You are on page 1of 1101

ID English Turkish

1 a bad egg sözünde durmayan, kendisine güvenilmeyen, itin teki


2 a bad lot sağlam ayakkabı değil, sütü bozuk, it kopuk
3 a bad mark kırık not, kötü not
4 a bad turn kötülük
5 a bag of nerves sinir küpü
6 a bed of roses güllük gülistanlık vaziyet
7 a bee in one's bonnet fikrisabit, saplantı
8 a bird in a gilded cage altın kafesteki kuş
9 a bit biraz, bir kırık, zerre kadar, bir damcı, bir kırtık, dıngılı
10 a bitter pill acı bir reçete, acı bir ilaç, beraberinde çetinlikler
bulunan çözüm yolu
11 a black eye morarmış göz
12 a bundle of nerves sinir küpü
13 a can of worms içinden çıkılması çetin vaziyet
14 a change for the worse kötü bir değişiklik
15 a chip off the old block hık demiş burnundan düşmüş, iteleyip yerinde
durmuş
16 a close shave kıl payı kaçış
17 a cut above -den daha yakşı, yakşırak, daha üstün
18 a dark day karanlık gün
19 a dark saying kapalı söz
20 a dime a dozen harcıâlem, erzan ve çok
21 a drop in the bucket devede kulak
22 a drop in the ocean okyanusta damla, devede kulak, çok az
23 a fat lot hiç
24 a few birkaç, bir niçe, bazı
25 a flash in the pan kuru gürültü, boşa çıkan gayret
26 a flourish of trumpets merasim borusu
27 a gleam of hope bir ümit ışığı
28 a good buy kârlı bir alışveriş
29 a good deal oldukça çok, bir dünya
30 a good turn iyilik, yardım
31 a great deal of pek çok, niçe-niçe, çoklu miktarda, külli
32 a great deal çok, etek-etek
33 a great number of oldukça çok, çok sayıda, külli
34 a green eye kem göz
35 a hairbreadth escape kıl payı kurtulma
36 a hard nut to crack çetin ceviz
37 a hell of a lot çok fazla
38 a horse of another color tamamıyle farklı bir konu
39 a hundredfold yüz kat, yüz misli
40 a kind of bir çeşit
41 a king's ransom büyük pul
42 a la carte alakart, yemek listesine göre
43 a la mode modaya uygun
44 a little bit azıcık, bir parça, zerre kadar, biraz, bir hırda, bir
balaca
45 a little biraz, dıkkılı, bir balaca
46 a load of bir sürü, dolu
47 a lot of birçok, niçe-niçe, bir dünya, kârlı, külli
48 a lot çok, bir yığın
49 a matter of course kaçınılmaz son, beklenen son
50 a matter of life and death hayat memat meselesi
51 a matter of meselesi
52 a month hence bundan bir ay sonra
53 a narrow escape güç bela kurtulma
54 a narrow shave kıl payı kaçış
55 a number of birkaç
56 a one-track mind sabit fikirlilik
57 a paragon of virtue fazilet örneği
58 a piece of cake çocuk oyuncağı, basit iş
59 a posteriori sonsal
60 a pretty penny dünyanın pulu, çok pul
61 a priori apriori, tecrübeden evvel, önce, evvelce
62 a raft of yığınla, bir sürü
63 a ready pen iyi yazı yazma yeteneği
64 a riot of colour renk cümbüşü
65 A rolling stone gathers no moss Yuvarlanan taş yosun tutmaz
66 a roof over one's head başını sokacak bir yer
67 a round oath okkalı küfür
68 a sly dog ne yapacağı belli olmayan kimse
69 a square peg in a round hole yerine uymayan kimse
70 a stone's throw away bir taş atımlık mesafede
71 a trifle oldukça, epey, bir dereceye kadar
72 a trip around the world dünya turu
73 a white lie zararsız yalan
74 a word in your ear gizli söz
75 a bir, herhangi bir
76 a- (önek) -siz, -den
77 A-bomb atom bombası
78 A.D. MS, milattan sonra
79 aa pürüzlü lav
80 aam Bir Hollanda ve Alman sıvı ölçü birimi.
81 aardvark karınca yiyen, yerdomuzu, borudişli
82 aardwolf yeleli sırtlan
83 aarie kuş yuvası
84 Aaronical Yahudiliğe göre ilk yüksek haham olan Aaron'a değişli
85 ab (önek) -den, uzağa, (kısaltma) Temmuz ortasında başlayan Musevi
gündizmesindeki ay
86 aba aba
87 abaca kenevir muzu
88 abacinate kızgın demirle gözlere mil çekmek
89 abacination kızgın demirle gözlere mil çekme
90 abaciscus (arkaik) 1.mozaik kaplı bir kaldırımdaki karolardan veya
karelerden biri, kare seramik parça, mozaik taşı
91 abacist abaküsçü
92 aback (denizcilik) faça, kenar
93 abacterial bakterisiz
94 abactinal ışınsal simetrisi olan döngüllerde ağzın yüzeyine veya ucuna
değişli
95 abactor davar hırsızı
96 abacus abaküs, sayıboncuğu, saygaç, çötke, (mimarlık) sütun başlığından
geçen düz tabla
97 abaddon cehennem, ölüler diyarı
98 abaft (denizcilik) kıça doğru, kıç tarafta, kıç tarafında, geride
99 abalone (zooloji) kabuklu bir deniz döngülü
100 abampere on amperlik çıngı cereyan birimi
101 abandon oneself to özünü kaptırmak, dalmak
102 abandon serbestlik, sadelik, tabiilik, terk etmek, bırakmak, vazgeçmek,
el çekmek, başından atmak, atıp gitmek, çıkmak, çıkıp gitmek, kaçmak, başlı-başına
koymak, koyup gitmek, özünü tamamıyla vermek, özünü kaptırmak, durdurmak,
dayandırmak, tehire salmak
103 abandoned metruk, atılmış, terk edilmiş, arsız, çapkın, ahlâksız, bozgun
104 abandonment terk, metrukiyet, terk edilmiş olma, tam feragat ile özünü teslim
etme
105 abase oneself özünü küçük düşürmek, özünü alçaltmak, özünü hürmetten
salmak, rezil olmak
106 abase küçük düşürmek, aşağılamak, gururunu kırmak, hürmetten salmak, gözden
düşürmek, alçaltmak
107 abasement hürmetten salma, alçaltma, alçalma
108 abash utandırmak, bozmak, kırmak, mahcup etmek, karıktırmak, pert etmek
109 abashed utanmış, hacalet çekmiş, pert olmuş, şaşırmış
110 abask güneş ışığında, ısınarak
111 abat-jour tepe penceresi, pancur
112 abate (rüzgâr/fırtına/ağrı/rahatsızlık) azalmak, hafiflemek, zayıflamak,
kütleşmek, azaltmak, kırmak, tenzil etmek, indirmek, aşağı varmak, aşağı salmak,
zayıflatmak, kütleştirmek, ortadan kaldırmak
113 abatement of action davanın düşmesi
114 abatement azaltma, indirim, iptal, azaltılma, zayıflama, azalma, azalış,
yumuşama
115 abatjour abajur
116 abattoir salhane, mezbaha, kesimevi
117 abaxial eksen dışı
118 abba sarma uyak, peder
119 abbreviate kısaltmak, ihtisar etmek, ihtisarlamak, gödeltmek
120 abbreviated kısa, muhtasar
121 abbreviation kısaltma, ihtisar, muhtasar
122 abbreviator kısaltan, ihtisar eden (adam)
123 ABC alfabe, elifba, elifba kitabı, başlangıç, esas
124 ABC-book elifba kitabı
125 abc's abece, alfabe, bir şeyin temeli, abc'si, a'sı b'si c'si
126 abdicate tahttan çekilmek, terki saltanat etmek, saltanattan çekilmek,
hakkından vazgeçmek, el çekmek, boynundan atmak, bırakmak, feragat etmek, imtina
etmek
127 abdication tahttan vazgeçme, çekilme, hakkından vazgeçme, el çekme, imtina
etme, üzerinden atma, üzerinden götürme (mesuliyeti, vazifeyi, vs.)
128 abdomen karın, karın boşluğu, karıncık
129 abdominal cavity karın boşluğu
130 abdominal murmur karın gurultusu
131 abdominal viscera bağırsaklar
132 abdominal wall karın duvarı
133 abdominal karın ile ilgili, karın
134 abdominous yeke karın, yoğun karın, kök
135 abduct (zorla, aldatmakla, hususen kadını, kızı veya uşağı) oğurlamak,
kaçırmak
136 abduction adam kaçırma, zorla kaçırma, oğurlama
137 abductor adam kaçıran, oğurlayan, oğru, uzaklaştırıcı
138 abeam omurgaya dik olarak, (denizcilik) apazlama
139 abecedarian çok basit, çok kolay, okumayı yeni öğrenen kimse
140 abecederian alfabetik, temel
141 abed yatakta
142 abele akçakavak, akkavak
143 abend anormal bitiş, aniden bitmek
144 aberglaube batıl itikat
145 aberrant doğru yoldan ayrılmış, yolundan çıkan, yolunu azan, azmış,
sapkın, tipik olmayan
146 aberration doğru yoldan ayrılma, düz yoldan uzaklaşma, azma, şaşma,
sapkınlık, kısa süreli hafıza kaybı, sapınç, yayılma, uzaklaşma
147 abet yüz vermek, suça katılmak, yardakçılık etmek, yardım etmek, suç
ortaklığı yapmak, tahrik etmek, sevk etmek, fitlemek, kızıştırmak
148 abetment suça katılma, tahrikçilik, kızıştırma
149 abetted suça iştirak, suç ortaklığı
150 abettor suç ortağı, cinayet yoldaşı, yardakçı, fitneci, tahrikçi
151 abeyance geçerli olmama, kullanılmama, etkinliğini yitirmiş olma,
lağvedilme, tehire salınma
152 abhor nefret etmek, nefret beslemek, tiksinmek, hiç sevmemek, menfur tutmak
153 abhorrence nefret, teneffür, iğrenme, ikrah, nefret edilen şey, leclik
154 abhorrent nefret uyandırıcı, tiksindirici, iğrenç, karşıt, zıt
155 abib Nisan ayının eski bir adı
156 abide by uymak, bağlı kalmak, katlanmak, razı olmak
157 abide bir yerde kalmak, sabit durmak, oturmak, sakin olmak, kalmak, yaşamak,
olmak, katlanmak, çekmek, tahammül etmek, çıdamak, dözmek, tap getirmek, gözlemek
158 abiding sonsuz, ebedi, devamlı, muhkem
159 abietic acid abiyetik asit, çam asidi
160 abietic abiyetik
161 ability becerik, zeka, yetenek, kabiliyet, istidat, hüner, güç, iktidar,
kudret
162 abinitio başlangıçtan, aslından
163 abiogenesis abiyogenez, cansızdan canlı oluşumu
164 abiosis abiyoz
165 abiota cansız çevre
166 abiotic environment cansız çevre
167 abiotic abiyotik, cansız
168 abiotrophic abiotrofik
169 abiotrophy abiyotrofi
170 abject umutsuz, sefil, perişan, acınası, bedbaht, yazık, miskin, alçak,
rezil, iğrenç, aşağılık
171 abjectly alçakça
172 abjectness alçaklık, adilik, sefillik
173 abjuration yeminle vazgeçme, feragat etme, imtina etme, boyun kaçırma, yüz
döndürme, dönme
174 abjure vazgeçtiğine dair yemin etmek, yemin edip bırakmak, terk etmek,
yüz döndürmek, el çekmek
175 Abkhas Abhaz, Abhazca
176 Abkhazia Abhazya
177 Abkhazian Abhaz, Abhazca
178 ablactate sütten kesmek
179 ablactation sütten kesme
180 ablation (ur/kılgan/vb.) bedenden alma, kesip çıkarma, (taşlar) zamanla
aşınma, (buzul) yüzden erime
181 ablative çıkışlık hâl, mefulün anh
182 ablaut (gramer) anlam değişikliği ile ünlünün değişmesi
183 ablaze alevler içinde, yanmakta, heyecanlı, ateşli, ışığa gark olan,
parlayan, yanan, müştail
184 able güçlü, yetenekli, muktedir, kadir, elinden gelir, istidatlı,
kabiliyetli, becerikli
185 able-bodied seaman gemici, tayfa
186 able-bodied sağ, sağlam bedenli, muhkem bedenli, yarayan, yararlı, yaraklı
187 abloom çiçekli, bol çiçekleri olan
188 abluent temizleyici, deterjan
189 ablush kızarmış yüzlü
190 ablution abdest, vuzu, destemaz, gusül
191 ably beceriyle, başarıyla, ustalıkla, maharetle, becerikle
192 abnegate inkâr etmek, reddetmek
193 abnegation inkâr, feragat
194 abnormal egg kusurlu yumurta
195 abnormal erosion olağandışı aşınma, hızlanmış erozyon
196 abnormal anormal, gayrinormal
197 abnormality anormallik, gayrinormallik
198 abnormally anormal bir şekilde
199 abnormity anormallik
200 aboard (gemi/otobüs/tren/uçak/vb.) içinde, içine, -de, -da, -e, -a,
katara, gemiye, binikte
201 abode ev, yer, yurt, mesken, ikametgâh, olduğu yer, konut
202 abolish yürürlükten kaldırmak, durdurmak, lağvetmek, feshetmek
203 abolishment lağv, lagvetme
204 abolition of restrictions kısıtlamaların kaldırılması
205 abolition of the caliphate halifeliğin kaldırılması
206 abolition yürürlükten kaldırma, ortadan kaldırma, lağvetme, lağvedilme,
lağv
207 abolitionist lağvın taraftarı, lağvedilmeyi isteyen, lağvedilmeyi
müdafaa eden, köleliğin kaldırılması yanlısı
208 abomasum şirden
209 abominable snowman yeti, kar adamı
210 abominable iğrenç, tiksindirici, berbat, felaket, rezil, fena, murdar,
menfur, çok pis, ikrah doğuran
211 abominably çok fena bir şekilde, berbat olarak
212 abominate tiksinmek, iğrenmek, hiç sevmemek, nefret etmek, nefret beslemek,
menfur tutmak
213 abomination nefret, ikrah, menfur şey
214 aboriginal yerli
215 aborigine bir yerin yerlisi, Avustralya yerlisi
216 aborigines asıl yerliler, yerli ahali (hususen Avustralya'da)
217 abort çocuk düşürmek, çocuk aldırmak, erken doğum yapmak, ölü çocuk doğurmak,
uşak salmak, başarısızlıkla bitmek, yarımcık saklamak, imtina etmek, lağvetmek,
boşa çıkmak, baş tutmamak, dayandırmak
218 abortifacient düşüğe yol açan
219 abortion çocuk düşürme, uşak salma, ölü çocuk doğurma, düşük, (argo)
fiyasko
220 abortionist çocuk düşürten kimse
221 abortive trial sonuçsuz dava
222 abortive vaktinden evvel (doğum), neticesiz, boş, beyhude, faydasız,
nafile, gelişmemiş, başarısız
223 abortively boş yere, beyhude, faydasız, boşu boşuna
224 aboulia irade yitimi
225 abound çok olmak, çok sayıda olmak, çok bulunmak, çok sayıda bulunmak,
zengin olmak, bol olmak
226 about face! Geriye dön!
227 about time (it is ~) vakittir, vakit çatıyor, kurtarıyor
228 about to come gelmek üzere
229 about hakkında, üzerine, dair, doğrusunda, değişli, baresinde, şuraya buraya,
çevresinde, etrafına, etrafında, ötede beride, şurada burada, üstünde, yanında,
devresinde, civarında, yakınlarında, yakınında, buralarda, şuralarda, sıralarda,
sularında, aşağı yukarı, yaklaşık, takriben, tahminen, muhiten, aksi yöne, geriye,
hemen hemen, neredeyse
230 aboutface geriye dönüş, çark
231 above all her şeyden çok, her şeyden önce, en önemlisi, en evvel, esas
itibarı ile, bundan ilave, bundan başka
232 above board açık ve dürüst
233 above ground yeryüzünde, toprağa gömülmemiş
234 above par başa baştan yukarı, paritenin üstünde
235 above reproach mükemmel, hatasız, kusursuz
236 above sb's head anlama kapasitesinin üstünde, çok zor
237 above water sıkıntıdan uzak, rahat
238 above yukarısına, yukarısında, yukarıda, bir şeyin üstünde, fevkine,
fevkinde, üst, yukarı, yukarıdaki, çok, fazla, artık, -den ziyade
239 above-mentioned yukarıda adı geçen, yukarıda kaydedilmiş, yukarıda
hatırlatılmış
240 above-party politics partiler üstü politika
241 aboveboard doğru, dürüst, vicdanla, hilesiz, apaçık, açık aşikâr
242 abovo (Latince) başlangıçtan beri
243 abracadabra abrakadabra, büyü sözü, zırva, saçmalık
244 abrachia kolsuzluk
245 abradant aşındırıcı
246 abrade aşınmak, aşındırmak, soymak, sıyırmak, yemek, cilalamak,
perdahlamak, sürtmek, sürtüp temizlemek
247 abrasion proof aşınmaya dayanıklı
248 abrasion aşınma, sürtünme, sürtülme, yenme, yıpranma, cilalanma
249 abrasive paper zımpara çöngesi
250 abrasive power aşındırıcı güç
251 abrasive aşındıran, aşındırıcı, törpüleyici, kaba, kırıcı,
(zımpara/vb.gibi) aşındırıcı madde, taşlama malzemesi, cilalayıcı, parlatma
malzemesi, asabileştirici, asaplara dokunan
252 abreast of the times asra beraber, hayattan geri kalmayan
253 abreast cerge ile, yanaşı, bir cergede, bir hizada, yan yana
254 abridge kısaltmak, ihtisar etmek, özetlemek, mahdutlaştırmak
255 abridged kısaltılmış
256 abridgement kısaltma, özetleme, özet, azalma, kısalma
257 abridgment kısaltma, özetleme, kısaltılmış oyun/öykü/kitap
258 abroad taşra, taşrada, çet elde, yurtdışında, hariçte, haricî ülkede,
çet ele, yurtdışına, harice, haricî ülkeye, geniş bir alanda, her yerde, her
tarafta, çölde, bayırda
259 abrogate yürürlükten kaldırmak, kaldırmak, lağvetmek, feshetmek, son
vermek, iptal etmek
260 abrogation yürürlükten kaldırma, iptal
261 abrupt dik, baş aşağı, ters, beklenmedik, gözlenilmez, gözlenilmeyen,
birden, ani, gafıl, keskin, göbüt, kaba, terbiyesiz, sıldırım, sıldırımlı, yalçın
262 abruptly gözlenilmeden, ansızın, gafleten, birdenbire, terslikle, keskin,
kırık kırık, kesik kesik, rabıtasız
263 abruptness gözlenilmezlik, anilik, acele, keskinlik, göbütlük, sertlik,
terslik, rabıtasızlık, alakasızlık
264 abscess çıban, apse, irinşiş
265 abscisic acid absisik asit
266 abscisic absisik
267 abscisin absisin
268 abscissa apsis
269 abscissin absisin
270 abscission layer kopma dokusu
271 abscission kesme, kesilme
272 abscond kaçmak, gizlenmek, saklanmak, gizlice kaçıp gitmek, aradan
çıkmak, sıvışmak
273 absconder kaçak, firari
274 absconding swarm kovanı terk eden oğul arısı
275 absence uzakta olma, olmama, bulunmama, yokluk, bırakma, gaybubet,
bulunmayış, bulunmayış süresi, devamsızlık, yokluk, eksiklik, dalgınlık
276 absent look dalgın bakış, fikirli bakış
277 absent oneself gitmek, gaip olmak, savuşmak, gelmemek, hazır bulunmamak
278 absent without leave izinsiz
279 absent olmayan, gelmeyen, iştirak etmeyen, yok, gaip, namevcut, dalgın,
ilgisiz
280 absent-minded dalgın, huşsuz, unutkan, fikirli
281 absent-mindedly huşsuz, dalgın, huşsuz hâlde, dalgın hâlde
282 absent-mindedness dalgınlık, huşsuzluk, unutkanlık
283 absentee bulunması gereken yere gelmeyen kimse, devamsız, iştirak etmeyen
(şahıs), icazesiz giden (asker), özürsüz işe gelmeyen (adam)
284 absenteeism mazeretsiz gelmeme, devamsızlık
285 absentminded dalgın
286 absentmindedness dalgınlık
287 absinth pelin otu, bir tür sert içki
288 absolute alcohol mutlak alkol, saf alkol
289 absolute ceiling azami yükseliş haddi
290 absolute deviation mutlak sapma
291 absolute forest land yalnız ağaç dikimine uygun arazi
292 absolute humidity mutlak nem
293 absolute indifference tam lakaytlık
294 absolute majority mutlak çokluk, salt çoğunluk
295 absolute monarchy kayıtsız şartsız monarşi
296 absolute nonsense tam bir saçmalık
297 absolute scale mutlak ölçü
298 absolute temperature mutlak sıcaklık
299 absolute unit mutlak birim, saltık birim
300 absolute value mutlak değer
301 absolute zero mutlak sıfır
302 absolute tam, mükemmel, kâmil, sonsuz, kayıtsız şartsız, mutlak, kesin,
saltık, müstakil, saf, temiz, katıksız, katışıksız, hakiki, şüphesiz, şüphe
doğurmayan
303 absolutely büsbütün, tümüyle, tamamıyla, kesinlikle, elbette, mutlaka,
tamamen
304 absoluteness mutlakiyet, kesinlik
305 absolution günahın bağışlanması
306 absolutism mutlakıyet, saltçılık
307 absolutist mutlakiyetçi, mutlakiyet taraftarı
308 absolve temize çıkarmak, beraat vermek, aklamak, (suçunu/günahını)
bağışlamak
309 absonant zıt, akla uygun olmayan
310 absorb emmek, içmek, çekmek, özüne çekmek, canına çekmek, içine çekmek,
hopturmak, soğurmak, yutmak, almak, (mec.) bilik kesbetmek, bilik elde etmek,
(dikkati) celbetmek, (fikre, hayale, vs.) dalmak, gark olmak
311 absorbable emilebilir, yutan, özüne çekebilen, yutma hususiyetine malik olan
312 absorbency emicilik, soğurganlık, yutma kabiliyeti, hopturma kabiliyeti
313 absorbent cotton hidrofil pamuk
314 absorbent emici, soğurgan, özüne çeken (madde), canına çeken, yutucu
(madde)
315 absorber emici, yutucu
316 absorbing loss emme kaybı
317 absorbing çok meraklı, çok ilginç, cezbeden, eğlenceli, sürükleyici, yutma,
canına çekme
318 absorption coefficient emme katsayısı, soğurma katsayısı
319 absorption factor soğurum katsayısı
320 absorption terrace emdirme sekisi
321 absorption emme, içine çekme, soğurma, yutma, özüne çekme, hopturma, (fikre,
vs.) dalma
322 absorptive outlet sızdırmalı boşaltma
323 absorptive power emici güç
324 absorptive emici, soğurucu
325 absorptivity emicilik, soğurganlık
326 abstain from -den kaçınmak
327 abstain uzak durmak, perhiz etmek, kaçınmak, sakınmak, çekinmek,
vazgeçmek, (saylavda) bitaraf kalmak
328 abstainer içki içmeyen, diline içki vurmayan (adam), (saylavda) bitaraf
kalan (adam)
329 abstemious çok yemek ve içmekten sakınan, nefsini saklayan, özünü saklayan,
perhizkâr, kanaatçil, kanaatkâr
330 abstemiously perhiz yaparak
331 abstention from voting oy vermeme
332 abstention özünü saklama, çekinme, nefsini saklama, kaçınma, (ses vermede)
bitaraflık, çekimserlik
333 abstentious temkinli, toktak, nefsini saklayan, çekinen, sabırlı
334 absterge silmek, temizlemek
335 abstinence uzak durma, perhiz, geri durma, kaçınma
336 abstinency özünü saklama, tamah etmeme, orucu gözleme
337 abstinent perhizkâr, nefsini saklayan, temkinli, toktak
338 abstract mathematics soyut matematik
339 abstract noun soyut ad, soyut isim
340 abstract number soyut sayı
341 abstract mücerret, soyut, genel, belirsiz, çetin başa düşülen, çetin
anlaşılan, özet, soyut resim, heykel, mücerretleştirmek, çıkarmak, ayırmak, çekmek,
maruza okumak, hülasa etmek, özetlemek
342 abstracted dalgın, zihni meşgul
343 abstractedness zihin meşguliyeti, dalgınlık
344 abstraction mücerretlik, soyutlama, fikrî dağınıklık, huşsuzluk, unutkanlık
345 abstractly soyut olarak
346 abstruse anlaşılması güç, anlamı gizli olan, çapraşık
347 abstruseness muğlaklık, çapraşıklık
348 absurd maskaralık, cefenk, saçma, manasız, anlamsız, boş, akılsızca,
gülünç, absürd, muhal
349 absurdity anlamsızlık, saçmalık, cefengiyat, cefenklik, ahmaklık,
akılsızlık
350 absurdly saçma bir şekilde, cefenk, boş, manasız, ahmak ahmak, boş boş
351 absurdness cefenklik, saçmalık, ahmaklık, sefihlik, anlamsızlık, manasızlık
352 abundance bolluk, çokluk, kesret, zenginlik
353 abundant bol, çok, çoklu, bereketli
354 abundantly bol bol, çokça, fazlasıyla
355 abuse küfür etmek, tahkir etmek, tanlamak, abrını almak, çirkin sözler
söylemek, pis reftar etmek, göbüt yanaşmak, tahrif etmek, düz işletmemek, yoldan
çıkarmak, baştan çıkarmak, bozmak, kötüye kullanmak, yolsuz kullanmak, suiistimal
etmek, sövgü, sövüş, tanlak, tahkir, küfür, sövüp sayma, kötüye kullanma, sehv
işlenme, yolsuz kullanış, suiistimal, suiistifade, fesat, yolsuzluk
356 abusive tahkir edici, alçaltıcı, sövgü dolu, küfürbaz, ağzı bozuk,
edepsiz, nalayık
357 abut dayanmak, bitişik olmak, varmak
358 abutment köprünün karada olan ayağı, mesnet, (mimarlık) kemer veya
kubbenin ağırlığını destekleyen kısım
359 abutting bitişik
360 abysm uçurum, derinlik
361 abysmal berbat, çok kötü
362 abyss dibi olmayan çukur, varta, hufre
363 abyssal fauna abisal fauna, okyanus direyi
364 abyssal plain abisal ova
365 abyssal rocks abisal kayaçlar
366 abyssal zone abisal bölge
367 abyssal abisal
368 Abyssinia Habeşistan
369 Abyssinian Habeş
370 acacia akasya, salkım ağacı
371 academic degree akademik derece
372 academic staff akademik personel
373 academic year tedris yılı, öğretim yılı
374 academic akademik, pratiğe dayanmayan, soyut, kuramsal, (birdemde) öğretim
görevlisi, profesör, ilmî işçi, ali mektep muallimi
375 academician akademisyen, akademi üyesi
376 Academy of Fine Arts Güzel Sanatlar Akademisi
377 academy bilim adamları topluluğu, akademi, ali mektep, yüksek mektep,
mektep, medrese
378 acalcerosis kalsiyum eksikliği
379 acalycine çeneksiz
380 acanthite akantit
381 acanthus kenger otu, ayı yoncası, ayıpençesi
382 acappella çalgısız söylenen şarkı
383 acaricide böcek öldürücü ilaç
384 acarid kene, sakırga
385 acaroid akaroit
386 accede kabul etmek, razılaşmak, razı olmak, kail olmak, muvafakat etmek,
beğenmek, onaylamak, koşulmak, taraftar çıkmak, iş başına gelmek, iktidara gelmek,
(tahta) çıkmak, eğleşmek
387 accelerando accelerando
388 accelerate hızlandırmak, tesri etmek, süratlendirmek, tacil etmek, süratini
artırmak, hızlanmak, süratlenmek, sürati artmak
389 accelerated particle hızlandırılmış tanecik
390 accelerated hızlı, hızlandırılmış
391 accelerating hızlandırıcı, süratlendirici, süratlendiren, hızlandırma
392 acceleration of free fall serbest düşüş ivmesi
393 acceleration of gravity yerçekimi ivmesi
394 acceleration hızlandırma, süratlendirme, süratini artırma, ivme
395 accelerative hızlanabilen
396 accelerator pedal gaz pedalı
397 accelerator gaz pedalı, süratlendirici (cihaz)
398 acceleratory hızlandırıcı
399 accelerometer akselerometre, süratlenmeyi ölçen cihaz, ivmeölçer
400 accent aksan, telaffuz, vurgu, vurgu işareti, aksan vermek, vurgu
koymak, vurgulamak, hususiyle nazara çarptırmak, üzerinde durmak
401 accentuate önem vermek, vurgulamak, vurgulu etmek, vurgu işareti koymak
402 accentuation telaffuz tarzı, vurgulama, belirtme, ayırma, nazara
çarptırma, vurgu koyma, başka harfle ayırma
403 accept the charges suçu kabul etmek
404 accept kabul etmek, almak, götürmek, ahzetmek, onaylamak, itiraf etmek,
kabullenmek, razı olmak, razılaşmak
405 acceptability geçerlilik, kabul edilebilme
406 acceptable kabul edilebilir, kabul edilebilen, münasip, uygun, makbul,
elverişli, faydalı, yararlı
407 acceptance credit kabul kredisi
408 acceptance kabul etme, kabul edilme, ahiz, kabul, uygun olma, uygun bulunma
409 acceptation kabul, anlam, mana
410 accepted kabul edilmiş, itiraf olunmuş
411 acception mana
412 acceptor akseptör, alıcı
413 access arm erişim kolu
414 access gallery giriş galerisi
415 access hatchway ambar ağzı
416 access ramp giriş rampası, rampa
417 access shaft giriş bacası
418 access time erişim süresi
419 access giriş, duhul, yol, giriş yolu, geçit, kullanma hakkı, ulaşma,
giriş
420 accessibility erişilebilirlik, erişilirlik, erişebilme
421 accessible yanına varılabilir, ulaşılabilir, kolay bulunur, elde edilebilir,
elde edilebilen, tapılabilen, tesire düşen, meyilli
422 accession record demirbaş kaydı
423 accession to power iktidara gelme
424 accession treaty katılma antlaşması
425 accession yol, giriş, ulaşma, erme, varma, göreve gelme, başlama, dahil
olma, artma, çoğalma, katılma, koşulma, ek, zam
426 accessories aksesuar
427 accessory after the fact suçluya yataklık eden kimse
428 accessory before the fact kışkırtıcı, suça ön ayak olan kimse
429 accessory box malzeme kutusu
430 accessory bud ek gonca
431 accessory mineral kayaç mineral, eklenti
432 accessory verb yardımcı eylem
433 accessory aksesuar, ilave, yardımcı, kömekçi, suç ortağı, yardakçı
434 accidence sarf usul ve prensipleri, tasrif, çekim, başlangıç, esas
435 accident insurance kaza sigortası
436 accident protection kazalardan korunma
437 accident kaza, araz, hadise, tesadüf, raslantı
438 accident-prone başına sık sık kaza gelen, netameli
439 accidental error arızi hata
440 accidental ittifaki, tesadüfi, gözlenilmez, arazi, ikinci dereceli, ilave
441 accidentally ezkaza, kazara, ittifaken, kazayla, istemeyerek, tesadüfen,
gözlenilmeden, rastgele
442 acclaim ses küyle selamlamak, alkışlamak, bağırarak ilan etmek, alkış,
yürekten onaylama
443 acclamation ses küyle beğenme, hararetle beğenme, alkış, alkışlama
444 acclimate iklime alıştırmak, ortama alıştırmak
445 acclimation iklime alıştırma, ortama alışma
446 acclimatization yeni bir iklime/ortama alışma, iklimleşme, iklime
uygunlaşma
447 acclimatize yeni bir iklime/ortama alışmak veya alıştırmak, muhite
uygunlaştırmak
448 acclivity yokuş, bayır
449 accolade övgü, alkış
450 accommodate uygunlaştırmak, birbirine uydurmak, bağdaştırmak, öğreşmek,
yerleştirmek, yer vermek, yer sağlamak, barındırmak, hizmet etmek, kömek göstermek,
işini görmek, borç vermek, temin etmek, barıştırmak, yoluna koymak, kaideye salmak
451 accommodating iltifatlı, yola giden, hoşreftar, ünsiyetli, kılıklı,
yüzüyola, yola gelen, söze yatan, söze bakan, yardımcı, yardımsever, değişmeye
hazır, değişime açık
452 accommodation allowance mesken tazminatı
453 accommodation bill hatır senedi
454 accommodation capacity konaklama kapasitesi
455 accommodation draft hatır senedi
456 accommodation ladder borda kamara iskelesi
457 accommodation train birçok istasyonda duran yolcu treni
458 accommodation uygunlaştırma, uzlaştırma, halletme, çözme, düzeltme,
uygunlaşma, öğreşme, yurt, sığınacak, daldalanacak yer, kalacak yer, yatacak yer,
oda, yerleştirme, yerbeyer etme, (ç. Aİ. katarda/gemide, vs.) yer, rahatlık,
şerait, kolaylık, işin görülmesi
459 accommodations kalacak yer, konfor
460 accompanied by refakatinde
461 accompaniment müşayaat, müşayaat etme, eşlik
462 accompanist müşayaatçı, akompanist, beraber çalan kimse
463 accompany müşayaat etmek, eşlik etmek, beraber gitmek, birlikte gitmek,
yanınca gitmek, refakat etmek, aynı zamanda olagelmek, birlikte oluşmak
464 accomplice kabahat arkadaşı, suç ortağı, yardakçı, arkadaş, muavin
465 accomplish becermek, başarmak, başarıya ulaşmak, başarıyla sonuçlandırmak,
yerine yetirmek, icra etmek, husule getirmek, tamam etmek, itmam etmek, ikmal
etmek, tekmil etmek, göstermek, nümayiş ettirmek, kat etmek
466 accomplished bitişik, tamamlanmış, başa çattırılmış, mahir, maharetli,
kabil, usta, becerikli, hünerli
467 accomplishment yerine yetirilme, başarıyla sonuçlandırma, başarıyla
tamamlama, beceri, nailiyet, başarı, muvaffakiyet, hüner, liyakat, meziyet, yakşı
cihet
468 accord with ahenkli olmak, uygun olmak
469 accord ittifak, uygunluk, ahenk, mutabakat, razılık, anlaşma, ittihat,
birlik, akort, uygun gelmek, uygunlaşmak, uyuşturmak, vermek, ihsan etmek, inam
etmek, icaze vermek, razılık vermek
470 accordance uyum, uzlaşma, anlaşma, razılık, mutabakat, hemreylik,
hemahenklik, vefk, verme, takdim etme
471 according as göre, aynen
472 according to Hoyle kurallara uygun, doğru olarak
473 according to one's lights özünün anlayışına göre, imkân kadar, öz
kaidesinde, edasında, öz bildiği gibi
474 according to (edat) -e göre, üzre, nazaran, muvafık olarak
475 according uygun olarak, -e göre, üzere
476 accordingly muvafık olarak, uygun olarak, o doğrulukta, ona göre, öyle,
bundan dolayı, onun için, bu yüzden
477 accordion akordeon
478 accost yanına gidip konuşmak
479 accouchement lohusalık, doğum, vazıhamil
480 accoucheur ebe hekim
481 account balance hesap bakiyesi
482 account book defter, hesap defteri
483 account deficit hesap açığı
484 account for açıklamak, demek, cevap vermek, hesap vermek, hesap vermek,
sebebi belirtmek, sebebini göstermek, hikmetini anlamak
485 account holder hesap sahibi
486 account statement hesap özeti
487 account rapor, hikaye, tanım, önem, değer, itibar, avantaj, kâr, hesap,
pusula, banka hesabı, hesap görme, hesaplaşma, saymak, tutmak, addetmek, itibar
etmek
488 accountability sorumluluk
489 accountable mesul, cevapdih, sorumlu, izah edilebilen, başa salınabilen
490 accountancy muhasebecilik, saymanlık
491 accountant hesaptar, sayman, muhasip, muhasebeci
492 accountant-general baş hesaptar, baş muhasip, baş muhasebeci
493 accountant's office muhasebe bürosu
494 accounting department muhasebe bölümü
495 accounting muhasebe
496 accounts payable borçlu hesaplar, ödenecek hesaplar
497 accounts receivable alacaklı hesaplar
498 accouter askerî giyecek vermek
499 accouterments donatı, teçhizat
500 Accra Akra
501 accredit vekil etmek, vekâlet vermek, salahiyet vermek, (diplomatik
nümayendeyi) tayin etmek, elçi göndermek, yetki vermek, itibar etmek, inanmak
502 accredited journalist akrediteli gazeteci
503 accredited vekil edilmiş, vekâlet verilmiş, vekâletli, (diplomasi) tayin
edilmiş, resmen tanınmış
504 accrescent büyüyen, çoğalan
505 accrete birleşmek, yapışmak, eklenip büyümek, eklemek, ekli, birleşmiş
506 accretion ilave, ek, gelişme, uzvî büyüme, katılma, yapışma, ilhak
507 accrual büyüme, artış, artış miktarı
508 accrue ziyadeleşmek, artmak, çoğalmak, köpelmek, yığılmak, hasıl olmak,
gelmek, (hukuk) hak olarak hissesine düşmek, gerçekleşmek, tahakkuk etmek
509 accrued interest gerçekleşen faiz, birikmiş faiz
510 accrued liabilities tahakkuk etmiş giderler
511 acculturation bir kültürün başka bir kültürden aldığı tesir
512 accumulate birikmek, toplanmak, çoğalmak, yığılmak, toplamak, biriktirmek,
yığmak, cemetmek
513 accumulation of capital sermaye birikimi
514 accumulation biriktiriş, biriktirme, toplanış, yığma, toplanma, yığılma,
yığın
515 accumulative toplayıcı, biriktirici, yığılan, toplanan, toplanmış,
birikmiş
516 accumulator akü, akümülatör
517 accuracy dikkatlilik, selikalılık, tuşluk, serrastlık, düzlük, selika,
doğruluk, sıhhat, dakiklik, kesinlik, tamlık
518 accurate kesin, doğru, sahih, yanlışsız, tam
519 accurately dakik, düz, doğru, doğru olarak, sehvsiz, kusursuzca
520 accurateness doğruluk, dakiklik
521 accurse lanetlemek, lanet yağdırmak, lanet okumak
522 accursed lanetlenmiş, lanete gelmiş, lanetli, melun, menfur, nefret
doğuran, ikrah doğuran
523 accusation suçlama, şikâyet, isnat, itham, ithamname, taksirname
524 accusative tesirlik hâl
525 accuse taksirlendirmek, suçlamak, mukassir hesap etmek, günahkâr bilmek,
(hakkında) şikâyet etmek, itham etmek
526 accused sanık, müddeaaleyh, mukassir, taksirkâr, suçlu
527 accuser müddei, ithamcı, şikâyetçi
528 accusing suçlayıcı
529 accustom oneself alışmak, âdet edinmek, itiyat etmek
530 accustom alıştırmak, öğretmek, öğreştirmek
531 accustomed (~ to) alışık, alışkın, meluf, alışılmış, her zamanki
532 ace birli, as, (sınıf/pozisyon/beceri/vb.açısından) as, yıldız,
(pilot/sürücü/vb.) usta
533 acedia halsizlik, kaygısızlık
534 acentric merkezsiz, merkez dışı
535 acephalous başsız, reissiz, (zool.) asefala sınıfından, (bot.) başsız
536 acerb acı, sert
537 acerbate acılaştırmak, turşutmak, turş etmek, gayzlandırmak,
gazaplandırmak, hırslandırmak, sinirlendirmek, acıklandırmak
538 acerbic turş, ağız büzüştüren, ağız büzüştürücü, keskin, hoşa gelmeyen,
pis
539 acerbity ekşilik, turşluk, büzüştürücülük, ağız kamaştırma, acılık,
terslik, keskinlik, sertlik, huysuzluk
540 acetabulum (anat.) hokka çukuru
541 acetal asetal
542 acetaldehyde asetalaldehit
543 acetamide asetamit
544 acetanilide teskin edici ve ateş düşürücü bir ilaç, asetanelit
545 acetate bir nevi sentetik kumaş, rayon, asetik asit tuzu
546 acetic acid asetik asit, sirke asidi, sirke turşusu
547 acetic anhydride asetik anhidrit
548 acetic ester asetik ester
549 acetic fermentation asetik mayalanma
550 acetic sirke gibi, sirke, ekşi
551 acetification ekşitme, ekşime
552 acetify ekşitmek, ekşimek
553 acetin asetin
554 acetone aseton
555 acetous asetik, sirke gibi
556 acetyl bromide asetil bromür
557 acetyl cellulose asetil selüloz
558 acetyl chloride asetil klorür
559 acetyl coenzyme asetil koenzim
560 acetyl asetil
561 acetylate asetillemek
562 acetylation asetilleme
563 acetylene asetilen
564 acetylsalicylic acid asetilsalisilik asit, aspirin
565 acetylsalicylic asetilsalisilik
566 achaean Eski Yunanistan'a ait
567 achaian Eski Yunanistan'a ait
568 ache ağrımak, sızlamak, acımak, hasret çekmek, çok istemek, hasretinde
olmak, ağrı, sancı, sızı, veca, dert
569 acheless ağrısız
570 achene (bot.) aken, kapçık meyva, tek tohumlu, açılmaz ve sert kabuklu
bir meyve tipi
571 achievable elde edilebilen, mümkün olan, yapılabilir, gerçekleştirilebilir
572 achieve başarmak, yapmak, üstesinden gelmek, fiile getirmek, ulaşmak,
nail olmak, elde etmek, kazanmak
573 achievement test başarı testi
574 achievement başarma, yapma, başarı, nailiyet, muvaffakiyet, eser
575 achilles' tendon (biyol.) ökçe veteri, Aşil kirişi
576 aching ağrıyan, sızıldayan
577 achondroplasia (tıb.) cücelik, bodurluk
578 achromatic lens akromatik mercek
579 achromatic renksiz, renkleri tabii haliyle gösteren, (müz.) perdesi
değişmeyen, akromatik
580 achromatism akromatizm, renksemezlik
581 achromatopsia (tıb.) renk körlüğü, akromatopsi
582 acicular iğne ve diken şeklinde olan
583 acid bath asit banyosu
584 acid rain asit yağmuru
585 acid salt asit tuzu
586 acid soil asit toprak
587 acid solution asit solüsyonu
588 acid test bir şeyin değerinin testi
589 acid value asit değeri
590 acid asit, turşuluk, turşu, LSD, ekşi, turş, asit gibi, asitli, çılgın,
tünt, keskin, iti, kırıcı, iğneleyici, acı
591 acid-base equilibrium asit-baz dengesi
592 acid-fast aside dayanıklı
593 acid-free asitsiz
594 acid-proof aside dayanıklı
595 acid-resisting aside dayanıklı
596 acidic oxides asit oksitler
597 acidic rocks asitli kayalar
598 acidic asitli
599 acidifiable asitlenebilir
600 acidification asitleme
601 acidifier asitleyici
602 acidify turşutmak, asitlemek, turşumak, asitlenmek
603 acidimeter asitölçer
604 acidimetry asitölçüm
605 acidity turşuluk, asidite, ekşilik, humuzet
606 acidosis asidoz
607 acidulate asitlemek, biraz ekşitmek
608 acidulated turşlaştırılmış, turş tat verilmiş
609 acidulous mayhoş, ekşice, turşmeze, turştahar
610 aciform iğnemsi
611 ack-ack uçaksavar ateşi
612 acknowledge kabul etmek, ikrar etmek, tasdik etmek, razılık bildirmek,
teşekkür etmek, bilmek, tanımak, itiraf etmek, boynuna götürmek, aldığını bildirmek
613 acknowledged tanınmış, tanınan, kabul edilen, kabul edilmiş, muteber
614 acknowledgement itiraf, tanıma, tasdik etme, razılaşma, teşekkür,
minnettarlık
615 acknowledgment onay, kabul etme, ikrar, onaylama, tasdik, teşekkür, senet,
bir şeyin alındığını bildirme
616 aclinic aklinik
617 acme doruk, zirve, evç
618 acne sivilce, sızanak, çivze
619 aconite itboğan, kaplanboğan, hanıkuzzip
620 aconitine akonitin
621 acorn pelit kozası, palamut, meşe palamudu
622 acoustic apparatus işitme cihazı
623 acoustic nerve akustik sinir
624 acoustic power akustik güç
625 acoustic shadow akustik gölge
626 acoustic akustik, seslik, işitme
627 acoustical akustik
628 acoustically akustik bakımından
629 acoustics akustik, yankıbilim, ses dağılım biçimi
630 acquaint oneself with öğrenmek, aşinalık peyda etmek
631 acquaint (~ with) tanış etmek, bilgi vermek, haber vermek, haberdar etmek,
bildirmek
632 acquaintance tanışlık, haber, malumat, tanış, tanıdık, bildik, aşinalık,
ülfet
633 acquaintanceship tanışıklık, aşinalık
634 acquainted tanış, tanıyan, haberdar, bilir, bilen, haberi olan
635 acquiesce kabullenmek, razı olmak, kail olmak, muvafakat etmek, ses
çıkarmamak
636 acquiescence kabullenme, rıza, razı olma, muvafakat, uysallık
637 acquiescently uysallıkla, razı olarak
638 acquire kazanmak, kesbetmek, tahsil etmek, istihsal etmek, almak, elde
etmek, nail olmak, ele getirmek, edinmek, peyda etmek
639 acquired characteristics sonradan kazanılan özellikler
640 acquired immunity kazanılmış bağışıklık
641 acquired right müktesep hak, kazanılmış hak
642 acquired taste zamanla sevilen şey
643 acquired kazanılmış, sonradan kazanılmış, sonradan elde edilmiş, akize,
müktesep
644 acquirement kazanç, iktisap, başarı, kazanma, elde etme, bilik, becerik,
verdiş
645 acquisition elde etme, ele geçirme, kazanç, edinti
646 acquisitive açgözlü, mal düşkünü
647 acquit oneself tebriyei zimmet etmek, görevini yapmak
648 acquit beraat ettirmek, beraat vermek, tebriye etmek, temize çıkarmak,
aklamak, hak kazandırmak, (mesuliyetten / borçtan, vs.) azat etmek, (borcu) ödemek,
vermek, (vaadi) yerine yetirmek, hesaplaşmak, cevap vermek, özünü aparmak,
davranmak
649 acquittal (mahkeme vetiresinde) beraat, beraat kazandırma, temize çıkartma,
aklanma, aklama, tebriye manasında hüküm, (borçtan / mesuliyetten, vs.) azat etme,
(vaadi / vazifeyi, vs.) yerine yetirme
650 acquittance zimmetten kurtulma, ödenme, çek, makbuz, makbuz senedi, ibra
senedi
651 acre (arazi ölçüsü) dönüm
652 acreage arazi alanı, dönüm miktarı, yüz ölçümü
653 acrid acı, keskin, tünt, iti, ekşi, sert
654 acridine dye akridin boyası
655 acridine akridin
656 acridity keskinlik, tüntlük, acı dillik
657 acriflavine akriflavin
658 acrimonious eti acı, kanı acı, tünt, dili acı, acı, istihzalı, kinayeli,
keskin, sert, haşin, ters
659 acrimony tüntlük, keskinlik, acılık, sertlik, terslik, acı, zehirli
660 acrobat akrobat, cambaz
661 acrobatic akrobatik
662 acrobatics cambazlık, akrobasi
663 acrolein akrolein, propenal
664 acromion akromyon
665 acronym sözcüklerin baş harflerinden oluşan sözcük
666 acropolis akropol
667 across the board hamı için aynı derecede, hamıya şamil olunan
668 across karşıdan karşıya, bir yandan bir yana, haçvari olarak,
ortasından, içinden, üstünden, çaprazlama, çapraz, köndelen, enine, arkırı, aykırı,
o taya, o tayda
669 acrostic akrostiş
670 acrylic acid akrilik asit
671 acrylic ester akrilik ester
672 acrylic plastic akrilik plastik
673 acrylic resin akrilik reçine
674 acrylic akrilik
675 acrylonitrile akrilonitril
676 act as görevi görmek, olarak işlev görmek
677 act by a majority çoğunlukla karar almak
678 act of bankruptcy iflas işlemi
679 act of god zorlayıcı sebep
680 act of grace genel af
681 act of war askeri eylem, savaş nedeni
682 act out davranışlarla göstermek
683 act up kötü davranmak, sorun çıkarmak, dert açmak
684 act işlemek, iş görmek, etmek, yapmak, hareket etmek, davranmak, (rol)
oynamak, ifa etmek, etki yapmak, etkilemek, rol yapmak, etkilemek, numara yapmak,
harekete geçmek, yapılan şey, iş, hareket, fiil, amel, davranış, kanun, yasa,
fasıl, perde, sahne, numara, rol, ayak
685 actant eyleyen
686 actantial eyleyensel
687 actin aktin
688 acting muvakkati vazife ifa eden, vazifesini icra eden, yerine bakan,
vekalet eden, vekil, faaliyet gösteren, hazırda işleyen, ifa, ifa etme, oynama,
oyunculuk
689 actinic balance aktinik denge
690 actinic rays aktinik ışınlar
691 actinic spectrum aktinik tayf
692 actinic aktinik, ışınlı
693 actinide series aktinit serisi
694 actinide aktinit
695 actinism aktinizm
696 actinium series aktinyum dizisi
697 actinium aktinyum
698 actinolite aktinolit, ışıntaşı
699 actinometer aktinometre
700 actinometric aktinometrik
701 actinometrical aktinometrik
702 actinometry aktinometri
703 actinomorphic aktinomorfik
704 actinon aktinon
705 action committee faaliyet komitesi
706 action for annulment fesih davası
707 action for damages tazminat davası
708 action in ejectment tahliye davası
709 action hareket, faaliyet, iş, fiil, amel, yapılan şey, davranış,
hareket, çalışma şekli, hareket biçimi, etki, kuvvet, olaylar dizisi, askeri
harekât, savaş, dava, kavga, cenk, muharebe, dövüş
710 actionable dava edilebilir
711 actionless hareketsiz, atıl
712 activate harekete geçirmek, etkili hale getirmek, çalıştırmak
713 activated carbon aktif kömür, etkin kömür
714 activated aktif, etkin
715 activation energy aktivasyon enerjisi, etkinleşme erkesi
716 activation canlandırma, etkinleştirme, harekete geçirme
717 activator aktivatör, aktifleştirici
718 active electrode aktif elektrot
719 active immunity aktif bağışıklık
720 active manager aktif yönetici
721 active natural immunity aktif doğal bağışıklık
722 active officer muvazzaf subay
723 active transport aktif taşıma
724 active verb etken eylem, etken fiil
725 active voice etken çatı, aktif çatı
726 active volcano aktif durumda olan yanardağ, püsküren yanardağ
727 active faal, aktif, hareketli, canlı, işgüzar, keskin, sert
728 activism aktivizm, etkincilik, eylemcilik
729 activist aktivist, etkinci
730 activity report faaliyet raporu
731 activity hareket, faaliyet, yapılan işler, etkinlik, faaliyet
732 actor (erkek) oyuncu, aktör, mukallit, bir hadisede yer alan kimse
733 actress (kadın) oyuncu, oyuncu karı, aktris
734 acts of God doğal afetler
735 actual cost gerçek maliyet
736 actual inventory hazır mevcut, hazır stok
737 actual gerçek, hakiki, asıl, asli, zat
738 actuality hakikat, gerçek durum
739 actualization edimselleşme, gerçekleşme
740 actualize gerçekleştirmek
741 actualizer gerçekleştirici
742 actually hâlâ, şimdi, elan, bilfiil, gerçekten, hakikaten, hakikatte,
filhakika, aslında, aslına bakanda, halihazırki devirde
743 actuary sigorta/hesap uzmanı
744 actuate harekete geçirmek
745 actuating tahrik, harekete geçirme
746 actuator harekete getirici, çalıştırıcı
747 acuity of vision görüş keskinliği
748 acuity keskinlik, sivrilik, duyarlılık, keskin duyululuk
749 aculeate sivri, iğneli, dikenli, keskin
750 acumen çabuk kavrayış, yerinde ve doğru karar alma yetisi
751 acuminate sivrileşen, sivrileştirmek
752 acupuncture akupunktur
753 acute angle dar açı, zaviyei hadde
754 acute hearing çok iyi işitme
755 acute mind keskin zekâ
756 acute pain şiddetli ağrı
757 acute sound tiz ses
758 acute triangle dar üçgen
759 acute (duyum ve düşünce) keskin, iti, sivri, ince, kuvvetli, güçlü,
diyaretli, duyarlı, akıllı, şiddetli, çok fazla, (hastalık için) yeni zuhur etmiş,
birdenbire kötüye giden, çok çabuk tehlikeli bir biçime gelen
760 acutely zekâ ile, şiddetle
761 acuteness dirayet, feraset, akıl, zekâ, keskinlik, itilik
762 acyclic asiklik
763 acyl açil
764 acylation açilleme
765 ad infinitum sonu olmayarak, sonsuz bir biçimde
766 ad interim geçici
767 ad libitum istenildiği kadar, istenildiği gibi
768 AD MS, Milattan sonra, ilan, reklam
769 ad-lib kafadan uyduruvermek, doğaçlamak
770 adage özdeyiş, atasözü
771 adagio adacio
772 Adam Adem
773 Adam's apple gırtlak çıkıntısı, Adem elması
774 adamant dik başlı, sert, inatçı, polat
775 adamantine elmas gibi, adamantin, sarsılmaz, delinmez
776 adamantly inatla, katı bir şekilde
777 adapt oneself to özünü alıştırmak
778 adapt uyarlamak, uydurmak, uygunlaştırmak, adapte etmek, asanlaştırmak
779 adaptability to environment çevreye uyum
780 adaptability uyum yeteneği, uysallık
781 adaptable kolayca uyum sağlayan
782 adaptation uyarlama, uyarlanma, adaptasyon
783 adapted uygun, münasip, muvafık
784 adapter adaptör
785 adaptive uyarlanabilir
786 adaptor uyarlayıcı, adaptör, uyarlaç
787 adastra yıldızlara
788 add fuel to the fire yangına körükle gitmek, arayı kızıştırmak, altından
od koymak, ihtirasları kızıştırmak
789 add up toplamak, cemetmek, toplamını bulmak, bir anlamı olmak
790 add wings to hızlandırmak
791 add katmak, eklemek, ilave etmek, zammetmek, toplamak, toplamını almak
792 add-on eklenen, ek
793 addend toplanan, eklenen
794 addendum (konuşma/kitap sonunda) ek, ilave, eklenecek şey
795 adder engerek, efa
796 adder's tongue yılan dili
797 adderwort kurtpençesi
798 addict oneself alışmak, âdet edinmek, düşkün olmak, tiryaki olmak
799 addict müptela, tiryaki, bağımlı
800 addicted müptela
801 addiction alışkanlık, tutkunluk, bağımlılık, tiryakilik
802 addictive alışkanlık oluşturan, bağımlılık yapan, tiryaki eden
803 adding machine hesap kılgası
804 adding ekleme
805 Addison's disease Adison hastalığı
806 addition agent katkı maddesi
807 addition compound katılma bileşiği
808 addition sign toplama işareti
809 addition ekleme, katma, ilave, zam, ekleme, toplam alma, cem, toplama,
kara cümle
810 additional building ek bina
811 additional charge ek vergin
812 additional expenses ek masraflar, munzam masraflar
813 additional load ek yük
814 additional protocol katma protokol
815 additional katma, ek, zait, ilave, ekstra, yedek
816 additive process katılma işlemi
817 additive katkı, katkı maddesi
818 addle bozmak, şaşırtmak
819 addlebrained ahmak, beyinsiz
820 addled egg cılk yumurta
821 addled sersem, şaşkaloz, cılk (yumurta)
822 address göndermek, unvanlamak, müracaat etmek, söylemek, söylev vermek,
hitap etmek, adres yazmak, (a letter) mektubun üstünü yazmak, hüner, marifet,
çabukluk, mektubun üstü, semt, yer, adres, unvan, müracaat, söylev, nutuk
823 addressability adreslenebilirlik
824 addressable adreslenebilir
825 addressee (kendisine mektup/vb.) gönderilen kişi, alacak kişi, alıcı
826 addresser hitap eden kimse, imza eden kimse, gönderen
827 addressing adresleme
828 addressograph adres kılgası
829 adduce irat etmek, örnek vermek, delil göstermek, gerekçe göstermek
830 adduct yaklaştırmak
831 adductor yaklaştırıcı kas
832 Aden Aden körfezi
833 adenine adenin
834 adenoid lenf bezi
835 adenoma adenoma
836 adenosine adenozin
837 adept yakşı tanıyan, belet, becerili, yetenekli, usta, üstat, malumatlı,
maharetli, çevik, zeyrek, koçak
838 adequacy yeterlilik, yetenek, ehliyet
839 adequate elverir, yetişir, yeterli, kâfi, vafi, uygun, elverişli
840 adequately layıkıyla
841 adequateness yeterlilik, uygunluk
842 adharma günahkârlık
843 adhere to -e yapışmak, -e sadık kalmak
844 adhere yapışmak, tutmak, mülazemet etmek
845 adherence bağlılık, sadakat
846 adherent tabi, taraftar
847 adhesion force yapışma gücü
848 adhesion yapıştırma, yapışma, lüsuk
849 adhesive plaster plaster, bant
850 adhesive tape yapışkan bant, plaster
851 adhesive yapıştırıcı, yapışkan, lüzuciyetli
852 adhesiveness yapıştırıcılık, yapışkanlık
853 adhibit koymak, yapıştırmak
854 adiabatic change adiyabatik değişim
855 adiabatic chart adiyabatik grafik
856 adiabatic compression adiyabatik sıkıştırma
857 adiabatic curve adiyabatik eğri
858 adiabatic equation adiyabatik denklem
859 adiabatic expansion adiyabatik genleşme
860 adiabatic lapse rate adiyabatik gecikme oranı
861 adiabatic process adiyabatik işlem
862 adiabatic adiyabatik
863 adiathermic sıcaklık ışınlarını geçirmeyen
864 adieu eyvallah, Allahaısmarladık, uğur ola, uğurlar ola, elveda, veda, hoş
geldin, sefa geldin, selametle, eddua, vesselam
865 adios Allaha ısmarladık!
866 adipic acid adipik asit
867 adipic adipik
868 adipose tissue yağdoku
869 adipose yağlı, etin yağlı tarafı
870 adit maden galerisi, giriş lağımı
871 adjacency bitişiklik, yakınlık
872 adjacent yakın, çok yakın, hemcivar, bitişik, mülasık, muttasıl
873 adjectival construction sıfat tamlaması
874 adjectival sıfat cinsinden
875 adjective law şekli hukuk
876 adjective sıfat
877 adjoin katmak, terfik etmek, bitişik olmak, yanaşı olmak, komşu olmak
878 adjoining bitişik, yan yana, komşu, yanaşı olan
879 adjourn sine die süresiz olarak ertelemek
880 adjourn the meeting oturumu ertelemek
881 adjourn başka vakte bırakmak, ertelemek, ara vermek, ertelenmek, başka
vakit toplanmak üzere meclis şimdilik dağılmak
882 adjournment ertelenme, tehir, oturuma son verme, başka vakte ihale
883 adjudge hüküm vermek, hükmetmek, karar vermek
884 adjudicate dava fasletmek, karar vermek, hüküm vermek, hükmetmek
885 adjudication in bankruptcy iflas kararı
886 adjudication hüküm verme, hüküm, karar
887 adjudicator hakem, yargıcı
888 adjunct ilave, ek, tetimme, zamime, yardımcı
889 adjuration yemin
890 adjure yalvarmak, yalvarıp yakarmak, istirham etmek, rica etmek, niyaz
etmek
891 adjust a difference anlaşmazlığı halletmek
892 adjust ayarlamak, uydurmak, uyarlamak, doğrultmak, tashih etmek, uyum
göstermek, uymak
893 adjustable ayarlı, ayarlanabilen, düzeltilebilir
894 adjuster ayarlayıcı, dispeççi
895 adjusting button ayar düğmesi
896 adjusting wrench ayar anahtarı
897 adjusting ayar, ayarlama
898 adjustment knob ayar butonu, düğme
899 adjustment screw ayar vidası
900 adjustment ayar, ayarlama, düzeltme, tashih, adaptasyon, tasfiye
901 adjutant general zat işlerine bakan general
902 adjutant yardımcı, muavin, emir subayı, yaver, alay emini
903 adjuvant yardım eden
904 adlibitum istenildiği kadar, istenildiği gibi
905 adman reklamcı, ilancı
906 admeasure ölçmek
907 admeasurement mesahe
908 administer bakmak, ruyet etmek, idare etmek, yönetmek, vermek, sağlamak,
yedirmek, içirmek, tenavül ettirmek
909 administration idare, yönetim, hükümet, vükela takımı
910 administrative action idari karar, idari işlem
911 administrative board member yönetim kurulu üyesi
912 administrative board yönetim kurulu
913 administrative body yönetim kurulu
914 administrative case idari dava
915 administrative law idare hukuku
916 administrative policy yönetim politikası
917 administrative inzibati, idari, icra, icra edici, icraiye
918 administrator idareci, yönetici
919 admirable takdire değer, şayanı tahsin, güzel, çok iyi, çok güzel
920 admirably pekâlâ
921 admiral superintendant liman reisi paşa
922 admiral bahriye paşası, amiral, kapudane paşa
923 admiral's ship paşa gemisi, sancak gemisi
924 Admiralty Bahriye Kapısı, Amirallik Dairesi, Divanhane
925 admiration beğeniş, tahsin, müstahsen, takdir, hayranlık
926 admire beğenmek, tahsin etmek, takdir etmek, hayran olmak, meftun olmak
927 admirer âşık, meraklı, hayran
928 admiring hayran, hayranlık gösteren
929 admissibility kabul olunabilme
930 admissible akla uygun, kabul olunabilir, makul
931 admission fee giriş vergini
932 admission free duhuliyesiz, giriş vergini olmayan, antresiz
933 admission ticket giriş bileti
934 admission boynuna alma, itiraf etme, itiraf, ahiz, kabul, geçme, giriş,
duhul, dahil olma, teslim
935 admit of imkân vermek
936 admit almak, ahzetmek, içeri komak, içeriye almak, içeriye bırakmak,
girmesine izin vermek, sokmak, kabul etmek, ihtimal etmek, teslim etmek, izin
vermek, itiraf etmek, boynuna almak, tutmak, yeri olmak
937 admittance giriş izni, duhul, giriş, kabul
938 admittedly herkesin kabul edeceği gibi, kuşkusuz
939 admix karışmak, karıştırmak
940 admixture katma, karıştırma, karıştırılma, ilave, karışım
941 admonish nasihat vermek, tembih etmek, uyarmak, hafiçe azarlamak, kulağını
bükmek
942 admonition uyarı, ihtar, nasihat, tembih, öğüt, övgü
943 admonitory uyarı niteliğinde, öğüt niteliğinde
944 ado gürültü, patırtı, yaygara, tantana
945 adobe kerpiç
946 adolescence gençlik, ergenlik
947 adolescent ergen, yeni yetme
948 adopt tutmak, uymak, imtisal etmek, (başkasının uşağını) evlat edinmek,
evlatlığa götürmek, evlatlığa kabul etmek, kabul etmek, benimsemek, seçmek
949 adopted child evlatlık, manevi evlat
950 adoption evlat edinme, benimseme, kabullenme, kabulüimtisal, ahzükabul
951 adoptive ahiretlik, evlatlık edinen, üvey
952 adorable tapınılır, secde ve ibadete şayan, çok güzel, sevimli, çekici,
kağa, şirin
953 adoration secde, ibadet, tapınma, aşırı sevgi, aşk
954 adore secde etmek, ibadet etmek, perestiş etmek, tapınmak, bayılmak, meftun
olmak, çok sevmek
955 adorn süslemek, ziynetlendirmek, tezyin etmek, bezemek, güzelleştirmek,
ballandırmak, abartmak, şişirmek
956 adornment süs, ziynet, bezek
957 adrenal cortex böbreküstü bezi korteksi
958 adrenal gland böbreküstü bezi
959 adrenal böbreküstü beziyle ilgili, böbreküstü bezi
960 adrenalin adrenalin
961 adrenaline adrenalin
962 adressee alıcı
963 Adrianople Edirne
964 Adriatic Venedik Körfezi, Adriya Denizi
965 adrift yalnız suyun akıntısıyla gitmek üzere, akıntı ve rüzgârla
sürüklenmiş, başıboş
966 adroit çabuk, eli çabuk, tetik, epçil, hünerli, becerikli, marifetli,
zeki, usta
967 adroitly hünerle
968 adroitness çabukluk, hüner, beceri, marifet
969 adscititious ilave edilen, katma, ek olan, gereksiz
970 adsorb yüze çekmek, yüze tutunmak, yüzermek
971 adsorbate adsorbat, yüze tutunan
972 adsorbed adsorbe edilmiş
973 adsorbent adsorban, yüze tutan
974 adsorption yüze tutma, adsorpsiyon
975 adsorptive emici, soğuran
976 adulate aşırı derecede övmek, yaltaklanmak, pohpohlamak, dalkavukluk
etmek
977 adulation aşırı övgü, yaltaklanma, çanak yalama, dalkavukluk, müdahene
978 adulatory yaltaklanma mahiyetinde
979 adult education yetişkin eğitimi
980 adult büyük, akla baliğ, yetişkin, yaşlı, yetkinlik yaşına çatmış
981 adulterate değerini düşürmek, saflığını bozmak, içine şey katmak
982 adulteration karıştırma, katıştırma, niteliği bozma
983 adulterer zina yapan erkek, zani, zinakâr, zampara
984 adulteress zina yapan kadın, zaniye, orospu, fahişe
985 adulterine gayrimeşru (çocuk), piç
986 adulterous zina yapan, zinakâr, zinai
987 adultery zina, zamparalık, orospuluk
988 adulthood yetişkinlik
989 adumbrate ima etmek, anıştırmak
990 adumbration ima, anıştırma
991 adust yanmış, kavrulmuş
992 advance guard öncü kuvvet
993 advance on salary avans
994 advance ilerlemek, ileri gelmek, ileri gitmek, gelişmek, ilerletmek,
ileri getirmek, ileri çekmek, ileri sürmek, derpiş etmek, irat etmek, söylemek,
ileriden vermek, öne almak, daha önceki bir tarihe almak, ilerleme, ilerleyiş,
ileri gitme, gelişme, ileriden veriş
995 advanced ilerlemiş, ileri, gelişmiş, kabakçıl, müterakki
996 advancement yükselme, ilerleme, ilerleyiş, ilerletiş, terfi
997 advances yaranma, asılma, dostluk yaklaşımı
998 advancing ilerleyen
999 advantage avantaj, üstünlük, imtiyaz, müstesna hukuk, fayda, yarar, kazanç,
kâr, çıkar, nef, menfaat
1000 advantageous kârlı, faydalı, yararlı, üstünlük sağlayan, avantajlı
1001 advection adveksiyon
1002 advective advektif
1003 advent varış, geliş, kudum
1004 adventitious root adventif kök
1005 adventitious arızi, dıştan gelen, sonradan olan, tesadüfi
1006 adventive adventif
1007 adventure serüven, macera, sergüzeşt, sermayei ticaret hissesi, cesaret
etmek, komak
1008 adventurer serseri, serüvenci, bahtına güvenir meçhulülasıl kimse
1009 adventuresome cesur, atılgan, gözü pek
1010 adventurous serüven seven, maceraperest, serüven dolu, maceralı
1011 adverb of place yer belirteci, yer zarfı
1012 adverb of quality niteleme belirteci
1013 adverb of time zaman belirteci, zaman zarfı
1014 adverb zarf, belirteç
1015 adverbial zarfa ait, belirteçsel, tümleyen
1016 adversary düşman, hasım, rakip
1017 adversative muhalefet belirten, karşı fikri ifade eden
1018 adverse ters, muhalif, karşı, karşıt, zıt
1019 adversely karşıt olarak, muhalefet ederek
1020 adverseness terslik, zıtlık
1021 adversity bahtsızlık, şanssızlık, düşkünlük, nikbet, felaket, güçlük,
sıkıntı
1022 advert to -den bahsetmek
1023 advert reklam, ilan, ima etmek, andırmak
1024 advertise for ilanla aramak
1025 advertise bildirmek, duyurmak, haber vermek, ilan etmek, ilan vermek,
tanıtmak, reklam etmek, reklamını yapmak, satılığa çıkarmak
1026 advertisement reklam, ilan
1027 advertising agency reklam ajansı
1028 advertising agent reklam ajansı
1029 advertising campaign reklam kampanyası
1030 advertising department reklam bölümü
1031 advertising reklamcılık, reklam işi
1032 advice centre danışma merkezi
1033 advice haber, maslahat, tavsiye, salık, öğüt, nasihat, geneş, tedbir
1034 advisable makul, akla yatkın, mantıklı, münasip
1035 advisableness uygunluk, mantıklılık
1036 advise nasihat vermek, maslahat vermek, tavsiye etmek, salık vermek,
öğütlemek, bildirmek, haber vermek, ihtar etmek, tedbir etmek, istişare etmek,
danışmak
1037 advisedly akıllıca, tedbirli olarak, bile bile
1038 advisement danışma, müşavere, düşünme
1039 adviser danışman, müşavir, maslahatçı
1040 advisor yol gösteren, akıl hocası
1041 advisory board danışma kurulu
1042 advisory committee danışma kurulu
1043 advisory council danışma konseyi
1044 advisory öğüt veren, tavsiye niteliğinde
1045 advocacy iltizam, yan tutma, taraftarlık, savunma, sahabet
1046 advocate savunmak, sahip çıkmak, sahabet etmek, tesahhup etmek, dava
vekili, vekil, avukat, müdafaacı, savunucu, sahabet eden, taraftar, yandaş
1047 adynamia kuvvetsizlik, zayıflık
1048 adytum tapınak iç odası
1049 adz(e) keser
1050 adze keser, kerki, keserle kesmek
1051 aedile eski Roma'da bayındırlık memuru
1052 Aegean Continental Shelf Ege Kıta Sahanlığı
1053 Aegean Sea Ege Denizi
1054 Aegean Ege
1055 aegis kalkan, siper, himaye
1056 aeolian deposit rüzgâr yığıntısı
1057 aeolian erosion rüzgâr erozyonu
1058 aeolian soil rüzgâr yığıntısı toprak
1059 aeolian rüzgâr nedeniyle oluşan
1060 aeolotropic anizotrop
1061 aeolotropy anizotropi
1062 aeon ölçülemeyecek kadar uzun zaman
1063 aerate havalandırmak, teneklendirmek, içine tenek karıştırmak
1064 aerating havalandırma, teneklendirme
1065 aeration havalandırma, teneklendirme
1066 aerator havalandırıcı, teneklendirici
1067 aerial line tenek hattı
1068 aerial railway teleferik
1069 aerial root havai kök, tenekte yetişen kök
1070 aerial ropeway teleferik
1071 aerial stem havai gövde
1072 aerial anten, teneğe değişli, havai
1073 aerie yükseklerdeki kuş yuvası
1074 aeriform gaz halinde
1075 aerify içine tenek karıştırmak, gaz haline getirmek
1076 aerobatics uçakla tenekte beceri gösterileri
1077 aerobe aerob
1078 aerobic bacteria tenekle yaşayabilen bakteriler
1079 aerobic respiration oksijenli solunum
1080 aerobic aerob, tenek ile yaşayabilen
1081 aerobics aerobik
1082 aerobiosis aerobiyoz
1083 aerodrome control tower alan kontrol kulesi
1084 aerodrome lighting alan aydınlatması
1085 aerodrome traffic alan trafiği
1086 aerodrome küçük tayyare meydanı
1087 aerodynamic body aerodinamik gövde
1088 aerodynamic aerodinamik
1089 aerodynamics aerodinamik bilim
1090 aerodyne aerodin
1091 aerofoil uçak kanadı, kanat şekli
1092 aerogram aerogram, telsiz telgraf
1093 aerogramme tenek mektubu, zarfsız uçak mektubu
1094 aerograph aerograf
1095 aerography aerografi
1096 aerolite aerolit, göktaşı
1097 aerologist aerolojist, tenekbilimci
1098 aerology aeroloji, tenekbilim
1099 aeromechanics aeromekanik
1100 aerometer aerometre, tenekölçer, yoğunlukölçer
1101 aeronaut balon pilotu
1102 aeronautical engineering tenek kıvcılığı
1103 aeronautical tenekçilik ile ilgili
1104 aeronautics tenekçilik
1105 aeroplane uçak
1106 aerosol aerosol, tenekte asıltı
1107 aerospace atmosfer ve dışındaki boşluk, roket
1108 aerosphere tenekküre
1109 aerostat tenekten hafif uçak
1110 aerostatic aerostatik
1111 aerostatics aerostatik
1112 aerotechnics aeroteknik
1113 aerotropism teneğe yönelim
1114 aery yükseklerdeki kuş yuvası
1115 aesthete estet
1116 aesthetic estetik
1117 aesthetical estetiğe ait, güzellik ile ilgili
1118 aesthetics estetik
1119 aestival yaza özgü
1120 afar uzak, uzakta
1121 affability çelebilik, telattuf, taltif, nezaket, tatlılık, nüvaziş
1122 affable çelebi, taltifçi, içten, cana yakın, sokulgan
1123 affableness nezaket, naziklik, hoşluk
1124 affably nezaketle
1125 affair iş, maslahat, mesele, cenk, muharebe, hadise, vaka
1126 affect tesir etmek, dokunmak, etkilemek, ziyan vurmak
1127 affectation yapmacık davranış, gösteriş
1128 affected müteessir, yapma, yapmacık, sahte
1129 affectedness yapmacık
1130 affecting müessir, derinden etkileyici, dokunaklı, dokunur
1131 affectingly dokunaklı bir şekilde
1132 affection hissi kalbi, muhabbet, sevgi, düşkünlük, şefkat, hulus, husus,
illet, maraz
1133 affectionate sevgi gösteren, muhabbet meşmul, şefkatli, müşfik, sevecen
1134 affectionately sevgi ile
1135 affective dokunaklı, duygusal, hissi
1136 affiance itimat, tevekkül, nişan, nikâh etmek, nişanlamak, akdetmek
1137 affidavit yazılı ve yeminli ifade, yemin tahtında verilen takrir ü beyan
1138 affiliate oneself with ile ilişki kurmak
1139 affiliate birleştirmek, üye etmek, birleşmek, üye olmak
1140 affiliated company bağlı şirket
1141 affiliated bağlı
1142 affiliation yakın ilişki
1143 affine afin, afine etmek
1144 affinity tezevvüçten hasıl olan karabet, sıhriyet, akrabalık, münasebet,
yakın ilgi, yakınlık, güçlü ilgi, çekim, eğilim, yakınlık
1145 affirm tasdik etmek, doğrulamak, ispat etmek, iddia etmek, söylemek,
bildirmek, tekrarlamak, tekrar söylemek
1146 affirmation tasdik, doğrulama, onay, ispat, iddia, ifade, bildirme
1147 affirmative sentence olumlu tümce, olumlu cümle
1148 affirmative tasdikî, subuti, tasdik, müspet, olumlu
1149 affirmatively olumlu olarak, doğrulayarak
1150 affix bağlamak, iliştirmek, tutturmak, eklemek, yapıştırmak, ek, şekilci
1151 afflatus esin, ilham, vahiy
1152 afflict keder vermek, üzmek, acı vermek, sıkıntı vermek, kederlendirmek,
kebap etmek, yolukmak, düçar kılmak, tutmak
1153 afflicted özürlü
1154 affliction keder, acı, üzüntü, musibet, sıkıntı, bela
1155 afflictive acı verici, üzücü
1156 affluence zenginlik, varlık, varsıllık
1157 affluent zengin, varlıklı, hali vakti yerinde
1158 afford vermek, takdim etmek, getirmek, iras etmek, tahammül etmek, satın
almaya gücü yetmek, yağdayı el vermek, imkânı olmak
1159 afforest ağaçlandırmak
1160 afforestation ağaçlandırma
1161 affranchise azat etmek, serbest bırakmak
1162 affranchisement azat etme, serbest bırakma
1163 affray kavga, gürültü
1164 affright korku
1165 affront karşı komak, hakaret etmek, aşağılamak, duygularını incitmek,
kırmak, gücendirmek, darıltmak, muamelei gayri layika, bed muamele
1166 affusion dökme, dökülme
1167 Afghan Afganlı, Afgan, Afganca, bir çeşit yün atkı veya battaniye
1168 Afghanistan Afganistan
1169 afield özellikle evden uzakta
1170 afire tutuşmuş, alevler içinde, yanmakta, yanıyor
1171 aflame yanan, tutuşan, tutuşmuş
1172 afloat yüzen, yüzmekte, yüzüyor, su üzerinde duran, batmayan, gemide,
denizde, (söylenti) dolaşan
1173 aflutter titreme halinde
1174 afoot ayakta, olup bitmekte, dönmekte
1175 afore daha önce, daha önceki
1176 afore-mentioned mezkûr, mezbur, mesfur, mumaileyh, müşarünileyh
1177 afore-named mezkûr, mezbur, mesfur, mumaileyh, müşarünileyh
1178 afore-said mezkûr, mezbur, mesfur, mumaileyh, müşarünileyh
1179 aforementioned önceden anılan, sözü geçen
1180 aforesaid daha önce söylenilen, adı geçen
1181 afoul takılmış, dolaşmış
1182 afraid korkmuş, korkar, (be ~) korkmak, havfetmek
1183 afresh yeniden, tazeden, müceddeden, bir kez daha, mükerreren
1184 Africa Afrika
1185 African Afrikalı
1186 afrit ifrit
1187 afro afro saç, uzun ve cingelek saç
1188 afront beraber, bir hizada
1189 aft geri, geriye, geride, kıça doğru, kıçta
1190 after a fashion muayyen dereceye kadar, bir kadar, özüne göre bir nev, bir
cür
1191 after a while biraz sonra
1192 after all is said and done umumiyetle, bitevlikte, tam nazara almak,
dikkat vermek, evvel-ahir
1193 after all hülasei kelam, ahir ki, evvel ahir, ahir neticede, netice itibarı
ile, sonunda, her şeye rağmen, yine de, her hâlde, hiç neye bakmayarak
1194 after burner art yakıcı
1195 after hours çalışma sögenlerinden sonraki zaman
1196 after one's own heart tam gönlüne göre, kafasına göre
1197 after the dust settles her şey yoluna düşende, ihtiraslar soğuyanda
1198 after you! önce siz buyurun!
1199 after -den sonra, bade, -ın ardından/arkasından/peşinden,
...nedeniyle/yüzünden, sonra, badehu, -e rağmen, -in peşinde/arayışında, hakkında,
geriki, gerideki
1200 after-sales service satış sonrası servis
1201 afterbirth son, döleşi
1202 afterbleach sonradan beyazlatmak
1203 afterburner art yakıcı
1204 afterburning son yakma
1205 afterclap beklenmedik olay
1206 aftercooler son soğutucu
1207 afterdamp grizu patlamasından kalan zehirli gazlar
1208 afterdeck kıç güvertesi
1209 afterdinner yemekten sonra gelen
1210 aftereffect daha sonradan ortaya çıkan etki
1211 afterfinish son apre
1212 afterglow akşam kızıllığı, güneş batışı kızıllığı
1213 aftergrass ilk hasat sonrası çıkan otlar
1214 afterhours mesai sögenleri dışındaki zaman
1215 afterlife öbür dünya, ahret, ömrün geri kalan kısmı
1216 aftermath kötü sonuç, kötü yan etki
1217 aftermost en geri, en son
1218 afternoon ikindi vakitleri, öğleden sonra, günortadan akşama dek olan vakit
1219 afterpains doğum sonrası sancılar
1220 afterpart kıç taraf
1221 afterpiece asıl oyundan sonraki oyun
1222 afterproduct son ürün, son şeker
1223 aftersails kıç direk yelkenleri
1224 afterseason mevsim sonu
1225 aftershave tıraş losyonu
1226 aftershock (deprem sonrası) art sarsıntı
1227 aftertaste ağızda kalan tat
1228 afterthought akla sonradan gelen fikir
1229 aftertime gelecek
1230 aftertreatment son işlem, son işleme
1231 afterward sonra, sonradan
1232 afterwards sonradan, sonra, sonralar, badehu, daha sonra
1233 afterwing arka kanat
1234 aga ağa
1235 again and again döne döne, kayta kayta, tekrar tekrar, defalarca,
defalarla, ara vermeden
1236 again yine, gene, yeniden, tekrar, kayta, tekraren, kaytadan, bir daha, bir
de, bundan başka, ayrıca
1237 against nature doğaya aykırı
1238 against one's better judgment mesleğinin zıddına
1239 against the grain arzusunun zıddına, yüreğince olmayan
1240 against the law yasaya aykırı
1241 against time mahdut vakitte, kısa zamanda, son mühlet
1242 against -e karşı, karşısına, -e doğru, -e zıt yönde, karşısında,
aleyhine, aleyhinde, -e aykırı, aksine, hilafına, hilafında, karşı, -e değecek
şekilde
1243 agalloch ödağacı
1244 agamete gametsiz
1245 agamic agamik, eşeysiz
1246 agamogenesis eşeysiz üreme
1247 agamous eşeysiz
1248 agape afallamış, şaşırmış, hayretten ağzı açık kalmış, sevgi, muhabbet
1249 agar-agar solution agaragar eriyiği
1250 agar-agar agaragar, jeloz
1251 agaric katranköpüğü
1252 agate akik, süleymani, yüzük taşı, bilye
1253 agateware renkli emay
1254 agave agav
1255 age circle yaş halkası
1256 age limit yaş haddi
1257 age of consent rüşt, erginlik, kâbin yaşı, haddi büluğ
1258 age yaş, sin, yaşlılık, rüşt, çağ, çok uzun zaman, asır, devir, karn,
yaşlanmak, ihtiyarlamak, eskimek, ihtiyarlatmak, eskitmek, (şarap/vb.) yıllanmak,
yıllandırmak
1259 age-harden yaşlanmayla sertleştirmek
1260 aged günlük, aylık, yaşında, çok yaşlı, ihtiyar, koca, müsin
1261 ageing apparatus yaşlandırma aygıtı
1262 ageing furnace yaşlandırma fırını
1263 ageing temperature yaşlandırma sıcaklığı
1264 ageless eskimez, yaşlanmaz
1265 agelong uzun zaman süren
1266 agency vasıta, acenta, ajanlık, teşkilat, vesatet, marifet, aracılık,
acentelik
1267 agenda yapılacak işler, gündem, gündelik, gün tertibi
1268 agendum gündem
1269 agent provocateur ajan provokatör
1270 agent vekil, acenta, temsilci, ajan, vasıta, vasıtacı, aracı, adam, etmen
1271 aggiornamento modernleşme
1272 agglomerate aglomera, yığışım, toplamak, yığmak, yığılmak, toplanmak
1273 agglomeration top etmeklik, toplanma, yığışma, yığın, küme, yığışım
1274 agglutinant yapıştırıcı
1275 agglutinate yapıştırmak, birleştirmek
1276 agglutination yapıştırma, aglütinasyon
1277 agglutinative yapıştırma işlemine ait, gram bitişken
1278 agglutinin aglutinin
1279 agglutinogen aglutinojen
1280 aggrandize büyütmek, artırmak
1281 aggrandizement büyütmeklik, büyütme, agrandisman, itibarını yükseltme
1282 aggravate ağırlaştırmak, daha fena etmek, daha beter etmek, kötüleştirmek,
ciddileştirmek, kızdırmak, sinir etmek, darıltmak
1283 aggravating circumstances cezayı ağırlaştırıcı nedenler
1284 aggravation kötüleştirme, ağırlaştırma, kızdırma, iğzap
1285 aggregate expenditure toplam masraf
1286 aggregate income toplam gelir
1287 aggregate mecmu, toplam, toplu, bütün, toplamak, bir araya getirmek,
toplanmak
1288 aggregation toplama, birleştirme, toplanma, toplam olma
1289 aggress saldırmak
1290 aggression tecavüz, tahatti, saldırı, nedensiz kavga, çatışma
1291 aggressive saldırgan, tecavüzkâr, kavgacı, girişken, atılgan
1292 aggressor (ilk hücum eden şahıs/ülke/vs.) tecavüzkâr, tecavüz ve tahatti
birle nizaa sebep olan
1293 aggrieve gücendirmek, incitmek, kırmak, mağdur etmek
1294 aggrieved mazlum, mağdur, haksızlığa uğramış, sitemdide, incinmiş,
kırılmış, üzüntülü
1295 aghast donakalmış, şaşırmış, çok korkmuş, dehşet içinde
1296 agile atik, çevik, hareketli
1297 agility çabukluk, çeviklik, atiklik
1298 aging yaşlanma, yıllanma, eskime
1299 agio baş, acyo, pul farkı, ara değer, kambiyo
1300 agiotage acyotaj, borsa oyunu, kambiyo işi
1301 agitate sallamak, çalkamak, çalkalamak, ızdırap vermek, muzdarip etmek,
üzmek, acı vermek, altüst etmek, karıştırmak, yaygara koparmak, ortalığı
karıştırmak, kamuoyunu kışkırtmak, başkaldırmak
1302 agitated heyecanlı, tedirgin, narahat, ajite
1303 agitation çalkanış, heyecan, ızdırap, acı, üzüntü, telatum, temevvüç,
kışkırtma, tahrik, ajitasyon
1304 agitato acele ve coşkunca çalınan/söylenen
1305 agitator tahrikçi, kışkırtan kimse, karıştırıcı, çalkalayıcı kılga
1306 agitprop propaganda ve kışkırtma
1307 agleam ışıltılı
1308 aglet (ayakkabı bağındaki) demir uç
1309 aglow parlak, ışıltılı
1310 agname lakap
1311 agnate (baba tarafından) akraba
1312 agnation (erkek tarafından) akrabalık
1313 agnostic agnostik, bilinemezci
1314 agnosticism agnostisizm, bilinemezcilik
1315 ago bundan mukaddem, bundan evvel, önce, evvel, kabak
1316 agog heyecanlanmış, coşmuş, istekli, ümitli, hevesli
1317 agonic köşesiz
1318 agonize aşırı heyecan ve acı çekmek
1319 agonizing acı veren
1320 agony şiddetli acı, aşırı ıstırap, azîm ızdırap, sancı, hâletünnezi
1321 agora eski Yunanistan'da pazar yeri, meclis yeri
1322 agoraphobia agorafobi, alan korkusu
1323 agraphia agrafi
1324 agrarian geography tarım coğrafyası
1325 agrarian tarımsal, tarıma ilişkin
1326 agree to mutabık kalmak, anlaşmak, kabul etmek
1327 agree together uyuşmak
1328 agree with ile mutabık kalmak
1329 agree kavletmek, mukavele etmek, anlaşmak, razılaşmak, yola gitmek, karar
vermek, razı olmak, muvafakat etmek, iyi gelmek, uymak, uygun gelmek, muvafık
gelmek, mutabık olmak, mutabık kalmak, tevaffuk etmek
1330 agreeable tatlı, güzel, hoşa giden, hoş, şirin, latif, anlaşmaya hazır,
uygun, mutabık, razı
1331 agreeableness tatlılık, hoşluk
1332 agreeably to tatbikan, tevfikan
1333 agreeably with tatbikan, tevfikan
1334 agreeably tatlılıkla, hoş bir biçimde
1335 agreed hemfikir, tamam, hay hay, olur
1336 agreement kavil, söz, mukavele, anlaşma, razılık, saziş, uyuşma, mutabakat,
ittifak
1337 agressive saldırgan
1338 agribusiness tarım ve tarım ticareti
1339 agricultural belt tarımsal kuşak
1340 agricultural chemistry tarım kimyası
1341 agricultural cooperative tarım kooperatifi
1342 agricultural country tarım ülkesi
1343 agricultural credit tarım kredisi
1344 agricultural engineer tarım kıvcısı, ziraat kıvcısı
1345 agricultural engineering tarım kıvcılığı
1346 agricultural implement tarım aleti, tarım kılgası
1347 agricultural insecticide tarımsal böcek öldürücü
1348 agricultural insurance zirai sigorta
1349 agricultural labour tarım işi, tarla işi
1350 agricultural labourer tarım işçisi
1351 agricultural land tarım arazisi
1352 agricultural machine tarım kılgası
1353 agricultural produce tarım ürünleri
1354 agricultural product toprak mahsulü, tarım ürünü
1355 agricultural production tarımsal üretim
1356 agricultural products tarımsal ürünler
1357 agricultural technique tarım tekniği
1358 agricultural tractor ziraat traktörü
1359 agricultural tarımsal, zirai
1360 agriculture ziraat, haraset, hiraset, felahat, filahat, tarım, kent
tasarrufatı
1361 agriculturist ehli ziraat, tarımcı, tarım uzmanı
1362 agrimony kasıkotu
1363 agrimotor ziraat traktörü
1364 agrobiology agrobiyoloji
1365 agrology toprak bilimi
1366 agronomic bilimsel tarımla ilgili
1367 agronomical bilimsel tarımla ilgili
1368 agronomics bilimsel tarım
1369 agronomist bilimsel tarım uzmanı
1370 agronomy tarımbilim, bilimsel tarım
1371 aground (gemi) karaya oturmuş, batık, batmış
1372 ague sıtma ateşi, sıtma, ısıtma
1373 aguish sıtmalı, sıtma getiren, nöbetli
1374 ah ah, vah, eyvah, hayıf, diriğ, of, uf
1375 aha Aa!, Vah!
1376 ahead of one's time (bakışlarda, nailiyetlerde) vakti kabaklamak, zamanı
kabaklamak
1377 ahead of the game hamıdan önde, elverişli vaziyette, erken, tez, koyulmuş
vakitten evvel
1378 ahead önde, kabakta, önden, ileri, ileri doğru, ileriye, önde, ileride,
gelecekte, ileriki
1379 ahem hım!
1380 ahoy ey, hey, hop, yahu
1381 AIDS AIDS
1382 aid and abet suçortaklığı yapmak
1383 aid el uzatmak, yardım etmek, iane etmek, muavenet etmek, yardım, iane,
imdat, muavenet, kömek, destek, yardımcı
1384 aide yardımcı, muavin, yaver
1385 aide-de-camp yaver, yaveri harp, emir subayı
1386 aide-memoire anımsatıcı not
1387 aigrette kuş tepeliği, sorguç
1388 aikido aikido
1389 ail hasta olmak, zayıflamak, güçsüzleşmek
1390 aileron kanatçık, eleron
1391 ailing keyifsiz, rahatsız, hasta, mizaçsız, namizaç
1392 ailment (ciddi olmayan) hastalık, rahatsızlık, keyifsizlik, illet, dert
1393 aim at kastetmek, muradetmek, arzu etmek
1394 aim (~at) nişan almak, hedef almak, kurmak, emel etmek, amaçlamak, nişan
alış, nişan alma, hedef alma, kasıt, emel, meram, maksut, maksat, amaç, erek, gaye,
hedef
1395 aiming circle nişan dairesi
1396 aimless amaçsız, gayesiz, başıboş
1397 ain't değil
1398 air admission tenek girişi
1399 air base tenek üssü
1400 air bearing tenekli yatak
1401 air bladder tenek kesesi
1402 air blast ani rüzgâr
1403 air bleed tenek memesi, tenek deliği
1404 air box tenek kutusu
1405 air brake tenek eğleci, tenekli eğleç
1406 air brick delikli tuğla
1407 air bridge tenek köprüsü
1408 air bubble tenek kabarcığı
1409 air carrier tenek taşıyıcısı
1410 air castle fantazi, hulya
1411 air chamber tenek odacığı
1412 air cleaner tenek filtresi, tenek süzgeci
1413 air column tenek sütunu
1414 air compressor tenek kompresörü
1415 air conditioning teneklendirme, iklimleme
1416 air cooler tenek soğutucu
1417 air cooling tenekle soğutma
1418 air crossing tenek köprüsü
1419 air current tenek akımı
1420 air cushion vehicle tenek yastıklı taşıt, hoverkraft
1421 air cushion tenek yastığı
1422 air defence tenek savunması
1423 air defense tenek savunması
1424 air distance kuş uçuşu mesafe
1425 air door teneklendirme kapısı
1426 air drop delivery tenekten atılan yardım
1427 air drop tenekten atmak, paraşütle atmak
1428 air duct tenek arnası, tenek borusu
1429 air ducts tenek arnaları
1430 air ejector tenek ejektörü
1431 air engine tenek kozgaltkası
1432 air escape pipe tenek tahliye borusu
1433 air filter tenek filtresi, tenek süzgeci
1434 air fleet tenek filosu
1435 air force academy Tenek Harp Mektebi
1436 air force command Tenek Kuvvetleri Komutanlığı
1437 air force tenek kuvveti
1438 air gun tenek tüfeği
1439 air heater tenek ısıtıcısı
1440 air hole tenek deliği
1441 air hose tenek hortumu, tenek borusu
1442 air hostess uçak hostesi
1443 air humidifier tenek nemlendirici
1444 air humidity tenek nemi
1445 air inlet tenek girişi, tenek alığı
1446 air intake tenek girişi
1447 air jacket tenek gömleği
1448 air lane tenek geçidi
1449 air mail uçak postası
1450 air mass tenek kütlesi
1451 air nozzle tenek memesi
1452 air officer tenek subayı
1453 air ones views fikirlerini açmak
1454 air operation tenek operasyonu
1455 air outlet tenek çıkışı
1456 air passage tenek geçidi, nefes yolu, tenek deliği
1457 air photo tenek yaçını
1458 air pilot tenek pilotu
1459 air pocket tenek boşluğu
1460 air pollution tenek kirliliği
1461 air post uçak postası
1462 air pressure tenek basıncı
1463 air pump tenek pompası
1464 air quality tenek niteliği
1465 air raid tenek saldırısı
1466 air resistance tenek direnci
1467 air sac tenek kesesi
1468 air shaft tenek boşluğu
1469 air sick uçak tutmuş
1470 air space tenek sahası
1471 air speed tenek sürati
1472 air stream tenek akımı
1473 air taxi uçak taksi
1474 air traffic tenek trafiği
1475 air transport tenek ulaşımı, tenek taşıtı
1476 air truck tenek taşıtı
1477 air tube iç lastiği
1478 air turbine tenek türbini
1479 air void tenek boşluğu
1480 air washer tenek yıkayıcı
1481 air soluduğumuz hava, tenek, gökyüzü, nefes, tavır, yalpı yağday, ateşe
göstermek, güneşe sermek, havalandırarak kurutmak, havalandırmak, havasını
değişmek, havayı değişmek, hava vermek, hava atmak, caka satmak, gösteriş yapmak
1482 air-balloon balon
1483 air-condition teneği temizlemek, teneklendirmek
1484 air-conditioned teneklendirmeli, klimalı
1485 air-conditioner klima
1486 air-cool tenekle soğutmak
1487 air-cooled engine tenek soğutmalı kozgaltka
1488 air-cooled tenek soğutmalı
1489 air-free teneksiz
1490 air-gun yel tüfeği
1491 air-harden tenekte sertleştirmek
1492 air-hole nefeslik, nefes deliği
1493 air-operated pnömatik
1494 air-raid shelter sığınak
1495 air-seasoned tenekte kurutulmuş
1496 air-spaced tenek izoleli
1497 air-suspended pnömatik süspansiyonlu
1498 air-to-air tenekten teneğe
1499 air-to-ground tenekten yere
1500 air-to-sea tenekten denize
1501 air-to-surface tenekten satha
1502 air-to-underwater tenekten su içine
1503 air-traffic control tenek trafik kontrolü
1504 airbase tenek üssü
1505 airborne radar tenek radarı
1506 airborne (tohum/vb.) tenekten savrulan/atılan, tenekte, uçan, tenek
1507 airbrush tenekli boya tabancası
1508 airbus uçak
1509 aircraft carrier uçak gemisi
1510 aircraft construction uçak inşaatı
1511 aircraft engine uçak kozgaltkası
1512 aircraft engineer uçak kıvcısı
1513 aircraft equipment uçak teçhizatı, uçak donatısı
1514 aircraft factory uçak fabrikası
1515 aircraft fuel uçak yakıtı
1516 aircraft hangar uçak hangarı
1517 aircraft industry uçak sanayi, uçak endüstrisi
1518 aircraft shed uçak hangarı
1519 aircraft uçak, uçaklar
1520 aircrew uçak mürettebatı
1521 airdrome tenekalanı, teneklimanı
1522 airdrop tenekten paraşütle (insan/yiyecek/malzeme/vb.) atma
1523 Airedale iri teriyer türü
1524 airfield light alan ışığı
1525 airfield lighting alan ışıklandırması
1526 airfield traffic alan trafiği
1527 airfield uçak pisti, tenekalanı
1528 airflow tenek akımı
1529 airfoil erfoyil, kanat, kanatçık
1530 airforce tenek kuvvetleri
1531 airfreight tenek yükü
1532 airfreighter yük uçağı
1533 airglow gök aydınlığı
1534 airhostess hostes
1535 airily ciddi olmayarak, havai bir biçimde, gırgırına
1536 airiness havadarlık, hafiflik
1537 airing havalandırma, havaya gösterme, gezinti
1538 airlane tenek geçidi
1539 airless havasız, boğucu
1540 airlift tenek yoluyla taşıma
1541 airline pilot uçak pilotu
1542 airline havayolu, havayolu işletmesi
1543 airliner büyük yolcu uçağı
1544 airlock tenek valfı, hava geçirmez kabin/oda
1545 airmail uçak postası, hava postası
1546 airman havacı, pilot
1547 airmanship havacılık
1548 airplane carrier uçak gemisi
1549 airplane engine uçak kozgaltkası
1550 airplane park uçak parkı
1551 airplane uçak, tayyare
1552 airport of departure kalkış havaalanı
1553 airport of destination varılacak havaalanı
1554 airport tax havaalanı vergisi
1555 airport havaalanı, havalimanı
1556 airproof tenek geçirmez, hava sızdırmaz, hava geçirmez yapmak
1557 airs hava, havalar, gösteriş
1558 airscrew pervane
1559 airship kozgaltkalı balon
1560 airsick uçak tutmuş, uçmaktan midesi bulanmış
1561 airsickness uçak tutması
1562 airspace bir ülkenin hava sahanlığı
1563 airspeed tenek sürati, hava hızı
1564 airstrip küçük havaalanı, uçak pisti
1565 airtight tenek geçirmez
1566 airtightness tenek sızdırmazlık, hava geçirmezlik
1567 airway havayolu
1568 airways tenek yolları
1569 airworthiness uçuşa elverişlilik
1570 airworthy (uçak/vb.) uçuşa hazır, uçuş emniyeti sağlanmış
1571 airy havadar, havalı, havai, boş, işe yaramaz, neşeli, havai
1572 airy-fairy hayal ürünü, pratik olmayan
1573 aisle geçit, iki sıra koltuk arasında uzanan yol, ara yol, koridor
1574 aitchbone sığır budu
1575 ajar açık, yarı açık, aralık
1576 akimbo eller belde dirsekler dışa doğru bakar durumda
1577 akin benzer, okşar, yakın, hısım
1578 alabaster kaymaktaşı, albatr, su mermeri, ak mermer
1579 alack eyvah!
1580 alacrity çeviklik, atiklik, canlılık, müsaraat, memnuniyet
1581 alalia konuşma yeteneği yitimi
1582 alanine alanin
1583 alarm bell alarm çanı
1584 alarm clock çalar saat, zengli saat
1585 alarm korku, havf, dehşet, haber, tehlike işareti, heyecan sinyali, alarm,
alarm aygıtı, korkutmak, korku vermek, tahvif etmek, ihafe etmek, dehşete düşürmek,
tehlikeden haberdar etmek
1586 alarmingly korkunç derecede
1587 alarmist yaygaracı
1588 alas ay, vay, ah, vah, hayıf, diriğ, yazık, tüh, eyvah
1589 Albania Arnavutluk, Arnavut Vilayeti
1590 Albanian Arnavut
1591 albatross albatros
1592 albedo albedo, aklık, aklık derecesi
1593 albeit gerçi, her ne kadar, ise de, -e rağmen
1594 albescent beyazlaşan, aklaşan
1595 albinism akşınlık
1596 albino albino, akşın, çapar
1597 Albion ingiltere
1598 albite albit
1599 album albüm, uzunçalar
1600 albumen albümin, yumurta akı
1601 albumenize albüminlemek
1602 albumin albümin
1603 albuminate albüminat
1604 albuminoid albüminoit
1605 albuminose albüminli
1606 albuminous albüminli
1607 alburnum canlı odun, kabuk altı katmanı
1608 alchemic simya ile ilgili, alşimi ile ilgili
1609 alchemical simya ile ilgili, alşimi ile ilgili
1610 alchemist alşimist, simyager
1611 alchemy metalleri altına dönüştürmeyi araştıran bilim dalı, simya ilmi
1612 alchymist kimyager
1613 alchymy ilmikimya
1614 alcohol content alkol miktarı
1615 alcohol fuel alkollü yakıt
1616 alcohol ruh, alkol, alkollü içki
1617 alcoholic drinks alkollü içecekler
1618 alcoholic strength alkol miktarı, alkol yüzdesi
1619 alcoholic alkollü, alkol içeren, alkolik, ayyaş
1620 alcoholism alkolizm
1621 alcoholometer alkolölçer
1622 alcoholometry alkolometri, alkolölçüm
1623 alcoholysis alkoliz
1624 alcove hücre, küçük bölüm, köşe
1625 aldehyde aldehit
1626 alder kızılağaç, akçaağaç
1627 alder-tree mürver ağacı
1628 alderman âyan, kent meclisi üyesi
1629 aldoform formaldehit
1630 aldohexose aldoheksoz
1631 aldol aldol
1632 aldose aldoz
1633 aldosterone aldosteron
1634 aldoxime aldoksim
1635 ale beyaz arpa suyu, bir tür bira
1636 aleatoric şansa bağlı
1637 aleatory şansa bağlı
1638 alee rüzgâr altı, boca
1639 alehouse birahane
1640 alembic imbik
1641 aleph null alef sıfır
1642 Aleppo pine Halep çamı
1643 Aleppo Halep
1644 alert dikkatli, tetik, uyanık, tehlikeye karşı uyarı, heyecan sinyali, alarm
işareti, alarma geçmek, hazır olmak, uyarmak, ikaz etmek
1645 alertness açıkgözlük, atiklik, uyanıklık
1646 Alexandria iskenderiye
1647 alexia aleksi, okuma yeteneği yitimi
1648 alfalfa kabayonca, alfalfa
1649 alfresco açık havada, açık hava
1650 alga suyosunu, alg
1651 algae suyosunları
1652 algebra cebir
1653 algebraic equation cebirsel denklem
1654 algebraic cebirsel
1655 Algeria Cezayir
1656 Algerian Cezayirli
1657 algesia aljezi
1658 Algiers Cezayir
1659 algin algin, aljin
1660 alginate alginat, aljinat
1661 algine algin, aljin
1662 algology algoloji
1663 algorithm algoritma
1664 algorithmic algoritmik
1665 alias diğer adıyla, namıdiğer, takma isim, sahte isim
1666 alibi suçun işlenmesi sırasında başka yerde olduğunu kanıtlama, mazeret, özür
1667 alicyclic alisiklik
1668 alidade alidat
1669 alien subjects yabancı uyruklu yurttaşlar
1670 alien ecnebi, yad, yabancı, haricî, başka bir ülkeye ait, farklı, değişik,
zıt, karşıt, ters, yabancı uyruklu kimse
1671 alienable satılabilir, ferağı mümkün
1672 alienate ahara temlik etmek, tebrit etmek, soğutmak, yadlaştırmak,
yadsıramak, yabancılaştırmak
1673 alienation yabancılaşma, soğuma, uzaklaşma, bir yere/ortama ait olmama
duygusu, elinden alma
1674 alienist psikiyatr
1675 aliens' law yabancılar yasası
1676 aliform kanat şeklinde olan
1677 alight on one's feet ayağa kalkmak
1678 alight inmek, konmak, tutuşmuş, alev almış, yanan
1679 alighting gears iniş takımları
1680 align with ile aynı hizaya sokmak, ile anlaşmaya vardırmak
1681 align düzene sokmak, sıraya dizmek, hizaya getirmek
1682 aligner ayar aleti, ayar gönyesi
1683 alignment sıraya dizme, düzenleme, hiza, sıra
1684 alike aynı, benzer, okşar, müşabih, bir, benzer şekilde, aynı şekilde
1685 aliment gıda, yiyecek, besleyecek, yemek, beslenme
1686 alimentary canal sindirim borusu
1687 alimentary sindirimsel, beslenmeyle ilgili
1688 alimentation beslenme
1689 alimony nafaka
1690 aliphatic alifatik
1691 aliquant tümbölmez, bir sayıyı kalansız bölemeyen sayı
1692 aliquot tümbölen, bir sayıyı tam bölen sayı
1693 alive and kicking sağ selamet, başı selamettir, hayat aşkı, canında can var,
hâlâ ölmeyiptir
1694 alive to uyanık, duyarlı, farkında, haberdar
1695 alive with (canlı şeylerle) dolu, kaplı, kaynayan
1696 alive yaşayan, canlı, diri, sağ, berhayat, hayatta, yaşam dolu, hareketli
1697 alizarin alizarin, kökboyası, kökkırmızısı
1698 alkali cellulose alkali selüloz
1699 alkali metals alkali metaller
1700 alkali resistant alkaliye karşı dayanıklı
1701 alkali alkali
1702 alkalimeter alkaliölçer
1703 alkalimetry alkaliölçüm, alkalimetri
1704 alkaline earth metals toprak alkali metaller
1705 alkaline fluid alkalik sıvı
1706 alkaline alkalik, kalevi
1707 alkalinity alkalilik
1708 alkalinize alkalileştirmek
1709 alkalinizing alkalileştirici
1710 alkaloid alkaloit
1711 alkane alkan
1712 alkanet sığırdili
1713 alkannin alkanin
1714 alkene alken
1715 alkyd alkit
1716 alkyl alkil
1717 alkylation alkilasyon
1718 alkyne alkin
1719 all aboard! Herkes gemiye!, Binik kurtarıyor!, Hamı yerine!
1720 all agog arzu dolu
1721 all alone yapayalnız
1722 all along the line bütün cihetten, bütünlükle
1723 all along the road bütün cihetten, bütünlükle
1724 all along the way bütün cihetten, bütünlükle
1725 all along her vakit, öteden beri, başından beri, lap evvelden, hemişe
1726 all and sundry bir nefere gibi, hamıya aittir, müstesnasız olarak
1727 all anyhow sâmansız olmak, pinti görkemde olmak, bir tahar, büyük zahmetle,
baştansavma, selikasız
1728 all around çepçevre, dört yandan
1729 all at once aniden, birden, birdenbire, derhal, gözlenilmeden, aynı zamanda
1730 all but the kitchen sink her şey yerinde bir sakal tarağı çatmıyor, her
şeyden çok
1731 all but hemen hemen, neredeyse, demek olur ki, az kalmıştı, az kala,
müstesna olmak şartı ile, bundan başka
1732 all clear tehlike geçti işareti, tenek tehlikesi çınavı geçti, yol açıktır,
mania yoktur, serbest hareket etmek olur
1733 all down the line tam ve dolgun, bütün cihetlerde, bütünlükle
1734 all fools' day 1 Nisan günü, 1 Nisan'da
1735 all for nothing abes yere, boş boşuna
1736 all found her şeye hazır
1737 all fours dört ayak
1738 all hands herkes
1739 all in all neticede, sonuçta, bitevilikte, esasen
1740 all in one breath bir nefeste, bir nefese, bir yuduma, nefesini almadan
1741 all in the day's work normal, beklendiği gibi
1742 all in the day's work normal, beklendiği gibi, adi bir hâldir, âdet üzre,
tabii şeydir
1743 all in yorgun, bitkin, her şey dahil
1744 all manner of her tür
1745 all my eye biz kaçın kurasıyız, yok canım, boş şeydir, cefengiyat, boş söz
1746 all night long bütün gece boyunca
1747 all night bütün gece boyunca
1748 all of a piece hemahenk, armonili, tam, bitkin, bitev hasiyet, aynı
keyfiyetli, vahit, (neyese) uygun olarak, özüne beraber
1749 all of a sudden ansızın, birdenbire
1750 all of a tremble tir tir, zangır zangır titreyen
1751 all one's born days bütün ömrü boyu
1752 all out tüm gücüyle
1753 all over her yer, her taraf, her yerde, her tarafta
1754 all right yakşı yağdayda, iyi, zarar görmemiş, idare eder
1755 all rights reserved her hakkı saklıdır
1756 all silk saf ipek, has ipek
1757 all terrain vehicle arazi vasıtası
1758 All that glitters is not gold Parlayan herşey altın değildir
1759 all that o kadar çok, öylesine
1760 all the better daha iyi, isabet
1761 all the colors of the rainbow gökkuşağının her renginde, muhtelif renkli, çok
renkli
1762 all the rage çok moda
1763 all the same yine de, hepsi bir, fark yok
1764 all the time sürekli, boyuna
1765 all the vogue çok moda
1766 all the year round bütün yıl boyunca
1767 all there aklı başında
1768 all told yekun olarak
1769 all too soon çek erken
1770 all weather her havaya elverişli
1771 all mecmu, cemi, cümle, tüm, bütün, tam, istenilen, her, hep, hepsi,
tümüyle, bütünüyle, tamamen, tamamiyle, hamı, hamısı, her şey, herkes, her biri,
her iki taraf
1772 all-embracing her şeyi saran
1773 all-inclusive her şey dahil
1774 all-nighter bütün gece süren bir olay
1775 all-purpose çok maksatlı, her amaca uygun, kullanışlı
1776 all-round çok yönlü, çok meziyetli olan
1777 Allah Allah
1778 allanite allanit
1779 allay azaltmak, dindirmek, teskin etmek, yatıştırmak
1780 allegation suçlama, itham, ileri sürme, sav, iddia, dava, kaziye
1781 allege irat etmek, iddia etmek, ileri sürmek
1782 allegedly sözde
1783 allegiance tebaiyet, bağlılık, sadakat
1784 allegoric alegorik, kinayeli
1785 allegorical alegorik, dokundurmalı, mecazi, kinayeli
1786 allegorically alegorik olarak
1787 allegorize alegorilerle anlatmak
1788 allegory alegori, dokundurma, kinaye
1789 allegretto allegretto
1790 allegro allegro
1791 allel allel
1792 allele allel
1793 allelic allelik
1794 allelomorph allelmorf
1795 allelomorphic allelomorfik
1796 allelotropic alleltrop
1797 allergen alerjen
1798 allergic alerjik, sinir olan, nefret eden, sevmeyen, gıcık olan
1799 allergy alerji, hoşlanmama, sevmeme, nefret, gıcık
1800 alleviate hafifletmek, tahfif etmek, hafifleme, yatışma, azalma,
hafifletme, yatıştırma, azaltma
1801 alleviation hafifleme, yatışma, teselli
1802 alley cat sokak kedisi
1803 alley dar sokak, çıkmaz sokak, dönge, geçit, patika, ara yol, hıyaban, bilye,
misket
1804 alliaceous sarımsaklı
1805 alliance kodak birliği, akrabalık, dünürlük, anlaşma, uyuşma, ittifak,
bağlılık, birlik, birleşme
1806 Allied Powers Müttefik Kuvvetler
1807 allied müttefik, birbirine bağlı, bağlaşık
1808 alligator pear perse ağacının meyvesi
1809 alligator Amerika ve Çin'de yaşayan bir tür timsah
1810 alliterate aliterasyon yapmak
1811 alliteration aliterasyon, ses yinelemesi
1812 allocate ayırmak, pay etmek, tahsis etmek, ödenek ayırmak
1813 allocation ayırma, tahsis etme, ödenek ayırma, ödenek, pay
1814 allocution söylev, nutuk, hitabe
1815 allogamy allogami
1816 allomeric allomer
1817 allometry allometri
1818 allomorph alomorf
1819 allomorphous allomorf, allomorfik
1820 allopath alopat
1821 allopathy alopati
1822 allophone alofon
1823 allot pay etmek, bölüştürmek, ayırmak, tahsis etmek
1824 allotment letter tahsis mektubu
1825 allotment tahsisat, ödenek, hisse, pay
1826 allotriomorphic allotriomorf
1827 allotrope alotrop, allotrop, eşözdek
1828 allotropic alotropik, allotropik
1829 allotropy alotropi, allotropi, eşözdeklik
1830 allow for hesap etmek, göz önüne almak, hesaba katmak
1831 allow of kabul etmek
1832 allow bırakmak, komak, izin vermek, icaze vermek, ruhsat vermek, cevaz
vermek, vermek, tayin etmek, tahsis etmek, ayırmak, sağlamak, teslim etmek, itiraf
etmek
1833 allowable caiz, bırakılabilir, izin verilebilir, olası
1834 allowance aylık, gündelik, yıllık, tayin, tayinat, ödenek, tahsisat, cep
harçlığı, göz yumma, tolerans, müsamaha, izin, hususi bir vasıta için
ayrılan/sağlanan pul, pay
1835 alloy altına/gümüşe katılan bakır, katışık, metal alaşımı, ayar
1836 alloyed alaşımlı
1837 alloying alaşımlama
1838 allspice yenibahar
1839 allude to kastetmek, ima etmek, andırmak, anıştırmak
1840 allude dokundurmak, anmak, adını çekmek, kinaye etmek, hatırlatmak,
esaslanmak, isnat etmek, müracaat etmek, kaydetmek, istinat etmek, iham vurmak, ima
etmek, nazarda tutmak, işaret etmek, baştan çıkarmak, cezbetmek, ayartmak,
çekicilik, cazibe
1841 alluded to adı geçen
1842 allure çekicilik, cazibe, baştan çıkarmak, ayartmak, cezbetmek, çekmek
1843 allurement büyüleme, çekme, cezbetme, şuhluk
1844 alluring cazip, akıl çelici, çekici
1845 allusion dokundurma, ima, kinaye
1846 allusive dokundurmalı, imalı
1847 alluvial cone birikinti konisi
1848 alluvial deposit alüvyon, lığ
1849 alluvial plain birikinti ovası
1850 alluvial alüvyonlu, lığlı
1851 alluvion sel, su basması, alüvyon, lığ
1852 alluvium alüvyon, lığ
1853 ally rabıtaivahide tahtına ithal etmek, birleşmek, birleştirmek, müttefik
ülke, dost, arkadaş
1854 alma mater öğrenim görülen mektep
1855 almanac almanak
1856 almanack takvim, salname
1857 almandine almandin, seylantaşı
1858 almighty her şeye kadir, çok büyük, müthiş, süper
1859 almond oil bademyağı
1860 almond shaped badem şeklinde
1861 almond tree badem ağacı
1862 almond badem ağacı, badem
1863 almoner imam, yardım dağıtan görevli
1864 almost hemen, hemen hemen, demek olur ki, tahminen, az kaldı, az kalsın,
az kala, neredeyse
1865 alms sadaka
1866 almsgiving sadaka verme, zekât verme, hayır yapma
1867 almshouse yaşlılarevi, darülaceze, düşkünler yurdu
1868 almsman düşkün, muhtaç
1869 almucantar almukantarât, yükseklik dairesi
1870 aloe sarısabır
1871 aloes sabır
1872 aloeswood kartal ağacı
1873 aloft yukarı, yukarıda, yukarıya
1874 alogia konuşamazlık
1875 alone tek başına, tek, yalnız, tenha, başlı başına, yalnız, sadece
1876 along with ile birlikte
1877 along ileri, ileriye, yanına, yanında, boyu, boyunca, birlikte, burada,
buraya, orada, oraya
1878 alongshore kıyı boyunca
1879 alongside one another karın karına, borda bordaya
1880 alongside with yanı sıra
1881 alongside yanına, yanında, ile yan yana
1882 aloof soğuk, ilgisiz, uzak, uzakta, alargada
1883 aloofness uzaklık, araya mesafe koyma, çekingenlik
1884 alopecia saç dökülmesi, kellik, alopesi
1885 aloud pek, cehren, savtı bülent ile, ucadan, yüksek sesle
1886 alp yüksek dağ
1887 alpaca alpaka, alpaka kumaş
1888 alpenstock demir uçlu dağcı bastonu
1889 alpha and omega başlangıç ve bitiş, ilk ve son
1890 alpha particle alfa parçacığı, alfa taneciği
1891 alpha radiation alfa radyasyonu, alfa ışınımı
1892 alpha radioactivity alfa radyoaktivitesi
1893 alpha rays alfa ışınları
1894 alpha Yunan abecesinin ilk harfi, alfa
1895 alphabet elifba, alfabe, abece
1896 alphabetic alfabetik, abecesel
1897 alphabetical alfabetik, abecesel
1898 alphabetically alfabetik olarak
1899 alphameric alfamerik
1900 alphamerics harfler ve sayılar
1901 alphanumeric alfasayısal
1902 alphanumerics harfler ve sayılar
1903 alpine plant alp ösümlüğü
1904 alpine sun ültraviyole lambası
1905 alpine Alp dağlarına ya da diğer yüksek dağlara ilişkin, çok yüksek
1906 Alpinist alpinist, dağcı
1907 already available halihazırda mevcut olan
1908 already zaten, artık, çoktan, evvelce, daha önce, şimdiden
1909 Alsatian Alsas çoban köpeği, Alsas'lı
1910 also da, dahi, hem, hem de, yine, ayrıca, hemçinin, aynı zamanda, yanısıra
1911 also-ran tabela yapamayan at
1912 Alt key ek karakter tuşu
1913 altar mimber
1914 altazimuth altazimut
1915 alter course rota değiştirmek
1916 alter değişmek, başka türlü olmak, değiştirmek
1917 alter-ego canciğer arkadaş, bir kimsenin ikinci kişiliği
1918 alterable değişebilir, değişik, değişir, değiştirilebilir
1919 alteration değiştirme, değişim, değişen şey, değişiklik
1920 alterative değiştirici, değiştiren
1921 altercate kavga etmek, atışmak
1922 altercation kavga, çekişme, anlaşmazlık
1923 altered rock başkalaşmış kaya, metamorfik kaya
1924 alterego çok yakın dost
1925 alternate angels ters açılar
1926 alternate days günaşırı
1927 alternate member yedek üye
1928 alternate değişimli, değişerek oluşan, bir o, bir öteki, almaşık,
münavebeli, her iki günde bir
1929 alternate-exterior angles dışters açılar
1930 alternately nöbetleşe, sıra ile
1931 alternating current alternatif akım, dalgalı akım
1932 alternating load alternatif yük
1933 alternating birbirini izleyen, münavebeli
1934 alternation of generations nesil değişimi
1935 alternation birbirini izleme, almaş, münavebe, nevbeleşme, değişim
1936 alternative seçimli, diğer, başka, seçenek, seçim, iki şıktan biri,
alternatif
1937 alternator alternatör
1938 although -e karşın, ise de, -dığı halde, olmakla beraber, olmasına rağmen,
karamazdan, bakmayarak ki
1939 altigraph yazıcı altimetre
1940 altimeter altimetre, yükseklik ölçer
1941 altitude above sea level deniz seviyesinden yükseklik
1942 altitude control yükseklik kontrolü
1943 altitude recorder yazıcı altimetre, yükselti yazıcı
1944 altitude denizden yükseklik, yüksek yerler ya da alanlar
1945 alto alto
1946 alto-relievo yüksek kabartma
1947 altocumulus altokümülüs
1948 altogether bütünlükle, tamamen, tümüyle, cemi, bütün bütün, büsbütün,
umumen, bitev, birlikte, hamılıkla, hamısı, herşeye rağmen, neticede, yine de
1949 altostratus altostratus
1950 altruism özgecilik, özünden önce başkalarını düşünme
1951 altruist başkalarını düşünen kimse, özgeci
1952 altruistic özverili, fedakâr
1953 alum mordant şap mordanı
1954 alum stone şaptaşı
1955 alum şap
1956 alumed şaplı
1957 alumina alüminyum oksit, alümin
1958 aluminate alüminat
1959 aluminium coated alüminyum kaplı
1960 aluminium oxide alüminyum oksit
1961 aluminium paint alüminyum boya
1962 aluminium powder alüminyum tozu
1963 aluminium sheet alüminyum levha
1964 aluminium sulfate alüminyum sülfat
1965 aluminium tube alüminyum tüp
1966 aluminium alüminyum
1967 aluminium-coat alüminyum kaplamak
1968 aluminization alüminyum ile kaplama
1969 aluminize alüminyum ile kaplamak
1970 aluminized alüminyum kaplı
1971 aluminothermics alüminotermi
1972 aluminous şaplı
1973 alumna eski kız mezun
1974 alumnus eski erkek mezun
1975 alunite şaptaşı
1976 alveolar dişyuvasına ait
1977 alveolate petekli, delikli
1978 alveolus alveol, diş yuvası
1979 alvine bağırsakla ilgili
1980 alvite alvit
1981 always her zaman, daima, hemişe, hep, sonuna dek, daima, durmadan, hep
1982 alyssum deliotu
1983 am -im, -ım, um, üm
1984 amadou kav
1985 amain şiddetle, var kuvvetiyle, tam kuvvetle
1986 amalgam civa bileşiği, amalgam, metal karışımı
1987 amalgamate birleşmek, katılmak, birleştirmek, katmak
1988 amalgamation karışma, karışım, alaşım, katılma
1989 amanuensis kâtip, yazman, yazıcı
1990 amaracus mercanköşk otu
1991 amaranth horozibiği
1992 amaranthine mor, solmaz, ebedi
1993 amarantite amarantit
1994 amaryllis nergiszambağı
1995 amass biraraya getirmek, toplamak, yığmak, biriktirmek, bir araya gelmek
1996 amateur movie camera amatör yanka sınalgası
1997 amateur amatör, heveskâr, deneyimsiz kimse, beceriksiz
1998 amateurish amatörce, beceriksiz, kalitesiz
1999 amative aşkla ilgili
2000 amatory âşıkane, şehvetli
2001 amaurosis amoroz
2002 amaze şaşırtmak, hayretlendirmek, taaccüplendirmek, hayrete salmak, hayrete
düşürmek, mat koymak, hayranlık, meftunluk
2003 amazement hayret, taaccüp, şaşkınlık, ağzı açık kalma
2004 amazing şaşırtıcı, hayretamiz, hayrete düşürücü, füsunkâr, garibe
2005 amazingly şaşılacak derecede, afal afal
2006 Amazon Amazon nehri, kadın şavaşçı, kuvvetli kadın
2007 Amazonian Amazon nehrine ait, Amazona ait, savaşçı, erkil
2008 amazonite amazonit
2009 ambage dolambaçlı yol
2010 ambassador büyükelçi, sefir
2011 ambassadress sefire
2012 amber kehribar, kehribar rengi
2013 ambergris amber
2014 ambidexter iki elini aynı şekilde kullanabilen kimse
2015 ambidexterity iki elini de aynı şekilde kullanabilme
2016 ambidextrous iki elini aynı biçimde kullanabilen
2017 ambience bir yerin havası, ortam, çevre
2018 ambient air ortam havası, çevre havası
2019 ambient noise çevre gürültüsü, bozucu gürültü
2020 ambient temperature çevre sıcaklığı
2021 ambient çevredeki, çevreyi saran
2022 ambiguity belirsizlik, anlam belirsizliği
2023 ambiguous belirsiz, şüpheli, muğlak, çapraşık
2024 ambiguously muğlak olarak
2025 ambiguousness muğlaklık, şüphelilik, çapraşıklık, belirsizlik
2026 ambipolar ambipolar
2027 ambit alan, saha, çevre, ortam, muhit, etraf
2028 ambition hırs, tutku, arzu, istek, şiddetle istenen şey
2029 ambitious hırslı, tutkulu, çok istekli, tutkun, başarma isteği olan, azimli
2030 ambitiously ihtirasla, hevesle
2031 ambitiousness ihtiras, heves
2032 ambivalence belirsizlik
2033 ambivalent zıt/çelişik duygular taşıyan, kararsız
2034 amble yavaş yavaş yürümek, rahvan gitmek, rahvan, rahat yürüyüş
2035 ambler rahvan yürüyen at
2036 ambo vaiz kürsüsü
2037 ambrosia leziz şey
2038 ambrosial nefis, enfes, mükemmel
2039 ambulance ambülans, tacilî yardım
2040 ambulant seyyar, gezici
2041 ambulate gezmek
2042 ambulation gezme, dolaşma
2043 ambulatory gezilebilir, kemerli yol
2044 ambuscade pusu, tuzak
2045 ambush pusuya düşürmek, tuzak kurmak, pusu, tuzak, pusuya yatılan yer
2046 ameliorate düzeltmek, iyileştirmek
2047 amelioration düzeltme, iyileştirme, ıslah
2048 amen amin
2049 amenability uysallık, yumuşak başlılık
2050 amenable uysal, yumuşak başlı, sorumlu, uygun, uyumlu
2051 amend düzeltmek, düzeliş etmek, ıslah etmek, değişmek, değiştirmek
2052 amendable tadil edilebilir, düzeltilebilir
2053 amendatory ıslah edici, düzeltici
2054 amendment motion değişiklik önergesi
2055 amendment of law kanunu değiştirme
2056 amendment değişiklik, değiştirme, düzeltme, düzeliş, ıslah
2057 amends telafi etmek
2058 amenities hayatı kolaylaştıran şeyler, rahatlıklar
2059 amenity rahatlık, konfor
2060 amerce pul cezasına çarptırmak, ceza vermek
2061 America Amerika
2062 American Indian Amerikan yerlisi
2063 American Amerikalı, Amerikan
2064 Americanism Amerikan İngilizcesi, Amerikancılık
2065 Americanize Amerikalılaştırmak, Amerikalılaşmak
2066 americium amerisyum
2067 ametabolic ametabolik
2068 amethyst ametist, kırmızımsı mavi, mor renk
2069 Amharic Habeşistan'ın resmi dili
2070 amiability sevimlilik, yumuşak başlılık, iyi huyluluk
2071 amiable sevimli, iyi huylu, yumuşak başlı, samimi
2072 amiably tatlılıkla
2073 amianthus amyant
2074 amicability dostluk, arkadaşlık, samimiyet
2075 amicable dostça, dosthane
2076 amicably dostça, barışçı olarak
2077 amid ortasında, arasında
2078 amide amit
2079 amidol amidol
2080 amidships gemi içinde/ortasında
2081 amidst (edat) ortasına, ortasında
2082 amine amin
2083 amino- (önek) amino
2084 aminoacid aminoasit
2085 aminophenol aminofenol
2086 amiss kötü, yanlış, kusurlu
2087 amitosis amitoz
2088 amitotic amitotik
2089 amity dostluk, arkadaşlık, dostça davranış
2090 amixia amiksi
2091 ammeter ampermetre, amperölçer
2092 ammine ammin
2093 ammonal ammonal
2094 ammonia amonyak
2095 ammoniac gum amonyak zamkı
2096 ammoniac amonyakla ilgili
2097 ammonite ammonit
2098 ammonium acetate amonyum asetat
2099 ammonium carbonate amonyum karbonat
2100 ammonium chloride amonyum klorür
2101 ammonium hydrate amonyum hidrat
2102 ammonium hydroxide amonyum hidroksit
2103 ammonium nitrate amonyum nitrat
2104 ammonium sulphate amonyum sülfat
2105 ammonium sulphide amonyum sülfür
2106 ammonium amonyum
2107 ammonization amonizasyon
2108 ammunition store mühimmat deposu
2109 ammunition cephane, mühimmat
2110 amnesia amnezi, bellek kaybı, bellek yitimi
2111 Amnesty International Uluslararası Af Örgütü
2112 amnesty genel af
2113 amnion amnios
2114 amniotic fluid meşime içindeki sıvı
2115 amniotic sac meşime boşluğu
2116 amniotic meşime ile ilgili
2117 amoeba amip
2118 amoebic dysentery amipli dizanteri
2119 amoebic amibik
2120 amok çılgın, sapıtmış, deli gibi
2121 amomum kakule
2122 among ortasında, arasında, -den biri, içinde, arasında, aralarında, arasında
2123 amongst (edat) aralarında, arasında, kucağında
2124 amoral ahlak dışı, ahlaksız
2125 amorality ahlaksızlık
2126 amorous sevdalı, cinsî aşka eğilimli
2127 amorously be âşıkane
2128 amorousness âşıklık
2129 amorphism amorfluk, şekilsizlik
2130 amorphous structure biçimsiz yapı, amorf yapı
2131 amorphous şekilsiz, amorf, özelliksiz, biçimsiz
2132 amortise amorti etmek
2133 amortization amortisman, sönüm, itfa, aşınma
2134 amortize amortize etmek, sönümlemek, itfa etmek
2135 amount to olmak, etmek, varmak
2136 amount miktar, kemiyet, hacim, tutar, netice
2137 amour aşk (macerası)
2138 amourpropre izzetinefis, onur
2139 amp amper, amplifikatör, amfi
2140 ampelite ampelit
2141 amperage amperaj, amper miktarı
2142 ampere amper
2143 ampere-hour amper-saat
2144 ampersand & işareti
2145 amphetamine amfetamin
2146 amphibian tank amfibi tank
2147 amphibian hem suda hem karada yaşayabilen döngül, ikiyaşayışlı, hem karada
hem suda gidebilen araç, yüzer gezer araç
2148 amphibious ikiyaşayışlı, amfibi, yüzergezer
2149 amphibole amfibol
2150 amphibolic amfibolik
2151 amphibolite amfibolit
2152 amphibology belirsizlik
2153 amphiprotic amfiprotik
2154 amphitheatre amfiteatr
2155 amphora amfora, iki kulplu eski bir tür testi
2156 amphoteric oxide amfoter oksit
2157 amphoteric amfoter
2158 ample gerektiğinden çok, bol, yeterli, geniş, büyük
2159 ampleness bolluk, genişlik
2160 amplification büyültme, genişletme, gürleştirme, yükseltme
2161 amplifier tube amplifikatör lambası
2162 amplifier valve amplifikatör lambası
2163 amplifier amplifikatör, yükselteç
2164 amplify genişletmek, gücünü artırmak, yükseltmek
2165 amplitude modulation genlik modülasyonu
2166 amplitude bolluk, genişlik, genlik
2167 amply bol bol, fazlasıyla, kâfi miktarda, çokça
2168 ampoule ampul
2169 ampule ampul
2170 ampulla şişe, kabarcık
2171 amputate bir kılganı kesmek
2172 amputation bir kılganın kesilmesi
2173 amputee bacağı veya kolu kesilen kişi
2174 amulet muska, nazarlık
2175 amuse oneself dilhoşluk etmek, oynamak, keyfini açmak, mezelenmek
2176 amuse eğlendirmek
2177 amusement park lunapark
2178 amusement temaşa, şenlik, eğlence, zevk, keyif, sefa, lezzet, sevinç,
şadlık, neşe, zarafat
2179 amusing hoş, gülmeli, eğlenceli, eğlendirici, zarif, şaka yapan
2180 amusingly hoş bir şekilde, eğlendirici bir şekilde
2181 amygdalate badem gibi
2182 amygdalic bademden yapılmış
2183 amygdalin amigdalin
2184 amygdaloid badem biçiminde, bademcik taşı
2185 amyl acetate amil asetat
2186 amyl alcohol amil alkol
2187 amyl amil
2188 amylaceous nişastalı
2189 amylase amilaz
2190 amylene amilen
2191 amylic amille ilgili, amilik
2192 amyloid nişastalı
2193 amylum nişasta
2194 an ace in the hole vasıta üstünlüğü, gizli/gözegörünmez üstünlük
2195 an albatross about one's neck kiminse günahını daima yadına salmak, kederli
hadise, kederli hâl
2196 an idle hour boş vakit
2197 an (art.) bir
2198 ana- (önek) yukarı, tekrar
2199 anabasis ateşin yükselmesi
2200 anabatic wind anabatik rüzgâr
2201 anabolism anabolizma
2202 anachronism çağ aşımı
2203 anaconda anakonda
2204 Anadolu University Anadolu Üniversitesi, Anadolu Birdemi
2205 anaemia kansızlık, anemi
2206 anaemic kansız, anemili, anemik
2207 anaerobe havasız yerde yetişip yaşayabilen mikroorganizma
2208 anaerobic bacteria oksijensiz yaşayabilen bakteriler
2209 anaerobic respiration oksijensiz solunum
2210 anaerobic havasız yerde yetişip yaşayabilen
2211 anaesthesia anestezi, duyum yitimi
2212 anaesthetic uyuşturucu
2213 anaesthetist narkozcu
2214 anaesthetize anestezi yapmak, narkoz vermek, duyumsuzlaştırmak
2215 anaglyph anaglif
2216 anagram çevrik sözcük, evirmece
2217 anal fin anüs yüzgeci
2218 anal anüse ilişkin, anal
2219 analcime analsim
2220 analectic seçme
2221 analects seçme eserler veya parçalar
2222 analgesia acı yitimi, analjezi
2223 analgesic ağrı kesici, ağrı kesen ilaç
2224 analog analog, örneksel
2225 analogic kıyaslanabilen, kıyas yoluyla, benzeterek
2226 analogical kıyaslanabilen
2227 analogous benzer, yakın, paralel
2228 analogue birşeyin benzeri olan şey
2229 analogy benzerlik, örnekseme
2230 analphabetic okuması yazması olmayan
2231 analyse analiz etmek, çözümlemek
2232 analyser analizör, çözümleç
2233 analysis çözümleme, analiz etme, analiz, tahlil
2234 analyst analiz yapan kimse, ruh çözümcü
2235 analytic tahlili, analitik, çözümsel
2236 analytical chemist analitik kimyager
2237 analytical chemistry analitik kimya, çözümsel kimya
2238 analytical geometry analitik geometri, çözümsel geometri
2239 analytical çözümsel, analitik
2240 analyze çözümlemek, analiz etmek, tahlil etmek, incelemek
2241 analyzer analizör, çözümleç
2242 anamorphic lens anamorfozör, anamorfozcu mercek
2243 anamorphic anamorfoz
2244 anamorphosis anamorfoz
2245 ananas ananas
2246 anaphase anafaz
2247 anarchic anarşik, anarşiye ilişkin
2248 anarchical kanun tanımayan, karmakarışık
2249 anarchism anarşizm, başsızlık, kargaşacılık
2250 anarchist anarşist
2251 anarchy anarşi, kargaşa
2252 anastigmatic anastigmat
2253 anastomosis iki damarın birleşmesi
2254 anatase anataz
2255 anathema aforoz, lanetleme
2256 anathematize aforoz etmek, lanetlemek
2257 Anatolia News Agency Anadolu Ajansı
2258 Anatolia Anadolu
2259 Anatolian Anadolulu
2260 anatomical anatomik, yapıbilimsel, yapısal
2261 anatomist anatomi uzmanı, anatomist
2262 anatomize parçalara ayırıp incelemek, teşrih etmek
2263 anatomy anatomi, yapıbilim
2264 ancestor ata, ecdat
2265 ancestral atalara ilişkin, atadan kalma
2266 ancestry soy, atalar
2267 anchor gemi demiri, çapa, çıpa, lenger, levber, güven veren şey/kimse,
güven kaynağı, çapa atmak, demirlemek, sıkıca tutturmak/bağlamak, sıkıca bağlanmak,
tutmak
2268 anchorage gemilerin demirleme yeri, liman
2269 anchorite münzevi
2270 anchorman haber sunucusu, aytar
2271 anchovy hamsi
2272 anchusa sığırdili, öküzdili
2273 ancient Rome eski Roma
2274 ancient times eski zamanlar
2275 ancient çok eski, Romalılar ve Yunanlılar zamanına ait, kadim, eski,
köhne
2276 ancillary yardımcı, yan
2277 ancon ankon
2278 and all that jazz ve bunun gibi ıvır zıvır
2279 and how hem de ne biçim
2280 and so forth ve saire, ve benzeri şeyler, filan fıstık
2281 and so on ve benzeri şeyler, ve saire
2282 and what not ve benzeri şeyler, vesaire
2283 and what's more üstelik
2284 and ve, ile, ma, ve, sonra, daha sonra, ve bu yüzden, -bundan dolayı, ya,
bes
2285 Andalusia Endülüs
2286 andante andante, yavaşça
2287 andantino andantino
2288 andesine andezin
2289 andesite andezit, ankarataşı
2290 andiron ocağın demir ayaklığı
2291 androgynous erselik, ikicinslikli, ikieşeyli
2292 android androit
2293 anecdotal fıkra biçiminde
2294 anecdote kısa öykü, fıkra, latife, anekdot
2295 anechoic yankısız
2296 anemia kansızlık, anemi
2297 anemic kansız, anemik
2298 anemograph anemograf, yelyazar
2299 anemography anemografi
2300 anemology anemoloji, rüzgâr bilgisi
2301 anemometer anemometre, yelölçer, rüzgârölçer
2302 anemometry anemometri
2303 anemone anemon çiçeği
2304 anemoscope anemoskop
2305 anent (edat) dair, ilgili, bitişik
2306 aneroid altimeter aneroit altimetre
2307 aneroid barometer aneroit barometre
2308 aneroid calorimeter aneroit kalorimetre
2309 aneroid thermometer kadranlı termometre
2310 aneroid aneroit, sıvısız
2311 aneshesiologist anestezi uzmanı
2312 anesthesia duyum yitimi, anestezi
2313 anesthetic anestezik, uyuşturucu, duyumsuzlaştırıcı, anestezik
2314 anesthetist narkozitör
2315 anesthetize narkoz vermek, uyuşturmak
2316 anethole anetol
2317 aneurism anevrizma, damar genişlemesi
2318 anew yeniden, yeni bir biçimde
2319 anfractuosity girintili çıkıntılı olma
2320 angary angarya
2321 angel melek, melek gibi insan
2322 angelfish maymunbalığı
2323 angelic melek gibi, meleklere özel
2324 angelica melekotu
2325 anger öfke, kızgınlık, hiddet, gazap, öfkelendirmek, kızdırmak,
hiddetlendirmek
2326 angina pectoris göğüs anjini
2327 angina anjin
2328 angiosperm kapalı tohumlu ösümlük
2329 angle iron köşebent, L demiri
2330 angle of incidence gelme açısı
2331 angle of reflection yansıma açısı
2332 angle of sight görüş açısı
2333 angle of vision görüş açısı
2334 angle açı, bucak, bakış açısı, açı yapmak, açı oluşturmak
2335 angled açılı, köşeli, zaviyeli
2336 angler olta ile balık tutan kimse, fenerbalığı
2337 angleworm solucan
2338 Anglican Anglikan, Anglikan
2339 Anglicism ingiliz özelliği
2340 anglicize ingilizleştirmek, ingilizleşmek
2341 angling oltayla balık avlama
2342 Anglo- (önek) ingiliz
2343 Anglo-American Anglo-Amerikan
2344 Anglo-Saxon Anglosakson, Anglosakson
2345 anglophobe ingiliz düşmanı, ingiliz aleyhtarı
2346 anglophobia ingiliz düşmanlığı
2347 anglophone ingilizce konuşan
2348 Angola Angola
2349 Angolan Angolalı
2350 angora wool tiftik, moher
2351 angora tiftik dokuma
2352 angrily kızgınlıkla, öfkeyle, gazapla, hırsla, hiddetle
2353 angry kızgın, acıklı, hırslı, öfkeli, dargın, (hava) fırtınalı
2354 angstrom angstrom
2355 anguish şiddetli ıstırap, elem, keder, acı
2356 anguished ıstıraplı, acılı, kederli
2357 angular acceleration açısal ivme
2358 angular distance açısal uzaklık
2359 angular joints açısal eklemler
2360 angular measure açısal ölçü
2361 angular motion deveran, dönme
2362 angular velocity açısal hız
2363 angular köşeli, açılı, sivri, zayıf, bir deri bir sümük, arkadaşlık
kurması zor
2364 angularity açılı olma, köşeli olma
2365 anhelation nefes darlığı
2366 anhydride anhidrit
2367 anhydrous susuz
2368 anil çivitotu
2369 aniline dye anilin boya
2370 aniline anilin
2371 animadversion eleştiri, kınama, tenkit, çekiştirme
2372 animadvert eleştirmek, çekiştirmek
2373 animal breeding centre döngül üretme merkezi
2374 animal breeding döngül besleme
2375 animal cell döngül gözesi, döngül hücresi
2376 animal fat döngüllük yağ
2377 animal feed factory yem fabrikası
2378 animal feed döngül yemi
2379 animal food döngül yemi
2380 animal heat vücut sıcaklığı
2381 animal husbandry döngül yetiştirme
2382 animal kingdom döngüller âlemi
2383 animal magnetism cinsî çekicilik
2384 animal product döngüllük önüm
2385 animal psychology hayvan psikolojisi
2386 animal remains hayvan kalıntıları
2387 animal spirits canlılık, hayatiyet
2388 animal starch glikojen
2389 animal waste döngüllük artık
2390 animal hayvan, döngül, kaba kişi, döngüllük, hayvani, bedensel, vücutla
ilgili
2391 animalcule döngülcük
2392 animalism hayvanilik
2393 animalization döngülleştirme
2394 animalize yüne benzetmek
2395 animate canlı, yaşayan, canlandırmak, heyecan katmak
2396 animated cartoon çizgi yanka
2397 animated canlı, hareketli
2398 animation canlılık, yaşam, ruh, heyecan
2399 animato animato
2400 animator ressam, canlandırıcı, canlandıran
2401 animism animizm
2402 animistic animistik
2403 animosity kin, düşmanlık
2404 animus kötü niyet, ters mizaç, düşmanlık
2405 anion anyon
2406 anionic anyonik
2407 anise anason
2408 aniseed anason tohumu, anason
2409 anisette anasonlu içki, rakı
2410 anisole anizol
2411 anisometric anizometrik
2412 anisotonic anizotonik
2413 anisotropic anizotrop, eşyönsüz
2414 anisotropy anizotropi, eşyönsüzlük
2415 ankerite ankerit
2416 ankle bone aşık sümüğü
2417 ankle boot yarım çizme, bot
2418 ankle shoes atkılı ayakkabı
2419 ankle sock kısa çorap, soket
2420 ankle strap ayakkabı atkısı
2421 ankle ayak bileği eklemi, ayak bileği, topuk, topuk çıkıntısı
2422 anklet halhal, soket, kısa çorap, tozluk
2423 ankylosis ankiloz, eklem katılaşması
2424 anna (Hint pul vahidi) rupinin on altıda biri
2425 annalist tarihçi, kronik yazarı
2426 annals tarihsel olaylar
2427 anneal tavlamak, tav vermek, yumuşatmak
2428 annealed glass tavlanmış cam
2429 annealing tavlama
2430 annelid halkalı
2431 annex istila etmek, müsadere etmek, (güçle) birleştirmek, eklemek, katmak
2432 annexation müsadere, ilhak
2433 annexe ek yapı, müştemilat, ek
2434 annexed budget katma bütçe
2435 annihilate yok etmek
2436 annihilation yok etme
2437 anniversary yıldönümü
2438 anno Domini milattan sonra
2439 Anno Hegirae Hicri yıl
2440 annotate (kitaba) açıklayıcı notlar koymak, çıkmalar yapmak
2441 annotation çıkma, not
2442 annotator yorumcu, tefsirci
2443 announce yüksek sesle bildirmek, anons etmek, bildirmek, ilan etmek,
duyurmak
2444 announcement ilan, anons, bildiri, duyuru
2445 announcer spiker
2446 annoy kızdırmak, sinirlendirmek, asabileştirmek, can sıkmak, tenge getirmek,
baş ağrıtmak
2447 annoyance can sıkma, baş ağrıtma, sıkıntı/üzüntü kaynağı
2448 annoying sinirlendirici, can sıkıcı, taciz edici
2449 annual general meeting yıllık genel kurul toplantısı
2450 annual income tax return yıllık gelir beyannamesi
2451 annual leave yıllık izin
2452 annual precipitation yıllık yağış
2453 annual rainfall yıllık yağış
2454 annual report yıllık rapor
2455 annual ring yıl halkası, yaş halkası
2456 annual runoff yıllık akım
2457 annual throughput yıllık akım
2458 annual yıllık, yılda bir kez, her yıl, bir yıllık ösümlük
2459 annually her sene, yılda bir
2460 annuitant yıllıkçı, yıllık (ödenek) alan kimse
2461 annuity contract ölünceye kadar bakma akdi
2462 annuity bir kimseye verilen sabit yıllık maaş, yıllık emekli maaşı
2463 annul bozmak, yürürlükten kaldırmak, feshetmek, iptal etmek
2464 annular eclipse dairesel tutulma
2465 annular vault kemerli tonos
2466 annular halka biçiminde, halkalı
2467 annulate halkalı
2468 annulated halkalı
2469 annulation halka şekli, halka
2470 annulet halkacık
2471 annulment iptal, fesh, yürürlükten kaldırma, ilga
2472 annulose halka şeklinde
2473 annulus halka
2474 annunciate ilan etmek, bildirmek
2475 annunciation ilan, bildiri, haber
2476 annunciator işaret cihazı, alarm cihazı
2477 anode circuit anot devresi
2478 anode current anot akımı
2479 anode anot, artıuç
2480 anodic anotsal, anodik
2481 anodize anotlamak
2482 anodyne ağrı kesici
2483 anomalistic anomalistik
2484 anomalous normal olmayan, anormal
2485 anomaly anomali, düzgüsüzlük, sapaklık, anormal kişi/şey
2486 anon yakında
2487 anonym ismi bilinmeyen yazar, adsız
2488 anonymity yazarı bilinmeyiş, gerçek ismini saklama
2489 anonymous anonim, adsız, adı bilinmeyen, yazarı bilinmeyen
2490 anopheles anofel
2491 anorak anorak, parka
2492 anorexia iştahsızlık
2493 anorthic anortik
2494 anorthite anortit
2495 anorthose anortoz
2496 anorthosite anortozit
2497 anosmia anozmi, kokualmazlık
2498 another başka, diğeri, öbürü, bir başkası, başkası, başka birisi, başka
bir, daha bir
2499 anoxia kanda oksijen azlığı, dokuda oksijen azlığı
2500 anserine kazlarla ilgili, kaz kafa, mankafa, kaz gibi
2501 answer back terbiyesizce cevap vermek
2502 answer for sorumlu olmak, ödemek, karşılığını vermek
2503 answer the door kapıya bakmak
2504 answer the phone çınkaya bakmak
2505 answer yanıt, cevap, karşılık, yanıtlamak, cevap vermek, karşılık
vermek, tanımlamak, uymak, eşit olmak, yeterli olmak, tatmin edici olmak
2506 answerable sorumlu, yükümlü
2507 answerback karşılık
2508 answerless cevapsız, yanıtsız
2509 ant lion kumurska aslanı
2510 ant karınca, karışka, kumurska
2511 ant-hill kumurska yuvası
2512 antacid mide ekşimesini tedavi eden, ekşiliğe karşı, asit giderici (şey),
antiasit
2513 antagonism düşmanlık, kin
2514 antagonist hasım, rakip
2515 antagonistic zıt, muhalif, düşman, karşıt
2516 antagonistically muhalefet ederek, karşı çıkarak
2517 antagonize düşman etmek
2518 antalgic ağrı kesici
2519 antarctic circle güney kutbu dairesi
2520 antarctic Güney Kutbuyla ilgili
2521 Antarctica Antarktika
2522 ante meridiem öğleden önce, sabah
2523 ante önce, (edat) önce, önceki
2524 anteater karıncayiyen
2525 antebellum savaştan önceki
2526 antecedence önce olma, öncelik, öncellik
2527 antecedent önce gelen, önceki, evvelki, kabakki
2528 antecedents atalar
2529 antechamber küçük oda, bekleme odası, ön yanma odası
2530 antedate eski tarih atmak, önce gelmek, önce olmak
2531 antediluvian Tufandan evvelki devre ait, çok yaşlı adam, çok yaşlı kimse
2532 antefix antefiks, yüz tuğlası
2533 antelope antilop
2534 antenatal doğum öncesi
2535 antenna cord sırgavıl kordonu
2536 antenna tuning sırgavıl ayarı
2537 antenna sırgavıl, anten
2538 antennule antencik, küçük duyarga
2539 antenuptial evlilik öncesi
2540 anterior önceki, daha eski, öne yakın olan
2541 anteroom içinden başka odaya geçilen oda, bekleme odası
2542 anthem şükran ve sevinç duası
2543 anthemion antemiyon
2544 anther başcık
2545 anthocyanin antosiyanin
2546 anthological antolojik
2547 anthologist antoloji düzenleyen kimse
2548 anthology antoloji, seçki
2549 anthracene dye antrasen boyası
2550 anthracene oil antrasen yağı
2551 anthracene antrasen
2552 anthracite antrasit, parlak kömür
2553 anthraquinone antrakinon
2554 anthrax şarbon, karakabarcık
2555 anthrone antron
2556 anthropocentric antroposentrik
2557 anthropoid insan benzeri, insansı, maymunsu
2558 anthropological antropolojik, insanbilimsel
2559 anthropologist antropolog, insanbilimci
2560 anthropology antropoloji, insanbilim
2561 anthropometric antropometrik
2562 anthropometry antropometri
2563 anthropomorphism insanbiçimcilik, antropomorfizm
2564 anthropomorphous insan şeklinde
2565 anthropophagi yamyamlar
2566 anthropophagous insan eti yiyen, yamyam
2567 anthropophagy yamyamlık
2568 anti- (önek) karşı, zıt, ters, aksi
2569 anti-interference antiparazit, parazit giderici
2570 anti-Semite Yahudi aleyhtarı, Yahudi karşıtı
2571 anti-Semitic Yahudilerin aleyhinde olan
2572 anti-Semitism Yahudi düşmanlığı
2573 antiaircraft gun uçaksavar topu
2574 antiaircraft uçaksavar
2575 antibiotic antibiyotik
2576 antibody antikor
2577 antic soytarılık, maskaralık, tuhaflık
2578 anticatalyst antikatalizör, negatif katalizör, karşıtezgen
2579 anticathode antikatot, karşıt katot
2580 antichlor antiklor, klor giderici
2581 antichristian Hıristiyanlığa karşı çıkan
2582 anticipate ummak, beklemek, olacağını sezmek ve önceden eyleme geçmek,
birinden daha önce davranmak, vaktinden önce söylemek/yazmak
2583 anticipation umma, bekleme, bekleyiş, önceden sezme
2584 anticipatory önceden yapılan
2585 anticlimax ani düşüş, ani değişiklik, heyecan verici şey
2586 anticlinal antiklinal, yukaçla ilgili
2587 anticline yukaç
2588 anticlockwise saat akrebinin döndüğü yönün tersine
2589 anticoagulant antikoagülan, pıhtılaşma önleyici
2590 anticoincidence antikoensidans
2591 anticonvulsant çırpınmayı önleyen ilaç
2592 anticorrosion antikorozyon, yenimönleme, karşıyenim
2593 anticorrosive antikoroziv, yenimönler
2594 anticosecant ark kosekant
2595 anticosine ark kosinüs
2596 anticotangent ark kotenjant
2597 antics maskaralık, soytarılık
2598 anticyclone antisiklon, karşı döngü
2599 anticyclonic antisiklonik
2600 antidepressant antidepresan, antidepresan
2601 antiderivative terstürev, belgisiz tümlev
2602 antidiuretic hormone hipofiz arka bezi tarafından salgınan hormon türü
2603 antidiuretic idrar hacmini azaltan
2604 antidotal panzehire ait
2605 antidote panzehir, karşıtağı
2606 antifebrile ateş düşürücü
2607 antiferromagnetic antiferromanyetik
2608 antiferromagnetism antiferromanyetizma
2609 antifouling çürüme önleyici
2610 antifreeze antifriz
2611 antifreezing donma önleyici
2612 antifriction sürtünmeye karşı, antifriksiyon, sürtünmesizlik
2613 antigen antijen
2614 antihalation antihalo, ağılönler
2615 antihero olumsuz özellikleri olan kahraman
2616 antihistamine antihistamin, soğuk algınlığı önleyici
2617 antiknock vuruntu önleyici
2618 antilepton antilepton
2619 antilogarithm antilogaritma
2620 antilogy karşıtlık, tezat
2621 antimacassar koltuk örtüsü
2622 antimalarial sıtmaya karşı kullanılan
2623 antimatter anti madde, karşıt özdek
2624 antimissile roketsavar, roketsavar
2625 antimonial antimuanlı
2626 antimony salt antimon tuzu
2627 antimony antimon, antimuan
2628 antimonyl antimonil
2629 antineutrino antinötrino
2630 antineutron antinötron, karşıtnötron
2631 antinode dalga karnı
2632 antinomian edepsiz kişi, ahlaksız kişi
2633 antinomianism ahlaksızlık
2634 antinomy antinomi, çatışkı, zıtlık
2635 antinovel duygusal ağırlıklı roman
2636 antioxidant oksit giderici, pas önleyici
2637 antiparallel tersparalel, terskoşut
2638 antiparticle antipartikül, karşıtparçacık
2639 antipasto meze
2640 antipathetic hoşlanılmayan, beğenilmeyen, antipatik, sevimsiz, soğuk
2641 antipathy hoşlanmama, beğenmeme, antipati, sevmezlik
2642 antipersonnel insanlara karşı kullanılan
2643 antiperspirant ter kesici ilaç
2644 antiphlogistic iltihabı azaltan
2645 antiphonal karşılıklı okuma ile ilgili
2646 antiphony antifoni, karşılıklı okunan ilahi
2647 antiphrasis bir sözcüğün zıt anlamda kullanılması
2648 antipodal yeryüzünün aksi tarafında olan
2649 antipode antipot
2650 Antipodes Avustralya ve Yeni Zelanda, yeryüzünün aksi tarafında bulunan yer
2651 antiproton antiproton
2652 antipyretic ateş düşürücü, ateş düşürücü
2653 antiquarian antika meraklısı, antikacı
2654 antiquary antika meraklısı
2655 antiquate eskitmek
2656 antiquated antika olmuş, eski, modası geçmiş, yaşı ilerlemiş, yaşlı
2657 antique kadimî, antik, eski moda, antika, antika eşya
2658 antiqueness antikalık, eskilik
2659 antiquities eski zamandan kalma yapıtlar
2660 antiquity eski çağlar, eski yapıtlar
2661 antirachitic raşitizme karşı ilaç
2662 antiresonance antirezonans
2663 antirrhinum aslanağzı
2664 antirust paint pas önleyici boya
2665 antirust pas önleyici
2666 antiscorbutic skorbüt hastalığını önleyen ilaç
2667 antisepsis antisepsi
2668 antiseptic antiseptik
2669 antiseptically antiseptik suretiyle
2670 antiserum aşı, antiserum
2671 antislavery köleliğe karşı
2672 antisocial topluma zararlı ya da düşman, bencil
2673 antispasmodic antispazmodik
2674 antistatic antistatik
2675 antisubmarine denizaltı avcı gemisi
2676 antisymmetric antisimetrik, tersbakışımlı
2677 antisymmetry antisimetri, tersbakışım
2678 antitank gun tanksavar topu
2679 antitank tanksavar
2680 antithesis tezat, karşıtlık, antitez, karşısav
2681 antithetic karşıt olan, tezatlı
2682 antithetical karşıt, zıt
2683 antithetically tezat oluşturarak
2684 antitoxic antitoksik
2685 antitoxin antitoksin
2686 antitrade wind üstalize
2687 antitrades ters alize rüzgârları
2688 antitrust antitröst, tröst karşıtı
2689 antitype olacağı önceden ima edilen olay
2690 antler geyik boynuzu
2691 antlered boynuzlu
2692 antlerite antlerit
2693 antlers geyiğin çatallı boynuzları
2694 antonym zıt/karşıt anlamlı sözcük
2695 antonymy karşıtanlamlılık
2696 antrum oyuk, antrum
2697 anus anüs, makat
2698 anvil örs, örs sümüğü
2699 anviltop sivri uçlu fırtına bulutu
2700 anxiety heyecan, telaş, ızdırap, teşviş, korku, narahatlık, endişe, tasa,
kaygı, endişe kaynağı, endişe sebebi, şiddetli istek
2701 anxious korkulu, narahat, tedirgin, meraklı, korkuya yol açan,
tedirginliğe neden olan, çok istekli, çok arzulu
2702 anxiously endişe ile, istekle
2703 anxiousness endişe, huzursuzluk
2704 any longer artık, daha fazla
2705 any more than -den daha fazla
2706 any more artık, daha fazla, daha çok
2707 any number of çok, birçok
2708 any birisi, biri, kimse, herhangi birisi, birazcık olsun, biraz da olsa,
azıcık, hiç
2709 anybody else başka biri
2710 anybody herkes, kim olursa, herhangi birisi, birisi, allakim, kimse, hiç
kimse, hiç kim
2711 anyhow bir tahar, nice olsa, gelişigüzel bir biçimde, rastgele, herşeye
rağmen, yine de, neyse, hiç cür
2712 anyone herkes, birisi, kimse, biri, kim
2713 anyplace herhangi bir yer, nerede olursa olsun
2714 anything but olmasın da ne olursa olsun
2715 anything else başka bir şey
2716 anything (herhangi) bir şey, bir zat, hiçbir şey, hiç ne, her şey, ne olsa
2717 anyway her durumda, ne olursa olsun, yine de, neyse, her neyse
2718 anywhere else başka bir yere, başka bir yerde
2719 anywhere hara ise, nere ise, her bir yere, harada ise, nerede ise, her bir
yerde, hara olsa, nere olsa, neresi olursa olsun, hiç yerde, hiç yere
2720 anywise her nasıl olursa
2721 aorist geniş zaman, aorist
2722 aorta aort, ana atardamar
2723 aortal aortla ilgili
2724 aortic aortla ilgili
2725 Ap nisan, on iki havariden biri
2726 apace çabuk, süratle, hızla
2727 apache apaçi, apaş
2728 apart form -den başka
2729 apart from -den başka, bir yana
2730 apart ayrı, kenarda, uzakta, ayrı ayrı, ayrılıkta, parçalar halinde, bölüm
bölüm, parça parça, ayrılmış, ayrı, bağsız, farklı düşüncede, düşünce olarak
farklı, uyuşmayan
2731 apartheid ırk ayrımı
2732 apartment building apartman
2733 apartment house apartman
2734 apartment lüks daire, apartman dairesi, oda, menzil
2735 apathetic duygusuz, duyarsız, ilgisiz
2736 apathy duygusuzluk, duyarsızlık, ilgisizlik
2737 apatite apatit
2738 ape (kuyruksuz) maymun, oyunbaz, taklitçi, başkalarını taklit eden kişi,
taklit etmek, taklidini yapmak
2739 apeak dikey olarak, apiko
2740 aperient müshil, laksatif, müshil, laksatif
2741 aperiodic aperiyodik, dönemsiz
2742 aperitif aperitif, açar
2743 aperture delik, boşluk, yaçın kılgası açıklığı
2744 apery taklitçilik
2745 apetalous (çiçek) yapraksız
2746 apex zirve, doruk, en yüksek çekit, tepe
2747 aphasia afazi, söz yitimi
2748 aphelion günöte
2749 aphid yaprakbiti, fidanbiti
2750 aphonia afoni, ses kısılması
2751 aphorism atasözü, özdeyiş, vecize
2752 aphoristic darbımesel niteliğinde
2753 aphotic ışıksız
2754 aphrodisiac afrodizyak, cinsî arzu uyandıran, afrodizyak
2755 aphtha pamukçuk
2756 aphthous fever aft (humması)
2757 aphyllous yapraksız
2758 apian arılarla ilgili
2759 apiarist arıcı
2760 apiary insan eliyle yapılmış arı kovanı
2761 apical cell tepe hücresi, tepe gözesi
2762 apical growth uçtan büyüme, apikal büyüme
2763 apical doruk ile ilgili, uçta bulunan, apikal
2764 apiculture arıcılık
2765 apiculus apikül
2766 apiece her biri için, herbiri, herbirine, adam başı, tanesi
2767 apish maymun gibi, salak, taklitçi
2768 apishly maymun gibi, taklit ederek
2769 apishness taklitçilik
2770 aplanatic aplanatik, sapınçsız
2771 aplasia bir uzvun tam gelişmemesi
2772 aplite aplit
2773 aplomb özüne güven, tutarlılık, denge
2774 apnoea soluk almanın dinmesi
2775 apocalypse kıyamet, dünyanın sonu, kıyamet günü olacakları bildirme
2776 apocalyptic vahye ait
2777 apocalyptically vahiy şeklinde, vahiy ifade ederek
2778 apochromatic apokromatik
2779 apocrypha apokrifa
2780 apocryphal sahte, uydurma, sonradan uydurulmuş
2781 apodal ayaksız
2782 apoenzyme apoenzim
2783 apogee en yüksek ya da en uzak çekit, doruk, zirve, yeröte,
gücün/başarının zirvesi, zirve, doruk
2784 apolitical politik olmayan
2785 apollo çok yakışıklı genç adam
2786 apologetic özür dileyen, (rahatsız etmekten) çekinen
2787 apologetical itiraz beyan eden
2788 apologetically özür dileyerek
2789 apologetics dinsel inançları savunan ilahiyat dalı
2790 apologia savunma, müdafaa
2791 apologise özür dilemek, geçirim sormak
2792 apologist müdafi
2793 apologize özür dilemek, özür istemek
2794 apologue ahlaki hikâye
2795 apology özür, mazeret
2796 apophasis bir konu hakkında konuşmaya yanaşmama
2797 apophthegm vecize, fıkra
2798 apophyllite apofillit
2799 apoplectic kolay kızdırılan, felçle ilgili
2800 apoplexy felç, inme, beyin kanaması
2801 aport sol tarafa, sol tarafta, iskeleye, iskelede
2802 aposiopesis sözünü birdenbire yarıda bırakma
2803 apostasy din değiştirme, parti değiştirme
2804 apostate din değiştiren, dininden dönmüş, din değiştiren kimse, inanç
değiştiren kimse
2805 apostatize dininden dönmek, inançlarından vazgeçmek
2806 apostil haşiye, derkenar
2807 apostle havari, dönme, döneklik
2808 apostleship havarilik
2809 apostolate havarilik makamı ve görevi
2810 apostrophe kesme işareti, apostrof
2811 apostrophize bir söylevde hazır bulunmayan bir şahsa hitap etme
2812 apothecarie's weight eczacı tartısı
2813 apothecary eczacı
2814 apothegm vecize
2815 apothem iç yarıçap, yanal yükseklik
2816 apotropaic kötülüğe karşı koruyucu
2817 appal şoka uğratmak, sarsmak
2818 appalling korkunç, ürkünç, berbat, rezil
2819 appallingly dehşete düşürecek kadar
2820 apparatus alet, cihaz, aygıt
2821 apparel industry konfeksiyon sanayii
2822 apparel giyim kuşam
2823 apparent depth görünen derinlik
2824 apparent weight görünen ağırlık
2825 apparent kolaylıkla görülür, anlaşılır, açık, ortada, belli, aşikar,
görünüşteki, sahte
2826 apparently görünüşe göre, anlaşılan
2827 apparentness açıklık, ortada oluş
2828 apparition hayalet
2829 appeal to the country halkın oyuna başvurmak
2830 appeal to the law yasaya başvurmak
2831 appeal çağırış, yüksek mahkemeye yapılan rica, başvuru, müracaat,
temyiz, yardım ya da merhamet için yapılan rica, yalvarma, başvuru, çekim, cazibe,
çekicilik, davayı bir üst mahkemeye götürmek, çağırmak, çağırışla müracaat etmek,
başvuruda bulunmak, müracaat etmek, rica etmek, dilemek, yalvarmak, çekmek, sarmak,
hoşuna gitmek
2832 appealing çekici, hoş, tatlı, duygulandırıcı, dokunaklı
2833 appear yüze çıkmak, peyda olmak, gözükmek, görünmek, ortaya çıkmak,
varmak, gelmek, gibi görünmek, izlenimini vermek, bulunmak, var olmak
2834 appearance meydana gelme, ortaya çıkma, göze görünme, görünüş, görkem,
görünüm, (sahnede) çıkış
2835 appeasable teskin olunabilir, yatıştırılabilir
2836 appease gidermek, dindirmek, yatıştırmak, tatmin etmek, doyurmak
2837 appeasement yatıştırma, dindirme, bastırma, taviz verme
2838 appellant kararın değişmesi için bir üst mahkemeye baş vuran kişi
2839 appellate court temyiz mahkemesi
2840 appellate davaların yeniden görülmesine ait
2841 appellation ad, isim, ünvan
2842 appellative cins isme ait, tanımlayıcı, cins isim, lakap, unvan
2843 appellee dava temyizinde davalı
2844 append onuna ilave etmek, eklemek
2845 appendage daha büyük ya da önemli bir şeye eklenmiş şey, ek
2846 appendant asılı, muallakta, ait, ilişkin, bağlı
2847 appendectomy apandisit ameliyatı
2848 appendicitis apandisit, ek bağırsak yangısı
2849 appendicular bones uzantı sümükler
2850 appendicular apandis
2851 appendix ek, ek bölüm, apandis, ek bağırsak
2852 apperceive kavramak, idrak etmek
2853 apperception idrak, kavrama
2854 appertain (~ to) ait olmak
2855 appertaining ait olan, ilgili, alakadar, ilişkin, bağlı
2856 appetence iştah, arzu, doğal eğilim
2857 appetite iştah, iştiha, istek, arzu, şehvet
2858 appetizer iştah açıcı yiyecek, meze, çerez
2859 appetizing iştah açıcı, iştahlandıran
2860 applaud alkışlamak, el çalmak, beğenmek, onaylamak, benimsemek
2861 applause alkış, el çalma
2862 apple juice elma suyu
2863 apple of the eye gözbebeği
2864 apple pie elmalı börek
2865 apple polisher Ki, ABD yağcı, dalkavuk
2866 apple sauce elma püresi, zırva, saçmalık
2867 apple elma, tüffah
2868 apple-pie order çok düzenli
2869 applejack elma rakısı
2870 applesauce elma püresi
2871 appliance alet, gereç, araç
2872 applicability uygulanabilme, tatbik edilebilme
2873 applicable uygun, uygulanabilir
2874 applicant başvuran kişi, arizacı, aday, namzet, istekli
2875 application form başvuru formu
2876 application point etki çekidi, uygulama çekidi
2877 application kullanma, tatbik, uygulama, talep, ariza, başvuru
2878 applicator aplikatör, takma cihazı
2879 applied chemistry uygulamalı kimya
2880 applied linguistics uygulamalı dilbilim
2881 applied research uygulamalı araştırma
2882 applied sciences uygulamalı bilimler, deneysel bilimler
2883 applied uygulamalı, tatbiki
2884 applique aplike, takma süs, aplike etmek
2885 apply a match odluçöple tutuşturmak
2886 apply in person şahsen başvurmak
2887 apply oneself to something özünü bir şeye vermek
2888 apply oneself to özünü -e vermek
2889 apply tatbik etmek, uygulamak, uygulamaya koymak, kullanmak, başvuruda
bulunmak, başvurmak, müracaat etmek, sürmek, koymak, yaymak, çaba göstermek, özen
göstermek, özünü vermek, uğraştırmak, etkili olmak
2890 appoggiatura adi notanın yanına eklenen ufak nota
2891 appoint a committee komisyon görevlendirmek
2892 appoint a representative temsilci atamak
2893 appoint as delegate delege olarak atamak
2894 appoint atamak, tayin etmek, düzenlemek, kararlaştırmak, saptamak, kurmak
2895 appointee atanan kimse, tayin edilmiş kimseatanan kimse
2896 appointment atama, tayin, tayinat, randevu, iş, görev
2897 apportion paylaştırmak, bölüştürmek
2898 apportionment pay, bölme, taksim, bölüştürme
2899 appose yan yana koymak, yapıştırmak
2900 apposite uygun, münasip, yerinde
2901 appositely uygun bir şekilde
2902 appositeness uygunluk, yerinde oluş
2903 apposition koşuntu, appozisyon
2904 appraisal fee ekspertiz vergini
2905 appraisal değer biçme, kıymet takdir etme
2906 appraise değer biçmek
2907 appraisement değer biçme, tahmin
2908 appraiser muhammin
2909 appreciable fark edilir, kayda değer
2910 appreciate takdir etmek, (yüksek) kıymetlendirmek, kıymet koymak, değerini
bilmek, değerlenmek, değeri artmak, anlamak, farkında olmak
2911 appreciation değerlendirme, takdir, minnettarlık, teşekkür, değer artışı
2912 appreciative minnettar, değer bilen, anlayan, beğenen
2913 appreciatory takdir eden
2914 apprehend anlamak, kavramak, tutuklamak
2915 apprehensible anlaşılabilir, idrak olunabilir
2916 apprehension tutuklama, anlayış, kavrayış, korku, endişe, kuruntu
2917 apprehensive korkulu, endişeli, kaygılı, kuruntulu
2918 apprehensively vesveseli olarak
2919 apprehensiveness endişe, vesvese
2920 apprentice çırak, şakirt, deneyimsiz acemi kişi, toy kimse
2921 apprenticeship education çıraklık eğitimi
2922 apprenticeship çıraklık, çıraklık dönemi
2923 apprise bildirmek, söylemek
2924 apprizement paha biçme, haber verme
2925 apprizer muhammin
2926 approach yaklaşmak, yakınlaşmak, yanaşmak, ilerlemek, ilerleme kaydetmek,
(düşünmeye/üzerinde durmaya/ilgilenmeye/uğraşmaya) başlamak, konuyu açmak,
yaklaşma, yakınlaşma, münasebet, yanaşma, geçit, giriş yolu, konu açma, yakınlık
kurma için konu açma, ele alış biçimi, yaklaşım, yöntem, benzerlik
2927 approachable yaklaşılabilir, yanaşılabilir
2928 approbate resmen tasvip etmek, onaylamak
2929 approbation onaylama, onay, tasvip, takdir, beğenme
2930 appropriable istimlak edilebilir
2931 appropriate body yetkili kılgan
2932 appropriate ayırmak, tahsis etmek, özüne mal etmek, özüne ayırmak, çalmak,
uygun
2933 appropriately uygun bir şekilde
2934 appropriateness uygunluk, yerinde oluş
2935 appropriation budget tahsisat bütçesi
2936 appropriation tahsisat, ayırma, tahsis etme, mal etme
2937 approval onama, onaylama, uygun bulma, tasvip, resmi izin, onay, beğenme
2938 approve onaylamak, onamak, uygun bulmak, tasvip etmek, beğenmek, hoşuna
gelmek
2939 approved agenda kesin gündem
2940 approved tasdikli, kabul edilmiş
2941 approvingly onayarak, onaylayarak, uygun bularak
2942 approximate hemen hemen doğru ama tam değil, yaklaşık, yakınlaşmak, yaklaşık
olmak
2943 approximately yaklaşık olarak, aşağı yukarı
2944 approximation yaklaşma, tahmin
2945 appurtenance ek, eklenti, ilave
2946 appurtenances müştemilat, aksam
2947 appurtenant bağlı, merbut, tabi, ait
2948 apraxia apraksi, işlev yitimi
2949 apricot kayısı, erik, kayısı rengi
2950 April fool 1 nisanda aldatılan kimse
2951 April fool's day nisan bir
2952 April nisan
2953 apron önlük, döşlük
2954 aproned önlüklü
2955 apropos uygun, (edat) ile ilgili, hakkında
2956 apse absida, apsit
2957 apt uygun, yerinde, münasip, eğilimli, yatkın, zeki, çabuk kavrayan
2958 aptera kanatsız böcekler
2959 apterous kanatsız
2960 apteryx apteriks
2961 aptitude test yetenek testi
2962 aptitude doğal yetenek
2963 aptly uygun bir şekilde, yerinde
2964 aptness uygunluk, münasiplik
2965 aqua fortis kezzap, nitrik asit
2966 aqua regia kral suyu, altın suyu
2967 aqua vitae alkol, ispirto, sert içki
2968 aqua su
2969 aquacade müzik eşliğinde su revüsü
2970 aquaculture su içinde yetiştirme, su kültürü
2971 aquafarm balık yetiştirme havuzu
2972 aqualung dalgıç oksijen tüpü
2973 aquamarine deniz yeşili zümrüt
2974 aquanaut su altında yaşayarak araştırma yapan bilgin
2975 aquaplane su kayağı
2976 aquaplaning ıslak yolda kayma, kızaklama
2977 aquarelle suluboya resim
2978 aquarium akvaryum
2979 Aquarius kova burcu, kova takım yıldızı
2980 aquatic animals su döngülleri
2981 aquatic plants su ösümlükleri
2982 aquatic sports su yöndünleri
2983 aquatic suda yaşayan, suda olan, suyla ilgili
2984 aqueduct su kemeri
2985 aqueous humor gözde ön ve arka odacıkları dolduran sıvı
2986 aqueous solution sulu çözelti
2987 aqueous suyla ilgili, sulu, sudan
2988 aquiculture madensel sularda ösümlük yetiştirme usulü
2989 aquifer akifer, sutaşır
2990 Aquila Kartal (takımyıldızı)
2991 aquiline kartal gibi, kartal benzeri
2992 ar ar
2993 Ara Sunak (takımyıldızı)
2994 Arab Peninsula Arap Yarımadası
2995 Arab Arap, Arap
2996 arabesque arabesk, girişik bezeme
2997 Arabia Arabistan
2998 Arabian Arap, Arap atı
2999 Arabic figures Arap rakamları
3000 Arabic numbers Arap rakamları
3001 Arabic Arap, Arapça
3002 arabinose arabinoz
3003 arable soil sürülebilir toprak
3004 arable tarıma uygun, sürülüp işlenebilir, ekilebilir
3005 arachnid eklembacaklıların örümcek ve akrep sınıfı
3006 arachnoid örümceksi, araknoid
3007 aragonite aragonit
3008 arbalest ortaçağda kullanılan eski tip yay
3009 arbiter hakem, son söz sahibi
3010 arbitrage arbitraj
3011 arbitrament karar verme yetkisi, hüküm, karar, hakem kararı
3012 arbitrarily keyfi olarak, isteğe göre, aklından estiği gibi
3013 arbitrariness keyfi hareket
3014 arbitrary isteğe göre, keyfi, seçmeli, rasgele seçilmiş, nedensiz seçilmiş
3015 arbitrate hakemlik etmek, hakeme başvurmak
3016 arbitration tribunal tahkim kurulu
3017 arbitration sorunu hakem kararı ile çözme
3018 arbitrator yansız aracı, hakem
3019 arbor vitae mazı
3020 arboreal ağaçla ilgili, ağaç gibi olan, ağaçsıl, ağaçlarda yaşayan
3021 arboreous ağaç gibi, ağaçlı, ağaçlık
3022 arborescence ağaca benzeme, ağaç şekli
3023 arborescent shrub ağaçsı funda, ağaçsı çalı
3024 arborescent ağaç gibi, ağaca benzeyen
3025 arboretum bilimsel amaçlarla ağaç yetiştirilen alan
3026 arboriculture ağaççılık, ağaç dikme
3027 arboriform ağaç şeklinde
3028 arbour çardak, gölgelik
3029 arbutas mayıs çiçeği, kocayemiş
3030 arc lamp ark lambası
3031 arc light ark ışığı, ark lambası
3032 arc tube ark tüpü
3033 arc welding ark kaynağı
3034 arc kavis, yay, eğmeç, (çıngı) ark
3035 arcade pasaj, kemeraltı
3036 arcane gizli, saklı
3037 arcanum sır, muamma
3038 arch brick kemer tuğlası
3039 arch bridge kemerli köprü
3040 arch of the instep ayak kemeri
3041 arch of triumph zafer takı
3042 arch stone kemer taşı
3043 arch kemer, yay, eğmeç, en yüksek düzeyde, en yukarıda, en başta, baş,
nazlı, çapkın, cilveli, şen, tepeden bakan, hor gören
3044 archaeological arkeolojik, kazıbilimsel
3045 archaeologist arkeolog, kazıbilimci
3046 archaeology arkeoloji, kazıbilim
3047 archaic geçmişe ait, eski, köhne, kadim, artık kullanılmayan, modası
geçmiş
3048 archaism eski söz
3049 archangel baş melek, melek otu
3050 archangelic baş meleğe ait
3051 archbishop başpiskopos
3052 archbishopric başpiskoposluk
3053 archdeacon başdiyakon
3054 archdeaconry başdiyakozluk
3055 archdiocese başpiskoposun bölgesi
3056 archducal arşidüke ait
3057 archduchess arşidüşes
3058 archduchy arşidükün idaresi altındaki bölge
3059 archduke arşidük
3060 arched kemerli
3061 archenemy baş düşman, şeytan
3062 archeological arkeolojik
3063 archeology arkeoloji
3064 archer okçu
3065 archery okçuluk
3066 archetype asıl numune, ilk örnek
3067 archfiend şeytan
3068 Archimedes Arşimet
3069 Archimedes' principle Arşimet kanunu, Arşimet yasası
3070 archipelago takımadalar, takımadalar bölgesi, aral
3071 architect mimar
3072 architectural mimari, mimariye ilişkin
3073 architecture mimarlık
3074 architrave baştaban, sütun baştabanı
3075 archival arşive ait
3076 archive arşiv, belgelik
3077 archives arşiv, arşiv odası, arşiv binası
3078 archiving arşivleme
3079 archivist arşivci
3080 archon hükümdar
3081 archway kemer altı yolu, üst kemerli geçit
3082 Arctic Circle Kuzey Kutbu dairesi
3083 arctic climate arktik iklim
3084 arctic fox kutup tilkisi
3085 Arctic Ocean Kuzey Buz Denizi
3086 Arctic Zone Arktik Kuşak
3087 arctic Kuzey Kutbuyla ilgili, Kuzey Kutbu
3088 arcuate kavisli, bükülmüş, eğri
3089 arcuation eğrilik, kavis, kemerli inşaat
3090 ardency ateşlilik, şevk
3091 ardent supporter ateşli savunucu
3092 ardent ateşli, gayretli, coşkulu, hevesli
3093 ardently gayretle, şevkle, istekle
3094 ardour gayret, çaba, istek, ateş, heyecan, heves, azim
3095 arduous çok çaba isteyen, güç, yorucu, çetin
3096 arduously gayretle, güçlükle
3097 arduousness güç oluş, çetinlik
3098 are ar, yüz metre karelik bir alan ölçüsü, -sin, -iz, -siniz, -dirler
3099 area code bölge kodu
3100 area study yerinde inceleme
3101 area alan, saha, arazi, bölge, yüzölçümü
3102 areaway geçit
3103 areca birkaç çeşit hurma ağacı
3104 arena arena, oyun alanı
3105 arenaceous kumlu
3106 areola ayla, meme başının çevresi
3107 areolar tissue gözenekli doku
3108 areolar gözenekli
3109 arete sarp dağ geçidi
3110 Argaeus Erciyes Dağı
3111 argali argali, yaban koyunu
3112 argent gümüş
3113 argentiferous gümüşlü
3114 Argentina Arjantin
3115 Argentine Arjantin'e özgü, Arjantinli, gümüş, gümüşten, gümüş gibi
3116 Argentinian Arjantinli
3117 argentite argantit
3118 argil kil, balçık
3119 argillaceous killi
3120 argilliferous killi, balçıklı
3121 arginine arginin
3122 argol şarap tortusu
3123 argon argon
3124 argosy büyük gemi
3125 argot argo
3126 argue against karşı çıkmak, itiraz etmek, aleyhinde olmak
3127 argue for lehinde olmak, savunmak
3128 argue tartışmak, mübahase etmek, atışmak, kanıtlamaya çalışmak
3129 argument tartışma, mübahase, münakaşa, anlaşmazlık, üzerinde konuşma,
düşünme, tartışma, tez, düşünce
3130 argumentation tartışma
3131 argumentative tartışmayı seven, tartışmacı, münakaşacı
3132 aria arya
3133 arid climate kurak iklim
3134 arid kuru, sıcaktan kavrulmuş, çatlamış, kurak, susuz, çorak, kupkuru,
tatsız, yavan, kuru, cansız, ilgi çekmeyen, sıkıcı
3135 aridity kuruluk, kuraklık, çoraklık, yavanlık, tatsızlık, cansızlık
3136 Aries Koç burcu, Koç Takım yıldızı
3137 aright doğru olarak, hatasız
3138 aril arillus, tohum zarı
3139 arioso arya tarzında
3140 arise kalkmak, doğrulmak, ortaya çıkmak, doğmak, görünmek, yükselmek, baş
vermek, baş göstermek
3141 aristocracy aristokrasi, soylular yönetimi
3142 aristocrat aksümük, soylu, aristokrat
3143 aristocratic aristokrasiye ait, asil, çok kibar
3144 aristocratically aristokratça
3145 arithmetic mean aritmetik ortalama
3146 arithmetic aritmetik, ölçme, sayma, hesap, aritmetiksel
3147 arithmetical aritmetiksel
3148 arithmetically aritmetik yoluyla
3149 arithmetician aritmetikçi
3150 ark Nuh'un gemisi
3151 arkose arkoz
3152 arm in arm kol kola
3153 arm of a balance terazi kolu
3154 arm of the law güvenlik kuvvetleri
3155 arm kol, giysi kolu, koltuk kolu, güç, erk, yetke, otorite, dal, şube kol,
silahlandırmak, savaşa hazırlamak, silah, askerlik hizmeti, askerlik, askeri
kuvvetlerin bir kolu
3156 arm's length kol boyu
3157 arm's reach elin yetişeceği mesafe
3158 armada donanma, deniz kuvvetleri
3159 armadillo armadillo
3160 armament race silahlanma yarışı
3161 armament silahlanma, silahlandırma, donatım, teçhizat, yarak, hazır savaş
kuvvetleri, bir ülkenin toplam silah gücü, silahlı kuvvetler
3162 armaments silahlı kuvvetler, silahlar
3163 armature armatür, endüvi, rotor, döneç, zırh
3164 armband pazıbent
3165 armchair koltuk
3166 armed attack silahlı saldırı, yaraklı hücum
3167 armed forces silahlı kuvvetler, yaraklı kuvvetler
3168 armed insurrection silahlı ayaklanma
3169 armed robbery silahlı soygun
3170 armed to the teeth tepeden tırnağa silahlı
3171 armed silahlı, silahlanmış, yaraklı
3172 Armenia Ermenistan
3173 Armenian Ermeni, Ermeni
3174 armful kucak dolusu
3175 armhole kol evi
3176 armiger şövalyenin silahtarı
3177 armillary halkamsı, bilezik gibi
3178 arming silahlanma, silah, teçhizat
3179 armistice agreement ateşkes anlaşması
3180 armistice ateşkes
3181 armlet kısa kol, pazıbent
3182 armor zırh
3183 armored zırhlı
3184 armorer zırh yapan kişi
3185 armorial hanedanlık armasına ait
3186 armory silahhane
3187 armour zırh, zırhlı güçler, silah, yarak
3188 armour-piercing zırhı delen
3189 armoured car panzer, zırhlı otomobil
3190 armoured concrete betonarme
3191 armoured division zırhlı tümen
3192 armoured zırhlı
3193 armoury cephane, silah deposu
3194 armpit koltukaltı
3195 arms embargo silah ambargosu
3196 arms length kol boyu
3197 arms race silahlanma yarışı
3198 arms savaş silahları
3199 army commander orgeneral
3200 army corps kolordu
3201 army ordu, kara ordusu
3202 arnica arnika, öküzgözü, dağ tütünü
3203 Arolling stone gathers no moss işleyen demir pas tutmaz
3204 aroma koku, güzel koku, belirli bir nitelik ya da ortam
3205 aromatic compounds aromatik bileşikler
3206 aromatic aromatik, ıtırlı, güzel kokulu, hoş koku
3207 aromatize kokulandırmak, baharat kokusu vermek
3208 around the clock gece gündüz
3209 around çevrede, ortalıkta, aşağı yukarı, yaklaşık, arkaya, geriye,
yakınlarda, civarda, buralarda, ötede beride, öteye beriye, her yanına, çevresine,
etrafına, çevrede, etrafta, her yerde, her yanda
3210 arousal uyandırma, canlandırma
3211 arouse uyandırmak, canlandırmak, harekete geçirmek, uyandırmak
3212 arpeggio arpej
3213 arquebus eski tür bir silah
3214 arrack rakı
3215 arraign suçlamak, mahkemeye vermek
3216 arraignment davayı sanığa tebliğ etme
3217 arrange dizmek, düzeltmek, düzenli bir şekilde yerleştirmek, selikaya
salmak, teşkil etmek, kararlaştırmak, planlamak, saptamak, ayarlamak
3218 arrangement hazırlık, düzen, anlaşma, razılaşma, uzlaşma, aranjman,
düzenlenmiş şey, yerleştirme
3219 arrant kötü şöhret sahibi, adı çıkmış
3220 arrantly kötü bir şekilde
3221 array düzenlemek, dizmek, tanzim etmek, tertip etmek, süslemek, giydirip
kuşatmak, donatmak, önemli birlik, sıra, askeri nizam, giyim kuşam, süs donanım,
görkem, tantana, debdebe, saf, sıra
3222 arrayal dizme, giydirme
3223 arrear arka kısım
3224 arrearage geri kalma, borç bakiyesi
3225 arrears of taxes vergi bakiyesi
3226 arrears gecikmiş borç, gecikmiş ve yapılmayı bekleyen iş
3227 arrest tutuklamak, hapsetmek, durdurmak, kesmek, bitirmek, önünü almak,
dikkatini çekmek, hapis, tutulma, geliş, varış, gelen kimse, varan kimse
3228 arrhythmia aritmi, ritim bozukluğu
3229 arriere-pensee art fikir, art niyet
3230 arris pervaz kenarı, sivri kenar
3231 arrival geliş, varış, gelen kimse, varan kimse
3232 arrive gelmek, varmak, dönmek, ulaşmak, yetişmek, bir ereğe ulaşmak,
başarı kazanmak, başarmak, üstesinden gelmek, doğmak, gelip çatmak, gelmek
3233 arrogance kibir, gurur, özünü beğenme, küstahlık, kurum, ukalalık
3234 arrogant kibirli, gururlu, özünü beğenmiş, küstah, ukala
3235 arrogantly kibirle
3236 arrogate haksız yere iddia etmek
3237 arrogation haksız iddia
3238 arrow ok, yön belirtmekte kullanılan ok işareti
3239 arrowhead ok başı, temren
3240 arrowroot ararot
3241 arrowy ok gibi, hızlı
3242 arroyo kuru vadi
3243 arse kab, göt, gıcık kimse, kıl, sinir
3244 arsenal cephanelik, silah deposu
3245 arsenate arsenat
3246 arsenic acid arsenik asit
3247 arsenic arsenik
3248 arsenical arsenikli
3249 arsenide arsenür
3250 arsenious arsenikli
3251 arsenite arsenit
3252 arsine arsin
3253 arson fire kundak ateşi
3254 arson kundakçılık, yangın çıkarma
3255 arsonist kundakçı
3256 art director sanat yönetmeni
3257 art exhibition sanat sergisi
3258 art lover sanatsever
3259 art sanat, epik, sanat eseri, yöntem, usül, yol yordam, ince sanat
3260 arterial blood temiz kan
3261 arterial highway anayol, ana cadde
3262 arterial road anayol
3263 arterial atardamarla ilgili, yürekten gönderilen, atardamarla taşınan,
ana, merkez
3264 arteriole atardamarcık, küçük atardamar
3265 arteriosclerosis damar sertliği, arterioskleroz
3266 artery atardamar, arter, ana yol, merkez, yol
3267 artesian well artezyen kuyusu, basınçlı su kuyusu
3268 artful aldatıcı, kandırıcı, hileci, kurnaz, akıllıca düşünülmüş,
akıllıca yapılmış, beceriyle yapılmış
3269 artfully maharetle, ustaca
3270 artfulness maharet, ustalık
3271 arthritic eklemle ilgili, eklem iltihabı ile ilgili
3272 arthritis kireçlenme, eklem yangısı
3273 arthropod eklembacaklı
3274 artichoke enginar
3275 article by article madde madde
3276 article of virtu güzel sanat eseri
3277 article eşya, parça, makale, yazı, artikel, tanımlık, madde, fıkra
3278 articles of association şirket sözleşmesi
3279 articular eklemsel
3280 articulate açık seçik, anlaşılır, düşünce ve duygularını rahatça dile
getirebilen, eklemli, boğumlu, açık seçik konuşmak, tane tane söylemek, eklemlerle
birleştirmek
3281 articulated vehicle mafsallı araç
3282 articulated mafsallı
3283 articulation boğumlanma, eklem
3284 artifact insan eliyle yapılmış şey
3285 artifice hüner, beceri, oyun, hile, ustalık
3286 artificer sanatkâr, mucit, askeri teknisyen
3287 artificial fertilizer suni gübre
3288 artificial harbour suni liman
3289 artificial insemination suni döllenme
3290 artificial lake yapma göl
3291 artificial leather suni deri, yapay deri
3292 artificial leg takma bacak
3293 artificial manure suni gübre
3294 artificial pollination yapay tozlaşma
3295 artificial radioactivity yapay radyoaktivite
3296 artificial rain suni yağmur
3297 artificial reseeding yapay tohumlama
3298 artificial respiration suni solunum
3299 artificial satellite yapay uydu
3300 artificial silk yapay ipek, suni ipek, reyon
3301 artificial teeth takma diş
3302 artificial yapay, suni, yapmacık, yalancı
3303 artillery battalion topçu taburu
3304 artillery officer topçu subayı
3305 artillery top, topçu birliği
3306 artilleryman topçu neferi
3307 artisan zanaatçı, esnaf
3308 artist sanatçı, ressam, işinde çok başarılı kimse, usta
3309 artiste sahne sanatçısı, dansöz, şantöz
3310 artistic artistik, sanat yönü olan, sanatlı
3311 artistry sanatsal nitelik, yetenek, beceri
3312 artless yapaylıktan uzak, doğal, içten, basit, yalın, sade, saf
3313 artlessly hilesiz bir şekilde, saflıkla
3314 artlessness hilesizlik, saflık
3315 arts güzel sanatlar
3316 arty sanat konusunda hava atan
3317 as a matter of course doğal olarak
3318 as a matter of fact aslında, aslına baksan, işin doğrusu, mağzı ondan
ibarettir ki, matlap itibariyle, mahiyetçe, hakikaten
3319 as a result of yüzünden, nedeniyle
3320 as a result sonuç olarak
3321 as a rough draft taslak halinde
3322 as a rule genelde, çoğunlukla
3323 as as kadar
3324 as broad as it is long Ayvaz kasap hep bir hesap
3325 as cheap as dirt ölü fiyatına, sudan ucuz
3326 as chirpy as a cricket cıvıl cıvıl
3327 as easy as falling off a log tereyağından kıl çeker gibi
3328 as easy as pie çocuk oyuncağı
3329 as far as I know bildiğim kadarıyla
3330 as far as I'm concerned bence, bana kalırsa
3331 as follows aşağıdaki gibi, böylece
3332 as for -e gelince
3333 as from -den itibaren, -dan başlayarak, itibaren
3334 as good as gold gerçekten altın gibi
3335 as good as aynen, hemen hemen, neredeyse
3336 As if you didn't know! Muhakkak biliyorsunuz!
3337 as if sanki, -mış gibi, -mışçasına, güya, sözde
3338 as is olduğu gibi, hiçbir değişiklik yapmadan
3339 as it is rumoured söylentiye göre
3340 as it is gerçekte, hakikatte
3341 as it were bir yerde, bir bakıma
3342 as known bilindiği üzere
3343 as large as life gerçek, hakiki, orijinal ölçüde
3344 as likely as not muhtemelen
3345 as long as -dığı sürece, -mek koşuluyla, -dikçe
3346 as mad as a hatter kaçık, zırdeli
3347 as much as kadar
3348 as obstinate as a mule katır gibi inatçı
3349 as of itibaren, başlayarak
3350 as one man oybirliğiyle
3351 as opposed to -in aksine, -e zıt olarak
3352 as regards ile ilgili olarak
3353 as right as rain turp gibi, sağlıklı
3354 as safe as houses tam güvenlik altında
3355 as soon as yapar yapmaz, eder etmez
3356 as stated below aşağıdaki gibi
3357 as stiff as a poker oklava yutmuş gibi
3358 as still as the grave mezar gibi sessiz
3359 as sure as eggs is eggs yüzde yüz
3360 as tall as a maypole sırık kadar uzun
3361 as the crow flies düz bir çizgi üzerinde, dolaşmadan
3362 as thick as thieves sıkı fıkı, çok samimi
3363 as thin as a lath çöp gibi, çok ince
3364 as thin as a rake çöp gibi, çok ince
3365 as though -mış gibi
3366 as timid as a mouse süt dökmüş kedi gibi
3367 as to konusunda, ile ilgili olarak, -e göre, hakkında
3368 as ugly as sin maymun gibi, umacı gibi
3369 as usual her zaman olduğu gibi
3370 as warm as toast fırın gibi sıcacık
3371 as well as ek olarak, ile birlikte
3372 as well de, da
3373 as yet şu ana kadar
3374 as gibi, sırada, iken, için, çünkü, halde, karşın, olarak
3375 asafetida şeytantersi, çadıruşağı otu
3376 asbestos asbest, amyant, yanmaztaş
3377 ascarid askarid
3378 ascend the throne tahta çıkmak
3379 ascend yükselmek, çıkmak, tırmanmak
3380 ascendance üstünlük, nüfuz, güç
3381 ascendancy üstünlük, nüfuz, güç, hüküm, itibar
3382 ascendant yükselen, üstün, hâkim, egemen
3383 ascending colon yükselen kolon
3384 ascending yükselen
3385 ascension yükselme, gökcisminin yükselişi, miraç
3386 ascent yükselme, tırmanma, ilerleme, gitme, yukarı doğru giden yol,
yokuş, yamaç
3387 ascertain doğrusunu bulmak, araştırmak
3388 ascertainable soruşturulabilir, araştırılabilir
3389 ascertainment soruşturma, tahkik
3390 ascetic özünü her türlü dünyevi zevkten/işten soyutlamış
3391 asceticism çilecilik, zahitlik
3392 ascites sıskalık, karında sıvı toplanması
3393 ascorbic acid askorbik asit, askorbik asit
3394 ascorbic askorbik
3395 ascribe (~ to) atfetmek, -e yormak
3396 ascus spor kesesi, ask
3397 aseity kendiliğinden oluşma
3398 asepsis mikropsuzluk, asepsi
3399 aseptic aseptik, mikropsuz, sterilize
3400 asexual flower nötr çiçek, eşeysiz çiçek
3401 asexual generation eşeysiz üreme
3402 asexual reproduction eşeysiz üreme
3403 asexual cinsiyetsiz, eşeysiz, cinsîliğe ilgi duymayan, soğuk
3404 ash content kül miktarı
3405 ash pan küllük
3406 ash kül, dişbudak ağacı
3407 ashamed utanmış, mahcup, üzülmüş
3408 ashbasin lavabo
3409 ashen kül renginde, kül renkli, soluk gri, külden oluşan, küllü
3410 ashes yakılmış cesedin külleri
3411 ashlar yontma taş, kesme yapı taşı
3412 ashless külsüz
3413 ashore kıyıda, kıyıya, karada, karaya
3414 ashpit kül çukuru, çöp çukuru
3415 ashtray kül tablası
3416 ashug yanşak
3417 ashy küllü, kül rengi
3418 Asia Minor Anadolu
3419 Asia Asya
3420 Asian Asya'ya ait, Asyalı, Asya
3421 Asiatic Asyalı, Asyalı
3422 aside from -den başka
3423 aside bertaraf, kenara, yana, yan tarafa, (bir) yana, bir yana, alçak sesle
konuşma, fısıltı
3424 asinine aptalca, saçma, ahmakça
3425 asininity eşeklik, aptallık
3426 ask for asylum sığınma talep etmek
3427 ask for it hak etmek
3428 ask for trouble bela aramak
3429 ask for istemek, rica etmek
3430 Ask her herself Bizzat kendisine sorun
3431 ask in içeriye davet etmek
3432 ask sormak, soruşmak, istemek, hahiş etmek, rica etmek, talep etmek,
çağırmak, davet etmek
3433 askance kuşkuyla, güvensizlikle, şüpheyle, beğenmeyerek, işkillenerek
3434 askew yanlamasına
3435 aslant bir yana doğru, eğri
3436 asleep uykuda, yatmış, uyuşmuş, uyuşuk, duygusuz, hissiz
3437 aslope yatık, eğri
3438 asocial asosyal, toplumdan kaçan, bencil, egoist
3439 asp engerek yılanı
3440 asparagine asparajin
3441 asparagus kuşkonmaz
3442 aspartic acid aspartik asit, aspartik asit
3443 aspartic aspartik
3444 aspect görünüş, yüz ifadesi, çok yönlü herhangi bir şeyin bir yüzü, bir
yanı, tek yanı, tek tarafı, yönü, cephesi, baktığı yön, yıldız ve gezegenlerin
birbirlerine göre konumları
3445 aspen bir tür bodur ağaç
3446 asperity sertlik, haşinlik, kabalık, acı söz, davranış, kötü söz, pürüzlü
yüzey, düzgün olmayan yüzey, pürüzlü, düzgün olmama, sert hava, kötü hava
3447 asperse iftira etmek, lekelemek, çamur atmak
3448 aspersion kara çalma, karalama, iftira, leke sürme
3449 asphalt block asfalt blok
3450 asphalt asfalt, asfaltlamak
3451 asphaltic asfaltlı
3452 asphaltite asfaltit
3453 asphodel çirişotu
3454 asphyxia asfeksi, oksijensizlikten boğulma
3455 asphyxiate boğmak, boğarak öldürmek, boğulmak, boğularak ölmek
3456 aspic garnitür olarak alınan bir çeşit jelatin
3457 aspidistra zambakgillerden bir süs ösümlüğü, aspidistra
3458 aspirant (birşey) uman, ümit eden, bekleyen
3459 aspirate emmek, içine çekmek
3460 aspiration tutku, istek
3461 aspirator aspiratör, emmeç
3462 aspire çabalarını ve ümitlerini bir amaca yöneltmek, çok istemek, arzu
etmek
3463 aspirin aspirin
3464 aspiring gözü ilerde olan, gayesi olan
3465 ass eşek, uzunkulak, aptal, salak, göt
3466 assail sb with blows birine yumrukla saldırmak
3467 assail sb with questions birini soru yağmuruna tutmak
3468 assail sözlerle ya da yumruklarla saldırmak, dil uzatmak, işe girişmek
3469 assailable saldırılabilir, hücum edilebilir
3470 assailant saldırgan
3471 assassin suikastçı, katil
3472 assassinate suikast yapmak, öldürmek
3473 assassination suikast, cinayet
3474 assault and battery müessir fiil
3475 assault boat hücumbot
3476 assault troops hücum kıtası
3477 assault aniden ve vahşice saldırmak, ani saldırı, hücum, atak, tecavüz
3478 assay analiz, tahlil, tecrübe, çözümleme, tahlil etmek, tecrübe etmek,
denemek
3479 assemblage toplama, montaj, toplantı, meclis, kalabalık
3480 assemble bir araya toplamak, yığmak, toplanmak, yığışmak, toplaşmak,
birleşmek, bir araya koymak, düzenlemek, monte etmek
3481 assembler language çevirici dili
3482 assembler çevirici
3483 assembling kuraştırma, montaj
3484 assembly hall toplantı salonu
3485 assembly industry montaj sanayii
3486 assembly line montaj hattı
3487 assembly man meclis üyesi, montaj işçisi
3488 assembly plant montaj fabrikası
3489 assembly room toplantı salonu
3490 assembly özel bir amaçla bir araya toplanmış insanlar, topluluk, şura,
iclas, yığıncak, toplanış, toplantı
3491 assent to razı olmak, onaylamak
3492 assent kabul etmek, anlaşmak, anlaşmaya varmak, razılaşmak, uzlaşmak,
anlaşma, uzlaşma
3493 assert oneself özünü göstermek
3494 assert iddia etmek, bildirmek, açıklamak, hak iddia etmek, hakkını
savunmak, sözlerle savunmak, olduğunu göstermek, belirtmek, üzerine basarak
belirtmek
3495 assertion iddia, açıklama, bildiri
3496 assertive iddia eden, zorlayan, hakkını savunan, iddialı, özüne güvenen
3497 assess değer biçmek, vergi koymak, görüş, yargı, kanı
3498 assessable değer biçilebilen
3499 assessment değer biçme, vergilendirme, biçilen değer
3500 assessor vergi tahakkuk memuru, yargıç yardımcısı
3501 asset servet, varlık, mal, yararlı, değerli şey, değerli nitelik, beceri
3502 asset-liability statement aktif-pasif kestesi
3503 assets and liabilities aktif ve pasif
3504 assets aktif, alacak, kaynaklar, varlıklar, aktif, mevduat
3505 asseverate iddia etmek, katiyetle bildirmek
3506 asseveration iddia, beyan, söz
3507 asshole büzük, anüs, aşağılık herif
3508 assiduity çalışkanlık, gayret
3509 assiduous dikkatli ve sürekli ilgisi olan, sebatkâr
3510 assiduously harıl harıl
3511 assign pay olarak vermek, ayırmak, tahsis etmek, vermek, devretmek, bir
işe koymak, görev vermek, iş vermek, saptamak, belirlemek
3512 assignable ayrılabilir, verilebilir, devredilebilir
3513 assignation randevu
3514 assignee kendisine mal veya hak devredilen kimse
3515 assignment iş, görev, ayırma, tahsis etme
3516 assimilate herhangi bir türkümün üyesi olmak, içine girmek, bir jüye içinde
erimek, bir parçası olmak, kaynaşmak, özümlemek, sindirmek, kendisininmiş gibi
almak/kullanmak/anlamak
3517 assimilation özümseme, sindirim
3518 assist at hazır bulunmak
3519 assist yardım etmek, kömek etmek, desteklemek
3520 assistance yardım, kömek, destek
3521 assistant driver haydavcı muavini
3522 assistant professor yardımcı doçent, asistan
3523 assistant secretary-general genel sekreter yardımcısı
3524 assistant yardımcı, kömekçi, orunbasar, asistan
3525 assize yargılama, muhakeme
3526 associate company ortak şirket, kardeş şirket
3527 associate degree ön lisans
3528 associate member ortak üye
3529 associate membership ortak üyelik
3530 associate professor doçent
3531 associate with ile görüşmek, hatırlatmak
3532 associate birleştirmek, birleşmek, arkadaşlık etmek, düşünmek, ortak
çalışma arkadaşı, arkadaş, hakları sınırlı üye
3533 association agreement ortaklık anlaşması
3534 association area bağlantı bölgesi
3535 association committee ortaklık komitesi
3536 association council ortaklık konseyi
3537 association football futbol
3538 association cemiyet, kurum, birlik, dernek, uyuşma, ortaklık, iş birliği,
kafada birleştirme, fikrî olarak bir araya getirme, çağrışım
3539 associative birleşmeli, asosyatif
3540 assonance asonans, yarım uyak
3541 assonant yarım kafiyeli
3542 assort ayırmak, tasnif etmek, sınıflandırmak
3543 assorted çeşitli, muhtelif
3544 assortment karışım, tasnif, çeşit
3545 assuage azaltmak, hafifletmek, yatıştırmak
3546 assuasive hafifletici, dindirici, yatıştırıcı
3547 assume gerçek saymak, varsaymak, farzetmek, ele geçirmek, üstlenmek,
yerine getirmek, almak, takınmak
3548 assumed var sayılan, farz olunan, takma, hayali
3549 assuming kibirli, mağrur
3550 assumption üzerine alma, farz, zan, azamet, kibir
3551 assurance özüne güven, özgüven, garanti, teminat, güvence, söz, sigorta
3552 assure inandırmaya çalışmak, güven vermek, garanti etmek, iknaya
çalışmak, inandırmak, sigortalamak, kesinleştirmek, garanti etmek, sağlamlaştırmak,
temin etmek
3553 assured özüne güvenen, özüne arkayın
3554 assuredly elbette, mutlaka, muhakkak
3555 assurer sigortacı
3556 assuring emniyet veren
3557 assuringly rahatlatıcı bir şekilde
3558 assymetric asimetrik, bakışımsız
3559 astable kararsız, sabit olmayan
3560 astatic astatik, sabit olmayan
3561 astatine astatin
3562 aster yıldızçiçeği
3563 asterisk yıldız
3564 astern kıçında, kıç tarafında, geriye, gerisinde
3565 asteroid Mars ve Jüpiter arasındaki çok küçük gezegenlerden biri
3566 asthenia asteni, dermansızlık, kuvvetsizlik
3567 asthenic astenik, kuvvetsiz
3568 asthma astım
3569 asthmatic astımlı
3570 astigmatic astigmat
3571 astigmatism astigmatizm, astigmatlık
3572 astir hareket halinde, harekette
3573 astonish şaşırtmak, taaccüplendirmek, mütehayyir etmek, şaşkınlığa uğramak
3574 astonishing şaşırtıcı, taaccüplü, hayretamiz, hayret verici
3575 astonishingly hayretle
3576 astonishment şaşkınlık, hayret, taaccüp, büyük şaşkınlık
3577 astound hayretler içinde bırakmak
3578 astounding şaşırtıcı, hayret verici
3579 astraddle ata binmiş gibi, bacakları birbirinden ayrı
3580 astragal dışbükey pervaz
3581 astragalus topuk sümüğü
3582 astrakhan astragan, karagül, karakul
3583 astral yıldızlara değgin
3584 astray doğru yoldan sapmış, sapıtmış
3585 astride bacakları iki yana açık olarak
3586 astringe sıkmak, sıkıştırmak
3587 astringent kan durdurucu, kanamayı kesici, sert, haşin, acı
3588 astrobiology astrobiyoloji
3589 astrodome astrodom, uzay gözlem kubbesi
3590 astrodynamics astrodinamik
3591 astroid astroid, yıldız eğrisi
3592 astrolabe usturlap
3593 astrologer astrolog, müneccim, yıldız falcısı
3594 astrological astrolojik
3595 astrologically astrolojik olarak
3596 astrology astroloji, müneccimlik, yıldız falcılığı
3597 astrometer yıldız aydınlık ölçeği
3598 astrometry astrometri, gökölçüm
3599 astronaut astronot, gökbilimci
3600 astronautics uzay uçuş bilgisi, uzaycılık
3601 astronavigation uzay seyrüseferi, uzay gemisi kullanma
3602 astronomer astronom, gökbilimci
3603 astronomical gökbilimsel, astronomik, aşırı, astronomik, çok büyük
3604 astronomy astronomi, gökbilim
3605 astrophysical gökfiziği ile ilgili
3606 astrophysics astrofizik, gökfiziği
3607 astute akıllı, kurnaz, cin gibi
3608 astuteness kurnazlık, dirayet
3609 asunder ayrı, parçalara ayrılmış
3610 asylum daldalanacak, sığınacak, sığınak, barınak, politik sığınma,
iltica, kocalar evi, karılar evi, kartlar evi, ruhi hastane, akıl hastanesi,
tımarhane, yetimhane
3611 asymmetric centre asimetrik merkez
3612 asymmetric leaf asimetrik yaprak
3613 asymmetric sideband asimetrik yanbant
3614 asymmetric asimetrik, bakışımsız
3615 asymmetrical asimetrik, bakışımsız
3616 asymmetry asimetri, bakışımsızlık
3617 asymptote asimptot, sonuşmaz, kavuşmaz
3618 asymptotic asimptotik, kavuşmaz
3619 asynchronous eşzamanlı olmayan, asenkron
3620 asyndetic bağlantısız
3621 at a glance bir bakışta, hemen
3622 at a guess tahminen
3623 at a loss şaşkın, afallamış, zararına
3624 at a low figure ucuz fiyata
3625 at a pinch gerekirse
3626 at a premium nadir, zor bulunur
3627 at a price yüksek fiyatla
3628 at a rate of knots fırtına gibi
3629 at a rough estimate tahmini bir hesapla
3630 at a snail's pace ağır aksak
3631 at a stretch durup dinlenmeden
3632 at all costs ne pahasına olursa olsun
3633 at all hours gece gündüz, her sögen, her an
3634 at all hiç, hiç de, hiçbir şekilde
3635 at any rate her durumda, ne olursa olsun
3636 at best olsa olsa, taş çatlasa, nihayet
3637 at call vadesiz, talep edildiğinde ödenebilen
3638 at close quarters yan yana, yakın
3639 at current prices cari fiyatlarla
3640 at dawn tan sökülende, subhtan, alakaranlık, obaştan
3641 at death's door ölüm döşeğinde, bir ayağı çukurda
3642 at Easter paskalyada, paskalya zamanı
3643 at every turn her yerde, her an
3644 at first blush ilk bakışta
3645 at first hand birinci elden
3646 at first sight ilk görüşte
3647 at first önce, evvela
3648 at full length boylu boyunca, en sonunda, nihayet
3649 at full speed son süratle
3650 at full tilt son sürat
3651 at gunpoint silah zoruyla
3652 at hand yakın, yanında, hazır
3653 at home evde, kendi evinde
3654 at large başıboş, serbest, genelde
3655 at last nihayet, sonunda
3656 at latest en geç
3657 at least en az, en aşağı, hiç olmazsa
3658 at leisure boş, serbest, acele etmeden, acelesiz
3659 at length sonunda, ayrıntılı
3660 at long last nihayet, en sonunda
3661 at most en çok, en fazla, pek pek, nihayet, olsa olsa
3662 at no time hiçbir zaman
3663 at odds with ile anlaşmazlık içinde
3664 at once derhal, hemen, aniden, akabinde, aynı zamanda
3665 at one swoop bir hamlede, bir çırpıda
3666 at one's elbow elinin altında, yanı başında
3667 at one's own risk sorumluluğu üzerinde
3668 at one's own whim keyfine göre
3669 at one's wits end ne yapacağını şaşırmış, şaşkın
3670 at par resmi değerinde, başabaş
3671 at peace barış halinde, rahat
3672 at present şu anda, şu tapta, şimdi
3673 at random öylesine, amaçsızca, rasgele
3674 at rest hareketsiz, ölü
3675 at sb's expense of -in hesabından
3676 at sb's request isteği üzerine
3677 at sea anlamaz, kafası karışmış, şaşkın
3678 at sight görüldüğünde, ibrazında
3679 at speed çok hızlı, hızla
3680 at table sofrada
3681 at that moment o anda
3682 at that rate böyle giderse, bu gidişle
3683 at that olduğu gibi
3684 at the back door gizlice, hileyle, el altından
3685 at the best en iyimser olasılıkla
3686 at the break of dawn şafak sökümünde
3687 at the crack of dawn şafak sökümünde
3688 at the drop of a hat aniden, birdenbire, ha deyince
3689 at the earliest en erken
3690 at the eleventh hour son anda, yumurta kapıya gelince, son dakikada
3691 at the end of nowhere cehennemin dibinde
3692 at the end of one's tether dayanacak sabrı kalmamış
3693 at the latest en geç
3694 at the moment şimdilik
3695 at the most en çok, en fazla
3696 at the outside en fazla, taş çatlasa
3697 at the point of -in eşiğinde, -mek üzere
3698 at the right time zamanında
3699 at the same time aynı zamanda, yine de
3700 at the top of one's voice avazı çıktığı kadar
3701 at the worst en kötü ihtimalle
3702 at this rate böyle giderse, bu gidişle
3703 at times bazen
3704 at top speed çok hızlı, son sürat
3705 at war savaş halinde
3706 at will istediği zaman, istediği gibi
3707 at work iş başında, işte
3708 at your service emrinize amade, emrinizde
3709 at (edat) -de, -da, -e, -a, -ye, -ya, tarafında
3710 at-grade eşdüzey
3711 atactic ataktik
3712 ataraxia ataraksiya
3713 atavism atacılık, atavizm
3714 atavistic atalara ait
3715 ataxia ataksi, beden işlevlerinde düzensizlik
3716 atelier atölye
3717 atheism ateizm, tanrıtanımazlık
3718 atheist ateist, tanrıtanımaz
3719 atheistic ateist, zındık
3720 atherosclerosis damar tıkanması
3721 athirst hevesli, istekli
3722 athlete atlet, yöndüncü
3723 athlete's foot mantar
3724 athletic atletik, atletizmli ilgili
3725 athleticism atletizm, yöndüncülük
3726 athletics atletizm
3727 athwart enine, çaprazlama
3728 atilt eğilmiş (olarak), eğilmiş (olarak)
3729 Atlantic Ocean Atlas Okyunusu
3730 Atlantic standard time Atlantik standart sögeni
3731 Atlantic Atlas Okyunusu
3732 atlas atlas
3733 atmolysis atmoliz
3734 atmometer atmometre, evaporimetre
3735 atmosphere atmofer, havaküre, gazyuvarı, çevre, ihata, ortam, hava, şerait
3736 atmospheric pollution tenek kirlenmesi
3737 atmospheric pressure tenek basıncı
3738 atmospheric atmosferle ilgili, atmosferik
3739 atmospherics atmosferik parazitler
3740 atoll atol, mercan çemberi
3741 atom bomb atom bombası
3742 atom physics atom fiziği
3743 atom reactor atom pili, nükleer reaktör
3744 atom atom
3745 atomic bomb atom bombası
3746 atomic energy atom enerjisi, atom erkesi
3747 atomic mass unit atomik kütle birimi
3748 atomic mass atom kütlesi
3749 atomic number atom numarası, atom sayısı
3750 atomic pile atom reaktörü, nükleer reaktör
3751 atomic reactor nükleer reaktör
3752 atomic structure atom yapısı
3753 atomic volume atom hacmi
3754 atomic waste nükleer atıklar
3755 atomic weight atom ağırlığı
3756 atomic atomal
3757 atomicity atomluluk
3758 atomics nükleer fizik
3759 atomise atomlara ayırmak, püskürtmek, tozlamak, tozlaştırmak, hurdalamak
3760 atomiser atomizör, püskürteç
3761 atomism atomculuk
3762 atomization atomizasyon
3763 atomize püskürtmek, tozlaştırmak, atomlara ayırmak
3764 atomizer atomizör
3765 atonal atonal
3766 atonality atonalite
3767 atone gönlünü almak, karşılığını ödemek
3768 atonement tazminat, özür dileme
3769 atonic atonik, dermansız, takatsız
3770 atony atoni, dermansızlık
3771 atop of üstünde, üstüne
3772 atop üstte, tepede
3773 atrioventricular valve kulakçık kapağı, karıncık kapağı
3774 atrioventricular kulakçık ile ilgili, karıncık ile ilgili
3775 atrip dipten kopmuş, salpa olmuş
3776 atrium atriyum
3777 atrocious acımasız, zalim, ayıplanacak, adi, aşağılık, çok kötü, berbat,
felaket, rezil
3778 atrocity büyük kötülük, acımasızlık, zulüm, berbat/rezil şey
3779 atrophy atrofi, dumur, körelme
3780 atropine atropin
3781 attaboy Aferin sana
3782 attach credence inanmak, kabul etmek
3783 attach importance önem vermek
3784 attach to katmak, dahil etmek, almak
3785 attach bağlamak, iliştirmek, bitiştirmek, takmak, ödenmemiş bir borç
için el koymak/tutuklamak
3786 attache case evrak çantası
3787 attache ataşe
3788 attached account hacizli hesap
3789 attached bağlı, ilgili, ilişik, bitişmiş
3790 attachment bağlama, iliştirme, bitiştirme, takma, katma, alma, düşkünlük,
tutkunluk, arkadaşlık, dostluk, elkoyma, alıkoyma
3791 attack saldırmak, hücum etmek, basmak, yazı ya da sözlerle saldırmak,
aleyhinde konuşmak/yazmak, zarar vermek, bozmak, birşeye büyük bir heves ve ilgiyle
girişmek, yumulmak, saldırı, hücum, aleyhte yazı ya da sözler, başlama, başlangıç,
girişim, kriz, nöbet
3792 attacker saldırgan, hücumcu
3793 attain ulaşmak, erişmek, elde etmek
3794 attainable ulaşılabilir, erişilebilir
3795 attainment ulaşma, erişme, beceri, hüner, marifet, elde etme
3796 attar of roses gülyağı
3797 attar gülyağı, gülsuyu
3798 attemper yumuşatmak, sertliğini gidermek
3799 attempt kalkışmak, girişmek, yeltenmek, çalışmak, denemek, ceht, deneme,
girişim, teşebbüs
3800 attend on ilgilenmek, bakmak, hizmet etmek
3801 attend to bakmak, dikkat etmek
3802 attend dikkatini vermek, dinlemek, bulunmak, katılmak, iştirak etmek,
hazır bulunmak, ilgilenmek, bakmak, hizmet etmek
3803 attendance bakma, hizmet etme, bakım, hizmet, ilgilenme, hazır bulunma,
katılma, devamiyet, devam etme, düzenli olarak gitme, bulunan kişilerin sayısı,
mevcut sayısı
3804 attendant bağlı, ilişkili, hizmetli, görevli, bakıcı, yardımcı, hizmetçi,
görevli memur
3805 attention dikkat, özen, dikkat verme, bakım, ilgi, hazırol yağdayı
3806 Attention! Hazır ol!
3807 attentive dikkatli, özenli, ince, nazik, kibar, yardımcı
3808 attentively dikkatle
3809 attenuate dar, inceltmek, hafifletmek, azaltmak, zayıflatmak
3810 attenuation inceltme, hafifletme, azaltma, zayıflatma
3811 attenuator zayıflatıcı
3812 attest bildirmek, beyan etmek, açıklamak, birine mahkemede doğruyu
söylenmesi için yemin ettirmek, kanıtı olmak, kanıtlamak
3813 attestation kanıtlama, tasdik, yemin
3814 attested copy onaylı suret
3815 attic çatı odası, tavan arası
3816 attire giydirmek, süslemek, donatmak, elbise, giysi, üstbaş, kıyafet
3817 attirement giysi, giyim kuşam
3818 attitude duruş, tavır, davranış, tutum, görüş, münasebet, mevki, düşünce,
yargı, fikir
3819 attitudinize tavır takınmak, çalım satmak
3820 attorney at law dava vekili
3821 attorney general başsavcı
3822 attorney avukat
3823 attorney's fee ücreti vekalet
3824 attract çekmek, celbetmek
3825 attraction of gravity yerçekimi
3826 attraction çekici şey, çekicilik, cazibe
3827 attractive power çekici güç
3828 attractive çekici, celbedici, cazip, güzel, hoş, ilginç
3829 attributable yüklenebilir, atfolunabilir
3830 attribute to bağlamak, yormak, mal etmek, atfetmek
3831 attribute tabii özellik, nitelik, simge, sembol, (dil bilgisi) tayin,
niteleyici, inanmak, bağlamak, yormak, vermek, atfetmek
3832 attribution yükleme, yorma, bağlama, sıfat, nitelik
3833 attributive adjective niteleme sıfatı
3834 attributive niteleyici
3835 attrited sürtünmeyle aşınmış
3836 attrition sürtünme, aşınma, yenme, sürtüşme, yıpranma
3837 attune alıştırmak, ayak uydurmak
3838 atypical değişik, başka, tipik olmayan
3839 au fait bilen, haberdar
3840 au fond esasen, aslında
3841 au pair yaptığı ev işlerine karşılık bir kodak yanında kala
3842 aubergine patlıcan
3843 auburn kestane rengi, kumral
3844 auction açık artırma ile satmak
3845 auctioneer açık artırmacı, mezatçı, mezat tellalı
3846 audacious yürekli, cesaretli, korkusuz, gözüpek, atılgan, saygısız, küstah,
kaba, yüzsüz, arsız
3847 audaciously küstahça
3848 audaciousness küstahlık
3849 audacity yüreklilik, cesurluk, korkusuzluk, saygısızlık, küstahlık,
kabalık, yüzsüzlük
3850 audibility işitilebilirlik, duyulabilme
3851 audible duyulabilir, işitilir
3852 audibly işitilebilecek şekilde
3853 audience chamber kabul salonu
3854 audience dinleyiciler, temaşacılar, izleyiciler, seyirciler, resmi
görüşme, huzura kabul, mahkemede konuşma özgürlüğü
3855 audient işiten, duyan
3856 audio amplifier odyoamplifikatör, işitsel yükselteç
3857 audio channel işitme arnası
3858 audio frequency ses dalgalarının frekansı
3859 audio tape ses bandı
3860 audio ünalgı çınavlarıyla iletilen/yayılan
3861 audio-visual görsel-işitsel
3862 audiocassette teyp kaseti
3863 audiofrequency ses frekansı
3864 audiometer odyometre, işitimölçer
3865 audiomixer ses reji masası, kumanda masası
3866 audiophile müzik dinleme meraklısı
3867 audiovisual görsel-işitsel, odyovizüel
3868 audit board denetçiler kurulu
3869 audit court sayman
3870 audit yıllık hesap denetimi, resmi hesap bilanço kontrolü yapmak
3871 auditing committee denetleme komitesi
3872 audition yetenek denemesi, duyma gücü, işitme gücü, duyma, işitme
3873 auditive işitmeyle ilgili
3874 auditon duyma, işitme, ses sınavı
3875 auditor murakıp, denetçi
3876 auditor's report denetçi raporu
3877 auditorium oditoryum, dinleme/izleme salonu, izleyici bölümü
3878 auditory canal kulak yolu
3879 auditory centre işitme merkezi
3880 auditory nerve işitme siniri
3881 auditory işitsel
3882 augend toplanacak sayı
3883 auger bit ağaç burgusu, el burgusu
3884 auger matkap
3885 aught sıfır, şey, zerre
3886 augite augit
3887 augment artırmak, çoğaltmak, değerlendirmek, artmak, çoğalmak,
değerlenmek
3888 augmentable artırılabilir
3889 augmentation artırma, büyütme, artış
3890 augmentative artıran, çoğaltan
3891 augmenter artırıcı
3892 augur kâhin, -e alamet olmak
3893 augury kehanet, fal, alamet
3894 August ağustos, saygın, soylu, ulu, görkemli, heybetli, yüce
3895 auk deniz kuşu türü
3896 aulic saraya ait
3897 aunt teyze, hala, eme, bibi, yenge
3898 auntie teyze, hala, yenge
3899 aunty teyze, hala, yenge
3900 aura hava, gizemli ortam, izlenim
3901 aural işitsel
3902 aureole ayla, ağıl, hale
3903 aureomycin aureomisin
3904 auric altınla ilgili
3905 auricle kulak kepçesi, kalp kulakçıkları
3906 auricula ayıkulağı
3907 auricular valve kulakçık kapağı
3908 auricular kulağa söylenmiş, gizli
3909 auriferous altın içeren, altınlı
3910 Auriga Auriga, Arabacı
3911 aurora australis güney ışığı
3912 aurora borealis kuzey ışığı
3913 aurora polaris kutup ışığı
3914 aurora şafak, tansızlığı, gün ağarması
3915 auroral güneşin doğuşuna ait
3916 aurum altın
3917 auscultate stetoskop ile dinlemek
3918 auscultation stetoskop ile dinleme
3919 auspice kuş falı
3920 auspices yardım, destek, iyilik
3921 auspicious hayırlı, uğurlu
3922 auspiciousness uğur, hayır
3923 Aussie Avustralyalı
3924 austenite ostenit
3925 austenitic ostenitli
3926 austere çetin zor, güç, rahatsız, ciddi, katı, özdenetimli, sade, süssüz,
yalın
3927 austerity measures tasarruf önlemleri
3928 austerity programme tasarruf bağdarlaması
3929 austerity sertlik, güçlük, zorluk, ciddiyet, katılık, azla yetinme, idareli
geçinme
3930 austral güney
3931 Australia Avustralya
3932 Australian Avustralyalı
3933 Austria Avusturya
3934 Austrian Avusturyalı
3935 autarchy özerklik
3936 autarky otarşi
3937 authentic will resmi vasiyetname
3938 authentic gerçek, hakiki, doğru, orijinal, içten, samimi
3939 authenticate gerçekliğini/doğruluğunu kanıtlamak, belgelemek
3940 authentication doğruluğunu kanıtlama, belgeleme
3941 authenticity gerçek olma özelliği, orijinallik, doğruluk, içten samimi
3942 author card yazar kataloğu
3943 author yazar, yazıcı, müellif, bir şeye kaynak olan/oluşturan kişi,
teşebbüskâr, sebepkâr, yapan
3944 authoress bayan yazar
3945 authoritarian yetkeci, otoriter, zorgulu
3946 authoritative otoriter, sözünü geçirir, yetkili, güvenilir, inanılır
3947 authority otorite, yetkili, yetki, ihtiyar, vekâlet, bilirkişi, uzman
3948 authorization izin, ruhsat, onama, uygun görme
3949 authorize izin vermek, yetki vermek, yetkilendirmek
3950 authorized bank yetkili banka
3951 authorized capital nominal sermaye
3952 authorized signature yetkili imza
3953 authorized translation onaylı çeviri
3954 authorized yetkili, resmi
3955 authorship yazarlık
3956 autihistamine antihistamin
3957 autism otizm, içe kapanış
3958 autistic otistik, içine kapalı
3959 auto otomobil, araba
3960 auto- (önek) kendi, öz, kendine, özüne, kendi kendine, öz özüne
3961 autobahn otoyol, otoban
3962 autobiographer otobiyograf yazan
3963 autobiographic otobiyografik
3964 autobiographical otobiyografik
3965 autobiography tercümeihâl, otobiyografi, özgeçmiş
3966 autobus otobüs
3967 autocar otokar
3968 autocatalysis otokataliz, öztezleştirme
3969 autochthon bir yerin yerlisi
3970 autochthonous yerli
3971 autoclave otoklav, basınçlı kap
3972 autocracy otokrasi, saltıkçı yönetim, saltıkçılık, otokrasiyle yönetilen
ülke
3973 autocrat otokrat, saltıkçı, despot, zorba
3974 autocratic zorba
3975 autocratical zorba
3976 autocycle moped, kozgaltkalı bisiklet
3977 autodiagnosis kendi hastalığını teşhis
3978 autogamous kendi tozu ile tozaklanan
3979 autogamy kendi tozu ile tozaklanma
3980 autogenesis otogenez
3981 autogenetic otogenetik
3982 autogenous otojen
3983 autogiro otojir
3984 autograft otogref
3985 autograph ünlü birinin imzası, (kitap/vb.) imzalamak
3986 autogyro otojir
3987 autohypnosis öz özünü hipnotize etme
3988 autoinfection otoenfeksiyon
3989 autoinoculation otoentoksikasyon
3990 autointoxication otoentoksikasyon
3991 autoionization kendiliğinden iyonlaşma
3992 autoloader oto-yükleyici, özyükleyici
3993 autolysis otoliz
3994 automat otomat
3995 automate otomatikleştirmek, kılgalaştırmak
3996 automated teller machine bankamatik
3997 automatic alarm otomatik alarm
3998 automatic brake otomatik eğleç
3999 automatic camera otomatik sınalga
4000 automatic computer otomatik bilgisayar
4001 automatic control otomatik kontrol
4002 automatic fuse otomatik sigorta
4003 automatic gear change otomatik vites değiştirme
4004 automatic gearbox otomatik vites kutusu
4005 automatic ignition otomatik ateşleme
4006 automatic pilot otomatik pilot
4007 automatic rifle otomatik tüfek
4008 automatic scanning otomatik tarama
4009 automatic transmission otomatik vites
4010 automatic tuning otomatik ayar
4011 automatic weapon otomatik silah
4012 automatic otomatik, özdevinimli, kendiliğinden, olması kesin
4013 automatically otomatik olarak
4014 automation otomasyon, özdevinim, özedim
4015 automatism otomatizm, özdevim
4016 automaton otomat
4017 automobile otomobil, araba
4018 automorphic otomorf, özbiçimli
4019 automotive industry otomotiv sanayii
4020 automotive otomotiv
4021 autonomic nerve system otonom sinir jüyesi
4022 autonomic irade dışı olan, otonom
4023 autonomous budget özerk bütçe
4024 autonomous muhtar, özerk, özünü idare eden
4025 autonomy özerklik
4026 autopathic nedensiz gibi görünen hastalıkla ilgili
4027 autopilot otomatik pilot
4028 autoplastic otoplastik
4029 autoplasty otoplasti
4030 autopsy otopsi
4031 autoreverse otomatik geriye dönme
4032 autosuggestion öz özüne telkin
4033 autotransformer ototransformatör, özdönüştüreç
4034 autotroph kendibeslek ösümlük, ototrof
4035 autotrophic kendibeslek, ototrof
4036 autotrophy kendibesleklik, ototrofi
4037 autotype ototipi
4038 autoxidation otoksidasyon
4039 autumn sonbahar, güz, payiz
4040 autumnal equinox sonbahar çekidi, güz ılımı
4041 autumnal sonbaharla ilgili
4042 auxiliary engine yedek kozgaltka
4043 auxiliary verb yardımcı fiil, kömekçi fiil
4044 auxiliary yardımcı, kömekçi
4045 auxin oksin
4046 auxochrome oksokrom
4047 avail kendisine yarar sağlamak, yararlanmak, kullanış, sonuç, avantaj, yarar
4048 availability kullanılırlık, elverişlilik, elde edilebilme
4049 available data mevcut veriler
4050 available elde edilebilir, bulunabilir, mevcut, elde, kullanılabilir,
yararlı, elverişli, itibarlı, görüşmeye uygun, meşgul değil, müsait
4051 avalanche çığ, kar uçkunu
4052 avant-garde avangard, öncü, yenilikçi
4053 avarice pul tutkusu, servet tutkusu, açgözlülük
4054 avaricious pul canlısı, açgözlü
4055 avast dur!
4056 avawal açıkça söyleme, itiraf
4057 ave selam!, merhaba!, güle güle!
4058 avenge oneself on -den öç almak
4059 avenge öcünü almak
4060 aventurine yıldıztaşı
4061 avenue iki yanı ağaçlı yol, hıyaban, bulvar, geniş cadde, bulvar, bir
sonuca götüren yol
4062 aver iddia etmek, söylemek, kanıtlamak
4063 average density ortalama yoğunluk
4064 average size ortalama büyüklük
4065 average value ortalama değer
4066 average velocity ortalama hız
4067 average ortalama, ortalama seviye, orta, orta rakam, adi, sıradan,
vasati, ortalamasını almak, ibaret olmak
4068 averse karşı, muhalif, isteksiz
4069 aversion hoşlanmama, sevmeme, nefret, nefret edilen şey
4070 avert olmasını önlemek, önüne geçmek, önlemek, başka yöne çevirmek
4071 aviary büyük kuş kafesi, kuşhane
4072 aviate uçak kullanmak
4073 aviation fuel uçak yakıtı
4074 aviation gasoline uçak benzini
4075 aviation havacılık, havacılık endüstrisi
4076 aviator pilot
4077 aviculture kuş yetiştiriciliği
4078 avid gayretli, hevesli, istekli
4079 avidity gayret, hırs, istek
4080 avionics havacılık elektroniği
4081 avitaminosis vitaminsizlikten ileri gelen hastalık
4082 avocado pear perse ağacının meyvesi
4083 avocado avokado, amerikaarmudu
4084 avocation hobi, uğraş, iş, meslek
4085 Avogadro Avogadro
4086 Avogadro's constant Avogadro sabitesi, Avogadro değişmezi
4087 Avogadro's law Avogadro yasası
4088 Avogadro's number Avogadro sayısı
4089 Avogadro's principle Avogadro ilkesi
4090 avoid uzak dolanmak, özünü gözlemek, çekinmek, uzak gezmek, kenar gezmek,
kaçınmak, uzak kaçmak, uzak durmak, sakınmak, boyun kaçırmak, yanaşmamak, yayınmak,
yan geçmek, kaçmak, kurtulmak, önlemek, engel olmak, kuvveden salmak, ləğvetmek,
kanundan salmak
4091 avoidable önlenebilir, kaçınılır
4092 avoidance kaçınma, sakınma, çekinme
4093 avoirdupois ingiliz ve Amerikan ağırlık jüyesi
4094 avow itiraf etmek, açıkça söylemek
4095 avowal itiraf
4096 await beklemek
4097 awake uyanmak, uyandırmak, uyatmak, harekete geçirmek, harekete geçmek,
uyanık, uyak, uyanmış, bilinçli, bilincinde, farkında
4098 awaken uyanmak, uyandırmak
4099 awakening uyanış, bilinçlenme
4100 award mahkeme kararı ile vermek, vermek, ödül olarak vermek, taltif etmek,
mükâfatlandırmak, ödüllendirmek, mahkeme kararı, hüküm, ödül
4101 aware farkında, haberdar
4102 awareness farkında olma, haberdarlık
4103 awash su düzeyinde, dalgalarla sürüklenen
4104 away uzağa, uzakta, -den, -dan, buradan, başka yönde, emin bir yerde/yere,
gidecek/bitecek/sona erecek şekilde, sürekli, durmadan, deplasmanda oynanan
4105 awe korku ve merakla karışık saygı
4106 awe-inspiring insanı huşu içinde bırakan
4107 awesome korku veren, korkunç, dehşetli
4108 awestruck korkulu, meraklı
4109 awful müthiş, dehşetli, korkunç, berbat, rezil
4110 awfully çok, aşırı, o biçim, müthiş, acayip
4111 awhile kısa bir süre için, biraz
4112 awkward beceriksiz, sakar, afal, yöndemsiz, hantal, iyi yapılmamış,
kullanımı zor, kullanışsız, nakolay, anlaşılması zor insan, uyumsuz, dikbaşlı,
utandırıcı, mahçup edici, uygunsuz
4113 awkwardly beceriksizce, hantal bir şekilde
4114 awkwardness beceriksizlik, sakarlık
4115 awl biz, tığ
4116 awn kılçık, diken
4117 awning tente
4118 awnless kılçıksız
4119 awry eğri, yan, ters
4120 ax balta
4121 axe balta, kaldırmak, azaltmak, kısmak, atmak
4122 axial eksenel, aksiyal, eksen
4123 axil koltuk, ağaç dalı ile sapı arasındaki köşe
4124 axilla koltuk altı
4125 axiom belit, aksiyom
4126 axiomatic aksiyomla ilgili
4127 axis of revolution dönme ekseni
4128 axis of rotation dönme ekseni
4129 axis of the earth yer ekseni
4130 axis eksen, mil, dingil
4131 axle box dingil kutusu, aks kutusu
4132 axle lock dingil kilidi
4133 axle spring dingil yayı
4134 axle tree araba dingili
4135 axle mil, dingil
4136 axon akson
4137 ay evet, muhakkak, hep
4138 aye lehte oy, kabul oyu, evet oyu, evet
4139 azalea açalya, açelya
4140 azeotropic eşkaynar, azeotrop
4141 Azerbaijan Azerbaycan
4142 Azerbaijani Azerbaycanlı, Azerbaycan dili, Azerbaycan
4143 azide azit
4144 azimuth semt, azimut, güney açısı
4145 azimuthal azimutla ilgili
4146 azine azin
4147 azo compounds azo bileşikleri
4148 azo dyes azo boyaları, azoik boyalar
4149 azo azo
4150 azobenzene azobenzen
4151 azoic age azoik çağ
4152 azoic azoik
4153 azure gök mavisi
4154 azurite azurit
4155 baa melemek
4156 babbit metal babit alaşımı, babit metali
4157 babbit vaytmetal
4158 babble out sır söylemek
4159 babble gevezelik etmek, saçmasapan mırıldanmak, sır söylemek, tekdüze
ses çıkartmak, karmaşık konuşma, aptalca konuşma, çocukça konuşma, uğultu, gürültü,
anlaşılması güç konuşma, şırıltı
4160 babbler geveze kimse, ezme, boşboğaz, çağlayan
4161 babe bebek, körpe, yavru, bebek, fıstık
4162 baboon köpek maymunu
4163 babunbaby bebek, (döngül) yavru, bir türkümün en genç üyesi, yavru, bebek,
fıstık, bebek muamelesi yapmak
4164 babushka eşarp
4165 baby blue süt mavisi
4166 baby bottle biberon, emzik
4167 baby carriage çocuk arabası
4168 baby farm kreş
4169 baby grand kısa kuyruklu piyano
4170 baby sitter çocuk bakıcısı, muvakkati olarak pulla uşağa bakan kadın
4171 baby spot küçük projektör
4172 baby tooth sütdişi
4173 baby bebek, körpe, çağa, yavru, bala
4174 baby-minder çocuk bakıcısı
4175 baby-sit çocuk bakıcılığı yapmak
4176 babyhood bebeklik, bebeklik devresi
4177 babyish bebeksi
4178 babyminder çocuk bakıcısı
4179 babysit çocuk bakıcılığı yapmak
4180 babysitter çocuk bakıcısı
4181 baccalaureate bakalorya
4182 baccarat bakara
4183 baccate çilek türünden etli ve çekirdeksiz meyve gibi
4184 bacchanal ayyaş
4185 bach bekâr hayatı yaşamak
4186 Bachelor of Arts degree edebiyat bilimyurdu diploması
4187 Bachelor of Arts Edebiyat Bilimyurdu mezunu
4188 Bachelor of Science degree fen bilimyurdu diploması
4189 bachelor bekâr erkek, subay, birdem mezunu
4190 bachelor's-button peygamber çiçeği
4191 bachelorhood bekârlık
4192 bacillary basil ile ilgili
4193 bacillus bakteri, basil, çomak bakteri
4194 back and forth ileri geri
4195 back cloth astar, baskı astarı
4196 back conduction geri iletim
4197 back contact geri kontak
4198 back country taşra, geri kalmış bölge
4199 back current geri akım
4200 back door arka kapı
4201 back down from caymak, vazgeçmek
4202 back down hatalı olduğunu kabul etmek, boyun eğmek
4203 back flow tersine akış, ters akış
4204 back issue eski tarihli yayın
4205 back number bir önceki sayı, çağdışı şey/kimse
4206 back of beyond çok uzak yer
4207 back out sözünü tutmamak, vazgeçmek, caymak
4208 back pay geri ödeme, ödenmesi gecikmiş vergin
4209 back pressure turbine karşıbasınç türbini
4210 back pressure karşıbasınç
4211 back projection geriden gösterim
4212 back rest arkalık
4213 back room arka oda
4214 back saw tırtıl testere, sıçankuyruğu testere
4215 back scratcher kaşağı
4216 back seat arka koltuk, ikinci mevki
4217 back shaft arka mil
4218 back shift bakım-onarım vardiyası
4219 back sight gez, geri rasat
4220 back street arka sokak, dönge
4221 back talk ters karşılık, küstahça karşılık
4222 back the oars siya etmek
4223 back the sails yelkenleri faça etmek
4224 back to back loan karşılıklı kredi
4225 back to back arka arkaya, sırt sırta
4226 back to the drawing board sil baştan
4227 back up desteklemek, arka çıkmak, yedeklemek
4228 back sırt, kürek, arka, dal, arkadaki, daldaki, (futbol) bek, eski yerine,
eski yerinde, geri, geriye doğru, geriye, arkaya, geride, arkada, uzak, geri, önce,
geçmişte, geçmişe, geri yine, karşılığında, karşılık olarak, (pul) önceden borç
olan, önceki, geriye gitmek, geriye doğru götürmek, arkaya götürmek, desteklemek,
destek olmak, arka çıkmak, üzerine pul koymak, bahse girmek
4229 back-pedal caymak, pedalı geri çevirmek
4230 back-seat driver sürücüye müdahale eden kişi
4231 backache sırt ağrısı, kürek ağrısı, bel ağrısı
4232 backbencher kıdemsiz parlamento üyesi
4233 backbite arkasından konuşmak, yokken kötülemek, arkasından dedikodusunu
yapmak, çekiştirmek
4234 backbiter dedikoducu kimse
4235 backbiting dedikoduculuk, birbirinin arkasından konuşma, kötüleme
4236 backboard arka tahtası, arkalık
4237 backbone belsümüğü, omurga, esas, özül, en büyük destek, belsümüğü, sağlam
karakter
4238 backboned omurgalı
4239 backboneless omurgasız
4240 backbreaking (iş) çok zor, yorucu
4241 backchat ters karşılık, küstahlık
4242 backdate eski bir tarih atmak, daha önceki bir tarihten gecerli kılmak
4243 backdoor yasadışı
4244 backdown cayma, vazgeçme
4245 backdrop zemin, fon
4246 backed arkası olan, yardım edilmiş, astarlanmış, kaplı
4247 backer destekçi, destek olan kimse
4248 backfill dolgu
4249 backfilling longwall rambleli uzunayak
4250 backfilling doldurma
4251 backfire (plan/vb.) geri tepmek, olumsuz sonuç vermek
4252 backgammon tavla, nert, nerttahta
4253 background geçmiş, artyetişim, arka plan, fon, zemin
4254 backhand (tenis) bekhend
4255 backhanded compliment eleştiri niteliğinde iltifat
4256 backhanded elin tersi öne doğru olduğu halde yapılan
4257 backheating geri ısıtma
4258 backheel topuk vuruşu, badalak
4259 backhouse binanın dışındaki tuvalet
4260 backing destek, yardım, fon müziği, arka kaplama, arka parça
4261 backlash geriye doğru yapılan ani hareket, büyüyen, güçlenen bir inanca
karşı oluşan güçlü tepki
4262 backlight arka ışığı
4263 backlog geciktirilmiş, ihmal edilmiş işler
4264 backmost en geri, en arka
4265 backpack sırt çantası
4266 backpedal bisiklette pedalı ters yöne çevirmek, geri çekilmek ya da sözünü
geri almak, sözden dönmek
4267 backrest arkalık
4268 backscratch birbirini yağlamak
4269 backside kıç, popo
4270 backslide kötü yola sapmak, doğru yoldan sapmak
4271 backslider kötü yola sapan kimse
4272 backspace geriye almak, geriletmek
4273 backspacer (daktiloda) geri tuşu
4274 backstage perde arkasında olan, kulis, perde arkası
4275 backstairs arka merdiven, hizmet merdiveni
4276 backstay patrise
4277 backstitch iğneardı dikiş, iğneardı dikiş yapmak
4278 backstream ters akıntı, anafor
4279 backstroke sırt üstü yüzme
4280 backsword tek yüzlü kılıç
4281 backtrack aynı yere geri dönme
4282 backup file yedekleme dosyası, yedekleme kütüğü
4283 backup lamp geri gidiş lambası
4284 backup light geri gidiş lambası
4285 backup başkasının yerine geçmeye, onun yedeği olmaya hazır kişi ya da
şey, yardımcı olan, destek olan kişi ya da şey
4286 backward scatter geri saçılma
4287 backward wave geriyürüyen dalga
4288 backward geriye yönelmiş, başlangıca yönelmiş, geçmişe yönelmiş, geri,
geri kalmış, gelişmemiş, çekingen, özünden emin olmayan
4289 backwardly geriye doğru
4290 backwardness gerilik, geç kavrama
4291 backwards and forwards ileri geri
4292 backwards geriye, arkaya, arka tarafa, geçmişe, ters olarak
4293 backwash geriye gelen dalga
4294 backwater durgun yer
4295 backwoods kaba
4296 backyard avlu
4297 bacon domuz pastırması, domuzun ise verilmiş tuzlanmış döş eti
4298 bacteria bakteri
4299 bacterial contamination bakteriyel enfeksiyon
4300 bacterial crown gall kök uru, kök tümörü
4301 bacterial bakteriyel, bakteriye ait
4302 bactericidal bakteri yok edici
4303 bactericide bakterisit
4304 bacteriological bakteriyolojik
4305 bacteriologist bakteriyolog
4306 bacteriology bakteriyoloji
4307 bacteriophage bakteriyofaj
4308 bacterium bakteri
4309 bacteroid bakterimsi
4310 bacteroidal bakteriye ait
4311 bad cheque karşılıksız çek
4312 bad debt şüpheli alacak
4313 bad fortune şanssızlık, talihsizlik
4314 bad luck şanssızlık, aksilik
4315 bad money kalp pul, gastan pul
4316 bad patch kötü zaman, şanssızlık anı
4317 bad kötü, seyyi, yaman, bet, bozuk, çürük, geçersiz, yaramaz, pis,
ahlaksız, zararlı, sağlıksız, mutsuz, neşesiz, ciddi, sert, şiddetli, talihsiz,
yanlış, hatalı, bozuk, (pul) sahte, gastan, değersiz, (dil) kaba
4318 bad-tempered huysuz, ters
4319 badderlocks denizkadayıfı
4320 baddie yankada kötü adam
4321 badge rozet
4322 badger porsuk, başının etini yemek
4323 badinage takılma, şaka
4324 badlands vadili çorak arazi
4325 badly kötü bir şekilde, çok
4326 badly-off fakir, pulsuz, şanssız
4327 badman eşkıya
4328 badminton tenis benzeri bir oyun
4329 bae load ana yük
4330 baffle şaşırtmak, kafasını karıştırmak
4331 baffling şaşırtıcı, kafa karıştırıcı
4332 bag and baggage pılı pırtıyı toplayarak, bütün eşya ile
4333 bag çanta, torba, çuval, bir çuval, bir ton, yığınla, çantaya koymak,
torbaya doldurmak, (döngül) öldürmek, döngül yakalamak, döngül avlamak, yürütmek
4334 bagasse bagas
4335 bagatelle önemsiz şey, bilardoya benzer bir oyun
4336 baggage car yük vagonu, furgon
4337 baggage room bagaj kompartımanı
4338 baggage yük, bagaj
4339 bagging çuval bezi
4340 baggy bol, sarkık, asılı, düşük
4341 bagnio genelev, hamam
4342 bagpipes gayda
4343 bah tüü!, tüh!
4344 bahind bars hapiste, kodeste
4345 bail fee kefalet pulu
4346 bail out kefaletle serbest bıraktırmak
4347 bail kefalet, kefalet vergini
4348 bailable kefil olunabilir
4349 bailee emanetçi
4350 bailey şatonun dış avlusu
4351 bailiff mübaşir, çiftlik kahyası, şerif yardımcısı
4352 bailiwick yetki bölgesi, uzmanlık alanı, yetki alanı
4353 bailment kefalet
4354 bailor teminatı veren mudi
4355 bailsman kefil
4356 bainite beynit
4357 bainsmarie benmari, iki katlı tencere
4358 bairam bayram
4359 bairn çocuk
4360 bait yem, dikkati çeken şey, istek uyandıran şey, oltaya ya da tuzağa yem
koymak, kasten kızdırmak
4361 baize yeşil masa çuhası
4362 bake fırınlamak, fırında pişirmek, sıcaktan katılaşmak, sertleşmek, sıcaktan
pişmek
4363 baked potatoes fırında çisil, kumpir
4364 bakehouse fırın
4365 bakelite bakalit
4366 baker fırıncı, çörekçi
4367 baker's shop çörek dükkânı
4368 bakers dozen on üç
4369 bakery fırın, çörekhane, çörek pişirilen veya satılan yer
4370 baking powder maya tozu
4371 baking soda sodyum bikarbonat, karbonat
4372 baking temperature pişirme sıcaklığı
4373 baking pişirme, fırında pişirme
4374 baksheesh bahşiş
4375 balalaika balalayka
4376 balance arm terazi kolu
4377 balance of a debt borç bakiyesi
4378 balance of current account cari işlemler dengesi
4379 balance of payments ödemeler dengesi
4380 balance of powers kuvvetler dengesi
4381 balance of services hizmetler bilançosu
4382 balance of trade ticaret dengesi
4383 balance sheet bilanço
4384 balance the budget bütçeyi ayarlamak, dengelemek
4385 balance wheel volan, düzenteker
4386 balance denge, terazi, kapan, bakiye, kalıntı, düşünmek, göz önünde
bulundurmak, kıyaslamak, dengelemek, dengeli olmak
4387 balanced budget denk bütçe
4388 balanced development dengeli gelişme
4389 balanced diet dengeli beslenme
4390 balanced growth dengeli büyüme
4391 balanced representation dengeli temsil
4392 balanced trade dengeli ticaret
4393 balanced dengeli, aklıbaşında
4394 balancing dengeleyici, dengeleme
4395 balcony eyvan, balkon
4396 bald kel, dazlak, sade, süssüz, yalın
4397 baldachin baldaken, sayvan
4398 balderdash zırva, saçmalık
4399 baldfaced yüzsüz, küstah
4400 baldhead kel kimse, dazlak kimse
4401 balding saçı dökülen, kelleşen
4402 baldly açık açık, dobra dobra, sözünü esirgemeden
4403 baldness kellik, açıklık
4404 baldric kılıç kayışı
4405 bale out paraşütle uçaktan atlamak
4406 bale balya, denek
4407 balefire şenlik ateşi, işaret ateşi
4408 baleful nefret/kötülük dolu, şeytani
4409 balk kütük, engel olmak, engellemek, önünü kesmek, anlaşmaya yanaşmamak,
duraksamak
4410 balky yürümemekte direnen, inat eden
4411 ball and chain ayak kösteği, pranga
4412 ball and socket bilyalı mafsal
4413 ball bearing bilyalı yatak, rulmanlı yatak
4414 ball cock bilyalı valf, bilyalı şamandıra
4415 ball dress balo giysisi
4416 ball head yuvarlak mafsal başı, küremsi uç
4417 ball joint bilyalı mafsal, küresel mafsal
4418 ball mill bilyalı değirmen
4419 ball nut yuvarlak somun
4420 ball of the foot ayak parmaklarının kökü
4421 ball peen hammer perçin çekici, topuzlu çekiç
4422 ball pin yuvarlak başlı pim
4423 ball point hammer yuvarlak başlı çekiç
4424 ball point pen tükenmezkalem
4425 ball race bilya yuvası
4426 ball room balo salonu
4427 ball socket bilya yuvası
4428 ball up şaşırtmak, berbat etmek
4429 ball valve küre supap, bilyalı supap
4430 ball winding yumak sarma
4431 ball top, küre, yumak, balo
4432 ballad balad, türkü, şiirsel öykü
4433 balladmonger şarkı satan kimse
4434 balladry balad türünde şiirler
4435 ballast safra, ağırlık, balast, kırmataş
4436 ballcock (sifon/su deposu/vb.) şamandıra
4437 ballerina balerin
4438 ballet bale
4439 balling yumak yapma
4440 ballista mancınık
4441 ballistic curve balistik eğri
4442 ballistic galvanometer balistik galvanometre
4443 ballistic magnetometer balistik manyetometre
4444 ballistic missile balistik füze
4445 ballistic pendulum balistik sarkaç
4446 ballistic balistik, atışlı
4447 ballistics balistik, atış bilimi
4448 ballonet baloncuk
4449 balloon balon, balon gibi şişmek
4450 balloontire balon lastik
4451 ballot box oy sandığı
4452 ballot paper oy pusulası
4453 ballot vote oy
4454 ballot oy pusulası, gizli ses verme, gizli oylama
4455 ballpoint tükenmez kalem
4456 ballroom balo salonu
4457 balls up içine sıçmak
4458 balls taşaklar, Saçma!, Hassiktir!
4459 ballyhoo gürültü, patırtı, kötü propaganda, reklam
4460 balm of Gilead belesan, belsen
4461 balm pelesenk, avutma, teselli
4462 balmy (hava) yumuşak ılık, şeker gibi, kaçık, deli, çatlak, üşütük
4463 balneology banyo ile tedavi
4464 baloney zırva, saçma şey, bir cins salam
4465 balsa balsa
4466 balsam apple kudret narı
4467 balsam belesan, kınaçiçeği
4468 balsamic belesan ile ilgili
4469 Baltic Baltık
4470 baluster tırabzan direği, merdiven korkuluğu
4471 balustered parmaklıklı, korkuluklu
4472 balustrade trabzan, korkuluk, parmaklık
4473 bamboo bambu
4474 bamboozle kazıklamak, üçkâğıda getirmek
4475 ban (özellikle yasa ile) yasaklamak, (on ile) yasak, yasaklama
4476 banal adi, bayağı, banal, sıradan
4477 banality adilik, banallık, sıradanlık
4478 banana plug fiş banan, tekli fiş
4479 banana republic muz cumhuriyeti
4480 banana muz
4481 band merit bant kalitesi
4482 band saw şerit testere
4483 band selector bant seçici
4484 band together birleşmek, birlik olmak
4485 band width bant genişliği, kuşak genişliği
4486 band şerit, kayış, bant, kuşak, renk şeridi, türküm, grup, topluluk,
(together ile) birleşmek, birlik olmak
4487 band-pass filter bantgeçiren filtre
4488 band-pass tuning bantgeçiren akort
4489 band-pass bant geçirimi, kuşak geçirimi
4490 bandage sargı, sargı koymak, sarmak, bağlamak
4491 bandanna desenli büyük mendil
4492 bandbox şapka kutusu
4493 bandeau saç bağı, saç filesi
4494 banderole bandrol, flandıra
4495 bandit haydut
4496 banditry haydutluk
4497 bandmaster bando şefi
4498 bandoleer fişeklik, palaska
4499 bandolier palaska
4500 bandsman müzik topluluğu üyesi
4501 bandstand müzik topluluğu için yapılmış yüksek yer, sahne
4502 bandwagon sürüye uymak
4503 bandy lafa laf koymak, çabuk çabuk konuşarak ağız dalaşı yapmak, verip
veriştirmek, (bacak) çarpık
4504 bandy-legged çarpık bacaklı
4505 bane felaket, kötülük, zarar, ziyan
4506 baneful öldürücü, zehirli, muzır, kötü
4507 bang up mahvetmek, canına okumak
4508 bang büyük patlama, şiddetli ani gürültü, yaygın çaba, sevk, büyük heyecan,
şiddetle çarpmak, vurmak, ses çıkartacak biçimde çarpmak, bas bas bağırmak,
gürültü/tantana yapmak, sikmek, sikişmek, tam
4509 bang-on çok doğru, aynen öyle
4510 banger sosis, havai fişek, külüstür otomobil, hurda araba
4511 Bangladesh Bangladeş
4512 bangle bilezik, kolbak, halka, halhal
4513 bangs perçem, kâkül, kırkma
4514 banian Hintli tüccar, flanel ceket
4515 banish (from ile) sürgün etmek, sürmek, sürgüne yollamak, düşünmemek,
aklından çıkarmak
4516 banisher sürgüne gönderen kimse
4517 banishment sürgün
4518 banister tırabzan
4519 banjo banço
4520 banjoist banco çalan kimse
4521 bank account banka hesabı
4522 bank balance banka bilançosu
4523 bank bill banknot
4524 bank check banka çeki
4525 bank credit slip banka alacak dekontu
4526 bank credit banka kredisi
4527 bank deposit banka mevduatı
4528 bank discount banka ıskontosu
4529 bank endorsement banka cirosu
4530 bank extract banka hesap ekstresi
4531 bank guarantee banka garantisi
4532 bank holiday resmi tatil
4533 bank interest banka faizi
4534 bank loan banka kredisi
4535 bank note çönge pul
4536 bank of issue emisyon bankası
4537 bank on güvenmek, bel bağlamak
4538 bank rate banka faiz oranı
4539 bank remittance banka havalesi
4540 bank statement banka hesap yağdayı
4541 bank up yığmak, yığılmak
4542 bank banka, bankaya pul yatırmak, nehir/göl kıyısı, sal, çay sahili, kenar,
tümsek, yığın, küme, kum yığını, bayır, (oyun) banko
4543 bankable bankaca geçerli, kâr getiren, pul getiren
4544 bankbook banka cüzdanı, hesap cüzdanı
4545 banker bankacı, çeşitli kumar oyunlarında kasa olan kişi, kasa
4546 banker's draft check banka çeki
4547 banker's payment order banka ödeme emri
4548 banket altınlı konglomera
4549 banking law bankalar yasası
4550 banking secrecy sırdaş bankacılık
4551 banking transactions bankacılık işlemleri
4552 banking bankacılık
4553 banknote banknot, çönge pul
4554 banknotes issued emisyon
4555 bankrupt müflis, batkın, iflas etmiş, iflas ettirmek
4556 bankrupt's certificate konkordato
4557 bankrupt's creditor müfliszede, müflisin alacaklısı
4558 bankrupt's estate müflisin malları
4559 bankruptcy law iflas kanunu
4560 bankruptcy office iflas dairesi
4561 bankruptcy batkı, iflas
4562 banner class birinci sınıf
4563 banner headline büyük puntolu manşet
4564 banner bayrak, pankart
4565 banquet ziyafet, şölen
4566 banshee ölüm perisi
4567 bantam ispenç, çakşırlı tavuk
4568 bantamweight horoz sıklet
4569 banter şakalaşmak, laklak etmek, dalga geçmek, hafif konuşma, sohbet,
laklak
4570 banterer şakacı
4571 bantling çocuk, yumurcak
4572 banyan banyan ağacı
4573 baobab baobap ağacı
4574 bar chart çubuk grafik, sütun grafiği
4575 bar code barkod
4576 bar diagram çubuk grafiği
4577 bar girl konsomatris
4578 bar graph çubuk grafik
4579 bar line ölçü çizgisi
4580 bar magnet çubuk çaşak
4581 bar none istisnasız
4582 bar of soap sabun kalıbı
4583 bar screen çubuklu elek
4584 bar suspension çubuk süspansiyon
4585 bar (demir ya da tahta parmaklık / parmaklıklarla) örtmek, kapatmak,
hapsetmek, kapatmak ya da dışarıda bırakmak, engellemek, kısıtlamak, izin vermemek,
yasaklamak, sırık, tir, direk, çubuk, set, engel, bariyer, kalıp, parça, ince ışık
demeti, üniformalarda rütbe belirten metal çubuklar, bar, dışında, hariç
4586 barb (zıpkın/olta/ok/vb.gibi) çengelli uç
4587 Barbados Barbados, Batı Hint adalarından biri
4588 barbarian barbar, vahşi, uygarlaşmamış kimse
4589 barbaric barbar, vahşi, zalim, acımasız
4590 barbarically barbarca
4591 barbarise barbarlaştırmak, barbarlaşmak
4592 barbarism barbarlık
4593 barbarity acımasızlık, kıyıcılık, vahşilik, barbarlık
4594 barbarous uygarlaşmamış, görgüsüz, kaba, barbar, acımasız, zalim, (söz ve
davranışta) saldırgan
4595 barbarously barbarca
4596 barbarousness barbarlık
4597 barbate kıllı, sakallı
4598 barbecue açık hava ızgarası, ızgara, açık havada ızgarada yemek pişirmek,
açıkta ızgara yemeklerin yendiği toplantı
4599 barbed wire dikenli tel
4600 barbed dikenli, kancalı, iğneli
4601 barbel karakeçi balığı
4602 barbell halter
4603 barbelled sakallı
4604 barber berber, tellak
4605 barberry amberbaris, sarıçalı
4606 barbershop berber dükkânı, berber
4607 barbet kaniş
4608 barbette taret, top siperi
4609 barbican gözleme kulesi
4610 barbiturate barbitürat, yatıştırıcı
4611 barbituric acid barbitürik asit
4612 barbituric barbitürik
4613 barbule büyük tüy kenarındaki küçük tüy
4614 barcarolle Venedik gondolcularının şarkısı
4615 bard ozan, şair
4616 bardic şairane
4617 bare cable çıplak kablo
4618 bare chance zayıf olasılık
4619 bare living kıt kanaat geçinme
4620 bare stock çotuk
4621 bare wasteland kellik, çorak yer
4622 bare wire çıplak tel
4623 bare çıplak, yalın, süssüz, boş, tamtakır, açmak, açığa çıkartmak, gözle
görülür hale getirmek, soymak
4624 bareback ata eyersiz binen, çıplak ata binen, eyersiz olarak, eyer olmadan
4625 barefaced tenon hampaylı zıvana, düz zıvana
4626 barefaced yüzsüz, utanmaz, arsız
4627 barefoot yalın ayak, ayak yalın, ayak yalın gezmek
4628 barefooted yalınayak
4629 barehanded silahsız, eldivensiz
4630 bareheaded başı açık
4631 barelegged çıplak bacaklı, çorapsız
4632 barely ancak
4633 baresark zırhsız asker
4634 barf kusmak
4635 barfly bar kuşu
4636 bargain basement indirimli satış reyonu
4637 bargain counter indirimli eşya tezgâhı
4638 bargain day indirimli satış günü
4639 bargain for hesaba katmak
4640 bargain price ucuz fiyat, indirimli fiyat
4641 bargain pazarlık, anlaşma, uyuşma, pazarlık etmek, kelepir, ucuz şey,
(for ile) hesaba katmak
4642 bargainer pazarlık eden kimse
4643 bargaining power pazarlık gücü
4644 barge board saçak pervazı
4645 barge in hızla içeri dalmak
4646 barge into konuşmayı kesmek, bölmek
4647 barge mavna, salapurya, çarpmak, toslamak, (into ile) (konuşmayı) kesmek,
bölmek, müdahale etmek, (in ile) hızla içeri dalmak
4648 bargee mavnacı
4649 bargeman mavnacı
4650 baric baryumlu
4651 barite barit
4652 baritone bariton
4653 barium carbonate baryum karbonat
4654 barium hydrate baryum hidrat
4655 barium oxide baryum oksit
4656 barium sulfate baryum sülfat
4657 barium baryum
4658 bark beetle kabuk böceği
4659 bark pit tabakahanede kabuk çukuru
4660 bark tree kınakına ağacı
4661 bark up the wrong tree yanlış kapı çalmak
4662 bark (at ile) havlamak, ürümek, (out ile) bağırarak söylemek, havlama, ağaç
kabuğu
4663 barkeeper barmen
4664 barker bağıran kimse, çığırtkan
4665 barkhan barkan
4666 barky kabuklu, kabuksu
4667 barley meal arpa unu
4668 barley sugar arpa şekeri
4669 barley arpa
4670 barleycorn arpa (tanesi)
4671 barm bira mayası
4672 barmaid bayan barmen
4673 barman barmen
4674 barmy aptal, üşütük, çatlak, kaçık, manyak
4675 barn owl peçeli baykuş
4676 barn ambar, ağıl, kotan, ahır, büyük ve sevimsiz bina
4677 barnacle (kayalara/gemi diplerine yapışan) bir tür midye, yapışkan kişi
4678 barnstorm taşrada temsil vermek
4679 barnstormer taşrada temsil veren oyuncu
4680 barnyard çiftlik avlusu
4681 barogram barogram
4682 barograph barograf, yükseltiyazar
4683 barometer scale barometre taksimatı
4684 barometer barometre, basınçölçer
4685 barometric pressure barometrik basınç, atmosfer basıncı
4686 barometric barometrik
4687 barometry barometri, basınçölçüm
4688 baron baron, çok etkili ve önemli işadamı
4689 baronage baronluk
4690 baroness barones, soylu kadın
4691 baronet baronet
4692 baronetage baronetlik
4693 baronetcy baronet payesi
4694 baronial barona ait
4695 barony baronluk
4696 baroque barok
4697 baroscope baroskop
4698 barostat barostat
4699 barouche fayton
4700 barque kabuk
4701 barrack bağırarak sözünü kesmek
4702 barracks kışla
4703 barrage baraj, bend, su bendi, yaylım ateşi, (soru/vb.) yağmur
4704 barrator baratarya suçunu işleyen kimse
4705 barratry baratarya
4706 barred parmaklıklı, çizgili, yollu, yasaklanmış, çubuklu
4707 barrel organ latarna
4708 barrel vault beşik tonoz
4709 barrel fıçı, çelek, varil, büyük miktar, fıçı dolusu, namlu
4710 barren (dişi döngül) kısır, (ösümlük) meyve vermeyen, önüm vermeyen,
semeresiz, barsız, verimsiz, (toprak) çorak, verimsiz, kıraç, işe yaramaz, sonuç
vermez, boş, yararsız, faydasız
4711 barrenness kısırlık, çoraklık
4712 barret bere
4713 barrette saç tokası
4714 barricade barikat, engel, barikat kurmak, barikatla kapatmak/engellemek
4715 barricader barikat yapan kimse
4716 barrier engel, duvar, çit, korkuluk
4717 barring haricinde, dışında, hariç, ...olmazsa
4718 barrister avukat, dava vekili
4719 barroom meyhane, bar
4720 barrow bir ya da iki tekerlekli el arabası
4721 barter for takas etmek
4722 barter takas, değiş tokuş, (for/with ile) takas etmek, değiş tokuş etmek
4723 barycenter kütle merkezi, kütle özeği
4724 barycentric barisentrik
4725 baryon baryon
4726 barysphere barisfer
4727 baryta baryum monoksit
4728 baryte barit
4729 bas-relief yarım kabartma, alçak kabartma
4730 basal cell bazal hücre
4731 basal metabolic rate bazal metabolik oran
4732 basal metabolism bazal metabolizma
4733 basal taban, temel, esasa ait
4734 basalt bazalt
4735 bascule baskül, kapak
4736 base line kenar izgisi, saha kenarı
4737 base metals adi metaller
4738 base of a column sütun tabanı
4739 base of operations hareket üssü
4740 base of opertions hareket üssü
4741 base on üzerine kurmak, dayandırmak
4742 base price temel fiyat
4743 base esas, özül, temel, alt kısım, bir şeyin üzerinde durduğu kısım, taban,
başlangıç çekidi, baş, esas, üs, merkez, merkez şube, doğru, düzlem, öz, özül,
içerik, esas, baz, aşağılık, adi, alçak, alçakça, (on/upon ile) ...üzerine kurmak,
-e dayandırmak
4744 baseball beysbol, beysbol topu
4745 baseboard sıvadibi, süpürgelik
4746 baseborn piç, alçak, zalim
4747 based on a contract sözleşmeli
4748 based dayandırılmış, dayalı, bulunan
4749 baseless asılsız, temelsiz
4750 baselessness asılsızlık, temelsizlik
4751 baseman beysbolda meydancı
4752 basement temel, esas, özül, bodrum katı, bodrum, ziri zemin
4753 baseness alçaklık, köpeklik
4754 bash şiddetle vurmak, yumruk
4755 bashaw paşa
4756 bashful çekingen, utangaç, sıkılgan
4757 bashfully utangaçlıkla
4758 bashfulness utangaçlık
4759 bashi-bazouk başıbozuk
4760 basic education temel eğitim
4761 basic formula esas formül, temel formül
4762 basic industry ana sanayi, temel sanayi
4763 basic instruction temel komut
4764 basic language temel dil
4765 basic load ana yük
4766 basic materials hammadde, çıkış maddeleri
4767 basic needs temel gereksinimler
4768 basic oxide bazik oksit
4769 basic price temel fiyat
4770 basic salt bazik tuz
4771 basic sciences temel bilimler
4772 basic size esas boy
4773 basic slag bazik cüruf
4774 basic steel baz çeliği
4775 basic temel, ana, esas, başlıca
4776 basically temel olarak, esasında
4777 basics bir şeyin en basit ama en önemli kısımları
4778 basil fesleğen, reyhan
4779 basilica bazilika
4780 basin leğen, geniş kase, cam, kap, çanak, tas, havuz, lavabo, yalak, havza
4781 basinet çelik miğfer
4782 basis temel, esas, özül
4783 bask tadını çıkarmak, hoşlanmak, mutlu olmak, güneşlenmek
4784 basket centrifuge sepet santrifüj
4785 basket coil sepet bobin
4786 basket fern eğreltiotu
4787 basket woman seyyar satıcı kadın
4788 basket sepet, sele, (basketbol) file, (basketbol) basket, sayı
4789 basketball basketbol
4790 basketry sepetçilik
4791 basketwork sepet örgüsü
4792 bass clef fa anahtarı
4793 bass control bas ayarı, kalınlık ayarı
4794 bass drum bas davul
4795 bass viol kontrbas
4796 bass voice bas, basso
4797 bass levrek, bas, basgitar
4798 bassinet sepet, beşik
4799 basso basso, bas
4800 bassoon fagot
4801 basswood ıhlamur ağacı
4802 bast silk ham ipek
4803 bast sak kabuğu
4804 bastard cut file saman eğesi
4805 bastard piç, alçak, puşt, it, adam, herif, hıyar, çizgi dışı, yasa dışı,
alışılmamış, kurallara aykırı
4806 bastardize kötüleştirmek, çarpıtmak, saptırmak, bozmak, yozlaştırmak, piç
etmek
4807 bastards esmer şeker
4808 bastardy piçlik
4809 baste teğellemek, (pişen etin üzerine) erimiş yağ dökmek
4810 bastinado falaka
4811 basting thread teyel ipliği
4812 basting teyelleme
4813 bastion kale burç, tabya
4814 bat kriket/beysbol sopası, pinpon raketi, kalın sağlam sopa, değnek, vurma,
vuruş, darbe, sopa ile vurmak, yarasa
4815 batch total yığın toplam
4816 batch dizi, türküm, küme
4817 batching yığınlama, kumaş sarma
4818 bate azaltmak, indirmek
4819 bath salt banyo tuzu
4820 bath towel hamam havlusu, banyo havlusu
4821 bath vat banyo teknesi
4822 bath küvet, banyo yapma, banyo, yıkanma, banyo yapmak, yıkanmak, banyo
yaptırmak, yıkamak, banyo suyu, banyo odası, banyo, ilaçlı su, banyo, ç.hamam,
kaplıca, havuz
4823 bathe yüzmek, çimmek, yıkanmak, suya/ilaca sokmak, yıkamak, yüzme
4824 bathhouse hamam, çimerlik, kabin binası
4825 bathing beach çimerlik
4826 bathing suit kadın mayosu
4827 bathing trunks erkek mayosu
4828 bathing yıkanma, yüzme
4829 batholith batolit, dipsiz kayaç
4830 bathometer batometre
4831 bathos (çok yüksek düşünce/biçim/vb.) birdenbire kötüleşme
4832 bathrobe bornoz
4833 bathroom hamamhane, banyo, tuvalet
4834 baths hamam
4835 bathtub banyo küveti, banyo teknesi
4836 bathyal batiyal
4837 bathyscapha batiskaf
4838 bathyscaphe batiskaf
4839 bathysphere batisfer
4840 batik batik
4841 batiste batist
4842 batman emireri
4843 baton baton, cop, sopa
4844 batrachian kurbağa
4845 bats deli, çılgın, kaçık, üşütük
4846 batsman (kriket) vurucu
4847 battalion tabur
4848 batten door çakma kapı
4849 batten uzun tahta, tiriz
4850 batter süt, yağ ve un karışımı hamur, pasta hamuru, bam güm vurmak,
yumruklamak, hasara uğramak, paçavraya çevirmek, yıpratmak
4851 battering-ram şahmerdan
4852 battery box akümülatör kabı, akümülatör kutusu
4853 battery case akümülatör kabı, akümülatör kutusu
4854 battery charger lamp redresör lambası
4855 battery charger akü şarj aygıtı
4856 battery clip akü maşası
4857 battery operated pilli
4858 battery pole akü kutbu
4859 battery switch batarya anahtarı
4860 battery tester akü kontrol aygıtı
4861 battery tray akü kestesi
4862 battery batarya, batarya, akü, pil, takım, seri, dizi, müessir fiil,
dövme
4863 batting tabaka halinde pamuk, sopayla vurma
4864 battle cry savaş narası
4865 battle fatigue savaşın bıraktığı ruhsal çöküntü
4866 battle savaş, muharebe, dövüş, çarpışma, vuruşma, savaşım, mücadele,
savaşmak, çarpışmak, mücadele etmek
4867 battlecry savaş narası
4868 battledore çamaşır tokmağı
4869 battlefield savaş alanı
4870 battlements mazgallı siperler
4871 battleroyal büyük dövüş, büyük kavga
4872 battleship savaş gemisi
4873 battue sürgün avı, sürek avı
4874 batty deli, üşütük, kaçık, çatlak
4875 bauble ucuz mücevher, incik boncuk, gösterişli/değersiz şey, geçici şey
4876 baud baud
4877 baulk balk
4878 bauxite boksit, alüminyumtaşı
4879 bawd eski genelev patroniçesi
4880 bawdily açık saçık bir şekilde
4881 bawdiness açık saçık oluş
4882 bawdry müstehcen söz
4883 bawdy seksle ilgi, açık saçık, terbiyesiz
4884 bawdyhouse genelev
4885 bawl out azarlamak, haşlamak, paylamak
4886 bawl bas bas bağırmak, kışkırmak
4887 bay horse doru at
4888 bay leaf defne yaprağı
4889 bay tree defne ağacı
4890 bay window cumba
4891 bay defne, körfez, koy, bölme, bölüm, kısım, çıkma, cumba, havlama, uluma,
(at) doru, keher, havlamak, ulumak
4892 bayonet socket süngülü duy
4893 bayonet süngü, süngülemek
4894 bazaar çarşı, yardım amacıyla düzenlenen satışlar
4895 bazooka bazuka, roketatar
4896 BC milattan önce
4897 bdellium bir çeşit kokulu reçine
4898 be a bad whip kötü araba kullanmak
4899 be a dead loss bir boka yaramamak
4900 be a disincentive yıldırmak, cesaretini kırmak
4901 be a good whip iyi araba kullanmak
4902 be a nobody bir hiç olmak
4903 be a nullity bir hiç olmak
4904 be a shot in the arm ilaç gibi gelmek
4905 be a whale at ustası olmak
4906 be ablaze alevlenmek, yanmak, ışığa gark olmak, şulelenmek, parlamak
4907 be able to take a joke şaka kaldırabilmek
4908 be able to -ebilmek, -abilmek
4909 be about to -mek üzere olmak
4910 be absent iştirak etmemek, olmamak
4911 be accustomed to doing yapmaya alışık olmak
4912 be acquainted haberi olmak, bilmek, tanışmak
4913 be acquitted beraat etmek, temize çıkmak
4914 be addicted alışmak, bağımlı olmak, tiryakisi olmak
4915 be affable with taltif etmek
4916 be afflicted with -den mustarip olmak
4917 be afraid of one's own shadow öz gölgesinden korkmak
4918 be afraid of -den korkmak
4919 be alienated yabancılaşmak
4920 be alike okşamak
4921 be all agog (neyise etmek için) sabırsızlıktan yanmak, kiminse derdinden
ölmek
4922 be all ears kulak kesilmek
4923 be all in a dither tir tir titremek, çok heyecanlanmak
4924 be all skin and bones bir deri bir sümük olmak
4925 be all smiles sekiz köşe olmak
4926 be amazed şaşırmak, hayrete düşmek
4927 be angry about -e sinir olmak
4928 be angry with sb birine gücenmiş olmak
4929 be annoyed with birine kızgın olmak
4930 be anxious about merak etmek
4931 be anxious to çok istemek
4932 be as busy as a beaver başını kaşıyacak vakti olmamak
4933 be as busy as a bee başını kaşıyacak vakti olmamak
4934 be as good as one's word sözünü tutmak
4935 be as thick as thieves çok sıkı dost olmak
4936 be ashamed utanmak, mahcup olmak
4937 be asphyxiated boğulmak, oksijensiz kalmak
4938 be associated with ile ilişkisi olmak
4939 be astonished hayret etmek, çok şaşırmak, afallamak, mütehayyir olmak
4940 be at daggers drawn with kanlı bıçaklı olmak
4941 be at it hammer and tongs fena kapışmak, dövüşmek
4942 be at loggerheads saç saça baş başa olmak
4943 be at odds with araları açılmak
4944 be at sixes and sevens hallaç pamuğuna dönmüş olmak
4945 be at variance uyuşamamak, uyuşmazlık içinde olmak
4946 be attached to -e düşkün olmak
4947 be awarded a bid ihale kazanmak
4948 be away bulunmamak
4949 be back kayıtmak
4950 be bad at sth bir şeyi pek iyi bilmemek, anlamamak
4951 be bad of sth bir işi pek iyi bilmemek, anlamamak
4952 be based on -e dayanmak
4953 be below standard standarda uymamak
4954 be bent on yapmaya kararlı olmak
4955 be biased yanlı olmak
4956 be bored stiff can sıkıntısından patlamak
4957 be bored canı sıkılmak, darıkmak
4958 be born doğmak, doğulmak
4959 be bound hand and foot eli kolu bağlı olmak
4960 be buried bastırılmak
4961 be bushed hoşaf gibi olmak
4962 be caught in a cleft stick açmaza düşmek
4963 be caught in a quagmire çıkmazda olmak
4964 be caught in the middle iki ateş arasında kalmak
4965 be caught redhanded suçüstü yakalanmak
4966 be choked boğazı kavuşmak, tıncıkmak
4967 be coining money pul kazanmak, pul kırmak
4968 be composed of -den meydana gelmek
4969 be contradictory ters düşmek
4970 be convenient yakışık almak
4971 be cut out for biçilmiş kaftan olmak
4972 be delivered of doğurmak
4973 be determined to do yapmaya kararlı olmak
4974 be determined kafasına koymak
4975 be disappointed düş kırıklığına uğramak, üzülmek
4976 be discharged from hospital hastaneden taburcu olmak
4977 be discharged tezkere almak
4978 be dismissed görevden çıkarılmak
4979 be dizzy başı dönmek, gicellenmek, gicelmek
4980 be down at the heels üstü başı dökülmek
4981 be due vadesi gelmek
4982 be dying for çok istemek
4983 be dying to can atmak, çok istemek
4984 be eaten up with özünü yiyip bitirmek
4985 be engaged in woolgathering başında kavak yelleri esmek
4986 be enough to make a saint swear dinden imandan çıkarmak
4987 be entitled to -e hakkı olmak
4988 be exasperated tenge gelmek
4989 be expecting bebek beklemek
4990 be fed up with bıkmak, usanmak
4991 be fond of düşkün olmak, hoşlanmak
4992 be for the benefit of -in yararına olmak
4993 be found wanting yetersiz bulunmak
4994 be from -den gelmek, -li olmak
4995 be going to -ecek, -acak
4996 be good at (bir şeyi) iyi yapmak, iyi olmak
4997 be gratified memnun olmak
4998 be green with envy aşırı derecede kıskanmak
4999 be had kazıklanmak, aldatılmak
5000 be hard hit by yüzünden zarar etmek, zarara uğramak
5001 be hard on sb's heels birinin peşini bırakmamak
5002 be hard up eli darda olmak
5003 be hardened berkimek
5004 be hell on zararlı olmak
5005 be hoist with kendi kazdığı kuyuya düşmek
5006 be hot under the collar barut kesilmek
5007 be hung up on saplantısı olmak, takılıp kalmak
5008 be in a hurry acelesi olmak, aşıkmak
5009 be in a position to -cek durumda olmak
5010 be in a quandary ikilem içinde olmak
5011 be in a temper ters davranmak, huysuz olmak
5012 be in a tight corner köşeye sıkışmak
5013 be in arrears borcu vaktinde ödeyememek
5014 be in custody gözaltında bulunmak
5015 be in deep water ayvayı yemek, başı belada olmak
5016 be in Dutch with sb biriyle başı belada olmak
5017 be in good shape mali yağdayı iyi olmak
5018 be in love with aşık olmak, sevmek
5019 be in luck şanslı olmak
5020 be in office iktidar partisi olmak
5021 be in power iktidar partisi olmak
5022 be in queer street borca batmak
5023 be in sackcloth and ashes karalar bağlamak
5024 be in sb's bad books birinin gözünden düşmek
5025 be in sb's debt bir kimseye borçlu olmak
5026 be in seventh heaven havalara uçmak
5027 be in stitches gülmekten kırılmak
5028 be in the chair başkanlık etmek
5029 be in the habit of alışkanlığında olmak
5030 be in the offing eli kulağında olmak, -mek üzere olmak
5031 be in the red hesabında olandan fazla çekmek
5032 be in the soup ayvayı yemek
5033 be in trouble başı dertte olmak
5034 be in vogue moda olmak
5035 be infected bulaşmak, yolukmak
5036 be inserted salınmak, yerleştirilmek, sokulmak
5037 be interested in ile ilgilenmek
5038 be lacking in sth eksik olmak, yoksun olmak
5039 be laid off geçici olarak işten çıkarılmak
5040 be lavish of çok müsrif olmak
5041 be left on the shelf evde kalmak
5042 be like a cat on hot bricks burnundan solumak
5043 be like a cat on tin roof burnundan solumak
5044 be located bulunmak
5045 be made of money pul babası olmak
5046 be made redundant işinden çıkarılmak
5047 be making a bomb büyük kâr sağlamak
5048 be meant for için olmak, -e ait olmak
5049 be meant to -mek zorunda olmak
5050 be more royalist than the king kraldan çok kralcı olmak
5051 be my guest tabii, elbette
5052 be named adlanmak, nam almak
5053 be no skin off sb's nose birinin umurunda olmamak
5054 be oblivious of sth -den bihaber olmak
5055 be obstinate berkinmek
5056 be of age reşit olmak
5057 be off one's oats özünü yakşı hissetmemek
5058 be off the hook sıkıntıdan kurtulmak, belayı atlatmak
5059 be on a diet rejim yapmak
5060 be on a go slow işi yavaşlatmak
5061 be on a good wicket iyi durumda olmak
5062 be on cloud nine ağzı kulaklarına varmak
5063 be on days gündüz vardiyasında çalışmak
5064 be on display sergilenmek
5065 be on edge sinirli olmak
5066 be on guard nöbet tutmak
5067 be on nights gece vardiyasında çalışmak
5068 be on one's toes tetikte olmak
5069 be on one's way to gitmekte olmak
5070 be on piecework parça başı vergin almak
5071 be on pins and needles diken üstünde oturmak
5072 be on strike grevde olmak
5073 be on tenterhooks dokuz doğurmak, diken üstünde oturmak
5074 be on the alert uyanık olmak, dört göz olmak, göz kulak olmak
5075 be on the ball uyanık olmak
5076 be on the board yönetim kurulunda olmak
5077 be on the carpet zılgıt yemek
5078 be on the day shift gündüz vardiyasında çalışmak
5079 be on the decline azalmak, zayıflamak, güçten düşmek
5080 be on the dole işsizlik tazminatı almak
5081 be on the double time fazla mesai yaparak çift maaş almak
5082 be on the grass esrar çekmek
5083 be on the market satışa çıkarılmak
5084 be on the night shift gece vardiyasında çalışmak
5085 be on the phone alısünü olmak, hatta olmak
5086 be on the pill doğum kontrol hapı almak
5087 be on the point of -mek üzere olmak
5088 be on the qui vive kulağı kirişte olmak
5089 be on the receiving end -maruz kalmak, çekmek
5090 be on the stage tiyatro oyuncusu olmak
5091 be on the telex teleksi olmak
5092 be on the threshold eşiğinde olmak
5093 be on the up and up özünü toparlamak
5094 be on the war path babaları üstünde olmak
5095 be on top of the world dünyalar onun olmak
5096 be oneself kendinde olmak
5097 be orphaned öksüz kalmak
5098 be out at elbows üstü başı dökülmek
5099 be out of luck şanssız olmak
5100 be out of one's depth boyunu aşan suda yüzmek
5101 be out of print baskısı tükenmiş olmak
5102 be out of shape formda olmamak
5103 be out of sorts bozuk çalmak
5104 be out of work işsiz olmak
5105 be out on bail kefaletle kurtulmak
5106 be owing borçlu olmak
5107 be patience of sabır göstermek
5108 be perplexed şaşırmak, kafası karışmak
5109 be pertinent to ile ilgili olmak
5110 be pooped out turşusu çıkmak, bitap düşmek
5111 be possessed of -e sahip olmak
5112 be proud of ile gurur duymak
5113 be putty in sb's hands -in elinde oyuncak olmak
5114 be responsible for sorumlusu olmak
5115 be riled kızmak, sinirlenmek, uyuz olmak
5116 be rolling in money pul içinde yüzmek
5117 be second to none kimseden aşağı kalmamak
5118 be sensitive hassas olmak, gevremek
5119 be short of yetersiz olmak, yetmemek
5120 be sick for çok özlemek
5121 be sick of den bıkmış olmak
5122 be sick kusmak
5123 be sorry for üzgün olmak, üzülmek
5124 be sorry üzgün olmak, üzülmek
5125 be strangled boğulmak, tıncıkmak
5126 be strong for çok desteklemek
5127 be struck all of a heap küçük dilini yutmak
5128 be subject to bağlı olmak
5129 be supportive destek vermek
5130 be supposed to -meli, -malı, -mesi gerek
5131 be surprised mat kalmak, hayran olmak, taaccüplenmek
5132 be taken aback şaşakalmak, afallamak
5133 be tantamount to ile eşit olmak
5134 be tardy geç kalmak
5135 be tempered berkimek
5136 be terrified of -den çok korkmak
5137 be through bitirmek
5138 be tied hand and foot eli kolu bağlı olmak
5139 be tired of -den bıkmak
5140 be under a cloud şüphe altında olmak
5141 be under arrest tutuklu olmak
5142 be under guard koruma altında olmak
5143 be under sedation ilaçla yatışmak
5144 be up to one's eyes in work başını kaşıyacak vakti olmamak
5145 be up to standard standarda uymak
5146 be up to the eyes in debt uçan kuşa borçlu olmak
5147 be upon doing yapmaya kararlı olmak
5148 be used to alışık olmak
5149 be wary sakınmak
5150 be wet behind the ears ağzı süt kokmak
5151 be within arms reach yakın olmak, elinin altında olmak
5152 be wont to do yapmayı huy edinmek
5153 be worn to a shadow kan ter içinde kalmak
5154 be worthy of değmek, layık olmak
5155 be wrapped up in özünü kaptırmak
5156 be var olmak, bulunmak, -dir, -dır, -di, -dı
5157 be- (önek) hakkında
5158 beach buggy çimerlik arabası
5159 beach wear çimerlik kıyafeti
5160 beach kıyı, sahil, kıyı şeridi, plaj, çimerlik, kıyıya sürmek
5161 beachcomber sahile yakın yerde yaşayan ve sahilde bulduklarını satarak
geçinen kimse
5162 beachhead köprübaşı, çıkarma yapılan sahil
5163 beacon işaret ateşi, deniz feneri, havaalanlarındaki işaret ışıkları,
yol gösterici
5164 bead seat tırnak yuvası
5165 bead tree tespihağacı
5166 bead tespih tanesi, boncuk, kürecik, damla, ç.tespih, kolye
5167 beaded boncuklu
5168 beading köşesini kıvırma
5169 beadle mübaşir
5170 beadroll liste, katalog
5171 beads tespih, kolye, tespih, kolye
5172 beadsman dua okuyucu
5173 beady liquor köpüklü içki
5174 beady (göz) yuvarlak ve parlak, boncuk gibi
5175 beady-eyed boncuk gibi gözler
5176 beagle tazı
5177 beak gaga, dimdik
5178 beaked gagalı
5179 beaker büyük bardak, deney şişesi
5180 beakless gagasız
5181 beaklike gagamsı
5182 beam antenna huzme anten
5183 beam transmitter ışın yayıcısı
5184 beam ışık, ışın, ışık demeti, tek yönde yollanan ünalgı dalgaları, sinyal,
dalga, sevimli ve içten bakış, gülüş, kiriş, direk, kalas, ışıldamak, parlamak,
parıldamak, gülümsemek, (ünalgı/sınalgı) dalgaları göndermek, iletmek
5185 beaming parlak, sevinçle parlayan (yüz)
5186 beamish sevinç gösteren
5187 beamy ışık saçan
5188 bean broad bakla
5189 bean curd yumuşak soya peyniri
5190 bean horse bakla
5191 bean pod fasulyenin tohum zarfı
5192 bean fasulye, (bakla/bezelye/kahve/vb.) tane, çekirdek, beyin, kafa, metelik
5193 beanpole fasulye sırığı
5194 bear a grudge kin beslemek
5195 bear down yenmek, çaba harcamak
5196 bear garden hayvanat bahçesi
5197 bear hug çok sıkı kucaklama (ayı gibi)
5198 bear in mind akılda tutmak, aklında tutmak
5199 bear malice kin beslemek
5200 bear market fiyatların düştüğü piyasa
5201 bear on ile ilgili olmak
5202 bear one's cross bağrına taş basmak
5203 bear out desteklemek, doğrulamak
5204 bear the market fiyatları düşürmek
5205 bear up dayanmak, neşelen(dir)mek, desteklemek
5206 bear with sabır göstermek, katlanmak
5207 bear witness to delil olmak, kanıtlamak, göstermek
5208 bear ayı, spekülatör, vurguncu, taşımak, götürmek, taşımak, kaldırmak,
çekmek, aklında olmak, uygun olmak, yakışık almak, uymak, doğmak, doğurmak, önüm
vermek, dayanmak, dözmek, çekmek, tap getirmek, katlanmak, kaldırmak, sahip olmak,
taşımak, bulundurmak
5209 bearable katlanılır, çekilir, dayanılır
5210 bearably dayanılabilir şekilde
5211 bearberry ayı üzümü
5212 beard sakal
5213 bearded sakallı
5214 beardless sakalsız
5215 bearer bond hamiline tahvil
5216 bearer cheque hamiline yazılı çek
5217 bearer share hamiline hisse senedi
5218 bearer stock hamiline hisse senedi
5219 bearer taşıyan, hâmil, tabut taşıyan kişi, meyve veren ağaç, ösümlük
5220 bearing compass kerteriz pusulası
5221 bearing end yatak ucu
5222 bearing felt yatak keçesi
5223 bearing metal yatak metali
5224 bearing pin yatak pimi
5225 bearing bedenin duruşu, duruş, duruş biçimi, ilgi, ilişki, ilinti,
taşıma, dayanma, katlanma, doğurma, doğum, meyve verme, ürün verme
5226 bearish operation borsa spekülasyonu
5227 bearish ayıya benzer, ayı gibi, hödük
5228 bearskin ayı postu
5229 beast of burden yük döngülü
5230 beast of prey yırtıcı döngül
5231 beast (dört ayaklı) döngül, vahşi döngül, kaba kimse
5232 beastly sevilmeyen, istenilmeyen, beğenilmeyen, kötü, berbat, rezil
5233 beat a retreat geri çekilmek, ricat etmek
5234 beat about the bush lafı ağzında gevelemek, bin dereden su getirmek
5235 beat about endişeyle aramak, rota değiştirmek
5236 beat all hollow tamamen yenmek
5237 beat down indirmek, azaltmak, fiyatı indirmeye ikna etmek
5238 beat generation asi gençlik
5239 beat into kafasına sokmak, öğretmek
5240 beat it siktir git!, defol!
5241 beat off defetmek, püskürtmek, bertaraf etmek
5242 beat one's breast dizini dövmek
5243 beat ones brain kafa patlatmak
5244 beat out (ateş) vurarak söndürmek
5245 beat sb black-and-blue eşek sudan gelinceye kadar dövmek
5246 beat the air havanda su dövmek, boşuna uğraşmak
5247 beat the bushes aramak
5248 beat the living daylights out of pöstekisini sermek
5249 beat the rap cezadan kurtulmak, yırtmak
5250 beat time tempo tutmak
5251 beat to a pulp öldüresiye dövmek
5252 beat up recruits acemi asker toplamak
5253 beat up döverek yaralamak, pataklamak
5254 beat dövmek, vurmak, utmak, galip gelmek, çırpmak, çalkalamak, (kalp/nabız)
atmak, yenmek, vurma, vuruş, yürek atışı, ritm, tempo, devriye bölgesi, çok yorgun,
leşi çıkmış, hippi
5255 beaten gold dövme altın, varak altın
5256 beaten (metal) vurularak biçimlendirilmiş, dövme, (yol) ayak izleriyle
belirginleşmiş, yenik, mağlup
5257 beater mikser, çırpıcı
5258 beatify mutlu etmek
5259 beating dövme, dayak, kötek, yenilgi
5260 beatitude mutlak saadet, salt mutluluk
5261 beatnik hippi
5262 beau âşık, sevgili, kavalye, züppe erkek
5263 beauteous güzel, dilber
5264 beautician güzellik uzmanı
5265 beautiful güzel, suluv, çok yakşı, harika
5266 beautifully güzel bir şekilde
5267 beautify güzelleştirmek
5268 beauty contest güzellik yarışması
5269 beauty parlour güzellik salonu
5270 beauty queen güzellik kraliçesi
5271 beauty shop güzellik salonu
5272 beauty sleep güzellik uykusu
5273 beauty spot güzelliğiyle bilinen yer
5274 beauty güzellik, güzel şey/kişi, çok iyi kişi/şey
5275 beaux-arts güzel sanatlar
5276 beaver kunduz, kunduz kürkü, kastor
5277 beavertail kunduz kuyruğu
5278 bebop bir tür caz müziği
5279 becalm yatıştırmak, teskin etmek
5280 becalmed (yelkenli tekne) rüzgârsızlıktan yol alamayan
5281 because of (neyinse, kiminse) uçbatından, yüzünden, (nedense, kimdense)
dolayı, (neyese, kimese) göre
5282 because çünkü, ona göre ki, -dığı için
5283 bechamel beşamel
5284 bechance vaki olmak, başa gelmek
5285 beck dere, çay, birisini işaretle çağırmak, işaret etmek
5286 becket sancak bağı, iskota bağı, makara bülbülü
5287 beckon parmak işaretiyle çağırmak, el etmek
5288 becloud bulutlandırmak
5289 become a byword dillere destan olmak
5290 become acclimatized iklime alışmak, ortama alışmak
5291 become desiccated kurumak
5292 become due vadesi gelmek
5293 become dynamic dinamikleşmek
5294 become loose gevşemek, sallanmak, çözülmek
5295 become of olmak, başına gelmek
5296 become red in the face yüzü kızarmak
5297 become tired yorgun düşmek, çarçamak
5298 become olmak, uymak, gitmek, yakışmak, (of ile) -e olmak, başına gelmek
5299 becoming uygun, üzerine yakışan, yakışık alır, yerinde, doğru
5300 becomingly uygun bir şekilde
5301 bed and board kalacak yer ve yiyecek, tam pansiyon
5302 bed and breakfast yatak ve kahvaltı
5303 bed linen çarşaf ve yastık kılıfı
5304 bed plate altlık, taban levhası
5305 bed sheet yatak çarşafı
5306 bed yatak, serir, çarpayi, karyola, orun, (ırmak/vb.) yatak, tarh,
çiçeklik, taban, temel, yerleştirmek, oturtmak, üzerinde yetiştirmek, üzerinde ekim
yapmak
5307 bed-sitter bekâr odası
5308 bedaub bulaştırmak, kirletmek
5309 bedazzle gözünü kamaştırmak
5310 bedbug tahtakurusu
5311 bedclothes yatak takımı, yatak değişeği (döşek ağı, baliş yüzü, vs.)
5312 bedded tabakalı, katmanlı
5313 bedding yatak, yatak takımı
5314 bedeck (with ile) süslemek
5315 bedevil bozmak, şaşırtmak, kafasını karıştırmak
5316 bedlam broke loose kızılca kıyamet koptu
5317 bedlam gürültülü patırtılı yer, çıfıt çarşısı
5318 bedpan oturak, lazımlık
5319 bedraggled üstü başı darmadağınık, pejmürde, dağınık
5320 bedridden yatalak
5321 bedrock yerli kayaç, ana kaya
5322 bedroll dürülü yatak
5323 bedroom yatak odası
5324 bedside yatak başucu
5325 bedsitter bekâr odası
5326 bedsore yatak yarası
5327 bedspread süslü yatak örtüsü
5328 bedstead karyola
5329 bedtime yatma zamanı
5330 bee balm bir çeşit nane
5331 bee eater arı kuşu
5332 bee hive arı kovanı
5333 bee veil arı maskesi
5334 bee arı
5335 beech kayın ağacı, fıstık ağacı
5336 beef about dırdır etmek
5337 beef tea sığır eti suyu
5338 beef up kuvvetlendirmek
5339 beef sığır eti, mal eti, dırdır, şikâyet, (about ile) dırdır etmek
5340 beefsteak biftek
5341 beefy güçlü, kuvvetli, iri yarı
5342 beehive arı kovanı
5343 beekeeper arıcı, arı yetiştiricisi
5344 beekeeping arıcılık
5345 beeline kestirme yol, düz çizgi, düz hat
5346 been through the mill yorgun argın
5347 been be
5348 beer barrel bira fıçısı
5349 beer bira
5350 beery bira gibi, biradan sarhoş
5351 beestings ağız, ağız sütü
5352 beeswax bulmumu
5353 beet field pancar tarlası
5354 beet fly pancar sineği
5355 beet greens pancar yaprağı
5356 beet grower pancar öndürücüsü
5357 beet hoe pancar çapası
5358 beet knife pancar bıçağı
5359 beet leaf pancar yaprağı
5360 beet seed pancar tohumu
5361 beet sugar pancar şekeri
5362 beet çükündür, pancar, şeker pancarı
5363 beetle kanatlılardan herhangi bir böcek, iri kara böcek
5364 beetle-browed sarkık kaşlı, çatık kaşlı
5365 beetroot pancar
5366 befall (kötü bir şey) olmak, başına gelmek
5367 befit uygun olmak, münasip olmak
5368 befitting uygun
5369 befog sisle kapamak, şaşırtmak
5370 befool aldatmak, kandırmak
5371 before Christ milattan önce
5372 before long çok geçmeden
5373 before the wind rüzgâr yönünde
5374 before önce, evvel, daha önce, önceden, evveller, önünde, karşısında,
-den önce, kabak, -meden önce, kadar
5375 before-cited yukarıda anılan
5376 before-mentioned yukarıda sözü edilen
5377 beforehand önceden, evvelceden, vaktinden evvel
5378 beforetime eskiden
5379 befoul kirletmek, pisletmek
5380 befriend arkadaşça davranmak, dostça davranmak, yardım etmek
5381 befuddle sarhoş etmek, sersemletmek
5382 beg off mazeret beyan etmek
5383 beg pardon Efendim, Ne dedin
5384 beg dilenmek, dilemek, istemek, rica etmek, yalvarmak
5385 beget babası olmak, vücuda getirmek, neden olmak
5386 begetter baba, vücuda getiren kimse
5387 beggar dilenci, ahbap, herif, tip, yoksullaştırmak, fakirleştirmek,
süründürmek
5388 beggardom dilencilik
5389 beggarly çok az/yetersiz
5390 Beggars can't be choosers Dilenciye hıyar vermişler eğridir diye
beğenmemiş
5391 beggary aşırı yoksulluk
5392 begin başlamak, başlatmak
5393 beginner yeni başlayan, acemi
5394 beginning başlangıç, evvel, başlangıç çekidi, köken
5395 begird kuşatmak
5396 begone defol!, yaylan!
5397 begonia begonya
5398 begrime kirletmek, pisletmek
5399 begrudge istemeyerek vermek, çok görmek, içine oturmak
5400 begrudgingly kıskanarak
5401 beguile (into ile) aldatmak, kandırmak, büyülemek, çekmek, cezbetmek
5402 beguilement aldatma, kandırma
5403 behalf taraf, leh
5404 behave oneself terbiyesini takınmak, doğru durmak, uslu durmak
5405 behave davranmak, özünü aparmak, özünü idare etmek, hareket etmek, nazik
davranmak
5406 behaviour pattern davranış kalıbı
5407 behaviour davranış, hareket, tavır
5408 behaviourism davranışçılık
5409 behead başını kesmek, kafasını uçurmak
5410 behemoth behemot
5411 behest emir, buyruk
5412 behind closed doors kapalı kapılar arkasında
5413 behind ones back birisinin arkasından, gıyabında
5414 behind the scene perde arkasından, gizlice
5415 behind the scenes perde arkasından, gizlice
5416 behind the times demode, modası geçmiş
5417 behind arkaya, arkada, arkada, geride, geç, arkasında, gerisinde,
ardında, arkasında, desteğinde, yanında, kıç
5418 behindhand geç, gecikmiş, geç kalmış, arkada
5419 behold farkına varmak, görmek
5420 beholder seyirci
5421 behoof fayda, yarar, menfaat, çıkar
5422 behove yakışık almak, gerekmek, icap etmek
5423 beige bej
5424 Beijing Hanbalık, Pekin
5425 being varlık, yaşam, mevcudiyet, oluş, varlık, yaratık, mahluk
5426 bejewel mücevherle donatmak
5427 bel bel
5428 bel-esprit şakacı kimse
5429 belated gecikmiş
5430 belatedly gecikerek, gecikmeyle
5431 belay suga etmek, volta etmek, sarıp bağlamak
5432 belch geğirmek, püskürtmek
5433 beldame kocakarı
5434 beleaguer etrafını çevirmek, kuşatmak
5435 belfry çan kulesi
5436 Belgian Belçika'ya özgü, Belçikalı
5437 Belgium Belçika
5438 belie yanıltmak, gizlemek, maskelemek
5439 belief güven, itimat, işanç, inanç, inam, itikat, iman
5440 believable inanılır
5441 believe in -e inanmak
5442 Believe me! Sözüme inan!
5443 believe inanmak, inam beslemek, işanmak, güvenmek, sanmak, zannetmek,
varsaymak
5444 believer inanan, iman eden kimse, mümin
5445 belittle küçümsemek, küçük görmek
5446 bell curve çan eğrisi
5447 bell dome çan kulesi
5448 bell jar cam fanus
5449 bell metal çan yapımında kullanılan bir metal
5450 bell tower çan kulesi
5451 bell çan, zeng, zil
5452 bell-bottoms ispanyol paça pantolon
5453 bell-boy konakçı garsonu
5454 bell-shaped çan biçimli
5455 belladonna güzelavratotu
5456 bellbottoms ispanyol paça pantolon
5457 bellboy konakçı uşağı
5458 belle çekici ve gözde kadın, dilber
5459 belles-lettres edebiyat
5460 bellflower çançiçeği
5461 bellicose kavgacı, huysuz, aksi
5462 belligerence tartışmacılık, savaşçılık, kavgacılık
5463 belligerency dövüşkenlik, savaş yağdayı
5464 belligerent (ülke) savaşmakta, savaş halinde, (insan) kavgacı, kavgaya hazır,
kızgın, sinirli
5465 bellman çan çalan tellal
5466 bellow böğürmek
5467 bellows körük
5468 bellwether kösemen, boynunda çan asılı koç
5469 belly button göbek deliği
5470 belly dance göbek dansı
5471 belly dancer oryantal dansöz
5472 belly laugh gürültülü kahkahalarla gülme
5473 belly göbek
5474 bellyache karın ağrısı, dırdır, şikâyet, dırdır etmek
5475 bellyband karın kuşağı, kolan
5476 bellybutton göbek, göbek çukuru
5477 bellyful çok fazla, gereğinden fazla
5478 belong to ait olmak, mahsus olmak
5479 belong uygun olmak, yararlı olmak, doğru yerde olmak, yerinde olmak
5480 belongings birinin kişisel eşyaları
5481 beloved sevgili, kağa, sevimli, canım, aziz
5482 below par başa baştan aşağı, paritenin altında
5483 below aşağı, aşağıda, altta, (toprak/deniz/vb.) altında, yer altında, -in
altında, -den aşağı, -den düşük/az, aşağıdaki, alttaki
5484 belt buckle toka
5485 belt highway çevre yolu
5486 belt line çevre yolu
5487 belt up çenesini kapatmak, kesmek
5488 belt kemer, kuşak, kayış, toka, bölge, yöre, kemerle/kuşakla bağlamak,
kemerle dövmek, (elle) çok sert biçimde vurmak, çakmak, patlatmak, çok hızlı
gitmek, jet gibi gitmek, uçmak
5489 belted kuşaklı
5490 belting kayış (tertibatı)
5491 belvedere belvedere
5492 bemean değerini düşürmek
5493 bemire kirletmek, çamura batırmak
5494 bemoan kederlenmek, üzülmek, sızlanmak
5495 bemuse aklını karıştırmak
5496 bemused aklı karışık, şaşkın, iyi düşünemeyen
5497 ben iç oda, sorkun ağacı
5498 bench clamp işkence
5499 bench lathe küçük torna tezgâhı
5500 bench mark röper, denektaşı, kıstas, ölçüt
5501 bench plane tezgâh rendesi, büyük rende
5502 bench work tezgâh işi
5503 bench sıra, oturma sırası, bank, yargıç kürsüsü, yargıç, yargıçlar kurulu,
tezgâh
5504 benchmark röper, referans işareti
5505 bend sb's ear birinin kulağını bükmek
5506 bend to aklı yatmak
5507 bend towards aklı yatmak
5508 bend eğmek, bükmek, eğilmek, bükülmek, yöneltmek, çevirmek, eğme, bükme,
dönemeç, viraj
5509 bender âlem, cümbüş
5510 bending claw kıskaç
5511 bending eğme, bükme
5512 bends vurgun
5513 beneath ones dignity -e yakışmaz
5514 beneath altta, alta, altında, altına, (seviyesinin) altında,
(denetimi/etkisi) altında
5515 benediction kutsama, takdis
5516 benefaction iyilik, yardım, bağış, ihsan, sadaka, yardım, hayır
5517 benefactor yardımsever, hayırsever, iyilikçi
5518 benefactress hayır sahibi kadın
5519 beneficence iyilik, lütuf, ihsan, hayır, cömertlik
5520 beneficent hayır sahibi, iyilikçi, hayırsever
5521 beneficial association hayır kurumu
5522 beneficial yararlı
5523 beneficially yararlı bir şekilde
5524 beneficiary (miras/kazanç/vb.) elde eden kimse, mirasçı, kâr eden kimse
5525 beneficient muhsin
5526 benefit by -den yararlanmak
5527 benefit from -den yararlanmak
5528 benefit yarar, fayda, hayır, çıkar, kâr, kazanç, avantaj, işsizlik ve
sağlık ödeneği, yaramak, yararı olmak
5529 benevolence hayırseverlik, yardımseverlik
5530 benevolent iyilikçi, hayırsever, yardımsever
5531 benevolently yardımseverlikle
5532 benighted bilgisiz, cahil
5533 benign halim selim, iyi huylu, tatlı, sevecen, (hastalık) tehlikesiz,
bulaşıcı olmayan, (ur) tehlikesiz, iyicil
5534 benignant merhametli, müşfik
5535 benison kutsama, takdis
5536 bennet karanfil kökü
5537 bent on -e kararlı
5538 bent namussuz, rüşvetçi, yiyici, çatlak, üşütük, ibne, homo, eğilim, yetenek
5539 benthonic bentonik, dip canlılarına ilişkin
5540 benthos bentos, dip canlıları
5541 bentonite bentonit
5542 bentwood bükülmüş ağaç
5543 benumb uyuşturmak, kuruyup kalmak, donmak, mat kalmak
5544 benzaldehyde benzaldehit
5545 benzanilide benzanilit
5546 benzedrine amfetamin
5547 benzene benzen
5548 benzidine benzidin
5549 benzil benzil
5550 benzine benzin
5551 benzoate benzoat
5552 benzoic benzoik
5553 benzoin aselbent
5554 benzol benzol
5555 benzophenone benzofenon
5556 benzoquinone benzokinin
5557 benzoyl benzoil
5558 benzyl benzil
5559 bequeath miras olarak bırakmak
5560 bequest miras, kalıt
5561 berate azarlamak, haşlamak
5562 berberine berberin
5563 bereave elinden almak, yoksun bırakmak
5564 bereaved widow geride kalan yaslı eş
5565 bereaved elinden alınmış, yoksun bırakılmış
5566 bereavement büyük kayıp, matem
5567 bereft (of ile) -sız, -siz, -den yoksun
5568 beret bere
5569 bergamot oil bergamot yağı
5570 bergamot bergamot
5571 beriberi beriberi
5572 berk aptal, salak, pezevenk
5573 berkelium berkelyum
5574 Berlin black siyah cila
5575 berm banket
5576 berry (çilek/kiraz/vb.) küçük/yumuşak meyve, gile meyve, gile meyve yığmak
5577 berserk öfkeden deliye dönmüş, çılgın
5578 berth (rıhtımda) palamar yeri, (tren ya da gemide) ranza, yatak, iş,
(bağlanmak için) limana girmek, limana sokmak
5579 beryl beril
5580 beryllia berilyum oksit
5581 beryllium oxide berilyum oksit
5582 beryllium berilyum
5583 beseech yalvarmak, rica etmek, istemek
5584 beseecher yalvaran kimse, rica eden kimse
5585 beseem uygun olmak, yakışık almak
5586 beset dört bir yandan saldırmak/çevirmek ve saldırıya hazırlanmak,
sıkıştırmak, rahat bırakmamak
5587 besetting yakayı bırakmayan, sürekli tehdit eden
5588 beside oneself çılgın gibi, özünden geçmiş
5589 beside the point konunun dışında
5590 beside yanında, yanına, kıyasla, -in yanında
5591 besides bunun yanısıra, ayrıca, bununla birlikte, üstelik, bir de, -den
başka, -den siva, -e ilaveten
5592 besiege dört bir yandan sarmak, muhasaraya almak, çevirmek, sıkıştırmak,
rahat vermemek, rahatsız etmek, bunaltmak, sıkmak
5593 besiegement (uzun/devamlı) muhasara
5594 besmear bulaştırmak, kirletmek
5595 besmirch kirletmek
5596 besom çalı süpürgesi
5597 besot sarhoş etmek, sersemletmek
5598 besotted sarhoş olmuş, özünü kaybetmiş, sersemlemiş, aptallaşmış
5599 bespatter çamur sıçratmak
5600 bespeak ısmarlamak, talep etmek
5601 bespoke ısmarlama
5602 besprinkle serpmek, saçmak
5603 best man sağdıç
5604 best seller en çok satılan kitap
5605 best en iyi, en yakşı, lap yakşı, en iyi biçimde, en iyi, en, en çok, en
fazla, en iyi taraf/yan/kısım, (birinin elinden gelen/yapabileceğinin) en iyisi
5606 bestial kaba, döngülce, döngül gibi, acımasız, zalim
5607 bestiality kabalık, döngüllük, acımasızlık, zalimlik, insan-döngül
arasındaki cinsî münasebet
5608 bestially döngülce, vahşice, kabaca
5609 bestir oneself harekete geçmek
5610 bestir harekete geçirmek, yerinden oynatmak
5611 bestow vermek, bağışlamak, sunmak
5612 bestowal bağış, armağan
5613 bestrew saçmak, dağıtmak
5614 bestride bacaklarını ayırarak binmek, üzerinden geçmek
5615 bestseller en çok satılan (kitap/vb.)
5616 bet one's bottom dollar kesinlikle emin olmak
5617 bet bahis, iddia, bahis olarak yatırılan pul, bahse girmek, şart bağlamak,
üzerine oynamak
5618 beta particle beta parçacığı
5619 beta rays beta ışınları
5620 beta beta
5621 betaine betain
5622 betake betatron
5623 betel nut betel cevizi
5624 betel betel ağacının yaprağı
5625 bethink düşünmek, göz önünde bulundurmak
5626 betide olmak, başına gelmek
5627 betimes vaktinde, erkenden
5628 betoken göstermek, belirtisi olmak
5629 betray a secret sır vermek
5630 betray ihanet etmek, hıyanet etmek, satkınlık etmek, aldatmak,
(özellikle sır) açıklamak, söylemek, yaymak, ele vermek, ele vermek, ortaya koymak,
belirtmek
5631 betrayal ihanet, hıyanet, ele verme
5632 betrayer hain
5633 betroth evlilik sözü vermek, söz kesmek, nişanlanmak
5634 betrothal nişan
5635 betrothed nişanlı, nişanlı
5636 better and better gittikçe daha iyi
5637 better half eş, karı
5638 better off daha zengin
5639 better daha iyi, daha yakşı, yakşırak, gelişmek, daha iyi bir hale
gelmek, geliştirmek, daha iyi bir hale getirmek
5640 betterment iyileşme, düzelme, şerefiye
5641 between sessions oturumlar arasında
5642 between the lines satırlar arası
5643 between us söz aramızda
5644 between you and me laf aramızda, aramızda kalsın
5645 between arada, arasında, aralarında
5646 betwixt arada, ortada
5647 bevatron bevatron
5648 bevel gear konik dişli
5649 bevel eğmek, şevlemek
5650 bevelled şevli, eğri, konik
5651 beverage içecek, meşrubat
5652 bevy kuş sürüsü, kadın türkümü, kız türkümü
5653 bewail ağlamak, dövünmek, hayıflanmak
5654 beware of sakınmak, dikkat etmek, korunmak
5655 beware (of ile) sakınmak, dikkat etmek, korunmak
5656 bewilder şaşırtmak, sersem etmek
5657 bewilderment şaşkınlık, hayret
5658 bewitch büyü yapmak, büyülemek
5659 bewitching çekici, cazibeli
5660 bey bey
5661 beyond all reason mantıksız, aşırı
5662 beyond one's authority yetkisi dışında
5663 beyond reproach mükemmel, hatasız, kusursuz
5664 beyond öteye, ötede, ileri, ötesinde, ötesine, ...sınırlarının dışında,
ötesinde, o tarafta, o tayda, -den başka, -ın dışında, -den daha geç/sonra
5665 bezel façeta, kaş
5666 bezique bezik
5667 bi- (önek) iki, çift
5668 biangular iki açılı
5669 biannual yılda iki kere olan
5670 bias önyargı, eğilim, meyil, önyargılı kılmak, önyargıyla hareket ettirmek
5671 biased question yanlı soru
5672 biased önyargılı, yanlı, tarafgir
5673 biaxial çift eksenli, iki eksenli
5674 bib bebek önlüğü
5675 bibliographer bibliyograf, bibliyografya uzmanı
5676 bibliographic bibliyografik, kaynakçasal
5677 bibliographical bibliyografik, kaynakçasal
5678 bibliography kaynakça, bibliyografi
5679 bibliomania bibliyomani, kitap toplama merakı
5680 bibliomaniac bibliyoman, kitap delisi
5681 bibliotheca kütüphane, kitap kataloğu
5682 bibulous ayyaş, içkici, emici
5683 bicameral iki meclisli
5684 bicarb bicarbonate
5685 bicarbonate of soda bikarbonat de sud, soda
5686 bicarbonate bikarbonat
5687 bicentenary ikiyüzüncü yıl dönümü
5688 bicentennial iki yüz yıllık
5689 bicephalous iki başlı
5690 biceps pazı, iki başlı kol kası
5691 bichloride biklorit
5692 bichromate bikromat
5693 bicker çekişme, mübahase, deyişme, mübahase etme, sözleşme, sövüşme,
dalaşma, tokuşma, şırıltı, şırıldama, (incir çekirdeğini doldurmayacak kadar
önemsiz konularda) tartışmak, atışmak, mübahase etmek, didişmek, sözleşmek,
çekişmek, deyişmek, tokuşmak, dalaşmak, sövüşmek, şırıldamak
5694 bicoloured ikirenkli
5695 bicomponent bikomponent, iki komponentli
5696 biconcave iki yüzeyi de içbükey
5697 biconditional ikikoşullu
5698 bicuspid iki uçlu, küçük azıdişi
5699 bicycle chain bisiklet zinciri
5700 bicycle fork bisiklet çatalı
5701 bicycle lock bisiklet kilidi
5702 bicycle bisiklet, bisiklete binmek, bisikletle gezmek
5703 bicyclist bisiklet sürücüsü
5704 bid bond geçici teminat mektubu
5705 bid deadline teklif verme son günü
5706 bid document şartname
5707 bid farewell veda etmek
5708 bid up açık artırmada fiyat artırmak
5709 bid dilemek, demek, buyurmak, emretmek, çağırmak, davet etmek, (fiyat)
teklif etmek, değer biçmek, önerilerde bulunarak/teklifler yaparak destek almaya
çalışmak, deklarasyon yapmak, fiyat teklifi, teklif, bir iş karşılığında istenen
vergin, deklarasyon, girişim, kalkışma
5710 bidder teklif veren kimse
5711 bidding buyruk, emir, buyurma, emretme, buyurulan şey, emredilen iş,
deklarasyon
5712 bide one's time fırsat kollamak
5713 bide (uygun zamanı) sabırla beklemek
5714 bidet bide
5715 bidirectional microphone ikiyönlü mikrofon
5716 bidirectional printer ikiyönlü yazıcı
5717 bidirectional ikiyönlü
5718 biennial iki yılda bir olan, (ösümlük) iki yıl ömürlü, iki yıllık
5719 bier tabut
5720 biff vurmak, yumruklamak
5721 bifilar çift telli
5722 bifocal bifokal, çift odaklı
5723 bifocals çift odaklı gözlük
5724 bifoliate iki yapraklı
5725 bifurcate çatallanmak, iki kola ayrılmak
5726 bifurcation çatallanma, iki kola ayrılma
5727 big business büyük iş, büyük sermayeli şirketler
5728 big close-up baş plan, yakın plan, yakın çekim
5729 Big Dipper Büyükayı yıldızı
5730 big end biyel başı
5731 big game büyük av
5732 big money çok pul
5733 big pot önemli zat, kodaman
5734 big shot kodaman
5735 big wheel kodaman
5736 big with gebe, yüklü
5737 big büyük, yeke, çon, iri, kocaman, önemli, popüler, ünlü, büyük
5738 big-hearted eli açık, cömert
5739 bigamist iki eşli kimse
5740 bigamous ikieşli, ikievli
5741 bigamy ikieşlilik, bigami
5742 bighead ukala dümbeleği, özünü bir şey sanan kişi
5743 bight halat bedeni, koy, küçük körfez
5744 bigness büyüklük
5745 bigot darkafalı, bağnaz
5746 bigoted dar kafalı, fanatik, yobaz, yalnız, kendi düşüncesine inanan,
bağnaz
5747 bigotry darkafalılık, fanatiklik, yobazlık, bağnazlık
5748 bigwig büyükbaş, kodaman
5749 bike bisiklet, motosiklet, bisiklete binmek, bisikletle gezmek
5750 bikini bikini
5751 bilabial çiftdudaksıl
5752 bilateral agreement ikili anlaşma
5753 bilateral antenna iki yönlü anten
5754 bilateral contact iki taraflı sözleşme
5755 bilateral negotiations ikili görüşmeler
5756 bilateral relations ikili ilişkiler
5757 bilateral trade iki yanlı ticaret
5758 bilateral iki yönlü, iki yanlı, ikili
5759 bilberry yaban mersini
5760 bile acids safra asitleri
5761 bile calculus safra taşı
5762 bile cyst safrakesesi
5763 bile duct safra arnası
5764 bile juice safra
5765 bile pigment safra sarısı
5766 bile salts safra tuzları
5767 bile safra, öd, huysuzluk, sinirlilik, aksilik
5768 bilge water sintine suyu
5769 bilge geminin alt kısmı/dibi, sintine, sintine suyu, aptalca konuşma, zırva,
saçmalık
5770 bilharzia bilharzios
5771 bilinear bilineer, ikidoğrusal, iki çizgisi olan
5772 bilingual ikidilli
5773 bilious safralı
5774 bilk dolandırmak, aldatmak, kandırmak, boyun kaçırmak, kelekbazlık, yalan,
manasız söz, hile, fırıldakçılık, fırıldak, cefengiyat, kelek
5775 bill of clearance gümrük izni
5776 bill of entry gümrük beyannamesi
5777 bill of exchange poliçe, kambiyo senedi, tahvil
5778 bill of fare yemek listesi, menü
5779 bill of health sağlık belgesi
5780 bill of indictment iddianame
5781 bill of lading konşimento, yükleme evrakı, manifesto
5782 Bill of Law Kanun Tasarısı
5783 bill of rights insan hakları beyannamesi
5784 bill of sale satış bordrosu, fatura, temlik senedi
5785 bill kuş gagası, gaga, dimdik, denize uzanan kara parçası, burun, kanun
layihası, yasa tasarısı, hesap pusulası, hesap, fatura, afiş, ilan, el ilanı, çönge
pul, tahvil, poliçe
5786 billboard advertising ilan tahtalarıyla reklam yapma
5787 billboard ilan tahtası
5788 billet kışla, baraka
5789 billet-doux aşk mektubu
5790 billfold cüzdan
5791 billhead başlıklı form, antetli form
5792 billiards bilardo
5793 billingsgate ağız bozukluğu
5794 billion milyar, trilyon
5795 billow büyük dalga, dalgalanmak, kabarmak
5796 bills for collection tahsile verilen senetler
5797 bills of guarantee teminat senetleri
5798 bills payable borç senetleri
5799 bills receivable alacak senetleri
5800 billy goat erkek keçi, teke
5801 bilocular iki hücreli
5802 bimetal bimetal
5803 bimetalism çift metal pul jüyesi
5804 bimetallic bar bimetalik çubuk
5805 bimetallic strip bimetalik şerit, ikimetalli şerit
5806 bimetallic bimetalik
5807 bimolecular bimoleküler, çift moleküllü
5808 bimonthly iki ayda bir, iki ayda bir olan, iki aylık, ayda iki kere
5809 bimorph bimorf
5810 bin teneke, kutu, bidon, çöp kutusu, tımarhane
5811 binary chain ikili sayı zinciri
5812 binary digit ikili sayı
5813 binary fission ikiye bölünerek üreme
5814 binary number system ikili sayı jüyesi
5815 binary reaction iki moleküllü reaksiyon
5816 binary system ikili sayı jüyesi
5817 binary variable ikili değişken
5818 binary çift, ikili
5819 bind over göz hapsine mahk-m etmek
5820 bind up sargı ile bağlamak
5821 bind bağlamak, yarayı sarmak, ciltlemek, yasa gücü ile zorunlu kılmak, yasal
olarak bağlamak, zorunlu bırakmak, biraraya getirmek, birleştirmek, yapıştırmak,
yapışmak, tutmak
5822 binder ciltçi, cilt kılgası, dosya, klasör
5823 bindery ciltevi
5824 binding agent bağlayıcı, yapıştırıcı, binder
5825 binding contract bağlayıcı akit
5826 binding joist bağlantı kirişi
5827 binding law bağlayıcı yasa
5828 binding ciltçilik, ciltleme işi, kitap kapağı, kenar süsü, uyulması
gereken, bağlayıcı
5829 bindweed kahkahaçiçeği
5830 bine (sarmaşık) sap
5831 binge eğlence, alem, cümbüş
5832 bingo bingo oyunu
5833 binnacle pusula dolabı
5834 binocular vision binoküler görüş, iki gözle görme
5835 binocular binoküler, çiftgözmercekli, aynı anda iki gözle bakılabilen
dürbün
5836 binoculars dürbün
5837 binomial equation ikiterimli denklemi
5838 binomial ikiterimli
5839 binominal iki isimli, çift isimli
5840 binuclear iki çekirdekli
5841 binucleate iki çekirdekli
5842 bio- (önek) hayat
5843 biochemical biyokimyasal
5844 biochemist biyokimyacı
5845 biochemistry biyokimya
5846 bioclimatalogy biyoklimatoloji
5847 bioclimatics biyoklimatoloji
5848 biodegradable bakterilerle ayrışabilen
5849 biodegradation biyolojik bozunma
5850 bioelectricity biyoelektrik
5851 bioenergetics biyoenerjetik
5852 bioengineering biyoteknik
5853 biogas biyogaz
5854 biogenesis biyogenez
5855 biogenetic biyogenetik
5856 biogeography biyojeografi, canlılar coğrafyası
5857 biographer biyografi yazarı
5858 biographic biyografik
5859 biography yaşam öyküsü, biyografi, tercümeihâl
5860 biological degradation biyolojik bozunma
5861 biological warfare biyolojik savaş
5862 biological weapons biyolojik silahlar
5863 biological biyolojik
5864 biologist biyolog
5865 biology biyoloji, yaşambilim, dirimbilim
5866 bioluminescence biyoluminesans
5867 biolysis biyoliz
5868 biomass biyolojik kütle
5869 biome biyom, canlı topluluğu
5870 biometrical biyometrik
5871 biometry biyometri
5872 bionic insanüstü güçleri olan, biyonik
5873 bionics biyonik
5874 bionomics ekoloji
5875 biophysics biyofizik
5876 biopsy biyopsi
5877 bioscopy biyoskopi
5878 biosphere biyosfer
5879 biostrome biyostrom, taşıl döşek
5880 biosynthesis biyosentez
5881 biosynthetic biyosentetik
5882 biotic biyotik
5883 biotics biyotik
5884 biotin biyotin
5885 biotite biyotit, karamika
5886 biotope biyotop
5887 bipartisan iki partili, iki partinin üyelerinden oluşan, çift partili
5888 bipartite iki parçalı, ikili, iki partili
5889 biped iki ayaklı yaratık
5890 bipedal iki ayaklı
5891 biplane çifte kanatlı (dört kanatlı) uçak
5892 bipolar format bipolar format
5893 bipolar çiftkutuplu, ikikutuplu, bipolar
5894 biquadratic dördüncü kuvvetten olan
5895 birch huş ağacı, vurmak, dövmek, kamçılamak
5896 birchen huş ağacından yapılmış
5897 bird cage kuş kafesi
5898 bird call kuş ötüşü
5899 bird catcher kuş tutan kimse
5900 bird dog av köpeği
5901 bird fancier kuş meraklısı, kuşbaz
5902 bird grass kuş otu
5903 bird in the hand çantada keklik
5904 bird of night baykuş
5905 bird of paradise cennet kuşu
5906 bird of passage göçmen kuş
5907 bird of prey alıcı kuş, avcı kuş
5908 bird paradise kuş cenneti
5909 bird watcher kuş gözlemi yapan kimse
5910 bird kuş, insan, kişi, tip, kadın, kız
5911 bird-brained kuş beyinli
5912 bird's nest kuş yuvası
5913 bird's-eye view kuşbakışı görünüm
5914 bird's-eye yavşanotu, veronika
5915 bird's-foot taş yoncası
5916 birdhouse kuş evi
5917 birdie küçük kuş, kuşcağız
5918 birdlime ökse, tuzak
5919 birdman kuş avcısı, kuşçu, pilot
5920 birds of a feather flock together tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş
5921 birefringence çiftkırılım
5922 biro tükenmez kalem
5923 birth certificate doğum belgesi
5924 birth control doğum kontrolü
5925 birth of place doğum yeri
5926 birth place doğum yeri
5927 birth rate doğum oranı
5928 birth doğum, doğulma, doğurma, dünyaya getirme, soy, sop, kodak kökeni,
başlangıç, doğuş
5929 birthday card doğum günü kartı
5930 birthday doğum günü, ad günü
5931 birthmark doğum lekesi
5932 birthplace doğum yeri, anadan olduğu yer
5933 birthrate doğum oranı
5934 birthright doğuştan kazanılan ulusal hak, vatandaşlık hakkı
5935 biscuit bisküvi, çörek, pasta
5936 bisect iki eşit parçaya bölmek
5937 bisection ikiye bölme
5938 bisector açıortay
5939 bisectrix açıortay
5940 bisexual çift cinsiyetli, ikieşeyli, erdişi, erselik, her iki cinse de
ilgi duyan, biseksüel
5941 bishop piskopos, (satranç) fil
5942 bishopric piskoposluk
5943 bismuth bizmut
5944 bison bizon
5945 bissextile artık yıl, artık yıl
5946 bistable iki kararlı
5947 bistort kurt pençesi
5948 bistro küçük bar/lokanta
5949 bisulphate bisülfat
5950 bisulphide bisülfür
5951 bisulphite bisülfit
5952 bit brace el matkabı
5953 bit by bit yavaş yavaş, ufak ufak, azar azar
5954 bit driver bit sürücüsü, ikil sürücüsü
5955 bit gem, delgi, keski, matkap, parça, lokma, kırıntı, miktar, kısa süre
5956 bitch dişi köpek, kancık, karı, kancık, orospu, dırdır etmek, kafa şişirmek
5957 bitchy zor beğenir, müşkülpesent, her şeyde kusur bulan, gıcık, kıl
5958 bite off more than one can chew başından büyük işe girişmek
5959 bite one's tongue off söylediğine pişman olmak
5960 bite sb's head off kabaca konuşmak
5961 bite the dust yere düşmek, yenilmek
5962 bite ısırmak, dişlemek, (böcek/yılan/vb.) sokmak, (balık) zokayı yutmak,
hoşa gitmemek, rahatsız etmek, sıkmak, tutmak, kavramak, ısırık, ısırma, sokma,
ısırılarak kopartılan parça, ısırık, lokma, yiyecek, lokma, keskinlik, acılık
5963 biting acı verici, acıtıcı, zalim
5964 bits and pieces ıvır zıvır, ufak şeyler
5965 bitter almond oil acıbademyağı
5966 bitter beer acı bira
5967 bitter orange turunç, narenç
5968 bitter sweet hem acı hem tatlı olan, iyi ve kötü olan
5969 bitter acı, keskin, sert, (soğuk/rüzgâr/vb.) sert, şiddetli, iliklere
işleyen, acı, kötü, üzücü, acı bira
5970 bitterish acımsı
5971 bitterly acı olarak, acı acı
5972 bittern balabankuşu, okar
5973 bitterness acılık, keskinlik, sertlik, şiddet
5974 bittersweet hem acı hem tatlı olan, yabanyasemini
5975 bitty parçalı, kısım kısım, bölüm bölüm, çok az
5976 bitumen bitüm yersakızı
5977 bituminization bitümleme
5978 bituminize bitümlemek, ziftlemek
5979 bituminous coal bitümlü kömür, adi maden kömürü
5980 bituminous grout bitümlü harç
5981 bituminous rocks bitümlü kayalar
5982 bituminous bitümlü, ziftli, zift gibi
5983 bivalent iki değerlikli, iki valanslı
5984 bivalve yumuşakçalardan çift kabuklu döngül
5985 bivalved iki kabuklu
5986 bivouac çadırsız asker düşergesi, geceyi açık havada, çadırsız geçirmek
5987 biweekly iki haftada bir, iki haftalık, haftada iki kere, haftada iki kere
olan/çıkan
5988 bizarre acayip, garip, garibe, tuhaf
5989 blab sır vermek, ispiyonlamak
5990 blabber çok aptalca konuşmak, kafa ütülemek
5991 blabbermouth şapır, ezme
5992 blabbermouthed sirgep
5993 black and blue çürük, morarmış
5994 black and white yazı, basılı şey, siyah beyaz resim
5995 black art büyü
5996 black beetle hamamböceği
5997 black belt siyah kuşak
5998 black birch kara huş, kara kayın
5999 black bird karatavuk
6000 black body siyah cisim
6001 black book kara liste kitabı
6002 black box kara kutu
6003 black caviar kara kürü
6004 black coffee sütsüz kahve
6005 black diamond siyah elmas, karbonado, karaelmas
6006 black earth çernozyom, kara toprak
6007 black eye siyah göz, morarmış göz, kara göz
6008 black flag siyah flama, korsan flaması
6009 black frost kuru soğuk, kuru ayaz
6010 black game siyah keklik
6011 black goby kömürcünkayası
6012 black grouse kayın tavuğu
6013 black guard alçak, edepsiz, rezil, alçak kimse, küfretmek, sövüp saymak
6014 black hellebore karacaot
6015 black hole hapishane koğuşu
6016 black lead grafit, kurşun tozu
6017 black letter gotik harf
6018 black magic kara büyü
6019 black mail şantaj
6020 Black Maria hapishane arabası
6021 black mark kara leke
6022 black market karaborsa, kara pazar
6023 black marketeer karaborsacı
6024 black medic kelebek otu, karayonca
6025 black money kara pul
6026 black out karartma yapmak, karartmak, bayılmak
6027 black pepper karabiber
6028 black powder karabarut
6029 black screen siyah ekran
6030 Black Sea Karadeniz
6031 black sheep yüzkarası, kara koyun
6032 black shirt faşist
6033 black spot yolda kazaların çok olduğu yer
6034 black spruce kara ladin
6035 black tea siyah çay
6036 black thorn karadiken, karaçalı
6037 black tie siyah papyon kravat, smokin
6038 black walnut karaceviz
6039 black widow zehirli bir örümcek
6040 black siyah, kara, sütsüz, sade, siyahi, kara derili, çok kirli, kötü,
uğursuz, çok kızgın, sinirli, şeytani, (mizah) kara, siyah renk, siyah giysi,
zenci, karartmak, siyaha boyamak, (göz) morartmak, kara listeye almak
6041 black-hearted kötü kalpli
6042 blackball aleyhinde oy kullanmak
6043 blackberry böğürtlen
6044 blackbird karatavuk
6045 blackboard karatahta, tahta, yazı levhası
6046 blackcock siyah erkek keklik
6047 blackcurrant kuşüzümü
6048 blackdog kötü huy
6049 blacken karartmak, kararmak, karalamak, leke sürmek, kirletmek
6050 blackeyed siyah gözlü
6051 blackguard edepsiz kimse, eclaf
6052 blackhead deride oluşan siyah çekit
6053 blacking ayakkabı boyası
6054 blackish siyahımsı
6055 blackjack yirmi bir oyunu, cop
6056 blackleg greve katılmayan kişi
6057 blacklist kara listeye almak
6058 blackmail letter şantaj mektubu
6059 blackmail şantaj, şantaj yapmak
6060 blackmailer şantajcı
6061 blackness siyahlık
6062 blackout karartma, bayılma, baygınlık
6063 Blackshirt İtalyan Faşist Parti Üyesi, Karagömlekli
6064 blacksmith nalbant, demirci
6065 blackthorn karaçalı, karadiken
6066 blacktop asfalt (yol), asfaltlamak
6067 blacky zenci
6068 bladder wack keseli suyosunu
6069 bladder worm keseli kurt
6070 bladder sidiktorbası, mesane, deri ya da lastikten yapılmış içine sıvı ya
da hava doldurulan bir tür kese
6071 blade bone küreksümüğü
6072 blade of grass ot sapı
6073 blade (bıçak/jilet/vb.) ağız, ülgüç, (kürek/pervane/vb.şeylerde) geniş yassı
kısım, buğday gibi otsu ösümlüklerin geniş yassı yaprakları
6074 blah alelade, sıradan, can sıkıcı
6075 blain çıban, şiş
6076 blamable azarlanabilir
6077 blame sorumlu tutmak, suçlamak, günahlandırmak, suç, günah, sorumluluk, tane,
kınama
6078 blamed kahrolası
6079 blameful kabahatli, suçlu
6080 blameless suçsuz, kusursuz, kabahatsiz
6081 blamelessness suçsuzluk, masumluk
6082 blameworthy kusurlu, ayıp
6083 blanch with yüzü solmak
6084 blanch beyazlatmak, ağartmak, (with/at ile) (yüzünün rengi) solmak
6085 blancmange pelte
6086 bland uysal, yamuşakbaşlı, ince, ağırbaşlı, (besin) fazla tatlı olmayan,
hafif
6087 blandish yağ çekmek
6088 blandishment yağcılık
6089 blandness yumuşaklık
6090 blank ballot paper boş oy pusulası
6091 blank bill açık senet
6092 blank book not defteri
6093 blank cartridge kurusıkı fişek, kurşunsuz fişek, manevra fişeği
6094 blank cheque açık çek
6095 blank credit açık kredi
6096 blank endorsement açık ciro
6097 blank out silmek, karartmak
6098 blank signature açığa imza
6099 blank verse serbest nazım, uyaksız şiir
6100 blank vote boş oy
6101 blank (çönge/kaset/vb.) boş, (çek) açık, anlamsız, boş, boşluk, boş alan, boş
bırakılmış yer, üzerinde ilgili kişi tarafından doldurulmak üzere boşluklar bulunan
çönge, ariza formu
6102 blankbook not defteri
6103 blanket insurance genel sigorta
6104 blanket mortgage genel ipotek
6105 blanket policy genel yangın sigortası poliçesi
6106 blanket battaniye, örtük, yorgan, sınırsız, bütün olasılıkları içeren
6107 blanketing battaniyelik kumaş
6108 blanking silme, karartma
6109 blankly boş boş, ifadesiz bir şekilde
6110 blankness boşluk, anlamsızlık
6111 blare bağırmak, ötmek, cırlamak, cızırtı, zırıltı, rahatsız edici ses
6112 blarney övme, pohpohlama, yağ çekme
6113 blase herşeyden usanmış, bezgin
6114 blast furnace yüksek fırın, maden eritme ocağı
6115 blast hole lağım deliği
6116 blast off uzaya fırlamak
6117 blast powder lağım barutu
6118 blast (rüzgâr/fırtına/vb.) ani patlama, esinti, patlama, patlayış, büyük ve
gürültülü patlama, madeni nefesli çalgılardan çıkan yüksek ve kulak tırmalayan ses,
zırıltı, (kaya/taş) havaya uçurmak, patlatmak, bombalamak, ateş açmak, lanetlemek,
kargışlamak, öldürmek, mahvetmek, yok etmek
6119 blasted lanet olası, kahrolası, yıldırım çarpmış, yok olmuş, ölmüş,
yıkılmış
6120 blaster barutçu, patlatman
6121 blasthole lağım deliği
6122 blasting agent patlayıcı
6123 blasting cartridge patlatma kartuşu, lokum
6124 blasting timer patlatma zamanlayıcısı
6125 blasting patlayıcı, patlama
6126 blastoderm germ yaprağı
6127 blastula blastula
6128 blatant kaba, utanmaz, arsız, terbiyesiz, küstah
6129 blatherskite mangalda kül bırakmayan kimse
6130 blaze a trail baş çekmek, iz sürmek
6131 blaze at -e ateş etmek
6132 blaze away ateş etmeye devam etmek
6133 blaze ateş, parlama, alev, parlak ışık, büyük/tehlikeli yangın, aniden
öfkelenme, öfkeden parlama, alev alev yanmak, tutuşmak, parlamak, (haber) yaymak
6134 blazer yöndün ceketi, blazer
6135 blazing cayır cayır yanan, aşikâr, gün gibi ortada
6136 blazon armacılık, fiyaka, renklerle süslemek, donatmak, kaplamak
6137 bleach beyazlatmak, ağartmak, beyazlamak, ağarmak, beyazlatıcı madde
6138 bleacher bir tür açık tribün
6139 bleachery kasar dairesi, kasar atölyesi
6140 bleaching lime kireçkaymağı
6141 bleaching powder kireçkaymağı, ağartma tozu
6142 bleaching ağartma, beyazlatma, ağartıcı, beyazlatıcı
6143 bleak soğuk, tatsız, nahoş
6144 blear-eyed mahmur
6145 bleary (göz) kızarmış, sulanmış
6146 bleat melemek, mırıldanmak, sızlanmak, giç giç danışmak, giçlemek
6147 bleb kabarcık
6148 bleed for yüreği kan ağlamak, içi sızlamak
6149 bleed sb white birini soyup soğana çevirmek
6150 bleed kanamak, kanı akmak, (for ile) yüreği kan ağlamak, içi sızlamak,
acımak, (pulunu) yemek, yolmak, söğüşlemek, âdet görmek, kanaması olmak
6151 bleeder pipe boşaltma borusu, tahliye borusu
6152 bleeder hemofili hastası, şantajcı, havalandırma deliği
6153 bleeding heart şebboy
6154 bleeding kanama, kanatma
6155 bleep sinyal, bip sesi, korna sesi, sinyal vermek, sinyalle/kornayla çağırmak
6156 blemish güzelliğini bozmak, lekelemek, çirkinleştirmek, güzelliği bozan
leke/kusur/bozukluk
6157 blench el çekmek, geri çekilmek, boyun kaçırmak, tiksinmek, dönmek,
yayınmak, uzaklaşmak, seksenmek, göz yummak, (korkudan) irkilmek
6158 blend karıştırmak, (çay/tütün/içki/vb.) harmanlamak, birbirine uymak, gitmek,
bütün hale gelmek, katışık, karışım, harman
6159 blende blend
6160 blended karışık
6161 blender karıştırıcı, mikser
6162 blight ösümlük hastalığı, kötü etki, bozmak, kötü etkilemek
6163 blimp keşif balonu
6164 blind alley çıkmaz sokak, sonucu umutsuz iş
6165 blind copy mektup kopyası
6166 blind date (kız ve erkek) ilk buluşma/görüşme
6167 blind flying kör uçuş
6168 blind gut körbağırsak
6169 blind man's buff körebe
6170 blind shaft dahili kuyu, içkuyu
6171 blind spot gözdeki kör çekit
6172 blind valley kör vadi, kör koyak
6173 blind kör, sokur, anlayışsız, kavrayışsız, dikkatsiz, düşüncesiz, denetimsiz,
nedensiz, amaçsız, görünmez, kör etmek, körleştirmek, kör etmek, görmez/anlamaz
hale getirmek, güneşlik, perde
6174 blindfold (birinin gözlerini) bir şeyle bağlamak, göz bağı
6175 blinding körleştiren
6176 blindly kör gibi, körü körüne, ya herrü ya merrü
6177 blindness körlük
6178 blink (göz) kırpmak/kırpıştırmak, (ışık) yanıp sönmek
6179 blinker pırıldak
6180 blinkers at gözlüğü
6181 blip bip sesi
6182 bliss çok büyük mutluluk
6183 blissful neşe dolu
6184 blister su toplamış kabarcık, kabartı, su toplamak, kabarcıklanmak,
kabarmak, kabartmak, kabarmasına neden olmak
6185 blithe mutlu, neşeli, kaygısız
6186 blitz ani saldırı, ani hava saldırısı, hummalı faaliyet, sıkı çalışma dönemi
6187 blizzard kar fırtınası, tipi
6188 bloat tuzlamak ve tütsülemek, şişirmek, kabartmak
6189 bloated davul gibi şişmiş, olması gerekenden büyük, normalden fazla,
şişirilmiş
6190 blob küçük damla, küçük/yuvarlak kütle
6191 bloc bir amaç için birleşmiş siyasal parti, politikacı ya da ülke gurubu,
blok
6192 block and tackle makara takımı, palanga takımı
6193 block letters büyük matbaa harfleri
6194 block of flats apartman
6195 block policy toplu poliçe
6196 block printing el baskısı
6197 block kütük/kaya/taş parçası, blok, bir bütün olarak düşünülen miktar,
(matbaa) blok, binalar dizisi, blok, birleşme, birlik, cellat kütüğü, arsa parçası,
tıkayan şey, tıkama, tıkanıklık, engel, tıkamak, önünü kesmek, önlemek, engellemek,
kapamak
6198 blockade abluka, muhasara, denizden abluka etmek, ablukaya almak, muhasara
etmek
6199 blockage tıkanma, tıkanıklık, tıkayıcı şey
6200 blockbuster büyük uçak bombası
6201 blocked account bloke hesap
6202 blocked currency bloke pul
6203 blocked bloke, bloklanmış, öbeklenmiş
6204 blockhead dangalak, mankafa, aptal
6205 blockhouse korugan
6206 blocking bloke etme, blokaj
6207 bloke herif, adam
6208 blond (erkek) sarışın, (saç) sarı
6209 blonde (bayan) sarışın, açık sarı saçlı, (saç) sarı
6210 blondin kablolu vinç
6211 blood bank kan bankası
6212 blood blister kan oturması
6213 blood brother kan kardeşi
6214 blood cell kan hücresi
6215 blood clot kan pıhtısı
6216 blood clotting kan pıhtılaşması
6217 blood corpuscle kan yuvarı, kan cisimciği
6218 blood count kan sayımı
6219 blood donation kan bağışı
6220 blood donor kan bağışında bulunan kimse
6221 blood factors kan faktörleri
6222 blood feud kan davası
6223 blood flow kan dolaşımı
6224 blood group kan türkümü
6225 blood heat kan ısısı
6226 blood horse saf kan at
6227 blood money kiralık katillere verilen pul, diyet
6228 blood plasma kan plazması
6229 blood poisoning kan zehirlenmesi
6230 blood pressure kan tazyiki, kan basıncı, tansiyon
6231 blood relation kan bağı
6232 blood relationship kan bağı
6233 blood smear kan lekesi
6234 blood stream kan akımı
6235 blood sucker sülük
6236 blood sugar kan şekeri
6237 blood test kan türkümü
6238 blood tissue kan dokusu
6239 blood transfusion kan nakli
6240 blood type kan türkümü
6241 blood vascular system kan damarları jüyesi
6242 blood vessel kan damarı
6243 blood kan, akrabalık, kan bağı, soy, mizaç, huy
6244 bloodbath kıyım, katliam, toplukıyım
6245 bloodcurdling tüyler ürpertici, korkunç
6246 bloodhound kan tazısı
6247 bloodless kansız, öldürücü olmayan, kansız, ruhsuz, cansız, ilgisiz,
insanca duygulardan yoksun, kansız
6248 bloodshed öldürme, kan dökme
6249 bloodshot (gözü) kanlanmış
6250 bloodstain kan lekesi
6251 bloodstone kantaşı
6252 bloodstream kan dolaşımı
6253 bloodsucker asalak, parazit, kan emici, sülük
6254 bloodthirstiness kana susama
6255 bloodthirsty kana susamış
6256 bloodwood bakam ağacı
6257 bloody well kesinlikle, pekâlâ, gayet iyi
6258 bloody kanla kaplı, kanlanmış, kanlı, kanlı, kan dökülen, kahrolası,
lanet olası, lanet, Allahın cezası, müthiş, acayip, fazlasıyla, süper, o biçim
6259 bloody-minded dik kafalı, gıcık, kıl, hunhar
6260 bloom çiçek, en güzel çağ/dönem, çiçeklenme, çiçek açmak, çiçeklenmek, çiçek
vermek, (ürün) zenginleşmek, verimleşmek, sağlıklı ve güzel görünmek, sağlıklı bir
renge kavuşmak, gelişmek
6261 bloomer büyük yanılgı/hata, gaf
6262 blooming çiçek açmış, kör olası
6263 blossom çiçek, ağaç çiçeği, çiçek açmak, çiçeklemek, çiçeklenmek,
gelişmek, oluşmak, çiçeklenmek, (kız) büyümek, gelişmek, yetişmek, olgunlaşmak,
canlanmak, neşelenmek, açılmak
6264 blot one's copybook adını lekelemek, sicilini kirletmek
6265 blot out gizlemek, kapatmak, bozmak, ortadan silmek
6266 blot leke, mürekkep lekesi, ayıp davranış, kusur, leke, kara, lekelemek,
kirletmek, kurutma çöngesiyle temizlemek, (out ile) gizlemek, kapatmak
6267 blotch deride oluşan leke ya da kırmızı çekit, mürekkep ya da boya
lekesi
6268 blotter bir parça kurutma çöngesi, kayıt defteri
6269 blotting pad sumen, altlık
6270 blotting paper kurutma çöngesi
6271 blotting lekeleme
6272 blouse bluz
6273 blow a fuse sigorta atmak, tepesi atmak
6274 blow down devirmek, yere yatırmak, istim boşaltmak
6275 blow dryer saç kurutan
6276 blow great guns fırtına halinde esmek (rüzgâr)
6277 blow hot and cold about bir iyi bir kötü davranmak, oyun oynamak
6278 blow hot and cold daldan dala konmak, kararsız olmak, duraksamak
6279 blow in çıkıp gelmek, damlamak, düşmek
6280 blow off steam ağzını açıp gözünü yummak
6281 blow one's nose fınkırmak
6282 blow one's own horn yüksekten atmak, övünmek
6283 blow one's own trumpet özünü göklere çıkarmak
6284 blow one's stack özünden geçmek, özünü kaybetmek
6285 blow one's top tepesi atmak
6286 blow ones stack öfkelenmek
6287 blow out sönmek, (lastik) patlamak, havaya uçmak
6288 blow over unutulmak, (fırtına) dinmek
6289 blow sb up azarlamak, paylamak
6290 blow sb's cover kimliğini ortaya çıkarmak
6291 blow sth up önemini abartmak, (yaçın) büyütmek
6292 blow the gaff ağzından kaçırmak
6293 blow up parlamak, birden kızmak, patlak vermek
6294 blow esmek, üflemek, üfürmek, uçurmak, sürüklemek, üflemek, üfleyerek
çalmak, öttürmek, çabuk çabuk solumak, (sigorta/vb.) atmak, yanmak, çarçur etmek,
lanetlemek, darbe, yumruk, üfleme, esinti
6295 blow-by-blow ayrıntılı
6296 blower körük, vantilatör
6297 blowfly göksinek, et sineği
6298 blowhard özünü öven, loka
6299 blowhole tenek deliği
6300 blowing-up patlama
6301 blowlamp pürmüs lambası
6302 blown glass şişirilerek imal edilmiş cam
6303 blowout cümbüş, âlem, lastik patlaması, patlak, lastikteki patlak, delik,
patlama
6304 blowpipe (zehirli ok/taş/vb.atmakta kullanılan) boru, üfleç
6305 blowtorch pürmüs lambası, lehim lambası, pompa
6306 blowy rüzgârlı
6307 blubber balina türü balıkların yağı, ağlama, zırlama, zırıltı, hüngür
hüngür ağlamak, zırlamak
6308 bludgeon sopa, cop, sopayla dövmek
6309 blue blood doğuştan soyluluk, asil kan
6310 blue cheese (iyi cins) mavi peynir
6311 blue devils iç sıkıntısı
6312 blue eyed boy birinin gözbebeği
6313 blue film seks yankası
6314 blue gum okaliptüs
6315 blue jacket denizci, bahriyeli
6316 blue jeans blucin
6317 blue joke açık saçık fıkra
6318 blue litmus paper mavi turnosol çöngesi
6319 blue moon çok uzun bir süre
6320 blue stocking entelektüel kadın
6321 blue vitriol göztaşı, bakır sülfat
6322 blue mavi, üzgün, hüzünlü, kederli, umutsuz
6323 blue-collar işçi sınıfına ilişkin
6324 blue-eyed mavi gözlü
6325 blue-pencil sansürden geçirmek, makaslamak
6326 bluebeard mavisakal
6327 bluebell çan çiçeği
6328 blueberry yaban mersini
6329 bluebottle iri mavimsi sinek
6330 bluefish lüfer
6331 blueing çivitleme
6332 bluepeter hareket flaması
6333 blueprint apparatus ozalit kılgası
6334 blueprint mavi kopya, ozalit, ayrıntılı tasarı, plan
6335 blues hüzünlü müzik, blues, hüzün, keder, efkâr
6336 bluff kaba saba, basit, blöf yapmak, (into ile) blöf yaparak kandırmak/ikna
etmek, blöf, karakorku, kurusıkı, uçurum
6337 bluing çivit
6338 bluish mavimtırak, gökçe, gökçül
6339 blunder büyük hata, gaf, aptalca hata yapmak, gaf yapmak, pot kırmak, çam
devirmek, yalpalayarak/sendeleyerek kör gibi yürümek
6340 blunderbuss karabina
6341 blunger karma kılgası
6342 blunt keskin olmayan, kör, körelmiş, kaba, dobra dobra, açık, köreltmek,
körleştirmek
6343 blur net görülmeyen şey, hayal meyal, karaltı, net görülmesini zorlaştırmak,
bulandırmak
6344 blurb kitap tanıtım yazısı
6345 blurred flu, bulanık
6346 blurry bulanık
6347 blurt out ağzından kaçırmak
6348 blurt (out ile) ağzından kaçırmak
6349 blush to the roots of one's hair kulaklarına kadar kızarmak
6350 blush utanmak, kızarmak, utançtan kızarmak, utanma, utanıp kızarma
6351 bluster kabadayılık taslamak, bağıra çağıra konuşmak, atıp tutmak,
(rüzgâr) sert esmek, kabadayılık, yıldırıcı konuşma, sert esinti, rüzgâr/dalga sesi
6352 blustery (hava) rüzgârlı
6353 boa constrictor boa yılanı
6354 boa boa yılanı
6355 boar kaban, (damızlık) erkek domuz, yaban domuzu
6356 board and lodging pansiyon, yiyecek ve yatacak
6357 board foot kereste ölçü birimi
6358 board measure kereste ölçüsü
6359 board meeting yönetim kurulu toplantısı
6360 board member kurul üyesi
6361 board minutes yönetim kurulu tutanağı
6362 board of administration idare heyeti
6363 board of directors yönetim kurulu, idare meclisi
6364 board of discipline disiplin kurulu
6365 board of education ABD mektepler idare heyeti
6366 board of examination sınav kurulu
6367 board of governors yönetim kurulu
6368 board of management yönetim kurulu
6369 board of managers idare heyeti, yönetim kurulu
6370 board of trustees mütevelli heyeti
6371 board room yönetim kurulu odası
6372 board tahta, levha, kalas, kereste, oyun tahtası, ekmek tahtası, ilan
tahtası, not tahtası, yemek, yönetim kurulu, tahtayla kaplamak,
(tren/uçak/otobüs/otomobil/gemi/vb.) binmek, yolcu almak, pansiyoner olarak
almak/kalmak
6373 boarder pansiyoner, yatılı öğrenci
6374 boarding card biniş kartı
6375 boarding house pansiyon
6376 boarding lounge biniş bekleme salonu
6377 boarding point kalkış çekidi
6378 boarding school yatılı mektep
6379 boarding student yatılı öğrenci
6380 boarding tahta kaplama, yiyecek, içecek
6381 boardinghouse pansiyon
6382 boards kitabın kapakları, sahne
6383 boardwalk tahta kaldırım
6384 boast övünme, lokalık, böbürlenme, övünç kaynağı, böbürlenerek
konuşmak/söylemek, basıp bağlamak, özünü tariflemek, lokalık etmek, özünü övmek,
lokalanmak, övünmek, böbürlenmek, -e sahip olacak kadar şanslı olmak
6385 boaster basıp kesen, özünü öven, loka
6386 boastful loka, övüngen, özünü beğenmiş
6387 boat house kayıkhane
6388 boat race kayık yarışı
6389 boat shed kayıkhane
6390 boat sandal, kayık, tekne, gemi, kayık tabak, sandalla/kayıkla gezmek
6391 boater hasır şapka
6392 boatman kayıkçı, sandalcı
6393 boatswain porsun, lostromo
6394 boatswain's pipe kumanda düdüğü, fisket
6395 bob aşağı yukarı hareket etmek, inip çıkmak, sallanmak, aşağı yukarı
hareket ettirmek, sallamak, reverans, şilin
6396 bobbin bobin, makara
6397 bobby pin madeni saç tokası
6398 bobby polis, sakçı
6399 bobsleigh kar kızağı
6400 bod adam, herif
6401 bode ill uğursuzluğa delalet etmek
6402 bode well iyiye işaret etmek
6403 bode işaret etmek, belirtisi olmak
6404 bodice korsa
6405 bodily bütün olarak, bütün halinde, hep birlikte, tümüyle, bedensel
6406 bodkin şerit tığı
6407 body activities vücut faaliyetleri
6408 body building vücut geliştirme
6409 body clock vücut saati
6410 body corporate hukuki şahıs
6411 body politic devlet, siyasi cemiyet
6412 body structure vücut yapısı
6413 body beden, vücut, gövde, ceset, kitle, teşkilat, heyet, kurul, nesne, madde
6414 body-centred gövde merkezli
6415 bodyguard koruyucu, muhafız, fedai
6416 bodywork (taşıt) karoser
6417 boffin bilimadamı
6418 bog bean su yoncası
6419 bog down batağa batmak, çıkmaza girmek
6420 bog moss bataklık yosunu
6421 bog bataklık, hela, kenef
6422 bogey öcü, düşsel korku, sümük
6423 boggle ürkütmek, şaşırtmak, korkutmak, (kuşku/korku/vb.) yüzünden
duraksamak
6424 boggy batak, çamurlu
6425 bogie boji
6426 bogtrotter bataklık arazide oturan kimse
6427 bogus yapmacık, sahte
6428 bohemian bohem
6429 boil away kaynayıp gitmek, yok olmak
6430 boil down to anlamına gelmek, olmak
6431 boil down kaynayarak suyunu çekmek, kısaltmak, kısmak
6432 boil over kaynayıp taşmak, köpürmek, tepesi atmak
6433 boil sth down to sth kısaltmak, özetlemek
6434 boil up tehlikeli bir boyuta ulaşmak, kızışmak
6435 boil kaynatmak, haşlamak, pişirmek, kaynamak, haşlanmak, pişmek, kaynama,
kaynatma, kaynama çekidi, çıban
6436 boil-off buharlaşma kaybı
6437 boiled egg rafadan yumurta
6438 boiled meat soğutma et, söğüş
6439 boiled salt rafine tuz
6440 boiled pişmiş, kaynatılmış, soğutma
6441 boiler house kazan dairesi
6442 boiler room kazan dairesi
6443 boiler suit işçi tulumu
6444 boiler tube kazan borusu
6445 boiler buhar kazanı
6446 boilermaker kazancı
6447 boiling point kaynama çekidi
6448 boiling kaynayan, kaynama, kaynatma
6449 boisterous kabaca, gürültülü, şen şakrak, (hava) kötü, sert
6450 bold cesur, yürekli, gözüpek, atılgan, küstah, kaba, arsız, densiz,
(görünüş) keskin hatlı, ilginç
6451 boldface siyah harf
6452 boldly cesaretle, güpegündüz
6453 boldness cesaret, yüreklilik, pervasızlık
6454 bole ağaç gövdesi
6455 bolide ateştopu, bolit
6456 Bolivia Bolivya
6457 boll weevil pamuk kurdu
6458 boll tohum kabuğu, tohum zarfı
6459 bollard iskele babası, kısa kalın direk
6460 bollocks taşaklar, saçma, zırva
6461 bolometer bolometre, ışınımölçer
6462 bolometric bolometrik
6463 boloney zırva, palavra, boş laf, hikâye
6464 Bolshevik Bolşevik
6465 Bolshevist Bolşevik
6466 bolshy kurulu toplum düzenine karşı, yardımı esirgeyen
6467 bolster up desteklemek, cesaretlendirmek
6468 bolster uzun yuvarlak yastık, (up ile) desteklemek, cesaretlendirmek
6469 bolt cutter cıvata keskisi
6470 bolt head cıvata başı
6471 bolt knife mücellit bıçağı
6472 bolt cıvata, kapı sürgüsü, sıyırma, mandal, yıldırım, (kumaş/vb.) top,
kaçış, kaçma, (at) korkudan aniden kaçmak, irkilmek, acele etmek, çabuk hareket
etmek, (yemek) çiğnemeden yutmak, abur cubur yemek, iki parçayı cıvatayla
tutturmak, bağlamak, (kapı) sürgülemek, kilitlemek, kilitlenmek, un elemek, dimdik
ve kıpırdamadan
6473 bolter tohuma kalkmış pancar
6474 bolting silk ipek gaze bezi
6475 boltrope gıradin, gıradin halatı
6476 bolus büyük hap, kapsül
6477 bomb shell bomba mermisi
6478 bomb bomba, (the ile) atom bombası, bombalamak
6479 bomb-proof bombaya dayanıklı, bomba geçmez
6480 bombard bombalamak, bombardıman etmek, (soru/vb.) yağmuruna tutmak
6481 bombardier bombacı, topçu
6482 bombardment airplane bombardıman uçağı
6483 bombardment bombardıman
6484 bombasine bombazen
6485 bombast tumturaklı söz
6486 bombazine bombazen
6487 bomber bombardıman uçağı
6488 bombing airplane bombardıman uçağı
6489 bombing bombardıman, bombalama
6490 bombshell kötü sürpriz
6491 bombsight bombalama vizörü
6492 bombsite bombalanan yer
6493 bona fide gerçek, gerçekten, gerçek, gerçekten
6494 bonanza çok kârlı iş/şey
6495 bond debt tahvil borcu
6496 bond fund tahvil fonu
6497 bond market tahvil piyasası
6498 bond paper kaliteli çönge
6499 bond bono, senet, resmi, yazılı anlaşma ya da söz, muhabbet, hoşlanma,
karşılıklı sevgi, bağ, birbirine yapışma, bağlanma, birleşme, bağ, yapıştırmak,
birleştirmek, yapışmak, birleşmek
6500 bondage kölelik
6501 bonded debt rehinli tahvil
6502 bonded docks gümrük ambarı
6503 bonded goods gümrüklenmemiş mallar, antrepolanmış mallar
6504 bonded warehouse gümrük antreposu, gümrük ambarı
6505 bonded antrepolanmış
6506 bonder bağlantı taşı, örgü taşı
6507 bonderize bonderlemek
6508 bondholder tahvil sahibi, tahvilat hamili
6509 bonding agent tutturucu madde, bağlayıcı madde
6510 bonding birbirine bağlanma
6511 bondmaid cariye, keniz
6512 bondman toprağa bağlı köylü
6513 bondsman kefil
6514 bone china ince porselen
6515 bone glue sümük tutkalı
6516 bone idle tembel, miskin
6517 bone marrow ilik, sümük iliği
6518 bone meal sümük tozu
6519 bone of contention tartışma nedeni
6520 bone oil sümük yağı
6521 bone structure sümük yapısı
6522 bone tissue sümük dokusu
6523 bone kemik, sümük, süyek, azm, üstühan, kılçık, sümüklerini ayıklamak
6524 bone-dry kupkuru
6525 boneblack sümük kömürü
6526 bonehead aptal, mankafa
6527 boneless sümüksüz, kılçıksız
6528 boner hata, büyük gaf
6529 bonesetter çıkıkçı
6530 bonfire tongal
6531 bongo bongo
6532 bonhomie iyi huyluluk, canayakınlık
6533 bonito palamut, torik
6534 bonk sikişmek, sikiş
6535 bonkers kaçık, kontak, üşütük
6536 bonnet lock kaporta kilidi
6537 bonnet başlık, bone, kaput, kozgaltka kapağı
6538 bonny sağlıklı, gürbüz, güzel, yeterli, iyi
6539 bonus account tasarruf hesabı
6540 bonus share kâr dağıtımı
6541 bonus ikramiye, prim
6542 bony sümüklü, kılçıklı, sıska, zayıf
6543 boo yuh, yuhalamak
6544 boob tube televizyon, sınalgı
6545 boob gaf, aptalca hata, enayi, budala, aptalca hata yapmak, gaf yapmak,
çuvallamak
6546 boobs memeler
6547 booby prize en kötü yarışmacıya verilen ödül
6548 booby trap bubi tuzağı, şaka, sürpriz
6549 booby salak, aptal, enayi
6550 book credit açık kredi
6551 book debts defterlerin arz ettiği alacaklar
6552 book entries defter kayıtları
6553 book fair kitap fuarı
6554 book in geldiğini bildirmek
6555 book inventory muhasebe içi envanter
6556 book of account muhasebe defteri
6557 book of authorized signature imza sirküleri
6558 book of final entry son giriş kayıtları defteri
6559 book of original entry ilk giriş kayıtları defteri
6560 book review kitap eleştirisi
6561 book surplus defter fazlalığı
6562 book up ayırmak, tutmak, rezerve etmek
6563 book value defter değeri, muhasebe değeri, maliyet
6564 book week kitap haftası
6565 book kitap, hun, defter, deste, paket, kayıt, alısün rehberi, (yer)
ayırtmak, evvelceden sipariş etmek, deftere geçirmek, kitaba yazmak, kitaba
kaydetmek, (in ile) varışını/geldiğini bildirmek, (up ile) ayırmak, tutmak, rezerve
etmek
6566 bookable (yer/vb.) ayırtılabilir
6567 bookbinder ciltçi, mücellit
6568 bookbindery ciltçilik, ciltevi
6569 bookbinding ciltçilik
6570 bookcase kitaplık
6571 booked yeri ayrılmış, defterde kayıtlı
6572 bookend kitap dayağı, kitap desteği
6573 bookie bkz.bookmaker
6574 booking clerk gişe memuru
6575 booking office gişe, bilet gişesi
6576 booking records muhasebe kayıtları
6577 booking rezervasyon, yer ayırtma, kaydetme
6578 bookish kitabî
6579 bookkeeper sayman, muhasebeci
6580 bookkeeping department muhasebe bölümü
6581 bookkeeping entry muhasebe kaydı
6582 bookkeeping system muhasebe jüyesi
6583 bookkeeping saymanlık, muhasebecilik, muhasebe
6584 booklet kitapça, kitapçık, broşür
6585 bookmaker (at yarışı/vb.de) bahis pullarını toplayan kimse, bahisçi
6586 bookmark kitapta kalınan sayfayı belirtmek için sayfa arasına konan
herhangi bir şey
6587 bookmobile gezici kütüphane aracı
6588 bookseller kitapçı
6589 bookshelf kitap rafı
6590 bookshop kitabevi
6591 bookstall (kitap/dergi/vb.satan) küçük büfe
6592 bookstore kitabevi
6593 bookworm kitap hastası, kitap kurdu
6594 boom town hızla kalkınan kent, mantar kent
6595 boom seren, gümbürtü, akarsuların iki yakasına gerilen ve geçişi önleyen
kalın zincir, hızlı büyüme, artış, yükseliş, gümbürdemek, (önem/değer/vb.) hızlı
biçimde artmak, çoğalmak, gelişmek, canlanmak
6596 boomerang bumerang
6597 boon companion yakın arkadaş
6598 boon iyilik, nimet, rahatlık, ihsan, bağış
6599 boor kaba/yontulmamış kimse, ayı
6600 boorish kaba
6601 boorishly kaba bir şekilde
6602 boorishness kabalık, sığırlık
6603 boost the morale moralini yükseltmek
6604 boost alttan yukarıya ittirmek, artırmak, yükseltmek, canlandırmak, artış,
yükselme, teşvik, yardım, destek, cesaretlendirme
6605 booster itici, destekçi, hayran, destekleyen, güç ya da basınç arttıran
aygıt, güçlendirici, bir ilacın etkinliğini arttıran madde
6606 boot out kapı dışarı etmek
6607 boot çizme, çekme, bot, potin, ayakkabı, oto, bagaj, tekme, sepetleme, işten
atma, tekmelemek, sepetlemek, kovmak
6608 booted eagle cüce kartal
6609 bootee bebek patiği, kadın botu
6610 booth satış pavyonu, kulübe, baraka, çardak, talvar, gişe
6611 bootjack çizme çekeceği
6612 bootlace ayakkabı bağı
6613 bootleg (içki) yasadışı, kaçak, yasadışı içki yapmak/satmak/bulundurmak
6614 bootlegger içki kaçakçısı
6615 bootlick dalkavukluk etmek, çanak yalamak
6616 bootlicker dalkavuk, çanak yalayıcı, yaltak
6617 bootstrap özünü yükleme, özyükleme
6618 booty ganimet, yağma, çalınmış eşya
6619 booze içki, kafayı çekmek
6620 booze-up içki âlemi
6621 boozer içkici, ayyaş, meyhane
6622 bop vurmak
6623 boracic acid borik asit
6624 boracic borik, borakslı, borasik
6625 borane boran
6626 borate borat
6627 borax boraks
6628 borazon borazon
6629 border and offshore trade sınır ve kıyı ticareti
6630 border gate gümrük kapısı, sınır kapısı
6631 border line sınır hattı
6632 border on sınır komşusu olmak, eğiliminde olmak
6633 border trade sınır ticareti
6634 border kenar, sınır, çekara, devlet serhaddi, sınırlandırmak, sınır
koymak, sınır olmak, ile ortak sınıra sahip olmak, hemserhat olmak, sınırdaş olmak
6635 bordereau bordro
6636 bordering kıyısı olan
6637 borderline sınır çizgisi, sınır, belirsiz, ortada
6638 bore the pants off canından bezdirmek
6639 bore delmek, oymak, delik, sondaj çukuru, oyuk, delgi, boru, kutru, sonda,
can sıkıcı/usandırıcı/bezdirici kimse, büyük gel dalgası, met dalgası, canını
sıkmak, sıkmak
6640 boredom can sıkıntısı
6641 borehole sondaj deliği, yoklama deliği
6642 borer burgu, matkap, lağım mili
6643 boresight nişan kontrol aleti
6644 boric acid borik asit
6645 boric oxide borik oksit
6646 boric borik
6647 boring bar sondaj çubuğu, matkap mili
6648 boring dust lağım tozu
6649 boring head matkap başı, matkap aynası
6650 boring machine delme kılgası
6651 boring mill sondaj mili
6652 boring rig sondaj tesisatı
6653 boring rope delme halatı
6654 boring tower delme kulesi
6655 boring can sıkıcı, sıkıcı, darıktırıcı, meraksız
6656 born on the wrong side of the blanket piç
6657 born doğmuş, doğuştan, kökenden, doğma
6658 borneol borneol
6659 bornite bornit
6660 boron steel bor çeliği
6661 boron bor
6662 borough İngiltere'de Parlamentoya üye gönderen kent
6663 borrow trouble tasasını çekmek
6664 borrow ödünç almak, borç almak
6665 borrowed funds borç alınan pullar
6666 borrowed borç alınan
6667 borrower borç alan, borçlu, istikraz eden
6668 borrowing nation borç alan ülke
6669 borrowing power borçlanma gücü, kredi limiti
6670 borrowing ödünç alma, borç alma, alıntı
6671 borrowings borçlanılan miktar
6672 borstal ıslahevi
6673 bort siyah elmas, karbonado, karaelmas
6674 bosh zırva, boş laf
6675 Bosnia Bosna
6676 Bosnian Boşnakça, Boşnak
6677 bosom friend can ciğer kuzu sarması, can yoldaşı
6678 bosom sine, koyun, göğüs, yürek, yakın, çok yakın, samimi
6679 Bosphorus istanbul Boğazı, Boğaziçi
6680 boss patron, -e emirler yağdırmak, patronluk etmek, yönetmek
6681 boss-eyed şaşı
6682 bossage bosaj
6683 bossy emretmeyi seven, buyurgan
6684 botanical ösümlükbilimlik, botanik, ösümlüklerden sağlanan, ösümlük
6685 botanically botanik olarak
6686 botanist ösümlükbilimci
6687 botanize ösümlükleri incelemek
6688 botany ösümlükbilim, botanik
6689 botch bir şeyi kötü yapmak, içine etmek, baştan savma onarmak, yüzüne gözüne
bulaştırmak, kötü yapılmış iş, baştan savma yapılmış şey
6690 both and hem hem (de), hem hem de
6691 both he and I hem o hem de ben
6692 both her ikisi, her ikisi de, (both ...and ...) sadece ...değil, aynı
zamanda, her iki, iki
6693 bother with zahmet etmek, rahatsız olmak
6694 bother canını sıkmak, rahatsız etmek, narahat etmek, bezdirmek,
(with/about ile) zahmet etmek, zahmete girmek, rahatsız olmak, sıkıntı, zahmet,
zorluk, kavga, kargaşa, huzursuzluk, narahatlık
6695 bothersome can sıkıcı, rahatsız edici
6696 Botswana Botswana
6697 bottle cap şişe kapağı
6698 bottle gourd sukabağı
6699 bottle green koyu yeşil
6700 bottle opener şişe açacağı
6701 bottle up içine atmak, dışa vurmamak
6702 bottle şişe, şişelemek
6703 bottle-feed biberonla beslemek, mamayla beslemek
6704 bottled beer şişe birası
6705 bottleneck dar geçit, dar boğaz
6706 bottom dollar son kuruş
6707 bottom land ovalık arazi
6708 bottom out iyice düşmek, üzülmek
6709 bottom price en düşük fiyat
6710 bottom view alttan görünüş
6711 bottom dip, alt, aşağı taraf, son, kıç, popo, etek, çıkış sebebi neden,
(out ile) en düşük seviyeye ulaşmak, iyice düşmek/azalmak
6712 bottomless pit cehennem
6713 bottomless dipsiz, sınırsız, çok derin
6714 bottomry gemi ödüncü
6715 botulism botülizm
6716 boucle buklet
6717 boudoir bir kadının odası, özel oturma odası
6718 bough budak, ağacın ana dallarından biri
6719 boulder clay sürüntü kili
6720 boulder period buz çağı
6721 boulder büyük taş/kaya
6722 boulevard bulvar, deniz kenarı park
6723 bounce back toparlanmak, iyileşmek
6724 bounce zıplamak, zıplatmak, zıplamak, sıçramak, hoplamak, (çek)
karşılıksız olduğu için geri çevrilmek, zıplama, hoplama, sıçrama
6725 bouncer (konakçı/gazino/vb.yerlerde) fedai, goril
6726 bouncing (bebek) sağlıklı
6727 bouncy yaşam dolu, canlı, istekli, hevesli, yerinde duramayan, (top) iyi
zıplayan
6728 bound for -e gitmek üzere
6729 bound to kesinlikle, garanti
6730 bound up in -le meşgul, çok ilgili
6731 bound up with -e bağlı, -le ilgili
6732 bound (for ile) gitmeye hazır, gitmeye niyetli, giden, gidici, gitmek üzere
olan, sınırlamak, sınır koymak, sınırlarını belirlemek, bağlı, bağlanmış, kesin,
yükümlü, mecbur, ciltlenmiş, ciltli, kesin, niyetli, azimli, kafasına takmış, kesin
kararlı, sıçrama, hoplama, zıplama, serhat, had, sınır, hoplamak, zıplamak,
sıçramak, sekmek
6733 boundary line sınır çizgisi
6734 boundary sınır, çek, had, serhat
6735 boundless sınırsız, sonsuz
6736 bounteous eliaçık, cömert, cömertçe verilmiş
6737 bounteously cömertçe
6738 bounteousness cömertlik, bolluk
6739 bountiful cömert, eli açık, bol
6740 bounty cömertlik, eliaçıklık, cömertçe verilmiş şey, ikramiye, prim,
ödenek, bağış
6741 bouquet buket, gül destesi, (şarap) koku
6742 bourgeois kentsoylu, burjuva, kapitalist, anamalcı, maddiyatçı
6743 bourgeoisie orta sınıf, kentsoylu sınıfı, kapitalist sınıf
6744 bourne çay, dere
6745 bourse borsa
6746 bout kısa dönem, devre, kriz, nöbet, boks maçı
6747 boutique butik
6748 bovine vaccine inek aşısı
6749 bovine inek/öküz gibi, inek/öküz ..., uyuşuk, hantal
6750 bow and scrape yağ çekmek, yaltaklanmak
6751 bow compass kavis kompası, çekit pergeli
6752 bow out of bırakmak, ayrılmak
6753 bow saw çelik testeresi
6754 bow tie papyon, papyon kravat
6755 bow to kabul etmek, boyun eğmek, uymak
6756 bow reverans yapmak, tazim etmek, başıyla selamlamak, diz çökmek, (başını)
eğmek, eğilmek, reverans, başla selamlama, pruva, baş, (ok atmakta kullanılan) yay,
yay, kavis, fiyonk, fiyonk biçiminde düğüm
6757 bow-legged çarpık bacaklı, çarpık bacaklı
6758 bowel bağırsak
6759 bowels bağırsak, iç kısımlar, iç
6760 bower göz demiri, kameriye, çardak
6761 bowl over çarpıp düşürmek, yere yuvarlamak
6762 bowl yuvarlak kase, tas, çanak, bovling topu, (kriket)/bovling/topu atmak,
bovling oynamak, yuvarlamak, (along ile) hızla geçip gitmek
6763 bowler hat melon şapka
6764 bowler melon şapka, (kriket) topu atan oyuncu
6765 bowline borina halatı, borina izbarço, barço bağı
6766 bowling bovling oyunu
6767 bowser benzin pompası
6768 bowshot ok menzili
6769 bowstring yay kirişi, iple boğmak
6770 box number posta kutusu numarası
6771 box office bilet gişesi
6772 box on the ear sille, şapalak
6773 box up sandığa koymak
6774 box kutu, sandık, kasa, (mahkeme) kürsü, loca, kulübe, (the ile)
televizyon, sınalgı, kutulamak, kutuya/sandığa koymak, yumruk atmak, yumruklaşmak,
boks yapmak
6775 boxcar kapalı yük vagonu
6776 boxer boksör, boksör, buldok benzeri bir köpek
6777 Boxing Day Noeli izleyen gün
6778 boxing glove boks eldiveni
6779 boxing match boks maçı
6780 boxing boks
6781 boxwood şimşir tahtası
6782 boy scout erkek izci
6783 boy erkek çocuk, oğlan, oğul, Vay canına!, Üf!, Vay be!
6784 boycott boykot, boykot etmek
6785 boyfriend erkek arkadaş, sevgili
6786 boyhood (erkek) çocukluk çağı
6787 boyish çocukça
6788 bra sutyen
6789 brace and bit el matkabı
6790 brace bit matkap, delgi
6791 brace drill matkap kolu
6792 brace destek, bağ, dişlere takılan tel, diş teli, ç.pantolon askısı,
güçlendirmek, kuvvetlendirmek, desteklemek, (kendisini kötü bir şeye) hazırlamak
6793 bracelet bilezik, kolbak, (ç.) kelepçe
6794 braces pantolon askısı
6795 brachial kol
6796 brachiopod kolsu-ayaklılar
6797 bracing (özellikle hava) temiz, taze, canlandırıcı, güzel, dinçleştiren
6798 bracken kartallı eğreltiotu
6799 bracket destek, dirsek, mutariza, ayraç, parantez, türküm, parantez içine
almak, birbirine ait kılmak
6800 brackish (su) hafif tuzlu
6801 bract brakte, bürgü
6802 brad karfiçe çivisi, parke çivisi
6803 bradawl biz
6804 brag övünmek, böbürlenmek
6805 braggart loka, basıp kesen, özünü öven, övüngen kimse
6806 braid saç örgüsü, şerit, kordon, örmek
6807 braided şeritli, şeritlerle süslü
6808 brail istinga, yelken ipi
6809 braille körler için kabartma yazı
6810 brain drain beyin göçü
6811 brain fag zihin yorgunluğu
6812 brain fever beyin humması
6813 brain pan kafatası
6814 brain power beyin gücü
6815 brain stem beyin sapı
6816 brain trust bir türküm danışman
6817 brain washing beyin yıkama
6818 brain wave parlak fikir
6819 brain beyin, zekâ, akıl, zeki kimse, beyin, beynini dağıtarak öldürmek,
beynini patlatmak, kafasına patlatmak
6820 brainchild parlak düşünce, parlak buluş
6821 brained beyinli
6822 brainless beyinsiz, kafasız
6823 brainstorm aniden kafanın çalışmaması, sersemlik, ani parlak fikir
6824 brainwash beynini yıkamak
6825 brainwashing beyin yıkama
6826 brainwave (aniden akla gelen) parlak fikir
6827 brainy akıllı, zeki, kafalı
6828 braise kapalı kapta ve ağır ateşte pişirmek
6829 brake bar eğleç çubuğu
6830 brake control eğleç kumandası
6831 brake cylinder eğleç silindiri
6832 brake drum eğleç kampanası, eğleç tamburu, eğleç çanağı
6833 brake fern kuzgun otu
6834 brake fluid eğleç hidrolik yağı, eğleç yağı
6835 brake lever eğleç levyesi
6836 brake light eğleç lambası
6837 brake lining eğleç balatası
6838 brake pedal eğleç pedalı
6839 brake power eğleç gücü
6840 brake resistance eğleç direnci
6841 brake ring eğleç halkası
6842 brake rod eğleç çubuğu
6843 brake shoe eğleç çarığı
6844 brake spindle eğleç mili
6845 brake fren, eğleç, eğleçleyip durdurmak/yavaşlatmak, eğleç yapmak, eğleçlemek
6846 braking distance eğleçleme mesafesi
6847 braking eğleçleme
6848 bramble böğürtlen çalısı
6849 bran kepek
6850 branch bank banka şubesi
6851 branch banking şube bankacılığı
6852 branch circuit şube devre
6853 branch current şube akımı
6854 branch manager şube müdürü
6855 branch of industry sanayi kolu
6856 branch off ikiye ayrılmak, konu dışına çıkmak
6857 branch office şube
6858 branch out into işi genişletmek
6859 branch out dal budak salmak, genişlemek
6860 branch road yan yol, yan sokak
6861 branch store satış şubesi
6862 branch dal, ağaç dalı, (akarsu/yol/demiryolu/vb.) kol, dal, şube, budak,
bölüm, saha, (ağaç) dallanmak, dallara/kollara, bölümlere ayrılmak
6863 branched dallı
6864 branchia solungaç
6865 branchial solungaçlı
6866 branchiate solungaçlı
6867 branching dallanma
6868 branchlet ufak dal
6869 brand choice marka seçimi
6870 brand name marka adı
6871 brand new yepyeni, hiç kullanılmamış, gıcır gıcır
6872 brand dağlamak, damgalamak, (kötü olaylar/vb.) iz bırakmak, derinden
etkilemek, damgalamak, damga vurmak, damgalamak, ...damgası vurmak
6873 branded markalı
6874 brandish sağa sola sallamak, savurmak
6875 brandy brendi
6876 brash saygısız, küstah, toy, acemi, aceleci
6877 brass band bando, mızıka
6878 brass knuckles muşta
6879 brass pipe pirinç boru
6880 brass plate pirinç levha
6881 brass plating pirinç kaplama
6882 brass pirinç, pirinçten yapılmış eşya, küstahlık, cüret, yüzsüzlük
6883 brasserie bira ve yiyecek satan lokanta
6884 brassiere sutyen
6885 brassy pirinç renkli, sesi pirinç çalgılarınkine benzeyen, utanmaz,
cazgır
6886 brat yumurcak
6887 braunite braunit
6888 bravado budalaca cesaret, cüret, kabadayılık
6889 brave as a lion aslan yürekli
6890 brave koçak, mert, cesur, yiğit, kahraman, cesaretle karşılamak
6891 bravely yiğitçe
6892 bravery koçaklık, mertlik, cesurluk, cesaret, yiğitlik, kahramanlık
6893 bravo Bravo!, Aferin!
6894 brawl küçe savaşı, kavga, dalaş, dövüş, ağız dalaşı, kavga etmek, dalaşmak,
ağız dalaşı etmek
6895 brawn kas, kas gücü
6896 brawny kaslı
6897 bray anırmak, anırma, anırtı
6898 braze pirinçle lehimlemek
6899 brazed sert lehimli
6900 brazen it out pişkinlikle karşılamak, yüzsüzlüğe vurmak
6901 brazen arsız, yüzsüz, şımarık, küstah
6902 brazen-faced arsız, yüzsüz, sırnaşık
6903 brazier mangal
6904 Brazil nut Brezilya kestanesi
6905 Brazil wood bakkam ağacı, kızılağaç
6906 Brazil Brezilya, bakkam ağacı, kızılağaç
6907 Brazilian Brezilyalı, Brezilya'ya özgü
6908 brazing sert lehimleme, pirinç kaynak
6909 breach of contract sözleşmenin ihlali, sözleşmeye uymama
6910 breach of duty görevin ihmali
6911 breach of etiquette görgü kurallarına uymama
6912 breach of faith güveni kötüye kullanma
6913 breach of prison hapisten kaçma
6914 breach of promise evlilik sözünü tutmama, sözünden dönme
6915 breach of the law yasayı çiğneme, kanunu ihlal
6916 breach of trust emniyeti kötüye kullanma
6917 breach (yasa) uymama, çiğneme, yerine getirmeme, savsama, gedik, yarık,
oyuk, gedik açmak, yarmak
6918 bread and butter çörek pulu, geçim yolu, geçim
6919 bread basket çörek sepeti, tahıl ambarı, mide
6920 bread mould çörek küfü
6921 bread winner bir kodağı geçindiren kimse
6922 bread ekmek, çörek, hubz, nan, banak, rızk, geçim, kazanç, pul
6923 breadcrumb çörek kırıntısı
6924 breadline bedava yemek kuyruğu
6925 breadth genişlik, en
6926 breadwinner (kodağın) geçimini sağlayan kişi
6927 break a contract sözleşmeye uymamak, anlaşmayı ihlal etmek
6928 break a habit kötü alışkanlıktan kurtulmak
6929 break a promise sözünü tutmamak, sözünden dönmek
6930 break a record rekor kırmak
6931 break a strike grevi dağıtmak
6932 break an appointment randevuya gitmemek
6933 break away kaçmak, kopmak, ayrılmak
6934 break down parçalamak, yıkmak, parçalanmak, yen(il)mek
6935 break even ne kâr ne zarar etmek
6936 break ground temel atmak
6937 break heart kalbini kırmak
6938 break in on kesmek
6939 break in söze karışmak, lafı bölmek
6940 break into applaud coşkunca alkışlamak
6941 break into zorla girmek, (konuşma/vb.) kesmek
6942 break jail hapisten kaçmak
6943 break loose zorla ayrılmak, özünü kurtarmak
6944 break of -den vazgeçirmek
6945 break off kesmek, bitirmek, son vermek, koparmak, koparmak
6946 break one's heart (bir kesin) kalbini kırmak, kalbini sındırmak, hatırına
değmek
6947 break one's neck çok çalışmak
6948 break open açmak, zorla açmak
6949 break out in a cold sweat soğuk terler dökmek
6950 break out kaçmak, firar etmek, patlak vermek
6951 break sb in birini alıştırmak
6952 break short kısa kesmek
6953 break sth off koparmak, kesmek, ayrılmak
6954 break sth to pieces paramparça etmek
6955 break sth up durdurmak, dağıtmak
6956 break the back of sth bir şeyin belini kırmak
6957 break the bank keseye dokunmak
6958 break the ice buzları çözmek, havayı yumuşatmak
6959 break the news haber getirmek
6960 break the peace asayişi bozmak
6961 break the record rekor kırmak
6962 break through ortaya çıkmak, görünmek
6963 break up parçalamak, parçalanmak, sona ermek, bitmek
6964 break wind osurmak, yellenmek
6965 break with sb ile bağını koparmak, ilişkisini kesmek
6966 break kırılmak, sınmak, parçalanmak, kopmak, kırmak, sındırmak, parçalamak,
koparmak, bozmak, bozulmak, yarmak, açmak, çatlatmak, uymamak, tutmamak, çiğnemek,
kontrol etmek, dizginlemek, daha iyi yapmak, mahvetmek, yıkmak, bitmek, sona ermek,
çözmek, kırma, kırılma, açıklık, kırık, ara, mola, teneffüs, fasıla, dinlenme, ani
değişim, değişiklik, tan, şafak vakti, şans, fırsat
6967 breakable kırılır
6968 breakage kırma, kırılma, kırık, çatlak
6969 breakaway kaçma, kaçış, firar, ayrılma, kopma, kaçak, kaçan/kopan/ayrılan
kimse
6970 breakdown crane kurtarıcı vinci
6971 breakdown lorry tamir kamyonu, arıza kamyonu
6972 breakdown truck tamir kamyonu, arıza kamyonu
6973 breakdown voltage dayanma gerilimi, çöküm gerilimi
6974 breakdown arıza, bozulma, (sinirsel) bozukluk, çöküntü, çökme, inceleme
6975 breaker kırıcı, ezici, kırma kılgası, konkasör, kırıcı
6976 breakeven toplam maliyet ve gelirin eşitliği
6977 breakfast kahvaltı, seher yemeği, ertirlik, kahvaltı etmek, seher yemeği
yemek, ertirlik edinmek
6978 breaking limit kırılma sınırı
6979 breaking strength kırılma mukavemeti
6980 breaking kırma, kırılma
6981 breakneck çok hızlı/tehlikeli
6982 breakthrough (düşmana yapılan) ani saldırı, hücum, ani atak, ani ve
önemli gelişme/ilerleme/yenilik/buluş
6983 breakup (arkadaşlık/evlilik/birlik/vb.) sona erme, son, bölüm, parsel
6984 breakwater dalgakıran, mendirek
6985 breast bone göğüs sümüğü
6986 breast drill göğüs matkabı
6987 breast stroke kurbağalama yüzüş
6988 breast the tape yarışı birinci bitirmek
6989 breast meme, göğüs, gönül, sine, döş, döş kafesi
6990 breast-feed ana sütüyle beslemek, emzirmek
6991 breasthook çatal, yatırma paraçolu
6992 breastrope göğüs halatı, göğüs paleti
6993 breaststroke kurbağalama yüzüş
6994 breastsummer taşıyıcı kiriş
6995 breastwork göğüs siperi
6996 breath soluk, nefes, soluklanma, hafif rüzgâr, esinti, küçük bir
hareket/işaret/iz
6997 breathalyse sürücüye alkol muayenesi yapmak
6998 breathalyser alkol muayenesi yapmakta kullanılan aygıt
6999 breathe down sb's neck tepesine dikilmek
7000 breathe freely rahat nefes almak, nefeslenmek
7001 breathe in soluk almak, solumak
7002 breathe one's last son nefesini vermek
7003 breathe solumak, soluk almak, nefes almak, nefes çekmek, fısıldamak,
(koku/duygu/vb.) vermek, hissettirmek, aşılamak
7004 breather pipe havalandırma borusu
7005 breather mola, ara
7006 breathing soluk alma, teneffüs etme, teneffüs
7007 breathless soluk soluğa kalmış, soluk kesici
7008 breathlessly soluk soluğa, tenk nefes
7009 breathlessness soluksuzluk
7010 breathtaking soluk kesici, heyecanlı
7011 breccia breş, köşeli yığışım
7012 breech block kama gövdesi
7013 breech kıç, dip, arka
7014 breeches golf pantolon
7015 breechloader kuyruktan dolma silah
7016 breed (döngül) doğurmak, kunnamak, yavrulamak, damızlık olarak beslemek,
çoğaltmak, artırmak, beslemek, terbiye vermek, yetiştirmek, büyütmek, eğitmek,
neden olmak, başlangıcı olmak, cins, nesil, soy, çeşit, tür
7017 breeder reactor üretim reaktörü, üretken reaktör
7018 breeder döngül yetiştiricisi, üretim reaktörü
7019 breeding ratio üretim oranı
7020 breeding doğurma, üreme, yetiştirme, görgü, soy
7021 breeze meltem, mih, deniz mihi, sahil küleği, esinti, çok kolay iş,
çocuk oyuncağı, çıkıp gelmek/gitmek, (through ile) kolayca geçmek, atlatmak
7022 breezy esintili, meltemli, neşeli, canlı, şen şakrak
7023 brethren kardeşler, din kardeşleri
7024 breve iki tam notaya eşit nota, resmi yazı
7025 brevet fahri terfi vesikası
7026 brevier sekiz puntoluk harf
7027 brevity kısalık, (çay ya da kahve) yapmak, hazırlamak, demlemek, hazır
olmak, demlenmek, (kötü bir şey) hazırlamak, tezgâhlamak, (kötü bir şey) gelmek
7028 brew mayalandırarak yapılan içki, bira yapmak, hazırlamak, demlemek, kurmak
7029 brewer bira yapan kişi, biracı
7030 brewer's yeast bira mayası
7031 brewery bira fabrikası
7032 briar brier
7033 briar-root funda
7034 bribe rüşvet vermek, rüşvet
7035 bribery rüşvetçilik, rüşvet
7036 bric-a-brac ufak süslemeler, ıvır zıvır
7037 brick arch tuğla kemer
7038 brick course tuğla dizisi
7039 brick kiln tuğla fırını, tuğla ocağı
7040 brick maker tuğlacı
7041 brick masonry tuğla inşaat
7042 brick pavement tuğla kaldırım
7043 brick paving tuğla kaplama
7044 brick plant tuğla fabrikası
7045 brick red kiremit rengi
7046 brick up tuğlalarla doldurmak
7047 brick wall tuğla duvar
7048 brick kerpiç, tuğla, tuğla biçiminde herhangi bir şey
7049 brickbat tuğla parçası
7050 brickkiln tuğla fırını
7051 bricklayer duvarcı, tuğla örme ustası
7052 bricklaying tuğla duvar örme
7053 brickwork tuğla işi
7054 brickworks tuğla fabrikası
7055 brickyard tuğla fabrikası, tuğla harmanı
7056 bridal wreath keçisakalı
7057 bridal gelin/düğün ile ilgili
7058 bride gelin
7059 bridegroom damat, güvey
7060 bridesmaid gelinin nedimesi
7061 bridewell hapishane, hapis
7062 bridge toll köprü pulu
7063 bridge köprü, kaptan köprüsü, burun köprüsü, gözlük köprüsü, (telli
çalgılarda) köprü, (diş) köprü, briç, köprü kurmak, köprüyle birleştirmek
7064 bridgehead köprübaşı mevzii
7065 bridging köprüleme
7066 bridle one's tongue gem vurmak
7067 bridle path atlılara mahsus yol
7068 bridle at başlığı, yular, cılav, (at) dizginlemek, dizgin takmak, yular
takmak, tutmak, dizginlemek, kızmak
7069 brief kısa, özet, dava özeti, talimat bilgi, ç.külot, don, gerekli bilgiyi
vermek, son talimatı vermek
7070 briefcase evrak çantası
7071 briefing brifing
7072 briefly kısaca
7073 briefness kısa oluş
7074 briefs külot, don
7075 brier yaban gülü
7076 brierroot yabani gülün kökü
7077 brierwood yabani gülün tahtası
7078 brig iki direkli yelkenli tekne, brik, askeri cezaevi
7079 brigade commander tugay komutanı
7080 brigade tugay, ekip, takım
7081 brigadier general tuğgeneral
7082 brigadier tugay komutanı, tuğbay, tümgeneral
7083 brigand yol kesen, kuldur, baskıncı, çapkıncı, eşkiya, soyguncu, harami,
hayta, ızbandut
7084 brigandage haydutluk, eşkiyalık, kanunsuzluk
7085 brigantine gulet (gemi), pergende
7086 bright and early sabahın köründe
7087 bright parlak, berrak, dupduru, aydınlık, akıllı, zeki, parlak, umut
verici, parlak, neşeli, canlı
7088 brighten parlamak, canlanmak, parlatmak, canlandırmak
7089 brightener parlaklaştırıcı
7090 brightening parlatma, avivaj
7091 brightness control parlaklık ayarı
7092 brightness parlaklık
7093 brill dikensiz kalkan
7094 brilliance göz alıcılık, harikuladelik, mükemmellik
7095 brilliant ışıl ışıl, pırıl pırıl, parlak, görkemli, hayranlık uyandırıcı,
zeki, nefis, harika
7096 brilliantine briyantin
7097 brilliantly ışıl ışıl, pırıl pırıl
7098 brim over taşmak
7099 brim kırak, kenar, (bardak/kap/vb.) ağız, şapkanın yukarı doğru kıvrık
bölümü, gölgelik, ağzına kadar dolmak, ağzına kadar dolu olmak, (over ile) taşmak
7100 brimful ağzına kadar dolu, taşmak üzere, ağzına kadar
7101 brimmer dolu bardak
7102 brimstone kükürt
7103 brindle kahve renkli olan
7104 brindled kahve rengi, kahve renkli
7105 brine tuzlu su, salamura
7106 bring about ortaya çıkarmak, sebep olmak, meydana getirmek
7107 bring an accusation against ithamda bulunmak
7108 bring an action aleyhine dava açmak
7109 bring around ikna etmek, ayıltmak, özüne getirmek
7110 bring back geri getirmek, hatırlatmak
7111 bring damage zarar vermek
7112 bring down on olmasına neden olmak, başına getirmek
7113 bring down the house tavan yıkılırcasına alkışlanmak
7114 bring down düşürmek, indirmek, sürdürmek
7115 bring forth meydana getirmek, doğurmak, sebep olmak
7116 bring forward ileri sürmek, ortaya atmak, öne almak, arz etmek
7117 bring home to ikna etmek
7118 bring in a bill yasa tasarısı sunmak
7119 bring in a verdict of guilty suçlu bulmak
7120 bring in kazanç getirmek, kazandırmak, öne almak, kazanmak
7121 bring into daylight gün ışığına çıkarmak
7122 bring into line haddini bildirmek
7123 bring into prominence şöhret kazandırmak
7124 bring into başlatmak
7125 bring off üstesinden gelmek, alt etmek, başarılı olmak
7126 bring on istenmedik bir işe yol açmak, sebep olmak
7127 bring out üretmek, öndürmek, yapmak, ortaya çıkarmak, cesaret vermek
7128 bring over ikna etmek
7129 bring prices down fiyatları indirmek
7130 bring round ayıltmak
7131 bring sb in on sth birine bir şeyi anlatmak, söylemek
7132 bring sb in tutuklamak, gözaltına almak
7133 bring sb round ayıltmak, kandırmak, razı etmek
7134 bring sb to book birinden hesap sormak
7135 bring sb to his knees yola getirmek, boyun eğdirmek
7136 bring sb to reason mantıklı olmaya ikna etmek
7137 bring sb up yetiştirmek, büyütmek
7138 bring sth about meydana getirmek, neden olmak
7139 bring sth down indirmek, azaltmak
7140 bring sth in its wake bir şeyi peşi sıra getirmek
7141 bring sth in öne sürmek
7142 bring sth into focus açıklamak
7143 bring sth off başarıyla sonuçlandırmak
7144 bring sth on neden olmak, meydana getirmek
7145 bring sth to light meydana çıkarmak
7146 bring sth under the hammer açık artırma ile satmak
7147 bring sth up ileri sürmek
7148 bring the house down herkesi gülmekten kırıp geçirmek
7149 bring through -den kurtarmak, tedavi etmek
7150 bring to an end sonuçlandırmak
7151 bring to light ortaya çıkarmak
7152 bring to mind akla getirmek
7153 bring to pass yaptırmak
7154 bring to ayıltmak
7155 bring under boyun eğdirmek
7156 bring up on the bottle biberonla beslemek
7157 bring up the rear en sonuncu gelmek
7158 bring up büyütmek, boya başa çattırmak, yetiştirmek, terbiye etmek,
bahsetmek
7159 bring getirmek, neden olmak
7160 bringing-up çocuk bakımı ve terbiyesi, büyütme
7161 brink bir kayalığın ya da yüksek bir yerin kenarı, kenar, (kötü bir şeyin)
eşiğinde olma, kenarında olma
7162 briny tuzlu, salamuralı
7163 briquette briket, briketlemek
7164 brisance brizan, parçalama gücü
7165 brisk çabuk ve aktif, çevik, canlı, hareketli
7166 brisket (döngül) göğüs eti
7167 briskly canlı olarak
7168 briskness canlılık, faaliyet
7169 bristle kısa, sert saç, kıl, (tüy/kıl/saç/vb.) diken diken olmak
7170 bristled kıllı
7171 bristly (saç/kıl/vb.) sert, diken diken
7172 Britain Britanya
7173 britannia metal beyaz metal
7174 britches breeches
7175 British gum ingiliz zamkı
7176 British Britanya ile ilgili, Britanyalı, İngiliz
7177 Britisher ingiliz
7178 Briton Britanya imparatorluğunda oturan kimse
7179 brittle kolay kırılır, kırılgan, gevrek, narin, nazik, atılgan, çabuk
bozulan, gücenen
7180 brittleness kırılganlık, gevreklik
7181 broach konu açmak
7182 broad axe dülger baltası
7183 broad bean bakla, bakla
7184 broad jump (yöndün) uzun atlama
7185 broad geniş, enli, genişliğinde, sınırsız, geniş, engin, genel, yüzeysel,
açık, belli
7186 broad-leaved hog-fennel padişah otu
7187 broad-leaved geniş yapraklı
7188 broadband genişbant
7189 broadcast band yayın bandı
7190 broadcast channel yayın arnası
7191 broadcast receiver yayın alıcısı
7192 broadcast station yayın istasyonu
7193 broadcast transmitter yayın vericisi
7194 broadcast veriliş, yayım, ünalgı yayını, sınalgı yayını, ünalgı yayını
yapmak, sınalgı yayını yapmak, ünalgı ve sınalgı vasıtasıyla haber vermek,
yayınlamak, yaymak, bildirmek
7195 broadcaster ünalgı istasyonu, ünalgı spikeri
7196 broadcasting area yayın alanı
7197 broadcasting station ünalgı istasyonu, sınalgı istasyonu
7198 broadcasting ünalgı veya sınalgı ile yayın yapma, yayın
7199 broaden genişlemek, genişletmek
7200 broadminded diğer düşüncelere saygılı, hoşgörülü, serbest fikirli
7201 broadside saldırı, borda, borda ateşi
7202 broadsword pala, geniş ağızlı kılıç
7203 brocade işlemeli, simli kumaş
7204 brocatelle brokatel
7205 broccoli karnabahara benzer bir ösümlük, karalahana
7206 brochure broşür, kitapçık, kitapça
7207 brogue kalın ve dayanıklı ayakkabı, İrlanda aksanı
7208 broil tavuk kızartmak, et kızartmak, balık kızartmak, ızgara yapmak, çok
sıcak olmak, kaynamak, yanmak
7209 broiler ızgaralık piliç, çok sıcak bir gün, cehennem
7210 broke züğürt, meteliksiz
7211 broken account kesilen hesap
7212 broken English bozuk ingilizce
7213 broken home parçalanmış kodak, yıkılmış yuva
7214 broken line kırık çizgi
7215 broken period interest ara faiz
7216 broken reed ipi ile kuyuya inilmez kişi
7217 broken stone kırmataş
7218 broken kırık, uyulmamış, çiğnenmiş, tutulmamış, bozuk yazı, bozuk
konuşma, yarım kalmış, bölünmüş, ezik, kolu kanadı kırık, engebeli, bozuk, taşlı
7219 broken-down çökük, bozuk, bitkin, çürük, bozulmuş, işi bitmiş
7220 brokenhearted kalbi kırık, umutsuzluğa kapılmış
7221 brokenly parça parça, kesik
7222 broker agent aracı, mutavassıt
7223 broker komisyoncu, simsar
7224 broker's cover tellal timenat tezkeresi
7225 broker's return mal listesi
7226 brokerage commission tellaliye, simsariye, komisyon
7227 brokerage simsarlık, komisyonculuk, komisyon
7228 broking simsarlık, komisyonculuk
7229 brolly şemsiye
7230 bromate bromat
7231 bromic acid bromik asit
7232 bromic bromik
7233 bromide bromür
7234 bromine bromin, brom
7235 bronchi bronş, akciğer borusu
7236 bronchia bronşlar, soluk borucukları
7237 bronchial tube bronşcuk
7238 bronchial bronşlarla ilgili
7239 bronchiole bronşiyol, solunum dalcığı
7240 bronchitis bronşit
7241 bronchus bronş, solunumdalı
7242 brontosaurus brontozor
7243 bronze age tunç devri
7244 bronze bronz, tunç, pirinç, bronz rengi, bronzlaştırmak
7245 brooch broş, süs iğnesi
7246 brood mare damızlık kısrak
7247 brood over kuşatmak, sarmak
7248 brood kuş yavruları, kuluçkaya yatmak, kürt yatmak, arpacı kumrusu gibi
düşünmek, kara kara düşünmek, kuşatmak, sarmak
7249 brooder ana kılgası, kuluçka kılgası
7250 broodiness gurk olma
7251 broody kuluçka, kürt, kuluçkaya yatmak isteyen, düşünceye dalan, dalgın
7252 brook dere, çay, dayanmak, çekmek, tahammül etmek, izin vermek, kabul etmek
7253 broom süpürge
7254 broomrape canavar otu
7255 broomstick süpürge sopası, sapı
7256 broth et suyu, çorba
7257 brothel genelev
7258 brother erkek kardeş, aynı türkümün erkek üyesi, kardeş, din kardeşi
7259 brother-in-law kayınbirader, enişte, bacanak
7260 brotherhood kardeşlik, emektaşlık, hemkârlık, meslektaşlık, birlik, camia,
topluluk
7261 brotherliness kardeşçe oluş
7262 brotherly erkek kardeşe özgü, kardeşçe, kardeş gibi
7263 brothers in arms silah arkadaşları
7264 brougham kupa arabası
7265 brought about hasıl etmek, vuku bulmak
7266 brought forward hesap toplamını nakletmek
7267 brought out meydana çıkarmak, belirtmek
7268 brought up yaklaşmasını sağlamak
7269 brow kaş, alın, tepe, yamaç
7270 browbeat out gözünü korkutmak, yıldırmak
7271 browbeat sert bakış ya da sözlerle gözünü korkutmak, yıldırmak, göz dağı
vermek, zorlamak
7272 brown bread siyah ekmek
7273 brown coal linyit, yağız kömür
7274 brown paper ambalaj çöngesi
7275 brown study dalgınlık
7276 brown sugar esmer şeker
7277 brown kahverengi, kahveyi, konur, esmerleşmek, esmerleştirmek, kızartmak
7278 brownie hizmet perisi, iyilik perisi
7279 brownstone kahverengi kumtaşı
7280 browse otlamak, kitap karıştırmak
7281 brucine brüsin
7282 bruin ayı
7283 bruise çürük, bere, ezik, çürütmek, berelemek, çürümek
7284 bruiser boksör, zorba
7285 bruit etrafa yaymak, haber yaymak
7286 brummagem sahte, taklit
7287 brunch geç kahvaltı/erken öğle yemeği, gecikmiş seher yemeği
7288 brunet koyu renk saç
7289 brunette esmer kadın
7290 brunt asıl yük, ağırlık, darbe
7291 brush aside bir kenara itmek, boş vermek, boşlamak
7292 brush away bertaraf etmek
7293 brush off reddetmek, ilişkiyi kesmek, başından atmak
7294 brush pasture çalılık mera
7295 brush up tekrar etmek, bilgi tazelemek, yenilemek
7296 brush fırça, tarak, fırçalama, çalı, çalılık, tilki kuyruğu, sürtünme, temas,
fırçalamak, hafifçe değmek, sürtünmek, temizlemek
7297 brushing süprüntü, çöp
7298 brushwood çalı çırpı, sık çalılık, fundalık
7299 brusque kaba saba, ters
7300 brusquely saygısızca, sertçe
7301 brusqueness nezaketsizlik, saygısızlık, haşinlik, sertlik
7302 brussels sprout brüksellahanası
7303 Brussels Brüksel
7304 brut sek
7305 brutal acımasız, insanlıktan uzak, döngülce, (gerçek) acı
7306 brutality vahşilik, gaddarlık
7307 brutalize duygusuzlaştırmak, vahşileştirmek, acımasızlaştırmak, acımasızca
davranmak
7308 brute döngül, kaba kimse, dingil, ayı, döngül gibi, hayvani
7309 brute-force kaba kuvvet
7310 brutish hayvani, döngüllere yakışır, kaba
7311 brutishness döngüllük, kabalık
7312 bryology yosun bilgisi
7313 bryony şeytan şalgamı
7314 bryophytic yosun cinsinden
7315 bub kardeş
7316 bubble company dolandırıcı şirket
7317 bubble gum balonlu çiklet
7318 bubble over coşmak, taşmak
7319 bubble kabarcık, hava, gaz ya da su kabarcığı, fokurtu, boş, geçici şey,
hava, balon, kabarcıklar çıkarmak, fokurdamak, (over/with ile) coşmak, taşmak
7320 bubbler fıskiye şeklinde çeşme
7321 bubbly kabarcıklı, kabarcık dolu, neşeli, coşkulu, fıkır fıkır
7322 bubo hıyarcık
7323 bubonic plague hıyarcıklı veba
7324 buccal cavity ağız boşluğu
7325 buccal yanakla ilgili
7326 buccaneer korsan, deniz eşkıyası
7327 Bucharest Bükreş
7328 buck bean su yoncası
7329 buck for elde etmeye çalışmak
7330 buck saw çerçeveli testere
7331 buck up geliştirmeye çalışmak, acele etmek, neşelenmek
7332 buck erkek geyik/tavşan/sıçan, antilop, sorumluluk, bir dolar, (at/vb.) dört
ayağı üzerinde zıplamak, (binicisini) üzerinden atmak
7333 bucket conveyor kovalı konveyör
7334 bucket down şakır şakır yağmur yağmak
7335 bucket dredger kovalı tarak kılgası
7336 bucket seat çanak koltuk, öne yatar koltuk
7337 bucket kova, (down ile) şakır şakır yağmur yağmak, bardaktan
boşanırcasına yağmak
7338 buckle down (işe) dört elle sarılmak
7339 buckle toka, kopça, eğim, kırım, çıkıntı, toka ya da kopça ile
tutturmak, kopçalamak, eğilmek, bükülmek, yamulmak, eğmek, bükmek, yamultmak
7340 buckler küçük kalkan, siper
7341 buckling flambaj, buruşma, burkulma
7342 buckram tela
7343 buckskin güderi
7344 buckthorn topalak
7345 bucktooth çıkık diş
7346 buckwheat kara buğday, esmer buğday
7347 bucolic kır hayatına dair, köylü olan, köylü gibi
7348 bud gonca, tomurcuk, tomurcuklanmak, gonca vermek
7349 Budapest Budapeşte
7350 Buddha Buda
7351 Buddhism Budizm
7352 Buddhist Budist
7353 budding gelişmekte olan, ilerleme kaydeden
7354 buddy arkadaş, kafadar, ahbap, lan, ulan
7355 budge yerinden oynatmak, kıpırdatmak, kıpırdamak, yerinden oynamak
7356 budgerigar muhabbetkuşu
7357 budget committee bütçe komisyonu
7358 budget deficit bütçe açığı
7359 budget documents bütçe dokümanları
7360 budget equilibrium bütçe denkliği
7361 budget period bütçe dönemi
7362 budget program bütçe bağdarlaması
7363 budget surplus bütçe fazlası
7364 budget bütçe, bütçede yer alan pul miktarı, bütçe, bütçe yapmak
7365 budgetary accounts bütçe hesapları
7366 budgetary control bütçe kontrolü
7367 budgetary deficit bütçe açığı
7368 budgetary draft bütçe taslağı
7369 budgetary proposal bütçe tasarısı
7370 budgetary surplus bütçe fazlası
7371 budgetary bütçesel
7372 buff soluk sarı, kösele rengi, yumuşak birşeyle parlatmak, düşkün, meraklı,
hasta
7373 buffalo grass boğa otu
7374 buffalo bufalo, camız
7375 buffer action tampon etkisi
7376 buffer arm tampon kolu
7377 buffer beam tampon kirişi
7378 buffer spring tampon yayı
7379 buffer state tampon devlet
7380 buffer storage tampon bellek
7381 buffer zone tampon bölge
7382 buffer tampon, tampon görevi gören kişi ya da şey
7383 buffered tamponlu
7384 buffering tamponlama
7385 buffet tokatlamak, yumruk atmak, vurmak, büfe
7386 buffoon soytarı, maskara, telhek, nedim, hokkabaz, oyunbaz, özünden hokka
çıkarmak, hokkabazlık etmek, telheklik etmek, oyunbazlık etmek
7387 buffoonery maskaralık, soytarılık
7388 bug böcek, mikrop, virüs, gizli dinleme aygıtı, aptalca ya da geçici heves,
merak, ilgi, saplantı, bir şeyin hastası, meraklısı, hata ya da güçlük, arıza,
tahtakurusu, gizli dinleme aygıtı yerleştirmek, gıcık etmek, uyuz etmek
7389 bug-eyed patlak gözlü
7390 bugaboo umacı, korkulan şey
7391 bugbear umacı, öcü
7392 bugger about salakça davranmak, gıcık etmek
7393 bugger off siktir olup gitmek
7394 bugger up içine sıçmak
7395 bugger adamcağız/döngülceğiz, başbelası, karın ağrısı, bela, salak, kıl,
gıcık, sinir, oğlancı, götçü, Kahretsin!, Hay ...!
