vicdan azabı 44313 prick the bubble foyasını meydana çıkarmak 44314 prick up one's ears kulak kabartmak 44315 prick delik, delme, sokma, batırma, küçük keskin acı, iğne acısı, diken, iğne, kab, yarak, kab, ahmak, hıyar, batmak, delmek, batırmak, sançmak, giydirmek, sokmak, iğnelemek, iğne ya da batma acısı duymak, azap vermek 44316 prickle diken, sivri uç, iğnelenme, karıncalanma, iğnelenmek, karıncalanmak 44317 prickly heat isilik, ısırgın 44318 prickly pear hintinciri, frenkinciri 44319 prickly dikenli, çabuk kızan, huysuz 44320 pricy bkz.pricey 44321 pride oneself on ile övünmek, fahretmek 44322 pride gurur, özünü beğenmişlik, vakarlılık, mağrurluk, başı yücelik, iftihar hissi, fahir, teşahhusluluk, faharet, iftihar, mağruriyet, onur, özsaygı, şast, teşahhus, vakar, özüne hürmet, haysiyet, şahsi liyakat, övünme, iftihar, kendisiyle övünülen kişi ya da şey, övünç, çiçeklenme devri, (on ile) övünmek, fahretmek 44323 prig özünü beğenmiş, ukala 44324 prim kurallara fazla bağlı, müsamahasız 44325 prima donna primadonna, nazlı kimse 44326 prima facie ilk bakışta, ilk izlenime göre 44327 primacy öncelik, üstünlük, önde gelme 44328 primage primaj, kaptan aidatı 44329 primal ilkel, başlıca, ana, baş 44330 primarily herşeyden önce, aslında 44331 primary coil primer bobin, birinci devre bobini 44332 primary colours ana renkler 44333 primary crusher önkırıcı 44334 primary education ilk tahsil 44335 primary feather büyük telek, büyük tüy 44336 primary industry birincil sanayi 44337 primary market birinci piyasa, ana piyasa 44338 primary memory ana bellek 44339 primary radar primer radar 44340 primary road ana yol 44341 primary rocks birinci zaman ait kayalar 44342 primary root primer kök 44343 primary school iptidai mektep, ilkmektep, debistan 44344 primary storage ana bellek 44345 primary structure ana yapı 44346 primary tumour ana tümör 44347 primary word temel sözce, temel sözcük 44348 primary baş, başlıca, ana, temel, ilk, birinci 44349 primate başpiskopos, primat 44350 prime cost üretim maliyeti 44351 prime factor asal çarpan 44352 prime meridian baş meridyen 44353 prime minister başbakan, başnazır 44354 prime mover ana işletici 44355 prime number asal sayı 44356 prime the bath banyoyu güçlendirmek 44357 prime ilk, baş, başlıca, en önemli, en kaliteli, en iyi 44358 primer ilk okuma kitabı, kapsül, astar boya 44359 primeval en eski, dünyanın en eski çağlarına özgü 44360 priming pump besleme pompası 44361 priming valve emniyet supabı 44362 priming ağızotu, ateşleme, astar boya 44363 primitive language kök dil 44364 primitive ilkel 44365 primitivism ilkelçilik 44366 primness resmilik, fazla ciddiyet 44367 primogenitor ilk cet, ata 44368 primordial başlangıçta var olan, ilk, en eski 44369 primp özüne çeki düzen vermek, saçlarını taramak 44370 primrose path zevk ve sefa yolu 44371 primrose çuhaçiçeği 44372 primula çuhaçiçeğigiller 44373 primus birinci olan, baş, ilk 44374 prince of darkness iblis 44375 prince prens 44376 princelet küçük prens 44377 princeling küçük prens, genç prens 44378 princely prens gibi, prense ait, prens ..., güzel, görkemli, değerli 44379 princess prenses 44380 principal axis asal eksen 44381 principal beam ana kiriş, esas kiriş 44382 principal debtor asıl borçlu 44383 principal focus esas odak 44384 principal plane ana düzlem, asal düzlem 44385 principal rafter ana kiriş 44386 principal section ana kesit 44387 principal series ana seri 44388 principal başlıca, baş, esas, temel, en önemli, mektep müdürü, yönetici, başkan, şef, anapul 44389 principality prenslik 44390 principally genellikle, ekseriyetle 44391 principalship müdürlük 44392 principle of assortment ayrılma ilkesi 44393 principle of dominance baskınlık ilkesi 44394 principle of superposition üst üste gelme ilkesi 44395 principle ilke, prensip, ana kaynak, köken, ç.ahlak, dürüstlük, ç.yol, yöntem 44396 principled prensip sahibi olan, prensipli 44397 principles ahlak, dürüstlük, yol, yöntem 44398 prink giyinip kuşanmak 44399 print format yazı formatı, yazı biçimi 44400 print member yazma kılganı 44401 print paste baskı boyası 44402 print works basma atölyesi 44403 print basmak, matbaada basmak, çap etmek, tabetmek, bastırmak, yayınlatmak, damga vurmak, damgalamak, klişeden basılmış resim çıkarmak, tabetmek, derin etki bırakmak, damga vurmak, matbaa harfleriyle yazı yazmak, iz, tabı, bası, damga, kalıp, basılmış yazı, matbua, emprime, basma kumaş 44404 printed calico pamuklu basma 44405 printed circuit baskılı devre 44406 printed fabric basma kumaş 44407 printed matter basılı malzeme, matbu madde 44408 printed paper basılı malzeme, matbu madde 44409 printed basılı, matbu 44410 printer server yazıcı görevlisi 44411 printer matbaacı, basımcı, yazıcı 44412 printer's devil matbaacı çırağı 44413 printer's ink baskı mürekkebi 44414 printer's mark basımevinin özel amblemi 44415 printing car baskı arabası 44416 printing design baskı deseni 44417 printing ink matbaa mürekkebi 44418 printing light basım ışığı 44419 printing machine baskı kılgası 44420 printing method baskı yöntemi 44421 printing office house matbaa, basımevi 44422 printing office matbaa 44423 printing paper baskı çöngesi 44424 printing pattern baskı deseni 44425 printing press baskı kılgası, matbaa kılgası 44426 printing process basım işlemi 44427 printing screen baskı şablonu 44428 printing speed baskı hızı 44429 printing table baskı masası 44430 printing technique baskı tekniği 44431 printing baskı, matbaacılık 44432 printout yazılı çıktı, yazıcı çıktısı 44433 prior to (edat) -den önce 44434 prior önce, önceki, öncelikli, daha önemli 44435 priority call öncelikli konuşma 44436 priority list öncelikler sırası 44437 priority share öncelikli hisse 44438 priority öncelik, üstünlük, önemli, öncelikli şey 44439 prise (kapak/vb.) zorlayıp açmak, kaldırmak, kırmak 44440 prism prizma, biçme 44441 prismatic glass prizmatik cam 44442 prismatic prizmatik, (renk) parlak, canlı 44443 prismatoid prizmatoid, biçmemsi 44444 prismoid prizmoid, yalancı biçme 44445 prison breaker hapishane kaçağı 44446 prison tutukevi, cezaevi, hapishane 44447 prisoner of war savaş esiri 44448 prisoner tutuklu, mahpus, tutsak, esir 44449 prissy fazla titiz 44450 pristine saf, bozulmamış, eski zamana ait, evvelki, ilk 44451 privacy mahremiyet, gizlilik 44452 private bank özel banka 44453 private car özel otomobil 44454 private company özel şirket 44455 private corporation özel kurum 44456 private detective özel dedektif 44457 private discount özel ıskonto 44458 private enterprise system özel girişimcilik 44459 private enterprise özel girişim 44460 private entrepreneur özel girişimci 44461 private eye özel hafiye 44462 private file özel dosya 44463 private firm özel kurum 44464 private foreign capital özel yabancı sermaye 44465 private industry özel sanayi 44466 private investment özel yatırım 44467 private law özel hukuk 44468 private limited company özel limitet şirket 44469 private means özel gelirler 44470 private network özel şebeke 44471 private ownership özel mülkiyet 44472 private parts mahrem yerler, cinsî kılganlar 44473 private placement özel plasman 44474 private property özel mülk 44475 private railway özel demiryolu 44476 private road özel yol 44477 private school özel mektep 44478 private sector özel sektör 44479 private tutor özel öğretmen 44480 private özel, gözlerden uzak, yalnız, sakin, tenha, er, asker, ç, takım taklavat, cinsî kılganlar 44481 privateer düşman gemilerine saldıran korsan gemisi 44482 privation mahrumiyet, yokluk, eksiklik 44483 privative yoksun bırakan, mahrum eden, olumsuzluk eki, olumsuzluk belirten sözcük 44484 privatization özelleştirme 44485 privatize özelleştirmek 44486 privet kurtbağrı, yabani leylak 44487 privilege ayrıcalık, imtiyaz, özel hak, nasip, şeref 44488 privileged class ayrıcalıklı sınıf 44489 privileged ayrıcalıklı, imtiyazlı, nasipli, şereflendirilmiş 44490 privity ortaklık, gizli bilgi 44491 privy council özel meclis 44492 privy purse hükümdara has hazine 44493 privy (to ile) -e sırdaş olan, sırrını paylaşan 44494 prize ödül, ikramiye, ödül kazanan, ödüllü, ödüle layık, büyük, kalite, ödül olarak verilen, çok değer vermek, (kapak/vb.) kaldırmak, zorlayıp açmak, kırmak 44495 pro and con lehde veya aleyhte 44496 pro forma invoice proforma fatura 44497 pro forma tahmini olan, tahmini, geçici olarak 44498 pro rata oranlı (olarak) 44499 pro yandaş, taraftar, destekleyen fikir, lehinde, yanında, profesyonel, orospu, fahişe 44500 pro- (önek) önünde, lehinde, için, yerine 44501 probability calculus olasılık hesabı 44502 probability curve olasılık eğrisi 44503 probability density olasılık yoğunluğu 44504 probability distribution olasılık dağılımı 44505 probability ihtimal, olasılık 44506 probable cause muhtemel sebep 44507 probable condition muhtemel durum, olasılık 44508 probable error muhtemel hata 44509 probable muhtemel, olası 44510 probably büyük olasılıkla, muhtemelen 44511 probate duty veraset vergisi 44512 probate vasiyetnamenin doğruluğunu kanıtlayan resmi belge 44513 probation officer şartlı tahliye memuru 44514 probation period göz hapsi süresi 44515 probation deneme, tecrübe, staj, deneme süresi, gözaltında tutma koşuluyla salıverme 44516 probationary period staj süresi, deneme devresi 44517 probationary stajla ilgili 44518 probationer stajyer, stajyer hemşire, gözaltındaki kimse 44519 probative force kanıtlama gücü 44520 probative kanıtlayan, kanıta dayanan 44521 probe sonda, araştırma, insansız uzay roketi, (çubuk/vb.ile) aramak, deşmek, araştırmak, yoklamak 44522 probity doğruluk, dürüstlük 44523 problem child idare edilmez çocuk 44524 problem definition problem tanımı 44525 problem language problem dili 44526 problem problem, sorun, problem 44527 problematic şüpheli, kesinleşmemiş, askıda 44528 problematical şüpheli, ihtimalli 44529 proboscis monkey uzun burunlu maymun 44530 proboscis (fil) hortum, (sivrisinek/vb.) hortum 44531 procedural usule ait, dava usulüne ait, adli muamele 44532 procedure prosedür, yordam 44533 proceed from dava açmak 44534 proceed to a vote oylamaya sunmak 44535 proceed ilerlemek, sürmek, yürümek, başmak, (with ile) devam etmek, sürdürmek 44536 proceeding ilerleme, ileri gitme, hareket tarzı, işlem, yöntem, muamele, ç, yargılama usulleri, dava, tutanak 44537 proceedings yargılama usulleri, dava, tutanak, tutanak 44538 proceeds hasılat, kazanç 44539 process controller süreç denetici 44540 process water işletme suyu, sanayi suyu 44541 process oluşum, süreç, yöntem, işlem, yol, ilerleme, gidiş, seyir, dava, çağrı çöngesi, celpname, belli bir işleme tabi tutmak, bilgisayarda denetlemek, verileri (denetlemek için) işlemek 44542 processing industry işleme sanayii, yiyecek sanayii 44543 processing işleme, yapma, yapım 44544 procession geçit töreni, tören alayı 44545 processional alay türünden 44546 processor işlemci, işlem yapıcı, işlem birimi 44547 proclaim duyurmak, ilan etmek, bildirmek, açıkça göstermek 44548 proclamation beyanname, bildirge, ilan, duyuru, bildirme 44549 proclivity (özellikle kötüye doğru) eğilim, meyil 44550 procrastinate kaytarmak, yubatmak 44551 procrastination erteleme, tehir, ağırdan alma 44552 procreant doğuran, meydana getiren 44553 procreate üretmek, öndürmek 44554 procreation doğurma, meydana getirme, dölleme, üretme 44555 procreative capacity öndürücülük kapasitesi 44556 procreative doğurgan, üretken 44557 procreator doğuran kimse, üreten kimse 44558 procrustean zorla yola getiren 44559 proctor birdem disiplin sorumlusu 44560 procurable bulunur, sağlanır, kurumsak 44561 procuration vekâlet, vekâletname 44562 procurator vekil, temsilci 44563 procure sağlamak, elde etmek, edinmek, kazanmak, kadın bulmak, kadın sağlamak, pezevenklik etmek 44564 procurement tedarik, vekâlet, satın alma 44565 procurer pezevenk 44566 procuress kadın pezevenk 44567 prod dürtmek, kışkırtmak, özendirmek, gaz vermek 44568 prodigal savurgan 44569 prodigality savurganlık, israf, bolluk, müsriflik 44570 prodigalize israf etmek 44571 prodigious şaşılacak, olağanüstü, harika, mükemmel, muazzam, müthiş 44572 prodigy infant harika çocuk 44573 prodigy olağanüstü şey, dahi 44574 prodrome hastalığın ilk belirtisi, prodrom 44575 produce evidence delil göstermek 44576 produce exchange zahire borsası 44577 produce öndürmek, üretmek, yapmak, yetiştirmek, neden olmak, (yanka) sahneye koymak, getirmek, göstermek, ortaya koymak, doğurmak, ürün 44578 producer country öndürücü ülke 44579 producer gas jeneratör gazı, üreteç gazı 44580 producer goods hammadde, üretim maddeleri 44581 producer öndürücü, üretici, yapımcı 44582 producer's risk öndürücü riski 44583 product manager ürün müdürü, üretim müdürü 44584 product offering ürün sunuşu 44585 product research ürün araştırması 44586 product ürün, sonuç, çarpım 44587 production capacity üretim kapasitesi 44588 production control üretim denetimi, üretim kontrolü 44589 production cost üretim maliyeti 44590 production department işletme bölümü 44591 production engineer üretim kıvcısı 44592 production manager üretim müdürü 44593 production method üretim yöntemi 44594 production reactor üretim reaktörü 44595 production tax üretim vergisi 44596 production time üretkenlik zamanı 44597 production üretim, yapım, imal, üretilen miktar, ürün, mahsul, yapıt, eser, sahneye koyma 44598 productional üretimsel 44599 productive capacity üretim kapasitesi 44600 productive debt üretken borç 44601 productive expenditure üretken harcama 44602 productive mahsullü, semereli, faydalı, önümlü, netice veren, mahsuldar, münbit, işleyip çıkaran, teyyarlayan, yetiştiren, hasıldar, önümdar 44603 productivity agreement üretkenlik sözleşmesi 44604 productivity verimlilik 44605 proem önsöz, giriş 44606 prof profesör 44607 profess açıkça söylemek, açıklamak, itiraf etmek 44608 professedly iddaaya göre, sözde 44609 profession iş, meslek, kesp, uğraş, açıklama, itiraf, beyan, belli bir meslek üyeleri 44610 professional ethics iş ahlakı 44611 professional profesyonel, mesleki, profesyonel 44612 professor profesör, (birdemde) öğretmen 44613 professorial chair kürsü 44614 professorial profesöre/profesörlüğe ait 44615 professorship profesör makamı 44616 proffer önermek, sunmak, teklif etmek, ikram etmek 44617 proficiency test yeterlik sınavı 44618 proficiency ustalık, yeterlik 44619 proficient (at/in ile) usta, becerikli 44620 profile paper profil çöngesi 44621 profile yandan görünüş, profil, kısa özgeçmiş 44622 profit and loss account kâr zarar hesabı 44623 profit and loss kar ve zarar 44624 profit by -den yarar sağlamak, -den öğrenmek 44625 profit distribution kâr dağıtımı 44626 profit margin kâr marjı 44627 profit sharing kâr bölüşümü 44628 profit tax kazanç vergisi 44629 profit kazanç, kâr, yarar, çıkar, yararı dokunmak, kâr sağlamak, kazanç getirmek 44630 profitability kârlılık, kazançlılık, fayda, verimlilik 44631 profitable kazançlı, kârlı, yararlı 44632 profitably kazançla, karlı olarak 44633 profiteer vurguncu, vurgun vurmak, haksız yere çok kazanç sağlamak 44634 profiteering vurgunculuk 44635 profitless kârsız, beyhude 44636 profligacy müsriflik, savurganlık, ahlaksızlık, utanmazlık 44637 profligate müsrif, savurgan, ahlaksız, utanmaz 44638 proforma invoice proforma fatura 44639 proforma tahmini, tahmini, geçici olarak 44640 profound derin, bilgili, etkileyici 44641 profoundly derinden, çok, son derece 44642 profoundness derinlik 44643 profundity (duygu/vb.) derinlik 44644 profuse çok, bol 44645 profusely bol bol 44646 profuseness bolluk 44647 profusion bolluk 44648 progenitive ürün verebilen 44649 progenitor ata, cet 44650 progenitress nine, büyükanne 44651 progeniture döl, zürriyet 44652 progeny çocuklar, yavrular 44653 progesterone progesteron 44654 prognathous sivri çeneli 44655 prognathy sivri çenelilik 44656 prognosis tahmin, prognoz 44657 prognostic prognostik, belirti, işaret, kehanet 44658 prognosticate önceden haber vermek, belirtisi olmak 44659 prognostication önceden haber verme, kehanet, belirti 44660 program cards bağdarlama kartları 44661 program check bağdarlama denetimi 44662 program checkout bağdarlama sağlaması 44663 program compatibility bağdarlama uyarlığı 44664 program compilation bağdarlama derleme 44665 program control unit bağdarlama denetim birimi 44666 program control bağdarlama denetimi 44667 program controller bağdarlama denetçisi 44668 program counter bağdarlama sayacı 44669 program debugging bağdarlama düzeltme 44670 program design bağdarlama tasarımı 44671 program development bağdarlama geliştirme 44672 program error bağdarlama hatası 44673 program flowchart bağdarlama akış diyagramı 44674 program generator bağdarlama üreteci 44675 program instruction bağdarlama komutu 44676 program language bağdarlama dili 44677 program level bağdarlama seviyesi 44678 program library bağdarlama kitaplığı 44679 program maintenance bağdarlama bakımı 44680 program register bağdarlama yazmacı 44681 program selector arna seçici 44682 program step bağdarlama adımı 44683 program storage bağdarlama belleği 44684 program switching centre ana kumanda masası 44685 program system bağdarlama jüyesi 44686 program test bağdarlama testi 44687 program bilgisayar bağdarlaması, (bkz.) programme, (bilgisayar) bağdarlamalamak 44688 programmable device bağdarlamalanabilir aygıt 44689 programmable memory bağdarlamalanabilir bellek 44690 programmable bağdarlamalanabilir 44691 programme program, bağdarlama, josparlamak, bağdarlamalamak, düzenlemek 44692 programmed check bağdarlamalı denetim 44693 programmed bağdarlamalı, bağdarlamalanmış 44694 programmer check bağdarlamacı denetimi 44695 programmer bilgisayar bağdarlamacısı 44696 programming language bağdarlamalama dili 44697 programming system bağdarlamalama jüyesi 44698 programming bağdarlamalama, bağdarlama yapma 44699 progress engineer geliştirme kıvcısı 44700 progress support gelişme raporu 44701 progress ilerleme, devam etme, gelişme, ilerleme, iyileşme, ilerlemek, ilerlemek, gelişmek, kalkınmak 44702 progression ilerleme, gelişme 44703 progressive tax artan oranlı vergi 44704 progressive ileri giden, ilerleyen, kalkınan, gelişen, iyiye giden, aşama yapan, ilerici 44705 progressively tedricen, derece derece 44706 progressivity of taxation kademeli vergilendirme 44707 progressivity artan oranlılık 44708 prohibit yasaklamak, engel olmak, olanak vermemek 44709 prohibited yasak, yasaklanmış 44710 prohibition of stopping durma yasağı 44711 prohibition yasaklama, yasak, kadağan 44712 prohibitionist içki yasağı yanlısı, içki düşmanı 44713 prohibitive duty engelleyici gümrük vergisi 44714 prohibitive tax engelleyici vergi 44715 prohibitive yasaklayıcı, engelleyici 44716 prohibiton yasaklama, yasak 44717 prohibitory yasaklayıcı, engelleyici 44718 project engineer joba kıvcısı 44719 project tasarı, plan, proje, joba, çıkıntı oluşturmak, kenara doğru çıkmak, atmak, fırlatmak, yöneltmek, tasarlamak, kurmak, planlamak, joba çizmek, izdüşürmek 44720 projected planlanmış 44721 projectile mermi, roket 44722 projecting çıkıntılı, çıkık 44723 projection booth projeksiyon odacığı 44724 projection gate projeksiyon penceresi 44725 projection lamp projeksiyon lambası 44726 projection lens projeksiyon merceği 44727 projection room projeksiyon odası, gösterim odası 44728 projection screen projeksiyon ekranı 44729 projection atma, fırlatma, izdüşüm, çıkıntı, gösterim 44730 projectionist sinema makinisti, gösterimci 44731 projective izdüşümsel 44732 projector lamp projeksiyon lambası 44733 projector projektör, gösterici, projektör, ışıldak 44734 prokaryocyte prokaryosit 44735 prokaryote prokaryot 44736 prokaryotic prokaryotik 44737 prolactin prolaktin 44738 prolamine prolamin 44739 prolapse yerinden oynamak, sarkmak, düşmek 44740 prolate yayık, yayvan 44741 prole emekçi, proleter 44742 prolepsis önleme yanıtı, önceden belirtme 44743 proletarian emekçi, işçi, proleter 44744 proletariat işçi sınıfı, emekçi sınıfı, proleterya 44745 prolicide evlat öldürme suçu 44746 proliferate hızla çoğalmak, artmak 44747 proliferation hızla çoğalma, artma 44748 prolific verimli, doğurgan 44749 proline prolin 44750 prolix sözü çok uzatan, sıkıcı, yorucu, uzun, ayrıntılı 44751 prolixity söz uzunluğu 44752 prolog bkz.prologue 44753 prologue öndeyiş, giriş, giriş bölümü 44754 prolong uzatmak 44755 prolongation uzatma, geciktirme 44756 prolonged uzun süredir devam eden, uzun süreli 44757 prom sahil yolu 44758 promenade deck gezinti güvertesi 44759 promenade gezinmek, piyasa yapmak 44760 promethium prometyum 44761 prominence çıkıntı, ün, önem, göze batma 44762 prominent çıkık, çıkıntılı, fırlak, belirgin, belli, göze çarpan, ünlü, önemli, seçkin 44763 promiscuity karmakarışıklık, gelişigüzellik 44764 promiscuous önüne gelenle yatıp kalkan 44765 promise give adamak, nezretmek 44766 promise sb the moon yapamayacağı bir şeyi vaat etmek 44767 promise the moon dünyaları vaadetmek 44768 promise to pay ödeme vaadi 44769 promise söz vermek, vaadetmek, önceden haber vermek, göstermek, belirtisi olmak, söz, vaat, umut, beklenti 44770 promisee özüne vaadde bulunulan kişi 44771 promising umut verici, geleceği parlak 44772 promisor vaadde bulunan kişi, söz veren kimse 44773 promissory note emre yazılı senet 44774 promissory vaad içeren, taahhüt içeren 44775 promo reklamla ilgili, reklam, tanıtma 44776 promontory burun 44777 promote yükseltmek, terfi ettirmek, ilerletmek, gelişmesine yardımcı olmak, reklamını yapmak 44778 promoter teşvikçi, destekleyici, teşebbüs sahibi, kurucu 44779 promoters' shares kurucu hisseleri 44780 promotion list terfi listesi 44781 promotion money kuruluş giderleri 44782 promotion prospects yükselme şansı 44783 promotion yükselme, terfi, destek, teşvik 44784 promotional terfiye ait, kurmayla ilgili, reklamla ilgili 44785 prompt note uyarı notu, ikaz notu 44786 prompt -e sevketmek, teşvik etmek, -tirmek, suflörlük yapmak, seri, çabuk, tez, dakik, anında yapılan, tam olarak, tam 44787 prompter suflör 44788 promptitude çabukluk, çabuk davranma, çabuk kavrama 44789 promptly derhal, hemen, tezelden 44790 promptness çabukluk, sürat, dakiklik 44791 promulgate resmen ilan etmek, neşretmek, yaymak 44792 promulgation ilan, yayınlama, yürürlüğe koyma, duyuru 44793 promulgator yayımcı 44794 prone yüzükoyun, eğilimli, -e dayanıksız 44795 proneness yüzükoyun yatma, eğilim, temayül 44796 prong chuck tırnaklı ayna 44797 prong çatal dişi 44798 pronghorn Amerika antilopu 44799 pronominal zamire ait, adıl ile ilgili 44800 pronominalization zamirleştirme, adıllaştırma 44801 pronoun zamir, ivazlık, almaş 44802 pronounce söylemek, ayıtmak, telaffuz etmek, resmen bildirmek, bildirmek 44803 pronounceable telaffuz edilir 44804 pronounced güçlü, etkili, göze çarpan 44805 pronouncement resmi bildiri, beyan, ilan 44806 pronto hemen, derhal, çabuk 44807 pronunciation telaffuz, söylem, sesletim 44808 proof sheet matbaa provası 44809 proof total kanıtlayıcı toplam 44810 proof kanıt, delil, kanıtlama, tanıtlanım, ispat, deneme, sınama, içkinin alkol derecesinin ölçüsü, prova, (içki) belli bir ayarda olan, -e dayanıklı, geçirmez, işlemez, -e karşı dayanıklı hale getirmek, ...geçirmez hale getirmek 44811 proofread prova okumak, yanlışları düzeltmek 44812 proofreader düzeltmen 44813 prop drawer direk sökücü 44814 prop destek, desteklemek 44815 propaganda yaymaca, propaganda 44816 propagandist propagandacı 44817 propagandize propaganda yapmak 44818 propagate üremek, çoğalmak, çoğaltmak, öndürmek, yaydırmak, yaymasını sağlamak 44819 propagated error yayılmalı hata 44820 propagation üreme, çoğalma, yayılma, yayılım 44821 propagator propagandacı 44822 propane propan 44823 propanone propanon 44824 propel ileriye doğru sürmek, yürütmek, itmek 44825 propellant gas itici gaz 44826 propellant power itici güç 44827 propellant uzay gemisini uçuran yakıt 44828 propeller fan pervaneli vantilatör 44829 propeller pump pervaneli pompa 44830 propeller shaft transmisyon mili 44831 propeller turbine engine pervaneli jet kozgaltkası 44832 propeller pervane 44833 propelling force itici kuvvet 44834 propelling itici, ilerletici 44835 propene propen 44836 propensity to consume tüketme eğilimi 44837 propensity to invest yatırım eğilimi 44838 propensity to save tasarruf eğilimi 44839 propensity meyil, eğilim 44840 proper fraction tam kesir 44841 proper name özel isim 44842 proper noun özel ad, özel isim 44843 proper doğru, doğru dürüst, tam, gerçek, hakiki, münasip, uygun, düzgün, kusursuz 44844 properly gereği gibi, doğru dürüst, hakkıyla, tam anlamıyla, uygun bir biçimde, gerçekten, aslında, düzgün bir şekilde 44845 propertied varlıklı, servet sahibi 44846 property insurance eşya sigortası 44847 property man donatımcı 44848 property market emlak piyasası 44849 property register tapu sicili 44850 property tax emlak vergisi 44851 property mal, mülk, arazi, emlâk, iyelik, mülkiyet, sahiplik, özellik, nitelik 44852 prophase profaz 44853 prophecy kestirim, kehanet, önbili 44854 prophesy kestirimde bulunmak, gelecekten haber vermek, önceden tahmin etmek, önceden haber vermek 44855 prophet peygamber, kahin 44856 prophetic gelecek olayları doğru bilen 44857 prophylactic hastalıktan koruyan, koruyucu 44858 prophylaxis hastalıktan koruma/korunma, önkoruma, önleme 44859 propinquity yakınlık, hısımlık 44860 propitiate gönlünü almak 44861 propitiation gönlünü alma, yatıştırma, teskin, tövbe etme 44862 propitiatory yatıştırıcı, teskin edici 44863 propitious avantajlı, uygun 44864 propjet engine turbo pervaneli kozgaltka 44865 propjet plane turbo pervaneli uçak 44866 proponent yandaş 44867 proportion oran, orantı, pay, bölüm, kısım, ç.boyutlar 44868 proportional control orantılı denetim 44869 proportional representation nispi temsil 44870 proportional orantılı 44871 proportionate orantılı, uygun 44872 proportioning oranlama 44873 proportions boyutlar 44874 proposal form teklif mektubu 44875 proposal öneri, teklif, evlenme teklifi 44876 propose önermek, teklif etmek, ileri sürmek, düşünmek, kurmak, niyet etmek, niyetlenmek, evlenme teklif etmek 44877 proposition öneri, önerme, teklif, önerme, sav, iş teklifi, öneri, sevişme teklifi, sevişme teklif etmek 44878 propound ileri sürmek, ortaya atmak 44879 proprietary company holding şirketi, kodak şirketi 44880 proprietary medicine tescilli ilaç 44881 proprietary name müseccel marka 44882 proprietary mücessel, birinin malı olan, tescilli, patentli 44883 proprietor mal sahibi 44884 proprietorship register mülkiyet sicili 44885 proprietorship mal sahipliği 44886 proprietress mal sahibi kadın, sahibe 44887 propriety uygunluk, yerindelik, doğruluk, dürüstlük 44888 propulsion itici güç 44889 propulsive force itici güç 44890 propulsive jet tahrikli jet 44891 propulsive itici, tahrik edici 44892 propyl propil 44893 propylaeum tapınak girişi 44894 propylene propilen 44895 propylon mabet girişi 44896 prorate eşit olarak dağıtmak 44897 prorogation parlamento tatili 44898 prorogue meclise ara vermek, tatil etmek 44899 pros and cons lehte ve aleyhte çekitler/kimseler 44900 prosaic sıkıcı, yavan, tatsız 44901 proscenium perde önü 44902 proscribe yasaklamak 44903 proscription yasaklama, yasak etme, ilga, sürgüne gönderme 44904 proscriptive yasaklayıcı 44905 prose writer nesir yazarı 44906 prose düzyazı, nesir 44907 prosecute hakkında kovuşturma açmak, kovuşturmak, aleyhinde dava açmak 44908 prosecution kovuşturma, davacı 44909 prosecutor davacı, savcı 44910 proselyte din değiştiren kimse, dönme 44911 proselytism başkasını kendi dinine döndürmeye çalışma 44912 proselytize kendi dinine döndürmek 44913 prosiness sıkıcılık, yavanlık 44914 prosodeme prozodem, bürünbirim 44915 prosody prozodi, ölçü, vezin, şiir sanatı 44916 prospect shaft araştırma kuyusu 44917 prospect olasılık, ihtimal, beklenti, umut, görünüş, manzara, (petrol/altın/vb.) aramak, araştırmak 44918 prospecting shaft maden araştırma kuyusu 44919 prospecting maden arama 44920 prospection drilling araştırma sondajı 44921 prospection maden araştırma 44922 prospective buyer muhtemel alıcı 44923 prospective umulan, beklenen, olası, niyetli 44924 prospector altın, petrol, /vb.arayan kimse 44925 prospectus prospektüs, tanıtmalık 44926 prosper başarılı olmak 44927 prosperity party refah partisi 44928 prosperity başarı, refah, gönenç 44929 prosperous başarılı, zengin, gönençli 44930 prostaglandin prostaglandin 44931 prostate gland prostat bezi 44932 prostate prostat 44933 prosthesis protez 44934 prosthetic group prostetik küme, prostetik küme 44935 prosthetic prostetik 44936 prostitute fahişelik yapmak, pul için özünü alçaltmak, orospu, fahişe 44937 prostitution orospuluk, fahişelik, (şerefini) iki kapiklik etme 44938 prostrate oneself secdeye varmak, yere kapanmak, yüz sürmek 44939 prostrate yüzükoyun yatmış, bitkin, tükenmiş, yüzükoyun yatmak, yüzükoyun yatırmak 44940 prostration yerlere kapanma, dermansızlık, yorgunluk 44941 prostyle prostil 44942 prosy bıktırıcı bir şekilde konuşan 44943 protactinium protaktinyum 44944 protagonist (roman/oyun/vb.) kahraman, elebaşı, öncü 44945 protamine protamin 44946 protasis şartlı yancümle 44947 protean sürekli değişen, çok yönlü 44948 protease proteaz 44949 protect korumak, yabancı mala yüksek gümrük koyarak yerli malı korumak 44950 protected check korumalı çek 44951 protected field korunmalı alan 44952 protected location korunmalı yer 44953 protected record korunmalı kayıt 44954 protecting hood koruyucu kaporta 44955 protection koruma, korunma aracı, koruyucu 44956 protectionism yabancı mallara ağır gümrük vergileri uygulayarak yerli ekonomiyi koruma yöntemi, korumacılık politikası 44957 protectionist korumacı, himayeci 44958 protective agent önleyici şey 44959 protective atmosphere koruyucu atmosfer 44960 protective clothes koruyucu iş elbisesi 44961 protective coating koruyucu örtü 44962 protective colloid koruyucu koloit 44963 protective colour koruyucu renk 44964 protective custody koruyucu gözaltı 44965 protective duty koruma vergini 44966 protective effect koruyucu etki 44967 protective filter koruyucu filtre 44968 protective layer koruyucu tabaka 44969 protective measures koruyucu önlemler 44970 protective koruyucu 44971 protector koruyucu 44972 protectorate güçlü bir devletin koruması altındaki küçük devlet 44973 protectress kadın koruyucu 44974 protégé bir kimse tarafından kayrılan/korunan kişi 44975 protein fibres protein lifleri 44976 protein protein 44977 proteolysis proteoliz 44978 proteose proteoz 44979 Proterozoic proterozoik, proterozoik 44980 protest demonstration protesto gösterisi 44981 protest itiraz, karşı çıkma, protesto, protesto, karşı çıkmak, itiraz etmek, protesto etmek, iddia etmek, bildirmek 44982 Protestant Protestan 44983 protestation karşı çıkma, itiraz, protesto 44984 prothallium önçim 44985 prothallus önçim 44986 prothesis öntüreme 44987 prothorax öngöğüs, protoraks 44988 prothrombin protrombin 44989 protist protist 44990 proto- (önek) birinci, ilk, baş, birincil 44991 protocol protokol, tutanak 44992 proton wave proton dalgası 44993 proton proton 44994 protonema protonema 44995 protophilic protofilik 44996 protoplasma protoplazma, ilkbiçim 44997 protoplast protoplast 44998 protoporphyrin protoporfirin 44999 prototype ilk örnek, prototip 45000 protozoan protozoa 45001 protozoic protozoik, protozoalarla ilgili 45002 protozoology protozooloji 45003 protozoon protozoa 45004 protract (süresini) uzatmak, yubatmak 45005 protractor iletki 45006 protrude dışarı çıkmak, dışarı fırlamak, çıkıntı oluşturmak, dışarı çıkartmak 45007 protruding çıkıntılı, fırlak 45008 protrusion çıkıntı 45009 protrusive çıkıntılı, fırlak 45010 protuberance kabarıklık, şişlik 45011 protuberant kabarık, şiş 45012 proud onurlu, şerefli, kurumlu, gururlu, mağrur, özünü beğenmiş, kibirli, görkemli, muhteşem, heybetli 45013 provable kanıtlanabilir, ispat edilebilir 45014 prove sübut etmek, kanıtlamak, bulunmak, çıkmak, sağlamasını yapmak 45015 provenance kaynak, köken, menşe 45016 provender yem, döngül yemi, yiyecek 45017 proverb atasözü 45018 proverbial çok kişi tarafından bilinen, konuşulan, meşhur 45019 provide against bir şeye karşı tedbir almak 45020 provide for geçimini sağlamak 45021 provide sağlamak, vermek, koşul olarak koymak, şart koşmak 45022 provided that -mek şartıyla 45023 provided -mek şartıyla, yeter ki 45024 providence ilahi takdir, hazırlık, öngörü 45025 provident bank tasarruf sandığı 45026 provident fund tasarruf sandığı 45027 provident tutumlu, idareli, ihtiyatlı 45028 providential Allah'tan gelen/olan 45029 provider tedarik eden kimse 45030 providing that -mek şartıyla 45031 providing -mek şartıyla, yeter ki 45032 province il, ç.taşra, ilgi alanı, uzmanlık 45033 provinces taşra, taşra 45034 provincial taşralı, ile ait, il ..., taşraya ait, taşra ..., kaba, görgüsüz, taşralı 45035 provincialism taşralılık 45036 proving flight tecrübe uçuşu 45037 proving ground deney alanı 45038 proving kanıtlama, ispat, deney, tecrübe 45039 provision sağlama, edinme, tedarik, tedarik, hazırlık, biriktirim, hüküm, madde, koşul, ç.erzak, erzağını sağlamak, gerekli şeyleri vermek, donatmak 45040 provisional agreement geçici anlaşma 45041 provisional budget geçici bütçe 45042 provisional certificate geçici sertifika 45043 provisional government geçici hükümler 45044 provisional invoice geçici fatura 45045 provisional regulations geçici tüzük 45046 provisional geçici, şimdilik geçerli olan 45047 provisionally geçici olarak, eğreti olarak 45048 provisions erzak, hüküm 45049 proviso clause koşulları içeren bölüm 45050 proviso sözleşmeye konulan koşul 45051 provisory koşullu, şarta bağlı, geçici 45052 provocation kışkırtma, tahrik, kızdırma, öfkelendirme, kızılacak şey, öfkelendirici şey 45053 provocative kışkırtıcı, tahrik edici, kızdırıcı 45054 provoke kışkırtmak, tahrik etmek, kızdırmak, öfkelendirmek, -e neden olmak 45055 provoking cansıkıcı, darıltıcı, kudurtan 45056 provost marshal adli subay 45057 provost dekan, dinsel başkana, belediye reisi 45058 prow pruva 45059 prowess (döngül) av peşinde koşmak, av aramak, sinsi sinsi dolaşmak 45060 prowl av peşinde dolaşmak, av aramak, fırsat kollayarak, sessiz ve gizli bir şekilde dolaşmak, etrafı kolaçan etmek, sessizce dolaşma 45061 proximal merkeze yakın olan 45062 proximate en yakın 45063 proximity of blood kan yakınlığı, akrabalık 45064 proximity yakınlık 45065 proximo gelecek ay 45066 proxy signature vekilin imzası 45067 proxy vekil, vekalet, vekaletname 45068 prude iffetfüruş, aşırı erdemlilik taslayan kimse 45069 prudence ihtiyat, öngörü, mantıklı düşünüş 45070 prudent ihtiyatlı, öngörülü, mantıklı 45071 prudential sağgörülü, basiretli, ihtiyatlı 45072 prudery erdemlilik taslama 45073 prune kuru erik, çir, budamak 45074 prunella karamandola, boğaz iltihabı, anjin 45075 prunelle erik likörü 45076 pruning knife budama bıçağı 45077 pruning saw budama testeresi 45078 pruning shears budama makası 45079 pruning budama 45080 prurience seks düşkünlüğü, şehvet 45081 prurient seks düşkünü 45082 pruriginous kaşıntı hastalığına ait 45083 Prussia Prusya 45084 Prussian blue koyu lacivert boya, Prusya mavisi 45085 prussic acid asit prusik 45086 pry open manivela ile açmak 45087 pry up manivela ile açmak 45088 pry başkasının özel yaşamına burnunu sokmak, (kapak/vb.) zorlayarak açmak, kaldırmak, kırmak 45089 prying meraklı 45090 psalm ilahi 45091 psammite kumtaşı 45092 pseud ukala, çokbilmiş 45093 pseudo instruction yalancı komut 45094 pseudo yalancı, sahte, yapma, düzme, sözde 45095 pseudo- (önek) yalancı, sahte 45096 pseudo-code yalancı kod 45097 pseudo-operation yalancı işlem 45098 pseudo-record yalancı kayıt 45099 pseudomorph sahte şekil 45100 pseudonym takma ad 45101 pseudopod yalancı ayak 45102 pseudopodium yalancı ayak 45103 pseudorandom yalancı rasgele 45104 pshaw öf (be)! 45105 psittacosis psitakoz, papağan humması 45106 psoriasis sedef hastalığı 45107 psyche insan ruhu, tin, insan aklı 45108 psychedelic evhama sebep olan 45109 psychiatric akıl hastalıklarına ait 45110 psychiatrist psikiyatrist, ruh rekimi 45111 psychiatry psikiyatri, ruh hekimliği 45112 psychic ruhsal, geleceği görme gibi garip olaylarla ilgili, medyum 45113 psychical bkz.psychic 45114 psychically ruhen 45115 psycho sapık, psikopat 45116 psycho- (önek) ruh 45117 psychoanalyse psikanaliz tedavisi uygulamak 45118 psychoanalysis psikanaliz, ruh çözümleme 45119 psychoanalyst psikanalist 45120 psychoanalyze psikanaliz yapmak 45121 psychograph psikograf 45122 psycholinguistics ruhdilbilim 45123 psychological warfare ruhsal savaş 45124 psychological psikolojik, ruhbilimsel 45125 psychologist ruhbilimci 45126 psychology psikoloji, ruhbilim 45127 psychometry psikometri 45128 psychoneurosis psikonevroz 45129 psychopath psikopat, ruh hastası 45130 psychopathic psikopat, ruh hastası, psikopat kişi, ruh hastası 45131 psychophysics psikofizik 45132 psychosis psikoz, çıldırı 45133 psychosomatic psikosomatik 45134 psychotherapist psikoterapist, ruhsağaltımcı 45135 psychotherapy psikoterapi, ruhsağaltım 45136 psychotic psikozlu, çıldırılı 45137 psychrometer psikrometre 45138 psychrometry psikrometri 45139 ptarmigan kar tavuğu 45140 ptosis bir kılganın aşağıya sarkması 45141 ptyalin ptiyalin 45142 pub içkievi, meyhane, birahane, pab 45143 puberty ergenlik 45144 pubescence ergenlik, ergenleşme 45145 pubescent ergen 45146 pubic cinsî kılganların çevresinde olan 45147 pubis kasık sümüğü 45148 public accounting yetkili muhasebeci 45149 public administration kamu idaresi 45150 public assistance sosyal yardım 45151 public auction açık artırma 45152 public bank kamu bankası 45153 public borrowing kamu borçlanması 45154 public company halka açık limitet şirket 45155 public conveniences halk tuvaleti 45156 public corporation kamu işletmesi, kamu teşebbüsü 45157 public credit kamu kredisi 45158 public debt kamu borcu, devlet borcu 45159 public economy kamu ekonomisi 45160 public enemy halk düşmanı 45161 public enterprise kamu işletmesi, kamu teşebbüsü 45162 public expenditure kamu harcaması 45163 public finance kamu maliyesi 45164 public fund devlet borcu 45165 public health kamu sağlığı 45166 public holiday resmi tatil günü 45167 public house birahane, pab 45168 public housing lojman 45169 public information halkı uyarı 45170 public institutions kamu kuruluşları 45171 public investment kamu yatırımı 45172 public lavatory umumi hela, genel tuvalet 45173 public law kamu hukuku, amme hukuku 45174 public library halk kütüphanesi 45175 public life sosyal hayat 45176 public limited company kamu şirketi, halka açık şirket 45177 public monopoly kamu tekeli 45178 public notice genel duyuru 45179 public offer halka arz 45180 public official kamu görevlisi 45181 public opinion poll kamuoyu yoklaması 45182 public opinion kamuoyu 45183 public ownership kamu mülkiyeti 45184 public participation administration kamu ortaklığı idaresi 45185 public property kamu mülkiyeti 45186 public prosecutor cumhuriyet savcısı 45187 public purse devlet hazinesi 45188 public relations halkla ilişkiler 45189 public relief sosyal yardım 45190 public revenue kamu gelirleri 45191 public revenues devlet gelirleri 45192 public school özel mektep, pulsuz resmi mektep 45193 public sector kamu sektörü, kamu kesimi 45194 public securities devlet tahvilleri 45195 public servant devlet memuru 45196 public service vehicle kamu ulaşım aracı 45197 public service devlet hizmeti, kamu hizmeti 45198 public speaking topluluk huzurunda konuşma 45199 public spirited kamu yararına çalışan 45200 public transportation toplu taşıma 45201 public utilities kamu hizmet kuruluşları 45202 public utility kamu yararı 45203 public works bayındırlık hizmetleri 45204 public halk için, kamuya ait, kamusal, herkese ait, genel, herkese açık, aleni, herkesçe bilinen, herkesin bildiği, devlete ait, ulusal, kamu, halk 45205 publican meyhaneci 45206 publication yayım, yayımlama, yayın 45207 publicist halka tanıtan, reklamını yapan kimse, tanıtımcı 45208 publicity agent reklamcı 45209 publicity campaign reklam kampanyası 45210 publicity man reklamcı 45211 publicity manager reklam müdürü 45212 publicity tanıtma, reklam, halkın dikkati 45213 publicize reklamını yapmak, halka tanıtmak 45214 publicly alenen, halk tarafından, açıkça, güpegündüz 45215 publish yayımlamak, basmak, herkese yaymak, açık etmek, açığa vurmak 45216 publisher yayımcı, yayınevi 45217 publishing agreement yayın sözleşmesi 45218 publishing house yayınevi 45219 puce koyu mor 45220 pucka birinci sınıf, kaliteli, gerçek, halis 45221 pucker büzmek, buruşturmak, buruşukluk, kırışıklık, kat 45222 puckish yaramaz, şakacı 45223 pudding puding, muhallebi 45224 puddinghead ahmak 45225 puddle su birikintisi, gölcük 45226 pudency alçakgönüllülük, utangaçlık, mahcupluk 45227 pudendum vulva, ferç 45228 pudent alçakgönüllü 45229 pudgy bodur, tıknaz, şişman 45230 puerile çocukça, çocuksu, aptalca 45231 puerility çocukluk 45232 puerperal doğumsal 45233 puff adder şişen engerek 45234 puff and blow üfleyip püflemek 45235 puff box pudra kutusu 45236 puff out şişmek, şişirmek, abartarak övmek 45237 puff up kabarmak, şişmek, kabartmak, şişirmek 45238 puff (sigara) fırt, üfleme, üfürük, esinti, soluk, nefes, üflemek, püflemek, (sigara) içmek, (buhar/duman/vb.) çıkarmak/çıkmak, soluk soluğa kalmak, solumak 45239 puffball kurtmantarı 45240 puffery aşırı övgü 45241 puffin iri gagalı bir deniz kuşu 45242 puffiness kabartı, şişkinlik 45243 puffing üfleme, şişme 45244 puffy kabarık, şişik, nefes nefese kalmış, şişmiş 45245 pug nose yassı burunlu 45246 pug yassı yüzlü ve kısa tüylü bir tür küçük köpek 45247 pugilism boksörlük, boks sanatı 45248 pugilist boksör 45249 pugnacious kavgacı 45250 pugnacity kavgacılık 45251 puisne ikinci gelen, küçük 45252 puissant kudretli, muazzam 45253 puke kusmak, kusmuk 45254 pukka katıksız, halis, hakiki, gerçek, devamlı 45255 pulchritude güzellik, zarafet 45256 pulchritudinous güzel, zarif 45257 pule zırıldamak, çocuk gibi ağlamak 45258 puling ağlayan, zayıf 45259 pull a face surat asmak 45260 pull a fast deal hileli iş yapmak 45261 pull a fast one kazık atmak 45262 pull away kaçmak, kurtulmak, (taşıt) kalkmak, kopartmak 45263 pull down the inflation enflasyonu aşağıya çekmek 45264 pull down halsiz bırakmak, zayıf düşürmek, yıkmak 45265 pull in istasyona girmek, kenara çekilip durmak 45266 pull of gravity yerçekimi 45267 pull off becermek, halletmek, yolun kenarına sürmek 45268 pull on giymek 45269 pull one's punches lafını esirgememek 45270 pull one's socks up aklını başına toplamak, işe koyulmak 45271 pull one's weight kendisine düşen işi yapmak 45272 pull oneself together özünü toplamak, toparlanmak 45273 pull oneself up by one's own bootstraps kendi yağı ile kavrulmak 45274 pull out (tren) istasyondan ayrılmak, çıkmak, çekilmek 45275 pull over yolun kenarına çekmek 45276 pull sb's leg gırgır geçmek 45277 pull sth to pieces eleştirmek 45278 pull strings iltimas yaptırmak, torpil kullanmak 45279 pull switch çekmeli anahtar 45280 pull the plug on elini eteğini çekmek 45281 pull the rug out from under sb birinin ayağını kaydırmak 45282 pull the wool over sb's eyes aldatmak, kandırmak 45283 pull through sağ kalmak, yaşa(t)mak, güçlükleri yenmek 45284 pull to pieces anlamsızlığını belirtmek, parça parça etmek 45285 pull together duygularına hâkim olmak, (özünü) toplamak 45286 pull up stakes ayağını kesmek, bağları koparmak 45287 pull up durmak, durdurmak, durumunu düzeltmek 45288 pull çekmek, çekmek, asılmak, çekiştirmek, koparmak, yolmak, toplamak, çekmek, toplamak, çekme, çekiş, zorlu tırmanış, yudum, fırt, kısa sandal gezintisi, etki, nüfuz, iltimas, torpil 45289 puller çektirme 45290 pullet piliç 45291 pulley block makara, mandoz 45292 pulley chain palanga zinciri 45293 pulley drive kasnaklı tahrik 45294 pulley face kasnak yüzü 45295 pulley makara, kasnak 45296 pullman car koltuklu lüks vagon, yataklı vagon 45297 pullman pulman, yataklı vagon 45298 pullout dergi ya da yenün eki 45299 pullover kazak 45300 pullulate filizlenmek, çimlenmek, üreyip kaynamak 45301 pulmonary artery akciğer atardamarı 45302 pulmonary circulation akciğerdeki kan dolaşımı 45303 pulmonary vein akciğer toplardamarı 45304 pulmonary akciğerlerle ilgili, akciğerleri etkileyen, akciğer 45305 pulmotor suni teneffüs cihazı, yapay solunum aygıtı 45306 pulp flume küspe arnası 45307 pulp press küspe presi 45308 pulp silo küspe silosu, küspe çukuru 45309 pulp meyve eti, çönge hamuru, hamurlaşmak, hamurlaştırmak 45310 pulper küspe kılgası 45311 pulpify hamurlaştırmak 45312 pulpiness özlülük, etlilik, yumuşaklık 45313 pulpit kürsü, mimber 45314 pulpwood hamur odunu, çönge yapmaya elverişli odun 45315 pulpy özlü, etli, yumuşak 45316 pulsar pulsar, atarca yıldız, atarca 45317 pulsate titretmek, (yürek/nabız/vb.) atmak, çarpmak 45318 pulsating titreşimli 45319 pulsation titreşim, nabız atışı, kalp atışı, vuru 45320 pulsatory atan, vuran, titreşimli 45321 pulse amplifier darbe amplifikatörü, puls amplifikatörü 45322 pulse bandwidth darbe bant genişliği 45323 pulse carrier darbe taşıyıcı 45324 pulse code darbe kodu 45325 pulse counter darbe sayacı 45326 pulse frequency darbe frekansı 45327 pulse generator darbe jeneratörü 45328 pulse operation darbeli çalışma 45329 pulse radar darbeli radar 45330 pulse rate bir dakikadaki nabız sayısı 45331 pulse width darbe genişliği 45332 pulse nabız, nabız atışı, nabız gibi atmak, çarpmak, bakliyat 45333 pulsed darbeli 45334 pulsometer pulsometre 45335 pulverization püskürtme 45336 pulverize ezmek, toz haline getirmek, toz haline gelmek, alt etmek, hezimete uğratmak, fena dövmek/vurmak 45337 pulverized coal toz kömür 45338 pulverized toz halinde, ezilmiş 45339 pulverizer püskürtücü 45340 pulverulent tozlu, toz halinde 45341 puma puma 45342 pumice stone süngertaşı 45343 pumice sünger taşı 45344 pummel yumruklamak 45345 pump dry bir kuyunun suyunu boşaltmak 45346 pump handle pompa kolu 45347 pump inlet pompa girişi 45348 pump money into pul pompalamak, pul sağlamak 45349 pump nozzle pompa enjektörü 45350 pump plunger pompa pistonu, dalma piston 45351 pump priming teşvik, destekleme 45352 pump rod pompa çubuğu, pompa kolu 45353 pump room tulumba dairesi 45354 pump sump pompa yağ haznesi 45355 pump up tenek basıp şişirmek, tulumba ile su çekmek 45356 pump valve pompa supabı 45357 pump pompa, tulumba, pompalamak, ağzını aramak 45358 pumping action pompalama hareketi 45359 pumping speed pompalama hızı 45360 pumping station pompa istasyonu 45361 pumping pompalama, su çekme 45362 pumpkin balkabağı 45363 pun cinas, sözcük oyunu 45364 punch bowl punç kasesi 45365 punch card delikli kart, delgili kart 45366 punch tape delikli şerit 45367 punch yumruklamak, zımbalamak, bizle delmek, yumruk, zımba, matkap, delgi, punç, güç, etki 45368 punch-up kavga, dövüş 45369 punched card delikli kart 45370 punched tape delikli şerit 45371 punched delikli 45372 puncheon büyük fıçı, çatı direği, zımba 45373 puncher zımba, kavgacı 45374 punctate benekli, çekitli 45375 punctation beneklilik 45376 punctilio titizlik, özen, törene düşkünlük 45377 punctilious titiz, dikkatli, özenli 45378 punctual dakik, zamanında olan/yapan, işi tam vaktinde yerine yetiren, selikalı, dakik, dikkatli 45379 punctuality dakiklik 45380 punctually tam zamanında, gününde 45381 punctuate çekitleme işaretlerini koymak, (sözü/vb.) ikide bir kesmek 45382 punctuation marks çekitleme işaretleri 45383 punctuation çekitleme 45384 puncture küçük delik, (lastikte/vb.) patlak, patlamak, delmek, delik açmak 45385 pundit bilgin, bilge, bilirkişi 45386 pungency sertlik, acılık, keskinlik, burukluk 45387 pungent keskin kokulu, sert, acı, keskin, (davranış/söz/yazı/vb.) sert, ısırıcı 45388 punish cezalandırmak, kötü biçimde dövmek, hırpalamak, katlamak 45389 punishable cezalandırılır 45390 punishing yorucu, öldürücü 45391 punishment ceza, cezalandırma, kötü davranma, zarar verme 45392 punitive ceza kabilinden, cezayla ilgili, acımasız, çok sert 45393 punk pank, siktiriboktan, (Aİ) hasta, rahatsız, çürümüş odun, zırva, saçmalık, pankçı 45394 punnet meyve sepeti 45395 punster cinas yapan kimse 45396 punt altı düz sandal, altı düz sandalla geçmek 45397 punter at yarışı oynayan kimse, bahis sahibi 45398 puny sıska, çelimsiz, zayıf, aciz, güçsüz 45399 pup yavru fok, yavru köpek, küçük, (köpek) doğurmak, yavrulamak 45400 pupa pupa 45401 pupate pupa evresini geçirmek 45402 pupation pupa evresi 45403 pupil öğrenci, okuvcu, şakirt, gözbebeği 45404 pupillage öğrencilik, vesayet altında bulunma 45405 puppet government kukla hükümet 45406 puppet show kukla oyunu 45407 puppet kukla, başkasının oyuncağı, kukla 45408 puppeteer kuklacı 45409 puppy it balası, küçük 45410 puppyhood gençlik, delikanlılık 45411 purblind odun kafa, mankafa 45412 purchasable satın alınabilir 45413 purchase budget alım bütçesi 45414 purchase cost satın alma maliyeti 45415 purchase discount indirim, ıskonto 45416 purchase invoice alış faturası 45417 purchase money bedel 45418 purchase on account kredili satış 45419 purchase on credit kredili satın alma 45420 purchase on instalments taksitle alış 45421 purchase pattern satın alma biçimi 45422 purchase power satın alma gücü 45423 purchase price alış fiyatı 45424 purchase tax alım vergisi 45425 purchase satın almak, (çaba/özveri/vb.karşılığında) elde etmek, kazanmak, satın alma, alım, satın alınan şey 45426 purchaser müşteri, alıcı 45427 purchasing association satın alma kurumu 45428 purchasing department satın alma bölümü 45429 purchasing power satın alma gücü 45430 purchasing satın alma 45431 purdah peçe 45432 pure coal saf kömür 45433 pure colour saf renk 45434 pure competition serbest rekabet 45435 pure generator saf üreteç 45436 pure gold saf altın 45437 pure linen saf keten 45438 pure mathematics soyut matematik 45439 pure memory saf bellek 45440 pure monopoly tam tekel 45441 pure physics teorik fizik, kuramsal fizik 45442 pure science soyut bilim, kuramsal bilim 45443 pure silk saf ipek, has ipek 45444 pure storage saf bellek 45445 pure water saf su, arı su 45446 pure wool saf yün 45447 pure katıksız, arı, saf, halis, temiz, safkan, saf, masum, namuslu, iffetli, soyut, kuramsal 45448 purebred safkan, arıkan 45449 puree ezme, püre, püre yapmak 45450 purely tamamen, sırf, yalnız 45451 purfle kenarını süslemek 45452 purfling süslü kenar 45453 purgation temizleme, bağırsakların temizlenmesi 45454 purgative müshil, içsürdürücü, pürgetif 45455 purgatory Araf, acı çekilen dönem/durum/yer 45456 purge date silme tarihi 45457 purge (parti/vb.'den) istenmeyen kişileri temizleme, tasfiye, müshil, içsürdürücü, temizlemek, arıtmak, günahtan arındırmak, temizlemek, kurtarmak, zararlı kişilerden kurtarmak, tasfiye etmek, müshil ile bağırsakları temizlemek, huk.aklamak, temize çıkarmak 45458 purification arıtma, temizleme 45459 purifier temizleyici, arıtıcı 45460 purify temizlemek, arındırmak, arıtmak 45461 purifying agent temizleme maddesi 45462 purifying apparatus arıtma cihazı 45463 purine purin 45464 purism dilde aşırı dikkat 45465 purist (dilin kullanımında) aşırı dikkatli, titiz kimse, arıtımcı 45466 puritan yobaz, bağnaz, sofu 45467 puritanical sofu, bağnaz 45468 puritanism sofuluk 45469 purity saflık, temizlik, arılık 45470 purl ters ilmik 45471 purler şiddetli düşüş 45472 purlieus etraf, civar, varoş 45473 purlin aşık, çatı aşığı, sırt kirişi 45474 purloin yürütmek, araklamak 45475 purloiner hırsız 45476 purple heron erguvani balıkçıl 45477 purple mor 45478 purplish mor rengine çalan, morumtırak 45479 purport anlam, niyet, gibi görünmek, iddia etmek 45480 purpose amaç, gaye, maksat, erek, niyet, kasıt, kararlılık, niyet 45481 purpose-built belli bir amaç için özel yapılmış 45482 purposeful bir amaca yönelik, amaçlı 45483 purposeless amaçsız, anlamsız 45484 purposely kasten, mahsus, bilerek 45485 purposive amaçlı, maksatlı 45486 purpura purpura hastalığı 45487 purr (pişik) mırlamak, (kozgaltka) hırıldamak, tatlı bir sesle söylemek, kedi mırlaması, mırıltı, kozgaltka hırlaması, hırıltı 45488 purse one's lips dudak bükmek 45489 purse snatcher kapkaççı 45490 purse küçük pul çantası, pul kesesi, kadın el çantası, alım gücü, kese, toplanan pul, ödül, (dudak) büzmek 45491 purse-strings kese bağları 45492 purser gemi muhasebecisi/veznedarı 45493 purslane semizotu 45494 pursuance sürdürme, devam, takip 45495 pursuant uygun, mutabık, muvafık, uygun olarak, yerinde 45496 pursue kovalamak, peşine düşmek, izlemek, (talihsizlik/vb.) peşini bırakmamak, (şöhret/vb.) peşinden koşmak, (işe/vb.) devam etmek, sürdürmek 45497 pursuer veznedar, muhasebeci 45498 pursuit plane avcı uçağı 45499 pursuit kovalama, takip, peşine düşme, meşgale, uğraş, iş 45500 pursy tıknefes, buruşuk, katlanmış 45501 purulence irin, cerahat, cerahat toplama 45502 purulency irin toplama 45503 purulent matter irin, cerahat 45504 purulent irinli, cerahatli 45505 purvey (gıda/vb.) tedarik etmek, bulundurmak 45506 purveyance (gıda/vb.) tedarik etme, bulundurma 45507 purveyor tedarikçi, satıcı 45508 purview alan, anlam, meal, mana 45509 pus cerahat, irin 45510 push about öteye beriye bakmak 45511 push along gitmek, kaçmak, yaylanmak, devam etmek 45512 push around boyun eğmeye zorlamak, şamar oğlanına çevirmek 45513 push back geriye itmek 45514 push bolt sürgü 45515 push button çıngı düğmesi 45516 push for can atmak, arzulamak 45517 push forward ileri sürmek 45518 push in kabaca sözünü kesmek 45519 push off siktir olup gitmek, defolmak 45520 push on acele etmek, ilerlemek, cesaret vermek 45521 push one's luck şansını zorlamak, riske girmek 45522 push out kovmak, başından atmak, defetmek 45523 push rod itici mil, itme çubuğu, supap iticisi 45524 push to the wall köşeye sıkıştırmak 45525 push up the daisies Niyazi olmak, ölüp gömülmek 45526 push up fiyatları yukarı çekmek 45527 push itmek, basmak, bastırmak, sıkıştırmak, zorlamak, baskı yapmak, reklamını yapmak, uyuşturucu satmak, ...yaşına merdiven dayamak, itme, itiş, kakma, dürtme, ilerleme, hücum, çaba, gayret, güç, enerji, girginlik, girişkenlik, destek, yardım, işten kovulma, atılma 45528 push-button switch basmalı anahtar 45529 push-button telephone tuşlu alısün 45530 push-pull puşpul, açma-kapama 45531 pushbike bisiklet 45532 pushcart el arabası 45533 pushchair çocuk arabası 45534 pushdown aşağı itmeli 45535 pushed sıkışık, pulsuz, kesik, meşgul, işi başından aşkın 45536 pusher fırsatçı, uyuşturucu satıcısı 45537 pushful girişken, sırnaşık 45538 pushing iten, girişken, girgin, pişkin, sıkılmaz 45539 pushover çocuk oyuncağı 45540 pushpin raptiye 45541 pushup şınav 45542 pushy (öz işlerinde) çok titiz, tezcanlı 45543 pusillanimity korkaklık, ödleklik, alçaklık 45544 pusillanimous korkak, ödlek, yüreksiz 45545 puss kedi, pişik, pisi pisi, kız, yüz, surat 45546 pussy kedi, pişik, pisi pisi, kab, am, amcık 45547 pussycat kedi, pişik, pisi pisi 45548 pustulate sivilceli 45549 pustule sivilce, kabarcık, püstül 45550 put a light to yakmak, tutuşturmak 45551 put a spoke in sb's wheel birinin çanına ot tıkamak 45552 put about (haber) yaymak, çevirmek 45553 put across anlatmak, açıklamak, kabul ettirmek 45554 put all one's eggs in one basket varını yoğunu tehlikeye atmak 45555 put an embargo on -e ambargo koymak 45556 put an end to -e bir son vermek 45557 put aside biriktirmek, bir kenara koymak 45558 put away kaldırmak, yerine koymak, saklamak, ayırmak 45559 put back geri almak, geciktirmek, ertelemek 45560 put by bir kenara koymak, ayırmak, saklamak 45561 put down for listeye kaydetmek, yerine koymak 45562 put down to (nedenini) -e bağlamak 45563 put down denetim altına almak, bastırmak 45564 put forth göstermek, önermek, ileri sürmek 45565 put forward ileri sürmek, adaylığını koymak 45566 put heads together kafa kafaya vermek 45567 put in for için başvurmak, adaylığını koymak 45568 put in order düzene koymak 45569 put in parentheses parantez içine almak 45570 put in the shade gölgede bırakmak 45571 put in limana girmek, uğramak, vurmak, çalmak 45572 put into circulation piyasaya sürmek 45573 put into pul vermek, tercüme etmek, çevirmek 45574 put off sahilden ayrılmak, sahilden uzaklaşmak, bir kenara koymak, lengitmek, geçirtmek, kırağa koymak, uzaklaşmak, bahane getirmek, yola vermek, yayınmak, ileriye almak, ertelemek, geciktirmek, tehire salmak 45575 put on airs havalara girmek, hava atmak 45576 put on an act poz yapmak, hava atmak 45577 put on hold çınkayı kapatmayıp beklemek 45578 put on one's thinking cap kafa yormak 45579 put on the dog çalım satmak 45580 put on the heat gözdağı vermek 45581 put on the market satışa çıkarmak 45582 put on weight kilo almak, kökelmek 45583 put on giymek, takmak, numarası yapmak, artırmak 45584 put one over on sb birini gürültüye getirmek 45585 put one's back into canını dişine takmak 45586 put one's cards on the table gizlisi saklısı olmamak 45587 put one's finger on parmak basmak, keşfetmek, göstermek 45588 put one's foot down ayak diremek 45589 put one's foot in it pot kırmak, baltayı taşa vurmak 45590 put one's hand into one's pocket elini cebine götürmek 45591 put one's hand to the plow canını dişine takmak 45592 put one's heart and soul into canla başla çalışmak 45593 put one's nose to the grindstone canla başla çalışmak 45594 put one's oar in burnunu sokmak 45595 put one's shirt on sth bütün pulunu yatırmak 45596 put one's shoulder to the wheel canını dişine takmak 45597 put one's skates on acele etmek 45598 put oneself out zahmete girmek 45599 put onto one side bir kenara bırakmak 45600 put onto hakkında bilgi vermek 45601 put out of temper sinirlendirmek 45602 put out söndürmek, öçürmek, üzmek, rahatsız etmek, darıltmak 45603 put over (gemi) yana yatmak, anlatmak, açıklamak 45604 put paid to mahvetmek, berbat etmek, yok etmek 45605 put pen to paper çöngeye kaleme sarılmak 45606 put prices up fiyatları yükseltmek 45607 put right düzeltmek, iyileştirmek 45608 put sb in one's black books birini kara listeye almak 45609 put sb on a pedestal birini baş tacı etmek 45610 put sb on the spot birini sıkboğaz etmek 45611 put sb out of the way ortadan kaldırmak, öldürmek 45612 put sb through his paces yeteneklerini ölçmek, sınamak 45613 put sb through başarıya ulaştırmak, bağlamak 45614 put sb to great expense masrafa sokmak 45615 put sb under arrest tutuklamak 45616 put sb's back up birini çileden çıkarmak 45617 put sb's nose out of joint gözden düşürmek, havasını söndürmek, kıskandırmak 45618 put sth above olduğundan değerli görmek 45619 put sth on paper bir şeyi çöngeye dökmek 45620 put sth on the line dobra dobra konuşmak 45621 put sth to one side bir şeyi bir kenara bırakmak 45622 put sth to the vote oya koymak 45623 put sth up for auction açık artırmaya çıkarmak 45624 put sth up for sale satışa çıkarmak 45625 put the blame on suçu -e yüklemek 45626 put the boot in tekmeyi patlatmak 45627 put the car in neutral arabayı boş vitese almak 45628 put the cart before the horse yemeğe tatlıdan başlamak, tersine iş görmek 45629 put the wind up ödünü patlatmak 45630 put their heads together baş başa verip düşünmek 45631 put through başarmak, gerçekleştirmek, (alısün) bağlamak 45632 put to bed yatırmak 45633 put to death öldürmek, idam etmek 45634 put to good use iyi kullanmak 45635 put to one side bir kenara bırakmak 45636 put to sea denize açılmak 45637 put to shame utandıracak derecede üstün olmak 45638 put to sleep uyutmak, yatırmak 45639 put to sıkıca kapatmak, sahile doğru gitmek 45640 put together kurmak, toplamak, birleştirmek 45641 put two and two together düşünüp taşınmak 45642 put up at a hotel konakçıda konaklamak 45643 put up to auction mezada çıkarmak 45644 put up to fikrini vermek, önermek 45645 put up with tahammül etmek, katlanmak, dayanmak, çekmek 45646 put up kaldırmak, (ilan/vb.) asmak, (fiyat) artırmak 45647 put upon rahatsız etmek 45648 put words into sb's mouth birinin avukatlığını yapmak 45649 put koymak, yerleştirmek, açıklamak, ifade etmek, çevirmek, tercüme etmek, sormak, yazmak, oymak, (gülle/vb.) atmak, fırlatmak, uydurmak, pul yatırmak, bahis tutuşmak, yapmak, etmek, yüklemek, koymak, gitmek, ilerlemek, koşmak, önermek, teklif etmek, oya sunmak 45650 put-put pat pat, kozgaltka sesi 45651 put-up job danışıklı dövüş 45652 putamen eriğin çekirdeği 45653 putative öyle olduğu sanılan, öyle kabul edilen, varsayılan, farzedilen, sözde ...olan 45654 putlog iskele kirişi 45655 putrefacient çürütücü 45656 putrefaction çürüme, kokuşma, çürümüş, kokmuş şey 45657 putrefactive çürütücü 45658 putrefy çürümek, çürütmek 45659 putrescence çürüklük, kokuşma 45660 putrescent çürümekte olan, kokuşuk 45661 putrescine putresin 45662 putrid çürük, kokmuş, kokuşmuş, beş kapik etmez, rezil, berbat 45663 putsch ayaklanma, darbe 45664 putt (golf) deliğe sokmak için hafifçe (topa) vurmak 45665 puttee dolak 45666 putter golf sopası 45667 putty knife ıspatula 45668 putty powder cila tozu 45669 putty cam macunu 45670 puzzle about çözmeye çalışmak, anlamaya çalışmak 45671 puzzle over çözmeye çalışmak, anlamaya çalışmak 45672 puzzle şaşırtmak, kafasını karıştırmak, (about/over/as to ile) çözmeye, anlamaya çalışmak, bir yanıt bulmaya çalışmak, bilmece, bulmaca, tapmaca, muamma, anlaşılmaz/ açıklanmaz şey 45673 puzzlement şaşkınlık, tereddüt 45674 puzzler anlaşılmaz mesele, bilmece 45675 puzzling şaşırtıcı, içinden çıkılmaz 45676 pycnometer yoğunluk şişesi, piknometre, yoğunluk ölçeri 45677 pyelitis piyelit 45678 pygmy pigme, cüce 45679 pyjamas pijama 45680 pylon çelik çıngı direği 45681 pyloric mide kapısıyla ilgili 45682 pylorus mide kapısı, pilor 45683 pyramid ehram, piramit, köpyak 45684 pyramidal piramit biçiminde, piramidal 45685 pyrazole pirazol 45686 pyre ölü yakmak için toplanan odun yığını 45687 pyrene piren 45688 pyrethrum pireotu, pirekapan 45689 pyrex ateşe dayanıklı cam eşya 45690 pyrexia humma, yüksek ateş, ateşli olma 45691 pyrheliometer günerkölçer, güneşölçer 45692 pyridine piridin 45693 pyrimidine pirimidin 45694 pyrite pirit 45695 pyrites kükürtlü maden 45696 pyro- (önek) ateş, sıcaklığa ait, ısıya ait 45697 pyroelectric piroelektrik 45698 pyroelectricity piroelektrik 45699 pyrogallol pirogallol 45700 pyrogenous ateşten oluşan 45701 pyrolatry ateşe tapma 45702 pyrolusite piroluzit 45703 pyrolysis piroliz, ısılbozunma 45704 pyrolytic pirolitik 45705 pyromania yakma deliliği 45706 pyrometer pirometre, ateşölçer 45707 pyrometry pirometri 45708 pyromorphite piromorfit 45709 pyrone piron 45710 pyrope pirop 45711 pyrophosphate pirofosfat 45712 pyrotechnic piroteknik 45713 pyrotechnical tenek fişekçiliği 45714 pyrotechnics fişekçilik, havai fişek gösterisi, aşırı gösteriş, şatafat 45715 pyroxene piroksen 45716 pyroxenite piroksenit 45717 pyroxylin pamuk barutu 45718 pyrrolidine pirolidin 45719 Pythagorean Pisagor 45720 python piton yılanı 45721 pythoness falcı kadın 45722 pyx sikke ayar kutusu 45723 quack ördek sesi, vak, yalancı doktor, şarlatan 45724 quackery şarlatanlık 45725 quad avlu, bahçe, dört ayaklı döngül, dördüz 45726 quadrable karesi alınır 45727 quadragenarian kırk yaşında (kimse), kırklık 45728 quadrangle avlu, bahçe, dörtgen 45729 quadrangular dörtgenel, dört köşeli 45730 quadrant çeyrek daire, açıölçer 45731 quadrantal point arayön 45732 quadraphonic (ses) dört arnalı, kuadrofonik 45733 quadraphony kuadrofoni 45734 quadrat katrat 45735 quadrate dört köşeli, kare, dört köşeli 45736 quadratic dörtgen gibi, ikinci dereceden 45737 quadrature dörtlük, kareleştirme, kareleme 45738 quadrennial dört yılda bir olan, dört yıl süren 45739 quadri- (önek) dört 45740 quadriceps dörtbaşlı kas 45741 quadrifid dört parçalı 45742 quadrilateral dörtgen 45743 quadrillion katrilyon 45744 quadrinomial dört terimli 45745 quadrivalent dört değerli 45746 quadroon zenci melezi 45747 quadrophonic kuadrofonik 45748 quadrophony kuadrofoni 45749 quadruped dört ayaklı döngül 45750 quadruple dörtle çarpmak, dört katı olmak, dört kat büyük olmak, dörtlü, dört katı 45751 quadruplet dördüz 45752 quadruplex dört katlı 45753 quadruplicate dört misli, dörtle çarpmak, dört misli artırmak 45754 quadrupole kuadrupol 45755 quaff kana kana içmek 45756 quag bataklık 45757 quagga yaban eşeği 45758 quaggy bataklık gibi 45759 quagmire bataklık 45760 quail bıldırcın, korkudan sinmek, ürkmek, titremek 45761 quaint (eski olduğu için) ilginç, çekici, değişik 45762 quaintness ilginçlik, değişiklik, tuhaflık 45763 quake in one's boots ödü kopmak, korkudan tir tir titremek 45764 quake titremek, sallanmak, deprem 45765 qualifiable düzeltilebilir, değiştirilebilir 45766 qualification nitelendirme, niteleme, nitelik, özellik, yeterlik, vasıf, şart, sınırlama, vasıf 45767 qualificative adjective niteleme sıfatı 45768 qualificative niteleyici 45769 qualified acceptance şartlı kabul 45770 qualified nitelikli, kalifiye, vasıflı, şartlı, sınırlı 45771 qualify hak kazanmak, yeterli olmak, kalifiye olmak, hak kazandırmak, yeterli kılmak, kalifiye etmek, sınırlandırmak, değiştirmek 45772 qualifying examination eleme sınavı 45773 qualifying round saylav turu 45774 qualitative adjective niteleme sıfatı 45775 qualitative adjectives nicelik sıfatları 45776 qualitative analysis nitel çözümleme 45777 qualitative nitel 45778 quality assurance kalite sigortası 45779 quality control kalite kontrolü 45780 quality engineering kalite kıvcılığı 45781 quality factor kalite faktörü 45782 quality nitelik, kalite, vasıf, özellik 45783 qualm mide bulantısı, kuşku, kaygı, huzursuzluk, endişe, kuruntu 45784 qualmish mide bulandırıcı 45785 quandary kararsızlık 45786 quantify (miktar) ölçmek 45787 quantitative analysis nicel çözümleme 45788 quantitative pronoun nicelik zamiri 45789 quantitative nicel 45790 quantity buyer toptancı 45791 quantity of electricity çıngı miktarı 45792 quantity of heat ısı miktarı 45793 quantity production seri üretim 45794 quantity purchase büyük miktarda alım 45795 quantity nicelik, kemiyet, miktar 45796 quantization kuvantumlama, nicemleme 45797 quantize nicelendirmek, niceliklerini bulmak 45798 quantor niceleyici 45799 quantum energy kuvantum enerjisi 45800 quantum mechanics kuvantum mekaniği 45801 quantum number kuvantum sayısı 45802 quantum optics kuvantum optiği 45803 quantum physics kuvantum fiziği 45804 quantum state kuvantum hali, nicem hali 45805 quantum statistics kuvantum istatistiği 45806 quantum theory kuvantum teorisi, nicemler kuramı 45807 quantum kuvantum, kemiyet, yeterli miktar, güç birimi 45808 quarantine anchorage karantina limanı 45809 quarantine karantina, karantinaya almak 45810 quarrel with one's bread and butter çörek pulu ile oynamak 45811 quarrel kavga, dalaşma, atışma, çekişme, nifak, bozuşma, adavet, kavga sebebi, dava için bahane, adavet için bahane, anlaşmazlık, ihtilaf, şişe doğramak için elmas, şişekesen elmas, ağızlamak, çırpışmak, dava salmak, kavga etmek, kapışmak, çekişmek, savaşmak, dalaşmak, deyişmek, eğişmek, sövüşmek, sözleşmek, dilleşmek, mübahase etmek, atışmak, bozuşmak, bahane aktarmak 45812 quarrelsome kavgacı 45813 quarry av, taş ocağı, kârhane 45814 quarrystone ocak taşı 45815 quart galon'un dörtte biri, kuart 45816 quartan dört günde bir olan 45817 quarter wave çeyrek dalga 45818 quarter çeyrek, çeyrek sögen, üç aylık süre, sent, çeyrek dolar, dörde bölmek, (kışlaya) yerleştirmek, oturtmak, dört bir yan, mahalle, semt, bölge, aman, ç, ask.kışla, konak 45819 quarter-turn çeyrek dönüş 45820 quarterage üç aylık vergin 45821 quarterdeck subaylara mahsus güverte 45822 quarterfinal çeyrek final 45823 quarterly üç ayda bir olan, üç aylık 45824 quartermaster levazım subayı, serdümen 45825 quartermaster-officer levazım subayı 45826 quarters kışla, konak 45827 quartet dörtlü, kuartet 45828 quartic dördüncü dereceden, dörtlenik 45829 quartile kartil 45830 quarto dört yapraklı forma 45831 quartz crystal kuvars kristali 45832 quartz filter kuvars filtre 45833 quartz glass kuvarslı cam, kuvars camı 45834 quartz lamp kuvars lambası 45835 quartz powder kuvars tozu 45836 quartz kuvars 45837 quartziferous kuvarslı 45838 quartzite kuvarsit 45839 quash feshetmek, iptal etmek, kaldırmak, bastırmak, dizginlemek 45840 quasi official yarı resmi 45841 quasi sanki, güya, diyesin 45842 quasi- (önek) benzeri, hemen hemen, yarı, sanki 45843 Quaternary kuaterner, dördüncü çağ 45844 quaternion kuaterniyon, dördey 45845 quatrain dört dizelik şiir, dörtlük 45846 quatrefoil dört parçalı yaprak 45847 quaver ses titreterek söylemek, tril yapmak, titrek sesle söylemek, titreme, sesi titretme, tril 45848 quay rıhtım 45849 quayage rıhtım resmi, iskele pulu 45850 quean edepsiz kız, oynak kız 45851 queasiness mide bulanması 45852 queasy midesi bulanmış, kusacak halde, hassas, aşırı titiz, iratçıl, müşkülpesent 45853 queen bee arıbeyi 45854 queen dowager ölmüş kralın dul eşi 45855 queen mother ana kraliçe 45856 queen kraliçe, (iskambil) kız, dam, (satranç) vezir, ibne 45857 queer sb's pitch birinin işini sekteye uğratmak 45858 queer acayip, tuhaf, garip, kaçık, üşütük, ibne, bozmak, mahvetmek 45859 queerness tuhaflık, keyifsizlik 45860 quell bastırmak, ezmek, önünü almak 45861 quench söndürmek, dindirmek, yatıştırmak, (susuzluk/vb.) gidermek 45862 quencher söndürücü 45863 quenching söndürme, suverme 45864 quennly kraliçe gibi 45865 quercetin (boya) kuersetin 45866 quern el değirmeni 45867 querulous yakınan, şikayet eden, söylenen, mızmız, dırdırcı 45868 querulousness mızmızlık 45869 query station sorgulama istasyonu 45870 query sorgu, soru, kuşku, şüphe, sormak, sorguya çekmek, soruşturmak, -den kuşkulanmak, (yazıda anlaşılmayan bir ifadenin yanına) soru işareti koymak 45871 quest aramak, aktarmak, araştırmak, arayış, macera, tahkik, tetkik, arama, araştırma, soruşturma 45872 question mark soru işareti 45873 question tag değil mi sorusu 45874 question soru, sorgu, konu, sorun, mesele, problem, kuşku, şüphe, sorguya çekmek, kuşkulanmak, şüphelenmek, - den şüphe etmek 45875 questionable kesin olmayan, tartışılabilir, kuşkulu, şüpheli, kuşku uyandıran 45876 questioning soru sorar gibi, sorgu dolu, kuşkulu 45877 questionnaire anket 45878 queue up kuyruğa girmek, sıraya girmek 45879 queue kuyruk, sıra, kuyruk oluşturmak, kuyruğa girmek 45880 quibble önemsiz konular üzerinde tartışmak, gerçek sorundan uzaklaşıp küçük şeylerle tartışma, lafı çevirme 45881 quibbler safsatacı kimse 45882 quick acting çabuk etki eden 45883 quick ash uçan kül 45884 quick lime sönmemiş kireç 45885 quick motion hızlı hareket, hızlandırılmış hareket 45886 quick return seri dönüşlü 45887 quick çabuk, hızlı, süratli, tez, çabuk, çabuk kavrayan, anlayışlı, zeki, çabuk parlayan, ateşli, tırnak altındaki duyarlı et, çabucak, süratle, hemen 45888 quick-firing seri ateşli (top) 45889 quick-freeze çabuk dondurmak 45890 quick-sighted keskin gözlü, çabuk anlayan 45891 quick-tempered çabuk öfkelenen 45892 quick-witted kavrayışlı, zeki, akıllı, çabuk anlayan 45893 quicken çabuklaşmak, hızlanmak, çabuklaştırmak, hızlandırmak 45894 quickie çarçabuk yapılan şey, hafifmeşrep kadın 45895 quicklime sönmemiş kireç 45896 quickly çabucak, süratle, hızla 45897 quickness hız, çeviklik, sürat 45898 quicksand bataklık 45899 quicksilver civa 45900 quickstep bir tür dans (müziği) 45901 quid pro quo karşılık, bedel 45902 quid ağızda çiğnenen tütün, paund, sterlin 45903 quidnunc meraklı, dedikoducu 45904 quiescence devinimsizlik, hareketsizlik, sessizlik 45905 quiescent devinimsiz, hareketsiz, sessiz, sakin, dinlenmede 45906 quiet down yatışmak 45907 quiet enjoyment zilyetlik 45908 quiet sessizlik, sakinlik, durgunluk, gürültüsüz, sessiz, sakin, durgun, hareketsiz, dertsiz, belasız, huzurlu, mütevazi, yalın, sade, basit, gösterişsiz, (renk) donuk, mat, bkz.quieten 45909 quieten (down ile) susturmak, susmak, sakinleştirmek, sakinleşmek 45910 quietism dingincilik, sakincilik 45911 quietly yavaşca, sessizce, hareketsizce 45912 quietness sessizlik, sakinlik, dinginlik 45913 quietus ölüm, hareketsizlik 45914 quill driver yazar, karalamacı 45915 quill iri kuş tüyü, tüy kalem, kirpi dikeni 45916 quilt yorgan, sırımak, dikmek 45917 quilted kapitone 45918 quilting yorgancılık, yorganlık malzeme 45919 quim am, amcık 45920 quinary beşli 45921 quince ayva 45922 quinine kinin 45923 quinol kuinol 45924 quinoline kuinolin 45925 quinone kuinon 45926 quinquennial beş sene süren 45927 quins beşizler 45928 quinsy anjin, farenjit, bademcik iltihabı 45929 quintal kental 45930 quinte eskrimde bir duruş biçimi 45931 quintessence timsal, mükemmel örnek 45932 quintessential özlü 45933 quintet beşli 45934 quintillion kentilyon 45935 quintuple beş kat, beş misli 45936 quintuplet beşiz 45937 quip alaylı/zekice söz, nükteli söz, iğneli söz 45938 quire yirmi dört tabakalık çönge destesi 45939 quirk garip rastlantı, garip olay, acayiplik, garip davranış (eğilimi) 45940 quit claim davadan vazgeçme 45941 quit bırakıp gitmek, -den ayrılmak, terketmek, bırakmak, vazgeçmek 45942 quite a bit epeyce 45943 quite a few birçok 45944 Quite so Evet, Aynen öyle 45945 quite something olağanüstü şey, süper şey 45946 quite tamamen, tümüyle, büsbütün, tam olarak, bir dereceye kadar, epey, az çok, oldukça, hayli, cüda, (ünl.) Aynen öyle.Doğru 45947 quits (with ile) aynı düzeyde, denk, fit, anlaşmaya varmış 45948 quittance misilleme, karşılık, borçtan kurtulma 45949 quitter işi bırakan kimse, dönek, hain 45950 quiver ok kılıfı, sadak, okluk, titreme, titretmek 45951 quixotic Don Kişot gibi idealist ve hayalci 45952 quixotism donkişotluk, gereksiz kahramanlık 45953 quiz master yarışmada soru soran kimse 45954 quiz programme bilgi yarışması 45955 quiz show bilgi yarışması 45956 quiz kısa sınav, yoklama, bilgi yarışması, sorular sormak, sorguya çekmek 45957 quizzical şakacı, alaycı, komik, eğlenceli 45958 quod hapishane 45959 quoin duvarın dış köşesi, köşe taşı, takoz, kıskı 45960 quoit çubuğa geçirmek için atılan halka, ç.halka oyunu 45961 quondam eski, sabık, önceden 45962 quonset hut çelik baraka 45963 quorum yeter çoğunluk, salt çoğunluk 45964 quota candidate kontenjan adayı 45965 quota system pay jüyesi 45966 quota pay, kota, kontenjan 45967 quotable aktarılabilir, söylenebilir 45968 quotation mark tırnak işareti 45969 quotation alıntı, iktibas, aktarma, parça, geçer değer, rayiç, piyasa, maliyet belirleme, maliyet tahmini 45970 quote alıntı yapmak, iktibas etmek, anmak, zikretmek, fiyat vermek, iktibas, alıntı, sunulan fiyat 45971 quoted kote edilmiş, fiyat teklif edilmiş 45972 quotidian günlük, her günkü 45973 quotient bölüm 45974 r‚gie tekel, reji 45975 rabbet oluk, yiv, zıvana, oluk açmak, lambalı geçme yapmak 45976 rabbeting kiniş açma, kinişli geçme 45977 rabbi haham 45978 rabbit adatavşanı, tavşan, kuyan, (on ile) dırdır etmek, kafa ütülemek 45979 rabble gürültücü kalabalık, ayaktakımı 45980 rabble-rousing galeyana getirici, kışkırtıcı 45981 rabid kuduz hastası, aşırı bağnaz, azgın 45982 rabies kuduz hastalığı 45983 raccoon rakun 45984 race against time zamana karşı yarışma 45985 race an engine kozgaltkayı amble etmek 45986 race horse koşu atı, yarış atı 45987 race yarış, su akıntısı, (ç.) at yarışı, yarışmak, çok hızlı gitmek, çok hızlı götürmek, yetiştirmek, yarışa sokmak, yarıştırmak, (kozgaltka) fazla hızlı çalışmak, ırk, soy 45988 racecourse (hipodromda) koşu alanı 45989 racehorse yarış atı 45990 raceme çiçek salkımı, demet 45991 racemic rasemik 45992 racer yarışçı, yarış atı, yarış arabası 45993 races at yarışı 45994 racetrack yarış pisti, koşuyolu 45995 raceway arna 45996 rachis belsümüğü, omurga 45997 rachitis raşitizm 45998 racial discrimination ırk ayrımı 45999 racial equality ırk eşitliği 46000 racial segregation ırk ayrımı 46001 racial ırkla ilgili, ırksal 46002 racialism ırkçılık 46003 racialist ırkçı 46004 raciness canlılık, zindelik, neşe 46005 racing car yarış arabası 46006 racing circuit yarış alanı 46007 racing cyclist bisiklet yarışçısı 46008 racing driver araba yarışçısı 46009 racing yarış 46010 racism ırkçılık 46011 racist ırkçı 46012 rack and ruin yıkık döküklük, harabelik 46013 rack one's brains kafa patlatmak, çok düşünmek 46014 rack railway dişli tren, dişli demiryolu 46015 rack wheel dişli tekerlek, dişli çark 46016 rack parmaklıklı raf, askı, asılgan, işkencede kullanılan germe aleti, çok acı vermek, fazla kira istemek 46017 rack-and-pinion dişli kol ve fener dişli 46018 racket tenis raketi, gürültü, patırtı, tehditle ya da kazıklayarak pul kazanma, haraççılık, dolandırıcılık 46019 racketeer haraççı, dolandırıcı 46020 raconteur iyi öykü anlatan kimse 46021 racoon rakun 46022 racy eğlendirici, canlı, seksle ilgili, ayıplı 46023 rad radikal 46024 radar beacon radar farı 46025 radar range radar menzili 46026 radar scope radar ekranı 46027 radar radar 46028 radarscope radar ekranı 46029 raddle kırmızı tebeşir 46030 radial axle radyal dingil 46031 radial deviation radyal sapma 46032 radial distribution radyal dağılım 46033 radial engine radyal kozgaltka, yıldız kozgaltka 46034 radial flow turbine radyal türbin 46035 radial gate radyal kapak 46036 radial pressure radyal basınç 46037 radial tyre radyal lastik 46038 radial valve radyal vana 46039 radial velocity ışınsal hız 46040 radial merkezden çıkan, radyal, ışınsal, yarıçapla ilgili, radyal lastik 46041 radially radyal olarak 46042 radian measure radyan ölçümü 46043 radian radyan 46044 radiance parlaklık, aydınlak, neşe, sevinç 46045 radiancy parlaklık, şaşaa, nur, parıltı, fer 46046 radiant energy ışıyan enerji, ışıyan erke 46047 radiant ışık saçan parlak, ısı yayan, neşe saçan, sevinçli 46048 radiate ışık saçmak, ısı yaymak, (neşe/vb.) saçmak, (from ile) -den gelip yayılmak 46049 radiation chemistry radyasyon kimyası 46050 radiation counter radyasyon sayacı 46051 radiation damage radyasyon zararı 46052 radiation detector radyasyon detektörü 46053 radiation intensity radyasyon şiddeti 46054 radiation pressure radyasyon basıncı, ışınım basıncı 46055 radiation protection radyasyondan korunma 46056 radiation source radyasyon kaynağı, ışınım kaynağı 46057 radiation ısı/ışın saçma, radyasyon, ışınım 46058 radiator core radyatör peteği 46059 radiator inlet hose radyatör giriş borusu 46060 radiator tank radyatör deposu 46061 radiator thermostat radyatör termostatı 46062 radiator tube radyatör borusu 46063 radiator radyatör, kalorifer, radyatör 46064 radical axis kuvvet ekseni, köklü ekseni 46065 radical sign kök işareti, kök imi 46066 radical (değişiklik) köklü, radikal, köktenci, kökle ilgili, radikal, köktenci, kök, kök işareti 46067 radicalism radikalizm, köktencilik 46068 radically kökünden, kesin olarak 46069 radicand kök içindeki ifade, kökaltı 46070 radicle kökçük, sinir kökü 46071 radicular köksel 46072 radio antenna ünalgı sırgavılı 46073 radio broadcasting ünalgı yayını 46074 radio channel ünalgı arnası, telsiz arnası 46075 radio circuit ünalgı devresi 46076 radio command ünalgı-kumanda 46077 radio communication ünalgı-iletişim 46078 radio frequency ünalgı tezliği 46079 radio jamming telsiz karıştırması, telsiz yayını bozma 46080 radio link radyo link 46081 radio operator telsiz operatörü 46082 radio receiver ünalgı alıcısı 46083 radio relay yayın, ünalgı röle 46084 radio station ünalgı istasyonu 46085 radio telephone telsiz alısün 46086 radio wave ünalgı tolkunu, telsiz tolkunu 46087 radio radyo, ünalgı, telsiz, telsiz alısün ya da telgraf, telsizle (haber) göndermek 46088 radio- (önek) radyo 46089 radio-iode radyoiyot 46090 radio-opaque ışınım geçirmeyen, ışımdonuk 46091 radio-taxicab radyo taksi 46092 radioactivation radyoaktivite, ışımetkinlik 46093 radioactive decay radyoaktif çözülme, ışınetkin bozunum 46094 radioactive disintegration radyoaktif parçalanma, ışınetkin bozunma 46095 radioactive equilibrium radyoaktif denge, ışımetkin denge 46096 radioactive isotope radyoaktif izotop, ışınetkin yerdeş 46097 radioactive nucleus radyoaktif çekirdek, ışınetkin çekirdek 46098 radioactive series radyoaktif seriler, ışınetkin diziler 46099 radioactive waste radyoaktif atık 46100 radioactive ışınetkin, radyoaktif 46101 radioactivity ışınetkinlik, radyoaktivite 46102 radiobiology radyobiyoloji 46103 radiocarbon radyokarbon 46104 radiochemistry radyokimya, ışınkimyası 46105 radiocompass radyopusula 46106 radioelectric ünalgı-çıngılı 46107 radioelectricity ünalgı-çıngı 46108 radioelement radyoelement 46109 radiofrequency ünalgı-tezlik 46110 radiogram radyogram, ünalgılı gramofon 46111 radiograph röntgen yankası, radyograf 46112 radiography ışınçekim, radyografi 46113 radioisotope radyoizotop 46114 radiological radyolojik 46115 radiology röntgenbilim, radyoloji 46116 radioluminescence radyolüminesans, ışımışıldanım 46117 radiolysis radyoliz, ışınla bozundurma 46118 radiometer radyometre, ışınölçer 46119 radiometry radyometri, ışınölçüm 46120 radiomicrometer radyomikrometre, miniışımölçer 46121 radionuclide radyoaktif çekirdek, ışımetkin çekirdek 46122 radioparent ışınım geçiren, radyasyon geçiren 46123 radiophone radyofon 46124 radiophony radyofoni 46125 radioscopy radyoskopi 46126 radiosensitive ışınıma duyarlı 46127 radiosonde radyosonda 46128 radiotechnology radyoteknik 46129 radiotelegraph ünalgı-telgraf, telsiz telgraf 46130 radiotelescope radyoteleskop 46131 radiotherapist radyoterapist 46132 radiotherapy radyoterapi 46133 radish turp 46134 radium radyum 46135 radius yarıçap, önkol sümüğü 46136 radix taban, temel, kök, kök 46137 radome radom, radar kubbesi 46138 radon radon 46139 radula dişli dil 46140 raffia rafya 46141 raffinose rafinoz 46142 raffish gösterişçi 46143 raffle off piyangoya koymak 46144 raffle eşya piyangosu, çekiliş 46145 raft sal, şişme (cankurtaran) bot 46146 rafter çatı kirişi 46147 raftsman salcı 46148 rag doll bez bebek 46149 rag fair bit pazarı 46150 rag bez parçası, paçavra, cındır, eski püskü giysi, paçavra, zerre, kırıntı, eşek şakası, muziplik, kesik tempolu müzik, adi yenün, paçavra, alay etmek, eşek şakası yapmak, dalga geçmek 46151 ragamuffin pis çocuk 46152 ragbag arapsaçı 46153 rage öfke, hiddet, düşkünlük, tutku, moda, öfkeden kudurmak, tepesi atmak, (hastalık) şiddetle hüküm sürmek, kırıp geçirmek, (deniz/vb.) kudurmak, köpürmek, (rüzgâr) şiddetle esmek, yatışmak, dinmek, sakinleşmek 46154 ragged and tattered yırtık pırtık 46155 ragged (giysi) yırtık pırtık, eski püskü, lime lime, pejmürde, pejmürde kılıklı, kılıksız, (iş) yarım yamalak, uyduruk 46156 raglan reglan kollu palto 46157 ragman eskici 46158 ragout sebzeli yahni, tas kebabı 46159 ragtag and bobtail ayak takımı 46160 ragtag ayaktakımı 46161 ragtime kesik tempolu bir tür caz müziği 46162 raid akın, baskın, sakçı baskını, akın yapmak, hücum etmek, baskın yapmak, basmak 46163 raider akıncı, baskıncı, yağmacı 46164 rail against yakınmak, kızmak 46165 rail at dil uzatmak 46166 rail chair ray yatağı 46167 rail gauge hat genişliği, ray açıklığı 46168 rail guard parmaklık, ray siperi 46169 rail head ray başlığı, ray mantar 46170 rail post korkuluk babası 46171 rail spike ray çivisi, yoldemiri çivisi 46172 rail steel demiryolu çeliği 46173 rail parmaklık, trabzan, ray, demiryolu, parmaklıkla çevirmek, parmaklıkla kapatmak, (against/at ile) -den yakınmak, -e kızmak 46174 railcar otoray 46175 railhead tren garı 46176 railing parmaklık 46177 raillery şaka, alay, takılma 46178 railroad ballast demiryolu balastı, kırmataş 46179 railroad bed demiryolu yatağı 46180 railroad bill of lading demiryolu konşimentosu 46181 railroad aceleye getirip -tirmek, meclisten bir yasayı/josparı süratle geçirmek, demiryolu 46182 railroader demiryolcu 46183 railway accident demiryolu kazası 46184 railway bridge demiryolu köprüsü 46185 railway car vagon 46186 railway carriage demiryolu vagonu 46187 railway clerk tren memuru 46188 railway construction demiryolu inşaatı 46189 railway gauge ray genişliği 46190 railway guide demiryolu kılavuzu 46191 railway junction demiryolu kavşağı 46192 railway network demiryolu ağı 46193 railway operation demiryolu işletmesi 46194 railway parcels tren kolileri 46195 railway signal demiryolu sinyali 46196 railway station demiryolu istasyonu 46197 railway system demiryolu ağı 46198 railway terminus gar 46199 railway track yol, hat 46200 railway traffic demiryolu trafiği 46201 railway demiryolu 46202 railwayman demiryolcu 46203 raiment kıyafet, giysi 46204 rain cats and dogs bardaktan boşanırcasına yağmak 46205 rain forest yağmur ormanı, tropikal orman 46206 rain gauge yağmurölçer, yağışölçer 46207 rain off yağmur yüzünden durdurmak 46208 rain or shine tenek nasıl olursa olsun 46209 rain water yağmur suyu 46210 rain yağmur, (yağmur) yağmak, yağmur gibi yağmak, yağdırmak, ...yağmuruna tutmak 46211 rainbow gökkuşağı, alkım 46212 raincoat yağmurluk 46213 raindrop yağmur damlası 46214 rainfall yağış miktarı, yağış 46215 raininess yağışlı hava 46216 rainproof yağmur geçirmez 46217 rains muson yağmurları, muson 46218 rainy day kara gün 46219 rainy season yağmur mevsimi 46220 rainy weather yağışlı hava 46221 rainy zone yağmurlu bölge 46222 rainy yağmurlu 46223 raise a hue and cry etekleri tutuşmak 46224 raise a stink kıyameti koparmak 46225 raise an objection to itirazda bulunmak 46226 raise cain kıyameti koparmak, karışıklık çıkarmak 46227 raise hell kıyameti koparmak 46228 raise hob altüst etmek 46229 raise money pul toplamak 46230 raise sb's hackles tepesini attırmak 46231 raise the elbow too often kafayı bulmak 46232 raise up a dust toz koparmak 46233 raise kaldırmak, yukarı kaldırmak, yükseltmek, dikmek, inşa etmek, yükseltmek, öndürmek, beslemek, yetiştirmek, büyütmek, toplamak, bir araya getirmek, vergin artışı, zam 46234 raised yükseltilmiş, kabartma, çıkıntılı, mayalanmış 46235 raisin kuru üzüm 46236 raising tüylendirme, şardonlama 46237 raison d'etat devlet çıkarı 46238 raison d'etre var olma nedeni 46239 raj Hindistan'daki İngiliz yönetimi 46240 rajah raca 46241 rake about aramak, arayıp taramak 46242 rake angle meyil açısı, eğim açısı 46243 rake around aramak, arayıp taramak 46244 rake in money kolayca pul kazanmak 46245 rake in the shekels pul kırmak 46246 rake in çok pul kazanmak 46247 rake sb over the coals birine ağzının payını vermek 46248 rake up the past eski defterleri karıştırmak 46249 rake up zar zor toplamak, bir araya getirmek 46250 rake tırmık, tırmıklamak, tırmıkla düzeltmek, taramak, (about/around ile) aramak, arayıp taramak, hafif yan yatmak, yana yatırmak, eski çapkın, hovarda, zampara 46251 rake-off haksız kâr payı, yolsuz kazanç, anafor 46252 raki rakı 46253 rakish gösterişli, uçarı, serbest, rahat, laubali, bambılı 46254 rally round zor durumda yardımına koşmak 46255 rally (belirli bir amaç) bir araya gelmek, bir araya toplanmak, bir araya getirmek, iyileşmek, düzelmek, toparlanmak, toplantı, miting, otomobil yarışı, ralli, (tenis) uzun sayı mücadelesi, eğlenmek, takılmak, dalga geçmek, alay etmek 46256 rallying point toplanma öekidi 46257 rallying toplama, toplanma 46258 ram down sb's throat kafasına dank ettirmek 46259 ram in tokmaklamak 46260 ram jet airplane tepkili jet uçağı 46261 ram jet dinamik tazyikli jet kozgaltkası 46262 ram koç, (eskiden kale kapılarını kırmakta kullanılan) kütük, tokmak, şahmerdan, toslamak, şiddetle çarpmak, bastırmak 46263 Ramadan Ramazan 46264 ramble about abuk sabuk konuşmak 46265 ramble on yürümek, gezmek, dolaşmak, zırvalamak 46266 ramble dolaşmak, gezinmek, gezmek, (about ile) abuk sabuk konuşmak/yazmak, (ösümlük) düzensiz biçimde her tarafa yayılıp büyümek, yürüyüş, gezinme, dolaşma 46267 rambler gezip dolaşan kimse 46268 rambling (konuşma/yazı/vb.) karışık, daldan dala atlayan, (ev/yol/vb.) yamuk, (ösümlük) yayılan 46269 rambunctious neşeli, taşkın 46270 ramie rami 46271 ramification dallanıp budaklanma, kollara ayrılma, sonuç 46272 ramify kollara ayrılmak, dallanmak, kollara ayırmak, dallandırmak 46273 rammer tokmak 46274 ramose dallı 46275 ramp yokuş, rampa, (İİ) kazık, dolandırıcılık, dümen 46276 rampage deliler gibi sağa sola koşuşmak, azmak, kudurmak, azgınlık, taşkınlık 46277 rampageous saldırgan, öfkeli 46278 rampancy şahlanma, şaha kalkma 46279 rampant (suç/hastalık/inanç/vb.) yaygın, kol gezen, dizginsiz 46280 rampart siper, sur 46281 ramrod tüfek temizleme çubuğu, harbi 46282 ramshackle köhne, harap, viran 46283 ranch büyük çiftlik 46284 rancher büyük çiftlik sahibi 46285 rancid kokmuş, bayat, bozulmuş 46286 rancidness ekşilik, acılık 46287 rancor (Aİ) bkz.rancour 46288 rancorous kinci 46289 rancour garez, kin, hınç 46290 random access rasgele erişim 46291 random failure rasgele arıza 46292 random number sequence rasgele sayı dizisi 46293 random processing rasgele işlem 46294 random selection rasgele seçim 46295 random rasgele, gelişigüzel, rastlantısal 46296 randomization rasgeleleştirme 46297 randomize rasgele seçmek 46298 randomness rasgelelik 46299 randy azgın, şehvetli, abaza 46300 ranee racanın karısı 46301 range finder telemetre 46302 range of mountains dağ silsilesi 46303 range over dolaşmak, gezinmek 46304 range pole jalon, gözlem çubuğu 46305 range through dolaşmak, gezinmek 46306 range sıra, dizi, silsile, sıra, atış uzaklığı, erim, menzil, el, göz ya da ses erimi, alan, saha, meydan, atış alanı, poligon, otlak, takım, set, tür, sınıf, cins, anlayış gücü, kavrama, mutfak ocağı, derece, hız, /vb.farkı, dağılım, (dağlar) sıra oluşturmak, dizi oluşturmak, sıraya koymak, dizmek, sıra olmak, dizilmek, menzili ...olmak, arasında değişmek, arasında olmak, (over/through ile) dolaşmak, gezinmek 46307 ranger orman bekçisi, atlı sakçı 46308 ranging mesafe tayini, tarama keşfi 46309 rank and file örgütteki alt bireyler, erat, aşağı tabaka 46310 rank first ön sırayı almak 46311 rank of coal kömürdeki karbon miktarı 46312 rank (ösümlük) sık ve yaygın, gür, bol, (koku ya da tat) kötü, ekşi, acı, keskin, sınıf, derece, paye, sıra, dizi, sınıf, tabaka, yüksek konum, yüksek mevki, yüksek rütbe, rütbe, saf, sıraya koymak, sıralamak, dizmek, düzene koymak, saymak, addetmek, sayılmak, gelmek, yer almak, belli bir yeri ya da rütbesi olmak, en yüksek derece ya da rütbede olmak, rütbe vermek 46313 ranker erbaş 46314 ranking en rütbeli 46315 rankle (acısı) içinden çıkmamak, sürmek, yüreğine dert olmak 46316 ransack altını üstüne getirmek, aktarmak, aramak, yağmalamak 46317 ransom fidye, fidye ödeyerek kurtarmak 46318 rant (ağız kalabalığı ile) ateşli bir şekilde konuşmak, ağız kalabalığı 46319 ranunculus düğünçiçeği 46320 rap hafifçe vuruş, meyhane, hafifçe vurmak, rahat ve serbest bir şekilde konuşmak, şiddetle eleştirmek, kınamak 46321 rapacious açgözlü, yağmacı 46322 rapaciousness açgözlülük, hırs, tamah 46323 rapacity açgözlülük, yırtıcılık, harislik 46324 rape and murder zorla tecavüz ve öldürme 46325 rape oil kolza yağı 46326 rape seed kolza tohumu 46327 rape kolza, ırzına geçmek, tecavüz etmek, göğmek, zorlamak, ırza geçme, ırza tecavüz, bozma, mahvetme 46328 rapeseed kolza tohumu 46329 rapid tez, süratli, hızlı, (yokuş) dik, iti, sıldırım, yalçın, (ırmak/vb.) en hızlı akan yeri, ivinti 46330 rapid-fire süratle ateş eden, seri ateşli 46331 rapidity çabukluk, hız 46332 rapidly hızla, süratle 46333 rapidness sürat, hız 46334 rapids ivinti yeri, çağlarca 46335 rapier thrust iğneli söz 46336 rapier meç, ince kılıç 46337 rapine talan, yağmacılık, çapulculuk, garet, yırtıcılık, vahşilik 46338 rapist ırza tecavüzden suçlu kimse, ırz düşmanı 46339 rapper çalan kimse, meyhaneci, kapı tokmağı 46340 rapport dostça ilişki, karşılıklı anlayış 46341 rapprochement (iki düşman ülke arasında) uzlaşma 46342 rapscallion haylaz kimse, külhanbeyi 46343 rapt özünü vermiş şekilde, cankulağıyla 46344 raptorial yırtıcı, yırtıcı (kuş) 46345 rapture büyük sevinç, esrime 46346 rapturous özünden geçmiş, esrimiş 46347 rare earth elements nadir toprak elementleri 46348 rare earth metals nadir toprak madenleri 46349 rare earth nadir element 46350 rare nadir, seyrek, (et) az pişmiş, süper, müthiş, harika 46351 raree show sokakta gösterilen oyun 46352 rarefaction region basıncı azaltılmış bölge 46353 rarefaction basıncını azaltma 46354 rarefied (hava) yoğun olmayan, oksijeni az, seçkin, yüksek 46355 rarefy yoğunluğunu azaltmak, seyreltmek 46356 rarely nadiren, seyrek olarak, binde bir 46357 rarity nadirlik, azlık, seyreklik, nadide şey, az bulunur şey 46358 rascal namussuz, alçak, hergele, yaramaz, kerata, haydut 46359 rascality namussuzluk, alçaklık, hergelelik, çapkınlık 46360 rascally çapkın, namussuz, alçak, adi 46361 rash düşüncesiz, atak, gözükara, ihtiyatsız, aceleci, isilik 46362 rashness düşüncesizlik, ataklık, gözü karalık, atılganlık 46363 rasp raspa, kaba törpü, törpü sesi, kulak tırmalıyıcı ses, törpülemek, rendelemek, rahatsız etmek, sinirlendirmek, dokunmak, gıcırdamak 46364 raspberry ahududu, ağaççileği 46365 rasping gıcırtılı, hışırtılı, törpüleme 46366 raster raster, kafes 46367 rat race hengâme, koşuşturma, yaşam kavgası 46368 rat iri fare, sıçan, hain, kalleş, dönek, kalleşlik etmek, döneklik etmek, sözünden dönmek 46369 rat-a-tat-tat sürekli kapı çalma sesi 46370 ratability vergilendirilebilirlik, değer biçilebilirlik 46371 ratable vergilendirilebilir, değer biçilebilir 46372 ratchet wheel mandallı çark, kilit çarkı, dişli çark 46373 ratchet dişli çark mandalı, kastanyola 46374 rate of assessment vergi oranı 46375 rate of climb tırmanma hızı 46376 rate of creep akma hızı 46377 rate of decomposition ayrışma hızı 46378 rate of development kalkınma hızı 46379 rate of discharge deşarj hızı, boşalma hızı 46380 rate of exchange döviz kuru, kambiyo rayici 46381 rate of fall düşüş hızı 46382 rate of feed besleme hızı 46383 rate of flow akış hızı 46384 rate of growth büyüme hızı 46385 rate of inflation enflasyon oranı 46386 rate of interest faiz oranı, faiz haddi 46387 rate of leak sızıntı hızı, kaçak hızı 46388 rate of substitution abonman vergini 46389 rate oran, nispet, rayiç, derece, çeşit, sınıf, hız, sürat, fiyat, vergin, fiyat listesi, tarife, mülk vergisi, saymak, ...gözü ile bakmak, ...olarak değerlendirmek, (ev/vb.) vergi değerini saptamak 46390 rateable value vergi için biçilen değer 46391 rated horsepower nominal beygirgücü 46392 rated load nominal yük 46393 rated power sınanmış güç, değerlenmiş güç 46394 rated speed nominal hız, anma hızı 46395 rated vergiye tabi, sınanmış, değerlenmiş 46396 ratepayer vergi yükümlüsü 46397 rather tercihan, daha doğrusu, daha çok, daha ziyade, oldukça, epeyce, İİ.elbette, tabii 46398 ratification onay 46399 ratify imzalamak, onaylamak 46400 ratine ratine, ratine etmek 46401 rating beğenilme, tutulma, deniz eri, tayfa, iş sorumluluğu 46402 ratio oran, nispet 46403 ratiocinate muhakeme etmek, uslamlamak 46404 ratiocination usavurma, muhakeme etme, muhakeme 46405 ration out karneyle vermek 46406 ration istihkak, pay, istihkakını saptamak, karneye bağlamak 46407 rational analysis rasyonel analiz 46408 rational numbers rasyonel sayılar, oranlı sayılar 46409 rational makul, aklı başında, mantıklı, akla yatkın, rasyonel, oranlı 46410 rationale temel, mantık, açıklama 46411 rationalism usçuluk, rasyonalism 46412 rationalist akılcı, usçu 46413 rationality mantıklılık, akla uygunluk, makulluk 46414 rationalization rasyonalizasyon, rasyonelleştirme 46415 rationalize kılıf uydurmak, neden göstermek, (yöntem/dizim) geliştirmek, verimlileştirmek 46416 rationing tayınlama 46417 ratite kanatsız (kuş) 46418 ratline ıskalarya 46419 ratsbane sıçanotu, arsenik 46420 rattan benekli hintkamışı 46421 rattat takırdamak 46422 ratten sabotaj yapmak 46423 ratter sıçan avcısı (pişik/it) 46424 rattle off ezberden çabucak tekrarlamak 46425 rattle on habire konuşmak, cırcır konuşmak, saçmalamak 46426 rattle through yapıvermek, bitirivermek 46427 rattle bebek çıngırağı, kaynana zırıltısı, cırcır, şıngırdamak, tıngırdamak, tangırdamak, şıngırdatmak, tıngırdatmak, tangırdatmak, gıcık etmek, sinir etmek 46428 rattlebrain kuş beyinli kimse 46429 rattlesnake çıngıraklı yılan 46430 rattletrap kırık dökük şey, eski araba 46431 rattling takırdayan, çok 46432 rattrap fare kapanı 46433 ratty tepesi atmış, kızgın, sinirli, sıçanla