You are on page 1of 13

Türk Psikiyatri Dergisi 2001; 12(2):133-145

Eşduyum (Empati): Tan›m› ve Kullan›m› Üzerine


Bir Gözden Geçirme
Dr. Şeref GÜLSEREN*

ÖZET SUMMARY: Empathy: A Review of It’s Description


and Usage
Eşduyum, ilk kez Aristo taraf›ndan tan›mland›ğ› günden
bu yana değişikliklere uğram›şt›r. Güncel eşduyum kav- The concept of empathy has changed since it was first
ram›, tart›şmal› yönleri bulunmakla birlikte üzerinde da- defined by Aristotle. Although controversial issues
ha fazla görüş birliğinin bulunduğu bir noktadad›r. Eşdu- remain, there is more consensus on the concept
yumla ilgili aç›klamalar, daha çok psikolojik aç›dan ol- currently. Studies about empathy are generally done
muştur; günümüzde biyolojik yönden aç›klay›c› çal›şma- from the psychological point of view, and biological
lar henüz başlang›ç noktas›ndad›r. Eşduyum, terapistte studies are very new. Empathy has been defined as a
kendiliğinden, intrapsişik, geçici bilinç öncesi olarak or- spontaneous, intrapsychic, preconscious, and temporary
taya ç›kan; afektif ve bilişsel bileşenleri olan ve terapistin experience having affective/cognitive components that
hastan›n bilinçli ya da bilinç d›ş› olarak ne deneyimliyor occurs in the therapist whereby he or she comes to know
olabileceğini bilmesi ve anlamas›n› sağlayan bir deneyim and comprehend what the patient might be experiencing
olarak tan›mlanabilir. Eşduyum, terapistin hasta ile olan consciously or unconsciously. It is important to arrive at
duygusal ilişkisini ifade eder. Herhangi bir psikanalitik an empathic understanding of how the patient feels. This
teknik ya da kuramsal bir yap› anlam›na gelmez; daha is a critical basis for building a relationship with the
çok terapistin hastan›n iç dünyas›na duyarl›, nazik ve de- patient. Empathy expresses the emotional relationship of
neyimle yak›n bir biçimde yaklaşt›ğ› genel bir yoldur. Eş- the therapist with the patient. It is not a psychoanalytic
duyumun intrapsişik ve kişileraras› yönleri vard›r. Eşdu- technique or a theoretical structure; it is rather a
yum döngüsü, süreç boyunca olanlar› intrapsişik ve kişi- general way of approaching the inner world of the
leraras› yönlerine odaklanarak aç›klamaya çal›şan bir patient. It is a sensitive, gentle, and harmonius approach
model olarak ileri sürülmüştür. Eşduyumun, eşduyumlu to the experience of the patient. Empathy has
anlay›ş (empathic understanding), özdeşim (identificati- intrapsychic and interpersonal qualities. The empathy
on), yans›tmal› özdeşim (projective identification) ve yan- cycle has been proposed as a model for understanding
s›tma (projection) ile farkl›l›klar› vard›r ve bu deyimler the things happening throughout the process. Empathy is
eşduyumla kar›şt›r›labilmektedir. Terapistin eşduyumu, different from empathic understanding, identification,
Kohut’un kendilik (self) psikolojisinde kullan›lan analitik projective identification and projection, and should not
tekniğin temel unsurlar›ndan biridir. Burada eşduyum be confused with those terms. An essential part of
hastan›n içsel durumunun anlaş›lmas›n›n önemli bir yolu Kohut’s self psychological analytic technique is played
olarak kabul edilir. Psikanalitik anlay›ş, hastan›n yaşan- by the therapist’s empathy. This is seen as an important
t›s›na yak›n biçimde bir paylaş›m›n sağland›ğ›, dolayl› way of understanding the patient’s inner state.
iç gözleme olanak veren eşduyumlu-içe bak›şla ortaya Psychoanalytic understanding arises from an empathic-
ç›kar. Bu yaz›da eşduyum, tan›m›, kullan›m› ve k›s›tl›l›k- introspective stance which permits vicarious
lar› aç›s›ndan gözden geçirilmiştir. introspection, leading to experience-near participitation.
In this paper, empathy is reviewed in terms of its
Anahtar Sözcükler: Eşduyum, psikoterapi, özdeşim
definition, usage and limitations.
Key Words: Empathy, psychotherapy, identification

*Uzm., Atatürk Eğitim ve Araşt›rma Hastanesi Psikiyatri Kl.,


İzmir.

133
GİRİŞ nin karş›l›ğ› olarak "bir başkas›n›n ayakkab›s›n›
Eşduyum konusunda yaz›lm›ş olan psikanaliz, giyebilme" biçiminde bir ifade kullan›lmaktad›r.
psikoloji ve bilimsel felsefe alan›ndaki literatür (Basch 1983; Sharma 1992). İngilizce’ de eşdu-
gözden geçirildiğinde, çok say›da sorunun çö- yum kelimesi ilk kez 1912’de kullan›lmaya baş-
zümlenmemiş durumda olduğu anlaş›lmaktad›r. lanm›şt›r (O’Hara 1999). Diğer dillerde ve kül-
Ayr›ca farkl› kan›lar›n zaman içinde tekrar tekrar türlerde eşduyum farkl› şekillerde adland›r›lm›ş-
belirdiği de görülmektedir: eşduyum rasyonel t›r, çoğu kültürde ise belirli bir karş›l›ğ› yoktur.
midir, değil midir, regresif mi yoksa matür nite- Frans›zca’da "a sympathetic penetration", "affec-
likte midir? Afektif ve bilişsel mi, yoksa yaln›z- tion" ve son dönemde "empathie" ; İtalyanca’da
ca bilişsel midir? Yoksa böyle bir ay›r›m yanl›ş "simpatico" uzun süre eşduyum yerine kullan›l-
m›d›r? Bir yans›tma m› yoksa bir gözlem biçimi m›ş olan deyimlerdir. Japon dilinde "omoiyari"
midir? Taklide mi dayal›d›r, yoksa yarat›c› bir eşduyuma benzer bir kavram yerine kullan›lmak-
yan› var m›d›r? Bilimsel yönü var m›d›r, yoksa tad›r (Shlien 1999, O’Hara 1999).
tamamen özel bir şey midir? Eşduyum analize, Tan›m
hastan›n öznel yaşant›s›n›n yeniden oluşturulma-
s› ile mi yard›mc› olur, yoksa bu yaln›zca bir Eşduyum bir kişinin kendisini bir başkas›n›n
karş› aktar›m biçimi midir? Eşduyum, özdeşim yerine koyabilmesi ve bu yolla onun duygu, dü-
arac›l›ğ› ile mi olur ve dolay›s› ile bir kendilik şünce, tutumlar› ve yaşant›s›n› anlayabilmesidir
(self) ya da kimlik (identity) kayb› olur mu? (Basch 1983, Feshbach 1999, Eagle ve Wolitzky
Yoksa, eşduyum yap›lan kişi ile özdeşim yap›l- 1999). Psikoloji alan›nda kullan›m›ndan önce es-
maz ve böyle bir kendilik kayb› olmaz m›? Eşdu- tetik ve epistemolojik yönden ele al›nm›şt›r. Es-
yum bir sonuç, bir araç, bir ustal›k, iletişim türü, tetik yönden, nesnelerin alg›lanmas› s›ras›nda
dinleme ya da gözlem biçimi, iç gözlem, kapasi- gözlemleyenin duygu ve düşüncelerinin kendili-
te, güç, alg›lama, etkinlik ya da duyu mudur? ğinden yans›mas›; epistemolojik yönden ise sa-
Sevgi, anlay›ş ya da sempati ile eş anlaml› m›d›r? natç› ve şairlerin hedeflerine ulaşma yöntemi an-
Zevk verir mi? (Basch 1983). lam›nda kullan›lm›şt›r (O’Hara 1999, MacIsaac
1999). Psikoloji ve psikiyatri alan›nda ilk olarak
Eşduyumun etimolojisi 1897’de Theodor Lipps ve daha sonra 1918 y›-
Eşduyum, Yunan dilindeki empathia (Arko- l›nda Southard taraf›ndan kullan›ld›ğ› kabul edi-
naç 1999)’ dan köken almaktad›r. Burada "em" lir (Mahrer 1999).
ya da "en" önekinin karş›l›ğ› , "..de" ya da "..in Eşduyum, çok say›da bileşenden oluşmakta-
içinde, içerde"; "pathia" n›n karş›l›ğ› ise "hisset- d›r. Bu bileşenlerden baz›lar› hala sürmekte olan
me" anlam›na gelmektedir. Sharma (1992), eşdu- tart›şmal› durumlar› da vurgulamak amac› ile gi-
yumun tarihte ilk olarak Aristo’nun Rhetoric adl› riş bölümünde belirtilmiştir. Bu nedenle eşduyu-
eserinde yer ald›ğ›n› bildirmiştir. Eşduyum ile mun tan›m›n› yaparken bu bileşenlerin de dikka-
s›k olarak kar›şt›r›lan sempati (sympathia) keli- te al›nmas›, kavram›n anlaş›lmas›n› kolaylaşt›ra-
mesindeki "sym" ya da "syn" öneki, "ile", "ile bilir. Bu bileşenlerin genel olarak başl›ca özellik-
birlikte" ya da "birlikte" anlam›na gelir. "Eşdu- leri şu şekilde s›ralanabilir: Eşduyumun
yum"un "ile hissetmek" biçiminde kullan›lmas›, gelişebilmesi için iki kişi aras›nda bir etkileşim
eşduyum ile sempatinin kar›şt›r›lmas›na yol açar. olmal›d›r, bu etkileşimin intrapsişik ve kişilerara-
Eşduyum bazen hastaya karş› gösterilen "s›cak, s› yönleri vard›r. Bu etkileşim hastadan elde edi-
kabullenici ve sempatik tepkiler" anlam›nda ha- len bulgularla başlar, ancak terapistte bulunan
tal› bir şekilde kullan›lmaktad›r (McWilliams belirli yeteneklerin (bellek, düşlem, kendi duygu
1994). ve dürtülerinin fark›nda olma) yard›m› ile sürer
Almanca’da eşduyumun karş›l›ğ› olarak kul- (Buie 1981). Bu tan›mlamalar d›ş›nda eşduyu-
lan›lan "Einfühlung" kelimesi, bir başkas›n›n ye- mun "bir kişinin kendisini başkas›n›n yerine ko-
rine geçebilme yetisi anlam›na gelmektedir. Eş- yabilmesi" ve "hasta ile terapist aras›ndaki afek-
duyumun Almanca’daki diğer eş anlaml›lar› ise tif iletişimin ulaşabileceği son nokta" biçiminde
"sich hineinversetzen" ve "Fremdwarhrneh- daha genel tan›mlamalar da yap›lm›şt›r (Basch
mung" dur. İngilizce’de, “Einfühlung” kelimesi- 1983).