7396 buggered leşi çıkmış, gebermiş
7397 buggery oğlancılık
7398 buggy böcekli, böcek dolu, bitli, fayton, çocuk arabası
7399 bughouse tımarhane
7400 bugle borazan, şeypur
7401 bugler borazancı, boru çalan kimse
7402 bugloss sığırdili
7403 build a fire under birine fitil vermek
7404 build castles in the air olmayacak duaya amin demek
7405 build in sabit olarak yerleştirmek, dahil etmek
7406 build on sand buz üstüne yazı yazmak
7407 build up geliş(tir)mek, büyü(t)mek, güçlen(dir)mek
7408 build kurmak, yapmak, dikmek, inşa etmek, oluşturmak, geliştirmek, beden
yapısı, yapı
7409 build-operate-transfer yap-işlet-devret
7410 builder inşaatçı, müteahhit, yapıcı, usta
7411 builder's merchant yapı gereci satıcısı
7412 building act bina inşaat kanunu
7413 building code bina mevzuatı, yapı yasaları
7414 building construction bina yapımı
7415 building contractor müteahhit, inşaatçı, üstenci
7416 building expenses inşaat masrafları
7417 building license inşaat ruhsatı, yapı oluru
7418 building loan inşaat kredisi
7419 building lot inşaat sahası, yapı alanı
7420 building maintenance bina bakımı
7421 building manager şantiye şefi
7422 building material yapı gereci, inşaat malzemesi
7423 building owner inşaat sahibi
7424 building plot imar parseli, yapı yerbölümü
7425 building regulation bina talimatnamesi, bina nizamnamesi
7426 building regulations yapı kuralları
7427 building research yapı araştırması
7428 building scheme yapı tasarımı
7429 building site şantiye, inşaat sahası
7430 building society inşaat şirketi, yapı kooperatifi
7431 building stone yapıtaşı, inşaat taşı
7432 building tax bina vergisi
7433 building trade yapı sanayi, inşaat sektörü
7434 building zone yapı bölgesi
7435 building yapı, dikili, dikinti, inşaat, inşaatçılık, inşa etme
7436 buildup gelişme, büyüme, çoğalma, artış
7437 built-in antenna iç anten
7438 built-in cupboard gömme dolap
7439 built-in furniture gömme mobilya, sabit mobilya
7440 built-in gömme
7441 built-up area mesk-n yer, yerleşik alan
7442 built-up beam bileşik kiriş, mürekkep kiriş
7443 built-up bayındır, mamur
7444 bulb barometer hazneli barometre
7445 bulb holder ampul duyu, lamba duyu
7446 bulb çiçek soğanı, ampul
7447 bulbed soğan biçiminde
7448 bulbous plants soğanlı ösümlükler
7449 bulbous soğan gibi, şişman ve yuvarlak
7450 bulbul bülbül
7451 Bulgaria Bulgaristan
7452 Bulgarian Bulgar, Bulgaristan'a ait
7453 bulge şişkinlik, şiş, ani artış, şişmek, kabarmak
7454 bulgy çıkıntılı, şişkin
7455 bulimia doymama hastalığı
7456 bulk buying toptan alım
7457 bulk cargo havaleli mal, ambalajsız mal
7458 bulk cement dökme çimento
7459 bulk cost ambalajsız maliyet
7460 bulk density yığın yoğunluğu
7461 bulk discount toptan indirimi
7462 bulk oylum, hacim, hantal gövde, en önemli kısım, esas kısım
7463 bulkhead perde, gemi bölmesi
7464 bulky iri cüsseli, hantal, iri yarı, büyük, iri, çok yer kaplayan, hacimli
7465 bull market borsa fiyatlarının yükselmesi
7466 bull pine çıralı çam, akçam
7467 bull terrier bulteryer cinsi köpek
7468 bull the market borsa piyasasını yükseltmek
7469 bull boğa, öküz, kel, çamyarması, erkek fil, borsacı, aynasız, polis, sakçı,
saçma, zırva
7470 bull's-eye hedef merkezi, küçük pencere, lomboz
7471 bulldog buldok
7472 bulldoze buldozerlemek, zorla kabul ettirmeye çalışmak, zorla, tehditle
kabul ettirmek, boyun eğdirmek
7473 bulldozer buldozer, yoldüzer
7474 bullet kurşun, gülle, mermi
7475 bulletin board ilan tahtası
7476 bulletin ilan, bildiri, belleten, bülten
7477 bulletproof kurşun geçirmez
7478 bullfight boğa güreşi
7479 bullfinch şakrakkuşu
7480 bullfrog iri kurbağa
7481 bullhead dere iskorpiti
7482 bullheaded dikbaşlı
7483 bullhorn megafon
7484 bullion (altın/gümüş) külçe
7485 bullionist külçeci
7486 bullock iğdiş edilmiş boğa
7487 bullring arena
7488 bullshit saçmalık, zırva, Hassiktir!, Saçma!
7489 bully kabadayılık etmek, zorbalık etmek, kabadayı, zorba
7490 bulrush saz, hasırotu
7491 bulwark dayak, siper, istihkam
7492 bulwarks küpeşte
7493 bum kıç, otlanmak, (around ile) başıboş dolaşmak, serserilik etmek, göt
gezdirmek, serseri, serserilik, başıboşluk, işini boktan yapan kimse
7494 bumble about mırıldanmak, homurdanmak
7495 bumble (on/about ile) mırıldanmak, homurdanmak
7496 bumblebee yabanarısı
7497 bumboat bombot, satıcı kayığı
7498 bump into rastlamak, tesadüf etmek
7499 bump off gebertmek
7500 bump sb off birini öldürmek
7501 bump sth up artırmak, yükseltmek
7502 bump çarpmak, vurmak, toslamak, çarpışmak, tokuşmak, karşı karşıya gelmek,
sarsıla sarsıla gitmek, vurma, çarpma, çarpma sesi, gümbürtü, şişlik, çıkıntı,
yumru, şiş, güm diye, aniden, gafleten
7503 bumper (oto) tampon
7504 bumpkin hödük, kıro
7505 bumptious (başkalarının düşüncelerine) saygısız, kaba
7506 bumpy landing sert iniş
7507 bumpy yamru yumru, çıkıntılı, tümsekli, bozuk, iyi kötü, şöyle böyle,
düzensiz, bozuk tempolu
7508 bun kurabiye, çörek, (saç) topuz
7509 buna buna
7510 bunch demet, deste, salkım, türküm, demet yapmak, bir araya toplamak, bir
araya toplanmak
7511 bunched cost götürü maliyet, götürü masraf
7512 bunched income toplu gelir, götürü gelir
7513 bunchy demet halinde, kabarık, şişkin
7514 bunco dolandırmak, kazıklamak
7515 bund bent, toprak set, rıhtım
7516 bundle of fibres lif demeti
7517 bundle of rays ışın demeti
7518 bundle of rights yasal haklar
7519 bundle off alelacele göndermek, postalamak
7520 bundle sb up birini sarıp sarmalamak
7521 bundle bohça, çıkın, deste, tomar, paket, bir yığın, paldır küldür
gitmek, paldır küldür yollamak, acele ettirmek, tıkıştırmak, sokuşturmak
7522 bung up tıkamak
7523 bung tapa, tıkaç, fırlatmak, atmak
7524 bungalow tek katlı ev, bungalov
7525 bunghole fıçı ağzı
7526 bungle yüzüne gözüne bulaştırmak, bozmak
7527 bunion ayak baş parmağında oluşan ağrılı şişlik
7528 bunk off sıvışmak, tüymek, (mektep) kırmak
7529 bunk ranza, kuşet, yatak, zırva, saçmalık
7530 bunker kömür ambarı, kömürlük, yeraltı sığınağı
7531 bunkum tavşan, tavşancık
7532 bunny tavşan, tavşancık
7533 bunsen burner bunsen gaz lambası
7534 bunt sürme, yanık, tos, tos vurmak, topa hafifçe vurmak
7535 bunting bayraklık kumaş, kiraz kuşu
7536 buoy rope şamandıra halatı
7537 buoy up moral vermek, neşelendirmek
7538 buoy şamandıra, cankurtaran simidi, su yüzünde tutmak, yüzdürmek,
desteklemek, güçlendirmek
7539 buoyancy su yüzünde durabilme, yüzme özelliği, batmama, (sıvının) kaldırma
gücü, özünü hemen toparlama, moral kazanma, neşelenme
7540 buoyant batmaz, yüzen, neşeli, kaygısız
7541 bur ağaç yumrusu, kozalak, (yün) pıtrağını çıkarmak
7542 buran buran
7543 burble mırıldanmak, şırıldamak, çağlamak
7544 burden costs dolaylı giderler
7545 burden of proof ispat külfeti
7546 burden rate genel masraf oranı
7547 burden ağır yük, yüklemek, sıkıntı vermek
7548 burdensome sıkıntı verici, ağır, yük olan
7549 burdock dulavratotu
7550 bureau of assembly başkanlık divanı
7551 bureau of the census nüfus memurluğu
7552 bureau on change döviz bürosu
7553 bureau kapaklı yazı masası/sıra, komodin, çekmeceli dolap, resmi daire,
büro, yazıhane
7554 bureaucracy bürokrasi
7555 bureaucrat bürokrat, yazçizci
7556 bureaucratic bürokratik
7557 burette büret, damlaç
7558 burgee çatal gidon, gidon, özel bayrak
7559 burgeon tomurcuk, filiz, tomurkcuk/filiz vermek
7560 burgess kasabalı, şehirli
7561 burgh iskoçya'da kasaba
7562 burgher kasaba sakini, şehirli
7563 burglar alarm hırsız alarmı
7564 burglar (ev/dükkân/vb. yaran) oğru, hırsız
7565 burglarize hırsızlık etmek
7566 burglary insurance hırsızlık sigortası
7567 burglary ev soyma, hırsızlık
7568 burgle (ev/vb.) soymak
7569 burgomaster Hollanda'da belediye başkanı
7570 burgundy Fransa'da bir eyaletin ismi
7571 burial ground mezarlık
7572 burial service cenaze töreni
7573 burial defin, gömme
7574 buried gömülü
7575 burin hakkak kalemi
7576 burke boğmak
7577 burl nope, yumru, dokunmuş kumaştan düğümleri temizlemek
7578 burlap çuval bezi
7579 burlesque alaya alma, taşlama, yerme, taklit ederek alay etmek, yermek
7580 burley ince yapraklı tütün
7581 burly iriyarı, yapılı
7582 Burmese Birmanyalı, Birmanyaca, Birmanya dili
7583 burn away yakıp kül etmek, yanıp kül olmak
7584 burn cut kanada orta çekmesi
7585 burn down yakıp kül etmek, yanıp kül olmak
7586 burn one's boats köprüleri atmak
7587 burn one's bridges behind one köprüleri atmak
7588 burn one's bridges köprüleri atmak
7589 burn one's fingers aptallığının cezasını çekmek
7590 burn out yakıp kül etmek, sönmek, söndürmek
7591 burn sb's ears azarlamak, fırça atmak, haşlamak
7592 burn the candle at both ends gecesini gündüzüne katmak
7593 burn the midnight oil gece yarılarına kadar çalışmak
7594 burn to a crisp kömür gibi yakmak
7595 burn up daha canlı yanmak, yakıp yok etmek
7596 burn with a low blue flame ateş püskürmek, barut kesilmek
7597 burn yanmak, yakmak, yandırmak, yanık
7598 burner brülör, bek, yakmaç, gaz memesi, ocakçı
7599 burning glass büyüteç, pertavsız
7600 burning oil gazyağı
7601 burning point yanma çekidi
7602 burning question acil çözüm bekleyen sorun
7603 burning yanan, yakıcı, kızgın, ivedi, çözüm bekleyen, acil, önemli
7604 burnish cilâlamak, parlatmak
7605 burnisher cilacı, perdahçı, perdah kalemi
7606 burnishing mıskala vurma, fıçıda parlatma
7607 burnt sienna kırmızımsı kahverengi boya
7608 burnt yanmış, yanık
7609 burp geğirmek, (bebeği) geğirtmek
7610 burr çapak, kenar pürüzü, kozalak
7611 burro eşek
7612 burrow tavşan çukuru, oyuk, çukur, yuva, in, (çukur) kazmak, kazarak
ilerlemek, yaslanmak, yaslamak
7613 bursa kese
7614 bursar veznedarlık, vezne, burs
7615 burst in on yarıda kesmek, kesintiye uğratmak
7616 burst in birden içeri dalmak
7617 burst into flames ateş almak
7618 burst into tears gözlerinden yaş boşanmak
7619 burst into aceleyle girmek
7620 burst like a bubble sabun köpüğü gibi sönmek
7621 burst out aniden söylemek, patlamak
7622 burst patlamak, patlatmak, dolup taşmak, patlama
7623 bursting strength patlama gücü, patlama dayanıklılığı
7624 burthen ana fikir, nakarat, mesuliyet, yüklemek, yüklenmek,
ağırlaştırmak, sıkmak
7625 bury one's head in the sand başını kuma gömmek
7626 bury one's sorrows kederini saklamak
7627 bury the hatchet barışmak, barış görüş olmak
7628 bury gömmek, defnetmek, bastırmak, gizlemek, saklamak
7629 burying place mezarlık
7630 burying defnetme
7631 bus driver otobüs haydavcısı
7632 bus station otobüs terminali
7633 bus stop otobüs durağı
7634 bus terminal şehirlerarası otobüs terminali
7635 bus otobüs, otobüsle gitmek, otobüsle götürmek
7636 busbar çıngı bağlama çubuğu
7637 bush çalı, çalılık, (the ile) (özellikle Afrika ve Avustralya'da) vahşi
bölge
7638 bushed yorgun, bitkin, şaşırmış
7639 bushel kile
7640 bushhammer taşçı tokmağı
7641 bushing kovan
7642 Bushman Güney Afrika'da yerli kabilesi üyesi
7643 bushy (saç/vb.) gür, çalı gibi, çalılık, çalılarla kaplı
7644 business administration iş idaresi
7645 business agent ticari mümessil
7646 business card kartvizit
7647 business circle iş çevresi
7648 business college ekonomi mektebi, iş idaresi mektebi
7649 business computer iş bilgisayarı
7650 business consultant işletme danışmanı
7651 business corporation ticari şirket, ticari ortaklık
7652 business data ticari veriler
7653 business directory ticaret rehberi
7654 business economics işletme ekonomisi, işletme yönetimi
7655 business enterprise ticari teşebbüs
7656 business expenses işletme masrafları
7657 business firm ticari firma
7658 business hours iş sögenleri, çalışma sögenleri, mesai sögenleri
7659 business income ticari gelir
7660 business letter iş mektubu, ticari mektup
7661 business like ciddi, jüyeli
7662 business line iş alısünü
7663 business lunch iş yemeği
7664 business machine büro kılgası
7665 business management işletme yönetimi
7666 business manager müdür, yönetici, amir
7667 business name ticari unvan, ticaret unvanı
7668 business papers ticari senetler
7669 business people iş adamları
7670 business risk iş riski
7671 business school ticaret mektebi
7672 business sector ticaret sektörü
7673 business stamp firma damgası
7674 business statement iş yağdayı
7675 business system iş jüyesi
7676 business transactions ticari işlemler
7677 business travel iş seyahati
7678 business trip iş gezisi
7679 business woman iş kadını
7680 business year iş yılı
7681 business iş, meşguliyet, ticaret, işyeri, kârhane, iş, konu, olay, sorun,
şey
7682 businesslike jüyeli, başarılı, sağduyulu
7683 businessman iş adamı, işgüzar adam
7684 businessman's investment ticari yatırım
7685 businesswoman işkadını
7686 busk korse balinası
7687 busman otobüs haydavcısı
7688 bust kırmak, parçalamak, büst, (kadın) göğüsler, (kadın) göğüs çevresi
ölçüsü, fiyasko, tutuklama, baskın, tutuklamak, basmak, baskın yapmak
7689 bust-up çıngar, kavga, bitme, sona erme
7690 bustard toy kuşu
7691 buster sert güney rüzgârı
7692 bustle telaş etmek, acele hareket etmek, koşuşmak, koşuşturmak, telaş,
koşuşma, keşmekeş
7693 busy schedule yoğun bağdarlama, aldıraşlık
7694 busy signal meşgul işareti
7695 busy with meşgul etmek
7696 busy meşgul, başı karışık, hareketli, işlek, faal, meşgul olmak, başını bir
şeyle karıştırmak, (with ile) meşgul etmek
7697 busybody herşeye burnunu sokan kimse, işgüzar
7698 but then fakat sonra, bununla birlikte
7699 but ama, amma, lakin, ancak, ki, -den başka, -den siva
7700 butadiene bütadiyen
7701 butane bütan gazı
7702 butanol butanol
7703 butch erkeksi, erkeksi kadın, erkek fatma
7704 butcher kasap, cellat, katil, cani, kasap, insan kasabı, (döngül) kesmek,
gereksiz yere kan dökmek, öldürmek, doğramak
7705 butcher's kasap dükkânı, et dükkânı
7706 butcher's-broom ölmez dikeni
7707 butchery kasaplık, insan kasaplığı, mezbaha, salhane, sallakhane
7708 butene büten
7709 butler baş kâhya
7710 butt joint düz ek
7711 butt weld alın kaynağı, alın bağlantısı
7712 butt toslamak, kelle vurmak, (in ile) müdahale etmek, kesmek, alay konusu
olan kimse, fıçı, sigara izmariti, göt, dipçik
7713 butte şahit tepe, tanıktepe
7714 butter fly valve kelebekli valf
7715 butter muslin ince muslin
7716 butter sb up birine yağ çekmek, yağlamak
7717 butter up yağcılık etmek, çok methetmek
7718 butter tereyağı, kere, tereyağı sürmek
7719 butterball tombul kimse
7720 buttercup düğünçiçeği
7721 butterfat süt kaymağı
7722 butterfingers sakar kimse
7723 butterfly nut kelebek somun
7724 butterfly screw kelebek vida
7725 butterfly kelebek, kepenek
7726 buttermilk yayık ayranı
7727 butternut akceviz
7728 butterscotch şeker ve tereyağı ile yapılan bir tür tatlı
7729 butterwort böcek kapan bir ösümlük
7730 buttery tereyağlı
7731 buttock but, kaba et
7732 button one's lips ağzına kilit vurmak
7733 button up sessiz olmak, başarıyla tamamlamak
7734 button düğme, çıngı düğmesi, düğme, rozet, (up ile) düğmelemek,
düğmelenmek
7735 buttonedup (iş) başarıyla yapılmış, sessiz, tutuk
7736 buttonhole ilik, düğme iliği, yakaya takılan çiçek, durdurup dinlemeye
zorlamak
7737 buttonhook düğme kancası
7738 buttons garson
7739 buttress payanda, destek, yardımcı, destekçi, güçlendirici, desteklemek,
güçlendirmek
7740 butyl amine butil amin
7741 butyl butil
7742 butylene butilen
7743 butyric acid butirik asit
7744 butyric butirik
7745 butyrin bütirin
7746 butyt alcohol butil alkol
7747 buxom (kadın) etli butlu, dolgun
7748 buy a pig in a poke gözü kapalı satın almak
7749 buy at first hand birinci elden satın almak
7750 buy back geri satın almak
7751 buy for account vadeli satın almak
7752 buy for cash peşin satın almak
7753 buy for ready money peşin satın almak
7754 buy forward önceden satın almak, stok yapmak
7755 buy in bulk toptan satın almak
7756 buy in ortak olmak, hisse almak
7757 buy into alışveriş yapmak, müşterisi olmak
7758 buy off rüşvetle elde etmek, işini almak
7759 buy on credit veresiye satın almak
7760 buy on hire purchase taksitle satın almak
7761 buy on instalments taksitle satın almak
7762 buy on the never taksitle satın almak, veresiye almak
7763 buy oneself in hisse almak
7764 buy out hissesini satın almak, işini satın almak
7765 buy over rüşvetle (birini) satın almak
7766 buy retail perakende satın almak
7767 buy sb off rüşvetle elde etmek, pul vererek kurtulmak
7768 buy sth in stok tutmak
7769 buy time vakit geçirmek, geciktirmek
7770 buy up tümünü satın almak
7771 buy satın almak, sakmak, çirtmek, inanmak, yutmak, kabul etmek
7772 buyer alıcı, sakıcı, müşteri
7773 buyer's credit alıcı kredisi
7774 buyer's market alıcı piyasası
7775 buyers' market alıcı piyasası
7776 buying power satın alma gücü
7777 buying price satın alma fiyatı
7778 buying rate alış kuru
7779 buying satın alma
7780 buzz off! bas git!, çek arabanı!, defol git!
7781 buzz saw daire testere
7782 buzz vızıldamak, (for ile) sinyalle çağırmak, vızıltı, sinyal, alısünle
arama, alısünleme
7783 buzzard bir tür şahin, akbaba
7784 buzzer sinyal veren alet, sinyal
7785 by accident kazara, tesadüfen
7786 by air uçakla, havayoluyla
7787 by all accounts herkesin dediğine göre
7788 by all means elbette
7789 by and by birazdan, az sonra, ileride
7790 by and large genel olarak, genelde
7791 by any means her ne şekilde olursa olsun
7792 by appointment randevu ile, anlaşma gereğince
7793 by attorney vekaleten
7794 by auction açık artırma ile
7795 by birth doğuştan
7796 by brute force zorla
7797 by chance tesadüfen, şans eseri
7798 by degrees gittikçe
7799 by force zorla
7800 By George! Maşallah! Vallahi!
7801 by half çok fazla
7802 by hand elle, elden, el ile
7803 by heart ezbere
7804 by herself kendi kendine
7805 by hook or by crook allem edip kallem edip
7806 by inch ağır ağır
7807 by inheritance miras yoluyla, soyaçekimle
7808 by instalments taksitle
7809 by leaps and bounds çarçabuk
7810 by means of kullanarak, sayesinde
7811 by mistake yanlışlıkla
7812 by mutual agreement karşılıklı anlaşmayla
7813 by myself yalnız başıma, kendi kendime
7814 by name ismen, adıyla
7815 by no manner of means hiçbir şekilde, kesinlikle
7816 by no means kesinlikle, hiç
7817 by now şimdiye dek
7818 by one's consent rızasıyla
7819 by one's own petard kendi kuyusunu kazmak
7820 by oneself kendi kendine, tek başına, yalnız
7821 by ourselves tek başımıza, yalnız
7822 by post posta ile
7823 by procuration vekaleten
7824 by proxy vekaleten
7825 by reason of -den ötürü
7826 by request istek üzerine
7827 by return ilk postayla
7828 by road arabayla
7829 by rote ezbere, kafadan
7830 by sea deniz yoluyla
7831 by sealed envelope kapalı zarf usulü
7832 by sealed letter kapalı zarf usulü
7833 by shank's mare tabanvayla
7834 by tender arttırma veya eksiltmeyle
7835 by the book kurallara göre
7836 by the numbers kitabına göre, kitabına uydurarak
7837 by the skin of one's teeth kılpayı, son anda
7838 by the sweat of one's brow alın teriyle
7839 by the time -dığı zaman, -meden önce
7840 by the way aklıma gelmişken, bu arada
7841 by the wayside yol kenarında
7842 by turns sırayla, art arda
7843 by virtue of -den dolayı, -in sayesinde
7844 by water deniz yoluyla
7845 by way of yolu ile, niyetiyle
7846 by weight tartı ile
7847 by your leave izninizle
7848 by yourself tek başına
7849 by geçerek, geçip, yakında, (edat) yanında, yakınında, tarafından, yoluyla
7850 by-election ara saylav
7851 by-play metnin dışına çıkarak konuşma
7852 by-product yan ürün, yan etki
7853 by-street ara sokak, yan sokak
7854 bye hoşça kal, güle güle
7855 bye-bye güle güle, allahaısmarladık, hoşça kal
7856 bye-election ara saylav
7857 bye-line yazar adının verildiği satır
7858 bye-pass kestirme yol, baypas, çevre yolu, yan geçit, atlatmak, yanından
geçmek
7859 bygone geçmiş, eski
7860 bylaw yerel yasa, yönetmelik, tüzük
7861 bypass road baypas, yangeçit
7862 bypass transformer köprüleme transformatörü
7863 bypass yan yol, yan geçit, uğramadan geçmek, atlamak, boş vermek, pas
geçmek
7864 bypath yanyol, özel yol
7865 byproduct yan ürün
7866 byre inek ahırı
7867 bystander görgü tanığı, seyirci
7868 byte bayt
7869 byway az kullanılan/az bilinen dar yol patika, sapa yol
7870 byword sembol, simge, deyiş, atasözü
7871 Byzantine Bizans'a ait
7872 Byzantium Bizans
7873 Caaba Kâbe
7874 cab driver taksi haydavcısı
7875 cab rank taksi kuyruğu, taksi sırası
7876 cab taksi, fayton, (otobüs/tren/vb.) sürücü bölümü
7877 cabal entrika, dolap, klik, hizip, komplo, suikast, komplo hazırlamak,
suikast tertiplemek
7878 cabaret kabare
7879 cabbage lahana, kelem, uyuşuk kimse, ruh
7880 cabbala kabala
7881 cabby taksi haydavcısı
7882 cabin boy kamarot
7883 cabin class ikinci mevki
7884 cabin kamara, tahta kulübe, pilot kabini
7885 cabinet crisis hükümet krizi
7886 cabinet meeting kabine toplantısı
7887 cabinet camlı ve raflı dolap, (sınalgı/pikap/vb.) kabin, kabine, bakanlar
kurulu, küçük özel oda
7888 cabinetmaker doğramacı, ince iş yapan marangoz
7889 cabinetwork ince marangozluk
7890 cable armour kablo zırhı
7891 cable box kablo kutusu
7892 cable car teleferik
7893 cable coupler kablo kuplörü
7894 cable crane kablo vinci
7895 cable drum kablo makarası
7896 cable manhole kablo ek odası, menhol
7897 cable reel kablo makarası
7898 cable release deklanşör kablosu
7899 cable television kablolu sınalgı
7900 cable transfer telgraf havalesi
7901 cable winch kablolu vinç
7902 cable tel kablo, çıngı, telgraf ve alısün kablosu, telgraf mesajı, telgraf,
telgrafla yollamak, telgraf havalesi çekmek
7903 cablegram telgraf mesajı
7904 cablet ince ip
7905 cableway teleferik
7906 cabling kablaj
7907 cabman arabacı, taksi haydavcısı
7908 cabob şiş kebabı
7909 caboodle kalabalık, takım, bol
7910 caboose gemi mutfağı, yük treninde bekçi vagonu
7911 cabotage kabotaj
7912 cabriolet üstü açılan araba, fayton
7913 cacao bean kakao tanesi
7914 cacao butter kakao yağı
7915 cacao kakao, kakao ağacı
7916 cacao-tree kakao ağacı
7917 cachalot kaşalot, ispermeçet balinası
7918 cache memory önbellek, tampon bellek
7919 cache zula, zuladaki mallar, gizlemek, zula etmek
7920 cachet kaşe, mühür, damga
7921 cachexia beden zayıflığı, kaşeksi
7922 cachinnate yüksek sesle gülmek
7923 cachou ağız pastili
7924 cacique Kızılderili kabile reisi
7925 cackle at gürültülü konuşmak, anlamsız konuşmak
7926 cackle (tavuk) gıdaklamak, kıkırdamak, kıkır kıkır gülmek, gıdaklama,
kıkırtı, gülüş, saçma konuşma, zırva
7927 cackler geveze kimse
7928 cacodyl oxide kakodil oksit
7929 cacodyl kakodil
7930 cacoethes kötü alışkanlık
7931 cacography kötü el yazısı
7932 cacophonous kakofonik, ahenksiz, bozuk (ses)
7933 cacophony kakofoni, ses uyumsuzluğu, bozuk ses
7934 cactus kaktüs
7935 cacuminal üstdamaksıl
7936 cad terbiyesiz kimse, aşağılık kimse, aşağılık adam
7937 cadastral kadastroya ait
7938 cadaver kadavra
7939 cadaverous kadavra gibi, sapsarı, zayıf, ölü gibi
7940 caddis fly mayıs böceği
7941 caddis şayak
7942 caddy çay kutusu
7943 cadence ritim, (özellikle şiir okurken) sesin alçalıp yükselmesi
7944 cadenced ahenkli, ritmik
7945 cadenza kadenz, durgu
7946 cadet corps harp mektebi taburu
7947 cadet harp mektebi ya da sakçı koleji öğrencisi, küçük kardeş
7948 cadge otlakçılık etmek, otlanmak
7949 cadger otlakçı, anaforcu
7950 cadmium yellow limon sarısı
7951 cadmium kadmiyum
7952 cadre kadro, hücre, çerçeve
7953 caduceus tıp ilminin sembolü olan yılanlı asa
7954 caducity bunaklık, fanilik, geçicilik
7955 caducous hükümsüz, geçici
7956 caecum kör bağırsak
7957 Caesar Sezar
7958 caesarean operation sezaryen ameliyatı
7959 caesarean sezaryen
7960 Caesaria Kayseri
7961 caesarism emperyalizm
7962 caesium sezyum
7963 cafe kafe
7964 cafeteria (selfservis) kafeterya, yemekhane, aşhane
7965 caffeine kafein
7966 caffeine-free kafeinsiz
7967 caftan kaftan
7968 cage kafes, kamp, düşerge, kafese koymak
7969 cageling kafese kapatılmış kuş
7970 cagey ağzısıkı, ketum
7971 cahoots ortaklık
7972 Cain Kabil, Adem'in büyük oğlu, katil
7973 Cainozoic dördüncü zaman, dördüncü zaman
7974 cairn yığılan taş kümesi, kurgan
7975 Cairo Kahire
7976 caisson keson, cephane arabası
7977 caitiff aşağılık, korkak, alçak adam
7978 cajole (into/out of ile) kandırmak, ikna etmek
7979 cajoler kandırıcı kimse
7980 cajolery kandırma, güzel sözlerle aldatma
7981 cake pasta, kek, kalıp, topak, kaplamak, kaplanmak
7982 caked topaklı
7983 cakewalk çalımla dolaşmak
7984 calabash sukabağı
7985 calaboose cezaevi, hapishane
7986 calamander bir cins sert ağaç
7987 calamary kalamar
7988 calamine kalamin, tutya taşı
7989 calamitous felaketli, belalı
7990 Calamity Jane zavallı kimse, gariban
7991 calamity felaket, afet
7992 calamus hintkamışı, saz kalemi
7993 calandria borulu radyatör
7994 calash kaleska, bir çeşit hafif atlı araba
7995 calc-tufa kireçli süngertaşı
7996 calcaneus topuk sümüğü
7997 calcareous spar kalsit
7998 calcareous kalkerli, kireçli, kalsiyumlu
7999 calceolaria çantaçiçeği
8000 calcic kalsiyumlu, kireçli
8001 calcification kireçleşme
8002 calcify kireçlenmek, kireçlendirmek
8003 calcination yakma, kireçleştirme
8004 calcine yakarak kireçleştirmek, kalsine etmek
8005 calciner kireç ocağı
8006 calcining kavurma
8007 calcite kalsit
8008 calcium carbide karpit
8009 calcium carbonate kalsiyum karbonat
8010 calcium chloride kireçkaymağı, kalsiyum klorit
8011 calcium cyanamide kalsiyum siyanamit
8012 calcium cycle kalsiyum döngüsü
8013 calcium fluoride kalsiyum florür
8014 calcium light kalsiyum ışığı, kireç ışığı
8015 calcium nitrate kalsiyum nitrat
8016 calcium oxide kalsiyum oksit
8017 calcium phosphate kalsiyum fosfat
8018 calcium kalsiyum
8019 calculable hesaplanabilir, güvenilir, olabilir
8020 calculate on bel bağlamak, güvenmek
8021 calculate upon beklemek, ummak, sanmak, tahmin etmek
8022 calculate hesaplamak, planlamak, tasarlamak, (on ile) -e bel bağlamak
8023 calculating kurnaz
8024 calculation of probabilities olasılık hesabı
8025 calculation sheet hesap cetveli
8026 calculation hesap
8027 calculative hesaba ait
8028 calculator hesap kılgası
8029 calculous böbrek taşı cinsinden, hesaplı
8030 calculus of probabilities olasılık hesabı, ihtimal hesabı
8031 calculus hesap
8032 Calcutta Kalküta
8033 caldera kaldera
8034 Caledonia iskoçya
8035 calefacient sıcaklık yapan, sıcaklık veren, sıcaklık yapan şey, ısıtıcı,
yakıcı ilaç
8036 calefaction ısıtma, ısınma
8037 calefactory ısıtıcı, sıcak oda
8038 calendar month dallık ayı
8039 calendar year dallık yılı
8040 calendar dallık, takvim, gündizme
8041 calender perdah kılgası
8042 calends ayın ilk günü
8043 calenture şiddetli humma
8044 calf love çocukluk aşkı
8045 calf buzağı, dana, baldır
8046 calfskin vidala
8047 caliber çap, kalibre, kabiliyet
8048 calibrate ayar etmek, çapını ölçmek
8049 calibrated ayarlı, ölçülü, taksimatlı
8050 calibration condenser ayarlama kondansatörü
8051 calibration ayarlama, çaplama, bölmelendirme, ölçü işareti
8052 calibre kalite, kalibre, çap
8053 calicle bazı çiçeklerde küçük kese, çanak
8054 calico patiska
8055 California Kaliforniya
8056 californium kaliforniyum
8057 calina kalina
8058 caliper çap pergeli, kumpas
8059 caliph halife
8060 caliphate halifelik
8061 calix çiçek zarfı, kadeh
8062 calk buz mıhı, kaymayı önleyen çivi
8063 call a halt durdurmak
8064 call a spade a spade dobra dobra konuşmak
8065 call account apel hesabı
8066 call aside bir tarafa çağırmak
8067 call at ziyaret etmek, uğramak
8068 call attention to dikkat çekmek
8069 call back daha sonra aramak, geri çağırmak, cevabını vermek
8070 call box alısün kulübesi
8071 call boy konakçı uşağı
8072 call by geçerken uğramak
8073 call collect ödemeli alısünlemek
8074 call deposits vadesiz mevduat
8075 call down azarlamak
8076 call for restraint sük-nete davet etmek
8077 call for sb uğrayıp almak, gerekmek, istemek
8078 call for tender ihale duyurusu
8079 call for istemek, ihtiyaç duymak, uğrayıp almak
8080 call forth ortaya çıkarmak, yol açmak, meydan vermek
8081 call girl tele-kız, fahişe
8082 call house umumhane, genelev
8083 call in yardıma çağırmak, iadesini istemek
8084 call into question yalancı çıkarmak
8085 call it a day paydos etmek
8086 call it quits fit olmak
8087 call number alısün numarası
8088 call of nature tuvalet ihtiyacı
8089 call off iptal etmek, geri çağırmak, uzak tutmak
8090 call office alısün idaresi
8091 call on ziyaret etmek, uğramak, rica etmek
8092 call one's attention dikkatini çekmek
8093 call out yardıma çağırmak, greve çağırmak
8094 call sb names -e sövüp saymak
8095 call sb on the carpet birine ağzının payını vermek
8096 call sb to account hesap istemek, hesap sormak
8097 call sb up alısünlemek, askere çağırmak
8098 call sb's bluff blöfe meydan okumak
8099 call sth off iptal etmek
8100 call the roll yoklama yapmak
8101 call to mind hatırlamak, hatırlatmak
8102 call to order sük-nete davet etmek
8103 call to witness tanıklığa davet etmek
8104 call up askere çağırmak, alısünlemek, zeng vurmak, hatırlatmak
8105 call upon ödenmesini talep etmek
8106 call seslenmek, bağırmak, uğramak, aramak, çağırmak, farzetmek, varsaymak,
demek, ...diye hitap etmek, ...adını vermek, adlandırmak, (by ile) geçerken
uğramak, bağırış, sesleniş, çığlık, çağrı, rağbet, deklare, çağrı, resmi çağrı,
davet, alısünle arama, zeng, çağırış, kısa ziyaret, uğrama
8107 callable istenebilen
8108 callboard ilan tahtası
8109 callboy konakçı uşağı, tele-oğlan
8110 called denilen, adlanan, adındaki
8111 caller kısa ziyaret yapan kimse, uğrayan kimse, alısünle arayan kimse,
arayan
8112 calligraphist hattat, kaligraf
8113 calligraphy güzel el yazısı (sanatı), hattatlık
8114 calling card kartvizit
8115 calling istek, heves, tutku, meslek, ticari ünvan
8116 callipers çap pergeli, kumpas, bacaklara takılan metal destek
8117 callisthenics beden eğitimi, jimnastik
8118 callosity kabar, dövenek, nasır, hissizlik
8119 callous katı, duygusuz
8120 callousness duyarsızlık
8121 callow acemi, çaylak, deneyimsiz, toy, kuş
8122 callus dövenek, kabar, nasır
8123 calm down sakinleşmek, sakitleşmek, yatışmak, sakinleştirmek,
sakitleştirmek, yatıştırmak
8124 calm (hava) sakinlik, (deniz) durgunluk, sakinlik, rahat, huzur, (hava)
rüzgârsız, (deniz) durgun, dalgasız, sakin, sakit, rahat, huzurlu, sakinleştirmek,
sakitleştirmek
8125 calmative yatıştırıcı (ilaç)
8126 calmly sakitçe, soğukkanlılıkla
8127 calmness sakinlik, sakitlik, durgunluk, soğukkanlılık
8128 calms of Cancer Yengeç dönencesi limanlığı
8129 calms of Capricorn Oğlak dönencesi limanlığı
8130 calomel kalomel
8131 caloric energy ısıl enerji
8132 caloric ısıyla ilgili, ısı
8133 calorie kalori
8134 calorific effect kalorifik etki, ısıl etki
8135 calorific power kalorifik kuvvet
8136 calorific value kalorifik değer, ısıldeğer
8137 calorific kalorifik, ısıtıcı
8138 calorimeter bomb kalorimetre bombası
8139 calorimeter kalorimetre, ısıölçer
8140 calorimetric kalorimetrik
8141 calorimetry kalorimetri, ısıölçüm
8142 calorisator kalorizatör
8143 calorize kalorize etmek, alüminyum emdirmek
8144 calotte kalot
8145 calque öyküntü
8146 caltrop domuzyağı, boğadikeni
8147 calumet barış çubuğu
8148 calumniate iftira etmek
8149 calumniation iftira
8150 calumniator iftiracı
8151 calumnious iftira türünden
8152 calumny iftira, suç atma, uydurma, kemsöz
8153 Calvary isa'nın çarmıha gerildiği yer, büyük ıstırap
8154 calve buzağılamak, parçalara ayrılmak
8155 Calvinism Kalvinizm
8156 Calvinist Kalvinist
8157 calx kalsiyum oksit
8158 calypso kalipso
8159 calyptra yosun tohumunun zarfı
8160 calyx çanak, kaliks, çiçek zarfı
8161 cam follower itecek, supap iteceği
8162 cam gear eksantrik dişlisi
8163 cam journal kam muylusu, eksantrik muylusu
8164 cam lever kam levyesi
8165 cam profile kam profili
8166 cam kam, eksantrik, dirsekli kurs, mil dirseği
8167 camaraderie dostluk, arkadaşlık
8168 camarilla danışmanlar türkümü, gizli komite
8169 camber arch kambur kemer
8170 camber kavis, eğrilik, yatıklık
8171 cambered kavisli
8172 cambist kambiyocu, kambiyo el kitabı
8173 cambistry kambiyo etüdü
8174 cambium kambiyum, büyütkendoku, katmandoku
8175 Cambodian Kamboçyalı, Kamboçyalı
8176 Cambrian Galler ülkesine ait, Galli, Kambriya dönemi
8177 cambric patiska
8178 Cambridge Cambridge şehri, Cambridge Birdemi
8179 camel deve
8180 camel's hair devetüyü
8181 camelback dış lastik sırt kauçuğu
8182 cameleer deveci
8183 camellia kamelya
8184 camelopard zürafa
8185 camelshair deve tüylü
8186 cameo işlemeli akik
8187 camera angle sınalga açısı, açı
8188 camera crew sınalga ekibi
8189 camera dolly şaryo, kaydırma arabası
8190 camera shooting yankaya alma, çekim
8191 camera yaçın kılgası, kamera, sınalga
8192 cameraman kameraman, sınalgacı
8193 camiknickers kadın iç çamaşırı
8194 camion kamyon
8195 camisole kadın iç gömleği
8196 camomile tea papatya çayı
8197 camomile papatya, papatya çayı
8198 camouflage of earnings örtülü kazanç
8199 camouflage kamuflaj, kamufle etmek
8200 camp fever tifo, karahumma
8201 camp girl kız izci
8202 camp grounds düşerge yeri
8203 camp kamp, düşerge, düşerge yapmak, düşerge salmak, homo, ibne, kadınsı
8204 camp-fire düşerge ateşi
8205 campaign kampanya, kampanya yapmak
8206 campaigner kampanyaya katılan kimse
8207 campanile çan kulesi
8208 campanology çan çalma sanatı
8209 campanula çançiçeği
8210 campanulate çan şeklinde
8211 camper düşergeci, düşerge arabası
8212 campfire düşerge ateşi
8213 camphor tree kâfur ağacı
8214 camphor kâfur
8215 camphorated kâfurlu
8216 camping ground düşerge yeri
8217 camping site düşerge yeri
8218 camping kamping, düşerge yapma
8219 campion bir tür karanfil
8220 campsite düşerge yeri
8221 campus kampüs, şehircik, hayat, avlu, birdem şehirciği, birdem hayatı,
birdem avlusu
8222 camshaft kam mili, eksantrik mili, kam şaftı
8223 can opener konserve açacağı
8224 can -ebilmek, -abilmek, kap, kutu., teneke kutu, konserve kutusu, konserve,
kodes, konserve yapmak, konservelemek, (müzik) kaydetmek
8225 can't help elinde olmamak, -meden edememek
8226 can't -emez, -amaz, -emiyor, -emiyor
8227 Canada Kanada
8228 Canadian Kanada ile ilgili, Kanadalı
8229 canaille ayaktakımı
8230 canal toll arna geçiş vergini
8231 canal arna, kanal
8232 canalization arna açma
8233 canalize (akarsuyu) derinleştirmek, genişletmek, arna açmak, suyu bir yöne
aktarmak, bir yöne akıtmak, belirli bir sonuca götürmek, belirli bir yöne kanalize
etmek
8234 canape kanape
8235 canard uydurma haber, asılsız haber
8236 canary bird kanarya, sarı bülbül
8237 canary kanarya
8238 canasta kanasta
8239 cancan kankan dansı
8240 cancel an order siparişi geri almak
8241 cancel character iptal karakteri
8242 cancel entry iptal maddesi
8243 cancel kaldırmak, iptal etmek, feshetmek, bozmak, eşitlemek,
denkleştirmek, dengelemek, çizmek, üstünü çizmek, tehire salmak, ertelemek
8244 cancellation of contract mukavelenin feshi
8245 cancellation iptal, bozma, fesih
8246 cancelled çizilmiş, iptal edilmiş
8247 cancelling iptal etme, feshetme
8248 cancer Yengeç Burcu, kanser
8249 cancerous kanserli
8250 candela kandela
8251 candelabrum kollu şamdanlık, çilçırak
8252 candent ısıdan parlayan, akkor
8253 candid camera gizli sınalga, yaşırın sınalga
8254 candid observer tarafsız gözlemci
8255 candid içten, samimi, dürüst, (sınalga) gizli, yaşırın
8256 candidacy adaylık
8257 candidate aday, sınava giren kimse
8258 candied şekerlenmiş, şekerli
8259 candle light mum ışığı
8260 candle power mumgücü
8261 candle wick fitil
8262 candle mum, şem, şam
8263 candle-end mum artığı
8264 candleberry mumağacı
8265 candlefoot mum-fut
8266 candleholder şamdan
8267 candlelight mum ışığı
8268 candlepower mum
8269 candlestick şamdan
8270 candlewick fitil
8271 candour içtenlik, açık yüreklilik, dürüstlük, samimiyet
8272 candy store şekerci dükkânı
8273 candy şeker, kannadı, şirniyat, şekerleme, şekerlemek
8274 candyfloss pamuk helva
8275 candytuft iberide
8276 cane sugar kamış şekeri
8277 cane kamış, sopa, değnek, değnekle dövmek
8278 canebrake kamışlık
8279 canework kamış işi, kamış örgüsü
8280 canine tooth köpekdişi
8281 canine köpek ve benzeri döngüllerle ilgili
8282 canister shot şarapnel
8283 canister teneke kutu
8284 canker pamukçuk
8285 cankered bozulmuş, kötücül
8286 canna kana
8287 cannabis kendirden elde edilen bir uyuşturucu
8288 canned food konserve yiyecek
8289 canned meat konserve et
8290 canned konserve, plağa doldurulmuş (müzik), ayyaş
8291 canner konserve fabrikası, konserveci
8292 cannery konserve fabrikası
8293 cannibal yamyam, kendi türünün etini yiyen döngül
8294 cannibalism yamyamlık
8295 cannibalize çıkma parça takmak
8296 canning factory konserve fabrikası
8297 canning konserve yapma
8298 cannodle kucaklamak
8299 cannon büyük top, hızla vurmak, çarpmak
8300 cannon-bone incik sümüğü
8301 cannonade top ateşi, topa tutmak
8302 cannonball top, savaş topu, gülle
8303 cannot bkz.can
8304 cannula sonda, kanül
8305 canny kurnaz, akıllı, uyanık
8306 canoe kano
8307 canoeist kanocu
8308 canonical law of Islam şeriat
8309 canonical doğal, kanonik, meşru, kabul edilmiş
8310 canopy of heaven gök kubbe
8311 canopy gölgelik, tente, örtü
8312 canorous ahenkli, uyumlu
8313 cant ikiyüzlülük, yapmacık konuşma
8314 cantaloupe kantalup kavunu
8315 cantankerous huysuz, hırçın, aksi, geçimsiz
8316 cantata kantat
8317 canted eğimli
8318 canteen yemekhane, kantin, matara, / kişilik çatal, bıçak, kaşık takımı
8319 canter eşkin gidiş (at), eşkin gitmek
8320 canterbury bell bir çeşit çançiçeği
8321 cantharides kunduzböceği
8322 canticle kantik, ilahi, dini şarkı
8323 cantilever bridge konsol köprü, çıkma köprü
8324 cantilever dirsek, destek, konsol
8325 cantle eyerin arka kaşı, parça, kısım
8326 canto şiirin bölümlerinden biri, kıta
8327 canton kanton, eyalet
8328 cantonment konak, karargâh, kışla
8329 Canuck Kanadalı
8330 canvas çadır bezi, çadır, tuval
8331 canvass (siyasi görüş/vb.için) anket yapmak, kamuoyu yoklaması yapmak
8332 canvasser sipariş toplayan kimse, tetkik eden kimse
8333 canvassing reklam
8334 canyon kanyon, kapız
8335 caoutchouc kauçuk
8336 cap in hand süklüm püklüm, hürmetkârane
8337 cap it all üstüne üstlük
8338 cap nut başlık somunu
8339 cap screw başlık vidası
8340 cap stone taş başlık, tepelik
8341 cap kasket, başlık, takke, papak, kalpak, baş giyimi, kep, kapak, kaplamak,
örtmek, (önceki bir şeyi) geliştirmek
8342 capability yeteneklilik, yetenek
8343 capable becerikli, kabiliyetli, yetenekli, -e açık, yatkın, eğilimli
8344 capableness muktedir olma
8345 capacious geniş, ferah, büyük
8346 capaciousness genişlik, büyüklük
8347 capacitance bridge kapasite köprüsü
8348 capacitance coupling kapasitif kuplaj
8349 capacitance kapasitans, kapasite, güçlülük
8350 capacitate yetenekli kılmak, yetki vermek, yetkilendirmek
8351 capacitive coupling kapasitif kuplaj
8352 capacitive transducer kapasitif güç çevirici
8353 capacitive kapasitif
8354 capacitor microphone kondansatörlü mikrofon
8355 capacitor modulator kondansatör modülatör
8356 capacitor pickup kondansatör pikap
8357 capacitor kondansatör
8358 capacity cost tam kapasite maliyeti
8359 capacity ratio kapasite nispeti
8360 capacity kapasite, yetenek, kapasite, sıfat, durum, mevki
8361 capapie tepeden tırnağa
8362 caparison haşe, haşe örtme, haşe örtmek
8363 cape chisel saplama kalemi, yassı keski
8364 Cape of Good Hope Ãœmit Burnu
8365 Cape Town Kap şehri
8366 cape burun, pelerin
8367 caper hoplamak, sıçramak, oynaşmak
8368 capercaillie çalıhorozu
8369 capias tutuklama emri
8370 capillarity kapilarite
8371 capillary attraction kapiler çekme
8372 capillary condensation kılcal yoğunlaşma
8373 capillary elevation kapiler yükselme
8374 capillary energy kapiler enerji
8375 capillary pressure kapiler basınç, kılcal basınç
8376 capillary repulsion kapiler itme
8377 capillary rise kapiler yükselme
8378 capillary tube kılcal boru, kapiler boru
8379 capillary vessel kılcal damar
8380 capillary water kapiler su
8381 capillary kılcal damar
8382 capital account sermaye hesabı
8383 capital accumulation sermaye birikimi
8384 capital assets sabit varlıklar, sermaye kıymetleri
8385 capital budget yatırım bütçesi
8386 capital city başkent, başşehir, paytaht, asitane
8387 capital consumption sermaye tüketimi
8388 capital decrease sermaye azaltımı
8389 capital dividend sermaye temettüü
8390 capital expenditure sermaye harcaması
8391 capital expenditures yatırım gideri, sermaye harcamaları
8392 capital flow sermaye akışı
8393 capital fund sermaye fonu
8394 capital gain sermaye geliri
8395 capital goods yatırım malları
8396 capital increase sermaye artırımı
8397 capital investment sermaye yatırımı
8398 capital letter büyük harf
8399 capital levy sermaye vergisi
8400 capital market sermaye piyasası
8401 capital outlay yatırım harcamaları
8402 capital punishment ölüm cezası
8403 capital resources öz kaynaklar
8404 capital stock hisse senedi sermayesi, öz sermaye
8405 capital surplus sermaye üstesi
8406 capital tax sermaye vergisi
8407 capital ölüm cezası verilebilir, ölümle cezalandırılabilir, (harf) büyük,
başkent, payitaht, anamal, kapital, sermaye, pul, büyük harf, sütun başlığı
8408 capital-intensive sermaye yoğun
8409 capitalism kapitalizm, anamalcılık
8410 capitalist kapitalist, anamalcı
8411 capitalistic kapitalist, anamalcı
8412 capitalization kapitalizasyon, sermayelendirme
8413 capitalize (on ile) -den yararlanmak
8414 capitation baş vergisi
8415 capitulate (düşmana şartlı) teslim olmak
8416 capitulation şartlı teslim olma, kapitülasyon
8417 capitulum sümük başı, kömeç
8418 capon kısırlaştırılmış horoz
8419 caporal bir tür Fransız tütünü
8420 capped kepli, bereli
8421 capping küpeşte kapağı, demir başlık
8422 capric acid kaprik asit, kaprik asit
8423 capriccio kapris, şıltak
8424 caprice kapris, ıncıklık, şımarıklık, edabazlık
8425 capricious kaprisli, ıncık, şıltakçı, dönek, değişken
8426 capriciousness kaprislilik, havailik
8427 Capricorn Oğlak burcu
8428 capriole sıçrayış, sıçramak, zıplamak
8429 caproic acid kaproik asit, kaproik asit
8430 caproic kaproik
8431 caprylic acid kaprilik asit, kaprilik asit
8432 caprylic kaprilik
8433 capsicum (dolmalık/uzun) biber
8434 capsize alabora olmak, alabora etmek
8435 capstan bocurgat, ırgat, vinç
8436 capsulated kapsül şekli verilmiş
8437 capsule kapsül
8438 captain pilot kaptan pilot
8439 captain kaptan, kaptan, takım başı, yüzbaşı, kaptanlık etmek, kumanda
etmek, yönetmek
8440 captain's report kaptan raporu
8441 captaincy kaptanlık, yüzbaşılık, albaylık, reislik
8442 captainship yüzbaşılık, kaptanlık, liderlik, albaylık
8443 caption manşet başlık
8444 captious müşkülpesent, zor beğenir
8445 captivate büyülemek, çekmek
8446 captivation büyüleme, cezbetme, gönül çelme
8447 captivator büyüleyen şey/kimse
8448 captive audience dinlemeye mecbur edilen kimse
8449 captive tutsak, emir, tutsak edilmiş, kapatılmış, tutsak, esir
8450 captivity tutsaklık, esaret
8451 captor tutsak eden kişi, esir alan kişi
8452 capture esir alma, esir alınma, ganimet, tutmak, yakalamak, tutsak etmek,
esir etmek, egemen olmak, almak, zaptetmek, özelliğini yitirmeden korumak, aynen
almak
8453 capturer yakalayan
8454 capuchin başlıklı maymun
8455 car aerial oto anteni
8456 car antenna oto anteni
8457 car body otomobil karoseri, oto gövdesi
8458 car bumper tampon
8459 car ferry araba vapuru
8460 car mechanic otomobil tamircisi
8461 car park otopark
8462 car pool araba parkı
8463 car sickness araba tutması
8464 car otomobil, araba, kölük, vagon
8465 caracal karakulak
8466 caracole binicilikte yarım çark hareketi
8467 caracul karagül
8468 carafe cam sürahi
8469 caramel karamela
8470 caramelize karamelleştirmek, karamelleşmek
8471 carat kırat, ayar
8472 caravan kervan, çingene arabası, karavan
8473 caravanner kervanla seyahat eden kimse
8474 caravanserai kervansaray
8475 caravel karavela
8476 caraway karaman kimyonu
8477 carbamate karbamat
8478 carbamic acid karbamik asit
8479 carbamic karbamik
8480 carbamide karbamit, üre
8481 carbanion karbanyon
8482 carbazole karbazol
8483 carbide karbür, karbit
8484 carbine karabina
8485 carbinol karbinol
8486 carbocyclic karbosiklik, homosiklik
8487 carbohydrase karbohidraz
8488 carbohydrate karbonhidrat
8489 carbolic acid asit fenik, fenik asit
8490 carbolic fenollü
8491 carbon black is, karbon siyahı
8492 carbon brush karbon fırçası, kömür fırçası
8493 carbon contact karbon kontağı
8494 carbon content karbon miktarı, karbon niceliği
8495 carbon copy karbon kopyası, karbon çöngesi
8496 carbon cycle karbon çevrimi
8497 carbon dating karbon tarih saptama yöntemi
8498 carbon deposit karbon kiri, is
8499 carbon dioxide karbondioksit
8500 carbon fibre karbon lifi
8501 carbon filament karbon filaman, kömür teli
8502 carbon monoxide karbonmonoksit
8503 carbon paper karbon çöngesi
8504 carbon residue karbon artığı
8505 carbon rheostat karbon reosta
8506 carbon silk karbon ipeği
8507 carbon karbon, karbon çöngesi, karbon çöngesi ile çıkarılan kopya
8508 carbonaceous karbonlu
8509 carbonado siyah elmas, karbonado, karaelmas
8510 carbonate of lime kalsiyum karbonat, kireç karbonatı
8511 carbonate of soda sodyum karbonat
8512 carbonate karbonat, karbonatlamak
8513 carbonated water karbonatlı su, soda
8514 carbonation karbonatlama
8515 carbonic acid karbonik asit
8516 carbonic karbonik
8517 Carboniferous karbon dönemi, Karbon dönemi, karbonlu, kömürlü
8518 carbonization kömürleşme, kömürleştirme
8519 carbonize kömürleştirmek, koklaştırmak
8520 carbonized karbonlu
8521 carbonizing karbonizasyon
8522 carbonyl chloride karbonil klorür
8523 carbonyl karbonil
8524 Carborundum karborundum, zımpara, korindon
8525 carboxyl karboksil
8526 carboxylase karboksilaz
8527 carboxylic acid karboksilik asit
8528 carboxylic karboksilik
8529 carboy damacana, cam balon
8530 carbuncle şirpençe, çıban
8531 carburate karbürlemek
8532 carburation karbürleme
8533 carburet karbonla birleştirmek
8534 carburetted karbonlanmış
8535 carburettor bowl karbüratör çanağı
8536 carburettor choke karbüratör jiklesi
8537 carburettor engine karbüratörlü kozgaltka
8538 carburettor float karbüratör şamandırası
8539 carburettor pump karbüratör pompası
8540 carburettor throttle karbüratör gaz kelebeği
8541 carburettor valve karbüratör supabı
8542 carburettor karbüratör
8543 carburization karbonlama
8544 carburize karbonlamak
8545 carburized steel karbonlanmış çelik
8546 carbylamine karbilamin
8547 carcase gövde, iskelet
8548 carcass yemek için kesilmiş döngülün ölüsü, döngül ölüsü, hkr, ceset,
leş, hkr, birşeyin döküntü parçaları, döküntü artık, leş, hurda, eski ya da
bitmemiş tekne iskeleti, carcase, ceset, leş
8549 carcinogen kansere neden olan madde
8550 carcinogenic kansere yol açan
8551 carcinology karsinoloji
8552 carcinoma kanser, kötücül ur
8553 card catalogue kart kataloğu, fiş usulü dosya
8554 card deck kart destesi
8555 card hopper kart tutucu
8556 card index kart fihristi, kartotek
8557 card punch kart delici
8558 card reader kart okuyucu
8559 card system kart jüyesi
8560 card table kumar masası
8561 card oyun çöngesi, kart, ziyaret kartı, kartpostal, gırgır, şamatacı,
karşılaşma bağdarlaması
8562 card-to-card karttan-karta
8563 cardamine acı tere
8564 cardamom hemame, edviye
8565 cardan joint kardan mafsalı, kardan kavraması
8566 cardan shaft kardan şaftı, kardan mili
8567 cardboard kalın karton, mukavva, mukavvadan yapılmış, mukavva, gerçek
olmayan, doğal olmayan, sahte, yapay
8568 carded wool taranmış yün
8569 carded taranmış
8570 carder tarakçı, tarak kılgası, tarak tezgâhı
8571 cardiac dilatation kalp büyümesi
8572 cardiac muscle kalp kası
8573 cardiac valve kalp kapağı
8574 cardiac kalp ya da kalp hastalıklarıyla ilgili
8575 cardialgia kalp ağrısı
8576 cardigan hırka
8577 cardinal number asıl sayı, miktar sayısı, nicelik sayısı
8578 cardinal point anayön
8579 cardinal principles ana ilkeler
8580 cardinal en önemli, baş, ana, esas, kardinal
8581 carding machine yün ve pamuk tarama kılgası
8582 carding tarama, taraklama
8583 cardiogram kardiyogram
8584 cardiograph kardiograf
8585 cardiography kardiografi
8586 cardioid kardioit, yürek eğrisi
8587 cardiology kardiyoloji
8588 care for bakmak, ilgilenmek, istemek, sevmek, hoşlanmak
8589 care kaygı, üzüntü, bakım, ilgi, koruma, sorumluluk, dikkat, özen, kaygı
çekmek, aldırmak, umursamak, önemsemek, istemek, hoşlanmak, sevmek
8590 careen karina etmek, karinaya basmak
8591 career woman meslek sahibi kadın
8592 career meslek yaşamı, kariyer, son süratle gitmek, profesyonel
8593 careerist kariyer yapmayı amaçlayan kimse
8594 carefree kaygısız, tasasız, sorumsuz
8595 careful ihtiyatlı, dikkatli, dikkatle yapılmış, özenli, cimri, sıkı
8596 carefully ihtiyatla, dikkatle, usulcacık
8597 carefulness dikkat, özen
8598 careless dikkatsiz, dikkatsizce/baştan savma yapılmış, aldırışsız, ilgisiz
8599 carelessly dikkat etmeden, körlemesine, sere-serpe
8600 carelessness dikkatsizlik, ihmal
8601 caress okşama, öpme, okşamak, öpmek
8602 caressing şefkatli
8603 caret ters V işareti, yazıda çıkma işareti ( )
8604 caretaker government geçici hükümet
8605 caretaker hademe, odacı, ev bekçisi
8606 careworn üzgün, dertli
8607 carfare bilet vergini
8608 cargo boat yük gemisi, şilep
8609 cargo carrier yük gemisi
8610 cargo hold yük ambarı
8611 cargo plane kargo uçağı
8612 cargo steamer şilep
8613 cargo yük, kargo
8614 Caribbean Sea Karayib Denizi
8615 caribou karibu
8616 caricature karikatür
8617 caricaturist karikatürist, karikatürcü
8618 caries yenirce
8619 carillon bazı çanlarla çalınan melodi
8620 carina omurga
8621 caring yardımsever, şefkatli
8622 carious (diş/vb.) çürük
8623 carline hat, yol
8624 carload vagon yükü, araba yükü
8625 carman kamyon sürücüsü, arabacı, nakliyeci
8626 carminative gaz çıkarıcı
8627 carmine lal, kızıl, vişne çürüğü, parlak kırmızı renk
8628 carnage kıyım, katliam, kırım
8629 carnal knowledge cinsî ilişki
8630 carnal cinsî, şehvetle ilgili
8631 carnality şehvet
8632 carnallite karnalit
8633 carnassial köpekdişi
8634 carnation karanfil
8635 carnauba wax Brezilya balmumu
8636 carnelian kırmızı bir akik
8637 carnet gümrük geçiş belgesi
8638 carnify et haline gelmek, et bağlamak
8639 carnival karnaval, şenlik
8640 carnivora etobur döngüller
8641 carnivore etobur döngül
8642 carnivorous etobur, etçil
8643 carnotite karnotit
8644 carob keçiboynuzu, harnup
8645 carol Noel şarkısı, neşeli şarkı
8646 Carolingian ?arlman hanedanına ait
8647 carom karambol
8648 carotene karoten
8649 carotid artery karotis arteri, şahdamar
8650 carotid karotis, şahdamarı
8651 carousal içki âlemi
8652 carouse âlem, cümbüş yapma, içki âlemi yapmak
8653 carousel atlıkarınca
8654 carp mızmızlanmak, dırdır etmek, sazanbalığı
8655 carpal el bileğine ait, el bileği sümüğü
8656 carpel karpel, meyve yaprağı
8657 carpenter marangoz, doğramacı, dülger
8658 carpenter's hammer marangoz çekici
8659 carpenter's level kabarcıklı düzeç, tesviyeruhu
8660 carpenter's plane marangoz rendesi
8661 carpenter's rule marangoz cetveli
8662 carpenter's vice marangoz mengenesi
8663 carpentry marangozluk, doğramacılık
8664 carpet bag heybe
8665 carpet loom halı tezgâhı
8666 carpet sweeper halı süpürgesi, gırgır
8667 carpet wool halı yünü
8668 carpet yarn halı ipliği
8669 carpet halı, halı döşemek, kaplamak
8670 carpetbag heybe, halı torba
8671 carping yersiz eleştiri
8672 carpology meyve bilimi
8673 carpus el bileği
8674 carriage by sea deniz taşımacılığı
8675 carriage forward navlun alıcıya ait
8676 carriage freight nakliye masrafları
8677 carriage paid nakliyesiz, navlun satıcıya ait
8678 carriage spring vagon yayı
8679 carriage trade zengin müşteriler
8680 carriage araba, at arabası, binik arabası, vagon, taşıma, nakliye, nakliye
vergini, kılganın oynak parçası, duruş, yürüyüş biçimi
8681 carriageway taşıt yolu
8682 carried nakledilmiş
8683 carrier bag saplı naylon çanta
8684 carrier current taşıyıcı akım, kuran partör
8685 carrier filter taşıyıcı süzgeci
8686 carrier gas taşıyıcı gaz
8687 carrier line taşıyıcı hattı
8688 carrier noise taşıyıcı gürültüsü
8689 carrier pigeon posta güvercini
8690 carrier rocket taşıyıcı roket
8691 carrier wave taşıyıcı dalga
8692 carrier nakliyeci, taşıyıcı, (hastalık) taşıyıcı, kariyer
8693 carriers taşıyıcı firma
8694 carrion beetle leşböceği
8695 carrion crow leşkargası
8696 carrion pis, kokmuş, leş, kokmuş et
8697 carrot havuç, kök, yerkökü, mükafat
8698 carroty havuç renginde, kırmızı saçlı
8699 carry a message haber taşımak
8700 carry a motion bir teklifi onaylatmak
8701 carry a torch abayı yakmak
8702 carry an election saylav kazanmak
8703 carry an item bir maddeyi nakletmek
8704 carry arms silah taşımak
8705 carry authority yetki sahibi olmak
8706 carry away coşturmak, büyülemek, özünden geçirmek
8707 carry back geçmişe götürmek
8708 carry balance forward bakiyeyi nakletmek
8709 carry coals to Newcastle tereciye tere satmak
8710 carry consequences sonucu kabullenmek
8711 carry conviction inandırıcı vasıfta olmak
8712 carry down hesap açmak için bakiyeyi nakletmek
8713 carry forward to credit alacağa kaydetmek
8714 carry forward to debt borca kaydetmek
8715 carry forward nakli yek-n yapmak, yeni sayfaya nakletmek
8716 carry insurance sigortalı olmak
8717 carry interest faiz getirmek
8718 carry into effect uygulamaya koymak
8719 carry off kazanmak, başarılı olmak, kapıp götürmek
8720 carry on a lawsuit davacı olmak
8721 carry on business iş yapmak
8722 carry on with sb biriyle mercimeği fırına vermek
8723 carry on with sürdürmek
8724 carry on sürdürmek, yürütmek, devam etmek, devam ettirmek
8725 carry one's cross bağrına taş basmak
8726 carry out bitirmek, tamamlamak, başarmak, icra etmek
8727 carry over nakletmek, aktarmak, tehir etmek, uzatmak
8728 carry the day kazanmak, tam başarı sağlamak
8729 carry through bitirmek, tamamlamak, yerine getirmek, başarmak
8730 carry weight önem taşımak, önemli/etkili olmak, ağır basmak
8731 carry taşımak, aparmak, götürmek, ağırlığını çekmek, desteklemek, yardım
etmek, bulundurmak, geçirmek, bulaştırmak, içermek, taşımak, desteğini kazanmak,
onaylamak, kabul edilmek, ulaşmak, erişmek
8732 carryall kaptıkaçtı, yolcu çantası
8733 carryback müdevver zarar, aktarılan zarar
8734 carrycot portbebe
8735 carrying agent nakliyeci, taşımacı
8736 carrying charge taksitli satışlarda ödenen faiz
8737 carrying company nakliye şirketi
8738 carrying trade nakliyecilik, taşımacılık
8739 carrying nakliye, taşıma
8740 carryover müdevver zarar, nakli yek-n
8741 carsick kendisini araba tutan, arabada hasta olan
8742 cart at arabası, el arabası, taşımak, götürmek
8743 cart-horse yük beygiri
8744 cartage taşıma vergini, navlun, nakliye pulu
8745 carte blanche kayıtsız şartsız yetki, tam yetki
8746 carte de visite kartvizit
8747 cartel kartel
8748 cartelization kartelleşme
8749 cartelize kartelleşmek, kartel oluşturmak
8750 carter arabacı
8751 cartesian kartezyen
8752 cartilage bone kıkırdakdoku
8753 cartilage cell kıkırdak hücresi
8754 cartilage skeleton kıkırdak iskelet
8755 cartilage kıkırdak
8756 cartilaginous fish iskeleti kıkırdaktan balık
8757 cartilaginous ring kıkırdak halka
8758 cartilaginous kıkırdaklı, kıkırdak gibi
8759 carting nakliye vergini
8760 cartographer kartograf, haritacı
8761 cartographic kartografik
8762 cartographical haritacılıkla ilgili
8763 cartography haritacılık, kartografi
8764 cartomancy iskambil falcılığı
8765 carton mukavva kutu, karton kutu
8766 cartoon film çizgi yanka, miki yankası
8767 cartoon movie çizgi yanka
8768 cartoon karikatür, çizgi yanka
8769 cartoonist karikatürcü, karikatürist
8770 cartouche hartuç, kabartma resim
8771 cartridge belt fişeklik, palaska
8772 cartridge case hartuç sandığı, fişek kutusu, kovan
8773 cartridge pen hartuçlu kalem
8774 cartridge fişek, pikap kafası, kartuş
8775 cartulary sicil defteri, sicil dairesi
8776 cartwheel çember hareketi
8777 cartwright araba yapımcısı
8778 caruncle horoz ibiği
8779 carve up bölmek, paylaştırmak
8780 carve oymak, nakış açmak, nakış vurmak, kesmek, dilimlemek, (up ile) bölmek,
paylaştırmak
8781 carvel karavela
8782 carver et bıçağı, oymacı
8783 carving chisel oymacı kalemi
8784 carving oyma, nakış, oymacılık, nakış açma
8785 carwash oto yıkama
8786 caryatid karyatit, heykel sütun, yontudikeç
8787 caryopsis karyops, buğdaysı meyve
8788 casaba melon kavun
8789 casaba bir tür kış kavunu
8790 cascade amplifier kaskat amplifikatör
8791 cascade connection kaskat bağlama
8792 cascade converter kaskat konvertör
8793 cascade çağlamak, taşmak, taşırmak
8794 case ending ad durumunu belirten ek, isim çekim eki, takı
8795 case grammar durum dilbilgisi
8796 case hardness doku sertliği
8797 case in point konuşma konusu olan mesele
8798 case law davalarda hukuk usulü
8799 case lawyer dava vekili, avukat
8800 case of defamation hakaret davası
8801 case shot şarapnel
8802 case study örnekolay, örnek olay incelemesi
8803 case hâl, vaziyet, durum, hadise, olay, sorun, dava, kutu, sandık, camadan,
çanta, kasa, kutulamak
8804 casein kazein
8805 caseinogen kazeinojen
8806 casemate kazamat, mazgallı siper
8807 casement içe ya da dışa doğru açılan pencere
8808 caseous peynir ile ilgili, peynir gibi
8809 cash a check çek bozdurmak
8810 cash account kasa hesabı
8811 cash and carry peşin ödeyip alma, peşinle çalışan işyeri
8812 cash audit kasa kontrolü, nakit kontrolü
8813 cash balance kasa mevcudu, nakit bakiye
8814 cash before delivery teslimden önce ödeme
8815 cash before shipment yüklemeden önce ödeme
8816 cash bonus nakit ikramiye
8817 cash book kasa defteri, cari hesap defteri
8818 cash budget nakit bütçesi
8819 cash cheque çizgili olmayan çek
8820 cash count kasa sayımı
8821 cash cover kuvertür, karşılık
8822 cash credit pul olarak verilen kredi
8823 cash crop peşin satılan mahsul
8824 cash delivery teslimat, tediye
8825 cash desk kasa, vezne
8826 cash discount peşin indirimi, peşin ödeme indirimi
8827 cash dispenser bankamatik
8828 cash dividend peşin ödenen kâr
8829 cash down peşin pul
8830 cash flow nakit akımı, nakit girişi
8831 cash in advance peşin ödeme
8832 cash in bank bankadaki nakit hesabı
8833 cash in hand kasa mevcudu, elde bulunan pul
8834 cash in one's chips ecel şerbetini içmek
8835 cash in kazanç sağlamak, yararlanmak
8836 cash inflow pul girişi
8837 cash letter of credit kredi mektubu
8838 cash loan nakit ödünç
8839 cash market nakit piyasası
8840 cash on delivery ödemeli, tesliminde ödenecek
8841 cash on hand eldeki nakit, mevcut pul
8842 cash outflow pul çıkışı
8843 cash payment peşin ödeme
8844 cash price peşin fiyat
8845 cash ratio disponibilite oranı
8846 cash receipts kasa girişi, tahsilat
8847 cash register otomatik kasa, yazarkasa
8848 cash requirements nakit ihtiyacı
8849 cash reserve pul rezervi
8850 cash sale peşin satış, vadesiz satış
8851 cash shortage nakit darlığı, nakit sıkıntısı
8852 cash value nakdi değer, peşin ödeme değeri
8853 cash nakit pul, nukut, pul, mangır, pula çevirmek, bozdurmak
8854 cashbook kasa defteri
8855 cashew nut akaju cevizi
8856 cashew maun, akaju ağacı
8857 cashier kasiyer, kasadar
8858 cashier's account kasiyer hesabı
8859 cashier's desk kasa, vezne
8860 cashier's office kaza, vezne
8861 cashless pulsuz
8862 cashmere kaşmir
8863 cashomat bankamatik
8864 casing koruyucu kaplama
8865 casino gazino
8866 cask fıçı, varil
8867 casket mücre, küçük kutu, tabut
8868 Caspian Sea Hazar Denizi
8869 Caspian Hazar
8870 casque başlık, miğfer
8871 cassation iptal, fesih
8872 cassava manyok
8873 casserole güveç
8874 cassette recorder kasetçalar, teyp
8875 cassette tape teyp bandı
8876 cassette kaset, mücre, sandıkça
8877 cassia Çin tarçını
8878 cassiopeium lutesyum
8879 cassiterite kasiterit
8880 cassowary tepeli devekuşu
8881 cast a shadow over gölge düşürmek
8882 cast a spell upon büyü yapmak
8883 cast about tasarlamak
8884 cast anchor demir atmak
8885 cast away çöpe atmak
8886 cast doubt on gölge düşürmek
8887 cast down devirmek, canını sıkmak
8888 cast in sb's teeth birinin yüzüne vurmak
8889 cast iron font, pik demir, dökme demir
8890 cast light ışık tutmak
8891 cast off the rope halatı mola etmek
8892 cast off çıkarmak, kurtulmak, ilişkisini kesmek, reddetmek
8893 cast one's vote oy vermek
8894 cast reflections on hakkında kötü şeyler söylemek, kötülemek
8895 cast steel dökme çelik
8896 cast stone suni taş
8897 cast the blame iftira etmek
8898 cast up kusmak, karaya vurmak
8899 cast fırlatmak, atmak, atmak, çıkarmak, değiştirmek, (oy) vermek, dökmek,
saçmak, rol vermek, dökmek, döküm yapmak, atma, atış, kalıp, döküm, oynayanlar,
oyuncular, çeşit, tür, alçı
8900 castanet kastanyet, ispanyol çalparası
8901 castaway deniz kazazedesi
8902 caste sınıf, kast
8903 castellan kale kumandanı
8904 castellated kuleli, mazgallı
8905 caster mobilya tekerleği
8906 castigate ağır biçimde cezalandırmak/azarlamak
8907 castigation cezalandırma, azarlama
8908 castigator paylayıcı kimse
8909 castile soap zeytinyağlı sabun
8910 casting net serpme ağ
8911 casting vote başkanın oyu
8912 casting döküm, oyuncu seçme
8913 castle şato, kale, kasır, (satranç) kale
8914 castoff istenmeyen giysi, döküntü
8915 castor oil hintyağı
8916 castor sugar pudraşeker
8917 castor bkz.caster
8918 castor-oil plant keneotu
8919 castrate hadım etmek, iğdiş etmek, enemek
8920 castration hadım etme, eneme, kısırlaştırma, iğdiş etme
8921 casual clothes günlük elbiseler
8922 casual labourer gündelikçi, geçici işçi
8923 casual leave mazeret izni
8924 casual wear günlük elbise
8925 casual raslantısal, tesadüfi, ciddi olmayan, hafif, sudan, günlük, resmi
olmayan, (işçi) geçici olarak işe alınmış
8926 casually dikkat etmeden
8927 casualness kaygısızlık
8928 casualties zayiat, kayıplar
8929 casualty department yaralı koğuşu, ilkyardım, acil
8930 casualty insurance hasar sigortası, kaza sigortası
8931 casualty ward yaralı koğuşu
8932 casualty kazazede, yaralı, zayiat, kayıp
8933 casuistic ahlak kuralları ile ilgili
8934 casus belli savaşı gerektiren olay
8935 cat burglar hırsız
8936 cat kedi, pişik, göcen
8937 cat's eye reflektör, kedigözü, aynülhir
8938 cat's whisker kedi bıyığı
8939 cat's-paw bir çeşit düğüm
8940 catabolic katabolik
8941 catabolism katabolizma, anabolizmin karşıtı
8942 catachresis kaydırma, kelimeyi yanlış kullanma
8943 cataclasis kataklasis, kaya ezilmesi
8944 cataclastic kataklastik, ezik
8945 cataclysm afet
8946 cataclysmal müthiş
8947 cataclysmic kıyamet günü gibi, tufan gibi
8948 catacomb yeraltı mezarı, katakomb
8949 catadromous katodrom, katadrom
8950 catafalque katafalk
8951 catalase katalaz
8952 catalepsis katalepsi, istencin yitimi
8953 cataleptic katalepsi ile ilgili
8954 catalog bkz.catalogue
8955 cataloger katalogcu
8956 cataloging katalog yapma
8957 catalogue katalog, liste, kataloglamak, listelemek, listeye almak
8958 catalpa katalpa
8959 catalyctic katalizle ilgili
8960 catalyse katalizlemek
8961 catalysis kataliz
8962 catalyst katalizör
8963 catalytic reaction katalitik reaksiyon
8964 catalytic katalitik
8965 catalyze katalizlemek, çözdürmek
8966 catalyzer katalizör
8967 catamaran katamaran
8968 catamite ibne, oğlan
8969 catamount kedigillerden jaguara benzer bir döngül
8970 cataphoresis kataforez
8971 cataplasm yakı
8972 catapult sapan, kuşatan, mancınık, (sapanla) fırlatmak
8973 cataract büyük çağlayan, çavlan, nehrin en akıntılı yeri, katarakt, aksu
8974 catarrh nezle, soğuk algınlığı
8975 catarrhal nezle ile ilgili
8976 catastrophe yıkım, felaket, kaza, facia
8977 catastrophic felaket gibi, felaket getiren, müthiş
8978 catbird alaycı kuş
8979 catboat tek direkli küçük yelkenli
8980 catcall ıslık çalma, yuhalama, yuhalanmak, ıslıklanmak, yuhalamak
8981 catch a cold nezle olmak, üşütmek
8982 catch a tartar çetin cevize çatmak
8983 catch an infection mikrop kapmak, enfeksiyon almak
8984 catch cold nezle olmak, üşütmek
8985 catch fire tutuşmak, ateş almak
8986 catch hell azarlamak
8987 catch it zılgıtı yemek, azar işitmek
8988 catch on popüler olmak, ünlü olmak, moda olmak
8989 catch one's breath dinlenmek, soluk almak
8990 catch out (birisine) hatalı olduğunu göstermek
8991 catch penny işporta malı
8992 catch phrase slogan
8993 catch red-handed suçüstü yakalamak
8994 catch sb napping kaytarırken yakalamak
8995 catch sb on the hop gafil avlamak
8996 catch sb red-handed birini suç üstü yakalamak
8997 catch sb's eyes bakışlarını yakalamak, dikkatini çekmek
8998 catch sight of bir an gözüne ilişmek, bir an görmek
8999 catch up on tamamlamak
9000 catch up with aynı düzeye gelmek, yetişmek
9001 catch up yetişmek, geri kalmamak
9002 catch tutmak, yakalamak, avlamak, yakalamak, tutmak, ansızın bulmak,
birdenbire farketmek, görmek, yakalamak, takılmak, yetişmek, yakalamak, carpmak,
vurmak, yanmaya başlamak, çalışmak, duymak, anlamak, kavramak, topu tutma,
yakalama, top tutma, tutulan, yakalanan şeyin miktarı, bityeniği
9003 catch-all öteberi torbası, şerbet tutucu
9004 catch-as-catch-can kıran kırana
9005 catcher yakalayıcı, kapan, avcı, mandal
9006 catching bulaşıcı, yolukucu
9007 catchment area havza, beslenme bölgesi
9008 catchment basin havza, tutma havzası
9009 catchment havza
9010 catchweight serbest kilo
9011 catchword savsöz, slogan
9012 catchy kolayca akılda kalan
9013 catechu hint helvası otu
9014 catechumen din eğitimi gören kimse
9015 categorial ulamsal
9016 categorical kesin, koşulsuz
9017 categorisation ulamlaştırma
9018 categorize sınıflandırmak
9019 category ulam, sınıf, kategori
9020 catena zincirleme seri, dizi, sıra
9021 catenary zincir eğrisi
9022 catenate zincirlemek
9023 catenoid zincir yüzeyi
9024 cater for göz önünde bulundurmak, dikkate almak
9025 cater yiyecek ve içecek sağlamak
9026 caterer yiyecek sağlayan kimse, vekilharç, kumanyacı
9027 caterpillar tırtıl
9028 caterwaul azgın kedi sesi, miyavlama, haykırmak, miyavlamak
9029 catfish yayın balığı
9030 catgut kiriş, katgüt
9031 catharsis ishal, amel
9032 cathartic müshil, müshil ilacı
9033 Cathay Çin
9034 cathead griva mataforası
9035 Catherine-wheel çarkıfelek
9036 catheter sonda
9037 cathetometer katetometre, düşeyölçer
9038 cathode bias katot öngerilimi
9039 cathode coating katot kaplaması
9040 cathode current katot akımı
9041 cathode deposit katot birikintisi
9042 cathode disintegration katot parçalanması
9043 cathode emission katot emisyonu
9044 cathode follower katot çıkışlı amplifikatör
9045 cathode grid katot ızgarası
9046 cathode ray tube katot ışınlı tüp
9047 cathode ray katot ışını
9048 cathode voltage katot gerilimi
9049 cathode katot, eksiuç
9050 cathodic etching katodik gravür
9051 cathodic evaporation katodik buharlaştırma
9052 cathodic katodik
9053 catholic (beğeni/ilgi/vb.) genel, yaygın, geniş, Katolik
9054 catholicism katoliklik
9055 catholicity düşünce özgürlüğü, geniş fikirlilik, liberallik
9056 catholicize evrenselleşmek
9057 catholicon panzehir
9058 catholyte katolit
9059 cation exchange katyon alışverişi
9060 cation katyon
9061 cationic katyonik
9062 catkin söğüt çiçeği, huş çiçeği
9063 catnap kısa hafif uyku, şekerleme, kestirme
9064 catoptrics ışık yansıtma bilimi, katoptrik
9065 catsup ketçap, domates sosu
9066 cattail büyük sukamışı
9067 cattish kedi gibi, acı, acıklı, zehirli, kinli, gazaplı, hırslı, hilekâr,
kelekbaz
9068 cattle breeding döngül yetiştirme
9069 cattle car sığır vagonu
9070 cattle plague sığır vebası
9071 cattle ranch sığır otlağı
9072 cattle tax döngül vergisi
9073 cattle yard worker maldar
9074 cattle büyükbaş döngül, kara mal, mal kara, sığır, davar
9075 cattle-dealer celep, çodar, maldar
9076 cattleman sığır yetiştiren kimse
9077 catty nefret dolu, sinsi
9078 catwalk iskele, geçit kalası, dar köprü
9079 Caucasia Kafkasya
9080 Caucasian Kafkasya, Kafkasyalı
9081 Caucasion Kafkasyalı
9082 Caucasus Kafkas Dağları
9083 caucus parti yönetim kurulu
9084 caudal fin kuyruk yüzgeci
9085 caudal kuyrukla ilgili, kuyruk gibi
9086 caudate kuyruklu
9087 caul cenin zarı
9088 cauldron kazan
9089 caulescent saplı
9090 cauliflower karnabahar
9091 cauline sap ile ilgili
9092 caulk kalafatlamak, kalafat etmek
9093 caulker kalafatçı
9094 caulking kalafatlama, üstüpü, macun
9095 causal explanation nedensel açıklama
9096 causal nedensel
9097 causality nedensellik
9098 causation sebep olma
9099 causative verb ettirgen fiil, ettirgen eylem
9100 causative voice ettirgen çatı
9101 causative neden olan, ettirgen
9102 cause a disturbance huzursuzluğa sebep olmak
9103 cause a loss zarar vermek
9104 cause a sensational emotion sansasyona neden olmak
9105 cause and effect sebep ve sonuç
9106 cause damage hasar meydana getirmek
9107 cause discord nifak sokmak
9108 cause havoc zarar vermek, berbat etmek
9109 cause of death ölüm nedeni
9110 cause pain sancı yapmak, acıtmak, dert getirmek
9111 cause sb a trouble başına dert açmak
9112 cause uneasiness rahatsızlığa neden olmak
9113 cause sebep, dava, amaç, hedef, ilke, -e sebep olmak, mecbur etmek
9114 causecelebre meşhur bir dava
9115 causeless nedensiz, sebepsiz, asılsız
9116 causerie söyleşi, sohbet, konuşma
9117 causeway geçit, geçit yol, set
9118 caustic alkali kostik alkali
9119 caustic ammonia amonyum hidroksit
9120 caustic lime sönmemiş kireç
9121 caustic potash potasyum hidroksit
9122 caustic soda sudkostik, sodyum hidroksit
9123 caustic yakıcı, aşındırıcı
9124 causticity yakıcılık, aşındırıcılık
9125 causticize kostiklemek
9126 cauterization dağlama, yakma
9127 cauterize dağlamak, yakmak
9128 cautery yakma, dağlama, yakı
9129 caution uyarı, ihtar, dikkat, sakınma, uyarmak, ikaz etmek
9130 cautionary uyaran, uyarıcı, ders veren
9131 cautious dikkatli, önemli, sakıngan
9132 cautiousness ihtiyatlılık
9133 cavalcade süvari alayı resmi geçidi
9134 cavalier düşüncesiz, saygısız, laubali, bambılı
9135 cavalry regiment süvari alayı
9136 cavalry soldier süvari askeri
9137 cavalry süvari
9138 cavalryman süvari
9139 cavatina kavatin
9140 cave bear mağara ayısı
9141 cave in çökmek, yıkılmak, teslim olmak
9142 cave mağara, oyuk
9143 Caveat emptor Alıcı dikkatli olsun!
9144 caveat hukuki işlemleri durdurma
9145 caved area göçük alan
9146 caveman mağara adamı
9147 cavern büyük ve derin mağara
9148 cavernous mağaraları olan, mağara gibi
9149 cavetto vault aynalı tonoz
9150 cavetto oyuk pervaz
9151 caviar havyar, kürü
9152 cavil kusur bulmak, bahane aramak
9153 caviller itirazcı kimse
9154 cavitation kavitasyon, boşluk oluşumu, boşlama
9155 cavity of the eye göz çukuru
9156 cavity çukur, oyuk, boşluk
9157 cavort hoplayıp sıçramak, zıplamak, tepinmek
9158 cavy kobay
9159 caw gaklamak
9160 cay adacık
9161 cayenne pepper arnavutbiberi
9162 cayenne arnavutbiberi
9163 cayman büyük timsah
9164 cease fire ateş kesmek
9165 cease durdurmak, kesmek, durmak
9166 ceaseless sürekli, aralıksız
9167 ceaselessly durmaksızın
9168 cedar of Lebanon Lübnan sediri, katran ağacı
9169 cedar sedir, dağservisi
9170 cede bırakmak, vermek, teslim etmek
9171 cedent terk eden, sedan
9172 cedilla çengel işareti
9173 ceil tavan yapmak
9174 ceiling board tavan tahtası
9175 ceiling floor asma tavan
9176 ceiling joist tavan kirişi
9177 ceiling price azami fiyat, tavan fiyat
9178 ceiling tavan
9179 celandine sarı çiçekli ösümlük, kırlangıç otu
9180 celebrant törene katılan kimse
9181 celebrate kutlamak, övmek
9182 celebrated ünlü, bilinen, meşhur
9183 celebration kutlama, tören
9184 celebrator kutlayan kimse
9185 celebrity ünlü kişi, ün, şöhret
9186 celeriac kereviz
9187 celerity hız, sürat
9188 celery kereviz
9189 celestial body gökcismi
9190 celestial equator gök büyük kuşağı
9191 celestial globe gök yuvarlağı
9192 celestial navigation uzay seyrüseferi
9193 celestial pole gökkutbu
9194 celestial sphere gökküresi
9195 celestial gökle ilgili, semavi
9196 celestine selestin
9197 celiac karın boşluğuna ait
9198 celibacy dinsel nedenlerden dolayı evlenmeme, bekârlık
9199 celibate bekar, subay
9200 cell division hücre bölünmesi
9201 cell membrane hücre çeperi
9202 cell theory hücre teorisi
9203 cell wall hücre çeperi
9204 cell zirizemin, zirzemi, hücre, hüceyre, göze, pil
9205 cellar zirizemin, zirzemi, ambar, mahzen, kiler
9206 cellarage bodrum, mahzen kirası, kiler vergini
9207 cellaret içki dolabı
9208 celled hücreli, gözeli
9209 cellist viyolonselist
9210 cello viyolonsel
9211 cellobiose selobiyoz
9212 cellophane selofan
9213 cellose selobiyoz
9214 cellular hücresel, gözesel, hücreli, gözeli
9215 cellule hücrecik, gözecik
9216 celluloid based selüloit tabanlı
9217 celluloid selüloid
9218 cellulose selüloz
9219 Celsius thermometer selsiyus termometresi, santigrat termometresi
9220 Celsius santigrat
9221 Celt Kelt
9222 celtic Keltler ile ilgili, Keltçe
9223 cembalo çembalo, klavsen
9224 cement floor çimento döşeme
9225 cement good relations with ...ile dosluk kurmak
9226 cement gun çimento tabancası
9227 cement mortar çimento harcı
9228 cement pipe çimento künk, büz
9229 cement silo çimento silosu
9230 cement stucco çimentolu sıva
9231 cement work çimento işi
9232 cement çimento, tutkal, macun, dolgu, çiriş, çimentolamak, birleştirmek
9233 cementation çimentolama, yapıştırma, sementasyon
9234 cemented yapışık
9235 cementite sementit
9236 cemetery gömütlük, mezarlık
9237 ceneme boşbirim, anlatımbirim, senem
9238 cenotaph simgesel mezar
9239 Cenozoic Senozoyik
9240 cense tütsülemek
9241 censer buhurluk, buhurdan
9242 censor sansürcü, sansürden geçirmek
9243 censorial sansüre ait
9244 censorious tenkitçi, devamlı kusur bulan
9245 censorship sansür
9246 censurable eleştirilebilir
9247 censure kınamak, kınama
9248 censurer tenkitçi
9249 census nüfus sayımı, sayım
9250 census-taker sayım görevlisi
9251 cent 0.01 dolara beraber pul vahidi, sent
9252 centage yüzde oranı
9253 centaur mit.yarı insan yarı at biçimindeki yaratık, santor
9254 centaury kantaron, peygamber çiçeği
9255 centenarian yüz yaşında ya da yüz yaşının üstünde kimse
9256 centenary yüzüncü yıldönümü
9257 centennial yüz yılda bir olan
9258 center bit punta matkabı
9259 center bkz.centre
9260 centerpiece sofra ortasındaki süs
9261 centesimal yüzüncü
9262 centi- (önek) yüzde bir, (edat) santi
9263 centigrade degree santigrat derece
9264 centigrade thermometer santigrat termometre
9265 Centigrade santrigrat
9266 centigram santigram
9267 centiliter santilitre
9268 centime santim
9269 centimetre santimetre
9270 centimetric wave santimetrik dalga
9271 centimetric santimetrik
9272 centipede kırkayak
9273 centner elli kilogramlık bir ağırlık birimi
9274 Central America Orta Amerika
9275 central angle merkez açı
9276 Central Asia Orta Asya
9277 Central Bank Merkez Bankası
9278 central battery merkez bataryası
9279 central city kent merkezi
9280 central control merkezi kontrol
9281 central electrode orta elektrotu
9282 central government merkezi hükümet
9283 central heating merkezi ısıtma (tesisatı), kalorifer
9284 central lane orta şerit
9285 central locking merkezi kilitleme
9286 central nervous system merkezi sinir jüyesi
9287 central office merkez, merkez büro
9288 central processing unit merkezi işlem birimi
9289 central processor merkezi işlemci, merkezi işlem birimi
9290 central refuge orta refüj
9291 central reserve yolda orta şerit
9292 central merkezî, ana, temel, kolayca ulaşılan, uygun
9293 centralism merkezcilik, merkeziyetçilik, merkezileştirme
9294 centralist merkezci, merkeziyetçi
9295 centrality merkezde olma, ortada
9296 centralization merkezileştirme, merkezcilik, merkezlenme
9297 centralize merkezileştirmek
9298 centralized administration merkezi yönetim
9299 centralized data processing merkezi bilgi işlem
9300 centralized merkezi
9301 centre arch orta kemer
9302 centre bit punta matkabı
9303 centre forward santrfor
9304 centre gauge punta mastarı
9305 centre half santrhaf
9306 centre hole punta deliği, merkez deliği
9307 centre line orta çizgi, merkez hattı
9308 centre of attraction çekim merkezi
9309 centre of curvature eğrilik merkezi
9310 centre of drag sürükleme merkezi
9311 centre of gravity ağırlık merkezi, ağırlık özeği
9312 centre of gyration dönme merkezi
9313 centre of impact orta vuruş çekidi
9314 centre of lift kaldırma merkezi
9315 centre of mass kütle merkezi
9316 centre of pressure basınç merkezi
9317 centre of projection izdüşüm merkezi
9318 centre of trade ticaret merkezi
9319 centre party merkez parti
9320 centre point merkez çekit, orta, göbek
9321 centre punch çekit zımbası, punta zımbası
9322 centre merkez, orta, bir merkezde toplamak, merkezlemek, bir merkezde
toplanmak, merkezleşmek, merkeze yerleştirmek, ortaya koymak
9323 centreboard işler omurga, salma omurga
9324 centric merkezi
9325 centrical merkezi
9326 centrifugal basket santrifüj sepeti
9327 centrifugal brake santrifüj eğleç
9328 centrifugal clutch santrifüjlü debriyaj, merkezkaç debriyaj
9329 centrifugal drum santrifüj tamburu, santrifüj sepeti
9330 centrifugal dryer santrifüj kurutma kılgası
9331 centrifugal fan santrifüj vantilatör, merkezkaç vantilatör
9332 centrifugal filter santrifüj filtre
9333 centrifugal force merkezkaç kuvvet
9334 centrifugal governor santrifüjlü regülatör
9335 centrifugal machine santrifüj
9336 centrifugal power merkezkaç kuvvet
9337 centrifugal pump santrifüj pompa, merkezkaç pompa
9338 centrifugal regulator santrifüjlü regülatör
9339 centrifugal running santrifüj şurubu
9340 centrifugal merkezkaç
9341 centrifugation santrifüjleme
9342 centrifuge santrifüj, santrifüjlemek
9343 centring puntalama, merkezleme
9344 centriole sentriyol
9345 centripetal acceleration merkezcil ivme, özekçil ivme
9346 centripetal force merkezcil kuvvet, özekçil kuvvet
9347 centripetal merkezcil, ortaya çeken
9348 centro- (önek) merkez, orta
9349 centroid kitle merkezi
9350 centrosoma sentrozom
9351 centrosphere dünyanın merkezi
9352 centrum merkez
9353 centuple yüz misli, yüz katı
9354 centuplicate yüz ile çarpmak
9355 centurion yüz kişilik bölük komutanı, yüzbaşı
9356 century yüzyıl, asır
9357 cephalic index kafa indisi
9358 cephalic başa ait
9359 cephalin sefalin
9360 cephalopod kafadanbacaklı
9361 cephalothorax sefalotoraks, baş ve göğüs
9362 cephalous başlı
9363 ceramic amplifier seramik amplifikatör
9364 ceramic capacitor seramik kondansatör
9365 ceramic filter seramik filtre
9366 ceramic microphone seramik mikrofon
9367 ceramic photocell seramik fotosel
9368 ceramic tile çini
9369 ceramic transducer seramik güç çevirici
9370 ceramic seramikle ilgili, seramik
9371 ceramics seramik, çömlek, seramikçilik, çömlekçilik
9372 ceramist seramikçi
9373 ceratoid boynuz gibi
9374 cere balmumuna batırmak
9375 cereal tahıl
9376 cerebellum hemisphere beyin yarımyuvarı
9377 cerebellum beyincik
9378 cerebral cortex beyin zarı
9379 cerebral hemispheres beyin yarımyuvarı
9380 cerebral lobe beyin lobu
9381 cerebral beyinle ilgili
9382 cerebration beynin çalışması, düşünme
9383 cerebrospinal axis beyin-omurilik ekseni
9384 cerebrospinal fluid beyin-omurilik sıvısı
9385 cerebrospinal nerves beyin-omurilik sinirleri
9386 cerebrospinal beyin-omurilik
9387 cerebrum beyin
9388 cerecloth mumlu bez
9389 cerement kefen
9390 ceremonial resmi törensel
9391 ceremonious törensel, resmi, merasime düşkün
9392 ceremony tören, merasim, resmiyet
9393 ceresin serezin
9394 cerise kiraz kırmızısı, kiraz kırmızısı
9395 cerium seryum
9396 cermet sermet
9397 cerotic acid serotik asit, kerotik asit
9398 cerotic serotik, kerotik
9399 certain kesin, muhakkak, emin, kuşkusuz, belirli, anık, kesin, bazı,
kimi, belirli, ayrım
9400 certainly kesinlikle, tabi, elbette
9401 certainty kesinlik, kuşkusuzluk, kesin olan şey
9402 certifiable onaylanabilir, doğrulanabilir
9403 certificate account tasarruf hesabı
9404 certificate of baptism vaftiz belgesi
9405 certificate of birth nüfus hüviyet cüzdanı
9406 certificate of bonds tahvil sertifikası
9407 certificate of death vefat ilmühaberi
9408 certificate of debt borç senedi
9409 certificate of deposit mevduat sertifikası
9410 certificate of incorporation tescil belgesi
9411 certificate of inspection ekspertiz raporu
9412 certificate of origin menşe belgesi, köken belgesi
9413 certificate of quality kalite belgesi
9414 certificate of secondary school ortamektep diploması
9415 certificate sertifika, belge
9416 certificated engineer yüksek kıvcı
9417 certificated onaylı, onaylanmış
9418 certification belgeleme, onay, ruhsat, belge
9419 certified accountant yeminli muhasebeci
9420 certified bankrupt resmi iflas, belgelenmiş iflas
9421 certified copy onaylı suret, tasdikli suret
9422 certified engineer yüksek kıvcı
9423 certified mail taahhütlü posta
9424 certified true copy sahih suret
9425 certified onaylı, tasdikli, diplomalı
9426 certify doğrulamak, doğruluğunu belirtmek, onaylamak, (özellikle bir
incelemeden/testten sonra) açıklamak, bildirmek, ilan etmek, (belirli bir
kursu/eğitim sürecini/vb.tamamlayan birine) belge vermek, sertifika vermek
9427 certifying officer onaylayan memur, ita amiri
9428 certifying onaylayan
9429 certitude kesinlik, katiyet, kuşkusuzluk, birşeyrden emin olma
9430 cerulean gök mavisi
9431 cerumen kulak kiri, kulak kiri
9432 ceruse üstübeç
9433 cerussite serüzit
9434 cervical rahim boynuna ait
9435 cervine geyik ile ilgili
9436 cervix rahim boynu, serviks
9437 cesarean section sezaryen
9438 cesarean sezaryen
9439 cesium sezyum
9440 cessation durma, duruş, ara verme, mola
9441 cesser mühlet bitimi, sona erme
9442 cession of portfolio portföy devri
9443 cession (mal/hak vs.) feragat, bırakma
9444 cessionary sesyoner, terk eden
9445 cesspipe kanalizasyon borusu, lağım borusu
9446 cesspit bkz.cesspool
9447 cesspool lağım, lağım çukuru, mazgal, çok pis yer, çöplük gibi yer
9448 cestode bağırsak şeridi
9449 cetacean memeli deniz döngülü
9450 cetane number setan sayısı
9451 cetane setan
9452 Ceylon Seylan adası
9453 Chad Çad, kırpıntı
9454 chafe ısınmak için (ellerini/vb.) birbirine sürtmek, sürtünmekden yara
olmak/yapmak, sıkılmak, sinir olmak, illet olmak
9455 chafer mayısböceği, su ısıtacak kap
9456 chaff cutter saman bıçağı, saman kesici
9457 chaff kepek, tahılın dış kabuğu, (döngül yemi olarak) saman, lak
9458 chaffer pazarlık, pazarlık etmek, çekişmek
9459 chaffinch sarıasma kuşu, sarıcık
9460 chaffing dish ocaklı sahan
9461 chagrin hayal kırıklığı, üzüntü, keder, iç sıkıntısı, ümidini kırmak,
sıkmak, gücendirmek, küstürmek
9462 chain armour zincir zırhı
9463 chain belt zincir kayışı
9464 chain bridge zincirli asma köprü
9465 chain bucket zincirli kova
9466 chain compressor ırgat kastanyolası
9467 chain coupling zincirli kavrama
9468 chain drive zincirle tahrik
9469 chain drum zincir kasnağı
9470 chain harrow zincirli tırmık
9471 chain hook salyafora kancası
9472 chain letter zincirleme mektup
9473 chain link zincir baklası
9474 chain locker zincir dolabı
9475 chain loom zincirli tezgâh
9476 chain pipe zincir güverte loçası
9477 chain pump zincirli pompa
9478 chain reaction zincirleme tepkime, zincirleme reaksiyon
9479 chain reactor atom reaktörü
9480 chain rope salyafora haladı
9481 chain smoker peş peşe sigara içen kimse
9482 chain store mağazalar zinciri
9483 chain up zincirle bağlamak
9484 chain wheel zincir çarkı, zincir dişlisi
9485 chain zincir, (olay/dükkân/dağ/vb.için) zincir, zincirlemek, zincirle
bağlamak, zincire vurmak, elini kolunu bağlamak
9486 chain-smoke sürekli sigara içmek
9487 chained zincirlenmiş
9488 chaining zincirleme
9489 chainless zincirsiz
9490 chair car salonlu vagon
9491 chair lift telesiyej
9492 chair person başkan
9493 chair iskemle, sandalye, başkanlık makamı, başkan, sadır, profesörlük makamı,
kürsü, (the ile) çıngılı sandalye, (tren rayı) kalası tutturan metal nesne,
(toplantı) başkan olmak, yönetmek, başkanlık yapmak, (saygı sevgi gösterisi olarak)
omuzlarda taşımak
9494 chairman of the board of directors yönetim kurulu başkanı
9495 chairman of the board yönetim kurulu başkanı
9496 chairman of the party parti başkanı
9497 chairman başkan, sadır, yönetici, toplantı başkanı
9498 chairmanship council başkanlık konseyi
9499 chairmanship başkanlık, riyaset, yöneticilik, yöneticilik hakları ve
nitelikleri
9500 chairoplane zincirli atlıkarınca
9501 chairship başkanlık, reislik
9502 chairwoman kadın başkan
9503 chaise longue şezlong
9504 chaise hafif gezinti arabası
9505 chalaza iç göbek
9506 Chalcedon Kadıköy yakasının eski ismi
9507 chalcedony kalseduan, kadıköytaşı, alaca akik
9508 chalcographer bakır hakkâkı
9509 chalcopyrite kalkopirit, bakırlı pirit
9510 chaldean müneccim
9511 chalet küçük köşk, şale, deniz kıyısında yazlık kulübe, bungalov, çoban
barakası
9512 chalk up puan toplamak, sayı yapmak, kazanmak
9513 chalk kireçtaşı, tebeşir, tebeşirle çizmek
9514 chalkpit tebeşir ocağı
9515 chalkstone nıkris uru
9516 chalky sandstone kireçli kumtaşı
9517 chalky kireçli, tebeşirli
9518 challenge cup çalenç kupası
9519 challenge match çelenç
9520 challenge trophy çalenç
9521 challenge meydan okumak, (düelloya/kavgaya/vb.) davet etmek,
doğruluğunu/yasallığını sorgulamak, karşı çıkmak, meydan okuma, karşılaşmaya davet,
karşı çıkma, uğraştırıcı şey
9522 challengeable meydan okunabilir
9523 challenger meydan okuyan kimse
9524 chalybeate water demirli su
9525 chalybeate demirli, içinde demir tuzları olan
9526 chamber counsel müşavir avukat
9527 chamber music oda müziği
9528 chamber of accounts sayıştay
9529 chamber of agriculture ziraat odası
9530 chamber of commerce and industry ticaret ve sanayi odası
9531 chamber of commerce Ticaret Odası
9532 chamber of industry sanayi odası
9533 chamber of shipping armatörler birliği
9534 chamber orchestra oda orkestrası
9535 chamber pot küvet
9536 chamber oda, meclis, oda, kamara, özel bir amaç için ayrılmış oda, kapalı
bölüm, odacık, ilginç, düşündürücü, uğraştırıcı olma, jüri üyesine itiraz
9537 chamberlain saray nazırı, mabeyinci
9538 chambermaid oda hizmetçisi
9539 chameleon bukalemun
9540 chamfer plane pah rendesi
9541 chamfer oluk, yiv, şev, oluk açmak, yiv açmak
9542 chamfered oluklu, yivli, pahlı
9543 chamois leather güderi
9544 chamois dağ keçisi
9545 chamomile papatya
9546 champ at the bit gemini ısırmak, kabına sığmamak
9547 champ şampiyon
9548 champagne şampanya
9549 champion şampiyon, savunucu, destekleyici, desteklemek, savunmak
9550 championship şampiyona, şampiyonluk
9551 chance it bir denemek, şansını bir denemek
9552 chance on tesadüfen karşılaşmak, rastlamak
9553 chance upon tesadüfen bulmak, rastlamak
9554 chance şans, talih, ihtimal, olasılık, fırsat, olanak, risk, rastlantı
sonucu oluşmak, şans eseri olmak, tesadüfen olmak, göze almak, denemek, riske
girmek, tesadüfi, rastlantısal, planlanmamış
9555 chancellery rektörlük, elçilik kançılaryası
9556 Chancellor of the Exchequer Maliye Bakanı
9557 chancellor bakan, şansölye, başbakan, rektör
9558 chancery arşivler
9559 chances are muhtemelen
9560 chancre şankr, frengi çıbanı
9561 chancy riskli
9562 chandelier avize, çilçırak
9563 chandelle şandel
9564 chandler mumcu
9565 chandlery mum deposu
9566 change beyond all recognition tanınmaz hale getirmek
9567 change colour kızarıp bozarmak, rengi uçmak, rengi değişmek
9568 change cubicle soyunma kabini
9569 change down araba sürerken vitesi düşürmek
9570 change front cepheyi değiştirmek
9571 change hands el değiştirmek, sahip değiştirmek
9572 change into -e dönüşmek, -e dönüştürmek
9573 change machine pul bozdurma kılgası
9574 change money pul bozmak
9575 change of address adres değiştirme
9576 change of air tenek değişikliği
9577 change of life menopoz, âdet kesilmesi
9578 change of money sarraflık
9579 change of occupation meslek değişikliği
9580 change of price fiyat değişikliği
9581 change of quotation kur değişmesi
9582 change of residence ikamet değişikliği
9583 change of state maddenin hal değişimi
9584 change of temperature ısı değişikliği
9585 change one's mind fikrini değiştirmek, fikrinden taşınmak
9586 change one's tune ağız değiştirmek
9587 change the guard nöbet değiştirmek
9588 change up vitesi yükseltmek
9589 change değişmek, değiştirmek, üstünü değiştirmek, (döviz) bozdurmak,
değişme, değiştirme, değişiklik, bozuk pul, pul üstü
9590 changeable değişebilir
9591 changeableness değişebilirlik
9592 changeful kararsız
9593 changeless değişmeyen
9594 changeling aptal kimse, gizlice değiştirilen bebek
9595 changeover köklü değişim, büyük değişiklik
9596 changing room soyunma odası
9597 changing değişim, değişme, değiştirme
9598 channel effect arna etkisi
9599 channel frequency arna tezliği
9600 Channel Islands Anglo-Normand Adaları
9601 channel iron oluklu demir
9602 channel selector arna seçici
9603 channel arna, oluk, çevirmek, yöneltmek, yönlendirmek, arna açmak
9604 channelize kanalize etmek
9605 channelling arnalama, oluklanım, arna açma
9606 chant anti-government slogans hükümet aleyhinde sloganlar atmak
9607 chant slogans slogan atmak
9608 chant (dinsel) şarkı, zamanında ve sürekli yinelenen sözcükler, ilahi
söylemek, zamanında ve sürekli sözcükler yinelemek
9609 chanter şarkıcı, gayda borusu
9610 chanterelle sarı renkli bir tür mantar
9611 chantey heyamola şarkısı, gemici şarkısı
9612 chanticleer horoz
9613 chanty kulübe, baraka
9614 chaos karışıklık, kargaşa, kaos
9615 chaotic karmakarışık, altüst
9616 chap arkadaş, adam, ahbap, (ciltte) çatlak, (cilt) çatlamak, çatlatmak
9617 chaperon şaperon
9618 chapfallen kederli
9619 chapiter başlık
9620 chapman seyyar satıcı
9621 chappy çatlak, yarık
9622 chapter (kitap/yazı/vb.) bölüm
9623 chapulling Yemek yediği kaba tükürmek gibi bir şey. Vatan hainiyim veya
vatan hainlerine uşaklık ediyorum demenin bir yolu. İngilizcede böyle bir söz
yoktur.
9624 char yanıp simsiyah olmak, kömürleşmek, kömürleştirmek, gündelikçi,
temizlikçi kadın
9625 char-a-banc büyük gezinti otobüsü
9626 character actor karakter oyuncusu
9627 character defect karakter zayıflığı
9628 character part karakter rolü
9629 character reader karakter okuyucu
9630 character recognition karakter tanıma
9631 character reference iyi durum belgesi
9632 character register karakter yazmaç
9633 character nitelik, özellik, kişilik, karakter, doğa, kişi, insan, karakter,
(kitapta/oyunda/vb.) kişi, karakter, kahraman, gırgır kimse, şamatacı, dürüstlük,
ahlaklılık
9634 characteristic curve karakteristik eğri
9635 characteristic equation karakteristik denklem
9636 characteristic overflow karakteristik taşması
9637 characteristic value karakteristik değer, gizdeğer
9638 characteristic tipik, karakteristik, özellik
9639 characterize nitelendirmek, tanımlamak, -in ayırıcı özelliği olmak
9640 characterless karaktersiz, mayası bozuk
9641 charade saçmalık, zırva
9642 charades sessiz sinema oyunu
9643 charbroil kızartmak
9644 charcoal drawing karakalem resim
9645 charcoal mangal kömürü, odun kömürü
9646 chard pazı
9647 charge account veresiye hesabı
9648 charge d'affaires maslahatgüzar, işgüder
9649 charge distribution yük dağılımı
9650 charge off hesabı kapatmak, kayıttan silmek
9651 charge sale kredili satış, veresiye satış
9652 charge sb with murder birini cinayetle suçlamak
9653 charge the jury jüriyi bilgilendirmek
9654 charge to debit zimmete geçirmek
9655 charge up to hesaba geçirmek
9656 charge with suçlamak, görevlendirmek
9657 charge fiyat istemek, (birinin borcuna) kaydetmek, (hesabına) yazmak,
saldırmak, hücum etmek, atılmak, görevlendirmek, buyurmak, tenbihlemek, suçlamak,
şarj etmek, doldurmak, dolmak, istenen/ödenen fiyat, vergin, bakım, denetim,
sorumluluk, sorumlu kimse, görev, sorumluluk, emir, buyruk, talimat, suçlama,
itham, saldırı, patlayıcı miktarı, şarj
9658 chargeable hesabına geçirilebilir, ödenebilir
9659 chargeless havayi, müft, pulsuz
9660 charger şarj redresörü, doldurma cihazı, şarjör
9661 charges forward malın tesliminde ödemeli
9662 charging generator şarj dinamosu
9663 charging time şarj süresi, doldurma süresi
9664 charging voltage yükleme gerilimi
9665 charging şarj, doldurma
9666 charily ihtiyatla, hesaplı olarak
9667 chariot (savaşta/yarışta kullanılan) iki tekerlikli at arabası
9668 charioteer yarış arabası sürücüsü
9669 charisma karizma, büyüleyim
9670 charismatic karizmatik, büyüleyici
9671 charitable sevecen, şefkatli, iyiliksever, hayırsever, yardımsever, eli açık
9672 charitableness cömertlik, yardımseverlik, hayırseverlik
9673 charity school hayat mektebi
9674 charity hayırseverlik, sadaka, hayır kurumu
9675 charivari ahenksiz gürültü
9676 charlatan şarlatan, üçkâğıtçı
9677 charlatanry şarlatanlık
9678 Charles's law Charles yasası
9679 Charles's wain büyükayı takımyıldızı
9680 charleston çarliston dansı
9681 charley horse adale kasılması, kramp
9682 charlock yabani hardal
9683 charm price cazip fiyat
9684 charm çekicilik, alım, cazibe, nazarlık, muska, büyü, sihir, hayran bırakmak,
büyülemek, cezbetmek, korumak
9685 charmeuse şarmöz
9686 charming çekici, büyüleyici, hoş
9687 charnel house cesetlerin toplandığı mahzen
9688 chart of accounts hesap cetveli, hesap şeması
9689 chart harita, grafik, çizim, haritasını çizmek
9690 charter contract çarter sözleşmesi
9691 charter flight çarter uçuşu
9692 charter member kurucu üye
9693 charter ferman, beyanname, kiralama, tutma, patent, patent vermek,
kiralamak, tutmak
9694 chartered accountant imtiyazlı muhasebeci
9695 chartered company ayrıcalıklı şirket
9696 chartered mukaveleli
9697 charterer gemi kiralayan
9698 chartering gemi kiralama
9699 chartreuse sarımtırak açık yeşil ren
9700 charwoman gündelikçi kadın
9701 chary dikkatli, tedbirli, sakıngan
9702 chase peşine düşmek, kovalamak, kovmak, koşuşturmak, takip, kovalama, av
9703 chaser hafif içki
9704 chasm derin yarık, uçurum, büyük ayrılık
9705 chassis şasi
9706 chaste temiz, erden, iffetli, yalın, süssüz, basit, sade
9707 chasten yola getirmek, uslandırmak, aklını başına getirmek
9708 chasteness iffetli oluş, sade güzellik
9709 chastise acımasızca cezalandırmak, pataklamak, acımasızca suçlamak
9710 chastisement dayak, kötek, ceza verme
9711 chastity erdemlik, bekaret, iffet, namusluluk
9712 chat up konuşarak tavlamaya çalışmak
9713 chat sohbet etmek, laklak etmek, muhabbet etmek, sohbet, muhabbet, hoşbeş
9714 chateau şato
9715 chatelaine şato sahibi kadın
9716 chattel goods menkul eşya
9717 chattel mortgage menkul rehin
9718 chattel paper taşıma belgesi
9719 chattel taşınabilir eşya, menkul eşya
9720 chatter çene çalmak, sohbet etmek, gevezelik etmek, (diş/vb.) takırdamak,
çene çalma, sohbet, gevezelik, laklak, çeren, takırdama, takırtı
9721 chatterbox geveze, şapır, ezme
9722 chatterer geveze, nakkal, çerenci, farfaracı
9723 chatty geveze, şapır, sirgep, çenebaz
9724 chauffeur özel şöför
9725 chaulmoogra oil şolmgra yağı
9726 chauvinism şovenizm, bağnaz ulusçuluk
9727 chauvinist şoven
9728 chauvinistic şoven, aşırı ulusçu
9729 chaw ağız dolusu, çiğnemek
9730 cheap labour ucuz emek
9731 cheap money ucuz pul
9732 cheap workforce ucuz işgücü
9733 cheap ucuz, erzan, kolay, basit, asan, değersiz, kalitesiz, adi, elisıkı,
cimri, ucuza, ucuz ucuz olarak, adice
9734 cheapen ucuzlamak, ucuzlatmak, itibarını düşürmek, alçaltmak
9735 cheapjack seyyar satıcı
9736 cheapness ucuzluk
9737 cheapskate pinti, cimri
9738 cheat death kefeni yırtmak
9739 cheat dolandırıcı, dalavereci, hileci, kazıkçı, hile, aldatma,
dolandırıcılık, dalavere, kazık, dolap, aldatmak, kazıklamak, dolandırmak,
kandırmak, aldatmak, hile yapmak, (sınavda) kopya çekmek, atlatmak, kaçınmak,
kurtulmak, (karısını/kocasını) aldatmak
9740 cheater hilebaz, kelekbaz
9741 check account cari hesap, çek hesabı
9742 check back soruşturmak
9743 check bank çek keşide eden banka
9744 check book çek defteri
9745 check character denetim karakteri
9746 check counter kasa
9747 check currency vadesiz mevduat
9748 check desk muhasebe departmanı
9749 check files çek dosyaları
9750 check gauge ana mastar
9751 check in gelişini bildirmek, adını kaydettirmek
9752 check list kontrol listesi
9753 check nut kontra somun
9754 check off işaret koymak
9755 check out hesabı ödeyerek konakçıdan ayrılmak
9756 check over kontrol etmek
9757 check rail karşı ray, kılavuz ray, emniyet rayı
9758 check register çek defteri
9759 check room emanet eşya bürosu, vestiyer
9760 check to bearer hamiline çek
9761 check to order nama çek
9762 check up on araştırmak, soruşturmak
9763 check valve çek valfı, tek yönlü supap
9764 check kontrol, denetim, zapt, tutma, dizginleme, doğru işareti, inceleme,
karşılaştırma, kontrol, emanet makbuzu, fiş, ekose desen/kumaş, hesap, fiş,
(satranç) şah çekme, şah, kiş, (kumar) fiş, çek, kontrol etmek, gözden geçirmek,
denetlemek, bakmak, tekşirmek, doğruluğunu araştırmak, incelemek, durdurmak,
önlemek, engellemek, engel olmak, tutmak, yanına doğru işareti koymak, emanete
vermek, vestiyere vermek, şah çekmek
9765 checkback soruşturma, araştırma
9766 checkbook çek defteri
9767 checked ekose desenli, kareli
9768 checker kontrolör, denetçi, dama, damalı yapmak, alacalı yamak
9769 checkered kareli
9770 checkers dama
9771 checking account çek hesabı
9772 checking denetim, kontrol
9773 checklist kontrol listesi
9774 checkmate (santranç) mat etmek, yenilgiye uğratmak, bozguna uğratmak,
yenmek, (satranç) mat, bozgun, yenilgi, hezimet
9775 checkout ödeme yeri, kasa
9776 checkpoint trafik kontrol çekidi
9777 checkpointing denetim çekidi koyma
9778 checkroom vestiyer
9779 checkup çekap, sağlık yoklaması
9780 cheddar bir tür kaşar peyniri
9781 cheek by jowl al takke ver külah
9782 cheek muscle yanak kası
9783 cheek pouch avurt
9784 cheek yanak, yüzsüzlük, arsızlık, küstahlık
9785 cheekbone elmacık sümüğü
9786 cheekiness yüzsüzlük, arsızlık
9787 cheeky küstah, arsız, yüzsüz
9788 cheep cıvıltı, cıvıldamak
9789 cheer on tezahürat yapmak
9790 cheer up neşelen(dir)mek, sevin(dir)mek
9791 Cheer up! Keyfine bak!, Geçmiş olsun!
9792 cheer alkış, bağırış, neşe, keyif, bağırarak ya da alkışlayarak
yüreklendirmek, alkışlamak, destekleyici şekilde bağırmak, umutlandırmak, yardım
etmek, desteklemek, yüreklendirmek
9793 cheerful neşeli, şen, keyifli
9794 cheerfully neşeyle
9795 cheerfulness neşelilik, neşe
9796 cheering neşelendirici, alkış
9797 cheerio (İİ) selamet kal!, hoşça kal!, güle güle!
9798 cheerleader amigo
9799 cheerless sıkıcı, üzücü, keyifsiz, neşesiz
9800 cheerlessness neşesizlik
9801 cheers (İİ) şerefe!, (çınkada) hoşça kal!
9802 cheery neşeli, şen
9803 Cheese it! Kaç!
9804 cheese mite peynir kurdu, peynir akarı
9805 cheese straws peynirli çörek
9806 cheese peynir
9807 cheese-paring cimri, hasislik, cimrilik
9808 cheesecake peynirli kek
9809 cheesecloth tülbent
9810 cheesemaking peynircilik
9811 cheesemonger peynirci
9812 cheesy peynir gibi, peynirli
9813 cheetah çita
9814 chef şef, aşçıbaşı
9815 chef-d'oeuvre şaheser, baş yapıt
9816 chela kıskaç, mürit
9817 chelate çelat
9818 chelation çelatlama, kıskaçlama
9819 chelonian kaplumbağa
9820 chem kimyasal
9821 chemic kimyaya ait
9822 chemical action kimyasal etki
9823 chemical agent kimyasal ajan
9824 chemical analysis kimyasal analiz, kimyasal çözümleme
9825 chemical bond kimyasal bağ
9826 chemical change kimyasal değişme
9827 chemical combination kimyasal bileşme
9828 chemical composition kimyasal bileşim
9829 chemical compound kimyasal bileşik
9830 chemical element kimyasal element, kimyasal öğe
9831 chemical energy kimyasal enerji
9832 chemical engineer kimya kıvcısı
9833 chemical engineering kimya kıvcılığı
9834 chemical equation kimyasal denklem
9835 chemical equilibrium kimyasal denge
9836 chemical equivalent kimyasal eşdeğer
9837 chemical extinguisher kimyasal yangın söndürücü
9838 chemical finish apre
9839 chemical formula kimyasal formül
9840 chemical fuel kimyasal yakıt
9841 chemical kinetics kimyasal kinetik
9842 chemical lead saf kurşun
9843 chemical means kimyasal yollar
9844 chemical mixture kimyasal karışım
9845 chemical properties kimyasal özellikler
9846 chemical reaction kimyasal tepkime, kimyasal reaksiyon
9847 chemical shift kimyasal kayma
9848 chemical symbol kimyasal sembol, kimyasal simge
9849 chemical treatment kimyasal işlem
9850 chemical warfare kimyasal savaş
9851 chemical weapon kimyasal silah
9852 chemical kimyasal, kimyasal madde
9853 chemise dress kadın elbisesi
9854 chemise kombinezon
9855 chemisette bluz
9856 chemisorption kemisorpsiyon, kimyasal tutunma
9857 chemist kimyager, kimyacı, eczacı
9858 chemistry kimya
9859 chemotherapy kemoterapi, ilaçlarla tedavi
9860 chemotropism kemotropizm
9861 chenille tüylü saçak
9862 cheque account çek hesabı
9863 cheque to bearer hamiline yazılı çek
9864 cheque çek
9865 chequebook çek defteri
9866 chequer ekose deseni, damalı yapmak, ekose desenli yapmak
9867 chequerboard dama tahtası
9868 chequered kareli, ekose, damalı
9869 cherish a serpent in one's bosom koynunda yılan beslemek
9870 cherish a viper in one's bosom koynunda yılan beslemek
9871 cherish sevmek, şefkat göstermek, hatırasında yaşatmak
9872 chernozem çernozyom toprağı, kara toprak
9873 cheroot puro
9874 cherry coal yarı yağlı kömür
9875 cherry pie kirazlı turta
9876 cherry red kıpkırmızı
9877 cherry stone kiraz çekirdeği
9878 cherry kiraz, vişne, albalı, kiraz ağacı, kiraz rengi
9879 chersonese yarımada
9880 chert silisli şist
9881 cherub melek, güzel, masum yüzlü çocuk
9882 cherubic melek gibi, masum yüzlü
9883 chervil frenkmaydanozu
9884 chess satranç
9885 chessboard satranç/dama tahtası
9886 chessman satranç taşı
9887 chest cage göğüs kafesi
9888 chest cavity göğüs boşluğu
9889 chest of drawers çekmeceli dolap
9890 chest sandık, kutu, göğüs, bağır, sine
9891 chesterfield kanape
9892 chestnut kestane, şabalıt, kestane rengi, şabalıdı, keher, kestane ağacı,
bayatlamış espri/hikaye
9893 chesty iri göğüslü, küstah
9894 cheval glass boy aynası
9895 chevalier şövalye
9896 cheviot şevyot, şevyot yünü
9897 chevron V biçiminde süs, kol şeridi, sırma
9898 chevy av, avlamak
9899 chew over hakkında düşünmek
9900 chew the cud düşünüp taşınmak, geviş getirmek
9901 chew the rag çene çalmak
9902 chew çiğnemek, çiğneme, çiğnenen tütün
9903 chewing gum çiklet, sakız
9904 chewinggum çiklet, sakız
9905 chiasm kiyasma
9906 chibouk çubuk
9907 chic şık, şıklık
9908 Chicago ?ikago şehri
9909 chicane şike, hile, safsata, dalavere, hile yapmak
9910 chicanery hile, dalavere, safsata, düzen
9911 chichi gösterişli, süslü
9912 chick civciv, cüce, yavru kuş, güzel kız, piliç, yavru
9913 chicken broth tavuk suyu
9914 chicken feed az pul, kuş yemi
9915 chicken hearted tavşan yürekli, korkak
9916 chicken livered tavşan yürekli, korkak
9917 chicken out korkup vazgeçmek
9918 chicken pox suçiçeği
9919 chicken run kümes bahçesi
9920 chicken piliç, tavuk, piliç eti, korkak
9921 chickenfeed çok az pul, üç kuruş pul
9922 chickenhearted korkak, yüreksiz, tabansız
9923 chickpea nohut
9924 chicory hindiba
9925 chid azarlamak
9926 chide azarlamak
9927 chief clerk büro şefi, mağaza şefi
9928 Chief Constable Emniyet Müdürü, emniyet müdürü
9929 chief engineer başkıvcı
9930 chief executive başkan
9931 chief judge başyargıç, mahkeme başkanı
9932 chief justice başyargıç
9933 chief of staff genelkurmay başkanı
9934 chief of state devlet başkanı
9935 chief of the protocol protokol şefi
9936 chief office merkez
9937 chief part başrol
9938 chief prosecutor başsavcı
9939 chief public prosecutor cumhuriyet başsavcısı
9940 chief surgeon başhekim
9941 chief wrestler başpehlivan
9942 chief başkan, baş, amir, şef, reis, patron, baş, en önemli, ana
9943 chiefly başlıca, en çok
9944 chieftain of the tribe aşiret reisi
9945 chieftain reis, başçı, lider, kabile başçısı, serkerde, ataman, koçu,
koçubaşı, kuldurbaşı, destebaşı
9946 chieftaincy kabile reisliği, başkanlık
9947 chiffon şifon
9948 chiffonier şifoniyer
9949 chilblain soğuk şişliği
9950 child bearing doğum
9951 child benefit çocuk yardımı
9952 child care çocuk bakımı
9953 child labour çocuk çalıştırma
9954 child language çocuk dili
9955 child prodigy harika çocuk
9956 child relief çocuk yardımı
9957 child çocuk, velet, deneyimsiz, toy, çaylak, ürün, sonuç, çocuk
9958 child's play çocuk oyuncağı, kolay iş
9959 childbearing çocuk doğurma, doğum yapma, çocuk sahibi olma
9960 childbed lohusa yatağı, loğusalık
9961 childbirth çocuk doğurma, doğum
9962 childhood çocukluk, çocukluk dönemi
9963 childish çocuksu, çocuk gibi, çocukça, saçma
9964 childishly çocukça
9965 childishness çocuksuluk, çocukçalık
9966 childless çocuksuz
9967 childlike çocuksu
9968 children insurance çocuk sigortası
9969 children çocuklar
9970 children's allowance çocuk zammı
9971 children's hour sınalgıda çocuk sögeni
9972 children's library çocuk kütüphanesi
9973 children's wear çocuk giyimi
9974 Chile saltpetre sodyum nitrat
9975 chile bkz.chilli
9976 chili bkz.chilli
9977 chiliad bin, bin yıllık devre
9978 chill soğumak, soğutmak, ürpertmek, korkutmak, soğuk, titreme, ürperti, soğuk
algınlığı, soğukluk, soğuk
9979 chilli kırmızı biber
9980 chilliness soğukluk, soğuk
9981 chilling soğuk
9982 chilly soğuk, serin
9983 chime in söze karışmak, lafa girmek
9984 chime zil/çan sesi, (saat/zil/vb.) çalmak
9985 chimera vehim, kuruntu, kâbus, ejderha
9986 chimerical hayali, imkânsız, anlamsız
9987 chimney cap baca külahı, baca şapkası
9988 chimney corner ocak başı, baca kenarı
9989 chimney draught baca çekişi
9990 chimney piece şömine tablası, ocak rafı
9991 chimney pot baca külahı
9992 chimney rock peribacası
9993 chimney sweep baca temizleyicisi
9994 chimney baca, gaz lambası şişesi
9995 chimneypot baca başlığı
9996 chimneysweep baca temizleyicisi
9997 chimneysweeper baca temizleyicisi
9998 chimp şempanze
9999 chimpanzee şempanze
10000 chin çene, enek, iyek
10001 chin-chin selam!, merhaba, şerefe!
10002 China aster pat çiçeği, meydan güzeli
10003 China bark kınakına
10004 china clay kaolin, arıkil
10005 china closet tabak dolabı
10006 china çini, porselen
10007 Chinaman Çinli
10008 chinatown Çin mahallesi
10009 chinaware çin işi, çini/porselen eşya
10010 chinch tahtakurusu
10011 chinchilla çinçilla
10012 chine benekli, desenli, belsümüğü, dağ sırtı
10013 Chinese arborvitae doğu mazısı
10014 Chinese binary sütun ikili
10015 Chinese cabbage Çin lahanası
10016 Chinese lantern körüklü fener, şeytan feneri
10017 Chinese wall Çin seddi, geçilemez engel
10018 Chinese Çinli, Çince
10019 chink yarık, çatlak, Çinli
10020 chinook şinuk
10021 chinstrap miğfer kayışı
10022 chintz calender şintz kalenderi
10023 chintz effect parlatma efekti
10024 chintz basma kumaş
10025 chinwag gevezelik, çene
10026 Chios Sakız Adası
10027 chip basket hasır sepet
10028 chip breaker talaş kalemi, yonga bıçağı
10029 chip hat hasır şapka
10030 chip in söze karışmak, lafa girmek, iştirak etmek
10031 chip pan fritöz
10032 chip küçük parça, kırıntı, yonga, iz, çentik, çizik, yarık, cips, mikroçip,
yontmak, çentmek, küçük bir parça koparmak, yontulmak, çentilmek, (çisil/vb.)
doğramak
10033 chipmunk küçük Amerika sincabı
10034 chipper canlı, şevkli, sohbet etmek
10035 chipping çakıltaşı
10036 chippy serçe, ufak sincap
10037 chirograph el ile yazılmış vesika
10038 chirography el yazısı
10039 chiromancy el falı
10040 chiropodist pedikürcü
10041 chiropody ayak bakımı
10042 chirp cıvıltı, cıvıldamak
10043 chirpy neşeli, şen şakrak, cıvıl cıvıl
10044 chirr bazı böceklerin ötüşü
10045 chirrup cıvıltı
10046 chisel bit düz matkap ağzı, keski ucu
10047 chisel steel keski çeliği
10048 chisel keski, oymak, yontmak, dolandırmak, (out of ile) kazıklamak
10049 chit küçük çocuk, küstah, saygısız ve yaygaracı kadın
10050 chitchat sohbet, muhabbet, laklak
10051 chitin kitin
10052 chitterling bumbar
10053 chivalrous şövalyelikle ilgili, yiğit, yürekli, kahraman, ince, kibar, mert,
cömert, yardımsever
10054 chivalry şövalyelik, yiğitlik, yüreklilik, kahramanlık, incelik, kibarlık
10055 chive frenksoğanı
10056 chivy avlamak, rahatsız etmek
10057 chloral kloralhidrat, kloral
10058 chlorate of zinc lehim suyu
10059 chlorate klorik asit tuzu
10060 chloric acid klorik asit
10061 chloric klorik
10062 chloride of lime kalsiyum klorür, kireçkaymağı
10063 chloride klorür
10064 chlorinate klorlamak
10065 chlorinated klorlu
10066 chlorination klorlama
10067 chlorine klor
10068 chlorite klorit
10069 chloroform kloroform
10070 chlorophyll klorofil
10071 chloroplast kloroplast
10072 chlorosis sarılık
10073 chlorous kloröz
10074 choc-ice itimil kaplı dondurma
10075 chock takoz, takoz koymak, tıkamak
10076 chock-a-block full with ağzına kadar dolu
10077 chock-a-block tıka basa dolu, tıklım tıklım, hıncahınç
10078 chock-full ağzına kadar dolu
10079 chocolate çikolata, itimil
10080 choice seçme, seçim, seçenek, tercih, seçilen/seçilmiş kişi/şey, seçkin,
çok iyi, kaliteli
10081 choiceness seçkinlik, nefaset
10082 choir master koro yönetmeni
10083 choir koro, koro üyelerinin yeri
10084 choke back (duygularını) eğleçlemek, zapt etmek, menetmek
10085 choke coil şok bobini, tıkama bobini
10086 choke down aceleyle yemek, (duygularını) eğleçlemek
10087 choke off ekmek, atlatmak, kurtulmak, eğleçlemek
10088 choke up tıkanmak
10089 choke boğmak, boğulmak, tıkamak, tıkanmak, tıkabasa doldurmak, boğma,
boğulma, kodes
10090 choker boğan şey/kimse, dik yaka
10091 choky boğucu, hapishane
10092 choler safra, öd, öfke
10093 cholera bacillus kolera basili
10094 cholera kolera
10095 choleric sinirli, çabuk kızan
10096 cholesterol kolesterol
10097 chondrite kondrit, kumlu göktaşı
10098 chondroid kıkırdak gibi
10099 chondrule kondrul, gökkumu
10100 choose seçmek, uygun görmek, yeğlemek, karar vermek
10101 chooser seçen kimse
10102 choosy güç beğenen, titiz, müşkülpesent
10103 chop off kesmek, budamak
10104 chop up doğramak, kıymak
10105 chop (balta/vb.ile) kesmek, yarmak, kıymak, doğramak, dilmek, (plan/vb.)
baltalamak, (balta/vb.) vuruşu, vuruş, darbe, (deniz) çırpıntı, pirzola, külbastı,
damga, mühür, kalite, derece, aynı kalitede mallar, çene
10106 chop-chop çabucak, hemencecik
10107 chophouse et lokantası
10108 chopper balta, satır, dikuçar, helikopter, motosiklet, (ç.) dişler
10109 chopping block kütük, et kütüğü
10110 chopping board et tahtası
10111 chopping knife et baltası
10112 chopping iri yapılı, kesme, yarma, değişiklik
10113 choppy (deniz) çırpıntılı, dalgalı, (rüzgâr) değişken
10114 chopstick Çinlilerin kullandığı yemek çubuğu
10115 choral society koro
10116 choral koro ile ilgili
10117 chorale koral, ilahi beste
10118 chord tel, tel, akor, kiriş
10119 chordate omurgalı, omurgalı (döngül)
10120 chore angarya, ufak gündelik işler
10121 Chorea Kore
10122 choreographer koreograf, bale direktörü
10123 choreography koreografi
10124 choriamb dört heceli bir ölçü
10125 choric koro ile ilgili
10126 chorion ceninin dış zarı, koryon
10127 chorister koro üyesi, koro şefi
10128 choroid coat damarkatman, koroit
10129 choroid damarkatman, koroit
10130 chortle gülmek, kıkırdamak, kahkaha
10131 chorus girl kabare kızı
10132 chorus koro, nakarat, uğultu, aynı anda şarkı söylemek/konuşmak
10133 chough kızılca karga
10134 chouse hile, dolandırmak
10135 chow yiyecek
10136 chowder balıklı sebze çorbası
10137 chrestomathy krestomati
10138 Christian area miladi tarih
10139 Christmas rose kara çöpleme
10140 chroma renk parlaklığı
10141 chromate kromat
10142 chromatic aberration kromatik sapınç, renk sapması
10143 chromatic scale kromatik gam
10144 chromatic sensitivity renk duyarlığı
10145 chromatic kromatik, renkser, renklerle ilgili
10146 chromaticity kromatiklik, renkserlik
10147 chromatics kromatik, renk bilgisi
10148 chromatid kromatit
10149 chromatin kromatin
10150 chromatography kromatografi
10151 chrome green krom yeşili
10152 chrome steel kromlu çelik
10153 chrome krom
10154 chromic acid krom asidi
10155 chromic oxide krom oksidi
10156 chromic kromla ilgili, kromlu
10157 chrominance krominans, renklilik
10158 chromite kromit
10159 chromium plating krom kaplama
10160 chromium krom
10161 chromium-plate kromlamak, krom kaplamak
10162 chromize kromlamak
10163 chromo- (önek) renk-, kromo-
10164 chromogen kromogen, kromojen
10165 chromophore kromofor, renkyapan
10166 chromoplast kromoplast
10167 chromosome number kromozom sayısı
10168 chromosome kromozom
10169 chromosphere kromosfer, renkyuvarı
10170 chronic unemployment kronik işsizlik
10171 chronic süreğen, müzmin, kronik, (İİ) berbat, rezil, çok kötü
10172 chronicle kronik, vakayıname, kroniğini çıkarmak
10173 chronicler tarihçi
10174 chronogram kronogram
10175 chronograph kronograf
10176 chronological age dallık yaşı
10177 chronological kronolojik, zamandizinsel
10178 chronologically kronolojik olarak, tarih sırasıyla
10179 chronologize kronolojik olarak düzenlemek
10180 chronology kronoloji, zamandizin
10181 chronometer kronometre, süreölçer
10182 chronometry kronometri
10183 chrysalis krizalit
10184 chrysanthemum kasımpatı, krizantem
10185 chrysolite zebercet
10186 chrysoprase yeşilimsi kuvars taşı
10187 chub tatlı su kefalı, sarı balık
10188 chubby tombul, dobişko, kök
10189 chuck out dışarı atmak, sepetlemek
10190 chuck sth in işini bırakmak, yapmaktan vazgeçmek
10191 chuck atmak, fırlatmak, dışarı atmak, sepetlemek, vazgeçmek, bırakmak,
terketmek
10192 chucker-out fedai
10193 chuckle kıkırdamak, kıkır kıkır gülmek, kıkırdama
10194 chucklehead budala kimse, ahmak
10195 chuffed memnun
10196 chug (kozgaltka) pat pat etmek, teklemek
10197 chum iyi arkadaş, ahbab
10198 chummy samimi, arkadaş canlısı
10199 chump odun, takoz, salak, aptal, pirzola, sümüklü et
10200 chunk iri parça, büyük miktar
10201 chunky bodur ve tıknaz, gödek, gebeş
10202 churl hödük, pezevenk
10203 churlish kaba, ters, aksi
10204 churn out bol miktarda öndürmek
10205 churn yayık, yayıkta tereyağı yapmak, çalkalamak, çalkalanmak
10206 chute trap oluk sürgüsü
10207 chute küçük çağlayan, oluk, paraşüt
10208 chutney bir tür acı sos
10209 chutzpa cüret, küstahlık
10210 chyle keylüs, kilüs
10211 chyme kimüs
10212 cicada ağustosböceği, orakböceği
10213 cicatrice sikatris, yara izi
10214 cicatrize iyileşmek, iyileştirmek, kabuk bağlamak
10215 cicero katrat
10216 cicerone turist rehberi
10217 cider press elma cenderesi
10218 cider elma şarabı, elma şırası
10219 cigar box puro kutusu
10220 cigar case puro tabakası
10221 cigar lighter sigara yakacağı, çakmak
10222 cigar puro
10223 cigaret bkz.cigarette
10224 cigarette advertising sigara reklamı
10225 cigarette case sigara tabakası
10226 cigarette end izmarit
10227 cigarette holder sigara ağızlığı
10228 cigarette sigara, çilim
10229 cilia kirpikler
10230 ciliary kirpiksi
10231 ciliated kirpikli
10232 cilice yapağıdan dokunmuş kumaş
10233 Cilicia Kilikya, Adana bölgesinin eski ismi
10234 cilium kirpik
10235 cimmerian kasvetli, kapanık
10236 cinch kolay iş, çocuk oyuncağı, kesin şey, garanti
10237 cinchona kınakına
10238 cincture kuşak, kemer, pervaz, kuşak dolamak
10239 cinder concrete cüruflu beton
10240 cinder kor, köz
10241 cinderella külkedisi
10242 cine camera sınalga, kamera
10243 cineaste sinema meraklısı
10244 cinema sinema
10245 Cinemascope Sinemaskop
10246 cinematic sinematik
10247 cinematograph sinematograf, sinema kılgası
10248 cinematographic sinematografik
10249 cinematography sinematograf, sinemacılık
10250 Cinerama Sinerama
10251 cineraria bileşikgillere ait bir ösümlük
10252 cinerarium yakılan ölünün küllerinin muhafaza edildiği yer
10253 cinerator ölülerin yakıldığı fırın
10254 cinnabar zincifre, sülüğen
10255 cinnamon tarçın
10256 cinque (iskambil) beşli
10257 cinquefoil beşparmakotu, kurtpençesi
10258 cipher code şifre kodu
10259 cipher key şifre anahtarı
10260 cipher message şifreli mesaj
10261 cipher sıfır, şifre
10262 cipolin yeşil mermer
10263 Cirassian Çerkezce
10264 circa tahminen, dolayında, yaklaşık
10265 circadian yirmi dört sögenlik
10266 Circassian Çerkez
10267 circe tehlikeli büyücü kadın
10268 circinate halka şeklinde
10269 circle brick kemer tuğlası
10270 circle of curvature eğrilik çemberi
10271 circle of trade iş sahası
10272 circle çember, daire, halka, çevre, (tiyatro/vb.) balkon, çember içine
almak, daire içine almak, daire biçiminde hareket etmek, çember çizmek, çevresini
dolaşmak
10273 circlet (taç/bilezik/kolbak/kolye/vb.) halka şeklinde süs eşyası
10274 circuit board devre levhası
10275 circuit breaker şalter, devre kesici
10276 circuit court of appeal gezici temyiz mahkemesi
10277 circuit diagram devre şeması
10278 circuit dolaşma, devir, tur, çevre, halka, daire, çıngı devresi, gezi,
tur, ziyaret, ring seferi, tur, devre, çevrim
10279 circuitous dolambaçlı, kıvrımlı, dönemeçli
10280 circular arch daire kemer
10281 circular letter of credit kredi mektubu
10282 circular letter sirküler, genelge
10283 circular lever küresel düzeç
10284 circular note tamim, sirküler nota, sirküler mektubu
10285 circular ring dairevi halka
10286 circular saw yuvarlak testere
10287 circular vault dairevi kemer
10288 circular dairesel, dolambaçlı, genelge
10289 circularization tamim etme
10290 circularize tamim etmek, sirküler yollamak
10291 circulate dolaşmak, dolaştırmak, yaymak, yayılmak
10292 circulating devreden, dolaşan, devir, dolaşım
10293 circulation capital döner sermaye
10294 circulation dolaşım, kan dolaşımı, dolaşma, yayılma, tiraj, baskı sayısı
10295 circulator devir ettirici
10296 circulatory system dolaşım jüyesi
10297 circulatory dolaşımla ilgili
10298 circumambient etrafını çeviren
10299 circumambulate etrafını dolaşmak
10300 circumcise sünnet etmek
10301 circumcision feast sünnet düğünü
10302 circumcision sünnet
10303 circumference çember, çevre
10304 circumferential çevresel
10305 circumflex düzeltme/uzatma imi
10306 circumfluous etrafı su ile çevrilmiş
10307 circumfuse etrafına dökmek (su)
10308 circumjacent etraftaki, çevredeki
10309 circumlocution dolambaçlı söz, yuvarlak ifade
10310 circumnavigate etrafını dolaşmak
10311 circumnavigation etrafını dolaşma
10312 circumnavigator (gemiyle) dünya turu yapan kimse
10313 circumnutate çeşitli yönlere kıvrılmak
10314 circumpolar star batmayan yıldız
10315 circumpolar dolaykutupsal
10316 circumscribe çevresini çizmek, sınırlamak
10317 circumscription çevresine çizgi çizme, kuşatma, daire içine alma
10318 circumsolar güneşin etrafında dönen, güneşe yakın
10319 circumspect dikkatli, önemli
10320 circumspection dikkatlilik, sakınganlık, öngörü
10321 circumspectly dikkatle
10322 circumstance durum, koşul
10323 circumstances durumlar, koşullar, mali durum
10324 circumstantial evidence ikinci derecede deliller
10325 circumstantial duruma bağlı, ayrıntılı
10326 circumstantiate ayrıntılarıyla açıklamak
10327 circumvent -den kaçmak, kaçınmak, atlatmak
10328 circumvention tuzağa düşürme
10329 circumvolution bir merkez etrafında dönüş, döndürme
10330 circus sirk, alan, meydan
10331 cirque glacier sirk buzulu, buzyalağı buzulu
10332 cirque sirk, buzyalağı
10333 cirrhosis siroz
10334 cirrocumulus sirokumulus, yumakbulut
10335 cirrostratus sirrostratüs, tülbulut
10336 cirrus sirüs bulutu
10337 cissoid sissoid, sarmaşık eğrisi
10338 cissy bkz.sissy
10339 cist taş tabut
10340 cistern barometer hazneli barometre
10341 cistern sarnıç
10342 citadel kale
10343 citation geldiri, celpname, alıntı, iktibas
10344 cite mahkemeye çağırmak, celpname göndermek, bahsetmek, adından söz etmek,
örnek olarak vermek/göstermek
10345 citified şehir hayatına uymuş, şehirleşmiş
10346 citify kentleştirmek
10347 citizen vatandaş, yurttaş
10348 citizenry bütün vatandaşlar
10349 citizenship vatandaşlık, yurttaşlık
10350 citrate sitrat
10351 citric acid sitrik asit
10352 citric sitrik, ekşi
10353 citrine açık sarı, limon sarısı
10354 citron ağaçkavunu
10355 citrus fruits narenciye
10356 citrus turunçgillerle ilgili
10357 city council şehir meclisi
10358 city father kent yöneticisi
10359 city hall belediye, belediye binası
10360 city manager belediye başkanı
10361 city planning şehir planlama
10362 city state site kent, şehir devleti
10363 city kent, şehir
10364 civet misk kedisi
10365 civic centre kent merkezi
10366 civic şehirle ilgili, kentsel, yurttaşlıkla ilgili
10367 civics yurttaşlık bilgisi
10368 civil administration sivil idare
10369 civil aviation sivil havacılık
10370 civil case hukuk davası
10371 civil code medeni kanun
10372 civil commotion halk ayaklanması
10373 civil defence sivil savunma
10374 civil disobedience kanunlara itaat etmeme
10375 civil engineer inşaat kıvcısı
10376 civil engineering inşaat kıvcılığı
10377 civil government sivil idare
10378 civil law medeni hukuk
10379 civil liberties insan hakları
10380 civil life sivil yaşam
10381 civil marriage medeni nikâh
10382 civil population sivil halk
10383 civil rights vatandaşlık hakları
10384 civil servant devlet memuru
10385 civil service devlet memurluğu, devlet hizmeti, kamu görevi
10386 civil state medeni hal
10387 civil suit hukuk davası
10388 civil tribunal hukuk mahkemesi
10389 civil war iç savaş
10390 civil year mali yıl
10391 civil sivil, uygar, medeni, kibar, nazik
10392 civil-spoken nazik, terbiyeli
10393 civilian life sivil yaşam
10394 civilian population sivil halk
10395 civilian sivil
10396 civility incelik, nezaket, kibarlık
10397 civilization uygarlık, medeniyet, uygarlaştırma, uygarlaşma, modern
toplum
10398 civilize uygarlaştırmak, uygarlaşmak
10399 civilized medeni, uygar, sosyal
10400 civvies sivil elbise
10401 clabber katık
10402 clack tıkırdamak, tıkırdatmak, tıkırtı
10403 clad bürünmüş, kaplanmış, örtünmüş
10404 cladding plakaj, giydirme
10405 claim for damages zarar ve ziyan talebi
10406 claim for indemnity tazminat talebi
10407 claim hak talep etmek, almak, sahip çıkmak, iddia etmek, istek, talep, hak,
iddia
10408 claimable hak talep edilebilir
10409 claimant talep sahibi, davacı
10410 clairvoyance geleceği görebilme gücü
10411 clairvoyant geleceği görebilen
10412 clam up gıkını çıkarmamak, susmak
10413 clam deniztarağı, (up ile) gıkını çıkarmamak, susmak
10414 clamant gürültülü, ısrarlı
10415 clamber tırmanmak
10416 clammy nemli, yapışkan ve soğuk
10417 clamor bkz.clamour
10418 clamorous gürültülü, patırtılı, yaygaracı
10419 clamour gürültü, patırtı, yaygara, yaygara koparmak
10420 clamp bolt kelepçe cıvatası
10421 clamp down on daha sıkı olmak, sınır koymak, menetmek
10422 clamp mengene, kenet, kıskaç, mengeneyle sıkıştırmak
10423 clamp-on kenetlenme
10424 clampdown resmi kısıtlama, sınırlama, önleme
10425 clamping bağlama, kenetleme
10426 clamshell çift çeneli kova
10427 clan klan, oymak, kabile, boy, büyük kodak
10428 clandestine meeting gizli toplantı
10429 clandestine worker kaçak işçi
10430 clandestine gizli, el altından yapılan, gizli kapaklı
10431 clang çınlamak, tınlamak, çınlatmak, tınlatmak, çınlama, tınlama
10432 clanger büyük hata, gaf
10433 clangour madeni ses
10434 clank şakırtı, şıkırtı, şakırdamak, şakırdatmak
10435 clannish (türküm) ayrılıkçı
10436 clansman klan üyesi kimse
10437 clap (el) çırpmak, alkışlamak, dostça vurmak, koyuvermek, gönderivermek,
postalamak, alkış, alkışlama, gürleme, yavaş vurma, (the ile) belsoğukluğu
10438 clapboard tahta kaplama, ahşap
10439 clapper çan tokmağı
10440 clappers şakşak
10441 clapping alkış sesi, alkış
10442 clapstick şakşak
10443 claptrap zırva, saçmalık, hikâye, boş laf
10444 claque verginli şakşakçılar türkümü
10445 claret kırmızı şarap, kırmızı şarap rengi
10446 clarification arıtma, temizleme, açıklama
10447 clarifier durultucu
10448 clarify açıklamak, açıklık getirmek, aydınlatmak, açıklanmak, anlaşılır
olmak, aydınlanmak, arıtmak
10449 clarinet klarnet
10450 clarinetist klarnetçi
10451 clarion boru sesi, yüksek ses, boru
10452 clarity açık seçiklik, anlaşılırlık, berraklık, açıklık
10453 clary adaçayı
10454 clash çarpışmak, çatışmak, (renk) uymamak, gitmemek, çatışmak, aynı zamana
denk gelmek, gürültü yapmak, gürültü, patırtı, çatışma
10455 clasp knife sustalı çakı
10456 clasp one's hands ellerini kavuşturmak
10457 clasp toka, kopça, kavrama, sıkı sıkı tutma, tokalamak, kopçalamak, sıkıca
tutmak, kavramak
10458 class book mektep kitabı, yoklama defteri
10459 class consciousness sınıf bilinci
10460 class distinction sınıf farkı
10461 class price en yüksek fiyat
10462 class struggle sınıf mücadelesi
10463 class war sınıf mücadelesi
10464 class toplumsal sınıf, sınıf, zümre, tabaka, (mektep) sınıf, ders, çeşit,
tür, sınıf, sınıflandırmak
10465 classic klasik, birinci sınıf, klasik, bilinen, tipik, klasik yapıt,
klasik
10466 classical music klasik müzik
10467 classical klasik
10468 classicism klasisizim
10469 classicist klasik biçim yanlısı
10470 classicize klasikleştirmek
10471 classifiable sınıflandırılabilir
10472 classification sınıflama, bölümleme, tasnif, sınıflandırma
10473 classified ad küçük yenün ilanı
10474 classified advertisements küçük ilanlar
10475 classified sınıflandırılmış, bölümlenmiş, tasnif edilmiş, (askeri bilgi/vb.)
gizli
10476 classifier klasifikatör, kümeleyici
10477 classify sınıflandırmak
10478 classless society sınıfsız toplum
10479 classless (toplum) sınıfsız, sınıf farkı olmayan, hiç bir özel ya da
toplumsal sınıfa bağlı olmayan, sınıfsız
10480 classmate sınıf arkadaşı
10481 classroom teacher sınıf öğretmeni
10482 classroom sınıf, derslik
10483 classy şık
10484 clastic rocks klastik kaya, mekanik tortul kaya
10485 clastic sediment klastik tortu, kırıntı tortu
10486 clastic klastik
10487 clatter tangırdamak, tangırtmak, tangırtı
10488 claudication topallama
10489 clause of statement bildirme tümcesi
10490 clause cümlecik, yantümce, madde, fıkra
10491 clauses of reason neden cümlecikleri, sebep cümlecikleri
10492 claustrophobia kapalı yer korkusu, klostrofobi
10493 clavichord klavsen
10494 clavicle köprücüksümüğü
10495 clavier klavye
10496 claviform çomak şeklinde
10497 claw clutch kurtağızlı kavrama, tırnaklı kavrama
10498 claw coat frak
10499 claw coupling kurtağızlı kavrama, tırnaklı kavrama
10500 claw hammer çatal çekiç, tırnak çekici
10501 claw hatchet çatallı balta
10502 claw pençe, kıskaç, pençelemek, tırmalamak
10503 clay blanket kil örtü
10504 clay content kil muhtevası
10505 clay dam kil baraj
10506 clay fraction kil fraksiyonu
10507 clay layer kil tabakası, kil katmanı
10508 clay mud kil çamuru
10509 clay pigeon suni güvercin
10510 clay pipe toprak künk
10511 clay pit kil ocağı
10512 clay schist killi şist
10513 clay seam kil damarı
10514 clay slate killi şist
10515 clay soil killi toprak
10516 clay stratum kil tabakası
10517 clay tile künk
10518 clay kil
10519 clayey killi, balçıklı
10520 clayish kil gibi
10521 claymore kılıç
10522 clean bill of lading temiz konşimento
10523 clean letter of credit temiz akreditif
10524 clean out temizlemek, ayıklamak, seçmek, silip süpürmek
10525 clean sweep tam temizlik, köklü değişim, tam zafer
10526 clean up temizlemek, çok kâr etmek, vurgun vurmak
10527 clean temiz, kullanılmamış, yeni, namuslu, masum, temiz, düzgün, adil,
kurallara uygun, net, başarılı, boş, tam anlamıyla, bütünüyle, temizlemek,
temizlenmek, (döngül) iç kılganlarını çıkartmak, sakatatını çıkartmak, içini
temizlemek, temizleme, temizlik
10528 clean-bred safkan
10529 clean-cut biçimli, düzgün, belirgin, kesin, iyi yontulmuş
10530 clean-handed suçsuz, günahsız
10531 clean-limbed çakı gibi, dalyan gibi
10532 cleaner temizlik işçisi, temizlikçi, temizleyici
10533 cleaner's naphtha benzin
10534 cleaner's temizleyici dükkânı
10535 cleaning brush temizleme fırçası
10536 cleaning supplies temizlik malzemesi
10537 cleaning woman temizlikçi kadın
10538 cleaning temizleme
10539 cleanliness temizkârlık, selikalılık, selika, temizlik
10540 cleanly temiz, temizliğe dikkat eden, temizkâr, selikalı, pakize, temiz
bir biçimde
10541 cleanse (yara/vb.) temizlemek
10542 cleanser temizlik maddesi
10543 cleansing temizleyici
10544 clear away temizlemek, toplamak, kaldırıp götürmek
10545 clear off çekip gitmek, kaçmak, sıvışmak, borç ödemek
10546 clear out sıvışmak, tüymek, tertemiz etmek, çekilip gitmek
10547 clear syrup beyaz şurup
10548 clear the air sürtüşmeyi gidermek, gerginliği gidermek
10549 clear the line çınkayı meşgul etmemek, hattı açık tutmak
10550 clear up (hava) açılmak, çözümlemek, halletmek
10551 clear violation açıkça ihlal
10552 clear açık, parlak, berrak, anık, anlaşılır, net, belirgin, anlayışlı,
kolayca kavrayan, emin, kararlı, suçsuz, belasız, açık, engelsiz, tehlikesiz, boş,
masum, temiz, arı, saf, lekesiz, açık, belirgin, ortada, aşikâr, açıkça net bir
şekilde, tamamen, uzağa, uzakta, dışarı, temizlemek, açmak, aklamak, değmeden
geçmek, aşmak, resmi izin vermek, (borç) temizlemek, ödemek
10553 clear-cut biçimli, düzgün, açık ve net, kesin, keskin hatlı
10554 clear-headed anlayışlı, mantıklı
10555 clear-sighted keskin gözlü, mantıklı
10556 clearance sale tasfiye satışı
10557 clearance (gemi/vb.) geçiş izni, temizleme, açıklık yer
10558 clearheaded iyi düşünen, anlayışlı
10559 clearing bank ciro bankası
10560 clearing office takas bürosu
10561 clearing system takas jüyesi
10562 clearing (orman) açıklık, meydan, ağaçsız yer
10563 clearinghouse kliring odası, takas odası
10564 clearly açık bir biçimde, açık seçik, açıkça, şüphesiz, kesinlikle,
düpedüz
10565 clearness açıklık
10566 clearout tepeden tırnağa temizleme
10567 clearstarch kolalamak
10568 cleat koçboynuzu, kama, takoz, kelepçe, mandal
10569 cleavage yarma, yarık, çatlak, bölünme, memelerin arasındaki boşluk
10570 cleave yarmak, bölmek
10571 cleaver kasap satırı
10572 cleavers yoğurtotu
10573 clef anahtar
10574 cleft foot çift tırnaklı ayak
10575 cleft graft kalem aşısı
10576 cleft palate yarık damak
10577 cleft sentence ayrık tümce
10578 cleft yarık, çatlak, yarık, çatlak
10579 cleistogamic öz özüne döllenen
10580 clematis akasma, yabanasması
10581 clemency acıma, merhamet, (hava) yumuşaklık
10582 clement merhametli, yufka yürekli, (hava) yumuşak
10583 clench (diş/el/vb.) sıkmak, sımsıkı kapamak, sıkıca kavramak
10584 clepsydra su saati
10585 clerestory asma kat
10586 clerical costs personel giderleri
10587 clerical error yazı hatası
10588 clerical work büro işi
10589 clerk yazman, kâtip, tezgâhtar, satıcı
10590 clerkship kâtiplik, yazmanlık
10591 clever dick ukala dümbeleği
10592 clever akıllı, zeki, usta, becerikli, parlak
10593 cleverness akıllılık, zekilik, maharetlilik
10594 clevis kenet demiri, çatal
10595 clew yumak, topak, kuka, ipucu, yumak yapmak, sarmak
10596 cliche basmakalıp söz, beylik laf
10597 click beetle taklaböceği
10598 click tıkırtı, tıkırdamak, tıkırdatmak, anlaşılmak, çakılmak, başarılı olmak,
tutulmak
10599 client müşteri, alıcı, müvekkil
10600 clientele müşteriler, müşteri
10601 cliff uçurum
10602 cliffhanger büyük çekişme, heyecanlı yarış, (ünalgı/sınalgı) en heyecanlı
yerinde kesilen dizi, arkası yarın
10603 climacteric buhranlı yaş devresi
10604 climacterical buhranlı devreye ait
10605 climactic (heyecan/vb.) doruğa ulaştıran
10606 climate iklim, ortam, hava
10607 climatic change iklim değişimi
10608 climatic zone iklim bölgesi
10609 climatic iklimsel
10610 climatology klimatoloji, iklimbilim
10611 climax en heyecanlı bölüm, orgazm, en heyacanlı çekide ulaşmak, doruğa
ulaşmak
10612 climb down alttan almak, inmek, vazgeçmek
10613 climb the walls aklı başından gitmek
10614 climb tırmanmak, çıkmak, yükselmek, tırmanış, tırmanma, yokuş
10615 climbable tırmanılabilir
10616 climber tırmanıcı, dağcı, toplumda yükselmek isteyen kişi
10617 climbing root tırmanıcı kök
10618 climbing tırmanıcı, tırmanma
10619 clime iklim, diyar
10620 clinch sarılma, kucaklaşma, perçinlemek, halletmek, çözümlemek,
sarılmak, kucaklaşmak
10621 clincher perçinleme çivisi
10622 cling like a leech sülük gibi yapışmak
10623 cling yapışmak, sıkı sıkı tutmak, bırakmamak
10624 clinging (giysi) yapışan, sıkan, dar, çok bağlı, kopamayan, yapışan
10625 clingstone etşeftalisi
10626 clingy yapışkan
10627 clinic klinik
10628 clinical thermometer tıbbi termometre
10629 clinical klinik, soğuk, ilgisiz, umursamaz
10630 clinicar gezici klinik
10631 clinician klinisyen
10632 clink çınlamak, tınlamak, çınlatmak, tınlatmak, çınlama, tınlama, kodes
10633 clinker klinker, sert tuğla, dışık, cüruf, cüruf oluşturmak
10634 clinometer klinometre, eğimölçer
10635 clip joint kötü şöhretli gece kulübü
10636 clip sb's wings ayağına bağ olmak
10637 clip ataş, sıkaç, toka, klips, kıskaç, sancak, şarjör, kesme, kırılma,
darbe, (ataş/vb.ile) tutturmak, kesmek, kırkmak, vurmak
10638 clipboard raptiyeli yazı altlığı
10639 clipped compound kesintili birleşik
10640 clipper sürat teknesi, hızlı at, kırpma makası
10641 clippers kırpma makası
10642 clipping kesilen şey, kesik, kupür
10643 clique klik, hizip
10644 cliquish hizipçi
10645 clit klitoris, bızır
10646 clitellum semer
10647 clitoris klitoris, dılak, bızır
10648 cloaca lağım
10649 cloak pelerin, perde, paravana, gizlemek, örtmek, saklamak
10650 cloak-and-dagger casusluk ile ilgili
10651 cloakroom vestiyer, tuvalet
10652 clobber pataklamak, marizlemek, yenmek, haklamak, sürekli ve acımasız
saldırılar yapmak, paltar, giyim, birkese mahsus şeyler
10653 cloche çan şeklinde şapka, kloş
10654 clock face saat kadranı
10655 clock in işe başlamak, işe geliş sögenini kaydetmek
10656 clock out işten çıkmak, işten çıkış sögenini kaydetmek
10657 clock radio saatli ünalgı
10658 clock tower saat kulesi
10659 clock up kaydetmek, katetmek
10660 clock masa/duvar saati, hız göstergesi, hızölçer, sögen tutarak süresini
ölçmek
10661 clocked süslü
10662 clockmaker saatçi
10663 clockwise saat yelkovanı yönünde
10664 clockwork saati çalıştıran düzenek
10665 clod (kil/vb.) toprak, aptal, salak
10666 cloddishness aptallık
10667 clodhopper hödük, andavallı, kıro
10668 clodhopping kaba, hödük, dangıl dungul
10669 clog nalın, takunya, tıkamak, tıkanmak
10670 clone klon
10671 clonus klonüs, ihtilaç
10672 clop nal sesi
10673 cloque klog, kabarcıklı krep, klog, kabarcıklı krep
10674 close a bank account banka hesabını kapamak
10675 close call kıl payı kurtuluş
10676 close circuit kapalı devre
10677 close down kapamak, tasfiye etmek, kapanmak
10678 close fitting dar, sıkı
10679 close friend yakın arkadaş
10680 close in on yaklaşmak
10681 close in sarmak, kuşatmak, (günler) kısalmak
10682 close of the year yıl sonu
10683 close on hemen hemen
10684 close out tasfiye etmek
10685 close relative yakın akraba
10686 close resemblance yakın benzerlik
10687 close shave paçayı zor kurtarma, sinek kaydı tıraş
10688 close shot yakın plan, göğüs çekimi
10689 close the books defterleri kapatmak
10690 close up kapatmak, tıkamak, engellemek, kapanmak, şıkışmak
10691 close kapatmak, kapanmak, eylemi durmak, eylemini durdurmak, birleşmek,
birleştirmek, son vermek, son, bitim, sonuç, nihayet, katedral alanı, yakın,
samimi, sık, az aralıklı, dar, sınırlı, dikkatli, titiz, (hava) sıkıntılı, boğucu,
havasız, kapalı, az farklı, hemen hemen eşit, ketum, ağzı sıkı, eli sıkı, cimri,
hasi, yakın, yakından, yakına
10692 close-grained sık taneli, ince taneli
10693 close-knit çok yakın, ayrılmaz
10694 close-set birbirine yakın
10695 closed bidding kapalı usulle teklif
10696 closed circuit television kapalı devre sınalgı
10697 closed circuit kapalı devre
10698 closed community kapalı toplum
10699 closed cycle kapalı devre, kapalı çevrim
10700 closed economy kapalı ekonomi
10701 closed path kapalı yol
10702 closed session gizli celse, gizli oturum
10703 closed shop yalnız sendika üyelerini çalıştıran işyeri
10704 closed vowel kapalı ünlü
10705 closed kapalı
10706 closefisted cimri, pinti
10707 closely yakından
10708 closeness yakınlık, sıklık, darlık
10709 closet gömme dolap, tuvalet, küçük oda
10710 closing date kapanış tarihi
10711 closing entry kapanış maddesi, kapanış kaydı
10712 closing of an account hesabı kapatma
10713 closing price kapanış fiyatı
10714 closing speech kapanış konuşması, son konuşma
10715 closing time kapanış zamanı
10716 closing kapama
10717 closure kapatma, kapanma, son, tartışmayı kesip oylamaya koyma
10718 clot pıhtı, aptal, salak, sersem, pıhtılaşmak
10719 cloth binding bez cilt
10720 cloth finishing kumaş apresi
10721 cloth fulling kumaş dinkleme
10722 cloth milling kumaş dinkleme
10723 cloth printing kumaş baskısı
10724 cloth roller kumaş roliği
10725 cloth waste kumaş telefi
10726 cloth kumaş, bez, örtü, desterhan
10727 cloth-bound bez ciltli, bez kaplı
10728 clothe giydirmek
10729 clothes basket çamaşır sepeti
10730 clothes hanger elbise askısı
10731 clothes moth güve
10732 clothes peg çamaşır mandalı
10733 clothes press çamaşır dolabı, elbise dolabı
10734 clothes giysi, giyim, elbise, paltar, libas, eğin, üst baş
10735 clotheshorse çamaşır kurutma askısı
10736 clothesline çamaşır ipi
10737 clothespin mandal
10738 clothespress çamaşır dolabı, ütü kılgası
10739 clothier kumaşçı
10740 clothing industry konfeksiyon sanayii
10741 clothing giyecek, giyim, kıyafet
10742 clotting pıhtılaşma
10743 cloud chamber sis odası
10744 cloud chart bulut haritası
10745 cloud cover bulut örtüsü
10746 cloud layer bulut tabakası
10747 cloud bulut, karaltı, gölge, küme, korku ya da üzüntü kaynağı olan şey,
bulutlanmak, bulandırmak, karıştırmak
10748 cloud-capped bulutla kaplanmış
10749 cloudburst ani bastıran şiddetli yağmur, sağanak
10750 clouded bulutlu, bulanık
10751 cloudiness bulutluluk
10752 cloudless bulutsuz
10753 cloudy bulutlu, bulanık
10754 clout darbe, yumruk, nüfuz, torpil, bulaşık bezi, cındır, vurmak, patlatmak,
yapıştırmak, çakmak
10755 clove karanfil, sarımsak dişi
10756 clover yonca
10757 cloverleaf junction yonca yaprağı (kavşak)
10758 cloverleaf yonca yaprağı
10759 clown palyaço, soytarı, şaklaban, maskara, soytarılık etmek, maskaralık etmek
10760 clownery soytarılık, fars
10761 cloy bıkkınlık vermek, gına getirmek, içini bayıltmak
10762 cloying iğrenç
10763 club car büfeli vagon
10764 club fee kulüp aidatı
10765 club moss kurtayağı
10766 club of the rich nations zenginler kulübü
10767 club together masrafı paylaşmak, bir araya gelmek
10768 club kulüp, dernek, sopa, golf sopası, sinek, sopa ile vurmak/dövmek
10769 clubby girişken, girgin
10770 clubfooted yumru ayaklı
10771 clubhouse (yöndün/vb.) kulüp binası
10772 clubman kulüp üyesi
10773 cluck gıdaklama, gıdaklamak
10774 clue in ipucu vermek
10775 clue ipucu
10776 clump küme, yığın, ayak sesi, ayak patırtısı, tok ses, ağır ve gürültülü
adımlarla yürümek
10777 clumsiness hantallık, sakarlık
10778 clumsy beceriksiz, sakar, biçimsiz
10779 cluster salkım, demet, küme, türküm, kümelenmek, bir araya gelmek,
toplamak, kümelemek, bir araya getirmek, toplamak
10780 clutch brake kavrama eğleci, debriyaj eğleci
10781 clutch coupling kavrama bağlantısı
10782 clutch disc debriyaj diski, kavrama diski
10783 clutch fork debriyaj çatalı, kavrama çatalı
10784 clutch lining debriyaj balatası, kavrama tabanı
10785 clutch pedal debriyaj pedalı, kavrama pedalı
10786 clutch shaft debriyaj mili, kavrama mili
10787 clutch kavramak, sıkıca tutmak, sarmak, kavrama, tutma, pençe, debriyaj,
kavrama
10788 clutter karmakarışık etmek, dağıtmak, darmadağın etmek, karışıklık,
darmadağınlık, zürzavar, zirüzeber, saçıştırılmış şeyler
10789 clyster lavman, tenkiye
10790 co (önek) birlikte, müşterek, ortak
10791 co-occurrence birlikte bulunma, birliktelik
10792 co-op kooperatif
10793 co-opt üye olarak kabul etmek
10794 co-star başrol oyuncularından biri
10795 co-worker meslektaş
10796 coacervate koaservat
10797 coach horse araba atı
10798 coach house hangar, garaj
10799 coach at arabası, fayton, yolcu otobüsü, yolcu vagonu, özel öğretmen,
antrenör, koç, çalıştırıcı, çalıştırmak, yetiştirmek
10800 coaching araba ile gezme, özel ders
10801 coachman arabacı
10802 coachwork karoseri
10803 coaction birbirini etkileme, baskı, zorlama
10804 coagulable pıhtılaşır, pıhtılaşabilir
10805 coagulant pıhtılaştırıcı madde
10806 coagulate koyulaşmak, pıhtılaşmak, pıhtılaştırmak
10807 coagulation pıhtılaşma
10808 coagulator pıhtılaştırıcı madde
10809 coagulum pıhtı
10810 coal bed kömür yatağı
10811 coal bunker kömürlük
10812 coal district kömür havzası, kömür bölgesi
10813 coal drawing kömür çıkarma
10814 coal dust kömür tozu
10815 coal field kömür yatağı
10816 coal gas kömür gazı, havagazı
10817 coal measure kömür tabakası
10818 coal mine kömür madeni
10819 coal oil gazyağı
10820 coal scuttle kömür kovası
10821 coal seam kömür damarı
10822 coal tar kömür katranı
10823 coal kömür
10824 coalbunker kömürlük
10825 coaler kömür gemisi, kömür vagonu
10826 coalesce birleşerek bir bütün haline gelmek, bütünleşmek, birleşmek
10827 coalescence birleşme, bütünleşme
10828 coalescent birleşmek üzere olan
10829 coalfield kömür yatağı
10830 coaling station kömür istasyonu
10831 coalition partner koalisyon ortağı
10832 coalition koalisyon, birleşme
10833 coalmine kömür madeni
10834 coalminer maden kömürü işçisi
10835 coalyard kömür deposu
10836 coaming mezarna, ambar ağzı
10837 coarse adjustment kaba ayar
10838 coarse grain iri tane, kaba tane
10839 coarse gravel kaba çakıl, iri çakıl
10840 coarse kaba, terbiyesiz, bayağı, adi, işlenmemiş, kaba
10841 coarse-grained kaba damarlı (ağaç)
10842 coarsen kabalaştırmak, kabalaşmak, irileştirmek
10843 coarseness kabalık, irilik
10844 coast artillery sahil topçusu
10845 coast defence sahil savunma
10846 coast guard sahil koruma
10847 coast guards sahil muhafaza
10848 coast kıyı, sahil, kızakla kayılabilecek yokuş, yokuştan kızakla kayma, kıyı
boyunca gitmek, yokuş aşağı inmek
10849 coastal current kıyı akıntısı
10850 coastal dune kıyı kumulu
10851 coastal navigation kabotaj
10852 coastal region kıyı bölgesi
10853 coastal security sahil güvenlik
10854 coastal strip sahil şeridi
10855 coastal town liman kenti
10856 coastal waters karasuları
10857 coastal kıyı ile ilgili
10858 coaster brake pedal eğleci
10859 coaster koster, bardak altlığı, altlık, kızak
10860 coastguard sahil koruma görevlisi
10861 coasting trade kabotaj, sahil ticareti
10862 coasting vessel sahil gemisi
10863 coasting kıyı seyri, kabotaj
10864 coastline kıyı, rahil şeridi
10865 coastwise shipping kabotaj
10866 coastwise kıyı boyunca
10867 coat hanger elbise askısı
10868 coat of arms arma
10869 coat of paint bir kat boya
10870 coat stand portmanto
10871 coat ceket, palto, mont, post, tabaka, kat, kaplama
10872 coated kaplanmış, kaplı
10873 coati koati
10874 coating tabaka, kat, astar, kaplama
10875 coauthor ortak yazar
10876 coax tatlılıkla ikna etmek, tatlılıkla elde etmek
10877 coaxial antenna koaksiyal anten
10878 coaxial cable koaksiyal kablo
10879 coaxial koaksiyal, eksendeş, ortak eksenli
10880 cob mısır koçanı
10881 cobalt blue kobalt mavisi
10882 cobalt kobalt
10883 cobalt-plate kobalt kaplamak
10884 cobble kaldırım taşı döşemek, arnavut kaldırım taşı
10885 cobbler ayakkabı tamircisi, sakar işçi
10886 cobblers aptalca konuşma, saçmalık, zırva
10887 cobblestone arnavut kaldırım taşı
10888 cobra kobra
10889 cobweb örümcek ağı
10890 coca koka
10891 cocaine kokain
10892 cocatoo kakadu
10893 coccus koküs
10894 coccyx koksiks, kuyruksokumu sümüğü
10895 cochineal insect kırmızböceği
10896 cochineal kırmız, koşnil
10897 cochlea koklea, kulak salyangozu
10898 cochlear duct koklea arnası
10899 cochlear kokleayla ilgili
10900 cock an ears kulak kabartmak
10901 cock and bull story uydurma laf, martaval
10902 cock chafer mayısböceği
10903 cock fighting horoz dövüşü
10904 cock horse tahta at, oyuncak at
10905 cock of the walk lider
10906 cock one's hat şapkayı yan giymek
10907 cock up içine etmek, içine sıçmak, berbat etmek
10908 cock horoz, tetik, musluk, saman yığını, zırva, saçmalık, aptallık, cüret,
(silah) kurmak, tetiğe almak, (kulak/vb.) dikilmek, kalkmak, kabarmak, dikmek,
kaldırmak, kabartmak, (şapka/vb.) yana yatırmak, yan giymek, (saman) yığmak
10909 cockade şapka arması
10910 cockatoo Avustralya tepeli papağanı
10911 cockboat küçük sandal
10912 cockchafer mayısböceği
10913 cockcrow şafak, sabahın ilk sögenleri
10914 cockerel yavru horoz
10915 cockeyed aptal, salak, saçma, yamuk, yan, yatık
10916 cockfight horoz döğüşü
10917 cockhorse oyuncak at, tahta at
10918 cockle bir tür midye
10919 cocklebur pıtrak
10920 cockleshell tarak kabuğu, küçük sandal
10921 Cockney (Doğu) Londralı
10922 cockpit horoz dövüşü yapılan küçük alan, pilot kabini, yarış arabasında
sürücü yeri
10923 cockroach hamamböceği
10924 cockscomb horoz ibiği, ibik
10925 cockshy nişan tahtası
10926 cockspur horoz mahmuzu
10927 cocksure ukala, özünü beğenmiş
10928 cocktail kokteyl
10929 cocky ukala, özünü beğenmiş
10930 coco hindistancevizi ağacı
10931 cocoa bean kakao çekirdeği
10932 cocoa kakao
10933 coconut butter hindistancevizi yağı
10934 coconut milk hindistancevizi sütü
10935 coconut hindistancevizi
10936 cocoon koza, barama
10937 cocotte yosma
10938 cod liver oil balıkyağı
10939 cod morina balığı
10940 coda koda, final
10941 codbank morina bulunan sığlık
10942 coddle ağır ateşte kaynatmak, üzerine titremek, şımartmak, çok üstüne
düşmek
10943 code name kod adı
10944 code number kod numarası
10945 code of ethics ahlak kuralları
10946 code şifre, kod, kural, şifrelemek, şifreyle yazmak, kodlamak
10947 codebtor müşterek borçlu
10948 coded kodlu, kodlanmış
10949 codein kodein
10950 codeine kodein
10951 coder kodlayıcı
10952 codetermination ortak yönetim, yönetime katılma
10953 codex eski bir kitabın orijinali
10954 codfish morina
10955 codger antika adam, tuhaf adam, acayip, garibe
10956 codicil vasiyetnameye yapılan ek
10957 codification kodlama, tanzim etme
10958 codify düzenlemek, kodlamak
10959 coding language kodlama dili
10960 coding kodlama
10961 codling moth elma içkurdu
10962 codling morina yavrusu, ham elma
10963 codliver oil balıkyağı
10964 codominance eşbaskınlık
10965 codriver haydavcı muavini
10966 codswallop saçmalık, zırva
10967 coed karma mektepte kız öğrenci, (mektep) karma eğitim yapan, karma
10968 coeducation karma eğitim
10969 coefficient of absorption absorpsiyon katsayısı, soğurum katsayısı
10970 coefficient of elasticity esneklik katsayısı
10971 coefficient of error hata katsayısı
10972 coefficient of expansion genleşme katsayısı
10973 coefficient of friction sürtünme katsayısı, sürtünüm çarpanı
10974 coefficient of induction endüksiyon katsayısı
10975 coefficient of linear expansion doğrusal genleşme katsayısı
10976 coefficient of loading yükleme katsayısı
10977 coefficient of reflection yansıma katsayısı
10978 coefficient of roughness pürüzlülük katsayısı
10979 coefficient katsayı
10980 coelenterate selentere
10981 coeliac karın boşluğu ile ilgili
10982 coelostat kolostot
10983 coenzyme koenzim
10984 coequal eş, denk, eş, denk
10985 coerce zorlamak, baskı yapmak
10986 coercible zorunlu, mecburi
10987 coercion zorlama, baskı
10988 coercive zorlayıcı
10989 coessential aslı bir olan
10990 coeval yaşıt, akran, hemasır, çağdaş
10991 coexist bir arada olmak, aynı anda varolmak, (karşıt siyasetli ülkeler)
bir arada barış içinde yaşamak
10992 coexistence bir arada var oluş
10993 coexistent birlikte var olan
10994 cofactor kofaktör, eşçarpan
10995 coffee bean kahve çekirdeği
10996 coffee break kahve molası
10997 coffee cup kahve fincanı
10998 coffee grounds kahve telvesi
10999 coffee house çayevi, kahvehane, kahve
11000 coffee maker kahve kılgası
11001 coffee mill kahve değirmeni
11002 coffee pot cezve, kahvedan, kahvedanlık
11003 coffee set kahve takımı
11004 coffee spoon tatlı kaşığı
11005 coffee table çay masası
11006 coffee kahve
11007 coffeepot cezve
11008 coffer sandık, çekmece, kasa, kutu
11009 cofferdam batardo, sugeçirmez sandık
11010 coffin bone toynak içindeki ayak sümüğü
11011 coffin joint toynak eklemi
11012 coffin plate tabut üstüne konulan levha
11013 coffin tabut
11014 cofunction kofonksiyon, eşişlev
11015 cog the dice zar tutmak
11016 cog çark dişi, diş
11017 cogency telkin gücü, ikna yeteneği
11018 cogent ikna edici, inandırıcı, telkin edici
11019 cogently ikna ederek
11020 cogged dişli
11021 cogger dolgucu
11022 cogging doldurma
11023 cogitate (birşey üzerinde) dikkatle ve ciddi olarak düşünmek, enine boyuna
iyice düşünmek
11024 cogitation iyice düşünme, enine boyuna düşünme
11025 cogitative düşünceli, düşünebilen, dalgın
11026 cognac konyak
11027 cognate languages akraba diller
11028 cognate aynı kökenli, aynı soydan gelen, akraba
11029 cognation aynı kökten gelme, akrabalık
11030 cognition bilme, kavrama, idrak
11031 cognitive bilmeye, kavramaya ya da idrak etmeye ilişkin
11032 cognizable kavranabilir, idrak edilir
11033 cognizance kavrama, idrak, bilgi, yetki
11034 cognizant farkında olan, haberdar
11035 cognomen soyadı, lakap, ad
11036 cognoscente ehil, erbap
11037 cognoscible kavranır, anlaşılır
11038 cognovit ikrar, itirafname
11039 cograil dişli ray
11040 cogwheel dişli, çark
11041 cohabit birlikte yaşamak, karı koca gibi yaşamak
11042 cohabitation birlikte yaşama
11043 coheir ortak, mirasçı
11044 coheiress ortak mirasçı (kadın)
11045 cohere yapışmak, birleşmek, uyuşmak, tutarlı olmak, birbirini tutmak
11046 coherence yapışma, birbirini tutma, tutarlık, uygunluk
11047 coherent uygun, tutarlı, birbirini tutan, kolayca anlaşılan
11048 coherently tutarlı olarak
11049 coherer koherer
11050 cohesion yapışma, birbirini tutma, kohezyon, uyuşma, hemreylik
11051 cohesive force yapışma gücü, moleküler çekim
11052 cohesive yapışkan, bağlı, yapıştırıcı
11053 cohesiveness yapışıklık
11054 cohort bir lejyonun onda biri, türküm
11055 coif takke, külah, papak, takke giydirmek
11056 coiffeur kuaför
11057 coiffure kuaförlük
11058 coign çıkıntılı köşe
11059 coil ignition bobinli ateşleme
11060 coil spring helis yay, helezoni yay
11061 coil vacuum pan serpantinli vakum kazanı
11062 coil winding bobin sarımı
11063 coil wire bobinaj teli
11064 coil dolanmak, kangal haline gelmek, dolamak, kangal, bobin, tutam, gebeliği
önleyici alet
11065 coin box kumbaralı alısün
11066 coin money pul kırmak
11067 coin madeni pul, pul basmak, (sözcük/vb.) uydurmak, icad etmek
11068 coin-box telephone kumbaralı alısün
11069 coinage madeni pul basma, madeni pul, (yeni sözcük/vb.) uydurma, icat
11070 coincide aynı zamana rastlamak, çatışmak, (düşünce/vb.) uymak, uyuşmak
11071 coincidence circuit çakışma devresi, koinsidens devresi
11072 coincidence rastlantı, tesadüf, uygunluk
11073 coincident tesadüfi, mutabık
11074 coincidental rastlantısal, tesadüfi
11075 coincidentally tesadüfen
11076 coiner pul basan kimse, kalpazan
11077 coinsurance ortak sigorta, müşterek sigorta
11078 coir hindistancevizi lifi
11079 coital cinsî birleşme ile ilgili
11080 coition bkz.coitus
11081 coitus cinsî birleşme
11082 coke breeze kok tozu, kok mıcırı
11083 coke furnace kok fırını
11084 coke oven kok fırını
11085 coke kok kömürü, kokain, koka kola
11086 coking coal kok kömürü
11087 coking duff kok tozu
11088 coking koklaştırma
11089 col boyun, vadi, geçit
11090 cola nut kola cevizi
11091 cola kolalı içecekler
11092 colander süzgeç, kevgir
11093 colchicum safran
11094 cold air soğuk hava
11095 cold chisel soğuk keski, demir kalemi
11096 cold cream yüz kremi
11097 cold cuts soğutma et, söğüş
11098 cold electrode soğuk elektrot
11099 cold fish soğuk kimse, soğuk nevale
11100 cold frame limonluk, sera
11101 cold front soğuk cephe, soğuk hava kitlesi
11102 cold meat soğutma et, söğüş
11103 cold roll soğuk hadde
11104 cold saw soğuk testere, daire testere
11105 cold shoulder soğuk davranış
11106 cold snap ani hava soğuması
11107 cold sore uçuk
11108 cold steel kılıç
11109 cold storage soğuk hava deposu
11110 cold war soğuk savaş
11111 cold water soğuk su
11112 cold wave soğuk dalgası
11113 cold weather soğuk hava
11114 cold work soğuk iş, soğuk işleme
11115 cold soğuk, soğukluk, tumağı, zükâm, meraksız, lakayıt
11116 cold-blooded soğukkanlı, duygusuz, acımasız, merhametsiz
11117 cold-hearted soğuk, duygusuz, kaba
11118 coldness soğukluk
11119 cole kolza, lahana cinsinden sebze
11120 coleoptera kınkanatlılar
11121 coleopterous kınkanatlı
11122 coleoptile koleoptil
11123 colic kolik, buruntu, sancı
11124 colitis kolit, kalınbağırsak iltihabı
11125 collaborate birlikte çalışmak, işbirliği yapmak, düşmanla işbirliği yapmak
11126 collaboration iş birliği, emektaşlık
11127 collaborationist işbirlikçi
11128 collaborator iş arkadaşı, işbirlikçi, mesai arkadaşı
11129 collage kolaj, kolaj resim
11130 collagen kolajen
11131 collapse çökmek, çöktürmek, katlamak, katlanmak, başarısızlığa uğramak,
suya düşmek, düşmek, yığılmak, bayılmak, güçten düşmek, çökmek, yıkılmak, çöküş,
yıkılış, çökme, yıkılma, ani düşüş, yıkım, başarısızlık, güçten düşme
11132 collapsible katlanabilir, açılır kapanır
11133 collar yaka, tasma, yakalamak, araklamak, yürütmek
11134 collarbone köprücük sümüğü
11135 collate karşılaştırmak, sıraya koymak, dizmek, düzenlemek
11136 collateral security karşılıklı teminat, munzam teminat, ek inanca
11137 collateral yan yana, paralel, yardımcı, ikincil, ek, aynı soydan gelen,
maddi teminat
11138 collateralize teminat altına almak
11139 collation karşılaştırma, hafif yemek
11140 collator dizici
11141 colleague meslektaş
11142 collect call ödemeli konuşma
11143 collect on delivery ödemeli olarak
11144 collect oneself özünü toplamak
11145 collect taxes vergi toplamak
11146 collect toplamak, biriktirmek, toplanmak, birikmek, toparlamak, uğrayıp
almak
11147 collected özüne hakim, sakin
11148 collectible tahsil edilebilir
11149 collecting agent tahsildar
11150 collecting tank depo, tank
11151 collecting toplayıcı, devşirici, toplama, devşirme
11152 collection clerk tahsilat memuru
11153 collection manager tahsilat müdürü
11154 collection toplama, toplanma, koleksiyon, derlem, biriktiri, iane, toplanan
pul, yığın, posta kutusunu boşaltma
11155 collective agreement toplusözleşme
11156 collective bargain toplusözleşme
11157 collective bargaining toplusözleşme görüşmesi
11158 collective farm kolhoz, ortaklaşa çiftlik
11159 collective labour agreement toplu iş sözleşmesi
11160 collective noun topluluk adı
11161 collective ownership ortak mülkiyet, ortak iyelik
11162 collective security ortak güvenlik
11163 collective work ortak yapıt
11164 collective ortak, ortaklaşa, toplu, kolektif, kolektif şirket
11165 collectively toplu olarak
11166 collectivism kolektivizm, ortaklaşacılık
11167 collectivist kolektivist, ortaklaşacı
11168 collectivity bütünlük
11169 collector vergi toplayan kişi, tahsildar, kolleksiyoncu
11170 colleen kız
11171 College of Europe Avrupa Koleji
11172 college yüksekmektep, bilimyurdu, heyet, birlik
11173 collegiate school ortamektep ve lise
11174 collegiate birdem öğrencilerine özgü
11175 collenchyma pekdoku
11176 collet halka, yüksük, bilezik
11177 collide çarpışmak, çatışmak, zıt olmak, zıt görüşte olmak
11178 collie iskoç çoban köpeği
11179 collier kömür işçisi, kömür gemisi
11180 colliery kömür ocağı, kömür madeni
11181 colligate birbirine bağlamak, birleştirmek
11182 colligative koligatif, bağlaşık
11183 collimate bir hizaya getirmek
11184 collimation yönlendirme, kolimasyon
11185 collimator yönlendirici, kolimator
11186 collinear doğrudaş, aynı doğru üzerindeki
11187 collision çarpışma, çatışma, düşünce ayrılığı
11188 collocate düzenlemek, yan yana koymak, yerleştirmek
11189 collocation düzenleme, sıraya koyma, tanzim, tertip
11190 collocutor muhatap
11191 collodion kolodyum
11192 collogue entrika hazırlamak, gizlice konuşmak
11193 colloid dispersion koloidal dağılım
11194 colloid substance koloidal madde
11195 colloid koloit, asıltı, yapışkan, pelte
11196 colloidal chemistry koloit kimyası
11197 colloidal electrolyte koloidal elektrolit
11198 colloidal particles koloidal parçacıklar
11199 colloidal solution koloidal çözelti
11200 colloidal state koloidal hal
11201 colloidal koloidal, pelteli
11202 collop kızartmalık ince et dilimi
11203 colloquial language günlük dil
11204 colloquial speech gündelik dil
11205 colloquial konuşma diline özgü
11206 colloquialism konuşma diline özgü söz/sözcük/ifade, konuşma dili
11207 colloquially konuşma diliyle, sözlü olarak
11208 colloquium kolokyum
11209 colloquy resmi konuşma
11210 collotype ışık baskısı
11211 collude dolap çevirmek, tezgâh hazırlamak
11212 collusion gizli anlaşma, dolap, tezgâh
11213 collusive gizli anlaşma
11214 collyrium göz damlası
11215 collywobbles heyecan ya da korkudan oluşan hafif karın ağrısı
11216 colocynth acıelma, ebucehilkarpuzu
11217 cologarithm kologaritma, eştersüstel
11218 cologne kolonya
11219 Colombia Kolombiya
11220 Colombo Kolombo
11221 colon iki çekit üstüste, kolon
11222 colonel albay
11223 colonelcy albaylık
11224 colonial administration sömürge yönetimi
11225 colonial sömürgeyle ilgili, sömürgeci
11226 colonialism sömürgecilik
11227 colonic kolon ile ilgili, kolik
11228 colonist sömürgeci
11229 colonization sömürge kurma
11230 colonize kolonileştirmek, sömürgeleştirmek
11231 colonizer sömürge oluşturan ülke
11232 colonnade sıra sütunlar, sıra direkler
11233 colony sömürge, koloni, yabancı bir ülkede yaşayan millet, koloni
11234 colophon basımcının adını ve tarihini gösteren yazı
11235 colophony kolofan, reçine
11236 color bkz.colour
11237 colorant renklendirici
11238 coloration renklendirme
11239 coloratura koloratür
11240 colorimeter renkölçer, kolorimetre
11241 colorimetry renkölçüm, kolorimetri
11242 colossal büyük, kocaman, devasa, muazzam
11243 colossus dev
11244 colour blind renk körü
11245 colour blindness renk körlüğü
11246 colour chart renk kataloğu
11247 colour code renk kodu
11248 colour correction renk düzeltme
11249 colour decoder renk çözücü
11250 colour disc renk diski
11251 colour doctor boya raklesi
11252 colour fastness renk haslığı
11253 colour film renkli yanka
11254 colour hue renk nüansı
11255 colour killer renk önleyici
11256 colour line ırk ayrımı
11257 colour matching renk uyuşumu
11258 colour mixture renk karışımı
11259 colour negative film renkli negatif yanka
11260 colour photography renkli yaçıncılık
11261 colour printing renkli baskı
11262 colour scale renk ölçeği, renk skalası
11263 colour separation renk ayrımı
11264 colour sergeant çavuş
11265 colour stain renk lekesi
11266 colour television renkli sınalgı
11267 colour test renk testi
11268 colour value renk değeri
11269 colour renk, ıl, tüs, renk duyumu, boya, ten rengi, canlılık,
hareketlilik, boyamak, renklendirmek, renk değiştirmek, yüzü kızarmak, etkilemek
11270 colourant boyarmadde
11271 colouration renklendirme
11272 coloured enamel renkli emay
11273 coloured filter renk filtresi, renk süzgeci
11274 coloured renkli, beyaz ırktan olmayan
11275 colourfast boyası çıkmaz, solmaz
11276 colourful renkli, rengârenk, canlı, parlak, renkli, hareketli
11277 colouring agent boya maddesi
11278 colouring boya, gıda boyası, boyama, renklendirme, ten rengi
11279 colourless renksiz, solgun, sıkıcı, itici, donuk, renksiz
11280 colours bayrak, (mektep/takım/kulüp/vb.)simgesel giysi/takı/şapka/vb.
11281 colportage seyyar kitap satıcısı
11282 colt tay, sıpa, acemi, toy, çaylak, kolt tabanca
11283 colt's footh şehvet
11284 coltsfoot öksürükotu
11285 columbarium güvercinlik
11286 Columbia Kolombiya
11287 columbine hasekiküpesi
11288 columbite kolumbit
11289 columbium kolombiyum
11290 column sütun, (yenün) sütun, köşe yazısı, (insan/araç/döngül/vb.) dizi,
kuyruk
11291 columnar sütuna benzer, sütunlar halinde olan
11292 columnist sütun yazarı, köşe yazarı
11293 colza oil kolza yağı
11294 colza kolza
11295 com- (önek) ile, beraber
11296 coma koma
11297 comate püsküllü, arkadaş
11298 comatose komada, bilinçsiz
11299 comb honey petek balı
11300 comb out taramak, ayırmak, temizlemek
11301 comb tarak, tarama, bal peteği, horoz ibiği, taramak, (bir yeri) aramak,
taramak
11302 combat aircraft muhabere uçağı
11303 combat car savaş arabası
11304 combat plane savaş uçağı
11305 combat sport dövüş yöndünü
11306 combat troops savaş birlikleri
11307 combat mücadele etmek, savaşmak, mücadele, savaşım, çarpışma, savaş
11308 combatant savaşçı
11309 combative kavgacı
11310 comber tarak, tarayıcı
11311 combination lock şifreli kilit
11312 combination birleştirme, birleşme, bileşim, terkip, birlik, sepetli
motosiklet, şifreli bir kilidi açan harf ya da sayılar, kombinasyon
11313 combinational bileşimli, bileşimsel
11314 combinatorial kombinasyonal, katışımsal
11315 combinatory birleşmiş, kaynaşmış, bağlamlı, bağlamsal
11316 combine harvester biçerdöver
11317 combine birleşmek, birleştirmek, birlik, kartel
11318 combined board karma komisyon
11319 combined vessels bileşik kaplar
11320 combined birleşik, karışık, kombine
11321 combings tarantı
11322 combo küçük caz topluluğu
11323 combustibility yanma, yanabilme
11324 combustible yanabilir, kolayca tutuşabilir, yanıca
11325 combustion chamber yanma odası
11326 combustion engine yanmalı kozgaltka
11327 combustion gases yanıcı gazlar
11328 combustion motor yanmalı kozgaltka
11329 combustion yanma, tutuşma
11330 come a cropper naneyi yemek, baş aşağı gitmek
11331 come a purler başaşağı düşmek
11332 come about olmak, volta etmek
11333 come across karşılaşmak, rastlamak, etkileyici olmak
11334 come along gelişmek, (sağlık) iyiye gitmek, olmak
11335 come apart at the seams iler tutar yeri kalmamak
11336 come apart kopuvermek, dağılıvermek
11337 come at üstüne üstüne gelmek
11338 come away empty-handed eli boş dönmek
11339 come away terk etmek, ayrılmak, çekilmek, kopuvermek
11340 come back geri gelmek, kayıtmak, hatırına gelmek, aklına gelmek
11341 come between aralarına girmek
11342 come by önünden geçmek, edinmek, elde etmek
11343 come clean suçunu itiraf etmek, gerçeği söylemek
11344 come down in the world yoksullaşmak, gerilemek, düşmek
11345 come down on üstelemek, cezalandırmak, acımasızca azarlamak
11346 come down to earth ayakları suya ermek
11347 come down (geçmişten bugüne) gelmek, erişmek, intikal etmek
11348 come forward ileri gelmek
11349 come full circle dönüp dolaşıp aynı yere gelmek
11350 come hell or high water iki eli kanda olsa
11351 come high pahalıya mal olmak
11352 come home to kafasına dank etmek, farkına varılmak
11353 come in for maruz kalmak, hak etmek
11354 come in gözde olmak, moda olmak, seçilmek, başa geçmek
11355 come into force yürürlüğe girmek
11356 come into leaf yapraklanmak, yeşermek
11357 come into operation kullanıma girmek
11358 come into power iktidara gelmek
11359 come into question gündeme gelmek
11360 come into sight görünmeye başlamak
11361 come into use kullanılmaya başlanmak
11362 come into miras olarak almak, başlamak, mirasa konmak
11363 come loose açılmak, gevşemek, serbest kalmak
11364 come near yaklaşmak
11365 come of age reşit olmak
11366 come of -den gelmek, ortaya çıkmak
11367 come off it! Saçmalama!
11368 come off the hinges çığırından çıkmak
11369 come off kopmak, olmak, gerçekleşmek, başarmak, sona ermek
11370 come on görünmek, ortaya çıkmak, baş göstermek
11371 Come on! Haydi!, Hadi!, Yok canım!
11372 come out against karşı çıkmak
11373 come out with ağızdan kaçırmak, satışa çıkarmak
11374 come out çıkmak, yayınlanmak, belirmek
11375 come over gelmek, uğramak, taraf değiştirmek, bastırmak
11376 come round to özüne gelmek
11377 come round ayılmak, özüne gelmek, dönmek, barışmak, gelmek
11378 come through gelmek, yaşamak, atlatmak
11379 come to a dead end çıkmaza girmek
11380 come to a decision karara varmak
11381 come to a head dönüm çekidine gelmek, olgunlaşmak
11382 come to a sticky end bok yoluna gitmek
11383 come to an agreement anlaşmaya varmak, razılığa gelmek
11384 come to being var olmak
11385 come to blows yumruk yumruğa gelmek, elleşmek
11386 come to grief başarısız olmak, zarar görmek, başı darda olmak
11387 come to grips with ile uğraşmak, üzerinde ciddi olarak durmak
11388 come to life canlanmak, hareketlenmek, tepki göstermek
11389 come to light ortaya çıkmak, meydana çıkmak
11390 come to naught boşa gitmek, ziyan olmak
11391 come to nothing boşa gitmek, suya düşmek
11392 come to one's ears kulağına çalınmak
11393 come to one's senses aklı başına gelmek, özüne gelmek
11394 come to pass vuku bulmak
11395 come to rest durmak
11396 come to sb's rescue imdadına yetişmek, yardımına koşmak
11397 come to stay yerleşmek
11398 come to terms with kabullenmek, boyun eğmek, uzlaşmak
11399 come to the crunch paçası sıkışmak
11400 come to the fore sivrilmek, ilerlemek, öne geçmek
11401 come to the point sadede gelmek
11402 come to the wrong shop yanlış kapı çalmak
11403 come to gelmek, ulaşmak, varmak, ayılmak
11404 come together bir araya gelmek
11405 come true gerçekleşmek
11406 come under the hammer açık artırma ile satılmak
11407 come unstuck kötü gitmek, başarısız olmak
11408 come up against karşı karşıya kalmak, karşılaşmak
11409 come up to denk olmak, eşit olmak
11410 come up with düşünmek, öndürmek, bulmak
11411 come up ele alınmak, gündeme gelmek, olmak, yükselmek
11412 come gelmek, ulaşmak, gelip çatmak, olmak, başlamak, elde edilmek,
üretilmek, gelmek, görünmek sight again, orgazma varmak, boşalmak, (beli) gelmek
11413 come-hither seksi, çekici, davetkâr
11414 come-uppance hak edilmiş ceza
11415 comeatable varılır, erişilebilir
11416 comeback dönüş, geri dönüş, akıllıca ve çabuk yanıtlama, karşılık
11417 comedian komedyen, şamatacı, gırgır kimse
11418 comedienne (bayan) komedyen
11419 comedown düşme, saygınlığını yitirme, düşkırıklığı
11420 comedy komedi, güldürü
11421 comeliness güzellik, alımlılık
11422 comely güzel, hoş, iç açıcı, çekici
11423 comer yad, özge, garip, gelen (kimse)
11424 comestible yenilebilir, yiyecek şey
11425 comet kuyrukluyıldız, komet
11426 cometic kuyruklu yıldıza ait
11427 comfit şekerli meyve
11428 comfort rahatlık, ferahlık, refah, konfor, avuntu, teselli, yardım,
destek, rahatlatmak, ferahlatmak, avutmak, teselli etmek
11429 comfortable rahat, konforlu, huzurlu
11430 comfortably rahatça
11431 comforter rahatlatıcı şey, yorgan, emzik
11432 comfortless konforsuz, huzursuz
11433 comfrey karakafes, eşekkulağı
11434 comfy rahat, konforlu
11435 comic opera operakomik
11436 comic paper mizah dergisi
11437 comic strip çizgi resimli öykü
11438 comic strips karikatür şeklinde öykü dizisi
11439 comic writer komedi yazarı
11440 comic komik, gülünç, komediyle ilgili, komedi, resimli mizah dergisi,
komedyen
11441 comical gülünç, gülmeli, komik, tuhaf
11442 comicality komiklik
11443 comically komik bir biçimde
11444 comics resimli mizah dergileri, karikatür öyküsü
11445 coming into force yürürlüğe girme
11446 coming of age reşit olma
11447 coming gelme, geliş, varış, gelen, gelmekte olan, gelecek, başarılı,
ilerleyen
11448 comitative birliktelik yağdayı gösteren, birliktelik yağdayı
11449 comity kibarlık, nezaket, incelik
11450 comma virgül
11451 command chain komut zinciri
11452 command democracy güdümlü demokrasi
11453 command buyurmak, emretmek, komuta etmek, kumanda etmek, yönetmek, hakim
olmak, hak etmek, layık olmak, buyruk, emir, komut, kontrol, komuta, kumanda,
yönetim, yetki, hakimiyet
11454 commandant komutan
11455 commandeer el koymak
11456 commander komutan, deniz yarbayı
11457 commander-in-chief başkomutan
11458 commanding emreden, nüfuzlu, hâkim olan, yetkili
11459 commandment `on emir'den biri
11460 commando team komando timi
11461 commando komando
11462 commemorate anmak, anısını kutlamak, anısı olmak, anısına olmak
11463 commemoration anmak, anma töreni
11464 commemorative plaque anı plaketi
11465 commemorative stamp anma pulu
11466 commemorative anmaya yarayan, anımsatıcı
11467 commence başlamak
11468 commencement başlangıç, başlama, diploma töreni
11469 commend övmek, takdir etmek, emanet etmek
11470 commendable övgüye layık, övülmeye değer
11471 commendation övgü, övme, takdir, resmi takdirname, onurlandırma, ödül
11472 commensal komensal (döngül), ortakçı döngül
11473 commensalism komensalizm, ortakçılık
11474 commensurability ölçekdeşlik, aynı birimle ölçülebilme
11475 commensurable orantılı, ölçekdeş, aynı birimle ölçülebilen
11476 commensurate uygun, oranlı, eşit
11477 comment on yorumlamak, eleştirmek, tenkit etmek, açıklamak
11478 comment yorum, yorum yapmak
11479 commentary açıklama, yorum, (maç/vb.) anlatma, nakil
11480 commentate (maç/vb.) anlatmak
11481 commentator (maç/vb.) anlatıcı
11482 commerce tecim, ticaret
11483 commercial account çek hesabı
11484 commercial agent ticaret acentası
11485 commercial agreement ticaret anlaşması
11486 commercial art grafik sanatı
11487 commercial bill ticari senet, kambiyo senedi
11488 commercial company ticari şirket
11489 commercial court Ticaret Mahkemesi
11490 commercial credit ticari kredi
11491 commercial enterprise ticari teşebbüs
11492 commercial exchange ticaret borsası
11493 commercial film reklam yankası
11494 commercial high school ticaret lisesi
11495 commercial law ticaret hukuku
11496 commercial letter of credit akreditif
11497 commercial occupations alım satım işleri
11498 commercial paper ticari senet
11499 commercial policy ticaret politikası
11500 commercial school ticaret mektebi
11501 commercial standing ticari itibar
11502 commercial treaty ticari anlaşma
11503 commercial vehicle ticari araç
11504 commercial year ticari yıl
11505 commercial tecimsel, ticari, kâr amaçlı, ticari, sınalgı/ünalgı reklamı
11506 commercialism ticari anlayış, ticari terim
11507 commercialization ticarileştirme
11508 commercialize ticarete dökmek
11509 commie komünist
11510 commination uyarı
11511 commingle karıştırmak, katıştırmak, karışmak
11512 comminute ufalamak, ezmek
11513 comminution ufalama
11514 commiserate (with ile) acısını paylaşmak
11515 commiseration acısını paylaşma, derdine ortak olma
11516 commissar komiser
11517 commissariat levazım sınıfı, komiserlik
11518 commissary vekil, komiser, temsilci
11519 commission agent komisyoncu acente
11520 commission business komisyon işi
11521 commission merchant komisyoncu
11522 commission of bankruptcy konkordato
11523 commission iş, görev, yetki, kurul, heyet, komisyon, yarkurul, komisyon,
yüzde, terfi belgesi, görev vermek, görevlendirmek, (gemiyi) hizmete sokmak, terfi
belgesi vermek, sipariş etmek
11524 commissionaire (sinema/konakçı/vb.de) kapıcı
11525 commissioned officer subay
11526 commissioner komisyon üyesi, hükümet temsilcisi, (devlet dairesinde)
yetkili memur, şube müdürü, bahisçi, bahis toplayıcısı
11527 commissure ek yeri, birleşme yeri
11528 commit a sin günah işlemek
11529 commit an irregularity yolsuzluk yapmak
11530 commit an offence suç işlemek
11531 commit oneself to özünü adamak
11532 commit oneself taahhüt altına girmek
11533 commit suicide intihar etmek
11534 commit to memory ezberlemek, aklında tutmak
11535 commit to writing yazmak
11536 commit yapmak, işlemek, kalkışmak, teslim etmek, (özünü) sorumlu kılmak,
üstlenmek, vaadetmek
11537 commitment taahhüt, üstlenme, söz, sorumluluk, bağlılık, teslim etme
11538 committal (birini) tutukevine/akıl hastanesine gönderme, teslim
11539 committed özünü adamış
11540 committee of enquiry soruşturma kılganı
11541 committee of experts uzmanlar komitesi
11542 committee of honour şeref komitesi
11543 committee of inquiry soruşturma komisyonu
11544 committee of inspection inceleme kurulu
11545 committee of investigation soruşturma komisyonu
11546 committee stage komisyon aşaması
11547 committee komisyon, heyet, komite, yarkurul
11548 commix birbirine karıştırmak, karışmak
11549 commixture karıştırma
11550 commmmercial attache ticari ataşe
11551 commode komodin, şifoniyer
11552 commodification metalaştırma, nesneleştirme
11553 commodious geniş, ferah, kullanışlı, rahat
11554 commodity credit ayni kredi
11555 commodity eşya, mal, ürün
11556 commodore tuğamiral, ticari gemi filosu, kaptanı, komodor, yelken kulübü
başkanı
11557 common accord müşterek mutabakat
11558 common action müşterek faaliyet
11559 common area ortak alan
11560 common carrier taşımacı, taşıyıcı, nakliyeci
11561 common cold nezle
11562 common customs tariff ortak gümrük tarifesi
11563 common denominator ortak payda
11564 common divisor ortakbölen
11565 common factor ortak çarpan
11566 common fraction bayağı kesir
11567 common good kamu yararı
11568 common knowledge bilinen gerçek
11569 common language ortak dil
11570 common law örf ve âdet hukuku, içtihatlara dayalı hukuk
11571 common market ortak pazar
11572 common noun cins adı, cins ismi, tür adı
11573 common property ortak mal
11574 common rights insan hakları
11575 common room öğretmenler odası
11576 common school devlet mektebi
11577 common sense sağduyu
11578 common stock adi hisse senedi
11579 common ortak, genel, yalpı, sıradan, toplumsal, kamusal, topluma ait,
ortak, çok rastlanan, yaygın, bilinen, çok kullanılan, bayağı, adi, kaba, halka
açık yeşil alan, park, ortak, müşterek
11580 commonage genel arazi hakkı
11581 commonalty sıradan insanlar, vatandaşlar
11582 commoner halk tabakasından olan kimse
11583 commonly genellikle, çoğunlukla, ekseriya, adi/bayağı bir şekilde
11584 commonness bayağılık, adilik
11585 commonplace alalade, sıradan, basit, beylik, basmakalıp
11586 Commons Avam Kamarası (üyeleri)
11587 commonweal kamu yararı
11588 commonwealth ulus, cumhuriyet
11589 commotion kargaşa, karışıklık, zürzavar, zirüzeber
11590 communal halka ait, toplumsal, ortaklaşa kullanılan, ortak
11591 commune görüş alışverişinde bulunmak, söyleşmek, (komünist ülkelerde)
çalışanlar türkümü, komün, komün yaşamı süren türküm, komün
11592 communicable bulaşıcı, (görüş/vb.) yayılan
11593 communicate with görüş alışverişi yapmak, iletişim kurmak
11594 communicate (haber/bilgi/görüş/düşünce/vb.) geçirmek, nakletmek, iletmek,
bildirmek, açıklamak, (with ile) görüş alışverişi yapmak, iletişim kurmak,
birleşmek
11595 communication devices iletişim aygıtları
11596 communication medium iletişim aracı, medya
11597 communication satellite iletişim uydusu, haberleşme uydusu
11598 communication iletişim, haberleşme, komünikasyon, haber, mesaj,
ç.komünikasyon jüyesi
11599 communications channel iletişim arnası, iletişim oluğu
11600 communications satellite haberleşme uydusu
11601 communications haberleşme
11602 communicative konuşkan, geveze, boşboğaz
11603 communion görüş alışverişi, (duygu/düşünce/vb.) paylaşma
11604 communique bildiri
11605 communism komünizm
11606 communist block komünist blok
11607 communist komünist
11608 communistic komünist
11609 community antenna television ortak sırgavıllı sınalgı
11610 community chest kamu yararına tutulan fon
11611 community development toplum kalkınması
11612 community of assets mal ortaklığı
11613 community of interest çıkar türkümü
11614 community ownership ortak mülkiyet
11615 community property ortak mülkiyet
11616 community halk, toplum, topluluk, ortak iyelik, ortaklaşalık
11617 commutable değiştirilebilir, dönüştürülebilir
11618 commutate çevirmek, değiştirmek
11619 commutation cezayı hafifletme, değişme, akım çevirme
11620 commutative değişmeli, komütatif
11621 commutator komütatör, çevirici, değiştirici
11622 commute (cezayı) hafifletmek, ev ile iş arasında gidip gelmek, değiş
tokuş etmek
11623 commuter abonman sahibi
11624 compact disc kompakt disk
11625 compact sık, sıkı, yoğun, özlü, kısa, sıkıca paketlenmiş, az yer
kaplayan, küçük, pudra kutusu, pudriyer, küçük otomobil, antlaşma, sözleşme,
razılaşma, mukavele, saziş, anlaşmak, anlaşma yapmak, sözleşme yapmak
11626 compactibility sıkışabilirlik
11627 compacting sıkıştırma
11628 compaction sıkıştırma, kompaksiyon
11629 compactness tıkızlık, yoğunluk
11630 companion arkadaş, yoldaş, yardımcı, kılavuz, el kitabı, eş, diğer parça
11631 companionable arkadaş canlısı, sokulgan
11632 companionate arkadaşça
11633 companionship arkadaşlık, dostluk, yoldaşlık
11634 company car şirket arabası
11635 company management şirket yönetimi
11636 company meeting şirket toplantısı
11637 company officials şirket yetkilileri
11638 company promoter şirket temsilcisi
11639 company secretary şirket sekreteri
11640 company union işçi sendikası
11641 company şirket, arkadaşlık, eşlik, arkadaş, dost, misafir, arkadaşlar,
arkadaş çevresi, birlik, türküm, tayfa, bölük
11642 comparable karşılaştırılabilir
11643 comparative anatomy karşılaştırmalı anatomi
11644 comparative degree artıklık derecesi, üstünlük derecesi
11645 comparative grammar karşılaştırmalı dilbilgisi
11646 comparative linguistics karşılaştırmalı dilbilim
11647 comparative salıştırma, karşılaştırmalı, mukayeseli, göreli, göreceli, nispi,
üstünlük derecesi
11648 comparatively bir dereceye kadar, oldukça, karşılaştırmalı olarak
11649 comparativism karşılaştırmacılık
11650 comparator komparatör, karşılaştırıcı
11651 compare notes görüş alışverişinde bulunmak
11652 compare to benzetmek, göstermek
11653 compare with kıyaslanmak, mukayese edilmek
11654 compare salıştırmak, karşılaştırmak, mukayese etmek, benzetmek, (with
ile) kıyaslanmak, mukayese edilmek
11655 comparison of adverbs zarfların karşılaştırılması, zarflarda derece
11656 comparison karşılaştırma, mukayese, benzerlik
11657 compartment bölme, daire, (tren) kompartıman
11658 compartmentalize bölmelere ayırmak
11659 compass bearing pusula kerterizi
11660 compass card pusula kartı
11661 compass needle pusula iğnesi, pusula ibresi
11662 compass rose rüzgârgülü
11663 compass saw delik testeresi
11664 compass pusula, pergel, sınır, alan, erim
11665 compassion acıma, merhamet, acısını paylaşma, şefkat, sevecenlik
11666 compassionate sevecen, merhametli, müşfik
11667 compatibility bağdaşabilirlik, bağdaşırlık, uyarlık, uyma
11668 compatible with uygun, geçimli
11669 compatible birarada olabilir, uyuşabilir, bağdaşabilir, uyum içinde
11670 compatriot yurttaş, hemşeri
11671 compeer akran, eş
11672 compel zorlamak, zorunda bırakmak, gerektirmek
11673 compendious kısa, net, öz
11674 compendium kısa ve detaylı özet
11675 compensate tazminat ödemek, karşılamak, bedelini vermek, acısını telafi
etmek
11676 compensating dengeleyici, dengeleme
11677 compensation bedel, tazminat, yerini doldurma, telafi
11678 compensative telafi edici
11679 compensator kompansatör, denkleştirgen
11680 compensatory budget telafi edici bütçe
11681 compensatory financing telafi edici finansman
11682 compensatory telafi edici
11683 compere sunucu, sunuculuk yapmak, sunmak
11684 compete head to head başa baş yarışmak, başa baş rekabet etmek
11685 compete yarışmak
11686 competence yetenek, beceri, ustalık, yetki
11687 competency yeterlik, ehliyet, yetenek, güç
11688 competent authorities yetkili makamlar
11689 competent yetenekli, becerili, usta, doyurucu, çok iyi, yetkili
11690 competition yarışma, musabaka, rekabet, çekişme, deneme, sınama
11691 competitive market rekabet piyasası
11692 competitive power rekabet gücü
11693 competitive rekabete dayanan, rekabetçi
11694 competitiveness rekabet yeteneği
11695 competitor yarışmacı, rakip
11696 compilation derleme
11697 compile derlemek
11698 compiler derleyici
11699 compiling derleyici, derleme
11700 complacence memnuniyet
11701 complacency öz özüne yetme, halinden memnun olma, gönül rahatlığı
11702 complacent öz özüne yeten, halinden memnun, arkayın, rahat, keyfi yerinde
11703 complain şikayet etmek, yakınmak
11704 complainant davacı, şikâyetçi
11705 complaint yakınma, şikayet, resmi şikayet, hastalık, rahatsızlık, şikayet
11706 complaisance hoşgörü
11707 complaisant müşfik, lütufkâr, hoşgörülü
11708 complement tamamlayıcı, tamamlayıcı şey, tam kadro, tamamlamak
11709 complementarity tümleme
11710 complementary angle tümler açı
11711 complementary colour komplementar renk, tamamlayıcı renk
11712 complementary tamamlayıcı
11713 complementation tümleme
11714 complete tam, bitev, eksiksiz, tamam, bitmiş, tamamlamak, bitirmek
11715 completely tamamen, bütünüyle, tam anlamıyla
11716 completion tamamlama, bitirme, yerine getirme
11717 complex of inferiority aşağılık kompleksi
11718 complex sentence bileşik cümle, karmaşık tümce
11719 complex birçok parçadan oluşmuş, çok parçalı, karmaşık, karışık, kompleks
11720 complexion ten, ten rengi, karakter, doğa, tutum
11721 complexity güçlük, zorluk, karmaşıklık
11722 compliance uyma, itaat, razı olma, rıza
11723 compliant yumuşakbaşlı, uysal, itaatkâr
11724 complicacy karmaşıklık
11725 complicate karıştırmak, güçleştirmek
11726 complicated karışık, komplike, zor
11727 complication karışıklık, yeni sorun, yağdayı güçleştiren şey
11728 complicity suç ortaklığı, yardakçılık
11729 compliment övgü, iltifat, kompliman, ç.selamlar, saygılar, iyi dilekler,
övmek, tebrik etmek
11730 complimentary övgü niteliğinde, hayranlık belirtici, övücü, bedava,
pulsuz
11731 compliments of the season yeni yıl tebriği
11732 compliments selamlar, tebrikler
11733 complot komplo, suikast
11734 comply with uymak, razı olmak
11735 comply (with ile) uymak, razı olmak
11736 component forces bileşen kuvvetler
11737 component (kılga/vb.) parça, bileşen
11738 comport with uymak, uygun olmak
11739 comportment davranış, hal
11740 compose oneself özüne hâkim olmak
11741 compose birleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek, yazmak, bestelemek,
beste yapmak, yatıştırmak, sakinleştirmek
11742 composed kompoze
11743 composedly sakin
11744 composedness sakinlik
11745 composer besteci
11746 composing galley gale
11747 composing machine dizgi kılgası
11748 composing room dizgievi, dizgi odası
11749 composing stick kumpas
11750 composing birleştirme
11751 composite index bileşik endeks
11752 composite birçok parçalardan oluşan, karma, karışık, bileşik
11753 composition beste, bestecilik, bileşim, kompozisyon, düzenleme, tertip
11754 compositor dizgici
11755 compost çürümüş organik maddeli gübre
11756 composure soğukkanlılık, özüne hakimiyet, kontrol
11757 compote komposto, hoşaf
11758 compound adjective bileşik sıfat, sıfat tamlaması
11759 compound arch kompoze kiriş, bileşik kiriş
11760 compound circuit bileşik devre
11761 compound curve mürekkep eğri
11762 compound duty gümrük resmi
11763 compound eye bileşik göz
11764 compound fraction bileşik kesir
11765 compound fracture açık kırık
11766 compound fruit bileşik meyve
11767 compound girder bileşik kiriş, kompoze kiriş
11768 compound interest method bileşik faiz yöntemi
11769 compound interest bileşik faiz
11770 compound leaf bileşik yaprak
11771 compound machine birleşik kılga
11772 compound microscope bileşik mikroskop
11773 compound motor kompaund kozgaltka, bileşik kozgaltka
11774 compound noun bileşik isim, bileşik ad
11775 compound pendulum bileşik sarkaç
11776 compound sentence bileşik cümle, bileşik tümce
11777 compound signal bileşik sinyal
11778 compound tariff karma gümrük tarifesi
11779 compound tense bileşik zaman
11780 compound verb birleşik fiil
11781 compound word bileşik kelime, bileşik sözcük
11782 compound katmak, eklemek, artırmak, birleştirmek, bileşik, bileşim,
(duvar/çit/vb.ile çevrili) binalar topluluğu
11783 comprador işbirlikçi, komprador
11784 comprehend anlamak, düşünmek, kavramak
11785 comprehensible anlaşılabilir
11786 comprehension anlama, kavrama, (mektepte) kavrama testi
11787 comprehensive insurance toplu sigorta
11788 comprehensive school sanat mektebi, çok amaçlı mektep
11789 comprehensive service komple servis
11790 comprehensive etraflı, geniş, ayrıntılı, (eğitim) çok yönlü
11791 compress basmak, sıkıştırmak, bastırmak, bir kaç sözcükle anlatmak,
özetlemek, kompres
11792 compressed air sıkıştırılmış hava, basınçlı hava
11793 compressed gas sıkıştırılmış gaz
11794 compressed sıkıştırılmış, basınçlı, özet, kısa
11795 compressibility kompresibilite, sıkışırlık
11796 compressible sıkışabilir, sıkıştırılabilir
11797 compression ratio kompresyon oranı, sıkıştırma oranı
11798 compression spring baskı yayı
11799 compression sıkıştırma, özetleme
11800 compressive force basınç kuvveti
11801 compressive sıkıştıran, bastıran, sıkıştırıcı
11802 compressor kompresör, sıkmaç, sıkıştırıcı
11803 comprise -den oluşmak
11804 compromise uzlaşma, uzlaşmak, şerefini tehlikeye atmak, şerefine gölge
düşürmek
11805 comptroller general baş müfettiş
11806 comptroller kontrolör, denetçi, murakıp, müfettiş
11807 compulsion zorlama, zor, baskı, güçlü istek, tutku
11808 compulsive zorunlu, mecburi
11809 compulsorily zorla
11810 compulsory auction zorunlu satış
11811 compulsory delay zorunlu gecikme
11812 compulsory education zorunlu öğrenim
11813 compulsory insurance zorunlu sigorta
11814 compulsory liquidation zorunlu tasfiye
11815 compulsory military service zorunlu askerlik
11816 compulsory purchase istimlak, kamulaştırma
11817 compulsory sale zorunlu satış
11818 compulsory saving zorunlu tasarruf
11819 compulsory subject zorunlu ders
11820 compulsory zorunlu, mecburi
11821 compunction vicdan azabı, pişmanlık, utanma
11822 computable hesaplanabilir
11823 computation of the interests faiz hesabı
11824 computation ölçüm, hesap, hesaplama, ölçümleme
11825 computational linguistics bilişimsel dilbilim
11826 computational bilişimsel
11827 compute hesap yapmak, hesaplamak
11828 computed price hesaplanmış fiyat
11829 computer architecture bilgisayar mimarisi
11830 computer centre bilgisayar merkezi
11831 computer code bilgisayar kodu
11832 computer engineer bilgisayar kıvcısı
11833 computer industry bilgisayar endüstrisi
11834 computer language bilgisayar dili
11835 computer network bilgisayar ağı, bilişim ağı
11836 computer operator bilgisayar operatörü, bilgisayar işletmeni
11837 computer personnel bilgisayar personeli
11838 computer program bilgisayar bağdarlaması
11839 computer programmer bilgisayar bağdarlamacısı
11840 computer science bilgisayar bilimi
11841 computer software bilgisayar yazılımı
11842 computer user bilgisayar kullanıcısı
11843 computer utility bilgisayar desteği
11844 computer word bilgisayar sözcüğü
11845 computer bilgisayar
11846 computer-assisted instruction bilgisayar destekli öğretim
11847 computerize bilgisayarlaştırmak, bilgisayara yüklemek
11848 comrade arkadaş, yazgı arkadaşı, (komünist ülkelerde) yoldaş
11849 comradeship dostluk, arkadaşlık
11850 con brio canlı olarak
11851 con aleyhte çekit/kimse, kazık, üçkâğıt, mahkûm, tutuklu, kazıklamak,
dolandırmak
11852 conative çaba ile ilgili
11853 concatenate sıralamak, birbirine bağlamak
11854 concatenation birbirine bağlama
11855 concave lens çukur mercek, obruk mercek
11856 concave mirror çukur ayna, obruk ayna
11857 concave reflector içbükey yansıtıcı
11858 concave çukur, içbükey
11859 concavity içbükeylik, çukurluk
11860 concavo-concave iki yüzü çukur, çift taraflı içbükey
11861 concavo-convex içbükey-dışbükey
11862 conceal gizlemek, saklamak
11863 concealable gizlenebilir, saklanabilir
11864 concealed unemployment gizli işsizlik
11865 concealed gizli, saklı
11866 concealment saklama, gizleme, gizlenme, sır tutma
11867 concede kabul etmek, itiraf etmek, vermek, teslim etmek, bahşetmek,
bırakmak
11868 conceit özünü beğenmişlik, kibir, kurum
11869 conceited özünü beğenmiş, burnu büyük, kibirli, kurumlu
11870 conceivable akla yatkın, olası
11871 conceive tasarlamak, kurmak, düşünmek, gebe kalmak, (of ile) tasavvur
etmek, düşünmek
11872 concentrate konsantre olmak, bir yerde toplamak, deriştirmek, toplanmak,
derişmek, konsantre, derişik madde
11873 concentrated çok güçlü, yoğun
11874 concentration camp toplama düşergesi
11875 concentration cell konsantrasyon pili, derişim pili
11876 concentration toplama, toplanma, konsantrasyon
11877 concentrator toplayıcı, koyultucu
11878 concentric eşmerkezli
11879 concentricity eksen birliği
11880 concept genel kavram, genel düşünce
11881 conception anlayış, kavrayış, kavrama, düşünce, görüş, kavram, fikir, gebe
kalma
11882 conceptional kavramsal
11883 conceptive anlayan, kavrayan
11884 conceptual kavramsal
11885 conceptualism kavramcılık
11886 conceptualization kavramsallaştırma
11887 concern hakkında olmak, ilgili olmak, ilgilendirmek, etkilemek,
kaygılandırmak, endişelendirmek, ilgilendirmek, mesele, sorun, iş, kaygı, endişe,
şirket, firma
11888 concerned oneself with karışmak
11889 concerned ilgili, ilişkili, endişeli, kaygılı
11890 concerning hakkında, -e dair, ile ilgili, değişli
11891 concert goer konser meraklısı
11892 concert grand kuyruklu piyano
11893 concert dinleti, konser
11894 concerted action toplu hareket
11895 concerted birlikte planlanmış/yapılmış, ortak, çok güçlü, sıkı
11896 concertina akordeona benzer bir çalgı
11897 concerto konçerto
11898 concession ödün, taviz, ayrıcalık, imtiyaz
11899 concessionaire imtiyaz sahibi kimse
11900 concessionary ayrıcalıklı, tavizli
11901 concessioner bayi
11902 conch büyük deniz kabuğu, balıkkulağı
11903 concha yarım kubbe, kulak kepçesinin çukuru
11904 conchifera kabuklu deniz döngülleri
11905 conchiferous kabuklu
11906 conchoid konkoid, sedef eğrisi
11907 conchoidal konkoidal
11908 concierge kapıcı, odabaşı
11909 conciliate gönlünü almak, gönlünü yapmak
11910 conciliation gönül alma
11911 conciliator uzlaştıran kimse, arabulucu
11912 conciliatory gönül alıcı
11913 concise kısa, özlü
11914 concisely kısaca
11915 conciseness kısalık, özlülük
11916 concision özetleme
11917 conclave özel toplantı
11918 conclude bitirmek, sona erdirmek, bitmek, sona ermek, sonucuna varmak,
çözmek, halletmek, anlaşmak, karara varmak
11919 conclusion son, bitim, sonuç, karar, yargı, anlaşma
11920 conclusive evidence kati delil, kesin kanıt
11921 conclusive kesin, şüpheleri ortadan kaldıran
11922 conclusiveness kesinlik
11923 concoct birbirine karıştırıp hazırlamak, uydurmak, kafadan atmak
11924 concoction karışım, uydurma, tertip
11925 concomitant birlikte olan, beraberinde gelen
11926 concord uyum, anlaşma, birlik, dostluk, barış
11927 concordance uyum, uygunluk, ahenk
11928 concordant uyumlu, ahenkli, uygun
11929 concourse gelme, toplanma, kalabalık, geniş yer, meydan
11930 concrete floor beton döşeme
11931 concrete mixer betonyer, beton karıştırıcı, betonkarar
11932 concrete noun somut ad
11933 concrete pipe beton boru
11934 concrete road beton yol
11935 concrete roof betonarme çatı
11936 concrete slab beton plaka, beton levha
11937 concrete step somut adım
11938 concrete work betonarme işi, beton iş
11939 concrete somut, açık, kesin, belli, somut, beton, betonlamak, betonla
kaplamak
11940 concretion taş, kireçtaşı yumrusu, şiş, dondurulmuş cisim
11941 concubinage kapatma olarak yaşama, flört hayatı
11942 concubine kapatma, odalık, cariye, metres
11943 concupiscence cinsî arzu, şehvet
11944 concupiscent şehvetli
11945 concur anlaşmak, uyuşmak, aynı zamanda oluşmak, aynı zamana rastlamak,
üst üste gelmek
11946 concurrence rastlantı, uyuşma, mutabakat, uygun görme
11947 concurrent aynı zamanda oluşan, rastlantısal, tesadüfi, anlaşma içinde,
anlaşmış, uyuşmuş, mutabık
11948 concuss sarsmak
11949 concussion of the brain beyin sarsıntısı
11950 concussion beyin sarsıntısı, sarsıntı, şok
11951 condemn kınamak, ayıplamak, mahkûm etmek, kullanıma uygunsuz bulmak
11952 condemnable mahk-m edilebilir, istimlak edilebilir
11953 condemnation el koyma, istimlak, mahk-miyet, ayıplama
11954 condemnatory kınayıcı
11955 condensable yoğunlaştırılabilir
11956 condensate yoğuşku, kondansat
11957 condensation yoğunlaşma, sıvılaşma, buğu, özetleme, özet
11958 condense (gaz) yoğunlaşmak, sıvılaşmak, koyulaşmak, yoğunlaştırmak,
özetlemek
11959 condensed milk koyulaştırılmış süt
11960 condensed water yoğunlaşmış su
11961 condensed muhtasar
11962 condenser kondansatör, yoğunlaç, kondansör, yoğuşturucu
11963 condescend tenezzül etmek, havalara girmek, tepeden bakmak
11964 condescending tenezzül eden, küçümseyen, hor gören
11965 condescension tenezzül
11966 condign (ceza/vb.) hak edilmiş, yerinde, müstahak
11967 condiment baharat, sos, çeşni
11968 condition of equilibrium denge hali
11969 condition durum, hal, vaziyet, koşul, şart, toplumsal durum, konum, mevki,
gerekli ya da zorunlu olan şey, genel sağlık yağdayı, kondisyon, form,
şartlandırmak, koşullandırmak, düzenlemek, alıştırmak
11970 conditional acceptance şartlı kabul
11971 conditional bond koşullu tahvil
11972 conditional clause şart cümlesi, koşul yantümcesi
11973 conditional military aid şartlı askeri yardım
11974 conditional mood şart kipi
11975 conditional relationship koşullu ilişki
11976 conditional sale şartlı satış
11977 conditional sentence koşul tümcesi
11978 conditional variable koşullu değişken
11979 conditional şartlı, koşullara bağlı, şarta bağlı
11980 conditionally şartlı olarak
11981 conditioned reflex şartlı refleks
11982 conditioned şarta bağlı, iyi durumda, alışmış, alıştırılmış
11983 conditioning kondisyonlama, uygun duruma getirme
11984 conditions of sale satış koşulları
11985 condo mülk mesken, iyelik konut
11986 condole başsağlığı dilemek, acısını paylaşmak, avutmak, teselli etmek
11987 condolence başsağlığı, acısını paylaşma paylaşma, avutma
11988 condom kaput, prezervatif
11989 condominium bir ülke üzerinde iki ya da daha fazla devletin ortak egemenliği,
bu şekilde yönetilen ülke, içinde oturanların sahip olduğu apartman/kat
11990 condonation hoş görme, görmezden gelme
11991 condone bağışlamak, affetmek, göz yummak
11992 condor (özellikle Güney Amerika'da bulunan) iri bir tür akbaba
11993 conduce to yardım etmek, katkıda bulunmak, neden olmak
11994 conduce toward vesile olmak, yardım etmek
11995 conduce (to/towards ile) yardım etmek, katkıda bulunmak
11996 conducive yardım eden, olanak sağlayan
11997 conduct a research araştırma yapmak
11998 conduct a survey anket yapmak
11999 conduct an inquiry soruşturma yönetmek
12000 conduct oneself davranmak, hareket etmek
12001 conduct davranış, yönetme, idare, davranmak, hareket etmek, götürmek,
kılavuzluk etmek, rehberlik etmek, yönetmek, idare etmek, taşımak, nakletmek,
(çıngı/ısı/vb.) iletmek, geçirmek, orkestra yönetmek
12002 conductance iletkenlik
12003 conducted tour rehberli tur
12004 conductibility iletkenlik
12005 conductimetry iletkenlikölçüm, kondüktometri
12006 conducting tissue iletken doku
12007 conducting wire iletken tel, nakil teli
12008 conducting iletken, geçiren
12009 conduction band iletken bant, iletken kuşak
12010 conduction current iletim akımı
12011 conduction of heat ısı iletimi
12012 conduction taşıma, götürme, iletme
12013 conductive material iletken gereç, iletken malzeme
12014 conductive iletken
12015 conductivity iletkenlik, geçirgenlik, nakliyet
12016 conductor duct iletken arna
12017 conductor rail iletken ray
12018 conductor orkestra şefi, biletçi, kondüktör, iletken
12019 conductress kadın biletçi
12020 conduit box çıngı kutusu, buat
12021 conduit pipe sevk borusu
12022 conduit oluk, arna, mecra, boru, kablo borusu
12023 condyl kondil
12024 cone antenna konik anten
12025 cone coupling konik kavrama
12026 cone friction clutch konik sürtünmeli kavrama
12027 cone gear konik dişli
12028 cone of rays konik ışık demeti
12029 cone pulley konik makara
12030 cone shaped konik, koni biçimli
12031 cone sugar kelle şekeri
12032 cone valve konik valf
12033 cone koni, kozalak, külah
12034 cone-bearing kozalaklı
12035 coned konik
12036 confab sohbet etmek
12037 confabulate sohbet etmek, başbaşa vermek
12038 confabulation sohbet
12039 confection şekerleme
12040 confectioner şekerci, pastacı
12041 confectioner's shop pastahane
12042 confectionery (tatlı/pasta/itimil/vb.) şekerleme
12043 confederacy konfederasyon, birlik
12044 confederate konfedere, birleşik, müttefik, suçortağı, birleşmek, birleştirmek
12045 confederation konfederasyon, birlik
12046 confer (on/upon ile) (ünvan/vb.) vermek, (with ile) danışmak, görüşmek
12047 conference call toplu görüşme
12048 conference room konferans salonu
12049 conference (fikir alışverişi için düzenlenen) toplantı, görüşme, müzakere
12050 confess itiraf etmek
12051 confessed aleni, açık, kimseden gizlemeyen
12052 confession itiraf, günah çıkarma
12053 confetti konfeti
12054 confidant birisinin (özellikle aşk konularında) sırrını açtığı kimse
12055 confide (sır/vb.) söylemek, açmak, (in ile) güvenmek, açılmak
12056 confidence coefficient güven katsayısı
12057 confidence game dolandırıcılık
12058 confidence level güven düzeyi
12059 confidence limit güven sınırı
12060 confidence man dolandırıcı, zarfçı
12061 confidence trick dolandırıcılık, üçkâğıtçılık
12062 confidence trickster dolandırıcı, üçkâğıtçı
12063 confidence güven, sır, gizli şey
12064 confident agent gizli ajan
12065 confident secretary özel sekreter
12066 confident speaking söz aramızda
12067 confident özünden emin
12068 confidential account sırdaş hesap
12069 confidential agent gizli ajan
12070 confidential document gizli belge
12071 confidential information gizli bilgi
12072 confidential meeting özel toplantı
12073 confidential secretary özel sekreter
12074 confidential gizli, güvenilir
12075 confidently tereddüt etmeden
12076 confiding saf, herkese güvenen
12077 configuration biçim, şekil
12078 confine kapatmak, hapsetmek, sınırlandırmak, sınır koymak, (doğum yapmak
üzere olan kadını) yatırmak, yatakta tutmak
12079 confined to bed yatağa düşmüş
12080 confined sarılmış, kuşatılmış, kapalı, sınırlı
12081 confinement kapatma, hapsetme, kapatılma, hapsedilme, sınırlama, sınır koyma,
loğusalık
12082 confines sınırlar
12083 confirm for sufficient funds provizyon almak
12084 confirm doğrulamak, pekiştirmek, onaylamak
12085 confirmable onaylanır, tasdik olunur
12086 confirmation note teyit mektubu
12087 confirmation doğrulayıcı, pekiştirici, kanıtlayıcı şey, kanıt
12088 confirmative doğrulayıcı, onaylayıcı, teyit edici (söz)
12089 confirmatory letter teyit mektubu
12090 confirmatory doğrulayıcı, teyit edici
12091 confirmed copy tasdikli kopya
12092 confirmed credit konfirme kredi
12093 confirmed alışkanlıklarını değiştirmez, sürekli, müzmin
12094 confiscate el koymak
12095 confiscation el koyma
12096 confiscatory müsadere ile ilgili, acımasız, haydut gibi
12097 conflagration büyük yangın
12098 conflict of interests çıkar çatışması
12099 conflict of laws yasal uyuşmazlık
12100 conflict savaş, çatışma, çarpışma, uyuşmazlık, zıtlık, anlaşmazlık,
çatışma, uyuşmamak, bağdaşmamak, çatışmak
12101 conflicting çelişkili, zıt
12102 confluence iki akıntının/ırmağın karışması, bir arada akma
12103 confluent birlikte akan, birbirine karışan
12104 conflux kavşak, birleşme, birlikte akma
12105 confocal aynı odaklı, odaktaş
12106 conform to itaat etmek
12107 conform with uymak
12108 conform uymak
12109 conformability uygunluk, yerindelik, benzerlik
12110 conformable benzer, uygun, münasip
12111 conformance uygunluk
12112 conformation uygunluk, uyma, biçim, şekil
12113 conformism konformizm
12114 conformist konformist, uymacı, uygitsinci
12115 conformity uymacılık, uyum
12116 confound karıştırmak, allak bullak etmek, birbirine katmak, kafasını
karıştırmak, şaşırtmak
12117 confounded şaşırmış
12118 confrere meslektaş
12119 confront with yüzleştirmek
12120 confront karşı koymak, göğüs germek, (with ile) yüzleştirmek
12121 confrontation karşılama, karşı karşıya gelme
12122 Confucius Konfüçyüs
12123 confuse şaşırtmak, kafasını karıştırmak, birbirine karıştırmak,
karıştırmak
12124 confused kafası karışmış, karışık, karman çorman
12125 confusion kargaşa, karışıklık, karıştırma, düzensizlik
12126 confutable çürütülebilir
12127 confutation çürütme, tekzip, yalanlama
12128 confute çürütmek, tekzip etmek, yalanlamak
12129 conge ayrılma, kovma, yol verme, işten çıkarma
12130 congeal (sıvı) katılaşmak, pıhtılaşmak, katılaştırmak, pıhtılaştırmak
12131 congelation pıhtılaşma, pıhtılaştırma
12132 congener aynı cinsten, aynı sınıftan
12133 congenial hoş, kafa dengi, kafasına uygun
12134 congeniality cana yakınlık, dostluk
12135 congenital (hastalık) doğuştan
12136 congenitaly doğuştan, yaradılıştan
12137 conger mığrı, bir yılanbalığı
12138 congeries yığın, küme
12139 congest doldurmak, tıkamak, dolmak, tıkanmak, yığılmak
12140 congested area aşırı nüfuslu bölge
12141 congested tıkanmış, tıkalı
12142 congestion kan birikmesi, tıkanıklık
12143 conglobate küre şeklinde, top halinde, küre şekline sokmak, toplanmak
12144 conglomerate küme, yığın, büyük işletme/şirket, çakıl, kayaç
12145 conglomeration kümelenme, yığın, birikinti
12146 conglutinate yapıştırmak, yapışmak
12147 conglutination yapışma, kaynaşma
12148 Congo Kongo
12149 congrats tebrikler!
12150 congratulate kutlamak, tebrik etmek
12151 congratulation kutlama, tebrik, ç.tebrikler
12152 congratulations tebrikler!, tesenna
12153 congratulator kutlayan kimse
12154 congratulatory message kutlama mesajı
12155 congratulatory kutlama niteliğinde, tebrik niteliğinde, tebrik eden
12156 congregate bir araya gelmek, toplanmak
12157 congregation cemaat, topluluk
12158 congress kongre, kurultay, toplantı, kongre, (ABD'de) Millet Meclisi
12159 congressional medal liyakat madalyası
12160 congressional kongre ile ilgili
12161 congressman milletvekili, parlamento üyesi
12162 congruence uygunluk, ahenk, uyma, benzerlik
12163 congruent with uygun, benzer
12164 congruent eşleşik
12165 congruity uygunluk, uzlaşma çekidi, uyum
12166 congruous uygun, yakışır
12167 conic section konik kesit eğrisi
12168 conic bkz.conical
12169 conical gear konik dişli, pinyon
12170 conical spiral konik spiral
12171 conical koni biçiminde, konik
12172 conifer kozalaklı ağaç
12173 coniferin koniferin
12174 coniferous kozalaklı
12175 conjecturable tahmin olunabilir
12176 conjectural varsayıma dayanan
12177 conjecture varsayım, tahmin, kestirim
12178 conjoin birleştirmek, birleşmek, bitiştirmek, bitişmek
12179 conjoined twins yapışık ikizler
12180 conjoint birleşik, bitişik
12181 conjointly birleşik olarak
12182 conjugal affection karı koca sevgisi
12183 conjugal rights karı koca hakları
12184 conjugal karı kocaya/evliliğe ait, evlilikle ilgili
12185 conjugate angles eşlenik açılar
12186 conjugate (eylem) çekmek, (eylem) çekilmek
12187 conjugation eylem çekimi
12188 conjunct birleşik, ortak
12189 conjunction bağlaç, birleşme, birleşim
12190 conjunctions of comparison karşılaştırma bağlaçları
12191 conjunctions of concession uzlaştırma bağlaçları
12192 conjunctions of condition durum bağlaçları
12193 conjunctions of purpose istek bağlaçları
12194 conjunctions of reason neden bildiren bağlaçlar
12195 conjunctions of result netice bildiren bağlaçlar
12196 conjunctions of time zaman bağlaçları
12197 conjunctiva konjonktiv
12198 conjunctive mood şart kipi
12199 conjunctive bitiştiren, birleştiren
12200 conjunctively birleştirerek, bitiştirerek
12201 conjunctivitis konjonktivit, trahoma
12202 conjuncture konjonktür, kriz, buhran, kritik durum
12203 conjuration yalvarma, sihir, büyü
12204 conjure up tahayyül etmek, hatırlatmak
12205 conjure hokkabazlık yapmak, el çabukluğu ile çıkarmak
12206 conjurer hokkabaz, sihirbaz
12207 conjuror bkz.conjurer
12208 conk out bozulmak, arıza yapmak, aniden durmak
12209 conk burun
12210 conker at kestanesi
12211 connate water tortulu su
12212 connate doğuştan olan, fıtri, aynı soydan gelen, bitişik
12213 connatural doğuştan olan, fıtri
12214 connect in series seri bağlamak
12215 connect bağlamak, birleştirmek, (çınkayla) bağlamak, (tren/vb.)
birleşmek, aktarmalı olmak
12216 connected set bağlantılı küme
12217 connected bağlı, ilgili
12218 connectedly ilgili olarak
12219 connecting bolt bağlama cıvatası
12220 connecting line bağlantı hattı
12221 connecting rod piston kolu
12222 connecting bağlayan, birleştiren, bağlama
12223 connection piece irtibat parçası
12224 connection pin bağlama pimi
12225 connection bağlantı, ilişki, bağ, aktarma, aktarmalı taşıt, müşteri
12226 connective tissue bağdoku
12227 connective bağlayıcı, bağlayan, birleşik
12228 connector bağlayıcı, ara parça, rakor, con.
12229 conning tower kumanda kulesi
12230 connivance göz yumma, görmezlikten gelme
12231 connive at göz yummak, ses çıkarmamak
12232 connive gizlice işbirliği yapmak, (at ile) göz yummak, görmezlikten
gelmek
12233 connoisseur yakşı bilen, bilici, başbilen, belet, uzman, ehil
12234 connotation yan anlam
12235 connotative meaning yananlam
12236 connotative yananlamsal
12237 connote anlamına gelmek
12238 connubial evlilikle ilgili
12239 conoid koni şeklinde
12240 conquer almak, fethetmek, zaptetmek, yenmek, üstesinden gelmek, alt etmek
12241 conqueror fatih
12242 conquest fetih, fethetme, ele geçirme, yenme, alt etme, üstesinden gelme,
ele geçirilmiş şey/kimse
12243 consanguine soydaş
12244 consanguinity kan akrabalığı, kan bağı
12245 conscience vicdan, bulunç, duyunç
12246 conscientious vicdanlı, dürüst, özenle yapılmış, özenli dikkatli
12247 conscious bilinçli, kendinde, farkında, bilincinde, kasıtlı, kasti
12248 consciously bile bile
12249 consciousness bilinç
12250 conscript askere alınmış kimse, askere almak
12251 conscription askere alma
12252 consecrate kutsamak, adamak
12253 consecution birbirini takip etme, peşpeşe olma, dizi
12254 consecutive ardarda gelen, ardışık
12255 consensus of opinion ortak görüş, görüş mutabakatı
12256 consensus ortak karar, oy birliği, anlaşma
12257 consent izin vermek, razı olmak, izin, rıza
12258 consentient birbirine uygun, kabul eden
12259 consequence sonuç, önem
12260 consequent sonucu olan, izleyen, uyumlu, konsekan, bağlı
12261 consequential sonucu olan, bağlı olan
12262 consequently sonuç olarak, bu nedenle
12263 conservancy koruma, muhafaza
12264 conservation of energy enerjinin korunumu
12265 conservation of matter maddenin korunumu
12266 conservation koruma, idareli kullanma
12267 conservationist çevreci, doğal çevreyi koruma yanlısı
12268 conservatism tutuculuk, muhafazakârlık
12269 conservative tutucu, muhafazakâr, gösterişsiz, sade, yalın, alçak
gönüllü, dikkatli, önlemli, mantıklı, tutucu, muhafazakâr, muhafazakâr parti üyesi
12270 conservatoire konservatuvar
12271 conservator koruyucu, veli, vasi
12272 conservatory konservatuvar, limonluk, ser
12273 conserve korumak
12274 consider iyice düşünüp taşınmak, hesaba katmak, olduğunu düşünmek,
addetmek, saymak, mahsup etmek, gözü ile bakmak, göz önünde tutmak, dikkate almak,
hesaba katmak
12275 considerable büyük, önemli, hatırı sayılır
12276 considerably çok
12277 considerate düşünceli, saygılı
12278 consideration for sale satış fiyatı
12279 consideration dikkat, göz önünde tutma, düşünce, saygı, husus, etmen,
ödeme, ödül, karşılık
12280 considering -e göre, -e karşın
12281 consign (satılmak amacıyla bir şey) göndermek, sevketmek, vermek, teslim
etmek, tahsis etmek, emanet etmek, vermek
12282 consignation emanet, depozito
12283 consignee alıcı, konsinye, mal gönderilen kimse
12284 consignment account konsinye mal hesabı
12285 consignment buying konsinye alım
12286 consignment note irsaliye, konşimento
12287 consignment sale konsinye satış
12288 consignment mal gönderme, gönderilen mal, parti
12289 consignor gönderen, malı gönderen kimse
12290 consist in oluşmak, ibaret olmak, içine almak
12291 consist of bağlı olmak, dayanmak, ibaret olmak, kapsamak
12292 consist (of ile) oluşmak, (in ile) bağlı olmak, dayanmak
12293 consistence bkz.consistency
12294 consistency koyuluk, yoğunluk, kıvam, kararlılık, tutarlılık, uyum
12295 consistent birbirini tutar, istikrarlı, tutarlı, uygun, tutarlı, sürekli,
devamlı
12296 consistently sürekli olarak, durmadan
12297 consolation teselli, avunç, avuntu
12298 consolatory teselli edici
12299 console switch konsol anahtarı
12300 console avutmak, teselli etmek, konsol, dirsek, destek
12301 consolidate güçlendirmek, sağlamlaştırmak, pekiştirmek, güçlenmek,
sağlamlaşmak, pekişmek, birleştirmek, birleşmek
12302 consolidated budget konsolide bütçe
12303 consolidated debt konsolide borç
12304 consolidated birleştirilmiş, konsolide edilmiş
12305 consolidation sağlamlaştırma, birleşim, ünite, birleştirme, birleşme
12306 consolidator grupaj acentası
12307 consols devlet tahvilatı
12308 consomme konsome, et suyu
12309 consonance uygunluk, uyum, ahenk, mutabakat
12310 consonant harmony ünsüz uyumu
12311 consonant to ahenkli
12312 consonant with uygun
12313 consonant ünsüz harf, ünsüz, samit
12314 consonantal ünlü harflerle ilgili
12315 consort karı, koca, eş, refakat gemisi, (with ile) düşüp kalkmak,
sürtmek, takılmak
12316 consortium konsorsiyum, birlik
12317 conspectus taslak
12318 conspicuous göze çarpan, çarpıcı, dikkat çekici
12319 conspiracy komplo, tezgâh
12320 conspirator komplocu
12321 conspire plan yapmak, komplo kurmak, (olaylar) bir araya gelmek,
birleşmek, üst üste gelmek
12322 constable sakçı memuru
12323 constabulary sakçı örgütü
12324 constancy direşim, karar, metanet, sebat, değişmezlik, tutarlılık, bağlılık
12325 constant fraction sabit kesir
12326 constant speed sabit hız
12327 constant direşimli, sebatkâr, metin, kararlı, değişmez, sabit, vefalı,
sadık
12328 constantan konstantan
12329 Constantinople istanbul'un eski ismi
12330 constantly daima, sürekli, hiç durmadan, devamlı, sık sık
12331 constate olumlu olarak belirtmek, betimlemek
12332 constative pekiştirici, betimleyici
12333 constellation takımyıldız
12334 consternation şaşkınlık, dehşet, korku, şok
12335 constipate kabız etmek, kabız olmak
12336 constipation kabızlık, peklik
12337 constituency saylavcılar, saylav bölgesi
12338 constituent assembly kurucu meclis
12339 constituent body seçmenler
12340 constituent sentence kurucu tümce
12341 constituent seçmen, bileşen, öğe, oluşturan, bileşen
12342 constitute oluşturmak, kurmak
12343 constitution oluşum, bileşim, yapı, bünye, anayasa, esas kanun, kural,
yol yordam
12344 constitutional court anayasa mahkemesi
12345 constitutional law anayasa hukuku
12346 constitutional state hukuk devleti
12347 constitutional strike yasal grev
12348 constitutional yapısal, bünyesel, anayasal
12349 constitutionalism meşrutiyet
12350 constitutionality anayasaya uygunluk
12351 constitutionally anayasaya göre
12352 constitutive kurucu, yapıcı, oluşturan, teşkil eden
12353 constrain zorlamak, zorunda bırakmak
12354 constrained (davranış/vb.) doğal olmayan, zorlamalı
12355 constraint kısıtlama, zorlama, baskı, tehdit, zor, gerçek duygularını
saklama, uslu durma
12356 constrict daraltmak, sıkmak, kısmak
12357 constriction daraltı, sıkma, büzme, dar geçit, tazyik
12358 constrictive daraltılı
12359 constrictor sıkıcı adele
12360 construct inşa etmek, yapmak, kurmak
12361 constructed language yapma dil, yapay dil
12362 construction engineer inşaat kıvcısı
12363 construction industry inşaat sanayii
12364 construction plan proje, joba
12365 construction site şantiye
12366 construction worker inşaat işçisi
12367 construction yapılış, yapım, inşa, yapı, bina, dikinti, inşaat, abatlık,
yapı endüstrisi, tümce kuruluşu, tümce yapısı, anlam, anlam verme
12368 constructive geliştirici, yapıcı, yardımcı, yararlı
12369 constructor müteahhit, inşaatçı
12370 construe yorumlamak, anlam vermek, (cümle) analiz etmek
12371 consuetude örf, âdet, usul
12372 consuetudinary olağan, alışılagelen
12373 consul general başkonsolos
12374 consul konsolos
12375 consular agent fahri konsolos
12376 consular fees konsolosluk vergini
12377 consular konsoloslukla ilgili
12378 consulate general başkonsolosluk
12379 consulate konsolosluk, konsolosluk binası
12380 consulship konsolosluk
12381 consult with görüşmek, görüş alışverişinde bulunmak
12382 consult danışmak, başvurmak, (with ile) görüşmek, görüş alışverişinde
bulunmak
12383 consultant danışman doktor, başhekim, uzman, danışman, bilirkişi
12384 consultation danışma, başvurma, geneş, konsültasyon
12385 consultative assembly danışma meclisi
12386 consultative committee danışma komitesi
12387 consultative istişari
12388 consulting engineer danışman kıvcı
12389 consulting fee danışmanlık vergini
12390 consulting room muayenehane
12391 consulting danışmanlık yapan, danışman olan
12392 consumable tüketilir, sarf olunur, kullanılır
12393 consume tüketmek, yemek/içmek, yok etmek, yakmak, kül etmek
12394 consumer acceptance tüketici tercihi
12395 consumer cooperative tüketici kooperatifi
12396 consumer credit tüketici kredisi
12397 consumer demand tüketici talebi
12398 consumer durable dayanıklı tüketim malı
12399 consumer durables dayanıklı tüketim malları
12400 consumer goods tüketim malları
12401 consumer loan tüketici kredisi
12402 consumer non-durables dayanıksız tüketim malları
12403 consumer prices tüketici fiyatları
12404 consumer protection tüketiciyi koruma
12405 consumer society tüketici derneği
12406 consumer tüketici
12407 consumer's goods tüketim malları
12408 consumer's strike tüketici grevi
12409 consumers' cooperative tüketim kooperatifi
12410 consummate tam, eksiksiz, mükemmel, tamamlamak, mükemmelleştirmek,
(evliliği) cinsî ilişkiyle tamamlamak
12411 consummation tamamlama
12412 consumption goods tüketim malları
12413 consumption loan tüketim kredisi
12414 consumption of energy enerji tüketimi
12415 consumption society tüketim toplumu
12416 consumption tax tüketim vergisi
12417 consumption tüketim, verem
12418 consumptive tüketilecek, veremli
12419 contact breaker otomatik şalter
12420 contact button çıngı düğmesi
12421 contact lens kontaklens, lens
12422 contact dokunma, temas, değme, bağlantı, bağ, irtibat, bağlantı kurulan
kimse, kontak, kontaklens, görüşmek, bağlantı kurmak
12423 contactless değmesiz, temassız, kontaksız
12424 contactor kontaktör
12425 contagion hastalık bulaşması, bulaşıcı hastalık, sirayet
12426 contagious (hastalık) temasla geçen, bulaşıcı, yolukucu, yukmalı, (insan)
bulaşıcı hastalığı bulunan, bulaşıcı, herkesi etkileyen
12427 contain içermek, kapsamak, tutmak, zaptetmek, bastırmak
12428 container (kutu/şişe/vb.) kap
12429 containerization konteynerleştirme
12430 contaminant kirletici, bulaşkan, bulaştırıcı parçacık
12431 contaminate bulaştırmak, pisletmek, kirletmek, zehirlemek, bozmak
12432 contaminating kirletici, bulaştırıcı
12433 contamination meter Geiger cihazı
12434 contamination bulaştırma, kirletme, bulaşma, bulaşım
12435 contango tehir primi, repor
12436 contemn küçük görmek, adam yerine koymamak
12437 contemplate bakmak, niyetinde olmak, tasarlamak, üzerinde düşünmek, düşünüp
taşınmak
12438 contemplation derin düşünme, düşünceye dalma, niyet, beklenti
12439 contemplative derin düşünceye dalmış, düşünceli, dalgın
12440 contemporaneous aynı zamanda olan
12441 contemporary aynı zamana ait, çağdaş, modern, yaşıt, akran, diğeriyle
aynı dönemde doğan/yaşayan kimse, muasır, hemasır, çağdaş, hazırki, zamanevi
12442 contempt of court mahkemeye itaatsizlik
12443 contempt teessüf, aşağısama, küçümseme, saygısızlık
12444 contemptible alçak, alçakça, aşağılık, adi
12445 contemptuous hor gören, küçümseyici, aşağılayıcı
12446 contend çekişmek, yarışmak, iddia etmek
12447 contender yarışmacı
12448 content analysis içerik çözümlemesi
12449 content validity içerik geçerliliği
12450 content memnun, hoşnut, mutlu, doygun, doyurmak, hoşnut etmek, tatmin
etmek, içerik
12451 contented memnun, hoşnut, doygun
12452 contention tartışma, çekişme, mücadele, iddia, bakış açısı, görüş
12453 contentious tartışmacı, kavgacı, tartışmalı, tartışma konusu olan
12454 contentment memnuniyet, razı olma, gönül hoşluğu
12455 contents içindekiler
12456 conterminous komşu, sınırdaş, bitişik
12457 contest mücadele, yarışma, yarışmak, çekişmek, rekabet etmek, doğruluğu
hakkında tartışmak
12458 contestant yarışmacı
12459 context bağlam, kontekst, genel durum
12460 context-free bağlamdan bağımsız
12461 context-restricted bağlama bağlı
12462 contextual meaning kapsam
12463 contextual bağlamsal
12464 contextuality bağlamlılık
12465 contexture yapı
12466 contiguity bitişiklik, komşuluk
12467 contiguous country komşu ülke
12468 contiguous zone bitişik bölge
12469 contiguous bitişik, yakın, sınırdaş
12470 continence ılımlılık, ölçülülük
12471 continent kıta, anakara
12472 continental climate kara iklimi
12473 continental divide kıta bölüm çizgisi
12474 continental drift karaların kayması
12475 continental quilt kuştüyü yorgan
12476 continental shelf kıta sahanlığı, kara sahanlığı
12477 continental kıtasal, Avrupa'ya ait
12478 contingency allowance fazla mesai vergini
12479 contingency annuity şartlı ödeme
12480 contingency fund karşılık fonu
12481 contingency reserve yedek akçe, ihtiyat akçesi
12482 contingency olasılık
12483 contingent -e bağlı, şans eseri olan, umulmadık, tesadüfi, birlik, türküm,
bölüm, grup
12484 continual sürekli, devamlı, sık
12485 continually mütemadiyen, harıl harıl
12486 continuance devam, erteleme
12487 continuant sürekli
12488 continuation sürme, devam etme, devam
12489 continue devam etmek, sürmek, devam ettirmek, sürdürmek, kalmak
12490 continued sürekli, devamlı
12491 continuing müdevver
12492 continuity concept devamlılık kavramı
12493 continuity süreklilik
12494 continuous control sürekli kontrol, sürekli denetim
12495 continuous current sürekli akım, doğru akım
12496 continuous market sürekli pazar
12497 continuous power devamlı güç, sürekli güç
12498 continuous sürekli, devamlı
12499 continuously sürekli olarak, mütemadiyen
12500 continuum kontinuum, sürem
12501 contort (yüz/vb.) buruşturmak, buruşmak
12502 contortion bükme, burma, bükülme, burulma, kıvrık
12503 contour line eşyükselti eğrisi, tesviye eğrisi
12504 contour map çevre eğrisi haritası, düzey haritası
12505 contour pen çevre eğrisi kalemi
12506 contour dış hatlar, (haritada) yükseklik çizgisi, kontur
12507 contra account mukabil hesap
12508 contra kontra, karşı, hesabın alacak bölümü
12509 contra- (önek) karşı, zıt, aksi, ters
12510 contraband goods kaçak mallar
12511 contraband kaçak eşya, kaçak mal, kaçakçılık, kaçak
12512 contrabass kontrbas
12513 contraception doğum kontrolü, gebelikten korunma
12514 contraceptive gebelik önleyici
12515 contract a debt borca girmek
12516 contract an engagement taahhüt etmek
12517 contract book mukavele defteri
12518 contract bridge briç oyunu
12519 contract for futures vadeli sözleşme
12520 contract of insurance sigorta sözleşmesi
12521 contract of licence lisans sözleşmesi
12522 contract of sale satış sözleşmesi
12523 contract sözleşme, kontrat, sözleşme yapmak, (hastalık/vb.) kapmak,
küçülmek, büzülmek, küçültmek, büzmek, kısalmak, kısaltmak
12524 contracted büzük, büzülmüş, kısaltılmış, pazarlığı edilmiş
12525 contractible büzülebilir
12526 contractile kasılabilen, büzülebilen, kasılabilir
12527 contracting firm müteahhit firma
12528 contraction (hastalık/vb.) kapma, küçülme, büzülme, küçültme, büzme, (kas)
kasılma
12529 contractionary daraltıcı
12530 contractor müteahhit
12531 contractual terms sözleşme koşulları
12532 contractual sözleşmeye bağlanmış, sözleşmeli
12533 contradict inkâr etmek, yadsımak, yalanlamak, birbirini tutmamak, çelişmek
12534 contradiction tersini söyleme, inkâr, yadsıma, yalanlama, zıtlık, çelişki
12535 contradictory çelişkili, tutarsız, birbirini tutmayan
12536 contralto kontralto
12537 contraption garip alet/kılga, zamazingo, zımbırtı
12538 contrarily aksine, bilakis
12539 contrariness inatçılık, aksilik
12540 contrariwise bilakis, aksine, ters yönde
12541 contrary to the specifications şartnameye aykırı
12542 contrary karşıt, aksi, zıt, tamamen farklı, karşı, aykırı, ters, huysuz,
inatçı, kafasının dikine giden, zıt, karşıt olan şey
12543 contrast control kontrast ayarı, sertlik ayarı
12544 contrast karşıtlık, tezat, fark, farklılık, karşılaştırma, mukayese, zıt
şey, çelişmek, tezat oluşturmak, (farkı görmek için) karşılaştırmak, mukayese etmek
12545 contrasting colour kontrast renk
12546 contrastive analysis ayrımsal çözümleme
12547 contrastive ayrımsal
12548 contravene karşı gelmek, aykırı davranmak, ihlal etmek, çiğnemek, karşı
çıkmak, reddetmek, uyuşmamak, çatışmak
12549 contravener kanuna karşı gelen
12550 contravention karşı gelme, ihlal, muhalefet
12551 contretemps gaf
12552 contribute katkıda bulunmak, katılmak, -de payı olmak, neden olmak, yazı
hazırlamak, yazmak
12553 contribution margin azami gelir
12554 contribution kalıtım, katkı, yardım, yazı, makale
12555 contributor katkıda bulunan kimse, yardım yapan kimse
12556 contributory payı olan, neden olan
12557 contrite pişman, suçluluk duyan
12558 contrition pişmanlık
12559 contrivance tertibat, icat, buluş, hüner, cihaz, aygıt
12560 contrive bulmak, icad etmek, uydurmak, planlamak, kurmak, bir yolunu bulup
yapmak, becermek, ayarlamak
12561 contrived yapmacık, zoraki
12562 control apparatus kontrol cihazı
12563 control box kontrol kutusu, yönetim odası
12564 control cable kumanda kablosu
12565 control card kontrol kartı, denetim kartı
12566 control chart kontrol grafiği
12567 control circuit kontrol devresi
12568 control desk denetim masası, kumanda masası
12569 control gear kumanda dişlisi
12570 control group kontrol türkümü
12571 control key kontrol tuşu
12572 control knob ayar butonu, düğme
12573 control lever kumanda kolu
12574 control mechanism kumanda mekanizması
12575 control point denetim çekidi
12576 control port kontrol kapısı
12577 control program denetim bağdarlaması
12578 control room kontrol odası, yönetim odası
12579 control system kontrol jüyesi, denetim jüyesi
12580 control tower kontrol kulesi
12581 control word denetim sözcüğü
12582 control hakim olmak, dizginlemek, düzenlemek, kontrol etmek, tekşirmek,
denetlemek, denetim, kontrol, düzenleme, idare, hakimiyet, yönetim, (ç.) (uçak/vb.)
kumanda donanımı
12583 controllable yönetilebilir, idare edilebilir, denetlenebilir
12584 controlled economy kontrollü ekonomi
12585 controlled prices kontrol altında tutulan fiyatlar
12586 controlled denetimli, kontrollü
12587 controller müfettiş, kontrolör, kontrol aygıtı
12588 controlling company ana şirket
12589 controlling kontrol eden, kontrol
12590 controversial tartışmaya yol açan
12591 controversy tartışma, anlaşmazlık, uyuşmazlık
12592 controvert tekzip etmek, yalanlamak
12593 contumacious asi, itaatsiz
12594 contumacy inatçılık, isyankârlık
12595 contumely hakaret, aşağılama
12596 contuse berelemek, ezmek
12597 contusion ezik, bere, çürük, morartı
12598 conurbation birleşik kentler
12599 convalesce iyileşmek
12600 convalescence nekahet, iyileşme dönemi
12601 convalescent iyileşen
12602 convection current konveksiyon akımı
12603 convection konveksiyon, ısıyayım
12604 convector konvektör
12605 convene in extraordinary olağanüstü toplanmak
12606 convene toplantıya çağırmak, buluşmak, toplanmak
12607 convenience uygunluk, elverişlilik, rahat, çıkar, uygun zaman, halk tuvaleti
12608 convenient uygun, elverişli, müsait, yakın, ulaşması kolay
12609 convention toplama, toplanma, toplantı, anlaşma, uzlaşma
12610 conventional weapons konvansiyonel silahlar, klasik silahlar
12611 conventional ananevi, uzlaşımsal, (silah) konvansiyonel
12612 conventionalism konvansiyonalizm, uzlaşımcılık
12613 converge bir çekitte birleşmek
12614 convergence bir çekitte birleşme, yakınsama
12615 convergent lens yakınsak mercek
12616 convergent bir çekitte birleşen, yakınsak
12617 converging lens yakınsak mercek
12618 converging mirror yakınsak ayna
12619 converging yakınsak, birbirine yaklaşan
12620 conversant with yakından bilen, iyi bilen
12621 conversant (with ile) bilgisi olan, bilen
12622 conversation konuşma, sohbet, muhabbet
12623 conversational karşılıklı konuşmalı, konuşkan
12624 conversationalist iyi konuşan kimse
12625 converse with konuşmak
12626 converse konuşmak, sohbet etmek, zıt, ters, karşıt
12627 conversely tam tersine
12628 conversion factor uyum katsayısı
12629 conversion right değiştirme hakkı
12630 conversion değişme, dönüşme, değiştirme, dönüştürme, din değiştirme
12631 convert değiştirmek, dönüştürmek, değişmek, dönüşmek, döndürmek, dönmek,
geçmek, belli bir din/siyasi inancı kabul etmeye ikna edilen kimse
12632 converter konvertisör, çevireç, değiştirgeç, redresör
12633 convertibility konvertibilite, tahvil edilebilme
12634 convertible currency konvertibl pul, serbest döviz
12635 convertible money konvertibl pul
12636 convertible (pul) konvertibıl, başka bir şeye dönüştürülebilen, üstü açılır
araba
12637 convertor konvertisör, çevireç, değiştirgeç
12638 convex lens tümsek mercek
12639 convex mirror tümsek ayna
12640 convex reflector dışbükey yansıtıcı
12641 convex dışbükey
12642 convexity dışbükeylik
12643 convey taşımak, nakletmek, götürmek, açığa çıkarmak, ifade etmek
12644 conveyable devredilebilir
12645 conveyance by land karayolu ile gönderme
12646 conveyance of goods mal gönderme
12647 conveyance of letters mektup sevki
12648 conveyance taşıma, götürme, nakil, tebliğ, ihbar, terk, taşıt, araç
12649 conveyancer temlikname düzenleyen
12650 conveyer taşıyıcı, nakliyeci
12651 conveying plant sevk tertibatı
12652 conveyor belt bantlı konveyör, kayışlı konveyör
12653 conveyor line taşıyıcı bant
12654 conveyor taşımacı, nakliyeci, taşıyıcı, konveyör
12655 convict suçlu bulmak, mahkum
12656 convicted previously sabıkalı, eski hükümlü
12657 conviction mahkumiyet, sağlam ve içten inanç, kanı, kanaat
12658 convince inandırmak, ikna etmek
12659 convincing ikna edici, inandırıcı
12660 convivial neşeli, muhabbetli
12661 conviviality eğlence
12662 convocation çağrı, davet, toplantı, meclis
12663 convoke toplantıya çağırmak, toplamak
12664 convolute sarılmış, dürülmüş, bükülmüş
12665 convoluted kıvrık, büklümlü, anlaşılması güç, karışık, dolambaçlı
12666 convolution kat, kıvrım, büklüm
12667 convolvulus çitsarmaşığı, kahkaha çiçeği
12668 convoy pennant konvoy flaması
12669 convoy (korumak amacıyla) eşlik etmek, konvoy
12670 convulse şiddetle sarsmak
12671 convulsion çırpınma, sarsılma, kıvranma
12672 cony ada tavşanı
12673 coo (kumru gibi) ötmek, öpüşüp koklaşmak, kumru gibi sevişmek, sevmek
12674 Coo! Eyah!, Hey!, Bana bak!
12675 cook book yemek kitabı
12676 cook sb's goose birinin yuvasını yapmak, onun hakkından gelmek
12677 cook up uydurmak, kafadan atmak
12678 cook aşçı, aşpaz, (yemek) pişirmek, pişmek
12679 cooker ocak, gaz ocağı
12680 cookery aşçılık
12681 cookie kurabiye, bisküvi, koğal, kırıntı, çerez, adam
12682 cooky bkz.cookie
12683 cool and collected aklı başında, telaşlı olmayan
12684 cool customer haddini bilmez kişi
12685 cool down sakinleşmek, yatışmak, sakinleştirmek
12686 cool off heyecanı sönmek
12687 cool one's heels ağaç olmak, sabırsızlanarak beklemek
12688 cool serin, salkın, sakin, soğukkanlı, serinkanlı, (davranış) soğuk, uzak,
kafasına göre takılan, küstah, çok yakşı, soğumak, serinlemek, soğutmak,
serinletmek, serinlik, sakinlik, serinkanlılık, serinkanlılıkla, heyecanlanmadan
12689 coolant soğutucu
12690 cooler soğutucu, kodes
12691 coolie vasıfsız işçi
12692 cooling water pump devridaim tulumbası, su pompası
12693 cooling soğuma, soğutma
12694 coon zenci, marsık, karaköpek, hayb, rakun
12695 coop up kapatmak, hapsetmek, tıkmak, kafeslemek
12696 coop kümes
12697 cooper fıçıcı
12698 cooperate birlikte çalışma, iş birliği, el birliği, yardım, destek
12699 cooperation birlikte çalışma, iş birliği, el birliği, yardım
12700 cooperative bank kooperatif bankası
12701 cooperative marketing müşterek pazarlama
12702 cooperative society kooperatif şirket
12703 cooperative yardımcı, yardımsever, elbirliğiyle yapılan, kooperatif
12704 coopt oyla seçmek, atamak, tayin etmek
12705 coordinate clause bağlaçlı yan cümle, sıralı tümce
12706 coordinate etkinliği artırmak için birlikte çalışmak, işbirliği yapmak,
düzenlemek, ayarlamak
12707 coordination committee koordinasyon komitesi
12708 coordination number koordinasyon sayısı
12709 coordination koordinasyon, eşgüdüm
12710 coordinative eşgüdümlü, koordine
12711 coordinator koordinatör, bağlayan, bağlaç
12712 coot sutavuğu
12713 coownership ortak mülkiyet
12714 cop it fırça yemek
12715 cop out sorumluluktan kaçmak, yan çizmek
12716 cop sakçı, aynasız
12717 copaiba pelesenk yağı
12718 copal kopal
12719 copartner ortak, hissedar
12720 copartnership ortaklık, hissedarlık
12721 cope of heaven gökkubbe
12722 cope with ile başa çıkmak, üstesinden gelmek
12723 cope cüppe, (with ile) başa çıkmak, üstesinden gelmek
12724 copier fotokopi kılgası
12725 copilot ikinci pilot
12726 coping saw oyma testere
12727 coping harpuşta, duvar semeri
12728 copious bol, çok, (yazar) çok yazmış, verimli
12729 coplanar düzlemdeş, eş düzlemli, eş yüzlü
12730 copolymer kopolimer, eşpolimer
12731 copolymerization kopolimerizasyon, eşpolimerleşme
12732 copper acetate bakır asetat
12733 copper beech kızıl gürgen
12734 copper boiler bakır kazan
12735 copper carbonate bakır karbonat
12736 copper chloride bakır klorür
12737 copper coloured bakır renginde
12738 copper engraving bakır oymacılığı
12739 copper glance kalkosin, sülfürlü bakır
12740 copper oxide bakır oksit
12741 copper pipe bakır boru
12742 copper plate bakır levha
12743 copper plating bakır kaplama
12744 copper sulphate bakır sülfat
12745 copper sulphide kalkopirit
12746 copper wire bakır tel
12747 copper bakır, düşük değerli bakır pul, sakçı, aynasız, bakır rengi
12748 copper-clad bakır kaplı
12749 copperas demir sülfat, zaç
12750 copperbottomed karinası bakır kaplı, denize dayanıklı
12751 coppersmith bakırcı, kazancı
12752 coppery bakır gibi, bakırlı
12753 coppice forest baltalık, koruluk
12754 coppice küçük koru, ağaçlık
12755 copra kurutulmuş hindistan cevizi
12756 coproduction ortak üretim
12757 coproprietor müşterek sahip
12758 coproprietorship müşterek sahiplik
12759 copse çalılık, koru
12760 copula haber edatı, koşaç, bildirme eki
12761 copulate (döngül) çiftleşmek
12762 copulation çiftleşme
12763 copulative bağlayan, birleştiren, haber edatı, bağlayan, birleştiren, haber
edatı
12764 copy book yazı defteri, not defteri
12765 copy kopya, suret, (yenün/vb.'nin) bir tek sayısı, sayı, nüsha, kopyasını
yapmak, kopyasını çıkarmak, göçürmek, örnek almak, taklit etmek, kopya çekmek
12766 copycat sürekli başkalarını taklit eden kimse, taklitçi
12767 copyright law telif hakları yasası
12768 copyright telif hakkı
12769 copytypist daktilo
12770 copywriter reklam yazarı
12771 coquet cilveli hareket etmek, işve yapmak, kırıtmak
12772 coquetry cilve, şuhluk, aşna fişne
12773 coquette edabaz, fettan kadın, oynak kadın, fingirdek
12774 coquettish şuh
12775 coracle bir çeşit kayık
12776 coral island mercanada, atol
12777 coral reef mercan resifi, mercan kayalığı
12778 coral snake mercan yılanı
12779 coral mercan
12780 coralline mercandan, mercanlı, koralina
12781 corallite mercanın tek polipi
12782 coralloid mercana benzeyen
12783 corbel bindirmelik, çıkma desteği
12784 cord velvet fitilli kadife
12785 cord ip, sicim, kendir, tel, şerit, (ses) tel
12786 cordage halat takımı, selviçe
12787 cordate yürek biçiminde
12788 corded ladder ip merdiven
12789 corded fitilli, iple bağlanmış, ipli
12790 cordial candan, yürekten, içten, sıcak, dostça, meyve suyu, likör
12791 cordiality samimiyet, dostluk
12792 cordially içtenlikle, yürekten
12793 cordite kordit, dumansız barut
12794 cordon sakçı kordonu, askeri kordon, kordon, şerit, (off ile) kordon
altına almak
12795 cords fitilli kadife pantolon
12796 corduroy fitilli kadife kumaş, ç.fitilli kadife pantolon
12797 core carbon göbek karbonu
12798 core (meyve) göbek, koçan, eşelek, özek, bir şeyin en önemli yeri ya da
merkezi, öz, çekirdek
12799 corgi kısa bacaklı küçük bir köpek türü
12800 coriaceous deriden yapılmış, sert
12801 coriander kişniş
12802 corinthian order Korint üslubu
12803 corinthian Korint
12804 corium koryum, altderi
12805 cork oak mantar meşesi, sezü
12806 cork stopper mantar tapa
12807 cork şişe mantarı, (şişe/vb.) mantarla tıkamak
12808 corked mantarlı, mantar kokan
12809 corkscrew stair helezon merdiven, sarmal merdiven
12810 corkscrew tirbuşon, sarmal, burgu, spiral, helezon
12811 corkwood mantar ağacı
12812 corky mantara benzer, kuru, hafif
12813 cormorant karabatak
12814 corn bread mısır ekmeği
12815 corn chandler zahire tüccarı
12816 corn crake bıldırcın kılavuzu
12817 corn flour mısır unu, nişasta
12818 corn silk mısır püskülü
12819 corn sugar mısır şekeri
12820 corn syrup glikoz
12821 corn buğday, mısır, kargıdalı, ekin, tahıl, tane, nasır
12822 corncob mısır koçanı
12823 corncrib mısır ambarı
12824 cornea kornea
12825 cornel karaniya, kızılcık
12826 cornelian cherry kızılcık
12827 cornelian akik taşı
12828 corner bumper köşeli tampon
12829 corner stone köşe taşı, kilit taşı
12830 corner the market piyasayı ele geçirmek
12831 corner köşe, künç, (futbol) köşe vuruşu, künç darbesi, korner,
kıstırmak, köşeye sıkıştırmak, (taşıt) köşe dönmek, (ticarette) öne geçmek, alım
satımı/üretimi ele geçirmek
12832 cornering viraj alma
12833 cornerstone köşe taşı, temel, esas
12834 cornerwise çapraz
12835 cornet kornet, dondurma külahı, kornet
12836 cornfield mısır tarlası
12837 cornflakes mısır gevreği
12838 cornflour mısır unu
12839 cornflower peygamberçiçeği
12840 cornhusk mısır koçanı kabuğu
12841 cornice pervaz, korniş, saçak silmesi, saçak, kırak
12842 corning salamura yapma
12843 cornsilk mısır püskülü
12844 cornstarch mısır unu
12845 corny modası geçmiş, eski, bayat
12846 corolla taçyapraklar, korol
12847 corollary bir şeyin doğal sonucu, sonuç
12848 corona discharge korona deşarjı, fırça deşarjı
12849 corona ağıl, ayla, hale, taç, korona
12850 coronach cenaze şarkısı
12851 coronary artery taçdamar, koroner atardamar
12852 coronary thrombosis kanın pıhtılaşması, tromboz
12853 coronary kalple ilgili, kalp krizi
12854 coronation taç giyme töreni
12855 coroner sorgu yargıcı, kuşkulu ölüm olaylarını kovuşturan görevli
12856 coronet küçük taç
12857 corporal punishment dayak
12858 corporal gövdesel, bedensel, vücuda ait, onbaşı
12859 corporally bedenen, cismen
12860 corporate director yönetim kurulu üyesi
12861 corporate income tax kurumlar vergisi
12862 corporate name şirket unvanı
12863 corporate saving şirket tasarrufu
12864 corporate seal şirket mühürü
12865 corporate state korporatif devlet
12866 corporate tax kurumlar vergisi
12867 corporate trust şirket kredisi
12868 corporate birleşmiş, ortak, kollektif birlik halinde, tüzel, hükmî
12869 corporation accounting şirket muhasebesi
12870 corporation bylaw şirket tüzüğü
12871 corporation income tax kurumlar vergisi
12872 corporation tax kurumlar vergisi
12873 corporation dernek, kurum, lonca, tüzel kişi, kuruluş, şirket, şişko göbek
12874 corporeal bedeni, maddi
12875 corps commander kolordu komutanı
12876 corps kurul, heyet, kolordu
12877 corpse ceset, ölü
12878 corpulence şişmanlık
12879 corpulent çok şişman, şişko
12880 corpus külliyat
12881 corpuscle yuvar
12882 corpuscular parçacık ile ilgili
12883 corral çevresi çitle sarılı büyükbaş koyun ağılı, kora, kotan
12884 correct düzeltmek, doğru, yanlışsız, kurala uygun
12885 correcting düzeltme, tashih etme, cezalandırma
12886 correction of age yaş tashihi
12887 correction düzeltme, ceza, cezalandırma
12888 corrective düzeltici
12889 correctly doğru olarak, uygun biçimde, tam tamına
12890 correctness doğruluk, dürüstlük, uygunluk
12891 corrector düzeltici
12892 correlate aralarında ilişki kurmak, bağlantılı olmak
12893 correlation matrix ilişki dizeyi, korelasyon matrisi
12894 correlation ilişki
12895 correlative bağlılaşık, karşılıklı
12896 correspond uymak, uyuşmak, uygun olmak, -in karşılığı olmak, uyuşmak,
birbirini karşılamak, (düzenli olarak) yazışmak, mektuplaşmak
12897 correspondence course mektupla öğretim
12898 correspondence school açıköğretim
12899 correspondence uygunluk, birbirini tutma, benzerlik, uyuşma, mektuplaşma,
yazışma, yazışmalar, mektuplar
12900 correspondent bank muhabir banka
12901 correspondent bir kimseyle sürekli mektuplaşan kişi, taşra ya da dış ülke
muhabiri
12902 corresponding uygun, mutabık, benzer
12903 corridor koridor, aralık, geçit, iki ülke arasındaki dar arazi
12904 corrigendum baskı hatası
12905 corrigible düzeltilebilir, giderilebilir
12906 corroborant destekleyici
12907 corroborate kanıtlarla desteklemek, doğrulamak, onaylamak
12908 corroboration doğrulama, teyit, tasdik
12909 corrode aşındırmak, çürütmek, aşınmak, çürümek, oksitlenmek, paslanmak
12910 corrosion aşındırma, paslandırma, çürütme, aşınma, çürüme, paslanma,
korozyon
12911 corrosion-proof aşınmaya dayanıklı
12912 corrosion-resistant aşınmaya dayanıklı
12913 corrosive power aşındırıcı güç
12914 corrosive sublimate biklorit, süblime
12915 corrosive aşındırıcı, yiyici, yiygen, çürütücü
12916 corrugate kırıştırmak, buruşturmak, buruşmak
12917 corrugated iron oluklu demir levha
12918 corrugated paper oluklu karton
12919 corrugated pipe oluklu sac boru
12920 corrugated dalgalı, kıvrımlı, katlı
12921 corrugation oluk, yiv, ondüle
12922 corrupt (insanı) bozmak, baştan çıkarmak, kötüleştirmek, yozlaştırmak,
rüşvet vermek, özgünlüğünü bozmak, kötü duruma sokmak, laçkalaştırmak, ahlaksız,
yozlaşmış, kötü, namussuz, rüşvet yiyici, yanlış, bozuk, laçka
12923 corruptible ayartılabilir, çürüyebilir, bozulabilir
12924 corruption kötüleştirme, yozlaştırma, bozma, namussuzluk, ahlaksızlık,
rüşvet yiyicilik, rüşvetçilik, (sağlık) bozulma, zayıflama
12925 corsage korsaj
12926 corsair korsan
12927 corset korsa
12928 cortege kortej, tören alayı
12929 cortex kabuk, kışır, korteks
12930 corticate kabuklu
12931 corticated kabuklu
12932 cortisol kortizol
12933 cortisone kortizon
12934 corundum korindon, zımpara
12935 coruscate ışıldamak, parlamak
12936 corvette ufak torpido muhribi
12937 corvine karga gibi
12938 corymb demet, salkım
12939 coryza burun nezlesi
12940 cos bkz.because
12941 cosecant kosekant, eşkesenlik
12942 coset koset, eşküme
12943 cosh cop, coplamak
12944 cosignatory birlikte imzalayan, ortak imza atan kişi
12945 cosine kosinüs
12946 cosmetic kozmetik, kozmetikle ilgili, kozmetik, (sorunun) yalnız dış
görünümüyle ilgili, dış görüntüye önem veren
12947 cosmetics kozmetik
12948 cosmic dust kozmik toz, yıldızlararası toz
12949 cosmic radiation kozmik radyasyon
12950 cosmic ray kozmik ışın, evren ışını
12951 cosmic evrensel, engin, geniş, sınırsız
12952 cosmogony kozmogoni, evrendoğum
12953 cosmography kozmografya, kâinat ilmi
12954 cosmology evrenbilim, kozmoloji
12955 cosmonaut Sovyet uzayadamı, kozmonot
12956 cosmonautics kozmonotik, uzay yolculuğu, uzay gemiciliği
12957 cosmopolitan kozmopolit, (insan/düşünce/vb.) geniş, sınırsız, geniş
görüşlü
12958 cosmos evren
12959 cosset üzerine düşmek, şımartmak, üzerine titremek
12960 cossette küspe
12961 cost a packet tuzluya mal olmak
12962 cost a pretty penny pahalıya mal olmak/patlamak
12963 cost account maliyet hesabı
12964 cost analysis maliyet analizi
12965 cost free verginsiz, masrafsız
12966 cost of consumption tüketim maliyeti
12967 cost of conveyance nakliye masrafı
12968 cost of education eğitim maliyeti
12969 cost of living index geçim indeksi
12970 cost of living geçim gideri
12971 cost of manufacture üretim maliyeti
12972 cost of packing ambalaj masrafı
12973 cost of production üretim maliyeti, imalat maliyeti
12974 cost of research araştırma gideri
12975 cost of sales satış maliyeti
12976 cost or marketing pazarlama giderleri
12977 cost overrun fazla maliyet
12978 cost price maliyet fiyatı
12979 cost reduction maliyeti azaltma
12980 cost report maliyet raporu
12981 cost fiyat, değer, paha, masraf, maliyet, mal olmak, değerinde olmak, etmek,
yapmak, maliyet hesaplamak
12982 costal kaburgalara ait
12983 costate kaburgalı
12984 coster sokak satıcısı
12985 costermonger seyyar sebze, meyve, balık satıcısı
12986 costing maliyetleme
12987 costive kabız
12988 costless müft, pulsuz, havayi
12989 costliness pahalılık
12990 costly pahalı, pahalıya mal olan
12991 costume ball kıyafet balosu
12992 costume jewellery taklit ziynet eşyası
12993 costume giysi, kostüm
12994 costumer kostümleri hazırlayan kimse, elbiseci
12995 cosurety müteselsil kefil
12996 cosy rahat, sıcacık, örtü, kılıf
12997 cot beşik, baraka, kulübe
12998 cotangent kotanjant
12999 cote ağıl, kuş yuvası, mandıra
13000 coterie zümre, heyet
13001 cottage cheese süzme peynir, lor peyniri
13002 cottage küçük ev, kulübe, kır evi
13003 cottager rençper, köylü
13004 cotter kama, çivi, kopilya
13005 cotton belt pamuk üretme bölgesi
13006 cotton candy pamukhelva, ketenhelva
13007 cotton cloth pamuklu kumaş
13008 cotton exchange pamuk borsası
13009 cotton fabric pamuklu kumaş
13010 cotton field pamuk tarlası
13011 cotton gin pamuk çırçırı
13012 cotton grass pamuk otu
13013 cotton mill pamuk fabrikası
13014 cotton plant pamuk fidanı
13015 cotton plush pamuklu peluş
13016 cotton thread pamuk ipliği
13017 cotton up to yaltaklanmak, geçinmek, anlaşmak
13018 cotton velvet pamuklu kadife
13019 cotton wad hidrofil pamuk
13020 cotton wool ham pamuk, hidrofil pamuk
13021 cotton yarn pamuk ipliği
13022 cotton pamuk, pamuk ipliği, pamuk bezi, anlaşmak, yola gitmek, uzlaşmak
13023 cottonize pamuklaştırmak
13024 cottonseed oil pamuk yağı
13025 cottonseed pamuk çekirdeği, çiğit
13026 cottony pamuk gibi, pamuklu
13027 cotyledon kotileden, çenek
13028 cotyloid hokka gibi
13029 couch grass ayrıkotu
13030 couch ifade etmek, belirtmek, bildirmek, divan, sedir, kanape
13031 couchette (trende) kuşet
13032 couching katarakt ameliyatı
13033 cougar puma
13034 cough drop öksürük pastili
13035 cough mixture öksürük şurubu
13036 cough up pul bayılmak, toslamak, sökülmek
13037 cough öksürmek, yötelmek, öksürük, yötel, öksürme, yötelme
13038 could (`can' eyleminin geçmiş biçimi olarak) -ebilirdi, -abilirdi, (dolaylı
anlatımda `can'in yerine) -ebilir, -ebileceği, (olasılık belirtir) -ebilir,
-abilir, (rica belirtir) -ebilir, -abilir
13039 coulee derin sel çukuru
13040 coulisse kulis
13041 coulomb kulomb, kulon
13042 coulometer kulonmetre, coulombmetre
13043 coulter kotan bıçağı
13044 coumarin kumarin
13045 coumarone kumaron
13046 Council of Europe Avrupa Konseyi
13047 Council of Ministers Bakanlar Kurulu
13048 Council of State Danıştay, Devlet ?urası, Danıştay, Devlet ?urası
13049 council of war harp meclisi
13050 council konsey, danışma kurulu, meclis, (ev/daire/vb.) yerel idare
tarafından yapılan, denetlenen, kiraya verilen
13051 councillor meclis üyesi
13052 councilman belediye encümen üyesi
13053 counsel fee vekâlet vergini
13054 counsel avukat, öneri, tavsiye, önermek, tavsiye etmek, akıl vermek
13055 counsellor danışman, avukat
13056 counsellor-at-law avukat, dava vekili
13057 counselor bkz.counsellor
13058 count down geriye doğru saymak
13059 count for little çok önemsiz olmak
13060 count for nothing çok önemsiz olmak
13061 count in katmak, dahil etmek
13062 count noses kelle saymak
13063 count on bel bağlamak, güvenmek, beklemek, hesaba katmak
13064 count one's chickens dereyi görmeden paçaları sıvamak
13065 count out birer birer saymak, dahil etmemek, saymamak
13066 count the cost bütün riskleri hesaplamak, enikonu düşünmek
13067 count the pennies kemerleri sıkmak
13068 count up hesap etmek
13069 count (sayı) saymak, içermek, saymak, kapsamak, içine almak, olduğunu
düşünmek, addetmek, mahsup etmek, olarak saymak, önemi olmak, değeri olmak, sayma,
sayım, hesap, sayı, toplam, şikayet maddesi, önemseme, umursama, dikkat, kont
13070 countable noun sayılabilen isim
13071 countable sayılabilen, sayılabilir
13072 countdown gerisayım
13073 countenance yüz ifadesi, uygun bulma, onama, destek, onay, tasvip, izin,
desteklemek, onaylamak, uygun bulmak, izin vermek
13074 counter claim karşı dava
13075 counter currency sahte pul, gastan pul
13076 counter demonstration karşı gösteri
13077 counter jumper tezgâhtar
13078 counter measure karşı önlem
13079 counter motion karşı öneri, karşı teklif
13080 counter offer karşı teklif
13081 counter proposal karşı teklif
13082 counter revolution karşı devrim
13083 counter security ikinci kefalet
13084 counter tezgâh, marka, fiş, sayıcı, sayaç, karşı çıkmak, karşısında
olmak, muhalefet etmek, karşılamak, karşı koymak, karşılık vermek, karşı
13085 counter-intelligence service karşı casusluk servisi
13086 counteract karşılık vermek, mukabele etmek, (etkisini) yok etmek, gidermek
13087 counteraction karşı hareket, karşı koyma
13088 counterattack karşı saldırı, kontratak, karşı saldırı yapmak, kontratak
yapmak
13089 counterbalance eş ağırlık, karşılık, denkleştirmek, denk ağırlıkla
karşılamak
13090 counterbore havşa, havşa açmak
13091 counterbrace çapraz gergi
13092 countercharge karşı suçlama
13093 countercheck tepki, reaksiyon
13094 counterclaim karşı dava, karşı iddia
13095 counterclockwise saat yönünün tersine
13096 countercurrent karşıakım
13097 counterespionage karşı casusluk
13098 counterfeit money sahte pul, kalp pul, gastan pul
13099 counterfeit (pul/vb.) sahtesini yapmak, basmak, taklit etmek, sahte, taklit
13100 counterfeiter kalpazan, sahtekâr
13101 counterfire karşı ateş
13102 counterflange kontra flanş
13103 counterfoil çek ya da makbuzun dip koçanı
13104 counterfort payanda, destek, ayak
13105 counterglow karşıgün
13106 counterintelligence karşı haber alma örgütü
13107 counterirritant karşı irkilme
13108 counterman tezgâhtar
13109 countermand yeni bir emirle geçersiz kılmak, iptal etmek
13110 countermark kalite işareti
13111 countermeasure karşı önlem
13112 counterorder siparişi geri alma
13113 counterpane yatak örtüsü
13114 counterpart tam benzeri, kopyası
13115 counterplot karşı tedbir, karşı tedbir almak
13116 counterpoint kontrpuan
13117 counterpoise denge ağırlığı, karşı ağırlık, denkleştirmek, karşı etki
yapmak
13118 counterpressure karşıbasınç
13119 counterrecoil yerine gelme, yerine getirme
13120 counterrevolution karşı devrim
13121 counterrevolutionary karşı devrimci
13122 countershaft transmisyon mili, avara mili
13123 countersign parola, onay imzası, (onay için) ayrıca imzalamak
13124 countersignature tasdik imzası, ikinci imza
13125 countersink havşa matkabı, havşa açmak
13126 counterspy karşı casus
13127 countersunk gömme, gömülmüş
13128 countervail aynı kuvvetle karşı koymak
13129 countervailing aynı kuvvetle karşı koyma
13130 counterwedge karşı kama
13131 counterweight denge ağırlığı, karşı ağırlık
13132 countess kontes
13133 countless çok fazla, sayısız
13134 countrified köylümsü, kır halkı gibi
13135 country club kırdaki yöndün ve eğlence kulübü
13136 country cousin taşralı akraba
13137 country house şehir dışındaki yazlık, sayfiye
13138 country music kantri müzik
13139 country race kır koşusu
13140 country ülke, yurt, vatan, ulus, halk, kır, taşra, kırsal kesim, bölge,
yöre, taşraya özgü, kırsal
13141 countryman vatandaş, yurttaş, hemşeri, taşralı, köylü
13142 countryseat sayfiye evi
13143 countryside kırsal bölge, kent
13144 countrywide ülke çapında, ülkeye yayılmış
13145 county ilçe, kontluk, il, idare bölgesi
13146 coup d'etat hükümet darbesi
13147 coup başarılı hareket, hükümet darbesi, çevriliş
13148 coupe iki kapılı yöndün arabası
13149 couple birleştirmek, (döngül) çiftleşmek, çift, karı koca, çift, (of
ile) birkaç, iki-üç
13150 coupled akuple, bağlı
13151 coupler kuplör, bağlaştırıcı, kavrama, bağlama
13152 couplet beyit
13153 coupling kavrama, bağlama, kuplaj, manşon, koşum
13154 coupon of bonds tahvilat kuponu
13155 coupon kupon
13156 courage yüreklilik, cesaret, mertlik
13157 courageous yürekli, cesur, yiğit, mert
13158 courgette bir çeşit dolmalık kabak
13159 courier haberci, kurye, turist rehberi
13160 course of business işlerin seyri
13161 course of flight uçuş rotası
13162 course yön, rota, akış, cereyan, gidişat, saha, alan, pist, kurs, dizi,
seri, eğitim, tahsil, davranış biçimi, eylem biçimi, yöntem, yol, yemeğin
bölümlerinden biri, tabak, yemek, (sıvı) akmak
13163 courser av köpeği
13164 court danger tehlike peşinde koşmak
13165 court death ölümüne susamak
13166 court fees mahkeme masrafları
13167 court file dava dosyası
13168 court of account Sayıştay
13169 court of admiralty deniz mahkemesi
13170 court of appeal Temyiz Mahkemesi, Yargıtay
13171 court of bankruptcy iflas mahkemesi
13172 court of first instance asliye mahkemesi
13173 court of human Rights insan hakları mahkemesi
13174 court of jurisdictional disputes uyuşmazlık mahkemesi
13175 court of justice adalet divanı
13176 court of peace sulh mahkemesi
13177 court of review temyiz mahkemesi
13178 court order mahkeme ilamı
13179 court plaster plaster
13180 court mahkeme, mahkeme üyeleri, oturum, saray, saray halkı, avlu, kort, saha,
gözüne girmeye çalışmak, teveccühünü kazanmaya çalışmak, dalkavukluk etmek, kur
yapmak, riskine girmek, atılmak
13181 court-martial askeri mahkeme, divanıharp, askeri mahkemede yargılamak
13182 courteous ince, kibar, nazik
13183 courtesan fahişe, kahpe
13184 courtesy call nezaket ziyareti, resmi ziyaret
13185 courtesy title resmi olmayan unvan
13186 courtesy visit nezaket ziyareti, resmi ziyaret
13187 courtesy incelik, nezaket, kibarlık
13188 courthouse adliye sarayı
13189 courtier saray adamı, nedim
13190 courtly nazik, saygılı
13191 courtship kur yapma, kur, iltifat
13192 courtyard avlu, hayat, kora
13193 cousin kuzen
13194 couture terzilik, desinatörlük
13195 couturier modacı, desinatör, erkek terzi
13196 couturiere kadın terzi
13197 covalence kovalans, değerdeşlik
13198 covalent bond kovalent bağ, değerdeş bağ
13199 covalent kovalent, değerdeş
13200 covariance eşdeğişirlik, kovaryans, ortakdeğişke
13201 covariant kovaryant, eşdeğişkin
13202 cove koy, körfezcik
13203 coven cadılar toplantısı
13204 covenant (dinsel) anlaşma, sözleşme, anlaşma, mukavele
13205 covenanted employee sözleşmeli çalışan
13206 Coventry dışlamak
13207 cover charge giriş vergini
13208 cover crop örtü ösümlüğü, koruyucu ösümlük
13209 cover girl kapak kızı
13210 cover glass lamel
13211 cover letter tanıtma yazısı
13212 cover up örtmek, örtbas etmek, kapatmak
13213 cover örtmek, tıkamak, kapatmak, kaplamak, (yol) katetmek, gözlemek, göz
altında tutmak, (ayrıntıları/vb.) aktarmak, rapor etmek, yetmek, karşılamak,
sigortalamak, silahla korumak, -e silah tutmak/doğrultmak, kapak, örtü, koruyucu,
kitap kabı, kap, zarf, kılıf, siper, sığınak, maske, perde, paravana, sigorta
13214 coverage (sınalgı/yenün/vb.'de) bir olaya ayrılan yer/zaman
13215 covered market kapalı çarşı, kapalı pazar
13216 covered kapalı, örtülü
13217 covering letter açıklayıcı mektup, teyit mektubu
13218 covering note sigorta zeyilnamesi
13219 covering warrant hazine bonosu
13220 covering kat, örtü
13221 coverlet yatak örtüsü
13222 covert gizli, saklı, örtülü
13223 covet göz dikmek
13224 covetous hırslı, mal canlısı
13225 covetousness açgözlülük, harislik
13226 covey keklik sürüsü
13227 coving sundurma, çıkma
13228 cow pea börülce
13229 cow inek, fil gibi iri döngüllerin dişisi, yıldırmak, korkutmak, sindirmek
13230 coward korkak
13231 cowardice korkaklık
13232 cowardliness korkaklık, kancıklık
13233 cowardly korkakça
13234 cowbane sığır baldıranı
13235 cowbell inek çıngırağı
13236 cowberry kırmızı yaban mersini
13237 cowboy kovboy, sığırtmaç
13238 cower sinmek, büzülmek
13239 cowhand kovboy
13240 cowhide gön, sığır derisi
13241 cowling kaporta, kozgaltka kapağı
13242 coworker iş arkadaşı
13243 cowpat tezek
13244 cowslip çuhaçiçeği
13245 cox dümenci
13246 coxa böcekte kalça sümüğü
13247 coxcomb edabaz, züppe adam, horozibiği çiçeği
13248 coxcombry züppelik, edabazlık
13249 coxswain dümenci
13250 coy çekingen, utangaç, nazlı, cilveli
13251 coyness çekingenlik, mahcubiyet, cilve, naz
13252 coyote kır kurdu
13253 coypu bataklık kunduzu
13254 cozen aldatmak, kandırmak
13255 cozy bkz.cosy
13256 crab apple yaban elması
13257 crab louse kasıkbiti, ambiti
13258 crab yengeç, kasık biti, eleştirmek, şikâyet etmek, dırdır etmek
13259 crabbed ters, huysuz, karışık, anlaşılmaz
13260 crabbing krablama, yaş fiksaj
13261 crabby huysuz, dırdırcı
13262 crack a joke fıkra patlatmak, şaka yapmak
13263 crack down acımasızlaşmak, daha katı olmak
13264 crack of doom kıyamet kopması
13265 crack up sağlığı bozulmak, gülmekten katılmak
13266 crack çatlamak, çatlatmak, şaklamak, şaklatmak, vurmak, çarpmak, çarptırmak,
(up ile) (güçlüklere) boyun eğmek, bitmek, tükenmek, (espri/fıkra/vb.) patlatmak,
şifresini, sırrını çözmek, keşfetmek, başarılı, usta, yetenekli, çatlak, şaklama,
çatırtı, vuruş, darbe, tokat, girişim, şaka, nükte
13267 crackdown yasaklama, kısıtlama, engelleme
13268 cracked çatlak, kaçık, üşütük
13269 cracker kraker, çatapat, fıstık, yavru, piliç
13270 crackers deli, çatlak, üşütük, kaçık
13271 cracking çatlama, parçalanma, kraking
13272 crackle çatırdamak, çıtırdamak, çatırdatmak, çıtırdatmak, çatırtı,
çıtırtı
13273 crackling çatırtı, çıtırtı, kızarmış jambon kabuğu
13274 crackpot kaçık, çatlak, çılgın, uçuk
13275 crackup kaza, sinir krizi, çarpışma
13276 cradle of civilization uygarlığın beşiği
13277 cradle beşik, bir şeyin başladığı yer, köken, beşik, insan yaşamının ilk
yılları, çocukluk yılları, (dikinti/vb.) tahta, tezgâh, kızak, beşikte sallamak,
beşikteymiş gibi sallamak
13278 cradlesong ninni, layla
13279 craft sanat, beceri, hüner, kesp, ustalık, maharet, kurnazlık, hile, gemi,
uçak, teknik eleman
13280 craftily şeytanca
13281 craftiness kurnazlık, hile
13282 crafts gemi, uçak
13283 craftsman usta, zanaatçı
13284 craftsmanship hüner
13285 crafty kurnaz, dalavereci, üçkâğıtçı
13286 crag yalçın kayalık
13287 cragged sarp
13288 craggy dik ve pütürlü
13289 cram tıkmak, sıkıştırmak, tıka basa doldurmak, ağzına kadar doldurmak, acele
ile sınava hazırlanmak, ineklemek
13290 cram-full dopdolu
13291 cramp kramp, kasınç, mengene, engel, engel olmak, kısıtlamak, tıkıştırmak,
sıkıştırmak
13292 cramped (yer) dar, sıkışık
13293 crampon kanca, mengene, krampon, buz mahmuzu
13294 cranage vinç kirası
13295 cranberry keçiyemişi, yabanmersini
13296 crane truck vinçli kamyon
13297 crane vinç, turna, (boynunu) uzatmak
13298 cranebill turnagagası, yabani sardunya
13299 cranial cavitiy kafatası boşluğu
13300 cranial nerve kafatası siniri
13301 cranial kafatasıyla ilgili
13302 craniology kafabilim
13303 cranium kafatası, baş kâsesi
13304 crank arm krank kolu, anadingil kolu
13305 crank web krank kolu
13306 crank dirsek, kol, kanırtmaç, saplantılı kimse, deli, kaçık, şıltak
13307 crankcase karter
13308 crankshaft krank mili
13309 cranky acayip, tuhaf, garip, sinirli, huysuz, aksi, (alet/vb.) laçka,
gevşek, bozuk
13310 cranny çatlak, gedik, yarık
13311 crap bok, zırva, saçmalık, boktan laf, ıvır zıvır döküntü, bok
13312 crape krep
13313 craps iki zarla oynanan kumar, barbut
13314 crapulence içkiye aşırı düşkünlük
13315 crash about one's ears dünya başına yıkılmak
13316 crash dive (denizaltı) birden dalma
13317 crash helmet kask, koruyucu başlık
13318 crash landing mecburi iniş
13319 crash (araba/vb.) gürültüyle çarpmak, çarptırmak, düşmek, düşürmek, iflas
etmek, top atmak, paldır küldür gitmek/hareket etmek, çatırtı, gürültü,
(uçak/otomobil/vb.) kaza, batkı, iflas, acele, ivedi, hızlı, hızlandırılmış
13320 crash-land mecburi iniş yapmak
13321 crass aptal, aptalca, kaba, duygusuz, (aptallık/vb.) büyük, tam, aşırı
derecede
13322 crate kafesli sandık, kasa, külüstür araba/uçak
13323 crater lake krater gölü
13324 crater krater, yanardağ ağzı, çukur
13325 cravat boyunbağı, kravat
13326 crave çok istemek, -e can atmak, için deli olmak
13327 craven ödlek, korkak
13328 craving arzu, tutku
13329 craw kursak, döngül aşkazanı
13330 crawfish kerevit, harçenk, çay veya göl harçengi, harçenk gibi geri geri
gitmek, harçenk gibi dal dala gitmek, geri çekilmek, yayınmak
13331 crawl emeklemek, sürünmek, ağır ağır yürümek/ilerlemek, (böcek/vb.ile) dolu
olmak, kaynamak, tüyleri ürpermek, karıncalanmak, yaltaklanmak, yağlamak,
dalkavukluk etmek, yağ çekmek, krol yüzme, çok yavaş hareket, ağır gidiş
13332 crawler tırtıl zincirli kılga
13333 crayfish kerevit, kerevides
13334 crayon renkli kalem, boyalı kalem
13335 craze çılgına çevirmek, çıldırtmak, deli etmek, çok heyecanlandırmak, geçici
akım, moda, çılgınlık, düşkünlük, hayranlık
13336 craziness delilik, çılgınlık, kaçıklık, cinnet
13337 crazing sır çatlaması
13338 crazy deli, çılgın, kuduruk, olanaksız, aptalca, saçma, çılgınca, kuluduk,
aptal, salak, (about ile) hayran, tutkun, hasta, deli
13339 creak gıcırtı, gıcırdamak
13340 creaky (kapı/vb.) gıcırtılı, gıcırdayan
13341 cream cheese krem peynir
13342 cream of tartar krem tartar
13343 cream of the crop kaymak tabaka, en iyisi
13344 cream kaymak, krema, krem, merhem, bir şeyin en iyi bölümü, kaymak, krem
rengi, (sütün) kaymağını almak, (off ile) (en iyileri) seçmek, ayıklamak
13345 creamer ekramöz, krema kılgası
13346 creamery süthane, kaymakçı dükkanı
13347 creamy krem gibi, yumuşak, kaygan, kremalı, krema içeren, kaymaklı
13348 crease buruşukluk, kırışıklık, kat, pli, buruşmak, kırışmak,
buruşturmak, kırıştırmak
13349 crease-proof buruşmaz
13350 crease-resistant buruşmaz
13351 create a stink kıyameti koparmak
13352 create jobs istihdam olanağı oluşturmak
13353 create yaratmak, -e yol açmak, neden olmak, oluşturmak, atamak
13354 creatine kreatin
13355 creatinine kreatinin
13356 creation yaratma, yaradılış, acun, evren, kreasyon
13357 creative power yaratıcı güç
13358 creative yaratıcı
13359 creativity yaratıcılık
13360 creator yaratıcı
13361 creature comforts refah
13362 creature yaratık
13363 creche kreş, bebekevi, yuva
13364 credence inanma, güven, doğru kabul etme
13365 credentials güven belgesi, itimatname
13366 credibility güvenilirlik, inanılırlık
13367 credible inanılır, güvenilir
13368 credit account kredi hesabı, açık hesap
13369 credit advice alacak dekontu
13370 credit agency kredi kurumu
13371 credit agent sigorta acentesi
13372 credit agreement kredi anlaşması
13373 credit application kredi başvurusu
13374 credit balance alacak bakıyesi
13375 credit bank kredi bankası, ticaret bankası
13376 credit card kredi kartı
13377 credit control kredi kontrolü
13378 credit department kredi servisi
13379 credit interest kredi faizi
13380 credit limit kredi limiti
13381 credit line kredi limiti
13382 credit market kredi piyasası
13383 credit money banka kredisi
13384 credit note kredi mektubu
13385 credit period kredi dönemi
13386 credit rating kredi değerliliği
13387 credit standing kredi yağdayı, mali itibar
13388 credit system kredi jüyesi
13389 credit target kredi hedefi
13390 credit terms kredi şartları
13391 credit inanç, güven, sadakat, övgü, onur, şereflendirme, kredi,
saygınlık, itibar, onur kaynağı, veresiye, nisiye, inanmak, güvenmek, itibar etmek,
pul yatırmak
13392 creditable şerefli, övgüye değer
13393 crediting kredi verme, alacaklandırma
13394 creditor kredi veren, alacaklı
13395 creditor's ledger alacaklılar defteri
13396 credits and titles jenerik
13397 creditworthiness kredi almaya layık olma
13398 credulity saflık, her şeye inanma
13399 credulous herşeye inanan, saf
13400 creed inanç, iman, itikat
13401 creek çay, ırmak kolu, dere
13402 creel cağlık, çözgü sehpası, balık sepeti
13403 creep sürünmek, sürünerek ilerlemek, sessizce sokulmak, (sarmaşık/vb.)
sarılmak, sarılarak büyümek, ürpermek, tüyleri ürpermek, dalkavuk, yağcı, gıcık,
kıl
13404 creepage akış, sızıntı, dağılma
13405 creeper sürüngen ösümlük, sarmaşık
13406 creeping stem sürüngen gövde
13407 creeping sürünen, tırmanarak büyüyen
13408 creeps (the ile) ürperti, korku
13409 creepy tüyler ürpertici
13410 cremate (ölüyü) yakmak
13411 cremation ölüyü yakma
13412 crematorium ölülerin yakıldığı yer, krematoryum
13413 crenate tırtıllı
13414 crenel mazgal
13415 crenellated mazgallı
13416 crenellation mazgallı siper
13417 creole hem Avrupa hem de Afrika soyundan gelen (kişi), bu kişilerin
konuştuğu (dil)
13418 creosote katran ruhu, kreozot
13419 crepe de Chine krepdöşin
13420 crepe Georgette krepjorjet
13421 crepe paper krepon çöngesi
13422 crepe rubber krepsol, krep lastik
13423 crepe suzette krepsüzet
13424 crepe yarn krep ipliği
13425 crepe krep
13426 crepitate çatırdamak
13427 crescendo kreşendo
13428 crescent wrench ayarlı anahtar
13429 crescent hilâl, ayça, yeniay
13430 cresol krezol
13431 cress tere
13432 cresset fener
13433 crest ibik, taç, tepe, doruk
13434 crestfallen üzgün, mutsuz, kırgın, yılgın
13435 cresyl kresil
13436 cresylic acid kresilik asit
13437 cretaceous period kretase
13438 cretaceous tebeşirli, kireçli, tebeşir dönemi
13439 Cretan Giritli, Girit
13440 Crete Girit adası
13441 cretin salak, aptal, geri zekâlı, kreten
13442 cretinism kretenizm
13443 cretonne kreton
13444 crevasse (buz/vb.'de) derin yarık
13445 crevice (kaya/vb.'de) çatlak, yarık
13446 crew cut asker tıraşı
13447 crew tayfa, mürettebat, ekip
13448 crew-neck hâkim yaka
13449 crib çocuk karyolası, döngül yemliği, kopya çekmek
13450 cribbage bir çeşit iskambil oyunu
13451 cribriform kalbur gibi, delik deşik
13452 cribwork kafes çatkı, çerçeve çatkı
13453 crick boyun tutulması, kasılma
13454 cricket cırcırböceği, cırcırama, kriket
13455 cricoid halka şeklinde, gırtlak kıkırdağı
13456 crier mübaşir, ağlayan kimse, tellal
13457 crime against humanity insanlık suçu
13458 crime rate suç oranı
13459 crime reporter sakçı muhabiri
13460 crime writer cinayet romanları yazarı
13461 crime suç, aptallık, mantıksızlık, mantıksızca hareket
13462 Crimea Kırım
13463 criminal assault ırza tecavüz
13464 criminal contempt mahkemeye hakaret
13465 criminal conversation zina
13466 criminal court ceza mahkemesi
13467 criminal discretion cezai ehliyet
13468 criminal law ceza hukuku
13469 criminal liability cezai sorumluluk
13470 criminal medicine adli tıp
13471 criminal record sabıka kaydı
13472 criminal suçla ilgili, cezalı, çok kötü, suçlu
13473 criminality suçluluk
13474 criminology suçbilim, kriminoloji
13475 crimp kıvrım, kıvırmak, dalgalandırmak, asker toplamak
13476 crimson koyu kırmızı
13477 cringe korkudan sinmek, büzülmek, (birinin önünde) iki büklüm olmak
13478 cringle radansa, halat matafyonu
13479 crinite kıllı, saçlı
13480 crinkle buruşturmak, kırıştırmak, katlamak, buruşmak, kırışmak
13481 crinoid denizlalesi
13482 crinoline çemberli etek
13483 cripple sakat, topal, kötürüm, sakatlamak, baltalamak, bozmak, engellemek
13484 crippled sakat, topal, kötürüm, arızalı
13485 crisis bunalım, kriz
13486 crisp gevrek, körpe, taze, yeni, gıcır gıcır, çabuk, tez, hızlı, (hava)
soğuk, cips
13487 crispate dalgalı
13488 crispation büklüm, buruşukluk
13489 crispy gevrek, körpe, taze
13490 crisscross çapraz çizgili
13491 crista kabartı
13492 cristate ibikli, tepelikli, sorguçlu
13493 cristobalite kristobalit
13494 criterion ölçüt, kriter
13495 critic eleştirmen, eleştiren kimse
13496 critical angle kritik açı, dönüşül açı
13497 critical point kritik çekit
13498 critical range kritik bölge
13499 critical temperature kritik sıcaklık
13500 critical voltage kritik gerilim
13501 critical kusur bulan, eleştiren, eleştiri niteliğinde, eleştirel,
tehlikeli, ciddi, kritik
13502 criticism eleştiri, kritik, kusur bulma, olumsuz eleştiri
13503 criticize kusur bulmak, eleştirmek
13504 critique eleştiri yazısı, kritik
13505 croak kurbağa sesi çıkartmak, vraklamak, çatlak sesle konuşmak/söylemek,
nalları dikmek, kurbağa sesi, vırak, hırıltı
13506 Croat Hırvat
13507 Croatia Hırvatistan
13508 Croatian Hırvatça
13509 crochet hook dantel tığı, tığ
13510 crochet tığ işi, tığ işi yapmak, tığ ile örmek
13511 crock çanak, çömlek, toprak kap, külüstür araba, hurda, moruk, işi bitmiş
adam, yaşlı at
13512 crockery çanak, çömlek
13513 crocodile tears sahte gözyaşları, sahte üzüntü
13514 crocodile timsah
13515 crocus çiğdem
13516 croft küçük çiftlik
13517 crofter küçük toprak sahibi
13518 croissant ayçöreği
13519 crone kocakarı
13520 crony yakın arkadaş, dost
13521 crook kanca, sopa, değnek, hırsız, dolandırıcı, kıvırmak, bükmek, kıvrılmak,
bükülmek
13522 crooked eğri, yamuk, namussuz
13523 croon yumuşak sesle (şarkı) söylemek
13524 crop failure bereketsiz ürün
13525 crop insurance ürün sigortası
13526 crop plant kültür ösümlüğü
13527 crop rotation ürün rotasyonu
13528 crop up birden meydana çıkmak
13529 crop ekin, ürün, mahsul, yığın, türküm, küme, topluluk, kısa kesilmiş saç,
kursak, (döngül) otlamak, yemek, (saç/kuyruk) kesmek, kırpmak, ekmek, ürün vermek
13530 cropper kırkma aleti, ürün veren ösümlük
13531 croquet krikete benzer bir açık hava oyunu, kroket
13532 crosier piskopos asası
13533 cross action karşılıklı dava
13534 cross check çizgili çek
13535 cross country race kır koşusu
13536 cross demand karşı dava
13537 cross member travers
13538 cross off üstünü çizip çıkarmak
13539 cross one's fingers iyi şans dilemek
13540 cross one's legs ayak ayak üstüne atmak
13541 cross one's mind aklından geçmek
13542 cross out üstünü çizmek
13543 cross rate çapraz kur
13544 cross ratio çapraz oran
13545 cross reference gönderme
13546 cross section kesit, enine kesit, profil
13547 cross someone's palm bahşiş vermek
13548 cross street ara sokak
13549 cross the't' and dot the'i's kılı kırk yapmak
13550 cross çarpı/artı işareti, çarmıh, üzüntü, gam, elem, çapraz, köndelen,
geçmek, öbür tarafına geçmek, kesişmek, (kol/bacak) kavuşturmak, üst üste atmak,
karşı koymak, engellemek, melezlemek, kızgın, sinirli, ters, aksi, huysuz
13551 cross-border sınır ötesi
13552 cross-country race kırkoşusu
13553 cross-country kırlar boyunca, kırlarda
13554 cross-examine çaprazlama sorguya çekmek, ahret suali sormak
13555 cross-eyed şaşı
13556 cross-fertilization çaprazlama dölleme
13557 cross-fertilize çaprazlama yöntemiyle döllemek
13558 cross-legged bacak bacak üstüne atmış, bacak bacak üstüne atmış
13559 cross-lode enine damar
13560 cross-pollination çapraz tozlaşma, çapraz tozlaşma
13561 cross-purposes farklı ve zıt amaçlar, yanlış anlama
13562 cross-refer okuru başka bir yere göndermek
13563 cross-stitch kanaviçe işi
13564 cross-wind yan rüzgâr
13565 crossband çaprazbant
13566 crossbar kol demiri
13567 crossbeam kiriş
13568 crossbow tatar yayı
13569 crossbrace çapraz gergi çubuğu, çapraz bağlantı
13570 crossbracing çapraz bağlantı
13571 crossbred melez
13572 crossbreed melez, melezlemek
13573 crossbreeding çaprazlama
13574 crosscheck (bir işlemin/yanıtın/vb.) sonucunu başka kaynaklardan ikinci kez
kontrol etmek, sağlamasını yapmak
13575 crosscountry kros
13576 crosscut saw çapraz testere
13577 crosscut enine kesiş, enine kesim, enine kesmek
13578 crosscutrents zıt akımlar
13579 crossed cheque çizgili çek
13580 crossed çizgili, çapraz
13581 crossfall enine eğim
13582 crossfire çapraz ateş
13583 crosshatch çapraz taramak
13584 crosshatching tarama
13585 crosshead piston kafası, kroshed
13586 crossing deniz yolculuğu, (iki yolun/nehrin/vb.) birleştiği yer, geçit,
geçiş yeri, geçiş
13587 crossover geçit, köprü, üst geçit
13588 crossroad yan yol, çapraz yol
13589 crossroads birkaç yolun kesiştiği yer, dönüm çekidi
13590 crosstalk diyafoni, karışma
13591 crosstree kurcata, kurceta
13592 crosswalk yaya geçidi
13593 crosswind karşı rüzgâr
13594 crosswise çapraz, çaprazlama, ters, çapraz
13595 crossword puzzle çapraz bulmaca
13596 crossword bulmaca
13597 crotch kasık, pantalon ağı, apışlık, dalın ağaç gövdesinden ayrıldığı
yer, çatak
13598 crotchet çeyrek nota, garip, saçma düşünce
13599 crotchety (yaşlı) huysuz, aksi, dırdırcı
13600 croton oil kroton yağı
13601 croton kroton
13602 crotonyl krotonil
13603 crouch çömelmek, sinmek
13604 croupier krupiye
13605 crow one's head off koltukları kabarmak
13606 crow karga, (horoz) ötmek, böbürlenmek, hava atmak, horoz ötüşü
13607 crow's-foot göz kenarındaki kırışıklar
13608 crowbar demir kol, manivela, levye
13609 crowd out sıkıştırarak çıkarmak
13610 crowd toplanmak, doluşmak, kalabalık oluşturmak, (bir alan) doldurmak,
tıkıştırmak, sıkıştırmak, kalabalık, belirli bir toplumsal türküm, topluluk, yığın
13611 crowded profession çok rağbet gören meslek
13612 crowded kalabalık, tıkış tıkış, dopdolu
13613 crowfoot kazayağı, düğünçiçeği, boyunduruk
13614 crown it all tüy dikmek
13615 crown jewels hükümdarlığa ait mücevherler
13616 crown land krala ait toprak
13617 crown prince veliaht
13618 crown taç giydirmek, bir şeyin tepesini/üsütünü kaplamak, tamamlamak, tamam
etmek, kafasına vurmak, (diş) kaplamak, tac, çiçeklerden yapılmış tac, krallık,
kraliyet iktidarı, tepe, üst kısım, penny değerinde madeni pul, şampiyonluk,
mükemmellik, kusursuzluk
13619 crowning achievement parlak başarı
13620 crowning en son, en yüksek
13621 crucial çok önemli, kesin, son
13622 crucible steel pot çeliği, pota döküm çeliği
13623 crucible pota, kröze
13624 crucify çarmıha gererek öldürmek, çarmıha germek
13625 crude fibre ham elyaf
13626 crude oil ham petrol, yeryağı
13627 crude petroleum petrol, ham petrol
13628 crude rate kaba hız
13629 crude tar ham katran
13630 crude ham, işlenmemiş, kaba, inceliksiz, iyi yapılmamış, baştan savma, kaba
saba
13631 crudely kabaca
13632 crudeness kabalık, çiğlik, hamlık
13633 crudity kabalık
13634 cruel acımasız, zalim, gaddar, çok acı, dayanılmaz
13635 cruelty acımasızlık, gaddarlık, zulüm
13636 cruet baharatlık, baharat kutusu
13637 cruise gemiyle gezmek, deniz gezisi yapmak, (otomobil/uçak/vb.) ortalama
bir hızla gitmek, karı peşinde dolaşmak, eline alıp dolaşmak, deniz gezisi, tekne
gezintisi
13638 cruiser bir ya da iki kamaralı büyük kozgaltka, kotra, kruvazör
13639 cruising speed seyir hızı
13640 crumb ekmek kırıntısı, kırıntı, kırıntı, çok az miktar, (Aİ) ciğeri beş kapik
etmez adam
13641 crumble dövmek, hurda hurda doğramak, ovalamak, ezilip büzülmek, ezmek,
ovulmak, hurdalamak, çok küçük parçalara ayırmak, ufalamak, ufalanmak, harap olmak
13642 crumbly kolayca ufalanan
13643 crummy pis, köhne, bakımsız, ikinci kalite, ucuz
13644 crumpet hamburger ekmeği, kafa, seksi karı
13645 crumple buruşturmak, kırıştırmak, buruşmak, kırışmak
13646 crunch çatır çutur yemek, çatırdamak, çatırdatmak, çatırtı, çuturtu, zor
an, karar anı, dönüm çekidi
13647 crunchy gevrek
13648 cruse testi, saksı
13649 crush ezmek, sıkıştırarak ezmek, izdiham oluşturmak, sıkışıp tepişmek,
izdiham, kalabalık, sıkma meyve suyu, abayı yakma, aptalca aşk
13650 crusher kırma kılgası, konkasör, kırıcı
13651 crushing ezme
13652 crust of the earth yerkabuğu
13653 crust kabuk, ekmek kabuğu, tabaka, kabuk
13654 crustacean kabuklu
13655 crustaceous kabuklu
13656 crusty kabuklu, gevrek, ters, huysuz, aksi
13657 crutch koltuk değneği, kasık, pantolon ağı, apışlık
13658 crux sorunun merkezi/en önemli çekidi
13659 cry down kötülemek
13660 cry for the moon olmayacak şey istemek
13661 cry off sözünden dönmek, caymak, su koyuvermek
13662 cry one's eyes out hüngür hüngür ağlamak
13663 cry one's heart out hüngür hüngür ağlamak
13664 cry out against karşı gelmek
13665 cry out for şiddetle gereksinim duymak
13666 cry out haykırmak, şikâyet etmek
13667 cry over spilt milk boşuna üzülmek
13668 cry quits yeter demek, dur demek
13669 cry wolf kurt masalı okumak
13670 cry ağlamak, yığlamak, girye etmek, bağırmak, haykırmak, bağırarak
istemek/çağırmak, feryat etmek, (kuş/vb.) ötmek, çığlık, feryat, haykırma, bağırma,
yüksek ses, seslenme, ağlama, (döngül ve kuş) ses
13671 crying büyük
13672 cryo (önek) soğuk, buz, krio
13673 cryogen soğutucu kimyasal madde
13674 cryogenic kriyojenik
13675 cryogenics kriyojeni, soğukbilim
13676 cryohydrate kriyohidrat
13677 cryolite kriyolit, soğuktaş
13678 cryometer kriyometre
13679 cryoscopic kriyoskopik
13680 cryoscopy kriyoskopi, donargözleyim
13681 crypt yeraltı türbesi
13682 cryptic gizli, kapalı, örtük
13683 crypto (önek) gizli, kapalı, açık olmıyan
13684 cryptogam çiçeksiz ösümlük, kriptogam
13685 cryptogram gizli yazı
13686 cryptograph kriptograf
13687 cryptography kriptografi
13688 crystal lattice kristal kafesi
13689 crystal structure kristal yapısı
13690 crystal sugar kristal şeker
13691 crystal symmetry kristal simetrisi
13692 crystal kristal, kırılca, billur
13693 crystalline rock billuri kayaç, kırılcal kayaç
13694 crystalline structure kristal yapı
13695 crystallite kristalit
13696 crystallization kristalleşme, kristalleştirme, billurlaşma
13697 crystallize billurlaşmak, billurlaştırmak, belirginleşmek, belirginleştirmek
13698 crystallizer kristalizatör, mayşe kazanı
13699 crystallographic kristalografik
13700 crystallography kristalografi
13701 cub reporter acemi gazeteci
13702 cub yavru ayı/aslan/kaplan/tilki, cerv, yavrukurt, izci, acemi, toy
13703 Cuba Küba
13704 cubage küpleme
13705 Cuban Küba ile ilgili
13706 cubature küpleme
13707 cube root küpkök, köküç
13708 cube küp, (neyise) küp biçiminde kesmek, doğramak, bir sayının küpünü almak
13709 cubic antenna kübik anten
13710 cubic centimetre santimetre küp
13711 cubic equation üçüncü derecede denklem
13712 cubic foot fut küp
13713 cubic meter metre küp
13714 cubic system kübik jüye
13715 cubic küp biçiminde, kübik
13716 cubical küp şeklinde, kübik, dört köşeli
13717 cubicle küçük oda, kabin, odacık
13718 cubit gez, kol boyu, arşın
13719 cuckold boynuzlu koca, kurumsak
13720 cuckoldry zina
13721 cuckoo clock guguklu saat
13722 cuckoo guguk kuşu, deli, çılgın, kaçık, salak
13723 cucullate külahlı, başlıklı
13724 cucumber salatalık, hıyar
13725 cud geviş
13726 cuddle up birbirine sokulmak
13727 cuddle sarılmak, kucaklamak, kucaklaşmak, kucaklama, sarılma
13728 cuddly insanın sarılası gelen
13729 cuddy küçük kamara, küçük kamara veya kiler
13730 cudgel one's brains kafa patlatmak
13731 cudgel kısa kalın sopa
13732 cue başlama işareti, işaret, ipucu, işaret, bilardo sopası, isteka
13733 cuff link kol düğmesi
13734 cuff kolluk, manşet, yen, paltar kolunun katlanmış hissesi, katlanmış
pantolon paçası, tokat, tokat atmak
13735 cuirass göğüslük zırh
13736 cuisine yemek pişirme yöntemi, aşçılık, mutfak
13737 cul-de-sac çıkmaz sokak, çıkmaz
13738 cule -cik
13739 culinary yemek pişirmeyle ilgili, mutfakla ilgili
13740 cull içinden en iyileri seçip ayırmak, seçip almak, güçsüz/hasta döngülleri
seçip öldürmek
13741 cullender bkz.colander
13742 culm eklemli ot sapı
13743 culminate (in ile) doruğuna yükselmek, sonuçlanmak
13744 culmination doruk, zirve, bitme, sonuçlanma, son
13745 culpability suçluluk
13746 culpable suçlanmayı hakeden
13747 culprit sanık, suçlu
13748 cult mezhep, tapınma, merak, rağbet, moda
13749 cultivable işlenebilir, ekilip biçilebilir
13750 cultivate a friendship dostluk kazanmaya çalışmak
13751 cultivate toprağı işlemek, ekip biçmek, yetiştirmek, dostluğunu
kazanmaya/ilerletmeye çalışmak
13752 cultivated land işlenmiş arazi
13753 cultivated plant kültür ösümlüğü, yetiştirim ösümlüğü
13754 cultivated kültürlü, terbiyeli, görgülü, işlenmiş, ekili
13755 cultivation toprağı işleme
13756 cultivator kültivatör, çiftçi
13757 cultural anthropology kültürel antropoloji
13758 cultural committee kültür heyeti
13759 cultural ecology kültürel ekoloji
13760 cultural heritage kültürel miras
13761 cultural language kültür dili, uygarlık dili
13762 cultural mission kültür heyeti
13763 cultural value kültürel değer
13764 cultural kültürel, ekinsel
13765 culture gap kültür farkı
13766 culture shock kültür şoku
13767 culture kültür, ekin, yetiştirme, kültür
13768 cultured kültürlü
13769 culvert ark, arna, suyolu, menfez
13770 cum (edat) ile, birlikte
13771 cumber yük olmak, sıkıntı vermek, engel olmak
13772 cumbersome biçimsiz, hantal, kullanışsız, taşıması zor
13773 cumin kimyon
13774 cummerbund kemer
13775 cumulative dividend birikmiş kâr
13776 cumulative gittikçe artan
13777 cumulonimbus kümülonimbüs, boranbulut
13778 cumulostratus kümülostratüs
13779 cumulus kümülüs, kümebulut
13780 cuneiform script çivi yazısı
13781 cuneiform kama biçiminde
13782 cunnilingus ferce dil vurma
13783 cunning kurnaz, kurnazlık
13784 cunt am, amcık, amcık herif, itoğlu it, puşt, saloz
13785 cup fincan, kupa, (ellerini/vb.) yuvarlak bir şey tutar gibi yapmak
13786 cupboard dolap
13787 cupel küçük pota, potada arıtmak
13788 cupful fincan dolusu, kadeh dolusu
13789 cupidity açgözlülük, hırs
13790 cupola furnace kupol fırını, döküm ocağı
13791 cupola küçük kubbe, kümbet, döküm ocağı
13792 cupreous bakırla ilgili, bakırlı
13793 cupric iki değerlikli bakırdan oluşmuş
13794 cuprite kuprit
13795 cupro-nickel nikel bakırı
13796 cuprous sulphide bakır sülfür
13797 cuprous bakırlı
13798 cupule kadehçik
13799 cur sokak köpeği, adi köpek, korkak/adi herif, aşağılık köpek
13800 curable iyileştirilebilir, tedavi edilebilir
13801 curare ok zehiri, kürar ösümlüğü
13802 curative iyileştirici, sağaltıcı, şifa verici
13803 curator sanat galerisi/müze/kütüphane müdürü
13804 curb eğleç, engel, zaptetme, kontrol, kaldırım kenarı, tutmak, engellemek,
dizginlemek
13805 curbstone kaldırım kenar taşı, bordür taşı
13806 curd kesmik, lor
13807 curdle (süt) kesilmek, kesmek
13808 cure (hastayı) iyileştirmek, sağaltmak, tedavi etmek, (kötü bir durumu)
iyileştirmek, iyi duruma getirmek, düzeltmek, tuzlamak, tütsülemek, sağaltım,
tedavi, ilaç, çare, iyileşme, iyi olma, şifa
13809 cure-all her derde deva
13810 cured cod füme morina, tütsülenmiş morina
13811 curettage kürtaj
13812 curette küret
13813 curfew sokağa çıkma yasağı
13814 curie küri, radyoaktivite birimi
13815 curing eti tuzlama, vulkanizasyon
13816 curio nadir ve değerli eşya, antika
13817 curiosity bilseme, merak, garip, tuhaf şey
13818 curious meraklı, bilmek isteyen, meraklı, her şeye burnunu sokan,
herkesin işine karışan, garip, acayip, tuhaf
13819 curium küriyum
13820 curl one's lip dudak bükmek
13821 curl sb's hair birinin tüylerini diken diken etmek
13822 curl up kıvrılmak
13823 curl (saç) kıvırmak, kıvrılmak, bükülmek, kıvrılarak/dönerek hareket etmek,
büklüm, kıvrım, bukle, helezon, sarmal biçimde herhangi bir şey
13824 curler bigudi
13825 curlew çulluk
13826 curling iron saç maşası
13827 curling kıvırma, kıvrılma
13828 curly kıvırcık, cingelek, kıvrımlı
13829 curly-top cingelek baş hastalığı
13830 curmudgeon huysuz adam, cimri kimse
13831 currant karagat, kuşüzümü, frenküzümü
13832 currency account döviz hesabı
13833 currency in circulation dolaşımdaki pul
13834 currency indexed dövize endeksli
13835 currency inflation pul enflasyonu
13836 currency issued emisyon hacmi
13837 currency reform pul reformu
13838 currency risk kur riski
13839 currency system pul jüyesi
13840 currency trade döviz ticareti
13841 currency unit pul birimi, pul vahidi
13842 currency geçerlilik, revaç, pul
13843 current account cari hesap
13844 current capital döner sermaye
13845 current debt cari borç
13846 current density akım yoğunluğu
13847 current efficiency akım verimi
13848 current events güncel olaylar, aktüalite
13849 current exchange rate cari kur, gerçek kur
13850 current expenditure cari masraf, cari harcama
13851 current expenses günlük masraflar
13852 current income cari gelir
13853 current liability cari borç, kısa vadeli borç
13854 current operations cari işlemler
13855 current payments cari ödemeler
13856 current price cari fiyat
13857 current ratio cari oran
13858 current value rayiç değer
13859 current şimdiki, bugünkü, güncel, yaygın, geçer, geçerli, genel, cari,
genel, yaygın
13860 currently halen, şu anda, şu tapta, devamlı olarak
13861 curriculum vitae özgeçmiş
13862 curriculum müfredat bağdarlaması, öğretim bağdarlaması, koyak
13863 currish it gibi, terbiyesiz, kaba, huysuz
13864 curry favor with gözüne girmeye çalışmak
13865 curry favour with yaltaklanmak, yaranmak
13866 curry (içinde et/yumurta/balık/vb.bulunan) acılı bir Hint yemeği
13867 currycomb kaşağı, kaşağılamak
13868 curse lanet, ilenç, lanetleme, küfür, ilenmek, lanet etmek, lanetlemek,
beddua etmek, küfür etmek
13869 cursed körolası, lanetli
13870 cursive el yazısı
13871 cursor kürsör, imleç
13872 cursorial koşucu (kuş)
13873 cursory acele, üstünkörü, gelişigüzel, baştansavma
13874 curt (söz) kısa, sert, kısa ve sert konuşan
13875 curtail step birinci basamak
13876 curtail kısa kesmek, kısmak, azaltmak
13877 curtailment kısma, azaltma, kısaltma
13878 curtain antenna perde sırgavıl
13879 curtain raiser bağdarlamanın ilk kısmı
13880 curtain ring perde halkası
13881 curtain rod perde rayı, korniş
13882 curtain perde, tiyatro perdesi
13883 curtness terslik
13884 curtsy (kadınların yaptığı) reverans, reverans yapmak
13885 curvaceous biçimli, çok kavisli
13886 curvature eğrilik derecesi, eğim derecesi, eğrilik
13887 curve chart eğri grafiği
13888 curve eğmek, eğilmek, eğri, kavis, dönemeç, eğmeç
13889 curved line eğri çizgi
13890 curved eğri, kavisli
13891 curvet şaha kalkmak
13892 curvilinear eğrili, eğrisel
13893 curvy eğrili, biçimli
13894 cushion minder, yastık, (bilardo) bant, kenar, rahatlatmak
13895 cushioning tamponlama, yastıkla besleme
13896 cushy rahat, kolay
13897 cusp doruk, zirve
13898 cuspid köpekdişi
13899 cuspidate dilimli, ucu eğri ve sivri
13900 cuspidor tükürük hokkası
13901 cuss herif, küfür, küfretmek, lanetlemek
13902 cussedness terslik, inatçılık
13903 custard apple Hint ayvası
13904 custard muhallebi, krema
13905 custodian (kütüphane/müze/vb.) sorumlu, yönetici kimse
13906 custodianship muhafaza hizmeti sağlama
13907 custody gözetim bakım, nezaret, gözaltı, muhafaza, himayedarlık, hapis
13908 custom made ısmarlama
13909 custom union gümrük anlaşması
13910 custom gelenek, görenek, töre, alışkanlık, adet, huy, müşteri
13911 customarily alışıldığı gibi, teamüle göre
13912 customary geleneksel, alışılmış
13913 customer country alıcı ülke
13914 customer alıcı, müşteri
13915 customer-oriented müşteriye yönelik
13916 customer's account müşteri hesabı
13917 customize müşteriye uydurmak, müşteriye uyarlamak
13918 customs agent gümrük komisyoncusu
13919 customs and traditions örf ve âdetler
13920 customs area gümrük bölgesi
13921 customs barriers gümrük duvarları
13922 customs broker gümrük komisyoncusu
13923 customs declaration gümrük beyannamesi
13924 customs duty gümrük resmi, gümrük vergisi
13925 customs entry gümrük girişi
13926 customs examiner gümrük kontrolörü
13927 customs formalities gümrük işlemleri
13928 customs free gümrüksüz, gümrükten muaf
13929 customs house report gümrük beyanı
13930 customs house gümrük idaresi, gümrük dairesi, gümrük
13931 customs inspection gümrük kontrolü, gümrük muayenesi
13932 customs law gümrük kanunu
13933 customs of arrival varış gümrüğü
13934 customs officer gümrük memuru
13935 customs receipt gümrük makbuzu
13936 customs revenue gümrük geliri
13937 customs tariff gümrük tarifesi
13938 customs territory gümrük bölgesi
13939 customs union gümrük birliği
13940 customs wall gümrük duvarı
13941 customs walls gümrük duvarları
13942 customs gümrük vergisi, gümrük
13943 cut a big swath caka satmak
13944 cut a tooth diş çıkarmak
13945 cut a wide swath caka satmak
13946 cut across kestirmeden gitmek, sınırlarını aşmak
13947 cut adrift akıntıya bırakmak, serbest bırakmak
13948 cut and dried iç karartıcı
13949 cut and run sıvışmak
13950 cut back budamak, kesinti yapmak, kısmak, azaltmak
13951 cut corners kestirmeden gitmek, kısa yoldan gitmek
13952 cut down on indirmek, azaltmak, kısmak
13953 cut down devirmek, azaltmak, kısmak, kısaltmak, biçmek
13954 cut in müdahale etmek, lafa girmek
13955 cut into small pieces küçük parçalara bölmek, hurdalamak
13956 cut into azaltmak, kısaltmak, söze karışmak
13957 cut loose baskıdan kurtulmak
13958 cut nail döşemeci çivisi
13959 cut no ice önemli olmamak, sökmemek, etkisiz kalmak
13960 cut off kesmek, bağlantısını kesmek, izole etmek
13961 cut one's cables bağları koparmak
13962 cut one's coat according to one's cloth ayağını yorganına göre uzatmak
13963 cut one's eyeteeth on saçını sakalını ağartmak
13964 cut one's own throat bindiği dalı kesmek
13965 cut one's wisdom tooth olgunlaşmak
13966 cut oneself adrift olayların gidişine kapılmak
13967 cut out for sth bir şey için biçilmiş kaftan, uygun
13968 cut out the dead wood ıskartaya çıkarmak
13969 cut out kesmek, kesip çıkarmak, stop etmek, durmak
13970 cut sb dead biriyle selamı sabahı kesmek
13971 cut sb down to size yüzünü yere getirmek
13972 cut sb off with a shilling birini mirastan yoksun etmek
13973 cut sb to the quick kalbini kırmak, derinden yaralamak
13974 cut short kısa kesmek, uzatmamak
13975 cut stone yontma taş, yapıtaşı
13976 cut the cackle kapa çeneni, kes
13977 cut the Gordian knot düğümü çözmek, sorunu çözmek
13978 cut the ground from under sb's feet ayağının altına karpuz kabuğu koymak
13979 cut the painter yuvadan ayrılmak, ilişkiyi kesmek
13980 cut to the bone iyice kısmak, azaltmak
13981 cut up doğramak, yıkmak, mahvetmek, acı çektirmek
13982 cut kesmek, dilimlemek, kesilmek, dilimlenmek, açmak, çıkartmak, atmak,
kısaltmak, kısmak, azaltmak, seyrekleştirmek, incitmek, kırmak, üzmek, asmak,
kırmak, sapmak, aniden dönmek, yön değiştirmek, (plak) doldurmak, kesik, yarık,
yara, dilim, parça, kısıntı, kesinti, azaltma, indirim, kesme, pay
13983 cut-price shop ucuzcu dükkân
13984 cut-price ucuz, indirimli, tenzilatlı
13985 cut-rate ucuz, piyasanın altında
13986 cutaneous derisel
13987 cutback indirim, kesinti
13988 cute şirin, kağa, hoş, sevimli
13989 cuticle tırnakların çevresindeki ölü deri, üst deri
13990 cutie cici kız
13991 cutis derma, altderi
13992 cutlass pala, kıvrık uçlu kısa kılıç
13993 cutler bıçakçı
13994 cutlery çatal-bıçak-kaşık, sofra takımı
13995 cutlet pirzola, külbastı
13996 cutoff point sona eriş çekidi
13997 cutoff statement ara bilanço
13998 cutoff kesici düzenek, anahtar, sürgü, kestirme yol
13999 cutout box kofra
14000 cutout kesici, disjonktür, enterüptör
14001 cutter kesici, filika
14002 cutthroat competition kıyasıya rekabet
14003 cutthroat katil, cani, tefeci
14004 cutting kupür, kesik, dal çeliği, budanmış parça, geçit, yarık, tünel,
acı, kırıcı, kalp kırıcı, incitici, (rüzgâr) soğuk, kesici, içe işleyen
14005 cuttle katlamak, paftalamak, istiflemek
14006 cuttlefish mürekkepbalığı
14007 cuttler katlayıcı
14008 cutwater talimar, kayak tığı
14009 cyanamide siyanamit
14010 cyanate siyanat
14011 cyanic acid siyanik asit
14012 cyanic siyanik
14013 cyanidation siyanürleme
14014 cyanide siyanür
14015 cyanine siyanin
14016 cyanogen siyanojen
14017 cyanohydrin siyanohidrin
14018 cybernetician sibernetikçi, güdümbilimci
14019 cybernetics sibernetik, güdümbilim
14020 cyclamen siklamen, tavşankulağı
14021 cycle track bisiklet yolu
14022 cycle devir, tur, dönüş, bisiklet, motosiklet, bisiklet sürmek
14023 cyclic compound halkalı bileşik
14024 cyclic periyodik
14025 cyclical devirli, periyodik, konjonktürel, dairesel
14026 cyclist bisikletçi
14027 cyclobutane siklobutan
14028 cyclogenesis siklojenez
14029 cyclogram siklogram
14030 cyclograph siklograf
14031 cyclohexane sikloheksan
14032 cyclohexylamine siklohekzilamin
14033 cycloid sikloit, yuvarlanma eğrisi
14034 cycloidal çevrimsi, dairevi
14035 cyclometer siklometre, mesafe saati
14036 cyclone kasırga, siklon
14037 cyclopean dev gibi
14038 cyclopedia ansiklopedi
14039 cyclopedic geniş (bilgi/malumat)
14040 cyclopropane siklopropan
14041 cyclorama siklorama, sayklorama, gök perdesi
14042 cyclotron siklotron
14043 cygnet kuğu yavrusu
14044 cylinder bore silindir iççapı
14045 cylinder cock silindir musluğu
14046 cylinder silindir, yuvgu
14047 cylindrical silindirik, yuvgusal
14048 cylindroid silindiroit, yuvaksı
14049 cyma tepe silmesi, çerçeve başlığı, pervaz
14050 cymbal büyük zil
14051 cymbalist zil çalan kimse
14052 cymene simen
14053 cymose talkımlı
14054 cynic insanların her davranışında mutlaka bir çıkar bulunduğuna inanan kimse,
iyiliğe inanmayan kimse, alaycı, sinik, kinik
14055 cynical sinik, iyiliğe inanmayan
14056 cynicism siniklik
14057 cypher bkz.cipher
14058 cypress servi
14059 Cyprian Kıbrıslı kimse, şehvetli, çapkın
14060 cyprinoid havuz balığı
14061 Cypriote Kıbrıslı
14062 Cyprus Kıbrıs
14063 cyst kist
14064 cysteine sistein
14065 cystine sistin
14066 cystitis sistit, mesane iltihabı, idrar zorluğu
14067 cystoscope sistoskop
14068 cyte- (art.) hücreye ait
14069 cyto- (art.) hücre
14070 cytochrome sitokrom
14071 cytokinesis hücre bölünmesi
14072 cytologic sitolojik, gözebilimsel
14073 cytologist sitolog, gözebilimci
14074 cytology sitoloji, hücre bilimi, gözebilim
14075 cytoplasm sitoplazma
14076 cytosine sitozin
14077 czar çar
14078 Czech republic Çek cumhuriyeti
14079 Czech Çek, Çekçe, Çek, Çekçe
14080 Czechoslovakia Çekoslovakya
14081 dab dokunma, hafif vuruş, hafifçe dokunmak, hafifçe vurmak, uzman, usta
14082 dabber yüzeye mürekkep vurma aracı
14083 dabble (at/in ile) bir işle amatörce uğraşmak, takılmak
14084 dabbler amatör, meraklı
14085 dabster acemi çaylak
14086 dace çamça, bir çeşit sazan
14087 dacha Rusya'da kır evi
14088 dachshund daksund
14089 dactyl bir şiir ölçüsü
14090 dactylogram parmak izi
14091 dactylography parmak izi bilimi
14092 dad atacan, ata, dede, baba
14093 Dadaism Dadaizm, Dadacılık
14094 Dadaist Dadaist, Dadacı, Dadaist, Dadacı
14095 daddy baba, babacığım
14096 dado lambri, lambrilemek
14097 daemon cin
14098 daffodil zerrin, fulya, nergis
14099 daffy deli
14100 daft aptal, salak, budala
14101 dagger hançer, kama
14102 Daghistan Dağıstan
14103 dago Büyük Okyanus adaları yerlisi
14104 dahlia dalya, yıldızçiçeği
14105 dailies günlük çekim
14106 daily benefits günlük kâr
14107 daily bread geçim
14108 daily bulletin günlük tebliğ
14109 daily collection günlük tahsilat
14110 daily double at yarışlarında çifte bahis
14111 daily exchange rate günlük döviz kuru
14112 daily interest rate günlük faiz oranı
14113 daily interest günlük faiz
14114 daily pay gündelik
14115 daily product günlük ürün
14116 daily receipt günlük gelir
14117 daily report günlük rapor
14118 daily sale günlük satış
14119 daily wage yevmiye, gündelik vergin
14120 daily wages gündelik, yevmiye
14121 daily want günlük gereksinim
14122 daily günlük, gündelik, her gün, günlük yenün, (pazar hariç) her gün çıkan
yenün
14123 daintiness zarafet, nezaket, incelik, titizlik, lezzet
14124 dainty ince, sevimli, tatlı, lezzetli şey, özellikle küçük lezzetli
kurabiye
14125 daiquiri tatlı alkollü içki
14126 dairy cattle süt ineği
14127 dairy farm mandıra
14128 dairy products süt ürünleri
14129 dairy mandıra, süthane, sütçü dükkânı, yalnız süt ve süt ürünleri satan
dükkân
14130 dairymaid sütçü kız
14131 dairyman sütçü
14132 dais konuşmacı kürsüsü
14133 daisy papatya
14134 daisywheel papatyateker
14135 dale vadi
14136 dalliance tembellik, oynaşma, flört, vakit geçirme
14137 dally with oynaşmak, ciddiye almamak
14138 dally (about/over ile) oyalanmak, sallanmak, boş bikâr gezmek, boş yere vakit
yitirmek, avare gezmek, veyillenmek, boş işle meşgul olmak, gayriciddi yanaşmak,
manasız işle meşgul olmak, naz etmek, ezilip büzülmek, mazaklaşmak, mezelenmek
14139 Dalmatia Dalmaçya
14140 dalmatian siyah benekli beyaz bir cins iri köpek
14141 daltonism renk körlüğü, daltonizm
14142 dam baraj, set, su bendi, baraj yapmak, su bendi yapmak, set çekmek,
kapamak
14143 damage free hasarsız
14144 damage of inflation enflasyon zararı
14145 damage zarar, ziyan, hasar, zarar vermek
14146 damageable bozulabilir
14147 damaged to property mala verilen zarar
14148 damaged bozulmuş, hasarlı, zarar görmüş
14149 damages insurance zarara karşı sigorta
14150 damages tazminat, zarar ziyan tazminatı
14151 damaging zararlı
14152 damask şam kumaşı, damasko
14153 dame kadın
14154 damn all hiçbir bok, hiçbir şey
14155 Damn it! Allah belasını versin
14156 damn well pekâlâ, çok iyi, kesinlikle
14157 damn (din) ölümden sonra cezalandırmak, lanet etmek, beddua etmek,
lanetlemek, sövmek, yerin dibine batırmak, rezil etmek, mahvetmek, kahretsin!,
lanet olsun!, o biçim, süper, son derece, müthiş
14158 damnable melun, lanetli
14159 damnation lanetleme, lanet, lanetlenme
14160 damned lanetlenmiş, lanetli, Allahın belası
14161 damning -e son derece karşı, zıt, aleyhinde
14162 damp ıslaklık, nem, rutubet, nemli, rutubetli, (ateşi) yavaşlatmak,
küllemek, boğmak
14163 damped sönümlü
14164 dampen ıslatmak, nemlendirmek, ıslanmak, nemlenmek,
(mutluluk/coşku/vb.için) kaçırmak, bastırmak, gölge düşürmek
14165 damper sürgü, kapak, önleyici, gizleyici
14166 damping sönüm, amortisman
14167 dampish rutubetli, nemli
14168 dampness nem, rutubet
14169 dampproof neme karşı dayanıklı
14170 damsel soylu kodaktan gelen genç ve bekâr kız
14171 damson mürdümeriği
14172 dance attendance on bir dediğini iki etmemek, etrafında dört dönmek
14173 dance hall dans salonu
14174 dance dans etmek, raks etmek, dans etme, dans, raks, eğlence, danslı toplantı
14175 dancer dansçı, dansör, dansöz, çengi, köçek
14176 dancing girl dansöz, dansçı kız
14177 dancing lesson dans dersi
14178 dancing master dans öğretmeni
14179 dancing dans (etme)
14180 dandelion karahindiba
14181 dandified züppe, çıtkırıldım
14182 dandle çocuğu hoplatmak, hoppala yaptırmak, şımartmak
14183 dandruff başta olan kepek, konak
14184 dandy züppe, çıtkırıldım
14185 dandyism züppelik
14186 Dane Danimarkalı kişi
14187 danger class tehlike sınıfı
14188 danger tehlike
14189 dangerous tehlikeli
14190 dangle sallamak, sarkmak, sallanmak, sarkıtmak
14191 Danish Danimarka'ya ait, Danimarka dili
14192 dank nemli, soğuk, yaş
14193 Danube Tuna Nehri
14194 daphne defne ağacı
14195 dapper şık ve hareketli
14196 dapple gray alaca kırı
14197 dapple beneklemek
14198 dappled benekli, puanlı, çekit çekit
14199 daraf daraf, elastans birimi
14200 darbies kelepçe
14201 Dardanelles €anakkale Boğazı
14202 dare kalkışmak, cesaret etmek, cüret etmek, zorlamak, meydan okumak, meydan
okuma, yürekli olma
14203 daredevil gözünü çöpten sakınmaz kişi, gözüpek kimse
14204 daresay galiba
14205 daring çok yürekli, gözüpek, cüretkar, yiğitlik, cüret, cesaret
14206 dark blue lacivert
14207 dark horse yetenekleri bilinmeyen kimse
14208 dark room karanlık oda
14209 dark spot karanlık çekit
14210 dark spots güneşteki karanlık çekitler
14211 dark star ışık vermeyen yıldız
14212 dark karanlık, esmer, koyu, siyaha yakın, gizli, karanlık
14213 dark-eyed kara gözlü
14214 darken kararmak, karartmak
14215 darkish siyahımsı, mat, koyu
14216 darkling karanlıkta olan, karanlıkta
14217 darkly ümitsizce, kasvetli bir şekilde
14218 darkness karanlık
14219 darkroom karanlık oda
14220 darky zenci
14221 darling sevgili, sevgilim, tatlım, canım, sevgili, sevimli, cici, tatlı
14222 darn (giysi/çorap/vb.) iğne ile örerek onarmak, yamamak, örmek, (bkz.) damn
14223 darnel delice otu, karaçayır
14224 darner örgücü, örgü iğnesi
14225 darning egg örgü yumurtası
14226 darning needle kumaş onarma iğnesi, gözeme iğnesi
14227 darning yarn örme ipliği
14228 darning gözeme, gözenecek kumaş
14229 dart küçük ok, ani hareket, (dikiş) pens, (across/out/towards/vb.ile) ani ve
hızlı hareket etmek, cummak, fırlatmak, atmak
14230 dartboard dart oyunu tahtası, küçük ok atma tahtası
14231 darts dart oyunu
14232 Darwinism Darvincilik
14233 dash off a letter bir mektup karalamak
14234 dash off çalakalem yazmak, fırlamak, hızla uzaklaşmak
14235 dash sb's hopes birinin ümitlerini kırmak
14236 dash sth off hızla yapmak, hızla karalamak
14237 dash çarpmak, vurmak, fırlamak, hızla koşmak, (ümit/vb.) yıkmak, savurmak,
sıçratmak, vuruş, darbe, atılma, hamle, kısa çizgi
14238 dashboard (oto) gösterge kestesi, kumanda kestesi, alet kestesi
14239 dashed line kesik kesik çizgi
14240 dashed berbat, altüst olmuş, kahreden, kahredici
14241 dashing canlı, atılgan, enerjik, hareketli
14242 dashpot amortisör
14243 dastard alçak kimse, aşağılık kimse, alçak, korkak
14244 dastardliness adilik, hainlik, korkaklık
14245 dastardly adi, alçak, korkak
14246 data bank bilgi bankası, veri bankası
14247 data base veri tabanı
14248 data center veri merkezi
14249 data channel veri arnası, veri oluğu
14250 data collection veri toplama
14251 data file veri dosyası, veri kütüğü
14252 data flow veri akışı
14253 data gathering veri toplama
14254 data group veri türkümü, veri öbeği
14255 data net veri ağı
14256 data processing veri işlem, bilgi işlem
14257 data record veri kaydı
14258 data source veri kaynağı
14259 data storage veri saklama
14260 data veri, bilgi, karakteristik, olaylar, veriler
14261 date back to geçmişe uzanmak
14262 date draft vadeli poliçe
14263 date from -den gelmek
14264 date of death ölüm tarihi
14265 date of dispatch gönderme tarihi
14266 date of draft poliçenin tarihi
14267 date of maturity vade tarihi
14268 date of payment ödeme tarihi
14269 date of record kayıt tarihi
14270 date palm hurma ağacı
14271 date tarih, zaman, randevu, buluşma, (Aİ) flört, arkadaş, tarihini
yazmak/belirtmek, tarih atmak, tarihini saptamak, modası geçmek, (Aİ) ile çıkmak,
flört etmek, hurma, temr
14272 dated modası geçmiş, eski
14273 dateless tarihsiz, vadesiz, ebedi
14274 dating tarihleme
14275 datival yönlük hâlde olan
14276 dative yönlük hâl
14277 datolite datolit
14278 datum veri, kıyas hattı, kıyas çekidi
14279 datura tatula
14280 daub (with/on ile) sıvamak, (yumuşak bir şeyle) kaplamak, sürmek
14281 dauber acemi ressam
14282 daughter kız çocuk, kız evlat
14283 daughter-in-law gelin
14284 daunt yıldırmak, korkutmak, cesaretini kırmak
14285 dauntless gözüpek, korkusuz
14286 davenport küçük süslü yazı masası, sedir, divan
14287 davit matafora, sandal vinci
14288 davy lamp madenci lambası
14289 daw küçük karga
14290 dawdle salınmak, zaman harcamak, sallanmak
14291 dawn on sb anlamak, sezmek
14292 dawn şafak, günün ilk ışıkları, tan, (gün) ağarmak, aydınlanmak, doğmak
14293 day after day sürekli, devamlı, günden güne
14294 day and night sabah akşam
14295 day by day günden güne, günbegün, gün sayın
14296 day drift aydınlık bacası
14297 day in day out her Allahın günü, sürekli
14298 day labor gündelik iş
14299 day laborer gündelikçi
14300 day letter adi telgraf
14301 day loan günlük kredi
14302 day nursery kreş
14303 day of application başvuru tarihi
14304 day of death ölüm günü
14305 day of payment ödeme günü
14306 day of reckoning hesap günü, kıyamet günü
14307 day order günlük sipariş
14308 day out her gün
14309 day school gündüzlü mektep, gündüz mektebi
14310 day shift gündüz vardiyası, gündüz postası
14311 day student gündüzlü öğrenci
14312 day gün, gündüz, çalışma süresi, zaman, çağ, dönem, başarı/ün yılları,
parlak günler
14313 day-to-day market günlük pul piyasası
14314 day-to-day money günlük ödenen pul
14315 day-to-day günlük, her günkü
14316 day's wage gündelik
14317 daybook yevmiye defteri, kasa defteri, satış defteri
14318 daybreak tan, şafak, seher
14319 daydream hayal, düş, hayal kurmak, dalmak
14320 daydreamer hayalci
14321 daylight robbery düpedüz soygun, kazık
14322 daylight saving time yaz sögeni uygulaması
14323 daylight gün ışığı, gündüz
14324 daylily sarı zambak
14325 daylong bütün gün boyunca devam eden, bütün gün boyunca, sabahtan akşama
kadar
14326 days of grace ödeme süresi, ödeme mühleti
14327 days yaşam
14328 daytime gündüz
14329 daze sersemletmek, afallatmak
14330 dazed şaşkın, baygın
14331 dazzle (gözlerini) kamaştırmak, şaşırtmak
14332 dazzling göz kamaştırıcı, göz alıcı, ilginç
14333 de facto bankruptcy fiili iflas
14334 de facto recognition fiili olarak tanıma
14335 de facto fiili, bilfiil
14336 de jure recognition bir devleti hukuki olarak tanıma
14337 de jure yasaya göre, yasal olarak
14338 de luxe lüks, görkemli
14339 de trop istenmedik, fazlalık, fazla
14340 de- (önek) -den, -dan, aşağı, tamamen, mahrum
14341 de-energize enerjisini kesmek
14342 de-escalate hızını düşürmek
14343 de-ionize iyonsuzlaştırmak
14344 deacidification asidini giderme
14345 deacidify asidini gidermek
14346 deactivate etkinliğini gidermek
14347 deactivation deaktivasyon, etkinlik giderme
14348 dead account ölü hesap
14349 dead ahead dosdoğru
14350 dead and alive ölü gibi
14351 dead as a dodo ölmüş, tarihe karışmış
14352 dead ball saha dışına çıkmış top
14353 dead beat bitkin, yorgunluktan ölmüş
14354 dead capital ölü sermaye
14355 dead cargo boş yük
14356 dead centre ölü çekit
14357 dead drunk bulut gibi sarhoş
14358 dead end açmaz, çıkmaz, çıkmaz sokak, küldösak, kör baca
14359 dead head boş olarak kalkan tren, otobüs v.b
14360 dead heat berabere biten yarış, başabaş biten yarış
14361 dead language ölü dil
14362 dead line ölü hat
14363 dead load ölü yük
14364 dead loan batık kredi
14365 dead loss tam ziyan, kesin zarar, kesin kayıp
14366 dead march cenaze marşı
14367 dead money ölü pul
14368 dead nettle ısırgan otu, ballıbaba
14369 dead point ölü çekit
14370 dead sale durgun satış
14371 Dead Sea Lut gölü
14372 dead season ölü sezon, ölü mevsim
14373 dead spot ölü çekit
14374 dead time ölü zaman
14375 dead to the world deliksiz uykuda
14376 dead water durgun su, dümen suyu
14377 dead weight net ağırlık, boş ağırlığı, ağır yük
14378 dead ölü, ölmüş, işi bitmiş, geçersiz, bozuk, tam, uyuşmuş, uyuşuk, hissiz,
cansız, renksiz, sıkıcı, çok yorgun, hareketsiz/ölü vakit, ansızın ve tümüyle,
tamamen, tam, doğrudan doğruya, direk olarak
14379 dead-end street çıkmaz sokak
14380 deadbeat kaldırım kıvcısı, tembel kimse
14381 deaden köreltmek, azaltmak, körletmek, yok etmek
14382 deadlight lomboz kapağı
14383 deadline son teslim tarihi, son mühlet
14384 deadliness ölüm derecesinde olma, aşırılık
14385 deadlock çözümlenemeyen anlaşmazlık, çıkmaz
14386 deadly enemy can düşmanı
14387 deadly nightshade güzelavratotu
14388 deadly sin büyük günah
14389 deadly öldürücü, çok etkili, sıkıcı, bayıcı, çok, ölü/ ölüm gibi
14390 deadness uyuşukluk, cansızlık, durgunluk
14391 deadpan cansız, ölü gibi, duygusuz, ruhsuz
14392 deaerate havasını gidermek, havasını almak
14393 deaf and dumb sağır dilsiz
14394 deaf as a post duvar gibi sağır
14395 deaf sağır, kulak asmayan, duymazlıktan gelen, sağır
14396 deaf-mute sağır-dilsiz kimse, sağır-dilsiz
14397 deafen sağır etmek, sağırlaştırmak
14398 deal in ticareti yapmak, alıp satmak
14399 deal with iş yapmak, ele almak, uğraşmak, ilgili olmak
14400 deal dağıtmak, vermek, paylaştırmak, dağıtmak, vurmak, patlatmak, çöngeleri
dağıtma sırası, anlaşma, iş, miktar
14401 dealer tüccar, satıcı, çöngeleri dağıtan kimse
14402 dealing iş, muamele
14403 dealings ilişkiler, iş, alışveriş
14404 dean dekan
14405 deanery dekanlık
14406 Dear me! Aman!, Canım!, Deme!, Ne yazık!
14407 dear sevgili, değerli, aziz, pahalı, (mektup başında) sevgili, sayın,
sevilen kimse, sevgili, aman!, canım!, deme!, hay Allah!, vah vah!
