You are on page 1of 1014

Kuran-ın Gelişmiş

Bilimsel Etimolojik
Meali
1. Fatiha Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Tapılacak hayranlık Âlemlerin Rabb’i Allah’a aittir.

3. Merhametli, özel merhametli,

4. Yargı gününün sahibi,

5. Özellikle yalnız sana kulluk ederiz ve özellikle yalnız


senden dileriz.

6. Bizi doğru yol-yönteme yönlendir.

7. Gazap ettiğin dışındaki nimet verdiklerinin


yöntemine ve sapıtmışların değil.

2. Bakara Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Elif, Lam, Mim,


3. İşte o kitap, onun içinde çelişki yoktur. O, o
müttakîler (Allah’ın yasak ve tavsiyelerini
önemseyenler) için bir yol göstericidir.

4. Onlar ki ahirete inanırlar ve namazı kılarlar ve


onlara verdiğimiz rızıktan infak ederler.

5. Ve onlar ki sana indirilene ve senden önce


indirilene iman ederler ve onlar ahirete kesinkes
inanırlar.

6. İşte onlar Rabb’lerinden gelen bir rehberlik


üzerelerdir ve işte onlar, onlardır o başarıya
ulaşanlar.

7. Kesinlikle o kâfirler, uyarsan veya hiç uyarmasan


onlar için eşittir, iman etmezler.

8. Allah onların kafa (beyin kabuğu, korteks)


merkezlerini ve işitip anlamalarını mühürledi. Ve
görüp anlamalarının üzerindedir perde. Ve onlar
içindir büyük azap (terbiye işlemi).

9. Ve insanlardan kimi inananlar olmadıkları halde


“Allah’a ve ahiret gününe inandık” derler.
10. Allah’ı ve inananları aldatmaya çalışırlar. Ve
sadece kendilerinden başkasını aldatamazlar ve
şuurunda değillerdir.

11. Hastalık kafa merkezlerindedir ki Allah hastalık


olarak onları artırdı ve onlar içindir yalanlar olmaları
nedeniyle acı verici azap.

12. Ve onlara “Yeryüzünde fesat çıkarmayın”


dendiğinde, derler ki: “Kesin olarak, biz ıslah
edenleriz”.

13. Dikkat edin; kesinlikle onlar, onlar


bozgunculardır. Ve lakin şuurunda değillerdir.

14. Ve onlara “Aklı başında insanların inandığı gibi


siz de inanın” denilince, “Düşüncesizlerin inandığı
gibi mi inanalım?” derler. Dikkat edin! Kesinlikle
onlar, onlardır düşüncesizler. Ve lakin bilmiyorlar.

15. Ve iman edenlerle mülakat yaptıkları


zaman “İman ettik” derler. Ve şeytanlarıyla baş
başa kaldıklarında: “Kesinlikle biz sizinle beraberiz.
Kesin olan, biz onlarla alay edenleriz” derler.
16. Allah’tır onlarla alay eden. Ve onları taşkınlıkları
içinde bocalarken mühlet vererek erteler.

17. İşte onlar, onlar ki hidayetle şaşkınlığı satın


aldılar da ticaretleri kar getirmedi ve doğru yolu
bulanlar olmadılar.

18. Onların benzetmesi o ateş yakmak isteyene


benzer ki o etrafını ışıklandırınca Allah onların
aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır.
Göremezler.

19. Sağırlardır, dilsizlerdir, körlerdir de onlar


dönmezler.

20. Veya gökten olan, içinde karanlıklar ve yıldırım


ve gök gürültüsü bulunan musibete tutulmuş kişiler
gibilerdir. Yıldırımlardan ölmek korkusuyla
parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Ve Allah kâfirleri
çepeçevre kuşatıcıdır.

21. Şimşeğin çakması neredeyse görüşlerini alır.


Onları her defasında ışıklandırınca yürürler ve
üzerlerine karanlık basınca durakalırlar. Ve Allah
uygun görseydi mutlaka işitme ve görmelerini
giderirdi. Kesinlikle Allah her şeye kadirdir.

22. Ey insanlar! Sizi ve o sizden öncekileri


biçimlendiren Rabb’inize kulluk edin. Olabilir ki
önemseyip gereğini yaparsınız.

23. O ki yeryüzünü size bir servis yeri ve göğü bir


bina kıldı. Ve gökten bir tür sıvı indirdi de onunla
size rızık olan ürünlerden çıkardı ki Allah’a bile bile
denkler kılmayın.

24. Ve kulumuza indirdiğimizden (Kuran’dan)


çelişki içindeyseniz ki onun benzeri bir sure
meydana getirin. Ve doğrusunu söyleyenlerseniz
Allah’tan başka bilirkişilerinizi yardıma çağırın.

25. Ki asla yapamadınızsa ve asla


yapamayacaksınız ki o inkâr edenler için hazırlanan
ve yakıtı insanlar ve taşlar olan o ateşi önemseyip
göz önünde bulundurun.