ilgili, sıçan gibi 46434 raucous (ses) kısık, boğuk, kaba 46435 raunchy (Aİ) azgın, şehvetli, abazan 46436 ravage mahvetmek, kırıp geçirmek, yağmalamak, soymak 46437 ravages tahribat 46438 rave about hayranlıkla söz etmek 46439 rave deli gibi abuk sabuk konuşmak, saçmalamak, sayıklamak 46440 rave-up çılgın parti, cümbüş, âlem 46441 ravel çözmek, sökmek, dolaştırmak, karıştırmak 46442 raven kuzgun 46443 ravening açgözlü, çok acıkmış, gözü doymaz 46444 ravenous kurt gibi aç 46445 ravine dar ve derin koyak 46446 raving saçmalayan, saçmalayarak 46447 ravioli bir tür mantı 46448 ravish ırzına geçmek, zevk vermek, esretmek 46449 ravisher alçak kimse, ırz düşmanı, ırza geçen kimse 46450 ravishing büyüleyici, aklı baştan alan, çok güzel 46451 raw cotton ham pamuk 46452 raw data ham veri, işlenmemiş veri 46453 raw deal haksızlık, adilik 46454 raw hide ham deri 46455 raw material hammadde 46456 raw rubber ham kauçuk 46457 raw silk ham ipek 46458 raw spirits saf ispirto 46459 raw steel ham çelik 46460 raw sugar ham şeker 46461 raw (yiyecek) pişmemiş, çiğ, işlenmemiş, ham, (insan) eğitilmemiş, deneyimsiz, acemi, (cilt) ağrılı, acıyan, (hava) soğuk ve yağışlı, nemli 46462 rawboned zayıf, çelimsiz 46463 rawhide işlenmemiş inek derisi 46464 rawinsonde ravinsonda 46465 rawness çiğlik, hamlık 46466 ray beam ışın demeti 46467 ray of hope ümit/umut kıvılcımı 46468 ray treatment ışın tedavisi 46469 ray ışın 46470 rayed ışınlı 46471 rayless ışınsız, kara 46472 rayon staple sentetik yün 46473 rayon yapay ipek, rayon 46474 raze yerle bir etmek, dümdüz etmek 46475 razor blade jilet, tıraş bıçağı 46476 razor sharp jilet gibi keskin 46477 razor shell ustura midyesi 46478 razor strop ustura kayışı 46479 razor ustura, ülgüç, tıraş kılgası 46480 razorbill usturagagalı 46481 razoredge keskin bıçak ağzı 46482 razz yuha, alay etmek, makaraya sarmak 46483 razzia akın, çapul 46484 razzle-dazzle cümbüş, âlem, şaşırtıcı hareket 46485 re re notası, (edat) dair, hakkında 46486 re- (önek) yeniden, tekrar 46487 re-collect yeniden toplamak 46488 re-cover yeniden kaplamak 46489 re-election saylavı yenileme 46490 re-entrant yeniden giriş 46491 reabsorb tekrar emmek 46492 reach ahead ileriye uzanmak 46493 reach down elini aşağıya uzatmak 46494 reach out el/kol uzatmak 46495 reach rock bottom başaşağı gitmek, tepetaklak inmek 46496 reach uzanmak, yetişmek, uzatmak, uzatıp vermek, ulaşmak, varmak, ile iletişim kurmak, görüşmek, temas kurmak, -e varmak, bulmak, elin erişebileceği uzaklık, kol uzunluğu, erim, menzil, anlayış, kavrayış, kavrama gücü 46497 react tepki göstermek, tepkimek, karşılık vermek, mukabele etmek, aksi yönde hareket etmek 46498 reactance reaktans 46499 reactant reaktant, tepken 46500 reaction order reaksiyon derecesi, tepkime derecesi 46501 reaction rate tepkime hızı, reaksiyon hızı 46502 reaction tepki, reaksiyon, tepkime, gericilik, irtica 46503 reactionary movements irtica hareketleri 46504 reactionary gerici 46505 reactivate yeniden canlanmak, yeniden harekete geçmek 46506 reactive tepki oluşturan, tepkin, reaktif 46507 reactiveness reaktiflik 46508 reactivity reaktiflik 46509 reactor nükleer reaktör 46510 read between the lines kapalı anlamını bulmak 46511 read head okuma kafası 46512 read into anlam çıkarmaya çalışmak 46513 read like a book ciğerini okumak 46514 read out üyeliğini kaldırmak 46515 read over baştan başa okumak 46516 read rate okuma oranı, okuma hızı 46517 read the riot act fırça çekmek, azarlamak 46518 read up içini dışını bilme, kitabını yazmak 46519 read while writing yazarken okuma 46520 read okumak, anlamak, sökmek, çözmek, (birdemde) okumak, öğrenim görmek, tahsil etmek, (termometre/vb.) göstermek, anlamak, kavramak, anlam vermek, yorumlamak, okuma, okuyuş, okunacak şey 46521 read-only memory salt okunur bellek 46522 read-only storage salt okunur bellek 46523 read-write head okuma-yazma kafası 46524 readability okunaklılık 46525 readable okumaya değer, (yazı) okunaklı 46526 readdress (mektuba) farklı bir adres yazmak, üzerindeki adresi değiştirmek 46527 reader okuyucu, okur, doçent, düzeltmen, okuma kitabı 46528 readership okuyucu sayısı, okur sayısı 46529 readily isteyerek, seve seve, gönülden, kolayca, güçlük çekmeden 46530 readiness gönüllülük, isteklilik, heveslilik, hazır olma 46531 reading rate okuma hızı/oranı 46532 reading okuma, kitaptan elde edilen bilgi, kitabi bilgi, yorum, termometre, /vb.nin gösterdiği sayı, okuma parçası, metin, konferans 46533 readjust yeniden alışmak, alıştırmak 46534 readout dışa okuma, dışarıya okuma 46535 ready cash hazır pul 46536 ready money business peşin alışveriş 46537 ready money hazır pul, nakit 46538 ready to wear giymeye hazır, konfeksiyon 46539 ready hazır, istekli, gönüllü, hazır, kolay, çabuk, seri, eli çabuk, peşin pul, nakit, hazır olma 46540 ready-made clothing hazır giyim 46541 ready-made (giysi) hazır, dikili 46542 ready-mix concrete karılmış hazır beton 46543 reaffirm yeniden onaylamak 46544 reafforest yeniden ağaçlandırmak 46545 reagent miyar, ayıraç, belirteç 46546 real action ayni dava 46547 real assets gayri menkul kıymetler, taşınmaz mallar 46548 real chattels taşınmaz, gayrimenkul 46549 real cost gerçek maliyet 46550 real estate agent emlak komisyoncusu 46551 real estate property taşınmaz mal, gayrimenkul mal 46552 real estate purchase tax emlak alım vergisi 46553 real estate taşınamaz mallar 46554 real exchange rate reel döviz kuru 46555 real image gerçek görüntü 46556 real income gerçek gelir, reel gelir 46557 real interest rate reel faiz oranı 46558 real investment gerçek yatırım 46559 real national income reel milli gelir 46560 real number reel sayı, gerçek sayı 46561 real property taşınmaz mal, mülk, varlık 46562 real right ayni hak 46563 real rights ayni haklar 46564 real stock gerçek stok 46565 real time system gerçek zaman jüyesi 46566 real time gerçek zaman 46567 real value gerçek değer 46568 real wages reel vergin, gerçek vergin 46569 real gerçek, çın, hakiki, sahici 46570 realism gerçekçilik 46571 realist gerçekçi 46572 realistic gerçekçiliğe ilişkin, realist, gerçeğe uygun, gerçekçi 46573 reality gerçek, hakikat, gerçekçilik 46574 realization account tasfiye hesabı 46575 realization price tasfiye fiyatı 46576 realization gerçekleştirme, gerçekleşme, pula çevirme 46577 realize anlamak, düşünmek, kavramak, ayrımına varmak, fark etmek, gerçekleştirmek, uygulamak, satmak, (pul/kâr) getirmek 46578 really gerçekten, doğrudan, sahiden, cidden, hakikaten 46579 realm krallık, alan, ülke 46580 realtor emlakçi, emlak komisyoncusu 46581 realty gayri menkul 46582 ream tabakalık çönge topu, tabakalık çönge topu, (yazı) çok, tomar tomar 46583 reamer rayba, limon sıkacağı 46584 reanimate yeniden canlandırmak 46585 reap the benefit semeresini görmek 46586 reap (ekin) biçmek, biçip kaldırmak, toplamak, (kâr/vb.) kaldırmak, elde etmek, sağlamak 46587 reaper biçici 46588 reaping machine orak kılgası, biçerdöver 46589 reappear yeniden ortaya çıkmak, görünmek 46590 reappearance yeniden ortaya çıkma, görünme 46591 reapplication yeniden uygulama 46592 reapply yeniden uygulamak 46593 reappoint yeniden atamak 46594 reappraisal yeniden gözden geçirme, denetleme, yoklama 46595 rear admiral riyale paşa, tuğamiral 46596 rear bumper arka tampon 46597 rear door arka kapı 46598 rear engine arka kozgaltka 46599 rear fender arka çamurluk 46600 rear fog lamp arka sis lambası 46601 rear mudguard arka çamurluk 46602 rear seat arka koltuk 46603 rear sight gez 46604 rear trunk arka bagaj 46605 rear view mirror dikiz aynası 46606 rear wheel arka tekerlek 46607 rear yetiştirmek, büyütmek, beslemek, bakmak, dikmek, inşa etmek, kaldırmak, yukarı kaldırmak, (at/vb.) şaha kalkmak, şahlanmak, geri, arka, art, en geri saf, kıç, popo 46608 rear-wheel drive arkadan çekişli 46609 rearm yeniden silahlandırmak 46610 rearmament yeniden silahlanma/silahlandırma 46611 rearmost en arkadaki 46612 rearrange yeniden düzenlemek 46613 rearrangement yeniden düzenleme 46614 rearward arkadaki, geriye doğru 46615 reason with inandırmaya çalışmak, ikna etmek 46616 reason neden, sebeb, us, akıl, sağduyu, gerekçe, düşünmek, yargılamak, usa vurmak, uslamlamak, muhakeme etmek, -den sonuç çıkarmak, tartışmak, görüşmek, ikna etmeye çalışmak 46617 reasonable price makul fiyat 46618 reasonable akla uygun, makul, haklı, akıllı, düşünen, (fiyat) aşırı olmayan, orta karar, uygun, makul 46619 reasonableness akla yatkınlık, makul olma, insaf, uygunluk 46620 reasonably akla yatkın olarak, oldukça, epeyce, akıllı uslu 46621 reasoning mantıklı düşünme, usa vurma, uslamlama, muhakeme 46622 reassemble sökülen parçaları yerine takmak, montaj 46623 reassert yeniden ileri sürmek 46624 reassessment yeniden tahmin 46625 reassurance rahatlatma, güven verme, yatıştırma 46626 reassure güven vermek, korku, kaygı, /vb.'den kurtarmak, rahatlatmak 46627 rebaptism yeniden vaftiz 46628 rebaptize yeniden vaftiz etmek 46629 rebatch sargı aktarmak 46630 rebate of tax vergi iadesi 46631 rebate indirim 46632 rebel asi, isyancı, kıyamcı, baş kaldırmak, isyan etmek, ayaklanmak 46633 rebellion ayaklanma, baş kaldırma, kozgalan, isyan 46634 rebellious ayaklanan, baş kaldıran, kozgalancı, asi, isyancı 46635 rebirth yeniden doğma, yeniden canlanma, uyanma 46636 rebore rektifiye etmek, gömlek değiştirmek 46637 reborn yeniden doğmuş gibi, yeniden canlanmış 46638 rebound geri sıçramak, çarpıp geri gelmek, sekmek, geri tepmek, (basketbol) ribaund 46639 rebroadcast yeniden yayımlamak, aktarmak 46640 rebroadcasting station aktarma istasyonu 46641 rebuff ters yanıt, tersleme, ret, kabaca reddetmek, terslemek 46642 rebuild yeniden inşa etmek, revizyon yapmak, tamir etmek 46643 rebuilt revizyondan geçmiş, onarılmış 46644 rebuke azarlamak, azar, azarlama 46645 rebus resimli bilmece 46646 rebut yanlışlığını göstermek, yanlış olduğunu kanıtlamak, çürütmek 46647 rebuttal yanlışlığını gösterme, çürütme 46648 recalcitrance dik kafalılık, inatçılık, yılmazlık 46649 recalcitrant boyun eğmeyen, dikkafalı, kafa tutan, inatçı, yılmaz 46650 recalcitrate inat etmek, karşı gelmek 46651 recall geri çağırmak, anımsamak, hatırlamak, geri almak, iptal etmek, görevden almak, azletmek, geri çağırma, geri gelme işareti ya da emri, anımsama, hatırlama, görevden alma, azil 46652 recant -den dönmek, caymak, -i bırakmak 46653 recantation sözünden dönme, cayma, vazgeçme 46654 recap (lastik) yeni yüz geçirmek 46655 recapitalization yeniden sermayeye dönüştürme 46656 recapitulate önemli çekitleri kaytalamak, özetlemek 46657 recapitulation yineleme, özetleme, özet 46658 recapture yeniden yakalamak, ele geçirmek, yeniden zaptetmek/yenmek/kazanmak, aklına getirmek, anımsatmak 46659 recast yeniden dökmek, hatırlamak, yeni biçime sokmak 46660 recede geri çekilmek, çekilmek, uzaklaşmak, (fiyat/vb.) düşmek, gerilemek, geriye doğru gitmek 46661 receding of the water level su seviyesinin inmesi 46662 receipt book makbuz defteri 46663 receipt card alındı kartı 46664 receipt stamp alındı damgası 46665 receipt alındı, makbuz, fiş, fatura, alma, alınma, ç.gelir, hasılat, reçete 46666 receipts gelir 46667 receivable alınabilir, alınacak, tahsil edilecek, alacak 46668 receive almak, -e uğramak, maruz kalmak, almak, evine almak, konuk kabul etmek, karşılamak, taşımak, içine almak 46669 received teslim alınmış, geçer, cari 46670 receiver alan, kabul eden kimse, (ünalgı/vb.) alıcı, ahize, destek, almaç, tahsildar, çalıntı mal alıp satan kimse 46671 receivership yedieminlik, davalı malların idaresi 46672 receiving station alıcı istasyon 46673 receiving unit alıcı cihaz 46674 receiving alma, kabul 46675 recency yenilik, yakında olma 46676 recension düzelti, tashih 46677 recent yeni, yakında olan, son günlerdeki, son 46678 recently son günlerde, son zamanlarda, bu yakında, bu aralar 46679 recentness yenilik 46680 receptacle içine öteberi konan kap 46681 reception desk resepsiyon 46682 reception room bekleme odası 46683 reception alma, karşılama, kabul, kabul töreni, konuk kabülü, resepsiyon, (ünalgı/sınalgı/vb.) alış niteliği, görüntü niteliği, netlik 46684 receptionist resepsiyon memuru, resepsiyonist 46685 receptive yenilikçi, ilerici, yeni düşüncelere açık, modern görüşlü 46686 receptivity çabuk kavrayış, alma yeteneği 46687 receptor alıcı, almaç, reseptör, alıcı sinir 46688 recess dinlenme, dinlenme anı, paydos, ara verme, mektep tatili, duvarda girinti, niş, iç taraf, gizli yer, duvar girintisini koymak, yerleştirmek, dinlenmek, ara vermek, paydos etmek, tatil yapmak 46689 recessed gömme 46690 recession geri çekilme, gerileme, (işlerde) durgunluk, azalma, düşüş 46691 recessive character çekinik karakter, resesif karakter 46692 recessive gene çekinik gen 46693 recessive çekinik, resesif 46694 recessiveness çekiniklik, resesiflik 46695 recharge yeniden şarj etmek, yeniden doldurmak 46696 recheck yeniden denetlemek, yeniden kontrol etmek 46697 recidivism yeniden suç işleme eğilimi, suçu yineleme 46698 recidivist sabıkalı 46699 recidivous çok sabıkalı 46700 recipe yemek tarifesi, reçete, çözüm, yol 46701 recipient alan kimse, alıcı 46702 reciprocal agreement ikili anlaşma 46703 reciprocal aid karşılıklı yardım 46704 reciprocal demand karşılıklı talep 46705 reciprocal insurance karşılıklı sigorta 46706 reciprocal karşılıklı, iki taraflı 46707 reciprocate karşılığını vermek, karşılığını yerine getirmek 46708 reciprocating pistonlu 46709 reciprocation gitgel hareketi, ileri-geri hareket 46710 reciprocity karşılıklılık, mütekabiliyet 46711 recirculate yeniden dolaşmak 46712 recirculation yeniden dolaşım 46713 recision sözleşme iptali 46714 recital anlatma, nakletme, ezber okuma, rezital, hesap, rapor 46715 recitation ezberden okuma 46716 recite ezberden okumak, anlatmak, söylemek, sayıp dökmek, (listesini) vermek 46717 reckless korkusuz, pervasız, kayıtsız, umursamaz, ihtiyatsız 46718 recklessness maceraperestlik 46719 reckon on beklemek, ummak, bel bağlamak 46720 reckon with ile hesaplaşmak, hesaba katmak 46721 reckon without one's host öz özüne gelin güvey olmak 46722 reckon without hesaba katmamak 46723 reckon hesaplamak, sanmak, tahmin etmek, saymak, ...gözüyle bakmak 46724 reckoning sayma, hesaplama, hesap, mevki tahmini, yer tahmini 46725 reclaim düzeltmek, iyileştirmek, kurtarmak, ıslah etmek, geri istemek, tarıma ya da oturmaya elverişle duruma getirmek 46726 reclamation period itiraz süresi 46727 reclamation geri alma, düzeltme, iyileştirme, arazi ıslahı, tarıma elverişli duruma getirme 46728 recline arkaya dayanmak, yaslanmak, uzanmak, yatmak 46729 recluse her şeyden elini ayağını çekmiş, tek başına yaşayan, münzevi 46730 reclusion inziva 46731 recognition tanıma, tanınma, kabul, onaylanma 46732 recognizable tanınabilir, tanınır 46733 recognizance kefalet 46734 recognize tanımak, tanımak, onaylamak, farkına varmak, görmek, takdir etmek 46735 recognized agent yetkili temsilci 46736 recognized tanınmış 46737 recoil irkilmek, geri çekilmek, (silah) geri tepmek, geri çekilme, geri tepme 46738 recoilless tepkisiz, geri tepmesiz 46739 recollect eslemek, hatırlamak, yada salmak 46740 recollection anımsama, hatırlama, hatırlanan şey, anı, estelik 46741 recombinant DNA farklı kaynaklardan çıkan ve kimyasal olarak birle 46742 recombination coefficient yeniden birleşim katsayısı 46743 recombination yeniden birleşim 46744 recombine yeniden birleştirmek 46745 recommence yeniden başlamak 46746 recommend salık vermek, önermek, tavsiye etmek, öğütlemek, beğendirmek, iyi bir izlenim uyandırmak 46747 recommendable tavsiye edilebilir, salık verilebilir 46748 recommendation letter tavsiye mektubu 46749 recommendation tavsiye, salık, öğüt, tavsiye mektubu 46750 recommendatory tavsiye niteliğinde 46751 recommission yeniden göreve almak 46752 recompense karşılığını vermek, ödemek, zararını ödemek, telafi etmek, tazmin etmek, ödence, ödenti, karşılık, tazminat 46753 recompose yeniden yazmak, yeniden oluşturmak 46754 reconcilable uzlaştırılabilir, birleştirilebilir 46755 reconcile to kabul ettirmek, razı etmek 46756 reconcile barıştırmak, aralarını bulmak, uzlaştırmak, (düşünce/görüş/vb.) bağdaştırmak, (to ile) kabul ettirmek, razı etmek 46757 reconciliation statement mutabakat mektubu 46758 reconciliation barışma, uzlaşma, barış 46759 recondite derin, çapraşık, anlaşılması güç, az kimse tarafından bilinen 46760 recondition onarmak, yenilemek, tamir etmek, tekrar çalışır hale getirmek 46761 reconduction kirayı yenileme 46762 reconnaissance keşif 46763 reconnoiter keşfe çıkmak 46764 reconnoitre keşfe çıkmak 46765 reconquer yeniden fethetmek 46766 reconsider yeniden düşünmek, yeniden incelemek ya da ele almak 46767 reconstituent yeniden oluşturulmuş 46768 reconstitute tekrar kurmak, yenilemek, (kurutulmuş yiyeceği) su katarak yenilir/içilir hale getirmek 46769 reconstruct yeniden kurmak, yeniden inşa etmek, bulgulardan sonuç çıkarmak, çözmek, su yüzüne çıkarmak 46770 reconstruction yeniden inşa, kalkındırma, imar 46771 reconversion reorganizasyon, yeniden düzenleme 46772 reconvert reorganize etmek, yeniden düzenlemek 46773 record player pikap, plakçalar 46774 record yazmak, kaydetmek, deftere kaydetmek, (aygıt) kaydetmek, göstermek, (görüntü/ses) almak, kaydetmek, kayıt yapmak, kayıt, tutanak, sicil, defter, dosya, sicil, rekor, plak, ün, isim, şöhret, rekor düzeyde, rekor 46775 record-breaking rekor kıran 46776 recorder flavta, kayıt aygıtı, teyp, kayıt memuru, yargıç 46777 recording barometer yazıcı barometre 46778 recording studio kayıt stüdyosu 46779 recording stylus kayıt iğnesi 46780 recording technique kayıt tekniği 46781 recording van ses kayıt arabası 46782 recording kayıt 46783 recount anlatmak, yeniden saymak, (oy/vb.) ikinci sayım, yeni sayım 46784 recoup (harcırah/vb.) almak, geri almak 46785 recourse başvurma, yardım dileme, yardım 46786 recover yeniden elde etmek, geri almak, iyileşmek, düzelmek, özüne gelmek, toparlanmak, huk.tazmin ettirmek, mahkeme yoluyla ödetmek 46787 recoverable yeniden kazanılabilir, geri alınabilir 46788 recovery geri alma, geri alınma, iyileşme, düzelme 46789 recreancy korkaklık, tabansızlık, hainlik 46790 recreant alçak, korkak, namert 46791 recreate yeniden yaratmak, yeniden canlandırmak, gücü berpa etmek, kuvveyi berpa etmek, eğlendirmek 46792 recreation areas dinlenme alanları 46793 recreation centre dinlenme merkezi 46794 recreation ground oyun alanı, yöndün alanı 46795 recreation eğlence, dinlenme 46796 recreational eğlence, dinlence, eğlendirici, dinlendirici, oyalayıcı 46797 recreative eğlendirici, dinlendirici 46798 recriminate birbirini suçlamak, karşılıklı atışmak, kapışmak 46799 recrimination suçlamaya suçlama ile karşılık verme, karşılıklı suçlama, atışma 46800 recrudesce yeniden olmak, nüksetmek, patlak vermek 46801 recrudescence yeniden olma, nüksetme, patlak verme 46802 recruit acemi er, yeni üye, askere almak, (üyeliğe) almak, üye yapmak, işe almak, çalıştırmak 46803 recrystallization yeniden kristallenme 46804 recrystallize yeniden kristallenmek 46805 rectal rektumla ilgili 46806 rectangle dikdörtgen, düzbucak 46807 rectangular dikdörtgen biçiminde 46808 rectifiable düzeltilebilir 46809 rectification doğrultma, düzeltme, tasfiye, rektifiye 46810 rectifier doğrultucu, düzeltici, redresör, doğrultmaç 46811 rectify düzeltmek, arıtmak, damıtmak, dalgalı akımı doğru akıma çevirmek 46812 rectilinear doğrusal, düz çizgili 46813 rectitude doğruluk, dürüstlük 46814 recto sağ taraftaki sayfa 46815 rector rektör 46816 rectum düzbağırsak, göden, gödenbağırsağı, rektum 46817 rectus düz kas 46818 recumbency uzanma, yatma 46819 recumbent fold yatık kıvrım 46820 recumbent uzanmış, uzanıp yatmış 46821 recuperate iyileşmek, sağlığına kavuşmak 46822 recuperation geri kazanma, iyileşme 46823 recuperative sağlığına yeniden kavuşturan 46824 recuperator geri getirici, geri kazanıcı 46825 recur tekrar meydana gelmek, yinelemek, tekrar vuku bulmak 46826 recurrence yineleme, tekrar olma, tekrar vuku bulma, tekerrür 46827 recurrent yinelenen, yeniden olan 46828 recursion tekrarlama, yineleme, özyineleme 46829 recursive terkrarlamalı, yinelemeli 46830 recycle (kullanılmış maddeleri) yeniden işleyip kullanılır hale getirmek 46831 recycling of waste material atık maddeleri yeniden kullanma 46832 recycling geriçevirim 46833 red blood cell alyuvar 46834 red blood cells alyuvarlar 46835 red blood corpuscle alyuvar 46836 red blooded mert, erkekçe, cesur, yiğit, yürekli 46837 red brass kızıl pirinç, kırmızı pirinç 46838 red cabbage kırmızı lahana 46839 red carpet özel karşılama 46840 red corpuscle alyuvar 46841 Red Crescent Kızılay 46842 red deer alageyik 46843 red flag isyan bayrağı, tehlike işareti 46844 red gentian kızıl kantaron 46845 red headed kızıl saçlı 46846 red heat kızıl sıcaklık 46847 Red Indian Kızılderili 46848 red lead sülüğen 46849 red light kırmızı ışık 46850 red mullet tekir 46851 red pepper kırmızı biber 46852 red poll ispinoz kuşu 46853 red radish kırmızıturp 46854 red rot kırmızı çürüklük hastalığı 46855 Red Sea Kızıldeniz 46856 red short sıcak işlemlerde kırılan 46857 red shortness sıcak işlemlerde kırılma 46858 red tape bürokrasi, kırtasiyecilik 46859 red wine kırmızı şarap 46860 red kırmızı, (saç) kızıl, (cilt) pembe, komünist, kızıl 46861 red-handed suçüstü 46862 red-hot (metal) kızarmış, akkor halinde, çok öfkeli 46863 red-letter day bayram günü 46864 red-letter özel bir gün, bayram 46865 red-shift kırmızıya kayma 46866 redact yazı haline getirmek, yayına hazırlamak 46867 redaction yayına hazırlama, redaksiyon, düzeltilmiş metin 46868 redbrick İngiltere'de (Londra dışında) kurulmuş Birdem 46869 redbud erguvan 46870 redcap bagaj hamalı 46871 redcoat eski ingiltere askeri 46872 redcurrant frenküzümü 46873 redden kızarmak, kızartmak, kırmızılaştırmak 46874 reddish kırmızımsı, kırmızımtrak 46875 reddle kırmızı tebeşir 46876 redecorate yeniden dekore etmek 46877 redeem bedelini vererek geri almak, (günahtan) kurtarmak, yapmak, yerine getirmek, ifa etmek, (rehin/borç/vb.'den) kurtarmak 46878 redeemable pula çevrilebilir, ihbarlı, kurtarılabilir 46879 redeemed itfa edilmiş, amorti edilmiş 46880 redeemer kurtarıcı kimse 46881 redeliver geri vermek 46882 redemption fund amortisman fonu 46883 redemption geri alma, ödeme, kurtarma 46884 redemptive kurtaran, kurtarıcı 46885 redeploy (asker/işçi/vb.) yerlerini değiştirmek, daha verimli biçimde düzenlemek 46886 redeployment area geliştirilen bölge 46887 redeployment yeniden geliştirme 46888 redhanded suçüstü 46889 redhead kızıl saçlı kadın, kızıl 46890 redhot ateşten kıpkırmızı kesilmiş, kızgın 46891 redintegrate yenilemek, restore etmek 46892 redirect bkz.readdress 46893 rediscount reeskont, reeskont etmek 46894 rediscover yeniden keşfetmek 46895 redistribute yeniden dağıtmak 46896 redness kırmızılık 46897 redo yeniden yapmak, tekrar yapmak 46898 redolence güzel koku 46899 redolency güzel koku 46900 redolent ...kokan, ...kokulu, ...havası olan 46901 redouble büyük ölçüde artmak, büyük ölçüde arttırmak 46902 redoubt tabya, palanka 46903 redoubtable çok saygı duyulan ve korkulan, büyük 46904 redoubted korkunç, heybetli, yürekli, cesur 46905 redound (to ile) katkıda bulunmak, artırmak, ilerletmek, yararı dokunmak 46906 redox redoks 46907 redraft retret 46908 redraw yeniden keşide etmek 46909 redress düzeltmek, tazminat, karşılık 46910 redskin Kızılderili 46911 redstart kızılkuyruk 46912 reduce the price ucuzlatmak 46913 reduce to a pulp şoka uğratmak, ne yapacağını şaşırtmak 46914 reduce to beggary yoksullaştırmak, fakirleştirmek 46915 reduce to poverty yoksulluğa düşürmek 46916 reduce to tears gözyaşlarına boğmak, ağlatmak 46917 reduce to zorunda bırakmak 46918 reduce azaltmak, indirmek, düşürmek, kilo vermek, zayıflamak, (to ile) zorunda bırakmak, -e düşürmek, -e zorlamak, boyun eğdirmek, fethetmek, (rütbesini/vb.) indirmek 46919 reduced price indirimli fiyat 46920 reduced indirimli 46921 reducer redüktör, indirgen 46922 reducible indirilir, azaltılır, küçültülür 46923 reducing agent indirgen, redüktör 46924 reducing diet zayıflama rejimi 46925 reducing flame redükleyici alev, indirgeyici alaz 46926 reducing gas redükleyici gaz, indirgeyici gaz 46927 reducing indirgeyici, azaltma, indirme 46928 reduction in prices fiyat indirimi 46929 reduction in wages vergin indirimi 46930 reduction of capital sermaye indirimi 46931 reduction of interest faiz indirimi 46932 reduction of staff personel sayısını azaltma 46933 reduction azaltma, indirme, indirim, tenzilat, küçültülmüş resim, harita, /vb 46934 reductive indirgeyici 46935 redundance letter işten çıkarma duyurusu 46936 redundance fazlalık, artıkbilgi, işsizlik 46937 redundancy letter işten çıkarma duyurusu 46938 redundancy payment işten çıkarma tazminatı 46939 redundancy gereğinden fazlalık, gereksizlik, bolluk, aşırı emek, emek bolluğu 46940 redundant gereksiz, lüzumsuz, fazla, aşırı, bol, işten çıkarılan 46941 reduplicate iki katına çıkarmak 46942 reduplication ikileme, iki misline çıkarma, artırma 46943 redwood kızılağaç, kaliforniya çamı 46944 redye yeniden boyamak 46945 reed warbler saz bülbülü 46946 reed kamış, saz, düdük dili, sipsi 46947 reed-mace su kamışı 46948 reedy kamış dolu, saz dolu, kamışlık, sazlık 46949 reef knot camadan düğümü 46950 reef camadan, resif 46951 reefer camadancı, esrarlı sigara 46952 reek kötü koku, iy, kötü kokmak, iy vermek 46953 reel off ezberden okuyuvermek, takır takır tekrarlamak 46954 reel makara, bobin, çıkrık, (teyp) makara, sallanmak, sendelemek, sarhoş gibi gitmek, yalpalamak, kafası karışmak, şaşırmak, fırıl fırıl dönmek, döner gibi olmak, makaraya sarmak 46955 reenter yeniden girmek 46956 reenterable yeniden girilebilir 46957 reentry yeniden girme, uzay aracının dönüp dünya atmosferine girmesi 46958 reeve ipi delikten geçirmek 46959 reexamine yeniden sınav yapmak 46960 reexport reeksport, yeniden ihraç, yeniden ihraç etmek 46961 ref hakem 46962 refashion biçimini değiştirmek 46963 refection hafif yemek 46964 refectory yemekhane 46965 refer (to ile) -den sözetmek, ağzına almak, ilgili olmak, ilgilendirmek, kapsamak, göndermek, havale etmek, başvurmak, danışmak 46966 referee hakem, bilirkişi, hakemlik yapmak 46967 reference book başvuru kitabı 46968 reference number referans numarası 46969 reference record referans kaydı 46970 reference bahsetme, ağzına alma, söz etme, başvurma, danışma, referans, bonservis 46971 referendum halk oylaması, referandum 46972 referent gönderge 46973 referential gösterim ile ilgili, göndergesel 46974 refill yeniden doldurmak, (çönge/pil/kalem içi/kurşun/vb.) yedek 46975 refine sugar şekeri rafine etmek 46976 refine arıtmak, arılaştırmak, tasfiye etmek, rafine etmek 46977 refined sugar rafine şeker 46978 refined arıtılmış, tasfiye edilmiş, rafine, ince, kibar, zarif 46979 refinement arıtma, tasfiye, incelik, kibarlık, zerafet, yararlı ilave, aksesuar 46980 refiner arıtım işçisi 46981 refinery waste rafineri atığı 46982 refinery arıtımevi, rafineri 46983 refining furnace arıtma fırını 46984 refit tamir, yeniden donatma, onarma, yeniden kullanıma hazır hale getirmek 46985 reflation reflasyon 46986 reflect on -i iyice düşünmek, kusurunu göstermek 46987 reflect yansıtmak, aksettirmik, göstermek, dile getirmek, ifade etmek, yansıtmak, düşünmek, iyice düşünüp taşınmak 46988 reflected light yansımış ışık 46989 reflected ray yansımış ışın 46990 reflected wave yansımış dalga 46991 reflecting yansıtan, aksettiren 46992 reflection yansıma, aksetme, yankı, akis, hayal, derin düşünce 46993 reflective düşünceli 46994 reflectivity yansıtırlık 46995 reflector yansıtaç, reflektör 46996 reflex action refleks hareket, istençdışı hareket 46997 reflex camera reflaks yaçın kılgası 46998 reflex centre beyindeki refleks merkezi 46999 reflex movement refleks hareket, istençdışı hareket 47000 reflex refleks, tepki, yansı 47001 reflexion yansıma, yankı 47002 reflexive pronoun dönüşlü zamir, dönüşlü adıl 47003 reflexive verb dönüşlü fiil 47004 reflexive dönüşlü 47005 reflexivity yansıma özelliği 47006 refloat yeniden yüzdürmek 47007 refluent geri akan 47008 reflux condenser geri akış kondansatörü 47009 reflux geri akış 47010 reforest yeniden ağaçlandırmak 47011 reforestation yeniden ağaçlandırma, ormanlandırma 47012 reform düzeltmek, geliştirmek, düzelmek, gelişmek, -de reform yapmak, reform, düzeltim 47013 reformation reformasyon, düzeltim 47014 reformatory düzeltici, ıslah edici, ıslahevi 47015 reformer düzeltimci, ıslahatçı, reformcu 47016 reformism reformculuk 47017 refract (ışık) kırmak 47018 refracting angle kırılma açısı, sapma açısı 47019 refracting telescope kırılmalı teleskop, mercekli teleskop 47020 refracting kırılma, sapma, sapan 47021 refraction kırılma 47022 refractive index kırılma indisi, kırılım indisi 47023 refractive kıran, kırıcı, kırılan 47024 refractivity kırılırlık 47025 refractometer refraktometre, kırılımölçer 47026 refractometry refraktometri, kırılımölçüm 47027 refractory karşı gelen, karşı koyan, dikbaşlı, inatçı, (hastalık) iyileştirilmesi zor, tedavisi güç, inatçı, (metal) ergimesi zor, sıcağa dayanıklı, kolay işlenemez 47028 refrain from kaçınmak, sakınmak, özünü tutmak 47029 refrain özünü tutmak, kaçınmak, çekinmek, sakınmak, nakarat 47030 refrangible kırılabilir, yansıtılır 47031 refresh oneself canlanmak, dinlenmek 47032 refresh canlandırmak, güçlendirmek, dinçleştirmek, serinletmek, (anıları/vb.) tazelemek, yenilemek, canlandırmak 47033 refresher course bilgi tazeleme kursu 47034 refresher tazeleyici, içki, serinletici şey, anımsatıcı şey 47035 refreshing güçlendirici, canlandırıcı, dinlendirici, dinçleştirici, serinletici, hoş, ilginç, değişik 47036 refreshment canlanma, güçlenme, dinlenme, yiyecek, içecek 47037 refreshments yiyecek ve içecek 47038 refrigerant soğutan, soğutkan, soğutucu, dondurucu 47039 refrigerate soğutmak, serinletmek 47040 refrigerated truck soğuk hava tertibatlı kamyon 47041 refrigeration technology soğutma tekniği 47042 refrigeration soğutma, serin tutma 47043 refrigerator car frigorifik vagon 47044 refrigerator lorry frigorifik kamyon 47045 refrigerator buzdolabı, soğutucu, buzlatka, sellace, yahçal 47046 refuel yakıt ikmal etmek 47047 refuge sığınak, barınak, orta kaldırım, refüj 47048 refugee mülteci, sığınık 47049 refulgence parlaklık, şaşaa 47050 refulgent parlak, pırıl pırıl 47051 refund (pulu) geri vermek, geri ödemek, geri verilen pul, geri ödeme 47052 refunding bond itfa tahvili 47053 refundment geri verme, geri ödeme, pul iadesi 47054 refurbish yeniden cilalamak 47055 refurnish yeniden döşemek 47056 refusal kabul etmeme, ret, geri çevirme, reddetme hakkı 47057 refuse collector çöp kamyonu 47058 refuse disposal çöp toplama 47059 refuse lorry çöp kamyonu 47060 refuse reddetmek, kabul etmemek, geri çevirmek, döküntü, süprüntü, çöp, artık 47061 refutable çürütülebilir, yanlışlığı kanıtlanabilir 47062 refutation çürütme, cerh, yalanlama, tekzip 47063 refute yanlış olduğunu kanıtlamak, çürütmek 47064 regain one's feet yeniden dengesini kazanmak 47065 regain the shore kıyıya varmak 47066 regain yeniden elde etmek, yeniden kavuşmak, (nereyese) tekrar varmak, tekrar dönmek 47067 regal kral ya da kraliçe gibi, krallara layık, şahane 47068 regale (with ile) eğlendirmek, hoşça vakit geçirtmek 47069 regalia tören kıyafeti, tören süslemeleri 47070 regard as gözü ile bakmak, saymak 47071 regard bakmak, gözü ile bakmak, gibi görmek, olarak ele almak, saymak, göz önünde tutmak, umursamak, önemsemek, aldırmak, kulak asmak, saygı, itibar, önemseme, aldırış, saygı, dikkat, bakış, ç.selam, iyi dilekler 47072 regarding hakkında, ilişkin, hususunda, ile ilgili, -e dair, -e gelince 47073 regardless of -i düşünmeden, -e bakmaksızın 47074 regardless ne olursa olsun, mutlaka, karamazdan 47075 regards selam, iyi dilekler 47076 regatta kayık ya da yelkenli tekne yarışı 47077 regency kral naibliği 47078 regenerate yenilemek, yeniden kazanmak, rejenere etmek 47079 regeneration yenileme, yenilenme, rejenerasyon, dirilme 47080 regenerative yenileyici, canlandırıcı, düzeltici 47081 regent kral naibi 47082 reggae rege, Jamaika müziği 47083 regicide kral katili, kral katli 47084 regime yönetim, rejim, perhiz, rejim 47085 regimen rejim, perhiz 47086 regiment alay, kalabalık, sürü, sıkı disiplin altında tutmak 47087 regimental officer kıta subayı 47088 regimental alay ile ilgili 47089 regimentation jüyeli bir biçime sokma 47090 region bölge, yöre 47091 regional planning bölgesel planlama 47092 regional television bölgesel sınalgı 47093 regional bölgesel, yöresel 47094 regionalism bölgecilik 47095 register office nikâh dairesi, sicil dairesi 47096 register sicil, kütük, kayıt defteri, liste defteri, dosya, liste, kayıt, ses perdesi, kayıt eden aygıt, saat, sayaç, regülatör, kütüğe kaydetmek, sicile geçirmek, kaydetmek, listeye yazmak, (aygıt) kaydetmek, göstermek, belirtmek, dışa vurmak, ifade etmek, belli etmek, (mektubu) taahhütlü olarak göndermek 47097 registered letter taahhütlü mektup 47098 registered post taahhütlü posta 47099 registered tonnage bir geminin taşıma istiabı 47100 registered trade mark müseccel marka 47101 registered (mektup) taahhütlü, kayıtlı, tescilli 47102 registering apparatus kaydedici cihaz 47103 registrar sicil memuru, nüfus memuru 47104 registration fee kayıt vergini 47105 registration form kayıt formu 47106 registration number plaka numarası 47107 registration (kütüğe) kaydetme, listeye alma, kaydetme, kayıt, tescil 47108 registry office nikâh dairesi, sicil dairesi 47109 registry sicil dairesi 47110 reglet kordon 47111 regnant saltanat süren, hükümdarlık eden, hükmeden 47112 regolith regolit 47113 regorge kusmak 47114 regress gerilemek, ilkelleşmek 47115 regression geri çekilme, gerileme, deniz gerilemesi 47116 regressive tax azalan oranlı vergi 47117 regressive gerileyen 47118 regret pişman olmak, gözünde tütmek, özlemini çekmek, aramak, üzüntü, pişmanlık 47119 regretful üzüntülü 47120 regrettable üzücü, acınacak, ayıp 47121 regroup yeniden türkümleşmek, türküm kurmak, yeniden türkümlendirmek 47122 regular price normal fiyat 47123 regular düzgün, muntazam, her zamanki, mutat, düzenli, usule uygun, yoluna göre, nizami, meslekten, muvazzaf, tam, gerçek, tam anlamıyla, normal, sıradan, düzgün, güzel biçimli, dilb.düzenli, muvazzaf, devamlı müşteri, gedikli 47124 regularity düzen, düzenlilik, düzenli biçimde olma, intizam 47125 regularly düzenli olarak, muntazaman 47126 regulate düzene sokmak, düzenlemek, yoluna koymak, denetim altına almak, kontrol etmek, ayarlamak 47127 regulating rod ayar çubuğu 47128 regulation düzenleme, tanzim, ayarlama, ç.yönetmelik, tüzük 47129 regulations yönetmelik, tüzük, mevzuat 47130 regulative tanzim edici, ayarlayıcı 47131 regulator ayarlayıcı, düzenleyici, düzengeç, regülatör 47132 regulus cüruflu maden külçesi, yarı arıtılmış maden 47133 regurgitate kusmak, kusacak gibi olmak 47134 regurgitation kusturma 47135 rehabilitate yararlı duruma getirmek, düzeltmek, ıslah etmek, tedavi ederek sağlığına kavuşturmak, eski haline getirmek, normal hale getirmek, eski görev, rütbe ya da haklarını geri vermek 47136 rehabilitation eski sağlığına kavuşturma, rehabilitasyon, eski görev, rütbe ya da haklarını geri verme 47137 rehash tekrarlama 47138 rehearing tanıkların yeniden dinlenmesi 47139 rehearsal prova, anlatma, sayıp dökme 47140 rehearse prova etmek, anlatmak, sayıp dökmek 47141 reheat yeniden ısıtmak 47142 rehouse yeni/daha iyi bir eve yerleştirmek 47143 reign hükümdarlık, saltanat, saltanat sürmek, oluşmak, olmak, vuku bulmak 47144 reimbursable geri ödenebilir 47145 reimburse (pulunu) geri vermek, ödemek, birinin yaptığı masrafı ödemek 47146 reimbursement geri ödeme, pulu geri verme, rambursman 47147 reimport yeniden ithalat 47148 rein in dizgini çekip durdurmak, yavaş gitmek 47149 rein dizgin, cılav 47150 reindeer ren geyiği 47151 reinforce güçlendirmek, takviye etmek, berkitmek 47152 reinforced concrete beam betonarme kiriş 47153 reinforced concrete betonarme, demirli beton 47154 reinforcement güçlendirme, takviye, destek, berkitme, ç, takviye birliği 47155 reinforcements takviye birliği 47156 reinforcing steel betonarme demiri 47157 reinstall yeniden yerleştirmek 47158 reinstallment yeniden yerleştirme 47159 reinstate eski mevkiini geri vermek 47160 reinstatement haklarını geri verme 47161 reinsurance reasürans, mükerrer sigorta 47162 reinsure reasürans yapmak, yeniden sigortalamak 47163 reinvestment yeniden yatırım 47164 reissue tekrar çıkarmak, tekrar basmak 47165 reiterate (birkaç kez) yinelemek, tekrarlamak 47166 reiteration yinelemek, tekrarlama 47167 reject reddetmek, kabul etmemek, geri çevirmek, bir tarafa atmak, ıskartaya çıkarmak, atmak, bir kenara atılan yararsız şey, ıskarta 47168 rejectamenta çöp, süprüntü, dışkı, pislik 47169 rejection kabul etmeme/edilmeme, ret, geri çevirme 47170 rejoice sb's heart mutlu etmek, yüzünü güldürmek 47171 rejoice çok sevinçli olmak, sevinmek 47172 rejoicing büyük sevinç, bayram sevinci, şenlik 47173 rejoin sert yanıt vermek, yanıt vermek, karşılık vermek, (düşerge/gemi/vb.'ne) geri dönmek, yeniden birleştirmek 47174 rejoinder yanıt, kaba yanıt 47175 rejuvenate gençleştirmek 47176 rejuvenescence gençleşme, gençleştirme 47177 rekindle yeniden yakmak 47178 relapse kötüye gitmek, kötüleşmek, (kötü yola) sapmak, dönmek, kötüye gitme, kötüleşme, (kötü yola) sapma, dönme 47179 relate to ile bağdaştırmak, ilişki kurmak, yönelik olmak 47180 relate anlatmak, nakletmek, hikâye etmek, arasındaki farkı görmek/göstermek, (to ile) ile bağdaştırmak, ilişki kurmak, (to ile) -e yönelik olmak, kapsamak, ait olmak 47181 related ilgili, ilişkili, bağlantılı 47182 relation akraba, ilgi, ilişki, bağlantı, ç.karşılıklı ilişki 47183 relations karşılıklı ilişki, akrabalar 47184 relationship akrabalık, ilgi, ilişki, bağlantı 47185 relative adverb ilgi zarfı, ilgi belirteci 47186 relative clauses sıfat cümleciği, ilgi yantümcesi 47187 relative density bağıl yoğunluk, bağıl özkütle 47188 relative humidity bağıl nem, nispi rutubet 47189 relative pressure göreceli basınç, izafi basınç 47190 relative pronoun ilgi adılı, ilgi zamiri 47191 relative akraba, uruk doğan, göreli, oranlı, nispi, bağlı, ilişkin 47192 relatively oranla, nispeten, oldukça 47193 relativism bağıntıcılık 47194 relativistic bağıl, göreli 47195 relativity izafiyet, görelik 47196 relator anlatan kimse, muhbir 47197 relax gevşemek, gevşeyip dinlenmek, yorgunluğunu atmak, rahatlamak, gevşetmek, rahatlatmak, dinlendirmek, (güç/kontrol/vb.) gevşetmek, hafifletmek 47198 relaxation time gevşeme süresi 47199 relaxation gevşeme, yumuşama, hafifleme, gevşetme, yumuşatma, hafifletme, gevşeklik 47200 relay race bayrak koşusu 47201 relay radar röle radarı 47202 relay spring röle yayı 47203 relay station röle istasyonu 47204 relay nöbetleşe çalışan ekip, vardiya, posta, yedek malzeme, röle, bayrak yarışı, naklen yayınlamak 47205 release button deklanşör, düğme 47206 release lever ayırma kolu 47207 release on bail kefaletle tahliye 47208 release serbest bırakmak, bırakmak, koyuvermek, çözmek, (yankayı) gösterime sokmak, (haber) duyurmak, bildirmek, yayınlamak, piyasaya sürmek, satışa çıkarmak, feragat etmek, vazgeçmek ya da devretmek, serbest bırakma, özgürlüğüne kavuşturma, salma, salıverme, tahliye, tahliye çöngesi, gevşetme, çözme, kurtarma, kurtuluş, kurtulma, (yanka) piyasada gösterilme izni, (kitap/haber/vb.) yayınlama izni, deklanşör, tek.salıverme düzeneği, yay 47209 relegate göndermek, havale etmek, aşağı bir durum ya da mevkiye indirmek 47210 relegation sürgüne gönderme, sürgün, küme düşme 47211 relent yumuşamak, acıyıp merhamete gelmek, gevşemek 47212 relentless amansız, acımasız 47213 relevance ayırıcı olma özelliği, ayırıcılık, belirginlik 47214 relevant konu ile ilgili 47215 reliability güvenilirlik 47216 reliable güvenilir 47217 reliance güvenç, güven, inan, itimat 47218 reliant asılı, bağlı, bağımlı, dayalı 47219 relic kalıntı, ölü kalıntısı, hatıra, andaç 47220 relict cinsi tükenmekte olan döngül/ösümlük 47221 relief map rölyef harita, yükseklikleri gösteren harita 47222 relief road yan yol, ikinci yol 47223 relief valve emniyet supabı 47224 relief well boşaltma kuyusu 47225 relief ferahlama, rahatlama, kurtarma, kurtuluş, takviye kuvvetleri, iç rahatlığı, iç ferahlığı, avuntu, yardım, imdat, çare, derman, nöbet değiştirme, nöbeti devralan kişi, kabartma, rölyef 47226 relieve of (bir yükten) kurtarmak 47227 relieve (ağrı/acı/sıkıntı/vb.) dindirmek, hafifletmek, azaltmak, yatıştırmak, teskin etmek, bastırmak, ferahlatmak, rahatlatmak, avutmak, avundurmak, gönül ferahlığı vermek, nöbeti devralmak, nöbet değiştirmek, (kuşatılmış kenti) kurtarmak, tekdüzeliğini gidermek, ilginçleştirmek, güzelleştirmek, hareketlendirmek, canlandırmak 47228 relieved rahatlamış, ferahlamış, yatışmış, rahat, ferah 47229 relieving arch hafifletme kemeri, sağır kemer 47230 relievo kabartma 47231 religion din, mezhep, inanç, iman 47232 religionist bağnaz, yobaz 47233 religiosity bağnazlık, yobazlık, sofuluk 47234 religious law dini hukuk 47235 religious liberty din hürriyeti 47236 religious marriage imam nikâhı 47237 religious order tarikat 47238 religious dinsel, dini, dindar 47239 religiously imanla, düzenli bir şekilde 47240 reline gömlek değiştirmek, astarını değiştirmek 47241 relinquish vazgeçmek, bırakmak, feragat etmek 47242 relish istek, zevk, haz, iştah, çeşni, tat, lezzet, hoşlanmak, hoşuna gitmek, zevk almak, hoşnut olmak 47243 relive yeniden yaşamak, anımsamak 47244 reload yeniden yüklemek 47245 relocatable yerdeğişir 47246 relocate (başka bir yere) taşımak, kurmak, yerleştirmek 47247 relocation başka yere yerleştirme 47248 reluctance isteksizlik, gönülsüzlük 47249 reluctant isteksiz, gönülsüz 47250 reluctivity relüktivite, çekingenlik 47251 rely on güvenmek, işanmak, inanmak, bel bağlamak 47252 rely (on ile) güvenmek, itimat etmek, bel bağlamak 47253 remain anonymous adı bilinmemek 47254 remain kalmak 47255 remainder of a debt borç bakiyesi 47256 remainder artan, geri kalan, kalan, artık 47257 remainderman aday, namzet 47258 remaining kalıcı 47259 remains artık, kalıntı, ölü, ceset 47260 remake (yanka/vb.) yeniden yapmak 47261 remand prison tutukevi 47262 remand (tekrar mahkemeye çıkmak üzere) cezaevine geri göndermek, tekrar cezaevine gönderme 47263 remanence artık çaşaklık, artık çaşaklanım 47264 remanent artan, kalan 47265 remark on hakkında görüşünü belirtmek 47266 remark söylemek, belirtmek, söz, düşünce, görüş 47267 remarkable dikkate değer, sözü edilmeye değer, olağanüstü 47268 remarkableness dikkate değerlik, olağanüstülük 47269 remarrriage yeniden evlenme 47270 remarry yeniden evlenmek 47271 remediable çaresi bulunan 47272 remedial teaching yetiştirici öğretim 47273 remedial sağaltıcı, iyileştirici, iyi edici, tedavi edici, çare niteliğinde 47274 remediless çaresiz, umutsuz, tedavi edilmez 47275 remedy çıkar yol, umar, çare, ilaç, derman, deva, sağaltmak, iyi etmek, iyileştirmek, tedavi etmek, düzeltmek, çare bulmak, gereğine bakmak, önlemek 47276 remelt yeniden eritmek 47277 remember to selam götürmek, selamını söylemek 47278 remember eslemek, hatırlamak, aklında tutmak, hatırında tutmak, unutmamak, (armağan/bahşiş/vb.) vermek, görmek, (to ile) -den selam götürerek, -in selamını söylemek 47279 remembrance anma, hatırlama, yadetme, anı, hatıra, estelik, anmalık, andaç, hatıra, yadigar 47280 remex teleke 47281 remigration geriye göç 47282 remilitarization yeniden askerileştirme 47283 remind of -i hatırlatmak, aklına getirmek 47284 remind hatırlatmak, esletmek, aklına getirmek 47285 reminder (mektup/not/pusula/vb.) anımsatıcı şey 47286 reminisce eski günlerden konuşmak 47287 reminiscence anımsama, hatırlama, anımsanan şeyler, anı, ç.anılar, hatırat 47288 reminiscent -i hatırlatan, benzeri 47289 remise feragat, vazgeçme 47290 remiss dikkatsiz, gevşek, dalgacı, ihmalkâr 47291 remissible affedilebilir, bağışlanabilir 47292 remission bağışlama, affetme, af, ceza indirimi, cezayı hafifletme, (hastalık) hafifleme süresi 47293 remissness ihmal, kusur, savsaklık 47294 remit (borç/ceza/vb.'den) kurtarmak, postayla (pul/çek/vb.) göndermek, ara vermek, mola vermek 47295 remittance pul havalesi, postayla gönderilen pul 47296 remittee alıcı, havale alıcısı 47297 remittent af 47298 remitter pul gönderen kimse 47299 remnant artık, geri kalan şey, kalıntı, parça kumaş 47300 remodel değişiklikler yapmak, yeni şekle koymak 47301 remonetization eski pulu yeniden tedavüle sürme 47302 remonstrance yakınma, şikâyet, itiraz 47303 remonstrate yakınmak, şikâyet etmek, karşı çıkmak, itiraz etmek 47304 remonstrator şikayetçi kimse, protesto eden kimse 47305 remorse pişmanlık, vicdan azabı 47306 remorseful vicdan azabı çeken, pişmanlık duyan, pişman 47307 remorseless vicdansız, kalpsiz, acımasız 47308 remote control uzaktan kumanda 47309 remote controlled uzaktan kumandalı 47310 remote probability uzak bir olasılık 47311 remote station uzak istasyon 47312 remote uzak, (davranış) soğuk, (şans/olasılık/vb.) küçük, az 47313 remotely küçük bir dereceye kadar, birazcık 47314 remoteness uzaklık, yabancılık 47315 remount yeniden çıkmak, yeniden monte etmek 47316 removable kaldırılabilir, sökülebilir, nakledilir 47317 removal expenses taşınma giderleri 47318 removal van nakliye kamyonu 47319 removal kaldırma, taşınma, çıkarma, kovulma, görevden alınma, yerini değiştirme 47320 remove from office görevden almak 47321 remove çıkarmak, temizlemek, silmek, çıkarmak, öçürmek, kovmak, atmak, kaldırmak, alıp götürmek, uzaklaştırmak, kenar etmek, defetmek, taşınmak, derece, pille, kademe, aralık, adım, kohumluk derecesi, sınıf 47322 removed from -den uzak, -den farklı, ile ilgisiz 47323 remover leke çıkarıcı, ev eşyası nakliyecisi 47324 remunerate emeğinin karşılığını ödemek, hakkını ödemek, ödüllendirmek, yaptığının karşılığını ödemek 47325 remuneration vergin, bedel, karşılık, mükâfat 47326 remunerative (iş) pullu, iyi pul getiren, kârlı, kazançlı, yararlı 47327 Renaissance Rönesans 47328 renal artery böbrek atardamarı 47329 renal circulation böbrekteki kan dolaşımı 47330 renal cortex böbrek korteksi 47331 renal vein böbrek damarı 47332 renal böbreğe ait 47333 rename yeni bir ad vermek 47334 renascence yeniden doğma 47335 renascent yeniden doğan, canlanan 47336 rend yırtmak, cırmak, yarmak, koparmak, bölmek, ayırmak, zorla çekip almak, koparmak, ayırmak 47337 render a profit kâr bırakmak 47338 render into tercüme etmek, çevirmek 47339 render of account hesap verme 47340 render payment ödeme yapmak 47341 render (yardım/vb.) vermek, sunmak, hale getirmek, etmek, kılmak, icra etmek, sunmak, (into ile) -e tercüme etmek, -e çevirmek 47342 rendering sunma, icra, oynama, temsil, tercüme, çeviri 47343 rendezvous buluşma, randevu, buluşma yeri 47344 rendition icra, sunma, temsil 47345 rendzina rendzina 47346 renegade hain, dönek 47347 renege sözünden dönmek 47348 renew yenilemek, yenileştirmek, tazelemek, canlandırmak, dinçleştirmek, yinelemek, tekrarlamak 47349 renewable source yenilenebilir kaynak 47350 renewable yenilenebilir, yenilenmesi gereken 47351 renewal notice yenileme belgesi 47352 renewal yenileme, yenilenen şey 47353 renitent kuvvete karşı direnen, zora dayanıklı 47354 rennet peynir mayası 47355 renounce vazgeçmek, terketmek, bırakmak, feragat etmek 47356 renovate yenilemek, onarmak 47357 renovation yenileme 47358 renown ün, ad, şan, şöhret 47359 renowned ünlü, şanlı, meşhur, şöhretli, namlı 47360 rent a car service araba kiralama servisi 47361 rent kira, kira bedeli, kiralamak, kira ile tutmak, kiraya vermek, yırtık, yarık, delik 47362 rent-free kirasız, kirasız, kirasız 47363 rentable kiralanabilir, kira getirebilir 47364 rental car kiralık otomobil 47365 rental value kira değeri 47366 rental kira bedeli, kira 47367 renter kiracı 47368 rentier rantiye, gelir sahibi 47369 renting failure kirayı ödeyememe 47370 renting kiraya verme 47371 renunciate razı olmamak, imtina etmek, boyun kaçırmak, reddetmek 47372 renunciation vazgeçme, feragat 47373 reopen yeniden açmak 47374 reorganization yeniden düzenleme, yeniden örgütleme, yeniden örgütlenme 47375 reorganize yeniden örgütleme, yeniden düzenlemek, yeniden organize etmek 47376 rep satış memuru, satıcı, bkz.repertory 47377 repack yeniden denk yapmak 47378 repaint yeniden boyamak 47379 repair kit tamir takımı 47380 repair shop tamirci dükkânı 47381 repair time onarım zamanı 47382 repair onarmak, tamir etmek, (hatayı) düzeltmek, gidermek, onarım, tamirat 47383 repair-pit tamir çukuru 47384 repairable onarılabilir, tamir edilebilir 47385 repairman tamirci 47386 repairshop tamir atölyesi 47387 reparable tamiri mümkün, tamir edilir 47388 reparation tazminat 47389 repartee hazırcevaplılık, hazır cevap 47390 repartition bölme, bölüm, yeniden bölme 47391 repass dönmek, geri gitmek 47392 repast yemek 47393 repatriate yurduna geri göndermek, iade etmek 47394 repatriation kendi ülkesine geri dönme 47395 repay (pul) geri vermek, ödemek, karşılığını vermek, altında kalmamak, ödemek, ödüllendirmek, karşılığını vermek 47396 repayable geri ödenebilir, geri ödenilmesi gereken 47397 repayment of income tax vergi iadesi 47398 repayment geri ödeme, karşılık 47399 repeal yürürlükten kaldırmak, feshetmek, iptal etmek, yürürlükten kaldırma, fesih, iptal 47400 repealable yürürlükten kaldırılabilir, feshedilir 47401 repeat oneself hep aynı olmak, değişmemek 47402 repeat tekrarlamak, kaytalamak, yinelemek, yeniden yayınlanan bağdarlama, nakarat, nakarat işareti 47403 repeated defalarca yinelenen, tekraralanan 47404 repeatedly defalarca, tekrar tekrar, sık sık 47405 repeater kesintisiz ateş eden silah, çalar saat 47406 repeating coil tekrarlama bobini 47407 repeating decimal tekrarlanan kesir 47408 repeating tekrarlanan, tekralama 47409 repel geri püskürtmek, iğrendirmek, tiksindirmek 47410 repellent iğrenç, tiksindirici, nahoş, sinek, /vb.kovucu, uzaklaştırıcı madde 47411 repent pişman olmak, pişmanlık duymak 47412 repentance law pişmanlık yasası 47413 repentance pişmanlık 47414 repentant pişmanlık duyan, pişman 47415 repercussion yansıma, geri tepme, tepki, yankı, yan etki 47416 repertoire repertuvar, dağarcık 47417 repertory aynı tiyatroda aynı oyuncuların her gün değişik bir oyun sahneye koyması 47418 repetition work seri üretim 47419 repetition tekrarlama, yineleme, tekrar, yinelenen şey 47420 repetitious defalarca tekrarlanmış, basmakalıp 47421 repetitive hkr, bkz.repetitious 47422 repine yakınmak, söylenmek, üzülmek, küsmek, bozulmak 47423 repining yakınan, söylenen, somurtkan 47424 replace eski yerine koymak, (with/by ile) değiştirmek, -in yerini almak, -in yerine geçmek 47425 replaceable sökülüp değiştirilebilen 47426 replacement part yedek parça 47427 replacement yenisiyle değiştirme, yenileme, yerini alan kimse/şey, ivaz, yedek, vekil, orunbasar 47428 replant yeniden dikmek, yeni bir yere dikmek 47429 replay head okuma kafası 47430 replay (maç) tekrarlamak, tekrar oynamak, (müzik) tekrar çalmak, tekrar oynanan maç, (görüntü/ses/kayıt/vb.) tekrar 47431 replenish yeniden doldurmak, ikmal etmek 47432 replenishment ikmal, yeniden doldurma, tekrar doldurma 47433 replete tıka basa doymuş, patlamak üzere, ağzına kadar dolu 47434 repletion dolgunluk 47435 replevin istirdat davası, istihkak davası 47436 replica aslına çok benzeyen, kopya 47437 replicate kopya etmek, kopyasını yapmak 47438 replication cevap, mukabele, yankı, akis, röprodüksiyon 47439 reply yanıt vermek, yanıtlamak cevap vermek, karşılık vermek, yanıt, karşılık 47440 report rapor, haber, yenün haberi, açıklama, bilgi, bildiri, tebliğ, tutanak, öğrenci karnesi, söylenti, rivayet, patlama sesi, anlatmak, söylemek, bildirmek, haber vermek, rapor vermek, rapor yazmak, (sucu/vb.) bildirmek, ihbar etmek, şikâyet etmek, tutanağını tutmak, özetini çıkarmak, hazır bulunmak, mevcudiyetini bildirmek, haber yazmak 47441 reported speech dolaylı anlatım 47442 reportedly söylendiğine göre, söylentilere bakılırsa 47443 reporter yenün muhabiri, muhabir, raportör 47444 repose uzanmak, dinlenmek, dayanmak, yaslanmak, dinlenme, istirahat, uyku, dinginlik, sakinlik, sessizlik, erinç, rahat, huzur 47445 reposeful dinlendirici 47446 repository depo, ambar, ...hakkında kendisine özel olarak bilgi verilen kimse 47447 repossess yeniden sahip olmak, elde etmek 47448 repp n rips 47449 reprehend azarlamak, paylamak, suçlamak 47450 reprehensible suçlanmayı/azarlanmayı hakeden 47451 reprehension azar, kınama 47452 represent as olarak tanımlamak, olarak göstermek 47453 represent göstermek, betimlemek, tasvir etmek, simgelemek, temsil etmek, -in adına hareket etmek 47454 representation temsil, betimleme, tasvir, oyun, temsil, oynama, canlandırma, temsilcilik, mümessillik, simge, işaret, gösterme 47455 representative temsil eden, örnek, tipik, temsilci, vekil 47456 repress bastırmak, önlemek, tutmak, gemlemek, baskı altında tutmak 47457 repressed (kişi) baskı altına alınmış, baskı altında olan, ezilmiş, (duygu) bastırılmış 47458 repression önleme, bastırma, engelleme, tutma, baskı 47459 repressive (yasa/vb.) baskı uygulayıcı, sert, acımasız 47460 reprieve ölüm cezasını ertelemek, mahvını ertelemek, ölüm cezasının ertelenmesi 47461 reprimand (resmi) tekdir, kınama, (resmi olarak) kınamak 47462 reprint (kitap) yeniden basmak, yeni baskı 47463 reprisal bir müzik parçasının bir bölümünün ya da tümünün ikinci kez çalınması 47464 reproach azar, tekdir, serzeniş, sitem, kınama, suçlama, leke, yüzkarası, sitem etmek, serzenişte bulunmak, abırlamak, ayıplamak 47465 reproachable ayıplanır 47466 reproachful sitem dolu 47467 reprobate kötü, kötü karakterli 47468 reprobation beğenmeme, onaylamama, lanet 47469 reprocess yeniden işlemek 47470 reprocessing plant yeniden işleme fabrikası 47471 reproducable üretilebilir 47472 reproduce üremek, çoğalmak, yavrulamak, kopyasını çıkarmak, kopya etmek, (görüntü/ses) vermek 47473 reproducer yeniden öndürücü, çoğaltıcı 47474 reproducibility üretilebilirlik, üreyebilirlik 47475 reproducing head okuma kafası 47476 reproduction organs üreme kılganları 47477 reproduction system üreme jüyesi 47478 reproduction üreme, çoğalma, çoğaltma, reprodüksiyon, özdeşbaskı 47479 reproductive organs üreme kılganları 47480 reproductive üretken, üremeyi sağlayan, döl 47481 reproof azar, ayıplama, kınama 47482 reproval azarlama, paylama 47483 reprove azarlamak, paylamak, tanlamak 47484 reptant sürünen 47485 reptile sürüngen 47486 reptilian sürüngenlere ait, sürüngen, sürüngen 47487 republic cumhuriyet 47488 republican people's party cumhuriyet halk partisi 47489 republican cumhuriyete ait, cumhuriyetçi, cumhuriyetçi 47490 republicanism cumhuriyetçilik 47491 republication yeniden yayımlama 47492 republish yeniden yayımlamak 47493 repudiate boyun kaçırmak, inkâr etmek, yadsımak, tanımamak, yalana çıkarmak, imtina etmek, danmak, yüz döndermek, dönmek, yayınmak, tekzip eylemek, boynundan atmak, reddetmek, kabul etmemek, geri çevirmek, avrat boşamak, (borç) ödememek 47494 repudiation ret, inkâr, boşama, reddetme, tanımayış 47495 repugnance iğrenme, tiksinme, tiksinti, nefret 47496 repugnant çirkin, iğrenç, tiksindirici, pis, terbiyesiz 47497 repulse (saldırı) geri püskürtmek, (öneri/vb.) kabaca reddetmek, geri çevirmek, püskürtme, (arkadaşlık önerisini) kabaca geri çevirme, reddetme 47498 repulsion iğrenme, tiksinti ve korku, nefret, birbirini uzaklaştırma gücü, itici güç 47499 repulsive forces itici güçler 47500 repulsive tiksindirici, iğrenç, itici 47501 repulsiveness tiksindiricilik, iğrençlik 47502 repurchase geri satın alma, geri satın almak 47503 reputable ünlü, tanınmış, saygın, saygıdeğer 47504 reputation ün, ad, nam, isim, şöhret 47505 repute ün, şöhret, ad, nam, iyi ad, itibar, saygınlık 47506 reputed ...sayılan, ...farzedilen, ...sanılan 47507 reputedly dediklerine göre 47508 request rica, dilek, istek, talep, istek, rica etmek, dilemek, istemek 47509 requiem ölünün ruhu için okunan dua/ilahi 47510 require istemek, gerektirmek, dilemek, istemek, rica etmek 47511 required quantity gerekli miktar 47512 required subjects zorunlu dersler 47513 required gerekli 47514 requirement ihtiyaç, gereksinim, icap, gerek 47515 requisite gerekli, zorunlu, zaruri, gerekli şey, ihtiyaç, gereç 47516 requisition resmi/askeri talep, dilek, resmen talep etmek, resmen el koymak 47517 requital ödül, karşılık, bedel, mukabele 47518 requite with ile karşılığını vermek 47519 requite (with ile) karşılığını ...ile ödemek, ile karşılığını vermek 47520 reradiation yeniden radyasyon 47521 reread yeniden okumak 47522 reroute yönünü değiştirmek, saptırmak 47523 rerouting güzergâh değiştirme, yönünü değiştirme 47524 rerun (yanka/vb.) tekrar göstermek, (yarış) tekrar koşmak, tekrarlamak, tekrar gösterilen yanka/şov 47525 res konu, mesele 47526 resale tekrar satış 47527 rescind yürürlükten kaldırmak, iptal etmek, feshetmek 47528 rescission fesih, iptal, yürürlükten kaldırma 47529 rescript resmi bildirge, beyan 47530 rescue capsule kurtarma kapsülü 47531 rescue helicopter kurtarma dikuçarı 47532 rescue party kurtarma ekibi 47533 rescue kurtarmak, kurtarma, kurtulma, kurtuluş 47534 research and development araştırma ve geliştirme 47535 research center araştırma merkezi 47536 research centre araştırma merkezi 47537 research department araştırma bölümü 47538 research laboratory araştırma laboratuvarı 47539 research population araştırma kitlesi 47540 research programme araştırma bağdarlaması 47541 research project araştırma jobası 47542 research worker araştırmacı 47543 research araştırma, araştırmak, araştırma yapmak, incelemek 47544 researcher araştırmacı 47545 reseating supap yatağını alıştırma 47546 resect kesip çıkarmak 47547 resection kesip çıkarma, kesim-çıkarım 47548 reseda muhabbetçiçeği 47549 resell aynı şeyi bir daha satmak 47550 reseller yeniden satan kimse 47551 resemblance benzerlik 47552 resemble benzemek, okşamak 47553 resent kızmak, içerlemek, kırılmak, gücenmek, alınmak 47554 resentful gücenik, alınmış, kırgın 47555 resentment kızma, gücenme, küskünlük, dargınlık 47556 reserpine rezerpin 47557 reservation fee yer ayırma vergini 47558 reservation kuşku, şüphe, yer ayırtma, rezervasyon, şart, koşul, Kuzey Amerika'lı yerlilere ayrılan arazi 47559 reserve account karşılık hesabı 47560 reserve capacity yedek kapasite 47561 reserve fund ihtiyat akçesi 47562 reserve price rezerv fiyatı 47563 reserve ayırmak, saklamak, korumak, tahsis etmek, ayırtmak, yedek, rezerv, belirli bir amaç için ayrılmış arazi/bölge, çekingenlik, yedek oyuncu, yedek, yedek güçler 47564 reserved word ayrılmış sözcük, kullanımı yasak sözcük 47565 reserved çekingen, tutulmuş, ayırtılmış, yedek 47566 reservoir sarnıç, su deposu 47567 reshape yeniden biçim vermek 47568 reshuffle bir kuruluşta çalışanların mevkiilerinin değiştirilmesi 47569 reside -de ikamet etmek, oturmak 47570 residence konut, oturma, ikamet 47571 resident sakin, mukim, bir yerde oturan 47572 residential oturmaya ayrılmış, oturmaya elverişli 47573 residual artan, kalan, artık 47574 residue kalan, artık, kalıntı, tortu 47575 resign istifa etmek, çekilmek, ayrılmak 47576 resignation çekilme, istifa, boyun eğme, kabullenme 47577 resigned boyun eğmiş, kabullenmiş, yakınmadan kabul eden 47578 resile imtina etmek, boyun kaçırmak, el çekmek, kaçmak, dönmek 47579 resilience esneklik 47580 resilient esnek, sağlığını, gücünü çabuk toplayan, çabuk iyileşen 47581 resin çam sakızı, reçine 47582 resist karşı koymak, karşı durmak, direnmek, mukavemet etmek, göğüs germek, dayanmak, -meden edebilmek 47583 resistance karşı koyma, direnme, dayanıklılık, dayanma, dayanma gücü, karşı çıkma, direniş, direnç 47584 resistant direnen, dirençli, dayanıklı 47585 resistor rezistans, direnç 47586 resolute dirençli, kararlı, azimli, sağlam 47587 resolution kararlılık, azim, azimlilik, karar, önerge, teklif, yasa tasarısı, yeçim, çözüm, çözünme, çözülme, eritme 47588 resolve karar vermek, çözmek, halletmek, parçalarına ayırmak, ayrıştırmak, oy ile -e karar vermek, eritmek, çözmek, erimek, çözünmek, karar, azim, niyet, azimlilik 47589 resolvent çözücü madde 47590 resonance tınlama, seselim, rezonans 47591 resonant çınlayan, tınlayan, yankılanan 47592 resort dinlence yeri, mesire, (-e) başvurma, yoluna gitme, -den yararlanma, (to ile) (-e) başvurmak, müracaat etmek, yoluna gitmek, çareyi -de bulmak 47593 resound çınlamak, yankılanmak, ...sesiyle dolmak, inlemek 47594 resounding çınlayan, yankılanan, gürültülü, çok büyük 47595 resource kaynak, zenginlik, umar, çare, beceriklilik 47596 respect saygı, hürmet, uyma, riayet, saygı, bakım, yön, çekit, saygı göstermek, saygı duymak, -e riayet etmek, uymak 47597 respectable saygıdeğer, saygın, oldukça iyi, epey, hatırı sayılır, temiz, namuslu, dürüst 47598 respectful saygılı 47599 respective kendi, kişisel, şahsi 47600 respectively anılan sıraya göre, biri ...öteki 47601 respiration solunum 47602 respirator solunum aygıtı, respiratör 47603 respiratory solunumla ilgili 47604 respire soluk almak 47605 respite mola, dinlenme, soluklanma 47606 resplendent parlak, pırıl pırıl, görkemli, göz kamaştırıcı 47607 respond yanıt vermek, yanıtlamak, (by/with ile) ile karşılık vermek, karşılamak 47608 respondent davalı, savunan kişi 47609 response yanıt, karşılık 47610 responsibility sorumluluk 47611 responsible (for/to ile) -den sorumlu, -e karşı sorumlu, sorumlu, sorumluluk sahibi, güvenilir, emin, sorumluluk isteyen, sorumluluk gerektiren 47612 responsive yanıt veren, karşılık veren 47613 rest day dem alış günü 47614 rest dinlenme, dem alış, erinç, huzur, rahat, sükun, uyku, işlemezlik, hareketsizlik, durma, dayanak, mesnet, destek, es, durak, dinlenmek, dincelmek, dem almak, dinlendirmek, dayamak, yaslamak, durup dinlenmek, durmak, ara vermek, soluk almak, dayandırmak, oturtmak, elinde olmak, bağlı olmak, güvenmek, dayanmak, bel bağlamak, yatmak, gömülü olmak, artık, kalan, ötekiler, diğerleri, kalanlar 47615 restart yeniden başlatmak 47616 restaurant lokanta, aşhane 47617 restaurateur lokanta sahibi, lokantacı 47618 restful dinlendirici, rahat, sakin, huzurlu, huzur verici 47619 restitution iade, sahibine geri verme, zararı ödeme, tazmin 47620 restive yerinde duramayan, rahat durmayan, huzursuz, inatçı 47621 restless yerinde duramayan, hareketli, kıpır kıpır, kıpırdak, rahatsız, huzursuz 47622 restoration onarım, yenileme, restorasyon, sahibine geri verme, iade, yeniden kurma 47623 restorative güçlendiren, sağlık veren, güç/sağlık veren ilaç, yiyecek, /vb. 47624 restore sahibine geri vermek, iade etmek, eski yerine koymak, geri koymak, yeniden kurmak, düzeltmek, eski görevine, işine, /vb.yeniden getirmek, iade etmek, yeniden sağlığına kavuşturmak, iyileştirmek, onarmak, yenilemek, restore etmek 47625 restoring force düzeltici kuvvet, geriçağırım kuvveti 47626 restrain engellemek, dizginlemek, zaptetmek, tutmak, -den önlemek 47627 restrained kontrollü, sakin, özüne hakim 47628 restraint tutma, dizginleme, zapt, özünü tutma, özüne hakim olma, sınırlama, baskı, zorlama 47629 restrict sınırlamak 47630 restricted credit şartlı kredi 47631 restricted ownership sınırlı mülkiyet 47632 restricted sınırlı, kısıtlı, kontrollü, yalnızca belirli bir kesimin kullanımına özgü, belirli bir türküm için, hizmete mahsus, dar, sınırlı 47633 restriction sınırlama 47634 restrictive sınırlayıcı 47635 result in ile sonuçlanmak, çıkmak, neticelenmek 47636 result (from ile) -den sonuçlanmak, meydana gelmek, çıkmak, doğmak, (in ile) ile sonuçlanmak, sonuç, mahsul, ürün, semere 47637 resultant force bileşke kuvveti 47638 resultant sonucunda ortaya çıkan, sonuçta oluşan 47639 resume (ara verdikten sonra) yeniden başlamak, sürdürmek, devam etmek, geri almak, yeniden elde etmek 47640 resumé özet, özgeçmiş 47641 resumption yeniden başlama, sürdürme 47642 resurgence yeniden güçlenme, dirilme, yeniden aktiflik kazanma 47643 resurgent yeniden güçlenen, dirilen 47644 resurrect yeniden canlandırmak, diriltmek, yeniden kullanmak, geçerli kılmak 47645 resurrection yenileme, canlanma, dirilme, tekrar ortaya çıkma, doğma, (the ile) İsa'nın dirilişi 47646 ret çürümek, ıslatıp yumuşatmak 47647 retail banking perakende bankacılık 47648 retail credit müşteri kredisi 47649 retail dealer perakendeci 47650 retail price perakende fiyatı 47651 retail trade perakende ticaret 47652 retail perakende satmak, (at ile) perakende olarak ...fiyatına satılmak, dedikodu yaymak, perakende satış, perakende olarak, perakendeciden, perakende 47653 retailer perakendeci 47654 retain wall set 47655 retain tutmak, yitirmemek, sahip olmak, pulla (avukat) tutmak 47656 retained earnings birikmiş kârlar 47657 retainer uşak, hizmetçi, avukata verilen avans 47658 retaining wall istinat duvarı 47659 retake yeni çekim, yeniden almak, geri almak 47660 retaliate misilleme yapmak, kötülüğe kötülükle karşılık vermek 47661 retaliation misilleme, kısas, öç 47662 retaliatory misilleme niteliğinde, karşılık olarak 47663 retard geciktirmek, yavaşlatmak 47664 retardation geciktirme, yavaşlatma, geciktirici şey 47665 retarded (çocuk) yavaş gelişen, geri zekâlı 47666 retarder geciktirici, hız kesici 47667 retch kusmaya çalışmak, kusacak gibi olmak 47668 retell yeniden anlatmak 47669 retene reten 47670 retention (akılda/vb.) tutma 47671 retentive (aklında/vb.) tutan, unutmayan 47672 retest yeniden test etmek 47673 rethink tekrar düşünmek, tekrar gözden geçirmek 47674 reticence az konuşma, ağzı sıkılık, gizlilik, sır tutma 47675 reticent suskun, ağzı sıkı, konuşmayan, ketum, sessiz 47676 reticle retikül, kılağ, dürbün ağı 47677 reticular ağ gibi, ağsı, ağ şeklinde, gözenekli, dolaşık 47678 reticulate ağ gibi, şebekeli, ağsı, ağ gibi sarmak, ağ gibi örmek 47679 reticulated ağ gibi, ağsı 47680 reticulation ağsılaşma, ağ gibi olma 47681 reticule retikül, kılağ 47682 reticulum ağ, şebeke, börkenek 47683 retiform ağ gibi 47684 retina retina, ağkatman 47685 retinal retinayla ilgili 47686 retinue maiyet, heyet 47687 retire into one's shell kabuğuna çekilmek 47688 retire to pasture köşesine çekilmek, emekliye ayrılmak 47689 retire çekilmek, bir köşeye çekilmek, gitmek, yatmaya gitmek, geri çekilmek, emekliye ayırmak, emekliye sevketmek, emekli olmak, emekliye ayrılmak 47690 retired emekli 47691 retirement age emeklilik yaşı 47692 retirement annuity emeklilik sigortası 47693 retirement pension emekli maaşı 47694 retirement emekliye ayrılma, emeklilik 47695 retiring age emeklilik yaşı 47696 retiring pension emekli maaşı 47697 retiring çekingen, içine kapanık 47698 retool yeniden aletlerle donatmak 47699 retort sert yanıt vermek, karşılık vermek, sert yanıt, karşılık, imbik 47700 retortion geriye bükme, misilleme 47701 retouch rötüş yapmak 47702 retrace tekrarlamak, geriye/kaynağına gitmek 47703 retract geri çekmek, içeri çekmek, (sözünü) geri almak 47704 retractable geri alınabilir, toparlanır 47705 retractor geri çekici kas 47706 retrain yeniden eğitmek 47707 retraining yeniden eğitme 47708 retread dış lastiğe sırt geçirmek 47709 retreat çekilme, gerileme, geri çekilme, ricat, bir köşeye çekilip dinlenme, inziva, inziva köşesi, sığınak, çekilmek, geri çekilmek, gerilemek, dinlenmek için çekilmek, gitmek, inzivaya çekilmek 47710 retrench masrafları kısmak, personel sayısını azaltmak 47711 retrial (davayı) yeniden görme 47712 retribution hakedilen ceza 47713 retributive cezalandırıcı, intikamcı 47714 retrievable geri alınabilir, düzeltilebilir 47715 retrieval geri alma, bilgi çıkarma 47716 retrieve geri almak, yeniden ele geçirmek, kavuşmak, yeniden edinmek, düzeltmek, telafi etmek, çaresini bulmak, (av köpeği) vurulan avı bulup getirmek 47717 retriever aport köpeği, avı bulup getiren köpek 47718 retrivable yeniden elde edilir 47719 retroaction makable şümul, geçmişi kapsama, tepki 47720 retroactive önceki olayları kapsayan 47721 retrocede iade etmek, geri vermek 47722 retrocession iade 47723 retroflex üstdamaksıl, üstdamaksıl olan 47724 retrograde gerileyen, kötüye giden 47725 retrogress gerilemek, kötüye gitmek 47726 retrogression gerileme 47727 retrogressive geri giden, gerileyici 47728 retrorocket geciktirme roketi, eğleç roketi 47729 retrospect geçmişi düşünme, geçmişe bakış 47730 retrospection geçmişi düşünme, geçmişe bakış 47731 retrospective geçmişle ilgili, önceki olayları kapsayan 47732 retrousse ucu yukarıya kalkık 47733 retry yeniden yargılamak 47734 return a favour yapılan iyiliğin karşılığını vermek 47735 return a verdict of guilty suçlu bulmak 47736 return address dönüş adresi 47737 return airway tenek dönüş yolu 47738 return circuit dönüş devresi 47739 return code dönüş kodu 47740 return fare gidiş dönüş vergini 47741 return instruction dönüş komutu 47742 return match rövanş maçı 47743 return piping dönüş borusu 47744 return thanks teşekkür etmek 47745 return ticket gidiş dönüş bileti 47746 return to geri dönmek, rücu etmek 47747 return trace resim başı 47748 return visit iade ziyareti 47749 return kayıtmak, dönmek, geri gelmek, geri vermek, geri götürmek, kaytarmak, iade etmek, geri çevirmek, geri göndermek, yanıt vermek, karşılık vermek, seçmek, (huk.) karar vermek, (kâr/kazanç) getirmek, sağlamak, açıklamak, beyan etmek, resmen bildirmek, (mal) ilk sahibine dönmek, dönüş, geri geliş, dönüp gelme, geri verme, geri götürme, geri gönderme, geri çevirme, iade, yanıt, karşılık, yeniden olma, tekrarlama, tekerrür, resmi rapor, beyanname, kâr, kazanç, gidiş-dönüş bileti, (ç.) kazanç, gelir, hasılat, (bilet) gidiş-dönüş 47750 returnable geri verilebilir, geri verilmesi gereken 47751 returned check iade edilmiş çek 47752 retuse çökük 47753 reunification yeniden birleşme 47754 reunion yeniden bir araya gelme, birleşme, barışma, toplantı, arkadaş toplantısı, yakınların görüşü 47755 reunite yeniden bir araya gelmek, toplanmak, birleşmek, yeniden bir araya getirmek, birleştirmek 47756 rev devir, tur, (up ile) (kozgaltkanın) hızını artırmak 47757 revaccinate yeniden aşılamak 47758 revalorization yeniden değerlendirme, revalorizasyon 47759 revalorize yeniden değerlendirmek 47760 revaluate yeniden değerlendirmek 47761 revaluation revalüasyon, yeniden değerlendirme 47762 revalue (bir ülke pulunun) değerini yükseltmek 47763 revamp tamir etmek, düzeltmek, kayırmak 47764 revanchist intikamcı, intikamcı kimse 47765 reveal a secret sırrı açıklamak 47766 reveal açığa vurmak, ortaya çıkarmak, göstermek, pervaz, kapı dikmesi 47767 revealing anlamlı, manidar, (giysi) bir kısmını gösteren 47768 reveille kalk borusu 47769 revel in haz duymak, zevk almak 47770 revel eğlenmek, cümbüş yapmak, alem yapmak, (in ile) -den haz duymak, büyük zevk almak, eğlence, cümbüş, eğlenti, şenlik 47771 revelation açığa vurma, ifşa 47772 reveller eğlence düşkünü, âlemci 47773 revelry şenlik, eğlenti, cümbüş, alem 47774 revenge öç, intikam, -in öcünü almak 47775 revengeful kinci, kin tutan, intikamcı 47776 revenue bond gelir tahvili 47777 revenue office defterdarlık, maliye 47778 revenue officer gümrük memuru 47779 revenue reserve ihtiyari yedek 47780 revenue sharing bond gelir ortaklığı senedi 47781 revenue stamp damga pulu 47782 revenue gelir, hükümetin vergi geliri 47783 reverberate yankılanmak 47784 reverberation yansıma, yankılanma, akis, aksetme 47785 reverberator ışıldak, projektör, yansıtaç, reflektör 47786 reverberatory yansımalı 47787 revere saymak, büyük saygı ve hayranlık göstermek, sevip saymak 47788 reverence derin saygı, saygı ile eğilme, reverans 47789 reverent saygılı 47790 reverential saygılı, saygıdan ileri gelen 47791 reverie düş, hayal, düşlere dalma 47792 reversal ters dönme, dönme 47793 reverse charges ödemeli alısünlemek 47794 reverse current ters akım 47795 reverse direction flow ters yönde akış 47796 reverse gear geri vites 47797 reverse reaction ters reaksiyon 47798 reverse side arka yüz, ters yüz 47799 reverse the charges ödemeli alısün görüşmesi yapmak 47800 reverse voltage ters gerilim 47801 reverse ters, arka, aksi, tersine dönmüş, karşıt, zıt, ters çevirmek, tersyüz etmek, geri gitmek/götürmek, yerlerini değiştirmek, aksi yönde değiştirmek, ters taraf, ters yüz, ters, aksi, zıt, zıttı, tersi, karşıtı, aksilik, terslik, başarısızlık, yenilgi, geri vites 47802 reversibility tersinirlik, tersine çevrilebilme 47803 reversible fabric çift yüzlü kumaş 47804 reversible reaction tersinir tepkime, tersinir reaksiyon 47805 reversible tersinir, tersine çevrilebilir 47806 reversing gear geri hareket düzeni, tornistan düzeni 47807 reversing geri dönebilen, geri 47808 reversion eski haline ya da alışkanlığına dönme, (mülk) ilk sahibine dönme, kalıtım hakkı, veraset hakkı 47809 reversionary annuity yıllık gelir poliçesi 47810 reversionary heir art mirasçı 47811 reversionary intikal ile ilgili 47812 reversioner art mirasçı 47813 revert (to ile) (eski yağdayına/alışkanlıklarına/inançlarına/vb.) kayıtmak, geri dönmek, yeniden dönmek, ilk sahibine dönmek 47814 revetment kaplama, revetman 47815 review bir daha gözden geçirme, yeniden inceleme, eleştiri, kitap eleştirisi, yazın ve düşünce dergisi, teftiş, yargıtayca mahkeme kararının yeniden incelenmesi, bir daha gözden geçirmek, yeniden incelemek, eleştirmek, eleştiri yazmak, teftiş etmek, mahkeme kararını yeniden incelemek 47816 reviewer eleştirmen, kitap eleştirmeni 47817 revile sövmek, küfretmek, hakaret etmek, tanlamak, lanetlemek, kötülemek, yamanlamak 47818 revisal gözden geçime, revizyon, ikinci düzeltme 47819 revise gözden geçirip düzeltmek, yeniden elden geçirmek, (görüş/vb.) değiştirmek, (ders) tekrarlamak, bir daha gözden geçirmek, ikinci prova 47820 revised edition gözden geçirilmiş baskı, düzeltilmiş baskı 47821 reviser gözden geçirip düzelten kimse, düzeltmen 47822 revision gözden geçirip düzeltme, bir daha gözden geçirme, tekrar, düzeltilmiş baskı 47823 revisionism revizyonizm 47824 revisit yeniden ziyaret etmek 47825 revitalize canlandırmak, güçlendirmek 47826 revival yeniden canlanma, dirilme, eski bir oyunu yeniden oynama, uyanış 47827 revive canlanmak, sağlıklı olmak, canlandırmak, tekrar kullanılmaya başlamak, geri gelmek, ortaya çıkmak, tekrar kullanmaya başlamak, geri getirmek 47828 reviver güçlendirici madde 47829 revivify canlandırmak, diriltmek 47830 revocable geri alınabilir, iptal edilebilir, kabili rücu 47831 revocation geri alma, kaldırma, iptal 47832 revoke (izin/yasa/karar/vb.) geri almak, hükümsüz kılmak, iptal etmek, kaldırmak, feshetmek 47833 revolt (aganist ile) başkaldırmak, karşı gelmek, ayaklanmak, isyan etmek, iğrenmek, tiksinmek, iğrendirmek, tiksindirmek, başkaldırma, başkaldırı, ayaklanma, isyan 47834 revolting iğrenç 47835 revolution counter devir sayacı, takometre 47836 revolution ihtilal, devrim, köklü değişiklik, çevriliş, devrim, dönme, tur, devir, dolanma, devir süresi, devre 47837 revolutionary devrimci 47838 revolutionist devrimci 47839 revolutionize -de devrim yapmak, inkılabîleştirmek 47840 revolve around çevresinde oluşmak, merkezlenmek 47841 revolve dönmek, devretmek, döndürmek, çevirmek, iyice düşünüp taşınmak, üzerinde derin derin düşünmek, (around ile) çevresinde oluşmak/merkezlenmek 47842 revolver tabanca 47843 revolving door döner kapı 47844 revolving fund döner sermaye 47845 revolving döner, dönen, devir yapan 47846 revue revü 47847 revulsion tiksinme, iğrenme, tiksinti, iğrenti, (düşüncelerde/görüşlerde/vb.) ani değişiklik, sapma 47848 reward ödül vermek, ödüllendirmek, ödül, mükafat, karşılık 47849 rewarding denemeye değer 47850 rewind geri sarmak 47851 rewinder geri sarıcı 47852 rewire (binaya) yeni çıngı telleri döşemek 47853 reword başka sözcüklerle söylemek 47854 rewrite yeniden yazmak, yeniden daha uygun bir şekilde yazmak 47855 Rex Kral 47856 rhapsodic rapsodiye benzer 47857 rhapsodist heyecanlı konuşan kimse 47858 rhapsodize heyecanla söz etmek 47859 rhapsody rapsodi, aşırı övgü, bayılma 47860 Rhenish Ren ırmağına ait, Ren şarabı 47861 rhenium renyum 47862 rheology reoloji, akışbilim 47863 rheostat reosta, direnç aygıtı 47864 rheostatic reostatik 47865 rhesus factor Rh faktörü 47866 rhesus alyanaklı maymun 47867 rhetoric question yanıtı beklenmeyen soru 47868 rhetoric konuşma sanatı, uzsözlülük, belagat, cafcaflı konuşma/yazı 47869 rhetorician belagat ustası, belagatli kişi, hatip, söylevci 47870 rheumatic fever ateşli romatizma 47871 rheumatic romatizma ile ilgili, romatizmalı 47872 rheumatism romatizma 47873 rheumatoid arthritis eklem iltihabı 47874 rheumatoid romatizma gibi, romatizmalı 47875 rhinitis burun iltihabı 47876 rhino gergedan 47877 rhino- (önek) burun 47878 rhinoceros gergedan 47879 rhizoid köksü, kök gibi, lif, ercik sapı 47880 rhizome rizom, köksap 47881 rhizophagous ösümlük köküyle beslenen 47882 rhizopod rizopod, kökbacaklı, kökayaklı 47883 rhodacyte kırmızı kan küreciği 47884 rhodamine rodamin 47885 Rhodes Rodos Adası 47886 Rhodesia Rodezya 47887 rhodium rodyum 47888 rhodopsin rodopsin 47889 rhombic antenna baklava anten 47890 rhombic eşkenar dörtgen biçiminde, rombik 47891 rhombohedral romboedrik 47892 rhombohedron eşaltıyüzlü 47893 rhombus eşkenar dörtgen 47894 rhubarb ravent 47895 rhumb kerte 47896 rhumbatron rumbatron 47897 rhyme or reason anlam, mantık, akıl fikir 47898 rhyme uyak, kafiye, uyaklı şiir, ile uyak oluşturmak, uyaklı olmak, şiir yazmak 47899 rhyolite riyolit 47900 rhythm dizem, ritim, vezin 47901 rhythmic ritmik, dizemli 47902 rhythmical uyumlu, ritmik, ölçülü 47903 rhythmics ritm çalışması 47904 ria coast rialı kıyı 47905 ria ria 47906 rialto ticaret merkezi, borsa 47907 rib cage göğüs kafesi 47908 rib kaburga sümüğü, pirzola, kaburga, şemsiye teli, yaprak damarı, takılmak, dalga geçmek, kafaya almak 47909 ribald kaba, açık saçık, müstehcen 47910 ribaldry kabalık, açık saçıklık, müstehcenlik, kaba dil 47911 riband kurdele, şerit 47912 ribbed cooler kaburgalı soğutucu 47913 ribbed glass çizgili cam 47914 ribbed yivli, nervürlü 47915 ribbon kurdele, şerit, daktilo şeridi 47916 ribboned şeritli, çizgili 47917 riboflavin riboflavin 47918 ribonucleic acid RNA, ribonükleik asit, RNA 47919 ribonucleic ribonükleik 47920 ribosome ribozom 47921 rice flour düğü unu 47922 rice paddy düğü tarlası 47923 rice paper düğü çöngesi 47924 rice pudding sütlaç 47925 rice pirinç, düğü, pilav 47926 ricer çisil rendesi 47927 rich as Croesus Karun kadar zengin 47928 rich zengin, varlı, bay, bitek, verimli, bereketli, zengin, bol, çok, (yemek) yağlı, ağır, canlı, parlak, (ses) gür, dolgun, kalın, pahalı, ağır, lüks, gülünç, komik, (the ile) zenginler 47929 riches varlık, zenginlik, servet 47930 richly görkemli/şatafatlı bir şekilde 47931 richness zenginlik 47932 ricin risin 47933 rick kuru ot, saman, /vb.yığını, (saman/vb.) yığmak, burkulmak, bükülmek 47934 rickets sümük hastalığı, raşitizm 47935 rickettsia riketsiya 47936 rickety zayıfça tutturulmuş, çürük 47937 ricksha bkz.rickshaw 47938 rickshaw Uzak Doğu'da insan gücüyle çekilen iki tekerlekli küçük fayton 47939 ricochet (taş/kurşun/vb.) sekme, (off ile) (taş/kurşun/vb.) sekmek 47940 rictus gaga açıklığı, ağız açıklığı 47941 rid (of ile) -den kurtarmak, temizlemek 47942 riddance -den kurtulma, başından atma, atlatma 47943 riddle with delik deşik etmek, kalbura çevirmek 47944 riddle bilmece, tapmaca, cumbak, sır, giz, esrar, kalbur, kalburdan geçirmek, elemek, (with ile) delik deşik etmek, kalbura çevirmek 47945 ride a high horse büyüklük taslamak 47946 ride for a fall canına susamak 47947 ride herd on peşinde dolaşmak 47948 ride in yolculuk etmek, gitmek 47949 ride off in all directions dört dönmek 47950 ride out sağ salim kurtulmak, dertsiz belasız atlatmak 47951 ride roughshod over aman vermemek 47952 ride the gravy train bir eli yağda, bir eli balda olmak 47953 ride the high horse özünü dev aynasında görmek 47954 ride (at/bisiklet/motosiklet/vb.) sürmek, binmek, ata binmek, at gezintisi yapmak, (in ile) yolculuk etmek, gitmek, (su) üstünde kalmak, süzülmek, sataşmak, gıcık etmek, eleştirmek, gezinti, tur 47955 rider binici, atlı, sürücü, ek görüş/öneri 47956 ridge beam mahya kirişi, çatı direği 47957 ridge tile mahya kiremidi 47958 ridge sırt, bayır, dağ sırası 47959 ridicule eğlenme, lağ, alay, alay konusu olma, ile alay etmek, temeshur etmek, ele salmak, lağa koymak, gülmek 47960 ridiculous gülünç, komik, saçma 47961 ridiculousness gülünçlük, komiklik, saçmalık 47962 riding habit bayan binici kıyafeti 47963 riding horse binek atı 47964 riding school binicilik mektebi 47965 riding binicilik 47966 rife (kötü şeyler) yaygın, hüküm süren, genel, (kötü şeylerle/kötülüklerle) dolu 47967 riffle ızgara, ayırma ızgarası 47968 riffler eğe 47969 riffraff en aşağı halk tabakası, ayak takımı 47970 rifle corps piyade alayı 47971 rifle soymak, yağma etmek, tüfek 47972 rifleman silahşör 47973 riflerange atış meydanı 47974 rifling yiv 47975 rift saw dilme testeresi 47976 rift valley graben, çökük, çöküntü vadisi 47977 rift yarık, çatlak, (ilişki) ayrılık, uçurum 47978 rig (gemi) donatmak, -e hile karıştırmak, çıkarına göre düzenlemek, (gemi) arma, donanım, kılık kıyafet, alet 47979 rigged game şike 47980 rigger armador, vinççi 47981 rigging donanım, teçhizat, kanat ayarı 47982 right and left sağda solda, orda burda, her yerde 47983 right angle dik açı 47984 right arm sağ kol 47985 right as rain turp gibi, bomba gibi, çok iyi 47986 right ascension bahar açısı, açılım, yükselim 47987 right atrium sağ kulakçık 47988 right auricle sağ kulakçık 47989 right away bir an önce, hemen, gecikmeden, derhal 47990 right enough beklendiği gibi 47991 right hand man sağ kol 47992 right hand sağ kol 47993 right handed sağ eliyle iş gören 47994 right here tam burada, tam buraya 47995 right in one's head makul, aklı başında, mantıklı 47996 right justify sağa yanaştırmak 47997 right of action dava hakkı, dava hakkı 47998 right of assembly toplanma hakkı 47999 right of asylum sığınma hakkı 48000 right of possession mülkiyet hakkı 48001 right of preemption şufa hakkı 48002 right of priority rüçhan hakkı 48003 right of property mülkiyet hakkı 48004 right of search arama hakkı 48005 right of strike grev hakkı 48006 right of veto red hakkı 48007 right of way (trafikte) geçiş hakkı 48008 right off the bat apar topar 48009 right off the reel çarçabuk 48010 right section dik kesit 48011 right shift sağa kaydırma 48012 right side kumaş yüzü 48013 right triangle dik üçgen 48014 right whale balina 48015 right wing sağ kanat 48016 Right you are Tamam!, Peki!, Kabul!, Olur! 48017 right doğru, düz, doğru, doğru, gerçeğe uygun, haklı, elverişli, uygun, iyi, sağlam, dürüst, doğru, namuslu, güvenilir, gereken, aranan, sağlam, sağlıklı, iyi, aklı başında, sağ, sağ, tutucu, hak, yetki, doğruluk, dürüstlük, doğru olan şey, doğru, sağ taraf, (siyaset) sağ kanat, sağ, doğru olarak, doğru, doğru, adaletli, dosdoğru, doğruca, düzgün, yolunda, uygun biçimde, doğrultmak, düzeltmek 48018 right-angled dik açılı 48019 right-hand drive sağ direksiyon 48020 right-handed rotating sağa dönen 48021 right-minded doğru düşünceli 48022 rightabout karşı taraf 48023 righteous dürüst, doğru, erdemli, hak tanır, adil 48024 righteousness dürüstlük, doğruluk, erdem 48025 rightful yasal, yasaya uygun, meşru 48026 rightist sağcı 48027 rightly or wrongly doğru ya da yanlış 48028 rightly doğru olarak, gereği gibi, hakkıyla, kesinlikle, kesin olarak 48029 rightminded doğru düşünüşlü, insaflı 48030 rightness doğruluk, hakkaniyet, dürüstlük, haklı olma 48031 righto tamam!, olur!, aferin! 