14408 dearly çok, pahalıya, pahalı bir biçimde
14409 dearness pahalılık
14410 dearth yokluk, kıtlık
14411 deary sevgili
14412 death benefit ölüm yardımı
14413 death cell ölüm hücresi
14414 death certificate ölüm ilmuhaberi, defin ruhsatı
14415 death duty veraset vergisi
14416 death grant cenaze yardımı
14417 death knell ölüm çanı
14418 death penalty ölüm cezası
14419 death punishment ölüm cezası
14420 death rate ölüm oranı
14421 death rattle ölüm hırıltısı
14422 death roll ölenlerin listesi
14423 death sentence idam hükmü
14424 death struggle ölüm kalım mücadelesi
14425 death throes ölüm sancıları
14426 death toll ölü sayısı
14427 death trap ölüm tuzağı
14428 death warrant idam hükmü, ölüm fermanı
14429 death ölüm, son, yıkım
14430 deathbed ölüm döşeği
14431 deathblow öldürücü darbe, son darbe
14432 deathless ölümsüz, baki
14433 deathlike ölü gibi, ölüm gibi
14434 deathly ölüm gibi
14435 deathtrap ölüm tehlikesi olan yer
14436 deb bkz.debutante
14437 debacle felaket, musibet, yıkım, hezimet, bozgun
14438 debar (from ile) mahrum bırakmak, alıkoymak
14439 debase alçaltmak, itibarını düşürmek
14440 debatable şüpheli, kuşku uyandıran
14441 debate tartışma, müzakere, görüşme, tartışmak, görüşmek
14442 debauch sefahat, ayartmak, baştan çıkartmak, doğru yoldan saptırmak
14443 debauched sefih, zampara, uçarı, alemci
14444 debauchee zampara, çapkın kimse
14445 debauchery sefahat, uçarılık, zamparalık, alemcilik
14446 debenture borç senedi, tahvil, senet
14447 debilitate güçsüzleştirmek, zayıflatmak, takatten düşürmek
14448 debilitation güçten düşürme, zayıflatma
14449 debility güçsüzlük, takatsizlik, zayıflık
14450 debit account borç hesabı, zimmet hesabı
14451 debit advice borçlu dekontu
14452 debit and credit borç ve alacak
14453 debit balance borç bakıyesi
14454 debit card bankamatik kartı
14455 debit entry borç kaydı, borç girişi
14456 debit interest borç faizi
14457 debit deftere kaydedilen borç, açık, zimmet, zimmetine geçirmek
14458 debiting borçlandırma
14459 deblock debloke etmek
14460 deblocking bloklara ayırma, öbek açma, öbek çözme
14461 debonair güler yüzlü, neşeli, şen, nazik, hoş, zarif
14462 debrief -den bilgi almak
14463 debris enkaz, yıkıntı, çöküntü
14464 debt balance borç bakiyesi
14465 debt burden borç yükü
14466 debt conciliation borçların ödenmesi
14467 debt limit borç limiti
14468 debt obligation borç yükümlülüğü
14469 debt of honour namus borcu
14470 debt receivable alacak
14471 debt alacak, borç, borçlu olma, borçlanma
14472 debtless borçsuz
14473 debtor bank borçlu banka
14474 debtor nation borçlu ülke
14475 debtor borçlu
14476 debug hata bulmak, hata yakalamak, hata ayıklamak
14477 debugger hata bulucu, hata ayıklayıcı
14478 debugging bulup giderme, onarma
14479 debunching elektron demeti genleşmesi, açılım
14480 debunk (yanlış bir düşünceyi) çürütmek
14481 debus yük boşaltmak
14482 debut sosyal bir alanda ilk beliriş, sahneye ilk kez çıkış
14483 debutante sosyeteye ilk kez çıkan genç kız
14484 deca- (önek) on, deka
14485 decade on yıl
14486 decadence çöküş, yıkılış, çökme, gerileme
14487 decadent gözden düşen, itibarını yitiren
14488 decaffeinate kafeinini çıkarmak
14489 decaffeinated coffee kafeinsiz kahve
14490 decagon ongen
14491 decagonal on köşeli
14492 decahedral on yüzlü
14493 decahedron onyüzlü
14494 decal çıkartma
14495 decalcify kireçsizlendirmek
14496 decalitre on litrelik
14497 decalogue on emir
14498 decameter dekametre
14499 decamp düşergeyi bozup çekilmek, kaçmak, sıvışmak
14500 decant (şarap/vb.) bir kaptan diğerine aktarmak, boşaltmak
14501 decantation süzme, tortusundan ayırma
14502 decanter şarap sürahisi
14503 decapitate başını kesmek, boynunu vurmak
14504 decapod onayaklı (kabuklu döngül)
14505 decarbonize karbonunu gidermek
14506 decarboxylase dekarboksilaz
14507 decarburization dekarbürasyon, karbonsuzlaşma
14508 decarburize karbonsuzlaştırmak, karbonunu gidermek
14509 decastyle dekastil
14510 decasyllable on heceli kelime
14511 decathlete dekatloncu
14512 decathlon dekatlon, onlu yarış
14513 decatize dekatirlemek, kolasını gidermek
14514 decatizing dekatir(leme)
14515 decay bozmak, çürütmek, bozulmak, çürümek, güçten düşmek, sağlığını yitirmek,
çürüme, bozulma, çöküş
14516 decayed zayıflamış, kuvvetsiz, kudretsiz, çürümüş
14517 decease ölüm, ölme
14518 deceased merhum, ölü
14519 deceased's estate miras
14520 deceit yalancılık, hilekârlık, düzenbazlık, namussuzluk
14521 deceitful hilekâr, yalancı, namussuz, aldatıcı, sahte, yapmacık
14522 deceitfulness dolandırıcılık, sahtekârlık, hilekârlık
14523 deceivable kolay aldatılan, saf
14524 deceive aldatmak, heriflemek
14525 deceiver yalancı kimse, hilekâr, yalancı
14526 decelerate yavaşla(t)mak, hızı azalmak
14527 deceleration yavaşlama, hız azalması, hız azaltma
14528 decelerator hız kesen
14529 December Aralık ayı, Yeldoksan
14530 decency terbiye, incelik, topluma uygunluk, ılım
14531 decennial on yılda bir olan, onuncu yıldönümü
14532 decennium on yıllık dönem
14533 decent terbiyeli, yakışık alır, saygılı, uygun, makul, oldukça iyi,
tatmin edici, iyi, hoş, nazik, ince, kibar
14534 decently terbiye ölçüsünde, insanca
14535 decentralization yerinden yönetim, ademi merkeziyet
14536 decentralize merkezden birkaç yere yetki dağıtmak
14537 deception aldatma, aldanma, hile
14538 deceptive aldatıcı, yanıltıcı
14539 deceptiveness aldatıcılık, düzenbazlık
14540 decertify bir belgeyi iptal etmek
14541 dechlorinate klorsuzlaştırmak, klorunu gidermek
14542 dechlorination klorsuzlaştırma, klorunu giderme
14543 deci- (önek) desi
14544 decibel desibel
14545 decide against a thing birşeyin aleyhinde karar vermek
14546 decide for a thing birşeyin lehinde karar vermek
14547 decide karar vermek, kararlaştırmak, seçim yapmak, hüküm vermek,
sonuçlandırmak
14548 decided açık, anlaşılır, net, kararlı, değişmez
14549 decidedly kararlı bir şekilde, kesin olarak, muhakkak
14550 decider final, son maç, kesin sonuç
14551 deciduous leaf dökülen yaprak, düşen yaprak
14552 deciduous tooth sütdişi
14553 deciduous tree her yıl yapraklarını döken ağaç
14554 deciduous (ağaç) her yıl yaprakları dökülen
14555 decigramme desigram
14556 decile desil, ondabirlik
14557 decilitre desilitre
14558 decimal digit onlu rakam
14559 decimal fraction ondalık kesir
14560 decimal number system ondalık sayı dizimi
14561 decimal number ondalık sayı
14562 decimal place onda hanesi
14563 decimal point ondalık hane çekidi
14564 decimal system ondalık jüye, onlu jüye
14565 decimal ondalık, ondalık sayı/kesir
14566 decimalize ondalık jüyeye çevirmek
14567 decimate büyük kısmını yok etmek
14568 decimation imha, katliam
14569 decimetre wave desimetrik dalga
14570 decimetre desimetre
14571 decipher şifresini/anlamını çözmek
14572 decipherable anlaşılır, okunur, çözülebilir
14573 decipherment şifre çözücü
14574 decision karar, kararlılık
14575 decisive kararlı, kesin, sonuca götüren, şüphesiz, kesin
14576 decisively kesin olarak
14577 decisiveness kesinlik, tartışılmazlık, kararlılık
14578 deck beam güverte kirişi
14579 deck chair şezlong
14580 deck hand güverte tayfası
14581 deck house güverte kamarası
14582 deck light ispiralya
14583 deck load güverte yükü
14584 deck log seyir defteri
14585 deck out donatmak, süslemek
14586 deck passenger güverte yolcusu
14587 deck güverte, (iskambil) deste, kat, süslemek, donatmak
14588 deckchair şezlong
14589 deckle edge çöngenin tırtıklı kenarı
14590 declaim yüksek sesle ve el kol hareketleriyle konuşmak/söylemek
14591 declamation heyecanlı nutuk, sövüp sayma, hitabet
14592 declamatory söylev sanatına ait, coşturucu
14593 declarable gümrük vergisine tabi
14594 declarant bildirimde bulunan kişi
14595 declaration day beyan günü
14596 declaration for exportation çıkış bildirgesi
14597 declaration of bankruptcy iflas ilanı
14598 declaration of independence bağımsızlık ilanı
14599 declaration of intent niyet beyanı
14600 declaration of property mal bildirimi, mal beyanı
14601 declaration of residence ikamet ilmuhaberi, oturma bildirimi
14602 declaration of value kıymet beyanı
14603 declaration of war savaş ilanı, harp ilanı
14604 declaration of wealth servet beyanı
14605 declaration bildiri, deklarasyon, demeç
14606 declarative sentence bildirme cümlesi, haber cümlesi
14607 declarative ifade eden, bildiren, haber veren, beyan eden
14608 declaratory ifade eden, beyan eden
14609 declare a ceasefire ateşkes ilan etmek
14610 declare a truce mütareke ilan etmek
14611 declare bankruptcy iflas ilan etmek
14612 declare martial law sıkıyönetim ilan etmek
14613 declare null and void geçersiz saymak
14614 declare war savaş ilan etmek
14615 declare ilan etmek, iddia etmek, bildirmek, haber vermek, deklare etmek
14616 declared olarak kabul edilen, bilinen, şaşmaz, değişmez
14617 declassify gizliliğini kaldırmak
14618 declension ad çekimi, çekim, tasrif
14619 declinable çekilebilir, çekimli
14620 declination compass sapma pusulası, sapma ölçer
14621 declination eğim, yokuş, geri çevirme, reddetme, meyil
14622 decline in income gelirde azalma
14623 decline in prices fiyatlarda düşüş
14624 decline geri çevirmek, reddetmek, azalmak, zayıflamak, düşmek, kötüye
gitmek, çökmek, (güneş) batmak, iniş, gerileme, düşme, kötüye gidiş, çöküş
14625 declining years hayatın son yılları
14626 declinometer deklinometre, sapmaölçer
14627 declivitous meyilli, inişli
14628 declivity iniş meyil, bayır, yamaç
14629 declutch debriyaj yapmak, boşa almak
14630 decoct kaynatarak özünü elde etmek
14631 decode şifresini çözmek
14632 decoder kod çözücü, kod açar, renk çözücü
14633 decoil kangal açmak
14634 decollate kopya ayırmak
14635 decollator sayfa ayırıcı
14636 decolletage dekolte elbisenin yakası
14637 decollete alçak yakalı, açık, dekolte
14638 decolorant rengini açan, ağartan, rengini açma, ağartma
14639 decoloration rengini giderme, renksizleştirme
14640 decolorization rengini açma, renksizleştirme, soldurma
14641 decolorize rengini gidermek, rengini açmak, renksizleştirmek
14642 decolorizer renk giderme maddesi, renk açma maddesi
14643 decompose çürümek, bozulmak, çürütmek, bozmak, ayrışmak, ayrıştırmak
14644 decomposed ayrışmış, bozunmuş, çürümüş
14645 decomposition çürüme, bozuşma, ayrışma, ayrışım, çürüklük
14646 decompress tazyiki boşaltmak, basıncı kaldırmak
14647 decompression basıncı azaltma, basıncı kaldırma
14648 decontaminate zararlı maddelerden arındırmak, temizlemek
14649 decontamination zararlı maddelerden arındırma, temizleme
14650 decontrol kontrolünden çıkarmak, denetimi kaldırmak, denetimin kaldırılması
14651 decor dekor
14652 decorate süslemek, donatmak, dekore etmek, badanalamak, boyamak, duvar
çöngesiyle kaplamak, (for ile) nişan vermek
14653 decoration süsleme, dekorasyon, süs, nişan, madalya
14654 decorative süsleyici, dekoratif
14655 decorator dekoratör, badanacı
14656 decorous ağırbaşlı, efendi, yakışık alır, uygun, kibar
14657 decorticate kabuğunu soymak
14658 decorum uygun davranış
14659 decoupling dekuplaj
14660 decoy tuzak, tele, yem, hile
14661 decrease in population nüfusta azalma
14662 decrease in prices fiyatlarda düşüş
14663 decrease azalmak, azaltmak
14664 decreasing cost azalan maliyet
14665 decreasing costs azalan maliyet
14666 decreasing returns azalan verim
14667 decreasingly gittikçe azalarak
14668 decree in the power of law kanun hükmünde kararname
14669 decree emir, kararname, karar, hüküm, emretmek, buyurmak
14670 decrement azalma, eksilme, eksiklik
14671 decrepit eli ayağı tutmaz, yıpranmış, moruk
14672 decrescendo dekreşendo, diminuendo, dekreşendo, diminuendo, dekreşendo,
diminuendo
14673 decrescent azalan, küçülen
14674 decrial kınama
14675 decry kötülemek, yermek
14676 decryption kod açma, kod çözme
14677 decumbent yatık, eğilmiş
14678 decuple on kat, on misli
14679 decussate x şeklinde, çaprazvari, çaprazvari geçmek, x şeklinde geçmek
14680 dedicate adamak, ithaf etmek
14681 dedicated (işine) özünü adamış
14682 dedication adama, ithaf
14683 deduce anlamak, ortaya çıkarmak, sonucuna varmak
14684 deducible anlaşılabilir, sonuç çıkarılabilir
14685 deduct çıkarmak, azaltmak, indirmek, eksiltmek
14686 deductible düşülebilir
14687 deduction kesinti, indirme, azaltma, tümdengelim, türetim, sonuç
14688 deductive tümdengelimli, çıkarsama ile ilgili
14689 dedust toz gidermek
14690 deduster toz giderici
14691 deed of partnership ortaklık sözleşmesi, şirket sözleşmesi
14692 deed of real estate tapu senedi
14693 deed of transfer devir senedi
14694 deed of trust vekâletname
14695 deed iş, hareket, eylem, edim, senet, tapu senedi
14696 deejay diskcokey
14697 deem saymak, sanmak, zannetmek
14698 deemotionalize kabalaştırmak, hissizleştirmek
14699 deep sea engin deniz, açık deniz
14700 deep structure derin yapı
14701 deep tone boğuk ses
14702 deep well derin kuyu
14703 deep derin, (renk) koyu, (uyku) derin, (ses) boğuk, alçak, (duygu) derin,
içten, yoğun, ciddi, anlaşılmaz, karmaşık, ciddi, kötü, derine inen, yüzeyde
kalmayan, derine, dibe, derinden, derin, geç vakte kadar, geç vakitte, (the ile)
deniz
14704 deep-dyed hakiki
14705 deep-freeze dipfriz, derin dondurucu, dondurmak, dondurup saklamak
14706 deep-freezer derin dondurucu
14707 deep-frozen (derin) dondurulmuş
14708 deep-rooted köklü, derin
14709 deep-sea navigation uzak deniz seferi
14710 deep-sea steamer açık deniz gemisi
14711 deep-sea voyage uzak deniz yolculuğu
14712 deep-sea kıyıdan uzakta, açık deniz
14713 deep-seated köklü, yerleşmiş, sabit
14714 deep-set derinde olan
14715 deepen derinleşmek, derinleştirmek
14716 deeply derinden, içten
14717 deepness derinlik, karanlık, koyuluk, enginlik, zekâ
14718 deeprooted sabit, kökleşmiş
14719 deer forest geyik ormanı
14720 deer geyik, karaca
14721 deerhound zağar
14722 deerskin geyik postu
14723 deerstalker geyik avcısı
14724 deerstalking geyik avı
14725 deescalate hızını azaltmak, azalmak, önemini kaybetmek
14726 deface görünüşünü bozmak, çirkinleştirmek, tahrif etmek
14727 defacement bozma, tahrif
14728 defacto gerçekte yapılan, fiili, eylemsi
14729 defalcate zimmetine geçirmek
14730 defalcation zimmetine geçirme, zimmete geçirilen pul
14731 defamation karalama, lekeleme, hakaret, iftira, aşağılama
14732 defamatory lekeleyen, leke düşüren, iftira olan
14733 defame kara çalmak, ününe leke sürmek
14734 defamer iftiracı
14735 defatted yağı çıkarılmış
14736 default drive hazır sürücü, varsayılı sürücü
14737 default interest gecikme faizi, temerrüt faizi
14738 default option hazır seçim, yokluk yağdayında seçim
14739 default value hazır değer, seçimsizlik değeri
14740 default bir görevi yerine getirmemek, bir borcu ödememek, mahkemeye
gelmemek, yarışmaya katılmamak, hazır bulunmayış, katılmayış, gelmeme, yapmama,
savsama
14741 defaulter borçlarını vermeyen kimse
14742 defeasance iptal, fesih, kaldırma
14743 defeat yenmek, bozguna uğratmak, boşa çıkarmak, suya düşürmek,
mahvetmek, yıkmak, yenilgi, bozgun, yenilgiye uğrama, yenilgiye uğratma
14744 defeatism bozgunculuk
14745 defecate dışkı boşaltmak
14746 defecation durultma
14747 defect hata, kusur, eksiklik, (öz ülkesini/partisini/vb.'ni) terketmek,
iltica etmek
14748 defection terk etme, mensup olduğu zümreden çekilme
14749 defective hatalı, kusurlu, eksik
14750 defector vatan haini
14751 defence budget savunma bütçesi
14752 defence counsel savunma avukatı
14753 defence expenditures savunma harcamaları
14754 defence industry savunma endüstrisi
14755 defence policy savunma politikası
14756 defence spending savunma harcaması
14757 defence savunma
14758 defenceless desteksiz, müdafaasız, korunmasız
14759 defend savunmak, korumak, müdafaa etmek
14760 defendable savunulabilir, korunabilir
14761 defendant sanık, davalı
14762 defender savunan kişi, koruyucu kimse
14763 defenestration pencereden atılma
14764 defense bkz.defence
14765 defenseless müdafaasız
14766 defensible savunulabilir, korunabilir
14767 defensive alliance savunma anlaşması
14768 defensive mechanism savunma mekanizması
14769 defensive savunan, savunucu, savunmalı, koruyucu
14770 defer ertelemek, sonraya bırakmak
14771 deference uyma, saygı gösterme, riayet etme
14772 deferent duct taşıyıcı arna
14773 deferent taşıyıcı, boşaltıcı
14774 deferential uyumlu, saygılı, hürmetkâr
14775 deferment erteleme, ödemeyi geciktirme, tehir
14776 deferred liability ertelenmiş borç, müeccel borç
14777 deferred payment sale taksitle satış, uzun vadeli satış
14778 deferred terms taksitle ödeme
14779 deferred ertelenmiş
14780 defiance itaatsizlik, saygısızlık, meydan okuma
14781 defiant meydan okuyan, küstah, cüretkâr
14782 deficiency disease vitaminsizlik hastalığı
14783 deficiency letter uyarma bildirisi, ihbarname
14784 deficiency eksiklik, kusur, yetersizlik
14785 deficient amount gerekli miktar, açık
14786 deficient yetersiz, eksik
14787 deficit of the balance of payments ödemeler dengesi açığı
14788 deficit (bütçe/hesap) açık
14789 defier meydan okuyan kimse
14790 defile kirletmek
14791 defilement kirletme, bozma, pisletme
14792 definable tanımlanabilir
14793 define tanımlamak, belirtmek
14794 defining clauses tanımlayan cümlecik
14795 defining relative clause tanımlayan ilgi cümleciği
14796 defining tanımlayan, açıklayan
14797 definite article belirli artikel, belirli tanımlık
14798 definite letter of warranty kati teminat mektubu
14799 definite belirli, açık, kesin, anık
14800 definitely kesinlikle
14801 definiteness kesinlik
14802 definition tanım, açıklık, berraklık, netlik
14803 definitive judgment kesin hüküm, kesin karar
14804 definitive nihaî, kesin, tam, eksiksiz, kusursuz
14805 definitively nihai olarak, şüphesiz, muhakkak
14806 deflagrate birden ateş alıp tutuşmak
14807 deflagration birden ateş alma, ani yanma
14808 deflate havasını boşaltmak, söndürmek, sönmek, piyasadaki pul miktarını
azaltmak
14809 deflation deflasyon, pul darlığı
14810 deflationary deflasyonist
14811 deflect sapmak, sekmek, saptırmak, sektirmek
14812 deflection sapma, dönme, bel verme, eğilme, salgı
14813 deflector coil sapma bobini
14814 deflector deflektör, kalkan, siperlik
14815 deflorate kızlığını bozma, zarar verme
14816 defloration kızlığını bozma, çiçeklerin dökülmesi
14817 deflower çiçeklerini koparmak, yolmak, kızlığını bozmak
14818 defoam köpüğünü gidermek
14819 defoaming agent köpük giderici madde
14820 defoliant yaprakları döken ilaç
14821 defoliate yapraklarını gidermek, yapraklarını dökmek
14822 defoliation yaprak dökümü
14823 deforce zorla alıkoymak
14824 deforest ormandan yoksun bırakmak
14825 deforestation ormansızlaştırma, kellendirme
14826 deform biçimini bozmak, deforme etmek
14827 deformability şekil değiştirebilme
14828 deformation deformasyon, bozunum, bozulum, çirkinleştirme
14829 deformed şekli bozulmuş
14830 deformity biçimsizlik, sakatlık
14831 defraud dolandırmak, aldatmak, hakkını yemek
14832 defraudation hile
14833 defrauder dolandırıcı, hilekâr
14834 defray ödemek, tediye etmek
14835 defrayment masrafı ödeme, maliyeti ödeme
14836 defrock cübbesini çıkartmak
14837 defrost buzlarını çözmek/temizlemek
14838 defroster buz çözücü
14839 defrosting rear window defrostlu arka cam
14840 deft becerikli, eliçabuk, marifetli
14841 deftness beceri, hüner, ustalık, beceriklilik
14842 defunct ölü, ölmüş
14843 defuse (patlayıcı) fitilini sökmek
14844 defy karşı gelmek, başkaldırmak, kafa tutmak, meydan okumak
14845 degas gazını gidermek, gazını almak
14846 degasifier degazör, gaz giderici
14847 degauss çaşaklığını gidermek
14848 degausser çaşaklık giderme bobini
14849 degeneracy yozlaşma, soysuzlaşma
14850 degenerate yozlaşmış, yoz, yozlaşmak, düşmek, dönüşmek
14851 degeneration bozulma, yozlaşma, dejenerasyon
14852 degenerative yozlaştırıcı
14853 deglutition yutma
14854 degradation bozunma, ayrışım, indirim, düşme, rütbe indirme
14855 degrade küçük düşürmek, alçaltmak
14856 degradin küçültücü, alçaltıcı
14857 degrading alçaltıcı, haysiyet kırıcı
14858 degree of comparison karşılaştırma derecesi
14859 degree of freedom serbestlik derecesi
14860 degree of latitude paralel derecesi
14861 degree of longitude meridyen derecesi
14862 degree derece, düzey, derece, kademe, öğrenim derecesi
14863 degression indirim
14864 degressive tax azalan oranlı vergi
14865 degressive azalan oranlı
14866 degum (ipek) zamkını gidermek
14867 dehisce (tohum kabuğu) yarılıp açılmak, çatlamak
14868 dehumanize canavarlaştırmak, insanlıktan çıkarmak
14869 dehumidification nemini alma, kurutma
14870 dehumidifier nem alma maddesi, kurutucu madde
14871 dehumidify nemini almak, kurutmak
14872 dehydrate suyunu almak, kurutmak
14873 dehydrated foods suyu alınmış gıda maddeleri
14874 dehydration suyunu giderme, susuzlaştırma
14875 dehydrogenase dehidrojenaz
14876 dehydrogenation hidrojen giderme, dehidrojenasyon
14877 deice buzlanmayı önlemek, buz tutmasını önlemek
14878 deictic gösterici
14879 deification yüceltme, tapma, tapınma
14880 deify tanrılaştırmak, yüceltmek, ululaştırmak, tapmak
14881 deign tenezzül etmek
14882 deionization iyonsuzlaştırma
14883 deionize iyonsuzlaştırmak
14884 deism yaradancılık
14885 deity tanrı, tanrıça
14886 deja vu ``bunu daha önceden yaşamıştım'' duygusu
14887 deject kederlendirmek, hevesini kırmak
14888 dejecta dışkı
14889 dejected üzgün, hüzünlü, mahzun
14890 dejection keder, neşesizlik, dışkı, büyük aptes
14891 dejure haklı, yasal
14892 dekaliter dekalitre
14893 dekko bakış
14894 delabialisation düzleşme
14895 delactation sütten kesme, sütten kesilme
14896 delate yaymak, haber vermek
14897 delative iniş yağdayı, iniş yağdayı
14898 delator iftiracı
14899 delay of payment borç ertelemesi
14900 delay payment temdit, ödemede gecikme
14901 delay gecikmek, yubanmak, geciktirmek, yubatmak, ertelemek, gecikme
14902 delayed gecikmeli, ertelenmiş, tehir edilmiş
14903 delaying geciken, ertelenen, tehir edilen
14904 dele silmek, silme işareti
14905 deleave sayfalara ayırmak, kopyalara ayırmak
14906 delectable nefis
14907 delectation büyük zevk, eğlence
14908 delegacy delegelik, delegasyon, elçilik
14909 delegate temsilci, delege, temsilci olarak görevlendirmek/atamak, delege
olarak göndermek
14910 delegation delegasyon, yetki verme, görevlendirme
14911 delete silmek, çıkarmak
14912 deleterious zararlı, muzır
14913 deletion kaldırma, silme, kazıma
14914 deletrious muzır
14915 delft Hollanda porseleni
14916 deliberate kasıtlı, temkinli, ağır, dikkatli, düşünmek, götür koy etmek,
üzerinde durmak, tartışmak
14917 deliberately kasten, bile bile
14918 deliberateness kasıt, dikkatlilik, tedbirlilik
14919 deliberation düşünüp taşınma, kafa yorma, tartışma, ihtiyat
14920 deliberative düşünceli, ihtiyatlı, tedbirli, düşünen
14921 delicacy incelik, duyarlılık, narinlik, az bulunur/pahalı/leziz yiyecek
14922 delicate narin, zarif, ince, kolayca incinen, hassas, nazik, dikkat
isteyen, ince, (alet/vb.) duyarlı, hassas, (yemek) leziz ve hafif
14923 delicatessen mezeci dükkânı, şarküteri
14924 delicious nefis, leziz
14925 delict suç
14926 delight zevk vermek, memnun etmek, sevindirmek, (in ile) zevk almak,
zevk, haz, sevinç
14927 delightful zevkli, hoş
14928 delightfully zevkle, memnuniyetle
14929 delime kireçsizlendirmek
14930 delimit sınırlamak
14931 delimitation sınırlandırma, sınırlama, tahdit
14932 delimiter sınırlayıcı, sonlayıcı
14933 delineate taslağını çizmek, betimlemek, tasvir etmek
14934 delineation çizerek anlatma, betimleme, tasvir, tarif
14935 delinquency görevi ihmal etme, suç işleme, kurallara uymama
14936 delinquent account açık hesap
14937 delinquent suçlu, suç işleyen, görevini yerine getirmeyen
14938 deliquesce sulanmak, eriyip su olmak
14939 deliquescence sulanma, eriyip su olma
14940 delirious sayıklamalı, sayıklayan, çılgın gibi, azgın
14941 delirium sayıklama, coşma, azma
14942 deliver a speech söylev vermek, nutuk atmak
14943 deliver from korumak, doğurtmak
14944 deliver oneself of konuşma haline dökmek
14945 deliver (alıcının evine/işyerine) teslim etmek, götürmek, dağıtmak, (from
ile) kurtarmak, korumak, doğurtmak, (up/over ile) vermek, teslim etmek,
(konuşma/vb.) okumak, yapmak, (demeç/ders/vb.) vermek
14946 deliverable verilebilir, dağıtılabilir, teslim edilebilir
14947 deliverance kurtarma, kurtulma, kurtuluş
14948 delivered price teslim fiyatı
14949 delivered verilmiş, teslim edilmiş
14950 deliverer kurtarıcı kişi, dağıtıcı
14951 delivery car kamyonet
14952 delivery date teslim tarihi
14953 delivery note teslim beyanı
14954 delivery order teslim emri
14955 delivery point teslimat yeri
14956 delivery price teslim fiyatı
14957 delivery receipt teslim emri
14958 delivery teslim, dağıtım, servis, doğum, konuşma biçimi
14959 dell küçük vadi
14960 delouse bitlerini ayıklamak
14961 delphic meçhul
14962 delphinin delfinin
14963 delphinium hezaren çiçeği
14964 delta ray delta ışını
14965 delta Yunan abecesinin dördüncü harfi, delta, delta, çatalağız
14966 delta-wing üç köşe kanat
14967 deltoid muscle teltoit kas
14968 deltoid üçgen şeklinde, nehir deltasına benzer
14969 delude kandırmak, aldatmak
14970 deluge büyük sel, su baskını, şiddetli yağmur, ...yağmuruna tutmak
14971 delusion aldatma, aldanma, saplantı, yanlış inanç, kuruntu
14972 deluster parlaklığını azaltmak, matlaştırmak
14973 deluxe lüks, ihtişamlı
14974 delve into derinlemesine araştırmak
14975 delve (into/among ile) derinlemesine araştırmak
14976 demagnetization çaşaklık giderimi
14977 demagnetize çaşaklılığını gidermek
14978 demagnetizer demagnetizör, manyetik silici
14979 demagogic demagojik
14980 demagogue demagog, halkavcısı
14981 demagogy demagoji
14982 demand deposit vadesiz mevduat
14983 demand for labour işgücü talebi
14984 demand for money pul talebi
14985 demand for payment ödeme talebi
14986 demand loan vadesiz borç
14987 demand surplus talep fazlası
14988 demand istek, talep, rağbet, istemek, talep etmek, gerektirmek
14989 demand-pull inflation talep enflasyonu
14990 demanding çaba/dikkat/bakım/ilgi gerektiren
14991 demarcate sınırını çizmek, ayırmak
14992 demarcation ayırma, sınırlarını belirtme
14993 demarcative sınırlayıcı, sınırlayıcı
14994 demarche diplomatik hareket, girişim
14995 demean oneself özünü küçültmek, benliğini kaybetmek
14996 demean küçük düşürmek, alçaltmak
14997 demeanour davranış biçimi, tavır, tutum
14998 demented deli, çılgın
14999 dementia praecox erken bunama
15000 dementia şahsiyetin bölünmesi, cinnet
15001 demerit kabahat, yanlış, kusur, ihtar, tembih
15002 demesne taşınmaz mal, mülk, emlak
15003 demi (önek) yarım
15004 demigod kahraman
15005 demijohn damacana
15006 demilitarize askerden arındırmak
15007 demilitarized zone askerlere yasak bölge
15008 demimonde toplumca lekelenmiş kadınlar
15009 demineralize mineralini gidermek
15010 demise ölüm
15011 demission tahttan çekilme
15012 demitasse küçük kahve fincanı
15013 demo gösteri
15014 demobilization terhis, seferberliğin bitmesi
15015 demobilize terhis etmek
15016 democracy demokrasi, elerki, demorkasiyle yönetilen ülke, sosyal eşitlik
15017 democrat demokrat, elerkçi, halkerkçi
15018 Democratic Left Party Demokratik Sol Parti
15019 Democratic Mass Organisations Demokratik Kitle Örgütleri
15020 democratic demokratik
15021 democratisation package demokratikleşme paketi
15022 democratization process demokratikleşme süreci
15023 democratization demokratikleşme
15024 democratize demokratikleştirmek
15025 demode modası geçmiş, demode
15026 demodifier geriye düzeltici
15027 demodulation demodülasyon
15028 demodulator demodülatör
15029 demographer nüfusbilimci
15030 demographic demografik
15031 demography demografi, nüfusbilim
15032 demoiselle evlenmemiş kadın, telli turna, yusufçuk
15033 demolish yıkmak, yok etmek
15034 demolition bomb tahrip bombası
15035 demolition yıkma, yok etme, yıkılma, yıkım
15036 demon şeytan
15037 demonetization tedavülden kaldırma
15038 demonetize tedavülden kaldırmak, pulun değerini düşürmek
15039 demoniac şeytanca, iblisçe, cinli, çılgın, deli, mecnun
15040 demonize şeytanlaştırmak
15041 demonstrable kanıtlanabilir, açık, ortada
15042 demonstrate göstermek, (örneklerle) kanıtlamak, göstermek, kullanılışını
göstermek, gösteri yapmak/düzenlemek
15043 demonstration gösteri, kullanılışını gösterme
15044 demonstrative adjective işaret sıfatı, gösterme sıfatı
15045 demonstrative adverb işaret zarfı, gösterme belirteci
15046 demonstrative pronoun işaret zamiri, gösterme adılı
15047 demonstrative duygularını gizlemeyen
15048 demonstrator gösterici, sergilenen şey
15049 demoralization ahlak bozulması, cesaretini kırma
15050 demoralize cesaretini kırmak, moralini bozmak, ahlâksızlaştırmak
15051 demoralizing moral bozan
15052 demos eski Yunanistan'da halk
15053 demote rütbesini indirmek
15054 demotic halka ait, halkla ilgili
15055 demotion indirme, rütbe düşürümü
15056 demotivate yönünü saptırmak
15057 demount sökmek, yerinden çıkarmak, demonte etmek
15058 demountability sökülebilirlik
15059 demountable sökülebilir
15060 demulcent teskin edici, yatıştırıcı
15061 demur itiraz etmek, karşı çıkmak
15062 demure ağırbaşlı, uslu
15063 demureness dengelilik, ciddiyet, alçakgönüllülük
15064 demurrage sürastarya, bekleme süresi
15065 demurrer davada itiraz eden kimse
15066 den in, mağara, yatak, uğrak, çalışma odası
15067 denary onlu, ondalık
15068 denationalize vatandaşlıktan çıkarmak
15069 denaturalize doğallığını bozmak
15070 denaturant denatüran, denşirme maddesi
15071 denaturation denşirme, denatürasyon, tağyir
15072 denature denşirmek, tağyir etmek, doğallığını bozmak
15073 denatured alcohol içilmez alkol, denatüre alkol
15074 dendrite dendrit, dallantı
15075 dendritic dendritik, dallantılı
15076 dendrochronology dendrokronoloji
15077 dendrolite ösümlük fosili
15078 dendrology dendroloji, ağaç bilimi
15079 dene deniz kıyısındaki kumlu yol
15080 denegation inkâr
15081 deniable yadsınabilir, inkâr edilebilir
15082 denial inkâr, yadsıma, yoksama, yalanlama
15083 denier denye, inkâr eden kimse
15084 denigrate karalamak, leke sürmek, yermek, kötülemek
15085 denim blucin kumaşı, kot, ç.blucin, kot
15086 denims blucin, kot
15087 denitrate nitratsızlaştırmak
15088 denitrification nitratsızlaştırma
15089 denitrify nitratsızlaştırmak, azot gidermek
15090 denitrifying bacteria azot salan bakteriler
15091 denizen ikamet eden kişi, vatandaş
15092 Denmark Danimarka
15093 denominate isim vermek, adlandırmak
15094 denomination mezhep, birim, ad
15095 denominational value nominal değer
15096 denominational isme ait, mezheplere ait
15097 denominator payda, bölen
15098 denotation düzanlam, işaret
15099 denote belirtmek, göstermek, anlamına gelmek
15100 denouement sonuç, akıbet
15101 denounce alenen suçlamak, kınamak
15102 denouncement eleştiri, kınama, kehanet, sona erme, iptal
15103 dense crowd büyük kalabalık
15104 dense diplomatic traffic yoğun diplomatik trafik
15105 dense fog yoğun sis
15106 dense sıkışık, kalabalık, yoğun, (sis/duman/vb.) yoğun, koyu, (orman) sık,
aptal, kalın kafalı
15107 densimeter dansimetre, yoğunlukölçer
15108 densitometer dansitometre, gölgeölçer
15109 density yoğunluk, sıklık, yoğunluk
15110 dent ezik, vuruk, çukur, girinti, incinme, göçürmek, yamultmak, göçmek,
yamulmak
15111 dental care diş bakımı
15112 dental floss diş ipliği
15113 dental nerve diş siniri
15114 dental plaque diştaşı
15115 dental plate yapay damak, takma diş
15116 dental surgeon diş hekimi
15117 dental surgery diş cerrahisi
15118 dental dişlerle ilgili, diş
15119 dentate dişli
15120 dentation tarak şeklinde olan şey
15121 dentex sinarit balığı
15122 denticle küçük diş
15123 denticular dişleri olan
15124 denticulated dişli, çentikli
15125 dentiform dişe benzer
15126 dentifrice diş tozu
15127 dentilabial dişsil-dudaksıl
15128 dentine dentin, diş sümüğü
15129 dentist dişçi, diş hekimi
15130 dentistry dişçilik
15131 dentition bebeğin diş çıkarması, dişlenme, diş yapısı
15132 denture takma diş
15133 denudation denüdasyon, aşındırma, çıplak bırakma
15134 denude soymak, çıplak hale getirmek
15135 denumerable sayılabilir
15136 denunciation alenen suçlama, kınama, kınanma
15137 denunciative itham edici, hücum edici
15138 denunciator muhbir, ihbarcı
15139 denunciatory suçlayıcı, itham edici
15140 deny oneself feragat etmek
15141 deny danmak, inkâr etmek, yadsımak, yalanlamak, tanımamak, yoksamak,
esirgemek
15142 deodar cin ağacı, himalaya sediri
15143 deodorant deodoran, kokugideren
15144 deodorize kokusunu gidermek
15145 deodorizer koku giderici şey
15146 deontology deontoloji, ahlak bilgisi
15147 deoxidation oksijen giderme
15148 deoxidize pasını gidermek, oksitsizleşmek
15149 deoxidizer oksijen giderici, oksitsizleyici
15150 deoxyribonucleic acid deoksiribonükleik asit
15151 deoxyribonucleic deoksiribonükleik
15152 depart from sapmak, ayrılmak, dönmek
15153 depart ayrılmak, gitmek, hareket etmek, kalkmak, (from ile) sapmak,
ayrılmak, dönmek
15154 departed geçmiş, bitmiş, tükenmiş, ölmüş
15155 department chief servis şefi
15156 Department of Defense Savunma Bakanlığı
15157 Department of Economic Affairs Ekonomik işler Dairesi
15158 Department of Fine Arts Güzel Sanatlar Bölümü
15159 Department of Graphic Design Grafik Tasarım Bölümü
15160 Department of Industrial Engineering Endüstri Kıvcılığı Bölümü
15161 Department of Religious Affairs Diyanet işleri Başkanlığı
15162 Department of State Amerika Dışişleri Bakanlığı
15163 Department of the Interior içişleri Bakanlığı
15164 department store büyük mağaza
15165 department kısım, bölüm, reyon, şube, daire, kol
15166 departmental store bonmarşe, büyük mağaza, süpermarket
15167 departmental bölüme ait, şubeye ait
15168 departmentalization bölümlere ayırma, şubelere ayırma
15169 departmentalize bölümlere ayırmak, şubelere ayırmak
15170 departure gate çıkış kapısı
15171 departure lounge biniş bekleme salonu
15172 departure station hareket istasyonu, çıkış istasyonu
15173 departure hareket, gidiş, kalkış
15174 depend from sarkmak, sallantıda kalmak
15175 depend on bağlı olmak, güvenmek, itimat etmek
15176 depend upon bağlı olmak, tabi olmak, birine güvenmek
15177 depend (on/upon ile) güvenmek, bel bağlamak, bağlı olmak, asılı olmaq,
ihtiyaç duymak, göre değişmek, bağlı olmak
15178 dependable güvenilir
15179 dependant birine ekonomik bağımlılığı olan kimse
15180 dependence bağımlılık, güven, güvenme, (uyuşturucu/vb.ne) bağlılık
15181 dependency allowance çocuk yardımı
15182 dependency bonus çocuk zammı
15183 dependency bağımlılık, sömürge, bağlı olma, tabi olma
15184 dependent variable bağımlı değişken
15185 dependent bağlı, asılı, muhtaç, bkz.dependant
15186 depeople nüfusunu azaltmak
15187 depersonalize kişisel ilişkilerini kesmek
15188 depict göstermek, dile getirmek, betimlemek
15189 depiction tarif, tasvir
15190 depilate kıllarını gidermek, tüylerini gidermek
15191 depilation tüy alma, kıl giderici şey
15192 depilatory kıl giderici
15193 deplane uçaktan indirmek
15194 deplenish boşaltmak, dökmek
15195 depletable tükenebilen
15196 deplete tüketmek, bitirmek, boşaltmak
15197 depletion tüketme, azaltma, bitirme
15198 deplorable acınacak, acınırlı, çok kötü, üzücü
15199 deplore teessüf etmek, üzülmek
15200 deploy mevzilenmek, konuşlanmak, mevzilendirmek, konuşlandırmak
15201 deployment yayılma
15202 deplume tüylerini yolmak
15203 depoison zehirden arındırmak
15204 depolarization depolarizasyon, ucaysızlanma
15205 depolarize kutupluluğunu gidermek, depolarize etmek
15206 depolymerization depolimerizasyon
15207 deponent tanık, şahit
15208 depopulate nüfusunu azaltmak
15209 deport oneself davranmak, hareket etmek
15210 deport sınırdışı etmek, yurtdışına sürmek
15211 deportation sınır dışı, sürgün, sınır dışına çıkarma
15212 deportee sınır dışı edilen kimse
15213 deportment davranış, duruş/yürüyüş biçimi
15214 deposal görevden alma, azletme
15215 depose tahttan indirmek, azletmek, kenar etmek, görevden çıkarmak
15216 deposit account tasarruf hesabı, mevduat hesabı
15217 deposit bank mevduat bankası
15218 deposit book banka cüzdanı, mevduat cüzdanı
15219 deposit business mevduat işleri
15220 deposit credit mevduat kredisi
15221 deposit interest mevduat faizi
15222 deposit rate mevduat faizi
15223 deposit slip bordro, mevduat fişi
15224 deposit koymak, bırakmak, (bankaya) yatırmak, (kapora) vermek, (tortu)
bırakmak, yatırılan pul, mevduat, kapora, depozit, tortu
15225 depositary emanetçi, depo, ambar
15226 deposition görevden alma, tortu, çöküntü, yeminli tanıklık
15227 depositor mudi, yatıran
15228 depository depo, ambar, emanetçi
15229 deposits account mevduat hesabı
15230 deposits mevduat
15231 depot depo, ambar, cephanelik, küçük istasyon
15232 deprave ahlâksızlaştırmak
15233 depraved ahlâksız
15234 depravity ahlak bozukluğu, günahkârlık, ahlaksızlık
15235 deprecate uygun bulmamak, karşı çıkmak, karşı koymak
15236 deprecation karşı koyma, tasvip etmeme
15237 deprecatory küçümseyen, beğenmeyen, karşı koyan
15238 depreciable aşınabilir, amortismana tabi
15239 depreciate (pul/vb.) değer kaybetmek, küçümsemek, hor görmek
15240 depreciated değer yitirmiş
15241 depreciation account amortisman hesabı
15242 depreciation fund amortisman fonu
15243 depreciation değer azalması, amortisman, aşınma, aşınma payı
15244 depreciatory değerden düşürücü, küçümseyici
15245 depredation hasara uğratma, hasar, zarar, garet etme, talan etme, talan,
soyma, çapma, garet, yağma, tahribat
15246 depredator soyguncu, yağmacı
15247 depress üzmek, keyfini kaçırmak, içini karartmak, basmak, bastırmak,
durgunlaştırmak
15248 depressant yatıştırıcı, müsekkin
15249 depressed area geri bölge
15250 depressed market durgun piyasa
15251 depressed keyifsiz, morali bozuk, üzgün, sanayisi gelişmemiş
15252 depressing iç karartıcı, kasvet verici, can sıkan
15253 depression depresyon, çökkünlük, çöküntü, bunalım, ekonomik daralma,
bunalım, depresyon, çukur
15254 depressive kasvetli, can sıkıcı
15255 depressor aşağı çeken kas, sıkıştıran
15256 deprival yoksunluk
15257 deprivation mahrumiyet, yoksunluk, ihtiyaç, kayıp
15258 deprive of yoksun bırakmak, mahrum etmek, kaybettirmek
15259 deprive sb of his citizenship vatandaşlıktan çıkarmak
15260 deprive (of ile) yoksun bırakmak, mahrum etmek
15261 deprived of civil rights medeni haklardan yoksun bırakmak
15262 deprived sosyal haklardan yoksun, yoksul, muhtaç
15263 depth of colour renk koyuluğu, renk derinliği
15264 depth of degradation rezalet
15265 depth of winter kışın ortası
15266 depth derinlik
15267 depurate tasfiye etmek, arıtmak, temizlemek
15268 deputation temsilciler heyeti
15269 depute vekil tayin etmek, yetki vermek, (yetki) vermek, devretmek
15270 deputize birine vekalet etmek
15271 deputy chairman başkan vekili
15272 Deputy Chief of the General Staff Genelkurmay ikinci Başkanı
15273 deputy director general genel müdür yardımcısı
15274 deputy leader of the party parti başkan vekili
15275 deputy manager müdür yardımcısı
15276 Deputy Prime Minister Başbakan Yardımcısı
15277 deputy orunbasar, vekil, milletvekili
15278 deracinate kökünden çıkarmak, ayırmak
15279 derail (tren) raydan çıkmak, raydan çıkarmak
15280 derailment raydan çıkma (tren), raydan çıkarılma
15281 derange düzenini bozmak, (akli dengesini) bozmak, delirtmek
15282 derangement düzensizlik, geçimsizlik
15283 derby melon şapka
15284 deregulate kısıtlamaları kaldırmak
15285 derelict terkedilmiş, metruk, sahipsiz
15286 dereliction of duty görevi ihmal
15287 dereliction terk edilmişlik, sahipsizlik, terk, ihmal
15288 deride ile alay etmek, kahkahalarla gülmek
15289 derigueur mecburi
15290 derision alay, lağ, alay etme, lağa koyma
15291 derisive alay edici, alaycı, komik, gülünç, alay edilecek türden
15292 derisory bkz.derisive
15293 derivation köken, türeme, türetme
15294 derivational affix yapım eki
15295 derivative türemiş, türev
15296 derive from elde etmek, almak, gelmek, türemek
15297 derive (from ile) elde etmek, çıkarmak, almak, gelmek, türemek
15298 derived sentence türemiş cümle
15299 derived türemiş, türetilmiş
15300 derma deri, cilt
15301 dermal deriye ait
15302 dermatitis dermatit, deri yangısı
15303 dermatologist cilthastalıkları uzmanı, dermatolog, cildiyeci
15304 dermatology dermatoloji, cildiye
15305 dermatoplasty dermatoplasti
15306 dermis deri, cilt, derma
15307 dernier nihai, kesin
15308 derogate from azaltmak, eksiltmek, ihlal etmek
15309 derogate azaltmak, eksiltmek, almak
15310 derogation eksiltme, azaltma, gerileme, bozulma, zarar
15311 derogatory küçültücü, onur kırıcı, hakaret edici, aşağılayıcı
15312 derrick car vinçli vagon
15313 derrick vinç, petrol sondaj kulesi
15314 derrickman vinççi
15315 derring-do maceraperestlik
15316 dervish derviş
15317 desaccharify şekerini almak
15318 desalination tuzunu giderme
15319 desalt tuzunu almak, tuzunu gidermek
15320 desand kumunu gidermek
15321 descale kazımak, pullarını gidermek
15322 descaler pul giderici, kazantaşı temizleyici
15323 descant hararetli konuşma, melodi, beste, nağme, en yüksek sesle şarkı
söylemek
15324 descend on aniden saldırmak, hücum etmek
15325 descend (aşağı) inmek, alçalmak, (güneş) batmak, kalmak, (on/upon ile)
aniden saldırmak, hücum etmek, üşüşmek, (to ile) tenezzül etmek, düşmek
15326 descendant -in soyundan gelen kimse, torun
15327 descent iniş, inme, soy, nesil, ani saldırı, baskın
15328 describable tanımlanabilir, tasvir edilebilir
15329 describe as görmek, saymak, gözüyle bakmak
15330 describe tanımlamak, betimlemek, anlatmak, (as ile) görmek, saymak,
gözüyle bakmak, çizmek
15331 description tanımlama, betimleme, tanım, tarif, çeşit, tür
15332 descriptive geometry tasarı geometri
15333 descriptive grammar tasviri gramer, betimsel dilbilgisi
15334 descriptive linguistics betimsel dilbilim
15335 descriptive tanımlayıcı, betimsel
15336 descriptivism betimsellik
15337 descriptor anahtar sözcük, açıklayıcı sözcük
15338 descry uzaktan görüp seçmek, keşfetmek
15339 desecrate mukaddesliğini bozmak, kirletmek
15340 desecration kirletme, tecavüz, hürmetsizlik, saygısızlık
15341 desegregate birleştirmek, ırk ayrımını kaldırmak
15342 desensitization ışığa karşı duyarlılığını giderme
15343 desensitize duyarlılığını azaltmak
15344 desert a sinking ship batan gemiyi terk etmek
15345 desert climate çöl iklimi
15346 desert çöl, terketmek, bırakıp gitmek, yüzüstü bırakmak, kaçmak, firar
etmek
15347 deserted terk edilmiş, ıssız, tenha
15348 deserter asker kaçağı, firarî
15349 desertion firar, terk, terk edilmişlik, bırakıp kaçma
15350 deserve hak etmek, lâyık olmak
15351 deservedly hakkıyla, lâyığıyla
15352 deserving değerli
15353 desiccant kurutucu, kurutucu
15354 desiccate (meyve/vb.) kurutmak
15355 desiccated fruit kurutulmuş meyve
15356 desiccated milk süttozu
15357 desiccation kurutma
15358 desiccative kurutucu
15359 desiccator desikatör, kurutma aygıtı, kurutucu
15360 desiderate arzulamak, yokluğunu hissetmek
15361 desiderative dilek
15362 desideratum istenen şey, aranılan vasıf
15363 design features tasarım özellikleri
15364 design office joba bürosu
15365 design paper desen çöngesi
15366 design çizmek, plan çizmek, josparını çizmek, tasarlamak, plan, joba,
tasarım, tasar çizim, dizayn, desen, taslak
15367 designate belirtmek, göstermek, işaret etmek, atamak, görevlendirmek, (as
ile) ünvanlandırmak
15368 designated date kararlaştırılmış tarih
15369 designated belirlenmiş, atanmış, tayin edilmiş
15370 designation atama, tayin, isim, unvan, lakap, tahsis
15371 designedly kasten, özellikle, bile bile
15372 designer tasarımcı, tasarçizimci, dizayncı
15373 designing hünerli, kurnaz, entrikacı, kurnaz kimse
15374 desilverize gümüşünü gidermek
15375 desirability istenilme, hoşa gitme
15376 desirable istenilir, arzu edilir, hoş
15377 desire arzu etmek, istemek, arzulamak, arzu, emel, istek, dilek, cinsî
istek, arzu
15378 desirous istekli, arzulu, tutkulu
15379 desist -den özünü almak, bırakmak, vazgeçmek
15380 desize haşıl sökmek
15381 desk computer büro bilgisayarı
15382 desk microphone masa mikrofonu
15383 desk top publishing masa üstü yayıncılık
15384 desk mektep sırası, yazı masası, resepsiyon
15385 desolate ıssız, terkedilmiş, boş, yalnız, arkadaşsız, terkedilmiş
15386 desolation kimsesizlik, yalnızlık, terkedilmişlik
15387 desorb ayrıştırmak
15388 desorption desorpsiyon, yüzden salma, koyuverme
15389 despair of ümitsiz olmak, içi kararmak
15390 despair (of ile) umudunu kesmek, umutsuzluk
15391 despairingly üzüntüyle
15392 despatch note irsaliye
15393 despatch bkz.dispatch
15394 desperado gözü dönmüş kimse
15395 desperate umutsuz, çaresizliğe kapılmış, gözü dönmüş, çok ciddi, ağır,
tehlikeli
15396 desperately umutsuzca, çılgınca
15397 desperation gözü dönmüşlük, umarsızlık, çaresizlik
15398 despicable aşağılık, adi
15399 despise küçümsemek, hor görmek, aşağılamak
15400 despite of -e karşın, -e rağmen
15401 despite -e rağmen, -e karşın, karamazdan
15402 despoil yağma etmek, soymak, yağmalamak, mahrum etmek
15403 despoilation yağma, soygun, yağmacılık
15404 despond morali bozulmak, umutsuzluğa düşmek
15405 despondency umutsuzluk, melankoli, bunalım
15406 despondent umutsuzluğa kapılmış
15407 desponding umutsuz, morali bozuk
15408 despot despot, zorba
15409 despotic administration baskıcı idare
15410 despotic zorbaca
15411 despotism despotluk
15412 desquamate pul pul dökülmek
15413 dessert spoon tatlı kaşığı
15414 dessert (yemeğin sonunda yenen) tatlı
15415 destabilizing istikrarsızlaştıran, istikrar bozucu
15416 destination gidilecek/gönderilen yer/ünvan
15417 destine to nasip etmek, tahsis etmek, tayin etmek, ayırmak
15418 destine kaderini/geleceğini önceden belirlemek
15419 destiny alın yazısı, yazgı, kader
15420 destitute of yoksul, yoksun, mahrum, muhtaç, fakir
15421 destitute yoksul, -den yoksun
15422 destitution yokluk, yoksulluk, mahrumiyet
15423 destroy yok etmek, mahvetmek, yıkmak
15424 destroyer yıkıcı, yok edici kimse/şey, destroyer, muhrip
15425 destruct imha edilmek, öz özünü imha etmek
15426 destruction of goods malların imhası
15427 destruction yıkma, yok etme, yıkım, yok olma
15428 destructive to health sağlığa zararlı
15429 destructive yıkıcı
15430 destructor çöp yakma fırını
15431 desuetude kullanmama, yürürlükten kaldırma
15432 desugarize şekerini almak
15433 desulfurize kükürdünü çıkarmak
15434 desulphurization kükürdünü giderme
15435 desulphurize kükürdünü gidermek
15436 desultoriness yöntemsizlik, düzensizlik, tutarsızlık
15437 desultory jüyesiz, amaçsız, kopuk, dağınık
15438 detach ayırmak, sökmek, çözmek
15439 detachable ayrılabilir, çıkarılabilir, sökülür
15440 detached building müstakil bina, ayrı bina
15441 detached ayrı, bağlantısız, yansız, (ev) müstakil
15442 detachment ayırma, çıkarma, ayrılma, çıkma, müfreze
15443 detail ayrıntı, detay
15444 detailed ayrıntılı, detaylı
15445 detain alıkoymak, yubatmak, saklamak, tutmak
15446 detainee gözaltına alınan kimse
15447 detainment engelleme
15448 detect bulmak, ortaya çıkarmak
15449 detection bulma, ortaya çıkarma
15450 detective story polisiye roman
15451 detective dedektif, hafiye
15452 detector detektör, bulucu
15453 detent tetik, mandal, düğme
15454 detente uluslararası gerginliğin yumuşaması
15455 detention home çocuk ıslahevi
15456 detention alıkoyma, engelleme, tutma, alıkonma
15457 deter alıkoymak, vazgeçirmek, caydırmak
15458 detergency yıkama gücü, temizleme gücü
15459 detergent deterjan, arıtıcı
15460 deteriorate kötüleşmek, kötüye gitmek, kötüleştirmek
15461 deterioration bozulma, kalite kaybı, fenalaşma, çürüklük
15462 determent engel, mani
15463 determinable belirlenebilir
15464 determinant etkin olan, hâkim olan, hükmeden, tayin eden, belirleyici etken,
determinant
15465 determinate belirli, sınırlı, muayyen
15466 determinated tamlanan
15467 determination of heirship veraset ilamı
15468 determination of validity geçerlik belirlemesi
15469 determination azim, kararlılık, belirleme, saptama, kararlaştırma,
belirlenme
15470 determinative adjective belirtme sıfatı
15471 determinative group tamlama
15472 determinative belirleyen, belirten, belirten öğe, belirleyen, belirten,
belirten öğe
15473 determine karar vermek, kararlaştırmak, karar verdirtmek, belirlemek,
saptamak
15474 determined direct object belirtili nesne
15475 determined kararlı, azimli
15476 determiner belirtici, bir adın anlamını sınırlayan ve bu adı tanımlayan
sözcük
15477 determinism determinizm, gerekircilik
15478 deterministic saptamalı, belirleyici
15479 deterrence caydırıcılık, engelleyicilik, caydırma
15480 deterrent force caydırıcı güç
15481 deterrent caydırıcı
15482 detest nefret etmek
15483 detestable tiksindirici, iğrenç, nefret uyandıran
15484 detestation tiksinme, iğrenme, nefret
15485 dethrone tahttan indirmek
15486 detinue istirdat
15487 detonate patlamak, patlatmak
15488 detonating gas patlayıcı gaz
15489 detonation patlama
15490 detonator detonatör, kapsül, kapçık
15491 detour road servis yolu
15492 detour dolambaçlı yol, dolambaçlı yoldan gitmek ya da göndermek
15493 detoxication zehrini giderme
15494 detoxification zehrini giderme
15495 detract from düşürmek, eksiltmek, azaltmak
15496 detract (from ile) düşürmek, eksiltmek, azaltmak
15497 detraction kötüleme, yerme, eksiltme, azaltma
15498 detractor küçük düşürücü şey/kimse
15499 detrain trenden inmek, trenden indirmek
15500 detriment zarar, hasar
15501 detrimental zararlı
15502 detrital aşınmayla ilgili
15503 detrited eskimiş, yıpranmış, kılıksız, pejmurde
15504 detrition aşınma
15505 detritus taş döküntüsü, aşıntı
15506 detruncate budamak, kesmek
15507 detruncation ucunu kesme
15508 detune akordunu bozmak
15509 deuce (tenis) düs, berabere
15510 deucedly berbat bir şekilde
15511 deuterium nucleus döteryum çekirdeği
15512 deuterium oxide döteryum oksit
15513 deuterium döteryum
15514 deuteron döteron
15515 devaluation devalüasyon, değer düşürümü
15516 devalue pulun değerini düşürmek, değerini düşürmek
15517 devastate harab etmek
15518 devastating yok edici, yıkıcı, çok iyi, çekici
15519 devastation harap etme/olma
15520 develop present cooperation mevcut işbirliğini geliştirmek
15521 develop gelişmek, büyümek, artmak, geliştirmek, büyütmek, artırmak,
harekete geçmek, görünmeye başlamak, ortaya çıkmak, harekete geçirmek, (hastalık)
geçirmek, (yankayı) banyo etmek, işlenecek hale getirmek
15522 developer yıkayıcı, inkişaf maddesi, developman maddesi
15523 developing country gelişmekte olan ülke
15524 developing geliştirme, inkişaf, developman
15525 development area geliştirme bölgesi
15526 development bank kalkınma bankası
15527 development expense kuruluş gideri
15528 development model kalkınma modeli
15529 development plan imar josparı
15530 development programme kalkınma bağdarlaması
15531 development gelişme, geliştirme, kalkınma, (yanka) banyo
15532 developmental gelişmeye yönelik
15533 deverbative noun fiilden türetilmiş isim
15534 deverbative eylemden türeme biçim, fiilden türetilmiş, eylemden türeme biçim,
fiilden türetilmiş
15535 deviant olağan dışı, alışılmışın dışında, anormal, sapkın
15536 deviate from boyun kaçırmak, (~ a question) meseleden yayınmak,
meseleden uzaklaşmak, meseleden kenara çıkmak
15537 deviate sapmak, ayrılmak
15538 deviation sapma
15539 deviator partiden ayrılan kimse
15540 device aygıt, alet, hile, oyun, plan
15541 devil (the ile) şeytan, kötü ruh
15542 devil-may-care pervasız, başıboş
15543 devilfish ahtapot
15544 devilish şeytanî, melun, zalim
15545 devilment şeytanlık, yaramazlık, huysuzluk, kurnazlık
15546 devilry şeytanlık, sihirbazlık, gaddarlık, zalimlik
15547 devious dolambaçlı, namussuz, üçkâğıtçı
15548 devisable tasavvur edilebilir
15549 devise planlamak, kurmak, bulmak, keşfetmek
15550 devisee mirasçı, vâris
15551 devisor vasiyetle bağışta bulunan kişi
15552 devitalize hevesini kırmak, şevkini kırmak
15553 devitrifier donuklaştırmak, buzlu yapmak
15554 devoicing titreşimsizleşme, ötümsüzleşme
15555 devoid of boş, yoksun, mahrum
15556 devoid yoksun
15557 devoir görev, nezaket
15558 devolution yetki verme, başkasını yetkilendirme
15559 devolve (on/upon ile) kalmak, devrolmak
15560 Devonian devoniyen, devoniyen
15561 devote oneself kendisini vermek
15562 devote (to ile) -e adamak, nezretmek, vermek
15563 devoted sadık, bağlı, düşkün
15564 devotee hayran, düşkün
15565 devotion adama, (zaman) ayırma, bağlılık, düşkünlük, dindarlık
15566 devotional sadakat ile ilgili, ibadete ait
15567 devour hırsla yiyip yutmak, silip süpürmek, bitirmek yok etmek
15568 devout dindar, içten, samimi, yürekten
15569 dew point çiy çekidi, yoğunlaşma çekidi
15570 dew çiy, şebnem
15571 dew-worm solucan
15572 dewar flask termos
15573 dewater suyunu gidermek, suyunu almak
15574 dewax mumunu gidermek
15575 dewberry böğürtlen
15576 dewclaw yan parmak, kör parmak
15577 dewdrop çiy damlacığı, çiy damlası
15578 dewiness nem, ıslaklık, rutubet
15579 dewlap gerdan
15580 dewpoint çiylenme çekidi
15581 dewy buğulu, nemli, çiyli
15582 dexter sağa ilişkin, sağ
15583 dexterity yetenek, el becerisi, hüner, ustalık
15584 dexterous epçil, becerikli, hünerli, usta
15585 dexterously ustalıkla
15586 dexterousness marifet
15587 dextran dekstran
15588 dextrin dekstrin
15589 dextrorotatory sağa çeviren
15590 dextrose dekstroz, glukoz, üzüm şekeri
15591 dey Cezayir dayısı
15592 Dhahran Dahran
15593 dharma hakkaniyet, erdem
15594 di- (önek) iki defa, iki, çift
15595 dia- (önek) arasından, baştan başa
15596 diabase diyabaz
15597 diabetes inspudus gizli şeker hastalığı
15598 diabetes mellitus şeker hastalığı
15599 diabetes şeker hastalığı, diyabet
15600 diabetic diyabetik, şeker hastası
15601 diabolic şeytani, şeytanca, iblisane
15602 diabolical şeytani, acımasız, zalim, berbat, boktan
15603 diabolically şeytanlıkla
15604 diabolism şeytanlık, şeytanca hareket, şeytana tapma
15605 diabolo makara ile oynanan bir oyun, makara oyunu
15606 diacetic acid diasetik asit
15607 diacetic diasetik
15608 diacetyl diasetil
15609 diachronic artsüremli
15610 diachrony artsürem, artsüremlik
15611 diacid iki asitli
15612 diaconate şemmaslık
15613 diacritic ayırıcı, belirten, ayıran
15614 diacritical mark ayırıcı işaret, belirtici işaret
15615 diacritical ayırıcı, belirtici
15616 diadem taç, taç giydirmek
15617 diademed taçlı
15618 diagenesis diyagenez
15619 diagnose teşhis etmek, tanılamak
15620 diagnosis teşhis, diyagnoz, tanı
15621 diagnostic tanısal, teşhisle ilgili, teşhise ait, tanı, teşhis, hata bulma
15622 diagnostician teşhis uzmanı, teşhis eden
15623 diagnotor hata bulucu
15624 diagonal köşegen, çapraz
15625 diagonally opposite karşılıklı iki köşede bulunan
15626 diagonally diyagonal olarak
15627 diagram diyagram, çizenek
15628 diagrammatic ayrıntıları olmayan
15629 diagraph diyagraf
15630 dial telephone diskli alısün, otomatik alısün
15631 dial tone (alısün) çevir sesi
15632 dial (sögen/alısün/vb.) kadran, (alısün) numaraları çevirmek
15633 dialect lehçe, ağgan, diyalekt
15634 dialectal ağgana değişli
15635 dialectic diyalektik, eytişim
15636 dialectician mantık bilgini
15637 dialectology ağganbilim
15638 dialling code alısün kodu
15639 dialling tone (alısün) çevir sesi
15640 dialling (alısün) numara çevirme
15641 dialog bkz.dialogue
15642 dialogue diyalog, söyleşme
15643 dialyse diyaliz etmek
15644 dialyser diyaliz kılgası
15645 dialysing apparatus diyaliz aleti
15646 dialysis diyaliz, ayırma
15647 dialyze diyaliz etmek
15648 dialyzer diyaliz cihazı, diyaframlı ayırıcı
15649 diamagnetic diyamanyetik
15650 diamagnetism diyamagnetizm
15651 diameter çap
15652 diametrical çapla ilgili, zıt, kutra ait
15653 diametrically tümüyle, tamamen
15654 diamond bit elmas uç
15655 diamond cutter elmas keski
15656 diamond drill elmaslı matkap
15657 diamond jubilee altmışıncı yıldönümü
15658 diamond point elmaslı pikap iğnesi
15659 diamond saw elmaslı testere
15660 diamond shaped baklava biçiminde
15661 diamond elmas, baklava biçimi, (iskambil) karo
15662 diana kadın avcı, ay
15663 dianthus karanfil familyasından herhangi bir çiçek
15664 diapason diyapazon, ahenk
15665 diaper çocuk bezi
15666 diaphaneity saydamlık
15667 diaphanometer diyafanometre
15668 diaphanous yarısaydam, şeffaf, saydam
15669 diaphoresis ter, terletme
15670 diaphoretic terletici, terletici (ilaç)
15671 diaphragm opening diyafram açıklığı
15672 diaphragm setting diyafram ayarı
15673 diaphragm diyafram, diyafram, ışık bebeği, zar, bir doğum kontrol aygıtı,
diyafram
15674 diapir diyapir
15675 diapositive film diyapozitif yanka
15676 diapositive diyapozitif, saydam resim
15677 diarchy iki kişinin başta olduğu yönetim şekli
15678 diarist günlük tutan kimse, hatıra defteri tutan kimse
15679 diarize günlük tutmak, günlüğe geçirmek
15680 diarrhea bkz.diarrhoea
15681 diarrhoea diyare, ishal, sürgün, amel
15682 diary günlük, anı defteri, günlük, günce, not defteri
15683 diascope diyaskop, slayt projektörü
15684 diasphore diyaspor
15685 diastase diyastaz
15686 diastole diyastol, kalp genişlemesi
15687 diastrophism diyastrofizm
15688 diathermancy ısı geçirme, ısı geçirimi
15689 diathermanous ısı geçiren, ısı ileten
15690 diathermic ısı geçiren, ısı ileten
15691 diathermy diyatermi
15692 diathesis bedensel zayıflık
15693 diatom earth kizelgur
15694 diatom diyatome
15695 diatomaceous earth kizelgur
15696 diatomic çift atomlu, iki atomdan ibaret
15697 diatomite diyatomit
15698 diatonic diyatonik
15699 diatribe şiddetli münakaşa, şiddetli tenkit
15700 diazo compound diyazo bileşiği
15701 diazo diyazo
15702 diazomethane diyazometan
15703 diazotization diazolama
15704 diazotize diazolamak
15705 dibasic çift bazlı
15706 dibbler dikeleç, fide kazığı
15707 dibbling tohum ekme
15708 dibs ufak pul
15709 dicarboxylic aid dikarbosilik asit
15710 dicarboxylic dikarboksilik
15711 dice for zar atmak
15712 dice with death büyük riske girmek, ölümle kumar oynamak
15713 dice zar, oyun zarları, (yemek) kuşbaşı doğramak, küp şeklinde kesmek,
(for/with ile) zar atmak, zarlarla oynamak
15714 dicebox zar atmaya mahsus kupa
15715 dicey riskli
15716 dichloride diklorid
15717 dichotomizing search ikiye bölmeli arama
15718 dichotomous çatal şeklinde
15719 dichotomy bölünme, ayrılma, ikilik
15720 dichroic dikroik
15721 dichroism ikirenklilik, dikroizm
15722 dichromatic ikirenkli, dikromatik
15723 dick yarak, sik
15724 dickens şeytan
15725 dicker takas, trampa, pazarlık, takas etmek, pazarlık etmek
15726 dickey önlük, göğüslük, eşek, küçük kuş
15727 dicotyledon ikiçenekli ösümlük
15728 dictaphone ünalga, diktafon, ses kaydedici
15729 dictate dikte etmek, yazdırmak, zorla kabul ettirmek
15730 dictation dikte, yazdırma, (bir dilin bilinme derecesini ölçmek için
yapılan) test, dikte
15731 dictator diktatör
15732 dictatorship diktatörlük, diktatörlükle yönetilen ülke
15733 diction telaffuz, diksiyon
15734 dictionary sözlük
15735 dictograph diktograf
15736 dictum görüş, mütalaa, hüküm, atasözü, vecize
15737 didactic (konuşma ya da yazı) didaktik, öğretici, öğretsel
15738 didactics öğretke, didaktik
15739 diddle dolandırmak, aldatmak, yutturmak
15740 dido tuhaflık, muziplik
15741 didymous ikiz
15742 die a glorious death şerefli bir şekilde ölmek
15743 die away sönmek, azalmak, gittikçe kaybolmak
15744 die down azalmak, kesilmek, sönmek, sakinleşmek
15745 die in harness vazife başında ölmek
15746 die of boredom sıkıntıdan patlamak
15747 die of heart attack kalpten ölmek
15748 die of thirst susuzluktan ölmek
15749 die off birer birer ölmek
15750 die out ortadan kaybolmak, soyu tükenmek, yok olmak
15751 die ölmek, sona ermek, bitmek, ölmek, metal kalıp, oyun zarı
15752 die-hard tutucu kimse, inatçı kimse
15753 dieencephalon arabeyin
15754 dielectric capacity dielektrik kapasite
15755 dielectric constant dielektrik katsayısı
15756 dielectric polarization dielektrik kutuplanma
15757 dielectric dielektrik
15758 diene dien
15759 dieresis ikilenme
15760 dies non resmi tatil
15761 diesel engine dizel kozgaltkası, patlamasız kozgaltka
15762 diesel fuel dizel yakıtı
15763 diesel oil dizel yağı, mazot
15764 diesel dizel, mazot
15765 dieselise dizel kozgaltkaları ile donatmak
15766 dieselize dizel kozgaltkası ile donatmak
15767 diesinker kalıpçı
15768 diesinking kalıpçılık
15769 diesis diyez
15770 diesnon resmi tatil
15771 diestock pafta kolu, yivaçar kolu
15772 diet yiyecek, günlük besin, perhiz, rejim, perhiz yapmak, rejim yapmak
15773 dietary perhizle ilgili, perhiz yemeği, perhiz kuralları
15774 dietetic perhizle ilgili
15775 dietetics diyet uzmanlığı
15776 diethyl dietil
15777 dietician diyet uzmanı, diyetçi
15778 differ from farklı olmak, başka olmak, benzememek
15779 differ with farklı görüşte olmak, ayrılmak, bozuşmak
15780 differ (from ile) farklı olmak, (with ile) farklı görüşte olmak,
anlaşamamak
15781 difference of exchange kur farkı
15782 difference fark, ayrım, farklılık, tefavüt, anlaşmazlık, uyuşmazlık
15783 different farklı, başka, değişik, ayrı, çeşitli
15784 differentiable diferansiyellenebilir
15785 differential calculus diferansiyel hesap
15786 differential shaft diferansiyel mili
15787 differential wage vergin farklılıkları
15788 differential vergin farkı, diferansiyel
15789 differentiate ayırmak, ayırt etmek, ayırım yapmak, fark gözetmek
15790 differentiation ayrımlaşma, fark
15791 differently başka şekilde
15792 difficult zor, güç, kıyın, müşkülpesent, güç beğenir, huysuz, kavgacı,
geçinmesi zor, alıngan
15793 difficulty zorluk, güçlük, sorun
15794 diffidence özüne güvensizlik, çekinme, çekingenlik
15795 diffident çekingen, özgüvensiz
15796 diffract kırarak yaymak, kısımlara ayırmak, dağıtmak
15797 diffraction angle kırınım açısı
15798 diffraction grating optik ağ, kırınım ağı
15799 diffraction kırınım, dağılma, sapma, kırılma, kırma, saptırma
15800 diffuse yayılmış, dağınık, gereksiz laflarla dolu, yaymak, dağıtmak,
yayılmak
15801 diffuseness yaygınlık
15802 diffuser yayıcı, difüzör
15803 diffusible yayılır, dağılabilir
15804 diffusiometer yayınımölçer, difüzyometre
15805 diffusion coefficient difüzyon katsayısı
15806 diffusion constant difüzyon sabitesi
15807 diffusion yayma, yayılma, yayınım
15808 diffusive yaygın, alışılmış, ayrıntılı
15809 diffusivity yayılma gücü, dağılma gücü
15810 dig a pit for sb çukurunu kazmak
15811 dig a pit çukur kazmak
15812 dig in siper kazıp mevzi almak, duldalanmak, yerleşmek
15813 dig into yemeğe başlamak, batırmak, saplamak
15814 dig one's heels in ayak diremek
15815 dig out kazıp ortaya çıkarmak, arayıp bulmak
15816 dig up kazıp çıkarmak, kazmak, çukur açmak, eşmek
15817 dig kazmak, kazı yapmak, anlamak, beğenmek, tutmak, sevmek, dürtme, iğneli
laf, kazı yeri, ç.pansiyon
15818 digastric iki karınlı (kas)
15819 digest sindirmek, hazmetmek, sindirilmek, kafada şekillendirmek,
kavramak, özet
15820 digestible hazmı mümkün
15821 digestion sindirim
15822 digestive enzym sindirim enzimi
15823 digestive system sindirim jüyesi
15824 digestive sindirimsel, sindirimi kolaylaştırıcı, midevi
15825 digger kazıcı, ekskavatör, toprak kazma aracı, greyder
15826 diggings kazı yapılan yer, maden ocağı
15827 digit rakam, parmak
15828 digital circuit dijital devre
15829 digital clock sayısal saat
15830 digital computer sayısal bilgisayar
15831 digital data sayısal veri
15832 digital dijital, sayısal, parmak gibi
15833 digitalis yüksükotu
15834 digitate el ve ayak parmakları perdesiz
15835 digitigrade parmaklarına basarak yürüyen (döngül)
15836 digitize sayısallaştırmak
15837 digitizer sayısallaştırıcı
15838 diglossia ikidillilik
15839 diglot iki dilde, iki dilli, iki dilde yazılmış yazı veya kitap
15840 dignified efendi, ağırbaşlı
15841 dignify onurlandırmak, şeref vermek, paye vermek
15842 dignitary yüksek mevki sahibi, ileri gelen
15843 dignity değer, saygınlık, ciddiyet, yüksek mevki, rütbe, ağırbaşlılık
15844 digress yayınmak, kenara çıkmak, sapmak, konu dışına çıkmak
15845 digression konu dışı söz, arasöz
15846 digressive konu dışı, yersiz, gereksiz
15847 digs pansiyon
15848 dihedral angle ikidüzlemli açı
15849 dihedral ikidüzlemli, dihedral, çift yüzlü, iki yüzeyli
15850 dihedron ikidüzlemli
15851 dike set, bent, hendek
15852 diktat dikta
15853 dilapidate bakımsızlıktan harap olmak, tahrip etmek
15854 dilapidated kırık dökük, köhne, bakımsız, döküntü
15855 dilapidation harap olma, bakımsızlık
15856 dilatability genleşme yeteneği
15857 dilatable genişleyebilir, uzayabilir
15858 dilatation genişleme, genleşme, açılma
15859 dilate upon ayrıntılarına girmek
15860 dilate genişlemek, açılmak, irileşmek, genişletmek, açmak
15861 dilation genişleme, açılma, yayılma
15862 dilatometer dilatometre, genleşmeölçer
15863 dilator genişletici alet
15864 dilatoriness üşengeçlik, tembellik, geciktirme, üşenme
15865 dilatory erteleyici, geciktirici, ağırdan alan
15866 dildo yapay erkeklik kılganı, yapay penis
15867 dilemma ikilem, dilem
15868 dilettante sanat meraklısı kimse, amatör
15869 diligence dikkat, çalışkanlık, gayret
15870 diligent dikkatli, çalışkan, gayretli
15871 dill dereotu
15872 dillydally vakit öldürmek, oyalanmak, sallanmak
15873 diluent seyreltici, sulandırıcı
15874 dilute acid seyreltik asit
15875 dilute solution seyreltik çözelti
15876 dilute seyreltmek, sulandırmak, seyreltik, sulu
15877 diluted seyreltik, su katılmış, hafif, açık
15878 dilution seyreltme, sulandırma, seyrelme
15879 diluvium diluvyum, tufan çöküntüsü
15880 dim out ışıkları kısmak, karartmak
15881 dim loş, sönük, bulanık, belirsiz, ahmak, budala, salak, sönükleşmek,
loşlaşmak, belirsizleşmek, kararmak, loşlaştırmak, karartmak
15882 dime novel ucuz roman
15883 dime (ABD ve Kanada'da) on sent değerindeki madeni pul
15884 dimension boyut
15885 dimensional boyutlu, ölçülü, butlu, boyutsal
15886 dimensions boyutlar, ebat
15887 dimerous iki kısımdan meydana gelen, iki uzuvlu
15888 dimeter iki vezinli mısra
15889 dimethyl dimetil
15890 dimidiate ikiye ayrılmış, ortadan bölünmüş
15891 diminish azalmak, azaltmak
15892 diminished azaltılmış, küçültülmüş, konik
15893 diminishing marginal utility azalan marjinal fayda
15894 diminishing returns azalan verim
15895 diminishing yield azalan verim
15896 diminishing azalan
15897 diminution azal(t)ma, eksil(t)me, küçültme, alçalma, inme
15898 diminutive suffix küçültme eki
15899 diminutive çok küçük, minik
15900 dimmer ışık kısıcı reosta, ayarlı kısıcı
15901 dimmorphous iki şekilli
15902 dimness donukluk, matlık, loşluk, belirsizlik
15903 dimorphic dimorf
15904 dimorphism dimorfizm, çift biçimlilik
15905 dimorphous iki şekilli
15906 dimple gamze
15907 dimply gamzeli
15908 din kulak tırmalayıcı ses, patırtı, gürültü
15909 dinar pul birimi, pul vahidi, eski bir altın pul
15910 dine out akşam yemeğini dışarıda yemek
15911 dine akşam yemeği yemek
15912 diner yemek yiyen kimse, vagon restoran, (yol kenarında) küçük lokanta
15913 dinette küçük yemek odası
15914 ding-dong çan sesi gibi
15915 dingdong çan/zil sesi, ding dong
15916 dinghy küçük sandal, lastik bot
15917 dinginess donukluk, tek düzelik, monotonluk, kir, pas
15918 dingle küçük dere, derecik
15919 dingo dingo
15920 dingus şey, penis
15921 dingy kirli, soluk
15922 dining car yemekli vagon, vagon restoran
15923 dining hall yemek salonu
15924 dining room yemek odası
15925 dining table yemek masası
15926 dining akşam yemeği yeme
15927 dinky önemsiz, küçük
15928 dinner jacket smokin
15929 dinner party yemekli davet, ziyafet
15930 dinner table sofra
15931 dinner time yemek sögeni
15932 dinner akşam yemeği, (bazen) günorta yemeği, nahar, yemek, iş yemeği
15933 dinosaur dinozor
15934 dint çentik, çizgi, iz, ufak oyuk
15935 diocesan piskoposluk bölgesine ait
15936 diocese piskoposluk bölgesi
15937 diode load diyot yükü
15938 diode diyot
15939 dioecious iki evcikli, dioik
15940 diol diol
15941 diopter diyopter
15942 dioptre diyoptri
15943 dioptrics diyoptri
15944 diorama diyorama
15945 diorite diorit, yeşiltaş
15946 dioxan dioksan
15947 dioxide dioksit
15948 dip into a book bir kitabı gözden geçirmek
15949 dip stick yağ seviye göstergesi
15950 dip the flag sancakla selamlamak
15951 dip daldırmak, batırmak, sokmak, (güneş/vb.) batmak, alçalmak, azalmak,
düşmek, inmek, azaltmak, düşürmek, indirmek, (ışık) kısmak, inip yükselmek, indirip
yükseltmek, yokuş, iniş, kısa yüzüş, dalıp çıkma
15952 diphase ikifazlı, çift fazlı
15953 diphenyl difenil
15954 diphtheria difteri, kuşpalazı
15955 diphthong diftong, ikili ünlü, ikizünlü
15956 diphtongisation iki ünlünün kaynaşması
15957 diplegia iki tarafı felç, dipleji
15958 diplexer düpleksör, köprü
15959 diplococcus diplokok
15960 diplogenesis diplogenez
15961 diploid number diploit sayı
15962 diploid diploit, iki katlı
15963 diploma diploma
15964 diplomacy diplomasi, diplomatlık, insanlarla ilişkide incelik, başarı, ikna
yeteneği, ustalık
15965 diplomaed diplomalı, mezun
15966 diplomat diplomat
15967 diplomatic body kordiplomat
15968 diplomatic channels diplomatik yollar
15969 diplomatic corps kordiplomat
15970 diplomatic immunity diplomatik dokunulmazlık
15971 diplomatic intercourse diplomatik trafik
15972 diplomatic service dışişleri memurluğu, hariciye hizmeti
15973 diplomatic diplomatik, nazik, ince, dikkatli, usta
15974 diplomatist diplomat, siyaset adamı, maharetli kimse
15975 diplomatize diplomatlık yapmak
15976 dipolar ikiz kutuplu
15977 dipole moment dipol moment
15978 dipole dipol, çiftucay, ikiz kutup
15979 dipper kepçe, kova, parç, maşrapa, su karatavuğu
15980 dipping daldırma, batırma, boyama, kasarlama
15981 dippy deli, manyak
15982 dipsomania ayyaşlık
15983 dipsomaniac ayyaş
15984 dipstick daldırmalı düzey ölçeği
15985 diptera çiftekanatlılar
15986 dipteral dipter, dipteros
15987 dipterous iki kanatlı
15988 diptych diptik
15989 dire korkunç, berbat, (gereksinim) şiddetli, büyük
15990 direct action doğrudan eylem, kuvvete başvurma
15991 direct advertising doğrudan reklam
15992 direct business direkt iş, aracısız iş
15993 direct control doğrudan denetim
15994 direct correlation doğru bağıntı
15995 direct costing direkt maliyet hesaplaması
15996 direct current düz akım, doğru akım
15997 direct dialling santralsız arama, doğrudan arama
15998 direct discourse dolaysız söylem
15999 direct distance calling şehirlerarası otomatik arama
16000 direct exporting dolaysız ihracat
16001 direct labour direkt işçilik
16002 direct loss direkt hasar
16003 direct object vasıtasız tamamlık, dolaysız tümleç, nesne, düz tümleç
16004 direct observation dolaysız gözlem
16005 direct sale doğrudan satış
16006 direct selling doğrudan satış, aracısız satış
16007 direct speech dolaysız anlatım
16008 direct tax dolaysız vergi, vasıtasız vergi
16009 direct train aktarmasız tren
16010 direct translation doğrudan çeviri
16011 direct yolu tarif etmek, yönetmek, emretmek, yöneltmek, doğrultmak,
çevirmek, doğru, düz, direkt, dolaysız, dosdoğru, tereddütsüz, dürüst, kesin, tam,
dosdoğru, direkt, duraklamadan
16012 direction finder yön bulucu alet
16013 direction yön, kontrol, idare, yönetim, talimat, yönerge
16014 directional yön ile ilgili, yönelmiş, yönlü
16015 directive direktif, yönerge
16016 directivity yönelme yeteneği
16017 directly proportional doğru orantılı
16018 directly doğrudan doğruya, direkt olarak, hemen, derhal, -er -mez
16019 director general genel müdür
16020 director of customs gümrük müdürü
16021 director of public prosecution savcı
16022 director of sales satış müdürü
16023 director müdür, yönetici, yönetmen
16024 director's office müdüriyet
16025 Directorate of the National Lottery Milli Piyango Müdürlüğü
16026 directorate müdürlük, müdüriyet, idare meclisi
16027 directors' report yönetim kurulu raporu
16028 directorship müdürlük
16029 directory adres rehberi, alısün rehberi
16030 directress kadın müdür, müdire
16031 direful korkunç, dehşet veren
16032 dirge ağıt
16033 dirham dirhem
16034 dirigible tenek gemisi, zeplin
16035 dirk bir çeşit kama
16036 dirndl üst kısmı dar etek kısmı geniş elbise
16037 dirt cheap kelepir, sudan ucuz
16038 dirt repellent kir itici, kirlenmez
16039 dirt kir, pislik, çamur, toz, toprak
16040 dirty deal kötü muamele
16041 dirty dog sütü bozuk
16042 dirty money kara pul
16043 dirty trick adilik, pislik, kalleşlik, badalak
16044 dirty pis, kirli, terbiyesiz, pis, çirkin, iğrenç, (hava) bozuk, fırtınalı,
adi, alçakça, pis, kirlenmek, kirletmek
16045 dis- (önek) zıt oluş, aksi
16046 disability pension sakatlık maaşı, maluliyet maaşı
16047 disability sakatlık, yetersizlik
16048 disable sakatlamak, mahrum etmek
16049 disabled soldier malul gazi
16050 disabled (the ile) sakatlar
16051 disablement sakatlık, yetkisizlik
16052 disabuse doğru yolu göstermek, hatadan kurtarmak
16053 disaccharide disakkarit
16054 disaccord anlaşmazlık, ahenksizlik, aynı fikirde olmak, uzlaşmamak,
uyuşmamak
16055 disaccustom bir alışkanlıktan vaz geçirmek
16056 disacidify asidini gidermek
16057 disadvantage dezavantaj, zarar, kayıp
16058 disadvantageous dezavantajlı, elverişsiz, zararlı
16059 disaffected yabancılaşmış, hoşnutsuz, soğumuş
16060 disaffirm aksini iddia etmek, reddetmek, bozmak
16061 disafforest ormanları tahrip etmek, ormansız bırakmak
16062 disagree with yaramamak, dokunmak (yiyecek)
16063 disagree (with ile) aynı düşüncede olmamak, yaramamak, dokunmak
16064 disagreeable hoşa gitmeyen, nahoş, tatsız, rahatsız edici, huysuz, aksi
16065 disagreement anlaşmazlık, uyuşmazlık
16066 disallow reddetmek, kabul etmemek, karşı çıkmak
16067 disallowance ret, inkâr
16068 disappear gözden kaybolmak, ortadan kalkmak, yok olmak
16069 disappearance kayboluş, kaybolma, gözden kayboluş
16070 disappoint hayal kırıklığına uğratmak
16071 disappointed düş kırıklığına uğramış, üzgün
16072 disappointing düş kırıklığına uğratıcı
16073 disappointment düş kırıklığı, düş kırıklığına uğratan şey/kimse
16074 disapprobation beğenmeme, kınama, uygun görmeyiş, tenkit
16075 disapproval uygun görmeme onaylamama, hoşnutsuzluk
16076 disapprove of beğenmemek, uygun görmemek, kabul etmemek
16077 disapprove (of ile) uygun görmemek, onamamak, tasvip etmemek
16078 disarm silahsızlandırmak, silahını almak, (ülke) silahsızlanmak,
yatıştırmak, yumuşatmak
16079 disarmament silahsızlanma
16080 disarming dost kazandırıcı
16081 disarrange bozmak, dağıtmak, karıştırmak
16082 disarrangement düzensizlik, dağınıklık, karışıklık
16083 disarray düzensizlik, karışıklık
16084 disassemble sökmek, demonte etmek
16085 disassociate bkz.dissociate
16086 disaster area afet bölgesi
16087 disaster felaket, yıkım, talihsizlik
16088 disastrous felaket getiren, feci
16089 disavow inkâr etmek, danmak, reddetmek, tanımamak
16090 disavowal tekzip
16091 disband terhis etmek, dağıtmak, dağılmak
16092 disbar barodan ihraç etmek
16093 disbarment barodan ihraç, barodan kovma
16094 disbelief inançsızlık, güvensizlik, inanmazlık, kuşku
16095 disbelieve inanmamak
16096 disbeliever imansız kimse, inanmayan kimse
16097 disburden yükünü hafifletmek
16098 disburse pul harcamak, ödemek, tediye etmek, israf etmek
16099 disbursement masraf, sarf, ödeme, tediye, harcama
16100 disbursing tediye
16101 disc jockey diskcokey, plak sunucu
16102 disc yuvarlak yüzey, yuvarlak şey, disk, plak, disk
16103 discard atmak, ıskartaya çıkarmak, başından atmak
16104 discern (güçlükle) görmek, farketmek, ayırdetmek, seçmek
16105 discernible fark edilebilir, görülebilir, sezilebilir
16106 discerning zeki, anlayışlı, sezişi güçlü
16107 discernment görüş, seziş, idrak, kavrama, muhakeme
16108 discharge from employment işten çıkarmak
16109 discharge hormones hormon salgılamak
16110 discharge pipe boşaltma borusu
16111 discharge port boşaltma limanı
16112 discharge (yük) yerine getirmek, yapmak, boşaltmak, tahliye etmek, (borç)
ödemek, (yarak/ok/vb.) ateşlemek, atmak, (gaz/sıvı/vb.) akıtmak, çıkarmak,
göndermek, akmak, çıkmak, yerine getirme, yapma, boşaltma, tahliye, terhis, ateş
etme, atma, akma, çıkma, akıtma, çıkarma
16113 discharging berth boşaltma limanı
16114 disciple mürit, şakirt, havari
16115 discipleship müritlik, öğrencilik
16116 disciplinarian disiplinci, disiplin kuran kimse
16117 disciplinary action disiplin suçu
16118 disciplinary board disiplin kurulu
16119 disciplinary committee disiplin komitesi
16120 disciplinary punishment disiplin cezası
16121 disciplinary eğitime ait, pedagojik, disiplinle ilgili
16122 discipline disiplin, ceza, bilgi dalı, kontrol altında tutmak, eğitmek,
disipline etmek, cezalandırmak
16123 disclaim yadsımak, yoksamak, danmak, kabul etmemek
16124 disclaimer vazgeçme, feragat, reddetme
16125 disclose bildirmek, söylemek, açığa vurmak, ifşa etmek
16126 disclosure açıklama, ifşaat
16127 disco disko
16128 discography plak koleksiyonu
16129 discoid disk şeklinde
16130 discolour rengini değiştirmek, bozmak, rengi değişmek, bozulmak
16131 discolouration rengini değiştirme, rengi değişme, solma
16132 discoloured rengi bozulmuş, solmuş
16133 discomfit şaşırtmak, bozmak, yenmek, mağlup etmek, bozmak
16134 discomfiture bozgun, hezimet
16135 discomfort rahatsızlık, narahatlık, rahatsızlık veren şey, dert, sıkıntı
16136 discommode rahatsız etmek, taciz etmek, zahmet vermek
16137 discompose düzenini bozmak, karıştırmak, şaşırtmak
16138 discomposure rahatsızlık, kaygı, telaş, telaş
16139 disconcert huzurunu kaçırmak, telaşlandırmak
16140 disconcerted telaşlı, canı sıkılmış
16141 disconcerting telaşlı, kaygılı, sıkıcı
16142 disconnect bağlantısını kesmek, ayırmak
16143 disconnected karışık, iyi planlanmamış, kopuk, dağınık
16144 disconnecting ayıran, çözen
16145 disconnection bağlantının kesilmesi, birbirinden ayrılma
16146 disconsolate çok üzüntülü, kederli, yıkılmış
16147 discontent hoşnutsuzluk
16148 discontinuance of business işi tatil etme
16149 discontinuance ara, fasıla, sona erdirme, vazgeçme, kesilme
16150 discontinuation ara, fasıla, sona erme, vazgeçme, aralık
16151 discontinue devam etmemek, bırakmak, durdurmak, kesmek, durmak, bitmek
16152 discontinuity süreksizlik, kesiklilik, devamsızlık
16153 discontinuous kesintili, süreksiz, devamsız, aralıklı
16154 discord düşünce ayrılığı, uyuşmazlık, anlaşmazlık, ihtilaf, uyumsuzluk,
ahenksizlik
16155 discordance diskordans, uyumsuzluk, ahenksizlik
16156 discordant anlaşmayan, uyuşmayan, karşı, muhalif, uyumsuz, düzensiz,
ahenksiz, kulak tırmalayıcı
16157 discotheque diskotek, disko
16158 discount house daha ucuza mal satılan mağaza
16159 discount limit ıskonto limiti
16160 discount indirim, (senet/bono) kırmak, kırdırmak, tamamen inanmamak
16161 discountable ıskonto edilebilir
16162 discountenance tasvip etmemek, cesaretini kırmak, onaylamamak
16163 discounter senet kıran kimse
16164 discounting ıskonto etme, senet kırma
16165 discourage cesaretini kırmak, gözünü korkutmak, yıldırmak, vazgeçirmek,
caydırmak, önlemek, engellemek
16166 discouragement cesaretsizlik, hevesin kırılması, vazgeçme
16167 discouraging hayal kırıklığına uğratan, cesaret kırıcı
16168 discourse analysis söylem çözümlemesi
16169 discourse söylev, vaız
16170 discourteous kaba saygısız
16171 discourtesy kabalık, saygısızlık
16172 discover keşfetmek, bulmak, bulmak, ortaya çıkarmak, keşfetmek, farkına
varmak, anlamak
16173 discoverer kâşif
16174 discovery keşif, buluş
16175 discredit gözden düşürmek, inanmamak, kuşkuyla bakmak, gözden düşme,
saygınlığını yitirme, yüz karası, leke, inanmama, şüphe
16176 discreditable utanç verici, ayıp
16177 discredited itibardan düşmüş, güvenilmez, itimat edilmez
16178 discreet sağduyulu, saygılı, sakınımlı, dikkatli ve nazik
16179 discreetness tedbir
16180 discrepancy fark, ayrılık, uyumsuzluk, çelişki
16181 discrepant farklı
16182 discrete ayrı, farklı, göze çarpan, ayrılmış
16183 discretion sağduyu, takt, denlilik
16184 discretionary clause isteğe bağlı koşul
16185 discretionary spending ihtiyari masraf
16186 discretionary isteğe bağlı, ihtiyari
16187 discriminant diskriminant
16188 discriminate (between ile) ayırmak, farkı görmek, (against ile) fark
gözetmek, ayrım yapmak
16189 discriminating ayırt eden, fark gözeten, fark eden, ayıran, ehil
16190 discrimination (against ile) ayrım, fark gözetme, ince farkları görebilme
yeteneği
16191 discriminative function ayrımcılık işlevi
16192 discriminative power ayrımcılık gücü
16193 discriminative ayrım yapan, fark gözeten, ayrımcı
16194 discriminator diskriminatör, ayıklayıcı
16195 discriminatory ayırımcı, fark gözeten
16196 discursive daldan dala atlayan, düzensiz
16197 discus disk
16198 discuss ele almak, tartışmak, görüşmek
16199 discussion group görüşme heyeti
16200 discussion tartışma, görüşme
16201 disdain küçük görme, tepeden bakma, hor görme, saygısızlık, küçük görmek,
hor görmek, tepeden bakmak, tenezzül etmemek
16202 disdainful kibirli, tepeden bakan, mağrur, küçümseyen
16203 disease insurance hastalık sigortası
16204 disease hastalık
16205 diseased hastalıklı
16206 diseconomy eksi ekonomi, yetersiz ekonomik büyüme
16207 disembark (gemiden) karaya çıkmak, karaya çıkarmak
16208 disembarkation karaya çıkma, tahliye, karaya çıkarma
16209 disembarrass rahatlatmak
16210 disembarrassment güç bir durumdan kurtarma, rahatlatma
16211 disembodied gövdeden ayrılmış, bedenden kurtulmuş, (ses/vb.) nerden geldiği
bilinmeyen, sahipsiz
16212 disembody gövdeden ayırmak, cisimden tecrit etmek
16213 disembogue akıtmak, suyunu denize dökmek, denize dökülmek
16214 disembowel bağırsaklarını çıkarmak, karın deşmek
16215 disenchant büyüsünü bozmak, gözünü açmak, sihrini gidermek
16216 disenchanted (neyinse değerine olan) inancını yitirmiş
16217 disencumber ipotekten kurtarmak, ipoteği kaldırmak
16218 disengage ayırmak, gevşetmek, kurtarmak, ayrılmak, gevşemek, kurtulmak,
(savaşı) bırakmak, ayrılmak, çıkmak, çıkarmak
16219 disengaged serbest, boş
16220 disengagement ilgiyi kesme, salıverme, bırakma
16221 disengaging gear avara dişlisi
16222 disentangle (düğüm/vb.) çözmek, çözülmek, ayırdetmek
16223 disenthrall azat etmek
16224 disentitle yetkisini elinden almak
16225 disentrance büyüden kurtarmak
16226 disequilibrium dengesizlik
16227 disestablish kadrodan çıkarmak
16228 disesteem itibar etmemek
16229 disfavour hoşnutsuzluk, beğenmeme, hoşlanmama, hoşlanılmama, hoşa gitmeme,
beğenilmeme
16230 disfigure güzelliğini bozmak, şeklini bozmak, biçimsizleştirmek
16231 disfigurement şekilsizlik, çirkinlik, çirkinleştirme
16232 disfranchise oy verme hakkından mahrum etmek
16233 disgorge kusmak, boşaltmak
16234 disgrace küçük düşürmek, itibarını zedelemek, gözden düşürmek, rezil
etmek, biabır etmek, gözden düşürücü şey, yüzkarası, kara leke, gözden düşme
16235 disgraceful utanç verici, çok ayıp, yüz kızartıcı
16236 disgruntle üzmek, canını sıkmak
16237 disgruntled (at/with ile) üzgün, canı sıkılmış, düş kırıklığına uğramış,
bozulmuş
16238 disguise görünüşünü/kılığını değiştirmek, saklamak, gizlemek, yaşırmak,
sahte kılık, kılık, maske, numara
16239 disguised unemployment gizli işsizlik
16240 disguised gizlenmiş, maskelenmiş
16241 disgust iğrenme, tiksinme, tiksinti, tiksindirmek, iğrendirmek
16242 disgusting iğrenç
16243 dish antenna çanak anten
16244 dish out dağıtmak, vermek
16245 dish rack tabak rafı
16246 dish towel tabak kurulama bezi
16247 dish up yemek servisi yapmak, hazırlamak, sunmak, oymak
16248 dish tabak, yemek
16249 disharmonious uyumsuz, ahenksiz
16250 disharmony uyumsuzluk, ahenksizlik, düzensizlik
16251 dishcloth bulaşık bezi, tabak bezi
16252 dishearten cesaretini kırmak, umutsuzluğa düşürmek
16253 dished çukur, çökük
16254 dishes tabak çanak, bulaşık
16255 dishevel darmadağınık etmek (saç/giyim)
16256 dishevelled (saç/giysi) dağınık, düzensiz
16257 dishoard stok mallarını piyasaya sürmek
16258 dishonest namussuz, sahtekâr
16259 dishonesty namussuzluk, şerefsizlik, sahtekârlık
16260 dishonour namusuna leke sürmek, biabır etmek, onursuzluk, şerefsizlik, leke
16261 dishonourable haysiyetsiz, şerefsiz, kurumsak, namussuz, binamus
16262 dishonoured check ödenmemiş çek, karşılıksız çek
16263 dishonoured note ödenmemiş senet
16264 dishonoured ödenmemiş, itibar edilmemiş, kabul edilmemiş
16265 dishwasher bulaşıkçı, bulaşık kılgası
16266 dishwater bulaşık suyu
16267 dishy seksi
16268 disillusion gözünü açmak, yanlış bir düşünceden kurtarmak
16269 disillusioned (at/about/with ile) üzgün, kırgın, kırık, hayal kırıklığına
uğramış, bozulmuş
16270 disillusionment hayal kırıklığı, gözü açılma
16271 disincentive engelleyici, önleyici, engelleyici, önleyici
16272 disinclination gönülsüzlük, isteksizlik
16273 disincline soğutmak, caydırmak
16274 disinclined isteksiz
16275 disinfect dezenfekte etmek, arınıklaştırmak
16276 disinfectant dezenfektan, arınıklaştıran
16277 disinfection dezenfeksiyon, dezenfekte etme, ilaçlama
16278 disinfector temizleyici, mikrop öldürücü
16279 disingenuous samimi olmayan, ikiyüzlü, samimi olmayan
16280 disinherit mirastan mahrum etmek
16281 disinheritance mirastan yoksunluk, mirastan mahrum olma
16282 disintegrate parçalamak, dağıtmak, ufalamak, parçalanmak, dağılmak,
ufalanmak
16283 disintegration dezentegrasyon, parçalanma, dağılma, ufalanma
16284 disintegrator parçalama kılgası, öğütme kılgası
16285 disinter toprağı kazıp çıkarmak, eşmek, açığa çıkarmak
16286 disinterested kişisel duygularla etkilenmeyen, yansız, önyargısız,
ilgisiz, umursamaz
16287 disinterestedness tarafsızlık, yansızlık
16288 disinterment mezar kazma, eşme
16289 disinvest stokları eritmek
16290 disinvestment stok azalması
16291 disjoin ayırmak
16292 disjoint parçalarına ayırmak
16293 disjointed (konuşma/yazı/vb.) bağlantısız, kopuk
16294 disjunction ayrılma
16295 disjunctive ayıran, bölen
16296 disk brake diskli eğleç
16297 disk drive disk sürücü
16298 disk scanner disk tarayıcı
16299 disk bkz.disc
16300 diskette disket
16301 dislike sevmemek, hoşlanmamak, sevmeme, hoşlanmama, hoşlanmayış,
birisinin sevmediği şey/kimse
16302 dislocate one's arm kolunu çıkarmak
16303 dislocate (süyek) yerinden çıkarmak, altüst etmek
16304 dislocation yerinden oynatma, yer değiştirme, çıkık
16305 dislodge yerinden çıkartmak
16306 disloyal vefasız
16307 disloyalty vefasızlık
16308 dismal kasvetli, üzücü, iç karartıcı
16309 dismantle sökmek, parçalarına ayırmak
16310 dismantlement çıkarma, sökme, parçalarını ayırma
16311 dismay dehşete düşürmek, korkutmak, yıldırmak, korku, dehşet, yılgı,
ümitsizlik
16312 dismember parçalamak, bölmek
16313 dismemberment parçalanma
16314 dismiss an action bir davayı reddetmek
16315 dismiss (işten) çıkarmak, yol vermek, kovmak, gitmesine izin vermek,
göndermek, bırakmak, kafasından çıkarmak, düşünmemek
16316 dismissal of an action bir davayı reddetme
16317 dismissal wage işten çıkarma tazminatı
16318 dismissal çıkarma, kovma, bırakma, gönderme, kafasından çıkarma, düşünmeme
16319 dismissible işten çıkarılabilir, reddedilebilir
16320 dismount (at/bisiklet/vb.den) inmek
16321 dismutation dismutasyon, tersdeğişim
16322 disobedience söz dinlemezlik, itaatsizlik
16323 disobedient söz dinlemez, itaatsiz
16324 disobey söz dinlememek, itaat etmemek, itaatsizlik etmek,
(kural/yasa/vb.) çiğnemek, uymamak
16325 disoblige hatırını kırmak, yardımı reddetmek
16326 disobliging hatır kırıcı, nezaketsiz, ters, aksi
16327 disorder karışıklık, düzensizlik, kargaşa, patırtı, hastalık, rahatsızlık,
karıştırmak, bozmak
16328 disordered düzensiz, karışık, bozuk
16329 disorderly dağınık, düzensiz, azgın, vahşi, kanunsuz
16330 disorganization düzensizlik, karışıklık
16331 disorganize altüst etmek
16332 disorganized düzensiz, karışık
16333 disorient şaşırtmak, zihnini karıştırmak
16334 disorientate yönünü şaşırtmak
16335 disown tanımamak, sahip olduğunu reddetmek, kabul etmemek, inkâr etmek
16336 disparage hor görmek, küçümsemek
16337 disparagement kötüleme, yerme, aşağılama
16338 disparaging aşağılayıcı, hor gören
16339 disparate tamamen farklı, kıyaslanabilemez
16340 disparity in age yaş farkı
16341 disparity eşitsizlik, fark
16342 dispassionate yansız, tarafsız, serinkanlı, sakin
16343 dispassionateness serinkanlılık
16344 dispatch box evrak çantası
16345 dispatch case evrak çantası
16346 dispatch note irsaliye
16347 dispatch rider posta
16348 dispatch göndermek, yollamak, bitirivermek, halletmek, öldürmek, yollama,
gönderme, mesaj, rapor, hız, acele
16349 dispatcher sevk eden, sevk memuru, dispeçer, hareket memuru
16350 dispel dağıtmak, defetmek, yok etmek, gidermek
16351 dispensable gereksiz, vazgeçilebilir
16352 dispensary dispanser, bakımevi
16353 dispensation genel kuralın dışına çıkabilme izni, özel izin, dağıtma,
verme, takdiri ilâhi
16354 dispense with -siz idare etmek, -i gereksiz kılmak
16355 dispense dağıtmak, vermek, (ilaç/reçete/vb.) hazırlamak
16356 dispenser dağıtıcı
16357 dispersal dağılma, dağıtma, dağıtılma
16358 disperse dağılmak, yayılmak, yaymak, dağıtmak
16359 dispersed dağınık
16360 dispersedly dağınık olarak
16361 dispersion medium dağıtım aracı
16362 dispersion dağıtma, dağılma, dağılım, dağıtılma, yayılma
16363 dispersive dağıtıcı, ayırıcı
16364 dispersivity dispersivite, ayrılganlık
16365 dispirit cesaretini/umudunu kırmak
16366 dispirited keyifsiz
16367 displace yerinden çıkarmak, -in yerine geçmek, ülkesinden çıkarmak, sürmek
16368 displacement yerinden çıkarma, yerdeğişim, deplasman, kaydırım
16369 display case vitrin
16370 display tube resim tüpü, resim lambası
16371 display unit gösterim birimi, gösterici
16372 display göstermek, sergilemek, gösterme, sergileme, gösteri, sergi
16373 displease sinirlendirmek, canını sıkmak, kızdırmak, gücendirmek
16374 displeased dargın, kırgın, gücenmiş
16375 displeasing nahoş, can sıkıcı, kızdıran
16376 displeasure hoşnutsuzluk, beğenmeme
16377 disponibility kullanılabilirlik
16378 disponible istenildiği gibi kullanılabilen
16379 disport eğlenmek
16380 disposable funds emre hazır fon, kullanılabilir pul
16381 disposable goods atılabilir mallar
16382 disposable income harcanabilir gelir
16383 disposable kullandıktan sonra atılan
16384 disposal value satış değeri, elden çıkarma değeri
16385 disposal elden çıkarma, düzenleme, idare, kontrol, yönetim, kullanım
16386 dispose of by will mirasla bırakmak
16387 dispose of yemek, içmek, tüketmek, satmak, vermek
16388 dispose (of ile) kurtulmak, başından atmak, alt etmek, düzenlemek,
yerleştirmek, dizmek, isteklendirmek, hazırlamak, heveslendirmek
16389 disposed hevesli, niyetli, istekli
16390 disposing elden çıkarma
16391 disposition by testament vasiyetle mal bırakma
16392 disposition of funds fon kullanımı
16393 disposition mizaç, karakter, doğa, yapı, düzenleme, eğilim, istek, isteklilik
16394 dispossess (malını) elinden almak
16395 dispossession mal ve mülke el konulması
16396 dispraise kötüleme, ayıplama, hafifseme, kötülemek, ayıplamak
16397 disproof aksini ispatlama, çürütme
16398 disproportion oransızlık
16399 disproportionate oransız, çok fazla ya da çok az
16400 disprove yanlış olduğunu kanıtlamak, çürütmek
16401 disputable tartışılabilir, kuşkulu, su götürür
16402 disputant münakaşacı kimse
16403 disputation tartışma
16404 disputatious tartışmacı
16405 dispute tartışmak, çekişmek, hüccet etmek, kavga etmek, karşı çıkmak,
itiraz etmek, kabul etmemek, tartışma, çekişme, kavga, anlaşmazlık, uyuşmazlık
16406 disqualification ehliyetini elinden alma, yetkisizlik
16407 disqualify diskalifiye etmek
16408 disquiet telaşlandırmak, kaygılandırmak, huzurunu kaçırmak
16409 disquieting merak verici, rahatsız edici
16410 disquietude rahatsızlık, huzursuzluk
16411 disquisition bilimsel inceleme, tez, araştırma, tetkik
16412 disregard aldırmamak, önemsememek, saymamak, umursamamak, aldırmazlık,
önemsememe, ilgisizlik, ihmal, savsaklama
16413 disrelish hoşlanmama, beğenmeme, tiksinme
16414 disremember hatırlayamamak
16415 disrepair bakımsızlık, tamire ihtiyaç
16416 disreputable adı çıkmış, kötü ünlü
16417 disrepute kötü ün
16418 disrespect saygısızlık, kabalık
16419 disrespectful saygısız, kaba
16420 disrobe elbisesini çıkarmak, soymak, soyunmak
16421 disroot kökünden sökmek
16422 disrupt dağıtmak, bozmak, bölmek
16423 disruption kesilme, bozulma
16424 disruptive bozucu, yıkıcı
16425 dissatisfaction doyumsuzluk, hoşnutsuzluk
16426 dissatisfactory uygun olmayan, tatmin etmeyen
16427 dissatisfy doyuramamak, memnun edememek
16428 dissaving tasarrufların harcanması
16429 dissect incelemek üzere kesip ayırmak, dikkatle incelemek
16430 dissecting tahlil
16431 dissection teşrih, tahlil
16432 dissector görüntü tarayıcı
16433 disseise mal ve mülküne el koymak, gasp etmek
16434 disseisin malını mülkünü elinden alma, gasp
16435 dissemble saklamak, gizlemek, görmezlikten gelmek
16436 disseminate (düşünce/haber/vb.) yaymak, saçmak
16437 dissemination saçma, yayma, sirayet
16438 dissension anlaşmazlık, uyuşmazlık, kavga
16439 dissent aynı görüşte olmamak, görüş ayrılığı, uyuşmazlık, anlaşmazlık
16440 dissenter muhalif
16441 dissertation bilimsel inceleme, tez, deneme, söylev
16442 disserve bir kimseye kötülük etmek
16443 disservice zararlı davranış, kötülük
16444 dissever tamamen ayırmak, kesip ayırmak
16445 dissidence görüş ayrılığı, muhalefet, anlaşmazlık
16446 dissident muhalif
16447 dissimilar benzemez, ayrı, farklı
16448 dissimilarity farklılık, benzemezlik, tefavüt
16449 dissimilation ayrılım, benzeşmezlik
16450 dissimulate duygularını gizlemek, yalandan göstermek
16451 dissimulation gizleme, saklama, ikiyüzlülük
16452 dissipate dağıtmak, yok etmek, gidermek, dağılmak, yok olmak, çarçur etmek,
aptalca harcamak
16453 dissipated sefih, maceracı
16454 dissipation of energy enerji kaybı, erke yitimi
16455 dissipation dağıtma, yayma, dağılma, yayılma
16456 dissociate ayırmak, ayrı tutmak
16457 dissociated ammonia çözüşük amonyak
16458 dissociated çözüşük
16459 dissociation constant bozunma sabitesi, çözüşüm katsayısı
16460 dissociation rate çözüşüm hızı, disosasyon hızı
16461 dissociation ayırma, ayrılma, çözüşüm, çözüşme
16462 dissolubility erirlik, çözülebilirlik, ayrılabilirlik
16463 dissoluble erir, eriyebilir, çözülür, fesholunabilir
16464 dissolute ahlaksız, kötü, rezil
16465 dissoluteness ahlaksızlık, çapkınlık, uçarılık
16466 dissolution of company şirketin dağılması
16467 dissolution sona erme, bozma, bozulma
16468 dissolve erimek, eritmek, feshetmek, dağıtmak, feshedilmek, dağılmak,
özünü kaybetmek, kaptırmak, özünü tutamamak, kapılmak
16469 dissolvent eritici, çözücü, eritici madde, eritici
16470 dissolving power eritme gücü
16471 dissolving eritici, erime, eritme
16472 dissonance uyumsuzluk, ahenksizlik
16473 dissonant akortsuz, ahenksiz, uyumsuz
16474 dissuade caydırmak, vazgeçirmek
16475 dissuasion caydırma, vazgeçirme
16476 dissymmetrical simetrik olmayan, bakışımsız
16477 dissymmetry asimetri, bakışımsızlık, simetrik olmayış
16478 distaff side eksik etek, kadın kısmı
16479 distaff öreke, kadın işi
16480 distal merkezdenuzak
16481 distance freight mesafe navlunu
16482 distance mark uzaklık işareti
16483 distance relay aralık rölesi
16484 distance mesafe, uzaklık, soğukluk, mesafe
16485 distant relative uzak akraba
16486 distant uzak, alıs, uzakta, (akraba) uzaktan, uzak, alıs, soğuk, ilgisiz,
mesafeli, hafif, belirsiz
16487 distantly uzaktan, soğuk bir tavırla
16488 distaste sevmeme, hoşlanmama, nefret
16489 distasteful tatsız, nahoş
16490 distemper huysuzluk, hasta etmek, keyfini kaçırmak
16491 distend şişmek, şişirmek
16492 distensible şişirilebilir, gerilebilir
16493 distension şişme, gerilme, germe
16494 distich beyit, iki mısra
16495 distil imbikten çekmek, damıtmak, (konu/vb.) özünü çıkarmak, özünü almak
16496 distill bkz.distil
16497 distillate imbikten çekilmiş sıvı
16498 distillation apparatus damıtma aygıtı
16499 distillation column damıtma kolonu
16500 distillation flask damıtma balonu
16501 distillation damıtma, damıtık madde
16502 distilled water damıtık su
16503 distilled damıtık
16504 distiller damıtıcı, imbik, imbikten çekici
16505 distillery içki yapan fabrika
16506 distilling flask damıtma balonu, damıtma toparı
16507 distinct farklı, ayrı, açık, belirgin
16508 distinction fark, tefavüt, ayırım, ayrı tutma, ayrı olma, ayrım, üstünlük,
ün, şan, saygınlık, nişan, şeref, ödül
16509 distinctive feature ayırıcı özellik
16510 distinctive property ayırt edici özellik
16511 distinctive diğerlerinden ayrı, ayıran, özel
16512 distinctiveness ayırt edici özellik
16513 distinctly açıkça, şüphesiz
16514 distinctness açıklık, fark
16515 distingue üstün, kibar, nazik
16516 distinguish ayırt etmek, ayırmak, farkı görmek, tanımak, seçmek, görmek,
ayırmak, ayrı kılmak, (özünü) göstermek, sivrilmek
16517 distinguishable ayırt edilebilir, görülebilir, seçilir
16518 distinguished seçkin, ünlü
16519 distort eğri büğrü etmek, biçimini bozmak, çarpıtmak, saptırmak,
değiştirmek
16520 distorted bozulmuş
16521 distorting lens bozucu mercek
16522 distortion factor distorsiyon katsayısı
16523 distortion çarpıklık, bükülme, bozulma, distorsiyon, tahrif
16524 distract (dikkatini) başka yöne çevirmek, dağıtmak, (işinden) alıkoymak,
meşgul etmek
16525 distracted kafası karışmış, telaşlı
16526 distraction dikkat dağıtıcı şey, dikkatini dağıtma, eğlence, vakit geçirecek
şey
16527 distrain haczetmek, el koymak, zapt etmek, haciz koymak
16528 distrainee eşyalarına haciz konan kişi
16529 distrainor haczeden kişi, rehin alan
16530 distraint haciz
16531 distraught aklı başından gitmiş, çılgına dönmüş
16532 distress call imdat çağrısı
16533 distress freight zaruret navlunu
16534 distress frequency imdat frekansı
16535 distress oneself (öz) canını sıkmak
16536 distress selling ihtiyaçtan satma
16537 distress signal imdat sinyali
16538 distress wave alarm dalgası
16539 distress acı, ıstırap, üzüntü, sıkıntı, tehlike, üzmek, acı çektirmek,
ıstırap vermek
16540 distressed area yoğun işsizlik bölgesi
16541 distressed üzgün, kederli, şanssız, talihsiz, yoksul
16542 distressing acı veren, üzücü, ıstırap verici
16543 distributable income dağıtılabilir gelir
16544 distributable profit dağıtılabilir kâr
16545 distributable dağıtılabilir
16546 distribute dağıtmak, vermek, sınıflamak, türkümlere ayırmak, pay etmek,
bölüştürmek, yaymak, saçmak
16547 distributed capacitance bölünmüş kapasite, dağılmış kapasite
16548 distributed load dağılmış yük, dağınık yük
16549 distributed network dağılmış devre
16550 distributed profit dağıtılmış kâr
16551 distributed winding dağınık sargı
16552 distributing amplifier dağıtım amplifikatörü
16553 distributing box dağıtım kutusu
16554 distributing cable dağıtım kablosu
16555 distributing centre dağıtım merkezi
16556 distributing shaft tevzi mili, dağıtım mili
16557 distribution board tevzi kestesi, dağıtım kestesi
16558 distribution box tevzi kutusu, dağıtım kutusu
16559 distribution cable dağıtım kablosu
16560 distribution coefficient dağıtım katsayısı
16561 distribution costs dağıtım masrafları
16562 distribution curve dağılım eğrisi
16563 distribution expense dağıtım masrafı
16564 distribution law dağılım kanunu, dağılım yasası
16565 distribution network dağıtım şebekesi
16566 distribution of earnings kâr dağıtımı
16567 distribution of losses zararın dağıtımı
16568 distribution of population nüfus dağılımı
16569 distribution office dağıtım bürosu
16570 distribution panel dağıtım kestesi
16571 distribution shaft dağıtım dingili
16572 distribution dağıtma, dağıtım, yayılma, yaygın olma
16573 distributional analysis dağılımsal çözümleme
16574 distributional linguistics dağılımsal dilbilim
16575 distributional dağılım ile ilgili, dağılımsal
16576 distributionalism dağılımcılık
16577 distributionalist dağılımcı
16578 distributive adjectives üleştirme sıfatları
16579 distributive cost dağıtım maliyeti
16580 distributive justice adalet dağıtımı
16581 distributive numeral adjective üleştirme sayı sıfatı
16582 distributive point dağıtım çekidi
16583 distributive pronouns üleştirme zamirleri
16584 distributive share miras payı
16585 distributive trade dağıtım işi
16586 distributive yayan, dağıtan, üleştiren, taksim eden
16587 distributor advance distribütör avansı
16588 distributor arm distribütör kolu
16589 distributor cap distribütör kapağı, distribütör başlığı
16590 distributor disk distribütör diski
16591 distributor head distribütör başı
16592 distributor housing distribütör kutusu
16593 distributor shaft distribütör mili
16594 distributor dağıtıcı, dağıtımcı, distribütör, dağıtaç
16595 distributorship dağıtıcılık, distribütörlük
16596 district attorney bölge başsavcısı
16597 district bank bölgesel banka
16598 district council belediye meclisi
16599 district court yerel mahkeme
16600 district exchange bölge alısün santralı
16601 district judge bölge hâkimi
16602 district manager bölge müdürü
16603 district office bölge müdürlüğü
16604 district bölge
16605 distrust güvenmemek, itimat etmemek, güvenmeme, itimatsızlık
16606 distrustful şüpheci, vesveseli, kuşkulu, güvensiz
16607 disturb the peace asayişi bozmak
16608 disturb traffic trafiği karıştırmak
16609 disturb rahatsız etmek, üzmek, kaygılandırmak, bozmak, karıştırmak
16610 disturbance of possession başkasının malına tecavüz
16611 disturbance of the peace asayişin bozulması
16612 disturbance rahatsız etme, rahatsızlık, narahatlık, karışıklık, huzursuzluk
16613 disturbed rahatsız, huzursuz
16614 disturbing current parazit akımı
16615 disturbing source parazit kaynağı
16616 disturbing rahatsızlık veren, huzur bozucu
16617 disulfide disülfür
16618 disulphate bisulfat
16619 disulphide disülfür
16620 disulphuric disülfürik
16621 disunion ayrılma, bölünme, anlaşmazlık, uyuşmazlık
16622 disunite ayırmak, ayrılmak, aralarını bozmak
16623 disunity ayrılık, kopukluk, ahenksizlik, ihtilaf
16624 disuse kullanılmayış, geçersizlik
16625 disused eski, vaktini doldurmuş
16626 disutility olumsuz fayda, faydasız oluş
16627 disyllable iki heceli kelime
16628 ditch hendek, başından atmak, bırakmak
16629 ditcher hendek açma kılgası
16630 dither telaşa kapılmak, kararsızlık ve heyecana kapılmak, telaş,
kararsızlık
16631 dithyramb ditiramp
16632 dittany of Crete kurt helvası
16633 dittany geyikotu, girit otu
16634 ditto marks denden (ö)
16635 ditto aynı şey, denden (işareti)
16636 ditto! Kabul!
16637 ditty bag gemicilerin ufak torbası, dikiş kutusu
16638 ditty kısa ve basit şarkı
16639 Diuca Speculifera buzulkuşu
16640 diuretic idrar getiren, idrar getiren ilaç
16641 diurnal gündüze ait, gündüz olan, bir günlük, günlük
16642 diva primadonna
16643 divagate başıboş dolaşmak, konu dışına çıkmak
16644 divagation başıboş dolaşma, konu dışına çıkma
16645 divalent iki değerli, iki değerlikli
16646 divan divan, sedir
16647 divaricate dallanmak, çatallanmak
16648 dive bomber bombardıman uçağı
16649 dive (suya) balıklama atlamak, dalmak, cummak, (aşağı doğru) hızla hareket
etmek, elini daldırmak, balıklama atlayış, dalış, batakhane
16650 diver dalgıç
16651 diverge (yol/görüş/vb.den) ayrılmak, uzaklaşmak
16652 divergence angle ayrılma açısı
16653 divergence ayrılma, uzaklaşma, ıraksama
16654 divergency ayrılma, uzaklaşma, fark
16655 divergent lens ıraksak mercek
16656 divergent product aykırı ürün
16657 divergent series ıraksak dizi
16658 divergent çeşitli, ıraksak, muhtelif, birbirine karşı
16659 diverse çeşitli, farklı, değişik
16660 diversely çeşitli olarak
16661 diversification çeşitlendirme, değişiklik, çeşitlilik
16662 diversified farklı, değişik, rizikoları dağıtılmış
16663 diversify çeşitlendirmek
16664 diversion yönünü değiştirme, çevirme, saptırma, sapma, eğlence, oyalayıcı
şey, dikkati başka yöne çeken şey
16665 diversity değişim, farklılık, tefavüt, fark, farklı olma
16666 divert başka yöne çevirmek, saptırmak, oyalamak, eğlendirmek, -in
dikkatini başka yöne çekmek, dikkatini dağıtmak
16667 diverticulum divertikül
16668 divest (of ile) yoksun bırakmak
16669 divestiture soyma, soyulma, mahrum etme, mahrum edilme
16670 divestment yoksun bırakma, soyma, soyulma, mahrum etme
16671 divide bölmek, ayırmak, ayrılmak, bölmek, bölünmek
16672 divided highway geliş gidiş yönleri ayrı otoyol
16673 divided policy bölünmüş poliçe
16674 dividend account temettü hesabı
16675 dividend book temettü defteri
16676 dividend check temettü çeki
16677 dividend control temettü kontrolü
16678 dividend coupon temettü kuponu, kâr kuponu
16679 dividend cover temettü karşılığı
16680 dividend declaration kâr payı ilanı
16681 dividend distribution kâr payı dağıtımı
16682 dividend equalization reserve temettü fonu
16683 dividend in arrears birikmiş temettü
16684 dividend in kind ayni temettü
16685 dividend limitation temettü sınırlaması
16686 dividend off kâr paysız, temettüsüz
16687 dividend on kâr payı dahil
16688 dividend payable vadesi gelen temettü, ödenecek temettü
16689 dividend paying company temettü dağıtan şirket
16690 dividend payment date temettü dağıtım tarihi
16691 dividend payout ratio temettü ödeme oranı
16692 dividend price ratio temettü fiyat oranı
16693 dividend rate temettü oranı
16694 dividend right certificate intifa senedi
16695 dividend share kazanç payı
16696 dividend warrant temettü ödeme emri, temettü kuponu
16697 dividend yield temettü verimi, temettü getirisi
16698 dividend pay, hisse, kâr hissesi, bölünen
16699 divider bölücü, bölen, pergel
16700 dividers pergel
16701 dividing network bölücü devre
16702 dividing bölen, ayıran, bölme
16703 dividual bölünmüş, bölünebilir, ayrı, ayrılabilen
16704 divination sezme, kehanet, fal, keşif
16705 divine service ibadet
16706 divine mukaddes, tanrısal, ilahi, ulu, süper, çok iyi, gelecek ya da
bilinmeyenden haber vermek, kehanette bulunmak, (toprağın altında su/maden/vb.)
bulmak
16707 diviner kâhin, sihirbaz, falcı
16708 diving altitude dalış yüksekliği
16709 diving angle dalış açısı
16710 diving attack pike hücum
16711 diving bell dalma çanı, dalgıç hücresi
16712 diving board tramplen
16713 diving duck ördek türü
16714 diving helmet dalgıç başlığı
16715 diving speed dalış hızı
16716 diving suit dalgıç elbisesi
16717 diving velocity dalış hızı
16718 diving dalma, dalış, suya dalma, tramplenden atlama
16719 divinity tanrısallık, ilahiyat, tanrıbilim, tanrı, tanrıça
16720 divisibility bölünebilme
16721 divisible credit bölünebilir kredi
16722 divisible bölünebilir
16723 division of labour işbölümü
16724 division of loss zararın bölünmesi
16725 division of stock hisse senedinin bölünmesi
16726 division of the profit kâr taksimi
16727 division president bölüm başkanı
16728 division sign bölme işareti
16729 division paylaştırma, pay etme, bölme, kısım, bölüm şey, fikir ayrılığı,
uzlaşmazlık, bölme, bölünme, tümen
16730 divisional bond demiryolu tahvili
16731 divisional coin bozuk pul
16732 divisional coins ufak pul
16733 divisional bölmeyle ilgili
16734 divisive bölücü, ayırıcı, ara bozucu, ihtilaf çıkaran
16735 divisor bölen
16736 divorc‚ dul erkek
16737 divorc‚e dul kadın
16738 divorce case boşanma davası
16739 divorce decree boşanma kararı
16740 divorce suit boşanma davası
16741 divorce boşanma, boşanmak, boşamak, ayırmak, dul erkek
16742 divorceé boşanmış kimse, dul kimse, dul kadın
16743 divot çimen, çim
16744 divulgation açığa vurma
16745 divulge açığa vurmak
16746 divulgence ifşa etme
16747 divvy up paylaşmak
16748 dizzily aptalca
16749 dizziness baş dönmesi, sersemlik, göz kararması
16750 dizzy spell ani baş dönmesi
16751 dizzy başı dönen, baş döndürücü, aptal, başını döndürmek
16752 do a bargain pazarlık etmek
16753 do a bunk tüymek, sıvışmak, kaçmak
16754 do a double take gözlerine inanamamak
16755 do a roaring trade büyük kâr sağlamak
16756 do a service hizmet etmek
16757 do away with son vermek, bitirmek, kaldırmak, öldürmek
16758 do battle uğraşmak, mücadele etmek
16759 do business with ile iş yapmak
16760 do business iş yapmak
16761 do by halves yarım yamalak yapmak
16762 do by davranmak
16763 do for sb ev idare etmek, bakmak, mahvetmek
16764 do for sth işe yaramak
16765 do honor to şereflendirmek
16766 do in öldürmek, çok yormak
16767 do it yourself yardımsız yapılabilen
16768 do justice to sb -e dürüst davranmak
16769 do obeisance to saygı göstermek
16770 do one's best elinden geleni yapmak
16771 do one's heart good gönlünü ferahlatmak
16772 do one's nut tepesi atmak
16773 do one's stuff özünü göstermek
16774 do one's worst elinden gelen kötülüğü yapmak
16775 do option business primli işler yapmak
16776 do out of -den etmek
16777 do out tepeden tırnağa temizlemek
16778 do over tekrarlamak, yeniden düzenlemek
16779 do overtime fazla mesai yapmak
16780 do retail business perakende iş yapmak
16781 do sb a favour birine bir iyilikte bulunmak
16782 do sb in öldürmek, yorgunluktan öldürmek
16783 do sb out of sth aldatmak, elde etmesini önlemek
16784 do sb over iyice yumruklayıp dövmek
16785 do sb proud çok iyi ağırlamak, onurlandırmak
16786 do sb. a good turn kimese hizmet göstermek, bir kese yakşı hizmet etmek
16787 do shift work vardiyalı çalışmak
16788 do sth for a giggle gırgırına yapmak
16789 do sth hands down bir işi parmağının ucuyla çevirmek
16790 do sth under one's own steam kendi yağı ile kavrulmak
16791 do sth up yenileştirmek, onarmak, kapatmak
16792 do tell! Öyle mi?
16793 do the honours ikramda bulunmak, misafir ağırlamak
16794 do the sights ilginç yerleri ziyaret etmek
16795 do the trick işini görmek, amacını karşılamak
16796 do the washing-up bulaşık yıkamak
16797 do up iliklemek, onarmak, güzelleştirmek, sarmak
16798 do well out of kâr etmek
16799 do wholesale business toptan ticaret yapmak
16800 do with gereksinmek, istemek, ile ilgisi olmak
16801 do without -sız idare etmek
16802 Do you mind if I yapabilir miyim?, edebilir miyim?
16803 Do you mind sizce bir sakıncası var mı
16804 do büyük toplantı, parti, yapmak, etmek, başarmak, yetmek, yetişmek
16805 doable yapılabilir
16806 dobby armür kılgası
16807 docile yumuşak başlı, uysal
16808 docility yumuşak başlılık
16809 dock charges rıhtım resmi
16810 dock company rıhtım şirketi
16811 dock dues rıhtım vergini
16812 dock receipt rıhtım makbuzu
16813 dock shed rıhtım hangarı
16814 dock strike rıhtım işçilerinin grevi
16815 dock warehouse rıhtım antreposu
16816 dock warrant dok makbuzu, ambar makbuzu, resepis
16817 dock worker dok işçisi, havuz işçisi
16818 dock rıhtım, gemi havuzu, dok, (mahkemede) sanık yeri, (kuyruğunu) kesmek,
(vergin/vb.) kısmak, azaltmak, kesmek, (gemi) limana girmek, limana sokmak
16819 dockage havuz vergini, dok vergini
16820 docker rıhtım işçisi
16821 docket etiket, gümrük makbuzu, karar defteri, özetlemek, listeye
kaydetmek, yaftalamak
16822 dockmaster dok müdürü, tersane müdürü, rıhtım müdürü
16823 docks iskele, rıhtım
16824 dockyard tersane
16825 doctor blade rakle bıçağı, sıyırma bıçağı
16826 doctor in charge nöbetçi doktor
16827 doctor knife rakle bıçağı, sıyırma bıçağı
16828 doctor doktor, sagan, hekim, doktora yapmış kişi, doktor, diş doktoru,
dişçi, iyileştirmek, tedavi etmek, değiştirmek, saptırmak, (döngül) kısırlaştırmak
16829 doctoral doktora ait
16830 doctorate doktora
16831 doctrinaire kuramcı
16832 doctrinal öğreti aşılayan, dogmatik, mezhebe ait
16833 doctrine öğreti, doktrin
16834 document bills sevk evrakı
16835 document case kavlık
16836 document in proof kanıtlayıcı belge
16837 document of title emtia senedi, mal senedi
16838 document reader belge okuyucu
16839 document belge, belge ile kanıtlamak, belgelemek
16840 documentary bill vesikalı poliçe
16841 documentary collection vesikalı tahsil
16842 documentary credit vesikalı kredi
16843 documentary draft vesikalı poliçe
16844 documentary evidence yazılı delil
16845 documentary film belgeli yanka
16846 documentary belgesel, belgeli, belgeli
16847 documentation book belgeleme kitabı
16848 documentation error belgeleme hatası
16849 documentation system belgeleme jüyesi
16850 documentation belgeleme, dokümantasyon, belgelerle ispatlama,
dökümantasyon
16851 documented credit vesikalı kredi, akreditif
16852 documented belgeli, belgeye dayalı
16853 documents of title emtia senetleri
16854 docuterm tanıtıcı terim
16855 dodder küsküt, şeytansaçı, bağboğan, sendelemek, sallanmak
16856 doddering zayıf, titrek, halsiz
16857 doddery bunak, titrek, dermansız
16858 doddle çocuk oyuncağı, çok kolay şey
16859 dodecagon onikigen
16860 dodecahedron onikiyüzlü, on iki yüzlü şekil
16861 dodecanese on iki ada
16862 dodge the column ipe un sermek, yan çizmek
16863 dodge özünü kenara çekmek, yana çekilmek, çekinmek, fentgirlik etmek,
korunmak, yayınmak, boyun kaçırmak, fırıldak gelmek, hilegerlik etmek, kelekbazlık
etmek, kelek gelmek, ileri-geri hareket etmek, var-gel etmek, daldalanmak,
gizlenmek, atlatmak, hileyle kurtulmak, yırtmak, yana kaçış, fırıldak, kelek,
aldatma, fent, hile, aldanma, yalan, üçkâğıt, oyun, namussuzluk, plan, yol
16864 dodger vergi kaçakçısı, madrabaz
16865 dodgy (İİ) riskli, tehlikeli, üçkâğıtçı, namussuz
16866 dodo dodo kuşu
16867 doe dişi geyik ya da tavşan
16868 doer yapan kimse, eden kimse, fail
16869 doeskin dişi geyik derisi
16870 doff çıkarmak (elbise)
16871 doffer penyör, tarak
16872 dog cheap sudan ucuz, çok ucuz
16873 dog clutch çeneli kavrama, kurtağızlı kavrama
16874 dog collar köpek tasması, dik ve yüksek yaka
16875 dog days yılın en sıcak günleri
16876 dog hair köpek kılı
16877 dog in the manger ne yer ne yedirir kişi
16878 dog one's footsteps peşini bırakmamak
16879 dog rose köpek gülü, yabani gül, kuşburnu
16880 dog tired yorgun argın, turşu gibi
16881 dog köpek, it, (kurt/tilki/vb.) köpekgillerin erkeği, hıyar, köpek herif,
izlemek, peşini bırakmamak
16882 dog-ear kıvrık sayfa köşesi
16883 dog-eared sayfa uçları kıvrık
16884 dog's breakfast karman çorman
16885 dog's life tasalı hayat
16886 dogfight savaş uçakları arasındaki çatışma
16887 dogfish küçük köpekbalığı
16888 dogged inatçı
16889 doggedness sebat, inat
16890 doggie bkz.doggy
16891 doggish köpek gibi, ters, huysuz
16892 doggone! Hay Allah!, Allah'ın belası!, mel'un!
16893 doggy ç.dili kuçukuçu, köpek
16894 doghouse köpek kulübesi
16895 dogie annesiz buzağı
16896 dogma dogma, inak
16897 dogmatic dogmatik, inaksal, inakçı
16898 dogmatism dogmatizm, dogmacılık
16899 dogmatist dogmatik kimse
16900 dogmatize kestirip atmak, kesin olarak fikrini söylemek
16901 dogsbody angarya ve ayak işlerini yapan kişi
16902 dogtooth köpek dişi
16903 dogvane yelkovan, pinel
16904 dogwatch gemide kısa akşam nöbeti
16905 dogwood kızıl çubuk
16906 doh do notası
16907 doily küçük peçete
16908 doing (birisinin yaptığı) iş, sıkı çalışma
16909 doings işler, tavır, faaliyetler, gidişat
16910 doit mangır, metelik
16911 dolce hoş
16912 doldrums morali bozuk, keyifsiz, neşesiz
16913 dole out iane olarak dağıtmak
16914 dole hükümetten işsizlik maaşı almak, (out ile) gereksinen kişilere pul ya
da yiyecek vermek
16915 doleful üzgün, kederli, mahzun
16916 dolefulness keder, hüzün, kasvet
16917 dolerite dolerit, dolantaşı
16918 dolichocephalic dolikosefal, uzunkafalı
16919 doline düden
16920 doll up güzelce giyinmek, giyinip kuşanmak, giydirmek
16921 doll oyuncak bebek, kavırçak, ninik
16922 dollar area dolar sahası
16923 dollar bloc dolar bloku
16924 dollar diplomacy dolar diplomasisi
16925 dollar exchange dolar üzerinden işlem
16926 dollar pool dolar havuzu
16927 dollar premium dolar primi
16928 dollar shortage dolar kıtlığı
16929 dollar dolar
16930 dollhouse oyuncak bebek evi
16931 dollish bebeksi, bebekçe
16932 dollop (yiyecek/vb.) yığın
16933 dolly bkz.doll
16934 dolman bir çeşit giysi, dolama
16935 dolmen dolmen, taş gömüt
16936 dolomite limestone dolomitli kireçtaşı
16937 dolomite dolomit
16938 dolomitization dolomitleşme
16939 dolorous acıklı, kederli, elem veren
16940 dolour keder, elem
16941 dolphin yunusbalığı
16942 dolt ahmak kimse, salak kimse
16943 doltish kafasız, budala
16944 domain theory domen teorisi, evlek kuramı
16945 domain beylik arazi, ülke, alan
16946 dome dam kubbeli baraj
16947 dome roof kubbe çatı
16948 dome kubbe
16949 domed kubbeli, kubbe şeklinde, yuvarlak
16950 domed-shaped kubbe biçimli
16951 domestic affairs iç meseleler
16952 domestic animal evcil döngül
16953 domestic architecture yerli mimari
16954 domestic bill ülke içi poliçe
16955 domestic consumption yurtiçi tüketim
16956 domestic corporation yerli şirket, milli şirket
16957 domestic court yerel mahkeme
16958 domestic crafts ev sanatları
16959 domestic currency milli pul, ülke pulu
16960 domestic demand yurtiçi talep
16961 domestic economy ev ekonomisi, ev idaresi
16962 domestic expenditure yurtiçi harcama
16963 domestic flight iç hatlar
16964 domestic good yerli malı
16965 domestic goods yerli malları
16966 domestic income yurtiçi gelir, milli gelir
16967 domestic industry yerli sanayi
16968 domestic inflation yurtiçi enflasyon
16969 domestic investment yurtiçi yatırım
16970 domestic life ev yaşamı
16971 domestic loan yerli kredi
16972 domestic mail yurtiçi posta
16973 domestic market iç piyasa
16974 domestic monetary unit ülke pul birimi, pul vahidi
16975 domestic partnership yerli ortaklık
16976 domestic payments ülke içindeki ödemeler
16977 domestic policy iç politika
16978 domestic price yurtiçi fiyatı, yerli fiyatı
16979 domestic product yerli ürün
16980 domestic profit yurtiçi kâr
16981 domestic recession iç ekonomik durgunluk
16982 domestic route iç hat
16983 domestic safety iç güvenlik
16984 domestic trade iç ticaret, yurtiçi ticaret
16985 domestic value yurtiçi değeri
16986 domestic ev/kodak ile ilgili, evcil, yerli, hizmetçi
16987 domesticate (döngül) evcilleştirmek, ev işlerine alıştırmak
16988 domestication evcilleştirme, evcilleşme
16989 domesticity ev/kodak yaşamı, ev/kodak yaşamını sevme
16990 domicile ev, ikâmetgâh
16991 domiciled konutlu, ikametgâhlı
16992 domiciliary arrest evde gözaltı
16993 domiciliary eve ait
16994 domiciliate (poliçe) ödemek, tediye etmek
16995 dominance egemenlik, üstünlük
16996 dominant character başat karakter
16997 dominant factor başat etken
16998 dominant gene başat gen
16999 dominant mode baskın mod
17000 dominant species başat tür, baskın tür
17001 dominant wave baskın dalga
17002 dominant egemen, üstün, yüksek, başat, dominat
17003 dominate egemen olmak, hakim olmak, hükmetmek, -de etkin olmak, en önemli
yeri tutmak, -den daha yüksekte olmak
17004 domination egemenlik, hakimiyet
17005 domineer hâkimiyet kurmak, baskı yapmak
17006 domineering despotça davranan, baskıcı, zorba
17007 Dominican Republic Dominik Cumhuriyeti
17008 dominie öğretmen, hoca
17009 dominion egemenlik, yönetme hakkı, dominyon, yönetilen bölge/ülke
17010 domino domino taşı, ç.domino oyunu
17011 dominos domino oyunu
17012 don (İngiltere'de) birdemde öğretim görevlisi, öğretmen, (İspanya'da) Bay,
Beyefendi, Bey
17013 Don't mention it! bir şey değil!, estağfurullah!
17014 dona hanım, bayan, ispanyol hanımı
17015 donate (pul/vb.) bağışlamak, bağışta bulunmak
17016 donated hibe edilmiş, bağışlanmış
17017 donation bağış
17018 donator bağışçı, bağışta bulunan
17019 done bitmiş, sona ermiş, yapılmış, çok yorgun, pişmiş
17020 Done! Tamam!, Kabul!
17021 donee bağış alan kişi, bağışlayan
17022 dong erkeklik kılganı
17023 donjon burç
17024 donkey boiler yardımcı kazan
17025 donkey engine yardımcı kozgaltka
17026 donkey eşek
17027 donkey's years sittin sene
17028 donkeywork angarya
17029 donor bağışta bulunan kimse, (kılgan/kan/vb.) bağışlayan kimse, donör, verici
17030 doodad incik boncuk
17031 doodle amaçsızca bir şeyler karalamak, çiziktirmek
17032 doodlebug uçan bomba
17033 doohickey şey
17034 doom kötü kader, yazgı, ölüm, son, akıbet, mahkum etmek
17035 doomsday kıyamet günü
17036 door check kapı otomatiği
17037 door frame kapı kasası
17038 door handle kapı tokmağı, kapı kolu
17039 door hinge kapı menteşesi
17040 door jamb kapı sövesi
17041 door knob kapı topuzu, kapı tokmağı
17042 door knocker kapı tokmağı
17043 door lock kapı kilidi
17044 door mat paspas
17045 door panel kapı panosu
17046 door post kapı dikmesi
17047 door sill kapı eşiği
17048 door to door kapı kapı
17049 door window kapı penceresi
17050 door kapı, bab, giriş, ev, bina
17051 doorbell kapı zili, kapı zengi
17052 doorcase kapı kasası
17053 doorkeeper kapıcı
17054 doorman kapıcı
17055 doormat paspas
17056 doorplate isim yazılı kapı tabelası
17057 doorstep eşik, astana
17058 doorstop kapı tamponu
17059 doorway kapı aralığı, kapı boşluğu, giriş
17060 dope additive katkı maddesi
17061 dope out çözüm yolu bulmak
17062 dope uyuşturucu madde, budala, salak, bilgi haber, uyuşturucu madde vermek,
uyuşturucu katmak, (at/vb.ye) doping yapmak
17063 dopey budala, salak, (uyuşturucuyla) uyuşmuş, uykulu
17064 doping katkılama, doping
17065 dopy bkz.dopey
17066 Doric order Dor düzeni
17067 Doric Dorlara ait, kaba, bozuk
17068 dorm bkz.dormitory
17069 dormancy uyuşukluk, uyku hali, hareketsizlik
17070 dormant account atıl hesap, hareketsiz hesap
17071 dormant bud dinlenme tomurcuğu, kış tomurcuğu
17072 dormant capital ölü sermaye
17073 dormant partner komanditer ortak
17074 dormant season dinlenme dönemi, kış dönemi
17075 dormant hareketsiz, etkin olmayan, uykuda
17076 dormer window çatı penceresi, dam penceresi, arnavut bacası
17077 dormer taban direği
17078 dormice kakırca, fındık sıçanı
17079 dormitory town yatakhane şehir, koğuşkent, yatıkent
17080 dormitory yatakhane, koğuş, öğrenci yurdu
17081 dormouse fındık faresi
17082 dorsal cavity sırt boşluğu
17083 dorsal fin sırt yüzgeci
17084 dorsal side sırt tarafı
17085 dorsal sırtla ilgili, sırt ..., arka
17086 dory yassı bir çeşit kayık
17087 dos and don'ts davranış kuralları
17088 dos-a-dos sırt sırta
17089 dosage dozaj, düzem
17090 dose rate doz oranı
17091 dose doz, düze, miktar, belli bir dozda ilaç vermek
17092 dosimeter dozimetre
17093 dosimetry dozimetri
17094 dosing machine dozaj kılgası
17095 doss kısa uyku, şekerleme, (down ile) yatmak
17096 dosser sırtta taşınan sepet, küfe
17097 dossier dosya
17098 dot generator çekit üreteci
17099 dot printer çekit basıcı, çekit yazıcı
17100 dot product çekit çarpımı
17101 dot çekit, nokta, benek, çekidini koymak, noktasını koymak
17102 dot-matrix çekit matris
17103 dot-spot beneklemek
17104 dotage bunaklık
17105 dotard bunak, moruk
17106 dote on bunamak, hariflemek
17107 dote upon aşırı sevmek, düşkün olmak
17108 dote (on/upon ile) çok sevmek, üzerine titremek
17109 doting düşkün, üzerine titreyen
17110 dotted curve çekitli eğri
17111 dotted line çekitli doğru
17112 dotted çekitli, benekli
17113 dotterel dağ yağmur kuşu
17114 dotty üşütük, çatlak, kaçık
17115 double account system çift hesap jüyesi
17116 double action çift etki
17117 double agent iki taraflı çalışan casus
17118 double amplitude çifte genlik, tepeden tepeye genlik
17119 double armature çift armatür
17120 double back aynı yolu geri dönmek
17121 double bass kontrbas
17122 double bearing çift yatak
17123 double bed iki kişilik yatak
17124 double bend çift dirsek, S dirseği
17125 double bind iki arada bir derede kalma yağdayı
17126 double boiler benmari
17127 double bond çift bağ
17128 double bottom çifte karine, çift dip, dabılbatım
17129 double breasted kruvaze
17130 double bridge çift köprü
17131 double buffering çift tamponlama
17132 double capacity çift kapasite
17133 double chamfered drill çift ağızlı matkap
17134 double chinned çifte gerdanlı
17135 double circuit çift devreli
17136 double cloth çift kumaş
17137 double columns çift sütun, çift kolon
17138 double concave çifte çukur
17139 double cone çift koni
17140 double consonant çift ünsüz
17141 double convex çifte dışbükey
17142 double crank çifte dirsek
17143 double cross çift melez
17144 double dealer ikiyüzlü
17145 double dealing ikiyüzlülük
17146 double decomposition çifte bozunma
17147 double density çifte yoğunluk
17148 double diode çift diyot
17149 double door çift kapı
17150 double entry çift giriş, çift kayıt, çifte kayıt usulü
17151 double floor çift döşeme, çift taban
17152 double for dublörlük etmek, kontr yapmak
17153 double freight çift navlun
17154 double frequency çift frekans
17155 double ignition çift ateşleme
17156 double insurance çifte sigorta
17157 double layer çift tabaka, çift katman
17158 double length çift uzunluk
17159 double liability zincirleme yükümlülük
17160 double line çift hat
17161 double name draft iki imzalı poliçe
17162 double or quits ya mars ya fit
17163 double parachute çift paraşüt
17164 double payment mükerrer ödeme
17165 double pick iki ağızlı kazma
17166 double piston engine çift pistonlu kozgaltka
17167 double piston çift piston
17168 double plate çift plaka, çift levha
17169 double pole çift kutup
17170 double pricing çifte fiyatlama
17171 double reception çift alış
17172 double room iki kişilik oda
17173 double row çift sıralı
17174 double salt çift tuz
17175 double sampling çift örnekleme
17176 double sideband çift yan bant
17177 double slit çift fant, çiftyarık
17178 double spaced çift aralıklı
17179 double standard çifte standart
17180 double stars çift yıldız
17181 double talk çeşitli anlamlar verilebilecek söz
17182 double tax çifte vergi
17183 double taxation çifte vergilendirme
17184 double the amount miktarı ikiye katlamak
17185 double time hızlı yürüyüş
17186 double track çift yol
17187 double up eğilmek, bükülmek, paylaşmak
17188 double çift, koşa, iki, iki kişilik, iki misli, benzer, eş, duble
(içki), iki misli, iki katı, iki kat artırmak, iki katına çıkartmak, iki misli
yapmak, iki misli olmak, iki kat etmek, kıvırmak, katlamak
17189 double-acting çift etkili, iki taraflı çalışan
17190 double-armed çift kollu
17191 double-barrelled çift namlulu, iki anlamlı
17192 double-beam çift huzmeli
17193 double-check iki kere denetlemek, tekrar kontrol etmek
17194 double-current çift akımlı
17195 double-cut file çapraz dişli eğe
17196 double-date (iki çift) birlikte gezmek
17197 double-decker iki katlı otobüs
17198 double-dutch anlaşılmaz yazı/konuşma, zırva
17199 double-edged iki ağızlı, çift ağızlı, iki tarafı keskin
17200 double-ended iki ucu bir olan
17201 double-faced ikiyüzlü, iki taraflı (kumaş)
17202 double-fed çift beslemeli
17203 double-glaze çift cam takmak
17204 double-glazing çift cam
17205 double-handed hilekâr
17206 double-headed çift başlı
17207 double-header iki lokomotifle çekilen tren
17208 double-jointed iki eklemli, çok oynak mafsallı
17209 double-lock çift kilit vurmak
17210 double-park arabayı yolun ortasında bırakmak
17211 double-precision çifte kesinlikli
17212 double-quick çok hızlı, jet gibi, çok hızlı, jet gibi, çabuk yürüyüş,
çok çabuk yürümek
17213 double-sided çift taraflı, çift yüzlü
17214 double-stage çift evreli, çift aşamalı
17215 double-threaded çift vida dişli
17216 double-tongued özü sözü bir olmayan
17217 doubled yarn bükümlü iplik, çiftkat iplik
17218 doubledeck çift katlı
17219 doubledecker çift katlı otobüs
17220 doubleness çift olma yağdayı, iki anlamlılık
17221 doubler katlama kılgası
17222 doubles (tenis) çiftler maçı
17223 doublet çift mercek, duble taş, mükerrer satır
17224 doubling iki katına çıkarma, katlama, bükme
17225 doubly iki misli, iki kat, iki yönden
17226 doubt -den kuşkulanmak, güvenmemek, zannetmemek, emin olmamak, kuşkusu olmak,
kuşku
17227 doubtful account şüpheli hesap
17228 doubtful debts şüpheli alacaklar
17229 doubtful kuşkulu, karanlık, güvenilmez, kesin olmayan, şüpheli
17230 doubtfulness şüphelilik, kararsızlık, belirsizlik
17231 doubting Thomas şüpheci kimse
17232 doubting kuşku duyan, endişe eden, şüphe eden
17233 doubtless kuşkusuz, şüphesiz, kesin, muhtemelen
17234 douce ağır başlı, sakin
17235 douceur bahşiş, rüşvet
17236 douche şırınga, şırınga etmek
17237 dough hamur, pul
17238 doughboy mayalı çörek
17239 doughnut lokma benzeri bir tür tatlı
17240 doughtily cesaretle, kuvvetle
17241 doughtiness cesaret, kuvvet, yiğitlik
17242 doughty kuvvetli, sağlam, yiğit, cesur, kahraman
17243 doughy hamur gibi, yufka gibi
17244 dour sert, soğuk, suratsız
17245 Douse the glim! Lambaya püf de!
17246 douse ıslatmak, sulamak, suya salmak, batırmak, sokmak, basmak, sokulmak,
batırılmak, salınmak, çıkartmak, soğumak, söndürmek
17247 dove güvercin, kumru
17248 dovecote güvercinlik
17249 dovetail joint kırlangıç kuyruğu geçme, sandık geçmesi
17250 dovetail key kırlangıç kuyruğu kama
17251 dovetail saw zıvana testeresi
17252 dovetail kırlangıç kuyruğu, kurtağzı, geçme yapmak, tam uymak, köşe bağı
kesmek
17253 dowager zengin dul
17254 dowdiness kılıksızlık, rüküşlük, eski püskülük
17255 dowdy (kadın) kılıksız, rüküş, (giysi) demode, rüküş
17256 dowel pin saplama, merkezleme pimi
17257 dowel screw vida dişli çivi
17258 dowel tespit pimi, ağaç çivi, tahta çivi ile tutturmak
17259 dower çeyiz, ağırlık, başlık, drahoma, kabiliyet
17260 down and out bezgin
17261 down at heel kılıksız, pejmürde
17262 down feathers kıl tüyleri
17263 down in the dumps üzgün, hüzünlü, çökmüş, üzüntülü
17264 down in the mouth neşesiz
17265 down payment peşinat, depozito, teminat
17266 down period bakım ve onarım için kapalı dönem
17267 down resistant tüy geçmez
17268 down to the ground her hususta
17269 down to the wire son dakikaya kadar
17270 down tools çalışmayı bırakmak
17271 down with kahrolsun
17272 down aşağı, aşağıya, aşağıda, güneye doğru, güneyde, sıkıca, sağlam bir
şekilde, çönge üstünde, yazı olarak, kötüye, kötü bir duruma, daha düşük bir
düzeye, geçmişten, üzgün, hüzünlü, neşesiz, aşağısına, aşağısında, boyunca, yere
vurmak, yutuvermek, yumuşak tüy, kuş tüyü, ç.(İngiltere'deki) çimenli alçak tepeler
17273 down-market ucuz mal satılan yer
17274 down-to-earth gerçekçi
17275 downcast üzgün, mahzun, (gözler) yere doğru bakan
17276 downdraft carburettor ters karbüratör
17277 downdraft aşağıya doğru akım
17278 downer müsekkin, yatıştırıcı madde
17279 downfall düşüş, yıkılma, çöküş, mahvolma, ani yağış, sağanak
17280 downgrade (rütbe/derece/vb.) indirmek, alçaltmak
17281 downhaul alavere
17282 downhearted üzgün, mutsuz
17283 downhill yokuş aşağı, yokuş aşağı giden, kolay, çocuk oyuncağı
17284 Downing Street ingiliz hükümeti
17285 downpipe yağmur iniş borusu
17286 downpour sağanak
17287 downproof tüy geçmez, kuştüyü geçmez
17288 downright tamamen, büsbütün, resmen
17289 downspout yağmur borusu, iniş borusu
17290 downstage sahnenin önü
17291 downstairs alt katta, aşağıda, alt kata, aşağıya, alt kat
17292 downstream akıntı yönünde, akış aşağı
17293 downthrow atma, atılma, çökme
17294 downtime arıza süresi, aksaklık süresi, çalışmama süresi
17295 downtown şehir merkezi, çarşı
17296 downtrodden kötü davranılmış, ezilmiş, haksızlığa uğramış
17297 downturn düşüş, azalma
17298 downward movement aşağı doğru hareket
17299 downward aşağı inen, düşen, (Aİ) bkz downwards
17300 downwards aşağıya doğru
17301 downwash aşağı doğru akım
17302 downwind landing rüzgâr yönünde iniş
17303 downwind rüzgâr yönünde
17304 downy tüylü, ince tüylü, havlı
17305 dowry assurance çeyiz sigortası
17306 dowry çeyiz
17307 dowse bkz.douse
17308 doxology hamd ve şükran duası
17309 doxy metres, doktrin
17310 doyen üst rütbeli subay, türkümün en yaşlı üyesi
17311 doze off uyuklamak
17312 doze şekerleme, kestirme, şekerleme yapmak, kestirmek, uyuklamak
17313 dozen düzine
17314 dozer dozer
17315 dozy uykulu, uyuşturucu, anlayışsız, sersem, mankafalı
17316 drab sıkıcı, tekdüze, (renk) donuk, sönük
17317 drabble su veya çamura bulamak
17318 drabs bkz.dribs
17319 drachm dirhem
17320 drachma drahmi
17321 draconian zalim, gaddar
17322 draconic zalim, gaddar
17323 draff tortu, posa
17324 draft acceptance poliçe kabulü
17325 draft acceptor poliçe muhatabı
17326 draft agreement anlaşma taslağı
17327 draft at sight görüldüğünde ödenecek poliçe
17328 draft discount poliçe ıskontosu
17329 draft dodger asker kaçağı
17330 draft drawee poliçe muhatabı, poliçeyi ödeyecek kişi
17331 draft drawer poliçe keşidecisi
17332 draft endorsee poliçenin hamili
17333 draft endorsement poliçe cirosu
17334 draft evader asker kaçağı
17335 draft holder poliçe hamili, poliçe sahibi
17336 draft horse yük beygiri
17337 draft resolution karar taslağı
17338 draft stop yangın bölmesi
17339 draft taslak, karalama, müsvedde, poliçe, askere alma, askere alan heyet,
(Aİ) bkz.draught, taslağını çizmek, askere almak
17340 draftsman bkz.draughtsman
17341 drafty (Aİ) bkz.draughty
17342 drag an anchor demir taramak
17343 drag anchor tarama demiri
17344 drag angle sürükleme açısı
17345 drag bar cer çubuğu, çekme çubuğu
17346 drag chain araba çarık zinciri
17347 drag hook çekme kancası
17348 drag link direksiyon çubuğu, uzun rot
17349 drag on gereksiz yere uzamak, uzayıp gitmek, sürmek
17350 drag one's feet ağırdan almak
17351 drag out gereksiz yere uzamak, uzatmak, zorla söyletmek
17352 drag rope çekme halatı, yedek halatı
17353 drag sail deniz demiri
17354 drag saw çekme testere
17355 drag the anchor demir atmak
17356 drag up gereksiz yere ortaya koymak, kötü yetiştirmek
17357 drag çekme, sürükleme, sürüklenen şey, tırmık, tarak, engel, ayakbağı,
(çilim) fırt, can sıkıcı şey/kimse, (erkeğin giydiği) kadın kıyafeti, sürüklemek,
sürümek, çekmek, (ağ/kanca/vb.ile) dibini yoklamak, taramak, sürümek, sürüklemek,
sürünmek, geride kalmak, ağır hareket etmek
17358 draggle kirletmek, kirlenmek, bulaştırmak
17359 dragline excavator vargel kazıcısı, vargel ekskavatörü
17360 dragline yedek ipi, vargel hattı
17361 dragnet gırgır, dip tarama ağı
17362 dragomans rehber
17363 dragon ejder, ejderha, şirret kadın, cadaloz kocakarı
17364 dragonfly yusufçuk, çamcarı
17365 dragoon dragon, ağır süvari, halka işkence etmek, zulmetmek
17366 dragster kısa mesafeli sürat yarış arabası
17367 drain cock boşaltma musluğu
17368 drain pipe boşaltma borusu
17369 drain plug boşaltma tapası, boşaltma tıkacı
17370 drain tile lağım tuğlası
17371 drain trap lağım sifonu, süzme sifonu, boşaltma sifonu
17372 drain valve boşaltma musluğu
17373 drain akmak, akıtmak, kurumak, kurutmak, güçsüzleşmek, tükenmek,
güçsüzleştirmek, tüketmek, pis su borusu, arna, lağım, akaç, akak, (sürekli
zaman/pul/vb.) harcatan şey, masraf
17374 drainage area kurutma alanı, drenaj alanı
17375 drainage basin akaçlama havzası, drenaj havzası
17376 drainage ditch akaçlama hendeği, drenaj hendeği
17377 drainage fitting pissu boru donanımı
17378 drainage gallery drenaj galerisi
17379 drainage gate drenaj kapağı
17380 drainage pipe drenaj borusu, süzme künkü
17381 drainage pit drenaj çukuru
17382 drainage plough drenaj pulluğu
17383 drainage trap drenaj sifonu
17384 drainage tube dren
17385 drainage water süzülen su
17386 drainage well drenaj kuyusu
17387 drainage suları akıtma, akaçlama, kanalizasyon, akaklama
17388 drainboard bulaşık süzgüsü, süzgü, damlalık
17389 drainer süzgeç, süzgü
17390 drainpipe pis su akıtma borusu, akak
17391 drains kanalizasyon şebekesi
17392 drake erkek ördek
17393 dram dirhem
17394 drama (ünalgı, sınalgı ya da tiyatroda oynanan) oyun, drama, tiyatro sanatı,
heyecanlı olaylar dizisi
17395 dramatic tiyatroyla ilgili, dramatik, oyumsal, heyecanlandırıcı
17396 dramatics tiyatroculuk, oyun yazma/oynama sanatı, amatör tiyatro
çalışmaları
17397 dramatis personae oyunda oynayanlar
17398 dramatist oyun yazarı
17399 dramatize oyunlaştırmak, sahneye uyarlamak, (olayı) heyecanlı bir şekle
sokmak, abartmak
17400 dramaturgist dramaturg, oyun yazarı
17401 dramaturgy tiyatro eseri yazma sanatı
17402 drape (kumaş/vb.ile) üstünü örtmek, kaplamak, sermek, süslemek, uzatmak,
yaymak
17403 draper kumaşçı
17404 drapery kumaşçılık, kumaş
17405 drapes perde
17406 drastic changes köklü değişiklikler
17407 drastic güçlü, şiddetli, etkili
17408 draught animal koşum döngülü
17409 draught beer fıçı birası
17410 draught cereyan, hava akımı, yudum, geminin yüzebileceği derinlik, dama
taşı
17411 draughts dama oyunu
17412 draughtsman teknik ressam, dama taşı
17413 draughty soğuk cereyanlı
17414 draw a bead on göz koymak
17415 draw a bill borç senedi düzenlemek
17416 draw a blank başarısız olmak
17417 draw a bow at a venture boş atıp dolu tutmak
17418 draw a check çek keşide etmek, çek yazmak
17419 draw a commission komisyon sağlamak, komisyon almak
17420 draw a conclusion sonuç çıkarmak
17421 draw a deed belge düzenlemek, belge tanzim etmek
17422 draw a long date uzun vadeli keşide etmek
17423 draw a parallel between benzetmek
17424 draw a picture resim çizmek
17425 draw a prize ödül kazanmak
17426 draw a veil over sth bir şeyin üstüne perde çekmek
17427 draw a veil over üstüne perde çekmek
17428 draw applause alkış almak
17429 draw aside bir tarafa çekmek
17430 draw attention dikkatini çekmek
17431 draw away hızla çekmek, uzaklaştırmak, arayı açmak
17432 draw back gerilemek, kaçınmak, kaçmak
17433 draw blood çileden çıkarmak
17434 draw down indirmek
17435 draw in one's horns yelkenleri suya indirmek, masrafı kısmak
17436 draw in her yandan kuşatmak
17437 draw interest faiz almak
17438 draw lots kura çekmek
17439 draw money out bankadan pul çekmek
17440 draw money pul çekmek
17441 draw near yaklaşmak, yakınlaşmak, sokulmak
17442 draw on kullanmak, yararlanmak
17443 draw out an account hesap özeti çıkarmak
17444 draw out (gündüz) uzamak, (tren) kalkmak, uzatmak
17445 draw profit kâr sağlamak
17446 draw sb in ilgisini çekmek
17447 draw sb out konuşturmak, söyletmek, açmak
17448 draw sth from den elde etmek
17449 draw sth out banka hesabından pul çekmek, uzatmak
17450 draw sth up yaklaştırmak, düzenlemek, yazmak
17451 draw the dole işsizlik pulu almak
17452 draw the line at çizgi çekmek, dur demek
17453 draw the line çizgiyi çekmek, karşı çıkmak
17454 draw the long bow desteksiz atmak
17455 draw the match maçı berabere bitirmek
17456 draw up a deed belge düzenlemek, senet düzenlemek
17457 draw up belge hazırlamak, durmak, durdurmak, tanzim etmek
17458 draw (resim) çizmek, şekil çekmek, yapmak, çekmek, çekip çıkartmak, almak,
ilerlemek, gelmek, ilgisini çekmek, cezbetmek, çekmek, (oyun/savaş/vb.) berabere
bitirmek/bitmek, (nefes) çekmek, kura, çekiliş, (maç/vb.) beraberlik, ilgi toplayan
şey/kimse, sıyırma, çekip çıkartma
17459 drawback dezavantaj, engel, sorun, güçlük
17460 drawbar pull çekiş gücü, cer kuvveti
17461 drawbar çekme çubuğu, çeki kolu
17462 drawbench hadde tezgâhı
17463 drawbolt çeki demiri, koşum demiri
17464 drawbridge açılır kapanır köprü, kalkma köprü
17465 drawee bank muhatap banka
17466 drawee muhatap, poliçe keşide edilen kişi
17467 drawer çekmece, sıyırma, göz
17468 drawers külot, don
17469 drawgear koşum takımı, çekme takımı
17470 drawhook çekme çengeli, koşum çengeli
17471 drawing account vadesiz cari hesap
17472 drawing board resim tahtası
17473 drawing book resim defteri
17474 drawing knife iki saplı bıçak, ağaç bıçağı
17475 drawing paper resim çöngesi, çizim çöngesi
17476 drawing pin raptiye, pünez
17477 drawing room salon, misafir odası, kabul odası
17478 drawing resim çizme sanatı, çizim, resim, plan, tasar
17479 drawings irat, varidat, hasılat
17480 drawknife iki saplı ağaç bıçağı
17481 drawl sözcükleri uzatarak konuşmak
17482 drawn (yüz) asık, (oyun) berabere
17483 drawstring uçkur
17484 dray korku, dehşet, korku nedeni, çok korkmak
17485 dread çok korkmak, korku, dehşet, korku nedeni
17486 dreaded haşmetli
17487 dreadful korkutucu, ürkütücü, korkunç, berbat, kötü, rezil
17488 dreadfully çok, çok fena, dehşetle, korkunç bir şekilde
17489 dreadnought kalın yünlü palto/veya kumaş, dretnot
17490 dream away çarçur etmek, boşa harcamak
17491 dream sth up hayalinde kurmak
17492 dream düş, rüya, düş, hayal, olmayacak şey, çok güzel şey, rüya gibi güzel
şey, çok istenen şey, arzu, rüya görmek, rüyasında görmek, düşlemek, düş kurmak,
hayal kurmak, (of ile) düşünü kurmak, hayal etmek
17493 dreamer rüya gören kimse, hayalci kimse
17494 dreaminess hayalcilik, belirsizlik
17495 dreamland rüyalar diyarı
17496 dreamless rüyasız (uyku)
17497 dreamlike rüya gibi, hayali
17498 dreamy hayalci, dalgın, düş dünyasında yaşayan, harika, nefis, güzel
17499 dreary üzgün, üzücü, sıkıntılı, can sıkıcı, kasvetli
17500 dredge tarak kılgası kullanmak, taramak, (yiyeceğin üzerine
un/şeker/vb.) serpmek
17501 dredger tarak kılgası
17502 dregs tortu, çökelek, çökelti, en değersiz, en aşağı kısım, pislik
17503 drench ıslatmak, sırılsıklam etmek
17504 drenched to the skin sırılsıklam
17505 dres-coat frak
17506 dress a ship gemiyi bayraklarla donatmak
17507 dress circle protokol kısmı, özel koltuklar
17508 dress down azarlamak, dayak atmak
17509 dress fabric elbiselik kumaş
17510 dress parade geçit töreni
17511 dress pattern patron, elbise kalıbı
17512 dress sth up düzeltmek, süslemek
17513 dress up çekici ve farklı kılmak, ilginçleştirmek
17514 dress giydirmek, giyinmek, saç yapmak, yaraya pansuman yapmak, sarmak,
(yemeği) hazırlamak, süslemek, giysi, elbise, don, sevp, kılık kıyafet, giyim,
elbiselik, (giysi) uygun, düzgün
17515 dressage atı terbiye etme
17516 dressed lumber işlenmiş kereste
17517 dressed up fit to kill iki dirhem bir çekirdek
17518 dresser mutfak rafı, tabaklık, şifoniyer
17519 dressing gown sabahlık, ropdöşambr
17520 dressing plate tesviye tablası
17521 dressing room tuvalet odası, giyinme odası
17522 dressing table tuvalet masası
17523 dressing giydirme, giyinme kuşanma, pansuman, sargı,
(salça/mayonez/sos/vb.) yemek malzemesi
17524 dressing-down azar, fırça
17525 dressmaker kadın terzisi
17526 dressmaking terzilik
17527 dressy şık, iyi giyimli, gösterişli
17528 dribble (salya/vb.) damlamak, damlatmak, salya akıtmak, top sürmek
17529 dribblet az miktar, parça, nebze
17530 dribs çok az miktarlarda
17531 dried cod çiroz
17532 dried fruit kuru meyve, kuru yemiş
17533 dried fruits kuru yemiş
17534 dried milk süttozu
17535 dried pulp kuru küspe
17536 dried vegetation kuru vejetasyon
17537 dried kurutulmuş, kurumuş
17538 drier bkz.dryer
17539 drift anchor deniz demiri, açık deniz çapası
17540 drift angle sürüklenme açısı
17541 drift ice yüzer buz
17542 drift pin ekleme çivisi
17543 drift sürükleme, sürüklenme, sürüklenen şey, genel anlam, sürüklemek,
sürüklenmek, (kar/kum/vb.) biriktirmek, yığmak, birikmek, yığılmak
17544 driftage sürüklenme, sürükleyiş
17545 driftbolt geçme cıvata, saplama
17546 drifter avare, başıboş, serseri, aylak
17547 drifting snow kar tipisi
17548 drill bit matkap ucu, matkap ağzı
17549 drill brace matkap kolu
17550 drill cartridge manevra fişeği
17551 drill chuck matkap aynası
17552 drill plough mibzerli pulluk
17553 drill sergeant talim çavuşu
17554 drill socket matkap kovanı
17555 drill steel matkap çeliği, burgu çeliği
17556 drill (matkapla delik) açmak, delmek, alıştırmak, eğitmek, öğretmek, talim
yaptırmak, delgi, matkap, alıştırma, talim
17557 drilled well sondajla açılmış kuyu
17558 driller delici, matkap kılgası, lağımcı, sondaj işçisi
17559 drilling bit matkap ucu
17560 drilling capacity delme kapasitesi
17561 drilling core karot
17562 drilling hammer matkap çekici, delme çekici, lağımcı varyozu
17563 drilling machine delme kılgası
17564 drilling platform petrol sondaj kulesi
17565 drilling rate delme hızı
17566 drilling rig sondaj kulesi
17567 drilling delme, sondajlama, sondaj yapma
17568 drillmaster talim öğretmeni
17569 drink like a fish sünger gibi içmek
17570 drink sb under the table birinden daha çok içki içebilmek
17571 drink to kimese/neyese içmek
17572 drink içmek, içki içmek, (in ile) içinde hissetmek, (to ile) kimese/neyese
içmek, içilecek şey, içecek, (alkollü) içki, içki düşkünlüğü, içki içme
17573 drink-driving içkili araba kullanma
17574 drinkable içilebilir
17575 drinker (çok) içki içen kimse, içkici
17576 drinking cup içme kabı, su bardağı, kadeh
17577 drinking horn boynuzdan yapılmış kadeh, boynuz kadeh
17578 drinking problem içki problemi
17579 drinking straw içme kamışı
17580 drinking water içme suyu, iyi su
17581 drinking içme
17582 drip cock boşaltma musluğu
17583 drip damlamak, damlatmak, damlama, damlayan su, damla, damlama sesi,
sevimsiz, renksiz, itici kimse
17584 drip-dry asılarak kurutulan, ütü istemeyen
17585 dripping pişirilen etten damlayan yağ
17586 dripstone damlalık, denizlik
17587 drive a hard bargain sıkı pazarlık etmek
17588 drive assembly işletme takımı, işletme düzeni
17589 drive at sth amaçlamak, demek istemek
17590 drive at demeye getirmek, ima etmek, demek istemek
17591 drive away kovmak, defetmek
17592 drive in gayret etmek
17593 drive mad çıldırtmak, deli etmek
17594 drive out kovmak, defetmek
17595 drive sb mad deli etmek
17596 drive sb to distraction çılgına çevirmek, deli etmek
17597 drive shaft kumanda mili, kardan mili, işletme mili
17598 drive sth home bir şeyi açığa kavuşturmak
17599 drive götürmek, yürütmek, sürmek, (taşıt) sürmek, (araba/vb.ile) götürmek, -e
zorlamak, sevketmek, yönlendirmek, durumuna getirmek, ...etmek, -e güç sağlamak,
çalışmaya zorlamak, vurmak, çakmak, taşıtta yolculuk, (park yerine) giriş yolu,
topa sert vuruş, girişim, dürtü, pratik zekâ, (araba/vb.) çekiş
17600 drive-in bank otobank
17601 drivel saçma sapan söz, saçma, saçmalık, saçma sapan konuşmak
17602 driven sürmek
17603 driver stage sürücü katı
17604 driver sürücü, şoför, haydavcı, yöndemci
17605 driver's cab haydavcı mahalli
17606 driver's cap haydavcı mahalli, sürücü yeri
17607 driver's license sürücü belgesi, ehliyet
17608 driving belt tahrik kayışı
17609 driving engine tahrik kozgaltkası
17610 driving licence sürücü belgesi, sürücülük vesikası, ehliyet
17611 driving mechanism işletme mekanizması
17612 driving mirror dikiz aynası
17613 driving motor tahrik kozgaltkası
17614 driving power tahrik gücü, çalıştırma gücü
17615 driving pulley tahrik kasnağı, işletme kasnağı
17616 driving rain şiddetli yağmur
17617 driving shaft tahrik mili
17618 driving signal sürücü sinyal
17619 driving spring zemberek, işletme yayı
17620 driving wheel işletme dişlisi, ana çark, ana tekerlek
17621 driving çalıştıran, işleten, çeviren, hareket ettiren, sürme, sürüş,
işletme, çalıştırma
17622 drizzle (yağmur) ince ince yağmak, çiselemek, ince yağmur, çisenti
17623 drizzly çiseleyen
17624 droll tuhaf, acayip, gülünç, eğlenceli, komik
17625 drollery mizah, şaka, tuhaflık
17626 dromedary tek hörgüçlü deve, hecin devesi
17627 drone erkek arı, asalak, parazit, başkalarının sırtından geçinen kimse,
uçarmansız uçar
17628 drool ağzının suyu akmak, ağzı sulanmak
17629 droop çökmek, sarkmak, aşağı düşmek, eğilmek, üzülmek, zayıflamak
17630 drooping sarkık, dermansız, baygın
17631 drop a bombshell bombayı patlatmak
17632 drop a brick çam devirmek, pot kırmak
17633 drop a clanger çam devirmek, pot kırmak
17634 drop a few lines iki satır yazmak
17635 drop a hind imada bulunmak
17636 drop a hint bile bile ağzından kaçırmak
17637 drop a line iki satır yazmak
17638 drop a remark kasten söylemek
17639 drop anchor demir atmak
17640 drop arch basık kemer
17641 drop around ziyarete gitmek
17642 drop asleep uyuyakalmak
17643 drop away damla damla akmak, azalmak, dağılmak
17644 drop ball tenek atışı
17645 drop behind geri kalmak
17646 drop by uğramak
17647 drop curtain asma tiyatro perdesi
17648 drop down düşmek
17649 drop hammer şahmerdan
17650 drop in at uğramak
17651 drop in kısa bir ziyaret için uğramak
17652 drop like a hot potato bağları koparmak
17653 drop off uykuya dalmak, vefat etmek, düşmek
17654 drop out üyelikten ayrılmak, çıkmak, mektebe devam etmemek
17655 drop the ball pot kırmak
17656 drop the other shoe bir adım daha atmak
17657 drop valve ters supap, üstten supap
17658 drop window inme pencere, aşağı sürme pencere
17659 drop damla, küçük yuvarlak tatlı, düşüş uzaklığı, düşüş, ani düşüş, iniş,
düşme, paraşütle atılan insan ya da malzeme, damla biçiminde küçük şeker, (yere)
düşürmek, düşmek, (arabadan) indirmek, atıvermek, bırakmak, durdurmak, kesmek,
dışarda bırakmak, çıkarmak, çıkagelmek, damlamak, geri kalmak
17660 droplet infection hapşırıkla hastalık bulaştırma
17661 droplet damlacık
17662 droplight iner kalkar lamba
17663 dropout mektebi yarım bırakan öğrenci, başka bir yaşam biçimi için
toplumdan kopan kimse
17664 dropper damlalık
17665 dropping bottle damlalıklı şişe
17666 dropping glass pipet
17667 dropping düşme, damlama, birikinti, gübre
17668 droppings ters, döngül dışkısı
17669 dropsical ödemli, su toplanmasına elverişli
17670 dropsonde dropsonde
17671 dropsy sıskalık
17672 droshky dört tekerlekli bir Rus arabası
17673 drosometer drozometre
17674 dross cüruf, süprüntü, artık
17675 drought kuraklık, susuzluk
17676 droughty kurak, susuz
17677 drove insan ya da döngül sürüsü
17678 drover davar çobanı, celep, davar tüccarı
17679 drown out gürültü ederek bir sesin işitilmesine engel olmak
17680 drown (suda) boğulmak, boğmak, suyun altında bırakmak, (sesi) bastırmak,
boğmak
17681 drowned in sleep ağır uykuya dalmış
17682 drowned weir batık savak
17683 drowse kestirmek, uyuklamak
17684 drowsiess uyuşukluk
17685 drowsily uyur gezer bir halde
17686 drowsiness uykulu olma, ayakta uyuma, uyuşukluk
17687 drowsy uyumak üzere olan, uykulu, uyutan, uyutucu
17688 drub sopa çekmek, dayak atmak, sopayla dövmek
17689 drubbing dayak, kötek, dövme
17690 drudge ağır, zor ve tatsız iş yapmak
17691 drudgery ağır, tatsız iş
17692 drudging ağır, yorucu, monoton, zahmetli
17693 drug addict uyuşturucu bağımlısı, hapçı, esrarkeş
17694 drug on the market piyasada ihtiyaçtan fazla bulunan mal
17695 drug peddler esrar satıcısı
17696 drug traffic uyuşturucu trafiği
17697 drug ilaç, uyuşturucu madde, ilaç vermek, uyuşturucu vermek, ilaçla uyutmak
17698 druggist eczacı
17699 drugstore eczane
17700 drum brake tamburlu eğleç, kampanalı eğleç
17701 drum drier döner kurutucu, tamburlu kurutucu
17702 drum major mızıka şefi
17703 drum out of yuhalayarak kovmak, teneke çalmak
17704 drum up trade dolaşıp sipariş vermek
17705 drum up her türlü yolu deneyip elde etmek
17706 drum davul, nağara, bateri, dümbelek, davul şeklinde şey, davul çalmak,
davul sesi çıkartmak
17707 drumhead davul derisi
17708 drumlin drumlin
17709 drummer davulcu, baterist
17710 drumstick davul sopası, baget, tavuk ya da kuş butu
17711 drunk as a lord fitil gibi sarhoş, zilzurna sarhoş
17712 drunk sarhoş
17713 drunkard ayyaş, sarhoş
17714 drunken sarhoş
17715 drunkenness sarhoşluk
17716 drupe etli ve tek çekirdekli meyve
17717 dry air kuru hava
17718 dry behind the ears acemi çaylak
17719 dry cell kuru pil
17720 dry cleaner's kuru temizleme dükkânı
17721 dry cleaning kuru temizleme
17722 dry copper rafine bakır
17723 dry cough kuru öksürük
17724 dry cow sütü kesilmiş inek
17725 dry dock kuru havuz, sabit havuz, gemi kızağı, havuzlamak, kızağa çekmek
17726 dry farming kurutarım, kuru ziraat
17727 dry fodder kuru yem
17728 dry gas kuru gaz
17729 dry goods manifatura, mensucat
17730 dry ice kuru buz, donmuş karbondioksit
17731 dry land kurak bölge
17732 dry masonry harçsız duvar örme
17733 dry matter kuru madde
17734 dry measure kuru ölçek, kuru maddeler hacim ölçeği
17735 dry nurse dadı
17736 dry out alkolizmden kurtulmak, alkolizmden kurtarmak
17737 dry process kuru işleme
17738 dry rectifier kuru redresör, kuru doğrultmaç
17739 dry rot kuru çürüklük, ahlaki çöküntü
17740 dry steam kuru buhar
17741 dry thermometer kuru termometre
17742 dry up bulaşıkları kurulamak, susmak, çenesini tutmak
17743 dry wall harçsız taş duvar
17744 dry well kuru kuyu
17745 dry kuru, kurumuş, kupkuru, susuz, susamış, yavan, sevimsiz, kuru, basit,
sade ve eğlendirici, mecazi, (içki) sek, kurumak, kurutmak
17746 dry-as-dust sıkıcı
17747 dry-clean kuru temizleme yapmak
17748 dry-eyed ağlamayan, göz yaşı dökmeyen
17749 dry-press kuru kalıplama
17750 dryad orman perisi
17751 dryer kurutma kılgası
17752 drying agent kurutma maddesi
17753 drying apparatus kurutma aygıtı
17754 drying chamber kurutma odası
17755 drying cylinder kurutma tamburu
17756 drying machine kurutma kılgası
17757 drying oven kurutma dolabı
17758 drying plant kurutma tesisi
17759 drying rate kurutma hızı
17760 drying roller kurutma silindiri
17761 drying stove kurutma fırını
17762 drying tower kurutma kulesi
17763 drying kurutma
17764 dryness kuruluk, kuraklık, kuru oluş
17765 dual carriageway iki yönlü yol
17766 dual control çift kumanda
17767 dual income family çift gelirli kodak
17768 dual nationality çifte vatandaşlık
17769 dual operation ikili işlem
17770 dual pricing iki fiyat koyma
17771 dual purpose çift maksatlı, iki işlevli
17772 dual system ikili jüye
17773 dual tyres çift lastik
17774 dual ikili, iki eş parçalı, dual, çift
17775 dualism ikili olma yağdayı, ikilik
17776 duality ikilik
17777 dually çift olarak
17778 dub şövalye ünvanı vermek, lakap takmak, (yanka/vb.) seslendirmek, dublaj
yapmak
17779 dubbing studio dublaj stüdyosu
17780 dubbing dublaj, sözlendirme
17781 dubiety şüpheli olma, şüphelilik
17782 dubious kuşku ve kararsızlık uyandırıcı, kesin olmayan, kuşkulu,
kararsız, güvenilmez
17783 dubiousness şüphe, belirsizlik, kararsızlık
17784 dubitative şüpheli
17785 ducat düka altını, altın pul
17786 duce lider
17787 duchess düşes
17788 duchy dukalık
17789 duck out toz olmak
17790 duck ördek, (kafasını) eğmek, (başını) suya daldırmak, kaçmak, kaytarmak
17791 duck-bill ördek gagası, dakbil
17792 duckbill gagalı memeli
17793 duckling yavru ördek
17794 ducks and drakes suda taş kaydırma oyunu
17795 duckweed su mercimeği
17796 ducky sevgili, aziz
17797 duct guddelerden salgıları akıtan arna, boru
17798 ductile yumuşak, şekil verilebilir, sünek, dövülgen
17799 ductility süneklik, yumuşaklık
17800 ductless gland arnasız bez
17801 ductless mecrasız, arnasız
17802 dud cheque karşılıksız çek
17803 dud note sahte banknot
17804 dud işe yaramaz, bozuk, geçersiz, işe yaramaz şey/kimse, geçersiz şey
17805 dude züppe adam, kakaş
17806 dudgeon öfke, hiddet
17807 duds giyim eşyası
17808 due bill vadesi gelmiş senet
17809 due date vade tarihi, ödeme tarihi
17810 due from banks bankalardaki pullar
17811 due sum borçlu olunan meblağ
17812 due to yüzünden, dolayı, bağlı
17813 due hak edilen, gerekli, tam, uygun, yeterli, (pul) ödeme zamanı gelmiş,
beklenen, hak, kişinin hakkı, direkt olarak, tam olarak, doğruca
17814 duel düello, düello yapmak
17815 duelling düello etme
17816 duellist düellocu
17817 duenna dadı, mürebbiye
17818 dues resmi vergiler, aidat
17819 duet düet
17820 duff bir çeşit muhallebi
17821 duffel coat çoban biçimi palto, kalın tüylü kaban
17822 duffel kalın havlı yünlü kumaş
17823 duffer kafasız adam, beceriksiz kimse, seyyar satıcı
17824 dug meme
17825 dugout kütükten oyularak yapılmış kayık, yeraltı sığınağı
17826 duke dük
17827 dukedom dukalık
17828 dulcet (ses/vb.) tatlı, hoş, huzur veren
17829 dulcify tatlılaştırmak, yumuşatmak
17830 dulcimer santur, kanuna benzer bir çeşit çalgı
17831 dull finish matlık apresi
17832 dull market durgun borsa
17833 dull season durgun mevsim
17834 dull (renk/hava/vb.) sönük, donuk, açık ve kesin olmayan, boğuk, yavaş
düşünen, zor anlayan, sıkıcı, renksiz, tekdüze, monoton, sönükleştirmek,
donuklaştırmak, köreltmek, körelmek, donuklaşmak
17835 dullard kalın kafalı kimse, mankafa, ahmak kimse
17836 dullish ahmak, budala, donuk
17837 dullness of business işlerin durgunluğu
17838 dullness durgunluk, sıkıntı, ahmaklık, idraksizlik
17839 dully uygun olarak
17840 duly zamanında, tam olarak, layıkıyla, hakkıyla
17841 Duma Çarlık devrinde Rus milli meclisi
17842 dumb show pandomim
17843 dumb waiter yemek asansörü
17844 dumb dilsiz, dilini yutmuş, sessiz, suskun, aptal
17845 dumbbell halter, dambıl
17846 dumbfound hayretten konuşamaz hale getirmek, şaşkına çevirmek,
aptallaştırmak
17847 dumbly konuşmadan, ahmakça
17848 dumbness dilsizlik, dili tutulma
17849 dumbwaiter yemek asansörü, portatif servis masası
17850 dumdum dumdum kurşunu
17851 dummy variable duyarsız değişken, sağır değişken
17852 dummy (cansız) manken, emzik, yapma şey, taklit, aptal, salak
17853 dump condenser boşaltma kondansatörü
17854 dump truck damperli kamyon
17855 dump yere dökmek, düşürmek, indirim yapmak, fiyatta damping yapmak,
çöplük/artık yığma yeri, çok pis ve dağınık yer, çöplük, batakhane
17856 dumpcart kum v.b.'ni taşıyıp boşaltmaya mahsus araba
17857 dumper damperli kamyon
17858 dumping place boşaltma yeri, atık yeri
17859 dumping damping, ucuzluk, fiyat indirme, tenzilat
17860 dumpling meyvalı bir tatlı, etli hamur
17861 dumps üzücü durum, hüzün, gam, üzüntü, neşesizlik
17862 dumpy tıknaz, bodur, kısa ve şişman
17863 dun boz renk, sıkıştıran alacaklı, alacağını istemek, borcunu ödemeye
zorlamak
17864 dunce kolay öğrenemeyen kimse, aptal
17865 dunderhead ahmak, kalın kafalı kimse, aptal
17866 dune kum tepesi, kumul
17867 dung beetle bokböceği
17868 dung fork gübre çatalı
17869 dung heap gübre yığını
17870 dung hill gübre yığını
17871 dung döngül gübresi
17872 dungaree Hindistan'a özgü bir çeşit kaba pamuklu kumaş
17873 dungarees kalın işçi tulumu
17874 dungeon zindan
17875 dungheap fışkılık
17876 dunghill gübre yığını, mezbele
17877 dunite dünit
17878 dunk (çaya/kahveye/vb.) batırmak, banmak
17879 dunlin sırtı kırmızı bir çeşit kum çulluğu
17880 dunnage yük koruma tahtası, tayfaların özel eşyası
17881 duo düo, ikili
17882 duo-diode çift diyot
17883 duodecimal number on ikilik sayı
17884 duodecimal system on ikilik jüye
17885 duodecimal on ikiye ait, on ikinciye ait, on ikide bir kısım
17886 duodecimo on iki yapraklı forma
17887 duodenum onikiparmakbağırsağı, duodenum
17888 duodynatron duodinatron
17889 duopoly duopoli, iki kişinin tekeli
17890 duotriode çift triyot
17891 dupe kandırılan, aldatılan, kazıklanan kişi, kandırmak, aldatmak, kazıklamak
17892 dupery aldatma, hile
17893 dupion dupiyon
17894 duple çift
17895 duplex brake çift eğleç
17896 duplex cable dubleks kablo
17897 duplex carburettor çift karbüratör
17898 duplex circuit çift yönlü devre, ikili çevrim
17899 duplex lathe çift torna tezgâhı
17900 duplex operation ikili işlem
17901 duplex çift, iki katlı apartman dairesi, çift, dubleks
17902 duplicate key yedek anahtar
17903 duplicate part yedek parça
17904 duplicate production seri üretim
17905 duplicate receipt makbuz sureti
17906 duplicate diğerinin aynısı, kopyası, eşi, iki kısımlı, ikili, çift, kopya
etmek, aynısını yapmak
17907 duplication kopya, suret, teksir, teksir etme, suret
17908 duplicator teksir kılgası, çoğaltıcı
17909 duplicity iki yüzlülük, düzenbazlık, hile
17910 durability dayanıklılık, sağlamlık
17911 durable goods dayanıklı mallar
17912 durable dayanıklı, uzun ömürlü, uzun süren
17913 durably dayanıklılıkla, mukavemetle, sürekli olarak
17914 duralumin duralümin
17915 duramen özodunu
17916 durance mahpusluk
17917 duration length süre, süre uzunluğu
17918 duration of partnership ortaklığın süresi
17919 duration süre, devam süresi
17920 durative süre ile ilgili, sürekli
17921 duress zorlama
17922 during sırasında, esnasında, süresince
17923 dusk akşam karanlığı
17924 dusky koyu renkli, gölgeli
17925 dust arrester toz toplayıcı
17926 dust bowl kuraklık yüzünden toz fırtınalarına maruz kalan bö
17927 dust cloth toz bezi
17928 dust coal toz kömür
17929 dust collector toz kolektörü
17930 dust cover eşyaları tozdan korumak için yapılan kılıf
17931 dust devil bazen kurak bölgelerde görülen küçük toz fırtınası
17932 dust jacket çönge kitap kabı, kitap kabı
17933 dust mask toz maskesi, toz yüzlüğü
17934 dust off yeniden başlamak
17935 dust storm toz fırtınası, kum fırtınası
17936 dust toz, pudra, toz toprak, çöp, toz bulutu, toz almak, tozunu almak,
tozlamak, toz halinde bir maddeyle kaplamak
17937 dust-tight toz geçirmez
17938 dustbin çöp kutusu, çöp tenekesi
17939 dustcart çöp kamyonu
17940 duster toz bezi, silgi, tozlayıcı, toz püskürtücü
17941 dustfree tozsuz
17942 dustheap toz veya süprüntü yığını
17943 dusting toz alma, toz haline getirme
17944 dustman çöpçü
17945 dustpan faraş
17946 dustproof toz geçirmez
17947 dustup tartışma, kavga
17948 dusty tozlu, sıkıcı, cansız, kuru, tatsız
17949 Dutch brick sert tuğla
17950 Dutch cheese Hollanda peyniri
17951 dutch courage içkinin verdiği çılgınca cesaret
17952 dutch oven kalın ve kapalı tava
17953 Dutch treat Alman usulü, masrafları paylaşılan ziyafet
17954 Dutch Hollandaya/Hollanda diline ilişkin, Hollanda'lı
17955 Dutchman Felemenkli, Hollandalı, Hollanda gemisi
17956 dutiable goods gümrüğe tabi mallar
17957 dutiable gümrüğe tabi
17958 dutiful sorumluluk taşıyan, görevine bağlı
17959 dutifully vazifesini bilerek
17960 duty call mecburi ziyaret
17961 duty mark gümrük damgası
17962 duty on exports ihracat vergisi
17963 duty to disclose bildirme görevi
17964 duty görev, vazife, sorumluluk, hizmet, yumuş, iş, vergi
17965 duty-free shops vergisiz satış mağazaları
17966 duty-free gümrüksüz, gümrükten muaf, gümrüksüz, gümrükten muaf
17967 duty-paid gümrük vergisi verilmiş
17968 duvet yorgan
17969 duvetine divitin
17970 dwarf elder yaban mürveri
17971 dwarf star cüce yıldız
17972 dwarf wall alçak duvar
17973 dwarf cüce, cırttan, küçük göstermek, gölgede bırakmak
17974 dwarfish cücemsi, cüce gibi
17975 dwarfism cücelik
17976 dwell on üzerinde kafa patlatmak, çok düşünmek
17977 dwell oturmak, yaşamak, ikamet etmek
17978 dweller oturan, sakin, ikamet eden veya oturan kimse
17979 dwelling house ev, konut, ikametgâh, mesken
17980 dwelling place ev, konut
17981 dwelling ikametgâh
17982 dwindle azalmak, küçülmek
17983 dyad iki, çift, iki atomdan meydana gelen molekül
17984 dyadic diyadik, ikici
17985 dye affinity boyanabilirlik, boyanabilme
17986 dye back boya teknesi, boya kabı
17987 dye base boya bazı
17988 dye beam boya levendi
17989 dye beck boya teknesi, boya kabı
17990 dye bobbin boyama bobini
17991 dye liquor boya banyosu
17992 dye mordant boya mordanı
17993 dye padder boya fuları
17994 dye remover boya çıkarıcı
17995 dye retarder boya geciktirici
17996 dye tube boya bobini
17997 dye vessel boya kabı
17998 dye winch boya haspeli
17999 dye works boyahane
18000 dye kumaş boyası, boya maddesi, boyamak, boyanmak, boyanabilmek, boya
tutmak
18001 dyeability boyanabilirlik
18002 dyed-in-the-wool gerçek, koyu, şaşmaz, hammadde halinde boyanmış
18003 dyehouse boyahane
18004 dyeing industry boyama sanayii
18005 dyeing machine boyama kılgası
18006 dyeing plant boyahane
18007 dyeing boyama, boyacılık
18008 dyer boyacı
18009 dyer's madder boya otu
18010 dyer's weed Yemen zafranı
18011 dyestuff boyarmadde, boyarözdek, boya ilacı
18012 dying will ölmek üzereyken ifade edilen arzu, son dilek
18013 dying ölmekte olan, ölen
18014 dyke bkz.dike
18015 dynamic energy dinamik enerji
18016 dynamic load dinamik yük
18017 dynamic state dinamik durum
18018 dynamic dinamik, enerjik, hareketli, aktif, dinamik
18019 dynamics devimbilim, dinamik
18020 dynamism devingenlik, canlılık, hareketlilik, dinamizm
18021 dynamite dinamit, şaşırtıcı, hayranlık uyandırıcı şey/kimse, bomba,
dinamitlemek, dinamitle havaya uçurmak
18022 dynamiter dinamitçi
18023 dynamo sheet dinamo sacı
18024 dynamo dinamo
18025 dynamometer dinamometre, güç ölçeği
18026 dynamotor dinamotor
18027 dynastic hanedana ait
18028 dynasty hanedan
18029 dynatron dinatron
18030 dyne din, güç birimi, kuvvet birimi
18031 dynode dinot
18032 dys- (önek) fena, zor, sert
18033 dysenteric dizanteriye ait
18034 dysentery dizanteri
18035 dysfunction bir uzvun görevini yapmaması
18036 dyslexia yazı okuyamama, yazı körlüğü
18037 dyslogistic beğenmeyen, tenkit eden
18038 dyspepsia sindirim güçlüğü, hazımsızlık
18039 dyspeptic hazımsızlıkla ilgili, hazımsızlık çeken
18040 dyspnea nefes darlığı
18041 dyspnoea dispne, nefes darlığı
18042 dysprosium disprosyum
18043 dystrophy distrofi, beslenme bozukluğu hastalığı
18044 dysuria idrar zorluğu
18045 e-book çıncalık kitap, çıncalık hun, ç-hun
18046 each one her biri
18047 each other birbiri, birbirini
18048 each her, her biri, her biri, her birine, tanesi, tanesine, her biri
18049 eager istekli, hevesli, arzulu, gayretli, can atan, sabırsız
18050 eagerly şiddetli arzuyla, sabırsızlıkla
18051 eagerness istek, şevk, sabırsızlık, arzu, canlılık
18052 eagle eye keskin göz
18053 eagle owl bir çeşit baykuş
18054 eagle ray fulyabalığı
18055 eagle kartal, bürgüt
18056 eagle-eyed keskin gözlü, dikkatli
18057 eaglet kartal yavrusu
18058 eaglewood yalancı ödağacı
18059 ear microphone kulak mikrofonu
18060 ear plug kulak tıkacı
18061 ear kulak, kulak, başak
18062 earache kulak ağrısı
18063 eardrops sallantılı küpe, kulak damlası
18064 eardrum kulak zarı
18065 earl İngiliz kontu
18066 earldom kontluk
18067 earlobe kulak memesi
18068 early bird erken kalkan/gelen kimse
18069 early election erken saylav
18070 early fruits turfanda meyve
18071 early future yakın gelecek zaman
18072 early payment vadesinden önce ödeme
18073 early retirement erken emeklilik
18074 early vegetables turfanda sebze
18075 early warning erken uyarı
18076 early erken, önceki, ilk, eski, erken, erkenden, -in başlarında, ilk
zamanlarında, vaktinden önce, faraş, turfanda
18077 earmark (özellikle pul) belirli bir amaç için bir kenara ayırmak
18078 earmarked bloke edilmiş, ayrılmış, tahsis edilmiş
18079 earmarking ayırma, tahsis
18080 earn money pul kazanmak
18081 earn one's living ekmeğini kazanmak
18082 earn kazanmak
18083 earned income kazanç geliri
18084 earned premium kazanılmış prim
18085 earned surplus birikmiş kâr, dağıtılmayan kâr
18086 earned kazanılmış
18087 earner kazanç sahibi, gelir sağlayan
18088 earnest money kaparo, pey akçesi, teminat akçesi
18089 earnest ciddi, kararlı, azimli, ciddiyet
18090 earning rate kâr oranı
18091 earning statement kâr zarar hesabı
18092 earning value gelir değeri
18093 earning kazanma
18094 earnings report kâr zarar çizelgesi
18095 earnings yield kazanç getirisi, kazanç verimi
18096 earnings kazanç
18097 earphone kulaklık
18098 earring küpe, sırga
18099 earshot duyma menzili, işitme mesafesi
18100 earsplitting gacır gucur, kulak tırmalayıcı
18101 earth dam toprak baraj
18102 earth movement dünya kabuğunun hareketi, toprak kaldırma işi
18103 earth moving toprak kaldırma
18104 earth sciences yer bilimleri
18105 earth station yer istasyonu
18106 earth yerküre, dünya, toprak, yer, doğa, toprak hattı, döngül ini
18107 earth's axis yer ekseni
18108 earth's crust yerkabuğu
18109 earth's surface yeryüzü
18110 earthborn insanoğlu, fani, dünyevi
18111 earthed topraklanmış
18112 earthen topraktan yapılmış, toprak
18113 earthenware çanak, çömlek
18114 earthiness sağlamlık, metanet
18115 earthing topraklama
18116 earthling yeryüzünde yaşayan kimse
18117 earthly dünyevi, maddi, olası, mümkün, olabilecek
18118 earthnut yerfıstığı
18119 earthquake insurance deprem sigortası
18120 earthquake survivor depremzede
18121 earthquake deprem
18122 earthwork toprak işi, toprak set, toprak tabyası, siper
18123 earthworm yersolucanı
18124 earthy bedensel zevklerle ilgili, bedensel
18125 earwax kulak kiri
18126 earwig kulağakaçan
18127 ease off yavaşlamak, gevşemek, hafiflemek, (fiyat) düşmek
18128 ease out görevden uzaklaştırmak
18129 ease rahatlık, kolaylık, rahat, huzur, refah, kolaylık, hafifletmek,
dindirmek, yatıştırmak, kolaylaşmak, yumuşamak, dikkatle hareket ettirmek, taşımak,
gevşetmek
18130 easel ressam sehpası
18131 easement rahatlık, konfor, sıkıntıdan kurtarma
18132 easier said than done söylemesi kolay
18133 easily kolayca, kolaylıkla, rahat rahat, kuşkusuz, şüphesiz, kesinlikle
18134 easiness kolaylık, rahatlık, akıcılık, incelik
18135 East Germany Doğu Almanya
18136 East Indies Hindistan, Doğu Hint Adaları
18137 east doğu, doğuya doğru, doğuya
18138 eastbound doğuya giden
18139 Easter Day Paskalya günü
18140 Easter egg paskalya yumurtası
18141 Easter Paskalya yortusu
18142 easterly doğuya doğru, (rüzgâr) doğudan esen
18143 eastern doğu
18144 easterner doğulu kimse
18145 eastward doğuya giden, doğu yönünde olan
18146 easy as winking çok kolay
18147 easy chair koltuk
18148 easy come easy go haydan gelen huya gider
18149 easy money ucuz pul, kolay iş
18150 easy payment ödeme kolaylığı
18151 easy basit, kolay, asan, sakin, rahat, sorunsuz, kolaylıkla, kolayca,
rahatlıkla, asanlıkla
18152 easy-care yıkanıp giyilebilen, ütü istemeyen
18153 easygoing yumuşak başlı, uysal, iyi geçinen
18154 eat away at sb içi içini yemek
18155 eat away yiyip durmak
18156 eat humble pie burnunu sürtmek
18157 eat humblepie tükürdüğünü yalamak
18158 eat into sth eritmek, çürütmek, tüketmek
18159 eat like a bird kuş gibi yemek
18160 eat like a horse fil gibi yemek
18161 eat one's cake and bave it too ne yardan geçmek ne de serden
18162 eat one's head off tıka basa yemek
18163 eat one's heart out özünü yemek, içi içini yemek
18164 eat one's word tükürdüğünü yalamak
18165 eat one's words tükürdüğünü yalamak, sözünü geri almak
18166 eat sb out of house and home silip süpürmek
18167 eat sth up yiyip bitirmek, tüketmek, harcamak
18168 eat until it comes out of one's ears tıka basa yemek
18169 eat up yiyip bitirmek, silip süpürmek
18170 eat yemek, yemek yemek, (away/into ile) çürütmek, aşındırmak, kemirmek,
yemek
18171 eatable yenilebilir durumda, yenir
18172 eating yemelik
18173 eats yiyecek, yemek
18174 eau de cologne kolonya
18175 eau de Javel Javel suyu
18176 eau su
18177 eaves tile saçak kiremidi
18178 eaves trough dere, yağmur deresi
18179 eaves dam saçağı
18180 eavesdrop (başkalarını) gizlice dinlemek
18181 eavesdropper kulak misafiri
18182 ebb and flow gelgit, meddücezir
18183 ebb tide cezir, alçalma
18184 ebb suların alçalması, git, cezir, (deniz) çekilmek, azalmak, düşmek,
zayıflamak
18185 ebon siyah
18186 ebonite ebonit, bir çeşit siyah sert kauçuk
18187 ebonize abanoz boyası ile perdahlamak
18188 ebony abanoz
18189 ebulliency kaynayıp taşma
18190 ebullient neşeli, sevinçli, coşkun
18191 ebullioscopy ebüliyoskopi, kaynargözleyim
18192 ebullition kaynama, taşkınlık, coşkunluk
18193 eccentric tuhaf, ayrıksı, eksantrik, dış merkezli, eksantrik kimse
18194 eccentricity dışmerkezlilik, tuhaflık, yabansılık, kaçıklık
18195 ecchymosis bere, çürük
18196 ecclesia cemaat
18197 echelon basamak, kademe
18198 echinoderm derisidikenliler
18199 echinus denizkestanesi, deniz kirpisi
18200 echo yankı, birinin ya da bir şeyin benzeri/kopyası, yankı yapmak,
yankılanmak, taklit etmek, tekrarlamak
18201 eclair parmak şeklinde içi kremalı pasta
18202 eclampsia eklampsi, havale, loğusa humması
18203 eclat üstün başarı, şan, şöhret, şeref
18204 eclectic çeşitli kaynaklardan derlenmiş, seçen, derleyen
18205 eclecticism seçip toplamak eğilimi
18206 eclipse of the moon ay tutulması
18207 eclipse of the sun güneş tutulması
18208 eclipse güneş/ay tutulması, (etkisini/parlaklığını/gücünü/vb.) yitirme,
başarısızlık, düşüş, (güneş/ay) tutmak, gölgede bırakmak, geçmek
18209 ecliptic tutulum, ekliptik
18210 ecocide çevreyi yok etme
18211 ecological balance ekolojik denge
18212 ecological ekolojik, çevrebilimsel
18213 ecologist çevrebilimci, ekolojist
18214 ecology çevrebilim, ekoloji
18215 econometrician ekonometrist
18216 econometrics ekonometri
18217 economic activity ekonomik faaliyet
18218 economic aid ekonomik yardım, iktisadi yardım
18219 economic analysis ekonomik analiz
18220 economic austerity ekonomik kemer sıkma politikası
18221 economic balance ekonomik denge
18222 economic blockade ekonomik abluka
18223 economic budget ekonomik bütçe
18224 economic condition ekonomik durum
18225 economic cooperation ekonomik işbirliği
18226 economic crisis ekonomik kriz
18227 economic cycle ekonomik dönem
18228 economic development ekonomik gelişme
18229 economic efficiency ekonomik etkinlik
18230 economic embargo ekonomik ambargo
18231 economic equilibrium ekonomik denge
18232 economic field ekonomik saha
18233 economic foundation ekonomik kuruluş
18234 economic freedom ekonomik özgürlük
18235 economic geography ekonomik coğrafya
18236 economic goods ekonomik mallar
18237 economic growth ekonomik büyüme, ekonomik kalkınma
18238 economic harmony ekonomik uyum
18239 economic history ekonomi tarihi
18240 economic independence ekonomik bağımsızlık
18241 economic indicators ekonomik göstergeler
18242 economic inequality ekonomik eşitsizlik
18243 economic instability ekonomik istikrarsızlık
18244 economic integration ekonomik bütünleşme
18245 economic interest ekonomik çıkar
18246 economic life ekonomik ömür
18247 economic man ekonomik adam
18248 economic miracle ekonomik mucize
18249 economic mobilization ekonomik seferberlik
18250 economic order ekonomik düzen
18251 economic planning ekonomik planlama
18252 economic policy ekonomik politika
18253 economic recession ekonomik gerileme
18254 economic recovery ekonomik canlanma, ekonomik iyileşme
18255 economic rights ekonomik haklar
18256 economic sanctions ekonomik yaptırımlar
18257 economic self-sufficiency ekonomik yeterlik
18258 economic stagnation ekonomik durgunluk
18259 economic status ekonomik statü
18260 economic system ekonomik jüye
18261 economic theory ekonomik teori
18262 economic transaction ekonomik işlem
18263 economic union ekonomik birlik
18264 economic unity ekonomik birlik
18265 economic warfare savaş ekonomisi
18266 economic ekonomik, iktisadi
18267 economical az masraflı, keseye uygun, hesaplı, ekonomik
18268 economically iktisaden, ekonomik olarak, idareli
18269 economics of taxation vergileme ekonomisi
18270 economics ekonomi, iktisat bilimi
18271 economist ekonomist, iktisatçı
18272 economize idareli harcamak, kullanmak, tasarruf etmek, masrafları kısmak
18273 economizer ekonomizör
18274 economy class ekonomik mevki
18275 economy oriented towards free trade dışa açık ekonomi
18276 economy ekonomi, iktisat, denlik, tutum, ekonomi, tasarruf, ekonomik
jüye, ucuz, ekonomik
18277 ecospecies ekotür
18278 ecosystem ekosistem, çevre-jüye
18279 ecotype ekotip
18280 ecru silk ham ipek, sert ipek, ekrü ipeği
18281 ecru ham ipek veya keten rengi
18282 ecstasy özünden geçme, aşırı mutluluk, coşku
18283 ecstatic özünden geçirici, coşturucu, mutlu edici
18284 ectasize coşturmak, özünden geçirmek
18285 ecto- (önek) dış
18286 ectoblast ektoblast
18287 ectoderm ektoderm, dışderi
18288 ectogenesis ektogenez
18289 ectoparasite dışasalak
18290 ectopic ektopik
18291 ectoplasm dışkansıvı, dışplazma, ektoplazma
18292 ectosome ektozom
18293 ectotrophic ektotrof
18294 Ecuador Ekvador Cumhuriyeti
18295 ecumenical bütün dünyada Hıristiyan birliğini amaçlayan
18296 eczema egzama, mayasıl
18297 edacious obur, açgözlü
18298 edaphic edafik, topraksal
18299 edaphology toprakbilim
18300 eddy burgaç, anafor, girdap
18301 edelweiss edelvays
18302 edema ödem
18303 Eden (İncil'de) Adem ile Havva'nın yaşadığı cennet bahçesi
18304 edentate dişsiz
18305 edge in sokulmak
18306 edge out kıl payı ile yenmek
18307 edge sb out kenara itmek
18308 edge kenar, kenar çizgisi, uç, ağız, keskin kenar, kenarlarını
belirginleştirmek, kenar yapmak, kenardan yavaş yavaş ilerlemek, ilerletmek
18309 edger derz malası, kenar malası
18310 edgeways kenara doğru, yana doğru, yanlamasına, yan yan
18311 edging shears bahçıvan makası
18312 edging sınırlayıcı, sınır, kenar belirtici şey, kenar, kırak, şerit
18313 edgy sinirli, stresli
18314 edibility yenebilirlik, yenebilme özelliği
18315 edible yenilebilir, yenmesinde sakınca olmayan, yenir
18316 edict (eski) irade, ferman, buyruk, emir
18317 edification ahlakını düzeltme, yetiştirme, öğretme
18318 edifice büyük, gösterişli yapı, bina
18319 edify (kişilik ya da akıl) geliştirmek
18320 edifying iyi örnek olan, ilham verici
18321 edit (kitap/yanka/vb.) yayına hazırlamak
18322 editing kurma, düzenleme
18323 edition baskı, yayın
18324 editor yayıncı, editör
18325 editorial (yenünde) başyazı, yayıncıya ait
18326 editorship editörlük, basıcılık, basımcılık
18327 educate eğitmek, öğretmek, okutmak
18328 educated tahsilli, okumuş, aydın, öğrenim görmüş
18329 education policy eğitim politikası
18330 education öğrenim, tahsil, savat, öğretim, eğitim
18331 educational administration eğitim yönetimi
18332 educational background öğrenim geçmişi
18333 educational committee öğretim kurulu
18334 educational eğitimsel, öğretimsel, eğitsel
18335 educationally terbiye bakımından, eğitim yönünden
18336 educationist öğretim/ eğitim uzmanı, öğretmen, eğitmen
18337 educative eğitimsel, eğitici
18338 educe çıkarmak, ayırmak, sonuç çıkarmak
18339 eduction çıkarma
18340 eel yılanbalığı
18341 eerie ürkütücü, ürkünç
18342 eery ürkütücü, meşum
18343 efface oneself özünü göstermemek
18344 efface silmek, silerek yüzeyini bozmak
18345 effaceable silinebilir, giderilebilir
18346 effacement silme, yok etme
18347 effect clearance gümrük işlemleri yapmak
18348 effect of growth büyüme etkisi
18349 effect payment ödeme yapmak
18350 effect sonuç, etki, anlam, efekt, başarmak, sonuçlandırmak,
gerçekleştirmek
18351 effective currency efektif pul
18352 effective demand efektif talep
18353 effective exchange rate efektif döviz kuru
18354 effective price gerçek fiyat
18355 effective range etkili top menzili
18356 effective rate geçerli kur, efektif kur
18357 effective sonuç verici, sonuçlandırıcı, etkileyici, etkili, gerçek, fiili
18358 effectively etkinlikle, etkili olarak, fiilen
18359 effectiveness etki, tesir, geçerlilik, itibar
18360 effects kişisel varlık, mal, eşya
18361 effectual etkili, istenen sonucu veren
18362 effectually etkili bir şekilde, yeterli olarak
18363 effectuate icra etmek, başarmak
18364 effeminacy kadınımsı davranış, çıtkırıldımlık
18365 effeminate kadınsı, efemine
18366 efferent dışarı götüren
18367 effervesce köpürmek, kabarmak, köpüklenmek
18368 effervescence köpürme, efervesans, coşma, neşelenme
18369 effervescent köpüren, kabaran
18370 effete yorgun, bitkin, eskimiş, kısır, verimsiz
18371 efficacious istenen sonucu veren, amaca hizmet eden, etkili, yararlı
18372 efficacy etki, tesir, yarar, fayda
18373 efficiency wages teşvik ikramiyesi
18374 efficiency etkinlik, ehliyet, verim, etki, tesir
18375 efficient iyi çalışan, hızlı ve verimli, becerikli
18376 effloresce çiçek açmak, gelişmek
18377 efflorescence çiçek açma, olgunlaşma, tozlanma
18378 efflorescent çiçeklenen, çiçek açan
18379 effluence dışarı akma, akıntı
18380 effluent fabrika artığı sıvı
18381 efflux dışarı akma, dışarı sızma, akıntı
18382 effort distance (kaldıraçta) kuvvet kolu
18383 effort güç, gayret, çaba, emek, çabalama, çaba harcama
18384 effortless gayretsiz, çaba göstermeyen
18385 effrontery küstahlık, yüzsüzlük, arsızlık
18386 effulgence parlaklık, görkem, ihtişam, şaşaa
18387 effulgent ışık saçan, parlak, şaşaalı
18388 effuse yayılmış, dışarı akıtmak, taşırmak, akmak, taşmak, dökmek
18389 effusion of blood kanın damarlardan başka dokulara akması
18390 effusion dışarı akma, taşma, sızım, efüzyon, dökme, akıtma
18391 effusive taşkın, azgın
18392 eft semender, sukeleri
18393 eftsoon çok geçmeden, hemen sonra
18394 egalitarian eşitlikçi
18395 egg cell yumurta hücresi
18396 egg incubator kuluçka kılgası
18397 egg laying mammals yumurtlayan memeliler
18398 egg membrane yumurta zarı
18399 egg on dolduruşa getirmek, cesaretlendirmek
18400 egg sb on kışkırtmak, ısrar etmek
18401 egg white yumurta akı
18402 egg yolk yumurta beyazı
18403 egg yumurta
18404 egg-shaped söbe, oval, yumurta biçimli
18405 eggbeater yumurta çırpacağı
18406 eggcup yumurta kabı, yumurtalık
18407 egghead çok bilgili kişi, aydın
18408 eggplant patlıcan
18409 eggshaped yumurta biçiminde
18410 eggshell yumurta kabuğu
18411 eggstone oolit, yumurtamsı
18412 eglantine kokulu bir yabani gül, nesrin
18413 ego ben, benlik, ego
18414 egocentric bencil, beniçinci
18415 egoism bencillik, egoizm
18416 egoist bencil, egoist
18417 egoistic bencil, egoist
18418 egotism hep özünden söz etme, özünü yüceltme, benlikçilik, egotizm
18419 egotist benlikçi
18420 egregious çok kötü
18421 egregiously kötülükle
18422 egress dışarı çıkma, gidiş, çıkış, çıkış izni
18423 egression dışarı çıkma, gidiş
18424 egret akbalıkçıl, sorguç
18425 Egypt Mısır
18426 Egyptian cotton Mısır pamuğu
18427 Egyptian Mısırlı, eski Mısır dili
18428 Egyptology eski Mısır uygarlığını inceleyen bilim dalı
18429 eh! Ey!
18430 eiderdown kuştüyü yorgan
18431 eidolon hayal, hayalet
18432 eigen- (önek) kendi, öz
18433 eigenstate özhal
18434 eigenvalue özdeğer, gizdeğer
18435 eigenvector özvektör, gizyöney
18436 eight cylinder engine sekiz silindirli kozgaltka
18437 eight sekiz
18438 eight-hours working day sekiz sögenlik çalışma günü
18439 eighteen onsekiz
18440 eighteenth onsekizinci
18441 eightfold sekiz misli
18442 eighth sekizde bir, sekizinci
18443 eightieth sekseninci
18444 eighty seksen
18445 einkorn küçük kızıl buğday
18446 einsteinium aynştanyum
18447 Eire irlanda
18448 either or ya ya da
18449 either this or that ya bu ya o
18450 either ikisinden biri, iki, her iki, her iki, (olumsuz cümlelerde) de,
da, de (değil), (or ile) ya ...ya da
18451 ejaculate aniden söyleyivermek, sperm boşaltmak, boşalmak
18452 ejaculation feryat, cinsî boşalma
18453 ejaculatory birdenbire
18454 eject dışarı atmak, fırlatmak, kovmak, kapı dışarı etmek
18455 ejection atma, püskürme, çıkarma
18456 ejector püskürtücü, ejektör, fıskıye
18457 eke out a living güçlükle geçinmek
18458 eke out eklemek, katmak, idareli kullanmak, artırmak
18459 eke (out ile) idareli kullanmak
18460 elaborate ayrıntılı, detaylı, incelikli, özenle hazırlanmış, ayrıntıyla
donatmak, karmaşıklaştırmak, ayrıntılandırmak
18461 elaborateness özen gösterme, ayrıntı, tafsilat
18462 elaboration ihtimam, inceden inceye işleme
18463 elan canlılık, şevk, hamle
18464 eland iri bir geyik, boğa antilopu
18465 elapse (zaman) geçmek, akıp gitmek
18466 elapsed time geçen zaman
18467 elastic band yuvarlak lastik, lastik bant
18468 elastic deformation esnek deformasyon
18469 elastic limit esneklik sınırı, esneme sınırı
18470 elastic medium esnek ortam
18471 elastic spring esnek yay
18472 elastic stocking lastikli çorap
18473 elastic esnek, elastik, değişebilir, esnek, silgi
18474 elasticity esneklik
18475 elastin elastin
18476 elastomer elastomer
18477 elate mutlu etmek, neşelendirmek, gururlandırmak
18478 elated mutlu, sevinçli, bahtiyar, memnun
18479 elation mutluluk, sevinç, gurur
18480 elative çıkış yağdayı, çıkış yağdayı
18481 elbow grease alın teri
18482 elbow dirsek, dirseklemek, dirsek atmak, dirsekle dürtmek
18483 elbowroom rahatça hareket edilebilecek yer, geniş yer
18484 elder brother ağabey, büyük kardeş
18485 elder sister abla, büyükbacı
18486 elder (yaşça) büyük, iki kişiden büyük olanı, kıdemli kişi
18487 elderberry mürver ağacının meyvesi
18488 elderly yaşlı
18489 eldest yaşça en büyük
18490 eldritch büyülü, tekin olmayan, korku uyandıran
18491 elecampane andızotu
18492 elect by a relative majority nispi çoğunlukla seçmek
18493 elect by a simple majority salt çoğunlukla seçmek
18494 elect by an absolute majority mutlak çoğunlukla seçmek
18495 elect by majority çoğunlukla seçmek
18496 elect oylayarak seçmek, (önemli bir) karar vermek, seçilmiş
18497 election campaign saylav kampanyası
18498 election day saylav günü
18499 election district saylav bölgesi
18500 election pledge saylav konuşması, saylav propagandası
18501 election returns saylav sonuçları
18502 election saylav, seçim, seçki
18503 elective seçilen
18504 elector seçici, seçmen, seçkici
18505 electoral franchise rey hakkı
18506 electoral period saylav dönemi
18507 electoral saylavla ilgili, saylavcılarla ilgili
18508 electorate seçmenler, oy kullanma hakkına sahip kişiler
18509 electret elektret
18510 electric arc çıngı arkı
18511 electric balance çıngı dengesi
18512 electric bell çıngı zili
18513 electric blanket çıngılı battaniye
18514 electric blue çelik mavisi
18515 electric bulb çıngı ampulü
18516 electric cable çıngı kablosu
18517 electric cell çıngı pili
18518 electric chair çıngılı sandalye
18519 electric charge çıngı yükü
18520 electric circuit çıngı devresi
18521 electric cleaner çıngı süpürgesi
18522 electric conductor çıngı iletkeni
18523 electric conduit çıngı borusu
18524 electric contact çıngı kontağı
18525 electric current çıngı akımı
18526 electric drill çıngılı matkap
18527 electric eel çıngı saçan yılanbalığı
18528 electric energy çıngı enerjisi
18529 electric field çıngı alanı
18530 electric furnace çıngı fırını
18531 electric generator çıngı jeneratörü
18532 electric heater çıngılı ısıtıcı
18533 electric heating çıngıyla ısıtma
18534 electric industry çıngı sanayii
18535 electric lamp çıngı lambası
18536 electric light çıngı ışığı
18537 electric moment çıngı momenti
18538 electric motor çıngı kozgaltkası
18539 electric network çıngı şebekesi
18540 electric outlet çıngı fişi, çıngı çıkışı
18541 electric potential çıngı potansiyeli
18542 electric power çıngı gücü
18543 electric railroad çıngılı demiryolu
18544 electric resistance çıngı direnci
18545 electric shaver çıngılı tıraş kılgası
18546 electric shock çıngı çarpması
18547 electric spark çıngı kıvılcımı
18548 electric stove çıngı ocağı
18549 electric tramway çıngılı tramvay
18550 electric wave çıngı dalgası
18551 electric wire çıngı teli
18552 electric çıngıyla ilgili, çıngılık, çıngılı, çok heyecanlı
18553 electrical and electronics engineering çıngı-çıncalık kıvcılığı
18554 electrical engineer çıngı kıvcısı
18555 electrical engineering çıngı kıvcılığı
18556 electrical impulses çıngılık impulslar, çıngılık vurular
18557 electrical pile termoçıngılık pil
18558 electrical çıngıyla ilgili, çıngılık, çıngı ...
18559 electrically charged çıngıyla yüklü
18560 electrically driven çıngıyla hareket eden
18561 electrically çıngı gücüyle
18562 electrician elektrikçi, çıngıcı
18563 electricity generator çıngı üreteci
18564 electricity network çıngı şebekesi
18565 electricity çıngı, elektrik
18566 electrification elektrifikasyon, çıngılama, çıngılanma
18567 electrify çıngılandırmak, heyecanlandırmak
18568 electro çıngıyla yapılmış klişe
18569 electro- çıngı, elektro, (önek) çıngıya değişli, çıngıya ait, çıngıyla
işleyen
18570 electro-plated çıngılı kaplanmış
18571 electroacoustic elektroakustik
18572 electroanalysis elektroanaliz
18573 electroballistics elektrobalistik
18574 electrobiology elektrobiyoloji
18575 electrobrighten çıngılı parlaklaştırmak
18576 electrobrightener çıngılı parlaklaştırıcı
18577 electrocapillarity elektrokılcallık
18578 electrocardiogram elektrokardiyogram
18579 electrocardiograph elektrokardiyograf
18580 electrochemical equivalent elektrokimyasal eşdeğer
18581 electrochemical elektrokimyasal
18582 electrochemist elektrokimyacı
18583 electrochemistry elektrokimya
18584 electrochromatography elektrokromatografi
18585 electrochronograph elektrokronograf
18586 electrochronometer elektrokronometre
18587 electrocleaner çıngılı temizleyici
18588 electrocoagulation elektrokoagülasyon
18589 electrocolouring çıngılı renklendirme
18590 electroculture elektrokültür
18591 electrocute çıngı akımı vererek öldürmek
18592 electrocution çıngı akımı vererek öldürme
18593 electrode elektrot
18594 electrodeposition çıngıyla kaplama, elektrokaplama
18595 electrodialysis elektrodiyaliz
18596 electrodynamic elektrodinamik
18597 electrodynamics elektrodinamik
18598 electrodynamometer elektrodinamometre
18599 electroencephalogram elektroansefalogram
18600 electroencephalograph elektroansefalograf
18601 electroextraction elektrolitik çıkarma
18602 electrofluor elektroflor
18603 electroforming elektrolizle biçimlendirme
18604 electrogalvanize çıngılı galvanizlemek
18605 electrogen elektrojen
18606 electrograph elektrograf
18607 electrographite elektrografit
18608 electrokinetic elektrokinetik
18609 electrokinetics elektrokinetik
18610 electroluminescence elektroluminesans, çıngılık ışıldama
18611 electrolyse çıngıyla ayrıştırmak
18612 electrolysis elektroliz, çıngıyla ayrışım
18613 electrolyte elektrolit
18614 electrolytic copper elektrolitik bakır
18615 electrolytic dissociation elektrolitik çözünme
18616 electrolytic oxidation elektrolitik oksidasyon
18617 electrolytic refining elektrolitik arıtma
18618 electrolytic zinc elektrolitik çinko
18619 electrolytic elektrolitik
18620 electromagnet elektroçaşak, çıngılı çaşak
18621 electromagnetic field elektromanyetik alan
18622 electromagnetic radiation elektromanyetik radyasyon
18623 electromagnetic unit elektromanyetik birim
18624 electromagnetic wave elektromanyetik dalga
18625 electromagnetic elektromanyetik
18626 electromagnetics elektromanyetik
18627 electromagnetism elektromanyetizma
18628 electromechanical elektromekanik
18629 electromechanics elektromekanik
18630 electrometallurgy elektrometalurji
18631 electrometer elektrometre, çıngıölçer
18632 electrometric titration elektrometrik titrasyon
18633 electrometric elektrometrik
18634 electromotive force elektromotor kuvvet, voltaj
18635 electromotive elektromotor
18636 electromotor elektromotor
18637 electron affinity çınca afinitesi
18638 electron camera çınca sınalgası, sınalga
18639 electron charge çınca yükü
18640 electron emission çınca yayımı, çınca emisyonu
18641 electron gun çınca tabancası, çınca püskürteci
18642 electron lens çınca merceği
18643 electron mass çınca kütlesi
18644 electron microscope çınca mikroskobu
18645 electron multiplier çınca multiplikatörü, çınca çoğaltıcı
18646 electron optics çınca optiği, çınca ışıkbilgisi
18647 electron radius çınca yarıçapı
18648 electron tube çınca tüpü
18649 electron çınca, elektron
18650 electronegative elektronegatif
18651 electronegativity elektronegativite
18652 electronic calculator çıncalık hesap kılgası
18653 electronic camera çıncalık sınalga
18654 electronic circuit çıncalık devre
18655 electronic clock çıncalık sögen
18656 electronic control çıncalık kontrol
18657 electronic counter çıncalık sayaç
18658 electronic engineer çıncalık kıvcısı
18659 electronic engineering çıncalık kıvcılığı
18660 electronic music çıncalık müzik
18661 electronic pen çıncalık kalem
18662 electronic power çıncalık güç
18663 electronic çıncalık
18664 electronics store çıncalık eşya mağazası
18665 electronics çıncalık, elektronik, çıncalık bilimi
18666 electrooptics elektro-optik
18667 electroosmosis elektroosmoz, çıngıyla geçişme
18668 electrophilic elektrofil, elektroncul
18669 electrophonic elektrofonik
18670 electrophoresis elektroforez
18671 electrophoretic elektroforetik
18672 electrophorus elektrofor
18673 electroplate elektrolizle kaplanmış eşya, elektrolizle kaplamak
18674 electroplating elektro kaplama, çıngılı kaplama
18675 electropneumatic elektropnömatik
18676 electropolar elektropolar
18677 electropolishing çıngılık parlatma
18678 electropositive elektropozitif, artıçeker, alkalik
18679 electrorefining elektrolitik arıtım
18680 electroscope elektroskop, yükgözler
18681 electroscopic elektroskopik
18682 electroshock elektroşok
18683 electrostatic energy elektrostatik enerji
18684 electrostatic printer elektrostatik yazıcı
18685 electrostatic screen elektrostatik ekran
18686 electrostatic elektrostatik, durukyük
18687 electrostatics elektrostatik, durukyük bilgisi
18688 electrosurgery cerrahlıkta çıngı kullanma
18689 electrotechnics elektroteknik
18690 electrotherapy elektroterapi
18691 electrothermal elektrotermik
18692 electrothermic elektrotermik
18693 electrotinning çıngılı kalaylama
18694 electrotype çıngıyla yapılmış klişe, çıngıyla klişe yapmak
18695 electrovalence elektron değerliği, elektrovalans
18696 electrovalve elektrovalf
18697 eleemosynary sadaka, hayır işleri
18698 elegance incelik, güzellik, zerafet, şıklık
18699 elegant zarif, ince, güzel, şık, düzenli
18700 elegantly zarafetle, nezaketle
18701 elegize ağıt yazmak, mersiye yazmak
18702 elegy ağıt
18703 element öge, unsur, eleman, element, bütünün gerekli parçası, küçük bir
miktar, bir parça
18704 elemental doğanın gücüyle ilgili
18705 elementary analysis elamenter analiz, öğesel çözümleme
18706 elementary education ilköğretim
18707 elementary particle temel parçacık, öz parçacık
18708 elementary school ilkmektep
18709 elementary basit, kolay, (eğitim/öğretim) ilk, temel
18710 elements başlangıç, ilk adımlar
18711 elephant seal denizfili
18712 elephant fil
18713 elephantine fillere ait, çok iri, hantal, kaba, fil gibi
18714 eleutherian özgürlük bahşeden
18715 elevate (aklı ya da ruhu) geliştirmek, yüceltmek, yükseltmek
18716 elevation yükselme, terfi, deniz seviyesine oranla yükseklik
18717 elevator shaft asansör boşluğu, asansör bacası
18718 elevator asansör, götürge
18719 eleven onbir
18720 elevenses hafif sabah yemeği ve içkisi
18721 eleventh onbirinci
18722 elevon elevon
18723 elf cin, peri
18724 elfin peri veya cinlere ait, ele avuca sığmaz
18725 elfish cin gibi, yaramaz
18726 elicit çıkartmak, ortaya çıkarmak
18727 elide kaldırmak, çıkarmak
18728 eligibility nitelik, özellik, üstünlük, uygunluk
18729 eligible hak sahibi, haklı, uygun, seçilebilir
18730 Elijah ilyas peygamber
18731 eliminant eliminant, eleç
18732 eliminate elemek, atmak, - den kurtarmak, çıkarmak
18733 elimination eleme, çıkarma, atma
18734 elision sonünlü düşmesi, çıkarma
18735 elite seçkin sınıf, seçkinler, elit
18736 elitism seçkincilik, elitizm
18737 elixir of life abıhayat, bengisu
18738 elixir yaşam iksiri, iksir
18739 elk büyük boynuzlu iri bir geyik türü, elk
18740 ell (boru) dirsek, arşın
18741 ellipse elips
18742 ellipsoid elipsoit
18743 elliptical beyzi, oval, eliptik
18744 ellipticity elips şeklinde oluş
18745 elm karaağaç
18746 elocution güzel konuşma, güzel söz söyleme sanatı, hitabet
18747 elocutionist hatip
18748 elongate (bir nesneyi) uzatmak, daha uzun duruma getirmek
18749 elongated uzatılmış
18750 elongation uzatma, uzama, uzanım, devam
18751 elope sevgilisi ile kaçmak
18752 eloquence belagat, uzsözlülük, uzdil
18753 eloquent speech süslü konuşma
18754 eloquent belagatli, uzsözlü, uzdilli
18755 else başka, daha, yoksa, aksi takdirde
18756 elsewhere başka yerde, başka yere
18757 elucidate açıklamak, aydınlatmak, anlatmak, açığa kavuşturmak
18758 elucidation aydınlığa kavuşturma, açıklama, izah
18759 elucidatory açıklayıcı, aydınlatıcı
18760 elude kenar gezmek, boyun kaçırmak, yayınmak, uzaklaşmak, kaçınmak,
uzaklaştırmak, çekinmek, rakibi aldatmak, -den sıyrılmak, kurtulmak, yakasını
kurtarmak, tehlikeyi atlatmak, kaçmak
18761 elusion kaçıp kurtulma, sıyrılma, bertaraf etme
18762 elusive yakalanması/bulunması zor, anımsanması zor, bir türlü akla
gelmeyen
18763 elusory aldatıcı, yanıltıcı, anlaşılması zor
18764 elutriate tasfiye etmek, yıkayıp ayırmak, yıkamak
18765 eluvium elüvyon
18766 elver yılanbalığı yavrusu
18767 elvish cin gibi
18768 Elysian Fields cennet bahçeleri
18769 Elysian cennete ait
18770 Elysium cennet
18771 emaciate çok zayıflatmak
18772 emaciated sıska, bir deri bir sümük
18773 emaciation çok zayıflatma, zayıflama
18774 emanate (from ile) çıkmak, meydana gelmek, oluşmak, doğmak
18775 emanation çıkma, yayılma, dışarı akma, çıkan gaz
18776 emancipate özgürlüğüne kavuşturmak, bağlarından kurtarmak, serbest bırakmak
18777 emancipation azat etme, özgür kılma, serbest bırakma
18778 emasculate hadım edilmiş, iğdiş edilmiş, kuvvetten kesilmiş, enemek, hadım
etmek, kuvvetten düşürmek
18779 embalm (ölüyü) mumyalamak
18780 embalmer mumyalayan kimse
18781 embalmment mumyalama
18782 embank etrafına/yanına toprak set yapmak
18783 embankment toprak set, set, bent
18784 embargo on imports ithal malları kısıtlama
18785 embargo ambargo, kadağan, müsadere, ambargo koymak, kadağan etmek,
müsadere etmek
18786 embark on a business bir işe girişmek
18787 embark on a career bir mesleğe başlamak
18788 embark gemiye binmek, gemiye bindirmek, yüklemek
18789 embarkation binme, bindirme, yükleme
18790 embarrass sıkmak, rahatsız etmek, bozmak, şaşırtmak, utandırmak, mahcup
etmek
18791 embarrassed utanmış, mahcup
18792 embarrassing utandırıcı, mahçup edici, can sıkıcı, huzursuz edici
18793 embarrassment utanma, mahcubiyet, pul sıkıntısı
18794 embassy building sefarethane
18795 embassy counsellor elçilik müşaviri
18796 embassy elçilik
18797 embattle meydan savaşına hazırlamak, mazgal yapmak
18798 embattled savaş halinde, sıkışmış
18799 embed iyice yerleştirmek, oturtmak, sokmak, gömmek
18800 embedded yataklanmış, gömülmüş, yerleşmiş
18801 embedding yerleştirme
18802 embellish süsleyerek güzelleştirmek, kendi düşüncelerini katarak süslemek
18803 embellishment süsleme, güzelleştirme, renklendirme, süs
18804 ember kor, köz
18805 embezzle (pul) zimmetine geçirmek, çalmak
18806 embezzlement zimmetine geçirme, güveni kötüye kullanma
18807 embezzler zimmetine pul geçiren kişi
18808 embitter üzmek, canından bezdirmek
18809 embittered hayata küsmüş, hırçın
18810 embitterment gücendirme
18811 emblazon kutlamak
18812 emblazonment süsleme, övme
18813 emblem simge, amblem
18814 emblematic temsil eden, temsil edici, sembolik
18815 emblematical sembolik, temsil eden, simgesel
18816 emblements ürün, mahsul
18817 embodiment cisim haline gelme, şekil alma, düzenleme
18818 embody cisimleştirmek, somutlaştırmak, katmak, eklemek, dahil etmek
18819 embolden cesaret vermek, yüreklendirmek, teşvik etmek
18820 embolism amboli, damar tıkanıklığı, ay veya gün ilavesi
18821 embonpoint dolgunluk, şişmanlık
18822 embosom bağrına basmak, kucaklamak
18823 emboss üzerine kabartma yapmak
18824 embossed note paper gofreli çönge
18825 embossed stamp kabartma damga, kabartma pul
18826 embossed kabartmalı
18827 embossing gofraj, kabartma
18828 embossment kabartma, kakma
18829 embouchure nehir ağzı, nefesli çalgıların ağızlığı
18830 embower muhafaza etmek, gizlemek, gölgelemek
18831 embrace kucaklama, bağrına basma, sarılma, kucaklamak, sarılmak, içermek,
içine almak, kapsamak, benimsemek, kabul etmek, inanmak
18832 embranchment dallanma, dal, kol, çatallanma
18833 embrangle şaşırtmak, dolaştırmak
18834 embroider nakış işlemek
18835 embroidery cotton işleme pamuğu
18836 embroidery frame nakış kasnağı
18837 embroidery yarn nakış ipliği
18838 embroidery nakış, nakış işleme
18839 embroil karışmak, araya girmek
18840 embryo embriyon, oğulcuk, dölet
18841 embryology embriyoloji
18842 embryonic embriyonla ilgili, ilkel, gelişmemiş
18843 embus arabaya koymak, arabaya binmek
18844 emcee teşrifatçı, protokol yetkilisi, protokol müdürü
18845 emend düzeltmek, tashih yapmak
18846 emendation düzeltme, doğrultma
18847 emerald green zümrüt yeşili
18848 emerald zümrüt, zümrüt yeşili
18849 emerge ortaya çıkmak
18850 emergence ortaya çıkma, belirme
18851 emergency brake imdat eğleci, emniyet eğleci
18852 emergency bridge imdat köprüsü, tehlike köprüsü
18853 emergency budget olağanüstü bütçe
18854 emergency cable yedek kablo
18855 emergency call imdat çağrısı
18856 emergency credit acil kredi
18857 emergency declaration geçici beyanname
18858 emergency decree geçici yasa
18859 emergency door tehlike çıkış kapısı
18860 emergency exit tehlike çıkışı
18861 emergency landing zorunlu iniş, mecburi iniş
18862 emergency laws olağanüstü hal kanunları
18863 emergency maintenance acil bakım
18864 emergency man yardımcı amele
18865 emergency meeting olağanüstü toplantı
18866 emergency powers acil durum yetkileri
18867 emergency reserve ihtiyat
18868 emergency service acil servis
18869 emergency valve emniyet supabı
18870 emergency ward acil servis
18871 emergency acil vaka, olağanüstü durum
18872 emergent gelişmekte olan, gelişen
18873 emersion gölgeden çıkma
18874 emery board zımparalı tırnak törpüsü
18875 emery cloth zımpara bezi
18876 emery grinder zımpara taşı
18877 emery paper zımpara çöngesi
18878 emery powder zımpara tozu
18879 emery stone zımpara taşı
18880 emery wheel zımpara çarkı
18881 emery zımpara
18882 emetic kusturucu ilaç
18883 emigrant worker göçmen işçi
18884 emigrant göçmen
18885 emigrate (başka bir ülkeye) göç etmek
18886 emigration agent göçmenlik acentesi
18887 emigration office göçmen bürosu
18888 emigration göç, dışgöç
18889 emigre göçmen
18890 eminence yükseklik, şöhret, saygınlık, ün
18891 eminent yüksek, seçkin, ünlü, saygın
18892 eminently çok, son derece, müthiş
18893 emir emir
18894 emirate emirlik
18895 emissary veins beyin yarımküresi veni
18896 emissary özel bir görevle gönderilmiş memur, gizli ajan, casus
18897 emission emisyon, ihraç, yayım, dışarı verme, çıkarma
18898 emissive yayıcı, salıcı
18899 emissivity yayıcılık, salıcılık
18900 emit göndermek, yollamak, vermek, yaymak, salmak
18901 emitter emitör, verici, yayıcı, salgıç
18902 emolient yumuşatan, yumuşatıcı, yumuşatıcı madde
18903 emolument gelir, kazanç, vergin
18904 emote heyecanlandırmak, heyecana kapılmak
18905 emotion güçlü duygu, coşku, heyecan, duygu
18906 emotional duygusal, duygulu
18907 emotionalism duygululuk
18908 emotionality duygusallık, durgunluk
18909 emotionalize heyecanlandırmak, duygulandırmak
18910 emotionless heyecansız, duygusuz
18911 emotive duygulandırıcı
18912 empathize karşısındakinin duygularını paylaşmak
18913 empathy özünü bir diğer insanla özdeşleştirme, başka bir insanın/şeyin
özelliklerini kendinde bulma
18914 empennage kuyruk takımı
18915 emperor butterfly iri ve mor bir çeşit kelebek
18916 emperor imparator
18917 emphasis vurgu, bir şeye verilen önem, üzerinde durma
18918 emphasize üzerinde durmak, belirtmek, vurgulamak
18919 emphasizing pekiştiren, pekiştirme, pekiştiren, pekiştirme
18920 emphatic articulation vurgulu söyleme
18921 emphatic vurgulu, önemli
18922 emphatical vurgulu
18923 emphysema anfizem
18924 empire imparatorluk
18925 empirical formula ampirik formül
18926 empirical görgül, deneysel, ampirik
18927 empirically deneysel olarak
18928 empiricism görgücülük, deneycilik, ampirizm
18929 emplace konuşlandırmak
18930 emplacement yerleşme, yerleştirme, konuşlandırma, platform
18931 employ iş vermek, çalıştırmak, kullanmak, görevlendirmek, memur etmek,
iş verme
18932 employable görevlendirilebilir, iş verilebilir
18933 employee compensation memur tazminatı
18934 employee participation yönetime katılma
18935 employee pension fund personel emekli fonu
18936 employee pension işçi geliri, emekli maaşı
18937 employee relations işçi ilişkileri
18938 employee shares işçi hisse senetleri
18939 employee training müstahdem eğitimi
18940 employee işçi, hizmetli, çalışan
18941 employee's advances personel avansları
18942 employee's bonus işçi ikramiyesi
18943 employees amenities işveren yardımı
18944 employer işveren
18945 employer's association işverenler birliği
18946 employer's liability işverenin yükümlülüğü
18947 employers organization işveren sendikası
18948 employment agency iş ve işçi bulma kurumu
18949 employment application iş başvurusu
18950 employment bureau iş bulma bürosu
18951 employment department çalışma bakanlığı
18952 employment exchange iş ve işçi bulma kurumu
18953 employment gap istihdam açığı
18954 employment market iş piyasası
18955 employment records personel sicili
18956 employment volume istihdam hacmi
18957 employment çalışma, iş alma, çalıştırma, iş verme, uğraş, iş
18958 emporium mağaza, dükkân, ticaret merkezi
18959 empower yetki vermek, izin vermek, güçlendirmek
18960 empress imparatoriçe
18961 empressement samimiyet, yakınlık gösterme
18962 emptily aptalca, mantıksızca, boş boş
18963 emptiness boşluk
18964 emptor alıcı, müşteri
18965 empty handed eli boş
18966 empty medium boş ortam
18967 empty position boş alan
18968 empty words boş laf
18969 empty boş, boş, saçma, abuk sabuk, aç, boşaltmak, içini boşaltmak, dökmek,
boşalmak
18970 empty-headed boş kafalı, kuş beyinli, akılsız
18971 empyrean semavi
18972 emu Avustralya'ya özgü bir cins devekuşu
18973 emulate bir diğer kişiden daha iyisini yapmaya çalışmak
18974 emulation benzemeye çalışma, öykünüm, rekabet
18975 emulator emülatör, benzetici
18976 emulous rakip, gıpta eden
18977 emulsification emülsiyonlaştırma
18978 emulsifier emülsiyonlaştırıcı
18979 emulsify emülsiyonlaştırmak
18980 emulsifying agent emülgatör, emülsiyonlama maddesi
18981 emulsion merhem, sübye, emülsiyon
18982 en route yolda, yolunda, gitmekte
18983 enable olanaklı kılmak, imkân tanımak
18984 enact (yasa) çıkarmak
18985 enactment kanun çıkarma, kanun, yasa, kabul, kararname
18986 enamel colour emay rengi
18987 enamel paint emaye boya, vernikli boya
18988 enamel minelemek, mine ile süslemek, parlatmak, mine, emaye, diş minesi,
parlatıcı boya
18989 enameling emayeleme
18990 enamelled emaye, emayeli
18991 enamelling mine işi
18992 enamelware emay işi
18993 enamor âşık etmek
18994 enamoured (of/with ile) düşkün, hayran
18995 enantiomorph enantiyomorf
18996 enarthrosis oynak eklemlerin bir cinsi, mafsal
18997 enate anne tarafından akraba
18998 encage kafese kapamak, kafese koymak
18999 encamp (ordu) düşerge kurmak, düşerge salmak
19000 encampment düşerge yeri, düşerge
19001 encase kılıfa sokmak, kılıflamak, kaplamak, kaplaştırmak, kutuya koymak,
kutulamak, örtmek, yüz çekmek
19002 encash bozdurmak, nakde çevirmek
19003 encashable tahsil edilebilir
19004 encashment pula çevirme, bozdurma, tahsil etme
19005 enceinte gebe, hamile
19006 encephalic beyne ait, beyinsel
19007 encephalitis beyin iltihabı, ansefalit
19008 encephalon beyin, kafa içi
19009 enchain zincir ile bağlamak
19010 enchant büyülemek, büyü yapmak, zevk vermek
19011 enchanter büyücü
19012 enchanting büyüleyici
19013 enchantment büyü, sihir, büyüleme
19014 enchantress büyücü kadın, büyüleyen kadın, dilber
19015 encipher şifre etmek
19016 encircle kuşatmak, çevrelemek, daire içine almak
19017 encirclement kuşatma
19018 enclave yerleşim bölgesi, yerleşme bölgesi
19019 enclose çevresini sarmak, kuşatmak, içine koymak, iliştirmek
19020 enclosed ilişikte gönderilen
19021 enclosure çevirme, kuşatma, çit, duvar, ilişikte gönderilen şey
19022 encode kodlamak, şifrelemek, kapamak
19023 encoder kodlayıcı
19024 encomiast kaside yazarı
19025 encomium kaside, methiye, övgü
19026 encompass kuşatmak, çevrelemek
19027 encore bir kere daha!, tekrar!
19028 encounter karşılaşmak, rastlaşmak, karşı karşıya kalmak, (kimlese)
tesadüfen karşılaşmak, karşılaşma, rastgelme
19029 encourage yüreklendirmek, cesaretlendirmek
19030 encouragement certificate teşvik belgesi
19031 encouragement certificates teşvik belgeleri
19032 encouragement cesaretlendirme, özendirme, teşvik, cesaret verme
19033 encouraging cesaret verici, yüreklendirici, ümit verici
19034 encroach ileri gitmek, haddini aşmak, (kiminse hakkına) tecavüz etmek
19035 encroachment tecavüz, el uzatma
19036 encrust üstüne kabuk çekmek, kabuk bağlamak
19037 encrusted (mücevher/vb.) kaplı, kaplanmış
19038 encumber ayakbağı olmak, ayağına dolaşmak, güçlük çıkartmak, engel olmak
19039 encumbrance yükümlülük, taahhüt, borç, ipotek, yük, engel
19040 encyclical genelge
19041 encyclopaedia ansiklopedi
19042 encyclopedia ansiklopedi, bilgilik
19043 encyclopedic ansiklopedik
19044 encyst kese içine almak
19045 end for end uçları ters çevrilmiş
19046 end in ile sonuçlanmak
19047 end man komedyen
19048 end of month ay sonu
19049 end of period dönem sonu
19050 end of the contract sözleşmenin son bulması
19051 end of year yıl sonu
19052 end on baş başa
19053 end point son çekit
19054 end product son ürün
19055 end up bitirmek, sonuçta -e varmak, bitirmek
19056 end user son kullanıcı, son tüketici
19057 end son, bitim, çek, bitiş çekidi, son çekit, uç çekit, bitim, son, son
kısım, amaç, erek, sona erdirmek, bitirmek, bitmek
19058 end-to-end sıra ile veya uç uca dizilmiş
19059 endanger tehlikeye sebep olmak, tehlikeye sokmak, tehlikeye atmak
19060 endear (to ile) sevdirmek, özünü sevdirmek
19061 endearing alımlı, çekici, cazip, sevecen, müşfik
19062 endearment sevgi ifadesi, sevgi belirtisi, sevgi
19063 endeavor bkz.endeavour
19064 endeavour çalışmak, çabalamak, denemek
19065 endemic (hastalık/vb.) belli bir yere özgü
19066 endermic cilde sürülen (ilaç)
19067 ending bitiş, son, sonuç
19068 endive hindiba, Frenk salatası
19069 endless story yılan hikâyesi
19070 endless sonsuz
19071 endlessly durmadan, bitmek tükenmek bilmeksizin
19072 endlessness sonsuzluk
19073 endlong uzunluğuna
19074 endmost en uzaktaki, en sondaki
19075 endo- (önek) içinde, iç
19076 endocarditis endokardit, kalp içzarı iltihabı
19077 endocardium endokard, kalbin içzarı
19078 endocarp endokarp, meyvenin içdokusu
19079 endocentric içten bağlantılı, eşgüdümsel
19080 endocrane kafatasının iç yüzeyi
19081 endocrine gland endokrin bezi, içsalgıbezi
19082 endocrine glands iç salgı bezleri
19083 endocrine system endokrin jüyesi, içsalgı jüyesi
19084 endocrine endokrin, içsalgı ile ilgili
19085 endocrinology endokronoloji, içsalgıbilim
19086 endoderm içderi, içyaprak
19087 endodermis içderi, içyaprak
19088 endoergic endotermik, ısıalan
19089 endogamous kabile içinde evlenen
19090 endogamy endogami, içevlilik
19091 endogenous içten büyüyen
19092 endogeny içten büyüme
19093 endometrium endometriyum, dölyatağı içkatı
19094 endomorphism endomorfizma, özyapı dönüşümü
19095 endoparasite asalak, parazit
19096 endophily endofili
19097 endoplasm endoplazma, iç plazma, içkansıvı
19098 endoplasmic reticulum endoplazmik retikül
19099 endoplasmic endoplazmik, içkansıvısal
19100 endorsable ciro edilebilen
19101 endorse over ciro etmek
19102 endorse desteklemek, onaylamak, ciro etmek, (ceza/isim/vb.) yazmak
19103 endorsed ciro edilmiş
19104 endorsee ciro eden kimse, lehdar
19105 endorsement in blank açık ciro, beyaz ciro
19106 endorsement in full tam ciro, onay, destek
19107 endorsement ciro, onay, tasdik
19108 endorser ciranta, ciro eden kimse
19109 endoscope endoskop
19110 endoskeleton içiskelet
19111 endosmosis endosmoz
19112 endosperm besidoku, endosperm
19113 endospermic besidokuyla ilgili
19114 endospore iç spor
19115 endothelium endotelyum
19116 endothermic reaction ısıalan tepkime, endotermik reaksiyon
19117 endothermic ısıalan, endotermik
19118 endotoxin endotoksin, içağı
19119 endow (mektep/hastane/vb.'ne) bağışta bulunmak, pul bağışlamak
19120 endowed with malik, haiz
19121 endowment bağış, gelir sağlama, ıslah vergisi
19122 endpiece uçtaki
19123 endue giydirmek
19124 endurable dayanılabilir, katlanılabilir
19125 endurance dayanma, katlanma, çekme, tahammül, sabır, dayanıklılık
19126 endure dayanmak, çekmek, katlanmak, tahammül etmek, uzun süre dayanmak,
uzun süre etkisini ve gücünü korumak, sürmek
19127 enduring dayanıklı, sabırlı, tahammüllü, ebedi
19128 endways dikine, dik olarak, dik
19129 enema lavman, şırınga
19130 enemy düşman
19131 energetic measures faal tedbirler
19132 energetic çalışkan, enerjik, güçlü
19133 energize enerji vermek, güç vermek, harekete geçmek
19134 energumen cin çarpmış kimse
19135 energy conversion enerji dönüşümü, erke dönüşümü
19136 energy crisis enerji krizi
19137 energy distribution enerji dağılımı, erke dağılımı
19138 energy line enerji hattı
19139 energy loss enerji kaybı
19140 energy policy enerji politikası
19141 energy saving enerji tasarrufu
19142 energy unit enerji birimi, erke birimi
19143 energy enerji, güç, erke
19144 enervate kuvvetten düşürmek, zayıflatmak, gevşeklik vermek
19145 enervated kuvvetten düşmüş
19146 enervation kuvvetten düşürme, zayıflatma, zayıflık
19147 enfant terrible yaramaz çocuk
19148 enfeeble zayıf düşürmek
19149 enfetter zincire vurmak
19150 enfold katlamak, sarmak, paketlemek, kucaklamak
19151 enforce zorlamak, zorla yaptırmak, zorla elde etmek, zorla kabul
ettirmek, uygulamak, yürütmek, infaz etmek
19152 enforceable uygulanabilir, yürürlüğe konabilir
19153 enforced zorunlu
19154 enforcedly mecburi, zorunlu olarak
19155 enforcement officer kolluk görevlisi, sakçı
19156 enforcement order icra emri
19157 enforcement uygulama, zorlama, icra, infaz, tatbik
19158 enframe çerçevelemek
19159 enfranchise oy hakkı vermek
19160 enfranchisement azat, serbest bırakma, oy verme hakkı
19161 engage in ile uğraşmak, ile meşgul olmak
19162 engage verginle tutmak, çalıştırmak, işe almak, birbirine geçirmek,
tutturmak, birbirine geçmek, saldırmak, hücum etmek
19163 engaged (alısün hattı) meşgul, nişanlı, meşgul
19164 engagement diary randevu defteri
19165 engagement ring nişan yüzüğü
19166 engagement nişan, nişanlanma, söz, randevu
19167 engagements ödeme yükümlülükleri
19168 engaging çekici, alımlı
19169 engender neden olmak, yol açmak, meydana çıkarmak
19170 engine bonnet kozgaltka kaputu
19171 engine breakdown kozgaltka arızası
19172 engine driver makinist, kılgacı
19173 engine failure kozgaltka arızası
19174 engine fitter montör
19175 engine house itfaiye merkezi
19176 engine oil kozgaltka yağı
19177 engine power kozgaltka gücü
19178 engine room kılga dairesi
19179 engine trouble kozgaltka arızası
19180 engine works kılga fabrikası
19181 engine kozgaltka, motor, lokomotif, kılga
19182 engineer mühendis, kıvcı, (kötü bir şeye) planla neden olmak
19183 engineering company kıvcılık firması
19184 engineering department kıvcılık bölümü
19185 engineering fee kıvcılık vergini
19186 engineering staff teknik kadro
19187 engineering works kıvcılık işleri
19188 engineering mühendislik, kıvcılık
19189 engirdle kemer gibi sarmak, kuşatmak
19190 England ingiltere
19191 English bond ingiliz tuğla örgüsü
19192 English daisy ingiliz papatyası
19193 English sparrow serçe kuşu
19194 English İngiliz, İngilizce, (the ile) İngilizler
19195 Englishism ingiliz ingilizcesi
19196 Englishman ingiliz erkeği
19197 Englishwoman ingiliz kadını
19198 engorge yiyip bitirmek, silip süpürmek, tıkanmak
19199 engorgement tıkınma
19200 engraft dikmek, aşılamak
19201 engrained yerleşmiş, kökleşmiş
19202 engrave oymak, hakketmek
19203 engraver oymacı, hakkâk
19204 engraving hakkâklık, oyma, gravür, klişe, oymacılık
19205 engross yazmak, kaleme almak, tekeline almak
19206 engrossed kaptırmış, dalmış, özünü vermiş
19207 engrosser spekülatör
19208 engrossing çok ilginç, ilgi çekici, sürükleyici
19209 engrossment piyasayı tekeline alma, stoklama
19210 engulf içine çekmek, yutmak, yok etmek
19211 enhance (değer/güç/güzellik/vb.) arttırmak, çoğaltmak
19212 enhancement artırma, artma
19213 enigma muamma, anlaşılmaz şey
19214 enigmatic bilmece gibi, anlaşılmaz, esrarengiz, muammalı
19215 enigmatical anlaşılmaz, şaşırtıcı
19216 enigmatize bilmece gibi konuşmak, anlaşılmaz konuşmak
19217 enjoin to emretmek, tembih etmek
19218 enjoin buyurmak, emretmek, menetmek
19219 enjoy oneself mutlu olmak, eğlenmek, zevk almak, keyfine bakmak
19220 enjoy haz almak, sefa sürmek, feyizyab olmak, feyiz almak, zevk almak,
mezelenmek, lezzet almak, hoşlanmak, beğenmek, sevmek, malik olmak, sahip olmak,
yararlanmak, faydalanmak, kullanmak, istifade etmek
19221 enjoyable zevkli, hoş, güzel, eğlenceli
19222 enjoyment of interest faizden faydalanma
19223 enjoyment zevk, haz
19224 enkindle alevlendirmek, tutuşturmak, yakmak
19225 enlace sıkıca sarmak, birbirine geçirmek
19226 enlarge upon tafsilata girişmek
19227 enlarge büyütmek, genişletmek, büyümek, genişlemek, (on ile) uzatmak
19228 enlargement büyütme, genişletme
19229 enlarger agrandisör, büyüteç
19230 enlarging agrandisman, genişletme, büyültme
19231 enlighten aydınlatmak, bilgi vermek, açıklamak
19232 enlightened aydınlatılmış, aydın, bilgili, okumuş
19233 enlightening aydınlatıcı
19234 enlightenment ilim, irfan, aydınlatma
19235 enlightment aydınlatma, aydınlanma
19236 enlist askere almak, asker olmak, (yardım/sempati/vb.) kazanmak,
sağlamak
19237 enlistment gönüllü yazılma, askere alma, kaydedilme
19238 enliven canlandırmak, hareketlendirmek
19239 enmesh ağa düşürmek, tuzağa düşürmek
19240 enmity düşmanlık, husumet
19241 ennoble soylulaştırmak, asilleştirmek
19242 ennoblement soylu yapma, asalet verme
19243 ennui can sıkıntısı, usanç
19244 enol enol
19245 enormity büyük kötülük, alçaklık, büyüklük
19246 enormous çok geniş, çok büyük, koskoca, kocaman, yeke, devasa
19247 enormously çok, pek çok, aşırı derecede
19248 enough and to spare yeter de artar bile
19249 Enough is enough! Yeter artık!
19250 enough yeterli, yeter, bes, yeterince, yeteri kadar
19251 enquire soruşturmak
19252 enquirer bilgi isteyen kimse
19253 enquiry agency istihbarat ajanı
19254 enquiry office istihbarat bürosu
19255 enquiry soruşturma
19256 enrage kızdırmak, öfkelendirmek
19257 enraged öfkeli, kızgın, kızdırılmış
19258 enrapt özünden geçmiş, mest olmuş
19259 enrapture coşturmak, özünden geçirmek, aşka getirmek
19260 enrich zenginleştirmek
19261 enriched uranium zengin uranyum
19262 enrichment zenginleştirme
19263 enrobe giydirmek (elbise)
19264 enroll üye olmak, üye etmek, kaydetmek
19265 enrollment yazma, yazılma, kayıt, kütük, sicil
19266 enroot kökleştirmek
19267 ens soyut varlık kavramı, var olma
19268 ensconce (güvenli ve rahat bir biçimde) oturmak, yerleşmek, özünü
yerleştirmek
19269 ensemble birlik, türküm, takım, küçük müzik topluluğu, grup
19270 enshroud kefenlemek, gizlemek, örtmek
19271 ensiform kılıç şeklinde
19272 ensign (donanma/vb.) bayrak, deniz teğmeni
19273 ensilage silolama, siloya alma, yeşillik ambarlanması
19274 ensile silolamak, yeşilliği siloya koymak
19275 enslave köle yapmak, esir etmek
19276 enslavement esaret, kölelik
19277 ensnare tuzağa düşürmek
19278 ensue (sonuç olarak ya da sonra) ortaya çıkmak, ardından gelmek
19279 ensuous duyumsal
19280 ensure (olmasını) kesinleştirmek, sağlama almak, garantiye almak
19281 enswathe kundağa sarmak
19282 entablature sütun pervazı, saçaklık
19283 entablement saçaklık
19284 entail gerektirmek, zorunlu kılmak, istemek
19285 entailed estate satılamaz mülk, devredilemez mülk
19286 entangle (ip/saç/vb.) dolaştırmak, karıştırmak
19287 entanglement karman çormanlık, güçlük, zorluk, dolaşıklık
19288 entasis sütun göbekliği
19289 Entente Powers itilaf Kuvvetleri
19290 entente antant, uyuşma, anlaşma
19291 enter a business bir işe girmek
19292 enter a motion önerge vermek
19293 enter a profession bir meslek edinmek
19294 enter a protest protesto etmek
19295 enter a religion bir tarikata girmek
19296 enter an action dava açmak
19297 enter blind alley çıkmaza girmek
19298 enter goods malları deklare etmek
19299 enter in a book deftere kayıt etmek
19300 enter in force yürürlüğe girmek
19301 enter into a bargain pazarlığa girişmek
19302 enter into a bond anlaşma yapmak
19303 enter into a lease kira anlaşması yapmak
19304 enter into a partnership ortaklığa girmek
19305 enter into an agreement anlaşmaya varmak
19306 enter into an obligation yükümlülük altına girmek
19307 enter into connections temasa geçmek
19308 enter into correspondence haberleşmeye başlamak
19309 enter into forces yürürlüğe girmek
19310 enter into negotiations görüşmeler yapmak
19311 enter into particulars tafsilata girişmek
19312 enter into başlamak, girişmek, yer almak, katılmak
19313 enter on an inheritance mirasa konmak
19314 enter on almak, konmak, başlamak, girişmek
19315 enter one's mind aklına gelmek
19316 enter one's name adını kaydetmek
19317 enter politics politikaya atılmak
19318 enter sb's service birinin hizmetine girmek
19319 enter the army askere gitmek, asker olmak
19320 enter the port limana varmak
19321 enter to sb's debit birinin hesabına borç geçirmek
19322 enter upon an office göreve başlamak
19323 enter girmek, yazmak, kaydetmek, üyesi olmak
19324 enteric fever tifo, karahumma
19325 enteric bağırsaklara ait
19326 enteritis anterit, ince bağırsak iltihabı
19327 entero- (önek) bağırsak, mide, entero
19328 enterogastritis mide-bağırsak iltihabı, enterogastrit
19329 enteron bağırsak
19330 enterprise value işletme değeri
19331 enterprise zone yatırım bölgesi
19332 enterprise girişim, yatırım, kârhane, cesaret, girişkenlik, açıkgözlülük
19333 enterprising girişken
19334 entertain an idea bir fikir üzerinde düşünüp taşınmak
19335 entertain (misafir) ağırlamak, eğlendirmek, hoşça vakit geçirtmek, (bir
öneriyi/vb.) göz önünde bulundurmak, aklında tutmak
19336 entertainer eğlendiren kimse, ağırlayan kimse
19337 entertaining eğlendirici, ilginç
19338 entertainment industry eğlence sanayii
19339 entertainment tax eğlence vergisi
19340 entertainment konukluk, meşguliyet, temaşa, müjde, bayram, eğlence, konuk
kabulü, ziyafet
19341 enthalpy entalpi, yığıntı
19342 enthrall (genellikle bir şey anlatarak) büyülemek, tüm dikkati üzerine
toplamak, çekmek
19343 enthralling çekici, cezbedici, büyüleyici
19344 enthrallment büyülenme, esirlik, kölelik
19345 enthrone tahta çıkarmak, taç giydirmek
19346 enthronement tahta çıkarma, taç giydirme
19347 enthuse hayranlık göstermek, çok ilgi göstermek
19348 enthusiasm büyük ilgi, isteklilik, heves
19349 enthusiast şevkli kimse
19350 enthusiastic şevkli, istekli, coşkun, hararetli
19351 enthusiastically şevkle, gayretle
19352 entice ayartmak, kandırmak
19353 enticement ayartma, baştan çıkarma, kandırma, cazibe, alım
19354 enticing ikna edici, kandırıcı, cazip, çekici, ayartan
19355 entire bütün, tutuş, tüm, tam
19356 entirely bütünüyle, tümüyle
19357 entirety bütünlük, tümlük, tüm, bütün
19358 entitle ad vermek, isimlendirmek, yetki vermek, hak vermek
19359 entitled to vote oy kullanmaya yetkili
19360 entitled yetkili
19361 entitlement ad verme, yetki verme
19362 entity tek ve bağımsız varlık, mevcudiyet
19363 entomb mezara koymak, gömmek
19364 entombment mezara koyma, gömme
19365 entomo- (önek) böceklerle ilgili
19366 entomological böcekbilimsel, entomolojik
19367 entomologist entomolojist, böcekbilimci
19368 entomology böcekbilim, entomoloji
19369 entourage maiyet, önemli bir şahsın yanındaki/çevresindeki kimseler
19370 entozoon bağırsak kurdu
19371 entracte antrakt, perde arası
19372 entrails sakatat
19373 entrain trene bindirmek/binmek, arkadan çekmek
19374 entrance door giriş kapısı
19375 entrance examination giriş sınavı
19376 entrance fee giriş vergini, duhuliye
19377 entrance giriş yeri, kapı, antre, girme, giriş, giriş hakkı, özünden
geçirmek, büyülemek, esritmek
19378 entrancement mest olma, büyülenme, hayranlık
19379 entrancing büyüleyici, mest edici
19380 entrant bir mesleğe giren, kabul edilen kişi, yarışmacı
19381 entrap tuzağa düşürmek, yakalamak
19382 entrapment hile
19383 entre nous söz aramızda
19384 entreat yalvarmak, yakarmak, dilemek, rica etmek
19385 entreaty rica, yalvarış, dilek
19386 entree giriş, giriş hakkı
19387 entrench hendek kazmak, siper kazmak, yerleştirmek
19388 entrenched yerleşik, köklü
19389 entrepot antrepo, depo, ambar
19390 entrepreneur müteşebbis, girişimci, müteahhit, üstenci
19391 entrepreneurial girişim ile ilgili
19392 entresol asma kat
19393 entropy entropi, dağıntı
19394 entrust emanet etmek, sorumluluğuna vermek, işanmak
19395 entry fee kayıt vergini
19396 entry form kayıt formu
19397 entry inwards gümrüğe giriş deklarasyonu
19398 entry outwards gümrük çıkış bildirisi
19399 entry permit giriş izni
19400 entry price giriş fiyatı
19401 entry visa giriş vizesi
19402 entry giriş, yarışmacı(lar)
19403 entryphone diafon
19404 entwine birbirine geçirmek, sarmak, dolaştırmak
19405 entwist sarmak, dolaştırmak, bükmek, örmek
19406 enucleate içini kesmeden çıkarmak, nüvesini çıkarmak
19407 enumerate sıralamak, belirtmek, birer birer saymak
19408 enumeration sayma, sayım, liste
19409 enumerator nüfus sayım memuru
19410 enunciate telaffuz etmek, düşünceleri açıkça belirtmek, kesinlikle ifade
etmek
19411 enunciation sözceleme, telaffuz, ihbar
19412 envelop sarmak, sarmalamak, örtmek, kapatmak, kaplamak
19413 envelope mektup zarfı, zarf
19414 envelopment sarma, gizleme, kuşatma, çevirme
19415 envenom zehirlemek, kin aşılamak
19416 enviable imrenilecek, özenilecek, kıskanılacak, gıpta edilecek, başarılı
19417 envier gıpta eden kimse, kıskanç kimse
19418 envious kıskanç
19419 environment policy çevre politikası
19420 environment çevre, ortam
19421 environmental conscious çevre bilinci
19422 environmental control doğal çevreyi koruma
19423 environmental development çevre gelişmesi
19424 environmental engineering çevre kıvcılığı
19425 environmental health çevre sağlığı
19426 environmental law çevre hukuku
19427 environmental pollution çevre kirlenmesi
19428 environmental problem çevre sorunu
19429 environmental problems çevre sorunları
19430 environmental protection çevre koruma
19431 environmental science çevre bilimi
19432 environmental sciences çevre bilimleri
19433 environmental çevresel
19434 environmentalism çevrecilik
19435 environmentalist çevreci
19436 environs civar, havali, dolay, etraf
19437 envisage usunda canlandırmak, gözünün önüne getirmek, imgelemek
19438 envision düşünmek, gözünün önüne getirmek
19439 envoy delege, elçi
19440 envy gıpta etmek, kıskanmak, imrenmek, kıskançlık, çekememezlik
19441 enwind dolaşmak, -a sarılmak
19442 enzymatic enzimatik
19443 enzyme enzim
19444 Eocene eosen
19445 eolithic eolitik
19446 eosin eozin
19447 eparchy Yunanistan'da vilayet
19448 epaulet apolet
19449 epaulette apolet
19450 epee eskrimde kullanılan bir tür kılıç, epe
19451 epenthesis içtüreme, ses türemesi
19452 ephedrine efedrin
19453 ephemeral kısa ömürlü, geçici
19454 ephemeris gök günlüğü
19455 Ephesus Efes
19456 epi- (önek) üstünde
19457 epiblast epiblast, dışderi
19458 epiblastic epiblastik, dışderisel
19459 epic epik, destansı, epik, destan
19460 epicardium epikardiyum
19461 epicarp meyvenin dış kabuğu
19462 epicedium mersiye
19463 epicene her iki cinse ait, kadınımsı (erkek)
19464 epicenter dış merkez, deprem ortası, deprem özeği
19465 epicentre deprem merkezi
19466 epicure (yemek/içmek/vb.den) anlayan, zevk sahibi kimse
19467 epicureism Epikürcülük
19468 epicycle dış çember
19469 epicyclic gear episiklik dişli, uydu dişli
19470 epicyclic dış çembere ait, episiklik
19471 epicycloid episikloit, dışçevrim eğrisi
19472 epidemic contagious disease salgın hastalık
19473 epidemic (hastalık) salgın, bulaşıcı, yolukucu
19474 epidemical yolukucu
19475 epidemiology epidemioloji, salgın hastalıklar bilimi
19476 epiderm üstderi, epiderm
19477 epidermal üstderisel, epidermik
19478 epidermic üstderisel, epidermik
19479 epidermis üstderi, epiderm
19480 epidiascope epediyaskop
19481 epidote epidot
19482 epidural epidural
19483 epigastric üstkarın
19484 epigastrium üstkarın
19485 epigeal epije, toprak üzerinde yaşayan
19486 epigenesis epigenez
19487 epigeous epije, toprak üzerinde yaşayan
19488 epiglottis epiglot, gırtlak kapağı, küçük dil
19489 epigone epigon
19490 epigram nükteli şiir/söz
19491 epigrammatic nükteli, hicveden
19492 epigrammatist vecize yazan kimse, nükteci
19493 epigrammatize hicvetmek
19494 epigraph epigraf, yazıt, kitabe
19495 epigynous epigin
19496 epigyny epigini
19497 epilepsy sara, tutarık, epilepsi
19498 epileptic saralı, tutarıklı
19499 epilogue son deyiş, son bölüm, bitim, kapanış
19500 epimer epimer
19501 epimorphosis epimorfoz
19502 epiphysis sümük ucu
19503 epiphyte epifit, üstbitken
19504 epiphytic epifit, üstbitken
19505 episode olay, serüven, (roman/vb.) bölüm
19506 episodical ayrı ayrı bölümlerden oluşmuş
19507 epispastic kabarcık oluşturan, yakı
19508 epistaxis burun kanaması
19509 epistemology epistomoloji, bilgi kuramı
19510 epistle önemli, ayrıntılı ve uzun mektup
19511 epistolary mektupla ilgili
19512 epistyle üst taban
19513 epitaph sin yazıtı, mezartaşı yazıtı, mezartaşı kitabesi
19514 epitaxial epitaksiyal
19515 epitaxy epitaksi
19516 epithalamus epitalamus
19517 epithelial tissue epitel doku
19518 epithelial epitel, epitelyuma ait
19519 epithelium epitelyum, kırtış
19520 epithermal epitermal
19521 epithet yakıştırma, sıfat, lakap
19522 epitome somut örnek, ideal
19523 epitomize somut örneği olmak
19524 epoch çağ, devir, çığır, dönem
19525 epopee destan şeklinde yazılmış şiir
19526 epos destan
19527 epoxy resin epoksi reçinesi
19528 epoxy epoksi
19529 epsilon Yunan alfabesinin beşinci harfi
19530 Epsom salt ingiliz tuzu, magnezyum sülfat
19531 Epsom Epsom
19532 equability düzgünlük, yumuşaklık, ılımlılık
19533 equable değişmez, dengeli, sakin
19534 equal opportunity fırsat eşitliği
19535 equal pay eşit vergin
19536 equal sign eşit işareti [ = ]
19537 equal to -e eşit, -nin üstesinden gelebilen, emsal
19538 equal eşit, eş, denk, -e eşit olmak, eş, akran
19539 equality before the law kanun önünde eşitlik
19540 equality of rights hakların eşitliği
19541 equality of votes oy eşitliği
19542 equality eşitlik
19543 equalization pay hayat pahalılığı ayarlaması
19544 equalization eşitleme, denkleştirme, tevzin
19545 equalize eşitlemek
19546 equalizer eşitleyici, ekolayzer
19547 equally eşit olarak, aynı derecede, eşit bir biçimde
19548 equanimity soğukkanlılık, temkin, sakinlik
19549 equate eşit yapmak, eşit saymak, eşitlemek, dengelemek, aynı kefeye
koymak
19550 equated ortalama
19551 equation of state hal denklemi
19552 equation of time zaman denklemi
19553 equation denklem
19554 equative eşitlik derecesi
19555 equator ekvator, eşlek
19556 equatorial plane ekvator düzlemi, eşlek düzlemi
19557 equatorial ekvatoral, ekvatorla ilgili
19558 equerry ahır bakıcısı
19559 equestrian binicilikle ilgili, atlı, binici
19560 equi- (önek) eşit
19561 equiangular eşaçılı
19562 equidistance eş uzaklık
19563 equidistant ayni mesafede, eş uzaklıkta
19564 equilateral triangle eşkenar üçgen, eşkıyılı üçgen
19565 equilateral (üçgen) eşkenar
19566 equilibrate denge sağlamak, denk kılmak, denkleştirmek
19567 equilibrating dengeleyici, denkleştirici
19568 equilibration denge, denge kurma, dengeleme
19569 equilibrist ip cambazı
19570 equilibrium condition denge yağdayı
19571 equilibrium constant denge sabiti
19572 equilibrium exchange rate denge kuru
19573 equilibrium of forces kuvvetler dengesi
19574 equilibrium point denge çekidi
19575 equilibrium denge
19576 equine atla ilgili, ata ilişkin
19577 equinox gün tün eşitliği, ekinoks, ılım
19578 equip donatmak, teçhiz etmek
19579 equipage donatı, teçhizat, levazım, kumanya, azık
19580 equipartition eşdağılım, eşbölüşüm
19581 equipment donatma, donatım, donatı, teçhizat, gereç
19582 equipoise denge, karşı ağırlık
19583 equipollent eşdeğerli, eş öğeli, eşdeğerli, eş öğeli
19584 equipotential eşit potansiyelli, gücü bir olan
19585 equitable price adil fiyat
19586 equitable tax adil vergi
19587 equitable adil, tarafsız
19588 equitableness insaf, adalet
19589 equitably adilane, adaletle, insafla
19590 equitation binicilik
19591 equities hisse senedi
19592 equity capital öz kaynak, öz sermaye
19593 equity market hisse senetleri piyasası
19594 equity of a company öz sermaye
19595 equity of taxation vergi adaleti
19596 equity receiver tasfiye memuru
19597 equity adalet, dürüstlük
19598 equivalence value emsal değeri
19599 equivalence denklik, eşdeğerlik, tekabül
19600 equivalent conductance eşdeğer iletkenlik
19601 equivalent resistance eşdeğer direnç
19602 equivalent eşdeğer, denk, karşılık, ivaz, eşit
19603 equivocal (sözcük) iki anlamlı, iki anlama gelebilen, lastikli, kaçamaklı,
(davranış/olay/vb.) gizemli, belirsiz, kuşkulu, şüpheli, karanlık
19604 equivocalness iki anlama gelme, belirsizlik
19605 equivocate iki anlama gelmek, iki manalı tarzda danışmak, gayrimuayyen
tarzda danışmak, kaçamak konuşmak, boyun kaçırmak
19606 era tarih, devir, çağ, zaman, dönem, mebdei tadadı evkat
19607 eradiate saçmak, yaymak
19608 eradicable kökünden sökülebilir
19609 eradicate yok etmek, kökünü kesmek, kökünü kurutmak
19610 eradication kökünü kurutma, yok etme, sökme
19611 eradicator yok eden kişi
19612 erasable storage silinebilir bellek
19613 erasable silinebilir, silinir
19614 erase (yazı/vb.) silmek
19615 eraser silgi, bozan, öçürge
19616 erasion silme, hasta dokuları kazıma
19617 erasure silme, silinti, kazıntı
19618 erbium erbiyum
19619 ere long yakında, çok geçmeden
19620 ere now bundan önce
19621 ere (edat) önce, evvel
19622 erect dik, dimdik, (penis/göğüs uçları) dik, dikmek, yapak, dikmek, inşa
etmek
19623 erectile dikilebilir, dik durabilir
19624 erecting shop montaj atölyesi
19625 erecting kurma, tesis, montaj, düzeltme
19626 erection yapma, kurma, dikme, inşa, yapı, bina, dikinti, dikili, (penis)
sertleşme, ereksiyon
19627 erector diken, kaldıran, kılganı kaldıran kas
19628 eremite inzivaya çekilmiş kimse
19629 erethism anormal uyarma
19630 erg erg, enerji birimi
19631 ergo bunun için, bundan dolayı, binaenaleyh
19632 ergodic ergodik
19633 ergonometrics ergonometrik
19634 ergonomics ergonomi, işbilim
19635 ergosterol ergosterol
19636 ergot çavdarmahmuzu
19637 ergotoxine ergotoksin
19638 erica bir tür funda
19639 Erin irlanda'nın eski ismi
19640 eristic ihtilaflı, münakaşalı
19641 erlang erlang
19642 Erlenmeyer flask erlenmayer, çalkar
19643 ermine ermin, as
19644 erne denizkartalı
19645 erode yemek, aşındırmak, yıpratmak, aşınmak, yıpranmak
19646 erodible soil erozyona uygun toprak
19647 erodible aşınır, aşınabilir
19648 erogenous cinsî istek ile ilgili
19649 erosion aşınma, aşındırma, erozyon
19650 erosive aşındırıcı, kemirici
19651 erotic kösnül, erotik
19652 erotica erotik yazılar, resimler
19653 eroticism kösnüllük, erotizm
19654 err yanılmak, hata etmek, yanlış yapmak
19655 errand ayak işi
19656 errand-boy ayakçı, çırak, getir götür işlerine bakan çocuk
19657 errant yanlış, hatalı
19658 errantry serserilik, avarelik
19659 errata tertip hatası
19660 erratic hareketleri düzenli olmayan, değişen, kararsız, düzensiz
19661 erring yoldan sapmış, hata yapmış, günahkâr
19662 erroneous (ifade/görüş/inanç/vb.) yanlış, hatalı
19663 erroneously yanlışlıkla
19664 error control hata denetimi
19665 error correction hata düzeltme
19666 error detection hata bulma
19667 error in calculation hesap yanlışlığı
19668 error limit hata sınırı
19669 error of addition toplama hatası
19670 error of law hukuki hata
19671 error of observation gözlem hatası
19672 error percentage hata yüzdesi
19673 error rate hata oranı
19674 error signal hata sinyali
19675 error yanlışlık, yanlış, hata, yanlış kanı, yanlış (düşünce/görüş/vb.)
19676 ersatz suni (şey), aslının yerine geçen şey, yapma
19677 Erse irlanda dili
19678 erstwhile sabık, eski, eskiden, önceden
19679 ertility doğurganlık
19680 erubescent kızarmış
19681 eructate geğirmek, püskürmek
19682 eructation geğirme, püskürme
19683 erudite bilgili, engin bilgili
19684 erupt (yanardağ) patlamak, püskürmek, patlak vermek, çıkmak, oluşmak
19685 eruption patlama, püskürme, döküntü, isilik
19686 eruptive rock püskürük kayaç
19687 eruptive patlayan, püsküren
19688 eryngo deveelması
19689 erysipelas yılancık
19690 erythema kızartı, eritem
19691 erythro- (önek) kırmızı
19692 erythrocyte alyuvar, eritrosit
19693 escalate (savaşı) kışkırtmak, (fiyat/vergin) yükselmek, artmak, çoğalmak
19694 escalation price fiyat yükselmesi
19695 escalation eskalasyon, artırma, artış, kızışma
19696 escalator yürüyen merdiven
19697 escalope şnitzel
19698 escapade çılgınlık, aptalca hareket
19699 escape cock emniyet musluğu
19700 escape from reality gerçeklerden kaçmak
19701 escape notice gözden kaçmak
19702 escape one's lips ağzından kaçmak
19703 escape one's notice gözünden kaçmak
19704 escape pipe çıkış borusu, emniyet borusu
19705 escape sb's notice dikkatinden kaçmak
19706 escape valve emniyet valfı
19707 escape kaçmak, atlatmak, yakayı kurtarmak, -den kurtulmak, kaçmak,
aklından/hatırından çıkmak, kaçma, kaçış, firar, kurtuluş, (gaz/sıvı/vb.) sızma,
sızıntı, kaçak
19708 escaped kaçkın
19709 escapee kaçan kimse, kaçak
19710 escapement saat maşası
19711 escapism gerçekten kaçış
19712 escargot Fransa'da yenilen salyangoz
19713 escarp hendeğin iç tarafı, eğik yüzey, şevli yapmak
19714 escarpment dik kayalık
19715 eschar yara kabuğu
19716 escheat devlete kalmak
19717 eschew uzak durmak, sakınmak, kaçınmak
19718 escort muhafız, maiyet, kavalye, refakatçi, refakat etmek, eşlik etmek
19719 escritoire çekmeceli yazı masası
19720 esculent yenilebilir
19721 escutcheon arma levhası, gemi aynalığı, isim tabelası
19722 esophagus bkz.oesophagus
19723 esoteric (bilgi/ilgi/vb.) belirli bir kesime hitap eden
19724 especial özel, ayrı
19725 especially özellikle
19726 espionage casusluk
19727 esplanade (özellikle deniz kıyısında) gezinti yeri, kordon
19728 espousal bir düşünceyi destekleme, benimseme, kabullenme
19729 espouse benimsemek, kabullenmek, evlenmek
19730 espresso espresso kahve
19731 esprit neşe, ruh, can
19732 espy görmek, farketmek, gözüne ilişmek
19733 esquire bay, efendi
19734 essay deneme
19735 essayist deneme yazarı
19736 essence asıl, öz, esas, esans
19737 essential commodities temel mallar
19738 essential consumption goods zaruri tüketim maddeleri
19739 essential oil uçucu ösümlük yağı, esans, öz
19740 essential part esas bölüm
19741 essential gerekli, şart, başlıca, esaslı, öz, temel, esas, ç.gerekli şeyler
19742 essentially esasen, aslında, gerçekte, gerekli olarak, gerekerek
19743 essive durum belirten, şart hali, koşul yağdayı
19744 establish kurmak, tesis etmek, yerleştirmek, kanıtlamak, doğruluğunu ortaya
koymak, tanıtmak, kabul ettirmek
19745 established market yerleşik piyasa
19746 established yerleşmiş, oturmuş
19747 establishment charges kuruluş giderleri
19748 establishment costs kuruluş giderleri
19749 establishment kuruluş, kurum, tesis, kurma, tesis etme
19750 estate agent emlakçı, emlak simsarı, emlak komisyoncusu
19751 estate car pikap
19752 estate duty veraset vergisi, intikal vergisi
19753 estate income mülk geliri
19754 estate tax veraset vergisi, intikal vergisi
19755 estate arazi, mülk, <a href='http://emlakcilik.org/'>emlak</a>, arsa,
ölen kimseden kalan mal varlığı
19756 esteem saygı, itibar, saymak, saygı göstermek, değer vermek, takdir
etmek, saymak, düşünmek, gözüyle bakmak
19757 ester ester
19758 esterase esteraz
19759 esterification esterleşme
19760 esthesiometer duyumölçer
19761 esthetics ilmi cemalat, estetik ilmi
19762 estimable saygıdeğer
19763 estimate of income gelir tahmini
19764 estimate of risk hasar tespiti
19765 estimate the value of paha biçmek
19766 estimate değer biçmek, değerlendirmek, tahmin etmek, çamalamak,
hesaplamak, hesap, çama, tahmin, takdir, düşünce, teklif, işi kabul etme
19767 estimated charges tahmini giderler
19768 estimated cost tahmini maliyet
19769 estimated life tahmini ömür
19770 estimated value keşif bedeli
19771 estimated weight tahmini ağırlık
19772 estimated tahmini
19773 estimating tahmin etme
19774 estimation kanı, düşünce, yargı, takdir
19775 estimator tahmin edici, kestirici, tahminci
19776 estival yazın çıkan
19777 estop durdurmak, önlemek
19778 estrange soğutmak, aralarını bozmak, uzaklaştırmak, yabancılaştırmak
19779 estrangement yabancılaştırma, soğutma, yabancılaşma
19780 estrogen estrojen
19781 estuary haliç
19782 esurient obur, açgözlü, tamahkâr
19783 et cetera ve saire, ve benzeri
19784 eta eta
19785 etalon etalon
19786 etamine etamin
19787 etc. vs., /vb., vesaire
19788 etch asitle maden üzerine resim oymak, hakketmek
19789 etching oyma, ofort, ıslak kazı
19790 eternal life ebedi hayat
19791 eternal sonsuz, hiç bitmeyen, öncesiz sonrasız, ebedi
19792 eternalize ebedi kılmak, ebedileştirmek
19793 eternally ebediyen, daima, ilelebet
19794 eternity sonsuzluk
19795 eternize sonsuzluğa kavuşturmak
19796 etesian wind meltem, imbat
19797 etesian devirli, mevsime göre, yıllık
19798 ethanal etanal
19799 ethane etan
19800 ethanol etanol
19801 ethene eten
19802 ether eter
19803 ethereal dünyevi olmayan, uçuk
19804 etherify eterleştirmek
19805 etherize eterle uyutmak
19806 ethic ahlak jüyesi
19807 ethical ahlaki, törel, (davranış/vb.) ahlaklı
19808 ethicist ahlakbilimci
19809 ethics törebilim, etik, ahlak bilimi, aktöre, ahlak, ahlak kuralları
19810 Ethiopia Habeşistan
19811 ethnarch kabile reisi, başkan, vali
19812 ethnic budunsal, etnik
19813 ethnical etnik
19814 ethnographer etnograf, budunbetimci
19815 ethnographic etnografya ile ilgili
19816 ethnography etnografya, budunbetim
19817 ethnolinguistics budundilbilim
19818 ethnological etnolojik, budunbilimsel
19819 ethnologist etnolog, budunbilimci
19820 ethnology budunbilim, etnoloji
19821 ethos bir kavmin özellikleri
19822 ethoxyl etoksil
19823 ethoxylation etoksilasyon
19824 ethyl acetate etil asetat
19825 ethyl alcohol etil alkol
19826 ethyl cellulose etil selüloz
19827 ethyl oxide etil oksit
19828 ethyl etil
19829 ethylene etilen
19830 ethyne etin
19831 etiquette görgü kuralları
19832 Eton jacket kısa kadın ceketi
19833 etude etüd, tetkik
19834 etymological etimolojik, kelimelere ait
19835 etymology kökenbilim, etimoloji
19836 etymon köken, etimolojik kök
19837 eu- (önek) iyi, yakşı
19838 eucalyptus okaliptüs, sıtmaağacı
19839 eucaryotic ökaryotik
19840 Eucharist İsa'nın son akşam yemeği üzerine düzenlenen tören, bu törende
yenilen ekmek ve içilen şarap
19841 Euclid Öklit, Öklit geometrisi
19842 eudiometer gaz ölçme aygıtı, gazölçer
19843 eugenics soyarıtımı
19844 eugenol öjenol
19845 euglena öglena
19846 eulogist kaside yazarı, övgü yazan
19847 eulogize övmek, methetmek
19848 eulogy övgü, methiye
19849 eunuch hadım, haremağası
19850 eupepsia iyi hazmetme
19851 eupeptic kolay hazmettiren, kolay hazmedilir
19852 euphemism sert sözcüklerin yerine daha yumuşaklarını kullanma sanatı,
örtmece
19853 euphonic ahenkli ses veren
19854 euphony akışma, ses ahengi
19855 euphorbia sütleğen
19856 euphoria mutluluk ve neşe, coşku
19857 euphrasy gözlük otu
19858 Euphrates Fırat nehri
19859 euphuism dilde aşırı yapmacık, dolambaçlı deyim
19860 Eurobank Eurobank
19861 Eurobond Eurotahvil
19862 Eurocheque Euroçek
19863 Eurocredit Eurokredi
19864 Eurocurrency Avrupa pulu, Europul
19865 Eurodollar Eurodolar
19866 Euromarket Europazar, Avrupa piyasası
19867 Europe Avrupa
19868 European Broadcasting Union Avrupa Yayın Birliği
19869 European Coal and Steel Community Avrupa Kömür Çelik Topluluğu
19870 European Community Avrupa Topluluğu
19871 European Company Avrupa Anonim ?irketi
19872 European Conservative Group Avrupa Muhafazakâr Türküm
19873 European Council Avrupa Topluluğu Konseyi
19874 European Court of Human Rights Avrupa insan Hakları Mahkemesi
19875 European currency unit Avrupa pul vahidi
19876 European Development Fund Avrupa Kalkınma Fonu
19877 European Economic Community Avrupa Ekonomik Topluluğu, Avrupa ekonomik
topluluğu
19878 European fund Avrupa fonu
19879 European Investment Bank Avrupa Yatırım Bankası
19880 European Monetary Union Avrupa Pul Birliği
19881 European Parliament Avrupa Parlamentosu
19882 European plan konakçıda oda ve kahvaltı pulunu beraber ödeme jüyesi
19883 European Trade Unions Confederation Avrupa işçi Sendikaları Konfederasyonu
19884 European Union Avrupa Birliği
19885 European Avrupalı, Avrupa ile ilgili, Avrupa sayağı, Avrupa ...
19886 europium öropiyum
19887 Eurosterling Eurosterlin
19888 eurythmy ritmik hareket veya düzen
19889 Eustachian tube östaki borusu
19890 eustatic östatik
19891 eutectic point ötektik çekit, birerim çekit
19892 eutectic ötektik
19893 eutectoid ötektik karışım
19894 eutrophication sudaki azot ve fosfatın artması
19895 Euxine Sea Karadeniz
19896 evacuant müshil
19897 evacuate (neredense insanları) boşaltmak, tahliye etmek, tehlikeden
uzaklaştırmak
19898 evacuation boşaltma, tahliye, dışkı
19899 evacuee bir yerden tahliye edilen kimse
19900 evade özünü gözlemek, boyun kaçırmak, kaytarmak, yan çizmek, söz azdırmak,
yayınmak, savmak, -den kaçmak, sıvışmak
19901 evader vergiden kaçınan
19902 evaginate ters çevirmek
19903 evaluate değer biçmek, değerlendirmek
19904 evaluation değerlendirme, değerleme, değer biçme
19905 evanesce yok olmak, silinmek
19906 evanescence gözden kaybolma, yok olma
19907 evanescent gözden kaybolan, fani
19908 evangel incil'in getirdiği haber, iyi haber, müjde
19909 evangelical İncil ya da İsa'nın öğretisi ile ilgili, protestan
19910 evangelist İncil yazarı, evan
19911 evangelization incil'i öğretme, incil'i öğrenme
19912 evangelize Hıristiyan olmayanlara incil'i öğretmek
19913 evaporate buharlaşmak, buharlaştırmak, uçup gitmek, yok olmak
19914 evaporation point buharlaşma çekidi
19915 evaporation buharlaşma, buharlaştırma, buhar, buğu
19916 evaporator buharlaştırıcı, buharlaştırma aygıtı
19917 evaporimeter evaporimetre, atmometre
19918 evaporite evaporit, tuz kayaçları
19919 evasion of tax vergi kaçırma
19920 evasion kaçma, kurtulma, atlatma, yakasını kurtarma, yan çizme, kaçınma,
kaytarma, kaçamak
19921 evasive answer kaçamak yanıt
19922 evasive response kaçamak yanıt
19923 evasive kaçamaklı, baştansavma
19924 evasively kaçamak olarak
19925 evasiveness kaçamak
19926 eve arife, bosağa, öngün
19927 evection aytedirginliği
19928 even if -se bile, -e rağmen, öyle olsa da, -e karşın
19929 even now öyle olduğu halde, yine de
19930 even number çift rakam, çift sayı
19931 even out denklemek, eşitlemek, eşitlenmek
19932 even so öyle olsa da
19933 even though -se bile, -e rağmen, öyle olsa da, -e karşın
19934 even up eşitlemek
19935 even düz, düzgün, engebesiz, yatay, pürüzsüz, eşit, aynı, (sayı) çift, bile,
hatta, neredeyse, da, daha da, bile
19936 evenhanded yansız, tarafsız
19937 evening dress gece elbisesi, tuvalet, balo elbisesi
19938 evening primrose eşekotu
19939 evening akşam
19940 evening-star Akşamyıldızı, Çulpan
19941 evenly düz bir durumda, eşit olarak, tarafsızca
19942 evenness düz oluş, düzlük, eşitlik, tarafsızlık
19943 evensong akşam duası
19944 event olay, sonuç, karşılaşma
19945 eventful olaylı
19946 eventide akşam
19947 eventual sonuç olarak, sonunda olan
19948 eventuality olasılık, ihtimal, olası sonuç
19949 eventually sonunda, en sonunda, sonuç olarak, neticede
19950 eventuate sonuçlanmak, meydana gelmek, çıkmak
19951 ever since o zamandan beri
19952 ever so çok
19953 ever herhangi bir zamanda, haçansa, hiç, hayatında, şu ana kadar, şimdiye
kadar, hayatında, hep
19954 evergreen (ağaç) yaprak dökmeyen
19955 everlasting ölümsüz, sonsuz, daima, ebedi, hiç bitmeyen, ardı arkası
kesilmeyen, sonu gelmeyen, sürekli
19956 everlastingly daima, hemişe
19957 evermore her zaman, sonsuza kadar, ebediyen
19958 eversion tersine döndürme
19959 evert tersine döndürmek, içini dışına çevirmek
19960 every bit as much tam onun kadar
19961 every day her gün, gün sayın, mani
19962 every few days birkaç günde bir
19963 every inch tepeden tırnağa
19964 every mother's son herkes
19965 every now and again ara sıra, bazen, arada bir
19966 every now and then ara sıra
19967 every one her biri
19968 every other day günaşırı
19969 every so often bazen, ara sıra
19970 every time her zaman
19971 every week her hafta
19972 every her, her bir
19973 everybody herkes, hamı
19974 everyday her günkü, günlük
19975 everyman halktan biri, herhangi bir kimse
19976 everyone herkes, hamı
19977 everything her şey, her zat
19978 everywhere her yerde, her yere
19979 evict tahliye ettirmek
19980 eviction order tahliye emri
19981 eviction çıkarma, tahliye ettirme
19982 evidence of opinion ekspertiz
19983 evidence kanıt, delil, tanıklık, ifade
19984 evident besbelli, açık, ortada, aşikâr
19985 evidently açıkça, besbelli, anlaşılan
19986 evil eye kem göz, nazar
19987 evil fate karayazı
19988 evil fena, kötü, yaman, kem, zararlı, kötü, uğursuz, aksi, fenalık, kötülük,
zarar, kaza, bela, felaket
19989 evil-minded kötü niyetli
19990 evildoer kötü, muzır kimse, şeytan
19991 evince göstermek, açığa vurmak, belli etmek, açıkça göstermek
19992 eviscerate bağırsaklarını boşaltmak, içini boşaltmak
19993 evisceration bağırsaklarını çıkarma
19994 evocation ruh çağırma, akla getirme, zihinde uyandırma
19995 evocative (anıları/vb.) uyandıran, anımsatan
19996 evoke anımsatmak, aklına getirmek, uyandırmak
19997 evolute evolüt, eğeç, merkez eğrisi
19998 evolution evrim, değişim, gelişme, gelişim
19999 evolutionary evrimsel
20000 evolutionism evrim teorisi
20001 evolutionist evrimci
20002 evolutive evrimsel
20003 evolve gelişmek, değişmek, evrim geçirmek
20004 evolvement gelişim, evrim
20005 evulsion söküp çıkarma, kökünden sökme
20006 ewe dişi koyun
20007 ewer ibrik
20008 ex dividend kâr hissesi olmadan, temettüsüz
20009 ex factory fabrika teslim fiyatı
20010 ex works fabrika teslim fiyatı
20011 ex -de teslim, -den dışarı , -siz, -sız
20012 ex- (önek) -den dışarı, -den fazla, tamamen, -sız
20013 exacerbate (acı/hastalık/vb.) şiddetlendirmek, kötüleştirmek, ağırlaştırmak
20014 exacerbation şiddetlenme, kötüleşme, şiddetlendirme, hiddet
20015 exact customer titiz müşteri
20016 exact istemek ve zorla almak, tehditle almak, zorla elde etmek, tam, kesin,
anık, doğru, kati, titiz, dikkatli
20017 exacting çok emek ve sabır isteyen, güç, yorucu
20018 exaction talep etme, ısrarla isteme, zorla alma
20019 exactitude tam ve doğru olma, her işi yolunda, kusursuzluk
20020 exactly tam, tamamen, tam anlamıyla, tam olarak, aynen
20021 exactness doğruluk, kesinlik
20022 exactor vergi tahsildarı
20023 exaggerate abartmak, mübalağa etmek, artırmak, şişirmek
20024 exaggerated abartılı, mübalağalı, fahiş, şişirilmiş
20025 exaggeration abartma, büyütme, abartı, şişirme
20026 exalt övmek, göklere çıkarmak, yükseltmek, (yüksek bir konuma/rütbeye/vb.)
getirmek, yüceltmek
20027 exaltation büyük sevinç ya da heyecan, coşkunluk, vecit
20028 exalted (rütbe/mevki/vb.) yüksek, yüce
20029 exam sınav, imtihan
20030 examination fees sınav harcı
20031 examination paper imtihan çöngesi
20032 examination schedule sınav bağdarlaması
20033 examination sınav, yoklama, muayene
20034 examine incelemek, tekşirmek, gözden geçirmek, yoklamak, muayene etmek,
sınamak, sınavdan geçirmek
20035 examinee imtihana giren kimse
20036 examiner müfettiş, mümeyyiz
20037 examining magistrate sorgu hâkimi
20038 example örnek
20039 exanthema eksantem
20040 exasperate kızdırmak, canını sıkmak, deli etmek, öfkelendirmek
20041 exasperated öfkeli, kızgın, darılmış
20042 exasperation dargınlık, hiddet
20043 excavate kazmak, (çukur) açmak
20044 excavation work kazı çalışmaları
20045 excavation kazı, hafriyat
20046 excavator kazı kılgası
20047 exceed aşmak, geçmek
20048 exceeding olağanüstü
20049 exceedingly çok, müthiş, fazlasıyla
20050 excel çok iyi olmak, üstün olmak, geçmek
20051 excellence üstünlük, mükemmellik
20052 Excellency ekselans
20053 excellent çok iyi, üstün, mükemmel, kusursuz
20054 excelsior ambalaj talaşı, ince yonga
20055 except for -den başka
20056 except ayırmak, saymamak, ayrı tutmak, hariç tutmak, hariç, birak, -den
başka, dışında
20057 excepted hariç
20058 excepting ed.hariç
20059 exception istisna etme, hariç tutma, dışta bırakma, ender durum, istisna
20060 exceptionable itiraz olunabilir
20061 exceptional circumstances istisnai durumlar
20062 exceptional olağanüstü, istisnai
20063 exceptionally istisna olarak, olağanüstü, fevkalade
20064 excerpt alıntı
20065 excess baggage fazla bagaj
20066 excess capacity aşırı kapasite
20067 excess cost ek ödeme, ek fiyat
20068 excess demand aşırı talep, fazla talep
20069 excess fare mevki farkı, bilet vergin farkı
20070 excess load aşırı yük, fazla yük
20071 excess luggage fazla bagaj
20072 excess of expenditure masraf fazlalığı
20073 excess of exports ihraç fazlası mal
20074 excess of power yetkiyi aşma
20075 excess profit aşırı kâr
20076 excess profits tax fazla kazanç vergisi
20077 excess supply arz fazlası
20078 excess work fazla iş
20079 excess aşırı, fazla, katma, ek, aşırılık, fazlalık, ölçüsüzlük, çok
fazla, çok, haddinden fazla, ölçüsüz, aşırı
20080 excessive speed aşırı hız
20081 excessive aşırı, çok fazla, haddinden fazla
20082 excessively aşırı olarak
20083 exchange broker borsacı, sarraf
20084 exchange buffering değiş tokuş tamponu
20085 exchange check kasa çeki
20086 exchange current cari döviz kuru
20087 exchange letters mektuplaşmak
20088 exchange of goods takas
20089 exchange of information bilgi alışverişi
20090 exchange of the day günlük kur
20091 exchange office kambiyo bürosu, kambiyo gişesi
20092 exchange profit kambiyo kârı
20093 exchange rate adjustments döviz kuru ayarlamaları
20094 exchange rate döviz kuru, kambiyo kuru, kambiyo rayici
20095 exchange ratio değişim oranı
20096 exchange risk kur riski
20097 exchange transaction kambiyo işlemi
20098 exchange words or blows atışmak, vuruşmak
20099 exchange karşılıklı değişmek, değiş tokuş etmek, değiştirme, değiş tokuş,
borsa, kambiyo, (alısün) merkez, santral
20100 exchangeable değiştirilebilir, iade edilebilir
20101 exchanger döviz ticareti yapan kişi
20102 exchequer bill devlet hazine bonosu
20103 exchequer bond devlet hazine bonosu
20104 exchequer hazine, devlet hazinesi, Maliye Bakanlığı
20105 excisable vergiye tabi
20106 excise duty özel tüketim vergisi
20107 excise tax tüketim vergisi
20108 excise bir ülkede üretilen ve kullanılan kimi mallardan alınan vergi,
kesmek, kesip çıkarmak, keserek almak
20109 excitability telaşlanma, kolay heyecana kapılma
20110 excitable kolay heyecanlanır
20111 excitant tahrik edici, uyarıcı şey
20112 excitation uyarma, uyarım, tembih
20113 excite heyecanlandırmak, yol açmak, uyandırmak, tahrik etmek, -e neden
olmak, çıkarmak
20114 excited heyecanlı, heyecanlanmış
20115 excitement heyecan, heyecan verici olay
20116 exciter uyarıcı
20117 exciting heyecanlandırıcı, heyecan verici, heyecanlı
20118 exciton ekskiton, uyarcık
20119 exclaim bağırmak, haykırmak, çığlık koparmak
20120 exclamation mark ünlem işareti
20121 exclamation ünlem, bağırış, haykırış
20122 exclamatory sentence ünlem tümcesi
20123 exclamatory ünlem belirten, gürültülü
20124 exclude kabul etmemek, içeri sokmamak, uzak tutmak, saymamak, istisna
etmek, dışlamak, hesaba katmamak, dışarı atmak, çıkarmak, kovmak,
(olasılık/neden/vb.) kafasından atmak, düşünmemek, kafasından çıkarmak
20125 excluding hariç, -den başka, -in dışında
20126 exclusion çıkarma, çıkarılma, hariç tutma, dışlama
20127 exclusive agent tek yetkili temsilci
20128 exclusive of hariç, dışında, müstesna
20129 exclusive herkese açık olmayan, lüks, pahalı, paylaşılmayan, özel, kişiye
ait, özel haber, yalnızca bir tek yenünde yayınlanan haber
20130 exclusively sadece, yalnız
20131 excogitate düşünüp bulmak
20132 excommunicate aforoz etmek
20133 excommunication aforoz
20134 excoriate derisini sıyırmak, kabuğunu soymak
20135 excoriation deriyi sıyırma
20136 excrement dışkı
20137 excrescence ur, şiş, fazlalık, normal dışı çoğalma
20138 excrescent yumru gibi, gereksiz
20139 excreta dışkı, sidik, ter
20140 excrete (dışkı/sidik/ter) vücuttan çıkarmak
20141 excretion organ boşaltım kılganı
20142 excretion boşaltım, salgı, ifrazat, dışkı
20143 excretive salgı çıkaran, ifraz eden
20144 excretory organ boşaltım kılganı
20145 excretory system boşaltım jüyesi
20146 excretory tube boşaltım borusu
20147 excretory salgı çıkaran, boşaltım
20148 excruciate ıstırap vermek, işkence etmek, acıtmak
20149 excruciating (ağrı/acı) çok kötü, şiddetli
20150 excruciation ıstırap, işkence
20151 exculpate temize çıkarmak, aklamak, beraat kazandırmak, suçsuz çıkarmak
20152 exculpation aklama, beraat
20153 excurrent pore çıkış aralığı
20154 excurrent dışarı akan
20155 excursion ship gezinti gemisi
20156 excursion ticket seyahat bileti
20157 excursion train gezinti treni
20158 excursion kısa gezi, gezinti
20159 excursive dolaşan, gelişigüzel, kararsız
20160 excursus arasöz, konu dışına çıkma
20161 excusable bağışlanabilir, affedilebilir
20162 Excuse me affedersiniz, özür dilerim
20163 excuse bağışlamak, geçirmek, mazur görmek, kusuruna bakmamak, haklı
çıkarmak, mazur göstermek, izin vermek, muaf tutmak, özür, mazeret, bahane
20164 exdirectory number rehberde olmayan numara
20165 execrable çok kötü, berbat, iğrenç
20166 execrate nefret etmek, iğrenmek, lanet etmek
20167 execration nefret, tiksinme, lanet
20168 executant icra eden kimse, konser veren kimse
20169 execute idam etmek, yürütmek, uygulamak, gerçekleştirmek, icra etmek,
çalmak, icra etmek
20170 execution of sentence cezanın infazı
20171 execution yapma, yürütme, uygulama, ifa, icra, idam, infaz
20172 executioner cellat
20173 executive board chairman yönetim kurulu başkanı
20174 executive board yönetim kurulu
20175 executive committee icraiye komitesi
20176 executive expense yönetim gideri
20177 executive power icra kuvveti, yürütme yetkisi
20178 executive secretary yönetici sekreter
20179 executive yürütücü, yürütmeye ilişkin, icrai, yetki sahibi, yönetici,
idareci
20180 executor vasiyet hükümlerini yerine getiren kimse
20181 executory müeccel, henüz ifa edilmemiş
20182 exedra eksedra, ekoylum
20183 exemplar simge, sembol, kopya, örnek, model
20184 exemplary örnek olarak gösterilmeye uygun, örnek gösterilen, örnek, ibret
verici, ibret vermek için yapılan
20185 exemplification örnek, misal, sembol, timsal
20186 exemplify -in örneği olmak, örneklerle açıklamak, göstermek
20187 exempt from duty gümrükten muaf
20188 exempt from tax vergiden muaf
20189 exempt bağışık, muaf, hariç tutulmuş, muaf tutmak, hariç tutmak
20190 exemption from duty gümrük muafiyeti
20191 exemption from tax vergi muafiyati
20192 exemption muafiyet, bağışıklık
20193 exequateur konsolos beratı
20194 exequy cenaze alayı
20195 exercise power yetki kullanmak
20196 exercise antreman, idman, egzersiz, talim, tatbikat, alıştırma, egzersiz,
egzersiz/alıştırma yapmak, egzersiz yaptırmak, uygulamak, kullanmak
20197 exercised kızgın
20198 exert oneself özünü zorlamak, çabalamak, uğraşmak
20199 exert pressure basınç uygulamak
20200 exert (çaba/gayret/güç/vb.) sarfetmek, kullanmak
20201 exertion çaba, gayret, efor, güç harcama
20202 exfoliate pul pul dökülmek
20203 exfoliation pul pul dökülme
20204 exhalation soluk alıp verme, nefes, soluk
20205 exhale (soluk) dışarı vermek, (koku/gaz/vb.) çıkarmak, yaymak
20206 exhaust fan aspiratör
20207 exhaust gas egzoz gazı
20208 exhaust muffler egzoz susturucusu
20209 exhaust pipe egzoz borusu
20210 exhaust silencer egzoz susturucusu
20211 exhaust strainer egzoz filtresi
20212 exhaust çok yormak, yorgunluktan tüketmek, tüketmek, bitirmek, egzoz
20213 exhausted çok yorgun, bitkin
20214 exhauster aspiratör
20215 exhaustible tükenir, biter
20216 exhausting yorucu
20217 exhaustion yorgunluk, bitkinlik, tükenmişlik
20218 exhaustive ayrıntılı, etraflı, enine boyuna, eksiksiz
20219 exhibit göstermek, ortaya koymak, sergilemek, teşhir etmek, sergilenen
şey, sergi, sergileme
20220 exhibition sergi, sergileme, gösterme, ortaya koyma
20221 exhibitionism teşhircilik, göstermecilik
20222 exhibitionist teşhirci, göstermeci
20223 exhibitor sergici
20224 exhilarate keyif vermek, neşelendirmek, canlandırmak, keyiflendirmek
20225 exhilarated neşeli, coşkulu
20226 exhilaration canlılık
20227 exhort hareretle öğütlemek, teşvik etmek
20228 exhortate teşvik etmek
20229 exhortation teşvik, nasihat
20230 exhumation mezardan çıkarma
20231 exhume (ölüyü) mezardan çıkarmak
20232 exigency gereklilik, mecburiyet, ihtiyaç, gereksinim
20233 exigent acil, ivedi, zorlayıcı
20234 exigible istenilir, talep edilir
20235 exiguity azlık, kıtlık
20236 exiguous az, küçük, ufak, cüzi
20237 exile yurdundan sürülme, sürgün, sürülen kişi, sürgün, sürgüne göndermek,
sürgün etmek, sürmek
20238 exist var olmak, mevcut olmak, olmak, bulunmak, yaşamak, yaşamak, yaşamını
(güç koşullar altında) sürdürmek, hayatta kalmak
20239 existence varlık, var oluş, mevcudiyet, yaşam, hayat, durmuş, yaşam biçimi,
yaşayış biçimi, ömür
20240 existential varlıkla ilgili, varoluşa değin, varoluşçulukla ilgili
20241 existentialism varoluşçuluk
20242 existing var olan, mevcut
20243 exit permit çıkış izni
20244 exit visa çıkış vizesi
20245 exit çıkma, çıkış, çıkış yeri, çıkış, çıkmak, çıkıp gitmek
20246 exo- (önek) dış, harici
20247 exocarp meyvenin dış kabuğu
20248 exocrine gland eksokrin bezi
20249 exocrine eksokrin
20250 exocytosis eksositoz
20251 exodermis dışderi
20252 exodus of capital sermayenin kaçışı
20253 exodus toplu yola çıkma, akın, göç
20254 exogamic egzogamik, dışevlilikle ilgili
20255 exogamy egzogami, dışevlilik, dışarıdan evlenme
20256 exogen eksojen, dıştan büyüyen ösümlük
20257 exogenous dış, hariç
20258 exogenously dışsal olarak
20259 exonerate suçsuz çıkarmak, beraat ettirmek, aklamak
20260 exoneration aklama, temize çıkarma
20261 exorbitance aşırılık, fahişlik, fazlalık, haddini aşma
20262 exorbitant price fahiş fiyat
20263 exorbitant (talep/maliyet/fiyat/vb.) çok fazla, aşırı, fahiş
20264 exorbitantly aşırı olarak, had derecede
20265 exorcism (cinleri) dualarla defetme
20266 exorcist kötü ruhları kovan kimse
20267 exorcize dua ya da büyü ile şeytan kovmak, kötü ruhları kovmak
20268 exordium giriş, önsöz, başlangıç
20269 exoskeleton döngülün dış kabuğu, dış iskelet
20270 exosmosis eksosmoz, geçişme, osmoz
20271 exospore eksospor
20272 exosporous eksosporlu
20273 exostosis eksostoz, sümük şişi
20274 exoteric harici, kolay anlaşılır
20275 exoterical umumi
20276 exothermic ısıveren, ısısalan, eksotermik
20277 exotic ecnebi, harici söz, yadelli, gelme, garibe, egzotik, yabancıl,
gayriadi, ilginç, çekici
20278 exotoxin eksotoksin
20279 expand on uzatmak
20280 expand genişlemek, büyümek, genişletmek, büyütmek, (on ile) uzatmak
20281 expandability büyürlük, genişletilebilirlik
20282 expander açıcı, genişletici
20283 expanding genişleyen, büyüyen
20284 expanse geniş alan
20285 expansibility genleşebilme, genişleyebilme
20286 expansion ratio genleşme oranı
20287 expansion genişleme, genleşme, büyüme, yayılma
20288 expansionary genişlemeci
20289 expansionism ekspansiyonizm
20290 expansionist yayılma politikası yanlısı
20291 expansive geniş, büyük, (insan) içten, arkadaşça, açık yürekli
20292 expansiveness genişleme, yayılma, açıksözlülük
20293 exparte tek taraflı, tek taraflı
20294 expatiate etraflıca yazmak veya söylemek
20295 expatriate (öz yurdundan ayrılıp) çet elde yaşayan kimse
20296 expect (olmasını/gelmesini) beklemek, ummak, beklemek, sanmak
20297 expectanct bekleyen
20298 expectancy ümit, beklenti
20299 expectant mother hamile kadın
20300 expectant bekleyen, uman, umutlu
20301 expectation of life ortalama ömür
20302 expectation bekleme, umut, beklenti
20303 expected life beklenen ömür, tahmini ömür
20304 expected profit beklenen kâr, tahmini kâr
20305 expected return beklenen verim
20306 expected beklenilen
20307 expectorant balgam söktürücü ilaç
20308 expectorate öksürerek çıkarmak, balgam çıkarmak, tükürmek
20309 expectoration balgam, tükürme
20310 expediency yararlılık, yarar, uygunluk, çıkar, menfaat
20311 expedient uygun, yerinde, yararlı, umar, çare, yol, önlem
20312 expedite çabuklaştırmak, kolaylaştırmak, hızlandırmak
20313 expedition yolculuk, sefer
20314 expeditionary seferberlikle ilgili
20315 expeditious süratli, hızlı, işbilir, çabuk
20316 expel çıkarmak, dışarı atmak, kovmak, atmak
20317 expeller ekspeller, sürekli cendere
20318 expend tüketmek, harcamak, sarfetmek
20319 expendable harcanılabilen, feda edilebilen
20320 expenditure tax gider vergisi
20321 expenditure gider, masraf, harcama
20322 expense account gider hesabı, masraf hesabı
20323 expense control masraf kontrolü
20324 expense no object masrafın önemi yok
20325 expense harcama, gider, masraf
20326 expenses of conveyance nakliye masrafları
20327 expenses of operating işletme masrafları
20328 expenses of treatment tedavi masrafları
20329 expensive pahalı, masraflı
20330 experience deneyim, tecrübe, başa gelen şey, serüven, olay, yaşantı, görmek,
görüp geçirmek, çekmek, yaşamak
20331 experienced deneyimli, tecrübeli
20332 experiment deney, deney yapmak
20333 experimental animal denek
20334 experimental chemistry deneysel kimya
20335 experimental lab araştırma laboratuvarı
20336 experimental laboratory araştırma laboratuvarı
20337 experimental physics deneysel fizik
20338 experimental research deneysel araştırma
20339 experimental deneysel
20340 experimentalism deneyselcilik
20341 experimentalist deneyselci
20342 experimentation deneyim, tecrübe, deney yapma
20343 experimenter araştırıcı, deneyci
20344 expert advice ekspertiz
20345 expert inquiry bilirkişi soruşturması
20346 expert report uzman raporu
20347 expert bilici, mütehassıs, uzman, bilirkişi, eksper, başbilen, belet,
yakşı bilen, yakşı tanıyan, bilgili, yüksek ihtisaslı
20348 expert's report bilirkişi raporu
20349 expertise uzmanlık, bilirkişi raporu
20350 expertness ustalık, uzmanlık
20351 expiate cezasını çekmek
20352 expiation kefaret
20353 expiatory kefaret türünden
20354 expiration date vade tarihi
20355 expiration sona erme, bitiş, süre sonu, son, soluk verme
20356 expiratory nefes vermekle ilgili
20357 expire ölmek, süresi dolmak, sona ermek
20358 expired bill vadesi geçmiş senet
20359 expired süresi dolmuş
20360 expiry vade bitimi, son, bitim
20361 explain away sözü çevirmek, bahane getirmek, boyun kaçırmak
20362 explain oneself meramını anlatmak
20363 explain açıklamak, başa salmak, düşündürmek, tavzih vermek
20364 explainable açıklanabilir, izahı mümkün
20365 explanation açıklama
20366 explanatory açıklayıcı
20367 explant eksplant
20368 expletive kızınca söylenen, çoğu zaman anlamsız sözcük
20369 explicable açıklanabilir
20370 explicate yorumlamak, anlatmak, başa salmak
20371 explication açıklama, izah, yorum
20372 explicative açıklayıcı, izah edici
20373 explicit açık, apaçık, net, belirgin
20374 explicitly açıkça, kesin olarak
20375 explode patlamak, patlatmak
20376 exploit olağanüstü başarı, serüven, kahramanlık, yüreklilik, işletmek,
kendi çıkarı için kullanmak, istismar etmek, sömürmek
20377 exploitation kullanma, faydalanma, sömürme, istismar
20378 exploiter kullanan, işleten, sömürücü
20379 exploration araştırma, keşif
20380 exploratory keşif türünden, araştırmayla ilgili
20381 explore every avenue her yola başvurmak
20382 explore keşfe çıkmak, inceleme gezisi yapmak, dikkatle incelemek,
araştırmak
20383 explorer kaşif
20384 explosion chamber patlama odası
20385 explosion patlama
20386 explosive goods patlayıcı maddeler
20387 explosive substance patlayıcı madde
20388 explosive patlayıcı
20389 exponent (görüş/inanç) taraftar, savunucu, yandaş, üs
20390 exponential üsse ait
20391 exponentiate üs almak
20392 export association ihracat birliği
20393 export commodity ihracat maddeleri
20394 export credit ihracat kredisi
20395 export declaration ihracat beyannamesi
20396 export deficit ihracat açığı
20397 export department ihracat bölümü
20398 export duties ihracat vergisi
20399 export duty ihracat vergisi, ihraç resmi
20400 export embargo ihracat ambargosu
20401 export goods ihraç malları
20402 export licence ihraç lisansı, ihracat izni
20403 export license ihracat ruhsatı, ihracat lisansı
20404 export list ihraç listesi
20405 export manager ihracat müdürü
20406 export of merchandise mal ihracı
20407 export operations ihracat işlemleri
20408 export prohibition ihracat yasağı
20409 export share ihracat payı
20410 export surplus ihracat fazlası, ihraç fazlası
20411 export tax ihracat vergisi
20412 export ihracat yapmak, dışsatım yapmak, ihraç etmek, dışarıya vermek,
dışsatım, ihracat, ihraç, ihraç malı
20413 exportable ihraç edilebilir
20414 exportation dışsatım, ihracat
20415 exporter dışsatımcı kişi ya da ülke, ihracatçı
20416 exporter's certificate ihracatçı belgesi
20417 exporting country ihraç eden ülke, ihracatçı ülke
20418 exporting ihraç etme, ihraç eden
20419 exports and imports ihracat ve ithalat
20420 exports dışsatım, ihracat
20421 expose açmak, korunmasız bırakmak, ifşa etmek, açığa vurmak, meydana
çıkarmak, (yanka) ışığa tutmak, ifşa, teşhir, kamuya açıklama
20422 exposed korunmasız, maruz, açık, meydanda, muhafazasız
20423 exposition açıklama, izahat, uluslararası sergi
20424 expositor yorumcu, açıklayan kimse
20425 expository yorumlayan, açıklayan
20426 expostulate with dostça tenkit etmek, uyarmak, ikaz etmek
20427 expostulate protesto etmek, itiraz etmek
20428 expostulation dosça tenkit, uyarma
20429 exposure meter pozometre, ışıkölçer
20430 exposure time pozlandırma süresi, ışıklama süresi
20431 exposure korunmasızlık, ortaya çıkarma, ifşa, poz, kare
20432 expound açıklamak, belirtmek
20433 express company nakliye şirketi, nakliye ambarı
20434 express delivery ekspresle gönderme, acele teslim
20435 express elevator hızlı asansör
20436 express fee ekspres posta vergini
20437 express highway ekspres karayolu
20438 express letter ekspres mektup
20439 express messenger özel ulak
20440 express oneself maksadını anlatmak, meramını ifade etmek
20441 express regret üzüntüsünü bildirmek
20442 express service ekspres servis, hızlı servis
20443 express traffic hızlı trafik
20444 express train ekspres tren, sürat postası
20445 express warranty açık teminat
20446 express (buyruk/istek/vb.) açık, kesin, hızlı, süratli, ekspres, ekspres
tren, ekspres posta, ekspres taşımacılık, anlatmak, dile getirmek, belirtmek, ifade
etmek, göstermek, belli etmek, açığa vurmak, ekspres servisle, ekspres
20447 expressage nakliye şirketi, nakliye vergini
20448 expression anlatım, ifade, duygularını katma, ruh, yüz ifadesi, eda, ton,
deyim, deyiş
20449 expressionism dışavurumculuk, ekspresiyonizm
20450 expressionist dışavurumcu, ekspresiyonist
20451 expressionless (yüz/ses/vb.) ifadesiz
20452 expressive anlatan, ifade eden, gösteren, anlamlı
20453 expressively anlamlı olarak
20454 expressiveness anlamlılık, etkileyicilik
20455 expressly açık ve net bir şekilde
20456 expressway karayolu
20457 expropriate kamulaştırmak, istimlak etmek
20458 expropriation kamulaştırma, istimlak
20459 expulsion kovma, çıkarma, atma, kovulma, çıkarılma, atılma
20460 expulsive kovan, çıkaran, ihraç edici, defedici
20461 expunge silmek, çıkarmak, bozmak, çizmek
20462 expurgate sansürlemek, makaslamak
20463 expurgation temizleme, arıtma
20464 expurgatory ıslah edici
20465 exquisite çok iyi, mükemmel, enfes, harika, ince, (acı ya da zevk)
şiddetli, çok büyük, derin, (duyular) keskin, duyarlı, ince
20466 exsanguine kansız
20467 exscind kesip çıkarmak, yoketmek
20468 exsert dışarı çıkarmak
20469 exserted dışarı çıkmış (uzuv)
20470 exsiccate kurutmak, suyunu çektirmek
20471 exsiccation kurutma
20472 exsiccative kurutucu
20473 extant kaybolmamış, günümüze kadar gelen
20474 extemporary hazırlıksız, doğaçtan yapılan
20475 extempore hazırlıksız, doğaçtan, irticalen
20476 extemporize doğaçtan söylemek, irticalen söylemek
20477 extend the term of office görev süresini uzatmak
20478 extend the time vadesini uzatmak
20479 extend erişmek, yayılmak, sürmek, uzamak, daha uzun ya da büyük bir hale
getirmek, uzatmak, genişletmek, germek, uzatmak, vermek, sunmak, sağlamak
20480 extended süresi uzatılmış, temdit edilmiş
20481 extensible uzatılabilir, uzanabilir, açılabilir
20482 extensile uzatılabilir
20483 extension board dahili santral
20484 extension cord uzatma kordonu
20485 extension table açılır-kapanır masa
20486 extension uzatma, büyütme, genişletme, uzama, büyüme, genişleme, ilave, ek,
(alısün) dahili hat, dahili numara
20487 extensive agriculture yaygın tarım, ekstensif tarım
20488 extensive cultivation geniş tarım, ekstansif ziraat
20489 extensive (alan) geniş, büyük, büyük, derin, kapsamlı
20490 extensively yaygın olarak, çok
20491 extensiveness genişlik, yaygınlık
20492 extensometer ekstensometre, genleşmeölçer
20493 extensor muscle kol-bacak kası
20494 extensor ekstensor, kas açıcı
20495 extent uzunluk, büyüklük, boy, miktar, alan, genişlik, kapsam, ölçü,
derece, mertebe
20496 extenuate mazur göstermek, azaltmak, hafifletmek
20497 extenuating circumstances hafifletici nedenler
20498 extenuation hafifletme, ciddiye almama
20499 extenuatory hafifletici, azaltıcı
20500 exterior angle dış açı
20501 exterior surface dış yüzey
20502 exterior wall dış duvar
20503 exterior dış, harici, dışarıda olan, dışardan gelen, dış, dış taraf,
hariç, görünüş, dış görünüş
20504 exterminant imha edici şey
20505 exterminate yok etmek, öldürmek, kırmak, kökünü kazımak
20506 extermination yok etme, imha
20507 extern gündüzlü öğrenci, stajyer doktor
20508 external affairs harici işler
20509 external appearance dış görünüş
20510 external call uluslararası alısün çağrısı
20511 external credits dış krediler
20512 external debt dış borç
20513 external economy dış ekonomi
20514 external equilibrium dış denge
20515 external loan dış borç
20516 external respiration dış solunum
20517 external skeleton dış iskelet
20518 external structure dış yapı
20519 external view dış görünüş
20520 external dış, harici, dışa ait, dıştan gelen
20521 externality harici olma
20522 externalize maddileştirmek, dışa vurmak, yansıtmak
20523 externally harici olarak, dıştan
20524 exterritorial ülke dışında
20525 extinct volcano sönmüş yanardağ
20526 extinct (döngül/vb.) nesli tükenmiş, soyu tüke
20527 extinction sönme, söndürme, nesli tükenme, ilga, fesih
20528 extinguish a fire yangını söndürmek
20529 extinguish (ışık/ateş) söndürmek, öçürmek
20530 extinguisher küçük yangın söndürücü
20531 extirpate köküyle sökmek, kökünden halletmek, kökünü kesmek, kökünden
sökmek
20532 extol övmek, methetmek, göklere çıkarmak
20533 extort (from ile) tehditle, sıkıştırarak ya da baskıyla almak,
gaspetmek, tehditle koparmak
20534 extortion zorla alma, haraç, zorbalık, şantaj
20535 extortionate (istek/fiyat/vb.) çok fazla, fahiş, aşırı, kazık
20536 extortioner zorla alan kimse, zorba kimse
20537 extortionist zorba kimse, kazıkçı
20538 extra costs ilave masraflar
20539 extra expenses ek masraflar
20540 extra freight ek yük, ilave yük
20541 extra judicial execution yargısız infaz
20542 extra premium ek prim
20543 extra profit ek kazanç
20544 extra und ilave fon
20545 extra gereğinden fazla, ek, fazla, ek olarak, ilaveten, fazladan, ekstra, ek,
ilave, ekstra, figüran
20546 extracellular gözedışı, hücre dışı
20547 extract of account hesap özeti, ekstre
20548 extract çekmek, çekip çıkarmak, sökmek, elde etmek, çıkarmak, almak,
(parça/vb.) seçmek, seçip çıkarmak, almak, aktarmak, seçme parça, seçme, öz, ruh,
esans, hulasa, özet
20549 extraction fan vantilatör
20550 extraction çekme, çıkarma, soy, köken
20551 extractive çıkarıcı, doğal maddeleri işlemeye ait
20552 extractor aspiratör
20553 extracurricular ders bağdalamasının dışında, müfredat dışı
20554 extraditable iade edilebilir, iade edilebilen
20555 extradite suçluyu ülkesine iade etmek, suçluyu almak
20556 extradition suçluların iadesi
20557 extrados kemer sırtı, kubbe sırtı
20558 extrajudicial killings yargısız infaz
20559 extrajudicial mahkeme dışında olan, mahkeme dışı, yargı dışı
20560 extraneous konu ile ilgili olmayan, konu dışı
20561 extraordinary meeting olağanüstü toplantı
20562 extraordinary görülmemiş, alışılmamış, garip, acayip, olağandışı,
olağanüstü, fevkalade, harikulade
20563 extrapolate (bildikleriyle gelecekte olacak bir şeyi) tahmin etmek
20564 extrasensory perception altıncı his
20565 extraterrestrial dünya dışından gelen, dünya dışı
20566 extravagance savurganlık, israf, aşırılık, ölçüsüzlük, mantıksızlık
20567 extravagant savurgan, müsrif, aşırı, haddinden fazla, saçma, mantıksız,
aşırı, ölçüsüz
20568 extravagate başıboş dolaşmak, haddi aşmak
20569 extravert bkz.extrovert
20570 extreme case uç örnek, tipik olmayan bir örnek
20571 extreme limit azami vade
20572 extreme en uçtaki, had safhadaki, son, sınır, aşırı, çok büyük, son
derece, çok, (düşünce/vb.) aşırı, müfrit, en uzak çekit, sınır, uç, son derece, son
had
20573 extremely son derece, çok, aşırı
20574 extremism (siyasi düşünce/vb.'de) aşırılık, aşırı uçta olma
20575 extremist rightist aşırı sağcı
20576 extremist aşırı, ifratçı, azılı
20577 extremities eller ve ayaklar
20578 extremity (acı/üzüntü/vb.) en yüksek derece, son safha
20579 extricable kurtarılabilir, çıkarılabilir
20580 extricate (kıyın bir durumdan) çıkarmak, kurtarmak
20581 extrication kurtarma, kurtulma, çıkarma, ayırma, çıkma
20582 extrinsic dış, harici
20583 extrorse dışa bakan, dışa dönen
20584 extroversion dışadönüklük
20585 extrovert dışadönük kişi
20586 extrude sıkmak, çıkarmak, kalıptan geçirmek, ihraç etmek
20587 extrusion çıkarma, ekstrüzyon, ihraç etme
20588 extrusive mass püskürük kayaç
20589 extrusive çıkaran, fırlatan, püskürük
20590 exuberance bolluk, taşkınlık, laf kalabalığı
20591 exuberant coşkun, taşkın, (ösümlük) bol, verimli, bereketli
20592 exuberantly bollukla
20593 exudation sızma, akma, ter
20594 exude sızmak, akmak, yayılmak, sızdırmak, akıtmak, yaymak
20595 exult çok sevinmek, sevinçten uçmak, bayram etmek, coşmak
20596 exultant sevinçli, mutlu, bayram eden, sevinçten uçan, coşkun
20597 exultation sevinç, övünme, iftihar
20598 exuviate kabuk dökmek, deri dökmek, tüy dökmek
20599 eye for an eye and a tooth for a tooth göze göz, dişe diş
20600 eye opener ibret
20601 eye shadow göz farı
20602 eye socket gözyuvası, göz çukuru
20603 eye witness görgü tanığı
20604 eye göz, görme gücü, görüş, iğne deliği, dişi kopça, delik, göz, bakış,
göz, nazar, dikkatle bakmak, gözünü dikip bakmak
20605 eye-catching dikkat çekici, göze çarpan
20606 eyeball göz küresi, göz yuvarlağı
20607 eyebright göz otu
20608 eyebrow pencil kaş kalemi
20609 eyebrow kaş
20610 eyecup göz banyosu için kullanılan kadeh, göz fincanı
20611 eyed gözlü
20612 eyeful bir içim su, gözalıcı kimse/şey
20613 eyeglasses gözlük, aynek
20614 eyehole gözevi, gözyuvası, göz çukuru, delik
20615 eyelash kirpik
20616 eyeless kör
20617 eyelet knot matafyon bağı
20618 eyelet leach matafyon yakası, seren yakası
20619 eyelet delik, matafyon, kopça iliği
20620 eyelid göz kapağı
20621 eyeliner göz kalemi
20622 eyepencil kaşboyası
20623 eyepiece oküler, göz merceği
20624 Eyes front! Önüne bak!, ileri bak!
20625 eyesight görme gücü, görme yeteneği
20626 eyesore gözü rahatsız eden, göze batan çirkin şey
20627 eyespot sadegöz
20628 eyestrain göz yorgunluğu
20629 eyetooth gözdişi, köpekdişi
20630 eyewash göz boyama, göz banyosu
20631 eyewater göz damlası, göz yaşı
20632 eyewinker kirpik
20633 eyewitness görgü tanığı, şahit
20634 eyrie kartal yuvası
20635 fa fa notası
20636 fabaceous fasulye familyasına ait
20637 fabeceae fasulye familyası
20638 fabian ihtiyatlı
20639 fable masal, döngül masalı, fabl, öykünce, söylence
20640 fabled efsanevi, hayali
20641 fabric appearance kumaş görünümü
20642 fabric back kumaşın ters yüzü
20643 fabric printing kumaş baskısı
20644 fabric softener kumaş yumuşatıcı
20645 fabric weight kumaş ağırlığı
20646 fabric dokuma, kumaş, bez, (bina) yapı, dikili, çatı, iskelet, bünye
20647 fabricate uydurmak, icat etmek, kandırmak amacıyla uydurmak, yapmak, kurmak
20648 fabrication uydurma, yalan, yapma, yapım, imal, imalat, fabrikasyon
20649 fabricator fabrikatör
20650 fabulist fabl yazarı, uydurukçu, atıcı
20651 fabulous inanılmaz, şaşılacak, mükemmel, harika, müthiş, düşsel, uydurma,
masal ürünü
20652 fabulously inanılmaz derecede, müthiş
20653 facade binanın ön yüzü, bina cephesi, alnaç, fasat, yanıltıcı, aldatıcı
görünüm
20654 face about ters yöne dönmek
20655 face amount üzerinde yazılı meblağ
20656 face brick yüz tuğlası
20657 face card n. resimli iskambil çöngesi
20658 face cream yüz kremi
20659 face down karşısındakini sindirmek, yüzükoyun
20660 face it out sonuna kadar götürmek
20661 face lathe yüz tornası
20662 face lifting yüze uygulanan estetik ameliyatı
20663 face par nominal değer
20664 face plate torna düz aynası
20665 face stone kaplama taşı, kesme taş
20666 face string alınlık kirişi
20667 face the music ceremeyi çekmek, sonucuna katlanmak
20668 face to face karşı karşıya, yüz yüze
20669 face up to yüz yüze gelmek
20670 face value nominal değer, itibari kıymet, yazılı değer
20671 face wall cephe duvarı, ön yüz duvarı
20672 face with yüzyüze gelmek
20673 face yüz, surat, çehre, görünüş, şekil, dış görünüş, itibar, saygınlık,
şeref, bakmak, karşı karşıya olmak, karşılamak, karşı karşıya gelmek, göğüs germek,
örtmek, sıvamak, kaplamak
20674 face-lift yüz gerdirme ameliyatı, estetik ameliyat
20675 face-pack krem maskesi, yüz maskesi
20676 facecloth el-yüz havlusu
20677 faceless kim olduğu belirsiz, kimliği belirsiz
20678 facet traş edilmiş elmas ya da diğer değerli taşların yüzü, façeta, bir
konunun ya da herhangi bir şeyin çeşitli yüzleri
20679 facetious sulu, patavatsız, uygunsuz şakalar yapan
20680 facial angle yüz açısı
20681 facial yüze ilişkin, yüzle ilgili, yüz bakımı, yüz masajı
20682 facies fasiyes, dış görünüş
20683 facile kolay yapılmış, kolay elde edilmiş, kolay, asan, derinliği
olmayan, anlamsız, yüzeysel, basit
20684 facilitate kolaylaştırmak, yardım etmek
20685 facilities olanaklar, imkân
20686 facility yetenek, beceri, ustalık, rahatlık, avantaj, elverişlilik,
olanak, kolaylık, fırsat, kolaylık, yararlı her türlü kuruluş, her türlü şey
20687 facing lathe yüz tornası
20688 facing stone kaplama taşı
20689 facing dış yüzey, dış kaplama, dış görünüm
20690 facsimile receiver faksimile alıcısı
20691 facsimile signature mühürlü imza
20692 facsimile transmitter faksimile vericisi
20693 facsimile kopya, suret, tıpkısı, tıpkıbasım
20694 fact film belgeli yanka
20695 fact gerçek, olgu, olmuş şey, olay, gerçek olay, bilgi, doğru bilgi, gerçek
20696 faction bölek, klik, hizip, bir topluluk içinde anlaşmazlık, kavga,
ayrılık
20697 factionalism partizanlık
20698 factionist partizan, hizipçi, ihtilafçı
20699 factious fesatçı, fitneci, hizipçi
20700 factitious yapma, uydurma
20701 factitiously suni olarak
20702 factitive verb ettirgen eylem
20703 factitive voice ettirgen çatı
20704 factitive araçlı geçişli
20705 factor intensity faktör yoğunluğu
20706 factor intensive faktör yoğunluğu
20707 factor of production üretim faktörü
20708 factor of safety güvenlik katsayısı, emniyet katsayısı
20709 factor revenues faktör gelirleri
20710 factor shares faktör payları
20711 factor etmen, faktör, çarpan
20712 factorage komisyon
20713 factorial çarpınım, faktöriyel
20714 factoring faktöring
20715 factorization çarpanlara ayırma
20716 factorize çarpanlara ayırmak
20717 factors of production üretim etmenleri, üretim faktörleri
20718 factory building fabrika binası
20719 factory chimney fabrika bacası
20720 factory cost üretim maliyeti, fabrika maliyeti
20721 factory expenses fabrika giderleri
20722 factory hand fabrika işçisi
20723 factory inspector hükümet denetçisi, fabrika denetçisi
20724 factory labourer fabrika işçisi
20725 factory ledger imalat defteri, fabrika büyük defteri
20726 factory manager fabrika müdürü
20727 factory output fabrika randımanı
20728 factory price fabrika fiyatı
20729 factory production fabrika üretimi
20730 factory worker fabrika işçisi
20731 factory fabrika, üretimlik
20732 factotum kâhya, her işi gören memur
20733 facts of life cinsî yaşamın ayrıntıları
20734 factual gerçeklere, olgulara dayanan
20735 factually olaylara dayanarak
20736 facula fakül, benek
20737 facultative ihtiyari, yetenekli, seçimli
20738 faculty dean bilimyurdu dekanı
20739 Faculty of Arts Edebiyat Bilimyurdu
20740 Faculty of Divinity ilahiyat Bilimyurdu
20741 Faculty of Letters Edebiyat Bilimyurdu
20742 Faculty of Science Fen Bilimyurdu
20743 faculty yetenek, beceri, yeti, fakülte, bilimyurdu
20744 fad geçici ilgi, geçici heves, şıltak, tutku, merak
20745 faddy geçici hevesli
20746 fade away ortadan kaybolmak, sönmek
20747 fade out yavaş yavaş kısmak, kısılmak, kararmak
20748 fade solmak, ağarmak, sefit olmak
20749 fade-up yavaş yavaş açmak
20750 fadeless solmaz
20751 faecal tortulu, dışkıya ait
20752 faeces dışkı, pislik
20753 fag angarya, sigara, ibne
20754 fagged (İİ) .çok yorgun, bitkin
20755 faggot çalı çırpı demeti, çıra demeti, (Aİ) ibne, sevimsiz kimse, köfte
20756 fagot bkz.faggot
20757 Fahrenheit degree Fahrenheit derecesi, Fahrenheit derecesi
20758 Fahrenheit scale Fahrenhayt ölçeği, Fahrenhayt ölçeği
20759 Fahrenheit Fahrenhayt
20760 faience fayans, çini
20761 fail due vadesi gelmek
20762 fail in one's duty görevinde kusur etmek
20763 fail safe arızaya karşı emniyetli
20764 fail safety hata emniyeti, hata güvenliği
20765 fail başaramamak, becerememek, başarısız olmak, geçememek, kalmak, (sınıfta)
bırakmak, çaktırmak, beklenen sonucu verememek, yetmemek, yetersiz kalmak, düş
kırıklığına uğratmak, zayıflamak, güçsüzleşmek, tükenmek, başarısızlık
20766 fail-safe control arıza güvenlik denetimi
20767 fail-safe system arıza güvenlik jüyesi
20768 failing that aksi takdirde
20769 failing zayıflık, kusur, hata, olmazsa
20770 failure logging arıza kaydı
20771 failure of evidence delil yetersizliği
20772 failure prediction arıza tahmini
20773 failure rate hata oranı
20774 failure recovery arızadan kurtarma
20775 failure to pay ödeyememe
20776 failure başarısızlık, yetersizlik, eksiklik, güçsüzlük, başarısız
kimse/şey, yetmezlik
20777 fain memnun, hevesli, seve seve, zorunlu olarak
20778 faineant tembel
20779 faint zayıf, güçsüz, bilincini yitirmek üzere, bayılmak üzere, çok küçük,
soluk, donuk, sönük, zayıf, silik, bayılmak, güçsüzleşmek, baygınlık, bayılma
20780 faintheart korkak, yüreksiz
20781 faintly azıcık, hafiften
20782 faintness halsizlik
20783 fair and square dürüst bir şekilde, doğrudan, direkt
20784 fair copy temiz nüsha, temiz kopya
20785 fair play tarafsızlık
20786 fair price makul fiyat
20787 fair spoken nazik, tatlı dilli, kandırıcı
20788 fair to middling fena olmayan
20789 fair wages adil vergin
20790 fair wind uygun rüzgâr
20791 fair dürüst, doğru, eşit, adil, orta, vasat, şöyle böyle, (hava) açık,
güzel, sarışın, kumral, (ten/saç) açık renkli, (kadın) güzel, çekici, temiz, net,
adilane, hakça, dürüstçe, kurallara uygun, panayır, pazar, fuar
20792 fair-haired sarı saçlı
20793 fair-minded makul düşünen
20794 fair-weather friend iyi gün dostu
20795 fairground panayır yeri
20796 fairing karenaj, kaplama
20797 fairlead kurtağzı
20798 fairly dürüst bir biçimde, hakça, yansızca, kurallara uygun biçimde,
oldukça
20799 fairness doğruluk, dürüstlük, güzellik, insaflılık
20800 fairway serbest geçit, çimenli yol
20801 fairy tail efsane, peri masalı, palavra, uydurma
20802 fairy peri, ibne
20803 fairy-like peri gibi
20804 fairyland periler ülkesi
20805 fait accompli oldubitti, olupbitti, emrivaki
20806 faith güven, güvenç, güçlü inanç, söz, şeref sözü, inanç, iman, itikat, din,
bağlılık, sadakat
20807 faithful bağlı, sadık, inançlı, imanlı, dinine bağlı, aslına uygun, doğru,
yanlışsız
20808 faithfully içtenlikle, tam olarak
20809 faithless sadakatsiz, vefasız, hain, imansız, inançsız, güvenilmez
20810 faithlessness güvensizlik, imansızlık, vefasızlık
20811 fake taklidini/sahtesini yapmak, ayak yapmak, takınmak, numara yapmak, feyk
atmak, sahtekâr, sahte şey, gas, taklit, sahte, gastan
20812 faker sahtekâr, dolandırıcı, seyyar satıcı
20813 fakir Hint fakiri, fakir
20814 falcate orak şeklinde, hilal şeklinde
20815 falchion kılıç
20816 falciform orak şeklinde
20817 falcon şahin, doğan
20818 falconer şahinci, avcı
20819 falconet bir çeşit ufak top
20820 falconry şahin ile avcılık, doğancılık
20821 falderal boş laf, önemsiz şey, süs
20822 fall about (gülmekten) katılmak
20823 fall asleep uykuya dalmak
20824 fall away çekilmek, fenalaşmak, gerilemek, zayıflamak
20825 fall back on yardım için başvurmak
20826 fall back geri çekilmek
20827 fall behind zamanında bitirememek, geride kalmak
20828 fall budding güz aşısı
20829 fall by the wayside başarılı olamamak, suya düşmek
20830 fall down on the job işin üzerine düşmemek
20831 fall down başarısız olmak, kötü gitmek, düşmek, çökmek
20832 fall due vadesi gelmek
20833 fall flat on one's face sırtı yere gelmek
20834 fall flat beklenen sonucu vermemek, güme gitmek
20835 fall for sth hook üç kâğıda gelmek
20836 fall for sth çok beğenmek, bayılmak, aldanmak, kanmak
20837 fall for -e âşık olmak, aşka düşmek, aldatılmak
20838 fall guy keriz, abalı, kurban
20839 fall in love with -e aşık olmak
20840 fall in love âşık olmak, sevmek, gönül vermek
20841 fall in price fiyatı düşmek
20842 fall in value değeri düşmek
20843 fall in with sb -e rastlamak
20844 fall in with sth kabul etmek, uymak
20845 fall in with rastgelmek, tesadüf etmek
20846 fall in ödeme zamanı gelmek, dizilmek, sıraya girmek
20847 fall into a trap tuzağa düşmek
20848 fall into arrears borçları vadesinde ödememek
20849 fall into error hataya düşmek, yanılmak, kârıkmak
20850 fall into oblivion unutulup gitmek
20851 fall into obloquy rezil olmak, dillere düşmek
20852 fall of leaves yaprak dökümü
20853 fall off ayrılmak, düşmek, bozulmak, çekilmek, azalmak
20854 fall on one's face yüzüne gözüne bulaştırmak
20855 fall on one's feet dört ayak üzerine düşmek, atlatmak
20856 fall on one's knees yola gelmek, diz çökmek
20857 fall on vahşice saldırmak
20858 fall out tartışmak, çatışmak, kapışmak, bozuşmak
20859 fall over backwards çok istekli olmak, elinden geleni yapmak
20860 fall over yıkılmak, sırtüstü düşmek, devrilmek
20861 fall short of yetmemek, tükenmek
20862 fall short suya düşmek, beklenen sonucu vermemek
20863 fall through suya düşmek, başarısız olmak, yarım kalmak
20864 fall to pieces parçalanmak, dağılmak
20865 fall to başlamak, düşmek, saldırmak, yemeye başlamak
20866 fall düşmek, azalmak, düşüş göstermek, inmek, yağmak, yıkılmak, çökmek,
yaralanmak, ölmek, yenilmek, işgal edilmek, düşmek, rastlamak, asılmak, aşağı
sallanmak, düşüş, düşme, azalma, çöküş, yıkılma, sonbahar, güz, payiz
20867 fall-planted beets güz pancarı
20868 fallacious yanlış, hatalı, mantıksız
20869 fallacy yanlış düşünce ya da inanç, yanlış mantık
20870 fallal süslü şey, süs
20871 fallen angel yeryüzüne inmiş melek
20872 fallen düşmüş, düşkün, günahkâr, şehit, fethedilmiş
20873 fallibility yanılma payı
20874 fallible hataya düşebilir, yanılabilir
20875 falling market fiyatların düştüğü piyasa
20876 falling sickness sara, epilepsi
20877 falling star akanyıldız, ağma, şahap
20878 falling düşen, düşme
20879 falling-in göçme, yıkılma
20880 fallopian tubes dölyatağı borusu, rahim borusu
20881 fallout nükleer bir patlama nedeniyle havaya yayılan radyoaktif madde
20882 fallow deer alageyik
20883 fallow land nadasa bırakılan toprak
20884 fallow nadasa bırakılmış toprak, nadasa bırakılmış, ekilmemiş
20885 falls çağlayan, çaylan, şelale
20886 false balance sheet sahte bilanço
20887 false bottom sahte dip, gizli dip
20888 false coin sahte pul, gastan pul
20889 false colours sahte hüviyet
20890 false document sahte evrak
20891 false documents sahte evrak
20892 false drop sahte bilgi, hatalı bilgi
20893 false hair takma saç
20894 false keel kontra omurga
20895 false key maymuncuk
20896 false money sahte pul, gastan pul
20897 false ogive balistik külah
20898 false pretences yanlış beyan
20899 false pretenses sahte iddia, yapmacık
20900 false signature sahte imza
20901 false step yanlış adım, hata
20902 false takeoff hatalı kalkış
20903 false teeth takma dişler
20904 false trade mark sahte ticaret markası
20905 false witness yalancı tanık
20906 false yanlış, takma, yapma, taklit, sadık olmayan
20907 false-hearted hain, sadakatsiz
20908 falsehood yalan, yalancılık
20909 falsely yalan olarak, sahte olarak, asılsız olarak
20910 falseness yalancılık, sahtelik, yalan
20911 falsetto (erkekte) yüksek perdeden ses
20912 falsework iskele
20913 falsies takma göğüs, yalancı göğüs
20914 falsification of accounts hesapların tahrifi
20915 falsification tahrif, taklit, sahtesini yapma
20916 falsified note düzmece senet
20917 falsified sahte, tahrif edilmiş
20918 falsifier sahtekâr
20919 falsify değiştirmek, tahrif etmek, saptırmak
20920 falsity yanlışlık, yanlış olma, yalan
20921 faltboat portatif bot
20922 falter sendelemek, duraksamak, bocalamak, tereddüt etmek
20923 fame ün, şöhret
20924 famed ünlü, şöhretli, meşhur
20925 familial kodak, kodaktan geçmiş, kodağa değişli, kodaklık
20926 familiar yakın dost, aile ahval ruhiyesi, çok yakın, samimi, tanış,
bildik, tanıdık, yakın, bilen, teklifsiz, yakşı tanış olan, belet, bilgili, bilen,
anlayan, aşina, alışık, laubali, bambılı, sulu, fazla samimi
20927 familiarity iyi bilme, aşinalık, yakınlık, içtenlik, samimilik, laubalilik
20928 familiarize alıştırmak, tanıtmak
20929 familiarly teklifsizce, samimilikle, dostça
20930 family allowance kodak yardımı
20931 family assurance kodak sigortası
20932 family benefits kodak ödenekleri
20933 family business kodak şirketi
20934 family circle kodak çevresi
20935 family company kodak şirketi
20936 family day soyadı
20937 family doctor kodak doktoru
20938 family estate kodak varlığı
20939 family insurance kodak sigortası
20940 family man ev bark sahibi
20941 family member kodak ferdi
20942 family name soyadı
20943 family of words kelime kodağı, sözcük kodağı
20944 family partnership kodak şirketi
20945 family planning kodak josparlaması
20946 family property kodak malları
20947 family ticket kodak bileti
20948 family tree soyağacı, hayatağacı, şecere, kodak kütüğü
20949 family aile, kodak, odbaşı, ocak, soy, familya, çocuklar
20950 famine kıtlık
20951 famish çok aç olmak, aç kalmak, açlık çekmek, açlıktan ölmek
20952 famished aç, açlık çeken
20953 famous ünlü, meşhur
20954 famously çok iyi
20955 fan antenna yelpaze anten
20956 fan belt vantilatör kayışı
20957 fan out birkaç kola ayrılmak
20958 fan the flames kışkırtmak
20959 fan yelpaze, pervane, yelletke, vantilatör, yelpazelemek, yellenmek, (out
ile) yayılmak, hayran
20960 fan-tan pulla oynanan bir tür Çin çönge oyunu
20961 fanatic bağnaz, fanatik, aşırı meraklı
20962 fanatical bağnaz
20963 fanaticism bağnazlık, fanatizm
20964 fancier hayalci, yakşı bilen, yakşı tanıyan, heveskâr, belet, özellikle
döngül/ösümlük meraklısı
20965 fanciful düşe dayanan, düşsel, hayale dayanan, gerçek dışı, düşsel, hayal
ürünü
20966 fancy dress ball maskeli balo, kıyafet balosu
20967 fancy dress maskeli balo kıyafeti, karnaval kıyafeti
20968 fancy goods fantezi eşya
20969 fancy oneself özünü sanmak
20970 fancy price fahiş fiyat
20971 fancy thread fantezi iplik
20972 fancy yarn fantezi iplik
20973 fancy imgelemek, aklında canlandırmak, düşünmek, istemek, arzu etmek, sanmak,
hayal gücü, imgelem, hayal, kuruntu, istek, arzu, süslü, parlak renkli, sıradan
olmayan
20974 fancy-free bağımsız, serbest, âşığı olmayan
20975 fancywork el işi
20976 fandango hareketli bir ispanyol dansı
20977 fane tapınak, mabet
20978 fanfare trampet temposu
20979 fanfaronade övünme, atma, farfaralık, övünme, böbürlenme
20980 fang uzun sivri diş
20981 fanged beet çatal kuyruklu pancar
20982 fanged dişli, azılı
20983 fanlight vasistas
20984 fanning mill tınaz kılgası
20985 fanny but, kaba et
20986 fantasia fantezi
20987 fantasm tayf
20988 fantast hayalperest
20989 fantastic düşsel, inanılmaz, hayal ürünü, fantastik, acayip, garip, harika,
müthiş, çok iyi, süper
20990 fantastically aşırı derecede, fevkalade
20991 fantasy imgelem, düş gücü, düş, hayal, fantezi, düşlem
20992 fantoccini kukla oyunu
20993 far and away pek çok
20994 far and wide her yerde, yurdun dört köşesinde
20995 far be it from me bana düşmez
20996 far cry from dağlar kadar farklı
20997 Far East Uzak Doğu
20998 far from it ne münasebet
20999 far from -den ziyade, -in yerine
21000 far off çok uzak, dalgın
21001 far uzakta, uzağa, çok, pek çok, bir hayli, uzak, alıs, öte, daha uzaktaki,
ötedeki, öbür
21002 far-flung yaygın, geniş
21003 far-out geçerli, bilgili
21004 far-reaching geniş ölçüde, kapsamlı
21005 farad farad
21006 faraday faraday
21007 Faraday's law Faraday kanunu, Faraday yasası
21008 Faraday's laws of electrolysis Faraday elektroliz kanunları
21009 faraway uzak, dalmış, dalgın, uzaklara gitmiş
21010 farce sulu komedi, kaba güldürü, fars, hava civa
21011 farceur şakacı, muzip
21012 farcical gülünç, tuhaf
21013 farcy atlarda çıkan çıban türü
21014 fare forth yola çıkmak
21015 fare üstesinden gelmek, başarmak, geçinmek, dolanmak, yol pulu, yiyecek
21016 farewell concert veda konseri
21017 farewell dinner veda yemeği, veda yemeği
21018 farewell alahaısmarladık, elveda, veda
21019 farewell! Uğurlar olsun!
21020 farfetched uydurma, inanılması zor
21021 farina mısır unu, irmik, nişasta
21022 farinaceous nişastalı
21023 farinose un veren, unlu
21024 farm aid tarımsal yardım
21025 farm animals çiftlik döngülleri
21026 farm hand çiftlik amelesi, rençper, tarım işçisi
21027 farm house çiftlik evi
21028 farm labourer tarım işçisi
21029 farm machinery ziraat kılgaları, tarım kılgaları
21030 farm manure çiftlik gübresi, işletme gübresi
21031 farm out (iş) havale etmek, kiraya vermek
21032 farm pasture çiftlik merası
21033 farm policy tarım politikası
21034 farm product çiftlik ürünü
21035 farm çiftlik, çiftlik evi, çiftçilik yapmak
21036 farmer çiftçi
21037 farmer's cooperative çiftçi kooperatifi
21038 farmhouse çiftlik evi
21039 farming industry tarım endüstrisi
21040 farming management tarımsal işletme, zirai işletme
21041 farming çiftçilik
21042 farmland ekilebilir arazi, tarıma uygun arazi
21043 farmstead çiftlik ve binaları
21044 farmyard manure çiftlik gübresi
21045 farmyard çiftlik avlusu
21046 farnesol farnezol
21047 faro çöngeyi dağıtana karşı oynanan iskambil oyunu türü
21048 farrago karmakarışık şey
21049 farrow yavrulamak (domuz)
21050 farsighted uzağı iyi gören, hipermetrop, ilerigörüşlü, öngörüşlü, ileriyi
görür
21051 farsightedness hipermetropluk
21052 fart osuruk, osurmak
21053 farther uzak, daha uzaktaki, ötedeki, daha ileri, daha uzağa, daha uzakta
21054 farthermost en uzak
21055 farthest en uzak, en ileri, en uzağa, en uzakta
21056 farthing çeyrek peni
21057 farthingale çemberli kabarık etek, jüpon
21058 fasces hâkimlik sembolü
21059 fascia fasya, karın sargısı, renkli şerit, bağdoku
21060 fasciate (döngül) renkli şeritli
21061 fasciated şeritli, çizgili
21062 fascicle küçük demet, salkım, kısım, fasikül, cüz
21063 fascicular salkımlı
21064 fascinate etkilemek, büyülemek
21065 fascinating etkileyici, büyüleyici
21066 fascination büyüleme, cazibe
21067 fascism faşizm
21068 fascist faşist
21069 fashion designer modacı
21070 fashion model manken
21071 fashion monger moda malların satıcısı
21072 fashion of the moment günün modası
21073 fashion parade moda sergisi
21074 fashion plate elbise modeli
21075 fashion moda, biçim, tarz, üslup, tavır, davranış, (elleri kullanarak)
yapmak, kayırmak, biçimlendirmek, belli bir biçim vermek, istihsal etmek,
hazırlamak
21076 fashionable modaya uygun, moda
21077 fashionably modaya uygun olarak
21078 fast asleep derin uykuda, derin uykuya dalmış
21079 fast boat ekspres vapur, hızlı gemi
21080 fast day oruç günü, perhiz günü
21081 fast dye has boya, solmaz boya
21082 fast estate gayri menkul
21083 fast finish has apre
21084 fast food fast food, hızlı yiyecek
21085 fast friend yakın arkadaş, güvenilir dost
21086 fast goods train ekspres marşandiz
21087 fast memory hızlı bellek
21088 fast motion hızlı hareket
21089 fast passenger steamer ekspres yolcu gemisi
21090 fast reverse winding hızlı geriye sarma
21091 fast to acids aside dayanıklı
21092 fast to washing yıkamaya dayanıklı
21093 fast to water suya dayanıklı
21094 fast train ekspres tren
21095 fast wind (bant) hızlı sarma
21096 fast hızlı, süratli, seri, çabuk, sıkı, sağlam, sabit, solmaz, sabit,
(sögen) ileri, hızla, süratle, sıkıca, sağlamca, oruç tutmak, oruç
21097 fasten on kavramak, kapmak, kullanmak
21098 fasten upon kavramak, kapmak, kullanmak
21099 fasten bağlamak, iliştirmek, tutturmak, (giysi) iliklemek
21100 fastener tutturucu, bağlayıcı şey, bağ, toka
21101 fastening screw tespit vidası
21102 fastening kapı yada pencere kilidi, mandal ya da sürgü
21103 fastidious müşkülpesent, titiz, zor beğenir
21104 fastigiate konik
21105 fastness to detergents deterjan haslığı
21106 fastness to pressing ütü haslığı
21107 fastness to water suya karşı dayanıklılık
21108 fastness (renk/vb.) kalıcılık, sağlamlık
21109 fat as a pig yağ tulumu gibi
21110 fat cat zengin adam
21111 fat coal yağlı kömür, ziftli kömür
21112 fat content yağ miktarı
21113 fat solvent yağ çözücü
21114 fat (et) yağlı, şişman, tombul, kök, şişko, kalın, şişkin, dolgun, yüklü,
yağ, içyağı
21115 fata morgana serap
21116 fatal error önemli hata
21117 fatal ölümcül, öldürücü, tehlikeli, zararlı, kötü
21118 fatalism yazgıcılık, kadercilik
21119 fatalist yazgıcı, kaderci
21120 fatality ölümle sonuçlanan kaza, ölüm, felaket
21121 fate yazgı, alın yazısı, kader, son, akıbet, ölüm, kısmet, gelecek
21122 fated kadere bağlı, kadere dayanan
21123 fateful hayati önemi olan, kaçınılmaz, alında yazılı olan
21124 father figure tavsiye ve yardımına başvurulan kimse
21125 father of lies şeytan
21126 father on isnat etmek, yüklemek
21127 father ata, baba, müdafaacı, himayeci, ata gibi kaygı göstermek
21128 father-in-law kayınpeder
21129 father's brother's son amca oğlu
21130 father's sister's son hala oğlu
21131 fatherhood babalık
21132 fatherland anavatan, yurt
21133 fatherless babasız, yetim
21134 fatherliness babacan tavırlar
21135 fatherly babacan, baba gibi
21136 fathom curve eşderinlik eğrisi
21137 fathom line iskandil hattı
21138 fathom kulaç, bir metrelik derinlik, anlamak, kavramak, idrak etmek
21139 fathomable anlaşılabilir
21140 fathometer iskandil, sondör
21141 fathomless çok derin, dibine erişilmez, anlaşılmaz
21142 fatigue aşırı yorgunluk, bitkinlik, kağşama, maden yorgunluğu, yormak,
yorgunluk vermek
21143 fatling besili döngül
21144 fatten şişmanlatmak, semirtmek
21145 fattening capacity besi kapasitesi
21146 fattening range besi otlağı
21147 fattish şişmanca
21148 fatty acid yağ asidi
21149 fatty clay yağlı kil
21150 fatty degeneration yağ dejenerasyonu, aşırı şişmanlık
21151 fatty foods yağlı yiyecekler
21152 fatty heart yağ bağlamış kalp
21153 fatty tissue yağ dokusu
21154 fatty (yiyecek) yağlı
21155 fatuity ahmaklık, akılsızlık, budalalık
21156 fatuous saçma, akılsız
21157 fatuously ahmakça, akılsızca
21158 fauces boğaz
21159 faucet musluk
21160 faugh püf!, berbat!, Ãœf be!
21161 fault finding arıza bulma
21162 fault line kırık çizgisi, çatlak hattı
21163 fault plane kırık düzlemi
21164 fault scarp kırık basamağı
21165 fault time arıza zamanı
21166 fault zone kırık kuşağı, kırık bölgesi
21167 fault hata, yanlışlık, suç, kusur, arıza, bozukluk, eksiklik, fay, çatlak,
hata bulmak, kusur bulmak
21168 fault-tolerant hata kaldırır, hatadan etkilenmez
21169 faulted structure faylı yapı, kırıklı yapı
21170 faulted faylı, kırıklı
21171 faultfinder tenkitçi
21172 faultless hatasız, kusursuz, mükemmel
21173 faultlessness mükemmellik
21174 faulty workmanship işçilik hatası
21175 faulty hatalı, kusurlu, arızalı, eksik
21176 faun yarısı keçi yarısı insan şeklinde bir ilah
21177 fauna fauna, direy
21178 faunal direysel, fauna
21179 faux pas gaf, hata, kabalık, uygunsuz hareket
21180 fava bakla, ful
21181 favor bkz.favour
21182 favour tariff ikramlı tarife
21183 favour onaylama, onay, destek, kayırma, iltimas, iyilik, yardım, lütuf,
yüreklendirmek, desteklemek, onaylamak, lehinde olmak, yanında olmak, iltimas
etmek, kayırmak
21184 favourable reply müspet cevap
21185 favourable olumlu, lehte, uygun, elverişli
21186 favourite gözde, sevgili, favori, kazanacağı umulan kişi ya da at, favori,
kayırılan kimse, en çok beğenilen, ençok sevilen, favori
21187 favouritism iltimas, kayırmacılık, adam kayırma
21188 favus kel hastalığı
21189 fawn on yaltaklanmak, yağ çekmek, dalkavukluk etmek
21190 fawn yavru geyik, açık kahverengi
21191 fax machine faks kılgası
21192 fax faks
21193 fay peri
21194 fayalite fayalit
21195 faze telaşlandırmak, iki ayağını bir pabuca sokmak
21196 fealty sadakat
21197 fear for endişe etmek, telaşlanmak
21198 fear of God Allah korkusu
21199 fear korkmak, ürkmek, çekinmek, (for ile) endişe etmek, telaşlanmak, korku,
dehşet, kaygı, endişe
21200 fearful korkunç, müthiş, dehşetli, endişeli, kaygılı, korkulu, korku
dolu, korkulu
21201 fearless korkusuz, yürekli
21202 fearlessly korkusuzca, yılmadan
21203 fearnought bir çeşit kalın yünlü kumaş
21204 fearsome korkutucu, müthiş
21205 feasibility study fizibilite çalışması
21206 feasibility fizibilite, uygulama olanağı
21207 feasible yapılabilir, olası, olanaklı, makul, mantıklı
21208 feast one's eyes gözlerine ziyafet çekmek
21209 feast şölen, ziyafet, yortu, bayram, iyi beslemek, ziyafet vermek, bol bol
yiyip içmek
21210 feat of arms kahramanca iş
21211 feat ustalık, beceri ya da cesaret isteyen hareket, marifet
21212 feather bed kuş tüyü yatak
21213 feather bedding çalışanların korunması
21214 feather in one's cap övünülecek bir başarı
21215 feather key düz kama
21216 feather one's nest cebini doldurmak, köşeyi dönmek, küpünü doldurmak
21217 feather kuş tüyü, tüy, tüyle kaplamak
21218 featherbed kadroyu şişirmek
21219 featherbrained kuş beyinli, budala, ahmak
21220 feathercut kısa kesilmiş bayan saç modeli
21221 feathered tüylü
21222 featheredge kolay bükülen sivri uç
21223 feathering tüy, ok yeleği
21224 featherless tüysüz
21225 featherstitch civankaşı dikiş, zikzak
21226 featherweight (boks) tüysıklet, çok hafif, tüy gibi, önemsiz
21227 feathery tüylü, yumuşak, hafif
21228 feature film uzun metrajlı yanka, uzun yanka
21229 feature yüzün herhangi bir tarafı, neyinse göze çarpan tarafı, özellik,
belirleyici nitelik, uzun yanka, makale, -in belirleyici/göze çarpan özelliği
olmak, (göze çarpan bir özellik olarak) içermek, yer/yol vermek, yer/yol almak
21230 featureless hiçbir özelliği olmayan
21231 febrifuge ateş düşürücü ilaç
21232 febrile hummalı, ateşli
21233 February Şubat
21234 feces bkz.faeces
21235 feckless dikkatsiz, düşüncesiz, sorumsuz
21236 fecula nişasta, fekül
21237 feculence çamur, tortu, posa
21238 feculent tortulu
21239 fecund verimli, doğurgan, bereketli, semereli
21240 fecundate döllemek, verimlileştirmek, bereketlendirmek
21241 fecundation dölleme
21242 fecundity doğurganlık, verimlilik, bereketlilik
21243 fed up bıkkın, sıkkın
21244 fed bıkkın
21245 fedayeen fedai, komando
21246 Federal Court Federal Mahkeme
21247 federal taxes federal vergiler
21248 federal union federal birlik
21249 federal federal, birleşik
21250 federalism federalizm
21251 federalist federalist, fedaralizm yanlısı
21252 federalize devletleri birleştirmek
21253 federate federasyon halinde birleştirmek, birleşmek
21254 federation federasyon, birlik
21255 federative federatif
21256 fedora fötr şapka
21257 fee a waiter garsona bahşiş vermek
21258 fee damages maddi hasar tazminatı
21259 fee ücret, vergin, vizite, giriş vergini
21260 feeble zayıf, güçsüz, (şaka/düşünce/vb.) iyi düşünülmemiş, zayıf, soğuk,
aptal, anlamsız, saçma
21261 feebleminded şapşal, geri zekâlı
21262 feebleness kuvvetsizlik, mecalsizlik
21263 feed cable besleme kablosu
21264 feed consumption yem tüketimi
21265 feed grinder yem kırma kılgası
21266 feed hopper besleme hunisi
21267 feed pipe besleme borusu
21268 feed pump besleme pompası
21269 feed stuff yem, tavuk yemi
21270 feed tank besleme deposu
21271 feed up fazla yedirmek, semirtmek, besiye koymak, bezmek, tenge gelmek
21272 feed beslemek, yiyecek vermek, beslenmek, yemek, gereksinimlerini sağlamak,
beslemek, yiyecek, besin, yem, ot, mama
21273 feed-water besleme suyu
21274 feedback circuit geribesleme devresi
21275 feedback geribildirim, geribesleme, besleni
21276 feeder cable besleme kablosu
21277 feeder besleyici, şebeke hattı, yemek veren kimse
21278 feeding bottle biberon
21279 feeding canal iletim arnası
21280 feeding funnel doldurma hunisi
21281 feeding lever besleme kolu
21282 feeding pipe besleme borusu
21283 feeding besleme
21284 feedthrough geçiş besleyicisi
21285 feel an affinity for çok çekici bulmak
21286 feel as right as rain özünü turp gibi hissetmek
21287 feel at home özünü evindeymiş gibi hissetmek, rahat olmak
21288 feel bad özünü iyi hissetmemek
21289 feel cheap utanmak
21290 feel cold üşümek
21291 feel dizzy başı dönmek
21292 feel faint özünü bitkin hissetmek
21293 feel for için üzülmek, acımak
21294 feel giddy başı dönmek
21295 feel hot ateş basmak, sıcaklamak
21296 feel in one's bones that emin olmak, kuvvetle sezmek
21297 feel in one's bones emin olmak, inanmak, içine doğmak
21298 feel like a fish out of water sudan çıkmış balığa dönmek
21299 feel like a million dollars bomba gibi olmak
21300 feel like a wet rag çok yorgun hissetmek
21301 feel like doing canı yapmak istemek
21302 feel like thirty cents yerin dibine geçmek
21303 feel like canı istemek
21304 feel one's oat özünü beğenmek
21305 feel one's oats yere göğe sığmamak
21306 feel one's pulse nabzına bakmak, nabzını yoklamak
21307 feel one's way yavaş yavaş ilerlemek
21308 feel pains sancılanmak
21309 feel sb's pulse birinin nabzını yoklamak
21310 feel small küçük düşmek
21311 feel sorry for -e acımak, için üzülmek
21312 feel sorry acımak, yazığı gelmek, için üzülmek
21313 feel the pinch darda olmak
21314 feel under the weather keyfi bozuk olmak
21315 feel up to sth yapabilir durumda olmak
21316 feel duyumsamak, duymak, hissetmek, (dokunarak/elleyerek) hissetmek, el
yordamıyla aramak, yoklamak, kanısında olmak, inanmak, sanmak, zannetmek,
hissetmek, gibi görünmek, gibi gelmek, sezmek, hissetmek, duygu, duyumsama,
hissetme, yoklama, arama
21317 feeler gauge kalınlık mastarı
21318 feeler duyarga, anten, dokunaç
21319 feeling no pain kafası dumanlı
21320 feeling duygu, sezim, his, dokunma, dokunum, duyarlık, hassasiyet, sezgi,
sanı, zan, duygu, kanı, izlenim, kanaat, his, heyecan, duyma, bilinç, farkında olma
21321 feet foot
21322 feign ...numarası yapmak, gibi yapmak, (bahane/vb.) uydurmak
21323 feignedly sahte olarak, hile ile
21324 feint savaş hilesi, sahte saldırı
21325 feldspar feldispat
21326 feldspathoid feldispatımsı
21327 felicific sevindirici
21328 felicitate tebrik etmek, kutlamak
21329 felicitation tebrik
21330 felicitous mutlu, mesut, uygun, yerinde, münasip, isabetli
21331 felicity mutluluk, saadet, uygunluk, nimet, refah
21332 feline kedigil
21333 fell (ağaç) kesmek, düşürmek, vurup devirmek, vurmak
21334 fellah fellah
21335 feller ağaç kesen kimse
21336 fellmongered wool tabak yünü
21337 felloe jant, ispit
21338 fellow citizen vatandaş
21339 fellow countryman hemşeri, vatandaş, yurttaş
21340 fellow feeling başkasının halinden anlama, ortak duygu
21341 fellow sufferer dert ortağı
21342 fellow adam, herif, ahbap, arkadaş, dost, akademi üyesi, benzer, hemcins
21343 fellowship dernek, türküm, birdem bursu, birdem vakfı, duygu birliği,
başkasının halinden anlama, duygularını paylaşma, arkadaşlık
21344 felly tekerlek çemberi
21345 felo de se intihar eden kimse
21346 felon dolama, suçlu, cani, habis
21347 felonious assault kasıtlı saldırı
21348 felonious cürümle ilgili, suçlu, suçla ilgili
21349 felonry mahkumlar
21350 felony ağır suç
21351 felsite felsit
21352 felspar feldsipat
21353 felt carpet keçe halı
21354 felt cloth keçe kumaş
21355 felt filter keçe filtre
21356 felt maker keçe yapımcısı
21357 felt keçe, fötr
21358 felt-tip pen keçeli kalem
21359 felted keçeli
21360 felting keçeleşme, keçe
21361 felucca Akdeniz'e mahsus yelkenli kayık
21362 female cell dişi hücre
21363 female connector dişi konektör, duy, priz
21364 female gamet dişi gamet
21365 female screw dişi vida
21366 female thread dişi diş, somun dişi
21367 female dişi, kadın, dişilere ilişkin, dişil
21368 feme covert evli kadın
21369 feme sole evli olmayan kadın
21370 feme karı, eş
21371 feminine gender dişi cinsi, dişil cins
21372 feminine kadınla ilgili, kadınsı, dişil
21373 femininity kadınsılık
21374 feminism kadın haklarını savunma, kadın yandaşlığı, hatunculuk, feminizm
21375 feminist hatuncu, feminist
21376 feminize kadınlaştırmak, kadınlaşmak
21377 femme de chambre oda hizmetçisi
21378 femme fatale vamp kadın, baştan çıkarıcı kadın
21379 femme kadın
21380 femoral uyluksal, kalça sümüğüyle ilgili
21381 femular muscle uyluk kası
21382 femur uyluk, kalça sümüğü
21383 fen bataklık arazi, bataklık
21384 fence wire çit teli, parmaklık teli
21385 fence çit, tahta perde, parmaklık, çalınmış eşya alıp satan adam, etrafını
çitle çevirmek, eskrim yöndünü yapmak, baştan savma yanıt vermek, kaçamak yanıt
vermek
21386 fencer eskrimci
21387 fencing eskrim, çit ya da duvar
21388 fend for oneself özüne bakmak, başının çaresine bakmak
21389 fend for bakmak, temin etmek
21390 fend off savuşturmak, atlatmak, defetmek, kovmak
21391 fend (off ile) özünü -den korumak, atlatmak
21392 fender lamp çamurluk lambası
21393 fender ocak, şömine çerçevesi, (Aİ) çamurluk
21394 fenestra sümükte küçük delik
21395 fenestrate delikli, pencereli
21396 fenestration delik açma
21397 fennec çöl tilkisi
21398 fennel rezene, dereotu
21399 fennelflower çörek otu
21400 fenny bataklıklı
21401 fent parça kumaş
21402 fenugreek çemenotu
21403 feoff tımar, zeamet
21404 feoffee tımar sahibi, zaim
21405 feoffer tımar veren kimse
21406 feoffment tımar
21407 fer-de-lance iri Güney Amerika yılanı
21408 feral vahşi, yabani, evcil olmayan
21409 ferial tatil günlerine ait
21410 ferine vahşi, yabani
21411 ferity vahşilik, yabanilik
21412 fermata durak ve uzatma işareti
21413 ferment mayalanmak, mayalamak, heyecanlanmak, telaşlanmak,
heyecanlandırmak, telaşlandırmak, heyecan, karışıklık, huzursuzluk, telaş, galeyan,
maya
21414 fermentability mayalanabilirlik
21415 fermentable mayalanabilir
21416 fermentation process mayalama işlemi
21417 fermentation mayalanma, fermentasyon
21418 fermentative mayalayan, mayalanan
21419 fermi fermi
21420 fermion fermion
21421 fermium fermiyum
21422 fern eğreltiotu
21423 ferocious yırtıcı, sert, acımasız, haşin, vahşi, şiddetli
21424 ferocity vahşet, azgınlık, vahşilik
21425 ferrate ferrat, asitferik tuzu
21426 ferret about karıştırarak aramak
21427 ferret around karıştırarak aramak
21428 ferret out kovmak, araştırmak
21429 ferret yaban gelinciği, (about/around ile) karıştırarak aramak
21430 ferri- (önek) demir, demirli
21431 ferriage feribot pulu, feribot nakli
21432 ferric ferrik, demirli
21433 ferriferous demirli
21434 ferrite ferrit
21435 ferritin ferritin
21436 ferro- demir, demirli, (önek) demirli
21437 ferrocene ferrosen
21438 ferroconcrete betonarme
21439 ferroelectric ferroelektrik
21440 ferromagnetic tape ferromanyetik bant
21441 ferromagnetic ferromanyetik
21442 ferromagnetism ferromanyetizma
21443 ferromanganese ferromanganez
21444 ferrometer ferrometre
21445 ferronickel ferronikel
21446 ferrosilicon ferrosilisyum
21447 ferrous demirle ilgili, demirli, demirden, demir
21448 ferruginous demirli, pas renginde
21449 ferrule demir halka, yüksük, bilezik
21450 ferry service feribot servisi
21451 ferry taşımak, bir araçla taşımak, götürmek, feribot, araba vapuru, rıhtım,
iskele
21452 ferryboat feribot
21453 fertile land verimli toprak
21454 fertile verimli, bereketli, üretken, doğurgan
21455 fertility rate doğurganlık oranı
21456 fertility rent verimlilik rantı
21457 fertility verimlilik, bereketlilik, üretkenlik, doğurganlık
21458 fertilization gübreleme, dölleme, tozlama, aşılama
21459 fertilize döllemek, aşılamak, gübrelemek, verimli kılmak
21460 fertilizer gübre
21461 ferule şeytantersi
21462 fervency coşku, gayret, ateş, heves, hararet, şevk
21463 fervent coşkun, gayretli, ateşli, hevesli, tutkulu
21464 fervently coşkuyla, gayretle, hevesle, şevkle
21465 fervid çok şevkli, hiddetli
21466 fervor bkz.fervour
21467 fervour coşku, heves, tutku
21468 Fescennine müstehcen, açık saçık, ahlaksız
21469 fescue bir çayır otu
21470 festal bayrama ait, yortuya ait, şen, eğlenceli
21471 fester (yara) mikrop kapmak, irinlenmek
21472 festination sinirlenerek hızlı yürüme
21473 festival şenlik, festival
21474 festive festival/şenlik ile ilgili
21475 festivity şenlik, eğlence
21476 festoon çiçek ya da yaprak zinciri, çiçek ya da yaprak zincirleriyle
süslemek
21477 fetal cenine ait
21478 fetch a compass dolaşmak
21479 fetch a price belirli bir fiyata satılmak
21480 fetch up geri dönmek
21481 fetch gidip getirmek, gidip almak, belirli bir fiyata satılmak, kazanç
getirmek
21482 fetching cazibeli, çekici
21483 fete eğlence, şenlik, şölen, piknik, onurlandırmak, iyi ağırlamak, ziyafet
vermek
21484 fetid (su/vb.) pis kokulu
21485 fetidness kokuşma
21486 fetish tapıncak, fetiş, aşırı ilgi, dikkat, saplantı, hastalık
21487 fetishism tapıncakçılık, fetişizm
21488 fetlock atın topuğu, topuk kılları
21489 fetor pis koku
21490 fetter pranga, zincir, pranga vurmak, zincire vurmak
21491 fettle akıl, ruh ve beden yağdayı, hal durum, form
21492 fetus bkz.foetus
21493 feu tımar
21494 feud with kavgalı olmak
21495 feud kan gütmek, kin beslemek, kan davasını sürdürmek, kan davası, kavga,
kin, düşmanlık
21496 feudal system feodal jüye
21497 feudal derebeyliğe ilişkin, feodal
21498 feudalism derebeylik, feodalizm
21499 feudality derebeylik, tımar, zeamet
21500 feudatory tımarcı
21501 fever heat hararet
21502 fever thermometer tıbbi termometre
21503 fever ateş, heyecan, telaş
21504 fevered ateşli, hummalı, sıtmalı, heyecanlı, telaşlı
21505 feverish ateşli, hararetli, heyecanlı, telaşlı, hummalı
21506 few and far between ara sıra olan, tek tük
21507 few bir pare, küçük, az miktar, cüzi, bazıları, bazı, bir balaca, az,
biraz, birkaç, birkaç kişi/şey/tane, bir kadar
21508 fey kaçık, üşütük, çatlak
21509 fez fes
21510 fiacre küçük atlı araba
21511 fiancé (erkek) nişanlı
21512 fiancée (kız) nişanlı
21513 fiasco başarısızlık, fiyasko
21514 fiat in bankruptcy iflas kararı
21515 fiat money itibari pul
21516 fiat emir, resmi izin, hüküm, karar
21517 fib küçük ve önemsiz yalan, zararsız yalan, beyaz yalan, küçük yalan
söylemek
21518 fiber bunch lif demeti
21519 fiber structure lif yapısı
21520 fiber lif, iplik, telcik, fiber, karakter
21521 fiberboard fiber, fiber levhası
21522 fiberglass bkz.fibreglass
21523 fiberoptics fiberoptik
21524 fibre lif, tel, elyaf, iplik, karakter sağlamlığı
21525 fibreglass fiberglas, camyünü
21526 fibril fibril, lifçik
21527 fibrin fibrin
21528 fibrinogen fibronojen
21529 fibroid fibroit, lifli, lif gibi
21530 fibroin fibroin
21531 fibroma lifli tümör
21532 fibrosis fibrosis
21533 fibrous root saçakkök
21534 fibrous lifli, telli
21535 fibula kamış sümüğü, fibula
21536 fichu üçgen omuz atkısı
21537 fickle vefasız, dönek
21538 fickleness döneklik, kararsızlık
21539 fictile topraktan yapılmış
21540 fiction kurmaca yazın, düş ürünü yapıt, kurgu, uydurma, düş, icat
21541 fictional (öykü/yapıt/vb.) uydurma
21542 fictionist romancı
21543 fictitious export hayali ihracat
21544 fictitious gerçek olmayan, imgesel, uydurma, kurmaca
21545 fictive hayali, fiktif, itibari, sahte
21546 fid kaşkaval, mandal, çelik
21547 fiddle around vakit geçirmek
21548 fiddle away vakti boşa geçirmek
21549 fiddle keman, dolandırıcılık, üçkâğıt, keman çalmak, (with/about/around
ile) oyalanmak, zaman öldürmek, oyuncak etmek, amaçsızca oynamak, kurcalamak,
üzerinde oynamak, üçkağıt yapmak
21550 fiddle-de-dee Boş laf!, Saçma!
21551 fiddle-faddle ıvır zıvır, saçma sapan söz
21552 fiddler kemancı, düzenbaz, dolandırıcı, üçkâğıtçı, serseri
21553 fiddlestick keman yayı, zırva, saçmalık
21554 fidelity bond kefalet senedi
21555 fidelity bağlılık, sadakat, aslına uygunluk
21556 fidget yerinde duramayan kimse, narahat, kıpırdanmak, huzursuzlanmak,
yerinde duramamak
21557 fidgety yerinde duramayan, kurtlu, rahat durmayan
21558 fiducial güvenen, emniyet eden
21559 fiducially güvenle, emniyetle
21560 fiduciary loan teminatsız kredi
21561 fiduciary money itibari pul
21562 fiduciary itimada dayanan, emanet olan, itibari, mütevelli, mutemet, yedi
emin, saymaca, itibari
21563 fie! Ayıp!, Yuh!
