You are on page 1of 6

AVRUPA BİRLİĞİ KRONOLOJİSİ (2010-Günümüz)

Birleşmiş Avrupa ülküsü, gerçek bir siyasi projeye dönüşüp ülkelerin hükümet politikalarında uzun vadeli bir
hedef haline gelmeden önce, sadece filozoflarla önsezili kimselerin düşüncelerinde yaşıyordu. Avrupa Birleşik
Devletleri hümanist ve barışçı bir hayalin parçasıydı. Avrupa yüzyıllarca, sık sık yaşanan kanlı savaşlara sahne
oldu. 1870-1945 yılları arasında Fransa ve Almanya üç kez savaştılar. Bu savaşlarda birçok insan yaşamını
kaybetti. Bu felaketler üzerine bazı Avrupalı lider ve düşünürleri, barışın sürdürülebilmesinin tek yolunun,
ülkelerinin ekonomik ve siyasi yönlerden birleşmesi olduğu fikrine vardılar. Avrupa'da ulusal uzlaşmazlıkları
aşabilecek bir örgütlenmenin kuruluşu İkinci Dünya Savaşı sırasında totaliter yönetimlere karşı savaşan direniş
hareketlerinden kaynaklandı.
Schuman Planı
İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Avrupalı devlet adamlarının Avrupa'da kalıcı bir barış oluşturma çabaları hız
kazandı. Robert Schuman (Fransa Dışişleri Bakanı), Eski Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri Jean Monnet'in
tasarısına dayanarak, 9 Mayıs 1950 tarihinde, Avrupa Devletlerini, kömür ve çelik üretiminde alınan kararları
bağımsız ve uluslarüstü bir kuruma devretmeye davet etti. Schuman Planına göre, Avrupa'da bir barışın
kurulabilmesi için Fransa ve Almanya arasında yüzyıllardır süregelen çekişmenin son bulması gerekiyordu. Bunun
yolu ise, söz konusu kurumun gözetiminde, ortak kömür ve çelik üretimini sağlamak ve bu örgütlenmeyi tüm
Avrupa devletlerinin katılımına açık tutmaktı.
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT)
Schuman Deklarasyonunun bir sonucu olarak, 1951 yılında, Belçika, Federal Almanya, Lüksemburg, Fransa,
İtalya ve Hollanda'dan oluşan 6 üye ile Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) kuruldu. Söz konusu
Topluluğun Yüksek Otoritesi'nin ilk başkanı ise, Schuman Deklarasyonu'na ilham veren bu fikrin sahibi Jean
Monnet oldu. Böylece, savaşın ham maddeleri olan kömür ve çelik, barışın araçları oluyor; dünya tarihinde ilk
defa devletler kendi iradeleri ile egemenliklerinin bir kısmını ulusüstü bir kuruma devrediyordu.
Roma Antlaşması ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)
Altı üye devlet, 1957'de, işgücü ile mal ve hizmetlerin serbest dolaşımına dayanan bir ekonomik topluluk kurmaya
karar verdiler. Böylece, kömür ve çeliğin yanı sıra diğer sektörlerde de ekonomik birliği kurmak amacıyla, 1957'de
Roma Antlaşması imzalanarak Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) kuruldu. AET'nin amacı, malların, işgücünün,
hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaştığı bir ortak pazarın kurulması ve en nihayetinde siyasi bütünlüğe
gidilmesiydi.
Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (EURATOM)
Avrupa Ekonomik Topluluğu gibi, Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (EURATOM) da 1 Ocak 1958 tarihinde
yürürlüğe giren Roma Antlaşması ile kuruldu. Topluluğun amacı, nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla ve güvenli
biçimde kullanılmasını sağlamak amacıyla üye devletlerin araştırma programlarını koordine etmek olarak
belirlendi.
Füzyon Antlaşması ve Avrupa Toplulukları
1965 yılında imzalan Füzyon Antlaşması (Birleşme Anlaşması) ile yukarıda adı geçen üç topluluk (Avrupa Kömür
ve Çelik Topluluğu, Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu) için tek bir Konsey ve tek
bir Komisyon oluşturularak, bu Topluluklar, Avrupa Toplulukları adı altında anılmaya başlandı.