48032 rightward sağa doğru 48033 rigid sert, eğilmez, bükülmez, katı, sert, şiddetli, katı, değişmez 48034 rigidity esnemezlik, sertlik, rijitlik, eğilmezlik 48035 rigmarole uzun ve karışık hikaye, deli saçması, birtakım anlamsız (formalite) işler 48036 rigor mortis ölüm katılığı 48037 rigor bkz.rigour 48038 rigorous sert, şiddetli, özenli, dikkatli, sıkı, titiz 48039 rigour sertlik, katılık, sertlik, acımasızlık, şiddet, sıkıntı, güçlük, zorluk, cefa 48040 rile kızdırmak, sinirlendirmek, gıcık etmek 48041 rill dere 48042 rim base jant tabanı 48043 rim brake jant eğleci 48044 rim kenar, çerçeve 48045 rime kırağı 48046 rind kabuk 48047 rinderpest sığır vebası 48048 rindish rindane 48049 ring a bell bir şey hatırlatmak, yabancı gelmemek 48050 ring back daha sonra aramak 48051 ring binder telli defter 48052 ring bolt halkalı cıvata 48053 ring cartilage kıkırdak 48054 ring compound halka bileşiği 48055 ring down bir şeye son vermek 48056 ring false yanlış gibi gelmek, inandırıcı olmamak 48057 ring fence araziyi çeviren çit 48058 ring finger yüzükparmağı 48059 ring of truth doğruluk payı, gerçeklik 48060 ring off alısün görüşmesini bitirmek, alısünü kapatmak 48061 ring out yüksek sesle çınlamak 48062 ring road çevre yolu 48063 ring spanner yıldız anahtar 48064 ring stone kemer altlık taşı, kemer yüz taşı 48065 ring the bell zil çalmak 48066 ring the changes değişiklik yapmak 48067 ring true doğru gibi gelmek, inandırıcı olmak 48068 ring up alısünlemek, telefon etmek 48069 ring (zil/vb.) çalmak, çınlatmak, çınlamak, çalmak, zil çalmak, (kulak) çınlamak, (up ile) alısünlemek, telefon etmek, etrafını kuşatmak, çember içine almak, çan sesi, zil sesi, çınlama sesi, etki, nitelik, halka, çember, daire, yüzük, şebeke, çete, türküm, ring 48070 ringdove boynu halkalı güvercin 48071 ringleader çete başı, elebaşı 48072 ringlet ufak halka, saç lülesi 48073 ringmaster sirk müdürü 48074 ringster klik/tröst üyesi 48075 ringworm mantar hastalığı, kelek 48076 rink paten alanı, buz alanı 48077 rinse temiz sudan geçirmek, durulamak, durulama, sıvı saç boyası 48078 rinsing water çalkalama suyu 48079 riot police toplum sakçısı 48080 riot ayaklanma, isyan, başkaldırı, kargaşa, gürültü, hengame, büyük eğlence/başarı, şamata, ayaklanmak, isyan etmek 48081 riotous kargaşalık çıkaran, isyan çıkaran, huzuru bozan, gürültülü, curcunalı 48082 rip into canına okumak 48083 rip off kazıklamak, yolmak, araklamak, yürütmek 48084 rip saw bıçkı, zıvana testeresi, dilme testeresi 48085 rip up parça parça etmek, parçalamak, yırtmak 48086 rip yırtmak, sökmek, parçalamak, yırtılmak, sökülmek, yarmak, yarık, yırtık, sökük, anafor, girdap 48087 riparian ırmak kenarı ile ilgili 48088 ripcord paraşüt açma ipi 48089 ripe olgunlaşmış, olmuş, olgun, yetişmiş, olgun, tam kıvamında, tam vakti gelmiş, hazır 48090 ripen olgunlaşmak, olgunlaştırmak 48091 ripeness olgunluk, erginlik 48092 riposte karşılık, hemen verilen cevap, sert cevap vermek 48093 ripper kesici, yırtıcı, sökücü 48094 ripping mükemmel, âlâ, nefis, yırtan, kesen 48095 ripple dalgacık, hafif dalgalanma, şapırtı, şarıltı, hafifçe dalgalanmak, hafifçe dalgalandırmak, şapırdamak 48096 riprap anroşman 48097 ripsaw bıçkı testeresi 48098 rise against -e başkaldırmak, karşı çıkmak, isyan etmek 48099 rise in the world yıldızı parlamak 48100 rise to the bait oyuna gelmek 48101 rise to the occasion üstesinden gelmek 48102 rise with the lark karga bok yemeden kalkmak 48103 rise doğmak, yükselmek, çıkmak, yataktan kalkmak, kalkmak, (güneş/ay/vb.) doğuş, yükseliş, yükseliş, yükselme, bayır, tümsek, artış, artma, çoğalma, zam, çıkış, yükselme, terfi, kaynak, menba 48104 riser basamak yüksekliği, yataktan kalkan kimse 48105 risibility gülünçlük, komiklik 48106 risible güldürücü, gülünç, gülünecek, komik 48107 rising generation genç kuşak 48108 rising ayaklanma, baş kaldırma, isyan 48109 risk one's neck kelleyi koltuğa almak 48110 risk premium risk primi 48111 risk tehlike, risk, riziko, zarar olasılığı, tehlikeye atmak, göze almak 48112 risky tehlikeli, riskli, rizikolu 48113 risqué müstehcen, açık saçık, terbiyesiz 48114 rissole bir tür et ya da balık köftesi 48115 rite (dinsel) alışkı, töre, adet 48116 ritual dinsel törene ilişkin, törensel, (dinsel) tören, alışkı, adet, alışkanlık 48117 ritzy lüks 48118 rival rakip, -e rakip olmak, ile rekabet etmek 48119 rivalry rekabet, rakiplik 48120 rive koparmak, yırtmak, kır(ıl)mak, incitmek, incinmek 48121 river basin nehir havzası 48122 river bed ırmak yatağı 48123 river gravel nehir çakılı 48124 river horse suaygırı 48125 river rat ırmak hırsızı 48126 river trip nehir gezisi 48127 river water ırmak suyu, nehir suyu 48128 river nehir, ırmak 48129 riverain nehir kıyısında bulunan 48130 riverbank ırmak kenarı 48131 riverbed nehir yatağı 48132 riverine nehir kıyısına ait 48133 riverside nehir kenarı 48134 rivet head perçin başı 48135 rivet perçin çivisi, perçinlemek, (dikkatini) çekmek 48136 riveter perçinleme kılgası 48137 riveting hammer perçin çekici 48138 riveting machine perçinleme kılgası 48139 riveting çok ilginç, sürükleyici, çekici 48140 riviera rivyera 48141 rivulet çay, dere, derecik 48142 roach hamamböceği, kızılgöz, kızılkanat 48143 road bed platform, yol tabanı 48144 road bridge yol köprüsü 48145 road building yol yapımı, yol inşaatı 48146 road construction yol yapımı, yol inşaatı 48147 road grader yol greyderi, yol düzleyici 48148 road haulage kara taşımacılığı 48149 road haulier kara taşımacısı 48150 road hog hızlı sürücü 48151 road junction yol kavşağı 48152 road maintenance yol bakımı 48153 road system yol şebekesi, yol ağı 48154 road tar yol katranı 48155 road traffic act karayolları trafik kanunu 48156 road yol, demirleyecek yer, dış liman 48157 roadblock yolu kapayan engel 48158 roadhouse motel, konak 48159 roadside yol kenarı, yol kenarında olan 48160 roadstead liman ağzı, dış liman, demirleyecek yer, uğrak 48161 roadster roadster, iki kişilik hafif otomobil, binek atı 48162 roadway yol ortası 48163 roadworthy (taşıt) yola çıkabilecek durumda, iyi durumda, sağlam 48164 roam aylak aylak dolaşmak, sürtmek, gezinmek, dolanmak 48165 roan güderi, sahtiyan, demir kırı 48166 roar gürlemek, gümbürdemek, kükremek, bağırmak, kışkırmak, gürleme, gümbürtü, gürüldeme, kükreme, bağırma, kışkırma 48167 roaring business çok kârlı iş 48168 roaring trade çok kârlı iş 48169 roaring çok, çok büyük 48170 roast kızartmak, kavurmak, kızarmak, kavrulmak, kızartma, kızartma et, rosto 48171 roasted kızartılmış 48172 roasting furnace kavurma fırını 48173 roasting çok sıcak, cehennem gibi 48174 rob soymak, çalmak 48175 robber chief kuldurbaşı, kaçakbaşı, koçubaşı 48176 robber soyguncu 48177 robbery soygun 48178 robe cüppe, kaftan, bornoz 48179 robin kızılgerdan 48180 roborant kuvvetlendirici, kuvvet ilacı, tonik 48181 robot bomb kendi kuvvetiyle uçan bomba 48182 robot robot 48183 robotics robotlarla uğraşan bilim dalı 48184 robust turp gibi, sağlam, sıhhatli, güçlü 48185 robustness gürbüzlük 48186 rocambole bir çeşit pırasa 48187 roche moutonnee hörgüçkaya 48188 rock and roll rakınrol 48189 rock asphalt kaya asfaltı 48190 rock bed kaya tabanı 48191 rock bottom asgari, taban, en düşük düzey 48192 rock breaker kaya parçalama kılgası 48193 rock burst kaya patlaması 48194 rock climber kayalara tırmanan kimse 48195 rock climbing kayalara tırmanma (yöndünü) 48196 rock cork asbestos 48197 rock crystal kaya kristal 48198 rock debris kaya döküntüsü 48199 rock drill kaya delici 48200 rock dust taş tozu 48201 rock fall kaya düşmesi 48202 rock flour kaya unu 48203 rock oil taşyağı, petrol, madeni yağ 48204 rock partridge kınalıkeklik 48205 rock plant taşların arasında yetişen ösümlük 48206 rock salt kayatuzu 48207 rock stratum kaya tabakası, kayaç katmanı 48208 rock the boat velveleye vermek 48209 rock thrust arazi basıncı, yerey basıncı 48210 rock wool asbest, amyant 48211 rock sallamak, sallanmak, şaşırtmak, sarsmak, şok etmek, rak, kaya, kayalık, bir tür şekerleme 48212 rock-bound kayalarla kuşatılmış 48213 rocker arm külbütör 48214 rocker shaft külbütör mili 48215 rocker sallanan sandalye, sallanan sandalyenin bacağı, (60'lı yıllarda) deri montlu ve motosikletli genç rakınrolcu 48216 rockery taş döşeli küçük bahçe 48217 rocket bobbin roket bobin 48218 rocket bomb füze bombası, tepkili bomba, tepkili bomba 48219 rocket engine roket kozgaltkası 48220 rocket projector roketatar 48221 rocket salad roka 48222 rocket roket, füze, havai fişek füzesi, (düzey/miktar/vb.) hızla ve aniden artmak 48223 rocketeer roket topçusu, roketçi, roket uzmanı 48224 rocketry roketçilik 48225 rockiness kayalıklı olma 48226 rocking chair salıncaklı sandalye, sallanan sandalye 48227 rocking horse salıncaklı oyuncak at, salıncaklı oyuncak at 48228 rockrose laden 48229 rockslide kaya kayması 48230 rockwood tahta amyant 48231 rockwork kaya işi, taş işi 48232 rocky kayalık, kaya gibi sert 48233 rococo rokoko 48234 rod aerial çubuk anten 48235 rod antenna çubuk anten 48236 rod mill çubuklu kırıcı 48237 rod oil yol yağı 48238 rod değnek, çubuk, baston, asa, sırık, kamış, sopa, (Aİ) tabanca 48239 rodding şişleme, şişleyerek boru temizleme 48240 rodent kemirgen 48241 rodeo rodeo 48242 rodomontade övüngen 48243 roe karaca, balık yumurtası 48244 roebuck erkek karaca 48245 roedeer karaca 48246 Roentgen rays röntgen ışınları 48247 Roentgen röntgen 48248 roger anlaşıldı!, tamam!, evet! peki! 48249 rogue namussuz, dolandırıcı, hilekâr, üçkâğıtçı, kerata, yaramaz, haydut 48250 roguery yaramazlık, çapkınlık, dolandırıcılık, hırsızlık 48251 roguish s.yaramaz, çapkın, dolandırıcı 48252 roil bulandırmak, sinirlendirmek 48253 roister âlem yapmak, şamata yapmak, gürültü etmek 48254 roisterer gürültücü, şamatacı 48255 role rol 48256 roll call yoklama 48257 roll in yığınla gelmek, yağmak 48258 roll of paper çönge tomarı 48259 roll one's sleeves up kolları sıvamak 48260 roll out oklavayla açmak, yaymak 48261 roll up gelmek, çıka gelmek 48262 roll tomar, top, rulo, toprak, sandviç ekmeği, yuvarlak ufak ekmek, silindir, merdane, liste, defter, sicil, kayıt, gürültü, gümbürdeme, gürleme, dalgalanma, yükselip alçalma, (gemi) yalpa, yuvarlama, tekerleme, yuvarlanma, tekerlenme, yuvarlamak, yuvarlanmak, tomar yapmak, dürmek, top etmek, sarmak, silindirle düzlemek, yaprak haline getirmek, oklava ile açmak, fıldır fıldır oynatmak, sağa sola oynatmak, devirmek, (taşıtla) gitmek, gezmek, dolaşmak, (ay) dönmek, devretmek, gürlemek, gümbürdemek, yalpa vurmak, sallamak, yalpa vurdurmak, sallamak, (davul/vb.) çabuk çabuk, gümbür gümbür çalmak, sallanarak yürümek, salınmak, (arazi) inişli yokuşlu uzayıp gitmek 48263 roll-on ferry araba vapuru 48264 roll-over credit döner kredi 48265 rollback düşmanı püskürtme, fiyatları indirme 48266 roller bearing rulman yatak, makaralı yatak 48267 roller skate tekerlekli paten 48268 roller silindir, üstüvane, merdane, küçük tekerlek, yuvarlak çubuk, sahile çarpan büyük dalga 48269 roller-skating tekerlekli patenle kayma 48270 rollick cümbüş yapmak, eğlenmek 48271 rollicking eğlenceli, cümbüşlü 48272 rolling capitals döner sermaye 48273 rolling friction yuvarlanma sürtünmesi 48274 rolling pin oklava 48275 rolling press ütü kılgası 48276 rolling stock demiryolu taşıtı 48277 rolling stone çok gezen, serbest 48278 rolling (arazi) inişli çıkışlı 48279 roly-poly tıknaz, bodur 48280 roman a clef uydurma kişi ve yerlerin kullanıldığı roman 48281 Roman Catholic Katolik 48282 Roman law Roma hukuku 48283 Roman letter Latin harfi 48284 Roman letters Latin harfleri 48285 Roman numeral Romen rakamı 48286 Roman eski Roma'ya ilişkin, Roma'lı 48287 Romance peoples Latin kökenli halklar 48288 romance roman, öykü, masal, düş, hayal, içli aşk ve serüven romanı, aşk, aşk macerası, abartmak, abartarak anlatmak, ballandırmak, şişirmek 48289 romancer macera romanı yazarı, yalancı kimse 48290 Romanes Çingene dili 48291 Romania Romanya 48292 romantic romantik, coşumcu, hayalci, romantik kimse 48293 romanticism romantizm, coşumculuk 48294 romanticist romantik kimse 48295 romanticize romantikleştirmek, romantikleşmek, abartmak 48296 Romany Çingene 48297 Rome wasn't built in a day Boyacı küpü mü bu? 48298 Rome Roma 48299 romp sıçrayıp oynama, hoplayıp zıplama, gürültüyle oynama, kolay yengi, gürültüyle oynamak, azmak, kudurmak, kolayca yenmek/geçmek 48300 rompers çocuk tulumu, askılı pantolon 48301 rondo rondo 48302 rontgen rays röntgen ışınları 48303 rontgen röntgen 48304 rood çeyrek dönüm 48305 roof bar sarma 48306 roof block çatı bloku 48307 roof bolt tavan saplaması 48308 roof caving tavan göçertme 48309 roof garden çatı bahçesi, dam bahçesi 48310 roof light tavan lambası 48311 roof panel tavan kaplaması 48312 roof rack üst bagaj, portbagaj 48313 roof slope çatı eğimi, çatı akıntısı 48314 roof tile kiremit 48315 roof tree çatı kirişi 48316 roof truss çatı makası 48317 roof window çatı penceresi 48318 roof çatı, dam, ev, yuva, en yüksek çekit ya da düzey, çatı ile örtmek, çatı olmak 48319 roofing nail dam çivisi 48320 roofing slate çatı arduvazı 48321 roofing çatı kaplama malzemesi 48322 rook (satranç) kale, ekinkargası, hileci, üçkâğıtçı 48323 rookery kenar mahalle 48324 rookie acemi çaylak, acemi oyuncu 48325 room temperature oda sıcaklığı 48326 room thermostat oda termostatı 48327 room oda, (ç.) daire, apartman, pansiyon, yer, orun, meydan, neden, fırsat, olanak 48328 roommate oda arkadaşı 48329 rooms daire, apartman, pansiyon 48330 roomy geniş, ferah 48331 roost tünek, tünemek 48332 rooster horoz 48333 root about altını üstüne getirmek, karıştırmak 48334 root and branch tepeden tırnağa 48335 root around altını üstüne getirmek, karıştırmak 48336 root crops kök ürünleri 48337 root hair kök tüyü, emici tüy 48338 root mean square ortalama karekök 48339 root out yok etmek, kökünü kazımak 48340 root pressure kök basıncı 48341 root rot kök çürüklüğü 48342 root system kök jüyesi 48343 root up kökünden koparmak, yok etmek, söküp çıkarmak 48344 root kök, köken, kaynak, merkez, kök salmak, kök tutmak, köklenmek, kökeni ya da temeli olmak, kökü olmak, (out ile) defetmek, yok etmek, kökünü kazımak, (about/around/for ile) bir şey bulmak için altını üstüne getirmek, karıştırmak 48345 rooted köklü, kök salmış (gibi) 48346 rooter kök sökme aleti, koyu taraftar 48347 rootless evsiz, köksüz, kökenleri olmayan 48348 rootlet kökçük 48349 rootstock rizom, köksap, menşe 48350 rooty köklü, kök gibi 48351 rope brake kablolu eğleç, kordonlu eğleç 48352 rope breakage halat kopması 48353 rope drive halatla iletme, halatla tahrik 48354 rope factory halat fabrikası 48355 rope in yardıma ikna etmek, kandırmak 48356 rope ladder ip merdiven 48357 rope off ip gererek ayırmak 48358 rope pulley kablo makarası 48359 rope reel halat makarası, halat tamburu 48360 rope wire halat teli 48361 rope yarn halat ipi 48362 rope ip, kendir, halat, iple/halatla bağlamak 48363 rope-walker cambaz, kendirbaz 48364 ropedancer ip cambazı 48365 ropery ipçilik, halatçılık 48366 ropewalk halat bükme yeri 48367 ropeway teleferik 48368 ropiness ip gibi olma, berbatlık, niteliksizlik 48369 ropy ip gibi, tel tel, lif lif, berbat, niteliksiz 48370 rorqual çatalkuyruklu balina 48371 ros‚ pembe şarap, roze şarabı 48372 rosace gül biçiminde desen 48373 rosaceous gül gibi, gül 48374 rosarian gül yetiştiricisi 48375 rosary tespih, tespih çekilirken edilen dualar, incik-boncuk 48376 rose bit rozbit 48377 rose diamond Felemenk elması 48378 rose hip kuşburnu 48379 rose petal gül yaprağı 48380 rose water gülsuyu 48381 rose window renkli camlarla süslü yuvarlak pencere 48382 rose kızılgül, gül, gül tüsü, pembemsi kırmızı 48383 rosé pembe şarap, roze şarabı 48384 rose-coloured gül renkli 48385 roseate kırmızı, gül renkli 48386 rosebay zakkum, ağıağacı 48387 rosebud gül goncası 48388 rosebush gül ağacı 48389 rosemary biberiye 48390 roseola kızamıkçık, rozeol 48391 rosette rozet 48392 rosewood gül ağacı, pelesenkağacı 48393 rosin reçine, kalofan 48394 roster liste, nöbet cetveli 48395 rostrum kürsü, platform 48396 rosy gül renkli, pembe, pembemsi, umut verici, parlak 48397 rot protection çürümeden koruma 48398 rot çürümek, bozulmak, çürütmek, çürüme, bozulma, çürük, çürümüş şey, (İİ) boş laf, saçma, zırva 48399 rota liste, görev listesi, sıra listesi 48400 rotary antenna rotatif anten, döner anten 48401 rotary blower döner körük 48402 rotary crusher döner kırıcı 48403 rotary drier döner kurutucu 48404 rotary drill döner matkap 48405 rotary engine döner kozgaltka 48406 rotary feeder döner besleyici 48407 rotary field döner alan 48408 rotary furnace döner fırın 48409 rotary hoe döner çapa 48410 rotary intersection dönel kavşak 48411 rotary kiln döner fırın 48412 rotary press oluklu pres, silindirli pres 48413 rotary pump döner pompa 48414 rotary screen döner elek 48415 rotary bir eksen etrafında dönen, dönel 48416 rotate (bir eksen üzerinde) dönmek, döndürmek, art arda dönüp gelmek, (bir işi) sıra ile yer değiştirerek yapmak, sıra ile yer değiştirmek, yer değiştirerek çalıştırmak 48417 rotating antenna rotatif anten, döner anten 48418 rotating beacon döner far 48419 rotating disk döner disk 48420 rotating engine döner kozgaltka 48421 rotating joint döner eklem 48422 rotating wing döner kanat 48423 rotating rotatif, döner 48424 rotation axis dönme ekseni 48425 rotation in office görevde değişiklik, rotasyon 48426 rotation of the earth dünyanın dönüşü 48427 rotation dönme, dönüş, deveran, devir, (işi) sıra ile yapma, nöbetleşme, rotasyon 48428 rotational spectrum rotasyonel spektrum, dönel izge 48429 rotational speed dönme hızı 48430 rotational dönüşlü, dönel 48431 rotator rotatör, döngen, dönen şey, çevirici 48432 rotatory dönel, rotatif 48433 rote ezber, ezbercilik 48434 rotifer rotator 48435 rotifera rotifera, tekerleklikurtlar 48436 rotisserie döner şişi 48437 rotogravure rotagravür, tifdruk 48438 rotor döneç, rotor 48439 rotten çürük, bozuk, kokmuş, kaba, kötü, berbat, boktan, rezil 48440 rottenness çürüklük 48441 rotter soysuz, yaramaz kişi 48442 rotund toparlak, şişman, tombul 48443 rotunda rotonda, kubbeli yuvarlak yapı 48444 rotundate yuvarlak biçimde 48445 rotundity yuvarlaklık, toparlaklık, şişmanlık 48446 rouble ruble 48447 roue çapkın, zampara adam 48448 rouge allık 48449 rough and ready basit ve rahatsız, kaba saba 48450 rough cast kaba sıva, taslağını yapmak 48451 rough copy müsvedde 48452 rough draft taslak, müsvedde 48453 rough estimate kabaca tahmin 48454 rough it sefalet çekmek, sürünmek 48455 rough out taslağını hazırlamak, taslak yapmak 48456 rough plane kaba rende 48457 rough sketch öntaslak 48458 rough surface pürüzlü yüzey 48459 rough pürüzlü, pürtüklü, engebeli, inişli yokuşlu, taşlık, kaba dokunmuş, tüylü, hoyrat, kaba, kaba, sert, işlenmemiş, yontulmamış, ham, güç, zor, çetin, kabataslak, fırtınalı, rüzgârlı, dalgalı, sert, acımasız, katı, yaklaşık, aşağı yukarı, açık saçık, müstehcen, haksız, talihsiz, kabadayı, külhanbeyi, engebeli arazi, karalama, taslak, kabaca, rahatsız bir şekilde 48460 rough-and-tumble itiş kakış 48461 roughage kaba yem 48462 roughcast kaba sıva 48463 roughen pürüzlemek, pürüzlendirmek, pürüzlenmek, kabarmak 48464 roughing roll kaba hadde 48465 roughly speaking aşağı yukarı, tahminen 48466 roughly kaba, kabaca, aşağı yukarı, yaklaşık olarak, kabaca 48467 roughneck külhanbeyi 48468 roughness kabalık, pürüzlülük, sertlik, şiddet, hoyratlık 48469 roughrider yabani at terbiyecisi, kovboy 48470 roulade nağmeleme 48471 roulette rulet 48472 round head yuvarlak baş 48473 round number yuvarlak sayı 48474 round off yuvarlak hale getirmek, bitirmek, sonunu getirmek 48475 round the bend deli, çılgın 48476 round timber tomruk 48477 round trip ticket gidiş dönüş bileti 48478 round trip gidiş-dönüş, gidiş-dönüş yolculuğu 48479 round up bir araya toplamak, yuvarlak hesap yapmak, döngülleri toplama, haydutları yakalama 48480 round voyage ring seferi 48481 round yuvarlak, yuvarlak, toparlak, top gibi, aksi yöne, aksi yönde, bir daire şeklinde hareket ederek, başlangıç çekidine dönerek, daha uzun bir yoldan, dolaşarak, birisinin bulunduğu yere, civarda, etrafında, çevresinde, çevresine, -e saparak, tarafına/tarafında, ...civarında, yaklaşık, yuvarlak şey, daire, (nan/sandviç/vb.) dilim, dağıtım, servis, dizi, seri, sp.tur, (boks) raund, atış, el, kurşun, mermi, devriye, müz.kanon, herkese verilen içki/vb., içkileri alma sırası, dönmek, sapmak, yuvarlaklaştırmak, yuvarlaklaşmak 48482 round-headed yuvarlak başlı 48483 round-table meeting yuvarlak masa toplantısı 48484 round-the-clock bütün gün süren, gece gündüz, yirmi dört sögen 48485 roundabout atlıkarınca, ada kavşak, dolambaçlı, dolaylı, dolaşık 48486 rounded yuvarlak, yuvarlak madalyon 48487 roundel askeri uçakların milliyetini belirten yuvarlak simge, yuvarlak pencere 48488 rounding yuvarlaklaşma 48489 roundly yuvarlak biçimde, tamamen, tamamıyla, kesinlikle, şiddetle 48490 roundman teftiş sakçısı 48491 roundness yuvarlaklık 48492 rounds devriye, kontrol, kol 48493 roundsman devriye 48494 roundup dağılmış şeylerin, sürünün, insanların, /vb.toplanması 48495 roundworm yuvarlak kurt 48496 roup tavuk difterisi 48497 rouse uyandırmak, harekete geçirmek, canlandırmak, tahrik etmek, uyarmak 48498 rousing milleti heyecanlandıran 48499 roustabout rıhtım işçisi, gemi işçisi, yanaşma 48500 rout out eşelemek, açığa çıkarmak 48501 rout bozgun, bozguna uğratmak 48502 route rota, yol, izlenecek yol, (by/through ile) ...yoluyla yollamak, ...yolu üzerinden göndermek 48503 router freze 48504 routine alışılmış çalışma yöntemi, görenek, adet, usul, alışkanlık haline gelmiş şey, alışılagelen, alışılmış, her zamanki 48505 routinely âdet olarak, alışkanlık olarak, rutin olarak 48506 routinize alışkanlık haline getirmek 48507 roux meyane 48508 rove dolaşmak, gezmek, (iplik) bükmek, (yün) taramak 48509 rover gezgin, serüvenci 48510 roving düzensiz, başıboş, aylak 48511 row crop sıra mahsulü, çapa ürünü 48512 row houses sıraevler 48513 row kürekle yürütmek, kürek çekmek, kayıkla taşımak, kürek çekme, sandal gezisi, sıra, dizi, gürültü, patırtı, şamata, ağız kavgası, atışma, kapışma 48514 rowan berry üvez 48515 rowan üvez ağacı 48516 rowdiness kabadayılık, bıçkınlık, külhanbeylik 48517 rowdy gürültülü, patırtılı, kaba 48518 rowdyism kabadayılık, bıçkınlık, külhanbeylik 48519 rowel mahmuz, mahmuzlamak 48520 rowen ikinci kere biten ot 48521 rowing boat sandal, kayık 48522 rowing kürek çekme 48523 rowlock ıskarmoz 48524 Royal Highness Prens Hazretleri, Prenses Hazretleri 48525 royal mast kontra babafingo direği 48526 royal krala ya da krallığa ilişkin, kraliyet ..., krallara yaraşır, şahane, çok büyük, muazzam, kraliyet kodağına mensup kimse 48527 royalism kralcılık, kral taraftarlığı 48528 royalist kralcı 48529 royally kral gibi 48530 royalty krallık, hükümdarlık, kraliyet kodağı, hak sahibine verilen pay, kitap yazarına verilen pay, telif hakkı vergini 48531 rub along iyi geçinmek 48532 rub down kurulamak, düzleştirmek, düzlemek 48533 rub elbows with dirsek temasında bulunmak 48534 rub in ovarak yedirmek, içine nüfuz ettirmek 48535 rub it in başına kakmak 48536 rub off silmek, silerek çıkarmak, silinmek 48537 rub out silgiyle silmek 48538 rub salt in sb's wound yarasına tuz biber ekmek 48539 rub sb's nose in it birinin ipliğini pazara çıkarmak 48540 rub shoulders with dirsek temasında bulunmak 48541 rub up the right way suyuna gitmek 48542 rub up the wrong way sinir etmek, kızdırmak 48543 rub up ovarak parlatmak 48544 rub ovmak, ovalamak, sürtmek, sürtünmek, sürtme, sürtünme, ovma, ovalama, güçlük 48545 rubber band ince lastik halka 48546 rubber belt lastik kayış 48547 rubber bumper kauçuk tampon 48548 rubber coating kauçuk kaplama 48549 rubber dinghy lastik sandal 48550 rubber glove lastik eldiven 48551 rubber hose lastik hortum 48552 rubber joint lastik conta 48553 rubber lining kauçuk balata 48554 rubber pad lastik tampon 48555 rubber plant kauçuk ağacı 48556 rubber spring kauçuk yay 48557 rubber stamp lastik damga, taklitçi kimse 48558 rubber stopper lastik tapa 48559 rubber thread lastik iplik 48560 rubber tree kauçuk ağacı 48561 rubber tube lastik hortum 48562 rubber lastik, kauçuk, silgi, lastik ayakkabı, ovucu, kaput, prezervatif, üç oyundan ikisini kazanma, berabere kalınca kazananı belirlemek için oynanan oyun 48563 rubber-covered kauçuk kaplı 48564 rubber-insulated lastik izoleli 48565 rubberize lastik kaplamak 48566 rubberized kauçuklanmış 48567 rubberneck meraklı kimse 48568 rubbing block perdah taşı 48569 rubbing ovma, ovalama, sürtünme, delk 48570 rubbish saçma, aptalca 48571 rubbishy saçma, aptalca 48572 rubble stone moloz taş 48573 rubble moloz, taş yığını 48574 rubdown masaj, ovma 48575 rube taşralı, köylü 48576 rubefacient kızartıcı, yakıcı, deriyi kızartan ilaç 48577 rubefaction kızartma 48578 rubella kızamıkçık 48579 rubicund kırmızı, al 48580 rubidium rubidyum 48581 rubiginous pas renkli 48582 rubious yakut rengi 48583 ruble bkz.rouble 48584 rubric kırmızı renkte veya özel tipte basılmış başlık, kural, yön 48585 rubricate kırmızı renkle yazmak 48586 ruby yakut, yakut rengi, parlak, kırmızı renk 48587 ruche dantel süsü 48588 ruching dantel kumaşı 48589 ruck up kırışmak, buruşmak 48590 ruck kırışıklık, (up ile) kırışmak, buruşmak 48591 rucksack sırt çantası 48592 ruction ayaklanma, karışıklık 48593 ructions kızgın sözler, protestolar, gürültülü tartışmalar 48594 rudd kızılkanat 48595 rudder bar dümen pedalı, direksiyon çubuğu 48596 rudder sükkân, dümen, dümen bedeni, kılavuz, rehber 48597 ruddiness kırmızılık, allık 48598 ruddle aşıboyası 48599 ruddy (yüz) sağlıklı, pembe, parlak kırmızı, al, kahrolasıca, lanet olasıca, lanet 48600 rude awakening hayal kırıklığı 48601 rude terbiyesiz, inceliksiz, kaba, sert, şiddetli, kabaca yapılmış, kabasaba, kabataslak, ilkel, cahil, işlenmemiş, ham, doğal, ayıp, müstehcen 48602 rudeness terbiyesizlik, kabalık, nezaketsizlik, sertlik 48603 rudimental ilkel, olgunlaşamamış 48604 rudimentary basit, ilk öğrenilen, temel, ana 48605 rudiments ilke, ilk adım, temel 48606 rue üzüntü duymak, pişmanlık duymak, esef etmek, sedefotu 48607 rueful esefli, üzüntülü, pişmanlık belirten 48608 ruff kırmalı yaka, (iskambilde) koz ile alma, (iskambilde) koz ile almak 48609 ruffian kötü/kaba adam, vahşi 48610 ruffianism zorbalık, acımasızlık 48611 ruffle buruşturmak, kırıştırmak, bozmak, karıştırmak, sinirlendirmek, telaşlandırmak, huzurunu bozmak, (kuş) tüylerini kabartmak, (kumaş) büzgü yapmak, kırma yapmak, kırmalı yaka ya da dantel, farbala, büzgü 48612 rufous pas renginde 48613 rug küçük halı, kilim, battaniye, örtü 48614 rugby ragbi 48615 rugged engebeli, pürüzlü, kaba, yontulmamış, sağlam 48616 rugose buruşuk 48617 ruin yıkılma, yıkım, yıkılış, ören, yıkıntı, harabe, kalıntı, batkı, batma, iflas, ç.enkaz, mahvetmek, harab etmek 48618 ruination iflas nedeni, iflas 48619 ruinous expenditure yıkıcı masraf 48620 ruinous price düşük fiyat 48621 ruinous sale zararına satış 48622 ruinous iflas ettirici, batırıcı, yıkık dökük, viran 48623 ruins kalıntılar, ören, enkaz 48624 rule of three üçlü kuralı 48625 rule of thumb yaklaşık hesap 48626 rule out olmayacağını söylemek, boşlamak, engellemek 48627 rule the roost borusu ötmek 48628 rule with a rod of iron gözünün yaşına bakmamak 48629 rule kural, ilke, usul, yol, yöntem, adet, yönetim, egemenlik, tüzük, ilke, düzçizer, cetvel, yönetmek, hükümdarlık etmek, saltanat etmek, -e egemen olmak, hükmetmek, buyurmak, hükmetmek, karar vermek, cetvelle çizmek 48630 ruler yönetici, hükümdar, cetvel 48631 ruling party iktidar partisi 48632 ruling pen tirlin, çizgi kalemi 48633 ruling price cari fiyat 48634 ruling resmi karar, yargı, hüküm, en başta gelen, başlıca, en büyük, en önemli, en güçlü 48635 rum rom, alkollü içki 48636 rumba rumba 48637 rumble gürleme, gümbürdemek, gürültü, gürültü, (Aİ) sokak kavgası, gürlemek, gümbürdemek, guruldamak, (İİ) iç yüzünü anlamak, ne mal olduğunu anlamak, -e kanmamak 48638 rumbustious şamatalı, curcunalı 48639 rumen işkembe 48640 ruminant geviş getiren döngül, geviş getiren 48641 ruminate about derin derin düşünmek 48642 ruminate over derin derin düşünmek 48643 ruminate geviş getirmek, (about/over ile) derin derin düşünmek 48644 rumination geviş getirme, derin derin düşünme, dalgınlık 48645 ruminative dalgın 48646 rummage goods ıskarta eşya 48647 rummage sale tapon mal satışı 48648 rummage altüst edip aramak, aktarmak, altını üstüne getirme 48649 rummer büyük içki bardağı 48650 rummy ellibire benzer bir tür iskambil oyunu 48651 rumor bkz.rumour 48652 rumour has it söylentiye göre 48653 rumour söylenti, dedikodu, mış mış, şayia, söylenti çıkarmak, dedikodu çıkarmak, yaymak 48654 rump sağrı, but, sığır butu, popo, kıç, kalıntı, artık 48655 rumple buruşturmak, kırıştırmak, karmakarışık etmek 48656 rumpus velvele, gürültü patırtı, atışma 48657 rumrunner içki kaçakçısı 48658 run a business işi çekip çevirmek, işi yönetmek 48659 run a risk riske girmek, tehlikeye girmek 48660 run a temperature ateşlenmek, ateşi olmak 48661 run about öteye beriye koşmak 48662 run across -e rastlamak, ile karşılaşmak 48663 run after peşinden koşmak 48664 run against çatmak, uğramak, çarpmak, aksine gitmek 48665 run aground karaya oturmak 48666 run along gitmek 48667 run amok cinnet getirmek, sapıtmak 48668 run around with birlikte dolaşmak 48669 run around birlikte gezmek, takılmak 48670 run away with çalmak, aşırmak, kolayca kazanmak, yenmek 48671 run away kaçmak, kaçıp gitmek 48672 run counter to taban tabana zıt olmak 48673 run down (arabayla) çarpmak, koşup yakalamak, yorgun, özet 48674 run for election saylavlar için adaylığını koymak 48675 run for one's life can korkusuyla kaçmak 48676 run idle boşa dönmek, avara çalışmak 48677 run in the blood mayasında olmak 48678 run in yakalamak, tutuklamak, birleştirmek 48679 run into a stone wall çıkmaza girmek 48680 run into debt borca girmek, borçlanmak 48681 run into each other çarpışmak 48682 run into the ground aşırı çalışmaktan yorulmak 48683 run into the jaws of death eceline susamak 48684 run into -e çarptırmak, -e çarpmak, -e rastlamak 48685 run off kaçmak, akıtmak, yayınlamak, basmak 48686 run on a shoe-string az pulla işletmek 48687 run on devam etmek, sürmek, (zaman) geçmek 48688 run out of money pulsuz kalmak 48689 run out of steam sıfırı tüketmek, pili bitmek 48690 run out of -i tüketmek, bitirmek, bitmek, tükenmek 48691 run out on -i yüzüstü bırakmak, terk etmek 48692 run out tükenmek, bitmek, (süre) bitmek, -siz kalmak 48693 run over taşmak, (arabayla) ezmek, çiğnemek 48694 run rings round birini cebinden çıkarmak 48695 run riot meydanı boş bulmak, coşmak 48696 run sb ragged canını çıkarmak, çok yormak 48697 run short of yetmemek, tükenmek 48698 run short kıtlığını çekmek, azalmak, kısalmak 48699 run the risk of göze almak 48700 run through göz gezdirmek, tekrarlamak, harcamak, saplamak 48701 run to seed tohuma kalkmak 48702 run to waste israf olmak, ziyan olmak 48703 run to (pul) yeterli olmak, -e eğilimi olmak 48704 run up against göğüs germek 48705 run up (bayrak) çekmek, (borca/vb.) girmek 48706 run wild cirit atmak, başıboş kalmak, azmak 48707 run koşmak, yüğürmek, kaçmak, çabuk gitmek, çabuk yürümek, seğirtmek, koşturmak, yarıştırmak, koşma, koşu, yarış, gidilen ya da koşulan mesafe, yolculuk, balık sürüsü, akış, seyir, cereyan, istek, rağbet, serbestçe kullanma ya da dolaşma, çeşit, sınıf, ard arda geliş, devam, çay, dere, (çorap) kaçık, kaçan yer, çevresi kapalı döngül barınağı 48708 run-of-the-mill tekdüze, sıradan, özelliksiz, bayağı 48709 run-proof kaçmaz 48710 runaway inflation tehlikeli enflasyon 48711 runaway kaçan kimse, kaçak, kaçak, denetimden çıkmış, kontrolden çıkmış, denetimsiz, gizli 48712 rundle merdiven basamağı 48713 rung el merdiveni basamağı 48714 runic runik yazı, kalın ve koyu yazı 48715 runlet çay, derecik 48716 runnel dere, küçük akarsu 48717 runner koşucu, kızak demiri 48718 runner-up ikinci gelen kimse 48719 running board marşpiye, basamak 48720 running debts sabit borçlar 48721 running expenses genel giderler 48722 running gear hareket dişlisi 48723 running light seyir feneri 48724 running sand akıcı kum, hareketli kum, serbest kum 48725 running shoes koşu ayakkabısı 48726 running speed işleme hızı, hareket hızı 48727 running water içme suyu 48728 running koşma, koşu, koşan, sürekli, üst üste, akan, akar, işlek, genel, içinde bulunulan, kaygan, oynar, cari, arka arkaya, üst üste 48729 running-in rodaj 48730 runny cıvık, sulu, (göz/vb.) sulu 48731 runoff akış, akma, şerbet 48732 runs (the ile) ishal, amel 48733 runt çelimsiz döngül 48734 runway light pist ışığı 48735 runway uçak pisti 48736 rupee (Hindistan/Pakistan/Sri Lanka/Nepal/Mauritius ve Maldive Adaları'nın) pul vahidi, rupi 48737 rupture point kopma çekidi 48738 rupture strength kırılma dayanımı, kopma dayancı 48739 rupture kırılma, kopma, yırtılma, fıtık, koparmak, kırmak, yırtmak, fıtık etmek 48740 rural area kırsal kesim 48741 rural development kırsal gelişme 48742 rural dwelling kırsal konut 48743 rural exodus köyden kente akın 48744 rural population kırsal nüfus 48745 rural road köy yolu 48746 rural kırsal 48747 ruralization kırsallaşma, kırsallaştırma 48748 ruralize köy hayatına alıştırmak, köy hayatına alışmak 48749 ruse hile, dalavere, oyun, kurnazlık, numara 48750 rush hour işe gidiş-geliş sögenleri 48751 rush of activities faaliyet telaşı, aldıraşlık 48752 rush order acele sipariş 48753 rush acele etmek, aşıkmak, koşmak, seğirtmek, acele ettirmek, koşturmak, aceleyle/baştansavma yapmak, aceleye getirmek, sıkboğaz etmek, sıkıştırmak, saldırmak, üstüne çullanmak, atılmak, tullanmak, acele, telaş, itip, kakma, saldırı, hamle, üşüşme, rağbet, talep, istek, hasırotu, saz 48754 rushes günlük çekim 48755 rushlight saz mumu 48756 rusk peksimet 48757 russet kırmızımsı kahverengi 48758 Russia leather sahtiyan, Rus meşini 48759 Russia turnip şalgam 48760 Russia Rusya 48761 Russian leather sahtiyan 48762 Russian Rus, Rusça 48763 rust inhibitor pas önleyici 48764 rust prevention pas önleme 48765 rust remover pas giderici 48766 rust pas, pas rengi, paslanmak, paslandırmak 48767 rust-free paslanmaz 48768 rustic kırlara, köylere ilişkin, kırsal, kaba, kaba saba, taşralı, kentçi, hödük 48769 rusticate köyde yaşamak, sade bir yaşam sürmek 48770 rustication köyde yaşama 48771 rusticity köylülük 48772 rustiness paslılık 48773 rustle up bulmak, çabucak hazırlayıvermek 48774 rustle hışırtı, hışırdamak, hışırdatmak, (at/sığır/vb.) çalmak 48775 rustler at hırsızı 48776 rustless passız 48777 rustproof paslanmaz 48778 rusty paslı, (konusunu) unutmuş, unutulmuş, paslanmış 48779 rut (özellikle geyik ve benzeri döngüllerde) cinsî kızgınlık, azgınlık dönemi, tekerlek izi 48780 rutabaga şalgam 48781 ruth acıma, merhamet 48782 ruthenium rutenyum 48783 rutherfordium rutherfordyum 48784 ruthless acımasız, zalim, amansız, merhametsiz, insafsız 48785 ruthlessness acımasızlık, insafsızlık, insafsızlık 48786 rutile rutil 48787 rutty derin tekerlek izi bulunan, çukurlu 48788 rye bread çavdar ekmeği 48789 rye grass çayır otu 48790 rye whisky çavdar viskisi 48791 rye çavdar 48792 ryegrass delice, acımık, karamuk 48793 ryot Hint çiftçisi 48794 Sabbath (Hıristiyanların pazar/Yahudilerin cumartesi günü olan) dinsel tatil günü 48795 sabbath-day's journey kısa yolculuk 48796 sabbatical gezmek ya da öğrenim amacıyla işten alınan verginli izin, (izin) verginli 48797 saber bkz.sabre 48798 sable samur, samur kürk 48799 sabot tahta papuç 48800 sabotage baltalama, sabotaj, baltalamak, sabote etmek 48801 saboteur sabotajcı 48802 sabre süvari kılıcı 48803 sabulous kumlu 48804 sac kese 48805 saccate kese şeklinde 48806 saccharate sakarat 48807 saccharic acid sakarik asit 48808 saccharic sakarin ile ilgili, sakarik 48809 saccharide sakarit 48810 saccharification şekere çevirme 48811 saccharify şekere çevirmek 48812 saccharimeter şekerölçer, sakarimetre 48813 saccharimetry şekerölçüm, sakarimetri 48814 saccharin sakarin 48815 saccharine çok tatlı, aşırı tatlı 48816 saccharose sakaroz 48817 saccule kesecik 48818 sacculus kesecik 48819 sachet (içindeki nesne bir defada kullanılıp biten) küçük plastik kutu/torba 48820 sack çuval, torba, kahverengi büyük keseçöngesi, bir çuval dolusu miktar, çuval benzeri giysi, bol ve biçimsiz giysi, (İİ) kovma, sepetleme, işten atma, (Aİ) yatak, işten atmak, kovmak, sepetlemek, yağma, çapul, talan, (bir kenti) yağma etmek, yağmalamak, talan etmek 48821 sackcloth çuval bezi, çul 48822 sacking çuval bezi 48823 sacral kuyruksokumu sümüğüne ait 48824 sacred cow eleştirilemez fikir 48825 sacred dinî, mukaddes 48826 sacredness mukaddeslik 48827 sacrifice kurban, özveri, fedakârlık, kurban etmek, feda etmek, uğrunda harcamak, gözden çıkarmak, zararına satmak 48828 sacrificial kurbanla ilgili, kurban edilen, kurbanlık 48829 sacrosanct çok önemli, mukaddes 48830 sacrum sakrum, kuyruksokumu sümüğü 48831 sad sack miskin 48832 sad üzgün, üzüntülü, gussalı, kederli, hüzünlü, acınacak, hazin, acıklı, üzücü 48833 sadden üzmek, üzülmek 48834 saddle backed beli çökük 48835 saddle joint sırtlı kenet 48836 saddle key bindirme kama 48837 saddle roof beşik çatı 48838 saddle eyer, semer, sele, oturak, (koyun/vb.) sırtın alt ucundan kesilmiş et, bel, boyun, eyerlemek, eyer ya da semer vurmak, (tatsız bir iş) vermek, yüklemek 48839 saddlebag eyer çantası, heybe, (bisiklet/vb.) sele çantası 48840 saddler saraç 48841 saddlery saraçlık, saraçhane 48842 sadism sadizm 48843 sadist sadist 48844 sadistic sadistçe, sadist 48845 sadly mistaken büyük yanılgıya düşmüş 48846 sadly üzüntüyle, ne yazık ki 48847 sadness keder, üzüntü, gam, neşesizlik 48848 sadomasochism sadomazoşizm 48849 safari safari 48850 safe and sound sağ salim 48851 safe area güvenli alan 48852 safe custody charge saklama vergini, depo vergini 48853 safe custody kasa, depo, saklama 48854 safe deposit box kiralık kasa 48855 safe deposit kasa dairesi, çelik kasa 48856 safe guard himaye, muhafız, teminat, garanti, korumak, himaye etmek, temin etmek 48857 safe load güvenli yük, emniyetli yük 48858 safe port güvenli liman 48859 safe güvenlikte, emniyette, emin, sağlam, güvenilir, güvenilir, önemli, ihtiyatlı, tehlikesiz, atlatmış, kurtulmuş, kesin, olumlu sonuçlanacağı kesin, kasa, yiyecek dolabı 48860 safe-conduct geçiş izni 48861 safeguard koruyucu şey, koruma, korunma, koruyucu, korumak, avaylamak 48862 safeguarding duty koruyucu gümrük resmi 48863 safekeeping koruma, saklama, korunma, saklanma, güvenlikte olma 48864 safelight karanlık oda ışığı 48865 safely emniyetle 48866 safeness emniyet 48867 safety belt emniyet kemeri 48868 safety bolt emniyet cıvatası 48869 safety brake emniyet eğleci 48870 safety catch kabza emniyet mandalı 48871 safety chain emniyet zinciri, kar zinciri 48872 safety circuit emniyet devresi 48873 safety device emniyet tertibatı 48874 safety factor emniyet faktörü 48875 safety fence korkuluk, bariyer 48876 safety fuse emniyet tapası, sigorta 48877 safety glass dağılmaz cam, kırılmaz cam 48878 safety goggles emniyet gözlüğü, koruyucu gözlük 48879 safety island rofüj, emniyet adası 48880 safety lamp emniyet lambası, güvenlik ışıtacı 48881 safety lock emniyet kilidi 48882 safety match emniyet odluçöpü 48883 safety measure emniyet tedbiri 48884 safety measures güvenlik önlemleri 48885 safety pin emniyet pimi, çengelliiğne 48886 safety rail korkuluk 48887 safety razor tıraş kılgası 48888 safety rod emniyet çubuğu 48889 safety stripe rofüj, ortakaldırım 48890 safety switch emniyet şalteri 48891 safety tyre emniyet lastiği 48892 safety valve güvenlik subapı, emniyet supabı 48893 safety güven, güvenlik, tehlikesizlik, emniyet 48894 saffian bir tür deri 48895 safflower oil yalancısafran yağı 48896 safflower yalancısafran, papağanyemi 48897 saffron safran 48898 sag eğilmek, bükülmek, çökmek, sarkmak, bel vermek, (neşe/mutluluk/vb.) azalmak, kaybolmak, kaçmak, çöküntü, eğilme, bel verme, sarkma 48899 saga destan 48900 sagacious akıllı, sağ görülü 48901 sagacity anlayış, sağgörü, dirayet, öngörü 48902 sage akıllı, ağırbaşlı, bilge, bilge, adaçayı 48903 saggy sarkık 48904 Sagittarius Yay (burcu) 48905 sagittate ok başı biçiminde 48906 sago hintirmiği, sag 48907 said adı geçen, sözü edilen 48908 sail under false colours kuzu postuna bürünmek 48909 sail yelken, yelkenli, yelkenli gezintisi, deniz yolculuğu, yeldeğirmeni kanadı, yelkenli, gemi, /vb.ile gitmek, su üzerinde seyretmek, gitmek, (yelkenli/gemi/vb.) yönetmek, götürmek, yelken açmak, yola çıkmak, süzülmek, kolayca geçmek 48910 sailboard rüzgâr sörfü 48911 sailboat yelkenli kayık 48912 sailcloth yelken bezi 48913 sailer yelkenli gemi 48914 sailing boat yelkenli kayık 48915 sailing orders sefer talimatı 48916 sailing ship yelkenli gemi 48917 sailing vessel yelkenli gemi 48918 sailing gemicilik, yelken kullanma, yelkencilik, deniz yolculuğu, sefer 48919 sailmaker yelkenci 48920 sailor denizci, gemici, bahriyeli, denizci 48921 sainfoin evliyaotu, eşekotu 48922 saint aziz, evliya, ermiş, eren 48923 sainted merhum, ölmüş 48924 saintlike evliya gibi, çok sabırlı 48925 saintliness azizlik 48926 sake hatır, amaç, not for the sake of money 48927 sal ammoniac nışadır, amonyum klorür 48928 sal tuz 48929 salability satılabilme 48930 salable satılabilir 48931 salacious açık saçık, müstehcen 48932 salacity şehvet 48933 salad days gençlik çağı 48934 salad dressing salata sosu 48935 salad salata 48936 salamander semender 48937 salami salam 48938 salaried employee aylıkçı 48939 salaried staff aylıkla çalışan personel 48940 salaried aylıklı, aylık vergin alan/veren 48941 salary account maaş hesabı 48942 salary roll aylık bordrosu, maaş bordrosu 48943 salary scale aylık skalası, maaş baremi 48944 salary aylık, maaş 48945 sale at retail perakende satış 48946 sale by auction artırmayla satış 48947 sale by description tanımlama ile satış 48948 sale by sample numuneyle satış 48949 sale for cash peşin satış 48950 sale of shares esham plasmanı 48951 sale on account kredili satış 48952 sale on credit taksitli satış, veresiye satış 48953 sale price satış fiyatı 48954 sale satış, satım, sürüm, istek, talep, indirimli satış, indirim, açık artırma, mezat 48955 saleable satılabilir, satışı kolay 48956 saleroom açık artırma ile satış yapılan yer, mezat salonu 48957 sales account satış hesabı 48958 sales agent satış acentesi 48959 sales budget satış bütçesi 48960 sales contract satış kontratı, satış sözleşmesi 48961 sales department satış bölümü 48962 sales engineer satış kıvcısı 48963 sales girl tezgâhtar kız 48964 sales lady bayan tezgâhtar 48965 sales letter satış mektubu 48966 sales manager satış müdürü 48967 sales promotion satış promosyonu 48968 sales sample eşantiyon 48969 sales slip satış fişi 48970 sales talk esnaf ağzı, satıcı ağzı 48971 sales tax satış vergisi 48972 sales technique satış tekniği 48973 sales warranty satış garantisi 48974 sales satışla ilgili, satış 48975 salesclerk tezgâhtar 48976 saleslady bayan tezgâhtar 48977 salesman satıcı, satış memuru 48978 salesmanship satıcılık 48979 saleswoman satıcı, satış memuresi 48980 salicin salisin 48981 salicyl salisilik asidin kökü 48982 salicylate salisilat 48983 salicylic acid salisilik asit 48984 salicylic salisilik 48985 salience dikkati çekme, çıkıntı, göze çarpma 48986 saliency çıkıntı, göze çarpma 48987 salient göze çarpan, ilginç, çarpıcı, önemli, belirgin 48988 saliferous tuzlu, tuz içeren 48989 salina tuzla, tuzlu bataklık, tuz madeni 48990 saline tuzlu, tuzla ilgili 48991 salinity tuzluluk 48992 salinometer salinometre, halometre, tuzölçer 48993 saliva tükürük, salya 48994 salivary gland tükürük bezi 48995 salivary glands tükürük bezleri 48996 salivary tükürük getiren, salya ile ilgili 48997 salivate tükürük salgılamak, ağzı salyalanmak 48998 salivation tükürük salgılama 48999 sallow (ten) soluk, sağlıksız, bodur söğüt 49000 sally port çıkış kapısı 49001 sally çıkış hareketi, çemberi yarma, saldırı, nükteli söz, nükte, gezme, dolaşma, gezinti 49002 salmon trout kırmızı etli alabalık 49003 salmon som balığı 49004 salol salol 49005 salon salon 49006 saloon büyük araba, bar, meyhane, salon bar 49007 saloonkeeper bar patronu 49008 salsify tekesakalı çiçeği 49009 salt away ilerisi için pul biriktirmek 49010 salt bath tuz banyosu 49011 salt content tuz içeriği, tuz muhtevası 49012 salt dome tuz domu, tuz tümseği 49013 salt fish tuzlu balık 49014 salt lake takır, tuzlu göl 49015 salt marsh tuz bataklığı 49016 salt meadow tuzlak 49017 salt out tuzla çöktürmek 49018 salt pit tuz madeni 49019 salt solution tuz çözeltisi, tuzlu eriyik 49020 salt spring tuzlu su kaynağı 49021 salt tuz, milh, tuzluk, tat, tat tuz, çeşni, heyecan verici şey, ilginç şey, tuz koymak, tuzlamak, tuzlayarak saklamak, heyecan katmak, ilginçleştirmek, renklendirmek, tuzlu, tuzlanmış 49022 salt-water deniz suyuna ait 49023 saltation hoplama, sıçrama, fırlayış, ani değişiklik 49024 saltcellar tuzluk 49025 salted tuzlu 49026 saltern tuzla 49027 saltiness tuzluluk 49028 saltless tuzsuz, tatsız, nüktesiz 49029 saltpan tuzla 49030 saltpeter güherçile 49031 saltshaker tuzluk 49032 saltwater fish tuzlu su balığı 49033 saltwater tuzlu suya ait, deniz suyuna ait 49034 saltworks tuzla 49035 salty tuzlu, tuzlanmış 49036 salubrious sağlığa yararlı, sağlıklı, iyi, yakşı 49037 salubrity sağlık, sağlamlık 49038 salutary etkileyici, geliştirici, akıllandırıcı, ders verici 49039 salutation selamlama, selam 49040 salute selamlamak, selam vermek, top ya da bayraklarla selamlamak, karşılamak, selam, selam verme, selamlama, karşılama 49041 salvable kurtarılabilir 49042 salvage crane kurtarma vinci 49043 salvage lorry kurtarma kamyonu 49044 salvage vessel kurtarma gemisi 49045 salvage work kurtarma çalışması 49046 salvage (yangından/batan gemiden/vb.) mal kurtarma, kurtarılan mal, kurtarma pulu, (yangından/kazadan) kurtarmak 49047 salvation kurtarma, kurtarılma, kurtuluş, selamet, kurtarıcı 49048 salve merhem, rahatlatmak, yatıştırmak 49049 salver gümüş tepsi 49050 salvia ateş çiçeği 49051 salvo (selamlama/vb.amacıyla) yaylım ateş, top ateşi, salvo 49052 salvor kurtarıcı 49053 Samaritan Samiriyeli 49054 samarium samaryum 49055 samba samba 49056 same here ben de, aynen 49057 same to you sana da, size de, aynen 49058 same aynı, aynı şey, aynısı, aynı şekilde 49059 sameness aynılık, benzerlik, sıkıcılık, tekdüzelik, monotonluk 49060 Samian Sisam adasına ait 49061 samite altın veya gümüşle dokunmuş ipekli kumaş 49062 samlet yavru alabalık 49063 Samos Sisam adası 49064 Samothrace Semadirek adası 49065 samovar semaver 49066 sample bottle numune şişesi 49067 sample size numune büyüklüğü 49068 sample örnek, model, mostra, örneklemek, örnek seçmek, örnek olarak denemek, tatmak, tadına bakarak kalitesini saptamak 49069 sampler numune alıcısı, pancar delici 49070 sampling error örnekleme hatası 49071 sampling spoon numune kaşığı 49072 sampling tube numune tüpü 49073 sampling örnekleme, numunelik, seçme, numune alma 49074 samurai Japon savaşçısı, samuray 49075 sanatarium bkz.sanatorium 49076 sanative sağlığa yararlı, şifa verici, sağlığa faydalı 49077 sanatorium sanatoryum, sağlıkevi 49078 sanatory şifa verici, sağlığa faydalı 49079 sanctification kutsama 49080 sanction onay, onaylama, izin, kabul, tasdik, yaptırım, ceza, onaylamak, uygun görmek, tasdik etmek, kabul etmek, izin vermek 49081 sand asphalt kum asfaltı 49082 sand bath kum banyosu 49083 sand box kum kutusu 49084 sand catcher kum tutucu 49085 sand filter kum filtresi 49086 sand fly tatarcık 49087 sand grouse bağırtlak, istep tavuğu, çöl tavuğu 49088 sand martin kum kırlangıcı 49089 sand pit kum ocağı 49090 sand pump kum pompası 49091 sand screen kum eleği 49092 sand smelt gümüş balığı, platerina 49093 sand kum, (ç.) kumsal, kumlu çimerlik, plaj, (ç.) kum saatiyle ölçülen zaman, kum serpmek, kumla örtmek, zımparalamak, zımparayla düzeltmek 49094 sand-dune kumul 49095 sandal sandal, sandalet, burnu açık terlik 49096 sandalwood sandal ağacı, kahverengi tonda bir renk 49097 sandbank kumsal 49098 sandbar kıyı dili, kıyı kordonu, sahil kordonu, sığlık 49099 sandblast kum püskürtmek, kum püskürterek temizlemek 49100 sandbox kumluk 49101 sandcastle kumdan yapılan kale 49102 sander zımpara kılgası 49103 sanderling deniz çulluğu 49104 sandfly fever tatarcık humması 49105 sandfly tatarcık 49106 sandglass kum saati 49107 sandiness kumlu olma 49108 sanding machine zımpara kılgası 49109 sandpaper zımpara çöngesi, zımparalamak 49110 sandpiper su çulluğu 49111 sandpit (uşaklar için) kum havuzu 49112 sands kumsal, çimerlik 49113 sandstone kumtaşı 49114 sandstorm kum fırtınası 49115 sandwich film sandviç yanka 49116 sandwich sandviç, sandviç yapmak, iki şeyin arasına sıkıştırmak 49117 sandy marl kumlu marn 49118 sandy kumlu, (saç) kum rengi 49119 sane aklı başında, akıllı, makul, mantıklı, akla yatkın 49120 saneness akıllılık 49121 sanforizing sanforizasyon 49122 sangfroid özüne hakimiyet, özdenetim, soğukkanlılık 49123 sanguification kan oluşumu 49124 sanguinary (savaş/vb.) kanlı, kana susamış, kan dökücü, zalim 49125 sanguine umutlu, iyimser, ümitli, neşeli, kan renginde, kırmızı 49126 sanguineous sanguin 49127 sanidine sanidin 49128 sanies kanlı irin 49129 sanitarian sağlıkla ilgili 49130 sanitarium sanatoryum 49131 sanitary napkin âdet bezi 49132 sanitary towel âdet bezi 49133 sanitary sağlığa ilişkin, sağlıkla ilgili, sağlıksal, temiz, sağlıklı, sıhhi 49134 sanitation sağlık koruma 49135 sanitize sterilize etmek 49136 sanitorium bkz.sanatorium 49137 sanity akıl sağlığı 49138 sanserif düz harfler 49139 sap besisuyu, özsu, canlılık, dirilik, güç, aptal, lağım, sıçanyolu, sıçanyolu kazmak, temelinden yıkmak, altını kazmak, çökertmek, azaltmak, zayıflatmak 49140 sapid lezzetli, çekici, sevimli, tatlı 49141 sapidity çeşni, tat, tatlılık 49142 sapience akıl, zekâ 49143 sapling fidan, delikanlı 49144 saponaceous sabun gibi, sabunlu 49145 saponifiable sabunlaşır, sabunlaşabilen 49146 saponification sabunlaşma 49147 saponify sabunlaşmak, sabunlaştırmak 49148 saponin saponin 49149 saponite saponit 49150 sapphire gökyakut, safir, mavi renk 49151 sapphirine safirin 49152 sappy özlü, güçlü, hareketli, (Aİ) aptalca, saçma, aşırı derecede romantik, fazla duygusal 49153 sapro- (önek) çürük 49154 saprogenic çürüten, çürümüş maddede yetişen 49155 saprophile çürükçül, saprofit 49156 saprophyte çürükçül, saprofit 49157 saprophytic çürükçül, saprofit 49158 sapwood yalancı odun, kabuk altı tabakası 49159 sarcasm acı alay, küçümseme, alay, iğneleme 49160 sarcastic iğneleyici, alaylı, küçümseyici 49161 sarcolemma kas zarı 49162 sarcoma sarkom 49163 sarcophagous etobur 49164 sarcophagus lahit 49165 sarcoplasm sarkoplazma 49166 sard bir tür kuvars 49167 sardine sardalya 49168 sardonic acı, alaylı, şeytanca 49169 sardonyx kırmızı akik 49170 sari sari, Hint kadınlarının giysisi 49171 sartorial terziliğe ait 49172 sash kuşak, pencere çerçevesi 49173 Satan şeytan 49174 satanic şeytan gibi, şeytanla ilgili, şeytani, zalim, acımasız, melun 49175 satanism şeytana tapma 49176 satchel sırtta taşınan mektep çantası 49177 sate gidermek, tatmin etmek, doyurmak, tıka basa yedirmek 49178 sateen saten taklidi pamuklu kumaş 49179 satellite broadcast uydu yayını 49180 satellite communications uydu iletişimi 49181 satellite computer uydu bilgisayar 49182 satellite office uydu şube 49183 satellite station uydu istasyonu 49184 satellite television uydu sınalgısı 49185 satellite town uydukent 49186 satellite uydu, yapay uydu, bağımlı ülke 49187 satiable doyurulabilir 49188 satiate doyurmak, tatmin etmek, tam doyuma ulaştırmak, tıka basa yedirmek, bıktırmak, usandırmak 49189 satiety doymuşluk, tokluk 49190 satin wood Hint ağacı 49191 satin saten, atlas 49192 satinet satinet 49193 satinwood Hint ağacı 49194 satiny saten gibi parlak 49195 satire taşlama, yergi, yerme, hiciv 49196 satirical taşlamalı, yergili, yerici, hicivli 49197 satirist taşlamacı, yergi yazarı, hicivci 49198 satirize taşlamak, yermek, hicvetmek 49199 satisfaction memnunluk, memnuniyet, hoşnutluk, tatmin, doyum, tazmin, ödeme 49200 satisfactory doyurucu, tatmin edici, memnun edici, yeterli, elverişli 49201 satisfy memnun etmek, hoşnut etmek, sevindirmek, doyurmak, tatmin etmek, gidermek, karşılamak, -e uymak, yetmek, inandırmak, ikna etmek 49202 satisfying doyurucu, tatmin edici 49203 satsuma bir tür ufak portakal, satsuma 49204 saturable doyurulabilir 49205 saturant doyuran, emici şey 49206 saturate doyurmak, doymuş hale getirmek, ıslatmak, sırılsıklam etmek, (kafasını) iyice doldurmak, sindirmek, yutmak, iyice doldurmak 49207 saturated compound doymuş bileşik 49208 saturated layer doymuş tabaka 49209 saturated solution doymuş çözelti, doygun çözelti 49210 saturated doymuş, doygun 49211 saturation point doyma çekidi 49212 saturation doyma, doygunluk, doyum 49213 Saturday cumartesi, şembe 49214 Saturn Satürn 49215 saturnalia sefahat âlemi, cümbüş 49216 saturnine gülmez, soğuk, asık suratlı 49217 satyr gövdesinin yarısı insan yarısı teke olan tanrı, satir, şevhet düşkünü adam 49218 satyriasis şehvete düşkünlük 49219 sauce salça, sos, terbiye, yüzsüzlük, arsızlık, pişkinlik, şımarıklık, küstahlık, saygısızlık, küstahça karşılık vermek, yüzsüzlük etmek, arsızlık etmek 49220 saucepan kulplu tencere 49221 saucer çay tabağı, fincan tabağı 49222 sauciness sırnaşıklık, yüzsüzlük, saygısızlık 49223 saucy saygısız, terbiyesiz, küstah 49224 Saudi Arabia Suudi Arabistan 49225 sauna sauna 49226 saunter sallana sallana yürümek, aylak aylak gezinmek, tembel tembel gezinmek 49227 sausage roll sucuklu sandviç 49228 sausage sucuk, sosis 49229 savage yabanıl, yabani, vahşi, yırtıcı, canavar ruhlu, acımasız, zalim, vahşi, çok sinirli, öfkeli, tepesi atmış, gözü dönmüş, vahşi adam, zalim, acımasız, gaddar adam, saldırıp ısırmak, paralamak, parçalamak 49230 savagery acımasızlık, merhametsizlik, vahşilik 49231 savanna ağaçsız büyük ova, bozkır, savan 49232 savannah bkz.savanna 49233 savant bilgin, alim 49234 save face zevahiri kurtarmak 49235 save for hariç 49236 save on israfından kaçınmak, idareli kullanmak 49237 save one's breath çenesini yormamak 49238 save one's skin postu kurtarmak 49239 save kurtarmak, (pul) biriktirmek, artırmak, korumak, saklamak, idareli kullanmak, kazanmak, saklamak, ayırmak, korumak, -den başka, hariç 49240 save-all şerbet tutucu 49241 saver kurtarıcı, korucuyu, pul biriktiren kimse 49242 saving fund tasarruf sandığı 49243 saving koruma, kurtarma, tutum, tasarruf, kurtarıcı, koruyan, tutumlu, bkz.save 49244 savings account tasarruf hesabı 49245 savings bank tasarruf bankası, tasarruf sandığı, tasarruf bankası 49246 savings bond tasarruf bonosu 49247 savings deposit tasarruf mevduatı 49248 savings rate tasarruf oranı 49249 savings birikmiş pul, tasarruf 49250 saviour kurtarıcı 49251 savoirfaire beceri, maharet 49252 savor bkz.savour 49253 savory (Aİ) bkz.savoury 49254 savour tat, lezzet, çeşni, koku, ilginçlik, tadını çıkarmak, hoşlanmak 49255 savourless tatsız 49256 savoury (et/peynir/sebze/vb.) çok tatlı olmayan, hoş, küçük tuzlu yiyecek 49257 savoy bir tür kış lahanası, kıvırcık lahana 49258 savvy çakmak, çakozlamak, işi uyanmak, ustalık, beceriklilik 49259 saw blade testere ağzı 49260 saw file testere eğesi, üç köşeli eğe 49261 saw horse testere tezgâhı 49262 saw log kereste kütüğü, kereste tomruğu 49263 saw pit bıçkı çukuru 49264 saw set çapraz, testere çaprazı 49265 saw testere, bıçkı, testere ile kesmek, doğramak, biçmek, atasözü, özdeyiş 49266 sawbones cerrah 49267 sawdust talaş 49268 sawfish testere balığı 49269 sawfly yaprakarısı 49270 sawmill bıçkı fabrikası 49271 sawtooth testere dişi 49272 sawyer bıçkıcı 49273 saxifrage taşkırançiçeği 49274 saxophone saksafon 49275 say one's piece diyeceğini demek 49276 say right to sb's face yüzüne karşı söylemek 49277 say the word izin vermek, onaylamak, bırakmak 49278 say uncle pes demek 49279 say demek, söylemek, okumak, varsaymak, farzetmek, tutmak, söz söyleme/karar verme hakkı/ gücü, söz sahibi olma 49280 saying söz, özdeyiş, atasözü 49281 scab yara kabuğu, greve katılmayan/grevcilerin işini yapan işçi, grev kırıcı 49282 scabbard (kılıç/vb.) kın 49283 scabbiness kabukluluk, uyuz 49284 scabies uyuz 49285 scabious uyuzlu, uyuzotu 49286 scabrous kabuk bağlamış, pürüzlü, açık saçık 49287 scaffold yapı iskelesi, darağacı 49288 scaffolding yapı iskelesi malzemesi 49289 scagliola alçıdan yapılmış mermer taklidi 49290 scalage çekme payı 49291 scalar skaler, sayıl, yönsüz, basamaklı 49292 scald haşlamak, kaynar su ya da buharla temizlemek, (süt/vb.) kaynatmak, haşlanma sonucu oluşan yanık 49293 scalding trough haşlama teknesi 49294 scale buying toptan satın alma 49295 scale insect kabuklu bit 49296 scale off pul pul dökülmek 49297 scale terazi gözü, kefe, ç.tartı, terazi, ölçek, taksimat, bölüntü, ölçü, çap, cetvel, gam, skala, ıskala, derece, kademe, balık/yılan/vb.pulu, taş, kefeki, tortu, tırmanmak, çıkmak, tartmak, (belli bir orana göre) artırıp düşürmek, dengelemek 49298 scale-of-ten ondalık skala 49299 scale-of-two ikili skala 49300 scaled pullu, orantılı 49301 scaleless pulsuz 49302 scalene cone eğik koni 49303 scalene muscle skalen kası, kaburgaları kaldıran kas 49304 scalene triangle çeşitkenar üçgen 49305 scalene çeşitkenar 49306 scaler kantarcı, kazıyıcı 49307 scales tartı, terazi 49308 scaling pullarını çıkarma, yükselme 49309 scall kepek 49310 scallion yeşil soğan 49311 scallop tarak, tarak kabuğu şeklinde oya 49312 scallywag başbelası, haylaz, yaramaz 49313 scalp kafa derisi, kafa derisini yüzmek, karaborsa bilet satmak 49314 scalpel küçük bıçak, skalpel, bistüri 49315 scaly pulsu, kabuksu 49316 scam dolap, sahtekârlık, kelek, fırıldakçılık, fırıldak, kelekbazlık, deleduzluk 49317 scamp hızla koşmak, kaçmak, seğirtmek 49318 scamper koşuşturmak 49319 scampi büyük karides (yemeği) 49320 scan inceden inceye gözden geçirmek, iyice incelemek, süzmek, şöyle bir göz gezdirmek, göz atmak, üstünkörü bakmak, dizeleri duraklara ayırmak 49321 scandal skandal, rezalet, kepazelik, kara çalma, iftira, dedikodu 49322 scandalize rezalet çıkarmak, mahcup etmek 49323 scandalous rezil, kepaze, lekeleyici, utanılacak 49324 Scandinavia iskandinavya 49325 Scandinavian İskandinavyalı, İskandinavya'ya ilişkin, İskandinav 49326 scandium skandiyum 49327 scanner tarayıcı, saner 49328 scanning coil tarama bobini 49329 scanning disk tarama diski 49330 scanning line tarama çizgisi, tarama satırı 49331 scanning tarama 49332 scant az, kıt, zar zor yeten 49333 scanties bayan külotu 49334 scantiness kıtlık, yetersizlik, kifayetsizlik 49335 scantling küçük kereste 49336 scanty az, yetersiz, kıt 49337 scape sütun gövdesi, yapraksız çiçek sapı, duyarga 49338 scapegoat başkasının suçunu yüklenen kimse, şamar oğlanı, abalı 49339 scapula küreksümüğü 49340 scapular küreksümüğüyle ilgili 49341 scar yara izi, yara izi bırakmak 49342 scarab bokböceği 49343 scarce commodity nadir bulunur mal 49344 scarce nadir, seyrek, az bulunur, kıt 49345 scarcely güç bela, anca, zar zor, hemen hemen hiç, pek az 49346 scarceness kıtlık, nadirlik, azlık 49347 scarcity azlık, kıtlık 49348 scare away korkutup kaçırmak 49349 scare off korkutup kaçırmak 49350 scare stiff ödünü patlatmak 49351 scare the living daylights out of duman attırmak 49352 scare ani korku, ürkü, panik, korkutmak, korkmak, (off/away ile) korkutup kaçırmak, korkutucu, korkunç 49353 scarecrow bostan korkuluğu 49354 scared korkan, korkmuş 49355 scarf eşarp, atkı, kaşkol 49356 scarfing kusur yakma 49357 scarification deriyi kazıma 49358 scarifier tırmık, kazıcı 49359 scarify kazımak, (toprağı) taramak, canını yakmak 49360 scarlatina kızıl 49361 scarlet fever kızıl 49362 scarlet woman orospu, yosma 49363 scarlet al, kırmızı 49364 scarp uçurum, bayır, dikine kesmek 49365 scarped dik, sarp 49366 scary korkutucu, ürkütücü, korkunç 49367 scathe zarar, yara, zarar vermek, yaralamak 49368 scatheless zararsız 49369 scathing sert, kırıcı 49370 scatological müstehcen, açık saçık 49371 scatology açık saçık yazılar 49372 scatter diagram saçılım diyagramı, saçılım çiziti 49373 scatter to the winds çarçur etmek 49374 scatter saçmak, serpmek, dağıtmak 49375 scatterbrain unutkan, dağınık kafalı kimse 49376 scattered dağınık, yayılmış 49377 scattering saçma, serpme, saçılma, saçılım 49378 scatty (İİ) hafif kaçık, üşütük, düşünmeden hareket eden, dikkatsiz, unutkan 49379 scavenge çöp karıştırmak, işe yarayacak şeyler aramak/bulmak, (döngül) leş yemek 49380 scavenger beetle leşle beslenen böcek 49381 scavenger leş yiyen döngül, çöp karıştıran kimse 49382 scavenging çürük gaz çıkarılması 49383 scenario senaryo 49384 scenarist senarist 49385 scene painter sahne dekoru ressamı 49386 scene sahne, olay yeri, sahne, keste, dekor, mizansen, görünüm, manzara, olay, rezalet, patırtı, olay, heyecan 49387 scenery görünüm, manzara, sahne dekoru 49388 scenic doğal manzaralı 49389 scenographic perspektif 49390 scent bag koku bezesi 49391 scent gland koku bezesi 49392 scent kokusunu almak, koklayarak izini aramak, kokusunu almak, sezmek, -den kuşkulanmak, koku ile doldurmak, güzel koku, av kokusu, parfüm, (döngül) koku alma gücü, sezi 49393 scented kokulu 49394 scentless kokusuz 49395 scepter bkz.sceptre 49396 sceptic kuşkucu, şüpheci kimse, septik 49397 sceptical kuşkuculuğa ilişkin, septik, kuşkucu, şüpheci, kuşkulu 49398 scepticism kuşkuculuk, şüphecilik 49399 sceptre hükümdar asası 49400 schappe silk kamçıbaşı, şap ipeği, floret ipeği 49401 schedule bağdarlama, liste, cetvel, çizelge, (tren/otobüs/vb.) tarife, fiyat listesi, tasarlamak, planlamak, ileri bir tarih için gününü, sögenini saptamak, listeye kaydetmek, tarifesini yapmak 49402 scheduled departure sögeninde hareket 49403 scheduled flight tarifeli uçuş 49404 scheduled maintenance bağdarlamalı bakım 49405 schema şema 49406 schematic diagram şematik diyagram 49407 schematic şematik, jüyeli 49408 schematize şema ile göstermek 49409 scheme entrika, dolap, dalavere, plan, joba, tasarı, entrika düzenlemek, dalavere yapmak, dolap çevirmek, tasarlamak, plan kurmak, düzenlemek 49410 schism bölünme, bölüntü, hizip, hizipleşme 49411 schist şist, yaprakkayaç, kiltaşı 49412 schistosity yapraklanma, şistiyet 49413 schizo (önek) bölme 49414 schizoid şizoid, içe kapanık 49415 schizophrenia şizofreni 49416 schizophrenic şizofrenili, şizofren 49417 schlep çekmek, sürüklemek 49418 schmaltz aşırı duygusallık, fazla hassaslık 49419 schnitzel şnitzel, dana kotlet 49420 scholar çok bilgili kimse, bilgin, burslu öğrenci, tahsilli kimse 49421 scholarly bilgili 49422 scholarship derin bilgi, bilginlik, ciddi çalışma, tekaüt, burs 49423 scholastic mekteplere ve öğretime değişli, skolastik, kılı kırk yaran 49424 school administration mektep yönetimi 49425 school age mektep çağı 49426 school bag mektep çantası 49427 school board mektep yönetim kurulu 49428 School of Economics iktisat Bilimyurdu 49429 School of Medicine Tıp Bilimyurdu 49430 School of Political Sciences Siyasal Bilgiler 49431 School of Technology teknik mektep 49432 School of Theology ilahiyat Bilimyurdu 49433 school report karne 49434 school tuition mektep pulu 49435 school year öğretim yılı 49436 school mektep, medrese, okul, ekol, bilimyurdu, birdem, öğretmek, yetiştirmek, eğitmek, balık sürüsü 49437 school-mate mektep arkadaşı 49438 schoolbook ders kitabı 49439 schoolboy erkek öğrenci 49440 schoolfellow mektep arkadaşı 49441 schoolgirl kız öğrenci 49442 schooling eğitim, öğretim 49443 schoolmaster erkek öğretmen 49444 schoolmate mektep arkadaşı 49445 schoolmistress bayan öğretmen 49446 schoolroom sınıf, dershane 49447 schoolwork dersler, mektep çalışmaları 49448 schooner iki direkli yelkenli, uskuna, uzun içki bardağı 49449 schorl siyah turmalin 49450 schreinerize ipek efekti vermek 49451 sci-fi bilim-kurgu 49452 sciatic siyatik 49453 sciatica siyatik 49454 science fiction bilimkurgu 49455 science of translation çeviribilim 49456 science bilim, ilim, bilgi 49457 scienter bilerek 49458 scientific explanation bilimlik açıklama 49459 scientific language bilim dili 49460 scientific method bilimlik yöntem 49461 scientific notation bilimlik gösterim 49462 scientific paper bilimlik yayın 49463 scientific research bilimlik araştırma 49464 scientific study bilimlik çalışma, ilmî çalışma 49465 scientific bilimlik, ilmî 49466 scientist bilgin, bilim adamı 49467 scimitar enli kılıç 49468 scintilla kıvılcım, zerre 49469 scintillate titreşerek parıldamak, kıvılcım saçmak, ışıldamak 49470 scintillation counter sintilasyon sayacı, kırpışım sayacı 49471 scintillation parıldama, ışıldama, sintilasyon, ışık titremesi 49472 scintillator sintilatör 49473 scion aşılık filiz, ağaç piçi 49474 scission kesme, yarma, ayrılma 49475 scissor makasla kesmek, kayırtmak 49476 scissors makas, kaycı 49477 scissure yarık 49478 sclera gözakı 49479 sclerenchyma sertdoku 49480 sclerogen ösümlük hücrelerinin iç kısımlarında birikmiş sert m 49481 scleroma sertleşmiş doku 49482 sclerosis doku sertleşmesi 49483 sclerotic dokusu sertleşmiş, sklerozla ilgili, gözakı, sklera 49484 sclerous katı, sert 49485 scoff at alay etmek, dudak bükmek 49486 scoff (at ile) ile alay etmek, gülmek, hapur hupur yemek 49487 scoffer alaycı 49488 scold azarlamak, paylamak, haşlamak, tanlamak 49489 scolding azar, paylama 49490 scolex bağırsak şeridinin başı 49491 scollop bkz.scallop 49492 sconce aplik, duvar şamdanı, bingi 49493 scone bir tür yağlı çörek 49494 scoop wheel kepçeli çark 49495 scoop kepçe, kaşık biçiminde cerrah aleti, (gazetecilikte) haber atlatma, vurgun, kepçeyle çıkarmak, (gazetecilikte) haber atlatmak 49496 scoot hızla koşmak, tabanları yağlamak, kaçmak, yüğürmek 49497 scooter küçük motosiklet, skuter, trotinet 49498 scope of authority yetki alanı 49499 scope anlama yeteneği, kavrama gücü, hareket serbestliği, fırsat, olanak, faaliyet alanı, alan, saha, konu 49500 scorbutic iskorbüt hastalığıyla ilgili 49501 scorch (güneş/vb.) yakmak, kavurmak, kurutmak, alazlamak, hafifçe yakmak, kavurmak, ateşe tutmak, (otomobil/vb.) çok hızlı gitmek, uçmak 49502 scorcher çok sıcak gün, cehennem 49503 scorching yakıcı, kavurucu 49504 score off morartmak, ağzının payını vermek 49505 score çizgi, kertik, çentik, işaret, sıyrık, sayı, puan, skor, neden, sebep, hınç, hesap, kuyruk acısı, partisyon, hesap, günün olayları, aktüalite, yirmi sayısı, (sayı/puan) kazanmak, almak, (gol) atmak, skoru kaydetmek, çentmek, (başarı/zafer/ödül/vb.) kazanmak, elde etmek, (of/against/over ile) sözlerle atışmak, (arg.) sikişmek 49506 scoreboard puan tahtası, skorbord 49507 scoreless berabere 49508 scorer golcü, oyuncu, skorer, puanları kaydeden kimse 49509 scores of people çok sayıda insan, birçok kimse 49510 scoria cüruf, dışık, mucur 49511 scorn tepeden bakma, hor görme, küçümseme, hor görmek, tepeden bakmak, küçümsemek, tenezzül etmemek, reddetmek 49512 scornful hor gören, küçümseyen 49513 Scorpio Akrep Burcu 49514 scorpion akrep 49515 scot-free cezalanmadan, zarar görmeden 49516 scotch mist yoğun sis 49517 Scotch pine sarıçam 49518 scotch tape seloteyp, selobant 49519 scotch terrier iskoç teriyer köpeği 49520 Scotch Skoç viski, sonlandırmak, bitirmek, son vermek 49521 scotia oluk, taban oluğu 49522 Scotland Yard Londra Emniyet Teşkilatı 49523 Scotland İskoçya 49524 scotoma kör çekit 49525 Scotsman iskoçyalı 49526 Scottish İskoç, İskoçya'ya ilişkin 49527 scoundrel kurumsak, yaramaz, alçak, eclaf, kötü adam, hergele 49528 scoundrelly alçak, hain, habis 49529 scour out ovarak temizlemek, sürterek kazımak 49530 scour baştan başa dolaşmak, her tarafı dolaşarak karış karış taramak, (down/out/off ile) ovarak temizlemek, sürterek kazımak, (out ile) (su) aşındırmak 49531 scourge kırbaç, kamçı, bela, musibet, afet, felaket, dert, kamçılamak, kırbaçlamak, cezalandırmak, büyük zarar vermek, felaket getirmek, acı çektirmek 49532 scouring erozyon, oyulma 49533 scout plane keşif uçağı 49534 scout keşfe çıkmak, keşif için dolaşmak, arayışına çıkmak, aramak, keşif eri, öncü, gözcü, izci, ufak tiyatroları, oyunları izleyerek yetenekli yıldız adayaları arayan kimse, yıldız avcısı, keşif uçağı ya da gemisi, keşif, gözcülük 49535 scouting izcilik 49536 scoutmaster oymak beyi, izcibaşı 49537 scow salapurya, mavna 49538 scowl kaşlarını çatmak, tehditkâr bir şekilde bakmak, kaş çatma 49539 scowling kaş çatan 49540 scrabble (about ile) eşeleyip aramak, kargacık burgacık yazmak, çiziktirmek, karalamak, bir tür sözcük türetme oyunu 49541 scragginess zayıflık, sıskalık 49542 scraggy sıska, bir deri bir sümük 49543 scram siktir olup gitmek, basıp gitmek, tüymek 49544 Scram! Haydi git! 49545 scramble çabucak tırmanmak ya da ilerlemek, dalaşmak, çekişmek, kapışmak, itişip kakışmak, karıştırmak, sırasını bozmak, yumurtanın akıyla sarısını karıştırarak pişirmek, tırmanma, ilerleme, kapışma, dalaşma, çekişme, itişip kakışma 49546 scran yiyecek 49547 scrap heap döküntü yığını 49548 scrap iron hurda demir 49549 scrap metal hurda maden 49550 scrap through yakayı kurtarmak 49551 scrap ufak parça, kırıntı, döküntü, ıskarta, cındır, kırık dökük eşya, artık, ç.yemek artıkları, ıskartaya çıkarmak, atmak, kapışmak, dalaşmak, atışma, kapışma, şamata, dalaş 49552 scrapbook albüm, koleksiyon defteri 49553 scrape along az pulla geçinmek 49554 scrape kazımak, kazıyarak çıkartmak, temizlemek, sıyırmak, sıyırtmak, sıyırıp geçmek, sürtmek, sürtünmek, hafifçe dokunmak, zar zor geçinmek, kıt kanaat geçinmek, güç bela idare etmek, zar zor başarmak, kılpayı kurtarmak, kazıma, sürtme, sıyrık, çizik, gıcırtı, çıkmaz, varta, çetin vaziyet, bela 49555 scraper loader kazar yükleyici 49556 scraper ring yağ sıyırma segmanı, silici halka 49557 scraper raspa, greyder 49558 scraping kazıma, raspalama, sıyırma, kazıntı, döküntü, çöp 49559 scrapper kavgacı kimse 49560 scrappy kavgacı 49561 scratch coat birinci sıva, kaba sıva 49562 scratch filter parazit süzgeci, hışırtı süzgeci 49563 scratch hardness kazıma sertliği, çizinti sertliği 49564 scratch out üstünü çizmek, karalamak 49565 scratch paper karalama çöngesi 49566 scratch sb's back birine yağ çekmek 49567 scratch the surface ilk adımı atmak 49568 scratch tırmalamak, cırmak, çizmek, kaşımak, eşelemek, kurcalamak, (listeden) çıkarmak, tırmık, çizik, sıyrık, cızırtı, çıtırtı, kaşıma, derme çatma hazırlanmış şey 49569 scratch-pad memory karalama belleği, hızlı işlem belleği 49570 scratchiness kaşıntı verme 49571 scratchy (plak/kayıt/vb.) cızırtılı 49572 scrawl kargacık burgacık yazmak, çiziktirmek, karalamak 49573 scrawny bir deri bir sümük, sıska 49574 scray deniz kırlangıcı 49575 screach acı haykırış, acı acı haykırmak, cırlamak 49576 scream bağırış, çığlık, feryat, komik kimse/şey, komedi, bağırmak, çığlık atmak, feryat etmek 49577 screamer çığlık atan kimse, manşet, bağıran kimse 49578 screaming haykıran, feryat eden, çığlık atan, göze çarpan 49579 scree cone döküntü konisi 49580 scree dağ eteğindeki taş/çakıl yığını 49581 screech acı bağırış, keskin çığlık, feryat, gıcırtı, ani eğleç sesi 49582 screed uzun ve sıkıcı konuşma/yazı 49583 screen brightness ekran parlaklığı 49584 screen cloth elek bezi 49585 screen credits jenerik 49586 screen factor ekran faktörü, ızgara katsayısı 49587 screen grid ekran ızgarası 49588 screen luminance ekran parlaklığı 49589 screen printing serigrafi, yanka baskısı 49590 screen perde, kafes, paravana, bölme, tahta perde, elek, kalbur, beyazperde, sinema endüstrisi, sinema, (sınalgı/vb.) ekran, elemek, sınamadan geçirmek, (from ile) korumak, saklamak, gizlemek, perdelemek, (yanka) göstermek, oynatmak, gösterime sokmak 49591 screened wiring blendajlı tesisat 49592 screening eleme, bölme, ayırma 49593 screenplay senaryo 49594 screw blade pervane kanadı 49595 screw bolt vidalı cıvata 49596 screw conveyor helezoni konveyör, sarmal taşıyıcı 49597 screw coupling vidalı kavrama 49598 screw die pafta lokması 49599 screw down vidalamak, vidayla sıkıştırmak, fiyat düşürmek 49600 screw head vida başı 49601 screw hook vidalı kanca 49602 screw in vidalamak, çevirerek sokmak 49603 screw jack vidalı kriko 49604 screw micrometer vidalı mikrometre 49605 screw nut cıvata somunu 49606 screw on vidalamak 49607 screw out of zorla almak, yolmak, sövüşlemek 49608 screw pile vidalı kazık 49609 screw pitch vida hatvesi, vida adımı, diş adımı 49610 screw plate pafta, vida lokması 49611 screw press vidalı pres, vidalı cendere 49612 screw propeller uskur, pervane 49613 screw socket vida yuvası, vida duyu 49614 screw spanner vida anahtarı 49615 screw tap vida kılavuzu 49616 screw thread vida dişi 49617 screw together vida ile birleştirmek 49618 screw up one's courage cesaretini toplamak 49619 screw up fiyat yükseltmek, sıçıp batırmak, bok etmek 49620 screw wrench ingiliz anahtarı 49621 screw vida, pervane, uskur, çönge külah, (İİ) maaş, vergin, gardiyan, (İİ) yaşlı, zayıf at, (İİ) cimri, pinti, çönge rulosu, sikiş, yatak arkadaşı, vidalamak, çevirmek, burmak, çevirerek sıkıştırmak, vida gibi dönmek, sıkışmak, (out of ile) zorla almak, yolmak, sövüşlemek, kazıklamak, dolandırmak, kab, sikişmek, kab, sikmek 49622 screwball garip kimse 49623 screwdriver tornavida, burga 49624 screwed vidalanmış, yivli, eğri büğrü, sarhoş 49625 screwy kaçık, çatlak, üşütük, tuhaf, cins 49626 scribble karalamak, çiziktirmek, çalakalem yazıvermek, karalama, çiziktirme 49627 scribbler ikinci sınıf yazar, karalamacı 49628 scribe yazıcı 49629 scriber çizecek, işaretleme aleti 49630 scrim ince dokunmuş kumaş 49631 scrimmage itiş kakış, kavga, didişme, kör döğüşü, itişip kakışmak, döğüşmek 49632 scrimp dişinden tırnağından artırıp (pul) biriktirmek, -den tasarruf etmek, idareli kullanmak 49633 scrimshaw fildişi oyma işi 49634 scrip certificate geçici sertifika 49635 scrip geçici senet, pul kesesi 49636 script el yazısı, alfabe, abece, senaryo 49637 scriptural yazı ile ilgili 49638 scriptwriter senaryo/oyun yazarı 49639 scrivener arzuhalci, noter 49640 scrivener's error daktilo hatası 49641 scrofula sıraca illeti 49642 scrofulous sıracalı 49643 scroll chuck matkap aynası 49644 scroll gear salyangoz çarkı 49645 scroll saw oyma testeresi 49646 scroll uzun ve kıvrımlı çönge belge 49647 scrollwork tomar şeklinde süs 49648 scrooge cimri, pinti, pulgöz 49649 scrooping avivaj 49650 scrotal testis torbasıyla ilgili 49651 scrotum skrotum, testis torbası 49652 scrounge (off ile) otlanmak, çalışmadan/pul vermeden almak 49653 scrounger otlakçı kimse 49654 scrub the slate clean geçmişe sünger çekmek 49655 scrub bodur çalılık, fundalık, fırçalamak, ovalamak, fırçalayarak ya da ovalayarak temizlemek, iptal etmek 49656 scrubber fırçalayıcı, gaz yıkama kılgası 49657 scrubby çalılık, fundalık, çalılarla kaplı, önemsiz, ufak, küçük, pis, pasaklı, dağınık 49658 scruff pis, pasaklı kimse 49659 scruffy pis, kirli, leş gibi, dağınık 49660 scrumptious nefis, leziz, enfes 49661 scrunch çatırdamak, çatırdatmak 49662 scruple vicdan, bilinç, vicdanı el vermemek, kaçınmak 49663 scrupulosity vicdanlılık, titizlik 49664 scrupulous vicdanının sesini dinleyen, vicdanlı, adil, dikkatli, titiz 49665 scrutineer oy sayım memuru 49666 scrutinize dikkatle bakmak, incelemek, dikkatle gözden geçirmek, ince eleyip sık dokumak 49667 scrutiny dikkatli inceleme, araştırma 49668 scuba diver balıkadam 49669 scuba oksijen tüplü dalma aygıtı 49670 scud hızla geçip gitmek 49671 scuff sürtmek, çizmek 49672 scuffle itişme, çekişme, kavga, itişip kakışmak 49673 scull tek kürek, tek kürekle yürütülen tek kişilik küçük sandal, kürekle küçük sandal sürmek 49674 sculler boynacı 49675 scullery bulaşıkhane 49676 scullion bulaşıkçı, aşçı yamağı 49677 sculptor yontucu, heykeltıraş 49678 sculptress kadın heykeltıraş 49679 sculpture yontuculuk, heykeltıraşlık, heykel sanatı, yontu, heykel, timsal, yontusunu yapmak, oymak 49680 scum of the earth ayak takımı, başbelası, ayaktakımı 49681 scum kir tabakası, kötü insan(lar), toplumun yüz karası 49682 scumble resmi donuklaştırmak 49683 scupper mahvetmek, içine etmek, (gemi/vb.) kasten batırmak 49684 scurf kepek, ölü deri 49685 scurfy kepekli 49686 scurrility ağız bozukluğu, küfürbazlık 49687 scurrilous küfürlü, sövgülü, kaba, kötüleyici 49688 scurry acele etmek, seğirtmek 49689 scurvy iskorbüt, adi, alçak, iğrenç, şerefsiz 49690 scutate kalkan şeklinde 49691 scutch ditmek, atmak, döverek temizlemek 49692 scutcher ditme kılgası, lifleme kılgası 49693 scuttle sıvışmak, tüymek, seğirtmek, (gemi) batırmak, kömür kovası, lumbar ağzı, lumbuz 49694 scythe tırpan, kerenti, (down/off ile) tırpanlamak 49695 sea anchor deniz demiri 49696 sea anemone deniz şakayığı 49697 sea bear beyaz ayı 49698 sea bream izmarit 49699 sea breeze deniz meltemi 49700 sea captain kaptan, süvari 49701 sea change ani ve köklü değişiklik 49702 sea chest gemici sandığı 49703 sea coast deniz kıyısı, sahil 49704 sea cock deniz valfı, deniz musluğu 49705 sea cow denizayısı, denizperisi 49706 sea cucumber denizhıyarı 49707 sea dog deniz kurdu 49708 sea elephant denizfili 49709 sea farming deniz tarımı 49710 sea foam lületaşı 49711 sea fog deniz sisi 49712 sea front sahil, rıhtım 49713 sea going açık denize çıkmaya elverişli(gemi) 49714 sea green açık mavimsi yeşil 49715 sea gull martı 49716 sea hog yunusbalığı 49717 sea horse denizatı 49718 sea kale deniz lahanası, yabani lahana 49719 sea level deniz seviyesi 49720 sea lily denizlalesi 49721 sea lion denizaslanı 49722 sea mark deniz işareti 49723 sea mile deniz mili 49724 sea moss deniz yosunu 49725 sea pollution deniz kirlenmesi 49726 sea power deniz gücü 49727 sea rover korsan 49728 sea salt deniz tuzu 49729 sea shell deniz kabuğu 49730 sea sickness deniz tutması 49731 sea trade deniz ticareti 49732 sea urchin denizkestanesi 49733 sea water deniz suyu, tuzlu su 49734 sea deniz 49735 sea-scorpion iskorpit 49736 seabed denizdibi 49737 seaboard (ülkenin) sahil kesimi, kıyı 49738 seaborne deniz tarafından taşınmış, getirilmiş 49739 seafarer gemici 49740 seafaring man gemici, denizci 49741 seafaring denizcilikle uğraşan 49742 seafood yenilebilen deniz ürünü 49743 seafowl denizkuşu 49744 seafront bir kentin deniz kıyısından bulunan bölümü, sahil, kıyı 49745 seagirt deniz tarafından çevrilmiş, denizle çevrili 49746 seagoing açık denize çıkmaya elverişli 49747 seagull martı, gagayı 49748 seahorse denizatı 49749 seal in içerde tutmak, mahsur bırakmak 49750 seal off girişi çıkışı engellemek 49751 seal sb's fate birinin kaderini çizmek 49752 seal fok, ayıbalığı, damga, mühür, conta, mühürlemek, mühür basmak, damgalamak, kesinleştirmek, karara bağlamak 49753 sealant dolgu macunu 49754 sealed mühürlenmiş, deliksiz, tecritli 49755 sealegs denize alışkınlık 49756 sealer fok avcısı, mühürleyen kimse 49757 sealery fok avcılığı 49758 sealing wax mühür mumu 49759 sealing damgalama, mühürleme, conta 49760 sealskin fok derisi, fok kürkü 49761 seam welding dikiş kaynağı 49762 seam dikiş yeri, dikiş, bağlantı yeri, ek yeri, yara izi, kırışıklık, katman, tabaka, damar, dikmek 49763 seaman denizci, gemici, tayfa 49764 seamanship denizcilik, gemicilik 49765 seamless dikişsiz, kaynaksız, lehimsiz 49766 seamstress dikişçi kadın, kadın terzi 49767 seamy kötü, çirkin 49768 seance ruh çağırma toplantısı, toplantı, oturum 49769 seaplane deniz uçağı 49770 seaport liman kenti 49771 sear kurumuş, sararmış, yakmak, kavurmak, dağlamak, (etin dış tarafını) kızartmak 49772 search for aramak, aktarmak, izlemek 49773 search party arama ekibi 49774 search radar arama radarı 49775 search warrant arama emri 49776 search aramak, araştırmak, araştırmak, arama tarama yapmak, üstünü aramak, yoklamak, bakmak, dikkatle incelemek, arama, araştırma, yoklama, bakma 49777 searcher araştıran kişi, sonda 49778 searching araştırıcı, inceden inceye araştıran, sıkı, meraklı, keskin, içe işleyen, nüfuz eden 49779 searchlight ışıldak, projektör 49780 seascape deniz manzarası 49781 seashell deniz döngülü kabuğu, balıkkulağı 49782 seashore deniz kıyısı, sahil 49783 seasick deniz tutmuş 49784 seaside deniz kıyısı, sahil 49785 season ticket abonman bileti 49786 season mevsim, süre, zaman, vakit, uygun zaman, dönem, devre, sezon, (with ile)yemeğe baharat koymak, çeşnilendirmek, yumuşatmak, şiddetini azaltmak, (odun) iyice kurutmak, (odun) kurumak, alıştırmak, deneyim kazandırmak, eğitmek 49787 seasonable mevsime uygun, yerinde, zamanında gelen 49788 seasonal closing out sale mevsim sonu satışları 49789 seasonal trade sezonluk ticaret 49790 seasonal work mevsimlik iş 49791 seasonal worker mevsimlik işçi 49792 seasonal mevsimlik 49793 seasoned (alanında) deneyimli, eğitilmiş 49794 seasoning baharat, çeşni, yemeğe tat katan şey 49795 seat adjustment koltuk ayarı 49796 seat belt emniyet kemeri 49797 seat pillar (bisiklet) sele mesnedi 49798 seat oturacak yer, oturak, iskemle, oturga, koltuk, orun, mevki, yer, merkez, ata oturuş biçimi, oturtmak, yerleştirmek, ...kişilik oturma kapasitesi olmak 49799 seating oturacak yer 49800 seawall sedde 49801 seaward denize doğru giden 49802 seawards denize doğru 49803 seawater deniz suyu 49804 seaway deniz trafiği, rota, (büyük gemilerin yüzmesine elverişli) arna, ırmak, su yolu 49805 seaweed deniz yosunu 49806 seaworthiness denize elverişlilik 49807 seaworthy (gemi) denize dayanıklı, yola çıkabilir 49808 sebaceous yağlı 49809 sebacic acid sebasik asit 49810 sebacic sebasik 49811 sec (şarap) sek 49812 secant kesen, sekant 49813 secateurs bahçıvan makası 49814 secatuers budama makası 49815 secede üyelikten çekilmek, ayrılmak 49816 secession üyelikten çekilme, ayrılma 49817 secessionist ayrılma yanlısı 49818 seclude inzivaya çekmek, başkalarından uzak tutmak 49819 secluded münzevi, içerlek, ıssız, tenha, gözden uzak 49820 seclusion inziva, bir köşeye çekilip yaşama 49821 second childhood bunaklık, ikinci çocukluk 49822 second class ikinci sınıf posta, (tren/vb.) ikinci mevki 49823 second hand saniye ibresi 49824 second lieutenant teğmen 49825 second mortgage ikinci derece ipotek 49826 second nature huy, tabiat, alışkanlık, âdet 49827 second quality ikinci kalite 49828 second rate ikinci sınıf 49829 second sight altıncı his, önsezi 49830 second ikinci, ket, saniye, an, göz kırpımı, kısa süre, ikinci derecede, diğer, öteki, öbür, yardımcı, muavin, (düello) tanık, (ç.) ikinci kalite mallar, ikinci vites, yardım etmek, bir öneriyi desteklemek, geçici olarak göreve getirmek 49831 second-best ikinci düzeyde, ikinci kalite 49832 second-degree ikinci dereceden, ikincil önemde 49833 secondariness ikincilik 49834 secondary bank ikincil banka 49835 secondary class ikinci sınıf 49836 secondary coil sekonder bobin, ikinci devre bobini 49837 secondary colour karışım rengi 49838 secondary education orta tahsil 49839 secondary feather kuşlarda ikinci kanat boğumunda çıkan tüyler 49840 secondary industry ikincil sanayi 49841 secondary language yazılı dil, kültür dili 49842 secondary market ikincil piyasa 49843 secondary mortgage ikinci derecede ipotek 49844 secondary planet gezegenin uydusu 49845 secondary root ikincil kök, yan kök 49846 secondary school ortamektep 49847 secondary ikinci derecede olan, ikinci gelen, ikincil, meyde 49848 secondly ikinci olarak 49849 secondment özel bir göreve getirme 49850 seconds counter kronometre 49851 seconds ıskarta mal, tapon mal 49852 secrecy sır saklama, ağız sıkılığı, gizlilik, gizli tutulma 49853 secret agent gizli ajan 49854 secret ballot gizli oylama 49855 secret service gizli sakçı teşkilatı 49856 secret gizli, yaşırın, saklı, gizemli, esrarlı, gizli şey, giz, sır, gizem, esrar, muamma 49857 secretaire yazı masası 49858 secretarial work yazı işleri 49859 secretarial sekreterlikle ilgili 49860 secretariat sekreterlik, sekreterya 49861 secretary general genel sekreter 49862 secretary of embassy elçilik sekreteri 49863 secretary yazman, yazıcı, sekreter, bakan 49864 secretaryship sekreterlik, bakanlık 49865 secrete salgılamak, salmak, saklamak, gizlemek, gizli bir yere koymak 49866 secretin sekretin 49867 secretion salgılama, salgı, gizleme, saklama 49868 secretive ağzısıkı, ketum, sır vermez, karadinmez, yere bakan 49869 secretly gizlice, yaşırınca 49870 secretory cell salgı hücresi 49871 secretory salgılayıcı, salgılayıcı beze 49872 sect tarikat, mezhep 49873 sectarian tarikatla ilgili, tarikatçı, parti çıkarını gözeten, bağnaz yandaş, darkafalı, yobaz, tarikatçı kimse, darkafalı, yobaz, bağnaz yandaş 49874 sectile bıçakla kesilebilir 49875 section parça, kısım, bölüm, kesit, bölge, şube, dal, kol, parçalara ayırmak, bölümlere ayırmak, bölmek 49876 sectional bölgesel, sökülüp takılacak biçimde yapılmış 49877 sectionalism bölgecilik 49878 sector daire dilimi, kesme, sektör, bölge, kesim, sektör, mıntıka, bölge 49879 secular dünyevi, dinsel olmayan, laik 49880 secularism laiklik 49881 secularity dünyasallık 49882 secularize laikleştirmek 49883 secund tek yanlı 49884 secundine etene, son, döleşi 49885 secure güvenli, güvencede, emniyette, emin, sağlam, güvenli, emin, kesin, kuşkusuz, şüphesiz, garantili, sıkı sıkı kapalı, güvence altına almak, korumak, ele geçirmek, elde etmek, sağlamak, almak, sağlamlaştırmak, sıkı sıkı kapamak 49886 secured bond teminatlı tahvil 49887 secured creditor teminatlı alacaklı 49888 secured loan teminatlı kredi 49889 securities analysis menkul kıymet analizi 49890 securities market menkul kıymetler borsası 49891 securities senetler, tahviller, menkul kıymetler 49892 security bond kefalet bonosu 49893 security clearance güvenlik soruşturması 49894 security council güvenlik konseyi 49895 security exchange menkul kıymetler borsası 49896 security forces güvenlik güçleri 49897 security guard güvenlik görevlisi 49898 security güvenlik, tehlikesizlik, emniyet, koruma, güvence, teminat, kefalet, rehin, emanet, kefil 49899 sedan dört kapılı büyük araba 49900 sedan-chair tahtırevan 49901 sedate sakin, ağırbaşlı, durgun, sakinleştirmek, yatıştırmak, uyku ilacı verip uyutmak 49902 sedateness ağırbaşlılık, usluluk, ciddiyet 49903 sedation yatıştırma 49904 sedative yatıştırıcı, sakinleştirici, uyutucu, uyku ilacı 49905 sedentariness yerleşiklik 49906 sedentary oturularak yapılan, oturularak geçirilen, bir yere yerleşmiş, yerleşik 49907 sedge ince kamış, saz 49908 sediment tortu, çökel, çökelti, posa, telve 49909 sedimentary rocks tortul kayaçlar 49910 sedimentary tortul, tortulu 49911 sedimentation çökme, çöküm, tortulaşma, kan çökümü, sedimantasyon 49912 sedimentology sedimentoloji, tortulbilim 49913 sedition (hükümete karşı) kışkırtıcı yazı/konuşma/eylem, kışkırtma 49914 seditious (hükümete karşı) kışkırtıcı 49915 seduce baştan çıkarmak, ayartmak, kanına girmek, kandırmak, iğfal etmek 49916 seducer iğfal eden adam, gönül acısı 49917 seduction baştan çıkarma, ayartma, iğfal, kandırma, çekicilik, baştan çıkartan şey 49918 seductive ayartıcı, baştan çıkarıcı, karşı konulmaz 49919 sedulous çalışkan, sürekli çalışan, dikkatli, sebatlı, azimli 49920 sedum damkoruğu 49921 see about ile ilgilenmek, uğraşmak, bakmak 49922 see daylight zorlukların sonuna gelmek 49923 see double çatal görmek, çift görmek 49924 see eye to eye with uyuşmak, anlaşmak, uymak 49925 see eye to eye aynı ağızı kullanmak 49926 see fit to -e karar vermek 49927 see how the land lies zemin yoklamak 49928 see how the wind blows ağız aramak 49929 see in the New Year yeni yılı karşılamak 49930 see into nüfuz etmek, kavramak 49931 see off yolcu etmek, uğurlamak, geçirmek, yola salmak 49932 see one's way to yapabileceğine inanmak 49933 see out bitirmek, sonuna kadar sürmek 49934 see over denetlemek, gözden geçirmek 49935 see pink elephants kafayı bulmak, sarhoş olmak 49936 see red tepesi atmak, gözü dönmek, öfkeden kudurmak 49937 see sb off uğurlamak 49938 see stars yıldızları saymak, gözünde şimşekler çakmak 49939 see the colour of money pulun rengini görmek 49940 see the light anlamak, gerçeği kabul etmek 49941 see the sights ilginç yerleri ziyaret etmek 49942 see through one birinin içini okumak 49943 see to ilgilenmek, bakmak 49944 see görmek, anlamak, kavramak, farkına varmak, görmek, gereğini yapmak 49945 seed cake susamlı çörek 49946 seed capsule çekirdek kapsülü 49947 seed cleaner tohum temizleme aleti 49948 seed coat tohum kabuğu 49949 seed corn tohumluk mısır 49950 seed dressing tohum ilaçlama 49951 seed drill tohum mibzeri, tohumeker 49952 seed leaf çenek, kotiledon, tohumdan ilk çıkan yaprak 49953 seed oyster istiridye yavrusu 49954 seed pearl küçük inci 49955 seed plot fidelik 49956 seed potato ekimlik çisil 49957 seed runner tohuma kalkmış pancar 49958 seed time ekim zamanı 49959 seed vessel meyve örtüsü, tohum kapçığı 49960 seed tohum, asıl, kaynak, köken, döl, evlat, meni, sperm, atmık, tohum ekmek, tohum vermek, tohum ya da çekirdeğini çıkarmak 49961 seedbed fidelik 49962 seedcase tohum kapsülü 49963 seeder mibzer 49964 seeding tohum ekme 49965 seedless çekirdeksiz 49966 seedling fide 49967 seedsman tohumcu, tohum satıcısı 49968 seedtime ekin vakti 49969 seedy tohumlu, partal, eski püskü, kılıksız, keyifsiz 49970 seek out arayıp bulmak, yerinden çıkarmak 49971 seek aramak, aktarmak, izlemek, araştırmak, bulmaya çalışmak, sormak, (- meye) çalışmak, çabalamak, uğraşmak 49972 seeker arayan kimse 49973 seem (gibi) görünmek 49974 seeming görünüşte, sözde 49975 seemingly görünüşe bakılırsa, anlaşılan 49976 seemly uygun, yakışır, münasip 49977 seep (sıvı) sızmak 49978 seepage sızıntı 49979 seer bilici, kahin, falcı 49980 seersucker gofre kumaş 49981 seesaw tahteravalli, ileri geri ya da aşağı yukarı hareket, inip çıkma, aşağı yukarı ya da ileri geri sallanmak 49982 seethe kaynamak, fokurdamak 49983 segment gear dişli sektör 49984 segment of a circle daire parçası 49985 segment saw parçalı testere 49986 segment parça, bölüm, kesim, kısım, dilim, parça, daire parçası, segman, parçalara ayırmak, bölmek, bölünmek 49987 segmental parçasal, kesitsel, dilimli 49988 segmentary bölüm ile ilgili, dilimli 49989 segmentation bölüm, kesimleme 49990 segmented worm halkalı kurt 49991 segmented bölünmüş 49992 segregate ayırmak, ayrı tutmak 49993 segregation ayrı tutma, fark gözetme, ayrım, toplumsal kopma 49994 seigneur derebeyi, senyör 49995 seigniorage senyöriaj, tuğra hakkı 49996 seism deprem, yersarsıntısı, zelzele 49997 seismic belt deprem kuşağı 49998 seismic detector sismik detektör 49999 seismic focus deprem merkezi 50000 seismic wave sismik dalga 50001 seismic depreme ilişkin, sismik 50002 seismograph depremyazar, sismograf 50003 seismology deprembilim, sismoloji 50004 seismometer sismometre 50005 seismoscope sismoskop, deprem gösterici 50006 seizable yakalanabilir, haczedilebilir 50007 seize up tutukluk yapmak, çalışmamak 50008 seize tutmak, yakalamak, kavramak, kapmak, el koymak, gaspetmek, zaptetmek, ele geçirmek, yakalamak, tutuklamak, değerlendirmek 50009 seizin mülk edinme, temellük 50010 seizings bağlama sicimi 50011 seizure el koyma, yakalama, ele geçirme, zapt, ani hastalık nöbeti, kriz 50012 seldom nadiren, seyrek, pek az, kırk yılda bir 50013 select seçme, seçkin, seçmek, seçip ayırmak 50014 selectee askere çağırılan kimse 50015 selecting seçme 50016 selection committee teklif komitesi, seçici komite 50017 selection examination seçme sınavı 50018 selection rules seçme kuralları 50019 selection seçme, seçme şey 50020 selective ayıran, seçici, seçmeli 50021 selectivity seçicilik 50022 selector seçici 50023 selenate selenat 50024 selenic selenik 50025 selenide selenür 50026 selenite selenit 50027 selenium cell selenyum selülü 50028 selenium selenyum, selen 50029 selenography ay haritacılığı 50030 selenology ay bilgisi 50031 self pollination öz özüne tozlaşma 50032 self kendi, kişi, öz, şahıs, karakter, kişilik, kişisel çıkar, bencillik, kendisi, bizzat, kişisel, bizzat 50033 self- (önek) kendi 50034 self-absorption öz soğurma 50035 self-acting otomatik 50036 self-adapting özuyumlu, bağdaşan 50037 self-addressed gönderene geri gönderilen 50038 self-adhesive öz özüne yapışan 50039 self-adjusting otomatik ayarlanan 50040 self-assertive öz fikrinde ısrar eden 50041 self-assurance özüne güvenme, özgüveni 50042 self-bias otomatik öngerilim, özöngerilim 50043 self-capacitance öz kapasite, özsığa 50044 self-centred bencil 50045 self-centring otomatik merkezlendiren 50046 self-checking özdenetimli, otomatik denetleyen 50047 self-coloured tek renkli 50048 self-command özünü tutma, nefsine hâkim olma 50049 self-confessed özünün olduğunu itiraf eden 50050 self-confidence özünden emin olma, özüne güvenme 50051 self-confident özünden emin 50052 self-conscious sıkılgan, utangaç, özünü bilen 50053 self-contained müstakil, bağımsız, duygularını gizleyen 50054 self-contradiction özüyle çatışma 50055 self-contradictory özüyle çatışan 50056 self-control özüne hâkimiyet, özdenetim, soğukkanlılık 50057 self-defence özünü savunma, özsavunma, meşru müdafaa 50058 self-denial özünü tutma, özveri, feragat 50059 self-determination öz özüne karar verme hakkı, özgür istem 50060 self-diffusion öz yayılma, öz yayınım 50061 self-discharge özboşalım, öz özüne boşalma 50062 self-discipline öz disiplin 50063 self-educated öz özünü yetiştirmiş 50064 self-effacing alçakgönüllü, ağırbaşlı 50065 self-employed öz işinde çalışan, serbest meslek sahibi 50066 self-energy serbest enerji, erkin erke 50067 self-esteem benbencilik, özünü beğenme 50068 self-evident apaçık, besbelli, açık, aşikâr, belli 50069 self-examination içgözlem, öz özünü inceleme 50070 self-excitation özuyarım, öz özünü uyarma 50071 self-excited özuyarımlı 50072 self-existence özdenlik 50073 self-feeder otomatik yemlik 50074 self-financing otofinansman, iç borçlanma 50075 self-government öz özünü yönetme, özerklik, bağımsızlık 50076 self-hardening öz özüne sertleşen 50077 self-help öz özüne yetme, başkasına muhtaç olmama 50078 self-ignition otomatik ateşleme, kendiliğinden ateşleme 50079 self-importance kibir, kurum, özünü çekme, özünü çok beğenme 50080 self-important özünü beğenmiş 50081 self-inductance özindüktans, self-indüktans 50082 self-induction özindükleme, self endüksiyon 50083 self-indulgence kendi zevk ve rahatına düşkünlük 50084 self-indulgent kendi rahatına fazla düşkün 50085 self-interest kişisel çıkar, bencillik 50086 self-laceration özünü yaralama 50087 self-loading (tabanca) yarı otomatik 50088 self-locking otomatik kilitlemeli, özkilitleyici 50089 self-lubricating kendi yağlayan, otomatik yağlamalı 50090 self-luminous kendiliğinden ışık veren 50091 self-made öz özünü yetiştirmiş 50092 self-opinionated kibirli, özünü beğenmiş 50093 self-organizing özörgütlü, özünü örgütleyen 50094 self-oxidation özyükseltgenme, kendiliğinden yükseltgenme 50095 self-pity özünü zavallı hissetme, öz özüne acıma 50096 self-portrait ressamın kendi resmi 50097 self-possessed temkinli, serinkanlı, özüne hâkim 50098 self-possession soğukkanlılık, sakinlik, temkinlilik 50099 self-preservation özünü koruma 50100 self-quenching özsönümlü 50101 self-regulating özayarlı, özünü ayarlayan 50102 self-reliance özgüven, özüne güven 50103 self-reliant özgüvenli, bağımsız 50104 self-respect izzetinefis, özsaygı, onur, haysiyet 50105 self-righteous özünü beğenmiş, bilgiç, ikiyüzlü 50106 self-sacrifice fedakârlık, özveri, feragat 50107 self-sacrificing özverili, fedakâr 50108 self-same tıpkı, aynı 50109 self-satisfaction özünü beğenme, büyüklenme 50110 self-satisfied özünü beğenmiş, şımarık 50111 self-saturation özdoyma 50112 self-scattering özsaçılım, öz özüne saçılma 50113 self-seeking çıkarcı, bencil, menfaatperest, çıkarcı kişi, bencil insan 50114 self-service selfservis 50115 self-shielding özkalkanlama, öz özünü ekranlama 50116 self-starter otomatik marş 50117 self-styled uydurma unvanlı, sözde 50118 self-sufficiency öz özüne yetme 50119 self-sufficient özüne yeten, başkasına muhtaç olmayan 50120 self-supporting öz özünü geçindiren, bağımsız 50121 self-taught özöğrenimli, otodidaktik 50122 self-will inatçılık, dik kafalılık 50123 self-winding (saat) otomatik, öz özüne kurulan 50124 selfie özçekim, görçek 50125 selfish bencil 50126 selfishness bencillik 50127 selfless özünü ya da çıkarını düşünmeyen, başkalarını düşünen, özgeci 50128 selfsame tamamen aynı, tıpkı 50129 Seljuk Selçuk 50130 sell at a sacrifice zararına satmak 50131 sell by auction açık artırma ile satmak 50132 sell cut price başkalarından daha ucuza satmak 50133 sell like hot cakes çok satılmak, kapış kapış gitmek, kapışılmak 50134 sell off elden çıkarmak, satıp savmak 50135 sell oneself özünü satmak, özünü göstermek 50136 sell out of sth bir maldan elde kalmamak 50137 sell out hepsini satmak, satmak, ihanet etmek 50138 sell sb a bill of goods birine külah giydirmek 50139 sell sb a pup birini kafese koymak 50140 sell sb short birini hafife almak 50141 sell seconds defolu mal satmak 50142 sell short açıktan satmak, alivre satmak 50143 sell under price fiyatının altında satmak 50144 sell up satıp savmak 50145 sell satmak, satılmak, alıcı bulmak, sattırmak, ikna etmek, benimsetmek, inandırmak, kabul ettirmek, satmak, kandırmak, aldatmak, yutturmak, dalavere, oyun, dolap, üçkâğıt 50146 sell-by date miat tarihi 50147 seller satıcı, bayi 50148 seller's market satıcı piyasası 50149 sellers' market satıcı piyasası 50150 selling agent satış acentesi 50151 selling area satış yeri 50152 selling commission satış komisyonu 50153 selling costs satış maliyetleri 50154 selling order satış emri 50155 selling price satış fiyatı 50156 selling rate satış kuru 50157 selling space satış yeri 50158 selling satış 50159 sellotape seloteyp 50160 sellout elden çıkarma 50161 selvage etek baskısı 50162 semantic change anlam değişimi 50163 semantic component anlamsal bileşen 50164 semantic transfer anlam kayması 50165 semantic anlamsal, anlambilimsel 50166 semantics anlambilim, semantik 50167 semaphore semafor, flama, çınav 50168 semasiology kavrambilim 50169 sematic işaret eden, tehlikeyi belirten 50170 semblance biçim, benzerlik, görünüş, dış görünüş 50171 seme anlambirimcikkayması 50172 semeiologic göstergebilimsel, göstergesel 50173 semeiology göstergebilim, imbilim 50174 semeion işaret, im, gösterge 50175 sememe anlambirimcik demeti 50176 semen meni, bel 50177 semester dönem, devre, sömestr, yarıyıl 50178 semi tek duvarla bitişik müstakil ev 50179 semi- (önek) yarı 50180 semi-annual altı aylık 50181 semi-detached yarı müstakil 50182 semiannual yarıyıllık, yarıyıl süren, altı aylık 50183 semiautomatic yarı otomatik 50184 semicarbazone semikarbazon 50185 semicircle yarım daire 50186 semicircular yarım daire biçiminde 50187 semiclosed yarı kapalı 50188 semicolon çekitli virgül 50189 semicompiled yarı derlenmiş 50190 semiconductor yarı iletken 50191 semidetached (ev) bir duvarı yandaki eve bitişik, yan evle bir ortak bir duvarı olan 50192 semifinal yarıfinal 50193 semifinished yarı mamul 50194 semifluid yarı sıvı 50195 semilong yarı uzun 50196 semilunar yarımay biçiminde 50197 seminal duct sperma arnası 50198 seminal fluid sperma, meni, belsuyu 50199 seminal power üreme gücü 50200 seminal tohumla ilgili, üremeyle ilgili, spermalı 50201 seminar seminer, toplu çalışma 50202 semination tohumlama, ekme, tohum ekme 50203 seminiferous spermli, tohumlu 50204 seminomad yarı göçebe 50205 semiofficial yarı resmi 50206 semiological göstergebilimsel, göstergesel 50207 semiology göstergebilim, semiyoloji, imbilim 50208 semiopen yarı açık 50209 semiotic göstergebilimsel, göstergesel, işaretlere ait 50210 semiotics göstergebilim 50211 semipermeable yarı geçirgen 50212 semiprecious (mücevher/taş/vb.) ikinci derecede değerli 50213 semiquaver on altılık nota 50214 semirefined yarı rafine 50215 semisolid yarıkatı 50216 semisteel yarı çelik 50217 Semite Sami ırkından kimse, Yahudi 50218 Semitic languages Sami dilleri 50219 Semitic Samilerle ilgili, Sami 50220 semitone yarımton 50221 semitrailer yarı römork 50222 semitransparent yarısaydam 50223 semivowel yarı ünlü (ses) 50224 semiweekly haftada iki kere olan/çıkan, haftada iki kere 50225 semolina irmik 50226 sempiternal ebedi, sonsuz 50227 senate senato 50228 senator senatör 50229 senatorship senatörlük 50230 send away başka bir yere göndermek, kovmak, uzaklaştırmak 50231 send down birdemden atmak, düşürmek, hapse tıkmak 50232 send for çağırmak, getirtmek, istetmek 50233 send forth yaymak, salmak 50234 send in one's resignation istifasını vermek 50235 send in içeri göndermek 50236 send off postalamak, yollamak, oyuncuyu dışarı atmak 50237 send out dağıtmak, göndermek, neşretmek, çıkarmak 50238 send sb packing sepetlemek, kovmak 50239 send shivers down one's back tüylerini diken diken etmek 50240 send up taklidini yapmak, dalga geçmek 50241 send göndermek, civermek, yollamak, etmek, -e çevirmek, (for ile) çağırmak, getirtmek, istetmek, (ünalgı çınavı) göndermek, yaymak, zorunda bırakmak, -e mecbur etmek, heyecanlandırmak, çok memnun etmek 50242 sender transmitting station verici istasyon 50243 sender gönderen, verici, yollayıcı 50244 senega sütotu 50245 senescence yaşlılık, ihtiyarlık 50246 senescent yaşlanan, ihtiyarlayan 50247 senile decay yaşlılık nedeniyle çökme 50248 senile bunak, yaşlı, güçsüz 50249 senility yaşlılık, güçsüzlük, halsizlik, ihtiyarlık 50250 senior citizen yaşlı kimse 50251 senior executive yüksek düzey idareci 50252 senior officer kıdemli subay, üst düzey subay 50253 senior staff yönetim kadrosu 50254 senior yaşça daha büyük, kıdemli, son sınıfa ilişkin, daha yaşlı olan kişi, kıdemli kişi, son sınıf öğrencisi 50255 seniority indemnity kıdem tazminatı 50256 seniority kıdemlilik, kıdem 50257 senna sinameki 50258 sennet boru sesi 50259 sensation nerve duyu siniri 50260 sensation his, sezim, duygu, hissiyat, kavrama, kavrayış, sezme, hissetme, hay-küy, heyecana sebep olan hadise, sansasyon 50261 sensational heyecanlı, sansasyonel, harika, müthiş, çok iyi 50262 sense of humour mizah anlayışı, espri anlayışı 50263 sense of rotation dönme yönü 50264 sense of smell koklama duyusu 50265 sense of touch dokunma hissi 50266 sense organ duyu kılganı 50267 sense duyu, duyum, duygu, his, anlam, anlayış, anlama yetisi, akıl, zekâ, düşünce, kanı, genel düşünce, yön, eğilim, hissetmek, paykamak, sezmek 50268 senseless özünden geçmiş, baygın, amaçsız, saçma, abes, anlamsız 50269 senselessness akılsızlık 50270 sensibility duyarlık, duyarlılık, hassasiyet 50271 sensible akla uygun, makul, mantıklı, akıllı, aklı başında, anlayışlı, duyarlı, hassas, sezilir, duyulur, farkına varılır, hissedilir 50272 sensibleness akıllılık, makullük 50273 sensing algılama 50274 sensitive plant küstümotu 50275 sensitive to air havaya karşı duyarlı 50276 sensitive to light ışığa karşı duyarlı 50277 sensitive duyarlı, hassas, narin, (alet) duyarlı, hassas, alıngan, hassas, çok duygusal, duyguları çok iyi belirten 50278 sensitiveness hassaslık, duyarlık 50279 sensitivity duyarlık, hassaslık 50280 sensitize duyarlı hale koymak, duyarlılaştırmak 50281 sensitizer sensibilizatör, duyarlaştırcı 50282 sensitometer sansitometre, duyarlıkölçer 50283 sensitometry sansitometri, duyarlıkölçüm 50284 sensor algılayıcı 50285 sensorial duyumsal 50286 sensorium sinir jüyesi 50287 sensory nerve duyu siniri 50288 sensory organs duyu kılganları 50289 sensory duyumsal, duygusal, duyulara ilişkin 50290 sensual tensel, bedenle ilgili, bedensel, nefsi, şehvetli 50291 sensualism şehvet düşkünlüğü, duyumculuk 50292 sensualist şehvet düşkünü kimse 50293 sensuality şehvet 50294 sensuous duyguları okşayıcı 50295 sentence of statement bildirme cümlesi 50296 sentence to death idama mahkûm etmek 50297 sentence tümce, cümle, yargı, karar, hüküm, ilam, (to ile) mahkum etmek 50298 sententious özdeyişli sözlerle dolu, özdeyişlerle konuşan 50299 sentience hissedebilirlik, bilinçlilik 50300 sentient sezgili, duygulu, duygun 50301 sentiment duygu, his, duyarlık, hassasiyet, içlilik, düşünce, fikir, kanı 50302 sentimental duygusal, duygulu, içli 50303 sentimentality aşırı duygusallık, içlilik, hassaslık 50304 sentimentalize duygusallaştırmak, duyarlı hale getirmek 50305 sentinel nöbetçi, gözcü 50306 sentry nöbetçi er 50307 sepal çanak yaprağı, sepal 50308 separability birbirinden ayrılabilme 50309 separable ayrılabilir 50310 separate the wheat sapı samandan ayırmak 50311 separate ayırmak, bölmek, ayrılmak, (karı koca) ayrı yaşamak, ayrı, ayrılmış, farklı, (from ile) -den uzak, ayrı 50312 separately ayrı ayrı, başka başka, bağlantısız olarak, ayrı olarak 50313 separateness ayrılık, tek başına oluş 50314 separation ayırma, ayrılma, ayrılış, ayrılık, ayrı yaşama 50315 separatism bölücülük 50316 separatist ayrıklıkçı türküm üyesi 50317 separative ayırıcı 50318 separator ayırıcı, separatör 50319 sepia mürekkep balığının mürekkebi, siyaha yakın koyu kahverengi renk 50320 sepsis kan zehirlenmesi, septisemi 50321 sept kabile, oymak 50322 septate bölmeli, bölümlü 50323 September Eylül 50324 septenary yedi sayısına ait, yedişer 50325 septennial yedi yıl süren 50326 septic tank fosseptik, lağım çukuru, çürütme çukuru 50327 septic mikroplu 50328 septicaemia septisemi, kan zehirlenmesi 50329 septuagenarian 70 - 80 yaş arasındaki kimse, yetmişlik 50330 septum bölme, bölüm 50331 septuple yedi kat, yediyle çarpmak 50332 sepulchral mezara ait, kasvetli 50333 sepulchre gömüt, mezar, sin 50334 sepulture gömme, defin 50335 sequel bir şeyin devamı, arkası, sonuç, son 50336 sequence counter sıra sayacı 50337 sequence of tenses zamanların uyumu 50338 sequence register sıra yazmacı 50339 sequence ard arda geliş, zincirleme gitme, ardışlık, ardıllık, sıra, düzen, seri, silsile, zincir, dizi 50340 sequent art arda gelen, izleyen, ardışık, sonra gelen 50341 sequential access sırasal erişim 50342 sequential control sırasal denetim 50343 sequential logic sırasal mantık 50344 sequential operation sırasal işlem 50345 sequential sampling ardışık örnekleme 50346 sequential scanning basit tarama, normal tarama 50347 sequential system almaşık renk işlemi 50348 sequential ardıl, ardışık, sırasal, dizisel 50349 sequester ayırmak, tecrit etmek, haczetmek, el koymak 50350 sequestering agent kompleks yapıcı 50351 sequestrate el koymak, haczetmek, kamulaştırmak 50352 sequestration haciz, müsadere, el koyma 50353 sequestrum ayrılmış ölü sümük/doku 50354 sequin pul, payet 50355 sequoia sekoya 50356 seraglio saray, harem dairesi 50357 seraphic melek gibi 50358 Serbia Sırbistan 50359 Serbian Sırbistan'a ait, Sırpça 50360 serenade serenat, serenat yapmak 50361 serene durgun, dingin, sessiz, huzurlu, sakin, yüce 50362 serenity berraklık, huzur, durgunluk 50363 serf toprağa bağlı köle, serf 50364 serfdom kölelik, serflik 50365 serge şayak 50366 sergeant major başçavuş 50367 sergeant çavuş, komiser muavini 50368 serial computer seri bilgisayar 50369 serial number seri numarası 50370 serial seri halinde, sıra izleyen, dizi halinde, (ünalgı, sınalgı) dizi, tefrika 50371 serialize dizi olarak yayınlamak, dizi haline getirmek 50372 seriatim sırasıyla, birer birer 50373 sericeous ipek gibi, atlas gibi, tüylü 50374 sericin ipek zamkı, serisin 50375 sericulture ipekçilik, ipekböcekçiliği 50376 sericulturist ipekböceği yetiştiricisi 50377 series circuit seri devre 50378 series connection seri bağlama 50379 series motor seri kozgaltka 50380 series sıra, silsile, seri, dizi, türküm 50381 serin bir tür kanarya 50382 serine serin 50383 seriocomic yarı ciddi yarı komik 50384 serious ciddi, salmaklı, ağırbaşlı, önemli, şakaya gelmeyen, ciddi, ağır, tehlikeli, ciddi, şaka yapmayan, ciddi 50385 seriously ciddi olarak, ciddi bir şekilde, ciddiyetle 50386 seriousness ciddiyet, ağırbaşlılık 50387 sermon dinsel konuşma, vaız, uzun ve sıkıcı öğüt, nutuk 50388 sermonize vaaz vermek 50389 serology serumlar bilgisi 50390 serous membrane seröz zar 50391 serous seröz, serum gibi, seruma benzer 50392 serpent yılan 50393 serpentine yılan gibi kıvrılan, yılankavi 50394 serpiginous cilt hastalığı olan, yayılan 50395 serrate testere dişli (yaprak), girintili çıkıntılı, tırtıllamak 50396 serrated testere dişli, testere gibi uçları olan 50397 serration testere dişi gibi olma 50398 serried sık, sıkışık, omuz omuza 50399 serrulate ince dişli 50400 serum serum 50401 serval bir tür yaban kedisi 50402 servant girl hizmetçi kız 50403 servant hizmetçi, uşak, köle, kul 50404 serve out dağıtmak 50405 serve sb right müstehak olmak 50406 serve the same purpose aynı işi görmek, amacı karşılamak 50407 serve up yemeği sofraya koymak 50408 serve -e hizmet etmek, hizmet vermek, hizmetinde olmak, çalışmak, bir yerde çalışmak, bir iş yapmak, gereksinimini karşılamak, yetmek, yeterli olmak, işini görmek, işine yaramak, (yemek) vermek, memuriyet, servis, hizmet 50409 server servis atan oyuncu, (yemek) servis yapan kimse, (yemek) servis aleti 50410 service agreement hizmet sözleşmesi 50411 service area yayın alanı 50412 service band yayın bandı 50413 service book dua kitabı 50414 service bureau servis bürosu 50415 service charge servis vergini 50416 service line başlama çizgisi 50417 service manual bakım el kitabı 50418 service program hizmet bağdarlaması 50419 service road servis yolu 50420 service stairs servis merdiveni 50421 service station benzin istasyonu 50422 service tree üvez 50423 service hizmet, görev, iş, vazife, tapınma, ibadet, tören, ayin, askerlik, yarar, yardım, fayda, hizmetçilik, uşaklık, memuriyet, servis, (konakçı/vb.'de) servis, bakmak, bakımını sağlamak, bakımını yapmak, onarmak, huk.tebliğ 50424 serviceability yarar, kullanışlılık 50425 serviceable dayanıklı, kullanışlı, işe yarar, yararlı 50426 serviceman ordu/donanma, /vb.