21564 fief tımar, zeamet
21565 field artillery sahra topçusu
21566 field control alan kontrolü, alan denetimi
21567 field corn döngül yemi olarak yetiştirilen mısır
21568 field crops tarla ürünleri
21569 field day manevra günü, yöndün günü, yarışma günü
21570 field effect alan etkisi
21571 field events atlama ve atma karşılaşmaları
21572 field glasses arazi dürbünü
21573 field gun sahra topu, top
21574 field hospital sahra hastanesi
21575 field marshal mareşal
21576 field mouse tarlafaresi
21577 field observation alan gözlemi
21578 field of vision geniş görüş alanı
21579 field officer binbaşı
21580 field pickup dış yayın
21581 field research alan araştırması
21582 field scanning alan taraması
21583 field service sahra hizmeti, taşra teşkilatı
21584 field sports açık hava yöndünleri, atletizm
21585 field study alan araştırması
21586 field survey alan araştırması
21587 field test arazi deneyi
21588 field testing alan testi
21589 field theory alan teorisi, alan kuramı
21590 field trip (öğretimde) tatbikat
21591 field weapons sahra silahları
21592 field work arazi işi, yerinde araştırma
21593 field tarla, alan, saha, açık arazi, kır, kırlık, otlak, çayır, mera,
çalışma, iş, etkinlik alanı, (at yarışı) yarışmaya katılanlar
21594 fieldfare ardıç kuşu
21595 fieldpiece sahra topu
21596 fieldwork belirli bir alanda bilimsel çalışma, alan çalışması
21597 fiend şeytan, iblis, kötü ruh, (neyese) düşkün
21598 fiendish haşin, acımasız, çok zeki, şeytani
21599 fiendishness canavarlık
21600 fierce clutch sert kavrama
21601 fierce azılı, acımasız, vahşi, kızgın, çok büyük, çok fazla, aşırı
21602 fierceness vahşet
21603 fieri facias haciz emri
21604 fiery ateşten, ateşli, ateş gibi, kızgın
21605 fiesta yortu, bayram, fiesta
21606 fife rail armadura
21607 fife asker düdüğü, düdük çalmak
21608 fifteen onbeş
21609 fifteenth onbeşinci
21610 fifth column beşinci kol
21611 fifth wheel gereksiz şey veya kimse
21612 fifth beşinci
21613 fiftieth ellinci
21614 fifty elli
21615 fifty-fifty yarı yarıya, ortaklaşa, yarı yarıya, ortaklaşa, eşit olarak
21616 fig incir, incir ağacı
21617 fig-leaf incir yaprağı
21618 fight against time zamana karşı yarışmak
21619 fight off ile mücadele etmek, defetmek, püskürtmek
21620 fight shy of kaçınmak, sakınmak
21621 fight tooth and nail canını dişine takarak mücadele etmek
21622 fight savaşmak, çarpışmak, kavga etmek, dövüşmek, ...ile savaşmak, -e karşı
savaşım vermek, tartışmak, didişmek, dövüş, kavga, savaş, savaşım, mücadele,
kavgacılık ruhu
21623 fighter plane savaş uçağı
21624 fighter kavgacı, savaşçı, avcı uçağı
21625 fighting cock dövüş horozu, kavgacı horoz
21626 fighting fit turp gibi sağlıklı
21627 fighting savaş, mücadele, kavga, harp
21628 figment hayal ürünü ya da uydurma şey
21629 figuline çanak çömlek
21630 figurant figüran
21631 figuration şekle sokma, tasvir, temsil
21632 figurative meaning mecazi anlam
21633 figurative değişmeceli, mecazi
21634 figure code rakam şifresi
21635 figure of speech mecaz, istiare, değişmece, eğretileme
21636 figure on planlamak, hesaba katmak, hesap etmek
21637 figure out düşünerek bulmak, çözmek, anlamak, hesaplamak
21638 figure skating artistik patinaj
21639 figure biçim, şekil, figür, beden yapısı, boy, pos, endam, sayı, rakam,
önemli kişi, şahsiyet, sanmak, inanmak, saymak, olarak yer almak
21640 figured desenli
21641 figurehead gemi aslanı, kukla başkan, göstermelik yönetici
21642 figures of speech söz sanatları
21643 figurine küçük heykel
21644 figwort sıracaotu
21645 filament yarn filament iplik
21646 filament filaman, ince tel
21647 filariasis filaria enfestasyonu, kan/bağırsak parazitlerinin
21648 filature iplik fabrikası
21649 filbert fındık
21650 filch aşırmak, çalmak, yürütmek
21651 file a suit dava açma
21652 file cabinet dosya dolabı
21653 file label dosya etiketi, kütük etiketi
21654 file name dosya adı, kütük adı
21655 file number dosya numarası
21656 file processing dosya işleme, kütük işleme
21657 file purging dosya silme, kütük silme
21658 file size dosya boyutu, kütük boyutu
21659 file store dosya deposu, kütük deposu
21660 file structure dosya yapısı
21661 file transfer dosya transferi, kütük aktarımı
21662 file volatility dosya değişimi, kütük uçuculuğu
21663 file eğe, törpü, eğelemek, törpülemek, dosya, klasör, bir konu hakkında
toplanan belgeler, dosyalamak, dosyaya koymak, resmi işleme koymak, sıralamak,
tasnif etmek, sıra, kuyruk, tek sıra halinde yürümek
21664 filet bkz.fillet
21665 filial evlada ilişkin, evlatla ilgili
21666 filiariasis kan ve bağırsak asalakları hastalığı
21667 filiation evlatlık
21668 filibeg iskoçyalıların giydiği eteklik
21669 filibuster (parlamento/vb.'de) işi uzatmak, ağırdan almak
21670 filiform iplik şeklinde
21671 filigree altın ya da gümüşü tel biçiminde işleme, telkâri
21672 filing cabinet dosya dolabı, evrak klasörü
21673 filing card fiş
21674 filing clerk dosya memuru
21675 filing fee dosya vergini
21676 filing system dosyalama jüyesi
21677 filing tray dosyalama rafı
21678 filing dosyalama
21679 filings eğe talaşı
21680 fill a tooth diş dolgusu yapmak
21681 fill character dolgu karakteri
21682 fill in for sb birinin yerini doldurmak
21683 fill in doldurmak, karnı doyurmak, vekillik etmek
21684 fill out an application form başvuru formu doldurmak
21685 fill out giderek şişmanlamak, doldurmak, dolup kabarmak
21686 fill sb's shoes yerini doldurmak
21687 fill the bill ihtiyacı karşılamak, gerekeni yapmak
21688 fill up a form form doldurmak
21689 fill up dolmak, taşmak, doldurmak, taşırmak
21690 fill doldurmak, dolmak, dolmak, kaplamak, yayılmak, yapmak, icra etmek,
yerine getirmek, karşılamak, doyurmak, tatmin etmek, istiap haddi,
istenilen/gereksinilen miktar
21691 filler cap radyatör kapağı
21692 filler dolgu, (boyada) astar
21693 fillet weld dolgu kaynak, bindirme kaynak
21694 fillet sümüksüz/kılçıksız et, fileto, (eti) fileto kesmek, kılçığını ya
da sümüklerini ayıklamak
21695 filling material dolgu maddesi
21696 filling station benzinci, benzin istasyonu
21697 filling doldurma, dolgu, diş dolgusu
21698 fillip fiske, fiske vurmak
21699 fillister head screw yıldız başlı vida
21700 fillister oluk rendesi, oluk
21701 filly yavru kısrak, dişi tay
21702 film archive yanka arşivi, yankalık
21703 film camera yanka kılgası, sınalga, kamera, alıcı
21704 film cartridge yanka kaseti
21705 film cement yanka yapıştırıcısı, zamk
21706 film circuit yanka devre
21707 film fan sinema meraklısı
21708 film library yanka kütüphanesi, yanka arşivi
21709 film pickup yanka okuyucu, yanka verici, yanka yayın aygıtı
21710 film projector yanka gösterme kılgası, projektör, gösterici
21711 film reader yanka okuyucu
21712 film recorder yanka kaydedici
21713 film recording yanka kaydı
21714 film reel yanka bobini, makara
21715 film scanner yanka okuyucu, yanka verici
21716 film scanning yanka tarama
21717 film shooting yankaya alma, yanka çevirme, yanka çekme
21718 film speed yanka hızı, yanka duyarlığı
21719 film spool yanka bobini, makara
21720 film star yanka yıldızı
21721 film strip yanka şeridi, ders yankası
21722 film studio yanka stüdyosu
21723 film ince tabaka, ince örtü, ince deri, zar, yanka, film, yanka çekmek,
yankaya almak
21724 filmset yanka ile dizmek
21725 filmy ince, saydam, şeffaf
21726 filter bag filtre torbası
21727 filter bed filtre havuzu
21728 filter choke filtre bobini
21729 filter cloth filtre bezi, süzme bezi
21730 filter gravel filtre çakılı
21731 filter lid filtre kapağı
21732 filter paper filtre çöngesi, süzgeç çöngesi
21733 filter süzgeç, filtre, süzmek, filtreden geçirmek, süzülmek
21734 filterable filtreden geçebilen, süzülebilir
21735 filtering apparatus süzme aygıtı
21736 filtering süzme
21737 filth pislik
21738 filthiness kirlilik, kir, pislik
21739 filthy lucre pul
21740 filthy rich bok gibi zengin
21741 filthy pis, kirli, kaba, çirkin, pis
21742 filtrate süzüntü, filtrat, süzülmüş sıvı, süzmek
21743 filtration süzme, süzüm
21744 fimbriated (ösümlük) püsküllü, saçaklı
21745 fin keel kotra omurgası
21746 fin yüzgeç, yüzgece benzer şey
21747 finagle hile yaparak elde etmek, kandırmak
21748 final account kesin hesap, nihai hesap
21749 final balance sheet kapanış bilançosu
21750 final balance son bakiye, kesin bakiye
21751 final cause son amaç
21752 final cost kesin maliyet
21753 final date son gün
21754 final deficit nihai açık
21755 final examination bitirme sınavı
21756 final goods nihai mallar
21757 final invoice gerçek fatura
21758 final judgment son karar, kesin karar
21759 final match final maçı
21760 final maturity vade tarihi
21761 final phoneme son ses
21762 final port varış limanı
21763 final product nihai ürün
21764 final provisions son hükümler
21765 final quotation borsa kapanış fiyatı
21766 final receipt nihai makbuz, son makbuz
21767 final report son rapor
21768 final total genel toplam, son toplam
21769 final treatment son işlem
21770 final velocity son hız
21771 final sonda gelen, sonuncu, son, kesin, kati, nihai, final, son karşılaşma,
dönem sonu sınavı, final
21772 finale final
21773 finalist finalist
21774 finality kesinlik, katiyet, son bulma, sona erme
21775 finalize sonuçlandırmak, bitirmek
21776 finally sonunda, en sonunda, nihayet, kesin olarak, tamamen
21777 finance act bütçe kanunu
21778 finance bill finansman senedi
21779 finance committee mali komite
21780 finance company finansman şirketi
21781 finance house finans kurumu
21782 finance market finans piyasası
21783 finance syndicate mali sendika
21784 finance maliye, finanse, iş kurmada gereken pul, ç.mali durum, pulca
desteklemek, gereken pulu vermek, finanse etmek
21785 finances mali durum
21786 financial accounting mali muhasebe
21787 financial administration mali idare
21788 financial advisor mali müşavir
21789 financial affair mali durum
21790 financial aid mali yardım, pullu yardım
21791 financial analysis mali analiz
21792 financial analyst mali analist
21793 financial and spiritual support maddi ve manevi destek
21794 financial backer finansör, pullu destek sağlayan
21795 financial balance sheet mali bilanço
21796 financial books mali defterler
21797 financial budget mali bütçe
21798 financial center mali merkez
21799 financial circles mali çevreler
21800 financial columns ekonomi sütunu
21801 financial company mali şirket, mali ortaklık
21802 financial condition mali durum
21803 financial crisis mali kriz
21804 financial customs duties mali gümrük vergisi
21805 financial difficulty pul sıkıntısı, ödeme güçlüğü
21806 financial embarrassment mali sıkıntı
21807 financial engagements mali taahhütler
21808 financial expenses mali masraf
21809 financial facilities finansal imkânlar
21810 financial incentive mali teşvik
21811 financial institutions mali kuruluşlar
21812 financial intermediation finansal aracılık
21813 financial investment mali yatırım
21814 financial jurisdiction mali kaza
21815 financial law finansman kanunu
21816 financial liability mali sorumluluk
21817 financial loan finansman kredisi
21818 financial magnate sanayi kralı
21819 financial market finansal pazar, mali piyasa
21820 financial muscles mali kuvvet
21821 financial obligation mali yükümlülük
21822 financial operation mali işlem
21823 financial paper ekonomi yenünü
21824 financial period mali dönem
21825 financial policy finansman politikası
21826 financial position finansal yapı, mali durum
21827 financial power finansal güç, mali güç
21828 financial ratio mali oran
21829 financial reforms mali reformlar, finansal reformlar
21830 financial report finansal rapor
21831 financial resource mali kaynak
21832 financial sector mali kesim
21833 financial situation mali durum
21834 financial standing mali durum
21835 financial statement bilanço, mali çizelge
21836 financial statistics mali istatistikler
21837 financial status mali yağdayı
21838 financial structure finansal yapı, mali yapı
21839 financial support mali yardım
21840 financial survey mali analiz
21841 financial syndicate mali sendika
21842 financial system mali jüye
21843 financial world finans dünyası
21844 financial year mali yıl, muhasebe dönemi, hesap dönemi
21845 financial mali
21846 financially mali bakımdan
21847 financier maliyeci, anamalcı, sermayedar
21848 financing charges finansman masrafları
21849 financing company finansman şirketi
21850 financing of exports ihracat finansmanı
21851 financing finansman
21852 finback bir çeşit balina
21853 finch ispinoz
21854 find approval rağbet görmek
21855 find bail kefil bulmak
21856 find fault with kusur bulmak, tenkit etmek, özür bulmak
21857 find favour rağbet görmek
21858 find guilty suçlu bulmak
21859 find one's feet özünü geçindirecek hale gelmek
21860 find oneself özüne gelmek
21861 find out çözmek, keşfetmek, anlamak, öğrenmek
21862 find quarrel in a straw her şeye mız koymak, her şeye irat tutmak
21863 find bulmak, tapmak, buluş, keşif, bulunan şey, bulgu
21864 finder bulan, bulucu, vizör, arayıcı
21865 finding bulgu, bulunmuş, keşfedilmiş şey, sonuç, karar
21866 fine adjustment ince ayar
21867 fine arts güzel sanatlar
21868 fine coal ince kömür
21869 fine earth ince toprak
21870 fine filter ince filtre
21871 fine flour has un
21872 fine gold safi altın
21873 fine grain ince tanecik
21874 fine gravel ince çakıl
21875 fine paper birinci sınıf değerli evrak
21876 fine sand ince kum
21877 fine structure ince yapı
21878 fine tuning ince ayar
21879 fine pul cezası, pul cezasına çarptırmak, güzel, iyi, yakşı, kaliteli, çok
ince, incecik, ince, küçük, kırıntılar halinde, (hava) güzel, açık, parlak,
sağlıklı, rahat, keyfi yerinde, (iş) dikkatli, iyi, ustaca yapılan, (maden) saf,
som, ince ince, çok iyi, iyi bir şekilde
21880 fine-drawn inceltilmiş (tel)
21881 fine-grained ince taneli
21882 fine-meshed sık ilmekli
21883 finely çok iyi bir biçimde, güzel güzel, ince ince
21884 fineness incelik, güzellik, zarafet
21885 finery süslü takılı güzel elbise
21886 finesse (insan ilişkilerinde) kurnazlık, incelik, yönetme yeteneği,
ustalık
21887 finger bone parmak sümüğü
21888 finger bowl sofrada parmak yıkayacak kap
21889 finger mark parmak izi
21890 finger milking elle sağım, parmakla sağım
21891 finger nut kelebekli somun
21892 finger plate kilit aynası
21893 finger parmak, parmaklarla tutmak, parmaklamak, (müzik aletini) parmakla
çalmak
21894 fingerboard keman veya ut sapı, piyano klavyesi
21895 fingering parmakları doğru kullanma, ince örgü yünü
21896 fingernail tırnak
21897 fingerprint parmak izi
21898 fingertip parmak ucu
21899 finical titiz
21900 finicky huysuz, güç beğenir, müşkülpesent, mızmız
21901 fining durultma, arıtma, saflaştırma
21902 finish off bitirmek, tamamlamak, tüketmek
21903 finish up with sth bitirmek
21904 finish with ile işini bitirmek, ilişkisini kesmek
21905 finish bitirmek, tamamlamak, sona erdirmek, bitmek, sona ermek,
(yorgunluktan/vb.) bitirmek, gücünü kesmek, (yiyecek/içecek) bitirmek, bitiş, son,
finiş, son, bitirme, bir şeyin bitmiş hali
21906 finish-turn tornada perdahlamak
21907 finished goods mamul mallar
21908 finished product son ürün, bitmiş ürün
21909 finished bitik, tükenmiş, bitmiş, tamamlanmış, bitirilmiş, tam
21910 finisher ayarlı serici, finişer, apreci, nihai darbe
21911 finishing treatment bitirme işlemi
21912 finishing bitirici, tamamlayıcı, bitirme, perdah, cila
21913 finite set sonlu küme
21914 finite sonu olan, sonlu, sınırlı
21915 finitely sınırlı olarak
21916 finiteness fanilik, sınırlılık
21917 fink grev kırıcı işçi, muhbir
21918 Finland Finlandiya
21919 Finn Finli
21920 finned kanatlı
21921 Finnish Finlandiya'ya özgü, Fin dili
21922 fiord bkz.fjord
21923 fir cone köknar kozalağı
21924 fir needle köknar yaprağı
21925 fir köknar
21926 fire a broadside borda ateşi etmek
21927 fire a volley yaylım ateşi açmak
21928 fire alarm yangın alarmı
21929 Fire away! Hadi başla!
21930 fire balloon sıcak hava balonu
21931 fire bar ızgara çubuğu
21932 fire brick ateş tuğlası
21933 fire brigade itfaiye
21934 fire bucket yangın söndürme kovası
21935 fire damage yangın hasarı
21936 fire danger yangın tehlikesi
21937 fire department itfaiye teşkilatı, itfaiye teşkilatı
21938 fire drill yangından kaçma talimi
21939 fire engine itfaiye arabası, yangın tulumbası
21940 fire escape yangın merdiveni
21941 fire extinguisher yangın söndürme aygıtı
21942 fire fight silahlı kavga
21943 fire fighting yangınla mücadele
21944 fire foam yangın köpüğü
21945 fire hazard yangın tehlikesi
21946 fire hydrant yangın söndürme musluğu
21947 fire indemnity yangın tazminatı
21948 fire insurance yangın sigortası
21949 fire loss yangın zararı, yangın hasarı
21950 fire off pişirmeyi tamamlamak, hemen göndermek
21951 fire plug yangın musluğu
21952 fire point yanma çekidi
21953 fire policy yangın sigorta poliçesi
21954 fire power ateş kudreti
21955 fire prevention yangın önleme
21956 fire protection yangın korunması
21957 fire raiser kundakçı
21958 fire raising kundakçılık
21959 fire resisting ateşe dayanıklı
21960 fire risk yangın rizikosu
21961 fire screen ateş siperi, ocak siperi
21962 fire season yangın mevsimi
21963 fire station itfaiye merkezi
21964 fire stone çakmaktaşı, sileks
21965 fire superiority ateş üstünlüğü
21966 fire support ateş desteği, atış desteği
21967 fire tongs ateş maşası
21968 fire tower yangın kulesi
21969 fire tube alev borusu
21970 fire underwriter yangın sigortacısı
21971 fire up fayrap etmek, birden bire kızmak, parlamak
21972 fire wall yangın duvarı
21973 fire warden yangın bekçisi
21974 fire watch yangın detektörü, yangın bulucu
21975 fire worship ateşe tapma
21976 fire worshipper ateşperest
21977 fire ateş, alev, yanma, yangın, parıltı, parlaklık, ateş etme, ateş, ısıtma
aygıtı, yakmak, tutuşturmak, ateşe vermek, ateş etmek, ateşlemek, (seramik/vb.)
pişirmek, fırınlamak, dağlamak, ateşlendirmek, heyecanlandırmak, gayrete getirmek,
canlandırmak, işten atmak, işten kovmak
21978 fire-eater çıngar çıkaran kimse, ateş yutan hokkabaz
21979 fire-gilding ateşte yaldızlama, alev yaldızı
21980 firearm ateşli silah
21981 fireball akanyıldız, enerjik kimse
21982 fireboat yangın söndürme gemisi
21983 firebrand meşale, kundakçı
21984 firebreak yangın önleme şeridi
21985 firebrick ateş tuğlası
21986 fireclay ateş kili, şamot toprağı, ateş toprağı
21987 firecracker çönge fişek
21988 firedamp indicator grizu göstergesi
21989 firedamp grizu, madengazı, metan gazı
21990 firedog ocağın demir ayaklığı
21991 firefighter itfaiyeci
21992 firefly ateşböceği
21993 fireguard şömine ızgarası
21994 fireless ateşsiz, cansız
21995 firelight alev ışığı
21996 fireman itfaiyeci
21997 fireplace şömine, ocak
21998 fireproof yanmaz, ateşe dayanıklı
21999 fireproofing ateş almaz malzeme
22000 fireside (ev içinde) şömine yanı, ocak başı, ateş yanı
22001 firethorn ateş dikeni
22002 fireweed yakıotu
22003 firewood odun
22004 firework havai fişek
22005 fireworks donanma fişekleri
22006 firing line ateş hattı
22007 firing mechanism ateşleme mekanizması
22008 firing order ateşleme sırası
22009 firing power ateşleme gücü
22010 firing range atış alanı, poligon
22011 firing squad merasim mangası, idam mangası
22012 firing time ateşleme zamanı
22013 firing ateş etme, yakma, dağlama
22014 firkin küçük fıçı
22015 firm contract kesin sözleşme, kati mukavele
22016 firm management işletme yönetimi
22017 firm offer kesin öneri, kesin teklif
22018 firm order kesin sipariş
22019 firm price kesin fiyat, kati fiyat
22020 firm sale kesin satış
22021 firm up sabit kılmak, sağlamlaştırmak
22022 firm value firma değeri
22023 firm sert, katı, sağlam, dayanıklı, sıkı, sabit, değişmez, firma, şirket
22024 firmament gök, gökyüzü
22025 firman ferman
22026 firmly sımsıkı, sıkıca, metanetle, sebatla, kuvvetle
22027 firmness kesinlik, katiyet, sağlamlık, dayanıklılık
22028 firmware aygıt yazılımı, bellenim
22029 firn buzkar, neve
22030 first aid kit ilkyardım çantası
22031 first aid ilk yardım
22032 first and foremost en önemlisi, ilk önce, her şeyden önce
22033 first and last ilk ve son, her şeyi hesaba katarak
22034 first bid ilk teklif
22035 first choice articles birinci kalite mal
22036 first chop birinci sınıf, kaliteli
22037 first class ticket birinci mevki bileti
22038 first class birinci mevki
22039 first come first served, sona kalan dona kalır
22040 first day pazar günü, ilk gün
22041 first draft öntaslak
22042 first edition ilk basım
22043 first floor birinci kat, zemin katı
22044 first fruits alınan ilk ürün, ilk sonuç, ilk hasılat
22045 first generation birinci kuşak
22046 first half ilk yarı, ilk altı ay
22047 first hand ilk el, birinci el
22048 first installment birinci taksit
22049 first lady başbakanın karısı
22050 first lieutenant üsteğmen
22051 First Lord of the Admiralty bahriye nazırı
22052 first mail adi posta
22053 first mortgage birinci derecede ipotek
22054 first name isim, asıl isim
22055 first night gala temsili, açılış gecesi
22056 first of all en önce, ilkin
22057 first or last er geç
22058 first order lever birinci derecede kaldıraç
22059 first product ilk ürün
22060 first publishing ilk yayım
22061 first rate birinci sınıf
22062 first sergeant kıdemli başçavuş
22063 first shot ilk silah atan olmak
22064 first ilk, birinci, diğerlerinden önce gelen kimse/şey, İngiltere'de en
yüksek birdem derecesi, birinci, ilk, baş, başta, ilk kez
22065 first-born ilk çocuk
22066 firsthand ilk elden, dolaysız
22067 firstling ilk sonuç, ilk çocuk
22068 firstly önce, ilk önce, birincil olarak, herşeyden önce, ilk başta
22069 firth haliç
22070 fiscal adjustments mali ayarlamalar
22071 fiscal authorities mali makamlar
22072 fiscal capacity mali kapasite
22073 fiscal charges vergi giderleri
22074 fiscal competition mali rekabet
22075 fiscal decisions mali kararlar
22076 fiscal dividend mali temettü
22077 fiscal economics mali ekonomi
22078 fiscal evasion vergi kaçırma
22079 fiscal incentives mali teşvikler
22080 fiscal jurisdiction mali yargı
22081 fiscal law mali hukuk, mali yasa
22082 fiscal monopoly mali tekel
22083 fiscal period mali dönem
22084 fiscal policy maliye politikası
22085 fiscal relations mali ilişkiler
22086 fiscal report finans raporu
22087 fiscal resources mali kaynaklar
22088 fiscal responsibility mali sorumluluk
22089 fiscal service mali hizmet
22090 fiscal stability mali istikrar
22091 fiscal system vergi jüyesi, finans jüyesi
22092 fiscal year mali yıl
22093 fiscal mali
22094 fish ball balık köftesi
22095 fish bolt lama cıvatası
22096 fish bone kılçık
22097 fish eye balık gözü
22098 fish finder sonar
22099 fish for ağız aramak
22100 fish glue balık tutkalı
22101 fish hawk balık kartalı
22102 fish in muddy waters bulanık suda balık avlamak
22103 fish in troubled waters bulanık suda balık avlamak
22104 fish line olta ipi
22105 fish market balık pazarı
22106 fish oil balıkyağı
22107 fish out of water sudan çıkmış balık
22108 fish pond balık yetiştirme havuzu, balık havuzu
22109 fish scale balık pulu
22110 fish balık, balık eti, balık tutmak
22111 fish-eye lens balıkgözü objektif
22112 fishbone balık kılçığı
22113 fisher balık tutan kimse, balıkçıl döngül, balıkçı
22114 fisherman balıkçı
22115 fishery balıkçılık, dalyan, balık yatağı, balık tarlası
22116 fishhook olta
22117 fishing boat balıkçı kayığı
22118 fishing gear balıkçı takımı
22119 fishing hook olta iğnesi
22120 fishing line olta
22121 fishing net balıkçı ağı
22122 fishing port balıkçı limanı
22123 fishing rod olta kamışı, karmak
22124 fishing tackle balık takımı
22125 fishing balıkçılık
22126 fishmonger balık satıcısı, balıkçı
22127 fishplate süyek, cebire, bağlama levhası, süyekle bağlamak, bağlama levhası
22128 fishtail bit çatal uç
22129 fishtail balık kuyruğu biçiminde
22130 fishway balık geçidi, balık sapağı
22131 fishwife balıkçı kadın
22132 fishy balık tadında ya da balık kokulu, şüpheli, karanlık, içinde bit yeniği
olan, inanılması güç
22133 fissile bölünebilir, yarılabilir, bölünür
22134 fissility bölünürlük, yarılabilirlik
22135 fission bölünme, yarılma, yarma, atom çekirdeğinin parçalanması
22136 fissionable parçalanabilir, bölünebilir
22137 fissiparous ikiye bölünerek üreyen
22138 fissure çatlak, yarık
22139 fissured çatlak, yarık
22140 fist yumruk
22141 fisticuffs yumruk yumruğa kavga
22142 fistula fistül, akarca
22143 fistular boru şeklinde
22144 fistulous fistülle ilgili
22145 fit as a fiddle turp gibi
22146 fit for a king krallara layık
22147 fit for nothing hiçbir işe yaramaz
22148 fit in uymak, uydurmak, zaman bulmak, zaman ayarlamak
22149 fit like a glove tam uymak, kalıp gibi oturmak
22150 fit one's book işine gelmek
22151 fit out donatmak, teçhiz etmek
22152 fit the bill tam istediği şey olmak
22153 fit to be tied kan beynine sıçramak
22154 fit up with sağlamak, yerleştirmek, donatmak
22155 fit up düzenlemek, donatmak, sağlamak
22156 fit hastalık nöbeti, galeyan, nöbet, kriz, uygun, elverişli, sağlıklı,
zinde, formda, gücü kuvveti yerinde, ayak uydurmak, özünü birşeye uydurmak, (giysi)
uymak, iyi gelmek, uygun olmak, hazırlamak, uygun duruma getirmek, uygun gelme,
uygunluk, uyma
22157 fitch kokarca
22158 fitful rahatsız, düzensiz
22159 fitment teçhizat, donanım, takım
22160 fitness zindelik, form, sağlık, uygunluk
22161 fitted (with ile) ile donatılmış, -lı, yerleştirilmiş, oturtulmuş
22162 fitter kılga montajcısı, makastar
22163 fitting shop montaj atölyesi
22164 fitting uygun, yakışık alır, doğru, terzi provası, bina tesisatı,
tertibat
22165 fittings fittings, bağlantı parçaları, tertibat, tesisat
22166 five beş
22167 five-fingers beşparmakotu
22168 five-star hotel beş yıldızlı konakçı
22169 five-year development plan beş yıllık kalkınma josparı
22170 fiver beş sterlin
22171 fix on karar kılmak, doğrultmak, yöneltmek, seçmek
22172 fix sb up with sth sağlamak, ayarlamak
22173 fix sb's wagon hakkından gelmek
22174 fix sth on kapatmak, bağlamak
22175 fix sth up kararlaştırmak, yerleştirmek
22176 fix up tamir etmek, düzene sokmak, tertip etmek
22177 fix saptamak, belirlemek, düzenlemek, kararlaştırmak, onarmak, sıkıca
tutturmak, yerleştirmek, sabitleştirmek, oturtmak, şike yapmak, (kimese
yiyecek/içecek/vb.) hazırlamak, ile ilgilenmek, icabına bakmak, hakkından gelmek,
kötü ve güç durum, boktan durum, uyuşturucu iğnesi
22178 fixation machine fiksaj kılgası, tespit kılgası
22179 fixation yerleştirme, oturtma, takma, güçlü ve sağlıksız tutku, saplantı
22180 fixative fiksaj maddesi, tespit maddesi
22181 fixed antenna sabit anten
22182 fixed assets sabit varlıklar, duran varlıklar
22183 fixed axle sabit dingil
22184 fixed budget sabit bütçe
22185 fixed capital sabit sermaye
22186 fixed charges sabit masraflar
22187 fixed cost sabit maliyet
22188 fixed deposit sabit vadeli mevduat
22189 fixed end sabit uç, hareketsiz uç
22190 fixed exchange rate sabit döviz kuru
22191 fixed expenses sabit giderler
22192 fixed idea sabit fikir
22193 fixed income değişmez gelir, sabit gelir
22194 fixed oil sabit yağ, uçmaz yağ
22195 fixed point sabit çekit, çakılı çekit
22196 fixed price değişmez fiyat, sabit fiyat
22197 fixed pulley sabit kasnak
22198 fixed rate system sabit kur jüyesi
22199 fixed star durağan yıldız
22200 fixed sabit, oynamaz, değişmez, belirlenmiş, kararlaştırılmış
22201 fixedness sabit oluş
22202 fixer fiksatif, tamirci
22203 fixing screw bağlama vidası
22204 fixing bağlama, tutturma, kuraştırma, kurma, tespit
22205 fixings tertibat, garnitür
22206 fixity sabit oluş, karar
22207 fixture fikstür, sabit eşya, demirbaş
22208 fizgig hoppa kız
22209 fizz (gazoz gibi) vızlamak, fışırdamak, fışırtı, vızıltı, şampanya
22210 fizzle out vızlayıp sönmek
22211 fizzle (out ile) boşa çıkmak, kötü sonuçlanmak, fos çıkmak
22212 fizzy gazlı, köpüren, fışırtılı
22213 fjord fiyort
22214 flabbergast hayrete düşürmek, şaşırtmak
22215 flabbergasted çok şaşırmış, şaşkın
22216 flabbiness sarkıklık, gevşeklik, iradesizlik, zayıflık
22217 flabby gevşek, yumuşak, sarkık, pörsük
22218 flabellate yelpaze biçiminde
22219 flaccid yumuşak, sarkık, gevşek
22220 flaccidity gevşeklik, kıvamsızlık, sarkıklık
22221 flag captain amiral gemisi süvarisi
22222 flag staff bayrak direği
22223 flag bayrak, alem, sancak, bandıra, flama, geniş yassı taş, kapak taşı,
canlılığını yitirmek, güçten kesilmek, güçsüzleşmek
22224 flagellant döven, kırbaçlayan
22225 flagellate kırbaçlamak, dövmek
22226 flagellation kırbaçlama
22227 flagellum kamçı, kırbaç
22228 flagging gevşek, cansız
22229 flagitious habis, çok çirkin, alçak
22230 flagon bir tür kulplu sürahi
22231 flagpole bayrak direği
22232 flagrancy kabahatin büyüklüğü
22233 flagrant (kötü bir şey) alenen yapan/yapılan
22234 flagrante delicto suçüstü
22235 flagrantly bile bile
22236 flagship amiral gemisi
22237 flagstaff gönder, bayrak direği
22238 flagstone bkz.flag
22239 flail sağa sola sallamak/sallanmak
22240 flair özel yetenek, beceri
22241 flake away tabaka tabaka soymak/soyulmak
22242 flake off pul pul dökülmek
22243 flake out bayılmak, yıkılmak, çökmek
22244 flake ince tabaka, ince parça, (off ile) ince tabakalar halinde dökülmek, pul
pul dökülmek
22245 flaked kuşbaşı
22246 flakiness lapa lapa oluş
22247 flaky lapa lapa, yaprak yaprak
22248 flam yalan, uydurma
22249 flambeau fener, meşale
22250 flamboyance fantezi, göz kamaştırıcılık, ihtişam
22251 flamboyancy aşırı derecede parlaklık, süs, şaşaa, görkem
22252 flamboyant gösterişli, havalı, tantanalı
22253 flame reaction alev reaksiyonu
22254 flame resistant ateş almaz
22255 flame thrower alev kılgası
22256 flame tube alev borusu
22257 flame up alevlenmek, öfkelenmek
22258 flame alev, ateş, alev alev yanmak, alevlenmek, parlamak, kızarmak
22259 flame-harden alevle sertleştirmek
22260 flame-lamp ark lambası, alev lambası
22261 flame-tree alpa gülü
22262 flamenco flaman kuşu, flamingo
22263 flameproof aleve dayanır, tutuşmaz, patlamaönler
22264 flaming tutuşmuş, kızgın, ateşli, çok süslü
22265 flamingo flamankuşu, flamingo
22266 flammable substance tutuşucu madde
22267 flammable çabuk yanar, kolay tutuşur
22268 flan meyveli pasta
22269 flange nut yakalı somun, kenarlı somun
22270 flange rail oluklu ray
22271 flange kenar, yaka, kulak, flanş, çıkıntı
22272 flanged pipe flanşlı boru
22273 flanged rail oluklu ray
22274 flanged flanşlı
22275 flanging kenar kıvırma
22276 flank attack kanat taarruzu, kuşatıcı taarruz
22277 flank front yan cephe, yanyüz
22278 flank march yan yürüyüş
22279 flank böğür, yan, kanat, cenah, yandan kuşatmak, yanında yer almak
22280 flannel pazen, flanel, fanila
22281 flannelette flanel taklidi pamuklu kumaş, pazen
22282 flap (kanat/vb.) çırpma sesi, (zarf/cep/vb.) kapak, telaş, panik, (kanat)
çırpmak, çarpmak, vurmak, sallanmak, çırpınmak, meraklanmak, telaşa kapılmak
22283 flapdoodle saçmalık, boş laf
22284 flapjack kızartılmış küçük börek
22285 flapped titrek
22286 flapper kabuklu döngüllerin kuyruğu, çarpan şey
22287 flare star parıltılı yıldız
22288 flare up birden alevlenmek, parlamak, öfkelenmek
22289 flare titrek parlak ışık ya da alev, işaret fişeği, parlak ve titrek bir
alevle yanmak, birden alev almak, patlak vermek
22290 flared (etek/pantolon) alt kısmı geniş
22291 flaring gösterişli
22292 flash back bir an geçmişe dönmek
22293 flash bulb flaş lambası
22294 flash drier şok kurutucu, hızlı kurutucu
22295 flash in the pan saman alevi
22296 flash into one's mind aklına esmek
22297 flash lamp el feneri, cep feneri
22298 flash metre flaşmetre
22299 flash point alev çekidi, parlama çekidi
22300 flash report geçici rapor hesabı
22301 flash birden parlamak, (şimşek gibi) çakmak, parlamak, ışıldamak, parıldamak,
(telgraf ya da ünalgı mesajı) yollamak, göndermek, çok hızlı hareket etmek, hızla
geçip gitmek, birdenbire akla gelmek, cinsî kılganlarını göstermek, teşhirçilik
yapmak, ani ışık, çakış, parlama, parıltı, ışıltı, flaş haber, çok kısa süre, an,
(foto.) flaş
22302 flashback (yanka) geriye dönüş, fleşbek
22303 flashboard savak taşırma kapağı
22304 flashbulb flaş
22305 flasher flaşör, teşhirci
22306 flashing point parlama çekidi
22307 flashing parlayan, yanıp sönen, parlama, çakma, baca eteği
22308 flashlight el feneri, flaş
22309 flashy parlak, gösterişli, göz kamaştırıcı, cafcaflı
22310 flask dar boyunlu küçük şişe, cebe konan küçük yassı içki şişesi, termos
22311 flat angle düz açı
22312 flat arch basık kemer, yassı kemer, düz kemer
22313 flat belt düz kayış
22314 flat broke metliksiz, beş kuruşsuz, cebi delik
22315 flat car açık yük vagonu
22316 flat coil yassı bobin
22317 flat cost üretim maliyeti
22318 flat file yassı eğe, düz eğe
22319 flat glass düz cam
22320 flat out azami hızla, tam gaz, açıkça
22321 flat price tek fiyat
22322 flat rate tek fiyat, sabit fiyat
22323 flat roof düz çatı
22324 flat tire patlamış lastik
22325 flat tyre patlak lastik
22326 flat düz, yassı yayvan, düz arazi, düzengâh, ova, sığlık, bataklık, düz
yüzey, bemol, sıkıcı, tekdüze, donuk, (iş/vb.) durgun, (lastik) havasız, (pil)
bitik, tam, kesin, kati, değişmez, (içki) gazı gitmiş, gazsız, tamamen, bütün
bütün, tam, apartman dairesi, kat
22327 flat-footed düztaban
22328 flat-hammer çekiçle düzlemek
22329 flatboat düz karinalı gemi
22330 flatbottom düz karinalı gemi
22331 flaterer yağcı, dalkavuk
22332 flatering yaltaklanan
22333 flatfoot düztaban
22334 flatfooted düztaban
22335 flathead yassı kafalı, pulbaşlı
22336 flatiron ütü, lama demiri
22337 flatlet küçük apartman dairesi
22338 flatly sıkıcı bir şekilde, tamamen, kesinlikle
22339 flatness durgunluk, kesatlık
22340 flatten out palyeye geçmek, uçağı düzeltmek
22341 flatten düzleştirmek, yassılaştırmak, düzleşmek, yassılaşmak
22342 flattening yassılma, yassılaşma, düzleşme
22343 flatter oneself sanmak, özünü inandırmak, ümit etmek
22344 flatter dalkavukluk etmek, yağlamak, yağ çekmek, (yaçın ya da resimde)
olduğundan daha güzel göstermek, memnun etmek, gururunu okşamak
22345 flatterer dalkavuk, yağcı
22346 flattery dalkavukluk, yağcılık
22347 flattop uçak gemisi
22348 flatulence midedeki gaz
22349 flatways düzlemesine
22350 flatworm yassıkurt, solucan
22351 flaunt havasını atmak
22352 flautist flüt çalan kimse, flütçü
22353 flavescent sararmış, sarımtırak
22354 flavone flavon
22355 flavor bkz.flavour
22356 flavoring tat veren şey
22357 flavorless tatsız
22358 flavorsome lezzetli
22359 flavour tat, lezzet, çeşni, tat vermek, lezzet vermek
22360 flavouring tatlandırıcı şey, çeşni
22361 flaw kusur
22362 flawless kusursuz, mükemmel
22363 flawlessness kusursuzluk, mükemmellik
22364 flawy kusurlu
22365 flax comb keten tarağı
22366 flax seed keten tohumu
22367 flax yarn keten ipliği
22368 flax keten
22369 flaxen soluk sarı, lepiska
22370 flaxseed keten tohumu
22371 flaxy ketene benzer
22372 flay derisini yüzmek (döngül), soymak, azarlamak
22373 flea market bitpazarı
22374 flea pire
22375 fleabag uyku tulumu, pasaklı kadın, ucuz konakçı
22376 fleabane pire otu
22377 fleabite pire ısırması, hafif ağrı
22378 fleabitten pire ısırmış, köhne
22379 fleam neşter
22380 fleawort boğa yaprağı, karnı yarık
22381 fleck benek, benekleşmek
22382 flection bükün
22383 fledge tüylendirmek
22384 fledgling acemi çaylak
22385 flee kaçmak
22386 fleece koyun postu, yapağı, soymak, yolmak, kazıklamak
22387 fleece-lined içi muflonlu
22388 fleecy yünlü
22389 fleer alay, alay etmek, eğlenmek
22390 fleet filo
22391 fleeting (zaman) kısa, kısa süreli, hızlı
22392 flench balina yağını çıkarmak
22393 flesh and blood akrabalar, kodak
22394 flesh color ten rengi
22395 flesh out dolgun olmak, şişmanlatmak
22396 flesh wound hafif yara
22397 flesh et, vücut, beden, bedensel zevkler
22398 flesh-eating animals et yiyen döngüller
22399 fleshiness şişmanlık, etlilik
22400 fleshings balerin pantolonu
22401 fleshly etli, etten ibaret, dünyevi
22402 fleshpots zevk
22403 fleshy fruit etli meyve
22404 fleshy etli, et gibi, şişmanca, kök, toplu
22405 fleurdelis süsen çiçeği
22406 flex bükmek, germek, tel, kordon, esnek kablo
22407 flexibility bükülgenlik, esneklik
22408 flexible budget değişken bütçe, esnek bütçe
22409 flexible cable esnek kablo, bükülgen kablo
22410 flexible disk disket, flopi disk
22411 flexible exchange rate system esnek döviz kuru jüyesi
22412 flexible exchange rate esnek döviz kuru
22413 flexible joint esnek eklem
22414 flexible rate esnek kur, değişken kur
22415 flexible shaft esnek şaft, esnek mil
22416 flexible standard değişken standart
22417 flexible tariff değişken tarife
22418 flexible bükülgen, esnek
22419 flexion point bükülme çekidi
22420 flexion bükülme, esneme
22421 flexor fleksör kas
22422 flextime istediği sögenlerde çalışma
22423 flexure eğilme, bükülme, salgı, dirsek, eğrilik
22424 flibbertigibbet hoppa ve geveze kimse, dedikoducu kimse
22425 flic sakçı
22426 flick knife sustalı çakı
22427 flick fiske, hafif vuruş, hafifçe vurmak, fiske vurmak, seğirmek, çırpınmak
22428 flicker titremek, titreşmek, sönüp yanmak, titreme, titreşme
22429 flicker-free göz kırpıştırmayan, kırpışmasız
22430 flicks sinema
22431 flier pilot, el ilanı, uzun atlama
22432 flies pantolonun önündeki yarık, fermuar yeri
22433 flight altitude uçuş yüksekliği
22434 flight attendant uçuş görevlisi
22435 flight book uçuş defteri
22436 flight control uçuş kontrolü
22437 flight deck uçuş güvertesi
22438 flight level uçuş seviyesi
22439 flight line uçuş hattı
22440 flight of capital sermaye kaçışı
22441 flight of fancy hayal
22442 flight path uçuş yolu
22443 flight plan uçuş josparı
22444 flight recorder kara kutu
22445 flight strip uçuş koridoru
22446 flight time uçuş zamanı, uçuş süresi
22447 flight visibility uçuşta görüş alanı
22448 flight uçuş, (kuş/uçak/vb.) sürü, bir kat merdiven, kaçış
22449 flightily ne dediğini bilmeden, kararsızca
22450 flightiness kararsızlık
22451 flightless uçamayan
22452 flightworthy uçuşa elverişli
22453 flighty havai, dönek, kararsız, değişken, maymun iştahlı
22454 flimflam alavere dalavere, hile
22455 flimsiness dayanıksızlık, eksiklik, yetersizlik
22456 flimsy zayıf, güçsüz, çürük, dayanıksız
22457 flinch yayınmak, imtina etmek, kaçınmak, kırpınmak, boyun kaçırmak,
seksenmek, geri çekilmek, kaçmak, tüyleri ürpenmek, ürkmek
22458 fling away dışarı atmak, dışarı fırlatmak
22459 fling in sb's teeth birinin başına kakmak, yüzüne vurmak
22460 fling out yüzüne karşı söylemek, fırlatmak
22461 fling fırlatıp atmak, savurmak, atma, atış, fırlatma, bir İskoç dansı,
deneme, girişim, çılgınça zaman
22462 flint glass kristal, billur
22463 flint çakmaktaşı
22464 flinty içinde çakmaktaşı olan, taş gibi katı
22465 flip through okuyup geçmek
22466 flip fiske vurmak, fiske atmak, döndürmek, galeyana gelmek, coşmak,
fıttırmak, (through ile) okuyup geçmek, fiske
22467 flip-flap çarpma sesi, takla
22468 flip-flop flip-flop, ikidurumlu, bir çeşit takla
22469 flippancy küstahlık, hafiflik, uçarılık
22470 flippant saygısız, hiçbirşeyi ciddiye almayan, küstah
22471 flipper ayıbalığı/vb.balıkların kolu, (yüzmede kullanılan) palet
22472 flippy flopi disk
22473 flirt flört etmek, kur yapmak, (with ile) ilgileniyormuş gibi görünmek,
öylesine takılmak, flört eden kimse, flört
22474 flirtation flört etme, kur yapma, şuhluk
22475 flirtatious flörtçü, fındıkçı
22476 flit uçmak, uçuşmak, gitmek
22477 flitch beam çatma kiriş
22478 flitch girder kafes kiriş
22479 flitch hatıl
22480 flittermouse yarasa
22481 flivver külüstür otomobil, başarısızlık
22482 float needle şamandıra iğnesi
22483 float valve karbüratör supabı
22484 float yüzmek, batmadan yüzmek, suyun üstünde kalmak, yüzdürmek, havada
süzülmek, uçmak, hisse senedi satarak iş kurmak, (söylenti/vb.) yaymak,
dolaştırmak, hafif şamandıra, duba, sergi arabası, birikmiş pul, gerekince
kullanmak için ayrılmış pul, birikim
22485 floatability yüzebilirlik
22486 floatable yüzebilir
22487 floater kurucu, devlet tahvili
22488 floating assets döner sermaye, cari aktifler
22489 floating bridge yüzer köprü
22490 floating capital döner sermaye, işletme sermayesi
22491 floating debt dalgalı borç
22492 floating dock yüzer havuz
22493 floating exchange rate dalgalı döviz kuru
22494 floating island yüzer ada
22495 floating money dalgalı pul
22496 floating pier dubalı iskele
22497 floating population gelip geçici nüfus
22498 floating rate note değişken faiz oranlı tahvil
22499 floating rate of exchange dalgalı döviz kuru
22500 floating rib göğüs sümüğüne ulaşmayan kaburga sümüğü
22501 floating trade deniz ticareti
22502 floating vote kararsız seçmen
22503 floating voter kararsız seçmen
22504 floating wharf dubalı iskele
22505 floating zone yüzer bölge
22506 floating değişken, yerleşik olmayan, durağan olmayan, hareketli
22507 floccose yün gibi, top top
22508 flocculate pıhtılaşmak, pıhtılaştırmak
22509 flocculation pıhtılaşma
22510 floccule küçük topak, yumak
22511 flocculent yün gibi, yünlü
22512 flocculus püskülcük
22513 flock bed kıtık şilte
22514 flock of sheep koyun sürüsü
22515 flock (döngül) sürü, (insan) sürü, kalabalık, toplanmak, üşüşmek
22516 flocking floklama
22517 flocky yünlü
22518 floe denizdeki buz tabakası, yüzen buz kitlesi
22519 flog a dead horse havanda su dövmek, boşa nefes tüketmek
22520 flog dövmek, kırbaçlamak, satmak, satmaya çalışmak
22521 flogging kırbaç cezası, kamçılama
22522 flood control taşkın kontrolü
22523 flood dam taşkın seddi
22524 flood damage taşkın zararı
22525 flood of tears sel gibi akan göz yaşı
22526 flood plain taşkın ovası
22527 flood protection taşkından korunma
22528 flood tide met, kabarma, su düzeyinin kabarması
22529 flood wall taşkın duvarı
22530 flood su basması, sel, su basmak, sel basmak, taşmak, çok sayıda olmak, sel
gibi taşmak
22531 floodgate taşkınları önlemek için akarsulara yapılan kapılar, kapaklar,
bent kapağı
22532 flooding su baskını, rahim kanaması
22533 floodlight projektör, projektörle aydınlatmak
22534 floodlighting projektörle aydınlatma, aydınlatma ışığı
22535 floodway taşkın yolu, taşma arnası, sel arnası
22536 floor area yüz ölçüsü
22537 floor beam döşeme kirişi
22538 floor board döşeme tahtası
22539 floor carpet döşeme paspası
22540 floor cloth muşamba
22541 floor covering döşeme, yer kaplaması
22542 floor lamp ayaklı lamba
22543 floor load döşeme yükü
22544 floor plan kat josparı
22545 floor plate taban levhası
22546 floor polish döşeme cilası
22547 floor price taban fiyatı
22548 floor show varyete, eğlence bağdarlaması
22549 floor tile yer karosu, döşeme çinisi
22550 floor timber döşeme kirişi
22551 floor wipe the floor with yere sermek
22552 floor döşeme, zemin, taban, (bina) kat, (Parlamento Binası/vb.de) üyelerin
oturdukları salon, döşemek, vurup yere yıkmak, devirmek, yıkmak, şaşırtmak, şoke
etmek
22553 flooring döşeme, döşemelik
22554 floozie hafifmeşrep kadın
22555 floozy hafifmeşrep kadın
22556 flop çırpınmak, (plan/vb.) batmak, suya düşmek, başarısızlığa uğramak, özünü
basmak, şapırtı ile düşmek, çarpma sesi, düşme sesi, patırtı, başarısızlık,
muvaffakiyetsizlik, fiyasko, iflas
22557 floppers tavuk pençesi
22558 floppy disk flopi disk
22559 floppy yumuşak ve sarkık
22560 flora and fauna ösümlük ma döngül
22561 flora bitey, flora
22562 floral çiçeklerle ilgili, çiçekli, çiçek
22563 florescence çiçeklenme
22564 florescent çiçek açmış, donanmış
22565 floret küçük çiçek
22566 floriated çiçeklerle süslü
22567 floriculture çiçekçilik, çiçek yetiştirme
22568 florid gösterişli, süslü, cafcaflı, (yüz) kırmızı
22569 floriferous çok çiçek açan
22570 florist çiçekçi
22571 floss silk bükülmemiş ipek, floş, ham ibrişim
22572 floss cam cürufu, cüruf deliği, ince tüy, hav
22573 flossy ince tüylü, ipek gibi, ipekli, cafcaflı
22574 flotation sermaye temini, işyeri kurma, yüzdürme
22575 flotel yüzer konakçı
22576 flotilla küçük filo, filotilla
22577 flounce öfke ya da sabırsızlıktan fırlayıp yürümek
22578 flounder çırpınmak, batmamak için çabalamak, bata çıka ilerlemek,
bocalamak
22579 flour beetle un böceği
22580 flour mill un değirmeni
22581 flour moth un güvesi
22582 flour un
22583 flourish el sallamak, elini kolunu sallayarak dikkat çekmeye çalışmak,
sağlıklı bir biçimde büyümek, gelişmek, gösteriş, hava
22584 flourishing mamur, bayındır, (~ place) abadanlık
22585 floury una bulanmış
22586 flout saygısızca karşı gelmek, zıddına gitmek, küçümsemek, burun kıvırmak
22587 flow chart akış şeması
22588 flow control akış kontrolü
22589 flow diagram akış diyagramı
22590 flow direction akış yönü
22591 flow line akış hattı, akış çizgisi
22592 flow meter debimetre, akışölçer
22593 flow rate akış hızı
22594 flow (sıvı) akmak, (kan/vb.) dolaşmak, deveran etmek, akın akın gitmek, akıp
gitmek, akma, akış, akıntı, akın, denizin kabarması, gel, med
22595 flower bed çiçek tarhı
22596 flower people barışçı hippiler, çiçek çocukları
22597 flower pot saksı
22598 flower shop çiçekçi dükkânı
22599 flower çiçek, gül, çiçek vermek, çiçek açmak
22600 flower-bearing çiçekli
22601 flowerbed çiçek tarhı
22602 flowered çiçekli, çiçeklerle süslü
22603 floweriness gösretiş, tumturak
22604 flowering çiçekli
22605 flowerless çiçeksiz
22606 flowerpot çiçek saksısı
22607 flowers of sulfur kükürtçiçeği
22608 flowery çiçekli, çiçeklerle süslü
22609 flowing akan, akma, akış
22610 flu bug grip virüsü
22611 flu grip
22612 flub gaf, gaf yapmak
22613 flubdub boş laf, palavra, züppelik
22614 fluctuate inip çıkmak, bir yükselip bir azalmak
22615 fluctuating exchange rate dalgalı kur
22616 fluctuating dalgalanan, dalgalı
22617 fluctuation dalgalanma, inip çıkma, düzensiz değişim
22618 flue gas baca gazı, duman gazı
22619 flue boru, baca borusu
22620 fluency (konuşma) akıcılık
22621 fluent akıcı, rahat, pürüzsüz
22622 fluently akıcı bir biçimde, kolaylıkla
22623 fluff toz topağı, yumuşak tüy, kuş tüyü, (battaniye/halı/vb.) tüy, kabartmak,
bir şeyi yanlış yapmak, yüzüne gözüne bulaştırmak, tökezlemek
22624 fluffy tüy gibi yumuşak, yumuşak ve kaba tüylü
22625 fluid logic akışkan mantığı
22626 fluid mechanics akışkanlar mekaniği, sıvı mekaniği
22627 fluid pressure sıvı basıncı
22628 fluid state sıvı hal
22629 fluid akıcı, akışkan, sıvı, sıvı
22630 fluidics flüidik
22631 fluidity akışkanlık, akıcılık
22632 fluke beklenmedik talih, talih eseri bir raslantı, şans
22633 fluky tesadüfe dayanan, şansa bağlı, kararsız, dönek
22634 flume tomruk yüzdürmek, arnada götürmek
22635 flummox şaşırtmak, affallatmak, kafasını karıştırmak
22636 flump ağır bir şeyi birden bırakıvermek, çökmek
22637 flung atma, fırlatmak
22638 flunk sınav/sınıfta kalma, (sınavda) çak(tır)mak, kalmak, bırakmak
22639 flunky dalkavuk, yağcı, hizmetçi
22640 fluorescein fluoresein
22641 fluorescence flüorışıma, flüoresans, flüorışı, yakamoz
22642 fluorescent brightening optik parlatma
22643 fluorescent lamp flüoresan lamba, flüorışıl lamba
22644 fluorescent whitening agent optik beyazlatıcı, optik ağartıcı
22645 fluorescent ışınır, floresan
22646 fluoric fluorik
22647 fluoridation içme suyuna fluor katma
22648 fluoride florür, flüorür
22649 fluorimeter fluorimetre
22650 fluorine flüor
22651 fluorite fluorit
22652 fluorocarbon fluorokarbon
22653 fluoroscope fluoroskop
22654 fluoroscopy fluoroskopi
22655 fluorspar fluorspat
22656 flurry coşku, heyecan, ani ve sert rüzgâr/kar/yağmur, sağanak, (kiminse)
kafasını karıştırmak
22657 flush joint yüz yüze bağlantı, düz yüzlü ek
22658 flush tank rezervuar, yıkama deposu, biriktirici
22659 flush fışkırma, fışkırtma, basınçlı su ile temizleme, yüze kan hücumu, yüz
kızarması, yüzü kızarma, fışkırmak, fışkırtmak, basınçlı su ile temizlemek, yüzü
kızarmak, kızartmak, düz, aynı düzeyde, bir hizada, çok pullu, varlıklı, pulu bol,
düzgün bir biçimde, aynı boyda olarak
22660 flushing box tuvalet su deposu
22661 fluster şaşırtmak, telaşlandırmak, kafasını karıştırmak, telaş, heyecan,
şaşkınlık, bocalama
22662 flute flüt
22663 fluted yivli, oluklu
22664 fluting plane oluk rendesi
22665 fluting yivli süs
22666 flutist flütçü
22667 flutter the dovecotes ortalığı velveleye vermek
22668 flutter (kanat) çırpmak, uçmak, (sağa sola ya da aşağı yukarı) hareket
etmek, telaş, heyecan, kanat çırpma
22669 fluvial environment akarsu ortamı
22670 fluvial erosion akarsu erozyonu
22671 fluvial soil nehir toprağı, ırmak toprağı
22672 fluvial ırmakla ilgili
22673 flux and reflux gelgit, meddücezir
22674 flux density akı yoğunluğu
22675 flux oil yumuşatıcı yağ
22676 flux sürekli değişiklik, değişim, oynaklık, değişkenlik
22677 fluxation akıtma, eritme
22678 fluxion akıntı, cereyan
22679 fluxmeter flümetre, akıölçer
22680 fly a kite sahte bono çıkarmak
22681 fly about öteye beriye uçmak, her yöne uçmak
22682 fly apart parçalanmak
22683 fly at fırlamak, atılmak, üstüne saldırmak
22684 fly away uçup gitmek, kaçmak
22685 fly high çok hırslı olmak, coşmak
22686 fly in the face of -e meydan okumak, sözünü dinlememek
22687 fly in the ointment mide bulandıran pürüz
22688 fly into a passion kızmak, öfkelenmek
22689 fly into a rage tepesi atmak, köpürmek
22690 fly into a tantrum heyheyleri tutmak, babaları tutmak
22691 fly into a temper tepesi atmak
22692 fly nut kelebek somun
22693 fly off the handle aniden tepesi atmak, zıvanadan çıkmak
22694 fly off uçup gitmek, acele ile gitmek, kopmak
22695 fly press vida presi, kollu pres
22696 fly swatter sineklik
22697 fly the coop yakayı sıyırmak
22698 fly sinek, uçmak, uçakla gitmek, uçmak, uçurmak, çok hızlı hareket etmek,
jet gibi gitmek, uçmak, geçip gitmek, uçup gitmek, -den kaçmak, tüymek
22699 fly-by-night güvenilmez, aldatıcı, güvenilmez kimse
22700 flyable uçabilir, havalanabilir
22701 flyaway maymun iştahlı
22702 flyback karşılıksız çek, resim başı
22703 flyblow sinek yumurtası
22704 flyblown kötü, kokmuş
22705 flycatcher sinekçil, sinek yutan
22706 flyer havacı, flayer, fitil kılgası
22707 flying boat deniz uçağı
22708 flying bridge geçici köprü, tombaz köprüsü
22709 flying buttress payanda, duvar dirseği, kemerli payanda
22710 flying corridor uçuş koridoru
22711 flying field uçuş alanı, küçük havaalanı
22712 flying fish uçar balık
22713 flying fortress uçan kale(uçak)
22714 flying fox büyük yarasa
22715 flying helmet uçuş başlığı
22716 flying mammals uçan memeliler
22717 flying personnel uçuş personeli
22718 flying safety uçuş emniyeti
22719 flying saucer uçandaire
22720 flying speed uçuş hızı
22721 flying time uçuş zamanı
22722 flying weight uçuş ağırlığı
22723 flying wing uçar kanat, kanat biçiminde uçak
22724 flying uçan, kısa süreli, havacılık, uçuş
22725 flyover üstgeçit
22726 flypaper sinek çöngesi
22727 flywheel volan, düzenteker
22728 foal tay
22729 foam at the mouth kan beynine sıçramak, çok öfkelenmek
22730 foam inhibitor köpük önleyici madde
22731 foam rubber sünger
22732 foam köpük, köpürmek, köpüklenmek
22733 foaming agent köpürtücü madde
22734 foaming power köpürme gücü
22735 foamy köpüklü, köpüren
22736 fob off hile yapmak, aldatmak
22737 fob (off ile) dirsek çevirmek, başından savmak, kakalamak, kazıklamak,
yutturmak
22738 focal aperture diyafram açıklığı
22739 focal distance odak uzaklığı
22740 focal length odak uzaklığı
22741 focal plane odak düzlemi
22742 focal point merkez çekidi, ilgi merkezi
22743 focal odaksal, odakla ilgili, odaksal, merkezi
22744 focalize ayarlamak, bir merkezde toplamak
22745 focus of interest ilgi odağı
22746 focus odak, fokus, merkez, merkez çekit, ilgi merkezi, ilgi odağı, ayar
etmek, odak ayarı yapmak, bir çekide toplamak
22747 focusing screen buzlu cam
22748 focusing odaklama, bir çekide toplanma
22749 fodder döngül yemi, kuru ot, saman
22750 foe düşman
22751 foetal cenin ile ilgili
22752 foetus cenin, dölüt
22753 fog lamp sis lambası
22754 fog sis, çen, sislemek, sislenmek, (gözlük/vb.) buğulanmak, şaşırtmak,
kafasını karıştırmak
22755 fogbound sis yüzünden mahsur kalmış, sis yüzünden işlemeyen
22756 fogginess sislilik, duman
22757 foggy sisli, dumanlı
22758 foghorn sis düdüğü, sis borusu
22759 fogyish eski kafalı
22760 fohn fön
22761 foible zayıf yan, zaaf, aptalca alışkanlık
22762 foil metal yaprak, varak, yaldız çöngesi, eskrim kılıcı, meç, işini bozmak,
engel olmak, önlemek
22763 foist zorla kabul ettirmek, kakalamak, yutturmak, kazıklamak, yamamak,
sırımak
22764 fold the arms kolları kavuşturmak
22765 fold up işi durdurmak, tasfiye gitmek
22766 fold ağıl, kotan, kat, kıvrım, pli, oyuk, çukur, koyun sürüsü, katlamak,
katlanmak, (el/vb.) bağlamak, kavuşturmak, sarmak, iflas etmek, top atmak, batmak
22767 folded katlı, katlanmış, kırma, kırılmış
22768 folder dosya, klasör, kavlık
22769 folderol boş laf
22770 folding bed açılır kapanır karyola
22771 folding door katlanır kapı, kırma kapı, çift kanatlı kapı
22772 folding gate katlanır dış kapı
22773 folding machine katlama kılgası
22774 folding rule katlanır mezura, katlanır metre
22775 folding scaffold katlanır iskele
22776 folding screen paravana
22777 folding table katlanır masa, açılır kapanır masa
22778 folding katlanır, kırma, açılır kapanır, kırma, katlama
22779 foliaceos yaprak biçiminde, yapraksı
22780 foliage plant yaprakları için yetiştirilen ösümlük
22781 foliage ağaç yaprakları, yapraklar
22782 foliar yapraklı
22783 foliate yaprak biçiminde, yapraklı, sır sürmek, yapraklara ayrılmak,
yaprak vermek
22784 foliated yapraklı, yaprak şeklinde
22785 foliation yapraklanma, yeşerme, yaprak süsü
22786 folic acid folik asit
22787 folic folik
22788 folio column defteri kebir sütunu, folyo kolonu
22789 folio iki ya da dörde katlanmış çönge tabakası, bu biçimde katlanmış
yapraklardan oluşmuş kitap
22790 folk dance halk oyunu
22791 folk etymology halk etimolojisi, halk kökenbilimi
22792 folk music halk müziği
22793 folk singer halk türküleri sanatçısı
22794 folk song halk türküsü
22795 folk halk, insanlar, ahali, halk, folk
22796 folklore halkbilim, folklor
22797 folklorist halkbilimci
22798 folkloristic folklora özgü
22799 folks akraba, halk, millet
22800 folksy teklifsiz, samimi, halk tipi, köy işi
22801 follicle folikül, bezcik, tek hücreli meyve
22802 follies revü
22803 follow in sb's footsteps izinden yürümek
22804 follow in sb's tracks yolunda yürümek
22805 follow one's heart kalbinin sesini dinlemek
22806 follow one's nose dosdoğru gitmek
22807 follow out bir işi sonuna kadar götürmek
22808 follow shot izleyici çekim
22809 follow the sea denizci olmak
22810 follow through bir işin sonunu getirmek, bitirmek, tamamlamak
22811 follow up izlemek, takip etmek, sonuna kadar götürmek
22812 follow izlemek, peşinden gitmek, takip etmek, arkasından gelmek, hemen
ardından yer almak, anlamak, dikkatle dinlemek, uymak, -in sonucu olmak, -in
ardından gelmek, oluşmak, izlemek
22813 follower yandaş, taraftar, şakirt, destekçi, hayran
22814 following belirtilen, sözü edilen, aşağıdaki, ertesi, yandaş türkümü,
destekçiler türkümü, sözü edilen, belirtilen şey ya da kişiler, ed.-den sonra, -in
ardından
22815 folly akılsızlık, aptallık, aptalca hareket
22816 fomentation pansuman, kışkırtma, tahrik, isteklendirme
22817 fond of pleasure zevkine düşkün
22818 fond sever, düşkün, aşırı seven, fazla üstüne düşen, saf, umutlu
22819 fondant fondan
22820 fondle okşamak, sevmek
22821 fondly sevgiyle, düşkünlükle, sevecenlikle, saflıkla, safça, boşuna
22822 fondness sevgi
22823 fondue fondü
22824 font name vaftiz adı
22825 font vaftiz kurnası
22826 fontanel bıngıldak
22827 fontanelle bıngıldak
22828 food additive gıda maddesi katkısı
22829 food and beverage yiyecek ve içecek
22830 food card yemek karnesi
22831 food chain beslenme zinciri
22832 food industry gıda sanayisi, besin sanayisi
22833 food plant yiyecek olarak kullanılan ösümlük
22834 food poisoning gıda zehirlenmesi
22835 food processor mutfak robotu
22836 food pyramid beslenme piramidi
22837 food tube yemek borusu
22838 food web beslenme ağı
22839 food yiyecek, besin, gıda, taam, akvat, yemek
22840 foodgrains tahıl
22841 foodstuff yiyecek, gıda maddesi, besin maddesi
22842 fool about aptalca davranmak, aptallık etmek
22843 fool around aptalca davranmak, aptallık etmek
22844 fool away çarçur etmek, harcamak, delice sarf etmek
22845 fool aptal, giç, ahmak, samsık, budala, enayi, kandırmak, aldatmak, aptal
yerine koymak, (around/about ile) aptalca davranmak, aptallık etmek, alaya almak,
dalga geçmek
22846 fool's errand olmayacak iş
22847 fool's paradise yalancı mutluluk
22848 foolery aptalca davranış, aptallık
22849 foolhardiness delice cesaret
22850 foolhardy gözüpek, gözükara, delidolu, çılgın
22851 foolish saçma, budalaca, aptalca, saçmasapan, aptal, akılsız
22852 foolishly aptalca, akılsızca, budalaca
22853 foolishness akılsızlık, mankafalık
22854 foolproof şaşmaz, sağlam, güvenilir, (kullanımı/anlaşılması/vb.) çok basit
22855 foolscap büyük dosya çöngesi
22856 foot brake ayak eğleci
22857 foot bridge yaya köprüsü
22858 foot locks etek yapağısı, bacak yapağısı
22859 foot loose bağsız
22860 foot passenger yaya yolcu
22861 foot screw ayak vidası, taban vidası
22862 foot soldier piyade neferi
22863 foot stone taban taşı, temel taşı
22864 foot the bill ödemek, pul sökülmek
22865 foot ayak, bir şeyin aşağı kısmı, alt, dip, etek, ayak, 30 cm.lik uzunluk
ölçüsü, (hesabı) ödemek
22866 foot-and-mouth disease şap hastalığı
22867 foot-candle ayak-mum
22868 foot-lambert futlambert, ayak-lambert
22869 foot-pound ayak-libre
22870 foot-rail yassı tabanlı ray
22871 foot-ton ayak-ton
22872 footage uzunluk, kademlik
22873 football player futbolcu
22874 football pools sportoto
22875 football ayaktopu, futbol, futbol topu
22876 footballer futbolcu
22877 footboard marşpiye, basamak
22878 footbridge yaya köprüsü
22879 footer yaya
22880 footfall ayak sesi
22881 footgear çorap ve ayakkabılar
22882 foothill dağ eteğindeki tepe
22883 foothold ayak basacak sağlam yer, basamak
22884 footing stone taban taşı, temel taşı
22885 footing ayak basacak sağlam yer, basılan yer, temel, esas, karşılıklı
ilişki, insan ilişkileri, durum, hal, (yeni bir çevreye/işe/vb.) giriş, ayak izi,
iz
22886 footless ayaksız
22887 footlights sahnenin önündeki ışıklar
22888 footling değersiz, önemsiz, beş kapik etmez
22889 footloose başıboş, serbest
22890 footman üniformalı uşak, piyade neferi
22891 footmark ayak yeri, ayak izi, lepir, iz
22892 footnote dipnot, esletme
22893 footpace yavaş yürüyüş
22894 footpad yol kesen eşkıya, soyguncu
22895 footpath keçiyolu, patika, yaya kaldırımı
22896 footprint ayak izi
22897 footrest ayak dayayacak yer
22898 footrope basadora, marsipet
22899 footsore ayakları acımış/şişmiş
22900 footstalk çiçek sapı, yaprak sapı
22901 footstep ayak sesi, ayak izi, adım, basamak
22902 footway yaya kaldırımı
22903 footwear (ayakkabı/çizme/vb.) ayağa giyilen şeyler
22904 footworn aşınmış, yorulmuş, ayakları acımış
22905 foozle beceriksizlik, berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak
22906 fop züppe, edabaz, elbise düşkünü, akılsız
22907 foppery züppelik
22908 for a mere song yok pahasına
22909 for a rainy day zor günler için, kara gün için
22910 for a song çok ucuza, kelepir
22911 for a time kısa bir süre için
22912 for a while bir süre
22913 for ages uzun bir zaman
22914 for all I care bana sorarsan
22915 for all I know bildiğime göre
22916 for all that her şeye rağmen
22917 for all the world as if tıpkı, aynı, -mış gibi
22918 for all -e rağmen, -e karşın
22919 for approval mutabakat için
22920 for aught I care umurumda değil, bana ne
22921 for cash nakit olarak, peşin olarak
22922 for ever and ever ilelebet, ebediyen
22923 for example örneğin, mesela
22924 for farther detail ayrıntı için
22925 for free bedava
22926 for fun gırgırına, zevk olsun diye
22927 for God's sake Allah aşkına, Allah rızası için
22928 for good tümüyle, temelli
22929 For goodness' sake Allah aşkına
22930 For Heaven's sake Allah aşkına
22931 for hire kiralık
22932 for instance örneğin, mesela
22933 for life ömür boyu
22934 for luck şans getirsin diye
22935 for my part kendi hesabıma, bence
22936 for my sake hatırım için
22937 for nothing bedava, pulsuz, boşuna, boşa
22938 for nuts hiç
22939 for once bir kerelik
22940 for pity's sake Allah aşkına, ne olur, lütfen
22941 for pleasure zevk için
22942 for sale satılık
22943 for short kısaca
22944 for sure kesinlikle öyle, mutlaka, kesin
22945 for the hell of it gırgırına, şamata olsun diye
22946 for the most part çoğunlukla, ekseriya
22947 for the nth time defalarca
22948 for the present şimdilik
22949 for the purpose of amacıyla
22950 for the sake of -in hatırı için, -in uğruna
22951 for the time being şimdilik
22952 for this reason bu nedenle
22953 for years yıllarca
22954 for için, süresince, zarfında, -dır, uğruna, için, yerine, namına, adına,
için, yerine, karşılığında, -den dolayı, yüzünden, nedeniyle, -e uygun, -e
elverişli, şerefine, -e göre, -e rağmen, olarak, diye, -e karşı, çünkü, zira
22955 forage (yiyecek/vb.) araştırmak
22956 foramen caecum frontal kör delik
22957 foramen magnum kafatası altındaki büyük delik
22958 foramen ovale yumurtamsı delik
22959 foramen küçük delik, ağız
22960 foraminated ufak delikli
22961 forasmuch as madem ki
22962 foray akın, yağma, baskın
22963 forbear özünü tutmak, çekinmek, sakınmak, kaçınmak, boş vermek, sabırlı
olmak, sabretmek
22964 forbearance sabır, müsamaha, hoşgörü
22965 forbearing sabırlı, dayanıklı, hoşgörülü, tahammüllü
22966 forbid yasaklamak
22967 forbidden degrees nikâh düşmeyen akrabalık dereceleri
22968 forbidden fruit ahlakdışı zevk
22969 forbidden yasak
22970 forbidding sert, ekşi yüzlü, ters, tehlikeli, tehditkâr
22971 forbore kaçınmak
22972 force constant kuvvet katsayısı
22973 force feed tazyikli yağlama
22974 force majeure fors majör, zorunlu neden
22975 force of attraction çekme kuvveti
22976 force of gravity yerçekimi kuvveti, ağırlık kuvveti
22977 force pump basma tulumba, basınçlı pompa
22978 force sb to the wall birini köşeye sıkıştırmak
22979 force the pace sürati artırmak
22980 force güç, kuvvet, zor, baskı, şiddet, etki, hüküm, ikna gücü, inandırma
gücü, birlik, kuvvet, zorlamak, mecbur etmek, zorlamak, (ısı vererek ösümlüğü)
vaktinden önce olgunlaştırmak
22981 forced circulation basınçlı dolaşım
22982 forced conversion zorunlu değişim
22983 forced crop turfanda mahsül
22984 forced draft aşırı çalışmaya zorlama
22985 forced labor angarya, cebri çalıştırma, zorla çalıştırma
22986 forced landing mecburi iniş
22987 forced loan mecburi borçlanma
22988 forced march zoraki yürüyüş
22989 forced payment cebren tahsil
22990 forced pump basma tulumba
22991 forced sale by auction icra yoluyla cebri satış
22992 forced sale zorunlu satış, cebri satış
22993 forced saving zorunlu tasarruf
22994 forced zorunlu, zoraki, mecburi
22995 forceful güçlü, zorlu, ikna edici, etkili, etkin, etkileyici
22996 forcefulness kuvvet
22997 forcemeat baharatlı kıyma
22998 forceps forseps, doğumkaşığı, kerpeten, pens, minkaş, kıskaç
22999 forcible zorla yapılan, güç kullanarak yapılan, etkili, güçlü, ikna edici
23000 forcibleness canlılık
23001 forcibly zorla
23002 forcing bed yastık, camekânlı fidelik
23003 forcing frame yastık, camekânlı fidelik
23004 forcing house ser, limonluk
23005 forcing zorlayan
23006 ford (ırmak/dere/vb.de) sığ geçit yeri, derenin sığ yerinden geçmek
23007 fordable yürüyerek geçilebilir
23008 fore and aft baş ve kıç istikametinde (gemi)
23009 fore brain ön beyin
23010 fore ön
23011 fore- (önek) önde veya önceden
23012 fore-wash önyıkama
23013 forearm dirsekle bilek arası, önkol
23014 forebear ata
23015 forebode önceden haber vermek, uğursuz saymak
23016 foreboding kötülüğü sezme, sezi, içe doğma, önsezi
23017 forecast budget tahmini bütçe
23018 forecast tahmin etmek, tahmin
23019 forecastle baş kasarası, ön üst güverte
23020 foreclose reddetmek, engel olmak
23021 foreclosure hakkın düşmesi
23022 forecourt ön avlu
23023 foredate geçmiş bir tarihi koymak
23024 foredoom önceden mahk-m etmek
23025 forefather ata, cet
23026 forefinger işaret parmağı
23027 forefoot ön ayak
23028 forefront ön taraf, ön sıra
23029 foregather toplanmak
23030 forego önce gitmek
23031 foregoing önceki, yukarıdaki, yukarıda sözü edilen, söz
23032 foregone önceden belirlenmiş, önceden bilinen, kaçınılmaz, beklenen
23033 foreground processing öncelikli işlem
23034 foreground program öncelikli bağdarlama
23035 foreground ön plan, en öndeki görüntü
23036 forehand önceden yapılan
23037 forehead alın
23038 foreign accent yabancı aksanı
23039 Foreign Affairs Dışişleri, dışişleri
23040 foreign affiliate yabancı bağlı şirket
23041 foreign agency dış temsilci
23042 foreign aid dış yardım
23043 foreign assets yabancı varlıklar
23044 foreign bank yabancı banka
23045 foreign bill yabancı poliçe
23046 foreign bond yabancı tahvil
23047 foreign branch yabancı şube
23048 foreign business dış ticaret
23049 foreign capital investments yabancı sermaye yatırımları
23050 foreign capital yabancı sermaye
23051 foreign cargo yurtdışına gönderilecek yük
23052 foreign commerce dış ticaret
23053 foreign company yabancı şirket
23054 foreign corporation yabancı şirket
23055 foreign correspondent dış muhabir banka
23056 foreign country yabancı ülke
23057 foreign credits dış krediler
23058 foreign currency account döviz hesabı
23059 foreign currency clause kambiyo kaydı
23060 foreign currency yabancı pul, yabancı ülke pulu, döviz
23061 foreign debt burden dış borç yükü
23062 foreign debt payments dış borç ödemeleri
23063 foreign debt dış borç
23064 foreign debts dış borçlar
23065 foreign department dış ilişkiler servisi
23066 foreign elasticity dış esneklik
23067 foreign exchange account döviz tevdiat hesabı
23068 foreign exchange assets döviz borçları
23069 foreign exchange black market döviz karaborsası
23070 foreign exchange broker kambiyo acentası
23071 foreign exchange control döviz kontrolü
23072 foreign exchange creditors döviz alacaklıları
23073 foreign exchange deposit döviz mevduatı
23074 foreign exchange desk döviz alım satım gişesi
23075 foreign exchange earnings döviz girdileri, döviz gelirleri
23076 foreign exchange holdings döviz mevcudu, döviz stoku
23077 foreign exchange law kambiyo mevzuatı
23078 foreign exchange market döviz piyasası, kambiyo piyasası
23079 foreign exchange operations kambiyo işlemleri
23080 foreign exchange policy kambiyo politikası
23081 foreign exchange rate döviz kuru, kambiyo kuru
23082 foreign exchange receipts döviz gelirleri
23083 foreign exchange regime kambiyo rejimi
23084 foreign exchange reserve döviz rezervi
23085 foreign exchange savings döviz tasarrufu
23086 foreign exchange smuggling döviz kaçakçılığı, kambiyo kaçakçılığı
23087 foreign exchange transactions kambiyo işlemleri
23088 foreign exchange kambiyo, döviz
23089 foreign goods yabancı ülke malları
23090 foreign investment yabancı sermaye yatırımı
23091 foreign language yabancı dil
23092 foreign liabilities yabancı borçlar, dış borçlar
23093 foreign market survey dış pazar araştırması
23094 foreign market dış pazar
23095 foreign marketing dış pazarlama
23096 foreign minister dışişleri bakanı
23097 Foreign Ministry Spokesman Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü
23098 foreign money yabancı pul
23099 Foreign Office Dışişleri Bakanlığı
23100 foreign payments dış ödemeler
23101 foreign policy dış politika
23102 foreign products yabancı ürünler
23103 foreign receipts dış gelirler
23104 foreign residence yabancı ülkede ikamet
23105 foreign tax yabancı vergi
23106 Foreign Trade Bank Dış Ticaret Bankası, dış ticaret bankası
23107 foreign trade gains dış ticaret kazançları
23108 foreign trade operations dış ticaret işlemleri
23109 foreign trade transaction dış ticaret işlemi
23110 foreign trade dış ticaret
23111 foreign transactions dış işlemler
23112 foreign travel dış turizm
23113 foreign voyage dış seyahat, yurtdışına yolculuk
23114 foreign worker yabancı işçi
23115 foreign yabancı, dış
23116 foreign-owned deposits yabancılara ait mevduat
23117 foreign-source income dış kaynaklı gelir
23118 foreigner yabancı
23119 foreignness yabancılık
23120 forejudge önceden hüküm vermek
23121 foreknow önceden bilmek
23122 foreland burun, sahil çıkıntısı
23123 foreleg ön ayak
23124 foreman ustabaşı
23125 foremast pruva direği, baş direği
23126 foremost en başta gelen, en önemli olan, en başta ele alınması gereken
23127 forename ad, ilk ad
23128 forenoon sabah
23129 forensic medicine adli tıp
23130 forensic mahkemeye ait, adli
23131 foreordination kader, kısmet
23132 forepart ön taraf, ilk kısım
23133 forerunner haberci, müjdeci
23134 foresail ön yelken, trinketa yelkeni
23135 foresee önceden görmek, tahmin etmek, ummak
23136 foreseeable önceden görülebilen, tahmin edilebilir
23137 foreshadow önceden göstermek, belirtisi olmak
23138 foresheet kayığın ön tarafı
23139 foreshow önceden göstermek, önceden söylemek
23140 foresight sağgörü, öngörü, seziş
23141 foreskin penisin başını örten deri
23142 forest botany orman botaniği
23143 forest destruction orman tahribatı
23144 forest ecology orman ekolojisi
23145 forest fire orman yangını
23146 forest grazing orman otlatması
23147 forest pests orman zararlıları
23148 forest soil orman toprağı
23149 forest orman, meşe, av korusu
23150 forestall önce davranıp engellemek, engel olmak, işini bozmak
23151 forestation ağaçlandırma
23152 forested ormanlık, ormanlı
23153 forester ormancı
23154 forestry engineer orman kıvcısı
23155 forestry ormancılık
23156 foretaste önceden tatma, önceden alınan tat
23157 foretell önceden haber vermek, geleceği haber vermek, kestirimde bulunmak,
kehanette bulunmak
23158 forethought ileriyi görme, öngörürlük, basiret
23159 foretoken ikaz etmek
23160 forever her zaman, hep, daima, ebediyen, sonsuza kadar
23161 forevermore ilelebet
23162 forewarn önceden uyarmak, önceden haber vermek
23163 forewoman ustabaşı (kadın)
23164 foreword önsöz
23165 foreworker ilk santrifüj
23166 forfeit money cayma tazminatı
23167 forfeit kaybetmek, yoksun kalmak, ceza, kayıp
23168 forfeiture hakkını kaybetme
23169 forfend esirgemek, muhafaza etmek
23170 forgather toplanmak, bir araya gelmek
23171 forge ahead yarışta başa geçmek, ilerlemek
23172 forge bellows demirci körüğü
23173 forge hammer demirci çekici
23174 forge weld dövme kaynak yapmak
23175 forge demirhane, demir dövmek, (pasaport/pul/imza/vb.) sahtesini yapmak,
taklidini yapmak, kalpazanlık yapmak, birden hızlanmak, güçlenmek, başa geçmek,
atak yapmak
23176 forged check sahte çek
23177 forged cheque sahte çek
23178 forged identity papers sahte kimlik belgesi
23179 forged signature sahte imza
23180 forger sahtekâr, kalpazan
23181 forgery of documents evraklarda sahtekârlık
23182 forgery sahtekârlık, kalpazanlık
23183 forget about a thing birşeyi büsbütün unutmak
23184 forget oneself özünü kaybetmek, tepesi atmak
23185 forget unutmak
23186 forget-me-not unutmabeni çiçeği
23187 forgetful unutkan
23188 forgetfulness ihmal
23189 forgettable unutulabilir
23190 forging dövme iş, dövme parça, demircilik, dövme
23191 forgivable bağışlanabilir, affedilebilir
23192 forgive bağışlamak, geçirmek, affetmek
23193 forgiveness af, affetme, geçirim, bağışlama, bağışlanma
23194 forgiving bağışlayıcı
23195 forgo imtina etmek, zıt gitmek, boyun kaçırmak, itiraz etmek, bırakmak,
vazgeçmek, feragat etmek
23196 forjudge mahkeme kararıyla elinden almak
23197 fork lift çatal kaldırıcı
23198 fork out (pul) sökülmek, uçlanmak, istemeyerek ödemek
23199 fork up teslim etmek
23200 fork çatal, çengel, çatallı bel, yaba, yaba ile kaldırmak, (ikiye) ayrılmak,
çatallaşmak
23201 fork-tailed çatal kuyruklu
23202 forked lightning zikzaklı şimşek
23203 forked tongue (yılanda) çatal dil
23204 forked çatal biçiminde, çatallı
23205 forlorn terkedilmiş ve mutsuz, üzgün, mahzun
23206 form a picket line grev gözcülüğü yapmak
23207 form an opinion bir fikir edinmek
23208 form of payment ödeme şekli
23209 form of sale satış şekli
23210 form up düzenlemek
23211 form biçim, görünüş, şekil, çeşit, tür, biçim, basılı çönge, form, form,
kondisyon, ruh yağdayı, form, (mektep) sınıf, biçim vermek, biçimlendirmek,
şekillendirmek, oluşturmak, oluşmak, olmak, (up ile) düzenlemek, düzenlenmek
23212 formal call resmi ziyaret
23213 formal education yaygın öğretim
23214 formal grammar biçimsel dilbilgisi
23215 formal language biçimsel dil
23216 formal logic yapısal mantık
23217 formal resmi, biçimsel
23218 formaldehyde formaldehit
23219 formalism biçimcilik, şekilcilik
23220 formalist formalist, şekilci
23221 formality resmiyet, formalite
23222 formalization biçimleştirme
23223 formalize biçimlemek, resmileştirmek, resmi olmak
23224 formally resmen, biçimsel olarak
23225 formant biçimlendirici
23226 format kitap boyu, format, genel düzen, biçim, program, bağdarlama
23227 formation expenses kuruluş giderleri
23228 formation oluşum
23229 formative oluşma ya da gelişmeyle ilgili
23230 forme forma
23231 former times geçmiş zaman, eski günler
23232 former önceki, ilk, evvelki, eski, ilk, önceki şey/kimse
23233 formerly eskiden, önceden
23234 formic acid formik asit, karınca asidi
23235 formic formik
23236 formication karıncalanma
23237 formidable korkunç, ürkütücü, korkutucu, yenmesi güç, zorlu, çetin
23238 forming şekil verme, kalıplama, kurma
23239 formless şekilsiz, biçimsiz
23240 forms of taxation vergilendirme türleri
23241 formula formül, reçete
23242 formulary formüler
23243 formulate açık ve kesin bir biçimde belirtmek, formülleştirmek
23244 formulation formülleme
23245 formulism formüllere bağlılık
23246 formwork kalıp
23247 formyl formil
23248 fornicate zina yapmak
23249 fornication zina
23250 fornicator zina eden kimse, zampara
23251 fornix taçyapraklardaki uzama
23252 forsake bırakmak, terketmek, vazgeçmek
23253 forsooth gerçekten, hakikaten, güya
23254 forspent bezgin, yorgun
23255 forsterite forsterit
23256 forswear oneself yalan yere yemin etmek
23257 forswear boyun kaçırmak, imtina etmek, dönmek, yüz döndermek, el çekmek,
tövbe etmek, bırakmaya yemin etmek, ant içerek inkâr etmek, reddetmek, ant içerek
danmak, kabul etmemek
23258 forsythia hor çiçeği
23259 fort kale
23260 forte bir kişinin en iyi yaptığı şey
23261 forth ileri, dışarı
23262 forthcoming gelecek, gelecekte olacak, ileriki, gelecekteki çıkacak, hazır,
sağlanmış, candan, arkadaşça, yardımsever, yardıma hazır
23263 forthright açık, candan, samimi, dobra dobra
23264 forthwith hemen, derhal, gecikmeden, bir an önce
23265 fortieth kırkıncı
23266 fortifiable sağlamlaştırılabilir
23267 fortification güçlendirme, berkitme, sağlamlaştırma, tahkim, takviye,
istihkam
23268 fortify güçlendirmek, berkitmek
23269 fortissimo çok kuvvetli, çok hızlı
23270 fortitude dayanıklılık, yüreklilik, metanet, cesaret, sabır
23271 fortnight iki hafta
23272 fortnightly iki haftada bir
23273 fortress büyük kale, istihkam
23274 fortuitous rastlantısal, şans eseri olan, kazara, tesadüfi
23275 fortuity rastlantı, tesadüf
23276 fortunate şanslı, talihli, uğurlu, hayırlı
23277 fortunately Allahtan, şükür ki, neyse ki, şansa
23278 fortune tax servet vergisi
23279 fortune şans, talih, kısmet, gelecek, servet
23280 fortuneteller falcı
23281 fortunetelling falcılık
23282 forty winks kısa süren uyku, şekerleme, kestirme
23283 forty kırk
23284 forum forum
23285 forward contract vadeli sözleşme, vadeli kontrat
23286 forward exchange rate vadeli döviz kuru
23287 forward price vadeli fiyat
23288 forward rate vadeli kur
23289 forward sale vadeli satış
23290 forward speed ileri vites
23291 forward ön, öndeki, gelişmiş, ileri, cüretkâr, küstah, şımarık, ileri,
ileriye, ileriye doğru, göndermek
23292 forwarder taşıyıcı, sevkıyatçı, sevkeden firma
23293 forwarding address yeni adres
23294 forwarding agency nakliyat şirketi
23295 forwarding agent nakliye acentesi, sevkıyat acentası
23296 forwarding business nakliyat ticareti
23297 forwarding charges nakliye giderleri
23298 forwarding company nakliyat şirketi
23299 forwarding country malı gönderen ülke
23300 forwarding station nakliye istasyonu
23301 forwarding gönderme, nakletme, irsal, sevk
23302 forwardness cüret, küstahlık
23303 forwards ileri doğru
23304 fossa çukur
23305 fosse hendek, çukur
23306 fossette gamze
23307 fossil community fosil türkümü
23308 fossil ice fosil buz, taşıl buz
23309 fossil record fosil kalıntı, taşıl kalıntı
23310 fossil fosil, taşıl, fosilleşmiş, taşıllaşmış, fosil, çok eski, köhne
23311 fossiliferous fosilli, taşıllı
23312 fossilization fosilleşme, taşıllaşma
23313 fossilize fosilleşmek, fosilleştirmek
23314 foster brother or sister süt kardeş
23315 foster child evlatlık
23316 foster mother sütanne
23317 foster beslemek, bakmak, büyütmek, gelişmesine yardım etmek,
geliştirmek, teşvik etmek, canlandırmak
23318 fosterage teşvik
23319 fosterling evlatlık, manevi evlat
23320 foul bill of lading kusurlu konşimento
23321 foul up içine etmek, içine sıçmak, berbat etmek
23322 foul kirli, pis, iğrenç, (hava) kötü, bozuk, fırtınalı, kötü, haince, hain,
berbat, faul, kirletmek, pisletmek, kirlenmek, pislenmek, faul yapmak
23323 foulard fular, fular kılgası
23324 foulmouthed ağzı bozuk, küfürbaz
23325 foulness bozukluk, pislik, kir, günah, rezillik, adilik
23326 found kurmak, yapmak, inşa etmek, kurmak, desteklemek, yaptırmak, temelini
atmak
23327 foundation anniversary kuruluş yıldönümü
23328 foundation ceremony temel atma töreni
23329 foundation engineering temel kıvcılığı, temel tekniği
23330 foundation garment korse
23331 foundation pile temel kazığı
23332 foundation plate temel plakası
23333 foundation soil temel zemini, temel toprağı
23334 foundation stone temel taşı
23335 foundation wall temel duvarı, taban duvarı
23336 foundation kuruluş, tesis, vakıf, temel, özül, kurma, yapma
23337 founder profit kurucu kazancı
23338 founder kurucu, (gemi) su dolup batmak, başarısızlıkla sonuçlanmak,
batmak
23339 founder's share kurucu hisse senedi
23340 founding capital kuruluş sermayesi
23341 foundling buluntu, sokağa terk edilen bebek
23342 foundry dökümhane
23343 fountain pen dolmakalem
23344 fountain çeşme, fıskiye, kaynak, köken, asıl
23345 fountainhead pınar başı, memba
23346 four dört
23347 four-bladed dört kanatlı
23348 four-colour printing dört renkli baskı
23349 four-cycle engine dört zamanlı kozgaltka
23350 four-cycle dört devirli
23351 four-cylinder engine dört silindirli kozgaltka
23352 four-dimensional dört boyutlu
23353 four-footed dört ayaklı
23354 four-layer dört tabakalı, dört katmanlı
23355 four-letter word açık saçık söz, kabasöz
23356 four-masted dört direkli
23357 four-phase dört fazlı
23358 four-poster dört direkli karyola
23359 four-stroke engine dört zamanlı kozgaltka
23360 four-wheel dört tekerlekli
23361 fourfold dört kat, dört misli
23362 fourhanded dört elli, dört kişilik, dört kol
23363 fourscore seksen
23364 foursome dörtlü türküm/takım
23365 foursquare metin, sağlam, dobra dobra
23366 fourteen ondört
23367 fourteenth ondördüncü
23368 fourth estate basın
23369 fourth market dördüncü piyasa
23370 fourth dördüncü
23371 fourthly dördüncü olarak
23372 fourwheel brake dört tekerlek eğleci
23373 fourwheel dört tekerlekli
23374 fovea vücutta küçük çukur
23375 fowl kümes döngülü
23376 fowler kuş avcısı, kuşçu
23377 fowling piece av tüfeği, çifte
23378 fox and geese körebe oyunu
23379 fox chase tilki avı
23380 fox grape yabani üzüm
23381 fox terrier tilki teriyeri
23382 fox tilki, aldatmak, kazıklamak, kandırmak, anlaşılması çok güç olmak,
...numarası yapmak, ayağına yatmak
23383 foxglove yüksükotu, kovançiçeği, parmakotu
23384 foxtail saw zıvana testeresi
23385 foxtail tilki kuyruğu
23386 foxtrot bir tür dans, fokstrot
23387 foxy tilki gibi, kurnaz, güvenilmez, üçkâğıtçı
23388 foyer fuaye, giriş, antre
23389 fracas gürültü, patırtı, gürültülü kavga
23390 fraction bar kesir çizgisi
23391 fraction küçük parça, bölüm, kesim, kesir
23392 fractional currency bozuk pul
23393 fractional distillation ayrımsal damıtma
23394 fractional insurance kısmi sigorta
23395 fractional money bozuk pul
23396 fractional reserve kısmi yedek
23397 fractional çok küçük, çok ufak, önemsiz, kesirli
23398 fractionally azıcık, birazcık
23399 fractionate kısımlara ayırmak, damıtmak, tasfiye etmek
23400 fractionating damıtma
23401 fractionation parçalama, bölme
23402 fractionize kesirlere ayırmak
23403 fractious kavgacı, huysuz, aksi
23404 fractiousness huysuzluk, serkeşlik
23405 fractocumulus fraktokümülüs
23406 fractostratus fraktostratus
23407 fracture kırılma, çatlama, kırık, çatlak, kırılmak, çatlamak, kırmak,
çatlatmak
23408 fragile articles kırılabilen eşya
23409 fragile kırılgan, gevrek, narin, nazik
23410 fragility kırılganlık, gevreklik
23411 fragment parça, kırıntı, parçalanmak, parçalara ayrılmak, bölük börçük
olmak
23412 fragmental parçalı, kopmuş parçalardan oluşan
23413 fragmentary parça parça, parçalar halinde, eksik, bölük börçük, yarım yamalak
23414 fragmentation parçalanma, dağılma
23415 fragrance güzel koku
23416 fragrant güzel kokulu
23417 frail zayıf, dayanıksız, gevrek, narin, sağlıksız
23418 frailty zayıflık, dayanıksızlık, narinlik
23419 fraise siper kazığı
23420 frame antenna çerçeve anten
23421 frame counter resim sayacı
23422 frame house ahşap ev
23423 frame of mind ruh hali, ruhsal durum, düşünüş tarzı, mizaç
23424 frame saw kol testeresi
23425 frame çerçevelemek, dile getirmek, belirtmek, ifade etmek, uydurma kanıtlarla
suçsuz birini suçlu göstermek ya da mahkum ettirmek, dalavere yapmak, gizli
dolaplar çevirmek, iskelet, çatı, çerçeve, beden, gövde, vücut biçimi
23426 frame-up hileli düzen
23427 framed çerçeveli
23428 frameless kadrsız, çerçevesiz
23429 framer çerçeveleme jüyesi
23430 frames per second saniyedeki kare sayısı, saniyede resim sayısı
23431 framework agreement çerçeve anlaşması
23432 framework çatı, iskelet, kafes
23433 framing çerçeveleme, iskelet, çatı, kafes
23434 franc frank
23435 franc-tireur çeteci asker
23436 France Fransa
23437 franchise oy hakkı, ayrıcalık, hak, imtiyaz
23438 francium fransiyum
23439 franco franko
23440 francolin çil, turaç
23441 frangibility kırılma özelliği
23442 frangible kırılabilir
23443 frank doğru sözlü, açık sözlü, içten, samimi, (mektup) damgalamak
23444 franked letter verginsiz gönderilen mektup
23445 frankfurter domuz ya da sığır etinden yapılan baharatlı bir tür sosis
23446 frankincense buhur, tütsü
23447 franking machine damgalama kılgası
23448 franking stamp pul damgası
23449 Frankish Frenkçe, alafranga
23450 franklin orta halli arazi sahibi
23451 frankly açıkça, dobra dobra, açıkçası
23452 frankness samimiyet, açık sözlülük
23453 frantic çılgın
23454 frantical çılgınca
23455 frap sıkı bağlamak
23456 frappe buzlu
23457 fraternal kardeşlerle ilgili, kardeş gibi, kardeşçe
23458 fraternity kardeşlik, birlik, cemiyet, dernek
23459 fraternization arkadaşlık etme
23460 fraternize kardeşçe davranmak, dost olmak
23461 fratricide kardeş katili, kendi kardeşini öldürme
23462 fraud department dolandırıcılık masası, dolandırıcılık şubesi
23463 fraud sahtekârlık, dolandırıcılık, hile, düzenbaz, dolandırıcı
23464 fraudulence hilekârlık
23465 fraudulent bankrupt hileli müflis
23466 fraudulent bankruptcy hileli iflas
23467 fraudulent conveyance hileli devir, hileli temlik
23468 fraudulent preference hileli tercih
23469 fraudulent representation yalan beyanda bulunma
23470 fraudulent hileli, hileyle kazanılan
23471 fraudulently hile ile
23472 fraught with danger çok tehlikeli
23473 fraught dolu, yüklü, endişeli, kaygılı, gergin
23474 fraxinella geyikotu
23475 fray kavga, arbede, çekişme, yarışma, tartışma, yıpranmak, aşınmak,
yıpratmak, aşındırmak
23476 frayed nerves yıpranmış sinirler
23477 frazzle yıpranma, yorulma, yıpratmak, yıpranmak
23478 freak hilkat garibesi, ucube, acayip huyları/düşünceleri olan kimse, üşütük,
kaçık, garip olay, koyu hayran, düşkün, hasta, görülmemiş, anormal, acayip, tuhaf,
garibelik, şıltaklık, edabazlık, acayiplik, terslik, naz etmek, giç giç zarafat
etmek, şıltaklık etmek, hokka çıkartmak, sefihlemek, sarsaklamak
23479 freak-out uyuşturucuyla hayal âlemine dalma
23480 freakish acayip, tuhaf, garip, anlamsız
23481 freckle çil
23482 freckled çilli
23483 free alongside geminin bordasında teslim
23484 free and easy rahat, kaygısız, teklifsiz
23485 free area serbest bölge
23486 free arts serbest meslekler
23487 free balance faizsiz bakiye
23488 free board pulsuz yemekler
23489 free boarding school pulsuz yatılı mektep
23490 free charge serbest yük, erkin yük
23491 free competition serbest rekabet
23492 free currency serbest döviz
23493 free energy serbest enerji
23494 free enterprise system hür teşebbüs jüyesi
23495 free enterprise hür teşebbüs
23496 free fall serbest düşüş, erkin düşüş
23497 free field boş alan, serbest alan
23498 free form bağımsız biçim
23499 free from pain ağrıdan kurtulmuş
23500 free from -sı yok, -sız, -siz, -den muaf
23501 free gift karşılıksız hediye
23502 free goods serbest mallar
23503 free kick serbest vuruş, frikik
23504 free labour serbest emek, sendikasız işçiler
23505 free library halk kütüphanesi
23506 free list gümrüksüz mallar listesi
23507 free machining kolay işlenir
23508 free market economy serbest piyasa ekonomisi
23509 free market serbest piyasa
23510 free motion serbest hareket
23511 free of all charges bütün giderlerden muaf
23512 free of charge verginsiz, parasız, pulsuz
23513 free of customs duty gümrük vergisinden muaf
23514 free of expense masrafsız
23515 free of rent kirasız, bedava
23516 free of tax vergisiz
23517 free of taxes vergisiz, vergiden muaf
23518 free of bedava, pulsuz
23519 free on board güvertede teslim, gemide teslim
23520 free port serbest liman, gümrükten muaf liman
23521 free rate serbest kur
23522 free reserve serbest rezerv
23523 free running serbest hareketli
23524 free share serbest hisse
23525 free software hür yazılım, erkin yazılım
23526 free space boş alan
23527 free speech serbest konuşma özgürlüğü
23528 free state bağımsız devlet
23529 free thought özgür düşünce
23530 free trade area serbest ticaret bölgesi
23531 free trade zone serbest bölge
23532 free trade serbest ticaret
23533 free vowel engelsiz ünlü
23534 free will istem özgürlüğü, irade özgürlüğü, hür irade
23535 free hür, erkin, azat, bağımsız, erkin, boş, serbest, parasız, pulsuz,
bedava, müft, havayi, (with ile) eli açık, cömert, rahat, tabii, içten, sabit
olmayan, bağsız, gevşek, kullanılmayan, boş, (yol/geçit) açık, serbest, laubali,
bambılı, teklifsiz, (from/of ile) -sız, -den uzak, erkin biçimde, bedavadan, pulsuz
olarak, bedava, özgür bırakmak, serbest bırakmak, azat etmek, çözmek, gevşetmek,
kurtarmak, izin vermek, muaf tutmak
23536 free-for-all herkesin katıldığı kavga, meydan kavgası
23537 free-hand elle yapılmış, elle çizilmiş
23538 free-spoken açıksözlü
23539 freeboard fribord
23540 freebooter korsan, haydut
23541 freeborn hür doğmuş
23542 freedom of the city fahri hemşirelik, onursal hemşirelik
23543 freedom of the press basın özgürlüğü
23544 freedom of thought fikir hürriyeti
23545 freedom özgürlük, erkinlik, bağımsızlık, erkinlik
23546 freehand (çizim/resim/vb.) alet kullanmadan elle yapılmış
23547 freehold mülkiyet, mülk
23548 freeholder mülk sahibi
23549 freelance serbest yazar/sanatçı
23550 freeload otlakçılık etmek, başkalarının sırtından geçinmek
23551 freeloader otlakçı, beleşçi
23552 freely çekinmeden, rahatça, seve seve, açıkça, dobra dobra, saklamadan,
serbestçe, kısıtlanmadan, engellenmeden
23553 freeman köle olmayan kimse, hür adam, hemşeri
23554 Freemason Farmason
23555 freesia frezya
23556 freestone kolay yontulan taş, Malta taşı, yarma şeftali
23557 freeway karayolu
23558 freewheel yokuş aşağı pedal çevirmeden sürmek
23559 freewill gönüllü, kendiliğinden yapılan, elindelik
23560 freeze on wages verginlerin dondurulması
23561 freeze prices fiyatları dondurmak
23562 freeze the prices fiyatları dondurmak
23563 freeze the wages verginleri dondurmak
23564 freeze wages verginleri dondurmak
23565 freeze donmak, dondurmak, (hava) çok soğuk olmak, buz gibi olmak, çok
üşümek, donmak, donakalmak, (fiyat/vergin/vb.) dondurmak, narh koymak, donma, soğuk
hava, don, dondurucu soğuk, (vergin/fiyat/vb.) dondurma
23566 freezer soğutucu, buzluk, dondurucu
23567 freezing level donma seviyesi
23568 freezing mixture donma karışımı
23569 freezing point donma çekidi
23570 freezing temperature donma sıcaklığı, katılaşma sıcaklığı
23571 freezing dondurucu, donma, dondurma, çok soğuk
23572 freight bill irsaliye, gönderme belgesi
23573 freight car yük vagonu
23574 freight elevator yük asansörü
23575 freight lift yük asansörü
23576 freight note navlun faturası, navlun pusulası
23577 freight rate taşıma vergini
23578 freight station yük istasyonu
23579 freight terms taşıma koşulları
23580 freight train yük treni, marşandiz
23581 freight taşıma, nakliye, yük, eşya
23582 freightage navlun, yük, eşya, nakliye vergini
23583 freighter yük gemisi/uçağı, kargo
23584 freightliner konteyner treni
23585 French barley frenkarpası
23586 French beans taze fasulye
23587 French chalk terzi tebeşiri, terzi sabunu
23588 French doors fransızbalkonu, fransız penceresi
23589 French fries kızarmış parmak çisil
23590 French horn korno, Fransız kornosu
23591 French letters kaput, prezervatif
23592 French loaf francala
23593 French window balkon kapısı
23594 French Fransız, Fransızca, (the ile) Fransızlar
23595 Frenchify Fransızlaştırmak
23596 Frenchman Fransız
23597 frenetic çılgın, azgın
23598 frenzied çılgın, çılgınca, delice, taşkın, coşkun
23599 frenzy çılgınlık, delilik, taşkınlık, cinnet, azgınlık, kudurganlık
23600 freon freon
23601 frequency changer frekans değiştirici
23602 frequency channel tezlik arnası
23603 frequency control frekans kontrolü
23604 frequency curve frekans eğrisi, sıklık eğrisi
23605 frequency distribution frekans dağılımı, sıklık dağılımı
23606 frequency error frekans hatası
23607 frequency graph frekans grafiği
23608 frequency indicator frekans gösterici
23609 frequency modulation frekans modülasyonu
23610 frequency response frekans cevabı
23611 frequency sık sık oluş, sıklık, frekans
23612 frequent yaygın, sık sık olan, olağan, alışılmış, sık görülen, sık geçen,
sık sık gitmek, dadanmak
23613 frequentation bir yere sık gitme
23614 frequentative tekrarlama bildiren
23615 frequenter bir yere sık sık giden kimse, müdavim
23616 frequently sık sık
23617 fresco fresk
23618 fresh air inlet taze hava girişi
23619 fresh air ventilator taze hava vantilatörü
23620 fresh air taze hava, temiz hava
23621 fresh blood taze kan, yeni eleman
23622 fresh breeze sert briz, şiddetli rüzgâr
23623 fresh money taze pul
23624 fresh water tatlı su
23625 fresh taze, körpe, yeni, temiz, tatlı, temiz, kullanılmamış, taze pişmiş,
(su/vb.) tatlı, yorulmamış, dinç, taze, sağlıklı, genç, taze, rüzgârlı ve serin,
sert, deneyimsiz, toy, acemi, çiçeği burnunda, küstah, arsız, sulu
23626 freshen up yıkanmak, rahatlamak, canlan(dır)mak
23627 freshen (rüzgâr) sertleşmek
23628 fresher birdemde birinci sınıf öğrencisi
23629 freshet yağmur seli
23630 freshly anca, henüz, daha şimdi
23631 freshman bkz.fresher
23632 freshness tazelik, yenilik, dirilik, acemilik
23633 freshwater fishery tatlı su balıkçılığı
23634 freshwater lake tatlı su gölü
23635 freshwater tatlı su
23636 Fresnel lens Fresnel merceği
23637 Fresnel Fresnel
23638 fret and fume mırıldanmak
23639 fret saw kıl testere, oyma testere
23640 fret (sürekli olarak) üzülmek, sıkılmak, kaygılanmak, huysuzlanmak
23641 fretful sıkıntılı, ters, huysuz
23642 fretfulness huysuzluk
23643 fretted nakış ile süslenmiş
23644 fretwork ağaç oymacılığı/oyma
23645 friability gevreklik, çabuk ufalanma
23646 friable gevrek, kolay ufalanabilir
23647 fribble boşa zaman harcamak, oyalanmak
23648 fricassee beyaz soslu et yahnisi, salçalı et, yahni pişirmek, salçalı yemek
yapmak
23649 fricative sürtüşmeli, daraltılı (ses), sürtüşmeli, daraltılı (ses)
23650 friction brake sürtünmeli eğleç
23651 friction lining sürtünme balatası
23652 friction loss sürtünme kaybı, sürtünme yitimi
23653 friction resistance sürtünme direnci
23654 friction tape izole bant
23655 friction sürtme, sürtünme, anlaşmazlık, sürtüşme
23656 frictional electricity sürtünme elektriği
23657 frictional force sürtünme kuvveti
23658 frictional loss sürtünme kaybı
23659 frictional resistance sürtünme direnci
23660 frictional sürtünme ile ilgili
23661 frictionless sürtünmesiz
23662 Friday Cuma
23663 fridge buzdolabı
23664 fried egg sahanda yumurta
23665 fried kızarmış, yağda pişirilmiş
23666 friend of the court bilirkişi, uzman müşavir
23667 friend arkadaş, tomdaş, dost
23668 friendless dostu olmayan, arkadaşsız, kimsesiz
23669 friendly match dostluk maçı
23670 Friendly Society Yardımlaşma Derneği
23671 friendly dost, dostça, arkadaşça, yardımsever, içten, sıcak
23672 friendship dostluk, arkadaşlık
23673 frieze duvar ya da tavan süsü, friz
23674 friezing machine ratine kılgası
23675 frigate firkateyn
23676 fright korku
23677 frighten one out of one's wits yüreğini oynatmak
23678 frighten korkutmak, ürkütmek
23679 frightened korkmuş, ürkmüş
23680 frightening korkutucu, ürkütücü
23681 frightful korkunç, korku verici, ürkütücü, müthiş, berbat
23682 frightfully korkunç bir şekilde
23683 frightfulness korkunçluk, iğrençlik, dehşet
23684 frigid çok soğuk, buz gibi, dondurucu, (kişi/davranış/vb.) soğuk,
cansız, resmi, buz gibi, (kadın) (cinsî yönden) soğuk, frijit
23685 frigidity soğukluk
23686 frigidly soğuk bir şekilde, duygusuzca
23687 frigorific soğutucu, soğutmalı
23688 frill dik yakalık, büzmeli haşiye, büzme, bezekçilik, özünü çekme, lokalanma,
farbala, fırfır, gereksiz süs
23689 frillies kadın iç çamaşırı
23690 frills gereksiz süs, gösteriş
23691 frilly fırfırlı
23692 fringe benefits işte ek olanaklar
23693 fringe saçak, perçem, kenar
23694 fringed saçaklı, kenarlı
23695 frippery cicili bicili, ucuz giysi, değersiz süs
23696 friseur kadın berberi
23697 frisk sıçrayıp oynamak, hoplayıp zıplamak, koşuşmak, oynaşmak, (kiminse)
üstünü aramak
23698 friskiness neşe, canlılık
23699 frisky oynak, oyuncu, canlı
23700 frit cam hamuru, sır, ısıtıp yumuşatmak
23701 fritillary zambağa benzer bir çiçek, benekli kelebek
23702 fritter away boşuna sarf etmek, israf etmek
23703 fritter (away ile) (pul/zaman/vb.) çarçur etmek, boşa harcamak, öldürmek
23704 frivol vakit öldürmek, eğlenmek
23705 frivolity havailik, sululuk, saçmalık
23706 frivolous sulu, havai, hoppa, bambılı
23707 frizz (saç) kıvırmak
23708 frizzle bukle, cızırdatarak kızartmak, kıvrım kıvrım olmak
23709 frizzly cingelek
23710 frizzy (saç) kıvırcık, cingelek
23711 fro be
23712 frock coat redingot
23713 frock uşak paltarı, kadın paltarı, kadın giysisi, don, aba
23714 frog in the throat ses kısılması
23715 frog kurbağa
23716 frogman kurbağaadam
23717 frolic gülüp oynama, eğlenme, eğlenti, neşe, hoplayıp sıçramak, oynamak
23718 frolicsome eğlenceyi seven, şen, oynak
23719 from A to Z A'dan Z'ye kadar, başından sonuna kadar, bütün tafsilatıyla, her
şeyiyle
23720 from above yukarıdan, gökten, tepeden inme, Allahtan
23721 from afar uzaktan
23722 from all quarters dört bir yandan
23723 from beginning to end baştan sona
23724 from childhood çocukluktan beri
23725 from day to day günden güne, günbegün
23726 from hand to hand elden ele
23727 from head to foot tepeden tırnağa
23728 from now on bundan böyle, bundan sonra
23729 from scratch sıfırdan başlayarak
23730 from seven to seventy yediden yetmişe
23731 from soup to nuts iğneden ipliğe kadar
23732 from start to finish baştan sona
23733 from stem to stern dip doruk
23734 from the bottom of one's heart can-ı gönülden
23735 from the cradle to the grave beşikten mezara
23736 from the standpoint of bakımından, açısından
23737 from the word go baştan
23738 from then o zamandan
23739 from time to time ara sıra
23740 from tomorrow on yarından itibaren
23741 from top to bottom baştan başa, tepeden tırnağa
23742 from --dan, itibaren, -den beri, -den bu yana, nedeniyle, yüzünden, -den
ötürü, -den, -dan
23743 frond bileşik yaprak, hurma yaprağı
23744 front axle ön dingil, ön aks
23745 front bumper ön tampon
23746 front door ön kapı
23747 front elevation bina ön cephesi, önden görünüş
23748 front end fee yönetim komisyonu
23749 front facade cephe, önyüz, alnaç
23750 front face ön yüz
23751 front fender ön çamurluk
23752 front headlight ön far
23753 front line cephe
23754 front mudguard ön çamurluk
23755 front page ön sayfa, baş sayfa
23756 front wheel ön tekerlek
23757 front wing ön çamurluk
23758 front ön, kabak, ön taraf, önemli mevki, en ön yer, yüz, cephe, yüz, çehre,
cephe, yaygın ve etkin politik hareket, paravana, maske, davranış, tavır, hareket,
ile karşı karşıya olmak, -e bakmak, -in karşısında olmak, önde yer alan, önde
bulunan, öndeki, önle ilgili, önde gelen, ön
23759 front-benchers bakanlar
23760 front-wheel brake ön tekerlek eğleci, ön eğleç
23761 front-wheel drive önden çekişli
23762 frontage bina cephesi
23763 frontal attack cepheden taarruz
23764 frontal bone alın sümüğü
23765 frontal muscle alın kası
23766 frontal ön, (saldırı) cepheden
23767 frontier sınır, hudut
23768 frontispiece cephe, yüz
23769 frontlet döngül alnı
23770 frontogenesis frontojenez, yeni cephe doğuşu
23771 frontolysis frontoliz, cephe eriyişi
23772 fronton fronton, alınlık
23773 frost fog buzlu sis
23774 frost heave donma şişmesi, donma kabarması
23775 frost line don sınırı
23776 frost resistance dona karşı direnç, don direnci
23777 frost ayaz, don, kırağı, donmak, buzlanmak, kırağı ile kaplanmak, (cam)
buzlandırmak
23778 frost-proof donmaz, donma yapmaz
23779 frostbite soğuk ısırması
23780 frostbitten donmuş, soğuktan çürümüş
23781 frosted glass buzlu cam
23782 frosted buzla kaplı, buzlu, mat, sütlü
23783 frostiness soğuk, don
23784 frosty dondurucu, içten olmayan, soğuk
23785 froth köpük, köpürmek, köpüklenmek
23786 frothiness köpüklenme, köpürme
23787 frothy köpüklü
23788 froufrou hışırtı
23789 froward ters, aksi, inatçı, asi, serkeş, dik kafalı
23790 frowardness terslik
23791 frown on uygun görmemek, karşı çıkmak, menetmek
23792 frown kaşlarını çatmak
23793 frowning buruşturulmuş, çatılmış, onaylamayan
23794 frowsty sıkıcı, küf kokulu
23795 frowsy şapşal
23796 frowziness küf kokma
23797 frowzy kötü kokulu, küf kokulu, pasaklı
23798 frozen account dondurulmuş hesap, bloke hesap
23799 frozen assets donmuş mevduat
23800 frozen credit donmuş kredi
23801 frozen food dondurulmuş yiyecek
23802 frozen meat dondurulmuş et
23803 frozen donmuş, dondurulmuş, buz kesilmiş
23804 fructiferous meyve veren, verimli
23805 fructify meyve vermek, sonuç vermek
23806 fructose früktoz, meyve şekeri
23807 fructuous meyve veren, kazançlı
23808 frugal tutumlu, ucuz
23809 frugality tutumluluk, tutum, ucuzluk
23810 frugivorous meyve ile beslenen
23811 fruit basket meyve sepeti
23812 fruit bud meyve tomurcuğu
23813 fruit cake meyveli kek
23814 fruit juice meyve suyu
23815 fruit knife meyve bıçağı
23816 fruit machine pul kılgası
23817 fruit sugar meyve şekeri
23818 fruit tree meyve ağacı
23819 fruit meyve, sonuç, ürün, meyve, meyve vermek
23820 fruitage meyve
23821 fruiter meyve gemisi, meyve ağacı
23822 fruiterer meyve satıcısı, meyveci
23823 fruitful sonuç veren, verimli
23824 fruitfulness bereket
23825 fruition muradına erme, istediğini elde etme, gerçekleşme
23826 fruitless meyvesiz, kısır, sonuçsuz, başarısız, kârsız, verimsiz
23827 fruitlessly nafile
23828 fruity meyve tadında, meyve kokusunda, meyve gibi, meyveli, olgun
23829 frumentaceous buğday türünden
23830 frumenty bulgur sütlacı
23831 frump acayip kılıklı kadın
23832 frumpy derbeder kılıklı, eski moda giyinmiş
23833 frustrate boşa çıkarmak, engel olmak, bozmak, engellemek, düş kırıklığına
uğratmak, hüsrana uğratmak, sinirlerini bozmak
23834 frustration engelleme, bozma, engellenme, düş kırıklığı, hüsran, sinir bozucu
şey
23835 frustum of a cone kesik koni
23836 frustum koni gövdesi
23837 fruticose çalıya benzer
23838 fry (yağda) kızartmak, kızarmak
23839 fry-pan tava
23840 fryer piliç kızartıcısı
23841 frying-pan tava
23842 fuchsia küpeçiçeği
23843 fuchsine füksin
23844 fuck about aptalca davranmak
23845 fuck around aptalca davranmak
23846 fuck off siktir olup gitmek, aptalca davranmak
23847 fuck up içine sıçmak, sıçıp batırmak
23848 fuck sikişmek, sikmek, sikiş, sikişen kimse, sikici, kab, kahretsin!, hay
anasını!
23849 fucker salak, aptal, kafasız, sikici, vurucu
23850 fucking kahrolası, lanet olası
23851 fuddle zihnini karıştırmak, şaşırtmak
23852 fuddled çakırkeyf, kafası dumanlı
23853 fuddy-duddy eski kafalı, tutucu, örümcek kafalı kimse
23854 fudge bir çeşit yumuşak şekerleme
23855 fuel alarm yakıt seviyesi alarmı
23856 fuel cam yakıt kamı
23857 fuel can benzin bidonu
23858 fuel cock gazocağı musluğu
23859 fuel consumption yakıt sarfiyatı, yakıt tüketimi
23860 fuel economy yakıt ekonomisi, yakıt tasarrufu
23861 fuel element yakıt maddesi
23862 fuel feed pump mazot pompası, yakıt besleme pompası
23863 fuel feed yakıt besleme, yakıt verme
23864 fuel filter yakıt filtresi, yakıt süzgeci
23865 fuel gas yakıt gazı
23866 fuel gauge yakıt göstergesi
23867 fuel hose yakıt hortumu
23868 fuel injection pump enjeksiyon pompası
23869 fuel injector mazot enjektörü, yakıt enjektörü
23870 fuel level yakıt düzeyi
23871 fuel line yakıt borusu
23872 fuel oil fuel oil, yağyakıt, mazot, akaryakıt
23873 fuel pressure yakıt basıncı
23874 fuel pump yakıt pompası, benzin pompası
23875 fuel rating yakıt oranı
23876 fuel reserve tank yedek yakıtlık, yedek yakıt deposu
23877 fuel rod yakıt çubuğu
23878 fuel saving yakıt tasarrufu
23879 fuel strainer yakıt filtresi, yakıt süzgeci
23880 fuel supply yakıt iletimi, yakıt sevkıyatı
23881 fuel tank yakıt deposu, yakıtlık
23882 fuel tanker akaryakıt tankeri
23883 fuel truck yakıt tankeri
23884 fuel wood yakacak odun
23885 fuel yakıt, yakacak, benzin, yakıt vermek, yakıt almak
23886 fuelling yakıt verme, yakıt doldurma
23887 fugacious geçici, ömürsüz, uçucu
23888 fugacity uçuculuk, uçarlık, kaçarlık, fanilik
23889 fuggy havasız
23890 fugitive kaçak, anımsanması güç, akılda tutulması zor, uzun sürmeyen,
geçici, gidici, kaçak kimse, kaçak
23891 fugue füg
23892 fulcrum lever dayanak kolu
23893 fulcrum (kaldıraç) dayanak çekidi, taşıma çekidi, mesnet
23894 fulfil yerine getirmek, yapmak, gereksinimlerini gidermek, tatmin etmek,
gerçekleştirmek, yapmak
23895 fulfill bkz.fulfil
23896 fulfilment yapma, yerine getirme, gerçekleştirme, ifa
23897 fulgent çok parlak, şaşaalı
23898 fuliginous isli, kurumlu
23899 full admiral oramiral
23900 full automatic tam otomatik
23901 full board tam pansiyon
23902 full brother öz erkek kardeş
23903 full circle tam daire
23904 full costing tam maliyetleme
23905 full coverage collision insurance kasko sigortası
23906 full diet yüksek değerli besin
23907 full dress resmi elbise, frak
23908 full employment tam istihdam
23909 full general orgeneral
23910 full military honours askeri cenaze töreni
23911 full moon dolunay
23912 full of beans hayat dolu, neşeli, keyifli
23913 full payment tam ödeme
23914 full powers tam yetki
23915 full sail pupa yelken
23916 full size doğal boy, tam boyut
23917 full speed tam devir, tam hız, tam sürat, tam yol
23918 full steam ahead son süratle ileri
23919 full stop çekit, nokta
23920 full time job tamgün iş
23921 full to capacity tamamen dolu
23922 full to replete tıka basa dolu
23923 full up dopdolu, komple, mahşer gibi, mahşeri
23924 full dolu, dolu, kalabalık, doymuş, tok, (giysi) gevşek, bol, en çok, en
yüksek, en fazla, maksimum, (of ile) yalnızca -i düşünen, -den başka şey
düşünmeyen, -le dopdolu, yuvarlak, toparlak, dopdolu, taşkın, coşkun, doğruca,
doğrudan, direkt olarak, çok
23925 full-blooded saf kan, cins, dinç, gürbüz
23926 full-blown (çiçek) tamamen açılmış, tam
23927 full-fledged tüyleri büyümüş
23928 full-grown tam gelişmiş, iyi gelişmiş
23929 full-length film uzun metrajlı yanka, uzun yanka
23930 full-length (yaçın) insanı tam olarak gösteren, boy
23931 full-load tam yük
23932 full-paid tam ödenmiş
23933 full-scale orijinal ölçülerde, tüm gücünü kullanan
23934 full-time fultaym, tamgün, tümgün, fultaym, tamgün, tümgün
23935 full-wave tam dalga
23936 fullback bek oyuncu, savunma
23937 fuller çırpıcı, dinkleme kılgası
23938 fuller's earth kil
23939 fullery çuhahane, çırpıcı yeri
23940 fullface cepheden alınmış yaçın, kalın harf
23941 fulling mill dinkleme kılgası, çırpıcı tezgâhı
23942 fulling dinkleme
23943 fullness doluluk, dolgunluk, bolluk, şişmanlık
23944 fully automatic machine tam otomatik kılga
23945 fully automatic tam otomatik
23946 fully fashioned bedeni sımsıkı saran
23947 fully fledged tam yetkili
23948 fully paid tamamen ödenmiş
23949 fully synthetic tamamen sentetik
23950 fully en az, en azından, tamamen, tam olarak, tümüyle
23951 fulminant gürleyen, ateş püskürten
23952 fulminate fulminat, patlamak, infilak etmek, gürlemek, ateş püskürmek
23953 fulminating patlayıcı
23954 fulmination patlama, infilak etme, ateş püskürme
23955 fulminatory gürleyen, dehşet şaçan
23956 fulminic acid fulminik asit
23957 fulminic fulminik
23958 fulsome bıktırıcı, aşırı
23959 fulvous kırmızımtıl sarı, sarımtıl, konur
23960 fumaric acid fumarik asit
23961 fumaric fumarik
23962 fumarole fümerol, tüten
23963 fumble el yordamıyla aramak, yoklamak, el yordamıyla yürümek,
beceriksizce yapmak, elleri dolaşmak
23964 fumbler beceriksiz kişi
23965 fume duman, buhar, gaz, öfkelenmek, kızmak, patlamak, köpürmek, duman
çıkarmak, tütmek
23966 fumigant tütsü, dezenfektan
23967 fumigate buharla dezenfekte etmek, tütsülemek
23968 fumigation buharla dezenfekte etme, buhardan geçirme
23969 fumigator dezenfekte aleti
23970 fumitory şahtere
23971 fun oyunculuk, neşe, eğlence, zevk
23972 funambulist ip çambazı
23973 function keys işlev tuşları, fonksiyon tuşları
23974 function table işlev kestesi
23975 function görev, iş, işlev, fonksiyon, amaç, resmi ya da özel tören,
merasim, çalışmak, işlemek, iş görmek
23976 functional accounting uygulamalı muhasebe, sorumluluk muhasebesi
23977 functional analysis fonksiyonel analiz, işlevsel çözümleme
23978 functional character işlevsel karakter
23979 functional group işlevsel türküm, fonksiyonel türküm
23980 functional linguistics görevsel dilbilim, işlevsel dilbilim
23981 functional işlevsel, fonksiyonel, görevini yapar, iş görür, pratik
23982 functionalism görevselcilik, işlevselcilik
23983 functionalist görevselci, işlevselci, görevselci, işlevselci
23984 functionality işlevsellik, fonksiyonellik
23985 functionary görevli, memur
23986 functioning işler durumda
23987 functor fonktör, izleç
23988 fund administration sermaye idaresi
23989 fund sermaye, pul, fon, stok, birikim, pul sağlamak, finanse etmek
23990 fundament temel, taban, makat, kıç
23991 fundamental analysis esas analiz
23992 fundamental colour esas renk, ana renk
23993 fundamental component temel bileşen
23994 fundamental form temel biçim
23995 fundamental group temel türküm, temel öbek
23996 fundamental particle temel parçacık
23997 fundamental rights temel haklar
23998 fundamental series temel seri
23999 fundamental structure temel yapı
24000 fundamental unit temel birim
24001 fundamental esas, ana, belli başlı, temel, en gerekli, önemli, kural, temel
ilke, esas kanun
24002 fundamentalism aşırı tutuculuk
24003 fundamentally esaslı olarak, esas itibariyle
24004 funded debt konsolide borç
24005 funding kısa vadeli borcun uzun vadeli borca dönüştürülmes
24006 funds in cash nakit fon
24007 funds statement mali durum
24008 fundus gözdibi
24009 funeral home ölülerin yıkandığı bina
24010 funeral march cenaze marşı
24011 funeral procession cenaze alayı
24012 funeral cenaze töreni, gömme, cenaze alayı
24013 funerary cenaze törenine ait, karanlık, kasvetli
24014 funereal mahzun, üzgün, hüzünlü, kasvetli, cenaze törenine yakışır
24015 funfair eğlence parkı, lunapark
24016 fungal mantarsı, mantar gibi, mantarla ilgili
24017 fungi- (önek) mantara ait, küf
24018 fungible misli
24019 fungicide mantar ilacı
24020 fungoid mantara benzeyen
24021 fungous mantarla ilgili, sünger gibi
24022 fungus mantar
24023 funicular dağ demiryolu
24024 funk büyük korku, dehşet, (nedense) çekinmek, uzak durmak, korkmak, kaçmak
24025 funky fanki, çok iyi, müthiş, acayip, o biçim, süper
24026 funnel cloud bulut hortumu
24027 funnel huni, baca, huniden geçirmek, huniden geçirmek, (dar/kalabalık
bir yerden) zorlukla geçmek
24028 funnies çizgi öykü, espri, şaka
24029 funnily enough ne gariptir ki
24030 funnily garip bir şekilde, komik, bir şekilde
24031 funny gülünç, komik, kızık, acayip, tuhaf, garip
24032 funster şakacı kimse
24033 fur coat kürk manto
24034 fur kürk, post, dil pası, kazan taşı
24035 furan furan
24036 furbelow farbala, fırfır, saçak
24037 furbish cilalamak, pasını çıkarmak, parlatmak, tazelemek
24038 furcate çatallı, dallı, çatallanmak, bölünmek, ayrılmak
24039 furcation çatallanma, dallanma
24040 furfur kepek (saçta)
24041 furfuraceous kepekli, pullu
24042 furious öfkeli, kızgın, köpürmüş, kudurmuş, tepesi atmış, sinirli,
şiddetli, güçlü, azgın
24043 furiousness kızgınlık
24044 furl (şemsiye/yelken/bayrak/vb.) sarmak
24045 furlong metrelik uzunluk
24046 furlough sıla izni, sıla izni vermek
24047 furnace brick fırın tuğlası
24048 furnace ocak, fırın
24049 furnish information bilgi vermek
24050 furnish vermek, sağlamak, tedarik etmek, döşemek, donatmak
24051 furnished room mobilyalı oda
24052 furnished möbleli, döşeli
24053 furnisher döşemeci, mobilyacı
24054 furnishing fabrics döşemelik kumaşlar
24055 furnishings döşeme, mobilya, takım, mefruşat
24056 furniture mobilya
24057 furore taşkınlık, kızgınlık, velvele
24058 furred kürklü, kürk kaplı
24059 furrier kürkçü
24060 furriery kürkçülük, kürkçü dükkânı
24061 furrow (toprakta) saban izi, (alın ya da yüzde) kırışıklık, çizgi, iz
açmak, kırıştırmak
24062 furry kürklü, kürk gibi
24063 further particulars fazla tafsilat
24064 further daha fazla, daha ileri, daha uzağa, daha ilerde, daha uzakta,
başka yere, başka yerde, ayrıca, üstelik, başka, bir başka, daha, bundan başka,
başka bir, yeni, daha uzak, daha uzaktaki, ilerlemesine yardım etmek, destek olmak
24065 furtherance yardım
24066 furthermore bundan başka, ayrıca, üstelik, bunun yanında
24067 furthermost en uzak, en uzağa, en uzakta
24068 furthest en uzak, en uzağa
24069 furtive şüphe uyandıran, kaçamak, sinsi, suçlu izlenimi uyandıran
24070 furtively gizlice, sinsi sinsi
24071 furtiveness sinsilik
24072 furuncle çıban, kan çıbanı
24073 fury korkunç öfke, kızgınlık, hiddet, şiddet
24074 fusain fusain, telli kömür
24075 fuscous grimsi kahverengi, koyu renk
24076 fuse alarm sigorta alarmı
24077 fuse box sigorta kutusu
24078 fuse clip sigorta kelepçesi
24079 fuse holder sigorta yuvası, sigorta tutucu
24080 fuse socket sigorta duyu
24081 fuse wire sigorta teli
24082 fuse sigorta, tapa, (metal) eritmek, eriterek birleştirmek, (metal) erimek,
eriyerek birleşmek, (sigorta) atmak, (sigorta) attırmak
24083 fusel oil fuzel yağı
24084 fusel fuzel
24085 fuselage uçak gövdesi
24086 fusibility erime kabiliyeti
24087 fusible erir, eriyebilir, eritilebilir
24088 fusilier tüfek kullanan asker
24089 fusillade yaylım ateşi, yaylım ateşi açmak
24090 fusing point ergime çekidi
24091 fusing eritme, erime
24092 fusion bomb termonükleer bomba
24093 fusion erime, ergime, eritilme, birleşme, kaynaşma, kaynaşım
24094 fuss gürültü patırtı, yaygara, velvele, gereksiz
telaş/kızgınlık/sabırsızlık, gereksiz yere telaşlanmak, ortalığı velveleye vermek,
rahatsız etmek, can sıkmak, sinirlendirmek
24095 fussiness telaş
24096 fussy huysuz, yaygaracı, titiz, mızmız, kılı kırk yaran, müşkülpesent
24097 fust sütun gövdesi
24098 fustian dimi, pamuklu kadife, tumturaklı
24099 fustigate sopa ile dövmek
24100 fustigation dayak, kötek
24101 fusty küflü, küf kokulu, köhne, eski kafalı, küflü
24102 futile boş, boşuna, beyhude
24103 futilely boş yere
24104 futility yararsızlık
24105 futtock döşek
24106 future continuous tense sürekli gelecek zaman
24107 future delivery gelecekte teslim, vadeli teslim
24108 future perfect continuous tense gelecekte bitmiş zamanın sürekli şekli
24109 future perfect tense gelecekte bitmiş zaman
24110 future tense gelecek zaman
24111 future gelecek, istikbal, gelecek, müstakbel, ileriki
24112 futures market vadeli işlemler piyasası
24113 futures sale vadeli satış
24114 futures vadeli işlemler, vadeli sözleşmeler
24115 futurism fütürizm, gelecekçilik
24116 futuristic modern, acayip
24117 futurity gelecek, istikbal
24118 fuzz kısa tüy, hav, sakçı, aynasız
24119 fuzzball yabani mantar
24120 fuzzy (saç) kıvırcık, cingelek, kabarık, (kumaş/vb.) tüylü, havlu, bulanık,
belirsiz
24121 G clef sol anahtarı
24122 G flat sol bemol
24123 G minor sol minor
24124 G sharp sol diyez
24125 gab gevezelik
24126 gabardine gabardin
24127 gabble çabuk çabuk ve anlaşılmaz biçimde konuşmak
24128 gabbler geveze, boşboğaz
24129 gabbro gabro, derinlik kayacı
24130 gabby konuşkan, geveze, boşboğaz
24131 gable roof beşik çatı
24132 gable üçgen biçiminde dam
24133 gad (about ile) başıboş dolaşmak, dolanmak, gezmek
24134 gadabout avare kimse, serseri, hovarda
24135 gadfly atsineği
24136 gadget becerikli alet, dalga, zımbırtı
24137 gadolinium gadolinyum
24138 gadwall boz ördek
24139 gaff balıkçı zıpkını, giz, zıpkınla vurup tutmak (balık)
24140 gaffe gaf, gaf yapma, pot kırma, kabahat
24141 gaffer patron, şef, ustabaşı, yaşlı adam, ihtiyar
24142 gag ağız tıkacı, şaka, espri, komik öykü, ağzını tıkamak, susturmak
24143 gaga bunak, ahmak, kaçık, deli, budala
24144 gage bkz.gauge
24145 gaggle kaz sürüsü
24146 gaiety neşe, neşelik, şenlik, eğlenti, eğlence
24147 gaily neşeli bir şekilde, neşeyle
24148 gain and loss account kâr ve zarar hesabı
24149 gain control kazanç kontrolü
24150 gain ground rağbet kazanmak, ilerlemek, önemi artmak
24151 gain on one (yarışta) yavaş yavaş yaklaşmak, arayı kapatmak
24152 gain the ear of birine söz geçirmek
24153 gain the upper hand üstün gelmek
24154 gain time zaman kazanmak
24155 gain kazanç, kâr, çıkar, yarar, fayda, ilerleme, artma, artış, kazanmak,
elde etmek, edinmek, kazanmak, sağlamak, -e varmak, ulaşmak, (sögen) ileri gitmek
24156 gainful occupation verginli çalışma
24157 gainful kârlı, kazançlı, verginli, maaşlı
24158 gainfully employed pul ile tutulmuş
24159 gainings gelir, kazanç
24160 gainless kazançsız, kârsız
24161 gainsay inkâr etmek, reddetmek
24162 gait yürüyüş, gidiş, yürüyüş biçimi
24163 gaiter tozluk
24164 gaize puzolanlı killi kum taşı
24165 gal kız
24166 gala gala, şenlik
24167 galactic system galaktik jüyesi, gökada jüyesi
24168 galactic galaktik, gökada ile ilgili, samanyoluna ait
24169 galactose galaktoz
24170 galaxy galaksi, gökada, seçkin kişiler topluluğu, şöhretler
24171 gale sert rüzgâr, bora, ani kahkaha
24172 galena galen, kükürt kurşunu
24173 galimatias saçma boş laf
24174 galingale kulunç otu
24175 galipot bir tür çamsakızı
24176 gall bladder ödkesesi, safrakesesi
24177 gall oak mazı meşesi
24178 gall safra, öd, kin, nefret, kabalık, küstahlık, sürtünme sonucu oluşan yara
24179 gall-apple elma şeklinde mazı
24180 gallant yürekli, yiğit, cesur, güzel, görkemli, (erkek) kibar, şık
24181 gallantry kadınlara karşı incelik, kibarlık, yüreklilik, yiğitlik, cesaret,
kahramanlık
24182 galleon kalyon
24183 galleria forest galeri orman
24184 gallery galeri
24185 galley west düzensiz
24186 galley kadırga, gemi mutfağı
24187 galliard hareketli bir dans
24188 gallic acid galik asit
24189 Gallic Galya ile ilgili, Fransa'ya ait, galik
24190 gallimaufry karmakarışık şey, yahni
24191 gallinaceous tavuk cinsinden
24192 galling incitici, gurur kırıcı, can sıkıcı
24193 galliot hafif kadırga, çektirme
24194 Gallipoli Gelibolu
24195 gallium galyum
24196 gallivant gezip tozmak, eğlence/serüven peşinde koşmak
24197 gallon galon
24198 galloon dar ve sık dokumalı şerit, sırma
24199 gallop dörtnal, dörtnala gitmek, çapmak
24200 gallows bird asılacak herif
24201 gallows darağacı
24202 gallstone safra taşı
24203 Gallup poll kamuoyu araştırması
24204 gallus pantolon askısı
24205 galluses pantolon askısı
24206 galore pek çok, bol bol
24207 galosh ayakkabının üzerine giyilen lastik, galoş
24208 galvanic cell galvanik pil
24209 galvanic galvanik
24210 galvanism galvanizm
24211 galvanization galvanizleme
24212 galvanize galvanizlemek, canlandırmak, kışkırtmak, harekete geçirmek,
teşvik etmek
24213 galvanized iron galvanize demir, çinko
24214 galvanized pipe galvanizli boru
24215 galvanized sheet galvanizli sac
24216 galvannealing galvaniz tavlama
24217 galvanometer galvanometre, küçük akımölçer
24218 galvanoplastic galvenoplastik
24219 galvanoplasty galvanoplasti
24220 galvanoscope galvanoskop
24221 gam balina sürüsü, bacak
24222 gambado at sıçraması
24223 Gambia Gambia
24224 gambit (satranç) gambit, hesaplı hareket
24225 gamble away kumarda kaybetmek
24226 gamble with sth ile kumar oynamak, tehlikeye sokmak
24227 gamble rizikolu iş, kumar, kumar oynamak, (away ile) kumarda kaybetmek
24228 gambler kumarbaz
24229 gambling den kumarhane
24230 gambling kumar, kumar oynama
24231 gamboge katalomba, hintzamkı
24232 gambol sıçramak, hoplamak, zıplamak, hoplayıp sıçrama
24233 gambrel roof Felemenk çatısı, balıksırtı dam
24234 game of hazard şans oyunu, kumar
24235 game oyun, parti, oyun partisi, av, hile, dolap, plan, oyun, maç,
karşılaşma, istekli, hevesli, hazır, harekete hazır, gözüpek, topal, (kol/vb.)
sakat
24236 gamebag av çantası
24237 gamekeeper av bekçisi
24238 gamely cesurca
24239 gameness yiğitlik, mertlik, yüreklilik
24240 gamesome neşeli, canlı
24241 gamester kumarbaz
24242 gamete gamet, cinsî hücre
24243 gametophyte gametofit, gametli ösümlük
24244 gamin sokak çocuğu
24245 gaming house kumarhane
24246 gaming laws kumar yasaları
24247 gaming table kumar masası
24248 gaming kumar oynama
24249 gamma detector gama detektörü
24250 gamma distribution gama dağılımı
24251 gamma factor gama faktörü
24252 gamma globulin gammaglobülin
24253 gamma particle gama parçacığı
24254 gamma rays gama ışınları
24255 gamma gama
24256 gammer yaşlı kadın, haminne
24257 gammon tütsülenmiş jambon
24258 gamo- (önek) cinsiyetle ilgili, birleşik
24259 gamp şemsiye
24260 gamut nota dizisi, gam, birşeyin tamamı, tümü
24261 gamy cesur, yiğit, gözüpek
24262 gander erkek kaz
24263 ganef hırsız
24264 gang leader elebaşı, kuldurbaşı
24265 gang plow çok bıçaklı pulluk
24266 gang saw katrak
24267 gang up against karşı birlik olmak
24268 gang up on karşı birlik olmak
24269 gang arkadaş türkümü, ekip, takım, çete, deste, kuldur destesi
24270 gangboard dosa, borda iskelesi
24271 gangling zayıf ve uzun boylu, sırık gibi
24272 ganglion gangliyon, sinir düğümü
24273 gangplank iskele tahtası
24274 gangrene kangren
24275 gangrenous kangrenli
24276 gangster gangster
24277 gangue gang
24278 gangway aralık geçit, borda iskelesi, Değmesin!, Yağlı boya!, Yoldan!
24279 gannet sümsük kuşu
24280 ganoid parlak, parlak pullu balık
24281 gantry (demiryolu) sinyal köprüsü
24282 gaol cezaevi, hapishane, cezaevine kapatmak, hapse atmak
24283 gaoler gardiyan, zindancı
24284 gap character aralık karakteri
24285 gap boşluk, aralık, yarık, (görüş) ayrılık
24286 gape ağzı açık kalmak, ağzını açıp alık alık bakmak, açılmak, yarılmak
24287 gapeseed hayret uyandıran şey
24288 gaping ağzı açık
24289 gappy noksan, eksik, kusurlu
24290 gar zargana
24291 garage garaj, benzin istasyonu, garaja koymak
24292 garb üst baş, kılık kıyafet, giydirmek
24293 garbage can çöp tenekesi
24294 garbage collection çöp toplama
24295 garbage disposer kırıntı değirmeni, çöp öğütme aygıtı
24296 garbage man çöpçü
24297 garbage süprüntü, tullantı, çöp, zibil, zırva, garbage can // Ai.çöp
tenekesi
24298 garbanzo nohut
24299 garble bozma, tahrif etmek, bozmak
24300 garbled karmaşık, karışık, yanlış
24301 garboard burma tahtası
24302 garçon garson
24303 garden crop bahçe ürünü
24304 garden hoe bahçe çapası
24305 garden hose bahçe hortumu
24306 garden of Eden Cennet bahçesi, Aden bahçesi
24307 garden plants bahçe ösümlükleri
24308 garden shears bahçıvan makası
24309 garden bahçe, bahçede çalışmak, bahçıvanlık yapmak, bahçeyle uğraşmak
24310 gardener bahçıvan
24311 gardenia gardenya
24312 gardening bahçıvanlık
24313 garfish zargana
24314 gargantuan çok büyük, koca, devasa
24315 gargle gargara yapmak, gargara
24316 gargoyle insan ya da döngül başlı taş oluk
24317 garish gösterişli, parlak, cafcaflı
24318 garland çelenk, çiçekten yapılmış taç
24319 garlic mustard sarmısakotu
24320 garlic sarmısak, sum
24321 garment industry konfeksiyon, hazır giyim
24322 garment giyim eşyası, giysi
24323 garner tahıl ambarı, toplamak, biriktirmek
24324 garnet lal taşı
24325 garnish süs, garnitür, (yemek) süslemek
24326 garnishee yediemin, haczetmek, hacze bağlamak
24327 garnishment süsleme, haciz
24328 garniture garnitür, süs
24329 garret tavan arası
24330 garrison commander merkez komutanı
24331 garrison garnizon
24332 garrote boğarak idam etmek
24333 garrulity çenebazlık, gevezelik
24334 garrulous çenebaz, geveze
24335 garter jartiyer
24336 garth küçük bahçe
24337 gas about laklak etmek, çene çalmak
24338 gas analysis gaz analizi
24339 gas burner tenek gazı memesi
24340 gas chamber gaz odası
24341 gas chromatography gaz kromatografisi
24342 gas coal gaz kömürü
24343 gas compressor gaz kompresörü
24344 gas cooler gaz soğutucu
24345 gas counter gaz sayacı
24346 gas cutting gaz kesme
24347 gas density gaz yoğunluğu
24348 gas electrode gaz elektrotu
24349 gas engine gaz kozgaltkası
24350 gas equilibrium gaz dengesi
24351 gas exhauster gaz boşaltıcı
24352 gas flow gaz akışı
24353 gas furnace gaz fırını
24354 gas generator gaz jeneratörü, gaz üreteci
24355 gas heater şofben, gaz su ısıtıcısı
24356 gas holder gazometre
24357 gas jet gaz memesi, gaz alevi
24358 gas laws gaz kanunları, gaz yasaları
24359 gas main havagazı ana borusu
24360 gas man havagazı memuru
24361 gas mask gaz maskesi
24362 gas meter gaz saati, gaz sayacı
24363 gas mixture gaz karışımı
24364 gas oil gaz yağı
24365 gas oven havagazı fırını
24366 gas pedal gaz pedalı
24367 gas pipeline gaz boru hattı
24368 gas pressure gaz basıncı
24369 gas shielding gaz maskı, gaz korumalığı
24370 gas station benzin istasyonu, benzinlik
24371 gas tank benzin deposu
24372 gas thermometer gazlı termometre
24373 gas tube gaz tüpü
24374 gas welding gaz kaynağı
24375 gas (hava) gaz, sıvı gaz, benzin, boş laf, zırva, gaz ile zehirlemek,
(about ile) laklak etmek, çene çalmak, havadan sudan konuşmak
24376 gas-filled lamp gazlı lamba
24377 gas-filled gazlı, gazla dolu
24378 gasconade övünme
24379 gaseous fuel gazyakıt
24380 gaseous state gaz hali
24381 gaseous gaz gibi, gazlı
24382 gash derin yara, derin yara açmak
24383 gasification gazlaştırma
24384 gasify gazlaştırmak
24385 gasket conta
24386 gasoline can benzin bidonu
24387 gasoline consumption benzin sarfiyatı, benzin tüketimi
24388 gasoline engine benzinli kozgaltka
24389 gasoline gauge benzin göstergesi
24390 gasoline level benzin seviyesi, benzin düzeyi
24391 gasoline pump benzin pompası
24392 gasoline strainer benzin süzgeci
24393 gasoline tank cap benzin deposu kapağı
24394 gasoline tank benzin deposu, yakıtlık
24395 gasoline benzin
24396 gasometer gazometre
24397 gasometric gazometrik
24398 gasp güçlükle solumak, güçlükle soluk almak, (şaşkınlıktan/vb.) soluğunu
tutmak, güçlükle soluma, soluk soluğa konuşma
24399 gassed gazlı, zehirli gazda kirlenmiş
24400 gasser gaz sondajı, atıp tutan kimse
24401 gassy mine grizulu ocak
24402 gassy gazlı, gaz dolu, gaz gibi
24403 gastralgia karın ağrısı
24404 gastric juice mide suyu
24405 gastric ulcer mide ülseri
24406 gastric mide ile ilgili, mide
24407 gastrin gastrin
24408 gastritis gastrit, mide yangısı
24409 gastro-intestinal gastrointestinal, mide-bağırsak
24410 gastroenteritis gastroenterit, mide-bağırsak yangısı
24411 gastrointestinal gastrointestinal, mide ve bağırsaklarla ilgili
24412 gastrological gastrolojik
24413 gastrology gastroloji
24414 gastronomer yemek uzmanı
24415 gastronomic yemeğe ait, mideye ait
24416 gastronomist yemek meraklısı
24417 gastronomy iyi yemek yeme ve pişirme sanatı, gastronomi
24418 gastropod karındanbacaklı, karındanbacaklı
24419 gastroscope midenin içini inceleyen alet, gastroskop
24420 gastrotomy mide ameliyatı
24421 gastrula gastrula
24422 gastrulation gastrulasyon, bağırsak oluşumu
24423 gasworks havagazı fabrikası
24424 gat dar arna, tüfek, tabanca
24425 gate crasher kaçak seyirci, biletsiz seyirci
24426 gate kapı, bab, giriş yeri, giriş kapısı, (bir maçı/gösteriyi/vb.)
izleyenlerin sayısı, hasılat
24427 gatecrash (parti/vb.'ne) davetsiz gitmek
24428 gatecrasher maça davetsiz giren kimse
24429 gatehouse kapıcı odası
24430 gatekeeper kapıcı, bekçi, gözetçi
24431 gatepost kapı direği
24432 gateway giriş yeri, giriş kapısı
24433 gather (round ile) toplanmak, bir araya gelmek, toplamak, bir araya
getirme, toplamak, koparmak, (bilgi/vb.) kazanmak, toplamak, anlamak, sonuç
çıkarmak
24434 gathering toplantı
24435 gauche patavatsız, beceriksiz
24436 gaucherie acemice tavır, beceriksizlik
24437 gaud değersiz eğlenceler, gösterişli elbiseler, süs
24438 gaudiness aşırı süslülük
24439 gaudy gösterişli, parlak, cırtlak, cart, şatafatlı
24440 gauge pressure manometre basıncı
24441 gauge ölçü, ayar, ölçü aygıtı, ölçmek, ölçüp biçmek, değerlendirmek,
yargılamak
24442 gauger ölçü aleti, ayarcı, vergi memuru, gümrük memuru
24443 gauging ayarlama, ölçme, mastarlama, çaplama
24444 gaunt arık, sıska, bir deri bir sümük, cılız
24445 gauntlet uzun eldiven
24446 gauss gauss
24447 gaussmeter gaussölçer, gaussmetre
24448 gauze bandage gazlı bez
24449 gauze tül
24450 gauzy tül gibi, şeffaf
24451 gavotte eski bir Fransız dansı
24452 gawk aval aval bakmak, öküzün trene baktığı gibi bakmak
24453 gawky hantal, beceriksiz, sakar
24454 gawp aval aval bakmak
24455 gay şen, neşeli, mutlu, parlak, canlı, ibne, sevici
24456 gayness ibnelik, sevicilik, neşelilik, neşe
24457 gazabo delikanlı
24458 gazalle ahu
24459 gaze gözünü dikerek bakmak, gözünü zillemek, sürekli bakış
24460 gazebo manzaralı ev
24461 gazelle ceylan, gazel
24462 gazer ahmak, şaşkın, budala
24463 gazette resmi yenün
24464 gazetteer atlas
24465 gazump kimese (evini) satmaktan vazgeçip daha fazla pul veren başka
birisine satmak
24466 gear box dişli çark mahfazası
24467 gear case dişli kutusu, vites kutusu
24468 gear cutter dişli frezesi
24469 gear lever vites kolu
24470 gear ring dişli halka
24471 gear shaft dişli mili, transmisyon mili
24472 gear stick vites kolu
24473 gear takım, tertibat, donatı, çark, dişli, vites, kıyafet, gear
lever/stick/shift // vites kolu
24474 gearbox vites kutusu
24475 geared dişli, geçmiş
24476 gearing dişli çarklar jüyesi, dişli tertibatı
24477 gearshift lever vites değiştirme kolu, vites kolu, hız kolu
24478 gearshift vites değiştirme, vites kolu
24479 gearwheel dişli çark
24480 gecko bir tür kertenkele
24481 geese kaz, budala kimse
24482 geezer ihtiyar, bunak, moruk
24483 gegenschein karşıgün
24484 geisha geyşa
24485 gel bkz.jell
24486 gelatine jelatin
24487 gelatinous jelatinli, jelatin gibi
24488 gelation dondurma, katılaştırma
24489 geld hadım etmek, iğdiş etmek, enemek
24490 gelid buz gibi donmuş
24491 gelignite nitrik asit ve gliserinden yapılmış güçlü patlayıcı
24492 gem değerli taş, mücevher, önemli, değerli şey/kişi, cevher
24493 geminate çift olmuş, çift olmak, ikizleştirmek
24494 gemination çift yapma
24495 Gemini İkizler Burcu
24496 gemma tomurcuk
24497 gemmate tomurcuklanan, tomurcukla çoğalan, tomurcukla çoğalmak
24498 gemmation tomurcuklanma şekli
24499 gemmiparous tomurcuk oluşturan, tomurcuklarla çoğalan
24500 gemmule küçük tomurcuk
24501 gemstone değerli taş
24502 gen up iyice öğrenmek, iyice öğretmek
24503 gen esk, doğru haber, tam bilgi, malumat
24504 gendarme jandarma
24505 gendarmerie jandarma gücü
24506 gender cins
24507 gene code gen kodu
24508 gene exchange gen alışverişi
24509 gene flow gen akımı
24510 gene frequency gen frekansı
24511 gene mutation gen mutasyonu
24512 gene pool gen havuzu, kalıtımsal faktörler
24513 gene technology gen teknolojisi
24514 gene gen
24515 genealogical tree soyağacı
24516 genealogical soyla ilgili
24517 genealogist soy izleme uzmanı, şecere uzmanı
24518 genealogize soyunu izlemek
24519 genealogy soy, soy kütüğü, şecere
24520 general acceptance tam kabul, genel kabul, koşulsuz kabul
24521 general agreement genel sözleşme
24522 general assembly genel kurul
24523 general audit genel denetim, umumi teftiş, umumi kontrol
24524 general cargo karışık yük
24525 general delivery post restant
24526 general directorate genel müdürlük, umum müdürlük
24527 general election yalpı saylav
24528 general equilibrium genel denge
24529 general expenses umumi masraflar
24530 general governor genel vali
24531 general grammar genel dilbilgisi
24532 general journal genel yevmiye defteri
24533 general linguistics genel dilbilim
24534 general management genel müdürlük
24535 general manager genel müdür, umum müdür
24536 general meeting genel kurul
24537 general pardon genel af
24538 general partner komandite ortak
24539 general partnership sınırsız sorumlu ortaklık
24540 general plan genel plan
24541 general policy genel poliçe
24542 general power of attorney umumi vekâletname
24543 general practitioner pratisyen hekim
24544 general purpose her işe elverişli
24545 general reserve genel rezerv
24546 general staff genelkurmay
24547 general strike genel grev
24548 general welfare genel refah
24549 general genel, yalpı, yaygın, baş, şef, general
24550 general-purpose computer genel amaçlı bilgisayar
24551 general-purpose language genel amaçlı dil
24552 generalissimo başkumandan
24553 generality genellik, çoğunluk, yuvarlak laflar, genel sözler
24554 generalization genelleştirme, genelleme
24555 generalize genelleştirmek, genelleme yapmak
24556 generalized genelleştirilmiş
24557 generally çoğunlukla, genellikle, genelde, genellikle, ayrıntısız, genel
olarak
24558 generalship generallik, liderlik
24559 generate oluşturmak, doğurmak, (ısı/çıngı/vb.) öndürmek
24560 generating plant çıngı santralı
24561 generating program öndürücü bağdarlama, üreteç
24562 generating station çıngı santralı
24563 generation gap kuşak farkı, nesil kopukluğu
24564 generation (çıngı/vb.) üretme, üretim, kuşak, nesil
24565 generative grammar öndürücü dilbilgisi
24566 generative öndürücü, üretici
24567 generator gas jeneratör gazı, üreteç gazı
24568 generator üreteç, jeneratör
24569 generatrix ana doğru, üreteç
24570 generic cinsle ilgili, genel
24571 generosity cömertlik
24572 generous to a fault eli bol
24573 generous eliaçık, cömert
24574 genesis başlangıç, başlama çekidi
24575 genetic code genetik kod
24576 genetic engineering genetik kıvcılık
24577 genetic factor genetik faktör
24578 genetic kalıtsal, kalıtımsal
24579 geneticist genetikçi, kalıtımbilimci
24580 genetics genetik, kalıtımbilim
24581 geneva ardıç rakısı, cin
24582 genial hoş, tatlı, canayakın, güleryüzlü, nazik, (hava) ılıman, yumuşak
24583 geniality nezaket, sempatiklik, güler yüzlülük
24584 genie cin
24585 genista katırtırnağı
24586 genital glands üreme bezleri
24587 genital üreme kılganlarıyla ilgili
24588 genitalia üreme kılganları
24589 genitals cinsî kılganlar, üreme kılganları
24590 genitive suffix iyelik hâl şekilcisi
24591 genitive iyelik hâl
24592 genitourinary ürogenital
24593 genius üstün yetenek, deha, dahi
24594 genocide soykırım
24595 genotype genotip
24596 genre tarz, tür
24597 gent centilmen
24598 genteel ince, kibar, nazik, terbiyeli
24599 gentian centiyana, yılanotu
24600 gentile Yahudi olmayan (kimse)
24601 gentility kibarlık
24602 gentle as a dove halim selim
24603 gentle breeze hafif meltem
24604 gentle ince, kibar, nazik, tatlı, yumuşak, hafif, yavaş
24605 gentlefolks soylu kişiler, yüksek tabaka
24606 gentleman of fortune maceraperest adam
24607 gentleman centilmen, bey, beyefendi, adam
24608 gentlemen's agreement centilmenlik anlaşması
24609 gentleness iyi huylu olma, yumuşaklık, nezaket, şefkat
24610 gentlewoman kibar kadın
24611 gently yavaşça, tatlılıkla, nazik bir şekilde, yumuşak bir şekilde
24612 gentry yüksek sınıf, kibar sınıf
24613 Gents erkekler tuvaleti
24614 genuflect diz çökmek
24615 genuflection diz çökme
24616 genuine hakiki, gerçek
24617 genuinely gerçekten, hakikaten
24618 genuineness içtenlik, samimiyet
24619 genus cins, tür
24620 geo- (önek) yeryüzüne ait
24621 geocentric yermerkezli, jeosentrik
24622 geochemistry jeokimya, yerkimyası
24623 geochronology jeokronoloji
24624 geode jeot
24625 geodesic jeodezik
24626 geodesy jeodezi
24627 geographer coğrafyacı
24628 geographic coğrafyaya ait
24629 geographical coğrafi
24630 geography coğrafya
24631 geoid geoit
24632 geological erosion jeolojik erozyon
24633 geological formation jeolojik oluşum, jeolojik formasyon
24634 geological map jeolojik harita
24635 geological jeolojik, yerbilimsel
24636 geologist jeolog, yerbilimci
24637 geology yerbilim, jeoloji
24638 geomagnetism jeomanyetizm
24639 geomancer falcı
24640 geomancy fala bakma
24641 geomantic falcılığa ait
24642 geometric average geometrik ortalama
24643 geometric cross section geometrik kesit
24644 geometric distribution geometrik dağılım
24645 geometric mean geometrik ortalama
24646 geometric optics geometrik optik
24647 geometric progression geometrik dizi
24648 geometric series geometrik seri
24649 geometric sum geometrik toplam
24650 geometric geometrik
24651 geometrical geometrik
24652 geometrician geometri uzmanı
24653 geometry geometri
24654 geomorphology jeomorfoloji
24655 geophysical exploration jeofizik arama
24656 geophysical jeofiziksel
24657 geophysics jeofizik, yer fiziği
24658 geopolitics jeopolitik
24659 georgette jorjet
24660 Georgia A.B.D.eyaletlerinden biri
24661 Georgian Gürcü, Gürcü
24662 geosscience yeryüzü bilimi
24663 geostrophic wind jeostrofik rüzgâr
24664 geosyncline jeosenklinal, yer teknesi
24665 geotechnics jeoteknik
24666 geothermal jeotermal, yerısıl
24667 geotropism yereyönelim, jeotropizma
24668 geranium oil ıtır yağı
24669 geranium sardunya
24670 geriatric ihtiyarlığa ait
24671 geriatrician ihtiyarlık hastalıkları mütehassısı
24672 geriatrics yaşlılık hekimliği
24673 germ cell gamet, üreme hücresi
24674 germ warfare biyolojik savaş
24675 germ mikrop, başlama çekidi, başlangıç
24676 German measles kızamıkçık
24677 German silver Alman gümüşü
24678 German Alman, Alman, öz (akraba), soy
24679 germander kısa mahmut otu, yer meşesi
24680 germane ilgili, alakalı
24681 germanium germanyum
24682 Germans Alman, Almanya, Almanca
24683 Germany Almanya
24684 germicidal mikrop öldürücü, antiseptik
24685 germicide mikrop öldürücü, antiseptik
24686 germinal tohum
24687 germinate (tohum) filizlenmek, çimlenmek, filizlendirmek
24688 germinating apparatus çimlendirme aygıtı
24689 germination test çimlenme testi
24690 germination çimlenme, filiz verme, filizlenme
24691 geronto- (önek) ihtiyarlıkla ilgili
24692 gerontologist gerontolog, yaşlılık hastalıkları uzmanı
24693 gerrymander saylav propagandası yapmak
24694 gerund ulaç, isim-fiil
24695 gerundial fiilimsi
24696 gesso alçıtaşı
24697 gestation period gebelik dönemi
24698 gestation gebelik
24699 gestic bedensel
24700 gesticulate (konuşurken) el kol hareketleri yapmak
24701 gesticulation el kol hareketleriyle anlatma, jestler yapma
24702 gesture jest, el kol hareketi, el kol hareketi yapmak
24703 Gesundheit Çok yaşayın!
24704 get a clean bill of health temiz çöngesi almak
24705 get a cross anlaşılmasını sağlamak, açıklamak
24706 get a crush on sb birine gönül bağlamak
24707 get a hand alkış toplamak
24708 get a job işe girmek
24709 get a long gitmek, ayrılmak, ilerlemek, başarmak, becermek
24710 get a lump in one's throat boğazı düğümlenmek
24711 get a move on acele etmek
24712 get a passport pasaport çıkarmak
24713 get a rocket papara yemek, zılgıt yemek
24714 get a run for one's money semeresini görmek
24715 get a slap in the face şamar yemek
24716 get a slap on the wrist fiske yemek
24717 get a swelled head ne oldum delisi olmak
24718 get a way with sth paçayı kurtarmak
24719 get about seyahat etmek, dolaşmak, yürümek, yayılmak
24720 get across anlaşılmak, benimsenmek, anlaşılmasını sağlamak
24721 get after eleştirmek, azarlamak
24722 get ahead başarmak, öne geçmek, önde olmak
24723 get all of a dither eli ayağına dolaşmak
24724 get along gitmek, ayrılmak, ilerlemek, gelişmek, uyuşmak, anlaşmak, yola
gitmek
24725 get an appointment randevu almak, tayinat almak
24726 get an offer iş teklifi almak
24727 get around dolaşmak, -den kaçınmak
24728 get at ulaşmak, erişmek, varmak, demek istemek, başlamak
24729 get away kaçmak, gitmek, kurtulmak, savuşmak
24730 get back at sb -den intikam almak, öc almak
24731 get back dönmek, geri gelmek, geri dönmek, geri almak
24732 get behind geri kalmak
24733 get better iyileşmek
24734 get by on a shoestring tencerede pişirip kapağında yemek
24735 get by yaşamını sürdürmek, idare eder olmak, geçmek
24736 get carried away heyecanlanmak, aşka gelmek
24737 get caught in the cross-fire iki ateş arasında kalmak
24738 get caught in the middle iki ateş arasında kalmak
24739 get cold feet gözü yememek
24740 get dark akşam olmak
24741 get down to brass tacks esas meseleye gelmek, sadede gelmek
24742 get down to dört elle sarılmak, ciddiyetle girişmek
24743 get down yazmak, kaydetmek, güçlükle yutmak, düşmek, sallamak, inmek
24744 get drunk sarhoş olmak
24745 get even with intikam almak, hakkından gelmek
24746 get hard berkimek
24747 get in hot water başı derde girmek, ayvayı yemek
24748 get in on faydalanmak, paydaş olmak
24749 get in touch with ile temasa geçmek, bağlantı kurmak
24750 get in with sb birinin gözüne girmek
24751 get in içeri girmek, varmak, (taşıta) binmek, sokmak
24752 get into a mess başı derde girmek
24753 get into a rut tekdüze bir yaşama başlamak
24754 get into a temper tepesi atmak
24755 get into a towering rage küplere binmek
24756 get into hot water başını belaya sokmak
24757 get into in a jam başı derde girmek, başı dertte olmak
24758 get into scrapes başı belaya girmek
24759 get into trouble başına dert almak, başını derde sokmak
24760 get into -e girmek, giymek
24761 get it in the neck okkanın altına gitmek
24762 get it through one's head kafasına sokmak
24763 get loose açılmak, gevşemek, serbest kalmak, sallanmak
24764 get lost kaybolmak
24765 get mad kızmak
24766 get married with ile evlenmek
24767 get married evlenmek
24768 get nowhere fast yerinde saymak
24769 get off scot-free kılına bile dokunulmamak
24770 get off with ilişki kurmak
24771 get off (bir araçtan) inmek, ayrılmak, kurtulmak
24772 get on for gelmek, varmak
24773 get on like a house on fire hemen arkadaş olmak
24774 get on one's feet ayağa kalkmak
24775 get on one's nerves -in sinirine dokunmak, gıcık etmek
24776 get on one's tits gıcık etmek, uyuz etmek
24777 get on sb's back sinir etmek, kızdırmak
24778 get on the good side of sb birinin gözüne girmek
24779 get on to sb izini araştırıp bulmak, temas kurmak, görüşmek
24780 get on top of fazla gelmek, aşmak
24781 get on with sb geçinmek, anlaşmak, yola gitmek
24782 get on with sth devam etmek
24783 get on anlaşmak, geçinmek, ilerlemek, binmek
24784 get one's back up barut kesilmek, inat etmek, kızdırmak
24785 get one's discharge işten çıkarılmak
24786 get one's ducks in a row işlerini yoluna koymak
24787 get one's fingers burnt bir şeyden ağzı yanmak
24788 get one's goat kızdırmak, keçileri kaçırtmak
24789 get one's hand in alışmak, kapmak, pratiğini kaybetmemek
24790 get one's hooks into çengel atmak
24791 get one's knife into diş bilemek
24792 get one's own back birinin yanına kâr bırakmamak
24793 get one's own way kendi bildiğine gitmek
24794 get one's rag out kafasının tası atmak
24795 get one's sealegs deniz tutmamak
24796 get one's skates on acele etmek
24797 get one's teeth into sth özünü bir şeye vermek
24798 get one's ticket ordudan atılmak
24799 get one's way istediğini koparmak
24800 get one's wits about one kafasını toplamak
24801 get onto konuşmak, bağlantı kurmak, bulmak
24802 get out of a scrape yakasını kurtarmak
24803 get out of debt borçtan kurtulmak
24804 get out of hand çapraşık hale gelmek
24805 get out of one's depth derin suya girmek, başından büyük işe girişmek
24806 get out of sight ortadan kaybolmak
24807 get out of the wrong side of the bed sol tarafından kalkmak
24808 get out of sorumluluktan kaçmak, vazgeçebilmek, elde etmek
24809 get out ayrılmak, gitmek, çıkmak, kaçmak, kaçırmak
24810 get over atlatmak, yırtmak, anlaşılmak, iyileşmek
24811 get pissed sarhoş olmak
24812 get points puan almak
24813 get ready hazırlamak
24814 get religion birden dine bağlanmak
24815 get rid of -den kurtulmak, başından savmak
24816 get round ikna etmek, kandırmak, yararlanmak, yayılmak
24817 get sb back on his legs birinin elinden tutmak
24818 get sb down neşesini kırmak, canını sıkmak
24819 get sb in çağırmak
24820 get sb into durumuna koymak, derde sokmak
24821 get sb off the hook beladan kurtarmak
24822 get sb off with sb karşı cinsten biriyle tanıştırmak
24823 get sb off kurtarmak
24824 get sb's goat birinin tepesini attırmak
24825 get spiced evlenmek, başı bağlanmak
24826 get sth done yaptırmak, ettirmek
24827 get sth in toplamak, içeri almak
24828 get sth off one's chest derdini açmak
24829 get sth off çıkarmak, göndermek, öğrenmek
24830 get sth out in the open bir şeyi açığa çıkarmak
24831 get sth over bitirmek
24832 get sth wrong yanlış anlamak
24833 get strong berkimek
24834 Get stuffed Siktir ordan!
24835 get the best of üstün çıkmak, yenmek
24836 get the better of hakkından gelmek, yenmek, üstün çıkmak
24837 get the blues morali bozulmak
24838 get the boot kovulmak, sepetlenmek
24839 get the caller off the line çınkayı meşgul etmemek
24840 get the chop işten atılmak, sepetlenmek, baltalanmak
24841 get the gate kovulmak, işten atılmak
24842 get the hang of sth yöntemini kapmak, işleyişini kavramak
24843 get the inside track kaleyi içinden fethetmek
24844 get the plums yağlı kuyruğa konmak
24845 get the push sepetlenmek, işten atılmak
24846 get the sack işten kovulmak, sepetlenmek
24847 get the upper hand üstesinden gelmek, kazanmaya yüz tutmak
24848 get the willies canı sıkılmak, bıkmak
24849 get the wind up ödü kopmak
24850 get the worst of yenilmek
24851 get the wrong end of the stick yanlış anlamak, kazı koz anlamak
24852 get there amacına ulaşmak, başarmak
24853 get through to bağlantı kurmak
24854 get through (çınkada) çıkarmak, bulmak, anlaşılmak
24855 get tired yorulmak
24856 get to grips with ile uğraşmak, üzerinde ciddi olarak durmak
24857 get to the finals finale kalmak
24858 get to the point sadede gelmek
24859 get to -e varmak, ulaşmak, yapabilmek, bağlantı kurmak
24860 get together toplanmak, bir araya gelmek, buluşmak
24861 get touchy gevremek
24862 get under sb's skin birinin sinirine dokunmak
24863 get under way başlamak
24864 get up steam bir işe ısınmaya başlamak
24865 get up to varmak, yetişmek
24866 get up yataktan kalkmak/çıkmak, durmak, artmak, kalkmak
24867 get used to -e alışmak
24868 get wet to the skin iliklerine kadar ıslanmak
24869 get wind of kokusunu almak, duymak, haberdar olmak
24870 get wise to sth bir şeyden haberdar olmak
24871 get wise to -den haberdar olmak
24872 get worse daha kötü olmak
24873 get almak, elde etmek, olmak, hale gelmek, varmak, ulaşmak, uğraşmak,
ilgilenmek, bakmak, gidip getirmek, gidip almak, ettirmek, yaptırmak, -tirmek,
-tırmak, hazırlamak, götürmek, vurmak, anlamak
24874 getatable ulaşılabilir, erişilebilir
24875 getaway kaçma, kaçış, tüyme, sıvışma, firar
24876 getter gaz giderici
24877 getup kılık, giysi
24878 gewgaw oyuncak
24879 geyser gayzer, kaynaç, şofben
24880 Ghana Gana
24881 ghastliness korkunç görünüm
24882 ghastly sarı benizli, sapsarı, soluk, korkunç, berbat
24883 ghat dağ geçidi
24884 ghazi gazi
24885 gherkin turşuluk hıyar
24886 ghetto azınlıkların ve yoksulların oturdukları mahalle, geto
24887 ghost image hayal, hayalet, peri, gölge
24888 ghost town hayalet kasaba, ölü kent
24889 ghost writer başkası adına yazı yazan kişi
24890 ghost hayalet, hortlak
24891 ghostlike hayalet gibi
24892 ghostliness tinsellik, maneviyat
24893 ghostly hayalet gibi
24894 ghoul mezardan ölü çalıp onları yiyen hortlak, cin, gulyabani, iğrenç
şeylerden zevk alan kimse
24895 ghoulish cadı gibi, iğrenç
24896 giant planet dev gezegen
24897 giant slalom büyük slalom
24898 giant source dev kaynak
24899 giant stride dev adım
24900 giant dev
24901 giantess devanası, dişi dev
24902 giantism devleşme
24903 giantlike korkunç
24904 giaour gâvur
24905 gib çivi, pim, saplama
24906 gibberish anlamsız ses ya da konuşma
24907 gibbet darağacı
24908 gibbon uzun kollu ve kuyruksuz bir tür maymun, jibon
24909 gibbosity dışbükey oluş
24910 gibbous dışbükey, kambur
24911 gibbsite gibbsit
24912 gibe alay, istihza
24913 giblets (tavuk/kuş/vb.) yürek, ciğer, katı gibi iç kılganlar
24914 Gibraltar Cebelitarık
24915 giddiness baş dönmesi, sersemleme, havailik
24916 giddy başı dönen, baş döndürücü, hoppa, uçarı
24917 gift cheque hediye çeki
24918 gift tax hibe vergisi, teberru harcı
24919 gift token hediye kuponu
24920 gift voucher hediye kuponu
24921 gift armağan, hediye, Allah vergisi, yetenek, (İİ) çocuk oyuncağı, basit iş,
(İİ) kelepir, çok ucuz şey
24922 gift-wrap hediye paketi yapmak
24923 gift-wrapping hediye paketi
24924 gifted yetenekli
24925 gig çalgıcının icraatı
24926 giga giga
24927 gigantean kocaman
24928 gigantesque dev gibi, kocaman
24929 gigantic devasa, kocaman
24930 giggle kıkır kıkır gülmek, kıkırdamak, kıkırdama
24931 giglet hoppa ve oynak kız
24932 gigolo jigolo
24933 gilbert gilbert
24934 gild the lily allayıp pullamak
24935 gild the pill göz boyamak
24936 gild yaldızlamak
24937 gilded yaldızlanmış
24938 gilding yaldız, altın kaplama
24939 gill arch solungaç yayı
24940 gill chamber solungaç boşluğu
24941 gill cover solungaç kapağı
24942 gill fungus katranköpüğü
24943 gill solungaç
24944 gillie balıkçı yardımcısı
24945 gillyflower şebboy, karanfil
24946 gilsonite gilsonit
24947 gilt yaldız
24948 gilt-edged bill sağlam senet
24949 gilt-edged birinci derecede, güvenilir, mükemmel
24950 gimcrack cafcaflı, cicili bicili, değersiz süs, süslü adi şey
24951 gimlet burgu, delgi, matkap
24952 gimmick (dikkat çekmek için yapılan) hile, numara, hokka
24953 gimp kaytan
24954 gin block vinç tornosu
24955 gin rummy bir çeşit iskambil oyunu
24956 gin (içki) cin, tuzak, tele, kapan
24957 ginger ale zencefilli gazoz
24958 ginger zencefil, canlılık, çaba, kızıl renk, kızıl
24959 gingerbread zencefilli kek
24960 gingerly dikkatle, ihtiyatla
24961 gingersnap zencefilli çörek
24962 gingery zencefilli
24963 gingham çizgili ya da damalı pamuklu kumaş
24964 gingival dişeti ile ilgili, dişyuvasıl
24965 gingivitis dişeti iltihabı
24966 ginned wool çırçırlanmış pamuk
24967 ginnery çırçır fabrikası
24968 gipsy çingene
24969 giraffe zürafa
24970 girandole kollu şamdan, fıskiye
24971 girasole opal
24972 gird up one's loins paçaları sıvamak
24973 gird kuşak sarmak, kayışla bağlamak, çevrelemek
24974 girded sarmak, ihata etmek
24975 girder kiriş, direk
24976 girdle kuşak, kemer, korse
24977 girl Friday sekreter
24978 girl scout kız izci
24979 girl kız, kadın, kadın işçi, sevgili, kız arkadaş
24980 girlfriend sevgili, kız arkadaş, kız arkadaş
24981 girlhood kızlık, kızlık çağı
24982 girlish genç kız gibi
24983 girlishly kız gibi
24984 girls' high school kız lisesi
24985 giro ciro
24986 girth bel ölçüsü, çevre ölçüsü, kolan
24987 gist öz, ana fikir, ana çekitler
24988 give a bribe rüşvet vermek
24989 give a command emir vermek
24990 give a dinner yemek vermek
24991 give a fair crack of the whip özünü göstermek
24992 give a green light yeşil ışık yakmak
24993 give a lick and a promise yalapşap yapmak
24994 give a name adlandırmak, isim geçmek
24995 give a play temsil vermek
24996 give a present hediye vermek
24997 give a promise söz vermek
24998 give a rap on the knuckles azarlamak, haşlamak
24999 give a report rapor vermek
25000 give a vent to açığa vurmak
25001 give advice öğüt vermek
25002 give alms sadaka vermek
25003 give an audience to huzura kabul etmek
25004 give an ear to kulak vermek
25005 give as a present armağan olarak vermek
25006 give away vermek, dağıtmak, ele vermek, açık etmek
25007 give back geri vermek
25008 give birth to doğurmak
25009 give chase to kovalamak
25010 give chase peşine düşmek
25011 give credence inanmak, kabul etmek
25012 give ear to kulak vermek, dinlemek
25013 give evidence şahitlik etmek, tanıklık etmek
25014 give forth neşretmek, ilan etmek, dışarı vermek, yaymak
25015 give free rein to duyguları serbest bırakmak, kaptırmak
25016 give guarantee teminat vermek
25017 give heed to önem vermek, dikkat etmek
25018 give in teslim olmak, boyun eğmek, teslim etmek, vermek
25019 give instruction talimat vermek
25020 give it to azarlamak, dövmek
25021 give mouth havlamak
25022 Give my regards Selam söyleyin
25023 give no quarter aman vermemek
25024 give no respite soluk aldırmamak, göz açtırmamak
25025 give notice haber vermek, bildirmek
25026 give off çıkarmak, çalmak, (gaz) sızdırmak, (dal) salmak
25027 give offence darıltmak, gücendirmek, hatırını kırmak
25028 give one a cold bir kimseye nezle geçirmek
25029 give one a dose of one's own medicine anladığı dilden muamele etmek
25030 give one one's walking papers pasaportunu eline vermek
25031 give one's hand to bir kimse ile evlenmeyi kabul etmek
25032 give one's life to hayatını adamak
25033 give oneself airs etvar satmak, çalım satmak, gösteriş yapmak, poz takınmak
25034 give oneself trouble sıkıntıya girmek, başını derde sokmak
25035 give out dağıtmak, bitmek, tükenmek, sona ermek
25036 give over vazgeçmek, terk etmek, teslim etmek
25037 give place to yer vermek, meydan vermek
25038 give power of attorney vekâlet vermek
25039 give preference to -i tercih etmek
25040 give rise to -e neden olmak
25041 give sb a black eye birinin gözünü morartmak
25042 give sb a buzz birine çınka etmek
25043 give sb a call birine çınka etmek
25044 give sb a carte blanche birine açık bono vermek
25045 give sb a dirty look birine ters ters bakmak
25046 give sb a free hand arzusuna bırakmak
25047 give sb a good dressing-down birisine verip veriştirmek
25048 give sb a good hiding birine sopa atmak
25049 give sb a lift birisini arabasına almak
25050 give sb a nod başıyla selam vermek
25051 give sb a piece of one's mind ağzının payını vermek
25052 give sb a ring -e çınka etmek
25053 give sb a talking-to azarlamak, paylamak, fırça çekmek
25054 give sb hell fırça atmak, haşlamak
25055 give sb his due hakkını yememek
25056 give sb his quietus öldürmek, işini bitirmek
25057 give sb one's word söz vermek
25058 give sb the boot kovmak, sepetlemek
25059 give sb the cold shoulder birine omuz çevirmek
25060 give sb the eye gözle yemek
25061 give sb the gate kovmak, işten atmak
25062 give sb the once-over birine şöyle bir göz atmak
25063 give sb the pip canını sıkmak, keyfini kaçırmak
25064 give sb the push işten atmak
25065 give sb the shits gıcık etmek, uyuz etmek
25066 give sb what for fırça çekmek, azarlamak, cezalandırmak
25067 give someone the go-by tanımazlıktan gelmek
25068 give sth a miss -e boş vermek
25069 give suck emzirmek, meme vermek
25070 give the bird yuhalamak
25071 give the run-around (eşini) boynuzlamak
25072 give the sack işten atmak
25073 give the shirt off one's back varını yoğunu vermek
25074 give the slip kaçmak, paçayı kurtarmak
25075 give the tip birine ipucu vermek
25076 give umbrage gücendirmek
25077 give up the ghost son nefesini vermek, ölmek
25078 give up the struggle teslim olmak
25079 give up vazgeçmek, bırakmak, umudunu kesmek, ele vermek
25080 give utterance to dile getirmek
25081 give voice to ifade etmek, açıklamak
25082 give way boyun eğmek, çekilmek, kuvveti tükenmek
25083 give vermek, doğruluğunu kabullenmek, tanımak, itiraf etmek, bel vermek,
eğilmek, esneklik
25084 give-and-take karşılıklı özveri
25085 giveaway gizli bir şeyi/sırrı belli eden/açığa vuran
25086 given name küçük isim, birinci isim
25087 given belirlenmiş, belirli, eğilimli, düşkün, göz önünde tutulursa, bakılırsa
25088 giver of a bill keşideci
25089 giver verici, (poliçe) veren
25090 gizzard (kuşlarda) katı, taşlık
25091 glabrous düz, tüysüz, kılsız
25092 glace düz, parlak, glase
25093 glacial acetic acid saf asetik asit
25094 glacial basin buzul çanağı
25095 glacial deposit buzul çökeltisi
25096 glacial drift buzulların taşıdığı taş ve toprak
25097 glacial epoch buzul dönemi
25098 glacial erosion buzul aşındırması
25099 glacial lake buzul gölü
25100 glacial man buzul çağı insanı
25101 glacial period buzul çağı
25102 glacial till buzul toprağı
25103 glacial buz ya da buzulla ilgili
25104 glaciation buzullaşma
25105 glacier breeze buzul meltemi, soğuk meltem
25106 glacier flow buzul akışı
25107 glacier wind buzul rüzgârı
25108 glacier buzul
25109 glaciofluvial deposits buzul-akarsu birikintileri
25110 glaciology buzulbilim, glasiyoloji
25111 glacis az meyilli satıh, şev, bayır, eğinti
25112 glad eye göz etme
25113 glad hand el sıkma
25114 glad rags en iyi kıyafet, ciciler
25115 glad mutlu, memnun, hursent, hoşnut, mutluluk verici, memnun edici, sevinçli
25116 gladden sevindirmek, mutlu etmek
25117 glade ormanda ağaçsız alan
25118 gladiate kama şeklinde olan
25119 gladiator gladyatör
25120 gladiolus kuzgunkılıcı, glayöl
25121 gladly gönülden, zevkle, istekle, seve seve, memnuniyetle
25122 gladness hoşnutluk, memnuniyet, memnunluk
25123 gladsome sevindirici, hoşnut, memnun, sevinçli
25124 gladstone bag valiz, bavul
25125 glair yumurta akı, yapışkan madde
25126 glamor bkz.glamour
25127 glamorize gerçekte olduğundan daha iyi/daha güzel/daha çekici göstermek,
abartmak, şişirmek
25128 glamorous çekici, göz alıcı
25129 glamour çekicilik, alım
25130 glance off sıyırmak, sıyırıp geçmek
25131 glance over göz gezdirmek
25132 glance göz atmak, bakmak, kısaca bakış
25133 gland bez
25134 glandular fever öpüşme hastalığı
25135 glandular beze gibi, gudde gibi
25136 glans penisin başı, klitorisin başı
25137 glare (göz kamaştırıcı biçimde) parlamak, parıldamak, öfkeyle bakmak, ters
ters bakmak, kötü kötü bakmak, göz kamaştırıcı ışık, parıltı, kızgın bakış, ters
bakış
25138 glaring çok parlak, göz kamaştırıcı, dikkat çeken, göze batan
25139 glass bead cam boncuk
25140 glass blower cam yapımcısı, şişe yapımcısı
25141 glass bulb ampul
25142 glass ceramics cam seramik
25143 glass cloth cam bezi
25144 glass culture serada ösümlük yetiştirme
25145 glass cutter cam elması
25146 glass door cam kapı
25147 glass electrode cam elektrot
25148 glass eye camgöz, takma göz
25149 glass paper cam çöngesi, zımpara çöngesi
25150 glass rod cam çubuk
25151 glass roof camlı çatı
25152 glass tile cam kiremit
25153 glass tubing cam boru
25154 glass wool campamuğu, camyünü, cam elyafı
25155 glass şişe, cam, bardak, ayna, güzgü, cam eşya, piyale, kadeh
25156 glasses gözlük, aynek
25157 glassful bir bardak dolusu
25158 glasshouse cam fabrikası, limonluk, sera, camlı köşk
25159 glassman camcı, züccaciyeci
25160 glassware züccaciye, cam eşya
25161 glassworks cam süs eşyaları
25162 glassy cam gibi, (bakış) cansız, donuk
25163 glaucoma bir göz hastalığı
25164 glauconite glokonit
25165 glaucous yeşilimsi mavi
25166 glaze sırlamak, cam takmak, (bakış) anlamsızlaşmak, donuklaşmak, sır, perdah,
cila
25167 glazed tile sırlı çini, sırlı tuğla
25168 glazed camlı, sırlı, perdahlı, cilalı
25169 glazier camcı
25170 glazier's diamond camcı elması
25171 glazier's putty camcı macunu
25172 glazing knife ıspatula
25173 glazing cam, cam takma, perdahlama, sırlama
25174 gleam ışık, parıtlı, pırıltı, parıldamak, parlamak
25175 gleaming ışınlar saçan, pırıltılı
25176 glean azar azar, zor bela toplamak
25177 glebe toprak, arazi
25178 glede çaylak
25179 glee sevinç, neşe
25180 gleeful neşeli, şen, sevinçli
25181 glen küçük vadi, dar vadi
25182 glenoid oyuklu
25183 gliadin gliyadin
25184 glib rahat ve iyi konuşan, dilli, (söz) inandırıcı olmayan
25185 glibness akıcılık, hareketlerde serbestlik
25186 glide kaymak, akmak, süzülmek, planörle uçmak
25187 glider planör
25188 gliding angle süzülme açısı
25189 gliding path süzülme yolu
25190 gliding kayma, süzülme, akış, planörcülük
25191 glim of hope umut parıltısı
25192 glim ışık, mum
25193 glimmer zayıf bir şekilde parlamak, donuk ışık, zerre
25194 glimpse gözüne ilişme, bir anlık görme, bir an için görmek, gözüne
ilişmek
25195 glint parıltı, parıldamak, parlamak
25196 glisten parıldamak, parlamak
25197 glister parıltı
25198 glitter parlamak, parıldamak, parıltı
25199 glittering görkemli, mükemmel, parlak
25200 glittery parıldayan, parlak
25201 gloaming akşam karanlığı
25202 gloat over şeytanca bir zevk duymak, oh olsun demek
25203 gloat (over ile) şeytani bir zevkle bakmak/düşünmek
25204 glob damla, topak
25205 global insurance toplu sigorta
25206 global variable genel değişken
25207 global geniş çaplı, ayrıntılı, tüm dünya ile ilgili, dünya çapında,
evrensel
25208 globalisation küreselleşme
25209 globate küre biçiminde
25210 globe top, küre, dünya
25211 globefish kirpi balığı
25212 globeflower altın top
25213 globetrotter durmadan dünyayı dolaşan kimse
25214 globin globin
25215 globular küre biçiminde, katı damla biçiminde
25216 globule kürecik, damla
25217 globulin globülin
25218 glomerate kümelenmiş, yığın halinde
25219 glomerule çiçek kümesi
25220 glomerulus glomerül, yumakçık, çiçek kümesi
25221 gloom karanlık, üzüntü, hüzün
25222 gloomy karanlık, üzüntülü, mahzun, karanlık
25223 glorification övme, yüceltme, şükretme
25224 glorify övmek, ululamak, yüceltmek, güzel göstermek
25225 gloriole hale, ayla
25226 glorious şanlı, şerefli, görkemli, parlak, güzel
25227 gloriousness ihtişam
25228 glory and honour şan ve şeref
25229 glory şan, ün, ad san, şöhret, şeref, aşk, görkem, tantana, zafer, azamet,
güzellik, güzel görünüş, fahretmek, haz almak, zevk almak, şadlık etmek
25230 gloss over geçiştirmek, saklamak, önemsiz göstermek
25231 gloss parlaklık, açıklayıcı yazı, açıklama, yorum
25232 glossary ek sözlük
25233 glossematics glosematik
25234 glosseme dilbirim
25235 glossiness parlaklık
25236 glossitis dil iltihabı
25237 glosso- (önek) dil veya konuşma ile ilgili
25238 glossology dilbilimi
25239 glossy paper parlak çönge, kuşe
25240 glossy parlak ve düz
25241 glottal gırtlaksıl, gırtlak ünsüzü, gırtlaksıl, gırtlak ünsüzü
25242 glottis gırtlaksı, glotis, nefes borusunun ağzı
25243 glottochronology dil tarihlemesi
25244 glove compartment torpido gözü
25245 glove eldiven, elcek
25246 glover eldivenci
25247 glow lamp neon lambası
25248 glow sıcaklık/ışık vermek, (yüz) kızarmak, ateş basmak, kızıl ışık,
kızıllık, parlaklık, ateş, sıcaklık, hararet, çaba, gayret, şevk
25249 glow-worm ateşböceği
25250 glower ters ters bakmak
25251 glowing kızgın, akkor halinde, kızarmış, hararetli, kızma, akkorlaşma
25252 glowworm ateş böceği, kandil böceği
25253 gloxinia gloksinya
25254 glucagon glukagon
25255 gluconic acid glukonik asit
25256 gluconic glukonik
25257 glucose glikoz
25258 glucoside glukozit
25259 glue tutkal, zamk, yelim, tutkallamak, yapıştırmak
25260 gluey yapışkan, tutkallanmış, zamklanmış
25261 glum asık suratlı, karakabak, üzgün, morali bozuk, hüzünlü
25262 glumaceous kavuzlu, zarflı
25263 glume kavuz
25264 glut oneself tıka basa yemek
25265 glut fazla doldurmak, taşırmak, bolluk, furya
25266 glutamic acid glutamik asit
25267 glutamic glutamik
25268 glutamine glutamin
25269 gluten glüten
25270 glutinous yapışkan, yapış yapış
25271 glutton obur
25272 gluttonous obur, açgözlü, pisboğaz
25273 gluttony oburluk
25274 glyceric acid gliserik asit
25275 glyceric gliserik
25276 glyceride gliserit
25277 glycerine gliserin
25278 glycerol gliserol, gliserin
25279 glyceryl gliseril
25280 glycine glisin
25281 glycogen glikojen
25282 glycol glikol
25283 glycolysis glikoliz
25284 glycoprotein glikoprotein
25285 glycoside glikozit
25286 glycosuria glikozüri
25287 glyoxal glioksal
25288 glyoxaline glioksalin
25289 glyph glif, dik oluk
25290 glyptics değerli taş oymacılığı
25291 glyptography kıymetli taş oyma sanatı
25292 gnarl iri budak, burmak
25293 gnarled boğumlu, budaklı, pürüzlü, çarpık çurpuk
25294 gnash (diş) gıcırdatmak
25295 gnat sivrisinek, tatarcık
25296 gnathous çeneli
25297 gnaw kemirmek, üzmek, içini kemirmek
25298 gnawer kemirgen
25299 gnawing animals kemirici döngüller
25300 gnawing acı, sıkıntı veren, üzücü
25301 gneiss gnays
25302 gnome (masallarda) cüce, cırttan
25303 gnomon güneş saati mili
25304 gnomonic chart nomonik harita
25305 gnosis manevi bilgi
25306 gnostic ilmi
25307 gnosticism gnostisizm
25308 gnow kemirmek
25309 gnu kıvrık boynuzlu
25310 go a long way çok iş görmek, çok dayanmak
25311 go about a task bir işi ele almak
25312 go about başlamak, etmek, yapmak, yol tutmak, birlikte olmak, gezmek,
dolaşmak, orsalamak
25313 go abroad yurtdışına çıkmak
25314 go after kazanmaya çalışmak, peşinden koşmak, izlemek
25315 go against the grain tabiatına aykırı olmak
25316 go against -e karşı gelmek, karşı koymak, aleyhinde olmak
25317 go ahead başlamak, devam etmek, sürmek, ileri gitmek
25318 go all to pieces eli ayağına dolaşmak, şaşkına dönmek
25319 go along aynı düşüncede olmak, desteklemek, ilerlemek
25320 Go along! Haydi git!
25321 go around with ile birlikte olmak, takılmak
25322 go around (hastalık) yayılmak, herkese yetmek
25323 go at it hammer and tongs dövüşmek, atışmak
25324 go at saldırmak, hücum etmek, üzerinde çalışmak
25325 go away empty-handed eli boş dönmek
25326 go away gitmek, ayrılmak, çıkıp gitmek, defolmak, reddolmak
25327 go awry ters gitmek, yolunda gitmemek
25328 go back on one's word sözünde durmamak
25329 go back on sözünden caymak, vefasızlık göstermek
25330 go back dönmek, kayıtmak, (eskiye) uzanmak, gerilemek
25331 go bad fenalaşmak, bozulmak, kokmak, çürümek
25332 go bail for sb kefaletle serbest bıraktırmak
25333 go bail kefalet etmek
25334 go bankrupt iflas etmek
25335 go begging sahipsiz olmak, çok ucuza satışa çıkmak
25336 go behind aslını araştırmak, iç yüzünü aramak
25337 go between aracılık yapmak
25338 go beyond aşmak, öteye geçmek
25339 go bust iflas bayrağını çekmek, iflas etmek
25340 go by the board başarısızlıkla sonuçlanmak, yatmak, batmak
25341 go by geçmek, geçip gitmek, -e göre davranmak, yanından
25342 go crackers kafayı üşütmek
25343 go dead (alısün hattı) kesilmek
25344 go down the drain boşa gitmek, ziyan olmak, atılmak
25345 go down to history tarihe geçmek
25346 go down with hastalanmak
25347 go down azalmak, düşmek, batmak, benimsenmek, inmek
25348 go downhill kötüye gitmek
25349 go driven to extremes aşırıya kaçmak, sapıtmak
25350 go Dutch kendi hesabını kendi ödemek, Alman usulü yapmak
25351 go easy on (kimese) nazik olmak, çok kullanmamak
25352 go far başarmak, karşılamak, yetmek, doyurmak
25353 go for a song çok ucuza gitmek, yok pahasına satılmak
25354 go for a walk yürüyüşe çıkmak
25355 go for nothing boşa gitmek, ziyan olmak, işe yaramamak
25356 go for saldırmak, peşinden koşmak, sevmek, hoşlanmak
25357 go from bad to worse gittikçe kötüleşmek
25358 go from pillar to post mekik dokumak
25359 go halves (masrafı) paylaşmak
25360 go hang kahrolmak
25361 go haywire arapsaçına dönmek, altüst olmak
25362 go hungry aç kalmak
25363 go in and out girip çıkmak
25364 go in debt boçlanmak
25365 go in for katılmak, yer almak, zevk almak
25366 go into a coma komaya girmek
25367 go into a nose dive başaşağı gitmek
25368 go into a tailspin bunalıma girmek
25369 go into action harekete geçmek
25370 go into effect yürürlüğe girmek
25371 go into one's shell kabuğuna çekilmek
25372 go into one's song and dance about sth bir şey hakkında mazeret uydurmak
25373 go into particulars ayrıntılara girmek
25374 go into service hizmete girmek
25375 go into girişmek, ilgilenmek, araştırmak
25376 go it idare etmek
25377 go like hot cakes kapış kapış satılmak
25378 go like the wind rüzgâr gibi geçmek
25379 go mad delirmek, çıldırmak, kulumak
25380 go native yerli gibi olmak
25381 go off at a tangent daldan dala konmak
25382 go off at half cock çok erken ve hazırlıksız başlamak
25383 go off the deep end tepesi atmak
25384 go off the rails kafayı oynatmak, raydan çıkmak
25385 go off with izinsiz alıp götürmek
25386 go off patlamak, kesilmek, sönmek, bitmek, durmak
25387 go on a conducted tour rehber eşliğinde geziye çıkmak
25388 go on a cruise vapurla geziye çıkmak
25389 go on a diet rejim yapmak
25390 go on a go slow işi yavaşlatmak
25391 go on a guided tour rehberli geziye çıkmak
25392 go on a hunger strike açlık grevine başlamak
25393 go on a journey yolculuğa çıkmak
25394 go on a picnic piknik yapmak
25395 go on a pilgrimage hacca gitmek
25396 go on a round-the-world tour dünya turuna çıkmak
25397 go on a sight-seeing tour tura çıkmak
25398 go on a trip gezintiye çıkmak
25399 go on a world trip dünya turuna çıkmak
25400 go on an excursion tura çıkmak, geziye çıkmak
25401 go on an outing gezmeye çıkmak
25402 go on errand ayak işleri görmek
25403 go on foot yayan gitmek
25404 go on holiday tatile çıkmak
25405 go on one's knees yola gelmek, diz çökmek
25406 go on strike grev yapmak
25407 go on the dole işsizlik tazminatı almak
25408 go on the pill doğum kontrol hapı almak
25409 go on the rampage azmak, taşkınlık çıkarmak
25410 go on the razzle-dazzle alem yapmak
25411 go on the road turneye çıkmak
25412 go on the stage tiyatro hayatına atılmak, aktör olmak
25413 go on olmak, yer almak, devam etmek, sürdürmek
25414 Go on! Devam et!, Yapma!, inanmıyorum!
25415 go one's own way bildiğini okumak
25416 go out of business işi kapatmak
25417 go out of sight gözden kaybolmak
25418 go out çıkmak, evden ayrılmak, sönmek, modası geçmek
25419 go over with ile başarılı olmak
25420 go over bakmak, gözden geçirmek, (görüş) değiştirmek
25421 go overboard kapılmak, hastası olmak
25422 go places bahtı açık olmak, hayatta ilerlemek
25423 go public (şirket) halka açılmak
25424 go right yolunda gitmek
25425 go shares paylaşmak
25426 go shopping alışverişe çıkmak
25427 go slow yavaştan almak, acele etmemek
25428 go stag bir yere sap gibi gitmek
25429 go the whole hog bir işi tam yapmak, sonunu getirmek
25430 go through customs gümrükten geçmek
25431 go through fire and water büyük sınavdan geçmek, çok ıstırap çekmek
25432 go through the motions üstünkörü yapmak
25433 go through with tamamlamak, sonuca bağlamak
25434 go through resmen kabul edilmek, onaylanmak, (acı) çekmek
25435 go to bed with the chickens tavuk gibi erken yatmak
25436 go to bed yatmak
25437 go to Davy Jone's locker denizin dibini boylamak
25438 go to extremes ifrata kaçmak
25439 go to great expense masrafa girmek
25440 go to hell in a handbasket beş kapik etmemek
25441 go to hell cehenneme gitmek, mahvolmak
25442 Go to hell! Allah kahretsin!, Cehennem ol!
25443 go to one's head sersem etmek, başına vurmak
25444 go to one's last head başını döndürmek
25445 go to pieces paramparça olmak, parçalanmak, sıhhati bozulmak
25446 go to pot mahvolmak, bozulmak
25447 go to press (yenün/kitap) basılmak
25448 go to raptures sevincinden havalara uçmak
25449 go to sb's head başını döndürmek
25450 go to sea denizci olmak
25451 go to sleep uyumak, (kıç/vb.) uyuşmak
25452 go to the bad kötü yola düşmek
25453 go to the country saylava gitmek
25454 Go to the devil! Cehenneme kadar git!
25455 go to the dogs mahvolmak, sefalete düşmek
25456 go to the wall sermayeyi kediye yüklemek, altta kalmak
25457 go to town kafasına göre takılmak, bol pul harcamak
25458 go to waste israf olmak, ziyan olmak
25459 go together birbirine uymak, düzenlenmek
25460 go too far çok ileri gitmek, haddini aşmak, cıvıtmak
25461 go touring arabayla geziye çıkmak
25462 go under the knife bıçak altına yatmak
25463 go under batmak, suyun dibini boylamak, başarısız olmak
25464 go underground gizli teşkilat kurmak
25465 go up in flames tutuşup yanmak
25466 go up in smoke suya düşmek, duman olmak, uçup gitmek
25467 go up to the rostrum kürsüye çıkmak
25468 go up yükselmek, çıkmak, yükselmek, yapılmak
25469 go west ölmek, kaybolmak, mahvolmak
25470 go window-shopping vitrinleri seyretmek
25471 go with the tide zamana uymak
25472 go with uymak, gitmek, eşlik etmek, uygun olmak, yaraşmak
25473 go without -sız idare etmek, mahrum olmak
25474 go worse kötüleşmek
25475 go wrong hata yapmak, yanılmak, ters gitmek, bozulmak
25476 go canlılık, enerji, deneme, girişim, gitme, gayret, gitmek, ilerlemek, iş
görmek, kaybolmak
25477 go-ahead girgin, açıkgöz, yenilikçi, izin
25478 go-as-you-please serbest
25479 go-between arabulucu, vasıtacı, aracı
25480 go-by saygısızlık, çekimserlik
25481 go-getter tuttuğunu koparan, iş bitirici
25482 go-kart küçük yarış arabası, gokart
25483 goad into -e kışkırtmak, dolduruşa getirmek
25484 goad kışkırtıcı şey
25485 goal kick kale vuruşu
25486 goal line kale çizgisi, gol çizgisi
25487 goal posts kale direkleri
25488 goal amaç, erek, hedef, gaye, kale, gol
25489 goalkeeper kaleci, kapıcı
25490 goat hair keçi kılı
25491 goat keçi, teke
25492 goatee keçi sakalı
25493 goatherd keçi çobanı
25494 goatish keçi gibi
25495 goatsbeard teke sakalı
25496 goatskin keçi postu, tulum
25497 goatsucker çobanaldatan
25498 gob ağız
25499 gobbet et parçası
25500 gobble çabuk çabuk yemek, hindi sesi
25501 gobbler çabuk çabuk yiyen kimse, baba hindi
25502 gobelin goblen, duvar halısı
25503 goblet kadeh
25504 goblin gulyabani, cin
25505 gobo mercek siperi, ışık örtüsü
25506 goby kayabalığı
25507 God alone knows Allah bilir
25508 God damn it Allah kahretsin!
25509 God forbid Allah göstermesin, Allah korusun
25510 God knows Allah bilir
25511 God only knows! Allah bilir!
25512 God willing inşallah, Allah isterse, kısmetse
25513 god mabut, put, tapı, Tanrı, Allah
25514 god-fearing dindar
25515 God's acre mezarlık
25516 godchild vaftiz çocuğu
25517 goddamn be, (Aİ) arg, bkz.damn
25518 goddess tanrıça
25519 godet gode
25520 godfather vaftiz babası
25521 godforsaken (yer) kasvetli, sıkıcı, terkedilmiş, boş
25522 godhead Allah, tanrı
25523 godless Allahsız, dinsiz
25524 godlessness dinsizlik
25525 godlike tanrısal
25526 godliness dindarlık
25527 godly dindar, sofu
25528 godmother vaftiz anası
25529 godparent vaftiz annesi ya da vaftiz babası
25530 godsend büyük şans, devlet kuşu, nimet, düşeş
25531 Godspeed Allah yardımcın olsun!
25532 goer giden kimse, gidici kimse
25533 goffer kırmak, kıvırmak, kırma yapmak
25534 gogetter becerikli kimse, açıkgöz kimse
25535 goggle hayretle bakmak
25536 goggle-eyed patlak gözlü
25537 goggles koruyucu gözlük
25538 going concern kârlı işyeri, başarılı işletme, devam eden iş
25539 going gidiş, ayrılış, yol yağdayı, gidiş hızı, şu anki, mevcut, yaşayan,
işleyen, çalışan
25540 going-over iyice gözden geçirme, elden geçirme
25541 goings-on olaylar, durumlar, gidişat, olup bitenler
25542 goiter guatr
25543 gold alloy altın alaşımı
25544 gold amalgam cıvalı altın
25545 gold brick aldatıcı taklit
25546 gold brocade altın brokar
25547 gold bullion standard altın külçe standardı
25548 gold bullion altın külçe
25549 gold chemistry altın kimyası
25550 gold coin altın sikke
25551 gold digger altın arayıcısı
25552 gold dust altın tozu
25553 gold exchange altın borsası
25554 gold foil altın varak, ince altın
25555 gold leaf altın varak, yaprak altın
25556 gold mine altın madeni
25557 gold number altın sayısı
25558 gold paint altın boya
25559 gold plated altın kaplı
25560 gold pool altın havuzu
25561 gold premium altın primi
25562 gold reserves altın rezervi
25563 gold rush altına hücum
25564 gold standard altın esası, altın pul jüyesi
25565 gold thread kılaptan, sırma tel
25566 gold washer altın yıkayıcı
25567 gold altın, kızıl, altın rengi
25568 gold-plate altın kaplamak
25569 golden age altın çağ
25570 golden eagle kaya kartalı, altın kartal
25571 golden handshake emeklilik ikramiyesi, kıdem tazminatı
25572 Golden Horn Haliç
25573 golden jubilee ellinci yıldönümü
25574 golden rule herkese iyilik etme kuralı
25575 golden wedding evliliğin ellinci yıldönümü
25576 golden altından, altın, altın rengi, altın gibi
25577 goldfield altın bulunan bölge
25578 goldfinch saka kuşu, payiz bülbülü
25579 goldfish kırmızı balık
25580 goldilocks düğünçiçeği
25581 goldmine altın madeni, çok kârlı iş, altın madeni
25582 goldsmith kuyumcu
25583 golf ball golf topu
25584 golf club golf kulübü, golf sopası
25585 golf course golf sahası
25586 golf links golf sahası
25587 golf golf
25588 golfer golfçu
25589 Golgi apparatus Golgi aygıtı
25590 Golgi Golgi
25591 golly! Allah Allah!
25592 gombroon iran işi beyaz porselen
25593 gonad eşeysel bez, erbezi, yumurtalık
25594 gonadial eşeysel bezle ilgili
25595 gonadic eşeysel bezle ilgili
25596 gondola gondol
25597 gondolier gondolcu
25598 gone kaybolmuş, yok olmuş, ölmüş, geçmiş
25599 gong gong
25600 gonidium gonidi
25601 goniometer gonyometre, açıölçer
25602 gonococcus gonokok
25603 gonocyte gonosit
25604 gonorrhea belsoğukluğu
25605 gonorrhoea bkz.gonorrhea
25606 goo yapışkan madde, çamur
25607 good afternoon tünaydın
25608 good and çok, tamamen
25609 good at bir işte başarılı
25610 good breeding terbiye
25611 good buy kazançlı alışveriş
25612 good copy ilginç haber
25613 good day merhaba, Allahaısmarladık, güle güle
25614 good delivery koşullara uygun teslim
25615 good evening iyi akşamlar
25616 good faith iyi niyet
25617 good fellow iyi adam, hoş şohbet kimse
25618 good for nothing faydasız, hiçbir işe yaramaz, serseri, mendebur
25619 good for you! Aferin!
25620 good God! aman Allahım!, Aman Yarabbi!
25621 good gracious! Tuhaf şey!
25622 good grief Hay Allah!
25623 good Heavens! Tanrım!, Aman Yarabbi!, Allah Allah!
25624 good humour hoş mizaç, şakacılık
25625 good Lord! Allah Allah!, Hay Allah
25626 good luck! Bol şanslar!
25627 good morning günaydın, iyi sabahlar
25628 good night iyi geceler
25629 good old days geçmiş iyi günler
25630 good riddance Çok şükür!, Kurtulduk!
25631 good value gerçek değer
25632 good iyi, yakşı, uygun, yerinde, iyi ahlaklı, namuslu, yardımsever,
iyiliksever, sevecen, uslu, tam, komple, sağlam, güvenilir, yetenekli, becerikli,
saygıdeğer, başarılı, iyi, iyilik, yarar, kazanç, çıkar, fayda, (the ile) iyi
insanlar, iyiler
25633 good-fellowship sohbet, arkadaşlık
25634 good-humoured neşeli, şen, güler yüzlü
25635 good-looking çekici, güzel, yakışıklı, cazip
25636 good-natured iyi huylu, yumuşak, yardımsever, hoşgörülü
25637 good-will ambassador iyi niyet elçisi
25638 goodbye allahaısmarladık, hoşçakal
25639 goodish oldukça, iyi, iyice, idare eder, epeyce, hayli
25640 goodliness iyilik, iyi huyluluk
25641 goodly güzel, yakışıklı, debdebeli, hoş görünüşlü
25642 Goodness knows! Allah bilir!
25643 goodness iyilik, (neyinse) en iyi bölümü, en iyi kısmı
25644 goods in transit transit mallar
25645 goods train marşandiz, yük katarı
25646 goods eşya, mal, yük
25647 goodwill tour iyi niyet gezisi
25648 goodwill visit iyi niyet ziyareti
25649 goodwill iyi niyet, (şirket/mağaza/vb.) isim, prestij, değer, itibar
25650 goody şekerleme, tatlı, sevilen/çekici/hoş/tatlı/vb.şeyler, Harika!, Ne
güzel!
25651 gooey yapışkan
25652 goof off aylaklık etmek, haylazlık etmek
25653 goof up bozmak, becerememek, altüst etmek
25654 goof aptalca hata, pot, gaf, aptalca bir hata yapmak, gaf yapmak, pot kırmak
25655 goofy aptal, çatlak, kaçık
25656 gook çamur, balçık
25657 goon aptal, salak, şapşal, yöndemsiz
25658 goop yapıştırıcı madde, kaba kimse
25659 goose egg sıfır
25660 goose step kaz adımı
25661 goose kaz
25662 gooseberry bektaşi üzümü
25663 gooseflesh diken diken olmuş deri
25664 goosefoot kazayağı
25665 gooseherd kaz çobanı
25666 gooseneck deveboynu
25667 gopher bir tür kara kaplumbağası
25668 gophering istismarlı kazı, çalma kazı
25669 Gordian knot kördüğüm
25670 Gordian Gordian
25671 gore boynuzla yaralamak, boynuzlamak, kelle vurmak
25672 gorge geçit, boğaz
25673 gorgeous çok güzel, tatlı, hoş, harika
25674 gorget boğaz zırhı, kadın yakası, gerdanlık
25675 gorilla goril
25676 gormandize oburca yemek, çok yemek
25677 gorse karaçalı
25678 gory kanlı
25679 gosh Allah Allah, vay canına, hayret
25680 goshawk atmaca, çakırdoğan
25681 gosling kaz palazı
25682 gospel truth asıl hakikat
25683 gospel hakikat, gerçek, ilke
25684 gossamer örümcek ağı, çok ince şey
25685 gossip dedikodu, dedikoducu kimse, dedikodu yapmak
25686 gossiper dedikoducu kimse
25687 gossipy dedikodulu (haber)
25688 Gothic arch gotik kemer
25689 Gothic architecture gotik mimari
25690 Gothic Gotik
25691 gotta -meli, -malı, -e sahip olmak, -si olmak
25692 gouache guvaş, zamklı suluboya
25693 gouge out oyup çıkarmak
25694 gouge heykeltıraş kalemi, küçük orak, ucu kıvrık bıçak
25695 goulash tas kebabı
25696 gourd su kabağı
25697 gourmand boğazına düşkün kimse, obur kimse
25698 gourmet yemek ve içkinin iyisinden anlayan kimse
25699 gout gut, damla sayrılığı
25700 gouty node gut bezesi, gut şişkinliği
25701 govern yönetmek, idare etmek, yönlendirmek, etkilemek
25702 governable idare olunabilir
25703 governance idare
25704 governess mürebbiye
25705 governing body yönetim birimi, yönetim kurulu
25706 governing idare eden, yöneten
25707 government bond devlet tahvili
25708 government enterprise devlet işletmesi
25709 government house hükümet konağı, vali konağı
25710 government loan hükümet borçlanması
25711 government office resmi daire, devlet makamı
25712 government official hükümet görevlisi
25713 government owned devlet malı
25714 government papers devlet tahvilatı, hükümet arşivleri
25715 government representatives hükümet temsilcileri
25716 government securities devlet tahvilleri
25717 government stocks devlet menkul kıymetleri
25718 government yönetme, idare etme, yönetim, hükümet
25719 governmental devlete ait, devletle ilgili
25720 governor vali, yönetici, şef, amir, patron, işveren, eyalet başkanı
25721 governor-general genel vali
25722 governorship valilik, yöneticilik, amirlik
25723 gown don, paltar, giyim, uzun kadın giysisi, gece giysisi, cüppe, önlük
25724 goy Yahudi olmayan kimse
25725 grab kapmak, yakalamak, kapma, kapış
25726 grabber yağmacı, vinç
25727 grabble el yordamıyla aramak, yoklamak
25728 graben graben, çökük
25729 grace zarafet, güzellik, lütuf, kayra, şükran duası, mühlet, süre, donatmak,
süslemek, bezemek, şereflendirmek, şeref vermek, teşrif etmek
25730 graceful zarif, hoş, güzel, çekici, nazik
25731 gracefulness zarafet, incelik, nezaket
25732 graceless kaba, görgüsüz, göze batan
25733 gracelessness zarafet yoksunluğu
25734 gracile ince yapılı, zayıf, narin
25735 gracious ince, hoş, nazik, (tanrı) bağışlayıcı, merhametli, (yaşam) rahat,
zengin, yüce, saygıdeğer
25736 graciousness cana yakınlık, zarafet, sıcakkanlılık
25737 grad mezun kimse
25738 gradate derecelendirmek, derecelere ayırmak
25739 gradation derece derece değişme
25740 grade A birinci kalite
25741 grade control kalite kontrolü, tenör kontrolü
25742 grade crossing hemzemin geçit
25743 grade school ilkmektep, ortamektep
25744 grade rütbe, pille, derece, cins, eğim, yokuş, meyil, sınıf, not, ayırmak,
sınıflandırmak
25745 graded ayrılmış, sınıflandırılmış, seçilmiş, basamaklı
25746 grader seçici, ayırıcı, greyder
25747 gradient eğim, eğiklik, meyil, yokuş
25748 grading sınıflandırma, ayırma, sıralama
25749 gradual derece derece olan, aşamalı
25750 gradually yavaş yavaş, azar azar
25751 graduate of secondary school ortamektep mezunu
25752 graduate of the university birdem mezunu, birdem mezunu
25753 graduate birdem mezunu, hangise kursu/mektebi bitirmiş, bir eğitimi
tamamlamış kimse, mezun, mastır yapan öğrenci, (birdemden) mezun olmak, mezun
etmek, diploma vermek
25754 graduated tax artan oranlı vergi
25755 graduated dereceli, taksimatlı, ayarlı, ölçülü
25756 graduation mezuniyet, diploma töreni
25757 graffiti duvar yazıları
25758 graft aşı, calak, peyvent, (doku) yama, rüşvet, rüşvet almak, yolsuzluk, (İİ)
sıkı çalışma, (ağaç) aşı yapmak, aşılamak, calamak, doku yerleştirmek
25759 grafter rüşvetçi, yiyici
25760 grafting knife aşı bıçağı
25761 grafting calak, aşı (yapma)
25762 grain alcohol hububat alkolü
25763 grain bin zahire ambarı
25764 grain dealer tahıl tüccarı
25765 grain drill mibzer
25766 grain elevator tahıl ambarı
25767 grain size tane büyüklüğü
25768 grain tahıl, hububat, tane, parça, zerre, tanelemek, parçalamak, hurdalamak,
doğramak
25769 grained taneli
25770 gram calorie küçük kalori, gram kalori
25771 gram gram, ağram
25772 gram-atom atom-gram
25773 gram-equivalent eşdeğer-gram
25774 gram-molecular weight molekül-gram ağırlık
25775 gram-molecule gram molekül
25776 gram-negative gram negatif
25777 gram-positive gram pozitif
25778 gramercy çok teşekkür!
25779 gramineous ot gibi, ota benzer
25780 graminivorous ot yiyen, otla beslenen
25781 grammar school orta dereceli mektep
25782 grammar dilbilgisi, grammer, gramer kitabı
25783 grammarian gramer uzmanı, dilbilgisi uzmanı
25784 grammatical analysis dilbilgisel çözümleme
25785 grammatical morpheme biçimbirim
25786 grammatical dilbilgisel
25787 grammaticality dilbilgisellik
25788 grammaticalization dilbilgiselleşme
25789 grammatically gramer bakımından
25790 gramme bkz.gram
25791 gramophone gramafon
25792 grampus yunus
25793 gran büyükanne, nine
25794 granary tahıl ambarı, çok tahıl yetişen bölge, tahıl ambarı
25795 grand duke grandük
25796 grand piano kuyruklu piyano
25797 grand total genel toplam
25798 Grand Vizier Sadrazam, sadrazam
25799 grand ulu, yüce, görkemli, büyük, heybetli, görkemli, parlak, debdebeli,
muhteşem, tatlı, güzel, hoş, çok iyi, enfes, mükemmel, baş, yüksek, en önemli, ana,
ince, kibar, tam, bütün, genel, (insan) önemli, bin dolar, kuyruklu piyano
25800 grandad büyükbaba, dede, granddad, büyükbaba, dede
25801 grandam yaşlı kadın, büyükanne
25802 grandaunt büyük teyze/hala
25803 grandchild torun, neve
25804 granddad büyükbaba, dede
25805 granddaughter kız torun
25806 grandee yüksek rütbeli kimse, itibarlı kimse
25807 grandeur büyüklük, görkem
25808 grandfather baba, dede
25809 grandiloquence tumturaklı söz
25810 grandiloquent tumturaklı
25811 grandiose gösterişli, tantanalı, görkemli
25812 grandma büyükanne, nine
25813 grandmother büyükanne, nine
25814 grandnephew yeğen oğlu
25815 grandness azamet, büyüklük
25816 grandniece yeğen kızı
25817 grandpa büyükbaba, dede
25818 grandparent büyükbaba ya da büyükanne
25819 grandson erkek torun
25820 grandstand tribün
25821 grange çiftlik evi ile ambarları
25822 graniferous tahıl veren
25823 granite granit
25824 granitic granite ait
25825 granivorous tahıl ile beslenen
25826 granny büyükanne, nine
25827 grant vermek, bahşetmek, onaylamak, varsaymak, kabul etmek, tekaüt, burs,
ödenek, tahsisat, bağış
25828 grant-in-aid devlet yardımı, ödenek
25829 grantee bağış yapılan kişi, yardım alan kimse
25830 grantor bağış yapan kimse
25831 granular taneli, tanecikli
25832 granulate tanelemek, kabartmak
25833 granulated refined sugar kristal rafine şeker
25834 granulated sugar tozşeker
25835 granulated tanelenmiş, taneli, tane haline getirilmiş
25836 granulation tanelenme
25837 granulator şeker kurutucusu
25838 granule tanecik
25839 granulite granülit
25840 granulocyte granülosit
25841 grape hyacinth salkımlı sümbül
25842 grape juice üzüm suyu
25843 grape sugar üzüm şekeri
25844 grape üzüm
25845 grapefruit greyfurt, altıntop
25846 grapeshot salkım, misket
25847 grapevine asma, söylenti, rivayet, dedikodu yayma
25848 graph paper kareli çönge
25849 graph çizge, grafik
25850 graphic arts grafik sanatlar
25851 graphic character grafik karakter, çizge karakter
25852 graphic display grafik gösterim, çizge gösterim
25853 graphic symbol grafik sembol, çizgesel simge
25854 graphic terminal grafik terminal
25855 graphic çizgesel, grafik, (anlatımı/vb.) canlı, açık, tam
25856 graphically açık ve canlı bir şekilde, çizgisel olarak
25857 graphics grafik
25858 graphite brick grafit tuğlası
25859 graphite brush grafit fırça
25860 graphite paint grafit boyası
25861 graphite pipe grafit boru
25862 graphite grafit
25863 graphitic grafitle ilgili, grafitli
25864 graphitization grafitizasyon, grafitlenme
25865 graphitize grafitlemek
25866 graphitizer grafitleyici
25867 graphological yazıbilimsel
25868 graphology yazıbilim
25869 grapnel filika demiri, borda kancası
25870 grapple with ile boğuşmak
25871 grapple (with ile) boğuşmak
25872 grappling iron borda kancası
25873 graptolite graptolit
25874 grasp at a straw yılana sarılmak
25875 grasp at uzanmak, tutmaya çalışmak
25876 grasp yakalamak, kavramak, tutmak, anlamak, paykamak, kavramak, sıkı sıkı
tutma, kapma, kavrama, yakalama, elin yetişebileceği mesafe, kavrama, anlama,
anlayış, kavrayış
25877 grasping açgözlü, gözü doymaz
25878 grass roots halk
25879 grass seed çim tohumu
25880 grass snake kertenkele yılanı
25881 grass çimen, çim, ot, çayır, çimenlik, otlak, (İİ) ispiyoncu, gammaz, ot,
esrar, marihuana
25882 grasshopper çekirge
25883 grassiness yeşillik
25884 grassland farming çayır ve mera tarımı
25885 grassland otlak
25886 grassy çimenlerle kaplı, çimenli, otlu
25887 grate on sb's ears kulağını tırmalamak
25888 grate on üzmek, sinirlendirmek, (diş) gıcırdatmak
25889 grate one's teeth dişlerini gıcırdatmak
25890 grate rod ızgara çubuğu
25891 grate ocak ızgarası, rendelemek, gıcırdatmak, gıcırdamak
25892 grateful minettar, müteşekkir
25893 gratefulness minnettarlık
25894 grater rende
25895 gratification hoşnutluk, sevinç, neşe, memnuniyet, haz, mükâfat
25896 gratify sevindirmek, mutlu etmek
25897 grating ızgara, demir parmaklık, (ses) kulak tırmalayıcı
25898 gratis bedava, müft, bedavadan, karşılıksız, havayi
25899 gratitude minnettarlık
25900 gratuitous karşılıksız, bedava, karşılık beklemeden, hakedilmemiş, gereksiz,
mantıksız
25901 gratuity bahşiş, işten ayrılan kimseye verilen fazladan pul
25902 graunch beklenmeyen hata
25903 graupel grezil, bulgur, ebebulguru
25904 grave mezar, ciddi, ağır
25905 graveclothes kefen
25906 gravedigger mezarcı
25907 gravel pit çakıl ocağı
25908 gravel çakıl, (yola) çakıl döşemek
25909 graven hakketmek
25910 graver hakkâk, hakkâk kalemi
25911 gravestone mezartaşı
25912 graveyard mezarlık
25913 gravid hamile, gebe
25914 gravidity gebelik
25915 gravimeter gravimetre
25916 gravimetric gravimetrik
25917 gravimetry gravimetri, ağırlıkölçüm
25918 gravitate (to/towards ile) -e hareket etmek, gitmek, çekilmek, yönelmek
25919 gravitation gitme, yönelme, yerçekimi
25920 gravitational acceleration yerçekimi ivmesi
25921 gravitational field yerçekimi alanı
25922 gravitational force yerçekimi kuvveti
25923 gravitational yerçekimiyle ilgili
25924 graviton graviton, ağıncık
25925 gravity meter gravimetre, yerçekimölçer
25926 gravity yerçekimi, ciddiyet, ağırlık, önem
25927 gravure tifdruk, gravür
25928 gravy et suyu, salça, sos, havadan, hak etmeden kazanılan pul/kâr
25929 gray (Aİ) bkz.grey
25930 graybeard ak sakallı adam
25931 graze otlamak, otlatmak, sıyırmak, sıyırıp geçmek, sıyrık
25932 grazier çoban
25933 grazing land otlak, otlatma arazisi
25934 grazing otlak
25935 grease box yağ kutusu, yağdanlık
25936 grease cup gresör, yağdanlık
25937 grease pump gres pompası
25938 grease sb's palm rüşvet vermek
25939 grease seal yağ contası
25940 grease (döngüllük) yağ, gres, katıyağ, biryantin, yağlamak
25941 grease-wrestling yağlı güreş
25942 greaser yağlayıcı
25943 greasing gresleme, katıyağ sürme
25944 greasy spoon kalitesiz lokanta
25945 greasy yağlı, kaygan
25946 Great Bear Büyük Ayı
25947 Great Britain Büyük Britanya
25948 great circle büyük daire
25949 great demand çok revaçta
25950 great white heron akbalıkçıl
25951 great büyük, çon, önemli, yetenekli, büyük, kocaman, koca, harika, nefis, çok
iyi, müthiş
25952 great-grandchild netice
25953 great-grandfather babasının dedesi
25954 great-grandson oğlunun/kızının erkek nevesi, nevenin erkek uşağı
25955 greater celandine kırlangıçotu
25956 greatest common divisor en büyük ortakbölen
25957 greatest common factor en büyük ortakçarpan
25958 greatly çok
25959 greatness büyüklük, çokluk, şöhret, cesamet
25960 grebe dalgıç kuşu
25961 Greece Yunanistan
25962 greed açgözlülük
25963 greedily hırsla, açgözlülükle
25964 greediness hırs, tamahkârlık
25965 greedy açgözlü
25966 Greek fire Rum ateşi
25967 Greek Yunan, Yunanlı, Rum
25968 green algae yeşil algler
25969 green areas yeşil alanlar
25970 green bean yeşil fasulye
25971 green belt yeşil alan, yeşil kuşak
25972 green card yeşil kart
25973 green cheese lor, adaçayı peyniri
25974 green finch yeşil ispinoz, yelve
25975 green light izin, yeşil ışık
25976 green manure yeşil gübre
25977 green onion yeşil soğan
25978 green pea bezelye
25979 green pepper dolmalık biber
25980 green pound sterlin
25981 green space yeşil alan
25982 green vegetables yeşillik, göğerti
25983 green with envy kıskançlıktan kudurmuş
25984 green yeşil, (meyve) ham, olmamış, toy, deneyimsiz, saf, keriz, benzi
sararmış, solgun, yeşillik, çayır, ç.yeşil yapraklı sebzeler, yeşillik
25985 green-eyed monster kıskançlık
25986 green-eyed kıskanç, yeşil gözlü, kem gözlü
25987 greenback dolar, A.B.D.'ne mahsus arkası yeşil banknot
25988 greenery yeşil yapraklar, ağaç yaprakları
25989 greengage bardakeriği
25990 greengrocer manav
25991 greenhorn acemi çaylak
25992 greenhouse effect sera etkisi
25993 greenhouse limonluk, ser
25994 greenish yeşilimsi
25995 Greenland Grönland Adası
25996 greenness yeşillik, tazelik, hamlık, çiğlik, toyluk
25997 greenroom tiyatroda oyuncuların dinlenme odası
25998 greens yeşil yapraklı sebzeler
25999 greensickness bir çeşit kansızlık
26000 greensward çimen
26001 Greenwich Mean Time Greenwich ortalama zamanı
26002 Greenwich Greenwich
26003 greet selamlamak, selam vermek, karşılamak
26004 greeting card tebrik kartı
26005 greeting selam, iyi dilek, tebrik
26006 gregarious sürü/topluluk halinde yaşayan, sokulgan, sosyal
26007 gregariousness toplu halde bulunma veya yaşama
26008 Gregorian year miladi sene
26009 greige bej ve gri arasındaki renk, bej ve gri arasındaki renk
26010 gremlin ufak bir varlık, cin
26011 grenade el bombası
26012 grenadine grenadin, nar şurubu
26013 grenz ray grenz ışını
26014 grey cloth ham ürün
26015 grey cotton cloth amerikanbezi
26016 grey cotton ham pamuk
26017 grey goods ham tekstil ürünleri
26018 grey matter gri madde
26019 grey mullet kefal
26020 grey gri, külrengi, kır saçlı, (saç) kır, ağarmış, (yüz) soluk, bembeyaz,
sıkıcı, sönük, hareketsiz, (saç) kırlaşmak, ağarmak
26021 greyhound tazı
26022 greyish grimsi
26023 greylag yaban kazı
26024 greyness grilik
26025 grid ızgara, parmaklık, çıngı şebekesi
26026 griddle (et/vb.kızartmak için) saç ızgara
26027 gridiron ızgara
26028 grief acı, keder, üzüntü
26029 grief-stricken çok kederli
26030 grievance yakınma, şikayet, dert
26031 grieve üzülmek, acı çekmek, çok üzmek, mutsuz etmek
26032 grievous acı, zarar veren, ağır, acı veren
26033 grievousness güç durum, acıklılık
26034 griffon kısa ve sert kıllı bir köpek
26035 grifter açıkgöz ve dolandırıcı adam
26036 grig hayat dolu kimse, çekirge
26037 grike çatlak, yarık
26038 grill ızgara, ızgara et, ızgarada pişirmek, sorguya çekmek
26039 grillage temel ızgarası
26040 grille (kapı/pencere/vezne/vb.'de) demir parmaklık
26041 grilled parmaklıklı, kafesli
26042 grilling sorguya çekme
26043 grillroom lokanta
26044 grim sert, amansız, acımasız, korkulu, zevksiz, neşesiz
26045 grimace yüzünü ekşitmek, yüzünü buruşturmak
26046 grimalkin yaşlanmış dişi kedi, cadı karı
26047 grime kir tabakası, kir
26048 griminess pislik
26049 grimly gaddarca, vahşice
26050 grimness gaddarlık, zulüm, sertlik, ekşilik
26051 grimy kirli, pis
26052 Grin and bear it Sabırla tahammül et, yakınmadan katlanmak, çekmek
26053 grin like a Cheshire cat pişmiş kelle gibi sırıtmak
26054 grin sırıtma, sırıtış, sırıtmak
26055 grind öğütmek, bilemek, (diş/vb.) bastırmak, gıcırdatmak, hafızlamak,
ineklemek, sıkıcı zor iş, angarya, (Aİ) çok çalışan öğrenci, hafız, inek, uzun ve
sıkıcı konuşma, vaaz, nutuk
26056 grinder öğütücü
26057 grinding apparatus rektifiye cihazı, bileme cihazı
26058 grinding roll öğütme merdanesi
26059 grinding stone bileğitaşı
26060 grinding wheel döner bileğitaşı
26061 grinding öğütme, ezme, bileme, taşlama, rodaj
26062 grindstone bileği taşı, değirmen taşı
26063 grip sımsıkı tutmak, yakalamak, yapışmak, kavramak, (dikkatini/vb.) çekmek,
etkilemek, sarmak, sıkıca tutma, kavrama, anlama/yapma gücü, yolculuk çantası,
tutamak, tutturucu şey, kulp, sap, saplak
26064 gripe (at/about ile) yakınmak, sızlanmak
26065 grippe grip hastalığı
26066 gripper çıtçıt
26067 gripping ilgi çekici, dikkat çekici, sürükleyici
26068 gripsack yolcu çantası
26069 grisly korkunç, ürkütücü, dehşet verici, tatsız, nahoş
26070 grist öğütülecek tahıl, öğütülmüş zahire
26071 gristle kıkırdak
26072 gristly kıkırdaksı, kıkırdaklı
26073 grit one's teeth dişini sıkmak
26074 grit çakıl, azim, kararlılık, yüreklilik, dayanıklılık
26075 gritstone kum taşı
26076 gritty kumlu
26077 grizzle kurşuni, gri renk, kır saç, sızlanmak, şikâyet etmek
26078 grizzled kır, kırlaşmış
26079 grizzly Kuzey Amerika'ya özgü iri ve vahşi, gri ayı
26080 groan inlemek, inilti
26081 groats kabuğu çıkarılmış buğday/yulaf
26082 grocer bakkal
26083 groceries bakkaliye
26084 grocery bakkallık, bakkal dükkânı
26085 grog alkollü içki, ispirto
26086 grogginess sarhoşluk, ayyaşlık, yalpalama
26087 groggy dizleri tutmayan, halsiz, dermansız, bitkin
26088 grogshop meyhane
26089 groin kasık
26090 groined vault çapraz kemer, çapraz tonoz
26091 groined pervazlı, kuşaklı, çapraz
26092 grommet çevirme kasa
26093 gromwell hodançiçeği
26094 groom damat, seyis, (at) tımar etmek, üstüne başına bakmak, çeki düzen
vermek, (kimise) bir iş için hazırlamak, çalıştırmak, eğitmek
26095 groomsman sağdıç
26096 groove yiv, oluk, plağın çizgileri, alışkanlık edinilmiş yaşam biçimi
26097 grooved yivli, oluklu, lambalı
26098 grooving yiv açma, oluk açma
26099 groovy moda olmuş, moda
26100 grope el yordamıyla aramak, yoklamak, ellemek, sarkıntılık etmek
26101 grosgrain grogren, gron
26102 gross amount brüt miktar
26103 gross domestic product gayri safi yurtiçi hasıla
26104 gross earning brüt kazanç, gayri safi kazanç
26105 gross income brüt gelir
26106 gross index ana dizin, temel dizin
26107 gross interest brüt faiz
26108 gross investment gayri safi yatırım
26109 gross national product gayri safi milli hasıla
26110 gross output gayri safi üretim
26111 gross profit and loss brüt kâr ve zarar
26112 gross profit gayri safi kâr, brüt kâr
26113 gross receipts brüt hasılat
26114 gross salary brüt maaş
26115 gross tonnage brüt tonaj
26116 gross value gayri safi kıymet
26117 gross weight brüt ağırlık, daralı ağırlık
26118 gross yield brüt getiri
26119 gross şişko, şişman, iriyarı, hantal, kaba, inceliksiz, saldırgan,
bağışlanamaz, arsız, sulu, toplam, brüt, oniki düzinelik türküm
26120 grossly fena halde, kötü halde
26121 grossnegligence büyük gaflet
26122 grossness kabalık, şişmanlık
26123 grotesque acayip, garip, komik, saçma, grotesk
26124 grotesqueness gariplik, tuhaflık, acayiplik
26125 grotto mağara
26126 grotty berbat, felaket, rezil, iğrenç, pis
26127 grouch yakınma, dırdır, dırdırcı, durmadan sızlanan kimse, yakınmak,
şikayet etmek, dırdır etmek, homurdanmak
26128 ground antenna toprak anteni
26129 ground cable toprak kablosu
26130 ground coat astar, astar boyası
26131 ground colour zemin rengi
26132 ground connection toprak bağlantısı
26133 ground cover toprak florası, toprak örtüsü
26134 ground crew yer hizmetlileri, havaalanı personeli
26135 ground effect yer etkisi
26136 ground fire örtü yangını, yer yangını
26137 ground floor zemin katı
26138 ground glass buzlu cam
26139 ground ivy yersarmaşığı
26140 ground level toprak seviyesi, zemin hizası
26141 ground line ön çizgi
26142 ground photograph yer yaçını
26143 ground pine kurdayağı
26144 ground plan zemin katı josparı, temel josparı, çap
26145 ground rent bir binanın arsa kirası
26146 ground rice pirinç unu
26147 ground skidder tomruk kızağı
26148 ground state taban hali, temel durum
26149 ground station yer istasyonu
26150 ground swell dip dalgası, soluğan
26151 ground water yeraltı suyu
26152 ground wave yer dalgası
26153 ground wire toprak teli
26154 ground zero bombanın patladığı yer
26155 ground yer, zemin, toprak, alan, saha, zemin, temel, esas, (gemi) karaya
oturmak, karaya oturtmak, (uçak/vb.) yerde kalmaya zorlamak, kalkışına olanak
tanımamak, toprak hattı bağlamak
26156 ground-breaking ceremony temel atma töreni
26157 groundage liman resmi
26158 grounded topraklanmış, karaya oturmuş
26159 grounder yere vurulunca zıplayan top
26160 grounding köklü bilgi, köklü eğitim, temel
26161 groundless (duygu/düşünce/vb.) yersiz, nedensiz
26162 groundnut yerfıstığı
26163 grounds telve, tortu, neden
26164 groundsel kanarya otu
26165 groundsman oyun alanlarına ya da büyük bahçelere bakan adam
26166 groundwater level yeraltı su düzeyi
26167 groundwater yeraltı suyu, taban suyu
26168 groundwork temel, esas
26169 group code türküm kodu
26170 group insurance türküm sigortası
26171 group mark türküm işareti
26172 group of companies şirketler türkümü
26173 group polling türküm oylaması
26174 group sex türküm seks
26175 group therapy türküm terapi
26176 group topluluk, grup, küme, türküm, türkümlere ayırmak, gruplamak,
türkümlemek, gruplara ayrılmak, gruplaşmak, türkümleşmek
26177 grouper hani balığı
26178 grouping türkümleme
26179 groupoid magma, grupoid, öbeksi
26180 grouse bir tür keklik, orman tavuğu, yakınmak, söylenmek, homurdanmak,
dırdır etmek, yakınma, şikâyet, homurdanma
26181 grout duvarcı sıvası, sulu harç, sulu harç doldurmak
26182 grouting şerbetleme, şerbet dökme
26183 grove koru, ağaçlık
26184 grovel (korku/vb.'den) yerlerde sürünmek, dizlerine kapanmak, yağ çekmek
26185 groveller dalkavuk, yardakçı
26186 grovelling adi, aşağılık
26187 grow a beard sakal bırakmak
26188 grow away from yakınlığını azaltmak, uzaklaşmak
26189 grow into olmak, haline gelmek
26190 grow old yaşlanmak
26191 grow on sevilmeye başlamak, sarmak, alışılmak
26192 grow out of çok büyümek
26193 grow rife tehlikeli biçimde artmak
26194 grow together beraber büyümek
26195 grow too big for one's boots yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmemek
26196 grow up büyümek, yetişmek, olgunlaşmak, gelişmek
26197 grow büyümek, gelişmek, (saç/sakal/bıyık/vb.) uzatmak, bırakmak,
(ösümlük/vb.) yetişmek, yetiştirmek, olmak, -leşmek, artmak, çoğalmak
26198 grower (meyve/vb.) yetiştirici
26199 growing debt artan borç
26200 growing büyüyen, gelişen
26201 growl hırıltı, hırıldama
26202 growler hırlayan köpek, homurdanan kimse
26203 grown büyümüş, yetişkin
26204 grown-up man yetişkin insan
26205 grown-up yetişkin, olgun, büyümüş, yetişkin, büyük
26206 grownup yetişkin kimse
26207 growth rate büyüme hızı, büyüme oranı
26208 growth büyüme, gelişme, artış, yükseliş, büyümüş/gelişmiş şey, ur, tümör
26209 grub screw başsız vida
26210 grub toprağı kazmak, eşelemek, larva, yiyecek, yemek
26211 grubber kazıcı, kök sökücü, çapa kılgası
26212 grubby pis, kirli
26213 grudge esirgemek, çok görmek, vermek istememek, istemeyerek vermek,
kıyamamak, kin, garaz, haset
26214 grudger kinci, kıskanç
26215 grudging gönülsüz, isteksiz
26216 gruel bulamaç
26217 grueling (Aİ) bkz.gruelling
26218 gruelling çok zor ve yorucu
26219 gruesome korkunç, ürkünç, tüyler ürpertici
26220 gruesomeness dehşet
26221 gruff sert, hırçın, kaba
26222 gruffness huysuzluk
26223 grumble yakınmak, söylenmek, homurdanmak, şikayet etmek, (gök) gürlemek,
gümbürdemek, dırdır, yakınma, şikayet
26224 grumbling mırıldanan, mızmız, huysuz
26225 grump asık yüzlülük
26226 grumps asık yüzlülük, suratsızlık
26227 grumpy huysuz, somurtkan, aksi
26228 grunt (döngül) hırıldamak, hırlamak, (insan) homurdanmak, hırıltı, homurtu
26229 grunter domuz
26230 guanaco wool guanako yünü
26231 guanidine guanidin
26232 guanine guanin
26233 guano guano
26234 guarantee credit kefalet kredisi, teminat kredisi
26235 guarantee fund teminat fonu, teminat akçesi
26236 guarantee güvence, teminat, garanti, kefil, güvence vermek, garanti etmek,
kefil olmak, (neyinse olacağına) söz vermek, güvence vermek
26237 guaranteed bill teminat senedi
26238 guaranteed bond teminatlı tahvil
26239 guaranteed prices taban fiyatları
26240 guarantor güvence veren kimse, teminatçı, kefil, garantör
26241 guaranty fund garanti fonu
26242 guaranty güvence, garanti, teminat, kefalet
26243 guard against önceden tedbir almak
26244 guard band koruyucu bant, güvenlik bandı
26245 guard cell koruyucu hücre
26246 guard of honour şeref kıtası
26247 guard plate siper, kalkan
26248 guard rail parmaklık, korkuluk
26249 guard room askeri karakol
26250 guard wire koruma teli
26251 guard nöbet, koruma, savunma pozisyonu, gard, koruma görevlisi, koruyucu,
muhafaza, karakolcu, bekçi, nöbetçi, koruyucu nesne, korumak, beklemek, önlem
almak, tedbirli olmak, korunmak, nöbet tutmak, denetlemek, denetim altına almak,
kontrol etmek
26252 guarded (konuşma) dikkatli, önlemli, öz
26253 guardedness ihtiyatlılık, uyanıklık
26254 guardhouse askeri karakol
26255 guardian koruyucu kişi/yer, koruyucu, vasi, veli
26256 guardianship koruma, himaye, vesayet, vasilik, velilik
26257 guardrail parmaklık, korkuluk, siper demiri
26258 guardroom bekçi odası
26259 Guatemala Guatemala
26260 guava tropikal bir meyve, guava
26261 guck çamur, karışıklık
26262 gudgeon mil, mihver, pim, çengel, kanca
26263 guelder-rose kartopu çiçeği
26264 guerdon ödül, mükâfat, bahşiş, ödül vermek, mükâfat vermek, zarar tazmin
etmek
26265 guerilla warfare gerilla savaşı
26266 guerilla gerilla, guerrilla, gerilla
26267 guerrilla gerilla
26268 guess tahmin etmek, çamalamak, doğru tahmin etmek, doğru kestirmek, (Aİ)
sanmak, zannetmek, çama, kestirim, sanı, tahmin
26269 guesstimate sezgiye dayalı tahmin
26270 guesswork tahmin, tahmin işi
26271 guest artist konuk sanatçı
26272 guest computer ana bilgisayara destek bilgisayar
26273 guest night davet gecesi
26274 guest of honour şeref konuğu
26275 guest room misafir odası
26276 guest rope vardakava, tonoz halatı, yedek halatı
26277 guest konuk, misafir, konakçı ya da pansiyon müşterisi, pansiyoner
26278 guesthouse pansiyon
26279 guffaw gürültülü kahkaha, gürültülü kahkaha atmak
26280 guidable yönetilebilir, sevk edilebilir
26281 guidance yardım, öğüt, akıl, yol gösterme
26282 guide book rehber kitabı, kılavuz
26283 guide line tüzük
26284 guide post yol işareti
26285 guide rail sevk yatağı
26286 guide kılavuz, rehber, yetekçi, kılavuzluk etmek, yol göstermek, rehberlik
etmek
26287 guided bomb güdümlü bomba
26288 guided missile güdümlü füze
26289 guided güdümlü
26290 guidelines meselenin ana çekitleri
26291 guiding temel, esas
26292 guidon tabur sancağı, alay sancağı
26293 guild dernek, lonca, esnaf loncası
26294 guile hile, hilekârlık, kurnazlık
26295 guileful hileci, hain
26296 guilefulness hilecilik
26297 guileless dürüst, hilesiz, saf
26298 guilloche burma süsü, burma çizgi, girift nakış, meneviş
26299 guillotine giyotin, giyotin, bıçak, çönge kesme kılgası, giyotinle kafasını
uçurmak
26300 guilt suçluluk, sorumluluk, suçluluk duygusu, utanç
26301 guiltily suçlu gibi
26302 guiltiness suçluluk, günahkârlık
26303 guiltless suçsuz
26304 guilty suçlu
26305 guinea corn bir çeşit darı
26306 guinea fowl beçtavuğu, Afrika tavuğu
26307 guinea hen beçtavuğu
26308 guinea pepper bir çeşit kırmızı acı biber
26309 guinea pig kobay, denek
26310 guinea eskiden şiling şimdi, pound'lık pul vahidi
26311 guipure gipür
26312 guise (aldatıcı) dış görünüş, kılık
26313 guitar gitar
26314 guitarist gitarist
26315 gulch taşlı vadi
26316 gulden Hollanda pul vahidi
26317 Gulf Stream Golfstrim
26318 gulf körfez, uçurum, büyük görüş ayrılığı, uçurum
26319 gull martı, gagayı, enayi, saf
26320 gullet boğaz, gırtlak, yemek borusu
26321 gullibility ahmaklık, saflık
26322 gullible saf, enayi, kolay kanan
26323 gully drain su yolu, oluk, kanalizasyon
26324 gully erosion sellenme erozyonu, selinti aşınımı
26325 gully hole lağım ağzı, arna ağzı
26326 gully küçük vadi, arık, su oluğu
26327 gulp down yutuvermek, tıkıştırmak, örtbas etmek
26328 gulp yutuvermek, aceleyle yutmak, yutkunmak
26329 gum arabic arapzamkı
26330 gum mastic sakız, mastika
26331 gum plant sütleğen
26332 gum tragacanth kitre
26333 gum tree zamk ağacı
26334 gum up işi bozmak
26335 gum dişeti, zamk, sakız, çiklet, zamkla yapıştırmak
26336 gumbo bamya, yumuşak toprak, yapışkan toprak
26337 gummy yapışkan, sakız gibi, sakızlı, yumuşak
26338 gumption sağduyu ve beceriklilik, girişkenlik, yüreklilik
26339 gun barrel tüfek namlusu
26340 gun carriage top arabası
26341 gun dog av köpeği
26342 gun down silahla vurup düşürmek
26343 gun fire top ateşi
26344 gun flint tüfek çakmaktaşı
26345 gun metal top madeni
26346 gun ateşli silah, top, tüfek, tabanca
26347 gunboat gambot
26348 guncotton pamuk barutu
26349 gunfire silah sesi, atış, ateş
26350 gunite püskürtme harç
26351 gunk yapışkan madde
26352 gunman silahlı haydut
26353 gunmetal bakır çinko alaşımı, bakır kalay alaşımı
26354 gunnel küçük bir balık
26355 gunner topçu
26356 gunnery topçuluk, atış tekniği
26357 gunning avcılık
26358 gunny çuvallık bez
26359 gunpowder barut
26360 gunrunner silah kaçakçısı
26361 gunshot atış, menzil
26362 gunsmith tüfekçi, silahcı
26363 gunstock tüfek kundağı
26364 gunwale küpeşte, borda tirizi
26365 gurgitation fokurdayarak kaynama
26366 gurgle lıkırtı, lıkırdamak
26367 gurnard kırlangıçbalığı
26368 guru guru
26369 gush fışkırmak, aşırı hayranlık göstermek, bayılmak, gırtlaktan, gırtlakla
ilgili, gırtlak
26370 gushy konuşkan
26371 gusset köşebent, ek, parça
26372 gust bora, ani rüzgâr
26373 gustation tatma, tadına bakma
26374 gustatory tatma duyusuyla ilgili
26375 gustiness rüzgâr sağanaklı hava
26376 gusto zevk, haz, heves
26377 gusty rüzgârlı, fırtınalı
26378 gut bağırsak, bağırsaktan yapılan iplik, bağırsak tel, içten gelen, içe
doğan, bağırsaklarını çıkarmak, içini temizlemek, (bir binanın içini/vb.) yok
etmek, yakıp, kül etmek
26379 guts bağırsaklar, cesaret, göt, azim, kararlılık, içerik, öz
26380 gutta-percha gütaperka
26381 guttate benekli
26382 gutter oluk, suyolu, sefalet
26383 guttering dereler, kinişler
26384 guttersnipe sokak çocuğu
26385 guttle oburcasına yemek yemek, silip süpürmek
26386 guttural gırtlaktan, gırtlakla ilgili, gırtlak
26387 guy rope germe halatı
26388 guy wire germe teli
26389 guy adam, herif
26390 Guyana Guyana
26391 guzzle hapur hupur yemek, höpür höpür içmek
26392 gym jimnastik salonu, beden eğitimi, jimnastik
26393 gymkhana mahalli yöndün karşılaşması, yarış
26394 gymnasium jimnastik salonu
26395 gymnast jimnastikçi, jimnastik uzmanı
26396 gymnastics jimnastik
26397 gymnosperm açıktohumlu
26398 gynaecologic jinekolojik, kadın-doğumla ilgili
26399 gynaecologist jinekolog, kadın-doğum uzmanı
26400 gynaecology jinekoloji
26401 gyp hile, dubara, düzenbaz kimse, aldatmak, kandırmak, dolandırmak,
cezalandırmak
26402 gyp-joint kazık yer, pahalı yer
26403 gypseous alçılı, jipsli
26404 gypsum cast alçı kalıbı
26405 gypsum plaster alçı sıva
26406 gypsum alçıtaşı
26407 gypsy bkz.gipsy
26408 gyrate kendi ekseni çevresinde dönmek
26409 gyration dönüş, dönme, deveran
26410 gyrator jiratör
26411 gyratory döner, dönücü
26412 gyre dönüş, dönmek
26413 gyro pilot otomatik pilot
26414 gyro cayroskop, jiroskop
26415 gyrocompass cayropusula, cayroskopik pusula
26416 gyromagnetic cayromanyetik, jiromanyetik
26417 gyropilot otomatik pilot
26418 gyroscope topaç, ciroskop
26419 gyroscopic cayroskopik, jiroskopik
26420 gyrostat cayrostat, cirostat
26421 gyve pranga, zincir, prangaya vurmak
26422 H-bomb hidrojen bombası
26423 ha ha!, vay!, oh!, ya!
26424 habeas corpus ihzar emri, ihzar müzekkeresi
26425 haberdasher tuhafiyeci, terzilik malzemeleri satan kimse, erkek giyimi satan
kimse
26426 haberdashery tuhafiye, tuhafiye dükkânı
26427 habiliment elbise, kıyafet
26428 habit alışkanlık
26429 habitability oturulabilirlik, yaşanabilirlik
26430 habitable oturmaya elverişli, oturulabilir, ikamet edilebilir
26431 habitant sakin
26432 habitat bir döngül ya da ösümlüğün yetiştiği tabii ortam
26433 habitation oturma, ikamet, ev, konut, oturacak yer
26434 habitual obligation sık sık yerine getirilen zorunluluk
26435 habitual alışılagelmiş, alışılmış, adet haline gelmiş, her zamanki, bir
şeyi alışkanlık haline getirmiş, alışmış
26436 habitually daimi olarak
26437 habituate alıştırmak
26438 habituation alıştırma, itiyat, alışkanlık
26439 habitude âdet, itiyat, alışkanlık
26440 habitue müdavim, daimi ziyaretçi
26441 hachure tarama çizgi
26442 hacienda büyük çiftlik
26443 hack hammer taşçı çekici, yontma çekici
26444 hack stend taksi durağı
26445 hack (at/away ile) kesmek, yarmak, yaşlı ve yorgun at, kira beygiri, binek
atı, çok sayıda düşük kaliteli eserler yazan yazar
26446 hackie taksi haydavcısı
26447 hacking cough rahatsız edici öksürük, kötü sesli öksürük
26448 hackle keten ve kendir tarağı, çentmek, çapmak, yontmak
26449 hackney binek atı, kira arabası
26450 hackneyed (söz) bayat, çok yinelenmiş, basmakalıp, beylik, eskimiş
26451 hacksaw demir testeresi, vergel testere
26452 had better iyi olur
26453 had (bkz.) have, (e) aldatılmak
26454 haddock bir tür morina balığı
26455 hade damarın dikey durumdan ayrılma açısı
26456 hadj hac
26457 hadji hacı
26458 hadron hadron
26459 haema- (önek) kan
26460 haemal kanla ilgili
26461 haematin hematin
26462 haematite hematit
26463 haematoid kan gibi
26464 haematology hematoloji, kanbilim
26465 haematoxylin hematoksilin
26466 haematuria hematuri, kan işeme
26467 haemin hemin
26468 haemoglobin hemoglobin
26469 haemolysis hemoliz
26470 haemorrhage kanama
26471 haemorrhoid hemoroit, basur
26472 hafnium hafniyum
26473 haft bıçak sapı, bıçağa sap takmak
26474 hag yaşlı/çirkin kadın, acuze, cadı, cadaloz
26475 haggard (yüz) yorgun, kırışık, bitkin
26476 haggle pazarlık etmek, çekişmek, tartışmak
26477 haggler sıkı pazarlıkçı
26478 haggling pazarlık
26479 hahnium hahniyum
26480 haik ihram, çarşaf
26481 hail as olarak değerlendirmek, olarak övmek
26482 hail fellow well met samimi dost, yakın arkadaş, sıcakkanlı kimse
26483 hail from -den gelmek, -li olmak
26484 hail shower dolu sağanağı
26485 hail squall şiddetli dolu yağışı
26486 hail storm dolu fırtınası
26487 hail dolu, dolu yağmak, (kimise) çağırmak, seslenmek, selamlamak
26488 hailstone dolu tanesi
26489 hailstorm dolu fırtınası
26490 hair brush saç fırçası
26491 hair cell saç hücresi
26492 hair crack kılcal çatlak
26493 hair curler bigudi, saç maşası
26494 hair dryer saç kurutma kılgası
26495 hair get in sb's hair birinin başına bitmek
26496 hair net saç filesi
26497 hair not turn a hair kılını bile kıpırdatmamak
26498 hair remover kılları döken ilaç
26499 hair root kılkök
26500 hair shirt at kılı gömlek, ceza gömleği
26501 hair spray saç spreyi
26502 hair tear one's hair saçını başını yolmak
26503 hair to a hair tıpı tıpına
26504 hair kıl, tüy, saç
26505 hair-raising korkunç, tüyler ürpertici
26506 hair-splitting kılı kırk yarma
26507 hair's breadth kıl payı
26508 hairbreadth kıl payı, kıl kadar mesafe
26509 hairbrush saç fırçası
26510 haircut saç tıraşı, saç kesilme biçimi, saç kesimi
26511 haircutter berber, tellak
26512 hairdo biçim verilmiş saç, yapılı saç, saç biçimi, saç tuvaleti
26513 hairdresser kuaför
26514 haired saçlı, kıllı, tüylü
26515 hairgrip saç tokası
26516 hairiness tüylülük
26517 hairless saçsız, kılsız
26518 hairline alında saç çizgisi
26519 hairnet saç filesi
26520 hairpiece takma saç, peruka
26521 hairpin bend keskin viraj, yol dönemeci
26522 hairpin turn keskin viraj
26523 hairpin firkete, saç tokası
26524 hairsplitter kılı kırk yaran kimse
26525 hairspring ince yay, kıl yay
26526 hairy kıllı, heyecanlandırıcı, korkutucu, müthiş
26527 Haiti Haiti
26528 hake kurutma çardağı, sergen, merlos
26529 halation hale, halo, ağıl
26530 halberdier baltacı
26531 halcyon days kış ortasında iyi hava, barış/bereket devresi
26532 halcyon sakin, huzurlu
26533 hale and hearty güçlü ve sağlıklı, kanlı canlı
26534 hale sağlıklı, dinç, zinde
26535 half blood melez, yarım kan
26536 half board yarım pansiyon
26537 half brother üvey erkek kardeş
26538 half cone yarım koni
26539 half dozen yarım düzine
26540 half gainer balıklama dalış
26541 half hitch sade ilmik
26542 half holiday yarım gün tatili
26543 half hose kısa çorap
26544 half line yarıdoğru
26545 half load yarı yük
26546 half measure yeterli olmayan tedbirler
26547 half moon yarımay
26548 half nelson boyunduruk
26549 half note ikilik nota
26550 half pay yarım maaş
26551 half pence yarım peni
26552 half penny yarım peni
26553 half pension yarım pansiyon
26554 half pint bir bardaklık ölçü, kısa boylu adam
26555 half power yarı güç
26556 half round yarım yuvarlak
26557 half sister üvey kız kardeş
26558 half sole gizli pençe, yarım pençe
26559 half storey çekme kat
26560 half term iki üç günlük kısa dönem tatili
26561 half time haftaym, ara, haftaym, ara
26562 half yarı, buçuk, (pul/içecek/bilet/vb.) yarım, yarı, yarısı, yarım, yarı,
yarı yarıya, kısmen
26563 half-baked (düşünce) saçma, mantıksız, yarı pişmiş
26564 half-boil yarı kaynatmak
26565 half-bread melez
26566 half-caste melez, melez
26567 half-cycle yarı çevrim
26568 half-duplex yarı ikili
26569 half-hearted isteksiz, gönülsüz
26570 half-length yarım boy
26571 half-life yarılanma zamanı, yarı-yaşam
26572 half-mast yarı gönder
26573 half-open aralık, yarı açık, aralamak, biraz açmak
26574 half-roll yarım yatış
26575 half-seas over sarhoş, çakırkeyif
26576 half-shadow yarıgölge
26577 half-silk yarı ipek
26578 half-thickness yarı kalınlık
26579 half-timbered yarı ahşap
26580 half-wave yarım dalga
26581 half-width yarı genişlik
26582 half-wit aptal, budala, geri zekâlı
26583 half-witted geri zekâlı, ahmak, budala, salak
26584 half-word yarı sözcük
26585 halfback hafbek
26586 halfhearted isteksiz, gevşek
26587 halftone yarı ton
26588 halfway ortada, yarı yolda, işi bitirmeden, tamamlamadan
26589 halibut kalkana benzer yassı ve büyük bir balık
26590 halide halojenür
26591 halitosis pis kokan nefes
26592 hall door salon kapısı
26593 hall of residence birdem yurdu
26594 hall toplantı salonu, büyük salon, koridor, hol, (mektep/birdem/vb.) salon,
yemekhane
26595 hallelujah Elhamdülillah!, Allah'a şükür!
26596 Halley Halley
26597 Halley's commet Halley kuyrukluyıldızı
26598 halliard kandilisa, çördek, yelken ipi, bayrak ipi
26599 hallmark altın ya da gümüşte ayar damgası, ayar damgası vurmak
26600 hallo bkz.hello
26601 halloa Hayret!
26602 halloo hayret ifade eden ses
26603 hallucinate halüsinasyon görmek
26604 hallucination sanrı, halüsinasyon, varsam
26605 hallucinative kuruntulu
26606 hallucinatory kuruntulu
26607 hallux ayak başparmağı
26608 hallway koridor, geçit, hol
26609 halo ışık halkası, hale, ağıl
26610 haloed ağıllı, haleli
26611 halogen tuzveren, halojen
26612 halogenate halojenlemek
26613 halogenation halojenleme
26614 haloid halojenli
26615 halophyte halofit, tuzlu toprak ösümlüğü
26616 halt instruction durdurma komutu
26617 halt durmak, durdurmak, duruş, durma
26618 halter yular, dizgin, cılav
26619 halting duraksayan, duraksamalı
26620 halve yarıya bölmek, yarıya indirmek
26621 halving lamalı ekleme
26622 halyard kandilisa, çördek, yelken ipi, bayrak ipi
26623 ham jambon, abartmalı (oyuncu/aparıcı/vb.) 3.amatör telsizci
26624 ham-fisted sakar, beceriksiz
26625 hamadryad orman perisi
26626 hamate bone çengel biçiminde el sümüğü
26627 hamate çengel biçiminde
26628 hamburger hamburger
26629 hamlet küçük köy
26630 hammer and sickle orak ve çekiç
26631 hammer and tongs var kuvvetle, alabildiğine
26632 hammer away durmadan çalışmak
26633 hammer head çekiç başı
26634 hammer out şekil vermek, işlemek, plan yapmak, uydurmak
26635 hammer çekiç, tokmak, (tüfek/vb.) horoz, çekiç, çekiçsümüğü, çekiçle
vurmak, çakmak, yenmek
26636 hammerhead çekiç balığı, gölge kuşu
26637 hammock hamak
26638 hamper engel olmak, engellemek, zorluk çıkarmak, kapaklı sepet
26639 hamster hamster, cırlak sıçan
26640 hamstring diz arkasında bulunan iki büyük kirişten biri
26641 hamulus küçük kanca, çengelcik
26642 hand and foot el pençe divan
26643 hand auger el burgusu
26644 hand axe el baltası
26645 hand bone el sümüğü
26646 hand brace göğüs matkap kolu
26647 hand down kuşaktan kuşağa geçmek
26648 hand drill el matkabı
26649 hand driven elle tahrik edilen
26650 hand feed elle vermek, elle beslemek
26651 hand glass el aynası
26652 hand grenade el bombası
26653 hand in glove sıkı fıkı
26654 hand in hand el ele, birbirini izleyen, bağlı, birlikte
26655 hand in teslim etmek, vermek, sunmak
26656 hand it to sb hakkını vermek, kabullenmek
26657 hand jack el krikosu
26658 hand knitting machine el örgü kılgası
26659 hand lathe el tornası
26660 hand loom el tezgâhı
26661 hand luggage yolculuk çantası, seyahat çantası, bavul
26662 hand on elden ele geçirmek
26663 hand organ latarna
26664 hand out dağıtmak
26665 hand over fist apar topar, palas pandıras
26666 hand over vermek, devretmek, teslim etmek
26667 hand printing el baskısı
26668 hand to hand göğüs göğüse
26669 hand el, akrep, yelkovan, ibre, (iskambilde) el, elleriyle çalışan kimse,
işçi, yardım, el uzatma, kontrol, yönetim, alkış, (elden ele) vermek, uzatmak
26670 hand-held el, elde taşınır
26671 hand-me-down elden düşme
26672 hand-operated elle çalıştırılan
26673 hand-to-mouth savurgan, müsrif, geleni anında harcayarak
26674 handbag el çantası
26675 handball hentbol, eltopu
26676 handbill el ilanı, tanıtmalık, prospektüs
26677 handbook el kitabı, rehber
26678 handbrake el eğleci
26679 handcar drezin
26680 handcart el arabası, çekçek
26681 handclasp el sıkışma
26682 handcuff kelepçelemek, kelepçe takmak
26683 handcuffs kelepçe
26684 handed eli olan, elli
26685 handful avuç dolusu, az sayıda (insan), bir avuç, ele avuca sığmaz,
yaramaz
26686 handgrip göğüs göğüse çatışma
26687 handgun tabanca
26688 handhold tutamaç
26689 handicap dezavantaj, engel, (yarış/vb.de) daha güçlülere daha zor olmak
üzere verilen dezavantaj, engellemek, engel olmak
26690 handicapped handikaplı, topal, aksak
26691 handicraft economy ev sanatları ekonomisi
26692 handicraft el becerisi, el sanatı
26693 handiness beceriklilik, uygunluk, yararlılık, maharet
26694 handiwork el işi, iş, el becerisi, (yapanın imzasını taşıyan) elişi, iş
26695 handkerchief mendil
26696 handle with kid gloves çok nazik davranmak, üzerine titremek
26697 handle sap, kulp, tutamaç, kabza, kol, eline almak, el sürmek, ellemek,
kontrol altında tutmak, yönetmek, idare etmek, başa çıkmak, (işte) kullanmak,
bulundurmak
26698 handlebar gidon, palabıyık
26699 handlebars (bisiklet ya da motorsiklette) gidon, yönelteç
26700 handler döngül terbiyecisi
26701 handling elle kullanma, muamele, dağıtım, nakliye
26702 handmade el işi, elde yapılmış
26703 handmill el değirmeni
26704 handout (özellikle yoksullara) bedava dağıtılan
yiyecek/giyecek/vb.yardım, bildiri
26705 handpicked özenle seçilmiş, titizlikle seçilmiş
26706 handrail tırabzan, merdiven parmaklığı
26707 hands down parmağını kıpırdatmadan, kolaylıkla
26708 hands off! elleme! dokunma!
26709 hands on deneyimli
26710 hands up! eller yukarı!
26711 hands iyelik, sahip olma, el
26712 handsaw el testeresi
26713 handsel pey, ilk taksit, siftah ettirmek
26714 handset alısün kılgası
26715 handshake el sıkma, tokalaşma
26716 handshaking tokalaşma, uyuşma
26717 handsigned el imzası bulunan
26718 handsome yakışıklı, güzel, iyi görünümlü, hoş, cömert
26719 handsomely cömertçe, bol bol
26720 handspike manivela
26721 handspring perende atma
26722 handstand ellerin üzerinde durma, amud
26723 handwork el işi
26724 handwriting recognition el yazısı tanıma
26725 handwriting el yazısı
26726 handy kolay kullanımlı, kullanışlı, pratik, el becerisi olan, eli işe yatkın,
el altında, hazır, yakın
26727 handyman elinden her iş gelen erkek, eli işe yatkın erkek
26728 hang about başıboş gezmek, sürtmek
26729 hang around başıboş gezmek, sürtmek, oyalanmak
26730 hang back çekinmek, duraksamak, tereddüt etmek
26731 hang by a hair sallantıda kalmak
26732 hang by a thread pamuk ipliğiyle bağlanmak, tehlikede olmak
26733 hang fire zamanında ateş almamak, gecikmek
26734 hang gliding uçma yöndünü
26735 hang in the balance muallakta olmak
26736 hang it! lanet olsun!
26737 hang on by one's eyelids pamuk ipliğiyle bağlı olmak
26738 hang on sb's every word can kulağıyla dinlemek
26739 hang on sb's lips birinin ağzının içine bakmak
26740 hang on the lips of can kulağıyla dinlemek
26741 Hang on to your hat Sıkı dur!
26742 hang on tutmak, beklemek, bağlı olmak, peşini bırakmamak
26743 hang onto korumaya çalışmak
26744 hang out sarkmak, asılmak, sarkıtmak, asmak, oyalanmak
26745 hang over abanmak, sarkmak, başında olmak (iş)
26746 hang the flag at half mast bayrağı yarıya indirmek
26747 hang together birbirinden ayrılmamak, birbirini tutmak
26748 hang up one's hat ununu eleyip eleğini asmak
26749 hang up (çınkayı) kapamak, ertelemek, tehir etmek
26750 hang asmak, asılmak, asılı durmak, duvar çöngesi kaplamak, idam etmek,
asmak, kavrama, kapma
26751 hangar hangar
26752 hangdog habis, sinsi adam
26753 hanger askı, elbise askısı, asılgan, karmak
26754 hanger-on yağcı, dalkavuk, yalaka, beleşçi, çanak yalayıcı
26755 hanging garden asma bahçe
26756 hanging scaffold asma iskele
26757 hanging valley asılı vadi
26758 hanging idam, asma
26759 hangman cellat
26760 hangnail şeytantırnağı
26761 hangover akşamdan kalmışlık, mahmurluk, (önceki bir olaydan) kalmış şey,
kalıntı, sonuç
26762 hank çile, kelep, kangal, çengel, çember, halka
26763 hanker after arzulamak, hasret çekmek, özlemek
26764 hanker for özlemini çekmek
26765 hanker (after/for ile) arzulamak, özlemini çekmek, can atmak
26766 hankie (bkz.) hanky
26767 hanky mendil
26768 hanky-panky dümen, hile, pislik, adilik, sinsilik, zina
26769 haphazard gelişigüzel, plansız, bağdarlamasız, dağınık
26770 hapless talihsiz, bahtsız
26771 haploid number haploit sayı
26772 haploid yarı kromozomlu
26773 haplology hece düşmesi
26774 happen on rast gelmek
26775 happen olmak, başına gelmek, olmak, tesadüfen -mek
26776 happening olay
26777 happily mutlulukla, neşeyle, Allahtan, bereket versin ki
26778 happiness mutluluk
26779 happy mutlu, uygun, yerinde, yakşı, sevinçli, memnun, hursent
26780 happy-go-lucky kaygısız, tasasız, vurdumduymaz
26781 hara-kiri harakiri
26782 harangue uzun ve sıkıcı konuşma, nutuk, nutuk çekmek, vaaz vermek
26783 harass usandırmak, bezdirmek
26784 harassment usanç
26785 harbinger muştucu, haberci, işaret, nişane
26786 harbor bkz.harbour
26787 harborage barınacak yer, sığınak, demirleme yeri
26788 harbormaster liman şefi
26789 harbour authority liman yetkilisi
26790 harbour dues liman resmi
26791 harbour master liman başkanı, liman reisi
26792 harbour liman, sığınak, barınak, barındırmak, korumak
26793 hard and fast rule değişmez kural
26794 hard at it harıl harıl çalışan
26795 hard brick sert tuğla
26796 hard bronze sert bronz
26797 hard by yakında
26798 hard cash nakit pul, madeni pul
26799 hard coal antrasit, parlak kömür
26800 hard copy yazılı çıktı
26801 hard currency sağlam pul, konvertibl pul
26802 hard disk sabit disk, sert disk
26803 hard done by haksızlığa uğramış
26804 hard dump arıza dökümü
26805 hard facts kesin deliller
26806 hard glass sert cam
26807 hard hat inşaat işçisi, aşırı tutucu kimse, mürteci
26808 hard headed makul düşünen, işe elverişli
26809 hard iron sert demir
26810 hard labor ağır iş cezası, ağır hapis cezası
26811 hard lead sert kurşun
26812 hard luck şanssızlık, talihsizlik, kötü şans, kör talih
26813 hard money madeni pul
26814 hard of hearing ağır işitir, sağır
26815 hard palate damak
26816 hard roe balık yumurtası
26817 hard row to hoe çetin iş
26818 hard rubber sert kauçuk
26819 hard sell ısrarla satış usulü
26820 hard soap sert sabun
26821 hard steel sert çelik
26822 hard up darda, sıkıntıda, eli dar, muhtaç
26823 hard water sert su, kireçli su
26824 hard winter şiddetli kış
26825 hard sert, katı, güç, zor, kuvvet isteyen, kuvvetli, zorlu, güçlük dolu,
tatsız, (on ile) katı, hoşgörüsüz, merhametsiz, zalim, (su) sert, kireçli, bağımlı
kılan, alışkanlık yapan, büyük gayretle, sıkı, çok, çok miktarda, yoğun, ağır, çok
26826 hard-and-fast değişmez, ayrıcalık tanımaz, sabit, kesin
26827 hard-bitten inatçı, serkeş, bildiğini okuyan
26828 hard-boiled egg lop yumurta
26829 hard-boiled çok pişmiş, katı, lop (yumurta)
26830 hard-core sabit fikirli, değişmez, inatçı, kararlı
26831 hard-earned zor kazanılmış, güç kazanılmış
26832 hard-favored çirkin, sert ifadeli
26833 hard-fisted cimri, eli sıkı
26834 hard-fought sıkı dövüşmüş
26835 hard-hearted katı yürekli, acımasız
26836 hard-line sıkı, sert, uzlaşmaz
26837 hard-on kalkmış yarak
26838 hard-pan sert toprak
26839 hard-shell sert kabuklu, uzlaşmaz
26840 hard-to-adjust ayarlaması zor
26841 hard-to-get-to erişimi zor
26842 hard-to-read okunması zor
26843 hard-working çok çalışkan
26844 hardback ciltli kitap
26845 hardboard kalın mukavva
26846 harden sertleşmek, serkimek, katılaşmak, sertleştirmek, katılaştırmak
26847 hardenability sertleşebilirlik
26848 hardenable sertleştirilebilir, sertleşebilir
26849 hardener sertleştirici, katılaştırıcı
26850 hardening agent sertleştirme maddesi
26851 hardening sertleştirme, dondurma, sertleşme
26852 hardface sert yüz kaplamak
26853 hardheaded mantıklı, açıkgöz
26854 hardihood tahammül, metanet, dayanıklılık, yüreklilik
26855 hardly have time to breathe başını kaşıyacak vakti olmamak
26856 hardly hemen hemen hiç, ancak, yeni yeni, hiç değil, hiç
26857 hardness number sertlik sayısı
26858 hardness sertlik, güçlük, cesaret, cüret, yiğitlik
26859 hardpan sert toprak, sert tabaka, killi toprak
26860 hardship sıkıntı, güçlük, zorluk
26861 hardtack peksimet, galeta
26862 hardware error donanım hatası
26863 hardware monitor donanım monitörü
26864 hardware madeni eşya, hırdavat, (bilgisayar) donanım
26865 hardwearing (giyecek) dayanıklı, uzun ömürlü, sağlam
26866 hardwood mobilyacılıkta kullanılan sert tahtalı ağaç
26867 hardy dayanıklı, dözümlü, güçlü, (ösümlük) soğuğa dayanıklı
26868 hare off çok hızlı koşmak
26869 hare yabani tavşan, (off ile) çok hızlı koşmak, kaçmak, fırlamak, tüymek
26870 harebell çançiçeği, yabansümbülü
26871 harebrained aptalca, kuş beyinli, kafasız
26872 harefoot balza ağacı
26873 harelip yarık dudak, tavşan dudağı
26874 harem harem
26875 haricot bean kuru fasulye
26876 haricot fasulye, etli yahni
26877 hark back sadede gelmek
26878 hark (back ile) geçmişte olan şeylerden sözetmek, geçmişte yaşamak
26879 hark! Dinle!, Sus!
26880 harl keten ipliği, kenevir ipliği, lif
26881 harlequin alacalı, soytarı, palyaço
26882 harlequinade pandomima, soytarılık
26883 harlot fahişe, orospu
26884 harlotry fahişelik, orospuluk
26885 harm zarar, ziyan, hasar, kötülük, zarar vermek, incitmek
26886 harmful publications muzır neşriyat
26887 harmful zararlı, fena
26888 harmless zararsız
26889 harmonic mean armonik ortalama, uyumlu ortalama
26890 harmonic progression armonik dizi, uyumlu dizi
26891 harmonic uyumlu, ahenkli
26892 harmonica armonika
26893 harmonics uyum bilgisi, ahenk bilimi
26894 harmonious uyumlu, ahenkli
26895 harmoniousness ahenklilik, uyumluluk
26896 harmonist kompozitör, ses bilgini
26897 harmonium harmonyum, küçük org
26898 harmonize armonisini yapmak, (with ile) uyum sağlamak, uyumlu olmak, uyum
oluşturmak, koşaştırmak, ahenktarlaştırmak
26899 harmony armoni, uyum, ahenk, uygunluk
26900 harness maker saraç
26901 harness koşum takımı, (atı) koşmak, (doğal güçleri) kullanmak,
yararlanmak
26902 harp on the same string diline dolamak
26903 harp on durmadan anlatmak, hep aynı telden çalmak
26904 harp harp
26905 harper harpçı
26906 harpist harpçı
26907 harpoon zıpkın, zıpkınlamak
26908 harpsichord harpsikord
26909 harpy eagle Amerika'da bulunan bir cins kartal
26910 harpy yırtıcı ve gaddar kimse
26911 harridan cadaloz
26912 harrier yağmacı kimse, soyguncu, tavşan tazısı, doğan
26913 harrow tırmık, sürgü, tapan, sürgü geçirmek, tırmık çekmek, hırpalamak
26914 harrowing üzücü, hırpalayıcı, acı veren
26915 harry yağma etmek, rahat vermemek, eziyet etmek
26916 harsh duyuları yıpratıcı, sert, (renk) cırtlak, kaba, zalim, haşin
26917 harshness kabalık
26918 hart erkek karaca, erkek geyik
26919 hartshorn geyik boynuzu
26920 hartstongue geyikdili
26921 harumscarum patavatsız, pervasız, kayıtsız
26922 harvest home hasat sonu
26923 harvest mouse tarla faresi
26924 harvest hasat, ekin toplama, hasat zamanı, toplanan ekin, mahsül, ürün,
biçmek, tarladan kaldırmak
26925 harvester orakçı, hasatçı, biçerdöver
26926 harvester-thresher biçerdöver
26927 has bkz.have
26928 has-been modası geçmiş kimse/şey
26929 hasenpfeffer tavşan yahnisi
26930 hash house aşevi
26931 hash over müzakere etmek
26932 hash kıymalı yemek, arapsaçı, karmakarışık şey, altüst olmuş şey, haşiş,
esrar
26933 hashish haşaş, esrar
26934 haslet sakatat
26935 hasp asma kilit köprüsü, kenet
26936 hassle güçlük, zorluk, bela, mücadele, tartışma, kavga, güçlük çıkarmak,
kızdırmak, sinir etmek, huzursuz etmek
26937 hassock ayak dayayacak minder, ot öbeği
26938 haste acele, telaş
26939 hasten acele etmek, acele ettirmek, hemen söylemek
26940 hastily aceleyle, telaşla, süratle
26941 hastiness acelecilik, telaş
26942 hastings turfanda, faraş
26943 hasty pudding muhallebi
26944 hasty acele, telesik, aceleyle/telaşla yapılan, aceleye gelmiş
26945 hat şapka
26946 hatband şapka şeridi
26947 hatbox şapka kutusu
26948 hatch (civciv) yumurtadan çıkmak, yumurtasını kırmak, (yumurta) kırılmak,
kırılıp civciv çıkarmak, (plan/vb.) kurmak, tasarlamak, ambar ağzı, ambar kapağı,
gemi ya da uçakta yolcu kapısı
26949 hatchback steyşın araba
26950 hatchel keten tarağı, keten taramak
26951 hatcher kuluçka kılgası
26952 hatchery kuluçka yeri, üretme çiftliği
26953 hatchet pick baltalı kazma
26954 hatchet küçük balta, el baltası
26955 hatching egg kuluçkalık yumurta
26956 hatching haşur, ştrif
26957 hatchway ambar ağzı, lombar ağzı
26958 hate like poison günahı kadar sevmemek
26959 hate nefret, kin, ikrah, zehlesi gitmek, hoşlanmamak, hoşu gelmemek,
beğenmemek, nefret etmek
26960 hateful nefret verici, tatsız, iğrenç
26961 hatless şapkasız
26962 hatpin şapka iğnesi
26963 hatred nefret, kin
26964 hatter şapkacı
26965 hauberk zırh yelek
26966 haughtily kibirle
26967 haughtiness azamet, gurur, kurum, özünü beğenmişlik
26968 haughty kibirli, özünü beğenmiş
26969 haul over the coals fırça çekmek, haşlamak
26970 haul up çağırıp azarlamak, yukarıya çekmek
26971 haul çekmek, sürüklemek, taşımak, çekme, çekiş, bir ağdan çıkan balık
miktarı, ganimet, vurgun
26972 haulage drift nakliyat yolu, taşıma yolu
26973 haulage nakliye, taşıma, nakliye vergini
26974 hauler nakliye şirketi
26975 haulm ösümlük sapı, saman
26976 haulyard kandilisa, çördek, yelken ipi
26977 haunch kalça, kıç, but
26978 haunched kalçalı
26979 haunching kemer koltuk taşı, kemer ayağı
26980 haunt (cin/peri/vb.) uğramak, sık sık görünmek, ziyaret etmek, dadanmak, hiç
aklından çıkmamak, sık sık uğranan yer, düzenli olarak ziyaret edilen yer, uğrak
yeri
26981 haunted tekin olmayan
26982 haunting akıldan çıkmayan, güç unutulan
26983 hautboy obua
26984 hauteur kibir, gurur
26985 havana havana purosu
26986 have a bad time çok sıkıntı çekmek
26987 have a ball çok iyi vakit geçirmek
26988 have a bash at bir denemek, el atmak, girişmek
26989 have a bash bir denemek
26990 have a bath banyo yapmak
26991 have a bathroom banyo yapmak, yıkanmak
26992 have a bill protested senedi protesto olmak
26993 have a bone to pick with görülecek bir hesabı olmak
26994 have a card up one's sleeve gizli bir josparı olmak
26995 have a care çaba sarf etmek, ihmal etmemek
26996 have a chat mırt vurmak
26997 have a chip on one's shoulder öfkesi burnunun ucunda olmak
26998 have a crush on abayı yakmak
26999 have a death adder in one's pocket günahını vermemek
27000 have a drink bir şey içmek
27001 have a finger in every pie her işte parmağı olmak
27002 have a good head on one's shoulders sağduyu sahibi olmak
27003 have a good mind to do sth yapmayı aklına koymak
27004 have a good time iyi vakit geçirmek, eğlenmek
27005 have a haircut saçını kestirmek
27006 have a hand in -de katkısı bulunmak, bir işle ilgisi olmak
27007 have a heart of gold altın gibi kalbi olmak
27008 have a heart of stone taş yürekli olmak
27009 have a high temperature ateşi olmak
27010 have a hold over elinde kozu olmak
27011 have a holiday izine çıkmak, tatile çıkmak
27012 have a hunch içine doğmak
27013 have a liking for -den hoşlanmak
27014 have a long wait uzun süre beklemek
27015 have a look at sth -e bir göz atmak, bakmak
27016 have a look at -e bir göz atmak, bakmak
27017 have a lump in one's throat boğazı düğümlenmek
27018 have a meal yemek yemek
27019 have a mind to niyeti olmak
27020 have a pity on acımak
27021 have a quick temper canı tez olmak
27022 have a roof over one's head başını sokacak bir yeri olmak
27023 have a roving eye çapkın olmak
27024 have a rubdown masaj yaptırmak
27025 have a run of luck şansı yaver gitmek
27026 have a screw loose bir tahtası eksik olmak
27027 have a seat lütfen oturun, buyrun oturun
27028 have a share in payı olmak
27029 have a shave tıraş olmak
27030 have a shower duş almak
27031 have a sinking feeling paniğe kapılmak
27032 have a smack at bir denemek
27033 have a soft spot for düşkün olmak
27034 have a sore throat anjin olmak
27035 have a stab at denemek
27036 have a temperature ateşi olmak
27037 have a thick head kalın kafalı olmak
27038 have a voice in sth bir şeyde söz sahibi olmak
27039 have an abortion düşük yapmak
27040 have an accident kaza geçirmek
27041 have an excuse mazereti olmak
27042 have an eye on göz kulak olmak
27043 have an eye to the main chance işini bilmek
27044 have been around çok deneyimli olmak, görmüş geçirmiş olmak
27045 have breakfast kahvaltı etmek
27046 have designs on ele geçirmek için planlar yapmak
27047 have done with bitirmek, son vermek, ile işi kalmamak
27048 have egg on one's face mosmor olmak
27049 have eyes in the back of one's head arkada gözü olmak
27050 have forty winks şekerleme yapmak
27051 have got to zorunda olmak, zorunda kalmak, mecbur olmak
27052 have got -e sahip olmak, -sı olmak
27053 have green fingers bahçe işlerinden anlamak
27054 have growing pains büyüme sancıları çekmek
27055 have had it bıkmak
27056 have hollow legs boğazına düşkün olmak
27057 have in mind hatırında tutmak
27058 have in one's pocket -i parmağında oynatmak
27059 have it away with ile düşüp kalkmak
27060 have it both ways her iki durumdan da yararlanmak
27061 have it coming hak etmek
27062 have it in for zıt gitmek, kaba davranmak, kıl olmak
27063 have it off with ile düşüp kalkmak
27064 have it out with tartışmak
27065 have kittens tepesi atmak
27066 have no bearings on ile ilgisi olmamak
27067 have no business to do sth bir şey yapmaya hakkı olmamak
27068 have no objection to sb -e itirazı olmamak
27069 have no regrets bir pişmanlık duymamak, hiç pişman olmamak
27070 have no use for nefret etmek
27071 have nothing between one's ears ağzı açık ayran budalası olmamak
27072 have nothing to do with ile ilgisi olmamak
27073 have on one's mind endişelenmek
27074 have on the tip of one's tongue dilinin ucunda olmak
27075 have on üzerinde olmak, giymek, kafaya almak, işletmek
27076 have one foot in the grave bir ayağı çukurda olmak
27077 have one's back to the wall köşeye sıkışmak
27078 have one's cake and eat it too ne yardan geçmek ne de serden
27079 have one's cake and eat it bir şeyin kaymağını yemek
27080 have one's ear to the ground kulak kesilmek
27081 have one's hands full zor başa çıkmak, çok meşgul olmak
27082 have one's hands tied eli kolu bağlı olmak
27083 have one's head in the clouds aklı bir karış havada olmak
27084 have one's heart in one's boots ödü kopmak
27085 have one's heart in one's mouth yüreği ağzına gelmek
27086 have one's heart set against sth bir şeye karşı durmak
27087 have one's knife in sb diş bilemek
27088 have one's nose in a book kitaptan başını kaldırmamak
27089 have one's nose in the air burnu havada olmak
27090 have one's own back acısını çıkarmak, intikamını almak
27091 have one's say söz söyleme fırsatı bulmak
27092 have one's tail between one's legs kuyruğunu kısmak
27093 have one's way başına buyruk olmak
27094 have one's wits about one kıvrak, dikkatli ve mantıklı olmak
27095 have oneself to thank sorumlu olmak
27096 have out (tartışarak) çözümlemek
27097 have owing alacağı olmak
27098 have pity on acımak
27099 have recourse to başvurmak, yardım dilemek, sığınmak
27100 have round davet etmek, çağırmak
27101 have sb's number numarasını vermek, notunu vermek
27102 have short arms and deep pockets günahını koklatmamak
27103 have something to do with ile ilgisi olmak
27104 have sth done -tirmek, -tırmak
27105 have sth up one's sleeve koz olarak saklamak
27106 have supper akşam yemeği yemek
27107 have the devil to pay kıyamet kopmak
27108 have the edge on -den üstün olmak, avantajlı olmak
27109 have the gift of the gab ağzı laf yapmak
27110 have the grace to lütfetmek
27111 have the hang of sth yöntemini kapmak, anlamını kavramak
27112 have the knack of püf çekidini bilmek
27113 have the patience of Job Eyüp sabrı olmak
27114 have the reputation of şöhret kazanmak
27115 have the runs amel olmak, ishal olmak
27116 have the trots amel olmak
27117 have to do with ile bir ilgisi olmak, alakası olmak
27118 have to go sıkışmak
27119 have to zorunda olmak, zorunda kalmak, mecbur olmak
27120 have up mahkemeye vermek
27121 have words atışmak, tartışmak
27122 have (yardımcı fiil), (have got), -si olmak, almak, yapmak, yemek, içmek,
izin vermek, doğurmak, davet etmek, çağırmak, (rüya) görmek, geçirmek, karşılaşmak
27123 haven sığınak, liman, barınak
27124 havenot fakir kimse
27125 haversack asker çantası, arka çantası, kumanya torbası
27126 haves malik olanlar
27127 havings mal, mülk, servet, zenginlik
27128 havoc hasar, zarar ziyan, yıkım, kargaşa
27129 hawk doğan, atmaca, gezgin satıcılık yapmak, sokakta öteberi satmak
27130 hawk-eyed keskin bakışlı
27131 hawk-nosed gaga burunlu
27132 hawker seyyar satıcı
27133 hawkish savaş yanlısı
27134 hawkweed sarı çiçekli bir ösümlük
27135 hawse hole palamar lombarı, palamar gözü
27136 hawse loça, palamar gözü
27137 hawsehole loça deliği
27138 hawser laid yoma, bükme halat
27139 hawser halat, palamar, yoma
27140 hawthorn akdiken, alıç
27141 hay fever saman nezlesi
27142 hay fork diren
27143 hay meadow çayır, otlak
27144 hay mower çim kılgası
27145 hay rake çayır tırmığı
27146 hay saman, kuru ot
27147 haycock tınaz, ot yığını
27148 hayfork diren, dirgen, yaba
27149 hayloft otluk, samanlık
27150 haymaker tınaz kılgası, tırpancı
27151 haymaking kuru ot üretimi
27152 hayrick bkz.haystack
27153 hayseed saman tohumu, kaba köylü
27154 haystack saman yığını, tınaz
27155 haywire karmakarışık, karman çorman
27156 hazard beacon tehlike farı
27157 hazard bonus iş riski tazminatı
27158 hazard tehlike, riske etmek, tehlikeye atmak
27159 hazardous waste tehlikeli atıklar
27160 hazardous tehlikeli, zararlı, riskli
27161 haze ince sis, duman, pus
27162 hazel hen dağtavuğu
27163 hazel fındık ağacı, ela, konur
27164 hazelnut fındık
27165 haziness pusluluk, sis, karışıklık, belirsizlik
27166 hazing dayak atma, korkutma
27167 hazy bulutlu, sisli, puslu, bulanık
27168 He has money to burn Denizde kum, onda pul
27169 he o (erkek)
27170 he-man güçlü adam
27171 head and shoulders above kat kat iyi/üstün
27172 head brick baş tuğlası
27173 head for -e gitmek, yolunu tutmak
27174 head gap kafa aralığı
27175 head into gitmek
27176 head loss yük kaybı
27177 head money adam başına verilen vergi
27178 head of a section şube müdürü, kısım amiri
27179 head of state devlet başkanı
27180 head of steam gayret
27181 head of the family kodak reisi
27182 head of the state devlet başkanı
27183 head off yolunu kesmek, geçit vermemek
27184 head office genel müdürlük, merkez
27185 head over heels in love with sb birine sırılsıklam âşık olmak
27186 head over heels tepetaklak, tepetaklak perende atma, adamakıllı
27187 head race channel iletim arnası
27188 head sail pruva yelkeni, ön yelken
27189 head sea önden gelen dalgalar
27190 head start avantaj, üstünlük
27191 head up başkanlık etmek
27192 head wind pruva rüzgârı
27193 head baş, kafa, baş, baş taraf, akıl, beyin, kafa, lider, başkan, baş, üst
kısım, ön taraf, baş, metal pulun resimli yüzü, tura, su, buhar basıncı, başında
olmak, başı çekmek, sorumlu olmak, yönetmek, baş olmak, bir yöne doğru hareket
etmek ya da ettirmek, (topa) kafa vurmak
27194 head-counter anketçi
27195 head-hunter kafa avcısı
27196 head-on burun buruna, burun buruna
27197 headache baş ağrısı
27198 headband kafa bandı
27199 headboard karyolanın başucundaki tahta
27200 headdress başlık
27201 headed letter paper antetli mektup çöngesi
27202 headed başlı, başlıklı, antetli
27203 header card rehber kart, başlık kartı
27204 header label rehber etiket, başlık etiketi
27205 header baş kesme kılgası, başak kesme kılgası
27206 headfirst başı önde, başı ilerde olarak, baş aşağı
27207 headframe şövalman, kuyu kulesi
27208 headgate arna baş kapağı
27209 headgear başlık
27210 headhunter teknik eleman avcısı
27211 headiness sabırsızlık, haşinlik, baş döndürücülük
27212 heading (yazılarda) başlık
27213 headlamp far
27214 headland burun
27215 headless screw başsız vida
27216 headless başsız
27217 headlight far
27218 headline başlık, manşet, özet haber
27219 headlong başı önde, paldır küldür, düşünmeksizin, aceleyle
27220 headmaster mektep müdürü
27221 headmistress mektep müdiresi
27222 headmost en baştaki, en ileri
27223 headphone kulaklık
27224 headphones (ikili) kulaklık
27225 headpiece başlık, lento, miğfer, akıl, kafa
27226 headquarters karargâh, merkez büro
27227 headrest baş dayanağı
27228 headroom boşluk payı, yükseklik
27229 heads or tails yazı mı, tura mı
27230 headsail pruva yelkeni
27231 headscarf başörtüsü
27232 headset (ikili) kulaklık
27233 headship müdürlük, başkanlık
27234 headshrinker psikiyatrist
27235 headsman cellat
27236 headstock baş dayak, yatak, beşik
27237 headstone mezartaşı
27238 headstrong inatçı, dikbaşlı, kafasının dikine giden
27239 headwaiter şef garson
27240 headwall menfez, üst kanat duvarı
27241 headward geriye doğru
27242 headwaters ırmağı besleyen kaynaklar, pınar başı
27243 headway gelişmek
27244 headwheel molet, halat makarası
27245 headwind karşıdan esen rüzgâr
27246 headword madde başı sözcük
27247 headwork zihni çalışma
27248 heady (alkol) sarhoş edici, çarpıcı, sert, başı dönmüş, heyecanlı
27249 heal (yara/vb.) iyileşmek, iyileştirmek, son vermek, bitirmek
27250 heal-all her derde deva
27251 healable iyileşebilir, iyileştirilebilir
27252 healer iyileştiren kimse, doktor
27253 health care vücut bakımı
27254 health centre sağlık merkezi
27255 health certificate sağlık raporu
27256 health department sağlık ocağı
27257 health insurance sağlık sigortası
27258 health officer sağlık memuru
27259 health physics sağlık fiziği
27260 health sağlık
27261 healthful sağlık için faydalı, sıhhi
27262 healthiness sağlık
27263 healthy sağlıklı
27264 heap yığın, kalak, küme, yığmak, kümelemek
27265 heaping taşmak üzere, dopdolu
27266 hear a pin drop sinek uçsa duymak
27267 hear about duymak, haberini almak, bilmek, haberdar olmak
27268 hear from haber almak
27269 Hear hear! Bravo!, Yaşa!
27270 hear of bahsini işitmek, duymak, bilmek, öğrenmek
27271 hear out konuşma bitene kadar dinlemek
27272 hear işitmek, duymak, haber almak, duymak, öğrenmek, dikkatle dinlemek
27273 hearing aid kulaklık, işitme cihazı
27274 hearing impaired işitme özürlü
27275 hearing loss işitme kaybı
27276 hearing işitme duyusu, işitme, işitme alanı, ses erimi, kendi durumunu
çevreye duyurma, duruşma, oturum
27277 hearken dinlemek, kulak vermek
27278 hearsay söylenti, şayia
27279 hearse cenaze arabası
27280 heart attack kalp krizi
27281 heart disease kalp hastalığı
27282 heart failure kalp yetmezliği
27283 heart transplant kalp nakli
27284 heart kalp, yürek, kalp, gönül, yürek, merkez, kararlılık, azim, yüreklilik,
cesaret, kupa
27285 heart-free âşık olmayan
27286 heart-to-heart içten, saklısız, açık, samimi, içten, açık
27287 heart's to one's heart's content doya doya
27288 heartache gönül yarası, ıstırap, acı
27289 heartbeat kalp atışı
27290 heartbreak ıstırap, acı, derin üzüntü, kalp yarası
27291 heartbreaker gönül avcısı
27292 heartbreaking kalp kırıcı, çok üzücü
27293 heartbroken üzüntülü, kalbi kırık, kederli
27294 heartburn mide ekşimesi
27295 hearten yüreklendirmek, cesaret vermek, neşelendirmek
27296 heartening yüreklendirici, cesaretlendirici
27297 heartfelt içten, yürekten, samimi, gerçek
27298 hearth plate ocak tablası, ocak levhası
27299 hearth ocak, şömine
27300 hearthstone ocak taşı, yuva
27301 heartily iştahla, istekle, çok, fazla, fazlasıyla
27302 heartiness samimiyet
27303 heartless acımasız, katı yürekli, zalim, kalpsiz
27304 heartlessness kalpsizlik
27305 heartrending yürek parçalayıcı, üzücü, çok acıklı
27306 heartsick çok kederli, bezgin, bağrı yanık
27307 heartstrings güçlü sevgi duyguları
27308 heartwarming iç açıcı
27309 heartwood özodunu, öz kerestesi
27310 hearty içten, yürekten, samimi, (yiyecek) doyurucu, bol
27311 heat accumulator ısı akümülatörü
27312 heat capacity ısı kapasitesi, ısı sığası
27313 heat coil ısı bobini
27314 heat conduction ısı iletimi
27315 heat conductivity ısı iletkenliği
27316 heat conductor ısıl iletken
27317 heat consumption ısı tüketimi
27318 heat detector ısı detektörü
27319 heat dissipation ısı kaybı
27320 heat energy ısı enerjisi
27321 heat engine ısı kılgası
27322 heat exchange ısı alışverişi
27323 heat exhaustion sıcak çarpması
27324 heat insulating material ısı yalıtım maddesi
27325 heat insulating ısı yalıtımı
27326 heat insulation ısı yalıtımı
27327 heat interchange termal denge, ısıl denge
27328 heat loss ısı kaybı, ısı yitimi
27329 heat of fusion füzyon ısısı, kaynaşım ısısı
27330 heat of reaction reaksiyon ısısı, tepkime ısısı
27331 heat of solution erime ısısı
27332 heat ray ısı ışını
27333 heat resistant ısıya dayanıklı
27334 heat resisting ısıya dayanıklı, ısı dirençli
27335 heat source ısı kaynağı
27336 heat transfer ısı aktarımı, ısı nakli
27337 heat wave sıcak hava dalgası
27338 heat ısı, sıcaklık, sıcak, eleme yarışı, (dişi ve memeli döngüllerde)
çiftleşme isteği, ateşli/azgın dönem, ısınmak, ısıtmak
27339 heatable ısınabilir
27340 heated hararetli, heyecanlı, kızgın, ateşli
27341 heater ısıtıcı
27342 heath fundalık, kır, çalılık, funda, süpürgeotu
27343 heathen putperest, dinsiz
27344 heathenish dinsiz
27345 heathenism putperestlik, dinsizlik, barbarlık
27346 heathenize dinsizleşmek
27347 heather funda, süpürgeotu
27348 heating boiler kalorifer kazanı, ısıtma kazanı
27349 heating coil rezistans
27350 heating inductor ısıtma bobini
27351 heating power ısıtma gücü, ısıtma kuvveti
27352 heating rate ısıtma hızı
27353 heating time ısıtma süresi
27354 heating ısıtma jüyesi, ısıtma
27355 heatproof sıcağa dayanıklı
27356 heatsink ısı yutucu, soğutucu
27357 heatstroke bkz.sunstroke
27358 heave a sigh of çekmek
27359 heave in sight görüş mesafesine girmek
27360 heave no stone unturned çalmadık kapı bırakmamak
27361 heave to faça edip durmak
27362 heave up kusup çıkarmak, vira etmek
27363 heave kaldırmak, yukarı çekmek, fırlatmak, kaldırıp atmak, inip kalkmak,
şişip inmek, (gemi) seyretmek, belli bir rotada gitmek
27364 Heaven forbid Allah göstermesin
27365 heaven cennet, ç.gökyüzü, Tanrı, cennet
27366 heavenly body gökcismi
27367 heavenly cennete ilişkin, cennet gibi, göksel, tanrısal, harika, nefis
27368 heavens gök
27369 heavenwards gökyüzüne/cennete doğru
27370 heaver manivela, kaldırıcı
27371 heavier-than-air havadan ağır
27372 heavily ağır bir biçimde
27373 heaviness ağırlık, şiddet, kasvet
27374 heavy artillery uzun menzilli toplar
27375 heavy atom ağır atom
27376 heavy current güçlü akım, şiddetli akım
27377 heavy duty ağır iş, ağır yük
27378 heavy earth baryum oksidi
27379 heavy fuel ağır yakıt, mazot
27380 heavy goods ağır yük
27381 heavy hydrogen ağır hidrojen
27382 heavy industry ağır endüstri, ağır sanayi
27383 heavy metal ağır metal
27384 heavy metals ağır metaller
27385 heavy nucleus ağır çekirdek
27386 heavy oil ağıryağ
27387 heavy particle ağır parçacık
27388 heavy petrol ağır benzin
27389 heavy rain şiddetli yağmur, kara yağmuru
27390 heavy traffic ağır trafik
27391 heavy water ağır su
27392 heavy weight ağır sıklet
27393 heavy ağır, yoğun, ağır, şiddetli, ciddi, salmaklı, ağır, (davranış, duygu)
ağır, yavaş, yorucu, güç, ağır, (yiyecek) ağır, sindirimi güç, (hava) ağır, boğucu,
yoğun (denizde) dalgalı, fırtınalı, üzgün, hüzünlü
27394 heavy-handed kaba, patavatsız, can sıkıcı, beceriksiz, zalim
27395 heavy-hearted kederli
27396 heavy-laden ağır yüklü
27397 heavyhearted üzgün, kederli
27398 heavyweight ağır siklet
27399 hebdomadal haftalık, yedi günlük
27400 hebetate zihnini körleştirmek, zekâsını kaybetmek
27401 hebetude zihin körlüğü
27402 Hebraism ibranice deyim, Musa dini
27403 Hebraistic ibranilere ait
27404 Hebrew İbrani
27405 hecatomb katliam
27406 heck kahrolası
27407 heckle sıkıştırmak, sorularla sözünü kesmek
27408 hectare hektar
27409 hectic heyecanlı, telaşlı, hareketli
27410 hecto- (önek) hekto
27411 hectogramme hektogram
27412 hectograph hektograf
27413 hectometer hektometre
27414 hector kabadayı, yıldırmak, sindirmek, taciz etmek
27415 heddles gücü takımları
27416 hedge sparrow çit serçesi
27417 hedge çit, çalı, (against ile) koruma, çitle çevirmek, lafı dolandırmak,
doğrudan doğruya yanıt vermekten kaçınmak
27418 hedgehog kirpi
27419 hedger bahçıvan, bostancı
27420 hedgerow (yol kenarında/vb.) sıra sıra çalılar
27421 hedging hedging
27422 hedonism fels.hedonizm, hazcılık
27423 hedonist zevk düşkünü kimse
27424 hee haw eşek anırması, anırmak
27425 heebie jeebies yürek çarpıntısı, korku nöbeti, telaş
27426 heed dikkat etmek, önemsemek, dinlemek, kulak vermek, dikkat, önem
27427 heedful dikkatli, ihtiyatlı
27428 heedless dikkatsiz, önem vermeyen
27429 heehaw eşek anırması, gürültülü kahkaha
27430 heel iron nalça
27431 heel topuk, ökçe, topuk, (ayakkabıya) ökçe takmak
27432 heeled topuklu, ökçeli, pul babası
27433 heeler kunduracı, bir politikacının adamı
27434 heeling yana yatma
27435 heft ağırlık, kaldırmak
27436 hefty iri, güçlü kuvvetli, etkili
27437 hegemony üstünlük, egemenlik, hegemonya
27438 hegira hicret
27439 heifer doğurmamış genç inek, düve
27440 heigh-ho! Eyvah!
27441 height control yükseklik ayarı
27442 height yükseklik, yüksek yer, pozisyon, doruk, en üst derece, zirve, ana
çekit
27443 heighten yükselmek, yükseltmek, artırmak
27444 heinous tiksindirici, iğrenç, çirkin
27445 heinousness iğrençlik, çirkinlik, kötülük
27446 heir apparent veliaht
27447 heir varis, mirasçı, kalıtçı
27448 heirdom vârislik, kalıt
27449 heiress kadın mirasçı
27450 heirloom kuşaktan kuşağa geçen değerli şey
27451 heirship varislik, miras
27452 heist soygun, hırsızlık, hırsızlık yapmak, çalmak, aşırmak
27453 Hejaz Hicaz
27454 Hejira Hicret
27455 helianthus ayçiçeği, günebakan
27456 heliborne dikuçarla taşınan
27457 helibus yolcu dikuçarı
27458 helical antenna helis anten
27459 helical gear helezon dişli, helis dişli
27460 helical spring helezoni yay, sarmal yay
27461 helical helezoni, sarmal
27462 helicoid sarmal, helezoni, helikoid, aylanç, burgu yüzeyi
27463 helicon helikon
27464 helicopter helikopter, dikuçar
27465 heliocentric güneş merkezine bağlı, günmerkezli
27466 heliograph ayna telgrafı
27467 helioscope güneş gözmerceği
27468 heliostat helyostat, gündüşürücü
27469 heliotherapy güneşle tedavi, helyoterapi
27470 heliotrope güneş çiçeği, kediotu, açık mor, kantaşı
27471 heliotropic wind helyotropik rüzgâr, güneşi izleyen rüzgâr
27472 heliotropic helyotropik, ışık etkisiyle yön değiştiren
27473 heliotropism günedoğrulum
27474 heliport dikuçar pisti, dikuçar alanı
27475 helium filled lamp helyum lambası
27476 helium gas helyum gazı
27477 helium helyum
27478 helix helis, helezon, sarmal eğri, ilbiz
27479 hell cehennem, (vurguyu artırmak için kullanılır), kahrolasıca!, kahretsin!,
lanet olsun!
27480 hell-bent kararlı, kafasına koymuş, istekli
27481 hellcat şirret kadın
27482 hellebore çöpleme
27483 Hellene Helen, Yunanlı
27484 Hellenism eski Yunan medeniyeti, Helenizm
27485 Hellenist Yunan dili ve edebiyatı bilgini
27486 hellenize Yunanlılaştırmak, Yunanca konuşmak
27487 Hellespont Çanakkale Boğazı
27488 hellfire cehennem azabı
27489 hellhound şeytan
27490 hellion haylaz çocuk
27491 hellish berbat, cehennem gibi, tatsız, can sıkıcı
27492 hellishness korkunçluk
27493 hello merhaba, alo, a!, hay Allah!, hey
27494 helluva çok fena, çok iyi, çok fena, çok iyi
27495 hellward cehenneme doğru
27496 helm dümen, lider, baş, yönetici
27497 helmet kask, miğfer, tolga
27498 helmeted miğferli, başlıklı
27499 helminth kurt, bağırsak solucanı
27500 helmless başıboş
27501 helmsman yönetici, idareci, dümenci
27502 helot köle, esir
27503 help program yardım bağdarlaması
27504 Help yourself Buyurun, özünüz alınız (yemek/istenilen şey)
27505 help yardım etmek, kömek etmek, işe yaramak, daha iyi yapmak, (to ile)
(özüne) almak, yardım, kömek, yardımcı
27506 Help! imdat!, Yetişin!
27507 helper yardımcı, çırak, hizmetçi, uşak
27508 helpful yardımcı, yararlı
27509 helpfulness yardımseverlik
27510 helping yemek servisi, porsiyon
27511 helpless yardıma muhtaç, çaresiz, aciz
27512 helpmate yardımcı, ortak
27513 helpmeet arkadaş, eş
27514 helter-skelter aceleyle, apar topar, paldır küldür, aceleyle/telaşla
(yapılan)
27515 helve sap, tutamak, sap takmak
27516 Helvetia isviçre
27517 Helvetian isviçreli, isviçre'ye ait
27518 hem and haw around kem küm etmek
27519 hem in kuşatmak, çevresini sarmak
27520 hem (giysi) kenar, baskı, kıvırıp kenarını bastırmak
27521 hema- (önek) kan
27522 hematite hematit, kantaşı
27523 hemato- (önek) kan
27524 hematology hematoloji
27525 hemi- (önek) yarı
27526 hemicellulose hemiselüloz
27527 hemicycle yarım daire
27528 hemimorphite hemimorfit
27529 hemiplegia yarım inme
27530 hemisphere yarıküre
27531 hemispheric yarıküreye ait
27532 hemistich yarım mısra
27533 hemline etek boyu, etek ucu
27534 hemlock köknara benzer bir çam ağacı, baldıran, ağıoutu
27535 hemo- (edat) kan
27536 hemoglobin hemoglobin
27537 hemophilia hemofili
27538 hemorrhage kanama
27539 hemorrhoid basur, hemoroid
27540 hemp rope kenevir halat, kenevir ip
27541 hemp kenevir, kendir
27542 hemstitch kenar dikişi, kenar süsü, antika, sıçandişi, ajur yapmak
27543 hen bane banotu
27544 hen party kadınlar toplantısı
27545 hen tavuk, dişi kuş
27546 hence bu nedenle, bundan dolayı, buradan, şu andan itibaren
27547 Hence! Defol!
27548 henceforth bundan böyle, şimdiden sonra, bu andan itibaren
27549 henceforward bundan böyle
27550 henchman dalkavuk
27551 hencoop kümes
27552 henna kına
27553 henpeck başının etini yemek
27554 henpecked kılıbık, avratağız
27555 hep açıkgöz, şans, talih, baht
27556 heparin heparin
27557 hepatic karaciğere ait, karaciğer
27558 hepatica ciğerotu
27559 hepatitis hepatit, karaciğer yangısı
27560 hepatologist hepatolog
27561 hepatology hepatoloji
27562 heptad yedi değerli atom
27563 heptagon yedigen
27564 heptagonal yedi açılı
27565 heptahedron yedi yüzlü cisim
27566 heptane heptan
27567 her (dişil) onu, ona, o, onun
27568 herald haberci, müjdeci, birşeyin müjdecisi olmak
27569 heraldry arma, armacılık
27570 herb (nane/vb.) ot, ösümlük
27571 herbaceous otsu, otsul
27572 herbage yeşillik, ot
27573 herbal otlara ait, ösümlük
27574 herbalist şifalı ösümlükler yetiştiren/satan kimse
27575 herbarium kurutulmuş ösümlük koleksiyonu
27576 herbicide herbisit, ösümlük öldürücü
27577 herbivore ot yiyen döngül, otçul döngül
27578 herbivorous (döngül) otobur, otçul
27579 Hercules Herkül, çok kuvvetli adam
27580 herd instinct sürü içgüdüsü
27581 herd of sheep kotan, koyun sürüsü
27582 herd döngül sürüsü, sığırtmaç çoban, (insanlar için) koyun sürüsü
27583 herdsman çoban, sığırtmaç
27584 here and there şurada burada, arasıra, ötede beride
27585 Here goes! Başlıyoruz!, işte başlıyorum!, Haydi bakalım!
27586 Here you are işte, buyurun
27587 here burada, buraya, bu çekitte, burada, işte, hey
27588 hereabouts buralarda, yakında
27589 hereafter bundan sonra, gelecekte, ölümden sonraki yaşam, ahret
27590 hereat bunun üzerine, bundan dolayı
27591 hereby şimdi, bu vesileyle, bundan ötürü
27592 hereditament kalıtsal, mirasla geçen mal
27593 hereditarily miras olarak
27594 hereditary factor kalıtım faktörü
27595 hereditary kalıtsal
27596 heredity kalıtım, soyaçekim
27597 herein bunda, bu yazının içinde
27598 heresy dinsel/toplumsal değerlere aykırı görüş
27599 heretic kabul olunmuş doktrinlere karşı olan kimse, kendi dininin
inançlarına karşı gelen kimse
27600 heretofore bundan evvel, şimdiye kadar, öteden beri
27601 hereunto bu zamana kadar
27602 hereupon bunun üzerine
27603 herewith ilişikte, beraberinde
27604 heritable kalıtım yoluyla kalabilen
27605 heritage miras, kalıt
27606 hermetic sımsıkı kapalı, havageçirmez
27607 hermit crab pavurya
27608 hermit münzevi kimse
27609 hermitage inziva yeri
27610 hernia fıtık
27611 hernial fıtıklı
27612 hero kahraman
27613 heroic yiğitçe, kahramanca, kahramanlıkla ilgili
27614 heroical kahraman, kahramanca
27615 heroics abartmalı söz ya da davranışlar
27616 heroin eroin
27617 heroine kadın kahraman
27618 heroism kahramanlık
27619 heroize kahramanlaştırmak, kahraman rolünü oynamak
27620 heron balıkçıl
27621 herpes uçuk
27622 herpetology sürüngenbilim
27623 herring ringa balığı
27624 herringbone stitch çapraz dikiş, iğneardı dikiş
27625 herringbone balıksırtı
27626 hers (dişil) onunki, onun
27627 herself (dişil) kendisi, özü
27628 hertz hertz
27629 Hertzian waves Hertz dalgaları, ünalgı dalgaları
27630 Hertzian Hertz
27631 Herzegovina Hersek
27632 hesitancy duraksama, tereddüt
27633 hesitant kararsız, ikircikli
27634 hesitate tereddüt etmek, duraksamak
27635 hesitation tereddüt, duraksama
27636 hessian kaba kendir bezi
27637 het up heyecanlı, telaşlı
27638 hetaera cariye
27639 hetaira gözde
27640 hetero karşı cinse ilgi duyan, homoseksüel olmayan, hetero, karşı cinse
ilgi duyan kimse
27641 hetero- (önek) başka, farklı, diğer
27642 heterocyclic compound heterosiklik bileşik
27643 heterocyclic heterosiklik
27644 heterodyne receiver heterodin alıcı
27645 heterodyne heterodin
27646 heterogamy heterogami
27647 heterogeneity heterojenlik, farklı oluş, çokyapımlılık
27648 heterogeneous radiation heterojen radyasyon, çoktürel ışınım
27649 heterogeneous reaction heterojen reaksiyon, çoktürel tepkime
27650 heterogeneous heterojen, çoktürel
27651 heterogenesis heterogenez
27652 heterogenetic farklı soydan gelen
27653 heteromorphic heteromorf
27654 heteromorphism heteromorfizm
27655 heteronomous bağımlı, özerk olmayan
27656 heteropolar heteropolar, çoktürel ucaylı
27657 heterosexual karşı cinse ilgi duyan, heteroseksüel, zıtcinsî
27658 heterotrophic dışbeslek, heterotrof
27659 heterotrophism dışbesleklik, heterotrofi
27660 heterozygote heterozigot
27661 heuristic approach keşifsel yaklaşım
27662 heuristic keşifsel, buluşsal
27663 hew kesmek, yarmak, çapmak
27664 hewer baltacı, oduncu
27665 hewn stone yontma taş
27666 hex büyü, nazar, nazar değmek, büyülemek
27667 hexa- (önek) altı
27668 hexad altılık türküm
27669 hexadecane heksadekan
27670 hexadecanol heksadekanol
27671 hexadecimal notation onaltılı gösterim
27672 hexadecimal onaltılı
27673 hexagon head screw altıgen başlı vida
27674 hexagon nut altı köşe somun
27675 hexagon altıgen
27676 hexagonal altıgen
27677 hexahedron altıyüzlü
27678 hexane heksan
27679 hexose heksoz
27680 hey hey
27681 heyday en parlak dönem, altın çağ
27682 hi selam, merhaba
27683 hiatus boşluk, eksiklik
27684 hibernal kışa ait
27685 hibernate kış uykusuna yatmak
27686 hibernation kış uykusu
27687 Hibernian irlanda'ya ait, irlandalı
27688 hibiscus amberçiçeği, gülhatmi
27689 hiccup hıçkırık, hıçkırmak, hıçkırık tutmak
27690 hick hödük, kıro
27691 hickey sivilce, boru bükme aleti
27692 hickory Amerikan ceviz ağacı
27693 hidalgo ispanyol asılzadesi
27694 hidden damage gizli zarar, gizli hasar
27695 hidden inflation gizli enflasyon
27696 hidden gizli, yaşırın, gömülü
27697 hide one's face in shame utancından yere geçmek
27698 hide one's head utancından saklanmak
27699 hide one's light under a bushel özünü göstermemek
27700 hide saklamak, gizlemek, yaşırmak, gizlenmek, saklanmak, deri, post
27701 hide-and-seek saklambaç
27702 hideaway (sakçıdan) saklanacak yer
27703 hidebound dar görüşlü, sabit fikirli
27704 hideous çirkin, berbat, iğrenç, korkunç
27705 hideousness iğrençlik, çirkinlik
27706 hiding place saklanacak yer
27707 hiding dayak
27708 hie acele etmek, acele gitmek
27709 hierarchical structure hiyerarşik yapı
27710 hierarchical hiyerarşik, aşamalı
27711 hierarchy hiyerarşi, aşama düzeni, sıradüzen
27712 higgle pazarlık yapmak, çekişmek
27713 higgledy-piggledy karmakarışık, altüst, karman çorman
27714 higgling pazarlık
27715 high and dry çaresiz, dımdızlak ortada kalmış
27716 high and low her yerde
27717 high and mighty kibirli, gururlu, azametli
27718 high beam headlamp uzun huzmeli far
27719 high beam yüksek huzme, uzun huzme
27720 high blood pressure yüksek tansiyon
27721 high colour koyu renk
27722 high command baş kumandanlık
27723 high contrast yüksek kontrast
27724 high court of appeal yargıtay
27725 High Court Yüce Divan, yüksek mahkeme
27726 high day bayram, yortu günü
27727 high definition yüksek netlik
27728 high efficiency machine yüksek verimli kılga
27729 high energy fuel yüksek verimli yakıt
27730 high fidelity sesi aslına yakın derecede verme
27731 high forest koru ormanı
27732 high frequency yüksek frekans, kısa dalga
27733 high gear yüksek vites
27734 high green syrup beyaz şurup
27735 high jinks gürültülü eğlence, çılgınlık
27736 high jump yüksek atlama
27737 high life lüks hayat, sosyete hayatı, kibar sınıf
27738 high noon tam öğle vakti
27739 high power yüksek güç
27740 high pressure area yüksek basınç alanı
27741 high pressure yüksek basınç
27742 high price yüksek fiyat
27743 high priced goods yüksek fiyatlı mallar
27744 high priced yüksek fiyatlı
27745 high relief yüksek kabartma
27746 high school graduate lise mezunu
27747 high school lise
27748 high seas açık denizler
27749 high society sosyete
27750 high street ana cadde
27751 high tea erken akşam yemeği, ikindi kahvaltısı
27752 high temperature yüksek sıcaklık
27753 high tension yüksek gerilim, yüksek voltaj
27754 high tide met, kabarma, doruk
27755 high treason ihanet
27756 high velocity yüksek hız
27757 high voltage yüksek gerilim
27758 high yüksek, yüce, ulu, hayranlık uyandırıcı, yüksek, (zaman) tam, (yiyecek)
bayat, esrik, uyuşturucu etkisi altında, uçmuş, uçuşta, yükseğe, yüksekte, yüksek
çekit, yüksek derece, doruk, büyük heyecan, coşku, mutluluk, yüksek yer
27759 high-altitude airplane yüksek irtifa uçağı
27760 high-altitude yüksek irtifa
27761 high-boiling yüksek derecede kaynar
27762 high-class kaliteli, birinci sınıf, mükemmel
27763 high-density yüksek yoğunluklu
27764 high-flier gözü yüksekte olan kişi
27765 high-flown (dil) tumturaklı, ağdalı, kibirli
27766 high-grade üstün kaliteli
27767 high-handed despot, zorba
27768 high-hat burnu büyük
27769 high-level çok önemli, zirve, yüksek düzeyli
27770 high-minded yüce gönüllü, prensip sahibi, asil ruhlu
27771 high-octane petrol yüksek oktanlı benzin
27772 high-pitched çok tiz, dik meyilli
27773 high-powered güçlü, hızlı, kuvvetli
27774 high-quality yüksek nitelikli, yüksek kaliteli
27775 high-resistance yüksek dirençli
27776 high-resolution yüksek kararlı
27777 high-rise yüksek, yüksek (yapı)
27778 high-sounding şatafatlı, azametli, tantanalı
27779 high-speed camera yüksek hızlı sınalga
27780 high-speed printer yüksek hızlı yazıcı
27781 high-speed yüksek hızlı, son süratle giden
27782 high-spirited canlı, oynak, cesur
27783 high-strength yüksek mukavemetli, yüksek dayançlı
27784 high-strung asabi, sinirleri gergin
27785 high-toned yüksek perdeli
27786 high-voltage cable yüksek gerilim kablosu
27787 high-water azami kabarma, taşkın
27788 highball ileri işareti, çok hızlı gitmek
27789 highbred soylu
27790 highbrow aydın (kimse)
27791 highchair çocuklara yüksek mama iskemlesi
27792 higher bid daha yüksek teklif
27793 higher education yüksek öğrenim
27794 higher daha yüksek, bir üst
27795 highest bid en fazla teklif, en yüksek fiyat
27796 highest sum en yüksek toplam, azami meblağ
27797 highest en yüksek, en fazla
27798 highhanded amirlik taslayan
27799 highland dağlık (bölge)
27800 highlands yüksek yöre, dağlık bölge, dağlık yer
27801 highlight (resimde) parlak çekit, en önemli/göze çarpan kısım, (neyinse
özel bir bölümüne) dikkati çekmek, önem vermek
27802 highly soluble yüksek oranda çözünür
27803 highly strung çok duygusal, hassas
27804 highly çok, yüksek derecede, çok iyi
27805 Highness (His/Her/Your ile) Ekselansları
27806 highroad anayol
27807 highway anayol, karayolu
27808 highwayman eşkıya, soyguncu
27809 hijack (uçak/gemi/vb.) kaçırmak
27810 hijacker (uçak/gemi/vb.) kaçıran kimse, korsan
27811 hike (kırda) uzun yürüyüş, uzun yürüyüşe çıkmak
27812 hilarious gülünç, komik, neşeli, şamatalı
27813 hilarity neşe, şamata
27814 hill meadow tepe otlağı
27815 hill station yayla
27816 hill tepe
27817 hillbilly çiftçi, kentçi
27818 hilliness tepeli oluş
27819 hillock küçük tepe, tepecik
27820 hillside yamaç
27821 hilltop doruk
27822 hilly tepelik, inişli yokuşlu
27823 hilt kabza
27824 hilum hilum, tohum göbeği
27825 him (eril) onu, ona
27826 Himalayas Himalaya Dağları
27827 himself (eril) kendisi, özü
27828 hind leg arka ayak
27829 hind legs arka bacaklar
27830 hind arka
27831 hindbrain arka beyin
27832 hinder engellemek
27833 Hindoo Hintli, Hindu
27834 hindquarters kaba et
27835 hindrance engel
27836 hindsight birşeyin nitelik ya da anlamını sonradan anlama
27837 Hindu Hinduizm dininden olan kimse, Hindu
27838 Hinduism Hinduizm
27839 hinge joint reze eklem
27840 hinge menteşe, menteşe takmak
27841 hinged menteşeli, rezeli
27842 hinny katır
27843 hint at hissettirmek
27844 hint sezindirme, ima, belirti, işaret, yararlı öğüt, ima etmek, dokundurmak,
sezindirmek, çıtlatmak
27845 hinterland iç bölge
27846 hip joint kalça eklemi
27847 hip pocket arka cep
27848 hip kalça
27849 hipbone kalça sümüğü, leğen sümüğü
27850 hipped fazla meraklı
27851 hippie hippi
27852 hippo suaygırı
27853 hippodrome hipodrom, sirk, dans salonu
27854 hippopotamus suaygırı
27855 hippy bkz.hippie
27856 hirable kiralanabilir
27857 hircine keçi gibi, şehvetli
27858 hire out kiraya vermek
27859 hire purchase taksit, taksitle alışveriş
27860 hire kiralamak, tutmak, (adam) tutmak, iş vermek, kira, kiralama
27861 hired hand verginli işçi
27862 hirer kirayla tutan kimse, kiracı, kiraya veren
27863 hirsute kıllı, sert, diken gibi, saçlı
27864 His bark is worse than his bite Osurdumu mangalda kül bırakmaz
27865 His Highness Ekselansları
27866 His Majesty Kral Hazretleri
27867 his (eril) onun, onunki, onun
27868 Hispanic ispanya'ya ait
27869 hispid dikenli, kaba saçlı
27870 hiss tıslamak, ıslıklamak, tıslama, ıslık
27871 hissing ıslıklama
27872 hist Sus!, Dur!, Dinle!, yükseltmek
27873 histamine histamin
27874 histaminic histaminik
27875 histidine histidin
27876 histogram histogram, dikdörtgen çizge
27877 histologist dokubilimci
27878 histology histoloji, dokubilim
27879 histone histon
27880 historian tarihçi
27881 historic cost tarihi maliyet
27882 historic (olay/yer) tarihi, tarihsel, önemli
27883 historical geography tarihsel coğrafya
27884 historical linguistics tarihsel dilbilim
27885 historical tarihsel, tarihi, tarihe geçmiş, tarihle ilgili
27886 historiographer tarihçi
27887 history tarih, tarihsel öykü/olay, geçmiş
27888 histrionic tiyatral, yapmacık
27889 histrionics yapmacık davranış, rol, artistlik, ayak
27890 hit a snag çıkmaza girmek
27891 hit and miss gelişigüzel
27892 hit below the belt belden aşağı vurmak, kalleşlik etmek
27893 hit home can evinden vurmak
27894 hit it off with ile iyi geçinmek
27895 hit it off iyi geçinmek
27896 hit man kiralık katil
27897 hit on tesadüfen bulmak
27898 hit or miss gelişigüzel
27899 hit out at karşı çıkmak, sözlerle saldırmak
27900 hit out şiddetle eleştirmek, saldırmak, yumrukla vurmak
27901 hit sb below the belt arkadan vurmak
27902 hit the bottle kafayı çekmek
27903 hit the bull's eye on ikiden vurmak
27904 hit the ceiling tepesi atmak
27905 hit the deck yataktan kalkmak
27906 hit the jackpot turnayı gözünden vurmak
27907 hit the mark hedefi vurmak
27908 hit the nail on the head tam üstüne basmak, taşı gediğine koymak
27909 hit the road yola koyulmak
27910 hit the roof tepesi atmak
27911 hit the sack yatmak
27912 hit the spot ilaç gibi gelmek
27913 hit vurmak, çarpmak, vurmak, çarptırmak, varmak, ulaşmak, tokat, yumruk,
vuruş, vurma, darbe, (şarkı/vb.) sevilen/tutulan şey, başarı, isabet, hedefe ulaşma
27914 hit-and-run çarpıp kaçan (haydavcı)
27915 hitch one's waggon to a star gözü yükseklerde olmak
27916 hitch up (pantolon) yukarı çekmek
27917 hitch bağlamak, takmak, otostop yapmak, çekiş, ani çekme, engel, terslik,
pürüz
27918 hitchhike otostop yapmak
27919 hitchhiker otostopçu
27920 hither and thither her tarafa, şuraya buraya
27921 hither buraya
27922 hithermost bu tarafa en yakın olan
27923 hitherto şimdiye dek, şimdiye kadar
27924 Hittite Hitit
27925 hive off fason iş vermek
27926 hive arı kovanı
27927 hives kurdeşen
27928 hoar kır, ağarmış, kırağı
27929 hoard istif, istif etmek, biriktirmek, stoklamak
27930 hoarding ilan tahtası, tahta perde, çit
27931 hoarfrost kırağı
27932 hoarhound köpekayası
27933 hoarse (ses) kısık, boğuk, kısık sesli
27934 hoarseness boğuk seslilik, kısıklık, tutukluk
27935 hoary (saç) kır, ak
27936 hoax aldatmaca, oyun, muziplik, işletmek, gırgır geçmek, kafaya almak
27937 hob freze etmek, kılavuz salmak
27938 hobble skirt dar etek
27939 hobble topallamak
27940 hobby hobi, düşkü
27941 hobbyhorse at başlı sopa, sabit fikir, saplantı
27942 hobgoblin gulyabani, ifrit
27943 hobnail iri başlı çivi, kabara
27944 hobnob (özellikle özünden mevkice yüksek kimlese) sıkıfıkı olmak,
arkadaşlık etmek
27945 hobo aylak, serseri, boş gezenin boş kalfası
27946 Hobson's choice tek seçenek, tek çare, ya bu ya hiç
27947 hock beyaz Alman şarabı
27948 hockey hokey
27949 hocus aldatmak, oyun etmek, sarhoş etmek
27950 hocus-pocus sihirbazın sözleri, hokkabazlık
27951 hod tuğla ve harç tenekesi
27952 hodden kalın yünlü kumaş
27953 hodgepodge türlü yemeği
27954 hodograph hodograf
27955 hodometer yolölçer, odometre
27956 hodometry yolölçüm, odometri
27957 hodoscope hodoskop
27958 hoe crops çapa ürünleri
27959 hoe cultivation çapa tarımı
27960 hoe çapa, bahçe çapası, çapalamak
27961 hoe-down halk oyunları gecesi
27962 hoeing machine çapa kılgası
27963 hog cholera domuz vebası
27964 hog domuz, besi domuzu, obur ve pis kimse, pisboğaz, açgözlü domuz,
(neyinse tümünü) özüne saklamak, açgözlülük yapmak
27965 hog-tie el ve ayakları beraber bağlamak
27966 hogback domuz sırtı tepe
27967 hogged dar sırtlı, kısa kesilmiş
27968 hogget koyun yavrusu
27969 hoggish domuz gibi, aç gözlü, arsız
27970 hoggishness açgözlülük
27971 hogshead büyük fıçı
27972 hogwash atmasyon
27973 hoi polloi avam, ayaktakımı
27974 hoick uçağı aniden yukarı döndürmek
27975 hoist frame şövalman, kuyu kulesi
27976 hoist yükseltmek, kaldırmak, yukarı çekmek, yükseltme, yukarı kaldırma, ağır
yük asansörü
27977 hoitytoity azametli, kibirli, düşüncesiz, kibirlilik, düşüncesizlik,
hoppalık
27978 hokey-pokey sokakta satılan dondurma
27979 hokum saçmalık, basmakalıp
27980 hold a secret sır saklamak
27981 hold against ön yargıyla davranmasına neden olmak
27982 hold aloof yaklaşmamak
27983 hold an office bir makam işgal etmek
27984 hold back zapt etmek, tutmak, gizli tutmak, özünü tutmak
27985 hold down (işi) yürütmek, düşük düzeyde tutmak, tutunmak
27986 hold forth nutuk çekmek, lafı iyice uzatmak
27987 hold good geçerli olmak, değerini korumak
27988 hold in abomination nefret beslemek
27989 hold in esteem saygı göstermek
27990 hold in high esteem el üstünde tutmak
27991 hold in high regard el üstünde tutmak
27992 hold in kontrol altına almak, tutmak, zapt etmek
27993 Hold it Öyle kal!, Kıpırdama!
27994 hold no brief başı boş olmamak
27995 hold off uzakta tutmak, yaklaştırmamak, geciktirmek
27996 hold on (çınkada) beklemek, devam etmek, bırakmamak
27997 Hold on! Dur!, Bekle!
27998 hold one's breath nefesini tutmak, heyecanla beklemek
27999 hold one's ground durumunu muhafaza etmek, yerini korumak
28000 hold one's peace sesini çıkarmamak, susmak
28001 hold one's tongue sesini kesmek, çenesini kapatmak, dilini tutmak
28002 hold out for beklemek
28003 hold out the olive branch zeytin dalı uzatmak
28004 hold out ileri sürmek, sunmak, vermek, dayanmak
28005 hold over ertelemek, geri bırakmak
28006 hold sth against suçlamak
28007 hold sth cheap kıymetini bilmemek, hor görmek
28008 hold the bag kabak başında patlamak
28009 hold the fort göz kulak olmak
28010 Hold the line please! Çınkayı kapatmayın lütfen!, Ayrılmayın lütfen!
28011 hold the line çınkada beklemek, hatta kalmak
28012 Hold the line! hattan ayrılmayın, lütfen
28013 hold the market piyasayı elinde tutmak
28014 hold the reins dizginleri ele almak
28015 hold to korumak, sürdürmek, izlemek, bağlı kalmak
28016 hold together tutturmak, bir arada tutmak, ayrılmamak
28017 hold up geciktirmek, yolunu kesip soymak
28018 hold with uzlaşmak, aynı düşüncede olmak
28019 Hold your horses! Ağır ol!
28020 hold tutmak, tutturmak, geride tutmak, kontrol altına almak, içine almak,
almak, sahip olmak, elinde tutmak, (neyise) oluşturmak, yapmak, belli bir durumda
tutmak, saymak, farzetmek, inanmak, sürmek, devam etmek, tutma, tutuş, tutamak,
tutunacak yer, gemi ambarı
28021 holdall seyahat çantası
28022 holdback engel
28023 holder sahip, hamil
28024 holdfast çengel, işkence, mengene, dayak, destek, kenet
28025 holding area bekleme sahası
28026 holding company holding şirketi
28027 holding period bekletme süresi
28028 holding point bekleme çekidi
28029 holding mal, arazi, tahvil
28030 holdover nakli yek-n
28031 holdup (trafik nedeniyle) gecikme, silahlı soygun
28032 hole delik, oyuk, kovuk, oyuk, in, (golf) delik, top çukuru, in, izbe,
karanlık ve pis yer, (golf) topu deliğe sokmak
28033 holey delikli
28034 holiday clothes bayramlık elbise
28035 holiday season tatil sezonu
28036 holiday village tatil köyü
28037 holiday tatil, dinlence, tatil yapmak
28038 holidaymaker tatil yapan kimse, tatile çıkmış kimse
28039 holidays with pay verginli izin
28040 holiness mukaddeslik
28041 holing-through bağlama delmesi
28042 Holland Hollanda
28043 Hollander Hollandalı
28044 hollands bir çeşit cin, ardıç suyu
28045 holler bağırmak, kışkırmak
28046 hollow pretense samimiyetsizlik
28047 hollow tile delikli tuğla
28048 hollow wall içi boş duvar
28049 hollow boş, oyuk, içi boş, çukur, gürisne, (ses) yankı yapan, boşluktan
gelen, çukur, oyuk, delik, oymak, deşmek, düzeltmek, kazıp çıkarmak, oyup çıkarmak,
kayırmak, çukura salmak, alttan oymak, eğmek, oyup aparmak, içeri eğmek, boşaltmak,
içi oyulmak, içi boşalmak
28050 hollow-eyed gözleri çukura kaçmış
28051 hollow-hearted vefasız
28052 hollowness çukurluk, boşluk, boğukluk, açlık, aldatıcılık
28053 holly çobanpüskülü
28054 hollyhock gülhatmi
28055 holm oak pırnal, pırnar
28056 holmium holmiyum
28057 holo- (önek) tüm, bütün, tamamen
28058 holocaust özellikle yangın sonucu olan kırım, büyük tahribat
28059 Holocene Holosen, dördüncü zamana ait birikinti
28060 hologram hologram
28061 holograph imza sahibinin eliyle yazılmış belge
28062 holography holografi
28063 holomorphic holomorf
28064 holothurian denizhıyarı
28065 holster tabanca kılıfı
28066 Holy Koran Kuran-ı Kerim
28067 Holy Land Filistin
28068 Holy Water takdis olunmuş su, zemzem
28069 holy mukaddes
28070 homage saygı, hürmet
28071 hombre adam
28072 home address asıl adres, fiziksel adres
28073 home banking ev bankacılığı
28074 home base anayurt üssü, merkez
28075 home bill dahili senet
28076 home currency ulusluk pul, milli pul
28077 home economics ev ekonomisi
28078 home for aged kocalar evi, karılar evi, kartlar evi
28079 home industry ev endüstrisi
28080 home loan konut kredisi
28081 home made evde yapılmış, yerli malı
28082 Home Office içişleri Bakanlığı, içişleri Bakanlığı
28083 home port demirleme limanı
28084 Home Secretary içişleri Bakanı
28085 home truth acı gerçek
28086 home ev, yuva, kodak ocağı, yurt, vatan, evde, eve, eve ilişkin, yuvayla
ilgili, eve özgü, kökene ilişkin, yabancı kökenli olmayan, evde yuapılmış, evde
hazırlanmış, (maç) öz sahasında, (takım) ev sahibi
28087 home-brew evde yapılan içki
28088 home-folks yakın akrabalar
28089 home-grown yurt içinde üretilen
28090 homebound eve doğru giden
28091 homebred yerli, ehli
28092 homecoming eve dönüş, yuvaya dönüş
28093 homeland anavatan, yurt, memleket
28094 homeless evsiz, yuvasız, yurtsuz, kimsesiz
28095 homelike ev gibi, cana yakın
28096 homeliness basitlik, sadelik, zevksizlik, çirkinlik
28097 homely basit, yalın, sade, gösterişsiz, kaba saba, çirkin, tipsiz
28098 homemade evde yapılmış
28099 homeo- (önek) benzer, aynı
28100 homeomorphic homeomorf, benzerşekilli
28101 homeomorphism homeomorfizm, benzerşekillilik
28102 homeopathy bkz.homoeopathy
28103 homer yuvasına dönen güvercin
28104 homesick sıla hasreti çeken, yurtsamış
28105 homesickness sıla hastalığı
28106 homespun evde dokunmuş, saf, temiz kalpli
28107 homestead ev ve çevresindeki arazi, çiftlik evi, devlet tarafından ekip
biçmek ve üzerinde yaşamak şartıyla verilen arazi
28108 homeward eve doğru olan, eve doğru giden, bkz.homewards
28109 homewards eve, eve doğru
28110 homework ev ödevi
28111 homey evdeki gibi rahat, selikalı, rahat, özünü evdeki gibi hissetmek
28112 homicidal adam öldürmeye yatkın
28113 homicide adam öldürme, cinayet, katil, cani
28114 homily vaız veya hitabe, uzun ve sıkıcı nasihat, vaaz
28115 homing pigeon posta güvercini
28116 homing (güvercin) yolu bulabilen, (modern savaş silahları) hedefini
bulan
28117 hominid insangillere ait, insangillerin üyesi
28118 hominoid insansı, insan gibi
28119 hominy mısır lapası
28120 Homo erectus ayakları üzerinde dikelebilen eski insan
28121 Homo faber araç kullanabilen eski insan
28122 Homo sapiens insan
28123 Homo insan, homo, homoseksüel, eşcinsî
28124 homo- (önek) benzer, aynı, gibi, tıpkı
28125 homocentric merkezleri bir olan
28126 homocyclic homosiklik
28127 homocysteine homosistein
28128 homoeopathy bir hastalığı benzeri ile tedavi etme yöntem ve kuramı
28129 homogeneity homojenlik, tektürellik
28130 homogeneous equation homojen denklem, türdeş denklem
28131 homogeneous homojen, türdeş, tektürel
28132 homogenesis aynı türden olan şey
28133 homogenization homojenleştirme, tektürelleştirme
28134 homogenize homojenleştirmek
28135 homogenizer homojenleştirici
28136 homogenous benzeşik
28137 homograph eşyazımlı
28138 homography eşyazımlılık
28139 homologate onaylamak, tasdik etmek
28140 homologation onay, tasdik
28141 homologous homolog, benzeşik
28142 homology homoloji, benzeşim, eşitlik
28143 homomorphic homomorf, benzeryapılı
28144 homomorphism homomorfizma, benzeryapı
28145 homonym okunuş ve yazılışları özdeş, anlamları ayrı sözcük, eşadlı
28146 homonymy eşadlılık
28147 homophone eşsesli
28148 homophonic homofon, sesteş
28149 homophony eşseslilik
28150 homopolar magnet eşkutuplu çaşak
28151 homopolar homopolar
28152 homoscedastic homoskedastik, eşdeğişkeli
28153 homosexual homoseksüel, eşcinsî
28154 homothetic homotetik
28155 homothety homoteti, benzeşim
28156 homozygous homozigot
28157 Honduras Honduras
28158 hone (bıçak/kama/vb.) bilemek
28159 honest dürüst, namuslu, güvenilir
28160 honestly dürüstçe, gerçekten, doğruyu söylemek gerekirse, aslında
28161 Honesty is the best policy Dürüstlük en iyi yoldur
28162 honesty dürüstlük, doğruluk
28163 honey bread keçiboynuzu
28164 honey bal, tatlım, canım, sevgilim, şekerim
28165 honey-sweet bal gibi tatlı
28166 honeybee balarısı
28167 honeycomb coil petek bobin
28168 honeycomb radiator petek radyatör
28169 honeycomb petek, bal peteği
28170 honeydew melon kavun
28171 honeyed ballı, tatlı, yumuşak (dil)
28172 honeymoon balayı
28173 honeysuckle hanımeli
28174 honeywort arıçiçeği
28175 hong Çin'de fabrika
28176 honing machine perdahlama kılgası
28177 honing bileme, kılağılama, honlama
28178 honk kaz sesi, korna sesi, ötmek, (korna) öttürmek
28179 honor bkz.honour
28180 honorable mention teselli mükâfatı
28181 honorarium vergin
28182 honorary degree şeref payesi
28183 honorary doctorate fahri doktorluk
28184 honorary member onur üyesi
28185 honorary office fahri görev
28186 honorary secretary onursal sekreter
28187 honorary (birdem/iş/vb.) şeref payesi olarak verilmiş, onursal, fahri
28188 honour onur, şeref, saygı, saygıdeğerlik, itibar, onur vermek,
şereflendirmek, (bono/çek/vb.) kabul edip ödemek
28189 honourable namuslu, onurlu, saygıdeğer, saygın
28190 honours mezuniyet derecesi, şeref payesi
28191 hooch içki, alkollü içecek
28192 hood lock kaput kilidi, kaput mandalı
28193 hood kukuleta, kapişon, başlık, (Aİ) kaput
28194 hooded crow leş kargası
28195 hooded başlıklı, kapşonlu, başlığa benzeyen, ibikli
28196 hoodlum külhanbeyi, kabadayı, serseri
28197 hoodoo uğursuz kimse/şey, uğursuzluk getirmek, uğursuzlaştırmak
28198 hoodwink kandırmak, aldatmak
28199 hooey zırva
28200 hoof it yaya gitmek, dans etmek
28201 hoof toynak
28202 hoofed toynaklı
28203 hooha yaygara
28204 hook and eye erkek ve dişi kopça, kanca ve gözü
28205 hook bolt çengelli cıvata, kancalı cıvata
28206 hook up kancaya bağlamak, birleştirmek
28207 hook çengel, kanca, olta iğnesi, kopça, orak, (boks) dirsek, olta ile
tutmak, çengellemek, asmak
28208 hook-and-eye hinge çengelli menteşe
28209 hook-nosed gaga burunlu
28210 hooka nargile
28211 hooked çengel biçiminde, çengel ..., (uyuşturucuya) müptela, (neyese)
düşkün, hasta, meraklı, tutkun
28212 hooker tek direkli balıkçı gemisi, fahişe, orospu
28213 hookup bağlantı, birbirine bağlama
28214 hookworm kancalıkurt
28215 hooky mektep kaçağı
28216 hooligan serseri, kabadayı, koçu
28217 hoonigan trafik magandası, otoş, dikkatsiz haydavcı
28218 hoop iron çember demiri
28219 hoop çember
28220 hooped çemberli, kasnaklı
28221 hooper fıçıcı, kasnakçı
28222 hoopoe çavuşkuşu, ibibik, hüthüt
28223 hooray bkz.hurray
28224 hoosegow hapishane
28225 hoot owl baykuş
28226 hoot (at/with ile) ötmek, öttürmek, baykuş sesi, otomobil ya da vapur
kornası sesi, yuhalama
28227 hooter siren, düdük, paydos düdüğü
28228 hoover çıngılı süpürge, çıngılı süpürgeyle temizlemek
28229 Hop it Bas git!, çekip gitmek, gidivermek
28230 hop the twig kuyruğu titretmek
28231 hop tek bacak üstünde zıplamak, sekmek, sıçramak, hoplamak, sıçrama,
zıplama, sekme, uçak yolculuğu, şerbetçiotu
28232 hope umut etmek, ummak, umut, ümit
28233 hopeful umut verici, umutlandırıcı, umutlu
28234 hopefully umut verici bir biçimde, umut vererek, umarım, inşallah
28235 hopefulness ümit verici durum, umutluluk
28236 hopeless umutsuz, ümitsiz, yararsız, boşuna, işe yaramaz, yeteneksiz,
beceriksiz, kötü
28237 hopomythumb cüce
28238 hopper closet su depolu tuvalet
28239 hopper doldurma hunisi, çamur ve çöp mavnası, silo
28240 hopping mad çok sinirli, kudurmuş
28241 hopple engel
28242 hopscotch seksek oyunu
28243 horde kalabalık, sürü, kuldur destesi
28244 horehound köpekayası
28245 horizon ufuk, çevren
28246 horizontal antenna yatay anten
28247 horizontal flyback satırbaşı yapma
28248 horizontal growing yatay büyüme
28249 horizontal line yatay çizgi, ufki hat
28250 horizontal plane yatay düzlem
28251 horizontal scanning yatay tarama
28252 horizontal size yatay uzunluk, genişlik
28253 horizontal velocity yatay hız
28254 horizontal yatay, yatık, ufkî, düz
28255 hormonal hormonal, hormonla ilgili
28256 hormone hormon
28257 horn antenna koni anten
28258 horn button klakson düğmesi, korna düğmesi
28259 horn in bir işe burnunu sokmak
28260 horn loudspeaker koni hoparlör
28261 horn of plenty bolluk sembolü
28262 horn boynuz, korna, klakson, boru
28263 hornbeam gürgen
28264 hornbook çocuk alfabesi
28265 horned toad üstü boynuz gibi kertenkele
28266 horned boynuzlu
28267 hornet eşekarısı
28268 hornpipe gemici dansı
28269 horny sert ve kaba, abaza, azgın, azmış
28270 hornyhanded elleri nasırlanmış
28271 horologe saat
28272 horologer saatçi
28273 horoscope yıldız falı, burç
28274 horrendous korkunç
28275 horrible korkunç, berbat, rezil, iğrenç, korkunç
28276 horribleness korkunçluk, dehşet
28277 horribly korkunç bir şekilde, iğrenç olarak, pek çok
28278 horrid kaba, çirkin, iğrenç, korkunç, berbat
28279 horridness dehşet, iğrençlik
28280 horrific korkunç
28281 horrification dehşete düşme
28282 horrify korkutmak, dehşete uğratmak
28283 horror film korku yankası
28284 horror korku, dehşet
28285 hors d'oeuvre ordövr, meze, çerez
28286 hors de combat savaş dışı, saf dışı
28287 horse around dalga geçmek
28288 horse bean bakla
28289 horse chestnut atkestanesi
28290 horse mackerel istavrit, orkinos, tonbalığı
28291 horse opera kovboy yankası
28292 horse play eşek şakası
28293 horse racing at yarışı
28294 horse sense sağduyu
28295 horse at, beygir, atlama beygiri
28296 horse-dealer at satıcısı
28297 horseback at sırtı
28298 horseblock binektaşı
28299 horsebox atların taşıdığı römork
28300 horsebreaker at terbiyecisi
28301 horsecloth at çulu
28302 horseflesh at eti
28303 horsefly atsineği
28304 horsehair at kılı
28305 horselaugh kaba kahkaha
28306 horseleech at kenesi
28307 horseman atlı, binici
28308 horsemanship binicilik
28309 horseplay gürültülü/hoyratça davranış, eşek şakası
28310 horsepower beygirgücü
28311 horseradish yabanturpu, karaturp
28312 horseshoe arch atnalı kemer
28313 horseshoe at nalı, nal
28314 horsetail at kuyruğu
28315 horsewhip kamçı, kamçılamak
28316 horsewoman kadın binici
28317 horst horst
28318 horsy at, at yarışı hastası, atlara düşkün kimse, at gibi
28319 hortative öğütleyici, yüreklendirici
28320 hortatory teşvik edici
28321 horticultural crops bahçe ve bağ ürünleri
28322 horticultural bahçıvanlıkla ilgili
28323 horticulture bahçecilik, bahçıvanlık
28324 hose clip hortum kelepçesi
28325 hose company itfaiye teşkilatı
28326 hose reel hortum makarası
28327 hose trading sıkı pazarlık
28328 hose su hortumu, hortum, (ç.) (külotlu) çorap, hortumla sulamak, hortum
tutmak
28329 hoses çorap, külotlu çorap
28330 hosier çorap/erkek iç çamaşırı satıcısı, çorapçı
28331 hosiery çoraplar, iç çamaşırı
28332 hospice darülaceze, imarethane
28333 hospitable konuksever, misafirperver
28334 hospital ward hastane koğuşu, ağrıhane
28335 hospital hastane
28336 hospitality konukseverlik, mihmandostluk
28337 hospitalization hastaneye yatırma
28338 hospitalize hastaneye yatırmak, hastaneye kaldırmak
28339 hospodar voyvodo
28340 host computer ana bilgisayar
28341 host country ev sahibi ülke
28342 host ev sahibi, mihmandar, konukçu, hancı, konakçı, takdimci, sunucu,
evsahipliği yapmak, konuk ağırlamak, çok sayı
28343 hostage tutsak, rehine
28344 hostel yurt, öğrenci yurdu
28345 hostelry han, otel, konakçı
28346 hostess ev sahibesi, hostes, konsomatris
28347 hostile düşmanca, düşman, düşmana özgü, düşmana ait, düşman
28348 hostilities savaş
28349 hostility düşmanlık, kin, ç.savaş
28350 hostler seyis
28351 hot air sıcak hava, boş laf, anlamsız konuşma, hava cıva
28352 hot blast stove sıcak hava fırını
28353 hot dog sıcak sosisli sandviç
28354 hot foot it out of somewhere bir yerden çekip gitmek
28355 hot harm a hair of sb's head birinin kılına bile dokunmamak
28356 hot line kırmızı hat
28357 hot money sıcak pul
28358 hot pants çok kısa kadın şortu
28359 hot pepper çok acı biber
28360 hot plate kızgın levha, ısıtma ocağı, ısıtıcı
28361 hot pot güveç
28362 hot rod hızlı yarış otomobili
28363 hot saw sıcak testere
28364 hot seat çıngılı sandalye
28365 hot spot kızgın çekit
28366 hot spring kaplıca
28367 hot under the collar kızgın, kızışmış, kavgaya hazır
28368 hot up hareketlenmek, kızışmak
28369 hot water boiler sıcak su kazanı
28370 hot water bottle sıcak su torbası
28371 hot water sıcak su
28372 hot wave sıcak dalgası
28373 hot well sıcak su deposu
28374 hot wire kızgın tel
28375 hot sıcak, ıssı, isti, biberli, acı, (haber) sıcak, taze, şehvetli, ateşli,
azgın, bilgili, ilgili
28376 hot-blooded ihtiraslı, tutkulu, hiddetli, öfkeli, atılgan
28377 hot-cathode tube sıcak katotlu tüp
28378 hot-press sıcak pres, ütülemek
28379 hot-short sıcak tez, sıcakta kırılır
28380 hot-shortness sıcak tezlik, sıcakta kırılırlık
28381 hot-work sıcak işlemek
28382 hot-working sıcak işleme, haddeleme
28383 hotbed (kötülük) yuvası, batak
28384 hotchpotch karmakarışık şey
28385 hotel management konakçı işletmeciliği
28386 hotel manager konakçı müdürü
28387 hotel otel, konakçı
28388 hotelier otelci, otel sahibi, konakçı
28389 hotfoot hızlı hareket etmek, gazlamak
28390 hothead düşünmeden hareket eden kimse, aceleci
28391 hothouse limonluk, ser, çamlık
28392 hotly öfke ve kaba kuvvetle, kızgınlıkla, yakından ve hevesle
28393 hotness sıcaklık, hararet
28394 hotplate ocak üzerindeki metal yüzey
28395 hound av köpeği, tazı, peşini bırakmamak, izlemek
28396 hound's-tongue köpekdili
28397 hour circle sögen dairesi
28398 hour hand akrep (sögen)
28399 hour wheel sögen çarkı
28400 hour saat, sögen
28401 hourglass kum sögeni
28402 houri huri
28403 hourly rate sögen vergini
28404 hourly (olaylar/vb.) her sögen ya da sögende bir
28405 hours worked çalışılan sögenler
28406 house agent emlakçı
28407 house arrest evde göz hapsi
28408 house dog ev köpeği
28409 house of cards başarı olasılığı az plan
28410 House of Commons Avam Kamarası
28411 house of correction ıslahevi
28412 house of detention tutukevi
28413 house of God tapınak, ibadethane, cami
28414 house of ill repute genelev
28415 House of Lords Lordlar Kamarası
28416 House of Representatives Temsilciler Meclisi
28417 house trap lağım sifonu
28418 house ev, beyt, ev halkı, kodak, meclis, kamara, barındırmak
28419 house-proud aşırı titiz, temizlik delisi
28420 house-trained tuvaletini dışarıda yapmaya eğitilmiş
28421 houseboat yüzen ev
28422 housebound (hastalık nedeniyle) eve bağlı, evden çıkamayan, yatalak
28423 houseboy erkek hizmetçi
28424 housebreaker ev hırsızı
28425 housebreaking ev hırsızlığı
28426 housebroken bkz.house-trained
28427 housefly karasinek
28428 houseful ev dolusu
28429 household chore (gündelik) ev işi
28430 household name herkesçe bilinen kimse
28431 household word hergün kullanılan kelime
28432 household ev halkı, household name/word // herkesçe bilinen şey/kimse
28433 householder ev sahibi, bir evden sorumlu olan kimse, evi yöneten kimse
28434 housekeeper evi yöneten kimse, kahya
28435 housekeeping operation hazırlık işlemi
28436 housekeeping ev idaresi
28437 houseleek damkoruğu
28438 housemaid orta hizmetçisi
28439 housemaid's knee dizkapağı iltihabı
28440 houseman stajyer doktor
28441 housemaster yatılı mektepte yönetici öğretmen
28442 housetop dam
28443 housewares kap kacak
28444 housewarming yeni eve taşınanlar tarafından dostlarına verilen parti
28445 housewife ev kadını
28446 housework ev işi
28447 housing cooperative yapı kooperatifi
28448 housing credit konut kredisi
28449 housing estate site, toplu konutlar
28450 housing famine konut kıtlığı
28451 Housing Fund Konut Fonu
28452 housing shortage konut noksanlığı, konut bunalımı
28453 housing barınak, barınacak yer, iskan, bir kılganın bölümlerini koruyan
çerçeve ya da levha
28454 hovel mezbele, ahır gibi ev
28455 hover (over/around ile) havada belli bir çekitte durmak, bekleyip durmak
28456 hovercraft hoverkraft
28457 how about it? Ne dersiniz?
28458 how about ne dersin?, -den ne haber?, ya?
28459 How are things? Nasıl gidiyor?, işler nasıl?
28460 How are you? Nasılsınız?
28461 how come nasıl olur, nasıl oldu da
28462 How do you do? tanıştığımıza memnun oldum
28463 how far ne kadar uzakta?, nereye kadar?
28464 How is it going? Ne var ne yok?, işler nasıl gidiyor?
28465 How is things? Nasıl gidiyor?, işler nasıl?
28466 How long ne kadar zamandır
28467 how many kaç tane, niçe
28468 How much ne kadar, kaç pul
28469 How old are you? Kaç yaşındasın(ız)?
28470 How so? Niçin?
28471 How then Bu da ne demek?
28472 how nasıl, nice, handay, ne kadar, nasıl da, hangi yolla, nasıl
28473 howbeit bununla birlikte
28474 however her nasıl, nasıl, ne derecede, ne kadar, bununla birlikte, yine
de, (hayret belirtir) nasıl olurda, nasıl, ne şekilde
28475 howitzer havan topu
28476 howl down yuhalayarak susturmak
28477 howl with laughter uğunmak
28478 howl ulumak, inlemek, uluma, inleme, inilti
28479 howler uluyan döngül, bağıran kimse, gülünç hata
28480 howling monkey uluyan maymun
28481 howling uluyan, inleyen, kasvetli
28482 howsoever her nasıl olursa olsun
28483 hoy mavna, salapurya
28484 hoyden kaba kız, erkek Fatma
28485 hub flange göbek flanşı
28486 hub tekerlek göbeği, hareket ya da önem merkezi
28487 hubble-bubble nargile, karışıklık, gürültü
28488 hubbub gürültü
28489 hubby koca
28490 hubcap jant kapağı
28491 hubris aşırı gurur, gururlanma
28492 huckaback havluluk kumaş
28493 huckle berry yaban mersini
28494 huckle kalça, but
28495 hucklebone kalça sümüğü, aşık sümüğü
28496 huckster seyyar satıcı, madrabaz, seyyar satıcılık yapmak
28497 huddle bir araya sıkışmak, birbirine sokulmak, toplanmak, birbirine
sokulmuş insanlar, düzensiz ve karışık toplanmış eşya, yığın
28498 hue and cry gürültü, velvele, yaygara, kuru gürültü
28499 hue renk
28500 hued renkli
28501 huff huysuzluk, dargınlık
28502 huffiness öfke, kızgınlık
28503 huffing and puffing oflaya puflaya
28504 huffy kolay öfkelenir, öfkeli, dargın, içerlemiş
28505 hug the wind rüzgâra karşı gitmek
28506 hug sevgiyle sarılmak, sıkıca kucaklamak, bağrına basmak, yakınından
geçmek, sarılma, kucaklama, bağrına basma
28507 huge iri, çok büyük, pezevenk, kocaman, büyük
28508 hugely çok
28509 hugeness irilik, kocamanlık, büyüklük
28510 hugger-mugger karışıklık, düzensizlik, gizlilik, sır tutma
28511 huggermugger gizli, gizli tutmak
28512 huh Hay Allah!
28513 hulk up hantal bir şekilde doğrulmak
28514 hulk gemi enkazı
28515 hulking ağır, hantal, iri
28516 hull policy kasko poliçesi
28517 hull gemi omurgası, geminin tekne kısmı, kabuğunu ya da çanağını çıkarmak
28518 hullabaloo gürültü, velvele, yaygara
28519 huller kabuk soyma kılgası
28520 hullo bkz.hello
28521 hum and haw evelemek gevelemek
28522 hum vızıldamak, (şarkı) mırıldanmak, canlanmak, hızlanmak
28523 human being insan, insanoğlu, adamzat
28524 human capital beşeri sermaye
28525 human manure insan gübresi
28526 human race insan ırkı, insanoğlu, adamzat
28527 human resources insan kaynakları
28528 human rights insan hakları
28529 human insana ilişkin, insani, insan ..., insancıl, insanca, insan gibi,
insani, insan
28530 humane studies beşeri ilimler
28531 humane insancıl, sevecen, uygar
28532 humaneness insanlık, şefkat, merhamet
28533 humanism hümanizm, insancılık
28534 humanist hümanist, insancı, insancıl
28535 humanitarian iyilik seven, yardımsever, insancıl (kimse)
28536 humanitarianism hayırseverlik
28537 humanities (yazın/dil/tarih/vb.) konusu insan olan bilimler
28538 humanity insanlık
28539 humanization insancıllaşma, insanlaştırma
28540 humanize insanlaştırmak, insancıllaştırmak
28541 humankind beşeriyet
28542 humanly insan gücü yettiğince, insanın elinden geldiğince
28543 humble alçak gönüllü, gösterişsiz, önemsiz, sıradan, fakir, (rütbe/vb.)
düşük, alt, gururunu kırmak, alçaltmak
28544 humbleness alçakgönüllülük
28545 humbug saçmalık, nane şekeri
28546 humdrum sıradan, tekdüze, monoton, yavan
28547 humectant nemlendirici
28548 humerus pazı sümüğü, karaca sümüğü, üst kol sümüğü
28549 humic acid humik asit
28550 humic humik
28551 humid (hava) nemli, yaş
28552 humidification nemlendirme, rutubetlendirme
28553 humidifier nemlendirici
28554 humidify nemlendirmek
28555 humidistat nem ayarlayıcı, nemdenetir
28556 humidity havadaki nem, nem oranı
28557 humiliate gururunu kırmak, utandırmak, rezil etmek, küçük düşürmek, bozmak
28558 humiliating alçaltıcı, küçük düşürücü
28559 humiliation kibrini kırma, rezil etme, utandırma
28560 humility alçakgönüllülük, tevazu
28561 humming noise uğultu
28562 humming vızıldayan, uğuldayan, mırıldanan, kuvvetli
28563 hummock yuvarlak tepe, tümsek yer
28564 humor bkz.humour
28565 humoral vücut sıvılarıyla ilgili
28566 humoresque kapris
28567 humorist şakacı kimse, güldürü yazarı
28568 humoristic şakacı, nükteli
28569 humorous komik, gülünç, güldürücü
28570 humorousness şakacılık
28571 humour gülünçlük, komiklik, mizah, güldürü, mizaç, huy, eğlendirmek,
güldürmek, istediğini yerine getirmek, gönlünü yapmak
28572 hump kambur, hörgüç, tümsek, sırtta taşımak
28573 humpback kambur
28574 humped kamburu olan, tümsekli
28575 humpy girintili çıkıntılı, tümsekli, hörgüçlü
28576 humus kara toprak, humus
28577 hunch önsezi, (gövdeyi) eğmek, bükmek, kamburlaştırmak
28578 hunchback kambur
28579 hundred percent yüzde yüz
28580 hundred yüz
28581 hundredfold yüz kat, yüz defa, bire yüz
28582 hundreds of yüzlerce
28583 hundredth yüzüncü
28584 Hungary Macaristan
28585 hunger for çok istemek, -e acıkmak
28586 hunger march açlık yürüyüşü
28587 hunger strike açlık grevi
28588 hunger açlık, yiyecek kıtlığı, şiddetli istek
28589 hungry aç, gürisne, acıktırıcı
28590 hunk (özellikle yiyecek) iri parça
28591 hunkydory en üstün, kaliteli
28592 hunt up arayıp bulmak, aramak
28593 hunt avlamak, araştırmak, aramak, avlanma, av
28594 hunter avcı
28595 hunting box avcı kulübesi
28596 hunting case madeni sögen kapağı
28597 hunting dog av köpeği
28598 hunting knife av bıçağı
28599 hunting season av sezonu
28600 hunting seat av köşkü
28601 hunting avcılık, avlanma, arama, araştırma
28602 huntress kadın avcı
28603 huntsman avcı
28604 hurdle engel, çit, aşılması gereken güçlük, engel, engel atlamak
28605 hurdy-gurdy latarna
28606 hurl fırlatmak, fırlatıp atmak
28607 hurly-burly gürültü, kargaşa, har gür
28608 hurrah bkz.hurray
28609 hurray yaşa!, hurra!
28610 hurricane deck üst güverte
28611 hurricane lamp gemici feneri, rüzgâr feneri
28612 hurricane kasırga
28613 hurried telaşla yapılmış, aceleyle yapılmış, acele
28614 hurriedly acele ile, çabucak
28615 hurry up hızlanmak, acele etmek, telesmek, hızlandırmak
28616 hurry up! Acele et!, Çabuk ol!
28617 hurry acele etmek, acele ettirmek, aceleyle gitmek/göndermek, acele, telaş
28618 hurry-scurry telaş, acele
28619 hurst orman, ağaçlık
28620 hurt acıtmak, incitmek, acımak, incinmek, kırmak, incitmek, hatırına değmek
28621 hurtful acı veren, incitici, zararlı
28622 hurtle hızla hareket etmek, fırlamak
28623 husband and wife karı koca, er avrat
28624 husband koca, eş
28625 husbandman çiftçi
28626 husbandry çiftçilik, ziraatçilik
28627 hush money sus payı
28628 hush up gizli tutmak, örtbas etmek
28629 hush susmak, susturmak, sessizlik
28630 hush-hush gizli, örtülü
28631 Hush! Susun!
28632 Hushaby! Haydi uyu!, Uyu yavrum!
28633 hushed sessiz, sakin, durgun
28634 husk (ösümlük) dış yapraklar, kabuk
28635 huskily boğuk sesle
28636 husks döküntü, telef
28637 husky (ses) kısık, boğuk, Eskimo köpeği, kızak köpeği
28638 hussy edepsiz, civelek, aşüfte
28639 hustings oy toplamak için yapılan konuşmalar, saylav nutku
28640 hustle up yapıvermek
28641 hustle itip kakmak, acele ettirmek, acele etmek, (into ile) aceleyle
ikna etmek, kandırmak, itişip kakışma, acele, telaş, hummalı faaliyet
28642 hustler hileli satış yapan kimse, dolandırıcı, kazıkçı
28643 hut kulübe
28644 hutch kafes, küçük döngül kafesi
28645 hutment düşerge, karargâh
28646 hyacinth sümbül
28647 hyaena bkz.hyena
28648 hyaline camsı, saydam, şeffaf
28649 hyalite hiyalit, şeffaf opal
28650 hyaloid cam gibi şeffaf, saydam
28651 hybrid coil melez bobin
28652 hybrid computer karma bilgisayar
28653 hybrid language melez dil
28654 hybrid melez
28655 hybridism melezlik, melezleşme, melezleştirme
28656 hybridization melezleme, melezleştirme, melez olma
28657 hybridize melezleştirmek, melezleşmek
28658 hydantoin hidantoin
28659 hydra hidra, suyılanı
28660 hydra-headed çok başlı, yok edilmesi güç
28661 hydrangea ortanca
28662 hydrant yangın musluğu
28663 hydrastine hidrastin
28664 hydrastinine hidrastinin
28665 hydrate hidrat, hidratlamak
28666 hydration hidratlama
28667 hydraulic brake hidrolik eğleç
28668 hydraulic circuit hidrolik devre
28669 hydraulic cylinder hidrolik silindir
28670 hydraulic engine hidrolik kozgaltka
28671 hydraulic fluid hidrolik sıvı
28672 hydraulic lift hidrolik kaldırıcı, hidrolik yük asansörü
28673 hydraulic motor hidrolik kozgaltka
28674 hydraulic oil hidrolik yağı
28675 hydraulic piston hidrolik piston
28676 hydraulic press hidrolik pres
28677 hydraulic system hidrolik jüye
28678 hydraulic valve hidrolik supap
28679 hydraulic hidrolik, su basınçlı
28680 hydraulics hidrolik bilimi
28681 hydrazide hidrazit
28682 hydrazine hidrazin
28683 hydrazone hidrazon
28684 hydric hidrojenli
28685 hydride hidrit
28686 hydro (önek) hidro, suyla ilgili
28687 hydro-extract suyunu almak, santrifüjlemek
28688 hydroacoustic hidroakustik
28689 hydroaromatic hidroaromatik
28690 hydrobiology hidrobiyoloji
28691 hydroblasting su fışkırtma
28692 hydroboron hidroboron
28693 hydrocarbon hidrokarbon
28694 hydrocarbonate hidrokarbonat
28695 hydrocellulose hidroselüloz
28696 hydrocephalous beyinde su toplanmasına ait
28697 hydrochloric acid hidroklorik asit, tuzruhu
28698 hydrochloric hidroklorik, klorhidrik
28699 hydrochloride hidroklorür
28700 hydroclassifier hidroklasifikatör, sulu kümeleyici
28701 hydrocortisone hidrokortizon
28702 hydrocracking hidrokraking
28703 hydrocyanic acid hidrosiyanik asit, prusik asit
28704 hydrodynamic brake hidrodinamik eğleç
28705 hydrodynamic hidrodinamik
28706 hydrodynamics hidrodinamik
28707 hydroelectric plant hidroelektrik santralı
28708 hydroelectric power plant hidroelektrik santralı
28709 hydroelectric power station hidroelektrik santralı
28710 hydroelectric hidroelektrik
28711 hydrofoil kızaklı bot
28712 hydrogen bomb hidrojen bombası
28713 hydrogen bond hidrojen bağı
28714 hydrogen electrode hidrojen elektrotu
28715 hydrogen ion concentration hidrojen iyonu konsantrasyonu
28716 hydrogen ion hidrojen iyonu
28717 hydrogen peroxide oksijenli su
28718 hydrogen hidrojen
28719 hydrogenate hidrojenle birleştirmek
28720 hydrogenation hidrojenleme, hidrojenasyon
28721 hydrogenize hidrojenlemek
28722 hydrogenous hidrojenli
28723 hydrogeology hidrojeoloji
28724 hydrograph hidrograf
28725 hydrographer deniz haritacısı
28726 hydrography hidrografya, subilgisi, hidrografi
28727 hydrologic cycle su devri, su çevrimi
28728 hydrologic hidrolojik, subilimsel
28729 hydrology hidroloji, subilim
28730 hydrolyse hidrolizlemek
28731 hydrolysis hidroliz
28732 hydrolytic hidrolitik, hidrolizle ilgili
28733 hydrolyze hidrolizlemek
28734 hydromechanics hidromekanik
28735 hydrometeorology hidrometeoroloji
28736 hydrometer areometre, hidrometre, su sayacı
28737 hydronium hidronyum
28738 hydropathic hidropatik
28739 hydrophile hidrofil, susever
28740 hydrophilic hidrofil, susever
28741 hydrophilous sucul, hidrofil
28742 hydrophily hidrofili, suseverlik
28743 hydrophobia kuduz
28744 hydrophobic hidrofob, susevmez
28745 hydrophoby hidrofobi, susevmezlik
28746 hydrophone hidrofon
28747 hydrophyte hidrofit, su ösümlüğü
28748 hydroplane su yüzeyinde hızla giden deniz kozgaltkası
28749 hydroponics topraksız ösümlük yetiştirme
28750 hydroquinone hidrokuinon
28751 hydroscope hidroskop
28752 hydrosol hidrosol
28753 hydrosphere hidrosfer, suküre
28754 hydrostatic pressure hidrostatik basınç, su basıncı
28755 hydrostatic hidrostatik
28756 hydrostatics hidrostatik
28757 hydrosulphide hidrosülfür
28758 hydrosulphite hidrosülfit
28759 hydrosulphuric acid hidrosülfürik asit
28760 hydrosulphuric hidrosülfürik
28761 hydrosulphurous acid hidrosülfür asit
28762 hydrosulphurous hidrosülfür
28763 hydrotherapy su tedavisi
28764 hydrothermal synthesis hidrotermal sentez
28765 hydrothermal hidrotermal
28766 hydrotropism hidrotropizm, suyayönelim
28767 hydrous sulu
28768 hydroxide hidroksit
28769 hydroxyl hidroksil
28770 hydroxylamine hidroksilamin
28771 hydroxylation hidroksilleme
28772 hydroxyproline hidroksiprolin
28773 hyena sırtlan
28774 hyetograph hiyetograf
28775 hyetography hiyetografi
28776 hygiene sağlık bilgisi, temizlik
28777 hygienic sağlıklı, hijyenik, sağlıksal, temiz
28778 hygienist sağlıkbilimci
28779 hygristor higristör
28780 hygro- (önek) rutubetli, nemli
28781 hygrogram higrogram
28782 hygrograph rutubet yazıcı
28783 hygrometer nemölçer, higrometre
28784 hygrometry higrometri, nemölçüm
28785 hygroscope higroskop, nemgözler
28786 hygroscopic higroskopik, nemçeker
28787 hygrostat higrostat, nemdenetir
28788 hymen kızlık zarı
28789 hymenoptera zarkanatlılar
28790 hymn ilahi
28791 hymnal ilahi kitabı
28792 hymnody ilahi okuma, ilahiler
28793 hyoid dil sümüğü
28794 hypaethral damsız
28795 hype up uyarmak
28796 hype şırınga, iğne, uyuşturucu tutkunu, aldatmaca, aldatmak, dolandırmak
28797 hyper- (önek) hiper, aşırı, yukarı, dışında, üstünde
28798 hyperbola hiperbol
28799 hyperbole abartma, büyütme
28800 hyperbolic function hiperbolik fonksiyon
28801 hyperbolic hiperbolik
28802 hyperboloid hiperboloit
28803 hypercube hiperküp, aşırıküp
28804 hypereutectic hiperötektik
28805 hypereutectoid hiperötektoid
28806 hyperfocal hiperfokal
28807 hyperinflation hiperenflasyon, aşırı enflasyon
28808 hypermarket içinde her türlü eşya satılan büyük alışveriş merkezi
28809 hypermetropia hipermetropluk
28810 hyperon hiperon
28811 hyperphysical doğaüstü
28812 hyperplane hiper düzlem, aşırıdüzlem
28813 hypersensitive aşırı duyarlı, duygulu
28814 hypersonic hipersonik, sesten hızlı
28815 hypertape hiperteyp
28816 hypertension hipertansiyon, yüksek tansiyon
28817 hypertrophy (kılgan için) irileşme, fazla yemekten şişmanlık
28818 hyphen kısa çizgi, tire
28819 hyphenate tire ile birleştirmek
28820 hypnosis hipnoz
28821 hypnotic hipnotizmayla ilgili, uyutucu, hipnotizma yağdayı, uyutucu madde
28822 hypnotism hipnotizma, bayıma
28823 hypnotist hipnotizmacı
28824 hypnotization hipnotizma etme
28825 hypnotize hipnotize etmek
28826 hypo- (önek) aşağı, alt, daha az
28827 hypocentre içmerkez, deprem ocağı
28828 hypochlorite hipoklorit
28829 hypochlorous acid hipokloröz asit
28830 hypochlorous hipokloröz
28831 hypochondria hipokondri, hastalık kuruntusu, karasevda
28832 hypochondriac hastalık hastası
28833 hypocotyl hipokotil
28834 hypocrisy ikiyüzlülük
28835 hypocrite ikiyüzlü
28836 hypocritical ikiyüzlü
28837 hypocycloid hiposikloit, iççevrim eğrisi
28838 hypodermic injection deri altına zerk, enjeksiyon
28839 hypodermic needle deri altı iğne
28840 hypodermic syringe deri altı şırıngası, iğne
28841 hypodermic iğne, şırınga, deri altı ile ilgili
28842 hypoeutectic hipoötektik
28843 hypoeutectoid hipoötektoid
28844 hypoglycaemia hipoglisemi, kanşeker azlığı
28845 hypoid hipoit
28846 hypophosphorous hipofosforöz
28847 hypophysis hipofiz bezi
28848 hypostasis temel, esas
28849 hypostyle hipostil
28850 hyposulphite hiposülfit
28851 hyposulphuric acid hiposülfürik asit
28852 hyposulphuric hiposülfürik
28853 hyposulphurous acid hiposülfüröz asit
28854 hyposulphurous hiposülfüröz
28855 hypotension hipotansiyon, düşük tansiyon
28856 hypotenuse hipotenüs
28857 hypothalamus hipotalamus
28858 hypothec ipotek, rehin
28859 hypothecary value ipotek değeri
28860 hypothecary ipotekli, rehinde
28861 hypothecate ipotek etmek, rehin olarak vermek
28862 hypothecated asset ipotekli varlık
28863 hypothecated ipotek edilmiş
28864 hypothecation ipotek etme, rehin bırakma
28865 hypothenuse hipotenüs
28866 hypothermia vücut ısısının normalin altına düşmesi, hipotermi
28867 hypothesis hipotez, varsayım
28868 hypothesize hipotez kurmak, sanmak
28869 hypothetical varsayımlı, varsayıma dayanan
28870 hypotonic hipotonik
28871 hypoxia hipoksi
28872 hypso- (önek) yükselti
28873 hypsometer hipsometre
28874 hyssop zufa otu, çördük
28875 hysterectomy rahmin ameliyatla alınması
28876 hysteresis cycle histerezis çevrimi
28877 hysteresis loop histerezis çevrimi
28878 hysteresis histerezis
28879 hysteria isteri, aşırı coşku, büyük heyecan, curcuna
28880 hysterical isterik, (duygular) kontrolsuz, coşkun
28881 hysterics isteri krizi
28882 I beg your pardon affedersiniz, efendim!
28883 I bet bahse girerim ki, eminim ki
28884 I daresay sanırım, galiba
28885 I fear korkarım, korkarım ki
28886 I hope so umarım öyle olur
28887 I see anlıyorum
28888 I should like istiyorum, isterim
28889 I should think sanırım, herhalde
28890 I'm afraid korkarım (ki), maalesef
28891 I'm easy bence sakıncası yok, uyar
28892 I'm much obliged to you Size minnettarım
28893 Iberian ispanya ve Portekizle ilgili
28894 Iceland spar izlanda necefi
28895 Iceland izlanda
28896 Icelander izlandalı
28897 Icelandic izlandaya ait, izlanda dili
28898 Iconium Konya'nın eski ismi
28899 If I only knew! Keşke bilseydim
28900 If you don't mind sizce bir sakıncası yoksa
28901 Iliad uzun hikâye
28902 In that cihetiyle, -dığı için, çünkü, madem ki
28903 Indeed! Öyle mi?, Allah Allah!, Ya!
28904 India ink çini mürekkebi
28905 India rubber doğal kauçuk, lastik
28906 India Hindistan, Hindistan
28907 Indian file tek sıra (yürüyüş)
28908 Indian hemp hintkeneviri
28909 Indian Ocean Hint Okyanusu
28910 Indian summer pastırma yazı
28911 Indian Hintli, Hint
28912 Indies Doğu/Batı Hint Adaları
28913 Indonesia Endonezya
28914 Indonesian Endonezyalı
28915 International Court of Justice Uluslararası Adalet Divanı
28916 International Law Devletler Hukuku, devletler hukuku
28917 International Monetary Fund Uluslararası Pul Fonu
28918 Ionian Islands Yunan adaları, Yedi Adalar
28919 Ionian iyonyalı
28920 Ionic iyonik
28921 IOU borç senedi
28922 Iranian iranlı
28923 Iraqi Iraka ait, Iraklı
28924 Ireland irlanda
28925 Irish irlandaya ait, irlandaca, irlandalı
28926 Iron Age demir çağı
28927 Islam İslam, İslamiyet
28928 Islamic islam'a ait
28929 Israel israil
28930 Israeli israilli
28931 Israelite Yahudi
28932 It depends duruma göre değişir, belli olmaz
28933 It doesn't matter a brass farthing Vız gelip tırıs gider
28934 It doesn't matter Önemi yok
28935 It is all the same to me Benim için hiç fark etmez
28936 It serves him right! Bunu hak etti!
28937 It's all one to me Benim için fark etmez
28938 It's very kind of you Çok naziksiniz
28939 It's water under the bridge köprünün altından çok su geçti
28940 Italian italyalı, italyan
28941 Italy italya
28942 iambic iki heceli vezin türü
28943 ibidem önceden sözü edilen yerde
28944 ibis ibis, mısırturnası
28945 ice age buzul çağı
28946 ice axe buz baltası
28947 ice cascade buz çağlayanı
28948 ice cave buz ini, buzluk
28949 ice cream dondurma, buzkaymak, ambarbuz
28950 ice creeper buz nalçası
28951 ice field buzla
28952 ice fog buz sisi
28953 ice hockey buz hokeyi
28954 ice house buzhane, buz deposu
28955 ice machine buz yapma kılgası
28956 ice mantle buz örtüsü
28957 ice pack buz torbası, buz kesesi, buz birikintisi
28958 ice pick buz kıracağı
28959 ice plant buzhane, buz fabrikası
28960 ice point donma çekidi, buzlanma çekidi
28961 ice sheet buz örtüsü
28962 ice buz, selç, dondurma, dondurmak, buzla soğutmak, buzla kaplamak,
(kek/vb.) üzerini şekerle kaplamak
28963 ice-cold buz gibi
28964 ice-free buz tutmaz, buzsuz
28965 iceberg buzdağı, aysberg
28966 icebox buzluk, buzdolabı
28967 icebreaker buzkıran
28968 icecap buzul, buz örtüsü, buz tabakası
28969 iced buzlu, buzlanmış
28970 icefall buz çağlayanı
28971 iceman buz satıcısı, dondurmacı
28972 ichneumon fly tırtır
28973 ichneumon firavunfaresi, yer köpeği
28974 ichor irin, cerahat
28975 ichthyo- (önek) balık
28976 ichthyoid balık gibi
28977 ichthyologist balıkbilimci
28978 ichthyology balıkbilim
28979 ichthyophagous balık yiyen
28980 icicle saçak buzu, buz salkımı
28981 icily soğuk bir şekilde, soğuk bir tavırla
28982 iciness soğukluk
28983 icing level donma seviyesi
28984 icing sugar pudraşeker
28985 icing şekerli krema
28986 icosahedron yirmiyüzlü
28987 icterus sarılık hastalığı
28988 icy çok soğuk, buz gibi, buzlu
28989 id id, altben
28990 idea düşünce, fikir, tasarı, plan, öneri, kanı, görüş, kanaat
28991 ideal capacity ideal kapasite
28992 ideal crystal ideal kristal
28993 ideal elasticity ideal esneklik
28994 ideal gas ideal gaz
28995 ideal point ideal çekit
28996 ideal solution ideal çözelti
28997 ideal standard ideal standart
28998 ideal ideal, mükemmel, kusursuz, yetkin örnek, ideal, ülkü, ideal
28999 idealism idealizm, ülkücülük
29000 idealist idealist, ülkücü
29001 idealize mükemmel olarak görmek
29002 ideate tasavvur etmek, tasarlamak
29003 idee fixe sabit fikir, saplantı
29004 idempotent idempotent, eşgüçlü
29005 identical twins tek yumurta ikizleri
29006 identical (with/to ile) benzer, benzeş, bendeş, okşar, okşaş, hemen hemen
aynı, aynı
29007 identically özdeş olarak, benzer biçimde, aynı şekilde
29008 identification card kimlik kartı
29009 identification division tanıtım bölümü
29010 identification signal tanıtma sinyali
29011 identification tanıma, kimlik saptaması, teşhis, kimlik, hüviyet
29012 identifier belirleyici, kimlikleyici
29013 identify with ile bir ilişkisi olduğunu düşünmek, -e bağlamak
29014 identify tanımak, kimliğini saptamak, teşhis etmek, fark gözetmemek, aynı
saymak, bir tutmak
29015 identity card kimlik kartı, kimlik cüzdanı
29016 identity unit özdeşlik birimi
29017 identity benzerlik, özdeşlik, kimlik
29018 ideogram ideogram
29019 ideographic writing kavramsal yazı, düşün yazı
29020 ideographic çizimlerle gösteren, kavramsal
29021 ideological ideolojik
29022 ideologize ideoloji haline getirmek
29023 ideology ideoloji, düşünyapı, verimsiz düşünce
29024 idest demek ki
29025 idiocy aptallık, ahmaklık
29026 idiom deyim
29027 idiomatic deyimsel, deyimlerle dolu
29028 idiopathic idyopatik
29029 idiopathy alerjik hastalık
29030 idiosyncrasy kişisel özellik
29031 idiot aptal, salak, ahmak, doğuştan geri zekâlı kimse
29032 idiotic ahmak, budala
29033 idle away time zaman öldürmek
29034 idle capital atıl sermaye, işlemiyen sermaye
29035 idle moments boş zamanlar
29036 idle money atıl pul, işlemeyen pul
29037 idle position rölanti yağdayı, boşta durum
29038 idle pulley avara kasnağı
29039 idle running avara çalışma, boşta çalışma
29040 idle talker yanşak
29041 idle wheel avara kasnağı
29042 idle işsiz, aylak, tembel, yararsız, sonuçsuz, boş, zaman öldürmek,
(kozgaltka/vb.) yavaş çalışmak, yavaş gitmek
29043 idleness işsizlik, tembellik
29044 idler pulley avara kasnağı
29045 idler ara tekerleği, avara çark, avara kasnak
29046 idling adjustment rölanti ayarı
29047 idling noise rölanti gürültüsü
29048 idling speed rölanti devri, rölanti hızı
29049 idling avaraya alma, boşa alma, boşta çalışma
29050 idly tembelce, aylakça, (kozgaltka/vb.) boşta
29051 idol put, tapıncak, çok sevilen kimse/şey
29052 idolatress putperest kadın
29053 idolatrous çok seven, puta tapan
29054 idolatry puta tapma, putperestlik
29055 idolization putlaştırma
29056 idolize putlaştırmak, tapmak
29057 idyl idil
29058 idyll idil
29059 idyllic saf ve sevimli, samimi, zarif
29060 if and only ancak ve ancak
29061 if desired arzu edilirse
29062 if he hasn't done it again! Hay Allah yine aynı şeyi yaptı
29063 if I were you senin yerinde olsam
29064 if need be gerekirse
29065 if not aksi takdirde, değilse, olmazsa
29066 if only ah bir, ah keşke
29067 if the worst comes to the worst en kötü aksilik çıksa
29068 if you please isterseniz
29069 if eğer, ise, -e rağmen, -sa bile, acaba, -mı, şart
29070 igloo Eskimo evi
29071 igneous rock kor kayaç, püskürük kaya
29072 igneous (kaya) volkanik
29073 ignimbrite ignimbrit
29074 ignis fatuus boş gaye
29075 ignite tutuşmak, tutuşturmak
29076 igniter ateşleyici, tutuşturucu, yemleme barutu
29077 ignition charge tutuşturma payı, ateşleme payı
29078 ignition circuit ateşleme devresi
29079 ignition coil ateşleme bobini, indüksiyon bobini
29080 ignition control ateşleme kontrolü
29081 ignition delay ateşleme gecikmesi
29082 ignition failure ateş almama, çalışmama
29083 ignition key ateşleme anahtarı, kontak anahtarı
29084 ignition lock ateşleme kilidi
29085 ignition plug ateşleme bujisi
29086 ignition point ateşleme çekidi
29087 ignition spark ateşleme kıvılcımı
29088 ignition switch ateşleme anahtarı, kontak anahtarı
29089 ignition system ateşleme jüyesi
29090 ignition temperature ateşleme sıcaklığı
29091 ignition timing ateşleme ayarı, avans değişimi, öndeleme değişimi
29092 ignition trouble ateşleme arızası
29093 ignition tube tutuşturma deney tübü, ateşleme borusu
29094 ignition voltage ateşleme gerilimi
29095 ignition tutuşma, tutuşturma, ateşleme, kontak
29096 ignitron ignitron
29097 ignoble alçak, rezil, onursuz, şerefsiz, ayıp, yüz kızartıcı
29098 ignominious rezil, aşağılık, yüz kızartıcı
29099 ignominy alçaklık, rezalet, kepazelik, alçakça davranış
29100 ignoramus cahil, cahil kimse
29101 ignorance bilgisizlik, cahillik, cehalet
29102 ignorant bilisiz, bilgisiz, cahil, görgüsüz, kaba, inceliksiz
29103 ignore aldırmamak, önem vermemek, bilmemezlikten gelmek, görmemezlikten
gelmek
29104 iguana iguana
29105 ikebana Japon çiçek düzenleme sanatı
29106 ikon bkz.icon
29107 ileum kıvrımbağırsak, kıvrık bağırsak
29108 ileus bağırsak tıkanması
29109 ilex çobanpüskülü
29110 iliac kıvrımbağırsağa ait, kalça sümüğüne ait
29111 ilium kalça sümüğü
29112 ilk tür
29113 ill at ease diken üstünde, huzursuz
29114 ill will nefret, kin, kötü niyet, garaz, düşmanlık
29115 ill hasta, ağrı, kötü, fena, zararlı, kötü biçimde, acımasızca, hoş olmayan
bir biçimde, anca, güçlükle, ucu ucuna, kötü şey, kötülük
29116 ill-advised düşüncesiz, akılsız, mantıksız, ihtiyatsız
29117 ill-boding uğursuz
29118 ill-bred terbiyesiz, görgüsüz, kaba
29119 ill-disposed kötü huylu, tertipsiz
29120 ill-fated şanssız, talihsiz, uğursuz, bedbaht
29121 ill-favoured çirkin
29122 ill-gotten gains hak edilmemiş kazanç
29123 ill-gotten yolsuz biçimde kazanılmış
29124 ill-humored fena huylu, aksi
29125 ill-judged düşüncesiz, tedbirsiz
29126 ill-mannered kaba, saygısız, terbiyesiz
29127 ill-natured huysuz, ters, kaba, serkeş, aksi, sert
29128 ill-omened uğursuz, meşum
29129 ill-starred bahtı kara, talihsiz
29130 ill-timed vakitsiz, yersiz, münasebetsiz, aksi
29131 ill-treat kötü davranmak, hırpalamak
29132 ill-use kötü muamele etmek, kötü davranmak
29133 illation sonuç çıkarma, anlam çıkarma
29134 illative kapalı bir yere girme, giriş yağdayı
29135 illegal interest tefeci faizi
29136 illegal price fahiş fiyat
29137 illegal strike kanunsuz grev
29138 illegal yasadışı, yolsuz
29139 illegality yasadışılık, yolsuzluk
29140 illegibility okunaksızlık
29141 illegible okunaksız
29142 illegitimacy yasaya aykırılık, piçlik
29143 illegitimate yasalara aykırı, kurallara aykırı, yolsuz, (uşak) evlilik
dışı doğmuş, gayri meşru
29144 illiberal dar kafalı, bağnaz, kültürsüz, kaba, hasis
29145 illicit money kara pul
29146 illicit yasaya aykırı, yasadışı, yasak
29147 illimitable hudutsuz, sonsuz
29148 illiquidity likidite azlığı
29149 illiteracy cahillik, cehalet, okuma yazma bilmeme
29150 illiterate savatsız, okuma yazma bilmeyen
29151 illness hastalık, sayrılık
29152 illocution edim söz
29153 illogical mantığa aykırı, mantıksız
29154 illuminant aydınlatıcı
29155 illuminate aydınlatmak, ışıklandırmak
29156 illuminating mirror aydınlatma aynası
29157 illuminating aydınlatan
29158 illumination aydınlatma, ışıklandırma
29159 illuminative aydınlatıcı
29160 illumine aydınlatmak
29161 illusion aldatıcı görünüş, yanlış görüş, yanılsama, düş, serap, ılgım,
kuruntu, hayal
29162 illusionary aldatıcı, yanıltıcı
29163 illusionist illüzyonist, gözbağcı
29164 illusive aldatıcı, asılsız
29165 illusory aldatıcı, asılsız, gerçek olmayan
29166 illustrate (kitap/sözlük/vb.) resimlemek, resimler koymak, örneklerle
açıklamak/göstermek
29167 illustrated resimli
29168 illustration resim, örnek
29169 illustrative (anlamını) açıklayıcı, aydınlatıcı
29170 illustrator (kitap/dergi/vb.'de) ressam
29171 illustrious ünlü
29172 ilmenite ilmenit
29173 image attenuation görüntü zayıflaması
29174 image converter görüntü değiştirici
29175 image distortion görüntü bozulması
29176 image drop-out resim kesilmesi
29177 image tube görüntü tüpü
29178 image tasvir, hayal, görüntü, suret, akis, izlenim, imaj, remiz, şekil,
numune, kopya, eş, aynı, put, heykel
29179 imagery söz sanatları
29180 imaginable düşünülebilen, akla gelen, düşlenebilen
29181 imaginal yetişkin bir böcekle ilgili
29182 imaginary axis sanal eksen
29183 imaginary number sanal sayı
29184 imaginary aslı olmayan, hayali, farazdaki, rüyadaki, gerçek olmayan,
esassız, uydurma, yalan, mevhum
29185 imagination tahayyül, düş gücü, hayal gücü, tasavvur, düş, hayal önümü,
uydurma, yalan, kuruntu
29186 imaginative hayal gücü kuvvetli, fıtrî tahayyüle malik olan, tasavvurlu
29187 imagine hayale getirmek, hayaline getirmek, hayal etmek, tasavvur etmek,
farzetmek, zannetmek, sanmak, fikirleşmek, düşünmek, başa düşmek, anlamak, sezmek,
ihtimal etmek, tahmin etmek
29188 imago imago, ergin böcek
29189 imam imam
29190 imbalance dengesizlik, oransızlık
29191 imbecile geri zekâlı, embesil, aptal, ahmak, sefih, sarsak
29192 imbecility budalalık, eblehlik, salaklık
29193 imbibe içmek, öğrenmek, kapmak
29194 imbibition emme
29195 imbricate üst üste bindirmek
29196 imbrication üst üste koyma, bindirme
29197 imbroglio karışık iş, dolambaçlı mesele
29198 imbrue bulaştırmak, ıslatmak, kirletmek
29199 imbue (with ile) aşılamak, doldurmak
29200 imidazole imidazol
29201 imide imit
29202 iminazole iminazol
29203 imine imin
29204 imitability taklit imkânı
29205 imitable taklit edilebilir
29206 imitate taklit etmek, öykünmek, örnek almak, benzemek
29207 imitated taklit, yapma, sahte
29208 imitation astrakhan astragan taklidi
29209 imitation fur kürk taklidi
29210 imitation leather suni deri, yapay deri
29211 imitation taklit, taklit eser, yapma, imitasyon
29212 imitator taklitçi
29213 immaculate tertemiz, lekesiz, sağlam, yepyeni, kusursuz, tam, mükemmel
29214 immaculateness lekesizlik
29215 immanence içkin olma yağdayı, içkinlik
29216 immanent içkin, her yerde mevcut, hazır ve nazır
29217 immaterial önemsiz, maddi olmayan, tinsel, manevi
29218 immature olgunlaşmamış, çocukça
29219 immaturity gelişmemişlik, hamlık, toyluk
29220 immeasurable ölçülemez, ölçüsüz
29221 immeasurably small sonsuz küçük
29222 immediacy yakınlık, ivedilik, önem
29223 immediate order hemen emri
29224 immediate payment peşin ödeme
29225 immediate processing anında işlem
29226 immediate acele, acil, çabuk, en yakın, şimdiki, hazır
29227 immediately hemen, derhal, bir an önce, -er, -ermez
29228 immemorial çok eski
29229 immense uçsuz bucaksız, kocaman, çok geniş
29230 immensely çok
29231 immensity genişlik, uçsuz bucaksız olma, sonsuzluk
29232 immerse batırmak, sokmak, koymak, salmak, daldırmak, basmak, fikrini
yöneltmek, meşgul etmek, başını katmak
29233 immersed in thought derin düşüncelere dalmış
29234 immersible suya daldırılabilir, su altında çalışır
29235 immersion batırma, daldırma
29236 immigrant population göçmen nüfus
29237 immigrant worker göçmen işçi
29238 immigrant göçmen
29239 immigrate göç etmek, göçmek
29240 immigration göç
29241 imminence yakınlık, yaklaşma
29242 imminent yakın, yakında olacak
29243 immiscibility karışmazlık
29244 immiscible karışmaz
29245 immobile devinimsiz, durağan, kımıltısız, hareketsiz, sabit
29246 immobility hareketsizlik, sabitlik
29247 immobilization sabitleştirme, hareketsiz hale getirme
29248 immobilize devinimsizleştirmek, durağanlaştırmak, hareketsizleştirmek
29249 immoderate aşırı, ölçüsüz, çok fazla
29250 immodest alçakgönüllülükten yoksun, iyi yönleriyle hava atan, özünü
beğenmiş, (giysi) fazla dekolte
29251 immodesty terbiyesizlik, arsızlık, iffetsizlik
29252 immolate kurban etmek
29253 immolation kurban etme, kesme
29254 immoral ahlaka aykırı, ahlaksız, terbiyesiz
29255 immorality edepsizlik, terbiyesizlik, ahlaksızlık
29256 immortal ölümsüz
29257 immortality ölümsüzlük
29258 immortalization ölümsüzleştirme
29259 immortalize ölümsüzleştirmek
29260 immovability hareketsizlik, sabitlik, metin olma, kararlılık
29261 immovable kımıldamaz, yerinden oynamaz, değişmez, sabit
29262 immovables taşınmaz mallar, gayri menkul
29263 immune bağışık, muaf, dokunulmaz
29264 immunity bağışıklık, dokunulmazlık
29265 immunization bağışık kılma, aşı
29266 immunize bağışıklık kazandırmak, bağışık kılmak
29267 immuno- (önek) bağışık
29268 immunodeficiency bağışıklık yetersizliği
29269 immunogen antijen
29270 immunology immünoloji, bağışıklıkbilim
29271 immure hapsetmek
29272 immutability değişmezlik
29273 immutable değişmez, kesin, sabit
29274 immutably değişmeden
29275 imp küçük şeytan, yaramaz çocuk, afacan çocuk, şeytan
29276 impact effect çarpma etkisi
29277 impact load çarpma yükü
29278 impact pressure darbe basıncı, vuruş basıncı
29279 impact printer vuruşlu yazıcı
29280 impact resistance darbe direnci, çarpma dayanıklılığı
29281 impact test darbe testi, çarpma deneyi
29282 impact çarpma, çarpışma, çarpma şiddeti, güçlü etki, etkileme
29283 impair investment yatırım kısıtlamasına gitmek
29284 impair zayıflatmak, zarar vermek
29285 impairment zayıflatma, azalma, eksilme, bozulma, zarar
29286 impale kazığa oturtmak, delip geçmek, delmek
29287 impalpable kolay kavranılmaz, belirsiz
29288 imparity eşitsizlik
29289 impark park içine almak
29290 impart vermek, söylemek, bildirmek, açığa vurmak
29291 impartial yansız, tarafsız, adil
29292 impartiality yansızlık, tarafsızlık
29293 impassability geçit vermezlik
29294 impassable (yol/vb.) geçilmez, geçit vermez, bozuk
29295 impasse çıkmaz, içinden çıkılmaz durum
29296 impassible duygusuz, hissiz
29297 impassion heyecanlandırmak
29298 impassioned derin duygularla dolu, ateşli, heyecanlı, coşkun
29299 impassive lakayt, umursamaz, kayıtsız, ruhsuz
29300 impassivity vurdumduymazlık, aldırmazlık
29301 impaste yoğurmak, macun kıvamına getirmek
29302 impasto koyu boya tabakası
29303 impatience sabırsızlık
29304 impatient sabırsız
29305 impatiently sabırsızlıkla, dört gözle
29306 impawn rehine koymak, söz vermek
29307 impeach suçlamak, itham etmek
29308 impeachable suçlanabilir
29309 impeachment suçlama, itham, reddetme, itiraz, kuşku
29310 impeccable kusursuz, mükemmel
29311 impecunious meteliksiz, pulsuz, züğürt
29312 impedance triangle empedans üçgeni
29313 impedance voltage empedans voltajı
29314 impedance empedans, çeli
29315 impede engel olmak
29316 impediment özür, engel, mani
29317 impedimenta levazım, eşya, yük, yürüyüşe engel olan eşya
29318 impedimental mâni olan
29319 impedor empedor
29320 impel zorlamak, sevketmek
29321 impellent sevk eden, harekete geçiren, sürücü, itici
29322 impeller sevk edici pervane, jet kozgaltka kompresörü
29323 impend sarkmak, asılı olmak, tehdit etmek
29324 impendent olması yakın, yakında gerçekleşecek
29325 impending olması yakın
29326 impenetrability içine girilememe, delinmezlik, anlaşılmazlık
29327 impenetrable içinden geçilmez, içine girilmez, anlaşılmaz, akıl ermez
29328 impenitence pişman olmayış
29329 impenitent pişman olmayan, pişmanlık duymayan
29330 impenitently pişman olmayarak
29331 imperative mood emir kipi
29332 imperative order kesin emir
29333 imperative sentence emir cümlesi
29334 imperative verb emir fiili
29335 imperative zorunlu, gerekli, şart, emir, buyruk
29336 imperatively zorunlu olarak
29337 imperator imparator, komutan
29338 imperceptibility hissedilmezlik, fark edilmezlik
29339 imperceptible duyulmaz, duyumsanamaz, hissedilemez, görülemez
29340 imperfect flower bir eşeyli çiçek
29341 imperfect kusurlu, eksik, hatalı
29342 imperfection kusur, eksiklik
29343 imperfective bitmemiş, tamamlanmamış
29344 imperforate delinmemiş, deliksiz
29345 imperial taxes devlet vergileri
29346 imperial imparator/imparatorluk ile ilgili, yüce, (ölçüler) İngiliz
standartında
29347 imperialism emperyalizm
29348 imperialist emperyalist
29349 imperially imparatora layık, imparator gibi
29350 imperil tehlikeye sokmak, tehlikeye atmak
29351 imperious buyurucu, otoriter, emir altında tutan, hükmeden
29352 imperiousness emretme, hükmetme, zorunluluk, mecburiyet
29353 imperishable bozulmaz, ebedi, sonsuz, ölmez, çürümez
29354 impermanency süreksizlik, devamsızlık
29355 impermanent süreksiz, devamsız, devam etmeyen
29356 impermeability geçirimsizlik
29357 impermeable bed geçirimsiz katman
29358 impermeable ground geçirimsiz zemin
29359 impermeable geçirimsiz, sugeçirmez, sızdırmaz
29360 impermissible izin verilemez, müsaade edilemez, yasak
29361 impersonal account kişisel olmayan hesap
29362 impersonal kişisel olmayan
29363 impersonality kişiliği olmama, kişiliksiz
29364 impersonate rolüne girmek, canlandırmak, kişileştirmek, taklidini yapmak
29365 impersonation kişilik kazandırma, taklidini yapma, taklit etme
29366 impersonator taklitçi
29367 impertinence terbiyesizlik, laubalilik, sululuk, küstahlık
29368 impertinent saygısız, kaba, terbiyesiz, küstah
29369 imperturbability ağırbaşlılık, soğukkanlılık, sakinlik
29370 imperturbable soğukkanlı, sakin, heyecanlanmaz
29371 impervious soil geçirimsiz toprak
29372 impervious su, /vb.geçirmez, etki altında kalmaz, etkilenmez
29373 imperviousness geçirimsizlik, sızdırmazlık
29374 impetigo empetigo, irinli isilik
29375 impetuosity acelecilik, coşkunluk, şiddet, tahrik
29376 impetuous coşkun, atılgan, tez canlı, düşünmeden hareket eden, aceleci
29377 impetus şiddet, hız, enerji, yüreklendirme, teşvik
29378 impiety (dine/mukaddes şeylere/tanrıya/vb.karşı) büyük saygısızlık
29379 impinge (on ile) etkisi olmak, etkili olmak
29380 impingement vurma, çarpma
29381 impious (dine karşı) saygısız, dinsiz
29382 impish şeytani, yaramaz, şuluk
29383 impishly şeytanca
29384 impishness şeytanlık
29385 implacability amansızlık, acımasızlık
29386 implacable tatmin olmaz, doymaz, açgözlü
29387 implant kafasına sokmak, aşılamak
29388 implantation aklına sokma, aşılama, dikme, dikilme
29389 implausible inanılmaz, inanılması güç
29390 implead aleyhinde dava açmak
29391 implement alet, tamamlamak, yerine getirmek
29392 implementary yerine getirilmesi gereken
29393 implementation yerine getirme, uygulama, gerçekleştirme
29394 impletion dolduruş, doldurma, doluluk
29395 implicate (suç/vb.'de) ilişiği olduğunu göstermek, bulaştırmak
29396 implication (suç) bulaştırma, karıştırma, suçlama, ima, anlam, kinaye
29397 implicit rent zımni rant
29398 implicit dolaylı olarak belirten, kapalı, imalı, örtük, tam, kesin
29399 implicitly üstü kapalı olarak, tam olarak
29400 implicitness ima, dokundurma
29401 implied anlaşılan, ima edilen
29402 implore yalvarmak, dilemek, rica etmek
29403 implosion iç patlama
29404 implosive iç patlamalı
29405 imply demek olmak, anlamına gelmek, dolayısıyla anlatmak, sezindirmek, ima
etmek, içermek, kapsamak, gerektirmek
29406 impolicy tedbirsizlik, münasebetsizlik
29407 impolite kaba, inceliksiz, terbiyesiz
29408 impolitic amaca uymayan, akılsız, sağgörüsüz
29409 imponderable ölçülemez, tartılamaz, önem değeri bilinmez
29410 import certificate ithalatçı belgesi
29411 import commerce ithalat ticareti
29412 import credit ithal kredisi
29413 import duty ithalat vergisi
29414 import handicap ithalat engeli
29415 import licence ithal lisansı
29416 import permit ithal izni
29417 import quota ithalat kotası
29418 import reduction ithalat azalması
29419 import regime ithalat rejimi
29420 import restrictions ithalat yasakları
29421 import ithal etmek, getirtmek, ithal, dışalım, ithal malı
29422 importable ithal edilebilir
29423 importance önem
29424 important önemli
29425 importation ithalat, dışalım
29426 imported article ithal mal
29427 importer ithalatçı, dışalımcı
29428 imports and exports ithalat ve ihracat
29429 importunate sürekli bir şeyler isteyen, doymaz, gözü doymayan, açgözlü, acil
29430 importunately ısrarla
29431 importune durmadan istemek, tutturmak
29432 importunity usandırıcı ısrar, tacizlik, tedirgin etme
29433 impose a tax vergiye bağlamak
29434 impose law and order kanun ve nizam getirmek
29435 impose on rahatsız etmek, zorla kabul ettirmek
29436 impose tax vergi koymak
29437 impose (vergi) koymak, yüklemek, zorla kabul ettirmek, yük olmak
29438 imposing heybetli, görkemli
29439 imposition of taxes vergi koyma
29440 imposition koyma, uygulama, yükleme, usandırma, taciz
29441 impossibility olanaksızlık, imkânsızlık, çıkmaz yol
29442 impossible imkânsız, olanaksız, çekilmez, güç, dayanılmaz
29443 impost vergi, gümrük resmi, üzengitaşı
29444 imposter bkz.impostor
29445 impostor sahtekâr
29446 imposture sahtekârlık, hile
29447 impotence iktidarsızlık, etkisizlik, güçsüzlük, acizlik
29448 impotency etkisizlik, güçsüzlük, iktidarsızlık
29449 impotent güçsüz, yetersiz, (erkek) iktidarsız
29450 impound haczetmek, el koymak
29451 impoverish yoksullaştırmak
29452 impoverishment fakirleşme, kuvvetten düşme
29453 impracticability pratik olmama, elverişsizlik, yönetilemezlik
29454 impracticable yapılamaz, uygulanamaz
29455 impractical yapılamaz, uygulanamaz, mantıksız, saçma, pratikten yoksun
29456 imprecate beddua etmek, lanet okumak
29457 imprecation beddua
29458 impregnable alınmaz, ele geçirilmez, zaptedilemez
29459 impregnate hamile bırakmak, emdirmek
29460 impregnating agent emdirme maddesi
29461 impregnation emdirme, içirme, çektirme, dölleme, döllenme
29462 impresario (konser/opera/vb.) organizatörü
29463 imprescriptible hükmü geçmez, daimi, sürekli
29464 impress hayran bırakmak, etkilemek, kafasına sokmak
29465 impression etki, izlenim, kanı, fikir, baskı, taklit
29466 impressionable çabuk etkilenir, kolay etkilenir, duyarlı, hassas, nazik
yürekli
29467 impressionism empresyonizm, izlenimcilik
29468 impressionist empresyonist, izlenimci
29469 impressive etkileyici
29470 impressiveness etki kuvveti, etkili oluş
29471 imprest account küçük kasa hesabı
29472 imprest fund küçük kasa fonu
29473 imprest devlet hazinesinden verilen avans, peşin pul
29474 imprint basmak, çap etmek, damgalamak, kafasına sokmak, iyice
yerleştirmek, damga, marka, iz, yayıncı, yayınevi adı
29475 imprison hapsetmek, hapse atmak
29476 imprisonment tutukluluk, hapis, hapsetme
29477 improbability ihtimalsizlik, olasılık dışılık, inanılmazlık
29478 improbable olmayacak, inanılmaz
29479 improbity şerefsizlik, haysiyetsizlik, iffetsizlik
29480 impromptu hazırlıksız, önceden tasarlanmadan, hemen o anda yapılıveren,
doğaçlama
29481 improper uygunsuz, yersiz, yakışıksız, yanlış, ahlaksız, terbiyesiz, açık
saçık
29482 improperly yanlış olarak, yersizce
29483 impropriety uygunsuzluk, yersizlik, yakışıksızlık, ahlaksızlık,
terbiyesizlik, hata
29484 improvable ıslah olunabilir
29485 improve geliştirmek, ilerletmek, gelişmek, iyiye gitmek
29486 improvement cutting imar kesimi, ayıklama kesimi
29487 improvement ilerleme, gelişme
29488 improver reformcu, ıslahatçı, çırak
29489 improvidence tutumsuzluk, savurganlık
29490 improvident tutumsuz, savurgan
29491 improving ıslah edici, yenileştirici, faydalı, yararlı
29492 improvisation doğaçlama, emprovizasyon
29493 improvise irticalen söylemek, doğaçtan söylemek, uyduruvermek, yapıvermek
29494 imprudence düşüncesizlik, mantıksızlık, akılsızlık
29495 imprudent düşüncesiz, mantıksız, akılsız
29496 impudence arsızlık, yüzsüzlük, saygısızlık, küstahlık
29497 impudent arsız, yüzsüz, saygısız, küstah
29498 impudicity hayasızlık, açık saçıklık
29499 impugn dil uzatmak, aleyhinde olmak
29500 impugnable yalanlanabilir
29501 impugnment yalanlama, inkâr
29502 impuissance kuvvetsizlik, kudretsizlik
29503 impuissant zayıf, kudretsiz
29504 impulse buying görür görmez satın alma
29505 impulse test şok deneyi
29506 impulse itme, itiş, itici güç, içtepi, güdü, ani bir istek
29507 impulsion itme, itiş, itici güç, şevk
29508 impulsive itici, atılgan, düşüncesizce hareket eden
29509 impulsively düşünmeden, birdenbire
29510 impulsiveness düşünmeyerek hareket etme
29511 impunity cezalanmayacağından emin olma
29512 impure pis, kirli, karışık, katışık, arı olmayan, açık saçık, ahlaksız
29513 impurity kirlilik, pislik, açık saçıklık, ahlaksızlık, katışkı, katışık
şey
29514 imputable başkasının üstüne atılabilir
29515 imputation suçlama, töhmet
29516 imputative başkasına yüklenen, suçlama türünden
29517 impute (to ile) (suç) yüklemek, atmak
29518 imputed cost farazi maliyet
29519 in a brace of shakes göz açıp kapayıncaya kadar
29520 in a breeze kolayca, bir solukta
29521 in a crowd kalabalık halde, küme halinde
29522 in a daze afallamış, sersemlemiş, şaşkın bir durumda
29523 in a dead heat at başı beraber
29524 in a fit of pique gücenerek, kırgın bir şekilde
29525 in a huff asık suratla
29526 in a jiffy kaşla göz arasında
29527 in a mad rush çılgın gibi
29528 in a pickle zor durumda
29529 in a pinch gerekirse
29530 in a sense bir bakıma
29531 in a tight corner köşeye sıkışmış vaziyette, zor durumda
29532 in a tight spot sıkıntıda, zor durumda
29533 in a trice en kısa zamanda, bir an önce
29534 in a way bir bakıma
29535 in a word kısacası
29536 in abeyance kararlaştırılmamış, askıda
29537 in absentia (toplantıda/mahkemede) gıyabında
29538 in accordance with -e göre, gereğince
29539 in actual fact gerçekten, işin doğrusu
29540 in addition to ek olarak, ilaveten
29541 in addition ek olarak, ilaveten
29542 in advance peşin, zamanından önce, önünde
29543 in all probability büyük olasılıkla
29544 in all toplam
29545 in alphabetical order alfabetik sıraya göre
29546 in any case ne olursa olsun
29547 in any wise herhangi bir şekilde
29548 in apple-pie order çok düzenli
29549 in arrears geride kalan, bakaya
29550 in black and white çönge üzerinde, yazılı olarak
29551 in blossom çiçek açmış, çiçeklenmiş
29552 in bond gümrük deposunda tutulan
29553 in brief kısaca, özetle, kısacası
29554 in broad daylight güpegündüz
29555 in bulk büyük miktarda, toptan
29556 in camera gizlice, özel olarak
29557 in care of (gönderi) eliyle
29558 in case of -dığı takdirde, olursa
29559 in case -dığı takdirde, eğer, iştir birden
29560 in cash nakit olarak, peşin olarak
29561 in chains mahk-m, tutsak, esir
29562 in charge of -den sorumlu, -in sorumlusu
29563 in charge görevli, sorumlu
29564 in clover refah içinde, zengin
29565 in cold blood soğukkanlılıkla, acımasızca ve kasten
29566 in common parlance amiyane tabirle
29567 in common ortak, müşterek
29568 in concert birlikte, işbirliği içinde
29569 in conclusion neticede, özetle, sonuç olarak
29570 in confidence gizlilikle, özel olarak
29571 in conjunction with ile birlikte
29572 in connection with ile ilgili olarak
29573 in danger tehlikede
29574 in deep water başı dertte
29575 in demand çok aranan, rağbette
29576 in depth derinlemesine araştırılmış, yapılmış
29577 in detail ayrıntılı olarak
29578 in due course zamanında, vaktinde
29579 in earnest ciddiyetle
29580 in effect yürürlükte, geçerli, etki itibariyle
29581 in evidence göz önünde, ortada, meydanda
29582 in excess of -den fazla
29583 in fact gerçekte, doğrusu, hakikaten, aslında
29584 in fashion modaya uygun, moda
29585 in favor of lehinde, lehine, emrine
29586 in favour of lehinde, lehine, yanında
29587 in for a penny battı balık yan gider
29588 in for başına gelmek üzere
29589 in force yürürlükte bulunan, geçerli
29590 in front of -in önünde
29591 in front önde, önden
29592 in full swing en hareketli anında, tam faaliyette
29593 in full tamamen, tam olarak
29594 in fun şaka olsun diye
29595 in gear viteste
29596 in general genel olarak
29597 in good season tam zamanında
29598 in good time erken, erkenden
29599 in health sıhhatte, sağlıkta
29600 in hiding saklı
29601 in high spirits neşeli, keyifli
29602 in his sleep uykusunda
29603 in honour of adına
29604 in its true colours olduğu gibi, aynen
29605 in itself bağımsız olarak
29606 in jest şakadan, gırgırına
29607 in keeping bağdaşan, uyan
29608 in kind ayni
29609 in leaf yapraklanmış, yeşermiş
29610 in legal parlance hukuk tabiriyle
29611 in lieu -in yerine
29612 in line for -e aday, için sırada
29613 in line with ile bağıntılı, bağdaşık
29614 in lots partiler halinde
29615 in low spirits neşesiz, keyifsiz
29616 in memory of -ın anısına
29617 in mint condition iyi durumda, yeni, eskimemiş
29618 in moderation makul ölçüler içinde
29619 in my humble opinion naçizane fikrimle
29620 in my opinion bence, kanımca, bana kalırsa
29621 in no time çok çabuk, çabucak
29622 in no uncertain terms açık açık, kızgınlıkla
29623 in no wise asla, katiyen
29624 in nothing flat şimşek gibi, yıldırım gibi
29625 in on -de payı olan, bilen
29626 in one piece hasar görmemiş, sağlam
29627 in one word kısacası
29628 in one's cups kafası dumanlı
29629 in one's element havasında, halinden memnun, keyfi yerinde
29630 in one's own good time hazır olduğunda
29631 in one's right mind aklı başında
29632 in one's tracks olduğu yerde, aniden
29633 in order that -mesi için, -sin diye
29634 in order to -mek için
29635 in order uygun
29636 in other words başka bir deyişle, yani
29637 in pairs ikişer ikişer, çiftler halinde
29638 in part kısmen
29639 in particular özellikle
29640 in pawn rehinde
29641 in person şahsen, bizzat
29642 in place of -in yerine, ivazına
29643 in place yerinde, uygun
29644 in plain words açıkçası
29645 in poor spirits neşesiz, keyifsiz, üzgün, mutsuz
29646 in press baskıda, basılmakta
29647 in print basılı
29648 in private gizlilikle, insanlardan uzak, diğerleri yokken
29649 in progress yapılmakta, sürmekte
29650 in proportion to -e oranla
29651 in proportion mantıklı bir şekilde
29652 in protest protesto olarak
29653 in public alenen, herkesin önünde, milletin içinde
29654 in pursuit of -in peşinde
29655 in queer street borç içinde, başı dertte
29656 in question söz konusu olan, gündemdeki
29657 in reality gerçekte, aslında
29658 in reference to -e dair, -e ilişkin, -e gelince, dair, ilişkin
29659 in regard to hakkında, -e gelince, -e dair
29660 in reply to cevap olarak
29661 in reply -e cevap olarak
29662 in repose ifadesiz
29663 in respect of -e gelince
29664 in retaliation buna mukabil
29665 in retrospect geçmişe bakıldığında
29666 in return for -e karşılık, yerine, ivazında, karşılığında
29667 in round figures yuvarlak hesap ile, yaklaşık
29668 in ruins enkaz halinde
29669 in running order tam randımanlı, iyi çalışan
29670 in sb's good books birinin gözünde değerli
29671 in sb's shoes -in yerinde, -in durumunda
29672 in search of -in arayışı içinde
29673 in season tam mevsimi, olgun
29674 in secret gizlilik içinde, gizlice
29675 in series seri olarak, seri halde
29676 in short order çabuk
29677 in short kısacası, sözün kısası, yani
29678 in sight görünürde
29679 in situ combustion yerinde yanma
29680 in situ asıl yerinde, doğal durumunda
29681 in so far as -e kadar
29682 in some neck of the woods cehennemin dibinde
29683 in some ways bazı bakımlardan
29684 in spite of -e rağmen
29685 in stock elde mevcut
29686 in succession ardı ardına, sıra ile
29687 in sum sözün kısası
29688 in tandem aynı anda
29689 in terms of -e göre, bir dille
29690 in the absence of -ın yokluğunda
29691 in the background ikinci planda
29692 in the bag çantada keklik
29693 in the clear dertten beladan uzak
29694 in the clutches of -in elinde
29695 in the dark gizli bir şekilde, gizlilikle
29696 in the distance uzakta
29697 in the doghouse başı dertte, gözden düşmüş
29698 in the doldrums canı sıkkın, morali bozuk, keyifsiz, neşesiz
29699 in the drak karanlıkta, bilmeyerek
29700 in the end sonunda, nihayet
29701 in the event of yağdayında, takdirde
29702 in the extreme çok, son derece
29703 in the eyes of -in gözünde
29704 in the first place her şeyden önce
29705 in the gross toptan
29706 in the heat of the moment bir şeyin en civcivli anında
29707 in the lap of the gods Allaha kalmış
29708 in the last resort başka çare kalmazsa, hiçbiri olmazsa
29709 in the light of -in ışığında, -e göre
29710 in the long run nihayet, sonunda, zamanla
29711 in the main genellikle, çoğunlukla
29712 in the matter of konusunda
29713 in the meantime bu arada
29714 in the middle of -ın ortasında
29715 in the morning sabahleyin
29716 in the name of adına, hakkı için, namına
29717 in the nick of time tam vaktinde, sıcağı sıcağına
29718 in the nude anadan doğma, çırılçıplak
29719 in the offing açık denizde, enginlerde
29720 in the open air açık havada, açıkta
29721 in the pay of -in hizmetinde
29722 in the pink of condition çok iyi, tam formunda, sağlıklı
29723 in the presence of sb -in gözü önünde
29724 in the presence huzurunda
29725 in the prime of life hayatının baharında
29726 in the red borç içinde
29727 in the region of yaklaşık, civarında
29728 in the running kazanma ümidi olan
29729 in the same boat aynı durumda, aynı topun ağzında
29730 in the soup belada, zor durumda
29731 in the throes of ile mücadele eden, can çekişen
29732 in the twinkling of an eye göz açıp kapayıncaya kadar
29733 in the world (vurguyu artırmak için kullanılır) **
29734 in the wrong hatalı, kabahatli
29735 in theory teoride, teorik olarak
29736 in this case bu durumda
29737 in this connection bununla ilgili olarak, bu münasebetle
29738 in this instance bu aşamada, bu durumda
29739 in three months üç aya kadar, üç ay zarfında
29740 in time vaktinde, erken, zamanla
29741 in touch with -den haberdar
29742 in tow yakın takipte
29743 in transit transit halinde, transit
29744 in truth gerçekten, aslında
29745 in tune akortlu, uyumlu
29746 in turn sıra ile
29747 in turns sıra ile
29748 in two shakes of a lamb's tail kaşla göz arasında
29749 in two iki parça, iki parçaya
29750 in unison with ile uyum içinde
29751 in unison hep bir ağızdan, hep birlikte
29752 in use kullanılan, kullanılmakta, geçerli
29753 in vain boşuna, boş yere
29754 in view of -den dolayı, göz önüne alındığında
29755 in dahili, iç, içeriye, içeride, evde, moda, iktidarda, (edat) içinde,
içine, ile, -in sonunda, -ken
29756 in-laws evlilik yoluyla akrabalar
29757 in-line processing gelişigüzel veri işleme
29758 in-plant system büro içi jüye
29759 in-plant büro içi
29760 in-service training hizmet içi eğitim
29761 in-service hizmet içi
29762 inability yeteneksizlik, yetersizlik, yapamama
29763 inaccessibility ulaşılmazlık, erişilmezlik
29764 inaccessible ulaşılmaz
29765 inaccuracy yanlışlık, hatalı olma, kusur, hata
29766 inaccurate yanlış, hatalı
29767 inaction hareketsizlik, eylemsizlik
29768 inactivate hareketsizleştirmek
29769 inactive account hareketsiz hesap
29770 inactive capital atıl kapital
29771 inactive market durgun piyasa
29772 inactive hareketsiz, pasif
29773 inactivity durgunluk, hareketsizlik, avarelik, etkisizlik
29774 inadaptability uygun olmama, intibaksızlık
29775 inadequacy yetersizlik
29776 inadequate yetersiz
29777 inadmissibility kabul olunmazlık, dinlenmeme
29778 inadmissible kabul edilmez, uygun görülmez
29779 inadvertence dikkatsizlik
29780 inadvertency dikkatsizlik, kasıtsızlık
29781 inadvertent yanlışlıkla ya da kazara yapılan, dikkatsiz, kasıtsız
29782 inadvertently istemiyerek, kasıtsız olarak, kazaen
29783 inadvisable makul olmayan, uygun olmayan
29784 inalienable vazgeçilmez, alınamaz
29785 inamorata sevgili
29786 inane anlamsız, aptal, saçma, boş
29787 inanimate cansız, ölü
29788 inanimation cansızlık, donukluk
29789 inanition zafiyet
29790 inanity anlamsızlık, ahmaklık, anlamsız söz, saçmalık
29791 inapplicable uygulanamaz, konuyla ilgisiz
29792 inapposite uygunsuz, yersiz
29793 inappreciable takdir edilemez, azıcık, belirsiz, pek az
29794 inappropriate uygunsuz, yakışıksız
29795 inappropriateness uygun olmama, uygunsuzluk, yakışıksızlık
29796 inapt uygunsuz, beceriksiz, hünersiz, toy, yersiz
29797 inaptness uygunsuzluk, beceriksizlik, hünersizlik, toyluk
29798 inarticulate (konuşma) anlaşılmaz, belirsiz, anlaşılmaz konuşan, iyi
ifade edemeyen
29799 inartistic sanat değeri olmayan
29800 inasmuch as çünkü, -dığı için, madem ki
29801 inattention dikkatsizlik
29802 inattentive dikkatsiz
29803 inaudibility duyulmazlık, işitilmezlik
29804 inaudible işitilemez, duyulamaz
29805 inaugurate törenle açmak, törenle göreve getirmek
29806 inauguration açılış, açılış töreni
29807 inauspicious uğursuz
29808 inauspiciousness uğursuzluk, talihsizlik
29809 inboard geminin içindeki
29810 inborn doğuştan
29811 inbred yakın akraba evliliğinden doğmuş, küçük yaştan alışılmış,
öğrenilmiş
29812 inbreeding yakın akraba ilişkisinden çocuk sahibi olma
29813 incalculability hesaplanamazlık, belirsizlik
29814 incalculable hesaplanamaz
29815 incandescence akkorluk
29816 incandescent bulb akkor telli lamba, çıngı ampulu
29817 incandescent lamp akkor lambası, çıngı ampulü
29818 incandescent light akkor ışık
29819 incandescent akkor
29820 incantation büyü, sihir, sihirli sözler
29821 incapability yeteneksizlik, yetersizlik, güçsüzlük
29822 incapable yeteneksiz, güçsüz, gücü yetmeyen, elinden gelmez, yapamaz
29823 incapacitate yetersiz kılmak, aciz bırakmak, olanak vermemek
29824 incapacitated aciz bırakılmış, mahrum edilmiş
29825 incapacity yetersizlik
29826 incarcerate hapsetmek
29827 incarceration hapsetme, kapatma, hapsedilme
29828 incarnadine ten renginde, pembemsi, kızıla boyamak
29829 incarnate vücutça var olan, insan şeklinde olan
29830 incarnation vücut bulma, canlanma, canlı simge, somut örnek
29831 incautious tedbirsiz, düşüncesiz, dikkatsiz, gafil
29832 incautiously düşünmeden
29833 incendiary bomb yangın bombası
29834 incendiary yangın çıkartan, yangına neden olan, fesatçı, kışkırtıcı
29835 incense tütsü, günlük, kızdırmak, çileden çıkarmak
29836 incensory buhurdan, buhurluk
29837 incenter iç daire merkezi, iççevrel özek
29838 incentive bonus teşvik primi
29839 incentive pay teşvik primi
29840 incentive premium teşvik primi
29841 incentive premiums teşvik primi
29842 incentive wage system özendirici vergin jüyesi
29843 incentive dürtü, güdü
29844 inception başlangıç
29845 inceptive başlayan, baştaki, birinci
29846 incertain enserten
29847 incertitude kuşku, şüphe, tereddüt, kararsızlık, değişiklik
29848 incessant aralıksız, sürekli
29849 incessantly sürekli olarak, devamlı olarak, harıl harıl
29850 incest hısımla cinsî ilişki
29851 inch along ağır aksak ilerlemek
29852 inch by inch ağır ağır, azar azar, milim milim
29853 inch inç, pus, güçlükle yol açmak, güçlükle ilerlemek
29854 inchoate yeni başlamış, gelişmemiş
29855 incidence tekrar oranı, oran
29856 incident light gelen ışık
29857 incident ray gelen ışın
29858 incident olay
29859 incidental income arızi gelir
29860 incidental tesadüfi, küçük ve önemsiz
29861 incidentally bu arada, aklıma gelmişken, tesadüfen
29862 incinerate yakmak, yakıp kül etmek
29863 incineration yakma
29864 incinerator çöp yakma fırını
29865 incipiency başlangıç
29866 incipient yeni başlamış
29867 incise oymak, kazımak, yarmak
29868 incision kesme, yarma, kesik, yarık
29869 incisive soruna doğrudan eğilen, direkt
29870 incisiveness zekilik, açıkgözlülük
29871 incisor ön diş, kesici diş
29872 incitation cesaretlendirme, ayartma
29873 incite kışkırtmak, dolduruşa getirmek, körüklemek, tahrik etmek
29874 incitement kışkırtma, tahrik, teşvik
29875 incivility kabalık, nezaketsizlik
29876 inclemency sertlik (iklim), fırtınalı hava
29877 inclement (hava) sert, soğuk, fırtınalı
29878 inclinable eğiliminde, arzulu
29879 inclination angle eğim açısı
29880 inclination eğilim, eğiklik, eğim
29881 incline eğmek, eğilmek, fikrini vermek, yönlendirmek, (neyese) eğilimi
olmak, meyletmek, yokuş, bayır, eğim
29882 inclined plane eğik düzlem
29883 inclined roof eğimli çatı
29884 inclined eğimli, yatkın, meyilli
29885 inclinometer meyil ölçeği
29886 inclose etrafını çevirmek
29887 include katmak, dahil etmek, içine almak, kapsamak, içermek
29888 included dahil
29889 including dahil
29890 inclusion dahil etme, alma, dahil edilme, alınma, ilave, ek
29891 inclusive of tariff gümrük vergisi dahil
29892 inclusive of tax vergi dahil
29893 inclusive price her şey dahil fiyat
29894 inclusive içine alan, dahil, her şey dahil
29895 inclusiveness içine alma, kapsamlı olma
29896 incognito takma adlı, takma adla
29897 incognizant of farkında olmayan, haberi olmayan
29898 incoherence bkz.incoherency
29899 incoherency tutarsızlık, anlamsızlık
29900 incoherent light inkoherent ışık, eşevresiz ışık
29901 incoherent birbirini tutmayan, tutarsız, anlamsız, abuk sabuk
29902 incohesive bağlı olmayan, yapışık olmayan
29903 incombustibility yanmazlık
29904 incombustible yanmaz
29905 income account gelir hesabı
29906 income and expenditure account gelir gider hesabı
29907 income bond gelir senedi, gelir tahvili
29908 income bracket gelir türkümü
29909 income distribution gelir dağılımı
29910 income effect gelir etkisi
29911 income group gelir türkümü
29912 income in kind ayni gelir
29913 income of exercise dönem kârı
29914 income profit gelir kârı
29915 income statement gelir kestesi
29916 income tax gelir vergisi
29917 income gelir, kazanç
29918 incomer muhacir, göçmen, halef, ardıl
29919 incoming goods gelen mallar
29920 incoming gelmekte olan, gelen, yeni başlayan, yeni
29921 incommensurable ölçülemeyen, sınırsız, oransız, nispetsiz
29922 incommensurate yetersiz, oransız, nispetsiz
29923 incommode rahatsız etmek, sıkıntı vermek, zahmet vermek
29924 incommodious zahmetli, rahatsız, kullanışsız, nakolay
29925 incommunicable söylenilemez, nakledilemez
29926 incommunicado dışardakilerle görüştürülmeyen
29927 incommunicative ketum, ağzı sıkı
29928 incomparable eşsiz, benzersiz, kıyaslanamaz, karşılaştırılamaz
29929 incompatibility bağdaşmazlık, uyuşmazlık
29930 incompatible birbirine zıt, uyuşmaz, bağdaşmaz
29931 incompetence yeteneksizlik, yetersizlik, beceriksizlik
29932 incompetency ehliyetsizlik
29933 incompetent yeteneksiz, yetersiz, beceriksiz (kimse)
29934 incomplete program tamamlanmamış bağdarlama
29935 incomplete tamamlanmamış, bitmemiş, eksik
29936 incompleteness eksik
29937 incomprehensibility anlaşılmazlık
29938 incomprehensible anlaşılmaz, akıl ermez
29939 incomprehension kavrayamama, anlayamama
29940 incompressibility sıkışmazlık
29941 incompressible sıkışmaz, sıkıştırılamaz, direngen
29942 incomputable hesaba sığmaz
29943 inconceivable tasavvur olunamaz, hayal edilemez, inanılmaz, olanaksız,
inanılamaz
29944 inconclusive yetersiz, sonuçsuz
29945 inconclusiveness yetersizlik, sonuçsuzluk
29946 incondensable yoğunlaştırılamaz
29947 incondite kötü yapılmış
29948 incongruity uyuşmazlık, uygunsuzluk, tuhaflık
29949 incongruous birbirine uymayan, uyuşmaz, bağdaşmaz
29950 inconnector iç bağlayıcı
29951 inconsequence birbirini tutmama, tutarsızlık, mantıksızlık
29952 inconsequent tutarsız, mantıksız, birbirini tutmayan
29953 inconsequential önemsiz
29954 inconsiderable önemsiz, az, küçük, ufak
29955 inconsiderate başkalarını düşünmez, düşüncesiz, bencil
29956 inconsiderateness düşüncesizlik, saygısızlık, tedbirsizlik
29957 inconsistency uyuşmazlık, bağdaşmazlık, tutarsızlık, zıtlık
29958 inconsistent çelişkili, tutarsız, birbirini tutmayan, değişken, sögeni
sögenine uymayan
29959 inconsolable avutulamaz, yatıştırılamaz, rahatlatılamaz, dinmez
29960 inconsonance ahenksizlik, uymazlık
29961 inconsonant uygunsuz, ahenksiz
29962 inconspicuous göze çarpmayan, önemsiz
29963 inconstancy sabit olmama, kararsızlık, sadakatsizlik
29964 inconstant sebatsız, kararsız, dönek, vefasız
29965 inconsumable tüketilemez, sarf edilemez
29966 incontestable tartışmasız, itiraz kabul etmez, su götürmez
29967 incontinence nefsine hâkim olamayış, sidiğini tutamazlık
29968 incontinency perhiz edemeyiş, iffetsizlik
29969 incontinent çişini tutamayan
29970 incontinently özünü tutamayarak, hemen, derhal
29971 incontrovertible apaçık, kesin, tartışılmaz, su götürmez
29972 inconvenience sıkıntı, rahatsızlık, sakınca, uygunsuzluk, zahmet olmak,
işini zorlaştırmak, yük olmak
29973 inconvenient rahatsız edici, sıkıcı, sıkıntı veren, uygun olmayan,
uygunsuz, elverişsiz
29974 inconvertibility konvertibl olmama, çevrilemezlik
29975 inconvertible konvertibl olmayan, çevrilemeyen
29976 incorporate birleştirmek, katmak, dahil etmek, içine almak, birleşmek,
katılmak
29977 incorporated bank anonim banka
29978 incorporated company limitet şirket, anonim şirket
29979 incorporated birleşmiş, anonim
29980 incorporation birleştirme, birleşme, ortaklık, şirket
29981 incorporator kurucu, müessis
29982 incorporeal cisimsiz, manevi, maddi olmayan, tinsel
29983 incorrect yanlış
29984 incorrigibility yola gelmezlik, düzeltilemezlik
29985 incorrigible adam olmaz, düzelmez
29986 incorrodible aşınmaz, paslanmaz
29987 incorruptibility dürüstlük, bozulmazlık, çürümezlik
29988 incorruptible namuslu, dürüst, rüşvet yemez
29989 incorruption rüşvet yememe, bozulmama
29990 increase in length boy uzaması
29991 increase in size büyüme
29992 increase in volume hacim büyümesi
29993 increase in wages vergin artışı
29994 increase of capital sermaye artışı
29995 increase of value değer artışı
29996 increase artmak, çoğalmak, yükselmek, artırmak, çoğaltmak, artış
29997 increased productivity artan verimlilik
29998 increased artmış
29999 increasing costs artan maliyetler
30000 increasing artan, çoğalan
30001 increasingly gittikçe
30002 incredibility inanılmazlık
30003 incredible inanılmaz, akıl almaz, harika, müthiş, süper
30004 incredibly inanılmaz şekilde
30005 incredulity inanmazlık, şüphecilik
30006 incredulous kuşkulu, inanmadığını belirten
30007 increment value tax değer artış vergisi
30008 increment value artan değer
30009 increment artma, artış, zam
30010 incremental artışlı
30011 incriminate suçlamak, suçlu çıkarmak, suçlu olduğunu göstermek
30012 incriminating suçlayıcı
30013 incrimination suçlama
30014 incrust kabuk bağlamak
30015 incrustation kabuk bağlama, kabuk, kazantaşı
30016 incubate kuluçkaya yatmak, kuluçkaya yatırmak
30017 incubating egg kuluçkalık yumurta
30018 incubation period kuluçka dönemi
30019 incubation kuluçkaya yatma
30020 incubator kuluçka kılgası, erken doğan bebekleri yaşatma aygıtı, kuvöz
30021 incubus karabasan, kâbus, sıkıntı
30022 inculcate (with/in ile) kafasına sokmak, aşılamak
30023 inculcation telkin
30024 inculpate suçlamak
30025 incumbent görev olarak yükletilmiş, zorunlu, üzerine vazife olan, boynunun
borcu
30026 incunabula bir şeyin başlangıç devirleri
30027 incur debts borca girmek
30028 incur expenses masrafa girmek
30029 incur liabilities borca girmek
30030 incur loses zarara uğramak
30031 incur sebep olmak, doğurmak, özünü duçar etmek, -e uğramak, maruz kalmak,
düşmek, girmek, yakalanmak
30032 incurability tedavi edilemezlik, çaresizlik, devasızlık
30033 incurable tedavi edilemez, çaresiz
30034 incurious meraksız, kayıtsız
30035 incursion akın, baskın
30036 incurve eğmek
30037 incus örssümüğü
30038 indamine indamin
30039 indebted borçlu, borçlu, minnettar, müteşekkir
30040 indebtedness borçluluk, minnettarlık
30041 indecency ahlaksızlık, hayasızlık
30042 indecent assault zorla ırza geçme
30043 indecent uygunsuz, yersiz, açık saçık, çirkin, edepsiz, kaba
30044 indeciduous belirli mevsimlerde dökülmeyen
30045 indecipherable çözülemez, okunamaz, anlaşılmaz
30046 indecision kararsızlık
30047 indecisive kesin olmayan, kesin bir sonuca bağlanmayan, belirsiz, ortada,
kararsız
30048 indecisiveness kararsızlık, kesin olmama
30049 indeclinable çekim eki olmayan, çekimsiz
30050 indecorous edebe aykırı, ayıp, yakışmaz, utandırıcı
30051 indeed gerçekten, doğrudan, cidden, hakikaten
30052 indefatigability yorulmazlık
30053 indefatigable yorulmaz, usanmaz, yorulmak bilmez
30054 indefeasible iptal edilemez, feshedilemez
30055 indefectible çürümez, hatasız
30056 indefensible savunulamaz, bağışlanamaz
30057 indefinable anlatılamaz, tanımlanamaz, tarifsiz
30058 indefinite adjective belgisiz sıfat
30059 indefinite article belgisiz tanımlık
30060 indefinite leave sınırsız izin
30061 indefinite pronoun belgisiz zamir
30062 indefinite belirsiz, sınırsız, sonsuz, sınırsız bir süre için, süresiz,
mühletsiz
30063 indefiniteness belirsizlik, bulanıklık, sınırsızlık, sayısızlık
30064 indehiscent öz özüne açılmayan
30065 indelibility silinmezlik, sabitlik
30066 indelible pencil kopya kalemi
30067 indelible silinmez, çıkmaz, sabit
30068 indelicacy kabalık, terbiyesizlik, kaba davranış
30069 indelicate kaba, inceliksiz
30070 indemnification tazminat, taviz, telafi
30071 indemnify zararını ödemek, tazmin etmek
30072 indemnity ödence, tazminat
30073 indene inden
30074 indent çentmek, kertmek, (satır) içerden başlamak
30075 indentation çentik, koy, körfez
30076 indented senetli, sözleşmeli
30077 indenter çentik açıcı aygıt, dişleyici
30078 indenture sözleşme, senet
30079 independence bağımsızlık
30080 independent accountant bağımsız muhasebeci
30081 independent audit bağımsız denetim
30082 independent clause bağımsız cümlecik, bağımsız tümce
30083 independent deputy bağımsız milletvekili
30084 independent events bağımsız olaylar
30085 independent variable bağımsız değişken
30086 independent bağımsız
30087 indescribable anlatılmaz, tanımlanamaz, betimlenemez, tarifsiz
30088 indestructibility yıkılmazlık, tahrip edilemezlik
30089 indestructible yıkılamaz, yok edilemez
30090 indeterminable hallolunamaz
30091 indeterminate kesin olmayan, belirsiz, ortada
30092 indeterminateness belirsizlik
30093 indetermination belirsizlik, kararsızlık
30094 index error gösterge hatası
30095 index file dizin dosyası, dizin kütüğü
30096 index finger işaretparmağı
30097 index linked bond endeksli tahvil
30098 index of refraction kırılma indeksi
30099 index dizin, fihrist, indeks, gösterge, indeksle göstermek, indeksini bulmak
30100 indexation endeksleme
30101 indexed pension endekslenmiş emekli maaşı
30102 indexed dizinli
30103 indexing language dizinleme dili
30104 indexing dizinleme, indeksleme
30105 indian corn mısır, darı
30106 indican indikan
30107 indicate göstermek, belirtisi olmak, göstergesi olmak, belirtmek, sinyal
vermek
30108 indicated horsepower nominal beygirgücü
30109 indicating device gösterme tertibatı
30110 indicating lamp işaret lambası, gösterge ışığı
30111 indication belirti, iz, işaret
30112 indicative abstract tanıtıcı özet, geniş özet
30113 indicative mood bildirme kipi
30114 indicative gösterici, belirtici
30115 indicator chart gösterge çizelgesi
30116 indicator tube gösterici tüp
30117 indicator sinyal, ibre, gösterge
30118 indices (ç.) (bkz.) index
30119 indict suçlamak, itham etmek
30120 indictable suçlanabilir
30121 indictment suçlama, itham
30122 indifference ilgisizlik, aldırışsızlık, kayıtsızlık
30123 indifferent ilgisiz, aldırışsız, kayıtsız, şöyle böyle, orta, vasat
30124 indigence fakirlik, fakirlik, yoksulluk
30125 indigenous yerli
30126 indigent yoksul, fakir
30127 indigested iyice düşünülmemiş, düzensiz, hazmedilmemiş, kaba
30128 indigestibility sindirilmezlik
30129 indigestible hazmı güç, zor hazmedilen
30130 indigestion sindirim güçlüğü
30131 indignant kızgın, içerlemiş, dargın
30132 indignation kızgınlık, dargınlık
30133 indignity onur kırıcı/küçük düşürücü durum
30134 indigo blue çivit rengi
30135 indigo printing indigo baskı
30136 indigo white indigo beyazı
30137 indigo çivit, indigo
30138 indigoid indigoit
30139 indigotin indigotin
30140 indirect address dolaylı adres
30141 indirect control dolaylı denetim
30142 indirect labour dolaylı işçilik
30143 indirect lighting dolaylı ışıklandırma
30144 indirect method dolaylı yöntem
30145 indirect mortgage loan dolaylı ipotek kredisi
30146 indirect object vasıtalı tamamlık, dolaylı tümleç
30147 indirect speech dolaylı anlatım
30148 indirect tax dolaylı vergi, vasıtalı vergi
30149 indirect wave yansımış dalga, endirekt dalga
30150 indirect direkt/doğrudan olmayan, dolaylı, dolambaçlı, imalı
30151 indirectness dolaylılık
30152 indiscernible ayırt edilemez, seçilemez, fark edilemez
30153 indiscipline disiplinsizlik
30154 indiscreet düşüncesiz, patavatsız, boşboğaz
30155 indiscrete kısımlara bölünmemiş, toplu halde
30156 indiscretion boşboğazlık, düşüncesizlik, patavatsızlık
30157 indiscriminate rasgele, karışık, gelişigüzel, ayırım yapmayan, fark
gözetmeyen
30158 indiscriminately rasgele, fark gözetmeden
30159 indiscrimination ayırt edememe, keyfilik
30160 indispensable vazgeçilmez, gerekli, zorunlu, kaçınılmaz
30161 indispose hasta etmek, keyfini kaçırmak, hevesini kırmak
30162 indisposed hasta, rahatsız, keyifsiz, isteksiz, gönülsüz
30163 indisposition rahatsızlık, keyifsizlik
30164 indisputable tartışılmaz, kesin, su götürmez
30165 indissolubility çözünmezlik, erimezlik, daimilik, süreklilik
30166 indissoluble devamlı, sürekli, bozulmaz, ayrılmaz, sabit
30167 indistinct hayal meyal, belli belirsiz
30168 indistinctive ayırt edilemez
30169 indistinctness belirsizlik
30170 indistinguishable ayırt edilemez, seçilemez
30171 indium indiyum
30172 individual enterprise kişisel girişim
30173 individual estate şahsi mal mülk
30174 individual proprietor tek sahip
30175 individual bireysel, kişisel, özel, tek, kişi, birey, insan
30176 individualism bireycilik
30177 individualist bireyci
30178 individuality kişilik, bireylik, özellik
30179 individualize bireyleştirmek, ayrı tutmak
30180 individually ayrı olarak, teker teker
30181 indivisibility bölünmezlik
30182 indivisible bölünmeyen, bölünmez
30183 indocile kontrolü güç, yumuşak başlı olmayan
30184 indoctrinate (fikir) aşılamak, öğretmek, doldurmak
30185 indoctrination beyin yıkama, doktrin
30186 indole indol
30187 indolence tembellik, uyuşukluk, üşengeçlik
30188 indolent tembel, uyuşuk, üşengeç
30189 indomitable yılmaz, boyun eğmez, inatçı
30190 indoor antenna dahili anten, oda anteni
30191 indoor ev içinde olan/yapılan
30192 indoors ev içinde, ev içine
30193 indophenol indofenol
30194 indoxyl indoksil
30195 indraft içeri çekme
30196 indraught içeri çekme
30197 indubitable kesin, kuşkulanılmaz, kuşkusuz, muhakkak
30198 induce -e ikna etmek, kandırmak, -e neden olmak
30199 induced current indüksiyon akımı
30200 inducement kandırma, ikna, teşvik, neden, güdü
30201 induct üyeliğe kabul etmek, askere almak
30202 inductance coil endüktans bobini
30203 inductance indüktans, endüktans
30204 induction accelerator indüksiyon hızlandırıcı
30205 induction coil indüksiyon bobini
30206 induction current endüksiyon akımı
30207 induction machine endüksiyon kılgası
30208 induction motor endüksiyon kozgaltkası
30209 induction pipe emme borusu, giriş borusu
30210 induction tümevarım, göreve getirme
30211 inductive circuit endüktif devre
30212 inductive load endüktif yük
30213 inductive tümevarımsal, endüktif, ilkel
30214 inductor indüktör, endüktans bobini
30215 indulge isteklerini yerine getirmek, şımartmak, yüz vermek,
(yemek/içmek/vb.'de) aşırıya kaçmak, kaptırmak
30216 indulgence göz yumma, hoşgörü, şımartma, şımartılma, düşkünlük, zevk
30217 indulgent göz yuman, hoşgören
30218 induline indulin
30219 indurate sertleş(tir)mek, duygusuzlaş(tır)mak
30220 induration katılaş(tır)ma, sağlamlaş(tır)ma, duygusuzlaşma
30221 indusium kurtçuk kesesi
30222 industrial accident iş kazası
30223 industrial alcohol endüstriyel alkol
30224 industrial bank sanayi bankası
30225 industrial centre endüstri merkezi, sanayi merkezi
30226 industrial chemistry endüstriyel kimya
30227 industrial court sanayi mahkemesi
30228 industrial district endüstri bölgesi
30229 industrial engineer endüstri kıvcılığı
30230 industrial engineering endüstri kıvcılığı
30231 industrial enterprise sınai girişim
30232 industrial estate sanayi bölgesi
30233 industrial exhibition sanayi sergisi
30234 industrial fuel endüstriyel yakıt
30235 industrial property sınai mülkiyet
30236 industrial revolution sanayi devrimi
30237 industrial safety sanayide güvenlik
30238 industrial services sınai hizmetler
30239 industrial spying sanayi casusluğu
30240 industrial waste water sanayi atık suyu
30241 industrial waste endüstriyel atık
30242 industrial endüstriyel, işleyimsel
30243 industrialist sanayici, fabrikatör
30244 industrialization sanayileşme, endüstrileşme
30245 industrialize sanayileştirmek, sanayileşmek
30246 industrious çalışkan
30247 industry endüstri, sanayi, çalışkanlık, sıkı çalışma
30248 indwell nüfuz etmek, ikamet etmek, oturmak
30249 inebriate sarhoş etmek, ayyaş, sarhoş
30250 inebriated sarhoş
30251 inebriation sarhoş olma
30252 inebriety sarhoşluk, ayyaşlık
30253 inedibility yenmezlik
30254 inedible (yiyecek) yenmez
30255 inedited basılmamış, yayımlanmamış
30256 ineffable anlatılmaz, tanımlanmaz, betimlenemez, tarifsiz
30257 ineffaceable silinemez
30258 ineffective etkisiz, sonuçsuz
30259 ineffectively sonuç vermeden
30260 ineffectiveness etkisizlik, verimsizlik, yetersizlik
30261 ineffectual etkisiz, beceriksiz, faydasız, zayıf
30262 inefficiency yetersizlik, etkisizlik, verimsizlik
30263 inefficient etkisiz, yetersiz, verimsiz
30264 inelastic esnemez, esnek olmayan
30265 inelasticity esnek olmama, katı olma, dik olma
30266 inelegance zarafetsizlik, çirkinlik
30267 inelegant kaba, yontulmamış, inceliksiz, çirkin, kaba
30268 inelegantly zarafetsiz olarak, çirkin olarak
30269 ineligibility uygun olmama, hakkı olmama, seçilmezlik
30270 ineligible uygun olmayan, seçilemez
30271 ineluctable kaçınılmaz
30272 inept beceriksiz, yeteneksiz, uygunsuz, yersiz, ahmakça
30273 ineptitude beceriksizlik, ahmaklık
30274 ineptness yersizlik, uygunsuzluk, anlamsızlık, toyluk
30275 inequal eşit olmayan
30276 inequality eşitsizlik, pürüzlülük
30277 inequitable haksız, insafsız
30278 inequity haksızlık, adaletsizlik, insafsızlık
30279 ineradicable sökülemez, kökünden çıkarılamaz
30280 inerasable silinmez, çıkmaz
30281 inerrable hatasız
30282 inerrancy yanılmazlık
30283 inert gas soy gaz, atıl gaz
30284 inert metal asal metal
30285 inert hareketsiz, cansız, yavaş, tembel, uyuşuk
30286 inertia atalet, süredurum, tembellik, uyuşukluk
30287 inertness cansızlık, hareketsizlik
30288 inescapable kaçınılamaz
30289 inessential gereksiz, önemsiz, gereksiz/önemsiz şey
30290 inessive içindelik yağdayı
30291 inestimable hesaplanamaz, çok önemli
30292 inevitability kaçınılamazlık, çaresizlik
30293 inevitable kaçınılmaz, eksik olmaz, kaçmaz
30294 inexact doğru olmayan, yanlış
30295 inexactness hatalı olma, yanlışlık
30296 inexcusable bağışlanamaz, hoşgörülemez, affedilemez
30297 inexhaustible tükenmez, bitmez tükenmez
30298 inexorability amansızlık, merhametsizlik
30299 inexorable yılmaz, değişmez, direngen
30300 inexpediency faydalı olmama, gereksizlik, yersizlik
30301 inexpedient uygunsuz, amaca uymayan
30302 inexpensive ucuz, erzan
30303 inexpensively ucuza
30304 inexperience tecrübesizlik, deneyimsizlik
30305 inexperienced tecrübesiz, deneyimsiz
30306 inexpert deneyimsiz, tecrübesiz, hünersiz, acemi, hantal
30307 inexpiable affolunamaz
30308 inexplicable anlatılması ve anlaşılması güç, açıklanamaz
30309 inexplicit çapraşık, karışık, kesin olmayan
30310 inexpressible (duygular) anlatılamaz, tanımlanamaz, sözcüklerle
anlatılamayacak denli güçlü
30311 inexpressive ifade etmeyen, ifadesiz, anlamsız, anlatımsız
30312 inextenso enine boyuna, etraflıca
30313 inextricable kaçılmaz, kaçınılmaz, ayrılmaz, çözülemez
30314 infallibility yanılmazlık, aldanmazlık
30315 infallible yanılmaz, şaşmaz
30316 infamous alçak, rezil, ayıp, iğrenç
30317 infamy rezalet, alçaklık
30318 infancy bebeklik, çocukluk, başlangıç
30319 infant industry bebek sanayi
30320 infant küçük çocuk, bebek, çağa
30321 infanticide çocuk öldürme
30322 infantile çocukla ilgili, çocuksu, çocukça
30323 infantilism gelişmemişlik
30324 infantry officer piyade subayı
30325 infantry piyade
30326 infantryman piyade, yaya er
30327 infatuate aklını çelmek
30328 infatuated (with ile) sırılsıklam aşık, deli gibi aşık
30329 infatuation delicesine aşık olma
30330 infect (hastalık) bulaştırmak, geçirmek
30331 infection hastalık, enfeksiyon, mikrop kapma, (hastalık) bulaşma,
bulaştırma
30332 infectious bulaşıcı, yolukucu, yukumlu, yukmalı
30333 infelicitous talihsiz, mutsuz, hoşnutsuz, uygunsuz
30334 infelicity talihsizlik, mutsuzluk, hoşnutsuzluk, uygunsuzluk
30335 infer (from ile) sonucunu çıkarmak, anlamak
30336 inference sonuç çıkarma, anlam çıkarma, çıkarım, sonuç
30337 inferior (to ile) aşağı, alt, ikinci derecede, ast, aşağı derecede olan
kimse, rütbe ve mevkice küçük kimse, ast
30338 inferiority complex aşağılık duygusu
30339 inferiority aşağılık, adilik, bayağılık
30340 infernal machine suikast bombası
30341 infernal berbat, rahatsız edici, sinir bozucu, cehennemi, şeytani
30342 infernally şeytancasına, müthiş bir derecede
30343 inferno cehenneme benzer yer/durum, cehennem
30344 infertile kısır, verimsiz, çorak
30345 infertility verimsizlik, çoraklık, bereketsizlik
30346 infest (with ile) (fare/vb.) istila etmek, sarmak
30347 infestation istila
30348 infidel kafir, imansız
30349 infidelity sadakatsizlik, aldatma
30350 infield çiftlik evine yakın tarla
30351 infighting rekabet, sürtüşme
30352 infiltrate (in/into ile) içeri sızmak, süzülmek, girmek
30353 infiltration süzme, süzülme
30354 infinite line sonsuz hat
30355 infinite set sonsuz küme
30356 infinite space sonsuz uzay
30357 infinite sonsuz, sınırsız
30358 infinitesimal çok küçük
30359 infinitive phrase mastar cümleciği
30360 infinitive mastar, eylemlik
30361 infinitude hudutsuzluk, sınırsızlık
30362 infinity sonsuzluk
30363 infirm (yaşlılıktan/vb.) güçsüz, zayıf, halsiz, dermansız
30364 infirmary revir, hastane
30365 infirmity bedensel ve zihinsel güçsüzlük, halsizlik
30366 infix içek
30367 inflame tutuşturmak, alevlendirmek
30368 inflamed kızarmış ve kabarmış
30369 inflammability kolayca tutuşma, yanabilme, ateş alma
30370 inflammable liquid parlayabilir sıvı, yanıcı sıvı
30371 inflammable matter yanıcı madde
30372 inflammable tutuşur, yanar, yanıcı
30373 inflammation iltihap, yangı
30374 inflammatory tahrik eden, alevlendiren, kışkırtıcı
30375 inflatable şişirilebilir, şişme
30376 inflate şişirmek, şişmek
30377 inflated şişik, şişmiş, kibirli
30378 inflation rate enflasyon oranı
30379 inflation enflasyon, pul bolluğu, şişme, şişkinlik
30380 inflationary gap enflasyonist açık
30381 inflationary period enflasyon süreci
30382 inflationary enflasyonla ilgili
30383 inflationist enflasyon yanlısı
30384 inflect çekmek, kullanıma göre sözcüğün biçimini değiştirmek
30385 inflection point bükülme çekidi
30386 inflection bükün
30387 inflectional bükünlü
30388 inflexibility eğilmezlik, azim, kararlılık, sertlik
30389 inflexible eğilmez, bükülmez, değişmez, inatçı, kararlı
30390 inflexibly eğilmez
30391 inflexion bükülme, eğilme
30392 inflexional çekime ait
30393 inflict (on/upon ile) zorlamak, zorla kabul ettirmek, yamamak, yüklemek
30394 infliction eziyet, ceza, zorlama
30395 inflorescence çiçek açma
30396 inflow of foreign currency döviz akışı
30397 inflow içeriye akış
30398 influence etki, nüfuz, sözü geçerlik, torpil, etkili/nüfuzlu kimse, sözü
geçen kimse, etkilemek
30399 influential güçlü, etkili
30400 influenza grip
30401 influx istila, akın, üşüşme, içeriye akma
30402 info bilgi, haber
30403 inform haberdar etmek, bildirmek, bilgi vermek, (against/on/upon ile)
ihbar etmek
30404 informal education örgün öğretim
30405 informal resmi olmayan, gayri resmi, teklifsiz, gündelik
30406 informality teklifsizlik, merasimsizlik
30407 informally teklifsizce
30408 informant haber/bilgi veren kimse
30409 informatics bilişim
30410 information bits bilgi bitleri
30411 information channel bilgi arnası
30412 information desk danışma
30413 information network bilişim ağı
30414 information processing center bilgi işlem merkezi
30415 information security bilgi güvenliği
30416 information service bilişim hizmeti
30417 information system bilişim jüyesi
30418 information bilgi, haber, danışma
30419 informational bilgi niteliğinde
30420 informative bilgi verici, aydınlatıcı
30421 informed bilgili, haberdar
30422 informer gammaz, muhbir
30423 infra aşağıya, aşağıda, ileride
30424 infrablack siyah altı
30425 infraction ihlal, uymama, suç, kuralları bozma
30426 infrared detection kızılötesi detektörü
30427 infrared kızıl ötesi
30428 infrasonic subsonik, enfrasonik, sesaltı
30429 infrastructural altyapısal
30430 infrastructure altyapı jüyesi
30431 infrequency seyreklik
30432 infrequent seyrek, sık gerçekleşmeyen, nadir
30433 infringe (hakkını) çiğnemek, bozmak, ihlal etmek
30434 infringement tecavüz, ihlal, sakatlama, bozma
30435 infundibular huni şeklinde
30436 infuriate çileden çıkarmak
30437 infuse demlemek, aşılamak
30438 infusible erimez, kaynaşmaz, eritilmez, birleştirilemez
30439 infusion pump şeker hastaları için insülin pompası
30440 infusion içine dökme, demleme, damara zerk etme
30441 infusorian ufak ve tek hücreli döngül
30442 ing hal ortacı soneki, hal ulaç soneki
30443 ingate döküm deliği
30444 ingathering hasatı toplama, hasat, mahsul
30445 ingeminate tekrarlamak
30446 ingenious becerikli, usta, ustaca yapılmış
30447 ingenue saf kız, saf kız rolü
30448 ingenuity zekâ, ustalık beceri
30449 ingenuous saf, toy, deneyimsiz
30450 ingenuously açık yüreklilikle, samimi olarak
30451 ingenuousness maharet, sadedillik
30452 ingest yemek, yutmak
30453 ingestion yeme, mideye indirme
30454 inglorious utandırıcı, ayıp, onursuz, gösterişsiz, mütevazı
30455 ingoing içeriye giren, memuriyete başlayan
30456 ingot crane kütük vinci
30457 ingot külçe
30458 ingrain dyestuff inkişaf boyası, diazo boyası
30459 ingrain kökleştirmek, ham iken boyamak
30460 ingrained kökleşmiş, yerleşmiş
30461 ingrate nankör kimse
30462 ingratiate oneself with sb -e yağ çekmek, yağcılık etmek
30463 ingratiate -e yağ çekmek, yağcılık etmek
30464 ingratitude nankörlük
30465 ingredient karışımı oluşturan madde
30466 ingress girme, giriş hakkı, giriş
30467 ingrown içine batmış, kökleşmiş
30468 inguinal kasığa ait
30469 ingurgitate oburca yiyip içmek, tıkınmak
30470 inhabit -de yaşamak, oturmak
30471 inhabitable oturulabilir, yaşanabilir
30472 inhabitancy ikamet
30473 inhabitant sakin, oturan
30474 inhabited place mesk-n mahal
30475 inhalation nefes alma, teneffüs
30476 inhale içine çekmek
30477 inhaler soluk aldırma cihazı
30478 inharmonious ahenksiz, uyumsuz, uygunsuz
30479 inhere bir şeye bağlı olmak
30480 inherent storage kalıtımsal bellek
30481 inherent vice malın kendi kusuru
30482 inherent doğasında olan, doğal
30483 inherit miras olarak almak
30484 inheritable babadan oğula geçebilir
30485 inheritance tax veraset vergisi, intikal vergisi
30486 inheritance kalıt, miras
30487 inherited miras yoluyla kalmış
30488 inheritor varis, mirasçı
30489 inhibit tutmak, dizginlemek, engellemek
30490 inhibited çekingen, utangaç
30491 inhibition çekingenlik, utangaçlık
30492 inhibitive yasaklayıcı, önleyici
30493 inhibitor yavaşlatıcı, inhibitör
30494 inhibitory engelleyici, baskı altında tutulan, yasak edici
30495 inhospitable konuk sevmez
30496 inhuman acımasız, gaddar
30497 inhumane insafsız, acımasız, kaba, insanlık dışı
30498 inhumanity insanlık dışı davranış, acımasızlık
30499 inhume gömmek, defnetmek
30500 inimical düşman, muhalif, aleyhtar
30501 inimitable eşsiz, taklit edilemez
30502 iniquitous adaletsiz, kötü
30503 iniquity haksızlık, adaletsizlik, kötülük, günah
30504 initial advertising tanıtım reklamı
30505 initial approach ilk yaklaşma
30506 initial capital başlangıç sermayesi
30507 initial condition başlangıç koşulu
30508 initial expenses kuruluş giderleri, işe başlama giderleri
30509 initial material ana madde
30510 initial orders başlangıç komutları
30511 initial point başlangıç çekidi
30512 initial position başlangıç konumu
30513 initial salary ilk maaş
30514 initial speed başlangıç hızı, ilk hız
30515 initial state başlangıç yağdayı, ilk hal
30516 initial value ilk değer
30517 initial velocity ilk hız
30518 initial ilk, önceki, ilk harf, parafe etmek
30519 initialization başlangıç durumuna getirme, başlatma
30520 initialize başlangıç durumuna getirmek, başlatmak
30521 initially başlangıçta, baştan, önceden, ilkin, önce
30522 initiate başlamak, başlatmak, (into ile) (dernek/kulüp/vb.'ne) almak,
kabul etmek
30523 initiation başlatma, ilk adımını atma, girme
30524 initiative ilk adım, başlangıç, insiyatif, başkalarının yardımı olmadan
karar verme yeteneği
30525 initiator başlatan kimse
30526 initiatory tanıtıcı, başlatan
30527 inject iğne yapmak, zerketmek, enjekte etmek
30528 injection cock püskürtme musluğu
30529 injection engine enjeksiyon kozgaltkası
30530 injection fuel püskürtme yakıt
30531 injection nozzle enjektör memesi, püskürtme memesi
30532 injection pump enjeksiyon pompası
30533 injection syringe enjektör, şırınga
30534 injection iğne, enjeksiyon
30535 injector needle enjektör iğnesi, püskürteç iğnesi
30536 injector enjektör, püskürteç
30537 injudicious (davranış) düşüncesiz, mantıksız
30538 injun kızılderili
30539 injunction emir, karar, resmi emir
30540 injure incitmek, yaralamak, zarar vermek, incitmek
30541 injured yaralı
30542 injurious zararlı, muzır
30543 injury to person kişiye zarar
30544 injury to property mala zarar
30545 injury hasar, zarar, ziyan
30546 injustice haksızlık, adaletsizlik
30547 ink pad ıstampa
30548 ink mürekkep
30549 inkhorn boynuz hokka
30550 inkling seziş, kuşku
30551 inkwell gömülü hokka
30552 inky mürekkep gibi, mürekkepli, kapkara
30553 inky-dinky küçük projektör, küçük ışıldak
30554 inlaid (with ile) kakma, işlemeli
30555 inland bill ülke içi poliçe
30556 inland duty dahili vergi
30557 inland mail yurtiçi posta
30558 inland navigation yurtiçi seyrüsefer
30559 inland port iç liman
30560 inland produce yerli ürün
30561 inland sea kapalı deniz, içdeniz
30562 inland tariff yurtiçi gümrük tarifesi
30563 inland waters iç sular
30564 inland waterways iç sular
30565 inland ülkenin iç kısmında olan, iç, ülkenin iç bölgelerine doğru,
içerilerde
30566 inlaws evlenme yoluyla akrabalık
30567 inlay kakma, kakma işi
30568 inlet pipe giriş borusu, emme borusu
30569 inlet körfezcik, koy, giriş, ağız
30570 inly içten, yürekten
30571 inmate (hastane/hapishane/vb.'de) oda arkadaşı
30572 inmost bkz.innermost
30573 inn han, otel, konakçı
30574 innards iç kılganlar, mide ve bağırsaklar
30575 innate (nitelik) doğuştan
30576 inner bark iç kabuk
30577 inner dimeter iç çap
30578 inner ear içkulak
30579 inner keel iç omurga
30580 inner layer iç katman, iç tabaka
30581 inner nucleus iç çekirdek
30582 inner port iç liman
30583 inner surface iç yüzey
30584 inner synchromesh disk iç senkromeç disk
30585 inner tube şambriyel, içlastik
30586 inner iç, içerdeki, merkeze en yakın, iç
30587 innermost en içerdeki, en içteki
30588 innervate sinir jüyesine bağlamak
30589 innervation sinir jüyesine bağlama
30590 innings sıra
30591 innkeeper hancı
30592 innocence suçsuzluk, günahsızlık, cahillik, cehalet
30593 innocent masum, suçsuz, zararsız, saf, temiz kalpli
30594 innocuous zararsız, incitmeyen
30595 innominate bone kalça sümüğü
30596 innominate adsız, isimsiz
30597 innovate yenilik getirmek, değişiklik yapmak
30598 innovation yenilik, buluş
30599 innovator yenilikçi
30600 innuendo sezindirme, ima, dokundurma, kinaye
30601 innumerable sayısız
30602 inobservance dikkatsizlik
30603 inoculate (with/against ile) aşılamak
30604 inoculation gun aşı tabancası
30605 inoculation aşı, peyvent, calak, aşılama
30606 inodorous kokusuz
30607 inoffensive zararsız, incitmeyen
30608 inoffensiveness zararsızlık
30609 inofficial resmi olmayan
30610 inoperable ameliyat yapılamaz
30611 inoperative account geçersiz hesap
30612 inoperative geçersiz, hükümsüz, işlemez
30613 inopportune zamansız, sırasız, yersiz, uygunsuz, mevsimsiz
30614 inordinate aşırı, gereğinden çok
30615 inorganic chemistry anorganik kimya
30616 inorganic compound anorganik bileşik
30617 inorganic soil inorganik toprak
30618 inorganic inorganik
30619 inosculate bir araya gelip birleşmek, bitiştirmek
30620 inositol inositol
30621 inpatient hastanede tedavi gören hasta
30622 inpayment ödeme, tediye
30623 inphase eş fazlı
30624 inpouring içe akan
30625 input data girdi bilgisi, giriş bilgisi
30626 input device girdi aygıtı
30627 input level giriş düzeyi
30628 input process girdi işlemi
30629 input program girdi bağdarlaması
30630 input record girdi kaydı
30631 input girdi, giriş
30632 input-output girdi-çıktı
30633 inquest soruşturma, istintak
30634 inquietude endişe, merak
30635 inquire about (a thing) birisi hakkında bilgi edinmek
30636 inquire after (a person) birinin hatırını sormak
30637 inquire sormak, bilgi almak, sorup öğrenmek, araştırmak
30638 inquiring araştırıcı, öğrenmek isteyen, meraklı
30639 inquiry soruşturma, araştırma
30640 inquisition sorgu, sorgulama
30641 inquisitive başkalarının işleriyle ilgilenen, meraklı
30642 inquisitiveness çok soru sorma, meraklılık
30643 inquisitor engizisyon memuru, tahkikat memuru
30644 inroads akın, baskın, engelleme, gedik
30645 inrush ani degaj, birden boşalma, içeriye hücum
30646 insalubrious sağlığa dokunan, sağlıksız
30647 insalubrity sağlığa aykırılık
30648 insane asylum akıl hastanesi
30649 insane deli, çılgın
30650 insanitary sağlığa zararlı, sağlıksız
30651 insanity delilik, çılgınlık, aptallık
30652 insatiable doymak bilmez, açgözlü, obur, pisboğaz
30653 insatiableness aç gözlülük
30654 insatiate doymaz, giderilemez, tatmin edilemez
30655 inscribe yazmak
30656 inscription kitabe, yazıt
30657 inscriptive yazılı, kayıtlı
30658 inscrutable anlaşılmaz, esrarengiz, gizemli
30659 insect eater böcekçil
30660 insect pests zararlı haşarat
30661 insect böcek
30662 insecticide böcek öldürücü ilaç, böcek zehiri
30663 insectivore böcekçil döngül, böcek yiyen döngül
30664 insectivorous böcekçil, böcek yiyen
30665 insecure özüne güveni olmayan, güvensiz, endişeli, emniyetsiz, güvenilmez,
sakat
30666 inseminate tohum ekmek, döllemek
30667 insemination tohumlama, tohum ekme, dölleme, döllenme
30668 insensate hissiz, duygusuz, çılgınca
30669 insensibility duygusuzluk, hissizlik
30670 insensible bilinçsiz, baygın, bilgisiz, habersiz
30671 insensitive duygusuz, anlayışsız, duyarsız, etkilenmeyen
30672 insensitiveness duygusuzluk, hissetmezlik
30673 insentient hissiz, cansız
30674 inseparable ayrılmaz, bağlı, yapışık
30675 insert sokmak, içine koymak
30676 insertion ekleme, eklenen şey
30677 inset ilave, ek, bir şeyin ortasına ek koymak
30678 inshore kıyıya, sahile (doğru)
30679 inside diameter iç çap
30680 inside left soliç
30681 inside out tersyüz
30682 inside right sağiç
30683 inside wall iç duvarı
30684 inside iç, iç kısım, ç, mide, iç, içteki, iç, gizli, içerde, içeriye,
kodeste, içerde, içerisine, içerisinde, içine, içinde
30685 insider kendisine özel bilgiler ve ayrıcalık tanıyan bir türkümün üyesi
30686 insides karın ve bağırsaklar
30687 insidious sinsi, gizlice zarar veren
30688 insidiousness sinsilik
30689 insight kavrama, kavrayış, anlayış
30690 insignia nişanlar, rütbeler
30691 insignificance önemsizlik, ehemmiyetsizlik
30692 insignificancy önemsizlik, değersizlik
30693 insignificant değersiz, önemsiz, meyde
30694 insincere içtenliksiz, samimiyetsiz, ikiyüzlü
30695 insincerity samimiyetsizlik, vefasızlık
30696 insinuate üstü kapalı söylemek, ima etmek, anıştırmak
30697 insinuation ima, kinaye, dolaylı söz, anıştırma
30698 insipid tatsız, yavan, lezzetsiz, sönük
30699 insipidity sönüklük, yavanlık
30700 insipidness sönüklük
30701 insist (on/upon ile) ısrar etmek, dayatmak
30702 insistence ısrar, ısrarlılık
30703 insistency ısrar, zorlama, ayak direme, kararlılık
30704 insistent ısrarlı, ısrarlı, sürekli
30705 insobriety ayyaşlık
30706 insofar as -diğince, -diği kadar
30707 insolate güneşe maruz bırakmak, güneşlendirmek
30708 insolation güneşleme, güneşe tutma, güneşe serme
30709 insole ayakkabı astarı, keçe
30710 insolence saygısızlık, arsızlık, küstahlık, hakaret
30711 insolent saygısız, terbiyesiz, kaba
30712 insolubility çözünmezlik, erimezlik, katışmazlık
30713 insoluble in water suda çözünmez
30714 insoluble çözünmez, erimez, içinden çıkılmaz, çözülemez
30715 insolvable (Aİ) bkz.insoluble
30716 insolvency iflas, ödeme güçsüzlüğü, batma
30717 insolvent borcunu ödeyemeyen, müflis
30718 insomnia uykusuzluk, uyuyamama
30719 insomniac uykusuz, uyuyamayan
30720 insomuch as o kadarki, hatta
30721 insomuch that o kadarki, hatta
30722 insomuch o derece, o kadar
30723 insouciance aldırmazlık, dikkatsizlik, ilgisizlik
30724 insouciant ilgisiz, kaygısız, tasasız, aldırmaz, dikkatsiz
30725 inspan arabaya koşmak, öküzü arabaya koşmak
30726 inspect denetlemek, incelemek, gözden geçirmek, yoklamak
30727 inspection hole kontrol deliği
30728 inspection report kontrol raporu, muayene raporu
30729 inspection denetim, yoklama
30730 inspector müfettiş, sakçı komiseri
30731 inspectorate teftiş kurulu, denetim kurulu
30732 inspiraional ilham verici
30733 inspiration esin, ilham, ilham kaynağı, parlak fikir
30734 inspiratory soluk almaya ait
30735 inspire esinlemek, ilham vermek, (with/in ile) -de ...uyandırmak, ile
doldurmak
30736 inspirit canlandırmak, gayret vermek
30737 inspissate koyulaştırmak, yoğunlaştırmak
30738 inspring ilham verici
30739 instability kararsızlık, değişkenlik
30740 instable kararsız, istikrarsız
30741 install (aygıt) döşemek, hazırlamak, düzenlemek, kurmak, yerleştirmek
30742 installation date kurulma tarihi
30743 installation time kuruluş süresi
30744 installation tesisat, donanım, cihaz, kurgu, kuraştırma, yerleştirme
30745 installment selling taksitli satış
30746 installment bkz.instalment
30747 instalment credit tüketici kredisi
30748 instalment plan taksit usulü
30749 instalment sale taksitle satış
30750 instalment taksit, (oyun/kitap/vb.) kısım, bölüm
30751 instance örnek
30752 instant coffee neskafe
30753 instant an, dakika, hemen olan, acil, (yiyecek/vb.) çabuk ve kolay
hazırlanabilen
30754 instantaneous water heater çabuk su ısıtıcısı
30755 instantaneous anlık, bir anda olan
30756 instantaneously hemen, derhal, birden, hiç beklemeden
30757 instanter derhal, birdenbire
30758 instantly hemen, anında
30759 instar iki deri dökme zamanı arasındaki gelişim evresi
30760 instate işe yerleştirmek, işe sokmak
30761 instauration yenileme, tazeleme
30762 instead of yerine, (önek) -in yerine, ivazına
30763 instead onun yerine, ivazına
30764 instep ayağın üst kısmı
30765 instigate başlatmak, önayak olmak, teşvik etmek, kışkırtmak
30766 instigation teşvik, öneri, uyarı
30767 instigator kışkırtıcı kimse, fitneci, elebaşı
30768 instil (in/into ile) (fikir) aşılamak, öğretmek
30769 instill bkz.instil
30770 instinct içgüdü
30771 instinctive içgüdüsel
30772 instinctively içgüdüsel olarak
30773 institute an inquiry soruşturma açmak
30774 institute enstitü, kurum, kurmak
30775 institution kurum, kuruluş, dernek, yerleşmiş gelenek, kurum, yerleşmiş yasa,
kurma
30776 institutional economics kurumsal iktisat
30777 institutional investors kurumsal yatırımcılar
30778 institutional kurumsal
30779 institutionalize kurumlaştırmak, müesseseleştirmek
30780 instruct bilgi vermek, öğretmek, talimat vermek, emretmek
30781 instruction book talimat kitabı, tarifname
30782 instruction word komut sözcüğü
30783 instruction öğretim, talimat, yönerge, tarifname
30784 instructions talimat, yönerge, direktif, emir
30785 instructive öğretici
30786 instructor talimci, eğitmen, muallim, öğretmen, rehber
30787 instrument board alet kestesi, gösterge kestesi
30788 instrument flying aletli uçuş
30789 instrument landing aletli iniş
30790 instrument panel alet kestesi, gösterge kestesi
30791 instrument aygıt, alet, çalgı
30792 instrumental error alet hatası
30793 instrumental (in ile) yardımcı, aracı olan, enstrümantal
30794 instrumentalist çalgıcı
30795 instrumentality vasıta olma, aracı olma
30796 instruments ameliyat aletleri
30797 insubordinate baş kaldıran, itaatsiz, asi, kafa tutan
30798 insubordination baş kaldırma, asilik, itaatsizlik
30799 insubstantial güçsüz, zayıf, kuvvetsiz, yetersiz
30800 insufferable (davranış) katlanılmaz, çekilmez
30801 insufficiency yetersizlik, eksiklik, yetmezlik
30802 insufficient yetersiz, eksik
30803 insufflate içine üflemek, hava vermek
30804 insufflation içine üfleme, hava verme, üfleme
30805 insufflator püskürteç
30806 insulant yalıtkan madde
30807 insular dar görüşlü
30808 insularity adalı olma, tecrit, ayırma, dar görüşlülük
30809 insulate (from/against ile) izole etmek, yalıtmak, ayırmak, ayrı tutmak,
korumak
30810 insulated yalıtılmış, yalıtık
30811 insulating compound yalıtkan madde, izolan madde
30812 insulating joint yalıtım contası, izolasyon contası
30813 insulating material yalıtım malzemesi
30814 insulating plate yalıtım plakası, izolasyon plakası
30815 insulating switch izolasyon şalteri, ayırıcı şalter
30816 insulating tape izole bant
30817 insulating yalıtkan, yalıtım
30818 insulation tecrit, yalıtım, izolasyon, izolasyon maddesi
30819 insulator izolatör, yalıtkan
30820 insulin ensülin
30821 insult aşağılamak, hakaret etmek, hakaret
30822 insulting küçümseyici, aşağılayıcı
30823 insuperable aşılması güç, zorlu
30824 insupportable çekilmez, katlanılmaz, haksız, tahammül edilemez
30825 insurance agent sigorta acentası
30826 insurance broker sigorta simsarı, sigorta tellalı
30827 insurance company sigorta şirketi
30828 insurance contract sigorta sözleşmesi, sigorta mukavelesi
30829 insurance cover sigortanın kuvertürü
30830 insurance demand sigorta talebi
30831 insurance expert sigorta eksperi
30832 insurance money sigorta bedeli, sigorta tazminatı
30833 insurance policy sigorta poliçesi
30834 insurance premium sigorta primi
30835 insurance value sigorta değeri
30836 insurance sigorta, sigortacılık, sigorta, sigorta pulu, (against ile)
korunma
30837 insure sigorta ettirmek, garantilemek, sağlama almak
30838 insured person sigortalı kimse
30839 insured sigortalı, garantili
30840 insurer sigortacı
30841 insurgence ayaklanma
30842 insurgency isyan
30843 insurgent asi, başkaldıran, ayaklanan, kozgalancı
30844 insurmountable çok büyük, çok güç, yenilemez, başa çıkılmaz
30845 insurrection isyan, ayaklanma
30846 insurrectist isyan taraftarı
30847 insusceptibility duygusuzluk, hissizlik
30848 insusceptible duygusuz, hissiz
30849 intact bozulmamış, tam, bütün
30850 intaglio oyma
30851 intake of food alınan yiyecek miktarı
30852 intake valve emme supabı
30853 intake içeri alınan miktar ya da sayı, giriş
30854 intangibility dokunulmazlık
30855 intangible fiziksel varlığı olmayan, elle tutulamaz, görülemez,
duyumsanabilir
30856 intarsia kakmacılık
30857 integer tam sayı
30858 integral calculus integral hesabı, tümlev hesabı
30859 integral equation integralli denklem, tümlevli denklem
30860 integral gerekli, önemli, entegral, tümlev, bitev
30861 integrand integrand, tümlevlenen
30862 integrant tamamlayıcı
30863 integrate (with/into ile) bütünleşmek, kaynaşmak, katmak, kaynaştırmak
30864 integrated circuit tümleşik devre, entegre devre
30865 integrated bütünleşmiş
30866 integration bütünleşme, entegrasyon, tamamlama
30867 integrator integratör, toplayıcı
30868 integrity güvenilirlik, doğruluk, dürüstlük, bütünlük, tamlık
30869 integument kabuk, deri, zar
30870 integumentary kabuktan oluşan, deriden oluşan
30871 intellect akıl, zihin
30872 intellectual akli, zihinsel, anlıksal, akıllı, zeki, aydın, entelektüel
30873 intellectuality zihinsel yetenek, aydın olma
30874 intelligence department office haberalma dairesi
30875 intelligence department istihbarat servisi, ranseyman servisi
30876 intelligence quotient zekâ bölümü
30877 intelligence test zekâ testi
30878 intelligence zekâ, akıl, istihbarat, haber alma
30879 intelligent zeki, akıllı
30880 intelligently akıllıca
30881 intelligentsia aydınlar
30882 intelligible anlaşılabilir, açık, net
30883 intellingibility anlaşılabilme
30884 intemperance aşırılık, taşkınlık, ifrat, ölçüsüzlük
30885 intemperate şiddetli, sert, bozuk, aşırı, ayyaş, taşkın
30886 intend tasarlamak, niyet etmek, planlamak, (...için) olmak
30887 intendant idareci, müdür, müfettiş
30888 intended tasarlanmış, amaçlanmış, müstakbel, nişanlı (erkek veya kız)
30889 intense colour koyu renk
30890 intense light kuvvetli ışık
30891 intense şiddetli, güçlü, heyecanlı, ateşli
30892 intensely son derece, şiddetle, kuvvetle
30893 intensification kuvvetlendirme
30894 intensifier güçlendirici
30895 intensify yoğunlaşmak, yoğunlaştırmak
30896 intensity level yoğunluk düzeyi
30897 intensity of light source ışık kaynağı şiddeti
30898 intensity of light ışık şiddeti
30899 intensity of radiation radyasyon şiddeti, ışınım yeğinliği
30900 intensity of sound ses şiddeti
30901 intensity güçlülük, yoğunluk
30902 intensive care unit yoğun bakım ünitesi
30903 intensive care yoğun bakım
30904 intensive yoğun
30905 intent amaç, niyet, dikkatli, niyetli, azimli, istekli
30906 intention niyet, maksat, kasıt
30907 intentional destruction kasıtlı tahribat
30908 intentional kasıtlı
30909 intentionally kasten, bile bile
30910 intently dikkatle
30911 intentness dikkat, gayret, şevk
30912 inter gömmek, defnetmek
30913 inter- (önek) arasında, birbiriyle
30914 inter-bank borrowing bankalararası borçlanma
30915 inter-bank money market bankalararası pul piyasası
30916 inter-bank bankalararası
30917 interact (with ile) biribirini etkilemek
30918 interaction etkileşim
30919 interactive language etkileşim dili
30920 interactive program etkileşimli bağdarlama
30921 interactive etkileşimli, birbirini etkileyen
30922 interbank market interbank piyasası
30923 interbank rate interbank kuru
30924 interbank bankalararası
30925 interbreed melezleştirmek, melezleşmek
30926 intercalate araya sokmak, eklemek, ilave etmek
30927 intercalation araya sokma, ekleme
30928 intercede (with/for ile) (korumak için) araya girmek
30929 intercellular hücrelerarası
30930 intercept durdurmak, yolunu kesmek
30931 interception durdurma, engelleme, önleme, tevkif
30932 interceptor avcı uçağı
30933 intercessor aracı
30934 interchange yerlerini değiştirmek, değiş tokuş etmek, yer değiştirme, takas,
değiş tokuş, araçların giriş ya da dönüş yapabildiği ve bir hız yoluyla diğer bir
yolun kesiştiği kavşak
30935 interchangeable (with ile) birbirinin yerine geçebilir
30936 interchngeability değiştirilebilirlik
30937 intercity şehirlerarası
30938 intercollegiate kolejler arası
30939 intercolumniation sütunlar arasındaki mesafe
30940 intercom iç alısün jüyesi
30941 intercommunicate birbiriyle haberleşmek
30942 intercommunication dahil haberleşme, iç haberleşme
30943 intercommunity toplumlararası, müşterek olma
30944 intercompany şirketler arası
30945 interconnect birbirine bağlamak
30946 interconnected birbirine bağlı
30947 interconnection birbirine bağlı olma
30948 intercontinental kıtalararası
30949 intercorporate relations şirket içi ilişkiler
30950 intercorporate şirket içi
30951 intercourse (cinsî) birleşme, görüşme, ilişki
30952 interdenominational mezheplerarası
30953 interdental alt ve üst dişler arasında oluşan, alt ve üst dişler arasında
oluşan
30954 interdependence birbirine bağlı olma, birbirine muhtaç olma
30955 interdependent birbirine bağlı, birbirine muhtaç
30956 interdict yasak, kadağa, yasak etme, yasak etmek, kadağa koymak, menetmek,
önlemek
30957 interdiction yasak
30958 interest account faiz hesabı
30959 interest bearing faiz getiren
30960 interest ceiling faiz tavanı
30961 interest certificate faiz belgesi
30962 interest coupon faiz kuponu
30963 interest due vadesi gelmiş faiz
30964 interest for default gecikme faizi
30965 interest in arrears gecikmiş faiz
30966 interest on capital sermaye faizi
30967 interest on money nema, kâr payı
30968 interest payable ödenecek faiz
30969 interest rate faiz oranı, faiz haddi
30970 interest table faiz kestesi
30971 interest (in ile) ilgi, merak, ilgi uyandırma, ilgi çekme, ilgi kaynağı,
ilgi merkezi, yarar, çıkar, faiz, ilgilendirmek, ilgisini çekmek, merakını
uyandırmak
30972 interest-free faizsiz
30973 interested in a thing bir şeye meraklı
30974 interested ilgili, meraklı, çıkar gözeten
30975 interesting ilgi çekici, ilginç, meraklı, kızık
30976 interface arayüzey, arabirim, arayüz
30977 interfacial arayüzey ile ilgili
30978 interfere (with/in/between ile) yoluna çıkmak, engellemek, karışmak,
başkasının işine burnunu sokmak, herşeye maydanoz olmak
30979 interference reception alış paraziti
30980 interference suppression antiparazit
30981 interference (with ile) karışma, engelleme, parazit
30982 interferometer interferometre, girişimölçer
30983 interferometry interferometri, girişimölçer
30984 interferon interferon
30985 interfix ilişki kurma
30986 interfluent birbirinin içine akan
30987 interfuse karıştırmak, karışmak
30988 interglacial buzularası, interglasiyel
30989 interim aid geçici yardım
30990 interim balance ara bilanço
30991 interim bond geçici tahvil
30992 interim certificate geçici belge
30993 interim credit ara kredi, geçici kredi
30994 interim dividend ara temettü
30995 interim rate geçici tarife
30996 interim report geçici rapor
30997 interim statement ara rapor
30998 interim (zaman) aralık, ara, boşluk, geçici, ara, aradaki
30999 interindustry sanayilerarası
31000 interior angle iç açı
31001 interior decoration içmimarlık, iç dekorasyon
31002 interior decorator içmimar
31003 interior fittings mefruşat
31004 interior monologue iç konuşma
31005 interior planet iç gezegen
31006 interior surface iç yüz
31007 interior wiring iç tesisat
31008 interior iç
31009 interject arada söylemek, eklemek, aniden söylemek
31010 interjection ünlem, nida
31011 interjective ünlem ile ilgili
31012 interlace karıştırmak, birbirine geçirmek, ağ gibi örmek
31013 interlacing birbirine geçme, geçmeli tarama
31014 interline orta astarı koymak
31015 interlinear satırlar arasına yazılmış
31016 interlock birbirine bağlamak, birbirine bağlanmak
31017 interlocution konuşma, diyalog
31018 interlocutor muhatap
31019 interlocutory injunction geçici önlem
31020 interlocutory geçici ara
31021 interloper gereksiz kimse, fazlalık
31022 interlude ara, teneffüs, iş arasındaki boşluk, dinlenme,
(sinema/tiyatro/vb.) perde arası, ara, ara faslı
31023 intermarry (farklı türkümden insanlar) evlenmek, evlenerek birbirine
bağlanmak
31024 intermeddle karışmak, burnunu sokmak
31025 intermediary arabulucu, aracı
31026 intermediate colour ara renk
31027 intermediate product ara ürün
31028 intermediate trade komisyonculuk
31029 intermediate arada bulunan, ara, orta
31030 interment (ölüyü) gömme, defnetme
31031 intermezzo ara perdesi, ara oyunu
31032 interminable bitmez, tükenmez, sonsuz
31033 interminably sonsuz olarak
31034 intermingle birbirine karıştırmak, birbirine karışmak
31035 intermission perde arası, ara
31036 intermit ara vermek, durdurmak, durmak, tatil olmak
31037 intermittent current kesintili akım
31038 intermittent duty aralıklı hizmet
31039 intermittent kesik kesik, aralıklı, süreksiz
31040 intermittently aralıklı olarak
31041 intermix birbirine karıştırmak, birbirine karışmak
31042 intermodulation arakipleme, entermodülasyon
31043 intermolecular moleküllerarası
31044 intern enterne etmek, gözaltına almak, stajyer, stajyer doktor
31045 internal affairs içişleri
31046 internal brake iç eğleç
31047 internal circuit iç devre
31048 internal combustion engine içten yanmalı kozgaltka
31049 internal combustion içten yanmalı
31050 internal debt iç borç
31051 internal migration iç göç
31052 internal phoneme içses
31053 internal pressure iç basınç
31054 internal storage iç bellek
31055 internal structure iç yapı, iç bünye
31056 internal voltage iç gerilim
31057 internal dahili, iç
31058 internalization özümseme
31059 internalize özümsemek
31060 internally dahili olarak, içten, iç tarafta
31061 international business uluslararası ticaret
31062 international exchange döviz
31063 international labour law uluslararası iş hukuku
31064 international mercantile law uluslararası ticaret hukuku
31065 international monetary economics uluslararası pul ekonomisi
31066 international money uluslararası pul
31067 international nautical mile uluslararası deniz mili
31068 international private law devletler özel hukuku
31069 international sea traffic milletlerarası deniz trafiği
31070 international trade uluslararası ticaret
31071 international transportation uluslararası taşımacılık
31072 international uluslararası, beynelhalk
31073 internationalism enternasyonalizm, uluslararası teşkilat
31074 internationalize enternasyonal hale koymak
31075 internment gözaltına alma
31076 internode boğum
31077 interpellate gensoru açmak
31078 interpellation gensoru
31079 interpenetrate tamamen içine girmek
31080 interphase interfaz
31081 interphone dahili alısün
31082 interplanetary gezegenlerarası
31083 interplay karşılıklı etkileşim
31084 interpolate eklemek, katmak
31085 interpolation enterpolasyon, iç değerleme, iç değerbiçim
31086 interpose (in/between/among ile) araya girmek, lafa karışmak, arada
söylemek, eklemek
31087 interposition karışma, müdahale, araya girme
31088 interpret as yorumlamak
31089 interpret (konuşarak) çevirmenlik yapmak, tercümanlık yapmak, (as ile)
yorumlamak, anlamını açıklamak, (a dream) yormak
31090 interpretable yorumlanabilir
31091 interpretation yorum, tefsir, açıklama
31092 interpreter tercüman, dilmaç
31093 interpretive language yorumlamalı dil
31094 interpretive yorumlamalı
31095 interrelated birbiri ile alakası olan
31096 interrelation karşılıklı ilişki
31097 interrogate sorguya çekmek, sorgulamak
31098 interrogating judge sorgu hâkimi
31099 interrogation sorgu
31100 interrogative adjective soru sıfatı
31101 interrogative adverb soru zarfı, soru belirteci
31102 interrogative particle soru eki
31103 interrogative pronoun soru zamiri, soru adılı
31104 interrogative sentence soru cümlesi
31105 interrogative soru belirten, sorulu, soru soran (cümle/sözcük/vb.) 2.soru
şeklinde, soru sözcüğü
31106 interrogatory soru türünden, soru belirten
31107 interrupt sözünü kesmek, akışını durdurmak, düzenini bozmak, kesmek, yarıda
kesmek
31108 interrupted kesik, kesilmiş
31109 interrupter enterüptör, şalter, tapa, kesici
31110 interruption kesilme, yarıda kesme
31111 intersect (yol/çizgi/vb.) kesişmek, birbiri üzerinden geçmek
31112 intersecting kesişen
31113 intersection point kesişme çekidi
31114 intersection kesişme, kavşak
31115 intersex erdişi, erse, hünsa
31116 intersexual erdişilik, erselik
31117 interspace ara, aralık, ara vermek, aralık bırakmak
31118 intersperse (with ile) oraya buraya serpmek, arasına katmak
31119 interstage ara kat
31120 interstate eyaletlerarası
31121 interstellar yıldızlar arası
31122 interstice yarık, çatlak, ara, açıklık, aralık, gedik
31123 interstitial çatlakla ilgili, dokular arasında bulunan
31124 intertribal kabileler arası
31125 intertropical tropikal kuşağa ait
31126 intertwine örülmek, sarılmak
31127 interval ara, aralık, perde arası, ara
31128 intervene (in ile) araya girmek, karışmak, müdahale etmek, olaylar arasında
oluşmak, arada olmak, geçmek
31129 intervening müdahaleci
31130 intervention policy müdahale politikası
31131 intervention karışma, müdahale, aracılık
31132 interventionist müdahaleci
31133 intervertebral omurlar arasında olan
31134 interview mülakat, görüşme, röportaj, görüşmek, röportaj yapmak
31135 interviewee görüşülen kimse
31136 interviewer görüşme yapan kimse
31137 intervocalic ünlülerarası
31138 interweave (with ile) birlikte dokumak, örmek
31139 intestacy vasiyetsiz ölme
31140 intestate vasiyetnamesiz
31141 intestinal flora bağırsak florası
31142 intestinal bağırsak, bağırsaklarla ilgili
31143 intestine bağırsak
31144 intimacy (with ile) özel olma, mahremlik, kişisellik, yakın arkadaşlık,
dostluk
31145 intimate friend yakın dost
31146 intimate (with ile) (cinsî yönden) yakın, kişisel, özel, detaylı,
ayrıntılı, ima etmek, sezindirmek
31147 intimation üstü kapalı söyleme, ima, üstü kapalı anlatma
31148 intimidate (kimise) korkutmak, gözünü korkutmak, gözdağı vermek
31149 intimidation korkutma
31150 into smithereens bin bir parçaya
31151 into the bargain ek olarak, ayrıca, üstelik
31152 into thin air tümüyle gözden uzak
31153 into içine, -e, -a, -e meraklı, hasta, (bölme işleminde) -de, -da
31154 intolerable çekilmez, dayanılmaz
31155 intolerance hoşgörüsüzlük
31156 intolerant hoşgörüsüz
31157 intonation ses perdesi, titremleme
31158 intone monoton bir makamla okumak
31159 intoneme tonlama birimi, titremlemebirim
31160 intoxicant sarhoş edici, sarhoş edici içki
31161 intoxicate sarhoş etmek
31162 intoxicating sarhoş edici
31163 intoxication sarhoşluk, alkol zehirlenmesi
31164 intra- (önek) içinde bulunan, iç tarafında
31165 intracellular hücre içi, gözeiçi
31166 intractability dik kafalılık, serkeşlik, densizlik
31167 intractable kontrol edilmesi zor, ele avuca sığmaz
31168 intrados kemer iç sırtı, kemer iç yüzü
31169 intramolecular moleküliçi
31170 intransigence uyuşmazlık
31171 intransigent uzlaşmaz, sabit fikirli, değişmez
31172 intransitive verb geçişsiz eylem
31173 intransitive (eylem) geçişsiz
31174 intrastate eyaletlerarası
31175 intravenous damar içi, damardan
31176 intrenchment siper, tahkimat
31177 intrepid korkusuz, cesur
31178 intrepidity cesaret, yılmazlık, gözüpeklik
31179 intricacy karışıklık, anlaşılmazlık, karışık şey
31180 intricate karmakarışık
31181 intrigue ilgisini çekmek, entrika çevirmek, entrika, dolap
31182 intriguer hilekâr kimse
31183 intriguing ilgi çekici, şaşırtıcı, entrikacı, düzenbaz
31184 intrinsic value gerçek değer, içsel değer
31185 intrinsic gerçek, aslında olan, esas
31186 intrinsical doğuştan
31187 intrinsically aslen
31188 intro- (önek) içe doğru, içeriye
31189 introduce tanıştırmak, tanıtmak, ilk kez getirmek, ortaya çıkarmak, ilk
kısmını oluşturmak
31190 introduction tanıtma, tanıtım, takdim, tanıştırma, takdim, önsöz, giriş,
başlangıç, kılavuz kitap
31191 introductory giriş niteliğinde, tanıtıcı
31192 introspection murakabe, kendi duygu ve düşüncelerini inceleme
31193 introspective öz özünü tahlil eden
31194 introversion içedönüklük
31195 introvert içedönük kimse
31196 introverted içedönük, içine kapanık
31197 intrude izinsiz ya da davetsiz girmek, rahatsız etmek
31198 intruder davetsiz misafir
31199 intrusion (on ile) zorla girme, tecavüz
31200 intrusive rocks sokulma kayaçları
31201 intrusive zorla giren, izinsiz giren, mütecaviz, sırnaşık
31202 intrust tevdi etmek, vermek
31203 intuit sezmek, içine doğmak
31204 intuition sezgi, önsezi, içine doğma
31205 intumescence şişme, kabarma, şişlik
31206 inulin inulin
31207 inunction yağ sürme
31208 inundate sel basmak, garketmek, boğmak
31209 inundation sel, tufan
31210 inurbane terbiyesiz, kaba
31211 inutile yararsız, kazançsız
31212 inutility faydasızlık, yararsızlık
31213 invade istila etmek, akın etmek, doldurup taşırmak, baskın yapmak,
basmak, tecavüz etmek
31214 invaginate içine koymak, kılıfına koymak
31215 invagination kılıfına koyma
31216 invalid chair tekerlekli sandalye
31217 invalid hasta, sakat, hükümsüz, geçersiz
31218 invalidate geçersiz kılmak, çürütmek
31219 invalidation zayıflatma, güçten düşürme, geçersiz kılma, iptal
31220 invalidism hastalık
31221 invalidity indemnity maluliyet tazminatı
31222 invalidity insurance maluliyet sigortası
31223 invalidity hükümsüzlük, geçersizlik
31224 invaluable çok değerli, paha biçilmez
31225 invariability değişmezlik, sabitlik
31226 invariable değişmeyen, her zaman aynı olan, değişmez
31227 invariant değişmeyen, sabit, değişmez değer, sabit nicelik
31228 invasion akın, saldırı, istila
31229 invective hakaret, sövgü
31230 inveigh against paylamak
31231 inveigh veryansın etmek, çıkışmak
31232 inveigle kandırmak, ayartmak
31233 inveiglement aldatma, kandırma
31234 invent icat etmek, bulmak, uydurmak, düzmek, kıvırmak
31235 invention icat, buluş
31236 inventive hazırcevap, ferasetli, ihtiracı, zeyrek, diribaş.