Gümrük Birliği
Mamul mallarda gümrük vergileri, planlanandan önce 1 Temmuz 1968'de kaldırıldı; özellikle tarım ve ticaret
politikaları olmak üzere ortak politikalar 1960'ların sonunda yerli yerine oturmuştu.
İlk Genişleme Dalgası
Altılar'ın başarısı Birleşik Krallık, Danimarka ve İrlanda'yı Topluluk üyeliğine başvurmaya yöneltti. General de
Gaulle yönetimindeki Fransa'nın 1963'de ve 1967'de İngiltere'nin üyeliğine karşı iki kez veto yetkisini kullandığı
çetin bir pazarlık dönemini takiben, bu üç ülke 1973'te üye oldular.
1980'ler: Topluluk Güneye Doğru Genişliyor
Topluluk 1981'de Yunanistan'ın, 1986'da da İspanya ve Portekiz'in katılmalarıyla güneye doğru genişledi.
Böylece, üye sayısı 12'ye ulaştı.
Avrupa Tek Senedi
Dünyadaki durgunluk ve mali yükün paylaşımı konusundaki iç çekişmeler 1980’lerin başlarında bir "Avrupa
karamsarlığı" havasının doğmasına neden oldu. Ancak, 1984'ten sonra bunun yerini Topluluğun canlandırılması
konusunda daha umutlu beklentiler aldı. Jacques Delors başkanlığındaki Komisyonun 1985'te hazırladığı Beyaz
Kitap’a dayanarak Topluluk, 1 Ocak 1993'e kadar tek pazar oluşturmayı kendisine hedef edindi. Avrupa Tek
Senedi, 17 Şubat 1986'da Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, Lüksemburg ve Portekiz
tarafından, 28 Şubat 1986'da ise Danimarka, İtalya ve Yunanistan tarafından imzalandı.
1987 yılında yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi ile Avrupa Topluluklarını kuran Antlaşmalar kapsamlı bir
biçimde değişikliğe uğradı.
Maastricht Antlaşması ve Avrupa Birliği
Berlin Duvarı'nın yıkılmasının ardından 3 Kasım 1990'da iki Almanya'nın birleşmesi, Merkezi ve Doğu Avrupa
ülkelerinin Sovyet denetiminden kurtulmaları ve demokratikleşmeleri, Aralık 1991'de de Sovyetler Birliği'nin
çözülmesi Avrupa'nın siyasi yapısını baştan aşağı değiştirdi. Üye devletler bağlarını güçlendirme kararlılığıyla,
temel özellikleri 9-10 Aralık 1991'de Maastricht'te toplanan Avrupa Birliği Zirvesi'nde kararlaştırılan yeni bir
Antlaşmanın müzakerelerine başladılar. Maastricht Antlaşması, diğer adıyla Avrupa Birliği Antlaşması, 1 Kasım
1993 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu antlaşma ile 1999'a kadar parasal birliğin tamamlanmasına, Avrupa
vatandaşlığının oluşturulmasına ve ortak dış ve güvenlik ile adalet ve içişlerinde işbirliği politikalarının meydana
getirilmesine karar verildi.
Maastricht Antlaşması ile üç sütunlu Avrupa Birliği yapısı oluşturuldu. Bu yapının ilk sütununu Avrupa
Toplulukları (AKÇT, AET ve EURATOM), ikinci sütununu "Ortak Dışişleri Güvenlik Politikası", üçüncü
sütununu ise "Adalet ve İçişleri" oluşturuyordu.
Yeni Bir Genişleme: Avusturya, Finlandiya, İsveç
1995 yılında, Avusturya, Finlandiya İsveç'in katılımıyla, Avrupa Birliği'nin üye sayısı 15'e yükseldi.
Ekonomik ve Parasal Birlik
Avrupa ortak para birimi olan Avro, 1 Ocak 2002 tarihinde resmen tedavüle girerek, 12 ülkede kullanılmaya
başlandı.
Son Genişleme Dalgaları
2004 yılında, Avrupa Birliği'nin tarihindeki en büyük genişleme dalgası gerçekleşti ve 10 yeni ülke (Çek
Cumhuriyeti, Estonya, GKRY, Letonya, Litvanya, Macaristan, Malta, Polonya, Slovakya ve Slovenya) Avrupa
Birliği'ne katıldı. 2007 yılında, Bulgaristan ve Romanya'nın katılımıyla AB'nin üye sayısı 27'ye yükseldi. 2013
yılında Hırvatistan'ın katılımıyla Avrupa Birliği’ne üye devlet sayısı 28'e ulaştı.