üyesi, asker 50427 servicing hizmet, bakım 50428 servient ipotekli 50429 serviette peçete, sofra peçetesi 50430 servile köle gibi, köle gibi davranan, kulluk eden 50431 servility gurursuzluk, aşağılık, haysiyetsizlik 50432 serving spoon servis kaşığı 50433 serving porsiyon 50434 servitor hizmetçi, uşak 50435 servitude kölelik, kulluk 50436 servo servo, servomekanizma 50437 servomechanism servomekanizma 50438 servomotor servomotor 50439 sesame oil susam yağı 50440 sesame susam, küncüt 50441 sesamoid bone susamsı sümük 50442 sesamoid susamsı, boğumlu, susam tohumu biçiminde 50443 sesqui- (önek) bir buçuk 50444 sessile sapsız, sabit 50445 session oturum, celse, toplantı, (birdemde) dönem 50446 set a good example iyi örnek olmak 50447 set a high standard yüksek bir standart tutturmak 50448 set a precedent emsal oluşturmak 50449 Set a thief to catch a thief Dinsizin hakkından imansız gelir 50450 set about başlamak, girişmek, yapmak, etmek, yol tutmak 50451 set against birbirine düşürmek, arasını bozmak 50452 set apart ayırmak, ayrı koymak, tahsis etmek 50453 set aside bir kenara koymak, biriktirmek, saklamak 50454 set at ease yatıştırmak 50455 set back (sögeni) geri almak, geciktirmek, mal olmak 50456 set before önüne koymak 50457 set down yazmak, kaydetmek, durup yolcu indirmek 50458 set eyes on gözüne ilişmek 50459 set fire to ateşe vermek 50460 set foot in ayak basmak 50461 set forth açıklamak, bildirmek, ileri sürmek, yola koyulmak 50462 set free serbest bırakmak 50463 set in motion harekete geçirmek 50464 set in başlamak, gelip çatmak, ortaya çıkmak 50465 set off on a journey yolculuğa çıkmak 50466 set off yola çıkmak, meydana çıkarmak, başlatmak 50467 set on edge kamaştırmak, sinirlendirmek 50468 set on saldırmak, üstüne salmak, saldırtmak 50469 set one back on one's heels birini beyninden vurulmuşa döndürmek 50470 set one's cap at abayı yakmak 50471 set one's face against karşı çıkmak 50472 set one's heart on -e gönlünü vermek, çok istemek 50473 set out yola çıkmak, açıklamak, belirtmek, düzenlemek 50474 set people by the ears aralarına kara kedi sokmak 50475 set right düzeltmek, yoluna koymak 50476 set sb on a pedestal idealize etmek, yüksek paye vermek 50477 set sb's mind at rest yüreğine su serpmek 50478 set sb's teeth on edge birinin sinirine dokunmak 50479 set square gönye 50480 set sth aside for ayırmak 50481 set the ball rolling ön ayak olmak 50482 set the scene -e sahne hazırlamak 50483 set the seal on sth bir sorunu kökünden halletmek 50484 set the stage for zemin hazırlamak 50485 set the trend moda başlatmak/yaymak 50486 set the wheels in motions baş çekmek 50487 set theory kümeler kuramı 50488 set to rights iyileştirmek, düzeltmek, adam etmek 50489 set to work çalışmaya başlamak 50490 set to girişmek, koyulmak, işe koyulmak 50491 set tongues wagging dillere destan olmak 50492 set up a business iş açmak 50493 set up shop işe başlamak 50494 set up kurmak, dikmek, işe başlamak, (ses) yükseltmek 50495 set upon üzerine hücum etmek, çullanmak 50496 set koymak, hazırlamak, kurmak, köklemek, saptamak, belirlemek, gerçekleştirmek, batmak, niyetli, kararlı, kafasına koymuş, hazır, sabit, değişmez, belirli, belirlenmiş, kararlaştırılmış, takım, set, seri, koleksiyon, türküm, takım, cihaz, set, (güneş) batma, batış, türküm, duruş, vaziyet, (giysi) vücuda oturuş, yanka çekilen yer, set, dekor, stüdyo düzlüğü 50497 seta sert kıl, domuz kılı, seta, ince diken 50498 setaceous sert kıllı 50499 setback gerileme, kötüleme, kötüye gitme, düşme, başarısızlık, yenilgi 50500 setiferous sert kıllı 50501 seton kıl fitili 50502 setscrew kontrol vidası, ayar vidası 50503 sett kaldırım taşı 50504 settee kanepe 50505 setter bir tür av köpeği, seter 50506 setting koyma, yerleştirme, batma, çerçeve, yuva, konunun geçtiği yer ve zaman, ortam, bir kişilik yemek takımı 50507 settle an account with sb hesaplaşmak 50508 settle an account hesabı ödemek 50509 settle down oturmak, yerleşmek, yatırmak, oturtmak, yerleştirmek 50510 settle for account vadeli satmak 50511 settle for razı olmak, fit olmak 50512 settle in alışmak, alışmasına yardımcı olmak 50513 settle sb's hash birinin çanına ot tıkamak 50514 settle up ödemek, hesabını kapatmak 50515 settle -de koloniler kurmak, yerleşmek, konmak, (rahat edecek şekilde) yerleştirmek, yatıştırmak, yatışmak, halletmek, çözmek, tatlıya bağlamak, karara bağlamak, kararlaştırmak 50516 settled sabit, değişmez, yerleşmiş, yerleşik, meskûn, oturulan, şenelmiş 50517 settlement day hesaplaşma günü, tasfiye günü 50518 settlement yeni küçük yerleşim alanı, göç, uzlaşma, anlaşma, karar, ödeme 50519 settler yeni bir yere gidip yerleşen kimse, göçmen 50520 settling tank çökeltme tankı 50521 settling oturma, tasman, yerleşme 50522 setto çarpışma, tartışma, kavga 50523 setup tertibat, düzen, kuraştırma 50524 seven yedi 50525 seven-fold yedi kat, yedi misli 50526 seventeen onyedi 50527 seventeenth onyedinci 50528 seventh yedinci 50529 seventieth yetmişinci 50530 seventy yetmiş 50531 sever kesmek, kesilmek, parçalamak, parçalanmak, kopmak, koparmak, ayırmak, ayrılmak 50532 several birçok, birtalay, ayrı ayrı, farklı, kendi, birkaç, kimi, bazısı 50533 severally ayrı ayrı, birer birer 50534 severalty ayrılık, ferdi mülkiyet 50535 severance pay kıdem tazminatı 50536 severance ayırma, ayrılma, ilişki kesme, koparma 50537 severe accident ağır kaza 50538 severe sert, katı, acı veren, şiddetli, sert, şiddetli, kıran kırana, şiddetli, sade, gösterişsiz 50539 severely şiddetle, ciddi olarak, sıkı sıkı, sert olarak 50540 severity şiddet, sertlik 50541 sew dikmek, dikiş dikmek 50542 sewage disposal lağım boşaltma usulü 50543 sewage pipe pissu borusu 50544 sewage sludge lağım pisliği 50545 sewage system kanalizasyon 50546 sewage lağımdan akan artık madde, lağım pisliği, lağım boşaltma 50547 sewer gas lağım gazı 50548 sewer pipe lağım borusu, lağım künkü 50549 sewer lağım 50550 sewerage system lağım jüyesi 50551 sewerage kanalizasyon, lağım pisliği 50552 sewing machine needle dikiş kılgası iğnesi 50553 sewing machine dikiş kılgası 50554 sewing silk ibrişim 50555 sewing yarn dikiş ipliği 50556 sewing dikiş 50557 sewn dikili 50558 sex appeal cinsî çekicilik, seksapel 50559 sex chromosome cinsiyet kromozomu 50560 sex hormones cinsiyet hormonları 50561 sex organs cinsî kılganlar 50562 sex cinsiyet, cinsîlik, cinsî ilişki, seks 50563 sexadecimal onaltılı 50564 sexagenarian 60 - 70 yaş arasındaki kimse, altmışlık 50565 sexennial altı yılda bir olan, altı yıl süren 50566 sexism karşı cinsin zayıf olduğunu savunan zihniyet, seksizm 50567 sexist karşı cinsin daha zayıf/yeteneksiz olduğuna inanan, seksist 50568 sexless cinsiyetsiz, cinsî çekiciliği olmayan 50569 sexology seksoloji, cinslikbilim 50570 sextant sekstant 50571 sextet altı bitlik sayı, altı çalgılık hava 50572 sextuple altı misli 50573 sextuplet altız 50574 sexual harassment cinsî taciz 50575 sexual intercourse cinsî birleşme 50576 sexual organs üreme kılganları 50577 sexual perversion cinsî sapıklık 50578 sexual reproduction eşeyli üreme 50579 sexual cinsî 50580 sexuality seks düşkünlüğü, sekse ilgi duyma, cinsî özellikler 50581 sexy seksi 50582 shabbiness kılıksızlık, pejmürdelik, adilik, alçaklık 50583 shabby eski, yıpranmış, eski püskü, pejmüdre, kılıksız, pejmürde, aşağılık, adi, berbat, rezil 50584 shack kulübe 50585 shackle köstek, pranga, kandal, zincir, engel 50586 shad tirsi balığı 50587 shadberry kayaarmudu 50588 shaddock greypfrut 50589 shade away yavaş yavaş kaybolmak 50590 shade bearer gölge ağacı 50591 shade gölge, karanlık, gölgelik yer, perde, stor, renk tonu, gölge, (resimde) gölge, gölgeleme, küçük fark, ayrıntı, nüans, hayalet, ruh, ç, güneş gözlüğü, gölgelemek, gölgelendirmek, gölge vermek, karartmak 50592 shades güneş gözlüğü 50593 shadiness gölgelik, şüphelilik 50594 shading gölgeleme 50595 shadoof su kaldıracı 50596 shadow cabinet gölge kabine 50597 shadow chancellor muhalefetteki bakan 50598 shadow government muhalefet hükümeti 50599 shadow play gölge oyunu 50600 shadow prices gölge fiyatlar 50601 shadow gölge, karanlık, keder, hüzün, iz, eser, hayalet, ruh, zerre, nebze, ayrılmaz arkadaş, gölge, koruma, himaye, gölgelendirmek, gölgelemek, gölgesiyle örtmek, karartmak, gölgesi gibi izlemek, gizlice izlemek, gözetlemek, peşinden ayrılmamak, gölgesi olmak 50602 shadowless gölgesiz, açık 50603 shadowy gölgeli, karanlık, loş, belli belirsiz, hayal meyal 50604 shady gölgeli, gizli saklı, namussuz, üçkâğıtçı, güvenilmez 50605 shaft bearing şaft yatağı 50606 shaft mil, şaft, ok, araba oku, sütun gövdesi, ışın, hava bacası, çekiç, /vb.aletlerin sapı 50607 shafting şaft donanımı 50608 shag sert tütün 50609 shaggy kaba tüylü, sert kıllı, çok kıllı, pösteki gibi, kabarcık, taranmış, yontulmamış, pürüzlü 50610 shagreen sağrı derisi 50611 shah şah 50612 shake down yer yatağında uyumak, sarsarak düşürmek 50613 shake hands el sıkışmak 50614 shake in one's shoes üç buçuk atmak, ödü kopmak 50615 shake like a jelly tir tir titremek 50616 shake like a leaf tir tir titremek 50617 shake off -den kurtulmak, kaçmak, silkip atmak 50618 shake one's head kafasını sallayarak hayır demek 50619 shake oneself silkinmek 50620 shake out silkelemek 50621 shake sb rigid ödünü koparmak, aklını başından almak 50622 shake the pagoda köşeyi dönmek, zengin olmak 50623 shake up düzenlemek, değişiklik yapmak, sarsmak, çalkamak 50624 shake sallamak, sarsmak, sallanmak, sarsılmak, silkelemek, silkmek, sarsmak, allak bullak etmek, çalkalamak, (el) sıkışmak, sarsıntı, sarsma, titreme, sallama, sallanma, silkme, el sıkışma, an, saniye 50625 shakedown uydurma yatak, yer yatağı, pul sızdırma, şantaj, derinlemesine araştırma, inceleme, alıştırma, deneme 50626 shaker tuzluk/biberlik 50627 shakiness zayıflık, titreklik 50628 shaking channel sarsak oluk, sarsıntılı oluk 50629 shaking sallanan, sallama, sallanma 50630 shaky titrek, sarsak, sallanan, çürük, güvenilmez 50631 shale oil şist yatağı 50632 shale katmanlarına ayrılabilen yumuşak kaya 50633 shall I yapayım mı, edeyim mi 50634 shall we yapalım mı, edelim mi 50635 shall (yardımcı fiil olarak) -ecek, -acak, (kural/yasa/emir/söz belirtir) -ecek, - acak, (`I' ve `we' ile öneri belirtir) -eyim mi, -elim mi 50636 shallop küçük balıkçı teknesi 50637 shallot soğancık 50638 shallow derin olmayan, sığ, yüzeysel, dar 50639 shallowness sığlık 50640 sham sleep uyur gibi yapmak 50641 sham taklit, yapmacık, yalan, numara yapmak, ayak yapmak, rol yapmak 50642 shamble ayaklarını sürterek yürümek 50643 shambles kanara, mezbaha, salhane, sallakhane, savaş alanı, darmadağın yer 50644 shame on you Ayıp sana! 50645 shame utanç, utanma, şerefsizlik, leke, utanç, ayıp, utanılacak şey, yazık, şanssızlık, utandırmak 50646 shamefaced utanmış 50647 shameful ayıp, utanç verici, yüzkızartıcı 50648 shameless utanmaz, arlanmaz, yüzsüz, arsız 50649 shamelessness arsızlık, utanmazlık 50650 shammer dolandırıcı, ikiyüzlü kimse 50651 shammy leather güderi 50652 shampoo susabun, şampuan, şampuanlamak 50653 shamrock yonca 50654 shan't (edat) shall not'ın kısa biçimi 50655 shandy bira ve gazoz karışımı bir içki 50656 shangri-la hayaller ülkesi 50657 shank bacak, baldır, incik, aletin orta yeri, çiçek/yaprak sapı 50658 shannon şanon 50659 shantung şantug 50660 shanty kulübe, gemici şarkısı 50661 shantytown gecekondu bölgesi, teneke mahallesi 50662 shape biçim, şekil, kalıp, form, kondisyon, biçim vermek, biçimlendirmek, etkilemek, yönlendirmek, biçimlendirmek, gelişmek 50663 shape-up iyi gitmek 50664 shaped biçimli, şekilli, endamlı 50665 shapeless biçimsiz, şekilsiz, aybacar 50666 shapely (kadın vücudu/vb.) biçimli, düzgün, güzel 50667 shaper vargel tezgâhı 50668 shaping machine planya kılgası 50669 shard böcek kanadı zarfı, kırık çömlek parçası 50670 share and share a like eşit paylarla 50671 share certificate hisse senedi 50672 share holder hissedar, aksiyoner 50673 share list borsa cetveli 50674 share market hisse senedi piyasası 50675 share out pay etmek 50676 share price hisse bedeli 50677 share tenant müşterek kiracı 50678 share pay, hisse, hisse senedi, aksiyon, paylaşmak, paylaştırmak, bölüştürmek, saban demiri 50679 shareholder hissedar, paycı 50680 shark köpekbalığı, hilekâr, dolandırıcı, üçkâğıtçı 50681 sharp edge keskin ağız 50682 sharp practice hileli iş, dalavere 50683 sharp shooter keskin nişancı 50684 sharp turn keskin viraj 50685 sharp keskin, sivri, keskin, içe işleyici, keskin, ekşimsi, ani, net, açık seçik, ani ve sert, tam, aniden, diyez, diyez nota, diyez işareti 50686 sharp-edged keskin ağızlı, keskin, bilenmiş 50687 sharp-eyed keskin gözlü 50688 sharp-set iyi bilenmiş 50689 sharp-sighted keskin görüşlü 50690 sharpen one's brain gözünü açmak 50691 sharpen bilemek, sivriltmek, keskinleştirmek, sivrilmek, keskinleşmek 50692 sharpener bileyici, kalemtıraş, kalemyonan 50693 sharpening machine bileme kılgası 50694 sharper kumarbaz, üçkâğıtçı, dolandırıcı, hileci, kelekbaz, leylaç 50695 sharpness keskinlik, netlik, açıkgözlülük, sertlik 50696 sharpwitted zeki 50697 shatter sb's hopes birinin ümitlerini kırmak 50698 shatter darmadağın etmek, bozmak, doğramak, parça parça etmek, kırmak, paramparça etmek, parçalamak, hurdalamak, körlemek, altüst etmek, kırılmak, paramparça olmak, bozmak, mahvetmek, suya düşürmek, bozulmak, mahvolmak, (İİ) yorgunluktan öldürmek 50699 shatterproof glass dağılmaz cam, emniyet camı 50700 shatterproof dağılmaz, kırılmaz 50701 shave tıraş olmak, tıraş etmek, rendelemek, kesmek, tıraş 50702 shaver ülgüç, tıraş kılgası, berber, tellak 50703 shaving tıraş, ç.talaş, yonga 50704 shavings talaş, yonga, çapak 50705 shawl şal, atkı, leçek 50706 she bear dişi ayı 50707 she (dişil) o, (ülkeler ve taşıtlar için) o, dişi 50708 she-devil şirret kadın 50709 sheaf demet, deste 50710 shear pin emniyet pimi 50711 shear wave kesme dalgası, enine dalga 50712 shear makasla kesmek, saçını kesmek, (koyun tüyünü) kırkmak, kırpmak 50713 shearing kırkma, kırpma, makaslama 50714 shears yün kırkma makası, büyük makas 50715 sheatfish atbalığı 50716 sheath kın, kılıf, prezervatif, kılıf 50717 sheathe kınına/kılıfına koymak, gizlemek 50718 sheathing paper kaplama çöngesi 50719 sheathing kaplama, zırh 50720 sheave çıkrık, makara, kasnak, demetlemek 50721 shebang mağaza, iş, kurum, mesele, konu 50722 shebeen izinsiz içki satan yer 50723 shed blood kan dökmek 50724 shed crocodile tears sahte gözyaşı dökmek 50725 shed light on ışık tutmak 50726 shed roof şet çatı 50727 shed tears ağlamak 50728 shed dökmek, saçmak, akıtmak, kan akıtmak, (kıl/deri/vb.) dökmek, çıkarmak, atmak, sundurma, kulübe, baraka, hangar 50729 sheen parlaklık 50730 sheeny parlak 50731 sheep run koyun çifliği 50732 sheep shearing koyun kırpımı 50733 sheep walk koyun otlağı 50734 sheep koyun 50735 sheep-shearer koyun kırkıcısı 50736 sheep's wool koyun yünü 50737 sheepdog çoban köpeği 50738 sheepfold koyun ağılı 50739 sheepish utangaç, çekingen 50740 sheepshank margarita balığı 50741 sheepskin koyun pöstekisi 50742 sheer strake ağız kuşağı 50743 sheer katıksız, sırf, safi, halis, dimdik, sarp, tül gibi incecik, dimdik, (birşeye çarpmamak için) aniden yön değiştirmek, sapmak 50744 sheerlegs iki direkli maçuna, darağacı 50745 sheet anchor ocaklık demiri, büyük kurtuluş ümidi 50746 sheet brass pirinç levha 50747 sheet copper bakır levha, bakır sac 50748 sheet erosion yüzey erozyonu, yüzeysel erezyon 50749 sheet iron demir levha, demir sac 50750 sheet lead kurşun levha, levha kurşun 50751 sheet metal metal levha, sac 50752 sheet tin teneke levha 50753 sheet çarşaf, yatak çarşafı, çönge yaprağı, tabaka, levha, yenün 50754 sheeting örtme, kaplama, perde 50755 sheikdom şeyhlik 50756 sheikh şeyh 50757 shekel şekel, israil pul vahidi 50758 sheldrake hanımördeği 50759 shelf life raf ömrü 50760 shelf sergen, raf, düz kaya 50761 shell bit kaşık matkap 50762 shell bossing uskur şaftı, kuyruk şaftı 50763 shell out pulu sökülmek, ödemek, uçlanmak 50764 shell star kabuklu yıldız 50765 shell deniz döngülü kabuğu, deniz kabuğu, kabuk, bina iskeleti, topçu mermisi, yarış sandalı, kik, kabuğunu çıkarmak, kabuğunu soymak, ayıklamak, topa tutmak, topçu mermisi atmak 50766 shellac gomalak, şelak 50767 shellack gomalak 50768 shelled kabuklu 50769 shellfire mermi ateşi 50770 shellfish kabuklu deniz döngülü 50771 shelling ateş açma 50772 shellproof kurşun işlemez, top işlemez 50773 shelter sığınak, barınak, korunak, siper, sığınma, korunma, barındırmak, korumak, sığınmak 50774 shelterbelt koruma kuşağı, koruyucu kuşak 50775 shelve rafa koymak, raflara dizmek, bir kenara atmak, rafa kaldırmak, ertelemek, (down/up ile) (arazi) meyillenmek 50776 shelving raflar, raf malzemesi 50777 shenanigan kurnazlık, dolandırıcılık 50778 shepherd çoban, önder, kılavuz, gütmek, yol göstermek, kılavuzluk etmek, önderlik etmek, -e götürmek 50779 shepherd's-purse çoban çantası 50780 shepherdess kadın çoban 50781 sherardizing çinko emdirme, Sherard işlemi 50782 sherbet şerbet, meyvalı dondurma 50783 sheriff (Amerika'da) şerif, sakçı şefi 50784 sherry beyaz İspanyol şarabı, şeri 50785 Shetland Islands Şetland adaları 50786 Shetland pony midilli 50787 Shiah ?ii 50788 shibboleth parola 50789 shield kalkan, siper, koruyucu, korumak, siper olmak 50790 shielding window ekran penceresi 50791 shielding koruyucu kılıf 50792 shieling çoban 50793 shift change-over vardiya değişmesi 50794 shift down vites küçültmek 50795 shift for oneself başının çaresine bakmak 50796 shift key klavyede büyük harf tuşu 50797 shift lever vites kolu 50798 shift register kaydırma yazmacı 50799 shift up vites büyültmek 50800 shift work vardiyalı iş 50801 shift değişme, değiştirme, değişiklik, vardiya, nöbet, çalışma süresi, iş nöbeti, çuval giysi, şanjman, şanzıman, kaçamak, bahane, hile, çare, tedbir, (başka bir yere) taşımak/kaldırmak, değişmek, değiştirmek, (rüzgâr) yön değiştirmek, (suç/vb.) atmak, yüklemek, (vites) değiştirmek, geçinmek, idare etmek, yaşamak 50802 shifter hırsız, değiştirici, şalter, devre kesici 50803 shiftiness hilekârlık, pişkinlik 50804 shifting sand hareketli kum, yer değiştiren kum 50805 shifting değişken 50806 shiftless amaçsız, tembel, uyuşuk, uyuntu 50807 shifty güvenilmez 50808 shikari avcı 50809 shillelagh sopa 50810 shilling şilin 50811 shilly-shally tereddüt, kararsızlık, mızmızlanma, tereddüt etmek, ne yapacağını bilmemek 50812 shim kama, ara sacı, şim, layner 50813 shimmer titrek ışık, parıltı, parıldamak, titrek ışıkla parıldamak 50814 shimmery parıltılı 50815 shimmy şimi, esneme, titreme, şimi dansı, (tekerlek) çok titremek 50816 shin incik, (up/down ile) (direğe/ağaca/vb.) maymun gibi tırmanmak, çabucak ve kolayca tırmanmak 50817 shinbone incik sümüğü, kaval sümüğü 50818 shindig A.B.D.'de danslı eğlenti 50819 shindy gürültü, şamata, patırtı 50820 shine parlamak, parıldamak, ışıldamak, özünü göstermek, parlamak, parlatmak, parlaklık, parıltı, cila, cilalama, parlatma 50821 shiner çil pul, morarmış göz 50822 shingle tahta kiremit, tahta pul, padavra, yuvarlak çakıl, çakıllı deniz kıyısı, alagarson kesilmiş kadın saçı, (dam/vb.) tahta kiremitle kaplamak, saçı alagarson kesmek 50823 shingles zona 50824 shingly çakıllı 50825 shinguard tozluk 50826 shining parlak, ışıltılı, parıltılı 50827 shiny parlak, gıcır gıcır 50828 ship agent gemi acentesi 50829 ship broker gemi acentesi, gemi komisyoncusu 50830 ship building gemi sanayii 50831 ship chandler gemi malzemeleri satan kimse 50832 ship out yola çıkmak 50833 ship owner donatan, armatör, gemi sahibi 50834 ship gemi, vapur, büyük uçak ya da uzay gemisi, uzay aracı, gemiyle taşımak/göndermek, gemiye yüklemek, gemiye tayfa olarak almak/girmek, (kimise bir yere) yollamak, göndermek, (mal) yollamak, göndermek, nakletmek 50835 ship's boat gemi yatağı 50836 ship's company gemi mürettebatı 50837 ship's lifeboat gemi filikası 50838 ship's papers gemi evrakı 50839 ship's report gemi raporu 50840 ship's side gemi bordası 50841 shipboard gemide, gemi güvertisinde 50842 shipbuilder gemi inşaatçısı 50843 shipbuilding yard tersane 50844 shipbuilding gemi yapımı, gemi inşaatı 50845 shiplap yarı lamba zıvana 50846 shipload gemi yükü 50847 shipmaster gemi kaptanı 50848 shipmate gemi arkadaşı 50849 shipment (mal) gönderme, yollama, taşıma nakliye, gönderilen mal 50850 shipowner donatan, armatör, gemi sahibi 50851 shipped bill of lading sevk konşimentosu 50852 shipper nakliyeci 50853 shipper's manifest gümrük manifestosu 50854 shipping agent deniz nakliyecisi, gemicilik şirketi 50855 shipping bill manifesto, sevk belgesi 50856 shipping clerk yükleme memuru 50857 shipping company gemicilik şirketi, deniz nakliyat şirketi 50858 shipping order sevkıyat emri, ordinosu 50859 shipping gemiler, filo, ticaret filosu, gemicilik, nakletme, nakliye, taşıma 50860 shipshape düzgün, düzenli, muntazam, temiz 50861 shipwreck karaya oturma, batma, deniz kazası, gemiyi kara oturtmak/batırmak, mahvetmek, bozmak, yıkmak 50862 shipyard tersane 50863 shire eyalet, sancak, kontluk 50864 shirk (işten/vb.) boyun kaçırmak, kaçmak, yayınmak, kaytarmak 50865 shirr büzme, büzgü, büzmek 50866 shirt gömlek 50867 shirt-blouse şömizye 50868 shirting gömleklik kumaş 50869 shirtsleeve gömlek kolu 50870 shirtwaist şömizye bluz 50871 shirty huysuz, kaba, aksi 50872 shish kebab şişkebabı 50873 shit oneself altına kaçırmak, korkudan altına etmek 50874 shit bok, sıçma, esrar, haşiş, saçmalık, zırva, bok herif, bir boka yaramaz kimse, Allah kahretsin!, Lanet olsun!, Anasını, sıçmak, sıçıp batırmak 50875 shits ishal, amel 50876 shitty boktan, siktiriboktan 50877 shiver titreme, ürperti, titremek, ürpermek 50878 shivering ürperme 50879 shivery titrek, soğuk 50880 shoal sığ yer, sığlık, balık sürüsü, kalabalık, sürü halinde toplanmak ya da dolaşmak 50881 shoat küçük domuz 50882 shock absorber amortisör, tampon, yatıştırıcı 50883 shock cooling ani soğutma, şok soğutma 50884 shock drying ani kurutma, şok kurutma 50885 shock excitation şokla uyarma 50886 shock heating şokla ısıtma 50887 shock loading şoklu yükleme 50888 shock resistance şok direnci, sarsma dayanıklılığı 50889 shock resistant şok dirençli, sarsma dirençli 50890 shock therapy şok tedavisi 50891 shock troops baskın birlikleri, hücum taburu 50892 shock wave şok dalgası, çarpma dalgası 50893 shock tahıl balyaları, demet yığını, gür ve karmakarışık saç, darbe, vuruş, çarpma, sarsma, sarsıntı, çıngı çarpması, şok, çok sarsmak, çok şaşırtmak, şok etmek, sarsmak, şiddetle çarpmak 50894 shocker değersiz kitaplar, sarsan şey, heyecanlı roman 50895 shockheaded sık ve kabarık saçlı 50896 shocking şaşırtıcı, şaşılacak, şok edici, şok etkisi yapan, berbat, çok kötü 50897 shockproof darbeye dayanıklı, çarpmaya dayanıklı 50898 shod pabuç giymiş, pabuçlu 50899 shoddy kaba yünlü kumaş, kalitesiz, baştansavma, uydurma, adi, bayağı, şerefsiz 50900 shoe black kundura boyacısı 50901 shoe ayakkabı, at nalı 50902 shoehorn ayakkabı çekeceği, kerata 50903 shoelace ayakkabı bağı 50904 shoeless yalınayak, pabuçsuz 50905 shoemaker ayakkabıcı, kunduracı 50906 shoestring ayakkabı bağı 50907 shoo hoşt, pist, kış, kovmak, kışkışlamak 50908 shoot a line atıp tutmak 50909 shoot ahead hızla öne geçmek 50910 shoot at ateş etmek 50911 shoot down (uçak) düşürmek, hayır demek, karşı çıkmak 50912 shoot for amaçlamak 50913 shoot forth sürgün vermek 50914 shoot from the hip dan diye söylemek 50915 shoot one's bolt elinden geleni yapmak 50916 shoot out aniden çıkmak, dışarı fırlamak, aniden çıkarmak 50917 shoot straight tam isabetle vurmak 50918 shoot the ball şut atmak 50919 shoot the breeze laflamak, çene çalmak 50920 shoot up hızla yükselmek, rasgele ateş etmek 50921 shoot ateş etmek, atmak, fırlatmak, (ateş edip) vurmak, yaralamak, öldürmek, yıldırım gibi geçmek, aniden fırlamak, (yanka/resim) çekmek, filiz, sürgün, atış, av partisi, av alanı 50922 shooter vurucu, nişancı, atıcı, avcı 50923 shooting range sınalga mesafesi, sınalga uzaklığı 50924 shooting script çekim senaryosu, çevirim senaryosu 50925 shooting star akanyıldız, ağma, şahap 50926 shooting atış, atıcılık, avcılık, yankaya alma, çekim 50927 shop around alışveriş için fikir edinmek 50928 shop assistant satış elemanı, tezgâhtar 50929 shop floor workers işçiler, çalışanlar 50930 shop floor üretim bölümü, işçiler, çalışanlar 50931 shop girl tezgâhtar kız 50932 shop steward işçi temsilcisi, sendika sözcüsü 50933 shop window vitrin 50934 shop dükkân, mağaza, kârhane, işlik, atölye, yapımevi, alışverişe çıkmak, alışveriş yapmak 50935 shop-soiled dükkânda bozulmuş 50936 shopkeeper dükkâncı 50937 shopkeeping dükkâncılık, perakendecilik 50938 shoplift dükkânlardan eşya çalmak 50939 shoplifter dükkân hırsızı 50940 shoplifting dükkân hırsızlığı 50941 shopman dükkâncı, satıcı 50942 shopper alışveriş eden kimse 50943 shopping center alışveriş merkezi 50944 shopping centre alışveriş merkezi 50945 shopping list alışveriş listesi 50946 shopping mall trafiğe kapalı alışveriş merkezi 50947 shopping alışveriş 50948 shoptalk iş konuşması 50949 shopwindow vitrin 50950 shore line sahil hattı 50951 shore up payanda ile desteklemek 50952 shore kenar, kıyı, sahil, kara, desteklemek, dayanak, destek, payanda 50953 shoreless denize kıyısı bulunmayan, sahili olmayan 50954 shoreline sahil hattı 50955 shoreward kıyıya doğru 50956 shoring payandalama, destekleme, iksa 50957 short and sweet kısa ve öz 50958 short bill kısa vadeli poliçe 50959 short bond kısa vadeli tahvil 50960 short circuit kısa devre, kontak, kısa devre yapmak 50961 short cut kestirme yol 50962 short dated bill kısa vadeli poliçe 50963 short dated kısa vadeli 50964 short film kısa metrajlı yanka 50965 short for kısası, kısa şekli 50966 short of -in dışında, -si eksik 50967 short rate kısa vadeli kur 50968 short sale açıktan satış 50969 short term kısa vadeli 50970 short wave (ünalgı) kısa tolkun 50971 short kısa, kısa boylu, kısa süren, pulsuz, yeterli pulu olmayan, az, kıt, yetersiz, aniden, gafleten, kısa devre, kontak, (viski/vb.) az miktarlarda içilen sert içki 50972 short-change aldatmak, kandırmak 50973 short-handed yardımcısı az, işçisi az 50974 short-headed brakisefal, kısakafalı 50975 short-lived kısa ömürlü, geçici, çok sürmeyen 50976 short-range kısa dönemli, kısa vadeli, kısa menzilli 50977 short-sighted miyop, ileriyi göremeyen, sağgörüsüz 50978 short-tempered çabuk öfkelenir 50979 short-winded tıknefes 50980 shortage yokluk, kıtlık, sıkıntı, açık, eksik 50981 shortbread şekerli galeta 50982 shortcake kalın şekerli galeta, Ai.meyveli kurabiye 50983 shortchange dolandırmak 50984 shortcoming kusur, eksiklik, eksik, noksan 50985 shortcut kestirme yol, kısa yol, kestirme 50986 shorten kısalmak, kısaltmak 50987 shortening yağ 50988 shortfall açık, eksik 50989 shorthand typist stenograf 50990 shorthand stenografi, steno 50991 shorthanded işçisi az 50992 shortlist son elemeyi yapmak üzere listeye almak 50993 shortly kısaca, yakında, az sonra 50994 shortness kısalık, eksiklik, kıtlık, noksanlık, darlık 50995 shorts kısa pantalon, şort, erkek külotu 50996 shortsighted miyop, ileriyi göremeyen, sağgörüsüz, basiretsiz 50997 shortwall kısaayak 50998 shortwave kısa dalga 50999 shot cloth şanjan kumaş 51000 shot effect şanjan efekti 51001 shot firer barutçu, patlatıcı 51002 shot in the arm taze kan, iyiye götüren şey 51003 shot in the dark kaba tahmin 51004 shot peening püskürtmeli sertleştirme 51005 shot silk yanardöner ipek 51006 shot taffeta tafta şanjan 51007 shot atış, erim, atım, menzil, silah sesi, mermi, saçma, gülle, nişancı, girişim, deneme, iğne, aşı, vuruş, şut, resim, enstantane yaçın, kadeh, yudum, yanardöner, şanjan, hasta, yorgun, bitkin, eski, eskimiş 51008 shotgun av tüfeği, çifte 51009 shotten yumurta bırakmış 51010 should (öneri ya da gereklilik belirtir) -meli, -malı 51011 shoulder arms! silah omuza! 51012 shoulder bag omuz çantası 51013 shoulder belt omuz kayışı 51014 shoulder blade küreksümüğü 51015 shoulder girdle omuz kemeri 51016 shoulder to shoulder omuz omuza, elbirliğiyle 51017 shoulder omuz, çiğin, kürek, destek, banket, omuzla itmek, omuzlayarak özüne yol açmak, omuza almak, omuzlamak, kabul etmek, üstüne almak, yüklenmek 51018 shout down bağırarak sesini bastırmak, yaygara koparmak 51019 shout one's head off avaz avaz bağırmak 51020 shout bağırmak, kışkırmak, seslenmek, bağırma, bağırış 51021 shout-out silahlı çatışma 51022 shouting yaygara 51023 shove around itip kakmak, şamar oğlanına çevirmek 51024 shove off sahilden ayrılmak, defolmak 51025 shove ittirmek 51026 shovel loader kürekli yükleyici 51027 shovel kürek, bir kürek dolusu miktar, kürekle atmak, küremek 51028 shovelling machine küreme kılgası 51029 shovelling küreme 51030 show a clean pair of heels tabanları yağlamak 51031 show biz eğlence sanayii 51032 show business eğlence sanayii 51033 show off gösteriş yapmak, hava atmak, fiyaka satmak 51034 show one the door kapı dışarı etmek, kovmak 51035 show one's face insan içine çıkmak 51036 show one's hand kozunu oynamak, niyetini açığa vurmak 51037 show one's teeth diş göstermek 51038 show one's true colours açığa vurmak 51039 show out kapıya kadar geçirmek 51040 show room sergi salonu 51041 show the white feather gözü korkmak 51042 show up göstermek, gözükmek, görünmek, meydana çıkmak 51043 show window vitrin, sergi 51044 show göstermek, görünüş, gösteriş, sergi, teşhir, temaşa, gösteri, oyun, temsil, şov, fırsat, olanak, iş, girişim 51045 showboat yüzen tiyatro 51046 showcase vitrin 51047 showdown anlaşmazlığı çözme 51048 shower bath duş 51049 shower sağanak, duş, yağmak, yağdırmak, ...yağmuruna tutmak, duş almak 51050 showerproof sugeçirmez yapmak 51051 showery yağmurlu 51052 showiness gösterişlilik 51053 showing gösterme, gösterim, sergileme 51054 showing-off gösteriş, caka, fiyaka, hava 51055 showman tiyatro, sirk, /vb.müdürü, şovmen 51056 showroom sergi salonu 51057 showy (fazla) dikkat çeken, cart, cırtlak, cafcaflı, havalı 51058 shrapnel şarapnel 51059 shred parça, lime, dilim, parçalamak, ince ince doğramak, kıymak 51060 shredder kamış kırıcı 51061 shrew kır faresi, şirret kadın, cırlak kadın 51062 shrewd zeki, kurnaz 51063 shrewdness zekilik, kurnazlık, zekâ, açık fikirlilik 51064 shrewish huysuz, hırçın, aksi, cırlak 51065 shriek çığlık atmak, haykırmak, acı feryat, çığlık 51066 shrike örümcekkuşu 51067 shrill tiz, keskin, cırtlak 51068 shrimp karides, teke 51069 shrink from -den çekinmek 51070 shrink çekmek, büzülmek, küçülmek, çekmesine neden olmak, küçültmek, azalmak, kaçınmak, kaçmak, sinmek, psikiyatrist 51071 shrinkable fireli 51072 shrinkage çekilme, büzülme, rötre, (odun) çapçekme, büzme 51073 shrinking çekme, büzülme, rötre 51074 shrinkproof çekmez, küçülmez 51075 shrive itiraf edilen günahları dinlemek 51076 shrivel kuruyup büzülmek, buruşmak, kıvrılmak, pörsümek 51077 shroud kefen, örtü 51078 shrouding davlumbaz 51079 shrub funda, çalı 51080 shrubbery çalılık 51081 shrubby çalılık, çalı gibi, ağaçsı 51082 shruck zarf, kabuk, kılıf, kabuklarını soymak 51083 shrug off kafasına takmamak, aldırış etmemek 51084 shrug one's shoulders omuz silkmek 51085 shrug omuz silkmek 51086 shrunken çekmiş, daralmış, kısalmış, büzülmüş 51087 shuck kabuk, mısır kabuğu 51088 shudder ürpermek, titremek 51089 shuffle off this mortal coil ahreti boylamak 51090 shuffle (oyun çöngesi) karıştırmak, karmak, karıştırmak, karman çorman etmek, ayak sürümek, yer değiştirmek, elden ele dolaştırmak, çönge karma, karıştırma, karıştırma, karışıklık, ayak sürüme 51091 shuffling hilekâr, kaçamaklı 51092 shun çekinmek, kaçmak, uzak durmak, sakınmak, kaçınmak 51093 shunt makas değiştirme, trenin yolunu değiştirme, makas değiştirmek, paralel bağlamak, şönt yapmak 51094 shunted şönt, devreye paralel bağlanmış 51095 shunter manevracı, makasçı 51096 shunting manevra yapma 51097 shut away elini ayağını çekmek, diğerlerinden ayrı tutmak 51098 shut down kapatmak, tatil etmek 51099 shut in kapamak, kuşatmak 51100 shut off kesmek, durdurmak 51101 shut one's eyes to göz yummak 51102 shut one's mouth çenesini kapamak 51103 shut out içeri bırakmamak 51104 shut up kapamak, kilitlemek, hapsetmek, susturmak 51105 shut kapamak, kapatmak, Shut your mouth., kapanmak 51106 shut-eye uyku 51107 shutdown (fabrika/iş/vb.) kapanma, tatil, iş durdurma 51108 shutoff kesme, durdurma 51109 shutter speed obtüratör hızı, poz süresi 51110 shutter kepenk, panjur, objektif kapağı, panjur ya da kepenkleri kapatmak, indirmek 51111 shuttering beton kalıbı 51112 shuttle box mekik kutusu 51113 shuttle diplomacy mekik diplomasisi 51114 shuttle eye mekik gözü 51115 shuttle service karşılıklı sefer, mekik sefer 51116 shuttle spindle mekik iği 51117 shuttle mekik, uzay mekiği, gidip gelmek, mekik dokumak 51118 shy utangaç, çekingen, (döngül) ürkek, (at) ürkmek, çekinmek, atmak, fırlatmak, atış, deneme, tecrübe 51119 shyness ürkeklik, çekingenlik, korkaklık 51120 sial siyal 51121 Siamese Siyamlı, Siyamca, Siyam halkı 51122 Siberia Sibirya 51123 sibilance ıslık sesi 51124 sibilant ıslıklı, ıslıklı ünsüz 51125 sibilate ıslık gibi ses çıkaran, ıslık gibi ses çıkarmak 51126 sibilation ıslık sesi 51127 sibling kardeş 51128 sibyl kadın bilici, kahin 51129 sibylline kehanet 51130 siccative kurutucu, sikatif 51131 Sicily Sicilya 51132 sick headache yarım baş ağrısı, migren 51133 sick leave hastalık izni 51134 sick pay hastalık pulu 51135 sick to death of -den bıkmış, bezmiş 51136 sick hasta, ağrı, bulantılı, midesi bulanmış, kusacağı gelmiş, (of ile) bıkmış, bezmiş, iğrenç, hasta edici, mide bulandırıcı 51137 sickbay gemi reviri 51138 sickbed hasta yatağı 51139 sicken iğrendirmek, midesini bulandırmak, (hangise hastalık) belirtileri göstermek, hasta olmak 51140 sickening mide bulandırıcı, tiksindirici 51141 sickle orak 51142 sickliness hastalıklı olma, güçsüzlük, kusma 51143 sickly hastalıklı, hastalık yapan, zayıf, soluk, mide bulandırıcı 51144 sickness hastalık, bulantı, kusma 51145 sickroom hasta odası 51146 side arms hafif silahlar 51147 side board büfe 51148 side by side yan yana 51149 side clearance yan boşluk, yan aralık 51150 side effect yan etki 51151 side elevation yan görünüş, yandan görünüş 51152 side frontage yan cephe, yan yüz 51153 side scuttle borda lombozu 51154 side span yan açıklık 51155 side stream kol akarsu, kol ırmak 51156 side street dönge, yan sokak, tali yol 51157 side stroke yan kulaç 51158 side tone yan ton, yan ses 51159 side valve yandan supap 51160 side view yandan görünüş 51161 side wall lastik yanağı 51162 side wave yan dalga 51163 side yan, yan taraf, kenar, yüz, taraf, bölüm, taraf, kısım, yön, taraf, (with/against ile) tarafını tutmak 51164 side-dumper car yandan boşaltmalı vagon 51165 side-tipping loader yandan boşaltmalı yükleyici 51166 sideband yan bant, yan kuşak 51167 sideboard büfe 51168 sideboards (saç) favoriler 51169 sideburns bkz.sideboards 51170 sidecar motosiklet yan arabası, motosiklet sepeti 51171 sided taraflı, kenarlı, çevrili 51172 sidekick arkadaş 51173 sidelight yandan gelen ışık, ilginç ama çok önemli olmayan bilgi, ikincil bilgi, yan bilgi, büyük pencere ya da kapının yanında bulunan dar pencere, yan pencere, (taşıtlarda) yan lamba 51174 sideline yan hat, yan çizgi, kenar çizgisi, ek iş, ek görev 51175 sidelong yanlamasına, yan 51176 sidereal month yıldız ayı 51177 sidereal yıldızlara ilişkin 51178 siderite siderit, demirli göktaşı 51179 sidero- (önek) demir, çelik 51180 siderolite siderolit 51181 sideshow ek gösteri 51182 sideslip yana kayma, yan savurma, yan kaymak 51183 sidestep -den kaçınmak, yana kaçmak, yana adım atmak 51184 sidetrack ihtiyat yola koymak, ihtiyat yola geçirmek, treni yan hatta geçirmek, yayınmak, saptırmak, konudan saptırmak, dikkatini dağıtmak 51185 sidewalk yaya kaldırımı 51186 sidewards yana doğru, yanlamasına, yan yan 51187 sideways yan, yandan 51188 siding kısa demiryolu hattı, yan hat 51189 sidle up to one birine sokulmak 51190 sidle korkarak ya da gizlice sokulmak, yanaşmak 51191 siege kuşatma 51192 sienna koyu kahverengi 51193 sierra sivri dağlık arazi, dağ sinsilesi 51194 siesta öğle uykusu 51195 sieve kalbur, kevgir, elek, elemek, kalburdan geçirmek 51196 sift through incelemek, gözden geçirmek 51197 sift elemek, kalburdan geçirmek, (through ile) incelemek, gözden geçirmek, araştırmak, taramak 51198 sifter üstü delikli kap 51199 sifting eleme, inceleme, gözden geçirme 51200 sigh for hasretini çekmek 51201 sigh iç çekme, göğüs geçirme, of (çekme), iç çekmek, göğüs geçirmek, of çekmek 51202 sight bill görüldüğünde ödenmesi gereken poliçe 51203 sight distance görüş uzaklığı 51204 sight draft görüldüğünde ödenecek poliçe 51205 sight payment görüldüğünde ödeme 51206 sight unseen görmeden (satın almak) 51207 sight görme gücü, görüş, görme, görüş, göz erimi, görüş alanı, görülen şey, görünüş, görünüm, manzara, ç.görülmeye değer yerler, nişangâh, görüş, düşünce, kanı, korkunç ya da gülünç hal, görmek, nişan almak 51208 sight-reading görür görmez okuma, görür görmez çalma 51209 sighted gözleri gören, kör olmayan 51210 sighting colour işaretleme boyası 51211 sighting distance görüş uzaklığı 51212 sighting shot deneme atışı 51213 sighting telescope gözetleme teleskobu 51214 sighting nişan, nişan alma, gözlem 51215 sightless kör 51216 sightly hoş görünüşlü, yakışıklı 51217 sights görülmeye değer yerler 51218 sightseeing görülmeye değer yerleri gezip dolaşma 51219 sightseer turist 51220 sigma sigma 51221 sign away bir belge imzalayarak hakkından vazgeçmek 51222 sign bit işaret biti 51223 sign character işaret karakteri 51224 sign digit işaret sayısı 51225 sign manual el yazısı imza 51226 sign off yayını bitirmek, imzalayıp bitirmek 51227 sign on the dotted line kabullenmek, onaylamak 51228 sign on yayına başlamak, sözleşme imzalayıp işe girmek 51229 sign one's own death warrant ölüm fermanını imzalamak 51230 sign over resmen başkasına devretmek 51231 sign painter tabela ressamı 51232 sign the praise of göklere çıkarmak 51233 sign işaret, im, belirti, işaret, ifade, işaret levhası, belirti, alamet, alem, burç, imzalamak, işaret etmek, işaret vermek, sözleşmeyle işe almak, sözleşmeyle işe girmek 51234 signal box işaret kulesi, manevra kulesi 51235 signal flag işaret flaması 51236 signal lamp sinyal lambası 51237 signal light sinyal lambası 51238 signal post işaret direği 51239 signal tower kumanda kulesi 51240 signal işaret, sinyal, çınav, işaret vermek, işaret etmek, işaretle bildirmek, dikkate değer, göze çarpan, açık 51241 signalize işaretle bildirmek, belirginleştirmek 51242 signaller işaretçi 51243 signalling işaretleme, sinyalizasyon 51244 signalman işaretçi, işaret memuru 51245 signary harf jüyesi 51246 signatory imza eden kişi, imza sahibi 51247 signature card imza kartı 51248 signature imza 51249 signboard tabela 51250 signed işaretli, imli 51251 signer imza atan kimse 51252 signet ring mühür yüzüğü 51253 signet mühür 51254 significance önem, anlam, değer 51255 significant önemli, anlamlı, değerli 51256 signification anlam verme, anlamlama 51257 significative anlamlı 51258 signified gösterilen, imlenen 51259 signifier gösteren, imleyen 51260 signify bildirmek, belirtmek, ifade etmek, demek olmak, anlamına gelmek 51261 signora sinyora 51262 signorina sinyorina 51263 signpost karayollarında tabela, yol gösteren levha, işaret direği 51264 signs of the zodiac on iki burç 51265 silage silaj, yeşillik 51266 silence gives consent sük-t ikrardan gelir 51267 silence is golden sük-t altındır 51268 silence sessizlik, susma, dinginlik, sır saklama, mektup yazmama, susturmak 51269 silencer susturucu, ses azaltıcı 51270 silent film sessiz yanka 51271 silent partner komanditer ortak, gayri faal ortak 51272 silent picture sessiz yanka 51273 silent sessiz, gürültüsüz, suskun, telaffuz edilmeyen, yazılıp da söylenmeyen 51274 silently sessizce 51275 silex çakmaktaşı 51276 silhouette gölge, karaltı, siluet 51277 silica silis 51278 silicate silikat 51279 silicated silisit asitli 51280 siliceous silisli 51281 silicic acid silisik asit 51282 silicic silisik, silisden yapılmış, silisli 51283 silicify silisleşmek, silisleştirmek 51284 silicon silikon 51285 silicone silikon 51286 silicosis silikoz, silis tozu sayrılığı 51287 silk cocoon ipek kozası 51288 silk gloss ipek parlaklığı 51289 silk hat silindir şapka 51290 silk stocking ipek kadın çorabı 51291 silk thread ibrişim 51292 silk velvet ipekli kadife 51293 silk yarn ipek iplik 51294 silk ipek, ipekli kumaş 51295 silken ipekten yapılmış, ipekli, ipek gibi yumuşak, parlak, ipeksi 51296 silkworm breeding ipekböcekçiliği 51297 silkworm ipekböceği 51298 silky ipekli, ipek gibi, ipeksi 51299 sill eşik 51300 silliness aptallık, budalalık, ahmaklık, saçmalık 51301 silly aptal, ahmak, akılsız, budala, ahmakça, gülünç, budalaca, saçma 51302 silo silo 51303 siloxane siloksan 51304 silt alüvyon, balçık 51305 Silurian silüriyen 51306 silvan ağaçlarla ve kırlarla ilgili, ağaçlık, kırsal 51307 silver bath gümüş banyosu 51308 silver bullion gümüş külçe 51309 silver currency gümüş pul 51310 silver fir gümüş köknar 51311 silver gray gümüş rengi 51312 silver jubilee yirmi beşinci yıldönümü 51313 silver paper yaldızlı çönge, kurşun çöngesi 51314 silver plate gümüş kaplama 51315 silver wedding evliliğin 25 yıldönümü 51316 silver gümüş, gümüş çatal bıçak takımı, gümüş sofra takımı, gümüş rengi, gümüşi, gümüş kaplamak, aynayı sırlamak 51317 silver-haired ak saçlı 51318 silver-headed beyaz saçlı, gümüş başlı 51319 silverfish gümüşbalığı 51320 silversmith gümüşçü 51321 silverware gümüş eşya 51322 silvery gümüş gibi, (ses) tatlı ve berrak 51323 silviculture ağaçlandırma, ormancılık 51324 sima sima 51325 simian maymun gibi, maymun 51326 similar benzer, benzeş, bendeş, okşar, okşaş, aynı türden, benzer 51327 similarity benzerlik 51328 similarly benzer şekilde, aynı 51329 simile teşbih, benzetme 51330 similitude benzerlik 51331 simmer down sakinleşmek, yatışmak, özüne hâkim olmak 51332 simmer with dolup taşmak, kudurmak 51333 simmer yavaş yavaş kaynamak, yavaş yavaş kaynatmak, (with ile) dolup taşmak, kudurmak, köpürmek, coşmak 51334 simoom samyeli 51335 simp ahmak 51336 simper pişmiş kelle gibi sırıtmak 51337 simple form basit kelime, yalın sözcük 51338 simple fraction bayağı kesir 51339 simple fracture basit kırık, önemsiz kırık 51340 simple fruit basit meyve 51341 simple future tense basit gelecek zaman 51342 simple interest basit faiz 51343 simple leaf basit yaprak 51344 simple letter of credit basit akreditif 51345 simple past tense -di'li geçmiş zaman 51346 simple present tense geniş zaman 51347 simple sentence yalın tümce 51348 simple sade, gösterişsiz, süssüz, basit, yalın, kolay anlaşılır, basit, sıradan, olağan, karmaşık olmayan, basit, saf, katışıksız, içten, dürüst, saf, toy, içinde kötülük olmayan, masum 51349 simple-hearted saf yürekli 51350 simpleminded saf 51351 simpleton avanak kimse, ahmak kimse, acemi çaylak 51352 simplex simpleks, yalınca, basit 51353 simplicity kolaylık, yalınlık, sadelik, basitlik, saflık, bönlük 51354 simplification basitleştirme, sadeleştirme 51355 simplificative basit, yalın 51356 simplify kolaylaştırmak, basitleştirmek 51357 simply basit/sade bir şekilde, sırf, sadece, gerçekten, çok, son derece 51358 simulacrum gölge, hayal, sahte gösteriş, taklit 51359 simulate taklit etmek, numara yapmak, ...numarası yapmak 51360 simulated taklit, gerçeği gibi 51361 simulation simülasyon, taklit 51362 simulator simülatör, benzeteç 51363 simultaneity eşanlılık, simultane oluş 51364 simultaneous equations birlikte denklemler, eşanlı denklemler 51365 simultaneous translation simültane çeviri, anında çeviri 51366 simultaneous aynı zamanda yapılan, aynı zamanda olan, eşzamanlı, simultane 51367 simultaneously aynı zamanda, birlikte, hep beraber 51368 sin günah, suç, kabahat, günah işlemek, günaha girmek 51369 since ondan beri, ondan sonra, o zamandan beri, -den beri, -den beri, -den bu yana, -dığı için, madem ki 51370 sincere friend samimi arkadaş 51371 sincere içten, candan, gerçek, samimi 51372 sincerely yours saygılarımla 51373 sincerely içtenlikle 51374 sincerity içtenlik, candanlık, samimiyet 51375 sinciput kafatasının ön kısmı 51376 sine die belli bir tarihe bağlı olmadan, süresiz 51377 sine qua non zaruri şey, onsuz olmaz 51378 sine sinüs 51379 sinecure kolay ve pullu iş 51380 sinew kiriş, veter, sinir, güç, kas gücü 51381 sinewy kuvvetli, adaleli, sinirli 51382 sinful günahkâr, günah niteliğinde, ayıp, kötü 51383 sing a song şarkı söylemek 51384 sing another tune ağız değiştirmek 51385 sing out bağırmak 51386 sing small kuyruğunu kısmak 51387 sing (şarkı) söylemek, (kuş) ötmek, şakımak, ıslık gibi ses çıkarmak, vızıldamak, çınlamak, uğuldamak 51388 Singapore Singapur 51389 singe (saçı/vb.) alazlamak, hafifçe yakmak 51390 singer şarkıcı, hanende, ötücü kuş, şantöz, şantör 51391 single acting tek etkili 51392 single barrel tek namlulu tüfek 51393 single circuit tek devre 51394 single coil tek bobinli 51395 single entry tek kayıt jüyesi 51396 single fare yalnızca gidiş vergini 51397 single file tek sıra halinde 51398 single fixed pulley tek sabit makara 51399 single flower basit çiçek 51400 single length tek uzunluk 51401 single movable pulley tek hareketli makara 51402 single pole tek kutuplu 51403 single seater tek kişilik uçak 51404 single shade tek renk 51405 single ticket gidiş bileti 51406 single valued tekdeğerli 51407 single tek, çift olmayan, tek, tek kat, ayrı, bir, bekâr, boydak, subay, tek kişilik, (bilet) yalnız gidiş, gidiş bileti 51408 single-axle tek dingilli 51409 single-breasted tek sıra düğmeli 51410 single-colour tekrenkli 51411 single-crystal tekkristalli 51412 single-cut tek sıra dişli 51413 single-frequency tek frekanslı 51414 single-handed yalnız, tek başına, yardımcısız 51415 single-hearted samimi, dürüst 51416 single-lane traffic tek şeritli trafik 51417 single-minded kararlı, azimli, tek amaçlı 51418 single-piece tek parçalı 51419 single-rail tek raylı 51420 single-rooted tek köklü 51421 single-row tek sıralı 51422 single-sash window tek kanatlı pencere 51423 single-spar tek lonjeronlu 51424 single-stage tek evreli, tek aşamalı 51425 singleness bekârlık 51426 singles (tenis/vb.) tekler maçı 51427 singlet kolsuz fanila 51428 singleton tek çocuk, yalnız kimse 51429 singly teker teker, birer birer, ayrı ayrı 51430 singular noun tekil isim 51431 singular yalnız, tek, ayrı, tuhaf, garip, acayip, olağanüstü, benzersiz, eşsiz, tekil, tekil sözcük 51432 singularity eşsizlik, tuhaflık, gariplik, özellik 51433 singularize özelliğini belirtmek 51434 sinister uğursuz, kötü, tehditkâr, fesat 51435 sink in iyice anlaşılmak, içine işlemek, nüfuz etmek 51436 sink into batırmak, saplamak, sokmak 51437 sink one's teeth into bir yere kapağı atmak 51438 sink or swim ya herrü ya merrü 51439 sink shaft keson kuyu, batırma kuyu 51440 sink batmak, batırmak, yatırmak, azalmak, kötüye gitmek, güçten kesilmek, açmak, kazmak, lavabo, musluk taşı, lağım 51441 sinker (balık oltasındaki) kurşun 51442 sinkhole ponor 51443 sinking amorti eden, batış, yavaş yavaş ödeme 51444 sinless günahsız, masum 51445 sinner günahkâr 51446 sinter sinter, topak, kireçli çökelti, katılaşmak, katılaştırmak, külçelemek 51447 sintered sinterlenmiş, toplaşık 51448 sintering sinterleme 51449 sinuate dalgalı 51450 sinuosity viraj, dönemeç, dolambaç 51451 sinuous kıvrımlı, bükümlü, dolaşık, yılankavi 51452 sinus sinüs, boşluk 51453 sinusitis sinüzit 51454 sinusoid sinüzoit, dikmelik eğrisi 51455 sinusoidal sinüzoidal 51456 sip yudumlamak, yudum 51457 siphon barometer sifonlu barometre 51458 siphon sifon 51459 sippet kızarmış ekmek parçası 51460 sir efendim, beyefendi, efendi, sör 51461 sire ata, baba 51462 siren canavar düdüğü, siren, çekici ve tehlikeli kadın 51463 sirloin sığır filetosu 51464 sirocco siroko 51465 sirup şurup 51466 sis abla, kız kardeş 51467 sisal liflerinden halat, /vb.yapılan bir ösümlük 51468 sissy hanımevladı, kız gibi (oğlan) 51469 sister company kardeş şirket 51470 sister kız kardeş, bacı, simil, hemşire, mümerrize, hastabakıcı 51471 sister-in-law görümce, baldız, yenge, elti 51472 sisterhood kız kardeşlik 51473 sisterly kızkardeş gibi 51474 sit about hiçbir şey yapmamak, parmağını oynatmamak 51475 sit around hiçbir şey yapmamak, parmağını oynatmamak 51476 sit back dinlenmek, hiçbir şey yapmamak, boş boş oturmak 51477 sit down oturmak 51478 sit for sınava girmek 51479 sit in the anxious seat diken üzerinde oturmak 51480 sit in vekâlet etmek, yerine bakmak 51481 sit on a powder keg dikenli fıçı üzerinde olmak 51482 sit on -e üye olmak 51483 sit out sonuna kadar kalmak, yer almamak, katılmamak 51484 sit tight olduğu yerde kalmak, dediğinden vazgeçmemek 51485 sit up gece geç yatmak, dik oturmak, masada yerini almak 51486 sit oturmak, oturtmak, (on ile) yer almak, görev almak, (for ile) (sınava) girmek, toplantı yapmak 51487 sit-down strike oturma grevi 51488 sitar sitar 51489 site yer, orun, mevki, arsa 51490 sito- (önek) gıda 51491 sitology yemek bilgisi, rejim bilgisi 51492 sitosterol sitosterol 51493 sitter (ressama) poz veren kimse, bebek bakıcısı 51494 sitting duck saftaloz, kolayca aldatılabilen kişi 51495 sitting member belirli bir saylav bölgesinin milletvekili 51496 sitting pretty cebi dolu 51497 sitting room oturma odası 51498 sitting oturma, oturuş, poz verme, oturum, celse, oturan, oturmakta olan, bir yerde yerleşmiş bulunan, oturan 51499 situate yerleştirmek 51500 situated bulunan, yerleşmiş 51501 situation konum, yer, durum, mevki, durum, hal, yağday, iş, memuriyet 51502 situs yer, mevki 51503 six altı 51504 six-shooter altıpatlar 51505 sixfold altı kat, altı misli 51506 sixpence altı peni 51507 sixteen onaltı 51508 sixteenth onaltıncı 51509 sixth sense altıncı his 51510 sixth altıncı 51511 sixtieth altmışıncı 51512 sixty altmış 51513 sizable oldukça büyük, geniş 51514 size lubricant haşıl yağı 51515 size of sample numune boyutu 51516 size up değerlendirmek, takdir etmek, ölçmek 51517 size büyüklük, boy, oylum, hacim, boyut, ölçü, ebat, (ayakkabı) numara, (giysi) beden, çiriş, tutkal, ahar, çirişlemek 51518 sized çirişli 51519 sizer boy sıralayıcı 51520 sizing agent haşıl maddesi 51521 sizing ahar, haşıl 51522 sizzle cızırdamak 51523 skat bir iskambil oyunu 51524 skate on thin ice riskli bir işe girmek 51525 skate over geçiştirivermek, savsaklamak 51526 skate round geçiştirivermek, önem vermemek 51527 skate tırpana balığı, buz pateni, tekerlekli paten, patenle kaymak, paten kaymak 51528 skateboard kaykay 51529 skater buz patencisi 51530 skating buz pateni yapma, patenle kayma 51531 skatole skatol 51532 skedaddle kaçış, tüymek, sıvışmak, tabanı yağlamak 51533 skein çile, kelep, kangal 51534 skeletal muscle iskelet kası 51535 skeletal soil iskelet toprak 51536 skeletal system iskelet jüyesi 51537 skeletal iskeletle ilgili, iskelet gibi 51538 skeletology iskeletbilim 51539 skeleton key maymuncuk 51540 skeleton structure iskelet yapı 51541 skeleton iskelet, çatı, kafes, taslak, çok zayıf kimse, iskelet 51542 skeletonize iskeletini hazırlamak, iskelete döndürmek 51543 skep sepet 51544 skeptic bkz.sceptic 51545 skerry kayalıklı adacık 51546 sketch taslak, kabataslak resim, kroki, skeç, kısa öykü ya da piyes, taslak yapmak, kabataslak resmini yapmak, kısaca tarif etmek 51547 sketchbook kroki defteri 51548 sketcher desinatör 51549 sketchy kabataslak, yüzeysel, üstünkörü, yarım yamalak 51550 skew eğri çarpık, yan 51551 skewback üzengi 51552 skewed eğik, eğrilmiş 51553 skewer kebap şişi 51554 ski kayak, kayak yapmak 51555 skid chain patinaj zinciri 51556 skid mark eğleç izi 51557 skid kayma, yana kayma, kızak, takoz, (otomobil/vb.) yana kaymak, yana doğru savrulmak 51558 skidding kayma, savrulma, patinaj 51559 skier kayakçı 51560 skiff tek kişilik ufak kayık 51561 skilful becerikli, usta, hünerli 51562 skill beceri, ustalık, hüner, kesp, marifet, maharet 51563 skilled workman kalifiye işçi 51564 skilled becerikli, usta, deneyimli, vasıflı, kalifiye 51565 skillet tava, sapılca 51566 skillful (Aİ) bkz.skilful 51567 skim coat perdah sıvası 51568 skim milk imansız süt, kaymak altı, yağsız süt 51569 skim off köpüğünü almak 51570 skim yüzeyini sıyırmak, sıyırıp geçmek, gözden geçirmek, köpüğünü almak, kaymağını almak 51571 skimmed milk imansız süt, kaymak altı, yağsız süt 51572 skimmer kevgir, kaymakçı kaşığı 51573 skimming kaymağını alma, köpük, kaymak, kef, cüruf 51574 skimp (on ile) -den kısmak, tasarruf etmek, az harcamak, idareli kullanmak 51575 skimpy küçük, az, yetersiz, ufacık 51576 skin alive çiğ çiğ yemek 51577 skin and bone bir deri bir sümük 51578 skin cell deri hücresi 51579 skin dive tüpsüz suya dalmak 51580 skin friction yüzey sürtünmesi 51581 skin game hileli kumar oyunu 51582 skin graft nakledilen deri parçası 51583 skin grafting deri nakli, deri aşısı 51584 skin wool tabak yünü, post yünü 51585 skin deri, cilt, post, pösteki, kabuk, derisini soymak, derisini yüzmek, kabuğunu soymak 51586 skin-deep yüzeysel, sathi 51587 skinflint cimri, pinti 51588 skinhead dazlak, skinhed 51589 skink skink, kum kertenkelesi 51590 skinned deri gibi, yüzülmüş 51591 skinny bir deri bir sümük, sıska, arık 51592 skint (İİ) meteliksiz, züğürt, beş kapiksiz 51593 skintight (giysi) bedeni sımsıkı saran 51594 skip over atlamak 51595 skip hoplamak, sıcramak, zıplamak, sekmek, (konudan konuya/vb.) atlamak, atlamak, geçmek, boş vermek, ip atlamak, hoplayıp sıçrama, zıplama, sekme, atlama, inşaat asansörü, kafes 51596 skipper kaptan 51597 skirl gayda sesi 51598 skirmish çatışma, çarpışma, çekişme, çatışmak, çarpışmak 51599 skirmisher avcı 51600 skirret yabani şeker havucu 51601 skirt etek, eteklik, kenar, kadın, karı, çevresinden dolaşmak 51602 skirted etekli 51603 skirtingboard süpürgelik 51604 skirtings etek yapağısı, bacak yapağısı 51605 skit skeç, şaka 51606 skitter sekmek, sıçramak, zıplamak 51607 skittish canlı, hareketli, oyuncu, oynak 51608 skittishness ürkeklik, cilvelilik 51609 skive kaytarmak 51610 skivvy ayak işleri yapan hizmetçi 51611 skua bir martı türü 51612 skuiffy çakırkeyf 51613 skulduggery hilekârlık 51614 skulk sinsi sinsi dolaşmak 51615 skull kafatası, baş çanağı, baş sümüğü, çok çalışkan öğrenci ya da işçi 51616 skullcap takke, arakçın 51617 skunk kokarca 51618 sky blue gök mavisi 51619 sky gök, gökyüzü, topa çok hızlı vurarak havalandırmak, topu çok yükseğe atmak 51620 sky-high çok yüksek, çok yüksek, ateş pahası 51621 sky-writing dumanla havada yazı yazma 51622 skyjack uçak kaçırma, uçak kaçırmak 51623 skyjacker tenek korsanı 51624 skylark tarlakuşu 51625 skylight dam penceresi 51626 skyline ufuk çizgisi 51627 skysail kontra yelkeni 51628 skyscape gök manzarası, gök resmi 51629 skyscraper gökdelen, asumanhıraş, asumanöper 51630 skyward göğe doğru 51631 skyway tenek yolu 51632 slab kalın dilim, kat 51633 slack gevşek, sarkık, ağır, yavaş, asta, dikkatsiz, (iş) durgun, kesat, kaytarmak, tembellik etmek, ip, tel, /vb.nin sarkık kısmı, kömür tozu, ç.bol pantolon 51634 slacken gevşemek, gevşetmek, hafiflemek, laçka olmak 51635 slackness gevşeklik, durgunluk, tembellik 51636 slacks bol pantolon 51637 slag cement cüruf çimentosu 51638 slag wool amyant, camyünü, campamuğu 51639 slag cüruf, dışkı 51640 slaggy cüruflu 51641 slake lime kireç söndürmek 51642 slake (susuzluk) gidermek 51643 slaked lime sönmüş kireç 51644 slalom slalom 51645 slam the door in sb's face kapıyı birinin yüzüne kapamak 51646 slam kapıyı çarparak kapama, kapının çarpma sesi, (briçte) şlem, çarparak kapamak, çarpılarak kapanmak, hızla vurmak, yere çalmak, şiddetle eleştirmek, yerden yere vurmak 51647 slander kara çalma, karalama, iftira, kara çalmak, karalamak, iftira etmek 51648 slanderer iftiracı 51649 slanderous iftira niteliğinde 51650 slang argo 51651 slant yana yatmak, eğilmek, eğmek, eğimli olmak, meyilli olmak, (gerçeği) çarpıtmak, -in lehinde ifade etmek, eğim, görüş, görüş açısı, yan bakış 51652 slap in the face hakaret, sille, şille, şapalak 51653 slap tokatlamak, şapalaklamak, tokat atmak, vurmak, kabaca çarpmak, çalmak, tokat, sille, şille, küt diye, doğruca, tahkir, manevi darbe, hakaret 51654 slap-up (yemek) nefis 51655 slapdash baştan savma 51656 slaphappy şaşkın, kararsız 51657 slapstick şakacı, güldürü 51658 slash kesmek, yarmak, çapmak, yakşıca indirmek, uzun kesik, yarık, yırtmaç, işeme 51659 slasher-sizer haşıl kılgası 51660 slashing tahripkâr, imha edici, engel, mânia 51661 slat tiriz, lata 51662 slate pencil taş kalem 51663 slate arduvaz kaplamak, bir işe seçmek, kayağantaş, kara kayağan, arduvaz, koyu maviye çalar kurşun rengi, taş tahta, yaz boz tahtası, karatahta, aday listesi, geçmişteki hatalar, tatsızlıklar 51664 slather büyük bir miktar, har vurup harman savurmak 51665 slating taştahta, arduvaz çatı kaplaması 51666 slattern pasaklı kadın 51667 slaty arduvazlı 51668 slaughter döngül kesme, kesim, büyük kıyım, kan dökme, kesim, katliam, toptan öldürme, (döngül) kesmek, boğazlamak, kıyım yapmak, kan dökmek, katliam yapmak, (oyunda) çok kötü yenmek, katlamak 51669 slaughterhouse mezbaha, kesimevi, salhane, sallakhane 51670 slave away at dinlenmeden çalışmak 51671 slave driver insanı köle gibi çalıştıran amir 51672 slave file bağımlı dosya, köle kütük 51673 slave mode köle modu, bağımlı işletim kipi 51674 slave relay yardımcı röle, ara rölesi 51675 slave ship esir gemisi 51676 slave store bağımlı bellek, köle bellek 51677 slave trade köle ticareti 51678 slave unit bağımlı birim, köle birim 51679 slave köle, (away ile) köle gibi çalışmak 51680 slaver salyası akmak, salya 51681 slavery kölelik 51682 slavey orta hizmetçisi 51683 slavish imitation körü körüne taklit etme 51684 slavish köle gibi, başkalarına boyun eğen, kopya edilmiş, kopyası 51685 slaw bir çeşit salata, lahana salatası 51686 slay vahşice öldürmek, katletmek 51687 sleazy ucuz ve pis, döküntü 51688 sled bkz.sledge 51689 sledge kızak, kızakla kaymak, kızakla taşımak/gezmek 51690 sledgehammer balyoz 51691 sleek (saç/vb.) düz, cilalı, parlak, bakımlı, temiz, derli toplu, zarif, kaşenk, modaya uygun, parıldatmak, tımar çekmek, saykal vermek, saykal çekmek, saykallamak, perdahlamak, cilalamak 51692 sleep away uyuyarak geçirmek 51693 sleep double bir yatakta iki kişi yatmak 51694 sleep in yatılı çalışmak, yatılı olmak 51695 sleep like a log kütük gibi uyumak 51696 sleep on kararı ertesi güne bırakmak 51697 sleep through boyunca uyumak, uyuya kalıp kaçırmak 51698 sleep together döşektaş olmak, yatmak 51699 sleep with someone cinsî ilişkide bulunmak 51700 sleep with ile döşektaş olmak, yatmak 51701 sleep uyumak, yatacak yer sağlamak, uyku 51702 sleeper uyuyan kimse, demiryolu traversi, yataklı tren 51703 sleepiness uyuklama, uykulu olma 51704 sleeping bag uyku tulumu 51705 sleeping car yataklı vagon 51706 sleeping pill uyku hapı 51707 sleeping room yatak odası 51708 sleeping sickness uyku hastalığı 51709 sleeping tablet uyku hapı, uyku ilacı 51710 sleeping uyuyan, uykuda, uyku için kullanılan, uyku hali 51711 sleepless uykusuz 51712 sleeplessness uykusuzluk 51713 sleepwalker uyurgezer 51714 sleepy yorgun ve uykulu, sessiz, sakin, hareketsiz 51715 sleet sulusepken, sulusepken yağmak 51716 sleety sulusepken 51717 sleeve giysi kolu, yen, plak kabı 51718 sleeved kollu 51719 sleeveless kolsuz 51720 sleigh atlı kızak 51721 sleight of hand el çabukluğu 51722 sleight el çabukluğu, marifet 51723 slender incecik, narin, ince, dal gibi, az, yetersiz 51724 slenderize incelmek, inceltmek, zayıflamak 51725 slenderness incelik, narinlik, yetersiz olma 51726 sleuth hafiye, dedektif 51727 slew (round/around ile) aniden kendi çevresinde dönmek 51728 slice dilim, dilimlemek, dilimlere ayırmak, dilmek 51729 slicer pancar bıçağı 51730 slick down parlatmak, düzleştirmek 51731 slick düz, parlak ve kaygan, yüze gülücü, yapmacık kibar, tatlı dilli, kurnaz, üçkâğıtçı, ince petrol tabakası, saykallamak, cilalamak 51732 slickenside fay aynası, kırık aynası 51733 slicker yağmurluk, muşamba, dolandırıcı 51734 slide bolt sürgü 51735 slide coil sürgülü bobin 51736 slide gate sürme kapak 51737 slide gauge sürmeli kumpas 51738 slide projector slayt projektörü 51739 slide rule sürgülü hesap cetveli 51740 slide ruler sürgülü hesap cetveli 51741 slide switch sürgülü anahtar 51742 slide valve sürgülü vana 51743 slide wire sürgü teli 51744 slide kaymak, kaydırmak, sessizce gitmek, kayma, kayılan yer, kaydırak, sürgü, toprak kayması, heyelan, diyapozitif, slayt, saç tokası, lam 51745 sliding door sürme kapı 51746 sliding friction kayma sürtünmesi 51747 sliding scale yürüyen skala, değişken ölçek 51748 sliding seat sürgülü koltuk 51749 sliding surface kayma yüzeyi 51750 sliding time değişken zaman 51751 sliding window sürme pencere 51752 sliding sürgülü, kayan, kayıcı 51753 slight ince, narin, zayıf, küçük, ufak, önemsiz, önemsememek, hor görmek, küçümsemek, aşağılamak, hiçe sayma, aşağılama, saygısızlık, hakaret 51754 slighting küçümseyen, hafifseyen, küçümseyici 51755 slightly soluble düşük oranda çözünür 51756 slightly biraz, azıcık, bir parça, hafifçe 51757 slim ince yapılı, ne şişman ne de zayıf olan, (olasılık/şans/vb.) zayıf, zayıflamak, arıklamak, incelmek 51758 slime balçık, salgı, salyangoz sümüğü, yavşak, kıl 51759 slimeness yapışkanlık, kayganlık, yaltakçılık 51760 slimness incelik 51761 slimy yapış yapış, yapışkan, aşırı nazik, yapmacık, kibar 51762 sling atmak, fırlatmak, iple asmak, taşatan, kuşatan, sapan, izbiro, kol askısı, kayış. sargı 51763 slingshot sapan, kuşatan, mancınık 51764 slink gizlice sessiz sessiz yürümek 51765 slinky sinsi, gizli, hırsızlama 51766 slip away sıvışmak, gözden kaybolmak, tüymek, yan çizmek 51767 slip by çabuk geçmek (zaman) 51768 slip case kitap kılıfı 51769 slip knot ilmek, hareketli düğüm 51770 slip of the tongue dil sürçmesi 51771 slip off sıvışmak, çıkarmak, üstünden atmak (elbise) 51772 slip one's mind aklından çıkmak 51773 slip one's notice gözünden kaçmak 51774 slip out ağzından kaçmak, dışarı sıvışmak, sıyrılmak 51775 slip plane kayma düzlemi 51776 slip road ara yol 51777 slip up küçük bir hata yapmak, yanılmak, sürçmek 51778 slip sürçütmek, sürüştürmek, sürüşmek, kaymak, bala salmak, ekilmek, sakitçe hareket etmek, yayınmak, elden vermek, elden bırakmak, sürüşüp düşmek, çıkartmak, sehvetmek, hata etmek, yanlışlığa yol vermek, burkutmak, unutmak, çıkmak, (gizlice) sıvışmak, kaçmak, süzülmek, (farkında olmadan) geçip gitmek, giymek, çıkarmak, düşmek, kötüye gitmek, çaktırmadan vermek, eline tutuşturmak, sürüşme, kayma, kayış, bala salma, dikkatsizlik, yanlışlık, sehiv, hata, sürçme, döşlük, lifçik, döşkabı, kadın alt paltarları, kadın iç gömleği, kombinezon, yastık yüzü, baliş yüzü, uzun nazik yolak, yongar, tilişke, talaş, gemi kızağı, çönge, pusula 51779 slip-stream pervane rüzgârı 51780 slipknot ilmek, ilmik, eğreti düğüm 51781 slippage kayma 51782 slipper brake elektromanyetik eğleç 51783 slipper terlik 51784 slippered terlikli 51785 slipperiness kayganlık, güvenilmezlik 51786 slipperwort çanta çiçeği 51787 slippery kaygan, kayağan, güvenilmez, kaypak 51788 slipring kayıcı halka 51789 slipshod dikkatsiz, düzensiz, dağınık, pinti giyimli, baştansavdı, selikasız 51790 slipway gemi tezgâhı, kızak 51791 slit yarmak, uzunluğuna kesmek, kesik, yırtık, yarık, dar aralık 51792 slither kaymak, kayarak gitmek, yılan gibi süzülmek 51793 slithery kaygan 51794 sliver kıymık, ince dilim 51795 slob hantal, kılıksız, ayı 51796 slobber ağzından salyalar akıtmak, salya 51797 slobbery salyalı, abartmalı 51798 sloe çakaleriği 51799 sloe-eyed siyah gözlü 51800 slog zor ve sıkıcı iş yapmak, angarya yapmak, zor ve sıkıcı iş, angarya 51801 slogan slogan 51802 slogger sert vuran kişi 51803 sloop küçük yelkenli, şalopa 51804 slop pail çöp kovası 51805 slop lapa, sulu yemek, ç.bulaşık suyu, ç.yemek artığı, taşırmak, dökmek, taşmak, dökülmek 51806 slope down inmek, aşağı doğru meyletmek 51807 slope off kaçmak, sıvışmak, kaytarmak 51808 slope up çıkmak, yukarıya doğru meyletmek 51809 slope eğimli olmak, eğimlenmek, yokuş, bayır, eğim, meyil 51810 sloping ramp meyilli rampa 51811 sloppiness ıslaklık, kılıksızlık, dikkatsizlik 51812 sloppy ıslak ve kirli, çamurlu, baştansavma, uyduruk, pasaklı, dağınık, aptalca, saçma 51813 slops bulaşık suyu, yemek artığı 51814 slosh sudan/çamurdan geçmek, (sıvı) taşmak 51815 slot in yer ayırmak, yer vermek 51816 slot into yer ayırmak, yer vermek 51817 slot machine meşrubat/yiyecek otomatı, kollu kumar kılgası 51818 slot yarık, delik, (ünalgı/vb.) bağdarlama, yarık açmak, (in/into ile) yer ayırmak, yer vermek, vakit ayırmak 51819 sloth tembellik, miskinlik 51820 slothful tembel, miskin 51821 slotted yarıklı, oluklu 51822 slouch özünü koyvererek kambur gibi yürümek ya da durmak 51823 slouching hımbıl, tembel, kamburu çıkmış 51824 slouchy eğri, yamuk 51825 slough bataklık, kötü durum, batak, (off ile) (yılan/vb.) deri değiştirmek 51826 sloughy kabuklu 51827 Slovak Slovakyalı, Slovakça 51828 Slovakia Slovakya 51829 sloven pasaklı, kılıksız 51830 Slovenia Slovenya 51831 slovenly düzensiz, baştansavma, derme çatma, pasaklı, pis, dağınık 51832 slow down yavaşlamak, yavaşlatmak, ağırlaştırmak 51833 slow match barutlu fitil 51834 slow motion ağır çekim 51835 slow neutron yavaş nötron 51836 slow up hızını eksiltmek, yavaşlatmak, ağırlaşmak 51837 slow wave yavaş dalga 51838 slow yavaş, asta, ağır, (sögen) geri, güç anlayan, kalın kafalı, yavaş, (up/down ile) yavaşlamak, yavaşlatmak 51839 slow-acting yavaş etkili 51840 slow-setting cement geç katılaşan çimento 51841 slowcoach hantal, uyuşuk kimse, mıymıntı 51842 slowly yavaş yavaş, ağır ağır, yavaşça 51843 slowness yavaşlık, hantallık 51844 slowpoke işi ağırdan alan kimse, yavaş giden kimse 51845 slowtness tutukluk 51846 slowwitted zor anlayan, kalın kafalı 51847 slowworm köryılan 51848 slub yumrulu iplik, düğümlü iplik 51849 sludge sulu çamur, pis artık yağ 51850 sludging çamurlaşma 51851 slue bkz.slew 51852 slug kabuksuz sümüklüböcek, jeton, sert yumruk ya da darbe, metal kübü, yumruk patlatmak 51853 slugabed geç sögene kadar yatan kişi 51854 sluggard tembel, aylak kimse 51855 slugger sert vuran oyuncu 51856 sluggish uyuşuk, tembel, mıymıntı, asta, ağır 51857 sluggishness ağırlık, tembellik 51858 sluice gate savak kapağı 51859 sluice valve sızıntı vanası, bent kapağı vanası 51860 sluice bent kapağı, savak, bol suda yıkamak, üstüne su dökmek 51861 sluiceway savak arnası, savak yatağı 51862 slum gecekondu mahallesi, kenar mahalle, çok dağınık yer 51863 slumber uyumak, uyuklamak, uyku, uyuklama 51864 slump birdenbire düşmek, küt diye düşmek, yığılmak, (sayıca/vb.) düşmek, azalmak, kötüye gitmek, birdenbire ve hızla düşme, (iş/ticaret/fiyat/vb.'de) düşme, kötüleşme, durgunluk, kriz 51865 slumping göçme, çökme 51866 slur kara çalmak, çamur atmak, (esriklikten/vb.) sözcükleri kötü telaffuz etmek, kara çalma, iftira, leke (sürme), sözcükleri kötü telaffuz etme 51867 slurp höpürdetmek, şapırdatarak içmek 51868 slurry bulamaç, sulu çamur, sulu çimento 51869 slush sulu çamur, yarı erimiş kar 51870 slut pasaklı, tembel kadın, ahlaksız kadın, orospu 51871 sluttish pasaklı, şapşal 51872 sly kurnaz, şeytan, şakacı, muzip 51873 smack of kokmak, kokusu olmak 51874 smack one's chops ağzının suyu akmak 51875 smack one's lips dudaklarını şapırdatmak 51876 smack şaplak atmak, tokatlamak, (of ile) ...kokmak/tadı vermek/hissi uyandırmak, şamar, tokat, şaplak, şaklama, şak sesi, şapırtı, şapırtılı öpücük, küçük balıkçı teknesi, küt diye, güm diye 51877 smacker şaplak, şapırtılı öpücük 51878 small adds küçük ilanlar 51879 small arms hafif silahlar 51880 small beer hafif bira, değersiz şey 51881 small change bozuk pul, meyde 51882 small coal ince kömür 51883 small film amatör yankası, dar yanka 51884 small fry ufak balıklar, önemsiz kimse 51885 small holding küçük çiftlik 51886 small hours sabahın çok erken sögenleri 51887 small intestine incebağırsak 51888 small letter küçük harf 51889 small scale küçük çapta 51890 small talk sohbet, laklak, muhabbet 51891 small time önemsiz 51892 small wonder tevekkeli değil 51893 small küçük, ufak, balaca, meyde, önemsiz, rîze, küçük küçük, ufak ufak 51894 small-minded dar kafalı, bağnaz, bencil, aşağılık, adi 51895 smallholding küçük çiftlik 51896 smallish ufakça, ufacık, küçücük 51897 smallness ufaklık, önemsizlik, basitlik 51898 smallpox çiçek hastalığı 51899 smalt azur mavisi, kobalt mavi 51900 smaragd zümrüt 51901 smarmy (İİ) kibarlık budalası, yağcı, dalkavuk 51902 smart aleck ukala dümbeleği, çok bilmiş 51903 smart card hafızalı kart 51904 smart money manevi tazminat 51905 smart acımak, sızlamak, yanmak, üzülmek, kırılmak, incinmek, acıtan, sert, keskin, şiddetli, çabuk, çevik, şık, zarif, açıkgöz, kurnaz, yakışıklı, gösterişli 51906 smartass ukala, bilgiç 51907 smarten (up ile) güzelleştirmek, çeki düzen vermek, güzelleşmek 51908 smartness açıkgözlülük, uyanıklık, hazırcevaplık 51909 smash sb's face in birinin yüzünü dağıtmak 51910 smash to smithereens paramparça etmek, tuzla buz etmek 51911 smash parçalamak, kırmak, paramparça etmek, parçalanmak, kırılmak, paramparça olmak, şiddetle çarpmak, (rekor) kırmak, iflas etmek, batmak, kırılma, parçalanma, şangırtı, çatırtı, çarpışma, kaza, sert vuruş, güçlü darbe, batma, iflas, büyük kaza, çok başarılı oyun, yanka, şarkı, /vb.hit 51912 smash-up büyük kaza, büyük çarpışma 51913 smashed sarhoş 51914 smasher çok kıyak şey/kimse 51915 smashing (İİ) mükemmel, harika, nefis, süper 51916 smatterer uzman olmayan kişi 51917 smattering çat pat bilgi, yüzeysel bilgi 51918 smear test leke testi 51919 smear leke, bulaşık leke, mikroskopta incelenmek üzere alınan parça, karalama, leke, iftira, sürmek, bulaştırmak, lekelemek, lekelenmek, karalamak, lekelemek, iftira etmek 51920 smeary lekeli, yağlı 51921 smell a rat bir katakullinin kokusunu almak 51922 smell to high heaven ayyuka çıkmak 51923 smell koklamak, kokmak, kokuşmak, pis kokmak, kokusunu almak, sezmek, koku alma duyusu, koku, iy, koklama, iz, eser 51924 smelling bottle amonyak şişesi 51925 smelling salt amonyak ruhu 51926 smelly pis kokulu, kokmuş 51927 smelt (madeni arıtım için) eritmek, kal etmek 51928 smile gülümsemek, gülümseme 51929 smirch leke, ayıp 51930 smirk sırıtmak, zorla gülümsemek, yapmacıklı biçimde gülümsemek, sırıtma, sırıtış 51931 smite vurmak 51932 smith demirci 51933 smithereens binbirparça, tuzbuz 51934 smithsonite smitsonit 51935 smithy demirhane, nalbanthane 51936 smitten etkilenmiş, kapılmış, aşık, vurgun 51937 smock iş gömleği, önlük, (giysiyi) büzgüyle süslemek 51938 smocking büzgü 51939 smog dumanlı sis, sanayi sisi 51940 smokable içilebilir 51941 smoke bomb sis bombası 51942 smoke coloured duman rengi, füme 51943 smoke flue duman arnası 51944 smoke like a chimney baca gibi tüttürmek 51945 smoke opium tiryak çekmek 51946 smoke out gün ışığına çıkarmak 51947 smoke screen sis perdesi 51948 smoke duman, (çilim) çekme, sigara, çilim, puro, (çilim/pipo/esrar/vb.) çekmek, içmek, tütmek, (balık/et/vb.) tütsülemek 51949 smokehouse tütsüleme yeri 51950 smokeless dumansız 51951 smoker çilim çeken kimse, çilimkeş, çilim çekenlere ayrılmış vagon 51952 smokescreen düşmana görünmemek için çıkarılan duman, gerçek niyetini gizlemek için uydurulan şey, paravana, maske 51953 smokestack baca 51954 smokiness dumanlılık 51955 smoking çilim çeken, çilim çekme 51956 smoky dumanlı, tüten, duman dolu, duman rengi, koyu füme 51957 smooch öpüşmek 51958 smooth away kurtulmak (üzüntüden) 51959 smooth file yassı eğe, düz eğe 51960 smooth muscle düz kas 51961 smooth operator nabza göre şerbet veren kişi 51962 smooth the way for someone işini kolaylaştırmak 51963 smooth düz, düzgün, sarsıntısız, (tat) hoş, akıcı, hoş, yumuşak, aşırı kibar, saykallamak, tımarlamak, saykal çekmek, düzeltmek, düzleştirmek, düzlemek, kolaylaştırmak 51964 smooth-faced sakalsız, ikiyüzlü 51965 smoothie yapmacık tavırlı kişi 51966 smoothing file perdah eğesi 51967 smoothing iron ütü 51968 smoothing plane perdah rendesi 51969 smoothness düzgünlük, pürüzsüzlük 51970 smother havasızlıkdan ölmek, boğulmak, boğmak, kaplamak 51971 smothery boğucu 51972 smoulder alevsiz yanmak, için için yanmak, için için köpürmek/kudurmak 51973 smudge bulaşmak, kirlenmek, bulaştırmak, kirletmek, bulaşık leke, is lekesi 51974 smudgy kirli, pis, lekeli 51975 smug özünü beğenmiş 51976 smuggle ...kaçakçılığı yapmak, kaçırmak 51977 smuggler kaçakçı 51978 smuggling kaçakçılık 51979 smut is, kurum, küf, islenmek, kurumlanmak 51980 smutch pisletmek, lekelemek 51981 smutty ahlaksız, açık saçık, müstehcen 51982 Smyrna izmir 51983 snack bar hafif yemek yenen yer, snekbar 51984 snack hafif yemek 51985 snaffle ağzına gem vurmak, aşırmak 51986 snafu sorun, problem 51987 snag kırık dal, budak, fırlak diş, beklenmedik engel ya da güçlük 51988 snaggy budaklı 51989 snail salyangoz, ilbiz 51990 snail's pace kaplumbağa hızı 51991 snake charmer yılan oynatıcısı 51992 snake yılan 51993 snakebite yılan sokması 51994 snakeroot loğusa otu 51995 snaky çok yılanlı, yılankavi, yılan gibi, kurnaz 51996 snap at bağırmak, kırıcı konuşmak 51997 snap fastener çıtçıt, yaylı raptiye 51998 snap lock sustalı kilit, çarpma kilit 51999 snap out of it kötü bir durumdan çıkmak, özüne gelmek 52000 snap sb's head off birinin yüzüne bağırmak 52001 snap up hevesle almak, atlamak, kapmak 52002 snap (at ile) dişlemek, kapmak, ısırmaya çalışmak, kopmak, kırılmak, koparmak, kırmak, tükenmek, şaklatmak, şaklamak, (at ile) bağırmak, yaçınını çekmek, şıklatmak, dişlemeye çalışma, şaklama, çatırdama, parmak şıklatma, şıklama, tatlı bisküvi, şipşak resim, yaçın, enerji, gayret, bir iskambil oyunu, aceleyle yapılmış, paldır küldür 52003 snapdragon aslanağzı 52004 snapper büyük kaplumbağa 52005 snappish aksi, ters, huysuz, alaycı, ukala, öfkeli 52006 snappy canlı, çevik, enerjik, şık, zarif 52007 snapshot enstantane yaçın, şipşak 52008 snare drum trampet 52009 snare tuzak, kapan, tuzağa düşürmek, tuzakla yakalamak, kapana kıstırmak 52010 snarl hırlamak, kaba ve öfkeli bir sesle konuşmak, hırlama, hırıltı, dolaştırmak, karmakarışık etmek, karmakarışık şey, arapsaçı, dolaşık kelef 52011 snarl-up yol tıkanıklığı 52012 snatch at yakalamaya çalışmak 52013 snatch block bastika 52014 snatch kapmak, kavramak, (at ile) elde etmek için elinden geleni yapmak, yakalamaya çalışmak, kapış, kapma, elde etmeye çalışma, gayret, parça, kırıntı, kısa süre, an 52015 snatchy düzensiz, devamsız 52016 snazzy şık, zarif 52017 sneak up sinsi sinsi yaklaşmak 52018 sneak oğrunca çıkmak, kaçmak, sıvışmak, boyun kaçırmak, kurtarmak, sinsice/gizlice ilerlemek, gitmek, bir şeyi gizlince etmek, bir şeyi halveti etmek, sokulmak, süzülmek, (muallime/vb.) gammazlamak, habercilik etmek, çuğulluk etmek, şikâyet etmek, araklamak, aşırmak, (çaktırmadan bakış) atmak, muhbir, gammaz, sinsi kimse, eclaf adam, namert adam, korkak adam, alçak adam, kılığa giren adam, yaltak adam 52019 sneaker bez yöndün ayakkabısı, kes 52020 sneakers hafif lastik ayakkabı 52021 sneaking gizli 52022 sneaky sinsi 52023 sneer dudak bükmek, küçümsemek, alay etmek, hor görmek, dudak bükme, küçümseme, alay, hor görme 52024 sneerer alaycı kişi 52025 sneering alaycı 52026 sneeze aksırmak, aksırık 52027 snick kesik, çentik, hafif vuruş, kesmek, hafifçe dokunmak 52028 snicker bkz.snigger 52029 sniff at burun kıvırmak 52030 sniff out bulmak 52031 sniff burnunu çekmek, koklamak, burnunu çekme, havayı koklama 52032 sniffle burnunu çekmek, burun çekme 52033 sniffy özünü beğenmiş, kibirli, pis kokulu 52034 snifter yuvarlak likör kadehi 52035 snigger kıs kıs gülmek, kıs kıs gülüş 52036 snip kırpma, kırkma, makasla kesilmiş parça, kırpıntı, kesinti, (İİ) kelepir, makasla kesmek, kırpmak 52037 snipe bataklık çulluğu, gizli bir yerden ateş etmek, siperden ateş etmek, haince saldırmak 52038 snippet ufak parça, lokma, azıcık haber, bilgi 52039 snips tenekeci makası 52040 snitch çalmak, aşırmak, ihbar etmek 52041 snivel burnunu çekerek ağlamak, ağlayıp sızlamak, burnu akmak, burnunu çekmek 52042 snob züppe 52043 snobbery züppelik 52044 snobbism snopluk 52045 snog öpüşmek 52046 snood saç kurdelesi 52047 snook nanik 52048 snooker zor duruma sokmak, belaya sokmak, kırmızı, değişik renkli topla delikli masada oynanan bir tür bilardo oyunu 52049 snookered yenilmiş, işi bozulmuş 52050 snoop başkalarının işine burnunu sokmak 52051 snooper başkalarının işine burnunu sokan kimse 52052 snoopy meraklı 52053 snoot surat, yüz, yüzü ekşitme 52054 snooty tepeden bakan, küçümseyen, kaba 52055 snooze kısa uyku, şekerleme, kestirmek, şekerleme yapmak 52056 snore horlama, horultu, horlamak 52057 snorkel şnorkel 52058 snort burnundan gürültüyle soluk çıkarmak, fınkırmak, horuldamak, kahkaha ile gülmek, öfke belirten ses, horultu, kahkaha 52059 snorter müthiş şey, korkunç şey, olağanüstü şey 52060 snot sümük, fırtık, aşağılık adam 52061 snotty sümüklü, aşağılık, kibirli 52062 snout (domuz/vb.) burun 52063 snow blindness kar körlüğü 52064 snow chain patinaj zinciri, kar patinaj zinciri 52065 snow fence kar siperi, kar parmaklığı 52066 snow gauge kar ölçeği 52067 snow goggles kar gözlüğü 52068 snow plough kar temizleme kılgası 52069 snow shoe kar ayakkabısı 52070 snow tyre kar lastiği 52071 snow kar, selç, pük, berf, kokain, kar yağmak, gözünü boyamak, gözüne girmek 52072 snow-capped karla kaplı 52073 snow-white kar beyazı, kar gibi beyaz, bembeyaz 52074 snowball kartopu, çığ gibi çoğalmak, kartopu gibi büyümek 52075 snowbound yoğun kardan mahsur kalmış 52076 snowdrift rüzgârın oluşturduğu kar kümesi, kar yığını 52077 snowdrop kardelen 52078 snowfall kar yağışı, bir defada yağan kar miktarı 52079 snowflake kar tanesi 52080 snowman kardanadam 52081 snowplough kar temizleme kılgası/aracı, (kayakta) kar sapanı 52082 snowslide çığ 52083 snowslip çığ, kar uçkunu 52084 snowstorm kar fırtınası 52085 snowy karlı, bembeyaz, kar gibi, kar beyazı 52086 snub küçümsemek, hiçe saymak, aşağılamak, hor davranmak, terslemek, hiçe sayma, aşağılama, küçümseme, tersleme, hor görme 52087 snuff bkz.sniff, enfiye, (out ile) (mum/vb.) söndürmek 52088 snuffle bkz.sniffle 52089 snuffy enfiye gibi, huysuz, ters 52090 snug rahat ve sıcaklık, (giysi) tam oturan 52091 snuggery özel çalışma odası, kuytu yer 52092 snuggle sokulmak 52093 so as to -mek için, -cek biçimde 52094 so as için, amacıyla 52095 so called sözümona, sözde 52096 so far buraya kadar, şimdiye dek 52097 so long as eğer, şartıyla 52098 So long Güle güle, Hoşça kal 52099 so much for -in sonu 52100 so much o kadar çok 52101 so that öyle ki, -mesi için 52102 so to speak tabir caizse, yani 52103 So what Bana ne, Ne yani, Ne olmuş, ne olmuş yani, ne var bunda 52104 so öyle, o kadar, bu kadar, o derece, böyle, şöyle, bu yüzden, bu nedenle, demek (ki) 52105 so-and-so falan kişi/şey, filanca, Allah'ın cezası kimse 52106 so-so şöyle böyle 52107 soak up emmek, nüfuz etmek 52108 soak iyice ıslatmak, sırılsıklam etmek, suda ıslatmak, ıslanmak, (çay) demlemek, kazıklamak, (up ile) emmek, nüfuz etmek, ıslatma, ıslanma, ayyaş 52109 soaked to the skin sırılsıklam 52110 soaked sırılsıklam 52111 soaking çok, sırılsıklam 52112 soap bath sabun banyosu 52113 soap bubble sabun köpüğü 52114 soap opera pembe dizi 52115 soap suds sabun köpüğü 52116 soap sabun, sabunlamak, yağ çekmek 52117 soapbox sabun sandığı, sabunluk 52118 soapstone sabuntaşı 52119 soapwort çöven, sabunotu 52120 soapy sabunlu, sabun gibi, fazla nazik 52121 soar çok yükseklerde uçmak, süzülmek, süzülerek yükselmek, (fiyat/vb.) çok yükselmek, fırlamak, gözü yükseklerde olmak, -e göz dikmek 52122 soaring yükselen, tırmanan 52123 sob hıçkıra hıçkıra ağlamak, ağlarken içini çekme, hıçkırık 52124 sober down uslanmak, uslandırmak, ayılmak 52125 sober ayık, sarhoş olmayan, ılımlı, ölçülü, ciddi, ağırbaşlı, temkinli, yalın, sade, gösterişsiz 52126 sober-minded akıllı uslu, aklı başında 52127 sobriety ayıklık, ölçülülük, ağırbaşlılık 52128 sobriquet takma ad 52129 soccer futbol 52130 sociability toplumculluk, girişkenlik 52131 sociable toplumcul, sokulgan, girgin, arkadaş canlısı, hoşsohbet 52132 social accounting sosyal muhasebe 52133 social action sosyal eylem 52134 social animals topluluk hâlinde yaşayan döngüller 52135 social democracy sosyal demokrasi 52136 social democrat sosyal demokrat 52137 social environment toplumsal çevre 52138 social housing sosyal mesken, toplumsal konut 52139 social insurance sosyal sigorta, sosyal güvenlik 52140 social intercourse sosyal ilişki 52141 social justice sosyal adalet 52142 social order toplumsal düzen 52143 social policy sosyal politika 52144 social science sosyal bilimler, toplum bilimleri 52145 social security sosyal güvenlik, sosyal sigorta 52146 social service sosyal hizmet 52147 social services sosyal hizmetler 52148 social studies sosyal bilimler, toplum bilimleri 52149 social values toplumsal değerler 52150 social welfare sosyal refah 52151 social work sosyal hizmet 52152 social worker sosyal hizmet görevlisi 52153 social toplumsal, sosyal, toplum içinde yaşayan, toplumcul, girgin, sokulgan, arkadaş canlısı, toplantı 52154 socialism toplumculuk, sosyalizm 52155 socialist toplumcu, sosyalist 52156 socialistic sosyalist 52157 socialization sosyalleştirme, toplumsallaştırma, kamulaştırma 52158 socialize sosyalleştirmek, kamulaştırmak 52159 society life sosyete hayatı 52160 society toplum, topluluk, dernek, kurum, cemiyet, ortaklık, şirket, dostluk, arkadaşlık, sosyete 52161 socioeconomic sosyoekonomik 52162 sociolinguistics toplumdilbilim, sosyolenguistik 52163 sociological toplumbilimsel, sosyolojik 52164 sociologist toplumbilimci, sosyolog 52165 sociology toplumbilim, sosyoloji 52166 sociopolitical sosyopolitik 52167 sock kısa çorap, tokat, yumruk 52168 socket wrench lokma anahtar 52169 socket oyuk, yuva, çukur, priz 52170 socle temel, destek, kaide 52171 sod it Allah kahretsin! 52172 sod off siktirip gitmek 52173 sod çim, çimen parçası, gıcık, kıl, sinir herif, herif, ahbap, hıyar, baş belası 52174 soda pop gazoz 52175 soda soap sert sabun 52176 soda water gazoz, maden sodası 52177 soda soda, karbonat, sodyum bikarbonat, gazoz, dondurmalı ve sodalı bir içecek 52178 sodalite sodalit 52179 sodality cemiyet, kardeşlik 52180 sodamide sodyumamit 52181 sodden sırılsıklam, çok ıslak 52182 sodium bicarbonate sodyum bikarbonat 52183 sodium carbonate çamaşır sodası 52184 sodium chloride sodyum klorür 52185 sodium hydroxide sodyum hidroksit, sudkostik 52186 sodium nitrate sodyum nitrat 52187 sodium salt sodyum tuzu 52188 sodium sulfate sodyum tuzu 52189 sodium sodyum 52190 sodomite oğlan, oğlancı, ibne, sapık 52191 sodomy oğlancılık, (erkekler arası) anal birleşme 52192 soever her, her ne, her ne kadar 52193 sofa kanepe, sedir 52194 soffit alt yüz, alt yüzey, kemer 52195 soft bodied animals yumuşakçalar 52196 soft boiled egg rafadan yumurta 52197 soft brick yumuşak tuğla 52198 soft coal katranlı kömür 52199 soft currency zayıf pul 52200 soft drink alkolsüz içki 52201 soft failure hafif arıza 52202 soft goods tekstil malları, mensucat 52203 soft ground yumuşak zemin, zayıf zemin 52204 soft in the head kaz kafalı 52205 soft iron yumuşak demir 52206 soft landing yumuşak iniş 52207 soft lens yumuşak lens 52208 soft metal yumuşak metal 52209 soft money çönge pul 52210 soft palate yumuşak damak 52211 soft prices düşen fiyatlar 52212 soft roe balık menisi 52213 soft sell zorlamadan ikna ederek satış usulü 52214 soft soap yağ çekmek, arapsabunu 52215 soft spot zayıf çekit 52216 soft steel yumuşak çelik 52217 soft sugar yumuşak şeker 52218 soft touch yolunacak kaz 52219 soft water yumuşak su 52220 soft yumuşak, rahatsız etmeyen, alkolsüz, fazla hoşgörülü, uysal, aptal, deli, az zararlı, hafif, sert olmayan, hafif, yumuşak, yıkamaya elverişli, kolay, sevecen, müşfik 52221 soft-boiled (yumurta) rafadan 52222 soft-sectored yumuşak sektörlü 52223 soft-shelled yumuşak kabuklu 52224 soft-skinned yumuşak derili 52225 soft-spoken tatlı sesli, tatlı dilli 52226 soften yumuşatmak, yumuşamak, gevşetmek, gevşemek, tatlılaşmak, tatlılaştırmak 52227 softener yumuşatıcı 52228 softening agent yumuşatma maddesi 52229 softening yumuşama 52230 softhearted yufka yürekli 52231 softing of the brain beyin sulanması 52232 softly yavaş yavaş, tatlılıkla, alçak sesle 52233 softness yumuşaklık, gevşeklik 52234 software house yazılım evi 52235 software package yazılım paketi 52236 software system yazılım jüyesi 52237 software bilgisayar yazılımı 52238 softwood yumuşak ağaç, kozalaklı ağaç 52239 softy hanım evladı, sünepe kişi 52240 soggy çok ıslak, sırılsıklam, sulu 52241 soil amelioration toprak ıslahı 52242 soil carrier kir taşıyıcı 52243 soil conditions temel şartları, zemin şartları 52244 soil conservation toprak koruma 52245 soil creep yer kayması 52246 soil drainage toprak drenajı 52247 soil dressing toprak gübrelemesi 52248 soil erosion toprak erozyonu, toprak aşınması 52249 soil fertility toprak verimliliği 52250 soil fertilizer gübre 52251 soil improvement toprak ıslahı 52252 soil mechanics toprak mekaniği 52253 soil moisture toprak nemi, zemin rutubeti 52254 soil paste toprak macunu 52255 soil pipe künk, toprak künk 52256 soil pressure toprak basıncı, zemin basıncı 52257 soil solution toprak çözeltisi 52258 soil structure toprak yapısı, zemin yapısı 52259 soil tillage toprağı işleme 52260 soil toprak, arazi, toprak, ülke yurt, kir, leke, kirletmek, lekelemek, kirlenmek 52261 soiree akşam partisi, gece oyunu 52262 sol sol notası 52263 solace avuntu, teselli, avunma 52264 solar battery güneş bataryası 52265 solar cell güneş pili 52266 solar corona güneş tacı 52267 solar day güneş günü 52268 solar eclipse güneş tutulması 52269 solar energy güneş enerjisi 52270 solar month ay 52271 solar plexus güneş sinirağı, karın boşluğu 52272 solar power station güneş enerjili güç istasyonu 52273 solar prominence güneşten gelen akkor halindeki hidrojen bulutu 52274 solar radiation güneş radyasyonu, güneş ışınımı 52275 solar spectrum güneş tayfı 52276 solar system güneş jüyesi 52277 solar time güneş zamanı 52278 solar year güneş yılı 52279 solar güneşle ilgili 52280 solarium solaryum, güneşlik 52281 solarize güneş ışığıyla tedavi etmek 52282 solder lehim, lehimlemek 52283 solderable lehimlenebilir 52284 soldering bolt lehim havyası 52285 soldering fluid lehim suyu 52286 soldering furnace lehimleme ocağı 52287 soldering iron havya 52288 soldering paste lehim macunu 52289 solderless lehimsiz, kaynaksız 52290 soldier of fortune maceracı 52291 soldier on yılmadan çalışmak 52292 soldier er, asker 52293 soldierly askeri, asker gibi 52294 soldiery askerlik, askerler 52295 sole agency genel acentelik 52296 sole heir tek mirasçı 52297 sole proprietorship tek sahiplik 52298 sole taban, pençe, pençe vurmak, pençe yapmak, dilbalığı, özgün, tek, evlenmemiş, bekâr 52299 solecism gramer yanlışı 52300 solecistic dilbilgisi kurallarına uymayan 52301 solely ancak, yalnız 52302 solemnity ciddiyet, resmiyet, tantanalı tören 52303 solemnize (evlilik/vb.için) tören yapmak/düzenlemek 52304 solenoid solenoit, sarmal bobin 52305 solfeggio solfej 52306 solicit ısrarla rica etmek, yalvarmak, istemek, talep etmek, fahişelik yapmak, askıntı olmak 52307 solicitation ısrarla isteme, talep, isteme, rica 52308 solicitor avukat, istekli, talip 52309 solicitous endişeli, kaygılı, meraklı, istekli 52310 solicitude kaygı, endişe, merak, ilgi, özen, dikkat 52311 solid axle yekpare dingil 52312 solid body katı cisim 52313 solid fluid katı akışkan 52314 solid fuel katı yakıt 52315 solid geometry uzay geometri 52316 solid matter katı madde 52317 solid particle katı tanecik 52318 solid phase katı hal 52319 solid salt katı tuz, kayatuzu 52320 solid solution katı çözelti 52321 solid state katı hal 52322 solid tyre dolma lastik 52323 solid katı, içinde boşluk olmayan, içi dolu, dolma, sıkı, sağlam, ağırlığa dayanıklı, aralıksız, kesintisiz, deliksiz, kaliteli, sağlam, dayanıklı, som, üç boyutlu, güvenilir, sağlam, katı madde, katı yiyecek, üç boyutlu cisim 52324 solid-state physics katı hal fiziği 52325 solidarity dayanışma, birlik 52326 solidification katılaştırma, katılaşma 52327 solidify katılaştırmak, katılaşmak, sağlamlaştırmak, pekiştirmek 52328 solidity katılık, sağlamlık 52329 solidus yatık çizgi (/), altın sikke 52330 solifluction toprak akması 52331 soliloquize öz özüne konuşmak, monolog yapmak 52332 soliped toynak 52333 solitaire tek taş mücevher 52334 solitary yalnız yaşayan, münzevi, yalnız, tek, arkadaşsız, ıssız, tenha, tek başına yaşayan kimse, münzevi 52335 solitude yalnızlık, tek başına yaşama, ıssızlık, tenhalık 52336 solo solo, tek, tek başına, yalnız başına 52337 soloist solist 52338 solstice gündönümü 52339 solstitial gündönümüyle ilgili 52340 solubility curve çözünürlük eğrisi 52341 solubility product çözünürlük çarpanı 52342 solubility çözünürlük 52343 solubilize çözündürmek 52344 solubilizing agent çözme maddesi 52345 soluble in alcohol alkolde çözünür 52346 soluble when heated ısıtılınca çözünür 52347 soluble çözünür, eriyebilir, eritilebilir, çözülebilir, halledilebilir 52348 solute çözünen, çözünmüş madde 52349 solution eriyik, çözelti, erime, çözünme, çözüm, yeçim, çare, çözüm yolu 52350 solvable çözülür, erir, halledilebilir, çözülebilir 52351 solve çözmek, halletmek 52352 solvency ödeme yeteneği, ödeyebilme 52353 solvent ödeme gücü olan, borcunu ödeyebilen, muteber, eritken, çözgen 52354 somatic cell vücut hücresi 52355 somatic tissue vücut dokusu 52356 somatic bedensel, fiziksel 52357 somatology somatoloji, vücutbilim 52358 sombre can sıkıcı, kasvetli, sıkıntılı, karanlık, loş 52359 sombreness can sıkıcılık, kasvetlilik, karanlık, loşluk 52360 some day bir gün 52361 some few çok, oldukça fazla 52362 some little çok, oldukça fazla 52363 some biraz, birkaç, bazı, kimi, keybir, yaklaşık, biraz, oldukça, bazısı, bazıları, kimi, bir bölümü, bazı bölümleri, bazı kısmı 52364 somebody biri, birisi, kimse, allakim, önemli birisi 52365 someday bir gün, ilerde, gelecekte 52366 somehow or other her nasıl olursa olsun 52367 somehow her nasılsa, ne yapıp edip, bir yolla, nasıl olduysa, her nedense, nedense 52368 someone birisi 52369 someplace bir yere, bir yerde 52370 somersault takla, takla atmak 52371 something like gibi bir şey, yaklaşık, civarında 52372 something of gibi bir şey, bir tür 52373 something bir şey, (hiç yoktan iyi) bir şey 52374 sometime bir ara, eski 52375 sometimes bazen, ara sıra, keyde 52376 someway her nasılsa, nasıl olduysa, her nedense 52377 somewhat of bir çeşit, bir derece 52378 somewhat biraz, oldukça 52379 somewhere bir yere, bir yerde, bir yer 52380 somite somit, metamer 52381 somnambulate uykuda gezmek 52382 somnambulism uyurgezerlik 52383 somnambulist uyurgezer kimse 52384 somniferous uyutucu, uyuşturucu, uyku getirici 52385 somnolence uyuklama, uyku hali 52386 somnolent uyku basmış, uyuklayan 52387 son of a bitch alçak, orospu çocuğu, itoğlu it 52388 son of a gun fırlama, şamata herif 52389 son oğul 52390 son-in-law damat, küreken 52391 sonance seslilik, ses 52392 sonant sesli, selenli (ses) 52393 sonar sonar 52394 sonata sonat 52395 song şarkı, mahnı, türkü, şarkı söyleme, şarkıcılık 52396 songbird ötücü kuş 52397 songster şarkıcı, ötücü kuş 52398 songstress kadın şarkıcı 52399 sonic barrier ses duvarı 52400 sonic boom ses patlaması 52401 sonic sesle ilgili 52402 sonics akustik, ses bilgisi 52403 sonnet sone 52404 sonny oğlum, yavrum, evladım 52405 sonometer sonometre, sesölçer 52406 sonority titreşimlilik, ötümlülük, seslilik 52407 sonorization titreşimli özelliği kazanma, ötümlüleşme 52408 sonorous ses çıkaran, sesli, tınlayan, öten, dolgun, çın çın öten, tantanalı, etkileyici 52409 sonsy etine dolgun 52410 soon after -den hemen sonra 52411 soon kısa bir süre içinde, yakında, birazdan, erken, tercihan 52412 sooner or later er geç 52413 sooner than -mektense 52414 soot arrester kurum tutucu 52415 soot is, kurum 52416 sooth gerçek, hakikat 52417 soothe yatıştırmak, sakinleştirmek, yumuşatmak, (ağrı) azaltmak, dindirmek 52418 soothing yatıştırıcı, teskin edici, dindirici 52419 soothsayer falcı 52420 sooty isli, duman rengi 52421 sop up emmek 52422 sop (çorba/vb.'ne bandırılmış) ekmek/vb., rüşvet, sus payı, susmalık 52423 sophism sofizm, bilgicilik, yanıltmaca, safsata 52424 sophistical safsatalı 52425 sophisticate hile ve safsata karıştırmak 52426 sophisticated karmaşık, gelişmiş, komplike, kaşarlanmış, pişkin, bilgiç, görmüş geçirmiş, kültürlü 52427 sophistication kültürlülük, kurnazlık, karmaşıklık, sunilik 52428 sophistry safsata, yanıltmaca 52429 sophomore lise ya da birdemde ikinci sınıf öğrencisi 52430 soporific uyutucu, uyku getirici 52431 sopping sırılsıklam 52432 soppy (İİ) içli, aşırı duyarlı 52433 soprano soprano 52434 sorb üvez ağacı 52435 sorbefacient emilmeyi kolaylaştırıcı, emdirici 52436 sorbet şerbet 52437 sorcerer büyücü, sihirbaz 52438 sorceress kadın büyücü 52439 sorcerous büyülü 52440 sorcery büyü, sihir, büyücülük 52441 sordid kirli, pis, alçak, aşağılık, adi, sefil, çıkarcı, pulgöz 52442 sordidness pislik, alçaklık, cimrilik 52443 sore spot bamteli 52444 sore throat boğaz ağrısı 52445 sore acıyan, ağrıyan, hassas, duyarlı, kırgın, küskün, gücenmiş, yara 52446 sorely şiddetle, çok, acıyla 52447 sorghum süpürgedarısı 52448 sorites zincirleme tasım, sorites 52449 sorption sorpsiyon, içe tutunma 52450 sorrel doru at, kızıl kahverengi, kuzukulağı 52451 sorrow üzüntü, keder, hüzün, acı, dert, kederlenmek, üzülmek 52452 sorrowful gussalı, kederli, boynu bükük 52453 sorrowless hüzün 52454 sorry üzgün, gussalı, acınacak, üzgünüm, maalesef, affedersiniz, Efendim? 