31237 inventor mucit, bulucu
31238 inventory control envanter kontrolü, stok kontrolü
31239 inventory investment stok yatırımı
31240 inventory rate envanter değeri
31241 inventory sayım çizelgesi, envanter
31242 inverse correlation ters ilişki
31243 inverse current ters akım
31244 inverse operation ters işlem
31245 inverse ratio ters oran
31246 inverse ters
31247 inversely proportional ters orantılı
31248 inversely tersine olarak
31249 inversion inversiyon, terselme, ters dönme, altüst olma
31250 invert tersyüz etmek
31251 invertase invertaz
31252 invertebrate omurgasız
31253 inverted comma tırnak işareti
31254 inverted vault ters kubbe
31255 inverted ters çevrilmiş
31256 inverter inverter, enversör, evireç
31257 invest money pul yatırmak
31258 invest (in ile) pul yatırmak, yatırım yapmak
31259 investable yatırım yapılabilir, yatırılabilir
31260 investigate araştırmak, soruşturmak
31261 investigation method araştırma yöntemi
31262 investigation araştırma, soruşturma, istintak
31263 investigative journalism araştırmacı gazetecilik
31264 investigative reporter araştırmacı gazeteci
31265 investigative tour inceleme gezisi
31266 investigative visit inceleme gezisi
31267 investigative araştırmayla ilgili
31268 investigator müfettiş
31269 investiture (kimise) yüksek memuriyete atama töreni
31270 investment bank yatırım bankası
31271 investment banker yatırım bankeri
31272 investment banking yatırım bankacılığı
31273 investment bills plasman senetleri
31274 investment bond yatırım bonosu
31275 investment budget yatırım bütçesi
31276 investment capital yatırım sermayesi
31277 investment certificate yatırım belgesi
31278 investment company yatırım şirketi
31279 investment counsel yatırım danışmanı
31280 investment credit yatırım kredisi
31281 investment goods yatırım malları
31282 investment incentive yatırım teşviki
31283 investment incentives yatırım teşvikleri
31284 investment income yatırım geliri
31285 investment list yatırım listesi
31286 investment reserve yatırım rezervi
31287 investment share katılma belgesi
31288 investment shares yatırım hisseleri
31289 investment yatırım, sağlanan gelir
31290 investor yatırımcı
31291 inveterate yerleşmiş, kökleşmiş, alışmış, tiryaki
31292 invidious gücendirici, kıskandırıcı, haksız
31293 invigilate (sınavda) gözcülük etmek
31294 invigilator sınav gözcüsü
31295 invigorate güçlendirmek, canlandırmak, dinçleştirmek
31296 invigoration kuvvetlendirme, güçlendirme
31297 invincibility yenilmezlik
31298 invincible yenilmez
31299 inviolability dokunulmazlık
31300 inviolable bozulamaz, dokunulmaz
31301 inviolate bozulmamış, çiğnenmemiş
31302 invisibility görülmezlik
31303 invisible failure görünmez arıza
31304 invisible ink renksiz mürekkep
31305 invisible görünmez, görülemez, (özellikle kâr zarar hesaplarında) deftere
kayıtlı olmayan, resmi hesaplarda görülmeyen
31306 invisibly saklı olarak
31307 invitation to bid satışa davet
31308 invitation davet, çağrı
31309 invite tenders for ihale açmak
31310 invite davet etmek, çağırmak, yüreklendirmek, davetiye çıkarmak
31311 inviting davetkâr, çekici, göz alıcı
31312 invocation yalvarma, yakarma, dua
31313 invoice amount fatura bedeli
31314 invoice book fatura defteri
31315 invoice clerk fatura memuru
31316 invoice cost fatura maliyeti
31317 invoice price fatura fiyatı
31318 invoice fatura, fatura göndermek, fatura yazmak
31319 invoke yakarmak, dua etmek, istemek, dilemek
31320 involucre bürüm
31321 involuntarily istemeyerek
31322 involuntary muscle istemsiz kas
31323 involuntary nervous system otonom sinir jüyesi
31324 involuntary istenilmeden yapılan, gönülsüz yapılan, istençdışı
31325 involute involüt, düreç, dolaşık, içeri kıvrık
31326 involution üst alma, dürev, kıvırma, sarma
31327 involve (in/with ile) karıştırmak, sokmak, bulaştırmak, içermek,
kapsamak, gerektirmek
31328 involved karmaşık, anlaşılmaz, (with ile) (kişisel ya da cinsî yönden)
yakın, ilgili
31329 involvement karışma, bulaşma, ilgi, sarma, bağlılık
31330 invulnerability yara almama
31331 invulnerable yaralanmaz, kurşun işlemez, zapt edilmez
31332 inward bill of lading ithal konşimentosu
31333 inward duty giriş resmi
31334 inward journey dönüş yoluculuğu
31335 inward mail yurtiçi posta
31336 inward içeride olan, iç, (Aİ) bkz.inwards
31337 inwardly içte, içeride
31338 inwardness içyüz, maneviyat, ruhanilik
31339 inwards içeriye doğru
31340 iodate iyodat
31341 iodic iyotlu
31342 iodide iyodür
31343 iodine iyot
31344 iodoform iyodoform
31345 ion acceleration iyon ivmesi
31346 ion accelerator iyon hızlandırıcı
31347 ion beam iyon demeti
31348 ion exchange iyon alışverişi, iyon değiş tokuşu
31349 ion exchanger iyon değiştirici
31350 ion migration iyon göçü
31351 ion pair iyon çifti
31352 ion source iyon kaynağı
31353 ion spectrum iyon spektrumu, iyon izgesi
31354 ion iyon
31355 ionic binding iyon bağı
31356 ionic bond iyon bağı
31357 ionic compounds iyonik bileşikler
31358 ionic migration iyon göçmesi
31359 ionic radius iyon yarıçapı
31360 ionic valve iyonik tüp
31361 ionium iyonyum
31362 ionization current iyonlaşma akımı
31363 ionization gauge iyonlu manometre, iyonlu basıölçer
31364 ionization potential iyonlaşma potansiyeli
31365 ionization iyonlaşma
31366 ionize iyonlaştırmak, iyonlaşmak
31367 ionized state iyonize hal
31368 ionized iyonize
31369 ionizing iyonlaştırıcı
31370 ionone iyonon
31371 ionosphere iyonosfer, iyonyuvarı
31372 iota zerre, parça
31373 irascibility kızgınlık
31374 irascible sinirli, huysuz, öfkesi burnunda
31375 irate kızgın, öfkeli
31376 ire hiddetli, kızgınlık, öfke
31377 ireful kızgın, öfkeli, hiddetli
31378 iridescence yanardönerlik, renkli pırıltı
31379 iridescent colour yanardöner renk
31380 iridescent yanardöner
31381 iridium iridyum
31382 iris süsen çiçeği, iris
31383 iritis iris iltihabı
31384 irk usandırmak, bıktırmak, canını sıkmak, bezdirmek
31385 irksome usandırıcı, bıktırıcı, sıkıcı
31386 iron a. demirden yapılmış, demir gibi
31387 iron bar demir çubuk
31388 iron cement demir macunu
31389 iron curtain demir perde
31390 iron flint demirli çakmaktaşı
31391 iron foundry dökümhane
31392 iron gray demir kırı rengi
31393 iron horse lokomotif
31394 iron lung suni akciğer
31395 iron mould pas lekesi
31396 iron ore demir cevheri
31397 iron plate demir sac
31398 iron salt demir tuzu
31399 iron sheet sac
31400 iron demir, ütü, ütülemek
31401 iron-bearing demirli
31402 ironclad zırhlı gemi
31403 ironic alaylı, alaycı, istihzalı
31404 ironical alay eden
31405 ironing board ütü tahtası
31406 ironing press ütüleme presi, pres
31407 ironing ütüleme
31408 ironmaster demirci ustası, demir imalatçısı
31409 ironmonger hırdavatçı
31410 ironmongery hırdavat
31411 irons pranga, zincir
31412 ironshod demir nallı, demir taban
31413 ironside cesur kimse
31414 ironstone demir filizi
31415 ironwood demirağacı
31416 ironwork demir işi
31417 ironworker demir fabrikası işçisi, demirci
31418 ironworks demir fabrikası
31419 irony istihza, ince alay
31420 irradiance aydınlatma, parlaklık
31421 irradiant parlak, ışıldayan
31422 irradiate ışınlamak, şualandırmak, aydınlatmak
31423 irradiation ışınlama, parlaklık, aydınlık
31424 irradiative ışık saçan, aydınlatıcı
31425 irrational akılsız, mantıksız
31426 irrationality mantıksızlık, akılsızlık, saçma
31427 irreclaimable islah edilemez
31428 irreconcilable uzlaştırılamaz, barıştırılamaz
31429 irrecoverable debt tahsil edilemeyen borç
31430 irrecoverable düzeltilemez, telafi edilemez
31431 irrecusable reddolunamaz
31432 irredeemable silinmez, konvertibl olmayan
31433 irreducible azaltılamaz, küçültülemez, sadeleştirilemez
31434 irrefrangible bozulamaz, kırılmaz (ışın)
31435 irrefutable reddedilemez, itiraz kaldırmaz, su götürmez
31436 irregular comparison kuralsız derece
31437 irregular verb kuralsız eylem
31438 irregular (biçim) çarpık, eğri, yamuk, (zaman) düzensiz, eşit olmayan,
düzensiz, kuralsız, başıbozuk, usulsüz, kural dışı, düzensiz
31439 irregularity kuralsızlık, usulsüzlük, düzensizlik
31440 irrelevance konu dışı olma, konu dışı olan şey ya da durum
31441 irrelevancy yersiz olma, münasebetsizlik
31442 irrelevant konu dışı, ilgisiz, önemsiz
31443 irreligion dinsizlik, kâfirlik, gâvurluk
31444 irreligious dinsiz
31445 irremediable çaresiz, tedavi edilemez, şifa bulmaz
31446 irremovable oynamaz, temelli, sabit
31447 irreparable telafisi olanaksız, onarılamaz, onmaz
31448 irreplaceable yeri doldurulamaz
31449 irrepressible bastırılamaz, zaptolunamaz, taşkın
31450 irreproachable hatasız, kusursuz
31451 irresistible karşı konulamaz, dayanılmaz, çok güçlü
31452 irresolute kararsız, mütereddit
31453 irresolution kararsızlık
31454 irrespective of hesaba katmadan
31455 irrespective (of ile) -e bakmaksızın, -e aldırmadan, -i düşünmeden
31456 irresponsibility sorumsuzluk
31457 irresponsible sorumsuz, bambılı
31458 irresponsibly sorumsuzca, düşüncesizce
31459 irresponsive mukabele etmez, karşılık vermeyen
31460 irretrievable bir daha ele geçmez, telafi edilemez
31461 irreverence hürmetsizlik, saygısızlık
31462 irreverent (özellikle dine karşı) saygısız
31463 irreversibility tersinmezlik
31464 irreversible colloid tersinmez koloit
31465 irreversible reaction tersinmez reaksiyon, tekyönlü tepkime
31466 irreversible tersinmez, geri alınamaz, kesin, kati
31467 irrevocable dönülemez, geri alınamaz, değiştirilemez
31468 irrigable sulanabilir
31469 irrigate (toprağı) sulamak
31470 irrigation canal sulama arnası
31471 irrigation ditch sulama arkı
31472 irrigation efficiency sulama verimi
31473 irrigation sulama
31474 irritability sinirlilik, alınganlık, titizlik
31475 irritable çabuk kızan, alıngan
31476 irritant tahriş edici (madde)
31477 irritate kızdırmak, sinirlendirmek, tahriş etmek
31478 irritating sinirlendirici, kızdırıcı, tahrik edici
31479 irritation sinirlilik, kızgınlık, öfke, hiddet
31480 irruption içeriye baskın, istila
31481 is -dir, -dır
31482 isallobar izalobar
31483 isatin izatin
31484 ischemia iskemi
31485 ish sonek
31486 isinglass balık tutkalı, mika
31487 island ada, aral, simek
31488 isle ada
31489 islet adacık
31490 ism -cilik, -izm, doktrin
31491 iso- (önek) eşit, aynı
31492 isobar eşbasınç eğrisi, izobar, eşbasınç, izobar
31493 isobaric chart izobar haritası
31494 isobaric surface izobarik yüzey
31495 isobaric izobarik
31496 isobath eşderinlik eğrisi
31497 isobutane izobutan
31498 isochoric izokor, eşhacimli
31499 isochronal eşsüreli, izokron
31500 isochrone izokron, eşoylum eğrisi
31501 isochronous eşsüreli, izokron, eşzamanlı
31502 isoclinal izoklinal
31503 isocline izoklin, eşeğim çizgisi
31504 isodose izodoz
31505 isodynamic izodinamik
31506 isodynamism izodinami
31507 isoelectric eşçıngı, izoelektrik
31508 isoelectronic izoelektronik
31509 isogamy izogami, eşgametlilik
31510 isogonal eşaçılı, izogonal
31511 isogram izogram
31512 isohel izohel
31513 isohyet eşyağış eğrisi, izohiyet
31514 isolate ayırmak, izole etmek, yalıtmak, tecrit etmek
31515 isolated point yalıtık çekit
31516 isolated izole, ayrılmış, tek
31517 isolating ayrışkan, ayrışık, çekimsiz
31518 isolation izolasyon, yalıtım, yalnızlık
31519 isolationism tecrit politikası
31520 isolator izolatör, yalıtkan
31521 isomagnetic line izomanyetik eğri
31522 isomer izomer
31523 isomeric izomerik
31524 isomerism izomerizm
31525 isometric curve izometrik eğri
31526 isometric izometrik, eşit ölçülü
31527 isometry izometri, eşölçüm
31528 isomorphic izomorf, eşyapılı, eşbiçimli
31529 isomorphism izomorfizm, eşyapılılık
31530 isomorphous izomorf, eşyapılı, eşbiçimli
31531 isonitrile izonitril
31532 isooctane izooktan
31533 isopleth izoplet
31534 isoprene izopren
31535 isosceles trapazoid ikizkenar yamuk
31536 isosceles triangle ikizkenar üçgen
31537 isosceles ikizkenar, ikizkenar
31538 isoseismal eşdeprem, eşdeprem çizgisi
31539 isoseismic eşdeprem
31540 isospin eşspin, izospin
31541 isostasy izostasi
31542 isostatic izostatik
31543 isotactic izotaktik
31544 isothere izoter
31545 isotherm eşsıcaklık eğrisi, izoterm
31546 isothermal layer izotermal tabaka
31547 isothermal eşısıl, izotermik
31548 isotone izoton
31549 isotonic izotonik, eş basınçlı
31550 isotope izotop
31551 isotopic spin eşspin, izospin, izotop spini
31552 isotopic izotop
31553 isotopy dilde izotopi, yerdeşlik
31554 isotron izotron
31555 isotropic antenna izotropik anten
31556 isotropic izotrop, eşyönlü
31557 isotropy izotropi, eşyönlülük
31558 issuable yayınlanabilir
31559 issue a decree kararname çıkarmak
31560 issue from -den gelmek, kaynaklanmak
31561 issue par ihraç değeri
31562 issue price ihraç fiyatı
31563 issue piyasaya çıkarma, yayımlama, baskı, sayı, önemli çekit, dağıtım, çap
etmek, yayımlamak, dağıtmak, donatmak, (from ile) -den gelmek, kaynaklanmak
31564 issued çıkarılmış, ihraç edilmiş
31565 issuer hisse senedi çıkaran yatırım şirketi
31566 issuing bank emisyon bankası
31567 issuing company emisyon şirketi
31568 issuing house emisyon kuruluşu
31569 issuing çıkarma, ihraç
31570 isthmus kıstak, berzah
31571 it goes to show bu da kanıtlıyor ki
31572 it goes without saying söylemeye gerek yok, gayet açık
31573 it makes no odds fark etmez, önemi yok
31574 it never rains but it pours felaketler hep üstüste gelir
31575 it stands to reason gayet açıktır ki
31576 it o, onu, ona, (oyunda) ebe
31577 it's my turn sıra bende
31578 italicize italik harflerle basmak
31579 italics italik yazı
31580 itch kaşınmak, can atmak, çok istemek, giyişik, gicişme, kaşıntı, kotur,
koturluk hastalığı, güçlü istek, şiddetli arzu, şevk, ihtiras
31581 itchiness gidişme, kaşınma
31582 itching kaşınma
31583 itchy kaşıntılı, kaşınan
31584 item parça, adet, tane, madde fıkra
31585 itemize ayrıntıları ile yazmak, dakikleştirmek
31586 iterate yinelemek, tekrarlamak
31587 iteration yineleme, tekrarlama
31588 iterative yinelemeli, tekrarlı, tekrarlayan
31589 itinerancy seyyarlık, gezgincilik, dolaşma
31590 itinerant dolaşan, gezgin, gezici
31591 itinerary yolculuk josparı, yolculuk bağdarlaması
31592 itinerate dolaşmak, yolculuk etmek
31593 its onun, -ın, -in
31594 itself kendisi, kendi
31595 ivied sarmaşıklı
31596 ivory tower fildişi kule
31597 ivory fildişi
31598 ivy sarmaşık
31599 izzard eski Z harfi
31600 jab (away/at ile) dürtmek, itmek, saplamak, dürtme, itme, saplama, iğne,
şırınga
31601 jabber hızlı ve anlaşılmaz bir biçimde konuşmak
31602 jaborandi jaborandi
31603 jabot kırmalı dantel göğüslük
31604 jacinth sümbül
31605 jack box jak kutusu
31606 jack frost şiddetli ayaz
31607 jack hammer delici çekiç, kaya matkabı
31608 jack knife büyük çakı
31609 jack plane kaba planya, kaba rende
31610 jack plug priz fişi
31611 jack shaft avara mili
31612 jack up krikoyla kaldırmak
31613 jack kriko, (iskambil) vale, bacak
31614 jack-a-dandy çıtkırıldım delikanlı, züppe
31615 jack-of-all-trades iyi kötü her işi yapan kimse
31616 jack-tar denizci
31617 jackal çakal
31618 jackanapes şımarık genç
31619 jackass erkek eşek, ahmak
31620 jackboot kaba kuvvet, kabadayı, kabadayılık, zorba
31621 jackdaw bir tür karga
31622 jacket ceket, mont, çisil kabuğu, ciltli kitabın üzerine geçirilen çönge
kap, plak kabı
31623 jackhammer kaya matkabı
31624 jackknife sustalı çakı
31625 jackpot pot, ortada biriken pul, büyük ikramiye
31626 jackstraw kukla
31627 Jacob Yakup peygamber
31628 jacob's-ladder Yunan kediotu
31629 jaconet jakona
31630 jacquard jakar
31631 jactitation övünme, çırpınma, sakin durmama
31632 jacuzzi jakuzi
31633 jade yeşimtaşı, yeşim
31634 jaded çok yorgun, bitkin, bıkkın
31635 jadeite jadeit
31636 jaeger yırtıcı bir deniz kuşu
31637 jag sivri uç, diş, çentik, içki alemi, sarhoşluk, çentmek, diş diş etmek
31638 jagged çentikli, sivri uçlu
31639 jaggy bkz.jagged
31640 jaguar jaguar
31641 jail hapishane, cezaevi, hapishaneye kapatmak, hapsetmek
31642 jailbird ip kaçkını
31643 jailbreak hapishaneden kaçış, firar
31644 jailer gardiyan
31645 jalap calapa
31646 jalopy külüstür araba
31647 jalousie panjur, jaluzi
31648 jam nut kontra somun, sıkıştırma somunu
31649 jam session caz konseri
31650 jam reçel, sıkışıklık, tıkanıklık, sıkıştırmak, tıkamak, tıkmak, bastırmak,
sıkışmak, tutukluk yapmak, (ünalgı mesajını) bozmak
31651 jam-packed tıka basa dolu, kalabalık, hıncahınç
31652 jamb kapı ya da pencere pervazı
31653 jamboree cümbüş, alem, eğlenti
31654 jambstone pervaz taşı
31655 jamming sıkışma, tutukluk, parazit yapma, yayını bozma
31656 jangle ahenksiz sesler çıkartmak
31657 janissary yeniçeri
31658 janitor kapıcı, hademe
31659 January Ocak ayı
31660 Japan silk Japon ipeği
31661 japan wax Japon balmumu
31662 Japan Japonya, Japon verniği, laka, japon verniği sürmek
31663 Japanese persimmon trabzonhurması
31664 Japanese Japonyalı, Japonya, Japon
31665 jape alay, alay etmek
31666 Japonica Japon ayvası
31667 jar kavanoz, şok, sarsıntı, kulak tırmalamak, sarsmak, (with ile)
uyuşmamak, gitmemek, uyumsuzluk oluşturmak
31668 jardiniere saksı, garnitür
31669 jargon anlaşılmaz dil, teknik dil
31670 jargoon jargon
31671 jasmine oil yasemin yağı
31672 jasmine yasemin
31673 jaspe jaspe
31674 jasper donuk akik, yeşim taşı
31675 jato jet yardımıyla kalkış
31676 jaundice sarılık
31677 jaundiced sarılıklı, kötü niyetli, güvenilmez
31678 jaunt (about/around ile) gezinti yapmak, gezintiye çıkmak, kısa gezinti
31679 jauntiness kaygısızlık, şenlik
31680 jaunty kaygısız, yaşamaktan ve özünden hoşnut, canlı, neşeli
31681 Javel water Javel suyu
31682 javelin cirit, kargı, mızrak
31683 jaw bone çene sümüğü
31684 jaw çene
31685 jawbreaker çeneli kırıcı
31686 jawed çeneli
31687 jay alakarga
31688 jaywalk dikkatsizce ve tehlikeli bir biçimde karşıdan karşıya geçmek
31689 jazz up hareket katmak, canlandırmak
31690 jazz caz, zırva, boş laf, caz
31691 jazzy caz müziğine benzer, caz gibi, dikkat çekici, parlak, renkli
31692 jealous kıskanç
31693 jealousy kıskançlık
31694 jeans blucin, kot pantolon
31695 jeep cip
31696 jeer alay etmek, gülmek
31697 jehu sürücü, arabacı
31698 jejune yavan, besleyici olmayan, gıdasız
31699 jejunum boşbağırsak
31700 jell peltekleşmek, donmak, katılaşmak, şekil almak, biçime girmek, anlaşılır
olmak
31701 jelly jöle, pelte, marmelat, jelatin
31702 jellyfish denizanası
31703 jemmy kısa demir çubuk, domuztırnağı, levye
31704 jennet küçük ispanyol atı
31705 jenny çıkrık
31706 jeopardize tehlikeye atmak
31707 jeopardy tehlike
31708 jerboa aktavşan, Arab tavşanı
31709 jeremiad feryat, yakınma
31710 jerk off otuzbir çekmek, tek atmak
31711 jerk şiddetle ve aniden çekmek, silkinmek, silkip atmak, silkelemek, ani
çekiş, ani hareket, refleks, (Aİ) aptal, ayı, kazma
31712 jerkin head kırma çatı
31713 jerkin yelek
31714 jerkiness sarsıntılı oluş, ani hareketler
31715 jerky sarsıntılı
31716 jeroboam büyük şarap şişesi
31717 jerry lazımlık, oturak, Alman
31718 jerry-build derme çatma yapmak
31719 jerry-built (ev/vb.) kötü malzemeyle inşa edilmiş
31720 jersey kazak
31721 Jerusalem artichoke yerelması
31722 Jerusalem pine Halep çamı
31723 Jerusalem Kudüs
31724 jess atmaca kösteği
31725 jessamine yasemin
31726 jest şaka yapmak, takılmak, şaka, espri
31727 jester soytarı
31728 jesting eğlendirici, güldürücü
31729 jesuitical hilekâr, ikiyüzlü
31730 Jesus isa peygamber
31731 jet age jet çağı
31732 jet engine jet kozgaltkası, tepkili kozgaltka
31733 jet fuel jet yakıtı
31734 jet plane jet uçağı
31735 jet propulsion jetle çalıştırma
31736 jet pump enjektör, püskürtücü pompa
31737 jet set jet sosyete, yüksek sosyete
31738 jet jet uçağı, fıskiye, fıskiye ağızlığı, fışkırma, siyah kehribar, (out
ile) fışkırmak, fışkırtmak
31739 jet-black parlak koyu siyah, simsiyah
31740 jettison of cargo yükün denize atılması
31741 jettison (tehlike anında eşyayı) gemiden atmak, atıp kurtulmak, fırlatıp
atmak
31742 jetty dalgakıran, mendirek
31743 Jew Yahudi
31744 jew's-harp ağız tamburası
31745 jewel değerli taş, mücehver, takı
31746 jeweled mücevher
31747 jeweler bkz.jeweller
31748 jeweller kuyumcu
31749 jewellery mücevherat, kuyumculuk
31750 jewelry bkz.jewellery
31751 Jewish Yahudi, Musevi
31752 Jewry Musevi halkı, Yahudi alemi
31753 jezebel kötü kadın
31754 jib boom büyük baston, cıvadra
31755 jib crane kollu vinç
31756 jib flok yelkeni
31757 jibe bkz.gibe
31758 jiffy an, saniye, dakika
31759 jig oynak ve hızlı bir dans, cig dansı/müziği, cig dansı yapmak, sıçramak,
zıplamak, zıplatmak
31760 jigger jigger, palanga, kontra mizana
31761 jiggery-pokery hile, dolap
31762 jiggle sallamak, çalkalamak
31763 jigsaw puzzle yapboz (oyunu)
31764 jigsaw kılgalı oyma testeresi, yapboz (oyunu)
31765 jilt evlilikten caymak, sevgiliyi reddetmek, yüzüstü bırakmak
31766 jim-crow ray bükme tertibatı
31767 jimmy bkz.jemmy
31768 jingle şıngırdamak, şıngırdatmak, şıngırtı, basit vezinli şiir
31769 jingo şoven
31770 jingoism şovenlik
31771 jinrikisha Japon faytonu
31772 jinx uğursuzluk getiren şey, uğursuzluk, lanet, uğursuzluk getirmek
31773 jitter sinirlenmek
31774 jitterbug caz müziği delisi
31775 jitters stres, heyecan
31776 jive hızlı bir tür caz müziği, bu müzikle yapılan dans, yanıltıcı/saçma
konuşma
31777 job analysis iş analizi
31778 job center iş ve işçi bulma merkezi
31779 job control program iş denetim bağdarlaması
31780 job creation yeni iş alanları açma
31781 job description iş tanımı
31782 job evaluation iş değerlemesi
31783 job interview iş görüşmesi
31784 job market amele pazarı
31785 job queue iş kuyruğu
31786 job rotation vardiya
31787 job security iş güvenliği
31788 job work götürü iş
31789 job iş, görev, meslek, orun, yapılması güç şey, güçlük, zorluk, iş
31790 jobber aracı, toptancı, borsa simsarı, vurguncu
31791 jobbery vurgunculuk, karaborsacılık
31792 jockey club cokey kulübü
31793 jockey cokey
31794 jocose şakacı, şen, eğlenceli, komik
31795 jocosity şakacılık, soytarılık
31796 jocular şaka türünden, şakacı, gırgır
31797 jocularity şakacılık, neşelilik
31798 jocularly şakadan
31799 jocund neşeli
31800 jocundity neşe, şenlik
31801 jodhpurs binici pantolonu, potur
31802 jog sb's memory hatırlamasını sağlamak, hafızasını tazelemek
31803 jog dürtmek, itmek, yavaş yavaş koşmak, ağır aksak ilerlemek, dürtme,
hafifçe vurma, itme, sarsma
31804 jog-trot ağır gidiş
31805 jogging yavaş koşu
31806 joggle diş, çentik, kertik, geçme, sarsıntı, hafifçe sarsmak, hafifçe
sallamak, geçme ile tutturmak
31807 John Bull ingiliz milleti
31808 John Doe filan anlamına gelen ad
31809 John Dory dülgerbalığı
31810 John Smith alelade adam
31811 john tuvalet, yüz numara
31812 johnny adam, herif
31813 join battle savaşmak
31814 join the army askere gitmek, asker olmak
31815 join the queue kuyruğa girmek
31816 join up askere yazılmak, orduya katılmak
31817 join birleştirmek, birleşmek, üye olmak, iştirak etmek, koşulmak, katılmak,
iki şeyin birleştiği yer, birleşme çekidi
31818 joiner doğramacı, marangoz
31819 joiner's vice marangoz mengenesi
31820 joiner's workshop marangoz atölyesi
31821 joinery doğramacılık, marangozluk
31822 joining birleştirme, bağlama, yapıştırma, ek
31823 joint account ortak hesap, müşterek hesap
31824 joint adventure ortak girişimi
31825 joint and several müşterek ve müteselsil
31826 joint capital ortak sermaye
31827 joint committee karma komisyon
31828 joint credit müşterek alacak
31829 joint creditor müteselsil alacaklı
31830 joint creditors müteselsil alacaklılar
31831 joint debt müşterek borç, müteselsil borç
31832 joint debtor müşterek borçlu, müteselsil borçlu
31833 joint debtors müteselsil borçlular
31834 joint estate ortak mal varlığı
31835 joint heir müşterek mirasçı
31836 joint offender suçortağı
31837 joint owner ortak mal sahibi, hissedar
31838 joint ownership müşterek mülkiyet
31839 joint plaintiff müşterek davacı
31840 joint procuration müşterek vekâletname
31841 joint property müşterek mülkiyet, ortak mülkiyet
31842 joint resolution ortak karar
31843 joint stock bank ticari banka
31844 joint stock company anonim şirket
31845 joint stock corporation anonim şirket
31846 joint stock anonim
31847 joint surety müteselsil kefil
31848 joint undertaking ortak girişim
31849 joint venture ortak girişim
31850 joint welding ek kaynağı
31851 joint eklem, ek yeri, et parçası, ucuz/adi eğlence yeri, batakhane, esrarlı
sigara, sarıkız, iki ya da daha fazla kişi tarafından paylaşılan, müşterek, ortak,
birleşik, bitiştirmek, eklemek, (et) eklem yerlerinden ayırmak
31852 jointed eklemli, mafsallı, çatlak
31853 jointer planya, geçme planyası
31854 jointly ortaklaşa, müştereken, birlikte
31855 jointure nafaka
31856 joist kiriş
31857 joke şaka, kaçırım, hezel, fıkra, (with/about ile) şaka yapmak, takılmak
31858 joker şakacı kimse, joker
31859 joking apart şaka bir yana
31860 jollification eğlence, âlem, cümbüş
31861 jollity neşe, cümbüş
31862 jolly boat küçük filika
31863 Jolly Roger korsan bayrağı
31864 jolly mutlu, neşeli, hoşnut, heveslendirmek, gönlünü yapmak, razı etmek, (İİ)
çok
31865 jolt sarsmak, sarsılmak, şoke olmak, şoke etmek, şok, sarsıntı
31866 Jonah Yunus peygamber
31867 jonquil fulya
31868 Jordan river Ãœrdün nehri
31869 Jordan Ãœrdün
31870 joseph's-coat horozibiği
31871 josh şaka, takılma, şaka yapmak, takılmak
31872 joskin köylü, kentçi
31873 Joss house Çin mabedi
31874 jostle itmek, itip kakmak, dürtüklemek
31875 jot parça, zerre, (down ile) not almak, hızlı hızlı yazmak, kaydetmek
31876 jotter not defteri
31877 joule jul
31878 jounce sarsma, sarsmak
31879 journal box mil kovanı
31880 journal entry yevmiye kaydı
31881 journal yenün, dergi, günlük
31882 journalism gazetecilik
31883 journalist gazeteci
31884 journalize yevmiye defterine kaydetmek, gazetecilik yapmak
31885 journey work usta işi
31886 journey seyahat, yolculuk, yolculuk yapmak
31887 journeyman usta, kalfa
31888 joust at üzerinde mızrak dövüşü yapmak
31889 jovial iyi huylu, arkadaş canlısı
31890 joviality şenlik, cümbüş, güleryüzlülük
31891 jowl gerdan, gıdık, yanak altı, çene
31892 joy sevinç, mutluluk, neşe, zevk
31893 joyful neşeli, sevinçli, sevindirici
31894 joyfully neşeyle
31895 joyless neşesiz, keyifsiz, mutsuz
31896 joyous sevinçli
31897 joyride çalıntı araç kullanma
31898 joystick (uçak/bilgisayar/vb.'de) manevra kolu
31899 jubilance sevinç
31900 jubilant neşe dolu, çok sevinçli
31901 jubilate çok sevinmek, sevinçle bağırmak
31902 jubilation zafer şenliği, bayram etme
31903 jubilee yıldönümü şenliği, jübile
31904 Judaic Yahudilere ait
31905 Judaism Yahudilik
31906 Judaize Yahudileşmek, Yahudileştirmek
31907 judas tree erguvan
31908 judder (araba/vb.) sarsılmak, titremek
31909 judge -e yargıçlık etmek, (yarışma/vb.'de) değerlendirmek,
değerlendirme/hakemlik yapmak, hakkında yargıda bulunmak, değerlendirmek, tahmin
etmek, hakim, yargıç, hakem, bilirkişi
31910 judgement by default gıyabi karar, gıyap kararı
31911 judgement creditor ilamlı alacaklı
31912 judgement day kıyamet günü
31913 judgement debt ilamlı borç
31914 judgement hall mahkeme salonu
31915 judgement on default gıyap kararı, gıyabi hüküm
31916 judgement seat hâkim makamı, mahkeme
31917 judgement bkz.judgment
31918 judgeship yargıçlık, hakimlik
31919 judgment yargı, hüküm, karar, doğru düşünüp karar verme yetisi, yargılama,
görüş, düşünce, kanı
31920 judicature yargılama hakkı, adliye, hâkimlik
31921 judicial error adli hata
31922 judicial murder adli katil, yargısız infaz
31923 judicial office yargıçlık makamı
31924 judicial power yargıç gücü
31925 judicial proceedings adli muameleler
31926 judicial system adalet jüyesi
31927 judicial adli, türel, hukuki, tüzel
31928 judiciary adliye, yargıçlar
31929 judicious sağgörülü, doğru karar veren, iyi düşünebilen
31930 judo judo
31931 jug testi, sürahi
31932 juggernaut büyük kamyon, tır
31933 juggle hokkabazlık yapmak, kendirbazlık etmek, hokka çıkarmak, hile
yapmak, fırıldak gelmek, kelek gelmek, aldatmak, hile gelmek, yolsuzluk yapmak,
üzerinde değişiklik yapmak, oynamak
31934 juggler kendirbaz, hokkabaz, yalancı, fırıldakçı, kelekbaz, hilekâr kimse
31935 jugular vein şahdamarı
31936 jugular boyuna ait, korunmasız taraf
31937 jugulate hastalığı önlemek
31938 juice meyve/sebze/et suyu, (vücut) salgı
31939 juiceless kuru, suyu olmayan
31940 juiciness özlülük
31941 juicy sulu, ilginç, merak uyandırıcı
31942 jujitsu jiu-jitsu
31943 jujube hünnap
31944 jujupe jelatinli şekerleme, pastil
31945 jukebox pulla çalışan otomatik pikap
31946 julep şurup
31947 Julian calendar Jülyen dallığı, Rumi dallık
31948 July Temmuz
31949 jumble sale kullanılmış eşya satışı
31950 jumble karıştırmak, dolaştırmak, karışmak, katışmak, birbirine karışmak,
karmakarışık olmak, karmakarışık etmek, cancal, düzensizlik, karmakarışık şey,
karışık yığın, karışık topa, dolaşık, karışıklık, nizamsızlık, dolaşıklık,
selikasızlık
31951 jumbo normalden büyük, kocaman
31952 jump at dünden razı olmak, can atmak
31953 jump cut (yanka) atlama
31954 jump out of one's skin aklı başından gitmek
31955 jump the gun yarışta hatalı çıkış yapmak
31956 jump the queue başkasının sırasını kapmak
31957 jump the track rayından çıkmak
31958 jump through a hoop kul köle olmak
31959 jump to it acele etmek, fırlamak
31960 jump up atlanmak, dingildemek
31961 jump sıçramak, atlamak, tullanmak, üzerinden atlamak, yerinden sıçramak,
birdenbire yükselmek, fırlamak, sıçrama, atlama, zıplama, sıçrayış
31962 jumper kazak, süveter, bluz ya da kazak üzerine giyilen kolsuz elbise
31963 jumpiness sinirlilik
31964 jumping jack sıçrayan kukla oyuncağı
31965 jumping atlama
31966 jumpy sinirli, gergin, heyecanlı, telaşlı
31967 junction box bağlantı kutusu, buat
31968 junction coupling bağlantı kuplajı
31969 junction transistor jonksiyon transistoru, kavşak transistoru
31970 junction kavşak
31971 junctive bağlayıcı
31972 juncture nazik zaman, önemli an, bunalım
31973 June Haziran
31974 jungle balta girmemiş orman, cengel
31975 junior clerk kıdemsiz kâtip
31976 junior high school 7-8-9 yıllardaki ortaöğretim
31977 junior partner küçük hissedar
31978 junior staff küçük memurlar
31979 junior yaşça küçük, daha genç, ast, genç, küçük
31980 juniper ardıç
31981 junk dealer eskici, hurdacı
31982 junk food sağlıksız yiyecek
31983 junk market bit pazarı
31984 junk shop eski eşya dükkânı
31985 junk yard araba mezarlığı
31986 junk ıvır zıvır, döküntü eşya, pılı pırtı, süprüntü, çöp, kalitesiz, boktan
şey, Çinli'lere özgü altı düz yelkenli gemi
31987 junket bir nevi yoğurt, yiyip içme, eğlenmek, ziyafet vermek
31988 junkie eroinman, keş
31989 junky bkz.junkie
31990 junta cunta
31991 Jupiter Jüpiter
31992 Jurassic Jura
31993 juridical capacity hukuki ehliyet
31994 juridical day duruşma günü
31995 juridical person tüzel kişilik, tüzel kişi
31996 juridical adli, tüzel, yasal, kanuni
31997 jurisconsult hukuk bilgini, kanunları iyi bilen kimse
31998 jurisdical adli
31999 jurisdiction yargılama yetkisi
32000 jurisdictional yargı hakkına ait, kaza dairesine ait
32001 jurisprudence hukuk, hukuk bilimi
32002 jurisprudent hukuk uzmanı
32003 jurisprudential hukuk bilimine ait
32004 jurist hukuk uzmanı, hukukçu
32005 juror jüri üyesi
32006 jury box mahkemede jüri mevkii
32007 jury mast eğreti direk, yedek direk, yardımcı direk, eğreti direk
32008 jury jüri, yarışma jürisi, jüri
32009 juryman jüri üyesi
32010 jurywoman bayan jüri üyesi
32011 jus hukuk, hak
32012 just a little az-maz, bir uğur
32013 just about az kalsın, neredeyse, hemen hemen
32014 just as well iyi ki
32015 just in case ne olur ne olmaz
32016 just now şu anda, şu tapta, hemen şimdi
32017 just order adil düzen
32018 Just so Evet, Aynen öyle
32019 just the job tam aranılan şey
32020 just there tam orada, şuracıkta
32021 Just think! (önek) düşün bir kere!
32022 just adil, doğru, dürüst, tam, tastamam, anca, darı darına, güç bela, zar
zor, sadece, yalnızca
32023 justice of peace magistrate sulh hâkimi
32024 justice of the peace sulh hâkimi
32025 justice police adli sakçı
32026 justice adalet, doğruluk, dürüstlük, adliye, mahkeme, yargıç
32027 justiceship yargıçlık, hakemlik
32028 justiciable yargılanabilir
32029 justiciary yüksek hâkim
32030 justifiable savunulabilir, haklı çıkarılabilir
32031 justification haklı neden, gerekçe, haklı çıkarma
32032 justificatory kanıtlayıcı
32033 justify haklı çıkarmak, haklı göstermek, doğruluğunu kanıtlamak, savunmak
32034 justly haklı olarak, adaletle
32035 justness adalet, hak, dürüstlük
32036 jut çıkıntı
32037 jute hint keneviri
32038 juvenescence gençleşme, gençlik, genç olma, büyüme
32039 juvenescent gençleştirici
32040 juvenile court çocuk mahkemesi
32041 juvenile delinquency çocuk suçluluğu
32042 juvenile delinquent çocuk suçlu
32043 juvenile labour çocuk işçi
32044 juvenile offender çocuk suçlu
32045 juvenile genç, gençlere özgü, genç
32046 juvenility gençler, gençlik
32047 juxtapose sıralamak, yanyana koymak
32048 juxtaposition yanyana koyma
32049 Kaaba Kâbe
32050 kabob kebap
32051 kaftan kaftan
32052 kail kıvırcık lahana
32053 kainite kainit, kimyevi gübre
32054 kaiser imparator, kayser
32055 kakemono kakemono
32056 kale kıvırcık lahana
32057 kaleidoscope çiçek dürbünü, kaleydoskop
32058 kaleidoscopic çok değişen
32059 kamacite kamasit
32060 kamikaze kamikaze
32061 kampong köy
32062 Kanaka Hawai Adalarının yerlisi
32063 kangaroo kanguru
32064 kaolin kaolin, arıkil
32065 kaolinite kaolinit
32066 kapok kapok
32067 kaput mahvolmuş
32068 karat bkz.carat
32069 karate karate
32070 karma talih
32071 karst lake düden gölü
32072 karst karst
32073 katabatic katabatik
32074 katabolism katabolizm
32075 katavothre düden, obruk, kaçak kuyusu
32076 kavass kavas
32077 kayak Eskimo kayığı
32078 kebab kebap, şiş kebap
32079 keck öğürmek, kusmaya çalışmak
32080 kedge tonoz demiri, tonozlamak
32081 keel over alabora olmak, devrilip düşmek
32082 keel gemi omurgası
32083 keelson iç omurga, iç karina
32084 keen on meraklı, hevesli, hasta
32085 keen güçlü, canlı, yoğun, hararetli, hevesli, (akıl/duygu/duyu/vb.) keskin,
güçlü, sivri, keskin, (on ile) meraklı, hevesli, hasta
32086 keenly şiddetle, şevk ile
32087 keenness keskinlik, şiddet
32088 keep a low profile dikkat çekmekten sakınmak
32089 keep a promise sözünü tutmak
32090 keep a secret sır tutmak, sır saklamak
32091 keep a stiff upper lip soğukkanlı olmak
32092 keep a tight rein on dizginlemek, sıkı denetlemek
32093 keep abreast of yeni gelişmeleri öğrenmek
32094 keep an account hesap tutmak
32095 keep an eye on -e göz kulak olmak
32096 keep an eye out for anımsamaya çalışmak
32097 keep at arms length uzak tutmak, yüz vermemek
32098 keep at yapmaya devam etmek
32099 keep away uzak durmak, uzak tutmak, yaklaştırmamak, yaklaşmamak
32100 keep back söylememek, vermemek, saklamak
32101 keep body and soul together kıt kanaat geçinmek
32102 keep down kontrol altına almak, zulmetmek, eziyet etmek, bastırmak,
yükselmesine engel olmak
32103 keep guard nöbet beklemek
32104 keep house ev idare etmek, eve bakmak
32105 keep in memory zihinde tutmak
32106 keep in mind akılda tutmak, unutmamak, akılda tutmak
32107 keep in remembrance Unutmamak
32108 keep in the background arka planda kalmak
32109 keep in touch with ile teması sürdürmek, ile ilişkiyi koparmamak
32110 keep in with ile dost kalmak
32111 keep in içeride tutmak, salıvermemek
32112 keep off -den uzak durmak, yaklaştırmamak, defetmek, uzak kalmak
32113 keep on -e devam etmek, sürdürmek, devam etmek
32114 keep one at arms length bir kimseyi uzak tutmak, yüz vermemek
32115 keep one's distance uzak durmak
32116 keep one's end up özüne düşen görevi yerine getirmek
32117 keep one's eye on the ball tetikte olmak
32118 keep one's eyes peeled gözünü dört açmak
32119 keep one's figure vücudunu iyi muhafaza etmek
32120 keep one's hand in işe alışmak, kapmak, pratiğini kaybetmemek
32121 keep one's head above water ayağını yorganına göre uzatmak
32122 keep one's head sakin olmak, özüne hâkim olmak
32123 keep one's mouth shut çenesini tutmak
32124 keep one's nose clean etliye sütlüye karışmamak
32125 keep one's nose to the grindstone dirsek çürütmek
32126 keep one's pecker up neşesini yitirmemek
32127 keep one's powder dry savaşa hazır olmak
32128 keep one's side of the bargain sözünü tutmak
32129 keep one's temper sakinliğini korumak
32130 keep one's trap shut çenesini tutmak
32131 keep one's weather eye open gözünü dört açmak
32132 keep one's word sözünü tutmak
32133 keep oneself to oneself kendi halinde olmak
32134 keep open hose evini misafirlere açık tutmak
32135 keep open house misafirperver olmak, kapısı herkese açık olmak
32136 keep out of sight hiç görünmemek, hiç gözükmemek
32137 keep out girmemek, uzak durmak, sokmamak, uzak tutmak
32138 keep out! girilmez yaklaşma!
32139 keep pace with ayak uydurmak, yetişmek
32140 keep posted gelişmelerden haberdar etmek
32141 keep sb company ile kalmak
32142 keep sb guessing meraktan çatlatmak, ne olacağını söylememek
32143 keep sb in stitches kahkahadan kırıp geçirmek
32144 keep sb on tenterhooks dokuz doğurtmak
32145 keep sb waiting -i bekletmek
32146 keep step ayak uydurmak
32147 keep sth up one's sleeve koz olarak saklamak
32148 keep still sakin ol!
32149 keep tabs on dikkat etmek, kontrol etmek
32150 keep the ball rolling devam etmek, sürdürmek
32151 keep the home fires burning çekip çevirmek
32152 keep the lid on hasır altı etmek
32153 keep the peace asayişi korumak
32154 keep the wolf from the door kıt kanaat geçinmek
32155 keep time (sögen) düzgün çalışmak, tempo tutmak
32156 keep to the subject mevzudan kenara çıkmamak
32157 keep to bağlı kalmak, sadık olmak, özünü vermek
32158 keep track of izlemek
32159 keep track haberdar olmak, haber almak
32160 keep under one's hat ser verip sır vermemek
32161 keep up with the Joneses sidik yarıştırmak, aşık atmak
32162 keep up with yetişmek, ayak uydurmak
32163 keep up yukarda tutmak, bakımını sağlamak, devam etmek
32164 keep watch gözetlemek
32165 Keep your fingers crossed! Dua et!
32166 keep almak, saklamak, -de kalmak, bulundurmak, korumak, elde tutmak,
saklamak, bulundurmak, (belli bir durumda) engellemek, yerine getirmek, tutmak,
geçim, yiyecek, yemek, boğaz, kale
32167 keeper bekçi, bakıcı
32168 keeping koruma
32169 keepsake hatıra, yadigar, estelik
32170 keg küçük fıçı, varil
32171 kelp varek
32172 kelpie denizperisi
32173 kelvin kelvin
32174 kemp kaba kıl, yünde kalın kıl
32175 ken bilgi alanı, görüş alanı
32176 kenaf kenaf
32177 kennel köpek kulübesi
32178 kennels sahipleri yokken tömlerin vergin karşılığı bakıldığı yer
32179 kepi asker kasketi
32180 keratin keratin
32181 keratosis keratoz
32182 kerb yaya kaldırımının kenar taşı
32183 kerchief başörtüsü, eşarp, mendil, destimal, desmal
32184 kerf kesik, çentik, kertik
32185 kerfufle gürültü, patırtı
32186 kermess kermes
32187 kernel sentence çekirdek cümle
32188 kernel çekirdek, çekirdek içi, esas, öz
32189 kernite kernit
32190 kerosene lamp gaz lambası
32191 kerosene gazyağı, gaz
32192 kerosine gazyağı, gaz
32193 kerseymere kaşmir
32194 kestrel kerkenez
32195 ketch iki direkli yelkenli yat, keç
32196 ketchup ketçap, domates sosu
32197 ketene keten
32198 ketone keton
32199 ketose ketoz
32200 ketoxime ketoksim
32201 kettle çaydanlık, güğüm, kazan, tencere
32202 kettledrum orkestra davulu
32203 key bit anahtar dili
32204 key man kilit adam
32205 key money tenek pulu
32206 key ring anahtarlık
32207 key witness en önemli tanık
32208 key anahtar, açar, miftah, (to ile) çözüm yolu, anahtar, açıklama,
(piyano/daktilo/vb.) tuş, müzik anahtarı, (to ile) daha uygun hale getirmek,
ayarlamak, çok önemli, başarı için gerekli
32209 keyboard computer klavyeli bilgisayar
32210 keyboard klavye, tuş
32211 keyed-up endişeli, gergin, heyecanlı, sinirli
32212 keyhole saw delik testeresi, kol testeresi
32213 keyhole anahtar deliği
32214 keynote temel düşünce, ana ilke, temel, dayanak
32215 keypunch delgi kılgası
32216 keystone anahtar taşı, kilit taşı
32217 keyway kama yatağı, kama yuvası
32218 keyword anahtar kelime, anahtar sözcük
32219 khaki haki renk, haki, özellikle askerlerin giydiği haki renkli elbise
32220 khamsin hamsin
32221 khan han, kağan, kervansaray
32222 khanate hanlık
32223 Khartoum Hartum, Sudan'ın başkenti
32224 khedive hıdiv, Mısır valisi ismail Paşaya Osmanlı dev.
32225 khedivial hıdive ait
32226 kibble demir kova
32227 kibbutz (İsrail'de) ortaklaşa kullanılan çiftlik/yerleşim bölgesi
32228 kibe çatlak, yarık, soğuktan meydana gelen çatlak
32229 kibitzer karıştırıcı
32230 kiblah kıble
32231 kibosh saçma
32232 kick against the pricks boşuna dırlanmak, boşa zırlamak
32233 kick around gereksiz emirler vermek, dolaşmak, sürtmek
32234 kick at tekme vurmak
32235 kick back geri tepmek, rüşvet vermek
32236 kick in the teeth adam yerine koymamak
32237 kick off (futbol) maça başlamak, başlatmak
32238 kick oneself for doing sth dizini dövmek
32239 kick out kovmak, defetmek
32240 kick over the traces gemi azıya almak
32241 kick the bucket nalları dikmek
32242 kick up a fuss kavga çıkarmak
32243 kick up a row kavga çıkarmak, kavga çıkarmak
32244 kick up one's heels felekten bir gün çalmak
32245 kick up kavga etmek, kavga çıkarmak, kışkırtmak
32246 kick tekmelemek, tekme atmak, (gol) atmak, çifte atmak, tepmek, (silah)
tepmek, tekme, heyecan, zevk, coşku, (alkol/uyuşturucu/vb.) etki
32247 kickback rüşvet, pay, hisse
32248 kicker golcü, çifte atan at, vuran şey veya kimse
32249 kickoff (futbol) başlama vuruşu, ilk vuruş
32250 kickshaw değersiz şey
32251 kid leather oğlak derisi
32252 kid çocuk, genç, delikanlı, (Aİ) (kardeş) genç olan, küçük, oğlak, oğlak
derisi, takılmak, şaka yapmak, aldatmak, işletmek, ayak yapmak
32253 kidnap (adam/çocuk) kaçırmak
32254 kidnapper adam/çocuk kaçıran kimse
32255 kidney bean barbunya, fasulye
32256 kidney machine diyaliz kılgası, böbreğin yerine çalışan cihaz
32257 kidney stone böbrek taşı
32258 kidney transplant böbrek nakli
32259 kidney transplantation böbrek nakli
32260 kidney böbrek
32261 kids' stuff çocuk oyuncağı
32262 kier kazan
32263 kieselguhr kizelgur, diyatomit
32264 kilderkin küçük fıçı
32265 kill off imha etmek, kökünü kazımak
32266 kill the fatted calf dönüşünü kutlamak, kurban kesmek
32267 kill the goose that lays the golden eggs bindiği dalı kesmek
32268 kill time zaman öldürmek, vakit geçirmek
32269 kill two birds with one stone bir taşla iki kuş vurmak
32270 kill öldürmek, yok etmek, öldürmek, avda öldürülmüş döngül, av, (av) öldürme
32271 killer katil
32272 killing vurgun, büyük kazanç, öldürücü, yorucu
32273 killjoy neşe kaçıran kimse, oyunbozan, kıl, gıcık, uyuz
32274 kiln ocak, fırın
32275 kilo kilo, geli
32276 kilo- (önek) bin
32277 kilobyte kilobayt
32278 kilocalorie kilokalori
32279 kilocycle kilosikl
32280 kilogram calorie kilogram kalori
32281 kilogram kilogram
32282 kilogram-meter kilogram-metre
32283 kilogramme bkz.kilogram
32284 kilohertz kilohertz
32285 kilojoule kilojul
32286 kilolitre kilolitre
32287 kilometer bkz.kilometre
32288 kilometre kilometre, çağrım
32289 kilometric kilometrik
32290 kiloton kiloton
32291 kilovolt kilovolt
32292 kilovoltampere kilovolt amper
32293 kilovoltmeter kilovoltmetre
32294 kilowatt kilovat
32295 kilowatt-hour kilovat saat
32296 kilt İskoç erkeklerinin giydiği eteklik
32297 kimono kimono
32298 kin akraba, kohum, hısım
32299 kinase kinaz
32300 kind of adeta, az çok
32301 kind tür, çeşit, cins, tip, nazik, kibar, iyi kalpli, sevecen, ince, candan,
yürekten
32302 kind-hearted iyi kalpli, sevecen, iyi niyetli
32303 kindergarten balalar bahçesi, uşak bahçesi, anamektebi
32304 kindhearted iyi kalpli, şefkatli, sevecen
32305 kindle alıştırmak, kalamak, yandırmak, yakmak, tutuşturmak, alışmak,
yanmak, tutuşmak
32306 kindliness iyilik
32307 kindling point tutuşma çekidi
32308 kindling temperature tutuşma derecesi
32309 kindling wood çıra
32310 kindling (gaz/çıra/ot/vb.) tutuşturucu madde, alışkan
32311 kindly arkadaşça, müşfik, sevecen, nazikçe, kibarca, lütfen
32312 kindness şefkat, sevecenlik, incelik, nezaket
32313 kindred spirit kafa dengi
32314 kindred akrabalık, soy, akraba, kodak, birbirine benzer, aynı türden,
kafa dengi
32315 kine inekler
32316 kinematic viscosity kinematik viskozite, kinematik ağdalık
32317 kinematic kinematik, harekete ait, hareketle ilgili
32318 kinematics kinematik, kinematik bilgisi
32319 kinescope resim tüpü, görüntü lambası
32320 kinetic energy kinetik enerji, devimsel erke
32321 kinetic kinetik, devimsel
32322 kinetics kinetik bilimi
32323 king kral, (santranç) şah
32324 king-size büyük boy, kodak boyu
32325 kingbird bir tür sinekçil
32326 kingbolt ana kilit
32327 kingcraft kral idareciliği
32328 kingdom krallık, bitb, alem
32329 kingfish büyük uskumru
32330 kingfisher yalıçapkını, iskele kuşu
32331 kinglet küçük kral
32332 kinglike kral gibi
32333 kingliness kral heybeti, haşmet
32334 kingly krala yaraşır, şahane, muhteşem
32335 kingpin baş, elebaşı
32336 kingship krallık, hükümdarlık
32337 kink halat, tel, ip, saç, /vb.'nin dolaşması, acayiplik, tuhaflık,
saçmalama, sapıtma
32338 kinkajou kinkaju
32339 kinky karışık, dolaşmış, birbirine girmiş, acayip, tuhaf
32340 kinsfolk kiminse kodağından kimseler
32341 kinship akrabalık, kandaşlık
32342 kinsman erkek akraba/kohum
32343 kiosk küçük kulübe, alısün kulübesi
32344 kip uyumak, kestirmek, şekerleme yapmak, uyku, şekerleme, kestirme
32345 kipper tütsülenmiş ringa balığı
32346 kirschwasser vişne rakısı
32347 kirtle kadın fistanı
32348 kirver potkopaççı, yarıkçı
32349 kirving potkopaç, yarık, potkopaç çekme, yarık açma
32350 kismet kısmet
32351 kiss each other öpüşmek
32352 kiss of death öldürücü darbe
32353 kiss of life hayat öpücüğü, yapay solunum
32354 kiss the book yemin ederken incili öpmek
32355 kiss the dust mağlup olmak, yenilmek, öldürülmek
32356 kiss öpmek, öpücük, öpüş
32357 kit teçhizat, donatı, avadanlık, alet takımı, (out/up ile) gerekli şeylerle
donatmak
32358 kitchen cabinet mutfak dolabı
32359 kitchen garden meyve ve sebze bahçesi, sebze bahçesi
32360 kitchen mutfak, aşhane
32361 kitchenette odanın mutfak olarak kullanılan bölümü, küçük mutfak
32362 kitchenmaid mutfak hizmetçisi
32363 kite balloon uçurtma balonu
32364 kite cheque karşılıksız çek
32365 kite uçurtma, çaylak
32366 kith and kin dostlar ve akrabalar, hısım, akraba
32367 kitten kedi yavrusu, yavru kedi
32368 kittenish oyunbaz, civelek, yavru kedi gibi
32369 kittiwake bir tür martı
32370 kitty yavru kedi, kedi, pişik, pisi, ortaya konan pul, (mutfak
masrafı/vb.harcamalar için) gerekince kullanmak üzere toplanan pul
32371 kiwi kivi
32372 klaxon klakson, korna
32373 kleptomania çalma hastalığı, kleptomani
32374 kleptomaniac çalma hastası, kleptoman
32375 klystron klistron
32376 knack ustalık, beceri, yetenek
32377 knacker sakat, /vb.atları alıp et ve derisini satan kimse, yıkmacı,
yıkıcı
32378 knag budak
32379 knap taş yontmak
32380 knapper taşçı
32381 knapsack sırt çantası
32382 knar budak
32383 knave hilekâr, üçkâğıtçı, (iskambil) bacak, vale
32384 knavery hilekârlık, alçaklık, dolandırıcılık
32385 knavish hilekâr, alçak
32386 knavishly hileyle
32387 knavishness hilekârlık
32388 knead yoğurmak, ovmak
32389 kneadable yoğrulabilir
32390 kneader yoğurma kılgası
32391 kneading trough hamur teknesi
32392 knee joint mafsallı dirsek, dirsekli ek, diz eklemi, marangozlukta mafsallı
dirsek
32393 knee diz, (giyside) diz, diz yeri, (in ile) diz vurmak, diz atmak
32394 knee-deep diz boyu, diz boyu derinliğinde
32395 knee-high diz boyu
32396 kneecap dizkapağı
32397 kneel (down/on ile) diz çökmek
32398 kneepan dizkapağı
32399 knell matem çanı
32400 knick-knack süs eşyası, cici bici
32401 knickerbockers golf pantolon
32402 knickers kadın külotu
32403 knife edge bıçak ağzı
32404 knife grinder bıçak bileyici
32405 knife sharpener bıçak bileyicisi
32406 knife tool torna kalem takımı
32407 knife bıçak, bıçaklamak
32408 knight şövalye, asilzade, şövalye ünvanını kazanan kimse, (satranç) at,
(kimese) şövalye ünvanı vermek
32409 knighthood şövalyelik
32410 knightly şövalyeye yakışır, kahramanca
32411 knit needle örgü şişi
32412 knit one's brows kaşlarını çatmak
32413 knit örmek, birleşmek, kaynaşmak
32414 knitting machine örgü kılgası, trikotaj kılgası
32415 knitting needle örgü şişi
32416 knitting wool örgü yünü
32417 knitting yarn örgü ipliği
32418 knitting örgü
32419 knitwear örgü eşya, el örgüsü giysi
32420 knob top, yumru, topuz, tokmak, kontrol düğmesi
32421 knobbiness yumru yumru olma
32422 knobbly yuvarlak, yumru yumru, yumrulu
32423 knobby (Aİ) bkz.knobbly
32424 knobkerrie topuzlu mızrak, topuzlu ok
32425 knock about bulunmak, olmak, ile ilişki kurmak
32426 knock against -e çarpmak
32427 knock back hızla içmek, devirmek
32428 knock down yıkmak, yok etmek, (fiyat) düşürmek, indirmek
32429 knock money off fiyat kırmak
32430 knock off paydos etmek, vurup devirmek, işi bırakmak, aşırmak, çalmak
32431 knock on the head tepesine vurmak
32432 knock on wood şeytan kulağına kurşun
32433 knock out uyutmak, nakavt etmek, yenmek, elemek
32434 knock over çarpıp düşürmek, vurup yere sermek, devirmek
32435 knock sb into the middle of next week canına okumak
32436 knock spots off taş çıkartmak
32437 knock the daylights out of ağzını burnunu dağıtmak
32438 knock up aceleyle yapıvermek
32439 knock vurmak, kusur bulmak, acımasızca eleştirmek, şoke etmek, vurma sesi,
(kapı) çalma sesi, tak tak, vurma, darbe, sıkıntı, dert
32440 knock-kneed çarpık bacaklı
32441 knockdown portatif, demonte, en ucuz, yere serme
32442 knocker kapı tokmağı
32443 knockout (boks) nakavt, çekici kimse/şey
32444 knoll küçük tepe, tepecik
32445 knot düğüm, budak, insan kümesi, türküm, deniz mili, düğümlemek, düğüm atmak
32446 knothole budak deliği
32447 knotted düğümlü
32448 knotty düğüm düğüm, düğümlü
32449 know a thing or two işi bilmek
32450 know all the answers bilgiçlik taslamak
32451 know how many beans make five cin gibi olmak
32452 know how usulünü bilmek, yolunu bilmek
32453 know like the back of one's hand avucunun içi gibi bilmek
32454 know of -den haberi olmak, duymuş olmak, bilmek
32455 know one's own mind ne istediğini bilmek
32456 know sb by name -i ismen tanımak
32457 know sth backwards bir şeyi çok iyi bilmek
32458 know the ropes kuralları bilmek, işi bilmek
32459 know the score işi bilmek, işten anlamak
32460 know what's what uyanık olmak, neyin ne olduğunu bilmek
32461 know bilmek, tanımak, görmek, geçirmek, yaşamak, çekmek
32462 know-all çok bilmiş kimse, ukala
32463 knowable bilinebilir, fark edilir
32464 knowing bilgiç, uyanık, kurnaz
32465 knowingly bilgiçlikle, kurnazlıkla, bilerek, bile bile, kasten
32466 knowledge bilgi
32467 knowledgeable bilgili
32468 known tanınmış, bilinen, tanınan, ünlü
32469 knuckle down işe koyulmak
32470 knuckle under boyun eğmek, teslim olmak
32471 knuckle parmağın oynak yeri
32472 knuckle-duster demir muşta
32473 knucklebone aşık sümüğü
32474 knuckledown işe koyulmak
32475 knuckleduster demir muşta
32476 knurl tırtıl çekme aleti, budak, yumru, tırtıl çekmek
32477 knurling tool tırtıl çekme aleti
32478 koala koala
32479 kodak küçük yaçın kılgası
32480 kohlrabi yerlahanası
32481 kook antika
32482 kooky deli divane, mecnun, tuhaf
32483 Koran Kuran
32484 Korea Kore
32485 Korean Koreli
32486 kosher (et/vb.) Yahudilere haram olmayan
32487 kowtow (to ile) soru sormaksızın itaat etmek, sorgusuz sualsiz boyun
eğmek
32488 kraft dayanıklı ambalaj çöngesi
32489 krait zehirli bir Asya yılanı
32490 krypton kripton
32491 kudos onur, gurur, şeref
32492 kung fu kung fu
32493 kurtosis kürtosis, basıklık
32494 Kuwait Kuveyt
32495 kyanite kiyanit
32496 kymograph kimograf
32497 lab laboratuvar
32498 labdanum laden
32499 label etiket, yarlık, yafta, etiketlemek, etiket yapıştırmak, sınıflandırmak,
tanımlamak
32500 labial assimilation küçük ünlü uyumu
32501 labial harmony küçük ünlü uyumu
32502 labial dudaksıl (ünlü), dudaksıl (ünlü)
32503 labialization dudaksıllaşma
32504 labile kararsız, düzensiz, çabuk değişen
32505 labio-palatal dudaksıl-damaksıl
32506 labio-velar dudaksıl-artdamaksıl
32507 labiodental dişsil-dudaksıl, dudaksıl-dişsil
32508 labor bkz.labour
32509 laboratory assistant laborant
32510 laboratory glove laboratuvar eldiveni
32511 laboratory laboratuvar
32512 laborious yorucu, zahmetli, güç
32513 labour agreement iş sözleşmesi
32514 labour costs işçilik masrafları
32515 labour court iş mahkemesi
32516 labour dispute iş uyuşmazlığı
32517 labour emigration emek göçü
32518 labour exchange iş ve işçi bulma kurumu
32519 labour force işgücü
32520 labour intensive emek-yoğun
32521 labour market emek piyasası
32522 labour of love karşılık beklemeden yapılan iş
32523 Labour Party işçi Partisi
32524 labour relations işçi-işveren ilişkileri
32525 labour saving işten tasarruf sağlayan
32526 labour turnover işçi devri
32527 labour union işçi sendikası
32528 labour wages işçi vergini
32529 Labour İşçi Partisi üyesi, İşçi Partisi'ne ilişkin, çalışma, emek, iş,
işçi, işçi sınıfı, doğum, doğurma, çalışmak, çabalamak, emek harcamak, güçlükle
hareket etmek, boğuşmak, ayrıntılara girmek
32530 labourer işçi, emekçi
32531 labouring çalışan
32532 laburnum sarısalkım
32533 labyrinth labirent
32534 labyrinthine labirent gibi
32535 lac lak, laka
32536 lac-dye lak boyası
32537 laccolith lakolit, mantarsı kayaç
32538 lace into yumrukla saldırmak
32539 lace bağcık, bağ, dantela, bağlamak, (hafif bir içkiye) az miktar sert içki
katmak
32540 laced shoe bağlı ayakkabı
32541 lacerate yırtmak, yaralamak, tırmalamak, parçalamak
32542 laceration yırtma, parçalanma, kesilme, incitme
32543 lachrymal göz yaşına ait
32544 lachrymation göz yaşı akıtma, ağlama
32545 lachrymose sulu gözlü, acıklı, göz yaşartıcı, gözü yaşlı
32546 lacing aşırı delgileme
32547 lack -sizlik çekmek, -den yoksun olmak, olmayış, yokluk, eksiklik, -sizlik
32548 lackadaisical cansız, tembel, ilgisiz, uyuşuk
32549 lackaday! Eyvah!, Heyhat!
32550 lackey dalkavuk, yağcı, yalaka
32551 lacking eksik, kayıp, yok
32552 laconic veciz, az ve öz söz kullanılan, kısa ve anlamlı
32553 laconicism özlülük, veciz ifade
32554 lacquer vernik, cila, (saç) sprey, verniklemek, cilalamak
32555 lacrimal gland gözyaşı bezi
32556 lacrimal gözyaşı ile ilgili
32557 lactam laktam
32558 lactase laktaz
32559 lactate laktat, emzirmek, süt vermek
32560 lactation emzirme
32561 lacteal süte ait, sütlü
32562 lactic acid laktik asit, süt asidi
32563 lactic fermentation laktik mayalanma
32564 lactic laktik
32565 lactiferous süt veren
32566 lactometer laktometre
32567 lactone lakton
32568 lactose laktoz, süt şekeri
32569 lacuna sümükte bulunan boşluk
32570 lacunar tekneli tavan
32571 lacustrine deposit göl birikintisi
32572 lacustrine sediment göl tortusu
32573 lacustrine göl, gölle ilgili
32574 lacy dantel gibi, dantelli
32575 lad delikanlı, genç
32576 ladder dredger kovalı tarak
32577 ladder el merdiveni, çorap kaçığı, (çorap) kaçmak, kaçırmak
32578 ladder-proof kaçmaz
32579 ladder-stitch iğneardı teyel, çapraz teyel
32580 laddie delikanlı, oğlan
32581 lade yüklemek
32582 laden (with ile) yüklü, dolu
32583 lading port yükleme limanı
32584 lading yükleme
32585 ladle kepçe, kepçeyle koymak/servis yapmak
32586 ladleful kepçe dolusu
32587 lady hanımefendi, kadın, bayan
32588 lady-in-waiting nedime
32589 lady-killer kadın avcısı
32590 ladybird uğurböceği
32591 ladybug uğurböceği, gelinböceği, hanımböceği
32592 ladykiller kadın avcısı, çapkın
32593 ladylike hanımca, hanım gibi, nazik
32594 ladylove sevgili, metres, sevilen kadın
32595 laevo-rotatory sola çeviren
32596 laevorotatory sola çeviren
32597 laevulose levüloz
32598 lag angle gecikme açısı
32599 lag (behind ile) yavaş ilerlemek, arkadan gelmek, (boru) keçe ya da asbest
kaplamak
32600 lager bir tür hafif bira
32601 laggard ağır, tembel, haylaz, tembel kimse
32602 lagging yalıtım, izolasyon, kaplama, döşeme
32603 lagoon denizkulağı, kıyı gölü
32604 laicize laikleştirmek
32605 laid up biriktirmek
32606 lair vahşi döngül ini
32607 laird emlak sahibi
32608 laissez faire müdahale etmeme, serbest bırakma, bırak yapsınlar
32609 laity meslekten olmayanlar
32610 lake breeze göl meltemi
32611 lake göl
32612 lam dövmek, dayak atmak
32613 lamb chop kuzu pirzolası
32614 lamb kuzu, haruf, kuzu eti, kuzulamak
32615 lamb's wool kuzu yünü
32616 lambaste dövmek, pataklamak, dayak atmak
32617 lambency hafif parlaklık
32618 lambent alev gibi yalayarak yayılan
32619 Lambert lambert
32620 lambrequin kapı üzerine asılan süs, perde
32621 lambskin kuzu derisi
32622 lame duck işe yaramaz kimse, sakat kimse
32623 lame excuse kabul edilmez özür, sudan bahane
32624 lame topal, aksak, zayıf, inanılması güç, topal etmek
32625 lamella ince levha, pul
32626 lamellar pullu, katmanlı, yapraksı
32627 lameness topallık, zayıflık
32628 lament ağlayıp sızlamak, yasını tutmak, ağıt, ağlama, inleme, yasını
tutma
32629 lamentable içler acısı, acınacak, ağlanacak
32630 lamentation yas, feryat, figan, ağıt
32631 lamia vampir
32632 lamina lamina
32633 laminae levha, ince yaprak, tabaka
32634 laminar flow laminer akım, düzgün akış
32635 laminar yaprak halinde, yapraksı, laminer
32636 laminate ince tabakalar halindeki bir maddeyi üst üste koyarak daha
dayanıklı bir madde haline getirmek, ince tabakaların üstüste konmasından elde
edilen madde
32637 laminated beam katmerli kiriş, yapraklı kiriş
32638 laminated spring düz yay, yaprak yay
32639 laminated yapraklı, levhalı
32640 lamination yapraklanma, tabaka, ince levha
32641 lammergeier kuzu kuşu, baysungur
32642 lamp black is, lamba isi
32643 lamp chimney lamba şişesi
32644 lamp holder lamba duyu
32645 lamp post çıngı direği
32646 lamp socket ampul duyu
32647 lamp lamba
32648 lampblack kandil isi
32649 lamplight lamba ışığı
32650 lamplighter lambacı
32651 lampoon taşlama, hiciv
32652 lampooner hicivci
32653 lampoonist hiciv yazarı
32654 lamppost çıngı direği
32655 lamprey taşemen, bufa balığı
32656 lamprophyre lamprofir
32657 lampshade abajur
32658 lanate yünlü, yün gibi
32659 lance mızrak, kargı
32660 lanceolate mızrak biçiminde
32661 lancer mızraklı süvari, mızraklı
32662 lancet arch sivri kemer
32663 lancet neşter, sivri kemer
32664 lancinating keskin (ağrı)
32665 land a blow bir yumruk oturtmak
32666 land agent emlak komisyoncusu
32667 land bank tarım bankası, emlak bankası
32668 land breeze kara meltemi
32669 land cable kara kablosu
32670 land carriage kara taşımacılığı
32671 land clearing tarla açma
32672 land crab kum yengeci
32673 land drainage arazi drenajı
32674 land fog kara sisi
32675 land forces kara kuvvetleri
32676 land holder arazi sahibi
32677 land management arazi amenajmanı
32678 land measure arazi ölçüleri jüyesi
32679 land mine kara mayını
32680 land on one's feet şansı yaver gitmek
32681 land owner toprak sahibi
32682 land reclamation toprak kazanma, arazi kazanma
32683 land reform toprak reformu
32684 land register tapu sicili
32685 land registery kadastro
32686 land tax arazi vergisi
32687 land tortoise karakaplumbağası
32688 land transportation karayolu taşımacılığı
32689 land wind kara rüzgârı
32690 land toprak, kara parçası, ülke, vatan, aynı türden toprak parçası, alan,
arazi, toprak, kişisel arazi, arsa, karaya çıkmak, karaya indirmek, karaya
getirmek, iniş yapmak, yere inmek
32691 landau lando, lando araba
32692 landed estate taşınmaz mal, gayrimenkul mülk
32693 landed property arazi, emlak, taşınmaz mal
32694 landed proprietor toprak sahibi
32695 landed geniş arazisi olan, büyük toprak sahibi olan
32696 landfall karanın görünmesi
32697 landfill arazi doldurma, arazi yükseltme
32698 landholder arazi sahibi
32699 landing aid iniş yardımcısı
32700 landing area iniş alanı
32701 landing beam iniş farı
32702 landing craft çıkarma gemisi
32703 landing gear (uçak) iniş takımı
32704 landing ground iniş alanı
32705 landing place iskele
32706 landing ship çıkarma gemisi
32707 landing stage iskele, rıhtım
32708 landing strip iniş yolu, yangın merdiveni
32709 landing karaya çıkma/çıkarma, (uçak) iniş, iskele, merdiven sahanlığı
32710 landlady ev sahibesi, pansiyoncu kadın
32711 landless topraksız, arazisiz, mülksüz
32712 landlocked kara ile çevrili
32713 landlord mal sahibi, emlak sahibi, otelci, pansiyoncu
32714 landmark sınır taşı, dönüm çekidi, (bir yeri bulmada/vb.) işaret olarak
kullanılan nesne/yer/vb.
32715 landowner arazi sahibi
32716 landscape architect peyzaj mimarı
32717 landscape architecture peyzaj mimarisi
32718 landscape kır manzarası, peyzaj, (ev/fabrika/vb.) çevresini yeşillendirmek,
çevresine bahçe yapmak
32719 landslide heyelan, toprak kayması, (saylavda) büyük başarı
32720 landslip toprak kayması
32721 landsman denize alışık olmayan adam
32722 lane line şerit çizgisi
32723 lane dar sokak, dar yol, dar geçit, yol, şerit
32724 lang syne geçmiş zaman, eski zaman
32725 language interpreter dil yorumlayıcı
32726 language processors dil işleyiciler, dil işlemciler
32727 language school dil mektebi
32728 language translator dil çevirici
32729 language dil, lisan
32730 languid uyuşuk, ağır hareket eden, halsiz
32731 languish in erimek, çürümek, acı çekmek
32732 languish isteksiz olmak, güçsüzleşmek, gevşemek, (in ile) erimek, çürümek,
acı çekmek
32733 languishing kuvvetsiz, baygın
32734 languor halsizlik, bitkinlik, güçsüzlük, gevşeklik, rehavet
32735 languorous yorgun, bitkin, tembel, parlak, çekici
32736 laniary köpekdişi
32737 laniferous yünlü, yün veren
32738 lank (saç) düz ve cansız
32739 lanky uzun boylu ve zayıf, sırık gibi
32740 lanneret bir cins doğan
32741 lanoline lanolin
32742 lantern slide slayt, diya
32743 lantern fener
32744 lanthanide lantanit
32745 lanthanite lantanit
32746 lanthanum lantan
32747 lanyard çekme ipi, savlo, kordon, filadur
32748 lap dovetail sandık geçmesi
32749 lap joint bindirme, bindirme ek
32750 lap sth up eyvallah demek
32751 lap kucak, oturan kimsenin kalçasından dizine kadar olan ön bölümü,
(yarışta) tur, (yarışta) tam tur atmak, (yarışta) rakibini bir turluk farkla
geçmek, yalayarak içmek, (against ile) küçük dalgalar halinde çarpmak, yalamak,
dalgaların çarpması, çarpma sesi
32752 lap-top computer dizüstü bilgisayar
32753 laparotomy karın amaliyatı
32754 lapbelt emniyet kemeri
32755 lapel microphone yaka mikrofonu
32756 lapel klapa
32757 lapidary taşa işlenmiş, gösterişli, hakkâk, oymacı
32758 lapidate taşlamak
32759 lapis lazuli lacivert taşı
32760 Lapland Laponya
32761 lappet sarkık şey
32762 lapping compound alıştırma macunu
32763 lapping alıştırma
32764 lapse into silence sessizliğe gömülmek
32765 lapse of justice adli hata
32766 lapse of the pen yazma yanlışı
32767 lapse of time zamanaşımı
32768 lapse küçük kusur, hata, yanlış, (zaman) geçme, ara, (into ile) derece derece
azalmak, düşmek, alçalmak, batmak, gömülmek, (from ile) inanç ve prensiplerinden
vazgeçmek, (iş anlaşması) son bulmak, yürürlükten kalkmak
32769 lapsus calami kalem hatası
32770 lapsus linguae dil sürçmesi
32771 laptop computer dizüstü bilgisayar
32772 laptop dizüstü
32773 lapwing kızkuşu
32774 larboard geminin iskele tarafı
32775 larcenist hırsız
32776 larceny hırsızlık
32777 larch karaçam
32778 lard domuz yağı
32779 larder kiler
32780 lares et penates manevi değeri olan eşya
32781 large intestine kalınbağırsak
32782 large manufacture büyük ölçekli üretim
32783 large radish bayırturpu
32784 large scale geniş çaplı
32785 large büyük, çon, iri, geniş, bol, çok
32786 large-minded anlayışlı, serbest fikirli, hoşgörülü
32787 largehearted iyi kalpli, halden anlayan
32788 largely çoğunlukla, ekseriyetle, ziyadesiyle
32789 largeness büyüklük, genişlik
32790 largess bkz.largesse
32791 largesse ihsan, bağış
32792 largish büyükçe, iricek
32793 largo largo, ağır, largo, ağır ağır
32794 lariat bkz.lasso
32795 lark zarafat, şaka, meze, eğlenme, takılma, gırgır, tarlakuşu, gülüp
oynamak, oynaklaşmak, mezelenmek, eğlenmek
32796 larkspur hezaren çiçeği
32797 larrup dayak atmak
32798 larva state larva dönemi
32799 larva larva, tırtıl, kurtçuk
32800 larval larva ile ilgili, kurtçuk halinde
32801 laryngeal gırtlaksıl, gırtlakta oluşan, boğazla ilgili
32802 laryngitis larenjit, gırtlak yangısı
32803 larynx gırtlak
32804 lasagna lasanya
32805 lascivious şehvetli, şehvet düşkünü
32806 lasciviousness şehvet
32807 laser beam lazer ışını
32808 laser memory lazer bellek
32809 laser printer lazer yazıcı
32810 laser lazer (aygıtı)
32811 lash about aniden hareket etmek, şiddetle çarpmak
32812 lash oneself into a fury çatmak
32813 lash out saldırmak, azarlamak, paylamak
32814 lash kırbaçlamak, (about ile) aniden hareket etmek ya da vurmak, şiddetle
çarpmak, sıkıca bağlamak, kamçı darbesi, ani ve haşin hareket
32815 lashing kırbaçlama, azarlama, bağlama
32816 lass kız
32817 lassitude dermansızlık, halsizlik, bitkinlik, yorgunluk
32818 lasso kement
32819 last ditch son çare
32820 last judgement kıyamet günü
32821 last quarter son dördün
32822 last week geçen hafta
32823 last wish son arzu
32824 last year bıldır
32825 last son, en son, sonuncu, herşeyden sonra, herkesten sonra, sonuncu olarak,
son olarak, en son, sürmek, devam etmek, bozulmamak, dayanmak
32826 last-in first-out, son giren ilk çıkar
32827 lasting dayanıklı, sağlam, bitmeyen, tükenmeyen, sürekli, kalıcı
32828 lastly son olarak
32829 latch key kapı anahtarı
32830 latch on anlamak, çakozlamak, uyanmak
32831 latch onto anlamak, çakozlamak
32832 latch kapı mandalı, kapı kilidi, kilitlemek, mandallamak
32833 latchkey kapı anahtarı
32834 late geç, gecikmiş, I'm late., (sögen/zaman) geç, son, yeni, taze, geç
olarak, geç, sonuna doğru, sonlarında, sabık, eski, rahmetli
32835 lately son günlerde, son zamanlarda, yakınlarda
32836 latency time gecikme zamanı, bekleme süresi
32837 latency gizli kalma, gizlilik
32838 lateness geç olma
32839 latent heat gizli ısı
32840 latent image görünmeyen resim, gizli görüntü
32841 latent period mikropların kuluçka dönemi
32842 latent ortada olmayan, gizli
32843 later on daha sonra
32844 lateral bud yan tomurcuk
32845 lateral deviation yanal sapma
32846 lateral erosion yandan aşınma, yanlama aşınma
32847 lateral inversion yanal terslik, yanda bulunan ters görüntü
32848 lateral pressure yanal basınç
32849 lateral section yan kesit
32850 lateral spillway yan dolusavak
32851 lateral thrust yanal basınç
32852 lateral yan, yanal
32853 laterite laterit, kırmızı kil
32854 latest en son haber/moda, /vb
32855 latex lateks
32856 lath and plaster bağdadi kaplama
32857 lath sıva tirizi, bağdadi çıta, lata ile kaplamak
32858 lathe bed torna kızağı, torna yatağı
32859 lathe carrier torna fırdöndüsü
32860 lathe chuck torna aynası
32861 lathe tool torna takımı
32862 lathe torna tezgâhı
32863 lather sabun köpüğü, köpük, (sabun) köpürmek, köpürtmek, sabunlamak
32864 lathing çıta işi, bağdadi, kaplama
32865 lathwork bağdadi işi, kafes işi
32866 Latin Latin, Latince
32867 Latinist Latince bilgini
32868 latish biraz geç
32869 latitude enlem, rahatlık, serbestlik, özgürlük
32870 latitudes bölge
32871 latitudinal enine olan
32872 latitudinarian serbest fikirli
32873 latrine (özellikle düşergelerde) hela
32874 latten ince sac levha, pirinç kaplama
32875 latter end ölüm
32876 latter sonraki, son, ikincisi, iki şeyden sonuncusu, son söylenilen
32877 latter-day modern, çağa uygun
32878 latterly son zamanlarda, bu yakınlarda
32879 lattice beam kafes kiriş
32880 lattice bridge kafes kirişli köprü
32881 lattice coil kafes bobin
32882 lattice dynamics kafes dinamiği
32883 lattice energy kafes enerjisi, örgü erkesi
32884 lattice girder kafes kiriş
32885 lattice truss kafes kiriş
32886 lattice work kafes işi
32887 lattice kafes
32888 latus rectum özkiriş
32889 Latvia Letonya
32890 laud övme, methiye, övmek, methetmek
32891 laudable (davranış/vb.) övgüye değer, beğenilen
32892 laudanum afyon tentürü, lavdanom
32893 laudation övme, sitayiş
32894 laudatory övücü
32895 laugh at (kimese) gülmek
32896 laugh like a drain makaraları koyvermek
32897 laugh off önemsememek, gülüp geçmek
32898 laugh until one cries uğunmak
32899 laugh up one's sleeve bıyık altından gülmek
32900 laugh (kahkahayla) gülmek, gülüş, kahkaha
32901 laughable gülünç, komik
32902 laughing gas güldürücü gaz
32903 laughing gülen, güldürücü, komik, gülme, gülüş
32904 laughter kahkaha, gülüş
32905 launch an investigation soruşturma başlatmak
32906 launch (gemi) denize indirmek, (roket) fırlatmak, (plan/hareket/yeni bir
yaşam/vb.) başlatmak, (at ile) fırlatmak, hızla atmak, (gemiyi) suya indirme, büyük
kozgaltkalı sandal, motorbot
32907 launcher suya indirici, mancınık, katapult, fırlatıcı, fırlatma rampası
32908 launching denize indirme, fırlatma (roket), suya indirme
32909 launder money kara pulu aklamak
32910 launder (giysi) yıkayıp ütülemek
32911 launderette çamaşırhane
32912 launderyman çamaşırcı
32913 laundress çamaşırcı
32914 laundromat bkz.launderette
32915 laundry blue çamaşır çividi
32916 laundry çamaşırhane, çamaşır
32917 laurel defne ağacı
32918 laurelled defne dalıyla süslenmiş, ödül kazanmış
32919 lauryl laurik
32920 lav yüznurama
32921 lava flow lav akıntısı
32922 lava lav
32923 lavage lavaj
32924 lavation yıkama
32925 lavatory faucet lavabo musluğu
32926 lavatory hela, tuvalet, yüznumara
32927 lavender lavanta
32928 laver büyük el leğeni
32929 lavish savurgan, tutumsuz, bol, çok, (on ile) cömertçe vermek
32930 lavishness savurganlık
32931 law costs mahkeme giderleri
32932 law for combating terrorism terörle mücadele yasası
32933 law of acceleration ivme kanunu
32934 law of conservation of energy enerji korunumu kanunu
32935 law of conservation of matter maddenin sakınımı kanunu
32936 law of contracts and torts borçlar hukuku
32937 law of definite proportions belirli oranlar yasası
32938 law of demand talep kanunu
32939 law of dominance başatlık yasası, baskın karakter kanunu
32940 law of exponents üstler kuralı
32941 law of floating yüzme kanunu
32942 law of heat exchange ısının yer değiştirme kanunu
32943 law of inertia eylemsizlik kanunu
32944 law of jungle orman yasası
32945 law of nations uluslararası hukuk
32946 law of refraction kırılım yasası
32947 law of succession miras hukuku
32948 law office hukuk bürosu
32949 law school hukuk bilimyurdu
32950 law kanun, yasa, kural, hukuk, sakçı
32951 law-abiding yasaya saygı gösteren, dürüst
32952 lawbook kanunname
32953 lawbreaker kanun tanımayan kimse
32954 lawful yasalara uygun, yasal, yasalara uyan
32955 lawfulness kanuna uygunluk, yasallık
32956 lawgiver kanun yapan kimse, kanunverici
32957 lawless vahşi, kontrolsüz, serkeş, başıbozuk, yasadışı
32958 lawlessness kanunsuzluk, düzensizlik, kargaşa
32959 lawmaker meclis üyesi, kanunverici
32960 lawn mower çimen biçme kılgası
32961 lawn sprinkler çim fıskıyesi, bahçe musluğu
32962 lawn çim, çimenlik
32963 lawrencium lavrensyum
32964 lawsuit dava
32965 lawyer avukat, aklavcı
32966 lax ilgisiz, umursamaz, kaygısız, dikkatsiz, tembel, savsak, kontrolsüz
32967 laxative müshil
32968 laxity gevşeklik
32969 lay a foundation temel atmak
32970 lay about one sağına soluna vurmak
32971 lay an egg fiyasko vermek
32972 lay an embargo on ambargo koymak
32973 lay aside saklamak, biriktirmek, bırakmak, vazgeçmek
32974 lay at the door of suçlamak, kabahat yüklemek
32975 lay awake gözüne uyku girmemek
32976 lay by biriktirmek, bir kenara koymak
32977 lay days astarya, yükleme ve boşaltma süresi
32978 lay down belirlemek, saptamak, depolamak, yere bırakmak
32979 lay for -e pusu kurmak
32980 lay hands on tutmak
32981 lay in an ambush pusu kurmak
32982 lay in depolamak, saklamak, biriktirmek
32983 lay into saldırmak
32984 lay it on thick övmek, göklere çıkarmak
32985 lay it on with a trowel ballandıra ballandıra anlatmak
32986 lay low yatağa sermek
32987 lay off (geçici olarak) işten çıkarmak
32988 lay on temin etmek, sağlamak, üzerine atılmak
32989 lay one's cards on the table gizlisi saklısı olmamak, açık ve dürüst olmak
32990 lay out plan, tertip, maket, düzen, yere sermek, yaymak, planlamak
32991 lay siege to kuşatmak
32992 lay sth on the line dobra dobra konuşmak
32993 lay sth to waste altını üstüne getirmek
32994 lay the fire ateşi yakmak
32995 lay the foundation stone temelini atmak
32996 lay the foundations temel atmak
32997 lay to rest gömmek, defnetmek
32998 lay up (hastalık) yatağa düşürmek, biriktirmek
32999 lay waste harap etmek, yakıp yıkmak, tahrip etmek
33000 lay yaymak, sermek, koymak, dizmek, yerleştirmek, döşemek, sürmek,
değdirmek, hazırlamak, yumurtlamak, yatıştırmak, yüklemek, isnat etmek, yatırmak,
üstüne oynamak, kab, arg.düzmek, sikmek, kaymak, (hukuk/tıp/vb.belli bir öğrenim
dalında) profesyonel olmayan, eğitim görmemiş
33001 layabout (İİ) tembel, işten kaçan kimse, kaytarıkçı
33002 layer tabaka, kat, bir şey yayan kimse/kılga, yayıcı, tabakalar halinde
yaymak
33003 layman meslekten olmayan kimse
33004 layout plan vaziyet josparı, konumtasar
33005 layout (bahçe/kent/vb. yerler için) planlama, yapı plan ya da çizimi
33006 layshaft (oto) yardımcı şaft, ara mili
33007 lazaretto karantina yeri, erzak ambarı
33008 laze (away/around/about ile) tembelce vakit geçirmek, tembellik etmek,
tembellikle ya da hareketsiz geçirilen kısa süre, tembellik
33009 lazily miskin miskin
33010 laziness tembellik
33011 lazy tongs zikzak maşa
33012 lazy tembel, erincek, ağır, uyuşuk, yavaş hareket eden, tembellik/uyuşukluk
veren
33013 lazybones tembel adam
33014 lea çayırlık, mera
33015 leach filtre, süzmek, filtre etmek
33016 leaching katıdan özütleme, liçing
33017 lead a person a pretty dance birinin başına çorap örmek
33018 lead acetate kurşun asetat
33019 lead alloy kurşun alaşımı
33020 lead angle avans açısı, öndelik açısı
33021 lead astray yoldan çıkarmak
33022 lead bath kurşun banyosu
33023 lead chromate kurşun kromat
33024 lead coated kurşun kaplı, kurşun örtülü
33025 lead glass kurşun cam
33026 lead manager lider yönetici
33027 lead nitrate gümüş nitrat
33028 lead off başlangıç, başlamak, başa geçmek
33029 lead on yutturmak, kandırmak, inandırmak, götürmek
33030 lead pencil kurşunkalem
33031 lead peroxide kurşun peroksit
33032 lead poisoning kurşun zehirlenmesi
33033 lead sb a dance birinin başına iş açmak, birini üzmek
33034 lead sb by the nose parmağında oynatmak
33035 lead sb on kandırmak
33036 lead sb up the garden path birini üç kâğıda getirmek
33037 lead screw ana mil
33038 lead sulphide kurşun sülfür
33039 lead the life of Riley bir eli yağda bir eli balda olmak
33040 lead to -e yol açmak, neden olmak
33041 lead up to sözü belli bir çekide getirmek
33042 lead götürmek, rehberlik etmek, (nereyese) götürmek, ulaştırmak, inandırmak,
ikna etmek, yönetmek, liderlik etmek, idare etmek, önde sürmek, kılavuzluk,
öncülük, başrol, (of/over ile)(uzaklık/sayı/vb.) ileride olma, önde gelme, tasma
kayışı, ara kablosu, ipucu, delil, kurşun, kalem kurşunu, grafit, anterlin
33043 lead-free motor fuel kurşunsuz benzin
33044 lead-free kurşunsuz
33045 leaded bronze kurşun tuncu
33046 leaded kurşunlu, kurşun kaplı
33047 leaden kurşuni renkli, üzgün, kederli
33048 leader of the party parti başkanı
33049 leader önde gelen kimse, başta gelen kimse, yolbaşçı, lider, kösem,
yedekçi, başkan, başyazı, baş makale
33050 leadership liderlik, önderlik
33051 leading article başmakale
33052 leading axle ön aks, kılavuz dingil
33053 leading case emsal oluşturan olay, içtihat
33054 leading edge hücum kenarı, en ön kısım
33055 leading lady başrol oynayan kadın, başrol oyuncusu kadı
33056 leading man başrol oyuncusu erkek, başrol oynayan erkek
33057 leading screw kılavuz vida
33058 leading wheel ön tekerlek, kılavuz tekerlek
33059 leading en önemli, ana, temel, yol gösteren, kılavuzluk eden, yöneten,
önde olan
33060 leading-in cable giriş kablosu
33061 leaf bud yaprak tomurcuğu
33062 leaf curl kıvırcık baş hastalığı
33063 leaf electroscope yapraklı elektroskop
33064 leaf green yaprak yeşili
33065 leaf roll disease yaprak kıvrılma hastalığı
33066 leaf scar yaprak izi
33067 leaf spring düz yay, yaprak yay
33068 leaf through göz gezdirmek
33069 leaf (ösümlük) yaprak, sayfa, yaprak, (özellikle altın ve gümüş) ince
tabaka, yaprak
33070 leafage yapraklar, yeşillik
33071 leafiness yaprakları bol olma
33072 leafless yapraksız
33073 leaflet broşür
33074 leafy yapraklarla kaplı, yapraklı
33075 League of Nations Milletler Cemiyeti
33076 league dernek, birlik, lig
33077 leak detector sızıntı detektörü
33078 leak out (haber/vb.) ortaya çıkmak, sızmak
33079 leak su sızdıran delik ya da çatlak, (gaz/vb.) sızıntı, (haber/vb.) sızma,
sızıntı, (gaz/vb.) sızdırmak, sızmak, (haber/vb.) sızdırmak
33080 leakage current kaçak akımı, sızıntı akımı
33081 leakage indicator kaçak göstergesi
33082 leakage radiation kaçak radyasyon, sızıntı ışınım
33083 leakage sızıntı, sızma
33084 leaking water kaçak su, sızan su
33085 leakproof sızdırmaz
33086 leaky sızıntılı, sızdıran, delik
33087 lean coal zayıf kömür
33088 lean forward abanmak, tekye vermek
33089 lean yana yatmak, (öne doğru) eğilmek, dayanmak, yaslanmak, söykenmek, çok
zayıf, sıska, (et) yağsız, verimsiz, kıt
33090 lean-to roof sundurma çatı
33091 leaning eğilim
33092 leanness zayıflık, verimsizlik
33093 leap at bayıla bayıla kabul etmek, atlamak
33094 leap year ekliyıl, artıkyıl
33095 leap sıçramak, atlamak, (üstünden) atlamak, tullanmak, sıçrama, atlama,
atlanılan uzaklık, sıçrama uzaklığı, ani yükselme, fırlama, artış
33096 leapfrog birdirbir oyunu
33097 learn one's lesson dersini almak, ağzı yanmak
33098 learn öğrenmek
33099 learned bilgili
33100 learner öğrenci, şakirt, bir şeyi öğrenmekte olan kimse
33101 learning bilgi
33102 lease holder kiracı
33103 lease kira kontratı, (out ile) kontratla kiralamak
33104 leased line kiralanmış hat, özel hat
33105 leasehold sözleşme ile kiralanmış emlak
33106 leaseholder kiracı, müstecir
33107 leaser kiralayan
33108 leash tasma
33109 leasing kiralama, finansal kiralama, leasing
33110 least common multiple en küçük ortakkat
33111 least effort en az çaba yasası
33112 least be.en az, en küçük, adl.en küçük sayı, en küçük miktar, en az
33113 leastways en az, hiç olmazsa
33114 leather belt kösele kayış
33115 leather goods deri eşyalar
33116 leather deri
33117 leathercloth deriye benzer bir tür kumaş
33118 leatherette cilt bezi, meşin kap
33119 leathern deriden yapılmış
33120 leathery kösele gibi, sert, kalın
33121 leave in the lurch yüzüstü bırakmak
33122 leave no stone unturned her yolu denemek
33123 leave off vazgeçmek, bırakmak
33124 leave one to one's fate kaderiyle baş başa bırakmak
33125 leave one's mark on damgasını vurmak
33126 leave out eklemeyi unutmak, atlamak, atmak, çıkarmak
33127 leave over tehir etmek, ertelemek
33128 leave sb flat beş kapiksiz bırakmak
33129 leave sb holding the bag birini yüzüstü bırakmak
33130 leave sb in peace birini rahat bırakmak
33131 leave sb in the lurch yüzüstü bırakmak
33132 leave sb standing yaya bırakmak
33133 leave sb to his own resources kendi haline bırakmak
33134 leave speechless nutku tutulmak
33135 leave sth to sb bırakmak
33136 leave sth up to bırakmak
33137 leave the chair başkanlığı bırakmak
33138 leave with pay verginli izin
33139 leave without pay verginsiz izin
33140 leave word with sb birine not bırakmak
33141 leave ayrılmak, bırakmak, terketmek, bırakmak, bakımına bırakmak,
sorumluluğuna bırakmak, izin
33142 leaven maya, mayalandırmak, bozmak, etkilemek
33143 leavings artıklar, çöpler
33144 Lebanese Lübnanlı
33145 Lebanon Lübnan
33146 lech şehvet, şehvete düşkün olmak, hırs beslemek
33147 lecher aşırı seks düşkünü, azgın
33148 lecherous hkr.şehvet düşkünü, azgın
33149 lechery seks düşkünlüğü
33150 lecithin lesitin
33151 lectern kürsü, konuşmacı kürsüsü
33152 lecture konferans, (birdemde) ders, azarlama, paylama, ders vermek,
konferans vermek, azarlamak, paylamak
33153 lecturer konferansçı, okutman, doçent
33154 lectureship okutmanlık
33155 led horse yedek at
33156 led yol göstermek, idare etmek
33157 ledge rafa benzer düz çıkıntı, çıkıntılı kaya tabakası
33158 ledger board küpeşte, parmaklık küpeştesi
33159 ledger line yardımcı çizgi
33160 ledger defteri kebir, ana hesap defteri, hesabat kitabı, kavlık
33161 lee anchor rüzgâra kapalı yer, rüzgâr altı, boca
33162 lee shore rüzgâr altındaki kıyı
33163 lee side rüzgâr altı
33164 lee korunmalı taraf, boca, poça, rüzgâraltı
33165 leech rope gradin halatı
33166 leech sülük, zalı, asalak, parazit, sülük
33167 leek pırasa
33168 leer yan bakış, alaycı ya da şehvetli bakış, (at ile) yan gözle bakmak, (at
ile) şehvetle bakmak, kesmek
33169 leery kuşkulu, kurnaz
33170 lees tortu, çökelti
33171 leeway fazladan yer, zaman, pul, /vb
33172 left atrium sol kulakçık
33173 left auricle sol kulakçık
33174 left hand sol el, sol taraf
33175 left justified sola yanaşık
33176 left justify sola yanaştırmak
33177 left lane sol şerit
33178 left property bırakılmış eşya
33179 left shift sola kaydırma
33180 left turn sola dönüş
33181 left wing sol kanat
33182 left sol, be.sola
33183 left-hand drive sol direksiyon
33184 left-handed rotation sola çevirme
33185 left-handed solak, solaklar için yapılmış
33186 left-turn lane sola dönüş şeridi
33187 leftist solcu
33188 leftovers artık yemek
33189 leftwards sola doğru, sola
33190 leg bone kıç sümüğü
33191 leg of mutton koyun budu
33192 leg (döngüllerde) but, bacak, kıç, (giysi) kıçı örten bölüm, bacak, (eşya)
ayak, bacak, bölüm
33193 legacy miras, kalıt
33194 legal adviser hukuk danışmanı, hukuk müşaviri
33195 legal aid verginsiz avukat sağlama
33196 legal capacity hukuki ehliyet
33197 legal competence hukuki ehliyet
33198 legal disability hukuki ehliyetsizlik
33199 legal documents resmi evrak
33200 legal entity tüzel kişi, hükmi şahıs
33201 legal error adli hata
33202 legal expenses mahkeme giderleri
33203 legal heir kanuni mirasçı
33204 legal holiday resmi tatil
33205 legal obligation yasal yükümlülük
33206 legal person tüzel kişi
33207 legal personality tüzelkişilik
33208 legal position hukuki durum
33209 legal practitioner stajyer avukat
33210 legal reserve kanuni ihtiyat, kanuni yedek akçe
33211 legal tender kanuni pul, kanuni ödeme aracı, kanuni para
33212 legal yasal, yasaya uygun
33213 legalese hukuk dili
33214 legality yasallık, yasaya uygunluk
33215 legalization yasal hale getirme, tasdik
33216 legalize yasallaştırmak
33217 legally yasal olarak, kanunen
33218 legate elçi, sefir, miras bırakmak
33219 legatee lehine mal bırakılan kişi
33220 legation ortaelçilik
33221 legato bağlı, legato
33222 legator vasiyetçi, miras bırakan kişi
33223 legend efsane, söylence, büyük, ünlü kimse, efsane, (harita/vb.'de)
açıklayıcı bilgiler
33224 legendary efsanevi, söylencesel, ünlü
33225 legerdemain el çabukluğu, el becerisi, hokkabazlık
33226 leggings tozluk
33227 leggy uzun bacaklı
33228 leghorn bir cins tavuk, legorn
33229 legibility okunaklılık
33230 legible okunaklı
33231 legion lejyon, kalabalık insan topluluğu
33232 legionary lejiyoner
33233 legislate (for/against ile) yasa yapmak, yasamak
33234 legislation yasama, kanun yapma, kanunvericilik
33235 legislations mevzuat, kanunlar
33236 legislative power yasama yetkisi
33237 legislative term yasama dönemi
33238 legislative yasamaya ilişkin, yasama yetkisi olan, kanun koyan
33239 legislator yasa koyucu, kanun koyucusu, kanunverici
33240 legislature yasama meclisi
33241 legist hukukçu
33242 legitimacy meşruluk, yasalara uygunluk
33243 legitimate to meşru kılmak
33244 legitimate yasal, meşru doğmuş, mantıklı, akla yatkın
33245 legitimation meşrulaştırma, onaylama
33246 legless bacaksız
33247 legume baklagiller
33248 leguminous baklagillerle ilgili
33249 leisure industry eğlence endüstrisi
33250 leisure boş vakit
33251 leisured bol bol boş zamanı olan, serbest
33252 leisureliness acelesizlik
33253 leisurely acelesiz yapılan, yavaş, sakin
33254 leitmotiv ana motif, ana kavram, kılavuz kavramı
33255 lemma yardımcı teorem, önsav
33256 lemming yabani sıçan, kır sıçanı
33257 lemniscate lemniskat, kelebek eğrisi
33258 Lemnos Ege denizinde Limni adası
33259 lemon balm oğulotu
33260 lemon drop limon şekeri
33261 lemon peel limon kabuğu
33262 lemon limon
33263 lemonade İİ.gazoz, Aİ.limonata
33264 lend a hand to yardım etmek
33265 lend an ear to kulak vermek
33266 lend sb a hand birine el vermek
33267 lend sth to önem kazandırmak
33268 lend ödünç vermek, borç vermek, eklemek, katmak, vermek
33269 lender ödünç veren, borç veren
33270 lending limit kredi limiti
33271 length measuring uzunluk ölçümü
33272 length wise uzunluğuna, boylu boyunca
33273 length uzunluk, boy, metres in length., parça
33274 lengthen uzatmak, uzamak
33275 lengthily uzun uzadıya
33276 lengthiness uzunluk, fazla uzunluk
33277 lengthways uzunlamasına, uzunluğuna
33278 lengthwise bkz.lengthways
33279 lengthy upuzun, çok uzun, fazlasıyla uzun
33280 lenience hoşgörü, yumuşaklık, müsamaha
33281 leniency yumuşaklık, hoşgörürlük, müsamaha
33282 lenient müşfik, yumuşak
33283 lenitive yatıştırıcı, dindirici, yumuşatıcı, yatıştırıcı, dindirici şey
33284 lenity yumuşak huyluluk
33285 lens antenna mercek anten
33286 lens aperture diyafram açıklığı
33287 lens barrel mercek çerçevesi
33288 lens cap mercek kapağı
33289 lens diaphragm mercek diyaframı
33290 lens hood parasol, güneşlik
33291 lens mount mercek çerçevesi
33292 lens opening mercek açıklığı
33293 lens turret mercek tablası
33294 lens mercek, göz merceği, objektif, gözlük camı
33295 Lent Hıristiyanlıkta Paskalya'dan önceki kırk gün boyunca yapılan büyük
perhiz
33296 lenticular cloud merceksel bulut
33297 lenticular mercekle ilgili
33298 lentil mercimek, yasmık
33299 Leo Aslan burcu
33300 leonine aslan gibi
33301 leopard leopar
33302 leopardess dişi leopar
33303 leotard vücudu saran dansçı/akrobat giysisi
33304 leper cüzzamlı
33305 lepidolite lepidolit
33306 leporine tavşangillere ait
33307 leprosy cüzzam
33308 leprous cüzamlı, miskin, cüzamlı
33309 lepton lepton
33310 lesbian lezbiyen, sevici
33311 lesbianism lezbiyencilik
33312 Lesbos Midilli adası
33313 lesion yara, bere
33314 less be.daha az, adl.daha az şey/kimse, daha az miktar
33315 lessee kiracı
33316 lessen azaltmak, azalmak
33317 lesser celandine basurotu
33318 lesser daha az/küçük
33319 lesson ders, çimke, ibret
33320 lessor kiraya veren kişi
33321 lest -mesin diye, -ecek diye
33322 let alone bırak, şöyle dursun, kendi haline bırakmak
33323 let bygones be bygones eski defterleri kapatmak
33324 let down hayal kırıklığı, yüzüstü bırakmak, boşa çıkarmak
33325 let go bırakmak, koyuvermek, salıvermek
33326 Let go! Bırak!
33327 let in içeri bırakmak, içeri almak, eklemek, gömmek
33328 let it ride üstünde durmamak, uğraşmamak
33329 let loose serbest bırakmak
33330 let me see bir düşüneyim, bir bakayım
33331 let off ucuz kurtulma, serbest bırakmak, salıvermek, affetmek
33332 let on söylemek, açıklamak
33333 let one's hair down rahat hareket etmek, resmiyeti bırakmak
33334 let out koyvermek, bırakmak, salıvermek, çıkarmak
33335 let sb in for neden olmak
33336 let sb in on sırrını açıklamak
33337 let sleeping dogs lie işi oluruna bırakmak, işi kurcalamamak
33338 let slide ihmal etmek, boşlamak, vazgeçmek
33339 let slip ağzından kaçırmak, kaçırmak
33340 let sth slide işi sermek
33341 let sth slip out bir şeyi ağzından kaçırmak
33342 let the cat out of the bag baklayı ağzından çıkarmak
33343 let through geçmesine izin vermek, geçirmek
33344 let up durmak, dinmek, azalmak, yumuşamak, gevşemek
33345 let well enough alone olanla yetinmek
33346 let izin vermek, bırakmak, -meli, -malı, -ecek, -sin, İİ.(to/out ile)
kiralamak
33347 letdown hayal kırıklığı
33348 lethal öldürücü
33349 lethality öldürücülük
33350 lethargic uyuşuk
33351 lethargy uyuşukluk, atalet, ilgisizlik, letarji
33352 letter book mektup defteri
33353 letter carrier postacı
33354 letter file mektup dosyası
33355 letter head mektup başlığı
33356 letter of acceptance kabul mektubu
33357 letter of advice ihbar mektubu, ihbarname
33358 letter of application başvuru dilekçesi
33359 letter of attorney vekâletname
33360 letter of credit akreditif, kredi mektubu
33361 letter of exchange poliçe
33362 letter of guarantee garanti mektubu, teminat mektubu
33363 letter of indemnity tazminat mektubu
33364 letter of intend niyet mektubu
33365 letter of introduction tavsiye mektubu
33366 letter of licence izin mektubu
33367 letter of recommendation tavsiye mektubu, bonservis
33368 letter of renunciation feragat mektubu
33369 letter of trust güven mektubu, itimat mektubu
33370 letter out silmek
33371 letter printer mektup yazıcı
33372 letter mektup, harf, (yasa/anlaşma/vb.) harfi harfine anlamı
33373 letterbox mektup kutusu
33374 lettered eğitimli, aydın, tahsil görmüş, okumuş
33375 letterhead mektup çöngesi başlığı, antet
33376 lettering harf ya da sözcük yazım karakteri
33377 letterpress tipo baskısı
33378 letters of credence güven mektubu
33379 letters patent patent, ruhsat, ferman
33380 letters testamentary vasiyetname
33381 letting value kira bedeli
33382 letting kiraya verme
33383 lettuce salata, marul, kâhı
33384 letup azalma, dinme, durma
33385 leucine lösin
33386 leuco base lökobaz
33387 leuco compound lökotürev
33388 leuco dye löko boya
33389 leuco löko, (önek) renksiz, ak
33390 leucocyte lökosit, akyuvar
33391 leukemia lösemi, kan kanseri
33392 levanter Akdenize doğudan esen rüzgar
33393 Levantine Yakın Doğu'ya ait, Yakın Doğu'lu kimse
33394 levee sedde, rıhtım, kabul merasimi
33395 level at -e yöneltmek, doğrultmak
33396 level crossing hemzemin geçit, yer geçidi
33397 level indicator seviye göstergesi, düzey göstergesi
33398 level of income gelir düzeyi
33399 level of welfare refah düzeyi
33400 level terrace düz teras
33401 level to the ground yerle bir etmek
33402 level yüzey, yatay yüzey, düzlük, düz yer, (of ile) miktar, derece, düzey,
seviye, ölçü, düzleştirmek, düzeltmek, yıkmak, düzlemek, düz, aynı düzeyde, aynı
hizada, bir seviyede, seviyeli, dengeli, düzgün, be.düz olarak, düzgün bir biçimde
33403 level-headed sakin, dengeli, mantıklı, sağgörülü
33404 leveller tesviye aleti, düzelteç
33405 levelling agent egaliz maddesi, düzgün boyama maddesi
33406 levelling instrument nivo
33407 levelling screw tesviye vidası, düzleme vidası
33408 levelling düzleştirme, nivelman
33409 lever arm levye kolu, manivela kolu
33410 lever brake kollu eğleç
33411 lever jack kriko
33412 lever manivela, manivela kolu, kaldıraç, birini emek harcamaya zorlayan şey,
manivela ile hareket ettirmek/kaldırmak
33413 leverage manivela hareketi/kuvveti, sonuç almak için kullanılan güç,
dürtü, /vb
33414 leveret yavru yabani tavşan
33415 leviable vergiye tabi
33416 levigate düz etmek
33417 levitate gözbağcılıkla havaya yükselmek/yükseltmek
33418 levity ciddiyetsizlik, laubalilik
33419 levy tax vergi koymak
33420 levy war on birisiyle savaşmak
33421 levy zorla toplama, toplanan pul, (on/upon ile) zorla toplamak
33422 lewd şehvet düşkünü, açık saçık, müstehcen
33423 lewdness adilik, çapkınlık, uçarılık, fuhuş
33424 lewisite levisit
33425 lexeme sözlükbirim
33426 lexical meaning sözlük anlamı
33427 lexical unit sözlük birimi, sözlüksel birim
33428 lexical sözcüksel
33429 lexicographer leksikograf, sözlükbilimci
33430 lexicography sözlükçülük, sözlükbilgisi
33431 lexicology sözlükbilim, sözcükbilik
33432 lexicon sözlük
33433 liabilities to outsiders üçüncü şahıslara borçlar
33434 liabilities pasif, borç, taahhüt, üstlenme, sorumluluk
33435 liability account pasif hesap, borç hesabı
33436 liability insurance mali sorumluluk sigortası
33437 liability sorumluluk, ödenecek borç, engel
33438 liable sorumlu, maruz, eğilimli
33439 liaise (with ile) birlikte çalışmak
33440 liaison committee irtibat kurulu
33441 liaison officer irtibat subayı
33442 liaison bağlantı, evlilik dışı cinsî ilişki
33443 liana sarmaşık
33444 liar yalancı
33445 lib özgürlük
33446 libation içki içme
33447 libel onur kırıcı yayın, karalayıcı yerme, iftira, onur kırıcı yayın yapmak,
karalamak
33448 libellant davacı
33449 libellee davalı
33450 libellous onur kırıcı, yerici, karalayıcı
33451 liberal arts sosyal bilimler
33452 liberal education genel kültür
33453 liberal profession serbest meslek
33454 liberal liberal, erkinci, cömert, eliaçık, geniş görüşlü, hoşgörülü,
liberal kimse, Liberal Parti üyesi, Liberal
33455 liberalism liberalizm, erkincilik
33456 liberalist liberal, erkinci
33457 liberality cömertlik, eli açıklık, geniş görüşlülük
33458 liberalization liberalizasyon, liberal kılma
33459 liberalize liberalleştirmek, liberal kılmak
33460 liberally el açıklığıyla, cömertlikle, büyük miktarda
33461 liberate serbest bırakmak
33462 liberation kurtuluş, serbest kalma, azat etme, kurtarma
33463 liberator kurtarıcı
33464 libertarian hürriyet taraftarı
33465 libertine çapkın, ahlaksız
33466 libertinism çapkınlık, sefahat
33467 liberty of speech söz hürriyeti
33468 liberty of the press basın ve yayın hürriyeti
33469 liberty özgürlük
33470 libidinous şehvetli, şehvet düşkünü
33471 libido cinsîlik içgüdüsü, libido
33472 Libra Terazi burcu
33473 librarian kütüphaneci
33474 library film arşiv yankası, belgelik yankası
33475 library program kitaplık bağdarlaması
33476 library software kitaplık yazılımı
33477 library subroutine kitaplık altyordamı
33478 library kütüphane
33479 librate sallanmak, titreşmek
33480 libration denge
33481 librettist opera metni yazarı
33482 libretto opera güftesi, libretto
33483 Libya Libya
33484 lice bit, kehle
33485 licence fee lisans vergini
33486 licence holder lisans sahibi
33487 licence plate light plaka aydınlatma ışığı
33488 licence plate plaka
33489 licence ruhsat, izin, ehliyet, aşırı serbestlik, ruhsat vermek, resmi
izin vermek, yetki vermek
33490 license (Aİ) bkz.licence
33491 licensed izinli, ruhsatlı
33492 licensee lisans sahibi, ruhsat sahibi, imtiyaz sahibi
33493 licensor lisans veren kimse
33494 licentiate lisans sahibi kimse
33495 licentious şehvetli, azgın
33496 licentiousness ahlaksızlık
33497 lichen liken
33498 licit meşru, yasal
33499 lick into shape adam etmek
33500 lick one's boots yaltaklanmak
33501 lick one's wounds yaralarını sarmak
33502 lick sb's boots çanak yalamak, yağ çekmek
33503 lick yalamak, yalayıp yutmak, dayak atmak, pataklamak, (İİ) kafasını
karıştırmak, şaşırtmak, yalama, yalayış, (of ile) az bir şey, az bir miktar
33504 lickerish ahlaksız, kadın düşkünü, obur
33505 licking yalayış, yalama, kötek, dayak
33506 licorice bkz.liquorice
33507 lid kapak, gözkapağı
33508 lido halka açık havuz
33509 lie about tembellik etmek, aylaklık etmek
33510 lie behind arkasında gizli olmak
33511 lie detector yalan kılgası
33512 lie down yatmak
33513 lie in one's teeth korkunç yalanlar söylemek
33514 lie in wait pusuya yatmak
33515 lie in sabah geç sögenlere kadar uyumak
33516 lie like a trooper çok yalan söylemek
33517 lie low gizlenmek, saklanmak
33518 lie off alargada yatmak, gemi açıkta yatmak
33519 lie over ertelenmek
33520 lie yatmak, uzanmak, durmak, (down ile) yatmak, uzanmak, yer almak,
bulunmak, yatmak, durmak, yalan söylemek, yalan
33521 lief seve seve, memnuniyetle, isteyerek
33522 liege derebeyine bağlı kimse
33523 lien hapis hakkı, rehin hakkı, ipotek, matlup, alacak
33524 lienee rehin borçlusu
33525 lieutenancy teğmenlik, yüzbaşılık
33526 lieutenant colonel yarbay
33527 lieutenant commander kıdemli yüzbaşı
33528 lieutenant general korgeneral
33529 lieutenant governor devlet başkan vekili, vali muavini
33530 lieutenant teğmen
33531 life activities hayati faaliyetler
33532 life annuity ömür boyu gelir
33533 life assurance hayat sigortası
33534 life belt cankurtaran kemeri
33535 life blood yaşamak için gerekli kan
33536 life boat cankurtaran
33537 life buoy can simidi
33538 life coverage hayat sigortası teminatı
33539 life cycle yaşam çevrimi
33540 life expectancy ortalama ömür
33541 life fund hayat sigortası fonu
33542 life history biyografi, yaşamöyküsü
33543 life imprisonment müebbet hapis
33544 life income yaşam boyu gelir
33545 life insurance hayat sigortası
33546 life jacket can yeleği
33547 life of the party neşe saçan kişi
33548 life raft cankurtaran salı
33549 life span yaşam süresi
33550 life story yaşam öyküsü
33551 life style yaşam biçimi
33552 life support system yaşam destek jüyesi
33553 life hayat, yaşam, durmuş, kişi, can, yaşam, hareket, canlılık, hayat, can
katan kimse ya da şey
33554 life-size doğal büyüklükte
33555 lifeblood can damarı
33556 lifeboat cankurtaran sandalı
33557 lifeguard cankurtaran yüzücü
33558 lifeless ölü, cansız, ruhsuz, donuk, ölgün, cansız
33559 lifelessness cansızlık
33560 lifelike canlı gibi görünen
33561 lifeline cankurtaran halatı
33562 lifelong ömürboyu
33563 lifetime ömür
33564 lift a ban bir yasağı kaldırmak
33565 lift and force pump emme basma tulumba
33566 lift off havalanmak, kalkmak
33567 lift pump emme tulumba
33568 lift shaft asansör kuyusu
33569 lift the embargo ambargoyu kaldırmak
33570 lift the immunity dokunulmazlığı kaldırmak
33571 lift up one's voice sesini yükseltmek
33572 lift valve kaldırmalı valf
33573 lift kaldırmak, yükseltmek, (bulut/sis/vb.) yükselmek, dağılmak, bitmek,
ortadan kaldırmak, son vermek, araklamak, yürütmek, (başkasına değişli
düşünce/yazı/vb.) çalmak, özüne mal etmek, kaldırma, yükseltme, kaldırma kuvveti,
İİ.asansör, arabasına alma, pulsuz götürme/gitme, neşe, rahatlık, rahatlama
duygusu, ferahlık
33574 lifter sökme kılgası, platin
33575 lifting crane vinç
33576 lifting jack kriko
33577 lifting pump emme tulumba
33578 lifting tongs vinç kıskacı
33579 lifting wire platin
33580 lifting kaldırma
33581 ligament kiriş, bağ
33582 ligate bağlamak
33583 ligature bağ, bağlama
33584 light a fire ateş yakmak
33585 light absorbing ışık soğurucu, ışık yutucu
33586 light alloy hafif alaşım
33587 light beam ışık huzmesi, ışık demeti
33588 light breeze hafif meltem
33589 light current ışık akımı
33590 light draught boş su çekimi
33591 light dues fener resmi
33592 light fixture çıngı teçhizatı
33593 light flux ışık akısı
33594 light in bulk high in value, yükte hafif, pahada ağır
33595 light industry hafif sanayi, hafif endüstri
33596 light infantry hafif piyade
33597 light into sb birisine bağırıp çağırmak, üzerine atılmak
33598 light machine gun hafif kılgalı tüfek
33599 light metal hafif metal, hafif maden
33600 light meter fotometre, ışıkölçer
33601 light modulation ışık modülasyonu
33602 light oil hafif yağ, ince yağ
33603 light out gidivermek, sıvışmak
33604 light pen ışıklı kalem
33605 light railway hafif demiryolu, dekovil
33606 light ray ışık ışını
33607 light relay ışık rölesi
33608 light resistance ışık haslığı
33609 light resisting ışığa dayanıklı, solmaz
33610 light source ışık kaynağı
33611 light spectrum ışık spektrumu
33612 light up yakmak, tutuşturmak, yanmak, aydınlatmak
33613 light velocity ışık hızı
33614 light wave ışık dalgası
33615 light year ışık yılı
33616 light ışık, aydınlık, güneş ışığı, gün ışığı, lamba, ışık,
(odluçöp/çakmak/vb.) ateş, parlaklık, pırıltı, sevinç ya da heyecan pırıltısı,
ışık, anlaşılma, ortaya çıkma, gün ışığına kavuşma, bakış açısı, aydınlık, ışıklı,
parlak, (renk) açık, yakmak/yanmak, aydınlatmak, ışık vermek, parlamak/parlatmak,
ışıldamak, aydınlanmak, yüngül, hafif, yumuşak, (uyku) hafif, be.hafifçe, yüksüz
olarak, fazla yük almayarak
33617 light-fast ışığa dayanıklı, solmaz
33618 light-fastness ışık haslığı
33619 light-fingered eli uzun, araklayıcı
33620 light-footed çevik, zarif
33621 light-handed eli hafif, becerikli, yükü hafif
33622 light-headed sarhoş, çakırkeyif, sersem
33623 light-hearted neşeli, kaygısız, mutlu, tasasız
33624 light-minded havai, kararsız
33625 light-sensitive ışığa duyarlı, ışığa karşı hassas
33626 light-trap ışık kapanı
33627 lighten aydınlatmak, aydınlanmak, hafiflemek, hafifletmek, neşelenmek,
neşelendirmek
33628 lighter than air havadan hafif
33629 lighter yakıcı aygıt, çakmak, alışkan
33630 lighterage mavna ile taşıma, mavna vergini
33631 lighthearted kaygısız, neşeli
33632 lightheeled atik
33633 lighthouse fener kulesi
33634 lighting engineer ışıklandırma kıvcısı
33635 lighting gas aydınlatma gazı
33636 lighting rail ışık rayı, kaydırma askısı
33637 lighting aydınlatma, ışıklandırma, yakma, ışıklandırma jüyesi
33638 lightly hafifçe, nazikçe, az bir derecede, az bir dereceye kadar,
düşünmeksizin, sebepsiz yere, ciddiye almadan
33639 lightness hafiflik, yumuşaklık, sürat, neşelilik
33640 lightning arrester yıldırım siperi
33641 lightning bug ateş böceği
33642 lightning conductor paratoner, yıldırımsavar
33643 lightning recorder şimşek yazıcısı
33644 lightning rod yıldırımlık, yıldırımsavar
33645 lightning strike yıldırım grevi
33646 lightning şimşek, ani/çabuk/kısa süren şey
33647 lights out yatma zamanı, yat borusu
33648 lights manca, döngül akciğeri
33649 lightship fener gemisi
33650 lightsome neşeli, kaygısız
33651 lightweight normalin altındaki kiloda (kimse ya da nese), hafif siklet
(boksör)
33652 ligneous odunsu
33653 lignification odunlaşma
33654 lignify odunlaşmak, odunlaştırmak
33655 lignin lignin
33656 lignite mine linyit madeni
33657 lignite linyit
33658 lignum vitae peygamberağacı
33659 ligroin ligroin
33660 likable hoşa giden, çekici, hoş, cana yakın, sevimli
33661 like a bolt out of the blue tepeden inme
33662 like a bomb bomba gibi, çok iyi
33663 like a bull at a gate paldır küldür
33664 like a bullet out of a gun kurşun gibi hızlı
33665 like a bump on a log put gibi
33666 like a cat with nine lives dokuz canlı
33667 like a lamb kuzu gibi
33668 like a sack of potatoes çisil çuvalı gibi
33669 like a ship without a rudder serseri mayın gibi
33670 like a shot hemen, istekle, anında
33671 like anything deli gibi
33672 like blazes deli gibi
33673 like cat and dog kedi köpek gibi
33674 like clockwork saat gibi, tıkır tıkır
33675 like crazy deli gibi
33676 like death warmed up yorgun argın
33677 like greased lightning şimşek gibi
33678 like hell deli gibi
33679 like mad deli gibi
33680 like sardines sıkış tepiş, balık istifi gibi
33681 like that öyle, o şekilde
33682 like the cat that stole the cream özünü beğenmiş
33683 like this böyle, bu şekilde, bunun gibi
33684 like wildfire hızla, çok çabuk
33685 like winking kaşla göz arasında, aniden
33686 like beğenmek, sevmek, hoşlanmak, istemek, dilemek, benzer, ilg.gibi, -in
özelliği, benzeri, bağ.gibi, -miş gibi
33687 likeable bkz.likable
33688 likelihood ratio olabilirlik oranı
33689 likelihood olasılık, olabilirlik
33690 likely olası, muhtemel, uygun, mantıklı, iyi, be.galiba, muhtemelen
33691 likeminded hemfikir, kafadengi, kafadar
33692 liken (to ile) benzetmek
33693 likeness benzeyiş, benzerlik
33694 likes and dislikes hoşlanılan ve hoşlanılmayan şeyler
33695 likewise be., aynı şekilde, -de, -da, ayrıca, bir de
33696 liking (for ile) sevme, düşkünlük
33697 lilac leylak, leylak rengi
33698 lilliputian çok küçük, ufacık, cırttan, cüce
33699 Lilo deniz yatağı
33700 lilt hızlı hareket, oynak şarkı, kıvrak makam
33701 lily of the valley inciçiçeği
33702 lily zambak
33703 lily-livered korkak, yüreksiz, tabansız, alçak
33704 lily-white bembeyaz
33705 limb kol, bacak, kanat gibi gövdeye bağlı kılgan, geniş ağaç dalı
33706 limber up çevikleştirmek
33707 limber (up ile) kasları geliştirerek bir yarışa, /vb.hazırlamak
33708 limberness çeviklik
33709 limbo bilinmeyen durum, çıkmaz, belirsizlik, limbo dansı
33710 lime burner kireç ocakçısı
33711 lime defecation kireçleme
33712 lime kiln kireç ocağı
33713 lime mortar kireç harcı
33714 lime pit kireç kuyusu
33715 lime putty kireçkaymağı
33716 lime salts kireç tuzları
33717 lime slaking kireç söndürme
33718 lime soap kalsiyum sabunu
33719 lime tree ıhlamur ağacı, cöke ağacı
33720 lime kireç, ahek, ıhlamur, cöke
33721 limelight halkın aşırı ilgisi
33722 limerick beş dizelik nükteli şiir
33723 limestone kireçtaşı
33724 limewash kireç badanası
33725 limewater kireçli su
33726 limewhite kireç badanası
33727 limey ingiliz denizcisi
33728 liming tank kireçleme kazanı
33729 liming kireçleme
33730 limit limit, uç, çek, sınır, çekara, had, (to ile) kısıtlamak, sınırlandırmak
33731 limitation sınırlama
33732 limited company limitet şirket
33733 limited edition sayılı baskı
33734 limited liability company limitet şirket
33735 limited liability sınırlı sorumluluk
33736 limited monarchy meşruti krallık
33737 limited partner sınırlı sorumlu ortak
33738 limited partnership adi komandit şirket
33739 limited sınırlı, (şirket) limited
33740 limiter limitör, sınırlayıcı
33741 limiting density sınırlama yoğunluğu
33742 limiting friction limit sürtünme
33743 limiting sınırlayıcı, kısıtlayıcı, gelişmeyi engelleyici
33744 limitless sınırsız, sonsuz
33745 limn resmetmek, resmini çizmek, tasvir etmek
33746 limner ressam
33747 limnology gölbilim
33748 limonene limonen
33749 limonite limonit
33750 limousine limuzin
33751 limp topallama, topallamak, gevşek, yumuşak, güçsüz, zayıf
33752 limpet deniz salyangozu
33753 limpid duru, berrak, saydam
33754 limpness esneklik, yumuşaklık
33755 limy kireçli
33756 linage satır başına vergin
33757 linalool linalol
33758 linchpin dingil çivisi
33759 lincoln green parlak yeşil
33760 linctus İİ.öksürük şurubu
33761 linden ıhlamur ağacı, cöke
33762 line amplifier hat amplifikatörü
33763 line distortion hat distorsiyonu
33764 line drop hat gerilim düşüşü
33765 line feed satır ilerletme
33766 line frequency satır frekansı, çizgi frekansı
33767 line integral çizgisel integral
33768 line microphone tabanca mikrofon
33769 line noise hat gürültüsü, hat paraziti
33770 line of business işkolu, meslek
33771 line of credit kredi sınırı
33772 line of demarcation sınır çizgisi, yetki sınırı
33773 line of force kuvvet çizgisi
33774 line of intersection kesişme doğrusu
33775 line of sight görüş hattı
33776 line of vision görüş hattı
33777 line one's pockets cebini doldurmak, yolunu bulmak
33778 line printer satır yazıcı, satır basıcı
33779 line relay hat rölesi
33780 line scanning satır taraması
33781 line segment doğru parçası
33782 line selector hat seçici
33783 line shaft transmisyon mili
33784 line spectrum çizgi spektrumu, çizgi izgesi
33785 line synchronization satır eşlemesi
33786 line transformer hat transformatörü
33787 line up sıraya girmek, sıraya sokmak, bağdarlamalamak
33788 line voltage hat gerilimi
33789 line (with ile) içini kaplamak, astarlamak, çizgi çizmek, sıra oluşturmak,
çizgi, hat, yol, sınır belirten çizgi, hat, dizi, sıra, saf, ip, sicim, olta ipi,
alısün hattı, demiryolu hattı, (tenek ve deniz) hat, yol, iş, meslek, hizmet,
uğraşı, stil, desen, şekil, çizgi
33790 lineage nesil, soy
33791 lineal çizgiye ait, doğrusal
33792 lineament yüz hattı
33793 linear acceleration çizgisel ivme
33794 linear amplifier lineer amplifikatör, doğrusal yükselteç
33795 linear equation doğrusal denklem
33796 linear expansion doğrusal genleşme, boyca genişleme
33797 linear measure uzunluk ölçüsü, boy ölçüsü
33798 linear modulation doğrusal modülasyon
33799 linear scan doğrusal tarama
33800 linear space doğrusal uzay, doğru-uzay
33801 linear velocity lineer hız, çizgisel hız
33802 linear doğrusal, çizgisel
33803 linearity çizgisellik, doğrusallık
33804 lineman alısün, telgraf ya da demiryolu hatlarını kontrol eden görevli
33805 linen draper manifaturacı
33806 linen keten kumaş, (yatak/masa/vb.) keten örtü, keten çarşaf
33807 liner trade layner ticareti
33808 liner büyük yolcu gemisi, astar, kaplama maddesi
33809 lines replik
33810 linesman yan hakemi, çizgi hakemi, bkz.lineman
33811 lineup (eşya/insan) sıra, saf, (olay/vb.) dizi
33812 ling morina cinsinden bir balık, süpürgeotu
33813 linger (on/over ile) gitmemek, takılıp kalmak, oyalanmak, yubanmak,
(ağrı/vb.) kolay kolay geçmemek, sürüp gitmek
33814 lingerie kadın iç çamaşırı
33815 lingering duran, kalıcı, çok yavaş, hasretli
33816 lingo jargon
33817 lingua franca lingua franka
33818 lingual dile ait
33819 linguiform dil biçiminde
33820 linguist dilbilimci, dilci, yabancı diller üzerine çalışan ve bu dilleri
iyi bilen kimse
33821 linguistic atlas dil atlası
33822 linguistic chart dil haritası
33823 linguistic community dil topluluğu, dilsel topluluk
33824 linguistic family dil kodağı
33825 linguistic geography dilbilim coğrafyası
33826 linguistic group dil türkümü
33827 linguistic level dil düzeyi
33828 linguistic revolution dil devrimi
33829 linguistic dilbilimsel, dilsel
33830 linguistics dilbilim
33831 liniment eklem ve romatizma ağrılarını hafifletmek için kullanılan merhem
33832 lining fabric astarlık kumaş
33833 lining astar
33834 link up bağlamak, birleştirmek
33835 link bağlantı, bağ, zincir halkası, (together/up ile) bağlamak, birleştirmek
33836 linkage zincir, bağlantı
33837 links golf sahası
33838 linkup bağlantı çekidi, bağlantı yeri, birleşme çekidi
33839 linn küçük havuz, şelale
33840 linnet ketenkuşu, kenevirkuşu
33841 lino (İİ) bkz.linoleum
33842 linoleum yer döşeme malzemesi, muşamba
33843 linotype linotip, dizgi kılgası
33844 linseed cake keten tohumu küspesi
33845 linseed oil beziryağı
33846 linseed keten tohumu
33847 lint doctor kontr-rakle
33848 lint sargı bezi, keten tiftiği
33849 lintel lento, üst eşik
33850 linter linter kılgası
33851 linters linters
33852 linty tiftikli
33853 liny çizgili, dar
33854 lion aslan
33855 lion-hearted aslan yürekli, cesur
33856 lion's share aslan payı
33857 lioness dişi aslan
33858 lip microphone dudak mikrofonu
33859 lip reading dudak okuma
33860 lip service sahte bağlılık
33861 lip dudak, erin, leb, kenar
33862 lip-read dudak okumak
33863 lipase lipaz
33864 lipid lipit
33865 lipoid lipoit
33866 lipoma lipom, yağ uru
33867 lipophilic yağsever, lipofil
33868 lipoprotein lipoprotein
33869 lipped dudaklı
33870 lipstick dudak boyası, ruj
33871 liquefaction sıvılaşma, sıvılaştırma
33872 liquefy sıvılaşmak, sıvılaştırmak
33873 liquescent sıvılaşır
33874 liqueur likör
33875 liquid air sıvı hava
33876 liquid assets likit varlıklar, disponibilite
33877 liquid chromatography sıvı kromatografisi
33878 liquid crystal sıvı kristal
33879 liquid fuel akaryakıt
33880 liquid gas sıvı gaz
33881 liquid limit likit limit, akma limiti
33882 liquid manure sıvı gübre
33883 liquid measure sıvı ölçüsü
33884 liquid oxygen sıvı oksijen
33885 liquid phase sıvı hal, sıvı evre
33886 liquid pressure sıvı basıncı
33887 liquid state sıvı durum
33888 liquid sugar sıvı şeker
33889 liquid sıvı, likid, sıvı, akışkan, (yiyecek/vb.) sulu, (ses) berrak,
akıcı
33890 liquid-cooled reactor sıvı soğutmalı reaktör
33891 liquid-cooled sıvı soğutmalı
33892 liquidate kurtulmak, başından savmak, yok etmek, (iş) tasfiye etmek,
kapatmak
33893 liquidating agent tasfiye memuru
33894 liquidation tasfiye
33895 liquidator tasfiye memuru
33896 liquidity ratio likidite oranı
33897 liquidity likidite, sıvılık, akışkanlık
33898 liquidize ezmek, suyunu çıkarmak
33899 liquidizer İİ.mikser, karıştırıcı
33900 liquor alkollü içki, (Aİ.) (viski/vb.) alkollü sert içki
33901 liquorice meyankökü
33902 lisp peltek konuşmak, pelteklik
33903 lissom kıvrak, çevik, atik
33904 lissome bkz.lissom
33905 list price liste fiyatı, katalog fiyatı
33906 list siyahe, cetvel, liste, dizelge, siyaheye almak, siyahe tertip etmek,
listesini yapmak, yan yatmak, yana eğilmek, eğilmek, geminin yan yatması
33907 listed kote edilmiş
33908 listen for kulak vermek, dikkat etmek, dinlemek
33909 listen in ünalgı dinlemek, kulak misafiri olmak
33910 listen out kulak vermek
33911 listen to reason laf dinlemek
33912 listen dinlemek, dinleme, kulak verme
33913 listener dinleyici
33914 listing liste, listeleme
33915 listle thread fildekos, filtekoz
33916 listless yorgun, bitkin, cansız, uyuşuk
33917 listlessness kayıtsızlık, neşesizlik
33918 litany mukabele ile okunan dua
33919 liter (Aİ) bkz.litre
33920 literacy rate okur-yazar oranı
33921 literacy okur yazarlık, savat
33922 literal tam, kelimesi kelimesine, harfi harfine, düz anlamlı, yalın, sade
33923 literalism harfi harfine uygunluk
33924 literally tam olarak, tam, kelimesi kelimesine, düz olarak, genel
anlamıyla, abartmasız, gerçekten
33925 literary language edebiyat dili, edebi dil, yazın dili
33926 literary edebi, yazınsal
33927 literate okur yazar, savatlı, iyi eğitim görmüş, bilgili, okumuş
33928 literati yazarlar, aydın sınıf
33929 literatim harfiyen
33930 literature edebiyat, yazın, tanıtıcı kitap, broşür
33931 litharge doğal kurşun oksidi, mürdesenk
33932 lithe esnek, kıvrak
33933 litheness esneklik, elastikiyet
33934 lithia lityum oksidi
33935 lithic taşa ait, lityuma ait
33936 lithium lityum
33937 lithochromatic renkli, alaca bulaca
33938 lithograph taşbasma, taşbaskı, taşbasmasıyla resim yapmak
33939 lithographer taşbasmacı, taşbasması resim
33940 lithographic litografik
33941 lithography litografi, taşbaskı sanatı
33942 lithology litoloji, taşbilim
33943 litholysis ilaçla böbrek taşını eritme
33944 lithometeor katı meteor
33945 lithophyte litofit
33946 lithopone litopon
33947 lithosphere litosfer, taşküre
33948 lithotomy böbrek taşı çıkarma ameliyatı
33949 Lithuania Litvanya
33950 Lithuanian Litvanyalı, Litvanya dili
33951 litigant davacı
33952 litigate mahkemeye başvurmak, dava açmak
33953 litigation dava, dava etme
33954 litigious davalı, kavgacı
33955 litmus paper turnusol çöngesi
33956 litmus test durum tahlili
33957 litmus turnusol
33958 litre litre
33959 litter bag çöp torbası
33960 litter basket çöp kutusu
33961 litter bin çöp kutusu
33962 litter up karmakarışık etmek
33963 litter çöp, (döngül) bir batında doğan yavrular, karmakarışık etmek,
dağıtmak
33964 litterateur edip
33965 little bear küçükayı takımyıldızı
33966 little by little azar azar, yavaş yavaş
33967 little finger serçeparmak
33968 little language çocuk dili
33969 little or nothing hiç denecek kadar az, hemen hemen hiç
33970 little biraz, az, az kemiyet, az miktar, azı, az çok, çok az, azca,
küçük, ufak, az, kem, kısa, genç, balaca, küçük, bir çimdik, bir kadar, bir uğur,
önemsiz, değersiz, küçük, (be.) az miktarda, birazcık, az, az miktar
33971 littleness küçüklük, miskinlik, önemsizlik, dar görüşlülük
33972 littoral cordon kıyı kordonu
33973 littoral current kıyı akıntısı
33974 littoral zone kıyı bölgesi
33975 littoral kıyı, sahil, kıyı, sahil
33976 liturgic komünyona ait, ayine ait
33977 liturgy tapınma, ayin
33978 livable içinde yaşamaya uygun, yaşamaya elverişli, uygun, yaşanabilir,
yaşamaya değer
33979 live and learn yaşadıkça öğrenmek
33980 live and let live hoşgörülü olmak, müsamahalı olmak
33981 live axle canlı aks, hareket dingili
33982 live broadcast naklen yayın, canlı yayın
33983 live by the book dürüstçe yaşamak, yasalara uymak
33984 live by ile yaşamak, geçinmek
33985 live down unutturmak, unutulmasını sağlamak
33986 live from hand to mouth elden ağıza yaşamak
33987 live high on the hog bir eli yağda bir eli balda olmak
33988 live in each other's pockets içtikleri su ayrı gitmemek
33989 live in luxury lüks içinde yaşamak
33990 live like fighting cocks krallar gibi yaşamak
33991 live music canlı müzik
33992 live off -den geçimini sağlamak
33993 live on ile geçinmek, ile beslenmek
33994 live out sonuna kadar yaşamak, evde oturmamak
33995 live programme naklen bağdarlama
33996 live steam taze buhar, sağlam buhar
33997 live through zorluklara rağmen başarmak
33998 live transmission naklen yayın, canlı yayın
33999 live up to -e uygun olmak
34000 live wire çıngılı tel
34001 live with ile birlikte yaşamak, kabullenmek
34002 live yaşamak, oturmak, yaşamak, gereksinimlerini karşılamak, geçinmek, diri,
canlı, (bomba/vb.) patlamamış, canlı, çıngıyla yüklü, cereyanlı, (yayın) naklen
34003 liveable bkz.livable
34004 livelihood geçim, geçinme
34005 liveliness canlılık, parlaklık, zindelik
34006 lively imagination hayal gücü
34007 lively canlı, hareketli, hayat dolu, neşeli, canlı, gerçeğe uygun
34008 liver fluke karaciğer kelebeği
34009 liver karaciğer
34010 liveried üniformalı
34011 liverish rahatsız, sinirli, karaciğeri bozuk, huysuz
34012 liverwort kızılyaprak, koyunotu
34013 livery (uşakların/vb.giydiği) üniforma
34014 livestock çiftlik döngülleri, mal
34015 liveware personel
34016 livid mor, öfkeden kudurmuş, gözü dönmüş
34017 living being canlı varlık
34018 living conditions hayat şartları
34019 living creatures canlı yaratıklar
34020 living language yaşayan dil
34021 living organism canlı organizma
34022 living room oturma odası
34023 living thing canlı
34024 living tissue canlı doku
34025 living wage geçinmeye yetecek vergin
34026 living canlı, yaşayan, sağ, yaşayan, kullanılan, geçerli, geçim,
geçinme, yaşam standardı, yaşama
34027 lizard kertenkele
34028 llama lama
34029 Lo! işte!, Bak!
34030 loach çuprabalığı
34031 load capacity yük kapasitesi, yük sığası
34032 load current yük akımı
34033 load displacement yük su çekimi
34034 load distance kaldıraçta yük kolu
34035 load efficiency yük verimi
34036 load impedance yük empedansı, yük çelisi
34037 load line su kesimi, yük çizgisi
34038 load resistance yük direnci
34039 load yük, taşınan miktar, şarj, (kılga/vb.'nin yaptığı) iş, yüklemek,
doldurmak, şarj etmek
34040 loaded impedance yüklü empedans
34041 loaded question şaşırtıcı soru, çok yönlü soru
34042 loaded yüklü, dolu, hileli, tuzak dolu, zengin, paralı, yüklü
34043 loader yükleyici
34044 loading bridge yükleme köprüsü
34045 loading capacity yükleme kapasitesi, yükleme sığası
34046 loading coil yükleme bobini
34047 loading gauge yük gabarisi
34048 loading note hamule senedi, taşıma senedi
34049 loading programme yükleme bağdarlaması
34050 loading ramp bindirme rampası, yükleme rampası
34051 loading yükleme, doldurma, ek maliyet, sürşarj
34052 loadstone çaşak taşı
34053 loaf sugar kelle şekeri
34054 loaf somun, arg.saksı, beyin, kafa, (about ile) vakit öldürmek, kaytarmak
34055 loafer aylaklık eden kimse, aylak
34056 loam verimli toprak
34057 loamy tınlı, özlü, balçıklı
34058 loan bank kredi bankası
34059 loan market kredi piyasası
34060 loan shark dolandırıcı, tefeci
34061 loan ödünç verilen şey, ödünç verme, ödünç vermek, ödünç alma, istikraz
34062 loath isteksiz, gönülsüz
34063 loathe zehlesi gitmek, zehle dökmek, nefret etmek, tiksinmek, iğrenmek,
hoşlamamak, hoşu gelmemek
34064 loathing tiksinme, nefret, iğrenme
34065 loathsome iğrenç
34066 lob (topu) havada kavis çizecek biçimde atmak ya da bu şekilde topa vurmak,
(kriket ve tenis) uzun kavis çizecek biçimde atılan top
34067 lobate loplara benzeyen, yumru gibi
34068 lobby lobi, hol, kulis faaliyeti, lobi, oylarını kazanmak amacıyla
senatörlerle görüşmek, toplumu ilgilendiren konularda değişiklik yapmak için
faaliyette bulunmak
34069 lobbyist lobici
34070 lobe of the ear kulakmemesi
34071 lobe kulak memesi, herhangi bir kılganın yuvarlak bölümü
34072 lobed loplu, dilmikli
34073 lobeline lobelin
34074 lobotomy beyin ameliyatı, lobotomi
34075 lobster ıstakoz
34076 lobule lopçuk
34077 local administration mahalli yönetim
34078 local authorities mahalli yetkililer
34079 local call şehiriçi alısün konuşması
34080 local colour mahalli özellikler, mahalli renk
34081 local election mahalli saylav
34082 local exchange mahalli alısün santralı
34083 local government mahalli yönetim, mahalli idare
34084 local industry mahalli sanayi
34085 local language şive, ağız
34086 local news mahalli haberler
34087 local newspaper mahalli yenün
34088 local politics mahalli politika
34089 local station bölge istasyonu
34090 local time yerel sögen
34091 local traffic bölgesel trafik, yerel trafik
34092 local train banliyö treni
34093 local yerel, yöresel, lokal, (İİ) semt birahanesi, lokal
34094 locale yer, yöre, olay yeri
34095 localism mahalli şive, yöresel deyim, dar fikirlilik
34096 locality yer, yöre, olay yeri
34097 localization yerini belirleme, yerelleştirme, sınırlandırma
34098 localize belirli bir yere sınırlamak, yereltmek
34099 localized yerel, lokal, sınırlı
34100 locally yerel olarak, yakınlarda, yakında
34101 locate yerini öğrenmek, yerleştirmek, kurmak
34102 location yer, orun, konum
34103 locative yerlik hâl
34104 loch körfez, koy, göl
34105 lock away saklamak, gizli tutmak
34106 lock bolt kilit sürgüsü, kilit dili
34107 lock horns with ağız dalaşı yapmak
34108 lock in hapsetmek, kapatmak
34109 lock jaw tetanos, kazıklıhumma
34110 lock nut emniyet somunu, kontra somun
34111 lock out dışarıda bırakmak, lokavt yapmak
34112 lock stock and barrel başdan başa, tamamen, tamamen, ne var ne yok hepsi
34113 lock up kilitlemek, kapatmak, içeri tıkmak, tutuklamak
34114 lock washer yaylı rondela, kilit pulu
34115 lock kilit, hareketli arna seddi, kilitlemek, kilitlenmek, bukle
34116 lock-on kilitlenme
34117 lockage havuzdan geçme pulu
34118 locker kilitli çekmece ya da dolap
34119 locket madalyon
34120 locking lever tespit kolu
34121 locking pin kilitleme pimi
34122 locking relay kilitleme rölesi
34123 locking screw blokaj vidası
34124 lockjaw tetanos, kazıklı humma
34125 locknut emniyet somunu, kontra somun
34126 lockout lokavt
34127 locksmith çilingir
34128 lockup cezaevi, tutukevi
34129 loco deli, çılgın, lokomotif
34130 locomotion hareket
34131 locomotive boiler lokomotif kazanı
34132 locomotive harekete ilişkin, hareket ettiren, lokomotif
34133 locum tenentes vekil
34134 locum vekil
34135 locus geometrik yer, gezenek
34136 locust bean keçiboynuzu
34137 locust çekirge
34138 locution deyim, tabir, düz söz, ifade tarzı
34139 lode filon, damar, maden damarı
34140 loden loden
34141 lodestar Çobanyıldızı, Kutupyıldızı, rehber, kılavuz
34142 lodestone çaşak taşı
34143 lodge kısa süreli kirada oturmak, pansiyonda kalmak, takılmak, takılıp
kalmak, resmi demeç vermek, beyanatta bulunmak, kulübe, kapıcı evi, bodrum kat
34144 lodger pansiyoner, kiracı
34145 lodging kiralık oda, geçici olarak oturulan yer
34146 lodgings pansiyon
34147 loess lös
34148 loft tavan arası
34149 lofter golf sopası
34150 loftiness yükseklik, kibir, gurur, çalım
34151 lofty yüce, yüksek
34152 log cabin kütükten yapılmış kulübe
34153 log chip parakete
34154 log haul tomruk çekme
34155 log kütük, (gemi/uçak/vb.) seyir defteri, seyir defterine kaydetmek,
logaritma
34156 loganberry bir tür böğürtlen
34157 logarithm logaritma
34158 logarithmic logaritmik
34159 logboard parakete tahtası
34160 logbook gemi jurnalı, rota jurnalı
34161 logger kaydedici
34162 loggerheads sürüp giden anlaşmazlık
34163 loggia kemeraltı, sundurma
34164 logging sled tomruk kızağı
34165 logging truck tomruk kamyonu
34166 logging ağaç kesme, kesip taşıma, tomruk çekme, tomrukçuluk
34167 logic circuit mantık devresi, mantık çevrimi
34168 logic error mantık hatası
34169 logic flowchart mantık akış şeması
34170 logic gate mantık geçidi
34171 logic mantık
34172 logical flowchart mantıksal akış diyagramı
34173 logical instruction mantıksal komut
34174 logical operation mantıksal işlem
34175 logical operator mantıksal işleç
34176 logical record mantıksal kayıt
34177 logical shift mantıksal kaydırma
34178 logical structure mantıksal yapı
34179 logical subroutine mantıksal altyordam
34180 logical symbol mantıksal simge
34181 logical mantıksal, mantıklı
34182 logician mantıkçı
34183 logistics lojistik
34184 logo logo, simge, rumuz
34185 logogram logogram
34186 logorrhea gevezelik, uzun uzadıya konuşma
34187 logwood bakkam ağacı
34188 logy ağır, yavaş
34189 loincloth peştemal
34190 loins bel
34191 loiter (about ile) duraklayarak, oyalanarak yürümek
34192 loiterer aylak dolaşan kimse, boş gezen
34193 loll out aşağı sarkmak
34194 loll (about/around ile) tembelce uzanmak, tembel tembel yatmak, (out ile)
aşağı doğru sarkmak, sarkıtmak
34195 lollipop saplı şeker, lolipop
34196 lolly İİ.lolipop
34197 lone kimsesiz, yalnız, tek
34198 loneliness yalnızlık
34199 lonely yalnız ve mutsuz, kimsesiz, ıssız
34200 loner zamanının çoğunu yalnız başına geçiren kimse, yalnızlığı seven kimse
34201 lonesome (Aİ) bkz.lonely
34202 long ago uzun süre önce
34203 long before then ondan çok önce
34204 long boat büyük sandal, şalupa
34205 long credit uzun vadeli kredi
34206 long dated uzun vadeli, uzun süreli
34207 long distance şehirlerarası alısün
34208 long dozen on üç
34209 long for özlemek, sağınmak, içi çekmek, canı istemek
34210 long in the tooth yaşını başını almış
34211 long jump uzun atlama
34212 long play uzunçalar
34213 long range uzun menzilli, uzun erimli
34214 long rate uzun vadeli kur
34215 long run uzun dönem
34216 long saw dilme testeresi
34217 long shot geniş plan, uzak plan, genel çekim
34218 long term uzun vadeli
34219 long time uzun zaman
34220 long ton uzun ton (1016.05 kg)
34221 long wave (ünalgı) uzun dalga
34222 long uzun, uzun zaman, uzun zamandır, uzun süre, (for/to ile) çok istemek,
can atmak
34223 long-dated bill uzun vadeli senet
34224 long-distance call şehirlerarası alısün konuşması
34225 long-distance flight uzun mesafe uçuşu
34226 long-life uzun ömürlü
34227 long-lived uzun ömürlü
34228 long-measure uzunluk ölçüsü
34229 long-playing record uzunçalar, longpley, albüm
34230 long-sighted uzağı gören, ilerisini düşünen, ihtiyatlı
34231 long-suffering tahammüllü, sabırlı, hoşgörülü, cefakâr
34232 long-term credit uzun vadeli kredi
34233 long-wearing dayanıklı, sağlam
34234 long-winded sözü bitmez
34235 longbow (ok atmak için) büyük yay
34236 longeron lonjeron
34237 longevity uzun yaşam
34238 longhand el yazısı
34239 longhanded önsezi
34240 longheaded zeki, açıkgöz
34241 longing özlem, güçlü istek, arzu, hasret, arzulu, istekli
34242 longish uzunca
34243 longitude uzunluk dairesi, boylam
34244 longitudinal wave boyuna dalga
34245 longitudinal boylamla ilgili, boyuna, uzunluğuna
34246 longitudinally boydan boya, uzunlamasına
34247 longshoreman dok işçisi
34248 longsighted uzağı görebilen, hipermetrop
34249 longsightedness uzağı iyi görme, presbitlik
34250 longstanding uzun süredir var olan, çok eski
34251 longstop son savunucu, son müdafaa, son savunma
34252 longwall uzunayak
34253 longways uzunlamasına
34254 longwinded uzun ve sıkıcı, sözü bitmez
34255 loo (İİ) yüznumara, tuvalet
34256 look a gift horse in the mouth hediyede kusur aramak
34257 look about çevresine bakmak
34258 look after bakmak, gözetmek, ilgilenmek, kollamak
34259 look ahead ilerisi için plan yapmak, geleceğe bakmak
34260 look around araştırmak, tüm olasılıkları düşünmek
34261 look as if one has seen a ghost hayalet görmüş gibi olmak
34262 look as if olacağa benzemek, gibi görünmek
34263 look askance yan yan bakmak, göz ucuyla bakmak
34264 look at bakmak, seyretmek, yargılamak, ele almak
34265 look back geçmişi düşünmek, hatırlamak, geriye bakmak
34266 look daggers at bir kaşık suda boğacakmış gibi bakmak
34267 look down on hor görmek, küçümsemek
34268 look down one's nose at -e tepeden bakmak, hor görmek
34269 look down upon hor görmek
34270 look for a needle in a haystack samanlıkta iğne aramak
34271 look for trouble bela aramak
34272 look for aramak, aktarmak
34273 look forward to dört gözle beklemek
34274 Look here! Buraya bak!
34275 look in on uğramak
34276 look into araştırmak, incelemek, soruşturmak
34277 look like -e benzemek
34278 look on the bright iyimser olmaya çalışmak
34279 look on bakmak, seyretmek, seyirci kalmak
34280 look out for dikkat etmek
34281 look out dikkat etmek, sakınmak, gözetmek, dışarı bakmak
34282 look over göz gezdirmek, incelemek
34283 look round enikonu düşünmek, gezmek, dolaşmak
34284 look sharp acele etmek, elini çabuk tutmak
34285 look through gözden geçirmek, incelemek
34286 look to one's laurels şöhretini korumaya çalışmak
34287 look to ummak
34288 look up to -e saygı göstermek, hürmet etmek
34289 look up iyiye gitmek, gelişmek, aramak, bakmak, müracaat etmek, ziyaret
etmek, yolukmak, uğramak
34290 look bakmak, görünmek, (like ile) benzemek, okşamak, göstermek, dikkat
etmek, görmek, bakmak, bakış, yüz anlatımı, yüz ifadesi, görüntü, görünüş
34291 look-see bakma
34292 looking glass ayna
34293 lookout arayış, gözcü, gözetleyici, gözetleme yeri, ileriki olasılık
34294 looks iyi görünüm, çekici görünüm
34295 loom master dokuma ustası
34296 loom dokuma tezgâhı, (up ile) aslından daha büyük ve korkunç gözükmek
34297 loony deli, kaçık, çatlak
34298 loop the loop uçakla havada takla atmak
34299 loop ilmik, ilik, ilmik yapmak, bağlamak
34300 looper ilmik yapan aygıt
34301 loophole (özellikle yasal) boşluk, kaçamak çekidi
34302 loose ground gevşek zemin, gevşek toprak
34303 loose pulley avara kasnak
34304 loose bağsız, serbest, başıboş, dağınık, ayrı ayrı, gevşek, sıkı olmayan,
çözülmüş, (giysi) bol, gevşek, kesin olmayan, şüpheli, ahlaksız, laçka,
hafifmeşrep, hoppa, serbest bırakmak, salıvermek, be.gevşek bir biçimde, serbestçe,
başıboşlukla, başıboşluk, serbestlik
34305 loose-leaf sayfaları çıkarılıp takılabilen
34306 loosen one's purse strings kesenin ağzını açmak
34307 loosen up kasları gevşetmek, kasları ısıtmak
34308 loosen gevşetmek, çözmek, gevşemek, çözülmek
34309 looseness gevşeklik, kararsızlık, serbestlik
34310 loosestrife altın kamış
34311 loot ganimet, çapul, yağma, yağmalamak, yağma etmek
34312 looter çapulcu, yağmacı
34313 looting yağma, çapul
34314 lop kesmek, kesip çıkarmak, (ağaç) budamak
34315 lop-sided orantısız, bir tarafa meyilli, dengesiz
34316 lope koşmak
34317 loquacious geveze, çenesi düşük
34318 loquacity konuşkanlık, çenebazlık, gevezelik
34319 loquat yenidünya ağacı, Maltaeriği
34320 Lord Advocate başsavcı
34321 lord it over sb amirlik taslamak, üstünlük taslamak
34322 Lord Jesus Hazreti isa
34323 lord mayor Londra belediye başkanı, belediye başkanı
34324 Lord (the ile) Allah, Tanrı, (ünvan) lort, (ünl.) Aman Tanrım!, Hay Allah!,
efendi, sahip, lord
34325 lord-high admiral kapudan paşa, kaptan paşa, kaptanıderya
34326 lordliness gurur, soyluluk, haşmet
34327 lordling genç lord
34328 lordly lort gibi, asil, yüce
34329 lordosis lordoz
34330 lordship lortluk, lort
34331 lore bilgi
34332 lorgnette uzun saplı gözlük
34333 lorn terk edilmiş, ıssız
34334 lorry kamyon
34335 lose count sayısını unutmak
34336 lose face saygınlığını yitirmek, şerefini kaybetmek
34337 lose flesh arıklamak
34338 lose ground geri çekilmek, mevkiini kaybetmek
34339 lose heart cesareti kırılmak
34340 lose one's appetite iştahı kesilmek
34341 lose one's bearings yolunu kaybetmek, pusulayı şaşırmak
34342 lose one's head kontrolünü kaybetmek, sapıtmak
34343 lose one's heart abayı yakmak
34344 lose one's life hayatını kaybetmek
34345 lose one's nerve cesaretini kaybetmek
34346 lose one's patience sabrı taşmak
34347 lose one's rag tepesi atmak
34348 lose one's reason aklını bozmak
34349 lose one's shirt meteliğe kurşun atmak
34350 lose one's temper tepesi atmak, kızmak
34351 lose one's way yolunu şaşırmak, azmak, azıkmak
34352 lose oneself özünü kaybetmek
34353 lose sight of gözden kaybetmek, unutmak
34354 lose the thread ipin ucunu kaçırmak
34355 lose the way yolu şaşırmak
34356 lose touch with ile teması kaybetmek, bağlantıyı koparmak
34357 lose track of izini kaybetmek
34358 lose weight kilo vermek, arıklamak
34359 lose kaybetmek, yitirmek, kaybettirmek, yenilmek, kaybetmek, kazanamamak,
harcamak, israf etmek, kaybetmek, duyamamak, görememek ya da anlayamamak, kaçırmak,
(sögen) geri kalmak
34360 loser mağlup, kaybeden, yenilen
34361 losing bargain zararına satış
34362 losing kaybeden
34363 loss and gain zarar ve kâr
34364 loss in weight kilo kaybı, fire
34365 loss leader yok pahasına satış
34366 loss maker zarar eden işyeri
34367 loss of appetite iştahsızlık
34368 loss of energy enerji kaybı
34369 loss of head yük kaybı
34370 loss of heat ısı kaybı
34371 loss of water su kaybı
34372 loss kaybetme, kayboluş, kaybolma, kayıp, zarar, ziyan
34373 lost property office kayıp eşya bürosu
34374 lost property kayıp eşya
34375 lost kayıp, yitirilmiş, geçmiş, boşa gitmiş, kaçırılmış, değerlendirilmemiş
34376 lot money açık artırma harcı
34377 lot number parça numarası, parti numarası
34378 lot çok miktar, çok sayı, çok, köp, hepsi, tümü, türküm, miktar, parti,
çok, pek, kura, ad çekme, talih, kısmet, yazgı, açık arttırma ile satılan eşya
(türkümü), arsa, parsel, aynı türden eşya türkümü, parti, yanka stüdyosu, çekim
yeri
34379 lothario baştan çıkartan kımse, çapkın
34380 lotion losyon
34381 lots of birçok
34382 lottery piyango
34383 lotto tombala oyunu
34384 lotus eater zevk ve sefasına düşkün
34385 lotus nilüfer
34386 loud hailer hoparlör
34387 loud yüksek sesli, gürültülü, abartılı, cırtlak, be.yüksek sesle
34388 loud-voiced yüksek sesli
34389 loudly yüksek sesle, gürültüyle, bağırarak
34390 loudmouthed ağzı kalabalık, ağzı gevşek
34391 loudness gürültü, ses yüksekliği
34392 loudspeaker hoparlör, sesucaltan
34393 lough göl, körfez
34394 lounge about tembelce uzanmak, yayılıp oturmak
34395 lounge around tembelce uzanmak, yayılıp oturmak
34396 lounge suit günlük erkek kıyafeti
34397 lounge salon, (about/around ile) tembelce uzanmak, yayılıp oturmak
34398 lour (at ile) surat asmak, kaş çatmak, somurtmak
34399 louse up yüzüne gözüne bulaştırmak, içine etmek
34400 louse bit, işe yaramaz adam
34401 lousy berbat, rezil, bitli
34402 lout kaba herif, hödük, pezevenk
34403 loutish soytarı gibi, hoyrat
34404 louver boards pancur tahtaları
34405 louver tenek deliği, panjur
34406 lovable sevimli, kağa, hoş
34407 lovage yaban kerevizi
34408 love affair aşk macerası
34409 love apple domates
34410 love bird muhabbetkuşu, serçe papağanı
34411 love child gayri meşru çocuk
34412 love letter aşk mektubu
34413 love potion aşk iksiri
34414 love sick sevdalı, mecnun
34415 love story aşk hikâyesi
34416 love aşk, sevgi, sevi, sevgili, (İİ.) canım, (tenis) sıfır, sevmek, ile
sevişmek
34417 loveless sevgisiz, aşksız
34418 loveliness güzellik
34419 lovely güzel, hoş, nefis, harika
34420 lovemaking sevişme
34421 lover aşık, sevgili, seks arkadaşı, aşık, tutkun, hasta
34422 lovesick sevdalı, kara sevdalı
34423 loving sevgi dolu, aşk dolu, seven
34424 loving-kindness şefkat, iyilik
34425 low blood pressure düşük tansiyon
34426 low consumption az tüketen, ekonomik
34427 low court mahkeme
34428 low diet düşük değerli besin
34429 low ebb düşüş, başarısızlık, düşük düzey
34430 low frequency alçak frekans
34431 low gear birinci vites
34432 low man on the totem pole zurnanın son deliği
34433 low pass alçakgeçiren
34434 low pressure area alçak basınç alanı
34435 low pressure düşük basınç, alçak basınç
34436 low profile dikkat çekme siyaseti
34437 low relief hafif kabartma, alçak kabartma
34438 low section tyre alçak profilli lastik
34439 low temperature düşük sıcaklık
34440 low tide deniz alçalması, cezir
34441 low alçak, yüksek olmayan, alçak, düşük, az, zayıf, cansız, neşesiz,
halsiz, (ses) az, yumuşak, alçak, rezil, aşağılık, saygısız, adi, bayağı, sıradan,
aşağıya, alta, aşağıda, yere yakın, alçak, sessizce, yumuşak bir şekilde, alçak
derece/düzey
34442 low-down rezil, ahlaksız, alçak, adi
34443 low-key uyumlu, sade
34444 low-level düşük düzeyli
34445 low-lying deniz seviyesinden alçak
34446 low-mileage az kilometre, düşük kilometre
34447 low-order düşük değerli
34448 low-power düşük kuvvetli, düşük güçlü
34449 low-priced düşük fiyatlı
34450 low-speed düşük hızlı
34451 low-spirited tasalı, üzgün
34452 low-water mark su seviyesi işareti
34453 lowborn aşağı tabakadan
34454 lowbrow hkr.sanattan anlamaz, kültürsüz, odun
34455 lowdown gerçek, bir işin içyüzü
34456 lower bound alt sınır
34457 lower case küçük harf
34458 lower chamber halk meclisi, avam kamarası
34459 lower class işçi sınıfı, alt tabaka, aşağı tabaka
34460 lower deck alt güverte
34461 lower jaw altçene
34462 lower limit alt sınır, aşağı sınır
34463 lower one's colours yelkenleri suya indirmek
34464 lower school bir mektebin hazırlık sınıfı, ortamektep
34465 lower the boom on yerden yere vurmak
34466 lower world dünya
34467 lower alt, azaltmak, kısmak, düşürmek, azalmak, kısılmak, düşmek, indirmek,
(özünü) küçük düşürmek, küçültmek, (at ile) surat asmak, kaş çatmak, somurtmak
34468 lowering bezgin, tehdit eden, korkutucu, somurtkan
34469 lowermost en aşağı
34470 lowest common multiple en küçük ortakkat
34471 lowest limit taban fiyat
34472 lowest en düşük, en aşağı
34473 lowland ova
34474 lowliness tevazu, sadelik, alçakgönüllülük
34475 lowly düşük, aşağı, alçakgönüllü, sade, yalın
34476 lownecked dekolte
34477 lowness düşüklük, alçaklık, matlık
34478 lowpitched alçak sesli, pes sesli, heyacansız
34479 lox füme balık
34480 loyal vefalı, sadık, bağlı
34481 loyalist her zaman yönetime bağlı kalan kimse
34482 loyally sadık kalarak, sadakatle, bağlılıkla
34483 loyalty bağlılık, sadakat
34484 lozenge pastil
34485 lubber acemi ve hantal kimse, beceriksiz adam
34486 lubricant yağlayıcı, madde
34487 lubricate yağlamak, yağlayarak kolay işler hale getirmek
34488 lubricating felt yağlama keçesi
34489 lubricating grease gres
34490 lubricating oil kılga yağı, kozgaltka yağı
34491 lubricating pump yağlama pompası
34492 lubricating ring yağlama halkası
34493 lubrication chart yağlama çizelgesi
34494 lubrication hole yağlama çukuru
34495 lubrication yağlama, gresleme
34496 lubricator yağlama aygıtı, yağdanlık, yağcı
34497 lubricious kaygan, dönek, zampara, yağlı
34498 lubricity zamparalık, kayganlık, kaypaklık
34499 lubrify yağlamak
34500 luce turnabalığı
34501 lucent parlak, şeffaf, berrak
34502 lucern kabayonca
34503 lucid açık seçik, anlaşılır, net, mantıklı, aklı başında
34504 lucidity berraklık, açıklık, sağduyu
34505 lucidness açıklık, berraklık
34506 lucifer sabah yıldızı
34507 luck şans, talih, uğur, şans
34508 luckily çok şükür, bereket versin ki, Allahtan, neyse ki
34509 lucky beggar şanslı köftehor
34510 lucky şanslı, talihli, uğurlu
34511 lucrative kârlı, kazançlı
34512 lucre pul, servet
34513 luddite kılga düşmanı
34514 ludicrous saçma, aptalca, gülünç, komik
34515 ludicrousness güldürücülük
34516 lues sifilis, frengi
34517 luff orsa seyri, orsa etmek
34518 lug zorlukla çekmek, sürüklemek, taşımak
34519 luge tek kişilik kızak
34520 luggage rack portbagaj
34521 luggage van eşya vagonu, furgon
34522 luggage bagaj
34523 lugsail aşırma yelken, hasır yelken
34524 lugubrious kederli, hüzünlü, sıkıntılı, kasvetli
34525 lugworm arenikola
34526 lukewarm (sıvı) ılık, kayıtsız, ilgisiz, soğuk
34527 lukewarmness ılıklık
34528 lull uyutmak, hareketsizleştirmek, hareketsizleşmek, hareketsizlik,
cansızlık
34529 lullaby ninni
34530 lumbago bel ağrısı, lumbago
34531 lumbar lamber, bele ait
34532 lumber mill kereste kesme yeri
34533 lumber pile kereste istifi
34534 lumber room sandık odası
34535 lumber up karmakarışık yığmak
34536 lumber with angarya yüklemek
34537 lumber kereste, tahta şalban, lüzumsuz eşya, sınık-sarkık mobilya, ağır
hareket etmek, hantal hantal yürümek, (with ile) (İİ) istenmeyen bir
şey/iş/sorumluluk vermek, angarya yüklemek
34538 lumbering hantal, kaba, kerestecilik
34539 lumberjack ağaç kesen kimse, oduncu
34540 lumberman keresteci, bıçkıcı, hızarcı
34541 lumberyard kereste deposu
34542 lumbrical muscle solucansı kas
34543 lumbrical solucansı
34544 lumbricus toprak solucanı
34545 lumen hour lümensaat
34546 lumen lümen
34547 luminance parlaklık
34548 luminary ışık veren cisim, bilgili ve saygıdeğer kimse
34549 luminescence parlaklık, ışıldama
34550 luminescent parlak, ışıldayan
34551 luminiferous ışık saçan
34552 luminosity parlaklık
34553 luminous advertising ışıklı reklam
34554 luminous colour fosforlu boya
34555 luminous efficiency parlaklık verimi
34556 luminous flux ışıklı akış, ışık akısı
34557 luminous intensity aydınlatma şiddeti
34558 luminous paint fosforlu boya
34559 luminous sensitivity ışık duyarlığı
34560 luminous ışık saçan, parlak, aydınlık
34561 lump coal parça kömür
34562 lump sugar kesmeşeker
34563 lump sum toplam hesap, toptan
34564 lump together bir araya koymak
34565 lump parça, küme, yığın, toprak, yumru, şiş, (şeker) küp, peşin pul, peşin
ödenen pul, peşin, ister istemez kabul etmek, dayanmak, kabullenmek, razı olmak,
(together ile) bir araya koymak
34566 lump-sum tax götürü vergi
34567 lumpish şiş gibi, yumru gibi, aptal
34568 lumpy yumrulu, pütürlü, topak topak
34569 lunacy delilik, çılgınlık
34570 lunar eclipse ay tutulması
34571 lunar landing aya iniş
34572 lunar module ay modülü
34573 lunar month kameri ay
34574 lunar rock ay taşı
34575 lunar rover ay taşıtı
34576 lunar year ay yılı, kameri yıl
34577 lunar ayla ilgili, aya ait
34578 lunate bone el bileğinin yarım ay şeklindeki sümüğü
34579 lunate hilal biçiminde
34580 lunatic asylum tımarhane, delihane
34581 lunatic fringe aşırı yandaş
34582 lunatic deli, çılgın, kaçık, çatlak
34583 lunation kameri ay
34584 lunch öğle yemeği, öğle yemeği yemek
34585 luncheon voucher öğle yemeği fişi
34586 luncheon öğle yemeği
34587 lunchtime öğlen vakti, yemek vakti
34588 lune hilâl şekli
34589 lunette ay şekli
34590 lung tissue akciğer dokusu
34591 lung akciğer, öfke
34592 lunge (at/out ile) saldırmak, hamle yapmak, hamle, saldırış
34593 lungwort ciğerotu
34594 lunisolar ay-gün
34595 lupin acıbakla
34596 lupine kurda ait, vahşi, yırtıcı
34597 lupus deri veremi
34598 lurch yalpa, yalpalama, yalpalamak, sendelemek
34599 lurcher pusu kuran kimse
34600 lure çekim, çekicilik, tuzak, kapan, yem, ayartmak, çekmek
34601 lurid renkli, parlak, korkunç, dehşet verici
34602 lurk gizlemek, pusuya yatmak
34603 luscious tatlı, nefis
34604 lush (ösümlük) verimli, bol, gür
34605 lust for şehvetle istemek, hırs beslemek
34606 lust şehvet, kösnü, (for/after ile) sahip olmaya çalışmak, arzulamak
34607 luster (Aİ) bkz.lustre
34608 lusterless mat, donuk
34609 lustful şehvetli, azgın
34610 lustiness kuvvet
34611 lustrate törenle arıtmak
34612 lustre parlaklık, parıltı
34613 lustreless donuk, mat
34614 lustreware sırlı çanak çömlek
34615 lustring parlatma
34616 lustrous parlak
34617 lustrousness parlaklık
34618 lustrum beş senelik müddet
34619 lusty güçlü, sağlıklı, canlı, şehvetli, azgın
34620 lutanist udi
34621 lute ut, kopuz
34622 luteolin luteolin
34623 luteous portakal gibi sarı
34624 lutetium lütesyum
34625 lux lüks, ışık ölçüsü birimi
34626 luxate yerinden çıkarmak
34627 luxation çıkık
34628 Luxembourg Lüksemburg
34629 luxmeter lüksmetre, aydınlıkölçer
34630 luxuriance bereketlilik, bolluk
34631 luxuriancy bereketlilik, bolluk
34632 luxuriant bereketli, bol
34633 luxuriate (in ile) oyalanmak, eğlenmek
34634 luxurious konforlu, lüks
34635 luxury tax lüks vergisi
34636 luxury konfor, lüks, gereksiz/pahalı şey, lüks
34637 lycee lise
34638 lyceum konferans salonu
34639 lyddite lidit
34640 lydian kadın tabiatlı, kadınsı, şehvet düşkünü
34641 lye sudkostik çözeltisi, kül suyu
34642 lying hospital hastaneye yatma
34643 lying in loğusalık
34644 lying yatan, uzanan, yatma, uzanma, yalan söyleme, yalancılık
34645 lymph node lenf nodülü, lenf bezi
34646 lymph vessel lenf damarı
34647 lymph lenf, akkan
34648 lymphatic duct lenf arnası
34649 lymphatic gland lenf bezi
34650 lymphatic nodule lenf boğumu
34651 lymphatic system lenf jüyesi
34652 lymphatic vessel lenf damarı
34653 lymphatic lenfatik, akkan, gevşek
34654 lymphocyte lenfosit, akkangöze
34655 lynch law linç kanunu
34656 lynch linç etmek
34657 lynching linç
34658 lynx vaşak
34659 lynx-eyed çok keskin gözlü, keskin bakışlı
34660 lyophilic colloid liyofil koloit
34661 lyophilic liyofil, sıvısever
34662 lyophobic colloid liyofob koloit
34663 lyophobic liyofob, sıvısevmez
34664 lyosol lizol
34665 lyrate çenk biçiminde
34666 lyre bird lir kuşu
34667 lyre lir
34668 lyric poetry lirik şiirler
34669 lyric lirik şiir, lirik
34670 lyrical lirik, heyecanlı, coşkun
34671 lyricism lirizm
34672 lyricist şarkı sözü yazarı
34673 lyrics güfte, şarkı sözleri
34674 lysimeter lizimetre
34675 lysis lizis, göze çözülmesi
34676 lysol lizol, çözülme
34677 lysosoma lizozom
34678 lyssa kuduz hastalığı
34679 ma'am madam, bayan
34680 mac yağmurluk
34681 macabre korkunç
34682 macadam şose
34683 macaroni makarna
34684 macaroon bademli kurabiye
34685 macaw uzun kuyruklu bir tür papağan
34686 mace gürz, topuz, tören asası
34687 Macedonia Makedonya
34688 Macedonian Makedonyalı
34689 macerate sıvıda yumuşatmak, zayıflatmak
34690 maceration juice maserasyon şerbeti
34691 maceration maserasyon, yumuşama, zayıflama
34692 Mach number Mach sayısı
34693 Mach uçağın ses hızına oranla hızı
34694 machete büyük ve keskin bıçak
34695 Machiavellian Makyevelce, sinsi, hilekâr
34696 Machiavellianism Makyavelizm, hilekârlık
34697 machinability (kılgada) işlenebilme, işlenirlik
34698 machinable (kılgada) işlenebilir, işlenir
34699 machinate düzenbazlık etmek, dolap çevirmek
34700 machination entrika, kumpas
34701 machinator entrikacı
34702 machine address kılga adresi
34703 machine check kılga denetimi
34704 machine code kılga kodu
34705 machine cycle kılga çevrimi
34706 machine dependent kılgaya bağımlı
34707 machine drill marto perforatör, deler çekiç
34708 machine error kılga hatası
34709 machine gun kılgalı tüfek
34710 machine independent kılgadan bağımsız
34711 machine instruction kılga komutu
34712 machine language kılga dili
34713 machine made kılga yapısı, kılgada yapılmış
34714 machine oil kılga yağı, makine yağı
34715 machine pay bankamatik ödemesi
34716 machine room kılga odası
34717 machine sensible kılgaca algılanabilir
34718 machine shop kılga atölyesi, tamir atölyesi
34719 machine tools imalat aletleri, kılga aletleri
34720 machine word kılga kelimesi, bilgisayar sözcüğü
34721 machine makine, kılga, kılgayla yapmak, öndürmek
34722 machine-made carpet kılga halısı
34723 machine-readable kılgaca okunabilir
34724 machinegun kılgalı tüfek
34725 machinery kılgalar, mekanizma
34726 machinist kılga işçisi, kılgacı
34727 machmeter uçakta Mach sayısını ölçen alet
34728 macho maço, kazak erkek
34729 mack yağmurluk
34730 mackerel uskumru
34731 mackintosh yağmurluk
34732 mackle leke, bulanıklık
34733 macle ikiz, tevem, ikiz kristal, leke, benek
34734 macrame düğümlü örgü
34735 macro makro
34736 macroassembler makroçevirici
34737 macrobiotic uzun ömürlü
34738 macroblast makroblast
34739 macrocephaly büyük başlılık
34740 macroclimate makroklima
34741 macrocode makro-kod, birleşik kod
34742 macrocoding makro-kodlama, birleşik kodlama
34743 macrocosm evren, kâinat
34744 macroeconomics makroekonomi
34745 macroevolution makroevrim
34746 macrogenerator makro-üreteç
34747 macrograph makrograf
34748 macrography makrografi
34749 macromolecule makromolekül
34750 macronucleus terliksi döngüllerde büyük çekirdek
34751 macropod makropot, makropot
34752 macroscopic makroskopik, iriölçekli
34753 macrotype makrotip
34754 mad about fazla istekli
34755 mad deli, çılgın, kuluduk, mismis, kaçık, çatlak, kırık, düşkün, deli,
hasta, kızgın, kuduruk, kudurmuş
34756 madam bayan, hanımefendi
34757 madcap çılgın, çatlak, kaçık, şulukçu, azgın, nadinç, koçu, delibaş
34758 madden çıldırtmak, deli etmek, kudurtmak
34759 maddening çıldırtıcı, deli edici
34760 madder kökboyası
34761 madding çılgın, çıldırtıcı
34762 made ground dolgu zemin
34763 made to order ısmarlama
34764 made up uydurma, makyajlı
34765 made -den yapılmış, -den, tamamen uygun, tam uyan, başarıdan emin
34766 made-to-measure (giysi) ısmarlama
34767 made-up clothes hazır giyim, konfeksiyon
34768 mademoiselle evlenmemiş kadın, matmazel
34769 madhouse akıl hastanesi, tımarhane
34770 madly deli gibi, çılgınca, çok, delicesine
34771 madman deli
34772 madness delilik, çılgınlık
34773 madonna lily beyaz zambak
34774 Madonna Meryem Ana
34775 madras çubuklu pamuk kumaş
34776 madrepore delikli mercan
34777 madrigal çalgısız söylenen çok sesli şarkı, madrigal
34778 maelstrom girdap, vurdu kırdı, hayhuy, kargaşa
34779 maestoso ağır ve görkemli, yavaş ve ihtişamlı
34780 maestro orkestra şefi, maystro
34781 mafia mafya
34782 mag dergi, magazin
34783 magazine dergi, magazin, depo, ambar, cephane, şarjör
34784 magenta mora çalan kırmızı, mora çalan kırmızı
34785 maggot kurtçuk, kurt
34786 maggoty kurtlu
34787 magic büyü, sihir, büyücülük, sihirbazlık, çekicilik, büyü, büyülü, sihirli
34788 magical esrarengiz, büyülü, etkileyici
34789 magician büyücü, sihirbaz
34790 magisterial buyurucu, hakimane
34791 magistracy hakimlik, yargıçlık
34792 magistral özel ilaç, özel
34793 magistrate sulh yargıcı
34794 magistrates' court sulh ceza mahkemesi
34795 magma magma
34796 magmatic magma ile ilgili
34797 magnanimous yüce gönüllü, bağışlayıcı
34798 magnate patron, kodaman
34799 magnesia magnezya
34800 magnesite magnezit
34801 magnesium lamp magnezyum lambası
34802 magnesium oxide magnezyum oksit
34803 magnesium sulphate magnezyum sülfat
34804 magnesium magnezyum
34805 magnet keeper manyetik şönt
34806 magnet wire bobin teli
34807 magnet mıknatıs, çaşak
34808 magnetic alloy manyetik alaşım
34809 magnetic amplifier manyetik amplifikatör
34810 magnetic armature manyetik armatür
34811 magnetic azimuth manyetik azimut
34812 magnetic bar çaşak çubuğu
34813 magnetic brake manyetik eğleç
34814 magnetic card manyetik kart
34815 magnetic character manyetik karakter
34816 magnetic circuit manyetik devre
34817 magnetic compass manyetik pusula
34818 magnetic core manyetik çekirdek
34819 magnetic course manyetik rota
34820 magnetic current manyetik akım
34821 magnetic cutter manyetik kesici
34822 magnetic declination manyetik deklinasyon, çaşak sapması
34823 magnetic deflection manyetik sapma, çaşak sapması
34824 magnetic dipole manyetik dipol
34825 magnetic disk manyetik disk
34826 magnetic drum manyetik tambur, manyetik silindir
34827 magnetic energy manyetik enerji
34828 magnetic field manyetik alan, çaşak alanı
34829 magnetic film manyetik yanka, çaşaklı yanka
34830 magnetic flux manyetik akı, çaşak akısı
34831 magnetic force manyetik kuvvet, çaşak kuvveti
34832 magnetic head manyetik kafa
34833 magnetic hysteresis manyetik histerezis
34834 magnetic ignition manyetik ateşleme
34835 magnetic induction manyetik endüksiyon
34836 magnetic ink manyetik mürekkep
34837 magnetic intensity manyetik şiddet, çaşak yeğinliği
34838 magnetic iron ore çaşaklı demir cevheri
34839 magnetic lag manyetik gecikme, çaşak gecikimi
34840 magnetic lens manyetik mercek, çaşak merceği
34841 magnetic loudspeaker manyetik hoparlör
34842 magnetic material manyetik malzeme
34843 magnetic memory manyetik bellek
34844 magnetic microphone manyetik mikrofon
34845 magnetic microscope manyetik mikroskop
34846 magnetic mine manyetik mayın
34847 magnetic mirror manyetik ayna
34848 magnetic moment manyetik moment, çaşak momenti
34849 magnetic needle manyetik ibre, çaşaklı iğne
34850 magnetic organism manyetik organizma
34851 magnetic pendulum manyetik sarkaç
34852 magnetic permeability manyetik geçirgenlik, çaşak geçirgenliği
34853 magnetic pole manyetik kutup
34854 magnetic potential manyetik potansiyel
34855 magnetic power manyetik güç
34856 magnetic pressure manyetik basınç
34857 magnetic prospection manyetik arama
34858 magnetic recorder manyetik kaydedici
34859 magnetic resistance manyetik direnç
34860 magnetic separator manyetik separatör, çaşaklı ayırıcı
34861 magnetic shell manyetik yaprak, çaşak yaprağı
34862 magnetic sound manyetik ses
34863 magnetic store manyetik bellek
34864 magnetic storm manyetik fırtına
34865 magnetic substance manyetik madde
34866 magnetic tape manyetik bant
34867 magnetic vector manyetik vektör
34868 magnetic wire manyetik tel
34869 magnetic çaşaklı, manyetik, çekici
34870 magnetically çaşak gibi, çaşaklı olarak
34871 magnetism manyetizma, çekicilik
34872 magnetite manyetit
34873 magnetization çaşaklama, çaşaklanma
34874 magnetize çaşaklamak, çekmek, büyülemek
34875 magnetizing coil çaşaklama bobini
34876 magnetizing current çaşaklama akımı
34877 magnetizing field çaşaklayan alan
34878 magnetizing force çaşaklayan kuvvet
34879 magnetizing çaşaklayan, çaşaklama
34880 magneto manyeto
34881 magnetochemical manyetokimyasal
34882 magnetochemistry manyetokimya
34883 magnetoelectric manyetoelektrik
34884 magnetoelectricity manyetoelektrik
34885 magnetohydrodynamics manyetohidrodinamik
34886 magnetometer manyetometre, çaşakölçer
34887 magnetometric manyetometrik
34888 magnetometry manyetometri
34889 magnetomotive force manyetomotor kuvvet
34890 magnetomotive manyetomotor
34891 magneton manyeton, mıknatın
34892 magnetopause manyetopoz
34893 magnetoresistance manyetodirenç
34894 magnetoscope manyetoskop
34895 magnetosphere manyetosfer
34896 magnetospheric manyetosferik
34897 magnetostriction manyetostriksiyon, çaşak büzülmesi
34898 magnetostrictive manyetostriktif
34899 magnetron manyetron
34900 magnification büyütme, büyütüm
34901 magnificence görkem, debdebe
34902 magnificent görkemli, olağanüstü, muhteşem
34903 magnifier büyüteç
34904 magnify büyütmek
34905 magnifying glass büyüteç, büyüteç, pertavsız
34906 magnifying needle pusula iğnesi
34907 magnifying power büyütme gücü
34908 magnifying büyüten
34909 magniloquence tantanalı söz söyleme, açık ve güzel konuşma
34910 magniloquent abartılı, övüngen
34911 magnitude büyüklük, önem
34912 magnolia manolya
34913 magnum opus şaheser
34914 magpie saksağan
34915 mahaleb kokulukiraz
34916 maharaja Hint prensi
34917 maharani mihracenin karısı
34918 Mahatma Budist evliyası
34919 Mahdi Mehdilik
34920 mahjong Çin domino oyunu
34921 mahogany mahun, maun
34922 maid of all work her işe bakan hizmetçi
34923 maid of honor nedime
34924 maid bayan hizmetçi, evlenmemiş kız
34925 maiden effort ilk girişim
34926 maiden flight ilk uçuş
34927 maiden name kızlık soyadı
34928 maiden evlenmemiş kız, bakire, evlenmemiş, ilk
34929 maidenhair fern baldırıkara otu
34930 maidenhead bekâret, kızlık
34931 maidenly kız gibi, kıza yakışır
34932 maidservant hizmetçi
34933 mail bag posta çantası, posta torbası
34934 mail boat posta vapuru
34935 mail box posta kutusu
34936 mail business posta ile alışveriş
34937 mail car posta arabası
34938 mail catalogue posta ile alışveriş kataloğu
34939 mail coach posta arabası
34940 mail credit kurye kredisi
34941 mail order business postayla ticaret
34942 mail order posta havalesi
34943 mail plane posta taşıyıcı, posta uçağı
34944 mail train posta treni
34945 mail posta, zırh, postalamak
34946 mailable postalanabilir
34947 mailbox posta kutusu
34948 mailed kabuklu
34949 mailing list sevk listesi, posta listesi
34950 mailman postacı
34951 maim sakatlamak
34952 main bearing ana yatak
34953 main branch merkez şube
34954 main circuit ana devre
34955 main clause temel cümle, temel tümce
34956 main crop ana ürün
34957 main current ana akım
34958 main deck ana güverte
34959 main dish baş yemek
34960 main fuel tank ana yakıt deposu
34961 main line ana hat
34962 main memory ana bellek
34963 main office ana bayii, merkez büro
34964 main path ana yol, ana yön
34965 main pipe ana boru
34966 main road ana yol
34967 main runway ana pist
34968 main sail ana yelken
34969 main shaft ana mil
34970 main station ana istasyon
34971 main storage ana bellek
34972 main street ana cadde
34973 main truss ana kiriş
34974 main verb esas fiil
34975 main wall ana duvar
34976 main yard mayistra sereni
34977 main ana boru, asıl, ana, temel, en önemli
34978 mainframe büyük bilgisayar
34979 mainland ana toprak, kara
34980 mainly başlıca, çoğunlukla
34981 mainmast grandi, ana direk
34982 mains kanalizasyon, ana kablo, şehir şebekesi
34983 mainsail mayistra yelkeni
34984 mainspring bir hareketin arkasındaki esas neden
34985 mainstay en büyük destek
34986 maintain a price fiyat düşüşünü engellemek
34987 maintain an action dava açmak
34988 maintain order düzeni sağlamak
34989 maintain paraca desteklemek, geçindirmek, bakmak, sürdürmek, devam
ettirmek, iyi halde tutmak, korumak, bakmak, bakımını yapmak, savunmak, savlamak,
iddia etmek
34990 maintainability bakım kolaylığı
34991 maintainor nafaka veren kimse
34992 maintenance cost bakım maliyeti
34993 maintenance man tamirci
34994 maintenance order nafaka kararı
34995 maintenance time bakım süresi
34996 maintenance bakım, nafaka
34997 maintenance-free bakım istemeyen
34998 maintop grandi çanaklığı
34999 maisonette küçük ev
35000 maize oil mısırözü yağı
35001 maize starch mısır nişastası
35002 maize mısır, kargıdalı
35003 majestic görkemli, muhteşem, şahane
35004 majesty görkem, haşmet, heybet
35005 majolica mayolika, majolika
35006 major general tümgeneral
35007 major key majör perdesi, ton minör
35008 major lobe ana kulak
35009 major premise büyük terim
35010 major daha büyük, daha önemli, büyük, reşit, büyük önerme, (birdemde) ana
dal, esas dal, majör, binbaşı
35011 major-domo başkâhya
35012 majority of votes oy çokluğu
35013 majority çoğunluk, sayı farkı, fark, rüşt
35014 majuscule büyük harf
35015 make a bed yatak yapmak
35016 make a beeline for sth en kestirmeden ulaşmak
35017 make a bonfire tongal kalamak
35018 make a booking rezervasyon yaptırmak
35019 make a business call iş görüşmesi yapmak
35020 make a clean breast of itiraf etmek, içini dökmek
35021 make a collect call ödemeli alısünlemek
35022 make a dart for -e hamle yapmak, -e atılmak
35023 make a decision karar vermek
35024 make a dent in bir işe el atmak
35025 make a difference fark etmek
35026 make a face suratını buruşturmak
35027 make a fire ateş yakmak, ocak kalamak
35028 make a hash of it yüzüne gözüne bulaştırmak, arapsaçına çevirmek
35029 make a hit with sb birinin gönlünü hoş etmek
35030 make a loss ziyan etmek
35031 make a meal of gereğinden çok gayret sarf etmek
35032 make a memorandum of not almak
35033 make a mess of yüzüne gözüne bulaştırmak
35034 make a mistake hata yapmak
35035 make a mountain out of a molehill pireyi deve yapmak
35036 make a move harekete geçmek, gitmek
35037 make a name for oneself ün kazanmak
35038 make a night of it gecenin tadını çıkarmak
35039 make a noise şamata yapmak, tavış çıkarmak
35040 make a pig of oneself domuz gibi yemek/içmek
35041 make a pig's ear out of yüzüne gözüne bulaştırmak
35042 make a plea dava açmak
35043 make a point of -in üzerinde durmak
35044 make a private call özel alısün görüşmesi yapmak
35045 make a promise söz vermek
35046 make a reservation yer ayırtmak, rezervasyon yaptırmak
35047 make a reverse charge call ödemeli alısünlemek
35048 make a rod for one's own back başını belaya sokmak
35049 make a scene olay çıkarmak, rezalet çıkarmak
35050 make a splash fiyaka yapmak
35051 make a stink kıyameti koparmak
35052 make a stir heyecana sebep olmak
35053 make a swing through küçük bir tur yapmak
35054 make a vow ant içmek
35055 make a wage-claim vergin artışı talep etmek
35056 make a wish dilekte bulunmak, dilek tutmak
35057 make a wry face yüzünü ekşitmek
35058 make advances asılmak, gözüne girmeye çalışmak
35059 make allowance for nazar etmek, hesaba dahil etmek
35060 make amends tazmin etmek, telafi etmek
35061 make an appointment randevu almak
35062 make an april fool of sb birine 1 Nisan şakası yapmak
35063 make an April fool of bir nisan şakası yapmak
35064 make an ass of oneself rezil olmak
35065 make an effort çaba harcamakçaba harcamak
35066 make an entry hesap defterine geçirmek
35067 make an objection to itirazda bulunmak
35068 make an overnight stop bir gecelik mola vermek
35069 make application başvuruda bulunmak
35070 make away with alıp götürmek, yürütmek, öldürmek, yok etmek
35071 make believe gibi davranmak, rolü yapmak
35072 make bold to -e cesaret etmek
35073 make both ends meet idare etmek
35074 make capital out of sömürmek
35075 make certain garantiye almak, emin olmak
35076 make contact açık kontak
35077 make cracks tefe koymak
35078 make do with sth ile idare etmek
35079 make do iğreti olarak, idare etmek
35080 make ends meet geçinebilmek, kıt kanaat geçinmek
35081 make eyes at kaş göz etmek
35082 make fast şamandıra
35083 make for home eve koşmak
35084 make for -e doğru yol alma, -e neden olmak
35085 make friends with arkadaşlık kurmak, arkadaş olmak
35086 make fun of ile eğlenmek, alay etmek
35087 make good başarmak
35088 make hard work of gözünde büyütmek, olduğundan zor görmek
35089 make hay of altüst etmek
35090 make hay while the sun shines yağmur yağarken küpünü doldurmak
35091 make headway ilerlemek, gelişmek
35092 make heavy weather of gözünde büyütmek
35093 make history tarih yazmak, tarihe geçecek bir şey yapmak
35094 make investigations soruşturmak
35095 make it hot for one birini rahatsız etmek
35096 make it snappy acele etmek, çabuk olmak
35097 make it to the finals finale kalmak
35098 make it vaktinde varmak, başarmak, üstesinden gelmek
35099 make its nest yuva yapmak
35100 make light of önemsiz görmek
35101 make little of küçümsemek
35102 make love to flört etmek, kur yapmak, sevişmek
35103 make love sevişmek
35104 make merry eğnini açmak, şenlendirmek, mezelenmek, şenlenmek
35105 make mincemeat of paramparça etmek, hezimete uğratmak
35106 make much of gözünde büyütmek, abartmak
35107 make no bones about -de tereddüt etmemek
35108 make no bones of -de tereddüt etmemek
35109 make no headway yerinde saymak
35110 make no pretence iddiası olmamak
35111 make obeisance to saygı göstermek
35112 make of -den anlamak
35113 make off with alıp kaçmak, çalmak, aşırmak
35114 make off aceleyle kaçmak, tüymek, savuşmak
35115 make one's eyes pop akıllara durgunluk vermek
35116 make one's pile parsayı toplamak
35117 make one's way gitmek, yolunu tutmak
35118 make oneself at home özünü evindeymiş gibi hissetmek
35119 make oneself cheap özünü küçük düşürmek
35120 make oneself scarce sırra kadem basmak
35121 make oneself understood derdini anlatmak, amacını açıkça belirtebilmek
35122 make out a cheque çek yazmak
35123 make out an invoice fatura düzenlemek
35124 make out anlamak, çözmek, fark etmek, yazmak
35125 make over devretmek, bırakmak, yenilemek
35126 make peace barış yapmak
35127 make public halka duyurmak, bildirmek
35128 make reprisals on misillemede bulunmak
35129 make restitution tazmin etmek, zararı ödemek
35130 make rings round birini cebinden çıkarmak
35131 make room yer vermek, yer açmak
35132 make sb eat crow birine tükürdüğünü yalatmak
35133 make sb sick gıcık etmek, sinir etmek
35134 make sb's blood boil tepesini attırmak, kudurtmak
35135 make sb's blood run cold tüylerini diken diken etmek
35136 make sb's day birini çok mutlu etmek, birini sevindirmek
35137 make sb's hair stand on end ödünü koparmak, çok korkutmak
35138 make sb's head swim birinin kafasını bulandırmak
35139 make sb's heart bleed birinin yüreğini sızlatmak
35140 make sb's mouth water birinin ağzını sulandırmak
35141 make sense of anlamak
35142 make sense out of anlamak, bir şey anlamak
35143 make sense anlamı olmak, bir anlama gelmek, mantıklı olmak
35144 make shift geçici tedbir, elindekiyle geçinip gitmek
35145 make sth soluble çözünürleştirmek
35146 make sure of kesinlikle, mutlaka, sanırım, eminim, elbette
35147 make sure emin olmak
35148 make the grade başarmak, işi götürmek
35149 make to order sipariş üzerine yapmak
35150 make up for affettirmek, telafi etmek
35151 make up one's mind kararını vermek, azmetmek
35152 make up to sb birinin gönlünü almak
35153 make up to gözüne girmeye çalışmak, yaranmaya çalışmak
35154 make up uydurmak, icat etmek, makyaj yapmak, tamamlamak
35155 make water su dökmek, işemek
35156 make waves köstek olmak
35157 make way yol vermek, ilerlemek, öne geçmek, yol almak
35158 make welcome ağırlamak
35159 make whoopee şamata yapmak, seks partisi yapmak
35160 make yapmak, yapmak, hazırlamak, düzeltmek, meydana getirmek, -e neden
olmak, yapmak, yapı, biçim, marka, çeşit
35161 maker yapımcı
35162 makeshift geçici, eğreti
35163 makeweight tamamlayıcı ağırlık, önemsiz kimse
35164 making iron kalafat demiri
35165 making yapım, üretim, gelişme/başarı nedeni, ç.yetenek, gerekli
özellikler
35166 mala fide kötü niyetle
35167 malachite malakit, bakırtaşı
35168 maladaptation uyumsuzluk
35169 maladjusted (çevreye) uyamayan, uyumsuz
35170 maladjustment uyumsuzluk, ayarsızlık
35171 maladroit beceriksiz, eli işe yakışmaz, sakar
35172 malady hastalık, illet
35173 malafide kötü maksatla, kötü maksatla
35174 malaise keyifsizlik, sıkıntı
35175 malapert arsız, küstah
35176 malapropos yersiz, edepsiz, uygunsuzluk, yersizlik
35177 malar elmacıksümüğü, elmacıksümüğü
35178 malaria sıtma
35179 malarious sıtmalı
35180 malarky saçma, zırva
35181 Malay Malaya
35182 Malayan Malayalı
35183 malcontent (belli bir politikadan) memnun olmayan, doyumsuz
35184 male gamet erkek eşey hücresi
35185 male erkek
35186 malediction lanet, iftira, beddua
35187 maledictory lanetli
35188 malefactor suçlu, cani kimse
35189 malefic zararlı, muzır
35190 maleficent zararlı, kötü
35191 malevolence kötü niyet, kindarlık
35192 malevolent kötü kalpli, kötü niyetli, sadist
35193 malfeasance kötüye kullanma, vazifeyi suiistimal
35194 malformation şekil bozukluğu, bozuk şekil
35195 malformed bünyesi kusurlu, sakat
35196 malfunction kötü çalışmak, teklemek, bozukluk, aksaklık, arıza, tutukluk
35197 malic acid malik asit
35198 malic malik
35199 malice kötülük, kötü niyet, kin, kötülük etme isteği
35200 malicious kasıtlı, taammüden, kötü niyetli, kötü kalpli
35201 maliciously bile bile, kötü niyetle
35202 malign kötülemek, dil uzatmak, günahına girmek
35203 malignancy kötülük, habislik
35204 malignant kötü niyetli, kötücül
35205 maligner iftiracı kimse
35206 malignity kötülükçülük
35207 malinger hasta numarasıyla işten kaçmak, kaytarmak
35208 malingerer yalandan hasta
35209 mall tokmakla dövmek, tokmak, taşıtlara kapalı cadde
35210 mallard yaban ördeği
35211 malleability dövülebilme, genleşebilme
35212 malleabilization dövülebilirlik, genleşebilirlik
35213 malleable cast iron dövülebilir dökme demir
35214 malleable (maden) dövülgen, (insan) yumuşak, uysal
35215 malleolar aşık sümüğüyle ilgili
35216 malleolus çekiç biçiminde sümük
35217 mallet tahta çekiç, tokmak
35218 mallow ebegümeci
35219 malm yumuşak kireçtaşı
35220 malnutrition kötü beslenme
35221 malodorous kötü kokulu
35222 Malpighian corpuscle Malpighi cisimciği
35223 Malpighian pyramids Malpighi köpyakları
35224 Malpighian tubule Malpighi arnacığı
35225 Malpighian Malphigi
35226 malpractice yasa dışı eylem, yasaya aykırı hareket, yolsuzluk, yanlış tanı,
tedavi ya da ihmal
35227 malt extract malt akstraktı, arpa özü
35228 malt sugar maltoz, malt şekeri
35229 malt biralık arpa, malt
35230 maltase maltaz
35231 Maltese Malta adasına ait, Maltaca, Maltalı
35232 maltha malta
35233 maltose maltoz
35234 maltreat kötü davranmak, zulmetmek
35235 malversation zimmetine pul geçirme, rüşvet verme
35236 mama anne, ana
35237 mambo mambo (dans)
35238 mamilla meme başı
35239 mamma anne, meme
35240 mammal memeli
35241 mammalian memeli
35242 mammary meme gibi
35243 mammilla meme, memecik
35244 mammogram meme yankası
35245 mammon hırs, ihtiras
35246 mammonism pul hırsı
35247 mammoth mamut
35248 mammy anne, ana
35249 Man alive! Be adam!
35250 man and boy hayatı boyunca
35251 man and wife karı koca
35252 man in the street sokaktaki adam, vatandaş, sıradan biri
35253 man of business vekilharç
35254 man of honour namuslu adam
35255 man of letters yazar, edebiyatçı
35256 man of property mal mülk sahibi adam
35257 man of straw bostan korkuluğu
35258 man of the war savaş gemisi
35259 man of the world görmüş geçirmiş kimse
35260 man to man erkek erkeğe, samimi olarak
35261 man adam, erkek, insan, kişi, insanlık, (satranç/vb.) taş, adam vermek,
adamla donatmak
35262 man-hour kişi-saat, adam-saat, bir sögenlik çalışma
35263 man-made insan yapımı, sentetik
35264 manacle kelepçe, kandal
35265 manage yönetmek, idare etmek, kontrol altına almak, dizginlemek, dize
getirmek, başarmak, becermek, yapmak, üstesinden gelmek, yemek/içmek/almak/istemek
35266 manageable yönetilebilir, kullanışlı
35267 management consultant idari müşavir
35268 management yönetim, idare, yönetim kurulu
35269 manager müdür, yönetici, manajer
35270 manageress müdire, kadın yönetici
35271 managerial staff yönetim kadrosu
35272 managerial idari, yönetimsel, yönetimle ilgili
35273 managing board yönetim kurulu, idare heyeti
35274 managing clerk büro şefi, şirket sorumlusu
35275 managing committee idari komite
35276 managing director yönetim müdürü, fabrika müdürü
35277 managing yöneten, idari, yönetimsel, yönetim
35278 manana yarın olacak, yarın
35279 manatee denizayısı, denizperisi
35280 mandarin mandalina
35281 mandatary mandacı, mandater
35282 mandate buyruk, emir, manda, vekillik
35283 mandator müvekkil
35284 mandatory service mecburi hizmet
35285 mandatory zorunlu
35286 mandible altçene
35287 mandibular çeneye ait
35288 mandibulate çeneli
35289 mandolin mandolin
35290 mandrake adamotu
35291 mandrel mandrel, merdane, mil
35292 mane yele
35293 maned yeleli
35294 manege manej, at eğitimi, binicilik, binicilik mektebi
35295 maneuver bkz.manoeuvre
35296 manful mertçe, cesur, mert
35297 manfulness yiğitlik, cesaret
35298 manganate manganat
35299 manganese dioxide manganez dioksit
35300 manganese manganez
35301 manganite manganit
35302 mange uyuz hastalığı
35303 manger yemlik
35304 mangle parçalamak, ezmek, yırtmak, çamaşır sıkma kılgası
35305 mango mango, hintkirazı
35306 mangold fly pancar sineği
35307 mangonel taş atan mancınık
35308 mangrove mangrov
35309 mangy uyuz
35310 manhandle (kaba bir şekilde) itip kakmak
35311 manhole caddelerdeki yeraltına iniş deliği
35312 manhood erkeklik
35313 mania manyaklık, delilik, çılgınlık, düşkünlük, hastalık, delilik
35314 maniac manyak, deli
35315 maniacal çılgın, deli, delice
35316 manic manik, delilikle ilgili, delilik ..., deli
35317 manicure manikür
35318 manifest açık, belli, görülür, göstermek, ortaya koymak
35319 manifestation belli etme, ortaya koyma
35320 manifesto bildirge, bildiri
35321 manifold paper teksir çöngesi, karbon çöngesi
35322 manifold türlü türlü, çok
35323 manikin cüce, manken, kalıp, kukla
35324 manila kalın kahverengi çönge, ambalaj çöngesi
35325 manilla bkz.manila
35326 manioc manyok
35327 manipulate beceriyle kullanmak, ustalıkla yönetmek, kendi amacı
doğrultusunda yönlendirmek, etkilemek
35328 manipulation işleme, kullanma, işletme, çalıştırma, idare
35329 manipulator idare eden, işletici
35330 mankind insanlık, insanoğlu
35331 manlike erkeğe yakışır, erkekçe, yiğit
35332 manliness erkeklik, mertlik, yiğitlik
35333 manly mert, yiğit, erkek
35334 mannequin manken, model
35335 manner tarz, biçim, yol, davranış, davranış şekli
35336 mannered yapmacık
35337 mannerism kişisel özellik
35338 manners görgü
35339 manning gemiye tayfa alma
35340 mannish (kadın) erkek gibi, erkeksi
35341 mannishness erkek gibi olma
35342 mannose mannoz
35343 manoeuvre manevra, hile, dolap, manevra yapmak, hile yapmak, dalavere
yapmak, dolap çevirmek
35344 manoeuvrer entrikacı, manevracı
35345 manometer manometre, basıölçer
35346 manor house malikâne konağı
35347 manor malikâne
35348 manpower deficit işgücü açığı
35349 manpower surplus işgücü fazlası
35350 manpower el emeği, insan gücü
35351 manque beceriksiz
35352 mansard roof mansart çatısı, kırık çatı
35353 mansard mansart çatı, dam bacası, dik çatı
35354 manservant uşak
35355 mansion konak
35356 manslaughter kasıtsız adam öldürme, kasıtsız cinayet
35357 mansuetude yumuşak huyluluk
35358 mantel ocak rafı, şömine rafı
35359 mantelpiece şömine rafı
35360 mantilla başörtüsü, şal
35361 mantis peygamberdevesi
35362 mantissa mantis, onlu parça
35363 mantle kolsuz manto, harmani, örtü
35364 manual control elle kumanda
35365 manual labour el işçiliği, amelelik, el işi, el emeği
35366 manual transmission düz vites
35367 manual worker beden işçisi
35368 manual elle yapılan, el, el kitabı, kılavuz
35369 manually el ile
35370 manufactory fabrika, kârhane
35371 manufacture imâl, yapım, imâl etmek, yapmak
35372 manufacturer imâlatçı, fabrikatör, yapımcı
35373 manufacturing fault fabrikasyon hatası
35374 manufacturing industry imalat sanayii
35375 manufacturing plant fabrika
35376 manufacturing statement üretim bilançosu
35377 manufacturing yapım, üretim, imalat, yapım, üretim, imalat
35378 manumit serbest bırakmak, azat etmek
35379 manure distributor gübre dağıtıcı
35380 manure spreader gübre serpici, gübre yayıcı
35381 manure gübre, kön
35382 manuscript yazma, el yazması
35383 Manx cat kuyruksuz bir kedi cinsi
35384 many a time sık sık
35385 many a birçok
35386 many adl, çok, birçok, birçoğu, çoğu, köp
35387 many-sided çok yanlı
35388 many's the time birçok kereler, sık sık
35389 map out planlamak, tasarlamak
35390 map harita, haritasını çıkarmak, (out ile) planlamak, tasarlamak
35391 maple sugar akçaağaç şekeri
35392 maple syrup akçaağaç şurubu
35393 maple akçaağaç
35394 mapping haritacılık
35395 maquis maki
35396 mar bozmak, lekelemek
35397 marabou iri leylek
35398 maraging steel maryaşlanma çeliği
35399 maraging maryaşlama
35400 maraschino acı kiraz likörü
35401 marasmus kuruyup zayıflama
35402 marathon maraton
35403 maraud yağma etmek, yağmalamak, çapulculuk etmek
35404 marauder yağmacı, çapulcu
35405 marauding yağmacı, çapulcu
35406 marble quarry mermer ocağı
35407 marble mermer, bilye, zıpzıp, misket
35408 marbled hareli, ebrulu, benekli, mermerden
35409 marc posa, üzüm posası
35410 marcasite demir sülfit
35411 march off çekip gitmek, çıkıp gitmek, basıp gitmek, yola çıkmak, aparmak,
ötürmek
35412 march past geçit töreni
35413 march askeri yürüyüş, yürüyüş, yürünen mesafe, gösteri yürüyüşü, yürüyüş,
marş, ilerleme, düzenli adımlarla yürümek, san gitmek, ilerlemek, yürütmek, önüne
katmak
35414 marcher yürüyen kimse, yürüyüşçü
35415 marchioness markiz
35416 mare kısrak
35417 mare's nest tenek alma, boşa çıkan buluş
35418 mare's tail at kuyruğu
35419 margarine margarin
35420 margin of income gelir sınırı
35421 margin of safety güvenlik marjı
35422 margin sınır, kenar, sayfa kenarındaki boşluk, pay, ihtiyat payı,
tolerans, kâr miktarı
35423 marginal capacity düşük kapasite
35424 marginal cost marjinal maliyet
35425 marginal note çıkma, derkenar
35426 marginal plain sander, sandur
35427 marginal revenue marjinal gelir
35428 marginal sales marjinal satışlar
35429 marginal kenarda olan, sınırsal, kenarda yazılı, marjinal
35430 margraviate prenslik
35431 marguerite çayır papatyası
35432 marigold çuhaçiçeği, kadife çiçeği
35433 marihuana bkz.marijuana
35434 marijuana esrar, marihuana
35435 marina marina, küçük liman
35436 marine accident deniz kazası
35437 marine bill of lading deniz konşimentosu
35438 marine borer taret, iskele kurdu
35439 marine chronometer gemi kronometresi, deniz kronometresi
35440 marine climate deniz iklimi
35441 marine court denizcilik mahkemesi
35442 marine engine deniz kozgaltkası
35443 marine engineering gemi kıvcılığı
35444 marine fauna deniz direyi, deniz faunası
35445 marine insurance deniz sigortası
35446 marine trade deniz ticareti
35447 marine warfare deniz savaşı
35448 marine deniz/denizcilik ile ilgili, deniz, bahriye, denizcilik,
bahriyeli
35449 mariner denizci, tayfa
35450 mariner's compass gemici pusulası
35451 marionette kukla
35452 marital status medeni hal
35453 marital evlilikle ilgili
35454 maritime climate deniz iklimi
35455 maritime court deniz mahkemesi
35456 maritime insurance deniz sigortası
35457 maritime law deniz ticaret hukuku
35458 maritime territory karasuları
35459 maritime denizle ilgili, deniz ..., denizcilikle ilgili, denizcilik
35460 Maritza Meriç nehri
35461 marjoram mercanköşk, sıçankulağı, şile
35462 mark an epoch yeni bir devir açmak
35463 mark down (fiyatını) düşürmek, indirmek, yazmak
35464 mark out sınırlarını çizmek
35465 mark time yerinde saymak
35466 mark up (fiyat) zam yapmak
35467 mark işaret, çizgi, im, çizik, leke, belirti, iz, alamet, not, numara,
marka, etiket, iz, yara izi, etki, iz, damga, hedef, nişan, istenen düzey ya da
nitelik, işaret koymak, işaretlemek, damgalamak, not vermek, göstermek, belirtmek,
işaret etmek, lekelemek, iz bırakmak, lekelemek, Alman pulu, mark
35468 markdown fiyat indirimi
35469 marked price etiket fiyatı
35470 marked göze çarpan
35471 marker işaretleyen şey, işaretleyici, puan yazıcı
35472 market analysis piyasa araştırması, piyasa analizi
35473 market condition piyasa konjonktürü
35474 market day çarşı günü, pazar günü
35475 market demand pazar talebi, piyasa talebi
35476 market economy pazar ekonomisi, piyasa ekonomisi
35477 market fluctuation piyasa dalgalanması
35478 market garden bostan
35479 market investigation pazar araştırması, piyasa araştırması
35480 market leaders piyasada rağbet gören ürünler
35481 market letter borsa cetveli
35482 market maker pazar düzenleyicisi
35483 market order piyasa emri, pazar emri
35484 market oriented pazara yönelik, pazara dönük
35485 market place pazar yeri
35486 market price piyasa fiyatı
35487 market profit ticari kâr
35488 market quotation piyasa rayici
35489 market rate of interest piyasa faiz oranı
35490 market report piyasa raporu
35491 market research piyasa araştırması
35492 market researcher piyasa araştırmacısı
35493 market rigging piyasa oyunu
35494 market share piyasa payı
35495 market study piyasa araştırması, piyasa etüdü
35496 market survey piyasa anketi
35497 market town belirli günlerde pazar kurulan kasaba
35498 market value piyasa değeri
35499 market çarşı, pazar, piyasa, borsa, istek, talep, alışveriş yapmak,
satmak, satışa çıkarmak, pazarlamak
35500 marketable satılabilir, sürümlü
35501 marketing association pazarlama kurumu
35502 marketing company pazarlama şirketi
35503 marketing expert pazarlamacı
35504 marketing research pazarlama araştırması
35505 marketing pazarlama
35506 marketplace pazar yeri
35507 marking gauge nişangeç, mihengir
35508 marking işaretleme, işaret, marka, değerlendirme
35509 marksman nişancı
35510 marksmanship nişancılık
35511 markup fiyat artışı, zam
35512 marl marn, pekmeztoprağı, marn ile gübrelemek
35513 marline mürnel, gırcala
35514 marlinespike kavela
35515 marmalade marmelat, reçel
35516 marmoreal mermerden yapılmış, mermer gibi
35517 marmoset ipek maymun, marmoset
35518 marmot marmot, dağ sıçanı
35519 maroon kestane rengi
35520 marquee büyük çadır, otağ
35521 marquess bkz.marquis
35522 marquis marki
35523 marriage bed gelin yatağı
35524 marriage broker çöpçatanlık yapan kimse
35525 marriage certificate evlenme cüzdanı
35526 marriage contract evlilik akdi
35527 marriage licence nikâh çöngesi
35528 marriage license evlenme izni
35529 marriage officer evlendirme memuru
35530 marriage portion çeyiz
35531 marriage evlenme, evlenme töreni, evlilik
35532 marriageable evlenecek çağda, evlenebilir
35533 married evli, evlilikle ilgili, evlilik
35534 marron kestane
35535 marrons glace kestane şekeri
35536 marrow transplant ilik nakli
35537 marrow ilik, sümük iliği, öz, sakızkabağı
35538 marrowbone ilik sümüğü
35539 marrowfat iri taneli bezelye
35540 marrowless asılsız
35541 marrowy ilikli
35542 marry evlendirmek, (ile) evlenmek
35543 marry! Ya!, Acayip!
35544 Mars (put adı) mars, (gezegen adı) Merih, Kızılyıldız
35545 marsh gas bataklık gazı, metan
35546 marsh mallow hatmi
35547 marsh marigold çuha çiçeği
35548 marsh plant bataklık ösümlüğü
35549 marsh bataklık
35550 marshal mareşal, teşrifatçı, (sakçı/itfaiye/vb.) şef, dizmek, sıralamak,
doğru yere götürmek, yol göstermek
35551 marshalling yard ayırma garı, manevra garı
35552 marshy ground bataklık, batak arazi, batak zemin
35553 marshy bataklık
35554 marsupial keseli, keseli (döngül)
35555 mart çarşı, pazar, ticaret merkezi
35556 marten ağaçsansarı, zerdeva
35557 martensite martensit
35558 martensitic martensitli
35559 martial law sıkıyönetim
35560 martial savaşla ilgili, savaşçı
35561 Martian Marslı, Mars'la ilgili
35562 martin kırlangıç
35563 martinet aşırı disiplinci
35564 martingale kör baston
35565 martini martini
35566 martlet kara sağan
35567 martyr şehit, şehit etmek
35568 martyrdom şehitlik
35569 martyrize şehit etmek
35570 martyrology şehitler listesi
35571 marvel şaşılacak şey, mucize
35572 marvellous harika, müthiş, fevkalade, süper
35573 marvelous (Aİ) bkz.marvellous
35574 Marxian Marksizm taraftarı
35575 Marxism Marksizm, Marksçılık
35576 Marxist Marksist, Marksçı
35577 Mary Meryem Ana
35578 marzipan badem ezmesi
35579 mascara rimel, maskara
35580 mascot uğur, maskot
35581 masculine erkeklere özgü, erkeksi, eril
35582 masculinity erkeklik, erillik
35583 maser maser
35584 mash lapa, ezme, çisil püresi, ezmek
35585 mashed potatoes çisil püresi
35586 masher çapkın erkek
35587 mask maske, örtü, yüz kalıbı, maske takmak, gizlemek, saklamak, maskelemek
35588 masked ball maskeli balo
35589 masked gizli, maskeli
35590 masker maskeli kimse
35591 masochism mazoşizm, özezerlik
35592 masochist mazoşist
35593 mason duvarcı, mason
35594 mason's level duvarcı terazisi
35595 masonry dam kâgir baraj
35596 masonry duvarcılık, masonluk, taş
35597 masquerade as gibi yapmak, rolü yapmak
35598 masquerade maskeli balo, gerçeği gizleme, rol yapma, (as ile) -mış gibi
yapmak, rolü yapmak, ayağına yatmak
35599 mass communication kitle haberleşme, kitle iletişim
35600 mass data yığın veri
35601 mass demonstration toplu gösteri
35602 mass education kitle eğitimi
35603 mass housing toplu konut
35604 mass media kitle iletişim, medya
35605 mass meeting toplu gösteri
35606 mass movements yığın hareketi
35607 mass noun sayılamayan isim
35608 mass number kütle numarası, kütle sayısı
35609 mass production seri üretim
35610 mass storage yığın bellek
35611 mass transportation toplu taşıma
35612 mass yığın, küme, çokluk, kütle, çok kişiyi ilgilendiren, kalabalık, toptan,
seri, bir araya gelmek, kümelenmek, kalabalık oluşturmak
35613 massacre katliam, kırım, katliam yapmak
35614 massage masaj, masaj yapmak
35615 masses (the ile) çalışan sınıf, işçi sınıfı, emekçiler
35616 masseur masör
35617 masseuse kadın masajcı
35618 massif dağ kitlesi
35619 massive büyük, iri, kocaman, güçlü, kuvvetli
35620 mast antenna direk anten
35621 mast gemi direği, bayrak direği, gönder
35622 mastectomy mastektomi, memenin ameliyatla alınması
35623 master builder yapı ustası, kalfa
35624 master clock ana saat
35625 master control desk ana kumanda masası
35626 master control program ana denetim bağdarlaması
35627 master controller ana denetici
35628 master copy orijinal kopya, ana kuşak
35629 master file ana dosya
35630 master key maymuncuk
35631 master mariner gemi kaptanı
35632 master monitor ana monitör
35633 Master of Arts lisansüstü öğrenim görmüş bilimyurdu mezunu
35634 master of ceremonies protokol şefi
35635 master plan ana plan
35636 master processor ana işlemci
35637 master record ana kayıt
35638 master register ana kütük
35639 master shot geniş plan, büyük plan
35640 master stroke ustalıklı iş
35641 master switch ana şalter
35642 master tape ana bant
35643 master unit ana birim
35644 master efendi, sahip, müdür, yönetici, direktör, kodak reisi, (erkek)
öğretmen, muallim, işveren, patron, usta, üstat, usta, master derecesi, yüksek
lisans, asıl, baş, en önemli, yenmek, denetim altına almak, egemen olmak, hakim
olmak, iyi bilmek, hakim olmak, tam öğrenmek
35645 master's degree bilim uzmanlığı
35646 masterful hakim, dediğini yaptıran, egemen
35647 masterless sahipsiz
35648 masterly ustaca, mükemmel
35649 mastermind çok zeki kimse, akıllıca planlamak, tezgâhlamak
35650 masterpiece şaheser, başyapıt
35651 mastership ustalık, yöneticilik, öğretmenlik, yönetim, hüküm
35652 mastery hâkimiyet, üstünlük, hüküm, idare
35653 masthead kolombir, direk ucu, direk tepesi
35654 mastic asphalt mastik asfalt
35655 mastic sakız, mastika
35656 masticate çiğnemek
35657 mastication çiğneme
35658 masticatory çiklet
35659 mastiff bir tür iri bekçi köpeği, mastif
35660 mastitis meme iltihabı
35661 mastoid çıkıntılı sümük
35662 masturbate mastürbasyon yapmak
35663 masturbation mastürbasyon
35664 mat hasır, paspas, altlık, donuk, mat
35665 matador boğa güreşçisi, matador
35666 match eş, akran, denk, benzer, evlenme, maç, karşılaşma, kibrit, odluçöp,
uymak, iyi gitmek, eşi benzeri olmak, boy ölçüşmek, -e uygun bir şey bulmak
35667 matchbox odluçöp kutusu
35668 matching machine oluk planyası, kiniş planyası
35669 matching uyumlu, birbirine giden
35670 matchless eşsiz, benzersiz, eşi benzeri olmayan
35671 matchlock fitilli tüfek
35672 matchmaker çöpçatan, elçi, dünür, dünürcü, savcı
35673 matchwood kibrit çöpü
35674 mate arkadaş, dost, (İİ) ahbap, arkadaş, ikinci kaptan, yöndemci, (döngül)
eş, çiftleşmek, çiftleştirmek
35675 mate's receipt ordino, ikinci kaptan alındısı
35676 materfamilias anaerkil
35677 material defect malzeme hatası
35678 material maddi, özdeksel, madde, özdek, kumaş, malzeme, gereç, materyal
35679 materialism materyalizm, özdekçilik
35680 materialist materyalist, özdekçi, materyalist, özdekçi
35681 materialistic özdekçi, materyalist
35682 materialization gerçekleştirme, maddeleştirme
35683 materialize gerçekleşmek
35684 materiel malzeme, gereç
35685 maternal aunt teyze
35686 maternal anaya özgü, ana ..., (akrabalık) ana tarafından
35687 maternity benefit doğum yardımı
35688 maternity hospital doğumevi
35689 maternity leave doğum izni
35690 maternity ward doğum koğuşu
35691 maternity analık, gebelik
35692 matey samimi, senli benli
35693 math matematik
35694 mathematical logic matematiksel mantık
35695 mathematical subroutine matematiksel altyordam
35696 mathematical matematik, doğru, kesin
35697 mathematician matematikçi
35698 mathematics matematik
35699 maths matematik
35700 matine matine
35701 matinee gündüz temaşası, gündüz oyunu, temaşa, matine
35702 mating season çiftleşme zamanı, ilkbahar
35703 mating birleşme, çiftleşme
35704 matriarch kodak reisi kadın
35705 matriarchal anaerkil
35706 matriarchy anaerkil düzen
35707 matricide ana katili, ana katilliği
35708 matriculate birdeme girmek, birdeme almak
35709 matriculation birdeme giriş sınavı
35710 matrimonial evlilikle ilgili
35711 matrimony evlilik
35712 matrix printer matris yazıcı
35713 matrix sentence ana cümle, ana tümce
35714 matrix matris, dizey
35715 matron başhemşire, mektep yöneticisi kadın, evli kadın, ana kadın
35716 matt donuk, mat
35717 matte donuk, mat
35718 matted matlaşmış
35719 matter of death and life ölüm-kalım meselesi
35720 matter özdek, madde, cisim, iş, sorun, konu, mesele, konu, içerik,
neden, sebep, vesile, önem, sorun, mesele, aksilik, dert, irin, cerahat, yazılı
belge, yazılı şey, önemi olmak, önemli olmak, farketmek, irinlenmek, iltihaplanmak
35721 matter-of-fact soğukkanlı, gerçekçi, maddi, duygusuz
35722 matting hasır
35723 mattins bkz.matins
35724 mattock kazma, külünk
35725 mattress döşek, şilte
35726 maturation iltihaplanma, olgunlaşma
35727 mature olgun, mantıklı, (peynir/vb.) olmuş, olgun, olgunlaşmak, olmak,
olgunlaştırmak
35728 matured date vade tarihi
35729 matured olgun, vadesi gelmiş
35730 matureness olgunluk, vade, ödenme tarihi, erişkinlik
35731 maturity date vade tarihi
35732 maturity olgunluk
35733 matutinal sabahla ilgili, erken
35734 maudlin ağlayacak kadar duygulu, duyarlı, aşırı duygusal, cıvık
35735 maul hırpalamak, kaba davranmak, yaralamak, tırmalamak, parçalamak
35736 maulstick ressam değneği
35737 maunder saçmalamak, avare dolaşmak, tutarsız konuşmak
35738 mauser mavzer
35739 mausoleum anıtkabir
35740 mauve leylak rengi
35741 maverick (belli bir türkümün ilkeleri/vb.) dışında olan kimse, bağımsız
35742 mavis ardıç kuşu
35743 maw mide, boğaz, ağız, kursak, karın, işkembe
35744 mawkish tiksindirici, tatsız, yavan, fazla içli
35745 mawseed haşhaş tohumu
35746 maxi ayak bileğine kadar uzanan (giysi), uzun, iri, maksi
35747 maxilla maksile, üstçene, üst çene, çene sümüğü
35748 maxillary üstçene sümüğüyle ilgili, çeneye ait
35749 maxim özdeyiş
35750 maximal azami, en büyük
35751 maximization en yüksek düzeye çıkarma
35752 maximize en yüksek dereceye çıkarmak
35753 maximum load azami yük
35754 maximum power maksimum güç
35755 maximum pressure maksimum basınç
35756 maximum price tavan fiyatı
35757 maximum speed azami hız
35758 maximum temperature maksimum sıcaklık
35759 maximum velocity azami hız
35760 maximum wage azami vergin, en yüksek vergin
35761 maximum en yüksek derece, maksimum, en yüksek, maksimum
35762 maxwell maksvel, manyetik akı birimi
35763 May beetle mayısböceği
35764 May Day Bir Mayıs
35765 may (olasılık belirtir) -ebilmek, (izin belirtir) -ebilmek, (dilek
belirtir) --ir inşallah, akdiken çiçekleri, Mayıs
35766 maybe belki
35767 mayday imdat çağıran telsiz sinyali
35768 mayhap belki, olabilir
35769 mayonnaise mayonez
35770 mayor belediye başkanı
35771 mayoralty belediye reisliği
35772 mayoress belediye başkanının karısı, bayan belediye başkanı
35773 maypole queen bahar bayramı kraliçesi
35774 Maypole çevresinde dans edilen direk, fırdöndü
35775 maypop çarkıfelek
35776 mazarine koyu mavi, lacivert
35777 Mazdaism Zerdüşt dini, Mazda dini
35778 maze labirent
35779 mazurka mazurka
35780 me beni, bana, ben
35781 mead bal likörü, çayır, otlak
35782 meadow saffron güz çiğdemi
35783 meadow çayır, otlak
35784 meadowy çimenli
35785 meager lime ince kireç, düşük kaliteli kireç
35786 meager yetersiz, az, bereketsiz, zayıf, kıt
35787 meagerly zayıf halde
35788 meagerness zayıflık, kuruluk, yetersizlik, kıtlık
35789 meagre yetersiz, kıt
35790 meagreness cılızlık
35791 meal ticket yemek kartı, yemek karnesi
35792 meal time yemek sögeni
35793 meal yemek vakti, öğün, yemek, sofra, desterhan, kaba un, un gibi
35794 mealies mısır
35795 mealines unluk
35796 mealy un gibi, unlu
35797 mealy-mouthed samimiyetsiz, yaltak, riyakâr
35798 mean business ciddi olmak, niyetli olmak
35799 mean daily temperature günlük ortalama sıcaklık
35800 mean deviation ortalama sapma
35801 mean life ortalama ömür
35802 mean pressure ortalama basınç
35803 mean price ortalama fiyat
35804 mean solar time ortalama güneş zamanı
35805 mean time ortalama güneş saati
35806 mean value ortalama değer
35807 mean velocity ortalama hız
35808 mean well iyi niyetli olmak
35809 mean pinti, cimri, kaba, çirkin, huysuz, haşin, adi, bayağı, alçak,
acımasız, anlamına gelmek, demek olmak, demek istemek, kastetmek, istemek, niyet
etmek, aritmetik ortalama
35810 meander (ırmak) kıvrıla kıvrıla gitmek, salınmak, dolanmak, başıboş
gezmek, yavaş ve amaçsız bir şekilde konuşmak
35811 meaning anlam, önem, değer, anlam, anlamlı
35812 meaningful anlamlı
35813 meaningless anlamsız, amaçsız
35814 meanness yoksulluk, utanma, ahlaksızlık, adilik
35815 means of communication iletişim araçları
35816 means of transport ulaşım araçları
35817 means of transportation ulaşım vasıtası
35818 means to an end vasıta
35819 means yol, yöntem, çare, vasıta, gelir, pul, servet
35820 meantime bu arada, bu esnada, zaman, süre
35821 meanwhile bu arada
35822 measles kızamık
35823 measly değersiz, önemsiz, sıradan, adi
35824 measurable ölçülür, ölçülebilir
35825 measure up yeterli olmak
35826 measure ölçü, ölçü birimi, ölçme aygıtı, ölçme jüyesi, miktar, ölçü,
çama, oran, derece, nispet, sınır, önlem, ölçmek, ölçüsünde olmak
35827 measured ölçülmüş
35828 measureless ölçüsüz, hadsiz, sonsuz
35829 measurement ölçüm, ölçü
35830 measuring bridge ölçme köprüsü, ölçü köprüsü
35831 measuring device ölçü aleti, ölçme aleti
35832 measuring dial ölçüm kadranı
35833 measuring flask ölçü şişesi
35834 measuring glass dereceli ölçü şişesi
35835 measuring instrument ölçme aygıtı, ölçme aleti
35836 measuring rod ölçü değneği
35837 measuring tape ölçme şeridi, şerit metre
35838 measuring ölçme, ölçüm, ölçü
35839 meat loaf rulo köfte
35840 meat pie etli börek
35841 meat et, önemli konu, öz, yarak
35842 meatball köfte
35843 meatless etsiz
35844 meatus arna, yol
35845 meaty etli, özlü
35846 mechanic makinist, tamirci
35847 mechanical advantage mekanik avantaj
35848 mechanical digestion mekanik sindirim
35849 mechanical drawing teknik çizim, kılga resmi çizme
35850 mechanical energy mekanik enerji
35851 mechanical engineer kılga kıvcısı
35852 mechanical engineering kılga kıvcılığı
35853 mechanical force mekanik kuvvet
35854 mechanical power mekanik güç
35855 mechanical shovel mekanik kürek
35856 mechanical weathering fiziksel aşınma, mekanik aşınma
35857 mechanical kılgayla ilgili, mekanik
35858 mechanician makinist, kılga işçisi, teknisyen
35859 mechanics mekanik
35860 mechanism mekanizma
35861 mechanist makinist, teknisyen
35862 mechanization kılgalaşma, kılgalaştırma
35863 mechanize kılgalaştırmak
35864 mechanized mekanize, zırhlı
35865 meconium mekonyum
35866 medal of honour şeref madalyası
35867 medal madalya
35868 medallion madalyon
35869 medallist madalya sahibi
35870 meddle some herşeye burnununu sokan, müdahaleci
35871 meddle karışmak, burnunu sokmak
35872 meddler her şeye burununu sokan kimse, işgüzar
35873 media kitle iletişim araçları, matbuat, orta, orta had, taşıyıcılar
35874 mediaeval bkz.medieval
35875 medial orta, vasat
35876 median orta, (matematik) kenarortay
35877 mediate arabuluculuk etmek
35878 mediation aracılık
35879 mediatize birleştirmek, eklemek
35880 mediator arabulucu, aradüzelten
35881 mediatorship arabuluculuk
35882 medic doktor
35883 medicable tedavi edilebilir
35884 medical advice sağlık konusunda öğüt
35885 medical certificate sağlık raporu
35886 medical costs sağlık harcamaları, hastane masrafları
35887 medical examination sağlık muayenesi
35888 medical practitioner pratisyen doktor
35889 medical tıbbi, tıbbi muayene
35890 medically tıbben, tıp yönünden
35891 medicament ilaç
35892 medicare sağlık sigortası
35893 medicate içine ilaç katmak
35894 medication ilaçla tedavi
35895 medicinal herbs şifalı ösümlükler
35896 medicinal iyileştirici, tıbbi
35897 medicine ball çalışma topu, sağlık topu
35898 medicine ilaç, tıp, hekimlik
35899 medieval ortaçağ ..., ortaçağa ait
35900 medievalism ortaçağ ruhu
35901 medievalist ortaçağ tarihçisi
35902 Medina Medine
35903 mediocre orta, vasat, şöyle böyle
35904 mediocrity aleladelik, vasat olma, bayağılık
35905 meditate enine boyuna düşünmek, meditasyon yapmak
35906 meditation meditasyon
35907 meditative düşünceli, derin düşünceli
35908 Mediterranean climate Akdeniz iklimi
35909 Mediterranean Sea Akdeniz
35910 mediterranean (deniz) kapalı, çevresi karayla çevrili, Akdeniz
35911 medium frequency orta frekans
35912 medium range orta menzilli
35913 medium size orta boy
35914 medium term orta vadeli
35915 medium wave orta dalga
35916 medium çevre, ortam, muhit, vasıta, araç, orta durum, medyum, orta,
ifade vasıtası, matbuat, yayıcı, parlayıcı, ötürücü
35917 medium-sized orta boy
35918 medlar muşmula, döngel
35919 medley karışım, potpuri, medley
35920 medulla oblongata soğanilik, bulbus, beynin en arka kısmı
35921 medulla ossium sümük iliği
35922 medulla ilik, omurilik, öz
35923 medullary ilikli, özlü
35924 medusa denizanası
35925 meed mükâfat, ödül
35926 meek uysal, yumuşak başlı, alçakgönüllü
35927 meekness uysallık, alçak gönüllülük
35928 meerschaum lületaşı
35929 meet a demand talebi karşılamak
35930 meet one's end dünyasını değiştirmek
35931 meet one's match tam adamına çatmak
35932 meet one's Waterloo yolun sonuna gelmek
35933 meet sb halfway ortak bir çekitte anlaşmak
35934 meet sb's requirements -in gereksinimini karşılamak
35935 meet with görüşmek, ile karşılaşmak
35936 meet rastlamak, rast gelmek, karşılaşmak, karşılaşmak, karşı karşıya gelmek,
tanışmak, karşılamak, buluşmak, görüşmek, toplanmak, değmek, dokunmak, buluşmak,
karşılamak, yerine getirmek, tatmin etmek, doyurmak, ödemek, karşılamak, yanıtlamak
35937 meeting house toplantı için kullanılan ev
35938 meeting place toplantı yeri, uğrak, randevu yeri
35939 meeting karşılaşma, buluşma, toplantı, miting
35940 mega- (önek) milyon
35941 megabit milyon bit
35942 megabyte megabayt
35943 megahertz megahertz
35944 megalith büyük taş anıt, megalit
35945 megalo- (önek) çok büyük, megalo
35946 megalomania büyüklük tutkusu, megalomani
35947 megaphone megafon
35948 megaton megaton
35949 megavolt megavolt
35950 megawatt megavat
35951 megilp cila, vernik, cilalamak, verniklemek
35952 megohm megohm
35953 megohmmeter megohmmetre
35954 megrim migren, can sıkıntısı, damla hastalığı
35955 meiosis mayoz
35956 mel ton birimi
35957 melamine bir cins plastik
35958 melancholia melankoli
35959 melancholiac melankolik, karasevdalı, hüzünlü
35960 melancholic mahzun
35961 melancholy karaduygu, melankoli, hüzün, hüzünlü, melankolik
35962 melange print vigore baskı
35963 melange yarn melanj iplik
35964 melange karışık şey
35965 melanin melanin
35966 melanism deri ve dokuda renk fazlalığı
35967 meld birbirine karışmak, birleşmek
35968 melee arbede, kördöğüşü
35969 melilot kokulu yonca
35970 melinite melinit
35971 meliorate düzeltmek, ıslah etmek, iyileştirmek, iyileşmek
35972 melioration iyileştirme, düzeltme, iyileşme
35973 meliorative yücelten, yükseltici
35974 meliorism iyimserlik inancı
35975 melissa melisa
35976 melliferous bal yapan
35977 mellifluous (konuşma/ses/müzik/vb.) tatlı, yumuşak, akıcı
35978 mellow olgun, tatlı, sulu, yumuşak, hoş, tatlı, olgun, hoşgörülü,
olgunlaşmak, olgunlaştırmak
35979 mellowness of soil toprak tavı
35980 mellowness olgunluk, yumuşaklık, hoşgörü
35981 melodic melodik, tatlı, hoş, uyumlu, kulağa hoş gelen
35982 melodious tatlı, kulağa hoş gelen, uyumlu, melodik
35983 melodize bestelemek
35984 melodrama melodram
35985 melodramatic aşırı duygusal
35986 melody melodi, ahenk, ezgi
35987 melon kavun
35988 melt away yok olmak, uçup gitmek
35989 melt into tears gözyaşlarına boğulmak
35990 melt erimek, eritmek, kaybolmak
35991 melting furnace eritme ocağı, eritme fırını
35992 melting heat eritme ısısı, ergime ısısı
35993 melting point erime çekidi
35994 melting pot ergitme potası
35995 melting eritme, ergime, eritme, ergime
35996 melton melton, kalın bir yün kumaş
35997 meltwater erime suyu
35998 Member of Congress kongre üyesi
35999 member of jury jüri üyesi
36000 member of parliament parlamenter
36001 member of union sendika üyesi
36002 member üye, kılgan, ört.penis
36003 membership card üyelik kartı
36004 membership üyelik, üyeler
36005 membrane ince zar
36006 memento hatıra, estelik
36007 memo kısa not
36008 memoir biyografi, rapor
36009 memoirs yaşam öyküsü
36010 memorable anılmaya değer
36011 memorandum book not defteri
36012 memorandum not, nota, muhtıra, tezkere, memorandum
36013 memorial day anma günü
36014 memorial anıt
36015 memorialize takdirle anmak, anısına tören yapmak
36016 memorize ezberlemek
36017 memory allocation bellek ataması, bellek ayrılması
36018 memory bank bellek bankası
36019 memory block bellek öbeği
36020 memory bus bellek anayolu
36021 memory capacity bellek kapasitesi
36022 memory cycle bellek çevrimi
36023 memory dump bellek dökümü
36024 memory management bellek yönetimi
36025 memory map bellek haritası, bellek kesiti
36026 memory paradox bellek paradoksu
36027 memory power bellek gücü
36028 memory unit bellek birimi
36029 memory bellek, hafıza, anı, hatıra, hatır
36030 menace tehdit, tehlike, başbelası, tehdit etmek
36031 menacing tehditkâr
36032 menage ev işleri, ev idaresi
36033 menagerie (sirk/vb.'de) halka gösterilen yabani döngüller
36034 mend one's fences arayı yapmak
36035 mend one's ways davranış şeklini düzeltmek
36036 mend onarmak, tamir etmek, düzeltmek, düzelmek, (yırtık/sökük/vb.) dikmek,
yamamak, iyileşmek, onarılan yer ya da şey
36037 mendacious yalan, uydurma, yalancı
36038 mendacity yalancılık
36039 mendelevium mendelevyum
36040 mendicancy dilencilik
36041 mendicity dilencilik
36042 mending tamir
36043 menfolk adi, bayağı, hizmetçi
36044 menial (iş) adi, bayağı, sıradan
36045 meningeal beyinzarıyla ilgili
36046 meningitis menenjit, beyinzarı iltihabı
36047 meninx beyinzarı, omurilikzarı
36048 meniscus lens menisk, aymercek
36049 meniscus içbükey biçim, eklem menisküsü
36050 menopause menopoz, adet kesilmesi, yaşdönümü
36051 menses aybaşı, hayız
36052 menstrual flow aybaşı kanaması
36053 menstrual aylık, ayda bir olan, aybaşına ait
36054 menstruate adet görmek
36055 menstruation adet, aybaşı
36056 mensurable ölçülebilir
36057 mensuration ölçme
36058 mental age akıl yaşı
36059 mental arithmetic akıldan yapılan hesap
36060 mental calculus zihin hesabı, akıldan hesap
36061 mental deficiency geri zekâlılık
36062 mental disease akıl hastalığı
36063 mental diseases ruh hastalığı
36064 mental home akıl hastanesi
36065 mental hospital akıl hastanesi
36066 mental hygiene ruh sağlığı
36067 mental illness akıl hastalığı
36068 mental patient akıl hastası
36069 mental reservation içten pazarlık
36070 mental zihinsel, akılsal, akli, çatlak, kaçık, deli
36071 mentalism anlıkçılık
36072 mentality düşünüş, zihniyet, akıl, zekâ, zihin
36073 mentally defective zihinsel özürlü
36074 mentally handicapped zihinsel özürlü
36075 mentally aklen, zihnen, kafa bakımından
36076 menthol mentol
36077 mention anma, adını anma, ima, söz etme, söyleme, -den söz etmek,
bahsetmek, anmak
36078 mentionable kayda değer
36079 mentor akıl hocası
36080 menu yemek listesi, menü
36081 menu-driven menüyle yürüyen, menü-sürümlü
36082 mephitic zehirleyici, fena kokulu
36083 mercantile law ticaret hukuku
36084 mercantile marine ticaret filosu
36085 mercantile tecimsel, ticari
36086 mercantilism merkantilizm
36087 mercantilist merkantilist
36088 mercaptal merkaptal
36089 mercaptan merkaptan
36090 mercator's projection merkator izdüşümü
36091 mercenariness menfaatperestlik, pul hırsı
36092 mercenary pullu asker
36093 mercer kumaş satıcısı, kumaşçı
36094 mercerization merserizasyon
36095 mercerize merserize etmek, kasarlamak
36096 mercerizing merserizasyon
36097 merchandise marine ticaret filosu
36098 merchandise ticaret eşyası, mal
36099 merchandising satışı geliştirme yöntemi
36100 merchant bank ticari banka
36101 merchant fleet ticaret filosu
36102 merchant navy ticaret gemisi
36103 merchant prince zengin tüccar
36104 merchant tüccar, tacir
36105 merchantable satılabilir, sürümlü
36106 merchantman ticaret gemisi
36107 merciful sevecen, bağışlayıcı, merhametli, şefkatli
36108 mercifulness sevecenlik, bağışlayıcılık, merhametlilik
36109 merciless merhametsiz, acımasız, amansız
36110 mercurial çabuk değişen, dakikası dakikasına uymayan, sebatsız
36111 mercuric chloride aksülümen
36112 mercuric civalı, cıvalı
36113 mercurous cıvalı
36114 mercury arc cıvalı ark
36115 mercury barometer cıvalı barometre
36116 mercury cell cıvalı pil
36117 mercury delay line cıvalı geciktirme hattı
36118 mercury gauge cıvalı manometre
36119 mercury memory cıva bellek
36120 mercury storage cıvalı bellek
36121 mercury thermometer cıvalı termometre
36122 mercury vapour cıva buharı
36123 mercury cıva, Merkür
36124 mercy merhamet, acıma, insaf, af, lütuf
36125 mere sırf, sadece, yalnız
36126 merely sadece, yalnızca
36127 merest en az
36128 meretricious gösterişli, cafcaflı, sahte güzel
36129 merge içine karıştırmak, birleştirmek, içine karışmak, birleşmek
36130 mergence birleşme, birleştirme
36131 merger bir firma ya da şirketin bir diğeriyle birleşmesi
36132 meridian meridyen
36133 meridional güneyli
36134 meringue yumurta akı ve şekerle yapılan bir tür kurabiye
36135 merino wool merinos yünü
36136 merino yarn merinos ipliği
36137 merino merinos koyunu, merinos yünü
36138 meristem bürgendoku
36139 merit pay başarı ödülü
36140 merit değer, liyakat, fazilet, erdem, meziyet, hak etmek, layık olmak
36141 meritocracy yeteneğe göre mevki verme jüyesi
36142 meritorious övgüye değer, meziyet sahibi, değerli
36143 merlin bozdoğan, çakır
36144 mermaid güya vücudunun üst tarafı kadın vücudu - alt tarafı balık kuyruğu
şeklinde olan hayali canlı, deniz kızı, su perisi
36145 merriment şenlik, neşe, keyif
36146 merriness neşe
36147 merry Christmas iyi Noeller
36148 merry neşeli, şen, güleç, keyifli, (İİ) çakırkeyif, kafası kıyak
36149 merry-andrew soytarı
36150 merry-go-round atlıkarınca
36151 merrymaking eğlence, şenlik, cümbüş, alem
36152 merrythought lades sümüğü, lades
36153 mesentery bağırsak askısı, mesenter
36154 mesh ağ gözü, ağ, tuzak, (çark dişleri) birbirine geçmek, (ağla balık/vb.)
yakalamak, uyuşmak, bağdaşmak
36155 meshed örgülü, ilmikli, gözlü
36156 mesitylene mesitilen
36157 mesmerise hipnotizmayla uyutmak, büyülemek
36158 mesmerism ipnotizma
36159 mesmerist ipnotizmacı
36160 mesmerize çok şaşırtmak, büyülemek
36161 mesocarp mezokarp, ortakabuk
36162 mesoderm mezoder, ortaderi
36163 meson mezon
36164 mesophyll mezofil, yaprak iç dokusu
36165 mesophyllum mezofil, yaprak iç dokusu
36166 Mesopotamia Mezopotaya, Irak
36167 mesosphere mezosfer
36168 mesothorium mezotoryum
36169 mesotron mesotron
36170 Mesozoic mezozoik, mezozoik
36171 mess about tembellik etmek, saçmalamak, zırvalamak
36172 mess sth up bozmak, berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak
36173 mess selikasızlık, nizamsızlık, katıkaşı, karmakarışıklık, cancal,
karışıklık, düzensizlik, kirlilik, pislik, kötü durum, zor durum, dert, bela,
(ask.) orduevinin lokanta kısmı, (ask.) karavana, karıştırmak, altüst etmek,
bozmak, karışık salmak, karışmak, izdivaca girmek, üstünü batırmak, başını katmak
36174 message haber, mesaj, ileti
36175 messenger RNA mesajcı RNA
36176 messenger haberci, ulak
36177 messiah kurtarıcı, İsa Peygamber
36178 Messrs (Mr sözcüğünün çokluğu olup özellikle firma adlarıyla kullanılır)
baylar, beyler, efendiler
36179 messuage müştemilatlı ev
36180 messy selikasız, dağınık, düzensiz, karmakarışık, çirkli, kirli, pis
36181 mestizo kırma, melez
36182 meta (önek) meta
36183 metabolic waste metabolik artık
36184 metabolic metabolik
36185 metabolism metabolizma
36186 metacarpal el tarağına ait, el tarağı sümüğü
36187 metacarpus el tarağı
36188 metacenter yüzme merkezi
36189 metal age maden çağı
36190 metal casting metal döküm
36191 metal drill maden matkabı
36192 metal electrode metalik elektrot
36193 metal fatigue metal yorulması
36194 metal founder maden dökümcüsü
36195 metal insulator metal yalıtkan
36196 metal pipe metal boru
36197 metal plating metal kaplama
36198 metal powder maden tozu
36199 metal rectifier kuru redresör
36200 metal rod metal çubuk
36201 metal saw metal testeresi
36202 metal sheet metal sac
36203 metal spinning madeni dokuma
36204 metal spraying metal püskürtme
36205 metal tube metal boru
36206 metal metal, maden
36207 metal-clad maden kaplı
36208 metal-coat metal kaplamak
36209 metalanguage üstdil
36210 metalcoat metalle kaplamak
36211 metalepsis öteleme
36212 metallic binding metalik bağ
36213 metallic circuit metal devre
36214 metallic currency madeni pul
36215 metallic paint metal boya
36216 metallic resistance metalik direnç
36217 metallic salt maden tuzu
36218 metallic metalik, madeni
36219 metalline madeni
36220 metallization metalleme
36221 metallize metalle kaplamak
36222 metallography metalografi
36223 metalloid madene benzer, madenimsi, metaloit, madene benzer basit cisim
36224 metallurgical chemistry metalurjik kimyası
36225 metallurgical engineering metalurji kıvcılığı
36226 metallurgical metalurjik, metalbilimsel
36227 metallurgist metalurji uzmanı, maden bilgini
36228 metallurgy madencilik, metalürji
36229 metamathematics metamatematik
36230 metamerism metamerizm, metameri
36231 metamorphic facies metamorfik fasiyez
36232 metamorphic rock başkalaşım kayacı, metamorfik kayaç
36233 metamorphic metamorfik, başkalaşan
36234 metamorphism başkalaşım, metamorfizm
36235 metamorphose başkalaştırmak, başkalaşmak
36236 metamorphosis başkalaşım, metamorfoz
36237 metaphase metafaz
36238 metaphor eğretileme, istiare
36239 metaphoric istiare ile ilgili, eğretilemeli
36240 metaphorical mecazi, eğretileme
36241 metaphrase aynen tercüme, kelimesi kelimesine tercüme, aynen tercüme etmek
36242 metaphysical doğaüstü
36243 metaphysics doğa ötesi, fizikötesi, metafizik
36244 metaplasm metaplazma
36245 metastable yarıkararlı, metastabl
36246 metastasis metastaz, değişme
36247 metatarsal ayak tarağına ait
36248 metatarsus ayak tarağı
36249 metathesis göçüşme
36250 metazoa metazoa, çokgözeliler, çok hücreli döngüller
36251 metazoon çokgözeli, çok hücreli döngül
36252 metempsychosis ruh göçmesi, ruhgöçü
36253 meteor shower meteor yağmuru, meteor akımı
36254 meteor stream meteor yağmuru, meteor akımı
36255 meteor akanyıldız, göktaşı, meteor
36256 meteoric shower meteor sağanağı, meteor yağmuru
36257 meteoric meteorik, meteor ..., göz kamaştırıcı, hızlı
36258 meteorid atmosfere girince göktaşı olan cisim
36259 meteorite meteorit, göktaşı
36260 meteoroid göktaşı
36261 meteorologic meteorolojik
36262 meteorological conditions meteorolojik koşullar
36263 meteorological observation tenek gözlemi
36264 meteorological office meteoroloji merkezi
36265 meteorological report meteoroloji raporu
36266 meteorological satellite meteoroloji uydusu
36267 meteorological meteorolojik
36268 meteorologist meteorolog
36269 meteorology meteoroloji, havabilgisi
36270 meter ölçme aygıtı, sayaç, saat, Aİ.metre
36271 methadone metadon
36272 methane metan
36273 methanol metanol
36274 methionine metiyonin
36275 method yöntem, yol, metot, düzen, tertip, jüye
36276 methodical jüyeli, düzenli, yöntemli
36277 methodically düzenli olarak
36278 methodize düzene sokmak, intizam vermek
36279 methodless plansız, düzensiz
36280 methodology yöntembilim, metodoloji
36281 methyl alcohol metil alkol
36282 methyl metil
36283 methylamine metilamin
36284 methylate metil alkol ile karıştırmak
36285 methylated spirit denatüre alkol, denatüre alkol
36286 methylation metilleme
36287 methylene metilen
36288 meticulous titiz, dikkatli, kılı kırk yaran, özenli
36289 metier meslek
36290 metol metol
36291 metonymy mürsel mecaz
36292 metope metop
36293 metre metre, ölçü, vezin
36294 metric hundredweight çeki, elli kilo
36295 metric system metre jüyesi
36296 metric ton metrik ton
36297 metric metrik
36298 metricate metre jüyesine dönüştürmek
36299 metrics koşukbilim, ölçübilim
36300 metro metro
36301 metrology metroloji, ölçüm bilgisi
36302 metronome metronom
36303 metropolis büyük kent, anakent, metropol, başkent, payitaht
36304 metropolitan municipality büyükşehir belediyesi
36305 metropolitan başkentle/büyük kentle ilgili
36306 mettle yiğitlik, cesaret, heves, çaba
36307 mettled canlı, ateşli
36308 mettlesome ateşli, atılgan, atak, sert başlı
36309 mew up kafese koymak, kapamak, hapsetmek
36310 mew miyavlamak, miyavlama
36311 mews ahırlar sokağı, sıra ahırlar
36312 Mexican Meksikalı, Meksika'ya ait
36313 Mexico Meksika
36314 mezzanine asma kat, ara kat
36315 mezzo forte orta derecede kuvvetli ses
36316 mezzo mezzo, orta
36317 miaow miyav, miyavlama, miyavlamak
36318 miasm miyazma
36319 miasma pis ve zehirli hava
36320 miaul miyavlamak
36321 mica mika
36322 micaceous mikalı
36323 micelle misel
36324 mickle çok büyük
36325 micro mikro, hassas, belirsiz
36326 micro- (önek) mikro
36327 microalloy mikroalaşım
36328 microanalysis mikroanaliz
36329 microbalance mikroterazi
36330 microbar mikrobar
36331 microbarograph mikrobarograf
36332 microbe mikrop
36333 microbial mikrobik
36334 microbic mikropla ilgili, mikrobik
36335 microbiology mikrobiyoloji
36336 microcephalic mikrosefal
36337 microcephalous çok küçük başlı
36338 microchemical analysis mikrokimyasal analiz
36339 microchemical mikrokimyasal
36340 microchemistry mikrokimya
36341 microchip miniyonga, bir entegre devreyi taşıyan yarı iletken
36342 microcircuit mikrodevre
36343 microclimate mikroiklim
36344 microcline mikroklin
36345 microcode mikrokod
36346 microcoding mikrokodlama
36347 microcomputer mikrobilgisayar
36348 microcomputing mikroişlem
36349 microcosm küçük evren, küçük bir evren olarak düşünülen insan
36350 microcosmic mikrokozmik
36351 microcrack mikro çatlak
36352 microcrystalline mikrokristalin
36353 microeconomics mikroekonomi
36354 microelectronics mikroelektronik
36355 microetching iç dağlama
36356 microfarad mikrofarad
36357 microfibril mikrofibril
36358 microfiche mikrofiş
36359 microfilm mikroyanka
36360 microinstruction mikrokomut
36361 micrometer mikrometre, miniölçer
36362 micron mikron
36363 micronucleus mikroçekirdek
36364 microorganism mikroorganizma
36365 microphone mikrofon
36366 microphonic mikrofonik
36367 microphotograph mikroyaçın
36368 microphyte mikrofit
36369 microprocessor (bilgisayar) mikroişlem birimi, mikroişlemci, mikroişleyici
36370 microprogram mikroprogram
36371 microprogramming mikroprogramlama
36372 microscope mikroskop
36373 microscopic mikroskobik
36374 microscopy mikroskopi, mikroskopla inceleme
36375 microsecond mikrosaniye
36376 microstructural mikroyapısal
36377 microstructure mikroyapı
36378 microswitch mikroanahtar
36379 microvolt mikrovolt
36380 microwave oven mikrodalga fırını
36381 microwave bin ile otuz bin megahertz arasında titreşimi olan
elektromanyetik dalga, mikrodalga
36382 micturate işemek
36383 micturition idrar çıkarma, işeme hastalığı
36384 mid- (önek) orta
36385 mid-course orta yol
36386 mid-point orta çekit
36387 midbrain ortabeyin
36388 midday günorta çağı, günorta, öğle
36389 midden mezbele, gübrelik, çöp yığını
36390 middle age orta yaş
36391 middle aged orta yaşlı
36392 middle class orta sınıf
36393 middle ear ortakulak
36394 Middle East Ortadoğu
36395 middle school ortamektep
36396 middle size orta boy
36397 middle ortadaki, orta, orta, bel
36398 middle-of-the-road çoğunluğun görüşünü paylaşan, sıradan
36399 middle-sized orta boy
36400 middleman komisyoncu, aracı
36401 middlemost en ortadaki
36402 middleware özel yazılım
36403 middleweight (boks) orta siklet
36404 middling orta, vasat
36405 middlings kaba un, kepekli un
36406 middy deniz yarsubayı
36407 midge mız, tatarcık, titrersinek
36408 midget cüce, çok küçük
36409 midi midi, midi
36410 midland bir ülkenin iç kısmı
36411 midline orta çizgi, ortaç
36412 midmost en orta yerdeki
36413 midnight gece yarısı
36414 midpoint orta, göbek
36415 midrib yaprağın orta damarı
36416 midriff anat.diyafram
36417 midshipman deniz asteğmeni
36418 midst (edat) orta, ortasında
36419 midsummer yaz ortası
36420 midway yarı yolda, ortasında
36421 midweek hafta arası
36422 midwife ebe
36423 midwifery ebelik
36424 midwinter kış ortası, karakış
36425 mien eda, çehre, görünüş
36426 miff çekişme, dargınlık, küstürmek
36427 might as well -se de olur, -memek için bir neden yok
36428 might well -ebilmek, -abilmek
36429 might (olasılık belirtir) -ebilmek, (İİ.) (rica belirtir) -ebilmek, (dolaylı
anlatımda `may' in yerine kullanılır) -ebilmek, -meli, -malı, güç, kuvvet, kudret
36430 mightily güçle, kudretle, son derece, çok fazla
36431 mightiness güçlülük, azamet, büyüklük, kudret
36432 mighty güçlü, kuvvetli, kudretli
36433 migmatite migmatit
36434 mignon minyon
36435 mignonette muhabbetçiçeği
36436 migraine migren
36437 migrant workers göçmen işçiler
36438 migrant göçebe, göçmen, göçmen kuş
36439 migrate göç etmek, göçmek
36440 migration göç, göçme
36441 migratory bird göçmen kuş
36442 migratory göçücü, göçebe, seyyar
36443 mihrab mihrap
36444 mike mikrofon
36445 mil bir incin binde biri
36446 milch cow sağmal inek
36447 milch sağmal, süt veren
36448 mild yumuşak başlı, iyi huylu, uysal, kibar, ılımlı, ılıman, mutedil,
(yiyecek/içecek/vb.) hafif
36449 mildew küf
36450 mildewy küflü, küflenmiş
36451 mildly tatlılıkla, nezaketle, yumuşakça, hafifçe, biraz
36452 mildness uysallık, ılımlılık, kibarlık
36453 mile mil (m.)
36454 mileage indicator kilometre sayacı
36455 mileage mil hesabıyla uzaklık
36456 mileometer yolölçer, odometre
36457 milestone üzerinde mil işareti olan taş, kilometre taşı, pille, merhale,
önemli olay, dönüş çekidi
36458 milfoil kandilçiçeği, civanperçemi
36459 milieu muhit, çevre
36460 militancy saldırganlık, azimlilik, savaş hali
36461 militant saldırgan, savaşçı, kavgaya hazır, militan
36462 militarily askeri bakımdan, asker gibi, askerce
36463 militarism asker zihniyeti
36464 militarist savaşçı
36465 militarize askerileştirmek
36466 military academy harp mektebi, harbiye
36467 military court askeri mahkeme
36468 military high school askeri lise
36469 military law askeri hukuk
36470 military police askeri inzibat
36471 military askerler, ordu, askeri
36472 militate (against ile) engel olmak
36473 militia milis
36474 milk powder süttozu
36475 milk run tehlikesiz uçuş, tehlikesiz sefer
36476 milk shake milkşeyk, meyveli/itimilli süt
36477 milk sugar süt şekeri, laktoz
36478 milk tooth sütdişi
36479 milk vein süt damarı
36480 milk süt
36481 milk-and-water yavan, tatsız, değersiz
36482 milk-white süt gibi beyaz
36483 milker sütü sağan kişi, sağmal inek, sağıcı
36484 milkmaid sütçü kız
36485 milkman sütçü
36486 milksop hanımevladı, avratağız, muhallebi çocuğu
36487 milkwort sütotu
36488 Milky Way Samanyolu, Hacılaryolu
36489 milky sütlü, bulanık, süt gibi
36490 mill about sürü halinde dolaşmak
36491 mill around sürü halinde dolaşmak
36492 mill board kalın mukavva, kartonpat
36493 mill değirmen, el değirmeni, fabrika, kârhane, imalathane, değirmende
öğütmek, (maden) frezelemek, şekil vermek, işlemek
36494 millable dinklemeye elverişli
36495 milled çekilmiş, öğütülmüş, işlenmiş, çentikli
36496 millenarian bininci
36497 millener kadın şapkacısı
36498 millennium bin yıl, bin yıllık dönem, herkesin mutluluk ve refah içinde
yaşayacağı varsayılan gelecek
36499 millepede bkz.millipede
36500 miller değirmenci
36501 millet darı
36502 milli- (önek) mili
36503 milliard milibar, milyar
36504 millifarad milifarad
36505 milligram miligram
36506 millilitre mililitre
36507 millimeter milimetre
36508 millimetre milimetre
36509 millimetric milimetrik
36510 millimicron milimikron
36511 milliner kadın şapkacısı
36512 millinery tuhafiye, kadın şapkaları
36513 milling öğütme, frezeleme, değirmencilik
36514 milliohm miliohm
36515 million milyon, pekmen
36516 millionaire milyoner
36517 millipede kırkayak
36518 millisecond milisaniye
36519 millivolt milivolt
36520 millivoltmeter milivoltmetre
36521 milliwatt milivat
36522 millpond değirmen havuzu
36523 millstone başbelası
36524 milometer yolölçer, odometre
36525 milord ingiliz asilzadesi
36526 milt dalak, balık sperm kesesi
36527 milter erkek ringa balığı
36528 mime pandomim, mimik, pandomim oyuncusu, pandomim yapmak, taklidini yapmak
36529 mimeogragh mimograf
36530 mimesis benzetme, taklit
36531 mimetic taklit edici
36532 mimic taklit eden kimse, taklitçi, taklidini yapmak, taklit etmek
36533 mimicry döngülde vücudun ortama uyması, taklitçilik
36534 mimosa mimoza, küstümotu, köseğen
36535 minacious tehditkâr
36536 minaret minare
36537 minatory tehdit edici, korkutucu
36538 mince pie üzümlü tart
36539 mince words ağzında gevelemek
36540 mince kıymak, doğramak, çapmak, yapmacık nezaketle konuşmak, kırıtmak, kıyma
36541 mincemeat kuru üzüm, meyve kurusu, kurutulmuş portakal kabuğu, /vb.den
yapılarak pasta içine konulan karışım
36542 mincing işveli, nazlı, yapmacık tavırlı
36543 mind one's P's and Q's adımını denk atmak
36544 mind you dikkatini çekerim
36545 Mind your own business Sen kendi işine bak
36546 mind us, akıl, kafa, anlak, zekâ, bellek, anımsama, hafıza, dikkat, akıl,
düşünce, kanı, fikir, eğilim, kafalı adam, zeki insan, beyin, dikkat etmek,
aldırmak, önem vermek, bakmak, ilgilenmek, karşı çıkmak, karşı koymak
36547 mind-bender şaşırtıcı şey, hayal kurduran ilaç
36548 minded istekli, niyetli
36549 mindful -e dikkat eden, önem veren
36550 mindless sersem, akılsız, aptal, dikkat etmeyen, aldırış etmeyen,
dikkatsiz
36551 mine detector mayın detektörü
36552 mine layer mayın gemisi
36553 mine shaft maden kuyusu
36554 mine sweeper mayın temizleyici
36555 mine sweeping mayın tarama
36556 mine adl.benim, benimki, maden ocağı, mayın, (maden/vb.) çıkarmak, maden
ocağını işletmek, mayın döşemek
36557 minefield mayın tarlası
36558 minelayer (denize mayın döşeyen) mayın gemisi/uçağı
36559 miner maden işçisi, mayın döşeyen asker
36560 miner's helmet baret, başlık
36561 miner's lamp madenci lambası
36562 mineral acid anorganik asit, mineral asit
36563 mineral carbon grafit
36564 mineral coal taşkömürü, madenkömürü
36565 mineral deposit maden damarı, maden yatağı
36566 mineral fertilizer mineral gübre
36567 mineral mordant mineral mordan
36568 mineral oil mineral yağı, madeni yağ
36569 mineral salts madensel tuzlar
36570 mineral spring maden kaynağı, maden yatağı, madensuyu kaynağı
36571 mineral springs kaplıca
36572 mineral water madensuyu
36573 mineral mineral
36574 mineralization madenleştirme
36575 mineralize mineralleştirmek, taşlaştırmak
36576 mineralogy mineraloji
36577 minestrone etli ve sebzeli çorba
36578 mingle with koşulmak, karışmak
36579 mingle karıştırmak, katmak, karışmak, katışmak, katılmak
36580 mingler mayşe kazanı
36581 mini küçük, mini
36582 miniature minyatür
36583 miniaturist minyatürcü
36584 miniaturization minyatürleştirme
36585 miniaturize küçültmek
36586 minibus minibüs
36587 minicomputer minibilgisayar
36588 minify küçültmek, önemini azaltmak
36589 minikin yapmacık, çok az, azıcık
36590 minimal pair en küçük çift
36591 minimal value en küçük değer
36592 minimal en az, en küçük
36593 minimize en aza indirgemek, azaltmak, küçümsemek, önemsememek
36594 minimum price taban fiyat
36595 minimum rate asgari vergin
36596 minimum value minimum değer
36597 minimum wage asgari vergin
36598 minimum en küçük miktar, en düşük derece
36599 mining company maden şirketi
36600 mining engineer maden kıvcısı
36601 mining engineering maden kıvcılığı
36602 mining school maden mektebi
36603 mining madencilik
36604 minion yardakçı, köle, dalkavuk
36605 miniskirt mini etek
36606 Minister of Commerce Ticaret Bakanı
36607 Minister of Communications Ulaştırma Bakanı
36608 Minister of Finance Maliye Bakanı
36609 Minister of Foreign Affairs Dışişleri Bakanı
36610 Minister of Justice Adalet Bakanı
36611 Minister of Labour Çalışma Bakanı, çalışma bakanı
36612 Minister of National Defence Milli Savunma Bakanı
36613 Minister of National Education Milli Eğitim Bakanı
36614 Minister of Public Health and Welfare Sağlık Bakanı
36615 Minister of State Devlet Bakanı
36616 Minister of the Interior içişleri Bakanı
36617 Minister of Tourism and Information Turizm ve Tanıtma Bakanı
36618 minister bakan, orta elçi
36619 ministerial bill hükümet tasarısı
36620 ministerial bakana ait
36621 ministration yardım, hizmet
36622 Ministry of Agriculture Tarım Bakanlığı
36623 Ministry of Commerce Ticaret Bakanlığı
36624 Ministry of Communications Ulaştırma Bakanlığı
36625 Ministry of Culture and Tourism Kültür ve Turizm Bakanlığı
36626 Ministry of Customs and Monopolies Gümrük ve tekel Bakanlığı
36627 Ministry of Defence Milli Savunma Bakanlığı
36628 Ministry of Development and Housing imar ve iskan Bakanlığı
36629 Ministry of Education Milli Eğitim Bakanlığı
36630 Ministry of Energy and Natural Resources Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
36631 Ministry of Finance Maliye Bakanlığı
36632 Ministry of Foreign Affairs Dışişleri Bakanlığı
36633 Ministry of Forestry Orman Bakanlığı
36634 Ministry of Health Sağlık Bakanlığı
36635 Ministry of Industry and Technology Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
36636 Ministry of Industry Sanayi Bakanlığı
36637 Ministry of Interior içişleri Bakanlığı
36638 Ministry of Justice Adalet Bakanlığı
36639 Ministry of Labour Çalışma Bakanlığı
36640 Ministry of National Defense Milli Savunma Bakanlığı
36641 Ministry of Public Health and Welfare Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı
36642 Ministry of Public Works Bayındırlık Bakanlığı
36643 Ministry of Reconstruction and Housing imar ve iskan Bakanlığı
36644 Ministry of State Devlet Bakanlığı
36645 Ministry of Tourism and Information Turizm ve Tanıtma Bakanlığı
36646 Ministry of Transportation Ulaştırma Bakanlığı
36647 Ministry of Village Affairs Köy işleri Bakanlığı
36648 Ministry of Youth and Sports Gençlik ve Spor Bakanlığı
36649 ministry bakanlık
36650 minium sülüyen, miniyum, parlak kırmızı
36651 mink vizon, vizon kürk
36652 minnow golyan balığı
36653 minor key minör anahtarı
36654 minor league ikinci lig
36655 minor planet küçük gezegen
36656 minor premise küçük önerme
36657 minor daha küçük, daha az, önemsiz, küçük, meyde, ikincil, minör, ergin
olmayan çocuk
36658 minority government azınlık hükümeti
36659 minority party azınlıklar partisi
36660 minority rights azınlık hakları
36661 minority school azınlık mektebi
36662 minority azınlık
36663 minstrel ortaçağ halk ozanı
36664 minstrelsy saz şairliği
36665 mint julep naneli viski
36666 mint mark darphane müdürünün mühürü
36667 mint nane, yarpuz, nane şekeri, darphane, yığın, pul yığını, büyük pul,
(madeni pul) basmak
36668 mintage basılan pul, pul basma vergini
36669 minuend (matematik) çıkartılan
36670 minus infinite eksi sonsuz
36671 minus sign eksi işareti, eksi imi
36672 minus eksi
36673 minuscule çok küçük
36674 minute book tutanak
36675 minute hand yelkovan, dakika kolu
36676 minute dakika, kısa süre, an, çok küçük, çok titiz, ayrıntılı, dikkatli
36677 minutely dikkatle
36678 minuteness ufacık olma
36679 minutes of the proceedings tutanak
36680 minutes tutanak
36681 minutiae önemsiz ayrıntılar, incelikler
36682 minx arsız kız, haspa
36683 Miocene miyosen, miyosen
36684 miosis gözbebeği büzülmesi
36685 miracle play ortaçağa mahsus dini piyes
36686 miracle mucize
36687 miraculous mucizevi, şaşılacak
36688 mirage serap, ılgım
36689 mire pislik, çamur, batak, çamura batırmak, kirletmek
36690 mirror galvanometer aynalı galvanometre
36691 mirror glass ayna camı
36692 mirror image ayna görüntüsü
36693 mirror writing ters yazı
36694 mirror ayna, güzgü, yansıtmak, aksettirmek
36695 mirth neşe, sevinç, gülme
36696 mirthful şen, eğlenceli, neşeli
36697 mirthless neşesiz
36698 miry çamurlu, kirli
36699 misadventure kaza, talihsizlik
36700 misadvise kötü öğüt vermek
36701 misalign yanlış ayarlamak
36702 misalliance yanlış evlilik
36703 misanthrope insanlardan kaçan/nefret eden kimse
36704 misanthropic insanlardan kaçan/nefret eden
36705 misanthropy insandan kaçma/nefret etme
36706 misapplication yanlış uygulama
36707 misapply yanlış kullanmak
36708 misapprehend yanlış anlamak
36709 misapprehension yanılma
36710 misappropriate kötüye kullanmak
36711 misappropriation kötüye kullanma, zimmete geçirme
36712 misbegotten piç, gayri meşru, alçak
36713 misbehave terbiyesizlik, etmek, kötü davranmak
36714 misbehaviour kötü davranış, terbiyesizlik
36715 misbelief yanlış itikat, imansızlık
36716 misbeliever kâfir, zındık, imansız
36717 miscalculate yanlış hesaplamak
36718 miscall yanlış isim vermek
36719 miscarriage of justice adli hata
36720 miscarriage uşak düşürme, düşük, başarısızlık
36721 miscarry (uşak) düşürmek, düşük yapmak, başarısız olmak, boşa gitmek, suya
düşmek
36722 miscegenation ırk karışımı
36723 miscellaneous çeşitli
36724 miscellany derleme
36725 mischance şanssızlık, talihsizlik
36726 mischief yaramazlık, hasar, zarar
36727 mischief-maker arabozan, ortalığı karıştıran, fesatçı
36728 mischievous hain, zararlı, yaramaz, afacan, haylaz
36729 mischievousness hainlik, yaramazlık, afacanlık
36730 miscibility karışabilirlik, karışırlık
36731 miscible karışabilir, karışır
36732 misconceive yanlış anlamak
36733 misconception yanlış anlama
36734 misconcieve yanlış anlamak
36735 misconduct in office görevi kötüye kullanma
36736 misconduct oneself kötü davranışta bulunmak
36737 misconduct kötü davranış, terbiyesizlik
36738 misconstruction yanlış anlama
36739 misconstrue yanlış anlamak, ters anlam vermek
36740 miscount yanlış saymak, yanlış hesap etmek
36741 miscreant zalim, vicdansız
36742 misdeed kötülük, kötü davranış, kabahat
36743 misdemean kötü harekette bulunmak
36744 misdemeanour hafif suç
36745 misdirect yanlış yön göstermek, yanlış yola sokmak
36746 misdirection yanlış öğüt
36747 mise en scene mizansen, sahne düzeni
36748 miser hkr.cimri, pul canlısı
36749 miserable mutsuz, perişan, sefil, kötü, berbat
36750 miserliness cimrilik, hasislik, pul hırsı
36751 miserly cimri, hasis, pinti
36752 misery mutsuzluk, sefalet, ıstırap
36753 misfeasance yolsuzluk, suiistimal
36754 misfire (silah) tutukluk yapmak, suya düşmek, bekleneni vermemek
36755 misfit çevresine uymayan kimse
36756 misfortune şansızlık, talihsizlik, felaket, kaza
36757 misgiving kuşku, kaygı
36758 misgovern (ülkeyi) kötü yönetmek
36759 misgovernment kötü idare, beceriksiz idare
36760 misguide yanlış yola saptırmak
36761 misguided yanlış yola sapmış, yanlış
36762 mishandle kötü kullanmak, hor kullanmak
36763 mishap aksilik, terslik, talihsizlik, kaza
36764 mishmash dolaşık kelep, açılmaz düğün, cancal, dolaşık, karmakarışıklık
36765 misinform -e yanlış bir şey söylemek, yanlış bilgi vermek
36766 misinformation yanlış bilgi
36767 misinterpret yanlış anlamak, yanlış yorumlamak
36768 misinterpretation yanlış yorum, yanlış tercüme, yanlış anlam
36769 misjudge yanlış hüküm vermek, yanlış değerlendirmek
36770 mislay nereye koyduğunu unutmak
36771 mislead yanlış yola sevketmek, saptırmak, yanıltmak
36772 misleading yanıltıcı, yanlış
36773 mismanage kötü yönetmek
36774 mismanagement kötü yönetim, kötü idare
36775 mismatch uygunsuzluk, uymama, birbirine uymamak
36776 misname yanlış isim koymak
36777 misnomer yanlış ad, yanlış adlandırma
36778 misogamy evlilikten nefret
36779 misogynist kadın düşmanı
36780 misoneism yenilik korkusu, değişiklik korkusu
36781 misplace yanlış yere koymak, nereye koyduğunu unutmak
36782 mispresentation yanlış beyan
36783 misprint baskı hatası
36784 misprision vazifeyi suistimal, bir suça göz yumma
36785 mispronounce yanlış telaffuz etmek
36786 mispronunciation yanlış telaffuz
36787 misquotation yanlış aktarma
36788 misquote yanlış yazmak, yanlış nakletmek
36789 misread yanlış okumak, yanlış anlamak ya da yorumlamak
36790 misrepresent saptırmak
36791 misrepresentation yalan beyan
36792 misrule kötü idare etmek
36793 miss out kapsamamak, içine almamak
36794 miss the boat fırsatı kaçırmak, vapuru kaçırmak
36795 miss the mark hedefi tutturamamak
36796 miss the point meseleyi kavramamak
36797 miss vuramamak, ıskalamak, kaçırmak, yetişememek, özlemek, darıkmak,
sağınmak, yokluğunu keşfetmek, olmadığının farkına varmak, vuramama, ıskalama,
ıska, hanımefendi, bayan, (evlenmemiş bayanlara hitap ederken) Bayan
36798 misshape kötü biçim vermek
36799 misshapen biçimsiz, şekilsiz, bozuk şekilli
36800 missile füze, mermi
36801 missing link noksan halka
36802 missing kayıp, yitik, eksik, namevcut
36803 mission özel görev, misyon, kurul, misyon, misyonerler kurulu
36804 missionary misyoner
36805 missis metres, eş, hanım, bizimki
36806 missive resmi mektup
36807 misspell harflerini yanlış söylemek
36808 misspend israf etmek, boşa harcamak
36809 misstate yanlış ifade etmek
36810 missy gençkız, bayan
36811 mist sis, çen, duman, buğu, (over/up ile) buğulanmak, buğulandırmak
36812 mistake for -e benzetmek
36813 mistake yanlış anlamak, (for ile) -e benzetmek, şaşırmak, karıştırmak,
yanlış, hata, yanılma, yanlışlık
36814 mistaken yanılmış, yanlış, hatalı, yersiz
36815 Mister Bay
36816 mistime zamanı yanlış ayarlamak, vakitsiz yapmak
36817 mistiness sis, duman, karanlık, bulanıklık
36818 mistletoe ökseotu
36819 mistral mistral
36820 mistranslate yanlış tercüme etmek, yanlış çevirmek
36821 mistreat kötü davranmak
36822 mistress evin hanımı, kadın öğretmen, metres
36823 mistrust güvenmemek, güvensizlik
36824 mistrustful güvensiz, kuşkulu
36825 misty sisli, puslu
36826 misunderstand yanlış anlamak
36827 misunderstanding yanlış anlama, yanlış anlaşılma, karışıklık
36828 misuse yanlış yerde kullanmak, kötü kullanmak, kötüye kullanmak, yanlış
kullanma, kötüye kullanma, suistimal
36829 mite kene, peynir kurdu, uyuz böceği, (zavallı) çocuk, yavrucak
36830 miter (Aİ) bkz.mitre
36831 mitigate hafifletmek, azaltmak
36832 mitigating causes cezayı hafifletici nedenler
36833 mitigation hafifletme, azaltma, yumuşatma
36834 mitochondrion mitokondri
36835 mitosis mitoz
36836 mitrailleuse mitralyöz, kılgalı tüfek
36837 mitral valve mitral kapakçık, ikili kapakçık
36838 mitral mitral, ikili kapakçık
36839 mitre box şev gönyeyi kesme kutusu
36840 mitre gear şev dişli, konik dişli
36841 mitre joint şev köşe geçmesi
36842 mitre saw şev testeresi, gönye testeresi
36843 mitre square şev gönye
36844 mitre valve konik valf
36845 mitre wheel konik dişli
36846 mitre piskoposların giydiği uzun başlık
36847 mitt parmaksız eldiven, el
36848 mitten parmaksız eldiven
36849 mittimus hapis cezası, memuriyetten çıkarma
36850 mix up karıştırmak, düzenini bozmak
36851 mix karıştırmak, karışmak, kaynaşmak, uyum sağlamak, karışım, birleşim
36852 mix-up karışıklık, kargaşa, telaş, karışık durum
36853 mixed base notation karışık taban yazımı
36854 mixed blood karışık kan, melez
36855 mixed committee karma komite
36856 mixed crystal karışık kristal
36857 mixed doubles karışık çiftler
36858 mixed economy karma ekonomi
36859 mixed fertilizer karma gübre
36860 mixed forest karışık orman
36861 mixed juice karışık usare
36862 mixed language karma dil
36863 mixed manure karma gübre
36864 mixed policy karma sigorta poliçesi
36865 mixed radix karışık taban
36866 mixed yarn karışık iplik
36867 mixed karışık, karma, çeşitli
36868 mixer console reji masası, yönetim masası
36869 mixer karıştırıcı, mikser, herkesle hemen kaynaşıveren kimse, sokulgan kimse
36870 mixing apparatus karıştırma cihazı
36871 mixing console karıştırma masası, bileştirme masası
36872 mixing karıştırıcı, karıştıran, karıştırma, karma
36873 mixture karışım, karışma, karıştırma
36874 mizzen mizana yelkeni
36875 mizzle çiseleme, ince ince yağmak, çiselemek
36876 mnemonic code anımsatıcı kod
36877 mnemonic symbol anımsatıcı simge
36878 mnemonic bellekle ilgili, hafızaya ait, belleği güçlendiren, hafızaya
yardımcı
36879 moan inilti, sızlanma, dırdır, inlemek, hkr.ağlamak, sızlanmak, zırıldamak
36880 moat hisar hendeği
36881 mob low linç kanunu
36882 mob çete, serseri türkümü, gürültücü kalabalık, çevresini sarmak, başına
üşüşmek, etrafına toplanmak
36883 mobile control room naklen yayın aracı
36884 mobile crane seyyar vinç
36885 mobile force çevik kuvvet
36886 mobile home karavan, gezerev
36887 mobile phone yancık alısünü, halta çınkası
36888 mobile hareket eden, oynak, seyyar, gezici, rüzgârın etkisiyle hareket
eden küçük süs eşyası
36889 mobility hareketlilik, devinim, devingenlik, değişkenlik
36890 mobilization seferberlik
36891 mobilize silah altına almak, seferber etmek
36892 mobsman gangster
36893 mobster gangster
36894 moccasin makosen
36895 mocha Yemen kahvesi
36896 mock alay etmek, temeshur etmek, eğlenmek, taklidini yapmak, maskara etmek,
lağlağı, yapmacık, sahte
36897 mockery alay, lağ, lağlağı, gülünç taklit, maskaralık, komedi, rezalet
36898 mocking alaycı, alay etme
36899 mockingbird alaycı kuş
36900 mod şık
36901 modal (can/must gibi) kip belirteci, (s.) kiplerle ilgili, kip
36902 modality kiplik, şekil, keyfiyet
36903 modalization kipleştirme, kipselleştirme
36904 mode of combat dövüş nevi
36905 mode of life hayat tarzı
36906 mode of payment ödeme şekli
36907 mode transformer mod çevirici, mod transformatörü
36908 mode usul, minval, tarz, yol, tahar, tavır, metot, biçim, görkem, nev, form,
moda, deb, rejim
36909 model airplane model uçak
36910 model on -e örnek almak
36911 model örnek, model, model, manken, kalıp, tip, model, modelini yapmak,
kalıbını çıkarmak, modellik etmek, modellik yapmak
36912 modem modem
36913 moderate orta, görüşleri aşırıya kaçmayan, ılımlı, ılımlı kimse, makul
kimse, hafifletmek, azaltmak, hafiflemek, azalmak
36914 moderately bir dereceye kadar, kısmen, biraz
36915 moderateness ılımlılık
36916 moderation ılımlılık
36917 moderator moderatör, ılımlayıcı, arabulucu, başkan, reis
36918 modern çağdaş, modern
36919 modernism çağcılık, modernlik, yenilik, ilericilik
36920 modernist yenilik taraftarı
36921 modernity çağdaşlık, modernlik, yenilik
36922 modernization modernleş(tir)me, çağdaşlaştırma
36923 modernize yenileştirmek, modernize etmek
36924 modest alçakgönüllü, ılımlı, makul, sade, yalın, gösterişsiz
36925 modesty alçakgönüllülük
36926 modicum bir parça, azıcık miktar
36927 modifiable değiştirilebilir
36928 modification değiştirme, değişiklik
36929 modifier anlam değiştirici, niteleyici
36930 modify değişiklik yapmak, değiştirmek
36931 modish modaya uygun, moda
36932 modiste kadın terzisi/şapkacısı
36933 modular system modüler jüye
36934 modular modüler
36935 modularity modülerite, birimsellik
36936 modulate modüle etmek, ayarlamak
36937 modulated beam modüle elektron demeti, kiplenik demet
36938 modulating wave modüle edici dalga, kipleyici dalga
36939 modulation meter modülometre
36940 modulation modülasyon, kiplenim
36941 modulator modülatör, kipleyici
36942 module construction modül yapı
36943 module ölçü birimi, modül mobilya, (uzay aracında) modül
36944 modulus of elasticity esneklik modülü
36945 modulus of rupture kopma modülü
36946 modulus modül, oran birimi
36947 modus operandi icra yolu, hareket tarzı
36948 modus vivendi geçici anlaşma, yaşayış tarzı
36949 Mogol Moğol
36950 mogul çok zengin iş adamı
36951 mohair wool moher yünü
36952 mohair tiftik
36953 Mohammedan Müslüman
36954 moiety yarım, yarı, küçük parça, kısım, hisse
36955 moil ağır iş, yorucu iş, çalışıp didinmek
36956 moire calender muare kalenderi
36957 moire effect muare etkisi
36958 moiré harelendirmek, hareli, hareli kumaş
36959 moist rutubetli, nemli
36960 moisten nemlendirmek, rutubetlendirmek, ıslatmak
36961 moistener nemlendirici
36962 moistening nemlendirme, rutubetlendirme
36963 moistness nem, rutubet
36964 moisture resistance neme karşı dayanıklılık
36965 moisture resistant neme karşı dayanıklı
36966 moisture rutubet, nem
36967 moisturizer nemlendirici
36968 molality molallik
36969 molar conductance molar iletkenlik
36970 molar conductivity molar iletkenlik
36971 molar heat molar ısı
36972 molar motion kütlesel hareket, kütlesel devinim
36973 molar tooth öğütücü diş, azıdişi
36974 molar azıdişi
36975 molarity molarite, molarlık
36976 molasses şeker pekmezi, melas
36977 mold (Aİ) bkz.mould
36978 mole cricket danaburnu
36979 mole plough mol pulluğu, drenaj pulluğu
36980 mole ben, köstebek, muhbir, ajan
36981 molecular association moleküler birleşme
36982 molecular attraction moleküler çekim
36983 molecular biology moleküler biyoloji
36984 molecular bond moleküler bağ
36985 molecular current moleküler akım
36986 molecular energy moleküler enerji
36987 molecular formula molekül formülü
36988 molecular mass moleküler kütle
36989 molecular structure molekül yapısı
36990 molecular theory molekül teorisi
36991 molecular weight molekül ağırlığı
36992 molecular moleküler, moleküle ait, moleküllü
36993 molecule molekül, özdecik
36994 molehill köstebek tepeciği
36995 moleskin moleskin, köstebek kürkü, kadife pantolon
36996 molest saldırmak, rahatsız etmek, ört.sarkıntılık etmek
36997 molestation cinsî taciz, tecavüz
36998 mollification yumuşatma, teskin
36999 mollify yumuşatmak, yatıştırmak, sakinleştirmek
37000 mollusc yumuşakça
37001 molluscan yumuşakçalarla ilgili, yumuşakça
37002 mollycoddle hanım evladı, erköyün, üstüne titremek, nazlı büyütmek
37003 molotov cocktail molotofkokteyli
37004 molt Aİ.bkz.moult
37005 molten metal erimiş metal
37006 molten erimiş, dökme
37007 molto çok
37008 molybdate molibdat
37009 molybdenite molibdenit
37010 molybdenum molibdenum, molibden
37011 mom (Aİ) anne
37012 moment of flexion eğilme momenti
37013 moment of force kuvvet momenti
37014 moment of inertia eylemsizlik momenti, atalet momenti
37015 moment of truth önemli karar anı
37016 moment kısa süre, an, önem
37017 momentarily bir anlık, geçici olarak
37018 momentary bir anlık, geçici
37019 momently her an, bir an için
37020 momentous önemli, ciddi
37021 momentum moment, devinirlik, hız
37022 momism anneye aşırı bağlılık
37023 momma ana, anne, arg.kadın, karı
37024 mommy Aİ.anne
37025 monachism ruhbaniyet
37026 Monaco Monako
37027 monad monad, tek hücreli organizma, zerre, atom
37028 monadic monadik
37029 monadnock monadnok, sertgen
37030 monadry tek kocalılık, tek evlilik
37031 monandrous tek kocalı, tek ercikli
37032 monar'chical krallık usulüne ait
37033 monarch tekerk, mutlak hükümdar
37034 monarchic monarşik
37035 monarchism monarşi, tekerklik, krallık jüyesi
37036 monarchist krallık taraftarı
37037 monarchy tekerki, monarşi
37038 monastomic tek atomlu
37039 monazite monazit
37040 Monday pazartesi, düşembe
37041 moneme anlambirim
37042 monetarism parasalcılık, monetarizm
37043 monetary erosion pul erozyonu
37044 monetary policy pul politikası
37045 monetary system pul jüyesi
37046 monetary unit pul birimi, pul vahidi
37047 monetary parasal, pulluk
37048 monetize pul basmak, pul çıkarmak
37049 money box kumbara
37050 money changer döviz alım satımcısı
37051 money grubber açgözlü, pul canlısı
37052 money grubbing pulgöz, açgözlü
37053 money in circulation dolaşımdaki pul, tedavüldeki pul
37054 money income pul geliri
37055 money lender borç veren, faizci, murabahacı, mukriz
37056 money making pul getiren
37057 money market pul piyasası
37058 money no object pul problem değil
37059 money on hand eldeki pul
37060 money order pul havalesi, havale emri
37061 money supply pul arzı
37062 money para, pul, servet
37063 moneybag pul çantası
37064 moneybags zengin kimse
37065 moneychanger sarraf
37066 moneyed pullu, zengin
37067 moneylender tefeci
37068 monger perakendeci tüccar
37069 mongol mongol
37070 Mongolia Moğolistan
37071 Mongolian Moğolca
37072 mongrel melez, kırma
37073 moniker takma ad, lakap
37074 moniliform tespih şeklinde
37075 monism monizm, bircilik
37076 monition uyarı, ihtar, davet, bildirim, uyarma, ikaz
37077 monitor display monitör göstericisi
37078 monitor roof tepe aydınlıklı çatı
37079 monitor sınıf başkanı, monitör, denetlik, (yayın/telsiz/vb.) izlemek,
denetlemek, dinlemek
37080 monitory uyarıcı, ikaz edici
37081 monkey business dolap, hile, üçkâğıt
37082 monkey engine şahmerdan kılgası
37083 monkey flower miskotu
37084 monkey wrench ingiliz anahtarı
37085 monkey maymun, yaramaz çocuk, afacan
37086 monkfish kelerbalığı
37087 monkshood boğanotu
37088 mono mono
37089 monoatomic monoatomik, tekatomlu
37090 monobasic tekbazlı, monobazik
37091 monobloc monoblok, tek gövdeli
37092 monochromatic monokromatik, tekrenkli
37093 monochrome television siyah-beyaz sınalgı
37094 monochrome tek renkli, (sınalgı) siyah-beyaz
37095 monocle tek gözlük, monokl
37096 monoclinal monoklinal
37097 monocline eğik yapı
37098 monoclinic (kristal) monoklinik
37099 monocoque monokok
37100 monocotyledon tekçenekli, monokotiledon
37101 monocular tek gözlü
37102 monoculture monokültür, tek türlü tarım
37103 monocyte monosit
37104 monody tek sesli şarkı, monodi, ses aynılığı
37105 monofilament monofil
37106 monogamist tekeşli kimse
37107 monogamous tekevli
37108 monogamy tekeşlilik, monogami
37109 monogram (baş) harflerle yapılan marka
37110 monograph monografi
37111 monogynous tek karılı
37112 monolayer monomoleküler tabaka, tekkatman
37113 monolith tek parça taş, yekpare taş, monolit
37114 monolithic tek parça taştan, yekpare taştan
37115 monologize öz özüne konuşmak
37116 monologue monolog
37117 monomania saplantı deliliği, tek bir konu deliliği
37118 monomaniac sabit fikir delisi
37119 monomer monomer, tekiz
37120 monometalism monometaliz, tek maden jüyesi
37121 monometallism pul için tek maden standardı
37122 monomial tekterimli, birterimli
37123 monomolecular monomoleküler
37124 monophobia yalnızlık korkusu
37125 monophthongization tekünlüleşme
37126 monoplane tek düzlemli uçak
37127 monopole tek kutup, tekucay
37128 monopolist tekelci
37129 monopolistic tekelci
37130 monopolize tekeline almak
37131 monopoly price tekel fiyatı
37132 monopoly tekel
37133 monorail monoray
37134 monosaccharide monosakkarit
37135 monosemic bir tek anlam taşıyan, tekanlamlı
37136 monosemy tekanlamlılık
37137 monosyllabic language tekheceli dil
37138 monosyllabic tekheceli
37139 monosyllable tek heceli sözcük
37140 monotheism tektanrıcılık
37141 monotheist tektanrıcı, tektanrıcılık
37142 monotone tekdüzelik, monotonluk
37143 monotonic monoton, tekdüze
37144 monotonous tekdüze, monoton
37145 monotony tekdüzelik, monotonluk
37146 monotreme tekdelikli, monotrem, tekdelikli, monotrem
37147 monotype monotip
37148 monovalent tekdeğerli
37149 monoxide monoksit
37150 monsoon muson
37151 monster canavar, dev, azman, canavar ruhlu kimse
37152 monstrosity çirkin şey, zevksizlik timsali
37153 monstrous kocaman, dev, iğrenç, rezil, adi
37154 monstrously canavar gibi
37155 monstrousness canavarlık, korkunçluk
37156 montage kurgu, montaj
37157 month ay
37158 monthly ayda bir, aylık, aylık dergi
37159 monticule tümsek
37160 monument anıt, olağanüstü eser, dev yapıt
37161 monumental anıtsal, çok büyük, muazzam
37162 monzonite monzonit
37163 moo inek sesi, mö, (İİ) arg.aptal kadın
37164 mooch beleşe konmak, aşırmak
37165 mood ruhsal durum, ruh hali, hava, aksilik, huysuzluk, kip
37166 moodiness karamsarlık
37167 moody dakikası dakikasına uymaz, değişken, kaprisli, aksi, ters, huysuz
37168 moon about dalgın dalgın gezinmek
37169 moon away boşa geçirmek, boşa harcamak
37170 moon ay, uydu
37171 moonbeam ay ışını
37172 mooncalf aptal
37173 moonlight ay ışığı
37174 moonlighter ek iş yapan kişi
37175 moonlit ayışığı ile aydınlanmış, mehtaplı
37176 moonrise ayın doğması
37177 moonshine mehtap, saçma sapan söz, kaçak içki
37178 moonstruck çılgın, deli
37179 moonwalk ayda yürüyüş
37180 moony ayla ilgili, dalgın, kaçık, deli
37181 moor cock orman horozu
37182 moor hen orman tavuğu, su kuşu
37183 moor çalılık arazi, fundalık, arazi, kır, palamarla bağlamak
37184 moorage demirleme vergini, demir atma
37185 mooring demirleme, bağlama
37186 moorings gemi bağlama yeri
37187 moorland fundalık arazi, kır
37188 moose Amerika geyiği, mus
37189 moot point kararlaştırılmamış sorun, tartışma konusu
37190 moot tartışmalı, kuşkulu, tartışma meclisi, idare meclisi, görüşmek,
müzakere etmek, ileri sürmek
37191 mop one's brow alnının terini silmek
37192 mop the floor with sb birini mat etmek
37193 mop up silip süpürmek, düşmanı temizlemek
37194 mop saplı tahta bezi, dağınık saç, saplı bezle silmek, bezle kurulamak,
silmek
37195 mopboard süpürgelik, sıvadibi
37196 mope neşesiz, kederli olmak
37197 moped kozgaltkalı bisiklet, moped
37198 mopish üzüntülü, canı sıkkın, gamlı
37199 moppet kukla
37200 moquette moket, bir döşemelik kumaş, yünlü halı
37201 moraine buzultaş, moren
37202 moral defeat manevi yenilgi
37203 moral obligation manevi yükümlülük
37204 moral philosophy ahlak bilimi
37205 moral support moral takviyesi
37206 moral ahlaklı, törel, dürüst, ahlaklı, manevi, tinsel, alınacak ders,
kıssadan hisse, ahlak dersi
37207 morale moral
37208 moralist moralist, ahlakçı
37209 morality ahlaklılık, erdem
37210 moralize ahlak dersi vermek, ahlakını düzeltmek
37211 morals ahlak
37212 morass bataklık
37213 moratorium borçların ertelenmesi, moratoryum
37214 moratory moratoryuma ait
37215 morbid hkr.iğrenç şeylere ilgi duyan, iğrenç
37216 morbidity hastalık oranı
37217 mordacious iğneleyici
37218 mordacity keskinlik, dokunaklılık
37219 mordancy keskinlik
37220 mordant dye mordan boyası
37221 mordant mordan, boyasaptar, keskin, iğneli, canyakıcı
37222 more and more gittikçe, gitgide
37223 more often than not çoğu zaman, genellikle
37224 more or less aşağı yukarı, yaklaşık, ortalama, oldukça
37225 more than meets the eye göründüğünden fazla
37226 more than one birçok defa
37227 more daha, daha çok
37228 more's the pity ne yazık ki
37229 morel siyah mantar
37230 morello vişne, albalı
37231 moreover bundan başka, üstelik, zaten
37232 morganatic dengi olmayan (evlenme)
37233 morgue morg, ölühane
37234 moribund ölmek üzere, ölüm halinde, can çekişmekte
37235 morn sabah
37236 morning dress frak
37237 morning gown sabahlık elbise
37238 morning paper sabah yenünü
37239 morning star sabah yıldızı
37240 morning sabah
37241 Moroccan Faslı
37242 morocco leather sahtiyan
37243 Morocco Fas, maroken
37244 moron gerizekâlı, moron
37245 morose huysuz, somurtkan, aksi, suratsız
37246 moroseness huysuzluk, aksilik, somurtkanlık
37247 morpheme morfem, biçimbirim
37248 morphia addict morfinoman
37249 morphia morfin
37250 morphine morfin
37251 morphinist morfinman
37252 morpho- (önek) şekil, biçim, yapı
37253 morpho-phonemics biçimbilimsel sesbilim
37254 morpho-phonology biçimsel sesbilim
37255 morphogram morfogram
37256 morphologic morfolojik, biçimbilimsel
37257 morphological morfolojik, biçimbilimsel
37258 morphologist morfoloji uzmanı, biçimbilimci
37259 morphology morfoloji, biçimbilim
37260 morris dance bir halk dansı
37261 morrow yarın
37262 Morse code Mors alfabesi
37263 morsel lokma, parça, zerre
37264 mortal remains cenaze
37265 mortal fani, ölümlü, öldürücü, ölümcül, çok büyük, aşırı, fani, ölümlü,
insan
37266 mortality ölümlülük, ölüm oranı
37267 mortally öldürücü biçimde
37268 mortar board harç teknesi
37269 mortar havan, dibek, ask.havan topu, harç, harç ile sıvamak
37270 mortgage bank ipotek bankası
37271 mortgage bond ipotekli tahvil, rehinli tahvil
37272 mortgage loan ipotekli kredi
37273 mortgage rehin, ipotek, rehine koymak, ipotek etmek
37274 mortgagee ipotekli alacaklı, ipotek alan
37275 mortgager ipoteğe veren, ipotekli borçlu
37276 mortgagor ipotek ettiren borçlu
37277 mortice zıvana, dişi, delik, zıvana açmak
37278 mortician cenaze kaldırıcısı
37279 mortification rezil olma, cezalandırma, kangren, küçük düşme
37280 mortify küçük düşürmek, utandırmak
37281 mortise and tenon joint zıvanalı geçme
37282 mortise chisel zıvana kalemi
37283 mortise gauge zıvana ölçüsü
37284 mortise joint zıvanalı geçme
37285 mortise lock gömme kilit
37286 mortise yuva, lamba, delik, zıvana, zıvana açmak
37287 mortising machine zıvana kılgası
37288 mortuary morg
37289 mosaic disease mozaik hastalığı
37290 mosaic mozaik
37291 Moscow Moskova
37292 Moslem Müslüman
37293 mosque cami
37294 mosquito net cibinlik
37295 mosquito sivrisinek
37296 moss yosun
37297 moss-grown yosunla örtülmüş
37298 mossiness yosunlaşma
37299 mosstrooper yağmacı, akıncı
37300 mossy yosunlu
37301 most en, en çok, çok, pek, son derece, s, adl, en çok, en fazla, çoğu
37302 mostly çoğunlukla, çoğu, çoğu kez
37303 motel motel
37304 moth güve
37305 moth-ball harp malzemesini depolamak
37306 moth-eaten eski püskü
37307 mothball güve ilacı, naftalin
37308 mother aircraft kumanda uçağı
37309 mother board ana levha, ana kart
37310 mother country anavatan, memleket
37311 mother liquor ana çözelti
37312 mother lode ana damar
37313 Mother Nature tabiat ana
37314 mother syrup ana şurup
37315 mother tongue anadili
37316 mother wit sağduyu
37317 mother ana, anne, kaynak, köken, ana, esas, annelik etmek, analık
yapmak, hkr.annelik taslamak, doğurmak
37318 mother-in-law kaynana
37319 mother-of-pearl sedef, sedef
37320 motherhood annelik
37321 motherly ana gibi, anaya özgü
37322 mothery mayalı
37323 mothproof güveye karşı dayanıklı
37324 mothy güveli
37325 motif motif
37326 motile kendiliğinden hareket edebilen
37327 motility hareketlilik
37328 motion bar hareket kolu
37329 motion force hareket kuvveti
37330 motion picture sinema yankası
37331 motion devinim, hareket, işaret, önerge, işleme, çalışma, işaret etmek
37332 motional devimsel, hareketle ilgili
37333 motionless hareketsiz
37334 motivate harekete geçirmek, motive etmek
37335 motivated nedenli, gerekçeli
37336 motivation neden, güdüleme, güdü, motivasyon
37337 motive power tahrik gücü
37338 motive neden, güdü, dürtü, devindirici, hareket ettirici
37339 motivity işletme gücü
37340 motley çeşit çeşit, yüz çeşit, her tür
37341 motocross motosiklet yarışı, motokros
37342 motor body kozgaltka gövdesi
37343 motor insurance trafik kaza sigortası
37344 motor nerve kozgaltka sinir
37345 motor neuron kozgaltka sinir hücresi
37346 motor oil kozgaltka yağı
37347 motor power kozgaltka gücü
37348 motor pulley kozgaltka kasnağı
37349 motor scooter skuter, hafif motosiklet
37350 motor shaft kozgaltka mili
37351 motor vehicle kozgaltkalı taşıt
37352 motor kozgaltka, motor, hareket ettirici, kozgaltkalı, otomobille
gezmek/gitmek
37353 motor-driven kozgaltkalı
37354 motorbike motosiklet
37355 motorboat deniz kozgaltkası, kozgaltka
37356 motorbus otobüs
37357 motorcade araba korteji, konvoy
37358 motorcar factory otomobil fabrikası
37359 motorcar otomobil, araba
37360 motorcycle motosiklet
37361 motored kozgaltkalı
37362 motoring araba kullanma, sürücülük
37363 motorist otomobil sürücüsü, haydavcı
37364 motorize kozgaltkayla donatmak, motorize etmek
37365 motorized motorize, kozgaltkalı
37366 motorless kozgaltkasız
37367 motorman vatman, makinist
37368 motorship dizel kozgaltkalı gemi
37369 motorway otoyol
37370 mottle benek, beneklemek
37371 mottled benekli, alacalı
37372 motto düstur, parola, slogan
37373 mouflon muflon, yabani dağ koyunu
37374 moujik mujik, Rus köylüsü
37375 mould bahçe toprağı, küf, kalıp, dökme kalıp, kalıba dökmek, kalıba sokmak
37376 mouldboard saban kulağı, saban bıçağı
37377 moulder çürümek, dökülmek
37378 mouldiness küf tutma, tekdüzelik
37379 moulding kalıplama, silme, pervaz
37380 mouldy küflü, küflenmiş
37381 moult tüylerini dökmek
37382 mound tümsek, tepecik, yığın
37383 mount a horse ata binmek
37384 mount guard nöbetçi olmak
37385 mount Olympus Uludağ
37386 mount dağ, tepe, binek döngülü, binmek, çıkmak, tırmanmak, (up ile)
yükselmek, monte etmek, takmak, kurmak, kakmak, yerleştirmek, takmak, çerçeve,
altlık
37387 mountain ash üvez
37388 mountain chain dağ silsilesi
37389 mountain cock çalıhorozu, orman horozu
37390 mountain crystal neceftaşı
37391 mountain lion dağ aslanı, puma
37392 mountain range sıradağ, dağ silsilesi
37393 mountain sickness yükseklikten gelen rahatsızlık
37394 mountain tourism dağ turizmi
37395 mountain dağ, cebel
37396 mountained dağlık
37397 mountaineer dağcı
37398 mountaineering dağcılık
37399 mountainous dağlık
37400 mountebank şarlatan, sahte doktor
37401 mounted gem kakma taş
37402 mounted police atlı sakçı
37403 mounted troops süvari, atlı asker
37404 mounted ata binmiş, atlı, binmiş, takılı
37405 mounting montaj, kurma, takma
37406 mourn (for/over ile) yasını tutmak
37407 mourner cenazeye katılan kimse, yaslı kimse
37408 mournful yaslı, hüzünlü, kederli
37409 mourning dress matem elbisesi
37410 mourning yas, yas giysisi
37411 mouse color koyu gri
37412 mouse fare
37413 mouser avcı kedi
37414 mousetrap fare kapanı
37415 moustache bıyık
37416 mousy (hkr.) sessiz, sıkıcı, çekingen, (saç/kıl) mat kahverengi
37417 mouth cavity ağız boşluğu
37418 mouth organ ağız mızıkası, armonika
37419 mouth ağız, fem, giriş yeri, dırdır etmek, zırlamak, sürekli aynı şeyleri
söylemek, dudaklarını kıpırdatmak
37420 mouth-watering ağız sulandırıcı, nefis
37421 mouthful ağız dolusu lokma, söylenmesi güç ve çok uzun sözcük
37422 mouthorgan ağız mızıkası
37423 mouthpiece ağızlık, sözcü
37424 mouthwash gargara
37425 mouthy geveze
37426 movable bridge yüzer köprü, hareketli köprü
37427 movable kidney mobil böbrek
37428 movable property taşınır mallar, menkul mülkiyet
37429 movable menkul, taşınır, taşınır eşya
37430 move along ilerlemek
37431 move heaven and earth çalmadık kapı bırakmamak
37432 move in eve taşınmak, yerleşmek
37433 move off ayrılmak, hareket etmek
37434 move on değiştirmek, yenilemek, göndermek, kovmak
37435 move out evden taşınmak, dışarı çıkmak
37436 move to taşınmak, harekete geçirmek
37437 move with the times zamana ayak uydurmak
37438 move hareket ettirmek, kımıldatmak, oynatmak, hareket etmek, kımıldamak,
ilerlemek, yürümek, başmak, gitmek, ilerlemek, gelişmek, sona yaklaşmak, taşınmak,
birlikte olmak, zamanını geçirmek, etkilemek, duygulandırmak, önermek, kımıldama,
hareket etme, hareket, (satranç) hamle, taşınma, hareket, girişim
37439 moveable bkz.movable
37440 movement hareket, hareket, eylem, faaliyet, tempo, ritm, hareket, bölüm,
kısım, mekanizma
37441 mover kozgaltka, hareket ettiren, teklif eden
37442 movie camera yanka kılgası, sınalga
37443 movie director yanka yönetmeni
37444 movie goer sinemasever
37445 movie projector gösterici
37446 movie star yanka yıldızı
37447 movie (Aİ) film, yanka
37448 movies sinema
37449 moving coil döner bobin, oynak bobin
37450 moving picture camera yanka sınalgası
37451 moving picture sinema
37452 moving staircase yürüyen merdiven
37453 moving dokunaklı, acıklı, duygulandırıcı, hareket eden, oynak
37454 mow down öldürmek, yok etmek
37455 mow biçmek
37456 mower çim biçme kılgası
37457 mowing machine ekin biçme kılgası
37458 Mr Bay, By
37459 Mrs (evli) Bayan, Bn
37460 Ms (bekâr) Bayan, Bn
37461 mu Yunan alfabesinde m harfi
37462 much ado about nothing kuru gürültü
37463 much as -e rağmen
37464 much in request revaçta, tutulan
37465 much of a muchness Ayvaz kasap hep bir hesap
37466 much the same hemen hemen aynı
37467 much to my regret üzülerek söyliyeyim, maalesef
37468 much çok, köp, hemen hemen, birçok yönden, pek, çok, fazla
37469 muchly hayli, oldukça
37470 mucilage zamk
37471 mucin musin
37472 muck about aptalca davranmak, saçmalamak
37473 muck around aptalca davranmak, saçmalamak
37474 muck in birlikte çalışmak
37475 muck up pisletmek, kirletmek, berbat etmek, içine etmek
37476 muck pislik, döngül boku, gübre
37477 mucker çamur kimse, pislik kimse, kaba kimse
37478 muckrake skandala sebep olmak
37479 mucous membrane sümükdoku, mukoza
37480 mucous sümük salgılayan, balgamlı, sümüklü
37481 mucus sümük
37482 mud dredger çamur ekskavatörü
37483 mud flat çamur tabakası
37484 mud çamur
37485 muddiness pislik, çamurluluk
37486 muddle through üstesinden gelmek, atlatmak
37487 muddle up dağıtmak, karıştırmak
37488 muddle dolaşıklık, karmakarışıklık, dağınıklık, düzensizlik, karmaşa,
şaşkınlık, sersemlik, dolaşık, cancal, (up ile) dağıtmak, karıştırmak, kafasını
karıştırmak, şaşkına çevirmek
37489 muddleheaded sersem, kalın kafalı, geri zekalı
37490 muddy çamurlu
37491 mudguard İİ.çamurluk
37492 muezzin müezzin
37493 muff manşon, el kürkü, becerememek
37494 muffle (sesi) boğmak, hafifletmek
37495 muffler atkı, fular, Aİ.susturucu
37496 mufti müftü, sivil elbise
37497 mug kulplu bardak, maşrapa, bir maşrapa dolusu, arg.yüz, surat, (İİ) enayi,
avanak, saldırıp, soymak
37498 mugger soyguncu, Hint timsahı
37499 mugginess sıcaklık, rutubet, bunaltı
37500 muggins ahmak, budala
37501 muggy (hava) kapalı, boğucu, bunaltıcı
37502 Muhammadan Müslüman
37503 mulberry dut
37504 mulch saman ya da kuru yaprak örtüsü
37505 mulct cereme, dolandırmak
37506 mule katır
37507 muleteer katırcı
37508 mull over üzerinde düşünmek
37509 mull (bira ya da şarabı) baharatla kaynatmak
37510 mullah molla
37511 mullein sığırkuyruğu
37512 muller havaneli, öğütme taşı
37513 mullet tekir balığı
37514 mulligan güveç
37515 mullion pencere bölmesi
37516 mullite mullit
37517 mullock çöp, tullantı, zibil
37518 multangular çok açılı, poligonal
37519 multi- (önek) çok
37520 multi-access çoklu erişim
37521 multi-address çoklu adres
37522 multi-band çok-bantlı
37523 multi-blade çok kanatlı
37524 multi-purpose çok maksatlı
37525 multicellular çökgözeli, çok hücreli
37526 multichannel çok arnalı, çok oluklu
37527 multicolour çok renkli
37528 multicoloured çok renkli, alaca
37529 multidimensional çok boyutlu
37530 multidrop line çok bağlantılı hat
37531 multifactorial çok genli, çoketmenli
37532 multifarious çeşitli, türlü, çeşit çeşit
37533 multifilament çok filamentli
37534 multiform çeşitli biçimlerde görünen, çok biçimli
37535 multifunction çok fonksiyonlu, çok işlevli
37536 multilateral çok yanlı
37537 multilateralism çok yanlılık
37538 multilayer çok tabakalı
37539 multilevel çok düzeyli, çok seviyeli
37540 multilingual bir çok dili kapsayan, çok dilli, bir çok dil konuşabilen
37541 multilingualism çokdillilik
37542 multimeter multimetre
37543 multimillionaire mültimilyoner
37544 multinational bank çokuluslu banka
37545 multinational corporation çokuluslu şirket
37546 multinational çokuluslu
37547 multinomial çok terimli, katlıterim, maltinomiyal
37548 multiphase çok aşamalı, çok fazlı, çokevreli
37549 multiplane çok düzlemli, çok kanatlı uçak
37550 multiple access çoklu erişim
37551 multiple address çok adres
37552 multiple circuit çok katlı devre
37553 multiple production seri üretim
37554 multiple root çokkatlı kök
37555 multiple sclerosis çoklu sertleşim, multipl skleroz
37556 multiple shop şube, mağaza zincirinden biri
37557 multiple tool lathe çok takımlı torna
37558 multiple valued çokdeğerli
37559 multiple çok, birçok, çeşitli, kat
37560 multiple-choice çoktan seçmeli
37561 multiple-purpose çok maksatlı
37562 multiplet multiplet, çoklu
37563 multiplex katmerli, çok katlı şey, kat kat
37564 multipliable çoğaltılabilir
37565 multiplicand (matematik) çarpılan
37566 multiplicate çoklu
37567 multiplication table çarpım kestesi, çarpma çizelgesi
37568 multiplication çarpım, çarpma, vurma, artış, çoğalma
37569 multiplicative çarpımsal, çarpmayla ilgili
37570 multiplicity çokluk, çeşitlilik
37571 multiplier (matematik) çarpan
37572 multiply (by ile) çarpmak, çoğalmak, artmak, çoğaltmak, artırmak, üremek
37573 multipoint çok çekitli
37574 multipolar çok kutuplu, çokucaylı
37575 multiposition çok konumlu
37576 multiprocessing çoklu işlem
37577 multiprocessor çoklu işlemci
37578 multiprogramming çoklu bağdarlamalama
37579 multiracial çok ırklı
37580 multistage çok aşamalı, çok kademeli
37581 multistation çok istasyonlu
37582 multistorey (bina) çok katlı
37583 multitasking çokgörevli
37584 multitude çok sayı, çokluk, kalabalık
37585 multitudinous çok, pek çok
37586 multivalent çokdeğerlikli, polivalan
37587 multivariate çokdeğişkenli
37588 mum (İİ) anne
37589 Mum's the word Aman kimse duymasın
37590 mumble mırıldanmak, ağzında gevelemek
37591 mumbojumbo anlamsız ve karışık söz, put
37592 mummer maskeli aktör
37593 mummery soytarılık, maskaralık, anlamsız tören
37594 mummification mumya yapma, mumyalaşma
37595 mummify mumyalamak
37596 mummy mumya, (İİ) anne
37597 mump surat asmak
37598 mumps kabakulak
37599 munch hatır hutur yemek
37600 mundane günlük, olağan, sıradan, sıkıcı
37601 mungo mungo, paçavra yünü, rejenere yün
37602 municipal administration yerel yönetim
37603 municipal board belediye encümeni
37604 municipal corporation yerel yönetim
37605 municipal council belediye kurulu
37606 municipal elections belediye saylavları
37607 municipal police belediye zabıtası
37608 municipal belediye/kent ile ilgili
37609 municipality belediye
37610 munificence cömertlik, eliaçıklık
37611 munificent cömert, eliaçık
37612 muniment senet, vesika
37613 munitions ask.mühimmat, cephane
37614 mural duvara yapılmış resim, duvar resmi, fresk
37615 murder in the first degree taammüden adam öldürme
37616 murder adam öldürme, cinayet, çok zor iş, ölüm, katletmek, öldürmek,
içine etmek, katletmek
37617 murderer katil
37618 murderess kadın katil
37619 murderous cinaî, öldürücü
37620 murex dikenli salyangoz
37621 muriatic acid tuzruhu
37622 murky karanlık, nahoş, utanç verici, karanlık
37623 murmur mırıldanma, mırıltı, söylenme, mızmızlanma, mırıldanmak,
homurdanmak, söylenmek
37624 murmurous uğultulu, homurtulu
37625 murphy patates, çisil
37626 muscle fatigue kas yorgunluğu
37627 muscle spasm kas spazmı
37628 muscle tone kas tonusu
37629 muscle kas, adale, güç, kuvvet
37630 muscle-bound kasları çok gelişmiş
37631 muscovite muskovit, mika
37632 muscular atrophy kas atrofisi
37633 muscular coordination kas kooridanasyonu
37634 muscular force kas kuvveti
37635 muscular system kas jüyesi
37636 muscular tissue kas dokusu
37637 muscular kaslarla ilgili, kaslı, adaleli, güçlü
37638 muscularity kasların gelişmiş olması
37639 musculature adale yapısı
37640 muse (over/up/upon ile) derin derin düşünmek, derin düşüncelere dalmak
37641 museum müze
37642 mush ezme
37643 mushroom bulb göbelek şeklinde ampul
37644 mushroom cloud göbelek şeklinde nükleer bulut
37645 mushroom house gecekondu
37646 mushroom town mantar kent
37647 mushroom mantar, göbelek, göbelek gibi bitmek, hızla çoğalmak
37648 mushy lapa gibi, yumuşak, aşırı duygusal
37649 music box müzik kutusu
37650 music hall müzikhol
37651 music set müzik seti
37652 music stand nota sehpası
37653 music stool piyano iskemlesi
37654 music müzik, nota, makam
37655 musical müzikal, müzikle ilgili, müzikli, müzik sever, müziğe yetenekli,
tatlı, hoş, uyumlu, müzikal
37656 musicale özel resital
37657 musicalness müzik yeteneği
37658 musician müzisyen
37659 musicology müzikbilim
37660 musk deer misk geyiği
37661 musk ox misk sığırı
37662 musk plant misk otu
37663 musk rat misk sıçanı
37664 musk rose misk gülü
37665 musk misk
37666 muskeg yosunlu bataklık
37667 musket eski tip tüfek
37668 musketeer silahşör
37669 muskmelon şamama, miskkavunu
37670 muskrat misksıçanı
37671 musky misk kokulu
37672 Muslim Müslüman
37673 muslin muslin
37674 muss karışıklık, düzensizlik, kargaşa, buruşturmak, karıştırmak
37675 mussel midye
37676 must (zorunluluk/gereklilik belirtir) -meli, -malı, (tahmin belirtir) -meli,
-malı, gerekli şey, yapılması gereken şey
37677 mustache Aİ.bıyık
37678 mustang mustang, küçük ve vahşi bir tür Amerikan atı
37679 mustard gas iperit, hardal gazı
37680 mustard plaster hardal yakısı
37681 mustard seed hardal tohumu
37682 mustard hardal
37683 muster roll ordu defteri
37684 muster toplanmak, bir araya gelmek, toplamak
37685 mustiness küflülük, eskilik, köhnelik
37686 musty küf kokulu, küflü
37687 mutability değişebilirlik, kararsızlık
37688 mutable değişebilir, kararsız
37689 mutagen mutasyona yol açan madde
37690 mutant mutasyona uğramış, mutasyona uğramış gen
37691 mutate değişmek, dönüşmek
37692 mutation değişme, dönüşme, değişinim, mutasyon
37693 mute shot sessiz çekim
37694 mute sessiz, (harf) okunmayan, dilsiz, sesini kısmak, azaltmak
37695 muted (ses/renk) yumuşatılmış
37696 mutilate kötürüm etmek, sakatlamak, bozmak, içine etmek
37697 mutilation sakatlama, kötürüm etme, bozma, değiştirme
37698 mutineer isyancı, asi, kıyamcı
37699 mutinous asi, isyankâr
37700 mutiny isyan, ayaklanma
37701 mutt mankafa kimse, ahmak
37702 mutter mırıldanmak, söylenmek, homurdanmak
37703 mutton chop koyun pirzolası
37704 mutton koyun eti
37705 muttonhead ahmak kimse
37706 mutual aid karşılıklı yardım
37707 mutual building association yapı kooperatifi
37708 mutual friend müşterek dost
37709 mutual funds menkul kıymetler, yatırım fonları
37710 mutual inductance karşılıklı endüktans
37711 mutual trust karşılıklı güven
37712 mutual ortak, karşılıklı
37713 mutuality karşılıklı olma
37714 mutually karşılıklı
37715 muzzle velocity ilk hız
37716 muzzle döngül burnu, burunsalık, top/tüfek ağzı, burunsalık takmak,
susturmak, çanına ot tıkamak
37717 muzzle-loader ağızdan dolma top/tüfek
37718 muzzy sersem, sarhoş, kasvetli
37719 my eye yok canım!, hadi ordan!, inanamıyorum!
37720 my God Aman allahım
37721 My goodness Tanrım!, Allahım! Yarabbim!
37722 my humble self bendeniz, naçizane kendim
37723 My Lord Efendim
37724 my benim, aman!
37725 myalgia kas ağrısı
37726 mycelium miselyum
37727 mycology mikoloji, mantarbilim
37728 mycose mantar
37729 mycosis mantar hastalığı
37730 myeline miyelin
37731 myelitis omurilik iltihabı, omurilik yangısı, miyelit
37732 myelon omurilik
37733 mylonite milonit, ezik kayaç
37734 myo- (önek) kas
37735 myocarditis miyokart iltihabı
37736 myocardium miyokart, kalp kası
37737 myoglobin miyoglobin
37738 myoma miyom
37739 myope miyop kimse, uzağı iyi göremeyen kimse
37740 myopia miyopluk, uzağı iyi görememe
37741 myopic miyop
37742 myosin miyosin
37743 myriad çok, sayısız, çok sayı
37744 myriapod çokayaklı, çokayaklı böcek
37745 myrrh mürrüsafi, mür, merağacı
37746 myrtle mersin ağacı
37747 myself ben, kendim, kendimi, kendime, özüm, özümü, özüme
37748 mysterious esrarengiz, gizemli
37749 mystery play dinsel tiyatro oyunu
37750 mystery sır, giz, anlaşılmaz şey, gizem, esrar
37751 mystic gizemli, mistik, gizemcilikle ilgili, gizemci
37752 mystical gizemcilikle ilgili, gizemli
37753 mysticism tasavvuf, gizemcilik
37754 mystify meraklandırmak, şaşırtmak
37755 mystique hüner, marifet, mistik
37756 myth söylence, mit, efsane, uydurma şey, masal
37757 mythical efsanevi, söylencesel, uydurma
37758 mythological mitolojik
37759 mythology mitoloji, söylenbilim
37760 Mytilene Midilli adası
37761 nab enselemek, yakalamak
37762 nacelle beşik, sepet, kaporta
37763 nacre sedef
37764 nacreous sedefli
37765 nadir nadir, semtikadem, ayakucu
37766 nag hasta yaşlı at, at, beygir, (at ile) başının etini yemek, dırdır etmek,
rahat vermemek
37767 naiad denizkızı
37768 nail brush tırnak fırçası
37769 nail clipper tırnak makası
37770 nail clippers tırnak makası
37771 nail down to söyletmek
37772 nail down çivilemek
37773 nail file tırnak törpüsü
37774 nail polish oje, tırnak cilası
37775 nail puller çivi sökeceği, kerpeten
37776 nail scissors tırnak makası
37777 nail up çivilerle kapatmak, çivileyerek asmak
37778 nail tırnak, çivi, (to/on ile) çivilemek, mıhlamak, çakmak
37779 nainsook nansuk
37780 naive saf, bön, toy
37781 naivete saflık
37782 naked eye çıplak göz
37783 naked writer alivre opsiyon satıcısı
37784 naked çıplak
37785 namable isimlendirilebilir
37786 nambypamby yapmacıklı, duyarlı, karakteri güçsüz
37787 name day hesap günü
37788 name plate tabela
37789 name ad, isim, ün, şöhret, nam, ünlü kişi, ad vermek, adını vermek, ad
koymak, adlandırmak, adını söylemek, seçmek, atamak
37790 named adında
37791 namedrop ünlü kişileri tanıdığını belirterek hava atmak
37792 nameless adsız, bilinmeyen, meçhul, anlatılamaz, tarifi olanaksız
37793 namely yani
37794 nameplate tabela
37795 namesake adaş
37796 naming adlandırma
37797 nankeen nankin, pamuk bezi
37798 nanny goat dişi keçi
37799 nanny dadı
37800 nano- (önek) nano, çok küçük
37801 nanometer nanometre
37802 nanosecond bilyonsaniye
37803 nap kestirmek, şekerleme yapmak, kısa uyku, kestirme, şekerleme
37804 napalm bomba yapımında kullanılan yanıcı madde, napalm
37805 nape ense
37806 napery sofra örtüleri ve peçeteleri
37807 naphtha nafta, neftyağı
37808 naphthalene naftalin
37809 naphthalenic acid naftalin asidi
37810 naphthalenic naftalinle ilgili
37811 naphthalic acid naftalik asit
37812 naphthalic naftalik, nafta
37813 naphthaline naftalin
37814 naphthene naften
37815 naphthol dye naftol boyası
37816 naphthol naftol
37817 napkin peçete, bebek bezi
37818 Naples Napoli şehri
37819 napless finish tüysüz apre
37820 napless tüysüz
37821 nappe nap, örtü
37822 napped tüylü, tüylendirilmiş
37823 napping machine tüylendirme kılgası
37824 napping tüylendirme, şardonlama
37825 nappy bebek bezi
37826 narcissism narsisizm, özseverlik
37827 narcissist narsist
37828 narcissus nergis
37829 narcosis narkoz, uyuşukluk
37830 narcotic uyuşturucu, uyuşturucu ile ilgili, narkotik
37831 narcotism uyuşturucu madde kullanma alışkanlığı
37832 narcotize ilaçla uyuşturmak
37833 nard hintsümbülü
37834 nares burun delikleri
37835 narghile nargile
37836 nark jurnalcı, muhbir, ihbar etmek
37837 narrate anlatmak, aktarmak
37838 narration anlatma, anlatım, öyküleme, anlatı
37839 narrative öykü, anlatı, öyküsel, öykü biçiminde, öykülü
37840 narrator anlatıcı
37841 narrow band dar bant
37842 narrow film amatör yankası, dar yanka
37843 narrow gauge dar hat, ray aralığı
37844 narrow vowel dar ünlü
37845 narrow dar, sınırlı, az, anca yeten, kıt kanaat, daralmak, daraltmak
37846 narrow-gauge film amatör yankası
37847 narrow-minded dar görüşlü, bağnaz, eski kafalı
37848 narrowly zar zor, anca, darı darına
37849 narrowness darlık, sınırlama, kısıntı
37850 narthex narteks, dış dehliz, son cemaat yeri
37851 nary hiçbir
37852 nasal cavity burun boşluğu
37853 nasal passage geniz
37854 nasal septum burun direği
37855 nasal burunla ilgili, genzel, genizsel
37856 nasalization genizsilleşme
37857 nasalize genizden çıkarmak
37858 nascent doğan, gelişmeye başlayan
37859 nasofrontal burun ve alın bölgesine ait
37860 nasopharynx üstyutak
37861 nastiness kirlilik, berbatlık, hainlik, yaramazlık
37862 nasturtium latin çiçeği
37863 nasty sea dalgalı deniz
37864 nasty pis, kirli, çirkin, kötü, berbat, pis, iğrenç, açık saçık, edepsiz,
terbiyesiz, ahlaksız, ağır, ciddi, tehlikeli
37865 natal doğumdan olan, doğuşa ait
37866 natality doğum oranı
37867 natant suda yüzen
37868 natation yüzme
37869 natatorium üstü kapalı yüzme havuzu
37870 nates kalça, kıç, kaba et bölgesi
37871 nation millet, ulus
37872 national anthem milli marş
37873 national assembly millet meclisi
37874 national bank ulusal banka, milli banka
37875 national border ulusal sınır
37876 national conscience milli şuur
37877 national currency ulusluk pul
37878 national debt devlet borcu
37879 national defence milli savunma
37880 national economy milli ekonomi
37881 national holiday milli tatil
37882 national income milli gelir
37883 national language ulusal dil, milli dil
37884 national lottery milli piyango
37885 national monopoly devlet tekeli
37886 national monument ulusal anıt
37887 national park ulusal park, milli park
37888 national product milli hasıla
37889 national security milli güvenlik
37890 national service askerlik hizmeti
37891 national socialism nasyonal sosyalizm
37892 national sovereignty ulusal egemenlik
37893 national ulusal, yurttaş, uyruk
37894 nationalism milliyetçilik, ulusçuluk
37895 nationalist milliyetçi, ulusçu
37896 nationalistic aşırı milliyetçi
37897 nationality milliyet, ulusallık, ulus, uyrukluk
37898 nationalization ulusallaştırma, millileştirme, devletleştirme
37899 nationalize devletleştirmek, kamulaştırmak
37900 nationwide yurtçapında, tüm yurtta gerçekleşen
37901 native ability Allah vergisi yetenek
37902 native country anayurt, anavatan
37903 native land anavatan
37904 native language anadili
37905 native plant yerli ösümlük, bir ülkede yetişen ösümlük
37906 native speaker ana dilini konuşan kişi
37907 native yerli, doğuştan, (to ile) -e özgü, -de yetişen
37908 Nativity İsa'nın doğumu
37909 natrolite natrolit
37910 natter laklak etmek, gevezelik etmek
37911 natty şık, zarif, iyi giyimli
37912 natural ageing doğal yaşlanma
37913 natural child piç
37914 natural colour doğal renk
37915 natural death tabii ölüm
37916 natural disaster doğal felaket
37917 natural disasters tabii afetler
37918 natural frequency doğal frekans
37919 natural gas doğal gaz, yergazı
37920 natural harbour doğal liman, tabii liman
37921 natural history tabiat bilgisi, doğa bilgisi
37922 natural immunity doğal bağışıklık
37923 natural language doğal dil, tabii dil
37924 natural law doğa kanunu
37925 natural light doğal ışık
37926 natural number doğal sayı
37927 natural period doğal periyot, doğal dönem
37928 natural person gerçek kişi, hakiki şahıs
37929 natural philosopher doğa araştırmacısı
37930 natural philosophy fen, tabiat bilgisi
37931 natural resources doğal kaynaklar
37932 natural rights tabii haklar
37933 natural science doğa bilimleri
37934 natural sciences doğal bilimler
37935 natural selection doğal ayıklanma
37936 natural silk doğal ipek
37937 natural sources doğal kaynaklar
37938 natural state doğal hal
37939 natural wave doğal dalga
37940 natural wavelength doğal dalga boyu
37941 natural doğaya özgü, doğal, olağan, normal, doğal, doğuştan, doğuştan
yetenekli kişi, başarılı kişi, (bir işe) çok uygun kişi/şey
37942 naturalism doğalcılık, doğacılık
37943 naturalist doğa bilimleri uzmanı, natüralist, doğalcı
37944 naturalization yurttaşlığa kabul
37945 naturalize yurttaşlığa kabul etmek, benimsemek, kabul etmek
37946 naturally doğal olarak, doğallıkla
37947 naturalness doğallık
37948 nature protection doğayı koruma
37949 nature worship doğaya tapma, doğacılık
37950 nature tabiat, doğa, yaradılış, doğa, mizaç, özellik, tür, çeşit, tip
37951 naturism çıplak yaşama öğretisi, çıplak yaşama, doğacılık
37952 naught hiç, hiçbir şey, sıfır
37953 naughtiness yaramazlık, haylazlık
37954 naughty yaramaz, haylaz, şıltak, edepsiz, ahlaksız
37955 nauplius nauplius
37956 nausea mide bulantısı
37957 nauseate mide bulandırmak
37958 nauseous mide bulandırıcı, tiksindirici, iğrenç
37959 nautical almanac seyir kitabı
37960 nautical chart deniz haritası
37961 nautical mile deniz mili
37962 nautical twilight deniz tanı
37963 nautical gemi/gemici/gemicilik/deniz/ denizcilikle ilgili
37964 naval academy deniz harp mektebi
37965 naval architecture gemi kıvcılığı
37966 naval armament deniz kuvvetleri
37967 naval base deniz üssü
37968 naval brass gemici pirinci
37969 naval forces deniz kuvvetleri
37970 naval officer deniz subayı
37971 naval power deniz gücü
37972 naval reserves deniz yedek kuvvetleri
37973 naval bahriyeye/donanmaya ait
37974 nave tekerlek başlığı, tekerlek poyrası, nef
37975 navel orange çekirdeksiz portakal
37976 navel string göbek kordonu
37977 navel göbek
37978 navicular kayık şeklinde
37979 navigability gemi seferine elverişlilik
37980 navigable gemilerin yüzebileceği kadar derin
37981 navigate (gemi/uçak/vb.) yönlendirmek, yönünü belirtmek/söylemek
37982 navigation light seyir feneri
37983 navigation deniz ya da uçak yolculuğu, sefer, denizcilik, gemicilik,
dümencilik
37984 navigational aid seyir yardımcısı
37985 navigator (gemi/uçak/vb.) rotacı, dümenci
37986 navvy ağır işçi, mekanik ekskavatör
37987 navy blue lacivert, koyu mavi
37988 navy yard tersane
37989 navy deniz kuvvetleri, bahriye, deniz filosu, donanma
37990 nay yok, hayır, hatta, üstelik, olumsuz oy, olumsuz oy veren kimse
37991 Nazi Nazi
37992 ne'er do-well adam olmaz, serseri
37993 ne'er hiç, asla
37994 ne'er-do-well işe yaramaz kimse
37995 neap tide küçük gelgit
37996 neap on beş günde bir oluşan
37997 near at hand yakında
37998 Near East Yakındoğu
37999 near future yakın gelecek
38000 near money pul benzeri
38001 near the knuckle açık saçık, yakası açılmadık
38002 near yakın, daha yakındaki, yakın, yakında, yanında, yakınında, yaklaşmak
38003 nearby 4yakın, yakında
38004 nearly hemen hemen, neredeyse
38005 nearness yakınlık
38006 nearsighted miyop
38007 neat temiz, derlitoplu, düzenli, tertipli, düzensever, zeki, etkileyici,
(içki) katıksız, sek, (Aİ) çok iyi, süper
38008 neat's leather öküz derisi
38009 neat's-foot oil sığır ayağı yağı
38010 neatness düzenlilik, biçimlilik, açıklık, yalınlık
38011 nebula bulutsu, nebula
38012 nebulous belirsiz, açık ve net olmayan, kapalı
38013 necessarily mutlaka, ille de
38014 necessary gerekli, zorunlu, kaçınılmaz, vazgeçilmez
38015 necessitate gerektirmek, zorunlu kılmak
38016 necessitative gereklik kipiyle ilgili, gereklik kipi
38017 necessity zorluk, ihtiyaç, gereksinim, yoksulluk
38018 neck and neck at başı beraber, kafa kafaya, başa baş
38019 neck or nothing ya herrü, ya merrü
38020 neck boyun, giysi boynu, yaka, dil, kıstak
38021 neckerchief boyun atkısı, leçek
38022 necklace microphone boyun mikrofonu
38023 necklace kolye, gerdanlık
38024 necktie kravat
38025 neckwear kravat, boyunbağı
38026 necrology ölen kişi hakkında yazılan yazı
38027 necrophagous leşçil, leşle beslenen
38028 necropolis mezarlık
38029 necrosis kangren, doku çürümesi, nekroz
38030 nectar tanrıların içkisi, nektar, tatlı ve güzel içecek, nektar, balözü
38031 nectarine tüysüz şeftali
38032 nee kızlık soyadıyla
38033 need lüzum, gerek, ihtiyaç, gereksinim, yoksulluk, -e ihtiyacı olmak,
gereksinim duymak, gereksinmek, -mesi gerekmek, -meli, -mali
38034 needful gerekli, elzem
38035 neediness fakirlik, yoksulluk
38036 needle bearing iğneli yatak, iğneli rulman
38037 needle eye iğne gözü, yurdu
38038 needle jet iğneli jikle
38039 needle nose pliers kargaburun
38040 needle valve iğneli supap
38041 needle dikiş iğnesi, iğne, şiş, tığ, ibre, pikap iğnesi, şırınga iğnesi
38042 needlefish zargana
38043 needlepoint oya işi, iğne dantelası
38044 needless to say tabii ki, söylemeye gerek yok
38045 needless gereksiz, lüzumsuz
38046 needlework iğne işi, işleme
38047 needs ister istemez
38048 needy yoksul, fakir, kembağal
38049 nefarious kötü, çirkin, alçak, fena
38050 negate etkisiz duruma getirmek, yadsımak, reddetmek, inkâr etmek
38051 negation olumsuzluk, eksiklik, yokluk, inkâr, ret
38052 negative catalysis negatif kataliz
38053 negative charge negatif yük, eksi yük
38054 negative electricity negatif çıngı
38055 negative electron negatif çınca
38056 negative feedback negatif geribesleme, eksi geribesleme
38057 negative osmosis negatif geçişme
38058 negative pole negatif kutup
38059 negative resistance negatif direnç, eksi direnç
38060 negative sentence olumsuz tümce
38061 negative sign negatif işareti, eksi imi
38062 negative terminal negatif terminal
38063 negative negatif, olumsuz, olumsuz yanıt, (yanka) negatif
38064 negativism şüphecilik
38065 negator tersini alıcı
38066 negatory olumsuz, aksi
38067 negatron negatron
38068 neglect boşlamak, savsaklamak, ihmal etmek, yapmamak, yapmayı unutmak,
boşlama, savsaklama, ihmal
38069 neglectful ihmalci, kayıtsız
38070 negligee sabahlık elbise, ev kıyafeti
38071 negligence savsaklama, boşlama, özensizlik, dikkatsizlik, ihmal, kayıtsızlık
38072 negligent ihmalci, kayıtsız, dikkatsiz
38073 negligible önemsiz, sözünü etmeye değmez, kayda değmez
38074 negotiability ciro edilebilirlik, devredilebilirlik
38075 negotiable ciro edilebilir, devredilebilir, satılabilir, (yol/vb.)
geçilebilir
38076 negotiate görüşmek, akdetmek, rahatça geçmek
38077 negotiating bank aracı banka, iştira bankası
38078 negotiation görüşme, ciro etme, devretme
38079 negotiator delege, murahhas, arabulucu
38080 Negress zenci kadın
38081 Negro zenci
38082 negroid zenciye benzer
38083 neigh kişnemek, kişneme
38084 neighbor bkz.neighbour
38085 neighbour komşu
38086 neighbourhood komşular, konu komşu, komşuluk, çevre, yöre, semt
38087 neighbouring (yer) yakındaki, komşu
38088 neighbourly dostça
38089 neither fish nor fowl ne idüğü belirsiz
38090 neither nor ne ne, ne ne de
38091 neither (ikisinden) hiçbiri, hiçbir, hiçbiri, de değil, ne de ...
38092 nekton nekton
38093 nematic crystal nematik kristal
38094 nematic nematik
38095 nematode disease nematodoz
38096 nematode mematot, iplikkurdu
38097 nemesis gözü korkutan düşman
38098 neodymium neodim
38099 neogrammarian yeni gramerci
38100 neolith neolitik çağa ait alet
38101 neolithic period cilalı taş devri
38102 neolithic cilalı taş devrine ait
38103 neologism yeni sözcük/deyim/ifade, bir sözcüğün yeni anlamı, yeni
sözcük/anlamların kullanımı
38104 neologisms yeni sözcükler
38105 neon bulb neon ampulü
38106 neon glow lamp neon lambası
38107 neon lamp neon lambası
38108 neon light neon ışığı
38109 neon sign neon reklamı
38110 neon tube neon tüpü
38111 neon neon
38112 neoplasm neoplazma, tümör
38113 neoprene neopren
38114 neper neper
38115 nephelometer nefelometre
38116 nephelometry nefelometri, bulanıklıkölçüm
38117 nephew erkek yeğen
38118 nephology nefoloji
38119 nephometer nefometre
38120 nephoscope nefeskop
38121 nephralgie böbrek ağrısı
38122 nephrectomy böbrek ameliyatı, böbrek taşı ameliyatı
38123 nephrite nefrit
38124 nephritic böbrekle ilgili
38125 nephritis nefrit, böbrek iltihabı
38126 nephron nefron
38127 nepotic kohumbaz
38128 nepotism yakınlarını kayırma, hısım akraba kayırıcılığı, kohumbazlık,
dayıcılık
38129 nepotist kohumbaz
38130 neppy nopeli
38131 Neptune Neptün
38132 neptunium neptünyum
38133 nerd ebleh, sarsak, ahmak, kanmaz, kemakıl, sefih
38134 Nereid su perisi
38135 neritic neritik, sığdeniz
38136 nervation sinir biçimi, damar şekli
38137 nerve cell sinir hücresi
38138 nerve centre sinir merkezi
38139 nerve chord sinir kordonu
38140 nerve endings sinir uçları
38141 nerve fibre sinir lifi
38142 nerve sensation sinir duyarlılığı
38143 nerve tire sinir yorulması, sinir hastalığı
38144 nerve tissue sinirdoku
38145 nerve sinir, arsızlık, yüzsüzlük, küstahlık, cüret, sinirlere hakim olma,
cesaret vermek
38146 nerved sinirli
38147 nerveless zayıf, güçsüz, cansız, dermansız, etkisiz
38148 nervous breakdown sinirsel çöküntü, ağır sinir bozukluğu
38149 nervous system sinir jüyesi
38150 nervous tissue sinir dokusu
38151 nervous sinirlere ilişkin, sinirsel, heyecanlı, ürkek, sinirleri gergin
38152 nervousness sinirlilik, çekingenlik, ürkeklik
38153 nervure yaprak damarı, böcek kanadının siniri
38154 nervy asabi, sinirli, çekingen, ürkek
38155 nescience bilgisizlik, cahillik
38156 nescient cahil, bilgisiz
38157 ness çıkıntı, burun
38158 nest egg fol, birikim, tasarruf
38159 nest yuva, yuva yapmak
38160 nesting gömme, yuvalama
38161 nestle yerleşmek, daldalanmak, kurulmak, barındırmak, sığındırmak,
yaslamak, dayamak
38162 nestling kuş yavrusu, kuşcağız
38163 net cash net ödeme
38164 net curtain tül perde
38165 net domestic output yurtiçi net hasıla
38166 net income net gelir
38167 net interest rate net faiz oranı
38168 net interest net faiz
38169 net national product net milli hasıla, safi milli hasıla
38170 net output net hasıla
38171 net price net fiyat
38172 net proceeds net hasılat
38173 net profit net kâr, safi kâr, safi kazanç
38174 net receipts net hasılat
38175 net sales net satışlar
38176 net silk has ipek
38177 net weight net ağırlık, safi sıklet
38178 net yield net getiri, net verim
38179 net ağ, file, tuzak, (ağ ile) yakalamak, net, katıksız, kesintisiz,
kazanmak, kâr etmek
38180 nether world cehennem
38181 nether alt, aşağı, alttaki, aşağıdaki
38182 Netherlands Hollanda
38183 netting ağ örgüsü, cibinlik
38184 nettle cloth amerikanbezi
38185 nettle rash kurdeşen
38186 nettle ısırgan, kızdırmak, öfkelendirmek, sabırsızlandırmak, kıl etmek
38187 network ağ, şebeke
38188 neural ectoderm nöron dışderisi
38189 neural impulse sinirsel tepi, sinirsel itki
38190 neural sinirsel
38191 neuralgia nevralji, sinir ağrısı
38192 neuralgic nevraljik
38193 neuralgie sinir ağrısı, nevralji
38194 neurasthenia nevrasteni
38195 neuritis sinir iltihabı
38196 neuro- (önek) sinir
38197 neurologist nörolog, sinir hastalıkları uzmanı
38198 neurology sinirbilim, nevroloji
38199 neurosis nevroz, sinirce
38200 neurotic nevrozlu, sinirceli
38201 neuter eril/dişil olmayan, yansız, nötr, cinsiyetsiz, eşeysiz, ne eril
ne dişil sözcük, nötr sözcük, iğdiş etmek
38202 neutral atom nötr atom
38203 neutral axis nötr eksen
38204 neutral conductor nötr iletken
38205 neutral equilibrium nötr denge
38206 neutral matter nötr madde
38207 neutral oxide nötr oksit
38208 neutral point nötr çekit
38209 neutral solution nötr çözelti, yansız çözelti
38210 neutral state nötr durum
38211 neutral yansız, tarafsız, yansız, nötr, (vites) boşta, vitesin boşta
olması, tarafsız ülke/kimse
38212 neutralism yansızlık
38213 neutrality agreement tarafsızlık anlaşması
38214 neutrality (savaş/vb.'de) tarafsız olma, yansızlık
38215 neutralization yansızlaşma, nötrleşme
38216 neutralize etkisiz hale getirmek, yansızlaştırmak
38217 neutralizing agent nötrleştirici madde
38218 neutralizing nötrleştirici
38219 neutrally taraf tutmadan
38220 neutrino nötrino
38221 neutron bomb nötron bombası
38222 neutron density nötron yoğunluğu
38223 neutron number nötron sayısı
38224 neutron nötron
38225 nevada nevada
38226 neve buzkar, neve
38227 never darken sb's door birinin semtine bile uğramamak
38228 never mind zararı yok!, boş ver!, aldırma, sağlık olsun
38229 never miss a trick çöp atlamaz olmak
38230 never asla, hiç, hiçbir zaman
38231 never-ending hiç bitmez, ebedi
38232 nevermore bir daha hiç
38233 nevertheless bununla birlikte, yine de
38234 new blood taze kan
38235 new comers yeni gelenler
38236 new model yeni model
38237 new moon hilal, ayça
38238 New Testament Yeni Ahit
38239 new town yeni şehir, yeni kent
38240 New World Yenidünya, Amerika
38241 new year yeni yıl, yılbaşı
38242 New Zealand Yeni Zeland
38243 new yeni, taze, yaş, yeni, acemi, yeni olarak, yeni
38244 newborn yeni doğmuş
38245 newcomer yeni gelen
38246 newel post tırabzan babası
38247 newel merdiven sereni, merdiven babası
38248 newfangled yeni, alışılmamış, uyduruk
38249 newly published yeni basılmış
38250 newly yakınlarda, yeni, yeni bir biçimde
38251 newlywed yeni evli
38252 news agency haber ajansı
38253 news bulletin haber bülteni
38254 news cast haber yayını, ajans haberleri
38255 news conference basın toplantısı
38256 news item haber
38257 news service haber servisi
38258 news haber, yenilik
38259 newsagent yenün/dergi, /vb.satıcısı, yenüncü
38260 newsboy yenün dağıtan çocuk/adam
38261 newscast haber yayını
38262 newscaster haber spikeri
38263 newspaper advertisement yenün ilanı
38264 newspaper vendor yenün bayii
38265 newspaper gazete, yenün
38266 newsprint yenün çöngesi
38267 newsreel aktüalite/haber yankası
38268 newsstand yenün bayii
38269 newsworthy haber olabilecek değer ve önemde, haber olabilir, haber değeri
olan
38270 newsy haberlerle dolu
38271 newt semender
38272 newton newton
38273 next door kapı komşu, bitişik
38274 next of kin en yakın akraba
38275 next to nothing hiç değerinde, hemen hemen hiç
38276 next to bitişik, yanında, -e yakın, hemen hemen
38277 next en yakın, en bitişik, bir sonraki, gelecek, önümüzdeki, sonra, bundan
sonra
38278 next-door bitişik, yandaki
38279 nexus bağlantı çekidi, bağ
38280 niacin niyasin, nikotinik asid
38281 nib uç, kalem ucu
38282 nibble at ilgi duymak, benimsemek
38283 nibble (away/at/on ile) dişlemek, ufak parçalar koparmak, (at ile) ilgi
duymak, ilgilenmek, benimsemek
38284 niblick golf sopası
38285 Nicaragua Nikaragua
38286 niccolite nikolit
38287 nice güzel, sevimli, tatlı, hoş, iyi, yakşı, ince, düşünceli, nazik, kibar,
ince, duyarlı, nazik, kötü, nahoş, yanlış
38288 nicely hoş bir biçimde, iyi bir biçimde
38289 niceness incelik, titizlik, hoşluk
38290 nicety hassas çekit, hassaslık, titizlik, dakiklik, ayrıntı, hoş, güzel
şey
38291 niche duvarda oyuk, uygun yer/iş/mevki
38292 Nichrome nikrom
38293 nick çentik, sıyrık, (İİ) kodes, çentmek, sıyırmak, (İİ) araklamak,
yürütmek, sağlık yağdayı, form, kondisyon
38294 nickel arsenide nikel arsenit
38295 nickel bath nikel banyosu
38296 nickel bloom nikel filizi
38297 nickel carbonyl nikel karbonil
38298 nickel silver nikel gümüşü
38299 nickel steel nikel çeliği
38300 nickel sulphate nikel sülfat
38301 nickel sulphide nikel sülfür
38302 nickel nikel, beş sent
38303 nickel-plate nikel kaplamak
38304 nickel-plating nikelaj, nikel kaplama
38305 nickeling nikelaj, nikel kaplama
38306 nicknack bkz.knick-knack
38307 nickname takma ad, lakap, ad takmak, lakap takmak
38308 Nicosia Lefkoşe
38309 nicotine nikotin
38310 nicotinism nikotinle zehirlenme
38311 nictitate göz kırpmak
38312 nidify yuva yapmak
38313 nidus yuva
38314 niece kız yeğen
38315 niello kükürt alaşımı
38316 nifty çok iyi, çekici, etkileyici, acayip, süper
38317 niggard cimri, pinti kimse
38318 niggardly cimri, pinti, azıcık, değerinin çok altında
38319 nigger in the woodpile çapanoğlu, bityeniği
38320 nigger zenci
38321 niggle fazla titiz olmak
38322 niggling aşırı titiz, kılı kırk yaran
38323 nigh yakın, hemen hemen
38324 night after night her gece
38325 night and day hep, sürekli, gece gündüz, her zaman
38326 night bird gece kuşu
38327 night blindness gece körlüğü
38328 night glow gece aydınlığı
38329 night gown gecelik
38330 night heron gece balıkçılı
38331 night latch gece kilidi, Yale kilidi
38332 night owl gece kuşu
38333 night school akşam mektebi
38334 night shift gece vardiyası
38335 night soil insan gübresi
38336 night walker uyurgezer
38337 night watchman gece bekçisi
38338 night gece, (özel bir olayın olduğu) gece, akşam
38339 night-blooming cereus bir çeşit kaktüs
38340 night-light gece kandili, gece lambası
38341 nightcap yatak takkesi, yatmadan önce içilen içki
38342 nightclub gece kulübü
38343 nightdress gecelik
38344 nightfall akşam vakti, akşam karanlığı
38345 nightgown Aİ.gecelik
38346 nighthawk keçisağan
38347 nightie gecelik
38348 nightingale bülbül
38349 nightjar çobanaldatan
38350 nightlong bütün gece süren
38351 nightly her gece, her gece olan, geceleyin
38352 nightmare kabus, karabasan
38353 nightshade itüzümü
38354 nightshirt gecelik entari
38355 nightspot gece kulübü
38356 nighttime gece vakti
38357 nighty gecelik
38358 nigritude siyahlık
38359 nihilism yokçuluk, nihilizm
38360 nihilist nihilit, hiççilik yanlısı
38361 nil report olumsuz rapor
38362 nil hiç, sıfır
38363 Nile Nil nehri
38364 nimble çevik, atik
38365 nimble-fingered marifetli
38366 nimbleness çeviklik, atiklik
38367 nimbostratus nimbostratus, katman karabulut
38368 nimbus yağmur bulutu, nimbus
38369 Nimrod Nemrud, büyük avcı
38370 nine dokuz
38371 ninefold dokuz misli, dokuz defa
38372 nineteen ondokuz
38373 nineteenth ondokuzuncu
38374 ninetieth doksanıncı
38375 ninety doksan
38376 ninhydrin ninhidrin
38377 ninny salak
38378 ninth dokuzuncu
38379 niobite niyobit
38380 niobium niyobyum
38381 nip and tuck at başı beraber
38382 nip in the bud engellemek, baltalamak
38383 nip çimdiklemek, kıstırmak, ısırmak, (İİ.) fırlamak, acele etmek, soğuk,
ayaz, çimdik, ısırma, (az miktarda) içki, yudum
38384 nipper uşak, civan, küçük oğlan çocuk, kıskaç, kapan
38385 nippers pense, kerpeten, kıskaç
38386 nipping keskin, buz gibi, iğneleyici, ısırıcı
38387 nipple meme ucu, biberon emziği, meme başı
38388 nippy soğuk, atik, acele, hızlı
38389 nirvana mutluluk
38390 nisi aksi halde, olmazsa, yoksa
38391 nit bit, /vb.yumurtası, sirke, yavşak, (İİ) salak, şapşal, aptal
38392 niter güherçile
38393 nitpicking kılı kırk yaran, kılı kırk yarma
38394 nitrate of lime kalsiyum nitrat
38395 nitrate of sodium sodyum nitrat
38396 nitrate rayon nitrat ipeği
38397 nitrate nitrat
38398 nitre güherçile
38399 nitric acid nitrik asit
38400 nitric oxide nitrik oksit
38401 nitric nitrik
38402 nitride nitrür, nitrürlemek
38403 nitrification nitratlaşma
38404 nitrify nitratlaştırmak
38405 nitrile nitril
38406 nitrite nitrit
38407 nitrocellulose nitroselüloz
38408 nitrogen chloride azot klorit
38409 nitrogen content azot içeriği
38410 nitrogen cycle azot çevrimi
38411 nitrogen manure azotlu gübre
38412 nitrogen nitrojen
38413 nitrogenize azotlamak
38414 nitrogenized foods azotlu yiyecekler
38415 nitrogenous fertilizer azotlu gübre
38416 nitrogenous manure azotlu gübre
38417 nitrogenous azotlu, nitrojenli
38418 nitroglycerine nitrogliserin
38419 nitroparaffin nitroparafin
38420 nitrosamine nitrozamin
38421 nitroso dye nitro boyası
38422 nitrosyl nitrozil
38423 nitrous acid nitröz asit
38424 nitrous oxide diazot monoksit
38425 nitrous azotlu, güherçileli
38426 nitty-gritty bir işin zor tarafı, bir konunun özü
38427 nitwit salak, şapşal
38428 nix hiçbir şey, su perisi
38429 no doubt kuşkusuz
38430 no end of çok, büyük, sonsuz, fazla
38431 no fewer than en azından, hiç yoksa
38432 no good faydasız, boşuna
38433 no great shakes şöyle böyle
38434 no joke ciddi durum, komik olmayan şey
38435 no laughing matter şakası yok, şaka götürmez
38436 no more bir daha hiç, artık hiç
38437 no one hiç kimse
38438 no parking park yapılmaz
38439 no sale on credit veresiye yoktur
38440 no smoking sigara içilmez
38441 no sooner than yapar yapmaz, eder etmez
38442 no way hayatta olmaz
38443 no whit hiç, asla
38444 no hiç, hayır, olmaz, yok, yok yanıtı
38445 no-claim bonus hasarsızlık indirimi
38446 no-load speed yüksüz hız
38447 no-load yüksüz
38448 no-par share bedelsiz hisse senedi
38449 no-par value nominal değeri olmayan
38450 Noah's ark Nuhun gemisi
38451 nob baş, kafa, asilzade
38452 nobelium nobelyum
38453 nobility of soul ruh asaleti
38454 nobility soyluluk, asalet, soylular sınıfı
38455 noble gas soy gaz
38456 noble metal soy metal, asal metal
38457 noble soylu kimse, asilzade, soylu, soylu, soydan asil, yüce, asil, yüksek
38458 nobleman soylu, asilzade, zadegân
38459 nobleness asalet, alçakgönüllülük
38460 nobly asil bir şekilde
38461 nobody hiç kimse, önemsiz kişi, sıradan kimse
38462 noctambulism uyurgezerlik
38463 noctilucent cloud gece bulutu
38464 noctilucent (bulut) gece parlayan
38465 nocturnal cooling gece sıcaklık düşüşü
38466 nocturnal emission bel suyunun uykuda akması
38467 nocturnal geceleyin olan, gece
38468 nocuous zarar veren
38469 nod off uyuklamak
38470 nod başını sallamak, başıyla selam vermek, uyuklarken başı öne düşmek,
uyuklamak, baş sallama
38471 nodal düğüm ile ilgili, düğüm çekidi
38472 noddle baş, kafa
38473 noddy bir deniz kırlangıcı
38474 node of a curve boğum çekidi
38475 node düğüm
38476 nodical month ejder ayı
38477 nodose boğumlu, düğümlü
38478 nodular graphite küresel grafit, yumru grafit
38479 nodular yumrulu, düğümlü
38480 nodule şişlik, yumru
38481 Noel Noel
38482 noetic zekâya ait, akıla ait, nazari
38483 nog takoz, ağaç çivi, ağaç kama
38484 nogging hımış duvar
38485 nohow hiçbir suretle
38486 noil tarakaltı, döküntü
38487 noise filter gürültü filtresi
38488 noise killer parazit giderici, gürültü giderici
38489 noise pollution çok fazla gürültü, gürültü kirliliği
38490 noise suppression parazit giderme, gürültü bastırma
38491 noise suppressor parazit giderici, gürültü bastırıcı
38492 noise gürültü, patırtı, ses, tavış
38493 noiseless sessiz, gürültüsüz
38494 noiseproof ses geçirmez yapmak
38495 noisily gürültülü olarak, patır kütür, tangır-tungur
38496 noisome sağlığa zararlı, iğrenç, pis kokulu, muzır
38497 noisy gürültülü, patırtılı, gürültücü
38498 nolensvolens ister istemez
38499 nom de guerre takma ad
38500 nom de plume yazarın takma adı
38501 nomad göçebe
38502 nomadic population göçebe nüfus
38503 nomadic göçebe, göçebe gibi
38504 nomadism göçebelik, göçerlik
38505 nomenclature bilimsel adlandırma
38506 nominal current nominal akım
38507 nominal sentence ad tümcesi
38508 nominal value nominal değer, itibari kıymet
38509 nominal (fiyat) saymaca, itibari, adlarla ilgili, yalnızca ad olarak
varolan, adı var kendi yok, sözde, önemsiz düşük
38510 nominalization adlaştırma
38511 nominalizer adlaştırıcı (ek)
38512 nominate aday olarak göstermek, adaylığını önermek, atamak, tayin etmek
38513 nomination aday gösterme, adaylık
38514 nominative case adlık hâl
38515 nominative adlık hâl, adlık
38516 nominator atayan, tayin eden
38517 nominee aday, namzet, temsilci, mümessil
38518 nomogram nomogram
38519 nomography nomografi
38520 non composmentis deli
38521 non resident memleketi dışında yaşayan (kimse)
38522 non sequitur ilgisiz sonuç
38523 non- (önek) değil, olmayan, -sız, -siz, gayri-
38524 non-ageing yaşlanmaz
38525 non-defining clause tanımlamayan ilgi cümleciği
38526 non-defining relative clause tanımlamayan ilgi cümleciği
38527 non-delay fuse taviksiz tapa
38528 non-dimensional boyutsuz, derecesiz
38529 non-essential commodities zaruri olmayan mallar
38530 non-fading solmaz
38531 non-fiction kurmaca olmayan yazın türü
38532 non-flat bemolleşmemiş
38533 non-hardening sertleşmeyen
38534 non-inflammable yanmaz
38535 non-iron (giysi) ütü istemeyen, buruşmaz, ütü istemez
38536 non-living cansız
38537 non-porous gözeneksiz, gözeneksiz
38538 non-sharp diyezleşmemiş
38539 non-swelling şişmez, şişmeye karşı dayanıklı
38540 non-transparent saydam olmayan, saydamsız, opak
38541 non-vibrating titreşimsiz
38542 non-vocalic ünlü olmayan
38543 non-wetter ıslatıcı olmayan
38544 nonadjustable ayarlanamaz
38545 nonage küçüklük, çocukluk
38546 nonaggression treaty saldırmazlık antlaşması
38547 nonaggression saldırmazlık
38548 nonagon dokuzgen
38549 nonagression pact saldırmazlık paktı
38550 nonagression treaty saldırmazlık paktı
38551 nonagression saldırmazlık
38552 nonalienation temlik edilmeme
38553 nonaligned (ülke) bağlantısız
38554 nonappearance hazır bulunmama
38555 nonassignable temlik edilemez, devredilemez
38556 nonbiodegradable waste bakterilere ayrışmayan atık
38557 nonbiodegradable bakterilere ayrışmayan
38558 noncash nakit olmayan
38559 nonce şimdiki zaman
38560 nonchalance kayıtsızlık, ilgisizlik
38561 nonchalant kayıtsız, soğuk, ilgisiz
38562 noncombatant savaş dışı kimse, orduda savaşa katılmayan asker
38563 noncommissioned officer assubay, gedikli erbaş
38564 noncommittal suya sabuna dokunmaz, çekimser, fikrini söylemeyen, yansız
38565 noncompos mentis akılca dengesiz
38566 nonconducting iletmeyen, geçirmeyen, iletmez, yalıtkan
38567 nonconductor yalıtkan
38568 nonconformist topluma/geleneklere uymayan
38569 nonconformity uymayı reddetme
38570 noncumulative birikimsiz
38571 nondelivery teslim etmeme, ademi teslim
38572 nondescript tanımlanamaz, ne olduğu belirsiz, tuhaf, sıradan, sıkıcı, yavan
38573 nondestructive testing tahribatsız test
38574 nondestructive bozucu olmayan
38575 nondirectional antenna yönsüz anten, yöneltmesiz anten
38576 nondirectional yönsüz, yönü olmayan
38577 none but sadece, yalnız
38578 none of your business seni ilgilendirmez
38579 none the less yine de
38580 none the wiser bihaber, habersiz
38581 none the worse for wear hurdası çıkmış
38582 none the worse zarar görmemiş
38583 none too pek değil
38584 none hiçbiri, hiç, hiç
38585 nonentity önemsiz/değersiz kişi, ciğeri beş kapik etmez adam
38586 nonequivalence eşitsizlik
38587 nonetheless bkz.nevertheless
38588 nonexistence yokluk
38589 nonexistent var olmayan
38590 nonfeasance yasal bir yükümlülüğü yapmama
38591 nonferrous demirsiz
38592 nonflammable yanmaz
38593 nonfreezing donmayan, donma önleyici
38594 noninductive endüktif olmayan
38595 nonleaded kurşunsuz (benzin)
38596 nonlinear doğrusal olmayan, lineer olmayan
38597 nonmagnetic çaşaklanmaz, manyetik olmayan
38598 nonmetal ametal
38599 nonmetallic element ametal element, madeni olmayan element
38600 nonmetallic metalik olmayan, ametal
38601 nonnegative integer negatif olmayan tamsayı
38602 nonnegative eksi olmayan, negatif olmayan
38603 nonnegotiable bill ciro edilemez poliçe
38604 nonnegotiable ciro edilemeyen, devredilemeyen
38605 nonnumeric character sayısal olmayan karakter
38606 nonnumeric data processing sayısal olmayan bilgi işlem
38607 nonnumeric sayısal olmayan
38608 nonpareil eşsiz, emsalsiz, eşsiz kimse, altı puntoluk harf
38609 nonpayment ödememe, ademi tediye
38610 nonplus şaşırtmak, elini ayağını dolaştırmak
38611 nonplussed şaşkın, ne yapacağını şaşırmış, eli ayağına dolaşmış
38612 nonpolar kutupsuz, ucaysız
38613 nonpolarized polarize olmayan
38614 nonpositive pozitif olmayan
38615 nonproductive verimsiz, ürün vermeyen
38616 nonprofit kâr getirmeyen
38617 nonrecurring charge masraf sayılmayan gider
38618 nonrecurring masraf sayılmayan
38619 nonrenewable yenilemeyen, yerine yenisi gelmeyen
38620 nonresident ülke sakini olmayan kişi
38621 nonreturn valve geri tepme klapesi, çekvalf
38622 nonreturnable tek kullanımlık, iadesiz
38623 nonsense anlamsız söz, saçma, saçmalık, zırva, fasafiso, aptalca davranış
38624 nonsensical saçma, anlamsız, aptalca, mantıksız
38625 nonshrinking çekmez, küçülmez
38626 nonsingular tekil olmayan
38627 nonskid chain patinaj zinciri
38628 nonskid tyre patinaj yapmaz lastik, kaymaz lastik
38629 nonskid patinaj önleyici
38630 nonslip finish kaymazlık apresi
38631 nonslip kaymaz, kaymayan
38632 nonsmoker sigara içmeyen kimse, sigara içilmeyen kompartıman
38633 nonstandard standard olmayan, normal dilde kullanılmayan
38634 nonstarter umutsuz girişim/kimse
38635 nonstick (tava) yapışmaz
38636 nonstop (yolculuk) hiç bir yerde durmadan, direkt, hiç durmadan sürekli
38637 nonstriker greve katılmayan işçi
38638 nonsuit davanın reddi
38639 nonsymmetrical bakışımsız, simetrik olmayan
38640 nontariff tarife dışı
38641 nonunion sendikaya dahil olmayan, sendika dışı
38642 nonviolence şiddet kullanmadan yapılan direniş, pasif direniş
38643 nonvolatile memory uçucu olmayan bellek
38644 nonvolatile storage uçucu olmayan bellek
38645 nonvolatile uçucu olmayan
38646 nonwoven fabric nonwoven kumaş, dokusuz kumaş
38647 nonwoven nonwoven
38648 noodle şehriye
38649 nook köşe, kuytu yer
38650 noon günorta vakti, günorta, öğle
38651 noonday öğleyin
38652 noose (darağacı/vb.) ilmik
38653 nor ne de
38654 norm örnek, numune, tip, fels.ilke, ölçü, düzgü, norm
38655 normal distribution normal dağılım, olağan dağılım
38656 normal normal, olağan, orta, ortalama
38657 normalcy normallik
38658 normality normallik
38659 normalization normalleştirme, normalleşme
38660 normalize normalleştirmek
38661 normally normal bir şekilde, normalde, normal olarak, genelde
38662 normative kuralcı
38663 North Pole kuzey kutbu
38664 North Star Kutupyıldızı, Demirkazık
38665 north wind poyraz
38666 north kuzey, kuzeye doğru, kuzeye
38667 northbound kuzeye doğru giden
38668 northeast kuzeydoğu, kuzeydoğuya doğru
38669 northeaster kuzeydoğu rüzgârı, poyraz rüzgârı
38670 northeastern kuzeydoğuyla ilgili, kuzeydoğu
38671 northerly kuzeyden gelen/esen, kuzey ..., kuzeye yönelen, kuzeyde olan
38672 northern lights kuzey ışığı
38673 northern kuzey
38674 northerner kuzeyli kimse
38675 northernmost en kuzeydeki
38676 northing kuzeye doğru
38677 northward kuzeye doğru, bkz.northwards
38678 northwards kuzeye doğru
38679 northwest kuzeybatı, kuyezbatıya doğru
38680 northwester kuzeybatı rüzgârı, karayel
38681 northwestern kuzeybatıyla ilgili, kuzeybatı
38682 Norwegian Norveç diline ait, Norveçli kimse, Norveç dili
38683 nose cone roketin ön kısmı
38684 nose dive pike, balıklama dalış
38685 nose landing gear burun iniş takımı
38686 nose spar burun lonjeronu
38687 nose wheel burun tekerleği
38688 nose burun, enf, koku alma gücü, bir şeyin ön/uç kısmı, burun, koklamak,
kokusunu almak, burnunu sürmek, burnu ile dürtmek, itmek, yavaşça ya da dikkatle
ilerlemek, gitmek
38689 nosebag atın yem torbası
38690 nosebleed burun kanaması
38691 nosedive pike, başaşağı dalış
38692 nosegay çiçek demeti
38693 nosey bkz.nosy
38694 nosh yiyecek
38695 nosing damlalık, çıkıntı
38696 nosology hastalık bilimi, nozoloji
38697 nostalgia nostalji, eslem, geçmişe özlem, yurtsama
38698 nostalgic nostaljik, geçmiş özlemiyle ilgili
38699 nostril burun deliği
38700 nostrum kocakarı ilacı
38701 nosy parker meraklı, her şeye burnunu sokan
38702 nosy her şeye burnunu sokan
38703 not a bit hiç de değil, asla
38704 not a few az değil, birçok
38705 not a living soul tek bir Allahın kulu
38706 not a stitch on çırılçıplak
38707 not a whit hiç, asla
38708 not able to make head or tail of anlayamamak
38709 not all there aklını oynatmış
38710 Not at all bir şey değil, estağfurullah, rica ederim, Bir şey değil!, Rica
ederim!