Lizbon Antlaşması
Avrupa Birliği'nin derinleşme sürecindeki son önemli aşama, 2007 yılında imzalanan ve 2009 yılında yürürlüğe
giren Lizbon Antlaşması ile gerçekleşti. Bu antlaşma ile temel olarak, AB'nin karar alma mekanizmalarındaki
tıkanıklıkların giderilmesi ve Birliğin daha demokratik ve etkili işleyen bir yapıya kavuşması hedeflendi. Bu hedef
doğrultusunda kapsamlı değişikliklere gidilerek, Avrupa Topluluğu'nu kuran Antlaşmanın adı "Avrupa Birliği'nin
İşleyişi Hakkında Antlaşma" olarak değiştirildi.
2008 Küresel Finans Krizi ve Avrupa Birliği
2008 yılında ortaya çıkarak tüm dünyayı saran küresel krizden önemli derecede etkilenen AB ülkeleri, kamu
açığının yükselmesi, rekabet gücünün azalması, işsizliğin artması ve düşük ekonomik büyüme gibi ekonomik ve
mali sorunlarla karşı karşıya kaldılar. Krizin olumsuz etkileri AB'de de ciddi boyutlarda hissedildi ve Avro Alanı
ekonomisi 2009 yılında yüzde 4,1 oranında küçülerek tarihindeki en büyük daralmayı yaşadı. Yaşanan küresel
kriz, AB ülkelerinin mali yapılarını etkileyerek kamu açıkları ve borç stoklarının önemli ölçüde artmasına ve
birçok üye ülkede kamu maliyesinin sürdürülebilirliğinin tehlikeye girmesine neden oldu. 2010 yılında
Yunanistan’da patlak veren borç krizi, kısa sürede diğer Avro Alanı ülkelerini de etkiledi ve küresel kriz AB’de
borç krizi ve ekonomik krize dönüştü. Üye ülkelerde istikrar programları ve kurtarma paketleri uygulandı.
Sözkonusu sorunlarla başa çıkabilmek üzere, Avrupa 2020 Stratejisi, Avrupa Finansal İstikrar Mekanizması
(EFSM), Avrupa Finansal İstikrar Fonu (EFSF), Avrupa Sömestri, Avro Paktı, Altılı Paket, Avrupa İstikrar
Mekanizması (ESM), Bankacılık Birliği gibi mekanizmalar tesis edilerek AB’nin küresel krizin etkilerinin
üstesinden gelmesi için çaba gösterildi.
Bunların yanı sıra, 26 Temmuz 2010 tarihinde Avrupa Dış Eylem Servisi kuruldu. Birlik Dışişleri ve Güvenlik
Politikası Yüksek Temsilcisi’ne, Birliğin Ortak Dış ve Güvenlik Politikası'nı yürütme konusunda yardımcı olmak
üzere kurulan bu Servis, Konsey ve Komisyon’un Genel Sekreterlikleri'nin ilgili bölümlerinde görevli memurlar
ile üye devletlerin diplomatik birimlerince görevlendirilmiş personelden oluşturuldu.
2012 yılında ise AB Nobel Barış Ödülü'ne layık görüldü. Nobel Barış Ödülü AB’ye, Avrupa’da barış, uzlaşma,
demokrasi ve insan haklarının ilerletilmesine katkısından dolayı 10 Aralık 2012 tarihinde düzenlenen törenle
verildi.
Avrupa Birliğinde Yasama ve Karar Alma Süreçleri
Avrupa Birliği (AB), üye devletler tarafından Kurucu Antlaşmalar vasıtasıyla açıkça yetkilendirildiği alanlarda
düzenleme yapıp bağlayıcı kural koyabilmekte ve gerekli tedbirleri alabilmektedir. AB kurumları da, bu
antlaşmalarda kendilerine verilen yetkiler çerçevesinde ve belirlenen usul, şart ve amaçlara uygun olarak hareket
ederler.

AB kurumsal yapısı içerisinde yasama faaliyeti; Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi’nin
işbirliği ile gerçekleşir. Yasama sürecinde her bir kurumun görevi, yetkisi ve sorumluluğu birbirinden farklıdır.

