Professional Documents
Culture Documents
Kimya Muhendisligi Boru Hatti Tasarimi
Kimya Muhendisligi Boru Hatti Tasarimi
C
HİTİT ÜNİVERSİTESİMÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ
KİMYA MÜHENDİSLİĞİ (İ.Ö)
ADI : UYGUR
SOYADI : ÇELEBİ
1
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ…………………………………………………………………………………….…....4
1.Kuramsal Temeller………………………………………………………………….………..5
2. Borular………………………………………….…………………………………………..6
3.Boru Bağlayıcılar……………………………………………………………………....……8
4.Pompalar…………………………………………………....………………………..……..10
4.2 Ejektörler…………………………………………....……………………………………11
2
4.10 Helezonik Pompalar…………………………………………………………..………….17
5. Akış Ölçerler…………………………………………………………………….………....20
5.1.1Pitot Tüpü…………………………………………………………………………….….20
5.2.2 Ventrumetre………………………………………………………………………….…21
5.2.3 Rotametre……………………………………………………………………………....22
3
8.2 Potansiyel Enerji ………………………………………………….……………………..68
9. Tuz Üretimi…………………………………………………………………………...……80
10. Hesaplamalar……………………………………………………………………………..82
KAYNAKLAR…………………………………………………………………………….
4
GİRİŞ
5
1.KURAMSAL TEMELLER
Akışkanlarla ilgili bilinen ilk çalışmalar Archimedes (MÖ 285-212) tarafından yapılmıştır.
Archimedes suyun kaldırma kuvvetinden hareketle, akışkanlar için bir takım hesaplama
yöntemleri geliştirmiştir. Ancak, akışkanlarla ilgili esas gelişmeler Rönesans’tan sonra
olmuştur. Akışkanlar mekaniğinde en önemli gelişmeyi Leonardo da Vinci (1452-1519)
yapmıştır. Vinci, tek boyutlu-sürekli akış için süreklilik denklemini çıkararak dalga
hareketleri, jet akışları, hidrolik sıçramalar, eddy oluşumu ve sürüklenme kuvvetleri hakkında
bilgiler vermiştir. Newton’un (1642-1727) yerçekimi kanununu bulmasından sonra yerçekimi
ivmesi de hesaplara katılmıştır. Sürtünmesiz akışlarda en önemli gelişmeleri Daniel Bernoulli
(1700-1782), Leonard Euler (1707-1783), Joseph-Louis Lagrange (1736-1813) ve Pier Simon
Laplace (1749-1827) yapmışlardır. Euler şimdi Bernoulli denklemi olarak bilinen bağıntıları
ilk geliştirendir. Açık kanal akışları, boru akışları, dalgalar, türbinler ve gemi sürüklenme
katsayıları üzerinde Antonie de Chezy (1718-1789), Henri Pitot (1695-1771), Wilhelm Eduard
Weber (1804-1891), James Bicheno Françis (1815-1892), Jean Louis Marie Poiseouille
(1799-1869) yaptıkları deneysel çalışmalarla akışkanlar mekaniğinin geliştirilmesinde önemli
katkılarda bulunmuşlardır.William Froude (1810-1879) ve oğlu Robert (1846-1924)
modelleme kanunlarını geliştirmesinden sonra, lord rayleigh (1842-1919) boyut analizi
tekniğini ve Osborne Reynolds (1842-1912) klasik boru deneyini (1883) geliştirerek
akışkanlar mekaniğinde çok önemli olan boyutsuz sayıları bulmuşlardır. Henri navier (1785-
1836) ve George Stokes (1819-1903) Newtonian akışlara sürtünme terimlerini de ilave
ederek, bütün akışları analiz etmede başarıyla uygulanan ve günümüzde Navier-Stokes
denklemleri olarak bilinen momentum denklemlerini bulmuşlardır.Ludwig Prandtl (1875-
1953) yüzeye yakın yerlerde sınır tabakanın (1904) etkili olduğunu onun dışında ise sürtünme
kuvvetlerinin olmadığı durumlarda Bernoulli denkleminin uygulanabileceğini göstermiştir.
aynı şekilde çok geniş teorik ve deneysel çalışmalar Thedore von Karman (1881-1963) ve
Geofrey Taylor (1886-1975)’un yanında pek çok araştırmacı tarafından da yapılmış ve
yapılmaktadır.
Akışkanlarla ilgili bilinen ilk çalışmalar Archimedes (MÖ 285-212) tarafından yapılmıştır.
Archimedes suyun kaldırma kuvvetinden hareketle, akışkanlar için bir takım hesaplama
yöntemleri geliştirmiştir. Ancak, akışkanlarla ilgili esas gelişmeler Rönesans’tan sonra
olmuştur.Akışkanlar mekaniğinde en önemli gelişmeyi Leonardo da Vinci (1452-1519)
yapmıştır. Vinci, tek boyutlu-sürekli akış için süreklilik denklemini çıkararak dalga
hareketleri, jet akışları, hidrolik sıçramalar, eddy oluşumu ve sürüklenme kuvvetleri hakkında
bilgiler vermiştir.Newton’un (1642-1727) yerçekimi kanununu bulmasından sonra yerçekimi
ivmesi de hesaplara katılmıştır. Sürtünmesiz akışlarda en önemli gelişmeleri Daniel Bernoulli
(1700-1782), Leonard Euler (1707-1783), Joseph-Louis Lagrange (1736-1813) ve Pier Simon
Laplace (1749-1827) yapmışlardır. Euler şimdi Bernoulli denklemi olarak bilinen bağıntıları
ilk geliştirendir. Açık kanal akışları, boru akışları, dalgalar,türbinler ve gemi sürüklenme
6
katsayıları üzerinde Antonie de Chezy (1718-1789), Henri Pitot (1695-1771), Wilhelm Eduard
Weber (1804-1891), James Bicheno Françis (1815-1892), Jean Louis Marie Poiseouille
(1799-1869) yaptıkları deneysel çalışmalarla akışkanlar mekaniğinin geliştirilmesinde önemli
katkılarda bulunmuşlardır. William Froude (1810-1879) ve oğlu Robert (1846-1924)
modelleme kanunlarını geliştirmesinden sonra, lord rayleigh (1842-1919) boyut analizi
tekniğini ve Osborne Reynolds (1842-1912) klasik boru deneyini (1883) geliştirerek
akışkanlar mekaniğinde çok önemli olan boyutsuz sayıları bulmuşlardır. Henri navier (1785-
1836) ve George Stokes (1819-1903) Newtonian akışlara sürtünme terimlerini de ilave
ederek,bütün akışları analiz etmede başarıyla uygulanan ve günümüzde Navier-Stokes
denklemleri olarak bilinen momentum denklemlerini bulmuşlardır.Ludwig Prandtl (1875-
1953) yüzeye yakın yerlerde sınır tabakanın (1904) etkili olduğunu onun dışında ise sürtünme
kuvvetlerinin olmadığı durumlarda Bernoulli denkleminin uygulanabileceğini göstermiştir.
aynı şekilde çok geniş teorik ve deneysel çalışmalar Thedore von Karman (1881-1963) ve
Geofrey Taylor (1886-1975)’un yanında pek çok araştırmacı tarafından da yapılmış ve
yapılmaktadır.
2.BORULAR
Akışkanların taşınmasında ihtiyacımız olan ilk cihaz, akışkanın içerisinde akacağı bir
kanal veya borudur. Hidrolik ve maden mühendisleri, genellikle üstleniş açık kanallar
kullanırlar; fakat kimya mühendisleri akışkanları farklı yapılışlardaki borularla taşırlar.
7
Boruların muhtelif malzemelerden yapılması mümkünse de, fabrikalarda daha çok demir ve
çelik borular kullanılır.
8
sonra kaynak yapılır. Birinci metot, daha az istenen bir metodudur. Demir boruların standart
uzunluğu yaklaşık olarak 6 m kadardır. Saç parçaları, spiral bir duruma getirilip kenarlar
perçinlenebilir. Perçinlenmiş spiral borularda boru et kalınlığı standart borulardan daha incedir
ve devamlı olmayan inşaat işlerinde, eksoz ve çıkış başlıklarında, uzun ve desteksiz üst
geçişlerde, hafiflik ve ucuzluğu seçilme faktörü olacak diğer yerlerde kullanılır. Son
zamanlarda büyük çaplı boruların çoğu elektrik kaynağı ile yapılmaktadır.
Demir ve çelik boruları karakterize eden boyutlar, eskiden Briggs standartları adı ile
bilinmekteydi. Bugün bunun yerini American Standards Association tarafından kararlaştırılmış
boyutlar almıştır. Nominal boru boyutları sadece yaklaşık borular olup, ne iç nede dış çapı
belirtirler. Büyük borularda nominal boyut, hemen hemen hakiki iç çapa sahiptir. Boruyu imal
eden kuruluşun özelliklerine göre boru et kalınlığı, tabloda gösterilen değerin %12,5 kadar
altına düşebilir. Borunun sahip olduğu dişler içinde bu husus mevcuttur. Boru dişleri, aynı çapa
sahip makine dişlerinden daha ince olup, daima sivri uçludur. Boru standartları tablosunda,
belirli büyüklükteki bir borunu değişik et kalınlığına sahip olduğu görülür. Dış çap daima aynı
olup, değişme iç çaptadır. Bu suretle, aynı paftayı kullanarak değişik et kalınlığına sahip
borulara diş açabilmekte ve aynı borular bunlara vidalanabilmektedir.
Bakır ve pirinçten yapılmış borular ile bir dereceye kadar demir nikel ve diğer
metallerden yapılmış olan çok ufak çaplı borular piyasada ince borular adı ile satılır. İnce
borular, hakiki dış çapları ve boru et kalınlıkları belirli kılınarak piyasaya sürülmektedir. Belirli
bir dış çapa sahip ince boruların et kalınlığı değişik olan cinsleri vardır, bu sebepten hem dış
çapın ve hem de et kalınlığının belirtilmesi gerekir. Bakır, pirinç, demir gibi malzemelerden
isteğe göre boru yapılabilir.
3.BORU BAĞLAYICILAR
9
3.Boru çapını değiştirmek
4.Borulara yan boru kolları bağlamak
5.Bir borunun sonunu kapamak
Birçok hallerde bu vazifelerin iki ya da daha fazlası tek bir bağlayıcı tarafından
yapılabilir.
Boru bağlayıcılarının çoğunluğu, gri renkli dökme demirden yapılırlar ve bunlar kimya
mühendisliğinde, bu maksatla kullanılan malzemelerin %90-%95’ini teşkil ederler.
Vibrasyonun yüksek ve dökme demirin çatlama ihtimali olan yerlerde, yumuşak demirden
dövülerek yapılmış bağlayıcılar kullanılır ve bunlar dökme olanlara nispetle oldukça pahalıdır.
Kaynağın, boru yapımında yaygın hale geldiği günden bu yana, aynı husus dökme demir
bağlayıcılar içinde düşünülmüştür. Bunlar bükülmüş kısa boru parçalarıdır, standart borulardan
çekilerek yapılırlar ve doğrudan doğruya kaynaklanırlar. Boru şebeke kolları ve eski
bağlayıcıların bir çoğu bugün esas boruya kaynakla bağlanmaktadır.
10
4. POMPALAR
Çok farklı çalışma şartlarının isteklerini karşılamak üzere, prensip ve yapı bakımından
birbirinden farklı, çok sayıda değişik pompa geliştirilmiştir. Hiçbir pompa veya pompa sınıfı,
diğerlerinden daha fazla bir önem taşımaz.
11
Ht
Va 19.5
C log H s 10.4 / 10.4
Bu eşitlikte;
Ht: tüm basma suyun üst düzeyinde boşalma noktasına kadar uzaklık, m
Va: 1m3 suyu yüksekliğe basmak için gerekli hava hacmi, m3
Hs: dalma derinliği, suyun üst yüzü ile hava girişi arasındaki uzaklık, m
C: aşağıdaki tablodan alınan bir sabit
Ht C
3-18,3 245
18,4-61 233
62-155 216
156-198 185
199-229 156
Dalma, H / (H+H) şeklinde ifade edilir. Bunun değeri 6 m yükselme için 0.66’dan 152
m için 0.41 değerine kadar değişir. Bu bağıntı pratikte oldukça yaklaşık sonuçlar verir ve alt uç
yapısına tabi olarak değişen değerler elde edilir. Genellikle en yüksek mekanik randıman %30
kadardır.
4.2 EJEKTÖRLER
Hareketli parçalar kullanmadan bir sıvıyı harekete geçirmek için, genellikle kullanılan
diğer bir cihazda enjektördür. Ejektörün çalışma prensibi; önce bir akışkanın emzikten
geçirilerek genleştirilmesi ve genleşme sonucunda, harekete getirilerek akışkan ile temas
ettirilmesidir. Akışkanın emzikten(nozuldan) ilk çıkışı esnasında, basınç yükündeki azalmaya
karşılık hız yükü artar. İki akışkanın temasa geldiği noktada, ikinci akışkanın basınç yükü
birinci akışkanın basınç yükünden az ise, ikinci akışkan ejektör içerisine doğru emilir. Basit
ejektörlerin sakıncalı yönü, mekanik olarak yeterli olmayan ufak bir yük temin etmeleri ve
harekete getirilmek istenilen maddeleri seyreltmeleridir. Sıvıları bir tanktan diğer bir tanka
nakletmek için kullanılan basit ejektörler su buharı ile çalışırlar. Su buharı gazları nakletmek
içinde kullanılır. Bu sebeple, daha geliştirilmiş enjektörler, vakum pompası olarak da
kullanılabilirler.
12
Geliştirilmiş olan bir kısım basit ejektörler, harekete getirilmek istenilen akışkanla aynı
basınca sahip bir yere akışkanı pompalamak için, yeterli bir mekanik randımana sahiptirler.
Bunlara enjektör adı verilir. Bu tip enjektörlerin en çok kullanılan örneği, buhar kazanını
beslemek maksadı ile kullanılanlardır.
Akışkanları bir yerden diğer bir yere taşımak için eskilerden beri kullanılan pompalardır.