134
Eşduyumun tan›m› yap›l›rken, zaman içinde biçimidir (Arieti 1967). Ancak, bu konuda yap›-
farkl› yönlerin ön plana ç›kar›ld›ğ› göze çarpar. lan çal›şmalarda daha çok ebeveyn olarak anne
Bu durum, büyük ölçüde psikoterapi yaklaş›mlar› seçilmiştir. Baban›n eşduyumu ile çocuğun dav-
aras›ndaki görüş ayr›l›klar›n› da yans›t›r (Basch ran›ş› aras›ndaki ilişki konusunda bilinenler çok
1983, Sharma 1992). Bu yaklaş›mlardan baz›lar› yetersizdir. Bu nedenle, eşduyum toplumsallaşma
aşağ›da belirtilmiştir. Tan›m› ve işleyişi halen sürecinde birleştirici bir etmen olmas› bak›m›n-
tart›şmal› olmas›na karş›n eşduyum, psikoterapi dan daha çok anneler ve k›zlar› için ele al›nm›ş
uygulamalar›nda gerekli temel unsurlardan birisi- bir konu gibi görünmektedir (Fescbach 1999).
dir ve terapilerin işleyiş biçiminin anlaş›lmas›nda Eşduyumun afektif ve bilişsel bileşenlerden oluş-
önemli bir rolü vard›r (Bohart ve Greenberg mas› birçok kuramda olduğu gibi gelişimsel mo-
1999). delde de üzerinde oldukça s›k durulan konular-
Eşduyum tan›mlan›rken buna ek olarak, "eş- dand›r (Buie 1981, Pecukonis 1990, Sharma
duyumlu anlay›ş" (empathic understanding) ve 1992). Bu iki bileşen, eşduyumu aç›klarken çoğu
"eşduyumlu olma" (being empathic) deyimleri zaman birbirinin alternatifi olarak değil, daha çok
s›kl›kla karş›m›za ç›kmaktad›r. Eşduyumlu anla- tamamlay›c›s› olarak ele al›nm›şt›r ve eşduyum
y›ş, terapist ile hasta aras›nda gelişen bir sürecin ile ilişkileri yaz›n›n daha sonraki bölümlerinde
son noktas›d›r, sürecin terapiste ait olan k›sm›n› ele al›nacakt›r.
vurgular ve terapistin bu süreç sonunda ulaşm›ş Rogers taraf›ndan geliştirilen dan›şan-merkez-
olduğu anlay›ş düzeyini ifade eder (Berger 1984). li (client-centered) psikoterapide eşduyum, kura-
Eşduyumlu olma ise terapist ile hasta aras›nda m›n temelini oluşturur, ancak Kohut’un kendilik
gerçekleşen, terapistin hastan›n iç dünyas› ile il- psikolojisindeki yaklaş›m›ndan daha farkl› biçim-
gili eşduyumunu sözel ifadelerle belirttiği bir du- de ele al›n›r. Rogers’a göre eşduyum terapiler
rumdur (Book 1988). için bir ön koşul olmaktan çok temel nitelikte bir
Eşduyumun bir teknik olup olmad›ğ› ve bilim- terapötik yap›d›r, terapist terapötik bir tutum için-
sel yönden geçerliğinin bulunup bulunmad›ğ› da de olmaktan çok hastaya yönelmeye ve onu anla-
tart›ş›lan konulardand›r. Bu konuda da farkl› gö- maya çal›ş›r, bu nedenle kişileraras› etkileşim yö-
rüşlerin ileri sürüldüğü görülmektedir. Eşduyum, netici/yönlendirici nitelikte değildir. Rogers eş-
bazen terapötik bir teknik ya da kuramsal bir yap› duyumu terapistin hastan›n dünyas›n›, sanki o
olmay›p, psikoterapi uygulayacak kişilerde bu- imiş gibi ("sanki" duygusunu hiç kaybetmeden)
lunmas› gereken bir kişilik özelliği olarak ele anlamas› olarak tan›mlam›şt›r (Bozarth 1999).
al›nm›şt›r (Levy 1985, Blanck ve Blanck 1986, Kendilik psikolojisi (self psychology) okulu,
Blanck ve Blanck 1994). Diğer yandan kimi za- Kohut’un katk›lar› ile eşduyumun tan›m›n› yeni-
man da bilimsel olduğu ve psikolojinin önemli den gözden geçirmiş ve eşduyumu terapinin
gözlem araçlar›ndan biri olduğu ileri sürülmüştür önemli unsuru olarak kabul etmiştir (Book 1988).
(Kohut 1993, Kohut 1995, Spencer ve Balter Kohut eşduyumu soyut ve klinik olmak üzere iki
1990). Bu konu daha sonra ele al›nacakt›r. farkl› biçimde tan›mlam›şt›r. Soyut tan›mlama,
"dolayl› içgözlem" (vicarious introspection) kav-
Değişik psikoterapi yaklaş›mlar›nda eşdu- ram› ile aç›klanm›şt›r. Böylece, ancak kendi ya-
yum şant›m›za içe bak›şla benzer bir durumda başka
Gelişimsel aç›dan yap›lan tan›mlamada, erken bir kişinin ne durumda olduğunu anlayabiliriz.
dönem anne-çocuk ilişkilerinin önemi üzerinde Eşduyum klinik yönden ise başka bir kişinin iç
durulmuştur (Jacobson 1993, Gabbard 1990). Bu yaşam›n› hissedebilme ve düşünebilme kapasitesi
modelde eşduyumun bilişsel, afektif ve motivas- olarak tan›mlanm›şt›r. Kendilik psikolojisi içinde
yonel bileşenlerinin olduğu kabul edilir ve eşdu- hastan›n yaşant›s›na yak›n şekilde eşduyumlu ol-
yumlu davran›ş başlang›çta temel olarak afektif ma, psikanalizin geleneksel yaklaş›m›ndan baz›
niteliktedir, çocuğun bilişsel sistemi geliştikçe di- farkl›l›klar gösterir. Eşduyumlu yaklaş›m, hasta-
ğer bileşenlerinin de kat›lmas› ile değişime uğrar n›n cinsel ve sald›rgan dürtüleri yerine kişinin ne
(Fescbach 1999). Afektif iletişim, ilk olarak be- durumda olduğuna odaklan›r, hastan›n yaşant›s›n›
bek-anne ilişkisinde başlar. Eşduyum, bu ilişkide temel al›r. Oysa geleneksel yaklaş›m, hastan›n
ortaklar›n (burada bebek ve anne) olas›l›kla afek- yaşant›s›na yap›sal modelde olduğu gibi daha çok
tif düzeyde kat›ld›klar› ve hoşa giden bir iletişim bileşenlerine ayr›labilen bir oluşum gözüyle yak-

135
laş›r. Eşduyumlu yaklaş›m yaln›zca hastan›n söy- Eşduyum döngüsü (Empathic cycle)
lediklerinin içeriğine değil ayn› zamanda bunlar›
Eşduyum birbirini izleyen evrelerden oluşur:
aktar›ş biçimine, duygu durumuna vb. odaklan›r.
hastadan duygu ya da ifadenin al›nmas›, eşdu-
Kendilik psikolojisi, veri kaynağ› olarak yap›sal
yum yap›ld›ğ›nda bunun hastaya iletilmesi ve
kuramdaki benlik, üstbenlik ve altbenlik gibi ya-
hastan›n kendisi ile eşduyum yap›ld›ğ› ya da an-
p›lar yerine hastadan elde edilenleri ve onun ya-
laş›ld›ğ›n›n fark›na varmas›. Bu süreç "eşduyum
şad›klar›na yak›n olanlar› kullan›r (MacIsaac
döngüsü" olarak tan›mlan›r ve şu evrelerden olu-
1999).
şur; (1) hasta bir duygusunu ifade eder, (2) kli-
Davran›şç›-bilişsel terapilerde eşduyum hasta nisyen bu duyguyu tan›r, (3) klinisyen bu duygu-
ile terapist aras›nda iyi bir işbirliğinin kurulabil- yu tan›y›p ald›ğ›n› hastaya ifade eder, (4) hasta
mesi ve gerekli girişimlerde bulunulabilmesinde duygusunu iletmiş olduğunu fark eder, (5) hasta
kullan›lan yard›mc› bir unsur olarak ele al›nm›ş- duygusunu iletmiş olduğunu fark ettiğini terapis-
t›r. Postmodern yaklaş›ma göre ise tek bir ‘nes- te geri bildirir (Barrett-Lennard 1993). Hastan›n
nel’ gerçeklik olmad›ğ› için terapistin eşduyum iç ifadeleri, terapist taraf›ndan alg›lananlara yak-
yapabilmesi özellikle önemlidir. Eğer gerçeklik laş›k olarak uymuşsa ve uygun bir sonuç ç›kar›l-
birden fazla ise ve biz kendi gerçeğimizi kendi- m›şsa eşduyum sürecinin tamamland›ğ› söylene-
miz oluşturuyorsak, eşduyum farkl› kişisel ger- bilir (Buie 1981). Bu evreler, her birinde karş›la-
çekliklerin anlaş›lmas›nda daha fazla önem kaza- ş›lan güçlüklerle birlikte aşağ›da aç›klanacakt›r.
n›r. Eşduyum yaln›zca bir girişim arac› değil, bir Greenson (1994), eşduyum yapabilmek için tera-
başka kişiyi farkl› bir gerçeklikten görebilme pistin hissettiklerinin, hastan›n hissettiği duygu
yöntemidir (Bohart ve Greenberg 1999). ve dürtülere yak›n olmas›; ancak, bunu hastaya
aç›kça belli etmemesi gerektiğini ileri sürmüştür.
Eşduyumun işleyişi Buna göre veriler eşduyum yaparak toplanmal›,
Bir terapist, hastas›n›n ne durumda olduğunu ancak tepki k›s›tl› tutulmal›d›r. Hastan›n benlik
anlad›ğ›nda duygusunu hastaya eşduyum yard›m› gücünü ve ne zaman girişimde bulunacağ›n› be-
ile aktarmaya çal›şabilir. Bu duygular›n nas›l lirlemek için de terapistin eşduyum yapmas› ge-
başlad›ğ› konusundaki bilgilerimiz kesin değil- rekir.
dir. Örneğin, bir hasta ile ilk kez görüşülürken Bu döngünün tamamlanmas› ile eşduyum sü-
(1) bu kişiden hoşlanmamaya neden olan nedir; reci daha duyarl› olmaya başlar. Miller (1989),
acaba yüz ifadesi, konuşma biçimi (yak›n›c›, sal- eşduyumlu ifadelerin ak›ş›n› Barrett-Lennard’›n
d›rgan), konuşma içeriği, beden hareketleri, göz- eşduyum döngüsüne paralel biçimde "Terapötik
leri, yürüyüşü mü, (2) bu kişiyi çekici k›lan ne- Eşduyumlu İletişim Modeli" ile aç›klam›şt›r. Bu-
dir; fiziksel görünümü, tarz›, ayart›c›l›ğ› m›? Te- rada eşduyumlu iletişim, birbirini izleyen 5 aşa-
rapist bu tepkileri inceleyerek, hastaya karş› ken- madan oluşur. Evrelerden birinde kesilme olursa
di yarg›lamas›n›n, nesnelliğinin ya da tarafs›zl›- eşduyum bozulabilir (Shea 1988, Miller 1989).
ğ›n›n nas›l etkilenebileceği konusunda ipuçlar›
Birinci evrede, hasta içsel yaşant›lar›n› gerek
elde edebilir (Wolberg 1988).
sözel gerekse sözel olmayan biçimde ifade eder.
Hastan›n afektif durumunun bilinç ve bilinç Baz› nedenlerle bu evrede eşduyum engellenebil-
d›ş› düzeylerde terapist taraf›ndan anlaş›labilmesi mektedir. Örneğin, hastan›n savunmalar› (yads›-
eşduyumun temel özelliklerinden birisi olarak ma, akla uygunlaşt›rma) s›k›nt›s›n› ifade etmesi-
kabul edilir. Bunun gerçekleşebilmesi için tera- ne engel olabilir (Shea 1988, Miller 1989). Dil ve
pistin gözlemcilikle, gözlenen olma aras›nda gi- iletişim becerisinde k›s›tl›l›klar nedeni ile baz›
dip gelmesi gerekir. "Hasta gibi düşünmek" ve hastalar içsel yaşant›lar›n› ancak yaklaş›k bir bi-
sonra "hasta hakk›nda düşünmek" biçiminde be- çimde ifade edilebilirler (Miller 1989). Ayr›ca,
lirtilen bu gidip gelme, eşduyumu özdeşim ve baz› hastalar terapisti yönlendirmek amac› ile
yans›tmadan ay›r›r. Özdeşim ve yans›tmada, öz- gerçek içsel yaşant›lar› konusunda kas›tl› olarak
nellikte kay›p vard›r ve terapistin işlevi temel ipuçlar› vermeyebilirler (Buie 1981). Terapisti
olarak savunucu ve bilinç d›ş›d›r (Book 1988). yönlendirme girişimi, duygular›n savunmalar ta-
Eşduyumun özdeşim ile ilişkisi daha sonra ele raf›ndan gizlenmesi ve duygular›n reddedilmesi
al›nacakt›r. gibi engellerin olmad›ğ› durumlarda bile hastalar