Yasama süreci, bazı istisnalar haricinde, Avrupa Komisyonu’nun yeni AB düzenleme taslaklarını planlaması,
hazırlaması ve taslak öneriyi AB Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’na iletmesi ile başlamaktadır. Komisyon’un
bu faaliyetleri; düzenleme konusunun ekonomik, sosyal ve çevresel bakımdan sonuçlarının değerlendirilmesini ve
AB’nin ve AB vatandaşlarının menfaatlerini gözetmek üzere ilgili paydaşlarla danışmalarda bulunulmasını
içermektedir. Komisyon, AB Konseyi harekete geçmediği sürece, bir Birlik tasarrufunun kabul edilmesine ilişkin
usullerin her aşamasında önerisini değiştirebilir.

Komisyon’un düzenleme teklifinin kabul edilmesinde ise tek bir genel usul yoktur. AB’nin her bir politika
alanında kararların hangi usul izlenerek alınacağı, Kurucu Antlaşmalar’da açıkça belirtilmektedir.

AB’de karar alma faaliyeti "Olağan Yasama Usulü" ve "Özel Yasama Usul"leri aracılığıyla gerçekleştirilir.

Antlaşmalarda aksi belirtilmediği takdirde uygulanacak olan usul kural olarak Olağan Yasama Usulü’dür. Olağan
yasama usulü, Komisyon’un önerisi üzerine, Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi tarafından bir tüzük, direktif
veya kararın ortaklaşa kabul edilmesini ifade eder. Bu usulde, yasama işlemi ancak Parlamento ile AB Konseyi'nin
anlaşması ile yapılabilir. Parlamento, bir düzenleme önerisini onaylayabilir, reddedebilir veya hakkında değişiklik
önerebilir. Bu önerilerin AB Konseyi tarafından da benimsenmesi halinde tasarruf bu şekilde yasalaşabilir.
Antlaşmalar’da açıkça belirtilen hallerde Özel Yasama Usulleri’nin uygulanması söz konusudur. Özel Yasama
Usulleri, diğerlerinin yanı sıra özellikle; Danışma Usulü ve Muvafakat Usulü şeklindedir.
Danışma usulünde Komisyon'un hazırladığı öneri hakkında Parlamento, AB Konseyi’ne görüş bildirir (onay, ret
veya değişiklik), ama bu görüş bağlayıcı değildir. AB Konseyi konuyu Parlamento’nun görüşünü aldıktan sonra
bu görüşe uymadan da karara bağlayabilir. Muvafakat usulünde ise Parlamento’nun Komisyon önerisine onay
vermesi halinde o tasarruf AB Konseyi tarafından kabul edilebilir (Ayrıca bu usul yasama dışı tasarruflar
bakımından da kullanılabilmektedir. Birliğin taraf olacağı pek çok uluslararası anlaşma muvafakat usulüne tabidir.
Yeni üyelerin Birliğe katılımını sağlayan katılım antlaşmaları ve bir üye devletin AB üyeliğinden çekilmesine
ilişkin anlaşmalar da Parlamento’nun muvafakatini gerektirir. Bir üye devletin AB’nin temel değerlerini ihlal
ettiğine yönelik tespitte de Parlamento’nun muvafakati aranmaktadır).
AB’de yasama faaliyeti yapılırken Ekonomik ve Sosyal Komite ile Bölgeler Komitesi gibi bazı danışma
organlarına da danışılması gerekebilir.

Antlaşmalar’da, “Bütçenin Onaylanması” ve “Komisyonun Yasama Dışı Tasarrufları” gibi özel usullerin
uygulandığı karar yöntemlerine de yer verilmektedir.Yasama tasarrufları, Avrupa Birliği Resmi Gazetesi’nde
yayımlanır. Bu tasarruflar, belirtilen tarihte, tarih belirtilmemişse yayım tarihlerini izleyen yirminci gün yürürlüğe
girer.Avrupa Komisyonu çıkarılan düzenlemelerin doğru biçimde uygulanmasından, değerlendirilmesinden ve
gerektiğinde güncellenmesinden sorumludur.

Avrupa Parlamentosu
Avrupa Parlamentosu, AB kurumları içinde doğrudan halk tarafından seçilen tek organdır. AB üyesi ülkelerin
vatandaşları olan Avrupa vatandaşları, beş yılda bir yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanabilirler.