Pistonlu pompaları muhtelif şekilde sınıflandırmaya tabi tutmak mümkündür. Sınıflandırmanın
esas prensibi, su silindirinin yapılışıdır. Genellikle kabul edilen sınıflandırma;
1. Pistonlu pompalar
2. Planjörlü pompalar
●İçten salmastralı
●Dıştan salmastralı
— Merkezden salmastralı
— Sondan salmastralı
Bu sınıflandırmaya ilaveten, su silindiri tek hareketli veya çift hareketli olabilir.
13
Pistonlu buhar pompaları, yapı bakımından birbirlerinden oldukça farklıdırlar.
Genellikle pistonlu buhar pompaları, pistonlu buhar makinalarından oldukça farklıdır. Pompa
tarafından basılan akışkanın muntazam bir debiye sahip olabilmesi için, basıncın sabit
tutulmasına ihtiyaç vardır. Bu sebeple, buhar valflarına ait ayar o şekilde yapılmıştır ki, buhar
çıkış yolları piston hareketinin başlangıcından tamamiyle açılır ve hareketin sonuna kadar açık
kalır. Bu, genellikle çift valf ile temin olunur.
Planjör ile piston arasında şu fark vardır. Piston kendi salmastrasını taşır, halbuki planjör
takdirinde salmastra sabittir ve planjör buna sürtünerek geçer. Pompalanan sıvı, süspansiyon
halinde katı maddeler ihtiva etmekte ise, bunlar kısa zamanda salmastranın aşınmasına yol açar
ve sık sık değiştirilmesini gerektirir. Salmastraların kolay değiştirilebilir olması, daima istenilen
bir husustur. Bu arzu, dıştan kavramış salmastralara sahip pompaların gelişmesine sebep
olmuştur. Bu durumda pompa gövdesi ortadan ikiye ayrılmıştır ve içerisinde planjörün hareket
ettirildiği iki adet sabit salmastra kutusu vardır. Böylece salmastra pompanın dışında yer almış
olur. Kolaylıkla tamir edilebilir ve değiştirilebilir. Ayrıca kaçakları görmekte mümkün olur.
Pompa büyüdükçe valf kanatlarının alanı da artar. Büyük valf kanatlarına sahip
pompalar, yüksek basınçlar için uygun değillerdir. Çünkü dökme demirden yapılmış geniş ve
düz pompa kanatları, pompanın her hareketinde, emme ve basma basınçları arasındaki farkı tam
olarak taşır. Geniş bir alan üzerinde dağıtılmış olan bu basınç, dökme demir gibi zayıf bir
malzemeden yapılmış, kanatlar tarafından taşınamaz. Bunun bir sonucu olarak yüksek basınç
takdirinde, pot valf diye adlandırılan, farklı bir valf kullanılır.
Şekilde a ve b dış uçtan salmastralanmış çift silindirli ve pot valflı bir planjör pompayı
göstermektedir. Bu durumda su silindiri bir bölme ile 2 kısma ayrılmış olup, planjör de iki
parçadır. Planjörün sol yarısı A doğrudan doğruya B bağlanmıştır. Sağ yarısı C ise, diğer uçtan
bir boyunduruk ve bağlantı çubuğu E ile hareket ettirilir. Salmastra bakımının kolay olması
sebebiyle bu tip pompalar, yüksek basınçlar içinde uygundur. Bununla beraber, yüksek basınç,
kanatlı valfların kullanılmasını önler. Bundan dolayı bu tip pompalarda pot valflar kullanılır.
Şemalarında bunların yapılışlarını kolaylıkla görmek mümkündür. Hjer valf ayrı bir silindirik
14
döküm gövdeye sahip olup, bunlar istenildiği kadar ağır yapılabilir. Ve bu sebeple de yüksek
basınçlara dayanır.
Pot valfların yüksek basınçlı terlerde kullanılmaları sebebi ile, sert lastikten yapılmış
diskler uygun değildirler. Bunun için pot valflarda metal diskler kullanılır. Son derece yüksek
basınçlarda veya viskozitesi yüksek sıvılar takdirinde, metal diskler dahi yeterli sağlamlıkla
olamayacaklarından bunların yerine metal bilyalar kullanılır.
Pompa iki su silindirine sahiptir ve dubleks pompa diye adlandırılır. Bu pompa simpleks
bir pompadır, çünkü bir su bir de buhar silindirine sahiptir. Bu pompalar aynı gövde içerisinde
yan yana geliştirilmiş iki simpleks pompa gibi düşünülebilir. Bunlardan birinin buhar valfı,
diğerininkini harekete getirir. Bu şekildeki bir pompanın buhar ucu, şekilde gösterilmektedir.
Piston kolu A bir piston mafsalını taşır. Ve bu mafsal C kolunu, D salıncak milini,E kolunu,F
bağlantı kolunu ve G valf çubuğunu harekete getirir. Bu çubuk tarafından çalıştırılan valf,
çubuğu j, pompanın diğer tarafındaki, K,L,M,N, ve O parçaları yardımı ile valfı çalıştırır.
Buhar ve su silindirleri ayrı ayrı gövdelerde yer almış olup, bir boyunduruk P yardımı ile
birbirlerine bağlanmışlardır.
Piston ve planjörlü pompalar, genellikle aynı piston çubuğunun iki zıt ucunda bir su ve
bir de buhar silindiri ihtiva etmekte olup, doğrudan doğruya buhar basıncı ile çalışmaktadırlar.
Buna lüzum yoktur, çünkü kuvvetin herhangi bir şekli, piston çubuğunun çalıştırılmasında
kullanılabilir. Genellikle buhar basıncından başka bir kuvvetle çalıştırılan pistonlu pompalara,
kuvvet pompaları adı verilir. Bunlarda piston, dönen bir krank miline bağlanmıştır. Bir elektrik
motorunun veya hareket sağlayan diğer bir cihazın esas miline, krank mili redüksiyon dişlileri
ile bağlanmıştır.
Piston bir krank mili tarafından çalıştırıldığı takdirde, birkaç su silindiri paralel olarak
bu mile bağlanabilir ve pistonlar, milin muhtelif noktalarına yerleştirilir. Bu suretle, pompa
çıkışı daha muntazam olur. Ve vuruntusuz bir akım elde olunur. Bu aynı zamanda silindirlerin
daha ufak olabileceği ve (yüksek basınçlar için) daha kolay yapılabileceği anlamına gelir.
15
Bu tip pompaların en çok kullanılan şekli düşey pistonlu, tek hareketli, tripleks kuvvet
pompası olup, şekilde gösterilmiştir. Emme ve basma valfleri gösterilen üç silindir yan yana
sıralanmış olup; bunların pistonları, krank miline 120o fark ile bağlanmıştır.yukarıda açıklaması
yapılan pompa, tek hareketli adını alır., çünkü sadece ileri harekette basar. Her bir planjör için
sadece iki valfe ihtiyaç vardır. Düşey pistonlu tripleks pompaların mutlaka tek hareketli olması
gerekmez, fakat çoğu zaman bu şekilde yapılırlar.
Şekilde bir diyaframlı pompa gösterilmektedir. Geçici ve kaba işlerde kullanılan en ucuz
pompadır. Bununla beraber, fazla miktarda suspansiyon halinde katı maddeler ihtiva eden
sıvılar için, kimya mühendisliği yönünden, en uygun pompadır. Bundan başka, basma debisinin
ayarlanmasına imkan verir. Bir piston veya planjörün yerine esnek bir diyafram A almış olup,
merkezde kapak şeklinde bir basma valfı b bulunur. Ayrıca emme valfı da C vardır. Valf ve
esnek diyagram dışında hiç bir hareketli parça yoktur. Bu sebeple, yapılışı basit ve kaba olup,
tamiri kolaydır. Çok kötü şartlar altında bile çalışır. Diyafram ayarlanabilen bir eksantrik ile
çalıştırılacak olursa, pompa hareketi değiştirilebilir ve basma kesin limitler arasında kontrol
altına alınabilir.
Pompalama konusu ve cihazlar, son otuz yıl içerisinde büyük bir gelişme göstermiş ve
döner pompalar, pistonlu pompaların yerini almaya başlamıştır. Ayrıca bugün pistonlu pompalar
kadar değişik tipte döner pompa mevcuttur.
Döner pompaları, dişli pompalar ve santrifüj pompalar diye bir sınıflandırmaya tabi
tutmak mümkündür. Santrifüj pompalar, ayrıca helezoni(salyangoz) ve türbin pompa diye bir
alt sınıfa tabi tutulurlar. Santrifüj pompalar, bir de tek veya çok kademeli; açık ve kapalı
kanatlı; tek veya çift emmeli diye sınıflandırılabilir. Bunlardan son dört tipi koordine (teorik
olarak herhangi bir şekilde tertiplemek) etmek mümkündür.
16
Şekilde gösterilen bu pompa esas itibariyle birbirine tam uyan, birbirleri ve pompa iç
yüzeyi ile yakın temasta bulunan iki dişliden ibarettir. Sıvı, dişlilerin dişleri ve pompa iç yüzeyi
tarafından tutulur, iç yüzey boyunca taşınır ve pompanın basma borusundan dışarı çıkmaya
zorlanır. Bu tip pompalar, viskoz ve ağır sıvılarla çalışabilir, çok yüksek basınç temin eder,
dalgalanmalar pek azdır ve basma basıncına tabi değildirler. Diş sayısı iki veya üçten başlamak
üzere pek çok sayıda olabilir. İki veya üç dişli pompalar, genellikle sikloidal pompalar diye
adlandırılır.
Dişli pompalardan başka pek çok sayıda ve değişik yapılışlarda döner pompalar vardır.
Değişiklik, sadece projelerindedir.
Bütün döner pompaların iyi bir şekilde çalışmaları, döner parçaların birbirlerine ve
pompa iç yüzeyine tam bir uygunluk göstermelerine tabi olduğu için, süspansiyon halinde katı
parçacıklar ihtiva eden sıvılar takdirinde kullanılmaları doğru değildir. Sikloidal veya dişli
pompalar birçok sıvılar için kullanılmakla beraber, genel olarak viskoz sıvılar ve oldukça
kıvamlı çamurlarlıda çalışırlar. Hızı çok yüksek olmadığı takdirde yarı akışkanlar, mumlar ve
bunlara benzer maddeler de bu pompalarla iyi sonuç verirler. Pompanın çalışması esnasında
basma valfı kapatılacak olursa, meydana gelecek basınç ya pompanın çalışmasını durdurur veya
kırılmasına sebep olur. Bu pompanın basma debileri, döner kısımların ve pompa iç yüzeyinin
birbirlerine iyi bir şekilde uymalarına ve döner kısımların hızlarına tabidir. Döner pompalar ile
santrifüj pompalar arasındaki farkın en önemli olanını bu iki husus teşkil eder.
Bugün için santrifüj pompalar sınıfı, en önemli pompa tipi durumundadır. Bu sınıf,
pratikte hemen hemen her ihtiyacı karşılayacak bir gelişme noktasına ulaşmıştır. Santrifüj
pompalar, başlıca iki gruba ayrılırlar. Bunlardan birine helezoni (salyangoz) pompa diğerine ise
türbin pompa adı verilir.
17
Santrifüj pompaların en basiti tek kademeli, tek emmeli, açık kanatlı helezoni
pompalardır. Bu pompanın en önemli parçası kanatlarıdır. Bu pompalar esas itibariyle, bir
göbekten B çıkan bir seri eğri kanatlara sahiptirler. Açık ve tek emmeli, en basit bir kanat tipi
şekilde gösterilmektedir. Bu şekilde pompanın gövdesi içerisine C, mümkün olabilecek en
uygun temas temin edilerek yerleştirilir. Emme kısmına giren su, kanatların dönmesi ile kenara
doğru itilir. Sıvı, kanatları terk edip helezoni kısma D girer girmez, hızı azalır. Buna karşılık
Bernoulli teoremine göre basınç artar ve pompada bir basınç yükünün doğmasına sebep olur.
Bütün santrifüj pompalar içerisinde açık kanatlı, tek emmeli pompalar en ucuz
olanlardır. Bu tip pompalarda başlıca iki önemli kuvvet kaybı vardır. Bunlardan birincisi,
kanatlar tarafından kenara doğru itilen suyun helezoni kısma girerken, birdenbire yön
değiştirmesidir. Sıvı akım yönünün birdenbire değişmesi, türbülansların meydana gelmesine ve
bunlardan da sürtünmeden doğan kuvvet kaybına sebep olurlar. İkincisi ise, bunlar ucuz
olduklarından iyi bir işçiliğe sahip değildirler. Kanatlarla pompa iç yüzeyi arasındaki uygunluk,
çoğu zaman iyi değildir ve bu sebeple, emme ile basma arasında sıvının geri sızdığı görülür.
Emme ile basma arasında meydana gelen bu kaçağın önlenmesi için, kapalı kanatlar
geliştirilmiştir. Bu durumda kanatlar, iki metal levha arasına kapatılmış bulunmaktadır. Geri
sızmanın tamamen önlenebilmesi için kanatların dış çevresi ile helezon girişi veya kanatların
göbeği ile buna tekabül eden pompa gövdesi arasında iyi bir temas ve uygunluk temin
edilmelidir. Bu husus, değiştirilebilir gömleklerle temin edilebilir ve bu suretle kaçaklar
minimum bir hadde indirilir.
Şekilde gösterilen böyle bir pompada sıvı, dengelenmiş bir hidrolik basıncın meydana
gelmesine ve bu da, kanatların şaftan ayrılmasına sebep olur. Bunun bir sonucu olarak da mil
yatakları üzerinde bir zorlama meydana gelir. Bu zorlamayı ortadan kaldırmak için çift emmeli
kanat yapılmıştır. Bu, esas itibariyle şekilde gösterilen tipte iki kapalı kanatın arka arkaya
yerleştirilmesi ve bir gövde içerisinde yer almasından ibarettir. Şekilde çift emmeli, kapalı
kanatlı, helezoni bir pompa gösterilmektedir. Bu şekle baktığımız zaman lüzumlu noktalar
yerleştirilmiş, değiştirilebilir bilezikleri kolayca görmek ve geri sızmayı nasıl önleyeceklerini
anlamak mümkündür. Bu tip pompalar şekilde gösterilene nispetle mil yataklarında çok daha az
zorlamaya neden olurlar. Helezoni pompaların çoğu çift emmeli kapalı kanatlıdır. Bu pompalar
şekilde gösterilenden çok daha ulanışlı olmakla beraber onlardan daha pahalıdır.