136
içsel deneyimlerini her zaman tam olarak ifade değişik yollarla elde edilmesi ve diğer bilgilerle
edemeyebilirler (Miller 1989). bütünleştirilmesi birçok terapist için oldukça zor-
dur. Çoğu terapist bu bilgileri işleme konusunda-
İkinci evrede klinisyenin işi, hastadan gelen
ki k›s›tl›l›klar› ile sürekli başa ç›kma durumunda
ipuçlar›n› doğru bir şekilde almakt›r. Hastan›n
kal›r (Miller 1989). Bu k›s›tl›l›ğa bu evrede kat-
dünyas›na girebilmek için terapist kendi ben-
k›da bulunabilecek etkenlerden biri de karş› akta-
merkezli (egocentric) bak›ş›ndan uzak olabilme-
r›m tepkisinin ortaya ç›kmas›d›r (Slakter 1987).
lidir. Ortaya ç›kabilecek çarp›tmalar› azaltman›n
Terapistin cinsiyeti de eşduyumlu olma konusun-
bir yolu, hasta ile iletişimde bulunurken kendine
da bir etmen olabilmektedir, erkek terapistler ka-
göre anlamland›rma, simgeleştirme ya da s›n›f-
d›n terapistlere göre daha az eşduyum gösterebil-
land›rma sistemlerini dikkate almamaya çal›ş-
mektedir. Bu durum, kişiler aras› duyarl›l›k ko-
makt›r (Miller 1989). Klinisyenin alg› ve sezgi
nusunda cinsiyete özgü rol farkl›l›klar› ile de
yetilerinin az olmas›, belki de kendi savunmalar›
uyumludur (Abramowitz ve ark. 1976).
ya da psikopatolojik bir yükünün olmas› eşdu-
yum döngüsünü bozabilir. Görüşmeye başlama- Dördüncü evrede, terapist "doğruya yak›n" bir
dan önce, klinisyenin duygular› konusunda ken- mesaj› sözel ya da sözel olmayan bir biçimde
disini kontrol etmesi yararl› olur, böylece kendi- hastaya iletir. Hastan›n psikopatolojisi, terapistin
sini öfke, üzüntü gibi duygular konusunda uyan›k yapt›ğ› bu eşduyumlu mesaj› alg›lamas›n› k›s›tla-
tutabilir. Eşduyum sürecinin bu evrede terapistle yabilir. Bu durum daha çok sanr›l›, ağ›r psikotik
bağlant›l› iki önemli yönü vard›r; birincisi, klinis- ve kişilik bozukluğu olan hastalarda görülür
yenin hastay› neden-sonuç ilişkisi, tan› s›n›flan- (Shea 1988, Miller 1989). Hatta baz› durumlarda
d›rmas› aramadan dinlemesi; ikincisi hastan›n iç hasta, eşduyumlu ifadeleri işitsel varsan› olarak
dünyas›n› hayal etmesi ve bunu hastaya iletmesi. bile alg›layabilir (Shea 1988). Miller(1989), bu
Bunu yapt›ğ›nda, "klinisyen yaln›zca hastan›n evrede eşduyumun tam olarak doğruluğundan
resmini yapmakla kalmaz, ayn› zamanda onun emin olunamayacağ›n› ve doğruluğun göreceli
içine girer" (Shea 1988). Hasta ve terapist aras›n- olarak değişebileceğini ileri sürmüştür. Örneğin,
daki kültürel ve sosyal farkl›l›klar da bu evrede hasta ile eşduyumlu iletişimimizdeki doğruluk
hastadan gelen ipuçlar›n›n doğru biçimde alg›lan- günden güne, andan ana, bir konudan diğerine
mas›na engel olabilir (Miller 1989). Bununla bir- ve kişiden kişiye göre değişir. Terapistin kendi
likte, kültürel farkl›l›klar›n bulunduğu durum- eşduyumunu çok zay›f bulduğu bir anda baz› has-
larda bile kabullenici tutum, eşduyumlu anlay›ş talar terapisti eşduyumlu, oldukça anlay›şl› ve ka-
ve kültürel duyarl›l›kla birleştirilince terapötik bullenici bulduklar›n› belirtirler. Tersine, terapis-
bir ilişkinin kurulmas› olanaks›z değildir (Neki tin kendisini eşduyumlu bulduğu bir anda hasta,
ve ark. 1985, Ivey 1987). terapistin anlay›ş›n›n yetersiz olduğunu söyleye-
bilir.
Üçüncü evrede terapistin eşduyumlu ifadeleri
yer al›r. Yaln›zca sözler değil, yüz ifadesi, beden Beşinci evrede hasta, terapistin eşduyumlu
dili, ses tonu ve yan›tlarda neyin seçildiği kadar, ifadesini anlad›ğ›na ilişkin geribildirimde bulu-
seçilmediği de önemlidir (Shea 1988, Miller nur, eşduyumlu iletişimin tamamlanabilmesi için
1989). Terapist bu süreç boyunca eşzamanl› ola- bu gereklidir. Hastan›n psikopatolojisi klinisye-
rak hem hastan›n öznel yaşant›s›n› eşduyum ara- nin eşduyumlu iletişimini anlamas›n› önleyebilir.
c›l›ğ› ile yoğun biçimde paylaşan bir kat›l›mc› Bu durum, ağ›r, regresif depresyon ya da katato-
gözlemci (participant observer) hem de hastaya nik stuporda görülebilir (Shea 1988). Kişilik bo-
karş› daha nesnel bir tutum içinde ve hastan›n iç zukluğu olan hastalar ise eşduyumlu iletişimi al-
dünyas›nda yaşad›klar›ndan uzakta duran bir d›ş maya karş› en dirençli hastalard›r. Bu hastalar,
gözlemci olmak üzere iki farkl› rol üstlenir. Tera- iletişimin entellektüel yönleri üzerine odaklan›r-
pistin alabileceği diğer roller ise, hastan›n geç- lar. "Evet, ama" ifadeleri ile bir profesyonelden
mişteki ilişkilerini temsil edebilecek bir aktar›m gelen eşduyumlu iletişimin değerini azaltma, ile-
nesnesi olmak ve şu anda terapideki gerçek bir tişimle ilgilenmeme, iletişimin niteliğinde hatalar
nesne (kendisi) olmakt›r. Terapist elde ettiği bil- bulma ya da anlaş›lmamak amac› ile konuyu bir-
gileri, kendi deneyimleri, hastan›n öyküsü, di- den değiştirme gibi savunmalar kullanabilirler.
rençleri, savunmalar› ve güçlü yanlar› konusun- Burada hastan›n direnci, genellikle duygunun d›-
daki bilgilerle bütünleştirir. Ancak, bu bilgilerin şa vurumuna değil ilişkiye karş›d›r. Terapistin