38711 not at any price hiçbir şekilde, katiyen
38712 not bad fena değil
38713 not bat an eyelid kılını kıpırdatmamak
38714 not be able to make heads or tails of akıl sır erdirememek
38715 not born yesterday eski kulağı kesiklerden
38716 not breathe a word about ser verip sır vermemek
38717 not care a hoot iplememek, şeyine takmamak
38718 not care a rap metelik vermemek
38719 not care a sod iplememek
38720 not care two hoots about metelik vermemek
38721 not care two hoots iplememek, şeyine takmamak
38722 not done uygunsuz, kaba, ayıp, yakışık almaz
38723 not enough room to swing a cat avuç içi kadar, çok darıskal oda, ayak
koymaya boş yer yoktur, boş yerin olmaması, nereninse basırık olması
38724 not for love nor money hiçbir şekilde, olanaksız
38725 not give a shit sikine takmamak, siklememek
38726 not give a sod iplememek
38727 not give two hoots about metelik vermemek
38728 not half bad hiç fena değil
38729 not half çok, hiç
38730 not have a clue anlayamamak, hiçbir fikri olmamak
38731 not have a dog's chance hiç şansı olmamak
38732 not have a leg to stand on tutunacak dalı olmamak
38733 not hold a candle to eline su dökememek
38734 not in the slightest hiç, kesinlikle
38735 not know one's arse from one's elbow elifi görüp mertek sanmak
38736 not lift a finger parmağını bile kıpırdatmamak
38737 not likely kesinlikle hayır
38738 not long for this world ölümü yakın
38739 not move a muscle kılını kıpırdatmamak
38740 not much of a iyi bir değil
38741 not on any account hiçbir şekilde, kesinlikle
38742 not on your life kesinlikle hayır
38743 not on yapması olanaksız
38744 not say boo to a goose tavuğa kışt bile diyememek
38745 not sleep a wink gözüne uyku girmemek
38746 not so bad fena değil
38747 not so hot fena değil, idare eder
38748 not that mamafih, olmamakla birlikte
38749 not to be sneezed at yabana atılmamak
38750 not to mince one's words sözünü esirgememek, açık konuşmak
38751 not to stir a finger kılını kıpırdatmamak
38752 not too bad şöyle böyle
38753 not turn a hair kılı deprememek, tınmamak, kılını kıpırdatmamak
38754 not up to much pek iyi değil, yaramaz
38755 not worth a dime beş kapik etmez
38756 not worth a hoot beş kapik etmez
38757 not worth a rap beş kapik etmez
38758 not worth a shit bir boka yaramamak, beş kapik etmemek
38759 not değil, yok, emes
38760 notability şöhret
38761 notable dikkate değer, önemli, anmaya değer, tanınmış, ileri
gelen/saygın/tanınmış kişi
38762 notably özellikle, epeyce
38763 notarial attestation noter tasdiki
38764 notarial notere ait
38765 notarially certified noter tasdikli
38766 notarize notere onaylatmak
38767 notary public noter
38768 notary noter
38769 notation rakamlar ve işaretler jüyesi
38770 notch board merdiven kirişi
38771 notch up başarı kazanmak
38772 notch çentik, kertik, çentmek, kertik açmak, (up ile) (başarı) kaydetmek,
kazanmak
38773 notched çentikli, girintili
38774 note bank ihraç bankası
38775 note down not etmek
38776 note in circulation tedavüldeki banknot
38777 note paper mektup çöngesi
38778 note not etmek, kaydetmek, dikkat etmek, önem vermek, farkına varmak, nota,
(ses) ifade, not, hatırlatma yazısı, banknot, muhtıra, senet, önem
38779 notebook defter
38780 noted ünlü, bilinen, tanınmış, meşhur
38781 noteworthy dikkate değer, önemli, kayda değer
38782 nothing but sadece
38783 nothing for it başka çare yok
38784 nothing more or less than sırf, sadece
38785 nothing to do with ile ilgisi yok
38786 nothing tük, hiçbir şey, hiç zat, önemsiz şey, hiç, sıfır
38787 nothingness hiçlik, yokluk
38788 notice board ilan tahtası
38789 notice deposit ihbarlı mevduat
38790 notice of acceptance kabul bildirimi
38791 notice of arrival varış bildirgesi
38792 notice period ihbar süresi
38793 notice duyuru, ilan, bildiri, bildiriş varakası, uyarı, haberdarlık
mektubu, haberdarlık, dikkat, haber, malumat verme, bildiriş, bildirme, eleştiri,
-e dikkat etmek, dikkat yetirmek, paykamak, görmek, fikir vermek, yada salmak,
kaydetmek, hatırlamak, icmal vermek, rey yazmak, haberdarlık etmek, haber vermek,
bildirmek
38794 noticeable göze çarpan, dikkate değer, önemli
38795 notification tebliğ, bildiri, bildirge
38796 notify bildirmek, haberdar etmek, haber vermek
38797 notion fikir, görüş kanı
38798 notional hayali, soyut, göreceli, hayalperest
38799 notochord sırt ipliği
38800 notoriety kötü şöhret, adı çıkma
38801 notorious kötü tanınmış, adı çıkmış, kötü şöhretli, namlı
38802 notwithstanding -e rağmen, -e karşın, buna rağmen, yine de
38803 nougat koz helva, nuga
38804 nought sıfır, hiç
38805 noun phrase ad öbeği
38806 noun isim, ad
38807 nourish beslemek, gelişmesine yardım etmek, beslemek, desteklemek
38808 nourishing besleyici
38809 nourishment besin, gıda, yiyecek
38810 nous akıl, zekâ, sağduyu
38811 nouveau-riche sonradan görme
38812 nova nova
38813 novation tecdit
38814 novel roman, yeni, yeni çıkmış, alışılmamış, tuhaf
38815 novelette kısa roman
38816 novelist romancı, roman yazarı
38817 novelty yenilik, yeni çıkmış şey, alışılmamış şey, ıvır zıvır
38818 November Kasım
38819 novice yeni kimse, taze işçi, taze şakirt, ham, naşı, tecrübesiz, toy,
acemi, çırak
38820 novitiate acemilik devresi, müritlik, çömezlik
38821 now and again ara sıra
38822 now and then ara sıra, zaman zaman, arada sırada
38823 now then öyle ise, de bakalım, hadi
38824 now şimdi, şu anda, şu tapta, şimdiki zaman, şu an
38825 nowadays bu günlerde, şimdilerde, bu aralar
38826 noways asla
38827 nowhere hiçbir yerde/yere
38828 nowise hiçbir suretle
38829 noxious zararlı, tehlikeli, zehirli
38830 noxiousness muzırlık
38831 nozzle holder enjektör gövdesi, püskürteç gövdesi
38832 nozzle hortum başı, ağızlık, meme
38833 nth power n'ci kuvvet
38834 nth root n'ci kök
38835 nth n'ci
38836 nuance ince ayrıntı, küçük fark, nüans
38837 nub nope, yumru, yuvarlak çıkıntı
38838 nubble ufak yumru
38839 nubile genç ve seksi
38840 nubility erginlik, olgunluk
38841 nucellus evin, nusellus, tohum özü
38842 nuclear atom nükleer atom
38843 nuclear bomb nükleer bomba
38844 nuclear chemistry nükleer kimya
38845 nuclear disarmament nükleer silahsızlanma
38846 nuclear disintegration nükleer parçalanma
38847 nuclear emission nükleer emisyon
38848 nuclear energy nükleer enerji
38849 nuclear family çekirdek kodak
38850 nuclear fission nükleer fisyon, çekirdek parçalanması
38851 nuclear fuel nükleer yakıt, çekirdeksel yakıt
38852 nuclear fusion nükleer füzyon, çekirdeksel kaynaşma
38853 nuclear isomer nükleer izomer, çekirdeksel eşiz
38854 nuclear magnetic resonance nükleer manyetik rezonans
38855 nuclear membrane çekirdek zarı
38856 nuclear physics nükleer fizik, çekirdek bilgisi
38857 nuclear power plant nükleer santral
38858 nuclear power nükleer güç, çekirdeksel güç
38859 nuclear reaction nükleer reaksiyon, çekirdeksel tepkime
38860 nuclear reactor nükleer reaktör
38861 nuclear station nükleer çıngı santralı
38862 nuclear warfare nükleer savaş
38863 nuclear warhead nükleer savaş başlığı
38864 nuclear waste nükleer atık
38865 nuclear weapon nükleer silah
38866 nuclear nükleer, çekirdeksel
38867 nucleate çekirdekli, çekirdeklenmek, çekirdeklendirmek
38868 nucleation çekirdeklenme
38869 nucleic acid nükleik asit, nükleik asit
38870 nucleic nükleik
38871 nucleolus çekidekcik
38872 nucleon nükleon
38873 nucleonics nükleonik
38874 nucleophilic nükleofil, artıcıl
38875 nucleoplasm çekirdek sıvısı, nükleoplazma
38876 nucleoprotein nükleoprotein
38877 nucleoside nükleosit
38878 nucleotide nükleotit
38879 nucleus çekirdek, öz, özek, esas
38880 nuclide nüklit
38881 nude çıplak, çıplak kimse (resmi), çıplaklık
38882 nudge dirsekle dürtmek, dürtüklemek
38883 nudism çıplak yaşama öğretisi, çıplak yaşama
38884 nudist camp çıplaklar düşergesi
38885 nudist çıplak
38886 nudity çıplaklık
38887 nuee ardente kızgın bulut
38888 nugatory faydasız, boş, değersiz, geçersiz, hükümsüz
38889 nugget (altın/vb.) külçe
38890 nuisance sıkıntı veren şey/kimse, baş belası
38891 nuke nükleer silah, nükleer silahla saldırmak
38892 null and void geçersiz, hükümsüz, değersiz
38893 null character boş karakter, değersiz karakter
38894 null cycle değersiz çevrim
38895 null hypothesis sıfır hipotezi, sıfır önsavı
38896 null instruction boş işlem komutu
38897 null set boş küme
38898 null string boş dizgi
38899 null geçersiz, hükümsüz, önemsiz, değersiz, boş, sıfır
38900 nullification hükümsüz kılma, etkisiz bırakma
38901 nullify geçersiz kılmak, iptal etmek, etkisizleştirmek
38902 nullity suit iptal davası
38903 nullity geçersizlik, hükümsüzlük, butlan, hiçlik
38904 numb uyuşmuş, uyuşuk, uyuşturmak
38905 number field sayı cismi
38906 number plate plaka
38907 number theory sayılar kuramı
38908 number sayı, rakam, numara, sayı, toplam, nicelik, miktar, sayı, nüsha,
(toplamı) -e ulaşmak, -e varmak, saymak, numaralamak, saymak, dahil olmak
38909 numberplate plaka
38910 numbers of çok, çok sayıda
38911 numbness uyuşukluk
38912 numerable sayılır
38913 numeral adjective sayı sıfatı
38914 numeral rakam, sayı, sayısal, rakamsal
38915 numerate matematikten anlayan, matematik kafası olan
38916 numeration sayıtlama, nümerasyon, hesap etme
38917 numerator pay
38918 numeric character sayısal karakter
38919 numeric code sayısal kod
38920 numeric data sayısal veri
38921 numeric string sayısal dizgi, sayısal katar
38922 numeric word sayısal sözcük
38923 numeric sayısal
38924 numerical value sayısal değer
38925 numerical sayısal
38926 numerous birçok, sayısız
38927 numismatic numizmatik
38928 numismatics numizmatik, madeni pul bilimi
38929 numskull mankafa
38930 nuncupative sözlü, yazılı olmayan
38931 nuptial evlenme/düğün ile ilgili
38932 nurse a grudge kin beslemek
38933 nurse hemşire, mümerrize, tıp bacısı, hastabakıcı, mümerriz, uşak bakıcısı,
dadı, bakmak, iyileştirmek, hastabakıcılık yapmak, bakmak, ilgilenmek, meme vermek,
emzirmek, (kin/vb.) beslemek
38934 nursemaid çocuk bakıcısı, dadı
38935 nursery garden fidanlık
38936 nursery language çocuk dili
38937 nursery rhyme çocuk şiiri
38938 nursery school anamektebi
38939 nursery çocuk odası, çocuk yuvası, kreş, fidanlık
38940 nursing home yuva
38941 nursing hemşirelik, hastabakıcılık
38942 nursling süt çocuğu
38943 nurture bakmak, büyütmek, yetiştirmek
38944 nut fındık, ceviz, vida somunu, çatlak, kaçık, üşütük, düşkün, hayran,
hasta, kafa, baş, kab, taşak
38945 nutation nütasyon, üğrüm, yönelim, eğilme
38946 nutcase delik, kaçık, üşütük
38947 nutcracker fındıkkıracağı
38948 nutgall meşe mazısı
38949 nuthatch sıvacı kuşu
38950 nuthouse tımarhane
38951 nutmeg küçük hindistancevizi
38952 nutrient besleyici (gıda)
38953 nutriment besin, gıda, yapı maddesi
38954 nutrition cycle beslenme dolaşımı
38955 nutrition beslenme, yiyecek, besin, gıda
38956 nutritional beslenmeyle ilgili
38957 nutritious besleyici, yararlı
38958 nutritive value besleme değeri
38959 nutritive besleyici
38960 nuts deli, kaçık, çatlak, üşütük
38961 nutshell fındık kabuğu, özet, kısa açıklama, deli, kaçık, çatlak, üşütük
38962 nux vomica kargabüken ağacı
38963 nuzzle burnu ile dürtmek
38964 nyctalopia karağılık
38965 nylon rope naylon halat
38966 nylon naylon
38967 nymph peri
38968 nympho nemfoman, erkek delisi
38969 nymphomania nemfomani, erkeğedoymazlık
38970 nymphomaniac nemfoman, erkeğedoymaz
38971 o'clock saat
38972 oaf sakar ve hantal kimse, ayı
38973 oafish sakar, beceriksiz, sersem, salak
38974 oak apple yaş mazı
38975 oak barren meşelik
38976 oak gall mazı
38977 oak tree pelit ağacı
38978 oak pelit, meşe ağacı, pelit oduncağı, meşe odunu
38979 oaken pelit, meşeden yapılmış
38980 oaklet küçük meşe ağacı
38981 oakum üstüpü
38982 oakwood meşe ağacının kerestesi, meşe ormanı
38983 oar kürek, sandal küreği
38984 oared kürekle yönetilen
38985 oarlock Aİ.ıskarmoz
38986 oarsman kürekçi
38987 oarswoman bayan kürekçi
38988 oasis vaha
38989 oast şerbetçiotu kurutma fırını
38990 oat meal yulaf ezmesi
38991 oat yulaf tanesi
38992 oaten yulaf ile ilgili, yulaftan yapılmış
38993 oath of allegiance sadakat yemini
38994 oath ant, yemin, sövgü, küfür
38995 oatmeal yulaf ezmesi
38996 oats yulaf, yulaf ezmesi
38997 obbligato obligato
38998 obduracy inatçılık, sertlik
38999 obdurate inatçı
39000 obedience itaat, uyma, söz dinleme
39001 obedient itaatkâr, söz dinler, uysal
39002 obeisance saygı, hürmet
39003 obeisant saygılı, hürmetli
39004 obelisk dikilitaş
39005 obelus başvurma işareti
39006 obese çok şişman, şişko
39007 obeseness aşırı şişmanlık
39008 obesity aşırı şişmanlık
39009 obey itaat etmek, uymak, riayet etmek, denileni yapmak, söz dinlemek
39010 obfuscate şaşırtmak, sersemletmek
39011 obfuscation şaşırtma, sersemletme
39012 obituary ölüm ilanı
39013 object clause nesne tümce
39014 object d'art sanatsal nesne
39015 object finder vizör
39016 object glass objektif
39017 object language konudil, amaç dil
39018 object lesson ibret
39019 object of derision alay konusu
39020 object nesne, şey, madde, obje, amaç, mevzu, konu, nesne, tamamlık,
karşı çıkmak, itiraz etmek
39021 objectify somutlaştırmak, nesnelleştirmek
39022 objection itiraz, sakınca, engel
39023 objectionable itiraz edilebilir, nahoş
39024 objective case belirtme yağdayı
39025 objective tarafsız, yansız, nesnel, objektif, amaç, hedef, mercek, objektif
39026 objectively nesnel olarak
39027 objectivity nesnellik
39028 objectless amaçsız, ereksiz, gayesiz, maksatsız, hedefsiz
39029 objector itirazcı, protesto eden
39030 objurgate azarlamak, paylamak
39031 objurgation azarlama
39032 oblate kutupları yassılaşmış
39033 oblateness basıklık
39034 oblation adak
39035 obligate bağlamak, mecbur etmek
39036 obligation zorunluluk, mecburiyet, yükümlülük, ödev, senet, borç senedi
39037 obligatory zorunlu, bağlayıcı
39038 oblige zorunda bırakmak, zorlamak, lütufta bulunmak, lütfetmek, iyilikte
bulunmak, minnetar bırakmak
39039 obligee alacaklı
39040 obliging yardıma hazır
39041 oblique angle yatık açı
39042 oblique dolaylı, eğri, eğik, yatık, meyilli
39043 obliqueness eğrilik, meyil
39044 obliquity eğrilik, meyil
39045 obliterate yok etmek, izini bırakmamak, silmek
39046 obliteration yok etme, silme, aşındırma, aşınma
39047 oblivion unutulma, unutma, dikkatsizlik, dalgınlık
39048 oblivious of unutkan, habersiz
39049 oblivious to ilgisiz
39050 oblivious bihaber, farkında olmayan
39051 oblong dikdörtgen
39052 obloquy kötüleme, yerme, kınama, azarlama, gözden düşme, saygınlığını
yitirme, itibarını kaybetme
39053 obnoxious uygunsuz, çirkin, kötü, pis, iğrenç
39054 obnoxiousness iğrençlik, nahoşluk
39055 oboe obua
39056 oboist obua çalan kimse
39057 obscene publication müstehcen yayın
39058 obscene talker ağzı pis kimse, küfürbaz
39059 obscene açık saçık, müstehcen
39060 obscenity müstehcenlik, müstehcen şey
39061 obscurant gerici, örümcek kafa
39062 obscurantism gericilik, örümcek kafalılık
39063 obscuration karartma, kararma
39064 obscure anlaşılması güç, kapalı, anlaşılmaz, karanlık, pek tanınmamış,
silik, anlaşılmaz hale getirmek, karıştırmak, gizlemek, gözden saklamak, örtmek
39065 obscureness belirsizlik, kapalılık, meçhullük, karanlık
39066 obscurity çapraşıklık, meçhullük, loşluk, karanlık
39067 obsequies cenaze töreni
39068 obsequious itaatkâr, boyun eğen
39069 obsequiousness yağcılık, yaltakçılık
39070 observable görünür, fark edilir, ayırt edilebilir
39071 observance itaat, yerine getirme, yapma, görenek
39072 observant uyan, itaatli, dikkatli
39073 observation balloon meteoroloji balonu
39074 observation port gözetleme deliği
39075 observation tower gözetleme kulesi
39076 observation ward müşahede odası
39077 observation inceleme, gözlem, gözlem, gözleme, gözetleme, düşünce, görüş
39078 observatory rasathane, gözlemevi
39079 observe dikkat etmek, dikkatle bakmak, gözlemek, incelemek, gözlem
yapmak, gözlemlemek, gözetlemek, -e uymak, saygı göstermek, riayet etmek, görüş
belirtmek, söylemek, demek
39080 observer gözlemci, kurallara uyan kimse
39081 obsess hiç aklından çıkmamak, kafasında yer etmek, kafasına takılmak
39082 obsession takınak, saplantı, sabit fikir
39083 obsessive saplantısal
39084 obsidian obsidiyen, doğal cam
39085 obsidianite tektit, camsı göktaşı
39086 obsolescence eskime, modası geçme
39087 obsolescent eskimeye yüz tutmuş, demode olmaya başlamış
39088 obsolete eskimiş, eski, modası geçmiş
39089 obstacle engel
39090 obstetric doğuma ait, gebeliğe ait
39091 obstetrician doğum uzmanı
39092 obstetrics doğum doktorluğu, doğumbilim
39093 obstinacy inatçılık, nemrutluk, dikkafalılık
39094 obstinate inatçı
39095 obstreperous şamatacı, gürültücü, haşarı, haylaz, azgın
39096 obstreperousness ele avuca sığmama
39097 obstruct tıkamak, engellemek
39098 obstruction engelleme, engel
39099 obstructive engelleyici, zorluk çıkarıcı
39100 obtain elde etmek, edinmek, sağlamak, almak
39101 obtainable elde edilebilir, bulunabilir
39102 obtainment sağlama, elde etme
39103 obtrude zorla benimsetmek, içine sokmak, sokulmak
39104 obtrusion sokma, sokulma, yılışma
39105 obtrusive sıkıntı veren, sırnaşık, kır-sakız, yılışık, askıntı, göze batan
39106 obtund körletmek, gidermek
39107 obturate tıkamak, kapamak
39108 obturation tıkama, kapama
39109 obtuse angle geniş açı
39110 obtuse aptal, kalın kafalı, (açı) geniş, (ses) boğuk
39111 obtuseness aptallık, kalın kafalılık, duygusuzluk
39112 obverse pul, madalya, /vb.'nin ön yüzü
39113 obversely tersine çevirerek, ters açıdan
39114 obviate kenar gezmek, yayınmak, kaçınmak, çekinmek, yok etmek, kenar
etmek, aradan kaldırmak, üstesinden gelmek, çözmek, halletmek
39115 obviation üstesinden gelme, çözme, halletme
39116 obvious apaçık, belli, gün gibi ortada, besbelli
39117 obviously besbelli, belli ki
39118 obviousness besbellilik, açıklık, aşikârlık
39119 occasion fırsat, münasebet, vesile, özel olay, önemli gün, neden, uygun
zaman, sıra, durum, hal, gerek, lüzum, ihtiyaç, icap
39120 occasional arada sırada olan
39121 occasionally arada sırada, ara sıra, bazen
39122 Occident batı, garp, (Batı) Avrupa, Amerika
39123 Occidental batı ile ilgili, batılı
39124 occipital bone artkafa sümüğü
39125 occipital artkafa, kafanın arka kısmı
39126 occiput artkafa, başardı
39127 occlude tıkamak, kapamak, emmek, absorbe etmek
39128 occlusion kapatılma, emme, emilme
39129 occult science gizli bilimler
39130 occult gizli, büyülü, gizemli, esrarengiz
39131 occultation örtülme, okültasyon, gizleme, gölgeye girme
39132 occultism gizli güçlere inanma
39133 occultist gizli güçlere inanan kimse
39134 occupancy işgal
39135 occupant bir yerde oturan kimse, sakin
39136 occupation meslek, iş, işgal
39137 occupational accident iş kazası
39138 occupational disease meslek hastalığı
39139 occupational hazard iş tehlikesi
39140 occupational retraining mesleki eğitim
39141 occupational therapy iş terapisi, uğraş terapisi
39142 occupational mesleki, meslekle ilgili, iş
39143 occupied meşgul
39144 occupier bir yerde oturan kimse, sakin
39145 occupy a post görevde bulunmak
39146 occupy işgal etmek, zaptetmek, -de oturmak, işgal etmek, doldurmak,
meşgul etmek
39147 occur to aklına gelmek
39148 occur vuku bulmak, meydana gelmek, olmak, bulunmak, yer almak, var olmak
39149 occurrence olay
39150 ocean bed okyanus dibi
39151 ocean bottom okyanus dibi
39152 ocean current okyanus akıntısı
39153 ocean exploration okyanus keşfi
39154 ocean floor okyanus tabanı
39155 ocean food chain okyanusta besin zinciri
39156 ocean okyanus
39157 ocean-going vessel açık deniz gemisi
39158 Oceania Okyanusya
39159 oceanic okyanusla ilgili
39160 oceanographer oşinograf, denizbilimci
39161 oceanographic oşinografik
39162 oceanographical oşinografik
39163 oceanography oşinografi, okyanusbilim
39164 oceans of çok, sürüyle
39165 ocellus gözcük
39166 ochlocracy avam idaresi
39167 ochre aşıboyası, toprak boya
39168 ochreous toprak boyalı, aşıboyalı, koyu sarı
39169 octad sekizli takım
39170 octagon sekizgen
39171 octagonal sekiz köşeli
39172 octahedral sekiz yüzeyli
39173 octahedrite oktahedrit
39174 octahedron sekizyüzlü
39175 octal notation sekizli yazım
39176 octal sekizli
39177 octane number oktan sayısı
39178 octane rating oktan değeri
39179 octane oktan
39180 octant sekizlik
39181 octave oktav
39182 octavo sekiz yaprak hâlinde katlanmış çönge tabakası
39183 octennial sekiz senelik
39184 octet oktet, sekiz bitli bayt, sekiz kişilik koro
39185 octillion oktilyon
39186 octo- (önek) sekiz
39187 October ekim
39188 octogenarian seksenlik, 80-90 yaşında olan
39189 octopod ahtapot
39190 octopus ahtapot
39191 octosyllabic sekiz heceli (mısra)
39192 octroi oktruva, şehre giriş vergisi
39193 octuple sekiz kat
39194 ocular oküler, göz merceği
39195 ocularly gözle görünür biçimde, kesin olarak
39196 oculist göz doktoru
39197 odd and even tek ve çift
39198 odd man out farklı şey/kimse
39199 odd number tek sayı
39200 odd acayip, tuhaf, garip, çifti olmayan, tek, eşi yok, (sayı) tek, (sayı)
küsur, arada sırada olan, düzensiz
39201 odd-looking tuhaf
39202 odd-toed tek parmaklı
39203 oddity acayip kişi ya da şey, antika
39204 oddly enough ne gariptir ki, tuhaftır ki
39205 oddly garip/tuhaf bir şekilde
39206 oddment artık, kalıntı, döküntü
39207 odds and ends ufak tefek şeyler, ıvır zıvır
39208 odds olasılık, şans, ihtimaller, (bahiste) ikramiye oranı
39209 ode uzun bir tür şiir, od
39210 odeon tiyatro veya konser binası
39211 odeum konser salonu
39212 odious iğrenç, nefret uyandırıcı, tiksindirici
39213 odiousness iğrençlik, çirkinlik
39214 odium yüzkarası, ayıp, iğrençlik, nefret
39215 odometer yolölçer, odometre
39216 odonalgia diş ağrısı
39217 odontic nerve diş siniri
39218 odontic diş ile ilgili
39219 odontologist diş ilmi uzmanı, odontolog
39220 odontology diş bilimi, odontoloji
39221 odor bkz.odour
39222 odorant kokulu, güzel kokulu
39223 odorless kokusuz
39224 odorous güzel kokulu
39225 odour (ter/vb.) koku
39226 odourless kokusuz
39227 odyssey uzun ve serüvenli yolculuk
39228 oedema ödem
39229 oedipal ödip kompleksiyle ilgili
39230 Oedipus complex (tm) dip kompleksi
39231 oedometer ödometre
39232 oenology şarap araştırma bilimi
39233 oesophageal orifice yemek borusu ağzı, yutak
39234 oesophageal yemek borusuyla ilgili
39235 oesophagus yemek borusu
39236 oestrogen östrojen
39237 of age baliğ, akla baliğ
39238 of course elbette, tabii
39239 of great account çok önemli
39240 of late son zamanlarda
39241 of legal age reşit
39242 of no account çok önemsiz
39243 of note tanınmış, ünlü, önemli
39244 of old uzun zaman önce, geçmişteki, uzun süredir
39245 of one's own accord istenmeden, kendiliğinden, gönüllü
39246 of one's own volition kendi iradesiyle
39247 of service yardımcı, yararlı
39248 of sorts güya, sözümona, hesapta
39249 of the same age yaşıt
39250 of use yararlı
39251 of (edat) -in, -ın, -nin, -nın
39252 off afar uzakta
39253 off and on ara sıra, bazen
39254 off duty serbest, izinli
39255 off one's hands sorumluluğu dışında
39256 off one's head kaçık, üşütük
39257 off one's own bat kendi başına
39258 off one's rocker üşütük, çatlak, kaçık
39259 off season ölü sezon
39260 off shore kıyıdan uzak
39261 off the air ünalgıda yayında değil
39262 off the beaten track herkesçe bilinmeyen
39263 off the cuff hazırlıksız, düşünmeden
39264 off the point meseleden uzak, konunun dışında
39265 off the record gayri resmi (olarak)
39266 off uzakta, uzağa, uzak, gitmiş, ayrılmış, izinli, sönmüş, kapalı,
çalışmayan, tamamen, (yiyecek/içecek) bozulmuş, bozuk, kötü, kaba, suya düşmüş,
ertelenmiş, vazgeçilmiş, (pul/vb.) sahibi, -dan, -den uzak, -den ayrılan, sapan,
yakınında
39267 off-balance sheet accounts nazım hesapları
39268 off-key ayarsız, akortsuz
39269 off-license içki satılan dükkân
39270 off-line hat-dışı, çevrim-dışı, bağsız
39271 off-peak daha az meşgul, sakin
39272 off-stage sahne arkası
39273 off-white hafif grimsi beyaz renk
39274 offal sakatat, süprüntü, artık, çerçöp
39275 offbeat olağandışı, garip, tuhaf, acayip
39276 offence suç, kusur, kabahat, yasaya aykırı davranış, saldırı, gücendirme,
kırma, hakaret
39277 offend suç işlemek, gücendirmek, kırmak, rahatsız etmek, hoş gelmemek
39278 offender suçlu, suç işlemiş kimse
39279 offense bkz.offence
39280 offensive weapon taarruz silahı
39281 offensive pis, kötü, çirkin, tiksindirici, iğrenç, saldırıyla ilgili,
sürekli saldırı
39282 offer a bribe rüşvet teklif etmek
39283 offer a price pey sürmek
39284 offer for sale satılığa çıkarmak
39285 offer price arz fiyatı, satış fiyatı
39286 offer teklif etmek, teklif, sunma, takdim, arz, fiyat teklifi
39287 offering bağış, adak, kurban, teklif
39288 offhand inceliksiz, saygısız, kaba, hazırlıksız, düşünmeden
39289 office automation ofis otomasyonu
39290 office block iş hanı
39291 office clerk büro memuru
39292 office holder devlet memuru
39293 office hours iş sögenleri, mesai sögenleri
39294 office machinery büro kılgaları
39295 office manager büro müdürü
39296 office of the governor valilik
39297 office of the president cumhurbaşkanlığı
39298 office of the town Governor kaymakamlık
39299 office seeker iş arayan kimse
39300 office staff büro elemanları, ofis personeli
39301 office tower gökdelen işhanı
39302 office work büro işi
39303 office worker büro elemanı
39304 office yazıhane, büro, ofis, devlet dairesi, kalem, iş, memuriyet,
görev, bakanlık
39305 officer of the day nöbetçi subay
39306 officer görevli, memur, sakçı memuru, subay
39307 officers' recreation room orduevi
39308 official act resmi muamele
39309 official business resmi iş
39310 official call resmi görüşme
39311 official exchange rate resmi kur, resmi döviz kuru
39312 official gazette resmi yenün
39313 official holidays resmi tatil günleri
39314 official language resmi dil
39315 official permission ruhsat
39316 official rate resmi kur
39317 official report resmi rapor, mazbata
39318 official residence devlet konutu
39319 official strike resmi grev
39320 official trip resmi amaçlı gezi
39321 official resmi, görevli, memur
39322 officialdom memur sınıfı, bürokrasi
39323 officialism kırtasiyecilik, bürokrasi
39324 officially resmi olarak, resmen
39325 officiate görev yapmak, vazife görmek
39326 officinal plants şifalı ösümlükler
39327 officinal müstahzar, hazır ilaç
39328 officious işgüzar, her işe burnunu sokan, ukala, çokbilmiş, yılışık, kır-
sakız
39329 offing açık deniz, engin
39330 offish kimseye yaklaşmak istemeyen, soğuk, uzak duran
39331 offprint ayrıbasım
39332 offset printing ofset baskı
39333 offset ofset, ofset baskı, dengelemek, denkleştirmek
39334 offshade hatalı renk, renk farkı
39335 offshoot filiz, sürgün, dal, kök, filizlenme, doğuş
39336 offshore drilling deniz sondajı, deniz dibi delmesi
39337 offshore wind kıyıdan esen rüzgâr
39338 offshore kıyıdan uzak, kıyıdan uzakta, denizde
39339 offside ofsayt
39340 offspring çoluk çocuk, döl, yavru döngül, döngül balası
39341 oft sık sık
39342 often sık sık
39343 ogee arch deveboynu kemer, sivri kemer
39344 ogee S biçimi, deveboynu
39345 ogive (dikinti) kaşkemer, sivri kemer
39346 ogle ilgiyle/arzuyla bakmak, süzmek, kesmek
39347 ogre dev, korkunç kimse
39348 ogress dişi dev
39349 Oh my God Aman Tanrım
39350 Oh well Sağlık olsun
39351 oh hey!, o!, aman!, öyle mi?, vay başım
39352 ohm om
39353 Ohm's law Ohm yasası
39354 ohmic resistance ohm direnci
39355 ohmic value ohm değeri
39356 ohmic ohmik, om ile ilgili
39357 ohmmeter dirençölçer, ommetre
39358 oil burner brülör, yakmaç
39359 oil cake küspe, köftün
39360 oil can yağdanlık
39361 oil catcher yağ siperi
39362 oil circuit breaker yağlı şalter
39363 oil cleaner yağ filtresi, yağ süzgeci
39364 oil collector yağ toplayıcı
39365 oil colour yağlıboya
39366 oil company petrol şirketi
39367 oil control ring yağ segmanı
39368 oil cooled yağ soğutmalı
39369 oil cooler yağ soğutucusu
39370 oil cooling yağlı soğutma
39371 oil dipstick yağ seviye çubuğu
39372 oil duct yağ arnası
39373 oil engine mazot kozgaltkası
39374 oil feeder yağlama aygıtı, yağdanlık
39375 oil field petrol yatağı, petrol alanı
39376 oil filter yağ filtresi, yağ süzgeci
39377 oil gauge yağ basınçölçeri
39378 oil gland yağbezi
39379 oil gun yağ tabancası
39380 oil hardening yağda sertleştirme
39381 oil lamp yağ lambası, kandil
39382 oil level yağ seviyesi, yağ düzeyi
39383 oil painting yağlıboya resim
39384 oil pan yağ deposu
39385 oil paper yağlı çönge
39386 oil pressure yağ basıncı
39387 oil pump yağ pompası
39388 oil quenching yağda suverme
39389 oil refinery rafineri, petrol rafinerisi
39390 oil repelling yağ itici
39391 oil rig petrol kulesi
39392 oil ring yağ segmanı, yağ bileziği
39393 oil seal yağ keçesi
39394 oil separator yağ ayırıcı
39395 oil shale bitümlü şist
39396 oil slick su üzerinde yüzen petrol tabakası
39397 oil slinger yağ deflektörü
39398 oil sludge yağ tortusu
39399 oil soluble yağda çözünen
39400 oil stain yağ lekesi
39401 oil stone bileğitaşı
39402 oil strainer yağ filtresi, yağ süzgeci
39403 oil sump alt yağ karteri
39404 oil switch yağlı şalter
39405 oil tank yağ deposu
39406 oil tanker tanker
39407 oil tycoon petrol kralı
39408 oil well petrol kuyusu, yeryağı kuyusu
39409 oil yağ, yağlıboya, petrol, zeytinyağı, yağ sürmek, yağlamak
39410 oilcloth muşamba
39411 oiled yağlı
39412 oiler gresör, yağdanlık
39413 oilfield petrol sahası, petrol alanı
39414 oiliness kaypaklık, yağcılık
39415 oiling ring yağlama segmanı
39416 oiling yağlama
39417 oilpan yağ karteri
39418 oilskin muşamba, muşambadan yapılmış şey
39419 oilstone bileği taşı
39420 oily yağlı, yağla ilgili, aşırı nazik, yağcı
39421 oink domuz sesi, domuz sesi çıkarmak
39422 ointment merhem
39423 OK tamam, olur, Peki!, okey, olur, onaylamak, olur vermek
39424 okay peki, kabul, tamam, oldu, onaylamak, okeylemek, iyi, yakşı, uygun,
idare eder, fena değil, onay, izin, olur, okey
39425 okra bamya
39426 old age insurance yaşlılık sigortası
39427 old age pension yaşlılık maaşı
39428 old bird ihtiyar kurt
39429 old boy eski öğrenci
39430 old clothes man eskici
39431 old fogy örümcek kafalı
39432 Old Glory Birleşik Amerika bayrağı
39433 old gold mat altın rengi
39434 old hand deneyimli kimse, eski kurt
39435 old hat modası geçmiş
39436 old lady anne, kocakarı
39437 old maid evlenmemiş yaşlı kız
39438 old people's home yaşlılar evi
39439 old salt yaşlı gemici, deniz kurdu
39440 old style eski usul
39441 Old Testament Eski Ahit
39442 old timer yaşlı adam
39443 Old World Eskidünya
39444 old yaşlı, ...yaşında, eski, eski, önceki, deneyimli, pişkin
39445 old-fashioned eski, modası geçmiş, demode, eski kafalı
39446 old-timer eski, kıdemli, yaşlı adam
39447 olden geçmiş, uzun süre önceki
39448 oldie moruk, ihtiyar, soğuk espri
39449 oldish yaşlıca, eskice, oldukça eski
39450 oldster yaşlı, ihtiyar
39451 oleaginous yağlı, yağcı, yaltakçı
39452 oleander zakkum, ağıağacı
39453 oleate oleat
39454 olefine olefin
39455 oleic acid oleik asit
39456 oleic oleik
39457 oleograph yağlıboya taklidi resim
39458 oleography yağlıboya taklidi resim biçemi
39459 oleomargarine margarin
39460 oleum oleum
39461 olfaction koku alma, koklama duyusu
39462 olfactory cell koku alma hücresi
39463 olfactory nerve koku siniri
39464 olfactory koku almayla ilgili
39465 oligarch oligarşi yöneticisi
39466 oligarchical oligarşiye ait
39467 oligarchy takımerki, oligarşi
39468 Oligocene Oligosen
39469 oligomer oligomer
39470 oligopoly oligopol
39471 oligopsony oligopson
39472 olio türlü, derleme, potpuri
39473 olition seçme
39474 olivaceous zeytuni, sarımsı yeşil
39475 olive green zeytuni yeşil
39476 olive oil zeytinyağı
39477 olive tree zeytin ağacı
39478 olive zeytin, zeytin ağacı
39479 olivenite olivenit
39480 oliver ayak çekici, küçük çekiç
39481 olivine olivin
39482 ology bilim dalı
39483 Olympiad Olimpiyat
39484 Olympian görkemli, muhteşem
39485 Olympic Games Olimpiyat Oyunları, Olimpiyatlar
39486 Olympic olimpik
39487 Olympus Olimpos dağı
39488 Oman Umman
39489 omasum kırkbayır
39490 ombre bir iskambil oyunu
39491 ombrophilous yağmurcul, yağmuru seven
39492 ombudsman soruşturma kurulu üyesi
39493 omega omega, bir şeyin sonu
39494 omelet omlet
39495 omelette omlet
39496 omen kehanet, alamet
39497 omentum epiplon, bağırsakları örten zar
39498 ominous kötülük habercisi, uğursuz
39499 ominousness uğursuzluk
39500 omissible atlanabilir, yapılmayabilir
39501 omission dahil etmeme, atlatma, çıkarma, atlanan şey/kimse
39502 omit dahil etmemek, atlamak, geçmek, çıkarmak, ihmal etmek, yapmamak
39503 omni- (önek) hep, bütün, her şey, her yerde
39504 omnibus (bir yazarın bir çok yapıtını içeren) kitap, otobüs, bir çok şey
içeren
39505 omnidirectional aerial yönsüz anten
39506 omnidirectional yönsüz, yöneltmesiz
39507 omnifarious her türden, değişik türden
39508 omnipotence sınırsız güç
39509 omnipotent her şeyi yapabilecek güçte olan, gücü sınırsız
39510 omnipresence aynı anda her yerde olma
39511 omnipresent aynı anda her yerde olabilen
39512 omniscience her şeyi bilme
39513 omniscient her şeyi bilen
39514 omnium sermaye ve borçlar toplamı
39515 omnivorous hem otobur hem etobur, her şeyi yiyen
39516 omophalic göbek ile ilgili
39517 omophalocele omfalosel
39518 omoplate küreksümüğü, omuz sümüğü
39519 omphalos göbek, orta yer, merkez
39520 on a line aynı hizada
39521 on a shoestring çok az pul ile
39522 on a turnkey basis anahtar teslimi
39523 on account of ötürü, için
39524 on an even keel değişmez, sürekli, dertsiz belasız, sakin
39525 on and off ara sıra, bazen, aralıklı olarak
39526 on and on durmadan, boyuna
39527 on approval muhayyer olarak
39528 on bail kefaletle
39529 on behalf of -in adına, yararına
39530 on bended knee yalvararak, ayaklarına kapanarak
39531 on board bill of lading yükleme konşimentosu
39532 on board gemide, gemiye, trende, trene, uçakta, uçağa
39533 on call hazır, amade, çalışmaya hazır
39534 on cloud nine sevinçten havalara uçmuş
39535 on condition of koşuluyla, şartıyla
39536 on condition that eğer, şartıyla
39537 on consignment konsinye olarak
39538 on credit veresiye, krediyle
39539 on deck güvertede
39540 on demand ibrazında, görüldüğünde
39541 on duty nöbetçi, iş başında, nöbette
39542 on earth ki
39543 on easy street varlıklı
39544 on edge stresli, sinirli
39545 on end mütemadiyen
39546 on fire alevler içinde, yanmakta
39547 on foot yayan, yürüyerek
39548 on general release (yanka) gösterimde
39549 on good terms with ile iyi arkadaş
39550 on guard nöbette, tetikte
39551 On guard! Dikkat!, Hazır ol!
39552 on hand el altında, hazır
39553 on high cennette
39554 on his own hook kendi başına
39555 on holiday tatilde
39556 on leave izinli
39557 on line onlayn
39558 on loan ödünç olarak
39559 on no account hiçbir şekilde, kesinlikle
39560 on no condition asla, hiçbir surette
39561 on oath gerçeği söyleyeceğine yeminli
39562 on occasion ara sıra, arada bir
39563 on one's heels hemen arkasından, çok yakın
39564 on one's honour şerefi üzerine
39565 on one's own volition kendi iradesiyle
39566 on one's own kendi kendine, tek başına, yalnız, yardımsız
39567 on one's toes harekete hazır, tetikte
39568 on paper çönge üzerinde
39569 on presentation ibrazında, gösterildiğinde
39570 on principle prensip itibarıyla
39571 on purpose kasten, bile bile
39572 on record kayıtlara geçmiş, kayıtlardaki
39573 on remand yargılanmasını beklemede
39574 on request istenildiğinde
39575 on sale satılık
39576 on schedule planlanan sögende, beklenen sögende
39577 on second thoughts sonradan düşününce, tekrar düşününce
39578 on shore kıyıda
39579 on tap (bira) fıçıdan, hazır
39580 on that score o konu üzerinde
39581 on the air ünalgıda yayınlanmakta
39582 on the alert alarm durumunda
39583 on the breadline çok yoksul
39584 on the cards olası, muhtemel
39585 on the chance ümidiyle
39586 on the cheap side oldukça ucuz
39587 on the cheap ucuza
39588 on the contrary bilakis, aksine, tersine
39589 on the dot tam vaktinde, elifi elifine
39590 on the double çok çabuk
39591 on the eve of arifesinde
39592 on the Greek calends balık kavağa çıkınca
39593 on the high side oldukça yüksek
39594 on the house beleş, şirketten, patrondan
39595 on the kerb işporta
39596 on the knife-edge bıçak sırtında
39597 on the level içten, doğru, dürüst
39598 on the loose başıboş
39599 on the low side oldukça düşük
39600 on the make çıkar peşinde
39601 on the market piyasada (satılan)
39602 on the mend iyileşen
39603 on the move hareket halinde, ilerlemekte
39604 on the occasion of münasebetiyle, dolayısıyla
39605 on the offensive sürekli saldıran
39606 on the one hand on the other hand bir yandan diğer yandan
39607 on the one hand diğer yandan, diğer taraftan
39608 on the order of tarzında
39609 on the other hand bir yanda, diğer yanda, diğer taraftan
39610 on the part of -ın tarafından
39611 on the prowl av peşinde
39612 on the quiet kimseye çaktırmadan
39613 on the rebound sekerken, öfkeyle kalkıp, gücenerek
39614 on the right track doğru yolda
39615 on the road seyahatte, yolda, turda
39616 on the rocks (içki) buzlu
39617 on the run ayaküstü
39618 on the scent of izi üstünde, keşfetmek üzere
39619 on the short side oldukça kısa
39620 on the side ek olarak
39621 on the sly gizlice, el altından, sinsice
39622 on the spot tam vaktinde, başı belada
39623 on the spur of the moment hazırlıksız, anında, hemen
39624 on the surface görünüşte, dıştan
39625 on the tip of one's tongue dilinin ucunda
39626 on the trot üst üste, art arda
39627 on the whole neticede, genelde, genellikle
39628 on the wing uçan
39629 on these condition bu şartlarda
39630 on time vaktinde, tam vaktinde
39631 on tiptoe ayaklarının ucuna basarak
39632 on top of ayrıca, üstelik
39633 on trial yargılanmakta, deneme için
39634 on view sergilenmekte
39635 on aralıksız, durmadan, ileri, giymiş, üzerinde, aralıksız, durmadan,
ileri, ileriye, giymiş, (edat) üstün(d)e, üzerin(d)e, yanında
39636 on-duty court nöbetçi mahkeme
39637 on-line onlayn, hatta-bağlı, çevrim-içi
39638 onager yaban eşeği
39639 onanism mastürbasyon
39640 onboard uçak (ile ilgili)
39641 once a year yılda bir
39642 once again bir kez daha
39643 once and for all ilk ve son kez
39644 once bitten twice shy sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer
39645 once for all ilk ve son olarak
39646 once in a blue moon kırk yılda bir
39647 once in a while arada bir, bazen
39648 once more bir kez daha
39649 once or twice bir iki kez
39650 once upon a time bir zamanlar, bir varmış bir yokmuş
39651 once bir kez, bir kere, bir zamanlar, eskiden, -diği zaman, -dimi, -ince
39652 once-over şöyle bir bakma, göz atma
39653 oncology onkoloji
39654 oncoming ilerleyen, yaklaşan, gelen
39655 oncost genel giderler
39656 ondograph ondograf
39657 one after another birer birer, birbiri ardına
39658 one and all hepsi, herkes, topunu birden
39659 one and the same aynı
39660 one another birbirini
39661 one by one birer birer
39662 one day bir gün, günün birinde
39663 one ofter another birbiri arkasından
39664 one or two bir iki, birkaç
39665 one tenth onda bir
39666 one the door kovmak
39667 one bir, tek, aynı, bir tane, insan
39668 one-armed bandit kollu kumar kılgası
39669 one-armed çolak
39670 one-bath tek banyo, tek banyolu
39671 one-celled birgözeli, tek hücreli
39672 one-engined tekkozgaltkalı
39673 one-eyed tek gözlü
39674 one-handed tek elli
39675 one-horse tek atlı
39676 one-legged tek bacaklı
39677 one-level tek düzeyli
39678 one-man show tek kişilik oyun
39679 one-off özel
39680 one-piece tek parçalı, yekpare
39681 one-sided tek taraflı, yanlı, eşit değil, tek yönlü
39682 one-to-one relation bire bir ilişki
39683 one-to-one birebir
39684 one-track tek yollu, darkafalı
39685 one-way street tekyönlü yol
39686 one-way tek yönlü, (bilet) gidiş
39687 one's better half eş, karı ya da koca
39688 one's cup of tea sevdiği şey
39689 one's days are numbered günleri sayılı
39690 one's jaw drops ağzı bir karış açık kalmak
39691 one's level best elinden gelenin en iyisi
39692 one's own lookout kendi sorunu
39693 oneiric düşsel
39694 oneirocritical rüya yorumlayan
39695 oneness bir olma, birlik, fikir birliği
39696 oner yaman kimse, müthiş şey
39697 onerous contract ivazlı sözleşme
39698 onerous ağır, külfetli, güç, zahmetli
39699 onerousness külfet, zahmet, sıkıntı, ağırlık
39700 oneself kendisi, kendi kendine
39701 onetime eski
39702 ongoing devam eden, süren
39703 onion topper soğan baş kesme kılgası
39704 onion soğan
39705 onium dyestuff onyum boyarmaddesi
39706 online çevrimiçi, hatta, dizimde
39707 onlooker olaylara katılmayıp yalnızca izleyen kişi, seyirci
39708 only too çok
39709 only biricik, tek, ancak, yalnız, yalnızca, sadece, sırf, ama, ne var ki,
ancak
39710 onomasiology adbilim
39711 onomasticon adlar kümesi
39712 onomastics adbilim
39713 onomatopoeia yansıtma
39714 onomatopoeic yansımalı
39715 onrush saldırı, atak, hücum, hamle
39716 onset (kötü bir şey için) başlangıç ya da ilk saldırı, ilk atak
39717 onshore denizden karaya, kıyıya
39718 onside be, ofsayt olmayan
39719 onslaught şiddetli saldırı
39720 onto üstüne, üzerine
39721 ontogenesis ontogenez, bireyoluş
39722 ontology ontoloji, varlıkbilim
39723 onus probandi kanıtlama zorunluluğu
39724 onus yük, sorumluluk, görev
39725 onward ilerleyen
39726 onwards ileriye doğru, ileri
39727 onyx damarlı akik, oniks
39728 ooblast olgunlaşmamış dişi hücre
39729 oocyst oosit, olgunlaşma dönemi öncesi dişi hücre
39730 oodles çok büyük miktar, pek çok, bolluk
39731 oof mangır, pul
39732 oolite oolit, taneli kireçtaşı
39733 oomph cinsî cazibe
39734 oops hop!, aman!
39735 oosperm zigot, döllenmiş yumurtacık
39736 ooze sızıntı, sızmak, sızdırmak, sulu çamur, balçık, bataklık, ahek
39737 oozy sızıntılı
39738 opacity opaklık, donukluk
39739 opal blue opal mavisi
39740 opal glass sütlü cam, buzlu cam
39741 opal lamp opal lamba
39742 opal panzehirtaşı, opal
39743 opalescent yanardöner
39744 opaque ışıkgeçirmez, saydamsız, anlaşılması güç, anlaşılmaz
39745 opaqueness opaklık, saydamsızlık
39746 open account açık hesap
39747 open air açık hava
39748 open an account hesap açtırmak
39749 open blood system açık dolaşım jüyesi
39750 open cast açık ocak
39751 open cheque açık çek, adi çek, çizgisiz çek
39752 open circuit açık devre
39753 open circulatory system açık dolaşım jüyesi
39754 open city açık şehir
39755 open competition açık rekabet
39756 open credit açık kredi
39757 open economy açık ekonomi
39758 open end wrench somun anahtarı
39759 open fire on soru yağmuruna tutmak
39760 open fire ateş açmak
39761 open heart surgery açık kalp ameliyatı
39762 open loop açık döngü
39763 open market açık pazar, açık piyasa
39764 open one's heart to sb birine kalbini açmak
39765 open out daha rahat konuşmak, açılmak
39766 open pit açık ocak
39767 open policy açık poliçe
39768 open sb's eyes to sth gözünü açmak
39769 open sea açık deniz
39770 open season av mevsimi
39771 open the budget bütçeyi sunmak
39772 open to question tartışılabilir
39773 Open University açıköğretim
39774 open up a business iş açmak
39775 open up açmak, başlatmak, rahat konuşmak, açılmak
39776 open wire çıplak tel
39777 open açık, baz, etrafı çevrilmemiş, açık, (giysi/vb.) açık, iliklenmemiş,
çözümlenmemiş, askıda, içten, açık, dürüst, samimi, herkese açık, girişi serbest,
kullanıma hazır, açık, açmak, baz etmek, açılmak, açık hava
39778 open-air cinema açık hava sineması
39779 open-air theatre açık hava tiyatrosu
39780 open-air açık hava
39781 open-circuit açık devre
39782 open-ended question açık uçlu soru
39783 open-ended kısıtlamasız, sınırsız, sonuca bağlanmamış
39784 open-eyed açıkgöz, uyanık, şaşkın
39785 open-handed eli açık, cömert
39786 open-minded açık fikirli
39787 open-width açık halde
39788 opener açacak
39789 openhearted açık kalpli, içten, samimi, eli açık, cömert
39790 opening ceremony açılış töreni
39791 opening price açılış fiyatı
39792 opening speech açılış konuşması
39793 opening açılış, boşluk, açık alan, iyi şartlar, fırsat, ilk,
başlangıçta/açılışta yer alan, açış
39794 openly açıkça, açık açık, saklısız gizlisiz
39795 openness genişlik, açık sözlülük, tarafsızlık
39796 openwork seyrek örgü, ajur, kafes oyma
39797 opera glasses opera dürbünü
39798 opera hat silindir erkek şapkası
39799 opera house opera binası
39800 opera opera
39801 operable uygulanabilir, pratik, çalıştırılabilir
39802 operand işlenen
39803 operate işletmek, çalıştırmak, işlemek, çalışmak, ameliyat etmek
39804 operatic singer opera şarkıcısı
39805 operatic opera ile ilgili, opera
39806 operating console işletim konsolu
39807 operating costs işletme giderleri, işletme masrafları
39808 operating current çalışma akımı
39809 operating income işletme geliri
39810 operating lever işletme kolu, kumanda kolu
39811 operating profit işletme kârı
39812 operating revenue işletme geliri, faaliyet geliri
39813 operating system işletim jüyesi
39814 operating table ameliyat masası
39815 operating theatre ameliyat odası
39816 operating işletme, çalıştırma, ameliyat
39817 operation register işlem yazmacı, işletim yazmacı
39818 operation iş, çalışma, işletme, işleme, çalışma, işleme tarzı, ameliyat,
operasyon, yürürlük, harekat, operasyon
39819 operational amplifier işlemsel amplifikatör
39820 operational research yöneylem araştırması
39821 operational kullanıma hazır, işletme/işleme ile ilgili
39822 operations analysis yöneylem araştırması
39823 operations manual işletim elkitabı
39824 operations research yöneylem araştırması
39825 operative işleyen, faal, geçerli, yürürlükte, etkili, etkin
39826 operator operatör, işletmen, işi bilen kimse, uzman
39827 operculum yosun kapsül kapağı, solungaç kapağı
39828 operetta operet
39829 ophiolite ofiyolit
39830 ophitic ofitik
39831 ophthalmia göz iltihabı
39832 ophthalmic hospital göz hastalıkları hastanesi
39833 ophthalmic göz doktorluğu/tedavisi ile ilgili
39834 ophthalmologist göz hekimi
39835 ophthalmology göz hekimliği
39836 ophthalmoscope oftalmoskop
39837 opiate uyku ilacı
39838 opine düşünmek, varsaymak, belirtmek, dile getirmek
39839 opinion research kamuoyu araştırması
39840 opinion fikir, düşünce, kanı, teşhis, yargı
39841 opinionated fikrinden dönmez, dikkafalı
39842 opium poppy haşhaş, afyon çiçeği
39843 opium afyon, tiryak
39844 opium-eater afyonkeş, esrarkeş
39845 opiumism afyonkeşlik, esrarkeşlik, afyon zehirlenmesi
39846 opossum (keselisıçangillerden) opossum
39847 oppidan şehirli
39848 opponent aleyhtar, muhalif, rakip
39849 opportune uygun, eyverişli, yerinde
39850 opportunism fırsatçılık
39851 opportunist fırsatçı
39852 opportunity fırsat, elverişli zaman
39853 opposable karşı konulabilir, muhalefet edilebilir
39854 oppose karşı koymak, karşı çıkmak
39855 opposed cylinder engine bokserkozgaltka, düz kozgaltka
39856 opposed piston engine karşılıklı pistonlu kozgaltka
39857 opposed aksi, zıt, karşı
39858 opposite angle ters açı
39859 opposite number meslektaş, iş arkadaşı
39860 opposite sex karşı cins
39861 opposite karşıt, zıt, karşı, karşıt, zıt, ters, aksi, karşısında, karşıda,
-in karşısında
39862 oppositeness zıddiyet
39863 opposition leader muhalefet lideri
39864 opposition party muhalefet partisi
39865 opposition karşıtlık, karşı koyma, itiraz, direnme, karşı koyma, karşıtlık,
zıtlık, muhalefet
39866 oppress bunaltmak, sıkmak, sıkıntı vermek, içini daraltmak, ezmek, baskı
uygulamak, eziyet etmek
39867 oppression sıkıntı, bunalma, baskı, eziyet, zulum
39868 oppressive zalim, ezici, bunaltıcı
39869 oppressiveness sıkıcılık, gaddarlık, zalimlik
39870 oppressor gaddar, zalim
39871 opprobrious aşağılayıcı, hakaret dolu, utanç verici
39872 opprobrium aşağılama, hakaret, utanç, rezalet, ayıp
39873 oppugn yalanlamak, tekzip etmek, karşı koymak
39874 opt out kenarda kalmak, iştirak etmemek, boyun kaçırmak, çekilmek,
vazgeçmek
39875 opt (for ile) -e yeğlemek, -e tercih etmek, (out ile) -den çekilmek,
yapmamayı tercih etmek
39876 optative istek kavramı veren, istek kipi
39877 optic axis optik eksen, ışık ekseni
39878 optic center görme merkezi
39879 optic nerve göz siniri
39880 optic tracts göz sinirleri
39881 optic gözle ilgili
39882 optical activity optik etkinlik, ışıksal etkinlik
39883 optical character reader optik karakter okuyucu
39884 optical character recognition optik karakter tanıma
39885 optical density optik yoğunluk, ışıksal yoğunluk
39886 optical illusion optik illüzyon, göz yanılması
39887 optical image optik görüntü
39888 optical mark reader optik işaret okuyucu
39889 optical microscope optik mikroskop
39890 optical printing optik basım
39891 optical refraction optik kırılma
39892 optical scanner optik tarayıcı
39893 optical sound optik ses
39894 optical viewfinder vizör, optik tarayıcı
39895 optical görme duyusuyla ilgili
39896 optician gözlükçü
39897 optics ışıkbilgisi, optik
39898 optimal en iyi/yüksek/uygun, optimal
39899 optimism iyimserlik
39900 optimist iyimser kimse
39901 optimistic iyimser
39902 optimization optimizasyon, eniyileme
39903 optimize en uygun şekle getirmek
39904 optimum en iyi/yüksek/uygun
39905 option dealer opsiyon satıcısı, opsiyon alıcısı
39906 option forward vadeli opsiyon
39907 option to purchase şufa hakkı
39908 option seçme hakkı, tercih hakkı, seçilen şey, seçme, tercih
39909 optional isteğe bağlı, seçmeli
39910 options exchange opsiyon borsası
39911 optometry optometri, göz muayenesi
39912 opulence refah, zenginlik, bolluk, varlık
39913 opulent varlıklı, zengin, bol, gür, süslü
39914 opus eser, opera
39915 opuscule küçük eser
39916 or else yoksa
39917 or I'm a Dutchman değilse Arap olayım
39918 or something ya da öyle bir şey, falan
39919 or whatever ya da öyle bir şey, ya da her neyse
39920 or ya da, veya, yoksa, yahut
39921 orache kara pazı
39922 oracle en iyi öğüt verebilecek kimse, nasihatçı, (eski Yunanistan'da)
tanrıların halkın sorularına cevap verdiğine inanılan yer
39923 oracular kehanetle ilgili, anlaşılması güç, iki anlamlı
39924 oral cavity ağız boşluğu
39925 oral contract şifahi akit
39926 oral examination sözlü (sınav)
39927 oral intercourse oral seks
39928 oral sözel, sözlü, ağızdan, ağızla ilgili, ağızdan, oral
39929 orally sözlü olarak
39930 orang-outang orangutan
39931 orange blossom portakal çiçeği
39932 orange jam portakal reçeli
39933 orange portakal, portakal rengi, turuncu, narencî
39934 orangeade portakal gazozu
39935 orangery limonluk
39936 orangutang orangutan
39937 orate konuşma yapmak, nutuk çekmek
39938 oration söylev, nutuk
39939 orator hatip, konuşmacı
39940 oratorio oratoryo
39941 oratorize konuşma yapmak
39942 oratory hitabet, güzel konuşma sanatı
39943 orb küre
39944 orbicular küresel, yuvarlak, küre şeklinde
39945 orbit yörünge, yörüngede dönmek
39946 orbital electron orbital elektron
39947 orbital yörüngeye ait, orbital, yörüngemsi
39948 orcein orsein
39949 orchard meyve bahçesi
39950 orcharding meyvecilik
39951 orchestra orkestra
39952 orchestrate orkestraya uyarlamak
39953 orchestration orkestraya uyarlama, orkestrasyon
39954 orchid orkide
39955 orchis orkide, salepotu
39956 orcin orsin
39957 orcinol orsinol
39958 ordain buyurmak, emretmek, mukadder kılmak
39959 ordeal çetin sınav, ateşten gömlek
39960 order bill emre yazılı tahvil
39961 order book sipariş defteri
39962 order cheque emre yazılı çek
39963 order form sipariş listesi, sipariş formu
39964 order instrument emre yazılı senet
39965 order of kinghthood şeref rütbesi
39966 order of payment ödeme emri
39967 order of precedence kıdem sırası
39968 order of reaction reaksiyon sırası
39969 order of the day günlük emir, ordu emri
39970 order slip sipariş bülteni
39971 order düzen, tertip, intizam, düzenlik, asayiş, sıra, düzen, buyruk, emir,
sipariş, ısmarlama, durum, hal, kural, usul, yol, sınıf, tabaka, havale, rütbe,
tür, çeşit, sınıf, türküm, buyurmak, emretmek, ısmarlamak, sipariş vermek,
düzenlemek, tertiplemek
39972 ordered set sıralı küme
39973 ordered düzenli, derli toplu, tertipli
39974 ordering axiom sıralama aksiyomu
39975 ordering sıralama, düzenleme, ısmarlama, sipariş etme
39976 orderless düzensiz, intizamsız
39977 orderliness düzen, intizam, düzenlilik, dakiklik
39978 orderly düzenli, derli toplu, tertipli, jüyeli, düzenli, tertipli, sakin,
uslu, yumuşakbaşlı, uysal, emir eri, hastane hademesi
39979 ordinal number sıra sayısı
39980 ordinal sıra gösteren, sıra belirten, sıra sayısı
39981 ordinance buyruk, emir, ferman, yasa, yönetmelik
39982 ordinarily her zaman olduğu gibi, alışılmış biçimde, her zamanki gibi,
genellikle, çoğunlukla
39983 ordinariness bayağılık, olağan olma
39984 ordinary creditor adi alacaklı
39985 ordinary interest basit faiz
39986 ordinary language gündelik dil
39987 ordinary share adi hisse senedi
39988 ordinary sıradan, alışılmış, olağan
39989 ordinate ordinat, düşey konaç
39990 ordnance officer ordudonatım subayı
39991 ordnance ordu donatım, ordu donatım malzemesi
39992 Ordovician ordovizyen, ordovizyen
39993 ordure pislik, gübre, necis, tullantı, zibil
39994 ore bunker maden filizi deposu
39995 ore deposit cevher yatağı
39996 ore separator cevher ayırıcı, filiz ayırıcı
39997 ore maden cevheri
39998 oread dağ perisi
39999 organ bank kılgan bankası
40000 organ grinder latarnacı
40001 organ of hearing işitme kılganı
40002 organ of sight görme kılganı
40003 organ of touch dokunma kılganı
40004 organ of vision görme kılganı
40005 organ organ, kılgan, araç, vasıta, alet, org, kitle iletişim araçları, yayın
kılganı
40006 organdie organtin
40007 organdy çok ince muslin, organze
40008 organelle organel
40009 organic acid organik asit
40010 organic chemist organik kimyager
40011 organic chemistry organik kimya
40012 organic compound organik bileşik
40013 organic disease organik hastalık
40014 organic electricity bedenlik çıngı
40015 organic gas organik gaz
40016 organic law anayasa
40017 organic matter organik madde
40018 organic rock organik kaya
40019 organic sediment organik tortu
40020 organic soil organik toprak
40021 organic structure organik yapı
40022 organic substance organik madde
40023 organic organik
40024 organically organik olarak
40025 organism organizma
40026 organist orgçu
40027 organization teşkilat, uyuşma, teşkilatlanma, organizasyon
40028 organizational teşkilî
40029 organize kurmak, örgütlemek, düzenlemek
40030 organized labour örgütlü işgücü
40031 organized organize
40032 organizer düzenleyici, organizatör, örgütleyici, örgütçü
40033 organo- (önek) organik
40034 organoid organoit, kılgana benzeyen
40035 organometallic organometalik
40036 organs of speech ses kılganları, ses aygıtı
40037 organza organze
40038 organzine organzin ibrişimi
40039 orgasm orgazm, doyunum, cinsî doyum
40040 orgiastic sefahatla ilgili, âlemle ilgili
40041 orgy seks partisi, âlem, cümbüş
40042 oriel window cumbalı pencere
40043 oriel cumba, çıkma
40044 Orient yönlendirmek, şark
40045 oriental bacon pastırma
40046 oriental şarkî, doğuya özgü, şark, doğu
40047 orientalism şarkşinaslık, şarkiyat, istişrak, doğu bilimi
40048 orientalist şarkşinas, şarkiyatçı, müsteşrik, doğu bilimci
40049 orientate yönlendirmek
40050 orientation yönlendirme
40051 orifice ağız, delik
40052 oriflamme bayrak, sancak
40053 origami Japon çönge katlama sanatı
40054 origan yabani mercanköşk
40055 origin başlangıç, kaynak, kök, köken
40056 original capital kuruluş sermayesi, ana sermaye
40057 original copy esas kopya
40058 original orijinal, asıl, esas, başlangıç, hiç kimden götürülmemiş, hamıdan
seçilen, şahsî, özüne mahsus, gayriadi
40059 originality orijinallik, asıllık, özüne mahsusluk
40060 originally başlangıçta, aslında, özgün bir biçimde
40061 originate from den kaynaklanmak
40062 originate kaynaklanmak, çıkmak, başlamak, başlatmak
40063 originating traffic mebde trafiği, çıkış trafiği
40064 oriole sarıasma, sarnıcık
40065 orlop kontra tavlon, alt güverte
40066 ormolu altın kaplama tunç, yaldızlı pirinç
40067 ornament süs, süs eşyası, süslemek
40068 ornamental plants süs ösümlükleri
40069 ornamental süs olarak kullanılan, süsleyici, süslü, cafcaflı
40070 ornamentation süs, ziynet
40071 ornate çok süslü
40072 ornery huysuz, aksi, aşağılık, kaba, nahoş
40073 ornithological kuşbilimle ilgili, ornitolojik
40074 ornithologist kuşbilimci, ornitolog
40075 ornithology kuş bilimi
40076 orogenesis orojenez, dağoluşum
40077 orogenic orojenik
40078 orogeny dağoluş, orojeni
40079 orographic orografik
40080 orography orografi
40081 orology dağlar bilgisi, oroloji
40082 orometer yükseklik barometresi
40083 orotund tumturaklı, tantanalı, dolgun sesli
40084 orphan öksüz, yetim, öksüz bırakmak
40085 orphanage yetimler yurdu
40086 orpiment orpiment, sarı zırnık
40087 orris powder süsen kökü tozu
40088 orrisroot süsen kökü, menekşe kökü
40089 orthicon ortikon, sınalgı alıcı tüpü
40090 ortho- (önek) doğru
40091 orthocenter yükseklik merkezi, yükseklik özeği
40092 orthochromatic ortokromatik
40093 orthoclase ortoklaz
40094 orthodontia ortodonti
40095 orthodontics diş düzeltme sanatı
40096 orthodox herkesin inandığına inanan, ortodoks, alışılmış, geçerli, kabul
edilmiş
40097 orthogonal dikey
40098 orthographic ortografik, dikçizgisel
40099 orthography imla, yazım
40100 orthohydrogen ortohidrojen
40101 orthonormal ortonormal
40102 orthopaedic surgeon ortopedist
40103 orthopaedic surgery ortopedik ameliyat
40104 orthopaedic ortopedik
40105 orthopaedics ortopedi
40106 orthopedic bkz.orthopaedic
40107 orthoscope ortoskop
40108 os sümük
40109 Oscar oskar ödülü
40110 oscillate sarkaç gibi sallanmak, salınmak
40111 oscillation salınım
40112 oscillator osilatör, salıngaç, sallayıcı, titretici
40113 oscillatory titreşimli, titreyen, sallanan
40114 oscillogram osilogram
40115 oscillograph osilograf, salınımçizer
40116 oscilloscope osiloskop, salınımgözler
40117 osculate dokunmak, yaslanmak, ortak özellikleri olmak
40118 osculating curve dokunum eğrisi
40119 osculating plane dokunum düzlemi
40120 osculation öpme, yaslanma
40121 osier sepetçisöğüdü, sorkun
40122 osmic osmik
40123 osmiridium osmiridyum
40124 osmium osmiyum
40125 osmosis geçişim, geçişme, osmoz
40126 osmotic pressure osmotik basınç, geçişim basıncı
40127 osmotic osmotik
40128 osprey balık kartalı
40129 ossein sümük tutkalı
40130 osseous sümükle ilgili, sümüklü
40131 ossicle kulak sümükçüğü
40132 ossification sümükleşme
40133 ossified sümükleşmiş
40134 ossify sümükleştirmek, sümükleşmek
40135 ossuary ölü sümüklerinin korunduğu yer
40136 osteitis sümük iltihabı
40137 ostensible partner sözde ortak
40138 ostensible görünüşte, sözde, gerçek olmayan
40139 ostensibly görünürde
40140 ostentation gösteriş, çalım, hava
40141 ostentatious gösterişli, gösterişçi, cakalı, çalımlı
40142 osteoblast osteoblast, sümük anagöze
40143 osteoid sümüksü
40144 osteology sümükbilimi, osteoloji
40145 osteoma sümük tümörü, osteom
40146 osteomalacia sümük yumuşaması, osteomalasi
40147 osteomyelitis sümük iliği iltihabı
40148 osteopath kırıkçı
40149 ostler seyis
40150 ostracism toplumdan dışlama, ilişkiyi kesme, sürgün etme
40151 ostracize toplum dışı bırakmak, ilişiğini kesmek, soyutlamak
40152 ostrich plume devekuşu tüyü
40153 ostrich devekuşu
40154 other than hariç, dışında
40155 other diğer, öteki, öbür, başka, özge, diğeri, öbürü, başkası, özgesi
40156 otherwise başka türlü, farklı bir şekilde, başka bakımlardan, yoksa, aksi
takdirde
40157 otiose aylak, tembel, işsiz, faydasız, gereksiz
40158 otitis media ortakulak iltihabı
40159 otitis kulak iltihabı
40160 otolaryngologist kulak, burun, boğaz uzmanı
40161 otolaryngology kulak-burun-boğaz bilimi
40162 otology kulak, burun, boğaz hastalıkları bilimi
40163 otoscope otoskop
40164 otter su samuru, samur kürk
40165 Ottoman Empire Osmanlı imparatorluğu
40166 Ottoman Osmanlı, sedir, divan
40167 ouch (acı belirtir) ah!
40168 ought to -meli, -malı, -mesi gerek
40169 ought (ödev/zorunluluk belirtir) -meli, -malı, -mesi gerek, -se iyi olur
40170 ounce ons, zerre, parça, birazcık
40171 Our Lady Meryem Ana
40172 Our Lord Hazreti isa
40173 our bizim
40174 ours bizimki
40175 ourselves biz, kendimiz, özümüz
40176 oust dışarı atmak, zorla çıkarmak
40177 out and about iyileşmiş, ayaklanmış
40178 out and out komple, tam, tamamen
40179 out building ek bina
40180 out cold bilinçsiz, özünü kaybetmiş
40181 out for -in peşinde
40182 out in left field nev'i şahsına münhasır
40183 out of action işlemeyecek hale gelmiş
40184 out of agenda gündem dışı
40185 out of balance dengesiz
40186 out of breath nefes nefese
40187 out of control kontrolden çıkmış olmak
40188 out of danger tehlikeden çıkmış, iyileşmiş
40189 out of date eski, modası geçmiş
40190 out of doors dışarıda
40191 out of fashion demode, modası geçmiş
40192 out of function iş görmez, hizmet dışı
40193 out of gas yorgun argın
40194 out of gear (vites) boşta
40195 out of hand derhal, hemen, birdenbire
40196 out of harm's way tehlikeden uzak, emniyette
40197 out of keeping bağdaşmayan, zıt
40198 out of luck şansı olmamak
40199 out of one's depth boyunu aşan, bilgi ve yeteneğini aşan
40200 out of one's mind çatlak, üşütük, kaçık, deli
40201 out of order çalışmaz, bozuk
40202 out of pity acıyarak, acıdığı için
40203 out of place yersiz, uygunsuz
40204 out of pocket sarf edilmiş, cepten çıkmış, zararda, zarar etmiş
40205 out of position yerinden çıkmış
40206 out of practice körelmiş, pratiğini yitirmiş
40207 out of print baskısı tükenmiş
40208 out of proportion mantıksızca
40209 out of reach erişilmez, yetişilmez
40210 out of season satın alınmaz, mevsimsiz, yersiz, vakitsiz
40211 out of service hizmet dışı
40212 out of sight gözden uzak, kazık marka, fahiş
40213 out of sorts keyifsiz, neşesiz
40214 out of spite garezinden
40215 out of stock elde kalmamış, mevcudu tükenmiş
40216 out of temper huysuz
40217 out of the blue damdan düşme, damdan düşer gibi
40218 out of the corner of one's eye göz ucuyla
40219 out of the ordinary olağandışı, alışılmamış
40220 out of the question olanaksız
40221 out of the running kazanma ümidi olmayan
40222 out of the way olağandışı, anormal
40223 out of the wood dertten beladan uzak
40224 out of thin air hiç yoktan
40225 out of this world süper, olağanüstü, müthiş
40226 out of time temposu bozuk
40227 out of touch with -den habersiz
40228 out of turn sırasız, yersiz, uygunsuz
40229 out of use kullanılmayan, modası geçmiş
40230 out of wedlock evlilik dışı
40231 out of work işsiz, boşta
40232 out of -den dışarı, dışına, dışında, -siz, -sız
40233 out one's element halinden memnun olmayan, keyfi kaçmış
40234 Out with it! Söyle şunu!
40235 Out with you Çık dışarı!
40236 Out you go! Çık dışarı!
40237 out dışarı, dışarıya, dışarıda, yüksek sesle, bağırarak, adamakıllı,
tamamıyla, bütünüyle, modası geçmiş, dışta yer alan, dış, harici, uzak, uzakta
olan, olanaksız, (ışık/ateş/vb.) sönmüş, sönük, (tahmin/hesap/vb.) yanlış
40238 out-of-focus flu, bulanık, odak dışı
40239 out-of-pocket expenses küçük nakit masraflar
40240 out-of-the-way ücra, uzak, sapa, ıssız
40241 outage fire, hizmet dışı kalma
40242 outbalance daha ağır gelmek, geçmek
40243 outbid -den daha fazlasını teklif etmek
40244 outboard engine dış kozgaltka, takma kozgaltka
40245 outboard motor küçük botların arkasına takılan kozgaltka
40246 outboard tekne dışı, takma kozgaltkalı, dıştan kozgaltkalı
40247 outbreak patlak verme, çıkma, salgın
40248 outbuilding ek bina
40249 outburst patlama, patlak verme
40250 outcast toplumdan atılmış, serseri
40251 outclass -den çok üstün olmak
40252 outcome sonuç
40253 outcrop yeryüzüne çıkmış katman ya da kaya
40254 outcry halk protestosu
40255 outdate geçersiz kılmak, modası geçmek, bayatlamak
40256 outdated modası geçmiş
40257 outdistance daha hızlı gitmek ya da daha ileri gitmek, geçmek, geride
bırakmak
40258 outdo -den üstün olmak, yenmek, geçmek
40259 outdoor antenna harici anten, dış anten
40260 outdoor açık havada, açık havada olan/yapılan, açık hava
40261 outdoors açık hava, dışarısı, açık havada, dışarıda
40262 outer cover dış örtü
40263 outer ear dışkulak
40264 outer space uzay
40265 outer world dış dünya
40266 outer harici, dış, çöl, hariçteki, dıştaki, çöldeki
40267 outermost en dıştaki, en uzaktaki
40268 outface meydan okumak
40269 outfit teçhizat, takım, donatı, türküm, ekip
40270 outfitter teçhizat müteahhidi
40271 outflow dışarıya akan miktar, taşan miktar
40272 outgo masraf
40273 outgoing giden, ayrılan, canayakın
40274 outgoings masraf, gider
40275 outgrow -den daha çabuk büyümek, sığmamak, ...için fazla büyümüş olmak
40276 outgrowth doğal sonuç, büyüyen, gelişen şey
40277 outhouse ek yapı
40278 outing gezinti, gezi
40279 outlandish garip, acayip, tuhaf
40280 outlast -den daha uzun sürmek
40281 outlaw kanun kaçağı, haydut, suçlu ilan etmek, (neyise) yasadışı ilan
etmek
40282 outlay (on/for ile) harcanan pul, gider, masraf
40283 outlet çıkış yeri, delik, ağız
40284 outlier şahit tepe, tanıktepe
40285 outline ana hatlar, taslak, özet, şekil, şeklini/taslağını çıkarmak
40286 outlive -den daha uzun yaşamak
40287 outlook görünüm, bakış açısı, ileriki olasılıklar
40288 outlying merkezden uzak, uzak
40289 outmanoeuvre (rakibinden) daha etkili hareket etmek, (rakibine) üstünlük
sağlamak
40290 outmoded modası geçmiş
40291 outmost en dıştaki, en uzaktaki
40292 outnumber sayıca üstün olmak
40293 outpatient ayakta tedavi edilen hasta
40294 outpost ileri karakol
40295 output amplifier çıkış amplifikatörü, çıkış yükselteci
40296 output circuit çıkış devresi
40297 output data çıkış bilgisi, çıktı bilgileri
40298 output device çıktı aygıtı
40299 output impedance çıkış empedansı, çıkış çelisi
40300 output shaft çıkış mili
40301 output tube çıkış tüpü, çıkış lambası
40302 output voltage çıkış gerilimi
40303 output verim, randıman, üretim, ürün, bilgisayardan alınan bilgi, çıktı
40304 outrage nefret uyandırıcı hareket, zulüm, büyük öfke, nefret,
öfkelendirmek, nefretini uyandırmak
40305 outrageous terbiyesiz, çirkin, öfke uyandırıcı, ahlaksız, utanmak, şok edici
40306 outreach uzama, aşmak, geçmek
40307 outrider araba önündeki atlı uşak
40308 outrigger avara demiri, dirsekli çıkıntı, dirsekli iskele
40309 outright tamamen, bütünüyle, açıkça, dobra dobra, tam, kesin, katıksız,
içten, açık sözlü, gerçek
40310 outsell fazla satmak
40311 outset başlangıç
40312 outshine -den daha fazla parlamak
40313 outside diameter dış çap
40314 outside left solaçık
40315 outside right sağaçık
40316 outside dış, dış taraf, dış, harici, açık havada olan, dışarıdaki, dıştan
gelen, dış, en çok, en yüksek, azami, (şans/olasılık/vb.) uzak, dışarıda, dışarıya,
dışında, dışına
40317 outsider bir türkümün dışında olan kimse, bayırda olan bir kes, yabancı,
kenar adam, özge, yad, kenar şahıs, kazanma olasılığı az olan yarışmacı/döngül
40318 outsize (giysi) çok büyük boy
40319 outskirts kentin dışı, dış mahalle, varoş
40320 outsmart kurnazlıkla üstesinden gelmek, hakkından gelmek, yenmek, altetmek
40321 outspoken dobra dobra konuşan, açık sözlü
40322 outspread (kol/vb.) açık, gerilmiş
40323 outstanding debt ödenmemiş borç
40324 outstanding diğerlerinden iyi, çok iyi, göze çarpan, henüz yapılmamış, yarım
kalmış, ödenmemiş
40325 outstandings ödenmemiş borçlar
40326 outstretched uzanmış, gerilmiş, açık
40327 outstrip -den daha iyi yapmak, geçmek, geride bırakmak
40328 outturn üretim, mahsul
40329 outward dış, bkz.outwards
40330 outwardly dıştan, görünüşte
40331 outwards dışarıya
40332 outwash yıkamak
40333 outweigh -den daha ağır basmak, -den daha önemli olmak
40334 outwit kurnazlıkla altetmek, yenmek
40335 outwork evde yapılan parça başı iş
40336 outworker parça başı çalışan kişi
40337 outworn modası geçmiş, geçerliliğini yitirmiş
40338 ouzel karatavuk
40339 ova yumurtalar, tohum
40340 oval yumurta biçiminde, oval
40341 ovarian yumurtalıkla ilgili, tohumlukla ilgili
40342 ovaritis yumurtalık iltihabı
40343 ovary yumurtalık, tohumluk
40344 ovation coşkunca alkış/beğeni
40345 oven bird çömlekçi kuşu
40346 oven fırın
40347 oven-dry fırınlanmış, fırında kurumuş
40348 over a barrel sıkışık durumda, zor bir durumda
40349 over again bir daha
40350 over against karşısında
40351 over and above -den başka
40352 over and over again tekrar tekrar, defalarca
40353 over sb's head anlama kapasitesinin üstünde, çok zor
40354 over the hill yaşını başını almış
40355 over the moon çok mutlu, sevinçten uçan
40356 over there orada, karşıda
40357 over weight fazla kilolu
40358 over yere, aşağıya, ters, karşıya, öbür tarafa, -in üzerine, üstüne,
üstünde, (alttaki şeye değmeksizin) -in üzerinde, üzerine, aracılığıyla, -den,
-dan, bitmiş, sona ermiş
40359 over- (önek) aşırı, üstün, üstünde, fazla
40360 over-charge fazla yüklemek, fazla doldurmak
40361 overact abartmalı bir şekilde oynamak
40362 overage aşırı yaşlanmak
40363 overall efficiency toplam verim
40364 overall her şey dahil, tüm, toplam, ayrıntılı, geniş kapsamlı, sonuçta,
genelde
40365 overalls işçi tulumu, tulum
40366 overawe korkutmak, sindirmek
40367 overbalance dengesini kaybedip düşmek, dengesini bozup düşürmek
40368 overbear fazla ürün vermek
40369 overbearing mütehakkim, buyurucu
40370 overbid fazla fiyat vermek
40371 overblown abartmalı, fazla açmış çiçek
40372 overboard gemiden denize
40373 overburden (with ile) -e fazla yük taşıtmak, fazla yüklenmek
40374 overbusy aşırı meşgul
40375 overbuy fazla miktarda satın almak
40376 overcapitalization aşırı kapitalizasyon
40377 overcapitalize sermayesini yüksek göstermek
40378 overcast bulutlu, kapalı
40379 overcharge fazla fiyat istemek, fazla hesap yazmak, kazıklamak
40380 overcoat palto
40381 overcome üstesinden gelmek, alt etmek, galip gelmek, (duygu/vb.)
davranışları etkilemek
40382 overconfident özüne fazla güvenen
40383 overcrowd (with ile) çok fazla insanla doldurmak, aşırı kalabalık yapmak,
tıka basa doldurmak
40384 overcurrent fazla akım, aşırı akım
40385 overdeveloped sürdevelope, aşırı açındırılmış
40386 overdevelopment sürdevelopman, aşırı açındırma
40387 overdo abartmak, şişirmek, gereğinden fazla kullanmak, aşırı duygusallık
göstermek
40388 overdone fazla pişmiş, abartılmış, şişirilmiş, aşırı, çok fazla, aşırıya
kaçmış
40389 overdose aşırı doz
40390 overdraft hesabından fazla pul çekme izni, açık kredi
40391 overdraw (bankadaki hesabından) fazla pul çekmek
40392 overdrive transmission overdrayv transmisyonu, fazla sürat düzeni
40393 overdrive aşırı hız düzeni, yüksek hız vitesi
40394 overdue vadesi geçmiş, rötarlı, geçikmiş
40395 overdye üzerine boyamak
40396 overeat fazla yemek yemek, oburluk etmek
40397 overestimate olduğundan fazla değer biçmek, abartmak
40398 overexposed sürekspoze, aşırı ışıklı
40399 overexposure sürekspozisyon, aşırı ışıklama
40400 overfall çağlayan, bank
40401 overflow pipe taşıntı borusu, taşma borusu
40402 overflow taşmak, -in dışına taşmak, sığamamak, taşma, taşkın, oluk
40403 overflowing pek bol
40404 overgrow çok büyümek, çabuk büyümek, kartlaşmak
40405 overgrown yabanıl ösümlüklerle kaplı, fazla/hızlı büyümüş
40406 overgrowth aşırı büyüme
40407 overhang sarkmak
40408 overhanging sarkık
40409 overhardening aşırı sertleşme, aşırı sertleştirme
40410 overhaul elden geçirmek, yoklamak, onarmak, yetişip geçmek
40411 overhead camshaft üstten kam mili, üstten eksantrik mili
40412 overhead cost dolaylı maliyet
40413 overhead crane yürür köprü
40414 overhead crossing üstgeçit
40415 overhead expenses genel giderler
40416 overhead irrigation yağdırma sulaması
40417 overhead line havai hat
40418 overhead railway asma demiryolu
40419 overhead kafasının üstünde, yukarıda, tepede
40420 overheads işletme giderleri
40421 overhear kulak misafiri olmak, gizlice dinlemek
40422 overheat aşırı ısıtmak, fazla ısıtmak, fazla ısınmak
40423 overinsure değerinden yüksek sigorta yaptırmak
40424 overjoyed çok sevinçli
40425 overkill gereğinden fazla silah, sınırını aşınca zarar veren şey
40426 overladen fazlasıyla yüklenmiş, fazla süslenmiş
40427 overland karayolu ile yapılan, karadan
40428 overlap üstüste binmek, kısmen kaplamak
40429 overlay kaplama, örtü, kaplamak, üstüne yüklemek, üzerine yatırmak
40430 overload aşırı yüklemek, fazla çıngı kullanmak
40431 overlook -e nazır olmak, bakmak, gözden kaçırmak, görememek, atlamak, göz
yummak, affetmek
40432 overlord derebeyi
40433 overmaster hakkından gelmek
40434 overmuch aşırı, gereğinden fazla
40435 overnight interest rate gecelik faiz oranı
40436 overnight interest gecelik faiz
40437 overnight repo bir gecelik repo
40438 overnight stay bir gece kalma
40439 overnight geceleyin, gece, aniden, bir anda
40440 overpass bkz.flyover
40441 overpay fazla ödemek
40442 overplay abartmak
40443 overplus fazlalık
40444 overpopulation nüfus fazlalığı, aşırı nüfuslanma
40445 overpower yenmek, ezmek, hakkından gelmek, alt etmek
40446 overpowering kahredici
40447 overpressure aşırı basınç, fazla basınç
40448 overprint üst baskı, üstüne basmak
40449 overprints fazla basmak, üzerine yeniden basmak
40450 overproduce gereğinden fazla öndürmek
40451 overproduction aşırı üretim
40452 overpunch aşırı delgilemek, fazla delmek
40453 overrate fazla değer vermek, büyütmek, abartmak
40454 overreach yetişip geçmek, hile ile yenmek
40455 override umursamamak, önem vermemek
40456 overriding ağır basan
40457 overripe geçkin, fazla olgun
40458 overrule reddetmek, iptal etmek, geçersiz kılmak
40459 overrun istilâ etmek, (sınır/bitiş süresi/vb.) aşmak, uzamak
40460 oversaving aşırı tasarruf
40461 overseas countries denizaşırı ülkeler
40462 overseas denizaşırı
40463 oversee göz kulak olmak, bakmak, izlemek
40464 overseer müdür, müfettiş, ustabaşı, kalfa
40465 oversell aşırı övmek, göklere çıkartmak
40466 overset devirmek, altüst etmek, devrilmek, altüst olmak
40467 overshade gölge etmek, gölgelemek, gölgede bırakmak
40468 overshadow gölge düşürmek, gölgelemek
40469 overshoe şoson, lastik
40470 overshoot çok hızlı gidip kaçırmak, geçip gitmek
40471 oversight dikkatsizlik, gözden kaçırma, dalgınlık
40472 oversimplify yalınlaştırarak anlamını çarpıtmak, bozmak, fazla
basitleştirmek
40473 oversized büyük boy
40474 oversleep uyuya kalmak
40475 overspend fazla sarf etmek
40476 overstate abartmak, artırmak, büyütmek, şişirmek
40477 overstep aşmak, çok ileri gitmek, çizgiyi aşmak
40478 overstock fazla stok yapmak
40479 overstrain aşırı zorlamak
40480 overstress aşırı gerilme
40481 overstretch aşırı germek
40482 overstrung aşırı duyarlı ve heyecanlı
40483 oversubscribe fazla taahhüt etmek
40484 oversubscription fazla taahhüt, aşırı talep
40485 oversupply fazlalık
40486 overt gizli olmayan, ortada, açık, aleni
40487 overtake yetişip geçmek, sollamak, ansızın yakalamak, bastırmak
40488 overtax ağır vergi koymak, fazla vergi istemek, sınırını zorlamak
40489 overthrow (hükümet/vb.) devirmek, yıkmak
40490 overthrust aşma, bindirme
40491 overtime pay fazla mesai vergini
40492 overtime work fazla çalışma
40493 overtime fazla mesai
40494 overtone ahenk sesi
40495 overtop tepesini aşmak
40496 overture uvertür, ç.görüşme önerisi, öneri
40497 overtures görüşme önerisi
40498 overturn devirmek, devrilmek
40499 overvalue fazla kıymet biçmek
40500 overvoltage aşırı gerilim
40501 overweening kibirli, özünü beğenmiş, mağrur
40502 overweight (belli bir kilodan) ağır, fazla ağır, fazla kilolu
40503 overwhelm yenmek, ezmek, bastırmak, garketmek, boğmak
40504 overwhelming çok büyük, ezici
40505 overwind aşırı sarmak
40506 overwork fazla çalışmak, fazla çalıştırmak, aşırı heyecanlı, gergin
40507 overwrite üstüne yazmak
40508 overwrought çok heyecanlı, sinirleri gergin, fazla işlemeli
40509 oviduct yumurta arnası, yumurta geçidi
40510 oviferous yumurtası olan
40511 oviform yumurta biçiminde, oval
40512 ovigerous yumurta oluşturucu, yumurtlayıcı, yumurtlayan
40513 ovipositor yumurtlama borusu
40514 ovogenesis yumurtalıkta olgun yumurta oluşumu
40515 ovular yumurtayla ilgili
40516 ovulate yumurtlamak
40517 ovulation ovülasyon, yumurtlama
40518 ovule ovum, tohum taslağı
40519 ovum yumurta
40520 owe sb a grudge kin beslemek
40521 owe borcu olmak, borçlu olmak, borçlu olmak
40522 owing to -den dolayı, yüzünden, (edat) -den dolayı, yüzünden
40523 owing ödenmemiş
40524 owl baykuş, puhu
40525 owlet baykuş yavrusu
40526 owlish baykuş gibi
40527 own resources öz kaynaklar
40528 own up to itiraf etmek
40529 own weight ölü yük, zati yük
40530 own kendi, kendisinin, sahip olmak, tanımak, kabul etmek, itiraf etmek
40531 owner sahip, mal sahibi
40532 ownerless sahipsiz
40533 ownership mülkiyet, sahiplik
40534 ox öküz
40535 ox-bow lake akmaz
40536 ox-eye daisy öküzgözü, mastıçiçeği
40537 oxalate oksalat
40538 oxalic acid oksalik asit, kuzukulağı asidi
40539 oxalic oksalik
40540 oxcart öküz arabası, kağnı
40541 oxherd sığır sürüsü
40542 oxidase oksidaz
40543 oxidation number oksitlenme numarası
40544 oxidation oksidasyon, yükseltgenme, paslanma, oksitlenme
40545 oxidation-reduction yükseltgeme-indirgeme
40546 oxide oksit
40547 oxidize oksitlemek, oksitlenmek
40548 oxidizing agent yükseltgen madde
40549 oxidizing flame yükseltgeyici alev
40550 oxidizing yükseltgeyici, oksitleyici
40551 oxime oksim
40552 oxlip çuhaçiçeğine benzer bir ösümlük
40553 oxonium oksonyum
40554 oxtail öküz kuyruğu
40555 oxyacetylene welding oksijen kaynağı
40556 oxyacetylene oksiasetilen
40557 oxyacid oksi asit
40558 oxygen apparatus oksijen teneffüs aygıtı
40559 oxygen cycle oksijen çevrimi
40560 oxygen mask oksijen maskesi
40561 oxygen tent oksijen çadırı
40562 oxygen oksijen
40563 oxygen-free oksijensiz
40564 oxygenate oksijen katmak
40565 oxygenated oksijenli
40566 oxyhydrogen oksijen ile hidrojen karışımı
40567 oyer and terminer ağır ceza mahkemesi
40568 oyez dikkat!, dinleyin!
40569 oyster bank istiridye yatağı
40570 oyster bed istiridye yatağı
40571 oyster catcher istridye avcısı, deniz saksağanı
40572 oyster shell istiridye kabuğu
40573 oyster istiridye
40574 ozalid print ozalit baskısı
40575 ozokerite ozokerit
40576 ozone friendly ozon dostu, ozona zarar vermeyen
40577 ozone layer ozon tabakası
40578 ozone ozon, temiz hava
40579 ozonide ozonit
40580 ozonize ozonlaştırmak
40581 ozonizer ozonatör, ozon öndürücüsü
40582 ozonolysis ozonoliz
40583 ozonometer ozonölçer, ozonometre
40584 ozonosphere ozonosfer, ozon tabakası
40585 P.S. not
40586 pa baba
40587 pabular besinle ilgili
40588 pabulum yiyecek, gıda
40589 pace adım, yürüyüş, sürat, hız, ağır ya da düzgün adımlarla yürümek, adımla
ölçmek, adımlamak, koşu ya da yürüyüş hızını belirlemek
40590 pacemaker diğerlerine örnek olan kimse, kalp atışlarını düzenleyen aygıt
40591 pachyderm fil gibi kalın derili memeli döngül
40592 pacific barışsever, barışçı
40593 pacification barışma, yatıştırılma, teskin etme
40594 pacifier barıştıran kimse, emzik
40595 pacifism barışseverlik
40596 pacifist barışsever, barışçı
40597 pacify yatıştırmak, sakinleştirmek, rahatlatmak, barışı/güvenliği
sağlamak
40598 pack animal yük döngülü
40599 pack horse yük beygiri
40600 pack ice deniz suyu buzu, deniz buzlası
40601 pack in ilgi çekmek, sarmak
40602 pack it in durdurmak
40603 pack off sepetlemek, göndermek
40604 pack one's bags pılıyı pırtıyı toplamak
40605 pack up işi bitirmek, durmak, stop etmek, paketlemek, kaplaştırmak
40606 pack bohça, çıkın, paket, sürü, (iskambil) deste, paket, bavul hazırlamak,
bohçalamak, paket yapmak, paketlemek, sarmak, tıka basa doldurmak, (yiyecek)
kutulara koymak, konservelemek, koruyucu bir madde ile doldurmak, sarmak, kaplamak
40607 package deal paket teklif, toplu pazarlık
40608 package holiday turizm acentasının tertiplediği gezi
40609 package tour türküm turu, paket tur
40610 package paket, bohça, bağlama, ambalaj, kutu, kaplaştırma, kaplama,
bükmek, kaplaştırmak, paketlemek
40611 packaged software paket bağdarlama
40612 packaging paketleme, ambalajlama
40613 packed like sardines balık istifi gibi
40614 packed tıka basa dolu, kalabalık, paketlenmiş
40615 packer ambalaj kılgası
40616 packet mode paket modu, paket anahtarlamalı işletim
40617 packet switching paket anahtarlama
40618 packet paket
40619 packing bolt salmastra cıvatası
40620 packing box eşya sandığı, salmastra, tampon yuvası
40621 packing case tahta kasa, tahta sandık, eşya sandığı
40622 packing house depo, antrepo
40623 packing material dolgu malzemesi
40624 packing needle çuvaldız
40625 packing paper paket çöngesi, ambalaj çöngesi
40626 packing ring salmastra bileziği
40627 packing washer salmastra rondelası
40628 packing paketleme, ambalaj, paketleme malzemesi
40629 packsaddle semer
40630 packthread ambalaj ipi, bağlama ipi, çuvaldız ipi
40631 pact antlaşma, muahede, pakt, mukavele, saziş
40632 pad character doldurma karakteri
40633 pad jig fular jiger
40634 pad the bill faturayı şişirmek
40635 pad (koruyucu) yastık, (pamuklu/vb.yumuşak) tıkaç, çönge destesi, bloknot,
ıstampa, (döngül) taban, ev, daire, içini doldurmak, (konuşma/vb.) şişirmek,
uzatmak, sessizce yürümek
40636 pad-dry process fularlama-kurutma yöntemi
40637 pad-roll method emdirme-bekletme yöntemi
40638 padding machine fularlama emdirme kılgası, fular
40639 padding mangle emdirme kılgası, fular
40640 padding vatka, kıtık
40641 paddle boat yandan çarklı gemi
40642 paddle box davlumbaz
40643 paddle one's own canoe kendi işini kendi görmek
40644 paddle steamer yandan çarklı gemi
40645 paddle wheel gemi çarkı, kanatlı çark
40646 paddle kısa kürek, (masa tenisi) raket, kısa kürekle yürütmek, kısa
kürek kullanmak, suda gezinmek, tokat atmak
40647 paddle-wheel fan santrifüjlü vantilatör
40648 paddock küçük çayır alan, padok
40649 paddy field çeltik tarlası
40650 paddy çeltik, pirinç, çeltik tarlası
40651 padishah padişah, sultan
40652 padlock asma kilit
40653 paean sevinç şarkısı, sevinç nidası, zafer türküsü
40654 paediatrics bkz.pediatrics
40655 pagan dinsiz
40656 paganism putperestlik
40657 page boy konakçı komisi
40658 page sayfa, bet, (konakçı/vb.) garson, iç oğlanı, adını anons etmek,
çağırmak
40659 pageant kutlama töreni, gösteri
40660 pageantry parlak gösteri
40661 pager çağrı cihazı
40662 paginal sayfalara ait
40663 paginate sayfalara numara koymak
40664 pagination sayfalara numara koyma
40665 paging sayfaları numaralama, sayfalama
40666 pagoda pagoda
40667 pah püh!
40668 paid ödenmiş, verginli
40669 paid-in capital ödenmiş sermaye
40670 paid-in ödenmiş
40671 paid-up ödenmiş
40672 pail kova, gerdel
40673 pailful bir kova dolusu
40674 paillasse ot minder
40675 paillette pul
40676 pain in the neck baş belası, dert
40677 pain ağrı, sızı, acı, ıstırap, baş belası, üzmek, kırmak, incitmek, kalbini
kırmak
40678 pained incinmiş, sıkıntılı
40679 painful acı veren
40680 painkiller ağrı kesici
40681 painless acısız, ağrısız
40682 pains zahmet, gayret
40683 painstaking dikkatli, özenli
40684 paint drier sikatif
40685 paint spray gun boya tabancası
40686 paint the lily allayıp pullamak
40687 paint the town red eğlenceye takılmak
40688 paint boyamak, (boya ile) resmini yapmak, betimlemek, tasvir etmek, makyaj
yapmak, boyanmak, boya
40689 paintbox boya kutusu
40690 paintbrush boya fırçası
40691 painted woman fahişe
40692 painted boyalı, renkli
40693 painter ressam, badanacı, boyacı
40694 painting ressamlık, yağlıboya resim, tablo, keste
40695 paintress kadın ressam
40696 pair of compasses pergel
40697 pair of scissors makas
40698 pair up çift oluşturmak
40699 pair çift, karı koca, çift, çift çift düzenlemek, çift olmak, eş olmak,
eşlik etmek
40700 pair-oar çift kürekli tekne
40701 pairing çiftleşme
40702 pajamas pijama
40703 pal arkadaş, dost, ahbap
40704 palace saray
40705 paladin şövalye, şampiyon
40706 palaeontology paleontoloji, taşılbilim
40707 palatable tadı güzel, lezzetli, makul, hoş
40708 palatal harmony büyük ünlü uyumu
40709 palatal sound damaksıl ses
40710 palatal damak ile ilgili, damaksıl, damak ile ilgili, damaksıl ses
40711 palatalization damaksıllaşma
40712 palatalize damaksıllaştırmak
40713 palate damak, ağız tadı
40714 palatial saray gibi, görkemli
40715 palatine tonsil bademcik
40716 palatine damakla ilgili, damak sümüğü
40717 palaver görüşme, müzakere, palavra, pohpohlama, yağcılık
40718 pale (yüz) soluk, (renk/vb.) solgun, cansız, solmak, soldurmak, sönük
kalmak, önemsiz kalmak
40719 palea pulcuk
40720 paleface solukbenizli, beyaz (adam)
40721 paleness solukluk, renksizlik
40722 paleo- (önek) paleo, eski
40723 Paleocene paleosen
40724 paleographer paleograf
40725 paleography paleografi
40726 paleolithic yontma taş devrine ait
40727 paleontologist paleontolog, taşılbilimci
40728 paleontology paleontolog, taşılbilim
40729 Paleozoic paleozoik
40730 Palestine Filistin
40731 Palestinian Filistinli
40732 paletot palto, manto
40733 palette ressam paleti, palet
40734 palfrey binek atı
40735 palindrome makam
40736 paling çit, şarampol, parmaklık
40737 palingenesis yeniden doğma
40738 palisade kazıklarla yapılmış çit, siper kazığı, şarampol
40739 pall tabut örtüsü, (içinde ölü olan) tabut, kasvet veren örtü, perde,
usandırmak, bıktırmak, yavanlaşmak, sıkmak
40740 palladium palladyum
40741 pallete palet
40742 palliate (hastalık) hafifletmek, dindirmek
40743 palliation (hastalık) hafifletme, dindirme, mazur gösterme
40744 palliative palyatif, geçici, hafifletici, geçici çare, geçici önlem
40745 pallid solgun, soluk, benzi atmış
40746 pallidness solgunluk, solukluk
40747 pallium palyum, beyin zarı, başpiskopos cüppesi
40748 pallor solgunluk, soluk benizlilik
40749 pally yakın, samimi
40750 palm grease rüşvet
40751 palm off kakalamak, kazıklamak
40752 palm oil hurma yağı
40753 palm sugar hurma şekeri
40754 palm tree hurma ağacı
40755 palm palmiye, hurma ağacı, avuç içi, aya
40756 palmate palmiye yaprağı şeklinde, perdeayaklı
40757 palmette hurma yaprağı süsü
40758 palmiped perdeayaklı
40759 palmist el falcısı
40760 palmistry el falı
40761 palmitate palmitat
40762 palooka beceriksiz boksör, hödük, ayı, kıro
40763 palp dokunaç
40764 palpability hissedilebilirlik, açıklık, aşikârlık
40765 palpable elle dokunulabilir, ele gelir, gözle görünür, somut, belli,
apaçık, ortada, düpedüz
40766 palpate elle muayene etmek, elle tutmak
40767 palpation elle muayene, dokunma
40768 palpebra gözkapağı
40769 palpitant heyecandan titreyen
40770 palpitate (yürek) hızlı ve düzensizce atmak, titremek
40771 palpitation düzensiz kalp atışı, çarpıntı
40772 palsied felçli, kötürüm
40773 palsy inme, felç
40774 palter oyun etmek, hafife almak, ihmal etmek
40775 paltriness önemsizlik, değersizlik
40776 paltry önemsiz, değersiz, düşük
40777 paludal bataklık gibi, sıtmalı
40778 paludism sıtma
40779 pampas pampa
40780 pamper üzerine çok düşmek, avaylamak, şımartmak
40781 pamphlet kitapçık, broşür
40782 pamphleteer broşür yazan kimse
40783 pan tava, lavabo taşı, elek, suda yüzen ince buz, elemek, süzmek, elekle
aramak, acımasızca eleştirmek, (sınalgayı) sağa sola çevirmek
40784 panacea (sözde) her derde deva ilaç
40785 panache gösteriş
40786 Panama Panama
40787 Panamanian Panamalı
40788 pancake coil yassı bobin
40789 pancake landing perdövitesli iniş
40790 pancake tava keki, gözleme
40791 panchromatic pankromatik
40792 pancreas pankreas
40793 pancreatic duct pankreas yolu
40794 pancreatic gland pankreas bezi
40795 pancreatic juice pankreas usaresi
40796 pancreatic tissue pankreas dokusu
40797 pancreatic pankreasla ilgili
40798 pancreatin pankreatin
40799 panda crossing yaya geçidi
40800 panda panda
40801 pandemic genel, evrensel
40802 pandemonium şamata, curcuna, tantana
40803 pander pezevenk
40804 pandora güzel kadın
40805 pane pencere camı
40806 panegyric övgü, methiye, kaside
40807 panegyrical övgü niteliğinde
40808 panegyrist methiyeci, kaside yazarı
40809 panegyrize övmek, methetmek, övgü düzmek
40810 panel discussion açık oturum
40811 panel saw aynalık testeresi
40812 panel kapı aynası, kaplama tahtası, kontrol panosu, panel, giysilere konulan
kumaş parçası, dar uzun resim/yaçın, jüri heyeti
40813 panelist panele katılan kimse
40814 panelling tahta kaplama
40815 panelwork aynalı kaplama işi, silme işi
40816 pang ani ve şiddetli ağrı, sancı, acı
40817 pangs of hunger açlık sancısı
40818 pangs of love aşk sancısı, aşk acısı
40819 panhandle tava sapı, dilenmek
40820 panhandler dilenci
40821 panic panik, ürkü, paniğe uğratmak, paniğe kapılmak
40822 panic-stricken paniğe kapılmış
40823 panicky panik halinde, telaş verici
40824 panicle panikül, birleşik salkım
40825 panjandrum özünü çok yükseklerde gören güçlü kişi
40826 panne pan
40827 pannier küfe, sepet
40828 pannikin maşrapa
40829 panning panoramik, çevrinme
40830 panoplied tam silahlı
40831 panoply tam zırh takımı
40832 panorama panorama, toplu görünüm
40833 panoramic panoramik, çevrinme
40834 pansy hercai menekşe, ibne, oğlan
40835 pant sık sık nefes almak, nefes nefese kalmak, nefes nefese söylemek, kısa
ve çabuk soluk
40836 pantaloons eskiden giyilen dar pantolon
40837 pantechnicon mobilya mağazası
40838 pantheism kamutanrıcılık, panteizm
40839 pantheist kamutanrıcı, panteist
40840 pantheistic panteistik, panteizm ile ilgili
40841 panther panter, puma
40842 panties kadın külotu
40843 pantihose külotlu çorap
40844 pantile alaturka kiremit, oluklu kiremit
40845 pantograph pantograf, tıpkıçizer
40846 pantomime pandomim
40847 pantry kiler
40848 pants kadın külotu, pantalon
40849 pantyhose külotlu çorap
40850 panzer motorize kuvvet
40851 pap lapa, sulu yemek
40852 papa ata, baba
40853 paper bag çönge torba
40854 paper capacitor çöngeli kondansatör
40855 paper chromatography çönge kromatografisi
40856 paper clip ataş
40857 paper currency tedavüldeki pul
40858 paper hanger duvar çöngesi kaplayan kimse
40859 paper mill çönge fabrikası
40860 paper money çönge pul, banknot
40861 paper office devlet arşivi
40862 paper profit çönge üzerindeki kâr, fiktif kâr
40863 paper tape çönge bant
40864 paper kâğıt, çönge, gazete, yenün, yazı, bildiri, (ç.) evrak, sınav soruları,
duvar çöngesiyle kaplamak
40865 paperback çönge kapaklı kitap
40866 paperboy yenün dağıtıcısı
40867 paperhanger duvar çöngecisi
40868 paperknife kitap açacağı, çönge bıçağı
40869 papers on appeal celp, davetiye
40870 papers evrak
40871 paperweight çöngelerin uçmasını önleyen ağırlık
40872 paperwork kırtasiyecilik
40873 papery çönge gibi, çönge inceliğinde
40874 papier-mache çönge hamuru, kartonpiyer
40875 papilla tomur, meme, kabarcık, papil
40876 papillary kabarcıkları olan, kabarcık gibi
40877 papistry Katoliklik
40878 papoose Kızılderili çocuğu, arka sepeti
40879 pappus papus, tüy çanak, ayva tüyü, ince tüy
40880 pappy baba
40881 paprika kırmızı biber, istiot
40882 papula kabarcık
40883 papyraceous çönge gibi ince
40884 papyrus papirüs
40885 par for the course olan oldu
40886 par of exchange kambiyo paritesi, kambiyo kuru
40887 par value nominal değer
40888 par nominal değer, itibari kıymet, eşit düzey
40889 para paraşütçü asker, paragraf
40890 para- (önek) ötesinde, yanındaki, gibi, tali, yarı
40891 parabiosis parabiyoz
40892 parable mesel, ibret alınacak öykü
40893 parabola parabol
40894 parabolic aerial parabolik anten
40895 parabolic curve parabolik eğri
40896 parabolic reflector parabolik reflektör
40897 parabolic parabolik
40898 paraboloid headlight parabolik far
40899 paraboloid of revolution dönel paraboloit
40900 paraboloid paraboloit
40901 parachute jumper paraşütçü
40902 parachute paraşüt, paraşütle atlamak
40903 parachutist paraşütçü
40904 paraclete şefaatçi
40905 parade ground tören meydanı
40906 parade geçit töreni, gezinti yeri, gösteriş, sıraya dizilmek, gösteriş
yapmak, hava atmak
40907 paradigm paradigma, dizi, örnek, kip
40908 paradigmatic dizi ile ilgili, dizisel
40909 paradigmatics dizibilim
40910 paradise cennet, cennet bahçesi
40911 paradox paradoks, yanıltmaç
40912 paradoxical çelişkili görünen, mantığa aykırı görünen
40913 paradrop paraşütle atmak
40914 paraffin oil gazyağı
40915 paraffin wax parafin
40916 paraffin parafin
40917 paraglider planör paraşüt
40918 paragon en iyi örnek
40919 paragonite paragonit
40920 paragraph paragraf
40921 parahydrogen parahidrojen
40922 parakeet bir tür ufak papağan
40923 paraldehyde paraldehit
40924 parallax paralaks
40925 parallel circuit paralel devre
40926 parallel connection paralel bağlantı
40927 parallel line paralel çizgi
40928 parallel resonance paralel rezonans, koşut çınlanım
40929 parallel koşut, paralel, kıyaslanabilir, benzer, okşar, yakın, paralel
çizgi, benzerlik, örnek, benzer, enlem, benzemek, eşit olmak
40930 parallel-nerved paralel damarlı
40931 parallel-plate capacitor paralel levhalı kondansatör
40932 parallelepiped paralel yüzlü, koşutyüzlü
40933 parallelism benzerlik
40934 parallelogram paralelkenar
40935 paralogism paraljizm, mantığa uymazlık, sahte görünüş
40936 paralysation felç olma
40937 paralyse felç etmek, felce uğratmak
40938 paralysis inme, felç
40939 paralytic felçli kimse, felçli, felce uğratıcı, felç edici, körkütük
sarhoş, küfelik
40940 paramagnetic paramanyetik, çaşakla çekilebilen
40941 paramagnetism paramanyetiklik
40942 paramecium terliksidöngül, paramesyum
40943 paramedic yardımcı hekimlik hizmeti veren kişi
40944 parameter parametre, katsayı
40945 parametric amplifier parametrik amplifikatör
40946 parametric equation parametrik denklem
40947 parametric parametrik
40948 paramilitary askeri nitelikli
40949 paramount üstün, yüce, en büyük, en önemli
40950 paramour metres, dost
40951 paranoia paranoya
40952 paranoiac paranoyak
40953 paranoid paranoyak
40954 parapet korkuluk, parmaklık, siper
40955 paraph paraf, kısa imza
40956 paraphernalia takım taklavat, donatı, alet edevat
40957 paraphrase başka sözcüklerle açıklamak, açımlamak, açımlama
40958 paraplegia belden aşağı felç, parapleji
40959 paraplegic belden aşağısı felçli
40960 parapsychology parapsikoloji
40961 parascending paraşütle atlama yöndünü
40962 parasital asalak, parazit
40963 parasite asalak, parazit, başkalarının sırtından geçinen kişi, asalak,
parazit
40964 parasitic current parazit akım
40965 parasitic asalaklarla ilgili
40966 parasiticide asalak öldürücü madde
40967 parasitism parazitlik, asalaklık
40968 parasitology asalakbilim
40969 parasol güneş şemsiyesi
40970 parasuit paraşütçü giysisi
40971 parasympathetic nervous system parasempatik sinir jüyesi
40972 parasympathetic parasempatik
40973 parathion paratiyon
40974 parathyroid paratiroit bezi
40975 paratrooper paraşütçü
40976 paratroops paraşütçü kıtası
40977 paratyphoid paratifo
40978 paravane paravan
40979 parboil yarı kaynatmak
40980 parbuckle fıçı sapanı, bocurgart halatı ile yüklemek
40981 parcel of land parsel
40982 parcel office paket postanesi
40983 parcel out taksim etmek, parsellemek
40984 parcel post paket postası, koli servisi
40985 parcel up paketlemek
40986 parcel paket, koli, bohça, bağlama, sürü, yığın, takım, arazi parçası,
parsel, hisselerine ayırmak, doğramak, hisselerine bölmek, hurdalamak, parçalamak,
bohça halinde bağlamak, bükmek
40987 parcenary ortak mal sahipliği
40988 parcener ortak mirasçı
40989 parch (güneş) kavurmak, (susuzluktan) kavrulmak
40990 parching yakıcı, kavurucu
40991 parchment paper parşömen çöngesi
40992 parchment tirşe, parşömen
40993 pard dost, arkadaş, ahbap
40994 Pardon me affedersiniz, özür dilerim, efendim?
40995 pardon af, geçirim, bağışlama, bağışlamak, geçirmek, affetmek
40996 pardonable bağışlanabilir, affedilir
40997 pardoner affedici
40998 pare down indirmek, düşürmek
40999 pare kabuğunu soymak, (tırnak) kesmek
41000 paregoric paregorik iksir
41001 parencephalon beyincik
41002 parenchyma parankima, kanserli doku
41003 parent cell ana hücre
41004 parent company ana şirket
41005 parent rock ana kaya
41006 parent ana ya da baba, veli, ç.ana baba, ebeveyn, valideyn
41007 parent-teacher association mektep-kodak birliği
41008 parent-teacher meeting veli toplantısı
41009 parentage nesil, soy, asıl
41010 parental right velayet hakkı
41011 parental ana babaya ait
41012 parenthesis ayraç, parantez, ara söz
41013 parenthetic clause aracümle, aratümce
41014 parenthetic parantezle ilgili
41015 parenthood analık ya da babalık
41016 parentless anasız-babasız, öksüz, yetim
41017 parents ana baba, ebeveyn
41018 paresis parezi, hafif felç
41019 parget sıva, kaba sıva
41020 parhelion parheli, yalancı güneş
41021 pari passu eşit adımlarla, eşit değerde
41022 pariah dog sokak köpeği
41023 pariah toplumun kabul etmediği kimse
41024 parietal parietal, çepersel
41025 paring knife soyma bıçağı
41026 paring kabuğunu soyma, soyuntu, yonga
41027 paripassu eşit adımlarla, aynı hızla
41028 parity bit eşitlik biti
41029 parity character eşlik karakteri
41030 parity check eşitlik denetimi
41031 parity eşitlik, denklik
41032 park park, yeşil alan, park etmek, koymak, bırakmak
41033 parka parka
41034 parking brake el eğleci
41035 parking light park ışığı
41036 parking lot otopark
41037 parking meter parkmetre, otopark sayacı
41038 parking space park yeri
41039 parking park yapma
41040 parkinson's disease titremeli felç, parkinson hastalığı
41041 parkway ağaçlı yol
41042 parlance deyiş, tabir, konuşma tarzı
41043 parlay kazanılan pulu bir sonraki yarışa yatırmak
41044 parley toplantı, zirve toplantısı, barış görüşmesi
41045 parliament parlamento, meclis
41046 parliamentarian parlamenter
41047 parliamentarism parlamenter jüye
41048 parliamentary inquiry meclis soruşturması
41049 parliamentary parlamentoya ait
41050 parlour car lüks vagon
41051 parlour maid sofra hizmetçisi kız
41052 parlour salon
41053 parlous tehlikeli, korkutucu, telaş verici
41054 parmesam cheese parmezan peyniri
41055 parochial (görüş/vb.) sınırlı, dar
41056 parochialism dar görüşlülük
41057 parodist parodi yazarı
41058 parody parodi, gülünçleme, adi kopye
41059 parol contract sözlü antlaşma
41060 parol evidence yeminli ifade
41061 parol sözlü, şifahi
41062 parole tutukluya verilen izin, şartlı tahliye, söz, namus sözü, şeref
sözü, şartlı tahliye etmek
41063 paronomasia cinas
41064 paronym eşköklü, aynı kökten gelen sözcük
41065 paronymous eşköklü, aynı kökten gelen
41066 parotid kulakaltı bezi, parotis
41067 parotitis kulakaltı bezi yangısı, parotit
41068 paroxysm (gülme/vb.) kriz
41069 paroxysmal krizle ilgili, nöbetsel
41070 paroxysms of laughter gülme krizi
41071 paroxysms of rage ani öfke
41072 parquet stone parke taş
41073 parquet parke
41074 parquetry parke döşeme
41075 parricidal ebeveyn veya akraba katiline ait
41076 parricide ebeveyn veya akraba katili
41077 parrot papağan, papağan gibi tekrarlamak
41078 parry savuşturmak, geçiştirmek
41079 parse dilbilgisel olarak incelemek
41080 parsec parsek
41081 parser ayrıştırıcı
41082 parsimonious cimri, pinti
41083 parsimoniousness cimrilik, pintilik
41084 parsimony cimrilik, pintilik, eldarlığı
41085 parsley maydanoz
41086 parsnip yabani havuç
41087 part company ayrılmak, bırakmak
41088 part of speech sözcük türü
41089 part owner hissedar
41090 part sb's hair burnunun dibine girmek
41091 part with -den ayrılmak, bırakmak
41092 part bölüm, kısım, parça, pay, hisse, yan, taraf, görev, rol, fasıl, kısmen,
kısmi, ayırmak, ayrılmak
41093 part-time work süreksiz iş, aralı iş
41094 part-time yarım günlük
41095 partake katılmak, paylaşmak, yemek, içmek
41096 parterre çiçek bahçesi
41097 parthenogenesis partenogenez
41098 parti-coloured karışık renkli, alaca
41099 partial differential parçal diferansiyel, tikel türetke
41100 partial eclipse kısmi tutulma
41101 partial entropy kısmi entropi, tikel dağıntı
41102 partial fraction kısmi kesir, tikel üleşke
41103 partial free energy kısmi serbest enerji
41104 partial payment kısmi ödeme
41105 partial pressure kısmi basınç, tikel basınç
41106 partial vacuum kısmi boşluk, tikel boşluk
41107 partial wave kısmi dalga, tikel dalga
41108 partial bölümsel, tikel, kısmi, tarafgir, yan tutan, düşkün
41109 partiality yan tutma, tarafgirlik, düşkünlük
41110 partially kısmen, yan tutarak
41111 participant katılan kişi, katılımcı, iştirakçi
41112 participate katılmak, iştirak etmek
41113 participating katılan, iştirak eden, kâr paylı
41114 participation katılma, katılım
41115 participator katılımcı, iştirakçi
41116 participial ortaç türünden
41117 participle ortaç
41118 particle accelerator parçacık hızlandırıcısı
41119 particle orbit tanecik yörüngesi
41120 particle size analysis tane büyüklüğü analizi
41121 particle size parçacık büyüklüğü, tane büyüklüğü
41122 particle theory of light ışığın tanecik teorisi
41123 particle velocity tanecik hızı
41124 particle parça, zerre, tane, işlevsel sözcük, ilgeç, tanımlık, bağlaç
41125 particular özel, ayratın, olağandışı, dikkate değer, belirli, diğerlerinden
farklı, tek, müşkülpesent, titiz, tam, ayrıntılı, mahsus, özgü
41126 particularism belirli bir topluluğa bağlılık
41127 particularity özellik, titizlik, tamlık, eksiksizlik
41128 particularize tek tek ayrıntılarını belirtmek
41129 particularly özellikle
41130 particulars ayrıntılar, detaylar
41131 parting breath son nefes
41132 parting wall bölme duvarı
41133 parting ayrılma, veda etme, ayrılma yeri, taksim edici
41134 partisan yandaş, taraftar, partizan, çeteci, partizan
41135 partisanship yandaşlık, taraftarlık, partizanlık
41136 partite parçalı
41137 partition coefficient dağılım katsayısı
41138 partition wall bölme duvarı
41139 partition bölünme, ayrılma, bölme, ince duvar
41140 partitive kısımlara ayıran
41141 partly cloudy parçalı bulutlu
41142 partly kısmen, bir dereceye kadar
41143 partner ortak, eş, arkadaş, oyun arkadaşı, kavalye, dam, erkek arkadaş
41144 partnership ortaklık
41145 partridge keklik
41146 parturient doğurmak üzere olan, doğuran
41147 parturition doğurma, doğum
41148 party in power iktidar partisi
41149 party line parti siyaseti, sınır çizgisi
41150 party plaintiff davacı taraf
41151 party wall müşterek duvar, ara duvar, bölme duvarı
41152 party eğlenti, parti, türküm, birlik, ekip, (siyasi) parti, şahıs, kimse
41153 parvenu türedi
41154 pasha paşa
41155 pasqueflower rüzgâr çiçeği
41156 pass a bill yasa tasarısını kabul etmek
41157 pass a check çeki tahsil etmek
41158 pass away ölmek, göçmek, geçmek, yok olmak
41159 pass beyond geçmek, üstün olmak
41160 pass book banka hesap cüzdanı
41161 pass by önünden geçmek, önemsememek, boş vermek
41162 pass for olarak kabul edilmek, sanılmak
41163 pass muster yoklamayı atlatmak, yeterli olmak, geçmek
41164 pass off durmak, dinmek, meydana gelmek, olmak
41165 pass on ölmek, göçmek, geçmek, yok olmak
41166 pass out bayılmak, özünden geçmek, dağıtmak
41167 pass over aldırmamak, boş vermek, yok saymak, göz yummak
41168 pass the buck to sorumluluğu -e yüklemek
41169 pass the buck topu başkasına atmak
41170 pass the hat round (kimese) pul toplamak
41171 pass the sponge over üzerine sünger çekmek, unutmak
41172 pass the time of day laklak etmek
41173 pass through içinden geçmek
41174 pass up fırsatı kaçırmak
41175 pass water işemek
41176 pass geçmek, ilerlemek, (önünden/vb.) geçmek, yetişip geçmek, sollamak,
vermek, uzatmak, (zaman) geçmek, (zaman) geçirmek, (sınav) geçmek, kazanmak,
onaylamak, kabul etmek, geçirmek, geçmek, dinmek, bitmek, geçit, boğaz, geçme,
geçiş, geçiş, giriş-çıkış izni, paso, sınavda geçme, pas, pasaport, kur, baştan
çıkarma
41177 passable iyi, geçer, (yol/ırmak/vb.) geçilebilir, aşılabilir, geçilir
41178 passage geçiş, geçme, pasaj, koridor, dar yol, geçit, bölüm, paragraf,
parça, deniz yolculuğu
41179 passage-way geçit, koridor
41180 passe partout camlı resim
41181 passe modası geçmiş, eski, solmuş, yaşlanmış
41182 passenger cabin yolcu kabini
41183 passenger car binek otomobili
41184 passenger coach yolcu otobüsü
41185 passenger compartment yolcu kompartımanı
41186 passenger lounge yolcu salonu
41187 passenger plane yolcu uçağı
41188 passenger ship yolcu vapuru
41189 passenger ticket yolcu bileti
41190 passenger train yolcu treni, sernişin katarı
41191 passenger misafir, sernişin, yolcu
41192 passenger-mile yolcu başına bir mil hesabı
41193 passepartout ana anahtar
41194 passerby tesadüfen geçen kimse, yoldan geçen
41195 passerine serçegiller
41196 passibility hassasiyet, duygululuk
41197 passible hassas, duygulu
41198 passim sık sık, birçok yerde
41199 passing lane sollama şeridi
41200 passing shot tenisde aşırtma vuruş
41201 passing geçen, ilerleyen, geçici, kısa süren
41202 passion flower çarkıfelek çiçeği
41203 passion ihtiras, tutku, hırs, ani öfke, düşkünlük, tutku, hastalık
41204 passionate ihtiraslı, hırslı, şiddetli, ateşli
41205 passionateness heyecanlılık
41206 passionless soğukkanlı, heyecansız
41207 passivate pasifleştirmek
41208 passive gerund edilgen ulaç
41209 passive immunity pasif bağışıklık, edilgin bağışıklık
41210 passive participle edilgen ortaç
41211 passive resistance pasif direniş
41212 passive verb edilgen fiil, edilgen eylem
41213 passive voice edilgen çatı
41214 passive volcano sönmüş yanardağ
41215 passive pasif, edilgen
41216 passivity pasiflik, edilgenlik, hareketsizlik
41217 passkey maymuncuk
41218 passometer adımölçer, pasometre
41219 passport inspection pasaport kontrolü
41220 passport pasaport
41221 passport-size photograph vesikalık yaçın
41222 password parola
41223 past all reason mantıksız, aşırı
41224 past caring boşvermiş, umursamaz
41225 past continuous tense sürekli geçmiş zaman
41226 past definite belirli geçmiş zaman
41227 past indefinite belirsiz geçmiş zaman
41228 past master usta, erbab
41229 past participle geçmiş zaman ortacı
41230 past perfect continuous tense sürekli geçmişte bitmiş zaman
41231 past perfect tense -miş'li geçmiş zaman
41232 past perfect belirli geçmiş zaman
41233 past progressive tense sürekli geçmiş zaman
41234 past tense belirli geçmiş zaman
41235 past geçmiş, geçmişte kalan, geçen, öten, bitmiş, sona ermiş, eski, sabık,
(dilb.) geçmiş, -den sonra, geçe, ötesinde, uzağında, -siz, -sız, geçmiş zaman,
geçmiş, bir kimsenin geçmişi, geçmiş, geçmiş zaman
41236 pasta makarna
41237 paste solder hamur lehimi
41238 paste hamur, çiriş, kola, macun, ezme, (çönge) yapıştırmak
41239 pasteboard mukavva
41240 pastel pastel boya kalemi, pastel resim, soluk renk, pastel renk
41241 pastelist pastel resim yapan kimse
41242 pastern bukağılık
41243 pasteurised milk pastörize süt
41244 pasteurization pastörizasyon
41245 pasteurize pastörize etmek
41246 pasteurizer pastörize aygıtı
41247 pastille pastil
41248 pastime hoşça vakit geçirmek için yapılan şey, uğraş
41249 pastiness hamur gibi olma, macun gibi olma
41250 pastrami pastırma
41251 pastry cook pastacı
41252 pastry shop pastahane
41253 pastry hamur işi, pasta
41254 pasturage otlatma, otlatma hakkı, otlak, çayır, mera, ot
41255 pasture farming mera tarımı
41256 pasture ot, otlak, çayır, mera, çayıra salmak, otlatmak
41257 pasty etli börek, (yüz) solgun
41258 pat answer uygun cevap
41259 pat on the back sırt sıvazlama
41260 pat hafifçe vurma, okşama, ufak kalıp tereyağı, elle hafifçe vurmak,
hafifçe vurarak okşamak, tam yerinde, tam zamanında, tamamiyle uygun, münasip
41261 patagium kanat zarı
41262 patch up uzlaştırmak, yatıştırmak, barıştırmak, yamamak
41263 patch yama, (değişik renkte) yer/parça, küçük ösümlük yetiştirme, yamamak,
yama yapmak
41264 patchouli silhat
41265 patchwork yama işi
41266 patchy yarım yamalak, şöyle böyle
41267 pate kelle, saksı, kafa, beyin, akılezme
41268 patella dizkapağı
41269 patency açıklık, besbellilik, aşikârlık
41270 patent agent patent işleri uzmanı
41271 patent law patent yasası
41272 patent leather rugan, parlak deri
41273 patent medicine müstahzar, hazır ilaç
41274 patent office patent dairesi
41275 patent right patent hakkı
41276 patent rights patent hakları
41277 patent görünen, açık, besbelli, meydanda, ortada, patentli, patent,
patent almak
41278 patented patentli
41279 patentee patent sahibi
41280 patently açıkça
41281 pater peder, baba
41282 paterfamilias evin erkeği
41283 paternal babayla ilgili, (akrabalık) baba tarafından, babalık taslayan
41284 paternalism baba gibi davranış
41285 paternity suit babalık davası
41286 paternity babalık
41287 paternoster tespih
41288 path keçiyolu, patika, yol, (neyinse izlediği) yön, rota, yol
41289 pathetic acıklı, acınırlı, dokunaklı, üzücü, boktan, beş kapik etmez, işe
yaramaz
41290 pathfinder çığır açan kimse, kâşif, bulucu
41291 pathless patikasız, yolsuz
41292 pathogen patojen
41293 pathogenesis patojenez
41294 pathogenic patojenik
41295 pathological patolojik, anlamsız, boş, nedensiz
41296 pathologist patolog
41297 pathology patoloji, sayrılıkbilim
41298 pathos dokunaklılık
41299 pathway patika
41300 patience sabır
41301 patient sabırlı, hasta
41302 patiently sabırla
41303 patio teras, veranda
41304 patois mahalli ağgan
41305 patriarch patrik, piskopos, kodak reisi, kabile reisi
41306 patriarchal ataerkil, atahakan
41307 patriarchate patriklik, ataerki, cet
41308 patriarchy ataerkil toplum düzeni, ataerkillik
41309 patrician asilzade, aristokrat
41310 patricide baba katli, baba katili
41311 patrimonial anadan babadan kalma
41312 patrimony ana babadan kalan mal, kalıt, miras
41313 patriot yurtsever
41314 patrioteer aşırı yurtsever
41315 patriotic yurtsever
41316 patriotism yurtseverlik
41317 patrol devriye gezme, devriye, devriye gezmek
41318 patrolman devriye sakçısı
41319 patron saint koruyucu aziz
41320 patron hami koruyucu, sürekli müşteri
41321 patronage himaye, koruma, sürekli müşteriler, (kayırarak) önemli mevkiye
atama
41322 patroness koruyucu azize
41323 patronize sürekli müşteri olmak, tenezzülen iltifat etmek, lütuf göstermek
41324 patronizing tepeden bakan, küçümseyen
41325 patsy avanak, enayi, kadınsı erkek
41326 patten nalın, takunya, sütun kaidesi
41327 patter pat pat (sesi), patırtı, hızlı komik konuşma
41328 pattern book katalog, model kitabı
41329 pattern maker döküm kalıpçısı
41330 pattern numune, örnek, desen, resim, kalıp, patron, model, gidiş,
gidişat, seyir, şablon, aynen kopya etmek, kopyasını çıkarmak, -e uydurmak
41331 patterned desenli
41332 patty küçük börek, mantı
41333 patulous açık, yaygın
41334 paucity azlık, yetersizlik, kıtlık
41335 paunch şiş göbek, koca göbek
41336 pauper labour düşük verginli işgücü
41337 pauper yoksul, fakir
41338 pauperism yoksulluk, fakirlik
41339 pauperize yoksullaştırmak, yoksul düşürmek
41340 pause durma, ara, mola, durak, durgu, duruklamak, ara vermek
41341 pave the way for -i kolaylaştırmak, yolunu açmak
41342 pave kaldırım döşemek
41343 pavement kaldırım, yol döşemesi, asfalt
41344 pavilion roof çadırçatı, topuzçatı
41345 pavilion büyük çadır, pavyon, köşk, oyuncuların maçı izlediği yer
41346 paving stone kaldırım taşı
41347 paving tile yer karosu, çini
41348 paving (yol) döşeme malzemesi
41349 paviour kaldırımcı
41350 paw about orasını burasını ellemek, mıncıklamak
41351 paw at orasını burasını ellemek, mıncıklamak
41352 paw döngül pençesi, el, pençelemek, pençe atmak, (at/about ile) orasını
burasını ellemek, mıncıklamak
41353 pawl kastanyola, kastanyola ile sıkıştırmak
41354 pawn broker rehinci, tefeci
41355 pawn ticket rehin makbuzu
41356 pawn rehine vermek, rehine koymak, (satranç) piyon, piyade, kukla, piyon,
alet, maşa
41357 pawnbroker rehinci
41358 pawnee rehin alan, rehin karşılığı borç veren
41359 pawner rehin veren, rehin bırakan
41360 pawnshop rehinci dükkânı
41361 pawpaw bkz.papaya
41362 pay a left-handed compliment kaş yapayım derken göz çıkarmak
41363 pay a visit ziyaret etmek
41364 pay at sight görüldüğünde ödeme
41365 pay at tenor vadesinde ödeme
41366 pay attention dikkat etmek, kulak vermek
41367 pay back borcunu ödemek, geri vermek
41368 pay by cheque çek vermek, çekle ödemek
41369 pay by credit card kredi kartıyla ödeme yapmak
41370 pay by instalments taksitle ödemek
41371 pay cash peşin ödemek
41372 pay ceiling vergin tavanı, maaş tavanı
41373 pay clerk muhasebeci
41374 pay day ödeme günü, maaş günü, ay başı
41375 pay desk kasa, vezne
41376 pay dirt verimli toprak, kazançlı iş
41377 pay dividends avantaj sağlamak, ilerde yararlı olmak
41378 pay for -in pulunu ödemek, masrafını ödemek
41379 pay heed to önem vermek, dikkat etmek
41380 pay heed dikkat etmek, kulak vermek
41381 pay in advance peşin ödemek
41382 pay in cash nakit ödeme yapmak
41383 pay in pul yatırmak
41384 pay interest faiz getirmek
41385 pay lip service to sadece söz ile desteklemek
41386 pay money in bankaya pul yatırmak
41387 pay off old scores acısını çıkarmak
41388 pay off borcunu tamamen ödemek
41389 pay on account hesaben ödemek
41390 pay on credit kredi kartıyla ödeme yapmak
41391 pay one's respects saygılarını sunmak
41392 pay one's way kendi hesabını kendi ödemek
41393 pay out ödemek, vermek
41394 pay roll maaş bordrosu, vergin bordrosu
41395 pay slip vergin makbuzu
41396 pay telephone ankesörlü alısün
41397 pay the penalty cezasını çekmek
41398 pay the piper ceremeyi çekmek, masrafı ödemek
41399 pay through the nose aşırı pul ödemek, kazık yemek
41400 pay to bearer hamiline ödeme
41401 pay up borcunu kapamak
41402 pay ödemek, tölemek, yararı olmak, yarar sağlamak, kâr getirmek,
karşılığını vermek, cezasını çekmek, ödemek, ödeme, vergin, maaş
41403 pay-as-you-earn gelir vergisini kaynağından kesme
41404 pay-roll tax istihdam vergisi
41405 payable at sight görüldüğünde ödenecek
41406 payable on delivery teslimde ödeme
41407 payable to bearer hamiline ödenecek
41408 payable to order emrine ödenecek
41409 payable ödenecek, ödenmesi gerek, ödenebilir
41410 payday maaş günü
41411 payee alacaklı
41412 payer ödeyen, muhatap, borçlu
41413 paying bank ödeyen banka, ödeme yapan banka
41414 paying guest pansiyoner
41415 paying teller ödeme veznedarı, tediye veznedarı
41416 paying kazançlı, kârlı, verginli, ödeme, vergin
41417 paying-in slip ödeme makbuzu
41418 payload navlunlu yük, kazançlı yük
41419 paymaster bordro memuru, veznedar
41420 payment by cheque çekle ödeme
41421 payment in full peşin ödeme
41422 payment in installment taksitle ödeme
41423 payment in kind ayni ödeme
41424 payment ödeme, vergin, maaş
41425 payoff office kasa, gişe
41426 payoff ödeme, ödeme vakti, ceza, hakedilmiş ceza
41427 payola rüşvet, kanunsuz ödeme
41428 payroll vergin bordrosu
41429 pea green filizi, açık yeşil
41430 pea soup bezelye çorbası
41431 pea souper koyu sis
41432 pea bezelye
41433 peace conference barış konferansı
41434 peace time barış dönemi
41435 peace barış, rahat, huzur, asayiş, güvenlik
41436 peaceable barışçıl
41437 peaceful barışsever, barışçı, barışçıl, sakin, rahat, huzurlu
41438 peacemaker barıştırıcı, arabulucu
41439 peacenik savaş karşıtı kimse
41440 peach şeftali
41441 peachy şeftali gibi
41442 peacock tavuskuşu
41443 peafowl tavus
41444 peahen dişi tavuskuşu
41445 peak factor tepe faktörü
41446 peak load azami yük
41447 peak pressure azami basınç
41448 peak season yoğun sezon
41449 peak traffic hours trafiğin en yoğun olduğu sögenler
41450 peak traffic en yüksek trafik
41451 peak value tepe değeri, uç değeri
41452 peak voltage maksimum gerilim, tepe gerilimi
41453 peak uç, doruk, zirve, en yüksek çekit, en yüksek sınır, sivri uç, kasket
siperi, doruğa ulaşmak
41454 peaked zayıf düşmüş, zayıflamış, tazı gibi
41455 peaky sivri tepeli, bitkin, zayıflamış
41456 peal of laughter kahkaha tufanı
41457 peal çan sesi, çınlama, gürültü, gürleme, çınlamak, çınlatmak
41458 peanut butter krem fıstık, fıstık ezmesi
41459 peanut gallery tiyatrodaki en üst balkon
41460 peanut Amerikan fıstığı, yer fıstığı, yeryangak
41461 pear tree armut ağacı
41462 pear armut, kertme
41463 pearl barley frenk arpası, arpa şehriyesi
41464 pearl diver inci avcısı
41465 pearl oyster inci istiridyesi
41466 pearl inci, mirvari, merverit
41467 pearlite perlit
41468 pearlwort mercan otu
41469 pearly gates cennet kapısı
41470 pearly inci gibi
41471 peasant köylü, kentçi, hödük, andavallı
41472 peasantry köylü sınıfı
41473 pease pudding bezelye püresi
41474 pease bezelye
41475 peat bath turba banyosu
41476 peat bed turbiyer, turbalık
41477 peat coal turba kömürü
41478 peat moor turbiyer, turba bataklığı
41479 peat moss turba yapan yosun
41480 peat bataklık kömürü, turba
41481 peaty soil turbalı toprak
41482 peaty turbalı
41483 peavey çivili kanca
41484 pebble mill çakıllı değirmen
41485 pebble çakıl taşı
41486 pebbling pürüzlü yüzey
41487 pebbly çakıllı
41488 peccadillo hafif suç, kabahat, kusur
41489 peccant kabahatli
41490 peck at kuş gibi az yemek
41491 peck gagalamak, dimdik vurmak, aceleyle/ruhsuz bir şekilde öpmek, gagalama,
acele/ruhsuz öpüş
41492 pecker (kaba) yarak
41493 pecking order hiyerarşi
41494 peckish (İİ) acıkmış, aç
41495 pectase pektaz
41496 pecten ibik
41497 pectic pektinli
41498 pectin pektin, pelte
41499 pectoral fin göğüs yüzgeci
41500 pectoral girdle göğüs kemeri
41501 pectoral göğüse ait
41502 peculate zimmetine pul geçirmek
41503 peculation zimmetine pul geçirme, pul aşırma
41504 peculator zimmetine pul geçiren kimse
41505 peculiar acayip, tuhaf, olağandışı, (to ile) özgü, mahsus, kaçık, çatlak,
hasta, özel
41506 peculiarity özellik, tuhaflık, acayiplik, -e özgü olma
41507 peculiarly özellikle, tuhaf bir şekilde
41508 pecuniary pula ilişkin, pulluk
41509 pedagogic pedagojik, eğitimsel, eğitbilimsel
41510 pedagogics pedagoji, eğitbilim
41511 pedagogue pedagog, eğitimci
41512 pedagogy pedagoji, eğitbilim
41513 pedal ayaklık, pedal
41514 pedalo deniz bisikleti
41515 pedant kılı kırk yaran, titiz
41516 pedantic kılı kırk yaran, titiz, bilgiçlik taslayan
41517 pedantry bilgiçlik taslama, ukalalık
41518 pedate ayaklı
41519 peddle seyyar satıcılık yapmak
41520 peddler seyyar satıcı
41521 peddling önemsiz, ufak
41522 pederast kulampara, oğlancı
41523 pederasty kulamparalık
41524 pedestal (heykel/sütun/vb.) taban, özül, kaide
41525 pedestrian crossing yaya geçidi
41526 pedestrian zone yaya bölgesi
41527 pedestrian ilginç olmayan, alelade, sıradan, yaya
41528 pediatric pediatrik
41529 pediatrician pediatrist, çocuk doktoru
41530 pediatrics pediatri
41531 pediatrist pediatrist, çocuk hekimi
41532 pedicel pediçel, çiçek sapı
41533 pedicle çiçek sapı
41534 pedicular bitli
41535 pedicure ayak bakımı, pedikür
41536 pedigree seed elit tohum
41537 pedigree soyağacı, soy
41538 pedigreed soyu (sopu) belli
41539 pediment pediment
41540 pedlar seyyar satıcı
41541 pedology pedoloji, toprakbilim
41542 pedometer pedometre, adımsayar
41543 peduncle pedümkül, çiçek sapı
41544 pee işemek, işeme, çiş
41545 peek dikizlemek, röntgenlemek, dikizleme, röntgen
41546 peekaboo çocuklara "ce" yapılan oyun
41547 peel off inişe geçmek
41548 peel kabuğunu soymak, (kabuğu/derisi) soyulmak, pul pul dökülmek,
(meyve/sebze/vb.) kabuk
41549 peeler soyucu, soyma bıçağı, soyma kılgası, aynasız
41550 peelings (çisil/vb.) kabuk
41551 peen çekiçle dövmek, çekiçle ezmek
41552 peep gizlice bakmak, dikizlemek, röntgenlemek, dikiz, ötme sesi, cik
41553 peephole gözetleme deliği
41554 peeping Tom röntgenci
41555 peer eş, emsal, lord, asilzade, dikkatle bakmak
41556 peerage asilzadeler sınıfı, asilzadelik
41557 peeress soylu kadın
41558 peerless eşsiz, rakipsiz
41559 peeve kızdırmak, gıcık etmek
41560 peeved hırçın, huysuz
41561 peevish huysuz, hırçın, aksi
41562 peevishness mızmızlık
41563 peg leg tahta bacak
41564 peg out gebermek, nalları dikmek
41565 peg top topaç
41566 peg ağaç çivi, mandal, kanca, askı, asılgan, mandallamak, (fiyat/vb.)
sabitleştirmek
41567 pegasus kanatlı at, ilham perisi
41568 pegmatite pegmatit
41569 peignoir sabahlık
41570 pejorative küçük düşürücü, kötüleyici, yermeli
41571 pekin pekin
41572 pelage memeli döngüllerin kürkü
41573 pelagic derin denizlerle ilgili
41574 pelargonic acid pelargonik asit
41575 pelargonic pelargonik
41576 pelargonium sardunya, ıtırçiçeği
41577 pelerine pelerin
41578 pelf pul, varlık, vurgun, yağma
41579 pelican pelikan
41580 pelisse çocuk pelerini, askeri pelerin, kürk manto
41581 pelite pelit
41582 pellagra pelagra
41583 pellet ufak top, saçma tanesi, ufak kurşun, kürecik, misket
41584 pelletize peletlemek
41585 pellicle ince zar
41586 pellicular zar gibi ince
41587 pellmell karmakarışık, karman çorman, karmakarışık, karman çorman, allak
bullak
41588 pellucid yarısaydam, berrak
41589 pelmet pencere/kapının üst kısmını örten perde
41590 pelt down şakır şakır yağmak
41591 pelt with saldırmak
41592 pelt wool post yünü
41593 pelt pösteki, post, deri, kürk, (with ile) saldırmak, (down ile) şakır şakır
yağmak, deli gibi koşmak
41594 peltry döngül derileri
41595 pelvic cavity pelvis boşluğu
41596 pelvic fin karın yüzgeci
41597 pelvic girdle pelvis kemeri
41598 pelvic pelvise ait
41599 pelvis pelvis, leğen
41600 pemmican bir çeşit pastırma
41601 pen friend mektup arkadaşı
41602 pen name (yazar) takma ad
41603 pen pal mektup arkadaşı
41604 pen point kalem ucu
41605 pen tükenmezkalem, dolmakalem, yazarlık, kalem, yazar, kalem, kümes, ağıl,
kora, yazmak, ağıla/kümese kapatmak, dar bir yere tıkmak, kapatmak
41606 pen-and ink kalemle yazılmış, kalemle çizilmiş
41607 pen-light ışık kalemi
41608 penal code ceza kanunları
41609 penal provision cezai hüküm
41610 penal servitude ağır hapis, kürek cezası
41611 penal cezai
41612 penalize ceza vermek, cezalandırmak
41613 penalty area ceza sahası
41614 penalty kick penaltı atışı
41615 penalty ceza, penaltı
41616 penance ceza, kefaret
41617 pence bkz.penny
41618 penchant eğilim, meyil, tutku
41619 pencil box kalem kutusu
41620 pencil of rays ışın demeti
41621 pencil sharpener kalemtıraş, kalemyonan
41622 pencil kurşunkalem, karataş, kaş kalemi, kurşunkalemle yazmak, çizmek
41623 pendant pandantif, asılı, sarkık
41624 pendentive bingi
41625 pending -e kadar, kararlaştırılmamış, askıda
41626 pendulate sarkaç gibi sallanmak
41627 pendulous sarkık, sallanan
41628 pendulum sarkaç
41629 peneplain peneplen, yontukdüz
41630 penetrability nüfuz edilebilirlik, delinebilirlik
41631 penetrable içine girilebilir, nüfuz edilebilir
41632 penetrate girmek, dalmak, içine girmek, yarmak, nüfuz etmek, delip geçmek,
anlamak, çözmek
41633 penetrating içe işleyen, keskin, anlayışlı, kolay işitilir
41634 penetration içe girme, içe işleme, penetrasyon
41635 penetrative delici
41636 penetratoin nüfuz etme, girme, sokuluş
41637 penguin karabat, penguen
41638 penicillate fırça gibi
41639 penicillin penisilin
41640 peninsula yarımada
41641 peninsular yarımada ile ilgili
41642 penis penis, kamış
41643 penitence pişmanlık
41644 penitent pişman
41645 penitential pişmanlıkla ilgili
41646 penitentiary hapishane, cezaevi
41647 penknife çakı
41648 penman yazar, hattat
41649 penmanship hattatlık
41650 pennant flama, flandra
41651 pennies or manna from heaven devlet kuşu
41652 penniless züğürt, meteliksiz
41653 pennon bayrak, flandra
41654 penny pincher cimri, pinti
41655 penny Pound'un yüzde biri, peni, sent
41656 penologic penolojik
41657 penologist ceza uzmanı
41658 penology penoloji
41659 pensile sarkık
41660 pension fund emekli sandığı, emekli fonu
41661 pension off aylık bağlayıp işten çıkarmak, emekliye ayırmak
41662 pension plan emeklilik josparı
41663 pension tekaüt, emekli maaşı, pansiyon, tekaüde vermek, tekaüde çıkartmak
41664 pensionary emekli
41665 pensioner emekli aylığı alan kimse, emekli, tekaütçü, mütekait
41666 pensive düşünceli, dalgın
41667 pensiveness düşüncelilik, dalgınlık
41668 penstock savak, verici boru
41669 pent kapanmış, hapsedilmiş, gizli kalmış
41670 pent-up kapatılmış, hapsedilmiş
41671 pentagon beşgen
41672 pentagonal beş köşeli
41673 pentagram beş köşeli yıldız
41674 pentahedron beşyüzlü
41675 pentameter beş heceli mısra, pentametre
41676 pentane pentan
41677 pentathlete pentatloncu atlet
41678 pentathlon pentatlon
41679 pentavalent beş duyarlıklı
41680 penthouse çatı katı
41681 pentode pentot
41682 pentose pentoz
41683 penult sondan bir önceki hece
41684 penultimate sondan bir önceki
41685 penumbra yarıgölge
41686 penurious yoksul, fakir, cimri, kıt
41687 penury yoksulluk, fukaralık, sıkıntı, kıtlık
41688 peon piyade, emir eri, amele, işçi, gündelikçi
41689 peonage kulluk, kölelik
41690 peony şakayık
41691 people insanlar, kalabalık, halk, kişi, kimse, millet, ulus, kodak
üyeleri, akrabalar
41692 pep pill kuvvet veren hap
41693 pep enerji, güç, kuvvet
41694 pepper istiot, biber
41695 pepperbox biberlik
41696 peppercorn önemsiz kimse/şey
41697 peppermint nane, nane şekeri
41698 peppery biberli, çabuk kızan
41699 peppy enerjik, canlı
41700 pepsin pepsin
41701 peptic gland mide guddesi
41702 peptic ulcer mide ülseri
41703 peptic sindirimsel, sindirimi kolaylaştıran
41704 peptidase peptidaz
41705 peptide peptit
41706 peptizate peptinleştirmek
41707 peptization peptinleştirme
41708 peptone pepton
41709 per annum yılda, yıllık, senelik
41710 per capita consumption kişi başına tüketim
41711 per capita income kişi başına gelir
41712 per capita quota kişi başına düşen pay
41713 per capita kişi başına (düşen), adam başına
41714 per cent yüzde
41715 per contra (edat) diğer taraftan
41716 per diem günlük, gündelik
41717 per head kişi başı, adam başı
41718 per hour her sögen
41719 per incuriam ihmalkârlık yüzünden
41720 per mensem ayda
41721 per mille binde
41722 per post postayla
41723 per procuration namına, vekâleten
41724 per quod bununla
41725 per se kendiliğinden
41726 per -de, -da, başına, her biri için, vasıtasıyla, eliyle, tarafından
41727 peracid perasit
41728 peradventure belki, şayet, kazara
41729 perambulate dolaşmak, gezinmek, gezmek
41730 perambulation gezme, dolaşma
41731 perambulator çocuk arabası
41732 perborate perborat
41733 percale sık dokunmuş pamuklu bez
41734 perceivable algılanabilir, hissedilebilir
41735 perceive algılamak, kavramak, anlamak, başa düşmek, paykamak, görmek
41736 percent yüzde, faiz
41737 percentage yüzdelik, yüzde oranı, komisyon, yüzdelik
41738 percentile persentil, yüzdebirlik
41739 perceptibility algılanabilirlik, duyulabilirlik
41740 perceptible algılanabilir, duyulabilir, görülebilir, farkedilebilir
41741 perception algı, kavrayış, seziş
41742 perceptive kavrayışlı, zeki
41743 perceptivity idrak kabiliyeti
41744 perch tünek, yüksek yer, tatlı su levreği, konmak, tünemek
41745 perchance şans eseri, belki, şayet, muhtemelen, kazara
41746 percher tüneyen ötücü kuş
41747 percheron büyük yük beygiri
41748 perchlorate perklorat
41749 perchloric perklorik
41750 percipience idrak, anlayış, algı
41751 percipient anlayışlı
41752 percolate (through ile) süzülmek, sızmak, süzmek
41753 percolation süzme, süzülme
41754 percolator süzgeçli kahve ibriği
41755 percuss hafifçe vurarak muayene etmek
41756 percussion boring darbeli sondaj
41757 percussion cap tüfek kapsülü
41758 percussion drill darbeli delici, vurgulu delici
41759 percussion fuse müsademeli tapa
41760 percussion instrument vurmalı çalgılar
41761 percussion vurma, çarpma, vurmalı çalgılar
41762 percussionist vurmalı çalgılar çalan müzisyen
41763 percussive vurmalı, vuruşla ilgili
41764 percutaneous perkütan, deriden
41765 perdition ruhun mahvolması, lanetleme, cehennem azabı
41766 perdurable daimi, ebedi, ölmez
41767 peregrinate yolculuk etmek, seyahat etmek, dolaşmak
41768 peregrination yolculuk, seyahat, dolaşma
41769 peregrine yabancı, göçebe
41770 peremptoriness buyuruculuk, buyurganlık, diktatörlük
41771 peremptory buyurucu, buyurgan, dediği dedik
41772 perennial bir yıl süren, (ösümlük) uzun ömürlü, uzun ömürlü ösümlük
41773 perfect circle tam daire
41774 perfect conditional tense bitmiş koşul bildiren zaman
41775 perfect flower tam çiçek
41776 perfect gas ideal gaz
41777 perfect infinitive bitmişlik mastarı
41778 perfect set mükemmel küme, yetkin küme
41779 perfect mükemmel, kusursuz, eksiksiz, tam, mükemmelleştirmek
41780 perfectible ikmal edilebilir
41781 perfection mükemmellik, tamamlama, kusursuz kişi ya da şey, eşsiz örnek
41782 perfectionist herşeyin mükemmel olmasını isteyen, kılı kırk yaran, aşırı
titiz kimse
41783 perfective mükemmelleştirici, tamamlayıcı
41784 perfectly mükemmel bir şekilde, kusursuzca, tamamen, tam olarak
41785 perfervid hararetli
41786 perfidious hain, kalleş, vefasız
41787 perfidiousness hainlik, kalleşlik, vefasızlık
41788 perfidy vefasızlık, hainlik, kalleşlik
41789 perforate delmek, delikler açmak, (defter/pul/vb.) kolay koparılması için
kenarına sırayla delikler açmak
41790 perforated pipe delikli boru
41791 perforated plate delikli sac
41792 perforated delikli, tırtıllı
41793 perforation delme, delik
41794 perforator delme kılgası, delici, zımba kılgası
41795 perforce zorla, mecburi, ister istemez
41796 perform yapmak, yerine getirmek, icra etmek, oynamak, temsil etmek, rol
almak, rol oynamak, müz.çalmak
41797 performance ifa, icra, yapma, temaşa, gösteri, oyun, performans, başarım
41798 performative gerçekleştirici, edimsel
41799 performer sanatçı, oyuncu, müzisyen
41800 perfume güzel koku, parfüm
41801 perfumery parfümeri, lavantacılık
41802 perfunctory yarım yamalak, baştan savma, acele yapılan
41803 perfuse serpmek, sıvamak
41804 Pergamum Bergama
41805 pergola pergola, kameriye, çardak
41806 perhaps belki
41807 peri- (önek) etrafında, çevresinde
41808 perianth çiçek örtüsü
41809 pericarditis perikard iltihabı, yürekzarı yangısı
41810 pericardium perikard, yürekzarı
41811 pericarp meyve örtüsü, tohum zarı
41812 pericenter galaktik enberi, gökada enberisi
41813 perichondrium kıkırdak zarı
41814 periclase periklaz
41815 pericranium kafatasının dış zarı
41816 peridotite peridotit
41817 perigee yerberi
41818 periglacial buzul çevresi, periglasiyal
41819 perihelion günberi
41820 peril tehlike
41821 perilous tehlikeli, riskli
41822 perimeter çevre
41823 perineum perine, apış arası
41824 period of convalescence nekahet devresi
41825 period dönem, devre, devir, çağ, süre, âdet, aybaşı, ders, çekit
41826 periodate periyodat
41827 periodic damping periyodik sönüm
41828 periodic maintenance periyodik bakım
41829 periodic quantity periyodik büyüklük, periyodik nicelik
41830 periodic table periyodik cetvel, öğeler çizelgesi
41831 periodic periyodik
41832 periodical sürekli yayın, periyodik
41833 periodically belirli aralıklarla, devirli olarak
41834 periosteum periyost, sümükzarı
41835 periostitis periyostit, sümükzarı yangısı
41836 peripatetic yerinde duramayan, gezici, seyyar, gezgin
41837 peripheral device çevresel aygıt, çevre aygıtı
41838 peripheral nervous system periferik sinir jüyesi
41839 peripheral ikincil, önemsiz, kenardaki, çevresel
41840 periphery muhit, çevre
41841 periphrasis dolaylama, dolaylı anlatım
41842 periphrastic dolaylı olarak anlatılan
41843 peripteral peripteros
41844 periscope periskop
41845 perish ölmek, yok olmak, bozulmak, çürümek, bozmak, çürütmek
41846 perishable (yiyecek) çabuk bozulan
41847 perishing (İİ) (hava) buz gibi
41848 perisperm dış besidoku, perisperm
41849 peristalsis peristalsiz
41850 peristaltic peristaltik
41851 peritonaeum periton, karınzarı
41852 peritonitis peritonit, karınzarı yangısı
41853 periwig peruka, takma saç
41854 periwinkle cezayirmenekşesi
41855 perjure oneself mahkemede yalan yere yemin etmek
41856 perjure mahkemede yalan yere yemin etmek, yalan söylemek
41857 perjurer yalancı tanık
41858 perjury yalan yere yemin etme
41859 perk up canlı durmak
41860 perk avanta
41861 perks yan ödeme, maaştan ayrı gelir
41862 perky sulu, laubali, bambılı
41863 perlite perlit, incitaşı
41864 perlitic perlitik
41865 perlocution dolaylı etkileme sözü, etki söz
41866 perm perma, perma yapmak
41867 permanence süreklilik
41868 permanent deformation kalıcı deformasyon, kalıcı bozunum
41869 permanent discharge sürekli deşarj
41870 permanent gas ideal gaz, sürekli gaz
41871 permanent income sürekli gelir
41872 permanent magnet sürekli çaşak
41873 permanent situation sürekli iş
41874 permanent solution kalıcı çözüm
41875 permanent wave perma
41876 permanent perma, sürekli
41877 permanently daimi olarak
41878 permanganate permanganat
41879 permeability geçirgenlik
41880 permeable membrane geçirgen zar
41881 permeable geçirgen
41882 permeameter permeametre, geçirimölçer
41883 permeate (through ile) sızmak, nüfuz etmek
41884 Permian permiyen, permiyen
41885 permissible izin verilebilir
41886 permission müsaade, izin, ruhsat
41887 permissive aşırı müsaadekâr, her şeye açık
41888 permit izin vermek, bırakmak, ruhsatname, izin çöngesi, izin
41889 permitted hours içki satışının serbest olduğu sögenler
41890 permitted izin verilmiş
41891 permittivity çıngılık geçirgenlik
41892 permutable değiştirilebilir
41893 permutate sırasını değiştirmek
41894 permutation permutasyon
41895 permute sırasını değiştirmek
41896 pernicious anaemia anemi pernisyöz
41897 pernicious zararlı, kötü
41898 perniciousness tehlike, zarar
41899 pernickety müşkülpesent, iratçıl, aşırı titiz
41900 perorate nutuk çekmek, uzun ve sıkıcı konuşma yapmak
41901 peroration nutuk, uzun ve sıkıcı konuşma
41902 peroxidase peroksidaz
41903 peroxide peroksit
41904 peroxy acid peroksi asit
41905 peroxy salt peroksi tuz
41906 peroxy peroksi
41907 perpend etraflıca düşünmek, tasarlamak
41908 perpendicular dik, dikey, dikey çizgi, dikey, dikme
41909 perpendicularity dikeylik
41910 perpetrate (suç/vb.) işlemek, yapmak
41911 perpetration (suç/vb.) işleme, yapma
41912 perpetrator suç işleyen kimse
41913 perpetual motion devridaim, sürgit devinim
41914 perpetual kalıcı, ebedi, sürekli, aralıksız, bitmez tükenmez
41915 perpetually daima, sürekli olarak, sonsuz olarak
41916 perpetuate sürdürmek, devam ettirmek, ölümsüzleştirmek, korumak
41917 perpetuity süreklilik, ebedilik, ömür boyu gelir, daimilik
41918 perplex şaşırtmak, kafasını karıştırmak
41919 perplexed şaşırmış, şaşkın
41920 perplexing şaşırtıcı
41921 perplexity şaşkınlık
41922 perquisite ek ödenek, ikramiye, yan ödeme
41923 perry armut şarabı
41924 persecute zulmetmek, acı çektirmek, rahat vermemek
41925 persecution zulüm, eziyet
41926 perseverance sebat, azim
41927 perseverate sürekli tekrar etmek
41928 persevere sebat etmek, azimle devam etmek
41929 persevering azimli, sebatkâr
41930 Persia iran
41931 Persian carpet iran halısı
41932 Persian cat Ankara kedisi
41933 Persian Gulf Basra Körfezi
41934 Persian lamb astragankürk
41935 Persian iranlı, iranlı
41936 persiflage önemsemeyiş, alay
41937 persimmon trabzonhurmas
41938 persist inat etmek, ısrar etmek, vazgeçmemek, üstelemek, sürmek, sürüp
gitmek, devam etmek, kalmak
41939 persistence ısrar, inat, sebat
41940 persistent inatçı, ısrarlı, vazgeçmez, sürekli, geçmeyen, bitmek bilmeyen
41941 person to person call ihbarlı alısün konuşması
41942 person kişi, birey, şahıs, insan, adam, kimse, şahıs
41943 persona grata istenilen kişi, saygıdeğer kişi
41944 persona non grata istenmeyen kişi, istenmeyen adam
41945 persona bürünülen kişilik
41946 personable yakışıklı, güzel, çekici
41947 personage ünlü ya da önemli kimse
41948 personal account kişisel hesap, şahsi hesap
41949 personal assets menkul mallar
41950 personal call şehirlerarası ihbarlı konuşma
41951 personal computer kişisel bilgisayar
41952 personal conviction şahsi kanaat
41953 personal data kişi hakkında bilgiler
41954 personal effects şahsi eşya, özel eşya
41955 personal ending şahıs eki, kişi eki
41956 personal estate taşınabilir mal
41957 personal guarantee kişisel teminat, şahsi teminat
41958 personal guaranty kişisel teminat, şahsi teminat
41959 personal income şahsi gelir
41960 personal liability kişisel sorumluluk
41961 personal loan kişisel kredi
41962 personal opinion şahsi düşünce
41963 personal pronoun şahıs zamiri, kişi adılı
41964 personal property taşınabilir mal
41965 personal security şahsi güvence
41966 personal kişisel, özel, bedensel, menkul
41967 personality kişilik, karakter, şahsiyet, önemli kişi, şahsiyet
41968 personalize şahsiyete dökmek, belli bir kişinin malı olduğunu belirtmek
41969 personally kendi, bizzat, kişi olarak, şahsen
41970 personate bir karakteri canlandırmak, bir şahsı oynamak
41971 personation canlandırma, oynama
41972 personification kişileştirme, canlı örnek, simge
41973 personify -in canlı örneği olmak, simgesi olmak, kişilik vermek,
kişileştirmek
41974 personnel management personel yönetimi
41975 personnel manager personel müdürü
41976 personnel personel, görevliler, kadro, orun
41977 perspectival perspektif ile ilgili
41978 perspective perspektif, görünge, bakış açısı, perspektif
41979 perspicacious anlayışlı, kavrayışlı
41980 perspicacity anlayış, kavrayış, keskin zekâ
41981 perspicuity açıklık, anlaşılırlık
41982 perspicuous açık, anlaşılır
41983 perspiration ter
41984 perspiratory ter ile ilgili
41985 perspire terlemek
41986 persuade ikna etmek, inandırmak
41987 persuasion ikna etme, ikna, ikna kabiliyeti, inanç
41988 persuasive ikna edici, inandırıcı
41989 persuasiveness ikna edicilik, inandırıcılık
41990 pert sulu, cıvık, şımarık
41991 pertain (to ile) -e ait olmak, ile ilgisi olmak
41992 pertaining to -e uyan, ile ilgili
41993 pertinacious inatçı, kararlı
41994 pertinacity inatçılık, ısrar, sebat, inat
41995 pertinence uygunluk, yerindelik, ilgi
41996 pertinent uygun, yerinde, ilgili
41997 pertness arsızlık, sululuk
41998 perturb üzmek, kaygılandırmak, canını sıkmak, telaşlandırmak, rahatsız
etmek, bozmak, karıştırmak, rahatsız etmek
41999 perturbation rahatsızlık, karışıklık, tedirginlik, heyecan
42000 pertussis boğmaca
42001 Peru Peru
42002 peruke peruka, takma saç
42003 perusal dikkatle okuma
42004 peruse dikkatle okumak, incelemek
42005 Peruvian Perulu, Peru'ya ait
42006 pervade (koku/duygu/düşünce/vb.) yayılmak, doldurmak, kaplamak
42007 pervasion yayılma, doldurma, kaplama
42008 pervasive her tarafa yayılan, her yeri kaplayan
42009 perverse huysuz, ters, kötü huylu, aksi, inatçı, sapık
42010 perversion baştan çıkarma, ayartma, sapıklık
42011 perversity sapıklık, huysuzluk, ahlaksızlık, aksilik
42012 perversive yanıltıcı
42013 pervert baştan çıkarmak, ayartmak, ahlakını bozmak, kötü amaç için
kullanmak, kötüye kullanmak, cinsî sapık
42014 perverter baştan çıkaran kişi, fettan
42015 pervious geçirgen
42016 pesky kıl, gıcık, sinir bozucu, belalı
42017 pessimism kötümserlik
42018 pessimist kötümser
42019 pessimistic kötümser, karamsar
42020 pest control haşere mücadelesi
42021 pest zararlı böcek, döngül, başbelası, musibet
42022 pester rahatsız etmek, sıkmak, başının etini yemek
42023 pesticide böcek zehiri
42024 pestiferous hastalık taşıyan, bulaşıcı, baş belası, iğrenç
42025 pestilence bulaşıcı ve öldürücü hastalık
42026 pestilent bulaşıcı, öldürücü, nahoş, rahatsız edici
42027 pestilential bulaşıcı, yolukucu
42028 pestle havaneli
42029 pet cock boşaltma musluğu
42030 pet shop töm satan
42031 pet evde beslenen hayvan, ev hayvanı, töm, sevgili, gözde, okşamak, sevmek,
sevişmek, oynaşmak
42032 petal taçyaprağı, leçek
42033 petard kestane fişeği
42034 peter out tükenmek, yok olmak, suya düşmek
42035 peter (out ile) yavaş yavaş tükenmek, son bulmak, bitmek
42036 petiolate saplı, sapı olan
42037 petiole yaprak sapı
42038 petit point bir tür el işlemesi
42039 petit küçük, ufak
42040 petite (kadın) narin yapılı, minyon
42041 petition of appeal temyiz dilekçesi
42042 petition dilekçe, toplu dilekçe, talep, dilekçe vermek, talep etmek
42043 petrifaction taşlaşma, taşıl, fosil
42044 petrify taşlaşmak, taşlaştırmak, şok etmek
42045 petrochemical petrokimyasal
42046 petrochemistry petrokimya
42047 petrodollars petrodolar
42048 petrography petrografi, kayaçbilgisi
42049 petrol bomb molotof kokteyli
42050 petrol can benzin bidonu
42051 petrol consumption benzin tüketimi
42052 petrol engine benzin kozgaltkası
42053 petrol gauge benzin göstergesi, yakıt göstergesi
42054 petrol pump benzin pompası
42055 petrol research petrol araştırma
42056 petrol station benzin istasyonu, benzinci
42057 petrol tank benzin deposu, yakıt deposu
42058 petrol benzin
42059 petrolatum petrolatum
42060 petroleum product petrol ürünü
42061 petroleum petrol
42062 petrology kayabilim
42063 petticoat içeteklik
42064 petties küçük masraflar
42065 pettifogger madrabaz avukat, aşırı titiz kimse, iş simsarı
42066 pettifogging kılı kırk yaran, hileci, madrabaz
42067 pettiness aşağılık, adilik
42068 petting sevişme, yiyişme
42069 pettish huysuz, aksi, hırçın
42070 pettishness huysuzluk, aksilik
42071 pettitoes domuz paçası
42072 petty cash küçük kasa
42073 petty larceny küçük hırsızlık, ufak hırsızlık, aşırma
42074 petty offence küçük suç, adi suç
42075 petty officer deniz astsubayı, çavuş
42076 petty önemsiz, ikinci planda gelen, küçük, darkafalı
42077 petulance huysuzluk, hırçınlık, alınganlık, terslik
42078 petulant huysuz, hırçın, küseğen, alıngan
42079 petunia petunya
42080 pew uzun bank/sıra, oturacak yer
42081 pewit gull sinekçil
42082 pewit kızkuşu
42083 pewter kalay ve kurşun alaşımı (nesne)
42084 pH pH
42085 pH-meter pH-metre, pH-ölçer
42086 pH-value pH değeri
42087 phaeton fayton
42088 phagocyte fagosit, yutargöze
42089 phalange parmak sümüğü
42090 phallic erkeklik kılganına değişli
42091 phallus cinsî güç sembolü
42092 phanerogam çiçekli ösümlük
42093 phantasm fantazi, hayal
42094 phantom hayalet
42095 pharaoh mouse firavunfaresi
42096 pharaoh firavun
42097 pharisaical ikiyüzlü, riyakâr
42098 pharisaism ferisilik
42099 pharisee ferisi, ikiyüzlü kimse
42100 pharmaceutical eczacılığa ait
42101 pharmaceutics eczacılık
42102 pharmacist eczacı
42103 pharmacologist farmokolog
42104 pharmacology farmokoloji, embilim
42105 pharmacy eczacılık, eczane
42106 pharyngeal boğaz ile ilgili, boğazsıl
42107 pharyngitis farenjit, gırtlak iltihabı
42108 pharyngonasal yutak ve buruna ait
42109 pharynx yutak, gırtlak
42110 phase angle faz açısı, evre açısı
42111 phase diagram faz diyagramı
42112 phase difference faz farkı
42113 phase in yavaş yavaş kullanmaya başlamak
42114 phase meter fazmetre, evreölçer
42115 phase modulation faz modülasyonu, evre değiştirimi
42116 phase out safha safha bitirmek
42117 phase rule faz kuralı, evre kuralı
42118 phase space faz uzayı
42119 phase velocity faz hızı
42120 phase evre, aşama, merhale, safha, pille, faz, evrelendirmek, aşamalandırmak
42121 pheasant sülün, kırgavul
42122 pheasantry kırgavul yetiştirme yeri
42123 phenic fenik
42124 phenol fenol, asitfenik
42125 phenology fenoloji
42126 phenolphthalein fenolftalein
42127 phenomenal olağanüstü, şaşılacak, süper
42128 phenomenalism görüngücülük, olaycılık, fenomenizm
42129 phenomenon olay, olgu, hadise, olağanüstü kimse/şey/olay, fenomen, görüngü
42130 phenotype fenotip
42131 phenyl fenil
42132 pheromone feromon
42133 phew öf!
42134 phial küçük (ilaç) şişesi
42135 philander kur yapmak, kadın peşinde koşmak, flört etmek
42136 philanderer kadın peşinde koşan erkek, hatunbaz
42137 philanthropic insansever, hayırsever
42138 philanthropist hayırsever
42139 philanthropy insanseverlik, hayırseverlik
42140 philatelic pulculukla ilgili
42141 philatelist pul meraklısı
42142 philately pulculuk, pul toplama
42143 philharmonic society filarmoni topluluğu
42144 philharmonic müziksever, filarmonik
42145 philippic sert ve acı nutuk
42146 Philippine Islands Filipin Adaları
42147 Philistine Filistinli
42148 phillips screw yıldız tornavida
42149 philologic filolojik
42150 philological filolojik
42151 philologist filolog, dil bilgini
42152 philology filoloji
42153 philomel bülbül
42154 philosopher filozof
42155 philosophic bkz.philosophical
42156 philosophical felsefi, mantıklı, sakin, aklı başında
42157 philosophize felsefe ile uğraşmak, filozof gibi konuşmak
42158 philosophy of history tarih felsefesi
42159 philosophy felsefe, yaşam felsefesi
42160 philter aşk iksiri
42161 phiz yüz ifadesi
42162 phlebitis flebit, damar iltihabı
42163 phlebotomy kan alma, hacamat
42164 phlegm balgam, sümük, soğukkanlılık, heyecansızlık
42165 phlegmatic sakin, soğukkanlı, heyecanlanmaz
42166 phloem floem, soymuk doku
42167 phobia fobi, ürkü
42168 phoenix Anka kuşu
42169 phon fon
42170 phonation seslendirme, sesleme
42171 phone box alısün kulübesi
42172 phone call alısün konuşması
42173 phone sb back daha sonra aramak
42174 phone sb up birine çınka etmek
42175 phone telefon, çınka, alısün, hatif, telefon etmek, çınka etmek, çınkalamak,
alısünlemek, zeng etmek
42176 phone-in izleyicinin alısünle katıldığı sınalgı bağdarlaması
42177 phonematics sesbirimbilim, fonematik
42178 phoneme sesbirim
42179 phonemics sesbirimbilim, sesbilim
42180 phonetic alphabet fonetik alfabe, sesçil abece
42181 phonetic script fonetik yazı, sesçil yazı
42182 phonetic spelling fonetik imla
42183 phonetic transcription fonetik transkripsiyon, sesçil çevriyazı
42184 phonetic sesçil, fonetik
42185 phonetician sesbilimci
42186 phonetics sesbilim, sesbilgisi
42187 phoney yapmacık, sahte, yapmacık kimse, sahtekâr
42188 phonic sesle ilgili, sesli
42189 phonics akustik ilmi
42190 phonogram fonogram, ses sembolü
42191 phonograph fonograf, gramofon
42192 phonographic fonograf ile ilgili
42193 phonolite fonolit
42194 phonological transcription sesbilimsel çevriyazı
42195 phonological sesçil, sesbilimsel
42196 phonology sesbilim
42197 phonometer fonometre
42198 phonon fonon
42199 phony sahte, düzme, taklit
42200 phosgene fosgen
42201 phosphatase fosfataz
42202 phosphate fosfat
42203 phosphatide fosfatit
42204 phosphatization fosfatlama
42205 phosphatize fosfatlamak
42206 phosphine fosfin
42207 phosphite fosfit
42208 phosphor bronze fosfor tuncu
42209 phosphor fosforlu madde
42210 phosphoresce yakamozlanmak
42211 phosphorescence fosforesans, fosforışıllık, yakamoz
42212 phosphorescent fosforesan, fosforışıl, yakamozlanan
42213 phosphoric fosforik
42214 phosphorite fosforit
42215 phosphorize fosforlamak
42216 phosphorous fosforlu
42217 phosphorus fosfor
42218 photo finish fotofiniş
42219 photo library fototek
42220 photo yaçın, fotoğraf
42221 photo-polymer fotopolimer
42222 photocathode fotokatot
42223 photocell fotosel
42224 photochemical fotokimyasal
42225 photochemistry fotokimya
42226 photochromic fotokromik
42227 photochromism fotokromizm
42228 photocomposing fotodizgi
42229 photocomposition fotodizgi
42230 photoconduction foto-iletim
42231 photoconductive fotoiletken
42232 photoconductor fotoiletken
42233 photocopier fotokopi kılgası
42234 photocopy centre fotokopi merkezi
42235 photocopy fotokopi, fotokopisini çekmek
42236 photocurrent foto akım, ışıl akım
42237 photodiode fotodiyot
42238 photodisintegration foto parçalanma, ışıl parçalanma
42239 photoelasticity ışılesneklik, fotoesneklik
42240 photoelectric cell fotoelektrik hücre
42241 photoelectric effect ışılelektrik olay, fotoelektrik etki
42242 photoelectric emission fotoelektrik emisyon, ışılçıngı salım
42243 photoelectric relay fotoelektrik röle
42244 photoelectric threshold fotoelektrik eşik
42245 photoelectric ışılçıngı, fotoelektrik
42246 photoelectricity fotoelektrik, ışılçıngı
42247 photoelectron fotoelektron, ışılelektron
42248 photoemission ışılyayım, fotoemisyon
42249 photoemissive ışılsalımlı, fotoemisif
42250 photoengraving fotogravür
42251 photoflash fotoflaş
42252 photoflood projektör lambası
42253 photogen fotojen, fotojen kılgan
42254 photogenic fotojenik
42255 photogram fotogram
42256 photogrammetry fotogrametri
42257 photograph fotoğraf, yaçın, yaçınını çekmek
42258 photographer yaçıncı
42259 photographic yaçınla ilgili
42260 photography yaçıncılık
42261 photogravure fotogravür
42262 photolithography fotolitografi
42263 photoluminescence fotolüminesans, ışılışıldama
42264 photolysis fotoliz
42265 photomap fotoharita
42266 photomechanical fotomekanik
42267 photometer fotometre, ışıkölçer
42268 photometry fotometri, ışıkölçüm
42269 photomicrograph fotomikrografi, mikroskopla yaçın çekme
42270 photomontage fotomontaj
42271 photomosaic fotomozaik
42272 photomounting fotomontaj
42273 photomultiplier fotomultiplikatör, ışılçoğaltıcı
42274 photon foton
42275 photonasty fotonasti
42276 photoneutron fotonötron
42277 photonuclear fotonükleer
42278 photophone fotofon
42279 photopic fotopik
42280 photoreceptor fotoreseptör
42281 photosensitive ışığa duyarlı
42282 photosensitivity fotoduyarlık, ışılduyarlık
42283 photosphere fotosfer, ışıkküre
42284 photostat fotostat, fotokopi
42285 photosynthesis fotosentez
42286 phototaxis fototaktizm
42287 phototelegraphy fototelgraf
42288 phototherapy fototerapi
42289 phototopography fototopografya
42290 phototransistor fototransistor
42291 phototropism ışığa yönelim, fototropizm
42292 phototube fototüp
42293 phototype fototip
42294 photovoltaic cell fotovoltaik hücre
42295 photovoltaic fotovoltaik
42296 phrase birkaç sözcükten oluşan anlamlı birim, sözcük öbeği, sözce, kısa
ve uygun anlatım, uygun sözcük ya da tümcelerle ifade etmek
42297 phrasebook seyahat rehberi, konuşma kılavuzu
42298 phrasemonger süslü cümleler kullanan kimse
42299 phraseology deyişbilim, ifade tarzı, anlatım
42300 phratry kabile
42301 phrenetic çılgın, deli
42302 phrenic diyaframa ait
42303 phrenologist frenoloji uzmanı
42304 phrenology frenoloji, kafatasıbilim
42305 phthalein ftalein
42306 phthalic ftalik
42307 phthisis verem, tüberküloz
42308 phycology yosun bilimi
42309 phyllite fillit
42310 phylloxera filokseri, asma biti
42311 phylogeny filojeni, soyoluş
42312 phyloxera filoksera
42313 phylum filum, kol
42314 physic ilaç, ilaç vermek, müshil vermek
42315 physical anthropology fiziksel antropoloji
42316 physical change fiziksel değişim
42317 physical chemistry fiziksel kimya
42318 physical condition sağlık yağdayı
42319 physical education beden eğitimi
42320 physical force fiziksel güç
42321 physical geography fiziksel coğrafya
42322 physical jerks jimnastik
42323 physical method fiziksel yöntem
42324 physical property fiziksel özellik
42325 physical science fizik bilimi
42326 physical structure fiziksel yapı
42327 physical therapy fizik tedavisi, fizyoterapi
42328 physical training beden eğitimi
42329 physical fiziksel, bedensel
42330 physician doktor, hekim
42331 physicist fizikçi
42332 physicochemical fizikokimyasal
42333 physicochemistry fizikokimya
42334 physics fizik
42335 physiognomy fizyonomi, dış görünüş, yüz, çehre
42336 physiography fiziki coğrafya
42337 physiological fizyolojik
42338 physiologist fizyolog
42339 physiology fizyoloji
42340 physiotherapist fizyoterapist, fizik tedavici
42341 physiotherapy fizyoterapi
42342 physique vücut yapısı, fizik
42343 phytochemistry ösümlük kimyası
42344 phytogenesis ösümlük oluşumunu inceleyen bilim
42345 phytology ösümlükbilim, botanik
42346 phytotomy ösümlük anatomisi
42347 pi pi, Yunancanın onaltıncı harfi
42348 piamater beyin incezarı
42349 pianissimo çok hafif (sesle)
42350 pianist piyanist
42351 piano string piyano teli
42352 piano piyano
42353 piazza taraça, veranda, kapalı balkon, meydan
42354 pibroch gayda ile çalınan marş
42355 pic resim
42356 pica on iki punto harf
42357 picalilli baharatlı turşu
42358 picaninny zenci çocuğu
42359 picaresque kabadayı ve dolandırıcılar ile ilgili
42360 picaroon hırsız, dolandırıcı, korsan
42361 picayune önemsiz, küçük, adi, beş sentlik metal pul, beş kapiklik
şey/kimse
42362 picayunish önemsiz, ufak
42363 piccalilli türlü turşu
42364 piccolo pikolo
42365 pick a quarrel kavga çıkarmak
42366 pick and choose çok dikkatli seçmek
42367 pick at (yemeği) isteksizce yemek
42368 pick hammer martopikör, kazar çekiç
42369 pick holes in sth kusur bulmak, ince eleyip sık dokumak
42370 pick oakum üstüpü kullanmak, kodesde yatmak
42371 pick off birer birer vurmak
42372 pick on (suçlayacak adam) bulmak, seçmek
42373 pick out seçmek, görmek, fark etmek
42374 pick over ayıklamak
42375 pick pocket yankesici
42376 pick sb's pocket -in cebinden bir şey yürütmek
42377 pick to pieces çekiştirmek, çürütmek (sav)
42378 pick up the tab pulu çekmek
42379 pick up tutup kaldırmak, gelişmek, ilerlemek, elde etmek
42380 pick seçmek, seçip ayırmak, seçip almak, toplamak, koparmak, ayıklamak,
sıyırmak, kemirmek, sivri bir aletle kazmak, açmak/kırmak, karıştırmak, seçme,
seçenek, seçim, kürdan, kazma
42381 pick-a-back omuzda, sırtta
42382 pick-me-up canlandırıcı içki/ilaç
42383 pickaback sırtta
42384 pickax kazma
42385 pickaxe kazma, külünk
42386 picker toplayıcı
42387 pickerel turna balığı
42388 picket fence tahta parmaklık
42389 picket rope kazık ipi
42390 picket grev gözcüsü, kazık, ileri karakol, gözcülük etmek
42391 pickings avanta
42392 pickle turşu, turşu suyu, turşusunu kurmak
42393 pickled turşu halinde, sarhoş, matiz
42394 pickling dekapaj, paklama
42395 picklock maymuncuk
42396 pickpocket yankesici
42397 pickup arm pikap kolu
42398 pickup stylus pikap iğnesi
42399 pickup pikap kolu, kamyonet, pikap, gelişme, ilerleme
42400 picky titiz, müşkülpesent
42401 picnic piknik, piknik yapmak
42402 pico- (önek) bilyonda bir
42403 picofarad pikofarad
42404 picoline pikolin
42405 picosecond pikosaniye
42406 picrate pikrat
42407 pictogram piktogram, resimyazı
42408 pictograph piktograf, resimçizit, resimyazı
42409 pictographic grafiksel çizimlerle gösteren, görüntüsel
42410 pictorial resimli, resmedilmiş
42411 picture book resim kitabı
42412 picture card kız, vale
42413 picture editor resim seçici
42414 picture frame resim çerçevesi
42415 picture gallery resim galerisi, resim müzesi
42416 picture goer sinemasever
42417 picture postcard resimli kartpostal
42418 picture puzzle resimli bulmaca
42419 picture telegraphy resimli telgraf jüyesi
42420 picture theater sinema
42421 picture transmission resim nakli, görüntü iletimi
42422 picture tube resim tüpü, görüntü lambası, ekran lambası
42423 picture resim, tablo, keste, fotoğraf, yaçın, film, yanka, görülmeye
değer şey ya da kişi, pek güzel kimse ya da şey, -in mükemmel örneği, timsal,
görüntü, tasvir, (ç.) sinema, resmini yapmak, çizmek, betimlemek, düşlemek, hayal
etmek, tasavvur etmek
42424 picturesque pitoresk, (dil) net, açık, canlı
42425 picturize resmini çizmek, yankaya almak
42426 piddle işemek
42427 piddling küçük, önemsiz
42428 pidgin karma dil, tarzanca
42429 pie chart yuvarlak diyagram
42430 pie in the sky olmayacak şey, düş, hayal, cennet
42431 pie börek, çörek, tart, turta
42432 piebald (at) alaca, benekli
42433 piece de resistance ana yemek
42434 piece goods parça mal, kupon kumaş, mensucat, dokuma
42435 piece meal parça parça, bölük pörçük
42436 piece on eklemek
42437 piece out parça ekleyerek tamamlamak
42438 piece together parçalarını birleştirmek, tamamlamak, eklemek
42439 piece parça, tane, oyun, piyes, (satranç/dama/vb.) taş, numune, örnek, madeni
pul
42440 piecemeal parça parça, azar azar, bölüm bölüm, aşama aşama
42441 piecework parçabaşı iş
42442 pieceworker parça başı çalışan işçi
42443 pied (kuş/vb.) alaca, alacalı
42444 piedmont dağ eteğindeki
42445 pier iskele, destek, payanda
42446 pierage rıhtım vergini
42447 pierce delmek, delip geçmek
42448 piercing (rüzgâr) sert, soğuk, içe işleyen, (ses) güçlü, keskin, acı
42449 pietism dindarlık, softalık
42450 piety dindarlık
42451 piezo- (önek) basınç
42452 piezoelectric piezoelektrik
42453 piezoelectricity piezoelektrik
42454 piezometer piezometre
42455 piezometric piezometrik
42456 piffle saçmalamak, boş laf etmek
42457 pig iron font, pik demir, dökme demir
42458 pig it domuz gibi yaşamak
42459 pig domuz
42460 pigeon güvercin
42461 pigeon-breasted çıkık göğüslü
42462 pigeonhole güvercin yuvası, hasır altı etmek, düzenlemek
42463 pigeonry güvercinlik
42464 piggery domuz ahırı
42465 piggish domuz gibi, pis, pisboğaz
42466 piggishness pisboğazlık
42467 piggy küçük domuz, domuzcuk
42468 piggybank (domuz şeklinde) kumbara
42469 pigheaded inatçı
42470 piglet domuz yavrusu
42471 pigment boya maddesi, pigment
42472 pigmentation hücrelerin renkli madde oluşturması
42473 pigmy bkz.pygmy
42474 pignut yer fıstığı
42475 pigpen bkz.pigsty
42476 pigskin domuz derisi
42477 pigsty domuz ahırı, pis oda/yer, izbe
42478 pigtail saç örgüsü
42479 pika ıslıklı tavşan
42480 pike mızrak, kargı, turnabalığı
42481 pikeman kazma ile çalışan maden işçisi
42482 piker ihtiyatlı kumarbaz, dönek, kahpe
42483 pilaster gömme ayak, pilastr, duvar ayağı
42484 pilchard sardalye, ateşbalığı
42485 pile driver şahmerdan
42486 pile foundation kazık temel, kazıklı temel
42487 pile in doluşmak
42488 pile on üşüşmek
42489 pile up yığmak, istif etmek, biriktirmek, yığılmak
42490 pile yığın, küme, büyük miktarda pul, servet, yığınla, direk, kazık, hav,
tüy, kuru pil, yığmak, yığın haline getirmek, istif etmek
42491 pileless tüysüz
42492 piler istifleyici
42493 piles basur
42494 pileup zincirleme kaza
42495 pileus mantar başlığı
42496 pilewort basurotu
42497 pilfer aşırmak, çalmak, uğrulamak, araklamak, çırpıştırmak, aparmak,
yolsuzluk yapmak
42498 pilferage çalma, aşırma, hırsızlık
42499 pilferer hırsız
42500 pilgrim hacı
42501 pilgrimage hac, hacılık
42502 piliferous tüylü
42503 pill hap, doğum kontrol hapı, gıcık kimse, kıl
42504 pillage yağma etmek, yağmalamak, yağma, yağmacılık
42505 pillar sütun, direk, önemli üye/destekçi/yandaş
42506 pillar-box posta kutusu
42507 pillared direkli, sütunlu
42508 pillbox ilaç kutusu
42509 pillion (motorsiklet) terki, arka koltuk
42510 pillory ceza boyunduruğu, ceza boyunduruğuna bağlayarak teşhir etmek
42511 pillow lace kopanaki
42512 pillow yastık, baliş
42513 pillowcase yastık kılıfı
42514 pillowslip yastık kılıfı
42515 pilose tüylü, kıllı
42516 pilot balloon pilot balon
42517 pilot boat kılavuz kozgaltkası
42518 pilot fish Malta palamudu
42519 pilot lamp kontrol lambası, pilot lamba
42520 pilot light kılavuz ışığı, kontrol lambası
42521 pilot region pilot bölge
42522 pilot scheme pilot joba
42523 pilot school deneme mektebi
42524 pilot pilot, uçarman, kılavuz, pilotluk yapmak, kılavuzluk yapmak, yol
göstermek
42525 pilot's error pilot hatası
42526 pilotage chart seyrüsefer haritası
42527 pilotage pilotluk, pilotaj, kılavuzluk, kılavuz vergini
42528 pilotless pilotsuz, uzaktan kumandalı
42529 pilule küçük harf, hap, kürecik
42530 pimento yenibahar
42531 pimp pezevenk
42532 pimpernel farekulağı
42533 pimple sivilce, sızanak
42534 pimpled sivilceli
42535 pimply sivilceli
42536 pin down bağlamak, hareketsiz kılmak, sıkboğaz etmek
42537 pin money cep harçlığı
42538 pin on üstüne almak, yüklenmek
42539 pin one's hopes on bel bağlamak
42540 pin strike sınırlı grev
42541 pin toplu iğne, broş, iğne, mandal, iğnelemek, iliştirmek, kıpırdayamaz
hale sokmak, sıkıştırmak
42542 pinafore göğüslük, önlük
42543 pinball tilt oyunu
42544 pince-nez kelebek gözlük, yaylı gözlük
42545 pincers kerpeten, maşa, minkaş, (yengeç/vb.) kıskaç
42546 pinch and save dişinden tırnağından artırmak
42547 pinch and scrape dişinden tırnağından artırmak
42548 pinch cock kısma musluğu
42549 pinch kıstırmak, sıkıştırmak, çimdiklemek, acı vermek, sıkıp acıtmak,
araklamak yürütmek, çimdik, tutam
42550 pinchbeck altın taklidi, yapma, sahte
42551 pinchpenny eli sıkı, cimri
42552 pincushion iğnelik, iğne yastığı
42553 pine away yavaş yavaş güçten düşmek
42554 pine barren çamlık kumsal
42555 pine cone çam kozalağı
42556 pine wood çam kerestesi
42557 pine (away ile) güçten kuvvetten düşmek, erimek, iğne ipliğe dönmek,
(gerçekleşemeyecek) arzusu olmak, özlemini çekmek, çam
42558 pineal gland beyin epifizi
42559 pineal kozalaksı, kozalak biçiminde
42560 pineapple ananas
42561 pinetree çamağacı
42562 ping (araba) teklemek
42563 ping-pong pinpon, masa tenisi
42564 pinghead topluiğne başı
42565 pinion elini ayağını bağlamak, hareketsizleştirmek
42566 pink slip ihbarname
42567 pink pembe, sosyalist eğilimli, (araba) teklemek
42568 pinkie serçe parmağı
42569 pinking kliket, vuruntu
42570 pinkish pembemsi
42571 pinko solcu
42572 pinky bkz.pinkie
42573 pinna balık kanadı, kulakkepçesi, yapracık
42574 pinnace sandal, filika, küçük yelkenli
42575 pinnacle en yüksek çekit, doruk, zirve, sivri tepeli kule
42576 pinnate tüysü
42577 pinnigrade yüzgeçayaklı
42578 pinniped yüzgeçayaklı, yüzgeçayaklı
42579 pinon çam fıstığı
42580 pinpoint tam yerini göstermek, belirlemek, tam olarak saptamak, gerçek
nedenini bulmak
42581 pinprick iğne deliği
42582 pins and needles karıncalanma
42583 pinstripe (giysi) ince çizgi
42584 pint galonun sekizde biri, bu kadar bira
42585 pintail kılkuyruk, kılkuyruk ördeği
42586 pintle mil, eksen, enjektör iğnesi
42587 pinto küçük benekli at
42588 pinup şarkıcı, çıplak kadın, /vb.resmi
42589 pinwheel çarkı felek, fırıldak
42590 pinworm sivrikuyruk
42591 piny çamlık, çam kokulu
42592 pioneer öncü, öncülük etmek
42593 pious fraud sahte dindarlık
42594 pious wish sahte dilek
42595 pious dindar
42596 pip oyun çöngelerindeki işaretlerin her biri, rütbe belirten yıldız, meyve
çekirdeği, sinyal, yarışta yenmek, geçmek, (sınavda) çakmak/çaktırmak
42597 pipe bracket boru kelepçesi
42598 pipe clamp boru kelepçesi
42599 pipe clay lüleci çamuru
42600 pipe coupling rakor
42601 pipe culvert büz, boru menfez
42602 pipe down susmak, sesini kesmek
42603 pipe drain künk, süzdürme künkü
42604 pipe dream hayali fikir, olmayacak iş, hayal
42605 pipe elbow boru dirseği
42606 pipe fish yılan iğnesi
42607 pipe joint boru bağlantısı, boru rakoru
42608 pipe stem pipo sapı
42609 pipe tongs boru kıskacı
42610 pipe union boru rakoru
42611 pipe up konuşmaya/şarkı söylemeye başlamak
42612 pipe vice boru mengenesi
42613 pipe boru, pipo, çubuk, kaval, (ç.) gayda, borularla taşımak, kaval/gayda
çalmak
42614 pipefitter borucu, boru tesisatçısı
42615 pipefitting boru işi, boru bağlama donanımı
42616 pipeline boru hattı
42617 pipelining boruya sokma, iç içe sokma
42618 piper kavalcı, gaydacı
42619 pipette pipet, akıtaç
42620 piping hot dumanı üstünde
42621 piping çok
42622 pipit incirkuşu
42623 pipkin güveç
42624 pippin harika şey/kimse
42625 piquancy acılık, keskinlik, ilginçlik, cazibe
42626 piquant acı/keskin tadı olan, ilginç, hoş
42627 pique güceniklik, kırgınlık, gücendirmek, incitmek, gururunu kırmak
42628 piracy korsanlık
42629 Piraeus Pire limanı
42630 piranha piranha
42631 pirate listener korsan dinleyici
42632 pirate radio korsan ünalgı
42633 pirate sender korsan verici
42634 pirate ship korsan gemi
42635 pirate korsan, korsan satış yapmak
42636 pirn bobin
42637 pirouette (balede) tek ayak üzerinde dönüş, piruet
42638 Pisces Balık Burcu
42639 pisciculture balıkçılık
42640 pisciculturist balık öndürücüsü
42641 piscine balık gibi, balığa ait
42642 pish öf!, püf!
42643 pisiform bezelye biçiminde
42644 pisolite pisolit
42645 piss about serserilik etmek, göt gezdirmek
42646 piss around serserilik etmek, göt gezdirmek
42647 piss off siktir git, siktir olup gitmek, bıktırmak
42648 piss oneself (gülmekten) altına işemek
42649 piss işemek, (yağmur) şakır şakır yağmak, çiş, sidik, işeme
42650 pissed as a newt küfelik, zom
42651 pissed sarhoş, matiz
42652 pistachio fıstık
42653 pistil pistil, dişikılgan
42654 pistol shot tabanca ateşi, tabanca menzili, tabanca kurşunu
42655 pistol tabanca
42656 piston pin piston pimi
42657 piston pump pistonlu pompa
42658 piston ring piston segmanı, segman
42659 piston rod piston kolu
42660 piston piston
42661 pit a pat hafif hafif çarpma, tıkırdama
42662 pit coal taşkömürü, madenkömürü
42663 pit saw hızar, iki kollu testere
42664 pit silo çukur silo
42665 pit top kuyu başı
42666 pit çukur, maden ocağı, kârhane, (araba yarışında) hızlı tamirat yeri,
hastalık lekesi, (tiyatro) parter, meyve çekirdeği, (meyvenin) çekirdeğini
ayıklamak, (çiçek hastalığı) çopur bırakmak
42667 pit-run gravel tüvenan çakıl
42668 pitance bağış, yardım
42669 pitch a camp düşerge salmak
42670 pitch action yunuslama
42671 pitch angle hatve açısı, adım açısı
42672 pitch in işe girişmek, yemeğe yumulmak
42673 pitch into üstüne saldırmak, atılmak
42674 pitch on seçmek, karar vermek
42675 pitch one's tent çadırını kurmak
42676 pitch pine çıralı çam
42677 pitch sb a curve ball yüreğini ağzına getirmek
42678 pitch ziftlemek, konmak, konaklamak, (düşerge/çadır/vb.) kurmak, (dışarı)
atmak, düşmek, takılıp devrilmek, sesin perdesini ayarlamak, (gemi) baş vurmak,
toslamak, saha, alan, pazarcının satış yeri, perde, derece, düzey, zift, (bina)
eğim, yalpalama, (beyzbol) atış, fırlatma, satıcının ağız yapması
42679 pitch-and-toss yazı tura atma oyunu
42680 pitch-black zifiri karanlık, simsiyah
42681 pitch-dark zifiri karanlık
42682 pitchblende uranyum oksidi
42683 pitcher plant ibrikotu
42684 pitcher testi, sürahi, ibrik, (beyzbol) atıcı
42685 pitchfork yaba, diren
42686 pitching atma, fırlatma, baş kıç vurma
42687 pitchstone katran taşı
42688 pitchy zift gibi, karanlık
42689 piteous acıklı
42690 pitfall güçlük, tehlike, tuzak
42691 pith öz, özek, ruh, en önemli kısım
42692 pithead maden ocağı girişi
42693 pithiness özlülük, anlamlılık, etkileyicilik, kuvvet, tesir
42694 pithless özsüz, zayıf
42695 pithy özlü, anlamlı
42696 pitiable acınacak
42697 pitiful acıklı, acınırlı, acınacak, merhametli
42698 pitiless acımasız, merhametsiz
42699 pitman maden ocağı işçisi
42700 piton kısa metal dağcı kazığı
42701 pittance çok düşük vergin, acınacak miktarda az vergin, kapik-kuruş
42702 pitted (asitten/pastan) karıncalanmış, oyuklu
42703 pitting oyuklaşma
42704 pituitary gland hipofiz bezi
42705 pituitary balgam salgılayan, balgama ait
42706 pity merhamet, acıma, acınacak şey, merhamet etmek, acımak, yazığı gelmek
42707 pivot eksen, mil, bir eksen çevresinde dönmek
42708 pivotal mile ait, merkezi, en önemli
42709 pix resim
42710 pixel piksel, görüntü öğesi
42711 pixie küçük peri
42712 pixilated üşütük, kafadan kontak, kaçık, delidolu
42713 pixy bkz.pixie
42714 pizza piza
42715 pizzle erkeklik kılganı
42716 placable kolay yatışan, kolay bağışlayan, kolay affeder
42717 placard duvar ilanı, afiş, pankart, poster
42718 placate kızgınlığını yatıştırmak
42719 placatory yatıştırıcı, sakinleştirici
42720 place a bet bahse girmek
42721 place an order sipariş vermek
42722 place of worship ibadet yeri
42723 place value basamak değeri
42724 place yer, orun, alan, bölge, (yarış/kuyruk/vb.'de) sıra, hane, basamak,
oturacak yer, memuriyet, görev, mevki, konum, yapılması gereken şey, görev, ev,
koymak, yerleştirmek, (pul) yatırmak, tam olarak hatırlamak, (sipariş) vermek,
saymak, görmek, önem vermek
42725 placebo plasebo, yatıştırıcı bir ilaç
42726 placement koyma, yerleştirme, plasman
42727 placenta plasenta, döleşi, etene
42728 placental plasentayla ilgili
42729 placer plaser
42730 placid sakin, durgun
42731 placidity sükunet
42732 placket eteklik cebi
42733 plagiarism intihal, aşırma
42734 plagiarist aşırmacı, eser hırsızı
42735 plagiarize -den aşırmalar yapmak, intihal etmek
42736 plague on it! Allah belasını versin!
42737 plague veba, başbelası, dert, musibet, öldürücü salgın hastalık, istila,
sıkmak, bezdirmek
42738 plaguy baş ağrıtıcı
42739 plaice pisibalığı
42740 plaid ekose kumaş, kareli kumaş
42741 plain clothes man sivil giyimli, dedektif
42742 plain coffee sade kahve
42743 plain dealer dürüst adam
42744 plain dealing dürüstlük
42745 plain sailing rahat ve kolay iş, dertsiz belasız iş
42746 plain work düz duvar örgüsü
42747 plain ova, düz, düzengâh, yalın, basit, sade, süssüz, açık, kolay anlaşılır,
net, (kadın) çirkin, alımsız, dobra, açıksözlü, dürüst
42748 plain-spoken açık sözlü
42749 plainly açık ve net bir şekilde, açıkça, süssüz biçimde, dobra, dobra
42750 plainness düzlük, açıklık, toksözlülük
42751 plainspoken açıksözlü, lafını esirgemeyen
42752 plaint dava, hüzün ifadesi, keder
42753 plaintiff davacı
42754 plaintive hüzünlü, ağlamaklı, acıklı, dokunaklı
42755 plait örgü, saç örgüsü, (saç/vb.) örnek
42756 plan plan, kroki, taslak, tasar, plan, niyet, joba, kasarı, planlamak,
tasarlamak, josparını çizmek, düzenlemek
42757 planar düzlemsel
42758 plane angle düzlem açı
42759 plane geometry düzlem geometri
42760 plane mirror düz ayna
42761 plane table plançete
42762 plane uçak, planya, rende, düzlem, seviye, düzey, çınar, rendelemek, düz,
dümdüz
42763 planer planya
42764 planet gezegen
42765 planetarium planetaryum, yıldızlık, gökevi
42766 planetary gezegenlerle ilgili, dünyasal, dünyevi, gezgin, seyyar
42767 planetoid küçük gezegen
42768 plangent yankılanan, titrek, iniltili
42769 planimeter planimetre, yüzeyölçer, alanölçer
42770 planimetry planimetri, alanölçü
42771 planing machine planya kılgası, planya tezgâhı
42772 planish düzeltmek, preslemek
42773 planisphere düzlemküre
42774 plank down hemen ödemek
42775 plank flooring ahşap döşeme
42776 plank pile ahşap palplanş
42777 plank saw tahta bıçkısı
42778 plank timber tomruk
42779 plank uzun tahta, kalas, (partinin) ana prensibi, kalaslarla kaplamak
42780 planking machine keçeleştirme kılgası
42781 planking ağaç döşeme
42782 plankton plankton
42783 planless plansız, bağdarlamasız
42784 planned economy planlı ekonomi
42785 planner planlamacı
42786 planning body planlama kurulu
42787 planning planlama, tasarlama
42788 plano-concave bir yüzü düz öbürü içbükey
42789 plano-convex bir yüzü düz öbürü dışbükey
42790 plant breeding ösümlük yetiştirme
42791 plant cell ösümlük hücresi
42792 plant chemistry ösümlük kimyası
42793 plant engineer işletme kıvcısı
42794 plant geography ösümlük coğrafyası
42795 plant kingdom ösümlükler dünyası
42796 plant louse ösümlük biti
42797 plant out fideleri başka yere dikmek
42798 plant pathology ösümlük patolojisi
42799 plant bitki, ösümlük, fabrika, demirhane, dikmek, ekmek, sıkıca yerleştirmek,
(çalınan ya da yasak bir şeyi) kiminse üzerine saklayıp onu suçlu göstermek
42800 plantation fidanlık, büyük çiftlik
42801 planter ekici
42802 plantigrade düztaban
42803 plaque plaket, levha, tabela
42804 plash su birikintisi, su sıçratmak, şapırdatmak
42805 plashy şapırtılı, çamurlu
42806 plasma protein plazma proteini
42807 plasma state plazma hali
42808 plasma plazma, kansu
42809 plasmatic plazma ile ilgili
42810 plasmodium plazmodyum, sıtma mikrobu
42811 plaster cast alçıdan yapılmış kalıp, alçı
42812 plaster of Paris alçı
42813 plaster stone jips, alçıtaşı
42814 plaster sıva, plaster, yakı, sıvamak, yapıştırmak
42815 plasterboard bağdadi çıtası, bağdadi
42816 plastered sarhoş
42817 plasterer sıvacı
42818 plasterers' putty sıvacı macunu
42819 plastering sıva işi, alçı işi
42820 plastic arts plastik sanatlar
42821 plastic container plastik kap
42822 plastic surgery estetik ameliyat, estetik cerrahlık
42823 plastic plastik
42824 plasticine modelci çamuru
42825 plasticity plastisite
42826 plasticizer plastikleştirici
42827 plastid plastid
42828 plate current plaka akımı, anot akımı
42829 plate glass dökme cam, düz cam, çekme cam
42830 plate load anot yükü
42831 plate spring yassı yay
42832 plate tabak, levha, plaka, tabaka, kaporta, levha biçiminde korugan, kaplama,
kupa, yaçın klişesi, plaka, plaket, takma diş takımı, anot, (metal) kaplamak
42833 plateau yayla
42834 plated kaplanmış
42835 plateful tabak dolusu
42836 platelet trombosit, pıhtıgöze
42837 platen çönge silindiri, merdane, baskı levhası
42838 plater kaplamacı
42839 platform peron, kürsü, (saylavdan önce) parti bağdarlaması
42840 platinate platinlemek, platin kaplamak
42841 plating kaplama
42842 platinoid platinoit
42843 platinum sponge platin sünger
42844 platinum platin
42845 platitude basmakalıp laf, klişe, yavan söz
42846 platitudinarian geveze, boşboğaz
42847 platitudinize tatsız tuzsuz konuşmak
42848 platitudinous basmakalıp söz
42849 platonic love manevi aşk, platonik aşk
42850 platonic (iki kişi arasındaki sevgi/arkadaşlık) fiziksel olmayan, duygusal
42851 platoon müfreze, takım
42852 platter düz ve büyük tabak
42853 platypus ornitorenk, gagalı memeli
42854 platyrrhine yassıburunlu maymun
42855 plaudit memnuniyet gösterisi, beğeni
42856 plausibility akla yatkınlık, inandırıcılık, olasılık
42857 plausible makul, akla yatkın, inandırıcı
42858 play a joke on sb oyun oynamak, işletmek
42859 play a part rol oynamak
42860 play a role rol yapmak
42861 play at katılmak, yapar gibi görünmek
42862 play back yeniden çalmak, tekrarlamak
42863 play ball birlikte çalışmak, imece yapmak
42864 play both ends against the middle şeytana külahı ters giydirmek
42865 play by ear olanlara ayak uydurmak
42866 play cat and mouse with kedi fare gibi oynamak
42867 play dead ölü numarası yapmak
42868 play down önemsizleştirmek
42869 play ducks and drakes with money har vurup harman savurmak
42870 play ducks with money çarçur etmek, har vurup harman savurmak
42871 play fast and loose kaygısızca hareket etmek, söz verip tutmamak
42872 play first chair başkanlığa oynamak
42873 play for time zaman geçirmek, oyalanmak
42874 play hard to get umursamaz görünüp ilgi çekmek
42875 play havoc mahvetmek, berbat etmek
42876 play hell with çarkına okumak
42877 play high büyük kumar oynamak
42878 play hooky kaçamak yapmak
42879 play house evcilik oynamak
42880 play into sb's hands birisinin ekmeğine yağ sürmek
42881 play into the hands of çıkar amacıyla hareket etmek
42882 play it by ear gelişmelere göre hareket etmek
42883 play it by the book atını sağlam kazığa bağlamak
42884 play it cool soğukkanlılığını yitirmemek, sakin kalmak
42885 play it safe işi sağlama almak
42886 play off birbirine düşürmek
42887 play on words cinas, sözcük oyunu
42888 play on çalmakta devam etmek
42889 play one's cards well kartlarını iyi oynamak
42890 play one's trump card kozunu oynamak
42891 play possum uyuma numarası yapmak
42892 play pranks azizlik etmek
42893 play second fiddle ikinci derecede rol oynamak
42894 play the devil with kasıp kavurmak
42895 play the field birden fazla kişiyle düşüp kalkmak
42896 play the fool aptalca davranmak, ahmaklık yapmak
42897 play the game adil ve dürüst olmak
42898 play the man erkekçe hareket etmek
42899 play the market spekülasyon yapmak
42900 play tricks on muziplik etmek, oyun oynamak
42901 play truant mektepten kaçmak, dersleri kırmak
42902 play up to dalkavukluk etmek, birine yaranmak
42903 play up oyun oynamak, sorun çıkarmak, belirtmek
42904 play with fire ateşle oynamak, büyük riske girmek
42905 play oyun, eğlence, oyun, piyes, şaka, oyun, kumar, hareket özgürlüğü,
hareket, faaliyet, oynaşma, oynamak, eğlenmek, (oyun) etmek, hızla hareket etmek,
oynamak, sahnelemek, temsil etmek, (müzik aleti) çalmak
42906 play-act numara yapmak, rol yapmak
42907 playable oynanabilir
42908 playback pleybek
42909 playbill tiyatro ilanı
42910 playboy eğlence peşinde koşan zengin delikanlı, pleyboy
42911 playdown önemsememek
42912 played out işi bitmiş
42913 player piano otomatik piyano
42914 player oyuncu
42915 playfellow oyun arkadaşı
42916 playful şen, şakacı, oyuncu, şuluk
42917 playfulness şakacılık, oyunculuk
42918 playgoer tiyatrosever
42919 playground çocukların oyun alanı
42920 playgroup anamektebi
42921 playhouse tiyatro
42922 playing card iskambil çöngesi
42923 playing field oyun alanı, oyun sahası
42924 playing oynama, oyun
42925 playlet küçük oyun
42926 playmate oyun arkadaşı
42927 playpen çocuk kafesi
42928 plaything oyuncak
42929 playtime oyun zamanı
42930 playwright oyun yazarı
42931 plaza meydan
42932 plea of guilty suçlu kabul etme
42933 plea yalvarma, rica, özür, mazeret, savunma, itiraz
42934 plead guilty suçu kabul etmek
42935 plead not guilty suçu reddetmek, sorumluluğu reddetmek
42936 plead yalvarmak, dilemek, rica etmek, özür dilemek, özür olarak öne sürmek,
dava açmak, savunmak, suçlamak
42937 pleader avukat
42938 pleading dava, dava açma, iddia, savunma, rica, yalvarma
42939 pleasant hoş, tatlı, güzel, sevimli, canayakın, şirin, yakın, sıcak,
samimi
42940 pleasantness hoşluk, tatlılık, güzellik, hoşa giden şey, zevk
42941 pleasantry hoş şaka, espri
42942 please yourself kafana göre takıl
42943 please mutlu etmek, memnun etmek, sevindirmek, gönlünü etmek, hoşuna
gitmek, lütfen, merhamet
42944 pleased memnun, hursent, hoşnut
42945 pleasing hoş, tatlı, sevindirici
42946 pleasurable zevk veren, hoş
42947 pleasure zevk, haz, keyif, eğlence
42948 pleat pli yapmak, kıvrım, pli, plise
42949 pleater plise kılgası
42950 plebeian halk tabakasından olan, aşağı tabaka
42951 plebiscite halk oylaması, plebisit, tümdanış
42952 plectrum mızrap, pena
42953 pledge one's troth bağlılık yemini etmek
42954 pledge tutu, rehin, söz, karşılıklı anlaşma, güvence, teminat, kanıt,
işaret, rehine koymak, söz vermek, güvence vermek, taahhüt etmek
42955 pledgee rehin alan, rehinli alacaklı
42956 pledger rehin veren, rehinli borçlu
42957 pleiades süreyya burcu, ülker
42958 Pleistocene pleistosen
42959 plenary session genel kurul
42960 plenary (hükümet gücü) tam
42961 plenipotentiary tam yetkili (elçi)
42962 plenitude bolluk, çokluk, bütünlük, dolu oluş
42963 plenteous bereketli, bol
42964 plenteousness bereket, bolluk
42965 plentiful bereketli, bol
42966 plentifully bolbol, yetecek kadar
42967 plentifulness bolluk, bereket
42968 plenty of pek çok, yığınla
42969 plenty bolluk, çokluk, bol miktar
42970 plenum tüm üyelerin hazır bulunduğu toplantı, doluluk
42971 pleochroism pleokroizm
42972 pleonasm söz uzatımı, gereksiz söz
42973 plereme dolubirim
42974 plethora gereğinden fazlalık
42975 pleura plevra, göğüszarı
42976 pleural plevral, göğüszarıyla ilgili
42977 pleurisy plörezi, zatülcenp, satlıcan
42978 pleurocarpous yan meyveli
42979 plexiglass plastik cam
42980 plexor perküsyon çekici
42981 plexus pleksus, sinir ağı
42982 pliability bükülürlük, bükülgenlik
42983 pliable bükülgen, yumuşak, itaatkâr, uysal
42984 pliancy bükülgenlik, esneklik
42985 pliant eğilip bükülebilir
42986 plicate büklümlü, katlanmış
42987 plication katmer, katlama, misli artırma
42988 pliers kerpeten, kargaburun, pens
42989 plight of faith bağlılık sözü
42990 plight one's troth evlenme sözü vermek, evlenme vadetmek
42991 plight kötü durum, ciddi durum
42992 plimsoll line fribord markası
42993 plimsoll lastik tabanlı bez ayakkabı, kes
42994 plinth sütun tabanı, özül
42995 pliocene pliyosen
42996 plod away sürekli çalışmak
42997 plod yavaş ve zorlukla yürümek, (away ile) (sıkıcı bir iş üzerinde) sürekli
çalışmak
42998 plodder yavaş ama verimli çalışan işçi
42999 plonk ucuz şarap, köpeköldüren
43000 plop cup diye düşmek
43001 plosion nefes patlaması
43002 plosive patlamalı, kapantılı
43003 plot arsa, parsel, entrika, suikast, (roman/vb.'de) olay örgüsü, komplo
kurmak, haritada göstermek, işaretlemek
43004 plotless plansız (yazı veya hikaye)
43005 plotter pilotlayıcı, çizici, entrikacı
43006 plotting paper kareli çönge
43007 plough back kazanılan pulu yeniden işe yatırmak
43008 plough boy çiftçi yamağı
43009 plough land sürülebilir toprak, işlenebilir toprak
43010 plough plane oluk rendesi
43011 plough share saban demiri, saban kulağı
43012 plough up pullukla altını üstüne getirmek
43013 plough saban, kotan, pulluk, sabanla sürmek, çift sürmek, yol açmak,
ilerlemek
43014 plough-beam pulluk oku, saban oku
43015 ploughman sabancı, çiftçi
43016 plover yağmurkuşu
43017 plow into çarpmak
43018 plow Aİ.bkz.plough
43019 ploy numara yapma, rol
43020 pluck off koparmak
43021 pluck out çıkarmak
43022 pluck yiğitlik, cesaret, koparmak, tüylerini yolmak, kopartmak, (telli çalgı)
çalmak
43023 plucky cesur ve azimli, yılmaz
43024 plug contact fiş kontağı
43025 plug for desteklemek
43026 plug in fişi prize sokmak, ilgilenmek
43027 plug socket priz, dişi fiş
43028 plug tapa, tıkaç, (çıngı) fiş, buji, reklam, tıkamak, reklamını yapmak
43029 plug-ugly külhanbeyi, zorba
43030 plum erik
43031 plumage kuşun tüyleri
43032 plumb level tesviyeruhu
43033 plumb line çekül sicimi, çekül
43034 plumb rule tesviyeruhu
43035 plumb the depths derinliklerine inmek, gömülmek
43036 plumb çekül, şakul, anlamını çıkartmaya çalışmak
43037 plumbeous kurşun ile ilgili
43038 plumber su tesisatçısı, muslukçu
43039 plumbicon tube plumbikon tüpü
43040 plumbiferous kurşunlu
43041 plumbing su tesisatı, boru tesisatçılığı, muslukçuluk
43042 plume kuş tüyü
43043 plumeless tüysüz
43044 plummet (aniden) düşmek, çekül kurşunu, iskandil kurşunu
43045 plummy erikle ilgili, yapmacık
43046 plumose tüylü
43047 plump cheeks tombul yanaklar
43048 plump tıknaz, dolgun, tombul, semiz, gözlenilmeden, gafleten, ansızın düşmek,
özünü basmak
43049 plumpness dolgunluk
43050 plumule plumula, embriyon tomurcuğu, kuş tüyü
43051 plumy tüylü, tüy gibi
43052 plunder yağma etmek, yağmalamak, yağma, soygun, yağmacılık, soygunculuk,
garet, talan, yağmalanan mal, oğurlanmış şey, çalınmış eşya, ganimet, kazanç,
menfaat, fayda
43053 plunderer yağmacı, çapulcu
43054 plunge into batırmak, sokmak, saplamak, dalmak, gömülmek
43055 plunge dalma, dalış, fırlamak
43056 plunger dalgıç, pompa pistonu, dalma piston, dalıcı
43057 pluperfect geçmiş öncesini gösteren zaman
43058 plural marriage çokeşlilik
43059 plural noun çoğul isim
43060 plural vote birden fazla oy kullanma hakkı
43061 plural çoğul
43062 pluralism çokçuluk
43063 pluralist çoğulcu
43064 pluralistic democracy çoğulcu demokrasi
43065 pluralistic çoğulcu
43066 plurality çokluk, çoğunluk, çoğulluk, ekseriyet
43067 pluralize çoğul yapmak
43068 plus fours golf pantolonu
43069 plus infinite artı sonsuz
43070 plus sign artı işareti
43071 plus value artı değer
43072 plus artı işareti, sıfırdan büyük, artı, artı, pozitif, -in üstünde, ile,
ve, artı
43073 plush pelüş, müthiş, süper, görkemli
43074 plussage ek miktar
43075 Pluto Pluton
43076 plutocracy varsılerki, zenginerki
43077 plutocrat nüfuzlu zengin, plutokrat, varsılerkçi
43078 plutocratic plutokratik
43079 plutonic rocks plütonik taşlar
43080 plutonic plütonik
43081 plutonium plütonyum
43082 pluvial yağmurlu
43083 pluviometer plüvyometre, yağmurölçer
43084 pluvious yağmurlu, yağmura ait
43085 ply düzenli sefer yapmak, gidip gelmek, işlemek, çalışmak, iş yapmak, kat,
katmer
43086 plywood kontrplak
43087 pm öğleden sonra, PM, öğleden sonra
43088 pneuma ruh, can, nefes
43089 pneumatic brake havalı eğleç
43090 pneumatic conveyor pnömatik taşıyıcı
43091 pneumatic drill pnömatik matkap
43092 pneumatic hammer pnömatik çekiç, havalı çekiç
43093 pneumatic jack pnömatik kriko
43094 pneumatic press pnömatik pres
43095 pneumatic tire pnömatik lastik, havalı lastik
43096 pneumatic tube pnömatik boru
43097 pneumatic tyre pnömatik lastik, havalı lastik
43098 pneumatic pnömatik, havalı
43099 pneumatics pnömatik bilimi
43100 pneumatolysis pnömatoliz
43101 pneumococcus pnömokok
43102 pneumonia zatürree, akciğer yangısı
43103 pneumonic zatürree ile ilgili
43104 pneumothorax pnömotoraks
43105 PO box posta kutusu
43106 po-faced çatık kaşlı
43107 poach (yumurtayı) kırıp kaynar suda pişirmek, (balık) yavaş yavaş kaynatmak,
başkasının arazisinde kaçak avlanmak, izinsiz (döngül) avlamak, (başkasının
hakkına) tecavüz etmek
43108 poacher kaçak avlanan kimse, yasak yere giren kimse
43109 poaching kaçak avcılık
43110 pochette el torbası
43111 pock çiçek hastalığında görülen kabarcık
43112 pocket battleship yancık zırhlısı
43113 pocket book yancık defteri, cüzdan
43114 pocket calculator küçük hesap kılgası
43115 pocket computer yancık bilgisayarı
43116 pocket lamp yancık lambası
43117 pocket money yancık harçlığı
43118 pocket radio yancık ünalgısı
43119 pocket cep, yancık, halta, torba, kese, türküm, kesim, cebe koymak, cebe
indirmek, cebine atmak
43120 pocketbook not defteri, sapsız bayan çantası, kese
43121 pocketful yancık dolusu, sürüyle
43122 pocketknife çakı
43123 pockmark çopur, iz
43124 pockmarked çopur, çiçekbozuğu
43125 pod auger oluklu matkap
43126 pod bezelye, fasulye, /vb.kabuğu, kabuğunu soymak
43127 podagra gut, damla hastalığı
43128 podgy bodur, tıknaz
43129 podiatrist ayak hastalıkları uzmanı
43130 podiatry ayak hastalıkları bilimi, podiyatri
43131 podium podyum
43132 Podunk geri kalmış küçük kasaba
43133 podzol podzol
43134 podzolization podzollaşma
43135 poem şiir
43136 poet laureate saray şairi
43137 poet şair, ozan
43138 poetaster şair bozuntusu
43139 poetess kadın şair
43140 poetic function sanat işlevi
43141 poetic şiirsel
43142 poetical şairliğe ait
43143 poetize şiir yazmak, şiirle dile getirmek
43144 poetry şiir, koşuk, şiir sanatı, şiirler, şiirsel güzellik
43145 pogo stick yaylı sıçrama bastonu
43146 pogrom planlı katliam
43147 poignancy keskinlik, yakıcılık, dokunaklılık, üzücülük
43148 poignant üzücü, dokunaklı, acı, acı, keskin
43149 point a moral ahlak dersi çıkarmak, kıssadan hisse çıkarmak
43150 point at infinity sonsuzdaki çekit
43151 point charge çekit yük
43152 point contact çekit teması
43153 point gamma çekit gama
43154 point load çekit yükü
43155 point of application uygulama çekidi
43156 point of bearing kerteriz çekidi
43157 point of break kopma çekidi
43158 point of contact değme çekidi
43159 point of honour şeref meselesi
43160 point of impact vuruş çekidi
43161 point of intersection kesişme çekidi
43162 point of no return dönüşü olmayan çekit
43163 point of reference referans çekidi
43164 point of sale satış çekidi
43165 point of support destek çekidi
43166 point of view görüş, bakım, bakış açısı
43167 point out -e dikkat çekmek, belirtmek, göstermek
43168 point set çekit küme
43169 point the finger at suçlamak
43170 point çekit, nokta, uç, sivri uç, yer, an, durum, puan, virgül, derece,
husus, nokta, anlam, neden, yarar, amaç, konu, özellik, nitelik, priz, duy, namlu,
burun, ucunu sivriltmek, işaret etmek, göstermek, önemine işaret etmek, doğrultmak,
üzerine çevirmek, çekitlemek, noktalamak, (duvar) boşlukları doldurmak, sıvamak
43171 point-blank burnunun dibinden, yakından, yakın, doğrudan, burnunun dibinden,
yakından, yakın, doğrudan
43172 pointed sivri uçlu, anlamlı
43173 pointer işaret değneği, gösterge, av köpeği, puvanter, öğüt, yararlı
öneri
43174 pointing derz yapma, sivriltme
43175 pointless anlamsız, yararsız, gereksiz
43176 points (demiryolu) makas
43177 poise özgüven, denge, duruş şekli, iliştirmek, dengesiz biçimde yerleştirmek
43178 poised hammer çekiç güç
43179 poised dengeli, (harekete) hazır, özgüvenli
43180 poison fang zehirli diş
43181 poison gas zehirli gaz
43182 poison hemlock lekeli baldıran
43183 poison zehir, içki, zehirlemek, zehir vermek, ağılamak, olumsuz yönde
etkilemek
43184 poison-pen kötü niyetle yazılan
43185 poisoning zehirleme, zehirlenme
43186 poisonous zehirli, kötü, iğrenç, berbat
43187 Poisson Poisson
43188 poke about aramak, araştırmak
43189 poke fun at ile alay etmek
43190 poke one's nose into sth burnunu sokmak
43191 poke one's nose into bir işe burnunu sokmak
43192 poke sokmak, dürtmek, çıkarmak
43193 poker ocak demiri, poker
43194 poky (yer/oda) dar, küçük, basık
43195 Poland Polonya
43196 polar air kutup havası, soğuk hava
43197 polar angle kutupsal açı
43198 polar axis kutup ekseni
43199 polar bear kutup ayısı
43200 polar circle kutup çemberi, kutup dairesi
43201 polar climate kutup iklimi
43202 polar curve kutupsal eğri
43203 polar distance kutup uzaklığı
43204 polar fox kutup tilkisi
43205 polar front kutup cephesi
43206 polar lights kutup ışınları
43207 polar line kutup doğrusu
43208 Polar Sea Kutup Denizi
43209 polar solvent polar çözücü
43210 polar zone kutup bölgesi, eksenucu bölgesi
43211 polar kutupsal, kutuplarla ilgili
43212 polarimeter polarimetre
43213 polarimetry polarimetri
43214 Polaris Kutupyıldızı, Demirkazık
43215 polariscope polariskop
43216 polarity polarite, ucaylık, iki kutupluluk, karşıtlık
43217 polarizability kutuplanabilirlik, kutuplaşabilirlik
43218 polarizable kutuplanabilir, kutuplaşabilir
43219 polarization current polarizasyon akımı
43220 polarization polarma, polarizasyon, kutuplanma
43221 polarize (iki ayrı çekitte) toplamak, toplanmak, polarmak, ucaylanmak
43222 polarized light kutuplanmış ışık
43223 polarized polarize
43224 polarizer polarizör
43225 polarizing polarma, polarizasyon
43226 polarograph polarograf
43227 polarography polarografi
43228 polaroid photograph polaroit yaçın
43229 polaroid polaroit, polaroit
43230 polder polder, denizden kazanılmış toprak
43231 pole arm kutup kolu
43232 Pole Star Kutupyıldızı, Demirkazık
43233 pole vault sırıkla atlama
43234 pole direk, sırık, kutup, kutup, ucay
43235 poleax uzun saplı balta
43236 polecat kokarca
43237 polemic tartışmalı, ihtilaflı
43238 polemics polemik, tartışma sanatı
43239 police college sakçı koleji
43240 police commissioner komiser
43241 police court sulh mahkemesi
43242 police office karakol
43243 police officer sakçı memuru
43244 police state sakçı devleti
43245 police station karakol
43246 police sakçı örgütü, sakçılar, polis, sakçı denetiminde bulundurmak,
denetlemek, kontrol etmek
43247 policeman sakçı memuru
43248 policewoman kadın sakçı
43249 policlinic poliklinik, hastane dispanseri
43250 policy holder poliçe hamili
43251 policy siyaset, politika, davranış biçimi, politika, poliçe
43252 polio çocuk felci
43253 poliomyelitis bkz.polio
43254 polish off bitirmek, alt etmek, yenmek
43255 polish up iyice parlatmak
43256 polish parlatmak, cilalamak, parlatmak, kusursuzlaştırmak, cila, perdah,
ayakkabı boyası, parlak, cilalı yüzey, parlaklık, kibarlık, incelik
43257 polished cilalı, parlatılmış, parlak
43258 polisher cila kılgası, parlatma aygıtı, cila, saykal
43259 polishing machine cila kılgası
43260 polishing paste parlatma macunu
43261 polishing powder parlatma tozu
43262 polishing cila, cilalama, parlatma, cila
43263 polite arts ince sanatlar
43264 polite letters yazın, edebiyat
43265 polite nazik, kibar
43266 politeness kibarlık, nezaket, terbiyelilik, iltifat
43267 politic akıllı, kurnaz, ihtiyatlı, tedbirli
43268 political asylum siyasi iltica, siyasi sığınacak, sığınma
43269 political economy politik iktisat
43270 political geography siyasi coğrafya
43271 political science siyasi bilgiler
43272 political system siyasi jüye
43273 political siyasi, politik, politikayla ilgilenen
43274 politician politikacı
43275 politicize politize etmek
43276 politics siyaset, politika, politik görüşler
43277 polity devlet, hükümet, hükümet şekli, devlet şekli
43278 polka dot puanlı kumaş
43279 polka polka
43280 poll tax kelle vergisi, baş vergisi
43281 poll saylav, oylama, oy verme, oy sayısı, komuoyu yoklaması, oy almak, oy
vermek
43282 pollard budanmış ağaç, ağaç budamak, boynuzlarını kesmek
43283 polled boynuzu kesilmiş, saçı kesilmiş, kel
43284 pollen bag çiçektozu kesesi
43285 pollen count havadaki polen miktarı
43286 pollen grain polen tanesi
43287 pollen sac polen kesesi
43288 pollen tube polen borusu
43289 pollen polen, çiçektozu
43290 pollinate tozarmak, tozlaşmak
43291 pollination tozlaşma
43292 polling booth oy verme hücresi
43293 polling district saylav bölgesi
43294 polling list oylama listesi
43295 polling station oy verme hücresi
43296 polling oylama, oy verme
43297 polls saylav bürosu
43298 pollster anketör
43299 pollutant kirletici madde
43300 pollute kirletmek
43301 polluted air kirli hava
43302 polluted water kirli su
43303 polluter kirletici
43304 pollution control kirlilik denetimi
43305 pollution kirletme, kirlenme, kirlilik
43306 pollutive kirletici
43307 polo neck boğazlı yaka, balıkçı yaka
43308 polo polo
43309 polonium polonyum
43310 poltroon korkak adam, tabansız
43311 poltroonery korkaklık, namertlik
43312 poly bkz.polytechnic
43313 poly- (önek) çok
43314 polyamide poliamit
43315 polyandry çokkocalılık, poliandri
43316 polyatomic çok atomlu
43317 polycarbonate polikarbonat
43318 polychrome print çok renkli baskı
43319 polychrome çok renkli
43320 polychromy çok renklilik
43321 polyclinic poliklinik
43322 polycrystal polikristal
43323 polycyclic polisiklik, çokhalkalı
43324 polycythemia polisitemi, alyuvar artımı
43325 polyester fibre polyester lifi
43326 polyester polyester
43327 polyethylene bkz.polythene
43328 polygamist çok evli, çok karılı
43329 polygamy çokkarılılık, poligami
43330 polygenetic poligenetik
43331 polyglot çok dil bilen
43332 polygon poligon, çokgen
43333 polygonal soil poligonal toprak
43334 polygonal poligonal
43335 polygonum çoban değneği
43336 polygraph çoğaltma kılgası, yalan kılgası
43337 polygyny çokkarılılık, polijini
43338 polyhedral çokyüzlü
43339 polyhedron çokyüzlü
43340 polymer polimer, çoğuz
43341 polymeric polimerik
43342 polymerization polimerleşme, polimerizasyon
43343 polymerize polimerleştirmek
43344 polymorphic polimorf, çokbiçimli
43345 polymorphism polimorfizm
43346 polymorphous çok şekilli olabilen
43347 polynomial çokterimli
43348 polynuclear polinükleer
43349 polyolefine fibre poliolefin lifi
43350 polyp polip
43351 polype polip
43352 polyphase current çok fazlı akım
43353 polyphase machine çok fazlı kılga
43354 polyphase çok fazlı, çokevreli
43355 polyphonic music çoksesli müzik
43356 polyphonic çoksesli, polifonik
43357 polypod çokayaklı
43358 polypoid poliple ilgili
43359 polypropylene polipropilen
43360 polypus hek, polip
43361 polysaccharide polisakkarit, nişasta
43362 polysemous birçok anlamı olan, çokanlamlı
43363 polysemy çokanlamlılık
43364 polystyle çok sütunlu yapı
43365 polystyrene polistiren
43366 polysulfone polisülfon
43367 polysulphide polisülfür
43368 polysyllabic çok heceli
43369 polysyndeton çokbağlaçlılık
43370 polysynthetic çokbireşimli
43371 polytechnic sanat/fen kolu
43372 polytheism çoktanrıcılık, politeizm
43373 polythene polietilen
43374 polyurethane poliüretan
43375 polyvalence çokdeğerlik
43376 polyvalent çokdeğerlikli, polivalan
43377 polyvinyl acetal polivinil asetal
43378 polyvinyl acetate polivinil asetat
43379 polyvinyl alcohol polivinil alkol
43380 polyvinyl chloride polivinil klorür
43381 polyvinyl polivinil
43382 polyvinylidene poliviniliden
43383 pom-pom ponpon
43384 pomade pomat, saç merhemi, briyantin
43385 pomander güzel kokulu baharat kutusu
43386 pome çekirdekli meyve
43387 pomegranate nar, saklı
43388 pomelo greypfrut
43389 pomiculture meyve yetiştiriciliği
43390 pomiferous meyve veren
43391 pommel kılıç sapının topuzu, eyer kaşı, yumruklamak
43392 pommology meyve yetiştirme bilgisi
43393 pomp büyük resmi seremoni, gösteri, görkem, tantana, şatafat
43394 pompon ponpon, püskül
43395 pomposity özünü beğenme, havalara girme, ağdalılık
43396 pompous özünü beğenmiş, havalara giren, ağdalı, cafcaflı, tumturaklı
43397 ponce pezevenk, ibne, homo
43398 poncho uzun yün başlık
43399 poncing pezevenklik
43400 pond gölcük, havuz
43401 ponder düşünüp taşınmak
43402 ponderosity ağırlık
43403 ponderous büyük ve ağır, ağır, hantal, cansıkıcı
43404 pone mısır ekmeği
43405 pong pis koku, pis koku çıkarmak, kokmak
43406 pongee ponje, çin ipeği
43407 poniard hançer, hançerlemek
43408 ponor düden, obruk, kaçak kuyusu
43409 pons köprü doku
43410 pontoon duba, tombaz, (iskambil) yirmibir
43411 pony engine manevra lokomotifi
43412 pony midilli
43413 ponytail (saç) at kuyruğu
43414 pooch it
43415 poodle fino köpeği
43416 poof hkr, ibne
43417 poofter bkz.poof
43418 pooh öf!
43419 pooh-pooh hor görmek, iplememek
43420 pool funds fonları birleştirmek
43421 pool havuz, gölcük, su birinkintisi, Amerikan bilardosu, ekip, takım, tröst,
birlik, ortaya konan pul, ç.yöndün toto, birleştirmek, paylaşmak
43422 poolroom bilardo salonu
43423 poop deck kıç güvertesi, kıç kasarası
43424 poop kıç, pupa
43425 poor connection gevşek bağlantı
43426 poor devil zavallı, zavallıcık
43427 poor fellow! vah zavallı!
43428 poor line kötü hat, bozuk hat
43429 poor yoksul, fakir, kembağal, az, yetersiz, kalitesiz, düşük kaliteli, kötü,
sağlıksız, talihsiz, şansız, zavallı, verimsiz, kısır, adi, bayağı
43430 poorhouse düşkünler evi
43431 poorly hasta, rahatsız
43432 poorness fakirlik, mahsulsüzlük, eksiklik
43433 pop in ansızın girmek, uğramak
43434 pop off aniden çekip gitmek, ölmek, nalları dikmek
43435 pop out aniden çekip gitmek
43436 pop singer pop şarkıcısı
43437 pop song pop şarkısı
43438 pop the question to evlenme teklif etmek
43439 pop up mantar gibi yerden bitmek
43440 pop pat diye ses çıkarmak, patlamak, yerinden fırlamak, yaylanmak, gelmek,
gelivermek, gitmek, gidivermek, patlama sesi, pat, gazoz, (Aİ) baba, pop, yaşlı
adam, moruk
43441 popcorn patlamış mısır
43442 popeyed patlak gözlü
43443 popgun oyuncak tüfek, patlangaç
43444 popinjay papağan, züppe
43445 popish katolik
43446 poplar kavak
43447 poplin poplin
43448 popover hafif yumurtalı ekmek
43449 poppa baba
43450 popper patlangaç
43451 poppet valve dikme valf
43452 poppet cici çocuk/döngül
43453 popple dalgalanma, şapırdama, dalgalanmak, çağlamak
43454 poppy gelincik, afyon, haşhaş
43455 poppycock fasa fiso, saçma, boş sözler
43456 popsicle çubukta buzlu şeker
43457 popsy kız arkadaş
43458 populace halk, ayaktakımı, avam
43459 popular election genel saylav
43460 popular music popüler müzik
43461 popular science halkbilgisi
43462 popular song popüler şarkı
43463 popular sevilen, tutulan, gözde, popüler, halka ait, halka özgü, genel,
yaygın
43464 popularity sevilme, tutulma, rağbet, popülerlik
43465 popularize halkın anlayabileceği şekilde kolaylaştırmak, açıklamak, halka
sevdirmek, tanıtmak
43466 popularly genelde, bir çok insan tarafından
43467 populate belirli bir yerde yerleşmek, insan yerleştirmek
43468 population density nüfus yoğunluğu
43469 population explosion nüfus patlaması
43470 population nüfus, ahali, halk
43471 populism halkçılık
43472 populous kalabalık nüfuslu, nüfusu yoğun
43473 populousness nüfus kalabalığı
43474 porbeagle dik burunlu
43475 porcelain clay porselen kili, kaolen
43476 porcelain porselen, çini
43477 porch climber pencereden giren hırsız
43478 porch sundurma, evin kabağında ilave dikinti
43479 porcine domuza ait
43480 porcupine kirpi
43481 pore over derin derin düşünmek
43482 pore (over ile) dikkatini vererek okumak, okumaya dalmak, gözenek,
delikçilik
43483 pork butcher domuz kasabı
43484 pork chop domuz pirzolası
43485 pork pie etli börek
43486 pork domuz eti
43487 porker genç domuz
43488 porkling domuz yavrusu
43489 porky (İİ) şişko, domuz gibi
43490 porn pornografi
43491 pornographic açık saçık, müstehcen, pornografik
43492 pornography pornografi
43493 porosity gözeneklilik
43494 porous concrete delikli beton
43495 porous gözenekli, geçirgen
43496 porphyritic porfirik, somaki
43497 porphyroid porfiroit
43498 porphyry porfir, somaki
43499 porpoise yunusbalığına benzer bir balık
43500 porpoising yunuslama
43501 porridge yulaf lapası
43502 porrigo saçlı deri hastalığı
43503 porringer çorba tası
43504 port area liman bölgesi
43505 port authority liman idaresi
43506 port bill of lading liman konşimentosu
43507 port dues liman resmi
43508 port entrance liman girişi
43509 port lid lombar kapağı
43510 port of arrival varış limanı, ulaşma limanı
43511 port of call uğranılacak liman
43512 port of delivery boşaltma limanı
43513 port of departure kalkış limanı, hareket limanı
43514 port of destination gidilecek liman, varış limanı
43515 port of entry varış limanı
43516 port of lading yükleme limanı
43517 port of loading yükleme limanı
43518 port of port uğranılacak liman
43519 port of registry bağlama limanı
43520 port of transhipment aktarma limanı
43521 port liman, liman kenti, lombar, porto şarabı
43522 portability taşınabilme, taşınabilirlik
43523 portable camera el sınalgası, portatif sınalga
43524 portable colour television portatif renkli sınalgı
43525 portable computer taşınabilir bilgisayar
43526 portable forge portatif demirci ocağı
43527 portable machine portatif kılga
43528 portable railway dekovil rayı
43529 portable receiver portatif alıcı
43530 portable typewriter portatif yazı kılgası
43531 portable taşınabilir, portatif
43532 portage taşıma, taşıma yeri, taşıma vergini
43533 portal crane liman vinci, köprülü vinç
43534 portal vein kapı toplardamarı
43535 portal büyük kapı, ana kapı, giriş kapısı
43536 portcullis (eskiden kale/vb.'de) yukarıdan inen parmaklıklı büyük kapı
43537 portend (kötü bir şeyin) habercisi/işareti olmak
43538 portent iyi ya da kötü bir şeyin habercisi
43539 portentous (kötü bir şeyin) haberci/işareti olan
43540 porter kapıcı, (konakçı/vb.'de) kapıcı, kapı görevlisi,
(mektep/hastane/vb.'de) hademe
43541 porterage hamaliye
43542 portfolio investment portföy yatırımı
43543 portfolio evrak çantası, bakanlık
43544 porthole yuvarlak uçak penceresi
43545 portico sütunlu giriş, revak
43546 portion out bölüştürmek, paylaştırmak
43547 portion parça, bölüm, porsiyon, pay, hisse, (out ile) hisselere ayırmak,
bölüştürmek, paylaştırmak
43548 Portland cement Portland çimentosu
43549 portliness iriyarılık, şişmanlık
43550 portly iriyarı, şişman, heybetli
43551 portmanteau bavul, camedan
43552 portrait painter portre ressamı
43553 portrait insan resmi, portre, portre
43554 portraitist portreci
43555 portraiture portrecilik sanatı
43556 portray resmini yapmak, resmetmek, betimlemek, tasvir etmek, (rol)
oynamak, canlandırmak
43557 portrayal tasvir, tanımlama, tarif etme
43558 portside iskele tarafı
43559 Portugal Portekiz
43560 portuguese man-of-war denizanası
43561 Portuguese Portekizce, Portekizli
43562 portulaca semizotu
43563 pose as poz yapmak, numara yapmak
43564 pose poz vermek, poz verdirmek, ortaya çıkarmak, ortaya atmak, getirmek, (as
ile) poz yapmak, numara yapmak, duruş, poz, yapmacık tavır, poz
43565 poser poz veren kimse, zor soru
43566 poseur sahte tavırlı kimse
43567 posh gösterişli, şık, lüks, havalı
43568 posit oturtmak, yerleştirmek, varsaymak, farz etmek
43569 position finder yön bulucu
43570 position lights seyir ışıkları
43571 position of the effort kuvvet çekidi
43572 position of the fulcrum destek çekidi
43573 position of the sun güneşin konumu
43574 position vector konum vektörü
43575 position durum, vaziyet, hal, duruş, yer, konum, konum, mevki, rütbe, iş,
görev, memuriyet, yerleştirmek, yerini belirlemek
43576 positional value konumsal değer
43577 positional konumsal, durumla ilgili
43578 positive balance alacaklı bakiye
43579 positive charge pozitif çıngı yükü, artı yük
43580 positive column pozitif sütun
43581 positive crystal pozitif kristal
43582 positive degree sıfatların yalın hali, eşitlik derecesi
43583 positive electricity pozitif çıngı
43584 positive electrode pozitif elektrot
43585 positive electron pozitif elektron
43586 positive feedback pozitif geribesleme, artı geribesleme
43587 positive integer pozitif tamsayı
43588 positive ion pozitif iyon
43589 positive picture pozitif görüntü
43590 positive pole pozitif kutup
43591 positive printing pozitif baskı
43592 positive ray pozitif ışın, artı ışın
43593 positive sign toplama işareti
43594 positive mutlak, kesin, emin, şüphesiz, faydalı, yararlı, olumlu, artı,
pozitif, (yaçın) pozitif, pozitif, hastalık belirtisi gösteren, tam, gerçek,
sıfırdan büyük nicelik, artı nicelik, (foto) pozitif resim
43595 positiveism olguculuk, pozitivizm
43596 positively olumlu şekilde, gerçekten, çok
43597 positivist pozitivist, olgucu, pozitivist, olgucu
43598 positron pozitron, pozitif elektron
43599 positronium pozitronyum
43600 posse sakçı müfrezesi, heyet, takım
43601 possess sahip olmak, -si olmak, etkilemek, etkisi altına almak
43602 possessed çılgın, deli
43603 possession iyelik, sahiplik, ç.mal mülk, servet, egemenlik, hüküm, sömürge
43604 possessions mal mülk, servet, mal mülk, servet
43605 possessive case iyelik yağdayı, mülkiyet hali
43606 possessive pronoun mülkiyet zamiri, iyelik adılı
43607 possessive suffix iyelik eki, mülkiyet eki
43608 possessive özüne müslüman, sahip olmak isteyen, iyelik gösteren, -in hali,
iyelik yağdayı, tamamlayan yağdayı
43609 possessor sahip, malsahibi
43610 possessory action zilyetlik davası
43611 possessory right kullanma hakkı
43612 possessory sahiplikle ilgili
43613 possibility olanak, imkân, olasılık, olabilirlik, ihtimal
43614 possible olanaklı, mümkün, olası, olabilir, muhtemel, makul, akla yatkın
43615 possibly belki, imkân dahilinde
43616 possum opossum, keseli sıçan
43617 post box posta kutusu
43618 post chaise posta arabası
43619 post office postane
43620 post posta, (yarışta) başlama/bitiş çekidi, direk, kazık, iş, görev, orun,
nöbet, posta, garnizon, kışla, sakçı çekidi, karakol, postaya atmak, postalamak,
ilan etmek, yerleştirmek, dikmek, koymak, (adam) göndermek, tayin etmek, atamak
43621 post- (önek) sonra
43622 post-free posta verginsiz
43623 postage due taksa
43624 postage paid posta vergini ödenmiş
43625 postage stamp posta pulu
43626 postage posta vergini
43627 postage-due stamp taksa pulu
43628 postal account posta çeki hesabı
43629 postal address posta adresi
43630 postal authorities posta idaresi
43631 postal check posta çeki
43632 postal cheque posta çeki
43633 postal district posta bölgesi
43634 postal money order posta havalesi
43635 postal order posta havalesi
43636 postal receipt posta makbuzu
43637 postal union uluslararası posta birliği
43638 postal posta ile ilgili
43639 postbox posta kutusu
43640 postcard kartpostal
43641 postcode posta kodu
43642 postdate (çek/vb.'ne) ileri bir tarih yazmak
43643 poste restante postrestant
43644 poster poster, afiş
43645 posterior arka, dal, arkadaki, daldaki, sonraki, kıç, popo
43646 posterity gelecek kuşaklar, nesil, döl
43647 postern arka kapı, dal kapı, yan kapı, ufak kapı
43648 postfree posta verginine tabi olmayan
43649 postglacial buzul çağından sonra
43650 postgraduate education lisansüstü eğitim
43651 postgraduate study lisansüstü öğrenim
43652 postgraduate lisansüstü (yapan öğrenci)
43653 posthaste hızla, süratle, acele ile
43654 posthumous ölümünden sonra gelen
43655 posting bill afiş
43656 posting postalama, bir göreve atanma
43657 postliminium postlimini
43658 postman postacı
43659 postmark posta damgası
43660 postmaster posta müdürü
43661 postmeridian öğleden sonraya ait
43662 postmistress kadın posta müdürü
43663 postmortem report otopsi raporu
43664 postmortem otopsi
43665 postnatal doğumdan sonrasıyla ilgili
43666 postoperative ameliyattan sonra olan
43667 postpartum doğum sonrası
43668 postpone ertelemek
43669 postponement erteleme
43670 postpose sonuna koymak, arkasına getirmek, eklemek
43671 postposition sonrasına koyma, sözcük sonuna konan ek
43672 postpositive sonekle ilgili, sona gelen
43673 postscript (mektupta) not, dipnot
43674 postsynch sonradan eşleme
43675 postsynching seslendirme, dublaj
43676 postsynchronization sonradan seslendirme
43677 postsynchronize sonradan seslendirmek
43678 postulant aday, namzet
43679 postulate gerçek olarak kabul etmek, gerçek olduğunu varsaymak
43680 posture bedenin genel duruşu, duruş, kasım kasım kasılmak
43681 posturer poz veren kimse
43682 postwar savaş sonrasına ait
43683 posy çiçek demeti
43684 pot barley kabuksuz arpa
43685 pot cheese süzme peynir
43686 pot shot kısa mesafeden silah atma
43687 pot çömlek, kap, kavanoz, lazımlık, oturak, (pul) bol miktar, yığın, ıska,
karavana, kupa, saksı, marihuana, esrar, ot, saksıya koymak, vurup öldürmek,
avlamak
43688 potable içilebilir
43689 potage koyu çorba
43690 potash fertilizer potaslı gübre
43691 potash mica akmika, muskovit
43692 potash potas
43693 potassium bromide potasyum bromür
43694 potassium carbonate potasyum karbonat
43695 potassium chloride potayum klorür
43696 potassium cyanide potasyum siyanür
43697 potassium hydroxide potasyum hidroksit
43698 potassium nitrate potasyum nitrat
43699 potassium permanganate potasyum permanganat
43700 potassium sulphate potasyum sülfat
43701 potassium potasyum
43702 potato beetle çisil böceği
43703 potato chip cips
43704 potato starch çisil nişastası
43705 potato patates, çisil, yerelması
43706 potbellied göbekli, karnı şişkin
43707 potbelly şişgöbek, koca göbek
43708 potboy birahane garsonu
43709 poteen kaçak yapılan irlanda viskisi
43710 potency güç, iktidar
43711 potent güçlü, kuvvetli, kuvvetli, etkili, (erkek) cinsî güce sahip,
iktidarlı
43712 potentate hükümdar
43713 potential coefficient potansiyel katsayısı
43714 potential coil potansiyel bobini
43715 potential difference potansiyel farkı
43716 potential energy potansiyel enerji
43717 potential equation potansiyel denklem
43718 potential trough potansiyel teknesi
43719 potential well potansiyel kuyusu
43720 potential potansiyel, gizil, güç, potansiyel, gizilgüç, potansiyel, gerilim
43721 potentiality mümkün olan hal, imkân
43722 potentiometer potansiyometre
43723 potentiometric potansiyometrik
43724 pothead haşiş tiryakisi
43725 pother gürültü, şamata, karışıklık, curcuna
43726 potherb yemeğe çeşni veren yeşillik
43727 pothole (yolda oluşan) çukur
43728 pothook S şeklinde kanca
43729 potion ilaç, iksir, zehir
43730 potpourri potpuri, seçme eserler
43731 potsherd kırık çömlek parçası
43732 potshot ıska, karavana
43733 pottage koyu sebze çorbası, türlü yemeği
43734 potter about oyalanmak
43735 potter çömlekçi
43736 potter's wheel çömlekçi çarkı
43737 pottery çanak çömlek, çömlekçilik
43738 pottle keseçöngesi
43739 potty about hayran, hasta
43740 potty (İİ.) aptal, kaçık, üşütük, (about ile) hayran, hasta, deli
43741 pouch kese, torba, cep, kese
43742 pouf yumuşak oturak, puf
43743 pouffe bkz.pouf
43744 poult palaz, piliç
43745 poulterer tavukçu
43746 poultice yara lapası
43747 poultry farm tavuk çiftliği
43748 poultry house kümes
43749 poultry husbandry tavukçuluk
43750 poultry raising kümes döngülcülüğü
43751 poultry yard kümes
43752 poultry kümes döngülleri
43753 pounce on üstüne atılmak, saldırmak, çullanmak
43754 pounce (at/on/upon ile) aniden saldırmak, şığımak, atılmak
43755 pound a beat volta atmak
43756 pound into a jelly tozunu silkelemek
43757 pound the pavement sokakları arşınlamak
43758 pound İngiliz lirası, Sterlin, Paund, libre, sahipsiz döngüllerin ya da yasak
yere park eden arabaların alıkonduğu yer, dövmek, ezmek, un ufak etmek, çarpmak,
vurmak, (kalp) küt küt atmak
43759 poundage sterlin başına komisyon
43760 poundal pavndal
43761 pour cold water on pişmiş aşa soğuk su katmak
43762 pour money down the drain dibine darı ekmek
43763 pour oil on troubled water heyecanı yatıştırmak
43764 pour one's heart out kalbini açmak
43765 pour out içini dökmek, rahatça anlatmak
43766 pour dökmek, akıtmak, dökülmek, akmak, (çay/vb.) koymak, şakır şakır yağmak
43767 pouring funnel döküm hunisi
43768 pouring sel gibi, dökme, dökme, döküm
43769 pout somurtmak, surat asmak
43770 poverty trap yoksulluk tuzağı
43771 poverty yoksulluk
43772 poverty-stricken çok yoksul, gariban
43773 powder flask barutluk
43774 powder horn barut mahfazası
43775 powder magazine barut deposu, cephanelik
43776 powder puff pudra pomponu
43777 powder room bayanlar tuvaleti
43778 powder toz, toz halinde şey, pudra, barut
43779 powdered milk süttozu
43780 powdered sugar pudraşeker
43781 powdery snow ince kar
43782 powdery toz halinde, tozlu
43783 power amplifier güç yükselteci
43784 power boat motorbot
43785 power brake mekanik eğleç
43786 power cable çıngı kablosu
43787 power coefficient güç katsayısı
43788 power consumption enerji tüketimi
43789 power control rod güç ayar çubuğu
43790 power control güç kontrolü
43791 power current yüksek gerilimli akım
43792 power cut çıngı kesintisi
43793 power density güç yoğunluğu
43794 power detector güç detektörü
43795 power diode güç diyodu
43796 power dissipation güç kaybı
43797 power dive gazlı pike
43798 power economy enerji tasarrufu
43799 power engine muharrik kılga, kozgaltka
43800 power engineering çıngı kıvcılığı
43801 power factor güç katsayısı
43802 power failure çıngı kesintisi
43803 power gain güç kazancı
43804 power hammer şahmerdan
43805 power level güç düzeyi
43806 power line akım kablosu
43807 power loss güç kaybı
43808 power of attorney vekâletname, temsil yetkisi
43809 power of life and death idam veya af yetkisi
43810 power of procuration vekâlet, salahiyet
43811 power of sale satış yetkisi
43812 power output çıkış gücü
43813 power plant çıngı santralı
43814 power point çıngı prizi, priz
43815 power politics kuvvet politikası
43816 power reactor güç reaktörü
43817 power rectifier güç redresörü
43818 power relay güç rölesi
43819 power saw kozgaltkalı testere
43820 power series kuvvet serisi
43821 power shovel ekskavatör, şovel
43822 power station çıngı santralı
43823 power steering servo direksiyon
43824 power stroke iş stroku, kuvvet zamanı
43825 power supply güç kaynağı, besleme kaynağı
43826 power switch güç şalteri
43827 power tool kozgaltkalı aygıt
43828 power transfer güç aktarımı
43829 power transformer güç trafosu
43830 power transmission güç aktarımı
43831 power tube güç tüpü
43832 power unit güç birimi
43833 power yeti, yetenek, yapma gücü, güç, kuvvet, kudret, erk, iktidar, etki,
nüfuz, sözü geçerlik, yetke, otorite, vekâletname, vekâlet, çıngı, enerji,
mat.kuvvet, çok, güç sağlamak, hızla gitmek
43834 power-assisted güç destekli, servo
43835 power-operated kılga gücüyle çalışan
43836 power-sharing güç paylaşımı
43837 powerful explosive güçlü patlayıcı
43838 powerful güçlü, etkili
43839 powerhouse çıngı santralı, kuvvet merkezi
43840 powerless güçsüz, kuvvetsiz, zayıf, yetersiz
43841 pox çiçek gibi kabarcıklar oluşturan hastalık
43842 pozzuolana puzolan
43843 practicability pratiklik, kullanışlılık, elverişlilik
43844 practicable uygulanabilir, kullanılabilir, yapılabilir
43845 practical joke muziplik, eşek şakası
43846 practical pratik, uygulamalı, kılgısal, kullanışlı, elverişli, becerikli,
deneyimli, pratik zekâya sahip, uygulamalı ders/sınav
43847 practicality uygulanabilme, pratik iş, kullanışlılık
43848 practically hemen hemen, uygun olarak, kullanışlı olarak, pratik olarak
43849 practice makes perfect yapa yapa öğrenilir
43850 practice pratik, idman, alıştırma, antreman, uygulama, eylem, alışkanlık,
doktorluk/avukatlık, bkz.practise
43851 practise usury tefecilik yapmak
43852 practise pratik yapmak, antrenman yapmak, uygulamak, yapmak, denemek,
çalışmak, bkz.practice
43853 practised becerikli
43854 practitioner doktor, avukat
43855 pragmatic pragmatik, pratik
43856 pragmatics edimbilim
43857 pragmatism yararcılık, pragmatizm
43858 prairie chicken kır tavuğu
43859 prairie dog çayırköpeği
43860 prairie bozkır
43861 praise to the skies göklere çıkarmak
43862 praise övme, övgü, maktav, tesenna, şükran, övmek, maktamak, şükretmek
43863 praiseworthiness övülmeye değer olma
43864 praiseworthy övülmeye değer
43865 praline cevizli şekerleme
43866 pram çocuk arabası
43867 prance (at) zıplayıp oynamak, sıçramak, kasıla kasıla yürümek
43868 prandial yemekle ilgili
43869 prang ağır kaza, hava hücumu
43870 prank muziplik, şaka, oyun
43871 praseodymium praseodimyum
43872 prate (about ile) (hakkında) saçma sapan konuşmak, zırvalamak
43873 prattle çocukça/saçma sapan konuşmak, zırva, saçma konuşma
43874 prawn büyük karides
43875 praxis uygulama, tatbikat
43876 pray for rain yağmur duası etmek
43877 pray dua etmek, yakarmak
43878 prayer beads tespih
43879 prayer book dua kitabı
43880 prayer meeting dua meclisi
43881 prayer rug seccade, namazlık
43882 prayer wheel dua çarkı
43883 prayer dua, yakarı, yakarış
43884 prayerful dindar
43885 pre- (önek) ön, önce, önceden, ilk, erken
43886 pre-Cambrian prekambriyum
43887 pre-edit ön edit, ön biçimleme
43888 pre-financing prefinansman, önfinansman
43889 pre-index ön-dizin
43890 pre-requisite ön koşul
43891 pre-sort ön sıralamak
43892 pre-tax vergiden önceki
43893 preach vaaz etmek, vaaz vermek, öğütlemek, öğüt vermek, vaaz çekmek
43894 preacher vaiz
43895 preachify (sıkıcı) vaız vermek
43896 preaching öğüt verme, vaız, öğüt
43897 preachy nutuk çekme meraklısı
43898 preamble açış konuşması/yazısı, giriş, önsöz
43899 preamplifier ön kuvvetlendirici, preamplifikatör, önyükselteç
43900 prearrange önceden düzenlemek
43901 precalculate önceden hesaplamak
43902 Precambrian prekambriyen, prekambriyen
43903 precarious sağlam olmayan, güvenilmez, şüpheli, tehlikeli
43904 precariousness tehlikeli durum
43905 precaution tedbir, önlem
43906 precautionary signal uyarı işareti
43907 precautionary tedbirli, ihtiyati
43908 precautious ihtiyatlı
43909 precede -den önde yer almak, -den önce gelmek, -den üstün olmak
43910 precedence öncelik, üstünlük
43911 precedent teamül, geçmiş örnek, emsal
43912 preceding indorser önceki ciro sahibi
43913 preceding year önceki yıl
43914 preceding önceki, kabakki, evvelki, geçen
43915 precensor sansür etmek
43916 precept ana kural, temel, temel prensip, mahkeme emri
43917 preceptive öğretici
43918 preceptor muallim, hoca, öğretmen, mürebbi
43919 preceptorial öğretmene ait
43920 preceptress kadın öğretmen
43921 precession yalpa
43922 prechamber ön yanma odası
43923 precinct etrafı çevrili alan, belirli bir amaç için ayrılmış alan, semt,
bölge, ç.komşuluk, komşu çevre
43924 preciosity aşırı titizlik
43925 precious kıymetli, değerli, çok
43926 preciousness değerlilik, aşırı incelik
43927 precipice uçurum, yar
43928 precipitable tortulaşabilen
43929 precipitance acelecilik, atılma
43930 precipitancy acelecilik, tez canlılık, atılma
43931 precipitant çöktürücü, çökeltme maddesi
43932 precipitate hızlandırmak, çökelmek, çökeltmek, çökelti, acele, apar topar,
telaşlı, aceleci
43933 precipitately alelacele, telaşla
43934 precipitateness acele, telaş
43935 precipitation area yağış alanı
43936 precipitation telaş, acele, yağış, çökelme
43937 precipitous yüksek, sarp, yalçın, dik
43938 precis özet, hulasaözet
43939 precise tam, doğru, kesin, titiz, kusursuz
43940 precisely tam olarak, tam, evet, öyle, kesinlikle, aynen öyle
43941 preciseness tamlık, doğruluk, açıklık, vuzuh
43942 precision balance hassas terazi
43943 precision instrument hassas alet
43944 precision sweep hassas tarama
43945 precision tool hassas alet
43946 precision tamlık, kesinlik, doğruluk
43947 preclude önüne geçmek, engellemek, meydan vermemek
43948 preclusion önüne geçme, engelleme
43949 preclusive önleyici, engelleyici
43950 precocious erken gelişmiş, erken büyümüş
43951 precociousness erken gelişmişlik, erken büyümüşlük
43952 precocity hızlı gelişim
43953 precognition önbiliş, önceden bilme, ilk soruşturma
43954 precombustion önyanma, hazırlayıcı yanma
43955 preconceive önyargıda bulunmak
43956 preconceived önyargılı, ön yargıya dayalı
43957 preconception önyargı
43958 preconcert önceden kararlaştırmak
43959 precondition ön koşul, önceden hazırlamak
43960 preconize herkesin içinde ilan etmek
43961 precook önceden pişirmek
43962 precool önceden soğutmak
43963 precooler önsoğutucu
43964 precursor haberci, müjdeci, öncü, işaret, belirti
43965 precursory haberci, müjdeci, öncü
43966 predaceous animal yırtıcı döngül
43967 predaceous instinct yırtıcı içgüdü
43968 predaceous yırtıcı
43969 predate erken tarih atmak
43970 predator yırtıcı döngül
43971 predatory animal yırtıcı döngül
43972 predatory band yağmacı çete
43973 predatory incursion yağmacı akını
43974 predatory yırtıcı, yağmacı, talancı
43975 predecease birinden önce ölmek
43976 predecessor öncel, selef, ata
43977 predestinate kısmet olan, kaderini önceden belirlemek
43978 predestination yazgı, alınyazısı, kader, kısmet, alınyazısına inanma
43979 predestine yazgısını önceden belirlemek, alnına yazmak
43980 predetermination önceden belirleme, önceden saptama
43981 predetermine önceden belirlemek, önceden saptamak, önceden
kararlaştırmak
43982 predicable iddia edilebilir
43983 predicament zor durum, çıkmaz
43984 predicate yüklem, dayandırmak, isnat etmek, belirlemek, belirtmek, kurmak
43985 predication hüküm, isnat
43986 predicative verb ekfiil, ekeylem
43987 predicative yüklemin parçası olarak kullanılan, yüklemcil
43988 predict önceden bildirmek
43989 predictable önceden bildirilebilir, tahmin edilebilir
43990 prediction önceden haber verme, kestirim, tahmin, kehanet
43991 predictor kâhin
43992 predilection özel tutku, sevgi, hayranlık
43993 predispose etkilemek
43994 predisposition -e yatkınlık
43995 predominance üstünlük, ağır basma
43996 predominant üstün, baskın, hakim, ağır basan
43997 predominate üstün olmak, baskın olmak, ağır basmak, hakim olmak
43998 preeminent üstün
43999 preempt etkisizleştirmek, etkisiz/geçersiz kılmak, -den önce davranmak,
ele geçirmek, kötüye kullanmak
44000 preen (kuş) gagasıyla tüylerini düzeltmek, üstünü başını düzeltmek, özü ile
fahretmek, özünden razı olmak
44001 preevaporation ön buharlama
44002 prefab küçük prefabrik ev
44003 prefabricate parçalarını önceden hazırlamak
44004 prefabricated house prefabrike ev
44005 prefabricated houses prefabrik konutlar
44006 prefabricated (ev/gemi/vb.) prefabrik
44007 prefabrication parçalarını önceden hazırlama, prefabrikasyon
44008 preface önsöz
44009 prefatory önsöz niteliğindeki, giriş olan
44010 prefect vali, sınıf başkanı, sınıf mümessili
44011 prefecture makam, valilik
44012 prefer tercih etmek, yeğlemek, sunmak
44013 preferable tercih edilir, daha uygun, daha iyi, yeğ
44014 preferably tercihan
44015 preference dividend öncelikli temettü
44016 preference share öncelikli hisse senedi
44017 preference tercih, yeğleme, öncelik hakkı, üstünlük
44018 preferential stocks imtiyazlı hisse senetleri
44019 preferential tariff farklı tarifeler
44020 preferential tercihli, ayrıcalıklı
44021 preferment arz, sunma, terfi, tercih etme
44022 prefiguration önceden canlandırma
44023 prefigure önceden canlandırmak, düşünüp hayal etmek
44024 prefix önek, ön şekilci
44025 preggers gebe, hamile
44026 pregnable zaptedilebilir
44027 pregnancy gebelik, hamilelik
44028 pregnant gebe, hamile, verimli, semereli, anlamlı
44029 preheat önısıtmak
44030 preheater önısıtıcı
44031 preheating chamber önısıtma odası
44032 preheating furnace önısıtma fırını
44033 preheating önısıtma
44034 prehensile kavrayabilen, tutabilen, sarılıcı
44035 prehension tutma, kavrama, anlama
44036 prehistoric tarihöncesine ilişkin, prehistorik
44037 prehistory tarihöncesi bilimi, prehistoriya
44038 preignition ön ateşleme
44039 prejudge önyargıda bulunmak, önyargıyla yaklaşmak
44040 prejudice önyargı, önyargı verdirmek, etkilemek, önyargılı olmasına neden
olmak, zayıflatmak, zarar vermek, kırmak
44041 prejudiced önyargılı
44042 prejudicial zararlı
44043 prelect konferans vermek
44044 prelection konferans verme
44045 prelector konferansçı
44046 prelimed ilk kireçlenmiş
44047 preliminary expenses kuruluş masrafları
44048 preliminary inquiry ön soruşturma
44049 preliminary study ön etüt, önçalışma
44050 preliminary test ön deneme, ön deney
44051 preliminary work ön çalışma
44052 preliminary başlangıç, giriş, ön hazırlık, başlangıç niteliğinde, ilk, ön
44053 prelude prelüd, peşrev, başlangıç
44054 prelusive başlangıca ait
44055 premarital evlilik öncesi
44056 premature birth erken doğum
44057 premature ignition erken ateşleme
44058 premature erken, vakitsiz, mevsimsiz, erken doğmuş, prematüre
44059 prematurity vaktinden evvel gelişme, mevsimsizlik
44060 premedical tıp öğrenimi öncesi, tıp-öncesi
44061 premedieval ortaçağ öncesine ait
44062 premeditate önceden tasarlamak
44063 premeditated murder taammüden adam öldürme
44064 premeditated önceden tasarlanmış, kasti
44065 premeditation tasarlama, kurma
44066 premier ilk, birinci, baştaki, baş, başbakan
44067 premiére gala
44068 premiership başbakanlık
44069 premise dayanak çekidi
44070 premises bina ve müştemilatı
44071 premium bond primli tahvil
44072 premium deal primli işlem
44073 premium insurance prim sigortası
44074 premium system prim jüyesi
44075 premium sigorta primi, ödül, prim
44076 premix önceden karıştırmak
44077 premolar küçük azıdişi
44078 premonition önsezi
44079 premonitory uyaran, ikaz eden
44080 prenatal doğum öncesine ait
44081 preoccupancy taraf tutma
44082 preoccupation kaygı, endişe, tasa, zihin meşguliyeti
44083 preoccupied kafası meşgul, gözü bir şey görmeyen, düşünceli
44084 preoccupy zihnini meşgul etmek, kafasını kurcalamak, düşündürmek
44085 preordain önceden takdir etmek
44086 prep school hazırlık mektebi
44087 prep ev ödevi, ders çalışma, derse hazırlanma
44088 prepack önceden paketlemek
44089 prepaid önceden ödenmiş
44090 prepalatal öndamaksıl (ses)
44091 preparation hazırlama, hazırlanma, hazırlık, hazır ilaç
44092 preparatory class hazırlık sınıfı
44093 preparatory school hazırlık mektebi
44094 preparatory work hazırlık çalışması
44095 preparatory hazırlayıcı
44096 prepare hazırlamak, hazırlanmak
44097 prepared önceden hazırlanmış, hazır, gönüllü, istekli
44098 prepay peşin ödemek, başından ödemek
44099 prepayment peşin ödeme
44100 prepense önceden düşünülmüş
44101 preponderance (miktar/sayı/vb.bakımından) daha büyük olma, üstünlük
44102 preponderant baskın, ağır basan, galip, üstün
44103 preponderate ağır basmak, baskın çıkmak, üstün gelmek
44104 preposition edat, ilgeç
44105 prepositional phrase ilgeç öbeği
44106 prepositional edatla ilgili
44107 prepossess gönlünü çelmek, etkilemek, meşgul etmek
44108 prepossessing çekici, hoş, tatlı
44109 prepossession tarafgirlik, peşin hüküm, meyil
44110 preposterous mantıksız, saçma, akla sığmaz, mantık dışı
44111 prepotence güçlülük, nüfuzluluk
44112 prepotent güçlü, nüfuzlu
44113 preprint ön baskı
44114 prepuce sünnet derisi
44115 prerecorded önceden kaydedilmiş
44116 prerequisite önceden olması zorunlu, ön gereksinim duyulan, önceden
gerekli olan (şey)
44117 prerogative imtiyaz, ayrıcalık
44118 presage habercisi olmak, önceden bildirmek
44119 presbyopia presbitlik, yaşlılarda miyopluk
44120 preschool education mektepöncesi eğitim
44121 preschool period mektepöncesi çağı
44122 preschool mektep öncesi, anamektebi
44123 prescience geleceği görme, önceden bilme
44124 prescient geleceği gören, ilerisini gören, basiretli
44125 prescind ortadan kaldırmak, ayrı olarak düşünmek
44126 prescribe buyurmak, emretmek, (doktor) ilaç vermek, salık vermek, tavsiye
etmek, reçete yazmak
44127 prescription buyruk, emir, reçete, zamanaşımına dayanan hak
44128 prescriptive kuralcı
44129 preselection önsaylav
44130 preselector önseçici
44131 presence of mind pratik zekâ
44132 presence hazır bulunma, orada bulunma, huzur, varlık, görünüş, duruş,
kişilik
44133 present arms selam durmak
44134 present continuous tense şimdiki zaman
44135 present continuous şimdiki zaman
44136 present oneself meydana çıkmak
44137 present participle şimdilik ortacı
44138 present perfect continuous tense sürekli bitmiş zaman
44139 present perfect continuous sürekli bitmiş zaman
44140 present perfect tense yakın geçmiş zaman
44141 present value bugünkü değer, şimdiki değer
44142 present armağan, hediye, vermek, takdim etmek, sunmak, tanıtmak,
tanıştırmak, takdim etmek, sahnede göstermek, temsil etmek, göstermek, mevcut,
şimdiki, bugünkü, şu anki, şimdiki zaman, halihazır, şimdiki zaman
44143 present-day şimdiki, günümüzdeki, modern, bugünkü
44144 presentable uygun, düzgün, yerinde
44145 presentation copy tanıtım kopyası
44146 presentation sunma, takdim, tanıtma, gösterme
44147 presentee görev alan kimse
44148 presenter sunucu, spiker
44149 presentient önsezisi olan
44150 presentiment önsezi, içe doğuş
44151 presenting bank ibraz bankası
44152 presently yakında, kısa süre sonra, birazdan, şu anda, şu tapta, şimdi
44153 presentment for payment ödeme için ibraz
44154 presentment arz, takdim, sunma, büyük jüri raporu
44155 preservable korunabilen, saklanabilen
44156 preservation of old works eski eserlerin korunması
44157 preservation koruma, korunma
44158 preservative yiyeceklerin bozulmasını önleyici kimyasal madde, katkı
maddesi, koruyucu, koruyucu, bozulmayı önleyici
44159 preserve korumak, saklamak, korumak, muhafaza etmek, (meyve/vb.)
bozulmasını, çürümesini önlemek, korumak, sürdürmek, devam ettirmek, muhafaza
etmek, konservesini yapmak, reçel, özel avlanma yeri
44160 preset önceden ayarlamak, önceden ayarlanmış
44161 preshrunk ön çektirilmiş
44162 preside over the meeting toplantıya başkanlık etmek
44163 preside başkanlık etmek, yönetmek
44164 presided over başkanlığında
44165 presidency başkanlık
44166 president of the constitutional court anayasa mahkemesi başkanı
44167 president of the republic cumhurbaşkanı
44168 president başkan, sadır, rektör, cumhurbaşkanı
44169 presidential palace cumhurbaşkanlığı köşkü
44170 presidential system başkanlık jüyesi
44171 presidential term başkanlık dönemi
44172 presidential başkanlıkla ilgili
44173 press agent basın sözcüsü, haber ajanı
44174 press association basın kurumu
44175 press box gazeteciler locası
44176 press conference basın toplantısı
44177 press fit presle geçme, presle geçirme
44178 press for ısrarla istemek
44179 press forward hızla ilerlemek, acele etmek
44180 press gallery basın locası
44181 press in presle geçirmek
44182 press law basın yasası
44183 press on presle basarak geçirmek
44184 press out presle basarak çıkarmak
44185 press release basın bildirisi
44186 press the shutter deklanşöre basmak
44187 press sıkıştırma, baskı, tazyik, (el) sıkma, sıkma kılgası, pres, cendere,
kılga, iş çokluğu, iş sıkışıklığı, ütü yapma, ütüleme, bası, basın mensupları,
gazeteciler, matbuat, basımevi, matbaa, baskı, basım, çap, çap olunma, baskı
kılgası, matbaa kılgası, bastırmak, basmak, sıkıştırmak, sıkmak, sıkıp suyunu
çıkarmak, ütülemek, çabuklaştırmak, hızlandırmak, ısrar etmek, üstelemek,
toplaşmak, üşüşmek, koşuşmak, toplanmak, hızla ilerlemek
44188 pressed brick prese tuğla, kılga tuğlası
44189 pressed steel prese çelik
44190 pressed sıkışık, -si olmayan
44191 presser pres ustası, basımcı, matbaacı, ütücü
44192 pressgang sıkboğaz etmek
44193 pressing machine ütü kılgası
44194 pressing acele, ivedi, acil
44195 pressman gazeteci
44196 pressroom basım odası, kılga dairesi
44197 pressure altitude basınç yüksekliği
44198 pressure angle basınç açısı
44199 pressure cabin basınçlı kabin
44200 pressure chamber basınç hücresi
44201 pressure control basınç denetimi
44202 pressure controller basınç ayarlayıcı
44203 pressure cooker düdüklü tencere
44204 pressure front basınç cephesi
44205 pressure gauge manometre, basıölçer
44206 pressure governor basınç regülatörü
44207 pressure group baskı türkümü
44208 pressure head basınç yüksekliği
44209 pressure line basınç çizgisi
44210 pressure load basınç yükü
44211 pressure of the air tenek basıncı
44212 pressure pipe basınç borusu
44213 pressure pump basınç pompası
44214 pressure ratio basınç oranı
44215 pressure reducer basınç düşürücü
44216 pressure reservoir basınç deposu
44217 pressure sensitive basınca duyarlı
44218 pressure shift basınç kayması
44219 pressure test basınç deneyi
44220 pressure tunnel basınçlı tünel
44221 pressure water tazyikli su, basınçlı su
44222 pressure welding basınç kaynağı
44223 pressure basınç, tazyik, baskı, zorlama, basma, sıkma, sıkıntı, baskı
44224 pressurize zorlamak, baskı yapmak, (uçakta) hava basıncını kontrol etmek
44225 pressurized tazyikli, basınçlı
44226 prestidigitator hokkabaz
44227 prestige saygınlık, itibar, prestij
44228 prestigious saygın, itibarlı, nüfuzlu, ünlü
44229 presto hızlı, çabuk
44230 prestressed öngerilmeli
44231 presumabe tahmin olunur
44232 presumably herhalde, galiba, tahminen, belki de, muhtemelen
44233 presume on çıkarı için kullanmak, suiistimal etmek
44234 presume upon çıkarı için kullanmak, sömürmek
44235 presume saymak, varsaymak, kabul etmek, farzetmek, haddini bilmemek,
cüret etmek
44236 presumedly galiba, muhtemelen
44237 presumption varsayım, tahmin, cüret, küstahlık
44238 presumptive olası, muhtemel
44239 presumptuous haddini bilmez, küstah
44240 presuppose önceden varsaymak, koşul olarak gerektirmek
44241 presupposition önvarsayım, önceden varsayma
44242 pretax vergiden önceki
44243 preteen on-on iki yaş arası çocuk
44244 pretence rol, yalandan yapma, numara
44245 pretend -miş gibi yapmak, numara yapmak, rol yapmak, özüne ...süsü
vermek, ...numarası yapmak, (to ile) -e sahipmiş gibi davranmak
44246 pretended yapmacık, sahte
44247 pretender (tahta) hak iddia eden kimse
44248 pretension hak iddia etme, iddia, gösteriş
44249 pretentious özünü beğenmiş, gösterişli, yüksekten atıp tutan
44250 pretentiousness özünü beğenmişlik, gösterişçilik
44251 preter- (önek) -den öte, ötesinde
44252 preterite geçmiş zamanı gösteren
44253 pretermit vaz geçmek, ihmal etmek
44254 preternatural olağanüstü, anormal, doğaüstü
44255 pretext bahane, vesile, kulp
44256 prettify güzelleştirmek, cicili bicili yapmak
44257 pretty much the same hemen hemen aynı
44258 pretty much hemen hemen
44259 pretty well hemen hemen, neredeyse, oldukça iyi
44260 pretty hoş, güzel, suluv, çekici, tatlı, sevimli, iyi, yakşı, bir hayli,
oldukça, epey
44261 pretzel çubuk kraker
44262 prevail on ikna etmek, kandırmak
44263 prevail yenmek, üstün gelmek, baskın çıkmak, egemen olmak, hüküm sürmek,
geçerli olmak
44264 prevailing conditions mevcut koşullar
44265 prevailing egemen, hâkim, geçerli, cari, galip gelen
44266 prevalence hüküm sürme, yaygınlık
44267 prevalent yaygın, genel
44268 prevaricate boyun kaçırmak, yalan demek, yalan danışmak, kaçamak yanıtlarla
gerçeği gizlemeye çalışmak, boğuntuya getirmek, vicdansızlık etmek
44269 prevarication yalan ifade
44270 prevaricator yalancı kimse
44271 prevent (from ile) önlemek, önüne geçmek, kabağını almak, engellemek,
-den alıkoymak
44272 preventable önlenebilir, önüne geçilebilir
44273 preventative bkz.preventive
44274 prevention önleme, önüne geçme
44275 preventive inoculation koruyucu aşı
44276 preventive maintenance koruyucu bakım
44277 preventive measures önleyici tedbirler
44278 preventive medicine koruyucu hekimlik
44279 preventive engelleyici, önleyici, koruyucu
44280 preview (yanka/vb.'nin) halka gösterilmeden önce özel olarak
gösterilmesi, özel gösterim
44281 previous to (edat) -den önce
44282 previous önceki, önceden olan
44283 previously önceden
44284 prevision önceden görme, öngörü, önbiliş
44285 prevocational meslek öncesi
44286 prevue gelecek yankalardan parçalar
44287 prewar savaş öncesine ait
44288 prewashing ön yıkama
44289 prey on sb's mind birini canından bezdirmek
44290 prey döngülün avı, avlayarak yaşama
44291 price control fiyat denetimi, fiyat kontrolü
44292 price cutting fiyat kırma, indirim yapma, tenzilat
44293 price discrimination farklı fiyat uygulaması
44294 price fixing narh, fiyatları dondurma
44295 price freeze fiyatların dondurulması
44296 price index fiyat endeksi
44297 price leadership fiyat liderliği
44298 price level fiyat düzeyi
44299 price list fiyat listesi
44300 price maintenance fiyatları muhafaza
44301 price of issue emisyon fiyatı, ihraç fiyatı
44302 price quotation fiyat kotasyonu
44303 price range fiyat dağılımı
44304 price support fiyat desteği
44305 price tag fiyat etiketi, fiyat
44306 price theory fiyat teorisi
44307 price war rekabet için maliyetin altında satış
44308 price fiyat, eder, değer, kıymet, paha, bedel, karşılık, fiyatını belirlemek,
değer biçmek, fiyat koymak
44309 priceless paha biçilmez, gülünç, çok komik
44310 pricey (İİ) pahalı, tuzlu, kazık, kazık marka
44311 pricing fiyat koyma
44312 prick of conscience vicdan azabı
44313 prick the bubble foyasını meydana çıkarmak
44314 prick up one's ears kulak kabartmak
44315 prick delik, delme, sokma, batırma, küçük keskin acı, iğne acısı, diken,
iğne, kab, yarak, kab, ahmak, hıyar, batmak, delmek, batırmak, sançmak, giydirmek,
sokmak, iğnelemek, iğne ya da batma acısı duymak, azap vermek
44316 prickle diken, sivri uç, iğnelenme, karıncalanma, iğnelenmek,
karıncalanmak
44317 prickly heat isilik, ısırgın
44318 prickly pear hintinciri, frenkinciri
44319 prickly dikenli, çabuk kızan, huysuz
44320 pricy bkz.pricey
44321 pride oneself on ile övünmek, fahretmek
44322 pride gurur, özünü beğenmişlik, vakarlılık, mağrurluk, başı yücelik, iftihar
hissi, fahir, teşahhusluluk, faharet, iftihar, mağruriyet, onur, özsaygı, şast,
teşahhus, vakar, özüne hürmet, haysiyet, şahsi liyakat, övünme, iftihar, kendisiyle
övünülen kişi ya da şey, övünç, çiçeklenme devri, (on ile) övünmek, fahretmek
44323 prig özünü beğenmiş, ukala
44324 prim kurallara fazla bağlı, müsamahasız
44325 prima donna primadonna, nazlı kimse
44326 prima facie ilk bakışta, ilk izlenime göre
44327 primacy öncelik, üstünlük, önde gelme
44328 primage primaj, kaptan aidatı
44329 primal ilkel, başlıca, ana, baş
44330 primarily herşeyden önce, aslında
44331 primary coil primer bobin, birinci devre bobini
44332 primary colours ana renkler
44333 primary crusher önkırıcı
44334 primary education ilk tahsil
44335 primary feather büyük telek, büyük tüy
44336 primary industry birincil sanayi
44337 primary market birinci piyasa, ana piyasa
44338 primary memory ana bellek
44339 primary radar primer radar
44340 primary road ana yol
44341 primary rocks birinci zaman ait kayalar
44342 primary root primer kök
44343 primary school iptidai mektep, ilkmektep, debistan
44344 primary storage ana bellek
44345 primary structure ana yapı
44346 primary tumour ana tümör
44347 primary word temel sözce, temel sözcük
44348 primary baş, başlıca, ana, temel, ilk, birinci
44349 primate başpiskopos, primat
44350 prime cost üretim maliyeti
44351 prime factor asal çarpan
44352 prime meridian baş meridyen
44353 prime minister başbakan, başnazır
44354 prime mover ana işletici
44355 prime number asal sayı
44356 prime the bath banyoyu güçlendirmek
44357 prime ilk, baş, başlıca, en önemli, en kaliteli, en iyi
44358 primer ilk okuma kitabı, kapsül, astar boya
44359 primeval en eski, dünyanın en eski çağlarına özgü
44360 priming pump besleme pompası
44361 priming valve emniyet supabı
44362 priming ağızotu, ateşleme, astar boya
44363 primitive language kök dil
44364 primitive ilkel
44365 primitivism ilkelçilik
44366 primness resmilik, fazla ciddiyet
44367 primogenitor ilk cet, ata
44368 primordial başlangıçta var olan, ilk, en eski
44369 primp özüne çeki düzen vermek, saçlarını taramak
44370 primrose path zevk ve sefa yolu
44371 primrose çuhaçiçeği
44372 primula çuhaçiçeğigiller
44373 primus birinci olan, baş, ilk
44374 prince of darkness iblis
44375 prince prens
44376 princelet küçük prens
44377 princeling küçük prens, genç prens
44378 princely prens gibi, prense ait, prens ..., güzel, görkemli, değerli
44379 princess prenses
44380 principal axis asal eksen
44381 principal beam ana kiriş, esas kiriş
44382 principal debtor asıl borçlu
44383 principal focus esas odak
44384 principal plane ana düzlem, asal düzlem
44385 principal rafter ana kiriş
44386 principal section ana kesit
44387 principal series ana seri
44388 principal başlıca, baş, esas, temel, en önemli, mektep müdürü, yönetici,
başkan, şef, anapul
44389 principality prenslik
44390 principally genellikle, ekseriyetle
44391 principalship müdürlük
44392 principle of assortment ayrılma ilkesi
44393 principle of dominance baskınlık ilkesi
44394 principle of superposition üst üste gelme ilkesi
44395 principle ilke, prensip, ana kaynak, köken, ç.ahlak, dürüstlük, ç.yol,
yöntem
44396 principled prensip sahibi olan, prensipli
44397 principles ahlak, dürüstlük, yol, yöntem
44398 prink giyinip kuşanmak
44399 print format yazı formatı, yazı biçimi
44400 print member yazma kılganı
44401 print paste baskı boyası
44402 print works basma atölyesi
44403 print basmak, matbaada basmak, çap etmek, tabetmek, bastırmak, yayınlatmak,
damga vurmak, damgalamak, klişeden basılmış resim çıkarmak, tabetmek, derin etki
bırakmak, damga vurmak, matbaa harfleriyle yazı yazmak, iz, tabı, bası, damga,
kalıp, basılmış yazı, matbua, emprime, basma kumaş
44404 printed calico pamuklu basma
44405 printed circuit baskılı devre
44406 printed fabric basma kumaş
44407 printed matter basılı malzeme, matbu madde
44408 printed paper basılı malzeme, matbu madde
44409 printed basılı, matbu
44410 printer server yazıcı görevlisi
44411 printer matbaacı, basımcı, yazıcı
44412 printer's devil matbaacı çırağı
44413 printer's ink baskı mürekkebi
44414 printer's mark basımevinin özel amblemi
44415 printing car baskı arabası
44416 printing design baskı deseni
44417 printing ink matbaa mürekkebi
44418 printing light basım ışığı
44419 printing machine baskı kılgası
44420 printing method baskı yöntemi
44421 printing office house matbaa, basımevi
44422 printing office matbaa
44423 printing paper baskı çöngesi
44424 printing pattern baskı deseni
44425 printing press baskı kılgası, matbaa kılgası
44426 printing process basım işlemi
44427 printing screen baskı şablonu
44428 printing speed baskı hızı
44429 printing table baskı masası
44430 printing technique baskı tekniği
44431 printing baskı, matbaacılık
44432 printout yazılı çıktı, yazıcı çıktısı
44433 prior to (edat) -den önce
44434 prior önce, önceki, öncelikli, daha önemli
44435 priority call öncelikli konuşma
44436 priority list öncelikler sırası
44437 priority share öncelikli hisse
44438 priority öncelik, üstünlük, önemli, öncelikli şey
44439 prise (kapak/vb.) zorlayıp açmak, kaldırmak, kırmak
44440 prism prizma, biçme
44441 prismatic glass prizmatik cam
44442 prismatic prizmatik, (renk) parlak, canlı
44443 prismatoid prizmatoid, biçmemsi
44444 prismoid prizmoid, yalancı biçme
44445 prison breaker hapishane kaçağı
44446 prison tutukevi, cezaevi, hapishane
44447 prisoner of war savaş esiri
44448 prisoner tutuklu, mahpus, tutsak, esir
44449 prissy fazla titiz
44450 pristine saf, bozulmamış, eski zamana ait, evvelki, ilk
44451 privacy mahremiyet, gizlilik
44452 private bank özel banka
44453 private car özel otomobil
44454 private company özel şirket
44455 private corporation özel kurum
44456 private detective özel dedektif
44457 private discount özel ıskonto
44458 private enterprise system özel girişimcilik
44459 private enterprise özel girişim
44460 private entrepreneur özel girişimci
44461 private eye özel hafiye
44462 private file özel dosya
44463 private firm özel kurum
44464 private foreign capital özel yabancı sermaye
44465 private industry özel sanayi
44466 private investment özel yatırım
44467 private law özel hukuk
44468 private limited company özel limitet şirket
44469 private means özel gelirler
44470 private network özel şebeke
44471 private ownership özel mülkiyet
44472 private parts mahrem yerler, cinsî kılganlar
44473 private placement özel plasman
44474 private property özel mülk
44475 private railway özel demiryolu
44476 private road özel yol
44477 private school özel mektep
44478 private sector özel sektör
44479 private tutor özel öğretmen
44480 private özel, gözlerden uzak, yalnız, sakin, tenha, er, asker, ç, takım
taklavat, cinsî kılganlar
44481 privateer düşman gemilerine saldıran korsan gemisi
44482 privation mahrumiyet, yokluk, eksiklik
44483 privative yoksun bırakan, mahrum eden, olumsuzluk eki, olumsuzluk belirten
sözcük
44484 privatization özelleştirme
44485 privatize özelleştirmek
44486 privet kurtbağrı, yabani leylak
44487 privilege ayrıcalık, imtiyaz, özel hak, nasip, şeref
44488 privileged class ayrıcalıklı sınıf
44489 privileged ayrıcalıklı, imtiyazlı, nasipli, şereflendirilmiş
44490 privity ortaklık, gizli bilgi
44491 privy council özel meclis
44492 privy purse hükümdara has hazine
44493 privy (to ile) -e sırdaş olan, sırrını paylaşan
44494 prize ödül, ikramiye, ödül kazanan, ödüllü, ödüle layık, büyük, kalite, ödül
olarak verilen, çok değer vermek, (kapak/vb.) kaldırmak, zorlayıp açmak, kırmak
44495 pro and con lehde veya aleyhte
44496 pro forma invoice proforma fatura
44497 pro forma tahmini olan, tahmini, geçici olarak
44498 pro rata oranlı (olarak)
44499 pro yandaş, taraftar, destekleyen fikir, lehinde, yanında, profesyonel,
orospu, fahişe
44500 pro- (önek) önünde, lehinde, için, yerine
44501 probability calculus olasılık hesabı
44502 probability curve olasılık eğrisi
44503 probability density olasılık yoğunluğu
44504 probability distribution olasılık dağılımı
44505 probability ihtimal, olasılık
44506 probable cause muhtemel sebep
44507 probable condition muhtemel durum, olasılık
44508 probable error muhtemel hata
44509 probable muhtemel, olası
44510 probably büyük olasılıkla, muhtemelen
44511 probate duty veraset vergisi
44512 probate vasiyetnamenin doğruluğunu kanıtlayan resmi belge
44513 probation officer şartlı tahliye memuru
44514 probation period göz hapsi süresi
44515 probation deneme, tecrübe, staj, deneme süresi, gözaltında tutma koşuluyla
salıverme
44516 probationary period staj süresi, deneme devresi
44517 probationary stajla ilgili
44518 probationer stajyer, stajyer hemşire, gözaltındaki kimse
44519 probative force kanıtlama gücü
44520 probative kanıtlayan, kanıta dayanan
44521 probe sonda, araştırma, insansız uzay roketi, (çubuk/vb.ile) aramak, deşmek,
araştırmak, yoklamak
44522 probity doğruluk, dürüstlük
44523 problem child idare edilmez çocuk
44524 problem definition problem tanımı
44525 problem language problem dili
44526 problem problem, sorun, problem
44527 problematic şüpheli, kesinleşmemiş, askıda
44528 problematical şüpheli, ihtimalli
44529 proboscis monkey uzun burunlu maymun
44530 proboscis (fil) hortum, (sivrisinek/vb.) hortum
44531 procedural usule ait, dava usulüne ait, adli muamele
44532 procedure prosedür, yordam
44533 proceed from dava açmak
44534 proceed to a vote oylamaya sunmak
44535 proceed ilerlemek, sürmek, yürümek, başmak, (with ile) devam etmek,
sürdürmek
44536 proceeding ilerleme, ileri gitme, hareket tarzı, işlem, yöntem, muamele, ç,
yargılama usulleri, dava, tutanak
44537 proceedings yargılama usulleri, dava, tutanak, tutanak
44538 proceeds hasılat, kazanç
44539 process controller süreç denetici
44540 process water işletme suyu, sanayi suyu
44541 process oluşum, süreç, yöntem, işlem, yol, ilerleme, gidiş, seyir, dava,
çağrı çöngesi, celpname, belli bir işleme tabi tutmak, bilgisayarda denetlemek,
verileri (denetlemek için) işlemek
44542 processing industry işleme sanayii, yiyecek sanayii
44543 processing işleme, yapma, yapım
44544 procession geçit töreni, tören alayı
44545 processional alay türünden
44546 processor işlemci, işlem yapıcı, işlem birimi
44547 proclaim duyurmak, ilan etmek, bildirmek, açıkça göstermek
44548 proclamation beyanname, bildirge, ilan, duyuru, bildirme
44549 proclivity (özellikle kötüye doğru) eğilim, meyil
44550 procrastinate kaytarmak, yubatmak
44551 procrastination erteleme, tehir, ağırdan alma
44552 procreant doğuran, meydana getiren
44553 procreate üretmek, öndürmek
44554 procreation doğurma, meydana getirme, dölleme, üretme
44555 procreative capacity öndürücülük kapasitesi
44556 procreative doğurgan, üretken
44557 procreator doğuran kimse, üreten kimse
44558 procrustean zorla yola getiren
44559 proctor birdem disiplin sorumlusu
44560 procurable bulunur, sağlanır, kurumsak
44561 procuration vekâlet, vekâletname
44562 procurator vekil, temsilci
44563 procure sağlamak, elde etmek, edinmek, kazanmak, kadın bulmak, kadın
sağlamak, pezevenklik etmek
44564 procurement tedarik, vekâlet, satın alma
44565 procurer pezevenk
44566 procuress kadın pezevenk
44567 prod dürtmek, kışkırtmak, özendirmek, gaz vermek
44568 prodigal savurgan
44569 prodigality savurganlık, israf, bolluk, müsriflik
44570 prodigalize israf etmek
44571 prodigious şaşılacak, olağanüstü, harika, mükemmel, muazzam, müthiş
44572 prodigy infant harika çocuk
44573 prodigy olağanüstü şey, dahi
44574 prodrome hastalığın ilk belirtisi, prodrom
44575 produce evidence delil göstermek
44576 produce exchange zahire borsası
44577 produce öndürmek, üretmek, yapmak, yetiştirmek, neden olmak, (yanka)
sahneye koymak, getirmek, göstermek, ortaya koymak, doğurmak, ürün
44578 producer country öndürücü ülke
44579 producer gas jeneratör gazı, üreteç gazı
44580 producer goods hammadde, üretim maddeleri
44581 producer öndürücü, üretici, yapımcı
44582 producer's risk öndürücü riski
44583 product manager ürün müdürü, üretim müdürü
44584 product offering ürün sunuşu
44585 product research ürün araştırması
44586 product ürün, sonuç, çarpım
44587 production capacity üretim kapasitesi
44588 production control üretim denetimi, üretim kontrolü
44589 production cost üretim maliyeti
44590 production department işletme bölümü
44591 production engineer üretim kıvcısı
44592 production manager üretim müdürü
44593 production method üretim yöntemi
44594 production reactor üretim reaktörü
44595 production tax üretim vergisi
44596 production time üretkenlik zamanı
44597 production üretim, yapım, imal, üretilen miktar, ürün, mahsul, yapıt, eser,
sahneye koyma
44598 productional üretimsel
44599 productive capacity üretim kapasitesi
44600 productive debt üretken borç
44601 productive expenditure üretken harcama
44602 productive mahsullü, semereli, faydalı, önümlü, netice veren, mahsuldar,
münbit, işleyip çıkaran, teyyarlayan, yetiştiren, hasıldar, önümdar
44603 productivity agreement üretkenlik sözleşmesi
44604 productivity verimlilik
44605 proem önsöz, giriş
44606 prof profesör
44607 profess açıkça söylemek, açıklamak, itiraf etmek
44608 professedly iddaaya göre, sözde
44609 profession iş, meslek, kesp, uğraş, açıklama, itiraf, beyan, belli bir
meslek üyeleri
44610 professional ethics iş ahlakı
44611 professional profesyonel, mesleki, profesyonel
44612 professor profesör, (birdemde) öğretmen
44613 professorial chair kürsü
44614 professorial profesöre/profesörlüğe ait
44615 professorship profesör makamı
44616 proffer önermek, sunmak, teklif etmek, ikram etmek
44617 proficiency test yeterlik sınavı
44618 proficiency ustalık, yeterlik
44619 proficient (at/in ile) usta, becerikli
44620 profile paper profil çöngesi
44621 profile yandan görünüş, profil, kısa özgeçmiş
44622 profit and loss account kâr zarar hesabı
44623 profit and loss kar ve zarar
44624 profit by -den yarar sağlamak, -den öğrenmek
44625 profit distribution kâr dağıtımı
44626 profit margin kâr marjı
44627 profit sharing kâr bölüşümü
44628 profit tax kazanç vergisi
44629 profit kazanç, kâr, yarar, çıkar, yararı dokunmak, kâr sağlamak, kazanç
getirmek
44630 profitability kârlılık, kazançlılık, fayda, verimlilik
44631 profitable kazançlı, kârlı, yararlı
44632 profitably kazançla, karlı olarak
44633 profiteer vurguncu, vurgun vurmak, haksız yere çok kazanç sağlamak
44634 profiteering vurgunculuk
44635 profitless kârsız, beyhude
44636 profligacy müsriflik, savurganlık, ahlaksızlık, utanmazlık
44637 profligate müsrif, savurgan, ahlaksız, utanmaz
44638 proforma invoice proforma fatura
44639 proforma tahmini, tahmini, geçici olarak
44640 profound derin, bilgili, etkileyici
44641 profoundly derinden, çok, son derece
44642 profoundness derinlik
44643 profundity (duygu/vb.) derinlik
44644 profuse çok, bol
44645 profusely bol bol
44646 profuseness bolluk
44647 profusion bolluk
44648 progenitive ürün verebilen
44649 progenitor ata, cet
44650 progenitress nine, büyükanne
44651 progeniture döl, zürriyet
44652 progeny çocuklar, yavrular
44653 progesterone progesteron
44654 prognathous sivri çeneli
44655 prognathy sivri çenelilik
44656 prognosis tahmin, prognoz
44657 prognostic prognostik, belirti, işaret, kehanet
44658 prognosticate önceden haber vermek, belirtisi olmak
44659 prognostication önceden haber verme, kehanet, belirti
44660 program cards bağdarlama kartları
44661 program check bağdarlama denetimi
44662 program checkout bağdarlama sağlaması
44663 program compatibility bağdarlama uyarlığı
44664 program compilation bağdarlama derleme
44665 program control unit bağdarlama denetim birimi
44666 program control bağdarlama denetimi
44667 program controller bağdarlama denetçisi
44668 program counter bağdarlama sayacı
44669 program debugging bağdarlama düzeltme
44670 program design bağdarlama tasarımı
44671 program development bağdarlama geliştirme
44672 program error bağdarlama hatası
44673 program flowchart bağdarlama akış diyagramı
44674 program generator bağdarlama üreteci
44675 program instruction bağdarlama komutu
44676 program language bağdarlama dili
44677 program level bağdarlama seviyesi
44678 program library bağdarlama kitaplığı
44679 program maintenance bağdarlama bakımı
44680 program register bağdarlama yazmacı
44681 program selector arna seçici
44682 program step bağdarlama adımı
44683 program storage bağdarlama belleği
44684 program switching centre ana kumanda masası
44685 program system bağdarlama jüyesi
44686 program test bağdarlama testi
44687 program bilgisayar bağdarlaması, (bkz.) programme, (bilgisayar)
bağdarlamalamak
44688 programmable device bağdarlamalanabilir aygıt
44689 programmable memory bağdarlamalanabilir bellek
44690 programmable bağdarlamalanabilir
44691 programme program, bağdarlama, josparlamak, bağdarlamalamak, düzenlemek
44692 programmed check bağdarlamalı denetim
44693 programmed bağdarlamalı, bağdarlamalanmış
44694 programmer check bağdarlamacı denetimi
44695 programmer bilgisayar bağdarlamacısı
44696 programming language bağdarlamalama dili
44697 programming system bağdarlamalama jüyesi
44698 programming bağdarlamalama, bağdarlama yapma
44699 progress engineer geliştirme kıvcısı
44700 progress support gelişme raporu
44701 progress ilerleme, devam etme, gelişme, ilerleme, iyileşme, ilerlemek,
ilerlemek, gelişmek, kalkınmak
44702 progression ilerleme, gelişme
44703 progressive tax artan oranlı vergi
44704 progressive ileri giden, ilerleyen, kalkınan, gelişen, iyiye giden, aşama
yapan, ilerici
44705 progressively tedricen, derece derece
44706 progressivity of taxation kademeli vergilendirme
44707 progressivity artan oranlılık
44708 prohibit yasaklamak, engel olmak, olanak vermemek
44709 prohibited yasak, yasaklanmış
44710 prohibition of stopping durma yasağı
44711 prohibition yasaklama, yasak, kadağan
44712 prohibitionist içki yasağı yanlısı, içki düşmanı
44713 prohibitive duty engelleyici gümrük vergisi
44714 prohibitive tax engelleyici vergi
44715 prohibitive yasaklayıcı, engelleyici
44716 prohibiton yasaklama, yasak
44717 prohibitory yasaklayıcı, engelleyici
44718 project engineer joba kıvcısı
44719 project tasarı, plan, proje, joba, çıkıntı oluşturmak, kenara doğru
çıkmak, atmak, fırlatmak, yöneltmek, tasarlamak, kurmak, planlamak, joba çizmek,
izdüşürmek
44720 projected planlanmış
44721 projectile mermi, roket
44722 projecting çıkıntılı, çıkık
44723 projection booth projeksiyon odacığı
44724 projection gate projeksiyon penceresi
44725 projection lamp projeksiyon lambası
44726 projection lens projeksiyon merceği
44727 projection room projeksiyon odası, gösterim odası
44728 projection screen projeksiyon ekranı
44729 projection atma, fırlatma, izdüşüm, çıkıntı, gösterim
44730 projectionist sinema makinisti, gösterimci
44731 projective izdüşümsel
44732 projector lamp projeksiyon lambası
44733 projector projektör, gösterici, projektör, ışıldak
44734 prokaryocyte prokaryosit
44735 prokaryote prokaryot
44736 prokaryotic prokaryotik
44737 prolactin prolaktin
44738 prolamine prolamin
44739 prolapse yerinden oynamak, sarkmak, düşmek
44740 prolate yayık, yayvan
44741 prole emekçi, proleter
44742 prolepsis önleme yanıtı, önceden belirtme
44743 proletarian emekçi, işçi, proleter
44744 proletariat işçi sınıfı, emekçi sınıfı, proleterya
44745 prolicide evlat öldürme suçu
44746 proliferate hızla çoğalmak, artmak
44747 proliferation hızla çoğalma, artma
44748 prolific verimli, doğurgan
44749 proline prolin
44750 prolix sözü çok uzatan, sıkıcı, yorucu, uzun, ayrıntılı
44751 prolixity söz uzunluğu
44752 prolog bkz.prologue
44753 prologue öndeyiş, giriş, giriş bölümü
44754 prolong uzatmak
44755 prolongation uzatma, geciktirme
44756 prolonged uzun süredir devam eden, uzun süreli
44757 prom sahil yolu
44758 promenade deck gezinti güvertesi
44759 promenade gezinmek, piyasa yapmak
44760 promethium prometyum
44761 prominence çıkıntı, ün, önem, göze batma
44762 prominent çıkık, çıkıntılı, fırlak, belirgin, belli, göze çarpan, ünlü,
önemli, seçkin
44763 promiscuity karmakarışıklık, gelişigüzellik
44764 promiscuous önüne gelenle yatıp kalkan
44765 promise give adamak, nezretmek
44766 promise sb the moon yapamayacağı bir şeyi vaat etmek
44767 promise the moon dünyaları vaadetmek
44768 promise to pay ödeme vaadi
44769 promise söz vermek, vaadetmek, önceden haber vermek, göstermek, belirtisi
olmak, söz, vaat, umut, beklenti
44770 promisee özüne vaadde bulunulan kişi
44771 promising umut verici, geleceği parlak
44772 promisor vaadde bulunan kişi, söz veren kimse
44773 promissory note emre yazılı senet
44774 promissory vaad içeren, taahhüt içeren
44775 promo reklamla ilgili, reklam, tanıtma
44776 promontory burun
44777 promote yükseltmek, terfi ettirmek, ilerletmek, gelişmesine yardımcı
olmak, reklamını yapmak
44778 promoter teşvikçi, destekleyici, teşebbüs sahibi, kurucu
44779 promoters' shares kurucu hisseleri
44780 promotion list terfi listesi
44781 promotion money kuruluş giderleri
44782 promotion prospects yükselme şansı
44783 promotion yükselme, terfi, destek, teşvik
44784 promotional terfiye ait, kurmayla ilgili, reklamla ilgili
44785 prompt note uyarı notu, ikaz notu
44786 prompt -e sevketmek, teşvik etmek, -tirmek, suflörlük yapmak, seri,
çabuk, tez, dakik, anında yapılan, tam olarak, tam
44787 prompter suflör
44788 promptitude çabukluk, çabuk davranma, çabuk kavrama
44789 promptly derhal, hemen, tezelden
44790 promptness çabukluk, sürat, dakiklik
44791 promulgate resmen ilan etmek, neşretmek, yaymak
44792 promulgation ilan, yayınlama, yürürlüğe koyma, duyuru
44793 promulgator yayımcı
44794 prone yüzükoyun, eğilimli, -e dayanıksız
44795 proneness yüzükoyun yatma, eğilim, temayül
44796 prong chuck tırnaklı ayna
44797 prong çatal dişi
44798 pronghorn Amerika antilopu
44799 pronominal zamire ait, adıl ile ilgili
44800 pronominalization zamirleştirme, adıllaştırma
44801 pronoun zamir, ivazlık, almaş
44802 pronounce söylemek, ayıtmak, telaffuz etmek, resmen bildirmek, bildirmek
44803 pronounceable telaffuz edilir
44804 pronounced güçlü, etkili, göze çarpan
44805 pronouncement resmi bildiri, beyan, ilan
44806 pronto hemen, derhal, çabuk
44807 pronunciation telaffuz, söylem, sesletim
44808 proof sheet matbaa provası
44809 proof total kanıtlayıcı toplam
44810 proof kanıt, delil, kanıtlama, tanıtlanım, ispat, deneme, sınama, içkinin
alkol derecesinin ölçüsü, prova, (içki) belli bir ayarda olan, -e dayanıklı,
geçirmez, işlemez, -e karşı dayanıklı hale getirmek, ...geçirmez hale getirmek
44811 proofread prova okumak, yanlışları düzeltmek
44812 proofreader düzeltmen
44813 prop drawer direk sökücü
44814 prop destek, desteklemek
44815 propaganda yaymaca, propaganda
44816 propagandist propagandacı
44817 propagandize propaganda yapmak
44818 propagate üremek, çoğalmak, çoğaltmak, öndürmek, yaydırmak, yaymasını
sağlamak
44819 propagated error yayılmalı hata
44820 propagation üreme, çoğalma, yayılma, yayılım
44821 propagator propagandacı
44822 propane propan
44823 propanone propanon
44824 propel ileriye doğru sürmek, yürütmek, itmek
44825 propellant gas itici gaz
44826 propellant power itici güç
44827 propellant uzay gemisini uçuran yakıt
44828 propeller fan pervaneli vantilatör
44829 propeller pump pervaneli pompa
44830 propeller shaft transmisyon mili
44831 propeller turbine engine pervaneli jet kozgaltkası
44832 propeller pervane
44833 propelling force itici kuvvet
44834 propelling itici, ilerletici
44835 propene propen
44836 propensity to consume tüketme eğilimi
44837 propensity to invest yatırım eğilimi
44838 propensity to save tasarruf eğilimi
44839 propensity meyil, eğilim
44840 proper fraction tam kesir
44841 proper name özel isim
44842 proper noun özel ad, özel isim
44843 proper doğru, doğru dürüst, tam, gerçek, hakiki, münasip, uygun, düzgün,
kusursuz
44844 properly gereği gibi, doğru dürüst, hakkıyla, tam anlamıyla, uygun bir
biçimde, gerçekten, aslında, düzgün bir şekilde
44845 propertied varlıklı, servet sahibi
44846 property insurance eşya sigortası
44847 property man donatımcı
44848 property market emlak piyasası
44849 property register tapu sicili
44850 property tax emlak vergisi
44851 property mal, mülk, arazi, emlâk, iyelik, mülkiyet, sahiplik, özellik,
nitelik
44852 prophase profaz
44853 prophecy kestirim, kehanet, önbili
44854 prophesy kestirimde bulunmak, gelecekten haber vermek, önceden tahmin
etmek, önceden haber vermek
44855 prophet peygamber, kahin
44856 prophetic gelecek olayları doğru bilen
44857 prophylactic hastalıktan koruyan, koruyucu
44858 prophylaxis hastalıktan koruma/korunma, önkoruma, önleme
44859 propinquity yakınlık, hısımlık
44860 propitiate gönlünü almak
44861 propitiation gönlünü alma, yatıştırma, teskin, tövbe etme
44862 propitiatory yatıştırıcı, teskin edici
44863 propitious avantajlı, uygun
44864 propjet engine turbo pervaneli kozgaltka
44865 propjet plane turbo pervaneli uçak
44866 proponent yandaş
44867 proportion oran, orantı, pay, bölüm, kısım, ç.boyutlar
44868 proportional control orantılı denetim
44869 proportional representation nispi temsil
44870 proportional orantılı
44871 proportionate orantılı, uygun
44872 proportioning oranlama
44873 proportions boyutlar
44874 proposal form teklif mektubu
44875 proposal öneri, teklif, evlenme teklifi
44876 propose önermek, teklif etmek, ileri sürmek, düşünmek, kurmak, niyet
etmek, niyetlenmek, evlenme teklif etmek
44877 proposition öneri, önerme, teklif, önerme, sav, iş teklifi, öneri, sevişme
teklifi, sevişme teklif etmek
44878 propound ileri sürmek, ortaya atmak
44879 proprietary company holding şirketi, kodak şirketi
44880 proprietary medicine tescilli ilaç
44881 proprietary name müseccel marka
44882 proprietary mücessel, birinin malı olan, tescilli, patentli
44883 proprietor mal sahibi
44884 proprietorship register mülkiyet sicili
44885 proprietorship mal sahipliği
44886 proprietress mal sahibi kadın, sahibe
44887 propriety uygunluk, yerindelik, doğruluk, dürüstlük
44888 propulsion itici güç
44889 propulsive force itici güç
44890 propulsive jet tahrikli jet
44891 propulsive itici, tahrik edici
44892 propyl propil
44893 propylaeum tapınak girişi
44894 propylene propilen
44895 propylon mabet girişi
44896 prorate eşit olarak dağıtmak
44897 prorogation parlamento tatili
44898 prorogue meclise ara vermek, tatil etmek
44899 pros and cons lehte ve aleyhte çekitler/kimseler
44900 prosaic sıkıcı, yavan, tatsız
44901 proscenium perde önü
44902 proscribe yasaklamak
44903 proscription yasaklama, yasak etme, ilga, sürgüne gönderme
44904 proscriptive yasaklayıcı
44905 prose writer nesir yazarı
44906 prose düzyazı, nesir
44907 prosecute hakkında kovuşturma açmak, kovuşturmak, aleyhinde dava açmak
44908 prosecution kovuşturma, davacı
44909 prosecutor davacı, savcı
44910 proselyte din değiştiren kimse, dönme
44911 proselytism başkasını kendi dinine döndürmeye çalışma
44912 proselytize kendi dinine döndürmek
44913 prosiness sıkıcılık, yavanlık
44914 prosodeme prozodem, bürünbirim
44915 prosody prozodi, ölçü, vezin, şiir sanatı
44916 prospect shaft araştırma kuyusu
44917 prospect olasılık, ihtimal, beklenti, umut, görünüş, manzara,
(petrol/altın/vb.) aramak, araştırmak
44918 prospecting shaft maden araştırma kuyusu
44919 prospecting maden arama
44920 prospection drilling araştırma sondajı
44921 prospection maden araştırma
44922 prospective buyer muhtemel alıcı
44923 prospective umulan, beklenen, olası, niyetli
44924 prospector altın, petrol, /vb.arayan kimse
44925 prospectus prospektüs, tanıtmalık
44926 prosper başarılı olmak
44927 prosperity party refah partisi
44928 prosperity başarı, refah, gönenç
44929 prosperous başarılı, zengin, gönençli
44930 prostaglandin prostaglandin
44931 prostate gland prostat bezi
44932 prostate prostat
44933 prosthesis protez
44934 prosthetic group prostetik küme, prostetik küme
44935 prosthetic prostetik
44936 prostitute fahişelik yapmak, pul için özünü alçaltmak, orospu, fahişe
44937 prostitution orospuluk, fahişelik, (şerefini) iki kapiklik etme
44938 prostrate oneself secdeye varmak, yere kapanmak, yüz sürmek
44939 prostrate yüzükoyun yatmış, bitkin, tükenmiş, yüzükoyun yatmak, yüzükoyun
yatırmak
44940 prostration yerlere kapanma, dermansızlık, yorgunluk
44941 prostyle prostil
44942 prosy bıktırıcı bir şekilde konuşan
44943 protactinium protaktinyum
44944 protagonist (roman/oyun/vb.) kahraman, elebaşı, öncü
44945 protamine protamin
44946 protasis şartlı yancümle
44947 protean sürekli değişen, çok yönlü
44948 protease proteaz
44949 protect korumak, yabancı mala yüksek gümrük koyarak yerli malı korumak
44950 protected check korumalı çek
44951 protected field korunmalı alan
44952 protected location korunmalı yer
44953 protected record korunmalı kayıt
44954 protecting hood koruyucu kaporta
44955 protection koruma, korunma aracı, koruyucu
44956 protectionism yabancı mallara ağır gümrük vergileri uygulayarak yerli
ekonomiyi koruma yöntemi, korumacılık politikası
44957 protectionist korumacı, himayeci
44958 protective agent önleyici şey
44959 protective atmosphere koruyucu atmosfer
44960 protective clothes koruyucu iş elbisesi
44961 protective coating koruyucu örtü
44962 protective colloid koruyucu koloit
44963 protective colour koruyucu renk
44964 protective custody koruyucu gözaltı
44965 protective duty koruma vergini
44966 protective effect koruyucu etki
44967 protective filter koruyucu filtre
44968 protective layer koruyucu tabaka
44969 protective measures koruyucu önlemler
44970 protective koruyucu
44971 protector koruyucu
44972 protectorate güçlü bir devletin koruması altındaki küçük devlet
44973 protectress kadın koruyucu
44974 protégé bir kimse tarafından kayrılan/korunan kişi
44975 protein fibres protein lifleri
44976 protein protein
44977 proteolysis proteoliz
44978 proteose proteoz
44979 Proterozoic proterozoik, proterozoik
44980 protest demonstration protesto gösterisi
44981 protest itiraz, karşı çıkma, protesto, protesto, karşı çıkmak, itiraz
etmek, protesto etmek, iddia etmek, bildirmek
44982 Protestant Protestan
44983 protestation karşı çıkma, itiraz, protesto
44984 prothallium önçim
44985 prothallus önçim
44986 prothesis öntüreme
44987 prothorax öngöğüs, protoraks
44988 prothrombin protrombin
44989 protist protist
44990 proto- (önek) birinci, ilk, baş, birincil
44991 protocol protokol, tutanak
44992 proton wave proton dalgası
44993 proton proton
44994 protonema protonema
44995 protophilic protofilik
44996 protoplasma protoplazma, ilkbiçim
44997 protoplast protoplast
44998 protoporphyrin protoporfirin
44999 prototype ilk örnek, prototip
45000 protozoan protozoa
45001 protozoic protozoik, protozoalarla ilgili
45002 protozoology protozooloji
45003 protozoon protozoa
45004 protract (süresini) uzatmak, yubatmak
45005 protractor iletki
45006 protrude dışarı çıkmak, dışarı fırlamak, çıkıntı oluşturmak, dışarı
çıkartmak
45007 protruding çıkıntılı, fırlak
45008 protrusion çıkıntı
45009 protrusive çıkıntılı, fırlak
45010 protuberance kabarıklık, şişlik
45011 protuberant kabarık, şiş
45012 proud onurlu, şerefli, kurumlu, gururlu, mağrur, özünü beğenmiş, kibirli,
görkemli, muhteşem, heybetli
45013 provable kanıtlanabilir, ispat edilebilir
45014 prove sübut etmek, kanıtlamak, bulunmak, çıkmak, sağlamasını yapmak
45015 provenance kaynak, köken, menşe
45016 provender yem, döngül yemi, yiyecek
45017 proverb atasözü
45018 proverbial çok kişi tarafından bilinen, konuşulan, meşhur
45019 provide against bir şeye karşı tedbir almak
45020 provide for geçimini sağlamak
45021 provide sağlamak, vermek, koşul olarak koymak, şart koşmak
45022 provided that -mek şartıyla
45023 provided -mek şartıyla, yeter ki
45024 providence ilahi takdir, hazırlık, öngörü
45025 provident bank tasarruf sandığı
45026 provident fund tasarruf sandığı
45027 provident tutumlu, idareli, ihtiyatlı
45028 providential Allah'tan gelen/olan
45029 provider tedarik eden kimse
45030 providing that -mek şartıyla
45031 providing -mek şartıyla, yeter ki
45032 province il, ç.taşra, ilgi alanı, uzmanlık
45033 provinces taşra, taşra
45034 provincial taşralı, ile ait, il ..., taşraya ait, taşra ..., kaba, görgüsüz,
taşralı
45035 provincialism taşralılık
45036 proving flight tecrübe uçuşu
45037 proving ground deney alanı
45038 proving kanıtlama, ispat, deney, tecrübe
45039 provision sağlama, edinme, tedarik, tedarik, hazırlık, biriktirim, hüküm,
madde, koşul, ç.erzak, erzağını sağlamak, gerekli şeyleri vermek, donatmak
45040 provisional agreement geçici anlaşma
45041 provisional budget geçici bütçe
45042 provisional certificate geçici sertifika
45043 provisional government geçici hükümler
45044 provisional invoice geçici fatura
45045 provisional regulations geçici tüzük
45046 provisional geçici, şimdilik geçerli olan
45047 provisionally geçici olarak, eğreti olarak
45048 provisions erzak, hüküm
45049 proviso clause koşulları içeren bölüm
45050 proviso sözleşmeye konulan koşul
45051 provisory koşullu, şarta bağlı, geçici
45052 provocation kışkırtma, tahrik, kızdırma, öfkelendirme, kızılacak şey,
öfkelendirici şey
45053 provocative kışkırtıcı, tahrik edici, kızdırıcı
45054 provoke kışkırtmak, tahrik etmek, kızdırmak, öfkelendirmek, -e neden
olmak
45055 provoking cansıkıcı, darıltıcı, kudurtan
45056 provost marshal adli subay
45057 provost dekan, dinsel başkana, belediye reisi
45058 prow pruva
45059 prowess (döngül) av peşinde koşmak, av aramak, sinsi sinsi dolaşmak
45060 prowl av peşinde dolaşmak, av aramak, fırsat kollayarak, sessiz ve gizli bir
şekilde dolaşmak, etrafı kolaçan etmek, sessizce dolaşma
45061 proximal merkeze yakın olan
45062 proximate en yakın
45063 proximity of blood kan yakınlığı, akrabalık
45064 proximity yakınlık
45065 proximo gelecek ay
45066 proxy signature vekilin imzası
45067 proxy vekil, vekalet, vekaletname
45068 prude iffetfüruş, aşırı erdemlilik taslayan kimse
45069 prudence ihtiyat, öngörü, mantıklı düşünüş
45070 prudent ihtiyatlı, öngörülü, mantıklı
45071 prudential sağgörülü, basiretli, ihtiyatlı
45072 prudery erdemlilik taslama
45073 prune kuru erik, çir, budamak
45074 prunella karamandola, boğaz iltihabı, anjin
45075 prunelle erik likörü
45076 pruning knife budama bıçağı
45077 pruning saw budama testeresi
45078 pruning shears budama makası
45079 pruning budama
45080 prurience seks düşkünlüğü, şehvet
45081 prurient seks düşkünü
45082 pruriginous kaşıntı hastalığına ait
45083 Prussia Prusya
45084 Prussian blue koyu lacivert boya, Prusya mavisi
45085 prussic acid asit prusik
45086 pry open manivela ile açmak
45087 pry up manivela ile açmak
45088 pry başkasının özel yaşamına burnunu sokmak, (kapak/vb.) zorlayarak açmak,
kaldırmak, kırmak
45089 prying meraklı
45090 psalm ilahi
45091 psammite kumtaşı
45092 pseud ukala, çokbilmiş
45093 pseudo instruction yalancı komut
45094 pseudo yalancı, sahte, yapma, düzme, sözde
45095 pseudo- (önek) yalancı, sahte
45096 pseudo-code yalancı kod
45097 pseudo-operation yalancı işlem
45098 pseudo-record yalancı kayıt
45099 pseudomorph sahte şekil
45100 pseudonym takma ad
45101 pseudopod yalancı ayak
45102 pseudopodium yalancı ayak
45103 pseudorandom yalancı rasgele
45104 pshaw öf (be)!
45105 psittacosis psitakoz, papağan humması
45106 psoriasis sedef hastalığı
45107 psyche insan ruhu, tin, insan aklı
45108 psychedelic evhama sebep olan
45109 psychiatric akıl hastalıklarına ait
45110 psychiatrist psikiyatrist, ruh rekimi
45111 psychiatry psikiyatri, ruh hekimliği
45112 psychic ruhsal, geleceği görme gibi garip olaylarla ilgili, medyum
45113 psychical bkz.psychic
45114 psychically ruhen
45115 psycho sapık, psikopat
45116 psycho- (önek) ruh
45117 psychoanalyse psikanaliz tedavisi uygulamak
45118 psychoanalysis psikanaliz, ruh çözümleme
45119 psychoanalyst psikanalist
45120 psychoanalyze psikanaliz yapmak
45121 psychograph psikograf
45122 psycholinguistics ruhdilbilim
45123 psychological warfare ruhsal savaş
45124 psychological psikolojik, ruhbilimsel
45125 psychologist ruhbilimci
45126 psychology psikoloji, ruhbilim
45127 psychometry psikometri
45128 psychoneurosis psikonevroz
45129 psychopath psikopat, ruh hastası
45130 psychopathic psikopat, ruh hastası, psikopat kişi, ruh hastası
45131 psychophysics psikofizik
45132 psychosis psikoz, çıldırı
45133 psychosomatic psikosomatik
45134 psychotherapist psikoterapist, ruhsağaltımcı
45135 psychotherapy psikoterapi, ruhsağaltım
45136 psychotic psikozlu, çıldırılı
45137 psychrometer psikrometre
45138 psychrometry psikrometri
45139 ptarmigan kar tavuğu
45140 ptosis bir kılganın aşağıya sarkması
45141 ptyalin ptiyalin
45142 pub içkievi, meyhane, birahane, pab
45143 puberty ergenlik
45144 pubescence ergenlik, ergenleşme
45145 pubescent ergen
45146 pubic cinsî kılganların çevresinde olan
45147 pubis kasık sümüğü
45148 public accounting yetkili muhasebeci
45149 public administration kamu idaresi
45150 public assistance sosyal yardım
45151 public auction açık artırma
45152 public bank kamu bankası
45153 public borrowing kamu borçlanması
45154 public company halka açık limitet şirket
45155 public conveniences halk tuvaleti
45156 public corporation kamu işletmesi, kamu teşebbüsü
45157 public credit kamu kredisi
45158 public debt kamu borcu, devlet borcu
45159 public economy kamu ekonomisi
45160 public enemy halk düşmanı
45161 public enterprise kamu işletmesi, kamu teşebbüsü
45162 public expenditure kamu harcaması
45163 public finance kamu maliyesi
45164 public fund devlet borcu
45165 public health kamu sağlığı
45166 public holiday resmi tatil günü
45167 public house birahane, pab
45168 public housing lojman
45169 public information halkı uyarı
45170 public institutions kamu kuruluşları
45171 public investment kamu yatırımı
45172 public lavatory umumi hela, genel tuvalet
45173 public law kamu hukuku, amme hukuku
45174 public library halk kütüphanesi
45175 public life sosyal hayat
45176 public limited company kamu şirketi, halka açık şirket
45177 public monopoly kamu tekeli
45178 public notice genel duyuru
45179 public offer halka arz
45180 public official kamu görevlisi
45181 public opinion poll kamuoyu yoklaması
45182 public opinion kamuoyu
45183 public ownership kamu mülkiyeti
45184 public participation administration kamu ortaklığı idaresi
45185 public property kamu mülkiyeti
45186 public prosecutor cumhuriyet savcısı
45187 public purse devlet hazinesi
45188 public relations halkla ilişkiler
45189 public relief sosyal yardım
45190 public revenue kamu gelirleri
45191 public revenues devlet gelirleri
45192 public school özel mektep, pulsuz resmi mektep
45193 public sector kamu sektörü, kamu kesimi
45194 public securities devlet tahvilleri
45195 public servant devlet memuru
45196 public service vehicle kamu ulaşım aracı
45197 public service devlet hizmeti, kamu hizmeti
45198 public speaking topluluk huzurunda konuşma
45199 public spirited kamu yararına çalışan
45200 public transportation toplu taşıma
45201 public utilities kamu hizmet kuruluşları
45202 public utility kamu yararı
45203 public works bayındırlık hizmetleri
45204 public halk için, kamuya ait, kamusal, herkese ait, genel, herkese açık,
aleni, herkesçe bilinen, herkesin bildiği, devlete ait, ulusal, kamu, halk
45205 publican meyhaneci
45206 publication yayım, yayımlama, yayın
45207 publicist halka tanıtan, reklamını yapan kimse, tanıtımcı
45208 publicity agent reklamcı
45209 publicity campaign reklam kampanyası
45210 publicity man reklamcı
45211 publicity manager reklam müdürü
45212 publicity tanıtma, reklam, halkın dikkati
45213 publicize reklamını yapmak, halka tanıtmak
45214 publicly alenen, halk tarafından, açıkça, güpegündüz
45215 publish yayımlamak, basmak, herkese yaymak, açık etmek, açığa vurmak
45216 publisher yayımcı, yayınevi
45217 publishing agreement yayın sözleşmesi
45218 publishing house yayınevi
45219 puce koyu mor
45220 pucka birinci sınıf, kaliteli, gerçek, halis
45221 pucker büzmek, buruşturmak, buruşukluk, kırışıklık, kat
45222 puckish yaramaz, şakacı
45223 pudding puding, muhallebi
45224 puddinghead ahmak
45225 puddle su birikintisi, gölcük
45226 pudency alçakgönüllülük, utangaçlık, mahcupluk
45227 pudendum vulva, ferç
45228 pudent alçakgönüllü
45229 pudgy bodur, tıknaz, şişman
45230 puerile çocukça, çocuksu, aptalca
45231 puerility çocukluk
45232 puerperal doğumsal
45233 puff adder şişen engerek
45234 puff and blow üfleyip püflemek
45235 puff box pudra kutusu
45236 puff out şişmek, şişirmek, abartarak övmek
45237 puff up kabarmak, şişmek, kabartmak, şişirmek
45238 puff (sigara) fırt, üfleme, üfürük, esinti, soluk, nefes, üflemek, püflemek,
(sigara) içmek, (buhar/duman/vb.) çıkarmak/çıkmak, soluk soluğa kalmak, solumak
45239 puffball kurtmantarı
45240 puffery aşırı övgü
45241 puffin iri gagalı bir deniz kuşu
45242 puffiness kabartı, şişkinlik
45243 puffing üfleme, şişme
45244 puffy kabarık, şişik, nefes nefese kalmış, şişmiş
45245 pug nose yassı burunlu
45246 pug yassı yüzlü ve kısa tüylü bir tür küçük köpek
45247 pugilism boksörlük, boks sanatı
45248 pugilist boksör
45249 pugnacious kavgacı
45250 pugnacity kavgacılık
45251 puisne ikinci gelen, küçük
45252 puissant kudretli, muazzam
45253 puke kusmak, kusmuk
45254 pukka katıksız, halis, hakiki, gerçek, devamlı
45255 pulchritude güzellik, zarafet
45256 pulchritudinous güzel, zarif
45257 pule zırıldamak, çocuk gibi ağlamak
45258 puling ağlayan, zayıf
45259 pull a face surat asmak
45260 pull a fast deal hileli iş yapmak
45261 pull a fast one kazık atmak
45262 pull away kaçmak, kurtulmak, (taşıt) kalkmak, kopartmak
45263 pull down the inflation enflasyonu aşağıya çekmek
45264 pull down halsiz bırakmak, zayıf düşürmek, yıkmak
45265 pull in istasyona girmek, kenara çekilip durmak
45266 pull of gravity yerçekimi
45267 pull off becermek, halletmek, yolun kenarına sürmek
45268 pull on giymek
45269 pull one's punches lafını esirgememek
45270 pull one's socks up aklını başına toplamak, işe koyulmak
45271 pull one's weight kendisine düşen işi yapmak
45272 pull oneself together özünü toplamak, toparlanmak
45273 pull oneself up by one's own bootstraps kendi yağı ile kavrulmak
45274 pull out (tren) istasyondan ayrılmak, çıkmak, çekilmek
45275 pull over yolun kenarına çekmek
45276 pull sb's leg gırgır geçmek
45277 pull sth to pieces eleştirmek
45278 pull strings iltimas yaptırmak, torpil kullanmak
45279 pull switch çekmeli anahtar
45280 pull the plug on elini eteğini çekmek
45281 pull the rug out from under sb birinin ayağını kaydırmak
45282 pull the wool over sb's eyes aldatmak, kandırmak
45283 pull through sağ kalmak, yaşa(t)mak, güçlükleri yenmek
45284 pull to pieces anlamsızlığını belirtmek, parça parça etmek
45285 pull together duygularına hâkim olmak, (özünü) toplamak
45286 pull up stakes ayağını kesmek, bağları koparmak
45287 pull up durmak, durdurmak, durumunu düzeltmek
45288 pull çekmek, çekmek, asılmak, çekiştirmek, koparmak, yolmak, toplamak,
çekmek, toplamak, çekme, çekiş, zorlu tırmanış, yudum, fırt, kısa sandal gezintisi,
etki, nüfuz, iltimas, torpil
45289 puller çektirme
45290 pullet piliç
45291 pulley block makara, mandoz
45292 pulley chain palanga zinciri
45293 pulley drive kasnaklı tahrik
45294 pulley face kasnak yüzü
45295 pulley makara, kasnak
45296 pullman car koltuklu lüks vagon, yataklı vagon
45297 pullman pulman, yataklı vagon
45298 pullout dergi ya da yenün eki
45299 pullover kazak
45300 pullulate filizlenmek, çimlenmek, üreyip kaynamak
45301 pulmonary artery akciğer atardamarı
45302 pulmonary circulation akciğerdeki kan dolaşımı
45303 pulmonary vein akciğer toplardamarı
45304 pulmonary akciğerlerle ilgili, akciğerleri etkileyen, akciğer
45305 pulmotor suni teneffüs cihazı, yapay solunum aygıtı
45306 pulp flume küspe arnası
45307 pulp press küspe presi
45308 pulp silo küspe silosu, küspe çukuru
45309 pulp meyve eti, çönge hamuru, hamurlaşmak, hamurlaştırmak
45310 pulper küspe kılgası
45311 pulpify hamurlaştırmak
45312 pulpiness özlülük, etlilik, yumuşaklık
45313 pulpit kürsü, mimber
45314 pulpwood hamur odunu, çönge yapmaya elverişli odun
45315 pulpy özlü, etli, yumuşak
45316 pulsar pulsar, atarca yıldız, atarca
45317 pulsate titretmek, (yürek/nabız/vb.) atmak, çarpmak
45318 pulsating titreşimli
45319 pulsation titreşim, nabız atışı, kalp atışı, vuru
45320 pulsatory atan, vuran, titreşimli
45321 pulse amplifier darbe amplifikatörü, puls amplifikatörü
45322 pulse bandwidth darbe bant genişliği
45323 pulse carrier darbe taşıyıcı
45324 pulse code darbe kodu
45325 pulse counter darbe sayacı
45326 pulse frequency darbe frekansı
45327 pulse generator darbe jeneratörü
45328 pulse operation darbeli çalışma
45329 pulse radar darbeli radar
45330 pulse rate bir dakikadaki nabız sayısı
45331 pulse width darbe genişliği
45332 pulse nabız, nabız atışı, nabız gibi atmak, çarpmak, bakliyat
45333 pulsed darbeli
45334 pulsometer pulsometre
45335 pulverization püskürtme
45336 pulverize ezmek, toz haline getirmek, toz haline gelmek, alt etmek,
hezimete uğratmak, fena dövmek/vurmak
45337 pulverized coal toz kömür
45338 pulverized toz halinde, ezilmiş
45339 pulverizer püskürtücü
45340 pulverulent tozlu, toz halinde
45341 puma puma
45342 pumice stone süngertaşı
45343 pumice sünger taşı
45344 pummel yumruklamak
45345 pump dry bir kuyunun suyunu boşaltmak
45346 pump handle pompa kolu
45347 pump inlet pompa girişi
45348 pump money into pul pompalamak, pul sağlamak
45349 pump nozzle pompa enjektörü
45350 pump plunger pompa pistonu, dalma piston
45351 pump priming teşvik, destekleme
45352 pump rod pompa çubuğu, pompa kolu
45353 pump room tulumba dairesi
45354 pump sump pompa yağ haznesi
45355 pump up tenek basıp şişirmek, tulumba ile su çekmek
45356 pump valve pompa supabı
45357 pump pompa, tulumba, pompalamak, ağzını aramak
45358 pumping action pompalama hareketi
45359 pumping speed pompalama hızı
45360 pumping station pompa istasyonu
45361 pumping pompalama, su çekme
45362 pumpkin balkabağı
45363 pun cinas, sözcük oyunu
45364 punch bowl punç kasesi
45365 punch card delikli kart, delgili kart
45366 punch tape delikli şerit
45367 punch yumruklamak, zımbalamak, bizle delmek, yumruk, zımba, matkap, delgi,
punç, güç, etki
45368 punch-up kavga, dövüş
45369 punched card delikli kart
45370 punched tape delikli şerit
45371 punched delikli
45372 puncheon büyük fıçı, çatı direği, zımba
45373 puncher zımba, kavgacı
45374 punctate benekli, çekitli
45375 punctation beneklilik
45376 punctilio titizlik, özen, törene düşkünlük
45377 punctilious titiz, dikkatli, özenli
45378 punctual dakik, zamanında olan/yapan, işi tam vaktinde yerine yetiren,
selikalı, dakik, dikkatli
45379 punctuality dakiklik
45380 punctually tam zamanında, gününde
45381 punctuate çekitleme işaretlerini koymak, (sözü/vb.) ikide bir kesmek
45382 punctuation marks çekitleme işaretleri
45383 punctuation çekitleme
45384 puncture küçük delik, (lastikte/vb.) patlak, patlamak, delmek, delik açmak
45385 pundit bilgin, bilge, bilirkişi
45386 pungency sertlik, acılık, keskinlik, burukluk
45387 pungent keskin kokulu, sert, acı, keskin, (davranış/söz/yazı/vb.) sert,
ısırıcı
45388 punish cezalandırmak, kötü biçimde dövmek, hırpalamak, katlamak
45389 punishable cezalandırılır
45390 punishing yorucu, öldürücü
45391 punishment ceza, cezalandırma, kötü davranma, zarar verme
45392 punitive ceza kabilinden, cezayla ilgili, acımasız, çok sert
45393 punk pank, siktiriboktan, (Aİ) hasta, rahatsız, çürümüş odun, zırva,
saçmalık, pankçı
45394 punnet meyve sepeti
45395 punster cinas yapan kimse
45396 punt altı düz sandal, altı düz sandalla geçmek
45397 punter at yarışı oynayan kimse, bahis sahibi
45398 puny sıska, çelimsiz, zayıf, aciz, güçsüz
45399 pup yavru fok, yavru köpek, küçük, (köpek) doğurmak, yavrulamak
45400 pupa pupa
45401 pupate pupa evresini geçirmek
45402 pupation pupa evresi
45403 pupil öğrenci, okuvcu, şakirt, gözbebeği
45404 pupillage öğrencilik, vesayet altında bulunma
45405 puppet government kukla hükümet
45406 puppet show kukla oyunu
45407 puppet kukla, başkasının oyuncağı, kukla
45408 puppeteer kuklacı
45409 puppy it balası, küçük
45410 puppyhood gençlik, delikanlılık
45411 purblind odun kafa, mankafa
45412 purchasable satın alınabilir
45413 purchase budget alım bütçesi
45414 purchase cost satın alma maliyeti
45415 purchase discount indirim, ıskonto
45416 purchase invoice alış faturası
45417 purchase money bedel
45418 purchase on account kredili satış
45419 purchase on credit kredili satın alma
45420 purchase on instalments taksitle alış
45421 purchase pattern satın alma biçimi
45422 purchase power satın alma gücü
45423 purchase price alış fiyatı
45424 purchase tax alım vergisi
45425 purchase satın almak, (çaba/özveri/vb.karşılığında) elde etmek, kazanmak,
satın alma, alım, satın alınan şey
45426 purchaser müşteri, alıcı
45427 purchasing association satın alma kurumu
45428 purchasing department satın alma bölümü
45429 purchasing power satın alma gücü
45430 purchasing satın alma
45431 purdah peçe
45432 pure coal saf kömür
45433 pure colour saf renk
45434 pure competition serbest rekabet
45435 pure generator saf üreteç
45436 pure gold saf altın
45437 pure linen saf keten
45438 pure mathematics soyut matematik
45439 pure memory saf bellek
45440 pure monopoly tam tekel
45441 pure physics teorik fizik, kuramsal fizik
45442 pure science soyut bilim, kuramsal bilim
45443 pure silk saf ipek, has ipek
45444 pure storage saf bellek
45445 pure water saf su, arı su
45446 pure wool saf yün
45447 pure katıksız, arı, saf, halis, temiz, safkan, saf, masum, namuslu, iffetli,
soyut, kuramsal
45448 purebred safkan, arıkan
45449 puree ezme, püre, püre yapmak
45450 purely tamamen, sırf, yalnız
45451 purfle kenarını süslemek
45452 purfling süslü kenar
45453 purgation temizleme, bağırsakların temizlenmesi
45454 purgative müshil, içsürdürücü, pürgetif
45455 purgatory Araf, acı çekilen dönem/durum/yer
45456 purge date silme tarihi
45457 purge (parti/vb.'den) istenmeyen kişileri temizleme, tasfiye, müshil,
içsürdürücü, temizlemek, arıtmak, günahtan arındırmak, temizlemek, kurtarmak,
zararlı kişilerden kurtarmak, tasfiye etmek, müshil ile bağırsakları temizlemek,
huk.aklamak, temize çıkarmak
45458 purification arıtma, temizleme
45459 purifier temizleyici, arıtıcı
45460 purify temizlemek, arındırmak, arıtmak
45461 purifying agent temizleme maddesi
45462 purifying apparatus arıtma cihazı
45463 purine purin
45464 purism dilde aşırı dikkat
45465 purist (dilin kullanımında) aşırı dikkatli, titiz kimse, arıtımcı
45466 puritan yobaz, bağnaz, sofu
45467 puritanical sofu, bağnaz
45468 puritanism sofuluk
45469 purity saflık, temizlik, arılık
45470 purl ters ilmik
45471 purler şiddetli düşüş
45472 purlieus etraf, civar, varoş
45473 purlin aşık, çatı aşığı, sırt kirişi
45474 purloin yürütmek, araklamak
45475 purloiner hırsız
45476 purple heron erguvani balıkçıl
45477 purple mor
45478 purplish mor rengine çalan, morumtırak
45479 purport anlam, niyet, gibi görünmek, iddia etmek
45480 purpose amaç, gaye, maksat, erek, niyet, kasıt, kararlılık, niyet
45481 purpose-built belli bir amaç için özel yapılmış
45482 purposeful bir amaca yönelik, amaçlı
45483 purposeless amaçsız, anlamsız
45484 purposely kasten, mahsus, bilerek
45485 purposive amaçlı, maksatlı
45486 purpura purpura hastalığı
45487 purr (pişik) mırlamak, (kozgaltka) hırıldamak, tatlı bir sesle söylemek,
kedi mırlaması, mırıltı, kozgaltka hırlaması, hırıltı
45488 purse one's lips dudak bükmek
45489 purse snatcher kapkaççı
45490 purse küçük pul çantası, pul kesesi, kadın el çantası, alım gücü, kese,
toplanan pul, ödül, (dudak) büzmek
45491 purse-strings kese bağları
45492 purser gemi muhasebecisi/veznedarı
45493 purslane semizotu
45494 pursuance sürdürme, devam, takip
45495 pursuant uygun, mutabık, muvafık, uygun olarak, yerinde
45496 pursue kovalamak, peşine düşmek, izlemek, (talihsizlik/vb.) peşini
bırakmamak, (şöhret/vb.) peşinden koşmak, (işe/vb.) devam etmek, sürdürmek
45497 pursuer veznedar, muhasebeci
45498 pursuit plane avcı uçağı
45499 pursuit kovalama, takip, peşine düşme, meşgale, uğraş, iş
45500 pursy tıknefes, buruşuk, katlanmış
45501 purulence irin, cerahat, cerahat toplama
45502 purulency irin toplama
45503 purulent matter irin, cerahat
45504 purulent irinli, cerahatli
45505 purvey (gıda/vb.) tedarik etmek, bulundurmak
45506 purveyance (gıda/vb.) tedarik etme, bulundurma
45507 purveyor tedarikçi, satıcı
45508 purview alan, anlam, meal, mana
45509 pus cerahat, irin
45510 push about öteye beriye bakmak
45511 push along gitmek, kaçmak, yaylanmak, devam etmek
45512 push around boyun eğmeye zorlamak, şamar oğlanına çevirmek
45513 push back geriye itmek
45514 push bolt sürgü
45515 push button çıngı düğmesi
45516 push for can atmak, arzulamak
45517 push forward ileri sürmek
45518 push in kabaca sözünü kesmek
45519 push off siktir olup gitmek, defolmak
45520 push on acele etmek, ilerlemek, cesaret vermek
45521 push one's luck şansını zorlamak, riske girmek
45522 push out kovmak, başından atmak, defetmek
45523 push rod itici mil, itme çubuğu, supap iticisi
45524 push to the wall köşeye sıkıştırmak
45525 push up the daisies Niyazi olmak, ölüp gömülmek
45526 push up fiyatları yukarı çekmek
45527 push itmek, basmak, bastırmak, sıkıştırmak, zorlamak, baskı yapmak,
reklamını yapmak, uyuşturucu satmak, ...yaşına merdiven dayamak, itme, itiş, kakma,
dürtme, ilerleme, hücum, çaba, gayret, güç, enerji, girginlik, girişkenlik, destek,
yardım, işten kovulma, atılma
45528 push-button switch basmalı anahtar
45529 push-button telephone tuşlu alısün
45530 push-pull puşpul, açma-kapama
45531 pushbike bisiklet
45532 pushcart el arabası
45533 pushchair çocuk arabası
45534 pushdown aşağı itmeli
45535 pushed sıkışık, pulsuz, kesik, meşgul, işi başından aşkın
45536 pusher fırsatçı, uyuşturucu satıcısı
45537 pushful girişken, sırnaşık
45538 pushing iten, girişken, girgin, pişkin, sıkılmaz
45539 pushover çocuk oyuncağı
45540 pushpin raptiye
45541 pushup şınav
45542 pushy (öz işlerinde) çok titiz, tezcanlı
45543 pusillanimity korkaklık, ödleklik, alçaklık
45544 pusillanimous korkak, ödlek, yüreksiz
45545 puss kedi, pişik, pisi pisi, kız, yüz, surat
45546 pussy kedi, pişik, pisi pisi, kab, am, amcık
45547 pussycat kedi, pişik, pisi pisi
45548 pustulate sivilceli
45549 pustule sivilce, kabarcık, püstül
45550 put a light to yakmak, tutuşturmak
45551 put a spoke in sb's wheel birinin çanına ot tıkamak
45552 put about (haber) yaymak, çevirmek
45553 put across anlatmak, açıklamak, kabul ettirmek
45554 put all one's eggs in one basket varını yoğunu tehlikeye atmak
45555 put an embargo on -e ambargo koymak
45556 put an end to -e bir son vermek
45557 put aside biriktirmek, bir kenara koymak
45558 put away kaldırmak, yerine koymak, saklamak, ayırmak
45559 put back geri almak, geciktirmek, ertelemek
45560 put by bir kenara koymak, ayırmak, saklamak
45561 put down for listeye kaydetmek, yerine koymak
45562 put down to (nedenini) -e bağlamak
45563 put down denetim altına almak, bastırmak
45564 put forth göstermek, önermek, ileri sürmek
45565 put forward ileri sürmek, adaylığını koymak
45566 put heads together kafa kafaya vermek
45567 put in for için başvurmak, adaylığını koymak
45568 put in order düzene koymak
45569 put in parentheses parantez içine almak
45570 put in the shade gölgede bırakmak
45571 put in limana girmek, uğramak, vurmak, çalmak
45572 put into circulation piyasaya sürmek
45573 put into pul vermek, tercüme etmek, çevirmek
45574 put off sahilden ayrılmak, sahilden uzaklaşmak, bir kenara koymak,
lengitmek, geçirtmek, kırağa koymak, uzaklaşmak, bahane getirmek, yola vermek,
yayınmak, ileriye almak, ertelemek, geciktirmek, tehire salmak
45575 put on airs havalara girmek, hava atmak
45576 put on an act poz yapmak, hava atmak
45577 put on hold çınkayı kapatmayıp beklemek
45578 put on one's thinking cap kafa yormak
45579 put on the dog çalım satmak
45580 put on the heat gözdağı vermek
45581 put on the market satışa çıkarmak
45582 put on weight kilo almak, kökelmek
45583 put on giymek, takmak, numarası yapmak, artırmak
45584 put one over on sb birini gürültüye getirmek
45585 put one's back into canını dişine takmak
45586 put one's cards on the table gizlisi saklısı olmamak
45587 put one's finger on parmak basmak, keşfetmek, göstermek
45588 put one's foot down ayak diremek
45589 put one's foot in it pot kırmak, baltayı taşa vurmak
45590 put one's hand into one's pocket elini cebine götürmek
45591 put one's hand to the plow canını dişine takmak
45592 put one's heart and soul into canla başla çalışmak
45593 put one's nose to the grindstone canla başla çalışmak
45594 put one's oar in burnunu sokmak
45595 put one's shirt on sth bütün pulunu yatırmak
45596 put one's shoulder to the wheel canını dişine takmak
45597 put one's skates on acele etmek
45598 put oneself out zahmete girmek
45599 put onto one side bir kenara bırakmak
45600 put onto hakkında bilgi vermek
45601 put out of temper sinirlendirmek
45602 put out söndürmek, öçürmek, üzmek, rahatsız etmek, darıltmak
45603 put over (gemi) yana yatmak, anlatmak, açıklamak
45604 put paid to mahvetmek, berbat etmek, yok etmek
45605 put pen to paper çöngeye kaleme sarılmak
45606 put prices up fiyatları yükseltmek
45607 put right düzeltmek, iyileştirmek
45608 put sb in one's black books birini kara listeye almak
45609 put sb on a pedestal birini baş tacı etmek
45610 put sb on the spot birini sıkboğaz etmek
45611 put sb out of the way ortadan kaldırmak, öldürmek
45612 put sb through his paces yeteneklerini ölçmek, sınamak
45613 put sb through başarıya ulaştırmak, bağlamak
45614 put sb to great expense masrafa sokmak
45615 put sb under arrest tutuklamak
45616 put sb's back up birini çileden çıkarmak
45617 put sb's nose out of joint gözden düşürmek, havasını söndürmek,
kıskandırmak
45618 put sth above olduğundan değerli görmek
45619 put sth on paper bir şeyi çöngeye dökmek
45620 put sth on the line dobra dobra konuşmak
45621 put sth to one side bir şeyi bir kenara bırakmak
45622 put sth to the vote oya koymak
45623 put sth up for auction açık artırmaya çıkarmak
45624 put sth up for sale satışa çıkarmak
45625 put the blame on suçu -e yüklemek
45626 put the boot in tekmeyi patlatmak
45627 put the car in neutral arabayı boş vitese almak
45628 put the cart before the horse yemeğe tatlıdan başlamak, tersine iş görmek
45629 put the wind up ödünü patlatmak
45630 put their heads together baş başa verip düşünmek
45631 put through başarmak, gerçekleştirmek, (alısün) bağlamak
45632 put to bed yatırmak
45633 put to death öldürmek, idam etmek
45634 put to good use iyi kullanmak
45635 put to one side bir kenara bırakmak
45636 put to sea denize açılmak
45637 put to shame utandıracak derecede üstün olmak
45638 put to sleep uyutmak, yatırmak
45639 put to sıkıca kapatmak, sahile doğru gitmek
45640 put together kurmak, toplamak, birleştirmek
45641 put two and two together düşünüp taşınmak
45642 put up at a hotel konakçıda konaklamak
45643 put up to auction mezada çıkarmak
45644 put up to fikrini vermek, önermek
45645 put up with tahammül etmek, katlanmak, dayanmak, çekmek
45646 put up kaldırmak, (ilan/vb.) asmak, (fiyat) artırmak
45647 put upon rahatsız etmek
45648 put words into sb's mouth birinin avukatlığını yapmak
45649 put koymak, yerleştirmek, açıklamak, ifade etmek, çevirmek, tercüme etmek,
sormak, yazmak, oymak, (gülle/vb.) atmak, fırlatmak, uydurmak, pul yatırmak, bahis
tutuşmak, yapmak, etmek, yüklemek, koymak, gitmek, ilerlemek, koşmak, önermek,
teklif etmek, oya sunmak
45650 put-put pat pat, kozgaltka sesi
45651 put-up job danışıklı dövüş
45652 putamen eriğin çekirdeği
45653 putative öyle olduğu sanılan, öyle kabul edilen, varsayılan, farzedilen,
sözde ...olan
45654 putlog iskele kirişi
45655 putrefacient çürütücü
45656 putrefaction çürüme, kokuşma, çürümüş, kokmuş şey
45657 putrefactive çürütücü
45658 putrefy çürümek, çürütmek
45659 putrescence çürüklük, kokuşma
45660 putrescent çürümekte olan, kokuşuk
45661 putrescine putresin
45662 putrid çürük, kokmuş, kokuşmuş, beş kapik etmez, rezil, berbat
45663 putsch ayaklanma, darbe
45664 putt (golf) deliğe sokmak için hafifçe (topa) vurmak
45665 puttee dolak
45666 putter golf sopası
45667 putty knife ıspatula
45668 putty powder cila tozu
45669 putty cam macunu
45670 puzzle about çözmeye çalışmak, anlamaya çalışmak
45671 puzzle over çözmeye çalışmak, anlamaya çalışmak
45672 puzzle şaşırtmak, kafasını karıştırmak, (about/over/as to ile) çözmeye,
anlamaya çalışmak, bir yanıt bulmaya çalışmak, bilmece, bulmaca, tapmaca, muamma,
anlaşılmaz/ açıklanmaz şey
45673 puzzlement şaşkınlık, tereddüt
45674 puzzler anlaşılmaz mesele, bilmece
45675 puzzling şaşırtıcı, içinden çıkılmaz
45676 pycnometer yoğunluk şişesi, piknometre, yoğunluk ölçeri
45677 pyelitis piyelit
45678 pygmy pigme, cüce
45679 pyjamas pijama
45680 pylon çelik çıngı direği
45681 pyloric mide kapısıyla ilgili
45682 pylorus mide kapısı, pilor
45683 pyramid ehram, piramit, köpyak
45684 pyramidal piramit biçiminde, piramidal
45685 pyrazole pirazol
45686 pyre ölü yakmak için toplanan odun yığını
45687 pyrene piren
45688 pyrethrum pireotu, pirekapan
45689 pyrex ateşe dayanıklı cam eşya
45690 pyrexia humma, yüksek ateş, ateşli olma
45691 pyrheliometer günerkölçer, güneşölçer
45692 pyridine piridin
45693 pyrimidine pirimidin
45694 pyrite pirit
45695 pyrites kükürtlü maden
45696 pyro- (önek) ateş, sıcaklığa ait, ısıya ait
45697 pyroelectric piroelektrik
45698 pyroelectricity piroelektrik
45699 pyrogallol pirogallol
45700 pyrogenous ateşten oluşan
45701 pyrolatry ateşe tapma
45702 pyrolusite piroluzit
45703 pyrolysis piroliz, ısılbozunma
45704 pyrolytic pirolitik
45705 pyromania yakma deliliği
45706 pyrometer pirometre, ateşölçer
45707 pyrometry pirometri
45708 pyromorphite piromorfit
45709 pyrone piron
45710 pyrope pirop
45711 pyrophosphate pirofosfat
45712 pyrotechnic piroteknik
45713 pyrotechnical tenek fişekçiliği
45714 pyrotechnics fişekçilik, havai fişek gösterisi, aşırı gösteriş, şatafat
45715 pyroxene piroksen
45716 pyroxenite piroksenit
45717 pyroxylin pamuk barutu
45718 pyrrolidine pirolidin
45719 Pythagorean Pisagor
45720 python piton yılanı
45721 pythoness falcı kadın
45722 pyx sikke ayar kutusu
45723 quack ördek sesi, vak, yalancı doktor, şarlatan
45724 quackery şarlatanlık
45725 quad avlu, bahçe, dört ayaklı döngül, dördüz
45726 quadrable karesi alınır
45727 quadragenarian kırk yaşında (kimse), kırklık
45728 quadrangle avlu, bahçe, dörtgen
45729 quadrangular dörtgenel, dört köşeli
45730 quadrant çeyrek daire, açıölçer
45731 quadrantal point arayön
45732 quadraphonic (ses) dört arnalı, kuadrofonik
45733 quadraphony kuadrofoni
45734 quadrat katrat
45735 quadrate dört köşeli, kare, dört köşeli
45736 quadratic dörtgen gibi, ikinci dereceden
45737 quadrature dörtlük, kareleştirme, kareleme
45738 quadrennial dört yılda bir olan, dört yıl süren
45739 quadri- (önek) dört
45740 quadriceps dörtbaşlı kas
45741 quadrifid dört parçalı
45742 quadrilateral dörtgen
45743 quadrillion katrilyon
45744 quadrinomial dört terimli
45745 quadrivalent dört değerli
45746 quadroon zenci melezi
45747 quadrophonic kuadrofonik
45748 quadrophony kuadrofoni
45749 quadruped dört ayaklı döngül
45750 quadruple dörtle çarpmak, dört katı olmak, dört kat büyük olmak, dörtlü,
dört katı
45751 quadruplet dördüz
45752 quadruplex dört katlı
45753 quadruplicate dört misli, dörtle çarpmak, dört misli artırmak
45754 quadrupole kuadrupol
45755 quaff kana kana içmek
45756 quag bataklık
45757 quagga yaban eşeği
45758 quaggy bataklık gibi
45759 quagmire bataklık
45760 quail bıldırcın, korkudan sinmek, ürkmek, titremek
45761 quaint (eski olduğu için) ilginç, çekici, değişik
45762 quaintness ilginçlik, değişiklik, tuhaflık
45763 quake in one's boots ödü kopmak, korkudan tir tir titremek
45764 quake titremek, sallanmak, deprem
45765 qualifiable düzeltilebilir, değiştirilebilir
45766 qualification nitelendirme, niteleme, nitelik, özellik, yeterlik, vasıf,
şart, sınırlama, vasıf
45767 qualificative adjective niteleme sıfatı
45768 qualificative niteleyici
45769 qualified acceptance şartlı kabul
45770 qualified nitelikli, kalifiye, vasıflı, şartlı, sınırlı
45771 qualify hak kazanmak, yeterli olmak, kalifiye olmak, hak kazandırmak,
yeterli kılmak, kalifiye etmek, sınırlandırmak, değiştirmek
45772 qualifying examination eleme sınavı
45773 qualifying round saylav turu
45774 qualitative adjective niteleme sıfatı
45775 qualitative adjectives nicelik sıfatları
45776 qualitative analysis nitel çözümleme
45777 qualitative nitel
45778 quality assurance kalite sigortası
45779 quality control kalite kontrolü
45780 quality engineering kalite kıvcılığı
45781 quality factor kalite faktörü
45782 quality nitelik, kalite, vasıf, özellik
45783 qualm mide bulantısı, kuşku, kaygı, huzursuzluk, endişe, kuruntu
45784 qualmish mide bulandırıcı
45785 quandary kararsızlık
45786 quantify (miktar) ölçmek
45787 quantitative analysis nicel çözümleme
45788 quantitative pronoun nicelik zamiri
45789 quantitative nicel
45790 quantity buyer toptancı
45791 quantity of electricity çıngı miktarı
45792 quantity of heat ısı miktarı
45793 quantity production seri üretim
45794 quantity purchase büyük miktarda alım
45795 quantity nicelik, kemiyet, miktar
45796 quantization kuvantumlama, nicemleme
45797 quantize nicelendirmek, niceliklerini bulmak
45798 quantor niceleyici
45799 quantum energy kuvantum enerjisi
45800 quantum mechanics kuvantum mekaniği
45801 quantum number kuvantum sayısı
45802 quantum optics kuvantum optiği
45803 quantum physics kuvantum fiziği
45804 quantum state kuvantum hali, nicem hali
45805 quantum statistics kuvantum istatistiği
45806 quantum theory kuvantum teorisi, nicemler kuramı
45807 quantum kuvantum, kemiyet, yeterli miktar, güç birimi
45808 quarantine anchorage karantina limanı
45809 quarantine karantina, karantinaya almak
45810 quarrel with one's bread and butter çörek pulu ile oynamak
45811 quarrel kavga, dalaşma, atışma, çekişme, nifak, bozuşma, adavet, kavga
sebebi, dava için bahane, adavet için bahane, anlaşmazlık, ihtilaf, şişe doğramak
için elmas, şişekesen elmas, ağızlamak, çırpışmak, dava salmak, kavga etmek,
kapışmak, çekişmek, savaşmak, dalaşmak, deyişmek, eğişmek, sövüşmek, sözleşmek,
dilleşmek, mübahase etmek, atışmak, bozuşmak, bahane aktarmak
45812 quarrelsome kavgacı
45813 quarry av, taş ocağı, kârhane
45814 quarrystone ocak taşı
45815 quart galon'un dörtte biri, kuart
45816 quartan dört günde bir olan
45817 quarter wave çeyrek dalga
45818 quarter çeyrek, çeyrek sögen, üç aylık süre, sent, çeyrek dolar, dörde
bölmek, (kışlaya) yerleştirmek, oturtmak, dört bir yan, mahalle, semt, bölge, aman,
ç, ask.kışla, konak
45819 quarter-turn çeyrek dönüş
45820 quarterage üç aylık vergin
45821 quarterdeck subaylara mahsus güverte
45822 quarterfinal çeyrek final
45823 quarterly üç ayda bir olan, üç aylık
45824 quartermaster levazım subayı, serdümen
45825 quartermaster-officer levazım subayı
45826 quarters kışla, konak
45827 quartet dörtlü, kuartet
45828 quartic dördüncü dereceden, dörtlenik
45829 quartile kartil
45830 quarto dört yapraklı forma
45831 quartz crystal kuvars kristali
45832 quartz filter kuvars filtre
45833 quartz glass kuvarslı cam, kuvars camı
45834 quartz lamp kuvars lambası
45835 quartz powder kuvars tozu
45836 quartz kuvars
45837 quartziferous kuvarslı
45838 quartzite kuvarsit
45839 quash feshetmek, iptal etmek, kaldırmak, bastırmak, dizginlemek
45840 quasi official yarı resmi
45841 quasi sanki, güya, diyesin
45842 quasi- (önek) benzeri, hemen hemen, yarı, sanki
45843 Quaternary kuaterner, dördüncü çağ
45844 quaternion kuaterniyon, dördey
45845 quatrain dört dizelik şiir, dörtlük
45846 quatrefoil dört parçalı yaprak
45847 quaver ses titreterek söylemek, tril yapmak, titrek sesle söylemek,
titreme, sesi titretme, tril
45848 quay rıhtım
45849 quayage rıhtım resmi, iskele pulu
45850 quean edepsiz kız, oynak kız
45851 queasiness mide bulanması
45852 queasy midesi bulanmış, kusacak halde, hassas, aşırı titiz, iratçıl,
müşkülpesent
45853 queen bee arıbeyi
45854 queen dowager ölmüş kralın dul eşi
45855 queen mother ana kraliçe
45856 queen kraliçe, (iskambil) kız, dam, (satranç) vezir, ibne
45857 queer sb's pitch birinin işini sekteye uğratmak
45858 queer acayip, tuhaf, garip, kaçık, üşütük, ibne, bozmak, mahvetmek
45859 queerness tuhaflık, keyifsizlik
45860 quell bastırmak, ezmek, önünü almak
45861 quench söndürmek, dindirmek, yatıştırmak, (susuzluk/vb.) gidermek
45862 quencher söndürücü
45863 quenching söndürme, suverme
45864 quennly kraliçe gibi
45865 quercetin (boya) kuersetin
45866 quern el değirmeni
45867 querulous yakınan, şikayet eden, söylenen, mızmız, dırdırcı
45868 querulousness mızmızlık
45869 query station sorgulama istasyonu
45870 query sorgu, soru, kuşku, şüphe, sormak, sorguya çekmek, soruşturmak, -den
kuşkulanmak, (yazıda anlaşılmayan bir ifadenin yanına) soru işareti koymak
45871 quest aramak, aktarmak, araştırmak, arayış, macera, tahkik, tetkik, arama,
araştırma, soruşturma
45872 question mark soru işareti
45873 question tag değil mi sorusu
45874 question soru, sorgu, konu, sorun, mesele, problem, kuşku, şüphe, sorguya
çekmek, kuşkulanmak, şüphelenmek, - den şüphe etmek
45875 questionable kesin olmayan, tartışılabilir, kuşkulu, şüpheli, kuşku
uyandıran
45876 questioning soru sorar gibi, sorgu dolu, kuşkulu
45877 questionnaire anket
45878 queue up kuyruğa girmek, sıraya girmek
45879 queue kuyruk, sıra, kuyruk oluşturmak, kuyruğa girmek
45880 quibble önemsiz konular üzerinde tartışmak, gerçek sorundan uzaklaşıp
küçük şeylerle tartışma, lafı çevirme
45881 quibbler safsatacı kimse
45882 quick acting çabuk etki eden
45883 quick ash uçan kül
45884 quick lime sönmemiş kireç
45885 quick motion hızlı hareket, hızlandırılmış hareket
45886 quick return seri dönüşlü
45887 quick çabuk, hızlı, süratli, tez, çabuk, çabuk kavrayan, anlayışlı, zeki,
çabuk parlayan, ateşli, tırnak altındaki duyarlı et, çabucak, süratle, hemen
45888 quick-firing seri ateşli (top)
45889 quick-freeze çabuk dondurmak
45890 quick-sighted keskin gözlü, çabuk anlayan
45891 quick-tempered çabuk öfkelenen
45892 quick-witted kavrayışlı, zeki, akıllı, çabuk anlayan
45893 quicken çabuklaşmak, hızlanmak, çabuklaştırmak, hızlandırmak
45894 quickie çarçabuk yapılan şey, hafifmeşrep kadın
45895 quicklime sönmemiş kireç
45896 quickly çabucak, süratle, hızla
45897 quickness hız, çeviklik, sürat
45898 quicksand bataklık
45899 quicksilver civa
45900 quickstep bir tür dans (müziği)
45901 quid pro quo karşılık, bedel
45902 quid ağızda çiğnenen tütün, paund, sterlin
45903 quidnunc meraklı, dedikoducu
45904 quiescence devinimsizlik, hareketsizlik, sessizlik
45905 quiescent devinimsiz, hareketsiz, sessiz, sakin, dinlenmede
45906 quiet down yatışmak
45907 quiet enjoyment zilyetlik
45908 quiet sessizlik, sakinlik, durgunluk, gürültüsüz, sessiz, sakin, durgun,
hareketsiz, dertsiz, belasız, huzurlu, mütevazi, yalın, sade, basit, gösterişsiz,
(renk) donuk, mat, bkz.quieten
45909 quieten (down ile) susturmak, susmak, sakinleştirmek, sakinleşmek
45910 quietism dingincilik, sakincilik
45911 quietly yavaşca, sessizce, hareketsizce
45912 quietness sessizlik, sakinlik, dinginlik
45913 quietus ölüm, hareketsizlik
45914 quill driver yazar, karalamacı
45915 quill iri kuş tüyü, tüy kalem, kirpi dikeni
45916 quilt yorgan, sırımak, dikmek
45917 quilted kapitone
45918 quilting yorgancılık, yorganlık malzeme
45919 quim am, amcık
45920 quinary beşli
45921 quince ayva
45922 quinine kinin
45923 quinol kuinol
45924 quinoline kuinolin
45925 quinone kuinon
45926 quinquennial beş sene süren
45927 quins beşizler
45928 quinsy anjin, farenjit, bademcik iltihabı
45929 quintal kental
45930 quinte eskrimde bir duruş biçimi
45931 quintessence timsal, mükemmel örnek
45932 quintessential özlü
45933 quintet beşli
45934 quintillion kentilyon
45935 quintuple beş kat, beş misli
45936 quintuplet beşiz
45937 quip alaylı/zekice söz, nükteli söz, iğneli söz
45938 quire yirmi dört tabakalık çönge destesi
45939 quirk garip rastlantı, garip olay, acayiplik, garip davranış (eğilimi)
45940 quit claim davadan vazgeçme
45941 quit bırakıp gitmek, -den ayrılmak, terketmek, bırakmak, vazgeçmek
45942 quite a bit epeyce
45943 quite a few birçok
45944 Quite so Evet, Aynen öyle
45945 quite something olağanüstü şey, süper şey
45946 quite tamamen, tümüyle, büsbütün, tam olarak, bir dereceye kadar, epey, az
çok, oldukça, hayli, cüda, (ünl.) Aynen öyle.Doğru
45947 quits (with ile) aynı düzeyde, denk, fit, anlaşmaya varmış
45948 quittance misilleme, karşılık, borçtan kurtulma
45949 quitter işi bırakan kimse, dönek, hain
45950 quiver ok kılıfı, sadak, okluk, titreme, titretmek
45951 quixotic Don Kişot gibi idealist ve hayalci
45952 quixotism donkişotluk, gereksiz kahramanlık
45953 quiz master yarışmada soru soran kimse
45954 quiz programme bilgi yarışması
45955 quiz show bilgi yarışması
45956 quiz kısa sınav, yoklama, bilgi yarışması, sorular sormak, sorguya çekmek
45957 quizzical şakacı, alaycı, komik, eğlenceli
45958 quod hapishane
45959 quoin duvarın dış köşesi, köşe taşı, takoz, kıskı
45960 quoit çubuğa geçirmek için atılan halka, ç.halka oyunu
45961 quondam eski, sabık, önceden
45962 quonset hut çelik baraka
45963 quorum yeter çoğunluk, salt çoğunluk
45964 quota candidate kontenjan adayı
45965 quota system pay jüyesi
45966 quota pay, kota, kontenjan
45967 quotable aktarılabilir, söylenebilir
45968 quotation mark tırnak işareti
45969 quotation alıntı, iktibas, aktarma, parça, geçer değer, rayiç, piyasa,
maliyet belirleme, maliyet tahmini
45970 quote alıntı yapmak, iktibas etmek, anmak, zikretmek, fiyat vermek, iktibas,
alıntı, sunulan fiyat
45971 quoted kote edilmiş, fiyat teklif edilmiş
45972 quotidian günlük, her günkü
45973 quotient bölüm
45974 r‚gie tekel, reji
45975 rabbet oluk, yiv, zıvana, oluk açmak, lambalı geçme yapmak
45976 rabbeting kiniş açma, kinişli geçme
45977 rabbi haham
45978 rabbit adatavşanı, tavşan, kuyan, (on ile) dırdır etmek, kafa ütülemek
45979 rabble gürültücü kalabalık, ayaktakımı
45980 rabble-rousing galeyana getirici, kışkırtıcı
45981 rabid kuduz hastası, aşırı bağnaz, azgın
45982 rabies kuduz hastalığı
45983 raccoon rakun
45984 race against time zamana karşı yarışma
45985 race an engine kozgaltkayı amble etmek
45986 race horse koşu atı, yarış atı
45987 race yarış, su akıntısı, (ç.) at yarışı, yarışmak, çok hızlı gitmek, çok
hızlı götürmek, yetiştirmek, yarışa sokmak, yarıştırmak, (kozgaltka) fazla hızlı
çalışmak, ırk, soy
45988 racecourse (hipodromda) koşu alanı
45989 racehorse yarış atı
45990 raceme çiçek salkımı, demet
45991 racemic rasemik
45992 racer yarışçı, yarış atı, yarış arabası
45993 races at yarışı
45994 racetrack yarış pisti, koşuyolu
45995 raceway arna
45996 rachis belsümüğü, omurga
45997 rachitis raşitizm
45998 racial discrimination ırk ayrımı
45999 racial equality ırk eşitliği
46000 racial segregation ırk ayrımı
46001 racial ırkla ilgili, ırksal
46002 racialism ırkçılık
46003 racialist ırkçı
46004 raciness canlılık, zindelik, neşe
46005 racing car yarış arabası
46006 racing circuit yarış alanı
46007 racing cyclist bisiklet yarışçısı
46008 racing driver araba yarışçısı
46009 racing yarış
46010 racism ırkçılık
46011 racist ırkçı
46012 rack and ruin yıkık döküklük, harabelik
46013 rack one's brains kafa patlatmak, çok düşünmek
46014 rack railway dişli tren, dişli demiryolu
46015 rack wheel dişli tekerlek, dişli çark
46016 rack parmaklıklı raf, askı, asılgan, işkencede kullanılan germe aleti, çok
acı vermek, fazla kira istemek
46017 rack-and-pinion dişli kol ve fener dişli
46018 racket tenis raketi, gürültü, patırtı, tehditle ya da kazıklayarak pul
kazanma, haraççılık, dolandırıcılık
46019 racketeer haraççı, dolandırıcı
46020 raconteur iyi öykü anlatan kimse
46021 racoon rakun
46022 racy eğlendirici, canlı, seksle ilgili, ayıplı
46023 rad radikal
46024 radar beacon radar farı
46025 radar range radar menzili
46026 radar scope radar ekranı
46027 radar radar
46028 radarscope radar ekranı
46029 raddle kırmızı tebeşir
46030 radial axle radyal dingil
46031 radial deviation radyal sapma
46032 radial distribution radyal dağılım
46033 radial engine radyal kozgaltka, yıldız kozgaltka
46034 radial flow turbine radyal türbin
46035 radial gate radyal kapak
46036 radial pressure radyal basınç
46037 radial tyre radyal lastik
46038 radial valve radyal vana
46039 radial velocity ışınsal hız
46040 radial merkezden çıkan, radyal, ışınsal, yarıçapla ilgili, radyal lastik
46041 radially radyal olarak
46042 radian measure radyan ölçümü
46043 radian radyan
46044 radiance parlaklık, aydınlak, neşe, sevinç
46045 radiancy parlaklık, şaşaa, nur, parıltı, fer
46046 radiant energy ışıyan enerji, ışıyan erke
46047 radiant ışık saçan parlak, ısı yayan, neşe saçan, sevinçli
46048 radiate ışık saçmak, ısı yaymak, (neşe/vb.) saçmak, (from ile) -den gelip
yayılmak
46049 radiation chemistry radyasyon kimyası
46050 radiation counter radyasyon sayacı
46051 radiation damage radyasyon zararı
46052 radiation detector radyasyon detektörü
46053 radiation intensity radyasyon şiddeti
46054 radiation pressure radyasyon basıncı, ışınım basıncı
46055 radiation protection radyasyondan korunma
46056 radiation source radyasyon kaynağı, ışınım kaynağı
46057 radiation ısı/ışın saçma, radyasyon, ışınım
46058 radiator core radyatör peteği
46059 radiator inlet hose radyatör giriş borusu
46060 radiator tank radyatör deposu
46061 radiator thermostat radyatör termostatı
46062 radiator tube radyatör borusu
46063 radiator radyatör, kalorifer, radyatör
46064 radical axis kuvvet ekseni, köklü ekseni
46065 radical sign kök işareti, kök imi
46066 radical (değişiklik) köklü, radikal, köktenci, kökle ilgili, radikal,
köktenci, kök, kök işareti
46067 radicalism radikalizm, köktencilik
46068 radically kökünden, kesin olarak
46069 radicand kök içindeki ifade, kökaltı
46070 radicle kökçük, sinir kökü
46071 radicular köksel
46072 radio antenna ünalgı sırgavılı
46073 radio broadcasting ünalgı yayını
46074 radio channel ünalgı arnası, telsiz arnası
46075 radio circuit ünalgı devresi
46076 radio command ünalgı-kumanda
46077 radio communication ünalgı-iletişim
46078 radio frequency ünalgı tezliği
46079 radio jamming telsiz karıştırması, telsiz yayını bozma
46080 radio link radyo link
46081 radio operator telsiz operatörü
46082 radio receiver ünalgı alıcısı
46083 radio relay yayın, ünalgı röle
46084 radio station ünalgı istasyonu
46085 radio telephone telsiz alısün
46086 radio wave ünalgı tolkunu, telsiz tolkunu
46087 radio radyo, ünalgı, telsiz, telsiz alısün ya da telgraf, telsizle (haber)
göndermek
46088 radio- (önek) radyo
46089 radio-iode radyoiyot
46090 radio-opaque ışınım geçirmeyen, ışımdonuk
46091 radio-taxicab radyo taksi
46092 radioactivation radyoaktivite, ışımetkinlik
46093 radioactive decay radyoaktif çözülme, ışınetkin bozunum
46094 radioactive disintegration radyoaktif parçalanma, ışınetkin bozunma
46095 radioactive equilibrium radyoaktif denge, ışımetkin denge
46096 radioactive isotope radyoaktif izotop, ışınetkin yerdeş
46097 radioactive nucleus radyoaktif çekirdek, ışınetkin çekirdek
46098 radioactive series radyoaktif seriler, ışınetkin diziler
46099 radioactive waste radyoaktif atık
46100 radioactive ışınetkin, radyoaktif
46101 radioactivity ışınetkinlik, radyoaktivite
46102 radiobiology radyobiyoloji
46103 radiocarbon radyokarbon
46104 radiochemistry radyokimya, ışınkimyası
46105 radiocompass radyopusula
46106 radioelectric ünalgı-çıngılı
46107 radioelectricity ünalgı-çıngı
46108 radioelement radyoelement
46109 radiofrequency ünalgı-tezlik
46110 radiogram radyogram, ünalgılı gramofon
46111 radiograph röntgen yankası, radyograf
46112 radiography ışınçekim, radyografi
46113 radioisotope radyoizotop
46114 radiological radyolojik
46115 radiology röntgenbilim, radyoloji
46116 radioluminescence radyolüminesans, ışımışıldanım
46117 radiolysis radyoliz, ışınla bozundurma
46118 radiometer radyometre, ışınölçer
46119 radiometry radyometri, ışınölçüm
46120 radiomicrometer radyomikrometre, miniışımölçer
46121 radionuclide radyoaktif çekirdek, ışımetkin çekirdek
46122 radioparent ışınım geçiren, radyasyon geçiren
46123 radiophone radyofon
46124 radiophony radyofoni
46125 radioscopy radyoskopi
46126 radiosensitive ışınıma duyarlı
46127 radiosonde radyosonda
46128 radiotechnology radyoteknik
46129 radiotelegraph ünalgı-telgraf, telsiz telgraf
46130 radiotelescope radyoteleskop
46131 radiotherapist radyoterapist
46132 radiotherapy radyoterapi
46133 radish turp
46134 radium radyum
46135 radius yarıçap, önkol sümüğü
46136 radix taban, temel, kök, kök
46137 radome radom, radar kubbesi
46138 radon radon
46139 radula dişli dil
46140 raffia rafya
46141 raffinose rafinoz
46142 raffish gösterişçi
46143 raffle off piyangoya koymak
46144 raffle eşya piyangosu, çekiliş
46145 raft sal, şişme (cankurtaran) bot
46146 rafter çatı kirişi
46147 raftsman salcı
46148 rag doll bez bebek
46149 rag fair bit pazarı
46150 rag bez parçası, paçavra, cındır, eski püskü giysi, paçavra, zerre,
kırıntı, eşek şakası, muziplik, kesik tempolu müzik, adi yenün, paçavra, alay
etmek, eşek şakası yapmak, dalga geçmek
46151 ragamuffin pis çocuk
46152 ragbag arapsaçı
46153 rage öfke, hiddet, düşkünlük, tutku, moda, öfkeden kudurmak, tepesi atmak,
(hastalık) şiddetle hüküm sürmek, kırıp geçirmek, (deniz/vb.) kudurmak, köpürmek,
(rüzgâr) şiddetle esmek, yatışmak, dinmek, sakinleşmek
46154 ragged and tattered yırtık pırtık
46155 ragged (giysi) yırtık pırtık, eski püskü, lime lime, pejmürde, pejmürde
kılıklı, kılıksız, (iş) yarım yamalak, uyduruk
46156 raglan reglan kollu palto
46157 ragman eskici
46158 ragout sebzeli yahni, tas kebabı
46159 ragtag and bobtail ayak takımı
46160 ragtag ayaktakımı
46161 ragtime kesik tempolu bir tür caz müziği
46162 raid akın, baskın, sakçı baskını, akın yapmak, hücum etmek, baskın yapmak,
basmak
46163 raider akıncı, baskıncı, yağmacı
46164 rail against yakınmak, kızmak
46165 rail at dil uzatmak
46166 rail chair ray yatağı
46167 rail gauge hat genişliği, ray açıklığı
46168 rail guard parmaklık, ray siperi
46169 rail head ray başlığı, ray mantar
46170 rail post korkuluk babası
46171 rail spike ray çivisi, yoldemiri çivisi
46172 rail steel demiryolu çeliği
46173 rail parmaklık, trabzan, ray, demiryolu, parmaklıkla çevirmek, parmaklıkla
kapatmak, (against/at ile) -den yakınmak, -e kızmak
46174 railcar otoray
46175 railhead tren garı
46176 railing parmaklık
46177 raillery şaka, alay, takılma
46178 railroad ballast demiryolu balastı, kırmataş
46179 railroad bed demiryolu yatağı
46180 railroad bill of lading demiryolu konşimentosu
46181 railroad aceleye getirip -tirmek, meclisten bir yasayı/josparı süratle
geçirmek, demiryolu
46182 railroader demiryolcu
46183 railway accident demiryolu kazası
46184 railway bridge demiryolu köprüsü
46185 railway car vagon
46186 railway carriage demiryolu vagonu
46187 railway clerk tren memuru
46188 railway construction demiryolu inşaatı
46189 railway gauge ray genişliği
46190 railway guide demiryolu kılavuzu
46191 railway junction demiryolu kavşağı
46192 railway network demiryolu ağı
46193 railway operation demiryolu işletmesi
46194 railway parcels tren kolileri
46195 railway signal demiryolu sinyali
46196 railway station demiryolu istasyonu
46197 railway system demiryolu ağı
46198 railway terminus gar
46199 railway track yol, hat
46200 railway traffic demiryolu trafiği
46201 railway demiryolu
46202 railwayman demiryolcu
46203 raiment kıyafet, giysi
46204 rain cats and dogs bardaktan boşanırcasına yağmak
46205 rain forest yağmur ormanı, tropikal orman
46206 rain gauge yağmurölçer, yağışölçer
46207 rain off yağmur yüzünden durdurmak
46208 rain or shine tenek nasıl olursa olsun
46209 rain water yağmur suyu
46210 rain yağmur, (yağmur) yağmak, yağmur gibi yağmak, yağdırmak, ...yağmuruna
tutmak
46211 rainbow gökkuşağı, alkım
46212 raincoat yağmurluk
46213 raindrop yağmur damlası
46214 rainfall yağış miktarı, yağış
46215 raininess yağışlı hava
46216 rainproof yağmur geçirmez
46217 rains muson yağmurları, muson
46218 rainy day kara gün
46219 rainy season yağmur mevsimi
46220 rainy weather yağışlı hava
46221 rainy zone yağmurlu bölge
46222 rainy yağmurlu
46223 raise a hue and cry etekleri tutuşmak
46224 raise a stink kıyameti koparmak
46225 raise an objection to itirazda bulunmak
46226 raise cain kıyameti koparmak, karışıklık çıkarmak
46227 raise hell kıyameti koparmak
46228 raise hob altüst etmek
46229 raise money pul toplamak
46230 raise sb's hackles tepesini attırmak
46231 raise the elbow too often kafayı bulmak
46232 raise up a dust toz koparmak
46233 raise kaldırmak, yukarı kaldırmak, yükseltmek, dikmek, inşa etmek,
yükseltmek, öndürmek, beslemek, yetiştirmek, büyütmek, toplamak, bir araya
getirmek, vergin artışı, zam
46234 raised yükseltilmiş, kabartma, çıkıntılı, mayalanmış
46235 raisin kuru üzüm
46236 raising tüylendirme, şardonlama
46237 raison d'etat devlet çıkarı
46238 raison d'etre var olma nedeni
46239 raj Hindistan'daki İngiliz yönetimi
46240 rajah raca
46241 rake about aramak, arayıp taramak
46242 rake angle meyil açısı, eğim açısı
46243 rake around aramak, arayıp taramak
46244 rake in money kolayca pul kazanmak
46245 rake in the shekels pul kırmak
46246 rake in çok pul kazanmak
46247 rake sb over the coals birine ağzının payını vermek
46248 rake up the past eski defterleri karıştırmak
46249 rake up zar zor toplamak, bir araya getirmek
46250 rake tırmık, tırmıklamak, tırmıkla düzeltmek, taramak, (about/around ile)
aramak, arayıp taramak, hafif yan yatmak, yana yatırmak, eski çapkın, hovarda,
zampara
46251 rake-off haksız kâr payı, yolsuz kazanç, anafor
46252 raki rakı
46253 rakish gösterişli, uçarı, serbest, rahat, laubali, bambılı
46254 rally round zor durumda yardımına koşmak
46255 rally (belirli bir amaç) bir araya gelmek, bir araya toplanmak, bir araya
getirmek, iyileşmek, düzelmek, toparlanmak, toplantı, miting, otomobil yarışı,
ralli, (tenis) uzun sayı mücadelesi, eğlenmek, takılmak, dalga geçmek, alay etmek
46256 rallying point toplanma öekidi
46257 rallying toplama, toplanma
46258 ram down sb's throat kafasına dank ettirmek
46259 ram in tokmaklamak
46260 ram jet airplane tepkili jet uçağı
46261 ram jet dinamik tazyikli jet kozgaltkası
46262 ram koç, (eskiden kale kapılarını kırmakta kullanılan) kütük, tokmak,
şahmerdan, toslamak, şiddetle çarpmak, bastırmak
46263 Ramadan Ramazan
46264 ramble about abuk sabuk konuşmak
46265 ramble on yürümek, gezmek, dolaşmak, zırvalamak
46266 ramble dolaşmak, gezinmek, gezmek, (about ile) abuk sabuk
konuşmak/yazmak, (ösümlük) düzensiz biçimde her tarafa yayılıp büyümek, yürüyüş,
gezinme, dolaşma
46267 rambler gezip dolaşan kimse
46268 rambling (konuşma/yazı/vb.) karışık, daldan dala atlayan, (ev/yol/vb.)
yamuk, (ösümlük) yayılan
46269 rambunctious neşeli, taşkın
46270 ramie rami
46271 ramification dallanıp budaklanma, kollara ayrılma, sonuç
46272 ramify kollara ayrılmak, dallanmak, kollara ayırmak, dallandırmak
46273 rammer tokmak
46274 ramose dallı
46275 ramp yokuş, rampa, (İİ) kazık, dolandırıcılık, dümen
46276 rampage deliler gibi sağa sola koşuşmak, azmak, kudurmak, azgınlık,
taşkınlık
46277 rampageous saldırgan, öfkeli
46278 rampancy şahlanma, şaha kalkma
46279 rampant (suç/hastalık/inanç/vb.) yaygın, kol gezen, dizginsiz
46280 rampart siper, sur
46281 ramrod tüfek temizleme çubuğu, harbi
46282 ramshackle köhne, harap, viran
46283 ranch büyük çiftlik
46284 rancher büyük çiftlik sahibi
46285 rancid kokmuş, bayat, bozulmuş
46286 rancidness ekşilik, acılık
46287 rancor (Aİ) bkz.rancour
46288 rancorous kinci
46289 rancour garez, kin, hınç
46290 random access rasgele erişim
46291 random failure rasgele arıza
46292 random number sequence rasgele sayı dizisi
46293 random processing rasgele işlem
46294 random selection rasgele seçim
46295 random rasgele, gelişigüzel, rastlantısal
46296 randomization rasgeleleştirme
46297 randomize rasgele seçmek
46298 randomness rasgelelik
46299 randy azgın, şehvetli, abaza
46300 ranee racanın karısı
46301 range finder telemetre
46302 range of mountains dağ silsilesi
46303 range over dolaşmak, gezinmek
46304 range pole jalon, gözlem çubuğu
46305 range through dolaşmak, gezinmek
46306 range sıra, dizi, silsile, sıra, atış uzaklığı, erim, menzil, el, göz ya da
ses erimi, alan, saha, meydan, atış alanı, poligon, otlak, takım, set, tür, sınıf,
cins, anlayış gücü, kavrama, mutfak ocağı, derece, hız, /vb.farkı, dağılım,
(dağlar) sıra oluşturmak, dizi oluşturmak, sıraya koymak, dizmek, sıra olmak,
dizilmek, menzili ...olmak, arasında değişmek, arasında olmak, (over/through ile)
dolaşmak, gezinmek
46307 ranger orman bekçisi, atlı sakçı
46308 ranging mesafe tayini, tarama keşfi
46309 rank and file örgütteki alt bireyler, erat, aşağı tabaka
46310 rank first ön sırayı almak
46311 rank of coal kömürdeki karbon miktarı
46312 rank (ösümlük) sık ve yaygın, gür, bol, (koku ya da tat) kötü, ekşi, acı,
keskin, sınıf, derece, paye, sıra, dizi, sınıf, tabaka, yüksek konum, yüksek mevki,
yüksek rütbe, rütbe, saf, sıraya koymak, sıralamak, dizmek, düzene koymak, saymak,
addetmek, sayılmak, gelmek, yer almak, belli bir yeri ya da rütbesi olmak, en
yüksek derece ya da rütbede olmak, rütbe vermek
46313 ranker erbaş
46314 ranking en rütbeli
46315 rankle (acısı) içinden çıkmamak, sürmek, yüreğine dert olmak
46316 ransack altını üstüne getirmek, aktarmak, aramak, yağmalamak
46317 ransom fidye, fidye ödeyerek kurtarmak
46318 rant (ağız kalabalığı ile) ateşli bir şekilde konuşmak, ağız kalabalığı
46319 ranunculus düğünçiçeği
46320 rap hafifçe vuruş, meyhane, hafifçe vurmak, rahat ve serbest bir şekilde
konuşmak, şiddetle eleştirmek, kınamak
46321 rapacious açgözlü, yağmacı
46322 rapaciousness açgözlülük, hırs, tamah
46323 rapacity açgözlülük, yırtıcılık, harislik
46324 rape and murder zorla tecavüz ve öldürme
46325 rape oil kolza yağı
46326 rape seed kolza tohumu
46327 rape kolza, ırzına geçmek, tecavüz etmek, göğmek, zorlamak, ırza geçme, ırza
tecavüz, bozma, mahvetme
46328 rapeseed kolza tohumu
46329 rapid tez, süratli, hızlı, (yokuş) dik, iti, sıldırım, yalçın, (ırmak/vb.) en
hızlı akan yeri, ivinti
46330 rapid-fire süratle ateş eden, seri ateşli
46331 rapidity çabukluk, hız
46332 rapidly hızla, süratle
46333 rapidness sürat, hız
46334 rapids ivinti yeri, çağlarca
46335 rapier thrust iğneli söz
46336 rapier meç, ince kılıç
46337 rapine talan, yağmacılık, çapulculuk, garet, yırtıcılık, vahşilik
46338 rapist ırza tecavüzden suçlu kimse, ırz düşmanı
46339 rapper çalan kimse, meyhaneci, kapı tokmağı
46340 rapport dostça ilişki, karşılıklı anlayış
46341 rapprochement (iki düşman ülke arasında) uzlaşma
46342 rapscallion haylaz kimse, külhanbeyi
46343 rapt özünü vermiş şekilde, cankulağıyla
46344 raptorial yırtıcı, yırtıcı (kuş)
46345 rapture büyük sevinç, esrime
46346 rapturous özünden geçmiş, esrimiş
46347 rare earth elements nadir toprak elementleri
46348 rare earth metals nadir toprak madenleri
46349 rare earth nadir element
46350 rare nadir, seyrek, (et) az pişmiş, süper, müthiş, harika
46351 raree show sokakta gösterilen oyun
46352 rarefaction region basıncı azaltılmış bölge
46353 rarefaction basıncını azaltma
46354 rarefied (hava) yoğun olmayan, oksijeni az, seçkin, yüksek
46355 rarefy yoğunluğunu azaltmak, seyreltmek
46356 rarely nadiren, seyrek olarak, binde bir
46357 rarity nadirlik, azlık, seyreklik, nadide şey, az bulunur şey
46358 rascal namussuz, alçak, hergele, yaramaz, kerata, haydut
46359 rascality namussuzluk, alçaklık, hergelelik, çapkınlık
46360 rascally çapkın, namussuz, alçak, adi
46361 rash düşüncesiz, atak, gözükara, ihtiyatsız, aceleci, isilik
46362 rashness düşüncesizlik, ataklık, gözü karalık, atılganlık
46363 rasp raspa, kaba törpü, törpü sesi, kulak tırmalıyıcı ses, törpülemek,
rendelemek, rahatsız etmek, sinirlendirmek, dokunmak, gıcırdamak
46364 raspberry ahududu, ağaççileği
46365 rasping gıcırtılı, hışırtılı, törpüleme
46366 raster raster, kafes
46367 rat race hengâme, koşuşturma, yaşam kavgası
46368 rat iri fare, sıçan, hain, kalleş, dönek, kalleşlik etmek, döneklik etmek,
sözünden dönmek
46369 rat-a-tat-tat sürekli kapı çalma sesi
46370 ratability vergilendirilebilirlik, değer biçilebilirlik
46371 ratable vergilendirilebilir, değer biçilebilir
46372 ratchet wheel mandallı çark, kilit çarkı, dişli çark
46373 ratchet dişli çark mandalı, kastanyola
46374 rate of assessment vergi oranı
46375 rate of climb tırmanma hızı
46376 rate of creep akma hızı
46377 rate of decomposition ayrışma hızı
46378 rate of development kalkınma hızı
46379 rate of discharge deşarj hızı, boşalma hızı
46380 rate of exchange döviz kuru, kambiyo rayici
46381 rate of fall düşüş hızı
46382 rate of feed besleme hızı
46383 rate of flow akış hızı
46384 rate of growth büyüme hızı
46385 rate of inflation enflasyon oranı
46386 rate of interest faiz oranı, faiz haddi
46387 rate of leak sızıntı hızı, kaçak hızı
46388 rate of substitution abonman vergini
46389 rate oran, nispet, rayiç, derece, çeşit, sınıf, hız, sürat, fiyat, vergin,
fiyat listesi, tarife, mülk vergisi, saymak, ...gözü ile bakmak, ...olarak
değerlendirmek, (ev/vb.) vergi değerini saptamak
46390 rateable value vergi için biçilen değer
46391 rated horsepower nominal beygirgücü
46392 rated load nominal yük
46393 rated power sınanmış güç, değerlenmiş güç
46394 rated speed nominal hız, anma hızı
46395 rated vergiye tabi, sınanmış, değerlenmiş
46396 ratepayer vergi yükümlüsü
46397 rather tercihan, daha doğrusu, daha çok, daha ziyade, oldukça, epeyce,
İİ.elbette, tabii
46398 ratification onay
46399 ratify imzalamak, onaylamak
46400 ratine ratine, ratine etmek
46401 rating beğenilme, tutulma, deniz eri, tayfa, iş sorumluluğu
46402 ratio oran, nispet
46403 ratiocinate muhakeme etmek, uslamlamak
46404 ratiocination usavurma, muhakeme etme, muhakeme
46405 ration out karneyle vermek
46406 ration istihkak, pay, istihkakını saptamak, karneye bağlamak
46407 rational analysis rasyonel analiz
46408 rational numbers rasyonel sayılar, oranlı sayılar
46409 rational makul, aklı başında, mantıklı, akla yatkın, rasyonel, oranlı
46410 rationale temel, mantık, açıklama
46411 rationalism usçuluk, rasyonalism
46412 rationalist akılcı, usçu
46413 rationality mantıklılık, akla uygunluk, makulluk
46414 rationalization rasyonalizasyon, rasyonelleştirme
46415 rationalize kılıf uydurmak, neden göstermek, (yöntem/dizim) geliştirmek,
verimlileştirmek
46416 rationing tayınlama
46417 ratite kanatsız (kuş)
46418 ratline ıskalarya
46419 ratsbane sıçanotu, arsenik
46420 rattan benekli hintkamışı
46421 rattat takırdamak
46422 ratten sabotaj yapmak
46423 ratter sıçan avcısı (pişik/it)
46424 rattle off ezberden çabucak tekrarlamak
46425 rattle on habire konuşmak, cırcır konuşmak, saçmalamak
46426 rattle through yapıvermek, bitirivermek
46427 rattle bebek çıngırağı, kaynana zırıltısı, cırcır, şıngırdamak,
tıngırdamak, tangırdamak, şıngırdatmak, tıngırdatmak, tangırdatmak, gıcık etmek,
sinir etmek
46428 rattlebrain kuş beyinli kimse
46429 rattlesnake çıngıraklı yılan
46430 rattletrap kırık dökük şey, eski araba
46431 rattling takırdayan, çok
46432 rattrap fare kapanı
46433 ratty tepesi atmış, kızgın, sinirli, sıçanla ilgili, sıçan gibi
46434 raucous (ses) kısık, boğuk, kaba
46435 raunchy (Aİ) azgın, şehvetli, abazan
46436 ravage mahvetmek, kırıp geçirmek, yağmalamak, soymak
46437 ravages tahribat
46438 rave about hayranlıkla söz etmek
46439 rave deli gibi abuk sabuk konuşmak, saçmalamak, sayıklamak
46440 rave-up çılgın parti, cümbüş, âlem
46441 ravel çözmek, sökmek, dolaştırmak, karıştırmak
46442 raven kuzgun
46443 ravening açgözlü, çok acıkmış, gözü doymaz
46444 ravenous kurt gibi aç
46445 ravine dar ve derin koyak
46446 raving saçmalayan, saçmalayarak
46447 ravioli bir tür mantı
46448 ravish ırzına geçmek, zevk vermek, esretmek
46449 ravisher alçak kimse, ırz düşmanı, ırza geçen kimse
46450 ravishing büyüleyici, aklı baştan alan, çok güzel
46451 raw cotton ham pamuk
46452 raw data ham veri, işlenmemiş veri
46453 raw deal haksızlık, adilik
46454 raw hide ham deri
46455 raw material hammadde
46456 raw rubber ham kauçuk
46457 raw silk ham ipek
46458 raw spirits saf ispirto
46459 raw steel ham çelik
46460 raw sugar ham şeker
46461 raw (yiyecek) pişmemiş, çiğ, işlenmemiş, ham, (insan) eğitilmemiş,
deneyimsiz, acemi, (cilt) ağrılı, acıyan, (hava) soğuk ve yağışlı, nemli
46462 rawboned zayıf, çelimsiz
46463 rawhide işlenmemiş inek derisi
46464 rawinsonde ravinsonda
46465 rawness çiğlik, hamlık
46466 ray beam ışın demeti
46467 ray of hope ümit/umut kıvılcımı
46468 ray treatment ışın tedavisi
46469 ray ışın
46470 rayed ışınlı
46471 rayless ışınsız, kara
46472 rayon staple sentetik yün
46473 rayon yapay ipek, rayon
46474 raze yerle bir etmek, dümdüz etmek
46475 razor blade jilet, tıraş bıçağı
46476 razor sharp jilet gibi keskin
46477 razor shell ustura midyesi
46478 razor strop ustura kayışı
46479 razor ustura, ülgüç, tıraş kılgası
46480 razorbill usturagagalı
46481 razoredge keskin bıçak ağzı
46482 razz yuha, alay etmek, makaraya sarmak
46483 razzia akın, çapul
46484 razzle-dazzle cümbüş, âlem, şaşırtıcı hareket
46485 re re notası, (edat) dair, hakkında
46486 re- (önek) yeniden, tekrar
46487 re-collect yeniden toplamak
46488 re-cover yeniden kaplamak
46489 re-election saylavı yenileme
46490 re-entrant yeniden giriş
46491 reabsorb tekrar emmek
46492 reach ahead ileriye uzanmak
46493 reach down elini aşağıya uzatmak
46494 reach out el/kol uzatmak
46495 reach rock bottom başaşağı gitmek, tepetaklak inmek
46496 reach uzanmak, yetişmek, uzatmak, uzatıp vermek, ulaşmak, varmak, ile
iletişim kurmak, görüşmek, temas kurmak, -e varmak, bulmak, elin erişebileceği
uzaklık, kol uzunluğu, erim, menzil, anlayış, kavrayış, kavrama gücü
46497 react tepki göstermek, tepkimek, karşılık vermek, mukabele etmek, aksi yönde
hareket etmek
46498 reactance reaktans
46499 reactant reaktant, tepken
46500 reaction order reaksiyon derecesi, tepkime derecesi
46501 reaction rate tepkime hızı, reaksiyon hızı
46502 reaction tepki, reaksiyon, tepkime, gericilik, irtica
46503 reactionary movements irtica hareketleri
46504 reactionary gerici
46505 reactivate yeniden canlanmak, yeniden harekete geçmek
46506 reactive tepki oluşturan, tepkin, reaktif
46507 reactiveness reaktiflik
46508 reactivity reaktiflik
46509 reactor nükleer reaktör
46510 read between the lines kapalı anlamını bulmak
46511 read head okuma kafası
46512 read into anlam çıkarmaya çalışmak
46513 read like a book ciğerini okumak
46514 read out üyeliğini kaldırmak
46515 read over baştan başa okumak
46516 read rate okuma oranı, okuma hızı
46517 read the riot act fırça çekmek, azarlamak
46518 read up içini dışını bilme, kitabını yazmak
46519 read while writing yazarken okuma
46520 read okumak, anlamak, sökmek, çözmek, (birdemde) okumak, öğrenim görmek,
tahsil etmek, (termometre/vb.) göstermek, anlamak, kavramak, anlam vermek,
yorumlamak, okuma, okuyuş, okunacak şey
46521 read-only memory salt okunur bellek
46522 read-only storage salt okunur bellek
46523 read-write head okuma-yazma kafası
46524 readability okunaklılık
46525 readable okumaya değer, (yazı) okunaklı
46526 readdress (mektuba) farklı bir adres yazmak, üzerindeki adresi değiştirmek
46527 reader okuyucu, okur, doçent, düzeltmen, okuma kitabı
46528 readership okuyucu sayısı, okur sayısı
46529 readily isteyerek, seve seve, gönülden, kolayca, güçlük çekmeden
46530 readiness gönüllülük, isteklilik, heveslilik, hazır olma
46531 reading rate okuma hızı/oranı
46532 reading okuma, kitaptan elde edilen bilgi, kitabi bilgi, yorum,
termometre, /vb.nin gösterdiği sayı, okuma parçası, metin, konferans
46533 readjust yeniden alışmak, alıştırmak
46534 readout dışa okuma, dışarıya okuma
46535 ready cash hazır pul
46536 ready money business peşin alışveriş
46537 ready money hazır pul, nakit
46538 ready to wear giymeye hazır, konfeksiyon
46539 ready hazır, istekli, gönüllü, hazır, kolay, çabuk, seri, eli çabuk, peşin
pul, nakit, hazır olma
46540 ready-made clothing hazır giyim
46541 ready-made (giysi) hazır, dikili
46542 ready-mix concrete karılmış hazır beton
46543 reaffirm yeniden onaylamak
46544 reafforest yeniden ağaçlandırmak
46545 reagent miyar, ayıraç, belirteç
46546 real action ayni dava
46547 real assets gayri menkul kıymetler, taşınmaz mallar
46548 real chattels taşınmaz, gayrimenkul
46549 real cost gerçek maliyet
46550 real estate agent emlak komisyoncusu
46551 real estate property taşınmaz mal, gayrimenkul mal
46552 real estate purchase tax emlak alım vergisi
46553 real estate taşınamaz mallar
46554 real exchange rate reel döviz kuru
46555 real image gerçek görüntü
46556 real income gerçek gelir, reel gelir
46557 real interest rate reel faiz oranı
46558 real investment gerçek yatırım
46559 real national income reel milli gelir
46560 real number reel sayı, gerçek sayı
46561 real property taşınmaz mal, mülk, varlık
46562 real right ayni hak
46563 real rights ayni haklar
46564 real stock gerçek stok
46565 real time system gerçek zaman jüyesi
46566 real time gerçek zaman
46567 real value gerçek değer
46568 real wages reel vergin, gerçek vergin
46569 real gerçek, çın, hakiki, sahici
46570 realism gerçekçilik
46571 realist gerçekçi
46572 realistic gerçekçiliğe ilişkin, realist, gerçeğe uygun, gerçekçi
46573 reality gerçek, hakikat, gerçekçilik
46574 realization account tasfiye hesabı
46575 realization price tasfiye fiyatı
46576 realization gerçekleştirme, gerçekleşme, pula çevirme
46577 realize anlamak, düşünmek, kavramak, ayrımına varmak, fark etmek,
gerçekleştirmek, uygulamak, satmak, (pul/kâr) getirmek
46578 really gerçekten, doğrudan, sahiden, cidden, hakikaten
46579 realm krallık, alan, ülke
46580 realtor emlakçi, emlak komisyoncusu
46581 realty gayri menkul
46582 ream tabakalık çönge topu, tabakalık çönge topu, (yazı) çok, tomar tomar
46583 reamer rayba, limon sıkacağı
46584 reanimate yeniden canlandırmak
46585 reap the benefit semeresini görmek
46586 reap (ekin) biçmek, biçip kaldırmak, toplamak, (kâr/vb.) kaldırmak, elde
etmek, sağlamak
46587 reaper biçici
46588 reaping machine orak kılgası, biçerdöver
46589 reappear yeniden ortaya çıkmak, görünmek
46590 reappearance yeniden ortaya çıkma, görünme
46591 reapplication yeniden uygulama
46592 reapply yeniden uygulamak
46593 reappoint yeniden atamak
46594 reappraisal yeniden gözden geçirme, denetleme, yoklama
46595 rear admiral riyale paşa, tuğamiral
46596 rear bumper arka tampon
46597 rear door arka kapı
46598 rear engine arka kozgaltka
46599 rear fender arka çamurluk
46600 rear fog lamp arka sis lambası
46601 rear mudguard arka çamurluk
46602 rear seat arka koltuk
46603 rear sight gez
46604 rear trunk arka bagaj
46605 rear view mirror dikiz aynası
46606 rear wheel arka tekerlek
46607 rear yetiştirmek, büyütmek, beslemek, bakmak, dikmek, inşa etmek, kaldırmak,
yukarı kaldırmak, (at/vb.) şaha kalkmak, şahlanmak, geri, arka, art, en geri saf,
kıç, popo
46608 rear-wheel drive arkadan çekişli
46609 rearm yeniden silahlandırmak
46610 rearmament yeniden silahlanma/silahlandırma
46611 rearmost en arkadaki
46612 rearrange yeniden düzenlemek
46613 rearrangement yeniden düzenleme
46614 rearward arkadaki, geriye doğru
46615 reason with inandırmaya çalışmak, ikna etmek
46616 reason neden, sebeb, us, akıl, sağduyu, gerekçe, düşünmek, yargılamak,
usa vurmak, uslamlamak, muhakeme etmek, -den sonuç çıkarmak, tartışmak, görüşmek,
ikna etmeye çalışmak
46617 reasonable price makul fiyat
46618 reasonable akla uygun, makul, haklı, akıllı, düşünen, (fiyat) aşırı olmayan,
orta karar, uygun, makul
46619 reasonableness akla yatkınlık, makul olma, insaf, uygunluk
46620 reasonably akla yatkın olarak, oldukça, epeyce, akıllı uslu
46621 reasoning mantıklı düşünme, usa vurma, uslamlama, muhakeme
46622 reassemble sökülen parçaları yerine takmak, montaj
46623 reassert yeniden ileri sürmek
46624 reassessment yeniden tahmin
46625 reassurance rahatlatma, güven verme, yatıştırma
46626 reassure güven vermek, korku, kaygı, /vb.'den kurtarmak, rahatlatmak
46627 rebaptism yeniden vaftiz
46628 rebaptize yeniden vaftiz etmek
46629 rebatch sargı aktarmak
46630 rebate of tax vergi iadesi
46631 rebate indirim
46632 rebel asi, isyancı, kıyamcı, baş kaldırmak, isyan etmek, ayaklanmak
46633 rebellion ayaklanma, baş kaldırma, kozgalan, isyan
46634 rebellious ayaklanan, baş kaldıran, kozgalancı, asi, isyancı
46635 rebirth yeniden doğma, yeniden canlanma, uyanma
46636 rebore rektifiye etmek, gömlek değiştirmek
46637 reborn yeniden doğmuş gibi, yeniden canlanmış
46638 rebound geri sıçramak, çarpıp geri gelmek, sekmek, geri tepmek,
(basketbol) ribaund
46639 rebroadcast yeniden yayımlamak, aktarmak
46640 rebroadcasting station aktarma istasyonu
46641 rebuff ters yanıt, tersleme, ret, kabaca reddetmek, terslemek
46642 rebuild yeniden inşa etmek, revizyon yapmak, tamir etmek
46643 rebuilt revizyondan geçmiş, onarılmış
46644 rebuke azarlamak, azar, azarlama
46645 rebus resimli bilmece
46646 rebut yanlışlığını göstermek, yanlış olduğunu kanıtlamak, çürütmek
46647 rebuttal yanlışlığını gösterme, çürütme
46648 recalcitrance dik kafalılık, inatçılık, yılmazlık
46649 recalcitrant boyun eğmeyen, dikkafalı, kafa tutan, inatçı, yılmaz
46650 recalcitrate inat etmek, karşı gelmek
46651 recall geri çağırmak, anımsamak, hatırlamak, geri almak, iptal etmek,
görevden almak, azletmek, geri çağırma, geri gelme işareti ya da emri, anımsama,
hatırlama, görevden alma, azil
46652 recant -den dönmek, caymak, -i bırakmak
46653 recantation sözünden dönme, cayma, vazgeçme
46654 recap (lastik) yeni yüz geçirmek
46655 recapitalization yeniden sermayeye dönüştürme
46656 recapitulate önemli çekitleri kaytalamak, özetlemek
46657 recapitulation yineleme, özetleme, özet
46658 recapture yeniden yakalamak, ele geçirmek, yeniden
zaptetmek/yenmek/kazanmak, aklına getirmek, anımsatmak
46659 recast yeniden dökmek, hatırlamak, yeni biçime sokmak
46660 recede geri çekilmek, çekilmek, uzaklaşmak, (fiyat/vb.) düşmek,
gerilemek, geriye doğru gitmek
46661 receding of the water level su seviyesinin inmesi
46662 receipt book makbuz defteri
46663 receipt card alındı kartı
46664 receipt stamp alındı damgası
46665 receipt alındı, makbuz, fiş, fatura, alma, alınma, ç.gelir, hasılat,
reçete
46666 receipts gelir
46667 receivable alınabilir, alınacak, tahsil edilecek, alacak
46668 receive almak, -e uğramak, maruz kalmak, almak, evine almak, konuk kabul
etmek, karşılamak, taşımak, içine almak
46669 received teslim alınmış, geçer, cari
46670 receiver alan, kabul eden kimse, (ünalgı/vb.) alıcı, ahize, destek, almaç,
tahsildar, çalıntı mal alıp satan kimse
46671 receivership yedieminlik, davalı malların idaresi
46672 receiving station alıcı istasyon
46673 receiving unit alıcı cihaz
46674 receiving alma, kabul
46675 recency yenilik, yakında olma
46676 recension düzelti, tashih
46677 recent yeni, yakında olan, son günlerdeki, son
46678 recently son günlerde, son zamanlarda, bu yakında, bu aralar
46679 recentness yenilik
46680 receptacle içine öteberi konan kap
46681 reception desk resepsiyon
46682 reception room bekleme odası
46683 reception alma, karşılama, kabul, kabul töreni, konuk kabülü, resepsiyon,
(ünalgı/sınalgı/vb.) alış niteliği, görüntü niteliği, netlik
46684 receptionist resepsiyon memuru, resepsiyonist
46685 receptive yenilikçi, ilerici, yeni düşüncelere açık, modern görüşlü
46686 receptivity çabuk kavrayış, alma yeteneği
46687 receptor alıcı, almaç, reseptör, alıcı sinir
46688 recess dinlenme, dinlenme anı, paydos, ara verme, mektep tatili, duvarda
girinti, niş, iç taraf, gizli yer, duvar girintisini koymak, yerleştirmek,
dinlenmek, ara vermek, paydos etmek, tatil yapmak
46689 recessed gömme
46690 recession geri çekilme, gerileme, (işlerde) durgunluk, azalma, düşüş
46691 recessive character çekinik karakter, resesif karakter
46692 recessive gene çekinik gen
46693 recessive çekinik, resesif
46694 recessiveness çekiniklik, resesiflik
46695 recharge yeniden şarj etmek, yeniden doldurmak
46696 recheck yeniden denetlemek, yeniden kontrol etmek
46697 recidivism yeniden suç işleme eğilimi, suçu yineleme
46698 recidivist sabıkalı
46699 recidivous çok sabıkalı
46700 recipe yemek tarifesi, reçete, çözüm, yol
46701 recipient alan kimse, alıcı
46702 reciprocal agreement ikili anlaşma
46703 reciprocal aid karşılıklı yardım
46704 reciprocal demand karşılıklı talep
46705 reciprocal insurance karşılıklı sigorta
46706 reciprocal karşılıklı, iki taraflı
46707 reciprocate karşılığını vermek, karşılığını yerine getirmek
46708 reciprocating pistonlu
46709 reciprocation gitgel hareketi, ileri-geri hareket
46710 reciprocity karşılıklılık, mütekabiliyet
46711 recirculate yeniden dolaşmak
46712 recirculation yeniden dolaşım
46713 recision sözleşme iptali
46714 recital anlatma, nakletme, ezber okuma, rezital, hesap, rapor
46715 recitation ezberden okuma
46716 recite ezberden okumak, anlatmak, söylemek, sayıp dökmek, (listesini)
vermek
46717 reckless korkusuz, pervasız, kayıtsız, umursamaz, ihtiyatsız
46718 recklessness maceraperestlik
46719 reckon on beklemek, ummak, bel bağlamak
46720 reckon with ile hesaplaşmak, hesaba katmak
46721 reckon without one's host öz özüne gelin güvey olmak
46722 reckon without hesaba katmamak
46723 reckon hesaplamak, sanmak, tahmin etmek, saymak, ...gözüyle bakmak
46724 reckoning sayma, hesaplama, hesap, mevki tahmini, yer tahmini
46725 reclaim düzeltmek, iyileştirmek, kurtarmak, ıslah etmek, geri istemek,
tarıma ya da oturmaya elverişle duruma getirmek
46726 reclamation period itiraz süresi
46727 reclamation geri alma, düzeltme, iyileştirme, arazi ıslahı, tarıma elverişli
duruma getirme
46728 recline arkaya dayanmak, yaslanmak, uzanmak, yatmak
46729 recluse her şeyden elini ayağını çekmiş, tek başına yaşayan, münzevi
46730 reclusion inziva
46731 recognition tanıma, tanınma, kabul, onaylanma
46732 recognizable tanınabilir, tanınır
46733 recognizance kefalet
46734 recognize tanımak, tanımak, onaylamak, farkına varmak, görmek, takdir etmek
46735 recognized agent yetkili temsilci
46736 recognized tanınmış
46737 recoil irkilmek, geri çekilmek, (silah) geri tepmek, geri çekilme, geri
tepme
46738 recoilless tepkisiz, geri tepmesiz
46739 recollect eslemek, hatırlamak, yada salmak
46740 recollection anımsama, hatırlama, hatırlanan şey, anı, estelik
46741 recombinant DNA farklı kaynaklardan çıkan ve kimyasal olarak birle
46742 recombination coefficient yeniden birleşim katsayısı
46743 recombination yeniden birleşim
46744 recombine yeniden birleştirmek
46745 recommence yeniden başlamak
46746 recommend salık vermek, önermek, tavsiye etmek, öğütlemek, beğendirmek, iyi
bir izlenim uyandırmak
46747 recommendable tavsiye edilebilir, salık verilebilir
46748 recommendation letter tavsiye mektubu
46749 recommendation tavsiye, salık, öğüt, tavsiye mektubu
46750 recommendatory tavsiye niteliğinde
46751 recommission yeniden göreve almak
46752 recompense karşılığını vermek, ödemek, zararını ödemek, telafi etmek, tazmin
etmek, ödence, ödenti, karşılık, tazminat
46753 recompose yeniden yazmak, yeniden oluşturmak
46754 reconcilable uzlaştırılabilir, birleştirilebilir
46755 reconcile to kabul ettirmek, razı etmek
46756 reconcile barıştırmak, aralarını bulmak, uzlaştırmak, (düşünce/görüş/vb.)
bağdaştırmak, (to ile) kabul ettirmek, razı etmek
46757 reconciliation statement mutabakat mektubu
46758 reconciliation barışma, uzlaşma, barış
46759 recondite derin, çapraşık, anlaşılması güç, az kimse tarafından bilinen
46760 recondition onarmak, yenilemek, tamir etmek, tekrar çalışır hale getirmek
46761 reconduction kirayı yenileme
46762 reconnaissance keşif
46763 reconnoiter keşfe çıkmak
46764 reconnoitre keşfe çıkmak
46765 reconquer yeniden fethetmek
46766 reconsider yeniden düşünmek, yeniden incelemek ya da ele almak
46767 reconstituent yeniden oluşturulmuş
46768 reconstitute tekrar kurmak, yenilemek, (kurutulmuş yiyeceği) su katarak
yenilir/içilir hale getirmek
46769 reconstruct yeniden kurmak, yeniden inşa etmek, bulgulardan sonuç çıkarmak,
çözmek, su yüzüne çıkarmak
46770 reconstruction yeniden inşa, kalkındırma, imar
46771 reconversion reorganizasyon, yeniden düzenleme
46772 reconvert reorganize etmek, yeniden düzenlemek
46773 record player pikap, plakçalar
46774 record yazmak, kaydetmek, deftere kaydetmek, (aygıt) kaydetmek,
göstermek, (görüntü/ses) almak, kaydetmek, kayıt yapmak, kayıt, tutanak, sicil,
defter, dosya, sicil, rekor, plak, ün, isim, şöhret, rekor düzeyde, rekor
46775 record-breaking rekor kıran
46776 recorder flavta, kayıt aygıtı, teyp, kayıt memuru, yargıç
46777 recording barometer yazıcı barometre
46778 recording studio kayıt stüdyosu
46779 recording stylus kayıt iğnesi
46780 recording technique kayıt tekniği
46781 recording van ses kayıt arabası
46782 recording kayıt
46783 recount anlatmak, yeniden saymak, (oy/vb.) ikinci sayım, yeni sayım
46784 recoup (harcırah/vb.) almak, geri almak
46785 recourse başvurma, yardım dileme, yardım
46786 recover yeniden elde etmek, geri almak, iyileşmek, düzelmek, özüne
gelmek, toparlanmak, huk.tazmin ettirmek, mahkeme yoluyla ödetmek
46787 recoverable yeniden kazanılabilir, geri alınabilir
46788 recovery geri alma, geri alınma, iyileşme, düzelme
46789 recreancy korkaklık, tabansızlık, hainlik
46790 recreant alçak, korkak, namert
46791 recreate yeniden yaratmak, yeniden canlandırmak, gücü berpa etmek, kuvveyi
berpa etmek, eğlendirmek
46792 recreation areas dinlenme alanları
46793 recreation centre dinlenme merkezi
46794 recreation ground oyun alanı, yöndün alanı
46795 recreation eğlence, dinlenme
46796 recreational eğlence, dinlence, eğlendirici, dinlendirici, oyalayıcı
46797 recreative eğlendirici, dinlendirici
46798 recriminate birbirini suçlamak, karşılıklı atışmak, kapışmak
46799 recrimination suçlamaya suçlama ile karşılık verme, karşılıklı suçlama,
atışma
46800 recrudesce yeniden olmak, nüksetmek, patlak vermek
46801 recrudescence yeniden olma, nüksetme, patlak verme
46802 recruit acemi er, yeni üye, askere almak, (üyeliğe) almak, üye yapmak,
işe almak, çalıştırmak
46803 recrystallization yeniden kristallenme
46804 recrystallize yeniden kristallenmek
46805 rectal rektumla ilgili
46806 rectangle dikdörtgen, düzbucak
46807 rectangular dikdörtgen biçiminde
46808 rectifiable düzeltilebilir
46809 rectification doğrultma, düzeltme, tasfiye, rektifiye
46810 rectifier doğrultucu, düzeltici, redresör, doğrultmaç
46811 rectify düzeltmek, arıtmak, damıtmak, dalgalı akımı doğru akıma çevirmek
46812 rectilinear doğrusal, düz çizgili
46813 rectitude doğruluk, dürüstlük
46814 recto sağ taraftaki sayfa
46815 rector rektör
46816 rectum düzbağırsak, göden, gödenbağırsağı, rektum
46817 rectus düz kas
46818 recumbency uzanma, yatma
46819 recumbent fold yatık kıvrım
46820 recumbent uzanmış, uzanıp yatmış
46821 recuperate iyileşmek, sağlığına kavuşmak
46822 recuperation geri kazanma, iyileşme
46823 recuperative sağlığına yeniden kavuşturan
46824 recuperator geri getirici, geri kazanıcı
46825 recur tekrar meydana gelmek, yinelemek, tekrar vuku bulmak
46826 recurrence yineleme, tekrar olma, tekrar vuku bulma, tekerrür
46827 recurrent yinelenen, yeniden olan
46828 recursion tekrarlama, yineleme, özyineleme
46829 recursive terkrarlamalı, yinelemeli
46830 recycle (kullanılmış maddeleri) yeniden işleyip kullanılır hale getirmek
46831 recycling of waste material atık maddeleri yeniden kullanma
46832 recycling geriçevirim
46833 red blood cell alyuvar
46834 red blood cells alyuvarlar
46835 red blood corpuscle alyuvar
46836 red blooded mert, erkekçe, cesur, yiğit, yürekli
46837 red brass kızıl pirinç, kırmızı pirinç
46838 red cabbage kırmızı lahana
46839 red carpet özel karşılama
46840 red corpuscle alyuvar
46841 Red Crescent Kızılay
46842 red deer alageyik
46843 red flag isyan bayrağı, tehlike işareti
46844 red gentian kızıl kantaron
46845 red headed kızıl saçlı
46846 red heat kızıl sıcaklık
46847 Red Indian Kızılderili
46848 red lead sülüğen
46849 red light kırmızı ışık
46850 red mullet tekir
46851 red pepper kırmızı biber
46852 red poll ispinoz kuşu
46853 red radish kırmızıturp
46854 red rot kırmızı çürüklük hastalığı
46855 Red Sea Kızıldeniz
46856 red short sıcak işlemlerde kırılan
46857 red shortness sıcak işlemlerde kırılma
46858 red tape bürokrasi, kırtasiyecilik
46859 red wine kırmızı şarap
46860 red kırmızı, (saç) kızıl, (cilt) pembe, komünist, kızıl
46861 red-handed suçüstü
46862 red-hot (metal) kızarmış, akkor halinde, çok öfkeli
46863 red-letter day bayram günü
46864 red-letter özel bir gün, bayram
46865 red-shift kırmızıya kayma
46866 redact yazı haline getirmek, yayına hazırlamak
46867 redaction yayına hazırlama, redaksiyon, düzeltilmiş metin
46868 redbrick İngiltere'de (Londra dışında) kurulmuş Birdem
46869 redbud erguvan
46870 redcap bagaj hamalı
46871 redcoat eski ingiltere askeri
46872 redcurrant frenküzümü
46873 redden kızarmak, kızartmak, kırmızılaştırmak
46874 reddish kırmızımsı, kırmızımtrak
46875 reddle kırmızı tebeşir
46876 redecorate yeniden dekore etmek
46877 redeem bedelini vererek geri almak, (günahtan) kurtarmak, yapmak, yerine
getirmek, ifa etmek, (rehin/borç/vb.'den) kurtarmak
46878 redeemable pula çevrilebilir, ihbarlı, kurtarılabilir
46879 redeemed itfa edilmiş, amorti edilmiş
46880 redeemer kurtarıcı kimse
46881 redeliver geri vermek
46882 redemption fund amortisman fonu
46883 redemption geri alma, ödeme, kurtarma
46884 redemptive kurtaran, kurtarıcı
46885 redeploy (asker/işçi/vb.) yerlerini değiştirmek, daha verimli biçimde
düzenlemek
46886 redeployment area geliştirilen bölge
46887 redeployment yeniden geliştirme
46888 redhanded suçüstü
46889 redhead kızıl saçlı kadın, kızıl
46890 redhot ateşten kıpkırmızı kesilmiş, kızgın
46891 redintegrate yenilemek, restore etmek
46892 redirect bkz.readdress
46893 rediscount reeskont, reeskont etmek
46894 rediscover yeniden keşfetmek
46895 redistribute yeniden dağıtmak
46896 redness kırmızılık
46897 redo yeniden yapmak, tekrar yapmak
46898 redolence güzel koku
46899 redolency güzel koku
46900 redolent ...kokan, ...kokulu, ...havası olan
46901 redouble büyük ölçüde artmak, büyük ölçüde arttırmak
46902 redoubt tabya, palanka
46903 redoubtable çok saygı duyulan ve korkulan, büyük
46904 redoubted korkunç, heybetli, yürekli, cesur
46905 redound (to ile) katkıda bulunmak, artırmak, ilerletmek, yararı dokunmak
46906 redox redoks
46907 redraft retret
46908 redraw yeniden keşide etmek
46909 redress düzeltmek, tazminat, karşılık
46910 redskin Kızılderili
46911 redstart kızılkuyruk
46912 reduce the price ucuzlatmak
46913 reduce to a pulp şoka uğratmak, ne yapacağını şaşırtmak
46914 reduce to beggary yoksullaştırmak, fakirleştirmek
46915 reduce to poverty yoksulluğa düşürmek
46916 reduce to tears gözyaşlarına boğmak, ağlatmak
46917 reduce to zorunda bırakmak
46918 reduce azaltmak, indirmek, düşürmek, kilo vermek, zayıflamak, (to ile)
zorunda bırakmak, -e düşürmek, -e zorlamak, boyun eğdirmek, fethetmek,
(rütbesini/vb.) indirmek
46919 reduced price indirimli fiyat
46920 reduced indirimli
46921 reducer redüktör, indirgen
46922 reducible indirilir, azaltılır, küçültülür
46923 reducing agent indirgen, redüktör
46924 reducing diet zayıflama rejimi
46925 reducing flame redükleyici alev, indirgeyici alaz
46926 reducing gas redükleyici gaz, indirgeyici gaz
46927 reducing indirgeyici, azaltma, indirme
46928 reduction in prices fiyat indirimi
46929 reduction in wages vergin indirimi
46930 reduction of capital sermaye indirimi
46931 reduction of interest faiz indirimi
46932 reduction of staff personel sayısını azaltma
46933 reduction azaltma, indirme, indirim, tenzilat, küçültülmüş resim,
harita, /vb
46934 reductive indirgeyici
46935 redundance letter işten çıkarma duyurusu
46936 redundance fazlalık, artıkbilgi, işsizlik
46937 redundancy letter işten çıkarma duyurusu
46938 redundancy payment işten çıkarma tazminatı
46939 redundancy gereğinden fazlalık, gereksizlik, bolluk, aşırı emek, emek
bolluğu
46940 redundant gereksiz, lüzumsuz, fazla, aşırı, bol, işten çıkarılan
46941 reduplicate iki katına çıkarmak
46942 reduplication ikileme, iki misline çıkarma, artırma
46943 redwood kızılağaç, kaliforniya çamı
46944 redye yeniden boyamak
46945 reed warbler saz bülbülü
46946 reed kamış, saz, düdük dili, sipsi
46947 reed-mace su kamışı
46948 reedy kamış dolu, saz dolu, kamışlık, sazlık
46949 reef knot camadan düğümü
46950 reef camadan, resif
46951 reefer camadancı, esrarlı sigara
46952 reek kötü koku, iy, kötü kokmak, iy vermek
46953 reel off ezberden okuyuvermek, takır takır tekrarlamak
46954 reel makara, bobin, çıkrık, (teyp) makara, sallanmak, sendelemek, sarhoş
gibi gitmek, yalpalamak, kafası karışmak, şaşırmak, fırıl fırıl dönmek, döner gibi
olmak, makaraya sarmak
46955 reenter yeniden girmek
46956 reenterable yeniden girilebilir
46957 reentry yeniden girme, uzay aracının dönüp dünya atmosferine girmesi
46958 reeve ipi delikten geçirmek
46959 reexamine yeniden sınav yapmak
46960 reexport reeksport, yeniden ihraç, yeniden ihraç etmek
46961 ref hakem
46962 refashion biçimini değiştirmek
46963 refection hafif yemek
46964 refectory yemekhane
46965 refer (to ile) -den sözetmek, ağzına almak, ilgili olmak, ilgilendirmek,
kapsamak, göndermek, havale etmek, başvurmak, danışmak
46966 referee hakem, bilirkişi, hakemlik yapmak
46967 reference book başvuru kitabı
46968 reference number referans numarası
46969 reference record referans kaydı
46970 reference bahsetme, ağzına alma, söz etme, başvurma, danışma, referans,
bonservis
46971 referendum halk oylaması, referandum
46972 referent gönderge
46973 referential gösterim ile ilgili, göndergesel
46974 refill yeniden doldurmak, (çönge/pil/kalem içi/kurşun/vb.) yedek
46975 refine sugar şekeri rafine etmek
46976 refine arıtmak, arılaştırmak, tasfiye etmek, rafine etmek
46977 refined sugar rafine şeker
46978 refined arıtılmış, tasfiye edilmiş, rafine, ince, kibar, zarif
46979 refinement arıtma, tasfiye, incelik, kibarlık, zerafet, yararlı ilave,
aksesuar
46980 refiner arıtım işçisi
46981 refinery waste rafineri atığı
46982 refinery arıtımevi, rafineri
46983 refining furnace arıtma fırını
46984 refit tamir, yeniden donatma, onarma, yeniden kullanıma hazır hale getirmek
46985 reflation reflasyon
46986 reflect on -i iyice düşünmek, kusurunu göstermek
46987 reflect yansıtmak, aksettirmik, göstermek, dile getirmek, ifade etmek,
yansıtmak, düşünmek, iyice düşünüp taşınmak
46988 reflected light yansımış ışık
46989 reflected ray yansımış ışın
46990 reflected wave yansımış dalga
46991 reflecting yansıtan, aksettiren
46992 reflection yansıma, aksetme, yankı, akis, hayal, derin düşünce
46993 reflective düşünceli
46994 reflectivity yansıtırlık
46995 reflector yansıtaç, reflektör
46996 reflex action refleks hareket, istençdışı hareket
46997 reflex camera reflaks yaçın kılgası
46998 reflex centre beyindeki refleks merkezi
46999 reflex movement refleks hareket, istençdışı hareket
47000 reflex refleks, tepki, yansı
47001 reflexion yansıma, yankı
47002 reflexive pronoun dönüşlü zamir, dönüşlü adıl
47003 reflexive verb dönüşlü fiil
47004 reflexive dönüşlü
47005 reflexivity yansıma özelliği
47006 refloat yeniden yüzdürmek
47007 refluent geri akan
47008 reflux condenser geri akış kondansatörü
47009 reflux geri akış
47010 reforest yeniden ağaçlandırmak
47011 reforestation yeniden ağaçlandırma, ormanlandırma
47012 reform düzeltmek, geliştirmek, düzelmek, gelişmek, -de reform yapmak,
reform, düzeltim
47013 reformation reformasyon, düzeltim
47014 reformatory düzeltici, ıslah edici, ıslahevi
47015 reformer düzeltimci, ıslahatçı, reformcu
47016 reformism reformculuk
47017 refract (ışık) kırmak
47018 refracting angle kırılma açısı, sapma açısı
47019 refracting telescope kırılmalı teleskop, mercekli teleskop
47020 refracting kırılma, sapma, sapan
47021 refraction kırılma
47022 refractive index kırılma indisi, kırılım indisi
47023 refractive kıran, kırıcı, kırılan
47024 refractivity kırılırlık
47025 refractometer refraktometre, kırılımölçer
47026 refractometry refraktometri, kırılımölçüm
47027 refractory karşı gelen, karşı koyan, dikbaşlı, inatçı, (hastalık)
iyileştirilmesi zor, tedavisi güç, inatçı, (metal) ergimesi zor, sıcağa dayanıklı,
kolay işlenemez
47028 refrain from kaçınmak, sakınmak, özünü tutmak
47029 refrain özünü tutmak, kaçınmak, çekinmek, sakınmak, nakarat
47030 refrangible kırılabilir, yansıtılır
47031 refresh oneself canlanmak, dinlenmek
47032 refresh canlandırmak, güçlendirmek, dinçleştirmek, serinletmek,
(anıları/vb.) tazelemek, yenilemek, canlandırmak
47033 refresher course bilgi tazeleme kursu
47034 refresher tazeleyici, içki, serinletici şey, anımsatıcı şey
47035 refreshing güçlendirici, canlandırıcı, dinlendirici, dinçleştirici,
serinletici, hoş, ilginç, değişik
47036 refreshment canlanma, güçlenme, dinlenme, yiyecek, içecek
47037 refreshments yiyecek ve içecek
47038 refrigerant soğutan, soğutkan, soğutucu, dondurucu
47039 refrigerate soğutmak, serinletmek
47040 refrigerated truck soğuk hava tertibatlı kamyon
47041 refrigeration technology soğutma tekniği
47042 refrigeration soğutma, serin tutma
47043 refrigerator car frigorifik vagon
47044 refrigerator lorry frigorifik kamyon
47045 refrigerator buzdolabı, soğutucu, buzlatka, sellace, yahçal
47046 refuel yakıt ikmal etmek
47047 refuge sığınak, barınak, orta kaldırım, refüj
47048 refugee mülteci, sığınık
47049 refulgence parlaklık, şaşaa
47050 refulgent parlak, pırıl pırıl
47051 refund (pulu) geri vermek, geri ödemek, geri verilen pul, geri ödeme
47052 refunding bond itfa tahvili
47053 refundment geri verme, geri ödeme, pul iadesi
47054 refurbish yeniden cilalamak
47055 refurnish yeniden döşemek
47056 refusal kabul etmeme, ret, geri çevirme, reddetme hakkı
47057 refuse collector çöp kamyonu
47058 refuse disposal çöp toplama
47059 refuse lorry çöp kamyonu
47060 refuse reddetmek, kabul etmemek, geri çevirmek, döküntü, süprüntü, çöp,
artık
47061 refutable çürütülebilir, yanlışlığı kanıtlanabilir
47062 refutation çürütme, cerh, yalanlama, tekzip
47063 refute yanlış olduğunu kanıtlamak, çürütmek
47064 regain one's feet yeniden dengesini kazanmak
47065 regain the shore kıyıya varmak
47066 regain yeniden elde etmek, yeniden kavuşmak, (nereyese) tekrar varmak,
tekrar dönmek
47067 regal kral ya da kraliçe gibi, krallara layık, şahane
47068 regale (with ile) eğlendirmek, hoşça vakit geçirtmek
47069 regalia tören kıyafeti, tören süslemeleri
47070 regard as gözü ile bakmak, saymak
47071 regard bakmak, gözü ile bakmak, gibi görmek, olarak ele almak, saymak,
göz önünde tutmak, umursamak, önemsemek, aldırmak, kulak asmak, saygı, itibar,
önemseme, aldırış, saygı, dikkat, bakış, ç.selam, iyi dilekler
47072 regarding hakkında, ilişkin, hususunda, ile ilgili, -e dair, -e gelince
47073 regardless of -i düşünmeden, -e bakmaksızın
47074 regardless ne olursa olsun, mutlaka, karamazdan
47075 regards selam, iyi dilekler
47076 regatta kayık ya da yelkenli tekne yarışı
47077 regency kral naibliği
47078 regenerate yenilemek, yeniden kazanmak, rejenere etmek
47079 regeneration yenileme, yenilenme, rejenerasyon, dirilme
47080 regenerative yenileyici, canlandırıcı, düzeltici
47081 regent kral naibi
47082 reggae rege, Jamaika müziği
47083 regicide kral katili, kral katli
47084 regime yönetim, rejim, perhiz, rejim
47085 regimen rejim, perhiz
47086 regiment alay, kalabalık, sürü, sıkı disiplin altında tutmak
47087 regimental officer kıta subayı
47088 regimental alay ile ilgili
47089 regimentation jüyeli bir biçime sokma
47090 region bölge, yöre
47091 regional planning bölgesel planlama
47092 regional television bölgesel sınalgı
47093 regional bölgesel, yöresel
47094 regionalism bölgecilik
47095 register office nikâh dairesi, sicil dairesi
47096 register sicil, kütük, kayıt defteri, liste defteri, dosya, liste, kayıt,
ses perdesi, kayıt eden aygıt, saat, sayaç, regülatör, kütüğe kaydetmek, sicile
geçirmek, kaydetmek, listeye yazmak, (aygıt) kaydetmek, göstermek, belirtmek, dışa
vurmak, ifade etmek, belli etmek, (mektubu) taahhütlü olarak göndermek
47097 registered letter taahhütlü mektup
47098 registered post taahhütlü posta
47099 registered tonnage bir geminin taşıma istiabı
47100 registered trade mark müseccel marka
47101 registered (mektup) taahhütlü, kayıtlı, tescilli
47102 registering apparatus kaydedici cihaz
47103 registrar sicil memuru, nüfus memuru
47104 registration fee kayıt vergini
47105 registration form kayıt formu
47106 registration number plaka numarası
47107 registration (kütüğe) kaydetme, listeye alma, kaydetme, kayıt, tescil
47108 registry office nikâh dairesi, sicil dairesi
47109 registry sicil dairesi
47110 reglet kordon
47111 regnant saltanat süren, hükümdarlık eden, hükmeden
47112 regolith regolit
47113 regorge kusmak
47114 regress gerilemek, ilkelleşmek
47115 regression geri çekilme, gerileme, deniz gerilemesi
47116 regressive tax azalan oranlı vergi
47117 regressive gerileyen
47118 regret pişman olmak, gözünde tütmek, özlemini çekmek, aramak, üzüntü,
pişmanlık
47119 regretful üzüntülü
47120 regrettable üzücü, acınacak, ayıp
47121 regroup yeniden türkümleşmek, türküm kurmak, yeniden türkümlendirmek
47122 regular price normal fiyat
47123 regular düzgün, muntazam, her zamanki, mutat, düzenli, usule uygun,
yoluna göre, nizami, meslekten, muvazzaf, tam, gerçek, tam anlamıyla, normal,
sıradan, düzgün, güzel biçimli, dilb.düzenli, muvazzaf, devamlı müşteri, gedikli
47124 regularity düzen, düzenlilik, düzenli biçimde olma, intizam
47125 regularly düzenli olarak, muntazaman
47126 regulate düzene sokmak, düzenlemek, yoluna koymak, denetim altına almak,
kontrol etmek, ayarlamak
47127 regulating rod ayar çubuğu
47128 regulation düzenleme, tanzim, ayarlama, ç.yönetmelik, tüzük
47129 regulations yönetmelik, tüzük, mevzuat
47130 regulative tanzim edici, ayarlayıcı
47131 regulator ayarlayıcı, düzenleyici, düzengeç, regülatör
47132 regulus cüruflu maden külçesi, yarı arıtılmış maden
47133 regurgitate kusmak, kusacak gibi olmak
47134 regurgitation kusturma
47135 rehabilitate yararlı duruma getirmek, düzeltmek, ıslah etmek, tedavi
ederek sağlığına kavuşturmak, eski haline getirmek, normal hale getirmek, eski
görev, rütbe ya da haklarını geri vermek
47136 rehabilitation eski sağlığına kavuşturma, rehabilitasyon, eski görev,
rütbe ya da haklarını geri verme
47137 rehash tekrarlama
47138 rehearing tanıkların yeniden dinlenmesi
47139 rehearsal prova, anlatma, sayıp dökme
47140 rehearse prova etmek, anlatmak, sayıp dökmek
47141 reheat yeniden ısıtmak
47142 rehouse yeni/daha iyi bir eve yerleştirmek
47143 reign hükümdarlık, saltanat, saltanat sürmek, oluşmak, olmak, vuku bulmak
47144 reimbursable geri ödenebilir
47145 reimburse (pulunu) geri vermek, ödemek, birinin yaptığı masrafı ödemek
47146 reimbursement geri ödeme, pulu geri verme, rambursman
47147 reimport yeniden ithalat
47148 rein in dizgini çekip durdurmak, yavaş gitmek
47149 rein dizgin, cılav
47150 reindeer ren geyiği
47151 reinforce güçlendirmek, takviye etmek, berkitmek
47152 reinforced concrete beam betonarme kiriş
47153 reinforced concrete betonarme, demirli beton
47154 reinforcement güçlendirme, takviye, destek, berkitme, ç, takviye birliği
47155 reinforcements takviye birliği
47156 reinforcing steel betonarme demiri
47157 reinstall yeniden yerleştirmek
47158 reinstallment yeniden yerleştirme
47159 reinstate eski mevkiini geri vermek
47160 reinstatement haklarını geri verme
47161 reinsurance reasürans, mükerrer sigorta
47162 reinsure reasürans yapmak, yeniden sigortalamak
47163 reinvestment yeniden yatırım
47164 reissue tekrar çıkarmak, tekrar basmak
47165 reiterate (birkaç kez) yinelemek, tekrarlamak
47166 reiteration yinelemek, tekrarlama
47167 reject reddetmek, kabul etmemek, geri çevirmek, bir tarafa atmak,
ıskartaya çıkarmak, atmak, bir kenara atılan yararsız şey, ıskarta
47168 rejectamenta çöp, süprüntü, dışkı, pislik
47169 rejection kabul etmeme/edilmeme, ret, geri çevirme
47170 rejoice sb's heart mutlu etmek, yüzünü güldürmek
47171 rejoice çok sevinçli olmak, sevinmek
47172 rejoicing büyük sevinç, bayram sevinci, şenlik
47173 rejoin sert yanıt vermek, yanıt vermek, karşılık vermek,
(düşerge/gemi/vb.'ne) geri dönmek, yeniden birleştirmek
47174 rejoinder yanıt, kaba yanıt
47175 rejuvenate gençleştirmek
47176 rejuvenescence gençleşme, gençleştirme
47177 rekindle yeniden yakmak
47178 relapse kötüye gitmek, kötüleşmek, (kötü yola) sapmak, dönmek, kötüye
gitme, kötüleşme, (kötü yola) sapma, dönme
47179 relate to ile bağdaştırmak, ilişki kurmak, yönelik olmak
47180 relate anlatmak, nakletmek, hikâye etmek, arasındaki farkı
görmek/göstermek, (to ile) ile bağdaştırmak, ilişki kurmak, (to ile) -e yönelik
olmak, kapsamak, ait olmak
47181 related ilgili, ilişkili, bağlantılı
47182 relation akraba, ilgi, ilişki, bağlantı, ç.karşılıklı ilişki
47183 relations karşılıklı ilişki, akrabalar
47184 relationship akrabalık, ilgi, ilişki, bağlantı
47185 relative adverb ilgi zarfı, ilgi belirteci
47186 relative clauses sıfat cümleciği, ilgi yantümcesi
47187 relative density bağıl yoğunluk, bağıl özkütle
47188 relative humidity bağıl nem, nispi rutubet
47189 relative pressure göreceli basınç, izafi basınç
47190 relative pronoun ilgi adılı, ilgi zamiri
47191 relative akraba, uruk doğan, göreli, oranlı, nispi, bağlı, ilişkin
47192 relatively oranla, nispeten, oldukça
47193 relativism bağıntıcılık
47194 relativistic bağıl, göreli
47195 relativity izafiyet, görelik
47196 relator anlatan kimse, muhbir
47197 relax gevşemek, gevşeyip dinlenmek, yorgunluğunu atmak, rahatlamak,
gevşetmek, rahatlatmak, dinlendirmek, (güç/kontrol/vb.) gevşetmek, hafifletmek
47198 relaxation time gevşeme süresi
47199 relaxation gevşeme, yumuşama, hafifleme, gevşetme, yumuşatma, hafifletme,
gevşeklik
47200 relay race bayrak koşusu
47201 relay radar röle radarı
47202 relay spring röle yayı
47203 relay station röle istasyonu
47204 relay nöbetleşe çalışan ekip, vardiya, posta, yedek malzeme, röle, bayrak
yarışı, naklen yayınlamak
47205 release button deklanşör, düğme
47206 release lever ayırma kolu
47207 release on bail kefaletle tahliye
47208 release serbest bırakmak, bırakmak, koyuvermek, çözmek, (yankayı)
gösterime sokmak, (haber) duyurmak, bildirmek, yayınlamak, piyasaya sürmek, satışa
çıkarmak, feragat etmek, vazgeçmek ya da devretmek, serbest bırakma, özgürlüğüne
kavuşturma, salma, salıverme, tahliye, tahliye çöngesi, gevşetme, çözme, kurtarma,
kurtuluş, kurtulma, (yanka) piyasada gösterilme izni, (kitap/haber/vb.) yayınlama
izni, deklanşör, tek.salıverme düzeneği, yay
47209 relegate göndermek, havale etmek, aşağı bir durum ya da mevkiye indirmek
47210 relegation sürgüne gönderme, sürgün, küme düşme
47211 relent yumuşamak, acıyıp merhamete gelmek, gevşemek
47212 relentless amansız, acımasız
47213 relevance ayırıcı olma özelliği, ayırıcılık, belirginlik
47214 relevant konu ile ilgili
47215 reliability güvenilirlik
47216 reliable güvenilir
47217 reliance güvenç, güven, inan, itimat
47218 reliant asılı, bağlı, bağımlı, dayalı
47219 relic kalıntı, ölü kalıntısı, hatıra, andaç
47220 relict cinsi tükenmekte olan döngül/ösümlük
47221 relief map rölyef harita, yükseklikleri gösteren harita
47222 relief road yan yol, ikinci yol
47223 relief valve emniyet supabı
47224 relief well boşaltma kuyusu
47225 relief ferahlama, rahatlama, kurtarma, kurtuluş, takviye kuvvetleri, iç
rahatlığı, iç ferahlığı, avuntu, yardım, imdat, çare, derman, nöbet değiştirme,
nöbeti devralan kişi, kabartma, rölyef
47226 relieve of (bir yükten) kurtarmak
47227 relieve (ağrı/acı/sıkıntı/vb.) dindirmek, hafifletmek, azaltmak,
yatıştırmak, teskin etmek, bastırmak, ferahlatmak, rahatlatmak, avutmak,
avundurmak, gönül ferahlığı vermek, nöbeti devralmak, nöbet değiştirmek,
(kuşatılmış kenti) kurtarmak, tekdüzeliğini gidermek, ilginçleştirmek,
güzelleştirmek, hareketlendirmek, canlandırmak
47228 relieved rahatlamış, ferahlamış, yatışmış, rahat, ferah
47229 relieving arch hafifletme kemeri, sağır kemer
47230 relievo kabartma
47231 religion din, mezhep, inanç, iman
47232 religionist bağnaz, yobaz
47233 religiosity bağnazlık, yobazlık, sofuluk
47234 religious law dini hukuk
47235 religious liberty din hürriyeti
47236 religious marriage imam nikâhı
47237 religious order tarikat
47238 religious dinsel, dini, dindar
47239 religiously imanla, düzenli bir şekilde
47240 reline gömlek değiştirmek, astarını değiştirmek
47241 relinquish vazgeçmek, bırakmak, feragat etmek
47242 relish istek, zevk, haz, iştah, çeşni, tat, lezzet, hoşlanmak, hoşuna
gitmek, zevk almak, hoşnut olmak
47243 relive yeniden yaşamak, anımsamak
47244 reload yeniden yüklemek
47245 relocatable yerdeğişir
47246 relocate (başka bir yere) taşımak, kurmak, yerleştirmek
47247 relocation başka yere yerleştirme
47248 reluctance isteksizlik, gönülsüzlük
47249 reluctant isteksiz, gönülsüz
47250 reluctivity relüktivite, çekingenlik
47251 rely on güvenmek, işanmak, inanmak, bel bağlamak
47252 rely (on ile) güvenmek, itimat etmek, bel bağlamak
47253 remain anonymous adı bilinmemek
47254 remain kalmak
47255 remainder of a debt borç bakiyesi
47256 remainder artan, geri kalan, kalan, artık
47257 remainderman aday, namzet
47258 remaining kalıcı
47259 remains artık, kalıntı, ölü, ceset
47260 remake (yanka/vb.) yeniden yapmak
47261 remand prison tutukevi
47262 remand (tekrar mahkemeye çıkmak üzere) cezaevine geri göndermek, tekrar
cezaevine gönderme
47263 remanence artık çaşaklık, artık çaşaklanım
47264 remanent artan, kalan
47265 remark on hakkında görüşünü belirtmek
47266 remark söylemek, belirtmek, söz, düşünce, görüş
47267 remarkable dikkate değer, sözü edilmeye değer, olağanüstü
47268 remarkableness dikkate değerlik, olağanüstülük
47269 remarrriage yeniden evlenme
47270 remarry yeniden evlenmek
47271 remediable çaresi bulunan
47272 remedial teaching yetiştirici öğretim
47273 remedial sağaltıcı, iyileştirici, iyi edici, tedavi edici, çare
niteliğinde
47274 remediless çaresiz, umutsuz, tedavi edilmez
47275 remedy çıkar yol, umar, çare, ilaç, derman, deva, sağaltmak, iyi etmek,
iyileştirmek, tedavi etmek, düzeltmek, çare bulmak, gereğine bakmak, önlemek
47276 remelt yeniden eritmek
47277 remember to selam götürmek, selamını söylemek
47278 remember eslemek, hatırlamak, aklında tutmak, hatırında tutmak, unutmamak,
(armağan/bahşiş/vb.) vermek, görmek, (to ile) -den selam götürerek, -in selamını
söylemek
47279 remembrance anma, hatırlama, yadetme, anı, hatıra, estelik, anmalık, andaç,
hatıra, yadigar
47280 remex teleke
47281 remigration geriye göç
47282 remilitarization yeniden askerileştirme
47283 remind of -i hatırlatmak, aklına getirmek
47284 remind hatırlatmak, esletmek, aklına getirmek
47285 reminder (mektup/not/pusula/vb.) anımsatıcı şey
47286 reminisce eski günlerden konuşmak
47287 reminiscence anımsama, hatırlama, anımsanan şeyler, anı, ç.anılar,
hatırat
47288 reminiscent -i hatırlatan, benzeri
47289 remise feragat, vazgeçme
47290 remiss dikkatsiz, gevşek, dalgacı, ihmalkâr
47291 remissible affedilebilir, bağışlanabilir
47292 remission bağışlama, affetme, af, ceza indirimi, cezayı hafifletme,
(hastalık) hafifleme süresi
47293 remissness ihmal, kusur, savsaklık
47294 remit (borç/ceza/vb.'den) kurtarmak, postayla (pul/çek/vb.) göndermek, ara
vermek, mola vermek
47295 remittance pul havalesi, postayla gönderilen pul
47296 remittee alıcı, havale alıcısı
47297 remittent af
47298 remitter pul gönderen kimse
47299 remnant artık, geri kalan şey, kalıntı, parça kumaş
47300 remodel değişiklikler yapmak, yeni şekle koymak
47301 remonetization eski pulu yeniden tedavüle sürme
47302 remonstrance yakınma, şikâyet, itiraz
47303 remonstrate yakınmak, şikâyet etmek, karşı çıkmak, itiraz etmek
47304 remonstrator şikayetçi kimse, protesto eden kimse
47305 remorse pişmanlık, vicdan azabı
47306 remorseful vicdan azabı çeken, pişmanlık duyan, pişman
47307 remorseless vicdansız, kalpsiz, acımasız
47308 remote control uzaktan kumanda
47309 remote controlled uzaktan kumandalı
47310 remote probability uzak bir olasılık
47311 remote station uzak istasyon
47312 remote uzak, (davranış) soğuk, (şans/olasılık/vb.) küçük, az
47313 remotely küçük bir dereceye kadar, birazcık
47314 remoteness uzaklık, yabancılık
47315 remount yeniden çıkmak, yeniden monte etmek
47316 removable kaldırılabilir, sökülebilir, nakledilir
47317 removal expenses taşınma giderleri
47318 removal van nakliye kamyonu
47319 removal kaldırma, taşınma, çıkarma, kovulma, görevden alınma, yerini
değiştirme
47320 remove from office görevden almak
47321 remove çıkarmak, temizlemek, silmek, çıkarmak, öçürmek, kovmak, atmak,
kaldırmak, alıp götürmek, uzaklaştırmak, kenar etmek, defetmek, taşınmak, derece,
pille, kademe, aralık, adım, kohumluk derecesi, sınıf
47322 removed from -den uzak, -den farklı, ile ilgisiz
47323 remover leke çıkarıcı, ev eşyası nakliyecisi
47324 remunerate emeğinin karşılığını ödemek, hakkını ödemek, ödüllendirmek,
yaptığının karşılığını ödemek
47325 remuneration vergin, bedel, karşılık, mükâfat
47326 remunerative (iş) pullu, iyi pul getiren, kârlı, kazançlı, yararlı
47327 Renaissance Rönesans
47328 renal artery böbrek atardamarı
47329 renal circulation böbrekteki kan dolaşımı
47330 renal cortex böbrek korteksi
47331 renal vein böbrek damarı
47332 renal böbreğe ait
47333 rename yeni bir ad vermek
47334 renascence yeniden doğma
47335 renascent yeniden doğan, canlanan
47336 rend yırtmak, cırmak, yarmak, koparmak, bölmek, ayırmak, zorla çekip almak,
koparmak, ayırmak
47337 render a profit kâr bırakmak
47338 render into tercüme etmek, çevirmek
47339 render of account hesap verme
47340 render payment ödeme yapmak
47341 render (yardım/vb.) vermek, sunmak, hale getirmek, etmek, kılmak, icra
etmek, sunmak, (into ile) -e tercüme etmek, -e çevirmek
47342 rendering sunma, icra, oynama, temsil, tercüme, çeviri
47343 rendezvous buluşma, randevu, buluşma yeri
47344 rendition icra, sunma, temsil
47345 rendzina rendzina
47346 renegade hain, dönek
47347 renege sözünden dönmek
47348 renew yenilemek, yenileştirmek, tazelemek, canlandırmak, dinçleştirmek,
yinelemek, tekrarlamak
47349 renewable source yenilenebilir kaynak
47350 renewable yenilenebilir, yenilenmesi gereken
47351 renewal notice yenileme belgesi
47352 renewal yenileme, yenilenen şey
47353 renitent kuvvete karşı direnen, zora dayanıklı
47354 rennet peynir mayası
47355 renounce vazgeçmek, terketmek, bırakmak, feragat etmek
47356 renovate yenilemek, onarmak
47357 renovation yenileme
47358 renown ün, ad, şan, şöhret
47359 renowned ünlü, şanlı, meşhur, şöhretli, namlı
47360 rent a car service araba kiralama servisi
47361 rent kira, kira bedeli, kiralamak, kira ile tutmak, kiraya vermek, yırtık,
yarık, delik
47362 rent-free kirasız, kirasız, kirasız
47363 rentable kiralanabilir, kira getirebilir
47364 rental car kiralık otomobil
47365 rental value kira değeri
47366 rental kira bedeli, kira
47367 renter kiracı
47368 rentier rantiye, gelir sahibi
47369 renting failure kirayı ödeyememe
47370 renting kiraya verme
47371 renunciate razı olmamak, imtina etmek, boyun kaçırmak, reddetmek
47372 renunciation vazgeçme, feragat
47373 reopen yeniden açmak
47374 reorganization yeniden düzenleme, yeniden örgütleme, yeniden örgütlenme
47375 reorganize yeniden örgütleme, yeniden düzenlemek, yeniden organize etmek
47376 rep satış memuru, satıcı, bkz.repertory
47377 repack yeniden denk yapmak
47378 repaint yeniden boyamak
47379 repair kit tamir takımı
47380 repair shop tamirci dükkânı
47381 repair time onarım zamanı
47382 repair onarmak, tamir etmek, (hatayı) düzeltmek, gidermek, onarım,
tamirat
47383 repair-pit tamir çukuru
47384 repairable onarılabilir, tamir edilebilir
47385 repairman tamirci
47386 repairshop tamir atölyesi
47387 reparable tamiri mümkün, tamir edilir
47388 reparation tazminat
47389 repartee hazırcevaplılık, hazır cevap
47390 repartition bölme, bölüm, yeniden bölme
47391 repass dönmek, geri gitmek
47392 repast yemek
47393 repatriate yurduna geri göndermek, iade etmek
47394 repatriation kendi ülkesine geri dönme
47395 repay (pul) geri vermek, ödemek, karşılığını vermek, altında kalmamak,
ödemek, ödüllendirmek, karşılığını vermek
47396 repayable geri ödenebilir, geri ödenilmesi gereken
47397 repayment of income tax vergi iadesi
47398 repayment geri ödeme, karşılık
47399 repeal yürürlükten kaldırmak, feshetmek, iptal etmek, yürürlükten
kaldırma, fesih, iptal
47400 repealable yürürlükten kaldırılabilir, feshedilir
47401 repeat oneself hep aynı olmak, değişmemek
47402 repeat tekrarlamak, kaytalamak, yinelemek, yeniden yayınlanan
bağdarlama, nakarat, nakarat işareti
47403 repeated defalarca yinelenen, tekraralanan
47404 repeatedly defalarca, tekrar tekrar, sık sık
47405 repeater kesintisiz ateş eden silah, çalar saat
47406 repeating coil tekrarlama bobini
47407 repeating decimal tekrarlanan kesir
47408 repeating tekrarlanan, tekralama
47409 repel geri püskürtmek, iğrendirmek, tiksindirmek
47410 repellent iğrenç, tiksindirici, nahoş, sinek, /vb.kovucu, uzaklaştırıcı
madde
47411 repent pişman olmak, pişmanlık duymak
47412 repentance law pişmanlık yasası
47413 repentance pişmanlık
47414 repentant pişmanlık duyan, pişman
47415 repercussion yansıma, geri tepme, tepki, yankı, yan etki
47416 repertoire repertuvar, dağarcık
47417 repertory aynı tiyatroda aynı oyuncuların her gün değişik bir oyun sahneye
koyması
47418 repetition work seri üretim
47419 repetition tekrarlama, yineleme, tekrar, yinelenen şey
47420 repetitious defalarca tekrarlanmış, basmakalıp
47421 repetitive hkr, bkz.repetitious
47422 repine yakınmak, söylenmek, üzülmek, küsmek, bozulmak
47423 repining yakınan, söylenen, somurtkan
47424 replace eski yerine koymak, (with/by ile) değiştirmek, -in yerini almak,
-in yerine geçmek
47425 replaceable sökülüp değiştirilebilen
47426 replacement part yedek parça
47427 replacement yenisiyle değiştirme, yenileme, yerini alan kimse/şey, ivaz,
yedek, vekil, orunbasar
47428 replant yeniden dikmek, yeni bir yere dikmek
47429 replay head okuma kafası
47430 replay (maç) tekrarlamak, tekrar oynamak, (müzik) tekrar çalmak, tekrar
oynanan maç, (görüntü/ses/kayıt/vb.) tekrar
47431 replenish yeniden doldurmak, ikmal etmek
47432 replenishment ikmal, yeniden doldurma, tekrar doldurma
47433 replete tıka basa doymuş, patlamak üzere, ağzına kadar dolu
47434 repletion dolgunluk
47435 replevin istirdat davası, istihkak davası
47436 replica aslına çok benzeyen, kopya
47437 replicate kopya etmek, kopyasını yapmak
47438 replication cevap, mukabele, yankı, akis, röprodüksiyon
47439 reply yanıt vermek, yanıtlamak cevap vermek, karşılık vermek, yanıt, karşılık
47440 report rapor, haber, yenün haberi, açıklama, bilgi, bildiri, tebliğ,
tutanak, öğrenci karnesi, söylenti, rivayet, patlama sesi, anlatmak, söylemek,
bildirmek, haber vermek, rapor vermek, rapor yazmak, (sucu/vb.) bildirmek, ihbar
etmek, şikâyet etmek, tutanağını tutmak, özetini çıkarmak, hazır bulunmak,
mevcudiyetini bildirmek, haber yazmak
47441 reported speech dolaylı anlatım
47442 reportedly söylendiğine göre, söylentilere bakılırsa
47443 reporter yenün muhabiri, muhabir, raportör
47444 repose uzanmak, dinlenmek, dayanmak, yaslanmak, dinlenme, istirahat,
uyku, dinginlik, sakinlik, sessizlik, erinç, rahat, huzur
47445 reposeful dinlendirici
47446 repository depo, ambar, ...hakkında kendisine özel olarak bilgi verilen
kimse
47447 repossess yeniden sahip olmak, elde etmek
47448 repp n rips
47449 reprehend azarlamak, paylamak, suçlamak
47450 reprehensible suçlanmayı/azarlanmayı hakeden
47451 reprehension azar, kınama
47452 represent as olarak tanımlamak, olarak göstermek
47453 represent göstermek, betimlemek, tasvir etmek, simgelemek, temsil etmek,
-in adına hareket etmek
47454 representation temsil, betimleme, tasvir, oyun, temsil, oynama,
canlandırma, temsilcilik, mümessillik, simge, işaret, gösterme
47455 representative temsil eden, örnek, tipik, temsilci, vekil
47456 repress bastırmak, önlemek, tutmak, gemlemek, baskı altında tutmak
47457 repressed (kişi) baskı altına alınmış, baskı altında olan, ezilmiş, (duygu)
bastırılmış
47458 repression önleme, bastırma, engelleme, tutma, baskı
47459 repressive (yasa/vb.) baskı uygulayıcı, sert, acımasız
47460 reprieve ölüm cezasını ertelemek, mahvını ertelemek, ölüm cezasının
ertelenmesi
47461 reprimand (resmi) tekdir, kınama, (resmi olarak) kınamak
47462 reprint (kitap) yeniden basmak, yeni baskı
47463 reprisal bir müzik parçasının bir bölümünün ya da tümünün ikinci kez
çalınması
47464 reproach azar, tekdir, serzeniş, sitem, kınama, suçlama, leke, yüzkarası,
sitem etmek, serzenişte bulunmak, abırlamak, ayıplamak
47465 reproachable ayıplanır
47466 reproachful sitem dolu
47467 reprobate kötü, kötü karakterli
47468 reprobation beğenmeme, onaylamama, lanet
47469 reprocess yeniden işlemek
47470 reprocessing plant yeniden işleme fabrikası
47471 reproducable üretilebilir
47472 reproduce üremek, çoğalmak, yavrulamak, kopyasını çıkarmak, kopya etmek,
(görüntü/ses) vermek
47473 reproducer yeniden öndürücü, çoğaltıcı
47474 reproducibility üretilebilirlik, üreyebilirlik
47475 reproducing head okuma kafası
47476 reproduction organs üreme kılganları
47477 reproduction system üreme jüyesi
47478 reproduction üreme, çoğalma, çoğaltma, reprodüksiyon, özdeşbaskı
47479 reproductive organs üreme kılganları
47480 reproductive üretken, üremeyi sağlayan, döl
47481 reproof azar, ayıplama, kınama
47482 reproval azarlama, paylama
47483 reprove azarlamak, paylamak, tanlamak
47484 reptant sürünen
47485 reptile sürüngen
47486 reptilian sürüngenlere ait, sürüngen, sürüngen
47487 republic cumhuriyet
47488 republican people's party cumhuriyet halk partisi
47489 republican cumhuriyete ait, cumhuriyetçi, cumhuriyetçi
47490 republicanism cumhuriyetçilik
47491 republication yeniden yayımlama
47492 republish yeniden yayımlamak
47493 repudiate boyun kaçırmak, inkâr etmek, yadsımak, tanımamak, yalana
çıkarmak, imtina etmek, danmak, yüz döndermek, dönmek, yayınmak, tekzip eylemek,
boynundan atmak, reddetmek, kabul etmemek, geri çevirmek, avrat boşamak, (borç)
ödememek
47494 repudiation ret, inkâr, boşama, reddetme, tanımayış
47495 repugnance iğrenme, tiksinme, tiksinti, nefret
47496 repugnant çirkin, iğrenç, tiksindirici, pis, terbiyesiz
47497 repulse (saldırı) geri püskürtmek, (öneri/vb.) kabaca reddetmek, geri
çevirmek, püskürtme, (arkadaşlık önerisini) kabaca geri çevirme, reddetme
47498 repulsion iğrenme, tiksinti ve korku, nefret, birbirini uzaklaştırma gücü,
itici güç
47499 repulsive forces itici güçler
47500 repulsive tiksindirici, iğrenç, itici
47501 repulsiveness tiksindiricilik, iğrençlik
47502 repurchase geri satın alma, geri satın almak
47503 reputable ünlü, tanınmış, saygın, saygıdeğer
47504 reputation ün, ad, nam, isim, şöhret
47505 repute ün, şöhret, ad, nam, iyi ad, itibar, saygınlık
47506 reputed ...sayılan, ...farzedilen, ...sanılan
47507 reputedly dediklerine göre
47508 request rica, dilek, istek, talep, istek, rica etmek, dilemek, istemek
47509 requiem ölünün ruhu için okunan dua/ilahi
47510 require istemek, gerektirmek, dilemek, istemek, rica etmek
47511 required quantity gerekli miktar
47512 required subjects zorunlu dersler
47513 required gerekli
47514 requirement ihtiyaç, gereksinim, icap, gerek
47515 requisite gerekli, zorunlu, zaruri, gerekli şey, ihtiyaç, gereç
47516 requisition resmi/askeri talep, dilek, resmen talep etmek, resmen el koymak
47517 requital ödül, karşılık, bedel, mukabele
47518 requite with ile karşılığını vermek
47519 requite (with ile) karşılığını ...ile ödemek, ile karşılığını vermek
47520 reradiation yeniden radyasyon
47521 reread yeniden okumak
47522 reroute yönünü değiştirmek, saptırmak
47523 rerouting güzergâh değiştirme, yönünü değiştirme
47524 rerun (yanka/vb.) tekrar göstermek, (yarış) tekrar koşmak, tekrarlamak,
tekrar gösterilen yanka/şov
47525 res konu, mesele
47526 resale tekrar satış
47527 rescind yürürlükten kaldırmak, iptal etmek, feshetmek
47528 rescission fesih, iptal, yürürlükten kaldırma
47529 rescript resmi bildirge, beyan
47530 rescue capsule kurtarma kapsülü
47531 rescue helicopter kurtarma dikuçarı
47532 rescue party kurtarma ekibi
47533 rescue kurtarmak, kurtarma, kurtulma, kurtuluş
47534 research and development araştırma ve geliştirme
47535 research center araştırma merkezi
47536 research centre araştırma merkezi
47537 research department araştırma bölümü
47538 research laboratory araştırma laboratuvarı
47539 research population araştırma kitlesi
47540 research programme araştırma bağdarlaması
47541 research project araştırma jobası
47542 research worker araştırmacı
47543 research araştırma, araştırmak, araştırma yapmak, incelemek
47544 researcher araştırmacı
47545 reseating supap yatağını alıştırma
47546 resect kesip çıkarmak
47547 resection kesip çıkarma, kesim-çıkarım
47548 reseda muhabbetçiçeği
47549 resell aynı şeyi bir daha satmak
47550 reseller yeniden satan kimse
47551 resemblance benzerlik
47552 resemble benzemek, okşamak
47553 resent kızmak, içerlemek, kırılmak, gücenmek, alınmak
47554 resentful gücenik, alınmış, kırgın
47555 resentment kızma, gücenme, küskünlük, dargınlık
47556 reserpine rezerpin
47557 reservation fee yer ayırma vergini
47558 reservation kuşku, şüphe, yer ayırtma, rezervasyon, şart, koşul, Kuzey
Amerika'lı yerlilere ayrılan arazi
47559 reserve account karşılık hesabı
47560 reserve capacity yedek kapasite
47561 reserve fund ihtiyat akçesi
47562 reserve price rezerv fiyatı
47563 reserve ayırmak, saklamak, korumak, tahsis etmek, ayırtmak, yedek,
rezerv, belirli bir amaç için ayrılmış arazi/bölge, çekingenlik, yedek oyuncu,
yedek, yedek güçler
47564 reserved word ayrılmış sözcük, kullanımı yasak sözcük
47565 reserved çekingen, tutulmuş, ayırtılmış, yedek
47566 reservoir sarnıç, su deposu
47567 reshape yeniden biçim vermek
47568 reshuffle bir kuruluşta çalışanların mevkiilerinin değiştirilmesi
47569 reside -de ikamet etmek, oturmak
47570 residence konut, oturma, ikamet
47571 resident sakin, mukim, bir yerde oturan
47572 residential oturmaya ayrılmış, oturmaya elverişli
47573 residual artan, kalan, artık
47574 residue kalan, artık, kalıntı, tortu
47575 resign istifa etmek, çekilmek, ayrılmak
47576 resignation çekilme, istifa, boyun eğme, kabullenme
47577 resigned boyun eğmiş, kabullenmiş, yakınmadan kabul eden
47578 resile imtina etmek, boyun kaçırmak, el çekmek, kaçmak, dönmek
47579 resilience esneklik
47580 resilient esnek, sağlığını, gücünü çabuk toplayan, çabuk iyileşen
47581 resin çam sakızı, reçine
47582 resist karşı koymak, karşı durmak, direnmek, mukavemet etmek, göğüs
germek, dayanmak, -meden edebilmek
47583 resistance karşı koyma, direnme, dayanıklılık, dayanma, dayanma gücü, karşı
çıkma, direniş, direnç
47584 resistant direnen, dirençli, dayanıklı
47585 resistor rezistans, direnç
47586 resolute dirençli, kararlı, azimli, sağlam
47587 resolution kararlılık, azim, azimlilik, karar, önerge, teklif, yasa
tasarısı, yeçim, çözüm, çözünme, çözülme, eritme
47588 resolve karar vermek, çözmek, halletmek, parçalarına ayırmak,
ayrıştırmak, oy ile -e karar vermek, eritmek, çözmek, erimek, çözünmek, karar,
azim, niyet, azimlilik
47589 resolvent çözücü madde
47590 resonance tınlama, seselim, rezonans
47591 resonant çınlayan, tınlayan, yankılanan
47592 resort dinlence yeri, mesire, (-e) başvurma, yoluna gitme, -den
yararlanma, (to ile) (-e) başvurmak, müracaat etmek, yoluna gitmek, çareyi -de
bulmak
47593 resound çınlamak, yankılanmak, ...sesiyle dolmak, inlemek
47594 resounding çınlayan, yankılanan, gürültülü, çok büyük
47595 resource kaynak, zenginlik, umar, çare, beceriklilik
47596 respect saygı, hürmet, uyma, riayet, saygı, bakım, yön, çekit, saygı
göstermek, saygı duymak, -e riayet etmek, uymak
47597 respectable saygıdeğer, saygın, oldukça iyi, epey, hatırı sayılır, temiz,
namuslu, dürüst
47598 respectful saygılı
47599 respective kendi, kişisel, şahsi
47600 respectively anılan sıraya göre, biri ...öteki
47601 respiration solunum
47602 respirator solunum aygıtı, respiratör
47603 respiratory solunumla ilgili
47604 respire soluk almak
47605 respite mola, dinlenme, soluklanma
47606 resplendent parlak, pırıl pırıl, görkemli, göz kamaştırıcı
47607 respond yanıt vermek, yanıtlamak, (by/with ile) ile karşılık vermek,
karşılamak
47608 respondent davalı, savunan kişi
47609 response yanıt, karşılık
47610 responsibility sorumluluk
47611 responsible (for/to ile) -den sorumlu, -e karşı sorumlu, sorumlu, sorumluluk
sahibi, güvenilir, emin, sorumluluk isteyen, sorumluluk gerektiren
47612 responsive yanıt veren, karşılık veren
47613 rest day dem alış günü
47614 rest dinlenme, dem alış, erinç, huzur, rahat, sükun, uyku, işlemezlik,
hareketsizlik, durma, dayanak, mesnet, destek, es, durak, dinlenmek, dincelmek, dem
almak, dinlendirmek, dayamak, yaslamak, durup dinlenmek, durmak, ara vermek, soluk
almak, dayandırmak, oturtmak, elinde olmak, bağlı olmak, güvenmek, dayanmak, bel
bağlamak, yatmak, gömülü olmak, artık, kalan, ötekiler, diğerleri, kalanlar
47615 restart yeniden başlatmak
47616 restaurant lokanta, aşhane
47617 restaurateur lokanta sahibi, lokantacı
47618 restful dinlendirici, rahat, sakin, huzurlu, huzur verici
47619 restitution iade, sahibine geri verme, zararı ödeme, tazmin
47620 restive yerinde duramayan, rahat durmayan, huzursuz, inatçı
47621 restless yerinde duramayan, hareketli, kıpır kıpır, kıpırdak, rahatsız,
huzursuz
47622 restoration onarım, yenileme, restorasyon, sahibine geri verme, iade, yeniden
kurma
47623 restorative güçlendiren, sağlık veren, güç/sağlık veren ilaç, yiyecek, /vb.