18
Santifüj bir pompanın emme ucu atmosfer basıncından daha az bir basınç altında ise,
salmastra kutuları yolu ile pompa içerisine hava girer ve bu da pompanın boşaltımını önemli
derece de azaltır ve ya tamamen durdurabilir. Bunu önlemek için yüksek kaliteye sahip santfüj
pompalarsa, basma basıncı altında bulunan ve az miktarda sıvı ihtiva eden sızdırmazlık
odacıkları ilave olunur.
Bir sınıf teşkil eden türbin pompalar, akımın yön değiştirmesi olayının düzgün, herhangi
bir darbe veya türbülans meydana gelmeden olmasını temin eden difüzyon bileziğine
sahiptirler. Şekilde tek kademli bir türbin pompa gösterilmektedir. Bu şekildeki difüzyon
bileziği A muhtelif sayıda geçitlere B sahip olup, bu geçitlerin kesit ve yönü yavaş yavaş
değişir. Bu suretle, kanatların ucunu C terk eden sıvı, bu geçitlere girer, yavaş yavaş yön
değiştirir ve bundan sonra basma helezonuna D varır. Difüzyon bileziği sabittir. Pompanın
genel yapılışı ve kanatların şekli aynen kendisine tekabül eden helezoni pompalara benzer.
Türbin pompaların kanatları genellikle tek emmeli kanatlardır. Daha önce açıklandığı
gibi bu, şaft üzerinde bir zorlamaya sebep olur. Şekilde gösterilen pompa için şekilde gösterilen
pompa için bu sakınca, kanatlar üzerindeki delikler E yardımı ile kısmen önlenebilir. Böylece
kanatlar arsındaki hidrolik basınç, kanatlar önündeki basınçla kısmen dengelenir. Sızdırmazlık
borusu G ve sızdırmazlık bileziği H de şekilde görülmektedir.
Tek bir kanat ile erişilmesi pratik bakımından mümkün, maksimum yükseklik 75 ila 90
m kadardır. Bundan daha büyük yükseklik istenildiği takdirde, iki veya daha fazla kanat seri
halinde yer almalıdır. Helezoni bir pompada kayıplar önemli derece de olduğu ve bir kanadın
bastığı sıvı diğer kanadın emme kısmına girdiği takdirde, pompanın tüm verimi oldukça düşük
olur. Bu sebeple çok kademeli pompalar pek yaygın değildir. Bunun yanında türbinli pompanın
kanat ucunu terk eden sıvının, minimum bir kayıpla diğer kanada girmesini temin eden tedbir
alınmış ve böylelikle, çok kademeli bir pompa ile oldukça tatminkâr verim elde edilmiş olur.
Şekilde 90 ila 300 m yüksekliğe basabilecek bir türbin pompa gösterilmektedir. Şekilde birinci
kademe kanat ve difüzyon bileziği ile birlikte; ikinci kademe kanadı yükselmiş difüzyon
bileziği yerinde; üçüncü kademe difüzyon bileziği yükselmiş halde gösterilmektedir. Bu tip
pompalar genellikle pahalıdır ve ayrıca her cins metalden yapılmaları da mümkün değildir.
Bunun bir sonucu olarak, oldukça yüksek basınçlar da korozif sıvıların taşınması gerektiği
19
takdirde bir tip pistonlu pompa; berrak, viskozitesi düşük ve korozif olmayan sıvılar takdirinde
ise türbin pompa kullanılmalıdır.
Santrifüj pompaların önemli sakıncalarından biri, basınç meydana getirecek bir sıvının
ataletine tabi olmasıdır. Kanat aralıklarına hava girdiği takdirde pompanın basacağı yüksekliğin
değeri, sıvı girdiği zaman ki değer ile karşılaştırılabilir. Fakat hava yüksekliğine tekabül eden
basınç, sıvı yüksekliğine nispetle çok ufaktır. Bu sebeple, pompanın sıvı taşıması hemen durur.
Buna hava tutma adı verilir. Bu sakıncayı ortadan kaldırmak maksadı ile merkezkaç pompaların
emme borusunu ve gövdesini sıvı ile dolu tutan bir yardımcı cihaz pompaya bağlanır. Bu husus,
emme borusuna bir çek valf konularak da temin edilebilir ve bu suretle, pompanın çalıştırılması
durduğu zaman pompa gövdesi ve emme borusu içerisindeki sıvı boşalmamış olur. Diğer bir
metot da pompa içerisindeki havayı boşaltmak için, el veya buhar jet ile çalışan ufak bir ilk
hareket pompası kullanılır. Santrifüj pompaları, emme kısmı pozitif yük altında kalacak bir yere
yerleştirmek e bir çözüm yoludur.
Bir kısım pompalar ise hava tutmayacak şekilde yapılmıştır. Bunlardan biri La Bodur
pompası adını alır. Kanat her zaman karşılaşılmayan bir yapıda olup, bir helezon tarafından
sarılmamıştır.
5. AKIŞ ÖLÇERLER
20
Akış ölçerlerden anlaşılması gereken, akış hızını ölçen cihazlardır. Akış hızı deyince
de ya akışkan içinde tek bir noktadaki lokal hızın veya akış borusu içindeki ortalama hızın
bilinmesi istenilebilir. Ortalama hızın bilinmesi doğal olarak hacimsel akış hızının veya
kütlesel akış hızının bilinmesi demektir. Bu kısımda, bu amaçla endüstride kullanılan basit
ancak güvenilir cihazlar anlatılacaktır. Bunların yanı sıra endüstride, mekanik, elektriksel ve
elektromanyetik cihazlardan da yararlanılabilir. Veya hızla ilişki kurulan basınç ölçümlerinde
basit manometre yerine elektronik basınç ölçüm cihazları kullanılabilir.
Bir akım içinde tek noktadaki hızı belirlemek için kullanılan en basit cihaz pitot
tüpüdür. Şekilde gösterildiği gibi bir boru içinde sıkıştırılamayan bir akışkan akarken, hızın
belirlenmek istediği noktadaki durma basıncı ve statik basınç ölçülüp Bernolli denklemi
yardımıyla hızı hesaplanabilir.
Hızın ölçülmek istenildiği noktaya akış çizgisine dik kesit alanı bir tüp yerleştirilip bir
manometreye bağlanırsa, o noktada akışkan tam duruşa geçeceğinden manometrenin sağ
koluna akışkanın durma basıncı uygulanacaktır. Akışa paralel açıklığa sahip manometre
koluna da akışkanın hidrodinamik basıncı uygulanacaktır. Kısa mesafelerde akışkanın
hidrodinamik basıncı yaklaşık sabit alınabileceğinden manometrenin sol kolunun boruya
bağlanma pozisyonunun çok önemi yoktur. Pitot tüpün hizasındaki akış çizgisi boyunca
Bernolli denklemi uygulanırsa ‘a’ noktasında hidrodinamik basınç P alınabileceğinden ve ‘b’
noktasında basınç Pd olacağından; bu kısa mesafede sürtünme kayıpları ihmal edileceğinden,
P V2 P
d
q 2 gc Q
21
2 g c qm q h 2 gh qm q
v
qg c q
Hız hesaplanabilir.
Çoğu pitot tüpler gerçekte iç içe geçmiş iki tüpten yapılır. İçteki tüp akış yönüne dik
ve açık kesit alanına sahiptir. Dıştaki tüpün dış duvarı üzerine, akış yönüne paralel kesit alanlı
delikler açılarak P hidrodinamik basıncı ölçülür. Böylece boruda iki delik açmadan pitot tüpü
kullanmak mümkün olur.
5.2.1 ORİFİZMETRE
Boru içindeki hacimsel akış hızını belirlemek için kullanılan en basit yöntem orifiz
metre kullanılmasıdır. Orifiz metre ortasında boru iç çapından daha küçük çapa sahip bir delik
olan basit bir plakadır. Akış hattı üzerinde iki boru flanjları arasına yerleştirilir ve sızıntıyı
önlemek için de orifiz ile flanjlar arasına jonta konulur.
5.2.2 VENTÜRİMETRE
Boruda hacimsel akış hızını belirlemede kullanılan bir başka cihazda ventürimetredir.
Ventürimetre yine iki boru arasına yerleştirilir ve bir daralan bir genişleyen kısımdan oluşur.
Bu iki kısmın birleşme yerinede ventrü boğazı denir. Prensibi, orifizmetre ile aynıdır.
Ventürinin imalatında dikkate alınması gereken husus, genişleyen kısmın eksene göre açısının
7º den küçük tutulması gereğidir. Aksi takdirde bu genişleyen kısımda sınır tabakası ayrılması
görülür ve sınır tabakası ile duvar arasında ediler oluşur. Bu da basınç kaybının artmasına
neden olur.
Ventürimetreler, orifiz metreye göre daha pahalı ve daha fazla yer işgal etmelerine
rağmen, aynı boru iç çapı ve aynı diferansiyel basınç için orifiz metrelerin ölçüldüğünden %
60 daha fazla akış hızı ölçebilirler. Ayrıca, katı partikül içeren akışkanlar için ventürimetreler
daha kullanışlıdır.
22
5.2.3 ROTAMETRE
Rotametre, hacimsel akış hızını doğrudan gösteren bir akış ölçerdir. Orifiz metre veya
ventürimetre gibi hareketli hiçbir parçası olmamasına rağmen, rotametrede akış hızına göre
yukarı veya aşağı hareket eden bir yüzer gösterge vardır. Rotametre, iki boru arasına düşey
olarak yerleştirilen şeffaf ve konik bir tüp ile içindeki yüzer göstergeden oluşur. Akışkanın
sabit hacimsel akış hızında, konik tüp yukarıya doğru genişlediğinde, içinden geçen akışkanın
ortalama hızı da tüp içerisinde yukarı doğru azalır. Tüp içindeki yüzer gösterge genellikle
çelik, alüminyum gibi metalden imal edilmiştir. Bu yüzer cisim, üzerine etki eden yer çekimi
kuvveti, kaldırma kuvveti ve sürüklenme kuvvetinin dengelendiği bir pozisyonda sabit kalır.
Şeffaf tüp içerisine yerleştirilen ve genellikle önceden kalibre edilmiş bir skala ile de bu
pozisyonun karşılık geldiği hacimsel akış hızı doğrudan okunabilir. Akış hızı arttırıldığında,
yüzer cisim biraz daha yukarı gider ve yeni bir pozisyonda denge konumuna ulaşır. Böylece
rotametre kullanımı en basit bir akış ölçerdir.
Çalışma Şekli:
Sürgülü vanalar; akışkan geçişini, iki sızdırmazlık halkası arasında, geçiş yönüne dik olarak
kayan bir diskle (sürgü ile) kapatıp, açarak görevlerini yerine getirirler. Sürgü; tek parça
olabileceği gibi, çok parçalı da olabilir. Tam açık veya tam kapalı olarak çalışmaları tercih
edilir. Hassas akış kontrolü için uygun değillerdir. Son yıllarda kullanımları giderek
azalmaktadır.
Üstünlükleri:
Tam açık vana, akış için direnci oldukça düşük, düzgünce bir geçiş sağlar.
Her iki taraftan akış için de kullanılabilirler.
23
Vana herhangi bir konumda monte edilebilir. Ancak, milin yere dik ve volanın üstte
olması tercih edilir.
Büyük anma ölçülerinde bile kısa vana boyu söz konusudur.
Ucuzdurlar ve rahat bulunabilirler.
Yüksek basınçlara uygun tipleri vardır.
Yangın emniyetli veya düşük sıcaklıklara uygun tipleri vardır.
Zayıf Yönleri:
Hassas akış kontrolü için uygun değillerdir, çünkü; akışın kısılması ile milin hareketi
arasında belirli bir orantı yoktur. Vana, yaklaşık %75 kapanana kadar, ancak çok düşük
oranda bir akış kısılması sağlanabilir. Tam açık veya tam kapalı olarak çalışmaları
tercih edilir. Kontrol için yarım açık tutulduğunda, sürgü titreşerek gürültü çıkarıp,
sitlere çarpabilir.
Tam sızdırmazlık istenen tesisatlar için uygun değildir.
Vana yüksekliği, diğer tip vanalar içinde en yüksek olanıdır. Yükseklikte çok yer tutar.
Uzun strok yüzünden açma kapama süreleri uzar.
Ölü hacim içermektedirler. Vana içinde kalıntılar birikebilir. Bu kalıntı birikimi,
vananın çalışmasını engelleyecek boyutta olabilir. Bakım ihtiyacı fazladır.
Sızdırmazlık yüzeylerinin mekanik zorlanması önem taşır. Kapama sonlarında ve
açma sırasında, basınç dengesi sağlanana kadar ( yaklaşık %10 açmaya kadar) çıkış
tarafında kalan sızdırmazlık yüzeyi sürtünme ve aşınma etkisinde kalır. Sık açma
kapama için uygun değildir.
Esneme kabiliyeti olmayan tek parça sürgü ile sıcak akışkan geçen bir tesisatta
kapatma yapıldığında, sürgü akışın biraz dışında kaldığı için nispeten soğuk olarak
yuvasına oturur. Akış kesildiği için çıkış tarafı soğumaya başlar, gövde kasılır ve sürgü
sıkışır. Açmak için aşırı kuvvet uygulanması gerekir. Sıkışmış parçanın sürtünerek
açılması, sızdırmazlık yüzeylerinde bozulmalara yol açar. Bu da sızdırma, sit
yüzeyinin erozyonu ve sonuçta büyük kaçaklara sebep olur.
Yarım açık pozisyonda, debi yüksek ise, sürgü titreşmeye ve gürültü ile yan sitlere
çarpmaya başlar. Bu da sızdırmazlık yüzeylerinde bozulmalara yol açar.
Akışkan Cinsi:
24
Akış Yönü:
Kullanım Yerleri:
Sıcak ve Soğuk Su Tesisatları, Buhar Tesisatları, Petrokimya Tesisleri, Petrol taşıma hatları
Tahrik Şekli:
Anma Ölçüleri:
Anma Basıncı:
Gövde Malzemesi:
Bakır alaşımları (Pirinç, Bronz), Çelik, Paslanmaz Çelik ile Pik, Sfero, Çelik ve Paslanmaz
Çelik Döküm.