137
iletişimi hasta taraf›ndan değerli ve önemli olarak di-deneyim(ler)i (self-experience), imgeleyerek
kabul edildiğinde, bu durum hastan›n daha önce taklit etme (imaginative imitation) ve yank›lama
başka bir önemli nesne ile yaşam›ş olduğu düş (resonance). Kavramsal bilgilerin bir bölümü o
k›r›kl›ğ› ile yine karş›laşacağ› yolunda bir kayg› kişiye ya da benliğe özgüdürler ve özgül doğa-
yaşamas›na yol açar (Miller 1989). daki bu ifadeler özel kendilik ya da nesne tasa-
r›mlar›ndan oluşur. Diğer bölümü ise daha genel-
Eşduyum sürecinde terapist, elde ettiği bilgi-
dir ve özel bir kişi ile etkileşimi gerektirmez (mi-
lerle duygusal iletişimi konusunda hastay› gide-
toloji, sanat, din gibi). Benliğimizde mevcut kav-
rek daha doğru biçimde alg›layabilir. Bu şekilde
ramsal ifadelerin oluşumunda, belirli nesne ve
döngü tamamlan›r (Basch 1983).
kendilik tasar›mlar› ile baz› içe al›mlar etkili
Eşduyumun intrapsişik yönleri olur. Terapistin hastadan elde ettiği bilgiler, ken-
di deneyimleri ile karş›laşt›r›larak gözden geçiri-
Diğer kişilerin ruhsal yaşant›lar› hakk›nda
lir. Bu karş›laşt›rmalar ve sonuçta fark›na var›-
doğrudan bilgi edinemeyiz. Bu bilgi, yaln›zca
lanlar daha çok bilişsel niteliktedirler. Bu tür kar-
kendi zihnimizde diğer kişinin ruhsal durumuna
ş›laşt›rma ve sonuca varma işlemi s›ras›nda tera-
eş ya da benzer olan birtak›m tahminlere bağl›d›r.
pist işin afektif yönüne odaklanmaz. Elbette eş-
Diğer kişinin zihinsel durumu hakk›nda alg›la-
duyum yapan›n duygu dünyas› eşduyumun ayr›l-
d›klar›m›z, çevre ile geçmişte ve şu andaki etkile-
maz bir parças›d›r, ancak aşağ›da belirtilecek
şimler sonucu yaşad›ğ›m›z deneyimlerle ve ken-
olan diğer üç durumda daha fazla önemi vard›r.
diliğin bir çok yap›sal bileşeniyle karş›laşt›r›l›r.
Bir bak›ma kavramsal olarak başvurulanlar› eş-
Alg›lad›klar›m›z konusunda ç›kar›m bu karş›laş-
duyumun tan›m›ndaki bilişsel bileşen olarak ka-
t›rmalara dayal› olarak yap›l›r. Çocukluktan baş-
bul edebiliriz. Terapistin kendi deneyimleri, ben-
layarak yaşam boyu bu karş›laşt›rma süreci için
liğinde mevcut yak›n ve uzak geçmişteki an›lar-
giderek daha fazla say›da içsel dayanağ›m›z olur.
dan, duygulan›mlardan, beden duyumlar›ndan ve
Bunlar, bellek, düşlem, kavramsallaşt›rma, dürtü-
üst benlik bask›lar›ndan oluşur. Bu an›lar, kendi
ler, duygulan›mlar, beden duyumlar›, üst benlik
iç dünyas› ile ilgilidir. Terapist zaman zaman bu
bask›lar›, haz, savunmalar, gereksinim giderici
tür geçmiş yaşant›lar›na, hasta ile eşduyum yap›l-
içe al›mlar gibi durumlard›r (Buie 1981, Vana-
mas› s›ras›nda başvurur. Bazen, terapistin hasta-
erschot 1999).
n›n bir yaşant›s›n› aç›klayamad›ğ› durumlar ola-
Kohut (1993), kendiliğin oluşumunda eşduyu- bilir. Böyle bir durumda terapist kendi imgesel
mun önemine dikkat çekmiştir. Eşduyum, terapist dünyas›na başvurabilir ve düşlemsel olarak has-
aç›s›ndan hastan›n arkaik narsisistik gereksinim- tay› taklit etmeyi deneyebilir. Bu durum imgele-
lerine ulaşmas›nda yard›mc› olur. Hasta bu şekil- yerek taklit etme olarak tan›mlanabilir. Örneğin,
de preödipal gereksinimlerinin fark›na vararak ve taklitle, çocuk ve ergenler hem davran›şsal hem
kabul ederek bunlar› normal benlik sayg›s›n›n de düşlemsel olarak nas›l bir baba gibi konuşul-
oluşmas› için kullanabilir. Bu nedenle eşduyu- duğunu, anne gibi öfkelenildiğini, serebral palsi-
mun hastan›n değişimine katk›s› vard›r. Hastan›n deki bir çocuk gibi spastik olunduğunu anlayabi-
sorunlar› ve ruhsal s›k›nt›lar› konusunda terapis- lirler. İmgeleyerek eşduyum yapma sürecini, iç
tin eşduyumu artt›kça, hem hastan›n iç dünyas›na dünyam›z taraf›ndan yürütülen bir benlik etkinli-
girebilir hem de içgörü kazanmas›na yard›mc› ği olarak düşünebiliriz. Bir bireyde etki oluşturan
olabilir (Karasu 1995, Tangör 1997). bir uyaran›n diğer bireyde de ayn› etkiyi oluştur-
mas› yank›lama (resonance) olarak tan›mlanabilir
Buie (1981) benliğin eşduyumun uygulay›c›s›
ve bu durum diğer kişilerdeki güçlü emosyonlara
olarak işlev gördüğünü ileri sürer. Benlik, eşdu-
karş› doğal bir yan›t türüdür. Bu dört durumdan,
yum yap›labilmesi için gerekli bilgileri elde eder,
hastan›n o andaki zihinsel durumu hakk›nda en
bu bilgileri ilgili yerlere yönlendirir, sonuçlar ç›-
iyi bilgi verebilen yank›lamad›r (Buie 1981).
kar›r ve bu sürecin tümünü gözden geçirir. Benli-
ğin uygulama işlevi bilinç d›ş›, bilinç öncesi ve Eşduyumun d›şavurumu
bilinçli biçimde gerçekleşir, genellikle sürecin
sonu bilinçli olarak yaşan›r. Benlik bu işlevini Eşduyum değişik yollarla iletilir. Sözel olma-
yerine getirirken de dört farkl› yola başvurur: yan ifadeler bunlardan biridir ve yaşam›n ilk y›l-
kavramsal (conceptual) bilgilere başvurma, ken- lar›nda vard›r. Nitekim, konuşma yetisinin kaza-
n›lmas›ndan önce mimik, çocuklar için tek ha-

138
berleşme arac›d›r. Yetişkinlerde de diğer kişilerle vi olarak kabul edilebilir. Bunlardan biri bazen
ilişkilerin çoğunu mimikler yönetir. Afektif tep- ötekine dönüşür. Eşduyum, yaln›zca benlik işlev-
kilerin seyrekleştiği zamanlarda bile yüz ifadesi, leri aç›s›ndan değil ayn› zamanda nesne ilişkileri
eşduyum arac›l›ğ› ile karş›daki kimseye duygular aç›s›ndan da kontrollü ve geriye dönüşlü regres-
hakk›nda bilgi verebilir (Fenichel 1945). yon kapasitesini gerektirir. Sezgi her ne kadar
regresif bir durumsa da temel olarak bir düşünce
Eşduyumun aktar›lmas›nda daha çok sözel
işlemidir (Buie 1981).
ifadeler kullan›l›r. Psikoterapiler bağlam›nda dil
kullan›m› ve eşduyum ilişkisinin ele al›nd›ğ› bir Eşduyum ve sezgi, bilinçli malzemenin geri-
çal›şmas›nda Havens (1978), değişik psikoterapi sindeki bilinç d›ş› anlam› yakalama yeteneğinin
yaklaş›mlar›nda kullan›lan dilin farkl› özellikler temel unsurlar›d›r. Eşduyum kapasitesi temel zo-
gösterdiğini belirtmiştir. Ayr›ca terapistin verdiği runluluktur, yokluğunda etkili bir tedavinin sağ-
yan›tlar, hastan›n öyküsünü daha kolay anlatma- lanmas› oldukça zordur. Sezgi sahibi olabilmek
s›n› ve daha da derinleştirmesini sağlam›şsa eş- de bir beceri işidir, ancak eşduyum olmadan ya-
duyumun başar›l› olduğundan söz edilebileceğini n›lt›c› olabilir ve güvenilir olmayabilir (Greenson
belirtmiştir. Dil kullan›m› aç›s›ndan iki kişi ara- 1994) .
s›ndaki derin, eşduyumlu görüşme kendiliğinden Gerek eşduyum ve gerekse sezginin dikkatlice
olur ve bir kişinin cümlelerini diğerinin tamamla- kullan›lmas› gerektiğini belirten Blanck ve
mas› biçiminde yürür. Blanck (1986), bu ikisinin birbirine yak›n kav-
Eşduyum ile kar›şt›r›labilen diğer durum- ramlar olduğunu ve her ikisinin de zarar verici et-
lar kiye yol açabilecek karş› aktar›m davran›ş›n› or-
taya ç›karabileceğini ileri sürmüşlerdir.
Eşduyum ve sezgi (intuition)
Eşduyum ve özdeşim
Eşduyum ve sezgi konusundaki bilgilerimiz,
Eşduyum ve özdeşim konusundaki aç›klama-
aralar›ndaki ilişki bak›m›ndan tart›şmal› bir nok-
lar, konu üzerindeki görüş ayr›l›klar›n›n sürmekte
tada bulunduğumuzu düşündürmektedir. Ancak
olduğunu göstermektedir. Özdeşim, bir kişinin
sezgi konusunda, h›zl› biçimde gerçekleşen bir
birçok yönleri ile bir başka kişiye benzemesi yo-
düşünce işlemi olduğu şeklinde ortak görüş birli-
luyla gerçekleşen, otomatik, bilinç d›ş› işleyen zi-
ği vard›r.
hinsel bir süreçtir. Olgunlaşma (maturation) ve
Kohut (1993), eşduyumun bilimsel olarak ça- zihinsel gelişimle de yak›ndan ilişkilidir. Bir kişi-
l›şan terapistin en iyi dostu, sezginin ise bazen en nin uyumsal ya da savunmac› tepki biçimi, genel-
büyük düşmanlar›ndan biri olabileceğini belirt- likle sevilen, beğenilen ya da korkulan bir kişi ile
miştir. Terapist, bir yandan kendiliğindenliğini özdeşimine bağlan›r. Özdeşim arac›l›ğ› ile bir ki-
(spontaneity) b›rakmamak durumundad›r. Ancak, şi, özdeşim yapt›ğ› kişiden arzulad›ğ› gereksi-
diğer yandan sezginin zararl› sonuçlar›ndan koru- nimleri konusunda doyurucu şekilde yard›m ala-
nabilmek için birden ortaya ç›k›veren ve kuşku bilir. Özdeşim sonucunda sevilen bir kişiden ay-
götürmez gibi görünen aç›klamalara da güven- r›lmak, daha katlan›labilir hale gelebilir (Basch
memelidir. Sezgi, temel olarak eşduyum ile iliş- 1983).
kili bir durum değildir ve daha çok zihinsel et-
Buie (1981), çok çeşitli anlamlarda kullanm›ş
kinliklerin h›zl› biçimde kullan›lmas›d›r.
olmakla birlikte Freud’un, özdeşimi "taklit yo-
Eşduyum ve sezgi, çabuk ve derin bir anlay›şa luyla eşduyuma götüren bir yol" olarak da tan›m-
ulaşmay› sağlarlar. Eşduyum, duygu ve dürtüler lad›ğ›ndan sözetmiştir. Bu şekilde herhangi bir
aç›s›ndan yak›n bir bağlant› kurma yöntemidir, tutum ve davran›ş›n, başka bir zihinsel yaşama
sezgi ise ayn› şeyi düşünceler alan›nda yapar. Eş- taş›nd›ğ› görüşü bu konuda yap›lan çal›şmalar
duyum, duygulara ve zihinsel tan›mlara, sezgi ise için bir başlang›ç oluşturmuştur (Buie 1981,
tam isabet ettirilen "Hah !, demek bu.....imiş" ya Sharma 1992).
da yakalamakta başar›s›z olunan "H›mm...demek
Greenson (1994) eşduyumu, geçici ya da k›s-
bu ......değilmiş" tepkilerine yol açar. Benlik iş-
mi özdeşim yolu ile bir başka kişiyi anlaman›n
levleri aç›s›ndan ele al›nd›ğ›nda, eşduyum dene-
bir yolu olarak tan›mlam›şt›r. Böylece eşduyum,
yimleyen, sezgi ise gözlemleyen benliğin bir işle-
karmaş›k psikolojik durumlar›n özgül olarak alg›-