47624 restore sahibine geri vermek, iade etmek, eski yerine koymak, geri
koymak, yeniden kurmak, düzeltmek, eski görevine, işine, /vb.yeniden getirmek, iade
etmek, yeniden sağlığına kavuşturmak, iyileştirmek, onarmak, yenilemek, restore
etmek
47625 restoring force düzeltici kuvvet, geriçağırım kuvveti
47626 restrain engellemek, dizginlemek, zaptetmek, tutmak, -den önlemek
47627 restrained kontrollü, sakin, özüne hakim
47628 restraint tutma, dizginleme, zapt, özünü tutma, özüne hakim olma,
sınırlama, baskı, zorlama
47629 restrict sınırlamak
47630 restricted credit şartlı kredi
47631 restricted ownership sınırlı mülkiyet
47632 restricted sınırlı, kısıtlı, kontrollü, yalnızca belirli bir kesimin
kullanımına özgü, belirli bir türküm için, hizmete mahsus, dar, sınırlı
47633 restriction sınırlama
47634 restrictive sınırlayıcı
47635 result in ile sonuçlanmak, çıkmak, neticelenmek
47636 result (from ile) -den sonuçlanmak, meydana gelmek, çıkmak, doğmak, (in
ile) ile sonuçlanmak, sonuç, mahsul, ürün, semere
47637 resultant force bileşke kuvveti
47638 resultant sonucunda ortaya çıkan, sonuçta oluşan
47639 resume (ara verdikten sonra) yeniden başlamak, sürdürmek, devam etmek,
geri almak, yeniden elde etmek
47640 resumé özet, özgeçmiş
47641 resumption yeniden başlama, sürdürme
47642 resurgence yeniden güçlenme, dirilme, yeniden aktiflik kazanma
47643 resurgent yeniden güçlenen, dirilen
47644 resurrect yeniden canlandırmak, diriltmek, yeniden kullanmak, geçerli
kılmak
47645 resurrection yenileme, canlanma, dirilme, tekrar ortaya çıkma, doğma,
(the ile) İsa'nın dirilişi
47646 ret çürümek, ıslatıp yumuşatmak
47647 retail banking perakende bankacılık
47648 retail credit müşteri kredisi
47649 retail dealer perakendeci
47650 retail price perakende fiyatı
47651 retail trade perakende ticaret
47652 retail perakende satmak, (at ile) perakende olarak ...fiyatına satılmak,
dedikodu yaymak, perakende satış, perakende olarak, perakendeciden, perakende
47653 retailer perakendeci
47654 retain wall set
47655 retain tutmak, yitirmemek, sahip olmak, pulla (avukat) tutmak
47656 retained earnings birikmiş kârlar
47657 retainer uşak, hizmetçi, avukata verilen avans
47658 retaining wall istinat duvarı
47659 retake yeni çekim, yeniden almak, geri almak
47660 retaliate misilleme yapmak, kötülüğe kötülükle karşılık vermek
47661 retaliation misilleme, kısas, öç
47662 retaliatory misilleme niteliğinde, karşılık olarak
47663 retard geciktirmek, yavaşlatmak
47664 retardation geciktirme, yavaşlatma, geciktirici şey
47665 retarded (çocuk) yavaş gelişen, geri zekâlı
47666 retarder geciktirici, hız kesici
47667 retch kusmaya çalışmak, kusacak gibi olmak
47668 retell yeniden anlatmak
47669 retene reten
47670 retention (akılda/vb.) tutma
47671 retentive (aklında/vb.) tutan, unutmayan
47672 retest yeniden test etmek
47673 rethink tekrar düşünmek, tekrar gözden geçirmek
47674 reticence az konuşma, ağzı sıkılık, gizlilik, sır tutma
47675 reticent suskun, ağzı sıkı, konuşmayan, ketum, sessiz
47676 reticle retikül, kılağ, dürbün ağı
47677 reticular ağ gibi, ağsı, ağ şeklinde, gözenekli, dolaşık
47678 reticulate ağ gibi, şebekeli, ağsı, ağ gibi sarmak, ağ gibi örmek
47679 reticulated ağ gibi, ağsı
47680 reticulation ağsılaşma, ağ gibi olma
47681 reticule retikül, kılağ
47682 reticulum ağ, şebeke, börkenek
47683 retiform ağ gibi
47684 retina retina, ağkatman
47685 retinal retinayla ilgili
47686 retinue maiyet, heyet
47687 retire into one's shell kabuğuna çekilmek
47688 retire to pasture köşesine çekilmek, emekliye ayrılmak
47689 retire çekilmek, bir köşeye çekilmek, gitmek, yatmaya gitmek, geri
çekilmek, emekliye ayırmak, emekliye sevketmek, emekli olmak, emekliye ayrılmak
47690 retired emekli
47691 retirement age emeklilik yaşı
47692 retirement annuity emeklilik sigortası
47693 retirement pension emekli maaşı
47694 retirement emekliye ayrılma, emeklilik
47695 retiring age emeklilik yaşı
47696 retiring pension emekli maaşı
47697 retiring çekingen, içine kapanık
47698 retool yeniden aletlerle donatmak
47699 retort sert yanıt vermek, karşılık vermek, sert yanıt, karşılık, imbik
47700 retortion geriye bükme, misilleme
47701 retouch rötüş yapmak
47702 retrace tekrarlamak, geriye/kaynağına gitmek
47703 retract geri çekmek, içeri çekmek, (sözünü) geri almak
47704 retractable geri alınabilir, toparlanır
47705 retractor geri çekici kas
47706 retrain yeniden eğitmek
47707 retraining yeniden eğitme
47708 retread dış lastiğe sırt geçirmek
47709 retreat çekilme, gerileme, geri çekilme, ricat, bir köşeye çekilip
dinlenme, inziva, inziva köşesi, sığınak, çekilmek, geri çekilmek, gerilemek,
dinlenmek için çekilmek, gitmek, inzivaya çekilmek
47710 retrench masrafları kısmak, personel sayısını azaltmak
47711 retrial (davayı) yeniden görme
47712 retribution hakedilen ceza
47713 retributive cezalandırıcı, intikamcı
47714 retrievable geri alınabilir, düzeltilebilir
47715 retrieval geri alma, bilgi çıkarma
47716 retrieve geri almak, yeniden ele geçirmek, kavuşmak, yeniden edinmek,
düzeltmek, telafi etmek, çaresini bulmak, (av köpeği) vurulan avı bulup getirmek
47717 retriever aport köpeği, avı bulup getiren köpek
47718 retrivable yeniden elde edilir
47719 retroaction makable şümul, geçmişi kapsama, tepki
47720 retroactive önceki olayları kapsayan
47721 retrocede iade etmek, geri vermek
47722 retrocession iade
47723 retroflex üstdamaksıl, üstdamaksıl olan
47724 retrograde gerileyen, kötüye giden
47725 retrogress gerilemek, kötüye gitmek
47726 retrogression gerileme
47727 retrogressive geri giden, gerileyici
47728 retrorocket geciktirme roketi, eğleç roketi
47729 retrospect geçmişi düşünme, geçmişe bakış
47730 retrospection geçmişi düşünme, geçmişe bakış
47731 retrospective geçmişle ilgili, önceki olayları kapsayan
47732 retrousse ucu yukarıya kalkık
47733 retry yeniden yargılamak
47734 return a favour yapılan iyiliğin karşılığını vermek
47735 return a verdict of guilty suçlu bulmak
47736 return address dönüş adresi
47737 return airway tenek dönüş yolu
47738 return circuit dönüş devresi
47739 return code dönüş kodu
47740 return fare gidiş dönüş vergini
47741 return instruction dönüş komutu
47742 return match rövanş maçı
47743 return piping dönüş borusu
47744 return thanks teşekkür etmek
47745 return ticket gidiş dönüş bileti
47746 return to geri dönmek, rücu etmek
47747 return trace resim başı
47748 return visit iade ziyareti
47749 return kayıtmak, dönmek, geri gelmek, geri vermek, geri götürmek,
kaytarmak, iade etmek, geri çevirmek, geri göndermek, yanıt vermek, karşılık
vermek, seçmek, (huk.) karar vermek, (kâr/kazanç) getirmek, sağlamak, açıklamak,
beyan etmek, resmen bildirmek, (mal) ilk sahibine dönmek, dönüş, geri geliş, dönüp
gelme, geri verme, geri götürme, geri gönderme, geri çevirme, iade, yanıt,
karşılık, yeniden olma, tekrarlama, tekerrür, resmi rapor, beyanname, kâr, kazanç,
gidiş-dönüş bileti, (ç.) kazanç, gelir, hasılat, (bilet) gidiş-dönüş
47750 returnable geri verilebilir, geri verilmesi gereken
47751 returned check iade edilmiş çek
47752 retuse çökük
47753 reunification yeniden birleşme
47754 reunion yeniden bir araya gelme, birleşme, barışma, toplantı, arkadaş
toplantısı, yakınların görüşü
47755 reunite yeniden bir araya gelmek, toplanmak, birleşmek, yeniden bir araya
getirmek, birleştirmek
47756 rev devir, tur, (up ile) (kozgaltkanın) hızını artırmak
47757 revaccinate yeniden aşılamak
47758 revalorization yeniden değerlendirme, revalorizasyon
47759 revalorize yeniden değerlendirmek
47760 revaluate yeniden değerlendirmek
47761 revaluation revalüasyon, yeniden değerlendirme
47762 revalue (bir ülke pulunun) değerini yükseltmek
47763 revamp tamir etmek, düzeltmek, kayırmak
47764 revanchist intikamcı, intikamcı kimse
47765 reveal a secret sırrı açıklamak
47766 reveal açığa vurmak, ortaya çıkarmak, göstermek, pervaz, kapı dikmesi
47767 revealing anlamlı, manidar, (giysi) bir kısmını gösteren
47768 reveille kalk borusu
47769 revel in haz duymak, zevk almak
47770 revel eğlenmek, cümbüş yapmak, alem yapmak, (in ile) -den haz duymak, büyük
zevk almak, eğlence, cümbüş, eğlenti, şenlik
47771 revelation açığa vurma, ifşa
47772 reveller eğlence düşkünü, âlemci
47773 revelry şenlik, eğlenti, cümbüş, alem
47774 revenge öç, intikam, -in öcünü almak
47775 revengeful kinci, kin tutan, intikamcı
47776 revenue bond gelir tahvili
47777 revenue office defterdarlık, maliye
47778 revenue officer gümrük memuru
47779 revenue reserve ihtiyari yedek
47780 revenue sharing bond gelir ortaklığı senedi
47781 revenue stamp damga pulu
47782 revenue gelir, hükümetin vergi geliri
47783 reverberate yankılanmak
47784 reverberation yansıma, yankılanma, akis, aksetme
47785 reverberator ışıldak, projektör, yansıtaç, reflektör
47786 reverberatory yansımalı
47787 revere saymak, büyük saygı ve hayranlık göstermek, sevip saymak
47788 reverence derin saygı, saygı ile eğilme, reverans
47789 reverent saygılı
47790 reverential saygılı, saygıdan ileri gelen
47791 reverie düş, hayal, düşlere dalma
47792 reversal ters dönme, dönme
47793 reverse charges ödemeli alısünlemek
47794 reverse current ters akım
47795 reverse direction flow ters yönde akış
47796 reverse gear geri vites
47797 reverse reaction ters reaksiyon
47798 reverse side arka yüz, ters yüz
47799 reverse the charges ödemeli alısün görüşmesi yapmak
47800 reverse voltage ters gerilim
47801 reverse ters, arka, aksi, tersine dönmüş, karşıt, zıt, ters çevirmek,
tersyüz etmek, geri gitmek/götürmek, yerlerini değiştirmek, aksi yönde değiştirmek,
ters taraf, ters yüz, ters, aksi, zıt, zıttı, tersi, karşıtı, aksilik, terslik,
başarısızlık, yenilgi, geri vites
47802 reversibility tersinirlik, tersine çevrilebilme
47803 reversible fabric çift yüzlü kumaş
47804 reversible reaction tersinir tepkime, tersinir reaksiyon
47805 reversible tersinir, tersine çevrilebilir
47806 reversing gear geri hareket düzeni, tornistan düzeni
47807 reversing geri dönebilen, geri
47808 reversion eski haline ya da alışkanlığına dönme, (mülk) ilk sahibine dönme,
kalıtım hakkı, veraset hakkı
47809 reversionary annuity yıllık gelir poliçesi
47810 reversionary heir art mirasçı
47811 reversionary intikal ile ilgili
47812 reversioner art mirasçı
47813 revert (to ile) (eski yağdayına/alışkanlıklarına/inançlarına/vb.)
kayıtmak, geri dönmek, yeniden dönmek, ilk sahibine dönmek
47814 revetment kaplama, revetman
47815 review bir daha gözden geçirme, yeniden inceleme, eleştiri, kitap
eleştirisi, yazın ve düşünce dergisi, teftiş, yargıtayca mahkeme kararının yeniden
incelenmesi, bir daha gözden geçirmek, yeniden incelemek, eleştirmek, eleştiri
yazmak, teftiş etmek, mahkeme kararını yeniden incelemek
47816 reviewer eleştirmen, kitap eleştirmeni
47817 revile sövmek, küfretmek, hakaret etmek, tanlamak, lanetlemek,
kötülemek, yamanlamak
47818 revisal gözden geçime, revizyon, ikinci düzeltme
47819 revise gözden geçirip düzeltmek, yeniden elden geçirmek, (görüş/vb.)
değiştirmek, (ders) tekrarlamak, bir daha gözden geçirmek, ikinci prova
47820 revised edition gözden geçirilmiş baskı, düzeltilmiş baskı
47821 reviser gözden geçirip düzelten kimse, düzeltmen
47822 revision gözden geçirip düzeltme, bir daha gözden geçirme, tekrar,
düzeltilmiş baskı
47823 revisionism revizyonizm
47824 revisit yeniden ziyaret etmek
47825 revitalize canlandırmak, güçlendirmek
47826 revival yeniden canlanma, dirilme, eski bir oyunu yeniden oynama, uyanış
47827 revive canlanmak, sağlıklı olmak, canlandırmak, tekrar kullanılmaya
başlamak, geri gelmek, ortaya çıkmak, tekrar kullanmaya başlamak, geri getirmek
47828 reviver güçlendirici madde
47829 revivify canlandırmak, diriltmek
47830 revocable geri alınabilir, iptal edilebilir, kabili rücu
47831 revocation geri alma, kaldırma, iptal
47832 revoke (izin/yasa/karar/vb.) geri almak, hükümsüz kılmak, iptal etmek,
kaldırmak, feshetmek
47833 revolt (aganist ile) başkaldırmak, karşı gelmek, ayaklanmak, isyan
etmek, iğrenmek, tiksinmek, iğrendirmek, tiksindirmek, başkaldırma, başkaldırı,
ayaklanma, isyan
47834 revolting iğrenç
47835 revolution counter devir sayacı, takometre
47836 revolution ihtilal, devrim, köklü değişiklik, çevriliş, devrim, dönme, tur,
devir, dolanma, devir süresi, devre
47837 revolutionary devrimci
47838 revolutionist devrimci
47839 revolutionize -de devrim yapmak, inkılabîleştirmek
47840 revolve around çevresinde oluşmak, merkezlenmek
47841 revolve dönmek, devretmek, döndürmek, çevirmek, iyice düşünüp taşınmak,
üzerinde derin derin düşünmek, (around ile) çevresinde oluşmak/merkezlenmek
47842 revolver tabanca
47843 revolving door döner kapı
47844 revolving fund döner sermaye
47845 revolving döner, dönen, devir yapan
47846 revue revü
47847 revulsion tiksinme, iğrenme, tiksinti, iğrenti,
(düşüncelerde/görüşlerde/vb.) ani değişiklik, sapma
47848 reward ödül vermek, ödüllendirmek, ödül, mükafat, karşılık
47849 rewarding denemeye değer
47850 rewind geri sarmak
47851 rewinder geri sarıcı
47852 rewire (binaya) yeni çıngı telleri döşemek
47853 reword başka sözcüklerle söylemek
47854 rewrite yeniden yazmak, yeniden daha uygun bir şekilde yazmak
47855 Rex Kral
47856 rhapsodic rapsodiye benzer
47857 rhapsodist heyecanlı konuşan kimse
47858 rhapsodize heyecanla söz etmek
47859 rhapsody rapsodi, aşırı övgü, bayılma
47860 Rhenish Ren ırmağına ait, Ren şarabı
47861 rhenium renyum
47862 rheology reoloji, akışbilim
47863 rheostat reosta, direnç aygıtı
47864 rheostatic reostatik
47865 rhesus factor Rh faktörü
47866 rhesus alyanaklı maymun
47867 rhetoric question yanıtı beklenmeyen soru
47868 rhetoric konuşma sanatı, uzsözlülük, belagat, cafcaflı konuşma/yazı
47869 rhetorician belagat ustası, belagatli kişi, hatip, söylevci
47870 rheumatic fever ateşli romatizma
47871 rheumatic romatizma ile ilgili, romatizmalı
47872 rheumatism romatizma
47873 rheumatoid arthritis eklem iltihabı
47874 rheumatoid romatizma gibi, romatizmalı
47875 rhinitis burun iltihabı
47876 rhino gergedan
47877 rhino- (önek) burun
47878 rhinoceros gergedan
47879 rhizoid köksü, kök gibi, lif, ercik sapı
47880 rhizome rizom, köksap
47881 rhizophagous ösümlük köküyle beslenen
47882 rhizopod rizopod, kökbacaklı, kökayaklı
47883 rhodacyte kırmızı kan küreciği
47884 rhodamine rodamin
47885 Rhodes Rodos Adası
47886 Rhodesia Rodezya
47887 rhodium rodyum
47888 rhodopsin rodopsin
47889 rhombic antenna baklava anten
47890 rhombic eşkenar dörtgen biçiminde, rombik
47891 rhombohedral romboedrik
47892 rhombohedron eşaltıyüzlü
47893 rhombus eşkenar dörtgen
47894 rhubarb ravent
47895 rhumb kerte
47896 rhumbatron rumbatron
47897 rhyme or reason anlam, mantık, akıl fikir
47898 rhyme uyak, kafiye, uyaklı şiir, ile uyak oluşturmak, uyaklı olmak, şiir
yazmak
47899 rhyolite riyolit
47900 rhythm dizem, ritim, vezin
47901 rhythmic ritmik, dizemli
47902 rhythmical uyumlu, ritmik, ölçülü
47903 rhythmics ritm çalışması
47904 ria coast rialı kıyı
47905 ria ria
47906 rialto ticaret merkezi, borsa
47907 rib cage göğüs kafesi
47908 rib kaburga sümüğü, pirzola, kaburga, şemsiye teli, yaprak damarı,
takılmak, dalga geçmek, kafaya almak
47909 ribald kaba, açık saçık, müstehcen
47910 ribaldry kabalık, açık saçıklık, müstehcenlik, kaba dil
47911 riband kurdele, şerit
47912 ribbed cooler kaburgalı soğutucu
47913 ribbed glass çizgili cam
47914 ribbed yivli, nervürlü
47915 ribbon kurdele, şerit, daktilo şeridi
47916 ribboned şeritli, çizgili
47917 riboflavin riboflavin
47918 ribonucleic acid RNA, ribonükleik asit, RNA
47919 ribonucleic ribonükleik
47920 ribosome ribozom
47921 rice flour düğü unu
47922 rice paddy düğü tarlası
47923 rice paper düğü çöngesi
47924 rice pudding sütlaç
47925 rice pirinç, düğü, pilav
47926 ricer çisil rendesi
47927 rich as Croesus Karun kadar zengin
47928 rich zengin, varlı, bay, bitek, verimli, bereketli, zengin, bol, çok,
(yemek) yağlı, ağır, canlı, parlak, (ses) gür, dolgun, kalın, pahalı, ağır, lüks,
gülünç, komik, (the ile) zenginler
47929 riches varlık, zenginlik, servet
47930 richly görkemli/şatafatlı bir şekilde
47931 richness zenginlik
47932 ricin risin
47933 rick kuru ot, saman, /vb.yığını, (saman/vb.) yığmak, burkulmak, bükülmek
47934 rickets sümük hastalığı, raşitizm
47935 rickettsia riketsiya
47936 rickety zayıfça tutturulmuş, çürük
47937 ricksha bkz.rickshaw
47938 rickshaw Uzak Doğu'da insan gücüyle çekilen iki tekerlekli küçük fayton
47939 ricochet (taş/kurşun/vb.) sekme, (off ile) (taş/kurşun/vb.) sekmek
47940 rictus gaga açıklığı, ağız açıklığı
47941 rid (of ile) -den kurtarmak, temizlemek
47942 riddance -den kurtulma, başından atma, atlatma
47943 riddle with delik deşik etmek, kalbura çevirmek
47944 riddle bilmece, tapmaca, cumbak, sır, giz, esrar, kalbur, kalburdan
geçirmek, elemek, (with ile) delik deşik etmek, kalbura çevirmek
47945 ride a high horse büyüklük taslamak
47946 ride for a fall canına susamak
47947 ride herd on peşinde dolaşmak
47948 ride in yolculuk etmek, gitmek
47949 ride off in all directions dört dönmek
47950 ride out sağ salim kurtulmak, dertsiz belasız atlatmak
47951 ride roughshod over aman vermemek
47952 ride the gravy train bir eli yağda, bir eli balda olmak
47953 ride the high horse özünü dev aynasında görmek
47954 ride (at/bisiklet/motosiklet/vb.) sürmek, binmek, ata binmek, at gezintisi
yapmak, (in ile) yolculuk etmek, gitmek, (su) üstünde kalmak, süzülmek, sataşmak,
gıcık etmek, eleştirmek, gezinti, tur
47955 rider binici, atlı, sürücü, ek görüş/öneri
47956 ridge beam mahya kirişi, çatı direği
47957 ridge tile mahya kiremidi
47958 ridge sırt, bayır, dağ sırası
47959 ridicule eğlenme, lağ, alay, alay konusu olma, ile alay etmek, temeshur
etmek, ele salmak, lağa koymak, gülmek
47960 ridiculous gülünç, komik, saçma
47961 ridiculousness gülünçlük, komiklik, saçmalık
47962 riding habit bayan binici kıyafeti
47963 riding horse binek atı
47964 riding school binicilik mektebi
47965 riding binicilik
47966 rife (kötü şeyler) yaygın, hüküm süren, genel, (kötü şeylerle/kötülüklerle)
dolu
47967 riffle ızgara, ayırma ızgarası
47968 riffler eğe
47969 riffraff en aşağı halk tabakası, ayak takımı
47970 rifle corps piyade alayı
47971 rifle soymak, yağma etmek, tüfek
47972 rifleman silahşör
47973 riflerange atış meydanı
47974 rifling yiv
47975 rift saw dilme testeresi
47976 rift valley graben, çökük, çöküntü vadisi
47977 rift yarık, çatlak, (ilişki) ayrılık, uçurum
47978 rig (gemi) donatmak, -e hile karıştırmak, çıkarına göre düzenlemek, (gemi)
arma, donanım, kılık kıyafet, alet
47979 rigged game şike
47980 rigger armador, vinççi
47981 rigging donanım, teçhizat, kanat ayarı
47982 right and left sağda solda, orda burda, her yerde
47983 right angle dik açı
47984 right arm sağ kol
47985 right as rain turp gibi, bomba gibi, çok iyi
47986 right ascension bahar açısı, açılım, yükselim
47987 right atrium sağ kulakçık
47988 right auricle sağ kulakçık
47989 right away bir an önce, hemen, gecikmeden, derhal
47990 right enough beklendiği gibi
47991 right hand man sağ kol
47992 right hand sağ kol
47993 right handed sağ eliyle iş gören
47994 right here tam burada, tam buraya
47995 right in one's head makul, aklı başında, mantıklı
47996 right justify sağa yanaştırmak
47997 right of action dava hakkı, dava hakkı
47998 right of assembly toplanma hakkı
47999 right of asylum sığınma hakkı
48000 right of possession mülkiyet hakkı
48001 right of preemption şufa hakkı
48002 right of priority rüçhan hakkı
48003 right of property mülkiyet hakkı
48004 right of search arama hakkı
48005 right of strike grev hakkı
48006 right of veto red hakkı
48007 right of way (trafikte) geçiş hakkı
48008 right off the bat apar topar
48009 right off the reel çarçabuk
48010 right section dik kesit
48011 right shift sağa kaydırma
48012 right side kumaş yüzü
48013 right triangle dik üçgen
48014 right whale balina
48015 right wing sağ kanat
48016 Right you are Tamam!, Peki!, Kabul!, Olur!
48017 right doğru, düz, doğru, doğru, gerçeğe uygun, haklı, elverişli, uygun, iyi,
sağlam, dürüst, doğru, namuslu, güvenilir, gereken, aranan, sağlam, sağlıklı, iyi,
aklı başında, sağ, sağ, tutucu, hak, yetki, doğruluk, dürüstlük, doğru olan şey,
doğru, sağ taraf, (siyaset) sağ kanat, sağ, doğru olarak, doğru, doğru, adaletli,
dosdoğru, doğruca, düzgün, yolunda, uygun biçimde, doğrultmak, düzeltmek
48018 right-angled dik açılı
48019 right-hand drive sağ direksiyon
48020 right-handed rotating sağa dönen
48021 right-minded doğru düşünceli
48022 rightabout karşı taraf
48023 righteous dürüst, doğru, erdemli, hak tanır, adil
48024 righteousness dürüstlük, doğruluk, erdem
48025 rightful yasal, yasaya uygun, meşru
48026 rightist sağcı
48027 rightly or wrongly doğru ya da yanlış
48028 rightly doğru olarak, gereği gibi, hakkıyla, kesinlikle, kesin olarak
48029 rightminded doğru düşünüşlü, insaflı
48030 rightness doğruluk, hakkaniyet, dürüstlük, haklı olma
48031 righto tamam!, olur!, aferin!
48032 rightward sağa doğru
48033 rigid sert, eğilmez, bükülmez, katı, sert, şiddetli, katı, değişmez
48034 rigidity esnemezlik, sertlik, rijitlik, eğilmezlik
48035 rigmarole uzun ve karışık hikaye, deli saçması, birtakım anlamsız
(formalite) işler
48036 rigor mortis ölüm katılığı
48037 rigor bkz.rigour
48038 rigorous sert, şiddetli, özenli, dikkatli, sıkı, titiz
48039 rigour sertlik, katılık, sertlik, acımasızlık, şiddet, sıkıntı, güçlük,
zorluk, cefa
48040 rile kızdırmak, sinirlendirmek, gıcık etmek
48041 rill dere
48042 rim base jant tabanı
48043 rim brake jant eğleci
48044 rim kenar, çerçeve
48045 rime kırağı
48046 rind kabuk
48047 rinderpest sığır vebası
48048 rindish rindane
48049 ring a bell bir şey hatırlatmak, yabancı gelmemek
48050 ring back daha sonra aramak
48051 ring binder telli defter
48052 ring bolt halkalı cıvata
48053 ring cartilage kıkırdak
48054 ring compound halka bileşiği
48055 ring down bir şeye son vermek
48056 ring false yanlış gibi gelmek, inandırıcı olmamak
48057 ring fence araziyi çeviren çit
48058 ring finger yüzükparmağı
48059 ring of truth doğruluk payı, gerçeklik
48060 ring off alısün görüşmesini bitirmek, alısünü kapatmak
48061 ring out yüksek sesle çınlamak
48062 ring road çevre yolu
48063 ring spanner yıldız anahtar
48064 ring stone kemer altlık taşı, kemer yüz taşı
48065 ring the bell zil çalmak
48066 ring the changes değişiklik yapmak
48067 ring true doğru gibi gelmek, inandırıcı olmak
48068 ring up alısünlemek, telefon etmek
48069 ring (zil/vb.) çalmak, çınlatmak, çınlamak, çalmak, zil çalmak, (kulak)
çınlamak, (up ile) alısünlemek, telefon etmek, etrafını kuşatmak, çember içine
almak, çan sesi, zil sesi, çınlama sesi, etki, nitelik, halka, çember, daire,
yüzük, şebeke, çete, türküm, ring
48070 ringdove boynu halkalı güvercin
48071 ringleader çete başı, elebaşı
48072 ringlet ufak halka, saç lülesi
48073 ringmaster sirk müdürü
48074 ringster klik/tröst üyesi
48075 ringworm mantar hastalığı, kelek
48076 rink paten alanı, buz alanı
48077 rinse temiz sudan geçirmek, durulamak, durulama, sıvı saç boyası
48078 rinsing water çalkalama suyu
48079 riot police toplum sakçısı
48080 riot ayaklanma, isyan, başkaldırı, kargaşa, gürültü, hengame, büyük
eğlence/başarı, şamata, ayaklanmak, isyan etmek
48081 riotous kargaşalık çıkaran, isyan çıkaran, huzuru bozan, gürültülü,
curcunalı
48082 rip into canına okumak
48083 rip off kazıklamak, yolmak, araklamak, yürütmek
48084 rip saw bıçkı, zıvana testeresi, dilme testeresi
48085 rip up parça parça etmek, parçalamak, yırtmak
48086 rip yırtmak, sökmek, parçalamak, yırtılmak, sökülmek, yarmak, yarık,
yırtık, sökük, anafor, girdap
48087 riparian ırmak kenarı ile ilgili
48088 ripcord paraşüt açma ipi
48089 ripe olgunlaşmış, olmuş, olgun, yetişmiş, olgun, tam kıvamında, tam vakti
gelmiş, hazır
48090 ripen olgunlaşmak, olgunlaştırmak
48091 ripeness olgunluk, erginlik
48092 riposte karşılık, hemen verilen cevap, sert cevap vermek
48093 ripper kesici, yırtıcı, sökücü
48094 ripping mükemmel, âlâ, nefis, yırtan, kesen
48095 ripple dalgacık, hafif dalgalanma, şapırtı, şarıltı, hafifçe
dalgalanmak, hafifçe dalgalandırmak, şapırdamak
48096 riprap anroşman
48097 ripsaw bıçkı testeresi
48098 rise against -e başkaldırmak, karşı çıkmak, isyan etmek
48099 rise in the world yıldızı parlamak
48100 rise to the bait oyuna gelmek
48101 rise to the occasion üstesinden gelmek
48102 rise with the lark karga bok yemeden kalkmak
48103 rise doğmak, yükselmek, çıkmak, yataktan kalkmak, kalkmak, (güneş/ay/vb.)
doğuş, yükseliş, yükseliş, yükselme, bayır, tümsek, artış, artma, çoğalma, zam,
çıkış, yükselme, terfi, kaynak, menba
48104 riser basamak yüksekliği, yataktan kalkan kimse
48105 risibility gülünçlük, komiklik
48106 risible güldürücü, gülünç, gülünecek, komik
48107 rising generation genç kuşak
48108 rising ayaklanma, baş kaldırma, isyan
48109 risk one's neck kelleyi koltuğa almak
48110 risk premium risk primi
48111 risk tehlike, risk, riziko, zarar olasılığı, tehlikeye atmak, göze almak
48112 risky tehlikeli, riskli, rizikolu
48113 risqué müstehcen, açık saçık, terbiyesiz
48114 rissole bir tür et ya da balık köftesi
48115 rite (dinsel) alışkı, töre, adet
48116 ritual dinsel törene ilişkin, törensel, (dinsel) tören, alışkı, adet,
alışkanlık
48117 ritzy lüks
48118 rival rakip, -e rakip olmak, ile rekabet etmek
48119 rivalry rekabet, rakiplik
48120 rive koparmak, yırtmak, kır(ıl)mak, incitmek, incinmek
48121 river basin nehir havzası
48122 river bed ırmak yatağı
48123 river gravel nehir çakılı
48124 river horse suaygırı
48125 river rat ırmak hırsızı
48126 river trip nehir gezisi
48127 river water ırmak suyu, nehir suyu
48128 river nehir, ırmak
48129 riverain nehir kıyısında bulunan
48130 riverbank ırmak kenarı
48131 riverbed nehir yatağı
48132 riverine nehir kıyısına ait
48133 riverside nehir kenarı
48134 rivet head perçin başı
48135 rivet perçin çivisi, perçinlemek, (dikkatini) çekmek
48136 riveter perçinleme kılgası
48137 riveting hammer perçin çekici
48138 riveting machine perçinleme kılgası
48139 riveting çok ilginç, sürükleyici, çekici
48140 riviera rivyera
48141 rivulet çay, dere, derecik
48142 roach hamamböceği, kızılgöz, kızılkanat
48143 road bed platform, yol tabanı
48144 road bridge yol köprüsü
48145 road building yol yapımı, yol inşaatı
48146 road construction yol yapımı, yol inşaatı
48147 road grader yol greyderi, yol düzleyici
48148 road haulage kara taşımacılığı
48149 road haulier kara taşımacısı
48150 road hog hızlı sürücü
48151 road junction yol kavşağı
48152 road maintenance yol bakımı
48153 road system yol şebekesi, yol ağı
48154 road tar yol katranı
48155 road traffic act karayolları trafik kanunu
48156 road yol, demirleyecek yer, dış liman
48157 roadblock yolu kapayan engel
48158 roadhouse motel, konak
48159 roadside yol kenarı, yol kenarında olan
48160 roadstead liman ağzı, dış liman, demirleyecek yer, uğrak
48161 roadster roadster, iki kişilik hafif otomobil, binek atı
48162 roadway yol ortası
48163 roadworthy (taşıt) yola çıkabilecek durumda, iyi durumda, sağlam
48164 roam aylak aylak dolaşmak, sürtmek, gezinmek, dolanmak
48165 roan güderi, sahtiyan, demir kırı
48166 roar gürlemek, gümbürdemek, kükremek, bağırmak, kışkırmak, gürleme,
gümbürtü, gürüldeme, kükreme, bağırma, kışkırma
48167 roaring business çok kârlı iş
48168 roaring trade çok kârlı iş
48169 roaring çok, çok büyük
48170 roast kızartmak, kavurmak, kızarmak, kavrulmak, kızartma, kızartma et, rosto
48171 roasted kızartılmış
48172 roasting furnace kavurma fırını
48173 roasting çok sıcak, cehennem gibi
48174 rob soymak, çalmak
48175 robber chief kuldurbaşı, kaçakbaşı, koçubaşı
48176 robber soyguncu
48177 robbery soygun
48178 robe cüppe, kaftan, bornoz
48179 robin kızılgerdan
48180 roborant kuvvetlendirici, kuvvet ilacı, tonik
48181 robot bomb kendi kuvvetiyle uçan bomba
48182 robot robot
48183 robotics robotlarla uğraşan bilim dalı
48184 robust turp gibi, sağlam, sıhhatli, güçlü
48185 robustness gürbüzlük
48186 rocambole bir çeşit pırasa
48187 roche moutonnee hörgüçkaya
48188 rock and roll rakınrol
48189 rock asphalt kaya asfaltı
48190 rock bed kaya tabanı
48191 rock bottom asgari, taban, en düşük düzey
48192 rock breaker kaya parçalama kılgası
48193 rock burst kaya patlaması
48194 rock climber kayalara tırmanan kimse
48195 rock climbing kayalara tırmanma (yöndünü)
48196 rock cork asbestos
48197 rock crystal kaya kristal
48198 rock debris kaya döküntüsü
48199 rock drill kaya delici
48200 rock dust taş tozu
48201 rock fall kaya düşmesi
48202 rock flour kaya unu
48203 rock oil taşyağı, petrol, madeni yağ
48204 rock partridge kınalıkeklik
48205 rock plant taşların arasında yetişen ösümlük
48206 rock salt kayatuzu
48207 rock stratum kaya tabakası, kayaç katmanı
48208 rock the boat velveleye vermek
48209 rock thrust arazi basıncı, yerey basıncı
48210 rock wool asbest, amyant
48211 rock sallamak, sallanmak, şaşırtmak, sarsmak, şok etmek, rak, kaya, kayalık,
bir tür şekerleme
48212 rock-bound kayalarla kuşatılmış
48213 rocker arm külbütör
48214 rocker shaft külbütör mili
48215 rocker sallanan sandalye, sallanan sandalyenin bacağı, (60'lı yıllarda)
deri montlu ve motosikletli genç rakınrolcu
48216 rockery taş döşeli küçük bahçe
48217 rocket bobbin roket bobin
48218 rocket bomb füze bombası, tepkili bomba, tepkili bomba
48219 rocket engine roket kozgaltkası
48220 rocket projector roketatar
48221 rocket salad roka
48222 rocket roket, füze, havai fişek füzesi, (düzey/miktar/vb.) hızla ve
aniden artmak
48223 rocketeer roket topçusu, roketçi, roket uzmanı
48224 rocketry roketçilik
48225 rockiness kayalıklı olma
48226 rocking chair salıncaklı sandalye, sallanan sandalye
48227 rocking horse salıncaklı oyuncak at, salıncaklı oyuncak at
48228 rockrose laden
48229 rockslide kaya kayması
48230 rockwood tahta amyant
48231 rockwork kaya işi, taş işi
48232 rocky kayalık, kaya gibi sert
48233 rococo rokoko
48234 rod aerial çubuk anten
48235 rod antenna çubuk anten
48236 rod mill çubuklu kırıcı
48237 rod oil yol yağı
48238 rod değnek, çubuk, baston, asa, sırık, kamış, sopa, (Aİ) tabanca
48239 rodding şişleme, şişleyerek boru temizleme
48240 rodent kemirgen
48241 rodeo rodeo
48242 rodomontade övüngen
48243 roe karaca, balık yumurtası
48244 roebuck erkek karaca
48245 roedeer karaca
48246 Roentgen rays röntgen ışınları
48247 Roentgen röntgen
48248 roger anlaşıldı!, tamam!, evet! peki!
48249 rogue namussuz, dolandırıcı, hilekâr, üçkâğıtçı, kerata, yaramaz, haydut
48250 roguery yaramazlık, çapkınlık, dolandırıcılık, hırsızlık
48251 roguish s.yaramaz, çapkın, dolandırıcı
48252 roil bulandırmak, sinirlendirmek
48253 roister âlem yapmak, şamata yapmak, gürültü etmek
48254 roisterer gürültücü, şamatacı
48255 role rol
48256 roll call yoklama
48257 roll in yığınla gelmek, yağmak
48258 roll of paper çönge tomarı
48259 roll one's sleeves up kolları sıvamak
48260 roll out oklavayla açmak, yaymak
48261 roll up gelmek, çıka gelmek
48262 roll tomar, top, rulo, toprak, sandviç ekmeği, yuvarlak ufak ekmek,
silindir, merdane, liste, defter, sicil, kayıt, gürültü, gümbürdeme, gürleme,
dalgalanma, yükselip alçalma, (gemi) yalpa, yuvarlama, tekerleme, yuvarlanma,
tekerlenme, yuvarlamak, yuvarlanmak, tomar yapmak, dürmek, top etmek, sarmak,
silindirle düzlemek, yaprak haline getirmek, oklava ile açmak, fıldır fıldır
oynatmak, sağa sola oynatmak, devirmek, (taşıtla) gitmek, gezmek, dolaşmak, (ay)
dönmek, devretmek, gürlemek, gümbürdemek, yalpa vurmak, sallamak, yalpa vurdurmak,
sallamak, (davul/vb.) çabuk çabuk, gümbür gümbür çalmak, sallanarak yürümek,
salınmak, (arazi) inişli yokuşlu uzayıp gitmek
48263 roll-on ferry araba vapuru
48264 roll-over credit döner kredi
48265 rollback düşmanı püskürtme, fiyatları indirme
48266 roller bearing rulman yatak, makaralı yatak
48267 roller skate tekerlekli paten
48268 roller silindir, üstüvane, merdane, küçük tekerlek, yuvarlak çubuk,
sahile çarpan büyük dalga
48269 roller-skating tekerlekli patenle kayma
48270 rollick cümbüş yapmak, eğlenmek
48271 rollicking eğlenceli, cümbüşlü
48272 rolling capitals döner sermaye
48273 rolling friction yuvarlanma sürtünmesi
48274 rolling pin oklava
48275 rolling press ütü kılgası
48276 rolling stock demiryolu taşıtı
48277 rolling stone çok gezen, serbest
48278 rolling (arazi) inişli çıkışlı
48279 roly-poly tıknaz, bodur
48280 roman a clef uydurma kişi ve yerlerin kullanıldığı roman
48281 Roman Catholic Katolik
48282 Roman law Roma hukuku
48283 Roman letter Latin harfi
48284 Roman letters Latin harfleri
48285 Roman numeral Romen rakamı
48286 Roman eski Roma'ya ilişkin, Roma'lı
48287 Romance peoples Latin kökenli halklar
48288 romance roman, öykü, masal, düş, hayal, içli aşk ve serüven romanı, aşk,
aşk macerası, abartmak, abartarak anlatmak, ballandırmak, şişirmek
48289 romancer macera romanı yazarı, yalancı kimse
48290 Romanes Çingene dili
48291 Romania Romanya
48292 romantic romantik, coşumcu, hayalci, romantik kimse
48293 romanticism romantizm, coşumculuk
48294 romanticist romantik kimse
48295 romanticize romantikleştirmek, romantikleşmek, abartmak
48296 Romany Çingene
48297 Rome wasn't built in a day Boyacı küpü mü bu?
48298 Rome Roma
48299 romp sıçrayıp oynama, hoplayıp zıplama, gürültüyle oynama, kolay yengi,
gürültüyle oynamak, azmak, kudurmak, kolayca yenmek/geçmek
48300 rompers çocuk tulumu, askılı pantolon
48301 rondo rondo
48302 rontgen rays röntgen ışınları
48303 rontgen röntgen
48304 rood çeyrek dönüm
48305 roof bar sarma
48306 roof block çatı bloku
48307 roof bolt tavan saplaması
48308 roof caving tavan göçertme
48309 roof garden çatı bahçesi, dam bahçesi
48310 roof light tavan lambası
48311 roof panel tavan kaplaması
48312 roof rack üst bagaj, portbagaj
48313 roof slope çatı eğimi, çatı akıntısı
48314 roof tile kiremit
48315 roof tree çatı kirişi
48316 roof truss çatı makası
48317 roof window çatı penceresi
48318 roof çatı, dam, ev, yuva, en yüksek çekit ya da düzey, çatı ile örtmek, çatı
olmak
48319 roofing nail dam çivisi
48320 roofing slate çatı arduvazı
48321 roofing çatı kaplama malzemesi
48322 rook (satranç) kale, ekinkargası, hileci, üçkâğıtçı
48323 rookery kenar mahalle
48324 rookie acemi çaylak, acemi oyuncu
48325 room temperature oda sıcaklığı
48326 room thermostat oda termostatı
48327 room oda, (ç.) daire, apartman, pansiyon, yer, orun, meydan, neden, fırsat,
olanak
48328 roommate oda arkadaşı
48329 rooms daire, apartman, pansiyon
48330 roomy geniş, ferah
48331 roost tünek, tünemek
48332 rooster horoz
48333 root about altını üstüne getirmek, karıştırmak
48334 root and branch tepeden tırnağa
48335 root around altını üstüne getirmek, karıştırmak
48336 root crops kök ürünleri
48337 root hair kök tüyü, emici tüy
48338 root mean square ortalama karekök
48339 root out yok etmek, kökünü kazımak
48340 root pressure kök basıncı
48341 root rot kök çürüklüğü
48342 root system kök jüyesi
48343 root up kökünden koparmak, yok etmek, söküp çıkarmak
48344 root kök, köken, kaynak, merkez, kök salmak, kök tutmak, köklenmek, kökeni
ya da temeli olmak, kökü olmak, (out ile) defetmek, yok etmek, kökünü kazımak,
(about/around/for ile) bir şey bulmak için altını üstüne getirmek, karıştırmak
48345 rooted köklü, kök salmış (gibi)
48346 rooter kök sökme aleti, koyu taraftar
48347 rootless evsiz, köksüz, kökenleri olmayan
48348 rootlet kökçük
48349 rootstock rizom, köksap, menşe
48350 rooty köklü, kök gibi
48351 rope brake kablolu eğleç, kordonlu eğleç
48352 rope breakage halat kopması
48353 rope drive halatla iletme, halatla tahrik
48354 rope factory halat fabrikası
48355 rope in yardıma ikna etmek, kandırmak
48356 rope ladder ip merdiven
48357 rope off ip gererek ayırmak
48358 rope pulley kablo makarası
48359 rope reel halat makarası, halat tamburu
48360 rope wire halat teli
48361 rope yarn halat ipi
48362 rope ip, kendir, halat, iple/halatla bağlamak
48363 rope-walker cambaz, kendirbaz
48364 ropedancer ip cambazı
48365 ropery ipçilik, halatçılık
48366 ropewalk halat bükme yeri
48367 ropeway teleferik
48368 ropiness ip gibi olma, berbatlık, niteliksizlik
48369 ropy ip gibi, tel tel, lif lif, berbat, niteliksiz
48370 rorqual çatalkuyruklu balina
48371 ros‚ pembe şarap, roze şarabı
48372 rosace gül biçiminde desen
48373 rosaceous gül gibi, gül
48374 rosarian gül yetiştiricisi
48375 rosary tespih, tespih çekilirken edilen dualar, incik-boncuk
48376 rose bit rozbit
48377 rose diamond Felemenk elması
48378 rose hip kuşburnu
48379 rose petal gül yaprağı
48380 rose water gülsuyu
48381 rose window renkli camlarla süslü yuvarlak pencere
48382 rose kızılgül, gül, gül tüsü, pembemsi kırmızı
48383 rosé pembe şarap, roze şarabı
48384 rose-coloured gül renkli
48385 roseate kırmızı, gül renkli
48386 rosebay zakkum, ağıağacı
48387 rosebud gül goncası
48388 rosebush gül ağacı
48389 rosemary biberiye
48390 roseola kızamıkçık, rozeol
48391 rosette rozet
48392 rosewood gül ağacı, pelesenkağacı
48393 rosin reçine, kalofan
48394 roster liste, nöbet cetveli
48395 rostrum kürsü, platform
48396 rosy gül renkli, pembe, pembemsi, umut verici, parlak
48397 rot protection çürümeden koruma
48398 rot çürümek, bozulmak, çürütmek, çürüme, bozulma, çürük, çürümüş şey, (İİ)
boş laf, saçma, zırva
48399 rota liste, görev listesi, sıra listesi
48400 rotary antenna rotatif anten, döner anten
48401 rotary blower döner körük
48402 rotary crusher döner kırıcı
48403 rotary drier döner kurutucu
48404 rotary drill döner matkap
48405 rotary engine döner kozgaltka
48406 rotary feeder döner besleyici
48407 rotary field döner alan
48408 rotary furnace döner fırın
48409 rotary hoe döner çapa
48410 rotary intersection dönel kavşak
48411 rotary kiln döner fırın
48412 rotary press oluklu pres, silindirli pres
48413 rotary pump döner pompa
48414 rotary screen döner elek
48415 rotary bir eksen etrafında dönen, dönel
48416 rotate (bir eksen üzerinde) dönmek, döndürmek, art arda dönüp gelmek,
(bir işi) sıra ile yer değiştirerek yapmak, sıra ile yer değiştirmek, yer
değiştirerek çalıştırmak
48417 rotating antenna rotatif anten, döner anten
48418 rotating beacon döner far
48419 rotating disk döner disk
48420 rotating engine döner kozgaltka
48421 rotating joint döner eklem
48422 rotating wing döner kanat
48423 rotating rotatif, döner
48424 rotation axis dönme ekseni
48425 rotation in office görevde değişiklik, rotasyon
48426 rotation of the earth dünyanın dönüşü
48427 rotation dönme, dönüş, deveran, devir, (işi) sıra ile yapma, nöbetleşme,
rotasyon
48428 rotational spectrum rotasyonel spektrum, dönel izge
48429 rotational speed dönme hızı
48430 rotational dönüşlü, dönel
48431 rotator rotatör, döngen, dönen şey, çevirici
48432 rotatory dönel, rotatif
48433 rote ezber, ezbercilik
48434 rotifer rotator
48435 rotifera rotifera, tekerleklikurtlar
48436 rotisserie döner şişi
48437 rotogravure rotagravür, tifdruk
48438 rotor döneç, rotor
48439 rotten çürük, bozuk, kokmuş, kaba, kötü, berbat, boktan, rezil
48440 rottenness çürüklük
48441 rotter soysuz, yaramaz kişi
48442 rotund toparlak, şişman, tombul
48443 rotunda rotonda, kubbeli yuvarlak yapı
48444 rotundate yuvarlak biçimde
48445 rotundity yuvarlaklık, toparlaklık, şişmanlık
48446 rouble ruble
48447 roue çapkın, zampara adam
48448 rouge allık
48449 rough and ready basit ve rahatsız, kaba saba
48450 rough cast kaba sıva, taslağını yapmak
48451 rough copy müsvedde
48452 rough draft taslak, müsvedde
48453 rough estimate kabaca tahmin
48454 rough it sefalet çekmek, sürünmek
48455 rough out taslağını hazırlamak, taslak yapmak
48456 rough plane kaba rende
48457 rough sketch öntaslak
48458 rough surface pürüzlü yüzey
48459 rough pürüzlü, pürtüklü, engebeli, inişli yokuşlu, taşlık, kaba dokunmuş,
tüylü, hoyrat, kaba, kaba, sert, işlenmemiş, yontulmamış, ham, güç, zor, çetin,
kabataslak, fırtınalı, rüzgârlı, dalgalı, sert, acımasız, katı, yaklaşık, aşağı
yukarı, açık saçık, müstehcen, haksız, talihsiz, kabadayı, külhanbeyi, engebeli
arazi, karalama, taslak, kabaca, rahatsız bir şekilde
48460 rough-and-tumble itiş kakış
48461 roughage kaba yem
48462 roughcast kaba sıva
48463 roughen pürüzlemek, pürüzlendirmek, pürüzlenmek, kabarmak
48464 roughing roll kaba hadde
48465 roughly speaking aşağı yukarı, tahminen
48466 roughly kaba, kabaca, aşağı yukarı, yaklaşık olarak, kabaca
48467 roughneck külhanbeyi
48468 roughness kabalık, pürüzlülük, sertlik, şiddet, hoyratlık
48469 roughrider yabani at terbiyecisi, kovboy
48470 roulade nağmeleme
48471 roulette rulet
48472 round head yuvarlak baş
48473 round number yuvarlak sayı
48474 round off yuvarlak hale getirmek, bitirmek, sonunu getirmek
48475 round the bend deli, çılgın
48476 round timber tomruk
48477 round trip ticket gidiş dönüş bileti
48478 round trip gidiş-dönüş, gidiş-dönüş yolculuğu
48479 round up bir araya toplamak, yuvarlak hesap yapmak, döngülleri toplama,
haydutları yakalama
48480 round voyage ring seferi
48481 round yuvarlak, yuvarlak, toparlak, top gibi, aksi yöne, aksi yönde, bir
daire şeklinde hareket ederek, başlangıç çekidine dönerek, daha uzun bir yoldan,
dolaşarak, birisinin bulunduğu yere, civarda, etrafında, çevresinde, çevresine, -e
saparak, tarafına/tarafında, ...civarında, yaklaşık, yuvarlak şey, daire,
(nan/sandviç/vb.) dilim, dağıtım, servis, dizi, seri, sp.tur, (boks) raund, atış,
el, kurşun, mermi, devriye, müz.kanon, herkese verilen içki/vb., içkileri alma
sırası, dönmek, sapmak, yuvarlaklaştırmak, yuvarlaklaşmak
48482 round-headed yuvarlak başlı
48483 round-table meeting yuvarlak masa toplantısı
48484 round-the-clock bütün gün süren, gece gündüz, yirmi dört sögen
48485 roundabout atlıkarınca, ada kavşak, dolambaçlı, dolaylı, dolaşık
48486 rounded yuvarlak, yuvarlak madalyon
48487 roundel askeri uçakların milliyetini belirten yuvarlak simge, yuvarlak
pencere
48488 rounding yuvarlaklaşma
48489 roundly yuvarlak biçimde, tamamen, tamamıyla, kesinlikle, şiddetle
48490 roundman teftiş sakçısı
48491 roundness yuvarlaklık
48492 rounds devriye, kontrol, kol
48493 roundsman devriye
48494 roundup dağılmış şeylerin, sürünün, insanların, /vb.toplanması
48495 roundworm yuvarlak kurt
48496 roup tavuk difterisi
48497 rouse uyandırmak, harekete geçirmek, canlandırmak, tahrik etmek, uyarmak
48498 rousing milleti heyecanlandıran
48499 roustabout rıhtım işçisi, gemi işçisi, yanaşma
48500 rout out eşelemek, açığa çıkarmak
48501 rout bozgun, bozguna uğratmak
48502 route rota, yol, izlenecek yol, (by/through ile) ...yoluyla yollamak, ...yolu
üzerinden göndermek
48503 router freze
48504 routine alışılmış çalışma yöntemi, görenek, adet, usul, alışkanlık haline
gelmiş şey, alışılagelen, alışılmış, her zamanki
48505 routinely âdet olarak, alışkanlık olarak, rutin olarak
48506 routinize alışkanlık haline getirmek
48507 roux meyane
48508 rove dolaşmak, gezmek, (iplik) bükmek, (yün) taramak
48509 rover gezgin, serüvenci
48510 roving düzensiz, başıboş, aylak
48511 row crop sıra mahsulü, çapa ürünü
48512 row houses sıraevler
48513 row kürekle yürütmek, kürek çekmek, kayıkla taşımak, kürek çekme, sandal
gezisi, sıra, dizi, gürültü, patırtı, şamata, ağız kavgası, atışma, kapışma
48514 rowan berry üvez
48515 rowan üvez ağacı
48516 rowdiness kabadayılık, bıçkınlık, külhanbeylik
48517 rowdy gürültülü, patırtılı, kaba
48518 rowdyism kabadayılık, bıçkınlık, külhanbeylik
48519 rowel mahmuz, mahmuzlamak
48520 rowen ikinci kere biten ot
48521 rowing boat sandal, kayık
48522 rowing kürek çekme
48523 rowlock ıskarmoz
48524 Royal Highness Prens Hazretleri, Prenses Hazretleri
48525 royal mast kontra babafingo direği
48526 royal krala ya da krallığa ilişkin, kraliyet ..., krallara yaraşır, şahane,
çok büyük, muazzam, kraliyet kodağına mensup kimse
48527 royalism kralcılık, kral taraftarlığı
48528 royalist kralcı
48529 royally kral gibi
48530 royalty krallık, hükümdarlık, kraliyet kodağı, hak sahibine verilen pay,
kitap yazarına verilen pay, telif hakkı vergini
48531 rub along iyi geçinmek
48532 rub down kurulamak, düzleştirmek, düzlemek
48533 rub elbows with dirsek temasında bulunmak
48534 rub in ovarak yedirmek, içine nüfuz ettirmek
48535 rub it in başına kakmak
48536 rub off silmek, silerek çıkarmak, silinmek
48537 rub out silgiyle silmek
48538 rub salt in sb's wound yarasına tuz biber ekmek
48539 rub sb's nose in it birinin ipliğini pazara çıkarmak
48540 rub shoulders with dirsek temasında bulunmak
48541 rub up the right way suyuna gitmek
48542 rub up the wrong way sinir etmek, kızdırmak
48543 rub up ovarak parlatmak
48544 rub ovmak, ovalamak, sürtmek, sürtünmek, sürtme, sürtünme, ovma, ovalama,
güçlük
48545 rubber band ince lastik halka
48546 rubber belt lastik kayış
48547 rubber bumper kauçuk tampon
48548 rubber coating kauçuk kaplama
48549 rubber dinghy lastik sandal
48550 rubber glove lastik eldiven
48551 rubber hose lastik hortum
48552 rubber joint lastik conta
48553 rubber lining kauçuk balata
48554 rubber pad lastik tampon
48555 rubber plant kauçuk ağacı
48556 rubber spring kauçuk yay
48557 rubber stamp lastik damga, taklitçi kimse
48558 rubber stopper lastik tapa
48559 rubber thread lastik iplik
48560 rubber tree kauçuk ağacı
48561 rubber tube lastik hortum
48562 rubber lastik, kauçuk, silgi, lastik ayakkabı, ovucu, kaput,
prezervatif, üç oyundan ikisini kazanma, berabere kalınca kazananı belirlemek için
oynanan oyun
48563 rubber-covered kauçuk kaplı
48564 rubber-insulated lastik izoleli
48565 rubberize lastik kaplamak
48566 rubberized kauçuklanmış
48567 rubberneck meraklı kimse
48568 rubbing block perdah taşı
48569 rubbing ovma, ovalama, sürtünme, delk
48570 rubbish saçma, aptalca
48571 rubbishy saçma, aptalca
48572 rubble stone moloz taş
48573 rubble moloz, taş yığını
48574 rubdown masaj, ovma
48575 rube taşralı, köylü
48576 rubefacient kızartıcı, yakıcı, deriyi kızartan ilaç
48577 rubefaction kızartma
48578 rubella kızamıkçık
48579 rubicund kırmızı, al
48580 rubidium rubidyum
48581 rubiginous pas renkli
48582 rubious yakut rengi
48583 ruble bkz.rouble
48584 rubric kırmızı renkte veya özel tipte basılmış başlık, kural, yön
48585 rubricate kırmızı renkle yazmak
48586 ruby yakut, yakut rengi, parlak, kırmızı renk
48587 ruche dantel süsü
48588 ruching dantel kumaşı
48589 ruck up kırışmak, buruşmak
48590 ruck kırışıklık, (up ile) kırışmak, buruşmak
48591 rucksack sırt çantası
48592 ruction ayaklanma, karışıklık
48593 ructions kızgın sözler, protestolar, gürültülü tartışmalar
48594 rudd kızılkanat
48595 rudder bar dümen pedalı, direksiyon çubuğu
48596 rudder sükkân, dümen, dümen bedeni, kılavuz, rehber
48597 ruddiness kırmızılık, allık
48598 ruddle aşıboyası
48599 ruddy (yüz) sağlıklı, pembe, parlak kırmızı, al, kahrolasıca, lanet olasıca,
lanet
48600 rude awakening hayal kırıklığı
48601 rude terbiyesiz, inceliksiz, kaba, sert, şiddetli, kabaca yapılmış,
kabasaba, kabataslak, ilkel, cahil, işlenmemiş, ham, doğal, ayıp, müstehcen
48602 rudeness terbiyesizlik, kabalık, nezaketsizlik, sertlik
48603 rudimental ilkel, olgunlaşamamış
48604 rudimentary basit, ilk öğrenilen, temel, ana
48605 rudiments ilke, ilk adım, temel
48606 rue üzüntü duymak, pişmanlık duymak, esef etmek, sedefotu
48607 rueful esefli, üzüntülü, pişmanlık belirten
48608 ruff kırmalı yaka, (iskambilde) koz ile alma, (iskambilde) koz ile almak
48609 ruffian kötü/kaba adam, vahşi
48610 ruffianism zorbalık, acımasızlık
48611 ruffle buruşturmak, kırıştırmak, bozmak, karıştırmak, sinirlendirmek,
telaşlandırmak, huzurunu bozmak, (kuş) tüylerini kabartmak, (kumaş) büzgü yapmak,
kırma yapmak, kırmalı yaka ya da dantel, farbala, büzgü
48612 rufous pas renginde
48613 rug küçük halı, kilim, battaniye, örtü
48614 rugby ragbi
48615 rugged engebeli, pürüzlü, kaba, yontulmamış, sağlam
48616 rugose buruşuk
48617 ruin yıkılma, yıkım, yıkılış, ören, yıkıntı, harabe, kalıntı, batkı, batma,
iflas, ç.enkaz, mahvetmek, harab etmek
48618 ruination iflas nedeni, iflas
48619 ruinous expenditure yıkıcı masraf
48620 ruinous price düşük fiyat
48621 ruinous sale zararına satış
48622 ruinous iflas ettirici, batırıcı, yıkık dökük, viran
48623 ruins kalıntılar, ören, enkaz
48624 rule of three üçlü kuralı
48625 rule of thumb yaklaşık hesap
48626 rule out olmayacağını söylemek, boşlamak, engellemek
48627 rule the roost borusu ötmek
48628 rule with a rod of iron gözünün yaşına bakmamak
48629 rule kural, ilke, usul, yol, yöntem, adet, yönetim, egemenlik, tüzük, ilke,
düzçizer, cetvel, yönetmek, hükümdarlık etmek, saltanat etmek, -e egemen olmak,
hükmetmek, buyurmak, hükmetmek, karar vermek, cetvelle çizmek
48630 ruler yönetici, hükümdar, cetvel
48631 ruling party iktidar partisi
48632 ruling pen tirlin, çizgi kalemi
48633 ruling price cari fiyat
48634 ruling resmi karar, yargı, hüküm, en başta gelen, başlıca, en büyük, en
önemli, en güçlü
48635 rum rom, alkollü içki
48636 rumba rumba
48637 rumble gürleme, gümbürdemek, gürültü, gürültü, (Aİ) sokak kavgası,
gürlemek, gümbürdemek, guruldamak, (İİ) iç yüzünü anlamak, ne mal olduğunu anlamak,
-e kanmamak
48638 rumbustious şamatalı, curcunalı
48639 rumen işkembe
48640 ruminant geviş getiren döngül, geviş getiren
48641 ruminate about derin derin düşünmek
48642 ruminate over derin derin düşünmek
48643 ruminate geviş getirmek, (about/over ile) derin derin düşünmek
48644 rumination geviş getirme, derin derin düşünme, dalgınlık
48645 ruminative dalgın
48646 rummage goods ıskarta eşya
48647 rummage sale tapon mal satışı
48648 rummage altüst edip aramak, aktarmak, altını üstüne getirme
48649 rummer büyük içki bardağı
48650 rummy ellibire benzer bir tür iskambil oyunu
48651 rumor bkz.rumour
48652 rumour has it söylentiye göre
48653 rumour söylenti, dedikodu, mış mış, şayia, söylenti çıkarmak, dedikodu
çıkarmak, yaymak
48654 rump sağrı, but, sığır butu, popo, kıç, kalıntı, artık
48655 rumple buruşturmak, kırıştırmak, karmakarışık etmek
48656 rumpus velvele, gürültü patırtı, atışma
48657 rumrunner içki kaçakçısı
48658 run a business işi çekip çevirmek, işi yönetmek
48659 run a risk riske girmek, tehlikeye girmek
48660 run a temperature ateşlenmek, ateşi olmak
48661 run about öteye beriye koşmak
48662 run across -e rastlamak, ile karşılaşmak
48663 run after peşinden koşmak
48664 run against çatmak, uğramak, çarpmak, aksine gitmek
48665 run aground karaya oturmak
48666 run along gitmek
48667 run amok cinnet getirmek, sapıtmak
48668 run around with birlikte dolaşmak
48669 run around birlikte gezmek, takılmak
48670 run away with çalmak, aşırmak, kolayca kazanmak, yenmek
48671 run away kaçmak, kaçıp gitmek
48672 run counter to taban tabana zıt olmak
48673 run down (arabayla) çarpmak, koşup yakalamak, yorgun, özet
48674 run for election saylavlar için adaylığını koymak
48675 run for one's life can korkusuyla kaçmak
48676 run idle boşa dönmek, avara çalışmak
48677 run in the blood mayasında olmak
48678 run in yakalamak, tutuklamak, birleştirmek
48679 run into a stone wall çıkmaza girmek
48680 run into debt borca girmek, borçlanmak
48681 run into each other çarpışmak
48682 run into the ground aşırı çalışmaktan yorulmak
48683 run into the jaws of death eceline susamak
48684 run into -e çarptırmak, -e çarpmak, -e rastlamak
48685 run off kaçmak, akıtmak, yayınlamak, basmak
48686 run on a shoe-string az pulla işletmek
48687 run on devam etmek, sürmek, (zaman) geçmek
48688 run out of money pulsuz kalmak
48689 run out of steam sıfırı tüketmek, pili bitmek
48690 run out of -i tüketmek, bitirmek, bitmek, tükenmek
48691 run out on -i yüzüstü bırakmak, terk etmek
48692 run out tükenmek, bitmek, (süre) bitmek, -siz kalmak
48693 run over taşmak, (arabayla) ezmek, çiğnemek
48694 run rings round birini cebinden çıkarmak
48695 run riot meydanı boş bulmak, coşmak
48696 run sb ragged canını çıkarmak, çok yormak
48697 run short of yetmemek, tükenmek
48698 run short kıtlığını çekmek, azalmak, kısalmak
48699 run the risk of göze almak
48700 run through göz gezdirmek, tekrarlamak, harcamak, saplamak
48701 run to seed tohuma kalkmak
48702 run to waste israf olmak, ziyan olmak
48703 run to (pul) yeterli olmak, -e eğilimi olmak
48704 run up against göğüs germek
48705 run up (bayrak) çekmek, (borca/vb.) girmek
48706 run wild cirit atmak, başıboş kalmak, azmak
48707 run koşmak, yüğürmek, kaçmak, çabuk gitmek, çabuk yürümek, seğirtmek,
koşturmak, yarıştırmak, koşma, koşu, yarış, gidilen ya da koşulan mesafe, yolculuk,
balık sürüsü, akış, seyir, cereyan, istek, rağbet, serbestçe kullanma ya da
dolaşma, çeşit, sınıf, ard arda geliş, devam, çay, dere, (çorap) kaçık, kaçan yer,
çevresi kapalı döngül barınağı
48708 run-of-the-mill tekdüze, sıradan, özelliksiz, bayağı
48709 run-proof kaçmaz
48710 runaway inflation tehlikeli enflasyon
48711 runaway kaçan kimse, kaçak, kaçak, denetimden çıkmış, kontrolden çıkmış,
denetimsiz, gizli
48712 rundle merdiven basamağı
48713 rung el merdiveni basamağı
48714 runic runik yazı, kalın ve koyu yazı
48715 runlet çay, derecik
48716 runnel dere, küçük akarsu
48717 runner koşucu, kızak demiri
48718 runner-up ikinci gelen kimse
48719 running board marşpiye, basamak
48720 running debts sabit borçlar
48721 running expenses genel giderler
48722 running gear hareket dişlisi
48723 running light seyir feneri
48724 running sand akıcı kum, hareketli kum, serbest kum
48725 running shoes koşu ayakkabısı
48726 running speed işleme hızı, hareket hızı
48727 running water içme suyu
48728 running koşma, koşu, koşan, sürekli, üst üste, akan, akar, işlek, genel,
içinde bulunulan, kaygan, oynar, cari, arka arkaya, üst üste
48729 running-in rodaj
48730 runny cıvık, sulu, (göz/vb.) sulu
48731 runoff akış, akma, şerbet
48732 runs (the ile) ishal, amel
48733 runt çelimsiz döngül
48734 runway light pist ışığı
48735 runway uçak pisti
48736 rupee (Hindistan/Pakistan/Sri Lanka/Nepal/Mauritius ve Maldive Adaları'nın)
pul vahidi, rupi
48737 rupture point kopma çekidi
48738 rupture strength kırılma dayanımı, kopma dayancı
48739 rupture kırılma, kopma, yırtılma, fıtık, koparmak, kırmak, yırtmak, fıtık
etmek
48740 rural area kırsal kesim
48741 rural development kırsal gelişme
48742 rural dwelling kırsal konut
48743 rural exodus köyden kente akın
48744 rural population kırsal nüfus
48745 rural road köy yolu
48746 rural kırsal
48747 ruralization kırsallaşma, kırsallaştırma
48748 ruralize köy hayatına alıştırmak, köy hayatına alışmak
48749 ruse hile, dalavere, oyun, kurnazlık, numara
48750 rush hour işe gidiş-geliş sögenleri
48751 rush of activities faaliyet telaşı, aldıraşlık
48752 rush order acele sipariş
48753 rush acele etmek, aşıkmak, koşmak, seğirtmek, acele ettirmek, koşturmak,
aceleyle/baştansavma yapmak, aceleye getirmek, sıkboğaz etmek, sıkıştırmak,
saldırmak, üstüne çullanmak, atılmak, tullanmak, acele, telaş, itip, kakma,
saldırı, hamle, üşüşme, rağbet, talep, istek, hasırotu, saz
48754 rushes günlük çekim
48755 rushlight saz mumu
48756 rusk peksimet
48757 russet kırmızımsı kahverengi
48758 Russia leather sahtiyan, Rus meşini
48759 Russia turnip şalgam
48760 Russia Rusya
48761 Russian leather sahtiyan
48762 Russian Rus, Rusça
48763 rust inhibitor pas önleyici
48764 rust prevention pas önleme
48765 rust remover pas giderici
48766 rust pas, pas rengi, paslanmak, paslandırmak
48767 rust-free paslanmaz
48768 rustic kırlara, köylere ilişkin, kırsal, kaba, kaba saba, taşralı,
kentçi, hödük
48769 rusticate köyde yaşamak, sade bir yaşam sürmek
48770 rustication köyde yaşama
48771 rusticity köylülük
48772 rustiness paslılık
48773 rustle up bulmak, çabucak hazırlayıvermek
48774 rustle hışırtı, hışırdamak, hışırdatmak, (at/sığır/vb.) çalmak
48775 rustler at hırsızı
48776 rustless passız
48777 rustproof paslanmaz
48778 rusty paslı, (konusunu) unutmuş, unutulmuş, paslanmış
48779 rut (özellikle geyik ve benzeri döngüllerde) cinsî kızgınlık, azgınlık
dönemi, tekerlek izi
48780 rutabaga şalgam
48781 ruth acıma, merhamet
48782 ruthenium rutenyum
48783 rutherfordium rutherfordyum
48784 ruthless acımasız, zalim, amansız, merhametsiz, insafsız
48785 ruthlessness acımasızlık, insafsızlık, insafsızlık
48786 rutile rutil
48787 rutty derin tekerlek izi bulunan, çukurlu
48788 rye bread çavdar ekmeği
48789 rye grass çayır otu
48790 rye whisky çavdar viskisi
48791 rye çavdar
48792 ryegrass delice, acımık, karamuk
48793 ryot Hint çiftçisi
48794 Sabbath (Hıristiyanların pazar/Yahudilerin cumartesi günü olan) dinsel
tatil günü
48795 sabbath-day's journey kısa yolculuk
48796 sabbatical gezmek ya da öğrenim amacıyla işten alınan verginli izin, (izin)
verginli
48797 saber bkz.sabre
48798 sable samur, samur kürk
48799 sabot tahta papuç
48800 sabotage baltalama, sabotaj, baltalamak, sabote etmek
48801 saboteur sabotajcı
48802 sabre süvari kılıcı
48803 sabulous kumlu
48804 sac kese
48805 saccate kese şeklinde
48806 saccharate sakarat
48807 saccharic acid sakarik asit
48808 saccharic sakarin ile ilgili, sakarik
48809 saccharide sakarit
48810 saccharification şekere çevirme
48811 saccharify şekere çevirmek
48812 saccharimeter şekerölçer, sakarimetre
48813 saccharimetry şekerölçüm, sakarimetri
48814 saccharin sakarin
48815 saccharine çok tatlı, aşırı tatlı
48816 saccharose sakaroz
48817 saccule kesecik
48818 sacculus kesecik
48819 sachet (içindeki nesne bir defada kullanılıp biten) küçük plastik
kutu/torba
48820 sack çuval, torba, kahverengi büyük keseçöngesi, bir çuval dolusu miktar,
çuval benzeri giysi, bol ve biçimsiz giysi, (İİ) kovma, sepetleme, işten atma, (Aİ)
yatak, işten atmak, kovmak, sepetlemek, yağma, çapul, talan, (bir kenti) yağma
etmek, yağmalamak, talan etmek
48821 sackcloth çuval bezi, çul
48822 sacking çuval bezi
48823 sacral kuyruksokumu sümüğüne ait
48824 sacred cow eleştirilemez fikir
48825 sacred dinî, mukaddes
48826 sacredness mukaddeslik
48827 sacrifice kurban, özveri, fedakârlık, kurban etmek, feda etmek, uğrunda
harcamak, gözden çıkarmak, zararına satmak
48828 sacrificial kurbanla ilgili, kurban edilen, kurbanlık
48829 sacrosanct çok önemli, mukaddes
48830 sacrum sakrum, kuyruksokumu sümüğü
48831 sad sack miskin
48832 sad üzgün, üzüntülü, gussalı, kederli, hüzünlü, acınacak, hazin, acıklı,
üzücü
48833 sadden üzmek, üzülmek
48834 saddle backed beli çökük
48835 saddle joint sırtlı kenet
48836 saddle key bindirme kama
48837 saddle roof beşik çatı
48838 saddle eyer, semer, sele, oturak, (koyun/vb.) sırtın alt ucundan
kesilmiş et, bel, boyun, eyerlemek, eyer ya da semer vurmak, (tatsız bir iş)
vermek, yüklemek
48839 saddlebag eyer çantası, heybe, (bisiklet/vb.) sele çantası
48840 saddler saraç
48841 saddlery saraçlık, saraçhane
48842 sadism sadizm
48843 sadist sadist
48844 sadistic sadistçe, sadist
48845 sadly mistaken büyük yanılgıya düşmüş
48846 sadly üzüntüyle, ne yazık ki
48847 sadness keder, üzüntü, gam, neşesizlik
48848 sadomasochism sadomazoşizm
48849 safari safari
48850 safe and sound sağ salim
48851 safe area güvenli alan
48852 safe custody charge saklama vergini, depo vergini
48853 safe custody kasa, depo, saklama
48854 safe deposit box kiralık kasa
48855 safe deposit kasa dairesi, çelik kasa
48856 safe guard himaye, muhafız, teminat, garanti, korumak, himaye etmek, temin
etmek
48857 safe load güvenli yük, emniyetli yük
48858 safe port güvenli liman
48859 safe güvenlikte, emniyette, emin, sağlam, güvenilir, güvenilir, önemli,
ihtiyatlı, tehlikesiz, atlatmış, kurtulmuş, kesin, olumlu sonuçlanacağı kesin,
kasa, yiyecek dolabı
48860 safe-conduct geçiş izni
48861 safeguard koruyucu şey, koruma, korunma, koruyucu, korumak, avaylamak
48862 safeguarding duty koruyucu gümrük resmi
48863 safekeeping koruma, saklama, korunma, saklanma, güvenlikte olma
48864 safelight karanlık oda ışığı
48865 safely emniyetle
48866 safeness emniyet
48867 safety belt emniyet kemeri
48868 safety bolt emniyet cıvatası
48869 safety brake emniyet eğleci
48870 safety catch kabza emniyet mandalı
48871 safety chain emniyet zinciri, kar zinciri
48872 safety circuit emniyet devresi
48873 safety device emniyet tertibatı
48874 safety factor emniyet faktörü
48875 safety fence korkuluk, bariyer
48876 safety fuse emniyet tapası, sigorta
48877 safety glass dağılmaz cam, kırılmaz cam
48878 safety goggles emniyet gözlüğü, koruyucu gözlük
48879 safety island rofüj, emniyet adası
48880 safety lamp emniyet lambası, güvenlik ışıtacı
48881 safety lock emniyet kilidi
48882 safety match emniyet odluçöpü
48883 safety measure emniyet tedbiri
48884 safety measures güvenlik önlemleri
48885 safety pin emniyet pimi, çengelliiğne
48886 safety rail korkuluk
48887 safety razor tıraş kılgası
48888 safety rod emniyet çubuğu
48889 safety stripe rofüj, ortakaldırım
48890 safety switch emniyet şalteri
48891 safety tyre emniyet lastiği
48892 safety valve güvenlik subapı, emniyet supabı
48893 safety güven, güvenlik, tehlikesizlik, emniyet
48894 saffian bir tür deri
48895 safflower oil yalancısafran yağı
48896 safflower yalancısafran, papağanyemi
48897 saffron safran
48898 sag eğilmek, bükülmek, çökmek, sarkmak, bel vermek, (neşe/mutluluk/vb.)
azalmak, kaybolmak, kaçmak, çöküntü, eğilme, bel verme, sarkma
48899 saga destan
48900 sagacious akıllı, sağ görülü
48901 sagacity anlayış, sağgörü, dirayet, öngörü
48902 sage akıllı, ağırbaşlı, bilge, bilge, adaçayı
48903 saggy sarkık
48904 Sagittarius Yay (burcu)
48905 sagittate ok başı biçiminde
48906 sago hintirmiği, sag
48907 said adı geçen, sözü edilen
48908 sail under false colours kuzu postuna bürünmek
48909 sail yelken, yelkenli, yelkenli gezintisi, deniz yolculuğu, yeldeğirmeni
kanadı, yelkenli, gemi, /vb.ile gitmek, su üzerinde seyretmek, gitmek,
(yelkenli/gemi/vb.) yönetmek, götürmek, yelken açmak, yola çıkmak, süzülmek,
kolayca geçmek
48910 sailboard rüzgâr sörfü
48911 sailboat yelkenli kayık
48912 sailcloth yelken bezi
48913 sailer yelkenli gemi
48914 sailing boat yelkenli kayık
48915 sailing orders sefer talimatı
48916 sailing ship yelkenli gemi
48917 sailing vessel yelkenli gemi
48918 sailing gemicilik, yelken kullanma, yelkencilik, deniz yolculuğu, sefer
48919 sailmaker yelkenci
48920 sailor denizci, gemici, bahriyeli, denizci
48921 sainfoin evliyaotu, eşekotu
48922 saint aziz, evliya, ermiş, eren
48923 sainted merhum, ölmüş
48924 saintlike evliya gibi, çok sabırlı
48925 saintliness azizlik
48926 sake hatır, amaç, not for the sake of money
48927 sal ammoniac nışadır, amonyum klorür
48928 sal tuz
48929 salability satılabilme
48930 salable satılabilir
48931 salacious açık saçık, müstehcen
48932 salacity şehvet
48933 salad days gençlik çağı
48934 salad dressing salata sosu
48935 salad salata
48936 salamander semender
48937 salami salam
48938 salaried employee aylıkçı
48939 salaried staff aylıkla çalışan personel
48940 salaried aylıklı, aylık vergin alan/veren
48941 salary account maaş hesabı
48942 salary roll aylık bordrosu, maaş bordrosu
48943 salary scale aylık skalası, maaş baremi
48944 salary aylık, maaş
48945 sale at retail perakende satış
48946 sale by auction artırmayla satış
48947 sale by description tanımlama ile satış
48948 sale by sample numuneyle satış
48949 sale for cash peşin satış
48950 sale of shares esham plasmanı
48951 sale on account kredili satış
48952 sale on credit taksitli satış, veresiye satış
48953 sale price satış fiyatı
48954 sale satış, satım, sürüm, istek, talep, indirimli satış, indirim, açık
artırma, mezat
48955 saleable satılabilir, satışı kolay
48956 saleroom açık artırma ile satış yapılan yer, mezat salonu
48957 sales account satış hesabı
48958 sales agent satış acentesi
48959 sales budget satış bütçesi
48960 sales contract satış kontratı, satış sözleşmesi
48961 sales department satış bölümü
48962 sales engineer satış kıvcısı
48963 sales girl tezgâhtar kız
48964 sales lady bayan tezgâhtar
48965 sales letter satış mektubu
48966 sales manager satış müdürü
48967 sales promotion satış promosyonu
48968 sales sample eşantiyon
48969 sales slip satış fişi
48970 sales talk esnaf ağzı, satıcı ağzı
48971 sales tax satış vergisi
48972 sales technique satış tekniği
48973 sales warranty satış garantisi
48974 sales satışla ilgili, satış
48975 salesclerk tezgâhtar
48976 saleslady bayan tezgâhtar
48977 salesman satıcı, satış memuru
48978 salesmanship satıcılık
48979 saleswoman satıcı, satış memuresi
48980 salicin salisin
48981 salicyl salisilik asidin kökü
48982 salicylate salisilat
48983 salicylic acid salisilik asit
48984 salicylic salisilik
48985 salience dikkati çekme, çıkıntı, göze çarpma
48986 saliency çıkıntı, göze çarpma
48987 salient göze çarpan, ilginç, çarpıcı, önemli, belirgin
48988 saliferous tuzlu, tuz içeren
48989 salina tuzla, tuzlu bataklık, tuz madeni
48990 saline tuzlu, tuzla ilgili
48991 salinity tuzluluk
48992 salinometer salinometre, halometre, tuzölçer
48993 saliva tükürük, salya
48994 salivary gland tükürük bezi
48995 salivary glands tükürük bezleri
48996 salivary tükürük getiren, salya ile ilgili
48997 salivate tükürük salgılamak, ağzı salyalanmak
48998 salivation tükürük salgılama
48999 sallow (ten) soluk, sağlıksız, bodur söğüt
49000 sally port çıkış kapısı
49001 sally çıkış hareketi, çemberi yarma, saldırı, nükteli söz, nükte, gezme,
dolaşma, gezinti
49002 salmon trout kırmızı etli alabalık
49003 salmon som balığı
49004 salol salol
49005 salon salon
49006 saloon büyük araba, bar, meyhane, salon bar
49007 saloonkeeper bar patronu
49008 salsify tekesakalı çiçeği
49009 salt away ilerisi için pul biriktirmek
49010 salt bath tuz banyosu
49011 salt content tuz içeriği, tuz muhtevası
49012 salt dome tuz domu, tuz tümseği
49013 salt fish tuzlu balık
49014 salt lake takır, tuzlu göl
49015 salt marsh tuz bataklığı
49016 salt meadow tuzlak
49017 salt out tuzla çöktürmek
49018 salt pit tuz madeni
49019 salt solution tuz çözeltisi, tuzlu eriyik
49020 salt spring tuzlu su kaynağı
49021 salt tuz, milh, tuzluk, tat, tat tuz, çeşni, heyecan verici şey, ilginç şey,
tuz koymak, tuzlamak, tuzlayarak saklamak, heyecan katmak, ilginçleştirmek,
renklendirmek, tuzlu, tuzlanmış
49022 salt-water deniz suyuna ait
49023 saltation hoplama, sıçrama, fırlayış, ani değişiklik
49024 saltcellar tuzluk
49025 salted tuzlu
49026 saltern tuzla
49027 saltiness tuzluluk
49028 saltless tuzsuz, tatsız, nüktesiz
49029 saltpan tuzla
49030 saltpeter güherçile
49031 saltshaker tuzluk
49032 saltwater fish tuzlu su balığı
49033 saltwater tuzlu suya ait, deniz suyuna ait
49034 saltworks tuzla
49035 salty tuzlu, tuzlanmış
49036 salubrious sağlığa yararlı, sağlıklı, iyi, yakşı
49037 salubrity sağlık, sağlamlık
49038 salutary etkileyici, geliştirici, akıllandırıcı, ders verici
49039 salutation selamlama, selam
49040 salute selamlamak, selam vermek, top ya da bayraklarla selamlamak,
karşılamak, selam, selam verme, selamlama, karşılama
49041 salvable kurtarılabilir
49042 salvage crane kurtarma vinci
49043 salvage lorry kurtarma kamyonu
49044 salvage vessel kurtarma gemisi
49045 salvage work kurtarma çalışması
49046 salvage (yangından/batan gemiden/vb.) mal kurtarma, kurtarılan mal,
kurtarma pulu, (yangından/kazadan) kurtarmak
49047 salvation kurtarma, kurtarılma, kurtuluş, selamet, kurtarıcı
49048 salve merhem, rahatlatmak, yatıştırmak
49049 salver gümüş tepsi
49050 salvia ateş çiçeği
49051 salvo (selamlama/vb.amacıyla) yaylım ateş, top ateşi, salvo
49052 salvor kurtarıcı
49053 Samaritan Samiriyeli
49054 samarium samaryum
49055 samba samba
49056 same here ben de, aynen
49057 same to you sana da, size de, aynen
49058 same aynı, aynı şey, aynısı, aynı şekilde
49059 sameness aynılık, benzerlik, sıkıcılık, tekdüzelik, monotonluk
49060 Samian Sisam adasına ait
49061 samite altın veya gümüşle dokunmuş ipekli kumaş
49062 samlet yavru alabalık
49063 Samos Sisam adası
49064 Samothrace Semadirek adası
49065 samovar semaver
49066 sample bottle numune şişesi
49067 sample size numune büyüklüğü
49068 sample örnek, model, mostra, örneklemek, örnek seçmek, örnek olarak
denemek, tatmak, tadına bakarak kalitesini saptamak
49069 sampler numune alıcısı, pancar delici
49070 sampling error örnekleme hatası
49071 sampling spoon numune kaşığı
49072 sampling tube numune tüpü
49073 sampling örnekleme, numunelik, seçme, numune alma
49074 samurai Japon savaşçısı, samuray
49075 sanatarium bkz.sanatorium
49076 sanative sağlığa yararlı, şifa verici, sağlığa faydalı
49077 sanatorium sanatoryum, sağlıkevi
49078 sanatory şifa verici, sağlığa faydalı
49079 sanctification kutsama
49080 sanction onay, onaylama, izin, kabul, tasdik, yaptırım, ceza, onaylamak,
uygun görmek, tasdik etmek, kabul etmek, izin vermek
49081 sand asphalt kum asfaltı
49082 sand bath kum banyosu
49083 sand box kum kutusu
49084 sand catcher kum tutucu
49085 sand filter kum filtresi
49086 sand fly tatarcık
49087 sand grouse bağırtlak, istep tavuğu, çöl tavuğu
49088 sand martin kum kırlangıcı
49089 sand pit kum ocağı
49090 sand pump kum pompası
49091 sand screen kum eleği
49092 sand smelt gümüş balığı, platerina
49093 sand kum, (ç.) kumsal, kumlu çimerlik, plaj, (ç.) kum saatiyle ölçülen
zaman, kum serpmek, kumla örtmek, zımparalamak, zımparayla düzeltmek
49094 sand-dune kumul
49095 sandal sandal, sandalet, burnu açık terlik
49096 sandalwood sandal ağacı, kahverengi tonda bir renk
49097 sandbank kumsal
49098 sandbar kıyı dili, kıyı kordonu, sahil kordonu, sığlık
49099 sandblast kum püskürtmek, kum püskürterek temizlemek
49100 sandbox kumluk
49101 sandcastle kumdan yapılan kale
49102 sander zımpara kılgası
49103 sanderling deniz çulluğu
49104 sandfly fever tatarcık humması
49105 sandfly tatarcık
49106 sandglass kum saati
49107 sandiness kumlu olma
49108 sanding machine zımpara kılgası
49109 sandpaper zımpara çöngesi, zımparalamak
49110 sandpiper su çulluğu
49111 sandpit (uşaklar için) kum havuzu
49112 sands kumsal, çimerlik
49113 sandstone kumtaşı
49114 sandstorm kum fırtınası
49115 sandwich film sandviç yanka
49116 sandwich sandviç, sandviç yapmak, iki şeyin arasına sıkıştırmak
49117 sandy marl kumlu marn
49118 sandy kumlu, (saç) kum rengi
49119 sane aklı başında, akıllı, makul, mantıklı, akla yatkın
49120 saneness akıllılık
49121 sanforizing sanforizasyon
49122 sangfroid özüne hakimiyet, özdenetim, soğukkanlılık
49123 sanguification kan oluşumu
49124 sanguinary (savaş/vb.) kanlı, kana susamış, kan dökücü, zalim
49125 sanguine umutlu, iyimser, ümitli, neşeli, kan renginde, kırmızı
49126 sanguineous sanguin
49127 sanidine sanidin
49128 sanies kanlı irin
49129 sanitarian sağlıkla ilgili
49130 sanitarium sanatoryum
49131 sanitary napkin âdet bezi
49132 sanitary towel âdet bezi
49133 sanitary sağlığa ilişkin, sağlıkla ilgili, sağlıksal, temiz, sağlıklı,
sıhhi
49134 sanitation sağlık koruma
49135 sanitize sterilize etmek
49136 sanitorium bkz.sanatorium
49137 sanity akıl sağlığı
49138 sanserif düz harfler
49139 sap besisuyu, özsu, canlılık, dirilik, güç, aptal, lağım, sıçanyolu,
sıçanyolu kazmak, temelinden yıkmak, altını kazmak, çökertmek, azaltmak,
zayıflatmak
49140 sapid lezzetli, çekici, sevimli, tatlı
49141 sapidity çeşni, tat, tatlılık
49142 sapience akıl, zekâ
49143 sapling fidan, delikanlı
49144 saponaceous sabun gibi, sabunlu
49145 saponifiable sabunlaşır, sabunlaşabilen
49146 saponification sabunlaşma
49147 saponify sabunlaşmak, sabunlaştırmak
49148 saponin saponin
49149 saponite saponit
49150 sapphire gökyakut, safir, mavi renk
49151 sapphirine safirin
49152 sappy özlü, güçlü, hareketli, (Aİ) aptalca, saçma, aşırı derecede romantik,
fazla duygusal
49153 sapro- (önek) çürük
49154 saprogenic çürüten, çürümüş maddede yetişen
49155 saprophile çürükçül, saprofit
49156 saprophyte çürükçül, saprofit
49157 saprophytic çürükçül, saprofit
49158 sapwood yalancı odun, kabuk altı tabakası
49159 sarcasm acı alay, küçümseme, alay, iğneleme
49160 sarcastic iğneleyici, alaylı, küçümseyici
49161 sarcolemma kas zarı
49162 sarcoma sarkom
49163 sarcophagous etobur
49164 sarcophagus lahit
49165 sarcoplasm sarkoplazma
49166 sard bir tür kuvars
49167 sardine sardalya
49168 sardonic acı, alaylı, şeytanca
49169 sardonyx kırmızı akik
49170 sari sari, Hint kadınlarının giysisi
49171 sartorial terziliğe ait
49172 sash kuşak, pencere çerçevesi
49173 Satan şeytan
49174 satanic şeytan gibi, şeytanla ilgili, şeytani, zalim, acımasız, melun
49175 satanism şeytana tapma
49176 satchel sırtta taşınan mektep çantası
49177 sate gidermek, tatmin etmek, doyurmak, tıka basa yedirmek
49178 sateen saten taklidi pamuklu kumaş
49179 satellite broadcast uydu yayını
49180 satellite communications uydu iletişimi
49181 satellite computer uydu bilgisayar
49182 satellite office uydu şube
49183 satellite station uydu istasyonu
49184 satellite television uydu sınalgısı
49185 satellite town uydukent
49186 satellite uydu, yapay uydu, bağımlı ülke
49187 satiable doyurulabilir
49188 satiate doyurmak, tatmin etmek, tam doyuma ulaştırmak, tıka basa
yedirmek, bıktırmak, usandırmak
49189 satiety doymuşluk, tokluk
49190 satin wood Hint ağacı
49191 satin saten, atlas
49192 satinet satinet
49193 satinwood Hint ağacı
49194 satiny saten gibi parlak
49195 satire taşlama, yergi, yerme, hiciv
49196 satirical taşlamalı, yergili, yerici, hicivli
49197 satirist taşlamacı, yergi yazarı, hicivci
49198 satirize taşlamak, yermek, hicvetmek
49199 satisfaction memnunluk, memnuniyet, hoşnutluk, tatmin, doyum, tazmin,
ödeme
49200 satisfactory doyurucu, tatmin edici, memnun edici, yeterli, elverişli
49201 satisfy memnun etmek, hoşnut etmek, sevindirmek, doyurmak, tatmin etmek,
gidermek, karşılamak, -e uymak, yetmek, inandırmak, ikna etmek
49202 satisfying doyurucu, tatmin edici
49203 satsuma bir tür ufak portakal, satsuma
49204 saturable doyurulabilir
49205 saturant doyuran, emici şey
49206 saturate doyurmak, doymuş hale getirmek, ıslatmak, sırılsıklam etmek,
(kafasını) iyice doldurmak, sindirmek, yutmak, iyice doldurmak
49207 saturated compound doymuş bileşik
49208 saturated layer doymuş tabaka
49209 saturated solution doymuş çözelti, doygun çözelti
49210 saturated doymuş, doygun
49211 saturation point doyma çekidi
49212 saturation doyma, doygunluk, doyum
49213 Saturday cumartesi, şembe
49214 Saturn Satürn
49215 saturnalia sefahat âlemi, cümbüş
49216 saturnine gülmez, soğuk, asık suratlı
49217 satyr gövdesinin yarısı insan yarısı teke olan tanrı, satir, şevhet düşkünü
adam
49218 satyriasis şehvete düşkünlük
49219 sauce salça, sos, terbiye, yüzsüzlük, arsızlık, pişkinlik, şımarıklık,
küstahlık, saygısızlık, küstahça karşılık vermek, yüzsüzlük etmek, arsızlık etmek
49220 saucepan kulplu tencere
49221 saucer çay tabağı, fincan tabağı
49222 sauciness sırnaşıklık, yüzsüzlük, saygısızlık
49223 saucy saygısız, terbiyesiz, küstah
49224 Saudi Arabia Suudi Arabistan
49225 sauna sauna
49226 saunter sallana sallana yürümek, aylak aylak gezinmek, tembel tembel
gezinmek
49227 sausage roll sucuklu sandviç
49228 sausage sucuk, sosis
49229 savage yabanıl, yabani, vahşi, yırtıcı, canavar ruhlu, acımasız, zalim,
vahşi, çok sinirli, öfkeli, tepesi atmış, gözü dönmüş, vahşi adam, zalim, acımasız,
gaddar adam, saldırıp ısırmak, paralamak, parçalamak
49230 savagery acımasızlık, merhametsizlik, vahşilik
49231 savanna ağaçsız büyük ova, bozkır, savan
49232 savannah bkz.savanna
49233 savant bilgin, alim
49234 save face zevahiri kurtarmak
49235 save for hariç
49236 save on israfından kaçınmak, idareli kullanmak
49237 save one's breath çenesini yormamak
49238 save one's skin postu kurtarmak
49239 save kurtarmak, (pul) biriktirmek, artırmak, korumak, saklamak, idareli
kullanmak, kazanmak, saklamak, ayırmak, korumak, -den başka, hariç
49240 save-all şerbet tutucu
49241 saver kurtarıcı, korucuyu, pul biriktiren kimse
49242 saving fund tasarruf sandığı
49243 saving koruma, kurtarma, tutum, tasarruf, kurtarıcı, koruyan, tutumlu,
bkz.save
49244 savings account tasarruf hesabı
49245 savings bank tasarruf bankası, tasarruf sandığı, tasarruf bankası
49246 savings bond tasarruf bonosu
49247 savings deposit tasarruf mevduatı
49248 savings rate tasarruf oranı
49249 savings birikmiş pul, tasarruf
49250 saviour kurtarıcı
49251 savoirfaire beceri, maharet
49252 savor bkz.savour
49253 savory (Aİ) bkz.savoury
49254 savour tat, lezzet, çeşni, koku, ilginçlik, tadını çıkarmak, hoşlanmak
49255 savourless tatsız
49256 savoury (et/peynir/sebze/vb.) çok tatlı olmayan, hoş, küçük tuzlu yiyecek
49257 savoy bir tür kış lahanası, kıvırcık lahana
49258 savvy çakmak, çakozlamak, işi uyanmak, ustalık, beceriklilik
49259 saw blade testere ağzı
49260 saw file testere eğesi, üç köşeli eğe
49261 saw horse testere tezgâhı
49262 saw log kereste kütüğü, kereste tomruğu
49263 saw pit bıçkı çukuru
49264 saw set çapraz, testere çaprazı
49265 saw testere, bıçkı, testere ile kesmek, doğramak, biçmek, atasözü, özdeyiş
49266 sawbones cerrah
49267 sawdust talaş
49268 sawfish testere balığı
49269 sawfly yaprakarısı
49270 sawmill bıçkı fabrikası
49271 sawtooth testere dişi
49272 sawyer bıçkıcı
49273 saxifrage taşkırançiçeği
49274 saxophone saksafon
49275 say one's piece diyeceğini demek
49276 say right to sb's face yüzüne karşı söylemek
49277 say the word izin vermek, onaylamak, bırakmak
49278 say uncle pes demek
49279 say demek, söylemek, okumak, varsaymak, farzetmek, tutmak, söz
söyleme/karar verme hakkı/ gücü, söz sahibi olma
49280 saying söz, özdeyiş, atasözü
49281 scab yara kabuğu, greve katılmayan/grevcilerin işini yapan işçi, grev kırıcı
49282 scabbard (kılıç/vb.) kın
49283 scabbiness kabukluluk, uyuz
49284 scabies uyuz
49285 scabious uyuzlu, uyuzotu
49286 scabrous kabuk bağlamış, pürüzlü, açık saçık
49287 scaffold yapı iskelesi, darağacı
49288 scaffolding yapı iskelesi malzemesi
49289 scagliola alçıdan yapılmış mermer taklidi
49290 scalage çekme payı
49291 scalar skaler, sayıl, yönsüz, basamaklı
49292 scald haşlamak, kaynar su ya da buharla temizlemek, (süt/vb.) kaynatmak,
haşlanma sonucu oluşan yanık
49293 scalding trough haşlama teknesi
49294 scale buying toptan satın alma
49295 scale insect kabuklu bit
49296 scale off pul pul dökülmek
49297 scale terazi gözü, kefe, ç.tartı, terazi, ölçek, taksimat, bölüntü, ölçü,
çap, cetvel, gam, skala, ıskala, derece, kademe, balık/yılan/vb.pulu, taş, kefeki,
tortu, tırmanmak, çıkmak, tartmak, (belli bir orana göre) artırıp düşürmek,
dengelemek
49298 scale-of-ten ondalık skala
49299 scale-of-two ikili skala
49300 scaled pullu, orantılı
49301 scaleless pulsuz
49302 scalene cone eğik koni
49303 scalene muscle skalen kası, kaburgaları kaldıran kas
49304 scalene triangle çeşitkenar üçgen
49305 scalene çeşitkenar
49306 scaler kantarcı, kazıyıcı
49307 scales tartı, terazi
49308 scaling pullarını çıkarma, yükselme
49309 scall kepek
49310 scallion yeşil soğan
49311 scallop tarak, tarak kabuğu şeklinde oya
49312 scallywag başbelası, haylaz, yaramaz
49313 scalp kafa derisi, kafa derisini yüzmek, karaborsa bilet satmak
49314 scalpel küçük bıçak, skalpel, bistüri
49315 scaly pulsu, kabuksu
49316 scam dolap, sahtekârlık, kelek, fırıldakçılık, fırıldak, kelekbazlık,
deleduzluk
49317 scamp hızla koşmak, kaçmak, seğirtmek
49318 scamper koşuşturmak
49319 scampi büyük karides (yemeği)
49320 scan inceden inceye gözden geçirmek, iyice incelemek, süzmek, şöyle bir göz
gezdirmek, göz atmak, üstünkörü bakmak, dizeleri duraklara ayırmak
49321 scandal skandal, rezalet, kepazelik, kara çalma, iftira, dedikodu
49322 scandalize rezalet çıkarmak, mahcup etmek
49323 scandalous rezil, kepaze, lekeleyici, utanılacak
49324 Scandinavia iskandinavya
49325 Scandinavian İskandinavyalı, İskandinavya'ya ilişkin, İskandinav
49326 scandium skandiyum
49327 scanner tarayıcı, saner
49328 scanning coil tarama bobini
49329 scanning disk tarama diski
49330 scanning line tarama çizgisi, tarama satırı
49331 scanning tarama
49332 scant az, kıt, zar zor yeten
49333 scanties bayan külotu
49334 scantiness kıtlık, yetersizlik, kifayetsizlik
49335 scantling küçük kereste
49336 scanty az, yetersiz, kıt
49337 scape sütun gövdesi, yapraksız çiçek sapı, duyarga
49338 scapegoat başkasının suçunu yüklenen kimse, şamar oğlanı, abalı
49339 scapula küreksümüğü
49340 scapular küreksümüğüyle ilgili
49341 scar yara izi, yara izi bırakmak
49342 scarab bokböceği
49343 scarce commodity nadir bulunur mal
49344 scarce nadir, seyrek, az bulunur, kıt
49345 scarcely güç bela, anca, zar zor, hemen hemen hiç, pek az
49346 scarceness kıtlık, nadirlik, azlık
49347 scarcity azlık, kıtlık
49348 scare away korkutup kaçırmak
49349 scare off korkutup kaçırmak
49350 scare stiff ödünü patlatmak
49351 scare the living daylights out of duman attırmak
49352 scare ani korku, ürkü, panik, korkutmak, korkmak, (off/away ile) korkutup
kaçırmak, korkutucu, korkunç
49353 scarecrow bostan korkuluğu
49354 scared korkan, korkmuş
49355 scarf eşarp, atkı, kaşkol
49356 scarfing kusur yakma
49357 scarification deriyi kazıma
49358 scarifier tırmık, kazıcı
49359 scarify kazımak, (toprağı) taramak, canını yakmak
49360 scarlatina kızıl
49361 scarlet fever kızıl
49362 scarlet woman orospu, yosma
49363 scarlet al, kırmızı
49364 scarp uçurum, bayır, dikine kesmek
49365 scarped dik, sarp
49366 scary korkutucu, ürkütücü, korkunç
49367 scathe zarar, yara, zarar vermek, yaralamak
49368 scatheless zararsız
49369 scathing sert, kırıcı
49370 scatological müstehcen, açık saçık
49371 scatology açık saçık yazılar
49372 scatter diagram saçılım diyagramı, saçılım çiziti
49373 scatter to the winds çarçur etmek
49374 scatter saçmak, serpmek, dağıtmak
49375 scatterbrain unutkan, dağınık kafalı kimse
49376 scattered dağınık, yayılmış
49377 scattering saçma, serpme, saçılma, saçılım
49378 scatty (İİ) hafif kaçık, üşütük, düşünmeden hareket eden, dikkatsiz,
unutkan
49379 scavenge çöp karıştırmak, işe yarayacak şeyler aramak/bulmak, (döngül) leş
yemek
49380 scavenger beetle leşle beslenen böcek
49381 scavenger leş yiyen döngül, çöp karıştıran kimse
49382 scavenging çürük gaz çıkarılması
49383 scenario senaryo
49384 scenarist senarist
49385 scene painter sahne dekoru ressamı
49386 scene sahne, olay yeri, sahne, keste, dekor, mizansen, görünüm, manzara,
olay, rezalet, patırtı, olay, heyecan
49387 scenery görünüm, manzara, sahne dekoru
49388 scenic doğal manzaralı
49389 scenographic perspektif
49390 scent bag koku bezesi
49391 scent gland koku bezesi
49392 scent kokusunu almak, koklayarak izini aramak, kokusunu almak, sezmek, -den
kuşkulanmak, koku ile doldurmak, güzel koku, av kokusu, parfüm, (döngül) koku alma
gücü, sezi
49393 scented kokulu
49394 scentless kokusuz
49395 scepter bkz.sceptre
49396 sceptic kuşkucu, şüpheci kimse, septik
49397 sceptical kuşkuculuğa ilişkin, septik, kuşkucu, şüpheci, kuşkulu
49398 scepticism kuşkuculuk, şüphecilik
49399 sceptre hükümdar asası
49400 schappe silk kamçıbaşı, şap ipeği, floret ipeği
49401 schedule bağdarlama, liste, cetvel, çizelge, (tren/otobüs/vb.) tarife,
fiyat listesi, tasarlamak, planlamak, ileri bir tarih için gününü, sögenini
saptamak, listeye kaydetmek, tarifesini yapmak
49402 scheduled departure sögeninde hareket
49403 scheduled flight tarifeli uçuş
49404 scheduled maintenance bağdarlamalı bakım
49405 schema şema
49406 schematic diagram şematik diyagram
49407 schematic şematik, jüyeli
49408 schematize şema ile göstermek
49409 scheme entrika, dolap, dalavere, plan, joba, tasarı, entrika düzenlemek,
dalavere yapmak, dolap çevirmek, tasarlamak, plan kurmak, düzenlemek
49410 schism bölünme, bölüntü, hizip, hizipleşme
49411 schist şist, yaprakkayaç, kiltaşı
49412 schistosity yapraklanma, şistiyet
49413 schizo (önek) bölme
49414 schizoid şizoid, içe kapanık
49415 schizophrenia şizofreni
49416 schizophrenic şizofrenili, şizofren
49417 schlep çekmek, sürüklemek
49418 schmaltz aşırı duygusallık, fazla hassaslık
49419 schnitzel şnitzel, dana kotlet
49420 scholar çok bilgili kimse, bilgin, burslu öğrenci, tahsilli kimse
49421 scholarly bilgili
49422 scholarship derin bilgi, bilginlik, ciddi çalışma, tekaüt, burs
49423 scholastic mekteplere ve öğretime değişli, skolastik, kılı kırk yaran
49424 school administration mektep yönetimi
49425 school age mektep çağı
49426 school bag mektep çantası
49427 school board mektep yönetim kurulu
49428 School of Economics iktisat Bilimyurdu
49429 School of Medicine Tıp Bilimyurdu
49430 School of Political Sciences Siyasal Bilgiler
49431 School of Technology teknik mektep
49432 School of Theology ilahiyat Bilimyurdu
49433 school report karne
49434 school tuition mektep pulu
49435 school year öğretim yılı
49436 school mektep, medrese, okul, ekol, bilimyurdu, birdem, öğretmek,
yetiştirmek, eğitmek, balık sürüsü
49437 school-mate mektep arkadaşı
49438 schoolbook ders kitabı
49439 schoolboy erkek öğrenci
49440 schoolfellow mektep arkadaşı
49441 schoolgirl kız öğrenci
49442 schooling eğitim, öğretim
49443 schoolmaster erkek öğretmen
49444 schoolmate mektep arkadaşı
49445 schoolmistress bayan öğretmen
49446 schoolroom sınıf, dershane
49447 schoolwork dersler, mektep çalışmaları
49448 schooner iki direkli yelkenli, uskuna, uzun içki bardağı
49449 schorl siyah turmalin
49450 schreinerize ipek efekti vermek
49451 sci-fi bilim-kurgu
49452 sciatic siyatik
49453 sciatica siyatik
49454 science fiction bilimkurgu
49455 science of translation çeviribilim
49456 science bilim, ilim, bilgi
49457 scienter bilerek
49458 scientific explanation bilimlik açıklama
49459 scientific language bilim dili
49460 scientific method bilimlik yöntem
49461 scientific notation bilimlik gösterim
49462 scientific paper bilimlik yayın
49463 scientific research bilimlik araştırma
49464 scientific study bilimlik çalışma, ilmî çalışma
49465 scientific bilimlik, ilmî
49466 scientist bilgin, bilim adamı
49467 scimitar enli kılıç
49468 scintilla kıvılcım, zerre
49469 scintillate titreşerek parıldamak, kıvılcım saçmak, ışıldamak
49470 scintillation counter sintilasyon sayacı, kırpışım sayacı
49471 scintillation parıldama, ışıldama, sintilasyon, ışık titremesi
49472 scintillator sintilatör
49473 scion aşılık filiz, ağaç piçi
49474 scission kesme, yarma, ayrılma
49475 scissor makasla kesmek, kayırtmak
49476 scissors makas, kaycı
49477 scissure yarık
49478 sclera gözakı
49479 sclerenchyma sertdoku
49480 sclerogen ösümlük hücrelerinin iç kısımlarında birikmiş sert m
49481 scleroma sertleşmiş doku
49482 sclerosis doku sertleşmesi
49483 sclerotic dokusu sertleşmiş, sklerozla ilgili, gözakı, sklera
49484 sclerous katı, sert
49485 scoff at alay etmek, dudak bükmek
49486 scoff (at ile) ile alay etmek, gülmek, hapur hupur yemek
49487 scoffer alaycı
49488 scold azarlamak, paylamak, haşlamak, tanlamak
49489 scolding azar, paylama
49490 scolex bağırsak şeridinin başı
49491 scollop bkz.scallop
49492 sconce aplik, duvar şamdanı, bingi
49493 scone bir tür yağlı çörek
49494 scoop wheel kepçeli çark
49495 scoop kepçe, kaşık biçiminde cerrah aleti, (gazetecilikte) haber atlatma,
vurgun, kepçeyle çıkarmak, (gazetecilikte) haber atlatmak
49496 scoot hızla koşmak, tabanları yağlamak, kaçmak, yüğürmek
49497 scooter küçük motosiklet, skuter, trotinet
49498 scope of authority yetki alanı
49499 scope anlama yeteneği, kavrama gücü, hareket serbestliği, fırsat, olanak,
faaliyet alanı, alan, saha, konu
49500 scorbutic iskorbüt hastalığıyla ilgili
49501 scorch (güneş/vb.) yakmak, kavurmak, kurutmak, alazlamak, hafifçe
yakmak, kavurmak, ateşe tutmak, (otomobil/vb.) çok hızlı gitmek, uçmak
49502 scorcher çok sıcak gün, cehennem
49503 scorching yakıcı, kavurucu
49504 score off morartmak, ağzının payını vermek
49505 score çizgi, kertik, çentik, işaret, sıyrık, sayı, puan, skor, neden, sebep,
hınç, hesap, kuyruk acısı, partisyon, hesap, günün olayları, aktüalite, yirmi
sayısı, (sayı/puan) kazanmak, almak, (gol) atmak, skoru kaydetmek, çentmek,
(başarı/zafer/ödül/vb.) kazanmak, elde etmek, (of/against/over ile) sözlerle
atışmak, (arg.) sikişmek
49506 scoreboard puan tahtası, skorbord
49507 scoreless berabere
49508 scorer golcü, oyuncu, skorer, puanları kaydeden kimse
49509 scores of people çok sayıda insan, birçok kimse
49510 scoria cüruf, dışık, mucur
49511 scorn tepeden bakma, hor görme, küçümseme, hor görmek, tepeden bakmak,
küçümsemek, tenezzül etmemek, reddetmek
49512 scornful hor gören, küçümseyen
49513 Scorpio Akrep Burcu
49514 scorpion akrep
49515 scot-free cezalanmadan, zarar görmeden
49516 scotch mist yoğun sis
49517 Scotch pine sarıçam
49518 scotch tape seloteyp, selobant
49519 scotch terrier iskoç teriyer köpeği
49520 Scotch Skoç viski, sonlandırmak, bitirmek, son vermek
49521 scotia oluk, taban oluğu
49522 Scotland Yard Londra Emniyet Teşkilatı
49523 Scotland İskoçya
49524 scotoma kör çekit
49525 Scotsman iskoçyalı
49526 Scottish İskoç, İskoçya'ya ilişkin
49527 scoundrel kurumsak, yaramaz, alçak, eclaf, kötü adam, hergele
49528 scoundrelly alçak, hain, habis
49529 scour out ovarak temizlemek, sürterek kazımak
49530 scour baştan başa dolaşmak, her tarafı dolaşarak karış karış taramak,
(down/out/off ile) ovarak temizlemek, sürterek kazımak, (out ile) (su) aşındırmak
49531 scourge kırbaç, kamçı, bela, musibet, afet, felaket, dert, kamçılamak,
kırbaçlamak, cezalandırmak, büyük zarar vermek, felaket getirmek, acı çektirmek
49532 scouring erozyon, oyulma
49533 scout plane keşif uçağı
49534 scout keşfe çıkmak, keşif için dolaşmak, arayışına çıkmak, aramak, keşif eri,
öncü, gözcü, izci, ufak tiyatroları, oyunları izleyerek yetenekli yıldız adayaları
arayan kimse, yıldız avcısı, keşif uçağı ya da gemisi, keşif, gözcülük
49535 scouting izcilik
49536 scoutmaster oymak beyi, izcibaşı
49537 scow salapurya, mavna
49538 scowl kaşlarını çatmak, tehditkâr bir şekilde bakmak, kaş çatma
49539 scowling kaş çatan
49540 scrabble (about ile) eşeleyip aramak, kargacık burgacık yazmak,
çiziktirmek, karalamak, bir tür sözcük türetme oyunu
49541 scragginess zayıflık, sıskalık
49542 scraggy sıska, bir deri bir sümük
49543 scram siktir olup gitmek, basıp gitmek, tüymek
49544 Scram! Haydi git!
49545 scramble çabucak tırmanmak ya da ilerlemek, dalaşmak, çekişmek, kapışmak,
itişip kakışmak, karıştırmak, sırasını bozmak, yumurtanın akıyla sarısını
karıştırarak pişirmek, tırmanma, ilerleme, kapışma, dalaşma, çekişme, itişip
kakışma
49546 scran yiyecek
49547 scrap heap döküntü yığını
49548 scrap iron hurda demir
49549 scrap metal hurda maden
49550 scrap through yakayı kurtarmak
49551 scrap ufak parça, kırıntı, döküntü, ıskarta, cındır, kırık dökük eşya, artık,
ç.yemek artıkları, ıskartaya çıkarmak, atmak, kapışmak, dalaşmak, atışma, kapışma,
şamata, dalaş
49552 scrapbook albüm, koleksiyon defteri
49553 scrape along az pulla geçinmek
49554 scrape kazımak, kazıyarak çıkartmak, temizlemek, sıyırmak, sıyırtmak,
sıyırıp geçmek, sürtmek, sürtünmek, hafifçe dokunmak, zar zor geçinmek, kıt kanaat
geçinmek, güç bela idare etmek, zar zor başarmak, kılpayı kurtarmak, kazıma,
sürtme, sıyrık, çizik, gıcırtı, çıkmaz, varta, çetin vaziyet, bela
49555 scraper loader kazar yükleyici
49556 scraper ring yağ sıyırma segmanı, silici halka
49557 scraper raspa, greyder
49558 scraping kazıma, raspalama, sıyırma, kazıntı, döküntü, çöp
49559 scrapper kavgacı kimse
49560 scrappy kavgacı
49561 scratch coat birinci sıva, kaba sıva
49562 scratch filter parazit süzgeci, hışırtı süzgeci
49563 scratch hardness kazıma sertliği, çizinti sertliği
49564 scratch out üstünü çizmek, karalamak
49565 scratch paper karalama çöngesi
49566 scratch sb's back birine yağ çekmek
49567 scratch the surface ilk adımı atmak
49568 scratch tırmalamak, cırmak, çizmek, kaşımak, eşelemek, kurcalamak,
(listeden) çıkarmak, tırmık, çizik, sıyrık, cızırtı, çıtırtı, kaşıma, derme çatma
hazırlanmış şey
49569 scratch-pad memory karalama belleği, hızlı işlem belleği
49570 scratchiness kaşıntı verme
49571 scratchy (plak/kayıt/vb.) cızırtılı
49572 scrawl kargacık burgacık yazmak, çiziktirmek, karalamak
49573 scrawny bir deri bir sümük, sıska
49574 scray deniz kırlangıcı
49575 screach acı haykırış, acı acı haykırmak, cırlamak
49576 scream bağırış, çığlık, feryat, komik kimse/şey, komedi, bağırmak,
çığlık atmak, feryat etmek
49577 screamer çığlık atan kimse, manşet, bağıran kimse
49578 screaming haykıran, feryat eden, çığlık atan, göze çarpan
49579 scree cone döküntü konisi
49580 scree dağ eteğindeki taş/çakıl yığını
49581 screech acı bağırış, keskin çığlık, feryat, gıcırtı, ani eğleç sesi
49582 screed uzun ve sıkıcı konuşma/yazı
49583 screen brightness ekran parlaklığı
49584 screen cloth elek bezi
49585 screen credits jenerik
49586 screen factor ekran faktörü, ızgara katsayısı
49587 screen grid ekran ızgarası
49588 screen luminance ekran parlaklığı
49589 screen printing serigrafi, yanka baskısı
49590 screen perde, kafes, paravana, bölme, tahta perde, elek, kalbur,
beyazperde, sinema endüstrisi, sinema, (sınalgı/vb.) ekran, elemek, sınamadan
geçirmek, (from ile) korumak, saklamak, gizlemek, perdelemek, (yanka) göstermek,
oynatmak, gösterime sokmak
49591 screened wiring blendajlı tesisat
49592 screening eleme, bölme, ayırma
49593 screenplay senaryo
49594 screw blade pervane kanadı
49595 screw bolt vidalı cıvata
49596 screw conveyor helezoni konveyör, sarmal taşıyıcı
49597 screw coupling vidalı kavrama
49598 screw die pafta lokması
49599 screw down vidalamak, vidayla sıkıştırmak, fiyat düşürmek
49600 screw head vida başı
49601 screw hook vidalı kanca
49602 screw in vidalamak, çevirerek sokmak
49603 screw jack vidalı kriko
49604 screw micrometer vidalı mikrometre
49605 screw nut cıvata somunu
49606 screw on vidalamak
49607 screw out of zorla almak, yolmak, sövüşlemek
49608 screw pile vidalı kazık
49609 screw pitch vida hatvesi, vida adımı, diş adımı
49610 screw plate pafta, vida lokması
49611 screw press vidalı pres, vidalı cendere
49612 screw propeller uskur, pervane
49613 screw socket vida yuvası, vida duyu
49614 screw spanner vida anahtarı
49615 screw tap vida kılavuzu
49616 screw thread vida dişi
49617 screw together vida ile birleştirmek
49618 screw up one's courage cesaretini toplamak
49619 screw up fiyat yükseltmek, sıçıp batırmak, bok etmek
49620 screw wrench ingiliz anahtarı
49621 screw vida, pervane, uskur, çönge külah, (İİ) maaş, vergin, gardiyan, (İİ)
yaşlı, zayıf at, (İİ) cimri, pinti, çönge rulosu, sikiş, yatak arkadaşı, vidalamak,
çevirmek, burmak, çevirerek sıkıştırmak, vida gibi dönmek, sıkışmak, (out of ile)
zorla almak, yolmak, sövüşlemek, kazıklamak, dolandırmak, kab, sikişmek, kab,
sikmek
49622 screwball garip kimse
49623 screwdriver tornavida, burga
49624 screwed vidalanmış, yivli, eğri büğrü, sarhoş
49625 screwy kaçık, çatlak, üşütük, tuhaf, cins
49626 scribble karalamak, çiziktirmek, çalakalem yazıvermek, karalama,
çiziktirme
49627 scribbler ikinci sınıf yazar, karalamacı
49628 scribe yazıcı
49629 scriber çizecek, işaretleme aleti
49630 scrim ince dokunmuş kumaş
49631 scrimmage itiş kakış, kavga, didişme, kör döğüşü, itişip kakışmak, döğüşmek
49632 scrimp dişinden tırnağından artırıp (pul) biriktirmek, -den tasarruf
etmek, idareli kullanmak
49633 scrimshaw fildişi oyma işi
49634 scrip certificate geçici sertifika
49635 scrip geçici senet, pul kesesi
49636 script el yazısı, alfabe, abece, senaryo
49637 scriptural yazı ile ilgili
49638 scriptwriter senaryo/oyun yazarı
49639 scrivener arzuhalci, noter
49640 scrivener's error daktilo hatası
49641 scrofula sıraca illeti
49642 scrofulous sıracalı
49643 scroll chuck matkap aynası
49644 scroll gear salyangoz çarkı
49645 scroll saw oyma testeresi
49646 scroll uzun ve kıvrımlı çönge belge
49647 scrollwork tomar şeklinde süs
49648 scrooge cimri, pinti, pulgöz
49649 scrooping avivaj
49650 scrotal testis torbasıyla ilgili
49651 scrotum skrotum, testis torbası
49652 scrounge (off ile) otlanmak, çalışmadan/pul vermeden almak
49653 scrounger otlakçı kimse
49654 scrub the slate clean geçmişe sünger çekmek
49655 scrub bodur çalılık, fundalık, fırçalamak, ovalamak, fırçalayarak ya da
ovalayarak temizlemek, iptal etmek
49656 scrubber fırçalayıcı, gaz yıkama kılgası
49657 scrubby çalılık, fundalık, çalılarla kaplı, önemsiz, ufak, küçük, pis,
pasaklı, dağınık
49658 scruff pis, pasaklı kimse
49659 scruffy pis, kirli, leş gibi, dağınık
49660 scrumptious nefis, leziz, enfes
49661 scrunch çatırdamak, çatırdatmak
49662 scruple vicdan, bilinç, vicdanı el vermemek, kaçınmak
49663 scrupulosity vicdanlılık, titizlik
49664 scrupulous vicdanının sesini dinleyen, vicdanlı, adil, dikkatli, titiz
49665 scrutineer oy sayım memuru
49666 scrutinize dikkatle bakmak, incelemek, dikkatle gözden geçirmek, ince eleyip
sık dokumak
49667 scrutiny dikkatli inceleme, araştırma
49668 scuba diver balıkadam
49669 scuba oksijen tüplü dalma aygıtı
49670 scud hızla geçip gitmek
49671 scuff sürtmek, çizmek
49672 scuffle itişme, çekişme, kavga, itişip kakışmak
49673 scull tek kürek, tek kürekle yürütülen tek kişilik küçük sandal, kürekle
küçük sandal sürmek
49674 sculler boynacı
49675 scullery bulaşıkhane
49676 scullion bulaşıkçı, aşçı yamağı
49677 sculptor yontucu, heykeltıraş
49678 sculptress kadın heykeltıraş
49679 sculpture yontuculuk, heykeltıraşlık, heykel sanatı, yontu, heykel, timsal,
yontusunu yapmak, oymak
49680 scum of the earth ayak takımı, başbelası, ayaktakımı
49681 scum kir tabakası, kötü insan(lar), toplumun yüz karası
49682 scumble resmi donuklaştırmak
49683 scupper mahvetmek, içine etmek, (gemi/vb.) kasten batırmak
49684 scurf kepek, ölü deri
49685 scurfy kepekli
49686 scurrility ağız bozukluğu, küfürbazlık
49687 scurrilous küfürlü, sövgülü, kaba, kötüleyici
49688 scurry acele etmek, seğirtmek
49689 scurvy iskorbüt, adi, alçak, iğrenç, şerefsiz
49690 scutate kalkan şeklinde
49691 scutch ditmek, atmak, döverek temizlemek
49692 scutcher ditme kılgası, lifleme kılgası
49693 scuttle sıvışmak, tüymek, seğirtmek, (gemi) batırmak, kömür kovası,
lumbar ağzı, lumbuz
49694 scythe tırpan, kerenti, (down/off ile) tırpanlamak
49695 sea anchor deniz demiri
49696 sea anemone deniz şakayığı
49697 sea bear beyaz ayı
49698 sea bream izmarit
49699 sea breeze deniz meltemi
49700 sea captain kaptan, süvari
49701 sea change ani ve köklü değişiklik
49702 sea chest gemici sandığı
49703 sea coast deniz kıyısı, sahil
49704 sea cock deniz valfı, deniz musluğu
49705 sea cow denizayısı, denizperisi
49706 sea cucumber denizhıyarı
49707 sea dog deniz kurdu
49708 sea elephant denizfili
49709 sea farming deniz tarımı
49710 sea foam lületaşı
49711 sea fog deniz sisi
49712 sea front sahil, rıhtım
49713 sea going açık denize çıkmaya elverişli(gemi)
49714 sea green açık mavimsi yeşil
49715 sea gull martı
49716 sea hog yunusbalığı
49717 sea horse denizatı
49718 sea kale deniz lahanası, yabani lahana
49719 sea level deniz seviyesi
49720 sea lily denizlalesi
49721 sea lion denizaslanı
49722 sea mark deniz işareti
49723 sea mile deniz mili
49724 sea moss deniz yosunu
49725 sea pollution deniz kirlenmesi
49726 sea power deniz gücü
49727 sea rover korsan
49728 sea salt deniz tuzu
49729 sea shell deniz kabuğu
49730 sea sickness deniz tutması
49731 sea trade deniz ticareti
49732 sea urchin denizkestanesi
49733 sea water deniz suyu, tuzlu su
49734 sea deniz
49735 sea-scorpion iskorpit
49736 seabed denizdibi
49737 seaboard (ülkenin) sahil kesimi, kıyı
49738 seaborne deniz tarafından taşınmış, getirilmiş
49739 seafarer gemici
49740 seafaring man gemici, denizci
49741 seafaring denizcilikle uğraşan
49742 seafood yenilebilen deniz ürünü
49743 seafowl denizkuşu
49744 seafront bir kentin deniz kıyısından bulunan bölümü, sahil, kıyı
49745 seagirt deniz tarafından çevrilmiş, denizle çevrili
49746 seagoing açık denize çıkmaya elverişli
49747 seagull martı, gagayı
49748 seahorse denizatı
49749 seal in içerde tutmak, mahsur bırakmak
49750 seal off girişi çıkışı engellemek
49751 seal sb's fate birinin kaderini çizmek
49752 seal fok, ayıbalığı, damga, mühür, conta, mühürlemek, mühür basmak,
damgalamak, kesinleştirmek, karara bağlamak
49753 sealant dolgu macunu
49754 sealed mühürlenmiş, deliksiz, tecritli
49755 sealegs denize alışkınlık
49756 sealer fok avcısı, mühürleyen kimse
49757 sealery fok avcılığı
49758 sealing wax mühür mumu
49759 sealing damgalama, mühürleme, conta
49760 sealskin fok derisi, fok kürkü
49761 seam welding dikiş kaynağı
49762 seam dikiş yeri, dikiş, bağlantı yeri, ek yeri, yara izi, kırışıklık,
katman, tabaka, damar, dikmek
49763 seaman denizci, gemici, tayfa
49764 seamanship denizcilik, gemicilik
49765 seamless dikişsiz, kaynaksız, lehimsiz
49766 seamstress dikişçi kadın, kadın terzi
49767 seamy kötü, çirkin
49768 seance ruh çağırma toplantısı, toplantı, oturum
49769 seaplane deniz uçağı
49770 seaport liman kenti
49771 sear kurumuş, sararmış, yakmak, kavurmak, dağlamak, (etin dış tarafını)
kızartmak
49772 search for aramak, aktarmak, izlemek
49773 search party arama ekibi
49774 search radar arama radarı
49775 search warrant arama emri
49776 search aramak, araştırmak, araştırmak, arama tarama yapmak, üstünü
aramak, yoklamak, bakmak, dikkatle incelemek, arama, araştırma, yoklama, bakma
49777 searcher araştıran kişi, sonda
49778 searching araştırıcı, inceden inceye araştıran, sıkı, meraklı, keskin, içe
işleyen, nüfuz eden
49779 searchlight ışıldak, projektör
49780 seascape deniz manzarası
49781 seashell deniz döngülü kabuğu, balıkkulağı
49782 seashore deniz kıyısı, sahil
49783 seasick deniz tutmuş
49784 seaside deniz kıyısı, sahil
49785 season ticket abonman bileti
49786 season mevsim, süre, zaman, vakit, uygun zaman, dönem, devre, sezon,
(with ile)yemeğe baharat koymak, çeşnilendirmek, yumuşatmak, şiddetini azaltmak,
(odun) iyice kurutmak, (odun) kurumak, alıştırmak, deneyim kazandırmak, eğitmek
49787 seasonable mevsime uygun, yerinde, zamanında gelen
49788 seasonal closing out sale mevsim sonu satışları
49789 seasonal trade sezonluk ticaret
49790 seasonal work mevsimlik iş
49791 seasonal worker mevsimlik işçi
49792 seasonal mevsimlik
49793 seasoned (alanında) deneyimli, eğitilmiş
49794 seasoning baharat, çeşni, yemeğe tat katan şey
49795 seat adjustment koltuk ayarı
49796 seat belt emniyet kemeri
49797 seat pillar (bisiklet) sele mesnedi
49798 seat oturacak yer, oturak, iskemle, oturga, koltuk, orun, mevki, yer,
merkez, ata oturuş biçimi, oturtmak, yerleştirmek, ...kişilik oturma kapasitesi
olmak
49799 seating oturacak yer
49800 seawall sedde
49801 seaward denize doğru giden
49802 seawards denize doğru
49803 seawater deniz suyu
49804 seaway deniz trafiği, rota, (büyük gemilerin yüzmesine elverişli) arna,
ırmak, su yolu
49805 seaweed deniz yosunu
49806 seaworthiness denize elverişlilik
49807 seaworthy (gemi) denize dayanıklı, yola çıkabilir
49808 sebaceous yağlı
49809 sebacic acid sebasik asit
49810 sebacic sebasik
49811 sec (şarap) sek
49812 secant kesen, sekant
49813 secateurs bahçıvan makası
49814 secatuers budama makası
49815 secede üyelikten çekilmek, ayrılmak
49816 secession üyelikten çekilme, ayrılma
49817 secessionist ayrılma yanlısı
49818 seclude inzivaya çekmek, başkalarından uzak tutmak
49819 secluded münzevi, içerlek, ıssız, tenha, gözden uzak
49820 seclusion inziva, bir köşeye çekilip yaşama
49821 second childhood bunaklık, ikinci çocukluk
49822 second class ikinci sınıf posta, (tren/vb.) ikinci mevki
49823 second hand saniye ibresi
49824 second lieutenant teğmen
49825 second mortgage ikinci derece ipotek
49826 second nature huy, tabiat, alışkanlık, âdet
49827 second quality ikinci kalite
49828 second rate ikinci sınıf
49829 second sight altıncı his, önsezi
49830 second ikinci, ket, saniye, an, göz kırpımı, kısa süre, ikinci derecede,
diğer, öteki, öbür, yardımcı, muavin, (düello) tanık, (ç.) ikinci kalite mallar,
ikinci vites, yardım etmek, bir öneriyi desteklemek, geçici olarak göreve getirmek
49831 second-best ikinci düzeyde, ikinci kalite
49832 second-degree ikinci dereceden, ikincil önemde
49833 secondariness ikincilik
49834 secondary bank ikincil banka
49835 secondary class ikinci sınıf
49836 secondary coil sekonder bobin, ikinci devre bobini
49837 secondary colour karışım rengi
49838 secondary education orta tahsil
49839 secondary feather kuşlarda ikinci kanat boğumunda çıkan tüyler
49840 secondary industry ikincil sanayi
49841 secondary language yazılı dil, kültür dili
49842 secondary market ikincil piyasa
49843 secondary mortgage ikinci derecede ipotek
49844 secondary planet gezegenin uydusu
49845 secondary root ikincil kök, yan kök
49846 secondary school ortamektep
49847 secondary ikinci derecede olan, ikinci gelen, ikincil, meyde
49848 secondly ikinci olarak
49849 secondment özel bir göreve getirme
49850 seconds counter kronometre
49851 seconds ıskarta mal, tapon mal
49852 secrecy sır saklama, ağız sıkılığı, gizlilik, gizli tutulma
49853 secret agent gizli ajan
49854 secret ballot gizli oylama
49855 secret service gizli sakçı teşkilatı
49856 secret gizli, yaşırın, saklı, gizemli, esrarlı, gizli şey, giz, sır,
gizem, esrar, muamma
49857 secretaire yazı masası
49858 secretarial work yazı işleri
49859 secretarial sekreterlikle ilgili
49860 secretariat sekreterlik, sekreterya
49861 secretary general genel sekreter
49862 secretary of embassy elçilik sekreteri
49863 secretary yazman, yazıcı, sekreter, bakan
49864 secretaryship sekreterlik, bakanlık
49865 secrete salgılamak, salmak, saklamak, gizlemek, gizli bir yere koymak
49866 secretin sekretin
49867 secretion salgılama, salgı, gizleme, saklama
49868 secretive ağzısıkı, ketum, sır vermez, karadinmez, yere bakan
49869 secretly gizlice, yaşırınca
49870 secretory cell salgı hücresi
49871 secretory salgılayıcı, salgılayıcı beze
49872 sect tarikat, mezhep
49873 sectarian tarikatla ilgili, tarikatçı, parti çıkarını gözeten, bağnaz
yandaş, darkafalı, yobaz, tarikatçı kimse, darkafalı, yobaz, bağnaz yandaş
49874 sectile bıçakla kesilebilir
49875 section parça, kısım, bölüm, kesit, bölge, şube, dal, kol, parçalara
ayırmak, bölümlere ayırmak, bölmek
49876 sectional bölgesel, sökülüp takılacak biçimde yapılmış
49877 sectionalism bölgecilik
49878 sector daire dilimi, kesme, sektör, bölge, kesim, sektör, mıntıka, bölge
49879 secular dünyevi, dinsel olmayan, laik
49880 secularism laiklik
49881 secularity dünyasallık
49882 secularize laikleştirmek
49883 secund tek yanlı
49884 secundine etene, son, döleşi
49885 secure güvenli, güvencede, emniyette, emin, sağlam, güvenli, emin,
kesin, kuşkusuz, şüphesiz, garantili, sıkı sıkı kapalı, güvence altına almak,
korumak, ele geçirmek, elde etmek, sağlamak, almak, sağlamlaştırmak, sıkı sıkı
kapamak
49886 secured bond teminatlı tahvil
49887 secured creditor teminatlı alacaklı
49888 secured loan teminatlı kredi
49889 securities analysis menkul kıymet analizi
49890 securities market menkul kıymetler borsası
49891 securities senetler, tahviller, menkul kıymetler
49892 security bond kefalet bonosu
49893 security clearance güvenlik soruşturması
49894 security council güvenlik konseyi
49895 security exchange menkul kıymetler borsası
49896 security forces güvenlik güçleri
49897 security guard güvenlik görevlisi
49898 security güvenlik, tehlikesizlik, emniyet, koruma, güvence, teminat,
kefalet, rehin, emanet, kefil
49899 sedan dört kapılı büyük araba
49900 sedan-chair tahtırevan
49901 sedate sakin, ağırbaşlı, durgun, sakinleştirmek, yatıştırmak, uyku ilacı
verip uyutmak
49902 sedateness ağırbaşlılık, usluluk, ciddiyet
49903 sedation yatıştırma
49904 sedative yatıştırıcı, sakinleştirici, uyutucu, uyku ilacı
49905 sedentariness yerleşiklik
49906 sedentary oturularak yapılan, oturularak geçirilen, bir yere yerleşmiş,
yerleşik
49907 sedge ince kamış, saz
49908 sediment tortu, çökel, çökelti, posa, telve
49909 sedimentary rocks tortul kayaçlar
49910 sedimentary tortul, tortulu
49911 sedimentation çökme, çöküm, tortulaşma, kan çökümü, sedimantasyon
49912 sedimentology sedimentoloji, tortulbilim
49913 sedition (hükümete karşı) kışkırtıcı yazı/konuşma/eylem, kışkırtma
49914 seditious (hükümete karşı) kışkırtıcı
49915 seduce baştan çıkarmak, ayartmak, kanına girmek, kandırmak, iğfal etmek
49916 seducer iğfal eden adam, gönül acısı
49917 seduction baştan çıkarma, ayartma, iğfal, kandırma, çekicilik, baştan
çıkartan şey
49918 seductive ayartıcı, baştan çıkarıcı, karşı konulmaz
49919 sedulous çalışkan, sürekli çalışan, dikkatli, sebatlı, azimli
49920 sedum damkoruğu
49921 see about ile ilgilenmek, uğraşmak, bakmak
49922 see daylight zorlukların sonuna gelmek
49923 see double çatal görmek, çift görmek
49924 see eye to eye with uyuşmak, anlaşmak, uymak
49925 see eye to eye aynı ağızı kullanmak
49926 see fit to -e karar vermek
49927 see how the land lies zemin yoklamak
49928 see how the wind blows ağız aramak
49929 see in the New Year yeni yılı karşılamak
49930 see into nüfuz etmek, kavramak
49931 see off yolcu etmek, uğurlamak, geçirmek, yola salmak
49932 see one's way to yapabileceğine inanmak
49933 see out bitirmek, sonuna kadar sürmek
49934 see over denetlemek, gözden geçirmek
49935 see pink elephants kafayı bulmak, sarhoş olmak
49936 see red tepesi atmak, gözü dönmek, öfkeden kudurmak
49937 see sb off uğurlamak
49938 see stars yıldızları saymak, gözünde şimşekler çakmak
49939 see the colour of money pulun rengini görmek
49940 see the light anlamak, gerçeği kabul etmek
49941 see the sights ilginç yerleri ziyaret etmek
49942 see through one birinin içini okumak
49943 see to ilgilenmek, bakmak
49944 see görmek, anlamak, kavramak, farkına varmak, görmek, gereğini yapmak
49945 seed cake susamlı çörek
49946 seed capsule çekirdek kapsülü
49947 seed cleaner tohum temizleme aleti
49948 seed coat tohum kabuğu
49949 seed corn tohumluk mısır
49950 seed dressing tohum ilaçlama
49951 seed drill tohum mibzeri, tohumeker
49952 seed leaf çenek, kotiledon, tohumdan ilk çıkan yaprak
49953 seed oyster istiridye yavrusu
49954 seed pearl küçük inci
49955 seed plot fidelik
49956 seed potato ekimlik çisil
49957 seed runner tohuma kalkmış pancar
49958 seed time ekim zamanı
49959 seed vessel meyve örtüsü, tohum kapçığı
49960 seed tohum, asıl, kaynak, köken, döl, evlat, meni, sperm, atmık, tohum
ekmek, tohum vermek, tohum ya da çekirdeğini çıkarmak
49961 seedbed fidelik
49962 seedcase tohum kapsülü
49963 seeder mibzer
49964 seeding tohum ekme
49965 seedless çekirdeksiz
49966 seedling fide
49967 seedsman tohumcu, tohum satıcısı
49968 seedtime ekin vakti
49969 seedy tohumlu, partal, eski püskü, kılıksız, keyifsiz
49970 seek out arayıp bulmak, yerinden çıkarmak
49971 seek aramak, aktarmak, izlemek, araştırmak, bulmaya çalışmak, sormak, (-
meye) çalışmak, çabalamak, uğraşmak
49972 seeker arayan kimse
49973 seem (gibi) görünmek
49974 seeming görünüşte, sözde
49975 seemingly görünüşe bakılırsa, anlaşılan
49976 seemly uygun, yakışır, münasip
49977 seep (sıvı) sızmak
49978 seepage sızıntı
49979 seer bilici, kahin, falcı
49980 seersucker gofre kumaş
49981 seesaw tahteravalli, ileri geri ya da aşağı yukarı hareket, inip çıkma,
aşağı yukarı ya da ileri geri sallanmak
49982 seethe kaynamak, fokurdamak
49983 segment gear dişli sektör
49984 segment of a circle daire parçası
49985 segment saw parçalı testere
49986 segment parça, bölüm, kesim, kısım, dilim, parça, daire parçası, segman,
parçalara ayırmak, bölmek, bölünmek
49987 segmental parçasal, kesitsel, dilimli
49988 segmentary bölüm ile ilgili, dilimli
49989 segmentation bölüm, kesimleme
49990 segmented worm halkalı kurt
49991 segmented bölünmüş
49992 segregate ayırmak, ayrı tutmak
49993 segregation ayrı tutma, fark gözetme, ayrım, toplumsal kopma
49994 seigneur derebeyi, senyör
49995 seigniorage senyöriaj, tuğra hakkı
49996 seism deprem, yersarsıntısı, zelzele
49997 seismic belt deprem kuşağı
49998 seismic detector sismik detektör
49999 seismic focus deprem merkezi
50000 seismic wave sismik dalga
50001 seismic depreme ilişkin, sismik
50002 seismograph depremyazar, sismograf
50003 seismology deprembilim, sismoloji
50004 seismometer sismometre
50005 seismoscope sismoskop, deprem gösterici
50006 seizable yakalanabilir, haczedilebilir
50007 seize up tutukluk yapmak, çalışmamak
50008 seize tutmak, yakalamak, kavramak, kapmak, el koymak, gaspetmek, zaptetmek,
ele geçirmek, yakalamak, tutuklamak, değerlendirmek
50009 seizin mülk edinme, temellük
50010 seizings bağlama sicimi
50011 seizure el koyma, yakalama, ele geçirme, zapt, ani hastalık nöbeti, kriz
50012 seldom nadiren, seyrek, pek az, kırk yılda bir
50013 select seçme, seçkin, seçmek, seçip ayırmak
50014 selectee askere çağırılan kimse
50015 selecting seçme
50016 selection committee teklif komitesi, seçici komite
50017 selection examination seçme sınavı
50018 selection rules seçme kuralları
50019 selection seçme, seçme şey
50020 selective ayıran, seçici, seçmeli
50021 selectivity seçicilik
50022 selector seçici
50023 selenate selenat
50024 selenic selenik
50025 selenide selenür
50026 selenite selenit
50027 selenium cell selenyum selülü
50028 selenium selenyum, selen
50029 selenography ay haritacılığı
50030 selenology ay bilgisi
50031 self pollination öz özüne tozlaşma
50032 self kendi, kişi, öz, şahıs, karakter, kişilik, kişisel çıkar, bencillik,
kendisi, bizzat, kişisel, bizzat
50033 self- (önek) kendi
50034 self-absorption öz soğurma
50035 self-acting otomatik
50036 self-adapting özuyumlu, bağdaşan
50037 self-addressed gönderene geri gönderilen
50038 self-adhesive öz özüne yapışan
50039 self-adjusting otomatik ayarlanan
50040 self-assertive öz fikrinde ısrar eden
50041 self-assurance özüne güvenme, özgüveni
50042 self-bias otomatik öngerilim, özöngerilim
50043 self-capacitance öz kapasite, özsığa
50044 self-centred bencil
50045 self-centring otomatik merkezlendiren
50046 self-checking özdenetimli, otomatik denetleyen
50047 self-coloured tek renkli
50048 self-command özünü tutma, nefsine hâkim olma
50049 self-confessed özünün olduğunu itiraf eden
50050 self-confidence özünden emin olma, özüne güvenme
50051 self-confident özünden emin
50052 self-conscious sıkılgan, utangaç, özünü bilen
50053 self-contained müstakil, bağımsız, duygularını gizleyen
50054 self-contradiction özüyle çatışma
50055 self-contradictory özüyle çatışan
50056 self-control özüne hâkimiyet, özdenetim, soğukkanlılık
50057 self-defence özünü savunma, özsavunma, meşru müdafaa
50058 self-denial özünü tutma, özveri, feragat
50059 self-determination öz özüne karar verme hakkı, özgür istem
50060 self-diffusion öz yayılma, öz yayınım
50061 self-discharge özboşalım, öz özüne boşalma
50062 self-discipline öz disiplin
50063 self-educated öz özünü yetiştirmiş
50064 self-effacing alçakgönüllü, ağırbaşlı
50065 self-employed öz işinde çalışan, serbest meslek sahibi
50066 self-energy serbest enerji, erkin erke
50067 self-esteem benbencilik, özünü beğenme
50068 self-evident apaçık, besbelli, açık, aşikâr, belli
50069 self-examination içgözlem, öz özünü inceleme
50070 self-excitation özuyarım, öz özünü uyarma
50071 self-excited özuyarımlı
50072 self-existence özdenlik
50073 self-feeder otomatik yemlik
50074 self-financing otofinansman, iç borçlanma
50075 self-government öz özünü yönetme, özerklik, bağımsızlık
50076 self-hardening öz özüne sertleşen
50077 self-help öz özüne yetme, başkasına muhtaç olmama
50078 self-ignition otomatik ateşleme, kendiliğinden ateşleme
50079 self-importance kibir, kurum, özünü çekme, özünü çok beğenme
50080 self-important özünü beğenmiş
50081 self-inductance özindüktans, self-indüktans
50082 self-induction özindükleme, self endüksiyon
50083 self-indulgence kendi zevk ve rahatına düşkünlük
50084 self-indulgent kendi rahatına fazla düşkün
50085 self-interest kişisel çıkar, bencillik
50086 self-laceration özünü yaralama
50087 self-loading (tabanca) yarı otomatik
50088 self-locking otomatik kilitlemeli, özkilitleyici
50089 self-lubricating kendi yağlayan, otomatik yağlamalı
50090 self-luminous kendiliğinden ışık veren
50091 self-made öz özünü yetiştirmiş
50092 self-opinionated kibirli, özünü beğenmiş
50093 self-organizing özörgütlü, özünü örgütleyen
50094 self-oxidation özyükseltgenme, kendiliğinden yükseltgenme
50095 self-pity özünü zavallı hissetme, öz özüne acıma
50096 self-portrait ressamın kendi resmi
50097 self-possessed temkinli, serinkanlı, özüne hâkim
50098 self-possession soğukkanlılık, sakinlik, temkinlilik
50099 self-preservation özünü koruma
50100 self-quenching özsönümlü
50101 self-regulating özayarlı, özünü ayarlayan
50102 self-reliance özgüven, özüne güven
50103 self-reliant özgüvenli, bağımsız
50104 self-respect izzetinefis, özsaygı, onur, haysiyet
50105 self-righteous özünü beğenmiş, bilgiç, ikiyüzlü
50106 self-sacrifice fedakârlık, özveri, feragat
50107 self-sacrificing özverili, fedakâr
50108 self-same tıpkı, aynı
50109 self-satisfaction özünü beğenme, büyüklenme
50110 self-satisfied özünü beğenmiş, şımarık
50111 self-saturation özdoyma
50112 self-scattering özsaçılım, öz özüne saçılma
50113 self-seeking çıkarcı, bencil, menfaatperest, çıkarcı kişi, bencil insan
50114 self-service selfservis
50115 self-shielding özkalkanlama, öz özünü ekranlama
50116 self-starter otomatik marş
50117 self-styled uydurma unvanlı, sözde
50118 self-sufficiency öz özüne yetme
50119 self-sufficient özüne yeten, başkasına muhtaç olmayan
50120 self-supporting öz özünü geçindiren, bağımsız
50121 self-taught özöğrenimli, otodidaktik
50122 self-will inatçılık, dik kafalılık
50123 self-winding (saat) otomatik, öz özüne kurulan
50124 selfie özçekim, görçek
50125 selfish bencil
50126 selfishness bencillik
50127 selfless özünü ya da çıkarını düşünmeyen, başkalarını düşünen, özgeci
50128 selfsame tamamen aynı, tıpkı
50129 Seljuk Selçuk
50130 sell at a sacrifice zararına satmak
50131 sell by auction açık artırma ile satmak
50132 sell cut price başkalarından daha ucuza satmak
50133 sell like hot cakes çok satılmak, kapış kapış gitmek, kapışılmak
50134 sell off elden çıkarmak, satıp savmak
50135 sell oneself özünü satmak, özünü göstermek
50136 sell out of sth bir maldan elde kalmamak
50137 sell out hepsini satmak, satmak, ihanet etmek
50138 sell sb a bill of goods birine külah giydirmek
50139 sell sb a pup birini kafese koymak
50140 sell sb short birini hafife almak
50141 sell seconds defolu mal satmak
50142 sell short açıktan satmak, alivre satmak
50143 sell under price fiyatının altında satmak
50144 sell up satıp savmak
50145 sell satmak, satılmak, alıcı bulmak, sattırmak, ikna etmek, benimsetmek,
inandırmak, kabul ettirmek, satmak, kandırmak, aldatmak, yutturmak, dalavere, oyun,
dolap, üçkâğıt
50146 sell-by date miat tarihi
50147 seller satıcı, bayi
50148 seller's market satıcı piyasası
50149 sellers' market satıcı piyasası
50150 selling agent satış acentesi
50151 selling area satış yeri
50152 selling commission satış komisyonu
50153 selling costs satış maliyetleri
50154 selling order satış emri
50155 selling price satış fiyatı
50156 selling rate satış kuru
50157 selling space satış yeri
50158 selling satış
50159 sellotape seloteyp
50160 sellout elden çıkarma
50161 selvage etek baskısı
50162 semantic change anlam değişimi
50163 semantic component anlamsal bileşen
50164 semantic transfer anlam kayması
50165 semantic anlamsal, anlambilimsel
50166 semantics anlambilim, semantik
50167 semaphore semafor, flama, çınav
50168 semasiology kavrambilim
50169 sematic işaret eden, tehlikeyi belirten
50170 semblance biçim, benzerlik, görünüş, dış görünüş
50171 seme anlambirimcikkayması
50172 semeiologic göstergebilimsel, göstergesel
50173 semeiology göstergebilim, imbilim
50174 semeion işaret, im, gösterge
50175 sememe anlambirimcik demeti
50176 semen meni, bel
50177 semester dönem, devre, sömestr, yarıyıl
50178 semi tek duvarla bitişik müstakil ev
50179 semi- (önek) yarı
50180 semi-annual altı aylık
50181 semi-detached yarı müstakil
50182 semiannual yarıyıllık, yarıyıl süren, altı aylık
50183 semiautomatic yarı otomatik
50184 semicarbazone semikarbazon
50185 semicircle yarım daire
50186 semicircular yarım daire biçiminde
50187 semiclosed yarı kapalı
50188 semicolon çekitli virgül
50189 semicompiled yarı derlenmiş
50190 semiconductor yarı iletken
50191 semidetached (ev) bir duvarı yandaki eve bitişik, yan evle bir ortak bir
duvarı olan
50192 semifinal yarıfinal
50193 semifinished yarı mamul
50194 semifluid yarı sıvı
50195 semilong yarı uzun
50196 semilunar yarımay biçiminde
50197 seminal duct sperma arnası
50198 seminal fluid sperma, meni, belsuyu
50199 seminal power üreme gücü
50200 seminal tohumla ilgili, üremeyle ilgili, spermalı
50201 seminar seminer, toplu çalışma
50202 semination tohumlama, ekme, tohum ekme
50203 seminiferous spermli, tohumlu
50204 seminomad yarı göçebe
50205 semiofficial yarı resmi
50206 semiological göstergebilimsel, göstergesel
50207 semiology göstergebilim, semiyoloji, imbilim
50208 semiopen yarı açık
50209 semiotic göstergebilimsel, göstergesel, işaretlere ait
50210 semiotics göstergebilim
50211 semipermeable yarı geçirgen
50212 semiprecious (mücevher/taş/vb.) ikinci derecede değerli
50213 semiquaver on altılık nota
50214 semirefined yarı rafine
50215 semisolid yarıkatı
50216 semisteel yarı çelik
50217 Semite Sami ırkından kimse, Yahudi
50218 Semitic languages Sami dilleri
50219 Semitic Samilerle ilgili, Sami
50220 semitone yarımton
50221 semitrailer yarı römork
50222 semitransparent yarısaydam
50223 semivowel yarı ünlü (ses)
50224 semiweekly haftada iki kere olan/çıkan, haftada iki kere
50225 semolina irmik
50226 sempiternal ebedi, sonsuz
50227 senate senato
50228 senator senatör
50229 senatorship senatörlük
50230 send away başka bir yere göndermek, kovmak, uzaklaştırmak
50231 send down birdemden atmak, düşürmek, hapse tıkmak
50232 send for çağırmak, getirtmek, istetmek
50233 send forth yaymak, salmak
50234 send in one's resignation istifasını vermek
50235 send in içeri göndermek
50236 send off postalamak, yollamak, oyuncuyu dışarı atmak
50237 send out dağıtmak, göndermek, neşretmek, çıkarmak
50238 send sb packing sepetlemek, kovmak
50239 send shivers down one's back tüylerini diken diken etmek
50240 send up taklidini yapmak, dalga geçmek
50241 send göndermek, civermek, yollamak, etmek, -e çevirmek, (for ile) çağırmak,
getirtmek, istetmek, (ünalgı çınavı) göndermek, yaymak, zorunda bırakmak, -e mecbur
etmek, heyecanlandırmak, çok memnun etmek
50242 sender transmitting station verici istasyon
50243 sender gönderen, verici, yollayıcı
50244 senega sütotu
50245 senescence yaşlılık, ihtiyarlık
50246 senescent yaşlanan, ihtiyarlayan
50247 senile decay yaşlılık nedeniyle çökme
50248 senile bunak, yaşlı, güçsüz
50249 senility yaşlılık, güçsüzlük, halsizlik, ihtiyarlık
50250 senior citizen yaşlı kimse
50251 senior executive yüksek düzey idareci
50252 senior officer kıdemli subay, üst düzey subay
50253 senior staff yönetim kadrosu
50254 senior yaşça daha büyük, kıdemli, son sınıfa ilişkin, daha yaşlı olan
kişi, kıdemli kişi, son sınıf öğrencisi
50255 seniority indemnity kıdem tazminatı
50256 seniority kıdemlilik, kıdem
50257 senna sinameki
50258 sennet boru sesi
50259 sensation nerve duyu siniri
50260 sensation his, sezim, duygu, hissiyat, kavrama, kavrayış, sezme, hissetme,
hay-küy, heyecana sebep olan hadise, sansasyon
50261 sensational heyecanlı, sansasyonel, harika, müthiş, çok iyi
50262 sense of humour mizah anlayışı, espri anlayışı
50263 sense of rotation dönme yönü
50264 sense of smell koklama duyusu
50265 sense of touch dokunma hissi
50266 sense organ duyu kılganı
50267 sense duyu, duyum, duygu, his, anlam, anlayış, anlama yetisi, akıl, zekâ,
düşünce, kanı, genel düşünce, yön, eğilim, hissetmek, paykamak, sezmek
50268 senseless özünden geçmiş, baygın, amaçsız, saçma, abes, anlamsız
50269 senselessness akılsızlık
50270 sensibility duyarlık, duyarlılık, hassasiyet
50271 sensible akla uygun, makul, mantıklı, akıllı, aklı başında, anlayışlı,
duyarlı, hassas, sezilir, duyulur, farkına varılır, hissedilir
50272 sensibleness akıllılık, makullük
50273 sensing algılama
50274 sensitive plant küstümotu
50275 sensitive to air havaya karşı duyarlı
50276 sensitive to light ışığa karşı duyarlı
50277 sensitive duyarlı, hassas, narin, (alet) duyarlı, hassas, alıngan, hassas,
çok duygusal, duyguları çok iyi belirten
50278 sensitiveness hassaslık, duyarlık
50279 sensitivity duyarlık, hassaslık
50280 sensitize duyarlı hale koymak, duyarlılaştırmak
50281 sensitizer sensibilizatör, duyarlaştırcı
50282 sensitometer sansitometre, duyarlıkölçer
50283 sensitometry sansitometri, duyarlıkölçüm
50284 sensor algılayıcı
50285 sensorial duyumsal
50286 sensorium sinir jüyesi
50287 sensory nerve duyu siniri
50288 sensory organs duyu kılganları
50289 sensory duyumsal, duygusal, duyulara ilişkin
50290 sensual tensel, bedenle ilgili, bedensel, nefsi, şehvetli
50291 sensualism şehvet düşkünlüğü, duyumculuk
50292 sensualist şehvet düşkünü kimse
50293 sensuality şehvet
50294 sensuous duyguları okşayıcı
50295 sentence of statement bildirme cümlesi
50296 sentence to death idama mahkûm etmek
50297 sentence tümce, cümle, yargı, karar, hüküm, ilam, (to ile) mahkum etmek
50298 sententious özdeyişli sözlerle dolu, özdeyişlerle konuşan
50299 sentience hissedebilirlik, bilinçlilik
50300 sentient sezgili, duygulu, duygun
50301 sentiment duygu, his, duyarlık, hassasiyet, içlilik, düşünce, fikir, kanı
50302 sentimental duygusal, duygulu, içli
50303 sentimentality aşırı duygusallık, içlilik, hassaslık
50304 sentimentalize duygusallaştırmak, duyarlı hale getirmek
50305 sentinel nöbetçi, gözcü
50306 sentry nöbetçi er
50307 sepal çanak yaprağı, sepal
50308 separability birbirinden ayrılabilme
50309 separable ayrılabilir
50310 separate the wheat sapı samandan ayırmak
50311 separate ayırmak, bölmek, ayrılmak, (karı koca) ayrı yaşamak, ayrı,
ayrılmış, farklı, (from ile) -den uzak, ayrı
50312 separately ayrı ayrı, başka başka, bağlantısız olarak, ayrı olarak
50313 separateness ayrılık, tek başına oluş
50314 separation ayırma, ayrılma, ayrılış, ayrılık, ayrı yaşama
50315 separatism bölücülük
50316 separatist ayrıklıkçı türküm üyesi
50317 separative ayırıcı
50318 separator ayırıcı, separatör
50319 sepia mürekkep balığının mürekkebi, siyaha yakın koyu kahverengi renk
50320 sepsis kan zehirlenmesi, septisemi
50321 sept kabile, oymak
50322 septate bölmeli, bölümlü
50323 September Eylül
50324 septenary yedi sayısına ait, yedişer
50325 septennial yedi yıl süren
50326 septic tank fosseptik, lağım çukuru, çürütme çukuru
50327 septic mikroplu
50328 septicaemia septisemi, kan zehirlenmesi
50329 septuagenarian 70 - 80 yaş arasındaki kimse, yetmişlik
50330 septum bölme, bölüm
50331 septuple yedi kat, yediyle çarpmak
50332 sepulchral mezara ait, kasvetli
50333 sepulchre gömüt, mezar, sin
50334 sepulture gömme, defin
50335 sequel bir şeyin devamı, arkası, sonuç, son
50336 sequence counter sıra sayacı
50337 sequence of tenses zamanların uyumu
50338 sequence register sıra yazmacı
50339 sequence ard arda geliş, zincirleme gitme, ardışlık, ardıllık, sıra,
düzen, seri, silsile, zincir, dizi
50340 sequent art arda gelen, izleyen, ardışık, sonra gelen
50341 sequential access sırasal erişim
50342 sequential control sırasal denetim
50343 sequential logic sırasal mantık
50344 sequential operation sırasal işlem
50345 sequential sampling ardışık örnekleme
50346 sequential scanning basit tarama, normal tarama
50347 sequential system almaşık renk işlemi
50348 sequential ardıl, ardışık, sırasal, dizisel
50349 sequester ayırmak, tecrit etmek, haczetmek, el koymak
50350 sequestering agent kompleks yapıcı
50351 sequestrate el koymak, haczetmek, kamulaştırmak
50352 sequestration haciz, müsadere, el koyma
50353 sequestrum ayrılmış ölü sümük/doku
50354 sequin pul, payet
50355 sequoia sekoya
50356 seraglio saray, harem dairesi
50357 seraphic melek gibi
50358 Serbia Sırbistan
50359 Serbian Sırbistan'a ait, Sırpça
50360 serenade serenat, serenat yapmak
50361 serene durgun, dingin, sessiz, huzurlu, sakin, yüce
50362 serenity berraklık, huzur, durgunluk
50363 serf toprağa bağlı köle, serf
50364 serfdom kölelik, serflik
50365 serge şayak
50366 sergeant major başçavuş
50367 sergeant çavuş, komiser muavini
50368 serial computer seri bilgisayar
50369 serial number seri numarası
50370 serial seri halinde, sıra izleyen, dizi halinde, (ünalgı, sınalgı) dizi,
tefrika
50371 serialize dizi olarak yayınlamak, dizi haline getirmek
50372 seriatim sırasıyla, birer birer
50373 sericeous ipek gibi, atlas gibi, tüylü
50374 sericin ipek zamkı, serisin
50375 sericulture ipekçilik, ipekböcekçiliği
50376 sericulturist ipekböceği yetiştiricisi
50377 series circuit seri devre
50378 series connection seri bağlama
50379 series motor seri kozgaltka
50380 series sıra, silsile, seri, dizi, türküm
50381 serin bir tür kanarya
50382 serine serin
50383 seriocomic yarı ciddi yarı komik
50384 serious ciddi, salmaklı, ağırbaşlı, önemli, şakaya gelmeyen, ciddi, ağır,
tehlikeli, ciddi, şaka yapmayan, ciddi
50385 seriously ciddi olarak, ciddi bir şekilde, ciddiyetle
50386 seriousness ciddiyet, ağırbaşlılık
50387 sermon dinsel konuşma, vaız, uzun ve sıkıcı öğüt, nutuk
50388 sermonize vaaz vermek
50389 serology serumlar bilgisi
50390 serous membrane seröz zar
50391 serous seröz, serum gibi, seruma benzer
50392 serpent yılan
50393 serpentine yılan gibi kıvrılan, yılankavi
50394 serpiginous cilt hastalığı olan, yayılan
50395 serrate testere dişli (yaprak), girintili çıkıntılı, tırtıllamak
50396 serrated testere dişli, testere gibi uçları olan
50397 serration testere dişi gibi olma
50398 serried sık, sıkışık, omuz omuza
50399 serrulate ince dişli
50400 serum serum
50401 serval bir tür yaban kedisi
50402 servant girl hizmetçi kız
50403 servant hizmetçi, uşak, köle, kul
50404 serve out dağıtmak
50405 serve sb right müstehak olmak
50406 serve the same purpose aynı işi görmek, amacı karşılamak
50407 serve up yemeği sofraya koymak
50408 serve -e hizmet etmek, hizmet vermek, hizmetinde olmak, çalışmak, bir yerde
çalışmak, bir iş yapmak, gereksinimini karşılamak, yetmek, yeterli olmak, işini
görmek, işine yaramak, (yemek) vermek, memuriyet, servis, hizmet
50409 server servis atan oyuncu, (yemek) servis yapan kimse, (yemek) servis
aleti
50410 service agreement hizmet sözleşmesi
50411 service area yayın alanı
50412 service band yayın bandı
50413 service book dua kitabı
50414 service bureau servis bürosu
50415 service charge servis vergini
50416 service line başlama çizgisi
50417 service manual bakım el kitabı
50418 service program hizmet bağdarlaması
50419 service road servis yolu
50420 service stairs servis merdiveni
50421 service station benzin istasyonu
50422 service tree üvez
50423 service hizmet, görev, iş, vazife, tapınma, ibadet, tören, ayin,
askerlik, yarar, yardım, fayda, hizmetçilik, uşaklık, memuriyet, servis,
(konakçı/vb.'de) servis, bakmak, bakımını sağlamak, bakımını yapmak, onarmak,
huk.tebliğ
50424 serviceability yarar, kullanışlılık
50425 serviceable dayanıklı, kullanışlı, işe yarar, yararlı
50426 serviceman ordu/donanma, /vb.üyesi, asker
50427 servicing hizmet, bakım
50428 servient ipotekli
50429 serviette peçete, sofra peçetesi
50430 servile köle gibi, köle gibi davranan, kulluk eden
50431 servility gurursuzluk, aşağılık, haysiyetsizlik
50432 serving spoon servis kaşığı
50433 serving porsiyon
50434 servitor hizmetçi, uşak
50435 servitude kölelik, kulluk
50436 servo servo, servomekanizma
50437 servomechanism servomekanizma
50438 servomotor servomotor
50439 sesame oil susam yağı
50440 sesame susam, küncüt
50441 sesamoid bone susamsı sümük
50442 sesamoid susamsı, boğumlu, susam tohumu biçiminde
50443 sesqui- (önek) bir buçuk
50444 sessile sapsız, sabit
50445 session oturum, celse, toplantı, (birdemde) dönem
50446 set a good example iyi örnek olmak
50447 set a high standard yüksek bir standart tutturmak
50448 set a precedent emsal oluşturmak
50449 Set a thief to catch a thief Dinsizin hakkından imansız gelir
50450 set about başlamak, girişmek, yapmak, etmek, yol tutmak
50451 set against birbirine düşürmek, arasını bozmak
50452 set apart ayırmak, ayrı koymak, tahsis etmek
50453 set aside bir kenara koymak, biriktirmek, saklamak
50454 set at ease yatıştırmak
50455 set back (sögeni) geri almak, geciktirmek, mal olmak
50456 set before önüne koymak
50457 set down yazmak, kaydetmek, durup yolcu indirmek
50458 set eyes on gözüne ilişmek
50459 set fire to ateşe vermek
50460 set foot in ayak basmak
50461 set forth açıklamak, bildirmek, ileri sürmek, yola koyulmak
50462 set free serbest bırakmak
50463 set in motion harekete geçirmek
50464 set in başlamak, gelip çatmak, ortaya çıkmak
50465 set off on a journey yolculuğa çıkmak
50466 set off yola çıkmak, meydana çıkarmak, başlatmak
50467 set on edge kamaştırmak, sinirlendirmek
50468 set on saldırmak, üstüne salmak, saldırtmak
50469 set one back on one's heels birini beyninden vurulmuşa döndürmek
50470 set one's cap at abayı yakmak
50471 set one's face against karşı çıkmak
50472 set one's heart on -e gönlünü vermek, çok istemek
50473 set out yola çıkmak, açıklamak, belirtmek, düzenlemek
50474 set people by the ears aralarına kara kedi sokmak
50475 set right düzeltmek, yoluna koymak
50476 set sb on a pedestal idealize etmek, yüksek paye vermek
50477 set sb's mind at rest yüreğine su serpmek
50478 set sb's teeth on edge birinin sinirine dokunmak
50479 set square gönye
50480 set sth aside for ayırmak
50481 set the ball rolling ön ayak olmak
50482 set the scene -e sahne hazırlamak
50483 set the seal on sth bir sorunu kökünden halletmek
50484 set the stage for zemin hazırlamak
50485 set the trend moda başlatmak/yaymak
50486 set the wheels in motions baş çekmek
50487 set theory kümeler kuramı
50488 set to rights iyileştirmek, düzeltmek, adam etmek
50489 set to work çalışmaya başlamak
50490 set to girişmek, koyulmak, işe koyulmak
50491 set tongues wagging dillere destan olmak
50492 set up a business iş açmak
50493 set up shop işe başlamak
50494 set up kurmak, dikmek, işe başlamak, (ses) yükseltmek
50495 set upon üzerine hücum etmek, çullanmak
50496 set koymak, hazırlamak, kurmak, köklemek, saptamak, belirlemek,
gerçekleştirmek, batmak, niyetli, kararlı, kafasına koymuş, hazır, sabit, değişmez,
belirli, belirlenmiş, kararlaştırılmış, takım, set, seri, koleksiyon, türküm,
takım, cihaz, set, (güneş) batma, batış, türküm, duruş, vaziyet, (giysi) vücuda
oturuş, yanka çekilen yer, set, dekor, stüdyo düzlüğü
50497 seta sert kıl, domuz kılı, seta, ince diken
50498 setaceous sert kıllı
50499 setback gerileme, kötüleme, kötüye gitme, düşme, başarısızlık, yenilgi
50500 setiferous sert kıllı
50501 seton kıl fitili
50502 setscrew kontrol vidası, ayar vidası
50503 sett kaldırım taşı
50504 settee kanepe
50505 setter bir tür av köpeği, seter
50506 setting koyma, yerleştirme, batma, çerçeve, yuva, konunun geçtiği yer ve
zaman, ortam, bir kişilik yemek takımı
50507 settle an account with sb hesaplaşmak
50508 settle an account hesabı ödemek
50509 settle down oturmak, yerleşmek, yatırmak, oturtmak, yerleştirmek
50510 settle for account vadeli satmak
50511 settle for razı olmak, fit olmak
50512 settle in alışmak, alışmasına yardımcı olmak
50513 settle sb's hash birinin çanına ot tıkamak
50514 settle up ödemek, hesabını kapatmak
50515 settle -de koloniler kurmak, yerleşmek, konmak, (rahat edecek şekilde)
yerleştirmek, yatıştırmak, yatışmak, halletmek, çözmek, tatlıya bağlamak, karara
bağlamak, kararlaştırmak
50516 settled sabit, değişmez, yerleşmiş, yerleşik, meskûn, oturulan, şenelmiş
50517 settlement day hesaplaşma günü, tasfiye günü
50518 settlement yeni küçük yerleşim alanı, göç, uzlaşma, anlaşma, karar, ödeme
50519 settler yeni bir yere gidip yerleşen kimse, göçmen
50520 settling tank çökeltme tankı
50521 settling oturma, tasman, yerleşme
50522 setto çarpışma, tartışma, kavga
50523 setup tertibat, düzen, kuraştırma
50524 seven yedi
50525 seven-fold yedi kat, yedi misli
50526 seventeen onyedi
50527 seventeenth onyedinci
50528 seventh yedinci
50529 seventieth yetmişinci
50530 seventy yetmiş
50531 sever kesmek, kesilmek, parçalamak, parçalanmak, kopmak, koparmak, ayırmak,
ayrılmak
50532 several birçok, birtalay, ayrı ayrı, farklı, kendi, birkaç, kimi, bazısı
50533 severally ayrı ayrı, birer birer
50534 severalty ayrılık, ferdi mülkiyet
50535 severance pay kıdem tazminatı
50536 severance ayırma, ayrılma, ilişki kesme, koparma
50537 severe accident ağır kaza
50538 severe sert, katı, acı veren, şiddetli, sert, şiddetli, kıran kırana,
şiddetli, sade, gösterişsiz
50539 severely şiddetle, ciddi olarak, sıkı sıkı, sert olarak
50540 severity şiddet, sertlik
50541 sew dikmek, dikiş dikmek
50542 sewage disposal lağım boşaltma usulü
50543 sewage pipe pissu borusu
50544 sewage sludge lağım pisliği
50545 sewage system kanalizasyon
50546 sewage lağımdan akan artık madde, lağım pisliği, lağım boşaltma
50547 sewer gas lağım gazı
50548 sewer pipe lağım borusu, lağım künkü
50549 sewer lağım
50550 sewerage system lağım jüyesi
50551 sewerage kanalizasyon, lağım pisliği
50552 sewing machine needle dikiş kılgası iğnesi
50553 sewing machine dikiş kılgası
50554 sewing silk ibrişim
50555 sewing yarn dikiş ipliği
50556 sewing dikiş
50557 sewn dikili
50558 sex appeal cinsî çekicilik, seksapel
50559 sex chromosome cinsiyet kromozomu
50560 sex hormones cinsiyet hormonları
50561 sex organs cinsî kılganlar
50562 sex cinsiyet, cinsîlik, cinsî ilişki, seks
50563 sexadecimal onaltılı
50564 sexagenarian 60 - 70 yaş arasındaki kimse, altmışlık
50565 sexennial altı yılda bir olan, altı yıl süren
50566 sexism karşı cinsin zayıf olduğunu savunan zihniyet, seksizm
50567 sexist karşı cinsin daha zayıf/yeteneksiz olduğuna inanan, seksist
50568 sexless cinsiyetsiz, cinsî çekiciliği olmayan
50569 sexology seksoloji, cinslikbilim
50570 sextant sekstant
50571 sextet altı bitlik sayı, altı çalgılık hava
50572 sextuple altı misli
50573 sextuplet altız
50574 sexual harassment cinsî taciz
50575 sexual intercourse cinsî birleşme
50576 sexual organs üreme kılganları
50577 sexual perversion cinsî sapıklık
50578 sexual reproduction eşeyli üreme
50579 sexual cinsî
50580 sexuality seks düşkünlüğü, sekse ilgi duyma, cinsî özellikler
50581 sexy seksi
50582 shabbiness kılıksızlık, pejmürdelik, adilik, alçaklık
50583 shabby eski, yıpranmış, eski püskü, pejmüdre, kılıksız, pejmürde,
aşağılık, adi, berbat, rezil
50584 shack kulübe
50585 shackle köstek, pranga, kandal, zincir, engel
50586 shad tirsi balığı
50587 shadberry kayaarmudu
50588 shaddock greypfrut
50589 shade away yavaş yavaş kaybolmak
50590 shade bearer gölge ağacı
50591 shade gölge, karanlık, gölgelik yer, perde, stor, renk tonu, gölge, (resimde)
gölge, gölgeleme, küçük fark, ayrıntı, nüans, hayalet, ruh, ç, güneş gözlüğü,
gölgelemek, gölgelendirmek, gölge vermek, karartmak
50592 shades güneş gözlüğü
50593 shadiness gölgelik, şüphelilik
50594 shading gölgeleme
50595 shadoof su kaldıracı
50596 shadow cabinet gölge kabine
50597 shadow chancellor muhalefetteki bakan
50598 shadow government muhalefet hükümeti
50599 shadow play gölge oyunu
50600 shadow prices gölge fiyatlar
50601 shadow gölge, karanlık, keder, hüzün, iz, eser, hayalet, ruh, zerre,
nebze, ayrılmaz arkadaş, gölge, koruma, himaye, gölgelendirmek, gölgelemek,
gölgesiyle örtmek, karartmak, gölgesi gibi izlemek, gizlice izlemek, gözetlemek,
peşinden ayrılmamak, gölgesi olmak
50602 shadowless gölgesiz, açık
50603 shadowy gölgeli, karanlık, loş, belli belirsiz, hayal meyal
50604 shady gölgeli, gizli saklı, namussuz, üçkâğıtçı, güvenilmez
50605 shaft bearing şaft yatağı
50606 shaft mil, şaft, ok, araba oku, sütun gövdesi, ışın, hava bacası, çekiç,
/vb.aletlerin sapı
50607 shafting şaft donanımı
50608 shag sert tütün
50609 shaggy kaba tüylü, sert kıllı, çok kıllı, pösteki gibi, kabarcık,
taranmış, yontulmamış, pürüzlü
50610 shagreen sağrı derisi
50611 shah şah
50612 shake down yer yatağında uyumak, sarsarak düşürmek
50613 shake hands el sıkışmak
50614 shake in one's shoes üç buçuk atmak, ödü kopmak
50615 shake like a jelly tir tir titremek
50616 shake like a leaf tir tir titremek
50617 shake off -den kurtulmak, kaçmak, silkip atmak
50618 shake one's head kafasını sallayarak hayır demek
50619 shake oneself silkinmek
50620 shake out silkelemek
50621 shake sb rigid ödünü koparmak, aklını başından almak
50622 shake the pagoda köşeyi dönmek, zengin olmak
50623 shake up düzenlemek, değişiklik yapmak, sarsmak, çalkamak
50624 shake sallamak, sarsmak, sallanmak, sarsılmak, silkelemek, silkmek, sarsmak,
allak bullak etmek, çalkalamak, (el) sıkışmak, sarsıntı, sarsma, titreme, sallama,
sallanma, silkme, el sıkışma, an, saniye
50625 shakedown uydurma yatak, yer yatağı, pul sızdırma, şantaj, derinlemesine
araştırma, inceleme, alıştırma, deneme
50626 shaker tuzluk/biberlik
50627 shakiness zayıflık, titreklik
50628 shaking channel sarsak oluk, sarsıntılı oluk
50629 shaking sallanan, sallama, sallanma
50630 shaky titrek, sarsak, sallanan, çürük, güvenilmez
50631 shale oil şist yatağı
50632 shale katmanlarına ayrılabilen yumuşak kaya
50633 shall I yapayım mı, edeyim mi
50634 shall we yapalım mı, edelim mi
50635 shall (yardımcı fiil olarak) -ecek, -acak, (kural/yasa/emir/söz belirtir)
-ecek, - acak, (`I' ve `we' ile öneri belirtir) -eyim mi, -elim mi
50636 shallop küçük balıkçı teknesi
50637 shallot soğancık
50638 shallow derin olmayan, sığ, yüzeysel, dar
50639 shallowness sığlık
50640 sham sleep uyur gibi yapmak
50641 sham taklit, yapmacık, yalan, numara yapmak, ayak yapmak, rol yapmak
50642 shamble ayaklarını sürterek yürümek
50643 shambles kanara, mezbaha, salhane, sallakhane, savaş alanı, darmadağın yer
50644 shame on you Ayıp sana!
50645 shame utanç, utanma, şerefsizlik, leke, utanç, ayıp, utanılacak şey, yazık,
şanssızlık, utandırmak
50646 shamefaced utanmış
50647 shameful ayıp, utanç verici, yüzkızartıcı
50648 shameless utanmaz, arlanmaz, yüzsüz, arsız
50649 shamelessness arsızlık, utanmazlık
50650 shammer dolandırıcı, ikiyüzlü kimse
50651 shammy leather güderi
50652 shampoo susabun, şampuan, şampuanlamak
50653 shamrock yonca
50654 shan't (edat) shall not'ın kısa biçimi
50655 shandy bira ve gazoz karışımı bir içki
50656 shangri-la hayaller ülkesi
50657 shank bacak, baldır, incik, aletin orta yeri, çiçek/yaprak sapı
50658 shannon şanon
50659 shantung şantug
50660 shanty kulübe, gemici şarkısı
50661 shantytown gecekondu bölgesi, teneke mahallesi
50662 shape biçim, şekil, kalıp, form, kondisyon, biçim vermek, biçimlendirmek,
etkilemek, yönlendirmek, biçimlendirmek, gelişmek
50663 shape-up iyi gitmek
50664 shaped biçimli, şekilli, endamlı
50665 shapeless biçimsiz, şekilsiz, aybacar
50666 shapely (kadın vücudu/vb.) biçimli, düzgün, güzel
50667 shaper vargel tezgâhı
50668 shaping machine planya kılgası
50669 shard böcek kanadı zarfı, kırık çömlek parçası
50670 share and share a like eşit paylarla
50671 share certificate hisse senedi
50672 share holder hissedar, aksiyoner
50673 share list borsa cetveli
50674 share market hisse senedi piyasası
50675 share out pay etmek
50676 share price hisse bedeli
50677 share tenant müşterek kiracı
50678 share pay, hisse, hisse senedi, aksiyon, paylaşmak, paylaştırmak,
bölüştürmek, saban demiri
50679 shareholder hissedar, paycı
50680 shark köpekbalığı, hilekâr, dolandırıcı, üçkâğıtçı
50681 sharp edge keskin ağız
50682 sharp practice hileli iş, dalavere
50683 sharp shooter keskin nişancı
50684 sharp turn keskin viraj
50685 sharp keskin, sivri, keskin, içe işleyici, keskin, ekşimsi, ani, net, açık
seçik, ani ve sert, tam, aniden, diyez, diyez nota, diyez işareti
50686 sharp-edged keskin ağızlı, keskin, bilenmiş
50687 sharp-eyed keskin gözlü
50688 sharp-set iyi bilenmiş
50689 sharp-sighted keskin görüşlü
50690 sharpen one's brain gözünü açmak
50691 sharpen bilemek, sivriltmek, keskinleştirmek, sivrilmek, keskinleşmek
50692 sharpener bileyici, kalemtıraş, kalemyonan
50693 sharpening machine bileme kılgası
50694 sharper kumarbaz, üçkâğıtçı, dolandırıcı, hileci, kelekbaz, leylaç
50695 sharpness keskinlik, netlik, açıkgözlülük, sertlik
50696 sharpwitted zeki
50697 shatter sb's hopes birinin ümitlerini kırmak
50698 shatter darmadağın etmek, bozmak, doğramak, parça parça etmek, kırmak,
paramparça etmek, parçalamak, hurdalamak, körlemek, altüst etmek, kırılmak,
paramparça olmak, bozmak, mahvetmek, suya düşürmek, bozulmak, mahvolmak, (İİ)
yorgunluktan öldürmek
50699 shatterproof glass dağılmaz cam, emniyet camı
50700 shatterproof dağılmaz, kırılmaz
50701 shave tıraş olmak, tıraş etmek, rendelemek, kesmek, tıraş
50702 shaver ülgüç, tıraş kılgası, berber, tellak
50703 shaving tıraş, ç.talaş, yonga
50704 shavings talaş, yonga, çapak
50705 shawl şal, atkı, leçek
50706 she bear dişi ayı
50707 she (dişil) o, (ülkeler ve taşıtlar için) o, dişi
50708 she-devil şirret kadın
50709 sheaf demet, deste
50710 shear pin emniyet pimi
50711 shear wave kesme dalgası, enine dalga
50712 shear makasla kesmek, saçını kesmek, (koyun tüyünü) kırkmak, kırpmak
50713 shearing kırkma, kırpma, makaslama
50714 shears yün kırkma makası, büyük makas
50715 sheatfish atbalığı
50716 sheath kın, kılıf, prezervatif, kılıf
50717 sheathe kınına/kılıfına koymak, gizlemek
50718 sheathing paper kaplama çöngesi
50719 sheathing kaplama, zırh
50720 sheave çıkrık, makara, kasnak, demetlemek
50721 shebang mağaza, iş, kurum, mesele, konu
50722 shebeen izinsiz içki satan yer
50723 shed blood kan dökmek
50724 shed crocodile tears sahte gözyaşı dökmek
50725 shed light on ışık tutmak
50726 shed roof şet çatı
50727 shed tears ağlamak
50728 shed dökmek, saçmak, akıtmak, kan akıtmak, (kıl/deri/vb.) dökmek, çıkarmak,
atmak, sundurma, kulübe, baraka, hangar
50729 sheen parlaklık
50730 sheeny parlak
50731 sheep run koyun çifliği
50732 sheep shearing koyun kırpımı
50733 sheep walk koyun otlağı
50734 sheep koyun
50735 sheep-shearer koyun kırkıcısı
50736 sheep's wool koyun yünü
50737 sheepdog çoban köpeği
50738 sheepfold koyun ağılı
50739 sheepish utangaç, çekingen
50740 sheepshank margarita balığı
50741 sheepskin koyun pöstekisi
50742 sheer strake ağız kuşağı
50743 sheer katıksız, sırf, safi, halis, dimdik, sarp, tül gibi incecik, dimdik,
(birşeye çarpmamak için) aniden yön değiştirmek, sapmak
50744 sheerlegs iki direkli maçuna, darağacı
50745 sheet anchor ocaklık demiri, büyük kurtuluş ümidi
50746 sheet brass pirinç levha
50747 sheet copper bakır levha, bakır sac
50748 sheet erosion yüzey erozyonu, yüzeysel erezyon
50749 sheet iron demir levha, demir sac
50750 sheet lead kurşun levha, levha kurşun
50751 sheet metal metal levha, sac
50752 sheet tin teneke levha
50753 sheet çarşaf, yatak çarşafı, çönge yaprağı, tabaka, levha, yenün
50754 sheeting örtme, kaplama, perde
50755 sheikdom şeyhlik
50756 sheikh şeyh
50757 shekel şekel, israil pul vahidi
50758 sheldrake hanımördeği
50759 shelf life raf ömrü
50760 shelf sergen, raf, düz kaya
50761 shell bit kaşık matkap
50762 shell bossing uskur şaftı, kuyruk şaftı
50763 shell out pulu sökülmek, ödemek, uçlanmak
50764 shell star kabuklu yıldız
50765 shell deniz döngülü kabuğu, deniz kabuğu, kabuk, bina iskeleti, topçu
mermisi, yarış sandalı, kik, kabuğunu çıkarmak, kabuğunu soymak, ayıklamak, topa
tutmak, topçu mermisi atmak
50766 shellac gomalak, şelak
50767 shellack gomalak
50768 shelled kabuklu
50769 shellfire mermi ateşi
50770 shellfish kabuklu deniz döngülü
50771 shelling ateş açma
50772 shellproof kurşun işlemez, top işlemez
50773 shelter sığınak, barınak, korunak, siper, sığınma, korunma, barındırmak,
korumak, sığınmak
50774 shelterbelt koruma kuşağı, koruyucu kuşak
50775 shelve rafa koymak, raflara dizmek, bir kenara atmak, rafa kaldırmak,
ertelemek, (down/up ile) (arazi) meyillenmek
50776 shelving raflar, raf malzemesi
50777 shenanigan kurnazlık, dolandırıcılık
50778 shepherd çoban, önder, kılavuz, gütmek, yol göstermek, kılavuzluk etmek,
önderlik etmek, -e götürmek
50779 shepherd's-purse çoban çantası
50780 shepherdess kadın çoban
50781 sherardizing çinko emdirme, Sherard işlemi
50782 sherbet şerbet, meyvalı dondurma
50783 sheriff (Amerika'da) şerif, sakçı şefi
50784 sherry beyaz İspanyol şarabı, şeri
50785 Shetland Islands Şetland adaları
50786 Shetland pony midilli
50787 Shiah ?ii
50788 shibboleth parola
50789 shield kalkan, siper, koruyucu, korumak, siper olmak
50790 shielding window ekran penceresi
50791 shielding koruyucu kılıf
50792 shieling çoban
50793 shift change-over vardiya değişmesi
50794 shift down vites küçültmek
50795 shift for oneself başının çaresine bakmak
50796 shift key klavyede büyük harf tuşu
50797 shift lever vites kolu
50798 shift register kaydırma yazmacı
50799 shift up vites büyültmek
50800 shift work vardiyalı iş
50801 shift değişme, değiştirme, değişiklik, vardiya, nöbet, çalışma süresi, iş
nöbeti, çuval giysi, şanjman, şanzıman, kaçamak, bahane, hile, çare, tedbir, (başka
bir yere) taşımak/kaldırmak, değişmek, değiştirmek, (rüzgâr) yön değiştirmek,
(suç/vb.) atmak, yüklemek, (vites) değiştirmek, geçinmek, idare etmek, yaşamak
50802 shifter hırsız, değiştirici, şalter, devre kesici
50803 shiftiness hilekârlık, pişkinlik
50804 shifting sand hareketli kum, yer değiştiren kum
50805 shifting değişken
50806 shiftless amaçsız, tembel, uyuşuk, uyuntu
50807 shifty güvenilmez
50808 shikari avcı
50809 shillelagh sopa
50810 shilling şilin
50811 shilly-shally tereddüt, kararsızlık, mızmızlanma, tereddüt etmek, ne
yapacağını bilmemek
50812 shim kama, ara sacı, şim, layner
50813 shimmer titrek ışık, parıltı, parıldamak, titrek ışıkla parıldamak
50814 shimmery parıltılı
50815 shimmy şimi, esneme, titreme, şimi dansı, (tekerlek) çok titremek
50816 shin incik, (up/down ile) (direğe/ağaca/vb.) maymun gibi tırmanmak, çabucak
ve kolayca tırmanmak
50817 shinbone incik sümüğü, kaval sümüğü
50818 shindig A.B.D.'de danslı eğlenti
50819 shindy gürültü, şamata, patırtı
50820 shine parlamak, parıldamak, ışıldamak, özünü göstermek, parlamak, parlatmak,
parlaklık, parıltı, cila, cilalama, parlatma
50821 shiner çil pul, morarmış göz
50822 shingle tahta kiremit, tahta pul, padavra, yuvarlak çakıl, çakıllı deniz
kıyısı, alagarson kesilmiş kadın saçı, (dam/vb.) tahta kiremitle kaplamak, saçı
alagarson kesmek
50823 shingles zona
50824 shingly çakıllı
50825 shinguard tozluk
50826 shining parlak, ışıltılı, parıltılı
50827 shiny parlak, gıcır gıcır
50828 ship agent gemi acentesi
50829 ship broker gemi acentesi, gemi komisyoncusu
50830 ship building gemi sanayii
50831 ship chandler gemi malzemeleri satan kimse
50832 ship out yola çıkmak
50833 ship owner donatan, armatör, gemi sahibi
50834 ship gemi, vapur, büyük uçak ya da uzay gemisi, uzay aracı, gemiyle
taşımak/göndermek, gemiye yüklemek, gemiye tayfa olarak almak/girmek, (kimise bir
yere) yollamak, göndermek, (mal) yollamak, göndermek, nakletmek
50835 ship's boat gemi yatağı
50836 ship's company gemi mürettebatı
50837 ship's lifeboat gemi filikası
50838 ship's papers gemi evrakı
50839 ship's report gemi raporu
50840 ship's side gemi bordası
50841 shipboard gemide, gemi güvertisinde
50842 shipbuilder gemi inşaatçısı
50843 shipbuilding yard tersane
50844 shipbuilding gemi yapımı, gemi inşaatı
50845 shiplap yarı lamba zıvana
50846 shipload gemi yükü
50847 shipmaster gemi kaptanı
50848 shipmate gemi arkadaşı
50849 shipment (mal) gönderme, yollama, taşıma nakliye, gönderilen mal
50850 shipowner donatan, armatör, gemi sahibi
50851 shipped bill of lading sevk konşimentosu
50852 shipper nakliyeci
50853 shipper's manifest gümrük manifestosu
50854 shipping agent deniz nakliyecisi, gemicilik şirketi
50855 shipping bill manifesto, sevk belgesi
50856 shipping clerk yükleme memuru
50857 shipping company gemicilik şirketi, deniz nakliyat şirketi
50858 shipping order sevkıyat emri, ordinosu
50859 shipping gemiler, filo, ticaret filosu, gemicilik, nakletme, nakliye,
taşıma
50860 shipshape düzgün, düzenli, muntazam, temiz
50861 shipwreck karaya oturma, batma, deniz kazası, gemiyi kara
oturtmak/batırmak, mahvetmek, bozmak, yıkmak
50862 shipyard tersane
50863 shire eyalet, sancak, kontluk
50864 shirk (işten/vb.) boyun kaçırmak, kaçmak, yayınmak, kaytarmak
50865 shirr büzme, büzgü, büzmek
50866 shirt gömlek
50867 shirt-blouse şömizye
50868 shirting gömleklik kumaş
50869 shirtsleeve gömlek kolu
50870 shirtwaist şömizye bluz
50871 shirty huysuz, kaba, aksi
50872 shish kebab şişkebabı
50873 shit oneself altına kaçırmak, korkudan altına etmek
50874 shit bok, sıçma, esrar, haşiş, saçmalık, zırva, bok herif, bir boka yaramaz
kimse, Allah kahretsin!, Lanet olsun!, Anasını, sıçmak, sıçıp batırmak
50875 shits ishal, amel
50876 shitty boktan, siktiriboktan
50877 shiver titreme, ürperti, titremek, ürpermek
50878 shivering ürperme
50879 shivery titrek, soğuk
50880 shoal sığ yer, sığlık, balık sürüsü, kalabalık, sürü halinde toplanmak ya da
dolaşmak
50881 shoat küçük domuz
50882 shock absorber amortisör, tampon, yatıştırıcı
50883 shock cooling ani soğutma, şok soğutma
50884 shock drying ani kurutma, şok kurutma
50885 shock excitation şokla uyarma
50886 shock heating şokla ısıtma
50887 shock loading şoklu yükleme
50888 shock resistance şok direnci, sarsma dayanıklılığı
50889 shock resistant şok dirençli, sarsma dirençli
50890 shock therapy şok tedavisi
50891 shock troops baskın birlikleri, hücum taburu
50892 shock wave şok dalgası, çarpma dalgası
50893 shock tahıl balyaları, demet yığını, gür ve karmakarışık saç, darbe, vuruş,
çarpma, sarsma, sarsıntı, çıngı çarpması, şok, çok sarsmak, çok şaşırtmak, şok
etmek, sarsmak, şiddetle çarpmak
50894 shocker değersiz kitaplar, sarsan şey, heyecanlı roman
50895 shockheaded sık ve kabarık saçlı
50896 shocking şaşırtıcı, şaşılacak, şok edici, şok etkisi yapan, berbat, çok
kötü
50897 shockproof darbeye dayanıklı, çarpmaya dayanıklı
50898 shod pabuç giymiş, pabuçlu
50899 shoddy kaba yünlü kumaş, kalitesiz, baştansavma, uydurma, adi, bayağı,
şerefsiz
50900 shoe black kundura boyacısı
50901 shoe ayakkabı, at nalı
50902 shoehorn ayakkabı çekeceği, kerata
50903 shoelace ayakkabı bağı
50904 shoeless yalınayak, pabuçsuz
50905 shoemaker ayakkabıcı, kunduracı
50906 shoestring ayakkabı bağı
50907 shoo hoşt, pist, kış, kovmak, kışkışlamak
50908 shoot a line atıp tutmak
50909 shoot ahead hızla öne geçmek
50910 shoot at ateş etmek
50911 shoot down (uçak) düşürmek, hayır demek, karşı çıkmak
50912 shoot for amaçlamak
50913 shoot forth sürgün vermek
50914 shoot from the hip dan diye söylemek
50915 shoot one's bolt elinden geleni yapmak
50916 shoot out aniden çıkmak, dışarı fırlamak, aniden çıkarmak
50917 shoot straight tam isabetle vurmak
50918 shoot the ball şut atmak
50919 shoot the breeze laflamak, çene çalmak
50920 shoot up hızla yükselmek, rasgele ateş etmek
50921 shoot ateş etmek, atmak, fırlatmak, (ateş edip) vurmak, yaralamak, öldürmek,
yıldırım gibi geçmek, aniden fırlamak, (yanka/resim) çekmek, filiz, sürgün, atış,
av partisi, av alanı
50922 shooter vurucu, nişancı, atıcı, avcı
50923 shooting range sınalga mesafesi, sınalga uzaklığı
50924 shooting script çekim senaryosu, çevirim senaryosu
50925 shooting star akanyıldız, ağma, şahap
50926 shooting atış, atıcılık, avcılık, yankaya alma, çekim
50927 shop around alışveriş için fikir edinmek
50928 shop assistant satış elemanı, tezgâhtar
50929 shop floor workers işçiler, çalışanlar
50930 shop floor üretim bölümü, işçiler, çalışanlar
50931 shop girl tezgâhtar kız
50932 shop steward işçi temsilcisi, sendika sözcüsü
50933 shop window vitrin
50934 shop dükkân, mağaza, kârhane, işlik, atölye, yapımevi, alışverişe çıkmak,
alışveriş yapmak
50935 shop-soiled dükkânda bozulmuş
50936 shopkeeper dükkâncı
50937 shopkeeping dükkâncılık, perakendecilik
50938 shoplift dükkânlardan eşya çalmak
50939 shoplifter dükkân hırsızı
50940 shoplifting dükkân hırsızlığı
50941 shopman dükkâncı, satıcı
50942 shopper alışveriş eden kimse
50943 shopping center alışveriş merkezi
50944 shopping centre alışveriş merkezi
50945 shopping list alışveriş listesi
50946 shopping mall trafiğe kapalı alışveriş merkezi
50947 shopping alışveriş
50948 shoptalk iş konuşması
50949 shopwindow vitrin
50950 shore line sahil hattı
50951 shore up payanda ile desteklemek
50952 shore kenar, kıyı, sahil, kara, desteklemek, dayanak, destek, payanda
50953 shoreless denize kıyısı bulunmayan, sahili olmayan
50954 shoreline sahil hattı
50955 shoreward kıyıya doğru
50956 shoring payandalama, destekleme, iksa
50957 short and sweet kısa ve öz
50958 short bill kısa vadeli poliçe
50959 short bond kısa vadeli tahvil
50960 short circuit kısa devre, kontak, kısa devre yapmak
50961 short cut kestirme yol
50962 short dated bill kısa vadeli poliçe
50963 short dated kısa vadeli
50964 short film kısa metrajlı yanka
50965 short for kısası, kısa şekli
50966 short of -in dışında, -si eksik
50967 short rate kısa vadeli kur
50968 short sale açıktan satış
50969 short term kısa vadeli
50970 short wave (ünalgı) kısa tolkun
50971 short kısa, kısa boylu, kısa süren, pulsuz, yeterli pulu olmayan, az, kıt,
yetersiz, aniden, gafleten, kısa devre, kontak, (viski/vb.) az miktarlarda içilen
sert içki
50972 short-change aldatmak, kandırmak
50973 short-handed yardımcısı az, işçisi az
50974 short-headed brakisefal, kısakafalı
50975 short-lived kısa ömürlü, geçici, çok sürmeyen
50976 short-range kısa dönemli, kısa vadeli, kısa menzilli
50977 short-sighted miyop, ileriyi göremeyen, sağgörüsüz
50978 short-tempered çabuk öfkelenir
50979 short-winded tıknefes
50980 shortage yokluk, kıtlık, sıkıntı, açık, eksik
50981 shortbread şekerli galeta
50982 shortcake kalın şekerli galeta, Ai.meyveli kurabiye
50983 shortchange dolandırmak
50984 shortcoming kusur, eksiklik, eksik, noksan
50985 shortcut kestirme yol, kısa yol, kestirme
50986 shorten kısalmak, kısaltmak
50987 shortening yağ
50988 shortfall açık, eksik
50989 shorthand typist stenograf
50990 shorthand stenografi, steno
50991 shorthanded işçisi az
50992 shortlist son elemeyi yapmak üzere listeye almak
50993 shortly kısaca, yakında, az sonra
50994 shortness kısalık, eksiklik, kıtlık, noksanlık, darlık
50995 shorts kısa pantalon, şort, erkek külotu
50996 shortsighted miyop, ileriyi göremeyen, sağgörüsüz, basiretsiz
50997 shortwall kısaayak
50998 shortwave kısa dalga
50999 shot cloth şanjan kumaş
51000 shot effect şanjan efekti
51001 shot firer barutçu, patlatıcı
51002 shot in the arm taze kan, iyiye götüren şey
51003 shot in the dark kaba tahmin
51004 shot peening püskürtmeli sertleştirme
51005 shot silk yanardöner ipek
51006 shot taffeta tafta şanjan
51007 shot atış, erim, atım, menzil, silah sesi, mermi, saçma, gülle, nişancı,
girişim, deneme, iğne, aşı, vuruş, şut, resim, enstantane yaçın, kadeh, yudum,
yanardöner, şanjan, hasta, yorgun, bitkin, eski, eskimiş
51008 shotgun av tüfeği, çifte
51009 shotten yumurta bırakmış
51010 should (öneri ya da gereklilik belirtir) -meli, -malı
51011 shoulder arms! silah omuza!
51012 shoulder bag omuz çantası
51013 shoulder belt omuz kayışı
51014 shoulder blade küreksümüğü
51015 shoulder girdle omuz kemeri
51016 shoulder to shoulder omuz omuza, elbirliğiyle
51017 shoulder omuz, çiğin, kürek, destek, banket, omuzla itmek, omuzlayarak
özüne yol açmak, omuza almak, omuzlamak, kabul etmek, üstüne almak, yüklenmek
51018 shout down bağırarak sesini bastırmak, yaygara koparmak
51019 shout one's head off avaz avaz bağırmak
51020 shout bağırmak, kışkırmak, seslenmek, bağırma, bağırış
51021 shout-out silahlı çatışma
51022 shouting yaygara
51023 shove around itip kakmak, şamar oğlanına çevirmek
51024 shove off sahilden ayrılmak, defolmak
51025 shove ittirmek
51026 shovel loader kürekli yükleyici
51027 shovel kürek, bir kürek dolusu miktar, kürekle atmak, küremek
51028 shovelling machine küreme kılgası
51029 shovelling küreme
51030 show a clean pair of heels tabanları yağlamak
51031 show biz eğlence sanayii
51032 show business eğlence sanayii
51033 show off gösteriş yapmak, hava atmak, fiyaka satmak
51034 show one the door kapı dışarı etmek, kovmak
51035 show one's face insan içine çıkmak
51036 show one's hand kozunu oynamak, niyetini açığa vurmak
51037 show one's teeth diş göstermek
51038 show one's true colours açığa vurmak
51039 show out kapıya kadar geçirmek
51040 show room sergi salonu
51041 show the white feather gözü korkmak
51042 show up göstermek, gözükmek, görünmek, meydana çıkmak
51043 show window vitrin, sergi
51044 show göstermek, görünüş, gösteriş, sergi, teşhir, temaşa, gösteri, oyun,
temsil, şov, fırsat, olanak, iş, girişim
51045 showboat yüzen tiyatro
51046 showcase vitrin
51047 showdown anlaşmazlığı çözme
51048 shower bath duş
51049 shower sağanak, duş, yağmak, yağdırmak, ...yağmuruna tutmak, duş almak
51050 showerproof sugeçirmez yapmak
51051 showery yağmurlu
51052 showiness gösterişlilik
51053 showing gösterme, gösterim, sergileme
51054 showing-off gösteriş, caka, fiyaka, hava
51055 showman tiyatro, sirk, /vb.müdürü, şovmen
51056 showroom sergi salonu
51057 showy (fazla) dikkat çeken, cart, cırtlak, cafcaflı, havalı
51058 shrapnel şarapnel
51059 shred parça, lime, dilim, parçalamak, ince ince doğramak, kıymak
51060 shredder kamış kırıcı
51061 shrew kır faresi, şirret kadın, cırlak kadın
51062 shrewd zeki, kurnaz
51063 shrewdness zekilik, kurnazlık, zekâ, açık fikirlilik
51064 shrewish huysuz, hırçın, aksi, cırlak
51065 shriek çığlık atmak, haykırmak, acı feryat, çığlık
51066 shrike örümcekkuşu
51067 shrill tiz, keskin, cırtlak
51068 shrimp karides, teke
51069 shrink from -den çekinmek
51070 shrink çekmek, büzülmek, küçülmek, çekmesine neden olmak, küçültmek,
azalmak, kaçınmak, kaçmak, sinmek, psikiyatrist
51071 shrinkable fireli
51072 shrinkage çekilme, büzülme, rötre, (odun) çapçekme, büzme
51073 shrinking çekme, büzülme, rötre
51074 shrinkproof çekmez, küçülmez
51075 shrive itiraf edilen günahları dinlemek
51076 shrivel kuruyup büzülmek, buruşmak, kıvrılmak, pörsümek
51077 shroud kefen, örtü
51078 shrouding davlumbaz
51079 shrub funda, çalı
51080 shrubbery çalılık
51081 shrubby çalılık, çalı gibi, ağaçsı
51082 shruck zarf, kabuk, kılıf, kabuklarını soymak
51083 shrug off kafasına takmamak, aldırış etmemek
51084 shrug one's shoulders omuz silkmek
51085 shrug omuz silkmek
51086 shrunken çekmiş, daralmış, kısalmış, büzülmüş
51087 shuck kabuk, mısır kabuğu
51088 shudder ürpermek, titremek
51089 shuffle off this mortal coil ahreti boylamak
51090 shuffle (oyun çöngesi) karıştırmak, karmak, karıştırmak, karman çorman
etmek, ayak sürümek, yer değiştirmek, elden ele dolaştırmak, çönge karma,
karıştırma, karıştırma, karışıklık, ayak sürüme
51091 shuffling hilekâr, kaçamaklı
51092 shun çekinmek, kaçmak, uzak durmak, sakınmak, kaçınmak
51093 shunt makas değiştirme, trenin yolunu değiştirme, makas değiştirmek, paralel
bağlamak, şönt yapmak
51094 shunted şönt, devreye paralel bağlanmış
51095 shunter manevracı, makasçı
51096 shunting manevra yapma
51097 shut away elini ayağını çekmek, diğerlerinden ayrı tutmak
51098 shut down kapatmak, tatil etmek
51099 shut in kapamak, kuşatmak
51100 shut off kesmek, durdurmak
51101 shut one's eyes to göz yummak
51102 shut one's mouth çenesini kapamak
51103 shut out içeri bırakmamak
51104 shut up kapamak, kilitlemek, hapsetmek, susturmak
51105 shut kapamak, kapatmak, Shut your mouth., kapanmak
51106 shut-eye uyku
51107 shutdown (fabrika/iş/vb.) kapanma, tatil, iş durdurma
51108 shutoff kesme, durdurma
51109 shutter speed obtüratör hızı, poz süresi
51110 shutter kepenk, panjur, objektif kapağı, panjur ya da kepenkleri
kapatmak, indirmek
51111 shuttering beton kalıbı
51112 shuttle box mekik kutusu
51113 shuttle diplomacy mekik diplomasisi
51114 shuttle eye mekik gözü
51115 shuttle service karşılıklı sefer, mekik sefer
51116 shuttle spindle mekik iği
51117 shuttle mekik, uzay mekiği, gidip gelmek, mekik dokumak
51118 shy utangaç, çekingen, (döngül) ürkek, (at) ürkmek, çekinmek, atmak,
fırlatmak, atış, deneme, tecrübe
51119 shyness ürkeklik, çekingenlik, korkaklık
51120 sial siyal
51121 Siamese Siyamlı, Siyamca, Siyam halkı
51122 Siberia Sibirya
51123 sibilance ıslık sesi
51124 sibilant ıslıklı, ıslıklı ünsüz
51125 sibilate ıslık gibi ses çıkaran, ıslık gibi ses çıkarmak
51126 sibilation ıslık sesi
51127 sibling kardeş
51128 sibyl kadın bilici, kahin
51129 sibylline kehanet
51130 siccative kurutucu, sikatif
51131 Sicily Sicilya
51132 sick headache yarım baş ağrısı, migren
51133 sick leave hastalık izni
51134 sick pay hastalık pulu
51135 sick to death of -den bıkmış, bezmiş
51136 sick hasta, ağrı, bulantılı, midesi bulanmış, kusacağı gelmiş, (of ile)
bıkmış, bezmiş, iğrenç, hasta edici, mide bulandırıcı
51137 sickbay gemi reviri
51138 sickbed hasta yatağı
51139 sicken iğrendirmek, midesini bulandırmak, (hangise hastalık) belirtileri
göstermek, hasta olmak
51140 sickening mide bulandırıcı, tiksindirici
51141 sickle orak
51142 sickliness hastalıklı olma, güçsüzlük, kusma
51143 sickly hastalıklı, hastalık yapan, zayıf, soluk, mide bulandırıcı
51144 sickness hastalık, bulantı, kusma
51145 sickroom hasta odası
51146 side arms hafif silahlar
51147 side board büfe
51148 side by side yan yana
51149 side clearance yan boşluk, yan aralık
51150 side effect yan etki
51151 side elevation yan görünüş, yandan görünüş
51152 side frontage yan cephe, yan yüz
51153 side scuttle borda lombozu
51154 side span yan açıklık
51155 side stream kol akarsu, kol ırmak
51156 side street dönge, yan sokak, tali yol
51157 side stroke yan kulaç
51158 side tone yan ton, yan ses
51159 side valve yandan supap
51160 side view yandan görünüş
51161 side wall lastik yanağı
51162 side wave yan dalga
51163 side yan, yan taraf, kenar, yüz, taraf, bölüm, taraf, kısım, yön, taraf,
(with/against ile) tarafını tutmak
51164 side-dumper car yandan boşaltmalı vagon
51165 side-tipping loader yandan boşaltmalı yükleyici
51166 sideband yan bant, yan kuşak
51167 sideboard büfe
51168 sideboards (saç) favoriler
51169 sideburns bkz.sideboards
51170 sidecar motosiklet yan arabası, motosiklet sepeti
51171 sided taraflı, kenarlı, çevrili
51172 sidekick arkadaş
51173 sidelight yandan gelen ışık, ilginç ama çok önemli olmayan bilgi, ikincil
bilgi, yan bilgi, büyük pencere ya da kapının yanında bulunan dar pencere, yan
pencere, (taşıtlarda) yan lamba
51174 sideline yan hat, yan çizgi, kenar çizgisi, ek iş, ek görev
51175 sidelong yanlamasına, yan
51176 sidereal month yıldız ayı
51177 sidereal yıldızlara ilişkin
51178 siderite siderit, demirli göktaşı
51179 sidero- (önek) demir, çelik
51180 siderolite siderolit
51181 sideshow ek gösteri
51182 sideslip yana kayma, yan savurma, yan kaymak
51183 sidestep -den kaçınmak, yana kaçmak, yana adım atmak
51184 sidetrack ihtiyat yola koymak, ihtiyat yola geçirmek, treni yan hatta
geçirmek, yayınmak, saptırmak, konudan saptırmak, dikkatini dağıtmak
51185 sidewalk yaya kaldırımı
51186 sidewards yana doğru, yanlamasına, yan yan
51187 sideways yan, yandan
51188 siding kısa demiryolu hattı, yan hat
51189 sidle up to one birine sokulmak
51190 sidle korkarak ya da gizlice sokulmak, yanaşmak
51191 siege kuşatma
51192 sienna koyu kahverengi
51193 sierra sivri dağlık arazi, dağ sinsilesi
51194 siesta öğle uykusu
51195 sieve kalbur, kevgir, elek, elemek, kalburdan geçirmek
51196 sift through incelemek, gözden geçirmek
51197 sift elemek, kalburdan geçirmek, (through ile) incelemek, gözden geçirmek,
araştırmak, taramak
51198 sifter üstü delikli kap
51199 sifting eleme, inceleme, gözden geçirme
51200 sigh for hasretini çekmek
51201 sigh iç çekme, göğüs geçirme, of (çekme), iç çekmek, göğüs geçirmek, of
çekmek
51202 sight bill görüldüğünde ödenmesi gereken poliçe
51203 sight distance görüş uzaklığı
51204 sight draft görüldüğünde ödenecek poliçe
51205 sight payment görüldüğünde ödeme
51206 sight unseen görmeden (satın almak)
51207 sight görme gücü, görüş, görme, görüş, göz erimi, görüş alanı, görülen şey,
görünüş, görünüm, manzara, ç.görülmeye değer yerler, nişangâh, görüş, düşünce,
kanı, korkunç ya da gülünç hal, görmek, nişan almak
51208 sight-reading görür görmez okuma, görür görmez çalma
51209 sighted gözleri gören, kör olmayan
51210 sighting colour işaretleme boyası
51211 sighting distance görüş uzaklığı
51212 sighting shot deneme atışı
51213 sighting telescope gözetleme teleskobu
51214 sighting nişan, nişan alma, gözlem
51215 sightless kör
51216 sightly hoş görünüşlü, yakışıklı
51217 sights görülmeye değer yerler
51218 sightseeing görülmeye değer yerleri gezip dolaşma
51219 sightseer turist
51220 sigma sigma
51221 sign away bir belge imzalayarak hakkından vazgeçmek
51222 sign bit işaret biti
51223 sign character işaret karakteri
51224 sign digit işaret sayısı
51225 sign manual el yazısı imza
51226 sign off yayını bitirmek, imzalayıp bitirmek
51227 sign on the dotted line kabullenmek, onaylamak
51228 sign on yayına başlamak, sözleşme imzalayıp işe girmek
51229 sign one's own death warrant ölüm fermanını imzalamak
51230 sign over resmen başkasına devretmek
51231 sign painter tabela ressamı
51232 sign the praise of göklere çıkarmak
51233 sign işaret, im, belirti, işaret, ifade, işaret levhası, belirti, alamet,
alem, burç, imzalamak, işaret etmek, işaret vermek, sözleşmeyle işe almak,
sözleşmeyle işe girmek
51234 signal box işaret kulesi, manevra kulesi
51235 signal flag işaret flaması
51236 signal lamp sinyal lambası
51237 signal light sinyal lambası
51238 signal post işaret direği
51239 signal tower kumanda kulesi
51240 signal işaret, sinyal, çınav, işaret vermek, işaret etmek, işaretle
bildirmek, dikkate değer, göze çarpan, açık
51241 signalize işaretle bildirmek, belirginleştirmek
51242 signaller işaretçi
51243 signalling işaretleme, sinyalizasyon
51244 signalman işaretçi, işaret memuru
51245 signary harf jüyesi
51246 signatory imza eden kişi, imza sahibi
51247 signature card imza kartı
51248 signature imza
51249 signboard tabela
51250 signed işaretli, imli
51251 signer imza atan kimse
51252 signet ring mühür yüzüğü
51253 signet mühür
51254 significance önem, anlam, değer
51255 significant önemli, anlamlı, değerli
51256 signification anlam verme, anlamlama
51257 significative anlamlı
51258 signified gösterilen, imlenen
51259 signifier gösteren, imleyen
51260 signify bildirmek, belirtmek, ifade etmek, demek olmak, anlamına gelmek
51261 signora sinyora
51262 signorina sinyorina
51263 signpost karayollarında tabela, yol gösteren levha, işaret direği
51264 signs of the zodiac on iki burç
51265 silage silaj, yeşillik
51266 silence gives consent sük-t ikrardan gelir
51267 silence is golden sük-t altındır
51268 silence sessizlik, susma, dinginlik, sır saklama, mektup yazmama,
susturmak
51269 silencer susturucu, ses azaltıcı
51270 silent film sessiz yanka
51271 silent partner komanditer ortak, gayri faal ortak
51272 silent picture sessiz yanka
51273 silent sessiz, gürültüsüz, suskun, telaffuz edilmeyen, yazılıp da
söylenmeyen
51274 silently sessizce
51275 silex çakmaktaşı
51276 silhouette gölge, karaltı, siluet
51277 silica silis
51278 silicate silikat
51279 silicated silisit asitli
51280 siliceous silisli
51281 silicic acid silisik asit
51282 silicic silisik, silisden yapılmış, silisli
51283 silicify silisleşmek, silisleştirmek
51284 silicon silikon
51285 silicone silikon
51286 silicosis silikoz, silis tozu sayrılığı
51287 silk cocoon ipek kozası
51288 silk gloss ipek parlaklığı
51289 silk hat silindir şapka
51290 silk stocking ipek kadın çorabı
51291 silk thread ibrişim
51292 silk velvet ipekli kadife
51293 silk yarn ipek iplik
51294 silk ipek, ipekli kumaş
51295 silken ipekten yapılmış, ipekli, ipek gibi yumuşak, parlak, ipeksi
51296 silkworm breeding ipekböcekçiliği
51297 silkworm ipekböceği
51298 silky ipekli, ipek gibi, ipeksi
51299 sill eşik
51300 silliness aptallık, budalalık, ahmaklık, saçmalık
51301 silly aptal, ahmak, akılsız, budala, ahmakça, gülünç, budalaca, saçma
51302 silo silo
51303 siloxane siloksan
51304 silt alüvyon, balçık
51305 Silurian silüriyen
51306 silvan ağaçlarla ve kırlarla ilgili, ağaçlık, kırsal
51307 silver bath gümüş banyosu
51308 silver bullion gümüş külçe
51309 silver currency gümüş pul
51310 silver fir gümüş köknar
51311 silver gray gümüş rengi
51312 silver jubilee yirmi beşinci yıldönümü
51313 silver paper yaldızlı çönge, kurşun çöngesi
51314 silver plate gümüş kaplama
51315 silver wedding evliliğin 25 yıldönümü
51316 silver gümüş, gümüş çatal bıçak takımı, gümüş sofra takımı, gümüş rengi,
gümüşi, gümüş kaplamak, aynayı sırlamak
51317 silver-haired ak saçlı
51318 silver-headed beyaz saçlı, gümüş başlı
51319 silverfish gümüşbalığı
51320 silversmith gümüşçü
51321 silverware gümüş eşya
51322 silvery gümüş gibi, (ses) tatlı ve berrak
51323 silviculture ağaçlandırma, ormancılık
51324 sima sima
51325 simian maymun gibi, maymun
51326 similar benzer, benzeş, bendeş, okşar, okşaş, aynı türden, benzer
51327 similarity benzerlik
51328 similarly benzer şekilde, aynı
51329 simile teşbih, benzetme
51330 similitude benzerlik
51331 simmer down sakinleşmek, yatışmak, özüne hâkim olmak
51332 simmer with dolup taşmak, kudurmak
51333 simmer yavaş yavaş kaynamak, yavaş yavaş kaynatmak, (with ile) dolup
taşmak, kudurmak, köpürmek, coşmak
51334 simoom samyeli
51335 simp ahmak
51336 simper pişmiş kelle gibi sırıtmak
51337 simple form basit kelime, yalın sözcük
51338 simple fraction bayağı kesir
51339 simple fracture basit kırık, önemsiz kırık
51340 simple fruit basit meyve
51341 simple future tense basit gelecek zaman
51342 simple interest basit faiz
51343 simple leaf basit yaprak
51344 simple letter of credit basit akreditif
51345 simple past tense -di'li geçmiş zaman
51346 simple present tense geniş zaman
51347 simple sentence yalın tümce
51348 simple sade, gösterişsiz, süssüz, basit, yalın, kolay anlaşılır, basit,
sıradan, olağan, karmaşık olmayan, basit, saf, katışıksız, içten, dürüst, saf, toy,
içinde kötülük olmayan, masum
51349 simple-hearted saf yürekli
51350 simpleminded saf
51351 simpleton avanak kimse, ahmak kimse, acemi çaylak
51352 simplex simpleks, yalınca, basit
51353 simplicity kolaylık, yalınlık, sadelik, basitlik, saflık, bönlük
51354 simplification basitleştirme, sadeleştirme
51355 simplificative basit, yalın
51356 simplify kolaylaştırmak, basitleştirmek
51357 simply basit/sade bir şekilde, sırf, sadece, gerçekten, çok, son derece
51358 simulacrum gölge, hayal, sahte gösteriş, taklit
51359 simulate taklit etmek, numara yapmak, ...numarası yapmak
51360 simulated taklit, gerçeği gibi
51361 simulation simülasyon, taklit
51362 simulator simülatör, benzeteç
51363 simultaneity eşanlılık, simultane oluş
51364 simultaneous equations birlikte denklemler, eşanlı denklemler
51365 simultaneous translation simültane çeviri, anında çeviri
51366 simultaneous aynı zamanda yapılan, aynı zamanda olan, eşzamanlı,
simultane
51367 simultaneously aynı zamanda, birlikte, hep beraber
51368 sin günah, suç, kabahat, günah işlemek, günaha girmek
51369 since ondan beri, ondan sonra, o zamandan beri, -den beri, -den beri, -den bu
yana, -dığı için, madem ki
51370 sincere friend samimi arkadaş
51371 sincere içten, candan, gerçek, samimi
51372 sincerely yours saygılarımla
51373 sincerely içtenlikle
51374 sincerity içtenlik, candanlık, samimiyet
51375 sinciput kafatasının ön kısmı
51376 sine die belli bir tarihe bağlı olmadan, süresiz
51377 sine qua non zaruri şey, onsuz olmaz
51378 sine sinüs
51379 sinecure kolay ve pullu iş
51380 sinew kiriş, veter, sinir, güç, kas gücü
51381 sinewy kuvvetli, adaleli, sinirli
51382 sinful günahkâr, günah niteliğinde, ayıp, kötü
51383 sing a song şarkı söylemek
51384 sing another tune ağız değiştirmek
51385 sing out bağırmak
51386 sing small kuyruğunu kısmak
51387 sing (şarkı) söylemek, (kuş) ötmek, şakımak, ıslık gibi ses çıkarmak,
vızıldamak, çınlamak, uğuldamak
51388 Singapore Singapur
51389 singe (saçı/vb.) alazlamak, hafifçe yakmak
51390 singer şarkıcı, hanende, ötücü kuş, şantöz, şantör
51391 single acting tek etkili
51392 single barrel tek namlulu tüfek
51393 single circuit tek devre
51394 single coil tek bobinli
51395 single entry tek kayıt jüyesi
51396 single fare yalnızca gidiş vergini
51397 single file tek sıra halinde
51398 single fixed pulley tek sabit makara
51399 single flower basit çiçek
51400 single length tek uzunluk
51401 single movable pulley tek hareketli makara
51402 single pole tek kutuplu
51403 single seater tek kişilik uçak
51404 single shade tek renk
51405 single ticket gidiş bileti
51406 single valued tekdeğerli
51407 single tek, çift olmayan, tek, tek kat, ayrı, bir, bekâr, boydak, subay,
tek kişilik, (bilet) yalnız gidiş, gidiş bileti
51408 single-axle tek dingilli
51409 single-breasted tek sıra düğmeli
51410 single-colour tekrenkli
51411 single-crystal tekkristalli
51412 single-cut tek sıra dişli
51413 single-frequency tek frekanslı
51414 single-handed yalnız, tek başına, yardımcısız
51415 single-hearted samimi, dürüst
51416 single-lane traffic tek şeritli trafik
51417 single-minded kararlı, azimli, tek amaçlı
51418 single-piece tek parçalı
51419 single-rail tek raylı
51420 single-rooted tek köklü
51421 single-row tek sıralı
51422 single-sash window tek kanatlı pencere
51423 single-spar tek lonjeronlu
51424 single-stage tek evreli, tek aşamalı
51425 singleness bekârlık
51426 singles (tenis/vb.) tekler maçı
51427 singlet kolsuz fanila
51428 singleton tek çocuk, yalnız kimse
51429 singly teker teker, birer birer, ayrı ayrı
51430 singular noun tekil isim
51431 singular yalnız, tek, ayrı, tuhaf, garip, acayip, olağanüstü, benzersiz,
eşsiz, tekil, tekil sözcük
51432 singularity eşsizlik, tuhaflık, gariplik, özellik
51433 singularize özelliğini belirtmek
51434 sinister uğursuz, kötü, tehditkâr, fesat
51435 sink in iyice anlaşılmak, içine işlemek, nüfuz etmek
51436 sink into batırmak, saplamak, sokmak
51437 sink one's teeth into bir yere kapağı atmak
51438 sink or swim ya herrü ya merrü
51439 sink shaft keson kuyu, batırma kuyu
51440 sink batmak, batırmak, yatırmak, azalmak, kötüye gitmek, güçten kesilmek,
açmak, kazmak, lavabo, musluk taşı, lağım
51441 sinker (balık oltasındaki) kurşun
51442 sinkhole ponor
51443 sinking amorti eden, batış, yavaş yavaş ödeme
51444 sinless günahsız, masum
51445 sinner günahkâr
51446 sinter sinter, topak, kireçli çökelti, katılaşmak, katılaştırmak,
külçelemek
51447 sintered sinterlenmiş, toplaşık
51448 sintering sinterleme
51449 sinuate dalgalı
51450 sinuosity viraj, dönemeç, dolambaç
51451 sinuous kıvrımlı, bükümlü, dolaşık, yılankavi
51452 sinus sinüs, boşluk
51453 sinusitis sinüzit
51454 sinusoid sinüzoit, dikmelik eğrisi
51455 sinusoidal sinüzoidal
51456 sip yudumlamak, yudum
51457 siphon barometer sifonlu barometre
51458 siphon sifon
51459 sippet kızarmış ekmek parçası
51460 sir efendim, beyefendi, efendi, sör
51461 sire ata, baba
51462 siren canavar düdüğü, siren, çekici ve tehlikeli kadın
51463 sirloin sığır filetosu
51464 sirocco siroko
51465 sirup şurup
51466 sis abla, kız kardeş
51467 sisal liflerinden halat, /vb.yapılan bir ösümlük
51468 sissy hanımevladı, kız gibi (oğlan)
51469 sister company kardeş şirket
51470 sister kız kardeş, bacı, simil, hemşire, mümerrize, hastabakıcı
51471 sister-in-law görümce, baldız, yenge, elti
51472 sisterhood kız kardeşlik
51473 sisterly kızkardeş gibi
51474 sit about hiçbir şey yapmamak, parmağını oynatmamak
51475 sit around hiçbir şey yapmamak, parmağını oynatmamak
51476 sit back dinlenmek, hiçbir şey yapmamak, boş boş oturmak
51477 sit down oturmak
51478 sit for sınava girmek
51479 sit in the anxious seat diken üzerinde oturmak
51480 sit in vekâlet etmek, yerine bakmak
51481 sit on a powder keg dikenli fıçı üzerinde olmak
51482 sit on -e üye olmak
51483 sit out sonuna kadar kalmak, yer almamak, katılmamak
51484 sit tight olduğu yerde kalmak, dediğinden vazgeçmemek
51485 sit up gece geç yatmak, dik oturmak, masada yerini almak
51486 sit oturmak, oturtmak, (on ile) yer almak, görev almak, (for ile) (sınava)
girmek, toplantı yapmak
51487 sit-down strike oturma grevi
51488 sitar sitar
51489 site yer, orun, mevki, arsa
51490 sito- (önek) gıda
51491 sitology yemek bilgisi, rejim bilgisi
51492 sitosterol sitosterol
51493 sitter (ressama) poz veren kimse, bebek bakıcısı
51494 sitting duck saftaloz, kolayca aldatılabilen kişi
51495 sitting member belirli bir saylav bölgesinin milletvekili
51496 sitting pretty cebi dolu
51497 sitting room oturma odası
51498 sitting oturma, oturuş, poz verme, oturum, celse, oturan, oturmakta olan,
bir yerde yerleşmiş bulunan, oturan
51499 situate yerleştirmek
51500 situated bulunan, yerleşmiş
51501 situation konum, yer, durum, mevki, durum, hal, yağday, iş, memuriyet
51502 situs yer, mevki
51503 six altı
51504 six-shooter altıpatlar
51505 sixfold altı kat, altı misli
51506 sixpence altı peni
51507 sixteen onaltı
51508 sixteenth onaltıncı
51509 sixth sense altıncı his
51510 sixth altıncı
51511 sixtieth altmışıncı
51512 sixty altmış
51513 sizable oldukça büyük, geniş
51514 size lubricant haşıl yağı
51515 size of sample numune boyutu
51516 size up değerlendirmek, takdir etmek, ölçmek
51517 size büyüklük, boy, oylum, hacim, boyut, ölçü, ebat, (ayakkabı) numara,
(giysi) beden, çiriş, tutkal, ahar, çirişlemek
51518 sized çirişli
51519 sizer boy sıralayıcı
51520 sizing agent haşıl maddesi
51521 sizing ahar, haşıl
51522 sizzle cızırdamak
51523 skat bir iskambil oyunu
51524 skate on thin ice riskli bir işe girmek
51525 skate over geçiştirivermek, savsaklamak
51526 skate round geçiştirivermek, önem vermemek
51527 skate tırpana balığı, buz pateni, tekerlekli paten, patenle kaymak, paten
kaymak
51528 skateboard kaykay
51529 skater buz patencisi
51530 skating buz pateni yapma, patenle kayma
51531 skatole skatol
51532 skedaddle kaçış, tüymek, sıvışmak, tabanı yağlamak
51533 skein çile, kelep, kangal
51534 skeletal muscle iskelet kası
51535 skeletal soil iskelet toprak
51536 skeletal system iskelet jüyesi
51537 skeletal iskeletle ilgili, iskelet gibi
51538 skeletology iskeletbilim
51539 skeleton key maymuncuk
51540 skeleton structure iskelet yapı
51541 skeleton iskelet, çatı, kafes, taslak, çok zayıf kimse, iskelet
51542 skeletonize iskeletini hazırlamak, iskelete döndürmek
51543 skep sepet
51544 skeptic bkz.sceptic
51545 skerry kayalıklı adacık
51546 sketch taslak, kabataslak resim, kroki, skeç, kısa öykü ya da piyes,
taslak yapmak, kabataslak resmini yapmak, kısaca tarif etmek
51547 sketchbook kroki defteri
51548 sketcher desinatör
51549 sketchy kabataslak, yüzeysel, üstünkörü, yarım yamalak
51550 skew eğri çarpık, yan
51551 skewback üzengi
51552 skewed eğik, eğrilmiş
51553 skewer kebap şişi
51554 ski kayak, kayak yapmak
51555 skid chain patinaj zinciri
51556 skid mark eğleç izi
51557 skid kayma, yana kayma, kızak, takoz, (otomobil/vb.) yana kaymak, yana doğru
savrulmak
51558 skidding kayma, savrulma, patinaj
51559 skier kayakçı
51560 skiff tek kişilik ufak kayık
51561 skilful becerikli, usta, hünerli
51562 skill beceri, ustalık, hüner, kesp, marifet, maharet
51563 skilled workman kalifiye işçi
51564 skilled becerikli, usta, deneyimli, vasıflı, kalifiye
51565 skillet tava, sapılca
51566 skillful (Aİ) bkz.skilful
51567 skim coat perdah sıvası
51568 skim milk imansız süt, kaymak altı, yağsız süt
51569 skim off köpüğünü almak
51570 skim yüzeyini sıyırmak, sıyırıp geçmek, gözden geçirmek, köpüğünü almak,
kaymağını almak
51571 skimmed milk imansız süt, kaymak altı, yağsız süt
51572 skimmer kevgir, kaymakçı kaşığı
51573 skimming kaymağını alma, köpük, kaymak, kef, cüruf
51574 skimp (on ile) -den kısmak, tasarruf etmek, az harcamak, idareli kullanmak
51575 skimpy küçük, az, yetersiz, ufacık
51576 skin alive çiğ çiğ yemek
51577 skin and bone bir deri bir sümük
51578 skin cell deri hücresi
51579 skin dive tüpsüz suya dalmak
51580 skin friction yüzey sürtünmesi
51581 skin game hileli kumar oyunu
51582 skin graft nakledilen deri parçası
51583 skin grafting deri nakli, deri aşısı
51584 skin wool tabak yünü, post yünü
51585 skin deri, cilt, post, pösteki, kabuk, derisini soymak, derisini yüzmek,
kabuğunu soymak
51586 skin-deep yüzeysel, sathi
51587 skinflint cimri, pinti
51588 skinhead dazlak, skinhed
51589 skink skink, kum kertenkelesi
51590 skinned deri gibi, yüzülmüş
51591 skinny bir deri bir sümük, sıska, arık
51592 skint (İİ) meteliksiz, züğürt, beş kapiksiz
51593 skintight (giysi) bedeni sımsıkı saran
51594 skip over atlamak
51595 skip hoplamak, sıcramak, zıplamak, sekmek, (konudan konuya/vb.) atlamak,
atlamak, geçmek, boş vermek, ip atlamak, hoplayıp sıçrama, zıplama, sekme, atlama,
inşaat asansörü, kafes
51596 skipper kaptan
51597 skirl gayda sesi
51598 skirmish çatışma, çarpışma, çekişme, çatışmak, çarpışmak
51599 skirmisher avcı
51600 skirret yabani şeker havucu
51601 skirt etek, eteklik, kenar, kadın, karı, çevresinden dolaşmak
51602 skirted etekli
51603 skirtingboard süpürgelik
51604 skirtings etek yapağısı, bacak yapağısı
51605 skit skeç, şaka
51606 skitter sekmek, sıçramak, zıplamak
51607 skittish canlı, hareketli, oyuncu, oynak
51608 skittishness ürkeklik, cilvelilik
51609 skive kaytarmak
51610 skivvy ayak işleri yapan hizmetçi
51611 skua bir martı türü
51612 skuiffy çakırkeyf
51613 skulduggery hilekârlık
51614 skulk sinsi sinsi dolaşmak
51615 skull kafatası, baş çanağı, baş sümüğü, çok çalışkan öğrenci ya da işçi
51616 skullcap takke, arakçın
51617 skunk kokarca
51618 sky blue gök mavisi
51619 sky gök, gökyüzü, topa çok hızlı vurarak havalandırmak, topu çok yükseğe
atmak
51620 sky-high çok yüksek, çok yüksek, ateş pahası
51621 sky-writing dumanla havada yazı yazma
51622 skyjack uçak kaçırma, uçak kaçırmak
51623 skyjacker tenek korsanı
51624 skylark tarlakuşu
51625 skylight dam penceresi
51626 skyline ufuk çizgisi
51627 skysail kontra yelkeni
51628 skyscape gök manzarası, gök resmi
51629 skyscraper gökdelen, asumanhıraş, asumanöper
51630 skyward göğe doğru
51631 skyway tenek yolu
51632 slab kalın dilim, kat
51633 slack gevşek, sarkık, ağır, yavaş, asta, dikkatsiz, (iş) durgun, kesat,
kaytarmak, tembellik etmek, ip, tel, /vb.nin sarkık kısmı, kömür tozu, ç.bol
pantolon
51634 slacken gevşemek, gevşetmek, hafiflemek, laçka olmak
51635 slackness gevşeklik, durgunluk, tembellik
51636 slacks bol pantolon
51637 slag cement cüruf çimentosu
51638 slag wool amyant, camyünü, campamuğu
51639 slag cüruf, dışkı
51640 slaggy cüruflu
51641 slake lime kireç söndürmek
51642 slake (susuzluk) gidermek
51643 slaked lime sönmüş kireç
51644 slalom slalom
51645 slam the door in sb's face kapıyı birinin yüzüne kapamak
51646 slam kapıyı çarparak kapama, kapının çarpma sesi, (briçte) şlem, çarparak
kapamak, çarpılarak kapanmak, hızla vurmak, yere çalmak, şiddetle eleştirmek,
yerden yere vurmak
51647 slander kara çalma, karalama, iftira, kara çalmak, karalamak, iftira
etmek
51648 slanderer iftiracı
51649 slanderous iftira niteliğinde
51650 slang argo
51651 slant yana yatmak, eğilmek, eğmek, eğimli olmak, meyilli olmak, (gerçeği)
çarpıtmak, -in lehinde ifade etmek, eğim, görüş, görüş açısı, yan bakış
51652 slap in the face hakaret, sille, şille, şapalak
51653 slap tokatlamak, şapalaklamak, tokat atmak, vurmak, kabaca çarpmak, çalmak,
tokat, sille, şille, küt diye, doğruca, tahkir, manevi darbe, hakaret
51654 slap-up (yemek) nefis
51655 slapdash baştan savma
51656 slaphappy şaşkın, kararsız
51657 slapstick şakacı, güldürü
51658 slash kesmek, yarmak, çapmak, yakşıca indirmek, uzun kesik, yarık, yırtmaç,
işeme
51659 slasher-sizer haşıl kılgası
51660 slashing tahripkâr, imha edici, engel, mânia
51661 slat tiriz, lata
51662 slate pencil taş kalem
51663 slate arduvaz kaplamak, bir işe seçmek, kayağantaş, kara kayağan, arduvaz,
koyu maviye çalar kurşun rengi, taş tahta, yaz boz tahtası, karatahta, aday
listesi, geçmişteki hatalar, tatsızlıklar
51664 slather büyük bir miktar, har vurup harman savurmak
51665 slating taştahta, arduvaz çatı kaplaması
51666 slattern pasaklı kadın
51667 slaty arduvazlı
51668 slaughter döngül kesme, kesim, büyük kıyım, kan dökme, kesim, katliam,
toptan öldürme, (döngül) kesmek, boğazlamak, kıyım yapmak, kan dökmek, katliam
yapmak, (oyunda) çok kötü yenmek, katlamak
51669 slaughterhouse mezbaha, kesimevi, salhane, sallakhane
51670 slave away at dinlenmeden çalışmak
51671 slave driver insanı köle gibi çalıştıran amir
51672 slave file bağımlı dosya, köle kütük
51673 slave mode köle modu, bağımlı işletim kipi
51674 slave relay yardımcı röle, ara rölesi
51675 slave ship esir gemisi
51676 slave store bağımlı bellek, köle bellek
51677 slave trade köle ticareti
51678 slave unit bağımlı birim, köle birim
51679 slave köle, (away ile) köle gibi çalışmak
51680 slaver salyası akmak, salya
51681 slavery kölelik
51682 slavey orta hizmetçisi
51683 slavish imitation körü körüne taklit etme
51684 slavish köle gibi, başkalarına boyun eğen, kopya edilmiş, kopyası
51685 slaw bir çeşit salata, lahana salatası
51686 slay vahşice öldürmek, katletmek
51687 sleazy ucuz ve pis, döküntü
51688 sled bkz.sledge
51689 sledge kızak, kızakla kaymak, kızakla taşımak/gezmek
51690 sledgehammer balyoz
51691 sleek (saç/vb.) düz, cilalı, parlak, bakımlı, temiz, derli toplu, zarif,
kaşenk, modaya uygun, parıldatmak, tımar çekmek, saykal vermek, saykal çekmek,
saykallamak, perdahlamak, cilalamak
51692 sleep away uyuyarak geçirmek
51693 sleep double bir yatakta iki kişi yatmak
51694 sleep in yatılı çalışmak, yatılı olmak
51695 sleep like a log kütük gibi uyumak
51696 sleep on kararı ertesi güne bırakmak
51697 sleep through boyunca uyumak, uyuya kalıp kaçırmak
51698 sleep together döşektaş olmak, yatmak
51699 sleep with someone cinsî ilişkide bulunmak
51700 sleep with ile döşektaş olmak, yatmak
51701 sleep uyumak, yatacak yer sağlamak, uyku
51702 sleeper uyuyan kimse, demiryolu traversi, yataklı tren
51703 sleepiness uyuklama, uykulu olma
51704 sleeping bag uyku tulumu
51705 sleeping car yataklı vagon
51706 sleeping pill uyku hapı
51707 sleeping room yatak odası
51708 sleeping sickness uyku hastalığı
51709 sleeping tablet uyku hapı, uyku ilacı
51710 sleeping uyuyan, uykuda, uyku için kullanılan, uyku hali
51711 sleepless uykusuz
51712 sleeplessness uykusuzluk
51713 sleepwalker uyurgezer
51714 sleepy yorgun ve uykulu, sessiz, sakin, hareketsiz
51715 sleet sulusepken, sulusepken yağmak
51716 sleety sulusepken
51717 sleeve giysi kolu, yen, plak kabı
51718 sleeved kollu
51719 sleeveless kolsuz
51720 sleigh atlı kızak
51721 sleight of hand el çabukluğu
51722 sleight el çabukluğu, marifet
51723 slender incecik, narin, ince, dal gibi, az, yetersiz
51724 slenderize incelmek, inceltmek, zayıflamak
51725 slenderness incelik, narinlik, yetersiz olma
51726 sleuth hafiye, dedektif
51727 slew (round/around ile) aniden kendi çevresinde dönmek
51728 slice dilim, dilimlemek, dilimlere ayırmak, dilmek
51729 slicer pancar bıçağı
51730 slick down parlatmak, düzleştirmek
51731 slick düz, parlak ve kaygan, yüze gülücü, yapmacık kibar, tatlı dilli,
kurnaz, üçkâğıtçı, ince petrol tabakası, saykallamak, cilalamak
51732 slickenside fay aynası, kırık aynası
51733 slicker yağmurluk, muşamba, dolandırıcı
51734 slide bolt sürgü
51735 slide coil sürgülü bobin
51736 slide gate sürme kapak
51737 slide gauge sürmeli kumpas
51738 slide projector slayt projektörü
51739 slide rule sürgülü hesap cetveli
51740 slide ruler sürgülü hesap cetveli
51741 slide switch sürgülü anahtar
51742 slide valve sürgülü vana
51743 slide wire sürgü teli
51744 slide kaymak, kaydırmak, sessizce gitmek, kayma, kayılan yer, kaydırak,
sürgü, toprak kayması, heyelan, diyapozitif, slayt, saç tokası, lam
51745 sliding door sürme kapı
51746 sliding friction kayma sürtünmesi
51747 sliding scale yürüyen skala, değişken ölçek
51748 sliding seat sürgülü koltuk
51749 sliding surface kayma yüzeyi
51750 sliding time değişken zaman
51751 sliding window sürme pencere
51752 sliding sürgülü, kayan, kayıcı
51753 slight ince, narin, zayıf, küçük, ufak, önemsiz, önemsememek, hor
görmek, küçümsemek, aşağılamak, hiçe sayma, aşağılama, saygısızlık, hakaret
51754 slighting küçümseyen, hafifseyen, küçümseyici
51755 slightly soluble düşük oranda çözünür
51756 slightly biraz, azıcık, bir parça, hafifçe
51757 slim ince yapılı, ne şişman ne de zayıf olan, (olasılık/şans/vb.) zayıf,
zayıflamak, arıklamak, incelmek
51758 slime balçık, salgı, salyangoz sümüğü, yavşak, kıl
51759 slimeness yapışkanlık, kayganlık, yaltakçılık
51760 slimness incelik
51761 slimy yapış yapış, yapışkan, aşırı nazik, yapmacık, kibar
51762 sling atmak, fırlatmak, iple asmak, taşatan, kuşatan, sapan, izbiro, kol
askısı, kayış. sargı
51763 slingshot sapan, kuşatan, mancınık
51764 slink gizlice sessiz sessiz yürümek
51765 slinky sinsi, gizli, hırsızlama
51766 slip away sıvışmak, gözden kaybolmak, tüymek, yan çizmek
51767 slip by çabuk geçmek (zaman)
51768 slip case kitap kılıfı
51769 slip knot ilmek, hareketli düğüm
51770 slip of the tongue dil sürçmesi
51771 slip off sıvışmak, çıkarmak, üstünden atmak (elbise)
51772 slip one's mind aklından çıkmak
51773 slip one's notice gözünden kaçmak
51774 slip out ağzından kaçmak, dışarı sıvışmak, sıyrılmak
51775 slip plane kayma düzlemi
51776 slip road ara yol
51777 slip up küçük bir hata yapmak, yanılmak, sürçmek
51778 slip sürçütmek, sürüştürmek, sürüşmek, kaymak, bala salmak, ekilmek, sakitçe
hareket etmek, yayınmak, elden vermek, elden bırakmak, sürüşüp düşmek, çıkartmak,
sehvetmek, hata etmek, yanlışlığa yol vermek, burkutmak, unutmak, çıkmak, (gizlice)
sıvışmak, kaçmak, süzülmek, (farkında olmadan) geçip gitmek, giymek, çıkarmak,
düşmek, kötüye gitmek, çaktırmadan vermek, eline tutuşturmak, sürüşme, kayma,
kayış, bala salma, dikkatsizlik, yanlışlık, sehiv, hata, sürçme, döşlük, lifçik,
döşkabı, kadın alt paltarları, kadın iç gömleği, kombinezon, yastık yüzü, baliş
yüzü, uzun nazik yolak, yongar, tilişke, talaş, gemi kızağı, çönge, pusula
51779 slip-stream pervane rüzgârı
51780 slipknot ilmek, ilmik, eğreti düğüm
51781 slippage kayma
51782 slipper brake elektromanyetik eğleç
51783 slipper terlik
51784 slippered terlikli
51785 slipperiness kayganlık, güvenilmezlik
51786 slipperwort çanta çiçeği
51787 slippery kaygan, kayağan, güvenilmez, kaypak
51788 slipring kayıcı halka
51789 slipshod dikkatsiz, düzensiz, dağınık, pinti giyimli, baştansavdı,
selikasız
51790 slipway gemi tezgâhı, kızak
51791 slit yarmak, uzunluğuna kesmek, kesik, yırtık, yarık, dar aralık
51792 slither kaymak, kayarak gitmek, yılan gibi süzülmek
51793 slithery kaygan
51794 sliver kıymık, ince dilim
51795 slob hantal, kılıksız, ayı
51796 slobber ağzından salyalar akıtmak, salya
51797 slobbery salyalı, abartmalı
51798 sloe çakaleriği
51799 sloe-eyed siyah gözlü
51800 slog zor ve sıkıcı iş yapmak, angarya yapmak, zor ve sıkıcı iş, angarya
51801 slogan slogan
51802 slogger sert vuran kişi
51803 sloop küçük yelkenli, şalopa
51804 slop pail çöp kovası
51805 slop lapa, sulu yemek, ç.bulaşık suyu, ç.yemek artığı, taşırmak, dökmek,
taşmak, dökülmek
51806 slope down inmek, aşağı doğru meyletmek
51807 slope off kaçmak, sıvışmak, kaytarmak
51808 slope up çıkmak, yukarıya doğru meyletmek
51809 slope eğimli olmak, eğimlenmek, yokuş, bayır, eğim, meyil
51810 sloping ramp meyilli rampa
51811 sloppiness ıslaklık, kılıksızlık, dikkatsizlik
51812 sloppy ıslak ve kirli, çamurlu, baştansavma, uyduruk, pasaklı, dağınık,
aptalca, saçma
51813 slops bulaşık suyu, yemek artığı
51814 slosh sudan/çamurdan geçmek, (sıvı) taşmak
51815 slot in yer ayırmak, yer vermek
51816 slot into yer ayırmak, yer vermek
51817 slot machine meşrubat/yiyecek otomatı, kollu kumar kılgası
51818 slot yarık, delik, (ünalgı/vb.) bağdarlama, yarık açmak, (in/into ile) yer
ayırmak, yer vermek, vakit ayırmak
51819 sloth tembellik, miskinlik
51820 slothful tembel, miskin
51821 slotted yarıklı, oluklu
51822 slouch özünü koyvererek kambur gibi yürümek ya da durmak
51823 slouching hımbıl, tembel, kamburu çıkmış
51824 slouchy eğri, yamuk
51825 slough bataklık, kötü durum, batak, (off ile) (yılan/vb.) deri
değiştirmek
51826 sloughy kabuklu
51827 Slovak Slovakyalı, Slovakça
51828 Slovakia Slovakya
51829 sloven pasaklı, kılıksız
51830 Slovenia Slovenya
51831 slovenly düzensiz, baştansavma, derme çatma, pasaklı, pis, dağınık
51832 slow down yavaşlamak, yavaşlatmak, ağırlaştırmak
51833 slow match barutlu fitil
51834 slow motion ağır çekim
51835 slow neutron yavaş nötron
51836 slow up hızını eksiltmek, yavaşlatmak, ağırlaşmak
51837 slow wave yavaş dalga
51838 slow yavaş, asta, ağır, (sögen) geri, güç anlayan, kalın kafalı, yavaş,
(up/down ile) yavaşlamak, yavaşlatmak
51839 slow-acting yavaş etkili
51840 slow-setting cement geç katılaşan çimento
51841 slowcoach hantal, uyuşuk kimse, mıymıntı
51842 slowly yavaş yavaş, ağır ağır, yavaşça
51843 slowness yavaşlık, hantallık
51844 slowpoke işi ağırdan alan kimse, yavaş giden kimse
51845 slowtness tutukluk
51846 slowwitted zor anlayan, kalın kafalı
51847 slowworm köryılan
51848 slub yumrulu iplik, düğümlü iplik
51849 sludge sulu çamur, pis artık yağ
51850 sludging çamurlaşma
51851 slue bkz.slew
51852 slug kabuksuz sümüklüböcek, jeton, sert yumruk ya da darbe, metal kübü,
yumruk patlatmak
51853 slugabed geç sögene kadar yatan kişi
51854 sluggard tembel, aylak kimse
51855 slugger sert vuran oyuncu
51856 sluggish uyuşuk, tembel, mıymıntı, asta, ağır
51857 sluggishness ağırlık, tembellik
51858 sluice gate savak kapağı
51859 sluice valve sızıntı vanası, bent kapağı vanası
51860 sluice bent kapağı, savak, bol suda yıkamak, üstüne su dökmek
51861 sluiceway savak arnası, savak yatağı
51862 slum gecekondu mahallesi, kenar mahalle, çok dağınık yer
51863 slumber uyumak, uyuklamak, uyku, uyuklama
51864 slump birdenbire düşmek, küt diye düşmek, yığılmak, (sayıca/vb.) düşmek,
azalmak, kötüye gitmek, birdenbire ve hızla düşme, (iş/ticaret/fiyat/vb.'de) düşme,
kötüleşme, durgunluk, kriz
51865 slumping göçme, çökme
51866 slur kara çalmak, çamur atmak, (esriklikten/vb.) sözcükleri kötü telaffuz
etmek, kara çalma, iftira, leke (sürme), sözcükleri kötü telaffuz etme
51867 slurp höpürdetmek, şapırdatarak içmek
51868 slurry bulamaç, sulu çamur, sulu çimento
51869 slush sulu çamur, yarı erimiş kar
51870 slut pasaklı, tembel kadın, ahlaksız kadın, orospu
51871 sluttish pasaklı, şapşal
51872 sly kurnaz, şeytan, şakacı, muzip
51873 smack of kokmak, kokusu olmak
51874 smack one's chops ağzının suyu akmak
51875 smack one's lips dudaklarını şapırdatmak
51876 smack şaplak atmak, tokatlamak, (of ile) ...kokmak/tadı vermek/hissi
uyandırmak, şamar, tokat, şaplak, şaklama, şak sesi, şapırtı, şapırtılı öpücük,
küçük balıkçı teknesi, küt diye, güm diye
51877 smacker şaplak, şapırtılı öpücük
51878 small adds küçük ilanlar
51879 small arms hafif silahlar
51880 small beer hafif bira, değersiz şey
51881 small change bozuk pul, meyde
51882 small coal ince kömür
51883 small film amatör yankası, dar yanka
51884 small fry ufak balıklar, önemsiz kimse
51885 small holding küçük çiftlik
51886 small hours sabahın çok erken sögenleri
51887 small intestine incebağırsak
51888 small letter küçük harf
51889 small scale küçük çapta
51890 small talk sohbet, laklak, muhabbet
51891 small time önemsiz
51892 small wonder tevekkeli değil
51893 small küçük, ufak, balaca, meyde, önemsiz, rîze, küçük küçük, ufak ufak
51894 small-minded dar kafalı, bağnaz, bencil, aşağılık, adi
51895 smallholding küçük çiftlik
51896 smallish ufakça, ufacık, küçücük
51897 smallness ufaklık, önemsizlik, basitlik
51898 smallpox çiçek hastalığı
51899 smalt azur mavisi, kobalt mavi
51900 smaragd zümrüt
51901 smarmy (İİ) kibarlık budalası, yağcı, dalkavuk
51902 smart aleck ukala dümbeleği, çok bilmiş
51903 smart card hafızalı kart
51904 smart money manevi tazminat
51905 smart acımak, sızlamak, yanmak, üzülmek, kırılmak, incinmek, acıtan, sert,
keskin, şiddetli, çabuk, çevik, şık, zarif, açıkgöz, kurnaz, yakışıklı, gösterişli
51906 smartass ukala, bilgiç
51907 smarten (up ile) güzelleştirmek, çeki düzen vermek, güzelleşmek
51908 smartness açıkgözlülük, uyanıklık, hazırcevaplık
51909 smash sb's face in birinin yüzünü dağıtmak
51910 smash to smithereens paramparça etmek, tuzla buz etmek
51911 smash parçalamak, kırmak, paramparça etmek, parçalanmak, kırılmak, paramparça
olmak, şiddetle çarpmak, (rekor) kırmak, iflas etmek, batmak, kırılma, parçalanma,
şangırtı, çatırtı, çarpışma, kaza, sert vuruş, güçlü darbe, batma, iflas, büyük
kaza, çok başarılı oyun, yanka, şarkı, /vb.hit
51912 smash-up büyük kaza, büyük çarpışma
51913 smashed sarhoş
51914 smasher çok kıyak şey/kimse
51915 smashing (İİ) mükemmel, harika, nefis, süper
51916 smatterer uzman olmayan kişi
51917 smattering çat pat bilgi, yüzeysel bilgi
51918 smear test leke testi
51919 smear leke, bulaşık leke, mikroskopta incelenmek üzere alınan parça,
karalama, leke, iftira, sürmek, bulaştırmak, lekelemek, lekelenmek, karalamak,
lekelemek, iftira etmek
51920 smeary lekeli, yağlı
51921 smell a rat bir katakullinin kokusunu almak
51922 smell to high heaven ayyuka çıkmak
51923 smell koklamak, kokmak, kokuşmak, pis kokmak, kokusunu almak, sezmek, koku
alma duyusu, koku, iy, koklama, iz, eser
51924 smelling bottle amonyak şişesi
51925 smelling salt amonyak ruhu
51926 smelly pis kokulu, kokmuş
51927 smelt (madeni arıtım için) eritmek, kal etmek
51928 smile gülümsemek, gülümseme
51929 smirch leke, ayıp
51930 smirk sırıtmak, zorla gülümsemek, yapmacıklı biçimde gülümsemek, sırıtma,
sırıtış
51931 smite vurmak
51932 smith demirci
51933 smithereens binbirparça, tuzbuz
51934 smithsonite smitsonit
51935 smithy demirhane, nalbanthane
51936 smitten etkilenmiş, kapılmış, aşık, vurgun
51937 smock iş gömleği, önlük, (giysiyi) büzgüyle süslemek
51938 smocking büzgü
51939 smog dumanlı sis, sanayi sisi
51940 smokable içilebilir
51941 smoke bomb sis bombası
51942 smoke coloured duman rengi, füme
51943 smoke flue duman arnası
51944 smoke like a chimney baca gibi tüttürmek
51945 smoke opium tiryak çekmek
51946 smoke out gün ışığına çıkarmak
51947 smoke screen sis perdesi
51948 smoke duman, (çilim) çekme, sigara, çilim, puro, (çilim/pipo/esrar/vb.)
çekmek, içmek, tütmek, (balık/et/vb.) tütsülemek
51949 smokehouse tütsüleme yeri
51950 smokeless dumansız
51951 smoker çilim çeken kimse, çilimkeş, çilim çekenlere ayrılmış vagon
51952 smokescreen düşmana görünmemek için çıkarılan duman, gerçek niyetini gizlemek
için uydurulan şey, paravana, maske
51953 smokestack baca
51954 smokiness dumanlılık
51955 smoking çilim çeken, çilim çekme
51956 smoky dumanlı, tüten, duman dolu, duman rengi, koyu füme
51957 smooch öpüşmek
51958 smooth away kurtulmak (üzüntüden)
51959 smooth file yassı eğe, düz eğe
51960 smooth muscle düz kas
51961 smooth operator nabza göre şerbet veren kişi
51962 smooth the way for someone işini kolaylaştırmak
51963 smooth düz, düzgün, sarsıntısız, (tat) hoş, akıcı, hoş, yumuşak, aşırı
kibar, saykallamak, tımarlamak, saykal çekmek, düzeltmek, düzleştirmek, düzlemek,
kolaylaştırmak
51964 smooth-faced sakalsız, ikiyüzlü
51965 smoothie yapmacık tavırlı kişi
51966 smoothing file perdah eğesi
51967 smoothing iron ütü
51968 smoothing plane perdah rendesi
51969 smoothness düzgünlük, pürüzsüzlük
51970 smother havasızlıkdan ölmek, boğulmak, boğmak, kaplamak
51971 smothery boğucu
51972 smoulder alevsiz yanmak, için için yanmak, için için köpürmek/kudurmak
51973 smudge bulaşmak, kirlenmek, bulaştırmak, kirletmek, bulaşık leke, is
lekesi
51974 smudgy kirli, pis, lekeli
51975 smug özünü beğenmiş
51976 smuggle ...kaçakçılığı yapmak, kaçırmak
51977 smuggler kaçakçı
51978 smuggling kaçakçılık
51979 smut is, kurum, küf, islenmek, kurumlanmak
51980 smutch pisletmek, lekelemek
51981 smutty ahlaksız, açık saçık, müstehcen
51982 Smyrna izmir
51983 snack bar hafif yemek yenen yer, snekbar
51984 snack hafif yemek
51985 snaffle ağzına gem vurmak, aşırmak
51986 snafu sorun, problem
51987 snag kırık dal, budak, fırlak diş, beklenmedik engel ya da güçlük
51988 snaggy budaklı
51989 snail salyangoz, ilbiz
51990 snail's pace kaplumbağa hızı
51991 snake charmer yılan oynatıcısı
51992 snake yılan
51993 snakebite yılan sokması
51994 snakeroot loğusa otu
51995 snaky çok yılanlı, yılankavi, yılan gibi, kurnaz
51996 snap at bağırmak, kırıcı konuşmak
51997 snap fastener çıtçıt, yaylı raptiye
51998 snap lock sustalı kilit, çarpma kilit
51999 snap out of it kötü bir durumdan çıkmak, özüne gelmek
52000 snap sb's head off birinin yüzüne bağırmak
52001 snap up hevesle almak, atlamak, kapmak
52002 snap (at ile) dişlemek, kapmak, ısırmaya çalışmak, kopmak, kırılmak,
koparmak, kırmak, tükenmek, şaklatmak, şaklamak, (at ile) bağırmak, yaçınını
çekmek, şıklatmak, dişlemeye çalışma, şaklama, çatırdama, parmak şıklatma, şıklama,
tatlı bisküvi, şipşak resim, yaçın, enerji, gayret, bir iskambil oyunu, aceleyle
yapılmış, paldır küldür
52003 snapdragon aslanağzı
52004 snapper büyük kaplumbağa
52005 snappish aksi, ters, huysuz, alaycı, ukala, öfkeli
52006 snappy canlı, çevik, enerjik, şık, zarif
52007 snapshot enstantane yaçın, şipşak
52008 snare drum trampet
52009 snare tuzak, kapan, tuzağa düşürmek, tuzakla yakalamak, kapana kıstırmak
52010 snarl hırlamak, kaba ve öfkeli bir sesle konuşmak, hırlama, hırıltı,
dolaştırmak, karmakarışık etmek, karmakarışık şey, arapsaçı, dolaşık kelef
52011 snarl-up yol tıkanıklığı
52012 snatch at yakalamaya çalışmak
52013 snatch block bastika
52014 snatch kapmak, kavramak, (at ile) elde etmek için elinden geleni yapmak,
yakalamaya çalışmak, kapış, kapma, elde etmeye çalışma, gayret, parça, kırıntı,
kısa süre, an
52015 snatchy düzensiz, devamsız
52016 snazzy şık, zarif
52017 sneak up sinsi sinsi yaklaşmak
52018 sneak oğrunca çıkmak, kaçmak, sıvışmak, boyun kaçırmak, kurtarmak,
sinsice/gizlice ilerlemek, gitmek, bir şeyi gizlince etmek, bir şeyi halveti etmek,
sokulmak, süzülmek, (muallime/vb.) gammazlamak, habercilik etmek, çuğulluk etmek,
şikâyet etmek, araklamak, aşırmak, (çaktırmadan bakış) atmak, muhbir, gammaz, sinsi
kimse, eclaf adam, namert adam, korkak adam, alçak adam, kılığa giren adam, yaltak
adam
52019 sneaker bez yöndün ayakkabısı, kes
52020 sneakers hafif lastik ayakkabı
52021 sneaking gizli
52022 sneaky sinsi
52023 sneer dudak bükmek, küçümsemek, alay etmek, hor görmek, dudak bükme,
küçümseme, alay, hor görme
52024 sneerer alaycı kişi
52025 sneering alaycı
52026 sneeze aksırmak, aksırık
52027 snick kesik, çentik, hafif vuruş, kesmek, hafifçe dokunmak
52028 snicker bkz.snigger
52029 sniff at burun kıvırmak
52030 sniff out bulmak
52031 sniff burnunu çekmek, koklamak, burnunu çekme, havayı koklama
52032 sniffle burnunu çekmek, burun çekme
52033 sniffy özünü beğenmiş, kibirli, pis kokulu
52034 snifter yuvarlak likör kadehi
52035 snigger kıs kıs gülmek, kıs kıs gülüş
52036 snip kırpma, kırkma, makasla kesilmiş parça, kırpıntı, kesinti, (İİ)
kelepir, makasla kesmek, kırpmak
52037 snipe bataklık çulluğu, gizli bir yerden ateş etmek, siperden ateş etmek,
haince saldırmak
52038 snippet ufak parça, lokma, azıcık haber, bilgi
52039 snips tenekeci makası
52040 snitch çalmak, aşırmak, ihbar etmek
52041 snivel burnunu çekerek ağlamak, ağlayıp sızlamak, burnu akmak, burnunu
çekmek
52042 snob züppe
52043 snobbery züppelik
52044 snobbism snopluk
52045 snog öpüşmek
52046 snood saç kurdelesi
52047 snook nanik
52048 snooker zor duruma sokmak, belaya sokmak, kırmızı, değişik renkli topla
delikli masada oynanan bir tür bilardo oyunu
52049 snookered yenilmiş, işi bozulmuş
52050 snoop başkalarının işine burnunu sokmak
52051 snooper başkalarının işine burnunu sokan kimse
52052 snoopy meraklı
52053 snoot surat, yüz, yüzü ekşitme
52054 snooty tepeden bakan, küçümseyen, kaba
52055 snooze kısa uyku, şekerleme, kestirmek, şekerleme yapmak
52056 snore horlama, horultu, horlamak
52057 snorkel şnorkel
52058 snort burnundan gürültüyle soluk çıkarmak, fınkırmak, horuldamak, kahkaha ile
gülmek, öfke belirten ses, horultu, kahkaha
52059 snorter müthiş şey, korkunç şey, olağanüstü şey
52060 snot sümük, fırtık, aşağılık adam
52061 snotty sümüklü, aşağılık, kibirli
52062 snout (domuz/vb.) burun
52063 snow blindness kar körlüğü
52064 snow chain patinaj zinciri, kar patinaj zinciri
52065 snow fence kar siperi, kar parmaklığı
52066 snow gauge kar ölçeği
52067 snow goggles kar gözlüğü
52068 snow plough kar temizleme kılgası
52069 snow shoe kar ayakkabısı
52070 snow tyre kar lastiği
52071 snow kar, selç, pük, berf, kokain, kar yağmak, gözünü boyamak, gözüne girmek
52072 snow-capped karla kaplı
52073 snow-white kar beyazı, kar gibi beyaz, bembeyaz
52074 snowball kartopu, çığ gibi çoğalmak, kartopu gibi büyümek
52075 snowbound yoğun kardan mahsur kalmış
52076 snowdrift rüzgârın oluşturduğu kar kümesi, kar yığını
52077 snowdrop kardelen
52078 snowfall kar yağışı, bir defada yağan kar miktarı
52079 snowflake kar tanesi
52080 snowman kardanadam
52081 snowplough kar temizleme kılgası/aracı, (kayakta) kar sapanı
52082 snowslide çığ
52083 snowslip çığ, kar uçkunu
52084 snowstorm kar fırtınası
52085 snowy karlı, bembeyaz, kar gibi, kar beyazı
52086 snub küçümsemek, hiçe saymak, aşağılamak, hor davranmak, terslemek, hiçe
sayma, aşağılama, küçümseme, tersleme, hor görme
52087 snuff bkz.sniff, enfiye, (out ile) (mum/vb.) söndürmek
52088 snuffle bkz.sniffle
52089 snuffy enfiye gibi, huysuz, ters
52090 snug rahat ve sıcaklık, (giysi) tam oturan
52091 snuggery özel çalışma odası, kuytu yer
52092 snuggle sokulmak
52093 so as to -mek için, -cek biçimde
52094 so as için, amacıyla
52095 so called sözümona, sözde
52096 so far buraya kadar, şimdiye dek
52097 so long as eğer, şartıyla
52098 So long Güle güle, Hoşça kal
52099 so much for -in sonu
52100 so much o kadar çok
52101 so that öyle ki, -mesi için
52102 so to speak tabir caizse, yani
52103 So what Bana ne, Ne yani, Ne olmuş, ne olmuş yani, ne var bunda
52104 so öyle, o kadar, bu kadar, o derece, böyle, şöyle, bu yüzden, bu nedenle,
demek (ki)
52105 so-and-so falan kişi/şey, filanca, Allah'ın cezası kimse
52106 so-so şöyle böyle
52107 soak up emmek, nüfuz etmek
52108 soak iyice ıslatmak, sırılsıklam etmek, suda ıslatmak, ıslanmak, (çay)
demlemek, kazıklamak, (up ile) emmek, nüfuz etmek, ıslatma, ıslanma, ayyaş
52109 soaked to the skin sırılsıklam
52110 soaked sırılsıklam
52111 soaking çok, sırılsıklam
52112 soap bath sabun banyosu
52113 soap bubble sabun köpüğü
52114 soap opera pembe dizi
52115 soap suds sabun köpüğü
52116 soap sabun, sabunlamak, yağ çekmek
52117 soapbox sabun sandığı, sabunluk
52118 soapstone sabuntaşı
52119 soapwort çöven, sabunotu
52120 soapy sabunlu, sabun gibi, fazla nazik
52121 soar çok yükseklerde uçmak, süzülmek, süzülerek yükselmek, (fiyat/vb.) çok
yükselmek, fırlamak, gözü yükseklerde olmak, -e göz dikmek
52122 soaring yükselen, tırmanan
52123 sob hıçkıra hıçkıra ağlamak, ağlarken içini çekme, hıçkırık
52124 sober down uslanmak, uslandırmak, ayılmak
52125 sober ayık, sarhoş olmayan, ılımlı, ölçülü, ciddi, ağırbaşlı, temkinli,
yalın, sade, gösterişsiz
52126 sober-minded akıllı uslu, aklı başında
52127 sobriety ayıklık, ölçülülük, ağırbaşlılık
52128 sobriquet takma ad
52129 soccer futbol
52130 sociability toplumculluk, girişkenlik
52131 sociable toplumcul, sokulgan, girgin, arkadaş canlısı, hoşsohbet
52132 social accounting sosyal muhasebe
52133 social action sosyal eylem
52134 social animals topluluk hâlinde yaşayan döngüller
52135 social democracy sosyal demokrasi
52136 social democrat sosyal demokrat
52137 social environment toplumsal çevre
52138 social housing sosyal mesken, toplumsal konut
52139 social insurance sosyal sigorta, sosyal güvenlik
52140 social intercourse sosyal ilişki
52141 social justice sosyal adalet
52142 social order toplumsal düzen
52143 social policy sosyal politika
52144 social science sosyal bilimler, toplum bilimleri
52145 social security sosyal güvenlik, sosyal sigorta
52146 social service sosyal hizmet
52147 social services sosyal hizmetler
52148 social studies sosyal bilimler, toplum bilimleri
52149 social values toplumsal değerler
52150 social welfare sosyal refah
52151 social work sosyal hizmet
52152 social worker sosyal hizmet görevlisi
52153 social toplumsal, sosyal, toplum içinde yaşayan, toplumcul, girgin,
sokulgan, arkadaş canlısı, toplantı
52154 socialism toplumculuk, sosyalizm
52155 socialist toplumcu, sosyalist
52156 socialistic sosyalist
52157 socialization sosyalleştirme, toplumsallaştırma, kamulaştırma
52158 socialize sosyalleştirmek, kamulaştırmak
52159 society life sosyete hayatı
52160 society toplum, topluluk, dernek, kurum, cemiyet, ortaklık, şirket,
dostluk, arkadaşlık, sosyete
52161 socioeconomic sosyoekonomik
52162 sociolinguistics toplumdilbilim, sosyolenguistik
52163 sociological toplumbilimsel, sosyolojik
52164 sociologist toplumbilimci, sosyolog
52165 sociology toplumbilim, sosyoloji
52166 sociopolitical sosyopolitik
52167 sock kısa çorap, tokat, yumruk
52168 socket wrench lokma anahtar
52169 socket oyuk, yuva, çukur, priz
52170 socle temel, destek, kaide
52171 sod it Allah kahretsin!
52172 sod off siktirip gitmek
52173 sod çim, çimen parçası, gıcık, kıl, sinir herif, herif, ahbap, hıyar, baş
belası
52174 soda pop gazoz
52175 soda soap sert sabun
52176 soda water gazoz, maden sodası
52177 soda soda, karbonat, sodyum bikarbonat, gazoz, dondurmalı ve sodalı bir
içecek
52178 sodalite sodalit
52179 sodality cemiyet, kardeşlik
52180 sodamide sodyumamit
52181 sodden sırılsıklam, çok ıslak
52182 sodium bicarbonate sodyum bikarbonat
52183 sodium carbonate çamaşır sodası
52184 sodium chloride sodyum klorür
52185 sodium hydroxide sodyum hidroksit, sudkostik
52186 sodium nitrate sodyum nitrat
52187 sodium salt sodyum tuzu
52188 sodium sulfate sodyum tuzu
52189 sodium sodyum
52190 sodomite oğlan, oğlancı, ibne, sapık
52191 sodomy oğlancılık, (erkekler arası) anal birleşme
52192 soever her, her ne, her ne kadar
52193 sofa kanepe, sedir
52194 soffit alt yüz, alt yüzey, kemer
52195 soft bodied animals yumuşakçalar
52196 soft boiled egg rafadan yumurta
52197 soft brick yumuşak tuğla
52198 soft coal katranlı kömür
52199 soft currency zayıf pul
52200 soft drink alkolsüz içki
52201 soft failure hafif arıza
52202 soft goods tekstil malları, mensucat
52203 soft ground yumuşak zemin, zayıf zemin
52204 soft in the head kaz kafalı
52205 soft iron yumuşak demir
52206 soft landing yumuşak iniş
52207 soft lens yumuşak lens
52208 soft metal yumuşak metal
52209 soft money çönge pul
52210 soft palate yumuşak damak
52211 soft prices düşen fiyatlar
52212 soft roe balık menisi
52213 soft sell zorlamadan ikna ederek satış usulü
52214 soft soap yağ çekmek, arapsabunu
52215 soft spot zayıf çekit
52216 soft steel yumuşak çelik
52217 soft sugar yumuşak şeker
52218 soft touch yolunacak kaz
52219 soft water yumuşak su
52220 soft yumuşak, rahatsız etmeyen, alkolsüz, fazla hoşgörülü, uysal, aptal,
deli, az zararlı, hafif, sert olmayan, hafif, yumuşak, yıkamaya elverişli, kolay,
sevecen, müşfik
52221 soft-boiled (yumurta) rafadan
52222 soft-sectored yumuşak sektörlü
52223 soft-shelled yumuşak kabuklu
52224 soft-skinned yumuşak derili
52225 soft-spoken tatlı sesli, tatlı dilli
52226 soften yumuşatmak, yumuşamak, gevşetmek, gevşemek, tatlılaşmak,
tatlılaştırmak
52227 softener yumuşatıcı
52228 softening agent yumuşatma maddesi
52229 softening yumuşama
52230 softhearted yufka yürekli
52231 softing of the brain beyin sulanması
52232 softly yavaş yavaş, tatlılıkla, alçak sesle
52233 softness yumuşaklık, gevşeklik
52234 software house yazılım evi
52235 software package yazılım paketi
52236 software system yazılım jüyesi
52237 software bilgisayar yazılımı
52238 softwood yumuşak ağaç, kozalaklı ağaç
52239 softy hanım evladı, sünepe kişi
52240 soggy çok ıslak, sırılsıklam, sulu
52241 soil amelioration toprak ıslahı
52242 soil carrier kir taşıyıcı
52243 soil conditions temel şartları, zemin şartları
52244 soil conservation toprak koruma
52245 soil creep yer kayması
52246 soil drainage toprak drenajı
52247 soil dressing toprak gübrelemesi
52248 soil erosion toprak erozyonu, toprak aşınması
52249 soil fertility toprak verimliliği
52250 soil fertilizer gübre
52251 soil improvement toprak ıslahı
52252 soil mechanics toprak mekaniği
52253 soil moisture toprak nemi, zemin rutubeti
52254 soil paste toprak macunu
52255 soil pipe künk, toprak künk
52256 soil pressure toprak basıncı, zemin basıncı
52257 soil solution toprak çözeltisi
52258 soil structure toprak yapısı, zemin yapısı
52259 soil tillage toprağı işleme
52260 soil toprak, arazi, toprak, ülke yurt, kir, leke, kirletmek, lekelemek,
kirlenmek
52261 soiree akşam partisi, gece oyunu
52262 sol sol notası
52263 solace avuntu, teselli, avunma
52264 solar battery güneş bataryası
52265 solar cell güneş pili
52266 solar corona güneş tacı
52267 solar day güneş günü
52268 solar eclipse güneş tutulması
52269 solar energy güneş enerjisi
52270 solar month ay
52271 solar plexus güneş sinirağı, karın boşluğu
52272 solar power station güneş enerjili güç istasyonu
52273 solar prominence güneşten gelen akkor halindeki hidrojen bulutu
52274 solar radiation güneş radyasyonu, güneş ışınımı
52275 solar spectrum güneş tayfı
52276 solar system güneş jüyesi
52277 solar time güneş zamanı
52278 solar year güneş yılı
52279 solar güneşle ilgili
52280 solarium solaryum, güneşlik
52281 solarize güneş ışığıyla tedavi etmek
52282 solder lehim, lehimlemek
52283 solderable lehimlenebilir
52284 soldering bolt lehim havyası
52285 soldering fluid lehim suyu
52286 soldering furnace lehimleme ocağı
52287 soldering iron havya
52288 soldering paste lehim macunu
52289 solderless lehimsiz, kaynaksız
52290 soldier of fortune maceracı
52291 soldier on yılmadan çalışmak
52292 soldier er, asker
52293 soldierly askeri, asker gibi
52294 soldiery askerlik, askerler
52295 sole agency genel acentelik
52296 sole heir tek mirasçı
52297 sole proprietorship tek sahiplik
52298 sole taban, pençe, pençe vurmak, pençe yapmak, dilbalığı, özgün, tek,
evlenmemiş, bekâr
52299 solecism gramer yanlışı
52300 solecistic dilbilgisi kurallarına uymayan
52301 solely ancak, yalnız
52302 solemnity ciddiyet, resmiyet, tantanalı tören
52303 solemnize (evlilik/vb.için) tören yapmak/düzenlemek
52304 solenoid solenoit, sarmal bobin
52305 solfeggio solfej
52306 solicit ısrarla rica etmek, yalvarmak, istemek, talep etmek, fahişelik
yapmak, askıntı olmak
52307 solicitation ısrarla isteme, talep, isteme, rica
52308 solicitor avukat, istekli, talip
52309 solicitous endişeli, kaygılı, meraklı, istekli
52310 solicitude kaygı, endişe, merak, ilgi, özen, dikkat
52311 solid axle yekpare dingil
52312 solid body katı cisim
52313 solid fluid katı akışkan
52314 solid fuel katı yakıt
52315 solid geometry uzay geometri
52316 solid matter katı madde
52317 solid particle katı tanecik
52318 solid phase katı hal
52319 solid salt katı tuz, kayatuzu
52320 solid solution katı çözelti
52321 solid state katı hal
52322 solid tyre dolma lastik
52323 solid katı, içinde boşluk olmayan, içi dolu, dolma, sıkı, sağlam, ağırlığa
dayanıklı, aralıksız, kesintisiz, deliksiz, kaliteli, sağlam, dayanıklı, som, üç
boyutlu, güvenilir, sağlam, katı madde, katı yiyecek, üç boyutlu cisim
52324 solid-state physics katı hal fiziği
52325 solidarity dayanışma, birlik
52326 solidification katılaştırma, katılaşma
52327 solidify katılaştırmak, katılaşmak, sağlamlaştırmak, pekiştirmek
52328 solidity katılık, sağlamlık
52329 solidus yatık çizgi (/), altın sikke
52330 solifluction toprak akması
52331 soliloquize öz özüne konuşmak, monolog yapmak
52332 soliped toynak
52333 solitaire tek taş mücevher
52334 solitary yalnız yaşayan, münzevi, yalnız, tek, arkadaşsız, ıssız, tenha,
tek başına yaşayan kimse, münzevi
52335 solitude yalnızlık, tek başına yaşama, ıssızlık, tenhalık
52336 solo solo, tek, tek başına, yalnız başına
52337 soloist solist
52338 solstice gündönümü
52339 solstitial gündönümüyle ilgili
52340 solubility curve çözünürlük eğrisi
52341 solubility product çözünürlük çarpanı
52342 solubility çözünürlük
52343 solubilize çözündürmek
52344 solubilizing agent çözme maddesi
52345 soluble in alcohol alkolde çözünür
52346 soluble when heated ısıtılınca çözünür
52347 soluble çözünür, eriyebilir, eritilebilir, çözülebilir, halledilebilir
52348 solute çözünen, çözünmüş madde
52349 solution eriyik, çözelti, erime, çözünme, çözüm, yeçim, çare, çözüm yolu
52350 solvable çözülür, erir, halledilebilir, çözülebilir
52351 solve çözmek, halletmek
52352 solvency ödeme yeteneği, ödeyebilme
52353 solvent ödeme gücü olan, borcunu ödeyebilen, muteber, eritken, çözgen
52354 somatic cell vücut hücresi
52355 somatic tissue vücut dokusu
52356 somatic bedensel, fiziksel
52357 somatology somatoloji, vücutbilim
52358 sombre can sıkıcı, kasvetli, sıkıntılı, karanlık, loş
52359 sombreness can sıkıcılık, kasvetlilik, karanlık, loşluk
52360 some day bir gün
52361 some few çok, oldukça fazla
52362 some little çok, oldukça fazla
52363 some biraz, birkaç, bazı, kimi, keybir, yaklaşık, biraz, oldukça, bazısı,
bazıları, kimi, bir bölümü, bazı bölümleri, bazı kısmı
52364 somebody biri, birisi, kimse, allakim, önemli birisi
52365 someday bir gün, ilerde, gelecekte
52366 somehow or other her nasıl olursa olsun
52367 somehow her nasılsa, ne yapıp edip, bir yolla, nasıl olduysa, her
nedense, nedense
52368 someone birisi
52369 someplace bir yere, bir yerde
52370 somersault takla, takla atmak
52371 something like gibi bir şey, yaklaşık, civarında
52372 something of gibi bir şey, bir tür
52373 something bir şey, (hiç yoktan iyi) bir şey
52374 sometime bir ara, eski
52375 sometimes bazen, ara sıra, keyde
52376 someway her nasılsa, nasıl olduysa, her nedense
52377 somewhat of bir çeşit, bir derece
52378 somewhat biraz, oldukça
52379 somewhere bir yere, bir yerde, bir yer
52380 somite somit, metamer
52381 somnambulate uykuda gezmek
52382 somnambulism uyurgezerlik
52383 somnambulist uyurgezer kimse
52384 somniferous uyutucu, uyuşturucu, uyku getirici
52385 somnolence uyuklama, uyku hali
52386 somnolent uyku basmış, uyuklayan
52387 son of a bitch alçak, orospu çocuğu, itoğlu it
52388 son of a gun fırlama, şamata herif
52389 son oğul
52390 son-in-law damat, küreken
52391 sonance seslilik, ses
52392 sonant sesli, selenli (ses)
52393 sonar sonar
52394 sonata sonat
52395 song şarkı, mahnı, türkü, şarkı söyleme, şarkıcılık
52396 songbird ötücü kuş
52397 songster şarkıcı, ötücü kuş
52398 songstress kadın şarkıcı
52399 sonic barrier ses duvarı
52400 sonic boom ses patlaması
52401 sonic sesle ilgili
52402 sonics akustik, ses bilgisi
52403 sonnet sone
52404 sonny oğlum, yavrum, evladım
52405 sonometer sonometre, sesölçer
52406 sonority titreşimlilik, ötümlülük, seslilik
52407 sonorization titreşimli özelliği kazanma, ötümlüleşme
52408 sonorous ses çıkaran, sesli, tınlayan, öten, dolgun, çın çın öten,
tantanalı, etkileyici
52409 sonsy etine dolgun
52410 soon after -den hemen sonra
52411 soon kısa bir süre içinde, yakında, birazdan, erken, tercihan
52412 sooner or later er geç
52413 sooner than -mektense
52414 soot arrester kurum tutucu
52415 soot is, kurum
52416 sooth gerçek, hakikat
52417 soothe yatıştırmak, sakinleştirmek, yumuşatmak, (ağrı) azaltmak,
dindirmek
52418 soothing yatıştırıcı, teskin edici, dindirici
52419 soothsayer falcı
52420 sooty isli, duman rengi
52421 sop up emmek
52422 sop (çorba/vb.'ne bandırılmış) ekmek/vb., rüşvet, sus payı, susmalık
52423 sophism sofizm, bilgicilik, yanıltmaca, safsata
52424 sophistical safsatalı
52425 sophisticate hile ve safsata karıştırmak
52426 sophisticated karmaşık, gelişmiş, komplike, kaşarlanmış, pişkin, bilgiç,
görmüş geçirmiş, kültürlü
52427 sophistication kültürlülük, kurnazlık, karmaşıklık, sunilik
52428 sophistry safsata, yanıltmaca
52429 sophomore lise ya da birdemde ikinci sınıf öğrencisi
52430 soporific uyutucu, uyku getirici
52431 sopping sırılsıklam
52432 soppy (İİ) içli, aşırı duyarlı
52433 soprano soprano
52434 sorb üvez ağacı
52435 sorbefacient emilmeyi kolaylaştırıcı, emdirici
52436 sorbet şerbet
52437 sorcerer büyücü, sihirbaz
52438 sorceress kadın büyücü
52439 sorcerous büyülü
52440 sorcery büyü, sihir, büyücülük
52441 sordid kirli, pis, alçak, aşağılık, adi, sefil, çıkarcı, pulgöz
52442 sordidness pislik, alçaklık, cimrilik
52443 sore spot bamteli
52444 sore throat boğaz ağrısı
52445 sore acıyan, ağrıyan, hassas, duyarlı, kırgın, küskün, gücenmiş, yara
52446 sorely şiddetle, çok, acıyla
52447 sorghum süpürgedarısı
52448 sorites zincirleme tasım, sorites
52449 sorption sorpsiyon, içe tutunma
52450 sorrel doru at, kızıl kahverengi, kuzukulağı
52451 sorrow üzüntü, keder, hüzün, acı, dert, kederlenmek, üzülmek
52452 sorrowful gussalı, kederli, boynu bükük
52453 sorrowless hüzün
52454 sorry üzgün, gussalı, acınacak, üzgünüm, maalesef, affedersiniz, Efendim?
52455 sort of bir yerde, bir bakıma
52456 sort out ayıklamak, ayırmak, düzeltmek, çözmek
52457 sort tür, çeşit, kimse, tip, türlerine göre ayırmak, sınıflandırmak,
sınıflamak, tasnif etmek
52458 sortable sınıflandırılabilir, ayıklanır
52459 sorter tasnif edici, sınıflandırıcı, ayırıcı
52460 sortie hücum, huruç, çıkma hareketi, (bilinmeyen bir yere) gezi
52461 sortilege fal, büyü
52462 sorting tasnif, sınıflandırma
52463 sorus sorus
52464 sot ayyaş
52465 sottish ayyaş, sarhoş
52466 sou'wester muşamba denizci şapkası, lodos
52467 soufflé sufle
52468 sough rüzgâr uğultusu, uğuldamak
52469 soul brother zenci
52470 soul ruh, tin, can, öz, esas, temel direk, ruh, canlılık, kişi, kimse, soul,
simge, zencilere ait, zencilerle ilgili
52471 soul-destroying ruh köreltici, can sıkıcı
52472 soulful duygusal, duygulu
52473 soulless ruhsuz, cansız, soğuk
52474 sound analyser ses analiz aygıtı
52475 sound analysis ses analizi
52476 sound barrier ses duvarı, ses engeli
52477 sound broadcasting ses yayını
52478 sound camera sesli sınalga
52479 sound carrier ses taşıyıcısı
52480 sound channel ses arnası
52481 sound cinematography sesli sinema
52482 sound deadening ses geçirmeyen
52483 sound distortion ses bozulması
52484 sound effects ses efektleri
52485 sound energy ses enerjisi
52486 sound fade ses kısma
52487 sound field ses alanı
52488 sound film sesli yanka
52489 sound head manyetik kafa
52490 sound image ses görüntüsü
52491 sound in wind and limb sapasağlam
52492 sound insulation ses izolasyonu
52493 sound intensity ses şiddeti
52494 sound interval ses aralığı
52495 sound level ses düzeyi
52496 sound library ses arşivi
52497 sound off atıp tutmak, ileri geri konuşmak
52498 sound out ağzını aramak
52499 sound picture sesli yanka
52500 sound pressure ses basıncı
52501 sound recording ses kaydı
52502 sound signal ses sinyali
52503 sound track ses izi, ses yolu
52504 sound transmission ses nakli
52505 sound velocity ses hızı
52506 sound volume ses volümü
52507 sound wave ses dalgası
52508 sound sağlam, kusursuz, iyi halde, sağlıklı, salim, esen, emin, güvenilir,
geçerli, sağlam, (uyku) derin, deliksiz, (uyku) derin, deliksiz, mışıl mışıl, ses,
tavış, gürültü, ses erimi, etki, izlenim, boğaz, (gibi) gelmek/görünmek, çalmak,
öttürmek, çalmak, ötmek, ses çıkarmak, iskandil etmek, derinliğini yoklamak
52509 sounder iskandil, alıcı, sonda
52510 sounding pipe iskandil borusu
52511 sounding rod sondaj çubuğu
52512 sounding sondaj, iskandil, çınlayan, tınlayan
52513 soundless sessiz, gürültüsüz
52514 soundly adamakıllı, doğruca
52515 soundness sıhhat, sağlamlık, doğruluk, mükemmellik
52516 soundproof sesgeçirmez, sesgeçirmez hale getirmek
52517 soundtrack yanka müziği
52518 soup kitchen aşevi, imarethane
52519 soup up kozgaltkanın gücünü artırmak
52520 soup çorba
52521 soupy çorba gibi, duygusal
52522 sour cherry vişne, albalı
52523 sour grapes kora, koruk, ulaşılamayan şeye pis deme
52524 sour orange turunç
52525 sour ekşi, (süt) ekşimiş, kesilmiş, ters, hırçın, huysuz, kesilmek,
bozulmak, ekşimek
52526 source computer kaynak bilgisayar
52527 source document kaynak belge
52528 source language kaynak dil
52529 source machine kaynak kılga
52530 source program kaynak bağdarlama
52531 source region kaynak bölgesi
52532 source kaynak, memba, kaynak
52533 souring ekşime
52534 sourness ekşilik
52535 souse salamura
52536 soutache sutaşı
52537 soutaneur pezevenk
52538 south pole güney kutbu
52539 south güney, güneye doğru, güneye
52540 southbound güneye giden
52541 southeast güneydoğu, güneydoğuya doğru
52542 southeaster keşişleme
52543 southeasterly güneydoğuya giden, (rüzgâr) güneydoğundan esen
52544 southeastern güneydoğu
52545 southeastward güneydoğuya giden
52546 souther güney fırtınası, lodos rüzgârı
52547 southerly güneye doğru, (rüzgâr) güneyden esen
52548 southern hemisphere güney yarımküre
52549 southern güneye ait, güney
52550 southerner güneyli
52551 southernwood kara pelin
52552 southing güneye doğru gitme
52553 southpaw solak
52554 southward güneye giden
52555 southwest güneybatı, güneybatıya doğru
52556 southwester muşamba denizci şapkası, lodos
52557 southwesterly güneybatıya giden, (rüzgâr) güneybatıdan esen
52558 southwestern güneybatı
52559 southwestward güneybatıya giden
52560 souvenir andaç, hatıra, estelik
52561 souwester geniş kenarlı şapka
52562 sovereign hükümdar, (eskiden) bir paundluk altın pul, yüce, en yüksek,
yöneten, egemen, hakim, bağımsız, çok etkili, birebir
52563 sovereignty egemenlik, hakimiyet, bağımsızlık
52564 Soviet Russia Sovyet Rusya
52565 Soviet Union Sovyetler Birliği
52566 Soviet Sovyet
52567 sow one's wild oats kurtlarını dökmek
52568 sow (tohum) ekmek, dişi domuz
52569 sower ekici, ekim kılgası
52570 sowing density ekim sıklığı
52571 sowing machine mibzer, ekim kılgası
52572 sowing ekim, ekme
52573 soy soya
52574 soya bean soya fasulyesi
52575 soybean bkz.soya bean
52576 sozzled ayyaş
52577 spa kaplıca
52578 space age uzay çağı
52579 space bar aralık tuşu, espas tuşu
52580 space capsule uzay kapsülü
52581 space character boşluk karakteri
52582 space charge uzay yükü
52583 space current boşluk akımı
52584 space factor uzay faktörü
52585 space flight uzay uçuşu
52586 space group ara türküm, uzay kümesi
52587 space heater soba
52588 space lattice uzay kafesi
52589 space shuttle uzay mekiği
52590 space station uzay istasyonu
52591 space telescope uzay teleskobu
52592 space vehicle uzay aracı
52593 space wave uzay dalgası
52594 space yer, orun, alan, aralık, mesafe, süre, zaman, müddet, uzay, espas,
aralık, aralıklı dizmek, aralık bırakmak, aralıklara bölmek
52595 space-time uzay-zaman
52596 spacecraft uzay aracı
52597 spacer bilezik, ara halkası, ara levhası
52598 spaceship uzay gemisi
52599 spacing aralık, aralıklı dizme
52600 spacious geniş, ferah, havadar
52601 spade bahçıvan beli, (iskambil) maça, bellemek
52602 spadeful kürek dolusu
52603 spado kısırlaştırma
52604 spaghetti çubuk makarna, spagetti
52605 Spain ispanya
52606 spall ufak taş parçası, parçalamak
52607 spalling kabarıp dökülme, pul pul dökülme, kavlama
52608 spalpeen çapkın delikanlı
52609 span roof beşik çatı
52610 span karış, aralık, mesafe, uzaklık, kısa süre, an, çifte koşulmuş at, öküz,
/vb., kemer ya da köprü ayakları arasındaki açıklık
52611 spandrel kemer üstü dolgusu, kemer üstü bölmesi, köşelik
52612 spangle pul, payet, pul ya da payetlerle süslemek
52613 Spanish ispanyol, ispanyolca, ispanyollar, ispanyolca
52614 spank kıçına şaplak atmak
52615 spanker hızlı at, randa yelkeni
52616 spanking breeze sert rüzgâr
52617 spanking hızlı koşan, seri, sert, keskin, iriyarı
52618 spanner wrench tırnaklı anahtar
52619 spanner somun anahtarı
52620 spar buoy gönderli şamandıra
52621 spar deck kontra güverte, geçici güverte
52622 spar seren, direk, tartışmak, ağız kavgası etmek
52623 sparable başsız çivi
52624 spare part yedek parça
52625 Spare the rod and spoil the child Kızını dövmeyen dizini döver
52626 spare time boş zaman
52627 spare tire stepne, yedek lastik
52628 spare tyre stepne, yedek lastik
52629 spare wheel stepne, yedek tekerlek
52630 spare yedek, az, kıt, sıska, arık, zayıf, fazla, artan, boş, serbest, yedek
parça, kıymamak, canını bağışlamak, esirgemek, ayırmak
52631 spareness azlık, zayıflık
52632 sparerib az etli kaburga
52633 sparge serpmek
52634 sparing tutumlu, az kullanan
52635 spark arrester kıvılcım tutucu
52636 spark coil kıvılcım bobini, endüksiyon bobini
52637 spark off neden olmak
52638 spark plug barrel buji gövdesi
52639 spark plug cable buji kablosu
52640 spark plug cleaner buji temizleyici
52641 spark plug buji
52642 spark timing ateşleme ayarı
52643 spark kıvılcım, nebze, zerre, işaret, eser, iz, kıvılcım saçmak, kışkırtmak
52644 sparking plug buji
52645 sparkle parlayış, parıltı, pırıltı, canlılık, parlaklık, kıvılcım,
kıvılcımlar saçmak, pırıldamak, parlamak
52646 sparkler havai fişek, parlak mücevher
52647 sparklet küçük kıvılcım
52648 sparkling parlayan, parlak, (şarap) köpüren
52649 sparks telsizci, çıngıcı
52650 sparrow hawk atmaca
52651 sparrow serçe
52652 sparrowgrass kuşkonmaz
52653 sparrowhawk atmaca
52654 sparse seyrek
52655 sparseness seyreklik
52656 spartan basit, sıradan, lüks olmayan
52657 spasm spazm, kasılma
52658 spasmodic kasılımlı, süreksiz, düzensiz, aralıklı, kesik kesik, kopuk kopuk
52659 spastic spastik, kasılımlı
52660 spat ağız kavgası, ağız dalaşı, ağız kavgası etmek, ağız dalaşı yapmak
52661 spate sel, sağanak, büyük sayı/miktar
52662 spathe yen
52663 spatial uzaysal
52664 spatter (çamur/vb.) sıçratmak, sıçrayan çamur/vb., serpinti, sağanak
52665 spatula mablak, spatül, boya bıçağı, dilbasan
52666 spatulate spatüla gibi
52667 spawn balık yumurtası, kürü, (balık/kurbağa/vb.) yumurtlamak, çok sayıda
öndürmek
52668 spawner yumurtlayan balık
52669 spawning season yumurtlama mevsimi
52670 spawning time yumurtlama zamanı
52671 spawning yumurtlayan, üreyen, yumurtlama
52672 spay (dişi döngülü) kısırlaştırmak
52673 speak for adına konuşmak, sözcülük etmek, önceden ayırtmak
52674 speak of -den söz etmek
52675 speak one's mind görüşlerini çekinmeden söylemek
52676 speak out sesini yükselterek konuşmak, serbestçe konuşmak
52677 speak softly and carry a big stick aba altından değnek göstermek
52678 speak to the point konuya bağlı kalmak
52679 speak up daha yüksek sesle konuşmak
52680 speak volumes for açığa vurmak
52681 speak konuşmak, danışmak, konuşabilmek, bilmek, irat etmek, söylemek, konuşma
yapmak, düşünceleri iletmek
52682 speakable konuşulabilir
52683 speaker recognition konuşanı tanıma
52684 speaker konuşmacı, sözcü, hoparlör, kolon, spiker, aytar
52685 speaking likeness aşırı benzeyiş, tıpkısı olma
52686 speaking tube konuşma borusu
52687 speaking konuşan
52688 spear kargı, mızrak, zıpkın, mızrakla vurmak, saplamak, zıpkınlamak
52689 spearhead mızrak başı, öncü, önayak olan kişi
52690 spearman mızrakçı
52691 spearmint nane
52692 spec spekülasyon
52693 special case özel durum
52694 special character özel karakter
52695 special delivery ekspres mektup, özel ulak
52696 special edition özel sayı
52697 special effects özel efektler
52698 special offer özel indirim
52699 special partnership komandit şirket
52700 special power of attorney hususi vekâletname
52701 special özel, sıradan olmayan, olağandışı, ekstra, ek, özel, özel
herhangi bir şey
52702 special-purpose computer özel amaçlı bilgisayar
52703 special-purpose özel amaçlı
52704 specialist uzman
52705 specialistic uzmanlık gerektiren
52706 speciality store spesiyal mal satan dükkân
52707 speciality özellik, -e özgü şey, uzmanlık
52708 specialization uzmanlaşma, ihtisas
52709 specialize uzmanlaşmak
52710 specialized bank ihtisas bankası
52711 specially özel olarak, özelikle
52712 speciation biyolojik bir türün evrimsel gelişimi
52713 specie madeni pul, sikke
52714 species tür, cins
52715 specific address özel adres
52716 specific gravity özgül ağırlık
52717 specific heat özgül ısı
52718 specific program özel bağdarlama
52719 specific refraction özgül kırılma
52720 specific speed özgül hız
52721 specific volume özgül hacim
52722 specific weight özgül ağırlık
52723 specific özel, ayratın, belirli, bir türe özgü, özüne özgü, kesin, açık
52724 specifically özellikle, özel olarak
52725 specification belirtme, tarifname, şartname
52726 specifications şartlar, ayrıntılar, şartname
52727 specify açıkça belirtmek, dakikleştirmek
52728 specimen preparation örnek hazırlama
52729 specimen örnek, örneklik, model, acayip, antika kimse ya da şey
52730 specious görünüşte doğru, aldatıcı, yanıltıcı, sahte
52731 speciousness aldatıcılık, güvenilmezlik
52732 speck çekit, benek, zerre
52733 speckle ufak benek, leke, çekit, çil
52734 speckled benekli, çilli
52735 speckless beneksiz
52736 specs gözlük
52737 spectacle görülecek şey, görünüm, manzara, gösteri, temsil, oyun
52738 spectacled gözlüklü
52739 spectacles gözlük, çeşmek, aynek
52740 spectacular olağanüstü, görülmeye değer, şaşırtıcı, mükemmel, olağanüstü
gösteri, görülmeye değer eğlence
52741 spectator izleyici, seyirci, temaşacı, temaşabin
52742 spectral analysis spektral analiz, izgesel çözümleme
52743 spectral colour tayf rengi, izge rengi
52744 spectral density spektral yoğunluk, izgesel yoğunluk
52745 spectral selectivity spektral selektivite, izgesel seçerlik
52746 spectral sensitivity spektral duyarlık, izgesel duyarlık
52747 spectral hayalet gibi, hayaletlere özgü, hayaletlerle ilgili, tayfla
ilgili
52748 spectre hayalet
52749 spectrogram spektrogram
52750 spectrograph spektrograf, izgeçizer
52751 spectrography spektografi
52752 spectrometer spektrometre, izgeölçer
52753 spectrometry spektrometri, izgeölçüm
52754 spectrophotometer spektrofotometre
52755 spectrophotometric spektrofotometrik, ışılölçümsel
52756 spectrophotometry spektrofotometri
52757 spectroscope spektroskop
52758 spectroscopic spektroskopik
52759 spectroscopy spektroskopi
52760 spectrum analysis tayf analizi, izge çözümlemesi
52761 spectrum analyzer tayf analizörü, izge çözümleyici
52762 spectrum tayf
52763 specular iron kantaşı, hematit
52764 specular ayna ile ilgili
52765 speculate kuramsal olarak düşünmek, kuramlar yürütmek, tahmin etmek,
borsada oynamak, spekülasyon yapmak, vurgunculuk yapmak
52766 speculation kuram, tahmin, spekülasyon, borsa oyunu, vurgunculuk, vurgun
52767 speculative investment spekülatif yatırım
52768 speculative market spekülatif piyasa
52769 speculative kuramsal, tahmin niteliğinde, borsa oyunuyla ilgili, spekülatif
52770 speculator spekülatör, vurguncu
52771 speculum spekulum, madeni ayna
52772 speech centre konuşma merkezi
52773 speech chain söz zinciri
52774 speech community dil topluluğu, dilsel topluluk
52775 speech defect konuşma bozukluğu
52776 speech organs ses kılganları, ses cihazı
52777 speech konuşma yeteneği, söyleme yetisi, konuşma, konuşma tarzı, söylev,
demeç, konuşma
52778 speechification nutuk çekme
52779 speechifier nutuk çeken kişi
52780 speechify nutuk çekmek, fazla konuşmak
52781 speechless dili tutulmuş, sessiz, suskun, dilsiz, sözle anlatılamaz
52782 speechlessness suskunluk, sessizlik
52783 speed governor hız regülatörü, hız düzenleyicisi
52784 speed indicator sürat göstergesi, hız göstergesi
52785 speed limit hız limiti, azami sürat
52786 speed of light ışık hızı
52787 speed of rotation dönüş hızı, dönme hızı
52788 speed of sound ses hızı
52789 speed the parting guest misafiri uğurlamak
52790 speed up hızlanmak, hızlandırmak
52791 speed hız, ivinti, sürat, çabukluk, vites, amfetamin, çabuk gitmek, hızla
gitmek, hız sınırını aşmak
52792 speedboat sürat kozgaltkası
52793 speeder hızlandırıcı
52794 speediness çabukluk, hızlılık
52795 speedo hızölçer
52796 speedometer cable hız göstergesi kablosu
52797 speedometer hızölçer, hız göstergesi
52798 speedway motosiklet ya da otomobil yarışı pisti, motosiklet yarışçılığı,
sürat yolu, ekspres yol
52799 speedwell yavşanotu
52800 speedy hızlı, çabuk, seri
52801 speiss arsenik içeren ham metal
52802 speleologist mağaraları inceleyen bilim adamı
52803 speleology mağarabilim, inbilim
52804 spell out harf harf okuma, ayrıntılarıyla açıklamak
52805 spell büyü, sihir, tılsım, büyülü söz, harf harf söylemek/yazmak, harflemek,
(bir sözcüğün harflerini) düzgün bir sıraya yerleştirmek, nöbet, iş nöbeti, süre,
dönem, devre, nöbet, kriz
52806 spellbound sihirlenmiş, büyülü
52807 spelling imla, yazım, yazılış
52808 spelt kaplıca buğday
52809 spelter çinko, çinko lehimi, tutya
52810 spencer kısa ceket
52811 spend a penny işemek
52812 spend money like water su gibi pul harcamak
52813 spend (pul) harcamak, geçirmek, tüketmek, bitirmek, kaybetmek
52814 spending money cep harçlığı
52815 spending harcama, sarf etme
52816 spendthrift müsrif, savurgan
52817 spent fuel kullanılmış yakıt
52818 spent kullanılmış, tükenmiş, bitkin, perişan
52819 sperm nucleus sperma çekirdeği
52820 sperm oil ispermeçet yağı
52821 sperm whale ispermeçet balinası
52822 sperm atmık, sperm, meni
52823 spermaceti ispermeçet
52824 spermaduct sperma arnası
52825 spermary testis, erbezi, haya
52826 spermatic testise ait, spermatik
52827 spermato- (önek) tohum
52828 spermatophyta tohumlu ösümlükler
52829 spermatozoon erkek dölleme hücresi
52830 spermo- (önek) tohum, sperma
52831 spew kusmak
52832 sphacelate çürümek, kangrenleşmek
52833 sphacelation kangren olma, çürüme
52834 sphacelous kangren olmuş
52835 sphagnum sfagnum, bataklık yosunu
52836 spheno- (önek) kama şeklinde
52837 sphenography çivi yazısı
52838 sphenoid sfenoid, kama biçiminde
52839 sphenoidal sinus sfenoidal sinüs
52840 sphenoidal sfenoidal
52841 spheral küresel
52842 sphere yuvar, küre, alan, çevre, sınıf, tabaka
52843 spherical aberration küresel aberasyon, küresel sapınç
52844 spherical surface küresel yüzey
52845 spherical trigonometry küresel trigonometri
52846 spherical valve küresel vana
52847 spherical küresel
52848 spheroid sferoit, küremsi, toparsı
52849 spheroidal küremsi
52850 spherometer sferometre, küreölçer
52851 spherule kürecik
52852 sphincter sfinkter, büzgenkas
52853 sphinx sfenks
52854 sphygmograph nabızölçer
52855 sphygmometer kandaki basıncı ölçmeye yarayan alet
52856 sphygmus nabız
52857 spica başak
52858 spicate başaklı, sivri uçlu
52859 spice bahar, baharat, edviye, tat veren şey, baharat katmak
52860 spicery baharat
52861 spiciness nüktelilik, edepsizlik
52862 spick-and-span tertemiz, yepyeni, gıcır gıcır
52863 spicular iğne gibi, iğne biçiminde
52864 spicule iğne gibi sivri şey, spikül, diken
52865 spicy baharlı, baharatlı, açık saçık, edepsiz, muzır
52866 spider web örümcek ağı
52867 spider örümcek
52868 spider's web örümcek ağı
52869 spidery örümcek gibi, örümcekli
52870 spiel konuşma, söz, ağız kalabalığı, nutuk, konuşmak
52871 spiffing çok güzel
52872 spifflicate dayak atmak
52873 spigot fıçı tapası, ağaç musluk
52874 spike knot uzun budak, boylama budak
52875 spike one's guns josparını bozmak
52876 spike sivri (demir/vb.) uç, sivri uçlu şey, krampon çivisi, başak
52877 spiked çivili, başaklı, içkili
52878 spikenard Hint sümbülü
52879 spiky çivili, sivri uçlu, inatçı
52880 spile tahta tapa, tahta tıkaç, fıçı musluğu
52881 spilehole tapa deliği
52882 spill blood kan dökmek
52883 spill the beans ağzından kaçırmak, açığa vurmak, ötmek
52884 spill dökmek, dökülmek, üstünden atmak
52885 spillage döküntü, saçılma
52886 spillikin mikado oyunu
52887 spillway dolu savak, taşma savağı
52888 spin a yarn palavra atmak, hikâye anlatmak
52889 spin dryer santrifüjlü çamaşır kurutma kılgası
52890 spin its cocoon (böcek) kozasını örmek
52891 spin out gereksiz yere uzatmak
52892 spin tunnel viril tüneli
52893 spin (iplik) eğirmek, (ağ) örmek, fırıl fırıl döndürmek, (tenis/vb.) kesme
vuruş yapmak, kesmek, hızla dönmek, fırıl fırıl dönme, gezinti
52894 spinach ıspanak
52895 spinal canal omurga arnası
52896 spinal column belsümüğü, omurga
52897 spinal cord omurilik
52898 spinal curvature kamburluk
52899 spinal nerve omurilik siniri, belsümüğü siniri
52900 spinal belsümüğüyle ilgili
52901 spindle fibre iğ lifi
52902 spindle tree iğağacı
52903 spindle iğ, mil, dingil
52904 spindly uzun, ince ve zayıf
52905 spindrift dalga serpintisi
52906 spine omurga, belsümüğü, hayb, diken
52907 spined dikenli, omurgalı
52908 spinel spinel
52909 spineless omurgasız, korkak, yüreksiz
52910 spinescent dikenli
52911 spinet piyanoya benzer bir tür çalgı
52912 spinnaker büyük yelken
52913 spinner eğirici, topaç, örümcek
52914 spinneret iplik memeciği, memecik
52915 spinney koru, çalılık
52916 spinning machine iplik kılgası
52917 spinning mill iplikhane, iplik fabrikası
52918 spinning nozzle iplik memeciği
52919 spinning wheel çıkrık
52920 spinning eğirme, bükme
52921 spinoff yan ürün
52922 spinose dikenli
52923 spinster evlenmemiş yaşlı kız, kız kurusu
52924 spinule dikencik, iğnecik
52925 spiny skinned animals derisidikenliler
52926 spiny dikenli, şaşırtıcı
52927 spiracle solunum deliği
52928 spiral chute helezoni oluk, sarmal oluk
52929 spiral conveyor helezon taşıyıcı
52930 spiral hose spiral hortum
52931 spiral spring helezoni yay, sarmal yay
52932 spiral staircase spiral merdiven, döner merdiven
52933 spiral tube spiral boru
52934 spiral helezon, helis, spiral, sarmal, helezoni, döne döne inmek/çıkmak
52935 spirant sızıcı, sızıcı şey, sessiz harf
52936 spirantization sızıltılaşma
52937 spire kulenin sivri tepesi
52938 spired helezoni, sarmal
52939 spirillum spiril
52940 spirit lamp ispirto ocağı, kamineto
52941 spirit level tesviyeruhu, düzeç
52942 spirit can, yürek, cin, peri, ruh, heyecan, canlılık, heves, ruh, tutum,
gerçek anlam, öz, (viski/vb.) sert alkollü içki, ispirto, canlandırmak, cesaret
vermek
52943 spirited canlı, ateşli, cesaretli, hevesli
52944 spiritedness zindelik, canlılık
52945 spiritism tinselcilik
52946 spiritless cansız, ruhsuz, cesaretsiz, sönük, donuk
52947 spirits alkol, sert içki, ruh hali, keyif
52948 spiritual ruhi, manevi, dinsel, mukaddes, ruhani, zencilerin söylediği
ilahi
52949 spiritualism tinselcilik, spiritualizm
52950 spiritualist spiritualist, tinselci
52951 spirituality tinsellik, ruhsallık, manevilik
52952 spirituous alkollü, ispirtolu
52953 spirochaete spiroketa
52954 spirogyra spirogira
52955 spiry sivri
52956 spit in sb's face birinin yüzüne tükürmek
52957 spit şiş, kebap şişi, dil, saplamak, tükürmek, tükürük
52958 spite kin, garez, kasten kızdırmak, sinir etmek
52959 spiteful kinci, hain
52960 spittle tükürük, salya
52961 spittoon tükürük hokkası
52962 spiv beleşçi, dolandırıcı
52963 splash erosion sıçratma erozyonu
52964 splash lubrication çarpma usulü ile yağlama
52965 splash out pul saçmak
52966 splash (su/çamur/vb.) sıçramak, sıçratmak, (out ile) pul saçmak,
sıçrayan çamur, leke, şapırtı, gösteriş, caka, fiyaka
52967 splashboard çamurluk
52968 splashdown suya iniş, denize iniş
52969 splasher tekerlek çamurluğu
52970 splashproof serpintiden muhafazalı
52971 splashy ıslak, çamurlu
52972 splat şapırtı
52973 splatter su sıçratmak
52974 splay eğim, meyil, şev, şev vermek, meyil vermek
52975 spleen dalak, terslik, huysuzluk
52976 spleenful huysuz
52977 spleenish huysuz, aksi
52978 splendent ışıklı, parlak, mükemmel, gösterişli
52979 splendid görkemli, muhteşem, çok güzel, çok parlak, mükemmel, çok iyi
52980 splendidness görkem, gösteriş, parlaklık
52981 splendiferous göz kamaştıran
52982 splendor bkz.splendour
52983 splendour parlaklık, görkem, tantana, ihtişam
52984 splenetic titiz, huysuz, öfkeli
52985 splenic dalakla ilgili
52986 splice (örerek/yapıştırarak) tutturmak, eklemek, uçlarını birbirine
eklemek, bağlantı yeri, ekleme
52987 splicer yapıştırıcı, yapıştırma aygıtı, birleştirici
52988 spline eğri cetveli, kama, çubuk, yiv, oluk
52989 splint bone sümüğün iç tarafındaki çıkıntı
52990 splint coal arduvazlı kömür
52991 splint süyek, cebire, kırık sarmada kullanılan tahta
52992 splinter kıymık, yarıp uzun parçalara ayırmak
52993 splinterproof kırılmaz, dağılmaz, çatlamaz, kurşun geçirmez
52994 split crankcase iki parçalı karter
52995 split hairs kılı kırk yarmak
52996 split nut yarık somun
52997 split one's sides with laughter uğunmak
52998 split one's sides gülmekten kırılmak
52999 split personality bölünmüş şahsiyet
53000 split pin kopilya, emniyet mandalı
53001 split pulley iki parçalı kasnak
53002 split ring yarık halka, yarık bilezik
53003 split rivet yarık perçin
53004 split second an, lahza, saniye
53005 split yarmak, yarılmak, sökülmek, yırtılmak, yarılmak, ayırmak, bölmek,
ayrılmak, bölünmek, ayrılmak, dağılmak, bölmek, paylaşmak, bölüşmek, yarık, çatlak,
bölünme, ayrılık, ihtilaf, bozuşma, hisse, pay
53006 split-level odaları değişik seviyelerde olan
53007 split-second watch kronometre
53008 split-up pay dağıtma
53009 splitter yarıcı, delici
53010 splitting (baş ağrısı/vb.) keskin, şiddetli
53011 splodge leke, benek, lekelemek, bulaştırmak
53012 splotchy lekeli, benekli
53013 splurge gösteriş, fiyaka, gösteriş yapmak
53014 splutter şapırdamak, şaşkınlık ya da öfkeden karmakarışık şeyler söylemek
53015 spoil bank cüruf yığını
53016 spoil çalınmış mal, ganimet, berbat etmek, mahvetmek, bozmak, içine etmek,
bozulmak, çürümek, şımartmak
53017 spoiled child şımarık çocuk
53018 spoiler spoyler
53019 spoilsport oyunbozan kimse, bozguncu
53020 spoilt şımarık
53021 spoke tekerlek parmağı, pille, kulp, tutacak, (bisiklette) jant teli
53022 spoken English konuşulan ingilizce, konuşma ingilizcesi
53023 spoken language konuşma dili, sözlü dil
53024 spoken konuşulan, sözlü
53025 spokeshave kürekçi rendesi, parmaklık rendesi
53026 spokesman sözcü
53027 spoliate yağmalamak
53028 spoliation yağma etme, talan
53029 spondyl omur
53030 sponge bag sugeçirmez tuvalet çantası
53031 sponge cake pandispanya
53032 sponge on -ın sırtından geçinmek, otlakçılık etmek
53033 sponge sünger, otlakçı, beleşçi, asalak, süngerle silmek, otlanmak,
sırtından geçinmek, otlakçılık etmek
53034 sponge-down süngerle kurutma
53035 sponger otlakçı, beleşçi, asalak
53036 spongy bone süngersi sümük
53037 spongy parenchyma süngerdoku, sünger parankiması
53038 spongy süngersi, sünger gibi, yumuşak
53039 sponsion kefalet, birinden emin olma
53040 sponson sponson, çıkma
53041 sponsor kefil, ünalgı-sınalgı bağdarlamasının masraflarını karşılayıp
reklam yapan firma, kefil olmak, korumak
53042 sponsorial kefil olan, destekleyen
53043 sponsorship kefil, destek, himaye, kefalet
53044 spontaneity kendiliğinden olma, kendiliğinden yapma
53045 spontaneous combustion spontane tutuşma, kendiliğinden tutuşma
53046 spontaneous generation abiyogenez
53047 spontaneous igniton otomatik ateşleme
53048 spontaneous reaciton kendiliğinden olan reaksiyon
53049 spontaneous öz özüne olan, kendiliğinden olan, doğal, içten gelen
53050 spontaneously kendiliğinden, kendi kendine
53051 spoof parodi
53052 spook hayalet, hortlak
53053 spooky ürkünç, korkunç
53054 spool box buat, kutu
53055 spool makara
53056 spoon bit kaşık matkabı
53057 spoon kaşık, kaşıkla almak, kaşıklamak
53058 spoonbill kaşıklı balıkçıl, spatül kuşu
53059 spoonful kaşık dolusu
53060 spoony sersem, aklı başından gitmiş
53061 sporadic ara sıra görülen, seyrek, dağınık
53062 sporangium sporkesesi, sporanj
53063 spore case spor kılıfı
53064 spore spor
53065 sporo- (önek) tohum
53066 sporophyte sporofit
53067 sporozoa sporlular
53068 sport spor, yöndün, kafa dengi, gırgır kimse, sportmen kimse, şaka kaldıran
kimse, eğlenmek, oynamak, gösterişli birşey takmak/giymek
53069 sporting sporcu, yöndüncü, sportmen
53070 sportive sportif, oyuncu, şakacı
53071 sports car yöndün arabası
53072 sports jacket yöndün ceketi
53073 sports wear yöndün giysisi
53074 sports yöndün karşılaşması
53075 sportsman sporcu, sportmen
53076 sportsmanlike sportmenliğe yaraşan
53077 sportsmanship sportmenlik
53078 sportswear spor giysi
53079 sporty sporcuya yakışır, gösterişli, şık, canlı, neşeli
53080 spot business peşin alışveriş
53081 spot cash emre hazır pul, peşin pul
53082 spot check rasgele yapılan tahkikat
53083 spot lamp spotlu lamba, efekt lambası
53084 spot landing çekit inişi
53085 spot market peşin alışveriş piyasası
53086 spot price spot fiyat, peşin fiyat
53087 spot remover leke çıkarıcı
53088 spot sugar lekeli şeker, benekli şeker
53089 spot transaction spot işlem, vadesiz işlem
53090 spot welding çekit kaynağı
53091 spot yer, orun, mahal, benek, çekit, leke, (yüzdeki) ben, namus lekesi,
ayıp, güç durum, kısa reklam, projektör ışığı, hüküm giyme, mahkûmiyet, beneklemek,
lekelemek, ayırt etmek, seçmek, görmek, tanımak, bulmak
53092 spotless lekesiz, tertemiz, pırıl pırıl, kusursuz
53093 spotlessness lekesizlik, temizlik
53094 spotlight projektör ışığı, halkın ilgisi, gündem
53095 spotted benekli, lekeli
53096 spottiness lekelilik, benek
53097 spotty benekli, çekitli, lekeli, eksik
53098 spousal evlilikle ilgili, evlenme, evlilik
53099 spouse eş, karı ya da koca
53100 spout fışkırtmak, fışkırmak, püskürmek, heyecanla okumak/konuşmak, içinden
su, /vb.akan ağız, burun, uç, /vb.emzik, meme, musluk, oluk ağzı, fıskiye
53101 sprag eğleç takozu, dayak, payanda
53102 sprain burkmak, burkulma
53103 sprat bir tür ufak ringa balığı
53104 sprawl yayılarak oturmak/yatmak, (ösümlük) gelişigüzel yayılmak,
yayılarak oturma ya da yatma, gelişigüzel yayılma, gelişme, büyüme
53105 spray condenser püskürtmeli kondansatör
53106 spray dyeing püskürtmeli boyama
53107 spray gun püskürtme tabancası, püskürteç
53108 spray nozzle püskürtme memesi
53109 spray paint püskürtme boya
53110 spray painting püskürtmeli boyama
53111 spray quenching püskürtmeli suverme
53112 spray tower püskürtme kulesi
53113 spray püskürtülen ilaç, püskürtülen sıvı, serpinti, püskürtme aracı, sprey,
toz halinde serpmek, püskürtmek
53114 sprayer püskürteç, pülverizatör
53115 spraying machine püskürtme kılgası
53116 spread foundation yayık taban
53117 spread like wildfire ağızda sakız olmak
53118 spread oneself too thin kırk tarakta bezi olmak
53119 spread yaymak, yayılmak, yaymak, sermek, örtmek, açmak, açılmak, kenara
çekilmek, sürmek, uzanıp gitmek, bölmek, bölüştürmek, dağıtmak, yayılış, dağılma,
örtü, genişlik
53120 spreader yayıcı, serici, gübre serpme kılgası, dağıtıcı
53121 spree cümbüş, alem
53122 sprig ince dal, filiz
53123 sprightliness neşe, canlılık
53124 sprightly neşeli, şen, canlı
53125 spring a leak su sızdırmaya başlamak
53126 spring balance yaylı terazi, yaylı tartaç
53127 spring bearing yaylı yatak
53128 spring box yay kutusu, yay kovanı
53129 spring budding bahar sürgünü
53130 spring callipers yaylı pergel
53131 spring clamp yay kelepçesi
53132 spring contact yay kontağı
53133 spring equinox ilkbahar ılımı
53134 spring finger yay parmağı
53135 spring fork yay çatalı
53136 spring hook sustalı kanca
53137 spring into life birdenbire canlanıp harekete geçmek
53138 spring line üzengi hattı
53139 spring lock sustalı kilit, yaylı kilit
53140 spring mattress yaylı yatak
53141 spring needle yaylı iğne
53142 spring pin yaylı pim
53143 spring plate yay levhası
53144 spring pressure yay basıncı
53145 spring ring yaylı halka, yaylı bilezik
53146 spring screw yay vidası
53147 spring seat yay yatağı, yay oturağı
53148 spring shackle makas küpesi
53149 spring shock absorber yay amortisörü
53150 spring tension yay gergi direnci
53151 spring tide büyük gelgit
53152 spring up baş göstermek, çıkıvermek, türemek
53153 spring washer yaylı rondela
53154 spring water memba suyu, pınar suyu
53155 spring weight yay ağırlığı
53156 spring sıçramak, fırlamak, ortaya çıkıvermek, belirivermek, yaylanmak,
çıkıp gelmek, sürpriz olarak hazırlamak/yapmak, sıçrama, fırlama, yay, zemberek,
makas, esneklik, yaylılık, ilkbahar, köklem, pınar, bulak, memba, başlangıç, köken,
neden
53157 spring-clean bahar temizliği, bahar temizliği yapmak
53158 springboard sıçrama tahtası, tramplen
53159 springe tuzak, kapan
53160 springer kemer üzengi taşı, atlayan kimse
53161 springhead pınar başı
53162 springing tıkama, doldurma
53163 springlike bahar gibi
53164 springy esnek, yaylı, elastik
53165 sprinkle serpmek, ekmek, saçmak, çiselemek, serpinti, çisenti
53166 sprinkler sprinkler, pülverizatör, püskürgeç
53167 sprinkling system yağmurlama jüyesi
53168 sprint tabana kuvvet koşmak, sürat koşusu
53169 sprinter sürat koşucusu
53170 sprit filiz, tomurcuk
53171 sprite peri, cin
53172 sprocket wheel dişli çark, dişli makara
53173 sprocket cer dişlisi, zincir dişlisi
53174 sprout filizlenmek, çıkarmak, filiz, tomurcuk, sürgün, brüksellahanası,
küçüklahana
53175 spruce ladin ağacı, alaçam, şık, giyiminde titiz, temiz giyimli, temiz,
derli toplu, şıklaştırmak, şık giydirmek
53176 spruceness zarafet, şıklık
53177 sprung yaylı
53178 spry dinç, canlı, çevik, faal
53179 spud kazma, ketmen, toka, kerki, çisil
53180 spume köpük
53181 spumescent köpük gibi, köpüklü
53182 spumous köpüklü
53183 spumy köpüklü
53184 spun glass cam lifi, cam ipliği
53185 spun eğilmiş, bükülmüş
53186 spunk cesaret, bel, meni
53187 spunky cesur, seksi
53188 spur gear düz dişli
53189 spur pinion fener dişli, düz dişli
53190 spur mahmuz, teşvik eden şey, dürtü, güdü, mahmuzlamak, kışkırtmak
53191 spurge sütleğen
53192 spurious counts yanlış sayımlar
53193 spurious pulse yanlış darbe
53194 spurious sahte, taklit, düzme
53195 spurn tekme ile kovmak, reddetmek, burun kıvırmak
53196 spurred mahmuzlu
53197 spurt fışkırmak, fışkırtmak, fışkırma, sızma, atak, çaba, gayret
53198 sputter kekelemek, kekeler gibi konuşmak, guruldamak, kuru gürültü
53199 sputtering pülverizasyon, püskürtme
53200 sputum salya, tükürük
53201 spy satellite casus uydu
53202 spy casus, gözetleme, casusluk etmek, gözetlemek, uzaktan görmek, farketmek
53203 spyglass küçük dürbün
53204 squabble ağız kavgası, deyişme, atışma, patırtı, (önemsiz bir şey için)
dövüşmek, mübahase etmek, çekişmek, ağızlaşmak, sözleşmek, patırtı çıkarmak
53205 squabbler kavgacı
53206 squabby bodur
53207 squad car sakçı arabası
53208 squad takım, ekip, küçük türküm, manga
53209 squadron filo, süvari bölüğü
53210 squalene skualen
53211 squalid kirli, pis, sefil, bakımsız
53212 squalidly sefalet içinde
53213 squalidness pislik, sefillik, sefalet
53214 squall front sağanak cephesi
53215 squall yaygara koparmak, feryat etmek, ciyak ciyak bağırmak, yaygara,
feryat, bora
53216 squally sağanaklı, boralı
53217 squama balık pulu, kabuk
53218 squamous derisi pullu
53219 squander boş yere harcamak, saçıp savurmak, israf etmek, çar çur etmek
53220 squanderer müsrif kimse
53221 squandering müsrif, çarçur eden, israf etme, müsriflik
53222 square accounts with fit olmak (ödeşmek)
53223 square centimetre santimetre kare
53224 square deal dürüst muamele
53225 square engine kare kozgaltka
53226 square foot ayak kare
53227 square inch inç kare
53228 square kilometer kilometre kare
53229 square meal dört dörtlük yemek, doyurucu yemek
53230 square measure yüzey ölçü birimi
53231 square meter metre kare
53232 square millimetre milimetre kare
53233 square number kare sayı
53234 square nut dört köşe somun
53235 square off boks için hazırlanmak
53236 square one en baş, başlangıç çekidi
53237 square one's shoulders omuzlarını dikleştirmek
53238 square root karekök
53239 square stern düz kıç şekli, ayna kıç
53240 square the circle olmayacak duaya amin demek
53241 square timber kadron, dördül direk
53242 square up hesabı ödemek
53243 square dördül, kare, alan, meydan, gönye, kare, örümcek kafalı, çağının
gerisinde kalmış, eski kafalı kişi, kesirsiz, tam, eşit, dürüst, doğru, insaflı,
açık, kesin, eski kafalı, eşit, başabaş, dört köşe yapmak, karesini almak,
doğrultmak, (hesabı) ödemek, temizlemek, görmek, halletmek, düzeltmek, yoluna
koymak, ödeşmek, rüşvetle bir işi halletmek, -e uymak, bağdaşmak, dosdoğru, direkt
53244 squareness kare oluş, dürüstlük
53245 squarrose sert pullu
53246 squash ezmek, sıkıştırmak, ezilmek, sıkışmak, susturmak, bastırmak, şap
sesi, pelte gibi ezilmiş şey, meyve suyu, meşrubat, kalabalık, izdiham, bir tür
kapalı tenis oyunu, balkabağı
53247 squashy pelte gibi
53248 squat çömelmek, bağdaş kurup oturmak, gecekondu yaparak yerleşmek, bodur,
bücür, bastıbacak, çömelme
53249 squatter (boş bina/vb.) bir yere izinsiz yerleşen kimse
53250 squaw kızılderili kadın
53251 squawk (tavuk/ördek/vb.) ciyaklamak, dırdır etmek
53252 squeak (fare/vb.) cik cik ses çıkarmak, gıcırdamak, gıcırdatmak, ötmek,
gammazlık etmek, cikcik, gıcırdama, cığıltı
53253 squeaky gıcırtılı, tiz sesli, cızırtılı
53254 squeal ciyaklamak, ötmek, gammazlık etmek, ciyaklama, haykırış,
bağırışma
53255 squeamish iğrenen, midesi hemen bulanıveren, alıngan, güç beğenir, çok
titiz
53256 squeamishness titizlik, alınganlık, iğrençlik
53257 squeegee lastik süpürge
53258 squeezable sıkılabilir
53259 squeeze bottle sıkılabilen plastik şişe
53260 squeeze box akordeon
53261 squeeze money out of pul sızdırmak
53262 squeeze sıkmak, ezmek, sıkıştırmak, sığdırmak, tıkıştırmak, zorla
koparmak, sızdırmak, sıkma, sıkıştırma, el sıkma, kalabalık, izdiham
53263 squeezer sıkma kılgası
53264 squelch susturmak, bastırmak
53265 squelcher yıkıcı darbe
53266 squib fişek, maytap, yergi, hiciv
53267 squid mürekkepbalığı
53268 squiggly eğri büğrü
53269 squill adasoğanı
53270 squinch payanda kemeri, köşe kemeri
53271 squint gözlerini kısmak, yan bakmak, şaşı bakmak, şaşılık, bakış, yan
bakış
53272 squint-eyed şaşı gözlü, şaşı, tepegöz
53273 squire köyağası, bey, toprak sahibi
53274 squirm kıvranmak
53275 squirmy kıvranan
53276 squirrel sincap, dele
53277 squirt fışkırmak, fışkırtmak
53278 squish ezmek
53279 stab from the back arkadan vurmak
53280 stab in the back sırtından bıçaklamak, arkadan vurmak
53281 stab bıçaklama, bıçak yarası, deneme, bıçaklamak, (bıçak/ağrı/vb.) saplamak
53282 stabbing (ağrı/vb.) ani ve keskin, bıçak gibi
53283 stability factor kararlılık katsayısı
53284 stability sağlamlık, denge, değişmezlik, durağanlık, kararlılık, istikrar,
kalımlılık, süreklilik
53285 stabilization fund döviz istikrar fonu
53286 stabilization stabilizasyon, sabit kılma, saptama, tespit etme
53287 stabilize değişmezleştirmek, dengede tutmak, sağlamlaştırmak
53288 stabilized warfare siper harbi
53289 stabilized stabilize
53290 stabilizer stabilizatör, dengeleyici
53291 stable equilibrium kararlı denge, değişmeyen denge
53292 stable foundation sağlam temel, devamlı özül
53293 stable manure ahır gübresi
53294 stable money istikrarlı pul
53295 stable state kararlı hal
53296 stable ahır, ahırdaki atlar, ahıra koymak, değişmez, durağan, sabit,
kararlı, sağlam, sürekli, devamlı, kalıcı
53297 stableboy seyis yamağı
53298 stack the cards oyun çöngelerini hile ile düzenlemek
53299 stack yığın, istif, bolluk, baca, yığmak
53300 stacker yığıcı, istifçi
53301 stadia stadya
53302 stadium stadyum
53303 staff manager personel müdürü
53304 staff member eleman
53305 staff officer kurmay subay
53306 staff reductions personel indirimi
53307 staff regulations personel yönetmeliği
53308 staff sergeant üstçavuş
53309 staff değnek, çomak, asa, çalışanlar, memur kadrosu, orun, personel, kurmay,
eleman sağlamak, personel sağlamak
53310 stag beetle geyikböceği
53311 stag party erkekler toplantısı
53312 stag erkek geyik
53313 stage a sit-in oturma grevi yapmak
53314 stage door tiyatronun arka kapısı
53315 stage manager sahne amiri
53316 stage of appeal hiyerarşi
53317 stage sahne, tiyatro sahnesi, tiyatro, sahne yaşamı, tiyatroculuk, aşama,
evre, safha, menzil, konak, sahneye koymak, sahnelemek, sahneye konmaya elverişli
olmak
53318 stagecoach posta arabası
53319 stagecraft sahne tekniği, tiyatro tekniği
53320 stager eski kurt, gedikli
53321 stagestruck sahne aşığı, tiyatro hastası
53322 stagflation stagflasyon
53323 stagger sendelemek, sendeleyerek yürümek, şaşırtmak, afallatmak,
sersemletmek, ayrı ayrı zamanlara göre düzenlemek
53324 staggered derecelendirilmiş
53325 staggering sarsan, sallayan
53326 staging iskele, sahneye koyma
53327 stagnancy durgunluk
53328 stagnant water durgun su
53329 stagnant (su) akmaz, durgun, (iş/vb.) durgun, kesat
53330 stagnate durgunlaşmak
53331 stagnation durgunluk
53332 staid ciddi, sıkıcı
53333 stailized road stabilize yol
53334 stain remover leke çıkarıcı
53335 stain lekelemek, lekelenmek, boyamak, leke, boya, vernik
53336 stained glass renkli cam, mozaik cam
53337 stainless steel paslanmaz çelik
53338 stainless lekesiz, kusursuz, tertemiz, paslanmaz
53339 stair carpet merdiven yolluğu
53340 stair merdiven basamağı, pille, (ç.) merdiven, pilleken
53341 staircase merdiven, pilleken
53342 stairs carpet merdiven halısı
53343 stairs merdiven, pilleken
53344 stairway bkz.staircase
53345 stake out hudutlarını göstermek, kazıklarla çevirmek
53346 stake kazık, (eskiden) insanların öldürülmek, yakılmak, /vb.amacıyla
bağlandığı kazık, kazığa bağlayarak öldürme, çıkar, ortaya konan pul, ç.ödül,
kazığa bağlamak, kazıkla desteklemek, (pul/vb.) koymak, yatırmak, tehlikeye atmak
53347 stakes ödül
53348 stalactite sarkıt
53349 stalagmite dikit
53350 stale check geçersiz çek
53351 stale bayat, adi, yıpranmış
53352 stalemate (satranç) pat
53353 staleness bayatlık, yorgunluk
53354 stalk fibre sak lifi
53355 stalk sezdirmeden izleyip avlamak, yakalamak, azametle yürümek, sap, saplak
53356 stalked saplı
53357 stalking-horse siper arkasında gizlenme, maske
53358 stalkless sapsız, kulpsuz
53359 stalky saplı
53360 stall for time vakit kazanmaya çalışmak
53361 stall off oyalamak, atlatmak
53362 stall ahır, kora, önü açık küçük dükkân, tezgâh, (sinema/tiyatro/vb.'de)
koltuk, bahane, kaçamak yanıt, durmak, duruvermek, stop etmek, stop ettirmek, ahıra
kapatmak, çamur/vb.'ne saplanmak, oyalanmak, geciktirmek
53363 stallion aygır, damızlık at
53364 stalwart sağlam yapılı, gürbüz, iri yapılı, korkusuz, cesur, sağlam,
günevinilir, sadık, ateşli yandaş
53365 stamen erkeklik kılganı, erkek kılgan
53366 stamina dayanma gücü, dayanıklılık, güç, direnç
53367 staminate ercikli, erciğe ait
53368 stammer kekelemek, kekeleme, kekemelik
53369 stammerer keke, kekeme
53370 stammering kekeleyen, kekeme
53371 stamp collecting pay toplama
53372 stamp collector pul koleksiyoncusu, filatelist
53373 stamp duty damga vergisi, damga resmi
53374 stamp mill maden değirmeni, ezme değirmeni
53375 stamp out yok etmek, kökünü kazımak, bastırmak, ezmek
53376 stamp pad ıstampa
53377 stamp tax pul vergisi
53378 stamp damgalamak, pul yapıştırmak, (pul) basmak, ayağını hızla yere vurmak,
tepinmek, kafasına yerleştirmek, belleğine kazımak, pul, posta pulu, damga,
ıstampa, iz, marka, işaret, alamet, tür, nitelik, karakter, zımba
53379 stampede (korkudan) darmadağınık kaçış, bozgun, panik
53380 stamping maden dövme parçası, presde basma
53381 stance duruş
53382 stanch bkz.staunch
53383 stanchion payanda, destek, direk, puntal
53384 stand a chance şansı olmak
53385 stand age meşcere yaşı
53386 stand aside bir yana çekilmek
53387 stand back geriye çekilmek
53388 stand behind arkasında durmak
53389 stand by with folded arms eli kolu bağlı kalmak
53390 stand by seyirci kalmak, hazır beklemek, destek olmak
53391 stand corrected yanıldığını kabul etmek
53392 stand down tanık yerini terk etmek
53393 stand for election saylavlar için adaylığını koymak
53394 stand for anlamına gelmek, desteklemek, katlanmak, çekmek
53395 stand guard nöbet tutmak
53396 stand on one's own feet kendi yağı ile kavrulmak
53397 stand on ısrar etmek
53398 stand out göze çarpmak, özünü göstermek, ileriye fırlamak
53399 stand over tehir edilmek, ertelenmek
53400 stand sth on its head altüst etmek
53401 stand still kımıldamadan durmak, hareketsiz durmak
53402 stand surety kefil olmak
53403 stand to reason akla yatmak
53404 stand trial mahkemede yargılanmak
53405 stand up for desteklemek, kayırmak
53406 stand up to karşı durmak
53407 stand up ayağa kalkmak, göğüs germek, dayanmak
53408 stand ayakta durmak, dikelmek, (ayağa) kalkmak, dikeltmek, durmak, kalmak,
durma, duruş, mola, yer, mevki, durak, direnme, direniş, mukavemet, satış sergisi,
tezgâh, işyeri, mağaza, dükkân, ayak, destek, sehpa, tribün, mahkemede tanık yeri
53409 stand-in dublör, vekil
53410 standalone bağımsız
53411 standard bearer bayraktar, sancaktar
53412 standard cable standart kablo
53413 standard cell standart pil
53414 standard compass miyar pusulası
53415 standard conditions standart şartlar
53416 standard costs standart maliyetler
53417 standard deviation standart sapma
53418 standard electrode standart elektrot
53419 standard equipment standart teçhizat
53420 standard error standart hata
53421 standard film standart yanka
53422 standard form standart biçim
53423 standard format standart format
53424 standard frequency standart frekans, ayar frekansı
53425 standard gauge normal ray açıklığı, normal hat
53426 standard length standart uzunluk
53427 standard of knowledge bilgi derecesi
53428 standard of living yaşam standardı
53429 standard of value değer standardı
53430 standard part standart parça, değişmeyen parça
53431 standard pressure standart basınç
53432 standard rate standart oran
53433 standard set standart takım
53434 standard size standart boy, normal boy, normal ebat
53435 standard solution standart çözelti
53436 standard star standart yıldız, ayar yıldızı
53437 standard state standart hal
53438 standard temperature normal sıcaklık, ölçünlü sıcaklık
53439 standard time normal sögen ayarı
53440 standard units standart birimler
53441 standard voltage normal gerilim
53442 standard standart, bayrak, sancak, ölçü, miyar, çama, standart, kabul
edilen, standart
53443 standardization standardizasyon, standartlaştırma, ayarlama
53444 standardize standardize etmek
53445 standby yedek
53446 standee ayakta kalan kişi
53447 standing committee daimi encümen, daimi komite
53448 standing on one's head çok kolay bir şekilde
53449 standing order sürekli ödeme emri
53450 standing room ayakta duracak yer
53451 standing water durgun su
53452 standing ayakta duran, akmaz, durgun, sürekli, daimi, devamlı, süreklilik,
devam, geçerlilik, yürürlük, saygınlık, şöhret, mevki
53453 standoffish soğuk, ciddi, itici
53454 standpipe dikey ve sabit boru
53455 standpoint görüş çekidi, görüş, bakım
53456 standstill durma, durgu, duraklama, sekte
53457 stannary kalay madeni, kalay ocağı
53458 stannic acid kalay asidi
53459 stannic stannik
53460 stannite stannit
53461 stanza şiir kıtası, kesim
53462 stapes üzengisümüğü
53463 staphylococcus stafilokok basili
53464 staple zımba teli, tel, lif, bir yerin başlıca ürünü, başlıca ürün, en
önemli kısım, başlıca konu, esas, hammadde, zımbalamak
53465 stapler tel zımba
53466 star atlas gök atlası
53467 star bit yıldız uç
53468 star cluster yıldız kümesi
53469 star dust yıldız tozu, kozmik toz
53470 star dyeing yıldız boyama
53471 star map gök haritası
53472 star pinion ıstavroz dişlisi
53473 star point nötr çekit
53474 star yıldız, star, yıldız, talih
53475 star-shaped yıldız biçimli
53476 starboard sancak
53477 starch gum dekstrin
53478 starch paste nişasta kolası
53479 starch sugar nişasta şekeri, glükoz
53480 starch nişasta, kola, kolalamak
53481 starched kolalı
53482 starchy foods karbonhidratlı yiyecekler
53483 starchy nişastalı, kolalı, sert, katı, resmi
53484 stardom şöhret, yıldızlık
53485 stare (at ile) dik dik bakmak, gözünü dikip bakmak, gözünü dikip bakma, sabit
bakış
53486 starfish denizyıldızı
53487 stargazer gökbilimci, astronom, yıldızbilimci, astrolog
53488 stargazing hayallere dalıp gitme, hayalcilik
53489 staring hareketsiz, sabit
53490 stark naked anadan doğma
53491 stark süssüz, sade, yalın, çıplak
53492 starless yıldızsız
53493 starlet henüz meşhur olmamış genç aktris
53494 starlight yıldız ışığı
53495 starling sığırcık
53496 starred yıldızlı, yıldız işaretli
53497 starry yıldızlı
53498 start a meeting toplantıyı açmak
53499 start back geri dönmek için yola çıkmak
53500 start from scratch sıfırdan başlamak
53501 start in paçaları sıvamak
53502 start off yola çıkmak, hareket etmek
53503 start out -mek niyetinde olmak, yola çıkmak
53504 start rolling harekete geçmek
53505 start up çalıştırmak
53506 start with a clean slate sil baştan yapmak
53507 start başlamak, başlatmak, çalışmak, çalıştırmak, irkilmek, sıçramak,
yerinden hoplamak, (back ile) geri dönmek için yola çıkmak, (out ile) yola çıkmak,
ayrılmak, başlangıç, başlama, kalkış, hareket, çıkış, start, sıçrama, irkilme,
avans, avantaj
53508 starter button ateşleme düğmesi, marş düğmesi
53509 starter cable ateşleme kablosu
53510 starter push-button marş düğmesi
53511 starter marş, yoğurt mayası, yarışa katılan kişi/at, starter, çıkışçı,
meze türünden ilk yemek
53512 starters bir öğünün ilk yemekleri
53513 starting button ateşleme düğmesi
53514 starting crank ilk hareket kolu
53515 starting friction başlangıç sürtünmesi
53516 starting motor marş kozgaltkası, ilk hareket kozgaltkası
53517 starting point başlangıç çekidi
53518 starting position başlama yağdayı, marş yağdayı
53519 starting marş, ilk hareket
53520 startle korkutmak, şaşırtmak, ürkütmek, ürkmek
53521 startling şaşırtıcı, ürkütücü, hayret verici, heyecanlı
53522 startup çalıştırma, açış
53523 starvation şiddetli açlık, açlıktan ölme
53524 starve açlıktan ölmek, açlıktan öldürmek, kurt gibi acıkmak, açlıktan
ölmek
53525 starveling açlıktan ölmek üzere olan insan/döngül, gürisne
53526 state bank devlet bankası
53527 state bond devlet tahvili
53528 state capitalism devlet kapitalizmi
53529 State Conservatory Devlet Konservatuarı
53530 State Economic Enterprises Kamu iktisadi Teşebbüsleri
53531 State Employees Pension Fund Emekli Sandığı
53532 state hospital devlet hastanesi
53533 state monopoly devlet tekeli
53534 state of aggregation yığışım hali
53535 state of distress tehlikeli durum, çekinceli durum
53536 state of emergency olağanüstü hal, sıkıyönetim
53537 state of equilibrium denge hali, denge yağdayı
53538 state of mind ruh hali
53539 state of war savaş hali
53540 State Security Court Devlet Güvenlik Mahkemesi
53541 state durum, hal, vaziyet, yağday, mevki, görkem, debdebe, tantana, ihtişam,
devlet, eyalet, heyecan, stres, ifade etmek, açıklamak, belirtmek, ayıtmak
53542 stated belirli, muayyen, düzenli, muntazam
53543 stateless yurtsuz, vatansız
53544 stateliness heybetlilik, görkem, ihtişam, heybet
53545 stately görkemli, debdebeli, tantanalı, soylulara ait
53546 statement of account hesap özeti
53547 statement of affairs iflas bilançosu
53548 statement söz, ifade, demeç, hesap
53549 stateroom özel lüks kamara, yataklı kabin
53550 states of matter maddenin halleri
53551 States Amerika
53552 statesman devlet adamı
53553 statesmanship siyaset
53554 static balance statik denge
53555 static charge statik yük
53556 static current statik akım, sürekli akım
53557 static economics statik ekonomi
53558 static electricity statik çıngı
53559 static energy statik enerji
53560 static error statik hata, duruk hata
53561 static friction statik sürtünme
53562 static lift statik kaldırma kuvveti
53563 static line paraşüt açma ipi
53564 static linguistics statik dilbilim
53565 static load statik yük, ölü yük
53566 static pressure statik basınç, duruk basınç
53567 static storage statik bellek, duruk bellek
53568 static değişmeyen, devinimsiz, duruk, dural, statik, ünalgı paraziti
53569 statical statik, dengeli, denk, durgun, değişmez
53570 statically statik olarak
53571 staticize statikleştirmek, duruklaştırmak
53572 statics dinginlikbilim, statik
53573 station house sakçı karakolu, istasyon binası
53574 station wagon steyşın araba, kaptıkaçtı
53575 station istasyon, durak, dayanacak, yer, mevki, karakol, merkez,
toplumsal konum, makam, rütbe, yerleştirmek, dikmek
53576 stationary engine sabit kozgaltka
53577 stationary point durgun çekit
53578 stationary state sük-net yağdayı
53579 stationary wave stasyoner dalga, durağan dalga
53580 stationary yerinde duran, durağan, sabit
53581 stationer kırtasiyeci
53582 stationery kırtasiye
53583 stationmaster istasyon şefi
53584 statism devletçilik
53585 statist devletçi, istatistik uzmanı
53586 statistical istatistiksel, istatistiki
53587 statistician istatikçi
53588 statistics istatistik
53589 stator stator, duraç, duruk
53590 statoscope statoskop, hassas barometre
53591 statuary yontuculuk, heykeltıraşlık, yontular, heykeller
53592 statue yontu, heykel, timsal
53593 statuesque heykel gibi
53594 statuette heykelcik, küçük yontu
53595 stature boy, boy pos, endam, önem, kişilik
53596 status inquiry istihbarat
53597 status of ownership sahiplik hali
53598 status quo mevcut durum, statüko
53599 status durum, hal, toplumsal ya da mesleki durum, konum, mevki, statü,
yasal durum
53600 statute barred zamanaşımına uğramış, geçersiz
53601 statute law yazılı hukuk
53602 statute of bankruptcy iflas kanunu
53603 statute yasa, kural, tüzük
53604 statutory declaration resmi beyanname
53605 statutory reserves statü yedekleri
53606 statutory kurallarla belirlenmiş, yasalarla saptanmış, yasal
53607 staunch (kan/vb.) akışını durdurmak, güvenilir, sadık, sağlam
53608 staunchness güvenilirlik, sağlamlık
53609 stave in fıçıda delik açmak, delinmek
53610 stave off defetmek, bertaraf etmek, savmak, geciktirmek
53611 stave fıçı tahtası, değnek, şiir kıtası, kesim
53612 stay bar gergi çubuğu
53613 stay bolt tespit cıvatası, setuskur
53614 stay in dışarı çıkmamak, evde kalmak
53615 stay on kalmaya devam etmek
53616 stay with him yanında kalmak
53617 stay kalmak, ...olarak kalmak, durmak, durdurmak, ertelemek, geciktirmek,
sürdürüp tamamlamak, dayanmak, bastırmak, geçiştirmek, kalış, kalma, erteleme
53618 stay-at-home dört duvar arasında oturan kişi
53619 stay-in strike oturma grevi
53620 staysail velena yelkeni, flok yelkeni, velestralya
53621 stead yer
53622 steadfast sadık, dönmez
53623 steadfastness sabır, sebat
53624 steadily durmadan, boyuna, gittikçe, ısrarla, sebatla, muntazaman
53625 steadiness metanet, sabır, sarsılmazlık, sebatlık
53626 steady as a rock kaya gibi sağlam
53627 steady customer devamlı müşteri, sürekli müşteri
53628 steady flow kararlı akış, daimi akış
53629 steady sallanmaz, oynamaz, sağlam, sabit, şaşmaz, dönmez, düzgün,
düzenli, muntazam, değişmez, sürekli, daimi, devamlı, sebatkâr, sarsılmaz, metin,
akıllı uslu, aklı başında, mazbut, ciddi, sallanmaz hale getirmek, sabit kılmak,
yatıştırmak, teskin etmek, durmadan, muntazaman, dost, sevgili, aşık
53630 steak biftek
53631 steal a glance göz ucuyla bakmak
53632 steal a kiss çaktırmadan öpmek
53633 steal away sıvışmak
53634 steal çalmak, aşırmak, hırsızlık yapmak, gizlice hareket etmek, süzülmek,
kelepir
53635 stealth gizli iş ya da eylem, gizlilik
53636 stealthily gizlice, usulcacık
53637 stealthiness gizlilik
53638 stealthy gizlice yapılan, sinsi
53639 steam boat vapur, istimbot
53640 steam boiler buhar kazanı
53641 steam chest istim kutusu
53642 steam distillation buhar damıtması
53643 steam engine buhar kılgası, lokomotif
53644 steam gauge basıölçer, manometre
53645 steam generator buhar jeneratörü
53646 steam hammer buhar çekici, istim çekici
53647 steam heater buharlı ısıtıcı
53648 steam heating buharlı kalorifer
53649 steam jacket istim ceketi
53650 steam locomotive buhar lokomotifi
53651 steam pipe buhar borusu, istim borusu
53652 steam port buhar deliği
53653 steam power buhar gücü
53654 steam pressure gauge basıölçer, manometre
53655 steam pressure buhar basıncı
53656 steam pump buhar pompası
53657 steam roller buharlı silindir
53658 steam superheater buhar kızdırıcı
53659 steam trap buhar kapanı, buhar ayırıcı
53660 steam turbine buhar türbini
53661 steam up sinirlendirmek, kışkırtmak, buğulan(dın)mak
53662 steam valve buhar supabı
53663 steam buhar, buğu, güç, kuvvet, enerji, öfke, hiddet, istimle hareket etmek,