Son Parlamento seçimi 2019 yılında yapıldı. Parlamento, bugün için Avrupa Birliği'ne üye 28 devletin toplamda
751 temsilcisinden oluşuyor. Bu rakam, 750 üye ve bir Başkanı içeriyor. Hangi üye devletin kaç parlamenter ile
temsil edileceği üye devletlerin nüfuslarına göre tespit ediliyor.
Avrupa Parlamentosu, üye devlet vatandaşlarının demokratik menfaatlerini ve siyasi görüşlerini temsil eden bir
organdır. Bundan dolayı, Avrupa Parlamentosunda üyeler ülkelerine göre değil, siyasi görüşlerine göre grup
oluştururlar. Parlamenterler ülkelerini değil, kendilerine oy veren Avrupa vatandaşlarının siyasi görüşlerini temsil
ederler. Avrupa Parlamentosu, 8 siyasi parti grubu ve bağımsız üyelerden oluşmaktadır.
Parlamento Genel Kurulu kural olarak Strazburg'da toplanır. Parlamentonun siyasi grupları ve komiteleri
Brüksel'de toplanır, sekretaryası ise Lüksemburg'dadır. Parlamentoya görüşülmek üzere gelen konular öncelikle
farklı görev alanlarına sahip 24 adet komiteden konuyla ilgili olanında tartışılır ve ulaşılan sonuç, bir raporla Genel
Kurul'a sunulur. Genel Kurul'daki görüşmeler de bu çerçevede yapılır.
Avrupa Parlamentosu, Konsey ile birlikte yasama yetkisini paylaşır. Üye devletleri bağlayacak hukuki
düzenlemelerin kabul edilebilmesi genel kural olarak hem Avrupa Parlamentosu ve hem de Konseyin onayı ile
mümkün olur. Parlamento, bazı konularda ise sadece danışma organı niteliğindedir, görüşleri bağlayıcılık taşımaz.
Bu alanların en önemlisi dış politika konularıdır. Avrupa Birliği bütçesini Konsey ile birlikte yapan Avrupa
Parlamentosunun diğer Avrupa Birliği kurumları üzerinde siyasi denetim yetkisi vardır. Parlamento Komisyona
sözlü ve yazılı soru sorabilir, soruşturma komiteleri kurabilir, şikayet dilekçesi kabul edebilir, Komisyonu
güvensizlik oyuyla ve 2/3 çoğunlukla heyet halinde istifaya zorlayabilir. Komisyon Başkanının ve heyet halinde
Komisyon'un göreve atanmasında da güvenoyu aranır. Avrupa Ombudsmanının atanması ve sunduğu raporlar
aracılığıyla da Birliğin kurumları üzerindeki denetim yetkisini kullanabilir.
Avrupa Komisyonu
Avrupa Komisyonu, yasama sürecini başlatan, ayrıca Birliğin yürütme organı olarak AB müktesebatını, bütçeyi
ve programları uygulamaktan ve idari denetimden sorumlu kurumdur. Avrupa Komisyonu, her bir üye devletten
bir kişinin yer aldığı, 5 yıl için seçilen 28 üyeden oluşur. Bu kişilere "komiser" adı verilir. Her komiser bir veya
daha fazla AB politikasının yürütülmesinden sorumludur. Komisyon adeta bir Bakanlar Kurulu gibi faaliyet
gösterir. Komisyon'da komiserlerin yanı sıra, Avrupa Birliği görevlilerinden oluşan 25.000 kişilik bir idari teşkilat
da mevcuttur.
Komisyon bünyesinde, herhangi bir konuda idari düzenlemelerin yapıldığı idari yönetim birimleri olan Genel
Müdürlükler bulunur. Her Genel Müdürlük, çalışmalarının siyasi ve yönetim sorumluluğunu üstlenen komisere
karşı sorumlu bir Genel Müdür tarafından yönetilir. Genel Müdürlükler müdürlüklere (direktörlük), müdürlükler
bölüm ya da birimlere, bölüm ya da birimler ise, masa şefliklerine ayrılmıştır. Her masada, masanın ilgili konusuna
uygun sayıda uzman bulunur.