139
lanmas›na ayarlanm›ş bir kavray›ş biçimi olarak l›şmalarda, eşduyumlu ya da görece eşduyumlu
da ele al›nm›şt›r. Buna karş›n Buie (1981), eşdu- olmayan ebeveynlerin çocuklar›nda eşduyumun
yum sürecinin özdeşime bağl› olmad›ğ›n› belirt- gelişiminde özdeşimin rolünün anlaş›lmas› ve bu
miştir. konuda gözlemlere dayal› araşt›rmalar›n yap›l-
Örtüşmekle birlikte eşduyum özdeşimden mas› yararl› bilgiler sağlayabilir. Eşduyumlu ol-
farkl›d›r. Özdeşimde klinisyenin yaln›zca hasta- ma yönünden niteliksel yetenek farkl›l›klar›n›n,
n›n duygusal durumunu anlamakla kalmay›p bu- gelişimin farkl› dönemleri göz önünde bulundu-
nu hissetmeye devam etmesi temel farkl›l›klardan rularak araşt›r›lmas› da değerli bilgiler verebilir.
biridir (Shea 1988, Öztürk 1998). Oysa eşduyum- Mekanizmas› konusunda hala çok say›da görüş
da böyle bir süreklilik söz konusu değildir. Eşdu- ayr›l›ğ› bulunmakla birlikte, özdeşimin eşduyum
yum yap›labilmesi için, hissettikleri aç›s›ndan te- için temel olduğuna ve terapistin kendi içinde
rapistin ne hasta ne de kendi taraf›nda sürekli kal- tasarlanmadan bilinç d›ş› biçimde ortaya ç›kt›ğ›-
mamas›, esnek ve gereksinimlere uygun biçimde na dikkat çekilmiş olmas› bir gelişme olarak de-
yer değiştirebilmesi önemlidir. Eşduyumun vaz- ğerlendirilebilir (Buie 1981, Basch 1983).
geçilemez yönlerinden birisi terapistin kendisini
Eşduyumda alg›n›n yeri
hastan›n yerine koyabilme yetisidir. Bu temel un-
sur olmadan, hasta ve terapist aras›ndaki etkile- Eşduyum sürecini başlatmak için duyu organ-
şim eşduyuma dayal› olmayacakt›r. Eşduyumun lar› ile alg›lama gereklidir. Ancak, alg›lanabil-
sağlanabilmesi için de, hastada özdeşime dayal› mesi için alg›lanabilen durumlar›n da eşduyum
kişiler aras› sürecin anlaş›lmas› gerekir. Ancak, yapana diğer kişi taraf›ndan gönderilmesi gere-
özdeşim yaln›zca bilinç d›ş› olabileceği ve eşdu- kir. Bunlar olmadan alg› ve eşduyum olamaz.
yumlu yan›t her zaman bir bilinçli bileşen içere- Duygu ve düşüncelerin hastadan terapiste aktar›-
ceğinden, ikisinin karş›l›kl› etkileşimlerinin anla- m› konusunda hangi mekanizman›n etkili olduğu
ş›labilmesi için daha fazla çaba gereklidir. Özde- belirsizdir. Alg›laman›n fizyolojik özellikleri ko-
şim hasta gibi hissetmeyi olas› k›lar, ancak kesin- nusunda bilgimizin yeterli olmamas› bu belirsiz-
leştirmez (Natterson 1991). liğe katk›da bulunmaktad›r (Buie 1981).
Eşduyumla ilişkisi konusunda bu başl›k alt›n- Afektif iletişimin doğas› incelenirken otono-
da toplanabilecek diğer kavramlar karş› özdeşim mik alg›laman›n güvenilir olup olmad›ğ› ya da
(counteridentification) ve yans›tmal› özdeşim hastan›n afektif durumunun terapist taraf›ndan
(projective identification)’ dir. Slakter (1987), eş- anlaş›lmas›n›n bir alg› olarak değerlendirilip de-
duyum ile karş› özdeşim aras›nda bir bağlant› ğerlendirilemeyeceği sorusu akla gelebilir. D›ş
bulunduğunu, hatta eşduyumun terapötik aç›dan ve iç gerçekliği tan›mam›zda arac› olan ve birbiri
yararl› olabilmesinin karş› özdeşime bağl› oldu- ile uyumlu çal›şan kortikal ve otonom sinir sis-
ğunu belirtmiştir. Karş› özdeşim, terapistin bir temlerimiz bu bilgileri oldukça dolayl› şekilde
yandan hasta ile özdeşim yaparken, diğer yandan sağlad›ğ›ndan birinin diğerinden daha üstün ol-
hastan›n çat›şmalar›na nesnel biçimde bakabilme- duğu söylenemez. Bu nedenle her iki sistem ara-
si olarak tan›mlanabilir. Bacal ve Newman c›l›ğ› ile oluşan alg›lar›m›z›n mutlak doğrulu-
(1990), eşduyumun yans›tmal› özdeşimden ayr›l- ğundan emin olamay›z. Sonuç olarak, elde etti-
mas› gerektiğini belirtmişlerdir. Yans›tmal› özde- ğimiz bilgilerin doğruluğu yaln›zca uyarana ya
şim, kendiliğin bir parças›n›n ya da bir bütün ola- da bu uyaran›n etkilediği sinir sistemine değil,
rak tamam›n›n nesne ile kar›şt›ğ›n› ya da kaynaş- kararlar›m›z›n geçerliliğini değerlendirmek için
t›ğ›n› ifade ederken; eşduyum bunun tersine bir geliştirdiğimiz gerçeği değerlendirme mekaniz-
kişinin bir başkas›n›n duygusal durumunu yakala- malar›na da bağl›d›r (Basch 1983). Alg› ile ilgili
may› amaçlar, bu nokta iki kavram›n ay›rt edil- bu yap›n›n bir sonucu olarak eşduyum yapan, di-
mesi ya da kar›ş›kl›ğ›n giderilmesine yard›mc› ğer kişinin içsel durumunu hiçbir zaman doğru-
olur. dan alg›layamaz, eşduyum yapt›ğ› kişinin içsel
Eşduyum ve özdeşim aras›ndaki ilişki konu- yaşant›s› ile kendisinde mevcut içsel ifade ara-
sundaki güncel bilgilerimiz, gelecekte özdeşim s›nda bir uygunluk bulunduğu kan›s›na varabilir.
ile bağlant›l› bir eşduyum anlay›ş›n›n kuramsal Böyle bir etkileşim bazen hastan›n içsel yaşant›s›
olarak gelişeceğini düşündürmektedir. Bu tür ça- ile uygunluk içinde olmayabilir (Buie 1981).