Vidalı, Flanşlı
TS 457 ISO 5996, TS 3147, TS 516, TS 7843, ISO 5996-1984; DIN 3352, API 6D, API 600-
602- 603- 604- 605, BS 1414, BS 5150- 5151- 5154- 5157- 5163, BS 5352
25
Sürgülü Vana Tipleri:
1. Mil ve volana göre:
o Mil vidası dışta ve yükselen volanlı
o Mil vidası dışta ve yükselmeyen volanlı
o Mil vidası içte ve yükselmeyen volanlı
Anılan tiplerin;
Avantajları:
o Mil vidası dışta olanlarda; vidanın akışkan ile temasta olmaması, bakım
kolaylığı agresif ve aşındırıcı özelliği olan akışkanlar için kullanım kolaylığı,
o Yükselen volanlılarda; gözle strok kontrol imkanı,
o Yükselmeyen volanlılarda; aktüatör uygulama kolaylığı.
Dezavantajları:
Kama sürgüye göre avantajları: Kısa boyları sebebi ile direnç katsayıları
düşüktür. Sürgü, sit yüzeylerine devamlı sürtündüğü için, katı partiküller içeren
sıvılar için de kullanılabilir. Vanada aktüatör kullanılacak ise, daha ucuz ve
güvenilir olan konum stoplamalı bir aktüatör yeterli olacaktır. Büyük Kuvvet
santrallerinde, sadece bu sebepten, paralel sürgülü vanalar tercih edilmektedir.
Yapısı gereği, sıcak akış olan hatlarda, sürgü soğuk iken kapatılmış ise, daha
sonra milde oluşacak termal genleşmeler, alt tarafta bir sınırlama olmadığı için,
sürgüyü aşırı yük altında bırakmaz.
26
Kama sürgüye göre dezavantajları: Sürgünün sit yüzeyleri ile devamlı temas
halinde olması, diğer taraftan sızdırmazlık yüzeylerinde bozulmalara sebep
olabilir. Bu yüzden; sık açıp, kapama istenen yerlerde kullanılmamalıdırlar.
o Kama sürgülü: Paralel sürgülülerden farkı, sürgünün alta doğru incelerek, bir
açı ile kama şekli almış olmasıdır.
3. Salmastraya göre:
o Elastomer örgü veya paket salmastralı: Bakınız "Glob Vanalar"
o Kendi kendine sızdırmazlık sağlayan O-Ring salmastralı: Bakınız "Glob
Vanalar"
o Metal Körük Salmastralı: Bakınız "Glob Vanalar"
o Membran salmastralı
Sızdırmazlık yüzeyleri devamlı sürtünme halinde oldukları için, akışkanın temiz olmaması
durumunda, iki yüzeyin arasına katı partiküllerin girmesi ile yüzeylerde bozulmalar olacak,
kaçak başlayacaktır. Akışkanın temiz olması, filtreleme çok önemlidir.
27
Sürgünün altına, sürgüyü yataklamak için bırakılmış yuva, kir ve katı partiküllerin biriktiği bir
hacim olmaktadır. Bu birikintiyi, bir ölçüde de olsa temizlemek için, vana kısa aralıklarla 1/5
oranında açılıp, kapanarak, hızlı akışın birikintiyi oraya yerleşmeden atması sağlanmalıdır.
Uzun süre vananın kapalı kalması halinde, sürgü alın yüzeylerinde tortu birikimi söz konusu
olabilir. Bu hem sürgünün rahat açılıp, kapanmasını önler, hem de yine yüzeylere
sürtündüğünde, sızdırmazlık yüzeylerini bozabilir. Bu problemle karşılaşmamak için de, vana
uzun süre kapalı tutulmamalı, belli aralıklarda açılıp, kapanmalıdır.
Kullanılan akışkanın sıcaklık düştüğünde donma veya katılaşması söz konusu olabilecek ise,
gövdenin serpantin, ceket gibi bir düzenle ısıtılması gerekir.
Genel enerji tasarrufu açısından da; vanaların ortama ısı kaybına yol açacak geniş yüzeyleri
olduğu unutulmamalı ve ortam sıcaklığından farklı akışkanın geçtiği vanalar muhakkak izole
edilmelidir.
Bakım, onarım:
Sızdırmazlık yüzeylerinin zarar görmüş olması sonucu onarım işi gerektiğinde, yüzeylerin
taşlanması, alıştırılması gibi işlemler zorunlu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden bu tür
onarım işinin imalatçı firmada yaptırılması daha doğru olacaktır.
Kavitasyon, erozyon gibi problemler sonucu gövdede aşınma, delinme söz konusu olduğunda,
teknik alt yapı mevcut ise, gerekli önlemler alınarak ve teknolojik gerekler yerine getirilerek,
özellikle çelik vanalarda kaynak dolgusu ile onarım yapılabilir.
28
6.2. OTURMALI TİP VANA- GLOB VANA (GLOBE VALVE- SITZ VENTIL)
Çalışma Şekli:
Oturmalı tip (Glob) vanalar; bir milin ucuna bağlı klapenin, akışkan geçiş deliğinin üstüne
oturtulması veya kaldırılması ile, akışkan geçişini kesip, açarak görevlerini yerine getirirler.
Klapeler, normalde bir tabak şeklindedir. Kontrol vanalarında, klapelerin uçlarında, geçiş
deliğinin içine uzanan, parabolik çıkıntılar bulunur. Glob vanalar klape tipine bağlı olarak,
farklı akış karakteristiğine sahip olurlar.
Üstünlükleri:
Hassas akış kontrolü sağlarlar.
Klapenin, sit ile sürtünmesiz, oturarak teması ile iyi bir sızdırmazlık sağlanır.
Yüksek basınç ve sıcaklılara uygun tipleri vardır.
Gaz akışkanlar için de uygundurlar.
Çok sık ve çok sayıda açılıp, kapanmaya uygundurlar.
Sürgülü vanalara göre, mil klapeyi doğrudan sitin üzerine bastırdığı için, bu kuvvet
uygulaması, sızdırmazlığı olumlu etkilemektedir. Bu yüzden, özellikle atmosfere açık
tehlike yaratabilecek yüksek basınçlı akışın söz konusu olduğu durumlarda, kapama
vanası olarak Sürgülü vana yerine, Glob vanalar tercih edilmektedir.
Zayıf Yönleri:
Yapıları itibarı ile basınç kayıpları fazladır.
Ölü hacim içermektedirler. Vana içinde kalıntılar birikebilir.
29
Akış, sadece vana üstünde belirtilmiş yönde mümkündür. İki yönlü çalışmaya uygun
değildir.
Büyük anma ölçülerinde, açma kapama miline çok büyük kuvvetler etkimektedir. Bu
kuvvet, kapamayı zorlaştırmaktadır. Büyük debilerin kontrolü söz konusu olduğunda;
akışı iki veya daha fazla küçük hatta ayırmak ve küçük Glob vanalar kullanabilmek,
genelde uygulanan bir yöntemdir.
Akışkan Cinsi:
Akış Yönü:
Kullanım Yerleri:
Sıcak ve Soğuk Su Tesisatları, Buhar Tesisatları, Kızgın Yağ Tesisatları, Petrokimya Tesisleri,
Makina İmalatı, Özel Araç İmalatı, vb.
Tahrik Şekli:
El ile, motorlu aktüatörler ile, kısa stroklularda mıknatıslanma ile (Solenoid valfler)
Anma Ölçüleri:
Anma Basıncı:
30
Vana klapesi´nin, kapalı konumda veya tam kapanmak üzere iken, akışkan basıncı karşısında
karşı karşıya kaldığı kuvveti hesaplarsak;
Kuvvet (kgf) = Klape etkin alanı (cm2) x Basınç (bar) olmak üzere,
DN 200 bir vana için hesapladığımızda, Basınç= P= 14 bar ise (Geçiş delik çapı = D = 200
mm = 20 cm);
DN 50 vanada, 16 bar basınç için; F = [(3,14 x 52) / 4] x 16 = 314 kgf olmaktadır ve operatör
tarafından vidalı bir mil sistemi ile karşılanabilecek boyutlarda kalmaktadır.
Gövde Malzemesi:
Bakır alaşımları (Pirinç, Bronz), Pik, sfero, çelik ve paslanmaz çelik Döküm ile Çelik ve
Paslanmaz Çelik, PVC, PP
31
DIN 3356, TS 15, ANSI B16.34, BS 1873, BS 5352, BS 5152, BS 5154, BS 5160
Anılan tiplerin;
Avantajları:
Mil vidası dışta olanlarda; vidanın akışkan ile temasta olmaması, bakım kolaylığı
agresif ve aşındırıcı özelliği olan akışkanlar için kullanım kolaylığı,
Yükselen milli ve volanlılarda; gözle strok kontrol imkanı,
Dönmeyen millilerde; uzun salmastra ömrü.
Yükselmeyen volanlılarda; aktüatör uygulama kolaylığı.
Dezavantajları:
Yükselen volanlılarda; volan için daha fazla yer ihtiyacı doğması,
Mil vidası dışta, yükselmeyen volanlı ve dönmeyen milli tip avantajların hepsine sahip
olmasına rağmen, imalat maliyetleri yüksektir.
Ayrıca; volan, köprülü bir kapak sistemi ile vana gövdesinden uzaklaştırılmamış ise,
sıcak akışkan ile çalışma durumunda, operatörün volanın aşırı ısınması sebebi ile
vanayı açıp, kapaması zorlaşmaktadır.
b. Gövde şekline göre:
o Düz Geçişli: Genelde yüksek basınç kayıpları söz konusudur. Her ne kadar adı
düz geçişli olsa da, bu sadece tesisata bağlantı için geçerlidir. Vana içinde
akışkan bir "S" çizerek yol alır.
o Köşe: Tesisat köşe noktaları için avantaj sağlarlar.
o Y- tip: Basınç kayıpları yaklaşık yarı yarıya azaltılmıştır. KV değeri artmıştır.
Vana içinde akışkan kalıntısı kalma riski daha azdır. Ancak, strok daha
uzundur.
32
c. Salmastraya göre:
o Elastomer örgü veya paket salmastralı: Klasik salmastra tipidir. İşletme
sırasında, devamlı takibi ve kaçak söz konusu olduğunda, sıkıştırılarak,
sızdırmazlığı sağlamaya devam etmesi gerekmektedir. Asbest kanserojen
olduğu için günümüzde asbestsiz malzemeden yapılmış örgü salmastralar
kullanılmaktadır. Bunların içinde en yaygın kullanılanları, saf grafit
malzemeden yapılmaktadır.
o Kendi kendine sızdırmazlık sağlayan O-Ring salmastralı: Sıcaklık ve basınç
kademeleri için uygun seçilmiş elastomer malzemeden yapılmış O-Ringli
salmastra grupları, salmastra yuvası ve mil yüzeylerinin uygun şekilde temiz
ve pürüzsüz imali ile uzun ömürlü olarak, bakım onarım takibi ve yeniden
sıkıştırılma gerektirmeden görev yaparlar. Ancak, elastomer malzemenin
genelde 150 ºC´nin üstünde sıcaklıklara dayanamaması, bunların kullanım
sahasını sıcaklık kısıtı ile sınırlamaktadır.
o Metal Körük salmastralı: Millerin çevresinden, çevreye sızdırmazlığın önem
taşıdığı tesisatlarda, Elastomer salmastraların zaman içinde kurumaları ve
tekrar sıkıştırılmaları gerektiğinden, çevreye "0" sızdırmazlık için metal körük
salmastralar kullanılır. Bu tür salmastralar, metal körüğün mekanik ömrü
boyunca, salmastra sızdırmazlığını, takibe gerek kalmaksızın, güvenle
sağlarlar. Bakım masraflarını azaltırlar. Bu salmastra tipi ile "Basınç dengeli"
vanalar imal etmek mümkündür.
d. Kontrol vanası olarak kullanılan tiplerde ”Ayar Karakteristikleri”ne göre:
o Doğrusal (lineer) karakteristikli: Strokta her birim artış, debide eşit artış
sağlamaktadır.
o Hızlı açma karakteristikli: Bu karakteristik, vana açmaya başladığında
maksimum debiye hemen çıkılması gereken durumlar için uygundur.
o Eş orantı karakteristikli: Bu üç karakteristik tipi içinde, kontrol vanalarında en
fazla kullanılanıdır. Bu tipte, vananın her birim strok hareketinde debi
değişimi, hareket öncesi elde edilmiş debi ile doğrudan orantılıdır. Bu
vanalarda açma başlangıcında, strok küçükken debi değişimi az, vana tam açık
pozisyona yaklaştığında, strok tamamlanırken debi değişimi oranı yüksek
olmaktadır. Bu karakteristik, kontrolün daha zor olduğu az strok, küçük debiler
bölgesinde yarım açık pozisyona kadar, iyi ve hassas bir ayar imkanı
sağlamaktadır.
33
Uygulama Örnekleri:
Sızdırmanın tehlike yaratabileceği durumlarda, Glob vana kullanmamız gerekiyor ise; iki
vanayı biri birinin peşi sıra seri olarak takabiliriz. Girişte bir kaçak söz konusu olursa, yedek
bir vana sistemde hazır bulunmuş olur. Bu sistem ile basınç düşümünü de iki vanaya dağıtmış,
toplam gürültü seviyesini düşürmüş oluruz.
Sızdırmazlık, klape ve sit yüzeylerinin biri birinin üzerine oturmaları ile sağlandığı için,
akışkanın temiz olmaması durumunda, iki yüzeyin arasına katı partiküllerin girmesi ile,
öncelikle sızdırmazlık sağlanamayacak ve yüzeylerde bozulmalar olacak, kaçak başlayacaktır.
Akışkanın temiz olması, filtreleme her vanada olduğu gibi, bu vanalarda da çok önemlidir.
Kullanılan akışkanın sıcaklık düştüğünde donma veya katılaşması söz konusu olabilecek ise,
gövdenin serpantin, ceket gibi bir düzenle ısıtılması gerekir.