Komisyon Başkanı Avrupa Birliği Zirvesi tarafından belirlenir ve ataması Avrupa Parlamentosunun onayı ile
yapılır. Komisyon başkan yardımcılarından biri de AB'nin dış politikasını yürütmekten sorumlu Birlik Dışişleri ve
Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisidir.
Komisyon Başkanının Zirve tarafından, Avrupa Parlamentosu seçimleri dikkate alınmak ve danışmalar yapılmak
suretiyle nitelikli çoğunlukla belirlenmesi ve Parlamentoya sunulması gerekmekte olup, Başkan adayı, Parlamento
üyelerinin çoğunluğu tarafından seçilmektedir. Komisyon Başkanının, Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek
Temsilcisi ve diğer tüm komiserler ile birlikte heyet halinde Parlamentonun onayına sunulması ve Zirve tarafından
nitelikli çoğunlukla atanması gerekir.
Komisyon üyeleri ise üye devletlerin göstereceği adayların arasından Komisyon Başkanı tarafından seçilecek, bu
seçimin ardından Zirve tarafından nitelikli çoğunlukla ve Komisyon Başkanının onayını da alarak atanan "Birlik
Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi" de dâhil olmak üzere Komisyonun tamamı heyet halinde
Avrupa Parlamentosunun onayına sunulacaktır. Gerekli güvenoyunun teminini takiben Komisyon, Zirve
tarafından nitelikli çoğunluk ile atanır. Komiserlerin görev süresi 5 yıldır ve bu süre yenilenebilir.
Komiserler Avrupa Birliği üyesi devletlerin vatandaşları olmalarına ve bu devletler tarafından atanmalarına karşın
kendi ülkelerinin menfaatlerini değil, Birliğin genel menfaatlerini korumak durumundadır. Komisyon,
sorumluluklarını yerine getirirken bağımsız hareket eder ve üye devletlerden ya da herhangi bir kurumdan veya
makamdan talimat almaz.
Komisyon, görev süresi boyunca üye devlet hükümetlerince görevden alınamaz. Avrupa Parlamentosunun da
komiserleri tek tek görevden alma yetkisi bulunmamakla birlikte, güvensizlik oyu ile Komisyon'u heyet halinde
görevden alması mümkündür.Komisyonun merkezi Brüksel'dedir. Avrupa Birliği üyesi devletlerden bağımsız bir
niteliğe sahip olan Komisyon, Birliğin yürütme organı konumundadır. Bu doğrultuda Birliğin bütçesini ve
politikalarını uygulayan Komisyon, AB hukukunun uygulanmasının idari bakımdan gözetilmesi görevini de
üstlenmiştir. AB hukukunu ihlal ettiği iddiasıyla üye devletleri Avrupa Birliği Adalet Divanı önünde dava edebilir.
Komisyonun bir diğer önemli görevi ise yasama organını oluşturan Avrupa Parlamentosu ve Konseye sunduğu
yasama ya da karar önerileri ile yasama sürecini başlatmasıdır.
AB Konseyi
Konsey, ("Bakanlar Konseyi" ya da "AB Konseyi") Avrupa Birliği üyesi devletlerin hükümetlerinde görev yapan
bakanlardan oluşur. Konsey, Avrupa Birliği içinde üye devletlerin ulusal çıkarlarının temsil edildiği organdır.
Konsey toplantılarına, karara bağlanacak konu doğrultusunda üye devletleri temsilen ilgili bakanlar katılır.
Örneğin toplantının konusu ekonomi veya para politikası ile ilişkili ise, üye devletlerin ekonomi ve maliye
bakanları toplantıya katılır.
Konsey başkanlığı 18 aylık süre için görev yapacak 3 üye devletten oluşan, devamlılığı ve tutarlılığı sağlamaya
yönelik takımlar tarafından yürütülür. Böylece başkanlık 6 aylık dönemlerle üye devletler arasında el değiştirir.
Konsey'e çalışmalarında yardımcı olmak üzere başta, üye devletlerin Birlik nezdindeki Büyükelçilerinden oluşan
Daimi Temsilciler Komitesi (COREPER) olmak üzere çeşitli komiteler ve çalışma grupları mevcuttur.
Birçok konuda tüm üye devletleri bağlayan yasal düzenlemeleri kabul etme yetkisini Avrupa Parlamentosu ile
paylaşan Konsey, yine Avrupa Parlamentosu ile birlikte bütçeyi onaylar.