140
Eşduyumun bilimsel olup olmad›ğ› yolunda şamla başlar ve bu değişik birçok amaç için kul-
tart›şmal› görüşlerin olduğu daha önce belirtil- lan›l›r, bu amaçlardan birisi de eşduyumlu anlay›-
mişti. Benzer tart›şma alg› ve afektif iletişimin ş›n sağlanmas›d›r. Örneğin, henüz kendilik kav-
güvenirliği konusunda da karş›m›za ç›kmaktad›r. ram› gelişmemiş olan bebek ve çocuk eşduyumlu
Kohut (1993 ve 1995), psikanalizde iki nedenle olamaz, ancak başkalar›n›n duygulan›m durumla-
bilimsel araşt›rma yap›lmas›n›n olas› olduğunu r›na belirgin biçimde duyarl›d›r (Basch 1983).
belirtmiştir; bunlardan ilki diğer insanlar›n ya-
şant›lar› konusunda eşduyum yap›labilmesinin Eşduyumun ölçümü
görme, işitme, dokunma, tat alma ve koku duyu- Günümüzde eşduyumun ölçümü konusunda
lar› gibi temel bir yetenek olmas›d›r. Bilindiği gi- kullan›lmakta olan çeşitli ölçekler vard›r. Eşdu-
bi diğer bilimler de araşt›rmalar›n› bu araçlarla yumun tan›m› konusundaki zorluklar, geliştirilen
yaparlar, kulland›klar› başka araç yoktur. İkincisi ölçeklerin de güvenirlik aç›s›ndan gözden geçiril-
ise, eşduyum konusunda karş›laş›lan engellerin, mesine neden olmuştur. Layton ve Wykle (1990)
benzer araçlar› kulland›klar› için diğer bilimler eşduyumun ölçümü konusunda kullan›lan ölçek-
için de geçerli olmas›d›r. Eşduyumun önündeki lerin geçerliliği üzerine yapt›klar› çal›şmada, "Eş-
bu engeller ancak diğer bilimlerin kulland›ğ› duyum Testi", Carkhuff’un "Kişiler aras› Süreç-
araçlar (duyu organlar› ve baz› araçlar arac›l›ğ› lerde Eşduyumlu Anlay›ş Ölçeği", LaMoni-
ile bunlar›n güçlendirilmesi) kullan›larak aş›labi- ca’n›n "Eşduyumlu Yap› Değerlendirme Ölçeği"
lir. Kohut (1993), daha önce de belirtildiği gibi iç ve Barrett-Lennard’›n "İlişki Ölçeği"’ nin arala-
gözlem ve eşduyumun, karmaş›k zihinsel durum- r›nda pozitif yönde ilişki bulunduğu yolundaki
lar› inceleyen bilimin önemli gözlem araçlar› ol- varsay›m›n k›smen doğruland›ğ›n› belirtmişler-
duğunu, bu ikisinin asl›nda söz konusu bilimi ve dir.
onun kuramlar›n› da belirlediğini ileri sürmüştür.
Baron (1981) bu tart›şmaya hastal›klar› s›n›flan- Jarski ve ark.(1985) ise "Hornblow Eşduyum
d›rma aç›s›ndan bakarak, s›n›fland›rmada patolo- Ölçeği", "Hogan Eşduyum Ölçeği", "Carkhuff-
jinin "nesnel" olarak tan›mlanmas›ndan çok, has- Truax Eşduyumlu Anlay›ş Ölçeği" ve "Barrett-
ta kişinin içsel yaşant›s›n›n anlaş›lmas› ile baş- Lennard İlişki Ölçeği" ile karş›laşt›rmal› olarak
lanmas› gerektiğini ileri sürmüş ve öznel yaşant›- yapt›klar› çal›şmada gözlemcinin değerlendirme-
n›n önemini vurgulam›şt›r. sine dayal› olarak yap›lan eşduyum ölçümlerinin
birbiri ile oldukça ilişkili olduğunu; ancak, eşdu-
Diğer yandan Buie (1981), görsel ve işitsel al- yumun kendini değerlendirme yöntemi ile elde
g›n›n eşduyumu güçlendirdiğini, ancak eşduyum edilen sonuçlar› ile gözlemcinin değerlendirmesi-
sürecinin duyusal alg›lamadan temel olarak ba- ne dayal› sonuçlar› aras›nda anlaml› bir ilişki bu-
ğ›ms›z olduğunu ileri sürmüştür. lunmad›ğ›n› bildirmişlerdir. Bu konu, eşduyumun
işleyişi ve ölçümü konusunda yan›tlanmay› bek-
Eşduyum ve duygulan›m leyen bir sorun olarak durmaktad›r.
Basch (1983), afektif yaşam›n gelişimsel bir Ülkemizde eşduyumun ölçümü ile ilgili ola-
seyir gösterdiğini ve duygulan›m (affect), duygu rak Dökmen taraf›ndan geliştirilen "Empatik Be-
(feeling), heyecan-duygu (emotion) ve eşduyum- ceri Ölçeği" ve "Empatik Eğilim Ölçeği" bulun-
lu anlay›ş evrelerine ayr›labileceğini ileri sür- maktad›r (Dağ 1993). Her iki ölçeğin de geçerli
müştür. Bu evreler s›ral› olarak birbirinin ard›n- ve güvenilir olduğu bildirilmiştir.
dan gelirler, sonradan gelenin bir öncekini orta-
dan kald›rmas› gerekmez. Her biri, afektif iletişi- Davis (1983) ölçek düzeyinde eşduyumun
min daha önceki düzeylerine katk›da bulunur ve sosyal işlevsellik, benlik sayg›s›, duygusal olma
bütünleşmesine yard›m eder. ve diğer kişilere duyarl›l›k gibi değişik boyutlar›
bulunduğunu belirtmiştir. Yazar, kişiler aras› tep-
Afektif yaşam›n yukar›da sözü edilen evreleri kiselliği değerlendirdiği bir çal›şmada da bu gö-
birbirinden farkl› nitelikler gösterir. Örneğin rüşü destekleyen bulgulara ulaş›ld›ğ›n› bildirmiş-
duygulan›m otonom, somatik bir tepki olarak ka- tir.
bul edilmiştir; ancak afektif durumlar 18-24 aylar
aras›nda kendilik alg›s›n›n gelişmesi ile art›k bi- K›s›tl›l›klar›n›n fark›nda olarak eşduyu-
linçli, öznel yaşant›lar olarak farkedilir ve bu ya- mun kullan›m›
şant›lar art›k duygu (feeling) olarak adland›r›l›r. "Eşduyum döngüsü" başl›ğ› alt›nda, eşduyu-
Diğer kişilerin afektif durumlar›na duyarl›l›k ya- mun k›s›tl›l›klar›ndan daha önce söz edilmişti.

141
K›s›tl›l›klar›n fark›nda olan terapist, eşduyumlu yap›lm›ş olmas› ile bunlar›n eşduyumlu olarak
"ön seziler"de bulunmaktan kaç›n›r ve elde ettiği ifade edilmesi farkl› şeylerdir. İlki terapistin iç
olas› eşduyumlu izlenimleri doğrularken daha dünyas›nda gelişen bir durum iken, ikincisi tera-
dikkatli davran›r. Eşduyumu doğrulama yöntem- pistin eşduyumunu sözel biçimde ifade etmesi ile
lerinden hiçbirisi kesin sonucu veremez, ancak ilgilidir. Terapistin, eşduyumu kendi gereksinim-
doğruluğunu düzeltebilir. Bunlar ayn› zamanda leri için kullanmas› önemli güçlük kaynaklar›n-
eşduyum konusunda yap›lan hatalar›n göstergesi dan biri olabilir ve bu durum karş› aktar›m ile il-
ve eşduyumun değişik doğrultularda yeniden dü- gili güçlükler olarak ele al›nmal›d›r. Bu gereksi-
zenlenmesi ve düzeltilmesi için rehber niteliğin- nimler genellikle terapistin tümgüçlülük (omni-
dedir. Eşduyumu düzenlemenin çeşitli yollar› potens) duygusunu yerleştirmekten ya da hasta
vard›r. Bunlardan biri hasta hakk›nda iyi, güveni- ile birlikte kendi yaln›zl›k duygusunu gidermek-
lir bilgiler sağlayan psikodinamik ve psikanalitik ten kaynaklan›r. Ancak bu tür karş› aktar›m dav-
bilgi birikiminden yararlanmakt›r. Düzenlemenin ran›ş› rahatlat›c› olmaz, yaln›zca hastay› kendini
bir başka yolu da eşduyumla elde edilen bilgiyi koruma ve geri çekilmeye yöneltir. Güçlük yaşa-
hasta ile paylaşmakt›r. Hastan›n savunmalar›,
nan diğer alan ise eşduyumun teknik olarak yan-
düşleri, duygular›, çağr›ş›mlar› bunu doğrular ya
l›ş kullan›m›d›r ve bu iki şekilde olabilir. İlki, te-
da doğrulamaz ya da yan›tlar› eşduyumun yeni-
rapistin hastan›n içsel yaşant›s›na sayg› göster-
den gözden geçirilmesini sağlayabilir (Buie
1981). memesidir. Burada yeterince eşduyum yapm›ş ol-
makla birlikte, terapistin fark›na vard›ğ› şeylerin
İyi şekilde ele al›nm›ş dinamik çal›şma, tera- hasta için taş›d›ğ› önem ve anlam› dikkate alma-
pistin hastadaki beceri ve k›s›tl›l›klar› fark ede- mas› ve sayg› duymamas› söz konusudur. İkinci
bilmesine, ilişkiye bağl› dinamikleri anlayabilme- teknik hata, hastay› rahatlatma gereksinimi nede-
sine ve hasta ile eşduyumlu biçimde etkileşebil- niyle terapistin henüz yeterince eşduyum yapma-
mesine, duygusal yönden al›c› ve esnek bir tarz d›ğ› halde ifadelerinin zamanlamas› konusunda
izlemesine bağl›d›r (Fosha ve Slowiaczek 1997). erken davranmas› ile olur. Bu sorun daha çok
gerçeği değerlendirme yetisi bozulmuş hastalarda
Eşduyumun yanl›ş anlaş›lmas› ve kötüye
önemlidir (Book 1988). Bu güçlükler terapistin
kullan›m› baz› konularda daha özenli olmas›n› gerektirir.
Eşduyum, hastan›n iç dünyas› hakk›nda özel Örneğin, her hasta anlaş›lmay› istemeyebilir, bir-
bir veri toplama biçimi olarak düşünülebilir. An- çoğu anlaş›lmaktan korkabilir ve baz›lar› da tera-
cak bu verilerin nas›l kullan›lacağ› belli değildir pistin kendisini anlad›ğ›n› ifade etmesi nedeniyle
(Basch 1983, Baker ve Baker 1987). Bazen bu s›k›nt› yaşar. Bu nedenle, hastay› anlad›ğ›nda ne
bilgiler terapötik olmayan şekilde kullan›labilir yapacağ›n› bilmek de önemli bir terapötik beceri
ve eşduyum bu durumda yanl›ş anlaş›lm›ş ya da işidir (Starcevic ve Piontek 1997). Terapist, hasta
kötüye kullan›lm›ş olur. Eşduyumun yanl›ş anla- ile onun duygusal yaşam›n›n en ince ayr›nt›lar›
ş›lmas› konusu dört ayr› başl›kta incelenebilir. konusunda eşduyum yapabilecek kadar yak›n ve
Anlam kar›ş›kl›ğ›nda eşduyum genellikle sempa- ayn› zamanda tarafs›z olduğunun anlaş›lmas›na
ti, şefkat ve onaylama ile kar›şt›r›l›r. Bu kar›ş›k- yetecek ölçüde mesafeli olabilmelidir (Greenson
l›k sonucu eşduyum, hastaya karş› uysal davran- 1994).
ma, sorunlar›na sempati ile yaklaşma anlam›na Eşduyumun patolojik biçimde kullan›m›, ruh-
gelebilir. Terapist, hastan›n durumunu üzerinde sal ve ruhsal olmayan alanlarda olabilir. Bu sorun
durmadan kabullenici bir duruma düşebilir ve bu temel olarak, eşduyumun kullan›lmas› gereken
durum terapisti yaln›zca kat›l›mc› rolüne iter. alanlarda (ruhsal) kullan›lmamas› ve kullan›lma-
Böylece terapist hastan›n yaşant›lar›n› yaln›zca s›n›n gerekli olmad›ğ› (ruhsal alan d›ş›nda) konu-
öğrenmiş ve hileli/yanl›ş şekilde yorumlam›ş larda kullan›lmaya çal›ş›lmas› ile ilgilidir. Bunlar
olur. Bir başka güçlük ise kavramsal düzeyde da farkl› ve istenmeyen sonuçlara yol açar. Ruh-
olur ve terapistin intrapsişik olarak gelişen "eşdu- sal alan d›ş›nda kalan alanlar›n (örneğin nesnele-
yum süreci" ile bunun kişiler aras› ilişki bölümü- rin) gözlenmesinde eşduyumun kullan›m› ile ger-
ne yans›yan "eşduyumlu olma" yan›t› aras›ndaki çekliğin çarp›k ve animistik şekilde alg›lanmas›
ay›r›m› yeterince yapamamas›ndan kaynaklan›r. gibi bir sonuç ortaya ç›kabilir. Bunun sonunda al-
Yani eşduyum yapma ve eşduyumlu olma kav- g›sal ve bilişsel süreçler infantil bir şekil al›r.
ramlar› birbirine kar›şt›r›lm›ş olur, oysa eşduyum