gitmek, buhar salıvermek, dumanı çıkmak, buğusu çıkmak, buğuda/buharda pişirmek
53664 steam-tight buhar kaçırmaz
53665 steamer vapur
53666 steaminess buharlı olma
53667 steaming engine buhar kılgası
53668 steamroller buharlı yol silindiri, baskı yapmak, zorlamak
53669 steamship buharlı gemi
53670 steamy buharlı, buğulu
53671 stearate stearat
53672 stearic acid stearik asit
53673 stearic stearik
53674 stearin stearin, donyağı
53675 steatite sabuntaşı
53676 steed savaş atı, at
53677 steel ball çelik bilya
53678 steel bar çelik çubuk
53679 steel belt conveyor çelik bantlı konveyör, çelik kayışlı taşıyıcı
53680 steel belt çelik bant, çelik kayış
53681 steel cable çelik kablo
53682 steel coated çelik kılıflı
53683 steel engraving çelik oymacılığı
53684 steel pipe çelik boru
53685 steel plate çelik levha
53686 steel prop çelik direk
53687 steel ring çelik çember, çelik bilezik
53688 steel rope çelik halat
53689 steel shape çelik profili
53690 steel sheet çelik sac
53691 steel shell çelik zarf
53692 steel strip çelik şerit
53693 steel structure demir yapı
53694 steel tape çelik şerit
53695 steel tube çelik boru
53696 steel wire çelik tel
53697 steel wool çelik yün
53698 steel çelik, sertleştirmek, katılaştırmak
53699 steeliness sertlik, çelik gibi olma
53700 steelworks çelik fabrikası
53701 steely çelik gibi, sert, katı, sağlam
53702 steelyard topuzlu kantar
53703 steep dik, sarp, yalçın, (fiyat/miktar/vb.) çok fazla, haddinden fazla,
aşırı, fahiş, suda bırakmak, ıslatmak, (çay) demlemek, demlenmek
53704 steepen dikleşmek, dikleştirmek
53705 steeplechase engelli koşu/at yarışı
53706 steepled kuleli
53707 steeplejack kule tamircisi, baca tamircisi
53708 steepness diklik, sarplık
53709 steer clear of kaçınmak
53710 steer hadım öküz, dümen kullanmak, dümenle yönetmek, seyretmek, yönetmek,
bilgi, haber
53711 steerable yönetilebilir
53712 steerage dümen kullanma, ara güverte
53713 steerageway dümen dinleme hızı
53714 steering axle direksiyon dingili
53715 steering box direksiyon kutusu
53716 steering column direksiyon mili
53717 steering committee yönetim komitesi
53718 steering engine dümen kılgası
53719 steering gear direksiyon dişlisi, dümen donanımı
53720 steering mechanism direksiyon mekanizması
53721 steering nut direksiyon somunu
53722 steering post direksiyon kolonu
53723 steering rod direksiyon rodu
53724 steering shaft direksiyon şaftı
53725 steering tie rod akupleman çubuğu
53726 steering tube direksiyon borusu
53727 steering wheel direksiyon simidi, dümen dolabı
53728 steering dümen tutma, direksiyon
53729 steersman dümenci
53730 stein büyük bardak, bira bardağı
53731 stellar vault yıldız tonoz
53732 stellar yıldızlarla ilgili
53733 stellate leaves halka dizilişli yapraklar
53734 stellate yıldız biçiminde, yıldız şeklindeki
53735 stellite stellit
53736 stellular yıldızlarla süslenmiş
53737 stem from -den gelmek
53738 stem post baş bodoslaması
53739 stem ağaç gövdesi, sap, saplak, gövde, pruva, sap benzeri şey, pipo sapı,
soy, köken, soy sop, kodak kökleri, (akışını) durdurmak
53740 stemless sapsız
53741 stemma soyağacı, şecere, soy
53742 stench kötü koku, leş kokusu, pis koku
53743 stencil kalıp, delikli marka kalıbı, işaret, harfler, marka, mumlu çönge
53744 steno- (önek) dar, ufak
53745 stenograph steno harfi, stenografi
53746 stenographer stenograf
53747 stenographic stenografik
53748 stenography stenografi, steno
53749 stenter frame germe kılgası
53750 stenter germe kurutma kılgası, ram, germek
53751 stentorian (ses) yüksek, güçlü, boğuk
53752 step back geri çekilmek
53753 step by step adım adım, yavaş yavaş
53754 step down azaltmak, düşürmek, inmek, çekilmek
53755 step in müdahale etmek, araya girmek
53756 step into sb's shoes birinin yerini doldurmak
53757 step on sb's toes birinin damarına basmak
53758 step on the gas gaza basmak
53759 Step on the gas! Gazla!, Çabuk ol!
53760 step on çiğnemek, üzerine adım atmak, ayak bastırmak
53761 step out of line çizginin dışına çıkmak
53762 step out dışarı çıkmak, eğlenceye gitmek
53763 step up artırmak, yükseltmek, artmak, yükselmek, çıkmak
53764 step adım, basamak, ayak sesi, ayak izi, girişim, önlem, tedbir, kademe,
derece, ç, seyyar merdiven, adım atmak, girmek, basmak
53765 step- (önek) üvey
53766 step-down azaltan, düşüren
53767 stepbrother üvey erkek kardeş
53768 stepchild üvey çocuk
53769 stepdaughter üvey kız
53770 stepfather üvey baba
53771 stepladder seyyar merdiven
53772 stepmother üvey anne
53773 stepparent üvey anne ya da baba
53774 steppe bozkır, step
53775 stepping stone atlama tahtası
53776 steps seyyar merdiven, seyyar merdiven
53777 stepsister üvey kız kardeş
53778 stepson üvey oğul
53779 steradian steradyan
53780 stere ster
53781 stereo recording stereo kayıt
53782 stereo stereo pikap/teyp/cihaz, müzik seti, stereo
53783 stereobate temel
53784 stereochemistry stereokimya
53785 stereographic stereografik
53786 stereography stereografi, üçboyutlu çizge
53787 stereoisomer stereoizomer
53788 stereoisomerism stereoizomerizm
53789 stereometry uzay geometri
53790 stereomicrophone stereo mikrofon
53791 stereophonic microphone stereofonik mikrofon
53792 stereophonic stereo
53793 stereophony stereofoni
53794 stereoplate streotip
53795 stereoscope setereoskop
53796 stereoscopic image üçboyutlu görüntü
53797 stereoscopic stereoskopik, üçboyutlu
53798 stereoscopy stereoskopi
53799 stereospecific stereoözgül
53800 stereotype klişeleşmiş örnek, beylik olay, beylik örnek, basmakalıp örnek
53801 stereotyped stereotip, basmakalıp, beylik
53802 stereotypy stereotipi
53803 sterile kısır, dölsüz, verimsiz, mikropsuz, steril, sıkıcı
53804 sterilization sterilizasyon
53805 sterilize kısırlaştırmak, mikropsuzlaştırmak, sterilize etmek
53806 sterilized sterilize
53807 sterilizer sterilize aleti, sterilizatör
53808 sterlet çığa balığı
53809 sterling sterlin
53810 stern chaser kıç topu
53811 stern heavy kuyruğu ağır
53812 stern light kuyruğu hafif
53813 stern post kıç bodoslaması
53814 stern sert, haşin, katı, acımasız, amansız, sert, şiddetli, kuvvetli, kıç
53815 sternal göğüs sümüğü ile ilgili
53816 sternness sertlik
53817 sterno (önek) göğüs
53818 sternpost kıç bodoslaması
53819 sternson bodoslama astarı
53820 sternum göğüs sümüğü
53821 sternutation aksırma, hapşırma
53822 sternway (gemi) geriye gitme
53823 steroid steroit
53824 sterol sterol
53825 stertorous horultulu
53826 stet düzelti yapılmayacağını belirten sözcük
53827 stethoscope stetoskop
53828 stetson geniş kenarlı fötr şapka
53829 stevedore rıhtım işçisi
53830 stew in one's own juice yaptığının cezasını çekmek
53831 stew pan güveç
53832 stew türlü, güveç, yahni, üzüntü, heyecan, telaş, hafif ateşte kaynatmak
53833 steward kahya, erkek hostes, kamarot, gemi garsonu, kahyalık yapmak,
vekilharçlık yapmak
53834 stewardess hostes, kadın kamarot
53835 stewardship kâhyalık, idare, vakilharçlık
53836 stewed pişirilmiş
53837 stibine stibin
53838 stibium antimon
53839 stibnite stibnit
53840 stich mısra
53841 stick around beklemek, kalmak
53842 stick at sıkı çalışmaya devam etmek, yapmayı reddetmek
53843 stick by desteklemeye devam etmek
53844 stick in one's craw içi elvermemek
53845 stick in one's gizzard kursağında kalmak
53846 stick it out dayanmak
53847 stick like a burr kene gibi yapışmak
53848 stick like glue kene gibi yapışmak, sülük gibi yapışmak, sakız gibi
yapışmak, kır-sakız olmak
53849 stick one's neck out özünü ateşe atmak
53850 stick one's nose into burnunu sokmak
53851 stick out dışarı çıkarmak, uzatmak, ucu çıkmak
53852 stick to one's guns ayak diremek
53853 stick to one's last çizmeden yukarı çıkmamak
53854 stick to bağlı kalmak, değiştirmeyi reddetmek, yapışmak
53855 stick together birbirine yapış(tır)mak, birbirinden ayrılmamak
53856 stick up for savunmak, tarafını tutmak
53857 stick up dikmek, dik durmak
53858 stick sopa, değnek, baston, saplamak, sançmak, saplanmak, koymak, sokmak,
takmak, yapışmak, yapıştırmak
53859 stick-in-the-mud uyuşuk, ağır, tutucu, pısırık, eski kafalı
53860 stick-to-itive azimli, inatçı
53861 sticker yapışkan adam, etiket
53862 stickiness yapışkanlık
53863 sticking plaster plaster, yapışkan yakı
53864 stickle inatçılık etmek, titiz davranmak
53865 stickleback dikenli balık
53866 stickler disiplini seven, kılı kırk yaran kişi
53867 sticky yapış yapış, yapışkan, güç, zor, cimri
53868 stiff katı, sert, pek, eğilmez, bükülmez, tutulmuş, kasılmış, pekişmiş, sıkı,
koyu, güç, zor, kuvvetli, şiddetli, soğuk, resmi, çok yüksek, fahiş, ceset, leş
53869 stiff-necked boynu tutulmuş, inatçı, dik başlı
53870 stiffen sertleşmek, katılaşmak, sertleştirmek, katılaştırmak, kasmak,
kasılmak, ciddileşmek, soğuklaşmak
53871 stiffener rijidite çubuğu, berkitme çubuğu
53872 stiffness bükülmezlik, sertlik, rijitlik
53873 stifle boğmak, boğulmak, bastırmak, tutmak, zaptetmek
53874 stigma damga, namus lekesi, ayıp, tepecik
53875 stigmasterol stigmasterol
53876 stigmata tepecik
53877 stigmatic stigmatik
53878 stigmatize dağlamak, leke sürmek, küçük düşürmek
53879 stilbene stilben
53880 stilbite stilbit
53881 stile turnike
53882 stiletto ufak hançer
53883 still air durgun hava
53884 still life ölü doğa, natürmort
53885 still waters run deep durgun sular derinden akar
53886 still wine köpüksüz şarap
53887 still hareketsiz, kıpırdamadan, sessiz, durgun, rüzgârsız, esintisiz,
dalgasız, durgun, (şarap/vb.) köpüksüz, gazsız, hâlâ, yine de, buna rağmen,
yatıştırmak, sakinleştirmek, susturmak, sessizlik, sakinlik, imbik
53888 stillage sehpa, ayak
53889 stillbirth ölü doğmuş çocuk
53890 stillborn ölü doğmuş
53891 stillness hareketsizlik, sessizlik, durgunluk
53892 stilly sessiz, durgun
53893 stilt ayaklık, cambaz ayaklığı
53894 stilted çok resmi, azametli, tumturaklı
53895 stiltedness aşırı resmiyet
53896 stimulant uyarıcı, tahrik edici şey, uyarıcı ilaç
53897 stimulate uyarmak, canlandırmak, kışkırtmak, uyandırmak, kamçılamak, tahrik
etmek, teşvik etmek, özendirmek, gayrete getirmek
53898 stimulating canlandırıcı, uyandırıcı
53899 stimulation dürtme, teşvik, uyarma, uyarım
53900 stimulus uyaran, uyarıcı
53901 sting sokmak, sançmak, acıtmak, sızlatmak, yakmak, acımak, sızlamak, yanmak,
batma, acı, sızı, (arı/akrep/vb.) iğne, ısırgan tüyü
53902 stinger arı iğnesi, diken, kırıcı söz
53903 stinginess cimrilik
53904 stinging kaşındırıcı, ısıran, acı verici
53905 stingless dikensiz, iğnesiz, etkisiz
53906 stingo kuvvetli bira
53907 stingray dikenli bir tür iri vatoz
53908 stingy cimri, pinti
53909 stink like a polecat leş gibi kokmak
53910 stink out kötü koku ile kaçırmak
53911 stink to high heaven leş gibi kokmak
53912 stink pis kokmak, leş gibi kokmak, berbat olmak, pis koku
53913 stinkbug pis kokulu bir böcek
53914 stinking pis kokulu, kokmuş, berbat, çok
53915 stint dar tutmak, yeteri kadar vermemek, kısmak, esirgemek, cimrilik etmek,
tutumlu hareket etmek, hasislik etmek, belli bir iş/görev, sınır, had
53916 stinted sınırlı
53917 stipe sap
53918 stipend mevacip, maaş, tekaüt, vergin
53919 stipendiary maaşlı
53920 stipple çekitlerle çizmek/boyamak/resim yapmak
53921 stippling çekitleme işi
53922 stipulate şart koşmak, öngörmek
53923 stipulation şart koşma, şart
53924 stipule kulakçık, yan yaprak
53925 stir about dolaşmak
53926 stir up a hornet's nest belayı aramak
53927 stir up (sorun) çıkarmak
53928 stir karıştırmak, kıpırdamak, kımıldamak, kıpırdatmak, kımıldatmak, harekete
geçirmek, canlandırmak, karıştırma, hareket, canlılık, heyecan, telaş
53929 stirpes sülale, kodak, soy
53930 stirrer karıştırıcı
53931 stirring times heyecanlı günler
53932 stirring heyecanlı, heyecanlandırıcı
53933 stirrup bone üzengi sümüğü
53934 stirrup üzengi
53935 stitch dikiş, ilmik, ani ve keskin sancı, batma, dikmek, dikiş dikmek,
dikişlerle süslemek, sırımak
53936 stitchery iğne işi, işleme
53937 stiver önemsiz şey
53938 stoa revak, kemeraltı
53939 stoat kakım, as
53940 stochastic stokastik, tahmini
53941 stock account sermaye hesabı, stok hesabı
53942 stock book envanter defteri
53943 stock broker borsa acentesi
53944 stock car yarış arabası
53945 stock certificate hisse senedi sertifikası
53946 stock company anonim şirket
53947 stock control stok kontrol
53948 stock corporation sermaye şirketi
53949 stock dividend hisse senedi temettü
53950 stock dove yabani güvercin
53951 stock dye ana boya
53952 stock exchange borsa, menkul kıymetler borsası
53953 stock farming döngülcülük, döngül yetiştirme
53954 stock in trade dükkandaki mal, sermaye, stok, kuvvetli taraf
53955 stock liquor ana banyo
53956 stock lodger hisse senedi defteri
53957 stock market order borsa emri
53958 stock market kıymetli çönge piyasası
53959 stock price hisse bedeli
53960 stock solution ihtiyat çözeltisi
53961 stock taking envanter
53962 stock vat ana küp
53963 stock yield hisse senedi getirisi
53964 stock stok, mevcut mal, hisse senedi, devlet tahvili, ağaç gövdesi, kütük,
çiftlik döngülleri, soy, nesil, (tüfek) kundak, sap, kabza, şebboy çiçeği, stok
etmek, beylik, basmakalıp, alelade, beklenen, damızlık, stok olarak elde tutulan
53965 stock-still hiç hareket etmeden, kıpırdamadan, hareketsiz
53966 stockade şarampol
53967 stockbreeder büyükbaş döngül
53968 stockbroker borsa tellalı
53969 stockfarming büyükbaş döngül yetiştirme
53970 stockholder hissedar, pay sahibi, ortak
53971 stockholding hissedarlık
53972 stockiness bodurluk
53973 stockinet jarse kumaş
53974 stocking uzun çorap
53975 stockist stokçu
53976 stockjobber borsa simsarı, borsa tellalı
53977 stocklist stok listesi
53978 stockman sığır çobanı
53979 stockpile yığmak, istiflemek
53980 stocks gemi inşaat kızağı
53981 stockstill hareketsiz
53982 stocktaking envanter yapma, stok sayımı
53983 stockturn stok devri
53984 stocky kısa ve kalın, bodur, tıknaz
53985 stodge tıkabasa yemek
53986 stodgy (yemek) sindirimi güç, ağır, ağır, sıkıcı, eski kafalı
53987 stogie uzun puro
53988 stoic acıya dayanıklı, sabırlı
53989 stoical acı dayanıklı, sabırlı
53990 stoicheiometric stokiyometrik
53991 stoicheiometry stokiyometri
53992 stoicism stoacılık
53993 stoke ateşe kömür, /vb.atmak, canlandırmak
53994 stokehold ocak dairesi
53995 stoker ateşçi
53996 stokes stokes, kinematik akışkanlık birimi
53997 stole bol giysi, şal
53998 stolid duygusuz, vurdumduymaz, kayıtsız, heyecansız, ruhsuz
53999 stolidity duygusuzluk, vurdumduymazlık, soğukluk
54000 stolon yeraltı filizi
54001 stoma gözenek
54002 stomach ache mide ağrısı
54003 stomach wall mide duvarı
54004 stomach mide, aşkazan, karın, iştah, istek, heves, katlanmak, dayanmak,
kaldırmak
54005 stomachache karın ağrısı
54006 stomacher korsa, korsaj
54007 stomatitis ağız iltihabı
54008 stomato- (önek) ağız
54009 stomp paldır küldür yürümek/dans etmek
54010 Stone Age taş devri
54011 stone breaker taş kırma kılgası
54012 stone chips mıcır
54013 stone crusher konkasör, taş kırıcı
54014 stone curb taş kenar, taş bordür
54015 stone cutter taş kesme kılgası
54016 stone cutting taşçılık, taş kesme
54017 stone dust taş tozu
54018 stone fruit çekirdekli meyve, sert çekirdekli meyve
54019 stone hammer taşçı çekici, taş kırma çekici
54020 stone mason taşçı, taş ustası
54021 stone masonry taş kârgir
54022 stone pine fıstıkçamı
54023 stone pit taş ocağı
54024 stone quarry taşocağı
54025 stone saw taş testeresi
54026 stone tongs taş kıskacı
54027 stone wall taş duvar
54028 stone taş, değerli taş, mücevher, meyve çekirdeği, gr.lık ağırlık ölçüsü,
taşlamak, taşa tutmak, çekirdeğini çıkarmak
54029 stone-blind tamamen kör, gözü hiç görmez
54030 stone-dead tamamen ölmüş, duvar gibi sağır
54031 stone's throw kısa mesafe, pek yakın
54032 stonechat kuyrukkakan
54033 stonecrop kayakoruğu
54034 stoned uyuşturucuyla uçmuş, zom, küfelik, matiz, zilzurna sarhoş
54035 stoneless çekirdeksiz
54036 stonemason taş ustası
54037 stonewall kaybetmemek için oynamak, ihtiyatla vurmak
54038 stoneware taş işi kap kacak
54039 stonework inşaatın taş kısmı
54040 stoniness taştan yapılmış olma, soğukluk
54041 stony taşlık, taşlı, taş gibi, acımasız, katı, sert, amansız, zalim
54042 stony-hearted taş yürekli
54043 stooge yardakçı
54044 stook ekin demetleri yığını, ekin demetlerini yığmak
54045 stool pigeon çığırtkan güvercin, gammaz kimse
54046 stool tabure, ketil, gaita
54047 stoop öne doğru eğilmek, kambur durmak, alçalmak, tenezzül etmek, eğilme,
kambur durma, alçalma, tenezzül
54048 stop a gap tıkamak, kapamak, tıpalamak
54049 stop by uğramak, ziyaret etmek
54050 stop cock valf, vana
54051 stop dead birdenbire durmak
54052 stop down merceğin perdesini küçültmek
54053 stop drill faturalı matkap
54054 stop knob açma kapama düğmesi
54055 stop lamp stop lambası
54056 stop lever durdurma kolu
54057 stop light stop lambası, kırmızı trafik ışığı
54058 stop off yolculukta durmak, mola vermek
54059 stop over mola vermek
54060 stop payment çekin tediyesini durdurmak
54061 stop pin durdurma pimi
54062 stop press yenüne en son eklenen haber
54063 stop sb's mouth rüşvetle susturmak, konuşmasını engellemek
54064 stop short of tereddüt etmek, çekinmek
54065 stop up tıkamak
54066 stop durmak, durdurmak, önlemek, engellemek, durdurmak, mani olmak,
alıkoymak, durmak, kesilmek, bitmek, kalmak, durmak, tıkamak, durdurma, durma,
duruş, durak, dayanacak, engel, mani, çekit
54067 stopcock vana
54068 stopgap geçici önlem
54069 stoping kazı
54070 stoplight stop lambası
54071 stopover (yolculukta) mola, mola yeri
54072 stoppage in transitu takip hakkı
54073 stoppage durdurma, durma, tıkama, stopaj
54074 stopper tapa, tıkaç, durdurucu, durduran kimse
54075 stopping distance eğleç mesafesi
54076 stopping place durak, iskele
54077 stopping train posta treni
54078 stopping durma, durdurma, diş dolgusu
54079 stopple tıkaç, tapa
54080 stopwatch kronometre
54081 storable depolanabilir
54082 storage battery akümülatör
54083 storage dam biriktirme barajı
54084 storage density bellek yoğunluğu
54085 storage device bellek aygıtı
54086 storage dump bellek dökümü
54087 storage key bellek anahtarı
54088 storage mark bellek işareti
54089 storage medium saklama ortamı
54090 storage switch bellek anahtarı
54091 storage tank su deposu, depolama tankı
54092 storage depolama, depo etme, depoya koyma, ambar, depo, ardiye vergini
54093 storax buhur, günlük ağacı
54094 store up biriktirmek, yığmak, toplamak, istif etmek
54095 store stok, dükkân, mağaza, ambar, depo, bolluk, ç.erzak, kumanya, depolamak,
depo etmek, ambara koymak, saklamak, biriktirmek, doldurmak
54096 storehouse ambar, depo
54097 storekeeper ambar memuru, dükkâncı, mağazacı
54098 storeroom ambar, depo, kiler
54099 stores erzak, kumanya
54100 storey (binada) kat
54101 storied katlı, tarihi
54102 stork leylek
54103 storm centre kasırga merkezi
54104 storm cloud fırtına bulutu, tehlike işareti
54105 storm in a teacup bir bardak suda koparılan fırtına
54106 storm lantern gemici feneri
54107 storm of applause alkış tufanı
54108 storm sewer sağanak lağımı
54109 storm signal fırtına işareti
54110 storm window çift pencere, soğuk havaya karşı ek pencere, kış mevsiminde
pencereye ilave olunan dış kanat
54111 storm fırtına, öfke, kıyamet, heyecan, ani duygusal taşkınlık, yüksek ses,
fırtına patlamak, fırtına çıkmak, çok öfkelenmek, kıyameti koparmak, hücum etmek
54112 stormproof fırtınaya karşı dayanıklı
54113 stormy fırtınalı, şiddetli, gürültülü, sinirli
54114 story writer romancı, hikâyeci
54115 story öykü, hikaye, nakil, nağıl, masal, yalan, martaval, masal, makale,
(kiminse başından geçen) olay, (binada) kat
54116 storybook hikâye kitabı, roman
54117 storyteller öykü anlatan kimse, öykücü, masalcı, yalancı, martavalcı
54118 stout şişman ve iri yarı, kalın, kuvvetli, sağlam, cesur, yiğit, bir tür sert
ve koyu bir bira
54119 stouthearted yürekli, yiğit, cesur
54120 stoutness şişmanlık, iriyarılık, sağlamlık, cesaret
54121 stove pipe soba borusu
54122 stove soba, fırın, ocak
54123 stow away biletsiz yolculuk etmek
54124 stow istif etmek, yerleştirmek
54125 stowage yükü istif etme, istif yeri, istif vergini
54126 stowaway kaçak yolcu, biletsiz sernişin
54127 stowing istifleme, dolgu
54128 strabismus şaşılık
54129 strabotomy şaşılık ameliyatı
54130 straddle ata biner gibi üzerine oturmak, bacaklarını iyice açıp
oturmak/dikilmek
54131 strafe bombardıman, bombalamak
54132 strafing bombalama
54133 straggle düzensiz bir biçimde yayılmak, (türküm/sürü/bölük/vb.'den) arkada
gitmek/yürümek
54134 straggler türkümden ayrılan kimse, başıboş döngül
54135 straight ahead dosdoğru, doğruca
54136 straight angle düz açı, doğru açı
54137 straight arch dik kemer
54138 straight away hemen, bir an önce
54139 straight bill of lading nama yazılı konşimento
54140 straight bond düz tahvil
54141 straight chassis düz şasi
54142 straight flute drill düz oluklu matkap
54143 straight from the shoulder dobra dobra
54144 straight loan teminatsız kredi
54145 straight off hemen, bir an önce
54146 straight out çekinmeden, açık açık
54147 straight razor ustura
54148 straight wave düzgün dalga
54149 straight düz, düz, paralel, düzenli, dürüst, kaçamak olmayan, doğru,
dürüst, namuslu, eski kafalı, tutucu, geleneklere bağlı, karşı cinse ilgi duyan,
zıtcinsî, ciddi, (içki) sek, düz, dümdüz, doğru, direkt, doğruca, dosdoğru,
(yarış/vb.'de) düzlük
54150 straightaway hemen, derhal, bir an önce
54151 straightedge cetvel
54152 straighten düzeltmek, doğrultmak, düzelmek, doğrulmak, çözmek, halletmek
54153 straightforward doğru sözlü, açık sözlü
54154 straightforwardness dürüstlük, açık sözlülük
54155 straightness düz olma, dürüstlük, doğruluk
54156 straightway derhal
54157 strain a point özel muamele yapmak
54158 strain against vücuduyla bastırmak, itmek
54159 strain gauge gerilimölçer, uzama ölçeri, strengeyç
54160 strain measurement uzama ölçümü
54161 strain soy, ırk, kan, nesil, soydan ya da doğuştan gelen özellik, iz,
eser, biçim, tarz, ifade, hava, melodi, ezgi, nağme, (at ile) germek, asılmak,
zorlanmak, büyük çaba harcamak, zorlamak, zarar vermek, incitme, (against ile)
vücuduyla bastırmak, itmek, gerginlik, gerilme, zora gelme, burkulma, burkulup
incinme, zor, çaba
54162 strained yapmacık, sahte, zoraki, yorgun, gergin
54163 strainer süzgeç
54164 strait jacket deli gömleği
54165 strait boğaz, ç.sıkıntı, darlık, güç durum
54166 straiten daraltmak, sıkıştırmak
54167 straitjacket deli gömleği
54168 straitlaced bağnaz
54169 straits sıkıntı, darlık, güç durum, sıkıntı, darlık, güç durum
54170 strake şlam çukuru, çamur çukuru, borda kaplaması
54171 stramonium tatula
54172 strand kıyı, sahil, yalı, karaya oturmak, karaya oturtmak, halatın bir
kolu, tel, iplik
54173 stranded wire bükülü tel
54174 stranded (gemi) karaya oturmuş, güç durumda, pulsuz
54175 strange looking tuhaf görünüşlü
54176 strange tuhaf, garip, kızık, acayip, yabancı, alışık olmayan
54177 strangely enough ne gariptir ki, buna rağmen
54178 strangely tuhaf tuhaf, garip şekilde, şaşılacak derecede
54179 strangeness tuhaflık, acayiplik, yabancılık
54180 stranger yabancı
54181 strangle hold boğucu hakimiyet
54182 strangle boğazlamak, boğazını sıkarak öldürmek
54183 strangulate boğmak, düğümlemek (bağırsak)
54184 strangulated hernia düğümlü fıtık
54185 strangulation boğulma, düğümlenme
54186 strangury idrar zorluğu
54187 strap kayış, şerit, atkı, bant, berber kayışı, ustura kayışı, kayışla
bağlamak, kayışla dövmek
54188 strapless şeritsiz
54189 strapped meteliksiz
54190 strapping iri yarı, güçlü
54191 strata tabakalar, katmanlar
54192 stratagem savaş hilesi, tuzak
54193 strategic stratejik, elverişli, uygun
54194 strategist strateji uzmanı
54195 strategy strateji
54196 strathspey iskoç dansı
54197 straticulate katmanlı, katmanlar halinde
54198 stratification tabakalaşma, katmanlaşma, tabakalanma
54199 stratified tabakalı, katmanlı, üst üste binmiş
54200 stratiform stratiform
54201 stratify katmanlar halinde oluşturmak, katmanlaşmak
54202 stratigraphy stratigrafi, katmanbilgisi
54203 stratocumulus stratokumulus, yığınbulut
54204 stratosphere katyuvarı, stratosfer
54205 stratum katman, tabaka, kat, toplumsal sınıf, tabaka
54206 stratus stratüs, katmanbulut
54207 straw colour saman rengi, açık sarı
54208 straw hat hasır şapka
54209 straw saman, kamış, kamış çubuk, önemsiz şey
54210 straw-coloured saman rengi
54211 strawberry mark yüzdeki kırmızı leke
54212 strawberry tongue kırmızı lekeli dil
54213 strawberry tree kocayemiş
54214 strawberry çilek
54215 strawboard kaba mukavva
54216 strawy samanlı, saman gibi
54217 stray bullet serseri kurşun
54218 stray field kaçak alan
54219 stray radiation dağınık radyasyon, dağınık ışınım
54220 stray yolunu yitirmek, başıboş dolaşmak, azmak, doğru yoldan sapmak, doğru
yoldan ayrılmak, uzaklaşmak, serseri, tek tük, rasgele, tesadüfi, kayıp, serseri,
kaybolmuş çocuk/döngül
54221 streak yol, çizgi, çubuk, çizgilemek, yol yol yapmak, hızla geçmek,
hızla gitmek
54222 streaked çubuklu, çizgili
54223 streaky damar damar, çubuklu, çizgili, yollu
54224 stream bed akarsu yatağı
54225 stream akarsu, çay, dere, akıntı, akım, yağmur, sel, gidiş, akış,
eğilim, akmak, (rüzgârda) dalgalanmak
54226 streamer flama, fors
54227 streamlet derecik
54228 streamline (işyeri/vb.) verimlilik düzeyini artırmak, aerodinamik şekil
vermek
54229 streamlined aerodinamik biçimli
54230 street door sokak kapısı
54231 street lighting sokakların aydınlatılması
54232 street market serbest piyasa
54233 street refuge rofüj, ortakaldırım
54234 street sprinkler arazöz, sulama taşıtı
54235 street sweeper balayöz, sokak süpürme aracı
54236 street sokak, küçe, cadde
54237 streetcar tramvay
54238 streets ahead of kat kat iyi
54239 streetwalker fahişe
54240 strength güç, kuvvet, dayanıklılık, dayanma gücü, sertlik, şiddet,
etkililik
54241 strengthen güçlendirmek, sağlamlaştırmak, desteklemek, kuvvet vermek, güç
kazanmak
54242 strengthener kuvvetlendirici, takviye edici şey
54243 strengthening kuvvetlendirici, güçlendirici, kuvvetlendirme, güçlendirme,
takviye etme
54244 strengthless güçsüz, kuvvetsiz
54245 strenuous güç, ağır, yorucu, gayretli, faal, etkili
54246 strenuousness güçlülük, gayret, faaliyet
54247 streptococcus streptokok
54248 streptomycin streptomisin
54249 stress at break kopma gerilimi
54250 stress curve gerilme eğrisi
54251 stress tensor gerilme tansörü
54252 stress gerilim, gerginlik, sıkıntı, bunalım, stres, baskı, etki, önem,
vurgu, önem vermek, üzerinde durmak, belirtmek, vurgulamak, üzerine basmak, vurgu
koymak
54253 stressed syllable vurgulu hece
54254 stressed vurgulu
54255 stressful stresli
54256 stretch the truth abartmak
54257 stretch germek, uzatmak, gerilmek, uzamak, yayılmak, gerinmek, germe,
gerilme, gerinme, gerginlik, geniş yer, uzam, aralıksız süre
54258 stretcher sedye
54259 stretcher-bearer teskereci
54260 stretchy uzar, esner
54261 strew saçmak, yaymak
54262 stria ince çizgi, çizik, yiv
54263 striate çizgili, yivli, oyuklu, ince çizgiler oluşturmak
54264 striated muscle çizgili kas
54265 striated rock çizgili taş, çizikli taş
54266 striated çizgili, damarlı
54267 stricken (dert/hastalık/vb.'den) çeken
54268 strickle ölçek sileceği, bileği taşı
54269 strict sıkı, dikkatli, sert, hoşgörüsüz, tam, katı, değişmez, titiz
54270 strictly sert biçimde, tam manasıyla, kesinlikle
54271 strictness sertlik, katılık
54272 stricture şiddetli eleştiri ya da kınama, ayıplama
54273 stride uzun adımlarla yürümek/geçmek, uzun adım
54274 strident (ses) keskin, tiz
54275 stridulate cırlamak
54276 stridulation tiz ses
54277 strife sorun, kavga, çekişme
54278 strigose sert kıllı
54279 strike a bad patch başı dara düşmek
54280 strike a balance dengeyi bulmak, denge sağlamak
54281 strike a bargain anlaşmaya varmak, uzlaşmak
54282 strike a cord hatırlatmak, aklına getirmek
54283 strike a light odluçöp çakmak
54284 strike a sour note tadını kaçırmak
54285 strike ballot grev oylaması
54286 strike breaker grev kırıcı işçi
54287 strike call grev çağrısı
54288 strike camp çadırları toplamak
54289 strike down yere sermek
54290 strike it rich başına talih kuşu konmak
54291 strike off kesip koparmak, uçurmak, basmak, çıkarmak
54292 strike oil şansı yaver gitmek
54293 strike on buluvermek, bulmak
54294 strike out -den çıkarmak, silmek
54295 strike root kök salmak
54296 strike the right note lafı gediğine oturtmak
54297 strike up çalmaya başlamak, (arkadaşlık) kurmak
54298 strike while the iron is hot demir tavında dövülür
54299 strike vurmak, çarpmak, çakmak, yakmak, yanmak, (kazarak/vb.) bulmak,
çalmak, basmak, vurmak, grev yapmak, etkilemek, düşündürmek, bir izlenim bırakmak,
aklına gelivermek, basmak, bulmak, vurma, vuruş, çarpma, (petrol/vb.) bulma, iş
bırakımı, grev
54300 strike-prone grev eğilimli
54301 strikebound grev yüzünden çalışamayan
54302 strikebreaker grev kırıcı işçi
54303 striker grevci, vurucu
54304 striking force vurucu güç
54305 striking price icra fiyatı
54306 striking dikkat çekici, çarpıcı, gözalıcı
54307 string along boş vaatlerle kandırmak
54308 string band telli çalgılar orkestrası
54309 string bean çalıfasulyesi
54310 string instruments telli sazlar
54311 string out ipe asmak
54312 string piece döşeme kirişi
54313 string up asmak
54314 string sicim, ip, kendir, tel, bağ, şerit, kordon, dizi, sıra,
boncuk, /vb.dizisi, hevenk, kılçık, sinir, koşul, şart, kayıt, ç, telli çalgılar,
(çalgıya) tel takmak, ipliğe dizmek ya da geçirmek
54315 stringboard merdiven kirişi, merdiven böğürü
54316 stringed instrument telli çalgı
54317 stringed telli, ipe dizilmiş, iplikli
54318 stringency sıkılık, sertlik, pul darlığı, kesat
54319 stringent (kural) uyulması zorunlu, sıkı, katı, pul sıkıntısı çeken, darda
54320 stringer boyuna kiriş, takviye kirişi, çatı kuşağı
54321 stringiness lifli olma, tel tel olma
54322 strings telli çalgılar
54323 stringy incecik, sıska
54324 strip mining açık işletme
54325 strip off elinden almak, soymak
54326 strip (giysi/kabuk/vb.) soymak, yolmak, soymak, soyup soğana çevirmek,
soyunmak, uzun ve dar parça, şerit, forma
54327 stripe kumaş yolu, çizgi, çubuk, biçim, tip
54328 striped goatfish barbunya
54329 striped çizgili, yol yol
54330 stripling delikanlı
54331 stripper striptizci
54332 stripping sıyırma, soyma, soyulma, stripping
54333 striptease striptiz
54334 stripy yollu, çizgili
54335 strive çalışmak, çabalamak, çekişmek, uğraşmak
54336 strobe stroboskop
54337 strobila kozalak
54338 stroboscope stroboskop
54339 stroboscopic stroboskopik
54340 stroke vuruş, çarpma, vurgun, darbe, inme, felç, özünden gitme, tutma,
usul, yol, çaba, hareket, saatin vurması, kalem darbesi, hat, çizgi, okşama,
okşayış, beklenmedik darbe, şanssızlık, yüzme tarzı, okşamak, (topa) vurmak, tımar
vermek, okşamak, saykallamak
54341 stroll gezinmek, dolaşmak
54342 stroller gezinen kimse
54343 stroma stroma, ana doku
54344 strong acid koyu asit, kuvvetli asit
54345 strong box kasa
54346 strong drink sert içki
54347 strong language küfür
54348 strong man diktatör
54349 strong market fiyatların yükseldiği piyasa
54350 strong room kasa dairesi
54351 strong güçlü, kuvvetli, metin, sağlam, sert, keskin, şiddetli, ağır,
(çay/vb.) koyu, ağır kokulu, (içki/sigara/vb.) sert
54352 strong-arm zor kullanan, zor kullanmak
54353 strong-minded bildiğinden şaşmayan, iradeli, azimli
54354 strongbox kasa
54355 stronghold kale
54356 strongly kuvvetle, sertçe, çok, pek, fazla
54357 strongman diktatör
54358 strontia stronsiya
54359 strontianite stronsianit
54360 strontium stronsiyum
54361 strop ustura kayışı
54362 strophe şiir kıtası
54363 stroppy huysuz, aksi
54364 structural defect malzeme hatası
54365 structural design yapı tasarımı
54366 structural formula yapı formülü
54367 structural linguistics yapısal dilbilim
54368 structural steel yapı çeliği
54369 structural yapısal
54370 structuralism yapısalcılık
54371 structuralist yapısalcı, yapısalcı
54372 structure yapı, bünye, yapı, bina, dikili, bütünüyle tasarımlamak,
planlamak
54373 structured planlanmış
54374 structureless yapısız, plansız
54375 structurize yapılaştırmak
54376 struggle against terrorism terörle mücadele
54377 struggle for life yaşama uğraşı
54378 struggle savaşım, savaş, mücadele, çabalama, çaba, uğraş, gayret,
çabalamak, uğraşmak, savaşım vermek, savaşmak, boğuşmak, mücadele etmek
54379 struggler savaşan kişi
54380 strum acemice çalmak, zımbırdatmak, tıngırdatmak
54381 struma guatr
54382 strumpet fahişe
54383 strung tel takmak, akort etmek
54384 strut kasıla kasıla yürümek, destek, payanda
54385 strutting kurumla yürüyen, payanda vurma
54386 strychnine striknin
54387 stub sigara izmariti, dip koçanı, kütük
54388 stubble ekin anızı, hafif uzamış sakal
54389 stubborn inatçı, direngen
54390 stubbornness inatçılık, dik başlılık
54391 stubby kısa ve kalın, güdük
54392 stucco duvar sıvası
54393 stuck şaşırıp kalmış, saplanmış, takılmış, yapışmış
54394 stuck-up kibirli, havalı, burnu büyük, şımarık
54395 stud bolt başsız bulon
54396 stud damızlık at, aygır, hara, iri başlı çivi, yaka düğmesi, çivilemek
54397 studding direklik kirişler
54398 studdingsail cunda yelkeni
54399 student öğrenci, okuvcu, talip, talebe, uzman
54400 students union öğrenci derneği
54401 studentship öğrencilik
54402 studfarm hara
54403 studhorse aygır
54404 studied iyice düşünülmüş
54405 studio camera stüdyo sınalgası
54406 studio light stüdyo ışığı, ışıldak
54407 studio stüdyo
54408 studious çalışkan, dikkatli
54409 studiousness çalışkanlık, dikkatlilik
54410 study group çalışma türkümü
54411 study çalışma, okuma, inceleme, taslak, çalışma odası, okumak, çalışmak,
(çimke) bandıkmak, ...öğrenimi görmek, kınıkmak, incelemek
54412 stuff and nonsense saçma sapan
54413 stuff malzeme, madde, şey, nesne, zımbırtı, ızır zıvır, doldurmak, tıkmak,
tıkamak, tıka basa yedirmek, (ölü döngül) doldurmak, (tavuk/vb.yiyecek) içini
doldurmak
54414 stuffed cabbage lahana dolması
54415 stuffed shirt küçük köyün büyük ağası
54416 stuffed vine leaves yaprak dolması
54417 stuffiness tıkanıklık, alınganlık, dargınlık, sıkıcılık
54418 stuffing box salmastra kutusu
54419 stuffing dolgu maddesi
54420 stuffy havasız, havası pis, sıkıcı, resmi, eski kafalı, tutucu
54421 stultification aptallaştırma
54422 stultify aptallaştırmak, aptal gibi göstermek
54423 stum üzüm suyu, şıra
54424 stumble across rastlamak, ile karşılaşmak
54425 stumble tökezlemek, hataya düşmek, yanlışlık yapmak, sapmak, sürçmek,
kekelemek
54426 stumbling block mani, engel, ket
54427 stumer sahte pul, sahte çek, dolandırıcı
54428 stump kütük, kesilen bir şeyin kalan parçası, küçülmüş kalem, sigara
izmariti, şaşkına çevirmek, sersemletmek, şaşırtmak, paldır küldür yürümek
54429 stumpy tıknaz
54430 stun sersemletmek, şaşırtmak, afallatmak, bayıltmak
54431 stunner yakışıklı erkek, çekici kadın
54432 stunning çok çekici, hoş, güzel
54433 stunt man dublör
54434 stunt engellemek, gelişmesini engellemek, beceri gerektiren iş, beceri,
ustalık, hüner, numara, akrobatik uçuş gösterisi
54435 stunter akrobat, cambaz
54436 stupe sıcak kompres, sıcak kompres yapmak
54437 stupefacient sersemletici
54438 stupefaction sersemlik, şaşkınlık, uyuşukluk
54439 stupefy sersemletmek, bunaltmak, şaşkına çevirmek, aptallaştırmak
54440 stupendous muazzam, harikulade, müthiş, büyük
54441 stupid aptal, salak, samsık, ahmak, saçma, aptalca
54442 stupidity aptallık, ahmaklık, budalalık
54443 stupor uyuşukluk, sersemlik
54444 sturdiness sağlamlık, güçlülük, gürbüzlük
54445 sturdy güçlü, kuvvetli, gürbüz, sağlam, azimli, sebatkâr
54446 sturgeon mersinbalığı
54447 stutter kekelemek
54448 stutterer keke, kekeme
54449 sty domuz ahırı, pis yer, (göz) arpacık
54450 stye (göz) arpacık
54451 style tarz, üslup, biçem, stil, moda, çeşit, tip, tavır, biçimlendirmek
54452 styler modacı, desinatör
54453 stylet küçük hançer
54454 stylish şık, modaya uygun, moda
54455 stylishness şıklık, modaya uygunluk
54456 stylist modacı, desinatör
54457 stylistic üsluba ilişkin, biçeme ilişkin, biçemsel
54458 stylistics deyişbilim, anlatımbilim
54459 stylize stilize etmek
54460 stylograph dolmakalem
54461 stylus pikap iğnesi
54462 styptic damarları büzücü (ilaç), kan durdurucu (ilaç)
54463 styrene stiren, stirolen
54464 suasion ikna, gönlünü yapma
54465 suasive yağcı, ikna edici
54466 suave nazik, tatlı, güleryüzlü
54467 suavity tatlı dillilik, nezaket
54468 sub üye aidatı, denizaltı
54469 sub- (önek) altında, altına, alt, yardımcı, ikinci
54470 sub-index sembolün sağ altına yazılan rakam
54471 subacid mayhoş, ekşi
54472 subagent ikinci temsilci, acente yardımcısı
54473 subaltern ast, alt, ast, teğmen, astsubay
54474 subaqua su altında yaşayan, su altında bulunan
54475 subaqueous sualtı, su altında bulunan
54476 subatomic atom içindeki, atomla ilgili, atomdan küçük
54477 subbase alt temel
54478 subbasement alt bodrum
54479 subcarrier alt taşıyıcı
54480 subclass altsınıf
54481 subcommittee alt komisyon
54482 subconscious bilinçaltı
54483 subconsciously bilinçsizce
54484 subcontinent yarı kıta
54485 subcontract alt sözleşme
54486 subcontractor taşeron
54487 subcritical altkritik, altdönüşül
54488 subcutaneous deri altında bulunan, deri altı
54489 subdivide tekrar bölmek
54490 subdivision ifraz, parselasyon, parsellenmiş arazi
54491 subdue boyunduruk altına almak, yumuşatmak, azaltmak, yatıştırmak
54492 subdued yumuşak, hafif, kısık, davranışlarında aşırı yumuşak, munis, çok
sessiz
54493 suberic suberik
54494 subfamily altfamilya
54495 subfield alt cisim
54496 subfloor alt döşeme
54497 subframe yardımcı şasi
54498 subglacial buzulaltı
54499 subgrade taban, alt temel, alt tabaka
54500 subgroup alt türküm, altöbek
54501 subharmonic alt harmonik
54502 subhead alt başlık
54503 subhuman insanlıkdışı
54504 subhumid yarı nemli
54505 subirrigation alttan sızdırmalı sulama
54506 subjacent altındaki, altta bulunan
54507 subject matter konu, mesele
54508 subject kul, bende, konu, mevzu, ders, denek, özne, tabi, bağımlı, olası,
muhtemel, meyilli, bağlı, (to ile) tabi tutmak
54509 subjection boyun eğme, itaat, bağımlılık, tabi olma
54510 subjective öznel, düşsel
54511 subjectiveness öznellik
54512 subjectivity öznellik
54513 subjugate boyun eğdirmek
54514 subjugation boyun eğdirme
54515 subjunctive mood dilek kipi, isteme kipi
54516 subjunctive dilek kipi, dilek kipiyle ilgili
54517 sublease kiracının kiraya vermesi, ev sahibi gibi kiraya vermek
54518 sublessee ikinci el kiracı
54519 sublessor kiraladığı emlakı başkasına kiraya veren kiracı
54520 sublet (asıl kiracı tarafından) bir başkasına kiraya vermek, devretmek
54521 sublevel dilim katı, altdüzey
54522 sublieutenant deniz teğmeni
54523 sublimate süblime, süblimleştirmek, tasfiye etmek, yüceltmek
54524 sublimation süblimleşme, uçunma, uçunum, arıtma, yüceltme
54525 sublime gurur verici, yüce, ulu, son derece güzel, muhteşem
54526 sublingual gland dilaltı bezi
54527 sublingual dil altında bulunan
54528 sublittoral sahile yakın
54529 submachine gun hafif kılgalı tüfek
54530 submarine mine sualtı mayını
54531 submarine rocket denizaltı roketi
54532 submarine valley denizdibi koyağı, denizdibi vadisi
54533 submarine denizaltı, denizaltında olan, denizaltı ile ilgili, denizaltı,
sualtı kayık
54534 submaxillary altçeneyle ilgili
54535 submerge batırmak, daldırmak, batmak, dalmak
54536 submerged shoreline batık kıyı
54537 submerged su altında olan, batık
54538 submergence batma, batırma
54539 submersed su altında yetişen
54540 submersible pump derin kuyu pompası
54541 submersible suya batırılabilir
54542 submersion batırma, daldırma, batma, dalma
54543 submission (to ile) boyun eğme, uyma, itaat, teklif, öneri, sunuş
54544 submissive uysal, boyun eğen, itaatkâr
54545 submissiveness uysallık, itaatkârlık
54546 submit boyun eğmek, itaat etmek, iradesine teslim olmak, ileri sürmek,
önermek, sunmak
54547 submittal boyun eğme, teslim olma
54548 subnormal (özellikle zekâca) eksik, yetersiz, normalin altında
54549 suborder alttakım
54550 subordinate clause yan cümle, yantümce
54551 subordinate alt, ikincil, ast, ikinci dereceye koymak, ikinci plana almak
54552 subordinated loan ikinci kredi, tali kredi
54553 subordination itaat, boyun eğme
54554 subordinative bağlı, bağımlı, yan cümle ile ilgili
54555 suborn yalan ifade verdirmek, aklını çelmek, ayartmak
54556 subpoena celpname, mahkemeye davet, mahkemeye davet etmek
54557 subregion yöre
54558 subrogate yerine geçmek
54559 subrogation halefiyet, yerini alma
54560 subrosa gizlice
54561 subroutine altyordam
54562 subscribe (to ile) abone olmak, teberru etmek, bağışta bulunmak, kabul
etmek, onaylamak
54563 subscriber unit abone ünitesi
54564 subscriber bağışta bulunan kimse, teberru yapan kimse, yardımsever, abone
54565 subscriber's cable abone hattı
54566 subscriber's meter kontör, alısün konuşma sayacı
54567 subscript alta yazılan yazı, alta konulan işaret
54568 subscription list abone listesi
54569 subscription price abone vergini
54570 subscription right rüçhan hakkı
54571 subscription abone vergini, bağış miktarı, üye aidatı, abone
54572 subsection altbölüm, şube
54573 subsequence arkası gelme, altdizi
54574 subsequent sonradan ortaya çıkan, sonradan gelen, sonraki
54575 subsequently sonradan, arkadan
54576 subserve hizmet etmek, yaramak, geliştirmek
54577 subservience boyun eğme, yaranma
54578 subservient (to ile) boyun eğen, itaat ve hizmet eden
54579 subset altküme
54580 subshell altkabuk
54581 subside (yapı/arazi/vb.) yavaş yavaş çökmek, dibe çökmek, yatışmak,
sakinleşmek, durulmak
54582 subsidence çökme, dibe çökme, toprağa gömülme
54583 subsidiary account tali hesap, yardımcı hesap
54584 subsidiary company bağlı şirket, tali şirket, bağımlı ortaklık
54585 subsidiary ledger yardımcı defter
54586 subsidiary occupation tali iş
54587 subsidiary bayi, şube, tali, ikincil, ek, yardımcı, ikinci planda gelen
54588 subsidize (hükümet/vb.) pul vermek, desteklemek
54589 subsidy sübvansiyon, destek akça
54590 subsist (on ile) kıt kanaat geçinmek, yaşamak, idare etmek
54591 subsistence level geçim düzeyi
54592 subsistence money geçim pulu
54593 subsistence geçim, varlık
54594 subsoil plough kirizma pulluğu
54595 subsoil toprakaltı, alt toprak
54596 subsonic sesten yavaş uçan, sesten yavaş
54597 substance madde, materyal, cisim, özdek, (the ile) önemli bölüm, asıl
anlam, öz
54598 substandard yetersiz, belli düzeyin altında, standartın altında
54599 substantial katı, dayanıklı, sağlam, güçlü, özlü, önemli, gerçek, büyük,
önemli
54600 substantially çok, yeteri kadar çok
54601 substantiate kanıtlamak, doğrulamak
54602 substantiation gerçekleştirme, ispat etme, tasdik etme
54603 substantival isim niteliğinde
54604 substantive bağımsız, müstakil, direkt, substantif
54605 substation şube, tali istasyon
54606 substitute material yedek malzeme
54607 substitute vekil, temsilci, vekalet etmek, yerine geçmek, yerine
koymak/kullanmak
54608 substitution yerine koyma, ornatma
54609 substruction temel
54610 substructure alt yapı, temel, özül
54611 subsume sınıflandırmak, ihtiva etmek, içermek, kapsamak
54612 subsumption sınıflandırma, ihtiva etme, içerme
54613 subsystem alt jüye
54614 subtangent teğetaltı
54615 subtenant kiracının kiracısı
54616 subtend taşımak (tomurcuk)
54617 subterfuge kaçamak, bahane, hile, dolap, dalavere
54618 subterranean yeraltı
54619 subtilization inceltme, incelik verme
54620 subtitle machine altyazı basma aygıtı
54621 subtitle altyazı
54622 subtitles (yanka) altyazı
54623 subtle güç algılanan, güç farkedilen, ince, kurnaz, zeki
54624 subtlety incelik, ince ayrıntı, detay, zekice fikir
54625 subtly incelikle, kurnazca
54626 subtract (from ile) çıkarmak, eksiltmek, from and you will get
54627 subtracter çıkarıcı
54628 subtraction çıkarma, çıkarma, eksilme, eksiltme
54629 subtractive eksiltici, eksi işaretli
54630 subtrahend çıkan
54631 subtropic subtropikal, dönencealtı
54632 subtropical subtropikal, dönencealtı
54633 suburb varoş, banliyö, yörekent
54634 suburban banliyöde oturan, banliyö, civarda bulunan
54635 suburbia varoşlar, kenar mahalleler
54636 subvention sübvansiyon, yardım, ödenek
54637 subversion yıkma, son verme
54638 subversive (iktidardakileri) devirmeyi tasarlayan, yıkıcı
54639 subvert (iktidardakileri) devirmeye çalışmak
54640 subway station metro istasyonu
54641 subway system metro jüyesi
54642 subway yeraltı geçidi, metro, altulaşım
54643 subzero sıfırın altında
54644 succedaneum vekil
54645 succeed (in ile) başarmak, başarıya ulaşmak, yerini almak, -den sonra
gelmek
54646 success başarı, başarılı kimse/şey
54647 successful başarılı
54648 succession rights tevarüs hakları
54649 succession tax veraset vergisi
54650 succession birbirini izleme, ardıllık, yerini alma, yerine geçme, sıra, dizi
54651 successive birbirini izleyen, ardıl
54652 successively art arda, sıra ile, birbiri arkasından
54653 successor in office görevde halef
54654 successor halef, ardıl
54655 succinct az ve öz
54656 succinctness az ve öz olma, kısalık
54657 succinic acid süksinik asit
54658 succinic süksinik
54659 succor bkz.succour
54660 succory hindiba
54661 succour yardım, imdat, yardımına koşmak, imdadına yetişmek
54662 succulence sulu olma, özlülük
54663 succulency körpelik
54664 succulent (meyve/vb.) sulu
54665 succumb (to ile) yenilmek, dayanamamak, boyun eğmek
54666 such as gibi
54667 such that öyle ki
54668 such öyle, böyle, bu gibi, öylesine, çok, o kadar, o kadar çok, öylesine, o
kadar fazla, öylesine çok, öylesi, öyleleri, bu, o
54669 such-and such falan filan
54670 suchlike s, benzeri şeyler, bunun gibi, böylesi, benzeri
54671 suck in emmek, yutmak, çekmek
54672 suck up yağcılık etmek, yaltaklanmak
54673 suck emmek, emme
54674 sucker emici, sürgün, fışkın, budala, enayi
54675 sucking disc çekmen, vantuz
54676 sucking sütten kesilmemiş, gelişmemiş
54677 suckle emzirmek
54678 suckling memede olan bebek ya da döngül
54679 sucrose sakaroz
54680 suction fan emici vantilatör
54681 suction filter emme süzgeci
54682 suction line emiş borusu, emme borusu
54683 suction emme
54684 Sudan Sudan
54685 sudatorium hamamlarda terleme odası, terletici oda
54686 sudatory terleyen, terletici
54687 sudden ani, ansız, beklenmedik
54688 suddenly aniden, ansızın, gafleten, birdenbire, hiç yoktan, derken
54689 sudoriferous terleten, terletici
54690 sudorific terletici, terletici ilaç
54691 suds sabun köpüğü
54692 sudsy köpüklü, sabunlu
54693 sue dava etmek, dava açmak
54694 suede süet
54695 suet böbrek yağı
54696 Suez Canal Süveyş Arnası
54697 suffer from a swollen head böbürlenmek, kibirlenmek
54698 suffer ıstırap çekmek, acı çekmek, -e uğramak, acısı çekme, kötüye
gitmek, kalitesi düşmek, değer kaybetmek
54699 sufferable katlanılabilir, çekilebilir, dayanılabilir
54700 sufferance müsamaha, göz yumma, hoşgörü
54701 sufferer (hastalıktan ötürü) acı çeken kimse, ıstırap çeken kimse, hasta
54702 suffering acı, güçlük
54703 suffice yetmek, yeterli olmak, doyurmak
54704 sufficiency yeterlilik, yeterli şey
54705 sufficient yeterli
54706 sufficiently yeterince, kafi derecede
54707 suffix sonek, son şekilci
54708 suffocate (havasızlıktan) boğulmak, boğmak
54709 suffocating boğucu
54710 suffocation boğulma, bunalma
54711 suffragan piskopos muavini
54712 suffrage seçme hakkı, oy kullanma hakkı, oy kullanma
54713 suffuse kaplamak, üzerine yayılmak, etrafa yayılmak
54714 suffusion yayılma
54715 sufism tasavvuf
54716 sufragan yardımcı
54717 sufrage oy verme hakkı
54718 sugar basin şekerlik
54719 sugar beet şekerpancarı
54720 sugar bowl şekerlik
54721 sugar candy akide şekeri
54722 sugar cane şekerkamışı
54723 sugar cube kesmeşeker
54724 sugar daddy yaşlı ve zengin hovarda
54725 sugar factory şeker fabrikası
54726 sugar industry şeker endüstrisi
54727 sugar juice şeker şerbeti
54728 sugar lime şeker kireci
54729 sugar liquor şeker şerbeti
54730 sugar loaf şeker kellesi
54731 sugar lump kesmeşeker
54732 sugar man şeker pişirici
54733 sugar maple akçaağaç, isfendan
54734 sugar mill şeker fabrikası
54735 sugar of lead kurşun asetat
54736 sugar pine şeker çamı
54737 sugar refinery şeker rafinerisi
54738 sugar storage bin şeker silosu
54739 sugar syrup şeker şerbeti
54740 sugar the pill göz boyamak
54741 sugar tongs şeker maşası
54742 sugar şeker, şekerim, tatlım, şeker koymak
54743 sugarcane şekerkamışı
54744 sugared şekerli, şeker katılmış
54745 sugarplum şekerleme, bonbon
54746 sugary şekerli, tatlı, hoş, ince, nazik, şeker gibi
54747 suggest önermek, belirtmek, göstermek, işaret etmek
54748 suggestible kolay etkilenen, etki altında kalan
54749 suggestion öneri, eser, iz
54750 suggestive müstehcen, açık saçık, ayıp şeyler öneren
54751 suggestiveness müstehcenlik, anlamlılık
54752 suicidal intihara eğilimli, intihar etmek isteyen, son derece tehlikeli,
öldürücü, intihar niteliğinde
54753 suicide intihar, özünü öldürme
54754 suint yün teri
54755 suit one's book işine gelmek
54756 suit oneself kendi istediği gibi yapmak
54757 suit takım elbise, belli amaçla kullanılan giysi, takım, iskambilde takım,
dava, işine yaramak, memnun etmek, uymak, uygun olmak, uymak, uygun olmak, yakışmak
54758 suitability uygunluk, elverişlilik
54759 suitable uygun, yerinde, elverişli
54760 suitcase bavul, valiz, camedan
54761 suite (konakçı/vb.) daire, süit, oda takımı, (mobilya) takım, süit
54762 suited uygun, yeterli
54763 suiting kostümlük kumaş, tayyörlük kumaş
54764 suitor bir kıza talip erkek
54765 sulcate yivli, oluklu
54766 sulcus oluk, yiv
54767 sulfa drug sülfa ilacı, sülfonamit
54768 sulfamide sülfamit
54769 sulfanilamide sülfanilamit
54770 sulfate sülfat
54771 sulfide sülfür
54772 sulfite sülfit
54773 sulfur bkz.sulphur
54774 sulk somurtmak, surat asmak, küsmek
54775 sulky somurtkan, karakabak, küskün
54776 sullen (yüz) asık, somurtkan, asık suratlı, kasvetli, karanlık, iç
karartıcı
54777 sully kirletmek, lekelemek, biabır etmek
54778 sulphate sülfat
54779 sulphide sülfür
54780 sulphite sülfit
54781 sulphonamide sülfonamit, sülfamit
54782 sulphone sülfon
54783 sulphonic acid sülfonik asit
54784 sulphur black kükürt siyahı
54785 sulphur dioxide kükürt dioksit
54786 sulphur oxide kükürt oksit
54787 sulphur kükürt
54788 sulphuric acid sülfürik asit
54789 sulphuric sülfürik
54790 sulphurize kükürtlemek
54791 sulphurous gas kükürtlü gaz
54792 sulphurous kükürtlü
54793 sultan sultan
54794 sultana sultan karısı/annesi/kız kardeşi/kızı, hanım sultan, çekirdeksiz
kuru üzüm, sultanî
54795 sultanate sultanlık, saltanat
54796 sultriness boğucu hava, nemli hava
54797 sultry (hava) boğucu, sıcak, bunaltıcı, cinsî yönden çekici, seksi
54798 sum up özetlemek, hüküm vermek, değerlendirmek
54799 sum işlem, problem, meblağ, tutar, (the ile) toplam, yekûn
54800 sumach sumak
54801 Sumatra Sumatra
54802 summariness özetleme
54803 summarize özetlemek
54804 summary offence hafif suç
54805 summary özet, acele yapılan, derhal yapılan
54806 summation toplama, özet
54807 summer house yazlık ev
54808 summer range yayla, yaz merası
54809 summer resort sayfiye, yazlık
54810 summer school yaz mektebi
54811 summer solstice yaz gündönümü
54812 summer time yaz sögeni
54813 summer yaz
54814 summerhouse kameriye, çardak
54815 summerly yazlık, yaz gibi
54816 summertime yaz mevsimi
54817 summery yaza mahsus, yaz gibi
54818 summing-up özet, dava özeti
54819 summit conference zirve toplantısı
54820 summit meeting zirve toplantısı
54821 summit talk zirve toplantısı
54822 summit zirve, doruk, uç, zirve toplantısı
54823 summitry zirve politikası
54824 summon up (gücünü) toplamak, cesaretini toplamak
54825 summon (to ile) emirle davet etmek, celp etmek
54826 summoner haberci, ulak
54827 summons celp, çağrı, mahkemeye celp etmek
54828 sump drenaj kuyusu, yağ karteri, alt karter
54829 sumpter yük beygiri
54830 sumptuary masraflara ait
54831 sumptuous büyük, pahalı, tantanalı, muhteşem
54832 sumptuousness masraflı olma, görkem, tantana, lüks
54833 sun glasses güneş gözlüğü
54834 sun oneself güneşlenmek
54835 sun shield güneşlik
54836 sun visor parasol, güneşlik
54837 sun worshiper güneşe tapan kimse
54838 sun güneş, güneşlenmek, güneşlendirmek
54839 sun-dry güneşte kurutmak
54840 sun-fast güneşte solmayan
54841 sun-proof güneş geçirmez, güneşe dayanıklı
54842 sunbathe güneş banyosu yapmak, güneşlenmek
54843 sunbeam güneş ışını
54844 sunburn güneş yanığı, güneşten yanma
54845 sunburnt bronz tenli, bronzlaşmış, güneşten yanmış, güneş yanığı acısı
çeken
54846 sundae meyveli dondurma
54847 Sunday pazar, yekşembe
54848 sunder ayırmak, koparmak, kopmak
54849 sunderance ayırmak
54850 sundew güneş gülü
54851 sundial güneş saati
54852 sundown gün batımı, güneş batması
54853 sundried güneşte kurutulmuş
54854 sundries ufak tefek şeyler
54855 sundry çeşitli, türlü türlü
54856 sunfish aybalığı, güneş balığı
54857 sunflower ayçiçeği, günebakan
54858 sunglasses güneş gözlüğü
54859 sunk havşalı, gömülmüş, batmış
54860 sunken batmış, batık, çukur, içeri gömük, çökmüş
54861 sunlamp morötesi ışınlar veren çıngı lambası
54862 sunlight güneş ışığı
54863 sunlit güneşli, aydınlık
54864 sunniness parlak olma
54865 sunny güneşli, neşeli
54866 sunray güneş ışını
54867 sunrise gündoğumu, güneş doğması
54868 sunset günbatımı, güneş batması
54869 sunshade güneş şemsiyesi, güneşlik
54870 sunshine güneş ışığı
54871 sunspot güneş lekesi
54872 sunstroke güneş çarpması
54873 suntan güneş yanığı, bronzlaşma
54874 sup akşam yemeği yemek, yudumlamak
54875 super computer süper bilgisayar
54876 super tanker süpertanker
54877 super süper, müthiş
54878 superable yenilmesi mümkün, atlatılabilir
54879 superannuate emekliye ayırmak
54880 superannuated çalışamayacak kadar yaşlı, modası geçmiş, demode
54881 superannuation fund emekli sandığı
54882 superannuation emeklilik maaşı
54883 superb mükemmel, harika, süper
54884 supercargo yük memuru, geminin yük memuru vekili
54885 supercharge aşırı beslemek, kompresörle güçlendirmek
54886 supercharger kompresör
54887 supercharging süperşarj, aşırıdoldurma, aşırı yükleme
54888 supercilious kibirli, mağrur, burnu büyük, özünü beğenmiş
54889 superconducting süper iletken, süper iletici
54890 superconductive üstüniletken, süper iletken
54891 superconductivity aşırıiletkenlik
54892 superconductor süper iletken, üstün iletken
54893 supercool aşırı soğutmak
54894 superelevation dever
54895 supereminence aşırı üstünlük
54896 supereminent çok üstün, pek önemli
54897 superessive üstündelik yağdayı
54898 superfamily üstfamilya
54899 superficial yüzeysel, yüzeyde olan, yüzeysel, üstünkörü, yarım yamalak
54900 superficially görünüşte
54901 superficies satıh, yüzey
54902 superfine çek ince, çok zarif
54903 superfluity çokluk, fazlalık, aşırı bolluk, gereksiz şey
54904 superfluous gereksiz, lüzumsuz, fazla
54905 supergiants üstdevler
54906 superheat kızdırmak, fazla ısıtmak
54907 superheated steam kızgın buhar
54908 superheated kızgın
54909 superheater kızdırıcı
54910 superheterodyne süperheterodin
54911 superhuman insanüstü
54912 superimpose (on ile) üstüne koymak, eklemek
54913 superimposed load ek yük, ilave yük
54914 superimposition sürempresyon, üst üste çekim, bindirme
54915 superintend yönetmek, idare etmek, denetlemek
54916 superintendence gözetim, kontrol
54917 superintendent yönetici, müfettiş, denetmen, sakçı memuru
54918 superior planet dış gezegen
54919 superior to daha iyi, daha üstün
54920 superior (sınıf/mevki/vb.) üst, yüksek, yüksek kaliteli, üstün nitelikli,
gururlu, kibirli, mağrur, özünü beğenmiş, amir, üst
54921 superiority üstünlük
54922 superlative degree enüstünlük derecesi
54923 superlative en üstünlük derecesi, enüstünlük derecesinde sözcük, en iyi, en
üstün, eşsiz, süper
54924 superman üstün insan
54925 supermarket süpermarket
54926 supernatural doğaüstü
54927 supernova süpernova, üstnova
54928 supernumerary fazla, ekstra, arta kalan
54929 superoxide süperoksit, hiperoksit
54930 superphosphate süperfosfat
54931 superpose üstüne koymak
54932 superposition üst üste koyma, bindirme
54933 superpower süper devlet
54934 supersaturate aşırı doyurmak
54935 supersaturation aşırıdoyma
54936 superscribe üstüne yazmak
54937 superscript üste yazılan yazı, üsttakı
54938 supersede yerine geçmek, yerini almak, ivaz etmek
54939 supersonic frequency sesüstü frekans
54940 supersonic sesten hızlı, süpersonik
54941 superstar süperstar
54942 superstition batıl inanç
54943 superstitious batıl inançlı, boş şeylere inanan
54944 superstratum üstkatman
54945 superstructure üstyapı, palavra üstündeki yapı
54946 supervene eklenmek, izlemek, arkasından gelmek
54947 supervise nezaret etmek, denetlemek
54948 supervision nezaret, denetim
54949 supervisor murakıp, gözetçi, müfettiş, denetçi, (birdemde) danışman
54950 supervisory program yönetici bağdarlama
54951 supervisory denetsel, denetimsel, denetleyici
54952 supine sırtüstü yatmış, sırtüstü
54953 supper club seçkin gece kulübü
54954 supper son akşam yemeği
54955 supplant yerine geçmek, ayağını kaydırıp yerini kapmak
54956 supple bükülgen, esnek
54957 supplement ilave, ek, (by/with ile) -e eklemeler yapmak
54958 supplemental ek, ilave, bütünleyici
54959 supplementary brake yardımcı eğleç
54960 supplementary budget ek bütçe, katma bütçe
54961 supplementary maintenance tamamlayıcı bakım
54962 supplementary order ek sipariş
54963 supplementary (to ile) ilaveli, ilave olan, ek
54964 supplementation ekleme, ilave, tamamlama
54965 suppliant yalvaran
54966 supplicant rica eden, yalvaran
54967 supplicate (yardım) dilemek, yalvarmak
54968 supplication yalvarma, rica, yalvarış
54969 supplier tedarik eden kimse/firma
54970 supplies levazım, erzak, gereçler
54971 supply and demand arz ve talep, sunu ve istem
54972 supply canal iletim arnası
54973 supply pipe besleme borusu
54974 supply vermek, tedarik etmek, sağlamak, tedarik, temin, sağlama jüyesi,
mevcut, stok miktar, sağlanması gerekli miktar, verilmesi gerekli oran
54975 support buying destekleme alımı
54976 support document kanıt, delil
54977 support evidence ek kanıt
54978 support purchase destekleme alımı
54979 support unit destek birimi
54980 support (ağırlığını) çekmek, kaldırmak, dayanmak, bakmak, geçindirmek,
desteklemek, savunmak, (takım/vb.) tutmak, destekleme, tutma, destek, mesnet,
dayanak, geçim, geçim kaynağı, iaşe, destek olan kimse ya da şey, yardım, destek
54981 supportable tahammül edilebilir
54982 supporter taraftar, savunucu
54983 supporting tissue destekdoku
54984 supporting destekleyici
54985 supportive destekleyici
54986 suppose zannetmek, sanmak, varsaymak, inanmak, sanmak, eğer, farzedelim,
bence ...-se iyi olur
54987 supposed sözde, zannedilen, farazi
54988 supposedly söylendiğine göre, diyorlar ki, -dığı farzediliyor
54989 supposition varsayım, tahmin
54990 suppository fitil
54991 suppress (bir hareket ya da durumu) bastırmak, sindirmek, gizlemek, saklı
tutmak, zaptetmek
54992 suppressant önleyici ilaç
54993 suppression bastırma, bastırı, tutma, zapt etme, baskı
54994 suppressive bastıran, sindiren
54995 suppressor grid topraklama ızgarası
54996 suppressor parazit giderici, parazit bastırıcı
54997 suppurate irinlenmek, cerahat toplamak
54998 suppuration irin, cerahat
54999 supra yukarıda
55000 supranational ulusal sınırların dışında
55001 suprasegmental parçaüstü, kesitüstü
55002 supremacy üstünlük
55003 supreme authority yüksek otorite
55004 Supreme Being Allah
55005 Supreme Court of Appeals Temyiz Mahkemesi
55006 supreme court yüce divan, yüksek mahkeme
55007 supreme test en büyük tecrübe
55008 supreme üstün, yüce, ulu, en yüksek
55009 surcease bitme, ardı arkası kesilme, bitmek, arkası kesilmek, ara vermek
55010 surcharge alışılmış bir yükün üzerine eklenen fazladan yük, sürşarj, yeni
fiyatlı posta pulu
55011 surd asam, rasyonel olmayan, sessiz, ünsüz
55012 sure emin, şüphesiz, kesin, anık, muhakkak, mutlak, güvenilir, sağlam, emin,
elbette, tabi, kesinlikle, tabii, elbette
55013 sure-footed ayağını sıkı basan, düşmez, kaymaz
55014 surely kesinlikle, kesin olarak, mutlaka, sanırım, umarım, eminim,
elbette, tabi
55015 surety bond kefalet senedi
55016 surety kefalet, teminat, güvence, garanti, kefil
55017 suretyship kefalet
55018 surf dalga köpüğü, çatlayan dalgalar, sörf yapmak
55019 surface contamination yüzey kirliliği
55020 surface defect yüzey kusuru
55021 surface energy yüzey enerjisi
55022 surface fire örtü yangını
55023 surface hardening yüzey sertleştirme
55024 surface hardness yüzey sertliği
55025 surface insulation yüzey yalıtımı
55026 surface layer üst tabaka, üst yüzey
55027 surface leakage yüzey sızıntısı
55028 surface mail adi posta
55029 surface mining açık işletme
55030 surface pressure yüzey basıncı
55031 surface structure yüzeysel yapı
55032 surface temperature yüzey sıcaklığı
55033 surface tension yüzey gerilimi
55034 surface water yüzey suyu
55035 surface wave yüzey dalgası
55036 surface wind yüzey rüzgârı
55037 surface yüzey, (the ile) dış görünüş, su yüzüne çıkmak, (yol/vb.) sert
bir maddeyle kaplamak, (posta) adi
55038 surface-active agent yüzey aktif madde, yüzeyetkin özdek
55039 surface-active yüzey etkin, yüzey aktif
55040 surfacer planya kılgası
55041 surfacing kaplama, perdahlama
55042 surfactant yüzeyetkin özdek, yüzey aktif madde
55043 surfeit aşırı miktar
55044 surfer sörfçü
55045 surfing sörf
55046 surge büyük dalga, dalgalanma, dalgalanmak, yükselmek
55047 surgeon cerrah
55048 surgery cerrahlık, ameliyat, muayenehane
55049 surgical operation ameliyat
55050 surgical ward ameliyat koğuşu
55051 surgical cerrahi
55052 surging dalgalı, çalkantılı
55053 surjection üzerine fonksiyon, örtev
55054 surliness somurtkanlık, hırçınlık, huysuzluk
55055 surly kızgın, öfkeli, ters, sert, huysuz
55056 surmise sanmak, zannetmek, tahmin etmek
55057 surmount üstesinden gelmek, altetmek, yenmek
55058 surmountable çözümlenebilir
55059 surname soyad
55060 surpass geçmek, üstün olmak, baskın çıkmak, aşmak
55061 surpassing eşsiz, üstün, baskın
55062 surplus income gelir fazlası
55063 surplus water artık su
55064 surplus weight fazla ağırlık
55065 surplus gereğinden fazla miktar, fazlalık, gereğinden fazla, aşırı, fazla
55066 surplusage artan miktar, artık
55067 surprise sürpriz, şaşkınlık, baskın, şaşırtmak, hayrete düşürmek,
şaşkınlığa uğratmak, beklenmedik anda yakalamak, baskın yapmak
55068 surprising şaşırtıcı
55069 surreal gerçeküstü
55070 surrealism sürrealizm, gerçeküstücülük
55071 surrealist gerçeküstücü, sürrealist, gerçeküstücü kimse, sürrealist
55072 surrealistic sürrealist, gerçeküstü
55073 surrender teslim olmak, teslim etmek, hakkından vazgeçmek, feragat etmek,
teslim, vazgeçme, feragat
55074 surreptitious gizli, gizlice yapılan
55075 surrey hafif iki kişilik araba
55076 surrogate vekil
55077 surround kuşatmak, etrafını sarmak, çevirmek, kenar
55078 surrounding air hava, ortam
55079 surrounding çevredeki, civardaki
55080 surroundings çevre
55081 surtax ek vergi, munzam vergi, katma vergi
55082 surveillance gözetim, gözaltı
55083 survey instrument kontrol aleti, denetim aygıtı
55084 survey bakmak, incelemek, dikkatle göz gezdirmek, (bir yapıyı) yoklamak,
muayene etmek, durumunu sınamak, teftiş etmek, haritasını çıkarmak, yaygın kanı,
genel görüş/inceleme, harita çizme, haritasını çıkarma, teftiş, tetkik, inceleme,
yüzölçümü, ölçüm
55085 surveying mesaha bilimi, ölçme, haritacılık
55086 surveyor mesahacı
55087 surveyor's level ölçü terazisi
55088 survival kalım, hayatta kalma, yaşamı sürdürme, eskiden kalma şey, eskiden
beri süregelen şey
55089 survive hayatta kalmak, yaşamayı sürdürmek, sağ salim çıkmak, -den sağ
kurtulmak
55090 survivor ölümden dönen kimse, hayatta kalan
55091 survivorship sağ kalma
55092 susceptance süseptans
55093 susceptibility hassaslık, duyarlık, alınganlık
55094 susceptible (to ile) kolay etkilenen, etki altında kalan, -e dayanıksız, -den
çabuk etkilenen, -e karşı hassas
55095 susceptive alan, kabul eden, hassas
55096 suspect şüphelenmek, kuşkulanmak, kuşku duymak, farzetmek, zannetmek,
suçlu olduğuna inanmak, kuşkulanmak, -den şüphelenmek, değerinden şüphe etmek,
sanık, şüpheli, su götürür
55097 suspend asmak, sallandırmak, belli bir süre için durdurmak, dayandırmak,
ertelemek, askıya almak, (mektep/vb.'den) uzaklaştırmak
55098 suspended roof asma tavan, asma çatı
55099 suspended asılı
55100 suspender çorap askısı
55101 suspenders pantalon askısı
55102 suspense askıda kalma, kararsızlık, şüpheli beklenti
55103 suspension bridge asma köprü
55104 suspension of payment ödemenin durdurulması
55105 suspension asma, asılma, erteleme, süspansiyon, asıltı, süspansiyon askı
55106 suspensory asılı
55107 suspicion şüphe, kuşku, zan, itimatsızlık, güvenmeme, az miktar, zerre
55108 suspicious death şüpheli ölüm
55109 suspicious şüpheli, kuşkulu
55110 suspiciousness şüphelilik, kuşkululuk
55111 suspiration iç çekme, nefes alma
55112 suspire içini çekmek, ah çekmek
55113 suss (out ile) keşfetmek, bulmak, keşif yapmak, incelemek
55114 sustain a defeat yenilmek, hezimete uğramak
55115 sustain güçlendirmek, güçlü tutmak, güç vermek, uzun süre korumak,
sürdürmek, devam ettirmek, (acı/vb.) çekmek
55116 sustained devamlı
55117 sustenance besleme, güç verme, gıda, besin
55118 sustentation destekleme
55119 susurrant fısıltılı
55120 susurration fısıltı
55121 suture dikiş, dikiş ipliği, dikiş yeri, dikişle birleştirmek
55122 suzerain hükümdar, hükümdar
55123 suzerainty hükmetme, hükümdarlık
55124 svelte ince yapılı, fidan gibi
55125 swab temizleme bezi, (down ile) temizlemek, silmek, paspaslamak
55126 swabber temizleyici, hantal herif
55127 swaddle kundak, bebeği kundaklamak
55128 swaddling clothes kundak takımı
55129 swag soygunda ele geçirilen mal/pul, ganimet
55130 swage baskı kalıbı, kalıpta dövmek, kalıba basmak
55131 swager tokaç, biçimleme aracı
55132 swagger kasıla kasıla yürümek, kasıntılı yürüyüş, kasılma
55133 swaggerer edabaz
55134 swallow one's pride gururunu ayaklar altına almak
55135 swallow tail çatal kuyruk
55136 swallow the bait zokayı yutmak
55137 swallow up yiyip yutmak, yok etmek
55138 swallow yutmak, yutkunmak, inanmak, yemek, yutmak, yutma, yutkunma,
kırlangıç, karankuş
55139 swallow-tailed coat frak
55140 swallowhole obruk, düden
55141 swamp fever sıtma
55142 swamp bataklık, batak, suyla doldurmak, taşırmak, (iş/vb.) yüklemek
55143 swampy bataklık
55144 swan kuğu
55145 swank caka satmak, gösteriş yapmak, hava atmak
55146 swanky şık, gösterişli, havalı, tantanalı, debdebeli
55147 swanskin molton
55148 swap değiş tokuş etmek, takas etmek, değiştirmek, değiş tokuş, değiştirme,
takas
55149 sward çim, çimen
55150 swarm with dolup taşmak, kaynamak
55151 swarm (arı/vb.) küme, oğul, sürü, kalabalık, küme halinde ilerlemek
55152 swarthiness esmerlik
55153 swarthy esmer, yağız
55154 swash çalkantı, çalkalanmak
55155 swashbuckler kabadayı, palavracı
55156 swat (böcek/sinek/vb.) yassı bir şey ile vurmak, ezmek, vurma, ezme
55157 swath bir defada biçilen alan
55158 swathe (in ile) kumaşla sarmak, sargı ile sarmak, çevrelemek, sarmak
55159 swatter sineklik
55160 sway sallamak, sallanmak, etkilemek, sallanma
55161 swear a blue streak ana avrat dümdüz gitmek
55162 swear blind ekmek kuran çarpsın ki
55163 swear by inanmak, şaşmamak
55164 swear in bağlılık yemini ettirmek
55165 swear like a trooper ana avrat düz gitmek
55166 swear küfretmek, sövmek, yemin etmek, andiçmek, yemin ettirmek
55167 swearing yemin etme
55168 swearword küfür, sövgü
55169 sweat blood buram buran terlemek
55170 sweat cooling buharla soğutma
55171 sweat gland ter bezi
55172 sweat one's guts out kıçını yırtmak
55173 sweat suit eşofman
55174 sweat ter, telaş, zor iş, terlemek, alınteri dökmek, çok çalışmak
55175 sweater kazak
55176 sweating az pul verip çok çalıştırma
55177 sweatshirt uzun kollu pamuklu kazak
55178 sweatshop düşük verginli işyeri
55179 sweaty terli, ter kokulu, terletici, çok sıcak
55180 swede şalgam
55181 Sweden isveç
55182 Swedish isveç dili
55183 sweep away süpürüp temizlemek
55184 sweep circuit süpürme devresi, svip devresi
55185 sweep off his feet özüne âşık etmek, ikna etmek, kandırmak
55186 sweep sth under the carpet gizli tutmak, saklamak
55187 sweep the board ne var ne yoksa kazanmak
55188 sweep voltage süpürme gerilimi, svip voltajı
55189 sweep süpürmek, süpürerek temizlemek, hızla ilerlemek, şiddetle ilerlemek,
hız ve gururla ilerlemek, (bir alanı) çevrelemek, çevirmek, süpürme, geniş alan,
silkeleme, sallama, baca temizleyicisi, (at yarışı/vb.) bahis
55190 sweepback kanat geri çekikliği
55191 sweeper süpürücü
55192 sweeping geniş içerikli, genel
55193 sweepings süprüntü, çörçöp
55194 sweepstake (at yarışı/vb.) bahis
55195 sweet basil fesleğen
55196 sweet bay defne
55197 sweet corn mısır
55198 sweet gum amerikansığlası
55199 sweet herbs güzel kokulu otlar
55200 sweet pea kokulu bezelye çiçeği, ıtırşahi
55201 sweet potato tatlıçisil
55202 sweet tooth tatlı yiyeceklere düşkünlük
55203 sweet william hüsnüyusuf çiçeği
55204 sweet tatlı, tatlı, sevimli, hoş, şirin, tatlı, şekerleme
55205 sweet-scented güzel kokulu
55206 sweet-tempered yumuşak huylu
55207 sweeten tatlanmak, tatlılaşmak, tatlandırmak, tatlılaştırmak, yumuşatmak,
pohpohlamak
55208 sweetener şeker yerine kullanılan tat verici madde, tatlandırıcı
55209 sweetheart canım, tatlım, sevgilim
55210 sweetie sevgili, yavuklu
55211 sweetish tatlımsı
55212 sweetmeat şekerleme, bonbon
55213 sweetness tatlılık, sevimlik, şirinlik, güzel koku
55214 sweetpepper dolmalık biber
55215 sweetwater tatlılık alıcı
55216 swell resistant şişmez
55217 swell with pride göğsü kabarmak, koltuğu kabarmak
55218 swell şişmek, kabarmak, şişirmek, kabartmak, denizin dalgalanması, sesin
yükselmesi, (Aİ) çok iyi, süper, kalite
55219 swelling index şişme indisi
55220 swelling pressure şişme basıncı
55221 swelling kabarık, şiş, şişlik
55222 swelter çok terleme, sıcaktan bayılma, sıcaktan terlemek, ter dökmek
55223 sweltering çok sıcak, cehennem gibi
55224 sweptback wing ok biçimli kanat
55225 swerve aniden yana sapmak, (amaçtan) sapmak, dönmek, saptırmak,
döndürmek, ani dönüş, sapma
55226 swift çabuk, atik, tez, hızlı, kılıç kırlangıcı
55227 swift-footed hızlı koşan
55228 swiftness sürat, çabukluk, hız
55229 swig doya doya içmek
55230 swill (out/down ile) bol suyla çalkalamak/yıkamak, açgözlülükle içmek, bol
bol içmek, boy suyla yıkama/çalkalama, domuz yemi
55231 swim bladder yüzme kesesi
55232 swim with ile dolu olmak, kaplı olmak
55233 swim yüzmek, yüzerek geçmek, (baş) dönmek, gicellenmek, (with/in ile)
dolu/kaplı olmak, yüzme
55234 swimbell çan biçiminde yüzme kılganı
55235 swimmer yüzücü, yüzgeç
55236 swimmeret yüzgeç ayak
55237 swimming bath yüzme havuzu
55238 swimming costume kadın mayosu
55239 swimming pool yüzme havuzu
55240 swimming trunks erkek mayosu, mayo
55241 swimming yüzme, yüzme sporu, yüzücülük
55242 swimsuit kadın mayosu
55243 swindle (out of ile) dolandırmak, pulunu çarpmak, dolandırıcılık
55244 swindler dolandırıcı
55245 swine pis herif, domuz
55246 swineherd domuz çobanı
55247 swing axle esnek yarım dingil
55248 swing bridge açılır kapanır köprü
55249 swing door döner kapı
55250 swing mirror döner ayna
55251 swing pipe döner boru
55252 swing plough tekerleksiz saban
55253 swing sallanmak, sallamak, aniden geriye dönmek, ani dönüş yapmak, salınarak
yürümek, hoş bir ritmi olmak, hoş bir ritimle çalmak, sallanış, sallanma,
sallandırma, salıncak, dikkat çeken değişiklik, göze batan değişiklik
55254 swinge dövmek, vurmak, kamçılamak
55255 swingeing (özellikle pula ilişkin ayarlamalarda) en yüksek derecede, çok
miktarda
55256 swinging canlı, hareketli, yaşam dolu
55257 swingle keten tokmağı, (keten) tokmakla dövmek
55258 swinish domuz gibi
55259 swipe kuvvetli darbe, kuvvetli vuruş, çalmak, yürütmek, araklamak, (at ile)
kolunun bütün hızıyla vurmak, kuvvetli darbe indirmek
55260 swipes kalitesiz bira
55261 swirl girdap yaparak dönmek, (su/toz/duman/vb.) girdap, girdap gibi dönme
55262 swish ıslık sesi çıkarmak, hışırdamak, hışırtı, gösterişli, pahalı
55263 Swiss isviçreli kimse
55264 switch blade şalter bıçağı
55265 switch key kontak anahtarı
55266 switch off kapatmak, söndürmek
55267 switch on açmak
55268 switch over arna değiştirmek, tümüyle değişmek
55269 switch panel şalter panosu, anahtar panosu
55270 switch rail makas dili
55271 switch register anahtar yazmacı
55272 switch tie makas traversi
55273 switch şalter, devre anahtarı, çıngı düğmesi, (beklenmedik) değişiklik,
değişim, çubuk, ince ve kısa sopa, demiryolu makası, değiştirmek, değiş tokuş
etmek, dönmek., düğmeye basıp açmak/kapatmak/değiştirmek
55274 switchback eğimli ve zikzak hat, viraj, dönemeç
55275 switchboard operator santral memuru
55276 switchboard alısün santralı
55277 switches makas, demiryolu makası
55278 switching circuit anahtar devresi
55279 switching cereyan verme
55280 Switzerland isviçre
55281 swivel block fırdöndülü makara
55282 swivel hook döner kanca
55283 swivel lamp döner lamba
55284 swivel (round ile) kendi etrafında dönmek, döndürmek
55285 swollen şişmiş, şiş, kabarık, gururlu, şişinmiş, özünü beğenmiş
55286 swoon bayılmak
55287 swoop üstüne çullanmak, şığımak, üstüne çullanma, ani saldırı
55288 swop bkz.swap
55289 sword bayonet kasatura
55290 sword bearer silahtar
55291 sword belt palaska
55292 sword of Damocles Demokles'in kılıcı
55293 sword kılıç
55294 swordfish kılıçbalığı
55295 swordplay eskrim
55296 swordsman kılıç kullanmakta usta olan kimse
55297 sworn ezelî, değişmez
55298 swot hafız, inek, çok çalışan kimse/öğrenci, çok çalışmak, hafızlamak,
ineklemek
55299 sybarite hovarda
55300 sycamine karadut ağacı
55301 sycamore firavuninciri, çınar
55302 sycophancy dalkavukluk, parazitlik
55303 sycophant dalkavuk, yağcı
55304 syenite siyenit
55305 syllabic hece ile ilgili
55306 syllabicate hecelere ayırmak
55307 syllabication heceleme, seslemleme
55308 syllabify hecelere ayırmak
55309 syllabize hecelemek, hecelere ayırmak
55310 syllable hece, seslem
55311 syllabled heceli
55312 syllabus müfredat bağdarlaması, öğretim bağdarlaması, koyak
55313 syllepsis çiftleme
55314 syllogism tasım, kıyas
55315 sylph tenek perisi, güzel kız
55316 sylpish zarif
55317 sylvan ormanlık, meşe
55318 sylvine silvit
55319 symbiosis sembiyoz, ortakyaşama
55320 symbol sembol, simge
55321 symbolic address simgesel adres
55322 symbolic code simgesel kod
55323 symbolic instruction simgesel komut
55324 symbolic language simgesel dil
55325 symbolic logic sembolik mantık
55326 symbolic sembolik, simgesel
55327 symbolical sembolik, simgesel
55328 symbolism sembolizm, simgecilik
55329 symbolize sembolü olmak, sembolize etmek, simgelerle anlatmak
55330 symmetric circuit simetrik devre
55331 symmetric simetrik, bakışımlı
55332 symmetrical simetrik, bakışımlı
55333 symmetry simetri, bakışım
55334 sympathetic nerve sempatik sinir
55335 sympathetic nervous system sempatik sinir jüyesi
55336 sympathetic (to ile) karşısındakinin duygularına katılan, duygudaş
55337 sympathies karşısındaki ile aynı duyguyu paylaşma, duygudaşlık
55338 sympathize (with ile) (duygularına) katılmak, duygularını paylaşmak
55339 sympathy acıma, şefkat, halden anlama, başkalarının duygularını
paylaşma/anlama, duygudaşlık
55340 symphonic semfonik
55341 symphony semfoni
55342 symponious ahenkli, uyumlu
55343 symposium sempozyum
55344 symptom araz, bulgu, semptom, bulgu, belirti, işaret
55345 symptomatic belirtisi olan
55346 symptomatology semptomatoloji
55347 syn- (önek) ile, ile beraber, aynı zamanda
55348 synagogue sinagog, havra
55349 synanthereous birleşik anterli, çok başçıklı
55350 synapse sinir kavşağı, sinaps
55351 synapsis kromozomların birleşmesi, sinir kavşağı, sinaps
55352 synarthrosis oynamaz eklem
55353 sync senkronizasyon, eşzamanlama
55354 synchrocyclotron senkrosiklotron
55355 synchromesh senkromeç
55356 synchronic eşzamanlı, eşsüremli
55357 synchronism senkronizm, eşzamanlılık
55358 synchronization senkronizasyon, eşzamanlama
55359 synchronize (sögen) aynı zamana ayarlamak, ayarlarını birbirine uydurmak, eş
zamanlı/eş hızlı olmak, eş zamanlı/eş hızlı kılmak, senkronize etmek
55360 synchronized senkronize
55361 synchronizer senkronizör
55362 synchronoscope senkronoskop, eşzamangözler
55363 synchronous computer eşzamanlı bilgisayar
55364 synchronous speed senkron hız
55365 synchronous system eşzamanlı jüye
55366 synchronous working eşzamanlı çalışma
55367 synchronous eşzamanlı, senkron, senkronize
55368 synchrony eşzamanlılık, eşsürem, eşsüremlilik
55369 synchroscope senkroskop
55370 synchrotron senkrotron
55371 synclinal senklinal
55372 syncline senklinal, tekne
55373 synclinorium sinklinoryum
55374 syncopation sinkop, ortadan kısaltma, hece düşmesi
55375 syncope içses düşmesi, kalp sektesi
55376 syndic mutemet, müşavir
55377 syndicalism sendikacılık, sendikalizm, sendika idaresi
55378 syndicate sendika, sendika oluşturmak, sendikalaşmak
55379 syndication sendikasyon
55380 syndiotactic sindiyotaktik
55381 syndrome hastalık belirtileri, tüm semptomlar, sendrom
55382 synecdoche kapsamlayış
55383 syneresis birleme, sinerez
55384 synergy birlikte çalışma
55385 synesis gramer hatası, sözdizimi hatası
55386 synodic month kavuşum ayı
55387 synodic sinodal
55388 synonym eşanlamlı sözcük, eşanlamlı
55389 synonymous (with ile) eşanlamlı
55390 synonymy eşanlamlılık
55391 synopsis özet
55392 synoptic sinoptik
55393 synovia membrane sinovya zarı
55394 synovia sinovya, eklem sıvısı
55395 syntactic error sözdizim hatası
55396 syntactic sözdizimsel
55397 syntactical sözdizimine ait
55398 syntagm dizim, sentagma
55399 syntagmatic dizimsel
55400 syntagmatics dizimbilim
55401 syntax error sözdizim hatası
55402 syntax sentaks, sözdizim
55403 synthesis sentez, bireşim
55404 synthesize sentez yaparak oluşturmak, sentezle birleştirmek
55405 synthesizer sintisayzır
55406 synthetic fiber sentetik lif
55407 synthetic manure suni gübre, yapay gübre
55408 synthetic resin sentetik reçine
55409 synthetic sentetik, yapay
55410 syphilis frengi
55411 syphilitic frengili, frengili
55412 syphon bkz.siphon
55413 Syria Suriye
55414 Syrian Suriyeli
55415 syringa leylak, beyaz yasemin
55416 syringe şırınga, şırıngalamak, şırıngayla temizlemek
55417 syrinx östaki borusu, fistül
55418 syrup şurup
55419 syrupy şurup gibi, şuruplu, ağdalı, çok tatlı, aşırı duygusal
55420 system analysis jüye analizi, jüye çözümleme
55421 system check jüye denetimi
55422 system disk jüye diski
55423 system engineering jüye kıvcılığı
55424 system integrity jüye bütünlüğü
55425 system log jüye kaydı, jüye günlüğü
55426 system maintenance jüye bakımı
55427 system of accounts muhasebe jüyesi
55428 system of equations denklemler jüyesi
55429 system of logarithms logaritma jüyesi
55430 system point jüye çekidi
55431 system program jüye bağdarlaması
55432 system jüye, sistem
55433 systematic error sistematik hata
55434 systematic jüyeli, sistematik
55435 systematically jüyeli olarak
55436 systematics sistematik
55437 systematization jüyeleştirme
55438 systematize jüyeleştirmek, sistematize etmek
55439 systemic circulation büyük kan dolaşımı
55440 systemic disease sistemik hastalık
55441 systemic sistemik
55442 systems analysis jüye analizi, jüye çözümleme
55443 systems analyst jüye analisti, jüye çözümleyici
55444 systems engineer jüye kıvcısı
55445 systems engineering jüye kıvcılığı
55446 systems man organizatör
55447 systems operator jüye operatörü
55448 systems programmer jüye bağdarlamacısı
55449 systems programming jüye bağdarlamalama
55450 systems software jüye yazılımı
55451 systole kalbin kasılması, sistol, kasım
55452 systolic sistolik, kasımlı
55453 T-shirt tişört
55454 Ta ever so çok sağ ol
55455 ta sağ ol, eyvallah
55456 ta-ta hoşça kal!, eyvallah!
55457 tab etiket, brit, askı, (Aİ) fatura, hesap
55458 tabard cüppe
55459 tabasco bir çeşit biber
55460 tabby tekir kedi
55461 tabernacle seyyar Yahudi tapınağı
55462 tablature resim
55463 table d'hôte tabldot
55464 table microphone masa mikrofonu
55465 table of contents içindekiler
55466 table salt sofra tuzu
55467 table talk sofra sohbeti
55468 table tennis masatenisi
55469 table masa, yemek, sofra, tablo, keste, çizelge, tasarıyı müzakereye sunmak
55470 table-water maden suyu, yeraltı suyu
55471 tableau tablo, keste, resim
55472 tableaux keste, resimler
55473 tablecloth masa örtüsü, sofra örtüsü, desterhan
55474 tableland yayla, plato
55475 tablespoon servis kaşığı
55476 tablet tablet, kitabe, yazıt, tablet
55477 tableware sofra takımı
55478 tabloid küçük sayfalı, bol resimli yenün
55479 taboo tabu, yasak
55480 tabouret tabure, ketil
55481 tabula sümüğün sert ve düz yüzeyi
55482 tabular masa gibi düz, çizelge biçiminde
55483 tabulate cetvel haline koymak, çizelgelemek
55484 tabulation cetvel haline koyma, çizelgeleme
55485 tabulator keste yapıcı, çizelgeleyici, tabülatör
55486 tachograph takograf, kilometre saati
55487 tachometer takometre, devirölçer, dönüşölçer
55488 tachycardia taşikardi
55489 tachymeter takeometre, araziölçer
55490 tacit söylenmeden anlaşılan
55491 taciturn sessiz, sakin, suskun, az konuşan, karadinmez
55492 taciturnity suskunluk, sessizlik
55493 tack about volta etmek
55494 tack mortgages ipotekleri birleştirmek
55495 tack on eklemek, ilave etmek
55496 tack rivet tutturma perçini
55497 tack ufak çivi, raptiye, pünez, gidiş, yol, rota, teyel, çivi ya da raptiye
ile tutturmak, çakmak, orsa etmek, kumaşı teyellemek, çatmak
55498 tackiness yapışkanlık
55499 tackle halat takımı, takım, donatı, marke etmek, uğraşmak, çaresine
bakmak, üstesinden gelmek, topu kapmak, ayağından almak, yakalamak, saldırmak
55500 tackweld teyel kaynağı ile tutturmak
55501 tacky yapışkan, adi, kalitesiz, üçüncü sınıf, boktan
55502 tact zaman ve durumun gerektirdiği biçimdeki davranış, davranış inceliği,
insanlarla anlaşabilme yetisi
55503 tactful ince düşünüşlü, sezgisi güçlü, nazik, sezinçli
55504 tactfulness ince düşünme, düşüncelilik, sezinç
55505 tactic taktik, yönlem
55506 tactical taktik
55507 tactician taktikçi, taktik veren kimse
55508 tactics taktik
55509 tactile dokunma duyusuna ilişkin, dokunsal
55510 tactless patavatsız, düşüncesiz, sezinçsiz, densiz
55511 tactlessness patavatsızlık, düşüncesizlik, densizlik
55512 tactual sense dokunma duyusu
55513 tactual dokunma duyusu ile ilgili, dokunsal
55514 tadpole iribaş
55515 taenia şerit, tenya, bağırsak kurdu, pervaz
55516 taeniafuge bağırsak kurdunu düşüren ilaç
55517 taffeta tafta
55518 taffrail kıç küpeştesi
55519 taffy karamela
55520 tag with birine yüklemek, üstüne atmak
55521 tag etiket, fiş, çok sık kullanılan laf, beylik laf, etiketlemek, fiş
takmak, eklemek, (along/on ile) peşine takılmak, birlikte gitmek, takılmak, elim
sende oyunu
55522 tagger etiket koyan kimse, ince demir levha
55523 tail assembly kuyruk takımı
55524 tail away kötüye gitmek, azalmak
55525 tail beam bindirme kiriş
55526 tail behind birinin peşinden gitmek
55527 tail bone kuyruk sümüğü
55528 tail coat frak
55529 tail end en son kısım
55530 tail feather kuyruk tüyü
55531 tail fin kuyruk stabilizörü
55532 tail fuse dip tapa
55533 tail lamp arka lambası
55534 tail light stop lambası
55535 tail off kötüye gitmek, zayıflamak, gittikçe azalmak
55536 tail parachute kuyruk paraşütü
55537 tail piece bindirme kiriş, yarım kiriş
55538 tail pipe egzoz uç borusu, kuyruk egzoz borusu
55539 tail rotor kuyruk pervanesi
55540 tail shaft uskur şaft, kuyruk şaftı
55541 tail spin kuyruk virili
55542 tail surface kuyruk yüzeyi
55543 tail unit kuyruk takımı
55544 tail wind kuyruk rüzgârı
55545 tail kuyruk, göt, bozuk pulun resimsiz tarafı, yazı, kuyruk gibi peşine
takılmak, yakından izlemek
55546 tail-heavy kuyruğu ağır
55547 tailboard arka kapak
55548 tailed kuyruklu
55549 tailgate arka kapak
55550 tailings şeker topağı
55551 tailless plane kuyruksuz uçak
55552 tailless kuyruksuz
55553 taillight arka lamba
55554 tailor terzi, elbise dikmek, yeni bir biçim vermek
55555 tailor-made ısmarlama dikilmiş, uygun
55556 tailored costume ısmarlama kostüm
55557 tailored suit ısmarlama elbise
55558 tailored (giysi) yeni bir biçim verilmiş, iyi oturtulmuş
55559 tailpiece son kısım
55560 tailplane kuyruk yüzeyi
55561 tails frak
55562 tailspin kuyruk çevrintisi, panik
55563 tailstock (torna) gezer punta gövdesi
55564 taint lekelemek, leke sürmek, kara çalmak, bozmak, leke, pis koku, ayıp,
kusur
55565 take a back seat köşesine çekilmek
55566 take a bath yıkanmak, banyo yapmak
55567 take a bathroom banyo yapmak, yıkanmak
55568 take a bearing kerteriz etmek
55569 take a bus otobüse binmek
55570 take a chair oturmak
55571 take a chance riske girmek
55572 take a copy suretini çıkarmak
55573 take a cruise vapurla geziye çıkmak
55574 take a dim view of küçük görmek
55575 take a dim view iyi gözle bakmamak
55576 take a dip dalış yapmak, dalmak, cummak
55577 take a fancy to hoşlanmaya başlamak
55578 take a gander göz atmak
55579 take a hint leb demeden leblebiyi anlamak
55580 take a leaf out of sb's book özüne örnek almak
55581 take a licking kötek yemek
55582 take a photograph resim çekmek
55583 take a pity on acımak
55584 take a rest dem almak
55585 take a seat lütfen oturun, buyrun oturun
55586 take a shine to kanı kaynamak
55587 take a short break birkaç günlük bir tatile çıkmak
55588 take a shot in the dark kafadan atmak
55589 take a shower duş almak
55590 take a stand on kararlı olmak
55591 take a stand tavır almak
55592 take a tumble tepetaklak gitmek
55593 take a vote on sth oya koymak
55594 take a vow ant içmek
55595 take aback şaşırtmak
55596 take about gezdirmek
55597 take advantage of -dan faydalanmak, kazanç sağlamak
55598 take after -e benzemek, -e çekmek
55599 take aim nişan almak
55600 take an examination sınava girmek
55601 take an oath yemin etmek
55602 take an objection to sth itiraz etmek
55603 take apart sökmek, parçalarına ayırmak
55604 take as read araştırmadan kabul etmek
55605 take at one's word sözüne güvenmek
55606 take away çalmak, alıp götürmek, kaldırmak, çıkarmak
55607 take back geri almak, eskileri düşündürmek
55608 take by surprise ansızın olmak, şaşırtmak
55609 take care of yourself özüne yakşı bak!
55610 take care of -e dikkat etmek, bakmak, ilgilenmek, dövmek
55611 take charge of sorumluluğunu almak
55612 take coals to Newcastle denize su taşımak, gereksiz yere eşya götürmek
55613 take courage cesaretlenmek
55614 take cover sığınmak, siper almak
55615 take down sökmek, parçalarına ayırmak, yazmak, kaydetmek
55616 take effect yürürlüğe girmek, etki etmek
55617 take exception aynı görüşte olmamak
55618 take for granted itirazsız kabul etmek
55619 take for sanmak
55620 take goods on approval muhayyer almak
55621 take great care of itina göstermek, avaylamak
55622 take great pains özenip bezenmek
55623 take heart cesaretlenmek
55624 take heed of önem vermek, dikkat etmek
55625 take in good part darılmamak, gücenmemek
55626 take in hand üstüne almak, yola getirmek
55627 take in almak, içine almak, içermek, kandırmak, aldatmak
55628 take into account dikkate almak, hesaba katmak
55629 take into consideration göz önünde bulundurmak, hesaba katmak
55630 take into custody gözaltına almak
55631 Take it easy özünü yorma, kolayına bak, sakin ol
55632 take it hard derin acı duymak
55633 take it on the chin metanetle karşılamak
55634 take it out of sb bütün gücünü tüketmek
55635 take kindly to hoşlanmak
55636 take leave of one's senses aklını peynir ekmekle yemek
55637 take leave ayrılmak, veda etmek
55638 take measures önlem almak, tedbir almak
55639 take my tip öğüdümü tut
55640 take note of -e önem vermek
55641 take notice of dikkate almak, umursamak, farkına varmak
55642 take off one's hat to sb birisine şapka çıkarmak
55643 take off (giysi) çıkarmak, (uçak) havalanmak, kalkmak
55644 take office görev almak
55645 take on board kabul etmek
55646 take on trust kanıtsız kabul etmek, güvenmek
55647 take on işe almak, görev vermek, kavga etmek, üstlenmek
55648 take one at one's word sözünü tutmak
55649 take one's breath away birinin nefesini kesmek, heyecanlandırmak
55650 take one's choice beğendiğini almak
55651 take one's hat off to takdir etmek
55652 take one's life in one's hands kelleyi koltuğa almak, canını dişine
takmak
55653 take one's medicine başa geleni çekmek
55654 take one's time acele etmemek, fazla vaktini almak
55655 take out a loan bankadan kredi almak
55656 take out a patent patent çıkartmak
55657 take out on hırsını -den almak
55658 take out içinden çıkarmak, bir yere götürmek, edinmek
55659 take over devralmak, yönetimi almak, üzerine almak
55660 take pains with çok uğraşmak
55661 take part in -e katılmak, iştirak etmek
55662 take pity on acımak
55663 take place meydana gelmek, olmak
55664 take possession ele geçirmek, almak
55665 take pot luck verileni almak, bulduğunu yemek
55666 take refuge sığınmak
55667 take root kök salmak
55668 take sb aback şaşırtmak, afallatmak
55669 take sb by surprise gafil avlamak
55670 take sb down a peg or two burnunu kırmak, bozum etmek
55671 take sb for a ride kazıklamak, aldatmak, kandırmak
55672 take sb out of himself neşelendirmek, yüzünü güldürmek
55673 take sb to one's bosom bağrına basmak
55674 take sb to task azarlamak, paylamak
55675 take sb unawares gafil avlamak, şaşırtmak
55676 take sb's breath away -in nefesini kesmek, heyecanlandırmak
55677 take sb's measure birinin yeteneğini tartmak
55678 take sb's word for it söylediğine inanmak
55679 take seriously ciddiye almak
55680 take shape biçimlenmek, gerçekleşmek, şekillenmek
55681 take shelter sığınmak, daldalanmak, barınmak, siperlenmek, saklanmak,
siper almak, duldalanmak
55682 take sides with -ın tarafını tutmak
55683 take sides taraf tutmak
55684 take steps önlem almak, tedbir almak
55685 take sth amiss gücenmek
55686 take sth for granted itirazsız kabul etmek
55687 take sth on the chin sineye çekmek
55688 take sth out on sb acısını başkasından çıkarmak
55689 take sth to heart ağrına gitmek
55690 take sth up with görüşünü almak
55691 take stock enine boyuna düşünmek, envanter yapmak
55692 take the air tenek almak
55693 take the bit in one's teeth idareyi ele almak
55694 take the bread out of sb's mouth ekmeğini elinden almak
55695 take the bull by the horns güçlüklere cesaretle karşı koymak
55696 take the cake birinciliği kazanmak
55697 take the can ceremeyi çekmek
55698 take the chair bir toplantıya başkanlık etmek, celseyi açmak
55699 take the field savaşa girmek
55700 take the gilt off the gingerbread tadını kaçırmak
55701 take the hell out of sb iflahını kesmek
55702 take the helm idareyi eline almak
55703 take the lid off iş karıştırmak
55704 take the offensive saldırıya geçmek
55705 take the piss out of alay etmek
55706 take the place of birinin yerine geçmek
55707 take the plunge düşünüp taşındıktan sonra işe girişmek
55708 take the rap suçu üstüne almak
55709 take the starch out of hamur gibi yapmak
55710 take the words out of one's mouth lafı ağzından almak
55711 take time vakit almak, vakit istemek
55712 take to drink içkiye başlamak, özünü içkiye vermek
55713 take to flight firar etmek
55714 take to heart yüreğinde hissetmek, ciddiye almak
55715 take to one's heels tabanları yağlamak
55716 take to pieces parçalara ayırmak, sökmek
55717 take to the road serseri olmak, avare olmak
55718 take to hoşlanmak, alışkanlık edinmek, çekilmek, kaçmak
55719 take trouble zahmete girmek, zahmet etmek
55720 take turns sırayla yapmak
55721 take umbrage gücenmek
55722 take up arms silaha sarılmak
55723 take up the cudgels for arka çıkmak
55724 take up with ile arkadaş olmak
55725 take up girişmek, başlamak, kaplamak, işgal etmek
55726 take vengeance on intikam almak
55727 take wing uçmak, kanat çalmak, uçup yükseklere kalkmak, kaçmak, sıvışmak,
götürülmek, ekilmek, taban almak, yayınmak
55728 take wings uçmak, uçup gitmek, yok olmak
55729 Take your pick Seçimini yap
55730 take almak, götürmek, kiralamak, tutmak, kazanmak, almak, (sınav) girmek,
(yaçınını) çekmek, kabullenmek, üstlenmek, almak, gerektirmek, istemek, (içine)
almak, taşıma, hasılat, pul, kâr, çekim
55731 take-home foods hazır gıda maddeleri
55732 take-home pay net gelir, safi vergin
55733 takeaway hazır yemek satan dükkân, hazır yemek satan dükkândan alınan
55734 takedown sökülebilir, demontabl, sökme, parçalara ayırma
55735 takeoff runway kalkış pisti
55736 takeoff speed kalkış hızı
55737 takeoff weight kalkış ağırlığı
55738 takeoff havalanma, kalkış, taklit
55739 takeover devralma, ele geçirme, yönetimi alma, devir
55740 taker alıcı, müşteri
55741 taking çekici
55742 takings kâr, kazanç, hasılat, gelir
55743 talc talk pudrası
55744 talcum powder talk pudrası
55745 talcum talk
55746 tale hikâye, nağıl, ertek, masal, palavra, yalan, martaval, dedikodu
55747 talebearer dedikoducu, gammaz, nağılbaz
55748 talebearing kovuculuk
55749 talent scout yıldız avcısı
55750 talent doğal yetenek
55751 talented yetenekli
55752 taleteller hikâyeci, masalcı, dedikoducu, yalancı
55753 talion kısas
55754 talipes yumru ayak
55755 talisman tılsım, uğur, uğurluk
55756 talismanic tılsımlı
55757 talk a blue streak jet gibi konuşmak
55758 talk a mile a minute çan çan etmek
55759 talk about hakkında konuşmak, bahsetmek, lafını etmek
55760 talk at boşuna konuşmak
55761 talk away durmadan konuşmak, konuşarak vakit geçirmek
55762 talk back to karşı gelmek, karşılık vermek
55763 talk back iç konuşma
55764 talk big övünmek, atıp tutmak, dem vurmak
55765 talk business iş konuşmak
55766 talk down to küçümseyici bir biçimde konuşmak
55767 talk in circles lafı ağzında gevelemek
55768 talk in telephone numbers bire bin katmak
55769 talk into -meye ikna etmek
55770 talk nineteen to the dozen hızlı ve sürekli konuşmak
55771 talk nonsense saçmalamak, zırvalamak, çene yormak
55772 talk one's head off birisinin kafasını şişirmek
55773 talk one's way out of içini dökmek, konuşup rahatlamak
55774 talk out of -memeye ikna etmek, -den vazgeçirmek
55775 talk over görüşmek, tartışmak
55776 talk round caydırmak, ikna etmek
55777 talk sense mantıklı konuşmak, makul konuşmak
55778 talk shop iş konuşmak
55779 talk through one's hat palavra atmak, saçmalamak
55780 talk konuşmak, konuşma, görüşme, sohbet, konuşma biçimi, konuşma, boş laf
55781 talkative konuşkan, şapır, yanşak, sirgep, çenesi düşük, geveze
55782 talkativeness konuşkanlık, gevezelik
55783 talkee-talkee palavra, masal
55784 talker konuşmacı
55785 talkie konuşkan, geveze
55786 talking picture sözlü yanka
55787 talking konuşan, konuşma
55788 talking-to azarlama, paylama, azar, fırça
55789 talky talk gevezelik
55790 talky konuşkan
55791 tall order olmayacak iş
55792 tall story palavra, maval, masal
55793 tall uzun boylu, ...boyunda, yüksek
55794 tallness uzun boyluluk, yükseklik
55795 tallow donyağı
55796 tallowy yağlı
55797 tally shop taksitle satış yapan dükkân
55798 tally trade taksitli alışveriş
55799 tally hesap, çetele, skor
55800 tally-ho haydi!, aport!
55801 tally-sheet hesap listesi
55802 tallyman ucuzcu
55803 talon pençe
55804 talus birikinti, aşık, ayak bileği, meyil
55805 tamable evcilleştirilebilir
55806 tamarack karaçam, amerikan çamı
55807 tamarind demirhindi
55808 tamarisk ılgın
55809 tambour kasnak
55810 tambourine tef
55811 tame evcil, yumuşak başlı, uysal, sıkıcı, yavan, tatsız, evcilleştirmek,
ehlileştirmek, dize getirmek
55812 tameable evcilleştirilebilir
55813 tameness uysallık, evcillik
55814 tamer vahşi döngül eğiticisi
55815 tammy kumaştan süzgeç
55816 tamp tokmaklamak, bastırıp sıkıştırmak
55817 tamper (with ile) karıştırmak, kurcalamak, oynamak
55818 tamping sıkılama, tokmaklama
55819 tampon (adet zamanı kullanılan) tampon
55820 tan (döngül derisi) tabaklamak, sepilemek, güneşte yanmak, bronzlaşmak,
bronzlaştırmak, güneş yanığı, sarımsı kahverengi
55821 tanager bir çeşit ispinoz
55822 tandem iki kişilik bisiklet
55823 tang keskin koku, keskin tat
55824 tangency teğet geçme
55825 tangent tanjant, teğet
55826 tangential acceleration teğetsel ivme
55827 tangential teğetsel, yüzeysel
55828 tangerine mandalina
55829 tangibility tutulabilme
55830 tangible property maddi mallar
55831 tangible dokunulabilir, elle hissedilebilen, gerçek, elle tutulur, somut,
kesin
55832 tangle with atışmak, kapışmak, tartışmak
55833 tangle dolaştırmak, karmakarışık etmek, arap saçına çevirmek, arap
saçına dönmek, dolaşmak, karışmak, dolaşık şey, dolaşmış kelep, dolaşmış yumak,
cancal, karmakarışık şey, dolaşıklık, arapsaçı, düğüm, dava, münakaşa
55834 tango tango, tango yapmak
55835 tangy keskin
55836 tank car sarnıçlı vagon
55837 tank mine tank mayını
55838 tank truck tanker
55839 tank tank, (gaz/sıvı/vb.) depo, tank, sarnıç, benzin deposu
55840 tankard maşrapa
55841 tanker tanker
55842 tannate tanenli asit tozu
55843 tanner sepici, tabak
55844 tannery bkz.tanyard
55845 tannic tanenli
55846 tannin tanen
55847 tanning sepileme, tabaklama
55848 tansy solucan otu
55849 tantalate tantalat
55850 tantalite tantalit
55851 tantalization boşuna ümit verme, umutlandırıp vermeme
55852 tantalize boşuna ümit vermek, umutlandırıp vermemek
55853 tantalizing düş kırıklığına uğratan
55854 tantalum tantal
55855 tantamount (to ile) eşit, eşdeğer, aynı değerde, eşdeğerde
55856 tantivy dörtnala
55857 tantrum öfke nöbeti, sinir krizi
55858 tanyard tabakhane, sepi yeri
55859 tap bolt saplama, pim
55860 tap borer zıvana matkabı
55861 tap dance step dans
55862 tap dancer step dansçısı
55863 tap root kazıkkök
55864 tap water musluk suyu
55865 tap musluk, tapa, tıkaç, tapa ya da musluğu açmak, (alısün konuşmalarını)
gizli bağlantı kurarak dinlemek, delip ya da kesip içindeki sıvıyı çekmek,
kullanmak, hafifçe vurmak, hafif vuruş
55866 tape cartridge kaset
55867 tape deck dek teyp, şerit birimi
55868 tape drive şerit sürücü
55869 tape feed şerit besleme, şerit ilerletme
55870 tape label şerit etiketi
55871 tape leader bant amorsu
55872 tape measure şerit metre, mezür
55873 tape operating system şerit işletim jüyesi
55874 tape punch şerit delici, şerit delgileyici
55875 tape reader şerit okuyucu
55876 tape recorder teyp, kasetçalar
55877 tape recording banda alma, bant kayıt
55878 tape reproducer şerit çoğaltıcı, şerit tıpkılayıcı
55879 tape skip şerit atlatıcı, şerit atlatma komutu
55880 tape unit şerit birimi
55881 tape up şeritle bağlamak
55882 tape şerit, bant, ses kayıt bantı, kaset, bant, banda kaydetmek, banda
çekmek, (up ile) şeritle bağlamak
55883 taper uca doğru incelmek, sivrilmek, inceltmek, ucunu sivriltmek, ince ve
uzun mum
55884 tapered konik
55885 tapering gittikçe incelen, konik, daralan, sivrilmiş
55886 tapestry duvar halısı
55887 tapeworm tenya, şerit, bağırsak solucanı
55888 tappet rod itici çubuk
55889 tappet kol, manivela
55890 tapping hafifçe vurma, kılavuz çekme
55891 taproot kazıkkök, anakök
55892 tapster barmen
55893 tar board katranlı levha
55894 tar brush katran fırçası
55895 tar asfalt, katran, asfaltlamak, asfalt dökmek, katranla kaplamak
55896 taradidle yalan
55897 tarantula büyük zehirli bir örümcek, tarantula
55898 taraxacum hindiba kökü
55899 tarboard katranlı mukavva
55900 tardigrade yavaş yürüyen
55901 tardiness ağırlık, yavaşlık, gecikme, rötar
55902 tardy ağır, yavaş, geç, gecikmiş
55903 tare dara, burçak, darasını almak, darasını düşmek
55904 target computer hedef bilgisayar
55905 target date amaçlanan tarih
55906 target language hedef dil, amaç dil
55907 target machine amaç kılga
55908 target price hedef fiyat
55909 target program hedef bağdarlama, amaç bağdarlama
55910 target hedef, hedef tahtası, amaç, erek, hedef, alay konusu kimse/şey,
şamar oğlanı
55911 tariff barriers gümrük engelleri
55912 tariff rate gümrük vergisi oranı
55913 tariff wall gümrük duvarı
55914 tariff tarife, gümrük vergisi
55915 tarlatan tarlatan
55916 tarmac asfalt, asfalt alanı
55917 tarmacadam bkz.tarmac
55918 tarn küçük dağ gölü
55919 tarnish sönükleşmek, kararmak, donuklaşmak, karartmak, donuklaştırmak,
sönükleştirmek
55920 tarot fal bakmak için kullanılan 'lik iskambil destesi
55921 tarpaulin katranlı muşamba
55922 tarradiddle yalan, kaçamaklı söz
55923 tarred with the same brush aynı yolun yolcusu
55924 tarry katranlı, oyalamak, geç kalmak, yubanmak, durmak, beklemek
55925 tarsal bone ayak bileği sümüğü
55926 tarsal ayak bileği ile ilgili
55927 tarsia kakmacılık
55928 tarsus ayak bileği, tarsus
55929 tart turta, orospu, keskin, acı, ters, aksi, acı, iğneleyici
55930 tartan ekose (kumaş)
55931 tartar emetic potasyum tartarat asidi
55932 tartar sauce sos tartar, balık sosu
55933 tartar kefeki, pesek, şirret, bela, vahşi kimse
55934 tartaric acid tartarik asit
55935 tartaric tartarik
55936 Tartary Tataristan
55937 tartness keskinlik, acılık, ekşilik
55938 tartrate tartarat
55939 tartrazine (boya) tartrazin
55940 task force özel birlik, özel görev timi
55941 task master angaryacı, amir, usta
55942 task queue görev kuyruğu
55943 task wages götürü vergin
55944 task work götürü iş
55945 task vazife, görev, yumuş, iş
55946 taskmaster başkasına iş yükleyen kimse, angaryacı
55947 tassel püskül, kotaz
55948 taste bud tat alma cisimciği
55949 taste tatmak, tadına bakmak, tat almak, tadını almak, belli bir tadı olmak,
tat, tadımlık, beğeni, zevk
55950 tasteful zevkli
55951 tastefulness zevklilik
55952 tasteless tatsız, zevksiz
55953 tastelessness tatsızlık, zevksizlik
55954 taster çeşnici, içki ya da yemeklerin tadına bakan kimse
55955 tastiness lezzetlilik
55956 tasty lezzetli, tatlı
55957 tatter çaput, paçavra
55958 tattered yırtık pırtık, eski püskü
55959 tatters yırtık pırtık giysi, paçavra
55960 tatting mekik oyası
55961 tattle dedikodu, gevezelik, gevezelik etmek, fitlemek, gammazlamak
55962 tattler boşboğaz, dedikoducu kimse
55963 tattoo dövme yapmak, dövme, trampet sesi, bando gösterisi
55964 tatty dağınık, pejmürde, eski püskü
55965 taunt alay etmek, sataşmak, iğnelemek, alay, sataşma, iğneleme
55966 taurine taurin, torin
55967 Taurus Boğa burcu
55968 taut gerili, sıkı, gergin, gergin, gerilmiş, telaşlı
55969 tauten gerginleştirmek, pekiştirmek, kasmak
55970 tautness gerginlik
55971 tautology gereksiz tekrar
55972 tautomer tautomer
55973 tavern taverna
55974 taw postu işleyip kösele yapmak
55975 tawdriness adilik, zevksizlik, cafcaflılık
55976 tawdry adi, zevksiz, cafcaflı
55977 tawer sepici
55978 tawery tabakhane
55979 tawny owl alaca baykuş
55980 tawny esmer, sarımsı kahverengi
55981 tax administration vergi dairesi
55982 tax allowance vergi muafiyeti
55983 tax assessment vergi tahakkuku
55984 tax avoidance vergiden kaçınma
55985 tax base vergi matrahı
55986 tax bracket vergi baremi, vergi dilimi
55987 tax collector vergi tahsildarı
55988 tax consultant vergi müşaviri
55989 tax deductible vergiden düşülebilir
55990 tax dodger vergi kaçakçısı
55991 tax evader vergi kaçakçısı
55992 tax evasion vergi kaçırma
55993 tax exempt vergiden muaf, vergisiz
55994 tax liability vergi yükümlülüğü
55995 tax on land arazi vergisi
55996 tax payer vergi mükellefi, vergi sorumlusu
55997 tax rate vergi oranı
55998 tax rebate vergi iadesi
55999 tax refund vergi iadesi
56000 tax relief vergi indirimi
56001 tax return vergi beyanı
56002 tax value vergi değeri
56003 tax with ile suçlamak
56004 tax vergilendirmek, vergi koymak, yormak, zorlamak, vergi, külfet, yük
56005 tax-free income vergi dışı gelir
56006 tax-free investment vergiden muaf yatırım
56007 tax-free vergiden muaf olan, vergisiz
56008 taxable income vergiye tabi gelir
56009 taxable vergiye tabi
56010 taxation vergilendirme, vergi miktarı, vergi
56011 taxgatherer tahsildar
56012 taxi driver taksi haydavcısı
56013 taxi meter taksimetre
56014 taxi rank taksi durağı
56015 taxi stand taksi durağı
56016 taxi taksi, (uçak) yerde ilerlemek, taksi yapmak
56017 taxicab taksi
56018 taxidermist döngül postunu dolduran kimse, tahnitçi
56019 taxidermy döngül postunu doldurma sanatı
56020 taximeter taksimetre
56021 taxis taksi, göçüm
56022 taxonomic taksonomik
56023 taxonomy taksonomi, sınıflandırma ilmi
56024 te-hee kıkır kıkır gülme
56025 tea caddy çay kavanozu, çay kutusu
56026 tea cosy çaydanlık örtüsü
56027 tea drinker çay tiryakisi
56028 tea party çay daveti, çay partisi
56029 tea rose çay gülü
56030 tea service çay takımı
56031 tea towel bulaşık kurulama bezi
56032 tea urn semaver
56033 tea wagon tekerlekli servis masası
56034 tea çay, ösümlük çayı, öğleden sonraları yenen hafif yemek
56035 teabag poşet çay
56036 teach one's grandmother to suck eggs tereciye tere satmak
56037 teach öğretmek, ders vermek
56038 teach-in tartışma, münazara
56039 teachable öğrenmeye hevesli
56040 teacher üstat, mektep işçisi, muallim, mirza, pedagog
56041 teaching aids öğretim araçları
56042 teaching machine öğretici araç
56043 teaching staff öğretim üyesi
56044 teaching öğretim, ders, öğreti, öğretmenlik
56045 teacup çay fincanı
56046 teagarden çay ve hafif yiyecekler bulunduran açık hava lokantası, çay
yetiştirilen geniş arazi
56047 teahouse çayevi
56048 teak tik ağacı
56049 teal çamurcun
56050 tealeaf çay yaprağı
56051 team spirit takım ruhu
56052 team up with ile birlikte çalışmak
56053 team up birlikte çalışmak, ekip çalışması yapmak
56054 team work ekip çalışması
56055 team takım, türküm, ekip, aynı aracı çeken döngüller
56056 teamster yük arabacısı
56057 teamwork ekip çalışması
56058 teapot demlik
56059 tear a strip off harcını vermek
56060 tear along (hızla/süratle) geçmek, çapmak
56061 tear bomb göz yaşartıcı bomba
56062 tear down yıkmak, alaşağı etmek, yerle bir etmek
56063 tear duct gözyaşı arnası
56064 tear gas göz yaşartıcı gaz
56065 tear gland gözyaşı bezi
56066 tear into saldırmak
56067 tear one's hair saçını başını yolmak
56068 tear up yırtarak parçalamak, parça parça etmek
56069 tear gözyaşı, yırtmak, cırmak, yırtılmak, cırılmak, kopmak, koparmak, hızla
ilerlemek, paldır küldür gitmek, (giysi/çönge/vb.) yırtık, sökük
56070 tearaway gürültücü, vahşi genç
56071 teardrop gözyaşı damlası
56072 tearful ağlayan, gözü yaşlı, ağlamaklı
56073 tearing çılgınca, korkunç, müthiş, yırtma, yırtılma
56074 tearless ağlamayan
56075 tearoom çay ve hafif yemekler bulunduran lokanta
56076 tease sataşmak, takılmak, alay etmek, rahatsız etmek, rahat vermemek,
sataşan, alaycı, muzip kimse
56077 teasel tarakotu, hav kabartma aleti
56078 teaser zor soru/sorun, sataşan, alaycı, muzip kimse
56079 teaspoon çay kaşığı
56080 teat meme ucu, biberon emziği
56081 teatime (öğleden sonra) çay sögeni
56082 tec dedektif
56083 tech teknik mektep
56084 technetium teknesyum, teknetyum
56085 technical adviser teknik danışman
56086 technical analysis teknik analiz
56087 technical bureau teknik büro
56088 technical college teknik mektep
56089 technical dictionary teknik sözlük
56090 technical feasibility teknik olabilirlik
56091 technical knockout teknik nakavt
56092 technical language teknik dil
56093 technical literature teknik literatür
56094 technical report teknik rapor
56095 technical school meslek mektebi
56096 technical skill teknik beceri
56097 technical term teknik terim
56098 technical teknik
56099 technically teknik bakımından
56100 technician teknisyen
56101 technics bkz.technology
56102 technique teknik, yordam
56103 technocracy teknokrasi
56104 technocrat teknokrat
56105 technological teknolojik
56106 technology teknoloji, uygulayımbilim
56107 tectology doku bilgisi, yapıbilim
56108 tectonic lake tektonik göl
56109 tectonic tektonik, yapısal, jeoteknik
56110 tectonics mimarlık, yapı sanatı, tektonik
56111 teddy bear oyuncak ayı
56112 tedious sıkıcı, usandırıcı, bezdirici
56113 tedium usandırıcılık, bıktırıcılık, sıkıcılık
56114 tee (golf) ilk vuruşun yapıldığı yer
56115 tee-shirt tişört
56116 teem (with ile) dolu olmak, kaynaşmak, bardaktan boşanırcasına yağmak
56117 teenage 13 - 19 yaş arası gençlerle ilgili
56118 teenager 13 - 19 yaş arası genç
56119 teens 13 - 19 arasındaki yaşlar
56120 teeny ufacık, genç kız/erkek
56121 teeter düşecek gibi olmak, sallanmak, sendelemek
56122 teeth dişler
56123 teethe (bebek) diş çıkarmak
56124 teething diş çıkarma
56125 teetotal yeşilaycı, içki içmeyen
56126 teetotalism içki içmeme, yeşilaycılık
56127 teetotaller içki içmeyen kimse, yeşilaycı
56128 Teflon Teflon
56129 tegular tuğla gibi
56130 tegument zar, deri, kabuk
56131 tehee kıkır kıkır gülmek, kıs kıs gülmek
56132 tektite tektit
56133 telamon telamon
56134 tele televizyon, sınalgı
56135 tele- (önek) tele, sınalgıyla ilgili
56136 telecamera telesınalga, uzaktan kumandalı yaçın kılgası
56137 telecast sınalgı yayını
56138 telecine telesine
56139 telecommunication network telekomünikasyon şebekesi
56140 telecommunication satellite telekomünikasyon uydusu
56141 telecommunications telekomünikasyon, iletişim
56142 telecourse sınalgıyla öğretim
56143 telediagnosis telediyagnoz, televiyonla tanı
56144 telefilm sınalgı yankası
56145 telegenic telejenik, sınalgıya gider
56146 telegram telgraf, telyazı
56147 telegraph cable telgraf kablosu
56148 telegraph key telgraf anahtarı, telgraf hattı
56149 telegraph office telgrafhane
56150 telegraph operator telgrafçı
56151 telegraph pole telgraf direği
56152 telegraph system telgraf jüyesi
56153 telegraph telgraf, telgraf jüyesi, telgraf çekmek
56154 telegrapher telgrafçı
56155 telegraphic address telgraf adresi
56156 telegraphic money order telgraf havalesi
56157 telegraphic transfer telgraf havalesi
56158 telegraphic telgraf, telgrafla ilgili, çok kısa
56159 telegraphist telgrafçı
56160 telegraphy telgrafçılık
56161 telekinesis telekinezi, uzadevim
56162 telelens teleobjektif, tele merceği, ırak merceği
56163 telemechanics uzaktan kumanda jüyesi
56164 telemeter telemetre, uzaklıkölçer
56165 telemetric telemetrik
56166 telemetry telemetri
56167 teleobjective teleobjektif
56168 teleologic erekbilimsel, teleolojik
56169 teleology erekbilim, teleoloji
56170 telepathic telepatik
56171 telepathy telepati, uzaduyum, öteduyum
56172 telephone booth alısün kulübesi
56173 telephone capacitor alısün kondansatörü
56174 telephone circuit alısün devresi
56175 telephone directory alısün rehberi
56176 telephone exchange alısün santralı
56177 telephone frequency alısün tezliği
56178 telephone pole alısün direği
56179 telephone alısün, çınka, telefon, hatif, alısünlemek, telefon etmek, zeng
etmek
56180 telephonic telefonik, alısünlük, alısünle ilgili
56181 telephonist santral memuru
56182 telephony çınkacılık
56183 telephoto lens tele objektif
56184 telephoto telefoto
56185 telephotography telefotografi
56186 teleplay sınalgı oyunu
56187 teleport ışınlamak, şualamak
56188 teleprinter telem, uzyazar
56189 teleprocessing tele işlem, uzişlem
56190 teleprompter telepromptır, otokö, akıl defteri
56191 telescope teleskop, iç içe geçerek kısalmak, içiçe geçirip kısaltmak
56192 telescopic antenna teleskopik anten
56193 telescopic fork teleskopik çatal
56194 telescopic jack teleskopik kriko
56195 telescopic teleskopa ilişkin, teleskopik, iç içe girerek uzayıp kısalan,
geçmeli
56196 telescreen sınalgı ekranı
56197 teletext teletekst, yazı görüntüleme
56198 teletube resim tüpü, sınalgı tüpü
56199 teletype teletip, uzakyazıcı
56200 teletypesetter teletipsetter
56201 teletypewriter teleks cihazı
56202 teleview sınalgı izlemek, sınalgıda görmek
56203 televise sınalgıda göstermek, yayınlamak
56204 television antenna sınalgı sırgavılı
56205 television band sınalgı bandı
56206 television broadcast sınalgı yayını
56207 television broadcasting sınalgı yayını
56208 television cable sınalgı kablosu
56209 television camera sınalgı sınalgası, alıcı
56210 television cameraman sınalgı sınalgacısı
56211 television channel sınalgı arnası
56212 television field sınalgı alanı
56213 television monitor resim monitörü
56214 television picture tube sınalgı resim tüpü
56215 television picture sınalgı görüntüsü
56216 television program sınalgı bağdarlaması
56217 television projector sınalgı göstericisi
56218 television receiver sınalgı alıcısı
56219 television station sınalgı istasyonu
56220 television studio sınalgı stüdyosu
56221 television telephone sınalgılı alısün
56222 television tower sınalgı kulesi
56223 television transmission sınalgı yayını
56224 television transmitter sınalgı vericisi
56225 television tube resim tüpü, resim lambası, ekran lambası
56226 television televizyon, sınalgı
56227 televisor sınalgı alıcısı
56228 telex operator teleks operatörü
56229 telex teleks, teleks haberi, teleks çekmek, teleksle haber yollamak
56230 telic sonuna gelinmiş, amacına ulaşmış
56231 tell a long rigmarole zırvalamak
56232 tell a story masal anlatmak
56233 tell fortunes fala bakmak
56234 tell off azarlamak, abırlamak, paylamak, yüzüne vurmak
56235 tell on kötü etkilemek, gammazlamak, ihbar etmek
56236 tell people apart ayırt etmek
56237 tell söylemek, ayıtmak, anlatmak, tembihlemek, emretmek, bildirmek,
göstermek, belli etmek, etkili olmak, göze çarpmak, belli olmak, bilmek, tahmin
etmek, seçmek, ayırt etmek
56238 teller banka veznedarı, oy sayıcı
56239 teller's department vezne
56240 telling etkili, tesirli, (duygu/görüş/vb.) açığa çıkaran, gösteren,
belirten
56241 telltale gammaz, muhbir, ispiyoncu, (duygu/düşünce/suç/vb.) belli eden,
açığa vuran
56242 tellurate tellürat
56243 tellurian dünyadaki varlık
56244 telluric tellürik
56245 tellurite tellürit
56246 tellurium tellür
56247 tellurometer tellürometre
56248 tellurous tellüröz
56249 telly sınalgı, televizyon
56250 telophase telofaz
56251 telpher line teleferik hattı
56252 telpher teleferik
56253 telpherage teleferikle gönderme
56254 temerity gözüpeklik, ataklık, aptalca cesaret, cüret
56255 temp geçici sekreter
56256 temper hal, keyif, huy, tabiat, mizaç, kızgınlık, öfke, (metal)
sertleştirmek, tavlamak, hafifletmek, yumuşatmak
56257 tempera suluboya
56258 temperament huy, tabiat, mizaç, yaradılış, yapı, doğa
56259 temperamental değişken doğalı, sögeni sögenine uymayan, yapıdan ileri
gelen, tabiatından kaynaklanan
56260 temperance hotel içki bulundurmayan konakçı
56261 temperance society içkiyle mücadele derneği
56262 temperance ılımlılık, itidal, nefse hakimiyet, özdenetim, içki içmeme,
alkolden kaçınma
56263 temperate climate ılıman iklim
56264 temperate ılımlı, ölçülü, ılıman, ılık, mutedil
56265 temperateness ılımlılık, ölçülülük, ılımanlık, mutedillik
56266 temperature coefficient sıcaklık katsayısı
56267 temperature control sıcaklık kontrolü
56268 temperature controller sıcaklık denetleme aygıtı
56269 temperature difference sıcaklık farkı
56270 temperature distribution sıcaklık dağılımı
56271 temperature increase sıcaklık artışı
56272 temperature indicator sıcaklık göstergesi
56273 temperature sıcaklık derecesi
56274 tempered huylu, ahenkli
56275 tempest fırtına
56276 tempestuous fırtınalı
56277 template kalıp, şablon, mastar, ana kalıp, takoz, gabari
56278 temple tapınak, şakak
56279 templet kalıp, model, örnek
56280 tempo tempo
56281 temporal zamanla ilgili, maddi, geçici
56282 temporariness geçicilik
56283 temporary account geçici hesap
56284 temporary annuity geçici gelir
56285 temporary arrangement geçici düzenleme
56286 temporary credit kısa süreli kredi
56287 temporary magnet geçici çaşak
56288 temporary storage geçici bellek
56289 temporary geçici
56290 temporize ayak uydurmak, zamana uymak, savsaklamak
56291 tempt şeytana uydurmak, ayartmak, baştan çıkarmak, teşvik etmek, cezbetmek,
özendirmek
56292 temptation istek uyandıran şey, cezbedici şey, ayartma, baştan çıkarma,
baştan çıkma, şeytana uyma
56293 tempter baştan çıkaran kimse, ayartıcı
56294 tempting ayartıcı, baştan çıkarıcı
56295 temptress baştan çıkaran kadın
56296 ten feet tall boyu bir karış uzamış gibi
56297 ten on
56298 tenable savunulabilir, (of ile) elde tutulabilir
56299 tenacious inatçı, direngen, (hafıza) güçlü
56300 tenacity inat, azim, sebat
56301 tenaculum kancalı cerrah aleti
56302 tenancy in common ortak mülkiyet
56303 tenancy kira süresi, kiracılık
56304 tenant farmer yarıcı
56305 tenant for life hayat boyu kiracı
56306 tenant kiracı
56307 tenantable kiralanabilir
56308 tenantless kiracısız, kiracısı olmayan
56309 tenantry kiracılık
56310 tench kilizbalığı, yeşilsazan
56311 tend (to ile) meyletmek, eğinmek, eğilimi olmak, yönelmek, -e yönelik olmak,
bakmak, ilgilenmek
56312 tendency eğilim
56313 tendentious yanlı, taraf tutan, meyilli
56314 tender for teklifte bulunmak
56315 tender guarantee teklif garantisi
56316 tender of resignation istifa mektubu
56317 tender offer ihale yoluyla satış
56318 tender one's resignation istifasını vermek
56319 tender yumuşak, gevrek, körpe, duyarlı, kolay incinir, hassas, genç,
toy, deneyimsiz, sevecen, müşfik, şefkatli, dokununca acıyan, kömür vagonu, teklif,
fiyat teklifi, teklif etmek, sunmak
56320 tenderfoot muhallebi çocuğu, acemi
56321 tenderhearted yufka yürekli, müşfik, şefkatli, duyarlı, duygusal
56322 tenderness yufka yüreklilik, şefkat, duyarlılık, duygusallık
56323 tendinous kiriş ile ilgili, kiriş
56324 tendon kiriş
56325 tendril asma bıyığı, sülükdal
56326 tenebrous karanlık, kara, kasvetli
56327 Tenedos Bozcaada
56328 tenement çok kiracılı ucuz apartman
56329 tenesmus idrar zorluğu
56330 tenet inanç, prensip
56331 tenfold on kat, on misli
56332 tenia tenya, şerit
56333 tenner onluk
56334 tennis ball tenis topu
56335 tennis court tenis kortu
56336 tennis racket tenis raketi
56337 tennis tenis
56338 tenon geçme, erkek geçme parçası, geçme parçası ile birleştirmek
56339 tenor tenor, en tiz erkek sesi, genel anlam
56340 tense zaman, gergin, sıkı, gerilmiş, gerili, sinirli, gergin, telaşlı, (up
ile) gerilmek, gerginleşmek, germek, gerginleştirmek
56341 tenseness gerginlik
56342 tensible gerilebilir
56343 tensile force çekme kuvveti
56344 tensile strength gerilme direnci
56345 tensile stress çekme gerilmesi
56346 tensile test çekme deneyi
56347 tensile gerilebilir, sündürülebilir, gerilip uzayabilir
56348 tensiometer gerilimölçer
56349 tension bar gerilme çubuğu
56350 tension test çekme deneyi
56351 tension (ip/tel/vb.) gerginlik derecesi, gerilim, voltaj, gerginlik,
zihin yorgunluğu, asabiyet, stres
56352 tensional gerilimle ilgili
56353 tensor tansör, gerey, geren kas, gerdirici, gerici
56354 tenspot onlu
56355 tent pole çadır direği
56356 tent çadır
56357 tentacle dokunaç
56358 tentacled dokunaçlı
56359 tentacular dokunaçlı
56360 tentative deneme niteliğinde, öneri niteliğinde, kesin olmayan
56361 tenter germe-kurutma kılgası, ram, gergef, germek
56362 tenterhook germe kılgası kancası, gergef çengeli
56363 tenth onuncu
56364 tenuity incelik, seyreklik
56365 tenuous çok zayıf, az, hafif
56366 tenure of office hizmet süresi
56367 tenure işinde kalabilme hakkı, sahiplik hakkı, memuriyet/kullanım süresi
56368 tepee yuvarlak çadır, kızılderili çadırı
56369 tephrite tefrit
56370 tepid ılık
56371 tequila tekila
56372 tera- (önek) milyar kere
56373 terbium terbiyum
56374 tercel erkek alaca doğan
56375 tercentenary üç yüzyıllık
56376 tercet üç mısarlı kıta
56377 terdo gemi kurdu, iskele kurdu
56378 terebinth sakız ağacı
56379 terebinthine sakız ağacına ait, terementi yağına ait
56380 teredo gemi kurdu, iskele kurdu
56381 tergiversate din/parti değiştirmek, dönmek
56382 tergiversation döneklik
56383 term deposit vadeli mevduat
56384 term of office görev süresi, hizmet müddeti
56385 term (mektep) dönem, süre, terim, adlandırmak, çağırmak, demek
56386 termagant cadaloz, çirkef, şirret, cadaloz, çirkef, şirret
56387 terminable sınırlanabilir
56388 terminal area terminal alanı
56389 terminal bud tepe tomurcuğu
56390 terminal illness öldürücü hastalık
56391 terminal ölümcül, öldürücü, ölen, dönemle ilgili, dönem ..., sonda
bulunan, son, terminal, otobüs terminalı, kutup
56392 terminate bitirmek, son vermek, bitmek, sona ermek
56393 termination bitirme, bitim, son
56394 terminative varış yağdayı
56395 terminator araçizgi, sınırlayan şey
56396 terminological terminolojik
56397 terminology terminoloji, terimler dizimi
56398 terminus son durak
56399 termite beyaz karınca, termit
56400 terms of delivery teslim şartları
56401 terms of issue ihraç şartları
56402 terms of payment ödeme koşulları
56403 terms of sale satış şartları, satış koşulları
56404 terms of trade ticaret hadleri
56405 terms şartlar, koşullar, anlaşma koşulları
56406 termtime sömestr tatili
56407 tern denizkırlangıcı, balıkçın
56408 ternary üçlü
56409 terne kurşun kaplı sac
56410 terpene terpen
56411 terpineol terpineol
56412 terra cotta kızıl balçık, pişmiş lüleci çamur
56413 terra firma kara toprak, kuru arazi
56414 terra rossa kırmızı toprak
56415 terra toprak, yerküre
56416 terrace sıra evler, teras, taraça, set, tribün basamağı
56417 terrain arazi
56418 terramycin teramisin
56419 terraneous toprağa ait
56420 terrapin küçük su kaplumbağası
56421 terraquious hem kara hem de suya ait
56422 terrarium hayvanat korusu, hayvanat bahçesi
56423 terrazzo palladyen, çimento mozaiki
56424 terrene toraktan, topraklı, dünyevi
56425 terrestrial globe dünya, yerküre
56426 terrestrial karaya ait, karasal, dünyevi, dünya ile ilgili
56427 terrible korkunç, rezil, berbat
56428 terribleness korkunçluk, rezillik, berbatlık
56429 terribly korkunç bir şekilde, çok kötü, çok, son derece, müthiş
56430 terricolous yeryüzünde yaşayan
56431 terrier teriyer, küçük av köpeği
56432 terrific çok iyi, mükemmel, harika, süper, korkunç, müthiş, süper
56433 terrifically çok, o biçim, süper
56434 terrify çok korkutmak, ödünü patlatmak
56435 terrifying çok korkunç
56436 terrigenous topraktan çıkma, topraktan oluşan
56437 territorial waters karasuları
56438 territorial karaya ait, karasal, bölgesel
56439 territory ülke, memleket, toprak, arazi, bölge, mıntıka
56440 terror tedhiş, terör, dehşet, korku, başbelası
56441 terror-stricken dehşete düşmüş, çok korkmuş
56442 terrorism tedhişçilik, terörizm
56443 terrorist organization terör örgütü
56444 terrorist tedhişçi, terörist
56445 terrorize korkutmak, yıldırmak
56446 terry havlu kumaş
56447 terse (söz) kısa ve özlü
56448 tertiary industry üçüncül sanayi
56449 tertiary language üçüncü dil
56450 tertiary üçüncü sırada yer alan, üçüncü dereceden, üçüncü
56451 terylene terilen
56452 terzetto üçlü
56453 tessellate mozaikle donatmak
56454 tessellation mozaik işi, mozaik
56455 tessera mozaik
56456 test acid standart asit, numune asit
56457 test card tanıtma kartı, test resmi, ayar resmi
56458 test case emsal dava
56459 test film deneme yankası
56460 test flight deneme uçuşu
56461 test load deneme yükü, test yükü
56462 test paper turnusol çöngesi
56463 test pattern test resmi, test diyas
56464 test piece deney parçası, deney örneği, numune
56465 test pilot deneme pilotu
56466 test pit deneme çukuru, deneme kuyusu
56467 test program test bağdarlaması, deneme bağdarlaması
56468 test routine test yordamı, deneme yordamı
56469 test run deneme işletimi
56470 test score test sonucu
56471 test shot deneme çekimi
56472 test specimen test numunesi, deney örneği
56473 test tube deney tüpü
56474 test value test değeri, deney değeri
56475 test sınav, test, deneme, sınama, ölçü, ayar, muayene, deney, çözümleme,
muayene etmek, kontrol etmek, denemek, sınamak, tekşirmek, araştırmak
56476 test-tube baby tüp bebek
56477 testa tohum zarfı
56478 testacean kabuklu
56479 testaceous kabuklu
56480 testament vasiyetname
56481 testamentary vasiyetname ile ilgili
56482 testator vasiyetçi, vasiyetname sahibi, muris
56483 tester deneme cihazı, kontrol cihazı, test görevlisi
56484 testicle testis, erbezi, taşak
56485 testicular testise ait, erbezi
56486 testiculate yumurta şeklindeki
56487 testify tanıklık etmek, kanıtlamak, doğrulamak
56488 testimonial bonservis, takdirname, başarı belgesi
56489 testimony tanıklık, ifade
56490 testiness huysuzluk, terslik
56491 testing apparatus deney aleti
56492 testing device kontrol aygıtı
56493 testing machine deney kılgası, deneme kılgası
56494 testing method test metodu
56495 testing set test takımı
56496 testing dest, deney, deneme, sınama, test
56497 testosterone testosteron
56498 testy sabırsız, kolay kızan
56499 tetanus tetanos, kazıklıhumma
56500 tetchy alıngan
56501 tether döngül zinciri/ipi
56502 tetra- (önek) dört, dört kat
56503 tetrad dört rakamı, dörtlü
56504 tetragon dörtgen, dörtkenar
56505 tetragonal dört açılı
56506 tetragram dört harfli kelime
56507 tetrahedral dört yüzlü
56508 tetrahedron dört yüzlü şekil
56509 tetrameter dört vezinli mısra
56510 tetrode tetrot
56511 tetrose tetroz
56512 tetter temriye, bir cilt hastalığı
56513 text metin, tekst, parça, konu, İncil'de ayet
56514 textbook ders kitabı
56515 textile engineer tekstil kıvcısı
56516 textile industry tekstil endüstrisi, dokuma sanayii
56517 textile machines tekstil kılgaları
56518 textile tekstil, dokuma, dokumacılık, dokuma kumaş, dokuma
56519 textual metne ait, metne bağlı
56520 texture yumuşaklık/sertlik derecesi, dokuma
56521 Thailand Tayland
56522 thalamus talamus, çiçek tablası
56523 thalidomide talidomit
56524 thallium talyum
56525 thallophyte tallofit
56526 thalweg talveg
56527 Thames Thames nehri
56528 than --dan
56529 thank God Allah'a şükür, çok şükür
56530 thank goodness Allah'a şükür, çok şükür, hamdolsun
56531 thank heaven Allah'a şükür, çok şükür
56532 thank you teşekkür ederim, sağ olun
56533 thank teşekkür etmek
56534 thank-you letters teşekkür mektupları
56535 thankful müteşekkir, minnettar, şükreden, memnun, mutlu
56536 thankless nankör, iyilikbilmez, (emeğinin) karşılığını vermeyen
56537 Thanks a lot! €ok teşekkürler!
56538 thanks to -in yüzünden, sayesinde
56539 thanks şükran, teşekkür, rahmet
56540 Thanksgiving Day ?ükran Yortusu
56541 thanksgiving şükür, şükran, minnet
56542 thankyou card teşekkür kartı
56543 thankyou teşekkür
56544 that is to say yani, bu demek oluyor ki
56545 that makes no odds fark etmez, önemi yok
56546 that much şu kadar
56547 that adl.şu, o, o kadar, öylesine, ki, -dığı(nı), -diği(ni), ki o, -en, -an,
ki onu, ki ona, -dığı, -diği
56548 that's Greek to me Anladımsa Arap olayım
56549 that's that işte o kadar
56550 that's to say yani, demek ki
56551 thatch (saz/samandan) dam örtüsü
56552 thatched roof saman çatı, kamış çatı
56553 thaumaturge sihirbaz, büyücü
56554 thaumaturgy sihirbazlık
56555 thaw erimek, eritmek, yakınlaşmak, samimileşmek, açılmak
56556 thawing point erime çekidi
56557 the A to Z of (herhangi bir şeyin veya mevzunun) bütünü, tümü, tamamı,
her şeyi
56558 the Antarctic Güney Kutbu ve çevresi, Antarktika
56559 the bends vurgun
56560 the boot is on the other foot eski çamlar bardak oldu
56561 the City Londra'nın iş merkezi
56562 The Commonwealth ingiliz Uluslar Topluluğu, ingiliz Uluslar Topluluğu
56563 the Continent Britanya dışındaki Avrupa ülkeleri
56564 the contracting parties akit taraflar, anlaşmaya taraf olanlar
56565 the Creator Tanrı, Yaradan
56566 the dead ölüler
56567 The devil take the hindmost Altta kalanın canı çıksın
56568 The devil! Vay canına!
56569 the die is cast ok yaydan çıktı
56570 the earth's atmosphere yeryüzü atmosferi
56571 the element hava
56572 the ensuing year ertesi sene
56573 the Evil One iblis
56574 the fair sex kadınlar
56575 the Far East Uzakdoğu
56576 the first water birinci sınıf
56577 the five senses beş duyu
56578 the Flood Nuh tufanı
56579 the following şunlar
56580 the four elements dört temel öğe
56581 the Galaxy Samanyolu
56582 the game is not worth the candle astarı yüzünden pahalı
56583 the gapes esneme nöbeti, bir kuş hastalığı
56584 the ghost of a bir parçacık, çok az, azıcık
56585 the gift of the gab konuşkanlık, çenebazlık yeteneği
56586 the go-ahead başlama işareti
56587 the good God esirgeyen ve bağışlayan Allah
56588 the Gospel incil
56589 the Great War Birinci Dünya Savaşı
56590 the halt topallar, sakatlar
56591 the honeymoon is over cicim ayları bitti
56592 the hot seat zor durum, çıngılı sandalye
56593 the House of Lords Lortlar Kamarası
56594 the House Londra borsası
56595 the human body insan vücudu
56596 the human race insan nesli
56597 the last day kıyamet günü
56598 the last straw bardağı taşıran son damla
56599 the lion's share aslan payı
56600 the Lord Allah, Tanrı
56601 the Lord's Supper Aşai Rabbani
56602 the Lords Lortlar Kamarası
56603 the mammals memeliler
56604 the mammary glands meme bezleri
56605 the man in the street sıradan bir kimse, sokaktaki adam
56606 the merest en ufak, en önemsiz
56607 the Middle East Ortadoğu
56608 the Midlands Orta ingiltere
56609 the Milky Way Samanyolu
56610 the minute yapar yapmaz
56611 the more the more ne kadar o kadar
56612 the movies sinema
56613 the naked eye çıplak göz
56614 the origin of species türlerin kökeni
56615 the other day geçen gün, geçenlerde
56616 the other side of the coin madalyanın öbür yüzü
56617 the other way round tam aksi, tam tersine
56618 The penny dropped Anlaşıldı, Jeton düştü
56619 the penny has dropped jeton düştü
56620 the pick of -in en iyisi
56621 the pits rezaletin daniskası
56622 the Plough Büyükayı
56623 the public opinion kamuoyu
56624 the Ram Koç burcu
56625 the reason why -in nedeni
56626 the rich zenginler
56627 the rumour runs söylentiye göre
56628 the scruff of the neck ense
56629 the sexual organs cinsî kılganlar
56630 the sheep and the goats iyiler ve kötüler
56631 the small hours gece yarısından sonraki üç dört sögen
56632 the spit and image of hık demiş burnundan düşmüş
56633 the Supper son akşam yemeği
56634 the thirties otuzlu yaşlar, otuzlu yıllar
56635 the unemployed işsizler
56636 the wee hours çok erken sögenler
56637 the West End Londra'nın işlek olan batı kısmı
56638 the whole caboodle cümbür cemaat
56639 the wind üflemeli çalgılar
56640 the young gençler
56641 the belgili tanımlık
56642 theater bkz.theatre
56643 theatre tiyatro, olay yeri, sahne
56644 theatrical tiyatroya ait, tiyatral, yapmacık, abartmalı
56645 theatrics oyunu sahneleme, dramatik etki yapma
56646 thee eski sen, siz
56647 theft insurance hırsızlık sigortası
56648 theft hırsızlık
56649 theine tein, kafain
56650 their onların
56651 theirs onların, onlarınki
56652 theism Tanrı'ya inanma
56653 theist Tanrı'ya inanan
56654 them onları, onlara, onlar
56655 thematic tematik, konuya ait
56656 theme song yanka müziği, ana müzik
56657 theme konu, anakonu, tema, izlek, tema
56658 themselves kendileri, kendilerini, kendilerine, özleri, özlerini, özlerine
56659 then and there derhal, hemen
56660 then o zaman, o zamanlar, o süre içinde, sonra, ondan sonra, daha sonra, bu
durumda, öyleyse, madem öyle, o zamanki
56661 thenar avuç, el ayası
56662 thence oradan
56663 thenceforth o zamandan beri
56664 thenceforward o zamandan beri
56665 theobromine teobromin
56666 theocracy teokrasi, dinerki
56667 theocratic teokratik, dinci
56668 theodolite teodolit
56669 theologian ilahiyatçı, tanrıbilimci
56670 theological tanrıbilimsel
56671 theology teoloji, tanrıbilim
56672 theorem teorem, sav, önerme
56673 theoretic teorik, kuramsal
56674 theoretical chemistry kuramsal kimya
56675 theoretical physics kuramsal fizik
56676 theoretical teorik, kuramsal
56677 theorist kuramcı
56678 theorize kuram oluşturmak
56679 theory of relativity görecelik kuramı, izafiyet teorisi
56680 theory teori, kuram
56681 therapeutic tedaviye ait, iyileştirici, sağaltıcı
56682 therapist terapist, sağaltman
56683 therapy terapi, sağaltım
56684 there and back ileri geri, oraya buraya
56685 there are wheels within wheels işin içinde iş var
56686 there are var
56687 there is var
56688 there now haydi şimdi
56689 there you are buyurun, demedim mi
56690 there orada, oraya, orayı, işte, ...var
56691 there's no knowing hiç bilinmez, Allah bilir
56692 there's no question of olasılığı yok
56693 thereabouts o civarda, o yakınlarda, o ara, oralarda
56694 thereafter ondan sonra, daha sonra
56695 thereby o süretle, suretiyle, -erek
56696 therefore bu yüzden, bu nedenle, onun için, therefore he put on his
pullover
56697 therefrom oradan
56698 therein bu bakımdan
56699 thereof onun
56700 thereto ona
56701 thereupon bunun üzerine, o an
56702 therewithal bununla beraber
56703 theriac panzehir, tiryak
56704 therm ısı birimi
56705 thermae hamamlar, ılıcalar, kaplıcalar
56706 thermal analysis ısıl analiz, ısıl çözümleme
56707 thermal capacity termik kapasite, ısıl sığa
56708 thermal conductance ısıl iletkenlik
56709 thermal conduction ısı iletimi, ısıl iletim
56710 thermal conductivity ısıl iletkenlik
56711 thermal cycle ısıl çevrim
56712 thermal diffusion ısıl difüzyon, ısıl yayınım
56713 thermal efficiency termik verim, ısıl verim
56714 thermal energy termik enerji
56715 thermal equilibrium ısıl denge
56716 thermal expansion ısıl genleşme
56717 thermal insulation ısıl yalıtım
56718 thermal ionization ısıl iyonlaşma
56719 thermal radiation termik radyasyon, ısıl ışınım
56720 thermal spring kaplıca
56721 thermal stress ısıl gerilme
56722 thermal unit ısı birimi
56723 thermal value ısı değeri
56724 thermal wind termal rüzgâr
56725 thermal termik, sıcaklıkla ilgili
56726 thermalization termalizasyon
56727 thermic ısıl, termik
56728 thermion termiyon
56729 thermionic termiyonik
56730 thermistor termistör, ısıldirenç
56731 thermite termit
56732 thermo- (önek) ısı, sıcaklık, termo
56733 thermobalance termobalans
56734 thermochemical ısılkimyasal, termokimyasal
56735 thermochemistry ısılkimya, termokimya
56736 thermocouple ısılçift, termokupl
56737 thermodynamic potential termodinamik potansiyel
56738 thermodynamic termodinamik, ısıldirik
56739 thermodynamics termodinamik
56740 thermoelectric effect termoelektrik etki
56741 thermoelectric termoelektrik
56742 thermoelectricity termoelektrik
56743 thermoelectron termoelektron
56744 thermofixing termofiksaj
56745 thermogram termogram
56746 thermograph termograf, ısılçizer
56747 thermolabile ısılkararsız, termolabil
56748 thermoluminescence termolüminesans, ısılışıldama
56749 thermolysis termoliz, ısılçözüşüm
56750 thermomagnetic termomanyetik, ısılçaşaksal
56751 thermometer termometre, sıcakölçer
56752 thermometric termometrik
56753 thermometry termometri, ısılölçüm
56754 thermonuclear termonükleer
56755 thermopile termoelektrik pil, ısılçift göze, termopil
56756 thermoplastic termoplastik, ısılplastik
56757 thermos termos
56758 thermosetting sıcakta sertleşen, termofiksaj
56759 thermosphere termosfer, ısılyuvar
56760 thermostable ısılkararlı, termostabil
56761 thermostat termostat, ısıdenetir
56762 thermostatic termostatik
56763 thermotropic termotropik
56764 thermotropism termotropizm
56765 thesaurus kavramlar dizini (kitabı)
56766 these bunlar, bunlar
56767 thesis iddia, sav, (birdemde) tez, bitirme araştırması
56768 theurgy büyü, büyücülük
56769 thews sinirler, güç
56770 they say diyorlar ki
56771 they onlar, insanlar, millet, ilgililer
56772 thiamine tiyamin
56773 thiazine dye tiyazin boysı
56774 thiazine tiyazin
56775 thiazole tiyazol
56776 thick juice koyu şerbet
56777 thick kalın, (sıvı) koyu, katı, sık, yoğun, (with ile) ile dolu, kaplı, kalın
kafalı, en hareketli an, yoğunluk, curcuna, keşmekeş
56778 thick-set tıknaz
56779 thick-skinned duygusuz, vurdumduymaz, aldırmaz
56780 thicken kalınlaşmak, kalınlaştırmak, koyulaşmak, koyulaştırmak,
karmaşıklaşmak, karmaşıklaştırmak
56781 thickener koyulaştırıcı, kıvamlaştırıcı
56782 thickening kalınlaştırma, koyulaşma
56783 thicket çalılık, ağaçlık
56784 thicketed sık çalılarla kaplı
56785 thickheaded kalın kafalı
56786 thickness kalınlık, koyuluk
56787 thickset bodur
56788 thief hırsız, oğru
56789 thieve çalmak, hırsızlık etmek
56790 thigh uyluk, but
56791 thighbone uyluksümüğü
56792 thimble yüksük
56793 thin excuse sudan bahane
56794 thin film ince yanka
56795 thin juice sulu şerbet
56796 thin on the ground nadir, ender, seyrek
56797 thin ince, zayıf, arık, cılız, sulu, cıvık, seyrek, hafif, zayıf, güçsüz,
sudan, incelmek, inceltmek, seyrekleşmek, seyrekleştirmek, ayırmak
56798 thin-skinned fazla duygusal, alıngan, buluttan nem kapan
56799 thine (eski) senin, seninki
56800 thing zat, cisim, şey, nesne, olay, yaratık, canlı, gerekli şey, ihtiyaç
56801 thingamabob bkz.thingamajig
56802 thingamajig adı akla gelmeyen şey/kimse, nesne, zamazingo, şey, zımbırtı,
zırıltı, karın ağrısı
56803 things eşya, gidişat, durum, vaziyet, işler
56804 thingumabob şey
56805 thingumajig zıpırtı, zırıltı
56806 thingummy bkz.thingamajig
56807 think about düşünmek, aklına getirmek
56808 think aloud düşündüğünü söylemek
56809 think better of fikrini değiştirmek, vazgeçmek, vazgeçmek
56810 think fit uygun bulmak
56811 think in terms of düşünmek, gözden geçirmek
56812 think much of hakkında iyi düşünmek
56813 think nothing of it rica ederim, hiç önemi yok
56814 think nothing of hiçe saymak, önemsememek
56815 think of düşünmek, fikirleşmek, tasarlamak, hatırlamak, anımsamak
56816 think out düşünüp taşınmak
56817 think over üzerinde düşünüp taşınmak, iyice düşünmek
56818 think through üzerinde düşünmek
56819 think twice iyi düşünmek, düşünüp taşınmak
56820 think up uydurmak, icat etmek, ortaya çıkarmak
56821 think düşünmek, fikirleşmek, sanmak, hatırlamak, anımsamak, beklemek, ummak,
tahmin etmek
56822 think-tank beyin takımı
56823 thinkable düşünülebilir
56824 thinker düşünen kimse, filozof
56825 thinking düşünme, düşünce, görüş
56826 thinner inceltici, tiner
56827 thinness incelik, seyreklik, hafiflik
56828 thio- kükürtlü
56829 thiocarbamide tiyokarbamit, tiyoüre
56830 thiocarbonate tiyokarbonat
56831 thiocyanate tiyosiyanat
56832 thiocyanic tiyosiyanik
56833 thiol tiyol, merkaptan
56834 thionine tiyonin
56835 thionyl tiyonil
56836 thiopental tiyopental
56837 thiophene tiyofen
56838 thiosulphate tiyosülfat
56839 thiosulphuric acid tiyosülfürik asit
56840 thiourea tiyoüre
56841 third class üçüncü sınıf
56842 third degree üçüncü derece
56843 third market üçüncü piyasa
56844 third party üçüncü şahıs
56845 third person üçüncü şahıs, üçüncü kişi
56846 third rate üçüncü sınıf
56847 third speed üçüncü vites
56848 Third World az gelişmiş ülkeler, üçüncü dünya ülkeleri
56849 third üçüncü
56850 third-order reactions üçüncü derece reaksiyonlar
56851 thirdly üçüncü olarak
56852 thirst after susamak, arzulamak
56853 thirst for susamak, arzulamak
56854 thirst susuzluk, susamışlık, güçlü arzu, ihtiras, susamışlık
56855 thirstiness susuzluk
56856 thirsty susamış, susatıcı
56857 thirteen onüç
56858 thirteenth onüçüncü
56859 thirtieth otuzuncu
56860 thirty otuz
56861 this and that ıvır zıvır
56862 this much bu kadar
56863 this bu, bu kadar, böylesine
56864 thistle devedikeni
56865 thistly dikenli
56866 thither oraya, o yöne
56867 thixotrope cıvıyan, tiksotrop
56868 thixotropy cıvıma, tiksotropi
56869 tho' bkz.though
56870 thole ıskarmoz
56871 thong sırım, kamçı sırımı, kayış
56872 thoracic cavity göğüs boşluğu
56873 thoracic göğüsle ilgili
56874 thorax göğüs
56875 thoria toryum oksit
56876 thorium toryum
56877 thorn apple tatula
56878 thorn in one's flesh başının belası
56879 thorn diken, dikenli ösümlük
56880 thornback vatoz
56881 thorny dikenli, zor
56882 thorough tam ve dikkatli, eksiksiz, titiz
56883 thoroughbred safkan, soylu
56884 thoroughfare halk trafiğine açık cadde/yol, işlek cadde
56885 thoroughly baştan aşağı, tamamen, iyice, adamakıllı
56886 thoroughness mükemmellik, tamlık
56887 those onlar, şunlar, onlar, şunlar
56888 though -se bile, -e rağmen, karamazdan, yine de, herşeye rağmen
56889 thought düşünüş, düşünme, düşünce, görüş, kanı, düşünce, niyet, kasıt,
düşünce
56890 thoughtful derin derin düşünen, düşünceye dalmış, düşünceli, düşünceli,
nazik
56891 thoughtfulness düşüncelilik, özen gösterme, naziklik, nezaket
56892 thoughtless düşüncesiz, bencil, dikkatsiz
56893 thoughtlessness düşüncesizlik, bencillik, dikkatsizlik
56894 thousand bin
56895 thousandth bininci
56896 thraldom esaret, kölelik, bağımlılık
56897 thrall köle, kölelik
56898 thrash about kıvranmak
56899 thrash out tartışarak çözümlemek, konuyu derinleştirmek
56900 thrash over tekrar tekrar tartışmak
56901 thrash (sopa/kırbaç ile) dövmek, yenmek, mahvetmek, (about ile)
kıvranmak
56902 thrasher harman dövme kılgası
56903 thrashing dayak atma, dayak, yenme, mahvetme
56904 thread iplik, lif, tel, yiv
56905 threadbare (giysi/vb.) eski püskü, yıpranmış, yırtık pırtık
56906 threaded dişli, vida dişli
56907 threading vida açma, vida dişi çekme
56908 threadworm bağırsak solucanı
56909 threat tehdit, gözdağı, tehlike işareti, tehlike
56910 threaten tehdit etmek, gözdağı vermek, (olası bir tehlikeye) işaret olmak
56911 threatening tehdit edici
56912 three dimensional üç boyutlu
56913 three phase üç fazlı
56914 three üç
56915 three-colour üçrenkli
56916 three-cornered üç köşeli, üçgen gibi
56917 three-flowered üç çiçekli
56918 three-leaved üçyapraklı
56919 three-ply üç katmerli, üç katlı
56920 three-point landing başarılı iniş
56921 three-seeded üç tohumlu
56922 threefold müselles, üç katı, üç misli
56923 threesome üç kişilik, üçlü
56924 threeway üç yollu
56925 threonine treonin
56926 thresh harman dövmek
56927 thresher düven, tahıldöven, harman dövme kılgası, sapanbalığı
56928 threshing machine harman kılgası
56929 threshing sled döven
56930 threshing harman dövme
56931 threshold value eşik değeri
56932 threshold eşik, bosağa, astana, başlangıç
56933 thrice üç kere
56934 thrift tutum, idare
56935 thriftiness tutum
56936 thriftless müsrif, savurgan, idaresiz, tutumsuz
56937 thrifty tutumlu, idareli
56938 thrill heyecan, korku, heyecan verici şey, heyecanlanmak,
heyecanlandırmak
56939 thriller heyecanlı kitap/oyun/yanka
56940 thrilling heyecan verici, titreyen
56941 thrive iyi gelişmek, iyiye gitmek, iyileşmek, başarılı olmak, büyümek,
sepilemek
56942 thriving başarılı, gelişen
56943 throat boğaz, gırtlak
56944 throb küt küt atmak, zonklamak
56945 throes şiddetli ağrı, sancılar
56946 thrombin trombin
56947 thrombocyte trombosit, pıhtıgöze
56948 thrombokinase trombokinaz, pıhtımaya
56949 thromboplastic tromboplastik
56950 thromboplastin tromboplastin
56951 thrombosis kan pıhtılaşması, tromboz
56952 thrombus trombus, kan pıhtısı
56953 throne taht
56954 throng kalabalık, kalabalık halinde gitmek, akın etmek
56955 throstle güzel sesli ardıçkuşu
56956 throttle valve jikle supabı
56957 throttle boğazlamak, boğmak, gırtlaklamak, kısma valfı, kelebek
56958 through and through tamamen, tümüyle, her yönden
56959 through flight direkt uçuş, aktarmasız uçuş
56960 through thick and thin iyi günde de kötü günde de
56961 through -den geçerek, içinden, arasından, yoluyla, sayesinde,
aracılığıyla, yüzünden, nedeniyle, sayesinde, her yanında, orasında burasında, her
yanına, başından sonuna dek, süresince, içeriye, başından sonuna kadar, başarılı
bir sonuca, sonunda, sonuna, bitirmiş, bitmiş, ilişkisi kalmamış, direkt,
aktarmasız
56962 throughout baştanbaşa, başından sonuna kadar, hep
56963 throughput iş çıkarma yeteneği
56964 throughway hız yolu, asfalt
56965 throw a fit tepesi atmak
56966 throw a monkey wrench in the works işi bozmak
56967 throw a sop to önüne sümük atmak
56968 throw a spanner in the works ortaya bir balgam atmak
56969 throw about saçmak, dağıtmak
56970 throw away boşa harcamak, çarçur etmek, vazgeçmek
56971 throw back geciktirmek, geri atmak, aksettirmek, aksatmak
56972 throw cold water pişmiş aşa soğuk su katmak
56973 throw down the gauntlet hodri meydan demek
56974 throw dust in one's eyes aldatmak, gerçeği gizlemek
56975 throw for a loop eşekten düşmüş karpuza döndürmek
56976 throw in one's lot with sb kader birliği etmek
56977 throw in the towel yenildiğini kabul etmek
56978 throw in bedavadan katmak, verginsiz sağlamak
56979 throw light on ışık tutmak, aydınlatmak
56980 throw light upon ışık tutmak, aydınlatmak
56981 throw mud at çamur atmak
56982 throw off üstünden atmak, kurtulmak
56983 throw on üzerine giyivermek
56984 throw one's cap over the windmill hayal kurmak
56985 throw one's hat into the ring hodri meydan demek, yarışa girmek
56986 throw one's weight about ağırlığını koymak
56987 throw one's weight around cart curt etmek
56988 throw oneself at sb's feet birinin kulu kölesi olmak
56989 throw oneself özünü bir yere atmak, şığımak
56990 throw out of gear debriyaj yapmak
56991 throw out the bill yasa tasarısını reddetmek
56992 throw out reddetmek, kovmak, dışarı atmak, ışık yaymak
56993 throw over ile ilişkisini kesmek, ayrılmak, vazgeçmek
56994 throw to the wolves kurban etmek
56995 throw together uyduruvermek, biraraya getirmek
56996 throw up a job işini bırakmak, istifa etmek
56997 throw up the sponge havlu atmak, pes demek
56998 throw up bırakmak, vazgeçmek, ayrılmak, kusmak
56999 throw atmak, fırlatmak, (parti/yemek/vb.) vermek, düzenlemek, atmak, şok
etmek, afallatmak, şaşkına çevirmek, atma, atış, fırlatma
57000 throwaway prices damping fiyatı
57001 throwaway iadesiz, atılır, geri verilmeyen, el ilanı
57002 throwback soya çekme, ataya çekme, geri atış
57003 thrower atıcı, çömlekçi ustası
57004 throwing atma, fırlatma
57005 thrown silk bükümlü ipek, ibrişim
57006 thrown atılmış, bükülmüş
57007 thru s, ilg, (Aİ) bkz.through
57008 thrum iplik saçağı, iplik döküntüsü
57009 thrush ardışkuşu, pamukçuk
57010 thrust at someone kılıçla hamlede bulunmak
57011 thrust sokmak, saplamak, itmek, dürtmek
57012 thud gümbürtü, pat, küt
57013 thug cani, katil, haydut
57014 thuggery eşkıyalık, adam öldürme
57015 thulium tulyum
57016 thumb latch mandal
57017 thumb nail başparmak tırnağı
57018 thumb one's nose at sb birine nanik yapmak
57019 thumb through göz gezdirmek
57020 thumb başparmak, otostop çekmek, (through ile) (kitaba) göz atıvermek, göz
gezdirmek
57021 thumbnut kelebek somun
57022 thumbs up kabul işareti
57023 thumbscrew kanatlı vida, parmakla döndürülen vida
57024 thumbtack raptiye
57025 thump yumruklamak, güm güm vurmak
57026 thumper katil, vurucu
57027 thunder gökgürültüsü, (gök) gürlemek, gümbürdemek, bağırmak, gürlemek
57028 thunderbolt yıldırım, ani şaşırtıcı, telaşlandırıcı haber
57029 thunderclap gök gürlemesi
57030 thundercloud oraj bulutu, fırtına bulutu
57031 thunderhead kümülüs kalvüs
57032 thundering gürültülü, kocaman, gürleyen, uğultulu
57033 thunderstorm yıldırımlı fırtına
57034 thunderstruck yıldırım çarpmışa dönmüş, şaşkın
57035 thundery gök gürültülü
57036 Thursday perşembe, cuma akşamı
57037 thus far şu ana kadar
57038 thus böylece, bu sonuçla, böyle
57039 thwack pataklamak, dövmek
57040 thwart engellemek, önlemek, önüne geçmek, aykırı, çapraz, köndelen
57041 thy senin, sizin
57042 thylacine keselikurt
57043 thyme kekik
57044 thymine timin
57045 thymol timol
57046 thymus timüs
57047 thyratron tiratron
57048 thyristor tiristor
57049 thyroid gland tiroit bezi
57050 thyroid tiroid, kalkanbezi
57051 thyroxine tiroksin
57052 Tibet Tibet
57053 Tibettan Tibetli
57054 tibia kavalsümüğü
57055 tic tik
57056 tick off fırça çekmek, paylamak, azarlamak
57057 tick over rölantide çalışmak
57058 tick tıkırtı, tiktak, ``doğru'' işareti (V), (İİ) an, saniye, kene, sakırga,
veresiye
57059 ticker saat, kalp, yürek
57060 ticket agency bilet gişesi
57061 ticket collector biletçi, kondüktör
57062 ticket conductor biletçi, kondüktör
57063 ticket day hesap dönemi
57064 ticket inspector biletçi, kontrolör
57065 ticket office bilet gişesi
57066 ticket tout bilet karaborsacısı
57067 ticket bilet, etiket, (trafik) pul cezası
57068 ticking kılıflık kumaş, yastık yüzlüğü
57069 tickle one's fancy hoşuna gitmek
57070 tickle gıdıklamak, eğlendirmek, gıdıklama, gıdıklanma
57071 tickler güç durum, muhtıra defteri, vade defteri
57072 ticklish gıdıklanır, zor, özel dikkat isteyen, nazik
57073 tidal basin gelgit havzası
57074 tidal dock gelgit havuzu
57075 tidal energy gelgit enerjisi
57076 tidal harbour gelgit limanı
57077 tidal wave dev okyanus dalgası, deprem dalgası
57078 tidal gelgitle ilgili, gelgitli
57079 tidbit bkz.titbit
57080 tiddly küçük, ufak
57081 tide wave gelgit dalgası
57082 tide gelgit, akın
57083 tideland gelgit sınırları arasındaki arazi
57084 tidemark gelgit nişanı, gelgit izi
57085 tidewater gelgit suyu
57086 tideway gelgit arnası
57087 tidiness temizlik, temizkârlık, muntazamlık, selikalılık, selika
57088 tidings haber
57089 tidy oneself up özüne çeki düzen vermek
57090 tidy derli toplu, temizkâr, selikalı, temiz, oldukça büyük, temizlemek,
yığıştırmak, selikaya salmak, (up ile) derleyip toplamak, çekidüzen vermek,
yığıştırmak
57091 tie bar gergi çubuğu
57092 tie beam duvar latası
57093 tie bolt tespit cıvatası
57094 tie clip kravat iğnesi
57095 tie down ayakbağı olmak, zorlamak, bağlamak
57096 tie in uyuşmak, birbirini tutmak, uymak
57097 tie oneself in knots dokuz doğurmak
57098 tie rod bağlama çubuğu, gergi çubuğu
57099 tie up birleştirmek, bağlamak, kısıtlamak
57100 tie kravat, bağ, beraberlik, sonuç eşitliği, düğüm, düğüm ipi, ayakbağı,
bağ, bağlamak, bağlanmak, berabere kalmak, eşit olmak
57101 tied bağlı
57102 tiepin kravat iğnesi, sancak
57103 tier kat, sıra, dizi
57104 tierce yüz doksan litrelik fıçı, üçlü takım
57105 tiff atışma, tartışma
57106 tiffany ince muslin kumaş
57107 tiffin ikindi kahvaltısı
57108 tige sap
57109 tiger lily pars zambağı
57110 tiger kaplan
57111 tigerish kaplan gibi, vahşi
57112 tight money policy sıkı pul politikası
57113 tight pulley sabit kasnak
57114 tight sıkı, sımsıkı, gergin, (pul) zor elde edilir, esrik, cimri, sıkı,
pinti, sıkı sıkı, sıkıca
57115 tight-fisted eli sıkı
57116 tight-lipped ağzı sıkı
57117 tighten one's belt kemerleri sıkmak
57118 tighten sıkılaştırmak, sıkmak, daraltmak, sıkılaşmak, daralmak
57119 tightener gerdirici, sıkıcı
57120 tightfisted pinti, elisıkı, sıkı, cimri
57121 tightlaced sofu
57122 tightlipped ağzı sıkı, sır söylemez
57123 tightly packed çok sıkı, çok yoğun
57124 tightly sıkıca, sıkı olarak
57125 tightness darlık, sıkılık, gerginlik, hasislik
57126 tightrope walker kendirbaz
57127 tightrope cambaz ipi
57128 tights külotlu çorap, balerin/akrobat pantolonu
57129 tiglic acid tiglik asit
57130 tigress dişi kaplan
57131 Tigris Dicle nehri
57132 tike sokak köpeği, yaramaz çocuk
57133 tilbury iki tekerlekli araba
57134 tilde tilde
57135 tile kiremit, çini, kâşı, kiremit kaplamak
57136 tiler kiremitçi
57137 till Doomsday daima, kıyamete kadar
57138 till money kasa mevcudu, ankes
57139 till the cows come home balık kavağa çıkınca
57140 till the dust settles her şey yoluna düşende, ihtiraslar soğuyanda
57141 till then o zamana kadar
57142 till bağ, bkz.until, pul çekmecesi, kasa
57143 tillable ziraata elverişli
57144 tillage işlenmiş tarla, sürülmüş tarla, çiftçilik, tarım
57145 tiller dümen yekesi
57146 tilt angle meyil açısı, eğim açısı
57147 tilt at windmills hayali düşmanlarla savaşmak
57148 tilt at saldırmak, hücum etmek
57149 tilt hammer şahmerdan
57150 tilt over devirmek, devrilmek, eğilmek
57151 tilt up kalkmak, kaldırmak
57152 tilt eğmek, yana yatırmak, eğilmek, yana yatmak, eğiklik, yana yatıklık
57153 tilter damperli araç
57154 tilth toprağı işleme, toprağı sürme, tarım
57155 timbal dümbelek
57156 timber line orman sınırı, ağaç sınırı
57157 timber pile ahşap kazık
57158 timber yard kereste deposu
57159 timber kereste, şalban
57160 timbering kereste, kerestelik ağaç
57161 timberland ormanlık arazi
57162 timberyard kereste mağazası
57163 timbre tını, ses rengi, ses tonu
57164 time after time sık sık, tekrar tekrar
57165 time and time again sık sık, tekrar tekrar
57166 time bargain vadeli alışveriş, alivre satış
57167 time bill vadeli poliçe, süreli senet
57168 time bomb sögenli bomba
57169 time card kartela, mesai kartı
57170 time clock kontrol sögeni
57171 time consuming zaman tüketici
57172 time deposit vadeli mevduat
57173 time deposits vadeli mevduat
57174 time draft vadeli senet
57175 time exposure uzun pozlu resim
57176 time freight ekspresle gönderilen mal
57177 time fuse ihtiraklı tapa, ayarlı fitil
57178 time interval zaman aralığı
57179 time is up vakit tamam
57180 time limit belirli limit
57181 time loan vadeli borç
57182 time lock sögenli kilit
57183 time of payment vade, ödeme zamanı
57184 time payment taksitle ödeme
57185 time saving zaman kazandıran
57186 time shared zaman paylaşımlı
57187 time sharing zaman paylaşımı
57188 time sheet kartela
57189 time signal sögen ayarı
57190 time study zaman etüdü
57191 time work gündelik iş
57192 time zone zaman dilimi
57193 time zaman, vakit, müddet, süre, tempo, devir, çağ, an, zamanlamak, zamanı
-e göre ayarlamak, zamanını/hızını kaydetmek
57194 time-honored eski ve geçerli, yıllanmış
57195 time-out oyunda kısa ara, mola
57196 time-share holiday devre mülk
57197 timekeeper sögen hakemi
57198 timeless değişmeyen, sonsuz
57199 timeliness uygunluk, yerindelik, vakitlilik
57200 timely tam vaktinde, yerinde, uygun
57201 timeout oyunda mola
57202 timepiece saat, kronometre
57203 timer saat hakemi, kronometre
57204 times table çarpım kestesi
57205 times kere, çarpı, şimdiki zaman, devir, kere, kez, defa
57206 timeserver zamana uyan kimse
57207 timetable (tren/otobüs/vb.) tarife, ders bağdarlaması
57208 timeworn eskimiş, bayatlamış
57209 timid korkak, ürkek, yüreksiz, çekingen, sıkılgan, utangaç
57210 timidity utangaçlık, çekingelik
57211 timing error zamanlama hatası
57212 timing zamanlama
57213 timorous korkak, ürkek, yüreksiz, heyecanlı, gergin
57214 timpani timpani, timballer
57215 timpanist davulcu
57216 tin bronze kalay tuncu
57217 tin hat miğfer
57218 tin loading kalay şarjı
57219 tin mordant kalay mordanı
57220 tin opener konserve açacağı
57221 tin plate teneke kaplı çelik, sac
57222 tin plating kalay kaplama
57223 tin pot teneke kap
57224 tin salt kalay klorürü
57225 tin tack kalaylı döşeme çivisi
57226 tin weighting kalay şarjı
57227 tin kalay, teneke, teneke kutu, konserve kutusu, (yiyecek/vb.)
konservelemek, kutulamak, tenekeden yapılmış, teneke
57228 tin-coat kalaylamak
57229 tin-coated kalay kaplı
57230 tincal tinkal
57231 tincture of iodine tentürdiyot
57232 tincture tentür
57233 tinder çabuk yanan nesne
57234 tine diş, çatal dişi
57235 tinfoil kalay yaprağı, ince levha kalay
57236 ting çan sesi, çınlatmak, çınlamak
57237 tinge az miktar, nebze, renklendirmek, renk katmak, belirtmek, göstermek
57238 tingle ürpermek, diken diken olmak
57239 tinker tenekeci, (with ile) kurcalamak, oynamak
57240 tinkle çıngırtı, işeme, su dökme, çınlamak, çınlatmak
57241 tinman tenekeci, kalaycı
57242 tinman's solder tenekeci lehimi
57243 tinned fruit meyve konservesi
57244 tinned meat et konservesi
57245 tinned kalaylı
57246 tinner tenekeci, kalaycı
57247 tinny teneke gibi, tenekeli, çıngırtılı, beş kapik etmez, boktan, tenekeden
57248 tinplate teneke, teneke levha
57249 tinsel cicili bicili, gelin teli, simli kumaş, sahte parlaklık, gelin
teli ile süslemek
57250 tinsmith tenekeci
57251 tinstone kalay cevheri
57252 tint hafif renk, renk tonu, (saç) hafifçe boyamak
57253 tinware teneke kaplar
57254 tiny küçücük, minicik, meyde
57255 tip off gizli bilgi vermek, uyarmak, ihbar etmek
57256 tip over devirmek, devrilmek, kapaklanmak
57257 tip the scales ağır basmak
57258 tip the wink kaş göz etmek
57259 tip (burun/parmak/vb.) uç, çöplük, bahşiş, tavsiye, öğüt, eğmek, yana
yatırmak, eğilmek, yana yatmak, devirmek, devrilmek, boşaltmak, dökmek, (çöp/vb.)
atmak, bırakmak, bahşiş vermek, görmek
57260 tipcat çelik çomak oyunu
57261 tipper devirme tertibatı, damper
57262 tippet boyun atkısı
57263 tipping platform devirme platformu, basküllü platform
57264 tipping uç, bahşiş, ima
57265 tipple içki
57266 tippler ayyaş
57267 tipsfy sarhoş etmek
57268 tipster tiyocu, tiyo veren kimse
57269 tipsy çakırkeyf
57270 tiptoe ayaklarının ucuna basarak yürümek
57271 tiptop dört başı mamur, en yüksek derece
57272 tirade uzun sıkıcı konuşma, nutuk, paylama, tirad
57273 tire out bitkin düşürmek, yormak
57274 tire yormak, yorulmak, bkz.tyre
57275 tired yorgun, (of ile) -den bıkmış, bezmiş
57276 tiredness yorgunluk, bıkkınlık
57277 tireless yorulmak bilmeyen, yorulmaz
57278 tiresome bezdirici, sinir edici, yorucu, sıkıcı
57279 tisane ıhlamur
57280 tissue culture doku kültürü
57281 tissue paper ince çönge
57282 tissue doku, ince yumuşak çönge, çönge mendil
57283 tit for tat kısasa kısas, dişe diş
57284 tit meme, ayva, memebaşı, salak, baştankara
57285 titanate titanat
57286 titanic dev gibi, muazzam, titanyumla ilgili
57287 titanite titanit
57288 titanium titan(yum)
57289 titbit lezzetli lokma
57290 titer titre
57291 tithe öşür, aşar vergisi, onda bir
57292 titian kızıl saç rengi
57293 titillate heyecanlandırmak, coşturmak, zevklendirmek, icini gıcıklamak
57294 titillation gıdıklama, gıdıklanma
57295 titivate çeki düzen vermek, toparlamak
57296 title deed tapu senedi
57297 title page baş sayfa
57298 title role başrol
57299 title başlık, serlevha, ad, ünvan, hak, istihkak, şampiyonluk
57300 titled adlı
57301 titler başlık basma kılgası, yazıcı aygıt
57302 titmouse baştankara
57303 titrate titre etmek
57304 titration titreleme, titre etme, titrasyon
57305 titre titre
57306 titter kıkır kıkır gülmek, kıkırdamak
57307 tittle işaret, çekit, küçük şey, zerre
57308 tittle-tattle dedikodu
57309 titubation kekeleme
57310 tizzy heyecan
57311 to a turn tam kararında pişmiş
57312 to and fro ileri geri, bir ileri bir geri
57313 to be reckoned with ciddiye alınacak, hesaba katılacak
57314 to begin with evvela, bir kere, ilk neden olarak
57315 to boot üstüne üstlük
57316 to crown it all üstüne üstlük
57317 to date bugüne dek, şimdiye kadar
57318 to death aşırı derecede
57319 to hand el altında, yakın bir yerde
57320 To my surprise bir de baktım ki
57321 to my way of thinking bence, bana göre
57322 to one's name kendi adına
57323 to oneself kendine, kendisine özel
57324 to say nothing of da cabası
57325 to show for den eline geçen bir şey olarak
57326 to some a certain extent bir dereceye kadar
57327 to some extent bir dereceye kadar
57328 to start a car kozgaltkayı çalıştırmak
57329 to start with her şeyden önce, bir kere, başlangıçta
57330 to take advantage fırsatı kullanmak
57331 to the backbone adamakıllı, sapına kadar
57332 to the best advantage en faydalı şekilde
57333 to the bitter end en sonuna kadar, ölesiye
57334 to the core sapına kadar, tamamen
57335 to the full extent sonuna kadar
57336 to the full tümüyle
57337 to the last sonuna kadar
57338 to the letter harfi harfine
57339 to the life aynen, tıpatıp
57340 to the tune of miktarına kadar
57341 to this day bugüne kadar
57342 To your health! Sıhhatinize!
57343 to (edat) -e doğru, -e, -e kadar, -e karşı
57344 to-do tantana, patırtı, gürültü, çıngar, karışıklık
57345 toad karakurbağası
57346 toadflax nevruzotu
57347 toadstool zehirli bir tür mantar
57348 toady dalkavuk, yağcı, dalkavukluk etmek, yağ çekmek
57349 toast kızarmış ekmek, sağlığına içme, kutlama, tebrik etme, sağlığına içilen
kimse, kızartmak, ısıtmak, sağlığına içmek
57350 toaster ekmek kızartma kılgası
57351 tobacco heart aşırı tütünün yol açtığı kalp hastalığı
57352 tobacco pipe pipo
57353 tobacco pouch tütün kesesi
57354 tobacco tütün, tütün yaprağı
57355 tobacconist tütün/sigara satıcısı, tütüncü
57356 toboggan slide kızak pisti
57357 toboggan kar kızağı
57358 toby bira bardağı
57359 tocopherol tokoferol
57360 tocsin heyecan sinyali, alarm işareti, tehlike işareti, tehlike çanı
57361 today bugün
57362 toddle tıpış tıpış yürümek
57363 toddler yeni yürümeye başlayan çocuk
57364 toe nail ayak tırnağı
57365 toe the line emirlere uymak, hizaya gelmek
57366 toe ayak parmağı
57367 toe-in tekerlek kapanıklığı, içe doğru yatıklık
57368 toe-out tekerlek açıklığı, dışa doğru yatıklık
57369 toenail ayak tırnağı
57370 toff kibar adam
57371 toffee bonbon, şekerleme
57372 toffy bkz.toffee
57373 tog up giyinip kuşanmak, şık giyinmek
57374 tog elbise, giyinip kuşanmak
57375 toga eski Roma giysisi
57376 together with ile beraber
57377 together biraraya, birarada, birlikte, beraber, aynı anda, hep birden, üst
üste, durmadan, sürekli, kesintisiz, düzenli, toplu, özdenetimli
57378 togetherness birliktelik, beraberlik, arkadaşlık
57379 toggle joint dirsek mafsalı
57380 toggle switch mafsallı anahtar
57381 toggle tahta düğme
57382 togs giysi, elbise, takım
57383 toil and moil imanı gevremek
57384 toil yorulmadan çalışmak, çok çalışmak, zar zor ilerlemek, güçlükle hareket
etmek
57385 toile tuval
57386 toilet paper ayakyolu çöngesi
57387 toilet roll bir top ayakyolu çöngesi
57388 toilet room giyinme odası
57389 toilet table tuvalet masası
57390 toilet water hafif parfüm, hoş koku
57391 toilet hela, tuvalet, çekidüzen, giyim kuşam, tuvalet
57392 toiletries tuvalet takımı, tuvalet eşyaları
57393 toilful yorucu, zahmetli
57394 toilsome zahmetli, yorucu
57395 token money itibari pul
57396 token raid sahte baskın
57397 token strike ikaz grevi, uyarı grevi
57398 token belirti, iz, gösterge, jeton, kart, marka, fiş
57399 tolerable şöyle böyle, idare eder, orta, dayanılabilir, çekilir
57400 tolerance tahammül, dayanma, dayanıklılık, müsamaha, hoşgörü
57401 tolerant hoşgörülü, katlanan, sabırlı
57402 tolerate müsamaha etmek, hoş görmek, tahammül etmek, katlanmak
57403 toleration müsamaha, hoşgörü
57404 toll booth verginli geçiş gişesi
57405 toll bridge pullu köprü
57406 toll call şehirlerarası alısün konuşması
57407 toll exchange şehirlerarası alısün santralı
57408 toll road pullu yol
57409 toll way pullu yol
57410 toll (yol/köprü/vb.) geçiş vergini, bedel, çan sesi, çınlama, (çan) çalmak
57411 tollgate geçiş vergini ödenen yer
57412 toluene toluen
57413 toluidine toluidin
57414 tom erkek kedi, kotak
57415 tom-tom tamtam, darbuka
57416 tomahawk küçük balta
57417 tomato domates, kızanak
57418 tomb mezar, kabir, gömüt, türbe
57419 tombac tombak
57420 tombola tombala oyunu
57421 tombolo tombolo, birleştirme dili
57422 tomboy erkek fatma
57423 tombstone mezartaşı
57424 tomcat erkek kedi, kotak
57425 tome büyük kitap
57426 tomfool kafasız, aptal, kuş beyinli, mankafa
57427 tomfoolery aptalca davranış, saçmalık
57428 tommy ingiliz ordusunda er, somun anahtarı
57429 tommyrot abuk subuk konuşma, saçma şey
57430 tomography tomografi
57431 tomorrow morning yarın sabah, sabah seher
57432 tomorrow yarın, sabah
57433 tomtit mavi baştankara
57434 ton mile ton mil
57435 ton ton, tonilato, yığın, sürü, büyük miktar, ton
57436 tonal ses perdesine ait
57437 tonality tonalite
57438 tone control ton ayarı, perde ayarı
57439 tone down tonunu hafifletmek, yumuşatmak, donuklaştırmak
57440 tone in uyum sağlamak, uymak
57441 tone up güçlendirmek, dinçleştirmek, canlandırmak
57442 tone ses, ses tonu, ton, perde, ton, renk tonu, ton, tarz, tavır, hava
57443 tone-deaf notaları ayırdedemeyen, müzik kulağı olmayan
57444 tone-in-tone dyeing aynı tonda boyama
57445 toneless renksiz, cansız, ruhsuz, zevksiz, tekdüze
57446 toneme tonbirim, titrembirim
57447 toner cartridge toner kartuşu
57448 toner toner
57449 tongs maşa
57450 tongue in cheek gırgırına, şakadan
57451 tongue twister tekerleme
57452 tongue dil, lisan, dil
57453 tongue-and-groove joint lamba ve zıvana
57454 tongue-tied dili tutulmuş, ağzı var dili yok
57455 tongued dilli
57456 tonic spasm tonik kas gerilimi
57457 tonic water tonik
57458 tonic kuvvet ilacı, güçlendirici şey, tonik
57459 tonicity tonus, gergi
57460 tonight bu gece
57461 toning viraj, renklendirme
57462 tonnage dues tonaj resmi
57463 tonnage tonaj, tonilato
57464 tonne ton
57465 tonometre göz tansiyonu ölçme aleti
57466 tonsil bademcik
57467 tonsillar bademcikle ilgili
57468 tonsillectomy bademcik ameliyatı
57469 tonsillitis bademcik yangısı
57470 tonsure başın tepesini tıraş etme
57471 tontine tontin
57472 tony lüks, aristokrat
57473 too big for one's boots burnu havada, özünü beğenmiş
57474 too clever by half fazla akıllı, sivri, anasının gözü
57475 too familiar sarmaş dolaş
57476 too many çok fazla
57477 too much for için çok fazla
57478 too (gereğinden) çok, fazla, aşırı, de, da, dahi, ayrıca, öyle, öyle yahu
57479 tool box alet kutusu
57480 tool car takım arabası
57481 tool chest alet kutusu
57482 tool kit alet takımı, avadanlık
57483 tool room takımhane, takım odası
57484 tool steel takım çeliği
57485 tool alet, başkasına alet olan kimse, alet, oyuncak, maşa, kukla
57486 tooling aletle işleme
57487 toot ötmek, öttürmek
57488 tooth and nail dişe diş, kana kan, vahşice
57489 tooth diş
57490 toothache dişağrısı
57491 toothbrush diş fırçası
57492 toothed rack kremayer, dişli çubuk
57493 toothed wheel dişli çark
57494 toothed dişli
57495 toothing plane dişli planya, rende
57496 toothless dişsiz
57497 toothpaste diş macunu
57498 toothpick kürdan
57499 toothpowder diş tozu
57500 toothsome lezzetli, tadı güzel
57501 toothy dişlek
57502 tootsy ayak
57503 top boots uzun çizme
57504 top brass yüksek rütbeli subay
57505 top dead center üst ölü çekit
57506 top dog kodaman, en üst mevkideki kimse
57507 top dressing örtü, baş gübresi
57508 top gear üst dişli
57509 top hat silindir şapka
57510 top heavy baş ağır
57511 top rail tırabzan, üst korkuluk rayı
57512 top roller üst merdane
57513 top surface üst yüzey
57514 top the bill başrol oyuncusu olmak
57515 top view kuşbakışı, üstten görünüş
57516 top tepe, doruk, üst, baş, örtü, kapak, en üstün yer, zirve, doruk, üste
giyilen şey, üstlük, topaç, en üstün, en iyi, baş, en üst, en üstteki, tepe
oluşturmak, -den daha yüksek/iyi/fazla olmak, (meyve/sebze/vb.) sapını koparmak
57517 top-drawer üstün
57518 top-secret çok gizli
57519 topaz sarı yakut, topaz
57520 topcoat palto
57521 tope camgöz balığı, ayyaş olmak, çok içmek
57522 toper ayyaş
57523 topflight en iyi kalite, üstün
57524 topgallant babafingo
57525 topic konu
57526 topical gündemde, güncel
57527 topknot tepe, ibik, saç topuzu
57528 topless sütyensiz, üstsüz
57529 topmast gabya çubuğu
57530 topmost en yüksek
57531 topnotch mükemmel
57532 topographer topograf
57533 topographic map topografya haritası
57534 topographic survey topografik araştırma
57535 topographic youth gençlik çağı
57536 topographic topografik
57537 topographical topografik
57538 topography topografya, yerbetim
57539 topological topolojik
57540 topology topoloji
57541 topper en üste konan taş, birinci sınıf mal
57542 topping birinci sınıf, en iyi kalite, üstün, mükemmel, tepesini kesme,
üst, tepe
57543 topple over düşmek, yuvarlanmak, devirmek
57544 topple sendelemek, düşmek, devirmek, düşürmek
57545 topsail gabya yelkeni
57546 topside borda
57547 topsoil üst toprak
57548 topsy-turvy karman çorman, arapsaçına dönmüş, altüst, karmakarışık
57549 toque miğfer
57550 torch light procession fener alayı
57551 torch procession fener alayı
57552 torch el feneri, meşale, alev kılgası
57553 torchlight meşale ışığı
57554 toreador toreador, ata binmiş boğa güreşçisi
57555 torero boğa güreşçisi
57556 torment büyük acı, sancı, eziyet, acı çektirmek, eziyet etmek
57557 tormentil beşparmakotu
57558 tormentor eziyetçi kimse, işkence aleti
57559 torn ayrı, zıt güçlerle ayırılmış, bölünmüş
57560 tornado kasırga
57561 toroidal toroidal
57562 torous boğumlu
57563 torpedo boat torpidobot
57564 torpedo net torpil ağı
57565 torpedo tube torpido kovanı
57566 torpedo torpil
57567 torpid hareketsiz, yavaş, ağır
57568 torpidity hareketsizlik, uyuşukluk, cansızlık
57569 torpor hareketsizlik, uyuşukluk
57570 torque tork, buru, dönme momenti, bükme momenti
57571 torquemeter torsiyometre, buruölçer
57572 torrefaction kavurma, kurutma
57573 torrefy kızartmak, kavurmak, kurutmak
57574 torrent sel
57575 torrid çok sıcak, kavurucu, yakıcı, kontrolsüz duygularla ilgili
57576 torsion bar torsiyon çubuğu, burulma çubuğu
57577 torsion bükme, bükülme
57578 torsional burulma ile ilgili
57579 torso kolsuz, bacaksız, ve başsız insan vücudu, gövde
57580 tort haksız fiil, haksız muamele
57581 tortfeasor haksız fiil işleyen kimse
57582 torticollis boyun tutulması
57583 tortilla bir tür pizza
57584 tortoise shell bağa
57585 tortoise kaplumbağa
57586 tortuosity eğri büğrülük, hileli olma, namussuzluk
57587 tortuous dolambaçlı, dönen, kaçamaklı, dolambaçlı, dolaylı
57588 torture işkence, işkence etmek
57589 torus tor, yumru, kabartı
57590 tosh saçma
57591 toss off kolayca yapıvermek, yuvarlamak, devirmek, içki içmek
57592 toss sth in bir fikri ortaya atmak
57593 toss up yazı tura atmak
57594 toss atmak, yazı-tura atmak, sallamak, sallanmak, yavaş yavaş karıştırmak,
sallama, sallanma, silkeleme, atma, fırlatma, yazı-tura
57595 tot (up ile) toplamak, ilave etmek, ufak çocuk, bir yudum içki, yudum
57596 total cost toplam maliyet
57597 total current toplam akım
57598 total darkness zifiri karanlık
57599 total eclipse tam tutulma
57600 total head toplam basınç
57601 total loss tam hasar
57602 total pressure toplam basınç
57603 total reflection tam yansıma
57604 total toplam, tüm, bütün, tam, toplam, toplam miktar, tutar, toplamı -e
ulaşmak, bulmak, etmek, toplamak, tutarını bulmak
57605 totalitarian totaliter, erktekelci
57606 totality bütünlük, tamlık, yekûn, toplam miktar, tutar, tam ay/güneş
tutulması
57607 totally tamamen
57608 tote bag kadınların büyük el çantası
57609 tote taşımak
57610 totem pole totem heykeli
57611 totem totem, ongun
57612 totemism totemizm
57613 totter sendelemek, yalpalamak
57614 tottery sallantılı, sarsak
57615 toucan tukan
57616 touch a sore point bam teline basmak
57617 touch a sore spot damarına basmak
57618 touch and go tehlikeli durum
57619 touch down (uçak) yere inmek
57620 touch for ikna etmek, pul koparmak
57621 touch off patlatmak, başlatmak, neden olmak
57622 touch on the raw can evinden vurmak
57623 touch on değinmek
57624 touch sb on the raw bamteline basmak
57625 touch the right chord birinin zayıf yönünden yararlanmak
57626 touch wood nazar değmesin diye tahtaya vurmak
57627 touch değmek, dokunmak, ellemek, elini sürmek, kullanmak, eline su dökmek,
boy ölçüşmek, dokunmak, etkilemek, duygulandırmak, dokunma duyusu, temas, dokunma,
değme, az miktar, taç, yetenek, tamamlayıcı ilave, temas, bağlantı
57628 touch-sensitive screen dokunma duyarlı ekran
57629 touch-type bakmadan taktilo kullanmak
57630 touchable dokunulur
57631 touchdown yere iniş, Amerikan futbolunda gol
57632 touched minnettar, müteşekkir, üşütük, kaçık, çatlak
57633 touchiness alınganlık
57634 touching dokunaklı, etkili, acıklı, (edat) -e dayanarak, -e bağlı olarak,
dair
57635 touchline taç çizgisi
57636 touchstone kriter, ölçüt
57637 touchwood ağaç kavı
57638 touchy alıngan, fazla duyarlı, çıtkırıldım, küseğen, değmedüşer
57639 tough row to hoe çetin ceviz
57640 tough güçlü, dayanıklı, (et/vb.) sert, kart, çetin, zor, güç, katı, sert,
haşin, berbat, rezil, şansız, talihsiz, kabadayı, külhanbeyi, bıçkın
57641 toughen sertleşmek, sertleştirmek
57642 toughness tokluk, dayanıklılık
57643 toupee küçük erkek perukası
57644 tour de force yetenek gösterisi, güç gösterisi
57645 tour tur, gezi, turne, gezmek, dolaşmak
57646 touring car büyük açık otomobil
57647 touring gezi, tur
57648 tourism agency turizm acentası
57649 tourism season turizm sezonu
57650 tourism turizm
57651 tourist agency seyahat acentası
57652 tourist attractions turistik yerler
57653 tourist bureau turizm bürosu
57654 tourist class turistik mevki
57655 tourist office turizm bürosu
57656 tourist season turizm sezonu
57657 tourist turist
57658 tourmaline turmalin
57659 tournament turnuva, yarışma
57660 tourney turnuva, turnuvaya katılmak
57661 tourniquet kanamayı durdurucu sargı, sargı bezi
57662 tousle (saç/vb.) karıştırmak, arap saçına çevirmek
57663 tout müşteri toplamak, almaya ikna etmek, çığırtkan, müşteri toplayıcı
57664 tow hawser yedek halatı
57665 tow hook çeki kancası
57666 tow rope permeçe, yedek halatı
57667 tow truck çekici kamyon
57668 tow (taşıt) yedekte çekmek, yedekte çekme
57669 towage yedekte çekme, çekme vergini
57670 toward (Aİ) bkz.towards
57671 towards -e doğru, yönünde, -e doğru, sularında, ile ilgili, -e karşı
57672 towel bar havluluk, havlu asacağı
57673 towel havlu, havluyla kurulamak
57674 towelling havluluk bez
57675 tower block apartman, yüksek bina
57676 tower clock kule saati
57677 tower drier kule kurutucu
57678 tower silo kule silo
57679 tower telescope kule teleskopu
57680 tower kule, burç, (above/over ile) yükselmek, çok yüksek/uzun olmak
57681 towered kuleli
57682 towering çok yüksek, şiddetli, son derece
57683 towing çekme
57684 town council belediye meclisi
57685 town councillor belediye meclisi üyesi
57686 town gas havagazı
57687 town hall belediye binası
57688 town house konak
57689 town planner planlamacı, şehir plancısı
57690 town planning şehir planlaması
57691 town tax belediye vergisi
57692 town şehir, kent, kasaba, şehrin iş/alışveriş merkezi, çarşı, şehir halkı
57693 towns people şehir halkı
57694 townsfolk kasaba halkı
57695 township (Güney Afrika'da) siyahilerin yaşadığı yer
57696 townsman kentli, şehirli
57697 toxaemia kan zehirlenmesi
57698 toxic zehirli
57699 toxicant zehirleyici, zehirli
57700 toxicity zehirlilik, ağılılık
57701 toxicological toksikolojik, zehirbilimsel, ağıbilimsel
57702 toxicology zehirbilim
57703 toxin toksin
57704 toy oyuncak
57705 toyshop oyuncakçı dükkânı
57706 trabeated kemersiz
57707 trabecula bağ
57708 trace element azrak element, az rastlanan element
57709 trace program izleme bağdarlaması
57710 trace izini sürmek, izlemek, bulmak, ortaya çıkarmak, (kopya çöngesiyle)
kopyasını çıkarmak, iz, az miktar, zerre, kalıntı
57711 traceable izlenebilir
57712 tracer kopya kılgası, izli mermi
57713 trachea trake, yaprak damarı
57714 tracheal soluk borusuna ait, yaprak damarına ait
57715 tracheitis soluk borusu iltihabı
57716 tracheotomy soluk borusunu açma ameliyatı, trakeotomi
57717 trachoma trahom
57718 trachomatous trahomlu
57719 trachyte trakit
57720 tracing cloth muşamba çönge
57721 tracing paper aydınger
57722 tracing kopya
57723 track address iz adresi
57724 track and field atletizm
57725 track angle rota açısı
57726 track bolt cebire cıvatası
57727 track circuit hat devresi
57728 track down izleyerek bulmak, avlamak
57729 track laying hat döşeme, ray döşeme
57730 track pad palet pabucu
57731 track rod palet mili
57732 track roller palet makarası
57733 track scales vagon baskülü
57734 track shoe palet pabucu
57735 track iz, patika, keçiyolu, ray, pist, yarış pisti, parça, şarkı, müzik,
palet, tırtıl, izlemek, izini takip etmek, izini sürmek
57736 track-type loader paletli yükleyici
57737 track-type tractor paletli traktör
57738 tracked paletli, tırtıllı
57739 tracker izleyen kimse, izci
57740 tracking station izleme istasyonu
57741 tracking izleme, takip
57742 trackless izsiz, yolsuz, iz bırakmayan
57743 tracksuit eşofman
57744 tract arazi, alan, toprak, jüye, risale
57745 tractable kolay kontrol edilir, uysal, uslu, kolay işlenir
57746 traction battery çekme bataryası
57747 traction çekme, çekiş, çekilme
57748 tractive force çekme kuvveti, çekme gücü
57749 tractive power çekici güç, çekme kuvveti
57750 tractive çekici, çeken
57751 tractor plough traktör pulluğu
57752 tractor tyre traktör lastiği
57753 tractor traktör
57754 trade acceptance ticari kabul
57755 trade agreement ticari anlaşma
57756 trade association ticari birlik
57757 trade balance ticaret dengesi
57758 trade bank ticaret bankası
57759 trade barriers ticari engeller
57760 trade bill ticari senet
57761 trade cycle konjonktür dalgası
57762 trade deficit ticaret açığı
57763 trade directory ticaret rehberi
57764 trade discount toptancı indirimi
57765 trade fair ticaret fuarı
57766 trade gap ticari açık
57767 trade in üste pul verip değiştirmek
57768 trade investment ticari yatırım
57769 trade mark marka, alameti farika, ticari marka
57770 trade name ad, marka, ticaret unvanı
57771 trade price toptan fiyat
57772 trade register ticaret sicili
57773 trade restrictions ticaret kısıtlamaları
57774 trade route ticaret yolu
57775 trade sale ticari ucuzluk
57776 trade school meslek mektebi, sanat mektebi
57777 trade secret meslek sırrı
57778 trade show ticari gösteri
57779 trade symbol ticari simge
57780 trade union sendika, işçi sendikası
57781 trade unionism sendikacılık
57782 trade unionist sendikacı
57783 trade value takas değeri
57784 trade wind alize rüzgârı
57785 trade ticaret, alışveriş, meslek, kesp, sanat, iş, iş, satış, (in/with ile)
ticaret yapmak, almak, satmak, değiş tokuş etmek, değişmek
57786 trademark alameti farika, marka
57787 trader tüccar, tacir, tecimen
57788 tradesman esnaf, dükkâncı, satıcı
57789 trading account ticari hesap, ticaret hesabı
57790 trading area ticari alan
57791 trading capital ödenmemiş sermaye
57792 trading company ticaret şirketi
57793 trading credit ticaret kredisi
57794 trading profit ticari kazanç
57795 trading stamp pay kuponu
57796 trading alış veriş, değiş tokuş
57797 tradition gelenek
57798 traditional geleneksel
57799 traditionalist muhafazakâr
57800 traditionally geleneksel olarak
57801 traduce çamur atmak, leke sürmek, kara çalmak
57802 traffic accident trafik kazası
57803 traffic capacity trafik kapasitesi
57804 traffic congestion trafik tıkanması
57805 traffic density trafik yoğunluğu
57806 traffic flow trafik akışı
57807 traffic in ticareti yapmak, alıp satmak
57808 traffic island rofüj, emniyet adası
57809 traffic jam trafik sıkışıklığı
57810 traffic lane trafik şeridi
57811 traffic light trafik ışığı
57812 traffic lights trafik ışıkları
57813 traffic line şerit çizgisi
57814 traffic load trafik yükü
57815 traffic manager trafik memuru
57816 traffic noise trafik gürültüsü
57817 traffic offence trafik suçu
57818 traffic police yol sakçısı
57819 traffic roundabout dönel kavşak
57820 traffic rule trafik kuralı
57821 traffic sign trafik işaret levhası
57822 traffic signal trafik sinyali
57823 traffic signs trafik işaretleri
57824 traffic stream trafik akışı
57825 traffic volume trafik hacmi
57826 traffic trafik, seyrüsefer, katnav, ticaret, alım-satım
57827 trafficator sinyal
57828 trafficker kaçakçı
57829 tragacanth geven, kitre
57830 tragedian trajedi yazarı, trajedi oyuncusu
57831 tragedienne trajedi aktrisi
57832 tragedy trajedi, ağlatı, facia, felaket
57833 tragic trajik, üzücü, talihsiz, müthiş, korkunç
57834 tragicomedy trajikomedi
57835 trail one's coat belasını aramak, kaşınmak, kavga çıkarmak
57836 trail iz, koku, patika, keçiyolu, kuyruk, izini sürmek, izlemek, peşinden
sürüklemek, sürüklenmek
57837 trailer coupling römork bağlantısı
57838 trailer römork, treyler, fragman, tanıtma yankası, karavan
57839 trailing axle arka dingil
57840 train ferry tren taşıyan vapur
57841 train oil balina yağı
57842 train on nişan almak, yükseltmek
57843 train station tren istasyonu
57844 train upon nişan almak, üstüne tutmak, çevirmek
57845 train tren, kafile, kervan, sürü, elbise kuyruğu, olaylar/düşünceler zinciri,
yetiştirmek, eğitmek, yetişmek, eğitim görmek, (on/upon ile) -e nişan almak, -e
yükseltmek, üstüne tutmak, çevirmek
57846 trained nurse diplomalı hastabakıcı
57847 trained eğitilmiş, alışkın
57848 trainee stajyer, öğrenci
57849 trainer antrenör, çalıştırıcı
57850 training camp antrenman düşergesi
57851 training center eğitim merkezi
57852 training plane eğitim uçağı
57853 training ship mektep gemisi
57854 training terbiye, eğitim, antrenman, idman, çalışma
57855 trait özellik, karakter
57856 traitor hain, vatan haini
57857 trajectory yörünge
57858 tram silk ibrişim
57859 tram tramvay
57860 tramcar tramvay
57861 tramline tramvay hattı
57862 trammel kollu pergel, elipsograf
57863 trammer araba sürücüsü
57864 tramming araçla taşıma, elle araba itme
57865 tramontane yabancı kimse
57866 tramp serseri, avare, rap rap sesi, uzun yürüyüş, orospu, ağır adımlarla
yürümek, yürüyüp geçmek, çiğnemek
57867 trample basmak, taptalamak, ezmek, çiğnemek
57868 trampoline tramplen
57869 tramway tramvay, dekovil rayı
57870 trance özünden geçme, esrime, trans
57871 tranche tranş, dilim
57872 trank yatıştırıcı madde
57873 tranquil sakin, sessiz, durgun
57874 tranquillity sessizlik, sük-n, asudelik, huzur, durgunluk
57875 tranquillize sakinleştirmek, yatıştırmak
57876 tranquillizer sakinleştirici, yatıştırıcı ilaç
57877 trans- (önek) öte, ötesinde, karşı tarafta
57878 transact (iş) görmek, bitirmek, yapmak
57879 transaction file işlem dosyası
57880 transaction record işlem kaydı
57881 transaction iş görme, yapma, iş, muamele, işlem
57882 transatlantic transatlantik, Antlantik Okyanusu'na ait, Atlantikaşırı
57883 transceiver alıcı verici ünalgı
57884 transcend geçmek, aşmak
57885 transcendency üstünlük
57886 transcendent üstün, ulu, yüce
57887 transcendental deneyüstü, insanüstü
57888 transcendentalism deneyüstücülük
57889 transcontinental kıtayı kateden, kıtaötesi
57890 transcribe kopya etmek, suretini çıkarmak, uyarlamak
57891 transcriber kopya edici, tıpkılayıcı
57892 transcript kopya, suret
57893 transcription transkripsiyon, çevriyazı
57894 transducer güç çevirici, çevirgeç
57895 transect kesit çıkarmak
57896 transection kesit
57897 transept çapraz sahın
57898 transfer bank havale yapılan banka
57899 transfer book senet defteri
57900 transfer by judgement kazai temlik
57901 transfer by law yasal temlik
57902 transfer case ara şanzıman, muavin şanzıman
57903 transfer command aktarma komutu
57904 transfer commission havale komisyonu
57905 transfer current geçiş akımı
57906 transfer deed devir belgesi
57907 transfer fee devir vergini, transfer vergini
57908 transfer gear transfer dişlisi
57909 transfer of foreign exchange döviz transferi
57910 transfer tax intikal vergisi
57911 transfer ticket aktarma bilet
57912 transfer nakletmek, taşımak, göçürmek, taşınmak, transfer etmek, transfer
olmak, nakliyat değişmek, aktarma yapmak, devretmek, transfer, devir, çıkartma,
yapıştırma, baskı, aktarma bileti, nakil
57913 transferable devredilebilir, nakli mümkün
57914 transferee devir olunan, devralan, temlik olunan
57915 transference transfer, nakil, aktarma, nakletme, havale edilme
57916 transferor devreden kimse, nakleden kimse, temlik eden
57917 transferred charge call ödemeli alısün konuşması
57918 transferrer havale eden
57919 transferring bank devreden banka
57920 transfiguration şekil değişimi
57921 transfigure şeklini değiştirip yüceltmek
57922 transfinite sonluötesi
57923 transfix şaşkına çevirmek, afallatmak, sersemletmek, dondurmak
57924 transform biçimini değiştirmek, dönüştürmek
57925 transformation dönüşüm, dönüştürüm
57926 transformational grammar dönüşümsel dilbilgisi
57927 transformational dönüşümsel
57928 transformationalism dönüşümcülük
57929 transformationalist dönüşümcü, dönüşümcü
57930 transformer oil transformatör yağı
57931 transformer transformatör, trafo
57932 transfuse (kan) nakletmek
57933 transfusion kan nakli
57934 transgress (sınırı) aşmak, bozmak, çiğnemek, karşı gelmek
57935 transgression deniz ilerlemesi, ihlal, çiğneme, sınırı aşma
57936 transgressor çiğneyen, günahkâr
57937 transhumance yaylacılık
57938 transhumant yaylacı
57939 transience geçici hal
57940 transiency geçicilik
57941 transient current geçici akım
57942 transient error geçici hata
57943 transient state geçici hal
57944 transient geçici, kısa süreli, süreksiz
57945 transiently geçici olarak
57946 transistor ignition transistorlu ateşleme
57947 transistor radio transistorlu ünalgı
57948 transistor transistör, transistörlü ünalgı
57949 transistorize transistorla donatmak
57950 transistorized transistorlu
57951 transit lounge transit yolcu salonu
57952 transit time geçiş zamanı
57953 transit trade transit ticaret
57954 transit visa transit vize
57955 transit taşıma, aktarma, geçiş
57956 transition card geçiş kartı
57957 transition element transisyon elementi, geçiş öğesi
57958 transition metal geçiş metali
57959 transition period geçiş dönemi
57960 transition point geçiş çekidi
57961 transition geçiş
57962 transitional geçişle ilgili, geçişli
57963 transitive expression geçişli ifade
57964 transitive verb geçişli fiil, geçişli eylem
57965 transitive geçişli (eylem)
57966 transitivity geçişme, geçişkenlik
57967 transitoriness geçicilik
57968 transitory income arızi gelir
57969 transitory geçici, süreksiz, fani, kalımsız, ölümlü
57970 translatable tercüme edilebilir
57971 translate tercüme etmek, çevirmek
57972 translation bureau tercüme bürosu
57973 translation tercüme, çeviri
57974 translator tercüman, çevirmen
57975 transliterate karakter değiştirmek, karakter dönüştürmek
57976 transliteration harf çevirisi, transkripsiyon
57977 translocate yerini değiştirmek, kenar etmek
57978 translucence yarısaydamlık
57979 translucent yarısaydam
57980 translunar ayın ötesindeki
57981 transmarine denizaşırı
57982 transmigrant göçmen
57983 transmigrate göç etmek
57984 transmigration göç, hicret
57985 transmissible devredilebilir, aktarılabilir, bulaşıcı, yolukucu
57986 transmission belt transmisyon kayışı
57987 transmission box vites kutusu, dişli kutusu
57988 transmission brake transmisyon eğleci
57989 transmission chain tahrik zinciri
57990 transmission gear transmisyon dişlisi
57991 transmission level transmisyon düzeyi
57992 transmission speed gönderme hızı
57993 transmission system iletim jüyesi
57994 transmission gönderme, iletme, geçirme, taşıma, (ünalgı/sınalgı) yayın,
transmisyon, vites
57995 transmit göndermek, yayınlamak, geçirmek, iletmek, (hastalık/vb.)
geçirmek, bulaştırmak
57996 transmittance transmitans
57997 transmitter verici, iletici
57998 transmitting antenna verici anten
57999 transmitting microphone verici mikrofon
58000 transmitting station verici istasyon
58001 transmogrify şeklini değiştirmek
58002 transmutable değiştirilebilir
58003 transmutation değişme, değiştirilme
58004 transmute aslını/şeklini değiştirmek
58005 transnational uluslararası, çokuluslu
58006 transoceanic okyanusötesi
58007 transom window vasistas
58008 transom çapraz kiriş, lento
58009 transparency saydamlık, slayt
58010 transparent paper aydınger
58011 transparent saydam, açık, net, anlaşılır
58012 transpiration terleme
58013 transpire ortaya çıkmak, bilinmek, olmak, vuku bulmak
58014 transplant nakledilen şey, aktarılan şey, kılgan nakli, (ösümlük) başka bir
yere dikmek/aktarmak, (kılgan/saç/vb.) nakletmek
58015 transplantation nakil, aktarma
58016 transplanter fide dikme kılgası
58017 transport documents nakliye vesaiki, taşıma belgeleri
58018 transport expenses nakliye masrafı
58019 transport nakil, taşıma, taşımacılık, kölük, araç, taşıt, taşımak,
götürmek, nakletmek, sürgüne göndermek, sürmek
58020 transportable taşınır, portatif, taşınabilir
58021 transportation tax nakliyat vergisi
58022 transportation sürgüne gönderme, sürme, sürgün, nakil, gönderme, taşıma,
taşımacılık
58023 transporter araba nakil aracı, nakliyeci
58024 transpose yerlerini/sırasını değiştirmek, perdesini değiştirmek
58025 transposer aktarıcı
58026 transposition yerini değiştirme, yer değişikliği
58027 transsexual cinsiyet değiştiren
58028 transubstantiate başka bir cisme dönüştürmek
58029 transudation sızma, sızıntı
58030 transude deriden sızmak, terlemek
58031 transversal çapraz, enine
58032 transverse section enine kesit
58033 transverse wave enine dalga, kesme dalgası
58034 transverse enine, köndelen, çaprazlama
58035 transvestite karşıt cinsin elbiselerini giyen, travesti
58036 trap door kapak biçiminde kapı
58037 trap window çatı penceresi
58038 trap tuzak, tele, kapan, ağız, iki tekerlekli at arabası, tuzağa düşürmek
58039 trapeze trapez
58040 trapezium yamuk
58041 trapezoid ikizkenar yamuk
58042 trapezoidal ikizkenar yamuk şeklinde
58043 trapped water tutulmuş su
58044 trapper tuzakçı, avcı
58045 trappings süslü koşum takımı
58046 trapse başıboş gezmek, yavaş yavaş dolaşmak
58047 trash değersiz şey, adi şey, çerçöp, süprüntü, ayaktakımı
58048 trashcan çöp tenekesi
58049 trashiness adilik, değersizlik
58050 trashy değersiz, beş kapik etmez, saçma
58051 trass tras
58052 trauma travma
58053 traumatic sarsıcı, şok edici, derinden etkileyici
58054 traumatology travmatoloji
58055 travail doğum sancıları, doğum ağrısı çekmek, zahmet çekmek
58056 travel agency seyahat acentası
58057 travel allowance yol masrafı, harcırah
58058 travel bureau seyahat acentası
58059 travel expenses yol masrafları, harcırah
58060 travel from hand to hand elden ele dolaşmak
58061 travel light az eşya ile yolculuk yapmak
58062 travel non-stop molasız seyahat etmek
58063 travel through molasız yolculuk yapmak
58064 travel seyahat etmek, yolculuk yapmak, yol almak, gitmek, tüymek,
topuklamak, gazlamak, seyahat, yolculuk
58065 traveler bkz.traveller
58066 travellator yürüyen kaldırım
58067 travelled çok seyahat etmiş, çok gezmiş
58068 traveller seyyah, yolcu
58069 traveller's cheque seyahat çeki
58070 travelling crane seyyar vinç
58071 travelling expenses seyahat giderleri
58072 travelling load hareketli yük
58073 travelling salesperson seyyar satıcı
58074 travelling wave yürüyen dalga
58075 travelling seyahat, yolculuk
58076 travelogue gezi yankası
58077 traversable öne arkaya hareket edebilen
58078 traverse içinden/üzerinden geçmek
58079 travertin travertin
58080 travertine traverten
58081 travesty kötü/gülünç taklit, travesti
58082 trawl line çaparı
58083 trawl tarak ağı, trol, tarak ağıyla balık tutmak
58084 trawler tarak ağlı balıkçı gemisi
58085 tray tepsi, tabla
58086 treacherous hain, dönek, tehlikeli
58087 treacherousness hainlik
58088 treachery hainlik, ihanet, döneklik, sahtelik, vefasızlık
58089 treacle şeker pekmezi
58090 tread down ayak altında çiğnemek
58091 tread on sb's corns bamteline basmak
58092 tread on sb's toes gücendirmek, incitmek
58093 tread under foot ayak altında çiğnemek
58094 tread üzerinde yürümek, katetmek, basmak, taptalamak, çiğnemek, ezmek, ayak
basışı/sesi, lastik tırtılı, merdiven basamağı
58095 treadle pedal, ayaklık
58096 treason vatan hainliği, ülkesine ihanet
58097 treasure house hazine dairesi
58098 treasure up aklında tutmak
58099 treasure hazine, define, gömü, çok değerli şey/varlık, çok kıymetli
tutmak, büyük değer vermek
58100 treasurer haznedar, veznedar
58101 treasury bill hazine bonosu
58102 treasury board maliye bakanlığı
58103 treasury bond hazine bonosu
58104 treasury certificate çönge pul
58105 treasury department maliye bakanlığı
58106 treasury note hazine bonosu
58107 treasury office hazine dairesi
58108 treasury stocks devlet tahvilleri
58109 treasury warrant maliye senedi
58110 treasury hazine, maliye dairesi
58111 treat of bahsetmek
58112 treat sb like dirt hiçe saymak, hor görmek, adam yerine koymamak
58113 treat something as a joke işi şakaya vurmak
58114 treat with tannin tanenlemek
58115 treat muamele etmek, davranmak, ele almak, düşünmek, saymak, görmek, (to ile)
ikram etmek, ısmarlamak, vermek, kimyasal işleme tabi tutmak, elden geçirmek,
tedavi etmek, geçirmek, zevk, hoş şey, hoş sürpriz
58116 treatise bilimsel inceleme, tez
58117 treatment muamele, davranış, tedavi, sağaltım
58118 treaty powers antlaşmayı oluşturan güçler
58119 treaty antlaşma, muahede, saziş, mukavele
58120 treble control tizlik ayarı
58121 treble soprano, tiz, üç misli, üç kat, üç bölüm, üçlü, tiz, üç misli
olmak, üç misline çıkarmak
58122 tree age ağaç yaşı
58123 tree breeding ağaç ıslahı
58124 tree class ağaç sınıfı
58125 tree classification ağaç sınıflandırması
58126 tree frog ağaç kurbağası
58127 tree limit ağaç sınırı
58128 tree line ağaç sınırı
58129 tree of life hayat ağacı
58130 tree pipit incirkuşu
58131 tree sparrow dağserçesi
58132 tree volume ağaç hacmi
58133 tree ağaç
58134 treeless ağaçsız
58135 treenail kavela, ağaç çivi
58136 trefoil arch yonca kemer, üç dilimli kemer
58137 trefoil yonca
58138 trehalose trehaloz
58139 trek uzun ve zor yolculuk yapmak, uzun ve zor yolculuk
58140 trellis ösümlük kafesi, sırık
58141 tremble titremek, ürpermek, titreme, ürperme, ürperti
58142 trembler titreşim aygıtı, çıngı zili
58143 trembling titreyen
58144 tremendous büyük, çok büyük, çok fazla, kocaman, harika, şahane, nefis,
olağanüstü
58145 tremendously çok, son derece
58146 tremolite tremolit
58147 tremor titreme, sarsıntı
58148 tremulous titrek, titremeli, heyecanlı, gergin
58149 trench coat trençkot, yağmurluk
58150 trench on tecavüz etmek, göğmek
58151 trench warfare siper harbi
58152 trench hendek, çukur, siper
58153 trenchancy keskinlik
58154 trenchant keskin, sert, acı, etkili
58155 trencher hendek kazma kılgası, tahta tabak
58156 trencherman iştahı yerinde kimse
58157 trend in prices fiyatların eğilimi
58158 trend eğilim, akım, moda
58159 trendy çok moda, modaya uyan
58160 trepan cerrah testeresi, matkap
58161 trepidation telaş, kaygı
58162 trespass on suiistimal etmek, kötüye kullanmak
58163 trespass (başkasının arazisine) izinsiz girmek, başkasının arazisine
izinsiz girme, araziye tecavüz
58164 trespasser mütecaviz
58165 tress saç lülesi, bukle
58166 tressed örgülü, bukleli
58167 trestle table taşınır masa
58168 trestle masa ayaklığı, sehpa
58169 trestlework iskele işi, sehpa
58170 triacid triasit
58171 triad üçlü, üçlü türküm, üçlü takım
58172 trial and error deneme-yanılma yöntemi
58173 trial balance geçici mizan, küçük mizan
58174 trial flight deneme uçuşu
58175 trial judge duruşma hâkimi
58176 trial lawyer duruşma avukatı
58177 trial marriage deneme evliliği
58178 trial period deneme süresi
58179 trial duruşma, yargılama, deneme, sınavı, başbelası, dert
58180 triangle of forces kuvvetler üçgeni
58181 triangle üçgen, üçköşe, üçbucak, triangel
58182 triangular müselles, üçbucak, üçgen, üç köşeli
58183 triangulate üçgenlere bölmek, nirengi yapmak
58184 triangulation nirengi, üçgenlere bölme
58185 Trias triyasik
58186 triaxial üçeksenli
58187 triazine triazin
58188 triazone triazon
58189 tribal kabileye ait
58190 tribasic üç bazlı
58191 tribe kabile, boy, oymak
58192 tribesman oymak üyesi
58193 triblet zımba
58194 tribology sürtünmebilim, triboloji
58195 triboluminescence sürtünmeli ışıldama, tribolüminesans
58196 tribulation sıkıntı, dert, sorun, keder
58197 tribunal mahkeme
58198 tribune kürsü, platform, tribün
58199 tributary kol, akarsu, geleğen
58200 tribute takdir, övgü, baç, haraç, vergi
58201 tricar üç tekerlekli araba
58202 trice an, lahza
58203 triceps üçbaşlı kas
58204 trichina trişin
58205 trichinosis trişinoz
58206 trichloroethylene trikloretilen
58207 trichotomy üç kısma bölünme
58208 trichromatic trikromatik, üçrenkli
58209 trichromatism trikromi
58210 trick film hileli yanka
58211 trick hüner, numara, el çabukluğu, marifet, ustalık, beceri, incelik,
muziplik, şeytanlık, (iskambil) el, hile, düzen, dolap, oyun, dalavere, muziplik
için yapılmış, muzip, muzır, zor, kazık, (into ile) aldatmak, kandırmak, keleğe
getirmek, üçkâğıda getirmek
58212 trickery hilekârlık, dolap, dalavere, düzen, üçkâğıt
58213 trickiness aldatıcılık, hile, karmaşıklık, kurnazlık
58214 trickle damlamak, akmak, süzülmek
58215 trickster hileci, düzenbaz, üçkâğıtçı, dalavereci, kazıkçı
58216 tricky ustalık ve dikkat isteyen, nazik, ince, hassas, kurnaz, uyanık,
üçkâğıtçı, düzenbaz
58217 triclinic triklinik, üç ayrı mihverli (kristal)
58218 tricolour üç renkli
58219 tricorn üç köşeli şapka
58220 tricot triko
58221 tricuspid triküspit, üçlü kapakçık
58222 tricycle üç tekerlekli bisiklet
58223 tricyclic üçhalkalı, trisiklik
58224 trident üç dişli çatal, üç çatallı zıpkın
58225 tried güvenilir, denenmiş
58226 triennial üç yılda bir olan
58227 trifle with hafife almak, önem vermemek
58228 trifle ıvır zıvır, değersiz şey, meyveli tatlı, bir tür jöle
58229 trifling önemsiz, değersiz, lağlağı
58230 trifoliate üç yapraklı
58231 trifolium yonca
58232 trifurcate üçlü çatal, üç yollu
58233 trigger man gangster
58234 trigger tetik, (off ile) başlatmak, neden olmak, yol açmak
58235 triggerfish çotira
58236 triglyph triglif
58237 trigonometric trigonometrik
58238 trigonometrical trigonometrik
58239 trigonometry trigonometri
58240 trihedral üçyüzlü, üç yanlı
58241 trihedron üçyüzlü
58242 trilateral üçlü, üç yanlı, üç yönlü
58243 trilinear üç çizgiden oluşan, üç hatlı
58244 trilingual üç dil konuşan
58245 triliteral üç harfli kelime
58246 trill ses titremesi, tril
58247 trilled titrek (ses için)
58248 trillion trilyon
58249 trilobate üç loplu, üç kısımlı
58250 trilogy triloji
58251 trim (off ile) kesip düzeltmek, budamak, kırkmak, (with ile) süslemek,
kısmak, azaltmak, yenmek, (gemi/uçak) dengelemek, dengelenmek, düzenli, derli
toplu, kesme, kırkma, intizam, düzen, form, kondisyon
58252 trimester üç aylık öğrenim süresi
58253 trimmer fletner ayarlayıcısı, süsleyen kimse, yağcı
58254 trimming machine kordon kılgası
58255 trimming süs, garnitür, kesilmiş parça
58256 trimorphism trimorfizm, üçbiçimlilik
58257 trine üç kat, üçlü, üç misli
58258 trinity üçlü (birlik)
58259 trinket incik boncuk, değersiz ziynet
58260 trinomial üçterimli
58261 trio üçlü, üç kişilik türküm, trio, üçlü
58262 triode triyot
58263 triose trioz
58264 trip out uyuşturucu almak, uçmak
58265 trip up hata yaptırmak, yanıltmak, çelme takmak
58266 trip çelme takmak, badalak vurmak, sendeletmek, tökezlemek, sendelemek,
takılmak, hata yapmak, gezi, gezinti, kısa yolculuk, takılma, tökezleme, düşme,
hata, yanılma, (dil) sürçme, uyuşturucu etkisi, uçuş, trip
58267 tripartite üç bölümlü, üç kısımlı
58268 tripe işkembe, zırva, saçmalık
58269 triplane üçkanatlı uçak
58270 triple alliance üçlü ittifak
58271 triple bond üçlü bağ
58272 triple jump üç adım atlama
58273 triple point üçlü çekit
58274 triple üç bölümlü, müselles, üç misli, üç kat fazla, üç katına çıkmak,
üç katına çıkarmak
58275 triple-core cable üçlü kablo
58276 triple-expansion engine üç genişlemeli kılga
58277 triplet üçüz
58278 triplex glass üç katlı kırılmaz cam
58279 triplex üç katlı, üç katlı ev
58280 triplicate üç benzer bölümden oluşan, üçlü
58281 tripod üç ayaklı sehpa, üç ayaklık
58282 Tripoli Trablusgarp
58283 tripper turist, kastanyola
58284 tripping çevik, kıvrak, hafif adımlarla yürüme
58285 trisaccharide trisakarit
58286 trisect üç eşit parçaya bölmek, üçe bölmek
58287 trisection üç eşit parçaya bölme, üçeşbölüm
58288 trismus çene kilitlenmesi
58289 trisyllabic üç heceli
58290 trite basmakalıp, beylik, cıvımış, suyu çıkmış
58291 triteness basmakalıplık, beylik olma, cıvımışlık
58292 tritium trityum
58293 tritone üç sesli müzik parçası
58294 triturate ezmek, öğütmek
58295 triumph zafer, utku, yengi
58296 triumphal arch zafer takı
58297 triumphal procession zafer alayı
58298 triumphal zaferle ilgili
58299 triumphant muzaffer, galip, sevinçli, gururlu
58300 triune birde üç olan
58301 trivalent üçdeğerli
58302 trivia ıvır zıvır
58303 trivial önemsiz, havadan sudan
58304 triviality önemsizlik, havadan sudan olma, bayağılık
58305 triweekly üç haftada bir olan
58306 troat geyik bağırması
58307 trocar trokar
58308 trochanter trokanter
58309 trochilus bir çeşit yağmur kuşu
58310 trochlea makara
58311 trochoid teker eğrisi, döner eklem
58312 troglodyte mağara adamı
58313 Trojan horse Truva atı
58314 Trojan Truva kentiyle ilgili, Truvalı
58315 troll suda oltayı çekerek balık tutmak
58316 trolley car tramvay arabası
58317 trolley jack seyyar kriko
58318 trolley man vatman, biletçi
58319 trolley wire troley teli
58320 trolley el arabası, yemek servis arabası
58321 trolleybus troleybüs
58322 trollop pasaklı kadın, fahişe, sürtük
58323 trombone trombon
58324 trombonist tromboncu
58325 trommel döner kalbur
58326 trompe ocak körüğü
58327 trona trona
58328 troop away gitmek
58329 troop küme, takım, sürü, türküm, ç.askerler, bölük, tabur, alay, izci türkümü
58330 trooper süvari eri, eyalet sakçısı
58331 troops askerler
58332 troopship asker gemisi
58333 troostite trustit
58334 trope mecaz, kinaye
58335 trophic besleyici, besinsel
58336 trophy yarışmacıya verilen ödül, ödül, ganimet, av
58337 tropic of Cancer Yengeç Dönencesi
58338 tropic of Capricorn Oğlak Dönencesi
58339 tropic dönence, ç.tropikal bölge, sıcak bölge
58340 tropical rain forest tropikal yağmur ormanı
58341 tropical tropikal, çok sıcak
58342 tropics tropikal kuşak, tropikal bölge, sıcak bölge
58343 tropine tropin
58344 tropism yönelim, doğrulum
58345 tropopause tropopoz
58346 troposphere troposfer
58347 trot tırıs, tırıs gitmek, tırısa kaldırmak, gitmek, kaçmak
58348 troth sadakat, vefa
58349 trotter domuz paçası
58350 trouble shooting arıza arama, arıza tespiti
58351 trouble üzmek, telaşlandırmak, sıkmak, rahatsız etmek, zahmet vermek,
zahmet etmek, acı çektirmek, acı vermek, müşkül, zorluk, güçlük, zor durum,
tehlike, dert, bela, zahmet, (sosyal/siyasal) düzensizlik, ızdırap, üzüntü,
sıkıntı, sorun, kötü taraf, yanlış, rahatsızlık, hastalık
58352 troubled tedirgin, üzgün, meraklı, kederli, sıkıntılı
58353 troublemaker başbelası
58354 troubleshooter aksaklıkları gideren kimse, düzeltici
58355 troublesome zahmetli, güç, zor, sorun çıkaran, başbelası
58356 troublous zahmetli, güç, karışık
58357 trough yalak, tekne, iki dalga arasındaki çukur, alçak basınçlı hava
sahası
58358 trounce sopa çekmek, dövmek, dayak atmak, yenmek
58359 troupe şarkıcı/dansçı/oyuncu türkümü
58360 trousered pantolonlu
58361 trousers pantolon, şalvar
58362 trousseau çeyiz, gelin eşyası
58363 trout alabalık
58364 trove define, hazine
58365 trowel mala, çepin, küçük bahçe çapası
58366 troy kuyumcu tartısı
58367 truancy mektebi asma, dersi asma
58368 truant mektep kaçağı, kaytarıcı
58369 truce ateşkes, ateşkes antlaşması
58370 truck crane kamyonlu vinç
58371 truck driver kamyon haydavcısı
58372 truck engine kamyon kozgaltkası
58373 truck farm bostan
58374 truck farming bostancılık
58375 truck frame kamyon şasisi
58376 truck garden bostan, sebze bahçesi
58377 truck gardener bostancı
58378 truck jack kamyon krikosu
58379 truck kamyon, yük vagonu
58380 truckage kamyonla taşıma, taşıma vergini
58381 trucker kamyon haydavcısı, sebze yetiştiricisi
58382 trucking industry kamyonculuk endüstrisi
58383 trucking kamyonculuk, kamyon taşımacılığı
58384 truckle (to ile) boyun eğmek
58385 truculence vahşilik, saldırganlık, kavgacılık, kabadayılık
58386 truculent vahşi, saldırgan, kavgacı
58387 trudge ağır adımlarla yürümek, güçlükle yürümek, uzun yorucu yürüyüş
58388 true cypress adi servi
58389 true sun gerçek güneş
58390 true to type beklendiği gibi hareket eden
58391 true to -e uygun, ile bağdaşan
58392 true doğru, çın, gerçek, halis, hakiki, gerçek, katışıksız, içten, samimi,
gerçek, tam, eksiksiz, düzgün, sadık
58393 true-blue dürüst, namuslu, sadık, muhafazakâr, tutucu
58394 true-life gerçeğe dayalı
58395 trueborn doğuştan
58396 truehearted sadık, vefalı
58397 trueness doğruluk, gerçeklik, bağlılık, içtenlik
58398 truffle yer mantarı, domalan, hafif tatlı
58399 truism herkesçe bilinen gerçek, su götürmez gerçek
58400 trull orospu, fahişe
58401 truly tamamen, tam olarak, tam, gerçekten, içtenlikle
58402 trump card koz
58403 trump up uydurmak, icat etmek
58404 trump (iskambil) koz, koz çakmak, kozla almak
58405 trumpery değersiz, değersiz (şey)
58406 trumpet trompet, boru, borazan, fil sesi, bağırış, çığlık, böğürtü
58407 trumpeter trompetçi, borucu, haberci, tellal, borazancı
58408 truncate kısaltmak, kısa kesmek
58409 truncated kesik, yassı
58410 truncation ucunu kesme, budama
58411 truncheon cop
58412 trundle güçlükle ilerlemek, güçlükle sürmek
58413 trunk call şehirlerarası alısün konuşması
58414 trunk hose kısa ve bol pantolon
58415 trunk line ana hat
58416 trunk road anayol
58417 trunk stream ana ırmak, anaakarsu
58418 trunk ağaç gövdesi, kolsuz, bacaksız ve kafasız insan vücudu, fil hortumu,
araba bagajı, büyük eşya kutusu, ç.erkek mayosu
58419 trunks erkek mayosu, erkek mayosu
58420 trunnion muylu, silindir yatağı
58421 truss bridge kafes köprü, makaslı köprü
58422 truss (up ile) sımsıkı bağlamak, kriş, makas, destek, kasık bağı
58423 trussed beam makaslı kiriş
58424 trust company tröst şirketi
58425 trust deed vekâlet senedi, yediemin sözleşmesi
58426 trust fund vakıf fonu
58427 trust in inanmak, güvenmek
58428 trust with emanet etmek
58429 trust güven, sorumluluk, bakım, koruma, mutemetlik, tröst, güvenmek, işanmak,
inanmak, ümit etmek, ummak
58430 trustee in bankruptcy iflas idaresi
58431 trustee in composition konkordato komiseri
58432 trustee process yedieminlik işlemleri
58433 trustee mütevelli, emanetçi
58434 trusteeship yedieminlik, mutemetlik, vekillik
58435 trustful herkese güvenen, saf
58436 trustification tröstleşme
58437 trustiness güvenilir hal
58438 trustworthiness güvenilirlik
58439 trustworthy güvenilir
58440 trusty sadık, güvenilir
58441 truth function doğruluk fonksiyonu
58442 truth value doğruluk değeri
58443 truth gerçek, hakikat, doğruluk, gerçeklik, içtenlik, dürüstlük
58444 truthful doğru, kesin, doğrusözlü, dürüst
58445 truthfully doğru olarak, gerçekten
58446 truthfulness doğruluk, gerçeklik
58447 try for elde etmeye çalışmak
58448 try it on üstüne üstüne gitmek, sabrını taşırmak
58449 try on (giysi) prova etmek, giyip denemek, denemek
58450 try out denemek
58451 try sb's patience sabrını tüketmek
58452 try square ayarlı gönye
58453 try denemek, uğraşmak, çalışmak, yargılamak, kızdırmak, sıkmak, sinirlerini
bozmak, deneme, kalkışma, girişim
58454 trying çetin, güç, üzücü, zahmetli
58455 trypanosome tripanozome
58456 trypsin tripsin
58457 trypsinogen tripsinojen
58458 tryptophan triptofan
58459 trysail yan yelken
58460 tryst buluşma, randevu
58461 tsar çar
58462 tsarina çariçe
58463 tsetse fly çeçe sineği
58464 tsetse çeçe, çeçe sineği
58465 tsunami deprem dalgası, deniz depremi dalgası
58466 tub tekne, leğen, küvet, yuvarlak (plastik) kap
58467 tuba tuba
58468 tubby tıknaz, bıdık
58469 tube clamp boru kelepçesi
58470 tube mill borulu değirmen
58471 tube tüp, boru, metro, yeraltı treni
58472 tubed tyre şambriyelli lastik
58473 tubeless tyre şambriyelsiz lastik
58474 tubeless iç lastiksiz
58475 tuber yumru
58476 tubercle tüberkül, yumrucuk, şiş, kabarcık
58477 tubercular tüberkülozla ilgili, yumrulu, veremli
58478 tuberculin tüberkülin, verem mikrobu
58479 tuberculosis tüberküloz, verem
58480 tuberculous tüberkülozlu
58481 tuberose sümbülteber
58482 tuberous yumrulu, urlarla kaplı
58483 tuberous-rooted yumru köklü
58484 tubing tüp/boru şeklinde şey, tüp, boru
58485 tubular axle boru dingil
58486 tubular prop boru direk
58487 tubular tüp/boru şeklinde, borulu
58488 tubule küçük tüp
58489 tuck away ortadan kaldırmak, emin/gizli bir yere koymak
58490 tuck in iştahla yemek, yumulmak
58491 tuck (içine) sokmak, tıkmak, katlamak, pli, kırma, pasta/şeker/vb
58492 tucker plise kılgası, yormak
58493 tuckshop pastane, kannadı mağazası
58494 Tuesday salı, seşembe
58495 tufa süngertaşı, tüf
58496 tuff süngertaşı
58497 tuft küme, öbek, top, püskül
58498 tufted püsküllü, sorguçlu
58499 tufting machine tafting kılgası
58500 tufting tafting
58501 tug at sb's heartstrings birinin yüreğine inmek
58502 tug şiddetle çekmek, asılmak, kuvvetli çekiş, römorkör
58503 tug-of-war halat çekme oyunu, mücadele, rekabet, çekişme
58504 tugboat römorkör
58505 tuition öğretim, mektep harcı/taksiti
58506 tuitional öğretimle ilgili
58507 tulip lale
58508 tulle tül
58509 tumble about yuvarlanmak
58510 tumble down düşmek, düşürmek
58511 tumble drier çamaşır kurutma kılgası
58512 tumble düşmek, yuvarlanmak, çakmak, uyanmak, jetonu düşmek, çakozlamak,
düşme, karışıklık, kargaşa
58513 tumble-home içe voltalı
58514 tumbledown yıkık dökük, harap
58515 tumbler drier çamaşır kurutma kılgası
58516 tumbler su bardağı, sapsız bardak
58517 tumbling barrel perdah dolabı
58518 tumefacient şişlik meydana getiren, şişen
58519 tumefaction şişlik, kabartı, şiş, şişme, şişirme
58520 tumefy kabarmak, şişmek, kabartmak, şişirmek
58521 tumescent şişen, kabaran
58522 tumid şişkin, şişmiş, kabarık
58523 tummy ache mide ağrısı
58524 tummy karın, mide
58525 tumor (Aİ) bkz.tumour
58526 tumour tümör, ur
58527 tumult kargaşa, gürültü, patırtı, heyecan
58528 tumultuary gürültülü, patırtılı, telaşlı
58529 tumultuous karışık, gürültülü, düzensiz, telaşlı
58530 tumulus höyük
58531 tun up trumps elini uzatmak (yardımcı olmak)
58532 tuna tonbalığı, orkinos
58533 tundra climate tundra iklimi
58534 tundra tundura, soğuk ağaçsız ova
58535 tune in açmak
58536 tune up ayar etmek, ayarlamak, düzen vermek
58537 tune nağme, hava, mahnı, ezgi, akort, uyum, akort etmek, (kılgayı)
ayarlamak, köklemek, düzen vermek
58538 tuned ayarlı, akortlu
58539 tuneful ahenkli, kulağa hoş gelen, dinlemesi zevkli
58540 tuneless ahenksiz, zevksiz
58541 tuner tuner, alıcı cihaz, ünalgı, akortçu
58542 tungstate tungstat
58543 tungsten lamp tungsten lambası
58544 tungsten tungsten, volfram
58545 tungstic tungstenli
58546 tunic tünik, asker/sakçı ceketi
58547 tunica gömlek, kılıf
58548 tunicate zarlı
58549 tunicle zar
58550 tuning fork diyapazon
58551 tuning akort, düzenleme, uydurma, bir istasyonu bulma
58552 tunnel effect tünel olayı
58553 tunnel furnace tünel fırın
58554 tunnel vault beşik tonoz
58555 tunnel tünel, tünel açmak
58556 tunny bkz.tuna
58557 tup koç, şahmerdan, (koç) çiftleşmek, tos vurmak
58558 tuppence iki peni
58559 turban sarık, türban
58560 turbaned sarıklı
58561 turbid bulanık, çamurlu, karışık, düzensiz
58562 turbidimeter türbidimetre, bulanıklıkölçer
58563 turbidimetry türbidimetri, bulanıklıkölçüm
58564 turbidity türbidite, bulanıklık
58565 turbinal türbinal
58566 turbine türbin
58567 turbo turbo
58568 turbocharger turbo kompresör, turbo
58569 turbogenerator türboalternatör
58570 turbojet engine türbojet kozgaltkası
58571 turbojet türbojet
58572 turboprop türboprop
58573 turbot kalkan balığı
58574 turbulence tenek akımı, çalkantılı hava, sertlik, haşinlik, karışıklık,
düzensizlik, kargaşa
58575 turbulent vahşi, sert, haşin, düzensiz, karışık, fırtınalı, kontrolsüz
58576 turd bok, kaka, rezil, alçak
58577 tureen büyük çorba kâsesi
58578 turf account yarışta bahis defterini tutan kimse
58579 turf out sepetlemek, kovmak, atmak
58580 turf çimenlik, çimen, çim, at yarışı, çimle kaplamak, çimlendirmek
58581 turgescence şiş, şişkinlik, şişlik
58582 turgescent şişkin
58583 turgid (dil/vb.) tumturaklı, abartmalı, şişirilmiş
58584 turgidity şişkinlik, mübalağa
58585 turgidness şişkinlik, mübalağa
58586 Turk Türk
58587 Turkestan Türkistan
58588 turkey buzzard hindi akbabası
58589 turkey cock baba hindi
58590 Turkey red Türk kırmızısı
58591 turkey hindi, Türkiye
58592 Turkish Airlines Türk Hava Yolları
58593 Turkish Aviation League Türk Hava Kurumu
58594 Turkish bath hamam
58595 Turkish coffee Türk kahvesi
58596 Turkish delight lokum
58597 Turkish oak palamut meşesi
58598 Turkish towel havlu
58599 Turkish Türk, Türkçe
58600 Turkism Türkçülük
58601 turmeric paper zerdeçal çöngesi
58602 turmeric zerdeçal, hintsafranı
58603 turmoil kargaşa, karışıklık, telaş
58604 turn a blind eye to -e göz yummak, görmezlikten gelmek
58605 turn a blind eye göz yummak, görmezlikten gelmek
58606 turn a deaf ear to kulak asmamak, işitmezlikten gelmek
58607 turn against karşı çıkmak, düşman olmak
58608 turn an honest penny namusuyla pul kazanmak
58609 turn aside bir yana dönmek, vazgeçirmek, döndürmek
58610 turn away geri çevirmek, sırt çevirmek, reddetmek, kovmak
58611 turn back geri dönmek, geri döndürmek, kaytarmak
58612 turn bench torna tezgâhı
58613 turn crimson red with shame utançtan kıpkırmızı olmak
58614 turn down devrik (yaka), sesini kısmak, gücünü azaltmak, reddetmek
58615 turn green with envy kıskançlıktan çatlamak
58616 turn in one's grave mezarında sümükleri sızlamak
58617 turn in yatmak, (sakçıya) vermek, teslim etmek
58618 turn indicator dönüş göstergesi
58619 turn into değişmek, kesilmek, dönmek
58620 turn off kapatmak, kesmek, sapmak, yol vermek
58621 turn on one's heels dönüp gitmek
58622 turn on the light ışığı açmak
58623 turn on the waterworks gözyaşı dökmek
58624 turn on açmak, aniden saldırmak, heyecanlandırmak
58625 turn one's back on sırtını çevirmek
58626 turn one's stomach midesini bulandırmak
58627 turn one's toes up nalları dikmek
58628 turn out söndürmek, kapatmak, kesmek, kovmak, göndermek
58629 turn over a new leaf yeni bir yaşama başlamak
58630 turn over to denetimini bırakmak/vermek
58631 turn over üzerinde düşünmek, ele almak, çevirmek, devirmek
58632 turn round çevirmek, dönmek, fikrini değiştirmek
58633 turn sb adrift yüzüstü bırakmak
58634 turn sb over to teslim etmek
58635 turn sb's head birinin başını döndürmek
58636 turn sb's stomach birinin midesini bulandırmak
58637 turn sth over to vermek, bırakmak
58638 turn tail yüz geri edip kaçmak
58639 turn the corner köşeyi dönmek, tehlikeyi geçiştirmek
58640 turn the knife yarayı deşmek
58641 turn the scales ağır basmak
58642 turn the tables on sb yağdayı birinin aleyhine çevirmek
58643 turn to yardım istemek, başvurmak, işe koyulmak
58644 turn traitor hain olmak
58645 turn turtle alabora olmak, altüst olmak, ters dönmek
58646 turn up one's nose at burun kıvırmak
58647 turn up trumps yardımcı olmak, yardımda bulunmak
58648 turn up bul(un)mak, çıkıp gelmek, gelmek, sesini açmak
58649 turn yellow tavşan yürekli olmak
58650 turn çevirmek, döndürmek, çevrilmek, dönmek, dönmek, sapmak, dönmek,
saptırmak, döndürmek, yöneltmek, doğrultmak, üstüne tutmak, kıvırmak, katlamak,
dönüşmek, dönüştürmek, ekşitmek, varmak, ulaşmak, dönme, döndürme, dönüş, sapma,
yönelme, değişim, değişiklik, devir, bir şeyi yapma sırası, sıra, hastalık nöbeti,
nöbet, şok, sürpriz, heyecan, dönemeç, yetenek, eğilim
58651 turnable döner, çevrilebilir
58652 turnabout dönge, sapma, dönme, döneklik
58653 turnbuckle germe donanımı, liftin uskuru
58654 turncoat (partiden/vb.) dönen, dönek
58655 turncock musluk, vana
58656 turned torna edilmiş, torna ile işlenmiş
58657 turner tornacı
58658 turnery tornacılık, torna işi
58659 turning chisel torna kalemi
58660 turning lathe torna tezgâhı
58661 turning point dönüm çekidi
58662 turning tool torna kalemi, torna takımı
58663 turning dönemeç, dönge
58664 turnip şalgam
58665 turnkey gardiyan
58666 turnout toplantı mevcudu, iştirakçi sayısı, toplantıya katılanların
sayısı, ürün, üretim miktarı, giyim zevki/biçimi, giyiniş tarzı, geniş sapak, park
yeri
58667 turnover tax muamele vergisi
58668 turnover iş miktarı, yapılan iş, görülen iş, toplam satış, ciro, yeni
alınan işçi sayısı, sermaye devri, meyveli turta
58669 turnpike (pullu) özel sürat yolu
58670 turnspit kebapçı
58671 turnstile antenna turnike anten
58672 turnstile turnike, dönerkapı
58673 turntable pikap, pikap platformu
58674 turnup katlı, katlı kısım, şans
58675 turpentine tree katran ağacı
58676 turpentine neftyağı
58677 turpitude adilik, alçaklık, ahlaksızlık
58678 turps terebentin, teremerti
58679 turquoise turkuaz
58680 turret lathe torna tezgâhı
58681 turret küçük kule, taret
58682 turreted kule biçimindeki, kuleli
58683 turtle dove kumru, üveyik
58684 turtle su kaplumbağası
58685 turtleback balık sırtı güverte
58686 turtledove yusufçuk
58687 turtleneck balıkçı yaka
58688 tush Sus!, Vaz geç!
58689 tusk tenon şaşırtmalı geçme
58690 tusk fil/yaban domuzu dişi
58691 tusker fil
58692 tussle (with ile) kapışmak, döğüşmek, kapışma, döğüşme, kavga
58693 tussore tusor
58694 tut hay aksi!, tüh!
58695 tutelage vesayet
58696 tutelary vasi olan, himaye eden
58697 tutor maslahatçı, özel öğretmen, (birdemde) muallim, öğretmen, kayyum, hami,
hususi ders demek, öğretmek, rehberlik etmek, öğüt nasihat vermek
58698 tutorial (birdemde) küçük sınıfa verilen ders
58699 tutorship özel öğretmenlik, vesayet, vasilik
58700 tutu balerinlerin giydiği kat kat eteklik
58701 tux smokin
58702 tuxedo smokin
58703 twaddle saçmalık, zırva
58704 twang genizden konuşma, tıngırtı
58705 twat yarak, sik, dalyarak, dangalak
58706 tweak (kulak/burun/vb.) burkuvermek, bükmek
58707 tweed tüvit, iskoç kumaşı
58708 tweendeck güverte arası
58709 tweet cik, cikleme, cıvıltı, ciklemek, cıvıldamak
58710 tweeter tivitır, yüksek tezlikli (tiz) hoparlör
58711 tweezers cımbız, makkaş
58712 twelfth on ikinci
58713 twelve on iki
58714 twelvemonth yıl
58715 twentieth yirminci
58716 twenty yirmi
58717 twerk şeveke
58718 twerker şevekeci
58719 twerp herif, nahoş kimse
58720 twice iki kere, iki katı
58721 twice-told eskimiş
58722 twiddle one's thumbs zaman öldürmek
58723 twiddle (parmaklarını) oynatmak
58724 twig ince dal
58725 twilight airglow tan aydınlığı
58726 twilight alaca karanlık
58727 twill kabarık dokunmuş kumaş, tuval
58728 twin axis ikiz eksen
58729 twin cable ikili kablo
58730 twin crystal ikiz kristal
58731 twin engine çift kozgaltka
58732 twin feeder ikili besleyici
58733 twin pump ikiz pompa
58734 twin tail iki kuyruklu
58735 twin ikiz, ikili, çifte, çift
58736 twin-engined çift kozgaltkalı
58737 twinborn ikiz olarak doğmuş
58738 twine kınnap, kendir, kalın sicim, döndürmek, çevirmek, bükmek, kıvırmak
58739 twing ince dal, sürgün, anlamak
58740 twinge sancı
58741 twinkle parıldamak, parıltı
58742 twinkling an, çok kısa zaman
58743 twinning ikiz kristal oluşumu
58744 Twins ikizler burcu
58745 twirl hızla dönmek, hızla döndürmek, çevirmek
58746 twist around one's little finger parmağında oynatmak
58747 twist off büküp koparmak
58748 twist sb's arm ağzından girip burnundan çıkmak, mecbur etmek
58749 twist the knife yarayı deşmek
58750 twist bükmek, kıvırmak, çevirmek, döndürmek, şeklini değiştirmek, bükmek,
bükülmek, kıvırtmak, burkmak, anlamını saptırmak, çevirmek, bükme, bükülme,
kıvırma, çevirme, döndürme, anlamını saptırma, dönemeç, beklenmedik değişiklik,
cilve, tvist, meyil, eğilim
58751 twisted bükülmüş, burkulmuş, şaşkın
58752 twister üçkâğıtçı, düzenbaz, dolandırıcı
58753 twisting burma, burulma, torsiyon
58754 twit aptal, salak, budala
58755 twitch aniden kıpırdatmak, aniden kıpırdamak, seğirmek, aniden çekmek,
asılmak, seğirme, kıpırtı, ani çekiş
58756 twitter cıvıldamak, şakımak, hızlı/heyecanlı bir şekilde konuşmak
58757 two cylinder iki silindirli
58758 two pin ikikutuplu
58759 two iki
58760 two-chamber system çift meclis jüyesi
58761 two-colour printing çift renkli basım
58762 two-coloured ikirenkli
58763 two-cycle iki zamanlı
58764 two-dimensional ikiboyutlu
58765 two-edged iki ağızlı, iki anlamlı
58766 two-faced ikiyüzlü, sahtekâr
58767 two-fold iki kat, iki misli
58768 two-handed iki elli
58769 two-headed çifte başlı
58770 two-legged iki ayaklı
58771 two-piece iki parçalı, ikili
58772 two-ply iki katlı (ip)
58773 two-point iki çekitli
58774 two-seater iki kişilik uçak
58775 two-sided ikiyanlı
58776 two-stage iki kademeli, iki aşamalı
58777 two-step iki kademeli, iki hatveli
58778 two-storey iki katlı
58779 two-stroke iki zamanlı
58780 two-timer hatunbaz
58781 two-way cock çift yollu musluk
58782 two-way communication çift yönlü iletişim
58783 two-way çift yönlü, gidiş-geliş, iki yollu, iki yönlü
58784 two-wheeled çift tekerlekli
58785 two-wire iki telli
58786 twofaced ikiyüzlü
58787 twosome ikili, iki şey/kişi
58788 tycoon kodaman, büyük işadamı
58789 tying bağlama, akit
58790 tyke sokak köpeği, kaba herif, yaramaz çocuk
58791 tympanitis timpan zarı iltihabı
58792 tympanum baskı plağı, kulak davulu, kulak zarı
58793 type bar satır çubuğu, harf kolu
58794 type metal harf metali
58795 type through doğrudan yazmak
58796 type tip, çeşit, tür, matbaa harfi, hurufat, örnek, daktilo ile yazmak,
daktilo kullanmak
58797 typecast hep aynı tür rol vermek
58798 typeface basılan harf ölçüsü/stili
58799 typescript daktilo metni, daktilo yazısı
58800 typesetter mürettip
58801 typesetting machine dizgi kılgası
58802 typesetting dizgi, dizgicilik
58803 typewrite daktiloyla yazmak
58804 typewriter ribbon daktilo şeridi
58805 typewriter daktilo, yazı kılgası
58806 typhoid bacillus tifo mikrobu
58807 typhoid fever tifo
58808 typhoid tifo
58809 typhoon tayfun
58810 typhus tifüs
58811 typical tipik
58812 typify -in tipik bir örneği olmak
58813 typist daktilo kullanan kimse, daktilo
58814 typographer basımcı, matbaacı, dizmen
58815 typographic baskı/basımcılık ile ilgili
58816 typographical error baskı hatası
58817 typographical tipografik
58818 typography tipografya, basımcılık, matbaacılık
58819 typological tipoloji ile ilgili
58820 typology tiplendirme, tipoloji
58821 tyramine tiramin
58822 tyrannic zalim, tiran
58823 tyrannize zalimce yönetmek, zorbalık etmek
58824 tyranny zorbalık, zulüm, zorba hükümet
58825 tyrant zorba, zorba hükümdar, tiran
58826 tyre casing lastik kılıfı
58827 tyre chain patinaj zinciri
58828 tyre iron lastik levyesi
58829 tyre pressure lastik hava basıncı
58830 tyre pump lastik pompası
58831 tyre dış lastik
58832 tyrian purple koyu mor boya
58833 tyro acemi, deneyimsiz
58834 tyrosinase tirozinaz
58835 tyrosine tirozin
58836 tzar çar
58837 Tzigane Macar €ingenesi
58838 U tube U borusu
58839 U-turn U dönüşü
58840 ubiquitous her yerde olan
58841 ubiquity her yerde hazır olma
58842 udder döngül memesi
58843 udometer udometre, yağmurölçer
58844 ugh (iğrenme belirtir) öö, böö
58845 uglify çirkinleştirmek, güzelliğini bozmak
58846 ugliness çirkinlik, iğrençlik
58847 ugly çirkin, aybacar, pis, kötü, yaman, tatsız, iğrenç, ters, aksi
58848 Uigur Uygur, Uygurca
58849 Ukraine Ukrayna
58850 Ukrainian Ukraynalı
58851 ukulele kitara
58852 ulcer ülser
58853 ulcerate ülser olmak, ülser yapmak
58854 ulcerated ülserli
58855 ulceration ülserleşme
58856 ulcerous ülserli, çıban gibi
58857 ullage fire
58858 ulna dirsek sümüğü
58859 ulster uzun ve bol palto
58860 ulterior gizli, saklı
58861 ultimate analysis elemanter analiz, öğesel çözümleme
58862 ultimate son, en son, mükemmel, en büyük, en iyi
58863 ultimately en sonunda, sonuçta
58864 ultimatum ültimatom
58865 ultimo geçen ayda
58866 ultra aşırı görüşlü, radikal, aşırı, haddinden fazla
58867 ultra- (önek) fazla, aşırı
58868 ultracentrifuge ültrasantrifüj
58869 ultraconservative aşırı derecede muhafazakâr
58870 ultrafilter ültrafiltre
58871 ultrafiltration ültrafiltrasyon, incesüzme
58872 ultrahigh frequency çok yüksek frekans
58873 ultrahigh çok yüksek
58874 ultraist müfrit
58875 ultramarine çok açık parlak mavi, deniz mavisi
58876 ultramicroscope ültramikroskop
58877 ultramodern ültramodern, çok modern, çağüstü
58878 ultramontane dağların ötesinde
58879 ultramundane dünyanın ötesinde
58880 ultranational aşırı milliyetçi
58881 ultrashort wave ültra kısa dalga
58882 ultrashort ültra kısa
58883 ultrasonic communication ültrasonik iletişim
58884 ultrasonic detector ültrasonik detektör, sesüstü detektör
58885 ultrasonic drill ültrasonik matkap
58886 ultrasonic soldering ültrasonik lehimleme
58887 ultrasonic wave ültrasonik dalga
58888 ultrasonic (ses dalgaları) ultrasonik, insan kulağının duyamayacağı derecede
58889 ultrasonics ültrasonik, sesüstü bilgisi
58890 ultrasound ültrason
58891 ultraviolet filter ültraviyole filtresi, morötesi süzgeci
58892 ultraviolet lamp ültraviyole lambası
58893 ultraviolet light ültraviyole ışık
58894 ultraviolet radiation ültraviyole radyasyon, morötesi ışınım
58895 ultraviolet rays morötesi ışınlar, ültraviyole ışınlar
58896 ultraviolet spectrophotometry morötesi spektrofotometri
58897 ultraviolet ultraviyole, morötesi
58898 ultravires yetki dışında
58899 ululate ulumak
58900 ululation uluma
58901 umbel umbel, şemsiye
58902 umbellate şemsiye biçiminde
58903 umbellifer şemsiye biçiminde ösümlük
58904 umbelliferous şemsiye biçiminde
58905 umber ombra
58906 umbilical cord göbek bağı
58907 umbilical göbek ile ilgili
58908 umbilicate göbek şeklinde
58909 umbilicus göbek, tohum göbeği
58910 umbiliform göbek şeklinde
58911 umbo kabartma
58912 umbra gölge, gölgeli alan
58913 umbrage gücenme, içerleme, küskünlük
58914 umbrageous gölgelik, gölgeli, alıngan, kuşkulu, şüpheli
58915 umbrella antenna şemsiye anten
58916 umbrella stand şemsiyelik
58917 umbrella şemsiye, himaye, koruyucu güç
58918 umbriferous gölge yapan
58919 umlaut üzeri çift çekitli harf
58920 umpire hakem, hakemlik etmek, hakemlik yapmak
58921 umpteen birçok, pek çok sayıda, çok
58922 un- (önek) olmayan, değil, -siz, -sız, -sız, gayri
58923 unabashed utanmaz, yüzsüz
58924 unabated dinmek bilmeyen, kesilmeyen, azalmayan
58925 unabating sürekli, aralıksız
58926 unabbreviated kısaltılmamış
58927 unable yapamaz, elinden gelmez, gücü yetmez
58928 unabridged (yazı) kısaltılmamış, tam, eksiksiz
58929 unaccented vurgusuz, orijinal, aslı gibi
58930 unacceptable kabul olunamaz, ele alınmaz
58931 unaccompanied yalnız, eşlik edilmeyen, (şarkı) müziksiz
58932 unaccountable şaşırtıcı, garip, açıklanamaz, anlaşılmaz
58933 unaccustomed garip, tuhaf, (to ile) alışmamış, yadırgayan
58934 unachievable yapılmamış, başarılmamış
58935 unacknowledged kabul edilmemiş, cevap verilmemiş
58936 unadulterated katışıksız, saf, tam, katışıksız
58937 unadvised mantıksız, düşüncesizce, aceleyle yapılan
58938 unaffected etkilenmemiş, yapmacıksız, doğal
58939 unaided yardımsız, tek başına
58940 unalloyed saf, karışık olmayan
58941 unalterable değiştirilemez, değişemez, kesin
58942 unambiguous tam, kesin, belirli
58943 unanimity oybirliği, ittifak, söz birliği
58944 unanimous hemfikir, aynı fikirde, ortak
58945 unanimously oy birliğiyle
58946 unanswerable cevaplandırılamaz, cevap verilemez
58947 unappealable temyiz edilemez
58948 unapproachable (insan) uzak, ulaşılması güç, yaklaşılmaz, soğuk
58949 unappropriated kullanılmamış, tahsis edilmemiş
58950 unapproved onaylanmamış, tasdik edilmemiş
58951 unapt uygun olmayan, beklenmeyen
58952 unarm silahları kaldırmak
58953 unarmed silahsız
58954 unary birli
58955 unasked sorulmamış, davetsiz, sorulmadan
58956 unassailable doğruluğundan şüphe edilmez, itiraz edilemez
58957 unassuming alçakgönüllü, gösterişsiz, sessiz
58958 unattached bağlı/birleşik olmayan, kopuk, serbest, evli/nişanlı olmayan
58959 unattainable erişilmez, ele geçirilmez
58960 unattended yalnız, kimsesiz, başıboş
58961 unattractive cazibeli olmayan, güzel olmayan
58962 unaudible işitilmez, duyulmaz
58963 unauthorized person yetkili olmayan kişi
58964 unauthorized yetkisiz
58965 unavailable bulunmayan, mevcut olmayan
58966 unavailing nafile, faydasız, semeresiz
58967 unavoidable kaçınılmaz
58968 unaware habersiz, farkında olmayan
58969 unawares farkında olmadan, gafleten, bilmeyerek, habersiz
58970 unbacked desteklenmemiş, arkasız, alıştırılmamış
58971 unbaked pişmemiş, çiğ, ham
58972 unbalance dengesini bozmak
58973 unbalanced dengesiz, kaçık, üşütük
58974 unbar sürgüyü açmak, kilidi açmak
58975 unbearable dayanılmaz, çekilmez
58976 unbeaten dövülmemiş, yenilmemiş, ayak basılmamış
58977 unbecoming yakışıksız, yakışmaz, uymaz
58978 unbefriended dostsuz, kimsesiz
58979 unbelief inançsızlık
58980 unbelievable inanılmaz, şaşırtıcı
58981 unbeliever kâfir, dinsiz
58982 unbelt kuşağını çıkarmak
58983 unbend teklifsizleşmek, ciddiyeti bırakmak, açılmak, rahat hareket etmek
58984 unbending kararlı, azimli, kararından dönmez
58985 unbiased yansız, tarafsız
58986 unbidden davetsiz
58987 unbind bağını çözmek, salıvermek
58988 unbleached ağartılmamış
58989 unblemished lekesiz
58990 unblessed takdis edilmemiş
58991 unblushing yüzsüz, utanmaz, arsız
58992 unbolt cıvatasını sökmek, sürgüyü açmak
58993 unborn henüz doğmamış
58994 unbosom ifşa etmek, derdini dökmek
58995 unbound ciltlenmemiş
58996 unbounded sınırsız
58997 unbowed eğilmemiş, baş eğmemiş
58998 unbreakable kırılmaz
58999 unbridled kontrolsüz, dizginsiz, önüne geçilemeyen
59000 unbroken kırılmamış, aralıksız, devamlı, bitev
59001 unbuckle tokasını çözmek
59002 unbuild yıkmak
59003 unbuilt inşa edilmemiş
59004 unburden derdini açmak, içini boşaltmak, ferahlamak
59005 unburnt brick fırınlanmamış tuğla
59006 unburnt yanmamış, havada kurutulmuş, ham
59007 unbutton düğmelerini çözmek
59008 uncalled çağırılmamış, davetsiz, talep edilmemiş
59009 uncalled-for yanlış, yersiz, haksız, hak edilmemiş, gereksiz
59010 uncanny anlaşılmaz, esrarengiz, acayip, gizemli
59011 uncap şapkasını çıkarmak, kapağını açmak
59012 uncared-for ihmal edilmiş, özen gösterilmemiş, bakımsız
59013 unceasing aralıksız, sonsuz, durmayan
59014 unceremonious samimi, teklifsiz, resmiyetten uzak, inceliksiz, kaba,
damdan düşme, apar topar
59015 uncertain kuşkulu, şüpheli, kararsız, karar veremeyen, kararlaştırılmamış,
kesin olmayan, değişebilir, kararsız
59016 uncertainty kuşku, kararsızlık, belirsizlik
59017 uncertified onaylanmamış, doğrulanmamış
59018 unchain bağlarını çözmek, salıvermek
59019 unchangeable değişmez
59020 unchanged değişmemiş
59021 uncharged doldurulmamış, yüksüz, şarj edilmemiş, dolmamış
59022 uncharitable hoşgörüsüz, acımasız, sert
59023 uncharted bilinmeyen, balta girmemiş
59024 unchecked serbest bırakılmış, kontrolünden çıkmış, başıboş
59025 uncinal çengelli, çengel şeklinde
59026 uncinate çengelli, çengel şeklinde
59027 uncircumcised sünnetsiz
59028 uncivil nezaketsiz, kaba
59029 uncivilized uygarlaşmamış, medenileşmemiş, barbar
59030 unclad elbisesiz, çıplak
59031 unclaimed sahibi çıkmamış
59032 unclassified sınıflandırmaya girmeyen
59033 uncle amca, emmi, enişte, dayı
59034 unclean kirli
59035 uncloak meydana çıkarmak
59036 unclose açmak, açılmak
59037 unclothe elbiselerini çıkarmak
59038 unclothed çıplak
59039 unco son derece, olağanüstü, acayip, yabancı
59040 uncoil sarımı çözmek, sargıyı çözmek, kangalını açmak
59041 uncoiler bobin açma aygıtı
59042 uncollected biriktirilmemiş, tahsil edilmemiş
59043 uncoloured renksiz, basit, sıradan
59044 uncombined birleşmemiş
59045 uncomfortable rahatsız, rahat olmayan, konforsuz, rahatsız edici
59046 uncommitted (to ile) bağımsız, bağlı olmayan, söz vermemiş
59047 uncommon nadir, seyrek, yaygın olmayan, acayip, olağandışı
59048 uncommonly çok, olağandışı
59049 uncommunicative ketum, az konuşur, karadinmez, ünsiyetsiz
59050 uncomplaining şikayet etmeyen, sabırlı
59051 uncompleted tamamlanmamış, sonuçlanmamış
59052 uncompromising uzlaşmaz, kararından dönmez
59053 unconcern kayıtsızlık, ilgisizlik
59054 unconcerned kayıtsız, ilgisiz, aldırmaz, kaygısız
59055 unconditional surrender kayıtsız şartsız teslim olma
59056 unconditional kayıtsız şartsız, mutlak
59057 unconditionally kayıtsız şartsız olarak
59058 unconditioned koşulsuz, doğuştan
59059 unconfirmed doğrulanmamış, teyit edilmemiş
59060 unconformity uyumsuzluk
59061 unconquerable fethedilemez, zapt olunamaz
59062 unconscionable vicdansız, insafsız, makul olmayan
59063 unconscious baygın, kendinde değil, bilmeden, kasıtsız, bilinçaltı
59064 unconstitutional anayasaya aykırı
59065 unconstrained serbest, açık, teklifsiz
59066 uncontrollable önlenemez, zapt edilemez
59067 uncontrolled idaresiz, kontrolsüz, başıboş
59068 unconventional göreneklere uymayan
59069 unconverted değiştirilmemiş, konvertibl olmamış
59070 uncork (şişenin) tıpasını açmak
59071 uncountable nouns sayılamayan isimler
59072 uncountable sayılamayan
59073 uncouple çözmek, ayırmak
59074 uncouth kaba saba, görgüsüz, yontulmamış
59075 uncover örtüsünü ya da kapağını açmak, ortaya çıkarmak, meydana çıkarmak
59076 uncovered acceptance karşılıksız kabul
59077 uncovered karşılıksız, kuvertürsüz
59078 uncritical (of ile) eleştirmeyen, olduğu gibi kabul eden
59079 uncrossed check çizgisiz çek, açık çek
59080 uncrossed çizgisiz, açık
59081 uncrown taçtan mahrum etmek, tahttan indirmek
59082 uncrowned taç giymemiş
59083 unction yağlama, yatıştırıcı (ilaç)
59084 unctuous clay yağlı kil
59085 unctuous yapmacık nezaket gösteren, yapmacıklı
59086 uncultivated işlenmemiş, işlenmemiş toprak, kültürsüz kişi
59087 uncut (yanka/kitap/vb.) kısaltılmamış, kesilmemiş, (değerli taş) yontulmamış,
işlenmemiş
59088 undamaged zarar görmemiş, sağlam
59089 undamped wave sönümsüz dalga
59090 undamped sönümsüz
59091 undated tarihsiz
59092 undaunted yiğit, gözüpek, korkusuz, yılmaz
59093 undeceive gözünü açmak, uyarmak, bilgi vermek
59094 undeceived aldanmamış, aldatılmamış
59095 undecided askıda, kararlaştırılmamış, kararsız, karar vermemiş
59096 undecked güvertesiz
59097 undeclared beyan edilmemiş, açığa vurulmamış
59098 undefended korunmamış, avukatsız
59099 undefined tanımlanmamış, tanımsız
59100 undemonstrative çekinken, hislerini saklayan, temkinli
59101 undeniable inkâr edilemez, yadsınamaz, kesin
59102 under a ban yasaklanmış
59103 under a cloud şüphe altında
59104 under age sabi, reşit olmamış, yaşı tutmayan
59105 under arms silah altında, silahlanmış
59106 under control kontrollü, disiplinli, düzenli
59107 under cover of -e sığınmış
59108 under false pretences sahte tavırla
59109 under no circumstances asla, hiçbir şekilde
59110 under oath gerçeği söyleyeceğine yeminli
59111 under observation bakımda, gözlem altında
59112 under one's breath kısık sesle, fısıltıyla
59113 under one's hat gizli
59114 under one's very eyes -in gözü önünde
59115 under par süngüsü düşük
59116 under police supervision sakçı nezaretinde
59117 under pressure baskı altında
59118 under protest gönülsüzce, isteksizce
59119 under repair onarımda
59120 under sb's nose burnunun dibinde
59121 under sb's thumb elinde, etkisi altında
59122 under sb's very nose burnunun dibinde, gözünün önünde
59123 under surveillance gözaltında
59124 under the care of bakımı altında, himayesinde
59125 under the chairmanship of başkanlığında
59126 under the counter el altından
59127 under the pretext of bahanesiyle
59128 under the same roof aynı çatı altında
59129 under the wire zar zor, son dakikada
59130 under weight zayıf, normal kilonun altında
59131 under altında, altına, altında, altına, altından, -den az, -den aşağı, -in
altında, -in yönetiminde
59132 underage belirli yaşa gelmemiş, olgunlaşmamış
59133 underarm case kavlık
59134 underarm be, elle yapılan, omuzdan yukarısı hareketsiz olarak, koltukaltı
59135 underbelly karnın alt kısmı
59136 underbred görgüsüz, kaba, terbiyesiz
59137 underbrush alt flora, çalı örtüsü
59138 undercarriage (uçak) iniş takımı, tekerlekler
59139 undercharge değerinden az pul istemek
59140 underclothes iç çamaşırı
59141 undercoat astar boya
59142 undercool aşırı soğutmak
59143 undercover gizli
59144 undercurrent dip akıntısı, gizli eğilim
59145 undercut başkalarından daha ucuza satmak
59146 underdeveloped countries az gelişmiş ülkeler
59147 underdeveloped country azgelişmiş ülke
59148 underdeveloped nation azgelişmiş ülke
59149 underdeveloped az gelişmiş
59150 underdevelopment sudevelopman, düşük açındırma
59151 underdog ezilen kişi, mazlum, (yarışma/vb.'de) kaybetmesi beklenen taraf
59152 underdone az pişmiş, tam pişmemiş
59153 underdrain alt dren
59154 underemployed istediği işi bulamayan
59155 underestimate az/düşük olarak tahmin etmek, not
59156 underexpose yaçını karanlık çıkarmak
59157 underexposure suekspozisyon, düşük ışıklama
59158 underfed gıdasız
59159 underfeeding yetersiz beslenme, eksik beslenme
59160 underflow aşağı taşma
59161 underfoot ayak altında, yerde
59162 underfootage yetersiz uzunluk
59163 underframe şasi, alt takım
59164 undergarment iç çamaşırı
59165 undergird alttan desteklemek, kuvvetlendirmek
59166 underglaze alt sırlama
59167 undergo -e uğramak, çekmek, geçirmek
59168 undergrad birdemli
59169 undergraduate birdem öğrencisi
59170 underground cable yeraltı kablosu
59171 underground car park yeraltı otoparkı
59172 underground mining yeraltı madenciliği
59173 underground parking yeraltı otoparkı
59174 underground survey yeraltı ölçümü
59175 underground tank sarnıç
59176 underground water yeraltı suyu, taban suyu
59177 underground yeraltı, gizli, yeraltı treni, metro
59178 undergrowth ormanaltı ösümlükleri
59179 underhand gizli, el altından, hileli
59180 underhanded gerekli sayıda işçisi olmayan, el altından
59181 underlay altına koymak
59182 underlie -in altında yatmak, temelinde olmak, temelini oluşturmak
59183 underline altını çizmek, vurgulamak, belirtmek
59184 underling ast, önemsiz memur
59185 underlying önde gelen, öncelikli
59186 undermanager yardımcı müdür
59187 undermanned personeli yetersiz, az çalışanı olan
59188 undermentioned aşağıda sözügeçen
59189 undermine baltalamak, yıkmak, el altından çökertmeye çalışmak, temelini
çürütmek
59190 undermining afuyman, altını oyma
59191 undermost en alttaki
59192 underneath altına, altından, altında, bir şeyin alt bölümü, bir şeyin altı,
alt
59193 undernourish kötü beslemek, yeterli beslememek
59194 undernourishment yetersiz beslenme
59195 underpants külot, don
59196 underpass yeraltı geçidi
59197 underpay az vergin vermek
59198 underpin alttan desteklemek
59199 underprivileged temel sosyal haklardan yoksun
59200 underproduction düşük üretim, az imalat, az üretim
59201 underrate hafife almak, küçümsemek, gereğinden az değer vermek
59202 underscore altını çizmek
59203 undersea mining denizaltı madenciliği
59204 undersea denizaltı
59205 undersecretary müsteşar
59206 undersell ucuza satmak
59207 underset dip akıntısı
59208 undershirt atlet, fanila
59209 undershoot hedefe isabet ettirememek
59210 underside alt kısım, alt bölüm, alt, taban
59211 undersigned aşağıda imzası bulunan
59212 undersize bkz.undersized
59213 undersized çok küçük, normalden daha küçük, gödekboy, gelişmemiş
59214 underskirt jüpon, iç eteklik
59215 underslung dingil altında asılı
59216 understaffed personeli yetersiz
59217 understand anlamak, başa düşmek, düşünmek, işitmek, öğrenmek, haberi olmak
59218 understanding anlayışlı, anlayış, anlama, karşılıklı anlayış, anlaşma,
uzlaşma
59219 understate hafife almak, küçümsemek
59220 understatement (anlatmaya) yetersiz kalan ifade
59221 understood söylenmeden anlaşılan, kabul edilmiş
59222 understudy yedek aktör
59223 undertake üzerine almak, üstlenmek, sorumluluğunu almak, (işe) girişmek,
başlamak, söz vermek, garanti etmek
59224 undertaker cenaze kaldırıcısı
59225 undertaking iş, girişim, söz, garanti, vaat
59226 undertenant kiracının kiracısı
59227 undertone alçak ses
59228 undervaluation eksik değerleme
59229 undervalue değerinden aşağı değer vermek, küçümsemek
59230 underwater antenna sualtı anteni
59231 underwater camera denizaltı sınalgası, denizaltı alıcısı
59232 underwater sualtı, sualtında
59233 underwear iç çamaşırı
59234 underweight normalden hafif
59235 underwood çalılık
59236 underworld ölüler diyarı, yeraltı dünyası, suçlular dünyası
59237 underwrite imzalamak, sigorta ettirmek, sigorta etmek
59238 underwriter sigortacı
59239 undeserved hak edilmemiş, layık olmayan, uygun olmayan
59240 undesirable istenmeyen, hoşa gitmeyen, nahoş, istenmeyen, sevilmeyen kimse
59241 undetermined kararsız
59242 undeterred azimli, önlenemez
59243 undeveloped (yer) gelişmemiş
59244 undeviating sapmayan, yolunu şaşırmayan
59245 undigested sindirilmemiş, hazmedilmemiş
59246 undiluted seyreltilmemiş
59247 undiplomatic diplomatik olmayan, lafını sakınmaz
59248 undischarged ödenmemiş, açık, yerine getirilmemiş
59249 undisciplined terbiyesiz
59250 undisclosed ifşa edilmemiş, gizli
59251 undisguised gizlenmemiş, açık
59252 undismayed korkusuz, yılmaz, dehşete düşmemiş
59253 undisputed karşı gelinmeyen, tartışılmaz, su götürmez
59254 undistinguished sıradan, vasat, üstün özellikleri olmayan
59255 undistributed dağıtılmamış
59256 undisturbed rahatsız edilmemiş, sakin, istifi bozulmamış
59257 undivided tam, bölünmemiş
59258 undo çözmek, açmak, mahvetmek, yok etmek
59259 undock havuzdan çıkarmak
59260 undoing felaket nedeni, mahvolma sebebi
59261 undone yapılmamış, tamamlanmamış, çözülmüş, açılmış, bağlanmamış
59262 undoubted kesin, su götürmez, kuşku götürmez, şüphesiz
59263 undoubtedly kesin olarak, kuşkusuz
59264 undreamed-of hayal edilemez, tasavvur edilemez, düşlenemez
59265 undress soyunmak, soymak, giysilerini çıkarmak
59266 undressed çıplak
59267 undue aşırı, çok fazla, yersiz, yakışıksız, uygunsuz
59268 undulate dalgalanmak ya da dalgalı görünümde olmak
59269 undulation dalgalanma, dalga
59270 undulatory dalga biçiminde, dalga gibi
59271 undulatus undulatus
59272 unduly aşırı derecede, gereğinden çok, aşırı, çok
59273 undyed boyanmamış
59274 undying ölümsüz, sonsuz, nihayetsiz
59275 unearned income kazanılmamış gelir, yatırım geliri
59276 unearned çalışarak kazanılmamış, havadan, hak edilmemiş
59277 unearth kazıp çıkarmak
59278 unearthly doğaüstü, esrarengiz, korkunç, yersiz, vakitsiz, uygunsuz
59279 uneasy sıkıntılı, tedirgin, rahatsız, endişeli
59280 uneconomic ekonomik olmayan, masraflı, zararlı, kârsız
59281 uneducated tahsilsiz, eğitimsiz
59282 unemployable görevlendirilemez, çalıştırılamaz
59283 unemployed capital atıl sermaye
59284 unemployed işsiz
59285 unemployment benefit işsizlik tazminatı
59286 unemployment insurance işsizlik sigortası
59287 unemployment rate işsizlik oranı
59288 unemployment işsizlik
59289 unencumbered ipoteksiz, engelsiz, serbest
59290 unending bitmeyen, sonsuz
59291 unendurable tahammül edilmez
59292 unenlightened aydın olmayan, cahil, bilgisiz, eğitimsiz
59293 unenviable hoşa gitmeyen, tatsız, istenmeyen, nahoş
59294 unequal eşit olmayan, yetersiz, yeterli seviyede olmayan
59295 unequalled eşsiz, benzersiz
59296 unequivocal açık, net, anlaşılır, dolambaçsız, dolaysız
59297 unerring yanlışsız, hatasız, şaşmaz, isabetli
59298 unessential esas olmayan, önemsiz, tali
59299 uneven düz olmayan, yamuk, eğri, eğri büğrü, pürüzlü, değişken,
kararsız, düzensiz
59300 unevenness düzgünsüzlük, arıza, engebe, seviye farkı
59301 uneventful olaysız
59302 unexampled emsalsiz, eşsiz
59303 unexceptionable itiraz edilmeyen, kusursuz
59304 unexpected beklenmedik
59305 unexpired süresi dolmamış, vadesi gelmemiş, sona ermemiş
59306 unexplored keşfedilmemiş, incelenmemiş, ayak basılmamış
59307 unfading solmayan, ebedi
59308 unfailing hiç eksilmez, bitmez, tükenmez, sonsuz, azalmaz
59309 unfair competition haksız rekabet
59310 unfair haksız, adil olmayan, hileli
59311 unfairable balance of trade dış ticaret açığı
59312 unfairable elverişsiz, olumsuz, açık veren
59313 unfaithful vefasız, eşine sadık olmayan, eşini aldatan
59314 unfamiliar iyi bilinmeyen, yabancı, alışılmamış
59315 unfashionable modası geçmiş
59316 unfasten çözmek, gevşetmek, koyuvermek
59317 unfathered babasız, piç
59318 unfathomable anlaşılmaz, akıl sır ermez
59319 unfavourable uygun olmayan, elverişsiz, aksi, ters, kötü
59320 unfeasible yapılamaz, gerçekleştirilemez
59321 unfed yemek verilmemiş, aç
59322 unfeeling acımasız, insafsız, katı, zalim, duygusuz
59323 unfeigned yapma olmayan, samimi
59324 unfilled orders yerine getirilmemiş siparişler
59325 unfilled doldurulmamış, yerine getirilmemiş
59326 unfinished business yasalaşmamış tasarı
59327 unfinished bitirilmemiş
59328 unfit for use kullanışsız, kırık-sarkık
59329 unfit uygun olmayan, elverişsiz, uygunsuz, uymaz, elverişsiz hale getirmek
59330 unfitting uygun olmayan, yakışmaz
59331 unfix sökmek, çözmek, karasız kılmak, ayırmak
59332 unflagging durmaz, yorulmaz, yılmaz, bıkmaz
59333 unflappable soğukkanlı, şaşmaz, sakin
59334 unfledged tüyleri bitmemiş, gelişmemiş
59335 unflinching korkusuz, azimli, kararlı, sağlam
59336 unfold (katlanmış bir şeyi) açmak, göz önüne sermek, açıklamak, ortaya
çıkarmak, göz önüne serilmek, çözülmek, ortaya çıkmak
59337 unforeseen beklenmedik, umulmadık, önceden tahmin edilmeyen
59338 unforgettable unutulmaz
59339 unforgivable bağışlanamaz, affedilmez
59340 unforgiven bağışlanmamış, affedilmemiş
59341 unformed şekilsiz, biçimsiz, inkişaf etmemiş
59342 unfortunate talihsiz, şanssız, bahtsız, yersiz, uygunsuz, şanssız, bahtsız
kimse, kara bahtlı
59343 unfortunately maalesef, ne yazık ki
59344 unfounded asılsız, esassız, yersiz, gereksiz, temelsiz
59345 unfriendliness soğukluk
59346 unfriendly dostça olmayan, düşmanca, soğuk, samimiyetsiz
59347 unfruitful verimsiz, kısır
59348 unfulfilled ihtiyacı karşılanmamış, yerine getirilmemiş
59349 unfunded debt kısa vadeli devlet borcu
59350 unfunded değişen, değişken
59351 unfurl (yelken/bayrak/vb.) açmak, çekmek, fora etmek
59352 unfurnished mobilyasız, döşenmemiş
59353 ungainly hantal, kaba, sakar
59354 ungovernable kontrol edilemez, zaptedilemez, önüne geçilemez
59355 ungracious terbiyesiz, inceliksiz, kaba
59356 ungrammatical gramer kurallarına aykırı
59357 ungrateful nankör
59358 ungrounded topraklanmamış, topraksız
59359 ungual tırnakla ilgili, tırnaklı
59360 unguarded sakınmasız, ihtiyatsız, dikkatsiz
59361 unguis tırnak, pençe
59362 ungulate toynaklı, toynaklı döngül
59363 unhandy kullanışsız, acemi, beceriksiz
59364 unhappily mutsuzca, maalesef, ne yazık ki
59365 unhappy mutsuz, uygunsuz, yersiz
59366 unhealthy sağlıksız, hastalıklı, sağlıksız, sağlığa zararlı, tehlikeli,
sağlıksız, anormal, sağlıksız
59367 unheard duyulmamış, dinlenmemiş, güme gitmiş
59368 unheard-of olağan dışı, görülmemiş, acayip
59369 unheeded önemsenmeyen, umursanmayan
59370 unhinge menteşelerini sökmek, (aklını) oynatmak
59371 unhitch çözmek, yerinden çıkarmak
59372 unholy mukaddes olmayan
59373 unhook kancadan kurtarmak, çözmek
59374 unhorse attan düşürmek
59375 unhurried telaşsız, acelesiz
59376 unhurt zarar görmemiş, incinmemiş, sağlam
59377 uni- (önek) bir, tek
59378 uniaxial tekeksenli
59379 unicellular birgözeli, tek hücreli
59380 unicolour tek renkli
59381 unicorn mit.tek boynuzlu at
59382 unidead fikri olmayan
59383 unidentified murder faili meçhul cinayet
59384 unidentified kimliği belirlenememiş, kimliği saptanmamış
59385 unidirectional antenna tek yönlü anten
59386 unidirectional microphone tek yönlü mikrofon
59387 unidirectional tek yönlü
59388 unification birleşme, birleştirme
59389 unified bond konsolide tahvil
59390 unified debt konsolide borç
59391 unified birleşmiş, birleştirilmiş
59392 uniform acceleration düzgün ivme
59393 uniform üniforma, tek biçimli, aynı, birörnek, düzenli
59394 uniformed üniformalı
59395 uniformity tekbiçimlilik, benzerlik, aynılık, nizam
59396 unify bir örnek yapmak, tekbiçimli kılmak, bütünleştirmek, birleştirmek,
bütün haline getirmek
59397 unilateral contract tek taraflı sözleşme
59398 unilateral tek yanlı
59399 unimolecular tek moleküllü
59400 unimpaired hiç bozulmamış
59401 unimpeachable suçlanamaz, kuşkulanılamaz, dürüst
59402 unimportant önemsiz, meyde
59403 unimproved ıslah olmamış, sürülmemiş (toprak), iyileşmemiş
59404 uninformed habersiz, bilgisiz, cahil, cahilce yapılmış
59405 uninhabitable içinde oturulmaz, içinde yaşanmaz
59406 uninhabited oturulmamış, boş
59407 uninhibited serbest davranışlı, teklifsiz, çekinmesiz
59408 uninsured sigortasız
59409 unintelligent akılsız, zekasız, aptal, kalın kafalı
59410 unintelligible anlaşılmaz
59411 unintentional istemeyerek yapılan, kasıtsız
59412 uninterested (in ile) ilgisiz
59413 uninteresting ilginç olmayan, çekici olmayan, meraksız
59414 uninterrupted devamlı, sürekli, kesintisiz
59415 union agreement sendika sözleşmesi
59416 union dues sendika aidatı
59417 Union Jack ingiliz bayrağı
59418 union of goods mal birliği
59419 union silk yarı ipek
59420 union wool yarı yün
59421 union birleşme, birleştirme, birlik, sendika, dernek, uyuşma, evlilik,
birleşme
59422 unionist birlik taraftarı, sendikacı
59423 unionization sendikalaşma
59424 unionize sendikalaşmak, sendikalaştırmak
59425 uniparous bir batında tek çocuk doğuran
59426 unipartite tek parçalı, bölünmemiş
59427 unipolar tek kutuplu, tek ucaylı
59428 unique yegâne, tek, biricik, nadir, az bulunur, eşsiz
59429 unisex (giysi/vb.) hem kadın hem erkek için olan, üniseks
59430 unison uyum, ahenk, birlik
59431 unisonous aynı perdeden, uyumlu
59432 unit area birim alan
59433 unit cost birim fiyatı
59434 unit length birim uzunluk
59435 unit of measurement ölçü birimi
59436 unit record birim kayıt
59437 unit volume birim hacim
59438 unit wages birim verginler
59439 unit weight birim ağırlık
59440 unit tek, vahit, birim, bölme, hisse, ünite, parça, eşya, takım, birlik, tek
basamaklı sayı
59441 unitary birimsel
59442 unite birleşmek, birleştirmek, (belli bir amaç için) birlikte hareket etmek,
birlikte olmak
59443 United Kingdom Büyük Britanya
59444 United Nations Birleşmiş Milletler
59445 United States of America Amerika Birleşik Devletleri
59446 United States Amerika Birleşik Devletleri
59447 united birleşmiş, birleşik, ortak amaçlı
59448 uniterm ortak terim
59449 unity birlik, birleşme
59450 univalent tekdeğerli
59451 univalve tek kabuklu (deniz böceği), tek kabuklu (deniz böceği)
59452 universal gravitation law yerçekimi yasası
59453 universal gravitation evrensel yerçekimi, gravitasyon
59454 universal indicator genel indikatör, genel belirteç
59455 universal joint kardan mafsalı
59456 universal language evrensel dil
59457 universal recipient herkesten kan alabilen kişi
59458 universal set evrensel küme
59459 universal time evrensel zaman
59460 universal genel, yaygın, bir türkümün tüm üyelerini ilgilendiren, ortak,
dünyanın her yerinde olan/yapılan
59461 universality evrensellik, umumiyet
59462 universe evren
59463 university üniversite, darülfünun, birdem
59464 univocal tek anlamlı (sözcük)
59465 unjust haksız, insafsız, adaletsiz
59466 unkempt (saç) dağınık
59467 unkind düşüncesiz, kaba, kırıcı, zalim, sert
59468 unkindness şefkatsizlik
59469 unknown bilinmeyen, meçhul, tanınmayan
59470 unlace bağlarını çözmek
59471 unlade boşaltmak, tahliye etmek
59472 unladen weight yüksüz ağırlık
59473 unladen yüksüz
59474 unlatch mandalını açmak
59475 unlawful building kaçak yapı, kaçak inşaat
59476 unlawful yasalara aykırı, yasadışı, yolsuz
59477 unlearned cahil, okuma yazma bilmeyen, bilgisiz
59478 unleash (köpek) çözmek, salıvermek
59479 unleavened (ekmek) mayasız
59480 unless -medikçe, -madıkça, -mezse
59481 unlicensed ehliyetsiz, ruhsatsız
59482 unlike -den farklı, -e benzemeyen, -den farklı, -e uymayan, ...için
olağandışı olan, farklı, değişik
59483 unlikely muhtemel olmayan, olasısız
59484 unlimber top arabasını hazırlamak
59485 unlimited company kolektif şirket
59486 unlimited order sınırsız emir
59487 unlimited sınırsız, limitsiz, sonsuz, sayısız, kayıtsız
59488 unlisted number rehberde olmayan numara
59489 unlisted listeye girmemiş, borsada kote olmamış
59490 unload (yük/silah/yanka/vb.) boşaltmak
59491 unloaded boş, yüksüz
59492 unloading boşaltma
59493 unlock kilidini açmak
59494 unlooked-for beklenmedik, ansız
59495 unloose gevşetmek, çözmek
59496 unloosen çözmek, açmak, gevşetmek
59497 unlovely sevimsiz, nahoş, cazibesiz, çirkin
59498 unluckily maalesef
59499 unluckiness şanssızlık
59500 unlucky star felaket habercisi yıldız
59501 unlucky şanssız, talihsiz
59502 unmade (yatak) yapılmamış, hazırlanmamış
59503 unmake bozmak
59504 unman insanlıktan çıkarmak, erkeklikten çıkarmak
59505 unmanageable yönetilemez, idare edilemez, zaptolunamaz
59506 unmanned aerial vehicle insansız hava aracı
59507 unmanned adamsız, insansız
59508 unmannerliness saygısızlık
59509 unmannerly nezaketsiz, kaba, terbiyesiz
59510 unmarked belirtisiz, işaretsiz, not verilmemiş
59511 unmarried evlenmemiş, bekar, boydak, subay
59512 unmask maskesini düşürmek, foyasını ortaya çıkarmak
59513 unmeaning anlamsız
59514 unmeant kasıtsız
59515 unmeasurable ölçülemez
59516 unmeasured ölçülmemiş, ölçüsüz
59517 unmentionable ağıza alınmaz, sözedilmesi çirkin
59518 unmerciful merhametsiz, gaddar
59519 unmindful of göz önüne almayarak
59520 unmindful dikkatsiz
59521 unmistakable aşikâr, kolay tanınan, başkasıyla karıştırılmayan, belli
59522 unmitigated tam, dinmeyen, hafiflememiş, azalmamış
59523 unmixed karışmamış, saf, karıştırılmamış
59524 unmoor geminin palamarlarını çözmek
59525 unmoral ahlakdışı, töredışı
59526 unmotivated nedensiz
59527 unmounted ata binmemiş, monte edilmemiş, takılmamış
59528 unmourned çerçevelenmemiş, oturtulmamış
59529 unmoved etkilenmeyen, acımayan, duygusuz, sakin, rahat, lakayt, aldırmaz,
umursamaz
59530 unmuffle susturucuyu çıkarmak
59531 unmuzzle burunsalığını çıkarmak
59532 unmyelinated miyelinsiz
59533 unnail çivilerini sökmek
59534 unnatural doğal olmayan, anormal, sapık, anormal
59535 unnecessary gereksiz
59536 unnerve cesaretini kırmak
59537 unnumbered numarasız, sayısız
59538 unobjectionable itiraz edilemez
59539 unobstrusive dikkati çekmeyen, göze çarpmayan
59540 unobtainable elde edilemez
59541 unobtrusive kolay görülemeyen, fark edilmeyen, göze çarpmayan, silik, dikkat
çekmeyen
59542 unoccupied boş, işgal edilmemiş, işsiz, boşta gezen
59543 unofficial market resmi olmayan piyasa
59544 unofficial rate resmi olmayan kur
59545 unofficial strike kanunsuz grev
59546 unofficial gayri resmî, resmî olmayan
59547 unopened açılmamış, faaliyete geçmemiş, kapalı
59548 unopposed muhalefetsiz, rakipsiz
59549 unordered sıralanmamış
59550 unorthodox alışılmışın dışında, geleneksel olmayan
59551 unpack (bavul/paket/vb.) açmak, boşaltmak, eşyalarını çıkarmak
59552 unpacked ambalajsız
59553 unpaid bill ödenmemiş senet
59554 unpaid capital ödenmemiş sermaye
59555 unpaid ödenmemiş, maaşını almamış, verginsiz
59556 unpalatable tatsız, yavan, nahoş, hoşa gitmez
59557 unparalleled benzersiz, eşsiz
59558 unpardonable affedilemez, mazur görülmez
59559 unpatriotic vatansever olmayan
59560 unperceived farkına varılmamış, idrak edilmemiş
59561 unpleasant nahoş, tatsız, çirkin, kaba
59562 unpleasantness nahoşluk
59563 unpolished parlatılmamış, ham
59564 unpopular popüler olmayan, rağbet görmeyen, sevilmeyen
59565 unpopularity gözden düşmüş olma
59566 unpractised acemi, denenmemiş
59567 unprecedented eşi görülmemiş, emsalsiz, eşsiz, bu güne kadar görülmemiş
59568 unprejudiced önyargısız, tarafsız
59569 unprepared hazırlıksız, ihtiyatsız
59570 unpretentious gösterişsiz, basit, mütevazi
59571 unprincipled kişiliksiz, karaktersiz, ahlaksız
59572 unprintable basılması uygun düşmeyen, basılamaz
59573 unprivileged ayrıcalıksız, imtiyazsız
59574 unproductive capital ölü sermaye, atıl sermaye
59575 unproductive coppice bozuk baltalık
59576 unproductive high forest bozuk koru ormanı
59577 unproductive verimsiz, kısır
59578 unprofessional (davranış) meslek kurallarına aykırı
59579 unprofitable kazançsız, verimsiz, yararsız, kârsız
59580 unpromising ümit vermeyen, ümitsiz
59581 unprovoked kışkırtılmadan yapılmış
59582 unpublished yayımlanmamış, basılmamış
59583 unpunished cezalandırılmamış
59584 unput-downable sürükleyici, ilginç
59585 unqualified vasıfsız, ehliyetsiz, yetersiz, sınırsız, tam
59586 unquestionable su götürmez, kesin tartışmasız
59587 unquiet rahatsız, huzursuz, muzdarip, meraklı
59588 unquote sonuna tırnak işareti koymak
59589 unquoted borsada kote ettirilmemiş
59590 unravel (iplik/giysi/vb.) çözmek, sökmek, çözülmek, sökülmek, açıklığa
kavuşturmak, çözmek, ortaya çıkarmak
59591 unread okunmamış, okumamış, tahsil görmemiş
59592 unreadable okunmaz, okunaksız, sökülmez, anlaşılmaz
59593 unreadiness hazır olmayış
59594 unready hazır olmayan
59595 unreal gerçek olmayan, düşsel
59596 unrealizable gerçekleştirilemez, satılamaz
59597 unreason mantıksızlık, saçmalık
59598 unreasonable mantıksız, saçma, akılsız, (fiyat/vb.) aşırı, fahiş
59599 unreasonableness mantıksızlık
59600 unreasoning mantıksız, mantık dışı, nedensiz
59601 unreceipted faturasız, fişsiz, makbuzsuz
59602 unreconciled uzlaşmamış, barışmamış
59603 unrecorded yazılmamış, kaydedilmemiş, geçirilmemiş
59604 unreel makaradan çözmek
59605 unrefined ham, tasfiye edilmemiş
59606 unreflecting yansımasız, aksetmeyen
59607 unregeneracy tövbe etmeme
59608 unregenerate tövbe etmeyen, ıslah olmamış
59609 unregistered letter taahhütsüz mektup, adi mektup
59610 unregistered kayıtsız, tescil edilmemiş
59611 unregreted pişmanlık duyulmayan
59612 unrelenting sürekli, yavaşlamayan, düşme göstermeyen
59613 unreliable güvenilmez
59614 unrelieved sürekli, dinmeyen, bitmez, tam
59615 unreligious dinsiz, dindar olmayan
59616 unremitting sürekli, aralıksız, durmayan
59617 unrepair tamire muhtaçlık, haraplık
59618 unrequited karşılıksız, karşılık görmeyen
59619 unreserved açık, içten, sınırsız, kayıtsız
59620 unrest huzursuzluk, kargaşa
59621 unrestful huzursuz, rahatsız
59622 unrestrained aşırı, zaptedilmemiş, önü alınmamış, dinmeyen
59623 unrestricted sınırsız, aşırı
59624 unreturned karşılıksız, cevapsız
59625 unrevealed açığa vurulmamış
59626 unriddle halletmek, çözmek (bilmece)
59627 unrighteous günahkâr, kötü, haksız
59628 unripe olgunlaşmamış, ham
59629 unrivalled rakipsiz, eşsiz, çok iyi
59630 unroll (örtü/vb.) açmak, yaymak
59631 unrope çözmek, çözülmek
59632 unround düz ünlü oluşturmak, düzleştirmek
59633 unrounded vowel düz ünlü
59634 unrounding düzleşme
59635 unruffled sakin, telaşsız, heyecansız
59636 unruly azgın, ele avuca sığmaz, başa çıkılmaz
59637 unsaddle eyerini çıkarmak, attan düşürmek
59638 unsafe güvenilmez, emin olmayan, tehlikeli, emniyetsiz
59639 unsaid söylenmemiş, dile getirilmemiş
59640 unsalaried clerk gönüllü memur
59641 unsalaried stajyer
59642 unsaleable sürülemez, satılamaz
59643 unsatisfactory yetersiz, kâfi gelmeyen, tatmin etmeyen
59644 unsaturated solution doymamış eriyik
59645 unsaturated doymamış
59646 unsavoury rezil, aşağılık, çirkin, ahlaksız
59647 unsay sözünü geri almak
59648 unscathed hasar görmemiş, sağ sağlim, yaralanmamış, burnu bile kanamamış
59649 unscientific bilimsel olmayan, bilime aykırı
59650 unscrew çevirerek açmak, döndüre döndüre açmak, (neyinse) vidalarını
sökmek
59651 unscrupulous ahlaksız, vicdansız
59652 unseal mühürünü bozmak
59653 unsealed mühürsüz, açılmış
59654 unseasonable mevsimsiz
59655 unseat görevden almak, (at) binicisini düşürmek
59656 unsecured credit teminatsız kredi
59657 unsecured creditor teminatsız alacaklı
59658 unsecured debt teminatsız borç
59659 unsecured loan karşılıksız kredi
59660 unsecured sağlam olmayan, güvensiz, emniyetsiz
59661 unseemly uygunsuz, yakışık almaz, yakışıksız
59662 unseen görülmemiş, gizli, olmadık
59663 unselfish cömert, bencil olmayan
59664 unserviceable işe yaramaz, kullanılamaz
59665 unset concrete taze beton
59666 unset kurulmamış
59667 unsettle huzurunu kaçırmak, midesini bozmak, rahatsızlık vermek, hasta
etmek
59668 unsettled (hava) değişken, kararsız
59669 unshakable bkz.unshakeable
59670 unshakeable (inanç) sarsılmaz, sağlam
59671 unshaken sarsılmaz, sağlam
59672 unsharp flu, bulanık
59673 unship gemiden boşaltmak, gemiden indirmek
59674 unshrinkable çekmez
59675 unsightly çirkin, berbat, göz zevkini bozan
59676 unskilful hünersiz, beceriksiz
59677 unskilled vasıfsız, deneyimsiz, beceriksiz, (iş) vasıfsız, özel beceri
gerektirmeyen
59678 unskillful maharetsiz, beceriksiz
59679 unslaked lime sönmemiş kireç
59680 unslaked (kireç) sönmemiş
59681 unsociable konuşmaktan hoşlanmayan, yalnızlığı seven
59682 unsocial sosyal olmayan
59683 unsoiled temiz, lekelenmemiş
59684 unsolder lehimini sökmek
59685 unsolicited istenilmemiş, talep edilmemiş
59686 unsophisticated deneyimsiz, toy, mütevazi, basit, sıradan
59687 unsound (düşünce) sağlam temele oturmayan, çürük, sağlam olmayan,
sağlıksız, güçsüz
59688 unsparing art niyetsiz, çıkarsız
59689 unspeakable korkunç, müthiş, sözle anlatılmaz
59690 unspecified kesinlikle belirtilmemiş
59691 unspoiled bozulmamış
59692 unspoken söylenmemiş
59693 unspotted lekesiz, beneksiz, temiz, pak
59694 unstable equilibrium kararsız denge
59695 unstable state kararsız durum, oynak durum
59696 unstable kararsız, dengesiz, değişen
59697 unsteadiness kararsızlık
59698 unsteady kararsız
59699 unstick koparmak, ayırmak
59700 unstop tıpasını çıkarmak
59701 unstressed syllable vurgusuz hece
59702 unstressed vurgusuz
59703 unstripped muscle çizgisiz kas
59704 unstripped çizgisiz
59705 unstuck bağlı/yapışık olmayan, kopuk
59706 unstudied zorlanmamış, yapmacıksız, doğal
59707 unsubstantial temelsiz, asılsız
59708 unsuccessful başarısız
59709 unsuitable uygunsuz, yaramaz
59710 unsupported desteksiz
59711 unsurpassed eşsiz, benzersiz, emsalsiz
59712 unsuspected şüphelenilmeyen
59713 unsuspecting masum, saf
59714 unswerving şaşmaz, yolundan sapmaz, sadık
59715 unsystematic jüyesiz
59716 untamable evcilleştirilemez, zaptolunmaz
59717 untangle (karışık bir şeyi) açmak, çözmek
59718 untapped kullanılmayan, yararlanılmayan
59719 untaught cahil
59720 untenable (inanç/tartışma/vb.) çürük, savunulamaz
59721 unthinkable olanaksız, düşünülmez, inanılmaz, düşünmesi bile hoş olmayan
59722 unthinking düşüncesiz, dikkatsiz
59723 untidiness tertipsizlik, düzensizlik
59724 untidy pinti, natemiz, kesafetli, selikasız, düzensiz, dağınık
59725 untie çözmek
59726 until -e kadar, -e dek, - inceye kadar
59727 untimely vakitsiz, zamanından önce, mevsimsiz, uygunsuz, yersiz
59728 untiring yorulmaz, yorulmak nedir bilmez
59729 untitled ünvansız, isimsiz, adsız
59730 unto eski, bkz.to
59731 untold muazzam, sayısız, büyük, anlatılmamış
59732 untouchable ulaşılamaz, erişilmez, dokunulmaz
59733 untoward yersiz, istenmeyen, talihsiz, aksi, ters
59734 untrained deneyimsiz, tecrübesiz, eğitilmemiş
59735 untranslatable çevrilemez
59736 untreated işlenmemiş
59737 untried tecrübe edilmemiş, denenmemiş
59738 untroubled sıkıntısız, rahat, durgun, sakin, kaygısız
59739 untrue yalan, uydurma, sahte, vefasız, doğru olmayan
59740 untrustworthy güvenilmez
59741 untruth yalan
59742 untruthful yalancı, yalan, uydurma
59743 untuned antenna akortsuz anten
59744 untuned akortsuz
59745 untutored öğretilmemiş, öğrenim görmemiş
59746 untwist bükümünü açmak, çözmek
59747 unusable kullanılmaz, faydasız, yaraksız
59748 unused kullanılmamış, (to ile) alışmamış, alışık olmayan
59749 unusual olağan olmayan, alışılmamış, ender, görülmedik
59750 unusually ender olarak, alışılmamış bir biçimde, çok, aşırı derecede
59751 unutterable ağıza alınmaz, tarif edilemez
59752 unvalued değeri belirtilmemiş
59753 unvarnished süssüz, verniklenmemiş, sade, saf
59754 unveil örtüsünü açmak, ortaya çıkarmak
59755 unvoiced ifade edilmemiş, sessiz, ünsüz
59756 unwanted istenmeyen
59757 unwarlike barışçı, barışsever
59758 unwarrantable hoş görülmez, affedilmez, mazeretsiz, savunulamaz
59759 unwarranted nedensiz, yersiz, haksız
59760 unwary ihtiyatsız
59761 unwashed yıkanmamış
59762 unwearied yorulmaz, bıkmaz
59763 unweighted tartılmamış, saygısız, pervasız
59764 unwelcome hoş karşılanmayan, istenilmeyen
59765 unwell hasta, rahatsız, kötü
59766 unwholesome sağlam olmayan, sakat, sıhhatsiz, bozuk, kötü
59767 unwieldiness hantallık, beceriksizlik
59768 unwieldy hantal, havaleli, ağır
59769 unwilling isteksiz, gönülsüz
59770 unwillingly isteksizce, gönülsüzce
59771 unwind (yumak) çözmek, açmak, çözülmek, açılmak, gevşemek, rahatlamak
59772 unwinking uyanık, tetikte olan
59773 unwisdom akılsızlık
59774 unwise akılsız, makul olmayan
59775 unwished for arzu edilmeyen
59776 unwished dileğinden vazgeçmiş
59777 unwitting kasıtsız, bilmeden yapılan
59778 unwomanly kadınca olmayan
59779 unworkable kullanışsız, işlenmez, yapılamaz
59780 unworked işlenmemiş
59781 unworldly manevi, ruhani, uhrevi
59782 unworthy layık olmayan, yakışmaz, uygunsuz
59783 unwound kurulmamış, çözülmüş, açılmış
59784 unwrap (ambalajını) açmak, çözmek, çözülmek, açılmak
59785 unwritten yazılmamış, sözlü
59786 unyielding sert, boyun eğmez, inatçı
59787 unyoke boyunduruğunu çıkarmak, ayırmak
59788 unzip fermuarını açmak
59789 up against karşı karşıya, yüz yüze
59790 up and about ayakta, yataktan çıkmış
59791 up and coming geleceği parlak
59792 up and down bir yukarı bir aşağı, bir ileri bir geri
59793 up hill and down dale dere tepe
59794 up the creek berbat, kelek, boktan
59795 up the street yokuş yukarı
59796 up to date modern, çağdaş, yenilenmiş, güncel
59797 up to no good niyeti kötü, kötü niyetli
59798 up to now şimdiye değin
59799 up to one's ears in ile çok meşgul, kaptırmış
59800 up to one's neck boğazına kadar
59801 up to scratch kaliteli, iyi
59802 up to the chin boğazına kadar
59803 up to the eyes in gırtlağına kadar, aşırı
59804 up to the hilt tamamen
59805 up to -e kadar, -e uygun, yeterli
59806 up (yol) onarımda, yukarıya, yukarıda, yüksekte, (edat) yukarısında,
yukarısına, yukarıya, artırmak, yükseltmek
59807 up-market pahalı mal satılan yer
59808 upas upas (ağacı)
59809 upbeat neşeli, vurgusuz tempo
59810 upbraid azarlamak, paylamak
59811 upbringing çocuk bakım ve eğitimi, yetişme, yetişim
59812 upcast yukarıya dönük
59813 upcountry sahilden uzak, iç tarafta, taşra
59814 upcurrent yükselen hava akımı
59815 update güncelleştirmek, modernleştirmek, çağdaşlaştırmak
59816 updraft havanın yukarı yükselişi
59817 upend dikine çivermek, dikmek, dikine oturtmak
59818 upfront açık, belirgin, aşikâr, dürüst, doğru
59819 upgrade terfi ettirmek, yükseltmek
59820 upheaval büyük değişiklik
59821 uphill task ömür törpüsü
59822 uphill yokuş yukarı
59823 uphold desteklemek, tarafını tutmak, arka çıkmak, onaylamak
59824 upholder destek, arka
59825 upholster (koltuk) döşemek, kumaş kaplamak
59826 upholsterer döşemeci
59827 upholstery fabric döşemelik kumaş
59828 upholstery döşemecilik, döşemelik eşya, döşeme
59829 upkeep bakım, bakım masrafı
59830 upland yayla, yüksek arazi
59831 uplift coşturmak
59832 upon sight görüldüğünde
59833 upon üzerinde, üzerine
59834 upper arm üst kol
59835 upper bound üst sınır
59836 upper case büyük harf
59837 upper class yüksek tabaka, üst sınıf, yüksek sınıf
59838 upper crust üst tabaka
59839 upper deck üst güverte, birinci kat güverte
59840 upper end üst uç
59841 upper front yüksek cephe
59842 upper jaw üstçene
59843 upper layer üst tabaka
59844 upper limit üst sınır
59845 upper part üst kısım, üst parça
59846 upper story yukarı kat
59847 upper surface üst yüzey
59848 upper üst, üstteki, ayakkabının üst kısmı
59849 uppercut (boks) aparküt
59850 uppermost en başta gelen, başlıca, egemen, en üstte, en yukarda
59851 uppish kibirli, özünü beğenmiş, yüzsüz, şımarık
59852 upraise yukarı kaldırmak
59853 upright dik, dikey, doğru, dürüst, namuslu, dimdik, dik
59854 uprising başkaldırı, ayaklanma, kozgalan, isyan
59855 upriver nehir yukarı
59856 uproar gürültü, patırtı, velvele, şamata
59857 uproarious gürültülü, şamatalı
59858 uproot kökünden sökmek
59859 ups and downs inişler ve çıkışlar, iyi ve kötü zamanlar
59860 upset price asgari satış fiyatı
59861 upset the apple cart pişmiş aşa soğuk su katmak, içine etmek
59862 upset devirmek, devrilmek, bozmak, altüst etmek, üzmek, neşesini kaçırmak,
telaşlandırmak, (midesini) bozmak, üzgün, üzüntülü, tedirgin, narahat, rahatsız,
hasta, (mide) bulanmış, bozuk, devirme, devrilme, altüst olma, allak bullak olma,
(mide) bozukluk, rahatsızlık
59863 upshot netice, sonuç
59864 upside down alt üst, karmakarışık, tepetaklak, başaşağı, ters
59865 upstage sahne arkasına doğru, özünü beğenmiş, kibirli
59866 upstairs yukarıya, üst kata, yukarıda, üst katta, üst kat
59867 upstanding dürüst, namuslu, doğru, dik
59868 upstart türedi, sonradan görme, yeni zengin
59869 upstate taşra, taşra
59870 upstream akıntıya karşı
59871 upsurge (duygu/öfke/vb.) patlama
59872 upsy-daisy hoppala!, hop!
59873 uptake çekiş borusu, çekiş bacası, kaldırma, yükseltme
59874 upthrust yeryüzü kabuğunun kabarması
59875 uptight eli ayağına dolaşmış, telaşlı, heyecanlı
59876 uptime çalışma zamanı, hizmet zamanı
59877 uptown şehir merkezinin dışında, şehir merkezinin dışında, şehir
merkezinin dışı
59878 upturn yükselme, düzelme, yukarıya dönme, iyileşme
59879 upward artan, yükselen, (Aİ) bkz.upwards
59880 upwards yukarıya doğru
59881 upwind rüzgâra karşı
59882 uracil urasil
59883 uraemia üremi
59884 Ural-Altaic Ural-Altay dil kodağı
59885 uranalysis idrar tahlili
59886 uraninite uraninit
59887 uranium oxide uranyum oksit
59888 uranium reactor uranyum reaktörü
59889 uranium uranyum
59890 uranography gök haritası
59891 uranous uranyumlu, uranlı
59892 Uranus Uranüs
59893 urban area kentsel alan
59894 urban geography kent coğrafyası
59895 urban growth kent büyümesi
59896 urban planner şehir planlayıcısı, kent tasarcısı
59897 urban planning şehir planlaması, kent tasarlaması
59898 urban population kentsel nüfus
59899 urban renewal kent yenileme
59900 urban sociology kent toplumbilimi
59901 urban sprawl kentsel boşalma, düzensiz gelişme
59902 urban transportation kentsel ulaşım
59903 urban village köykent
59904 urban kent ile ilgili, şehirsel, kentsel
59905 urbane nazik, yumuşak
59906 urbanism şehircilik
59907 urbanist urbanist
59908 urbanity nezaket, naziklik
59909 urbanization kentleşme, şehirleşme
59910 urbanize şehirleştirmek
59911 urchin afacan, yumurcak
59912 urea üre
59913 ureal üre ile ilgili
59914 urease üreaz
59915 ureide üreit
59916 uremia üremi
59917 ureter sidikyolu, idrar yolu
59918 urethane üretan
59919 urethra siyek, sidikyolu, üretra
59920 urethritis idrar zorluğu
59921 uretic idrarla ilgili
59922 urge (on ile) teşvik etmek, sıkıştırmak, zorlamak, (on) ileri sürmek,
sevketmek, ısrar etmek, dürtü, şiddetli istek, gereksinim
59923 urgency tazyik, ısrar, önem, acele, sıkıştırma
59924 urgent obligation acil mecburiyet
59925 urgent acil, şaşılınç, ivedi
59926 urgently önemle, ivedilikle
59927 uric acid ürik asit
59928 uric ürik, idrara ait
59929 urinal ördek, idrar kabı, işeme duvarı, hela
59930 urinary bladder sidiktorbası
59931 urinary system boşaltım jüyesi
59932 urinary idrarla ilgili
59933 urinate işemek, idrara çıkmak
59934 urine idrar, sidik
59935 urn semaver, yakılan ölü küllerinin saklandığı vazo
59936 urologist ürolog, bevliyeci
59937 urology üroloji, bevliye
59938 ursine ayıya benzer, ayı gibi
59939 urticaria kurdeşen
59940 Uruguay Uruguay
59941 us bizi, bize, biz
59942 usable kullanılır, elverişli, yaraklı
59943 usage kullanım, kullanış, kullanım
59944 use an iron hand aba altından değnek göstermek
59945 use every trick in the book her yola başvurmak
59946 use one's head kafayı kullanmak
59947 use sb as a cat's paw birini maşa olarak kullanmak
59948 use table kullanım kestesi
59949 use up tüketmek, kullanıp bitirmek
59950 use kullanma, kullanım, kullanma hakkı, yararlanma hakkı, kullanma yetisi,
amaç, kullanım amacı, fayda, yarar, kullanmak, kullanmak, suistimal etmek, kullanıp
bitirmek, tüketmek, (to ile) (eskiden) -erdi, -ardı
59951 used air kullanılmış hava
59952 used to yapardı, ederdi
59953 used kullanılmış, eski, (to ile) alışkın
59954 useful yararlı, yaraklı, yardımcı
59955 usefulness fayda, kullanışlılık, faydalı olma
59956 useless yararsız, yaraksız, işe yaramaz
59957 user library kullanıcı kitaplığı
59958 user program kullanıcı bağdarlaması
59959 user kullanıcı, kullanan
59960 usher teşrifatçı, (sinema/tiyatro/vb.) yer gösterici, (in/out ile) eşlik
etmek, götürmek, içeri getirmek
59961 usherette (sinema/tiyatro/vb.) bayan yer gösterici
59962 usual olağan, her zamanki, alışılmış
59963 usually çoğunlukla, genellikle, o'clock
59964 usufruct intifa hakkı, faydalanma
59965 usurer tefeci, faizci
59966 usurious aşırı faizli
59967 usuriousness tefecilik, faizcilik
59968 usurp gaspetmek, zorla almak
59969 usurpation zorla alma, el koyma
59970 usurper zorla alan kimse, el koyan kimse, gaspedici
59971 usury tefecilik
59972 utensil alet, aygıt, kap
59973 uterine dölyatağı ile ilgili
59974 uterus uterus, rahim, dölyatağı
59975 utilitarian yararcıl, yarar güden, yararcı
59976 utilitarianism yararcılık, faydacılık
59977 utility man yedek işçi
59978 utility pole çıngı direği
59979 utility program yardımcı bağdarlama, destek bağdarlama
59980 utility room kalorifer dairesi
59981 utility yarar, fayda, yararlı olma, işe yararlık, kamu hizmeti yapan
kuruluş
59982 utilizable kullanılabilir
59983 utilization kullanma, yararlanma, kullanım
59984 utilize kullanmak, yararlanmak, değerlendirmek
59985 utmost elden gelen en büyük (gayret)
59986 utopia kusursuz toplum düşüncesi, kusursuz toplum, ütopya
59987 utopian ütopik
59988 utricle torbacık, kesecik, kırbacık, içkulak boşluğu
59989 utter halis, tam, su katılmadık, söylemek, demek, (çığlık/vb.) atmak, basmak,
koparmak
59990 utterance ifade, sözce
59991 utterer kalpazan
59992 utterly tamamen, bütün bütün
59993 uvula küçükdil
59994 uvular küçük dile ait, küçükdil ünsüzü
59995 uxorious karısına çok düşkün
59996 uxoriousness karısına çok düşkünlük
59997 Uzbek Özbek, Özbekçe
59998 Uzbekistan Özbekistan
59999 vacancy (konakçı/pansiyon/vb.) boş oda, boş yer, (iş) boş yer, münhal
yer, boşluk
60000 vacant (ev/konakçı/vb.) boş, (iş) boş, açık, münhal, boş, dalgın
60001 vacate boşaltmak, tahliye etmek
60002 vacation shutdown tatil, işyerinin kapanması
60003 vacation (birdem) tatil, tatil
60004 vaccinal aşı ile ilgili
60005 vaccinate aşılamak, aşı yapmak
60006 vaccination aşılama, aşı, peyvent
60007 vaccinator aşıcı, aşı iğnesi
60008 vaccine aşı
60009 vaccinia ineklerde çiçek hastalığı
60010 vacillate bocalamak, tereddüt etmek
60011 vacillation sallanma, kararsızlık, tereddüt
60012 vacuity işsizlik, tembellik, anlamsızlık, boşluk
60013 vacuole koful, vakuol
60014 vacuolization kofullaşma, vakuollaşma
60015 vacuous saçma, aptalca, mantıksız, akılsız
60016 vacuum bottle termos
60017 vacuum brake vakum eğleci
60018 vacuum cleaner çıngı süpürgesi
60019 vacuum distillation vakum distilasyonu, boşluk damıtması
60020 vacuum drier vakumlu kurutucu
60021 vacuum filter vakum filtresi
60022 vacuum flask termos
60023 vacuum furnace vakum fırını
60024 vacuum pan vakum kazanı, pişirme kazanı
60025 vacuum pipe vakum borusu
60026 vacuum pump vakum pompası
60027 vacuum tube vakum tüpü, vakum lambası
60028 vacuum boşluk, boşay, vakum, çıngı süpürgesiyle temizlemek
60029 vae victis altta kalanın canı çıksın
60030 vagabond serseri, başıboş kimse, avare
60031 vagabondage serserilik, avarelik, derbederlik
60032 vagary kapris, acayip davranış
60033 vagina dölyolu, vajina
60034 vaginal spray vajina spreyi
60035 vaginal dölyolu, vajinal
60036 vaginitis dölyolu iltihabı
60037 vagrancy serserilik
60038 vagrant serseri
60039 vague belirsiz, anlaşılmaz, üstü kapalı
60040 vaguely belli belirsiz
60041 vagueness belirsizlik
60042 vagus akciğer-mide siniri, onuncu kafa siniri
60043 vain boş, yararsız, sonuçsuz, kibirli, özünü beğenmiş
60044 vainglorious mağrur, övüngen, özünü beğenen
60045 vainglory özünü beğenmişlik, boş gurur
60046 vainly boşuna, nafile
60047 vainness boşluk, yararsızlık, kibirlilik, gurur
60048 valance karyola eteği, farbala, perde tahtası
60049 vale vadi
60050 valediction veda
60051 valen dere, vadi
60052 valence electron valans elektronu, değerlik elektronu
60053 valence bkz.valency
60054 valency valans, birleşme değeri, değerlik
60055 valentine gönderilen kart, mektup, resim, /vb., sevgili
60056 valerian kediotu
60057 valeric valerik, kediotundan elde edilen
60058 valet uşak, vale, (konakçı) oda hizmetçisi, vale
60059 valetudinarian hastalıklı, hastalıklı (kimse)
60060 valetudinarianism hastalıklı olma
60061 valiant kahraman, yiğit, cesur, yürekli
60062 valiantness yiğitlik, cesaret
60063 valid sağlam temele oturtulmuş, makul, mantıklı, geçerli, yasal, meşru,
geçerli, muteber, yasal, kanunî
60064 validate geçerli kılmak, tasdik etmek, onaylamak
60065 validation onaylama, tasdik, doğrulama
60066 validity doğruluk, geçerlilik
60067 valine valin
60068 valise valiz, camedan, yol çantası
60069 vallecula çukurcuk
60070 valley breeze vadi meltemi
60071 valley floor vadi tabanı
60072 valley lake vadi gölü
60073 valley wind vadi rüzgârı
60074 valley vadi, koyak
60075 vallonia meşe palamudu
60076 valonia oak pelit ağacı
60077 valor (bkz. valour)
60078 valorization valorizasyon, hükümetçe fiyat tespiti
60079 valorize fiyatını saptamak, hükümetçe fiyat tespit etmek
60080 valour (özellikle savaşta) büyük kahramanlık
60081 valuable değerli, kıymetli, çok yararlı, değerli
60082 valuables değerli şeyler, mücevherat, /vb
60083 valuation (of ile) değer biçme, kıymet takdiri, fiyat, biçilen değer
60084 value added tax katma değer vergisi
60085 value adjustment değer ayarlaması
60086 value judgement değer yargısı
60087 value değer, kıymet, pul değeri, kıymet, değer, önem, itibar, ç.değer
yargısı, değer biçmek, kıymet takdir etmek, önem vermek, değer vermek, kıymetini
bilmek
60088 valued değerli, kıymetli
60089 valueless değersiz, kıymetsiz
60090 valuer kıymet biçici, muhammin
60091 valuta efektif
60092 valve core supap iğnesi
60093 valve housing supap yuvası
60094 valve oil supap yağı
60095 valve rod supap mili, supap kolu
60096 valve seat supap yuvası, supap tablası yatağı
60097 valve spring supap yayı
60098 valve valf, sübap, ünalgı lambası
60099 valved valflı, supaplı
60100 valveless mollusc kapaksız yumuşakça
60101 valveless valfsiz, supapsız
60102 vamoose Toz ol!, defolmak, çekip gitmek
60103 vamp saya, kundura yüzü, maceraperest kadın, kunduraya yüz takmak,
yamalamak, eşlik etmek
60104 vampire vampir
60105 van kamyonet, eşya ya da yük vagonu
60106 vanadate vanadat
60107 vanadic vanadik
60108 vanadinite vanadinit
60109 vanadium steel vanadyum çeliği
60110 vanadium vanadyum
60111 vandal yararlı ya da güzel şeyleri tahrip eden kimse, vandal
60112 vandalism vandallık, vandalizm
60113 vandalize (özellikle halkın kullandığı eşya/araç/vb.'ni) tahrip etmek,
zarar vermek
60114 vandyke beard keçisakal
60115 vandyke brown koyu kahverengi
60116 vane yeldeğirmeni kanadı, pervane kanadı, rüzgâr fırıldağı, rüzgâr gülü
60117 vanguard öncü kuvvet, öncü kolu, öncü, elebaşı
60118 vanilla vanilya
60119 vanish gözden kaybolmak, kayıplara karışmak, ortadan yok olmak,
yokolmak, nesli tükenmek, tarihe karışmak
60120 vanishing cream az yağlı krem
60121 vanity case kadınların küçük el çantası
60122 vanity mirror tuvalet aynası
60123 vanity özünü beğenmişlik, kibirlilik, kibir, azamet, işe yaramazlık,
boşunalık, beyhudelik
60124 vanquish yenmek, mağlup etmek
60125 vanquisher galip
60126 vantage avantaj
60127 vapid lezzetsiz, tatsız, yavan
60128 vapidity lezzetsizlik, tatsızlık
60129 vapor bkz.vapour
60130 vaporization buharlaşma, buharlaştırma
60131 vaporize buharlaştırmak, buharlaşmak
60132 vaporizer buharlaştırıcı, buğulaştırıcı
60133 vaporous buharlı
60134 vapour barrier buhar engeli
60135 vapour blanket buhar örtüsü
60136 vapour density buhar yoğunluğu
60137 vapour lamp buhar lambası
60138 vapour pressure buhar basıncı
60139 vapour buğu, buhar
60140 vapourization buharlaşma
60141 vaquero çoban, kovboy
60142 varactor varaktör
60143 varan varan
60144 varec deniz sazı
60145 variability değişkenlik
60146 variable budget değişken bütçe
60147 variable costs değişken maliyetler
60148 variable expenses değişken giderler
60149 variable load değişken yük
60150 variable star değişen yıldız
60151 variable winds değişken rüzgârlar
60152 variable değişken, kararsız, değişken, sebatsız, değişken nicelik
60153 variance karşıtlık, anlaşmazlık, uyuşmazlık
60154 variant değişik, değişiklik gösteren, değişik biçim, varyant
60155 variate istatistikte rastlantı değişkeni, olasılıksal değişken
60156 variation değişme miktarı, değişme derecesi, değişim, değişme, varyasyon
60157 varicella suçiçeği hastalığı
60158 varicolored rengarenk, alabezek
60159 varicose bandage varis çorabı
60160 varicose vein varisli damar
60161 varicose veins genişlemiş damar, varis
60162 varicose varisli, genişlemiş, damar şişmesi
60163 varicosis varis
60164 varied değişik, farklı, değişken, çeşitli, türlü türlü
60165 variegate alacalı bulacalı yapmak, renk renk yapmak
60166 variegated (çiçek/vb.) alacalı, rengârenk
60167 variety show varyete
60168 variety store tuhafiye dükkânı
60169 variety değişiklik, çeşitlilik, (of ile) tür, nevi cins, varyete, şov
60170 variform farklı biçimli, çok şekilli
60171 variola çiçek hastalığı
60172 variometer varyometre
60173 various çeşitli, değişik, türlü türlü, çok sayıda, birçok
60174 variously farklı olarak
60175 variscite varisit
60176 varistor varistör
60177 varix varis
60178 varlet şövalye uşağı, iç oğlanı, alçak herif
60179 varmint zararlı böcek, sefil adam
60180 varnish vernik, cila, parlaklık, cila sürmek, verniklemek, cilalamak
60181 varnished cilalı, vernikli
60182 varsity birdem
60183 varved varvlı
60184 vary çeşitli olmak, değişik olmak, değişmek, başka hale dönmek, değiştirmek
60185 varying değişen, değişiklik gösteren
60186 vas deferens meni arnası
60187 vas vasküler, damarsal, damarlı, damar, arna
60188 vascular plant damarlı ösümlük
60189 vascular system damar jüyesi
60190 vascular tissue damar doku
60191 vascular damar, vasküler, arnalı
60192 vase vazo
60193 vasectomy meni arnası ameliyatı, vasektomi, kısırlaştırma (ameliyatı)
60194 vaseline vazelin
60195 vaso- (önek) damar
60196 vasomotor vazomotor
60197 vassal derebeyine bağlı kimse, vasal, tebaa, kul
60198 vassalage derebeylik jüyesi, tımar, zeamet
60199 vast çok geniş, engin, çok, pek çok, hesapsız
60200 vastly çok
60201 vastness genişlik, enginlik, çokluk, büyüklük, sonsuzluk
60202 vat dye küp boyası, tekne boyası
60203 vat fıçı, tekne
60204 vaticinate kehanette bulunmak
60205 vault yeraltı mezarı, kubbe, üzerinden atlamak, atlama
60206 vaulted tonozlu, kubbeli
60207 vaulter atlayan/sıçrayan kimse
60208 vaulting horse kasa, atlama beygiri
60209 vaulting tonoslu yapı, kubbe, kemer, atlama, sıçrama
60210 vaunt övmek, övünmek, büyük söylemek
60211 vaunter övüngen kimse
60212 veal chop dana pirzola
60213 veal cutlet dana kotlet
60214 veal dana eti
60215 vector vektör, yöney
60216 vectorial vektörel
60217 vee V harfi
60218 veep başkan yardımcısı
60219 veer away halat salıvermek
60220 veer yön değiştirmek, dönmek
60221 vegetable coal ösümlük kömür
60222 vegetable diet sebze rejimi
60223 vegetable dye ösümlük boya
60224 vegetable fibre ösümlük lif
60225 vegetable garden sebze bahçesi, bostan
60226 vegetable kingdom ösümlükler âlemi
60227 vegetable marrow sakızkabağı
60228 vegetable oil ösümlük yağ
60229 vegetable soup sebze çorbası
60230 vegetable sebze
60231 vegetal cover ösümlük örtü
60232 vegetal ösümlük
60233 vegetarian vejetaryen, etyemez, etyemezler için
60234 vegetate ot gibi yaşamak
60235 vegetation ösümlük örtüsü, bitey
60236 vegetative ösümlük yaşam süren
60237 vehemence sertlik, şiddet, öfke
60238 vehemency hiddet, şiddet, sertlik
60239 vehement öfkeli, şiddetli, sert
60240 vehicle body taşıt karoseri
60241 vehicle lift taşıt asansörü
60242 vehicle binek aracı, taşıt, nakil aracı, araç, iletme aracı
60243 vehicular taşıtlara ilişkin, taşıtlara özgü
60244 veil cloud tül bulut
60245 veil peçe, yaşmak, (neyise) örten ya da gizleyen şey, maske, paravana, peçe
ile örtmek, gizlemek, saklamak
60246 veiled peçe takmış, yaşmaklı, gizli, saklı, örtük, dolaylı
60247 veiling peçelik kumaş
60248 vein damar, (yaprak) damar, (böcek kanadı) damar, huy, mizaç, yapı, maden
damarı
60249 veining damar ağı
60250 veinlet küçük damar
60251 velar artdamaksıl
60252 velarize damaksıllaştırmak
60253 veld (Güney Afrika'da) bozkır
60254 velleity zayıf istek
60255 vellum parşömen, tirşe
60256 velocipede velespit, bisiklet
60257 velocity head dinamik yükseklik
60258 velocity potential hız potansiyeli
60259 velocity ratio hız oranı
60260 velocity çabukluk, sürat, hız
60261 velodrome velodrom, bisiklet yarış pisti
60262 velour velur, kadife
60263 velum ince zar/örtü, yumuşak damak, damak eteği
60264 velutinous ülgerli, kadife gibi
60265 velvet knife kadife bıçağı
60266 velvet kadife
60267 velveteen pamuklu kadife
60268 velvety kadife gibi, yumuşacık
60269 vena cava anatoplardamar
60270 vena toplardamar
60271 venal yiyici, rüşvetçi, pul için yapılan
60272 venality rüşvet alma, yiyicilik
60273 venation damar düzeni
60274 vend satmak, satıcılık yapmak, işportada satmak
60275 vendace lezzetli bir göl balığı
60276 vendee alıcı
60277 vender bkz.vendor
60278 vendetta kan davası
60279 vendible satışı kolay
60280 vending machine içine pul atarak, çilim, pul, içki, /vb.satın alınabilen
kılga
60281 vendor satıcı
60282 veneer kaplama maddesi, ince kaplamalık tahta, sahte görünüş, maske
60283 venerable saygıdeğer, kıymetli, muhterem, mukaddes, mübarek
60284 venerate saygı göstermek, tapmak
60285 veneration büyük saygı
60286 venereal zührevi
60287 venetian blind panjur, jaluzi, stor
60288 vengeance öç, intikam
60289 vengeful intikamcı, intikam güden
60290 venison geyik eti
60291 venom (yılan/böcek/vb.) zehir, nefret, kin
60292 venomous zehirli
60293 venosity damarlılık
60294 venous blood toplardamar kanı
60295 venous toplardamarla ilgili
60296 vent pipe havalandırma borusu
60297 vent valve boşaltma valfı
60298 vent (on ile) (sinirini/vb.) -den çıkarmak, delik, menfez, (palto/ceket/vb.)
yırtmaç, kaçacak yer, mahreç
60299 venter karın
60300 ventiduct tenek borusu
60301 ventilate (oda/yapı/vb.) havalandırmak
60302 ventilating brick delikli tuğla
60303 ventilating fan vantilatör
60304 ventilating shaft havalandırma kuyusu
60305 ventilating havalandırma
60306 ventilation shaft havalandırma kuyusu
60307 ventilation havalandırma
60308 ventilator vantilatör, yelletke, teneklendirme jüyesi
60309 ventipane havalandırma penceresi
60310 ventral cavity karın boşluğu
60311 ventral karın, karınla ilgili
60312 ventricle karıncık
60313 ventricular karıncık ile ilgili
60314 ventriloquial vantrilokluk ile ilgili
60315 ventriloquism vantrologluk, karından konuşma sanatı
60316 ventriloquist vantrolog
60317 venture tehlikeye atmak, tehlikeye atılmak, cüret etmek, göze almak,
tehlikeli girişim, tehlikeli iş, macera
60318 venue buluşma yeri, buluşma, randevu, karşılaşma yeri
60319 Venus Venüs gezegeni, Zühre
60320 veranda balkon, veranda
60321 verandah bkz.veranda
60322 verb active fiili malumu müteaddit
60323 verb fiil, eylem
60324 verbal sözlü, ağızdan, sözel, kelimesi kelimesine, aynen, fiilden
türemiş
60325 verbalize sözcüklerle ifade etmek, açıklamak
60326 verbally sözlü olarak, ağızdan
60327 verbiage yazı/konuşmada laf kalabalığı
60328 verbose gereksiz sözlerle dolu
60329 verbosity gereğinden çok söz kullanma, laf salatası
60330 verdant yeşillikli
60331 verdict jüri kararı, kanı, hüküm, karar
60332 verge (yol/patika/vb.) kenar, sınır
60333 verification gerçekleme, doğrulama, sağlama
60334 verify doğrulamak, onaylamak, kanıtlamak, soruşturmak, tahkik etmek,
tekşirmek
60335 verisimilitude gerçeğe benzerlik
60336 veritable gerçek, tam
60337 vermilion alev kırmızısı
60338 vermin zararlı böcek ya da döngüller
60339 vermouth vermut
60340 vernacular anadilini kullanan, anadil, yerli dil
60341 verruca nasır
60342 versatile çok yönlü, elinden her iş gelen, birden fazla kullanım alanı
olan, çok yönlü
60343 versatility çok yönlülük
60344 verse şiir, nazım, koşuk, mısra, dize, ayet
60345 versed (in ile) -den anlayan, deneyimli
60346 version yorum, çeviri, tercüme, versiyon, uyarlama
60347 versus -e karşı
60348 vertebra omur, fıkra
60349 vertebrate omurgalı
60350 vertex çekit, zirve, doruk, (matematikte) tepe çekidi
60351 vertical dik, dikey, şakuli, düşey
60352 vertigo baş dönmesi
60353 verve coşku, canlılık, şevk
60354 very çok, köp, cüda, yaman, en üstünlük derecesinde sıfatlar veya
first/last/own/same gibi sıfatlardan önce vurguyu arttırmak için kullanılır, tam,
ta kendisi, aynı, bile, en
60355 vessel (kova/fıçı/şişe/vb.) kap, gemi, tekne
60356 vest atlet, fanila, yelek, vermek
60357 vestibule antre, hol
60358 vestige iz, eser
60359 vet veteriner, baytar, tıbbî muayeneden geçirmek, nazardan geçirmek, gözden
geçirmek
60360 veteran (of ile) kıdemli, eski, deneyimli, (eşya) eski, emektar,
(otomobil) 'dan önce yapılmış, gazi
60361 veterinarian veteriner
60362 veterinary döngül hastalıklarıyla ilgili
60363 veto veto, veto etmek
60364 vex kızdırmak, canını sıkmak
60365 via yolu ile, -den geçerek, aracılığıyla
60366 viable uygulanabilir, varlığını sürdürebilir
60367 viaduct viyadük, köprü, aşıt
60368 vibrant canlı, hareketli, yaşam dolu, (renk/ışık) parlak, canlı
60369 vibrate titremek, titretmek
60370 vibration titreşim
60371 vicarious vekil edilmiş, vekâlet verilmiş, başkası için yapılan
60372 vice admiral of the fleet bahriye feriki
60373 vice admiral patrona paşa
60374 vice ahlak bozukluğu, ahlaksızlık, kötülük, kötü alışkanlık, mengene
60375 vice-chairman başkan yardımcısı, sadır muavini
60376 viceroy kral naibi, genel vali
60377 vicinity semt, çevre, yöre
60378 vicious kötü amaçlı, gaddar, garazlı, tehlikeli, huysuz, saldırgan
60379 victim kurban
60380 victimize kurban etmek, mağdur etmek, haksızca davranmak
60381 victor kazanan, galip, fatih
60382 Victorian Kraliçe Viktorya dönemine ait (kimse), Kraliçe Viktorya
dönemindeki gibi
60383 victorious muzaffer, galip
60384 victory zafer, utku, galibiyet
60385 video camera video sınalga, sınalga
60386 video video, sın
60387 videotape videoteyp, video bantı, videoya çekmek
60388 vie (with/for ile) rekabet etmek, yarışmak, çekişmek
60389 Vienna Beç
60390 view görüş, görünüş, manzara, bakış, görüş, düşünce, kanı, incelemek, tetkik
etmek, bakmak, görmek, muayene etmek, üzerinde düşünmek, değerlendirmek
60391 viewer sınalgı izleyen kimse, seyirci, izleyici
60392 viewpoint görüş açısı, bakış açısı
60393 vigil (nöbet/vb.için) geceleyin uyumama, nöbet tutma
60394 vigilant uyanık, tetikte
60395 vigilante yasal yetkisi olmadan kendi düşencesine göre düzen korumaya
çalışan kimse
60396 vigor bkz.vigour
60397 vigorous güçlü, dinç, enerjik
60398 vigour güç, kuvvet, dinçlik
60399 vile aşağılık, rezil, alçak, adi, utanmaz, iğrenç, berbat, rezil
60400 vilify yermek, kötülemek, kara çalmak
60401 villa villa
60402 village köy, kent, kışlak
60403 villager köylü
60404 villain alçak, eclaf, cani, (öykü/yanka/vb.'de) kötü adam, (İİ) suçlu
60405 villainy kötü davranış, alçaklık
60406 vinaigrette zeytinyağı, sirke, tuz ve karabiber karışımı sos
60407 vindicate haklı çıkarmak, sübut etmek, doğruluğunu kanıtlamak, temize
çıkarmak
60408 vindictive kinci, kin güden
60409 vine asma, sarmaşık
60410 vinegar sirke
60411 vineyard üzüm bağı, teneklik
60412 viniculture üzüm yetiştirme, bağcılık ve şarapçılık
60413 vintage (otomobil) 1919-1930 yılları arasında üretilmiş, başarılı bir
dönemde yapılmış, bağbozumu
60414 vinyl vinil
60415 viola viyola
60416 violate bozmak, çiğnemek, taptalamak, uymamak, saygısızlık etmek, tecavüz
etmek, göğmek, ırzına geçmek
60417 violence şiddet, zorbalık
60418 violent sert, şiddetli, zorlu, acı veren, can yakan, şiddet yüzünden olan
60419 violet menekşe, menekşe rengi
60420 violin keman, viyolon
60421 violinist kemancı, viyolonist
60422 violoncello viyolonsel
60423 viper engerek
60424 viral virüsle ilgili
60425 virgin bakire, kız, erden, bakire, el değmemiş, saf, bozulmamış
60426 virginity bekâret, erdenlik
60427 Virgo Başak burcu
60428 virile güçlü, enerjik, erkekçe, (cinsî yönden) güçlü, iktidarlı
60429 virility erkeklik gücü, erkeklik
60430 virtual ismen olmasa da fiilen var olan, gerçek, asıl
60431 virtually hemen hemen, neredeyse
60432 virtue fazilet, erdem, üstünlük, avantaj
60433 virtuoso virtüöz, usta
60434 virtuous erdemli, dürüst
60435 virulent öldürücü, zehirli, (duygu) sert, nefret dolu, keskin, şiddetli
60436 virus virüs
60437 vis-à-vis ile karşılaştırınca, -e bakınca, karşı karşıya, yüz yüze
60438 visa vize
60439 visage yüz, çehre
60440 viscosity viskozite, ağdalık, akışmazlık
60441 viscount vikont
60442 viscountess vikontes
60443 viscous (sıvı) yapışkan, koyu
60444 vise mengene
60445 visibility görüş netliği (derecesi)
60446 visible görülebilir, görünür
60447 vision görüş kabiliyeti, görüş, görme, gözü açıklık, feraset, tasavvur,
oy, hayal, arzu, istek, tahayyül, görünüş, tasvir
60448 visionary ileriyi gören, görüş gücü olan, düşsel, hayalî, hayalci,
hayalperest
60449 visit ziyaret etmek, görmeye gitmek, teftiş etmek, resmî ziyarete gitmek,
(doktor) muayene etmek, ziyaret, teftiş, resmî ziyaret, muayene, vizite
60450 visitation teftiş, resmi ziyaret
60451 visitor ziyaretçi
60452 visor (kasket) siperlik, siper
60453 vista uzak manzara
60454 visual görme, görünen, görüşe ait, ayanî
60455 visualize gözünde canlandırmak, tasavvur etmek, hayal etmek, düşünmek
60456 vital çok önemli, can alıcı, çok gerekli, canlı, hayat dolu, yaşam için
gerekli, hayati
60457 vitality hayatiyet, canlılık, dirilik
60458 vitally en yüksek derecede
60459 vitamin vitamin
60460 vitiate bozmak, berbat etmek
60461 vitreous cam gibi, camla ilgili, cam..., camlaşmış
60462 vitrified cam haline gelmiş, camlı, sırlı
60463 vitriolic sert, vahşi, kırıcı
60464 vivacious şen şakrak, yaşam dolu, neşeli, canlı
60465 vivid (ışık/renk) parlak, canlı, güçlü, canlı, akılda kalıcı, güçlü
60466 vivisection deney için canlı döngül kesme, dirikesim
60467 vixen dişi tilki, cadaloz kadın, cadı
60468 viz ismen, ki bu/bunlar, yani
60469 vocabulary kelime hazinesi, sözcük dağarcığı, kısa sözlük
60470 vocal sesle ilgili, rahat konuşan
60471 vocalist şarkıcı
60472 vocation (for ile) yetenek, kabiliyet, yetenek isteyen iş, meslek, Allah
çağrısı
60473 vocational meslekî
60474 vociferous tantanalı, gürültücü
60475 vodka votka
60476 vogue moda
60477 voice ses, tavış, düşünce, fikir, çatı, dile getirmek, söylemek
60478 void boş, (of ile) -den yoksun, -sız, geçersiz, hükümsüz, boşluk
60479 voidable contract iptal edilebilir sözleşme
60480 voidance tahliye, boşaltma, iptal
60481 voidness geçersizlik
60482 voile vual
60483 volant uçabilen, uçan
60484 volatile liquid uçucu sıvı
60485 volatile matter uçucu madde
60486 volatile oil uçucu yağ
60487 volatile maymun iştahlı, değişken, dönek, (sıvı) uçucu, gaza dönüşebilen
60488 volatility uçuculuk, buharlaşırlık, buharlaşma
60489 volatilization buharlaşma
60490 volatilize buharlaştırmak, buharlaşmak, buhar olmak
60491 volcanic ash yanardağ külü, volkanik kül
60492 volcanic bomb yanardağ bombası
60493 volcanic cone yanardağ konisi
60494 volcanic earthquake yanardağ depremi
60495 volcanic eruption volkanik püskürme, yanardağ patlaması
60496 volcanic explosion yanardağ patlaması
60497 volcanic mud yanardağ çamuru
60498 volcanic rock volkanik taş, püskürük kayaç
60499 volcanic volkanik, yanardağla ilgili, taşkın, coşkun
60500 volcanism volkanizm, volkanik faaliyet
60501 volcanist yanardağ uzmanı
60502 volcano volkan, yanardağ
60503 volcanologist yanardağ bilgini
60504 volcanology volkan bilimi, yanardağ bilimi
60505 vole tarla faresi
60506 volition istem, irade
60507 volitional irade ile ilgili
60508 volitive irade ile ilgili
60509 volley yaylım ateş, topa yere değmeden yapılan vuruş, vole
60510 volleyball voleybol
60511 volplane süzülmek, süzülerek uçmak
60512 volt volt
60513 volt-ampere voltamper
60514 voltage decay gerilim azalışı
60515 voltage detector voltaj detektörü
60516 voltage voltaj
60517 voltaic cell galvanik pil
60518 voltaic galvanik, çıngı öndüren
60519 voltameter voltametre
60520 volte-face yüz geri etme, yüzseksen derecelik dönüş
60521 voltmeter voltmetre, gerilimölçer
60522 volubility konuşkanlık, gevezelik
60523 voluble konuşkan, dilli, geveze, (konuşma) akıcı
60524 volume control volüm ayarı, ses ayarı
60525 volume of trade ticaret hacmi
60526 volume (ses) güç, şiddet, hacim, oylum, cilt, sayı, miktar, yığın
60527 volumeter volümetre
60528 volumetric analysis volümetrik analiz, oylumsal çözümleme
60529 volumetric density volümetrik yoğunluk
60530 volumetric flask ölçü balonu, ölçü toparı, balonjoje
60531 volumetric hacimsel, oylumsal
60532 voluminous (giysi) bol, dökümlü, hacimli, büyük, geniş, (yazar) verimli
60533 voluntarily gönüllü olarak, istekle
60534 voluntariness gönüllülük, iradilik, istençlilik
60535 voluntary muscle istemli kas
60536 voluntary gönüllü, iradi, istençli
60537 volunteer gönüllü, (orduya) gönüllü girmek, gönüllü asker olmak, bir
hizmete gönüllü olarak girmek, (neyise) sorulmadan anlatmak, gönüllü olarak teklif
etmek, yapmaya gönüllü olmak
60538 voluptuary zevkine düşkün, şehvet düşkünü, seks manyağı, zevke düşkün kimse
60539 voluptuous şehvetli, seksi
60540 voluptuousness şehvetlilik, seksilik
60541 volute spring konik yay, sarmal yay
60542 volute sarmal, başlık kıvrımı, volüt, kıvrım
60543 voluted kıvrımlı, sarmal
60544 volva volva
60545 vomer sapansümüğü
60546 vomit kusmak, kusmuk
60547 vomitive kusturucu
60548 vomitory kusturucu
60549 voodoo priest büyücü doktor
60550 voodoo büyü, büyü dini
60551 voodooism büyü, büyü dini
60552 voracious obur, doymak bilmez
60553 voracity oburluk, doymak bilmezlik, doymazlık
60554 vortex girdap
60555 vortical girdaba benzeyen
60556 vortices girdap, kasırga
60557 votary özünü dine adamış, özünü bir şeye adamış kimse, taraftar, düşkün
60558 vote of confidence güvenoyu
60559 vote sth down oylarla yenmek, alt etmek, reddetmek
60560 vote oy, (the ile) oy hakkı, oy vermek, önermek, bildirmek, ilan etmek
60561 voteless oysuz
60562 voter saylavcı, seçici, seçmen
60563 voting age seçme yaşı
60564 voting machine oyları kaydeden kılga
60565 voting paper oy pusulası
60566 voting power oy hakkı
60567 voting scheme oylama yöntemi
60568 voting oy kullanan, oy kullanma
60569 votive adak olarak verilen, adanan
60570 vouch for doğrulamak, teyit etmek, tasdik etmek
60571 vouch (for ile) kefil olmak
60572 voucher senet, makbuz, belge, (çay/yemek/vb.için) fiş
60573 vouchsafe lütfetmek, ihsan etmek, nasip etmek
60574 voussoir kemer taşı, çevre taşı
60575 vow yemin, ant, yemin etmek, ant içmek
60576 vowel harmony ünlü uyumu
60577 vowel mutation ünlü değişimi
60578 vowel ünlü, sait, sesli harf
60579 voyage policy seyahat poliçesi
60580 voyage seyahat, yolculuk, gezi, uzun gemi yolculuğu yapmak
60581 voyager seyyah, seyahatçi, sernişin, yolcu
60582 vulcanite ebonit
60583 vulcanization kükürtle sertleştirme
60584 vulcanize kükürtle sertleştirmek
60585 vulcanized fiber vulkanize lif
60586 vulgar fraction bayağı kesir
60587 vulgar kaba, terbiyesiz, bayağı, adi, zevksiz, adi
60588 vulgarism halk deyimi, argo, kaba söz
60589 vulgarity terbiyesizlik, kabalık, bayağılık, kaba konuşma ya da davranış
60590 vulgarize bayağılaştırmak, basitleştirmek, adileştirmek
60591 vulnerability hassaslık, korunmasızlık, savunmasızlık
60592 vulnerable kolay incinir, hassas, korunmasız, savunmasız, zayıf
60593 vulpine tilki ile ilgili, kurnaz
60594 vulture akbaba
60595 vulva vulva
60596 wabble sallanmak, sendelemek, sallanma, sendeleme
60597 wacky deli, kaçık, mantıksız, saçma, manyak
60598 wad tutam, tomar, tıkaç, tapa, tampon, deste, tomar yapmak, tıkamak
60599 wadding vatka
60600 waddle ördek gibi salına salına yürümek, badi badi yürümek, badi badi
yürüyüş
60601 wade into girişmek, saldırmak, hücum etmek
60602 wade through güç bela bitirmek
60603 wade su veya çamur içinde güçlükle ilerlemek, geçmek
60604 wader yağmurkuşu, çamur içinde yürüyen kimse
60605 wading bird balıkla beslenen uzun bacaklı bir kuş
60606 wafer ince bisküvi, mayasız ekmek
60607 wafer-thin ipince
60608 waff çelme, çırpma, yüngül hareket, hafif yel, esme
60609 waffle iron pide ızgarası
60610 waffle bir tür gözleme, zırvalama, zırvalamak, saçma sapan konuşmak,
gevelemek
60611 waft hafif koku/esinti, sürüklemek, sürüklenmek
60612 wag one's tongue boşboğazlık etmek
60613 wag sallama, sallanış, şakacı kimse, gırgır kimse, sallamak, sallanmak
60614 wage agreement vergin anlaşması
60615 wage bill vergin gideri
60616 wage claim vergin artış talebi
60617 wage dispute vergin anlaşmazlığı
60618 wage earner verginli
60619 wage freeze vergin ve maaşların dondurulması
60620 wage fund vergin fonu
60621 wage incentive pul teşviki
60622 wage level vergin seviyesi
60623 wage packet vergin paketi, vergin zarfı
60624 wage rate vergin oranı
60625 wage scale barem, vergin cetveli
60626 wage settlement vergin uzlaşması
60627 wage slip vergin bordrosu
60628 wage war against savaş açmak
60629 wage worker verginli
60630 wage savaş açmak, mücadele başlatmak, vergin, maaş
60631 wager bahis, bahse girmek, şart bağlamak, bahis tutuşmak, pul yatırmak, pul
koymak
60632 wages per hour sögen vergini
60633 waggery şaka, latife, hokka
60634 waggish şakacı, muzip, gülünç, güldürücü, komik
60635 waggle sallamak, sağa sola oynatmak, sallanmak, sallanma, sallanış
60636 waggon dört tekerlekli yük arabası, at arabası, kağnı, yük vagonu
60637 waggoner arabacı, Arabacı (takımyıldızı)
60638 wagon vault yuvarlak tonoz
60639 wagon yük vagonu, dört tekerlekli atlı yük arabası, üzerinde yiyecek taşınan
küçük el arabası
60640 wagon-lit vagonli, yataklı vagon
60641 wagoner arabacı
60642 wagtail kuyruksallayan
60643 waif evsiz barksız, kimsesiz, bakımsız çocuk, gariban çocuk
60644 wail ağlamak, feryat etmek, sızlanmak, yakınmak, dövünmek, yırtınmak,
(rüzgâr) uğuldamak, ağlama, feryat
60645 wailing ağlayan, ağlama
60646 wain yük arabası
60647 wainscot lambri, tahta kaplama, lambri kaplamak
60648 waist bel
60649 waistband kemer, kuşak
60650 waistcloth peştamal
60651 waistcoat yelek
60652 waisted belli
60653 waistline bel ölçüsü, bel büyüklüğü
60654 wait at table servis yapmak
60655 wait for dead men's shoes mirasa konmak
60656 wait on sb hand and foot canla başla hizmet etmek
60657 wait on hizmet etmek, servis yapmak, ziyaretine gitmek
60658 wait to see which way the cat will jump yaş tahtaya basmamak
60659 wait up for sb birini beklemek için yatmamak
60660 wait beklemek, bekleme, bekleyiş
60661 waiter garson
60662 waiting list yedek liste
60663 waiting room bekleme salonu
60664 waiting bekleyen, bekleme
60665 waitress bayan garson
60666 waive vazgeçmek, feragat etmek
60667 waiver of premium prim hakkından vazgeçme
60668 waiver feragat, vazgeçme
60669 wake uyanmak, uyandırmak, canlandırmak, harekete geçirmek, geminin suda
bıraktığı iz, dümen suyu
60670 wakeful uyanık, uyuyamayan, uykusuz
60671 waken uyandırmak, uyanmak
60672 waking uyanıkken olan, ayakta geçen
60673 wale kumaştaki kabarık çizgi
60674 Wales Galler ülkesi
60675 walk away with yürütmek, araklamak
60676 walk in içeri girmek
60677 walk of life sosyal durum, meslek
60678 walk off çekip gitmek, ayrılmak
60679 walk out on sb bir kesi koyup çıkıp gitmek, bir kesi terk etmek, bir kesi
atmak, pis günde kaçmak, yayınmak, ekilmek
60680 walk yürümek, başmak, yürüyerek gitmek, üzerinde yürümek, yürüyüşe çıkarmak,
gezdirmek, gezinmek, dolaşmak, yürüyüş, gezinti, yürüme, yürüyüş, yürüyüş biçimi,
yürüyüş yeri
60681 walkaway çok kolay kazanılan yarış, çocuk oyuncağı
60682 walking yürüme, yürüyüş, canlı, ayaklı
60683 walkout grev
60684 walkover kolay yengi, kolay zafer
60685 wall duvar, sur
60686 wallaby küçük bir tür kanguru
60687 wallchart öğretim aracı olarak kullanılan duvar resmi
60688 wallet cüzdan, pul kesesi
60689 wallflower sarı şebboy
60690 wallop sert vuruş
60691 walloping büyük, kocaman
60692 wallow yuvarlanmak, debelenmek, zevklenmek, acı çekmek
60693 wallpaper duvar çöngesi, duvar çöngesiyle kaplamak
60694 walnut ceviz, yangak, ceviz ağacı
60695 walrus mors
60696 waltz vals, vals yapmak
60697 wand sihirbaz değneği
60698 wander belli bir amacı olmadan dolaşmak-gezmek, azmak, doğru yoldan
ayrılmak, sapmak
60699 wanderer avare, amaçsızca dolaşan kimse
60700 wanderlust yerinde duramama, gezip dolaşma arzusu
60701 wane azalmak, eksilmek, zayıflamak, batmak, sönmek, (ay) gittikçe küçülmek,
sonuna yaklaşmak, bitmek
60702 wangle ayarlamak, koparmak, sızdırmak, paçayı kurtarmak
60703 wank kab, otuzbir çekme, tek atma
60704 wanker otuzbirci, bir işle ciddi olarak ilgilenmeyen kimse
60705 want istemek, ihtiyacı olmak, gereksinim, gereksinme, ihtiyaç, lüzum, istek,
yokluk, eksiklik, noksan, yoksulluk, fakirlik, sıkıntı, ihtiyaçlar, gereksinimler,
eksikler, istekler
60706 wanting eksik, noksan
60707 wanton değişken, kaprisli, oyunbaz, kontrolsüz, vahşi, mantıksız,
nedensiz
60708 war savaş, savaşım, çatışma, mücadele, kavga, savaşmak
60709 warble kuş ötüşü, şakıma, ötmek, şakımak
60710 warbler çalıbülbülü, ötleğen
60711 ward semt, bölge, koğuş, vasilik, vesayet, vesayet altındaki kimse, koruma
60712 warden bekçi, muhafız, cezaevi müdürü, kolej/vb.müdürü
60713 warder gardiyan, bekçi
60714 wardrobe giysi dolabı, gardırop, kişisel giysiler
60715 warehouse depo, ambar, büyük mağaza
60716 wares mal, eşya
60717 warfare savaş, savaşım, mücadele
60718 warhead patlayıcı savaş başlığı
60719 warily sakınarak, ihtiyatla, dikkatle
60720 warlike savaşsever, savaşçı, savaşla ilgili, askeri
60721 warm sıcak, ılık, sıcak tutan, içten, candan, ısıtmak, ısınmak,
heyecanlandırmak, sıcak yer, sıcak, ısınma
60722 warmonger savaş kışkırtıcısı, savaşa teşvik eden kimse
60723 warmth sıcaklık, içtenlik
60724 warn uyarmak, ikaz etmek
60725 warning uyarı, ikaz, ihtar, tembih, ibret
60726 warp eğrilik, çarpıklık, çözgü, arış, palamar, eğrilmek, yamulmak,
eğriltmek, yamultmak, saptırmak
60727 warped eğilmiş, bükülmüş, çarpık
60728 warrant of apprehension arama emri
60729 warrant of arrest tutuklama emri
60730 warrant of attachment haciz kararı
60731 warrant of attorney dava vekâletnamesi
60732 warrant yetki, ruhsat, teminat, garanti, mazur göstermek, hak tanımak,
garanti etmek
60733 warrantable garanti edilebilir, kefalet verilir
60734 warrantee kendisine garanti belgesi verilen kimse
60735 warrantor garanti eden kimse
60736 warranty deed tapu senedi
60737 warranty garanti, garanti belgesi
60738 warren tavşan kolonisi, aşırı kalabalık yer, labirent gibi yer
60739 warring savaşan, mücadele eden
60740 warrior savaşçı, asker
60741 warship savaş gemisi
60742 wart siğil
60743 wartime savaş zamanı
60744 warts and all bütün ayrıntıları ile
60745 warty siğilli
60746 warweary savaş yorgunu
60747 wary sakıngan, ihtiyatlı, tedbirli, uyanık, tetikte, açıkgöz
60748 was born doğmak
60749 was -dı, -di
60750 wash bottle yıkama şişesi
60751 wash box yıkama teknesi
60752 wash down bol suyla yıkamak, su ile yutmak
60753 wash house çamaşırhane
60754 wash off yıkayarak çıkarmak
60755 wash one's hands of el çekmek
60756 wash out yıkayarak çıkarmak, temizlemek, bitirmek
60757 wash the dishes bulaşık yıkamak
60758 wash up bulaşık yıkamak, elini yüzünü yıkamak
60759 wash yıkamak, elini yüzünü yıkamak, temizlenmek, yıpranmadan yıkanabilir
olmak, yıkama, yıkanma, yıkanacak çamaşırlar, çamaşırhane, çamaşır yıkama yeri
60760 wash-leather güderi
60761 washability yıkanabilirlik
60762 washable yıkanır, yıkanabilir
60763 washbasin lavabo
60764 washboard çamaşır tahtası
60765 washbowl lavabo
60766 washday çamaşır günü
60767 washed-out yorgunluktan ölmüş, bitkin, solgun, halsiz
60768 washed-up mahvolmuş, bitmiş, tükenmiş
60769 washer woman çamaşırcı kadın
60770 washer yıkayıcı, çamaşır kılgası, delikli pul, rondela
60771 washery lavuar, yunak
60772 washeteria çamaşırhane
60773 washhand basin lavabo
60774 washhand el yıkama ile ilgili
60775 washhouse çamaşırhane
60776 washiness sululuk, solgunluk
60777 washing yıkama, yıkanma, çamaşır
60778 washout fiyasko
60779 washroom tuvalet
60780 washstand lavabo
60781 washwater yıkama suyu
60782 wasp eşekarısı
60783 wastage israf, sarfiyat, zarar
60784 waste israf, savurganlık, artık, artık madde, kullanılmayan, boş, çorak,
kıraç, işe yaramaz, israf etmek, çarçur etmek, güçten düşmek, zayıflamak, güçten
düşürmek, zayıflatmak
60785 wastebasket çöp sepeti
60786 wasteful savurgan, müsrif
60787 watch seyretmek, izlemek, beklemek, kollamak, ile ilgilenmek, bakmak, dikkat
etmek
60788 watchband saat kayışı
60789 watchdog bekçi köpeği
60790 watchful tetikte, uyanık, dikkatli, sakıngan
60791 watchmaker saatçi
60792 watchman bekçi, gözetçi, karakolcu
60793 watchword parola, slogan
60794 water su, sulamak, ağız sulanmak, göz sulanmak
60795 waterborne gemiyle taşınan, su yoluyla taşınan
60796 watercolour suluboya, suluboya resim
60797 watercourse su yolu, dere
60798 watercress su teresi
60799 waterfall çağlayan, şelale
60800 waterfowl su kuşu
60801 waterfront kentin su kıyısında olan kısmı, rıhtım
60802 waterline gemilerde su düzeyi
60803 waterlogged suyla dolu, taşmış
60804 watermark filigran
60805 watermelon karpuz
60806 watermill su değirmeni
60807 waterpower su gücü
60808 waterproof sugeçirmez, sugeçirmez yağmurluk, sugeçirmez hale getirmek
60809 waters sular, deniz, su kitlesi
60810 watershed iki nehri ayıran arazi, dönüm çekidi
60811 waterside deniz kıyısı, ırmak kıyısı, göl kıyısı
60812 waterspout hortum
60813 watertight sugeçirmez, sızdırmaz, kusursuz, eksiksiz, hatasız
60814 waterway seyre elverişli su yolu
60815 waterwheel su çarkı
60816 waterworks su dağıtım tesisatı, gözyaşı
60817 watery sulu, cıvık, çok sulu, (renk) soluk
60818 watt vat
60819 waul miyavlamak, ağlamak, inlemek, kışkırmak
60820 wave sallamak, sallanmak, el sallamak, el etmek, dalga, tolkun, ünalgı
tolkunu, saç dalgası, kıvrım
60821 waveform dalga biçimi
60822 wavelength dalga boyu, dalga uzunluğu
60823 waver tereddüt etmek, duraksamak, bocalamak, zayıflamak, sürekliliğini
yitirmek, boyun eğmek
60824 wavy dalgalı saç
60825 wax balmumu, kulak kiri, balmumu sürmek, mumlamak
60826 way yol, tarz, sayak, yöntem, yön, taraf, mesafe, uzakta, uzak mesafede
60827 waylay yolunu kesmek, durdurmak
60828 ways alışkanlıklar, huylar, adetler, mesafe, yol
60829 wayside yol kenarı
60830 wayward sağı solu belli olmaz, kararsız, değişken
60831 weak güçsüz, zayıf, yetersiz, sulu, açık
60832 weaken zayıflamak, güçsüzleşmek, zayıflatmak, güzsüzleştirmek
60833 weakly arık
60834 weal mutluluk, refah, hayır, kamçı izi, bere
60835 wealth varlık, servet, pul, bolluk, çokluk
60836 wealthy zengin, varlıklı, bay
60837 wean sütten kesmek, vazgeçirmek
60838 weapon silah
60839 weaponry silah, yarak
60840 wear giymek, takmak, takınmak, giyme, giyinme, kullanma, kullanılma, giyim
eşyası, giyim, elbise, aşınma, yıpranma, eskime, dayanıklılık, dayanma
60841 wearing yorucu, bezdirici
60842 wearisome sıkıcı, yorucu, bezdirici
60843 weary yorgun, bitkin, usanmış, bezmiş, yorucu, yorgunluk gösteren, bıkmak,
yorulmak, usanmak
60844 weasel kelek gelmek, azdırmak, hile etmek, boyun kaçırmak, gelincik
60845 weather hava
60846 weathercock rüzgâr gülü
60847 weatherman Sınalgı veya ünalgıda tenek raporunu okuyan kimse
60848 weatherproof rüzgâr geçirmez
60849 weave dokumak, örmek, kıvırmak, bükmek, sarmak, dolamak, ileri sürmek,
sunmak, önermek, bildirmek, anlatmak, dokuma, örme, zikzak yapmak, zikzak yaparak
ilerlemek
60850 weaver dokumacı
60851 web örümcek ağı, ağ, tor, dokuma
60852 webbed perde ayaklı
60853 wed evlenmek
60854 wedding nikâh, düğün
60855 wedge kıskı, kama, takoz, kama ile sıkıştırmak, araya sıkışmak, araya
sıkıştırılmak
60856 wedlock evlilik
60857 Wednesday çarşamba
60858 wee çiş, çiş yapmak
60859 weed out alak vurmak
60860 weed yabani ot, zararlı ot, alak otu, alak, çok zayıf kimse, iskelet, sümük
torbası, esrar, marihuana
60861 weedery alak
60862 weedy alak otu basmış
60863 week hafta, yedil
60864 weekday hafta içi, iş günü
60865 weekend hafta sonu
60866 weekly haftalık, haftada bir, haftalık yenün ya da dergi
60867 weep ağlamak, yığlamak, girye etmek, göz yaşı dökmek
60868 weevil buğdaybiti, ekinbiti
60869 weft atkı, argaç
60870 weigh tartmak, çekmek, gelmek, ağırlığında olmak
60871 weighbridge baskül
60872 weight ağırlık, tartı, halter, önem, değer, sıkıntı, yük, tartmak,
ölçmek, üzerine ağırlık koymak, ağırlaştırmak
60873 weighted avantaj sağlayan
60874 weighting ek vergin
60875 weightless ağırlıksız
60876 weighty önemli, ciddi
60877 weir su bendi
60878 weird esrarlı, tuhaf, garip, acayip, tuhaf
60879 welcome Hoş geldiniz, karşılama, istenilen, sevindirici, serbest,
içtenlikle karşılamak, kabul etmek, hoş karşılamak
60880 weld kaynak yaparak birleştirmek, kaynakla birleşmek, kaynak
60881 welder kaynakçı
60882 welfare refah, gönenç, rahat
60883 well su kuyusu, petrol kuyusu, kuyu, memba, pınar, kaynak, merdiven boşluğu,
asansör boşluğu, sağlığı yerinde, iyi, yakşı, uygun, yerinde, şanslı, fışkırıp
akmak
60884 well-known tanınmış, meşhur, iyi bilinen, anık
60885 wellbeing refah, gönenç, vücut sağlığı, mutluluk, huzur
60886 wellborn soylu bir kodaktan gelen
60887 wellington dize kadar uzanan sugeçirmez lastik çizme
60888 welt kırbaç izi, sopa izi, vardela, kösele şerit
60889 welter karmaşa, karışıklık
60890 wench genç kadın, kız, fahişe, fahişelerle düşüp kalkmak
60891 werewolf kurtadam
60892 west batı, garp, batıya doğru, garba doğru
60893 westbound batıya doğru yol alan, batıya giden
60894 westerly batıya giden, (rüzgâr) batıdan esen
60895 western batı, garp, kovboy yankası, kovboy romanı
60896 westward batıya doğru, garp istikameti
60897 westwards batıya doğru, garp istikameti
60898 wet ıslak, yaş, kurumamış boya, yağmur, yağmurlu, yağmurlu hava, ıslaklık,
işemek, ıslatmak
60899 whack küt diye vurma, küt diye vurmak, vuruş sesi, pay, hisse
60900 whacked yorgunluktan ölmüş, çok yorgun
60901 whacking çok, dayak
60902 whale balina
60903 whaler balina avcısı, balina avında kullanılan gemi
60904 whaling balina avcılığı
60905 wharf iskele, rıhtım
60906 what kind ne tür, ne tip, handay
60907 what ne
60908 whatever her türlü, her çeşit, ne tür olursa, her, herhangi bir, hiç
60909 whatsoever her ne ise
60910 wheat buğday
60911 wheedle tatlı dille ikna etmek, tatlılıkla koparmak
60912 wheel tekerlek, direksiyon
60913 wheelbarrow el arabası
60914 wheelbase dingil açıklığı, iki dingil arasındaki mesafe
60915 wheelchair tekerlekli sandalye
60916 wheeze harıltı, hırıltıyla solumak
60917 whelk bir tür deniz salyangozu, kabartı, sızanak, sivilce
60918 whelp enik, küçük, it balası
60919 when all is said and done umumiyetle, bitevlikte, tam nazara almak,
dikkat vermek, evvel-ahir
60920 when the dust settles her şey yoluna düşende, ihtiraslar soğuyanda
60921 when ne zaman, haçan
60922 whence nereden, haradan, hangi yerden, nere
60923 whenever her ne zaman, ne zaman
60924 where nereye, haraya, nerede, harada, nereden, haradan
60925 whereabouts nereye, nerelere, nerede, nerelerde
60926 whereas iken
60927 whereby ki onun sayesinde, ki bu şekilde
60928 wherein ki içinde, hangi yönden, ne bakımdan, ne şekilde, nasıl, nerde
60929 whereof ki onun hakkında, ki onun
60930 whereon ki onun üzerinde
60931 wheresoever her nereye, her nerede
60932 whereupon bunun üzerine, bundan dolayı
60933 wherever her nereye, her nerede, nereye, nerede
60934 wherewithal gerekli pul
60935 whet bilemek
60936 whether -ip -mediği, -ip -meyeceği
60937 whetstone bileğitaşı
60938 whey kesilmiş sütün suyu
60939 which hangi, hangisi, hangisini, ki bu, ki o, ve bu
60940 whichever herhangi, hangi, herhangi biri
60941 whiff esinti, koku
60942 while süre, zaman
60943 whim kapris
60944 whimper inildemek, inlemek, sızlanmak, ağlamaklı bir şekilde konuşmak,
inilti
60945 whimsical kaprisli, garip fikirleri olan, garip istekleri olan
60946 whine haykırmak, ciyak ciyak ötmek, bağırmak, sızlanmak, zırıldamak, dırdır
etmek, zırlamak, ciyaklama, çığlık, zırıltı
60947 whinny kişneme, kişnemek
60948 whip kırbaç, kamçı, kırbaçlamak, kamçılamak, parlamentoda parti denetçisi
60949 whipping kırbaçla cezalandırma, kırbaçlama
60950 whirl fırıl fırıl döndürmek, fırıl fırıl dönmek, devre vurmak, dolanmak,
fırlanmak, süratle ötüp geçmek, hızla geçmek, telaşlı olmak, telaş hissi geçirmek,
gicellenmek, teşvişli olmak, fırıltı, devre vurma, fırlanma, karışıklık, telaş,
teşviş, curcuna, keşmekeş, kafa karışıklığı
60951 whirlpool girdap, burgaç, çevrinti
60952 whirlwind hortum, kasırga
60953 whirr kanat sesi, pervane sesi, pır pır etmek
60954 whisk toz fırçası, yumurta çırpma aleti, silkinme, silkmek, sallamak, apar
topar götürmek, çırpmak
60955 whisker kedi bıyığı, favori
60956 whiskey İrlanda ya da Amerikan yapımı viski
60957 whisky viski
60958 whisper fısıltı, dedikodu, fısıldaşmak, fısıltı ile konuşmak, fısıldamak
60959 whist dört kişiyle eşli oynanan bir iskambil oyunu
60960 whistle ıslık, fışkırık, düdük, ıslık çalmak, düdük çalmak, ıslıkla
çalmak
60961 white beyaz, soluk benizli, solgun, beyaz ırktan olan, sütlü kavhe, yumurta
akı, göz akı, gözün beyaz kısmı
60962 white-winged Diuca finch buzulkuşu
60963 Whitehall İngiliz hükümet politikası
60964 whiten beyazlaşmak, beyazlaştırmak, sefit etmek
60965 whitewash badana, paravana, maske, badanalamak, örtbas etmeye çalışmak
60966 whitewater (Aİ) coğ.ivinti yeri
60967 whither nereye, ki oraya
60968 whiting mezitbalığı, merlanos, arıtılmış tebeşir tozu
60969 Whitsun Paskalya yortusundan sonraki yedinci Pazar günü
60970 whittle yontmak, azaltmak
60971 whiz vızıltı, vın diye gitmek, vınlamak, vızıldamak
60972 whizz vıyıltı ile geçmek, havayı yararak vızıltı ile geçmek, vıyıldamak,
vızıldamak, yıldırım sürati ile gitmek, süratle ötüp geçmek, fırlanmak,
gicellenmek, santrifüjlemek, suyunu almak, fit, vızıltı, vıyıltı, vıjıltı, üstat,
mahir adam, koçak adam
60973 who kim, kime
60974 whoa çüş
60975 whoever her, herkes, her kim ise, kim olursa olsun
60976 whole tam, bütün, hamısı, tek parça, bitev
60977 wholemeal kepekli
60978 wholesale toptancılık, toptan satış, toptan, toplu
60979 wholesaler toptancı
60980 wholesome sağlığa yararlı, yakşı, sağlıklı
60981 wholly tamamen, tümüyle
60982 whom kimi, kime
60983 whoop neşeyle bağırma, bağırmak, bağrışmak, kışkırmak
60984 whopper kocaman bir şey, kuyruklu yalan
60985 whore fahişe, orospu
60986 whorl helezonlu şekil, sarmal şekil
60987 whose kimin, ki onun
60988 why niçin, neden, niye
60989 wick fitil
60990 wicked kötü, yaman, nefret dolu, yaramaz, şuluk, muzip, ayıplanacak
60991 wicker ince dal, saz
60992 wickerwork ince dal veya sazdan yapılmış eşya
60993 wicket kale
60994 wide geniş, geniş bir alanı kaplayan, iyice, tamamen
60995 widely her tarafa, sağa sola, geniş bir alanda, geniş çapta, birçok kişi
tarafından, oldukça, büyük
60996 widen genişlemek, genişletmek
60997 widespread yalpı, yaygın, geniş alana yayılmış
60998 widow dul kadın
60999 widowed dul
61000 widower dul erkek
61001 width genişlik, en, belli bir boyda kumaş parçası
61002 wield sahip olmak ve kullanmak
61003 Wien Beç
61004 wife karı, hanım, eş
61005 wifely iyi bir karı özelliklerine sahip, karıya yakışır
61006 wig peruka
61007 wiggle kıpır kıpır oynatmak, kıpırdatmak, kıpırdaşmak
61008 wigwam kızılderili çadırı
61009 wild vahşi, yabani, hiddetli, kızgın
61010 wildcat yasadışı ve beklenmedik, düzensiz, yaban kedisi, hırçın kimse
61011 wilderness ekilmemiş boş arazi, çöl, kır, yığın
61012 wildfowl av kuşları
61013 wildlife yabani döngüller ve ösümlükler, vahşi tabiat
61014 wildly çılgınca, çılgın gibi, çok
61015 wiles oyun, hile, düzenbazlık
61016 wilful kafasının dikine giden, inatçı, kasıtlı
61017 will -ecek, -acak, -er, -ar, irade, istem, istek, niyet, arzu
61018 willing gönüllü, razı, hazır, istekli
61019 willow söğüt
61020 willowy fidan gibi, ince, narin
61021 willpower irade, irade gücü
61022 wilt çiçek solmak, soldurmak
61023 wily kurnaz, cingöz
61024 wimble matkap, burgu, delgi
61025 win kazanmak, galibiyet, yengi
61026 wince irkilmek
61027 winch vinç
61028 winchback bkz.winchbeck
61029 winchbeck (boya) çıkrıklı tekne, haspel teknesi
61030 wind rüzgâr, külek, yel, nefes, soluk, midede gaz, boş laf, hava cıva,
soluğunu kesmek, sarmak, dolamak
61031 windbreak rüzgâr siperi, rüzgâr perdesi
61032 winder saat anahtarı, zemberek, sarmaşık
61033 windfall rüzgârla düşen meyve, beklenmedik pul, beklenmedik şans, son
bulmak, telaşlandırmak, ateşlendirmek, azdırmak, heyecanlandırmak
61034 winding sargı, sarım, dönge, dönemeç, dolambaç, dolambaçlı
61035 windjammer yelkenli gemi
61036 windlass bocurgat, ırgat
61037 windless rüzgârsız, durgun
61038 windmill yeldeğirmeni
61039 window glass pencere şişesi, pencere camı
61040 window pencere, cam, vitrin
61041 windowpane pencere camı
61042 windowsill pencere eşiği
61043 windpipe soluk borusu
61044 windscreen (İİ) (otomobil) ön cam
61045 windshield (Aİ) (otomobil) ön cam
61046 windsock rüzgâr hortumu
61047 windstorm kasırga
61048 windswept rüzgâra açık, dağınık
61049 windy rüzgârlı, boş konuşan, çalçene
61050 wine şarap
61051 wing kanat, binanın yan çıkıntısı, ek bina, kanatlandırmak, uçurmak,
kanatlanmak, uçmak, kanadından vurmak, kolundan yaralamak
61052 winged kanatlı
61053 wingspan kanat açıklığı, açık iki kanat arası mesafe
61054 wingspread kanat açıklığı, kanat aralığı
61055 wink göz kırpma, göz kırpmak, parıldayıp sönmek, parıldamak, çok kısa süre
61056 winkle yenilebilir bir tür deniz salyangozu, zorla çıkarmak, zorla
almak, elde etmek, sökmek
61057 winner kazanan, galip
61058 winning çekici
61059 winnings kumarda kazanılan pul
61060 winnow harman savurmak, tahıl savurmak, harman savurma, yaba, atkı
61061 winsome güzel, hoş, çekici
61062 winter kış, kışlamak, kışı geçirmek
61063 wintertime kış, kış mevsimi
61064 wintry soğuk, kış gibi, kış
61065 wipe silme, temizleme, silmek, silip çıkarmak, yok etmek, ortadan kaldırmak
61066 wiper silecek
61067 wire tel, telgraf, çıngı teli bağlamak, telgraf göndermek
61068 wireless ünalgı, telsiz, kablosuz
61069 wiring çıngı tertibatı
61070 wiry adaleli ve ince
61071 wisdom akıllılık, akıl, bilgelik
61072 wise akıllı, akıllıca, mantıklı
61073 wisecrack ukalalık, ukalaca laf, ukalaca laflar etmek
61074 wish dilek, istek, arzu, istemek, dilemek
61075 wishbone lades sümüğü
61076 wisp tutam, demet
61077 wisteria morsalkım
61078 wistful özlemli, hüzünlü
61079 wit akıl, zekâ, anlayış, zekâ kıvraklığı, nükte, nükteci kimse
61080 witch büyücü, cadı, büyüleyici kadın, çekici kadın
61081 witchcraft büyücülük, büyü
61082 witchdoctor kabile büyücüsü, büyücü
61083 with ile, nedeniyle, sayesinde
61084 withdraw geri çekmek, geri çekilmek, çekmek, geri almak
61085 withdrawal geri çekme, geri alma, geri çekilme
61086 withdrawn içine kapanık, karadinmez
61087 wither solmak, kurumak, soldurmak, kurutmak, sönmek, yok olmak,
utandırmak, susturmak
61088 withering solan, utandıran, susturan, dondurucu
61089 withhold saklamak, vermemek
61090 within içinde, içeride, içeriye
61091 without onsuz, o olmadan
61092 withstand karşı koymak, karşı durmak, direnmek, mukavemet etmek, dayanmak,
göğüs germek
61093 witness tanık, şahit, tanıklık, kanıt, delil, tanık olmak, tanıklık
etmek, göstermek, kanıtlamak
61094 witticism nükteli söz, espri
61095 witty zekice, nükteli
61096 wizard sihirbaz, büyücü, deha, usta, müthiş, süper
61097 wizened buruşuk, buruşmuş
61098 woad çivitotu, çivitotundan elde edilen mavi boya
61099 wobble sallanma, titreme, sallanmak, dingildemek, sallamak,
dingildetmek, tereddüt etmek, bocalamak, titremek
61100 wobbly sallantılı, titrek
61101 woe üzüntü, dert, keder, üzüntü kaynağı
61102 woebegone kederli, hüzünlü
61103 woeful kederli, hüzünlü, üzücü
61104 wolf kurt, börü, zampara, kurt gibi yemek, abur cubur yemek
61105 wolfram tungsten, volfram
61106 woman kadın, kadınlar, bayan
61107 womanhood kadınlık
61108 womaniser hatunbaz
61109 womanish kadınsı, kadın gibi
61110 womanize kadın peşinde dolaşmak
61111 womanizer zampara, kadın düşkünü, avratbaz
61112 womankind kadınlar
61113 womanly kadınsı, kadına yakışır bir şekilde
61114 womb rahim, dölyatağı
61115 wombat Avustralya'da yaşayan ayıya benzer keseli bir döngül
61116 womenfolk kadın milleti
61117 wonder kızıksınmak, bilmeyi hahlamak, bilmek istemek, teşvişlenmek,
taaccüplenmek, hayretlenmek, meraklanmak, hayran olmak, taaccüpleniş, hayretleniş,
taaccüp, hayret, acayibât, icaz, mucize, keramet
61118 wonderful harika, şaşılacak derecede iyi
61119 wonky oynak, çürük, sakat, güvenilmez, bitkin, halsiz
61120 wont alışkanlık
61121 woo kur yapmak, desteğini kazanmaya çalışmak, elde etmeye çalışmak
61122 wood of aloes öd ağacı
61123 wood odun, ağaç, tahta, ahşap, küçük orman, koru
61124 woodcutter oduncu, ağaç kesen adam
61125 wooded ağaçlık, ağaçlı, ağaçlarla kaplı, ormanlık
61126 wooden tahta, ahşap, odun gibi, katı
61127 woodland ormanlık ülke, ormanlık bölge, ormanlık arazi
61128 woodpecker ağaçkakan
61129 woods meşe, orman
61130 woodwind tahtadan yapılmış üflemeli çalgılar
61131 woodwork marangozluk, dülgerlik, tahta işi, bir binanın ahşap kısımları
61132 woodworm ağaç kurdu, tahtakurdu, ağaç kurdunun verdiği zarar
61133 woody ağaçlık, ormanlık, odun gibi, odunsu
61134 woof havlama sesi
61135 wool yün, yapağı
61136 woolgathering dalgın, aklı bir karış havada, dalgınlık, aklı başka yerde
olma
61137 woollen yünlü, yün
61138 woollens yünlü giysiler, yünlüler
61139 woolly yünlü, yün gibi, yünlü giysi
61140 woozy sersem, şaşkın, başı dönen
61141 word kelime, sözcük, söz, mesaj, haber, bilgi, kısa konuşma, kısa görüşme,
emir, sözcüklerle ifade etmek, anlatmak
61142 wording ifade etmekte seçilen sözcükler, anlatım biçimi
61143 wordy sözü fazla uzatan, gereğinden fazla sözcük kullanan
61144 work iş, yumuş, çalışma, eser, yapıt, çalışmak, çalıştırmak
61145 workable çalışır, işe yarar, uygulanabilir, elle şekillendirilebilir
61146 workaday sıradan, tekdüze, sıkıcı
61147 workbench tezgâh
61148 workbook alıştırma kitabı
61149 workday iş günü
61150 worker işçi, amele, faale
61151 working çalışma, çalışma jüyesi, işleyiş, çalışan, çalışmayla ilgili, iş
61152 workman işçi
61153 workmanlike iyi bir işçiye yakışır
61154 workmanship işçilik, ustalık
61155 workout idman, antrenman
61156 workpiece iş, işlenecek parça
61157 workroom çalışma odası
61158 works fabrika, mekanizma
61159 workshop atelye, kârhane, işyeri
61160 workspace çalışma alanı
61161 workstation iş istasyonu
61162 worktop mutfakta yemek hazırlamak için düz yer
61163 world dünya, yüre, cihan, alem
61164 worldly dünyevi, maddi
61165 worldwide dünya çapında
61166 worm kurt, solucan, korkak, ödlek, ilerletmek, solucanlardan arıtmak,
solucanları ayıklamak
61167 worn aşınmış, yıpranmış
61168 worried endişeli, kaygılı, üzgün
61169 worry kaygı, üzüntü, sıkıntı, narahatlık, sıkıntı kaynağı, üzülmek,
kaygılanmak, merak etmek, üzmek, kaygılandırmak, rahatsız etmek, musallat olmak
61170 worse daha çok, daha kötü, daha kötü şey, daha hasta
61171 worsen daha da kötüleşmek, daha da kötüleştirmek
61172 worship ibadet, tapınma, hayranlık, tapma, tapmak, ibadet etmek
61173 worst en kötü, en kötü şey
61174 worsted yünlü kumaş, yün
61175 worth değer
61176 worthless değersiz, adi, karaktersiz, kötü
61177 worthwhile harcanan emeğe değer, yapmaya değer
61178 worthy layık, değer, hak eden, saygıdeğer
61179 would to God keşke
61180 Would you help me? Bana yardım eder misiniz?
61181 Would you mind sizce bir sakıncası var mı
61182 would you yapar mısınız, eder misiniz
61183 would -cekti, -caktı, -ecek, -acak
61184 would-be sözde, sözümona, taslağı
61185 wound yara, yaralamak
61186 wounded yaralı
61187 woven felt keçe kumaş
61188 woven dokuma
61189 wow vay, vay canına
61190 wrack kıyıya vuran deniz yosunu
61191 wraith hayalet
61192 wrangle gürültülü tartışma, ağız dalaşı, atışmak, ağız dalaşı yapmak,
hüccet etmek
61193 wrangler kavgacı, sığırtmaç, kovboy
61194 wrap up kalın giyinmek, bürünmek, gizlemek, sarmalamak
61195 wrap şal, örtü, sarmak, sarmalamak, katlamak, koymak, yaymak, sermek,
dolamak
61196 wraparound saran, kaplayan, kapsayan, kuşatan
61197 wrapper postayla gönderilen yenün-kitap-dergi
61198 wrapping paper ambalaj çöngesi
61199 wrapping ambalaj, sargı
61200 wrasse lapina, ördek balığı
61201 wrath gazap
61202 wrathful gazaba gelmiş, öfkeli
61203 wreak öfke salmak, hırs salmak
61204 wreath çelenk, çiçekten yapılmış taç, duman halkası
61205 wreathe sarmak, kaplamak
61206 wreathed column burmalı sütun
61207 wreck gemi enkazı, enkaz, mahvolmuş şey, mahvolmuş kimse, mahvolma, yok olma,
suya düşme, hurda, harabe, virane, mahvolmasına neden olmak, enkaz haline getirmek,
mahvetmek, yok etmek, suya düşürmek
61208 wreckage enkaz, yıkıntı, kalıntı
61209 wrecker enkaz temizleyici, enkaz çıkarıcı
61210 wren çalıkuşu, çitkuşu
61211 wrench çekme, bükme, asılma, burkma, İngiliz anahtarı, kurbağacık,
ayarlı pense
61212 wrest çekip almak, zorla elde etmek
61213 wrestle güreşmek, güreş yapmak, boğuşmak
61214 wrestler güreşçi
61215 wrestling güreş
61216 wretch zavallı kimse, gariban, aşağılık kimse
61217 wretched perişan, zavallı, berbat, rezil, kötü
61218 wretchedness sefalet, bezginlik
61219 wriggle solucan gibi kıvrılmak, kıpır kıpır etmek, kıpır kıpır oynatmak,
rahatsız etmek, keyfini kaçırmak
61220 wring burmak, bükmek, sıkmak, sıkıp suyunu çıkarmak
61221 wringer çamaşır mengenesi, sıkmaç
61222 wrinkle kırışıklık, ipucu, kırıştırmak, kırışmak
61223 wrist kol bileği, bilek
61224 wristband bileklik, kolbak
61225 wristwatch kol saati
61226 writ ferman, ilam, buyruk
61227 write yazmak
61228 writer yazar
61229 writhe kıvranmak
61230 writing yazı, yazarlık, el yazısı
61231 wrong yanlış, uygunsuz, ters, haksız, kötü, ahlakdışı, bozuk, haksızlık
etmek, günahını almak
61232 wrongdoer kötülük eden kimse, günahkâr
61233 wrongdoing kötülük, suç, günah
61234 wrongful haksız, yasaya aykırı
61235 wry eğri, çarpık, hoşnutsuzluk belirten
61236 xanthous sarımtıl, sarı
61237 xenogamy ösümlüklerde çapraz tozlaşma
61238 xenon ksenon
61239 xenophobia yabancı düşmanlığı
61240 xerophilous kurakçıl
61241 xerophyte kurakçıl ösümlük
61242 xerox fotokopi çekmek, fotokopi
61243 Xmas (hristiyanlık) Noel
61244 xylem odunsu doku
61245 xylophone ksilofon
61246 yacht yat
61247 yachting yatçılık, kotracılık
61248 yachtsman yatçı
61249 yahoo kaba herif, ayı
61250 yak yak, Tibet sığırı, laklak etmek, havadan sudan konuşmak
61251 yam tatlı çisil
61252 yammer sızlanmak, yakınmak, durmadan konuşmak, kafa şişirmek
61253 yank birden hızla çekmek
61254 Yankee Kuzey Amerikalı
61255 yap acı acı havlamak, zırvalamak, gevezelik etmek, boktan şeylerden
konuşmak
61256 yard yarda (0.9144 metre), seren, avlu, hayat, belli bir amaç için ayrılmış
kapalı yer
61257 yardage yarda ölçüsüyle uzunluk
61258 yarn iplik, hikâye, nağıl, masal, maval, seyahat macerası, seyahat
maceraları anlatmak, muhabbet etmek
61259 yaw rotadan çıkmak, sağa sola sapmak
61260 yawl yelkenli, gemi sandalı, filika
61261 yawn esnemek, esneme
61262 yea olumlu oy, kabul oyu, olumlu oy veren kimse, olumlu yanıt
61263 yeah evet, heri
61264 year ago bıldır
61265 year yıl, sene
61266 yearling bir yaşındaki döngül balası
61267 yearly her yıl, yılda bir kere
61268 yearn görmek için can atmak, istemek, can atmak, yanıp tutuşmak, çok istemek
61269 yeast maya, bira mayası
61270 yeasty mayalı
61271 yell bağırmak, haykırmak, bağırış, feryat, çığlık, tezahürat
61272 yellow sarı renk, yumurta sarısı, ödlek, korkak
61273 yellowish sarı beniz, sarımtırak, sarımtıl
61274 yellowy sarımtırak, sarımsı, sarımtıl
61275 yelp ciyaklama, ciyaklamak, ciyak ciyak bağırmak
61276 yen yen, Japon pulu, şiddetli istek, tutku, arzu
61277 yeoman küçük çiftçi
61278 yep evet, he
61279 yes evet, beli, he
61280 yesterday dün, dünen
61281 yet henüz, daha, şu ana kadar, hâlâ, şu anda, şu tapta, şimdi, ama, birak,
yine de, aynı zamanda
61282 yew porsuk ağacı
61283 yield ürün/meyve vermek, (kâr) getirmek, çökmek, bel vermek, eğilmek,
kırılmak, ürün, kazanç, gelir
61284 yielding gevşek, kağşar, süner, zayıf
61285 yippee yaşasın, yihhu
61286 yodel sesinin perdesini sık sık değiştirerek şarkı söylemek
61287 yoga yoga
61288 yoghurt yoğurt
61289 yoke boyunduruk, bağ, hizmet, kulluk, boyunduruğa koşulmuş çift döngül,
boyunduruğa koşmak, bağlamak, birlikte çalışmak
61290 yokel hödük, maganda, kıro
61291 yolk yumurta sarısı
61292 yonder şuradaki, oradaki, şurada, orada
61293 yore eski zaman, geçmiş
61294 you sen, siz, seni, sizi, sana, size
61295 young genç, yeni, taze, körpe, yaş, gençler, gençlik, (döngül) yavru
61296 youngster çocuk, delikanlı
61297 your senin, sizin
61298 yours senin, sizin, seninki, sizinki
61299 yourself kendin, kendiniz, kendine, kendini, özün, özünüz, özüne, özünü
61300 youth genç, gençler, gençlik, genç adam
61301 youthful genç, taze, gençlere özgü, gençlere yakışır
61302 yowl ulumak, ürümek, miyavlamak
61303 zany soytarı, komik, saçma ve gülünç
61304 zeal istek, heves, çaba, gayret, şevk, coşkunluk, hararet
61305 zealot bağnaz, fanatik
61306 zealous gayretli, istekli, şevkli, hararetli, coşkun
61307 zebra zebra
61308 zebu hörgüçlü inek, zebu
61309 zed Z harfi
61310 zee Z harfi
61311 Zen Zen-Budizm
61312 zenith başucu, doruk, zirve
61313 zephyr hafif esinti, meltem, batı rüzgârı
61314 zeppelin zeplin
61315 zero sıfır
61316 zest tat, lezzet, çeşni, zevk, hoşlanma
61317 ziggurat zigurat
61318 zigzag zikzak, zikzak yapmak
61319 zinc çinko
61320 Zionism Siyonism
61321 zip fermuar, güç, çaba, enerji, fermuar açmak, fermuar kapatmak, vınlamak
61322 zipper fermuar
61323 zither kanun
61324 zizz şekerleme, kestirme, uyku
61325 zodiac burçlar kuşağı, zodyak
61326 zombie zombi, uyuşuk kimse, ölü gibi kimse, ruh
61327 zonal bölgelerle ilgili
61328 zone kuşak, bölge, bölgelere ayırmak
61329 zonked içki veya uyuşturucu ile zom olmuş, uçmuş, kafayı bulmuş
61330 zoo hayvanat bahçesi, döngüller bahçesi
61331 zoological döngülbilimlik, zoolojik
61332 zoologist döngülbilimci, zoolog
61333 zoology döngülbilim, zooloji
61334 zoom vınlamak, (uçak) gürültü ile dikine yükselmek, zum yapmak
61335 zucchini kabak
61336 zygote zigot

You might also like