Konsey üç değişik usul çerçevesinde karar almakta olup bunlar; oybirliği, oy çokluğu ve nitelikli çoğunluktur.
Konseyde esas oylama usulü nitelikli çoğunluktur. Oybirliği ve basit oy çokluğu ise istisna niteliği taşımaktadır.
Ortak Dış ve Güvenlik Politikası bugün hala büyük ölçüde üye devletlerin oybirliği ile karar aldığı en önemli
istisna alanını oluşturur. Yeni üyelerin katılımı da yine Konseyde oybirliği aranan bir alandır.
Konseyde nitelikli çoğunluk yöntemiyle bir kararın alınabilmesi için, olumlu oyların üye devletlerin % 55'ini,
Birlik toplam nüfusunun % 65'ini temsil etmesi ve en az 15 üye devletten gelmesi gerekmektedir. Bloke edici
azınlık ise, nüfus esası dikkate alınmak suretiyle en az 4 üye devlet olarak belirlenmiştir.
Konsey, üye devletlerin ekonomik politikaları arasındaki uyumu sağlar. Üye devletlerin Birliğin Ortak Dış ve
Güvenlik politikası alanına yönelik politikalarının belirlenmesinde, AB Zirvesi ile birlikte yetkilidir. Bunun
yanında Konsey, Avrupa Birliği adına üçüncü ülkeler ve uluslararası örgütlerle uluslararası anlaşmalar imzalar.
AB Zirvesi
Avrupa Birliği Zirvesi, Avrupa Birliği'ne üye devletlerin başbakanları veya devlet başkanları ile Avrupa Birliği
Zirvesi Başkanı ve Avrupa Komisyonu Başkanının katılımı ile meydana gelir. Yılda dört defa toplanan Zirve,
Birliğin gelişmesi ve Avrupa bütünleşmesi doğrultusunda öncelikleri ve temel politikaları belirleyen kararlar alır.
Avrupa Birliği Zirvesi'nin herhangi bir yasama yetkisi yoktur. Buna rağmen, AB üyesi tüm devletlerin en üst düzey
yetkililerinin bir araya geldiği ve temel politikaları belirlediği kurum olmasından dolayı siyasi bir ağırlık ve
yönlendirme gücü taşır. Zirve çoğunlukla uzlaşıyla karar alır. Ancak AB Antlaşmalarıyla belirlenen özel
durumlarda ise oybirliği ya da oynitelikli çoğunlukla karar alabilmektedir.
Zirve'ye, üye devletler tarafından 2,5 yıllığına atanan ve görev süresi bir defa uzatılabilecek olan AB Zirvesi
Başkanı başkanlık eder. Zirve Başkanı, Birlik Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisinin yetkileri saklı
kalmak kaydıyla, Birliği dışa karşı temsil etmekle görevlidir. Zirve Başkanı, aynı anda herhangi bir ulusal görevde
bulunamaz.
AB Adalet Divanı
Avrupa Birliği Adalet Divanı, Avrupa Birliği'nin yargı organıdır ve Adalet Divanı ve Genel Mahkeme olmak üzere
ikili bir yapıdan oluşur. Adalet Divanı'nın temel amacı, Avrupa Birliği hukukunun Avrupa Birliği içerisinde her
yerde aynı şekilde yorumlanmasını ve uygulanmasını sağlamaktır. Divan, Birlik hukukunun yorumlanmasında ve
uygulanmasında hukuka saygıyı sağlama, ulusal hukuk düzenleri ile AB hukuk düzeni arasındaki ilişkilerin
düzenlenmesi, hukuki denetim, yorum, uyuşmazlık çözme, hukuk yaratma ve boşluk doldurma işlevlerini yerine
getirir.