142
Ruhsal alan›n gözlenmesinde eşduyumun kulla- Uygun biçimde kullan›ld›ğ›nda eşduyum has-
n›lmamas› ise bir başka patolojik kullan›m biçi- ta-terapist aras›nda daha iyi bir terapötik işbirli-
midir. Hasta konusunda yararl› ve kendisi için ğinin kurulabilmesine, hastan›n yaşad›klar›n› da-
değişime yol açabilecek çok değerli bilgilere baş- ha kolay ifade edebilmesine, bilinç d›ş› konular
vurulmam›ş olur. Üstelik ruhsal alan›n gözlen- hakk›nda içgörü kazan›lmas›na, aktar›m sorunla-
mesi için eşduyum d›ş›nda başka yöntemler kul- r›n›n ele al›nabilmesine ve kendiliğin çeşitli aç›-
lan›ld›ğ›nda ruhsal gerçeklik mekanik ve cans›z lardan gelişmesine ve kişiler aras› ilişki becerile-
bir nitelik kazanabilir (Kohut 1995). rinin iyileşmesine yard›mc› olabilir. Ancak uy-
Baz› terapistler uygulamalar›n› kuramsal bil- gun şekilde kullan›lmad›ğ›nda da hastan›n kendi-
gilerinden yal›tma eğilimindedir. Hastan›n mal- sini anlaş›lmam›ş hissetmesine, geri çekilmesine
zemesinden baz› bölümler anlaş›l›r hale gelince- ve terapötik işbirliğinin kurulamamas›na yol aça-
ye kadar amaçs›z bir şekilde bunu sürdürürler, bu bilir. Bu nedenle işbirliğinin gelişmediği hatta
nedenle hastayla aralar›ndaki etkileşim tamamen kesildiği durumlarda, yaln›z hasta taraf›ndaki
rastlant›sald›r. Bu terapistler, terapinin en önemli zorluklar›n değil terapiste ilişkin güçlüklerin de
arac› olan eşduyumu ve terapistin bilinç d›ş› dü- gözden geçirilmesi gerekir.
şünceleri olduğu bilgisini (noktas›n›) yanl›ş bi-
Eşduyum terapist ile hasta aras›nda işbirliği-
çimde kullanm›ş olurlar. Elde edebilecekleri ve-
riler ile entelektüel bir biçimde çal›şma gereksi- nin gelişmesine yard›mc› olan ve iletişimi kolay-
nimini göz ard› ederler. Hastalar› ile içgüdüsel ve laşt›ran bir tür tutkal gibidir, terapötik işbirliğinin
duygusal olarak karş›laşmaktan kaç›n›r, eşduyum sürdürülmesinde terapist ve hastay› bir arada tu-
ve sezgiden uzaklaş›r ve veri toplay›c›, yorumla- tar. Asl›nda eşduyum gündelik yaşamda da kişi-
y›c› bir kişi durumuna düşerler (Greenson 1994). ler aras› etkileşimin önemli bir unsurudur, ancak
insanlar genellikle gerektiği kadar eşduyuma
Terapistin eşduyumlu anlay›ş›n› belirtmesi odaklanmazlar. Psikoterapiler bağlam›nda ise eş-
hastaya yard›mc› olur. Aksine eşduyumun pato- duyumun birincil amac›, gündelik yaşamdakin-
lojik biçimde kullan›m› hastada yanl›ş anlaş›lma den farkl› olarak hastan›n bak›ş aç›s›n› anlamaya
ya da sald›r› duygusuna neden olabilir ve hasta çal›şmakt›r. Zaten bu sağlanamad›ğ› takdirde eş-
terapistin ifadelerine karş› giderek savunucu bir
duyum gerçekleşemez ve terapist ile hasta aras›n-
tutum geliştirebilir. Hastada olumsuz aktar›m ve
daki iletişim kesintiye uğrar.
narsisistik öfkeye neden olabilir. Bu yan›tlar›n
hepsi yaln›zca hastan›n tedaviyi sabote etme ko- Psikoterapiler söz konusu olduğunda eşduyu-
nusundaki bilinç d›ş› gereksinimleri ya da ilkel mun çok boyutlu bir yap›ya sahip olduğu söyle-
nötralize edilmemiş dürtüler olarak düşünülme- nebilir. Bu çok boyutlu yap› eşduyumun daha iyi
melidir. Bunun yerine sorumsuz, hatta zarar veri- anlaş›lmas›na ve tekniğin etkin şekilde uygulana-
ci bir çevreye anlaş›labilir ve öfkeli bir tepki ola- bilmesine yard›mc› olur. Bu boyutlardan baz›lar›
rak ele al›nmal›d›r (Book 1988). şu şekilde s›ralanabilir; bilişsel ve afektif özellik-
ler göstermesi. Çoğu zaman sözel, ancak bazen
SONUÇ
de sözel olmayan biçimde ifade edilmesi yani
Eşduyum, hastan›n iç ve d›ş dünyas›ndaki ya- iletişimsel bir yan›n›n olmas›. Eşduyum yard›m›
şant›lar›n› araşt›rarak ona yard›mc› olman›n bir ile hastayla kurulan bağlant›n›n psikolojik doğa-
yoludur ve asl›nda oldukça karmaş›k bir süreçtir. da olmas›. Son olarak da terapist ile hasta aras›n-
Eşduyumun tek bir şeyden oluştuğunu varsay- da sürekli olarak doğrulanmas›-geçerliğinin göz-
mak, kavram› basite indirgemeye ve dikotomiler- den geçirilmesi bir başka boyutudur.
den oluşan k›s›tl› bir bak›ş aç›s› içinde s›k›ş›p
kalmaya yol açar. Bu dikotomiler afektif-bilişsel, Günümüze kadar farkl› psikoterapi yaklaş›m-
s›ğ-derin, d›şa vurulan-vurulmayan, bilimsel-bi- lar›n›n eşduyumu kuram ve uygulamalar›nda
limsel olmayan gibi çeşitli şekillerde olabilir. Bu farkl› şekillerde kulland›klar› görülmektedir. Kla-
türdeki dikotomilere ilişkin uzunca bir liste giriş- sik psikanalizde, eşduyumlu olarak hastan›n din-
te belirtilmiştir. Bu listenin uzat›lmas› da müm- lenmesinin hastan›n bilinç d›ş› dinamikleri konu-
kündür. Eşduyum, bunlar› hatta daha da fazlas›n› sunda ipuçlar› vermesi beklenir, böylece terapis-
içerir. Psikoterapi uygulamalar›nda bu dikotomi- tin yorumlar› etkili olabilir. Bu noktada eşdu-
ler yerine eşduyumun kendisinin kullan›lmas› da- yum, hastan›n yorumu alabileceği en uygun za-
ha çok önemlidir. man›n belirlenmesinde yard›mc› olabilir ve böy-

143
lece hasta içgörü kazanabilir. Kohut’un katk›lar› birlikte, eşduyumun doğas›n›n ve işlevinin daha
ile eşduyum psikanalitik yaklaş›mda daha merke- iyi anlaş›labilmesi için hem terapistin eşduyumu-
zi bir yerde bulunmaktad›r. Terapistin hastan›n nun, hem de eşduyum yap›lan›n kendi yaşant›s›-
yaşant›s›na yak›n olacak şekilde bir anlay›şa n›n deneysel olarak araşt›r›lmas› gereklidir. Daha
ulaşmas› Kohut’a göre "dolayl› iç gözlem" yard›- çok psikanalitik yaklaş›m içinde yan›tlanmay›
m› ile olabilmektedir. Bu şekilde terapist kendisi- bekleyen başl›ca sorular şunlard›r: acaba bilinç
ni hastan›n yerine koyabilmektedir. Diğer yandan d›ş›nda olanlarla nas›l eşduyum yap›labilir? Ya
çağdaş psikodinamik yaklaş›m, genel olarak cin- da eşduyum ve karş› aktar›m aras›nda nas›l bir
sellik ve sald›rganl›kla ilgili dürtü yaklaş›m›ndan ilişki vard›r? Ayr›ca eşduyumun genel olarak et-
uzaklaşarak, terapist ile hasta aras›ndaki etkileşi- kisi; terapistin eşduyum yapmas›n›n hastan›n eş-
me doğru kaym›ş ve bu etkileşimin gerek gelişim duyumlu olabilmesine katk›s› da araşt›r›labilecek
gerekse psikopatolojinin düzeltilmesi üzerindeki diğer konular aras›ndad›r. Eşduyumun ne zaman
rolü ön plana ç›kar›lm›şt›r. Bu nedenle, eşduyum en etkin olduğu, ne zaman olmad›ğ›, kime etkili
ve eşduyumlu olmama, gerek gelişimle ilgili ku- olduğu ve yararl› olabilmesi için gerekli koşulla-
ramsal yaklaş›mlar›n gerekse psikoterapilerin gi- r›n da incelenmesi gereklidir. Bu konularda yap›-
derek önemli bir unsuru haline gelmiştir. Ayr›ca lacak deneysel çal›şmalar eşduyum konusunda
özdeşim, aktar›m, karş› aktar›m gibi kavramlar kuramsal yönden bilinenlerin geçerliğinin göz-
psikanalitik yaklaş›mda başlang›çtan bu yana eş- den geçirilmesine ve belki de eşduyumun tan›m›-
duyumla ilgili aç›klamalar yap›l›rken oldukça ge- n›n daha operasyonel biçimde yap›lmas›na yar-
niş bir yer tutmuş ve günümüzde de süren tart›ş- d›mc› olabilecektir. Ancak eşduyum konusunda
mal› durumlar›n ortaya ç›kmas›na yol açm›şt›r. bu tür araşt›rmalar›n tasarlanmas›n›n psikolojinin
Bilişsel ve davran›şç› yaklaş›mda ise eşduyum diğer alanlar›ndakinden daha fazla güçlükleri
hem terapötik işbirliğinin kurulmas› için bir yar- olacağ› da unutulmamal›d›r.
d›mc› hem de girişimde bulunmak için kullan›la-
Bu yaz›da eşduyumun tan›m› ve kullan›m› ile
bilen bir araç olarak kabul edilir.
ilgili yaklaş›mlar gözden geçirilmiştir. K›s›tl›l›k-
Günümüze kadar bilinenler yan›nda eşduyum lar›n› bilerek, yeterince bilgi donan›m› ile birlikte
konusunda gelecekte yan›tlanmay› bekleyen so- kullan›ld›ğ›nda eşduyumun hastada olumlu yön-
rular bulunmaktad›r. Eşduyum insan iletişiminin de değişime yol aç›c› etkileri vard›r. Kavram ko-
oldukça önemli bir bileşenidir, ancak deneysel nusunda henüz tart›şmal› ve belirsiz olan konula-
çal›şmalarla saptanmas› da oldukça güçtür. Diğer r›n ve sorunlar›n ele al›nmas› ve konu üzerinde
yandan eşduyumun bizzat kendisinin ampirik deneysel çal›şmalar yap›lmas› ile eşduyumun
olarak araşt›r›l›p araşt›r›lamayacağ› da ayr› bir özellikle psikoterapiler alan›nda kuramsal ve uy-
tart›şma konusu olmuştur. Bu tart›şma sürmekle gulamal› olarak yerinin daha aç›k bir duruma ge-
leceği söylenebilir.