52455 sort of bir yerde, bir bakıma 52456 sort out ayıklamak, ayırmak, düzeltmek, çözmek 52457 sort tür, çeşit, kimse, tip, türlerine göre ayırmak, sınıflandırmak, sınıflamak, tasnif etmek 52458 sortable sınıflandırılabilir, ayıklanır 52459 sorter tasnif edici, sınıflandırıcı, ayırıcı 52460 sortie hücum, huruç, çıkma hareketi, (bilinmeyen bir yere) gezi 52461 sortilege fal, büyü 52462 sorting tasnif, sınıflandırma 52463 sorus sorus 52464 sot ayyaş 52465 sottish ayyaş, sarhoş 52466 sou'wester muşamba denizci şapkası, lodos 52467 soufflé sufle 52468 sough rüzgâr uğultusu, uğuldamak 52469 soul brother zenci 52470 soul ruh, tin, can, öz, esas, temel direk, ruh, canlılık, kişi, kimse, soul, simge, zencilere ait, zencilerle ilgili 52471 soul-destroying ruh köreltici, can sıkıcı 52472 soulful duygusal, duygulu 52473 soulless ruhsuz, cansız, soğuk 52474 sound analyser ses analiz aygıtı 52475 sound analysis ses analizi 52476 sound barrier ses duvarı, ses engeli 52477 sound broadcasting ses yayını 52478 sound camera sesli sınalga 52479 sound carrier ses taşıyıcısı 52480 sound channel ses arnası 52481 sound cinematography sesli sinema 52482 sound deadening ses geçirmeyen 52483 sound distortion ses bozulması 52484 sound effects ses efektleri 52485 sound energy ses enerjisi 52486 sound fade ses kısma 52487 sound field ses alanı 52488 sound film sesli yanka 52489 sound head manyetik kafa 52490 sound image ses görüntüsü 52491 sound in wind and limb sapasağlam 52492 sound insulation ses izolasyonu 52493 sound intensity ses şiddeti 52494 sound interval ses aralığı 52495 sound level ses düzeyi 52496 sound library ses arşivi 52497 sound off atıp tutmak, ileri geri konuşmak 52498 sound out ağzını aramak 52499 sound picture sesli yanka 52500 sound pressure ses basıncı 52501 sound recording ses kaydı 52502 sound signal ses sinyali 52503 sound track ses izi, ses yolu 52504 sound transmission ses nakli 52505 sound velocity ses hızı 52506 sound volume ses volümü 52507 sound wave ses dalgası 52508 sound sağlam, kusursuz, iyi halde, sağlıklı, salim, esen, emin, güvenilir, geçerli, sağlam, (uyku) derin, deliksiz, (uyku) derin, deliksiz, mışıl mışıl, ses, tavış, gürültü, ses erimi, etki, izlenim, boğaz, (gibi) gelmek/görünmek, çalmak, öttürmek, çalmak, ötmek, ses çıkarmak, iskandil etmek, derinliğini yoklamak 52509 sounder iskandil, alıcı, sonda 52510 sounding pipe iskandil borusu 52511 sounding rod sondaj çubuğu 52512 sounding sondaj, iskandil, çınlayan, tınlayan 52513 soundless sessiz, gürültüsüz 52514 soundly adamakıllı, doğruca 52515 soundness sıhhat, sağlamlık, doğruluk, mükemmellik 52516 soundproof sesgeçirmez, sesgeçirmez hale getirmek 52517 soundtrack yanka müziği 52518 soup kitchen aşevi, imarethane 52519 soup up kozgaltkanın gücünü artırmak 52520 soup çorba 52521 soupy çorba gibi, duygusal 52522 sour cherry vişne, albalı 52523 sour grapes kora, koruk, ulaşılamayan şeye pis deme 52524 sour orange turunç 52525 sour ekşi, (süt) ekşimiş, kesilmiş, ters, hırçın, huysuz, kesilmek, bozulmak, ekşimek 52526 source computer kaynak bilgisayar 52527 source document kaynak belge 52528 source language kaynak dil 52529 source machine kaynak kılga 52530 source program kaynak bağdarlama 52531 source region kaynak bölgesi 52532 source kaynak, memba, kaynak 52533 souring ekşime 52534 sourness ekşilik 52535 souse salamura 52536 soutache sutaşı 52537 soutaneur pezevenk 52538 south pole güney kutbu 52539 south güney, güneye doğru, güneye 52540 southbound güneye giden 52541 southeast güneydoğu, güneydoğuya doğru 52542 southeaster keşişleme 52543 southeasterly güneydoğuya giden, (rüzgâr) güneydoğundan esen 52544 southeastern güneydoğu 52545 southeastward güneydoğuya giden 52546 souther güney fırtınası, lodos rüzgârı 52547 southerly güneye doğru, (rüzgâr) güneyden esen 52548 southern hemisphere güney yarımküre 52549 southern güneye ait, güney 52550 southerner güneyli 52551 southernwood kara pelin 52552 southing güneye doğru gitme 52553 southpaw solak 52554 southward güneye giden 52555 southwest güneybatı, güneybatıya doğru 52556 southwester muşamba denizci şapkası, lodos 52557 southwesterly güneybatıya giden, (rüzgâr) güneybatıdan esen 52558 southwestern güneybatı 52559 southwestward güneybatıya giden 52560 souvenir andaç, hatıra, estelik 52561 souwester geniş kenarlı şapka 52562 sovereign hükümdar, (eskiden) bir paundluk altın pul, yüce, en yüksek, yöneten, egemen, hakim, bağımsız, çok etkili, birebir 52563 sovereignty egemenlik, hakimiyet, bağımsızlık 52564 Soviet Russia Sovyet Rusya 52565 Soviet Union Sovyetler Birliği 52566 Soviet Sovyet 52567 sow one's wild oats kurtlarını dökmek 52568 sow (tohum) ekmek, dişi domuz 52569 sower ekici, ekim kılgası 52570 sowing density ekim sıklığı 52571 sowing machine mibzer, ekim kılgası 52572 sowing ekim, ekme 52573 soy soya 52574 soya bean soya fasulyesi 52575 soybean bkz.soya bean 52576 sozzled ayyaş 52577 spa kaplıca 52578 space age uzay çağı 52579 space bar aralık tuşu, espas tuşu 52580 space capsule uzay kapsülü 52581 space character boşluk karakteri 52582 space charge uzay yükü 52583 space current boşluk akımı 52584 space factor uzay faktörü 52585 space flight uzay uçuşu 52586 space group ara türküm, uzay kümesi 52587 space heater soba 52588 space lattice uzay kafesi 52589 space shuttle uzay mekiği 52590 space station uzay istasyonu 52591 space telescope uzay teleskobu 52592 space vehicle uzay aracı 52593 space wave uzay dalgası 52594 space yer, orun, alan, aralık, mesafe, süre, zaman, müddet, uzay, espas, aralık, aralıklı dizmek, aralık bırakmak, aralıklara bölmek 52595 space-time uzay-zaman 52596 spacecraft uzay aracı 52597 spacer bilezik, ara halkası, ara levhası 52598 spaceship uzay gemisi 52599 spacing aralık, aralıklı dizme 52600 spacious geniş, ferah, havadar 52601 spade bahçıvan beli, (iskambil) maça, bellemek 52602 spadeful kürek dolusu 52603 spado kısırlaştırma 52604 spaghetti çubuk makarna, spagetti 52605 Spain ispanya 52606 spall ufak taş parçası, parçalamak 52607 spalling kabarıp dökülme, pul pul dökülme, kavlama 52608 spalpeen çapkın delikanlı 52609 span roof beşik çatı 52610 span karış, aralık, mesafe, uzaklık, kısa süre, an, çifte koşulmuş at, öküz, /vb., kemer ya da köprü ayakları arasındaki açıklık 52611 spandrel kemer üstü dolgusu, kemer üstü bölmesi, köşelik 52612 spangle pul, payet, pul ya da payetlerle süslemek 52613 Spanish ispanyol, ispanyolca, ispanyollar, ispanyolca 52614 spank kıçına şaplak atmak 52615 spanker hızlı at, randa yelkeni 52616 spanking breeze sert rüzgâr 52617 spanking hızlı koşan, seri, sert, keskin, iriyarı 52618 spanner wrench tırnaklı anahtar 52619 spanner somun anahtarı 52620 spar buoy gönderli şamandıra 52621 spar deck kontra güverte, geçici güverte 52622 spar seren, direk, tartışmak, ağız kavgası etmek 52623 sparable başsız çivi 52624 spare part yedek parça 52625 Spare the rod and spoil the child Kızını dövmeyen dizini döver 52626 spare time boş zaman 52627 spare tire stepne, yedek lastik 52628 spare tyre stepne, yedek lastik 52629 spare wheel stepne, yedek tekerlek 52630 spare yedek, az, kıt, sıska, arık, zayıf, fazla, artan, boş, serbest, yedek parça, kıymamak, canını bağışlamak, esirgemek, ayırmak 52631 spareness azlık, zayıflık 52632 sparerib az etli kaburga 52633 sparge serpmek 52634 sparing tutumlu, az kullanan 52635 spark arrester kıvılcım tutucu 52636 spark coil kıvılcım bobini, endüksiyon bobini 52637 spark off neden olmak 52638 spark plug barrel buji gövdesi 52639 spark plug cable buji kablosu 52640 spark plug cleaner buji temizleyici 52641 spark plug buji 52642 spark timing ateşleme ayarı 52643 spark kıvılcım, nebze, zerre, işaret, eser, iz, kıvılcım saçmak, kışkırtmak 52644 sparking plug buji 52645 sparkle parlayış, parıltı, pırıltı, canlılık, parlaklık, kıvılcım, kıvılcımlar saçmak, pırıldamak, parlamak 52646 sparkler havai fişek, parlak mücevher 52647 sparklet küçük kıvılcım 52648 sparkling parlayan, parlak, (şarap) köpüren 52649 sparks telsizci, çıngıcı 52650 sparrow hawk atmaca 52651 sparrow serçe 52652 sparrowgrass kuşkonmaz 52653 sparrowhawk atmaca 52654 sparse seyrek 52655 sparseness seyreklik 52656 spartan basit, sıradan, lüks olmayan 52657 spasm spazm, kasılma 52658 spasmodic kasılımlı, süreksiz, düzensiz, aralıklı, kesik kesik, kopuk kopuk 52659 spastic spastik, kasılımlı 52660 spat ağız kavgası, ağız dalaşı, ağız kavgası etmek, ağız dalaşı yapmak 52661 spate sel, sağanak, büyük sayı/miktar 52662 spathe yen 52663 spatial uzaysal 52664 spatter (çamur/vb.) sıçratmak, sıçrayan çamur/vb., serpinti, sağanak 52665 spatula mablak, spatül, boya bıçağı, dilbasan 52666 spatulate spatüla gibi 52667 spawn balık yumurtası, kürü, (balık/kurbağa/vb.) yumurtlamak, çok sayıda öndürmek 52668 spawner yumurtlayan balık 52669 spawning season yumurtlama mevsimi 52670 spawning time yumurtlama zamanı 52671 spawning yumurtlayan, üreyen, yumurtlama 52672 spay (dişi döngülü) kısırlaştırmak 52673 speak for adına konuşmak, sözcülük etmek, önceden ayırtmak 52674 speak of -den söz etmek 52675 speak one's mind görüşlerini çekinmeden söylemek 52676 speak out sesini yükselterek konuşmak, serbestçe konuşmak 52677 speak softly and carry a big stick aba altından değnek göstermek 52678 speak to the point konuya bağlı kalmak 52679 speak up daha yüksek sesle konuşmak 52680 speak volumes for açığa vurmak 52681 speak konuşmak, danışmak, konuşabilmek, bilmek, irat etmek, söylemek, konuşma yapmak, düşünceleri iletmek 52682 speakable konuşulabilir 52683 speaker recognition konuşanı tanıma 52684 speaker konuşmacı, sözcü, hoparlör, kolon, spiker, aytar 52685 speaking likeness aşırı benzeyiş, tıpkısı olma 52686 speaking tube konuşma borusu 52687 speaking konuşan 52688 spear kargı, mızrak, zıpkın, mızrakla vurmak, saplamak, zıpkınlamak 52689 spearhead mızrak başı, öncü, önayak olan kişi 52690 spearman mızrakçı 52691 spearmint nane 52692 spec spekülasyon 52693 special case özel durum 52694 special character özel karakter 52695 special delivery ekspres mektup, özel ulak 52696 special edition özel sayı 52697 special effects özel efektler 52698 special offer özel indirim 52699 special partnership komandit şirket 52700 special power of attorney hususi vekâletname 52701 special özel, sıradan olmayan, olağandışı, ekstra, ek, özel, özel herhangi bir şey 52702 special-purpose computer özel amaçlı bilgisayar 52703 special-purpose özel amaçlı 52704 specialist uzman 52705 specialistic uzmanlık gerektiren 52706 speciality store spesiyal mal satan dükkân 52707 speciality özellik, -e özgü şey, uzmanlık 52708 specialization uzmanlaşma, ihtisas 52709 specialize uzmanlaşmak 52710 specialized bank ihtisas bankası 52711 specially özel olarak, özelikle 52712 speciation biyolojik bir türün evrimsel gelişimi 52713 specie madeni pul, sikke 52714 species tür, cins 52715 specific address özel adres 52716 specific gravity özgül ağırlık 52717 specific heat özgül ısı 52718 specific program özel bağdarlama 52719 specific refraction özgül kırılma 52720 specific speed özgül hız 52721 specific volume özgül hacim 52722 specific weight özgül ağırlık 52723 specific özel, ayratın, belirli, bir türe özgü, özüne özgü, kesin, açık 52724 specifically özellikle, özel olarak 52725 specification belirtme, tarifname, şartname 52726 specifications şartlar, ayrıntılar, şartname 52727 specify açıkça belirtmek, dakikleştirmek 52728 specimen preparation örnek hazırlama 52729 specimen örnek, örneklik, model, acayip, antika kimse ya da şey 52730 specious görünüşte doğru, aldatıcı, yanıltıcı, sahte 52731 speciousness aldatıcılık, güvenilmezlik 52732 speck çekit, benek, zerre 52733 speckle ufak benek, leke, çekit, çil 52734 speckled benekli, çilli 52735 speckless beneksiz 52736 specs gözlük 52737 spectacle görülecek şey, görünüm, manzara, gösteri, temsil, oyun 52738 spectacled gözlüklü 52739 spectacles gözlük, çeşmek, aynek 52740 spectacular olağanüstü, görülmeye değer, şaşırtıcı, mükemmel, olağanüstü gösteri, görülmeye değer eğlence 52741 spectator izleyici, seyirci, temaşacı, temaşabin 52742 spectral analysis spektral analiz, izgesel çözümleme 52743 spectral colour tayf rengi, izge rengi 52744 spectral density spektral yoğunluk, izgesel yoğunluk 52745 spectral selectivity spektral selektivite, izgesel seçerlik 52746 spectral sensitivity spektral duyarlık, izgesel duyarlık 52747 spectral hayalet gibi, hayaletlere özgü, hayaletlerle ilgili, tayfla ilgili 52748 spectre hayalet 52749 spectrogram spektrogram 52750 spectrograph spektrograf, izgeçizer 52751 spectrography spektografi 52752 spectrometer spektrometre, izgeölçer 52753 spectrometry spektrometri, izgeölçüm 52754 spectrophotometer spektrofotometre 52755 spectrophotometric spektrofotometrik, ışılölçümsel 52756 spectrophotometry spektrofotometri 52757 spectroscope spektroskop 52758 spectroscopic spektroskopik 52759 spectroscopy spektroskopi 52760 spectrum analysis tayf analizi, izge çözümlemesi 52761 spectrum analyzer tayf analizörü, izge çözümleyici 52762 spectrum tayf 52763 specular iron kantaşı, hematit 52764 specular ayna ile ilgili 52765 speculate kuramsal olarak düşünmek, kuramlar yürütmek, tahmin etmek, borsada oynamak, spekülasyon yapmak, vurgunculuk yapmak 52766 speculation kuram, tahmin, spekülasyon, borsa oyunu, vurgunculuk, vurgun 52767 speculative investment spekülatif yatırım 52768 speculative market spekülatif piyasa 52769 speculative kuramsal, tahmin niteliğinde, borsa oyunuyla ilgili, spekülatif 52770 speculator spekülatör, vurguncu 52771 speculum spekulum, madeni ayna 52772 speech centre konuşma merkezi 52773 speech chain söz zinciri 52774 speech community dil topluluğu, dilsel topluluk 52775 speech defect konuşma bozukluğu 52776 speech organs ses kılganları, ses cihazı 52777 speech konuşma yeteneği, söyleme yetisi, konuşma, konuşma tarzı, söylev, demeç, konuşma 52778 speechification nutuk çekme 52779 speechifier nutuk çeken kişi 52780 speechify nutuk çekmek, fazla konuşmak 52781 speechless dili tutulmuş, sessiz, suskun, dilsiz, sözle anlatılamaz 52782 speechlessness suskunluk, sessizlik 52783 speed governor hız regülatörü, hız düzenleyicisi 52784 speed indicator sürat göstergesi, hız göstergesi 52785 speed limit hız limiti, azami sürat 52786 speed of light ışık hızı 52787 speed of rotation dönüş hızı, dönme hızı 52788 speed of sound ses hızı 52789 speed the parting guest misafiri uğurlamak 52790 speed up hızlanmak, hızlandırmak 52791 speed hız, ivinti, sürat, çabukluk, vites, amfetamin, çabuk gitmek, hızla gitmek, hız sınırını aşmak 52792 speedboat sürat kozgaltkası 52793 speeder hızlandırıcı 52794 speediness çabukluk, hızlılık 52795 speedo hızölçer 52796 speedometer cable hız göstergesi kablosu 52797 speedometer hızölçer, hız göstergesi 52798 speedway motosiklet ya da otomobil yarışı pisti, motosiklet yarışçılığı, sürat yolu, ekspres yol 52799 speedwell yavşanotu 52800 speedy hızlı, çabuk, seri 52801 speiss arsenik içeren ham metal 52802 speleologist mağaraları inceleyen bilim adamı 52803 speleology mağarabilim, inbilim 52804 spell out harf harf okuma, ayrıntılarıyla açıklamak 52805 spell büyü, sihir, tılsım, büyülü söz, harf harf söylemek/yazmak, harflemek, (bir sözcüğün harflerini) düzgün bir sıraya yerleştirmek, nöbet, iş nöbeti, süre, dönem, devre, nöbet, kriz 52806 spellbound sihirlenmiş, büyülü 52807 spelling imla, yazım, yazılış 52808 spelt kaplıca buğday 52809 spelter çinko, çinko lehimi, tutya 52810 spencer kısa ceket 52811 spend a penny işemek 52812 spend money like water su gibi pul harcamak 52813 spend (pul) harcamak, geçirmek, tüketmek, bitirmek, kaybetmek 52814 spending money cep harçlığı 52815 spending harcama, sarf etme 52816 spendthrift müsrif, savurgan 52817 spent fuel kullanılmış yakıt 52818 spent kullanılmış, tükenmiş, bitkin, perişan 52819 sperm nucleus sperma çekirdeği 52820 sperm oil ispermeçet yağı 52821 sperm whale ispermeçet balinası 52822 sperm atmık, sperm, meni 52823 spermaceti ispermeçet 52824 spermaduct sperma arnası 52825 spermary testis, erbezi, haya 52826 spermatic testise ait, spermatik 52827 spermato- (önek) tohum 52828 spermatophyta tohumlu ösümlükler 52829 spermatozoon erkek dölleme hücresi 52830 spermo- (önek) tohum, sperma 52831 spew kusmak 52832 sphacelate çürümek, kangrenleşmek 52833 sphacelation kangren olma, çürüme 52834 sphacelous kangren olmuş 52835 sphagnum sfagnum, bataklık yosunu 52836 spheno- (önek) kama şeklinde 52837 sphenography çivi yazısı 52838 sphenoid sfenoid, kama biçiminde 52839 sphenoidal sinus sfenoidal sinüs 52840 sphenoidal sfenoidal 52841 spheral küresel 52842 sphere yuvar, küre, alan, çevre, sınıf, tabaka 52843 spherical aberration küresel aberasyon, küresel sapınç 52844 spherical surface küresel yüzey 52845 spherical trigonometry küresel trigonometri 52846 spherical valve küresel vana 52847 spherical küresel 52848 spheroid sferoit, küremsi, toparsı 52849 spheroidal küremsi 52850 spherometer sferometre, küreölçer 52851 spherule kürecik 52852 sphincter sfinkter, büzgenkas 52853 sphinx sfenks 52854 sphygmograph nabızölçer 52855 sphygmometer kandaki basıncı ölçmeye yarayan alet 52856 sphygmus nabız 52857 spica başak 52858 spicate başaklı, sivri uçlu 52859 spice bahar, baharat, edviye, tat veren şey, baharat katmak 52860 spicery baharat 52861 spiciness nüktelilik, edepsizlik 52862 spick-and-span tertemiz, yepyeni, gıcır gıcır 52863 spicular iğne gibi, iğne biçiminde 52864 spicule iğne gibi sivri şey, spikül, diken 52865 spicy baharlı, baharatlı, açık saçık, edepsiz, muzır 52866 spider web örümcek ağı 52867 spider örümcek 52868 spider's web örümcek ağı 52869 spidery örümcek gibi, örümcekli 52870 spiel konuşma, söz, ağız kalabalığı, nutuk, konuşmak 52871 spiffing çok güzel 52872 spifflicate dayak atmak 52873 spigot fıçı tapası, ağaç musluk 52874 spike knot uzun budak, boylama budak 52875 spike one's guns josparını bozmak 52876 spike sivri (demir/vb.) uç, sivri uçlu şey, krampon çivisi, başak 52877 spiked çivili, başaklı, içkili 52878 spikenard Hint sümbülü 52879 spiky çivili, sivri uçlu, inatçı 52880 spile tahta tapa, tahta tıkaç, fıçı musluğu 52881 spilehole tapa deliği 52882 spill blood kan dökmek 52883 spill the beans ağzından kaçırmak, açığa vurmak, ötmek 52884 spill dökmek, dökülmek, üstünden atmak 52885 spillage döküntü, saçılma 52886 spillikin mikado oyunu 52887 spillway dolu savak, taşma savağı 52888 spin a yarn palavra atmak, hikâye anlatmak 52889 spin dryer santrifüjlü çamaşır kurutma kılgası 52890 spin its cocoon (böcek) kozasını örmek 52891 spin out gereksiz yere uzatmak 52892 spin tunnel viril tüneli 52893 spin (iplik) eğirmek, (ağ) örmek, fırıl fırıl döndürmek, (tenis/vb.) kesme vuruş yapmak, kesmek, hızla dönmek, fırıl fırıl dönme, gezinti 52894 spinach ıspanak 52895 spinal canal omurga arnası 52896 spinal column belsümüğü, omurga 52897 spinal cord omurilik 52898 spinal curvature kamburluk 52899 spinal nerve omurilik siniri, belsümüğü siniri 52900 spinal belsümüğüyle ilgili 52901 spindle fibre iğ lifi 52902 spindle tree iğağacı 52903 spindle iğ, mil, dingil 52904 spindly uzun, ince ve zayıf 52905 spindrift dalga serpintisi 52906 spine omurga, belsümüğü, hayb, diken 52907 spined dikenli, omurgalı 52908 spinel spinel 52909 spineless omurgasız, korkak, yüreksiz 52910 spinescent dikenli 52911 spinet piyanoya benzer bir tür çalgı 52912 spinnaker büyük yelken 52913 spinner eğirici, topaç, örümcek 52914 spinneret iplik memeciği, memecik 52915 spinney koru, çalılık 52916 spinning machine iplik kılgası 52917 spinning mill iplikhane, iplik fabrikası 52918 spinning nozzle iplik memeciği 52919 spinning wheel çıkrık 52920 spinning eğirme, bükme 52921 spinoff yan ürün 52922 spinose dikenli 52923 spinster evlenmemiş yaşlı kız, kız kurusu 52924 spinule dikencik, iğnecik 52925 spiny skinned animals derisidikenliler 52926 spiny dikenli, şaşırtıcı 52927 spiracle solunum deliği 52928 spiral chute helezoni oluk, sarmal oluk 52929 spiral conveyor helezon taşıyıcı 52930 spiral hose spiral hortum 52931 spiral spring helezoni yay, sarmal yay 52932 spiral staircase spiral merdiven, döner merdiven 52933 spiral tube spiral boru 52934 spiral helezon, helis, spiral, sarmal, helezoni, döne döne inmek/çıkmak 52935 spirant sızıcı, sızıcı şey, sessiz harf 52936 spirantization sızıltılaşma 52937 spire kulenin sivri tepesi 52938 spired helezoni, sarmal 52939 spirillum spiril 52940 spirit lamp ispirto ocağı, kamineto 52941 spirit level tesviyeruhu, düzeç 52942 spirit can, yürek, cin, peri, ruh, heyecan, canlılık, heves, ruh, tutum, gerçek anlam, öz, (viski/vb.) sert alkollü içki, ispirto, canlandırmak, cesaret vermek 52943 spirited canlı, ateşli, cesaretli, hevesli 52944 spiritedness zindelik, canlılık 52945 spiritism tinselcilik 52946 spiritless cansız, ruhsuz, cesaretsiz, sönük, donuk 52947 spirits alkol, sert içki, ruh hali, keyif 52948 spiritual ruhi, manevi, dinsel, mukaddes, ruhani, zencilerin söylediği ilahi 52949 spiritualism tinselcilik, spiritualizm 52950 spiritualist spiritualist, tinselci 52951 spirituality tinsellik, ruhsallık, manevilik 52952 spirituous alkollü, ispirtolu 52953 spirochaete spiroketa 52954 spirogyra spirogira 52955 spiry sivri 52956 spit in sb's face birinin yüzüne tükürmek 52957 spit şiş, kebap şişi, dil, saplamak, tükürmek, tükürük 52958 spite kin, garez, kasten kızdırmak, sinir etmek 52959 spiteful kinci, hain 52960 spittle tükürük, salya 52961 spittoon tükürük hokkası 52962 spiv beleşçi, dolandırıcı 52963 splash erosion sıçratma erozyonu 52964 splash lubrication çarpma usulü ile yağlama 52965 splash out pul saçmak 52966 splash (su/çamur/vb.) sıçramak, sıçratmak, (out ile) pul saçmak, sıçrayan çamur, leke, şapırtı, gösteriş, caka, fiyaka 52967 splashboard çamurluk 52968 splashdown suya iniş, denize iniş 52969 splasher tekerlek çamurluğu 52970 splashproof serpintiden muhafazalı 52971 splashy ıslak, çamurlu 52972 splat şapırtı 52973 splatter su sıçratmak 52974 splay eğim, meyil, şev, şev vermek, meyil vermek 52975 spleen dalak, terslik, huysuzluk 52976 spleenful huysuz 52977 spleenish huysuz, aksi 52978 splendent ışıklı, parlak, mükemmel, gösterişli 52979 splendid görkemli, muhteşem, çok güzel, çok parlak, mükemmel, çok iyi 52980 splendidness görkem, gösteriş, parlaklık 52981 splendiferous göz kamaştıran 52982 splendor bkz.splendour 52983 splendour parlaklık, görkem, tantana, ihtişam 52984 splenetic titiz, huysuz, öfkeli 52985 splenic dalakla ilgili 52986 splice (örerek/yapıştırarak) tutturmak, eklemek, uçlarını birbirine eklemek, bağlantı yeri, ekleme 52987 splicer yapıştırıcı, yapıştırma aygıtı, birleştirici 52988 spline eğri cetveli, kama, çubuk, yiv, oluk 52989 splint bone sümüğün iç tarafındaki çıkıntı 52990 splint coal arduvazlı kömür 52991 splint süyek, cebire, kırık sarmada kullanılan tahta 52992 splinter kıymık, yarıp uzun parçalara ayırmak 52993 splinterproof kırılmaz, dağılmaz, çatlamaz, kurşun geçirmez 52994 split crankcase iki parçalı karter 52995 split hairs kılı kırk yarmak 52996 split nut yarık somun 52997 split one's sides with laughter uğunmak 52998 split one's sides gülmekten kırılmak 52999 split personality bölünmüş şahsiyet 53000 split pin kopilya, emniyet mandalı 53001 split pulley iki parçalı kasnak 53002 split ring yarık halka, yarık bilezik 53003 split rivet yarık perçin 53004 split second an, lahza, saniye 53005 split yarmak, yarılmak, sökülmek, yırtılmak, yarılmak, ayırmak, bölmek, ayrılmak, bölünmek, ayrılmak, dağılmak, bölmek, paylaşmak, bölüşmek, yarık, çatlak, bölünme, ayrılık, ihtilaf, bozuşma, hisse, pay 53006 split-level odaları değişik seviyelerde olan 53007 split-second watch kronometre 53008 split-up pay dağıtma 53009 splitter yarıcı, delici 53010 splitting (baş ağrısı/vb.) keskin, şiddetli 53011 splodge leke, benek, lekelemek, bulaştırmak 53012 splotchy lekeli, benekli 53013 splurge gösteriş, fiyaka, gösteriş yapmak 53014 splutter şapırdamak, şaşkınlık ya da öfkeden karmakarışık şeyler söylemek 53015 spoil bank cüruf yığını 53016 spoil çalınmış mal, ganimet, berbat etmek, mahvetmek, bozmak, içine etmek, bozulmak, çürümek, şımartmak 53017 spoiled child şımarık çocuk 53018 spoiler spoyler 53019 spoilsport oyunbozan kimse, bozguncu 53020 spoilt şımarık 53021 spoke tekerlek parmağı, pille, kulp, tutacak, (bisiklette) jant teli 53022 spoken English konuşulan ingilizce, konuşma ingilizcesi 53023 spoken language konuşma dili, sözlü dil 53024 spoken konuşulan, sözlü 53025 spokeshave kürekçi rendesi, parmaklık rendesi 53026 spokesman sözcü 53027 spoliate yağmalamak 53028 spoliation yağma etme, talan 53029 spondyl omur 53030 sponge bag sugeçirmez tuvalet çantası 53031 sponge cake pandispanya 53032 sponge on -ın sırtından geçinmek, otlakçılık etmek 53033 sponge sünger, otlakçı, beleşçi, asalak, süngerle silmek, otlanmak, sırtından geçinmek, otlakçılık etmek 53034 sponge-down süngerle kurutma 53035 sponger otlakçı, beleşçi, asalak 53036 spongy bone süngersi sümük 53037 spongy parenchyma süngerdoku, sünger parankiması 53038 spongy süngersi, sünger gibi, yumuşak 53039 sponsion kefalet, birinden emin olma 53040 sponson sponson, çıkma 53041 sponsor kefil, ünalgı-sınalgı bağdarlamasının masraflarını karşılayıp reklam yapan firma, kefil olmak, korumak 53042 sponsorial kefil olan, destekleyen 53043 sponsorship kefil, destek, himaye, kefalet 53044 spontaneity kendiliğinden olma, kendiliğinden yapma 53045 spontaneous combustion spontane tutuşma, kendiliğinden tutuşma 53046 spontaneous generation abiyogenez 53047 spontaneous igniton otomatik ateşleme 53048 spontaneous reaciton kendiliğinden olan reaksiyon 53049 spontaneous öz özüne olan, kendiliğinden olan, doğal, içten gelen 53050 spontaneously kendiliğinden, kendi kendine 53051 spoof parodi 53052 spook hayalet, hortlak 53053 spooky ürkünç, korkunç 53054 spool box buat, kutu 53055 spool makara 53056 spoon bit kaşık matkabı 53057 spoon kaşık, kaşıkla almak, kaşıklamak 53058 spoonbill kaşıklı balıkçıl, spatül kuşu 53059 spoonful kaşık dolusu 53060 spoony sersem, aklı başından gitmiş 53061 sporadic ara sıra görülen, seyrek, dağınık 53062 sporangium sporkesesi, sporanj 53063 spore case spor kılıfı 53064 spore spor 53065 sporo- (önek) tohum 53066 sporophyte sporofit 53067 sporozoa sporlular 53068 sport spor, yöndün, kafa dengi, gırgır kimse, sportmen kimse, şaka kaldıran kimse, eğlenmek, oynamak, gösterişli birşey takmak/giymek 53069 sporting sporcu, yöndüncü, sportmen 53070 sportive sportif, oyuncu, şakacı 53071 sports car yöndün arabası 53072 sports jacket yöndün ceketi 53073 sports wear yöndün giysisi 53074 sports yöndün karşılaşması 53075 sportsman sporcu, sportmen 53076 sportsmanlike sportmenliğe yaraşan 53077 sportsmanship sportmenlik 53078 sportswear spor giysi 53079 sporty sporcuya yakışır, gösterişli, şık, canlı, neşeli 53080 spot business peşin alışveriş 53081 spot cash emre hazır pul, peşin pul 53082 spot check rasgele yapılan tahkikat 53083 spot lamp spotlu lamba, efekt lambası 53084 spot landing çekit inişi 53085 spot market peşin alışveriş piyasası 53086 spot price spot fiyat, peşin fiyat 53087 spot remover leke çıkarıcı 53088 spot sugar lekeli şeker, benekli şeker 53089 spot transaction spot işlem, vadesiz işlem 53090 spot welding çekit kaynağı 53091 spot yer, orun, mahal, benek, çekit, leke, (yüzdeki) ben, namus lekesi, ayıp, güç durum, kısa reklam, projektör ışığı, hüküm giyme, mahkûmiyet, beneklemek, lekelemek, ayırt etmek, seçmek, görmek, tanımak, bulmak 53092 spotless lekesiz, tertemiz, pırıl pırıl, kusursuz 53093 spotlessness lekesizlik, temizlik 53094 spotlight projektör ışığı, halkın ilgisi, gündem 53095 spotted benekli, lekeli 53096 spottiness lekelilik, benek 53097 spotty benekli, çekitli, lekeli, eksik 53098 spousal evlilikle ilgili, evlenme, evlilik 53099 spouse eş, karı ya da koca 53100 spout fışkırtmak, fışkırmak, püskürmek, heyecanla okumak/konuşmak, içinden su, /vb.akan ağız, burun, uç, /vb.emzik, meme, musluk, oluk ağzı, fıskiye 53101 sprag eğleç takozu, dayak, payanda 53102 sprain burkmak, burkulma 53103 sprat bir tür ufak ringa balığı 53104 sprawl yayılarak oturmak/yatmak, (ösümlük) gelişigüzel yayılmak, yayılarak oturma ya da yatma, gelişigüzel yayılma, gelişme, büyüme 53105 spray condenser püskürtmeli kondansatör 53106 spray dyeing püskürtmeli boyama 53107 spray gun püskürtme tabancası, püskürteç 53108 spray nozzle püskürtme memesi 53109 spray paint püskürtme boya 53110 spray painting püskürtmeli boyama 53111 spray quenching püskürtmeli suverme 53112 spray tower püskürtme kulesi 53113 spray püskürtülen ilaç, püskürtülen sıvı, serpinti, püskürtme aracı, sprey, toz halinde serpmek, püskürtmek 53114 sprayer püskürteç, pülverizatör 53115 spraying machine püskürtme kılgası 53116 spread foundation yayık taban 53117 spread like wildfire ağızda sakız olmak 53118 spread oneself too thin kırk tarakta bezi olmak 53119 spread yaymak, yayılmak, yaymak, sermek, örtmek, açmak, açılmak, kenara çekilmek, sürmek, uzanıp gitmek, bölmek, bölüştürmek, dağıtmak, yayılış, dağılma, örtü, genişlik 53120 spreader yayıcı, serici, gübre serpme kılgası, dağıtıcı 53121 spree cümbüş, alem 53122 sprig ince dal, filiz 53123 sprightliness neşe, canlılık 53124 sprightly neşeli, şen, canlı 53125 spring a leak su sızdırmaya başlamak 53126 spring balance yaylı terazi, yaylı tartaç 53127 spring bearing yaylı yatak 53128 spring box yay kutusu, yay kovanı 53129 spring budding bahar sürgünü 53130 spring callipers yaylı pergel 53131 spring clamp yay kelepçesi 53132 spring contact yay kontağı 53133 spring equinox ilkbahar ılımı 53134 spring finger yay parmağı 53135 spring fork yay çatalı 53136 spring hook sustalı kanca 53137 spring into life birdenbire canlanıp harekete geçmek 53138 spring line üzengi hattı 53139 spring lock sustalı kilit, yaylı kilit 53140 spring mattress yaylı yatak 53141 spring needle yaylı iğne 53142 spring pin yaylı pim 53143 spring plate yay levhası 53144 spring pressure yay basıncı 53145 spring ring yaylı halka, yaylı bilezik 53146 spring screw yay vidası 53147 spring seat yay yatağı, yay oturağı 53148 spring shackle makas küpesi 53149 spring shock absorber yay amortisörü 53150 spring tension yay gergi direnci 53151 spring tide büyük gelgit 53152 spring up baş göstermek, çıkıvermek, türemek 53153 spring washer yaylı rondela 53154 spring water memba suyu, pınar suyu 53155 spring weight yay ağırlığı 53156 spring sıçramak, fırlamak, ortaya çıkıvermek, belirivermek, yaylanmak, çıkıp gelmek, sürpriz olarak hazırlamak/yapmak, sıçrama, fırlama, yay, zemberek, makas, esneklik, yaylılık, ilkbahar, köklem, pınar, bulak, memba, başlangıç, köken, neden 53157 spring-clean bahar temizliği, bahar temizliği yapmak 53158 springboard sıçrama tahtası, tramplen 53159 springe tuzak, kapan 53160 springer kemer üzengi taşı, atlayan kimse 53161 springhead pınar başı 53162 springing tıkama, doldurma 53163 springlike bahar gibi 53164 springy esnek, yaylı, elastik 53165 sprinkle serpmek, ekmek, saçmak, çiselemek, serpinti, çisenti 53166 sprinkler sprinkler, pülverizatör, püskürgeç 53167 sprinkling system yağmurlama jüyesi 53168 sprint tabana kuvvet koşmak, sürat koşusu 53169 sprinter sürat koşucusu 53170 sprit filiz, tomurcuk 53171 sprite peri, cin 53172 sprocket wheel dişli çark, dişli makara 53173 sprocket cer dişlisi, zincir dişlisi 53174 sprout filizlenmek, çıkarmak, filiz, tomurcuk, sürgün, brüksellahanası, küçüklahana 53175 spruce ladin ağacı, alaçam, şık, giyiminde titiz, temiz giyimli, temiz, derli toplu, şıklaştırmak, şık giydirmek 53176 spruceness zarafet, şıklık 53177 sprung yaylı 53178 spry dinç, canlı, çevik, faal 53179 spud kazma, ketmen, toka, kerki, çisil 53180 spume köpük 53181 spumescent köpük gibi, köpüklü 53182 spumous köpüklü 53183 spumy köpüklü 53184 spun glass cam lifi, cam ipliği 53185 spun eğilmiş, bükülmüş 53186 spunk cesaret, bel, meni 53187 spunky cesur, seksi 53188 spur gear düz dişli 53189 spur pinion fener dişli, düz dişli 53190 spur mahmuz, teşvik eden şey, dürtü, güdü, mahmuzlamak, kışkırtmak 53191 spurge sütleğen 53192 spurious counts yanlış sayımlar 53193 spurious pulse yanlış darbe 53194 spurious sahte, taklit, düzme 53195 spurn tekme ile kovmak, reddetmek, burun kıvırmak 53196 spurred mahmuzlu 53197 spurt fışkırmak, fışkırtmak, fışkırma, sızma, atak, çaba, gayret 53198 sputter kekelemek, kekeler gibi konuşmak, guruldamak, kuru gürültü 53199 sputtering pülverizasyon, püskürtme 53200 sputum salya, tükürük 53201 spy satellite casus uydu 53202 spy casus, gözetleme, casusluk etmek, gözetlemek, uzaktan görmek, farketmek 53203 spyglass küçük dürbün 53204 squabble ağız kavgası, deyişme, atışma, patırtı, (önemsiz bir şey için) dövüşmek, mübahase etmek, çekişmek, ağızlaşmak, sözleşmek, patırtı çıkarmak 53205 squabbler kavgacı 53206 squabby bodur 53207 squad car sakçı arabası 53208 squad takım, ekip, küçük türküm, manga 53209 squadron filo, süvari bölüğü 53210 squalene skualen 53211 squalid kirli, pis, sefil, bakımsız 53212 squalidly sefalet içinde 53213 squalidness pislik, sefillik, sefalet 53214 squall front sağanak cephesi 53215 squall yaygara koparmak, feryat etmek, ciyak ciyak bağırmak, yaygara, feryat, bora 53216 squally sağanaklı, boralı 53217 squama balık pulu, kabuk 53218 squamous derisi pullu 53219 squander boş yere harcamak, saçıp savurmak, israf etmek, çar çur etmek 53220 squanderer müsrif kimse 53221 squandering müsrif, çarçur eden, israf etme, müsriflik 53222 square accounts with fit olmak (ödeşmek) 53223 square centimetre santimetre kare 53224 square deal dürüst muamele 53225 square engine kare kozgaltka 53226 square foot ayak kare 53227 square inch inç kare 53228 square kilometer kilometre kare 53229 square meal dört dörtlük yemek, doyurucu yemek 53230 square measure yüzey ölçü birimi 53231 square meter metre kare 53232 square millimetre milimetre kare 53233 square number kare sayı 53234 square nut dört köşe somun 53235 square off boks için hazırlanmak 53236 square one en baş, başlangıç çekidi 53237 square one's shoulders omuzlarını dikleştirmek 53238 square root karekök 53239 square stern düz kıç şekli, ayna kıç 53240 square the circle olmayacak duaya amin demek 53241 square timber kadron, dördül direk 53242 square up hesabı ödemek 53243 square dördül, kare, alan, meydan, gönye, kare, örümcek kafalı, çağının gerisinde kalmış, eski kafalı kişi, kesirsiz, tam, eşit, dürüst, doğru, insaflı, açık, kesin, eski kafalı, eşit, başabaş, dört köşe yapmak, karesini almak, doğrultmak, (hesabı) ödemek, temizlemek, görmek, halletmek, düzeltmek, yoluna koymak, ödeşmek, rüşvetle bir işi halletmek, -e uymak, bağdaşmak, dosdoğru, direkt 53244 squareness kare oluş, dürüstlük 53245 squarrose sert pullu 53246 squash ezmek, sıkıştırmak, ezilmek, sıkışmak, susturmak, bastırmak, şap sesi, pelte gibi ezilmiş şey, meyve suyu, meşrubat, kalabalık, izdiham, bir tür kapalı tenis oyunu, balkabağı 53247 squashy pelte gibi 53248 squat çömelmek, bağdaş kurup oturmak, gecekondu yaparak yerleşmek, bodur, bücür, bastıbacak, çömelme 53249 squatter (boş bina/vb.) bir yere izinsiz yerleşen kimse 53250 squaw kızılderili kadın 53251 squawk (tavuk/ördek/vb.) ciyaklamak, dırdır etmek 53252 squeak (fare/vb.) cik cik ses çıkarmak, gıcırdamak, gıcırdatmak, ötmek, gammazlık etmek, cikcik, gıcırdama, cığıltı 53253 squeaky gıcırtılı, tiz sesli, cızırtılı 53254 squeal ciyaklamak, ötmek, gammazlık etmek, ciyaklama, haykırış, bağırışma 53255 squeamish iğrenen, midesi hemen bulanıveren, alıngan, güç beğenir, çok titiz 53256 squeamishness titizlik, alınganlık, iğrençlik 53257 squeegee lastik süpürge 53258 squeezable sıkılabilir 53259 squeeze bottle sıkılabilen plastik şişe 53260 squeeze box akordeon 53261 squeeze money out of pul sızdırmak 53262 squeeze sıkmak, ezmek, sıkıştırmak, sığdırmak, tıkıştırmak, zorla koparmak, sızdırmak, sıkma, sıkıştırma, el sıkma, kalabalık, izdiham 53263 squeezer sıkma kılgası 53264 squelch susturmak, bastırmak 53265 squelcher yıkıcı darbe 53266 squib fişek, maytap, yergi, hiciv 53267 squid mürekkepbalığı 53268 squiggly eğri büğrü 53269 squill adasoğanı 53270 squinch payanda kemeri, köşe kemeri 53271 squint gözlerini kısmak, yan bakmak, şaşı bakmak, şaşılık, bakış, yan bakış 53272 squint-eyed şaşı gözlü, şaşı, tepegöz 53273 squire köyağası, bey, toprak sahibi 53274 squirm kıvranmak 53275 squirmy kıvranan 53276 squirrel sincap, dele 53277 squirt fışkırmak, fışkırtmak 53278 squish ezmek 53279 stab from the back arkadan vurmak 53280 stab in the back sırtından bıçaklamak, arkadan vurmak 53281 stab bıçaklama, bıçak yarası, deneme, bıçaklamak, (bıçak/ağrı/vb.) saplamak 53282 stabbing (ağrı/vb.) ani ve keskin, bıçak gibi 53283 stability factor kararlılık katsayısı 53284 stability sağlamlık, denge, değişmezlik, durağanlık, kararlılık, istikrar, kalımlılık, süreklilik 53285 stabilization fund döviz istikrar fonu 53286 stabilization stabilizasyon, sabit kılma, saptama, tespit etme 53287 stabilize değişmezleştirmek, dengede tutmak, sağlamlaştırmak 53288 stabilized warfare siper harbi 53289 stabilized stabilize 53290 stabilizer stabilizatör, dengeleyici 53291 stable equilibrium kararlı denge, değişmeyen denge 53292 stable foundation sağlam temel, devamlı özül 53293 stable manure ahır gübresi 53294 stable money istikrarlı pul 53295 stable state kararlı hal 53296 stable ahır, ahırdaki atlar, ahıra koymak, değişmez, durağan, sabit, kararlı, sağlam, sürekli, devamlı, kalıcı 53297 stableboy seyis yamağı 53298 stack the cards oyun çöngelerini hile ile düzenlemek 53299 stack yığın, istif, bolluk, baca, yığmak 53300 stacker yığıcı, istifçi 53301 stadia stadya 53302 stadium stadyum 53303 staff manager personel müdürü 53304 staff member eleman 53305 staff officer kurmay subay 53306 staff reductions personel indirimi 53307 staff regulations personel yönetmeliği 53308 staff sergeant üstçavuş 53309 staff değnek, çomak, asa, çalışanlar, memur kadrosu, orun, personel, kurmay, eleman sağlamak, personel sağlamak 53310 stag beetle geyikböceği 53311 stag party erkekler toplantısı 53312 stag erkek geyik 53313 stage a sit-in oturma grevi yapmak 53314 stage door tiyatronun arka kapısı 53315 stage manager sahne amiri 53316 stage of appeal hiyerarşi 53317 stage sahne, tiyatro sahnesi, tiyatro, sahne yaşamı, tiyatroculuk, aşama, evre, safha, menzil, konak, sahneye koymak, sahnelemek, sahneye konmaya elverişli olmak 53318 stagecoach posta arabası 53319 stagecraft sahne tekniği, tiyatro tekniği 53320 stager eski kurt, gedikli 53321 stagestruck sahne aşığı, tiyatro hastası 53322 stagflation stagflasyon 53323 stagger sendelemek, sendeleyerek yürümek, şaşırtmak, afallatmak, sersemletmek, ayrı ayrı zamanlara göre düzenlemek 53324 staggered derecelendirilmiş 53325 staggering sarsan, sallayan 53326 staging iskele, sahneye koyma 53327 stagnancy durgunluk 53328 stagnant water durgun su 53329 stagnant (su) akmaz, durgun, (iş/vb.) durgun, kesat 53330 stagnate durgunlaşmak 53331 stagnation durgunluk 53332 staid ciddi, sıkıcı 53333 stailized road stabilize yol 53334 stain remover leke çıkarıcı 53335 stain lekelemek, lekelenmek, boyamak, leke, boya, vernik 53336 stained glass renkli cam, mozaik cam 53337 stainless steel paslanmaz çelik 53338 stainless lekesiz, kusursuz, tertemiz, paslanmaz 53339 stair carpet merdiven yolluğu 53340 stair merdiven basamağı, pille, (ç.) merdiven, pilleken 53341 staircase merdiven, pilleken 53342 stairs carpet merdiven halısı 53343 stairs merdiven, pilleken 53344 stairway bkz.staircase 53345 stake out hudutlarını göstermek, kazıklarla çevirmek 53346 stake kazık, (eskiden) insanların öldürülmek, yakılmak, /vb.amacıyla bağlandığı kazık, kazığa bağlayarak öldürme, çıkar, ortaya konan pul, ç.ödül, kazığa bağlamak, kazıkla desteklemek, (pul/vb.) koymak, yatırmak, tehlikeye atmak 53347 stakes ödül 53348 stalactite sarkıt 53349 stalagmite dikit 53350 stale check geçersiz çek 53351 stale bayat, adi, yıpranmış 53352 stalemate (satranç) pat 53353 staleness bayatlık, yorgunluk 53354 stalk fibre sak lifi 53355 stalk sezdirmeden izleyip avlamak, yakalamak, azametle yürümek, sap, saplak 53356 stalked saplı 53357 stalking-horse siper arkasında gizlenme, maske 53358 stalkless sapsız, kulpsuz 53359 stalky saplı 53360 stall for time vakit kazanmaya çalışmak 53361 stall off oyalamak, atlatmak 53362 stall ahır, kora, önü açık küçük dükkân, tezgâh, (sinema/tiyatro/vb.'de) koltuk, bahane, kaçamak yanıt, durmak, duruvermek, stop etmek, stop ettirmek, ahıra kapatmak, çamur/vb.'ne saplanmak, oyalanmak, geciktirmek 53363 stallion aygır, damızlık at 53364 stalwart sağlam yapılı, gürbüz, iri yapılı, korkusuz, cesur, sağlam, günevinilir, sadık, ateşli yandaş 53365 stamen erkeklik kılganı, erkek kılgan 53366 stamina dayanma gücü, dayanıklılık, güç, direnç 53367 staminate ercikli, erciğe ait 53368 stammer kekelemek, kekeleme, kekemelik 53369 stammerer keke, kekeme 53370 stammering kekeleyen, kekeme 53371 stamp collecting pay toplama 53372 stamp collector pul koleksiyoncusu, filatelist 53373 stamp duty damga vergisi, damga resmi 53374 stamp mill maden değirmeni, ezme değirmeni 53375 stamp out yok etmek, kökünü kazımak, bastırmak, ezmek 53376 stamp pad ıstampa 53377 stamp tax pul vergisi 53378 stamp damgalamak, pul yapıştırmak, (pul) basmak, ayağını hızla yere vurmak, tepinmek, kafasına yerleştirmek, belleğine kazımak, pul, posta pulu, damga, ıstampa, iz, marka, işaret, alamet, tür, nitelik, karakter, zımba 53379 stampede (korkudan) darmadağınık kaçış, bozgun, panik 53380 stamping maden dövme parçası, presde basma 53381 stance duruş 53382 stanch bkz.staunch 53383 stanchion payanda, destek, direk, puntal 53384 stand a chance şansı olmak 53385 stand age meşcere yaşı 53386 stand aside bir yana çekilmek 53387 stand back geriye çekilmek 53388 stand behind arkasında durmak 53389 stand by with folded arms eli kolu bağlı kalmak 53390 stand by seyirci kalmak, hazır beklemek, destek olmak 53391 stand corrected yanıldığını kabul etmek 53392 stand down tanık yerini terk etmek 53393 stand for election saylavlar için adaylığını koymak 53394 stand for anlamına gelmek, desteklemek, katlanmak, çekmek 53395 stand guard nöbet tutmak 53396 stand on one's own feet kendi yağı ile kavrulmak 53397 stand on ısrar etmek 53398 stand out göze çarpmak, özünü göstermek, ileriye fırlamak 53399 stand over tehir edilmek, ertelenmek 53400 stand sth on its head altüst etmek 53401 stand still kımıldamadan durmak, hareketsiz durmak 53402 stand surety kefil olmak 53403 stand to reason akla yatmak 53404 stand trial mahkemede yargılanmak 53405 stand up for desteklemek, kayırmak 53406 stand up to karşı durmak 53407 stand up ayağa kalkmak, göğüs germek, dayanmak 53408 stand ayakta durmak, dikelmek, (ayağa) kalkmak, dikeltmek, durmak, kalmak, durma, duruş, mola, yer, mevki, durak, direnme, direniş, mukavemet, satış sergisi, tezgâh, işyeri, mağaza, dükkân, ayak, destek, sehpa, tribün, mahkemede tanık yeri 53409 stand-in dublör, vekil 53410 standalone bağımsız 53411 standard bearer bayraktar, sancaktar 53412 standard cable standart kablo 53413 standard cell standart pil 53414 standard compass miyar pusulası 53415 standard conditions standart şartlar 53416 standard costs standart maliyetler 53417 standard deviation standart sapma 53418 standard electrode standart elektrot 53419 standard equipment standart teçhizat 53420 standard error standart hata 53421 standard film standart yanka 53422 standard form standart biçim 53423 standard format standart format 53424 standard frequency standart frekans, ayar frekansı 53425 standard gauge normal ray açıklığı, normal hat 53426 standard length standart uzunluk 53427 standard of knowledge bilgi derecesi 53428 standard of living yaşam standardı 53429 standard of value değer standardı 53430 standard part standart parça, değişmeyen parça 53431 standard pressure standart basınç 53432 standard rate standart oran 53433 standard set standart takım 53434 standard size standart boy, normal boy, normal ebat 53435 standard solution standart çözelti 53436 standard star standart yıldız, ayar yıldızı 53437 standard state standart hal 53438 standard temperature normal sıcaklık, ölçünlü sıcaklık 53439 standard time normal sögen ayarı 53440 standard units standart birimler 53441 standard voltage normal gerilim 53442 standard standart, bayrak, sancak, ölçü, miyar, çama, standart, kabul edilen, standart 53443 standardization standardizasyon, standartlaştırma, ayarlama 53444 standardize standardize etmek 53445 standby yedek 53446 standee ayakta kalan kişi 53447 standing committee daimi encümen, daimi komite 53448 standing on one's head çok kolay bir şekilde 53449 standing order sürekli ödeme emri 53450 standing room ayakta duracak yer 53451 standing water durgun su 53452 standing ayakta duran, akmaz, durgun, sürekli, daimi, devamlı, süreklilik, devam, geçerlilik, yürürlük, saygınlık, şöhret, mevki 53453 standoffish soğuk, ciddi, itici 53454 standpipe dikey ve sabit boru 53455 standpoint görüş çekidi, görüş, bakım 53456 standstill durma, durgu, duraklama, sekte 53457 stannary kalay madeni, kalay ocağı 53458 stannic acid kalay asidi 53459 stannic stannik 53460 stannite stannit 53461 stanza şiir kıtası, kesim 53462 stapes üzengisümüğü 53463 staphylococcus stafilokok basili 53464 staple zımba teli, tel, lif, bir yerin başlıca ürünü, başlıca ürün, en önemli kısım, başlıca konu, esas, hammadde, zımbalamak 53465 stapler tel zımba 53466 star atlas gök atlası 53467 star bit yıldız uç 53468 star cluster yıldız kümesi 53469 star dust yıldız tozu, kozmik toz 53470 star dyeing yıldız boyama 53471 star map gök haritası 53472 star pinion ıstavroz dişlisi 53473 star point nötr çekit 53474 star yıldız, star, yıldız, talih 53475 star-shaped yıldız biçimli 53476 starboard sancak 53477 starch gum dekstrin 53478 starch paste nişasta kolası 53479 starch sugar nişasta şekeri, glükoz 53480 starch nişasta, kola, kolalamak 53481 starched kolalı 53482 starchy foods karbonhidratlı yiyecekler 53483 starchy nişastalı, kolalı, sert, katı, resmi 53484 stardom şöhret, yıldızlık 53485 stare (at ile) dik dik bakmak, gözünü dikip bakmak, gözünü dikip bakma, sabit bakış 53486 starfish denizyıldızı 53487 stargazer gökbilimci, astronom, yıldızbilimci, astrolog 53488 stargazing hayallere dalıp gitme, hayalcilik 53489 staring hareketsiz, sabit 53490 stark naked anadan doğma 53491 stark süssüz, sade, yalın, çıplak 53492 starless yıldızsız 53493 starlet henüz meşhur olmamış genç aktris 53494 starlight yıldız ışığı 53495 starling sığırcık 53496 starred yıldızlı, yıldız işaretli 53497 starry yıldızlı 53498 start a meeting toplantıyı açmak 53499 start back geri dönmek için yola çıkmak 53500 start from scratch sıfırdan başlamak 53501 start in paçaları sıvamak 53502 start off yola çıkmak, hareket etmek 53503 start out -mek niyetinde olmak, yola çıkmak 53504 start rolling harekete geçmek 53505 start up çalıştırmak 53506 start with a clean slate sil baştan yapmak 53507 start başlamak, başlatmak, çalışmak, çalıştırmak, irkilmek, sıçramak, yerinden hoplamak, (back ile) geri dönmek için yola çıkmak, (out ile) yola çıkmak, ayrılmak, başlangıç, başlama, kalkış, hareket, çıkış, start, sıçrama, irkilme, avans, avantaj 53508 starter button ateşleme düğmesi, marş düğmesi 53509 starter cable ateşleme kablosu 53510 starter push-button marş düğmesi 53511 starter marş, yoğurt mayası, yarışa katılan kişi/at, starter, çıkışçı, meze türünden ilk yemek 53512 starters bir öğünün ilk yemekleri 53513 starting button ateşleme düğmesi 53514 starting crank ilk hareket kolu 53515 starting friction başlangıç sürtünmesi 53516 starting motor marş kozgaltkası, ilk hareket kozgaltkası 53517 starting point başlangıç çekidi 53518 starting position başlama yağdayı, marş yağdayı 53519 starting marş, ilk hareket 53520 startle korkutmak, şaşırtmak, ürkütmek, ürkmek 53521 startling şaşırtıcı, ürkütücü, hayret verici, heyecanlı 53522 startup çalıştırma, açış 53523 starvation şiddetli açlık, açlıktan ölme 53524 starve açlıktan ölmek, açlıktan öldürmek, kurt gibi acıkmak, açlıktan ölmek 53525 starveling açlıktan ölmek üzere olan insan/döngül, gürisne 53526 state bank devlet bankası 53527 state bond devlet tahvili 53528 state capitalism devlet kapitalizmi 53529 State Conservatory Devlet Konservatuarı 53530 State Economic Enterprises Kamu iktisadi Teşebbüsleri 53531 State Employees Pension Fund Emekli Sandığı 53532 state hospital devlet hastanesi 53533 state monopoly devlet tekeli 53534 state of aggregation yığışım hali 53535 state of distress tehlikeli durum, çekinceli durum 53536 state of emergency olağanüstü hal, sıkıyönetim 53537 state of equilibrium denge hali, denge yağdayı 53538 state of mind ruh hali 53539 state of war savaş hali 53540 State Security Court Devlet Güvenlik Mahkemesi 53541 state durum, hal, vaziyet, yağday, mevki, görkem, debdebe, tantana, ihtişam, devlet, eyalet, heyecan, stres, ifade etmek, açıklamak, belirtmek, ayıtmak 53542 stated belirli, muayyen, düzenli, muntazam 53543 stateless yurtsuz, vatansız 53544 stateliness heybetlilik, görkem, ihtişam, heybet 53545 stately görkemli, debdebeli, tantanalı, soylulara ait 53546 statement of account hesap özeti 53547 statement of affairs iflas bilançosu 53548 statement söz, ifade, demeç, hesap 53549 stateroom özel lüks kamara, yataklı kabin 53550 states of matter maddenin halleri 53551 States Amerika 53552 statesman devlet adamı 53553 statesmanship siyaset 53554 static balance statik denge 53555 static charge statik yük 53556 static current statik akım, sürekli akım 53557 static economics statik ekonomi 53558 static electricity statik çıngı 53559 static energy statik enerji 53560 static error statik hata, duruk hata 53561 static friction statik sürtünme 53562 static lift statik kaldırma kuvveti 53563 static line paraşüt açma ipi 53564 static linguistics statik dilbilim 53565 static load statik yük, ölü yük 53566 static pressure statik basınç, duruk basınç 53567 static storage statik bellek, duruk bellek 53568 static değişmeyen, devinimsiz, duruk, dural, statik, ünalgı paraziti 53569 statical statik, dengeli, denk, durgun, değişmez 53570 statically statik olarak 53571 staticize statikleştirmek, duruklaştırmak 53572 statics dinginlikbilim, statik 53573 station house sakçı karakolu, istasyon binası 53574 station wagon steyşın araba, kaptıkaçtı 53575 station istasyon, durak, dayanacak, yer, mevki, karakol, merkez, toplumsal konum, makam, rütbe, yerleştirmek, dikmek 53576 stationary engine sabit kozgaltka 53577 stationary point durgun çekit 53578 stationary state sük-net yağdayı 53579 stationary wave stasyoner dalga, durağan dalga 53580 stationary yerinde duran, durağan, sabit 53581 stationer kırtasiyeci 53582 stationery kırtasiye 53583 stationmaster istasyon şefi 53584 statism devletçilik 53585 statist devletçi, istatistik uzmanı 53586 statistical istatistiksel, istatistiki 53587 statistician istatikçi 53588 statistics istatistik 53589 stator stator, duraç, duruk 53590 statoscope statoskop, hassas barometre 53591 statuary yontuculuk, heykeltıraşlık, yontular, heykeller 53592 statue yontu, heykel, timsal 53593 statuesque heykel gibi 53594 statuette heykelcik, küçük yontu 53595 stature boy, boy pos, endam, önem, kişilik 53596 status inquiry istihbarat 53597 status of ownership sahiplik hali 53598 status quo mevcut durum, statüko 53599 status durum, hal, toplumsal ya da mesleki durum, konum, mevki, statü, yasal durum 53600 statute barred zamanaşımına uğramış, geçersiz 53601 statute law yazılı hukuk 53602 statute of bankruptcy iflas kanunu 53603 statute yasa, kural, tüzük 53604 statutory declaration resmi beyanname 53605 statutory reserves statü yedekleri 53606 statutory kurallarla belirlenmiş, yasalarla saptanmış, yasal 53607 staunch (kan/vb.) akışını durdurmak, güvenilir, sadık, sağlam 53608 staunchness güvenilirlik, sağlamlık 53609 stave in fıçıda delik açmak, delinmek 53610 stave off defetmek, bertaraf etmek, savmak, geciktirmek 53611 stave fıçı tahtası, değnek, şiir kıtası, kesim 53612 stay bar gergi çubuğu 53613 stay bolt tespit cıvatası, setuskur 53614 stay in dışarı çıkmamak, evde kalmak 53615 stay on kalmaya devam etmek 53616 stay with him yanında kalmak 53617 stay kalmak, ...olarak kalmak, durmak, durdurmak, ertelemek, geciktirmek, sürdürüp tamamlamak, dayanmak, bastırmak, geçiştirmek, kalış, kalma, erteleme 53618 stay-at-home dört duvar arasında oturan kişi 53619 stay-in strike oturma grevi 53620 staysail velena yelkeni, flok yelkeni, velestralya 53621 stead yer 53622 steadfast sadık, dönmez 53623 steadfastness sabır, sebat 53624 steadily durmadan, boyuna, gittikçe, ısrarla, sebatla, muntazaman 53625 steadiness metanet, sabır, sarsılmazlık, sebatlık 53626 steady as a rock kaya gibi sağlam 53627 steady customer devamlı müşteri, sürekli müşteri 53628 steady flow kararlı akış, daimi akış 53629 steady sallanmaz, oynamaz, sağlam, sabit, şaşmaz, dönmez, düzgün, düzenli, muntazam, değişmez, sürekli, daimi, devamlı, sebatkâr, sarsılmaz, metin, akıllı uslu, aklı başında, mazbut, ciddi, sallanmaz hale getirmek, sabit kılmak, yatıştırmak, teskin etmek, durmadan, muntazaman, dost, sevgili, aşık 53630 steak biftek 53631 steal a glance göz ucuyla bakmak 53632 steal a kiss çaktırmadan öpmek 53633 steal away sıvışmak 53634 steal çalmak, aşırmak, hırsızlık yapmak, gizlice hareket etmek, süzülmek, kelepir 53635 stealth gizli iş ya da eylem, gizlilik 53636 stealthily gizlice, usulcacık 53637 stealthiness gizlilik 53638 stealthy gizlice yapılan, sinsi 53639 steam boat vapur, istimbot 53640 steam boiler buhar kazanı 53641 steam chest istim kutusu 53642 steam distillation buhar damıtması 53643 steam engine buhar kılgası, lokomotif 53644 steam gauge basıölçer, manometre 53645 steam generator buhar jeneratörü 53646 steam hammer buhar çekici, istim çekici 53647 steam heater buharlı ısıtıcı 53648 steam heating buharlı kalorifer 53649 steam jacket istim ceketi 53650 steam locomotive buhar lokomotifi 53651 steam pipe buhar borusu, istim borusu 53652 steam port buhar deliği 53653 steam power buhar gücü 53654 steam pressure gauge basıölçer, manometre 53655 steam pressure buhar basıncı 53656 steam pump buhar pompası 53657 steam roller buharlı silindir 53658 steam superheater buhar kızdırıcı 53659 steam trap buhar kapanı, buhar ayırıcı 53660 steam turbine buhar türbini 53661 steam up sinirlendirmek, kışkırtmak, buğulan(dın)mak 53662 steam valve buhar supabı 53663 steam buhar, buğu, güç, kuvvet, enerji, öfke, hiddet, istimle hareket etmek, gitmek, buhar salıvermek, dumanı çıkmak, buğusu çıkmak, buğuda/buharda pişirmek 53664 steam-tight buhar kaçırmaz 53665 steamer vapur 53666 steaminess buharlı olma 53667 steaming engine buhar kılgası 53668 steamroller buharlı yol silindiri, baskı yapmak, zorlamak 53669 steamship buharlı gemi 53670 steamy buharlı, buğulu 53671 stearate stearat 53672 stearic acid stearik asit 53673 stearic stearik 53674 stearin stearin, donyağı 53675 steatite sabuntaşı 53676 steed savaş atı, at 53677 steel ball çelik bilya 53678 steel bar çelik çubuk 53679 steel belt conveyor çelik bantlı konveyör, çelik kayışlı taşıyıcı 53680 steel belt çelik bant, çelik kayış 53681 steel cable çelik kablo 53682 steel coated çelik kılıflı 53683 steel engraving çelik oymacılığı 53684 steel pipe çelik boru 53685 steel plate çelik levha 53686 steel prop çelik direk 53687 steel ring çelik çember, çelik bilezik 53688 steel rope çelik halat 53689 steel shape çelik profili 53690 steel sheet çelik sac 53691 steel shell çelik zarf 53692 steel strip çelik şerit 53693 steel structure demir yapı 53694 steel tape çelik şerit 53695 steel tube çelik boru 53696 steel wire çelik tel 53697 steel wool çelik yün 53698 steel çelik, sertleştirmek, katılaştırmak 53699 steeliness sertlik, çelik gibi olma 53700 steelworks çelik fabrikası 53701 steely çelik gibi, sert, katı, sağlam 53702 steelyard topuzlu kantar 53703 steep dik, sarp, yalçın, (fiyat/miktar/vb.) çok fazla, haddinden fazla, aşırı, fahiş, suda bırakmak, ıslatmak, (çay) demlemek, demlenmek 53704 steepen dikleşmek, dikleştirmek 53705 steeplechase engelli koşu/at yarışı 53706 steepled kuleli 53707 steeplejack kule tamircisi, baca tamircisi 53708 steepness diklik, sarplık 53709 steer clear of kaçınmak 53710 steer hadım öküz, dümen kullanmak, dümenle yönetmek, seyretmek, yönetmek, bilgi, haber 53711 steerable yönetilebilir 53712 steerage dümen kullanma, ara güverte 53713 steerageway dümen dinleme hızı 53714 steering axle direksiyon dingili 53715 steering box direksiyon kutusu 53716 steering column direksiyon mili 53717 steering committee yönetim komitesi 53718 steering engine dümen kılgası 53719 steering gear direksiyon dişlisi, dümen donanımı 53720 steering mechanism direksiyon mekanizması 53721 steering nut direksiyon somunu 53722 steering post direksiyon kolonu 53723 steering rod direksiyon rodu 53724 steering shaft direksiyon şaftı 53725 steering tie rod akupleman çubuğu 53726 steering tube direksiyon borusu 53727 steering wheel direksiyon simidi, dümen dolabı 53728 steering dümen tutma, direksiyon 53729 steersman dümenci 53730 stein büyük bardak, bira bardağı 53731 stellar vault yıldız tonoz 53732 stellar yıldızlarla ilgili 53733 stellate leaves halka dizilişli yapraklar 53734 stellate yıldız biçiminde, yıldız şeklindeki 53735 stellite stellit 53736 stellular yıldızlarla süslenmiş 53737 stem from -den gelmek 53738 stem post baş bodoslaması 53739 stem ağaç gövdesi, sap, saplak, gövde, pruva, sap benzeri şey, pipo sapı, soy, köken, soy sop, kodak kökleri, (akışını) durdurmak 53740 stemless sapsız 53741 stemma soyağacı, şecere, soy 53742 stench kötü koku, leş kokusu, pis koku 53743 stencil kalıp, delikli marka kalıbı, işaret, harfler, marka, mumlu çönge 53744 steno- (önek) dar, ufak 53745 stenograph steno harfi, stenografi 53746 stenographer stenograf 53747 stenographic stenografik 53748 stenography stenografi, steno 53749 stenter frame germe kılgası 53750 stenter germe kurutma kılgası, ram, germek 53751 stentorian (ses) yüksek, güçlü, boğuk 53752 step back geri çekilmek 53753 step by step adım adım, yavaş yavaş 53754 step down azaltmak, düşürmek, inmek, çekilmek 53755 step in müdahale etmek, araya girmek 53756 step into sb's shoes birinin yerini doldurmak 53757 step on sb's toes birinin damarına basmak 53758 step on the gas gaza basmak 53759 Step on the gas! Gazla!, Çabuk ol! 53760 step on çiğnemek, üzerine adım atmak, ayak bastırmak 53761 step out of line çizginin dışına çıkmak 53762 step out dışarı çıkmak, eğlenceye gitmek 53763 step up artırmak, yükseltmek, artmak, yükselmek, çıkmak 53764 step adım, basamak, ayak sesi, ayak izi, girişim, önlem, tedbir, kademe, derece, ç, seyyar merdiven, adım atmak, girmek, basmak 53765 step- (önek) üvey 53766 step-down azaltan, düşüren 53767 stepbrother üvey erkek kardeş 53768 stepchild üvey çocuk 53769 stepdaughter üvey kız 53770 stepfather üvey baba 53771 stepladder seyyar merdiven 53772 stepmother üvey anne 53773 stepparent üvey anne ya da baba 53774 steppe bozkır, step 53775 stepping stone atlama tahtası 53776 steps seyyar merdiven, seyyar merdiven 53777 stepsister üvey kız kardeş 53778 stepson üvey oğul 53779 steradian steradyan 53780 stere ster 53781 stereo recording stereo kayıt 53782 stereo stereo pikap/teyp/cihaz, müzik seti, stereo 53783 stereobate temel 53784 stereochemistry stereokimya 53785 stereographic stereografik 53786 stereography stereografi, üçboyutlu çizge 53787 stereoisomer stereoizomer 53788 stereoisomerism stereoizomerizm 53789 stereometry uzay geometri 53790 stereomicrophone stereo mikrofon 53791 stereophonic microphone stereofonik mikrofon 53792 stereophonic stereo 53793 stereophony stereofoni 53794 stereoplate streotip 53795 stereoscope setereoskop 53796 stereoscopic image üçboyutlu görüntü 53797 stereoscopic stereoskopik, üçboyutlu 53798 stereoscopy stereoskopi 53799 stereospecific stereoözgül 53800 stereotype klişeleşmiş örnek, beylik olay, beylik örnek, basmakalıp örnek 53801 stereotyped stereotip, basmakalıp, beylik 53802 stereotypy stereotipi 53803 sterile kısır, dölsüz, verimsiz, mikropsuz, steril, sıkıcı 53804 sterilization sterilizasyon 53805 sterilize kısırlaştırmak, mikropsuzlaştırmak, sterilize etmek 53806 sterilized sterilize 53807 sterilizer sterilize aleti, sterilizatör 53808 sterlet çığa balığı 53809 sterling sterlin 53810 stern chaser kıç topu 53811 stern heavy kuyruğu ağır 53812 stern light kuyruğu hafif 53813 stern post kıç bodoslaması 53814 stern sert, haşin, katı, acımasız, amansız, sert, şiddetli, kuvvetli, kıç 53815 sternal göğüs sümüğü ile ilgili 53816 sternness sertlik 53817 sterno (önek) göğüs 53818 sternpost kıç bodoslaması 53819 sternson bodoslama astarı 53820 sternum göğüs sümüğü 53821 sternutation aksırma, hapşırma 53822 sternway (gemi) geriye gitme 53823 steroid steroit 53824 sterol sterol 53825 stertorous horultulu 53826 stet düzelti yapılmayacağını belirten sözcük 53827 stethoscope stetoskop 53828 stetson geniş kenarlı fötr şapka 53829 stevedore rıhtım işçisi 53830 stew in one's own juice yaptığının cezasını çekmek 53831 stew pan güveç 53832 stew türlü, güveç, yahni, üzüntü, heyecan, telaş, hafif ateşte kaynatmak 53833 steward kahya, erkek hostes, kamarot, gemi garsonu, kahyalık yapmak, vekilharçlık yapmak 53834 stewardess hostes, kadın kamarot 53835 stewardship kâhyalık, idare, vakilharçlık 53836 stewed pişirilmiş 53837 stibine stibin 53838 stibium antimon 53839 stibnite stibnit 53840 stich mısra 53841 stick around beklemek, kalmak 53842 stick at sıkı çalışmaya devam etmek, yapmayı reddetmek 53843 stick by desteklemeye devam etmek 53844 stick in one's craw içi elvermemek 53845 stick in one's gizzard kursağında kalmak 53846 stick it out dayanmak 53847 stick like a burr kene gibi yapışmak 53848 stick like glue kene gibi yapışmak, sülük gibi yapışmak, sakız gibi yapışmak, kır-sakız olmak 53849 stick one's neck out özünü ateşe atmak 53850 stick one's nose into burnunu sokmak 53851 stick out dışarı çıkarmak, uzatmak, ucu çıkmak 53852 stick to one's guns ayak diremek 53853 stick to one's last çizmeden yukarı çıkmamak 53854 stick to bağlı kalmak, değiştirmeyi reddetmek, yapışmak 53855 stick together birbirine yapış(tır)mak, birbirinden ayrılmamak 53856 stick up for savunmak, tarafını tutmak 53857 stick up dikmek, dik durmak 53858 stick sopa, değnek, baston, saplamak, sançmak, saplanmak, koymak, sokmak, takmak, yapışmak, yapıştırmak 53859 stick-in-the-mud uyuşuk, ağır, tutucu, pısırık, eski kafalı 53860 stick-to-itive azimli, inatçı 53861 sticker yapışkan adam, etiket 53862 stickiness yapışkanlık 53863 sticking plaster plaster, yapışkan yakı 53864 stickle inatçılık etmek, titiz davranmak 53865 stickleback dikenli balık 53866 stickler disiplini seven, kılı kırk yaran kişi 53867 sticky yapış yapış, yapışkan, güç, zor, cimri 53868 stiff katı, sert, pek, eğilmez, bükülmez, tutulmuş, kasılmış, pekişmiş, sıkı, koyu, güç, zor, kuvvetli, şiddetli, soğuk, resmi, çok yüksek, fahiş, ceset, leş 53869 stiff-necked boynu tutulmuş, inatçı, dik başlı 53870 stiffen sertleşmek, katılaşmak, sertleştirmek, katılaştırmak, kasmak, kasılmak, ciddileşmek, soğuklaşmak 53871 stiffener rijidite çubuğu, berkitme çubuğu 53872 stiffness bükülmezlik, sertlik, rijitlik 53873 stifle boğmak, boğulmak, bastırmak, tutmak, zaptetmek 53874 stigma damga, namus lekesi, ayıp, tepecik 53875 stigmasterol stigmasterol 53876 stigmata tepecik 53877 stigmatic stigmatik 53878 stigmatize dağlamak, leke sürmek, küçük düşürmek 53879 stilbene stilben 53880 stilbite stilbit 53881 stile turnike 53882 stiletto ufak hançer 53883 still air durgun hava 53884 still life ölü doğa, natürmort 53885 still waters run deep durgun sular derinden akar 53886 still wine köpüksüz şarap 53887 still hareketsiz, kıpırdamadan, sessiz, durgun, rüzgârsız, esintisiz, dalgasız, durgun, (şarap/vb.) köpüksüz, gazsız, hâlâ, yine de, buna rağmen, yatıştırmak, sakinleştirmek, susturmak, sessizlik, sakinlik, imbik 53888 stillage sehpa, ayak 53889 stillbirth ölü doğmuş çocuk 53890 stillborn ölü doğmuş 53891 stillness hareketsizlik, sessizlik, durgunluk 53892 stilly sessiz, durgun 53893 stilt ayaklık, cambaz ayaklığı 53894 stilted çok resmi, azametli, tumturaklı 53895 stiltedness aşırı resmiyet 53896 stimulant uyarıcı, tahrik edici şey, uyarıcı ilaç 53897 stimulate uyarmak, canlandırmak, kışkırtmak, uyandırmak, kamçılamak, tahrik etmek, teşvik etmek, özendirmek, gayrete getirmek 53898 stimulating canlandırıcı, uyandırıcı 53899 stimulation dürtme, teşvik, uyarma, uyarım 53900 stimulus uyaran, uyarıcı 53901 sting sokmak, sançmak, acıtmak, sızlatmak, yakmak, acımak, sızlamak, yanmak, batma, acı, sızı, (arı/akrep/vb.) iğne, ısırgan tüyü 53902 stinger arı iğnesi, diken, kırıcı söz 53903 stinginess cimrilik 53904 stinging kaşındırıcı, ısıran, acı verici 53905 stingless dikensiz, iğnesiz, etkisiz 53906 stingo kuvvetli bira 53907 stingray dikenli bir tür iri vatoz 53908 stingy cimri, pinti 53909 stink like a polecat leş gibi kokmak 53910 stink out kötü koku ile kaçırmak 53911 stink to high heaven leş gibi kokmak 53912 stink pis kokmak, leş gibi kokmak, berbat olmak, pis koku 53913 stinkbug pis kokulu bir böcek 53914 stinking pis kokulu, kokmuş, berbat, çok 53915 stint dar tutmak, yeteri kadar vermemek, kısmak, esirgemek, cimrilik etmek, tutumlu hareket etmek, hasislik etmek, belli bir iş/görev, sınır, had 53916 stinted sınırlı 53917 stipe sap 53918 stipend mevacip, maaş, tekaüt, vergin 53919 stipendiary maaşlı 53920 stipple çekitlerle çizmek/boyamak/resim yapmak 53921 stippling çekitleme işi 53922 stipulate şart koşmak, öngörmek 53923 stipulation şart koşma, şart 53924 stipule kulakçık, yan yaprak 53925 stir about dolaşmak 53926 stir up a hornet's nest belayı aramak 53927 stir up (sorun) çıkarmak 53928 stir karıştırmak, kıpırdamak, kımıldamak, kıpırdatmak, kımıldatmak, harekete geçirmek, canlandırmak, karıştırma, hareket, canlılık, heyecan, telaş 53929 stirpes sülale, kodak, soy 53930 stirrer karıştırıcı 53931 stirring times heyecanlı günler 53932 stirring heyecanlı, heyecanlandırıcı 53933 stirrup bone üzengi sümüğü 53934 stirrup üzengi 53935 stitch dikiş, ilmik, ani ve keskin sancı, batma, dikmek, dikiş dikmek, dikişlerle süslemek, sırımak 53936 stitchery iğne işi, işleme 53937 stiver önemsiz şey 53938 stoa revak, kemeraltı 53939 stoat kakım, as 53940 stochastic stokastik, tahmini 53941 stock account sermaye hesabı, stok hesabı 53942 stock book envanter defteri 53943 stock broker borsa acentesi 53944 stock car yarış arabası 53945 stock certificate hisse senedi sertifikası 53946 stock company anonim şirket 53947 stock control stok kontrol 53948 stock corporation sermaye şirketi 53949 stock dividend hisse senedi temettü 53950 stock dove yabani güvercin 53951 stock dye ana boya 53952 stock exchange borsa, menkul kıymetler borsası 53953 stock farming döngülcülük, döngül yetiştirme 53954 stock in trade dükkandaki mal, sermaye, stok, kuvvetli taraf 53955 stock liquor ana banyo 53956 stock lodger hisse senedi defteri 53957 stock market order borsa emri 53958 stock market kıymetli çönge piyasası 53959 stock price hisse bedeli 53960 stock solution ihtiyat çözeltisi 53961 stock taking envanter 53962 stock vat ana küp 53963 stock yield hisse senedi getirisi 53964 stock stok, mevcut mal, hisse senedi, devlet tahvili, ağaç gövdesi, kütük, çiftlik döngülleri, soy, nesil, (tüfek) kundak, sap, kabza, şebboy çiçeği, stok etmek, beylik, basmakalıp, alelade, beklenen, damızlık, stok olarak elde tutulan 53965 stock-still hiç hareket etmeden, kıpırdamadan, hareketsiz 53966 stockade şarampol 53967 stockbreeder büyükbaş döngül 53968 stockbroker borsa tellalı 53969 stockfarming büyükbaş döngül yetiştirme 53970 stockholder hissedar, pay sahibi, ortak 53971 stockholding hissedarlık 53972 stockiness bodurluk 53973 stockinet jarse kumaş 53974 stocking uzun çorap 53975 stockist stokçu 53976 stockjobber borsa simsarı, borsa tellalı 53977 stocklist stok listesi 53978 stockman sığır çobanı 53979 stockpile yığmak, istiflemek 53980 stocks gemi inşaat kızağı 53981 stockstill hareketsiz 53982 stocktaking envanter yapma, stok sayımı 53983 stockturn stok devri 53984 stocky kısa ve kalın, bodur, tıknaz 53985 stodge tıkabasa yemek 53986 stodgy (yemek) sindirimi güç, ağır, ağır, sıkıcı, eski kafalı 53987 stogie uzun puro 53988 stoic acıya dayanıklı, sabırlı 53989 stoical acı dayanıklı, sabırlı 53990 stoicheiometric stokiyometrik 53991 stoicheiometry stokiyometri 53992 stoicism stoacılık 53993 stoke ateşe kömür, /vb.atmak, canlandırmak 53994 stokehold ocak dairesi 53995 stoker ateşçi 53996 stokes stokes, kinematik akışkanlık birimi 53997 stole bol giysi, şal 53998 stolid duygusuz, vurdumduymaz, kayıtsız, heyecansız, ruhsuz 53999 stolidity duygusuzluk, vurdumduymazlık, soğukluk 54000 stolon yeraltı filizi 54001 stoma gözenek 54002 stomach ache mide ağrısı 54003 stomach wall mide duvarı 54004 stomach mide, aşkazan, karın, iştah, istek, heves, katlanmak, dayanmak, kaldırmak 54005 stomachache karın ağrısı 54006 stomacher korsa, korsaj 54007 stomatitis ağız iltihabı 54008 stomato- (önek) ağız 54009 stomp paldır küldür yürümek/dans etmek 54010 Stone Age taş devri 54011 stone breaker taş kırma kılgası 54012 stone chips mıcır 54013 stone crusher konkasör, taş kırıcı 54014 stone curb taş kenar, taş bordür 54015 stone cutter taş kesme kılgası 54016 stone cutting taşçılık, taş kesme 54017 stone dust taş tozu 54018 stone fruit çekirdekli meyve, sert çekirdekli meyve 54019 stone hammer taşçı çekici, taş kırma çekici 54020 stone mason taşçı, taş ustası 54021 stone masonry taş kârgir 54022 stone pine fıstıkçamı 54023 stone pit taş ocağı 54024 stone quarry taşocağı 54025 stone saw taş testeresi 54026 stone tongs taş kıskacı 54027 stone wall taş duvar 54028 stone taş, değerli taş, mücevher, meyve çekirdeği, gr.lık ağırlık ölçüsü, taşlamak, taşa tutmak, çekirdeğini çıkarmak 54029 stone-blind tamamen kör, gözü hiç görmez 54030 stone-dead tamamen ölmüş, duvar gibi sağır 54031 stone's throw kısa mesafe, pek yakın 54032 stonechat kuyrukkakan 54033 stonecrop kayakoruğu 54034 stoned uyuşturucuyla uçmuş, zom, küfelik, matiz, zilzurna sarhoş 54035 stoneless çekirdeksiz 54036 stonemason taş ustası 54037 stonewall kaybetmemek için oynamak, ihtiyatla vurmak 54038 stoneware taş işi kap kacak 54039 stonework inşaatın taş kısmı 54040 stoniness taştan yapılmış olma, soğukluk 54041 stony taşlık, taşlı, taş gibi, acımasız, katı, sert, amansız, zalim 54042 stony-hearted taş yürekli 54043 stooge yardakçı 54044 stook ekin demetleri yığını, ekin demetlerini yığmak 54045 stool pigeon çığırtkan güvercin, gammaz kimse 54046 stool tabure, ketil, gaita 54047 stoop öne doğru eğilmek, kambur durmak, alçalmak, tenezzül etmek, eğilme, kambur durma, alçalma, tenezzül 54048 stop a gap tıkamak, kapamak, tıpalamak 54049 stop by uğramak, ziyaret etmek 54050 stop cock valf, vana 54051 stop dead birdenbire durmak 54052 stop down merceğin perdesini küçültmek 54053 stop drill faturalı matkap 54054 stop knob açma kapama düğmesi 54055 stop lamp stop lambası 54056 stop lever durdurma kolu 54057 stop light stop lambası, kırmızı trafik ışığı 54058 stop off yolculukta durmak, mola vermek 54059 stop over mola vermek 54060 stop payment çekin tediyesini durdurmak 54061 stop pin durdurma pimi 54062 stop press yenüne en son eklenen haber 54063 stop sb's mouth rüşvetle susturmak, konuşmasını engellemek 54064 stop short of tereddüt etmek, çekinmek 54065 stop up tıkamak 54066 stop durmak, durdurmak, önlemek, engellemek, durdurmak, mani olmak, alıkoymak, durmak, kesilmek, bitmek, kalmak, durmak, tıkamak, durdurma, durma, duruş, durak, dayanacak, engel, mani, çekit 54067 stopcock vana 54068 stopgap geçici önlem 54069 stoping kazı 54070 stoplight stop lambası 54071 stopover (yolculukta) mola, mola yeri 54072 stoppage in transitu takip hakkı 54073 stoppage durdurma, durma, tıkama, stopaj 54074 stopper tapa, tıkaç, durdurucu, durduran kimse 54075 stopping distance eğleç mesafesi 54076 stopping place durak, iskele 54077 stopping train posta treni 54078 stopping durma, durdurma, diş dolgusu 54079 stopple tıkaç, tapa 54080 stopwatch kronometre 54081 storable depolanabilir 54082 storage battery akümülatör 54083 storage dam biriktirme barajı 54084 storage density bellek yoğunluğu 54085 storage device bellek aygıtı 54086 storage dump bellek dökümü 54087 storage key bellek anahtarı 54088 storage mark bellek işareti 54089 storage medium saklama ortamı 54090 storage switch bellek anahtarı 54091 storage tank su deposu, depolama tankı 54092 storage depolama, depo etme, depoya koyma, ambar, depo, ardiye vergini 54093 storax buhur, günlük ağacı 54094 store up biriktirmek, yığmak, toplamak, istif etmek 54095 store stok, dükkân, mağaza, ambar, depo, bolluk, ç.erzak, kumanya, depolamak, depo etmek, ambara koymak, saklamak, biriktirmek, doldurmak 54096 storehouse ambar, depo 54097 storekeeper ambar memuru, dükkâncı, mağazacı 54098 storeroom ambar, depo, kiler 54099 stores erzak, kumanya 54100 storey (binada) kat 54101 storied katlı, tarihi 54102 stork leylek 54103 storm centre kasırga merkezi 54104 storm cloud fırtına bulutu, tehlike işareti 54105 storm in a teacup bir bardak suda koparılan fırtına 54106 storm lantern gemici feneri 54107 storm of applause alkış tufanı 54108 storm sewer sağanak lağımı 54109 storm signal fırtına işareti 54110 storm window çift pencere, soğuk havaya karşı ek pencere, kış mevsiminde pencereye ilave olunan dış kanat 54111 storm fırtına, öfke, kıyamet, heyecan, ani duygusal taşkınlık, yüksek ses, fırtına patlamak, fırtına çıkmak, çok öfkelenmek, kıyameti koparmak, hücum etmek 54112 stormproof fırtınaya karşı dayanıklı 54113 stormy fırtınalı, şiddetli, gürültülü, sinirli 54114 story writer romancı, hikâyeci 54115 story öykü, hikaye, nakil, nağıl, masal, yalan, martaval, masal, makale, (kiminse başından geçen) olay, (binada) kat 54116 storybook hikâye kitabı, roman 54117 storyteller öykü anlatan kimse, öykücü, masalcı, yalancı, martavalcı 54118 stout şişman ve iri yarı, kalın, kuvvetli, sağlam, cesur, yiğit, bir tür sert ve koyu bir bira 54119 stouthearted yürekli, yiğit, cesur 54120 stoutness şişmanlık, iriyarılık, sağlamlık, cesaret 54121 stove pipe soba borusu 54122 stove soba, fırın, ocak 54123 stow away biletsiz yolculuk etmek 54124 stow istif etmek, yerleştirmek 54125 stowage yükü istif etme, istif yeri, istif vergini 54126 stowaway kaçak yolcu, biletsiz sernişin 54127 stowing istifleme, dolgu 54128 strabismus şaşılık 54129 strabotomy şaşılık ameliyatı 54130 straddle ata biner gibi üzerine oturmak, bacaklarını iyice açıp oturmak/dikilmek 54131 strafe bombardıman, bombalamak 54132 strafing bombalama 54133 straggle düzensiz bir biçimde yayılmak, (türküm/sürü/bölük/vb.'den) arkada gitmek/yürümek 54134 straggler türkümden ayrılan kimse, başıboş döngül 54135 straight ahead dosdoğru, doğruca 54136 straight angle düz açı, doğru açı 54137 straight arch dik kemer 54138 straight away hemen, bir an önce 54139 straight bill of lading nama yazılı konşimento 54140 straight bond düz tahvil 54141 straight chassis düz şasi 54142 straight flute drill düz oluklu matkap 54143 straight from the shoulder dobra dobra 54144 straight loan teminatsız kredi 54145 straight off hemen, bir an önce 54146 straight out çekinmeden, açık açık 54147 straight razor ustura 54148 straight wave düzgün dalga 54149 straight düz, düz, paralel, düzenli, dürüst, kaçamak olmayan, doğru, dürüst, namuslu, eski kafalı, tutucu, geleneklere bağlı, karşı cinse ilgi duyan, zıtcinsî, ciddi, (içki) sek, düz, dümdüz, doğru, direkt, doğruca, dosdoğru, (yarış/vb.'de) düzlük 54150 straightaway hemen, derhal, bir an önce 54151 straightedge cetvel 54152 straighten düzeltmek, doğrultmak, düzelmek, doğrulmak, çözmek, halletmek 54153 straightforward doğru sözlü, açık sözlü 54154 straightforwardness dürüstlük, açık sözlülük 54155 straightness düz olma, dürüstlük, doğruluk 54156 straightway derhal 54157 strain a point özel muamele yapmak 54158 strain against vücuduyla bastırmak, itmek 54159 strain gauge gerilimölçer, uzama ölçeri, strengeyç 54160 strain measurement uzama ölçümü 54161 strain soy, ırk, kan, nesil, soydan ya da doğuştan gelen özellik, iz, eser, biçim, tarz, ifade, hava, melodi, ezgi, nağme, (at ile) germek, asılmak, zorlanmak, büyük çaba harcamak, zorlamak, zarar vermek, incitme, (against ile) vücuduyla bastırmak, itmek, gerginlik, gerilme, zora gelme, burkulma, burkulup incinme, zor, çaba 54162 strained yapmacık, sahte, zoraki, yorgun, gergin 54163 strainer süzgeç 54164 strait jacket deli gömleği 54165 strait boğaz, ç.sıkıntı, darlık, güç durum 54166 straiten daraltmak, sıkıştırmak 54167 straitjacket deli gömleği 54168 straitlaced bağnaz 54169 straits sıkıntı, darlık, güç durum, sıkıntı, darlık, güç durum 54170 strake şlam çukuru, çamur çukuru, borda kaplaması 54171 stramonium tatula 54172 strand kıyı, sahil, yalı, karaya oturmak, karaya oturtmak, halatın bir kolu, tel, iplik 54173 stranded wire bükülü tel 54174 stranded (gemi) karaya oturmuş, güç durumda, pulsuz 54175 strange looking tuhaf görünüşlü 54176 strange tuhaf, garip, kızık, acayip, yabancı, alışık olmayan 54177 strangely enough ne gariptir ki, buna rağmen 54178 strangely tuhaf tuhaf, garip şekilde, şaşılacak derecede 54179 strangeness tuhaflık, acayiplik, yabancılık 54180 stranger yabancı 54181 strangle hold boğucu hakimiyet 54182 strangle boğazlamak, boğazını sıkarak öldürmek 54183 strangulate boğmak, düğümlemek (bağırsak) 54184 strangulated hernia düğümlü fıtık 54185 strangulation boğulma, düğümlenme 54186 strangury idrar zorluğu 54187 strap kayış, şerit, atkı, bant, berber kayışı, ustura kayışı, kayışla bağlamak, kayışla dövmek 54188 strapless şeritsiz 54189 strapped meteliksiz 54190 strapping iri yarı, güçlü 54191 strata tabakalar, katmanlar 54192 stratagem savaş hilesi, tuzak 54193 strategic stratejik, elverişli, uygun 54194 strategist strateji uzmanı 54195 strategy strateji 54196 strathspey iskoç dansı 54197 straticulate katmanlı, katmanlar halinde 54198 stratification tabakalaşma, katmanlaşma, tabakalanma 54199 stratified tabakalı, katmanlı, üst üste binmiş 54200 stratiform stratiform 54201 stratify katmanlar halinde oluşturmak, katmanlaşmak 54202 stratigraphy stratigrafi, katmanbilgisi 54203 stratocumulus stratokumulus, yığınbulut 54204 stratosphere katyuvarı, stratosfer 54205 stratum katman, tabaka, kat, toplumsal sınıf, tabaka 54206 stratus stratüs, katmanbulut 54207 straw colour saman rengi, açık sarı 54208 straw hat hasır şapka 54209 straw saman, kamış, kamış çubuk, önemsiz şey 54210 straw-coloured saman rengi 54211 strawberry mark yüzdeki kırmızı leke 54212 strawberry tongue kırmızı lekeli dil 54213 strawberry tree kocayemiş 54214 strawberry çilek 54215 strawboard kaba mukavva 54216 strawy samanlı, saman gibi 54217 stray bullet serseri kurşun 54218 stray field kaçak alan 54219 stray radiation dağınık radyasyon, dağınık ışınım 54220 stray yolunu yitirmek, başıboş dolaşmak, azmak, doğru yoldan sapmak, doğru yoldan ayrılmak, uzaklaşmak, serseri, tek tük, rasgele, tesadüfi, kayıp, serseri, kaybolmuş çocuk/döngül 54221 streak yol, çizgi, çubuk, çizgilemek, yol yol yapmak, hızla geçmek, hızla gitmek 54222 streaked çubuklu, çizgili 54223 streaky damar damar, çubuklu, çizgili, yollu 54224 stream bed akarsu yatağı 54225 stream akarsu, çay, dere, akıntı, akım, yağmur, sel, gidiş, akış, eğilim, akmak, (rüzgârda) dalgalanmak 54226 streamer flama, fors 54227 streamlet derecik 54228 streamline (işyeri/vb.) verimlilik düzeyini artırmak, aerodinamik şekil vermek 54229 streamlined aerodinamik biçimli 54230 street door sokak kapısı 54231 street lighting sokakların aydınlatılması 54232 street market serbest piyasa 54233 street refuge rofüj, ortakaldırım 54234 street sprinkler arazöz, sulama taşıtı 54235 street sweeper balayöz, sokak süpürme aracı 54236 street sokak, küçe, cadde 54237 streetcar tramvay 54238 streets ahead of kat kat iyi 54239 streetwalker fahişe 54240 strength güç, kuvvet, dayanıklılık, dayanma gücü, sertlik, şiddet, etkililik 54241 strengthen güçlendirmek, sağlamlaştırmak, desteklemek, kuvvet vermek, güç kazanmak 54242 strengthener kuvvetlendirici, takviye edici şey 54243 strengthening kuvvetlendirici, güçlendirici, kuvvetlendirme, güçlendirme, takviye etme 54244 strengthless güçsüz, kuvvetsiz 54245 strenuous güç, ağır, yorucu, gayretli, faal, etkili 54246 strenuousness güçlülük, gayret, faaliyet 54247 streptococcus streptokok 54248 streptomycin streptomisin 54249 stress at break kopma gerilimi 54250 stress curve gerilme eğrisi 54251 stress tensor gerilme tansörü 54252 stress gerilim, gerginlik, sıkıntı, bunalım, stres, baskı, etki, önem, vurgu, önem vermek, üzerinde durmak, belirtmek, vurgulamak, üzerine basmak, vurgu koymak 54253 stressed syllable vurgulu hece 54254 stressed vurgulu 54255 stressful stresli 54256 stretch the truth abartmak 54257 stretch germek, uzatmak, gerilmek, uzamak, yayılmak, gerinmek, germe, gerilme, gerinme, gerginlik, geniş yer, uzam, aralıksız süre 54258 stretcher sedye 54259 stretcher-bearer teskereci 54260 stretchy uzar, esner 54261 strew saçmak, yaymak 54262 stria ince çizgi, çizik, yiv 54263 striate çizgili, yivli, oyuklu, ince çizgiler oluşturmak 54264 striated muscle çizgili kas 54265 striated rock çizgili taş, çizikli taş 54266 striated çizgili, damarlı 54267 stricken (dert/hastalık/vb.'den) çeken 54268 strickle ölçek sileceği, bileği taşı 54269 strict sıkı, dikkatli, sert, hoşgörüsüz, tam, katı, değişmez, titiz 54270 strictly sert biçimde, tam manasıyla, kesinlikle 54271 strictness sertlik, katılık 54272 stricture şiddetli eleştiri ya da kınama, ayıplama 54273 stride uzun adımlarla yürümek/geçmek, uzun adım 54274 strident (ses) keskin, tiz 54275 stridulate cırlamak 54276 stridulation tiz ses 54277 strife sorun, kavga, çekişme 54278 strigose sert kıllı 54279 strike a bad patch başı dara düşmek 54280 strike a balance dengeyi bulmak, denge sağlamak 54281 strike a bargain anlaşmaya varmak, uzlaşmak 54282 strike a cord hatırlatmak, aklına getirmek 54283 strike a light odluçöp çakmak 54284 strike a sour note tadını kaçırmak 54285 strike ballot grev oylaması 54286 strike breaker grev kırıcı işçi 54287 strike call grev çağrısı 54288 strike camp çadırları toplamak 54289 strike down yere sermek 54290 strike it rich başına talih kuşu konmak 54291 strike off kesip koparmak, uçurmak, basmak, çıkarmak 54292 strike oil şansı yaver gitmek 54293 strike on buluvermek, bulmak 54294 strike out -den çıkarmak, silmek 54295 strike root kök salmak 54296 strike the right note lafı gediğine oturtmak 54297 strike up çalmaya başlamak, (arkadaşlık) kurmak 54298 strike while the iron is hot demir tavında dövülür 54299 strike vurmak, çarpmak, çakmak, yakmak, yanmak, (kazarak/vb.) bulmak, çalmak, basmak, vurmak, grev yapmak, etkilemek, düşündürmek, bir izlenim bırakmak, aklına gelivermek, basmak, bulmak, vurma, vuruş, çarpma, (petrol/vb.) bulma, iş bırakımı, grev 54300 strike-prone grev eğilimli 54301 strikebound grev yüzünden çalışamayan 54302 strikebreaker grev kırıcı işçi 54303 striker grevci, vurucu 54304 striking force vurucu güç 54305 striking price icra fiyatı 54306 striking dikkat çekici, çarpıcı, gözalıcı 54307 string along boş vaatlerle kandırmak 54308 string band telli çalgılar orkestrası 54309 string bean çalıfasulyesi 54310 string instruments telli sazlar 54311 string out ipe asmak 54312 string piece döşeme kirişi 54313 string up asmak 54314 string sicim, ip, kendir, tel, bağ, şerit, kordon, dizi, sıra, boncuk, /vb.dizisi, hevenk, kılçık, sinir, koşul, şart, kayıt, ç, telli çalgılar, (çalgıya) tel takmak, ipliğe dizmek ya da geçirmek 54315 stringboard merdiven kirişi, merdiven böğürü 54316 stringed instrument telli çalgı 54317 stringed telli, ipe dizilmiş, iplikli 54318 stringency sıkılık, sertlik, pul darlığı, kesat 54319 stringent (kural) uyulması zorunlu, sıkı, katı, pul sıkıntısı çeken, darda 54320 stringer boyuna kiriş, takviye kirişi, çatı kuşağı 54321 stringiness lifli olma, tel tel olma 54322 strings telli çalgılar 54323 stringy incecik, sıska 54324 strip mining açık işletme 54325 strip off elinden almak, soymak 54326 strip (giysi/kabuk/vb.) soymak, yolmak, soymak, soyup soğana çevirmek, soyunmak, uzun ve dar parça, şerit, forma 54327 stripe kumaş yolu, çizgi, çubuk, biçim, tip 54328 striped goatfish barbunya 54329 striped çizgili, yol yol 54330 stripling delikanlı 54331 stripper striptizci 54332 stripping sıyırma, soyma, soyulma, stripping 54333 striptease striptiz 54334 stripy yollu, çizgili 54335 strive çalışmak, çabalamak, çekişmek, uğraşmak 54336 strobe stroboskop 54337 strobila kozalak 54338 stroboscope stroboskop 54339 stroboscopic stroboskopik 54340 stroke vuruş, çarpma, vurgun, darbe, inme, felç, özünden gitme, tutma, usul, yol, çaba, hareket, saatin vurması, kalem darbesi, hat, çizgi, okşama, okşayış, beklenmedik darbe, şanssızlık, yüzme tarzı, okşamak, (topa) vurmak, tımar vermek, okşamak, saykallamak 54341 stroll gezinmek, dolaşmak 54342 stroller gezinen kimse 54343 stroma stroma, ana doku 54344 strong acid koyu asit, kuvvetli asit 54345 strong box kasa 54346 strong drink sert içki 54347 strong language küfür 54348 strong man diktatör 54349 strong market fiyatların yükseldiği piyasa 54350 strong room kasa dairesi 54351 strong güçlü, kuvvetli, metin, sağlam, sert, keskin, şiddetli, ağır, (çay/vb.) koyu, ağır kokulu, (içki/sigara/vb.) sert 54352 strong-arm zor kullanan, zor kullanmak 54353 strong-minded bildiğinden şaşmayan, iradeli, azimli 54354 strongbox kasa 54355 stronghold kale 54356 strongly kuvvetle, sertçe, çok, pek, fazla 54357 strongman diktatör 54358 strontia stronsiya 54359 strontianite stronsianit 54360 strontium stronsiyum 54361 strop ustura kayışı 54362 strophe şiir kıtası 54363 stroppy huysuz, aksi 54364 structural defect malzeme hatası 54365 structural design yapı tasarımı 54366 structural formula yapı formülü 54367 structural linguistics yapısal dilbilim 54368 structural steel yapı çeliği 54369 structural yapısal 54370 structuralism yapısalcılık 54371 structuralist yapısalcı, yapısalcı 54372 structure yapı, bünye, yapı, bina, dikili, bütünüyle tasarımlamak, planlamak 54373 structured planlanmış 54374 structureless yapısız, plansız 54375 structurize yapılaştırmak 54376 struggle against terrorism terörle mücadele 54377 struggle for life yaşama uğraşı 54378 struggle savaşım, savaş, mücadele, çabalama, çaba, uğraş, gayret, çabalamak, uğraşmak, savaşım vermek, savaşmak, boğuşmak, mücadele etmek 54379 struggler savaşan kişi 54380 strum acemice çalmak, zımbırdatmak, tıngırdatmak 54381 struma guatr 54382 strumpet fahişe 54383 strung tel takmak, akort etmek 54384 strut kasıla kasıla yürümek, destek, payanda 54385 strutting kurumla yürüyen, payanda vurma 54386 strychnine striknin 54387 stub sigara izmariti, dip koçanı, kütük 54388 stubble ekin anızı, hafif uzamış sakal 54389 stubborn inatçı, direngen 54390 stubbornness inatçılık, dik başlılık 54391 stubby kısa ve kalın, güdük 54392 stucco duvar sıvası 54393 stuck şaşırıp kalmış, saplanmış, takılmış, yapışmış 54394 stuck-up kibirli, havalı, burnu büyük, şımarık 54395 stud bolt başsız bulon 54396 stud damızlık at, aygır, hara, iri başlı çivi, yaka düğmesi, çivilemek 54397 studding direklik kirişler 54398 studdingsail cunda yelkeni 54399 student öğrenci, okuvcu, talip, talebe, uzman 54400 students union öğrenci derneği 54401 studentship öğrencilik 54402 studfarm hara 54403 studhorse aygır 54404 studied iyice düşünülmüş 54405 studio camera stüdyo sınalgası 54406 studio light stüdyo ışığı, ışıldak 54407 studio stüdyo 54408 studious çalışkan, dikkatli 54409 studiousness çalışkanlık, dikkatlilik 54410 study group çalışma türkümü 54411 study çalışma, okuma, inceleme, taslak, çalışma odası, okumak, çalışmak, (çimke) bandıkmak, ...