Genel enerji tasarrufu açısından da; vanaların ortama ısı kaybına yol açacak geniş yüzeyleri
olduğu unutulmamalı ve ortam sıcaklığından farklı akışkanın geçtiği vanalar muhakkak izole
edilmelidir.
Bu tür vanalar yapıları gereği yarı açık pozisyonda bir problem doğurmadan kalabilir. Ancak,
kapanmaya çok yakın, yani vananın çok kısık tutulduğu pozisyonlarda uzun süre tutulması
doğru değildir. Vananın anma ölçüsünün olması gerekenden büyük seçilmiş olduğu bu
durumlarda, Klape ile sit arasında bırakılmış küçük aralıkta akışkan hızı ciddi şekilde artar.
Akışkanın hızlı geçişi sit ve klape yüzeyinde kılcal olarak başlayan izler bırakır. Bu izler
zamanla büyür ve vana kaçırmaya başlar. Bu hızlı akış aynı zamanda yüksek gürültü anlamına
gelmektedir. Ayar için kullanılacak vanalarda, tasarım debisine uygun "Debi faktörü" olan
vanalar seçilmelidir. Kapasitesi büyük vana seçimi, ayar kabiliyetini azaltır. Bazı durumlarda,
boru anma çapından bir veya iki kademe düşük anma çaplı vanalar kullanılabilmektedir.
Bakım, onarım:
34
Mil salmastrasından kaçak söz konusu olduğunda, salmastra sıkıştırılarak kaçaklar
önlenmelidir. Ancak; vanalar tesisata bağlanmadan önce uzun süre depoda beklemiş veya
sıkıştırılabilme sınırının sonuna gelmiş ise, salmastralar elastikiyetlerini kaybederek,
kaçırmayı önleyemez hale gelebilirler. Bu durumda onarım mümkün değildir ve salmastra
yenilenmelidir.
Sızdırmazlık yüzeylerinin zarar görmüş olması sonucu onarım işi gerektiğinde, yüzeylerin
taşlanması, alıştırılması gibi işlemler zorunlu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden bu tür
onarım işinin imalatçı firmada yaptırılması daha doğru olacaktır.
Kavitasyon, erozyon gibi problemler sonucu gövdede aşınma, delinme söz konusu olduğunda,
teknik alt yapı mevcut ise, gerekli önlemler alınarak ve teknolojik gerekler yerine getirilerek,
özellikle çelik vanalarda kaynak dolgusu ile onarım yapılabilir.
Çalışma Şekli:
Pistonlu vanalar; bir milin ucuna bağlı pistonun, akışkan geçiş deliğine yerleştirilmiş, metal
olmayan conta paketleri içinden geçirilip, indirilip, kaldırılması ile akışkan geçişini kesip,
açarak görevlerini yerine getirirler.
Üstünlükleri:
Akış kontrolü sağlarlar.
Metal pistonun, metal olmayan conta paketlerine çevresel sıkı teması ile iyi bir
sızdırmazlık sağlanır.
Pistonun çevresi, conta paketleri tarafından açma, kapama sırasında, sıyrılarak
ilerlediği için, katı partikül içeren sıvılar için de kullanılabilir.
Gaz akışkanlar için de uygundurlar.
35
Pistonlar metal olmayan contalar içinde hareket ettiği için, kolay kolay aşınmaz.
Aşınan contalar ise kolayca yenilenebilir.
Zayıf Yönleri:
Yapıları itibarı ile basınç kayıpları fazladır.
Ölü hacim içermektedirler. Vana içinde kalıntılar birikebilir.
Büyük anma ölçülerinde, açma kapama miline çok büyük kuvvetler etkimektedir. Bu
kuvvet, kapamayı zorlaştırmaktadır. DN 65´ten büyük anma ölçülerinde "Denge
pistonlu" tip vanaya geçmek uygundur.
Akışkan Cinsi:
Akış Yönü:
Kullanım Yerleri:
Tahrik Şekli:
Anma Ölçüleri:
Anma Basıncı:
36
Gövde Malzemesi:
Kullanılan akışkanın sıcaklık düştüğünde donma veya katılaşması söz konusu olabilecek ise,
gövdenin serpantin, ceket gibi bir düzenle ısıtılması gerekir.
Genel enerji tasarrufu açısından da; vanaların ortama ısı kaybına yol açacak geniş yüzeyleri
olduğu unutulmamalı ve ortam sıcaklığından farklı akışkanın geçtiği vanalar muhakkak izole
edilmelidir.
Bakım, onarım:
Piston conta takımları, imalatçıdan yenileri temin edilerek kolaylıkla değiştirilebilir. Kapak
açılarak, piston ve eskimiş contalar çıkarılır. Piston yüzeyi temizlenir ve parlatılır. Sırası ile alt
37
conta takımı, metal ara ring ve üst conta takımı yuvaya yerleştirilir. Piston her iki contanın da
içinden geçecek şekilde yerleştirilir. Kapak saplama somunları karşılıklı olarak sıkılarak,
kapak monte edilir.
Denge Pistonlu vanalarda; mil salmastrasından kaçak söz konusu olduğunda, salmastra
sıkıştırılarak kaçaklar önlenmelidir. Ancak; vanalar tesisata bağlanmadan önce uzun süre
depoda beklemiş veya sıkıştırılabilme sınırının sonuna gelmiş ise, salmastralar
elastikiyetlerini kaybederek, kaçırmayı önleyemez hale gelebilirler. Bu durumda onarım
mümkün değildir ve salmastra yenilenmelidir.
Çalışma Şekli:
Diyafram vanalar; bir membranın akış yönüne dik olarak hareket ettirilerek, bir sızdırmazlık
yüzeyine oturtulması ile görevlerini yerine getirirler. Gövdesi kaplanmamış vanalarda,
akışkan geçiş kesiti, anma ölçüsü ile belirlenmiş kesitin % 50´sine kadar, gövdesi kaplanmış
vanalarda ise % 35´ine kadar küçülebilir.
Üstünlükleri:
Değişken amaçlar için universal olarak kullanılabilir.
En temizden, çok kirli akışkanlara kadar geniş bir yelpaze için uygundurlar.
Akışa dik kesit değişimi sayesinde ayar için de uygundurlar.
Montaj boyutları küçüktür.
Güvenilir bir sızdırmazlık sağlarlar.
Çok yüksek sayıda açma, kapama yapmaya uygundurlar.
Ölü hacimleri yoktur. Sterilize edilebilirler.
38
Akış için uygun bir iç geometri söz konusudur.
Membranın kendisi aynı zamanda dış ortama kaçakları da engellediği için mil
salmastrasına gerek yoktur.
Zayıf Yönleri:
Ancak, düşük sıcaklıklarda ve basınçlarda kullanılabilirler.
İşletme basıncı olarak, vana giriş ve çıkış basınçları toplamını almak söz konusudur.
Akışkan Cinsi:
Akış Yönü:
Kullanım Yerleri:
Endüstriyel tesislerin her kesiminde, özellikle; Fermantasyon, Gen Araştırma, gıda ve içecek
endüstrisi gibi biyoteknolojik tesislerde, her tür kimya tesisinde, mikro çip üretimi gibi
yüksek oranda temizlik isteyen malzeme üretiminde
Tahrik Şekli:
Anma Ölçüleri:
Anma Basıncı:
Gövde Malzemesi:
39
Elastomer kaplanmış Pik ve Çelik Döküm
Sızdırmazlık Malzemesi:
EPDM, NBR, Silikon, PTFE
Tesisata Bağlantı Şekli:
Vidalı, flanşlı, rakorlu, Yapıştırma Ağızlı
Yumuşak membranlarda milin aşırı sıkması sonucu ezilme tehlikesi bulunmaktadır. Bunun
önüne geçmek için mile bir hareket sınırlayıcı takmak gerekir. Vana tesisata yatay
bağlandığında, Membranın üstüne oturduğu orta fatura, akışkanın serbest drenajını engeller.
Akışkanın serbest boşalması isteniyorsa, vana çıkış tarafı 200 kadar aşağı bakacak şekilde
vana monte edilmelidir.
Bakım, onarım:
40
6.5. ÇEYREK TURLA AÇILIP, KAPANAN VANALAR (QUARTER TURN VALVES-
SCHWENK VENTILE)
Çalışma Şekli:
Küresel vanalar; bir milin ucuna yerleştirilmiş ortasında bir veya birden fazla delik olan,
çoğunlukla elastomer (İhtiyaca göre metal de olabilir) iki conta arasında dengelenmiş bir
kürenin, akışkan geçiş delik ekseni üzerinde 90º döndürülmesi ve deliğin (deliklerin) geçişe
açık veya kapalı konuma getirilmesi ile akışkan geçişini kesip, açarak görevlerini yerine
getirirler. Tam açık veya tam kapalı olarak çalışmaları tercih edilir. Hassas akış kontrolü için
uygun değillerdir.
Üstünlükleri:
Akışkanın serbest, rahat geçişini sağlarlar.
Özellikle 2 yollu vanalarda basınç düşümü çok düşüktür. Armatür akış direncinin en
düşük olduğu vana tiplerindendir.
Kullanımları rahattır.
Aktüatörlü olarak kullanılabilirler.
Gaz akışkanlar için de uygundurlar. Özellikle elastomer contaların kullanılması ile "0
kaçak" sağlanabilmektedir.
Vananın her iki yönünden de akış mümkündür.
Zayıf Yönleri:
Yapıları sebebi ile ağırlıkları fazladır.
Anma ölçüsü büyüdükçe fiyatları nispi olarak pahalılaşmaktadır.
Küre ve gövde iç boşluğu arasında ölü hacim söz konusudur.
Ani açma kapama koç darbeleri yaratabilir.
41
Elastomer contalı vanalarda, elastomerin sıcaklık dayanımına bağlı olarak, nispeten
düşük çalışma sıcaklıkları söz konusudur.
Akışkan Cinsi:
Akış Yönü:
İki yönlü kesme vanalarında her iki yönde de akış mümkündür. 3 ve 4 yollu vanalarda, akış
yönü belirtilmektedir.
Kullanım Yerleri:
Sıcak ve Soğuk Su Tesisatları, Doğal Gaz- Petrol taşıma ana hatları, Gaz dağıtım Tesisatları,
Basınçlı hava tesisatları, Petrokimya Tesisleri, Makina İmalatı, Özel Araç İmalatı, Kağıt
imalatı, vb.
Tahrik Şekli:
Anma Ölçüleri:
Anma Basıncı:
Gövde Malzemesi:
42
Bakır alaşımları (Pirinç, Bronz), Pik, sfero, çelik ve paslanmaz çelik Döküm ile Çelik ve
Paslanmaz Çelik, Titanyum, Alüminyum, Seramik, PVC, PP, PTFE
Çeşitli Elastomerler (PTFE- Teflon, NBR, vb.), Grafit, Seramik, Nikel alaşımları gibi metal
malzeme
TS 3148, TS 9809, DIN 3357, DIN 3441- 3442, API 6D, BS 5159, BS 5351
Anılan tiplerin
Avantajları:
Tam geçişli vanaların geçiş deliği, bağlı oldukları boru iç çapına çok yakın bir ölçüde
olduğundan, vananın tam açık pozisyonunda çok düşük bir akış direnci gösterirler ve
sistem toplam direnç faktörünün düşük seviyede kalmasını sağlarlar.
Dar geçişli vanalar, daha küçük küre kullanılabildiği için daha hafif ve ucuzdur.
Direnç faktörleri, tam geçişlilere göre daha yüksek olmasına rağmen, diğer tip
vanalara göre daha düşük seviyede kaldığı için, çok sayıda vana kullanımının söz
konusu olmadığı yerlerde rahatlıkla kullanılabilirler.
43
Dezavantajları:
Dar geçişli vanalarda, akış önce daralan, sonra tekrar genişleyen bir yol izlediğinden,
türbülans oluşmakta ve vana direnç faktörü artmaktadır. Bu artış, sistemde artan vana
sayısına paralel, daha büyük pompa basma yüksekliği ve artan enerji sarfiyatı
anlamına gelmektedir.
b. Akış yönüne göre:
o 2 yollu
o 3 yollu
o 4 yollu
44
o Tabak yay takviyeli: Sızdırmazlık contalarının tabak yay içine yerleştirilmesi
ile akışkan geliş yönünde de, contanın küre yüzeyine yapışması sağlanarak,
sızdırmazlığa olumlu katkı sağlanmaktadır. Hem "Yüzer küreli", hem de
"yataklanmış küreli" tiplerde kullanılabilmektedir.
d. Gövde yapısına göre:
o Tek parçalı: Gövdenin tek parça olup, küre ve contaların yandan (Side entry)
veya üstten (Top entry) monte edilerek, sıkıştırıldığı tiplerdir. Top entry
tiplerde, vana hattan sökülmeden bakım ve parça değişikliği yapılabilir.
o İki veya üç parçalı: Vana gövdesini oluşturan parçaların biri birine vidalı
olarak veya cıvata, saplama ve somunlarla birleştirildiği tiplerdir.
o Tam kaynaklı: Vananın bütün parçaları monte edildikten sonra gövde
parçalarının biri birine kaynatıldığı, bakım yapmanın mümkün olmadığı
tiplerdir. Bu tipler genelde, bağlantı yerlerinden atmosfere kaçak istenmeyen
akışkanlar ile yüksek basınç ve sıcaklıklarda kullanılırlar.
e. Kontrol kabiliyetine göre:
o Kesme vanası: Küresel vanalar genelde bu tipte olup, geçiş kesiti engelsiz bir
deliktir. Sadece, tam açık ve tam kapalı kullanılmaları uygundur.
o Kontrol vanası: Geçiş kesitine yerleştirilmiş özel form delikler sayesinde
kontrol kabiliyeti kazanmış tiplerdir.
Uygulama Örnekleri:
Sızdırmazlık, küre ve conta yüzeylerinin biri birinin üzerine oturmaları ile sağlandığı için,
akışkanın temiz olmaması durumunda, açma, kapama işlemi sırasında iki yüzeyin arasına katı
partiküllerin girmesi ile, öncelikle yüzeylerde bozulmalar olacak ve sızdırmazlık
sağlanamayacak, kaçak başlayacaktır. Akışkanın temiz olması, filtreleme her vanada olduğu
gibi, bu vanalarda da çok önemlidir.