KAYNAKLAR concept and some theoretical considerations. J Am Psychoanal As-


Abramowitz CV, Abramowitz SI, Weitz LJ (1976) Are men soc. 31:101-126.
therapists soft on empathy? Two studies in feminine understanding. Berger DM (1984) On the way to empathic understanding. Am
J Clin Psychol, 32:434-437. J Psychother, 38:111-120.
Arieti S (1967) The Intrapsychic self. Feeling, cognition, and Blanck G, Blanck R (1994) Ego Psychology Theory and Practi-
creativity in health and mental illness. Basic Books Inc., N.Y., s. ce. Second edition. Columbia University Press, Newyork, s.294.
89. Blanck R, Blanck G (1986) Beyond Ego Psychology, Colum-
Arkonaç O (1999) Psikiyatri Sözlüğü. İstanbul, Nobel T›p Ki- bia University Presss, New York.
tabevleri, s.188. Bohart AC, Greenberg LS (1999) Empathy and Psychotherapy:
Bacal H, Newman K (1990)Theories of Object Relations: Brid- An Introductory overview. Empathy: Reconsidered; New directions
ges to self psychology. New York, Columbia University Press. in Psychotherapy, 2nd edition. Bohart AC, Greenberg LS (ed.)
Baker HS, Baker MN (1987) Heinz Kohut’s self psychology: Washington, D.C. American Psychiatric Press, s:3-31.
an overview. Am J Psychiatry, 144:1-9. Book HE (1988) Empathy: Misconceptions and Misuses in
Baron RJ (1981) Bridging clinical distance: an empathic redis- Psychotherapy. Am J Psychiatry, 145:420-424.
covery of the known. J Med Philos, 6:5-23. Bozarth JD (1999) Emptahy from the framework of client-
Barrett-Lennard GT(1993) The phases and focus of empathy. centered theory and the Rogerian hypothesis. Empathy:
Br J Med Psychol Mar;66:3-14. Reconsidered; New directions in Psychotherapy, 2nd edition.
Bohart AC, Greenberg LS (ed.) Washington, D.C. American
Basch MF (1983) Empathic understanding: A review of the Psychiatric Press, s. 3-31.

144
Buie DH (1981) Empathy: Its nature and limitations. J Am Mahrer AR (1999) Empathy as Therapist-Client Alignment.
Psychoanal Assoc., 29:281-307. Empathy: Reconsidered: New directions in Psychotherapy, 2nd
Dağ İ (1993) Türkiye’de kullan›lan psikolojik ölçekler-1, Psi- edition. Bohart AC, Greenberg LS (ed.) Washington, D.C.
kiyatri, Psikoloji, Psikofarmakoloji Dergisi, 1:49-50. American Psychiatric Press, s: 187-213.
Davis MH (1983) Measuring individual differences in em- McWilliams N (1994) Psychoanalitic Diagnosis. Understan-
pathy: Evidence for a multidimensional approach. Journal of Perso- ding Personality Structure in the Clinical Practice. The Guilford
nality and Social Psychology, 44:113-126. Press, NY., s.12.
Eagles M, Wolitzky DL (1999) Empathy: A Psychoanalytic Miller IJ (1989) The therapeutic empathic communication
Prespective. Empathy: Reconsdered: New directions in (TEC) process. American Journal of Psychotherapy. 18:531-545.
Psychotherapy, 2nd edition. Bohart AC, Greenberg LS (ed.) Natterson J (1991) Beyond Counter-transference. The Thera-
Washington, D.C. American Psychiatric Press, s. 217-244. pist’s Subjectivity in the Therapeutic Process. Jason Aronson Inc.,
Fenichel O (1945) Nevrozlar›n psikoanalitik teorisi. (Çev. S New Jersey, s.134.
Tuncer) Ege Üniversitesi Matbaas›, İzmir, 1974. Neki JS, Joinet B, Hogan M ve ark. (1985) The cultural pers-
Feshbach ND (1999) Empathy: The Formative Years pective of therapeutic-relationship: a viewpoint from Africa. Acta
Implications for Clinical Practice. Empathy: Reconsidered; New Psychiatr Scand, 71:543-550.
directions in Psychotherapy, 2nd edition. Bohart AC, Greenberg LS O’Hara M (1999) Relational Empathy: Beyond modernist
(ed.) Washington, D.C. American Psyciatric Press, s: 33-59. egocentricism to postmodern holistic contextualism. Empathy:
Fosha D, Slowiaczek ML (1997) Techniques to accelerate Reconsidered; New directions in Psychotherapy, 2nd edition.
dynamic psychotherapy. Am J Psychother, 51:229-251. Bohart AC, Greenberg LS (ed.) Washington, D.C. American
Psychiatric Press, s: 295-319.
Gabbard GO (1990) Psychodynamic Psychiatry in Clinical
Practice. American Psychiatric Press Inc. Öztürk O (1998) Psikanaliz ve Psikoterapiler. Üçüncü bask›,
Ankara, Bilimsel T›p Yay›nevi, s. 208.
Greenson RR (1994) The Technique and Practice of Psycho-
analysis. 10th edition, M. Masud R. Khan(Ed.). London, The Ho- Pecukonis EV (1990) A cognitive / affective empathy training
gart Press Ltd. program as a function of ego development in aggressive adolescent
females. Adolescence, 97: 59-76.
Havens L (1978) Explorations in the uses of language in
psychotherapy: simple empathic statements. Psychiatry, 41:336- Sharma RM (1992) Empathy: A retrospective on its develop-
345. ment in psychotherapy. Australian and New Zealand Journal of
Psychotherapy. 26:377-390.
Ivey AE (1987) The multiculture practice of therapy: Ethics,
empathy and dialectics. Journal of Social and Clinical Psychology, Shea SC (1988) Psychiatric Interviewing. Philadelphia, W.B.
5: 195-204. Saunders Company, s.25.
Jacobson E (1993) The Self and the Object World. 9th edition Shlien J (1999) Empathy in psychotherapy: A vital
Connecticut, International Universities Press, Inc., s. 58. mechanism? Yes. Therapist’s conceit? All too often. By itself
enough? No. Empathy: Reconsidered: New directions in
Jarski RW, Gjerde CL, Bratton BD ve ark. (1985) A compari- Psychotherapy, 2nd edition. Bohart AC, Greenberg LS (ed.)
son of four empathy instruments in simulated patient-medical stu- Washington, D.C. American Psychiatric Press, s:63-80.
dent interactions. J Med Educ, 60:545-551.
Slakter E (1987) Countertransference and empathy. Countert-
Karasu TB (1995) Psychoanalysis and Psychoanalytic Psychot- ransference. E Slakter (Ed), Northvale, Jason Aronson Inc., s.201-
herapy. Comprehensive Textbook of Psychiatry, 6th edition. Volu- 206.
me II, HI Kaplan, BJ Sadock (Ed.), Baltimore, Williams&Wilkins,
s.1767-1788. Spencer JH, Balter L (1990) Psychoanalytic observation. J Am
Psychoanal Assoc. 38:393-421.
Kohut H (1993) The Restoration of the Self. 9th edition. Inter-
national Universities Press Inc., Connecticut. Starcevic V, Piontek CM (1997) Empathic understanding revi-
sited: conceptualization, controversies, and limitations. Am J
Kohut H (1995) The Analysis of The Self. 12th edition, Inter- Psychother, 51:317-328.
national Universities Press Inc, Connecticut.
Tangör A (1997) Yap›land›r›c› psikoterapiler: psikanaliz ve
Layton JM, Wykle MH (1990) A validity study of four em- psikanalitik psikoterapiler. Psikoterapiler El Kitab›, A Tangör (Ed)
pathy instruments. Res Nurs Health, 13:319-325. İzmir, Ege İniversitesi Bas›mevi, s. 114.
Levy ST (1985) Empathy and psychoanalytic technique. J Am Vanaerschot G (1999) Empathic resonance as a source of
Psychoanal Assoc, 33:353-378. experience-enhancing interventions. Empathy: Reconsidered; New
MacIsaac DS (1999) Empathy: Heinz Kohut’s contribution. directions in Psychotheary, 2nd edition. Bohart AC, Greenberg LS
Empthy: Reconsidered; New directions in Psychotherapy, 2nd (ed.) Washington, D.C. American Psychiatric Press, s:141-165.
edition. Bohart AC, Greenberg LS (ed.) Washington, D.C. Wolberg LR (1988) The technique of Psychotherapy. 4th editi-
American Psychiatric Press, s: 245-264. on, Philadelphia, Grune & Stratton Inc, s. 619.

145

You might also like