öğrenimi görmek, kınıkmak, incelemek 54412 stuff and nonsense saçma sapan 54413 stuff malzeme, madde, şey, nesne, zımbırtı, ızır zıvır, doldurmak, tıkmak, tıkamak, tıka basa yedirmek, (ölü döngül) doldurmak, (tavuk/vb.yiyecek) içini doldurmak 54414 stuffed cabbage lahana dolması 54415 stuffed shirt küçük köyün büyük ağası 54416 stuffed vine leaves yaprak dolması 54417 stuffiness tıkanıklık, alınganlık, dargınlık, sıkıcılık 54418 stuffing box salmastra kutusu 54419 stuffing dolgu maddesi 54420 stuffy havasız, havası pis, sıkıcı, resmi, eski kafalı, tutucu 54421 stultification aptallaştırma 54422 stultify aptallaştırmak, aptal gibi göstermek 54423 stum üzüm suyu, şıra 54424 stumble across rastlamak, ile karşılaşmak 54425 stumble tökezlemek, hataya düşmek, yanlışlık yapmak, sapmak, sürçmek, kekelemek 54426 stumbling block mani, engel, ket 54427 stumer sahte pul, sahte çek, dolandırıcı 54428 stump kütük, kesilen bir şeyin kalan parçası, küçülmüş kalem, sigara izmariti, şaşkına çevirmek, sersemletmek, şaşırtmak, paldır küldür yürümek 54429 stumpy tıknaz 54430 stun sersemletmek, şaşırtmak, afallatmak, bayıltmak 54431 stunner yakışıklı erkek, çekici kadın 54432 stunning çok çekici, hoş, güzel 54433 stunt man dublör 54434 stunt engellemek, gelişmesini engellemek, beceri gerektiren iş, beceri, ustalık, hüner, numara, akrobatik uçuş gösterisi 54435 stunter akrobat, cambaz 54436 stupe sıcak kompres, sıcak kompres yapmak 54437 stupefacient sersemletici 54438 stupefaction sersemlik, şaşkınlık, uyuşukluk 54439 stupefy sersemletmek, bunaltmak, şaşkına çevirmek, aptallaştırmak 54440 stupendous muazzam, harikulade, müthiş, büyük 54441 stupid aptal, salak, samsık, ahmak, saçma, aptalca 54442 stupidity aptallık, ahmaklık, budalalık 54443 stupor uyuşukluk, sersemlik 54444 sturdiness sağlamlık, güçlülük, gürbüzlük 54445 sturdy güçlü, kuvvetli, gürbüz, sağlam, azimli, sebatkâr 54446 sturgeon mersinbalığı 54447 stutter kekelemek 54448 stutterer keke, kekeme 54449 sty domuz ahırı, pis yer, (göz) arpacık 54450 stye (göz) arpacık 54451 style tarz, üslup, biçem, stil, moda, çeşit, tip, tavır, biçimlendirmek 54452 styler modacı, desinatör 54453 stylet küçük hançer 54454 stylish şık, modaya uygun, moda 54455 stylishness şıklık, modaya uygunluk 54456 stylist modacı, desinatör 54457 stylistic üsluba ilişkin, biçeme ilişkin, biçemsel 54458 stylistics deyişbilim, anlatımbilim 54459 stylize stilize etmek 54460 stylograph dolmakalem 54461 stylus pikap iğnesi 54462 styptic damarları büzücü (ilaç), kan durdurucu (ilaç) 54463 styrene stiren, stirolen 54464 suasion ikna, gönlünü yapma 54465 suasive yağcı, ikna edici 54466 suave nazik, tatlı, güleryüzlü 54467 suavity tatlı dillilik, nezaket 54468 sub üye aidatı, denizaltı 54469 sub- (önek) altında, altına, alt, yardımcı, ikinci 54470 sub-index sembolün sağ altına yazılan rakam 54471 subacid mayhoş, ekşi 54472 subagent ikinci temsilci, acente yardımcısı 54473 subaltern ast, alt, ast, teğmen, astsubay 54474 subaqua su altında yaşayan, su altında bulunan 54475 subaqueous sualtı, su altında bulunan 54476 subatomic atom içindeki, atomla ilgili, atomdan küçük 54477 subbase alt temel 54478 subbasement alt bodrum 54479 subcarrier alt taşıyıcı 54480 subclass altsınıf 54481 subcommittee alt komisyon 54482 subconscious bilinçaltı 54483 subconsciously bilinçsizce 54484 subcontinent yarı kıta 54485 subcontract alt sözleşme 54486 subcontractor taşeron 54487 subcritical altkritik, altdönüşül 54488 subcutaneous deri altında bulunan, deri altı 54489 subdivide tekrar bölmek 54490 subdivision ifraz, parselasyon, parsellenmiş arazi 54491 subdue boyunduruk altına almak, yumuşatmak, azaltmak, yatıştırmak 54492 subdued yumuşak, hafif, kısık, davranışlarında aşırı yumuşak, munis, çok sessiz 54493 suberic suberik 54494 subfamily altfamilya 54495 subfield alt cisim 54496 subfloor alt döşeme 54497 subframe yardımcı şasi 54498 subglacial buzulaltı 54499 subgrade taban, alt temel, alt tabaka 54500 subgroup alt türküm, altöbek 54501 subharmonic alt harmonik 54502 subhead alt başlık 54503 subhuman insanlıkdışı 54504 subhumid yarı nemli 54505 subirrigation alttan sızdırmalı sulama 54506 subjacent altındaki, altta bulunan 54507 subject matter konu, mesele 54508 subject kul, bende, konu, mevzu, ders, denek, özne, tabi, bağımlı, olası, muhtemel, meyilli, bağlı, (to ile) tabi tutmak 54509 subjection boyun eğme, itaat, bağımlılık, tabi olma 54510 subjective öznel, düşsel 54511 subjectiveness öznellik 54512 subjectivity öznellik 54513 subjugate boyun eğdirmek 54514 subjugation boyun eğdirme 54515 subjunctive mood dilek kipi, isteme kipi 54516 subjunctive dilek kipi, dilek kipiyle ilgili 54517 sublease kiracının kiraya vermesi, ev sahibi gibi kiraya vermek 54518 sublessee ikinci el kiracı 54519 sublessor kiraladığı emlakı başkasına kiraya veren kiracı 54520 sublet (asıl kiracı tarafından) bir başkasına kiraya vermek, devretmek 54521 sublevel dilim katı, altdüzey 54522 sublieutenant deniz teğmeni 54523 sublimate süblime, süblimleştirmek, tasfiye etmek, yüceltmek 54524 sublimation süblimleşme, uçunma, uçunum, arıtma, yüceltme 54525 sublime gurur verici, yüce, ulu, son derece güzel, muhteşem 54526 sublingual gland dilaltı bezi 54527 sublingual dil altında bulunan 54528 sublittoral sahile yakın 54529 submachine gun hafif kılgalı tüfek 54530 submarine mine sualtı mayını 54531 submarine rocket denizaltı roketi 54532 submarine valley denizdibi koyağı, denizdibi vadisi 54533 submarine denizaltı, denizaltında olan, denizaltı ile ilgili, denizaltı, sualtı kayık 54534 submaxillary altçeneyle ilgili 54535 submerge batırmak, daldırmak, batmak, dalmak 54536 submerged shoreline batık kıyı 54537 submerged su altında olan, batık 54538 submergence batma, batırma 54539 submersed su altında yetişen 54540 submersible pump derin kuyu pompası 54541 submersible suya batırılabilir 54542 submersion batırma, daldırma, batma, dalma 54543 submission (to ile) boyun eğme, uyma, itaat, teklif, öneri, sunuş 54544 submissive uysal, boyun eğen, itaatkâr 54545 submissiveness uysallık, itaatkârlık 54546 submit boyun eğmek, itaat etmek, iradesine teslim olmak, ileri sürmek, önermek, sunmak 54547 submittal boyun eğme, teslim olma 54548 subnormal (özellikle zekâca) eksik, yetersiz, normalin altında 54549 suborder alttakım 54550 subordinate clause yan cümle, yantümce 54551 subordinate alt, ikincil, ast, ikinci dereceye koymak, ikinci plana almak 54552 subordinated loan ikinci kredi, tali kredi 54553 subordination itaat, boyun eğme 54554 subordinative bağlı, bağımlı, yan cümle ile ilgili 54555 suborn yalan ifade verdirmek, aklını çelmek, ayartmak 54556 subpoena celpname, mahkemeye davet, mahkemeye davet etmek 54557 subregion yöre 54558 subrogate yerine geçmek 54559 subrogation halefiyet, yerini alma 54560 subrosa gizlice 54561 subroutine altyordam 54562 subscribe (to ile) abone olmak, teberru etmek, bağışta bulunmak, kabul etmek, onaylamak 54563 subscriber unit abone ünitesi 54564 subscriber bağışta bulunan kimse, teberru yapan kimse, yardımsever, abone 54565 subscriber's cable abone hattı 54566 subscriber's meter kontör, alısün konuşma sayacı 54567 subscript alta yazılan yazı, alta konulan işaret 54568 subscription list abone listesi 54569 subscription price abone vergini 54570 subscription right rüçhan hakkı 54571 subscription abone vergini, bağış miktarı, üye aidatı, abone 54572 subsection altbölüm, şube 54573 subsequence arkası gelme, altdizi 54574 subsequent sonradan ortaya çıkan, sonradan gelen, sonraki 54575 subsequently sonradan, arkadan 54576 subserve hizmet etmek, yaramak, geliştirmek 54577 subservience boyun eğme, yaranma 54578 subservient (to ile) boyun eğen, itaat ve hizmet eden 54579 subset altküme 54580 subshell altkabuk 54581 subside (yapı/arazi/vb.) yavaş yavaş çökmek, dibe çökmek, yatışmak, sakinleşmek, durulmak 54582 subsidence çökme, dibe çökme, toprağa gömülme 54583 subsidiary account tali hesap, yardımcı hesap 54584 subsidiary company bağlı şirket, tali şirket, bağımlı ortaklık 54585 subsidiary ledger yardımcı defter 54586 subsidiary occupation tali iş 54587 subsidiary bayi, şube, tali, ikincil, ek, yardımcı, ikinci planda gelen 54588 subsidize (hükümet/vb.) pul vermek, desteklemek 54589 subsidy sübvansiyon, destek akça 54590 subsist (on ile) kıt kanaat geçinmek, yaşamak, idare etmek 54591 subsistence level geçim düzeyi 54592 subsistence money geçim pulu 54593 subsistence geçim, varlık 54594 subsoil plough kirizma pulluğu 54595 subsoil toprakaltı, alt toprak 54596 subsonic sesten yavaş uçan, sesten yavaş 54597 substance madde, materyal, cisim, özdek, (the ile) önemli bölüm, asıl anlam, öz 54598 substandard yetersiz, belli düzeyin altında, standartın altında 54599 substantial katı, dayanıklı, sağlam, güçlü, özlü, önemli, gerçek, büyük, önemli 54600 substantially çok, yeteri kadar çok 54601 substantiate kanıtlamak, doğrulamak 54602 substantiation gerçekleştirme, ispat etme, tasdik etme 54603 substantival isim niteliğinde 54604 substantive bağımsız, müstakil, direkt, substantif 54605 substation şube, tali istasyon 54606 substitute material yedek malzeme 54607 substitute vekil, temsilci, vekalet etmek, yerine geçmek, yerine koymak/kullanmak 54608 substitution yerine koyma, ornatma 54609 substruction temel 54610 substructure alt yapı, temel, özül 54611 subsume sınıflandırmak, ihtiva etmek, içermek, kapsamak 54612 subsumption sınıflandırma, ihtiva etme, içerme 54613 subsystem alt jüye 54614 subtangent teğetaltı 54615 subtenant kiracının kiracısı 54616 subtend taşımak (tomurcuk) 54617 subterfuge kaçamak, bahane, hile, dolap, dalavere 54618 subterranean yeraltı 54619 subtilization inceltme, incelik verme 54620 subtitle machine altyazı basma aygıtı 54621 subtitle altyazı 54622 subtitles (yanka) altyazı 54623 subtle güç algılanan, güç farkedilen, ince, kurnaz, zeki 54624 subtlety incelik, ince ayrıntı, detay, zekice fikir 54625 subtly incelikle, kurnazca 54626 subtract (from ile) çıkarmak, eksiltmek, from and you will get 54627 subtracter çıkarıcı 54628 subtraction çıkarma, çıkarma, eksilme, eksiltme 54629 subtractive eksiltici, eksi işaretli 54630 subtrahend çıkan 54631 subtropic subtropikal, dönencealtı 54632 subtropical subtropikal, dönencealtı 54633 suburb varoş, banliyö, yörekent 54634 suburban banliyöde oturan, banliyö, civarda bulunan 54635 suburbia varoşlar, kenar mahalleler 54636 subvention sübvansiyon, yardım, ödenek 54637 subversion yıkma, son verme 54638 subversive (iktidardakileri) devirmeyi tasarlayan, yıkıcı 54639 subvert (iktidardakileri) devirmeye çalışmak 54640 subway station metro istasyonu 54641 subway system metro jüyesi 54642 subway yeraltı geçidi, metro, altulaşım 54643 subzero sıfırın altında 54644 succedaneum vekil 54645 succeed (in ile) başarmak, başarıya ulaşmak, yerini almak, -den sonra gelmek 54646 success başarı, başarılı kimse/şey 54647 successful başarılı 54648 succession rights tevarüs hakları 54649 succession tax veraset vergisi 54650 succession birbirini izleme, ardıllık, yerini alma, yerine geçme, sıra, dizi 54651 successive birbirini izleyen, ardıl 54652 successively art arda, sıra ile, birbiri arkasından 54653 successor in office görevde halef 54654 successor halef, ardıl 54655 succinct az ve öz 54656 succinctness az ve öz olma, kısalık 54657 succinic acid süksinik asit 54658 succinic süksinik 54659 succor bkz.succour 54660 succory hindiba 54661 succour yardım, imdat, yardımına koşmak, imdadına yetişmek 54662 succulence sulu olma, özlülük 54663 succulency körpelik 54664 succulent (meyve/vb.) sulu 54665 succumb (to ile) yenilmek, dayanamamak, boyun eğmek 54666 such as gibi 54667 such that öyle ki 54668 such öyle, böyle, bu gibi, öylesine, çok, o kadar, o kadar çok, öylesine, o kadar fazla, öylesine çok, öylesi, öyleleri, bu, o 54669 such-and such falan filan 54670 suchlike s, benzeri şeyler, bunun gibi, böylesi, benzeri 54671 suck in emmek, yutmak, çekmek 54672 suck up yağcılık etmek, yaltaklanmak 54673 suck emmek, emme 54674 sucker emici, sürgün, fışkın, budala, enayi 54675 sucking disc çekmen, vantuz 54676 sucking sütten kesilmemiş, gelişmemiş 54677 suckle emzirmek 54678 suckling memede olan bebek ya da döngül 54679 sucrose sakaroz 54680 suction fan emici vantilatör 54681 suction filter emme süzgeci 54682 suction line emiş borusu, emme borusu 54683 suction emme 54684 Sudan Sudan 54685 sudatorium hamamlarda terleme odası, terletici oda 54686 sudatory terleyen, terletici 54687 sudden ani, ansız, beklenmedik 54688 suddenly aniden, ansızın, gafleten, birdenbire, hiç yoktan, derken 54689 sudoriferous terleten, terletici 54690 sudorific terletici, terletici ilaç 54691 suds sabun köpüğü 54692 sudsy köpüklü, sabunlu 54693 sue dava etmek, dava açmak 54694 suede süet 54695 suet böbrek yağı 54696 Suez Canal Süveyş Arnası 54697 suffer from a swollen head böbürlenmek, kibirlenmek 54698 suffer ıstırap çekmek, acı çekmek, -e uğramak, acısı çekme, kötüye gitmek, kalitesi düşmek, değer kaybetmek 54699 sufferable katlanılabilir, çekilebilir, dayanılabilir 54700 sufferance müsamaha, göz yumma, hoşgörü 54701 sufferer (hastalıktan ötürü) acı çeken kimse, ıstırap çeken kimse, hasta 54702 suffering acı, güçlük 54703 suffice yetmek, yeterli olmak, doyurmak 54704 sufficiency yeterlilik, yeterli şey 54705 sufficient yeterli 54706 sufficiently yeterince, kafi derecede 54707 suffix sonek, son şekilci 54708 suffocate (havasızlıktan) boğulmak, boğmak 54709 suffocating boğucu 54710 suffocation boğulma, bunalma 54711 suffragan piskopos muavini 54712 suffrage seçme hakkı, oy kullanma hakkı, oy kullanma 54713 suffuse kaplamak, üzerine yayılmak, etrafa yayılmak 54714 suffusion yayılma 54715 sufism tasavvuf 54716 sufragan yardımcı 54717 sufrage oy verme hakkı 54718 sugar basin şekerlik 54719 sugar beet şekerpancarı 54720 sugar bowl şekerlik 54721 sugar candy akide şekeri 54722 sugar cane şekerkamışı 54723 sugar cube kesmeşeker 54724 sugar daddy yaşlı ve zengin hovarda 54725 sugar factory şeker fabrikası 54726 sugar industry şeker endüstrisi 54727 sugar juice şeker şerbeti 54728 sugar lime şeker kireci 54729 sugar liquor şeker şerbeti 54730 sugar loaf şeker kellesi 54731 sugar lump kesmeşeker 54732 sugar man şeker pişirici 54733 sugar maple akçaağaç, isfendan 54734 sugar mill şeker fabrikası 54735 sugar of lead kurşun asetat 54736 sugar pine şeker çamı 54737 sugar refinery şeker rafinerisi 54738 sugar storage bin şeker silosu 54739 sugar syrup şeker şerbeti 54740 sugar the pill göz boyamak 54741 sugar tongs şeker maşası 54742 sugar şeker, şekerim, tatlım, şeker koymak 54743 sugarcane şekerkamışı 54744 sugared şekerli, şeker katılmış 54745 sugarplum şekerleme, bonbon 54746 sugary şekerli, tatlı, hoş, ince, nazik, şeker gibi 54747 suggest önermek, belirtmek, göstermek, işaret etmek 54748 suggestible kolay etkilenen, etki altında kalan 54749 suggestion öneri, eser, iz 54750 suggestive müstehcen, açık saçık, ayıp şeyler öneren 54751 suggestiveness müstehcenlik, anlamlılık 54752 suicidal intihara eğilimli, intihar etmek isteyen, son derece tehlikeli, öldürücü, intihar niteliğinde 54753 suicide intihar, özünü öldürme 54754 suint yün teri 54755 suit one's book işine gelmek 54756 suit oneself kendi istediği gibi yapmak 54757 suit takım elbise, belli amaçla kullanılan giysi, takım, iskambilde takım, dava, işine yaramak, memnun etmek, uymak, uygun olmak, uymak, uygun olmak, yakışmak 54758 suitability uygunluk, elverişlilik 54759 suitable uygun, yerinde, elverişli 54760 suitcase bavul, valiz, camedan 54761 suite (konakçı/vb.) daire, süit, oda takımı, (mobilya) takım, süit 54762 suited uygun, yeterli 54763 suiting kostümlük kumaş, tayyörlük kumaş 54764 suitor bir kıza talip erkek 54765 sulcate yivli, oluklu 54766 sulcus oluk, yiv 54767 sulfa drug sülfa ilacı, sülfonamit 54768 sulfamide sülfamit 54769 sulfanilamide sülfanilamit 54770 sulfate sülfat 54771 sulfide sülfür 54772 sulfite sülfit 54773 sulfur bkz.sulphur 54774 sulk somurtmak, surat asmak, küsmek 54775 sulky somurtkan, karakabak, küskün 54776 sullen (yüz) asık, somurtkan, asık suratlı, kasvetli, karanlık, iç karartıcı 54777 sully kirletmek, lekelemek, biabır etmek 54778 sulphate sülfat 54779 sulphide sülfür 54780 sulphite sülfit 54781 sulphonamide sülfonamit, sülfamit 54782 sulphone sülfon 54783 sulphonic acid sülfonik asit 54784 sulphur black kükürt siyahı 54785 sulphur dioxide kükürt dioksit 54786 sulphur oxide kükürt oksit 54787 sulphur kükürt 54788 sulphuric acid sülfürik asit 54789 sulphuric sülfürik 54790 sulphurize kükürtlemek 54791 sulphurous gas kükürtlü gaz 54792 sulphurous kükürtlü 54793 sultan sultan 54794 sultana sultan karısı/annesi/kız kardeşi/kızı, hanım sultan, çekirdeksiz kuru üzüm, sultanî 54795 sultanate sultanlık, saltanat 54796 sultriness boğucu hava, nemli hava 54797 sultry (hava) boğucu, sıcak, bunaltıcı, cinsî yönden çekici, seksi 54798 sum up özetlemek, hüküm vermek, değerlendirmek 54799 sum işlem, problem, meblağ, tutar, (the ile) toplam, yekûn 54800 sumach sumak 54801 Sumatra Sumatra 54802 summariness özetleme 54803 summarize özetlemek 54804 summary offence hafif suç 54805 summary özet, acele yapılan, derhal yapılan 54806 summation toplama, özet 54807 summer house yazlık ev 54808 summer range yayla, yaz merası 54809 summer resort sayfiye, yazlık 54810 summer school yaz mektebi 54811 summer solstice yaz gündönümü 54812 summer time yaz sögeni 54813 summer yaz 54814 summerhouse kameriye, çardak 54815 summerly yazlık, yaz gibi 54816 summertime yaz mevsimi 54817 summery yaza mahsus, yaz gibi 54818 summing-up özet, dava özeti 54819 summit conference zirve toplantısı 54820 summit meeting zirve toplantısı 54821 summit talk zirve toplantısı 54822 summit zirve, doruk, uç, zirve toplantısı 54823 summitry zirve politikası 54824 summon up (gücünü) toplamak, cesaretini toplamak 54825 summon (to ile) emirle davet etmek, celp etmek 54826 summoner haberci, ulak 54827 summons celp, çağrı, mahkemeye celp etmek 54828 sump drenaj kuyusu, yağ karteri, alt karter 54829 sumpter yük beygiri 54830 sumptuary masraflara ait 54831 sumptuous büyük, pahalı, tantanalı, muhteşem 54832 sumptuousness masraflı olma, görkem, tantana, lüks 54833 sun glasses güneş gözlüğü 54834 sun oneself güneşlenmek 54835 sun shield güneşlik 54836 sun visor parasol, güneşlik 54837 sun worshiper güneşe tapan kimse 54838 sun güneş, güneşlenmek, güneşlendirmek 54839 sun-dry güneşte kurutmak 54840 sun-fast güneşte solmayan 54841 sun-proof güneş geçirmez, güneşe dayanıklı 54842 sunbathe güneş banyosu yapmak, güneşlenmek 54843 sunbeam güneş ışını 54844 sunburn güneş yanığı, güneşten yanma 54845 sunburnt bronz tenli, bronzlaşmış, güneşten yanmış, güneş yanığı acısı çeken 54846 sundae meyveli dondurma 54847 Sunday pazar, yekşembe 54848 sunder ayırmak, koparmak, kopmak 54849 sunderance ayırmak 54850 sundew güneş gülü 54851 sundial güneş saati 54852 sundown gün batımı, güneş batması 54853 sundried güneşte kurutulmuş 54854 sundries ufak tefek şeyler 54855 sundry çeşitli, türlü türlü 54856 sunfish aybalığı, güneş balığı 54857 sunflower ayçiçeği, günebakan 54858 sunglasses güneş gözlüğü 54859 sunk havşalı, gömülmüş, batmış 54860 sunken batmış, batık, çukur, içeri gömük, çökmüş 54861 sunlamp morötesi ışınlar veren çıngı lambası 54862 sunlight güneş ışığı 54863 sunlit güneşli, aydınlık 54864 sunniness parlak olma 54865 sunny güneşli, neşeli 54866 sunray güneş ışını 54867 sunrise gündoğumu, güneş doğması 54868 sunset günbatımı, güneş batması 54869 sunshade güneş şemsiyesi, güneşlik 54870 sunshine güneş ışığı 54871 sunspot güneş lekesi 54872 sunstroke güneş çarpması 54873 suntan güneş yanığı, bronzlaşma 54874 sup akşam yemeği yemek, yudumlamak 54875 super computer süper bilgisayar 54876 super tanker süpertanker 54877 super süper, müthiş 54878 superable yenilmesi mümkün, atlatılabilir 54879 superannuate emekliye ayırmak 54880 superannuated çalışamayacak kadar yaşlı, modası geçmiş, demode 54881 superannuation fund emekli sandığı 54882 superannuation emeklilik maaşı 54883 superb mükemmel, harika, süper 54884 supercargo yük memuru, geminin yük memuru vekili 54885 supercharge aşırı beslemek, kompresörle güçlendirmek 54886 supercharger kompresör 54887 supercharging süperşarj, aşırıdoldurma, aşırı yükleme 54888 supercilious kibirli, mağrur, burnu büyük, özünü beğenmiş 54889 superconducting süper iletken, süper iletici 54890 superconductive üstüniletken, süper iletken 54891 superconductivity aşırıiletkenlik 54892 superconductor süper iletken, üstün iletken 54893 supercool aşırı soğutmak 54894 superelevation dever 54895 supereminence aşırı üstünlük 54896 supereminent çok üstün, pek önemli 54897 superessive üstündelik yağdayı 54898 superfamily üstfamilya 54899 superficial yüzeysel, yüzeyde olan, yüzeysel, üstünkörü, yarım yamalak 54900 superficially görünüşte 54901 superficies satıh, yüzey 54902 superfine çek ince, çok zarif 54903 superfluity çokluk, fazlalık, aşırı bolluk, gereksiz şey 54904 superfluous gereksiz, lüzumsuz, fazla 54905 supergiants üstdevler 54906 superheat kızdırmak, fazla ısıtmak 54907 superheated steam kızgın buhar 54908 superheated kızgın 54909 superheater kızdırıcı 54910 superheterodyne süperheterodin 54911 superhuman insanüstü 54912 superimpose (on ile) üstüne koymak, eklemek 54913 superimposed load ek yük, ilave yük 54914 superimposition sürempresyon, üst üste çekim, bindirme 54915 superintend yönetmek, idare etmek, denetlemek 54916 superintendence gözetim, kontrol 54917 superintendent yönetici, müfettiş, denetmen, sakçı memuru 54918 superior planet dış gezegen 54919 superior to daha iyi, daha üstün 54920 superior (sınıf/mevki/vb.) üst, yüksek, yüksek kaliteli, üstün nitelikli, gururlu, kibirli, mağrur, özünü beğenmiş, amir, üst 54921 superiority üstünlük 54922 superlative degree enüstünlük derecesi 54923 superlative en üstünlük derecesi, enüstünlük derecesinde sözcük, en iyi, en üstün, eşsiz, süper 54924 superman üstün insan 54925 supermarket süpermarket 54926 supernatural doğaüstü 54927 supernova süpernova, üstnova 54928 supernumerary fazla, ekstra, arta kalan 54929 superoxide süperoksit, hiperoksit 54930 superphosphate süperfosfat 54931 superpose üstüne koymak 54932 superposition üst üste koyma, bindirme 54933 superpower süper devlet 54934 supersaturate aşırı doyurmak 54935 supersaturation aşırıdoyma 54936 superscribe üstüne yazmak 54937 superscript üste yazılan yazı, üsttakı 54938 supersede yerine geçmek, yerini almak, ivaz etmek 54939 supersonic frequency sesüstü frekans 54940 supersonic sesten hızlı, süpersonik 54941 superstar süperstar 54942 superstition batıl inanç 54943 superstitious batıl inançlı, boş şeylere inanan 54944 superstratum üstkatman 54945 superstructure üstyapı, palavra üstündeki yapı 54946 supervene eklenmek, izlemek, arkasından gelmek 54947 supervise nezaret etmek, denetlemek 54948 supervision nezaret, denetim 54949 supervisor murakıp, gözetçi, müfettiş, denetçi, (birdemde) danışman 54950 supervisory program yönetici bağdarlama 54951 supervisory denetsel, denetimsel, denetleyici 54952 supine sırtüstü yatmış, sırtüstü 54953 supper club seçkin gece kulübü 54954 supper son akşam yemeği 54955 supplant yerine geçmek, ayağını kaydırıp yerini kapmak 54956 supple bükülgen, esnek 54957 supplement ilave, ek, (by/with ile) -e eklemeler yapmak 54958 supplemental ek, ilave, bütünleyici 54959 supplementary brake yardımcı eğleç 54960 supplementary budget ek bütçe, katma bütçe 54961 supplementary maintenance tamamlayıcı bakım 54962 supplementary order ek sipariş 54963 supplementary (to ile) ilaveli, ilave olan, ek 54964 supplementation ekleme, ilave, tamamlama 54965 suppliant yalvaran 54966 supplicant rica eden, yalvaran 54967 supplicate (yardım) dilemek, yalvarmak 54968 supplication yalvarma, rica, yalvarış 54969 supplier tedarik eden kimse/firma 54970 supplies levazım, erzak, gereçler 54971 supply and demand arz ve talep, sunu ve istem 54972 supply canal iletim arnası 54973 supply pipe besleme borusu 54974 supply vermek, tedarik etmek, sağlamak, tedarik, temin, sağlama jüyesi, mevcut, stok miktar, sağlanması gerekli miktar, verilmesi gerekli oran 54975 support buying destekleme alımı 54976 support document kanıt, delil 54977 support evidence ek kanıt 54978 support purchase destekleme alımı 54979 support unit destek birimi 54980 support (ağırlığını) çekmek, kaldırmak, dayanmak, bakmak, geçindirmek, desteklemek, savunmak, (takım/vb.) tutmak, destekleme, tutma, destek, mesnet, dayanak, geçim, geçim kaynağı, iaşe, destek olan kimse ya da şey, yardım, destek 54981 supportable tahammül edilebilir 54982 supporter taraftar, savunucu 54983 supporting tissue destekdoku 54984 supporting destekleyici 54985 supportive destekleyici 54986 suppose zannetmek, sanmak, varsaymak, inanmak, sanmak, eğer, farzedelim, bence ...-se iyi olur 54987 supposed sözde, zannedilen, farazi 54988 supposedly söylendiğine göre, diyorlar ki, -dığı farzediliyor 54989 supposition varsayım, tahmin 54990 suppository fitil 54991 suppress (bir hareket ya da durumu) bastırmak, sindirmek, gizlemek, saklı tutmak, zaptetmek 54992 suppressant önleyici ilaç 54993 suppression bastırma, bastırı, tutma, zapt etme, baskı 54994 suppressive bastıran, sindiren 54995 suppressor grid topraklama ızgarası 54996 suppressor parazit giderici, parazit bastırıcı 54997 suppurate irinlenmek, cerahat toplamak 54998 suppuration irin, cerahat 54999 supra yukarıda 55000 supranational ulusal sınırların dışında 55001 suprasegmental parçaüstü, kesitüstü 55002 supremacy üstünlük 55003 supreme authority yüksek otorite 55004 Supreme Being Allah 55005 Supreme Court of Appeals Temyiz Mahkemesi 55006 supreme court yüce divan, yüksek mahkeme 55007 supreme test en büyük tecrübe 55008 supreme üstün, yüce, ulu, en yüksek 55009 surcease bitme, ardı arkası kesilme, bitmek, arkası kesilmek, ara vermek 55010 surcharge alışılmış bir yükün üzerine eklenen fazladan yük, sürşarj, yeni fiyatlı posta pulu 55011 surd asam, rasyonel olmayan, sessiz, ünsüz 55012 sure emin, şüphesiz, kesin, anık, muhakkak, mutlak, güvenilir, sağlam, emin, elbette, tabi, kesinlikle, tabii, elbette 55013 sure-footed ayağını sıkı basan, düşmez, kaymaz 55014 surely kesinlikle, kesin olarak, mutlaka, sanırım, umarım, eminim, elbette, tabi 55015 surety bond kefalet senedi 55016 surety kefalet, teminat, güvence, garanti, kefil 55017 suretyship kefalet 55018 surf dalga köpüğü, çatlayan dalgalar, sörf yapmak 55019 surface contamination yüzey kirliliği 55020 surface defect yüzey kusuru 55021 surface energy yüzey enerjisi 55022 surface fire örtü yangını 55023 surface hardening yüzey sertleştirme 55024 surface hardness yüzey sertliği 55025 surface insulation yüzey yalıtımı 55026 surface layer üst tabaka, üst yüzey 55027 surface leakage yüzey sızıntısı 55028 surface mail adi posta 55029 surface mining açık işletme 55030 surface pressure yüzey basıncı 55031 surface structure yüzeysel yapı 55032 surface temperature yüzey sıcaklığı 55033 surface tension yüzey gerilimi 55034 surface water yüzey suyu 55035 surface wave yüzey dalgası 55036 surface wind yüzey rüzgârı 55037 surface yüzey, (the ile) dış görünüş, su yüzüne çıkmak, (yol/vb.) sert bir maddeyle kaplamak, (posta) adi 55038 surface-active agent yüzey aktif madde, yüzeyetkin özdek 55039 surface-active yüzey etkin, yüzey aktif 55040 surfacer planya kılgası 55041 surfacing kaplama, perdahlama 55042 surfactant yüzeyetkin özdek, yüzey aktif madde 55043 surfeit aşırı miktar 55044 surfer sörfçü 55045 surfing sörf 55046 surge büyük dalga, dalgalanma, dalgalanmak, yükselmek 55047 surgeon cerrah 55048 surgery cerrahlık, ameliyat, muayenehane 55049 surgical operation ameliyat 55050 surgical ward ameliyat koğuşu 55051 surgical cerrahi 55052 surging dalgalı, çalkantılı 55053 surjection üzerine fonksiyon, örtev 55054 surliness somurtkanlık, hırçınlık, huysuzluk 55055 surly kızgın, öfkeli, ters, sert, huysuz 55056 surmise sanmak, zannetmek, tahmin etmek 55057 surmount üstesinden gelmek, altetmek, yenmek 55058 surmountable çözümlenebilir 55059 surname soyad 55060 surpass geçmek, üstün olmak, baskın çıkmak, aşmak 55061 surpassing eşsiz, üstün, baskın 55062 surplus income gelir fazlası 55063 surplus water artık su 55064 surplus weight fazla ağırlık 55065 surplus gereğinden fazla miktar, fazlalık, gereğinden fazla, aşırı, fazla 55066 surplusage artan miktar, artık 55067 surprise sürpriz, şaşkınlık, baskın, şaşırtmak, hayrete düşürmek, şaşkınlığa uğratmak, beklenmedik anda yakalamak, baskın yapmak 55068 surprising şaşırtıcı 55069 surreal gerçeküstü 55070 surrealism sürrealizm, gerçeküstücülük 55071 surrealist gerçeküstücü, sürrealist, gerçeküstücü kimse, sürrealist 55072 surrealistic sürrealist, gerçeküstü 55073 surrender teslim olmak, teslim etmek, hakkından vazgeçmek, feragat etmek, teslim, vazgeçme, feragat 55074 surreptitious gizli, gizlice yapılan 55075 surrey hafif iki kişilik araba 55076 surrogate vekil 55077 surround kuşatmak, etrafını sarmak, çevirmek, kenar 55078 surrounding air hava, ortam 55079 surrounding çevredeki, civardaki 55080 surroundings çevre 55081 surtax ek vergi, munzam vergi, katma vergi 55082 surveillance gözetim, gözaltı 55083 survey instrument kontrol aleti, denetim aygıtı 55084 survey bakmak, incelemek, dikkatle göz gezdirmek, (bir yapıyı) yoklamak, muayene etmek, durumunu sınamak, teftiş etmek, haritasını çıkarmak, yaygın kanı, genel görüş/inceleme, harita çizme, haritasını çıkarma, teftiş, tetkik, inceleme, yüzölçümü, ölçüm 55085 surveying mesaha bilimi, ölçme, haritacılık 55086 surveyor mesahacı 55087 surveyor's level ölçü terazisi 55088 survival kalım, hayatta kalma, yaşamı sürdürme, eskiden kalma şey, eskiden beri süregelen şey 55089 survive hayatta kalmak, yaşamayı sürdürmek, sağ salim çıkmak, -den sağ kurtulmak 55090 survivor ölümden dönen kimse, hayatta kalan 55091 survivorship sağ kalma 55092 susceptance süseptans 55093 susceptibility hassaslık, duyarlık, alınganlık 55094 susceptible (to ile) kolay etkilenen, etki altında kalan, -e dayanıksız, -den çabuk etkilenen, -e karşı hassas 55095 susceptive alan, kabul eden, hassas 55096 suspect şüphelenmek, kuşkulanmak, kuşku duymak, farzetmek, zannetmek, suçlu olduğuna inanmak, kuşkulanmak, -den şüphelenmek, değerinden şüphe etmek, sanık, şüpheli, su götürür 55097 suspend asmak, sallandırmak, belli bir süre için durdurmak, dayandırmak, ertelemek, askıya almak, (mektep/vb.'den) uzaklaştırmak 55098 suspended roof asma tavan, asma çatı 55099 suspended asılı 55100 suspender çorap askısı 55101 suspenders pantalon askısı 55102 suspense askıda kalma, kararsızlık, şüpheli beklenti 55103 suspension bridge asma köprü 55104 suspension of payment ödemenin durdurulması 55105 suspension asma, asılma, erteleme, süspansiyon, asıltı, süspansiyon askı 55106 suspensory asılı 55107 suspicion şüphe, kuşku, zan, itimatsızlık, güvenmeme, az miktar, zerre 55108 suspicious death şüpheli ölüm 55109 suspicious şüpheli, kuşkulu 55110 suspiciousness şüphelilik, kuşkululuk 55111 suspiration iç çekme, nefes alma 55112 suspire içini çekmek, ah çekmek 55113 suss (out ile) keşfetmek, bulmak, keşif yapmak, incelemek 55114 sustain a defeat yenilmek, hezimete uğramak 55115 sustain güçlendirmek, güçlü tutmak, güç vermek, uzun süre korumak, sürdürmek, devam ettirmek, (acı/vb.) çekmek 55116 sustained devamlı 55117 sustenance besleme, güç verme, gıda, besin 55118 sustentation destekleme 55119 susurrant fısıltılı 55120 susurration fısıltı 55121 suture dikiş, dikiş ipliği, dikiş yeri, dikişle birleştirmek 55122 suzerain hükümdar, hükümdar 55123 suzerainty hükmetme, hükümdarlık 55124 svelte ince yapılı, fidan gibi 55125 swab temizleme bezi, (down ile) temizlemek, silmek, paspaslamak 55126 swabber temizleyici, hantal herif 55127 swaddle kundak, bebeği kundaklamak 55128 swaddling clothes kundak takımı 55129 swag soygunda ele geçirilen mal/pul, ganimet 55130 swage baskı kalıbı, kalıpta dövmek, kalıba basmak 55131 swager tokaç, biçimleme aracı 55132 swagger kasıla kasıla yürümek, kasıntılı yürüyüş, kasılma 55133 swaggerer edabaz 55134 swallow one's pride gururunu ayaklar altına almak 55135 swallow tail çatal kuyruk 55136 swallow the bait zokayı yutmak 55137 swallow up yiyip yutmak, yok etmek 55138 swallow yutmak, yutkunmak, inanmak, yemek, yutmak, yutma, yutkunma, kırlangıç, karankuş 55139 swallow-tailed coat frak 55140 swallowhole obruk, düden 55141 swamp fever sıtma 55142 swamp bataklık, batak, suyla doldurmak, taşırmak, (iş/vb.) yüklemek 55143 swampy bataklık 55144 swan kuğu 55145 swank caka satmak, gösteriş yapmak, hava atmak 55146 swanky şık, gösterişli, havalı, tantanalı, debdebeli 55147 swanskin molton 55148 swap değiş tokuş etmek, takas etmek, değiştirmek, değiş tokuş, değiştirme, takas 55149 sward çim, çimen 55150 swarm with dolup taşmak, kaynamak 55151 swarm (arı/vb.) küme, oğul, sürü, kalabalık, küme halinde ilerlemek 55152 swarthiness esmerlik 55153 swarthy esmer, yağız 55154 swash çalkantı, çalkalanmak 55155 swashbuckler kabadayı, palavracı 55156 swat (böcek/sinek/vb.) yassı bir şey ile vurmak, ezmek, vurma, ezme 55157 swath bir defada biçilen alan 55158 swathe (in ile) kumaşla sarmak, sargı ile sarmak, çevrelemek, sarmak 55159 swatter sineklik 55160 sway sallamak, sallanmak, etkilemek, sallanma 55161 swear a blue streak ana avrat dümdüz gitmek 55162 swear blind ekmek kuran çarpsın ki 55163 swear by inanmak, şaşmamak 55164 swear in bağlılık yemini ettirmek 55165 swear like a trooper ana avrat düz gitmek 55166 swear küfretmek, sövmek, yemin etmek, andiçmek, yemin ettirmek 55167 swearing yemin etme 55168 swearword küfür, sövgü 55169 sweat blood buram buran terlemek 55170 sweat cooling buharla soğutma 55171 sweat gland ter bezi 55172 sweat one's guts out kıçını yırtmak 55173 sweat suit eşofman 55174 sweat ter, telaş, zor iş, terlemek, alınteri dökmek, çok çalışmak 55175 sweater kazak 55176 sweating az pul verip çok çalıştırma 55177 sweatshirt uzun kollu pamuklu kazak 55178 sweatshop düşük verginli işyeri 55179 sweaty terli, ter kokulu, terletici, çok sıcak 55180 swede şalgam 55181 Sweden isveç 55182 Swedish isveç dili 55183 sweep away süpürüp temizlemek 55184 sweep circuit süpürme devresi, svip devresi 55185 sweep off his feet özüne âşık etmek, ikna etmek, kandırmak 55186 sweep sth under the carpet gizli tutmak, saklamak 55187 sweep the board ne var ne yoksa kazanmak 55188 sweep voltage süpürme gerilimi, svip voltajı 55189 sweep süpürmek, süpürerek temizlemek, hızla ilerlemek, şiddetle ilerlemek, hız ve gururla ilerlemek, (bir alanı) çevrelemek, çevirmek, süpürme, geniş alan, silkeleme, sallama, baca temizleyicisi, (at yarışı/vb.) bahis 55190 sweepback kanat geri çekikliği 55191 sweeper süpürücü 55192 sweeping geniş içerikli, genel 55193 sweepings süprüntü, çörçöp 55194 sweepstake (at yarışı/vb.) bahis 55195 sweet basil fesleğen 55196 sweet bay defne 55197 sweet corn mısır 55198 sweet gum amerikansığlası 55199 sweet herbs güzel kokulu otlar 55200 sweet pea kokulu bezelye çiçeği, ıtırşahi 55201 sweet potato tatlıçisil 55202 sweet tooth tatlı yiyeceklere düşkünlük 55203 sweet william hüsnüyusuf çiçeği 55204 sweet tatlı, tatlı, sevimli, hoş, şirin, tatlı, şekerleme 55205 sweet-scented güzel kokulu 55206 sweet-tempered yumuşak huylu 55207 sweeten tatlanmak, tatlılaşmak, tatlandırmak, tatlılaştırmak, yumuşatmak, pohpohlamak 55208 sweetener şeker yerine kullanılan tat verici madde, tatlandırıcı 55209 sweetheart canım, tatlım, sevgilim 55210 sweetie sevgili, yavuklu 55211 sweetish tatlımsı 55212 sweetmeat şekerleme, bonbon 55213 sweetness tatlılık, sevimlik, şirinlik, güzel koku 55214 sweetpepper dolmalık biber 55215 sweetwater tatlılık alıcı 55216 swell resistant şişmez 55217 swell with pride göğsü kabarmak, koltuğu kabarmak 55218 swell şişmek, kabarmak, şişirmek, kabartmak, denizin dalgalanması, sesin yükselmesi, (Aİ) çok iyi, süper, kalite 55219 swelling index şişme indisi 55220 swelling pressure şişme basıncı 55221 swelling kabarık, şiş, şişlik 55222 swelter çok terleme, sıcaktan bayılma, sıcaktan terlemek, ter dökmek 55223 sweltering çok sıcak, cehennem gibi 55224 sweptback wing ok biçimli kanat 55225 swerve aniden yana sapmak, (amaçtan) sapmak, dönmek, saptırmak, döndürmek, ani dönüş, sapma 55226 swift çabuk, atik, tez, hızlı, kılıç kırlangıcı 55227 swift-footed hızlı koşan 55228 swiftness sürat, çabukluk, hız 55229 swig doya doya içmek 55230 swill (out/down ile) bol suyla çalkalamak/yıkamak, açgözlülükle içmek, bol bol içmek, boy suyla yıkama/çalkalama, domuz yemi 55231 swim bladder yüzme kesesi 55232 swim with ile dolu olmak, kaplı olmak 55233 swim yüzmek, yüzerek geçmek, (baş) dönmek, gicellenmek, (with/in ile) dolu/kaplı olmak, yüzme 55234 swimbell çan biçiminde yüzme kılganı 55235 swimmer yüzücü, yüzgeç 55236 swimmeret yüzgeç ayak 55237 swimming bath yüzme havuzu 55238 swimming costume kadın mayosu 55239 swimming pool yüzme havuzu 55240 swimming trunks erkek mayosu, mayo 55241 swimming yüzme, yüzme sporu, yüzücülük 55242 swimsuit kadın mayosu 55243 swindle (out of ile) dolandırmak, pulunu çarpmak, dolandırıcılık 55244 swindler dolandırıcı 55245 swine pis herif, domuz 55246 swineherd domuz çobanı 55247 swing axle esnek yarım dingil 55248 swing bridge açılır kapanır köprü 55249 swing door döner kapı 55250 swing mirror döner ayna 55251 swing pipe döner boru 55252 swing plough tekerleksiz saban 55253 swing sallanmak, sallamak, aniden geriye dönmek, ani dönüş yapmak, salınarak yürümek, hoş bir ritmi olmak, hoş bir ritimle çalmak, sallanış, sallanma, sallandırma, salıncak, dikkat çeken değişiklik, göze batan değişiklik 55254 swinge dövmek, vurmak, kamçılamak 55255 swingeing (özellikle pula ilişkin ayarlamalarda) en yüksek derecede, çok miktarda 55256 swinging canlı, hareketli, yaşam dolu 55257 swingle keten tokmağı, (keten) tokmakla dövmek 55258 swinish domuz gibi 55259 swipe kuvvetli darbe, kuvvetli vuruş, çalmak, yürütmek, araklamak, (at ile) kolunun bütün hızıyla vurmak, kuvvetli darbe indirmek 55260 swipes kalitesiz bira 55261 swirl girdap yaparak dönmek, (su/toz/duman/vb.) girdap, girdap gibi dönme 55262 swish ıslık sesi çıkarmak, hışırdamak, hışırtı, gösterişli, pahalı 55263 Swiss isviçreli kimse 55264 switch blade şalter bıçağı 55265 switch key kontak anahtarı 55266 switch off kapatmak, söndürmek 55267 switch on açmak 55268 switch over arna değiştirmek, tümüyle değişmek 55269 switch panel şalter panosu, anahtar panosu 55270 switch rail makas dili 55271 switch register anahtar yazmacı 55272 switch tie makas traversi 55273 switch şalter, devre anahtarı, çıngı düğmesi, (beklenmedik) değişiklik, değişim, çubuk, ince ve kısa sopa, demiryolu makası, değiştirmek, değiş tokuş etmek, dönmek., düğmeye basıp açmak/kapatmak/değiştirmek 55274 switchback eğimli ve zikzak hat, viraj, dönemeç 55275 switchboard operator santral memuru 55276 switchboard alısün santralı 55277 switches makas, demiryolu makası 55278 switching circuit anahtar devresi 55279 switching cereyan verme 55280 Switzerland isviçre 55281 swivel block fırdöndülü makara 55282 swivel hook döner kanca 55283 swivel lamp döner lamba 55284 swivel (round ile) kendi etrafında dönmek, döndürmek 55285 swollen şişmiş, şiş, kabarık, gururlu, şişinmiş, özünü beğenmiş 55286 swoon bayılmak 55287 swoop üstüne çullanmak, şığımak, üstüne çullanma, ani saldırı 55288 swop bkz.swap 55289 sword bayonet kasatura 55290 sword bearer silahtar 55291 sword belt palaska 55292 sword of Damocles Demokles'in kılıcı 55293 sword kılıç 55294 swordfish kılıçbalığı 55295 swordplay eskrim 55296 swordsman kılıç kullanmakta usta olan kimse 55297 sworn ezelî, değişmez 55298 swot hafız, inek, çok çalışan kimse/öğrenci, çok çalışmak, hafızlamak, ineklemek 55299 sybarite hovarda 55300 sycamine karadut ağacı 55301 sycamore firavuninciri, çınar 55302 sycophancy dalkavukluk, parazitlik 55303 sycophant dalkavuk, yağcı 55304 syenite siyenit 55305 syllabic hece ile ilgili 55306 syllabicate hecelere ayırmak 55307 syllabication heceleme, seslemleme 55308 syllabify hecelere ayırmak 55309 syllabize hecelemek, hecelere ayırmak 55310 syllable hece, seslem 55311 syllabled heceli 55312 syllabus müfredat bağdarlaması, öğretim bağdarlaması, koyak 55313 syllepsis çiftleme 55314 syllogism tasım, kıyas 55315 sylph tenek perisi, güzel kız 55316 sylpish zarif 55317 sylvan ormanlık, meşe 55318 sylvine silvit 55319 symbiosis sembiyoz, ortakyaşama 55320 symbol sembol, simge 55321 symbolic address simgesel adres 55322 symbolic code simgesel kod 55323 symbolic instruction simgesel komut 55324 symbolic language simgesel dil 55325 symbolic logic sembolik mantık 55326 symbolic sembolik, simgesel 55327 symbolical sembolik, simgesel 55328 symbolism sembolizm, simgecilik 55329 symbolize sembolü olmak, sembolize etmek, simgelerle anlatmak 55330 symmetric circuit simetrik devre 55331 symmetric simetrik, bakışımlı 55332 symmetrical simetrik, bakışımlı 55333 symmetry simetri, bakışım 55334 sympathetic nerve sempatik sinir 55335 sympathetic nervous system sempatik sinir jüyesi 55336 sympathetic (to ile) karşısındakinin duygularına katılan, duygudaş 55337 sympathies karşısındaki ile aynı duyguyu paylaşma, duygudaşlık 55338 sympathize (with ile) (duygularına) katılmak, duygularını paylaşmak 55339 sympathy acıma, şefkat, halden anlama, başkalarının duygularını paylaşma/anlama, duygudaşlık 55340 symphonic semfonik 55341 symphony semfoni 55342 symponious ahenkli, uyumlu 55343 symposium sempozyum 55344 symptom araz, bulgu, semptom, bulgu, belirti, işaret 55345 symptomatic belirtisi olan 55346 symptomatology semptomatoloji 55347 syn- (önek) ile, ile beraber, aynı zamanda 55348 synagogue sinagog, havra 55349 synanthereous birleşik anterli, çok başçıklı 55350 synapse sinir kavşağı, sinaps 55351 synapsis kromozomların birleşmesi, sinir kavşağı, sinaps 55352 synarthrosis oynamaz eklem 55353 sync senkronizasyon, eşzamanlama 55354 synchrocyclotron senkrosiklotron 55355 synchromesh senkromeç 55356 synchronic eşzamanlı, eşsüremli 55357 synchronism senkronizm, eşzamanlılık 55358 synchronization senkronizasyon, eşzamanlama 55359 synchronize (sögen) aynı zamana ayarlamak, ayarlarını birbirine uydurmak, eş zamanlı/eş hızlı olmak, eş zamanlı/eş hızlı kılmak, senkronize etmek 55360 synchronized senkronize 55361 synchronizer senkronizör 55362 synchronoscope senkronoskop, eşzamangözler 55363 synchronous computer eşzamanlı bilgisayar 55364 synchronous speed senkron hız 55365 synchronous system eşzamanlı jüye 55366 synchronous working eşzamanlı çalışma 55367 synchronous eşzamanlı, senkron, senkronize 55368 synchrony eşzamanlılık, eşsürem, eşsüremlilik 55369 synchroscope senkroskop 55370 synchrotron senkrotron 55371 synclinal senklinal 55372 syncline senklinal, tekne 55373 synclinorium sinklinoryum 55374 syncopation sinkop, ortadan kısaltma, hece düşmesi 55375 syncope içses düşmesi, kalp sektesi 55376 syndic mutemet, müşavir 55377 syndicalism sendikacılık, sendikalizm, sendika idaresi 55378 syndicate sendika, sendika oluşturmak, sendikalaşmak 55379 syndication sendikasyon 55380 syndiotactic sindiyotaktik 55381 syndrome hastalık belirtileri, tüm semptomlar, sendrom 55382 synecdoche kapsamlayış 55383 syneresis birleme, sinerez 55384 synergy birlikte çalışma 55385 synesis gramer hatası, sözdizimi hatası 55386 synodic month kavuşum ayı 55387 synodic sinodal 55388 synonym eşanlamlı sözcük, eşanlamlı 55389 synonymous (with ile) eşanlamlı 55390 synonymy eşanlamlılık 55391 synopsis özet 55392 synoptic sinoptik 55393 synovia membrane sinovya zarı 55394 synovia sinovya, eklem sıvısı 55395 syntactic error sözdizim hatası 55396 syntactic sözdizimsel 55397 syntactical sözdizimine ait 55398 syntagm dizim, sentagma 55399 syntagmatic dizimsel 55400 syntagmatics dizimbilim 55401 syntax error sözdizim hatası 55402 syntax sentaks, sözdizim 55403 synthesis sentez, bireşim 55404 synthesize sentez yaparak oluşturmak, sentezle birleştirmek 55405 synthesizer sintisayzır 55406 synthetic fiber sentetik lif 55407 synthetic manure suni gübre, yapay gübre 55408 synthetic resin sentetik reçine 55409 synthetic sentetik, yapay 55410 syphilis frengi 55411 syphilitic frengili, frengili 55412 syphon bkz.siphon 55413 Syria Suriye 55414 Syrian Suriyeli 55415 syringa leylak, beyaz yasemin 55416 syringe şırınga, şırıngalamak, şırıngayla temizlemek 55417 syrinx östaki borusu, fistül 55418 syrup şurup 55419 syrupy şurup gibi, şuruplu, ağdalı, çok tatlı, aşırı duygusal 55420 system analysis jüye analizi, jüye çözümleme 55421 system check jüye denetimi 55422 system disk jüye diski 55423 system engineering jüye kıvcılığı 55424 system integrity jüye bütünlüğü 55425 system log jüye kaydı, jüye günlüğü 55426 system maintenance jüye bakımı 55427 system of accounts muhasebe jüyesi 55428 system of equations denklemler jüyesi 55429 system of logarithms logaritma jüyesi 55430 system point jüye çekidi 55431 system program jüye bağdarlaması 55432 system jüye, sistem 55433 systematic error sistematik hata 55434 systematic jüyeli, sistematik 55435 systematically jüyeli olarak 55436 systematics sistematik 55437 systematization jüyeleştirme 55438 systematize jüyeleştirmek, sistematize etmek 55439 systemic circulation büyük kan dolaşımı 55440 systemic disease sistemik hastalık 55441 systemic sistemik 55442 systems analysis jüye analizi, jüye çözümleme 55443 systems analyst jüye analisti, jüye çözümleyici 55444 systems engineer jüye kıvcısı 55445 systems engineering jüye kıvcılığı 55446 systems man organizatör 55447 systems operator jüye operatörü 55448 systems programmer jüye bağdarlamacısı 55449 systems programming jüye bağdarlamalama 55450 systems software jüye yazılımı 55451 systole kalbin kasılması, sistol, kasım 55452 systolic sistolik, kasımlı 55453 T-shirt tişört 55454 Ta ever so çok sağ ol 55455 ta sağ ol, eyvallah 55456 ta-ta hoşça kal!, eyvallah! 55457 tab etiket, brit, askı, (Aİ) fatura, hesap 55458 tabard cüppe 55459 tabasco bir çeşit biber 55460 tabby tekir kedi 55461 tabernacle seyyar Yahudi tapınağı 55462 tablature resim 55463 table d'hôte tabldot 55464 table microphone masa mikrofonu 55465 table of contents içindekiler 55466 table salt sofra tuzu 55467 table talk sofra sohbeti 55468 table tennis masatenisi 55469 table masa, yemek, sofra, tablo, keste, çizelge, tasarıyı müzakereye sunmak 55470 table-water maden suyu, yeraltı suyu 55471 tableau tablo, keste, resim 55472 tableaux keste, resimler 55473 tablecloth masa örtüsü, sofra örtüsü, desterhan 55474 tableland yayla, plato 55475 tablespoon servis kaşığı 55476 tablet tablet, kitabe, yazıt, tablet 55477 tableware sofra takımı 55478 tabloid küçük sayfalı, bol resimli yenün 55479 taboo tabu, yasak 55480 tabouret tabure, ketil 55481 tabula sümüğün sert ve düz yüzeyi 55482 tabular masa gibi düz, çizelge biçiminde 55483 tabulate cetvel haline koymak, çizelgelemek 55484 tabulation cetvel haline koyma, çizelgeleme 55485 tabulator keste yapıcı, çizelgeleyici, tabülatör 55486 tachograph takograf, kilometre saati 55487 tachometer takometre, devirölçer, dönüşölçer 55488 tachycardia taşikardi 55489 tachymeter takeometre, araziölçer 55490 tacit söylenmeden anlaşılan 55491 taciturn sessiz, sakin, suskun, az konuşan, karadinmez 55492 taciturnity suskunluk, sessizlik 55493 tack about volta etmek 55494 tack mortgages ipotekleri birleştirmek 55495 tack on eklemek, ilave etmek 55496 tack rivet tutturma perçini 55497 tack ufak çivi, raptiye, pünez, gidiş, yol, rota, teyel, çivi ya da raptiye ile tutturmak, çakmak, orsa etmek, kumaşı teyellemek, çatmak 55498 tackiness yapışkanlık 55499 tackle halat takımı, takım, donatı, marke etmek, uğraşmak, çaresine bakmak, üstesinden gelmek, topu kapmak, ayağından almak, yakalamak, saldırmak 55500 tackweld teyel kaynağı ile tutturmak 55501 tacky yapışkan, adi, kalitesiz, üçüncü sınıf, boktan 55502 tact zaman ve durumun gerektirdiği biçimdeki davranış, davranış inceliği, insanlarla anlaşabilme yetisi 55503 tactful ince düşünüşlü, sezgisi güçlü, nazik, sezinçli 55504 tactfulness ince düşünme, düşüncelilik, sezinç 55505 tactic taktik, yönlem 55506 tactical taktik 55507 tactician taktikçi, taktik veren kimse 55508 tactics taktik 55509 tactile dokunma duyusuna ilişkin, dokunsal 55510 tactless patavatsız, düşüncesiz, sezinçsiz, densiz 55511 tactlessness patavatsızlık, düşüncesizlik, densizlik 55512 tactual sense dokunma duyusu 55513 tactual dokunma duyusu ile ilgili, dokunsal 55514 tadpole iribaş 55515 taenia şerit, tenya, bağırsak kurdu, pervaz 55516 taeniafuge bağırsak kurdunu düşüren ilaç 55517 taffeta tafta 55518 taffrail kıç küpeştesi 55519 taffy karamela 55520 tag with birine yüklemek, üstüne atmak 55521 tag etiket, fiş, çok sık kullanılan laf, beylik laf, etiketlemek, fiş takmak, eklemek, (along/on ile) peşine takılmak, birlikte gitmek, takılmak, elim sende oyunu 55522 tagger etiket koyan kimse, ince demir levha 55523 tail assembly kuyruk takımı 55524 tail away kötüye gitmek, azalmak 55525 tail beam bindirme kiriş 55526 tail behind birinin peşinden gitmek 55527 tail bone kuyruk sümüğü 55528 tail coat frak 55529 tail end en son kısım 55530 tail feather kuyruk tüyü 55531 tail fin kuyruk stabilizörü 55532 tail fuse dip tapa 55533 tail lamp arka lambası 55534 tail light stop lambası 55535 tail off kötüye gitmek, zayıflamak, gittikçe azalmak 55536 tail parachute kuyruk paraşütü 55537 tail piece bindirme kiriş, yarım kiriş 55538 tail pipe egzoz uç borusu, kuyruk egzoz borusu 55539 tail rotor kuyruk pervanesi 55540 tail shaft uskur şaft, kuyruk şaftı 55541 tail spin kuyruk virili 55542 tail surface kuyruk yüzeyi 55543 tail unit kuyruk takımı 55544 tail wind kuyruk rüzgârı 55545 tail kuyruk, göt, bozuk pulun resimsiz tarafı, yazı, kuyruk gibi peşine takılmak, yakından izlemek 55546 tail-heavy kuyruğu ağır 55547 tailboard arka kapak 55548 tailed kuyruklu 55549 tailgate arka kapak 55550 tailings şeker topağı 55551 tailless plane kuyruksuz uçak 55552 tailless kuyruksuz 55553 taillight arka lamba 55554 tailor terzi, elbise dikmek, yeni bir biçim vermek 55555 tailor-made ısmarlama dikilmiş, uygun 55556 tailored costume ısmarlama kostüm 55557 tailored suit ısmarlama elbise 55558 tailored (giysi) yeni bir biçim verilmiş, iyi oturtulmuş 55559 tailpiece son kısım 55560 tailplane kuyruk yüzeyi 55561 tails frak 55562 tailspin kuyruk çevrintisi, panik 55563 tailstock (torna) gezer punta gövdesi 55564 taint lekelemek, leke sürmek, kara çalmak, bozmak, leke, pis koku, ayıp, kusur 55565 take a back seat köşesine çekilmek 55566 take a bath yıkanmak, banyo yapmak 55567 take a bathroom banyo yapmak, yıkanmak 55568 take a bearing kerteriz etmek 55569 take a bus otobüse binmek 55570 take a chair oturmak 55571 take a chance riske girmek 55572 take a copy suretini çıkarmak 55573 take a cruise vapurla geziye çıkmak 55574 take a dim view of küçük görmek 55575 take a dim view iyi gözle bakmamak 55576 take a dip dalış yapmak, dalmak, cummak 55577 take a fancy to hoşlanmaya başlamak 55578 take a gander göz atmak 55579 take a hint leb demeden leblebiyi anlamak 55580 take a leaf out of sb's book özüne örnek almak 55581 take a licking kötek yemek 55582 take a photograph resim çekmek 55583 take a pity on acımak 55584 take a rest dem almak 55585 take a seat lütfen oturun, buyrun oturun 55586 take a shine to kanı kaynamak 55587 take a short break birkaç günlük bir tatile çıkmak 55588 take a shot in the dark kafadan atmak 55589 take a shower duş almak 55590 take a stand on kararlı olmak 55591 take a stand tavır almak 55592 take a tumble tepetaklak gitmek 55593 take a vote on sth oya koymak 55594 take a vow ant içmek 55595 take aback şaşırtmak 55596 take about gezdirmek 55597 take advantage of -dan faydalanmak, kazanç sağlamak 55598 take after -e benzemek, -e çekmek 55599 take aim nişan almak 55600 take an examination sınava girmek 55601 take an oath yemin etmek 55602 take an objection to sth itiraz etmek 55603 take apart sökmek, parçalarına ayırmak 55604 take as read araştırmadan kabul etmek 55605 take at one's word sözüne güvenmek 55606 take away çalmak, alıp götürmek, kaldırmak, çıkarmak 55607 take back geri almak, eskileri düşündürmek 55608 take by surprise ansızın olmak, şaşırtmak 55609 take care of yourself özüne yakşı bak! 55610 take care of -e dikkat etmek, bakmak, ilgilenmek, dövmek 55611 take charge of sorumluluğunu almak 55612 take coals to Newcastle denize su taşımak, gereksiz yere eşya götürmek 55613 take courage cesaretlenmek 55614 take cover sığınmak, siper almak 55615 take down sökmek, parçalarına ayırmak, yazmak, kaydetmek 55616 take effect yürürlüğe girmek, etki etmek 55617 take exception aynı görüşte olmamak 55618 take for granted itirazsız kabul etmek 55619 take for sanmak 55620 take goods on approval muhayyer almak 55621 take great care of itina göstermek, avaylamak 55622 take great pains özenip bezenmek 55623 take heart cesaretlenmek 55624 take heed of önem vermek, dikkat etmek 55625 take in good part darılmamak, gücenmemek 55626 take in hand üstüne almak, yola getirmek 55627 take in almak, içine almak, içermek, kandırmak, aldatmak 55628 take into account dikkate almak, hesaba katmak 55629 take into consideration göz önünde bulundurmak, hesaba katmak 55630 take into custody gözaltına almak 55631 Take it easy özünü yorma, kolayına bak, sakin ol 55632 take it hard derin acı duymak 55633 take it on the chin metanetle karşılamak 55634 take it out of sb bütün gücünü tüketmek 55635 take kindly to hoşlanmak 55636 take leave of one's senses aklını peynir ekmekle yemek 55637 take leave ayrılmak, veda etmek 55638 take measures önlem almak, tedbir almak 55639 take my tip öğüdümü tut 55640 take note of -e önem vermek 55641 take notice of dikkate almak, umursamak, farkına varmak 55642 take off one's hat to sb birisine şapka çıkarmak 55643 take off (giysi) çıkarmak, (uçak) havalanmak, kalkmak 55644 take office görev almak 55645 take on board kabul etmek 55646 take on trust kanıtsız kabul etmek, güvenmek 55647 take on işe almak, görev vermek, kavga etmek, üstlenmek 55648 take one at one's word sözünü tutmak 55649 take one's breath away birinin nefesini kesmek, heyecanlandırmak 55650 take one's choice beğendiğini almak 55651 take one's hat off to takdir etmek 55652 take one's life in one's hands kelleyi koltuğa almak, canını dişine takmak 55653 take one's medicine başa geleni çekmek 55654 take one's time acele etmemek, fazla vaktini almak 55655 take out a loan bankadan kredi almak 55656 take out a patent patent çıkartmak 55657 take out on hırsını -den almak 55658 take out içinden çıkarmak, bir yere götürmek, edinmek 55659 take over devralmak, yönetimi almak, üzerine almak 55660 take pains with çok uğraşmak 55661 take part in -e katılmak, iştirak etmek 55662 take pity on acımak 55663 take place meydana gelmek, olmak 55664 take possession ele geçirmek, almak 55665 take pot luck verileni almak, bulduğunu yemek 55666 take refuge sığınmak 55667 take root kök salmak 55668 take sb aback şaşırtmak, afallatmak 55669 take sb by surprise gafil avlamak 55670 take sb down a peg or two burnunu kırmak, bozum etmek 55671 take sb for a ride kazıklamak, aldatmak, kandırmak 55672 take sb out of himself neşelendirmek, yüzünü güldürmek 55673 take sb to one's bosom bağrına basmak 55674 take sb to task azarlamak, paylamak 55675 take sb unawares gafil avlamak, şaşırtmak 55676 take sb's breath away -in nefesini kesmek, heyecanlandırmak 55677 take sb's measure birinin yeteneğini tartmak 55678 take sb's word for it söylediğine inanmak 55679 take seriously ciddiye almak 55680 take shape biçimlenmek, gerçekleşmek, şekillenmek 55681 take shelter sığınmak, daldalanmak, barınmak, siperlenmek, saklanmak, siper almak, duldalanmak 55682 take sides with -ın tarafını tutmak 55683 take sides taraf tutmak 55684 take steps önlem almak, tedbir almak 55685 take sth amiss gücenmek 55686 take sth for granted itirazsız kabul etmek 55687 take sth on the chin sineye çekmek 55688 take sth out on sb acısını başkasından çıkarmak 55689 take sth to heart ağrına gitmek 55690 take sth up with görüşünü almak 55691 take stock enine boyuna düşünmek, envanter yapmak 55692 take the air tenek almak 55693 take the bit in one's teeth idareyi ele almak 55694 take the bread out of sb's mouth ekmeğini elinden almak 55695 take the bull by the horns güçlüklere cesaretle karşı koymak 55696 take the cake birinciliği kazanmak 55697 take the can ceremeyi çekmek 55698 take the chair bir toplantıya başkanlık etmek, celseyi açmak 55699 take the field savaşa girmek 55700 take the gilt off the gingerbread tadını kaçırmak 55701 take the hell out of sb iflahını kesmek 55702 take the helm idareyi eline almak 55703 take the lid off iş karıştırmak 55704 take the offensive saldırıya geçmek 55705 take the piss out of alay etmek 55706 take the place of birinin yerine geçmek 55707 take the plunge düşünüp taşındıktan sonra işe girişmek 55708 take the rap suçu üstüne almak 55709 take the starch out of hamur gibi yapmak 55710 take the words out of one's mouth lafı ağzından almak 55711 take time vakit almak, vakit istemek 55712 take to drink içkiye başlamak, özünü içkiye vermek 55713 take to flight firar etmek 55714 take to heart yüreğinde hissetmek, ciddiye almak 55715 take to one's heels tabanları yağlamak 55716 take to pieces parçalara ayırmak, sökmek 55717 take to the road serseri olmak, avare olmak 55718 take to hoşlanmak, alışkanlık edinmek, çekilmek, kaçmak 55719 take trouble zahmete girmek, zahmet etmek 55720 take turns sırayla yapmak 55721 take umbrage gücenmek 55722 take up arms silaha sarılmak 55723 take up the cudgels for arka çıkmak 55724 take up with ile arkadaş olmak 55725 take up girişmek, başlamak, kaplamak, işgal etmek 55726 take vengeance on intikam almak 55727 take wing uçmak, kanat çalmak, uçup yükseklere kalkmak, kaçmak, sıvışmak, götürülmek, ekilmek, taban almak, yayınmak 55728 take wings uçmak, uçup gitmek, yok olmak 55729 Take your pick Seçimini yap 55730 take almak, götürmek, kiralamak, tutmak, kazanmak, almak, (sınav) girmek, (yaçınını) çekmek, kabullenmek, üstlenmek, almak, gerektirmek, istemek, (içine) almak, taşıma, hasılat, pul, kâr, çekim 55731 take-home foods hazır gıda maddeleri 55732 take-home pay net gelir, safi vergin 55733 takeaway hazır yemek satan dükkân, hazır yemek satan dükkândan alınan 55734 takedown sökülebilir, demontabl, sökme, parçalara ayırma 55735 takeoff runway kalkış pisti 55736 takeoff speed kalkış hızı 55737 takeoff weight kalkış ağırlığı 55738 takeoff havalanma, kalkış, taklit 55739 takeover devralma, ele geçirme, yönetimi alma, devir 55740 taker alıcı, müşteri 55741 taking çekici 55742 takings kâr, kazanç, hasılat, gelir 55743 talc talk pudrası 55744 talcum powder talk pudrası 55745 talcum talk 55746 tale hikâye, nağıl, ertek, masal, palavra, yalan, martaval, dedikodu 55747 talebearer dedikoducu, gammaz, nağılbaz 55748 talebearing kovuculuk 55749 talent scout yıldız avcısı 55750 talent doğal yetenek 55751 talented yetenekli 55752 taleteller hikâyeci, masalcı, dedikoducu, yalancı 55753 talion kısas 55754 talipes yumru ayak 55755 talisman tılsım, uğur, uğurluk 55756 talismanic tılsımlı 55757 talk a blue streak jet gibi konuşmak 55758 talk a mile a minute çan çan etmek 55759 talk about hakkında konuşmak, bahsetmek, lafını etmek 55760 talk at boşuna konuşmak 55761 talk away durmadan konuşmak, konuşarak vakit geçirmek 55762 talk back to karşı gelmek, karşılık vermek 55763 talk back iç konuşma 55764 talk big övünmek, atıp tutmak, dem vurmak 55765 talk business iş konuşmak 55766 talk down to küçümseyici bir biçimde konuşmak 55767 talk in circles lafı ağzında gevelemek 55768 talk in telephone numbers bire bin katmak 55769 talk into -meye ikna etmek 55770 talk nineteen to the dozen hızlı ve sürekli konuşmak 55771 talk nonsense saçmalamak, zırvalamak, çene yormak 55772 talk one's head off birisinin kafasını şişirmek 55773 talk one's way out of içini dökmek, konuşup rahatlamak 55774 talk out of -memeye ikna etmek, -den vazgeçirmek 55775 talk over görüşmek, tartışmak 55776 talk round caydırmak, ikna etmek 55777 talk sense mantıklı konuşmak, makul konuşmak 55778 talk shop iş konuşmak 55779 talk through one's hat palavra atmak, saçmalamak 55780 talk konuşmak, konuşma, görüşme, sohbet, konuşma biçimi, konuşma, boş laf 55781 talkative konuşkan, şapır, yanşak, sirgep, çenesi düşük, geveze 55782 talkativeness konuşkanlık, gevezelik 55783 talkee-talkee palavra, masal 55784 talker konuşmacı 55785 talkie konuşkan, geveze 55786 talking picture sözlü yanka 55787 talking konuşan, konuşma 55788 talking-to azarlama, paylama, azar, fırça 55789 talky talk gevezelik 55790 talky konuşkan 55791 tall order olmayacak iş 55792 tall story palavra, maval, masal 55793 tall uzun boylu, ...boyunda, yüksek 55794 tallness uzun boyluluk, yükseklik 55795 tallow donyağı 55796 tallowy yağlı 55797 tally shop taksitle satış yapan dükkân 55798 tally trade taksitli alışveriş 55799 tally hesap, çetele, skor 55800 tally-ho haydi!, aport! 55801 tally-sheet hesap listesi 55802 tallyman ucuzcu 55803 talon pençe 55804 talus birikinti, aşık, ayak bileği, meyil 55805 tamable evcilleştirilebilir 55806 tamarack karaçam, amerikan çamı 55807 tamarind demirhindi 55808 tamarisk ılgın 55809 tambour kasnak 55810 tambourine tef 55811 tame evcil, yumuşak başlı, uysal, sıkıcı, yavan, tatsız, evcilleştirmek, ehlileştirmek, dize getirmek 55812 tameable evcilleştirilebilir 55813 tameness uysallık, evcillik 55814 tamer vahşi döngül eğiticisi 55815 tammy kumaştan süzgeç 55816 tamp tokmaklamak, bastırıp sıkıştırmak 55817 tamper (with ile) karıştırmak, kurcalamak, oynamak 55818 tamping sıkılama, tokmaklama 55819 tampon (adet zamanı kullanılan) tampon 55820 tan (döngül derisi) tabaklamak, sepilemek, güneşte yanmak, bronzlaşmak, bronzlaştırmak, güneş yanığı, sarımsı kahverengi 55821 tanager bir çeşit ispinoz 55822 tandem iki kişilik bisiklet 55823 tang keskin koku, keskin tat 55824 tangency teğet geçme 55825 tangent tanjant, teğet 55826 tangential acceleration teğetsel ivme 55827 tangential teğetsel, yüzeysel 55828 tangerine mandalina 55829 tangibility tutulabilme 55830 tangible property maddi mallar 55831 tangible dokunulabilir, elle hissedilebilen, gerçek, elle tutulur, somut, kesin 55832 tangle with atışmak, kapışmak, tartışmak 55833 tangle dolaştırmak, karmakarışık etmek, arap saçına çevirmek, arap saçına dönmek, dolaşmak, karışmak, dolaşık şey, dolaşmış kelep, dolaşmış yumak, cancal, karmakarışık şey, dolaşıklık, arapsaçı, düğüm, dava, münakaşa 55834 tango tango, tango yapmak 55835 tangy keskin 55836 tank car sarnıçlı vagon 55837 tank mine tank mayını 55838 tank truck tanker 55839 tank tank, (gaz/sıvı/vb.) depo, tank, sarnıç, benzin deposu 55840 tankard maşrapa 55841 tanker tanker 55842 tannate tanenli asit tozu 55843 tanner sepici, tabak 55844 tannery bkz.tanyard 55845 tannic tanenli 55846 tannin tanen 55847 tanning sepileme, tabaklama 55848 tansy solucan otu 55849 tantalate tantalat 55850 tantalite tantalit 55851 tantalization boşuna ümit verme, umutlandırıp vermeme 55852 tantalize boşuna ümit vermek, umutlandırıp vermemek 55853 tantalizing düş kırıklığına uğratan 55854 tantalum tantal 55855 tantamount (to ile) eşit, eşdeğer, aynı değerde, eşdeğerde 55856 tantivy dörtnala 55857 tantrum öfke nöbeti, sinir krizi 55858 tanyard tabakhane, sepi yeri 55859 tap bolt saplama, pim 55860 tap borer zıvana matkabı 55861 tap dance step dans 55862 tap dancer step dansçısı 55863 tap root kazıkkök 55864 tap water musluk suyu 55865 tap musluk, tapa, tıkaç, tapa ya da musluğu açmak, (alısün konuşmalarını) gizli bağlantı kurarak dinlemek, delip ya da kesip içindeki sıvıyı çekmek, kullanmak, hafifçe vurmak, hafif vuruş 55866 tape cartridge kaset 55867 tape deck dek teyp, şerit birimi 55868 tape drive şerit sürücü 55869 tape feed şerit besleme, şerit ilerletme 55870 tape label şerit etiketi 55871 tape leader bant amorsu 55872 tape measure şerit metre, mezür 55873 tape operating system şerit işletim jüyesi 55874 tape punch şerit delici, şerit delgileyici 55875 tape reader şerit okuyucu 55876 tape recorder teyp, kasetçalar 55877 tape recording banda alma, bant kayıt 55878 tape reproducer şerit çoğaltıcı, şerit tıpkılayıcı 55879 tape skip şerit atlatıcı, şerit atlatma komutu 55880 tape unit şerit birimi 55881 tape up şeritle bağlamak 55882 tape şerit, bant, ses kayıt bantı, kaset, bant, banda kaydetmek, banda çekmek, (up ile) şeritle bağlamak 55883 taper uca doğru incelmek, sivrilmek, inceltmek, ucunu sivriltmek, ince ve uzun mum 55884 tapered konik 55885 tapering gittikçe incelen, konik, daralan, sivrilmiş 55886 tapestry duvar halısı 55887 tapeworm tenya, şerit, bağırsak solucanı 55888 tappet rod itici çubuk 55889 tappet kol, manivela 55890 tapping hafifçe vurma, kılavuz çekme 55891 taproot kazıkkök, anakök 55892 tapster barmen 55893 tar board katranlı levha 55894 tar brush katran fırçası 55895 tar asfalt, katran, asfaltlamak, asfalt dökmek, katranla kaplamak 55896 taradidle yalan 55897 tarantula büyük zehirli bir örümcek, tarantula 55898 taraxacum hindiba kökü 55899 tarboard katranlı mukavva 55900 tardigrade yavaş yürüyen 55901 tardiness ağırlık, yavaşlık, gecikme, rötar 55902 tardy ağır, yavaş, geç, gecikmiş 55903 tare dara, burçak, darasını almak, darasını düşmek 55904 target computer hedef bilgisayar 55905 target date amaçlanan tarih 55906 target language hedef dil, amaç dil 55907 target machine amaç kılga 55908 target price hedef fiyat 55909 target program hedef bağdarlama, amaç bağdarlama 55910 target hedef, hedef tahtası, amaç, erek, hedef, alay konusu kimse/şey, şamar oğlanı 55911 tariff barriers gümrük engelleri 55912 tariff rate gümrük vergisi oranı 55913 tariff wall gümrük duvarı 55914 tariff tarife, gümrük vergisi 55915 tarlatan tarlatan 55916 tarmac asfalt, asfalt alanı 55917 tarmacadam bkz.tarmac 55918 tarn küçük dağ gölü 55919 tarnish sönükleşmek, kararmak, donuklaşmak, karartmak, donuklaştırmak, sönükleştirmek 55920 tarot fal bakmak için kullanılan 'lik iskambil destesi 55921 tarpaulin katranlı muşamba 55922 tarradiddle yalan, kaçamaklı söz 55923 tarred with the same brush aynı yolun yolcusu 55924 tarry katranlı, oyalamak, geç kalmak, yubanmak, durmak, beklemek 55925 tarsal bone ayak bileği sümüğü 55926 tarsal ayak bileği ile ilgili 55927 tarsia kakmacılık 55928 tarsus ayak bileği, tarsus 55929 tart turta, orospu, keskin, acı, ters, aksi, acı, iğneleyici 55930 tartan ekose (kumaş) 55931 tartar emetic potasyum tartarat asidi 55932 tartar sauce sos tartar, balık sosu 55933 tartar kefeki, pesek, şirret, bela, vahşi kimse 55934 tartaric acid tartarik asit 55935 tartaric tartarik 55936 Tartary Tataristan 55937 tartness keskinlik, acılık, ekşilik 55938 tartrate tartarat 55939 tartrazine (boya) tartrazin 55940 task force özel birlik, özel görev timi 55941 task master angaryacı, amir, usta 55942 task queue görev kuyruğu 55943 task wages götürü vergin 55944 task work götürü iş 55945 task vazife, görev, yumuş, iş 55946 taskmaster başkasına iş yükleyen kimse, angaryacı 55947 tassel püskül, kotaz 55948 taste bud tat alma cisimciği 55949 taste tatmak, tadına bakmak, tat almak, tadını almak, belli bir tadı olmak, tat, tadımlık, beğeni, zevk 55950 tasteful zevkli 55951 tastefulness zevklilik 55952 tasteless tatsız, zevksiz 55953 tastelessness tatsızlık, zevksizlik 55954 taster çeşnici, içki ya da yemeklerin tadına bakan kimse 55955 tastiness lezzetlilik 55956 tasty lezzetli, tatlı 55957 tatter çaput, paçavra 55958 tattered yırtık pırtık, eski püskü 55959 tatters yırtık pırtık giysi, paçavra 55960 tatting mekik oyası 55961 tattle dedikodu, gevezelik, gevezelik etmek, fitlemek, gammazlamak 55962 tattler boşboğaz, dedikoducu kimse 55963 tattoo dövme yapmak, dövme, trampet sesi, bando gösterisi 55964 tatty dağınık, pejmürde, eski püskü 55965 taunt alay etmek, sataşmak, iğnelemek, alay, sataşma, iğneleme 55966 taurine taurin, torin 55967 Taurus Boğa burcu 55968 taut gerili, sıkı, gergin, gergin, gerilmiş, telaşlı 55969 tauten gerginleştirmek, pekiştirmek, kasmak 55970 tautness gerginlik 55971 tautology gereksiz tekrar 55972 tautomer tautomer 55973 tavern taverna 55974 taw postu işleyip kösele yapmak 55975 tawdriness adilik, zevksizlik, cafcaflılık 55976 tawdry adi, zevksiz, cafcaflı 55977 tawer sepici 55978 tawery tabakhane 55979 tawny owl alaca baykuş 55980 tawny esmer, sarımsı kahverengi 55981 tax administration vergi dairesi 55982 tax allowance vergi muafiyeti 55983 tax assessment vergi tahakkuku 55984 tax avoidance vergiden kaçınma 55985 tax base vergi matrahı 55986 tax bracket vergi baremi, vergi dilimi 55987 tax collector vergi tahsildarı 55988 tax consultant vergi müşaviri 55989 tax deductible vergiden düşülebilir 55990 tax dodger vergi kaçakçısı 55991 tax evader vergi kaçakçısı 55992 tax evasion vergi kaçırma 55993 tax exempt vergiden muaf, vergisiz 55994 tax liability vergi yükümlülüğü 55995 tax on land arazi vergisi 55996 tax payer vergi mükellefi, vergi sorumlusu 55997 tax rate vergi oranı 55998 tax rebate vergi iadesi 55999 tax refund vergi iadesi 56000 tax relief vergi indirimi 56001 tax return vergi beyanı 56002 tax value vergi değeri 56003 tax with ile suçlamak 56004 tax vergilendirmek, vergi koymak, yormak, zorlamak, vergi, külfet, yük 56005 tax-free income vergi dışı gelir 56006 tax-free investment vergiden muaf yatırım 56007 tax-free vergiden muaf olan, vergisiz 56008 taxable income vergiye tabi gelir 56009 taxable vergiye tabi 56010 taxation vergilendirme, vergi miktarı, vergi 56011 taxgatherer tahsildar 56012 taxi driver taksi haydavcısı 56013 taxi meter taksimetre 56014 taxi rank taksi durağı 56015 taxi stand taksi durağı 56016 taxi taksi, (uçak) yerde ilerlemek, taksi yapmak 56017 taxicab taksi 56018 taxidermist döngül postunu dolduran kimse, tahnitçi 56019 taxidermy döngül postunu doldurma sanatı 56020 taximeter taksimetre 56021 taxis taksi, göçüm 56022 taxonomic taksonomik 56023 taxonomy taksonomi, sınıflandırma ilmi 56024 te-hee kıkır kıkır gülme 56025 tea caddy çay kavanozu, çay kutusu 56026 tea cosy çaydanlık örtüsü 56027 tea drinker çay tiryakisi 56028 tea party çay daveti, çay partisi 56029 tea rose çay gülü 56030 tea service çay takımı 56031 tea towel bulaşık kurulama bezi 56032 tea urn semaver 56033 tea wagon tekerlekli servis masası 56034 tea çay, ösümlük çayı, öğleden sonraları yenen hafif yemek 56035 teabag poşet çay 56036 teach one's grandmother to suck eggs tereciye tere satmak 56037 teach öğretmek, ders vermek 56038 teach-in tartışma, münazara 56039 teachable öğrenmeye hevesli 56040 teacher üstat, mektep işçisi, muallim, mirza, pedagog 56041 teaching aids öğretim araçları 56042 teaching machine öğretici araç 56043 teaching staff öğretim üyesi 56044 teaching öğretim, ders, öğreti, öğretmenlik 56045 teacup çay fincanı 56046 teagarden çay ve hafif yiyecekler bulunduran açık hava lokantası, çay yetiştirilen geniş arazi 56047 teahouse çayevi 56048 teak tik ağacı 56049 teal çamurcun 56050 tealeaf çay yaprağı 56051 team spirit takım ruhu 56052 team up with ile birlikte çalışmak 56053 team up birlikte çalışmak, ekip çalışması yapmak 56054 team work ekip çalışması 56055 team takım, türküm, ekip, aynı aracı çeken döngüller 56056 teamster yük arabacısı 56057 teamwork ekip çalışması 56058 teapot demlik 56059 tear a strip off harcını vermek 56060 tear along (hızla/süratle) geçmek, çapmak 56061 tear bomb göz yaşartıcı bomba 56062 tear down yıkmak, alaşağı etmek, yerle bir etmek 56063 tear duct gözyaşı arnası 56064 tear gas göz yaşartıcı gaz 56065 tear gland gözyaşı bezi 56066 tear into saldırmak 56067 tear one's hair saçını başını yolmak 56068 tear up yırtarak parçalamak, parça parça etmek 56069 tear gözyaşı, yırtmak, cırmak, yırtılmak, cırılmak, kopmak, koparmak, hızla ilerlemek, paldır küldür gitmek, (giysi/çönge/vb.) yırtık, sökük 56070 tearaway gürültücü, vahşi genç 56071 teardrop gözyaşı damlası 56072 tearful ağlayan, gözü yaşlı, ağlamaklı 56073 tearing çılgınca, korkunç, müthiş, yırtma, yırtılma 56074 tearless ağlamayan 56075 tearoom çay ve hafif yemekler bulunduran lokanta 56076 tease sataşmak, takılmak, alay etmek, rahatsız etmek, rahat vermemek, sataşan, alaycı, muzip kimse 56077 teasel tarakotu, hav kabartma aleti 56078 teaser zor soru/sorun, sataşan, alaycı, muzip kimse 56079 teaspoon çay kaşığı 56080 teat meme ucu, biberon emziği 56081 teatime (öğleden sonra) çay sögeni 56082 tec dedektif 56083 tech teknik mektep 56084 technetium teknesyum, teknetyum 56085 technical adviser teknik danışman 56086 technical analysis teknik analiz 56087 technical bureau teknik büro 56088 technical college teknik mektep 56089 technical dictionary teknik sözlük 56090 technical feasibility teknik olabilirlik 56091 technical knockout teknik nakavt 56092 technical language teknik dil 56093 technical literature teknik literatür 56094 technical report teknik rapor 56095 technical school meslek mektebi 56096 technical skill teknik beceri 56097 technical term teknik terim 56098 technical teknik 56099 technically teknik bakımından 56100 technician teknisyen 56101 technics bkz.technology 56102 technique teknik, yordam 56103 technocracy teknokrasi 56104 technocrat teknokrat 56105 technological teknolojik 56106 technology teknoloji, uygulayımbilim 56107 tectology doku bilgisi, yapıbilim 56108 tectonic lake tektonik göl 56109 tectonic tektonik, yapısal, jeoteknik 56110 tectonics mimarlık, yapı sanatı, tektonik 56111 teddy bear oyuncak ayı 56112 tedious sıkıcı, usandırıcı, bezdirici 56113 tedium usandırıcılık, bıktırıcılık, sıkıcılık 56114 tee (golf) ilk vuruşun yapıldığı yer 56115 tee-shirt tişört 56116 teem (with ile) dolu olmak, kaynaşmak, bardaktan boşanırcasına yağmak 56117 teenage 13 - 19 yaş arası gençlerle ilgili 56118 teenager 13 - 19 yaş arası genç 56119 teens 13 - 19 arasındaki yaşlar 56120 teeny ufacık, genç kız/erkek 56121 teeter düşecek gibi olmak, sallanmak, sendelemek 56122 teeth dişler 56123 teethe (bebek) diş çıkarmak 56124 teething diş çıkarma 56125 teetotal yeşilaycı, içki içmeyen 56126 teetotalism içki içmeme, yeşilaycılık 56127 teetotaller içki içmeyen kimse, yeşilaycı 56128 Teflon Teflon 56129 tegular tuğla gibi 56130 tegument zar, deri, kabuk 56131 tehee kıkır kıkır gülmek, kıs kıs gülmek 56132 tektite tektit 56133 telamon telamon 56134 tele televizyon, sınalgı 56135 tele- (önek) tele, sınalgıyla ilgili 56136 telecamera telesınalga, uzaktan kumandalı yaçın kılgası 56137 telecast sınalgı yayını 56138 telecine telesine 56139 telecommunication network telekomünikasyon şebekesi 56140 telecommunication satellite telekomünikasyon uydusu 56141 telecommunications telekomünikasyon, iletişim 56142 telecourse sınalgıyla öğretim 56143 telediagnosis telediyagnoz, televiyonla tanı 56144 telefilm sınalgı yankası 56145 telegenic telejenik, sınalgıya gider 56146 telegram telgraf, telyazı 56147 telegraph cable telgraf kablosu 56148 telegraph key telgraf anahtarı, telgraf hattı 56149 telegraph office telgrafhane 56150 telegraph operator telgrafçı 56151 telegraph pole telgraf direği 56152 telegraph system telgraf jüyesi 56153 telegraph telgraf, telgraf jüyesi, telgraf çekmek 56154 telegrapher telgrafçı 56155 telegraphic address telgraf adresi 56156 telegraphic money order telgraf havalesi 56157 telegraphic transfer telgraf havalesi 56158 telegraphic telgraf, telgrafla ilgili, çok kısa 56159 telegraphist telgrafçı 56160 telegraphy telgrafçılık 56161 telekinesis telekinezi, uzadevim 56162 telelens teleobjektif, tele merceği, ırak merceği 56163 telemechanics uzaktan kumanda jüyesi 56164 telemeter telemetre, uzaklıkölçer 56165 telemetric telemetrik 56166 telemetry telemetri 56167 teleobjective teleobjektif 56168 teleologic erekbilimsel, teleolojik 56169 teleology erekbilim, teleoloji 56170 telepathic telepatik 56171 telepathy telepati, uzaduyum, öteduyum 56172 telephone booth alısün kulübesi 56173 telephone capacitor alısün kondansatörü 56174 telephone circuit alısün devresi 56175 telephone directory alısün rehberi 56176 telephone exchange alısün santralı 56177 telephone frequency alısün tezliği 56178 telephone pole alısün direği 56179 telephone alısün, çınka, telefon, hatif, alısünlemek, telefon etmek, zeng etmek 56180 telephonic telefonik, alısünlük, alısünle ilgili 56181 telephonist santral memuru 56182 telephony çınkacılık 56183 telephoto lens tele objektif 56184 telephoto telefoto 56185 telephotography telefotografi 56186 teleplay sınalgı oyunu 56187 teleport ışınlamak, şualamak 56188 teleprinter telem, uzyazar 56189 teleprocessing tele işlem, uzişlem 56190 teleprompter telepromptır, otokö, akıl defteri 56191 telescope teleskop, iç içe geçerek kısalmak, içiçe geçirip kısaltmak 56192 telescopic antenna teleskopik anten 56193 telescopic fork teleskopik çatal 56194 telescopic jack teleskopik kriko 56195 telescopic teleskopa ilişkin, teleskopik, iç içe girerek uzayıp kısalan, geçmeli 56196 telescreen sınalgı ekranı 56197 teletext teletekst, yazı görüntüleme 56198 teletube resim tüpü, sınalgı tüpü 56199 teletype teletip, uzakyazıcı 56200 teletypesetter teletipsetter 56201 teletypewriter teleks cihazı 56202 teleview sınalgı izlemek, sınalgıda görmek 56203 televise sınalgıda göstermek, yayınlamak 56204 television antenna sınalgı sırgavılı 56205 television band sınalgı bandı 56206 television broadcast sınalgı yayını 56207 television broadcasting sınalgı yayını 56208 television cable sınalgı kablosu 56209 television camera sınalgı sınalgası, alıcı 56210 television cameraman sınalgı sınalgacısı 56211 television channel sınalgı arnası 56212 television field sınalgı alanı 56213 television monitor resim monitörü 56214 television picture tube sınalgı resim tüpü 56215 television picture sınalgı görüntüsü 56216 television program sınalgı bağdarlaması 56217 television projector sınalgı göstericisi 56218 television receiver sınalgı alıcısı 56219 television station sınalgı istasyonu 56220 television studio sınalgı stüdyosu 56221 television telephone sınalgılı alısün 56222 television tower sınalgı kulesi 56223 television transmission sınalgı yayını 56224 television transmitter sınalgı vericisi 56225 television tube resim tüpü, resim lambası, ekran lambası 56226 television televizyon, sınalgı 56227 televisor sınalgı alıcısı 56228 telex operator teleks operatörü 56229 telex teleks, teleks haberi, teleks çekmek, teleksle haber yollamak 56230 telic sonuna gelinmiş, amacına ulaşmış 56231 tell a long rigmarole zırvalamak 56232 tell a story masal anlatmak 56233 tell fortunes fala bakmak 56234 tell off azarlamak, abırlamak, paylamak, yüzüne vurmak 56235 tell on kötü etkilemek, gammazlamak, ihbar etmek 56236 tell people apart ayırt etmek 56237 tell söylemek, ayıtmak, anlatmak, tembihlemek, emretmek, bildirmek, göstermek, belli etmek, etkili olmak, göze çarpmak, belli olmak, bilmek, tahmin etmek, seçmek, ayırt etmek 56238 teller banka veznedarı, oy sayıcı 56239 teller's department vezne 56240 telling etkili, tesirli, (duygu/görüş/vb.) açığa çıkaran, gösteren, belirten 56241 telltale gammaz, muhbir, ispiyoncu, (duygu/düşünce/suç/vb.) belli eden, açığa vuran 56242 tellurate tellürat 56243 tellurian dünyadaki varlık 56244 telluric tellürik 56245 tellurite tellürit 56246 tellurium tellür 56247 tellurometer tellürometre 56248 tellurous tellüröz 56249 telly sınalgı, televizyon 56250 telophase telofaz 56251 telpher line teleferik hattı 56252 telpher teleferik 56253 telpherage teleferikle gönderme 56254 temerity gözüpeklik, ataklık, aptalca cesaret, cüret 56255 temp geçici sekreter 56256 temper hal, keyif, huy, tabiat, mizaç, kızgınlık, öfke, (metal) sertleştirmek, tavlamak, hafifletmek, yumuşatmak 56257 tempera suluboya 56258 temperament huy, tabiat, mizaç, yaradılış, yapı, doğa 56259 temperamental değişken doğalı, sögeni sögenine uymayan, yapıdan ileri gelen, tabiatından kaynaklanan 56260 temperance hotel içki bulundurmayan konakçı 56261 temperance society içkiyle mücadele derneği 56262 temperance ılımlılık, itidal, nefse hakimiyet, özdenetim, içki içmeme, alkolden kaçınma 56263 temperate climate ılıman iklim 56264 temperate ılımlı, ölçülü, ılıman, ılık, mutedil 56265 temperateness ılımlılık, ölçülülük, ılımanlık, mutedillik 56266 temperature coefficient sıcaklık katsayısı 56267 temperature control sıcaklık kontrolü 56268 temperature controller sıcaklık denetleme aygıtı 56269 temperature difference sıcaklık farkı 56270 temperature distribution sıcaklık dağılımı 56271 temperature increase sıcaklık artışı 56272 temperature indicator sıcaklık göstergesi 56273 temperature sıcaklık derecesi 56274 tempered huylu, ahenkli 56275 tempest fırtına 56276 tempestuous fırtınalı 56277 template kalıp, şablon, mastar, ana kalıp, takoz, gabari 56278 temple tapınak, şakak 56279 templet kalıp, model, örnek 56280 tempo tempo 56281 temporal zamanla ilgili, maddi, geçici 56282 temporariness geçicilik 56283 temporary account geçici hesap 56284 temporary annuity geçici gelir 56285 temporary arrangement geçici düzenleme 56286 temporary credit kısa süreli kredi 56287 temporary magnet geçici çaşak 56288 temporary storage geçici bellek 56289 temporary geçici 56290 temporize ayak uydurmak, zamana uymak, savsaklamak 56291 tempt şeytana uydurmak, ayartmak, baştan çıkarmak, teşvik etmek, cezbetmek, özendirmek 56292 temptation istek uyandıran şey, cezbedici şey, ayartma, baştan çıkarma, baştan çıkma, şeytana uyma 56293 tempter baştan çıkaran kimse, ayartıcı 56294 tempting ayartıcı, baştan çıkarıcı 56295 temptress baştan çıkaran kadın 56296 ten feet tall boyu bir karış uzamış gibi 56297 ten on 56298 tenable savunulabilir, (of ile) elde tutulabilir 56299 tenacious inatçı, direngen, (hafıza) güçlü 56300 tenacity inat, azim, sebat 56301 tenaculum kancalı cerrah aleti 56302 tenancy in common ortak mülkiyet 56303 tenancy kira süresi, kiracılık 56304 tenant farmer yarıcı 56305 tenant for life hayat boyu kiracı 56306 tenant kiracı 56307 tenantable kiralanabilir 56308 tenantless kiracısız, kiracısı olmayan 56309 tenantry kiracılık 56310 tench kilizbalığı, yeşilsazan 56311 tend (to ile) meyletmek, eğinmek, eğilimi olmak, yönelmek, -e yönelik olmak, bakmak, ilgilenmek 56312 tendency eğilim 56313 tendentious yanlı, taraf tutan, meyilli 56314 tender for teklifte bulunmak 56315 tender guarantee teklif garantisi 56316 tender of resignation istifa mektubu 56317 tender offer ihale yoluyla satış 56318 tender one's resignation istifasını vermek 56319 tender yumuşak, gevrek, körpe, duyarlı, kolay incinir, hassas, genç, toy, deneyimsiz, sevecen, müşfik, şefkatli, dokununca acıyan, kömür vagonu, teklif, fiyat teklifi, teklif etmek, sunmak 56320 tenderfoot muhallebi çocuğu, acemi 56321 tenderhearted yufka yürekli, müşfik, şefkatli, duyarlı, duygusal 56322 tenderness yufka yüreklilik, şefkat, duyarlılık, duygusallık 56323 tendinous kiriş ile ilgili, kiriş 56324 tendon kiriş 56325 tendril asma bıyığı, sülükdal 56326 tenebrous karanlık, kara, kasvetli 56327 Tenedos Bozcaada 56328 tenement çok kiracılı ucuz apartman 56329 tenesmus idrar zorluğu 56330 tenet inanç, prensip 56331 tenfold on kat, on misli 56332 tenia tenya, şerit 56333 tenner onluk 56334 tennis ball tenis topu 56335 tennis court tenis kortu 56336 tennis racket tenis raketi 56337 tennis tenis 56338 tenon geçme, erkek geçme parçası, geçme parçası ile birleştirmek 56339 tenor tenor, en tiz erkek sesi, genel anlam 56340 tense zaman, gergin, sıkı, gerilmiş, gerili, sinirli, gergin, telaşlı, (up ile) gerilmek, gerginleşmek, germek, gerginleştirmek 56341 tenseness gerginlik 56342 tensible gerilebilir 56343 tensile force çekme kuvveti 56344 tensile strength gerilme direnci 56345 tensile stress çekme gerilmesi 56346 tensile test çekme deneyi 56347 tensile gerilebilir, sündürülebilir, gerilip uzayabilir 56348 tensiometer gerilimölçer 56349 tension bar gerilme çubuğu 56350 tension test çekme deneyi 56351 tension (ip/tel/vb.) gerginlik derecesi, gerilim, voltaj, gerginlik, zihin yorgunluğu, asabiyet, stres 56352 tensional gerilimle ilgili 56353 tensor tansör, gerey, geren kas, gerdirici, gerici 56354 tenspot onlu 56355 tent pole çadır direği 56356 tent çadır 56357 tentacle dokunaç 56358 tentacled dokunaçlı 56359 tentacular dokunaçlı 56360 tentative deneme niteliğinde, öneri niteliğinde, kesin olmayan 56361 tenter germe-kurutma kılgası, ram, gergef, germek 56362 tenterhook germe kılgası kancası, gergef çengeli 56363 tenth onuncu 56364 tenuity incelik, seyreklik 56365 tenuous çok zayıf, az, hafif 56366 tenure of office hizmet süresi 56367 tenure işinde kalabilme hakkı, sahiplik hakkı, memuriyet/kullanım süresi 56368 tepee yuvarlak çadır, kızılderili çadırı 56369 tephrite tefrit 56370 tepid ılık 56371 tequila tekila 56372 tera- (önek) milyar kere 56373 terbium terbiyum 56374 tercel erkek alaca doğan 56375 tercentenary üç yüzyıllık 56376 tercet üç mısarlı kıta 56377 terdo gemi kurdu, iskele kurdu 56378 terebinth sakız ağacı 56379 terebinthine sakız ağacına ait, terementi yağına ait 56380 teredo gemi kurdu, iskele kurdu 56381 tergiversate din/parti değiştirmek, dönmek 56382 tergiversation döneklik 56383 term deposit vadeli mevduat 56384 term of office görev süresi, hizmet müddeti 56385 term (mektep) dönem, süre, terim, adlandırmak, çağırmak, demek 56386 termagant cadaloz, çirkef, şirret, cadaloz, çirkef, şirret 56387 terminable sınırlanabilir 56388 terminal area terminal alanı 56389 terminal bud tepe tomurcuğu 56390 terminal illness öldürücü hastalık 56391 terminal ölümcül, öldürücü, ölen, dönemle ilgili, dönem ..., sonda bulunan, son, terminal, otobüs terminalı, kutup 56392 terminate bitirmek, son vermek, bitmek, sona ermek 56393 termination bitirme, bitim, son 56394 terminative varış yağdayı 56395 terminator araçizgi, sınırlayan şey 56396 terminological terminolojik 56397 terminology terminoloji, terimler dizimi 56398 terminus son durak 56399 termite beyaz karınca, termit 56400 terms of delivery teslim şartları 56401 terms of issue ihraç şartları 56402 terms of payment ödeme koşulları 56403 terms of sale satış şartları, satış koşulları 56404 terms of trade ticaret hadleri 56405 terms şartlar, koşullar, anlaşma koşulları 56406 termtime sömestr tatili 56407 tern denizkırlangıcı, balıkçın 56408 ternary üçlü 56409 terne kurşun kaplı sac 56410 terpene terpen 56411 terpineol terpineol 56412 terra cotta kızıl balçık, pişmiş lüleci çamur 56413 terra firma kara toprak, kuru arazi 56414 terra rossa kırmızı toprak 56415 terra toprak, yerküre 56416 terrace sıra evler, teras, taraça, set, tribün basamağı 56417 terrain arazi 56418 terramycin teramisin 56419 terraneous toprağa ait 56420 terrapin küçük su kaplumbağası 56421 terraquious hem kara hem de suya ait 56422 terrarium hayvanat korusu, hayvanat bahçesi 56423 terrazzo palladyen, çimento mozaiki 56424 terrene toraktan, topraklı, dünyevi 56425 terrestrial globe dünya, yerküre 56426 terrestrial karaya ait, karasal, dünyevi, dünya ile ilgili 56427 terrible korkunç, rezil, berbat 56428 terribleness korkunçluk, rezillik, berbatlık 56429 terribly korkunç bir şekilde, çok kötü, çok, son derece, müthiş 56430 terricolous yeryüzünde yaşayan 56431 terrier teriyer, küçük av köpeği 56432 terrific çok iyi, mükemmel, harika, süper, korkunç, müthiş, süper 56433 terrifically çok, o biçim, süper 56434 terrify çok korkutmak, ödünü patlatmak 56435 terrifying çok korkunç 56436 terrigenous topraktan çıkma, topraktan oluşan 56437 territorial waters karasuları 56438 territorial karaya ait, karasal, bölgesel 56439 territory ülke, memleket, toprak, arazi, bölge, mıntıka 56440 terror tedhiş, terör, dehşet, korku, başbelası 56441 terror-stricken dehşete düşmüş, çok korkmuş 56442 terrorism tedhişçilik, terörizm 56443 terrorist organization terör örgütü 56444 terrorist tedhişçi, terörist 56445 terrorize korkutmak, yıldırmak 56446 terry havlu kumaş 56447 terse (söz) kısa ve özlü 56448 tertiary industry üçüncül sanayi 56449 tertiary language üçüncü dil 56450 tertiary üçüncü sırada yer alan, üçüncü dereceden, üçüncü 56451 terylene terilen 56452 terzetto üçlü 56453 tessellate mozaikle donatmak 56454 tessellation mozaik işi, mozaik 56455 tessera mozaik 56456 test acid standart asit, numune asit 56457 test card tanıtma kartı, test resmi, ayar resmi 56458 test case emsal dava 56459 test film deneme yankası 56460 test flight deneme uçuşu 56461 test load deneme yükü, test yükü 56462 test paper turnusol çöngesi 56463 test pattern test resmi, test diyas 56464 test piece deney parçası, deney örneği, numune 56465 test pilot deneme pilotu 56466 test pit deneme çukuru, deneme kuyusu 56467 test program test bağdarlaması, deneme bağdarlaması 56468 test routine test yordamı, deneme yordamı 56469 test run deneme işletimi 56470 test score test sonucu 56471 test shot deneme çekimi 56472 test specimen test numunesi, deney örneği 56473 test tube deney tüpü 56474 test value test değeri, deney değeri 56475 test sınav, test, deneme, sınama, ölçü, ayar, muayene, deney, çözümleme, muayene etmek, kontrol etmek, denemek, sınamak, tekşirmek, araştırmak 56476 test-tube baby tüp bebek 56477 testa tohum zarfı 56478 testacean kabuklu 56479 testaceous kabuklu 56480 testament vasiyetname 56481 testamentary vasiyetname ile ilgili 56482 testator vasiyetçi, vasiyetname sahibi, muris 56483 tester deneme cihazı, kontrol cihazı, test görevlisi 56484 testicle testis, erbezi, taşak 56485 testicular testise ait, erbezi 56486 testiculate yumurta şeklindeki 56487 testify tanıklık etmek, kanıtlamak, doğrulamak 56488 testimonial bonservis, takdirname, başarı belgesi 56489 testimony tanıklık, ifade 56490 testiness huysuzluk, terslik 56491 testing apparatus deney aleti 56492 testing device kontrol aygıtı 56493 testing machine deney kılgası, deneme kılgası 56494 testing method test metodu 56495 testing set test takımı 56496 testing dest, deney, deneme, sınama, test 56497 testosterone testosteron 56498 testy sabırsız, kolay kızan 56499 tetanus tetanos, kazıklıhumma 56500 tetchy alıngan 56501 tether döngül zinciri/ipi 56502 tetra- (önek) dört, dört kat 56503 tetrad dört rakamı, dörtlü 56504 tetragon dörtgen, dörtkenar 56505 tetragonal dört açılı 56506 tetragram dört harfli kelime 56507 tetrahedral dört yüzlü 56508 tetrahedron dört yüzlü şekil 56509 tetrameter dört vezinli mısra 56510 tetrode tetrot 56511 tetrose tetroz 56512 tetter temriye, bir cilt hastalığı 56513 text metin, tekst, parça, konu, İncil'de ayet 56514 textbook ders kitabı 56515 textile engineer tekstil kıvcısı 56516 textile industry tekstil endüstrisi, dokuma sanayii 56517 textile machines tekstil kılgaları 56518 textile tekstil, dokuma, dokumacılık, dokuma kumaş, dokuma 56519 textual metne ait, metne bağlı 56520 texture yumuşaklık/sertlik derecesi, dokuma 56521 Thailand Tayland 56522 thalamus talamus, çiçek tablası 56523 thalidomide talidomit 56524 thallium talyum 56525 thallophyte tallofit 56526 thalweg talveg 56527 Thames Thames nehri 56528 than --dan 56529 thank God Allah'a şükür, çok şükür 56530 thank goodness Allah'a şükür, çok şükür, hamdolsun 56531 thank heaven Allah'a şükür, çok şükür 56532 thank you teşekkür ederim, sağ olun 56533 thank teşekkür etmek 56534 thank-you letters teşekkür mektupları 56535 thankful müteşekkir, minnettar, şükreden, memnun, mutlu 56536 thankless nankör, iyilikbilmez, (emeğinin) karşılığını vermeyen 56537 Thanks a lot! €ok teşekkürler! 56538 thanks to -in yüzünden, sayesinde 56539 thanks şükran, teşekkür, rahmet 56540 Thanksgiving Day ?ükran Yortusu 56541 thanksgiving şükür, şükran, minnet 56542 thankyou card teşekkür kartı 56543 thankyou teşekkür 56544 that is to say yani, bu demek oluyor ki 56545 that makes no odds fark etmez, önemi yok 56546 that much şu kadar 56547 that adl.şu, o, o kadar, öylesine, ki, -dığı(nı), -diği(ni), ki o, -en, -an, ki onu, ki ona, -dığı, -diği 56548 that's Greek to me Anladımsa Arap olayım 56549 that's that işte o kadar 56550 that's to say yani, demek ki 56551 thatch (saz/samandan) dam örtüsü 56552 thatched roof saman çatı, kamış çatı 56553 thaumaturge sihirbaz, büyücü 56554 thaumaturgy sihirbazlık 56555 thaw erimek, eritmek, yakınlaşmak, samimileşmek, açılmak 56556 thawing point erime çekidi 56557 the A to Z of (herhangi bir şeyin veya mevzunun) bütünü, tümü, tamamı, her şeyi 56558 the Antarctic Güney Kutbu ve çevresi, Antarktika 56559 the bends vurgun 56560 the boot is on the other foot eski çamlar bardak oldu 56561 the City Londra'nın iş merkezi 56562 The Commonwealth ingiliz Uluslar Topluluğu, ingiliz Uluslar Topluluğu 56563 the Continent Britanya dışındaki Avrupa ülkeleri 56564 the contracting parties akit taraflar, anlaşmaya taraf olanlar 56565 the Creator Tanrı, Yaradan 56566 the dead ölüler 56567 The devil take the hindmost Altta kalanın canı çıksın 56568 The devil! Vay canına! 