Divan, 28 yargıçtan ve 11 hukuk sözcüsünden oluşmaktadır. Genel Mahkeme ise her üye devletten en az bir yargıç
olmak üzere 28 yargıçtan oluşur (Mart 2019 itibariyle 46 yargıç bulunmaktadır). Yargıçlar, üye devlet
hükümetlerinin mutabakatı ile altı yıl için atanırlar ve yeniden atanmaları mümkündür. Divan yargıçlarının
bağımsızlıkları, statülerini düzenleyen çeşitli hükümler aracılığıyla güvence altına alınmıştır. Ayrıca Divan
müzakereleri gizli olup, açıklanmaz, kararlar çoğunluk oyuna göre oluşur ama tüm yargıçlar tarafından imzalanır
ve karşı oylar yayınlanmaz.Avrupa Birliği Adalet Divanı, AB hukukundan kaynaklanan bir takım davalara
bakmaya yetkilidir. Bunlar genel olarak üye devletlerin ve AB kurumlarının AB hukukuna uyup uymadığının
denetlenmesine yönelik davalar ile ulusal mahkemelerde görülmekte olan davaların çözüme bağlanması için
gerekli olduğunda AB hukukunun yorumlanmasına ilişkin davalardır.Avrupa Birliği Adalet Divanı
Lüksemburg'da faaliyet göstermektedir.
TÜRKİYE
1963
Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluğu ile ortaklık anlaşması imzaladı.
1987
Türkiye resmen tam üyelik başvurusunda bulundu. AB Komisyonu birliğin o dönem için yeni bir üyeyi kabul
edemeyeceğini bildirdi, ancak üyelik müzakerelerinin ileriki bir tarihte açılabilmesi için ilişkilerin geliştirilmesini
tavsiye etti.
1996
Üç yıllık müzakerelerin ardından Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği Anlaşması yürürlüğe girdi. Türkiye’nin
AB ile bütünleşme hedefine yönelik en önemli aşamalarından bir olan Gümrük Birliği, karşılıklı ilişkilere boyut
kazandırdı.
Brüssel Flaggen EU Türkei Symbolbild Belgien (picture-alliance/dpa/Landov)
1999
Türkiye resmen aday statüsü kazandı. Avrupa Konseyi, Komisyon’un raporuna uyarak aralık ayındaki Helsinki
Zirvesi’nde Türkiye'nin AB üyeliği için aday ülke olduğunu açıkladı.
2001
Türkiye'nin AB’ye katılım süreci için yol haritası sağlayan ‘AB - Türkiye Katılım Ortaklığı’ kabul edildi. 19
Mart'ta Türk hükümeti, Katılım Ortaklığı’nı yansıtan, Müktesebatın Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal
Programı'nı (NPAA) kabul etti.
2001
Katılım Ortaklığı doğrultusunda Türkiye Avrupa Birliği’ne uyum hedefiyle yoğun bir siyasi reform sürecine girdi.
2001-2004 yılları arasında sekiz uyum paketi, ayrıca iki anayasa paketi meclisten geçirildi.
2004
Türkiye için yeni bir dönüm noktası... 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesi'nde, Türkiye'nin siyasi kriterleri yeteri
ölçüde karşıladığına hükmedildi ve müzakerelere başlanması kararı alındı.
2005
3 Ekim’de tam üyelik müzakereleri resmen başladı.
Aradan geçen 12 yılda Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci adına not edilebilecek başka bir somut dönüm noktası
olmadı. 35 başlıktan oluşan müzakere fasıllarından şu ana kadar 16’sı açıldı ve sadece bir tanesi tamamlandı.
Müzakere süreci aslında fiilen durmuş halde. Hangi fasılların açılacağı, hangilerinin kapatılması gerektiği
konusunda da taraflar arasında bir uzlaşı sağlanamıyor.Türkiye ile AB arasında sürecin tıkanması bazı ekonomik
ve siyasi nedenlere bağlanabilir. Türkiye bütçe açığı, işsizlik oranı ve dış borç açısından AB ortalamasının hâlâ
altında. Türkiye’yi 15 yıldır yöneten AKP, iktidarının ilk yıllarında büyük bir kararlılıkla AB üyeliği için çaba
gösterse de, Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin son yıllarda Avrupa değerlerinden uzaklaştığı düşünülüyor. Basın
ve ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı ve şeffaflık gibi konular AB’nin Türkiye’ye yönelik başlıca
eleştirileri arasında. Türkiye'de yaşanan darbe girişimi sonrasında yürürlüğe giren OHAL sürecinde bu eleştirilerin
dozu arttı. Türkiye'de idam cezasının yeniden getirilebileceği tartışmaları ise Avrupalı liderlerin Ankara'ya çizdiği
kırmızı çizgi oldu.

You might also like