45
Vanaların uzun süre kapalı kalması söz konusu olduğunda, akışkan ile temas halinde bulunan
küre yüzeyinde, akışkanın cins ve kalitesine göre kalıcı tabakalar oluşabilmektedir. Bu
tabakalar oluştuktan sonra, kürenin açılması çok zorlaşmakta, açmak için kuvvet
uygulandığında, açma- kapama mili kırılabilmekte, kolun mile geçme noktası yalama
olabilmektedir. Bu yüzden, uzun olmayan periyotlarla (1-2 hafta) vanaların kısa süreli açılıp,
kapanmaları tabakaların oluşmasını önleyecek, vananın ömrü uzayacaktır.
Bu tür vanalar yapıları gereği tam açık veya tam kapalı konumda çalışmalıdır. Aksi takdirde,
kapanmaya yakın, yani küre deliğinin, conta tarafından büyük ölçüde kapandığı durumlarda,
küre ile conta arasında kalan küçük aralıkta akışkan hızı ciddi şekilde artar. Akışkanın hızlı
geçişi conta yüzeyinde izler bırakır. Bu izler zamanla büyür ve vana kaçırmaya başlar. Bu
hızlı akış aynı zamanda yüksek gürültü anlamına gelmektedir. Uzun süreli bu ara durumda
kalan conta yüzeyinde deformasyon söz konusu olur ve kürenin tekrar açılıp, kapanması
sırasında conta yaralanır.
Kullanılan akışkanın sıcaklık düştüğünde donma veya katılaşması söz konusu olabilecek ise,
gövdenin serpantin, ceket gibi bir düzenle ısıtılması gerekir.
Genel enerji tasarrufu açısından da; vanaların ortama ısı kaybına yol açacak geniş yüzeyleri
olduğu unutulmamalı ve ortam sıcaklığından farklı akışkanın geçtiği vanalar muhakkak izole
edilmelidir.
Bakım, onarım:
Bu tür vanalarda en çok karşılaşılan sorunlar, yine; sızdırmazlık yüzeylerinin (küre ve/ veya
conta) aşınması ve salmastra kaçaklarıdır.
Sızdırmazlık yüzeylerinin zarar görmüş olması sonucu onarım işi gerektiğinde, küre
yüzeylerinin taşlanması, conta alıştırılması gibi işlemler zorunlu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu yüzden bu tür onarım işinin imalatçı firmada yaptırılması daha doğru olacaktır. Bozulan
46
parçaların yenileri ile değiştirilmeleri genelde mümkündür. Ancak, parça değişimi sonrası,
vananın sızdırmazlık açısından kontrol edilmesi şarttır
Çalışma Şekli:
Tapalı vanalar; akış eksenine dik konik veya silindirik bir yuvaya oturtulmuş ve ortası delik
konik veya silindirik bir parçanın, 90 0 döndürülmesi ve deliğin (deliklerin) geçişe açık veya
kapalı konuma getirilmesi ile akışkan geçişini kesip, açarak görevlerini yerine getirirler.
Konik tapalı vanalar daha çok kullanılmaktadır. Sızdırmazlık tapanın yatağın içine
bastırılması ve uygun yağlayıcı ara malzeme kullanılarak sağlanır. Tam açık veya tam kapalı
olarak çalışmaları tercih edilir. Delikler, yuvarlak kesitli olabildiği gibi, daha küçük gövde ile
geçiş kesitini koruyabilmek için; silindirik tapalı vanalarda dikdörtgen, konik vanalarda da
trapez olabilir. Bu kesitler yuvarlak kesitlere göre direnç faktörünü az da olsa arttırmaktadır.
Tapalı vanalar genelde terk edilmekte olan bir vana tipidir.
Üstünlükleri:
Akışkanın serbest, rahat geçişini sağlarlar.
Özellikle 2 yollu vanalarda basınç düşümü düşüktür. Armatür akış direncinin düşük
olduğu vana tiplerindendir.
Kullanımları rahattır.
Aktüatörlü olarak kullanılabilirler.
Hat üzerinde vana gövdesi sökülmeden bakım, tamirat yapmak mümkündür.
Yangın emniyetli, yüksek ve düşük sıcaklıklara uygun tipleri vardır.
Tapa ve yuvası arasında ölü hacim yoktur.
Vananın her iki yönünden de akış mümkündür.
Zayıf Yönleri:
Yapıları sebebi ile ağırlıkları fazladır.
Anma ölçüsü büyüdükçe fiyatları nispi olarak pahalılaşmaktadır.
Ani açma kapama koç darbeleri yaratabilir.
Metal, metale sızdırmazlık sağlandığından malzeme aşınması fazladır. Sızdırmaz
özelliklerini çabuk kaybederler.
47
Akışkan Cinsi:
Akış Yönü:
İki yönlü vanalarda her iki yönde de akış mümkündür. 3 ve 4 yollu vanalarda, akış yönü
belirtilmektedir.
Kullanım Yerleri:
Petrokimya, kimya, petrol, Gaz taşıma ana hatlarında By-Pass vanası olarak, sızdırmazlığını
çabuk kaybettiği için, tehlike doğurmayacak uygulamalarda kullanılabilir.
Tahrik Şekli:
Anma Ölçüleri:
Anma Basıncı:
Gövde Malzemesi:
Pik, sfero, çelik, paslanmaz çelik ve bronz Döküm, Cam, PVC, PP, PTFE
48
Sızdırmazlık conta malzemesi:
Tapa kendi geometrisine tam uygun, ancak farklı malzemeden bir yuvanın içine bastırılır ve
iki malzeme arasında sızdırmazlık saplanır. (Örneğin; Pik döküm gövde içinde, çelik tapa)
PTFE yuva kılıfı olarak kullanılabilir.
Flanşlı, Rakorlu.
Konik tapalı vanalarda, tapanın yuvasına daha fazla bastırılması ile sızdırmazlık
kabiliyeti arttırılabilir. Sürtünmenin, dolayısı ile aşınmanın azaltılması için, dönüş
sırasında tapa kaldırılabilir.
2 yollu vanalar en geniş şekilde kullanılan tiplerdir. Çok yönlüler dağıtım veya karışım
vanası olarak kullanılmaktadır.
49
Uygulama Örnekleri:
Su, özellikle pis su tesisatlarında "Eksantrik tapalı vana"lar kullanılabilir. Bu vanalarda konik
tapanın tek tarafı ve dolayısı ile tapanın dönüşü sırasında yüzeyler arası sürtünme
kaldırılmıştır.
Konik tapanın geniş tarafı alta gelecek şekilde yerleştiği vanalarda, alt ve üst yüzeylere açılan
delikler ile tapanın alt ve üstünde basınç dengesi sağlanan "Denge basınçlı vana" tipleri de
mevcuttur.
Sızdırmazlık, tapa ve yuva yüzeylerinin biribirine oturmaları ile sağlandığı için, akışkanın
temiz olmaması durumunda, açma, kapama işlemi sırasında iki yüzeyin arasına katı
partiküllerin girmesi ile, öncelikle yüzeylerde bozulmalar olacak ve sızdırmazlık
sağlanamayacak, kaçak başlayacaktır. Akışkanın temiz olması, filtreleme her vanada olduğu
gibi, bu vanalarda da çok önemlidir.
Bakım, onarım:
Bu tür vanalarda en çok karşılaşılan sorunlar, yine; sızdırmazlık yüzeylerinin (tapa ve yuva)
aşınması ve salmastra kaçaklarıdır.
50
Çalışma Şekli:
Kelebek vanalar; merkezinden veya eksantrik olarak yataklanmış düz bir diskin, akışkan geçiş
deliği ortasında 90º döndürülmesi ile akışkan geçişini kesip, açarak görevlerini yerine
getirirler. Hassas akış kontrolü için uygun değillerdir. Kontrol için kullanılmaları
gerektiğinde; klapenin ancak 15º ile 75º arasında hareket sahasında kontrol mümkündür.
Üstünlükleri:
Hafiftirler. Montaj boyları kısadır.
Belirli büyüklükten sonra maliyeti düşürürler.
Açık konumlarında akışkan kalıntısı oluşmaz veya çok az oluşur.
Rahat monte edilirler.
Bakım ihtiyaçları azdır.
Akışkan ile temas eden kısımları azdır.
Akışkanın nispeten serbest, rahat geçişini sağlarlar.
Kullanımları rahattır.
Aktüatörlü olarak kullanılabilirler.
Zayıf Yönleri:
Yüksek basınçlar için uygun değildir.
Ani açma kapama koç darbeleri yaratabilir.
Elastomer kaplamalı vanalarda, elastomerin sıcaklık dayanımına bağlı olarak, nispeten
düşük çalışma sıcaklıkları söz konusudur.
Akışkan Cinsi:
Akış Yönü:
Merkez yataklı vanalarda her iki yönde de akış mümkündür. Eksantrik yataklamalı vanalarda
akış yönü belirtilmelidir.
51
Kullanım Yerleri:
Çok kirli akışkan, çok sık açma kapama ihtiyacı ve yüksek sıcaklığın söz konusu olmadığı,
nerede ise bütün uygulamalarda
Tahrik Şekli:
Anma Ölçüleri:
DN 40´tan DN 3000, hatta bunun da üstüne kadar çıkılabilmektedir. (Anma basıncının çap
büyüdükçe azalması söz konusudur)
Anma Basıncı:
Gövde Malzemesi:
Bakır alaşımları (Pirinç, Bronz), Pik, sfero, çelik ve paslanmaz çelik Döküm, Titanyum,
Aluminyum, PVC, PP
Çeşitli Elastomerler (EPDM, PTFE- Teflon, NBR, Tabii kauçuk, vb.), yüksek basınç ve
sıcaklık için metal malzeme
52
İlgili bazı mamul standartları:
53
Avantajları: : Mil yataklama noktalarının, sızdırmazlık yüzeylerinde kesintiler
oluşturması söz konusu değildir. Sızdırmazlık contası, klape demonte
edilmeden değiştirilebilir.
o Çift eksantrik yataklamalı vanalar (c): Açma- kapama mili gövdenin merkez
ekseninden kaçık olarak yataklanmıştır. Klape, akış ekseni doğrultusunda, mil
ekseninden uzakta bir düzlem üzerindedir. Tam açık vanada, klape merkez
eksenden kaymış vaziyette durmaktadır. Açma- kapama sırasında klape,
merkezi sızdırmazlık yüzeyinden kaçık, ancak akış ekseni üzerinde olan bir
küre oluşturur. Ancak, kürenin dönme merkezi, küre merkezinden kaçıktır.
Böylece klape; kapatmaya yakın, sızdırmazlık yüzeyi üzerinde, sızdırmazlık
kuvvet bileşeni oluşturmaktadır.
Ayrıca;
o Elastomer contalı
o Metal contalı
Uygulama Örnekleri:
Kelebek vanaların anma ölçüleri oldukça yüksek değerlere ulaşabildiğinden, vanaların tesisata
problemsiz takılıp, sökülebilmesi için, vanalar, boru ekseninde boyu uzayıp, kısalabilen
"Demontaj Parçaları" ile birleştirilerek, monte edilir.
54
Teknolojinin gelişmesi ile küçük çaplarda da olsa, 200 Bar´a kadar işletme basınçlarında
çalışabilen kelebek vanalar ile "Yangın emniyetli- Fire safe" imal edilebilmektedir.
Vanaların uzun süre kapalı kalması söz konusu olduğunda, küçük sıcaklık farkları için bile,
klape genleşen contanın içine gömülmekte, açma kapama sırasında zorluk çıkarmakta ve
contayı aşındırarak çalışmaktadır. Bu yüzden, conta değişimi söz konusu olduğunda, çalışma
şartlarına uygun conta malzemesi tespit edilip, bu malzemeden conta kullanılmalıdır.
Bakım, onarım:
Kelebek vanalar diğer vanalara nazaran daha az sorun çıkaran tipte vanalardır ve genelde
karşılaşılan arızaları sızdırmazlık contalarının ve klapenin aşınmasıdır.
Çek valfler; içinden geçen akışkanın geriye dönmesini engellemek amacı ile üretilen emniyet
armatürleridir. Her türlü akışkan için kullanılabilecek değişik tipleri mevcuttur.
55
Kalkışlı çek valfler (Lift check valves- Rückschlagventile):
Kapatma elemanı oturma yüzeyine dik doğrultuda hareket eder. Yaylı ve yaysız tipleri
vardır. Her iki tipte de akışkan basıncı ile açılan klape, yaysız olan tiplerde klape
ağırlığı, yaylı tiplerde ise yay kuvveti ile kapatırlar. Yaysız tipler sadece; dik olarak,
klape oturma yüzeyinin üstünde olacak şekilde monte edilebilirler. Yaylı tipler ise
prensipte yatay ve düşey monte edilebilirler. Küçük anma ölçülerinde (DN 300´e
kadar) imal edilirler. Oturmalı tip (Glob) vana gövdeleri kullanılarak imal edildikleri
gibi, eksenel- düz gövdeli tipleri de vardır. Vidalı, flanşlı, sıkıştırmalı tip bağlantılar
söz konusudur.
Avantajları: Klape stroku diğer tiplere göre daha kısadır. Bu yüzden daha çabuk
kapatabilirler. Tam sızdırmazlık sağlanabilir. Parçaların tamamı özel metallerden
seçilerek yüksek sıcaklıklara ve anma basınçlarına çıkılabilir.
56
Çalpara çek valfler (Swing check valves- Rückschlagklappen):
Kapatma elemanı, oturma yüzeyinin üstünde kalan bir menteşe sistemi ekseninde
salınım hareketi yapar. Klape menteşe ekseni oturma yüzeyinin üstünde kalmak şartı
ile yatay ve düşey monte edilebilirler. Ani kapanmalarını önlemek üzere; ağırlık, yay,
amortisör uygulanabilen kollu tipleri vardır. DN 1000´e kadar imal edilirler. Anma
basıncı PN 16. Vidalı, flanşlı, sıkıştırmalı tip bağlantılar söz konusudur.
Avantajları: Klapenin açık konumunda geçiş tam açık olduğundan, direnç faktörleri
düşüktür.