56569 the die is cast ok yaydan çıktı 56570 the earth's atmosphere yeryüzü atmosferi 56571 the element hava 56572 the ensuing year ertesi sene 56573 the Evil One iblis 56574 the fair sex kadınlar 56575 the Far East Uzakdoğu 56576 the first water birinci sınıf 56577 the five senses beş duyu 56578 the Flood Nuh tufanı 56579 the following şunlar 56580 the four elements dört temel öğe 56581 the Galaxy Samanyolu 56582 the game is not worth the candle astarı yüzünden pahalı 56583 the gapes esneme nöbeti, bir kuş hastalığı 56584 the ghost of a bir parçacık, çok az, azıcık 56585 the gift of the gab konuşkanlık, çenebazlık yeteneği 56586 the go-ahead başlama işareti 56587 the good God esirgeyen ve bağışlayan Allah 56588 the Gospel incil 56589 the Great War Birinci Dünya Savaşı 56590 the halt topallar, sakatlar 56591 the honeymoon is over cicim ayları bitti 56592 the hot seat zor durum, çıngılı sandalye 56593 the House of Lords Lortlar Kamarası 56594 the House Londra borsası 56595 the human body insan vücudu 56596 the human race insan nesli 56597 the last day kıyamet günü 56598 the last straw bardağı taşıran son damla 56599 the lion's share aslan payı 56600 the Lord Allah, Tanrı 56601 the Lord's Supper Aşai Rabbani 56602 the Lords Lortlar Kamarası 56603 the mammals memeliler 56604 the mammary glands meme bezleri 56605 the man in the street sıradan bir kimse, sokaktaki adam 56606 the merest en ufak, en önemsiz 56607 the Middle East Ortadoğu 56608 the Midlands Orta ingiltere 56609 the Milky Way Samanyolu 56610 the minute yapar yapmaz 56611 the more the more ne kadar o kadar 56612 the movies sinema 56613 the naked eye çıplak göz 56614 the origin of species türlerin kökeni 56615 the other day geçen gün, geçenlerde 56616 the other side of the coin madalyanın öbür yüzü 56617 the other way round tam aksi, tam tersine 56618 The penny dropped Anlaşıldı, Jeton düştü 56619 the penny has dropped jeton düştü 56620 the pick of -in en iyisi 56621 the pits rezaletin daniskası 56622 the Plough Büyükayı 56623 the public opinion kamuoyu 56624 the Ram Koç burcu 56625 the reason why -in nedeni 56626 the rich zenginler 56627 the rumour runs söylentiye göre 56628 the scruff of the neck ense 56629 the sexual organs cinsî kılganlar 56630 the sheep and the goats iyiler ve kötüler 56631 the small hours gece yarısından sonraki üç dört sögen 56632 the spit and image of hık demiş burnundan düşmüş 56633 the Supper son akşam yemeği 56634 the thirties otuzlu yaşlar, otuzlu yıllar 56635 the unemployed işsizler 56636 the wee hours çok erken sögenler 56637 the West End Londra'nın işlek olan batı kısmı 56638 the whole caboodle cümbür cemaat 56639 the wind üflemeli çalgılar 56640 the young gençler 56641 the belgili tanımlık 56642 theater bkz.theatre 56643 theatre tiyatro, olay yeri, sahne 56644 theatrical tiyatroya ait, tiyatral, yapmacık, abartmalı 56645 theatrics oyunu sahneleme, dramatik etki yapma 56646 thee eski sen, siz 56647 theft insurance hırsızlık sigortası 56648 theft hırsızlık 56649 theine tein, kafain 56650 their onların 56651 theirs onların, onlarınki 56652 theism Tanrı'ya inanma 56653 theist Tanrı'ya inanan 56654 them onları, onlara, onlar 56655 thematic tematik, konuya ait 56656 theme song yanka müziği, ana müzik 56657 theme konu, anakonu, tema, izlek, tema 56658 themselves kendileri, kendilerini, kendilerine, özleri, özlerini, özlerine 56659 then and there derhal, hemen 56660 then o zaman, o zamanlar, o süre içinde, sonra, ondan sonra, daha sonra, bu durumda, öyleyse, madem öyle, o zamanki 56661 thenar avuç, el ayası 56662 thence oradan 56663 thenceforth o zamandan beri 56664 thenceforward o zamandan beri 56665 theobromine teobromin 56666 theocracy teokrasi, dinerki 56667 theocratic teokratik, dinci 56668 theodolite teodolit 56669 theologian ilahiyatçı, tanrıbilimci 56670 theological tanrıbilimsel 56671 theology teoloji, tanrıbilim 56672 theorem teorem, sav, önerme 56673 theoretic teorik, kuramsal 56674 theoretical chemistry kuramsal kimya 56675 theoretical physics kuramsal fizik 56676 theoretical teorik, kuramsal 56677 theorist kuramcı 56678 theorize kuram oluşturmak 56679 theory of relativity görecelik kuramı, izafiyet teorisi 56680 theory teori, kuram 56681 therapeutic tedaviye ait, iyileştirici, sağaltıcı 56682 therapist terapist, sağaltman 56683 therapy terapi, sağaltım 56684 there and back ileri geri, oraya buraya 56685 there are wheels within wheels işin içinde iş var 56686 there are var 56687 there is var 56688 there now haydi şimdi 56689 there you are buyurun, demedim mi 56690 there orada, oraya, orayı, işte, ...var 56691 there's no knowing hiç bilinmez, Allah bilir 56692 there's no question of olasılığı yok 56693 thereabouts o civarda, o yakınlarda, o ara, oralarda 56694 thereafter ondan sonra, daha sonra 56695 thereby o süretle, suretiyle, -erek 56696 therefore bu yüzden, bu nedenle, onun için, therefore he put on his pullover 56697 therefrom oradan 56698 therein bu bakımdan 56699 thereof onun 56700 thereto ona 56701 thereupon bunun üzerine, o an 56702 therewithal bununla beraber 56703 theriac panzehir, tiryak 56704 therm ısı birimi 56705 thermae hamamlar, ılıcalar, kaplıcalar 56706 thermal analysis ısıl analiz, ısıl çözümleme 56707 thermal capacity termik kapasite, ısıl sığa 56708 thermal conductance ısıl iletkenlik 56709 thermal conduction ısı iletimi, ısıl iletim 56710 thermal conductivity ısıl iletkenlik 56711 thermal cycle ısıl çevrim 56712 thermal diffusion ısıl difüzyon, ısıl yayınım 56713 thermal efficiency termik verim, ısıl verim 56714 thermal energy termik enerji 56715 thermal equilibrium ısıl denge 56716 thermal expansion ısıl genleşme 56717 thermal insulation ısıl yalıtım 56718 thermal ionization ısıl iyonlaşma 56719 thermal radiation termik radyasyon, ısıl ışınım 56720 thermal spring kaplıca 56721 thermal stress ısıl gerilme 56722 thermal unit ısı birimi 56723 thermal value ısı değeri 56724 thermal wind termal rüzgâr 56725 thermal termik, sıcaklıkla ilgili 56726 thermalization termalizasyon 56727 thermic ısıl, termik 56728 thermion termiyon 56729 thermionic termiyonik 56730 thermistor termistör, ısıldirenç 56731 thermite termit 56732 thermo- (önek) ısı, sıcaklık, termo 56733 thermobalance termobalans 56734 thermochemical ısılkimyasal, termokimyasal 56735 thermochemistry ısılkimya, termokimya 56736 thermocouple ısılçift, termokupl 56737 thermodynamic potential termodinamik potansiyel 56738 thermodynamic termodinamik, ısıldirik 56739 thermodynamics termodinamik 56740 thermoelectric effect termoelektrik etki 56741 thermoelectric termoelektrik 56742 thermoelectricity termoelektrik 56743 thermoelectron termoelektron 56744 thermofixing termofiksaj 56745 thermogram termogram 56746 thermograph termograf, ısılçizer 56747 thermolabile ısılkararsız, termolabil 56748 thermoluminescence termolüminesans, ısılışıldama 56749 thermolysis termoliz, ısılçözüşüm 56750 thermomagnetic termomanyetik, ısılçaşaksal 56751 thermometer termometre, sıcakölçer 56752 thermometric termometrik 56753 thermometry termometri, ısılölçüm 56754 thermonuclear termonükleer 56755 thermopile termoelektrik pil, ısılçift göze, termopil 56756 thermoplastic termoplastik, ısılplastik 56757 thermos termos 56758 thermosetting sıcakta sertleşen, termofiksaj 56759 thermosphere termosfer, ısılyuvar 56760 thermostable ısılkararlı, termostabil 56761 thermostat termostat, ısıdenetir 56762 thermostatic termostatik 56763 thermotropic termotropik 56764 thermotropism termotropizm 56765 thesaurus kavramlar dizini (kitabı) 56766 these bunlar, bunlar 56767 thesis iddia, sav, (birdemde) tez, bitirme araştırması 56768 theurgy büyü, büyücülük 56769 thews sinirler, güç 56770 they say diyorlar ki 56771 they onlar, insanlar, millet, ilgililer 56772 thiamine tiyamin 56773 thiazine dye tiyazin boysı 56774 thiazine tiyazin 56775 thiazole tiyazol 56776 thick juice koyu şerbet 56777 thick kalın, (sıvı) koyu, katı, sık, yoğun, (with ile) ile dolu, kaplı, kalın kafalı, en hareketli an, yoğunluk, curcuna, keşmekeş 56778 thick-set tıknaz 56779 thick-skinned duygusuz, vurdumduymaz, aldırmaz 56780 thicken kalınlaşmak, kalınlaştırmak, koyulaşmak, koyulaştırmak, karmaşıklaşmak, karmaşıklaştırmak 56781 thickener koyulaştırıcı, kıvamlaştırıcı 56782 thickening kalınlaştırma, koyulaşma 56783 thicket çalılık, ağaçlık 56784 thicketed sık çalılarla kaplı 56785 thickheaded kalın kafalı 56786 thickness kalınlık, koyuluk 56787 thickset bodur 56788 thief hırsız, oğru 56789 thieve çalmak, hırsızlık etmek 56790 thigh uyluk, but 56791 thighbone uyluksümüğü 56792 thimble yüksük 56793 thin excuse sudan bahane 56794 thin film ince yanka 56795 thin juice sulu şerbet 56796 thin on the ground nadir, ender, seyrek 56797 thin ince, zayıf, arık, cılız, sulu, cıvık, seyrek, hafif, zayıf, güçsüz, sudan, incelmek, inceltmek, seyrekleşmek, seyrekleştirmek, ayırmak 56798 thin-skinned fazla duygusal, alıngan, buluttan nem kapan 56799 thine (eski) senin, seninki 56800 thing zat, cisim, şey, nesne, olay, yaratık, canlı, gerekli şey, ihtiyaç 56801 thingamabob bkz.thingamajig 56802 thingamajig adı akla gelmeyen şey/kimse, nesne, zamazingo, şey, zımbırtı, zırıltı, karın ağrısı 56803 things eşya, gidişat, durum, vaziyet, işler 56804 thingumabob şey 56805 thingumajig zıpırtı, zırıltı 56806 thingummy bkz.thingamajig 56807 think about düşünmek, aklına getirmek 56808 think aloud düşündüğünü söylemek 56809 think better of fikrini değiştirmek, vazgeçmek, vazgeçmek 56810 think fit uygun bulmak 56811 think in terms of düşünmek, gözden geçirmek 56812 think much of hakkında iyi düşünmek 56813 think nothing of it rica ederim, hiç önemi yok 56814 think nothing of hiçe saymak, önemsememek 56815 think of düşünmek, fikirleşmek, tasarlamak, hatırlamak, anımsamak 56816 think out düşünüp taşınmak 56817 think over üzerinde düşünüp taşınmak, iyice düşünmek 56818 think through üzerinde düşünmek 56819 think twice iyi düşünmek, düşünüp taşınmak 56820 think up uydurmak, icat etmek, ortaya çıkarmak 56821 think düşünmek, fikirleşmek, sanmak, hatırlamak, anımsamak, beklemek, ummak, tahmin etmek 56822 think-tank beyin takımı 56823 thinkable düşünülebilir 56824 thinker düşünen kimse, filozof 56825 thinking düşünme, düşünce, görüş 56826 thinner inceltici, tiner 56827 thinness incelik, seyreklik, hafiflik 56828 thio- kükürtlü 56829 thiocarbamide tiyokarbamit, tiyoüre 56830 thiocarbonate tiyokarbonat 56831 thiocyanate tiyosiyanat 56832 thiocyanic tiyosiyanik 56833 thiol tiyol, merkaptan 56834 thionine tiyonin 56835 thionyl tiyonil 56836 thiopental tiyopental 56837 thiophene tiyofen 56838 thiosulphate tiyosülfat 56839 thiosulphuric acid tiyosülfürik asit 56840 thiourea tiyoüre 56841 third class üçüncü sınıf 56842 third degree üçüncü derece 56843 third market üçüncü piyasa 56844 third party üçüncü şahıs 56845 third person üçüncü şahıs, üçüncü kişi 56846 third rate üçüncü sınıf 56847 third speed üçüncü vites 56848 Third World az gelişmiş ülkeler, üçüncü dünya ülkeleri 56849 third üçüncü 56850 third-order reactions üçüncü derece reaksiyonlar 56851 thirdly üçüncü olarak 56852 thirst after susamak, arzulamak 56853 thirst for susamak, arzulamak 56854 thirst susuzluk, susamışlık, güçlü arzu, ihtiras, susamışlık 56855 thirstiness susuzluk 56856 thirsty susamış, susatıcı 56857 thirteen onüç 56858 thirteenth onüçüncü 56859 thirtieth otuzuncu 56860 thirty otuz 56861 this and that ıvır zıvır 56862 this much bu kadar 56863 this bu, bu kadar, böylesine 56864 thistle devedikeni 56865 thistly dikenli 56866 thither oraya, o yöne 56867 thixotrope cıvıyan, tiksotrop 56868 thixotropy cıvıma, tiksotropi 56869 tho' bkz.though 56870 thole ıskarmoz 56871 thong sırım, kamçı sırımı, kayış 56872 thoracic cavity göğüs boşluğu 56873 thoracic göğüsle ilgili 56874 thorax göğüs 56875 thoria toryum oksit 56876 thorium toryum 56877 thorn apple tatula 56878 thorn in one's flesh başının belası 56879 thorn diken, dikenli ösümlük 56880 thornback vatoz 56881 thorny dikenli, zor 56882 thorough tam ve dikkatli, eksiksiz, titiz 56883 thoroughbred safkan, soylu 56884 thoroughfare halk trafiğine açık cadde/yol, işlek cadde 56885 thoroughly baştan aşağı, tamamen, iyice, adamakıllı 56886 thoroughness mükemmellik, tamlık 56887 those onlar, şunlar, onlar, şunlar 56888 though -se bile, -e rağmen, karamazdan, yine de, herşeye rağmen 56889 thought düşünüş, düşünme, düşünce, görüş, kanı, düşünce, niyet, kasıt, düşünce 56890 thoughtful derin derin düşünen, düşünceye dalmış, düşünceli, düşünceli, nazik 56891 thoughtfulness düşüncelilik, özen gösterme, naziklik, nezaket 56892 thoughtless düşüncesiz, bencil, dikkatsiz 56893 thoughtlessness düşüncesizlik, bencillik, dikkatsizlik 56894 thousand bin 56895 thousandth bininci 56896 thraldom esaret, kölelik, bağımlılık 56897 thrall köle, kölelik 56898 thrash about kıvranmak 56899 thrash out tartışarak çözümlemek, konuyu derinleştirmek 56900 thrash over tekrar tekrar tartışmak 56901 thrash (sopa/kırbaç ile) dövmek, yenmek, mahvetmek, (about ile) kıvranmak 56902 thrasher harman dövme kılgası 56903 thrashing dayak atma, dayak, yenme, mahvetme 56904 thread iplik, lif, tel, yiv 56905 threadbare (giysi/vb.) eski püskü, yıpranmış, yırtık pırtık 56906 threaded dişli, vida dişli 56907 threading vida açma, vida dişi çekme 56908 threadworm bağırsak solucanı 56909 threat tehdit, gözdağı, tehlike işareti, tehlike 56910 threaten tehdit etmek, gözdağı vermek, (olası bir tehlikeye) işaret olmak 56911 threatening tehdit edici 56912 three dimensional üç boyutlu 56913 three phase üç fazlı 56914 three üç 56915 three-colour üçrenkli 56916 three-cornered üç köşeli, üçgen gibi 56917 three-flowered üç çiçekli 56918 three-leaved üçyapraklı 56919 three-ply üç katmerli, üç katlı 56920 three-point landing başarılı iniş 56921 three-seeded üç tohumlu 56922 threefold müselles, üç katı, üç misli 56923 threesome üç kişilik, üçlü 56924 threeway üç yollu 56925 threonine treonin 56926 thresh harman dövmek 56927 thresher düven, tahıldöven, harman dövme kılgası, sapanbalığı 56928 threshing machine harman kılgası 56929 threshing sled döven 56930 threshing harman dövme 56931 threshold value eşik değeri 56932 threshold eşik, bosağa, astana, başlangıç 56933 thrice üç kere 56934 thrift tutum, idare 56935 thriftiness tutum 56936 thriftless müsrif, savurgan, idaresiz, tutumsuz 56937 thrifty tutumlu, idareli 56938 thrill heyecan, korku, heyecan verici şey, heyecanlanmak, heyecanlandırmak 56939 thriller heyecanlı kitap/oyun/yanka 56940 thrilling heyecan verici, titreyen 56941 thrive iyi gelişmek, iyiye gitmek, iyileşmek, başarılı olmak, büyümek, sepilemek 56942 thriving başarılı, gelişen 56943 throat boğaz, gırtlak 56944 throb küt küt atmak, zonklamak 56945 throes şiddetli ağrı, sancılar 56946 thrombin trombin 56947 thrombocyte trombosit, pıhtıgöze 56948 thrombokinase trombokinaz, pıhtımaya 56949 thromboplastic tromboplastik 56950 thromboplastin tromboplastin 56951 thrombosis kan pıhtılaşması, tromboz 56952 thrombus trombus, kan pıhtısı 56953 throne taht 56954 throng kalabalık, kalabalık halinde gitmek, akın etmek 56955 throstle güzel sesli ardıçkuşu 56956 throttle valve jikle supabı 56957 throttle boğazlamak, boğmak, gırtlaklamak, kısma valfı, kelebek 56958 through and through tamamen, tümüyle, her yönden 56959 through flight direkt uçuş, aktarmasız uçuş 56960 through thick and thin iyi günde de kötü günde de 56961 through -den geçerek, içinden, arasından, yoluyla, sayesinde, aracılığıyla, yüzünden, nedeniyle, sayesinde, her yanında, orasında burasında, her yanına, başından sonuna dek, süresince, içeriye, başından sonuna kadar, başarılı bir sonuca, sonunda, sonuna, bitirmiş, bitmiş, ilişkisi kalmamış, direkt, aktarmasız 56962 throughout baştanbaşa, başından sonuna kadar, hep 56963 throughput iş çıkarma yeteneği 56964 throughway hız yolu, asfalt 56965 throw a fit tepesi atmak 56966 throw a monkey wrench in the works işi bozmak 56967 throw a sop to önüne sümük atmak 56968 throw a spanner in the works ortaya bir balgam atmak 56969 throw about saçmak, dağıtmak 56970 throw away boşa harcamak, çarçur etmek, vazgeçmek 56971 throw back geciktirmek, geri atmak, aksettirmek, aksatmak 56972 throw cold water pişmiş aşa soğuk su katmak 56973 throw down the gauntlet hodri meydan demek 56974 throw dust in one's eyes aldatmak, gerçeği gizlemek 56975 throw for a loop eşekten düşmüş karpuza döndürmek 56976 throw in one's lot with sb kader birliği etmek 56977 throw in the towel yenildiğini kabul etmek 56978 throw in bedavadan katmak, verginsiz sağlamak 56979 throw light on ışık tutmak, aydınlatmak 56980 throw light upon ışık tutmak, aydınlatmak 56981 throw mud at çamur atmak 56982 throw off üstünden atmak, kurtulmak 56983 throw on üzerine giyivermek 56984 throw one's cap over the windmill hayal kurmak 56985 throw one's hat into the ring hodri meydan demek, yarışa girmek 56986 throw one's weight about ağırlığını koymak 56987 throw one's weight around cart curt etmek 56988 throw oneself at sb's feet birinin kulu kölesi olmak 56989 throw oneself özünü bir yere atmak, şığımak 56990 throw out of gear debriyaj yapmak 56991 throw out the bill yasa tasarısını reddetmek 56992 throw out reddetmek, kovmak, dışarı atmak, ışık yaymak 56993 throw over ile ilişkisini kesmek, ayrılmak, vazgeçmek 56994 throw to the wolves kurban etmek 56995 throw together uyduruvermek, biraraya getirmek 56996 throw up a job işini bırakmak, istifa etmek 56997 throw up the sponge havlu atmak, pes demek 56998 throw up bırakmak, vazgeçmek, ayrılmak, kusmak 56999 throw atmak, fırlatmak, (parti/yemek/vb.) vermek, düzenlemek, atmak, şok etmek, afallatmak, şaşkına çevirmek, atma, atış, fırlatma 57000 throwaway prices damping fiyatı 57001 throwaway iadesiz, atılır, geri verilmeyen, el ilanı 57002 throwback soya çekme, ataya çekme, geri atış 57003 thrower atıcı, çömlekçi ustası 57004 throwing atma, fırlatma 57005 thrown silk bükümlü ipek, ibrişim 57006 thrown atılmış, bükülmüş 57007 thru s, ilg, (Aİ) bkz.through 57008 thrum iplik saçağı, iplik döküntüsü 57009 thrush ardışkuşu, pamukçuk 57010 thrust at someone kılıçla hamlede bulunmak 57011 thrust sokmak, saplamak, itmek, dürtmek 57012 thud gümbürtü, pat, küt 57013 thug cani, katil, haydut 57014 thuggery eşkıyalık, adam öldürme 57015 thulium tulyum 57016 thumb latch mandal 57017 thumb nail başparmak tırnağı 57018 thumb one's nose at sb birine nanik yapmak 57019 thumb through göz gezdirmek 57020 thumb başparmak, otostop çekmek, (through ile) (kitaba) göz atıvermek, göz gezdirmek 57021 thumbnut kelebek somun 57022 thumbs up kabul işareti 57023 thumbscrew kanatlı vida, parmakla döndürülen vida 57024 thumbtack raptiye 57025 thump yumruklamak, güm güm vurmak 57026 thumper katil, vurucu 57027 thunder gökgürültüsü, (gök) gürlemek, gümbürdemek, bağırmak, gürlemek 57028 thunderbolt yıldırım, ani şaşırtıcı, telaşlandırıcı haber 57029 thunderclap gök gürlemesi 57030 thundercloud oraj bulutu, fırtına bulutu 57031 thunderhead kümülüs kalvüs 57032 thundering gürültülü, kocaman, gürleyen, uğultulu 57033 thunderstorm yıldırımlı fırtına 57034 thunderstruck yıldırım çarpmışa dönmüş, şaşkın 57035 thundery gök gürültülü 57036 Thursday perşembe, cuma akşamı 57037 thus far şu ana kadar 57038 thus böylece, bu sonuçla, böyle 57039 thwack pataklamak, dövmek 57040 thwart engellemek, önlemek, önüne geçmek, aykırı, çapraz, köndelen 57041 thy senin, sizin 57042 thylacine keselikurt 57043 thyme kekik 57044 thymine timin 57045 thymol timol 57046 thymus timüs 57047 thyratron tiratron 57048 thyristor tiristor 57049 thyroid gland tiroit bezi 57050 thyroid tiroid, kalkanbezi 57051 thyroxine tiroksin 57052 Tibet Tibet 57053 Tibettan Tibetli 57054 tibia kavalsümüğü 57055 tic tik 57056 tick off fırça çekmek, paylamak, azarlamak 57057 tick over rölantide çalışmak 57058 tick tıkırtı, tiktak, ``doğru'' işareti (V), (İİ) an, saniye, kene, sakırga, veresiye 57059 ticker saat, kalp, yürek 57060 ticket agency bilet gişesi 57061 ticket collector biletçi, kondüktör 57062 ticket conductor biletçi, kondüktör 57063 ticket day hesap dönemi 57064 ticket inspector biletçi, kontrolör 57065 ticket office bilet gişesi 57066 ticket tout bilet karaborsacısı 57067 ticket bilet, etiket, (trafik) pul cezası 57068 ticking kılıflık kumaş, yastık yüzlüğü 57069 tickle one's fancy hoşuna gitmek 57070 tickle gıdıklamak, eğlendirmek, gıdıklama, gıdıklanma 57071 tickler güç durum, muhtıra defteri, vade defteri 57072 ticklish gıdıklanır, zor, özel dikkat isteyen, nazik 57073 tidal basin gelgit havzası 57074 tidal dock gelgit havuzu 57075 tidal energy gelgit enerjisi 57076 tidal harbour gelgit limanı 57077 tidal wave dev okyanus dalgası, deprem dalgası 57078 tidal gelgitle ilgili, gelgitli 57079 tidbit bkz.titbit 57080 tiddly küçük, ufak 57081 tide wave gelgit dalgası 57082 tide gelgit, akın 57083 tideland gelgit sınırları arasındaki arazi 57084 tidemark gelgit nişanı, gelgit izi 57085 tidewater gelgit suyu 57086 tideway gelgit arnası 57087 tidiness temizlik, temizkârlık, muntazamlık, selikalılık, selika 57088 tidings haber 57089 tidy oneself up özüne çeki düzen vermek 57090 tidy derli toplu, temizkâr, selikalı, temiz, oldukça büyük, temizlemek, yığıştırmak, selikaya salmak, (up ile) derleyip toplamak, çekidüzen vermek, yığıştırmak 57091 tie bar gergi çubuğu 57092 tie beam duvar latası 57093 tie bolt tespit cıvatası 57094 tie clip kravat iğnesi 57095 tie down ayakbağı olmak, zorlamak, bağlamak 57096 tie in uyuşmak, birbirini tutmak, uymak 57097 tie oneself in knots dokuz doğurmak 57098 tie rod bağlama çubuğu, gergi çubuğu 57099 tie up birleştirmek, bağlamak, kısıtlamak 57100 tie kravat, bağ, beraberlik, sonuç eşitliği, düğüm, düğüm ipi, ayakbağı, bağ, bağlamak, bağlanmak, berabere kalmak, eşit olmak 57101 tied bağlı 57102 tiepin kravat iğnesi, sancak 57103 tier kat, sıra, dizi 57104 tierce yüz doksan litrelik fıçı, üçlü takım 57105 tiff atışma, tartışma 57106 tiffany ince muslin kumaş 57107 tiffin ikindi kahvaltısı 57108 tige sap 57109 tiger lily pars zambağı 57110 tiger kaplan 57111 tigerish kaplan gibi, vahşi 57112 tight money policy sıkı pul politikası 57113 tight pulley sabit kasnak 57114 tight sıkı, sımsıkı, gergin, (pul) zor elde edilir, esrik, cimri, sıkı, pinti, sıkı sıkı, sıkıca 57115 tight-fisted eli sıkı 57116 tight-lipped ağzı sıkı 57117 tighten one's belt kemerleri sıkmak 57118 tighten sıkılaştırmak, sıkmak, daraltmak, sıkılaşmak, daralmak 57119 tightener gerdirici, sıkıcı 57120 tightfisted pinti, elisıkı, sıkı, cimri 57121 tightlaced sofu 57122 tightlipped ağzı sıkı, sır söylemez 57123 tightly packed çok sıkı, çok yoğun 57124 tightly sıkıca, sıkı olarak 57125 tightness darlık, sıkılık, gerginlik, hasislik 57126 tightrope walker kendirbaz 57127 tightrope cambaz ipi 57128 tights külotlu çorap, balerin/akrobat pantolonu 57129 tiglic acid tiglik asit 57130 tigress dişi kaplan 57131 Tigris Dicle nehri 57132 tike sokak köpeği, yaramaz çocuk 57133 tilbury iki tekerlekli araba 57134 tilde tilde 57135 tile kiremit, çini, kâşı, kiremit kaplamak 57136 tiler kiremitçi 57137 till Doomsday daima, kıyamete kadar 57138 till money kasa mevcudu, ankes 57139 till the cows come home balık kavağa çıkınca 57140 till the dust settles her şey yoluna düşende, ihtiraslar soğuyanda 57141 till then o zamana kadar 57142 till bağ, bkz.until, pul çekmecesi, kasa 57143 tillable ziraata elverişli 57144 tillage işlenmiş tarla, sürülmüş tarla, çiftçilik, tarım 57145 tiller dümen yekesi 57146 tilt angle meyil açısı, eğim açısı 57147 tilt at windmills hayali düşmanlarla savaşmak 57148 tilt at saldırmak, hücum etmek 57149 tilt hammer şahmerdan 57150 tilt over devirmek, devrilmek, eğilmek 57151 tilt up kalkmak, kaldırmak 57152 tilt eğmek, yana yatırmak, eğilmek, yana yatmak, eğiklik, yana yatıklık 57153 tilter damperli araç 57154 tilth toprağı işleme, toprağı sürme, tarım 57155 timbal dümbelek 57156 timber line orman sınırı, ağaç sınırı 57157 timber pile ahşap kazık 57158 timber yard kereste deposu 57159 timber kereste, şalban 57160 timbering kereste, kerestelik ağaç 57161 timberland ormanlık arazi 57162 timberyard kereste mağazası 57163 timbre tını, ses rengi, ses tonu 57164 time after time sık sık, tekrar tekrar 57165 time and time again sık sık, tekrar tekrar 57166 time bargain vadeli alışveriş, alivre satış 57167 time bill vadeli poliçe, süreli senet 57168 time bomb sögenli bomba 57169 time card kartela, mesai kartı 57170 time clock kontrol sögeni 57171 time consuming zaman tüketici 57172 time deposit vadeli mevduat 57173 time deposits vadeli mevduat 57174 time draft vadeli senet 57175 time exposure uzun pozlu resim 57176 time freight ekspresle gönderilen mal 57177 time fuse ihtiraklı tapa, ayarlı fitil 57178 time interval zaman aralığı 57179 time is up vakit tamam 57180 time limit belirli limit 57181 time loan vadeli borç 57182 time lock sögenli kilit 57183 time of payment vade, ödeme zamanı 57184 time payment taksitle ödeme 57185 time saving zaman kazandıran 57186 time shared zaman paylaşımlı 57187 time sharing zaman paylaşımı 57188 time sheet kartela 57189 time signal sögen ayarı 57190 time study zaman etüdü 57191 time work gündelik iş 57192 time zone zaman dilimi 57193 time zaman, vakit, müddet, süre, tempo, devir, çağ, an, zamanlamak, zamanı -e göre ayarlamak, zamanını/hızını kaydetmek 57194 time-honored eski ve geçerli, yıllanmış 57195 time-out oyunda kısa ara, mola 57196 time-share holiday devre mülk 57197 timekeeper sögen hakemi 57198 timeless değişmeyen, sonsuz 57199 timeliness uygunluk, yerindelik, vakitlilik 57200 timely tam vaktinde, yerinde, uygun 57201 timeout oyunda mola 57202 timepiece saat, kronometre 57203 timer saat hakemi, kronometre 57204 times table çarpım kestesi 57205 times kere, çarpı, şimdiki zaman, devir, kere, kez, defa 57206 timeserver zamana uyan kimse 57207 timetable (tren/otobüs/vb.) tarife, ders bağdarlaması 57208 timeworn eskimiş, bayatlamış 57209 timid korkak, ürkek, yüreksiz, çekingen, sıkılgan, utangaç 57210 timidity utangaçlık, çekingelik 57211 timing error zamanlama hatası 57212 timing zamanlama 57213 timorous korkak, ürkek, yüreksiz, heyecanlı, gergin 57214 timpani timpani, timballer 57215 timpanist davulcu 57216 tin bronze kalay tuncu 57217 tin hat miğfer 57218 tin loading kalay şarjı 57219 tin mordant kalay mordanı 57220 tin opener konserve açacağı 57221 tin plate teneke kaplı çelik, sac 57222 tin plating kalay kaplama 57223 tin pot teneke kap 57224 tin salt kalay klorürü 57225 tin tack kalaylı döşeme çivisi 57226 tin weighting kalay şarjı 57227 tin kalay, teneke, teneke kutu, konserve kutusu, (yiyecek/vb.) konservelemek, kutulamak, tenekeden yapılmış, teneke 57228 tin-coat kalaylamak 57229 tin-coated kalay kaplı 57230 tincal tinkal 57231 tincture of iodine tentürdiyot 57232 tincture tentür 57233 tinder çabuk yanan nesne 57234 tine diş, çatal dişi 57235 tinfoil kalay yaprağı, ince levha kalay 57236 ting çan sesi, çınlatmak, çınlamak 57237 tinge az miktar, nebze, renklendirmek, renk katmak, belirtmek, göstermek 57238 tingle ürpermek, diken diken olmak 57239 tinker tenekeci, (with ile) kurcalamak, oynamak 57240 tinkle çıngırtı, işeme, su dökme, çınlamak, çınlatmak 57241 tinman tenekeci, kalaycı 57242 tinman's solder tenekeci lehimi 57243 tinned fruit meyve konservesi 57244 tinned meat et konservesi 57245 tinned kalaylı 57246 tinner tenekeci, kalaycı 57247 tinny teneke gibi, tenekeli, çıngırtılı, beş kapik etmez, boktan, tenekeden 57248 tinplate teneke, teneke levha 57249 tinsel cicili bicili, gelin teli, simli kumaş, sahte parlaklık, gelin teli ile süslemek 57250 tinsmith tenekeci 57251 tinstone kalay cevheri 57252 tint hafif renk, renk tonu, (saç) hafifçe boyamak 57253 tinware teneke kaplar 57254 tiny küçücük, minicik, meyde 57255 tip off gizli bilgi vermek, uyarmak, ihbar etmek 57256 tip over devirmek, devrilmek, kapaklanmak 57257 tip the scales ağır basmak 57258 tip the wink kaş göz etmek 57259 tip (burun/parmak/vb.) uç, çöplük, bahşiş, tavsiye, öğüt, eğmek, yana yatırmak, eğilmek, yana yatmak, devirmek, devrilmek, boşaltmak, dökmek, (çöp/vb.) atmak, bırakmak, bahşiş vermek, görmek 57260 tipcat çelik çomak oyunu 57261 tipper devirme tertibatı, damper 57262 tippet boyun atkısı 57263 tipping platform devirme platformu, basküllü platform 57264 tipping uç, bahşiş, ima 57265 tipple içki 57266 tippler ayyaş 57267 tipsfy sarhoş etmek 57268 tipster tiyocu, tiyo veren kimse 57269 tipsy çakırkeyf 57270 tiptoe ayaklarının ucuna basarak yürümek 57271 tiptop dört başı mamur, en yüksek derece 57272 tirade uzun sıkıcı konuşma, nutuk, paylama, tirad 57273 tire out bitkin düşürmek, yormak 57274 tire yormak, yorulmak, bkz.tyre 57275 tired yorgun, (of ile) -den bıkmış, bezmiş 57276 tiredness yorgunluk, bıkkınlık 57277 tireless yorulmak bilmeyen, yorulmaz 57278 tiresome bezdirici, sinir edici, yorucu, sıkıcı 57279 tisane ıhlamur 57280 tissue culture doku kültürü 57281 tissue paper ince çönge 57282 tissue doku, ince yumuşak çönge, çönge mendil 57283 tit for tat kısasa kısas, dişe diş 57284 tit meme, ayva, memebaşı, salak, baştankara 57285 titanate titanat 57286 titanic dev gibi, muazzam, titanyumla ilgili 57287 titanite titanit 57288 titanium titan(yum) 57289 titbit lezzetli lokma 57290 titer titre 57291 tithe öşür, aşar vergisi, onda bir 57292 titian kızıl saç rengi 57293 titillate heyecanlandırmak, coşturmak, zevklendirmek, icini gıcıklamak 57294 titillation gıdıklama, gıdıklanma 57295 titivate çeki düzen vermek, toparlamak 57296 title deed tapu senedi 57297 title page baş sayfa 57298 title role başrol 57299 title başlık, serlevha, ad, ünvan, hak, istihkak, şampiyonluk 57300 titled adlı 57301 titler başlık basma kılgası, yazıcı aygıt 57302 titmouse baştankara 57303 titrate titre etmek 57304 titration titreleme, titre etme, titrasyon 57305 titre titre 57306 titter kıkır kıkır gülmek, kıkırdamak 57307 tittle işaret, çekit, küçük şey, zerre 57308 tittle-tattle dedikodu 57309 titubation kekeleme 57310 tizzy heyecan 57311 to a turn tam kararında pişmiş 57312 to and fro ileri geri, bir ileri bir geri 57313 to be reckoned with ciddiye alınacak, hesaba katılacak 57314 to begin with evvela, bir kere, ilk neden olarak 57315 to boot üstüne üstlük 57316 to crown it all üstüne üstlük 57317 to date bugüne dek, şimdiye kadar 57318 to death aşırı derecede 57319 to hand el altında, yakın bir yerde 57320 To my surprise bir de baktım ki 57321 to my way of thinking bence, bana göre 57322 to one's name kendi adına 57323 to oneself kendine, kendisine özel 57324 to say nothing of da cabası 57325 to show for den eline geçen bir şey olarak 57326 to some a certain extent bir dereceye kadar 57327 to some extent bir dereceye kadar 57328 to start a car kozgaltkayı çalıştırmak 57329 to start with her şeyden önce, bir kere, başlangıçta 57330 to take advantage fırsatı kullanmak 57331 to the backbone adamakıllı, sapına kadar 57332 to the best advantage en faydalı şekilde 57333 to the bitter end en sonuna kadar, ölesiye 57334 to the core sapına kadar, tamamen 57335 to the full extent sonuna kadar 57336 to the full tümüyle 57337 to the last sonuna kadar 57338 to the letter harfi harfine 57339 to the life aynen, tıpatıp 57340 to the tune of miktarına kadar 57341 to this day bugüne kadar 57342 To your health! Sıhhatinize! 57343 to (edat) -e doğru, -e, -e kadar, -e karşı 57344 to-do tantana, patırtı, gürültü, çıngar, karışıklık 57345 toad karakurbağası 57346 toadflax nevruzotu 57347 toadstool zehirli bir tür mantar 57348 toady dalkavuk, yağcı, dalkavukluk etmek, yağ çekmek 57349 toast kızarmış ekmek, sağlığına içme, kutlama, tebrik etme, sağlığına içilen kimse, kızartmak, ısıtmak, sağlığına içmek 57350 toaster ekmek kızartma kılgası 57351 tobacco heart aşırı tütünün yol açtığı kalp hastalığı 57352 tobacco pipe pipo 57353 tobacco pouch tütün kesesi 57354 tobacco tütün, tütün yaprağı 57355 tobacconist tütün/sigara satıcısı, tütüncü 57356 toboggan slide kızak pisti 57357 toboggan kar kızağı 57358 toby bira bardağı 57359 tocopherol tokoferol 57360 tocsin heyecan sinyali, alarm işareti, tehlike işareti, tehlike çanı 57361 today bugün 57362 toddle tıpış tıpış yürümek 57363 toddler yeni yürümeye başlayan çocuk 57364 toe nail ayak tırnağı 57365 toe the line emirlere uymak, hizaya gelmek 57366 toe ayak parmağı 57367 toe-in tekerlek kapanıklığı, içe doğru yatıklık 57368 toe-out tekerlek açıklığı, dışa doğru yatıklık 57369 toenail ayak tırnağı 57370 toff kibar adam 57371 toffee bonbon, şekerleme 57372 toffy bkz.toffee 57373 tog up giyinip kuşanmak, şık giyinmek 57374 tog elbise, giyinip kuşanmak 57375 toga eski Roma giysisi 57376 together with ile beraber 57377 together biraraya, birarada, birlikte, beraber, aynı anda, hep birden, üst üste, durmadan, sürekli, kesintisiz, düzenli, toplu, özdenetimli 57378 togetherness birliktelik, beraberlik, arkadaşlık 57379 toggle joint dirsek mafsalı 57380 toggle switch mafsallı anahtar 57381 toggle tahta düğme 57382 togs giysi, elbise, takım 57383 toil and moil imanı gevremek 57384 toil yorulmadan çalışmak, çok çalışmak, zar zor ilerlemek, güçlükle hareket etmek 57385 toile tuval 57386 toilet paper ayakyolu çöngesi 57387 toilet roll bir top ayakyolu çöngesi 57388 toilet room giyinme odası 57389 toilet table tuvalet masası 57390 toilet water hafif parfüm, hoş koku 57391 toilet hela, tuvalet, çekidüzen, giyim kuşam, tuvalet 57392 toiletries tuvalet takımı, tuvalet eşyaları 57393 toilful yorucu, zahmetli 57394 toilsome zahmetli, yorucu 57395 token money itibari pul 57396 token raid sahte baskın 57397 token strike ikaz grevi, uyarı grevi 57398 token belirti, iz, gösterge, jeton, kart, marka, fiş 57399 tolerable şöyle böyle, idare eder, orta, dayanılabilir, çekilir 57400 tolerance tahammül, dayanma, dayanıklılık, müsamaha, hoşgörü 57401 tolerant hoşgörülü, katlanan, sabırlı 57402 tolerate müsamaha etmek, hoş görmek, tahammül etmek, katlanmak 57403 toleration müsamaha, hoşgörü 57404 toll booth verginli geçiş gişesi 57405 toll bridge pullu köprü 57406 toll call şehirlerarası alısün konuşması 57407 toll exchange şehirlerarası alısün santralı 57408 toll road pullu yol 57409 toll way pullu yol 57410 toll (yol/köprü/vb.) geçiş vergini, bedel, çan sesi, çınlama, (çan) çalmak 57411 tollgate geçiş vergini ödenen yer 57412 toluene toluen 57413 toluidine toluidin 57414 tom erkek kedi, kotak 57415 tom-tom tamtam, darbuka 57416 tomahawk küçük balta 57417 tomato domates, kızanak 57418 tomb mezar, kabir, gömüt, türbe 57419 tombac tombak 57420 tombola tombala oyunu 57421 tombolo tombolo, birleştirme dili 57422 tomboy erkek fatma 57423 tombstone mezartaşı 57424 tomcat erkek kedi, kotak 57425 tome büyük kitap 57426 tomfool kafasız, aptal, kuş beyinli, mankafa 57427 tomfoolery aptalca davranış, saçmalık 57428 tommy ingiliz ordusunda er, somun anahtarı 57429 tommyrot abuk subuk konuşma, saçma şey 57430 tomography tomografi 57431 tomorrow morning yarın sabah, sabah seher 57432 tomorrow yarın, sabah 57433 tomtit mavi baştankara 57434 ton mile ton mil 57435 ton ton, tonilato, yığın, sürü, büyük miktar, ton 57436 tonal ses perdesine ait 57437 tonality tonalite 57438 tone control ton ayarı, perde ayarı 57439 tone down tonunu hafifletmek, yumuşatmak, donuklaştırmak 57440 tone in uyum sağlamak, uymak 57441 tone up güçlendirmek, dinçleştirmek, canlandırmak 57442 tone ses, ses tonu, ton, perde, ton, renk tonu, ton, tarz, tavır, hava 57443 tone-deaf notaları ayırdedemeyen, müzik kulağı olmayan 57444 tone-in-tone dyeing aynı tonda boyama 57445 toneless renksiz, cansız, ruhsuz, zevksiz, tekdüze 57446 toneme tonbirim, titrembirim 57447 toner cartridge toner kartuşu 57448 toner toner 57449 tongs maşa 57450 tongue in cheek gırgırına, şakadan 57451 tongue twister tekerleme 57452 tongue dil, lisan, dil 57453 tongue-and-groove joint lamba ve zıvana 57454 tongue-tied dili tutulmuş, ağzı var dili yok 57455 tongued dilli 57456 tonic spasm tonik kas gerilimi 57457 tonic water tonik 57458 tonic kuvvet ilacı, güçlendirici şey, tonik 57459 tonicity tonus, gergi 57460 tonight bu gece 57461 toning viraj, renklendirme 57462 tonnage dues tonaj resmi 57463 tonnage tonaj, tonilato 57464 tonne ton 57465 tonometre göz tansiyonu ölçme aleti 57466 tonsil bademcik 57467 tonsillar bademcikle ilgili 57468 tonsillectomy bademcik ameliyatı 57469 tonsillitis bademcik yangısı 57470 tonsure başın tepesini tıraş etme 57471 tontine tontin 57472 tony lüks, aristokrat 57473 too big for one's boots burnu havada, özünü beğenmiş 57474 too clever by half fazla akıllı, sivri, anasının gözü 57475 too familiar sarmaş dolaş 57476 too many çok fazla 57477 too much for için çok fazla 57478 too (gereğinden) çok, fazla, aşırı, de, da, dahi, ayrıca, öyle, öyle yahu 57479 tool box alet kutusu 57480 tool car takım arabası 57481 tool chest alet kutusu 57482 tool kit alet takımı, avadanlık 57483 tool room takımhane, takım odası 57484 tool steel takım çeliği 57485 tool alet, başkasına alet olan kimse, alet, oyuncak, maşa, kukla 57486 tooling aletle işleme 57487 toot ötmek, öttürmek 57488 tooth and nail dişe diş, kana kan, vahşice 57489 tooth diş 57490 toothache dişağrısı 57491 toothbrush diş fırçası 57492 toothed rack kremayer, dişli çubuk 57493 toothed wheel dişli çark 57494 toothed dişli 57495 toothing plane dişli planya, rende 57496 toothless dişsiz 57497 toothpaste diş macunu 57498 toothpick kürdan 57499 toothpowder diş tozu 57500 toothsome lezzetli, tadı güzel 57501 toothy dişlek 57502 tootsy ayak 57503 top boots uzun çizme 57504 top brass yüksek rütbeli subay 57505 top dead center üst ölü çekit 57506 top dog kodaman, en üst mevkideki kimse 57507 top dressing örtü, baş gübresi 57508 top gear üst dişli 57509 top hat silindir şapka 57510 top heavy baş ağır 57511 top rail tırabzan, üst korkuluk rayı 57512 top roller üst merdane 57513 top surface üst yüzey 57514 top the bill başrol oyuncusu olmak 57515 top view kuşbakışı, üstten görünüş 57516 top tepe, doruk, üst, baş, örtü, kapak, en üstün yer, zirve, doruk, üste giyilen şey, üstlük, topaç, en üstün, en iyi, baş, en üst, en üstteki, tepe oluşturmak, -den daha yüksek/iyi/fazla olmak, (meyve/sebze/vb.) sapını koparmak 57517 top-drawer üstün 57518 top-secret çok gizli 57519 topaz sarı yakut, topaz 57520 topcoat palto 57521 tope camgöz balığı, ayyaş olmak, çok içmek 57522 toper ayyaş 57523 topflight en iyi kalite, üstün 57524 topgallant babafingo 57525 topic konu 57526 topical gündemde, güncel 57527 topknot tepe, ibik, saç topuzu 57528 topless sütyensiz, üstsüz 57529 topmast gabya çubuğu 57530 topmost en yüksek 57531 topnotch mükemmel 57532 topographer topograf 57533 topographic map topografya haritası 57534 topographic survey topografik araştırma 57535 topographic youth gençlik çağı 57536 topographic topografik 57537 topographical topografik 57538 topography topografya, yerbetim 57539 topological topolojik 57540 topology topoloji 57541 topper en üste konan taş, birinci sınıf mal 57542 topping birinci sınıf, en iyi kalite, üstün, mükemmel, tepesini kesme, üst, tepe 57543 topple over düşmek, yuvarlanmak, devirmek 57544 topple sendelemek, düşmek, devirmek, düşürmek 57545 topsail gabya yelkeni 57546 topside borda 57547 topsoil üst toprak 57548 topsy-turvy karman çorman, arapsaçına dönmüş, altüst, karmakarışık 57549 toque miğfer 57550 torch light procession fener alayı 57551 torch procession fener alayı 57552 torch el feneri, meşale, alev kılgası 57553 torchlight meşale ışığı 57554 toreador toreador, ata binmiş boğa güreşçisi 57555 torero boğa güreşçisi 57556 torment büyük acı, sancı, eziyet, acı çektirmek, eziyet etmek 57557 tormentil beşparmakotu 57558 tormentor eziyetçi kimse, işkence aleti 57559 torn ayrı, zıt güçlerle ayırılmış, bölünmüş 57560 tornado kasırga 57561 toroidal toroidal 57562 torous boğumlu 57563 torpedo boat torpidobot 57564 torpedo net torpil ağı 57565 torpedo tube torpido kovanı 57566 torpedo torpil 57567 torpid hareketsiz, yavaş, ağır 57568 torpidity hareketsizlik, uyuşukluk, cansızlık 57569 torpor hareketsizlik, uyuşukluk 57570 torque tork, buru, dönme momenti, bükme momenti 57571 torquemeter torsiyometre, buruölçer 57572 torrefaction kavurma, kurutma 57573 torrefy kızartmak, kavurmak, kurutmak 57574 torrent sel 57575 torrid çok sıcak, kavurucu, yakıcı, kontrolsüz duygularla ilgili 57576 torsion bar torsiyon çubuğu, burulma çubuğu 57577 torsion bükme, bükülme 57578 torsional burulma ile ilgili 57579 torso kolsuz, bacaksız, ve başsız insan vücudu, gövde 57580 tort haksız fiil, haksız muamele 57581 tortfeasor haksız fiil işleyen kimse 57582 torticollis boyun tutulması 57583 tortilla bir tür pizza 57584 tortoise shell bağa 57585 tortoise kaplumbağa 57586 tortuosity eğri büğrülük, hileli olma, namussuzluk 57587 tortuous dolambaçlı, dönen, kaçamaklı, dolambaçlı, dolaylı 57588 torture işkence, işkence etmek 57589 torus tor, yumru, kabartı 57590 tosh saçma 57591 toss off kolayca yapıvermek, yuvarlamak, devirmek, içki içmek 57592 toss sth in bir fikri ortaya atmak 57593 toss up yazı tura atmak 57594 toss atmak, yazı-tura atmak, sallamak, sallanmak, yavaş yavaş karıştırmak, sallama, sallanma, silkeleme, atma, fırlatma, yazı-tura 57595 tot (up ile) toplamak, ilave etmek, ufak çocuk, bir yudum içki, yudum 57596 total cost toplam maliyet 57597 total current toplam akım 57598 total darkness zifiri karanlık 57599 total eclipse tam tutulma 57600 total head toplam basınç 57601 total loss tam hasar 57602 total pressure toplam basınç 57603 total reflection tam yansıma 57604 total toplam, tüm, bütün, tam, toplam, toplam miktar, tutar, toplamı -e ulaşmak, bulmak, etmek, toplamak, tutarını bulmak 57605 totalitarian totaliter, erktekelci 57606 totality bütünlük, tamlık, yekûn, toplam miktar, tutar, tam ay/güneş tutulması 57607 totally tamamen 57608 tote bag kadınların büyük el çantası 57609 tote taşımak 57610 totem pole totem heykeli 57611 totem totem, ongun 57612 totemism totemizm 57613 totter sendelemek, yalpalamak 57614 tottery sallantılı, sarsak 57615 toucan tukan 57616 touch a sore point bam teline basmak 57617 touch a sore spot damarına basmak 57618 touch and go tehlikeli durum 57619 touch down (uçak) yere inmek 57620 touch for ikna etmek, pul koparmak 57621 touch off patlatmak, başlatmak, neden olmak 57622 touch on the raw can evinden vurmak 57623 touch on değinmek 57624 touch sb on the raw bamteline basmak 57625 touch the right chord birinin zayıf yönünden yararlanmak 57626 touch wood nazar değmesin diye tahtaya vurmak 57627 touch değmek, dokunmak, ellemek, elini sürmek, kullanmak, eline su dökmek, boy ölçüşmek, dokunmak, etkilemek, duygulandırmak, dokunma duyusu, temas, dokunma, değme, az miktar, taç, yetenek, tamamlayıcı ilave, temas, bağlantı 57628 touch-sensitive screen dokunma duyarlı ekran 57629 touch-type bakmadan taktilo kullanmak 57630 touchable dokunulur 57631 touchdown yere iniş, Amerikan futbolunda gol 57632 touched minnettar, müteşekkir, üşütük, kaçık, çatlak 57633 touchiness alınganlık 57634 touching dokunaklı, etkili, acıklı, (edat) -e dayanarak, -e bağlı olarak, dair 57635 touchline taç çizgisi 57636 touchstone kriter, ölçüt 57637 touchwood ağaç kavı 57638 touchy alıngan, fazla duyarlı, çıtkırıldım, küseğen, değmedüşer 57639 tough row to hoe çetin ceviz 57640 tough güçlü, dayanıklı, (et/vb.) sert, kart, çetin, zor, güç, katı, sert, haşin, berbat, rezil, şansız, talihsiz, kabadayı, külhanbeyi, bıçkın 57641 toughen sertleşmek, sertleştirmek 57642 toughness tokluk, dayanıklılık 57643 toupee küçük erkek perukası 57644 tour de force yetenek gösterisi, güç gösterisi 57645 tour tur, gezi, turne, gezmek, dolaşmak 57646 touring car büyük açık otomobil 57647 touring gezi, tur 57648 tourism agency turizm acentası 57649 tourism season turizm sezonu 57650 tourism turizm 57651 tourist agency seyahat acentası 57652 tourist attractions turistik yerler 57653 tourist bureau turizm bürosu 57654 tourist class turistik mevki 57655 tourist office turizm bürosu 57656 tourist season turizm sezonu 57657 tourist turist 57658 tourmaline turmalin 57659 tournament turnuva, yarışma 57660 tourney turnuva, turnuvaya katılmak 57661 tourniquet kanamayı durdurucu sargı, sargı bezi 57662 tousle (saç/vb.) karıştırmak, arap saçına çevirmek 57663 tout müşteri toplamak, almaya ikna etmek, çığırtkan, müşteri toplayıcı 57664 tow hawser yedek halatı 57665 tow hook çeki kancası 57666 tow rope permeçe, yedek halatı 57667 tow truck çekici kamyon 57668 tow (taşıt) yedekte çekmek, yedekte çekme 57669 towage yedekte çekme, çekme vergini 57670 toward (Aİ) bkz.towards 57671 towards -e doğru, yönünde, -e doğru, sularında, ile ilgili, -e karşı 57672 towel bar havluluk, havlu asacağı 57673 towel havlu, havluyla kurulamak 57674 towelling havluluk bez 57675 tower block apartman, yüksek bina 57676 tower clock kule saati 57677 tower drier kule kurutucu 57678 tower silo kule silo 57679 tower telescope kule teleskopu 57680 tower kule, burç, (above/over ile) yükselmek, çok yüksek/uzun olmak 57681 towered kuleli 57682 towering çok yüksek, şiddetli, son derece 57683 towing çekme 57684 town council belediye meclisi 57685 town councillor belediye meclisi üyesi 57686 town gas havagazı 57687 town hall belediye binası 57688 town house konak 57689 town planner planlamacı, şehir plancısı 57690 town planning şehir planlaması 57691 town tax belediye vergisi 57692 town şehir, kent, kasaba, şehrin iş/alışveriş merkezi, çarşı, şehir halkı 57693 towns people şehir halkı 57694 townsfolk kasaba halkı 57695 township (Güney Afrika'da) siyahilerin yaşadığı yer 57696 townsman kentli, şehirli 57697 toxaemia kan zehirlenmesi 57698 toxic zehirli 57699 toxicant zehirleyici, zehirli 57700 toxicity zehirlilik, ağılılık 57701 toxicological toksikolojik, zehirbilimsel, ağıbilimsel 57702 toxicology zehirbilim 57703 toxin toksin 57704 toy oyuncak 57705 toyshop oyuncakçı dükkânı 57706 trabeated kemersiz 57707 trabecula bağ 57708 trace element azrak element, az rastlanan element 57709 trace program izleme bağdarlaması 57710 trace izini sürmek, izlemek, bulmak, ortaya çıkarmak, (kopya çöngesiyle) kopyasını çıkarmak, iz, az miktar, zerre, kalıntı 57711 traceable izlenebilir 57712 tracer kopya kılgası, izli mermi 57713 trachea trake, yaprak damarı 57714 tracheal soluk borusuna ait, yaprak damarına ait 57715 tracheitis soluk borusu iltihabı 57716 tracheotomy soluk borusunu açma ameliyatı, trakeotomi 57717 trachoma trahom 57718 trachomatous trahomlu 57719 trachyte trakit 57720 tracing cloth muşamba çönge 57721 tracing paper aydınger 57722 tracing kopya 57723 track address iz adresi 57724 track and field atletizm 57725 track angle rota açısı 57726 track bolt cebire cıvatası 57727 track circuit hat devresi 57728 track down izleyerek bulmak, avlamak 57729 track laying hat döşeme, ray döşeme 57730 track pad palet pabucu 57731 track rod palet mili 57732 track roller palet makarası 57733 track scales vagon baskülü 57734 track shoe palet pabucu 57735 track iz, patika, keçiyolu, ray, pist, yarış pisti, parça, şarkı, müzik, palet, tırtıl, izlemek, izini takip etmek, izini sürmek 57736 track-type loader paletli yükleyici 57737 track-type tractor paletli traktör 57738 tracked paletli, tırtıllı 57739 tracker izleyen kimse, izci 57740 tracking station izleme istasyonu 57741 tracking izleme, takip 57742 trackless izsiz, yolsuz, iz bırakmayan 57743 tracksuit eşofman 57744 tract arazi, alan, toprak, jüye, risale 57745 tractable kolay kontrol edilir, uysal, uslu, kolay işlenir 57746 traction battery çekme bataryası 57747 traction çekme, çekiş, çekilme 57748 tractive force çekme kuvveti, çekme gücü 57749 tractive power çekici güç, çekme kuvveti 57750 tractive çekici, çeken 57751 tractor plough traktör pulluğu 57752 tractor tyre traktör lastiği 57753 tractor traktör 57754 trade acceptance ticari kabul 57755 trade agreement ticari anlaşma 57756 trade association ticari birlik 57757 trade balance ticaret dengesi 57758 trade bank ticaret bankası 57759 trade barriers ticari engeller 57760 trade bill ticari senet 57761 trade cycle konjonktür dalgası 57762 trade deficit ticaret açığı 57763 trade directory ticaret rehberi 57764 trade discount toptancı indirimi 57765 trade fair ticaret fuarı 57766 trade gap ticari açık 57767 trade in üste pul verip değiştirmek 57768 trade investment ticari yatırım 57769 trade mark marka, alameti farika, ticari marka 57770 trade name ad, marka, ticaret unvanı 57771 trade price toptan fiyat 57772 trade register ticaret sicili 57773 trade restrictions ticaret kısıtlamaları 57774 trade route ticaret yolu 57775 trade sale ticari ucuzluk 57776 trade school meslek mektebi, sanat mektebi 57777 trade secret meslek sırrı 57778 trade show ticari gösteri 57779 trade symbol ticari simge 57780 trade union sendika, işçi sendikası 57781 trade unionism sendikacılık 57782 trade unionist sendikacı 57783 trade value takas değeri 57784 trade wind alize rüzgârı 57785 trade ticaret, alışveriş, meslek, kesp, sanat, iş, iş, satış, (in/with ile) ticaret yapmak, almak, satmak, değiş tokuş etmek, değişmek 57786 trademark alameti farika, marka 57787 trader tüccar, tacir, tecimen 57788 tradesman esnaf, dükkâncı, satıcı 57789 trading account ticari hesap, ticaret hesabı 57790 trading area ticari alan 57791 trading capital ödenmemiş sermaye 57792 trading company ticaret şirketi 57793 trading credit ticaret kredisi 57794 trading profit ticari kazanç 57795 trading stamp pay kuponu 57796 trading alış veriş, değiş tokuş 57797 tradition gelenek 57798 traditional geleneksel 57799 traditionalist muhafazakâr 57800 traditionally geleneksel olarak 57801 traduce çamur atmak, leke sürmek, kara çalmak 57802 traffic accident trafik kazası 57803 traffic capacity trafik kapasitesi 57804 traffic congestion trafik tıkanması 57805 traffic density trafik yoğunluğu 57806 traffic flow trafik akışı 57807 traffic in ticareti yapmak, alıp satmak 57808 traffic island rofüj, emniyet adası 57809 traffic jam trafik sıkışıklığı 57810 traffic lane trafik şeridi 57811 traffic light trafik ışığı 57812 traffic lights trafik ışıkları 57813 traffic line şerit çizgisi 57814 traffic load trafik yükü 57815 traffic manager trafik memuru 57816 traffic noise trafik gürültüsü 57817 traffic offence trafik suçu 57818 traffic police yol sakçısı 57819 traffic roundabout dönel kavşak 57820 traffic rule trafik kuralı 57821 traffic sign trafik işaret levhası 57822 traffic signal trafik sinyali 57823 traffic signs trafik işaretleri 57824 traffic stream trafik akışı 57825 traffic volume trafik hacmi 57826 traffic trafik, seyrüsefer, katnav, ticaret, alım-satım 57827 trafficator sinyal 57828 trafficker kaçakçı 57829 tragacanth geven, kitre 57830 tragedian trajedi yazarı, trajedi oyuncusu 57831 tragedienne trajedi aktrisi 57832 tragedy trajedi, ağlatı, facia, felaket 57833 tragic trajik, üzücü, talihsiz, müthiş, korkunç 57834 tragicomedy trajikomedi 57835 trail one's coat belasını aramak, kaşınmak, kavga çıkarmak 57836 trail iz, koku, patika, keçiyolu, kuyruk, izini sürmek, izlemek, peşinden sürüklemek, sürüklenmek 57837 trailer coupling römork bağlantısı 57838 trailer römork, treyler, fragman, tanıtma yankası, karavan 57839 trailing axle arka dingil 57840 train ferry tren taşıyan vapur 57841 train oil balina yağı 57842 train on nişan almak, yükseltmek 57843 train station tren istasyonu 57844 train upon nişan almak, üstüne tutmak, çevirmek 57845 train tren, kafile, kervan, sürü, elbise kuyruğu, olaylar/düşünceler zinciri, yetiştirmek, eğitmek, yetişmek, eğitim görmek, (on/upon ile) -e nişan almak, -e yükseltmek, üstüne tutmak, çevirmek 57846 trained nurse diplomalı hastabakıcı 57847 trained eğitilmiş, alışkın 57848 trainee stajyer, öğrenci 57849 trainer antrenör, çalıştırıcı 57850 training camp antrenman düşergesi 57851 training center eğitim merkezi 57852 training plane eğitim uçağı 57853 training ship mektep gemisi 57854 training terbiye, eğitim, antrenman, idman, çalışma 57855 trait özellik, karakter 57856 traitor hain, vatan haini 57857 trajectory yörünge 57858 tram silk ibrişim 57859 tram tramvay 57860 tramcar tramvay 57861 tramline tramvay hattı 57862 trammel kollu pergel, elipsograf 57863 trammer araba sürücüsü 57864 tramming araçla taşıma, elle araba itme 57865 tramontane yabancı kimse 57866 tramp serseri, avare, rap rap sesi, uzun yürüyüş, orospu, ağır adımlarla yürümek, yürüyüp geçmek, çiğnemek 57867 trample basmak, taptalamak, ezmek, çiğnemek 57868 trampoline tramplen 57869 tramway tramvay, dekovil rayı 57870 trance özünden geçme, esrime, trans 57871 tranche tranş, dilim 57872 trank yatıştırıcı madde 57873 tranquil sakin, sessiz, durgun 57874 tranquillity sessizlik, sük-n, asudelik, huzur, durgunluk 57875 tranquillize sakinleştirmek, yatıştırmak 57876 tranquillizer sakinleştirici, yatıştırıcı ilaç 57877 trans- (önek) öte, ötesinde, karşı tarafta 57878 transact (iş) görmek, bitirmek, yapmak 57879 transaction file işlem dosyası 57880 transaction record işlem kaydı 57881 transaction iş görme, yapma, iş, muamele, işlem 57882 transatlantic transatlantik, Antlantik Okyanusu'na ait, Atlantikaşırı 57883 transceiver alıcı verici ünalgı 57884 transcend geçmek, aşmak 57885 transcendency üstünlük 57886 transcendent üstün, ulu, yüce 57887 transcendental deneyüstü, insanüstü 57888 transcendentalism deneyüstücülük 57889 transcontinental kıtayı kateden, kıtaötesi 57890 transcribe kopya etmek, suretini çıkarmak, uyarlamak 57891 transcriber kopya edici, tıpkılayıcı 57892 transcript kopya, suret 57893 transcription transkripsiyon, çevriyazı 57894 transducer güç çevirici, çevirgeç 57895 transect kesit çıkarmak 57896 transection kesit 57897 transept çapraz sahın 57898 transfer bank havale yapılan banka 57899 transfer book senet defteri 57900 transfer by judgement kazai temlik 57901 transfer by law yasal temlik 57902 transfer case ara şanzıman, muavin şanzıman 57903 transfer command aktarma komutu 57904 transfer commission havale komisyonu 57905 transfer current geçiş akımı 57906 transfer deed devir belgesi 57907 transfer fee devir vergini, transfer vergini 57908 transfer gear transfer dişlisi 57909 transfer of foreign exchange döviz transferi 57910 transfer tax intikal vergisi 57911 transfer ticket aktarma bilet 57912 transfer nakletmek, taşımak, göçürmek, taşınmak, transfer etmek, transfer olmak, nakliyat değişmek, aktarma yapmak, devretmek, transfer, devir, çıkartma, yapıştırma, baskı, aktarma bileti, nakil 57913 transferable devredilebilir, nakli mümkün 57914 transferee devir olunan, devralan, temlik olunan 57915 transference transfer, nakil, aktarma, nakletme, havale edilme 57916 transferor devreden kimse, nakleden kimse, temlik eden 57917 transferred charge call ödemeli alısün konuşması 57918 transferrer havale eden 57919 transferring bank devreden banka 57920 transfiguration şekil değişimi 57921 transfigure şeklini değiştirip yüceltmek 57922 transfinite sonluötesi 57923 transfix şaşkına çevirmek, afallatmak, sersemletmek, dondurmak 57924 transform biçimini değiştirmek, dönüştürmek 57925 transformation dönüşüm, dönüştürüm 57926 transformational grammar dönüşümsel dilbilgisi 57927 transformational dönüşümsel 57928 transformationalism dönüşümcülük 57929 transformationalist dönüşümcü, dönüşümcü 57930 transformer oil transformatör yağı 57931 transformer transformatör, trafo 57932 transfuse (kan) nakletmek 57933 transfusion kan nakli 57934 transgress (sınırı) aşmak, bozmak, çiğnemek, karşı gelmek 57935 transgression deniz ilerlemesi, ihlal, çiğneme, sınırı aşma 57936 transgressor çiğneyen, günahkâr 57937 transhumance yaylacılık 57938 transhumant yaylacı 57939 transience geçici hal 57940 transiency geçicilik 57941 transient current geçici akım 57942 transient error geçici hata 57943 transient state geçici hal 57944 transient geçici, kısa süreli, süreksiz 57945 transiently geçici olarak 57946 transistor ignition transistorlu ateşleme 57947 transistor radio transistorlu ünalgı 57948 transistor transistör, transistörlü ünalgı 57949 transistorize transistorla donatmak 57950 transistorized transistorlu 57951 transit lounge transit yolcu salonu 57952 transit time geçiş zamanı 57953 transit trade transit ticaret 57954 transit visa transit vize 57955 transit taşıma, aktarma, geçiş 57956 transition card geçiş kartı 57957 transition element transisyon elementi, geçiş öğesi 57958 transition metal geçiş metali 57959 transition period geçiş dönemi 57960 transition point geçiş çekidi 57961 transition geçiş 57962 transitional geçişle ilgili, geçişli 57963 transitive expression geçişli ifade 57964 transitive verb geçişli fiil, geçişli eylem 57965 transitive geçişli (eylem) 57966 transitivity geçişme, geçişkenlik 57967 transitoriness geçicilik 57968 transitory income arızi gelir 57969 transitory geçici, süreksiz, fani, kalımsız, ölümlü 57970 translatable tercüme edilebilir 57971 translate tercüme etmek, çevirmek 57972 translation bureau tercüme bürosu 57973 translation tercüme, çeviri 57974 translator tercüman, çevirmen 57975 transliterate karakter değiştirmek, karakter dönüştürmek 57976 transliteration harf çevirisi, transkripsiyon 57977 translocate yerini değiştirmek, kenar etmek 57978 translucence yarısaydamlık 57979 translucent yarısaydam 57980 translunar ayın ötesindeki 57981 transmarine denizaşırı 57982 transmigrant göçmen 57983 transmigrate göç etmek 57984 transmigration göç, hicret 57985 transmissible devredilebilir, aktarılabilir, bulaşıcı, yolukucu 57986 transmission belt transmisyon kayışı 57987 transmission box vites kutusu, dişli kutusu 57988 transmission brake transmisyon eğleci 57989 transmission chain tahrik zinciri 57990 transmission gear transmisyon dişlisi 57991 transmission level transmisyon düzeyi 57992 transmission speed gönderme hızı 57993 transmission system iletim jüyesi 57994 transmission gönderme, iletme, geçirme, taşıma, (ünalgı/sınalgı) yayın, transmisyon, vites 57995 transmit göndermek, yayınlamak, geçirmek, iletmek, (hastalık/vb.) geçirmek, bulaştırmak 57996 transmittance transmitans 57997 transmitter verici, iletici 57998 transmitting antenna verici anten 57999 transmitting microphone verici mikrofon 58000 transmitting station verici istasyon 58001 transmogrify şeklini değiştirmek 58002 transmutable değiştirilebilir 58003 transmutation değişme, değiştirilme 58004 transmute aslını/şeklini değiştirmek 58005 transnational uluslararası, çokuluslu 58006 transoceanic okyanusötesi 58007 transom window vasistas 58008 transom çapraz kiriş, lento 58009 transparency saydamlık, slayt 58010 transparent paper aydınger 58011 transparent saydam, açık, net, anlaşılır 58012 transpiration terleme 58013 transpire ortaya çıkmak, bilinmek, olmak, vuku bulmak 58014 transplant nakledilen şey, aktarılan şey, kılgan nakli, (ösümlük) başka bir yere dikmek/aktarmak, (kılgan/saç/vb.) nakletmek 58015 transplantation nakil, aktarma 58016 transplanter fide dikme kılgası 58017 transport documents nakliye vesaiki, taşıma belgeleri 58018 transport expenses nakliye masrafı 58019 transport nakil, taşıma, taşımacılık, kölük, araç, taşıt, taşımak, götürmek, nakletmek, sürgüne göndermek, sürmek 58020 transportable taşınır, portatif, taşınabilir 58021 transportation tax nakliyat vergisi 58022 transportation sürgüne gönderme, sürme, sürgün, nakil, gönderme, taşıma, taşımacılık 58023 transporter araba nakil aracı, nakliyeci 58024 transpose yerlerini/sırasını değiştirmek, perdesini değiştirmek 58025 transposer aktarıcı 58026 transposition yerini değiştirme, yer değişikliği 58027 transsexual cinsiyet değiştiren 58028 transubstantiate başka bir cisme dönüştürmek 58029 transudation sızma, sızıntı 58030 transude deriden sızmak, terlemek 58031 transversal çapraz, enine 58032 transverse section enine kesit 58033 transverse wave enine dalga, kesme dalgası 58034 transverse enine, köndelen, çaprazlama 58035 transvestite karşıt cinsin elbiselerini giyen, travesti 58036 trap door kapak biçiminde kapı 58037 trap window çatı penceresi 58038 trap tuzak, tele, kapan, ağız, iki tekerlekli at arabası, tuzağa düşürmek 58039 trapeze trapez 58040 trapezium yamuk 58041 trapezoid ikizkenar yamuk 58042 trapezoidal ikizkenar yamuk şeklinde 58043 trapped water tutulmuş su 58044 trapper tuzakçı, avcı 58045 trappings süslü koşum takımı 58046 trapse başıboş gezmek, yavaş yavaş dolaşmak 58047 trash değersiz şey, adi şey, çerçöp, süprüntü, ayaktakımı 58048 trashcan çöp tenekesi 58049 trashiness adilik, değersizlik 58050 trashy değersiz, beş kapik etmez, saçma 58051 trass tras 58052 trauma travma 58053 traumatic sarsıcı, şok edici, derinden etkileyici 58054 traumatology travmatoloji 58055 travail doğum sancıları, doğum ağrısı çekmek, zahmet çekmek 58056 travel agency seyahat acentası 58057 travel allowance yol masrafı, harcırah 58058 travel bureau seyahat acentası 58059 travel expenses yol masrafları, harcırah 58060 travel from hand to hand elden ele dolaşmak 58061 travel light az eşya ile yolculuk yapmak 58062 travel non-stop molasız seyahat etmek 58063 travel through molasız yolculuk yapmak 58064 travel seyahat etmek, yolculuk yapmak, yol almak, gitmek, tüymek, topuklamak, gazlamak, seyahat, yolculuk 58065 traveler bkz.traveller 58066 travellator yürüyen kaldırım 58067 travelled çok seyahat etmiş, çok gezmiş 58068 traveller seyyah, yolcu 58069 traveller's cheque seyahat çeki 58070 travelling crane seyyar vinç 58071 travelling expenses seyahat giderleri 58072 travelling load hareketli yük 58073 travelling salesperson seyyar satıcı 58074 travelling wave yürüyen dalga 58075 travelling seyahat, yolculuk 58076 travelogue gezi yankası 58077 traversable öne arkaya hareket edebilen 58078 traverse içinden/üzerinden geçmek 58079 travertin travertin 58080 travertine traverten 58081 travesty kötü/gülünç taklit, travesti 58082 trawl line çaparı 58083 trawl tarak ağı, trol, tarak ağıyla balık tutmak 58084 trawler tarak ağlı balıkçı gemisi 58085 tray tepsi, tabla 58086 treacherous hain, dönek, tehlikeli 58087 treacherousness hainlik 58088 treachery hainlik, ihanet, döneklik, sahtelik, vefasızlık 58089 treacle şeker pekmezi 58090 tread down ayak altında çiğnemek 58091 tread on sb's corns bamteline basmak 58092 tread on sb's toes gücendirmek, incitmek 58093 tread under foot ayak altında çiğnemek 58094 tread üzerinde yürümek, katetmek, basmak, taptalamak, çiğnemek, ezmek, ayak basışı/sesi, lastik tırtılı, merdiven basamağı 58095 treadle pedal, ayaklık 58096 treason vatan hainliği, ülkesine ihanet 58097 treasure house hazine dairesi 58098 treasure up aklında tutmak 58099 treasure hazine, define, gömü, çok değerli şey/varlık, çok kıymetli tutmak, büyük değer vermek 58100 treasurer haznedar, veznedar 58101 treasury bill hazine bonosu 58102 treasury board maliye bakanlığı 58103 treasury bond hazine bonosu 58104 treasury certificate çönge pul 58105 treasury department maliye bakanlığı 58106 treasury note hazine bonosu 58107 treasury office hazine dairesi 58108 treasury stocks devlet tahvilleri 58109 treasury warrant maliye senedi 58110 treasury hazine, maliye dairesi 58111 treat of bahsetmek 58112 treat sb like dirt hiçe saymak, hor görmek, adam yerine koymamak 58113 treat something as a joke işi şakaya vurmak 58114 treat with tannin tanenlemek 58115 treat muamele etmek, davranmak, ele almak, düşünmek, saymak, görmek, (to ile) ikram etmek, ısmarlamak, vermek, kimyasal işleme tabi tutmak, elden geçirmek, tedavi etmek, geçirmek, zevk, hoş şey, hoş sürpriz 58116 treatise bilimsel inceleme, tez 58117 treatment muamele, davranış, tedavi, sağaltım 58118 treaty powers antlaşmayı oluşturan güçler 58119 treaty antlaşma, muahede, saziş, mukavele 58120 treble control tizlik ayarı 58121 treble soprano, tiz, üç misli, üç kat, üç bölüm, üçlü, tiz, üç misli olmak, üç misline çıkarmak 58122 tree age ağaç yaşı 58123 tree breeding ağaç ıslahı 58124 tree class ağaç sınıfı 58125 tree classification ağaç sınıflandırması 58126 tree frog ağaç kurbağası 58127 tree limit ağaç sınırı 58128 tree line ağaç sınırı 58129 tree of life hayat ağacı 58130 tree pipit incirkuşu 58131 tree sparrow dağserçesi 58132 tree volume ağaç hacmi 58133 tree ağaç 58134 treeless ağaçsız 58135 treenail kavela, ağaç çivi 58136 trefoil arch yonca kemer, üç dilimli kemer 58137 trefoil yonca 58138 trehalose trehaloz 58139 trek uzun ve zor yolculuk yapmak, uzun ve zor yolculuk 58140 trellis ösümlük kafesi, sırık 58141 tremble titremek, ürpermek, titreme, ürperme, ürperti 58142 trembler titreşim aygıtı, çıngı zili 58143 trembling titreyen 58144 tremendous büyük, çok büyük, çok fazla, kocaman, harika, şahane, nefis, olağanüstü 58145 tremendously çok, son derece 58146 tremolite tremolit 58147 tremor titreme, sarsıntı 58148 tremulous titrek, titremeli, heyecanlı, gergin 58149 trench coat trençkot, yağmurluk 58150 trench on tecavüz etmek, göğmek 58151 trench warfare siper harbi 58152 trench hendek, çukur, siper 58153 trenchancy keskinlik 58154 trenchant keskin, sert, acı, etkili 58155 trencher hendek kazma kılgası, tahta tabak 58156 trencherman iştahı yerinde kimse 58157 trend in prices fiyatların eğilimi 58158 trend eğilim, akım, moda 58159 trendy çok moda, modaya uyan 58160 trepan cerrah testeresi, matkap 58161 trepidation telaş, kaygı 58162 trespass on suiistimal etmek, kötüye kullanmak 58163 trespass (başkasının arazisine) izinsiz girmek, başkasının arazisine izinsiz girme, araziye tecavüz 58164 trespasser mütecaviz 58165 tress saç lülesi, bukle 58166 tressed örgülü, bukleli 58167 trestle table taşınır masa 58168 trestle masa ayaklığı, sehpa 58169 trestlework iskele işi, sehpa 58170 triacid triasit 58171 triad üçlü, üçlü türküm, üçlü takım 58172 trial and error deneme-yanılma yöntemi 58173 trial balance geçici mizan, küçük mizan 58174 trial flight deneme uçuşu 58175 trial judge duruşma hâkimi 58176 trial lawyer duruşma avukatı 58177 trial marriage deneme evliliği 58178 trial period deneme süresi 58179 trial duruşma, yargılama, deneme, sınavı, başbelası, dert 58180 triangle of forces kuvvetler üçgeni 58181 triangle üçgen, üçköşe, üçbucak, triangel 58182 triangular müselles, üçbucak, üçgen, üç köşeli 58183 triangulate üçgenlere bölmek, nirengi yapmak 58184 triangulation nirengi, üçgenlere bölme 58185 Trias triyasik 58186 triaxial üçeksenli 58187 triazine triazin 58188 triazone triazon 58189 tribal kabileye ait 58190 tribasic üç bazlı 58191 tribe kabile, boy, oymak 58192 tribesman oymak üyesi 58193 triblet zımba 58194 tribology sürtünmebilim, triboloji 58195 triboluminescence sürtünmeli ışıldama, tribolüminesans 58196 tribulation sıkıntı, dert, sorun, keder 58197 tribunal mahkeme 58198 tribune kürsü, platform, tribün 58199 tributary kol, akarsu, geleğen 58200 tribute takdir, övgü, baç, haraç, vergi 58201 tricar üç tekerlekli araba 58202 trice an, lahza 58203 triceps üçbaşlı kas 58204 trichina trişin 58205 trichinosis trişinoz 58206 trichloroethylene trikloretilen 58207 trichotomy üç kısma bölünme 58208 trichromatic trikromatik, üçrenkli 58209 trichromatism trikromi 58210 trick film hileli yanka 58211 trick hüner, numara, el çabukluğu, marifet, ustalık, beceri, incelik, muziplik, şeytanlık, (iskambil) el, hile, düzen, dolap, oyun, dalavere, muziplik için yapılmış, muzip, muzır, zor, kazık, (into ile) aldatmak, kandırmak, keleğe getirmek, üçkâğıda getirmek 58212 trickery hilekârlık, dolap, dalavere, düzen, üçkâğıt 58213 trickiness aldatıcılık, hile, karmaşıklık, kurnazlık 58214 trickle damlamak, akmak, süzülmek 58215 trickster hileci, düzenbaz, üçkâğıtçı, dalavereci, kazıkçı 58216 tricky ustalık ve dikkat isteyen, nazik, ince, hassas, kurnaz, uyanık, üçkâğıtçı, düzenbaz 58217 triclinic triklinik, üç ayrı mihverli (kristal) 58218 tricolour üç renkli 58219 tricorn üç köşeli şapka 58220 tricot triko 58221 tricuspid triküspit, üçlü kapakçık 58222 tricycle üç tekerlekli bisiklet 58223 tricyclic üçhalkalı, trisiklik 58224 trident üç dişli çatal, üç çatallı zıpkın 58225 tried güvenilir, denenmiş 58226 triennial üç yılda bir olan 58227 trifle with hafife almak, önem vermemek 58228 trifle ıvır zıvır, değersiz şey, meyveli tatlı, bir tür jöle 58229 trifling önemsiz, değersiz, lağlağı 58230 trifoliate üç yapraklı 58231 trifolium yonca 58232 trifurcate üçlü çatal, üç yollu 58233 trigger man gangster 58234 trigger tetik, (off ile) başlatmak, neden olmak, yol açmak 58235 triggerfish çotira 58236 triglyph triglif 58237 trigonometric trigonometrik 58238 trigonometrical trigonometrik 58239 trigonometry trigonometri 58240 trihedral üçyüzlü, üç yanlı 58241 trihedron üçyüzlü 58242 trilateral üçlü, üç yanlı, üç yönlü 58243 trilinear üç çizgiden oluşan, üç hatlı 58244 trilingual üç dil konuşan 58245 triliteral üç harfli kelime 58246 trill ses titremesi, tril 58247 trilled titrek (ses için) 58248 trillion trilyon 58249 trilobate üç loplu, üç kısımlı 58250 trilogy triloji 58251 trim (off ile) kesip düzeltmek, budamak, kırkmak, (with ile) süslemek, kısmak, azaltmak, yenmek, (gemi/uçak) dengelemek, dengelenmek, düzenli, derli toplu, kesme, kırkma, intizam, düzen, form, kondisyon 58252 trimester üç aylık öğrenim süresi 58253 trimmer fletner ayarlayıcısı, süsleyen kimse, yağcı 58254 trimming machine kordon kılgası 58255 trimming süs, garnitür, kesilmiş parça 58256 trimorphism trimorfizm, üçbiçimlilik 58257 trine üç kat, üçlü, üç misli 58258 trinity üçlü (birlik) 58259 trinket incik boncuk, değersiz ziynet 58260 trinomial üçterimli 58261 trio üçlü, üç kişilik türküm, trio, üçlü 58262 triode triyot 58263 triose trioz 58264 trip out uyuşturucu almak, uçmak 58265 trip up hata yaptırmak, yanıltmak, çelme takmak 58266 trip çelme takmak, badalak vurmak, sendeletmek, tökezlemek, sendelemek, takılmak, hata yapmak, gezi, gezinti, kısa yolculuk, takılma, tökezleme, düşme, hata, yanılma, (dil) sürçme, uyuşturucu etkisi, uçuş, trip 58267 tripartite üç bölümlü, üç kısımlı 58268 tripe işkembe, zırva, saçmalık 58269 triplane üçkanatlı uçak 58270 triple alliance üçlü ittifak 58271 triple bond üçlü bağ 58272 triple jump üç adım atlama 58273 triple point üçlü çekit 58274 triple üç bölümlü, müselles, üç misli, üç kat fazla, üç katına çıkmak, üç katına çıkarmak 58275 triple-core cable üçlü kablo 58276 triple-expansion engine üç genişlemeli kılga 58277 triplet üçüz 58278 triplex glass üç katlı kırılmaz cam 58279 triplex üç katlı, üç katlı ev 58280 triplicate üç benzer bölümden oluşan, üçlü 58281 tripod üç ayaklı sehpa, üç ayaklık 58282 Tripoli Trablusgarp 58283 tripper turist, kastanyola 58284 tripping çevik, kıvrak, hafif adımlarla yürüme 58285 trisaccharide trisakarit 58286 trisect üç eşit parçaya bölmek, üçe bölmek 58287 trisection üç eşit parçaya bölme, üçeşbölüm 58288 trismus çene kilitlenmesi 58289 trisyllabic üç heceli 58290 trite basmakalıp, beylik, cıvımış, suyu çıkmış 58291 triteness basmakalıplık, beylik olma, cıvımışlık 58292 tritium trityum 58293 tritone üç sesli müzik parçası 58294 triturate ezmek, öğütmek 58295 triumph zafer, utku, yengi 58296 triumphal arch zafer takı 58297 triumphal procession zafer alayı 58298 triumphal zaferle ilgili 58299 triumphant muzaffer, galip, sevinçli, gururlu 58300 triune birde üç olan 58301 trivalent üçdeğerli 58302 trivia ıvır zıvır 58303 trivial önemsiz, havadan sudan 58304 triviality önemsizlik, havadan sudan olma, bayağılık 58305 triweekly üç haftada bir olan 58306 troat geyik bağırması 58307 trocar trokar 58308 trochanter trokanter 58309 trochilus bir çeşit yağmur kuşu 58310 trochlea makara 58311 trochoid teker eğrisi, döner eklem 58312 troglodyte mağara adamı 58313 Trojan horse Truva atı 58314 Trojan Truva kentiyle ilgili, Truvalı 58315 troll suda oltayı çekerek balık tutmak 58316 trolley car tramvay arabası 58317 trolley jack seyyar kriko 58318 trolley man vatman, biletçi 58319 trolley wire troley teli 58320 trolley el arabası, yemek servis arabası 58321 trolleybus troleybüs 58322 trollop pasaklı kadın, fahişe, sürtük 58323 trombone trombon 58324 trombonist tromboncu 58325 trommel döner kalbur 58326 trompe ocak körüğü 58327 trona trona 58328 troop away gitmek 58329 troop küme, takım, sürü, türküm, ç.askerler, bölük, tabur, alay, izci türkümü 58330 trooper süvari eri, eyalet sakçısı 58331 troops askerler 58332 troopship asker gemisi 58333 troostite trustit 58334 trope mecaz, kinaye 58335 trophic besleyici, besinsel 58336 trophy yarışmacıya verilen ödül, ödül, ganimet, av 58337 tropic of Cancer Yengeç Dönencesi 58338 tropic of Capricorn Oğlak Dönencesi 58339 tropic dönence, ç.tropikal bölge, sıcak bölge 58340 tropical rain forest tropikal yağmur ormanı 58341 tropical tropikal, çok sıcak 58342 tropics tropikal kuşak, tropikal bölge, sıcak bölge 58343 tropine tropin 58344 tropism yönelim, doğrulum 58345 tropopause tropopoz 58346 troposphere troposfer 58347 trot tırıs, tırıs gitmek, tırısa kaldırmak, gitmek, kaçmak 58348 troth sadakat, vefa 58349 trotter domuz paçası 58350 trouble shooting arıza arama, arıza tespiti 58351 trouble üzmek, telaşlandırmak, sıkmak, rahatsız etmek, zahmet vermek, zahmet etmek, acı çektirmek, acı vermek, müşkül, zorluk, güçlük, zor durum, tehlike, dert, bela, zahmet, (sosyal/siyasal) düzensizlik, ızdırap, üzüntü, sıkıntı, sorun, kötü taraf, yanlış, rahatsızlık, hastalık 58352 troubled tedirgin, üzgün, meraklı, kederli, sıkıntılı 58353 troublemaker başbelası 58354 troubleshooter aksaklıkları gideren kimse, düzeltici 58355 troublesome zahmetli, güç, zor, sorun çıkaran, başbelası 58356 troublous zahmetli, güç, karışık 58357 trough yalak, tekne, iki dalga arasındaki çukur, alçak basınçlı hava sahası 58358 trounce sopa çekmek, dövmek, dayak atmak, yenmek 58359 troupe şarkıcı/dansçı/oyuncu türkümü 58360 trousered pantolonlu 58361 trousers pantolon, şalvar 58362 trousseau çeyiz, gelin eşyası 58363 trout alabalık 58364 trove define, hazine 58365 trowel mala, çepin, küçük bahçe çapası 58366 troy kuyumcu tartısı 58367 truancy mektebi asma, dersi asma 58368 truant mektep kaçağı, kaytarıcı 58369 truce ateşkes, ateşkes antlaşması 58370 truck crane kamyonlu vinç 58371 truck driver kamyon haydavcısı 58372 truck engine kamyon kozgaltkası 58373 truck farm bostan 58374 truck farming bostancılık 58375 truck frame kamyon şasisi 58376 truck garden bostan, sebze bahçesi 58377 truck gardener bostancı 58378 truck jack kamyon krikosu 58379 truck kamyon, yük vagonu 58380 truckage kamyonla taşıma, taşıma vergini 58381 trucker kamyon haydavcısı, sebze yetiştiricisi 58382 trucking industry kamyonculuk endüstrisi 58383 trucking kamyonculuk, kamyon taşımacılığı 58384 truckle (to ile) boyun eğmek 58385 truculence vahşilik, saldırganlık, kavgacılık, kabadayılık 58386 truculent vahşi, saldırgan, kavgacı 58387 trudge ağır adımlarla yürümek, güçlükle yürümek, uzun yorucu yürüyüş 58388 true cypress adi servi 58389 true sun gerçek güneş 58390 true to type beklendiği gibi hareket eden 58391 true to -e uygun, ile bağdaşan 58392 true doğru, çın, gerçek, halis, hakiki, gerçek, katışıksız, içten, samimi, gerçek, tam, eksiksiz, düzgün, sadık 58393 true-blue dürüst, namuslu, sadık, muhafazakâr, tutucu 58394 true-life gerçeğe dayalı 58395 trueborn doğuştan 58396 truehearted sadık, vefalı 58397 trueness doğruluk, gerçeklik, bağlılık, içtenlik 58398 truffle yer mantarı, domalan, hafif tatlı 58399 truism herkesçe bilinen gerçek, su götürmez gerçek 58400 trull orospu, fahişe 58401 truly tamamen, tam olarak, tam, gerçekten, içtenlikle 58402 trump card koz 58403 trump up uydurmak, icat etmek 58404 trump (iskambil) koz, koz çakmak, kozla almak 58405 trumpery değersiz, değersiz (şey) 58406 trumpet trompet, boru, borazan, fil sesi, bağırış, çığlık, böğürtü 58407 trumpeter trompetçi, borucu, haberci, tellal, borazancı 58408 truncate kısaltmak, kısa kesmek 58409 truncated kesik, yassı 58410 truncation ucunu kesme, budama 58411 truncheon cop 58412 trundle güçlükle ilerlemek, güçlükle sürmek 58413 trunk call şehirlerarası alısün konuşması 58414 trunk hose kısa ve bol pantolon 58415 trunk line ana hat 58416 trunk road anayol 58417 trunk stream ana ırmak, anaakarsu 58418 trunk ağaç gövdesi, kolsuz, bacaksız ve kafasız insan vücudu, fil hortumu, araba bagajı, büyük eşya kutusu, ç.erkek mayosu 58419 trunks erkek mayosu, erkek mayosu 58420 trunnion muylu, silindir yatağı 58421 truss bridge kafes köprü, makaslı köprü 58422 truss (up ile) sımsıkı bağlamak, kriş, makas, destek, kasık bağı 58423 trussed beam makaslı kiriş 58424 trust company tröst şirketi 58425 trust deed vekâlet senedi, yediemin sözleşmesi 58426 trust fund vakıf fonu 58427 trust in inanmak, güvenmek 58428 trust with emanet etmek 58429 trust güven, sorumluluk, bakım, koruma, mutemetlik, tröst, güvenmek, işanmak, inanmak, ümit etmek, ummak 58430 trustee in bankruptcy iflas idaresi 58431 trustee in composition konkordato komiseri 58432 trustee process yedieminlik işlemleri 58433 trustee mütevelli, emanetçi 58434 trusteeship yedieminlik, mutemetlik, vekillik 58435 trustful herkese güvenen, saf 58436 trustification tröstleşme 58437 trustiness güvenilir hal 58438 trustworthiness güvenilirlik 58439 trustworthy güvenilir 58440 trusty sadık, güvenilir 58441 truth function doğruluk fonksiyonu 58442 truth value doğruluk değeri 58443 truth gerçek, hakikat, doğruluk, gerçeklik, içtenlik, dürüstlük 58444 truthful doğru, kesin, doğrusözlü, dürüst 58445 truthfully doğru olarak, gerçekten 58446 truthfulness doğruluk, gerçeklik 58447 try for elde etmeye çalışmak 58448 try it on üstüne üstüne gitmek, sabrını taşırmak 58449 try on (giysi) prova etmek, giyip denemek, denemek 58450 try out denemek 58451 try sb's patience sabrını tüketmek 58452 try square ayarlı gönye 58453 try denemek, uğraşmak, çalışmak, yargılamak, kızdırmak, sıkmak, sinirlerini bozmak, deneme, kalkışma, girişim 58454 trying çetin, güç, üzücü, zahmetli 58455 trypanosome tripanozome 58456 trypsin tripsin 58457 trypsinogen tripsinojen 58458 tryptophan triptofan 58459 trysail yan yelken 58460 tryst buluşma, randevu 58461 tsar çar 58462 tsarina çariçe 58463 tsetse fly çeçe sineği 58464 tsetse çeçe, çeçe sineği 58465 tsunami deprem dalgası, deniz depremi dalgası 58466 tub tekne, leğen, küvet, yuvarlak (plastik) kap 58467 tuba tuba 58468 tubby tıknaz, bıdık 58469 tube clamp boru kelepçesi 58470 tube mill borulu değirmen 58471 tube tüp, boru, metro, yeraltı treni 58472 tubed tyre şambriyelli lastik 58473 tubeless tyre şambriyelsiz lastik 58474 tubeless iç lastiksiz 58475 tuber yumru 58476 tubercle tüberkül, yumrucuk, şiş, kabarcık 58477 tubercular tüberkülozla ilgili, yumrulu, veremli 58478 tuberculin tüberkülin, verem mikrobu 58479 tuberculosis tüberküloz, verem 58480 tuberculous tüberkülozlu 58481 tuberose sümbülteber 58482 tuberous yumrulu, urlarla kaplı 58483 tuberous-rooted yumru köklü 58484 tubing tüp/boru şeklinde şey, tüp, boru 58485 tubular axle boru dingil 58486 tubular prop boru direk 58487 tubular tüp/boru şeklinde, borulu 58488 tubule küçük tüp 58489 tuck away ortadan kaldırmak, emin/gizli bir yere koymak 58490 tuck in iştahla yemek, yumulmak 58491 tuck (içine) sokmak, tıkmak, katlamak, pli, kırma, pasta/şeker/vb 58492 tucker plise kılgası, yormak 58493 tuckshop pastane, kannadı mağazası 58494 Tuesday salı, seşembe 58495 tufa süngertaşı, tüf 58496 tuff süngertaşı 58497 tuft küme, öbek, top, püskül 58498 tufted püsküllü, sorguçlu 58499 tufting machine tafting kılgası 58500 tufting tafting 58501 tug at sb's heartstrings birinin yüreğine inmek 58502 tug şiddetle çekmek, asılmak, kuvvetli çekiş, römorkör 58503 tug-of-war halat çekme oyunu, mücadele, rekabet, çekişme 58504 tugboat römorkör 58505 tuition öğretim, mektep harcı/taksiti 58506 tuitional öğretimle ilgili 58507 tulip lale 58508 tulle tül 58509 tumble about yuvarlanmak 58510 tumble down düşmek, düşürmek 58511 tumble drier çamaşır kurutma kılgası 58512 tumble düşmek, yuvarlanmak, çakmak, uyanmak, jetonu düşmek, çakozlamak, düşme, karışıklık, kargaşa 58513 tumble-home içe voltalı 58514 tumbledown yıkık dökük, harap 58515 tumbler drier çamaşır kurutma kılgası 58516 tumbler su bardağı, sapsız bardak 58517 tumbling barrel perdah dolabı 58518 tumefacient şişlik meydana getiren, şişen 58519 tumefaction şişlik, kabartı, şiş, şişme, şişirme 58520 tumefy kabarmak, şişmek, kabartmak, şişirmek 58521 tumescent şişen, kabaran 58522 tumid şişkin, şişmiş, kabarık 58523 tummy ache mide ağrısı 58524 tummy karın, mide 58525 tumor (Aİ) bkz.tumour 58526 tumour tümör, ur 58527 tumult kargaşa, gürültü, patırtı, heyecan 58528 tumultuary gürültülü, patırtılı, telaşlı 58529 tumultuous karışık, gürültülü, düzensiz, telaşlı 58530 tumulus höyük 58531 tun up trumps elini uzatmak (yardımcı olmak) 58532 tuna tonbalığı, orkinos 58533 tundra climate tundra iklimi 58534 tundra tundura, soğuk ağaçsız ova 58535 tune in açmak 58536 tune up ayar etmek, ayarlamak, düzen vermek 58537 tune nağme, hava, mahnı, ezgi, akort, uyum, akort etmek, (kılgayı) ayarlamak, köklemek, düzen vermek 58538 tuned ayarlı, akortlu 58539 tuneful ahenkli, kulağa hoş gelen, dinlemesi zevkli 58540 tuneless ahenksiz, zevksiz 58541 tuner tuner, alıcı cihaz, ünalgı, akortçu 58542 tungstate tungstat 58543 tungsten lamp tungsten lambası 58544 tungsten tungsten, volfram 58545 tungstic tungstenli 58546 tunic tünik, asker/sakçı ceketi 58547 tunica gömlek, kılıf 58548 tunicate zarlı 58549 tunicle zar 58550 tuning fork diyapazon 58551 tuning akort, düzenleme, uydurma, bir istasyonu bulma 58552 tunnel effect tünel olayı 58553 tunnel furnace tünel fırın 58554 tunnel vault beşik tonoz 58555 tunnel tünel, tünel açmak 58556 tunny bkz.tuna 58557 tup koç, şahmerdan, (koç) çiftleşmek, tos vurmak 58558 tuppence iki peni 58559 turban sarık, türban 58560 turbaned sarıklı 58561 turbid bulanık, çamurlu, karışık, düzensiz 58562 turbidimeter türbidimetre, bulanıklıkölçer 58563 turbidimetry türbidimetri, bulanıklıkölçüm 58564 turbidity türbidite, bulanıklık 58565 turbinal türbinal 58566 turbine türbin 58567 turbo turbo 58568 turbocharger turbo kompresör, turbo 58569 turbogenerator türboalternatör 58570 turbojet engine türbojet kozgaltkası 58571 turbojet türbojet 58572 turboprop türboprop 58573 turbot kalkan balığı 58574 turbulence tenek akımı, çalkantılı hava, sertlik, haşinlik, karışıklık, düzensizlik, kargaşa 58575 turbulent vahşi, sert, haşin, düzensiz, karışık, fırtınalı, kontrolsüz 58576 turd bok, kaka, rezil, alçak 58577 tureen büyük çorba kâsesi 58578 turf account yarışta bahis defterini tutan kimse 58579 turf out sepetlemek, kovmak, atmak 58580 turf çimenlik, çimen, çim, at yarışı, çimle kaplamak, çimlendirmek 58581 turgescence şiş, şişkinlik, şişlik 58582 turgescent şişkin 58583 turgid (dil/vb.) tumturaklı, abartmalı, şişirilmiş 58584 turgidity şişkinlik, mübalağa 58585 turgidness şişkinlik, mübalağa 58586 Turk Türk 58587 Turkestan Türkistan 58588 turkey buzzard hindi akbabası 58589 turkey cock baba hindi 58590 Turkey red Türk kırmızısı 58591 turkey hindi, Türkiye 58592 Turkish Airlines Türk Hava Yolları 58593 Turkish Aviation League Türk Hava Kurumu 58594 Turkish bath hamam 58595 Turkish coffee Türk kahvesi 58596 Turkish delight lokum 58597 Turkish oak palamut meşesi 58598 Turkish towel havlu 58599 Turkish Türk, Türkçe 58600 Turkism Türkçülük 58601 turmeric paper zerdeçal çöngesi 58602 turmeric zerdeçal, hintsafranı 58603 turmoil kargaşa, karışıklık, telaş 58604 turn a blind eye to -e göz yummak, görmezlikten gelmek 58605 turn a blind eye göz yummak, görmezlikten gelmek 58606 turn a deaf ear to kulak asmamak, işitmezlikten gelmek 58607 turn against karşı çıkmak, düşman olmak 58608 turn an honest penny namusuyla pul kazanmak 58609 turn aside bir yana dönmek, vazgeçirmek, döndürmek 58610 turn away geri çevirmek, sırt çevirmek, reddetmek, kovmak 58611 turn back geri dönmek, geri döndürmek, kaytarmak 58612 turn bench torna tezgâhı 58613 turn crimson red with shame utançtan kıpkırmızı olmak 58614 turn down devrik (yaka), sesini kısmak, gücünü azaltmak, reddetmek 58615 turn green with envy kıskançlıktan çatlamak 58616 turn in one's grave mezarında sümükleri sızlamak 58617 turn in yatmak, (sakçıya) vermek, teslim etmek 58618 turn indicator dönüş göstergesi 58619 turn into değişmek, kesilmek, dönmek 58620 turn off kapatmak, kesmek, sapmak, yol vermek 58621 turn on one's heels dönüp gitmek 58622 turn on the light ışığı açmak 58623 turn on the waterworks gözyaşı dökmek 58624 turn on açmak, aniden saldırmak, heyecanlandırmak 58625 turn one's back on sırtını çevirmek 58626 turn one's stomach midesini bulandırmak 58627 turn one's toes up nalları dikmek 58628 turn out söndürmek, kapatmak, kesmek, kovmak, göndermek 58629 turn over a new leaf yeni bir yaşama başlamak 58630 turn over to denetimini bırakmak/vermek 58631 turn over üzerinde düşünmek, ele almak, çevirmek, devirmek 58632 turn round çevirmek, dönmek, fikrini değiştirmek 58633 turn sb adrift yüzüstü bırakmak 58634 turn sb over to teslim etmek 58635 turn sb's head birinin başını döndürmek 58636 turn sb's stomach birinin midesini bulandırmak 58637 turn sth over to vermek, bırakmak 58638 turn tail yüz geri edip kaçmak 58639 turn the corner köşeyi dönmek, tehlikeyi geçiştirmek 58640 turn the knife yarayı deşmek 58641 turn the scales ağır basmak 58642 turn the tables on sb yağdayı birinin aleyhine çevirmek 58643 turn to yardım istemek, başvurmak, işe koyulmak 58644 turn traitor hain olmak 58645 turn turtle alabora olmak, altüst olmak, ters dönmek 58646 turn up one's nose at burun kıvırmak 58647 turn up trumps yardımcı olmak, yardımda bulunmak 58648 turn up bul(un)mak, çıkıp gelmek, gelmek, sesini açmak 58649 turn yellow tavşan yürekli olmak 58650 turn çevirmek, döndürmek, çevrilmek, dönmek, dönmek, sapmak, dönmek, saptırmak, döndürmek, yöneltmek, doğrultmak, üstüne tutmak, kıvırmak, katlamak, dönüşmek, dönüştürmek, ekşitmek, varmak, ulaşmak, dönme, döndürme, dönüş, sapma, yönelme, değişim, değişiklik, devir, bir şeyi yapma sırası, sıra, hastalık nöbeti, nöbet, şok, sürpriz, heyecan, dönemeç, yetenek, eğilim 58651 turnable döner, çevrilebilir 58652 turnabout dönge, sapma, dönme, döneklik 58653 turnbuckle germe donanımı, liftin uskuru 58654 turncoat (partiden/vb.) dönen, dönek 58655 turncock musluk, vana 58656 turned torna edilmiş, torna ile işlenmiş 58657 turner tornacı 58658 turnery tornacılık, torna işi 58659 turning chisel torna kalemi 58660 turning lathe torna tezgâhı 58661 turning point dönüm çekidi 58662 turning tool torna kalemi, torna takımı 58663 turning dönemeç, dönge 58664 turnip şalgam 58665 turnkey gardiyan 58666 turnout toplantı mevcudu, iştirakçi sayısı, toplantıya katılanların sayısı, ürün, üretim miktarı, giyim zevki/biçimi, giyiniş tarzı, geniş sapak, park yeri 58667 turnover tax muamele vergisi 58668 turnover iş miktarı, yapılan iş, görülen iş, toplam satış, ciro, yeni alınan işçi sayısı, sermaye devri, meyveli turta 58669 turnpike (pullu) özel sürat yolu 58670 turnspit kebapçı 58671 turnstile antenna turnike anten 58672 turnstile turnike, dönerkapı 58673 turntable pikap, pikap platformu 58674 turnup katlı, katlı kısım, şans 58675 turpentine tree katran ağacı 58676 turpentine neftyağı 58677 turpitude adilik, alçaklık, ahlaksızlık 58678 turps terebentin, teremerti 58679 turquoise turkuaz 58680 turret lathe torna tezgâhı 58681 turret küçük kule, taret 58682 turreted kule biçimindeki, kuleli 58683 turtle dove kumru, üveyik 58684 turtle su kaplumbağası 58685 turtleback balık sırtı güverte 58686 turtledove yusufçuk 58687 turtleneck balıkçı yaka 58688 tush Sus!, Vaz geç! 58689 tusk tenon şaşırtmalı geçme 58690 tusk fil/yaban domuzu dişi 58691 tusker fil 58692 tussle (with ile) kapışmak, döğüşmek, kapışma, döğüşme, kavga 58693 tussore tusor 58694 tut hay aksi!, tüh! 58695 tutelage vesayet 58696 tutelary vasi olan, himaye eden 58697 tutor maslahatçı, özel öğretmen, (birdemde) muallim, öğretmen, kayyum, hami, hususi ders demek, öğretmek, rehberlik etmek, öğüt nasihat vermek 58698 tutorial (birdemde) küçük sınıfa verilen ders 58699 tutorship özel öğretmenlik, vesayet, vasilik 58700 tutu balerinlerin giydiği kat kat eteklik 58701 tux smokin 58702 tuxedo smokin 58703 twaddle saçmalık, zırva 58704 twang genizden konuşma, tıngırtı 58705 twat yarak, sik, dalyarak, dangalak 58706 tweak (kulak/burun/vb.) burkuvermek, bükmek 58707 tweed tüvit, iskoç kumaşı 58708 tweendeck güverte arası 58709 tweet cik, cikleme, cıvıltı, ciklemek, cıvıldamak 58710 tweeter tivitır, yüksek tezlikli (tiz) hoparlör 58711 tweezers cımbız, makkaş 58712 twelfth on ikinci 58713 twelve on iki 58714 twelvemonth yıl 58715 twentieth yirminci 58716 twenty yirmi 58717 twerk şeveke 58718 twerker şevekeci 58719 twerp herif, nahoş kimse 58720 twice iki kere, iki katı 58721 twice-told eskimiş 58722 twiddle one's thumbs zaman öldürmek 58723 twiddle (parmaklarını) oynatmak 58724 twig ince dal 58725 twilight airglow tan aydınlığı 58726 twilight alaca karanlık 58727 twill kabarık dokunmuş kumaş, tuval 58728 twin axis ikiz eksen 58729 twin cable ikili kablo 58730 twin crystal ikiz kristal 58731 twin engine çift kozgaltka 58732 twin feeder ikili besleyici 58733 twin pump ikiz pompa 58734 twin tail iki kuyruklu 58735 twin ikiz, ikili, çifte, çift 58736 twin-engined çift kozgaltkalı 58737 twinborn ikiz olarak doğmuş 58738 twine kınnap, kendir, kalın sicim, döndürmek, çevirmek, bükmek, kıvırmak 58739 twing ince dal, sürgün, anlamak 58740 twinge sancı 58741 twinkle parıldamak, parıltı 58742 twinkling an, çok kısa zaman 58743 twinning ikiz kristal oluşumu 58744 Twins ikizler burcu 58745 twirl hızla dönmek, hızla döndürmek, çevirmek 58746 twist around one's little finger parmağında oynatmak 58747 twist off büküp koparmak 58748 twist sb's arm ağzından girip burnundan çıkmak, mecbur etmek 58749 twist the knife yarayı deşmek 58750 twist bükmek, kıvırmak, çevirmek, döndürmek, şeklini değiştirmek, bükmek, bükülmek, kıvırtmak, burkmak, anlamını saptırmak, çevirmek, bükme, bükülme, kıvırma, çevirme, döndürme, anlamını saptırma, dönemeç, beklenmedik değişiklik, cilve, tvist, meyil, eğilim 58751 twisted bükülmüş, burkulmuş, şaşkın 58752 twister üçkâğıtçı, düzenbaz, dolandırıcı 58753 twisting burma, burulma, torsiyon 58754 twit aptal, salak, budala 58755 twitch aniden kıpırdatmak, aniden kıpırdamak, seğirmek, aniden çekmek, asılmak, seğirme, kıpırtı, ani çekiş 58756 twitter cıvıldamak, şakımak, hızlı/heyecanlı bir şekilde konuşmak 58757 two cylinder iki silindirli 58758 two pin ikikutuplu 58759 two iki 58760 two-chamber system çift meclis jüyesi 58761 two-colour printing çift renkli basım 58762 two-coloured ikirenkli 58763 two-cycle iki zamanlı 58764 two-dimensional ikiboyutlu 58765 two-edged iki ağızlı, iki anlamlı 58766 two-faced ikiyüzlü, sahtekâr 58767 two-fold iki kat, iki misli 58768 two-handed iki elli 58769 two-headed çifte başlı 58770 two-legged iki ayaklı 58771 two-piece iki parçalı, ikili 58772 two-ply iki katlı (ip) 58773 two-point iki çekitli 58774 two-seater iki kişilik uçak 58775 two-sided ikiyanlı 58776 two-stage iki kademeli, iki aşamalı 58777 two-step iki kademeli, iki hatveli 58778 two-storey iki katlı 58779 two-stroke iki zamanlı 58780 two-timer hatunbaz 58781 two-way cock çift yollu musluk 58782 two-way communication çift yönlü iletişim 58783 two-way çift yönlü, gidiş-geliş, iki yollu, iki yönlü 58784 two-wheeled çift tekerlekli 58785 two-wire iki telli 58786 twofaced ikiyüzlü 58787 twosome ikili, iki şey/kişi 58788 tycoon kodaman, büyük işadamı 58789 tying bağlama, akit 58790 tyke sokak köpeği, kaba herif, yaramaz çocuk 58791 tympanitis timpan zarı iltihabı 58792 tympanum baskı plağı, kulak davulu, kulak zarı 58793 type bar satır çubuğu, harf kolu 58794 type metal harf metali 58795 type through doğrudan yazmak 58796 type tip, çeşit, tür, matbaa harfi, hurufat, örnek, daktilo ile yazmak, daktilo kullanmak 58797 typecast hep aynı tür rol vermek 58798 typeface basılan harf ölçüsü/stili 58799 typescript daktilo metni, daktilo yazısı 58800 typesetter mürettip 58801 typesetting machine dizgi kılgası 58802 typesetting dizgi, dizgicilik 58803 typewrite daktiloyla yazmak 58804 typewriter ribbon daktilo şeridi 58805 typewriter daktilo, yazı kılgası 58806 typhoid bacillus tifo mikrobu 58807 typhoid fever tifo 58808 typhoid tifo 58809 typhoon tayfun 58810 typhus tifüs 58811 typical tipik 58812 typify -in tipik bir örneği olmak 58813 typist daktilo kullanan kimse, daktilo 58814 typographer basımcı, matbaacı, dizmen 58815 typographic baskı/basımcılık ile ilgili 58816 typographical error baskı hatası 58817 typographical tipografik 58818 typography tipografya, basımcılık, matbaacılık 58819 typological tipoloji ile ilgili 58820 typology tiplendirme, tipoloji 58821 tyramine tiramin 58822 tyrannic zalim, tiran 58823 tyrannize zalimce yönetmek, zorbalık etmek 58824 tyranny zorbalık, zulüm, zorba hükümet 58825 tyrant zorba, zorba hükümdar, tiran 58826 tyre casing lastik kılıfı 58827 tyre chain patinaj zinciri 58828 tyre iron lastik levyesi 58829 tyre pressure lastik hava basıncı 58830 tyre pump lastik pompası 58831 tyre dış lastik 58832 tyrian purple koyu mor boya 58833 tyro acemi, deneyimsiz 58834 tyrosinase tirozinaz 58835 tyrosine tirozin 58836 tzar çar 58837 Tzigane Macar €ingenesi 58838 U tube U borusu 58839 U-turn U dönüşü 58840 ubiquitous her yerde olan 58841 ubiquity her yerde hazır olma 58842 udder döngül memesi 58843 udometer udometre, yağmurölçer 58844 ugh (iğrenme belirtir) öö, böö 58845 uglify çirkinleştirmek, güzelliğini bozmak 58846 ugliness çirkinlik, iğrençlik 58847 ugly çirkin, aybacar, pis, kötü, yaman, tatsız, iğrenç, ters, aksi 58848 Uigur Uygur, Uygurca 58849 Ukraine Ukrayna 58850 Ukrainian Ukraynalı 58851 ukulele kitara 58852 ulcer ülser 58853 ulcerate ülser olmak, ülser yapmak 58854 ulcerated ülserli 58855 ulceration ülserleşme 58856 ulcerous ülserli, çıban gibi 58857 ullage fire 58858 ulna dirsek sümüğü 58859 ulster uzun ve bol palto 58860 ulterior gizli, saklı 58861 ultimate analysis elemanter analiz, öğesel çözümleme 58862 ultimate son, en son, mükemmel, en büyük, en iyi 58863 ultimately en sonunda, sonuçta 58864 ultimatum ültimatom 58865 ultimo geçen ayda 58866 ultra aşırı görüşlü, radikal, aşırı, haddinden fazla 58867 ultra- (önek) fazla, aşırı 58868 ultracentrifuge ültrasantrifüj 58869 ultraconservative aşırı derecede muhafazakâr 58870 ultrafilter ültrafiltre 58871 ultrafiltration ültrafiltrasyon, incesüzme 58872 ultrahigh frequency çok yüksek frekans 58873 ultrahigh çok yüksek 58874 ultraist müfrit 58875 ultramarine çok açık parlak mavi, deniz mavisi 58876 ultramicroscope ültramikroskop 58877 ultramodern ültramodern, çok modern, çağüstü 58878 ultramontane dağların ötesinde 58879 ultramundane dünyanın ötesinde 58880 ultranational aşırı milliyetçi 58881 ultrashort wave ültra kısa dalga 58882 ultrashort ültra kısa 58883 ultrasonic communication ültrasonik iletişim 58884 ultrasonic detector ültrasonik detektör, sesüstü detektör 58885 ultrasonic drill ültrasonik matkap 58886 ultrasonic soldering ültrasonik lehimleme 58887 ultrasonic wave ültrasonik dalga 58888 ultrasonic (ses dalgaları) ultrasonik, insan kulağının duyamayacağı derecede 58889 ultrasonics ültrasonik, sesüstü bilgisi 58890 ultrasound ültrason 58891 ultraviolet filter ültraviyole filtresi, morötesi süzgeci 58892 ultraviolet lamp ültraviyole lambası 58893 ultraviolet light ültraviyole ışık 58894 ultraviolet radiation ültraviyole radyasyon, morötesi ışınım 58895 ultraviolet rays morötesi ışınlar, ültraviyole ışınlar 58896 ultraviolet spectrophotometry morötesi spektrofotometri 58897 ultraviolet ultraviyole, morötesi 58898 ultravires yetki dışında 58899 ululate ulumak 58900 ululation uluma 58901 umbel umbel, şemsiye 58902 umbellate şemsiye biçiminde 58903 umbellifer şemsiye biçiminde ösümlük 58904 umbelliferous şemsiye biçiminde 58905 umber ombra 58906 umbilical cord göbek bağı 58907 umbilical göbek ile ilgili 58908 umbilicate göbek şeklinde 58909 umbilicus göbek, tohum göbeği 58910 umbiliform göbek şeklinde 58911 umbo kabartma 58912 umbra gölge, gölgeli alan 58913 umbrage gücenme, içerleme, küskünlük 58914 umbrageous gölgelik, gölgeli, alıngan, kuşkulu, şüpheli 58915 umbrella antenna şemsiye anten 58916 umbrella stand şemsiyelik 58917 umbrella şemsiye, himaye, koruyucu güç 58918 umbriferous gölge yapan 58919 umlaut üzeri çift çekitli harf 58920 umpire hakem, hakemlik etmek, hakemlik yapmak 58921 umpteen birçok, pek çok sayıda, çok 58922 un- (önek) olmayan, değil, -siz, -sız, -sız, gayri 58923 unabashed utanmaz, yüzsüz 58924 unabated dinmek bilmeyen, kesilmeyen, azalmayan 58925 unabating sürekli, aralıksız 58926 unabbreviated kısaltılmamış 58927 unable yapamaz, elinden gelmez, gücü yetmez 58928 unabridged (yazı) kısaltılmamış, tam, eksiksiz 58929 unaccented vurgusuz, orijinal, aslı gibi 58930 unacceptable kabul olunamaz, ele alınmaz 58931 unaccompanied yalnız, eşlik edilmeyen, (şarkı) müziksiz 58932 unaccountable şaşırtıcı, garip, açıklanamaz, anlaşılmaz 58933 unaccustomed garip, tuhaf, (to ile) alışmamış, yadırgayan 58934 unachievable yapılmamış, başarılmamış 58935 unacknowledged kabul edilmemiş, cevap verilmemiş 58936 unadulterated katışıksız, saf, tam, katışıksız 58937 unadvised mantıksız, düşüncesizce, aceleyle yapılan 58938 unaffected etkilenmemiş, yapmacıksız, doğal 58939 unaided yardımsız, tek başına 58940 unalloyed saf, karışık olmayan 58941 unalterable değiştirilemez, değişemez, kesin 58942 unambiguous tam, kesin, belirli 58943 unanimity oybirliği, ittifak, söz birliği 58944 unanimous hemfikir, aynı fikirde, ortak 58945 unanimously oy birliğiyle 58946 unanswerable cevaplandırılamaz, cevap verilemez 58947 unappealable temyiz edilemez 58948 unapproachable (insan) uzak, ulaşılması güç, yaklaşılmaz, soğuk 58949 unappropriated kullanılmamış, tahsis edilmemiş 58950 unapproved onaylanmamış, tasdik edilmemiş 58951 unapt uygun olmayan, beklenmeyen 58952 unarm silahları kaldırmak 58953 unarmed silahsız 58954 unary birli 58955 unasked sorulmamış, davetsiz, sorulmadan 58956 unassailable doğruluğundan şüphe edilmez, itiraz edilemez 58957 unassuming alçakgönüllü, gösterişsiz, sessiz 58958 unattached bağlı/birleşik olmayan, kopuk, serbest, evli/nişanlı olmayan 58959 unattainable erişilmez, ele geçirilmez 58960 unattended yalnız, kimsesiz, başıboş 58961 unattractive cazibeli olmayan, güzel olmayan 58962 unaudible işitilmez, duyulmaz 58963 unauthorized person yetkili olmayan kişi 58964 unauthorized yetkisiz 58965 unavailable bulunmayan, mevcut olmayan 58966 unavailing nafile, faydasız, semeresiz 58967 unavoidable kaçınılmaz 58968 unaware habersiz, farkında olmayan 58969 unawares farkında olmadan, gafleten, bilmeyerek, habersiz 58970 unbacked desteklenmemiş, arkasız, alıştırılmamış 58971 unbaked pişmemiş, çiğ, ham 58972 unbalance dengesini bozmak 58973 unbalanced dengesiz, kaçık, üşütük 58974 unbar sürgüyü açmak, kilidi açmak 58975 unbearable dayanılmaz, çekilmez 58976 unbeaten dövülmemiş, yenilmemiş, ayak basılmamış 58977 unbecoming yakışıksız, yakışmaz, uymaz 58978 unbefriended dostsuz, kimsesiz 58979 unbelief inançsızlık 58980 unbelievable inanılmaz, şaşırtıcı 58981 unbeliever kâfir, dinsiz 58982 unbelt kuşağını çıkarmak 58983 unbend teklifsizleşmek, ciddiyeti bırakmak, açılmak, rahat hareket etmek 58984 unbending kararlı, azimli, kararından dönmez 58985 unbiased yansız, tarafsız 58986 unbidden davetsiz 58987 unbind bağını çözmek, salıvermek 58988 unbleached ağartılmamış 58989 unblemished lekesiz 58990 unblessed takdis edilmemiş 58991 unblushing yüzsüz, utanmaz, arsız 58992 unbolt cıvatasını sökmek, sürgüyü açmak 58993 unborn henüz doğmamış 58994 unbosom ifşa etmek, derdini dökmek 58995 unbound ciltlenmemiş 58996 unbounded sınırsız 58997 unbowed eğilmemiş, baş eğmemiş 58998 unbreakable kırılmaz 58999 unbridled kontrolsüz, dizginsiz, önüne geçilemeyen 59000 unbroken kırılmamış, aralıksız, devamlı, bitev 59001 unbuckle tokasını çözmek 59002 unbuild yıkmak 59003 unbuilt inşa edilmemiş 59004 unburden derdini açmak, içini boşaltmak, ferahlamak 59005 unburnt brick fırınlanmamış tuğla 59006 unburnt yanmamış, havada kurutulmuş, ham 59007 unbutton düğmelerini çözmek 59008 uncalled çağırılmamış, davetsiz, talep edilmemiş 59009 uncalled-for yanlış, yersiz, haksız, hak edilmemiş, gereksiz 59010 uncanny anlaşılmaz, esrarengiz, acayip, gizemli 59011 uncap şapkasını çıkarmak, kapağını açmak 59012 uncared-for ihmal edilmiş, özen gösterilmemiş, bakımsız 59013 unceasing aralıksız, sonsuz, durmayan 59014 unceremonious samimi, teklifsiz, resmiyetten uzak, inceliksiz, kaba, damdan düşme, apar topar 59015 uncertain kuşkulu, şüpheli, kararsız, karar veremeyen, kararlaştırılmamış, kesin olmayan, değişebilir, kararsız 59016 uncertainty kuşku, kararsızlık, belirsizlik 59017 uncertified onaylanmamış, doğrulanmamış 59018 unchain bağlarını çözmek, salıvermek 59019 unchangeable değişmez 59020 unchanged değişmemiş 59021 uncharged doldurulmamış, yüksüz, şarj edilmemiş, dolmamış 59022 uncharitable hoşgörüsüz, acımasız, sert 59023 uncharted bilinmeyen, balta girmemiş 59024 unchecked serbest bırakılmış, kontrolünden çıkmış, başıboş 59025 uncinal çengelli, çengel şeklinde 59026 uncinate çengelli, çengel şeklinde 59027 uncircumcised sünnetsiz 59028 uncivil nezaketsiz, kaba 59029 uncivilized uygarlaşmamış, medenileşmemiş, barbar 59030 unclad elbisesiz, çıplak 59031 unclaimed sahibi çıkmamış 59032 unclassified sınıflandırmaya girmeyen 59033 uncle amca, emmi, enişte, dayı 59034 unclean kirli 59035 uncloak meydana çıkarmak 59036 unclose açmak, açılmak 59037 unclothe elbiselerini çıkarmak 59038 unclothed çıplak 59039 unco son derece, olağanüstü, acayip, yabancı 59040 uncoil sarımı çözmek, sargıyı çözmek, kangalını açmak 59041 uncoiler bobin açma aygıtı 59042 uncollected biriktirilmemiş, tahsil edilmemiş 59043 uncoloured renksiz, basit, sıradan 59044 uncombined birleşmemiş 59045 uncomfortable rahatsız, rahat olmayan, konforsuz, rahatsız edici 59046 uncommitted (to ile) bağımsız, bağlı olmayan, söz vermemiş 59047 uncommon nadir, seyrek, yaygın olmayan, acayip, olağandışı 59048 uncommonly çok, olağandışı 59049 uncommunicative ketum, az konuşur, karadinmez, ünsiyetsiz 59050 uncomplaining şikayet etmeyen, sabırlı 59051 uncompleted tamamlanmamış, sonuçlanmamış 59052 uncompromising uzlaşmaz, kararından dönmez 59053 unconcern kayıtsızlık, ilgisizlik 59054 unconcerned kayıtsız, ilgisiz, aldırmaz, kaygısız 59055 unconditional surrender kayıtsız şartsız teslim olma 59056 unconditional kayıtsız şartsız, mutlak 59057 unconditionally kayıtsız şartsız olarak 59058 unconditioned koşulsuz, doğuştan 59059 unconfirmed doğrulanmamış, teyit edilmemiş 59060 unconformity uyumsuzluk 59061 unconquerable fethedilemez, zapt olunamaz 59062 unconscionable vicdansız, insafsız, makul olmayan 59063 unconscious baygın, kendinde değil, bilmeden, kasıtsız, bilinçaltı 59064 unconstitutional anayasaya aykırı 59065 unconstrained serbest, açık, teklifsiz 59066 uncontrollable önlenemez, zapt edilemez 59067 uncontrolled idaresiz, kontrolsüz, başıboş 59068 unconventional göreneklere uymayan 59069 unconverted değiştirilmemiş, konvertibl olmamış 59070 uncork (şişenin) tıpasını açmak 59071 uncountable nouns sayılamayan isimler 59072 uncountable sayılamayan 59073 uncouple çözmek, ayırmak 59074 uncouth kaba saba, görgüsüz, yontulmamış 59075 uncover örtüsünü ya da kapağını açmak, ortaya çıkarmak, meydana çıkarmak 59076 uncovered acceptance karşılıksız kabul 59077 uncovered karşılıksız, kuvertürsüz 59078 uncritical (of ile) eleştirmeyen, olduğu gibi kabul eden 59079 uncrossed check çizgisiz çek, açık çek 59080 uncrossed çizgisiz, açık 59081 uncrown taçtan mahrum etmek, tahttan indirmek 59082 uncrowned taç giymemiş 59083 unction yağlama, yatıştırıcı (ilaç) 59084 unctuous clay yağlı kil 59085 unctuous yapmacık nezaket gösteren, yapmacıklı 59086 uncultivated işlenmemiş, işlenmemiş toprak, kültürsüz kişi 59087 uncut (yanka/kitap/vb.) kısaltılmamış, kesilmemiş, (değerli taş) yontulmamış, işlenmemiş 59088 undamaged zarar görmemiş, sağlam 59089 undamped wave sönümsüz dalga 59090 undamped sönümsüz 59091 undated tarihsiz 59092 undaunted yiğit, gözüpek, korkusuz, yılmaz 59093 undeceive gözünü açmak, uyarmak, bilgi vermek 59094 undeceived aldanmamış, aldatılmamış 59095 undecided askıda, kararlaştırılmamış, kararsız, karar vermemiş 59096 undecked güvertesiz 59097 undeclared beyan edilmemiş, açığa vurulmamış 59098 undefended korunmamış, avukatsız 59099 undefined tanımlanmamış, tanımsız 59100 undemonstrative çekinken, hislerini saklayan, temkinli 59101 undeniable inkâr edilemez, yadsınamaz, kesin 59102 under a ban yasaklanmış 59103 under a cloud şüphe altında 59104 under age sabi, reşit olmamış, yaşı tutmayan 59105 under arms silah altında, silahlanmış 59106 under control kontrollü, disiplinli, düzenli 59107 under cover of -e sığınmış 59108 under false pretences sahte tavırla 59109 under no circumstances asla, hiçbir şekilde 59110 under oath gerçeği söyleyeceğine yeminli 59111 under observation bakımda, gözlem altında 59112 under one's breath kısık sesle, fısıltıyla 59113 under one's hat gizli 59114 under one's very eyes -in gözü önünde 59115 under par süngüsü düşük 59116 under police supervision sakçı nezaretinde 59117 under pressure baskı altında 59118 under protest gönülsüzce, isteksizce 59119 under repair onarımda 59120 under sb's nose burnunun dibinde 59121 under sb's thumb elinde, etkisi altında 59122 under sb's very nose burnunun dibinde, gözünün önünde 59123 under surveillance gözaltında 59124 under the care of bakımı altında, himayesinde 59125 under the chairmanship of başkanlığında 59126 under the counter el altından 59127 under the pretext of bahanesiyle 59128 under the same roof aynı çatı altında 59129 under the wire zar zor, son dakikada 59130 under weight zayıf, normal kilonun altında 59131 under altında, altına, altında, altına, altından, -den az, -den aşağı, -in altında, -in yönetiminde 59132 underage belirli yaşa gelmemiş, olgunlaşmamış 59133 underarm case kavlık 59134 underarm be, elle yapılan, omuzdan yukarısı hareketsiz olarak, koltukaltı 59135 underbelly karnın alt kısmı 59136 underbred görgüsüz, kaba, terbiyesiz 59137 underbrush alt flora, çalı örtüsü 59138 undercarriage (uçak) iniş takımı, tekerlekler 59139 undercharge değerinden az pul istemek 59140 underclothes iç çamaşırı 59141 undercoat astar boya 59142 undercool aşırı soğutmak 59143 undercover gizli 59144 undercurrent dip akıntısı, gizli eğilim 59145 undercut başkalarından daha ucuza satmak 59146 underdeveloped countries az gelişmiş ülkeler 59147 underdeveloped country azgelişmiş ülke 59148 underdeveloped nation azgelişmiş ülke 59149 underdeveloped az gelişmiş 59150 underdevelopment sudevelopman, düşük açındırma 59151 underdog ezilen kişi, mazlum, (yarışma/vb.'de) kaybetmesi beklenen taraf 59152 underdone az pişmiş, tam pişmemiş 59153 underdrain alt dren 59154 underemployed istediği işi bulamayan 59155 underestimate az/düşük olarak tahmin etmek, not 59156 underexpose yaçını karanlık çıkarmak 59157 underexposure suekspozisyon, düşük ışıklama 59158 underfed gıdasız 59159 underfeeding yetersiz beslenme, eksik beslenme 59160 underflow aşağı taşma 59161 underfoot ayak altında, yerde 59162 underfootage yetersiz uzunluk 59163 underframe şasi, alt takım 59164 undergarment iç çamaşırı 59165 undergird alttan desteklemek, kuvvetlendirmek 59166 underglaze alt sırlama 59167 undergo -e uğramak, çekmek, geçirmek 59168 undergrad birdemli 59169 undergraduate birdem öğrencisi 59170 underground cable yeraltı kablosu 59171 underground car park yeraltı otoparkı 59172 underground mining yeraltı madenciliği 59173 underground parking yeraltı otoparkı 59174 underground survey yeraltı ölçümü 59175 underground tank sarnıç 59176 underground water yeraltı suyu, taban suyu 59177 underground yeraltı, gizli, yeraltı treni, metro 59178 undergrowth ormanaltı ösümlükleri 59179 underhand gizli, el altından, hileli 59180 underhanded gerekli sayıda işçisi olmayan, el altından 59181 underlay altına koymak 59182 underlie -in altında yatmak, temelinde olmak, temelini oluşturmak 59183 underline altını çizmek, vurgulamak, belirtmek 59184 underling ast, önemsiz memur 59185 underlying önde gelen, öncelikli 59186 undermanager yardımcı müdür 59187 undermanned personeli yetersiz, az çalışanı olan 59188 undermentioned aşağıda sözügeçen 59189 undermine baltalamak, yıkmak, el altından çökertmeye çalışmak, temelini çürütmek 59190 undermining afuyman, altını oyma 59191 undermost en alttaki 59192 underneath altına, altından, altında, bir şeyin alt bölümü, bir şeyin altı, alt 59193 undernourish kötü beslemek, yeterli beslememek 59194 undernourishment yetersiz beslenme 59195 underpants külot, don 59196 underpass yeraltı geçidi 59197 underpay az vergin vermek 59198 underpin alttan desteklemek 59199 underprivileged temel sosyal haklardan yoksun 59200 underproduction düşük üretim, az imalat, az üretim 59201 underrate hafife almak, küçümsemek, gereğinden az değer vermek 59202 underscore altını çizmek 59203 undersea mining denizaltı madenciliği 59204 undersea denizaltı 59205 undersecretary müsteşar 59206 undersell ucuza satmak 59207 underset dip akıntısı 59208 undershirt atlet, fanila 59209 undershoot hedefe isabet ettirememek 59210 underside alt kısım, alt bölüm, alt, taban 59211 undersigned aşağıda imzası bulunan 59212 undersize bkz.undersized 59213 undersized çok küçük, normalden daha küçük, gödekboy, gelişmemiş 59214 underskirt jüpon, iç eteklik 59215 underslung dingil altında asılı 59216 understaffed personeli yetersiz 59217 understand anlamak, başa düşmek, düşünmek, işitmek, öğrenmek, haberi olmak 59218 understanding anlayışlı, anlayış, anlama, karşılıklı anlayış, anlaşma, uzlaşma 59219 understate hafife almak, küçümsemek 59220 understatement (anlatmaya) yetersiz kalan ifade 59221 understood söylenmeden anlaşılan, kabul edilmiş 59222 understudy yedek aktör 59223 undertake üzerine almak, üstlenmek, sorumluluğunu almak, (işe) girişmek, başlamak, söz vermek, garanti etmek 59224 undertaker cenaze kaldırıcısı 59225 undertaking iş, girişim, söz, garanti, vaat 59226 undertenant kiracının kiracısı 59227 undertone alçak ses 59228 undervaluation eksik değerleme 59229 undervalue değerinden aşağı değer vermek, küçümsemek 59230 underwater antenna sualtı anteni 59231 underwater camera denizaltı sınalgası, denizaltı alıcısı 59232 underwater sualtı, sualtında 59233 underwear iç çamaşırı 59234 underweight normalden hafif 59235 underwood çalılık 59236 underworld ölüler diyarı, yeraltı dünyası, suçlular dünyası 59237 underwrite imzalamak, sigorta ettirmek, sigorta etmek 59238 underwriter sigortacı 59239 undeserved hak edilmemiş, layık olmayan, uygun olmayan 59240 undesirable istenmeyen, hoşa gitmeyen, nahoş, istenmeyen, sevilmeyen kimse 59241 undetermined kararsız 59242 undeterred azimli, önlenemez 59243 undeveloped (yer) gelişmemiş 59244 undeviating sapmayan, yolunu şaşırmayan 59245 undigested sindirilmemiş, hazmedilmemiş 59246 undiluted seyreltilmemiş 59247 undiplomatic diplomatik olmayan, lafını sakınmaz 59248 undischarged ödenmemiş, açık, yerine getirilmemiş 59249 undisciplined terbiyesiz 59250 undisclosed ifşa edilmemiş, gizli 59251 undisguised gizlenmemiş, açık 59252 undismayed korkusuz, yılmaz, dehşete düşmemiş 59253 undisputed karşı gelinmeyen, tartışılmaz, su götürmez 59254 undistinguished sıradan, vasat, üstün özellikleri olmayan 59255 undistributed dağıtılmamış 59256 undisturbed rahatsız edilmemiş, sakin, istifi bozulmamış 59257 undivided tam, bölünmemiş 59258 undo çözmek, açmak, mahvetmek, yok etmek 59259 undock havuzdan çıkarmak 59260 undoing felaket nedeni, mahvolma sebebi 59261 undone yapılmamış, tamamlanmamış, çözülmüş, açılmış, bağlanmamış 59262 undoubted kesin, su götürmez, kuşku götürmez, şüphesiz 59263 undoubtedly kesin olarak, kuşkusuz 59264 undreamed-of hayal edilemez, tasavvur edilemez, düşlenemez 59265 undress soyunmak, soymak, giysilerini çıkarmak 59266 undressed çıplak 59267 undue aşırı, çok fazla, yersiz, yakışıksız, uygunsuz 59268 undulate dalgalanmak ya da dalgalı görünümde olmak 59269 undulation dalgalanma, dalga 59270 undulatory dalga biçiminde, dalga gibi 59271 undulatus undulatus 59272 unduly aşırı derecede, gereğinden çok, aşırı, çok 59273 undyed boyanmamış 59274 undying ölümsüz, sonsuz, nihayetsiz 59275 unearned income kazanılmamış gelir, yatırım geliri 59276 unearned çalışarak kazanılmamış, havadan, hak edilmemiş 59277 unearth kazıp çıkarmak 59278 unearthly doğaüstü, esrarengiz, korkunç, yersiz, vakitsiz, uygunsuz 59279 uneasy sıkıntılı, tedirgin, rahatsız, endişeli 59280 uneconomic ekonomik olmayan, masraflı, zararlı, kârsız 59281 uneducated tahsilsiz, eğitimsiz 59282 unemployable görevlendirilemez, çalıştırılamaz 59283 unemployed capital atıl sermaye 59284 unemployed işsiz 59285 unemployment benefit işsizlik tazminatı 59286 unemployment insurance işsizlik sigortası 59287 unemployment rate işsizlik oranı 59288 unemployment işsizlik 59289 unencumbered ipoteksiz, engelsiz, serbest 59290 unending bitmeyen, sonsuz 59291 unendurable tahammül edilmez 59292 unenlightened aydın olmayan, cahil, bilgisiz, eğitimsiz 59293 unenviable hoşa gitmeyen, tatsız, istenmeyen, nahoş 59294 unequal eşit olmayan, yetersiz, yeterli seviyede olmayan 59295 unequalled eşsiz, benzersiz 59296 unequivocal açık, net, anlaşılır, dolambaçsız, dolaysız 59297 unerring yanlışsız, hatasız, şaşmaz, isabetli 59298 unessential esas olmayan, önemsiz, tali 59299 uneven düz olmayan, yamuk, eğri, eğri büğrü, pürüzlü, değişken, kararsız, düzensiz 59300 unevenness düzgünsüzlük, arıza, engebe, seviye farkı 59301 uneventful olaysız 59302 unexampled emsalsiz, eşsiz 59303 unexceptionable itiraz edilmeyen, kusursuz 59304 unexpected beklenmedik 59305 unexpired süresi dolmamış, vadesi gelmemiş, sona ermemiş 59306 unexplored keşfedilmemiş, incelenmemiş, ayak basılmamış 59307 unfading solmayan, ebedi 59308 unfailing hiç eksilmez, bitmez, tükenmez, sonsuz, azalmaz 59309 unfair competition haksız rekabet 59310 unfair haksız, adil olmayan, hileli 59311 unfairable balance of trade dış ticaret açığı 59312 unfairable elverişsiz, olumsuz, açık veren 59313 unfaithful vefasız, eşine sadık olmayan, eşini aldatan 59314 unfamiliar iyi bilinmeyen, yabancı, alışılmamış 59315 unfashionable modası geçmiş 59316 unfasten çözmek, gevşetmek, koyuvermek 59317 unfathered babasız, piç 59318 unfathomable anlaşılmaz, akıl sır ermez 59319 unfavourable uygun olmayan, elverişsiz, aksi, ters, kötü 59320 unfeasible yapılamaz, gerçekleştirilemez 59321 unfed yemek verilmemiş, aç 59322 unfeeling acımasız, insafsız, katı, zalim, duygusuz 59323 unfeigned yapma olmayan, samimi 59324 unfilled orders yerine getirilmemiş siparişler 59325 unfilled doldurulmamış, yerine getirilmemiş 59326 unfinished business yasalaşmamış tasarı 59327 unfinished bitirilmemiş 59328 unfit for use kullanışsız, kırık-sarkık 59329 unfit uygun olmayan, elverişsiz, uygunsuz, uymaz, elverişsiz hale getirmek 59330 unfitting uygun olmayan, yakışmaz 59331 unfix sökmek, çözmek, karasız kılmak, ayırmak 59332 unflagging durmaz, yorulmaz, yılmaz, bıkmaz 59333 unflappable soğukkanlı, şaşmaz, sakin 59334 unfledged tüyleri bitmemiş, gelişmemiş 59335 unflinching korkusuz, azimli, kararlı, sağlam 59336 unfold (katlanmış bir şeyi) açmak, göz önüne sermek, açıklamak, ortaya çıkarmak, göz önüne serilmek, çözülmek, ortaya çıkmak 59337 unforeseen beklenmedik, umulmadık, önceden tahmin edilmeyen 59338 unforgettable unutulmaz 59339 unforgivable bağışlanamaz, affedilmez 59340 unforgiven bağışlanmamış, affedilmemiş 59341 unformed şekilsiz, biçimsiz, inkişaf etmemiş 59342 unfortunate talihsiz, şanssız, bahtsız, yersiz, uygunsuz, şanssız, bahtsız kimse, kara bahtlı 59343 unfortunately maalesef, ne yazık ki 59344 unfounded asılsız, esassız, yersiz, gereksiz, temelsiz 59345 unfriendliness soğukluk 59346 unfriendly dostça olmayan, düşmanca, soğuk, samimiyetsiz 59347 unfruitful verimsiz, kısır 59348 unfulfilled ihtiyacı karşılanmamış, yerine getirilmemiş 59349 unfunded debt kısa vadeli devlet borcu 59350 unfunded değişen, değişken 59351 unfurl (yelken/bayrak/vb.) açmak, çekmek, fora etmek 59352 unfurnished mobilyasız, döşenmemiş 59353 ungainly hantal, kaba, sakar 59354 ungovernable kontrol edilemez, zaptedilemez, önüne geçilemez 59355 ungracious terbiyesiz, inceliksiz, kaba 59356 ungrammatical gramer kurallarına aykırı 59357 ungrateful nankör 59358 ungrounded topraklanmamış, topraksız 59359 ungual tırnakla ilgili, tırnaklı 59360 unguarded sakınmasız, ihtiyatsız, dikkatsiz 59361 unguis tırnak, pençe 59362 ungulate toynaklı, toynaklı döngül 59363 unhandy kullanışsız, acemi, beceriksiz 59364 unhappily mutsuzca, maalesef, ne yazık ki 59365 unhappy mutsuz, uygunsuz, yersiz 59366 unhealthy sağlıksız, hastalıklı, sağlıksız, sağlığa zararlı, tehlikeli, sağlıksız, anormal, sağlıksız 59367 unheard duyulmamış, dinlenmemiş, güme gitmiş 59368 unheard-of olağan dışı, görülmemiş, acayip 59369 unheeded önemsenmeyen, umursanmayan 59370 unhinge menteşelerini sökmek, (aklını) oynatmak 59371 unhitch çözmek, yerinden çıkarmak 59372 unholy mukaddes olmayan 59373 unhook kancadan kurtarmak, çözmek 59374 unhorse attan düşürmek 59375 unhurried telaşsız, acelesiz 59376 unhurt zarar görmemiş, incinmemiş, sağlam 59377 uni- (önek) bir, tek 59378 uniaxial tekeksenli 59379 unicellular birgözeli, tek hücreli 59380 unicolour tek renkli 59381 unicorn mit.tek boynuzlu at 59382 unidead fikri olmayan 59383 unidentified murder faili meçhul cinayet 59384 unidentified kimliği belirlenememiş, kimliği saptanmamış 59385 unidirectional antenna tek yönlü anten 59386 unidirectional microphone tek yönlü mikrofon 59387 unidirectional tek yönlü 59388 unification birleşme, birleştirme 59389 unified bond konsolide tahvil 59390 unified debt konsolide borç 59391 unified birleşmiş, birleştirilmiş 59392 uniform acceleration düzgün ivme 59393 uniform üniforma, tek biçimli, aynı, birörnek, düzenli 59394 uniformed üniformalı 59395 uniformity tekbiçimlilik, benzerlik, aynılık, nizam 59396 unify bir örnek yapmak, tekbiçimli kılmak, bütünleştirmek, birleştirmek, bütün haline getirmek 59397 unilateral contract tek taraflı sözleşme 59398 unilateral tek yanlı 59399 unimolecular tek moleküllü 59400 unimpaired hiç bozulmamış 59401 unimpeachable suçlanamaz, kuşkulanılamaz, dürüst 59402 unimportant önemsiz, meyde 59403 unimproved ıslah olmamış, sürülmemiş (toprak), iyileşmemiş 59404 uninformed habersiz, bilgisiz, cahil, cahilce yapılmış 59405 uninhabitable içinde oturulmaz, içinde yaşanmaz 59406 uninhabited oturulmamış, boş 59407 uninhibited serbest davranışlı, teklifsiz, çekinmesiz 59408 uninsured sigortasız 59409 unintelligent akılsız, zekasız, aptal, kalın kafalı 59410 unintelligible anlaşılmaz 59411 unintentional istemeyerek yapılan, kasıtsız 59412 uninterested (in ile) ilgisiz 59413 uninteresting ilginç olmayan, çekici olmayan, meraksız 59414 uninterrupted devamlı, sürekli, kesintisiz 59415 union agreement sendika sözleşmesi 59416 union dues sendika aidatı 59417 Union Jack ingiliz bayrağı 59418 union of goods mal birliği 59419 union silk yarı ipek 59420 union wool yarı yün 59421 union birleşme, birleştirme, birlik, sendika, dernek, uyuşma, evlilik, birleşme 59422 unionist birlik taraftarı, sendikacı 59423 unionization sendikalaşma 59424 unionize sendikalaşmak, sendikalaştırmak 59425 uniparous bir batında tek çocuk doğuran 59426 unipartite tek parçalı, bölünmemiş 59427 unipolar tek kutuplu, tek ucaylı 59428 unique yegâne, tek, biricik, nadir, az bulunur, eşsiz 59429 unisex (giysi/vb.) hem kadın hem erkek için olan, üniseks 59430 unison uyum, ahenk, birlik 59431 unisonous aynı perdeden, uyumlu 59432 unit area birim alan 59433 unit cost birim fiyatı 59434 unit length birim uzunluk 59435 unit of measurement ölçü birimi 59436 unit record birim kayıt 59437 unit volume birim hacim 59438 unit wages birim verginler 59439 unit weight birim ağırlık 59440 unit tek, vahit, birim, bölme, hisse, ünite, parça, eşya, takım, birlik, tek basamaklı sayı 59441 unitary birimsel 59442 unite birleşmek, birleştirmek, (belli bir amaç için) birlikte hareket etmek, birlikte olmak 59443 United Kingdom Büyük Britanya 59444 United Nations Birleşmiş Milletler 59445 United States of America Amerika Birleşik Devletleri 59446 United States Amerika Birleşik Devletleri 59447 united birleşmiş, birleşik, ortak amaçlı 59448 uniterm ortak terim 59449 unity birlik, birleşme 59450 univalent tekdeğerli 59451 univalve tek kabuklu (deniz böceği), tek kabuklu (deniz böceği) 59452 universal gravitation law yerçekimi yasası 59453 universal gravitation evrensel yerçekimi, gravitasyon 59454 universal indicator genel indikatör, genel belirteç 59455 universal joint kardan mafsalı 59456 universal language evrensel dil 59457 universal recipient herkesten kan alabilen kişi 59458 universal set evrensel küme 59459 universal time evrensel zaman 59460 universal genel, yaygın, bir türkümün tüm üyelerini ilgilendiren, ortak, dünyanın her yerinde olan/yapılan 59461 universality evrensellik, umumiyet 59462 universe evren 59463 university üniversite, darülfünun, birdem 59464 univocal tek anlamlı (sözcük) 59465 unjust haksız, insafsız, adaletsiz 59466 unkempt (saç) dağınık 59467 unkind düşüncesiz, kaba, kırıcı, zalim, sert 59468 unkindness şefkatsizlik 59469 unknown bilinmeyen, meçhul, tanınmayan 59470 unlace bağlarını çözmek 59471 unlade boşaltmak, tahliye etmek 59472 unladen weight yüksüz ağırlık 59473 unladen yüksüz 59474 unlatch mandalını açmak 59475 unlawful building kaçak yapı, kaçak inşaat 59476 unlawful yasalara aykırı, yasadışı, yolsuz 59477 unlearned cahil, okuma yazma bilmeyen, bilgisiz 59478 unleash (köpek) çözmek, salıvermek 59479 unleavened (ekmek) mayasız 59480 unless -medikçe, -madıkça, -mezse 59481 unlicensed ehliyetsiz, ruhsatsız 59482 unlike -den farklı, -e benzemeyen, -den farklı, -e uymayan, ...için olağandışı olan, farklı, değişik 59483 unlikely muhtemel olmayan, olasısız 59484 unlimber top arabasını hazırlamak 59485 unlimited company kolektif şirket 59486 unlimited order sınırsız emir 59487 unlimited sınırsız, limitsiz, sonsuz, sayısız, kayıtsız 59488 unlisted number rehberde olmayan numara 59489 unlisted listeye girmemiş, borsada kote olmamış 59490 unload (yük/silah/yanka/vb.) boşaltmak 59491 unloaded boş, yüksüz 59492 unloading boşaltma 59493 unlock kilidini açmak 59494 unlooked-for beklenmedik, ansız 59495 unloose gevşetmek, çözmek 59496 unloosen çözmek, açmak, gevşetmek 59497 unlovely sevimsiz, nahoş, cazibesiz, çirkin 59498 unluckily maalesef 59499 unluckiness şanssızlık 59500 unlucky star felaket habercisi yıldız 59501 unlucky şanssız, talihsiz 59502 unmade (yatak) yapılmamış, hazırlanmamış 59503 unmake bozmak 59504 unman insanlıktan çıkarmak, erkeklikten çıkarmak 59505 unmanageable yönetilemez, idare edilemez, zaptolunamaz 59506 unmanned aerial vehicle insansız hava aracı 59507 unmanned adamsız, insansız 59508 unmannerliness saygısızlık 59509 unmannerly nezaketsiz, kaba, terbiyesiz 59510 unmarked belirtisiz, işaretsiz, not verilmemiş 59511 unmarried evlenmemiş, bekar, boydak, subay 59512 unmask maskesini düşürmek, foyasını ortaya çıkarmak 59513 unmeaning anlamsız 59514 unmeant kasıtsız 59515 unmeasurable ölçülemez 59516 unmeasured ölçülmemiş, ölçüsüz 59517 unmentionable ağıza alınmaz, sözedilmesi çirkin 59518 unmerciful merhametsiz, gaddar 59519 unmindful of göz önüne almayarak 59520 unmindful dikkatsiz 59521 unmistakable aşikâr, kolay tanınan, başkasıyla karıştırılmayan, belli 59522 unmitigated tam, dinmeyen, hafiflememiş, azalmamış 59523 unmixed karışmamış, saf, karıştırılmamış 59524 unmoor geminin palamarlarını çözmek 59525 unmoral ahlakdışı, töredışı 59526 unmotivated nedensiz 59527 unmounted ata binmemiş, monte edilmemiş, takılmamış 59528 unmourned çerçevelenmemiş, oturtulmamış 59529 unmoved etkilenmeyen, acımayan, duygusuz, sakin, rahat, lakayt, aldırmaz, umursamaz 59530 unmuffle susturucuyu çıkarmak 59531 unmuzzle burunsalığını çıkarmak 59532 unmyelinated miyelinsiz 59533 unnail çivilerini sökmek 59534 unnatural doğal olmayan, anormal, sapık, anormal 59535 unnecessary gereksiz 59536 unnerve cesaretini kırmak 59537 unnumbered numarasız, sayısız 59538 unobjectionable itiraz edilemez 59539 unobstrusive dikkati çekmeyen, göze çarpmayan 59540 unobtainable elde edilemez 59541 unobtrusive kolay görülemeyen, fark edilmeyen, göze çarpmayan, silik, dikkat çekmeyen 59542 unoccupied boş, işgal edilmemiş, işsiz, boşta gezen 59543 unofficial market resmi olmayan piyasa 59544 unofficial rate resmi olmayan kur 59545 unofficial strike kanunsuz grev 59546 unofficial gayri resmî, resmî olmayan 59547 unopened açılmamış, faaliyete geçmemiş, kapalı 59548 unopposed muhalefetsiz, rakipsiz 59549 unordered sıralanmamış 59550 unorthodox alışılmışın dışında, geleneksel olmayan 59551 unpack (bavul/paket/vb.) açmak, boşaltmak, eşyalarını çıkarmak 59552 unpacked ambalajsız 59553 unpaid bill ödenmemiş senet 59554 unpaid capital ödenmemiş sermaye 59555 unpaid ödenmemiş, maaşını almamış, verginsiz 59556 unpalatable tatsız, yavan, nahoş, hoşa gitmez 59557 unparalleled benzersiz, eşsiz 59558 unpardonable affedilemez, mazur görülmez 59559 unpatriotic vatansever olmayan 59560 unperceived farkına varılmamış, idrak edilmemiş 59561 unpleasant nahoş, tatsız, çirkin, kaba 59562 unpleasantness nahoşluk 59563 unpolished parlatılmamış, ham 59564 unpopular popüler olmayan, rağbet görmeyen, sevilmeyen 59565 unpopularity gözden düşmüş olma 59566 unpractised acemi, denenmemiş 59567 unprecedented eşi görülmemiş, emsalsiz, eşsiz, bu güne kadar görülmemiş 59568 unprejudiced önyargısız, tarafsız 59569 unprepared hazırlıksız, ihtiyatsız 59570 unpretentious gösterişsiz, basit, mütevazi 59571 unprincipled kişiliksiz, karaktersiz, ahlaksız 59572 unprintable basılması uygun düşmeyen, basılamaz 59573 unprivileged ayrıcalıksız, imtiyazsız 59574 unproductive capital ölü sermaye, atıl sermaye 59575 unproductive coppice bozuk baltalık 59576 unproductive high forest bozuk koru ormanı 59577 unproductive verimsiz, kısır 59578 unprofessional (davranış) meslek kurallarına aykırı 59579 unprofitable kazançsız, verimsiz, yararsız, kârsız 59580 unpromising ümit vermeyen, ümitsiz 59581 unprovoked kışkırtılmadan yapılmış 59582 unpublished yayımlanmamış, basılmamış 59583 unpunished cezalandırılmamış 59584 unput-downable sürükleyici, ilginç 59585 unqualified vasıfsız, ehliyetsiz, yetersiz, sınırsız, tam 59586 unquestionable su götürmez, kesin tartışmasız 59587 unquiet rahatsız, huzursuz, muzdarip, meraklı 59588 unquote sonuna tırnak işareti koymak 59589 unquoted borsada kote ettirilmemiş 59590 unravel (iplik/giysi/vb.) çözmek, sökmek, çözülmek, sökülmek, açıklığa kavuşturmak, çözmek, ortaya çıkarmak 59591 unread okunmamış, okumamış, tahsil görmemiş 59592 unreadable okunmaz, okunaksız, sökülmez, anlaşılmaz 59593 unreadiness hazır olmayış 59594 unready hazır olmayan 59595 unreal gerçek olmayan, düşsel 59596 unrealizable gerçekleştirilemez, satılamaz 59597 unreason mantıksızlık, saçmalık 59598 unreasonable mantıksız, saçma, akılsız, (fiyat/vb.) aşırı, fahiş 59599 unreasonableness mantıksızlık 59600 unreasoning mantıksız, mantık dışı, nedensiz 59601 unreceipted faturasız, fişsiz, makbuzsuz 59602 unreconciled uzlaşmamış, barışmamış 59603 unrecorded yazılmamış, kaydedilmemiş, geçirilmemiş 59604 unreel makaradan çözmek 59605 unrefined ham, tasfiye edilmemiş 59606 unreflecting yansımasız, aksetmeyen 59607 unregeneracy tövbe etmeme 59608 unregenerate tövbe etmeyen, ıslah olmamış 59609 unregistered letter taahhütsüz mektup, adi mektup 59610 unregistered kayıtsız, tescil edilmemiş 59611 unregreted pişmanlık duyulmayan 59612 unrelenting sürekli, yavaşlamayan, düşme göstermeyen 59613 unreliable güvenilmez 59614 unrelieved sürekli, dinmeyen, bitmez, tam 59615 unreligious dinsiz, dindar olmayan 59616 unremitting sürekli, aralıksız, durmayan 59617 unrepair tamire muhtaçlık, haraplık 59618 unrequited karşılıksız, karşılık görmeyen 59619 unreserved açık, içten, sınırsız, kayıtsız 59620 unrest huzursuzluk, kargaşa 59621 unrestful huzursuz, rahatsız 59622 unrestrained aşırı, zaptedilmemiş, önü alınmamış, dinmeyen 59623 unrestricted sınırsız, aşırı 59624 unreturned karşılıksız, cevapsız 59625 unrevealed açığa vurulmamış 59626 unriddle halletmek, çözmek (bilmece) 59627 unrighteous günahkâr, kötü, haksız 59628 unripe olgunlaşmamış, ham 59629 unrivalled rakipsiz, eşsiz, çok iyi 59630 unroll (örtü/vb.) açmak, yaymak 59631 unrope çözmek, çözülmek 59632 unround düz ünlü oluşturmak, düzleştirmek 59633 unrounded vowel düz ünlü 59634 unrounding düzleşme 59635 unruffled sakin, telaşsız, heyecansız 59636 unruly azgın, ele avuca sığmaz, başa çıkılmaz 59637 unsaddle eyerini çıkarmak, attan düşürmek 59638 unsafe güvenilmez, emin olmayan, tehlikeli, emniyetsiz 59639 unsaid söylenmemiş, dile getirilmemiş 59640 unsalaried clerk gönüllü memur 59641 unsalaried stajyer 59642 unsaleable sürülemez, satılamaz 59643 unsatisfactory yetersiz, kâfi gelmeyen, tatmin etmeyen 59644 unsaturated solution doymamış eriyik 59645 unsaturated doymamış 59646 unsavoury rezil, aşağılık, çirkin, ahlaksız 59647 unsay sözünü geri almak 59648 unscathed hasar görmemiş, sağ sağlim, yaralanmamış, burnu bile kanamamış 59649 unscientific bilimsel olmayan, bilime aykırı 59650 unscrew çevirerek açmak, döndüre döndüre açmak, (neyinse) vidalarını sökmek 59651 unscrupulous ahlaksız, vicdansız 59652 unseal mühürünü bozmak 59653 unsealed mühürsüz, açılmış 59654 unseasonable mevsimsiz 59655 unseat görevden almak, (at) binicisini düşürmek 59656 unsecured credit teminatsız kredi 59657 unsecured creditor teminatsız alacaklı 59658 unsecured debt teminatsız borç 59659 unsecured loan karşılıksız kredi 59660 unsecured sağlam olmayan, güvensiz, emniyetsiz 59661 unseemly uygunsuz, yakışık almaz, yakışıksız 59662 unseen görülmemiş, gizli, olmadık 59663 unselfish cömert, bencil olmayan 59664 unserviceable işe yaramaz, kullanılamaz 59665 unset concrete taze beton 59666 unset kurulmamış 59667 unsettle huzurunu kaçırmak, midesini bozmak, rahatsızlık vermek, hasta etmek 59668 unsettled (hava) değişken, kararsız 59669 unshakable bkz.unshakeable 59670 unshakeable (inanç) sarsılmaz, sağlam 59671 unshaken sarsılmaz, sağlam 59672 unsharp flu, bulanık 59673 unship gemiden boşaltmak, gemiden indirmek 59674 unshrinkable çekmez 59675 unsightly çirkin, berbat, göz zevkini bozan 59676 unskilful hünersiz, beceriksiz 59677 unskilled vasıfsız, deneyimsiz, beceriksiz, (iş) vasıfsız, özel beceri gerektirmeyen 59678 unskillful maharetsiz, beceriksiz 59679 unslaked lime sönmemiş kireç 59680 unslaked (kireç) sönmemiş 59681 unsociable konuşmaktan hoşlanmayan, yalnızlığı seven 59682 unsocial sosyal olmayan 59683 unsoiled temiz, lekelenmemiş 59684 unsolder lehimini sökmek 59685 unsolicited istenilmemiş, talep edilmemiş 59686 unsophisticated deneyimsiz, toy, mütevazi, basit, sıradan 59687 unsound (düşünce) sağlam temele oturmayan, çürük, sağlam olmayan, sağlıksız, güçsüz 59688 unsparing art niyetsiz, çıkarsız 59689 unspeakable korkunç, müthiş, sözle anlatılmaz 59690 unspecified kesinlikle belirtilmemiş 59691 unspoiled bozulmamış 59692 unspoken söylenmemiş 59693 unspotted lekesiz, beneksiz, temiz, pak 59694 unstable equilibrium kararsız denge 59695 unstable state kararsız durum, oynak durum 59696 unstable kararsız, dengesiz, değişen 59697 unsteadiness kararsızlık 59698 unsteady kararsız 59699 unstick koparmak, ayırmak 59700 unstop tıpasını çıkarmak 59701 unstressed syllable vurgusuz hece 59702 unstressed vurgusuz 59703 unstripped muscle çizgisiz kas 59704 unstripped çizgisiz 59705 unstuck bağlı/yapışık olmayan, kopuk 59706 unstudied zorlanmamış, yapmacıksız, doğal 59707 unsubstantial temelsiz, asılsız 59708 unsuccessful başarısız 59709 unsuitable uygunsuz, yaramaz 59710 unsupported desteksiz 59711 unsurpassed eşsiz, benzersiz, emsalsiz 59712 unsuspected şüphelenilmeyen 59713 unsuspecting masum, saf 59714 unswerving şaşmaz, yolundan sapmaz, sadık 59715 unsystematic jüyesiz 59716 untamable evcilleştirilemez, zaptolunmaz 59717 untangle (karışık bir şeyi) açmak, çözmek 59718 untapped kullanılmayan, yararlanılmayan 59719 untaught cahil 59720 untenable (inanç/tartışma/vb.) çürük, savunulamaz 59721 unthinkable olanaksız, düşünülmez, inanılmaz, düşünmesi bile hoş olmayan 59722 unthinking düşüncesiz, dikkatsiz 59723 untidiness tertipsizlik, düzensizlik 59724 untidy pinti, natemiz, kesafetli, selikasız, düzensiz, dağınık 59725 untie çözmek 59726 until -e kadar, -e dek, - inceye kadar 59727 untimely vakitsiz, zamanından önce, mevsimsiz, uygunsuz, yersiz 59728 untiring yorulmaz, yorulmak nedir bilmez 59729 untitled ünvansız, isimsiz, adsız 59730 unto eski, bkz.to 59731 untold muazzam, sayısız, büyük, anlatılmamış 59732 untouchable ulaşılamaz, erişilmez, dokunulmaz 59733 untoward yersiz, istenmeyen, talihsiz, aksi, ters 59734 untrained deneyimsiz, tecrübesiz, eğitilmemiş 59735 untranslatable çevrilemez 59736 untreated işlenmemiş 59737 untried tecrübe edilmemiş, denenmemiş 59738 untroubled sıkıntısız, rahat, durgun, sakin, kaygısız 59739 untrue yalan, uydurma, sahte, vefasız, doğru olmayan 59740 untrustworthy güvenilmez 59741 untruth yalan 59742 untruthful yalancı, yalan, uydurma 59743 untuned antenna akortsuz anten 59744 untuned akortsuz 59745 untutored öğretilmemiş, öğrenim görmemiş 59746 untwist bükümünü açmak, çözmek 59747 unusable kullanılmaz, faydasız, yaraksız 59748 unused kullanılmamış, (to ile) alışmamış, alışık olmayan 59749 unusual olağan olmayan, alışılmamış, ender, görülmedik 59750 unusually ender olarak, alışılmamış bir biçimde, çok, aşırı derecede 59751 unutterable ağıza alınmaz, tarif edilemez 59752 unvalued değeri belirtilmemiş 59753 unvarnished süssüz, verniklenmemiş, sade, saf 59754 unveil örtüsünü açmak, ortaya çıkarmak 59755 unvoiced ifade edilmemiş, sessiz, ünsüz 59756 unwanted istenmeyen 59757 unwarlike barışçı, barışsever 59758 unwarrantable hoş görülmez, affedilmez, mazeretsiz, savunulamaz 59759 unwarranted nedensiz, yersiz, haksız 59760 unwary ihtiyatsız 59761 unwashed yıkanmamış 59762 unwearied yorulmaz, bıkmaz 59763 unweighted tartılmamış, saygısız, pervasız 59764 unwelcome hoş karşılanmayan, istenilmeyen 59765 unwell hasta, rahatsız, kötü 59766 unwholesome sağlam olmayan, sakat, sıhhatsiz, bozuk, kötü 59767 unwieldiness hantallık, beceriksizlik 59768 unwieldy hantal, havaleli, ağır 59769 unwilling isteksiz, gönülsüz 59770 unwillingly isteksizce, gönülsüzce 59771 unwind (yumak) çözmek, açmak, çözülmek, açılmak, gevşemek, rahatlamak 59772 unwinking uyanık, tetikte olan 59773 unwisdom akılsızlık 59774 unwise akılsız, makul olmayan 59775 unwished for arzu edilmeyen 59776 unwished dileğinden vazgeçmiş 59777 unwitting kasıtsız, bilmeden yapılan 59778 unwomanly kadınca olmayan 59779 unworkable kullanışsız, işlenmez, yapılamaz 59780 unworked işlenmemiş 59781 unworldly manevi, ruhani, uhrevi 59782 unworthy layık olmayan, yakışmaz, uygunsuz 59783 unwound kurulmamış, çözülmüş, açılmış 59784 unwrap (ambalajını) açmak, çözmek, çözülmek, açılmak 59785 unwritten yazılmamış, sözlü 59786 unyielding sert, boyun eğmez, inatçı 59787 unyoke boyunduruğunu çıkarmak, ayırmak 59788 unzip fermuarını açmak 59789 up against karşı karşıya, yüz yüze 59790 up and about ayakta, yataktan çıkmış 59791 up and coming geleceği parlak 59792 up and down bir yukarı bir aşağı, bir ileri bir geri 59793 up hill and down dale dere tepe 59794 up the creek berbat, kelek, boktan 59795 up the street yokuş yukarı 59796 up to date modern, çağdaş, yenilenmiş, güncel 59797 up to no good niyeti kötü, kötü niyetli 59798 up to now şimdiye değin 59799 up to one's ears in ile çok meşgul, kaptırmış 59800 up to one's neck boğazına kadar 59801 up to scratch kaliteli, iyi 59802 up to the chin boğazına kadar 59803 up to the eyes in gırtlağına kadar, aşırı 59804 up to the hilt tamamen 59805 up to -e kadar, -e uygun, yeterli 59806 up (yol) onarımda, yukarıya, yukarıda, yüksekte, (edat) yukarısında, yukarısına, yukarıya, artırmak, yükseltmek 59807 up-market pahalı mal satılan yer 59808 upas upas (ağacı) 59809 upbeat neşeli, vurgusuz tempo 59810 upbraid azarlamak, paylamak 59811 upbringing çocuk bakım ve eğitimi, yetişme, yetişim 59812 upcast yukarıya dönük 59813 upcountry sahilden uzak, iç tarafta, taşra 59814 upcurrent yükselen hava akımı 59815 update güncelleştirmek, modernleştirmek, çağdaşlaştırmak 59816 updraft havanın yukarı yükselişi 59817 upend dikine çivermek, dikmek, dikine oturtmak 59818 upfront açık, belirgin, aşikâr, dürüst, doğru 59819 upgrade terfi ettirmek, yükseltmek 59820 upheaval büyük değişiklik 59821 uphill task ömür törpüsü 59822 uphill yokuş yukarı 59823 uphold desteklemek, tarafını tutmak, arka çıkmak, onaylamak 59824 upholder destek, arka 59825 upholster (koltuk) döşemek, kumaş kaplamak 59826 upholsterer döşemeci 59827 upholstery fabric döşemelik kumaş 59828 upholstery döşemecilik, döşemelik eşya, döşeme 59829 upkeep bakım, bakım masrafı 59830 upland yayla, yüksek arazi 59831 uplift coşturmak 59832 upon sight görüldüğünde 59833 upon üzerinde, üzerine 59834 upper arm üst kol 59835 upper bound üst sınır 59836 upper case büyük harf 59837 upper class yüksek tabaka, üst sınıf, yüksek sınıf 59838 upper crust üst tabaka 59839 upper deck üst güverte, birinci kat güverte 59840 upper end üst uç 59841 upper front yüksek cephe 59842 upper jaw üstçene 59843 upper layer üst tabaka 59844 upper limit üst sınır 59845 upper part üst kısım, üst parça 59846 upper story yukarı kat 59847 upper surface üst yüzey 59848 upper üst, üstteki, ayakkabının üst kısmı 59849 uppercut (boks) aparküt 59850 uppermost en başta gelen, başlıca, egemen, en üstte, en yukarda 59851 uppish kibirli, özünü beğenmiş, yüzsüz, şımarık 59852 upraise yukarı kaldırmak 59853 upright dik, dikey, doğru, dürüst, namuslu, dimdik, dik 59854 uprising başkaldırı, ayaklanma, kozgalan, isyan 59855 upriver nehir yukarı 59856 uproar gürültü, patırtı, velvele, şamata 59857 uproarious gürültülü, şamatalı 59858 uproot kökünden sökmek 59859 ups and downs inişler ve çıkışlar, iyi ve kötü zamanlar 59860 upset price asgari satış fiyatı 59861 upset the apple cart pişmiş aşa soğuk su katmak, içine etmek 59862 upset devirmek, devrilmek, bozmak, altüst etmek, üzmek, neşesini kaçırmak, telaşlandırmak, (midesini) bozmak, üzgün, üzüntülü, tedirgin, narahat, rahatsız, hasta, (mide) bulanmış, bozuk, devirme, devrilme, altüst olma, allak bullak olma, (mide) bozukluk, rahatsızlık 59863 upshot netice, sonuç 59864 upside down alt üst, karmakarışık, tepetaklak, başaşağı, ters 59865 upstage sahne arkasına doğru, özünü beğenmiş, kibirli 59866 upstairs yukarıya, üst kata, yukarıda, üst katta, üst kat 59867 upstanding dürüst, namuslu, doğru, dik 59868 upstart türedi, sonradan görme, yeni zengin 59869 upstate taşra, taşra 59870 upstream akıntıya karşı 59871 upsurge (duygu/öfke/vb.) patlama 59872 upsy-daisy hoppala!, hop! 59873 uptake çekiş borusu, çekiş bacası, kaldırma, yükseltme 59874 upthrust yeryüzü kabuğunun kabarması 59875 uptight eli ayağına dolaşmış, telaşlı, heyecanlı 59876 uptime çalışma zamanı, hizmet zamanı 59877 uptown şehir merkezinin dışında, şehir merkezinin dışında, şehir merkezinin dışı 59878 upturn yükselme, düzelme, yukarıya dönme, iyileşme 59879 upward artan, yükselen, (Aİ) bkz.upwards 59880 upwards yukarıya doğru 59881 upwind rüzgâra karşı 59882 uracil urasil 59883 uraemia üremi 59884 Ural-Altaic Ural-Altay dil kodağı 59885 uranalysis idrar tahlili 59886 uraninite uraninit 59887 uranium oxide uranyum oksit 59888 uranium reactor uranyum reaktörü 59889 uranium uranyum 59890 uranography gök haritası 59891 uranous uranyumlu, uranlı 59892 Uranus Uranüs 59893 urban area kentsel alan 59894 urban geography kent coğrafyası 59895 urban growth kent büyümesi 59896 urban planner şehir planlayıcısı, kent tasarcısı 59897 urban planning şehir planlaması, kent tasarlaması 59898 urban population kentsel nüfus 59899 urban renewal kent yenileme 59900 urban sociology kent toplumbilimi 59901 urban sprawl kentsel boşalma, düzensiz gelişme 59902 urban transportation kentsel ulaşım 59903 urban village köykent 59904 urban kent ile ilgili, şehirsel, kentsel 59905 urbane nazik, yumuşak 59906 urbanism şehircilik 59907 urbanist urbanist 59908 urbanity nezaket, naziklik 59909 urbanization kentleşme, şehirleşme 59910 urbanize şehirleştirmek 59911 urchin afacan, yumurcak 59912 urea üre 59913 ureal üre ile ilgili 59914 urease üreaz 59915 ureide üreit 59916 uremia üremi 59917 ureter sidikyolu, idrar yolu 59918 urethane üretan 59919 urethra siyek, sidikyolu, üretra 59920 urethritis idrar zorluğu 59921 uretic idrarla ilgili 59922 urge (on ile) teşvik etmek, sıkıştırmak, zorlamak, (on) ileri sürmek, sevketmek, ısrar etmek, dürtü, şiddetli istek, gereksinim 59923 urgency tazyik, ısrar, önem, acele, sıkıştırma 59924 urgent obligation acil mecburiyet 59925 urgent acil, şaşılınç, ivedi 59926 urgently önemle, ivedilikle 59927 uric acid ürik asit 59928 uric ürik, idrara ait 59929 urinal ördek, idrar kabı, işeme duvarı, hela 59930 urinary bladder sidiktorbası 59931 urinary system boşaltım jüyesi 59932 urinary idrarla ilgili 59933 urinate işemek, idrara çıkmak 59934 urine idrar, sidik 59935 urn semaver, yakılan ölü küllerinin saklandığı vazo 59936 urologist ürolog, bevliyeci 59937 urology üroloji, bevliye 59938 ursine ayıya benzer, ayı gibi 59939 urticaria kurdeşen 59940 Uruguay Uruguay 59941 us bizi, bize, biz 59942 usable kullanılır, elverişli, yaraklı 59943 usage kullanım, kullanış, kullanım 59944 use an iron hand aba altından değnek göstermek 59945 use every trick in the book her yola başvurmak 59946 use one's head kafayı kullanmak 59947 use sb as a cat's paw birini maşa olarak kullanmak 59948 use table kullanım kestesi 59949 use up tüketmek, kullanıp bitirmek 59950 use kullanma, kullanım, kullanma hakkı, yararlanma hakkı, kullanma yetisi, amaç, kullanım amacı, fayda, yarar, kullanmak, kullanmak, suistimal etmek, kullanıp bitirmek, tüketmek, (to ile) (eskiden) -erdi, -ardı 59951 used air kullanılmış hava 59952 used to yapardı, ederdi 59953 used kullanılmış, eski, (to ile) alışkın 59954 useful yararlı, yaraklı, yardımcı 59955 usefulness fayda, kullanışlılık, faydalı olma 59956 useless yararsız, yaraksız, işe yaramaz 59957 user library kullanıcı kitaplığı 59958 user program kullanıcı bağdarlaması 59959 user kullanıcı, kullanan 59960 usher teşrifatçı, (sinema/tiyatro/vb.) yer gösterici, (in/out ile) eşlik etmek, götürmek, içeri getirmek 59961 usherette (sinema/tiyatro/vb.) bayan yer gösterici 59962 usual olağan, her zamanki, alışılmış 59963 usually çoğunlukla, genellikle, o'clock 59964 usufruct intifa hakkı, faydalanma 59965 usurer tefeci, faizci 59966 usurious aşırı faizli 59967 usuriousness tefecilik, faizcilik 59968 usurp gaspetmek, zorla almak 59969 usurpation zorla alma, el koyma 59970 usurper zorla alan kimse, el koyan kimse, gaspedici 59971 usury tefecilik 59972 utensil alet, aygıt, kap 59973 uterine dölyatağı ile ilgili 59974 uterus uterus, rahim, dölyatağı 59975 utilitarian yararcıl, yarar güden, yararcı 59976 utilitarianism yararcılık, faydacılık 59977 utility man yedek işçi 59978 utility pole çıngı direği 59979 utility program yardımcı bağdarlama, destek bağdarlama 59980 utility room kalorifer dairesi 59981 utility yarar, fayda, yararlı olma, işe yararlık, kamu hizmeti yapan kuruluş 59982 utilizable kullanılabilir 59983 utilization kullanma, yararlanma, kullanım 59984 utilize kullanmak, yararlanmak, değerlendirmek 59985 utmost elden gelen en büyük (gayret) 59986 utopia kusursuz toplum düşüncesi, kusursuz toplum, ütopya 59987 utopian ütopik 59988 utricle torbacık, kesecik, kırbacık, içkulak boşluğu 59989 utter halis, tam, su katılmadık, söylemek, demek, (çığlık/vb.) atmak, basmak, koparmak 59990 utterance ifade, sözce 59991 utterer kalpazan 59992 utterly tamamen, bütün bütün 59993 uvula küçükdil 59994 uvular küçük dile ait, küçükdil ünsüzü 59995 uxorious karısına çok düşkün 59996 uxoriousness karısına çok düşkünlük 59997 Uzbek Özbek, Özbekçe 59998 Uzbekistan Özbekistan 59999 vacancy (konakçı/pansiyon/vb.) boş oda, boş yer, (iş) boş yer, münhal yer, boşluk 60000 vacant (ev/konakçı/vb.) boş, (iş) boş, açık, münhal, boş, dalgın 60001 vacate boşaltmak, tahliye etmek 60002 vacation shutdown tatil, işyerinin kapanması 60003 vacation (birdem) tatil, tatil 60004 vaccinal aşı ile ilgili 60005 vaccinate aşılamak, aşı yapmak 60006 vaccination aşılama, aşı, peyvent 60007 vaccinator aşıcı, aşı iğnesi 60008 vaccine aşı 60009 vaccinia ineklerde çiçek hastalığı 60010 vacillate bocalamak, tereddüt etmek 60011 vacillation sallanma, kararsızlık, tereddüt 60012 vacuity işsizlik, tembellik, anlamsızlık, boşluk 60013 vacuole koful, vakuol 60014 vacuolization kofullaşma, vakuollaşma 60015 vacuous saçma, aptalca, mantıksız, akılsız 60016 vacuum bottle termos 60017 vacuum brake vakum eğleci 60018 vacuum cleaner çıngı süpürgesi 60019 vacuum distillation vakum distilasyonu, boşluk damıtması 60020 vacuum drier vakumlu kurutucu 60021 vacuum filter vakum filtresi 60022 vacuum flask termos 60023 vacuum furnace vakum fırını 60024 vacuum pan vakum kazanı, pişirme kazanı 60025 vacuum pipe vakum borusu 60026 vacuum pump vakum pompası 60027 vacuum tube vakum tüpü, vakum lambası 60028 vacuum boşluk, boşay, vakum, çıngı süpürgesiyle temizlemek 60029 vae victis altta kalanın canı çıksın 60030 vagabond serseri, başıboş kimse, avare 60031 vagabondage serserilik, avarelik, derbederlik 60032 vagary kapris, acayip davranış 60033 vagina dölyolu, vajina 60034 vaginal spray vajina spreyi 60035 vaginal dölyolu, vajinal 60036 vaginitis dölyolu iltihabı 60037 vagrancy serserilik 60038 vagrant serseri 60039 vague belirsiz, anlaşılmaz, üstü kapalı 60040 vaguely belli belirsiz 60041 vagueness belirsizlik 60042 vagus akciğer-mide siniri, onuncu kafa siniri 60043 vain boş, yararsız, sonuçsuz, kibirli, özünü beğenmiş 60044 vainglorious mağrur, övüngen, özünü beğenen 60045 vainglory özünü beğenmişlik, boş gurur 60046 vainly boşuna, nafile 60047 vainness boşluk, yararsızlık, kibirlilik, gurur 60048 valance karyola eteği, farbala, perde tahtası 60049 vale vadi 60050 valediction veda 60051 valen dere, vadi 60052 valence electron valans elektronu, değerlik elektronu 60053 valence bkz.valency 60054 valency valans, birleşme değeri, değerlik 60055 valentine gönderilen kart, mektup, resim, /vb., sevgili 60056 valerian kediotu 60057 valeric valerik, kediotundan elde edilen 60058 valet uşak, vale, (konakçı) oda hizmetçisi, vale 60059 valetudinarian hastalıklı, hastalıklı (kimse) 60060 valetudinarianism hastalıklı olma 60061 valiant kahraman, yiğit, cesur, yürekli 60062 valiantness yiğitlik, cesaret 60063 valid sağlam temele oturtulmuş, makul, mantıklı, geçerli, yasal, meşru, geçerli, muteber, yasal, kanunî 60064 validate geçerli kılmak, tasdik etmek, onaylamak 60065 validation onaylama, tasdik, doğrulama 60066 validity doğruluk, geçerlilik 60067 valine valin 60068 valise valiz, camedan, yol çantası 60069 vallecula çukurcuk 60070 valley breeze vadi meltemi 60071 valley floor vadi tabanı 60072 valley lake vadi gölü 60073 valley wind vadi rüzgârı 60074 valley vadi, koyak 60075 vallonia meşe palamudu 60076 valonia oak pelit ağacı 60077 valor (bkz. valour) 60078 valorization valorizasyon, hükümetçe fiyat tespiti 60079 valorize fiyatını saptamak, hükümetçe fiyat tespit etmek 60080 valour (özellikle savaşta) büyük kahramanlık 60081 valuable değerli, kıymetli, çok yararlı, değerli 60082 valuables değerli şeyler, mücevherat, /vb 60083 valuation (of ile) değer biçme, kıymet takdiri, fiyat, biçilen değer 60084 value added tax katma değer vergisi 60085 value adjustment değer ayarlaması 60086 value judgement değer yargısı 60087 value değer, kıymet, pul değeri, kıymet, değer, önem, itibar, ç.değer yargısı, değer biçmek, kıymet takdir etmek, önem vermek, değer vermek, kıymetini bilmek 60088 valued değerli, kıymetli 60089 valueless değersiz, kıymetsiz 60090 valuer kıymet biçici, muhammin 60091 valuta efektif 60092 valve core supap iğnesi 60093 valve housing supap yuvası 60094 valve oil supap yağı 60095 valve rod supap mili, supap kolu 60096 valve seat supap yuvası, supap tablası yatağı 60097 valve spring supap yayı 60098 valve valf, sübap, ünalgı lambası 60099 valved valflı, supaplı 60100 valveless mollusc kapaksız yumuşakça 60101 valveless valfsiz, supapsız 60102 vamoose Toz ol!, defolmak, çekip gitmek 60103 vamp saya, kundura yüzü, maceraperest kadın, kunduraya yüz takmak, yamalamak, eşlik etmek 60104 vampire vampir 60105 van kamyonet, eşya ya da yük vagonu 60106 vanadate vanadat 60107 vanadic vanadik 60108 vanadinite vanadinit 60109 vanadium steel vanadyum çeliği 60110 vanadium vanadyum 60111 vandal yararlı ya da güzel şeyleri tahrip eden kimse, vandal 60112 vandalism vandallık, vandalizm 60113 vandalize (özellikle halkın kullandığı eşya/araç/vb.'ni) tahrip etmek, zarar vermek 60114 vandyke beard keçisakal 60115 vandyke brown koyu kahverengi 60116 vane yeldeğirmeni kanadı, pervane kanadı, rüzgâr fırıldağı, rüzgâr gülü 60117 vanguard öncü kuvvet, öncü kolu, öncü, elebaşı 60118 vanilla vanilya 60119 vanish gözden kaybolmak, kayıplara karışmak, ortadan yok olmak, yokolmak, nesli tükenmek, tarihe karışmak 60120 vanishing cream az yağlı krem 60121 vanity case kadınların küçük el çantası 60122 vanity mirror tuvalet aynası 60123 vanity özünü beğenmişlik, kibirlilik, kibir, azamet, işe yaramazlık, boşunalık, beyhudelik 60124 vanquish yenmek, mağlup etmek 60125 vanquisher galip 60126 vantage avantaj 60127 vapid lezzetsiz, tatsız, yavan 60128 vapidity lezzetsizlik, tatsızlık 60129 vapor bkz.vapour 60130 vaporization buharlaşma, buharlaştırma 60131 vaporize buharlaştırmak, buharlaşmak 60132 vaporizer buharlaştırıcı, buğulaştırıcı 60133 vaporous buharlı 60134 vapour barrier buhar engeli 60135 vapour blanket buhar örtüsü 60136 vapour density buhar yoğunluğu 60137 vapour lamp buhar lambası 60138 vapour pressure buhar basıncı 60139 vapour buğu, buhar 60140 vapourization buharlaşma 60141 vaquero çoban, kovboy 60142 varactor varaktör 60143 varan varan 60144 varec deniz sazı 60145 variability değişkenlik 60146 variable budget değişken bütçe 60147 variable costs değişken maliyetler 60148 variable expenses değişken giderler 60149 variable load değişken yük 60150 variable star değişen yıldız 60151 variable winds değişken rüzgârlar 60152 variable değişken, kararsız, değişken, sebatsız, değişken nicelik 60153 variance karşıtlık, anlaşmazlık, uyuşmazlık 60154 variant değişik, değişiklik gösteren, değişik biçim, varyant 60155 variate istatistikte rastlantı değişkeni, olasılıksal değişken 60156 variation değişme miktarı, değişme derecesi, değişim, değişme, varyasyon 60157 varicella suçiçeği hastalığı 60158 varicolored rengarenk, alabezek 60159 varicose bandage varis çorabı 60160 varicose vein varisli damar 60161 varicose veins genişlemiş damar, varis 60162 varicose varisli, genişlemiş, damar şişmesi 60163 varicosis varis 60164 varied değişik, farklı, değişken, çeşitli, türlü türlü 60165 variegate alacalı bulacalı yapmak, renk renk yapmak 60166 variegated (çiçek/vb.) alacalı, rengârenk 60167 variety show varyete 60168 variety store tuhafiye dükkânı 60169 variety değişiklik, çeşitlilik, (of ile) tür, nevi cins, varyete, şov 60170 variform farklı biçimli, çok şekilli 60171 variola çiçek hastalığı 60172 variometer varyometre 60173 various çeşitli, değişik, türlü türlü, çok sayıda, birçok 60174 variously farklı olarak 60175 variscite varisit 60176 varistor varistör 60177 varix varis 60178 varlet şövalye uşağı, iç oğlanı, alçak herif 60179 varmint zararlı böcek, sefil adam 60180 varnish vernik, cila, parlaklık, cila sürmek, verniklemek, cilalamak 60181 varnished cilalı, vernikli 60182 varsity birdem 60183 varved varvlı 60184 vary çeşitli olmak, değişik olmak, değişmek, başka hale dönmek, değiştirmek 60185 varying değişen, değişiklik gösteren 60186 vas deferens meni arnası 60187 vas vasküler, damarsal, damarlı, damar, arna 60188 vascular plant damarlı ösümlük 60189 vascular system damar jüyesi 60190 vascular tissue damar doku 60191 vascular damar, vasküler, arnalı 60192 vase vazo 60193 vasectomy meni arnası ameliyatı, vasektomi, kısırlaştırma (ameliyatı) 60194 vaseline vazelin 60195 vaso- (önek) damar 60196 vasomotor vazomotor 60197 vassal derebeyine bağlı kimse, vasal, tebaa, kul 60198 vassalage derebeylik jüyesi, tımar, zeamet 60199 vast çok geniş, engin, çok, pek çok, hesapsız 60200 vastly çok 60201 vastness genişlik, enginlik, çokluk, büyüklük, sonsuzluk 60202 vat dye küp boyası, tekne boyası 60203 vat fıçı, tekne 60204 vaticinate kehanette bulunmak 60205 vault yeraltı mezarı, kubbe, üzerinden atlamak, atlama 60206 vaulted tonozlu, kubbeli 60207 vaulter atlayan/sıçrayan kimse 60208 vaulting horse kasa, atlama beygiri 60209 vaulting tonoslu yapı, kubbe, kemer, atlama, sıçrama 60210 vaunt övmek, övünmek, büyük söylemek 60211 vaunter övüngen kimse 60212 veal chop dana pirzola 60213 veal cutlet dana kotlet 60214 veal dana eti 60215 vector vektör, yöney 60216 vectorial vektörel 60217 vee V harfi 60218 veep başkan yardımcısı 60219 veer away halat salıvermek 60220 veer yön değiştirmek, dönmek 60221 vegetable coal ösümlük kömür 60222 vegetable diet sebze rejimi 60223 vegetable dye ösümlük boya 60224 vegetable fibre ösümlük lif 60225 vegetable garden sebze bahçesi, bostan 60226 vegetable kingdom ösümlükler âlemi 60227 vegetable marrow sakızkabağı 60228 vegetable oil ösümlük yağ 60229 vegetable soup sebze çorbası 60230 vegetable sebze 60231 vegetal cover ösümlük örtü 60232 vegetal ösümlük 60233 vegetarian vejetaryen, etyemez, etyemezler için 60234 vegetate ot gibi yaşamak 60235 vegetation ösümlük örtüsü, bitey 60236 vegetative ösümlük yaşam süren 60237 vehemence sertlik, şiddet, öfke 60238 vehemency hiddet, şiddet, sertlik 60239 vehement öfkeli, şiddetli, sert 60240 vehicle body taşıt karoseri 60241 vehicle lift taşıt asansörü 60242 vehicle binek aracı, taşıt, nakil aracı, araç, iletme aracı 60243 vehicular taşıtlara ilişkin, taşıtlara özgü 60244 veil cloud tül bulut 60245 veil peçe, yaşmak, (neyise) örten ya da gizleyen şey, maske, paravana, peçe ile örtmek, gizlemek, saklamak 60246 veiled peçe takmış, yaşmaklı, gizli, saklı, örtük, dolaylı 60247 veiling peçelik kumaş 60248 vein damar, (yaprak) damar, (böcek kanadı) damar, huy, mizaç, yapı, maden damarı 60249 veining damar ağı 60250 veinlet küçük damar 60251 velar artdamaksıl 60252 velarize damaksıllaştırmak 60253 veld (Güney Afrika'da) bozkır 60254 velleity zayıf istek 60255 vellum parşömen, tirşe 60256 velocipede velespit, bisiklet 60257 velocity head dinamik yükseklik 60258 velocity potential hız potansiyeli 60259 velocity ratio hız oranı 60260 velocity çabukluk, sürat, hız 60261 velodrome velodrom, bisiklet yarış pisti 60262 velour velur, kadife 60263 velum ince zar/örtü, yumuşak damak, damak eteği 60264 velutinous ülgerli, kadife gibi 60265 velvet knife kadife bıçağı 60266 velvet kadife 60267 velveteen pamuklu kadife 60268 velvety kadife gibi, yumuşacık 60269 vena cava anatoplardamar 60270 vena toplardamar 60271 venal yiyici, rüşvetçi, pul için yapılan 60272 venality rüşvet alma, yiyicilik 60273 venation damar düzeni 60274 vend satmak, satıcılık yapmak, işportada satmak 60275 vendace lezzetli bir göl balığı 60276 vendee alıcı 60277 vender bkz.vendor 60278 vendetta kan davası 60279 vendible satışı kolay 60280 vending machine içine pul atarak, çilim, pul, içki, /vb.satın alınabilen kılga 60281 vendor satıcı 60282 veneer kaplama maddesi, ince kaplamalık tahta, sahte görünüş, maske 60283 venerable saygıdeğer, kıymetli, muhterem, mukaddes, mübarek 60284 venerate saygı göstermek, tapmak 60285 veneration büyük saygı 60286 venereal zührevi 60287 venetian blind panjur, jaluzi, stor 60288 vengeance öç, intikam 60289 vengeful intikamcı, intikam güden 60290 venison geyik eti 60291 venom (yılan/böcek/vb.) zehir, nefret, kin 60292 venomous zehirli 60293 venosity damarlılık 60294 venous blood toplardamar kanı 60295 venous toplardamarla ilgili 60296 vent pipe havalandırma borusu 60297 vent valve boşaltma valfı 60298 vent (on ile) (sinirini/vb.) -den çıkarmak, delik, menfez, (palto/ceket/vb.) yırtmaç, kaçacak yer, mahreç 60299 venter karın 60300 ventiduct tenek borusu 60301 ventilate (oda/yapı/vb.) havalandırmak 60302 ventilating brick delikli tuğla 60303 ventilating fan vantilatör 60304 ventilating shaft havalandırma kuyusu 60305 ventilating havalandırma 60306 ventilation shaft havalandırma kuyusu 60307 ventilation havalandırma 60308 ventilator vantilatör, yelletke, teneklendirme jüyesi 60309 ventipane havalandırma penceresi 60310 ventral cavity karın boşluğu 60311 ventral karın, karınla ilgili 60312 ventricle karıncık 60313 ventricular karıncık ile ilgili 60314 ventriloquial vantrilokluk ile ilgili 60315 ventriloquism vantrologluk, karından konuşma sanatı 60316 ventriloquist vantrolog 60317 venture tehlikeye atmak, tehlikeye atılmak, cüret etmek, göze almak, tehlikeli girişim, tehlikeli iş, macera 60318 venue buluşma yeri, buluşma, randevu, karşılaşma yeri 60319 Venus Venüs gezegeni, Zühre 60320 veranda balkon, veranda 60321 verandah bkz.veranda 60322 verb active fiili malumu müteaddit 60323 verb fiil, eylem 60324 verbal sözlü, ağızdan, sözel, kelimesi kelimesine, aynen, fiilden türemiş 60325 verbalize sözcüklerle ifade etmek, açıklamak 60326 verbally sözlü olarak, ağızdan 60327 verbiage yazı/konuşmada laf kalabalığı 60328 verbose gereksiz sözlerle dolu 60329 verbosity gereğinden çok söz kullanma, laf salatası 60330 verdant yeşillikli 60331 verdict jüri kararı, kanı, hüküm, karar 60332 verge (yol/patika/vb.) kenar, sınır 60333 verification gerçekleme, doğrulama, sağlama 60334 verify doğrulamak, onaylamak, kanıtlamak, soruşturmak, tahkik etmek, tekşirmek 60335 verisimilitude gerçeğe benzerlik 60336 veritable gerçek, tam 60337 vermilion alev kırmızısı 60338 vermin zararlı böcek ya da döngüller 60339 vermouth vermut 60340 vernacular anadilini kullanan, anadil, yerli dil 60341 verruca nasır 60342 versatile çok yönlü, elinden her iş gelen, birden fazla kullanım alanı olan, çok yönlü 60343 versatility çok yönlülük 60344 verse şiir, nazım, koşuk, mısra, dize, ayet 60345 versed (in ile) -den anlayan, deneyimli 60346 version yorum, çeviri, tercüme, versiyon, uyarlama 60347 versus -e karşı 60348 vertebra omur, fıkra 60349 vertebrate omurgalı 60350 vertex çekit, zirve, doruk, (matematikte) tepe çekidi 60351 vertical dik, dikey, şakuli, düşey 60352 vertigo baş dönmesi 60353 verve coşku, canlılık, şevk 60354 very çok, köp, cüda, yaman, en üstünlük derecesinde sıfatlar veya first/last/own/same gibi sıfatlardan önce vurguyu arttırmak için kullanılır, tam, ta kendisi, aynı, bile, en 60355 vessel (kova/fıçı/şişe/vb.) kap, gemi, tekne 60356 vest atlet, fanila, yelek, vermek 60357 vestibule antre, hol 60358 vestige iz, eser 60359 vet veteriner, baytar, tıbbî muayeneden geçirmek, nazardan geçirmek, gözden geçirmek 60360 veteran (of ile) kıdemli, eski, deneyimli, (eşya) eski, emektar, (otomobil) 'dan önce yapılmış, gazi 60361 veterinarian veteriner 60362 veterinary döngül hastalıklarıyla ilgili 60363 veto veto, veto etmek 60364 vex kızdırmak, canını sıkmak 60365 via yolu ile, -den geçerek, aracılığıyla 60366 viable uygulanabilir, varlığını sürdürebilir 60367 viaduct viyadük, köprü, aşıt 60368 vibrant canlı, hareketli, yaşam dolu, (renk/ışık) parlak, canlı 60369 vibrate titremek, titretmek 60370 vibration titreşim 60371 vicarious vekil edilmiş, vekâlet verilmiş, başkası için yapılan 60372 vice admiral of the fleet bahriye feriki 60373 vice admiral patrona paşa 60374 vice ahlak bozukluğu, ahlaksızlık, kötülük, kötü alışkanlık, mengene 60375 vice-chairman başkan yardımcısı, sadır muavini 60376 viceroy kral naibi, genel vali 60377 vicinity semt, çevre, yöre 60378 vicious kötü amaçlı, gaddar, garazlı, tehlikeli, huysuz, saldırgan 60379 victim kurban 60380 victimize kurban etmek, mağdur etmek, haksızca davranmak 60381 victor kazanan, galip, fatih 60382 Victorian Kraliçe Viktorya dönemine ait (kimse), Kraliçe Viktorya dönemindeki gibi 60383 victorious muzaffer, galip 60384 victory zafer, utku, galibiyet 60385 video camera video sınalga, sınalga 60386 video video, sın 60387 videotape videoteyp, video bantı, videoya çekmek 60388 vie (with/for ile) rekabet etmek, yarışmak, çekişmek 60389 Vienna Beç 60390 view görüş, görünüş, manzara, bakış, görüş, düşünce, kanı, incelemek, tetkik etmek, bakmak, görmek, muayene etmek, üzerinde düşünmek, değerlendirmek 60391 viewer sınalgı izleyen kimse, seyirci, izleyici 60392 viewpoint görüş açısı, bakış açısı 60393 vigil (nöbet/vb.için) geceleyin uyumama, nöbet tutma 60394 vigilant uyanık, tetikte 60395 vigilante yasal yetkisi olmadan kendi düşencesine göre düzen korumaya çalışan kimse 60396 vigor bkz.vigour 60397 vigorous güçlü, dinç, enerjik 60398 vigour güç, kuvvet, dinçlik 60399 vile aşağılık, rezil, alçak, adi, utanmaz, iğrenç, berbat, rezil 60400 vilify yermek, kötülemek, kara çalmak 60401 villa villa 60402 village köy, kent, kışlak 60403 villager köylü 60404 villain alçak, eclaf, cani, (öykü/yanka/vb.'de) kötü adam, (İİ) suçlu 60405 villainy kötü davranış, alçaklık 60406 vinaigrette zeytinyağı, sirke, tuz ve karabiber karışımı sos 60407 vindicate haklı çıkarmak, sübut etmek, doğruluğunu kanıtlamak, temize çıkarmak 60408 vindictive kinci, kin güden 60409 vine asma, sarmaşık 60410 vinegar sirke 60411 vineyard üzüm bağı, teneklik 60412 viniculture üzüm yetiştirme, bağcılık ve şarapçılık 60413 vintage (otomobil) 1919-1930 yılları arasında üretilmiş, başarılı bir dönemde yapılmış, bağbozumu 60414 vinyl vinil 60415 viola viyola 60416 violate bozmak, çiğnemek, taptalamak, uymamak, saygısızlık etmek, tecavüz etmek, göğmek, ırzına geçmek 60417 violence şiddet, zorbalık 60418 violent sert, şiddetli, zorlu, acı veren, can yakan, şiddet yüzünden olan 60419 violet menekşe, menekşe rengi 60420 violin keman, viyolon 60421 violinist kemancı, viyolonist 60422 violoncello viyolonsel 60423 viper engerek 60424 viral virüsle ilgili 60425 virgin bakire, kız, erden, bakire, el değmemiş, saf, bozulmamış 60426 virginity bekâret, erdenlik 60427 Virgo Başak burcu 60428 virile güçlü, enerjik, erkekçe, (cinsî yönden) güçlü, iktidarlı 60429 virility erkeklik gücü, erkeklik 60430 virtual ismen olmasa da fiilen var olan, gerçek, asıl 60431 virtually hemen hemen, neredeyse 60432 virtue fazilet, erdem, üstünlük, avantaj 60433 virtuoso virtüöz, usta 60434 virtuous erdemli, dürüst 60435 virulent öldürücü, zehirli, (duygu) sert, nefret dolu, keskin, şiddetli 60436 virus virüs 60437 vis-à-vis ile karşılaştırınca, -e bakınca, karşı karşıya, yüz yüze 60438 visa vize 60439 visage yüz, çehre 60440 viscosity viskozite, ağdalık, akışmazlık 60441 viscount vikont 60442 viscountess vikontes 60443 viscous (sıvı) yapışkan, koyu 60444 vise mengene 60445 visibility görüş netliği (derecesi) 60446 visible görülebilir, görünür 60447 vision görüş kabiliyeti, görüş, görme, gözü açıklık, feraset, tasavvur, oy, hayal, arzu, istek, tahayyül, görünüş, tasvir 60448 visionary ileriyi gören, görüş gücü olan, düşsel, hayalî, hayalci, hayalperest 60449 visit ziyaret etmek, görmeye gitmek, teftiş etmek, resmî ziyarete gitmek, (doktor) muayene etmek, ziyaret, teftiş, resmî ziyaret, muayene, vizite 60450 visitation teftiş, resmi ziyaret 60451 visitor ziyaretçi 60452 visor (kasket) siperlik, siper 60453 vista uzak manzara 60454 visual görme, görünen, görüşe ait, ayanî 60455 visualize gözünde canlandırmak, tasavvur etmek, hayal etmek, düşünmek 60456 vital çok önemli, can alıcı, çok gerekli, canlı, hayat dolu, yaşam için gerekli, hayati 60457 vitality hayatiyet, canlılık, dirilik 60458 vitally en yüksek derecede 60459 vitamin vitamin 60460 vitiate bozmak, berbat etmek 60461 vitreous cam gibi, camla ilgili, cam..., camlaşmış 60462 vitrified cam haline gelmiş, camlı, sırlı 60463 vitriolic sert, vahşi, kırıcı 60464 vivacious şen şakrak, yaşam dolu, neşeli, canlı 60465 vivid (ışık/renk) parlak, canlı, güçlü, canlı, akılda kalıcı, güçlü 60466 vivisection deney için canlı döngül kesme, dirikesim 60467 vixen dişi tilki, cadaloz kadın, cadı 60468 viz ismen, ki bu/bunlar, yani 60469 vocabulary kelime hazinesi, sözcük dağarcığı, kısa sözlük 60470 vocal sesle ilgili, rahat konuşan 60471 vocalist şarkıcı 60472 vocation (for ile) yetenek, kabiliyet, yetenek isteyen iş, meslek, Allah çağrısı 60473 vocational meslekî 60474 vociferous tantanalı, gürültücü 60475 vodka votka 60476 vogue moda 60477 voice ses, tavış, düşünce, fikir, çatı, dile getirmek, söylemek 60478 void boş, (of ile) -den yoksun, -sız, geçersiz, hükümsüz, boşluk 60479 voidable contract iptal edilebilir sözleşme 60480 voidance tahliye, boşaltma, iptal 60481 voidness geçersizlik 60482 voile vual 60483 volant uçabilen, uçan 60484 volatile liquid uçucu sıvı 60485 volatile matter uçucu madde 60486 volatile oil uçucu yağ 60487 volatile maymun iştahlı, değişken, dönek, (sıvı) uçucu, gaza dönüşebilen 60488 volatility uçuculuk, buharlaşırlık, buharlaşma 60489 volatilization buharlaşma 60490 volatilize buharlaştırmak, buharlaşmak, buhar olmak 60491 volcanic ash yanardağ külü, volkanik kül 60492 volcanic bomb yanardağ bombası 60493 volcanic cone yanardağ konisi 60494 volcanic earthquake yanardağ depremi 60495 volcanic eruption volkanik püskürme, yanardağ patlaması 60496 volcanic explosion yanardağ patlaması 60497 volcanic mud yanardağ çamuru 60498 volcanic rock volkanik taş, püskürük kayaç 60499 volcanic volkanik, yanardağla ilgili, taşkın, coşkun 60500 volcanism volkanizm, volkanik faaliyet 60501 volcanist yanardağ uzmanı 60502 volcano volkan, yanardağ 60503 volcanologist yanardağ bilgini 60504 volcanology volkan bilimi, yanardağ bilimi 60505 vole tarla faresi 60506 volition istem, irade 60507 volitional irade ile ilgili 60508 volitive irade ile ilgili 60509 volley yaylım ateş, topa yere değmeden yapılan vuruş, vole 60510 volleyball voleybol 60511 volplane süzülmek, süzülerek uçmak 60512 volt volt 60513 volt-ampere voltamper 60514 voltage decay gerilim azalışı 60515 voltage detector voltaj detektörü 60516 voltage voltaj 60517 voltaic cell galvanik pil 60518 voltaic galvanik, çıngı öndüren 60519 voltameter voltametre 60520 volte-face yüz geri etme, yüzseksen derecelik dönüş 60521 voltmeter voltmetre, gerilimölçer 60522 volubility konuşkanlık, gevezelik 60523 voluble konuşkan, dilli, geveze, (konuşma) akıcı 60524 volume control volüm ayarı, ses ayarı 60525 volume of trade ticaret hacmi 60526 volume (ses) güç, şiddet, hacim, oylum, cilt, sayı, miktar, yığın 60527 volumeter volümetre 60528 volumetric analysis volümetrik analiz, oylumsal çözümleme 60529 volumetric density volümetrik yoğunluk 60530 volumetric flask ölçü balonu, ölçü toparı, balonjoje 60531 volumetric hacimsel, oylumsal 60532 voluminous (giysi) bol, dökümlü, hacimli, büyük, geniş, (yazar) verimli 60533 voluntarily gönüllü olarak, istekle 60534 voluntariness gönüllülük, iradilik, istençlilik 60535 voluntary muscle istemli kas 60536 voluntary gönüllü, iradi, istençli 60537 volunteer gönüllü, (orduya) gönüllü girmek, gönüllü asker olmak, bir hizmete gönüllü olarak girmek, (neyise) sorulmadan anlatmak, gönüllü olarak teklif etmek, yapmaya gönüllü olmak 60538 voluptuary zevkine düşkün, şehvet düşkünü, seks manyağı, zevke düşkün kimse 60539 voluptuous şehvetli, seksi 60540 voluptuousness şehvetlilik, seksilik 60541 volute spring konik yay, sarmal yay 60542 volute sarmal, başlık kıvrımı, volüt, kıvrım 60543 voluted kıvrımlı, sarmal 60544 volva volva 60545 vomer sapansümüğü 60546 vomit kusmak, kusmuk 60547 vomitive kusturucu 60548 vomitory kusturucu 60549 voodoo priest büyücü doktor 60550 voodoo büyü, büyü dini 60551 voodooism büyü, büyü dini 60552 voracious obur, doymak bilmez 60553 voracity oburluk, doymak bilmezlik, doymazlık 60554 vortex girdap 60555 vortical girdaba benzeyen 60556 vortices girdap, kasırga 60557 votary özünü dine adamış, özünü bir şeye adamış kimse, taraftar, düşkün 60558 vote of confidence güvenoyu 60559 vote sth down oylarla yenmek, alt etmek, reddetmek 60560 vote oy, (the ile) oy hakkı, oy vermek, önermek, bildirmek, ilan etmek 60561 voteless oysuz 60562 voter saylavcı, seçici, seçmen 60563 voting age seçme yaşı 60564 voting machine oyları kaydeden kılga 60565 voting paper oy pusulası 60566 voting power oy hakkı 60567 voting scheme oylama yöntemi 60568 voting oy kullanan, oy kullanma 60569 votive adak olarak verilen, adanan 60570 vouch for doğrulamak, teyit etmek, tasdik etmek 60571 vouch (for ile) kefil olmak 60572 voucher senet, makbuz, belge, (çay/yemek/vb.için) fiş 60573 vouchsafe lütfetmek, ihsan etmek, nasip etmek 60574 voussoir kemer taşı, çevre taşı 60575 vow yemin, ant, yemin etmek, ant içmek 60576 vowel harmony ünlü uyumu 60577 vowel mutation ünlü değişimi 60578 vowel ünlü, sait, sesli harf 60579 voyage policy seyahat poliçesi 60580 voyage seyahat, yolculuk, gezi, uzun gemi yolculuğu yapmak 60581 voyager seyyah, seyahatçi, sernişin, yolcu 60582 vulcanite ebonit 60583 vulcanization kükürtle sertleştirme 60584 vulcanize kükürtle sertleştirmek 60585 vulcanized fiber vulkanize lif 60586 vulgar fraction bayağı kesir 60587 vulgar kaba, terbiyesiz, bayağı, adi, zevksiz, adi 60588 vulgarism halk deyimi, argo, kaba söz 60589 vulgarity terbiyesizlik, kabalık, bayağılık, kaba konuşma ya da davranış 60590 vulgarize bayağılaştırmak, basitleştirmek, adileştirmek 60591 vulnerability hassaslık, korunmasızlık, savunmasızlık 60592 vulnerable kolay incinir, hassas, korunmasız, savunmasız, zayıf 60593 vulpine tilki ile ilgili, kurnaz 60594 vulture akbaba 60595 vulva vulva 60596 wabble sallanmak, sendelemek, sallanma, sendeleme 60597 wacky deli, kaçık, mantıksız, saçma, manyak 60598 wad tutam, tomar, tıkaç, tapa, tampon, deste, tomar yapmak, tıkamak 60599 wadding vatka 60600 waddle ördek gibi salına salına yürümek, badi badi yürümek, badi badi yürüyüş 60601 wade into girişmek, saldırmak, hücum etmek 60602 wade through güç bela bitirmek 60603 wade su veya çamur içinde güçlükle ilerlemek, geçmek 60604 wader yağmurkuşu, çamur içinde yürüyen kimse 60605 wading bird balıkla beslenen uzun bacaklı bir kuş 60606 wafer ince bisküvi, mayasız ekmek 60607 wafer-thin ipince 60608 waff çelme, çırpma, yüngül hareket, hafif yel, esme 60609 waffle iron pide ızgarası 60610 waffle bir tür gözleme, zırvalama, zırvalamak, saçma sapan konuşmak, gevelemek 60611 waft hafif koku/esinti, sürüklemek, sürüklenmek 60612 wag one's tongue boşboğazlık etmek 60613 wag sallama, sallanış, şakacı kimse, gırgır kimse, sallamak, sallanmak 60614 wage agreement vergin anlaşması 60615 wage bill vergin gideri 60616 wage claim vergin artış talebi 60617 wage dispute vergin anlaşmazlığı 60618 wage earner verginli 60619 wage freeze vergin ve maaşların dondurulması 60620 wage fund vergin fonu 60621 wage incentive pul teşviki 60622 wage level vergin seviyesi 60623 wage packet vergin paketi, vergin zarfı 60624 wage rate vergin oranı 60625 wage scale barem, vergin cetveli 60626 wage settlement vergin uzlaşması 60627 wage slip vergin bordrosu 60628 wage war against savaş açmak 60629 wage worker verginli 60630 wage savaş açmak, mücadele başlatmak, vergin, maaş 60631 wager bahis, bahse girmek, şart bağlamak, bahis tutuşmak, pul yatırmak, pul koymak 60632 wages per hour sögen vergini 60633 waggery şaka, latife, hokka 60634 waggish şakacı, muzip, gülünç, güldürücü, komik 60635 waggle sallamak, sağa sola oynatmak, sallanmak, sallanma, sallanış 60636 waggon dört tekerlekli yük arabası, at arabası, kağnı, yük vagonu 60637 waggoner arabacı, Arabacı (takımyıldızı) 60638 wagon vault yuvarlak tonoz 60639 wagon yük vagonu, dört tekerlekli atlı yük arabası, üzerinde yiyecek taşınan küçük el arabası 60640 wagon-lit vagonli, yataklı vagon 60641 wagoner arabacı 60642 wagtail kuyruksallayan 60643 waif evsiz barksız, kimsesiz, bakımsız çocuk, gariban çocuk 60644 wail ağlamak, feryat etmek, sızlanmak, yakınmak, dövünmek, yırtınmak, (rüzgâr) uğuldamak, ağlama, feryat 60645 wailing ağlayan, ağlama 60646 wain yük arabası 60647 wainscot lambri, tahta kaplama, lambri kaplamak 60648 waist bel 60649 waistband kemer, kuşak 60650 waistcloth peştamal 60651 waistcoat yelek 60652 waisted belli 60653 waistline bel ölçüsü, bel büyüklüğü 60654 wait at table servis yapmak 60655 wait for dead men's shoes mirasa konmak 60656 wait on sb hand and foot canla başla hizmet etmek 60657 wait on hizmet etmek, servis yapmak, ziyaretine gitmek 60658 wait to see which way the cat will jump yaş tahtaya basmamak 60659 wait up for sb birini beklemek için yatmamak 60660 wait beklemek, bekleme, bekleyiş 60661 waiter garson 60662 waiting list yedek liste 60663 waiting room bekleme salonu 60664 waiting bekleyen, bekleme 60665 waitress bayan garson 60666 waive vazgeçmek, feragat etmek 60667 waiver of premium prim hakkından vazgeçme 60668 waiver feragat, vazgeçme 60669 wake uyanmak, uyandırmak, canlandırmak, harekete geçirmek, geminin suda bıraktığı iz, dümen suyu 60670 wakeful uyanık, uyuyamayan, uykusuz 60671 waken uyandırmak, uyanmak 60672 waking uyanıkken olan, ayakta geçen 60673 wale kumaştaki kabarık çizgi 60674 Wales Galler ülkesi 60675 walk away with yürütmek, araklamak 60676 walk in içeri girmek 60677 walk of life sosyal durum, meslek 60678 walk off çekip gitmek, ayrılmak 60679 walk out on sb bir kesi koyup çıkıp gitmek, bir kesi terk etmek, bir kesi atmak, pis günde kaçmak, yayınmak, ekilmek 60680 walk yürümek, başmak, yürüyerek gitmek, üzerinde yürümek, yürüyüşe çıkarmak, gezdirmek, gezinmek, dolaşmak, yürüyüş, gezinti, yürüme, yürüyüş, yürüyüş biçimi, yürüyüş yeri 60681 walkaway çok kolay kazanılan yarış, çocuk oyuncağı 60682 walking yürüme, yürüyüş, canlı, ayaklı 60683 walkout grev 60684 walkover kolay yengi, kolay zafer 60685 wall duvar, sur 60686 wallaby küçük bir tür kanguru 60687 wallchart öğretim aracı olarak kullanılan duvar resmi 60688 wallet cüzdan, pul kesesi 60689 wallflower sarı şebboy 60690 wallop sert vuruş 60691 walloping büyük, kocaman 60692 wallow yuvarlanmak, debelenmek, zevklenmek, acı çekmek 60693 wallpaper duvar çöngesi, duvar çöngesiyle kaplamak 60694 walnut ceviz, yangak, ceviz ağacı 60695 walrus mors 60696 waltz vals, vals yapmak 60697 wand sihirbaz değneği 60698 wander belli bir amacı olmadan dolaşmak-gezmek, azmak, doğru yoldan ayrılmak, sapmak 60699 wanderer avare, amaçsızca dolaşan kimse 60700 wanderlust yerinde duramama, gezip dolaşma arzusu 60701 wane azalmak, eksilmek, zayıflamak, batmak, sönmek, (ay) gittikçe küçülmek, sonuna yaklaşmak, bitmek 60702 wangle ayarlamak, koparmak, sızdırmak, paçayı kurtarmak 60703 wank kab, otuzbir çekme, tek atma 60704 wanker otuzbirci, bir işle ciddi olarak ilgilenmeyen kimse 60705 want istemek, ihtiyacı olmak, gereksinim, gereksinme, ihtiyaç, lüzum, istek, yokluk, eksiklik, noksan, yoksulluk, fakirlik, sıkıntı, ihtiyaçlar, gereksinimler, eksikler, istekler 60706 wanting eksik, noksan 60707 wanton değişken, kaprisli, oyunbaz, kontrolsüz, vahşi, mantıksız, nedensiz 60708 war savaş, savaşım, çatışma, mücadele, kavga, savaşmak 60709 warble kuş ötüşü, şakıma, ötmek, şakımak 60710 warbler çalıbülbülü, ötleğen 60711 ward semt, bölge, koğuş, vasilik, vesayet, vesayet altındaki kimse, koruma 60712 warden bekçi, muhafız, cezaevi müdürü, kolej/vb.müdürü 60713 warder gardiyan, bekçi 60714 wardrobe giysi dolabı, gardırop, kişisel giysiler 60715 warehouse depo, ambar, büyük mağaza 60716 wares mal, eşya 60717 warfare savaş, savaşım, mücadele 60718 warhead patlayıcı savaş başlığı 60719 warily sakınarak, ihtiyatla, dikkatle 60720 warlike savaşsever, savaşçı, savaşla ilgili, askeri 60721 warm sıcak, ılık, sıcak tutan, içten, candan, ısıtmak, ısınmak, heyecanlandırmak, sıcak yer, sıcak, ısınma 60722 warmonger savaş kışkırtıcısı, savaşa teşvik eden kimse 60723 warmth sıcaklık, içtenlik 60724 warn uyarmak, ikaz etmek 60725 warning uyarı, ikaz, ihtar, tembih, ibret 60726 warp eğrilik, çarpıklık, çözgü, arış, palamar, eğrilmek, yamulmak, eğriltmek, yamultmak, saptırmak 60727 warped eğilmiş, bükülmüş, çarpık 60728 warrant of apprehension arama emri 60729 warrant of arrest tutuklama emri 60730 warrant of attachment haciz kararı 60731 warrant of attorney dava vekâletnamesi 60732 warrant yetki, ruhsat, teminat, garanti, mazur göstermek, hak tanımak, garanti etmek 60733 warrantable garanti edilebilir, kefalet verilir 60734 warrantee kendisine garanti belgesi verilen kimse 60735 warrantor garanti eden kimse 60736 warranty deed tapu senedi 60737 warranty garanti, garanti belgesi 60738 warren tavşan kolonisi, aşırı kalabalık yer, labirent gibi yer 60739 warring savaşan, mücadele eden 60740 warrior savaşçı, asker 60741 warship savaş gemisi 60742 wart siğil 60743 wartime savaş zamanı 60744 warts and all bütün ayrıntıları ile 60745 warty siğilli 60746 warweary savaş yorgunu 60747 wary sakıngan, ihtiyatlı, tedbirli, uyanık, tetikte, açıkgöz 60748 was born doğmak 60749 was -dı, -di 60750 wash bottle yıkama şişesi 60751 wash box yıkama teknesi 60752 wash down bol suyla yıkamak, su ile yutmak 60753 wash house çamaşırhane 60754 wash off yıkayarak çıkarmak 60755 wash one's hands of el çekmek 60756 wash out yıkayarak çıkarmak, temizlemek, bitirmek 60757 wash the dishes bulaşık yıkamak 60758 wash up bulaşık yıkamak, elini yüzünü yıkamak 60759 wash yıkamak, elini yüzünü yıkamak, temizlenmek, yıpranmadan yıkanabilir olmak, yıkama, yıkanma, yıkanacak çamaşırlar, çamaşırhane, çamaşır yıkama yeri 60760 wash-leather güderi 60761 washability yıkanabilirlik 60762 washable yıkanır, yıkanabilir 60763 washbasin lavabo 60764 washboard çamaşır tahtası 60765 washbowl lavabo 60766 washday çamaşır günü 60767 washed-out yorgunluktan ölmüş, bitkin, solgun, halsiz 60768 washed-up mahvolmuş, bitmiş, tükenmiş 60769 washer woman çamaşırcı kadın 60770 washer yıkayıcı, çamaşır kılgası, delikli pul, rondela 60771 washery lavuar, yunak 60772 washeteria çamaşırhane 60773 washhand basin lavabo 60774 washhand el yıkama ile ilgili 60775 washhouse çamaşırhane 60776 washiness sululuk, solgunluk 60777 washing yıkama, yıkanma, çamaşır 60778 washout fiyasko 60779 washroom tuvalet 60780 washstand lavabo 60781 washwater yıkama suyu 60782 wasp eşekarısı 60783 wastage israf, sarfiyat, zarar 60784 waste israf, savurganlık, artık, artık madde, kullanılmayan, boş, çorak, kıraç, işe yaramaz, israf etmek, çarçur etmek, güçten düşmek, zayıflamak, güçten düşürmek, zayıflatmak 60785 wastebasket çöp sepeti 60786 wasteful savurgan, müsrif 60787 watch seyretmek, izlemek, beklemek, kollamak, ile ilgilenmek, bakmak, dikkat etmek 60788 watchband saat kayışı 60789 watchdog bekçi köpeği 60790 watchful tetikte, uyanık, dikkatli, sakıngan 60791 watchmaker saatçi 60792 watchman bekçi, gözetçi, karakolcu 60793 watchword parola, slogan 60794 water su, sulamak, ağız sulanmak, göz sulanmak 60795 waterborne gemiyle taşınan, su yoluyla taşınan 60796 watercolour suluboya, suluboya resim 60797 watercourse su yolu, dere 60798 watercress su teresi 60799 waterfall çağlayan, şelale 60800 waterfowl su kuşu 60801 waterfront kentin su kıyısında olan kısmı, rıhtım 60802 waterline gemilerde su düzeyi 60803 waterlogged suyla dolu, taşmış 60804 watermark filigran 60805 watermelon karpuz 60806 watermill su değirmeni 60807 waterpower su gücü 60808 waterproof sugeçirmez, sugeçirmez yağmurluk, sugeçirmez hale getirmek 60809 waters sular, deniz, su kitlesi 60810 watershed iki nehri ayıran arazi, dönüm çekidi 60811 waterside deniz kıyısı, ırmak kıyısı, göl kıyısı 60812 waterspout hortum 60813 watertight sugeçirmez, sızdırmaz, kusursuz, eksiksiz, hatasız 60814 waterway seyre elverişli su yolu 60815 waterwheel su çarkı 60816 waterworks su dağıtım tesisatı, gözyaşı 60817 watery sulu, cıvık, çok sulu, (renk) soluk 60818 watt vat 60819 waul miyavlamak, ağlamak, inlemek, kışkırmak 60820 wave sallamak, sallanmak, el sallamak, el etmek, dalga, tolkun, ünalgı tolkunu, saç dalgası, kıvrım 60821 waveform dalga biçimi 60822 wavelength dalga boyu, dalga uzunluğu 60823 waver tereddüt etmek, duraksamak, bocalamak, zayıflamak, sürekliliğini yitirmek, boyun eğmek 60824 wavy dalgalı saç 60825 wax balmumu, kulak kiri, balmumu sürmek, mumlamak 60826 way yol, tarz, sayak, yöntem, yön, taraf, mesafe, uzakta, uzak mesafede 60827 waylay yolunu kesmek, durdurmak 60828 ways alışkanlıklar, huylar, adetler, mesafe, yol 60829 wayside yol kenarı 60830 wayward sağı solu belli olmaz, kararsız, değişken 60831 weak güçsüz, zayıf, yetersiz, sulu, açık 60832 weaken zayıflamak, güçsüzleşmek, zayıflatmak, güzsüzleştirmek 60833 weakly arık 60834 weal mutluluk, refah, hayır, kamçı izi, bere 60835 wealth varlık, servet, pul, bolluk, çokluk 60836 wealthy zengin, varlıklı, bay 60837 wean sütten kesmek, vazgeçirmek 60838 weapon silah 60839 weaponry silah, yarak 60840 wear giymek, takmak, takınmak, giyme, giyinme, kullanma, kullanılma, giyim eşyası, giyim, elbise, aşınma, yıpranma, eskime, dayanıklılık, dayanma 60841 wearing yorucu, bezdirici 60842 wearisome sıkıcı, yorucu, bezdirici 60843 weary yorgun, bitkin, usanmış, bezmiş, yorucu, yorgunluk gösteren, bıkmak, yorulmak, usanmak 60844 weasel kelek gelmek, azdırmak, hile etmek, boyun kaçırmak, gelincik 60845 weather hava 60846 weathercock rüzgâr gülü 60847 weatherman Sınalgı veya ünalgıda tenek raporunu okuyan kimse 60848 weatherproof rüzgâr geçirmez 60849 weave dokumak, örmek, kıvırmak, bükmek, sarmak, dolamak, ileri sürmek, sunmak, önermek, bildirmek, anlatmak, dokuma, örme, zikzak yapmak, zikzak yaparak ilerlemek 60850 weaver dokumacı 60851 web örümcek ağı, ağ, tor, dokuma 60852 webbed perde ayaklı 60853 wed evlenmek 60854 wedding nikâh, düğün 60855 wedge kıskı, kama, takoz, kama ile sıkıştırmak, araya sıkışmak, araya sıkıştırılmak 60856 wedlock evlilik 60857 Wednesday çarşamba 60858 wee çiş, çiş yapmak 60859 weed out alak vurmak 60860 weed yabani ot, zararlı ot, alak otu, alak, çok zayıf kimse, iskelet, sümük torbası, esrar, marihuana 60861 weedery alak 60862 weedy alak otu basmış 60863 week hafta, yedil 60864 weekday hafta içi, iş günü 60865 weekend hafta sonu 60866 weekly haftalık, haftada bir, haftalık yenün ya da dergi 60867 weep ağlamak, yığlamak, girye etmek, göz yaşı dökmek 60868 weevil buğdaybiti, ekinbiti 60869 weft atkı, argaç 60870 weigh tartmak, çekmek, gelmek, ağırlığında olmak 60871 weighbridge baskül 60872 weight ağırlık, tartı, halter, önem, değer, sıkıntı, yük, tartmak, ölçmek, üzerine ağırlık koymak, ağırlaştırmak 60873 weighted avantaj sağlayan 60874 weighting ek vergin 60875 weightless ağırlıksız 60876 weighty önemli, ciddi 60877 weir su bendi 60878 weird esrarlı, tuhaf, garip, acayip, tuhaf 60879 welcome Hoş geldiniz, karşılama, istenilen, sevindirici, serbest, içtenlikle karşılamak, kabul etmek, hoş karşılamak 60880 weld kaynak yaparak birleştirmek, kaynakla birleşmek, kaynak 60881 welder kaynakçı 60882 welfare refah, gönenç, rahat 60883 well su kuyusu, petrol kuyusu, kuyu, memba, pınar, kaynak, merdiven boşluğu, asansör boşluğu, sağlığı yerinde, iyi, yakşı, uygun, yerinde, şanslı, fışkırıp akmak 60884 well-known tanınmış, meşhur, iyi bilinen, anık 60885 wellbeing refah, gönenç, vücut sağlığı, mutluluk, huzur 60886 wellborn soylu bir kodaktan gelen 60887 wellington dize kadar uzanan sugeçirmez lastik çizme 60888 welt kırbaç izi, sopa izi, vardela, kösele şerit 60889 welter karmaşa, karışıklık 60890 wench genç kadın, kız, fahişe, fahişelerle düşüp kalkmak 60891 werewolf kurtadam 60892 west batı, garp, batıya doğru, garba doğru 60893 westbound batıya doğru yol alan, batıya giden 60894 westerly batıya giden, (rüzgâr) batıdan esen 60895 western batı, garp, kovboy yankası, kovboy romanı 60896 westward batıya doğru, garp istikameti 60897 westwards batıya doğru, garp istikameti 60898 wet ıslak, yaş, kurumamış boya, yağmur, yağmurlu, yağmurlu hava, ıslaklık, işemek, ıslatmak 60899 whack küt diye vurma, küt diye vurmak, vuruş sesi, pay, hisse 60900 whacked yorgunluktan ölmüş, çok yorgun 60901 whacking çok, dayak 60902 whale balina 60903 whaler balina avcısı, balina avında kullanılan gemi 60904 whaling balina avcılığı 60905 wharf iskele, rıhtım 60906 what kind ne tür, ne tip, handay 60907 what ne 60908 whatever her türlü, her çeşit, ne tür olursa, her, herhangi bir, hiç 60909 whatsoever her ne ise 60910 wheat buğday 60911 wheedle tatlı dille ikna etmek, tatlılıkla koparmak 60912 wheel tekerlek, direksiyon 60913 wheelbarrow el arabası 60914 wheelbase dingil açıklığı, iki dingil arasındaki mesafe 60915 wheelchair tekerlekli sandalye 60916 wheeze harıltı, hırıltıyla solumak 60917 whelk bir tür deniz salyangozu, kabartı, sızanak, sivilce 60918 whelp enik, küçük, it balası 60919 when all is said and done umumiyetle, bitevlikte, tam nazara almak, dikkat vermek, evvel-ahir 60920 when the dust settles her şey yoluna düşende, ihtiraslar soğuyanda 60921 when ne zaman, haçan 60922 whence nereden, haradan, hangi yerden, nere 60923 whenever her ne zaman, ne zaman 60924 where nereye, haraya, nerede, harada, nereden, haradan 60925 whereabouts nereye, nerelere, nerede, nerelerde 60926 whereas iken 60927 whereby ki onun sayesinde, ki bu şekilde 60928 wherein ki içinde, hangi yönden, ne bakımdan, ne şekilde, nasıl, nerde 60929 whereof ki onun hakkında, ki onun 60930 whereon ki onun üzerinde 60931 wheresoever her nereye, her nerede 60932 whereupon bunun üzerine, bundan dolayı 60933 wherever her nereye, her nerede, nereye, nerede 60934 wherewithal gerekli pul 60935 whet bilemek 60936 whether -ip -mediği, -ip -meyeceği 60937 whetstone bileğitaşı 60938 whey kesilmiş sütün suyu 60939 which hangi, hangisi, hangisini, ki bu, ki o, ve bu 60940 whichever herhangi, hangi, herhangi biri 60941 whiff esinti, koku 60942 while süre, zaman 60943 whim kapris 60944 whimper inildemek, inlemek, sızlanmak, ağlamaklı bir şekilde konuşmak, inilti 60945 whimsical kaprisli, garip fikirleri olan, garip istekleri olan 60946 whine haykırmak, ciyak ciyak ötmek, bağırmak, sızlanmak, zırıldamak, dırdır etmek, zırlamak, ciyaklama, çığlık, zırıltı 60947 whinny kişneme, kişnemek 60948 whip kırbaç, kamçı, kırbaçlamak, kamçılamak, parlamentoda parti denetçisi 60949 whipping kırbaçla cezalandırma, kırbaçlama 60950 whirl fırıl fırıl döndürmek, fırıl fırıl dönmek, devre vurmak, dolanmak, fırlanmak, süratle ötüp geçmek, hızla geçmek, telaşlı olmak, telaş hissi geçirmek, gicellenmek, teşvişli olmak, fırıltı, devre vurma, fırlanma, karışıklık, telaş, teşviş, curcuna, keşmekeş, kafa karışıklığı 60951 whirlpool girdap, burgaç, çevrinti 60952 whirlwind hortum, kasırga 60953 whirr kanat sesi, pervane sesi, pır pır etmek 60954 whisk toz fırçası, yumurta çırpma aleti, silkinme, silkmek, sallamak, apar topar götürmek, çırpmak 60955 whisker kedi bıyığı, favori 60956 whiskey İrlanda ya da Amerikan yapımı viski 60957 whisky viski 60958 whisper fısıltı, dedikodu, fısıldaşmak, fısıltı ile konuşmak, fısıldamak 60959 whist dört kişiyle eşli oynanan bir iskambil oyunu 60960 whistle ıslık, fışkırık, düdük, ıslık çalmak, düdük çalmak, ıslıkla çalmak 60961 white beyaz, soluk benizli, solgun, beyaz ırktan olan, sütlü kavhe, yumurta akı, göz akı, gözün beyaz kısmı 60962 white-winged Diuca finch buzulkuşu 60963 Whitehall İngiliz hükümet politikası 60964 whiten beyazlaşmak, beyazlaştırmak, sefit etmek 60965 whitewash badana, paravana, maske, badanalamak, örtbas etmeye çalışmak 60966 whitewater (Aİ) coğ.ivinti yeri 60967 whither nereye, ki oraya 60968 whiting mezitbalığı, merlanos, arıtılmış tebeşir tozu 60969 Whitsun Paskalya yortusundan sonraki yedinci Pazar günü 60970 whittle yontmak, azaltmak 60971 whiz vızıltı, vın diye gitmek, vınlamak, vızıldamak 60972 whizz vıyıltı ile geçmek, havayı yararak vızıltı ile geçmek, vıyıldamak, vızıldamak, yıldırım sürati ile gitmek, süratle ötüp geçmek, fırlanmak, gicellenmek, santrifüjlemek, suyunu almak, fit, vızıltı, vıyıltı, vıjıltı, üstat, mahir adam, koçak adam 60973 who kim, kime 60974 whoa çüş 60975 whoever her, herkes, her kim ise, kim olursa olsun 60976 whole tam, bütün, hamısı, tek parça, bitev 60977 wholemeal kepekli 60978 wholesale toptancılık, toptan satış, toptan, toplu 60979 wholesaler toptancı 60980 wholesome sağlığa yararlı, yakşı, sağlıklı 60981 wholly tamamen, tümüyle 60982 whom kimi, kime 60983 whoop neşeyle bağırma, bağırmak, bağrışmak, kışkırmak 60984 whopper kocaman bir şey, kuyruklu yalan 60985 whore fahişe, orospu 60986 whorl helezonlu şekil, sarmal şekil 60987 whose kimin, ki onun 60988 why niçin, neden, niye 60989 wick fitil 60990 wicked kötü, yaman, nefret dolu, yaramaz, şuluk, muzip, ayıplanacak 60991 wicker ince dal, saz 60992 wickerwork ince dal veya sazdan yapılmış eşya 60993 wicket kale 60994 wide geniş, geniş bir alanı kaplayan, iyice, tamamen 60995 widely her tarafa, sağa sola, geniş bir alanda, geniş çapta, birçok kişi tarafından, oldukça, büyük 60996 widen genişlemek, genişletmek 60997 widespread yalpı, yaygın, geniş alana yayılmış 60998 widow dul kadın 60999 widowed dul 61000 widower dul erkek 61001 width genişlik, en, belli bir boyda kumaş parçası 61002 wield sahip olmak ve kullanmak 61003 Wien Beç 61004 wife karı, hanım, eş 61005 wifely iyi bir karı özelliklerine sahip, karıya yakışır 61006 wig peruka 61007 wiggle kıpır kıpır oynatmak, kıpırdatmak, kıpırdaşmak 61008 wigwam kızılderili çadırı 61009 wild vahşi, yabani, hiddetli, kızgın 61010 wildcat yasadışı ve beklenmedik, düzensiz, yaban kedisi, hırçın kimse 61011 wilderness ekilmemiş boş arazi, çöl, kır, yığın 61012 wildfowl av kuşları 61013 wildlife yabani döngüller ve ösümlükler, vahşi tabiat 61014 wildly çılgınca, çılgın gibi, çok 61015 wiles oyun, hile, düzenbazlık 61016 wilful kafasının dikine giden, inatçı, kasıtlı 61017 will -ecek, -acak, -er, -ar, irade, istem, istek, niyet, arzu 61018 willing gönüllü, razı, hazır, istekli 61019 willow söğüt 61020 willowy fidan gibi, ince, narin 61021 willpower irade, irade gücü 61022 wilt çiçek solmak, soldurmak 61023 wily kurnaz, cingöz 61024 wimble matkap, burgu, delgi 61025 win kazanmak, galibiyet, yengi 61026 wince irkilmek 61027 winch vinç 61028 winchback bkz.winchbeck 61029 winchbeck (boya) çıkrıklı tekne, haspel teknesi 61030 wind rüzgâr, külek, yel, nefes, soluk, midede gaz, boş laf, hava cıva, soluğunu kesmek, sarmak, dolamak 61031 windbreak rüzgâr siperi, rüzgâr perdesi 61032 winder saat anahtarı, zemberek, sarmaşık 61033 windfall rüzgârla düşen meyve, beklenmedik pul, beklenmedik şans, son bulmak, telaşlandırmak, ateşlendirmek, azdırmak, heyecanlandırmak 61034 winding sargı, sarım, dönge, dönemeç, dolambaç, dolambaçlı 61035 windjammer yelkenli gemi 61036 windlass bocurgat, ırgat 61037 windless rüzgârsız, durgun 61038 windmill yeldeğirmeni 61039 window glass pencere şişesi, pencere camı 61040 window pencere, cam, vitrin 61041 windowpane pencere camı 61042 windowsill pencere eşiği 61043 windpipe soluk borusu 61044 windscreen (İİ) (otomobil) ön cam 61045 windshield (Aİ) (otomobil) ön cam 61046 windsock rüzgâr hortumu 61047 windstorm kasırga 61048 windswept rüzgâra açık, dağınık 61049 windy rüzgârlı, boş konuşan, çalçene 61050 wine şarap 61051 wing kanat, binanın yan çıkıntısı, ek bina, kanatlandırmak, uçurmak, kanatlanmak, uçmak, kanadından vurmak, kolundan yaralamak 61052 winged kanatlı 61053 wingspan kanat açıklığı, açık iki kanat arası mesafe 61054 wingspread kanat açıklığı, kanat aralığı 61055 wink göz kırpma, göz kırpmak, parıldayıp sönmek, parıldamak, çok kısa süre 61056 winkle yenilebilir bir tür deniz salyangozu, zorla çıkarmak, zorla almak, elde etmek, sökmek 61057 winner kazanan, galip 61058 winning çekici 61059 winnings kumarda kazanılan pul 61060 winnow harman savurmak, tahıl savurmak, harman savurma, yaba, atkı 61061 winsome güzel, hoş, çekici 61062 winter kış, kışlamak, kışı geçirmek 61063 wintertime kış, kış mevsimi 61064 wintry soğuk, kış gibi, kış 61065 wipe silme, temizleme, silmek, silip çıkarmak, yok etmek, ortadan kaldırmak 61066 wiper silecek 61067 wire tel, telgraf, çıngı teli bağlamak, telgraf göndermek 61068 wireless ünalgı, telsiz, kablosuz 61069 wiring çıngı tertibatı 61070 wiry adaleli ve ince 61071 wisdom akıllılık, akıl, bilgelik 61072 wise akıllı, akıllıca, mantıklı 61073 wisecrack ukalalık, ukalaca laf, ukalaca laflar etmek 61074 wish dilek, istek, arzu, istemek, dilemek 61075 wishbone lades sümüğü 61076 wisp tutam, demet 61077 wisteria morsalkım 61078 wistful özlemli, hüzünlü 61079 wit akıl, zekâ, anlayış, zekâ kıvraklığı, nükte, nükteci kimse 61080 witch büyücü, cadı, büyüleyici kadın, çekici kadın 61081 witchcraft büyücülük, büyü 61082 witchdoctor kabile büyücüsü, büyücü 61083 with ile, nedeniyle, sayesinde 61084 withdraw geri çekmek, geri çekilmek, çekmek, geri almak 61085 withdrawal geri çekme, geri alma, geri çekilme 61086 withdrawn içine kapanık, karadinmez 61087 wither solmak, kurumak, soldurmak, kurutmak, sönmek, yok olmak, utandırmak, susturmak 61088 withering solan, utandıran, susturan, dondurucu 61089 withhold saklamak, vermemek 61090 within içinde, içeride, içeriye 61091 without onsuz, o olmadan 61092 withstand karşı koymak, karşı durmak, direnmek, mukavemet etmek, dayanmak, göğüs germek 61093 witness tanık, şahit, tanıklık, kanıt, delil, tanık olmak, tanıklık etmek, göstermek, kanıtlamak 61094 witticism nükteli söz, espri 61095 witty zekice, nükteli 61096 wizard sihirbaz, büyücü, deha, usta, müthiş, süper 61097 wizened buruşuk, buruşmuş 61098 woad çivitotu, çivitotundan elde edilen mavi boya 61099 wobble sallanma, titreme, sallanmak, dingildemek, sallamak, dingildetmek, tereddüt etmek, bocalamak, titremek 61100 wobbly sallantılı, titrek 61101 woe üzüntü, dert, keder, üzüntü kaynağı 61102 woebegone kederli, hüzünlü 61103 woeful kederli, hüzünlü, üzücü 61104 wolf kurt, börü, zampara, kurt gibi yemek, abur cubur yemek 61105 wolfram tungsten, volfram 61106 woman kadın, kadınlar, bayan 61107 womanhood kadınlık 61108 womaniser hatunbaz 61109 womanish kadınsı, kadın gibi 61110 womanize kadın peşinde dolaşmak 61111 womanizer zampara, kadın düşkünü, avratbaz 61112 womankind kadınlar 61113 womanly kadınsı, kadına yakışır bir şekilde 61114 womb rahim, dölyatağı 61115 wombat Avustralya'da yaşayan ayıya benzer keseli bir döngül 61116 womenfolk kadın milleti 61117 wonder kızıksınmak, bilmeyi hahlamak, bilmek istemek, teşvişlenmek, taaccüplenmek, hayretlenmek, meraklanmak, hayran olmak, taaccüpleniş, hayretleniş, taaccüp, hayret, acayibât, icaz, mucize, keramet 61118 wonderful harika, şaşılacak derecede iyi 61119 wonky oynak, çürük, sakat, güvenilmez, bitkin, halsiz 61120 wont alışkanlık 61121 woo kur yapmak, desteğini kazanmaya çalışmak, elde etmeye çalışmak 61122 wood of aloes öd ağacı 61123 wood odun, ağaç, tahta, ahşap, küçük orman, koru 61124 woodcutter oduncu, ağaç kesen adam 61125 wooded ağaçlık, ağaçlı, ağaçlarla kaplı, ormanlık 61126 wooden tahta, ahşap, odun gibi, katı 61127 woodland ormanlık ülke, ormanlık bölge, ormanlık arazi 61128 woodpecker ağaçkakan 61129 woods meşe, orman 61130 woodwind tahtadan yapılmış üflemeli çalgılar 61131 woodwork marangozluk, dülgerlik, tahta işi, bir binanın ahşap kısımları 61132 woodworm ağaç kurdu, tahtakurdu, ağaç kurdunun verdiği zarar 61133 woody ağaçlık, ormanlık, odun gibi, odunsu 61134 woof havlama sesi 61135 wool yün, yapağı 61136 woolgathering dalgın, aklı bir karış havada, dalgınlık, aklı başka yerde olma 61137 woollen yünlü, yün 61138 woollens yünlü giysiler, yünlüler 61139 woolly yünlü, yün gibi, yünlü giysi 61140 woozy sersem, şaşkın, başı dönen 61141 word kelime, sözcük, söz, mesaj, haber, bilgi, kısa konuşma, kısa görüşme, emir, sözcüklerle ifade etmek, anlatmak 61142 wording ifade etmekte seçilen sözcükler, anlatım biçimi 61143 wordy sözü fazla uzatan, gereğinden fazla sözcük kullanan 61144 work iş, yumuş, çalışma, eser, yapıt, çalışmak, çalıştırmak 61145 workable çalışır, işe yarar, uygulanabilir, elle şekillendirilebilir 61146 workaday sıradan, tekdüze, sıkıcı 61147 workbench tezgâh 61148 workbook alıştırma kitabı 61149 workday iş günü 61150 worker işçi, amele, faale 61151 working çalışma, çalışma jüyesi, işleyiş, çalışan, çalışmayla ilgili, iş 61152 workman işçi 61153 workmanlike iyi bir işçiye yakışır 61154 workmanship işçilik, ustalık 61155 workout idman, antrenman 61156 workpiece iş, işlenecek parça 61157 workroom çalışma odası 61158 works fabrika, mekanizma 61159 workshop atelye, kârhane, işyeri 61160 workspace çalışma alanı 61161 workstation iş istasyonu 61162 worktop mutfakta yemek hazırlamak için düz yer 61163 world dünya, yüre, cihan, alem 61164 worldly dünyevi, maddi 61165 worldwide dünya çapında 61166 worm kurt, solucan, korkak, ödlek, ilerletmek, solucanlardan arıtmak, solucanları ayıklamak 61167 worn aşınmış, yıpranmış 61168 worried endişeli, kaygılı, üzgün 61169 worry kaygı, üzüntü, sıkıntı, narahatlık, sıkıntı kaynağı, üzülmek, kaygılanmak, merak etmek, üzmek, kaygılandırmak, rahatsız etmek, musallat olmak 61170 worse daha çok, daha kötü, daha kötü şey, daha hasta 61171 worsen daha da kötüleşmek, daha da kötüleştirmek 61172 worship ibadet, tapınma, hayranlık, tapma, tapmak, ibadet etmek 61173 worst en kötü, en kötü şey 61174 worsted yünlü kumaş, yün 61175 worth değer 61176 worthless değersiz, adi, karaktersiz, kötü 61177 worthwhile harcanan emeğe değer, yapmaya değer 61178 worthy layık, değer, hak eden, saygıdeğer 61179 would to God keşke 61180 Would you help me? Bana yardım eder misiniz? 61181 Would you mind sizce bir sakıncası var mı 61182 would you yapar mısınız, eder misiniz 61183 would -cekti, -caktı, -ecek, -acak 61184 would-be sözde, sözümona, taslağı 61185 wound yara, yaralamak 61186 wounded yaralı 61187 woven felt keçe kumaş 61188 woven dokuma 61189 wow vay, vay canına 61190 wrack kıyıya vuran deniz yosunu 61191 wraith hayalet 61192 wrangle gürültülü tartışma, ağız dalaşı, atışmak, ağız dalaşı yapmak, hüccet etmek 61193 wrangler kavgacı, sığırtmaç, kovboy 61194 wrap up kalın giyinmek, bürünmek, gizlemek, sarmalamak 61195 wrap şal, örtü, sarmak, sarmalamak, katlamak, koymak, yaymak, sermek, dolamak 61196 wraparound saran, kaplayan, kapsayan, kuşatan 61197 wrapper postayla gönderilen yenün-kitap-dergi 61198 wrapping paper ambalaj çöngesi 61199 wrapping ambalaj, sargı 61200 wrasse lapina, ördek balığı 61201 wrath gazap 61202 wrathful gazaba gelmiş, öfkeli 61203 wreak öfke salmak, hırs salmak 61204 wreath çelenk, çiçekten yapılmış taç, duman halkası 61205 wreathe sarmak, kaplamak 61206 wreathed column burmalı sütun 61207 wreck gemi enkazı, enkaz, mahvolmuş şey, mahvolmuş kimse, mahvolma, yok olma, suya düşme, hurda, harabe, virane, mahvolmasına neden olmak, enkaz haline getirmek, mahvetmek, yok etmek, suya düşürmek 61208 wreckage enkaz, yıkıntı, kalıntı 61209 wrecker enkaz temizleyici, enkaz çıkarıcı 61210 wren çalıkuşu, çitkuşu 61211 wrench çekme, bükme, asılma, burkma, İngiliz anahtarı, kurbağacık, ayarlı pense 61212 wrest çekip almak, zorla elde etmek 61213 wrestle güreşmek, güreş yapmak, boğuşmak 61214 wrestler güreşçi 61215 wrestling güreş 61216 wretch zavallı kimse, gariban, aşağılık kimse 61217 wretched perişan, zavallı, berbat, rezil, kötü 61218 wretchedness sefalet, bezginlik 61219 wriggle solucan gibi kıvrılmak, kıpır kıpır etmek, kıpır kıpır oynatmak, rahatsız etmek, keyfini kaçırmak 61220 wring burmak, bükmek, sıkmak, sıkıp suyunu çıkarmak 61221 wringer çamaşır mengenesi, sıkmaç 61222 wrinkle kırışıklık, ipucu, kırıştırmak, kırışmak 61223 wrist kol bileği, bilek 61224 wristband bileklik, kolbak 61225 wristwatch kol saati 61226 writ ferman, ilam, buyruk 61227 write yazmak 61228 writer yazar 61229 writhe kıvranmak 61230 writing yazı, yazarlık, el yazısı 61231 wrong yanlış, uygunsuz, ters, haksız, kötü, ahlakdışı, bozuk, haksızlık etmek, günahını almak 61232 wrongdoer kötülük eden kimse, günahkâr 61233 wrongdoing kötülük, suç, günah 61234 wrongful haksız, yasaya aykırı 61235 wry eğri, çarpık, hoşnutsuzluk belirten 61236 xanthous sarımtıl, sarı 61237 xenogamy ösümlüklerde çapraz tozlaşma 61238 xenon ksenon 61239 xenophobia yabancı düşmanlığı 61240 xerophilous kurakçıl 61241 xerophyte kurakçıl ösümlük 61242 xerox fotokopi çekmek, fotokopi 61243 Xmas (hristiyanlık) Noel 61244 xylem odunsu doku 61245 xylophone ksilofon 61246 yacht yat 61247 yachting yatçılık, kotracılık 61248 yachtsman yatçı 61249 yahoo kaba herif, ayı 61250 yak yak, Tibet sığırı, laklak etmek, havadan sudan konuşmak 61251 yam tatlı çisil 61252 yammer sızlanmak, yakınmak, durmadan konuşmak, kafa şişirmek 61253 yank birden hızla çekmek 61254 Yankee Kuzey Amerikalı 61255 yap acı acı havlamak, zırvalamak, gevezelik etmek, boktan şeylerden konuşmak 61256 yard yarda (0.9144 metre), seren, avlu, hayat, belli bir amaç için ayrılmış kapalı yer 61257 yardage yarda ölçüsüyle uzunluk 61258 yarn iplik, hikâye, nağıl, masal, maval, seyahat macerası, seyahat maceraları anlatmak, muhabbet etmek 61259 yaw rotadan çıkmak, sağa sola sapmak 61260 yawl yelkenli, gemi sandalı, filika 61261 yawn esnemek, esneme 61262 yea olumlu oy, kabul oyu, olumlu oy veren kimse, olumlu yanıt 61263 yeah evet, heri 61264 year ago bıldır 61265 year yıl, sene 61266 yearling bir yaşındaki döngül balası 61267 yearly her yıl, yılda bir kere 61268 yearn görmek için can atmak, istemek, can atmak, yanıp tutuşmak, çok istemek 61269 yeast maya, bira mayası 61270 yeasty mayalı 61271 yell bağırmak, haykırmak, bağırış, feryat, çığlık, tezahürat 61272 yellow sarı renk, yumurta sarısı, ödlek, korkak 61273 yellowish sarı beniz, sarımtırak, sarımtıl 61274 yellowy sarımtırak, sarımsı, sarımtıl 61275 yelp ciyaklama, ciyaklamak, ciyak ciyak bağırmak 61276 yen yen, Japon pulu, şiddetli istek, tutku, arzu 61277 yeoman küçük çiftçi 61278 yep evet, he 61279 yes evet, beli, he 61280 yesterday dün, dünen 61281 yet henüz, daha, şu ana kadar, hâlâ, şu anda, şu tapta, şimdi, ama, birak, yine de, aynı zamanda 61282 yew porsuk ağacı 61283 yield ürün/meyve vermek, (kâr) getirmek, çökmek, bel vermek, eğilmek, kırılmak, ürün, kazanç, gelir 61284 yielding gevşek, kağşar, süner, zayıf 61285 yippee yaşasın, yihhu 61286 yodel sesinin perdesini sık sık değiştirerek şarkı söylemek 61287 yoga yoga 61288 yoghurt yoğurt 61289 yoke boyunduruk, bağ, hizmet, kulluk, boyunduruğa koşulmuş çift döngül, boyunduruğa koşmak, bağlamak, birlikte çalışmak 61290 yokel hödük, maganda, kıro 61291 yolk yumurta sarısı 61292 yonder şuradaki, oradaki, şurada, orada 61293 yore eski zaman, geçmiş 61294 you sen, siz, seni, sizi, sana, size 61295 young genç, yeni, taze, körpe, yaş, gençler, gençlik, (döngül) yavru 61296 youngster çocuk, delikanlı 61297 your senin, sizin 61298 yours senin, sizin, seninki, sizinki 61299 yourself kendin, kendiniz, kendine, kendini, özün, özünüz, özüne, özünü 61300 youth genç, gençler, gençlik, genç adam 61301 youthful genç, taze, gençlere özgü, gençlere yakışır 61302 yowl ulumak, ürümek, miyavlamak 61303 zany soytarı, komik, saçma ve gülünç 61304 zeal istek, heves, çaba, gayret, şevk, coşkunluk, hararet 61305 zealot bağnaz, fanatik 61306 zealous gayretli, istekli, şevkli, hararetli, coşkun 61307 zebra zebra 61308 zebu hörgüçlü inek, zebu 61309 zed Z harfi 61310 zee Z harfi 61311 Zen Zen-Budizm 61312 zenith başucu, doruk, zirve 61313 zephyr hafif esinti, meltem, batı rüzgârı 61314 zeppelin zeplin 61315 zero sıfır 61316 zest tat, lezzet, çeşni, zevk, hoşlanma 61317 ziggurat zigurat 61318 zigzag zikzak, zikzak yapmak 61319 zinc çinko 61320 Zionism Siyonism 61321 zip fermuar, güç, çaba, enerji, fermuar açmak, fermuar kapatmak, vınlamak 61322 zipper fermuar 61323 zither kanun 61324 zizz şekerleme, kestirme, uyku 61325 zodiac burçlar kuşağı, zodyak 61326 zombie zombi, uyuşuk kimse, ölü gibi kimse, ruh 61327 zonal bölgelerle ilgili 61328 zone kuşak, bölge, bölgelere ayırmak 61329 zonked içki veya uyuşturucu ile zom olmuş, uçmuş, kafayı bulmuş 61330 zoo hayvanat bahçesi, döngüller bahçesi 61331 zoological döngülbilimlik, zoolojik 61332 zoologist döngülbilimci, zoolog 61333 zoology döngülbilim, zooloji 61334 zoom vınlamak, (uçak) gürültü ile dikine yükselmek, zum yapmak 61335 zucchini kabak 61336 zygote zigot