Çek valflerde en önemli husus klapenin devamlı olarak rahat, takılmadan hareket etmesini
sağlamaktır. Zamanla menteşe sisteminde veya kalkışlı vanalarda klape yatağında biriken ve
57
sıkışan tortu, vb. maddeler klapenin hareketini engelleyebilir. Pislik tutucu kullanmak ve
belirli aralıklarda bakıma alarak, temizleme yapmak sorunsuz çalışmayı sağlayacaktır
Kontrol vanaları sıcaklık, basınç, basınç farkı kontrolü için kullanılırlar. Genelde; özel iç
yapılı, özel klapeli Oturmalı tip- Glob vanalara, elektrik motorlu, hidrolik veya pnömatik
aktüatörlerin uygulanması şeklinde oluşturulurlar. Ayrı olarak incelenmeleri gerekir
ADİ MUSLUKLAR
Sıvı akımını düzenlemede kullanılan en basit alet adi musluklardır. Bu musluklar, esas
itibariyle dökme bir gövdeye sahiptirler, bu gövdeye üzerinde geçit bulunan konik tapa iyi bir
şekilde oturmuştur. Tapaya bağlı milin iyi bir şekilde sızdırmazlığa sahip olması gerekir. Adi
musluklar, genellikle ufak kapasiteye sahip basınçlı hava borularında, nadiren de su buharı ve
su taşıyan borularda kullanılırlar. Bu muslukların sakıncalı yönü şudur. Eğer tapanın kenarları
hemen hemen paralel durumda ise, tapa musluk gövdesine sıkı bir şekilde girer ve bunu
döndürmek güçleşir. Diğer taraftan, tapanın kenarları fazla konikleştirilecek olursa, eğimli
yüzeye yapılan basınç tapanın yuvasından çıkmasına sebep olur. Adi muslukların çoğunda
ikinciden çok birinci sakınca ile karşılaşılır. Bu sebeple en çok şikayet, muslukların sıkışması
ve açılmasındaki güçlük şeklindedir. Bu sakıncayı ortadan kaldıracak özel olarak yapılmış
musluklar vardır. Bunlardan en tanınanı musluk miline bir kaydırıcı konulmasıdır. Kaydırıcı
tapaya açılmış ufak deliklerden geçerek tapanın gövdeye sürtünen yüzlerine gelir. Özel bir
durum arz etmeyen çalışmalarda bu istenilen faydayı sağlar, fakat bazı durumlarda eriyip
akmayacak veya çözünmeyecek kaydırıcıyı bulmak çok zordur. Adi muslukların diğer
sakıncalı bir yönü de tapa üzerindeki akışkan geçidinin silindirik olması halinde görülür.
Musluğun açılışı esnasında, ufak bir döndürme akışkan geçidinin çok çabuk değişmesine
sebep olur. Bundan başka musluk tamamen açık olduğu zaman dahi geçit tam açık değildir.
Bu sebeple, akışkan akımını adi muslukla tam olarak düzenlemek zordur. Bu zorluk, bilhassa
ufak akım debilerinde görülür. Musluklar, daha ziyade tam kapama veya tam açma istenilen
yerlerde kullanılırlar.
7. BERNOULLİ DENKLEMİ
58
Şekil1.1 de gösterildiği gibi kesit alanı değişken bir akış sistemi düşünelim.Bu sisteme
akışkanın giriş hattı, seçilen herhangi bir referans seviyesinden Za kadar yükseklikte olsun ve
çıkış hattı da Zb yüksekliğinde olsun. Sisteme giriş hattındaki ortalama hız <Va > ve çıkış
hattındaki ortalama hız da <Vb > olsun. Genel yaklaşım içinde, sisteme miktarında bir enerji
girişi olsun ve sistemin çevere üzerinde yaptığı iş de Ws olsun.Böyle bir sistem için enerji
korunumu denkliği genel olarak aşağıdaki gibi ifade edilebilir.
m ,<va>
<vb>
Za
Zb
Ws
59
g V 2
Q PaVa Ua z a a m a
gc 2 g c
g V 2
Ws PbVb Ub z b b mb E
gc 2 g c
g Vb2 Va2
Q Ws PbVb Ub PaVa Ua zb z a m
gc 2gc 2gc
g V 2 Va2
Q Ws H b H a z b z a b m
gc 2gc
g V 2
Q Ws H z
gc 2g c
g V 2
dQ dWs dH dz d
gc 2 g c
dQ dU PdW
dH dU d PV dU PdV VdP
g V2
dU PdV dWs dU PdV VdP dz d
gc 2gc
g V2
dWs VdP VdP dz d
gc 2gc
Hacim 1
V
Birimkütle V
1
V
dP g V2
dWs dz d
gc 2
cg
dP g
b
V 2
Ws dz d
a
gc 2 g c
Pa g V2 P g V2
za a Ws b zb b
gc 2gc gc 2gc
W p h fp W p
W p h fp
1
Wp
Ws W p
Pa g V2 P g V2
za a W p b zb b
gc 2gc gc 2 gc
60
Pompa işi:
Şeklinde ifade edilir. Burada, “η” pompa verimi olarak tanımlanır ve 1’den küçük bir
sayıdır.
(b)
(a)
Wp
61
Wp h fp
1
Wp
Böylece denklem;
WS= -ηWp
Yazılırsa,
Pa g V2 P g V2
z a a W p b z b b
gc 2gc gc 2 gc
elde edilir.
Boru gibi kabalı bir kesit alana sahip sistemde akış için, hız pozisyonun bir
fonksiyonudur, v=v(r). Ayrıca, hız duvarda sıfıra düştüğünden, akışkan tarafından duvara bir
kuvvet uygulanmakta ve duvarda sürtünme kayıplarına yol açmaktadır. Bu iki husus için
Bernoulli denkleminde düzeltmelerin yapılması gerekir.
Bernoulli denklemindeki terimler ve bu arada kinetik enerji terimi (v2/2gc) birim kütle
için enerjiyi (J/kg) ifade eder. Boru içinde hız radyal yönde değiştiğinden, akışkanın taşıdığı
kinetik enerjisi de kesit alanı boyunca değişir. Diferansiyel bir kesit alanı için kütlesel akış
hızı,
dm = ρvdS
ve bunun kinetik enerjisi de,
v2 v3
dEK ( vdS ) dS
2 gc 2 gc
62
v2 v3
dEK ( vdS ) dS
2 gc 2 gc
EK v 2
m 2gc
v dS
3
3
1 v
s v dS
s
v S
3
S
Pa g va 2 P g vb 2
za W b z b
gc 2gc gc 2 gc
63
Tüm bu enerji kayıpları “hf” ile gösterilirse, bunun da bernoulli denklemine ilave edilmesi
gerekir.
Pa g va 2 P g vb 2
za W b z b hf
gc 2gc gc 2 gc
Böylece elde edilen, artık bernoulli denkleminin son halidir ve akış sistemine
uygulanabilir. Bu denklemde tüm verilerin birimi [J/kg]’dır.
Bernoulli denklemi boy formunda da yazılabilir. Bunun için denklemin g/gc ile
çarpılırsa,
( Pb Pa ) g c
( zb z a )
b vb 2 a va 2 g g
W p c h f c
g 2g g g
Elde edilir. Dikkat edilecek olursa bu denklemde tüm terimlerin birimi m’dir ve
kullanılan akışkan sütunu yüksekliğine karşılık gelir.
Biçim kayıpları, boru hattında olan ani genişlemeden veya daralmadan, bağlantı
elemanlarından ve vanalardan oluşan enerji kayıplarıdır. Bu tür kayıplar şöyle ifade edilir.
v 2
h fb K b
2gc
Bazı bağlantı elemanları ve vanalar için, sebep oldukları enerji kayıplarının hesabında
kullanılacak K değerleri ve eşdeğer uzunluklar tablo halinde verilmiştir.
Sb
Va
Vb
Sa
Şekilde görüldüğü gibi, şayet boru hattında bir ani genişleme olursa, sınır tabakası
ayrılması görülür. Borunun geniş tarafının köşelerinde girdap bölgesi oluşur. Bu da enerji
kaybına yol açar. Bu kaybın hesaplanması aşağıdaki denklemlerle mümkündür.
65
Va 2
h fg K g
2gc
2
Sa
Kg
1 S
b
Va
Sa Vb
Sb
Şekilde boru hattında olabilecek ani daralmayı göstermektedir.Bu durumda her iki
boruda da sınır tabakası ayrılması ve bunun sonucunda da enerji kayıpları görülür.Bu
kayıpların hesabında aşağıdaki ifadeler kullanılır.
Vb 2
h fd K d
2gc
66
V
2
L
h f 4 f K g K d Kb
D 2 gc
Le V 2
hf 4 f
D 2 gc
(a) (b)
Boru hattında akışı sağlamak için, boru hattının genellikle baş tarafına, akışkanın
basıncını arttırmak amacıyla bir pompa koyulur. Pompanın sağladığı basınç artışı, Bernoulli
denkleminin pompanın girişi (a) ve çıkışı (b) arasında uygulanmasıyla hesaplanabilir.
Pompanın giriş ve çıkış noktaları arasındaki yükseklik farkı ihmal edilirse(z a=zb)ve pompanın
67
içindeki sürtünme kayıpları da göreceli olarak çok küçük olduğundan, Bernoulli denklemi
aşağıdaki hale sadeleştirilir.
Pb Pa
v 2 b vb 2
W p a a
2 gc
Şayet pompanın giriş ve çıkışındaki boru çapları aynı ise, <v a> = <vb> olacağından,
aşağıdaki hali alınır.
Pb Pa
W p
Bu denklemin ifade ettiği, pompa ile akışkana aktarılan işin akışkanın basıncını arttırmakta
kullanıldığıdır.
Şekil 1.1.de görüldüğü gibi kararlı bir akım sistemi düşünelim. Bu akım sisteminde rol
oynayan çeşitli tipteki enerjileri ve bunlar arasındaki ilişki düşünüldüğünde bir enerji denkliği
kurulabilir.
W(2)
W(1) V(2)
V(1) W(t) U(2)
U(1) P(2)
P(1) v(2)
v(1) Q S(2)
S(1)
Z(1)
Z(2) Kararlı akım prosesi
Ele alınan sistemin genel özellikleri şöyledir.
68
1. Sisteme giren akışkanın hızı ve diğer özellikleri tekdüze olup zamanla
değişmez.
2. Akışkanın sistemden çıkıştaki hızı ve özellikleri tekdüze olup zamanla
değişmez.
3. Sisteme giren ve çıkan akışkanın debileri sabittir.
4. Sisteme giren ısı miktarı ve sistemden dışarıya verilen iş sabittir.
Bu özelliklere göre sistemde birikim olmayacağından genel enerji dekliği şöyle yazılır.
Eğer elektrostatik ve manyetik enerji türleri ihmal edilecek olursa bu sistemde başlıca
iki grup enerji rol oynayacaktır. Bu enerjiler akışkanın taşıdığı kendi enerjileri ve akışkan ile
kendi çevresi arasındaki aktarılan enerjilerdir.
8.1 İç enerji
Akışkanın sadece kendi yapısına bağlı olan bir özelliktir. Bilinir ki katı maddeler özel
bir geometrik biçimde sıralanmış moleküllerden oluşurken akışkanlarda moleküller rastgele
hareket halindedirler. İşte moleküllerin yönlenmeleri yada hareketleri iç enerjiyi oluşturur.
Dolayısıyla bu enerji akışkanın fiziksel haline bağlıdır. Belli bir referans halinde iç enerji sıfır
kabul edilebilir. Akışkanın fiziksel fiziksel halindeki bir değişiklik iç enerjinin de değişimine
sebep olur.
Akışkanın yer çekimi alanındaki yerine bağlı olan bir enerjidir. Akışkanı, potansiyel
enerjinin sıfır kabul edildiği bir yerden itibaren kendi bulunduğu yüksekliğe getirmek için
yapılması gerekli iş potansiyel enerjiye eşdeğerdir. Eğer akışkan referans düzeyinden z
yüksekliğinde bulunuyorsa yer çekimi ivmesi g olmak üzere birim kütlesinin potansiyel
enerjisi zg dir. Aksi söylenmediği taktirde g nin sabit olduğu kabul edilir.
69
8.3 Kinetik enerji
Akışkanın hareketinden ileri gelen enerjidir. Yine burada da hareket, belli bir referans durgun
kütleye genellikle yere göre olan harekettir. Örneğin akışkan bir v hızıyla akıyorsa kinetik
enerjisi v² / 2 kadar olacaktır. Ancak bilinmektedir ki bir kanaldan yada borudan akmakta olan
akışkanın hızı bir kesit boyunca aynı değildir, parabolik bir dağılım göstermektedir. Bu
yüzden, ortalama hızın kullanıldığı bu kinetik enerji terimine boyutsuz bir düzeltme katsayısı
ilave etmek gerekir. ile gösterilen bu kinetik enerji düzeltme faktörü ile birlikte, akışkanın
kinetik enerjisi v² / 2 şeklinde ifade edilir. nın değeri akım türüne bağlıdır. Eğer tam
gelişmiş türbülent akımda olduğu gibi hız gradiyenti küçükse kinetik enerji düzeltme faktörü
1’ e yaklaşır. Laminer akımda hız profili daha basık ve kesit boyunca büyük hız değişimleri
var olduğu için , 1’ den küçüktür ve kinetik enerji terimine katılması zorunlu hale gelebilir.
Borudan akış durumunda kinetik enerji düzeltme faktörünün Reynolds sayısı ile değişimi
şekil 1.1.3.1. te grafik olarak çizilmiştir (y ekseni: , x ekseni: Reynolds sayısı)
1.0
0.9
0.8
0.7
0.6
0.5
70
10.000 100.000 1.000.000
V
( P.S ). s P.Vs
S
kadar olduğu açığa çıkmaktadır. Burada Vs birim kütlenin hacmi olarak adlandırılmaktadır.
Bir akışkan akımına dışardan ısı verildiği zaman sıcaklığı yükselebileceği gibi bir
değişiklik almaması da doğaldır. Eğer akım sabit sıcaklıkta kalıyorsa bu durum, çevreden
verilen ısının akım içinde başka bir enerji türüne dönüştüğünü ifade eder. Çevreden alınan ısı
miktarı, sistem sınırlarını geçen ısı miktarı olarak düşünülmelidir. Akım sırasında sürtünme
yüzünden açığa çıkan ısı enerjisi Q terimine dahil değildir. Çünkü bu sürtünme ısısı başka tür
enerjilerin dönüşümünden oluşmakta ve dışardan gelmemektedir. Şimdiye kadar düşünüldüğü
gibi eğer ısı çevreden sisteme giriyorsa Q terimi pozitif, aksine sistemden dışarıya veriliyorsa
negatif olur.
71
Akışkanın sistemden akışı sırasında çevreye yaptığı iş miktarıdır. Genellikle şaft işi
olarak bilinir. Bu işin ortaya çıkabilmesi için türbin yada buna benzer bir başka düzeneğin
sistemle çevresi arasında bağlı bulunması gereklidir. Şaft işi de yine Q gibi sistemin
sınırlarından geçen iş miktarıdır. Eğer iş akışkan tarafından yapılıyor ve çevreye veriliyorsa
şaft işi pozitif tersine ise negatif işaretlidir.
v1
2
v2
2
w.U1 z1 g P1.Vs1 Q w.U 2 z 2 g P2 .Vs 2 W f ( E.1)
2 2
2 2
v v
U1 1 z1 g P1.Vs1 Q U 2 2 z2 g P2 .Vs 2 W f (E.2)
2 2
Genel enerji eşitliği diferansiyel bir hacim elemanı içinde kurulabilir. Bu sırada giren
bütün enerjiler diferansiyel olarak ifade edilmelidir ve aşağıdaki şekilde gösterilebilir.
v2
dU d ( P.Vs ) g .dz d Q W f (E.3)
2
72
Genel enerji denkliğinde görülen iç enerji ve basınç enerjisi sistemi kendi içinden
gelen özellikler olup bu ikisi tek bir terim etrafında birleştirilebilir. Böylece eşitlik 3 aşağıdaki
şekle dönüşür.
v2 2 v 2
( H 2 H1 ) 1 ( z 2 z1 ) g Q W f (E.4)
2
v2
H g .z Q W f (E.5)
2
Aslında entalpide ; iç enerji gibi bir noktada mutlak olarak hesaplanan bir değer değil,
ancak iki nokta arasında fark olarak anlam taşıyan bir değerdir. Sabit basınçlı ve özgül hacmi
küçük olan sistemlerde entalpi değişimi özgül ısının ve sıcaklık değişiminin fonksiyonudur.
Dolayısıyla sıcaklıkla entalpi değişimi
dH
Cp
dT
T2
H C p dT (E.6)
T1
İdeal bir akışkanın sabit sıcaklıkta akım olayı düşünülecek olursa, böyle bir akışkanda
teğetsel gerilimler olmayacağından sürtünme de olmayacaktır. Sabit sıcaklıkta akım
düşünüldüğü için akışkanın çevreden alacağı ısı, çevreye yapacağı iş ve iç enerjisindeki
değişim sıfır olacaktır. O halde genel enerji eşitliğimiz
2 2
P1 v P v
z1 g 1 2 z 2 g 2 (E.7)
2 2
73
haline dönüşür. Bernoulli denklemi olarak bilinen bu denklem bastırılamayan bir akışkanın
sürtünmesiz akımı olayını tanımlar. Bernoulli denklemi sadece kuramsal açıdan değeri olan
bir denklemdir. Çünkü gerçekten sürtünmesiz akışkan akımı yoktur. Akım yolu üzerindeki bir
miktar mekanik enerji bulunduğu noktadan başka bir noktaya ulaştığında bir kısmı ısı
enerjisine döner.
Genel enerji denkliği çıkartılırken sadece sisteme giren ve sistemden çıkan enerjiler
dikkate alınmıştır. Oysa incelenen sistemin kendi sınırları içerisinde kalan enerji değişim
olayları da vardır ve bunlar göz önüne alındığında enerji denkliği üzerinde yeni yeni terimler
ortaya çıkacaktır. Önceden belirtildiği gibi akışkanların akımı sırasındaki teğetsel gerilimlerin
sonucu olarak sürtünmeler meydana gelmektedir. Bu sürtünme akışkanın mekanik enerjisini
ısı enerjisine dönüştürür. Böylece akışkanın yapacağı işin tümü çevreye verilemez. Akışkanın
çevreye verdiği net iş (şaft işi ), akışkanın yaptığı toplam işten sürtünme kayıpları kadar
küçük olacaktır. Kayıp olarak gözüken bu enerji çevreye ısı olarak aktarılacaktır. Sürtünmenin
olduğu böyle bir durum için genel enerji denkliği yeniden yazılacak olursa; akışkanın
mekanik enerjisinin ısıya dönüşen kısmı sistemden çıkan bir enerji terimi olarak denklemin
sağ tarafında görülecektir. Öyleyse birim kütle başına giren ve çıkan enerjiler şöyle yazılır.
2 2
v v
U1 P1Vs1 gz1 1 Q U 2 P2Vs 2 gz2 2 W f F (E.8)
2 2
v 2
U ( P Vs ) gz Q W
F (E.9)
2 f
Akışkan akımı sırasındaki sürtünme başlıca iki gruba ayrılabilir: Yüzey sürtünmesi ve
şekil sürtünmesi
74
Akım yönü
Akım yönü
Düz boruda meydana gelen sürtünme kaybı laminer akımda ve laminer akım dışında
ayrı ayrı hesaplanır.
75
8.9.1 Laminer akımda
Sabit kesitli uzun düz bir boruda tam gelişmiş laminer akım için sürtünme basınç
kaybının kuramsal olarak Hagen poiseuille denklemi ile gösterildiği daha önce bulunmuştu.
Yine böyle bir yatay borudan akış olayına mekanik enerji denkliği uygulanırsa,
Wf 0
z1 z 2
v1 v2
olacağı için
p
Fdb la min er
elde edilir. Öte yandan sürtünme basınç düşmesi p için Hagen Poiseuille
denklemindeki eşdeğeri yazıldığında ;
1 32 Lv
Fdb la min er ve biraz düzenlenirse
D2
64 L v2 64 L v 2
Fdb la min er şeklinde bulunur.
Dv / D 2 Re D 2
L v2
Bu denklemdeki teriminden ayrı kalan 64 / ( Re ) terimi Moddy sürtünme
D 2
faktörü adını alır ve Fm işareti ile gösterilir. Ayrıca birde Fanning sürtünme faktörü adını
alan f F vardır ki bu ikisi arasında 4 f F Fm gibi bir ilişki geçerlidir. Öyleyse laminer
64 L v 2 L v2
Fdb la min er Fm
Re D 2 D 2
76
eşitliği yazılabilir.
Akışkanın aktığı borunun kesitinde ani daralmalar olursa, akışkan keskin olan bu
köşede katı cidarı tamamıyla takip edemez ve boru cidarından ayrılır. Dar olan bölgedeki
durgun akışkan kütlesinin içine doğru akan bir jet oluşur. Jet önce dar bölgede boru eksenine
doğru daralır ve sonra borunun içine doğru dağılır. Jetin daralmasının biterek genişlemeye
başladığı akımın en dar olduğu kesite vena contracte düzlemi denir. Kesitteki ani daralma
nedeni ile gözlenen böyle bir akım olayı aşağıdaki gibi çizilmiştir.
77
Akım yönü
Ani daralma sırasındaki sürtünme kaybı dar boruda birim kütle başına kinetik enerji
ile orantılıdır ve şöyle verilir.
2
v
Fd K d b
2
S
K d 0,41 b
Sa
Boru kesitinde ani genişleme olduğu zaman, borudan akmakta olan akışkan boru
cidarından ayrılır ve geniş bölgeye doğru bir jet halinde akar. Jet giderek genişleyip borunun
78
tüm kesitini yine doldurur. Genişleyerek akan jet ve boru cidarı arasında kalan bölgede sınır
tabakası ayrılması sırasında girdaplar oluşmuştur.
Ani genişlemeden ortaya çıkan sürtünme kaybı yine akışkanın dar kesitli borudaki
birim kütle başına kinetik enerjisi ile orantılıdır ve şöyle yazılır.
2
v
Fg K g a
2
2
S
K g 1 a
Sb
Akım yönü
79
Kesitlerdeki ani değişikliklerden ileri gelen sürtünme kayıpları iki koni arasına konik
parça konularak azaltılabilir. Ani değişikliklerde 1 e kadar çıkan sürtünme kayıpları tepe açısı
60 olan konik bir parça sayesinde 0,07 ye, 30 olan bir koni ile de 0,02 ye kadar
düşürülebilmektedir.
v2
Fb K b .
2
yada eşdeğer boru uzunluğu olan L e ile verilir.
Le v 2
Fb f M
D 2
Eşdeğer boru uzunluğu aynı akım koşullarında bir bağlantının bir bağlantının meydana
getireceği sürtünme kaybına eşit kayıp veren aynı anma çapındaki düz boru uzunluğudur.
Belli bir boru sisteminden belirli bir debiden akışkan akıtmak için gerekli pompa
gücünün belirlenmesi, çok sık karşılaşılan bir problemdir. Akım sırasında sürtünme sürtünme
nedeniyle akışkanın mekanik enerjisinde meydana gelecek kayıpları karşılamak üzere pompa
kullanarak akışkanın mekanik enerjisi yükseltilebilir. Boru sistemine bağlanmış bir pompanın
yapacağı iş , genel enerji eşitliği çıkartılırken dikkate alınan şaft işinin tam tersidir. İlk
durumda şaft işi akışkan tarafından dışarıya yapılan iş olarak dikkate alınmıştı. Ancak bu kez
dışardan akışkana verilen iş olduğu için W f yerine , negatif işaretlisi kullanılmalıdır.
80
Akım sistemine bağlı bir pompanın içinde de sürtünmeler nedeniyle enerji kayıpları
olacaktır. Hem bu kayıplar sadece akışkanın pompa içinden akım nedeniyle sürtünmelerden
değil , bir de pompanın dişli, piston pervane gibi mekanik parçacıklarındaki katı
sürtünmelerinden kaynaklanacaktır. Bu yüzden pompaya negatif şaft işi, şeklinde verilen
mekanik enerji , pompa içi sürtünme kayıpları nedeniyle azalacaktır. Pompaya verilen iş W f
pompa içindeki toplam sürtünme Fp ise akışkanın alacağı net iş W f Fp kadardır. Bu net
işin pompaya verilen işe oranı ile gösterilir. Buna pompanın verimliliği denir.
W p Fp
WP
9. TUZ ÜRETİMİ
Tuz kübik sistemde kristallenir. Havadaki nemi kapacak kadar higroskopiktir; suda kolayca
çözünmesi bu özelliğim yansıtır.Tuz 430 "C de erimekte olup, daha yüksek sıcaklıklarda
buharlaşmaktadır. Kaynama derecesi 1412 "C dir. Yoğunluğu 2.15-2.55 gr/cm3'tür. Tuzdaki
yabancı maddeler ve kil, tuza değişik renkler verir. Tuz beyaz, gri, koyu gri ve siyaha yakın
renklerde görülmektedir. Molekül ağırlığı 58.454 olan tuzun ağırlık olarak % 39.34'ü sodyum,
% 60.66' sı klor içerir. Tuzun suda erime miktarı sıcaklık ile değişir. 0 °C de 100 gr suda 36 gr
tuz eriyerek doymuş tuzlu çözelti oluşturulduğu halde, 100 °C de bu miktar 40 gr' dır. Yüksek
basınç altında tuz plastik özellik gösterir. Tuzun çok sayıda kullanım alanı mevcuttur .Normal
oda sıcaklığında kurumuş tuz karot numunelerinden yapılan ortalama tek eksenli basma
dayanımı 10.5 MPa, elastisite modülü ise 1.3 GPa' dır. Shore Scleroscope sertlik değeri
ortalama 12 olarak belirlenmiştir. Koruma borularının çapı kuyu çapına yakın olup kuyu
81
çözdürerek üretime geçilmektedir. Kuyu boşluğuna serbest iç boru (tubing) tuz tabanından 1-2
m yukarıda kalacak şekilde yerleştirilmektedir. Tuzun " çözdürülmesi ve yeryüzüne alınması
işlemi, çözelti madenciliğinin iki farklı metodu ile yapılmaktadır. Bunlar direkt ve ters
dolaşım yöntemleridir. Direkt dolaşımda tatlı su iç borudan pompalanarak, tuzlu su
annülüsten, yani muhafaza borusu ile iç boru arasından yeryüzündeki tanklara ve depolara
alınmaktadır .Ters dolaşımda ise tatlı su annülüsten pompalanmakta olup, tuzlu su çözeltisi iç
borudan alınmaktadır.
Dezavantajları ise;
Çalışma alanında tuz üretimi için sondaj kuyuları yardımı ile çözelti madenciliği yöntemi
'Sondaj kuyuları tuz tavanına kadar (genellikle 400 m. derinlikte) açılmaktadır. Kuyu işlemi
82
Sondaj kuyu yerlerinin belirlenmesinde sistematik bir program uygulanmıştır. Genellikle
sondajlar arası mesafe 80 m' dir. Tuzun alınmasıyla yeraltında koni veya ters koni şeklinde
mağaralar oluşmaktadır. Çalışma alanındaki sondaj kuyuları düşey olarak çalışmaktadırlar.
Kuyular birbirine seri olarak bağlanmamakta, yani iki sondaj kuyusunun etki alanı belirli bir
süre* sonra birleştirilmemektedir. Diğer bir deyişle, kuyulardan ayrı ayrı üretim
yapılmaktadır.Birçok ülkede, özellikle Amerika Birleşik Devletleri' nde (Wyoming
bölgesinde) iki veya daha fazla kuyudan aynı anda üretim yapılmaktadır. Üretimin ileri
aşamalarında iki kuyunun etki alanı belirli bir süre sonra birleşmekte olup, bir kuyudan tatlı su
basılmakta diğer kuyudan ise tuzlu çözelti alınmaktadır. Bu yöntemle üretim kapasitesi
artmakta ve yeraltındaki rezervin büyük çoğunluğu alınmaktadır. Yine Amerikanın Wyoming
bölgesinde yeraltında, oluşan büyük çaplı yapay oyuklar ham petrol ve doğal gaz için depo
olarak kullanılmaktadır.
10. HESAPLAMALAR
83