26. Ve o inanan ve yararlı işler yapanları müjdele.


Kesinlikle onlar içindir altlarından nehirler akan
cennetler. Onlara oranın bir ürünü rızık olarak
verildiği her defasında, “Bu daha önce o
rızıklandığımızdır” derler. Ve onlar onlara farklı
benzerleri olarak bulunduruldu. Ve onlar içindir
orada tertemiz eşler ve onlar orada kalıcılardır.

27. Kesinlikle Allah kısım kısım (insect?) olanı da


onun üstününü de benzetme olarak vermekten
çekinmez. Ki inananlara gelince de bunun
Rabb’lerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Ve inkâr
edenlere gelince ki “Allah bu benzetmeyle ne irade
etti?” derler. O, onunla birçoğunu şaşırtır ve
birçoğuna rehberlik eder. Ve O onunla sadece o
yoldan çıkmışları şaşırtır.

28. Allah’ın ahdini pekiştirdikten sonra bozanlar ve


birleştirilmesini emrettiğini kesenler ve yeryüzünde
bozgunculuk çıkaranlar, işte onlar, onlardır hüsrana
uğrayanlar.

29. Allah’ı nasıl inkâr edersiniz? Ve ölü idiniz de


sizlere hayat verdi. Sonra sizi öldürecek. Sonra size
hayat verecek. Ve sonra O’na doğru
döndürüleceksiniz.
30. O, O ki yeryüzünde olanları topluca sizin için
biçimlendirdi. Sonra göğü ele aldı ki göklerin yedisi
(atmosfer vs.) düzeyine getirdi. Ve O’dur her şeyi
bilen.

31. Ve o zaman Rabb’in meleklere “Kesinlikle ben


yeryüzünde bir halife kılanım” dedi. Onlar dediler
ki: “Orada bozgunculuk yapacak ve kanlar akıtacak
birini mi kılarsın? Ve biz överek senin ilintisiz
egemenliğini vurguluyoruz ve senin için takdis
ediyoruz”. Dedi ki “Kesinlikle ben sizin
bilmediklerinizi bilirim”.

32. Ve Âdem’e o isimlerin hepsini iyice öğretti.


Sonra onları meleklere sundu da dedi ki:
“Doğrusunu söyleyenlerdenseniz, beni bunları
isimleriyle bilgilendirin?”.

33. Dediler ki: “Sen her şeyden ilintisiz, bağımsız


egemensin. Bizim, senin bize öğrettiğinden başka
bir bilimimiz yoktur. Kesinlikle sen, sensin o âlim, o
hakîm”.
34. (Allah) dedi ki: “Ey Âdem! Onları (meleklere)
onların isimleriyle bilgilendir”. Ki o isimleriyle onları
bilgilendirince (Allah) dedi ki: “Ben size, kesinlikle
ben göklerin ve yerin bilinmeyenlerini bilirim ve
sizin açıkladığınızı ve içinizde gizlediğinizi
bilirim demedim mi?”.

35. Ve biz meleklere “Âdem için secde ediniz”


dediğimizde ki İblis dışında secde ettiler. O kaçındı
ve kendini değerli, büyük gördü ve kâfirlerden oldu.

36. Ve “Ey Âdem! Sen ve eşin o cennette yerleşin


ve orada olandan ikinizin istediği yerden bol bol
tüketin. Ve bu çok yıllık bitkiye yaklaşmayın ki
zalimlerden olursunuz” dedik.

37. Ki o şeytan onları oradan kaydırdı da içinde


olduklarından çıkardı. Ve biz dedik ki: “Birbirinize
düşman olarak inin ve sizin için belirli bir vakte
kadar bir kalıcılık ve bir meta yeryüzündedir”.

38. Ki Âdem Rabb’inden kelimeler sergiledi de O,


tövbesini kabul etti. Kesinlikle O, O’dur tövbeyi çok
kabul eden, özel merhametli.
39. Dedik ki: “Topluca inin oradan aşağı. Ki kesin
olan, benden size bir hidayet bulunur da kim
benim hidayetime uyarsa ki onlar üzerine korku
yoktur ve onlar hüzünlenenler değillerdir”.

40. Ve o inkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar


işte onlar ateş halkıdır, onlar orada devamlı
kalıcılardır.

41. Ey İsrailoğulları! Üzerinize nimetlendirdiğim


nimetimi hatırlayın. Ve bana verdiğiniz ahdi yerine
getirin. Ben size verdiğim ahdi yerine getireyim. Ve
özellikle yalnız benden önemseyerek çekinin.

42. Ve sizde olanı doğrulaştırıcı olarak indirdiğime


(Kuran) iman edin. Ve onu inkâr edenlerin öncüsü
siz olmayın. Ve benim ayetlerimle az bir değer satın
almayın. Ve özellikle beni önemseyip göz önünde
bulundurun.

43. Ve gerçeğe gerçek dışı giydirmeyin ve bile bile


gerçeği gizlemeyin.

44. Ve namazı kılın ve zekâtta bulunun ve rükû


edenlerle birlikte rükû edin.
45. Kitap’ı aktarıp durduğunuz halde insanlara iyiliği
emreder ve kendinizi unutur musunuz? Ki akletmez
misiniz?

46. Ve sabrederek ve namazla Allah’tan yakararak


yardım dileyin. Ve kesinlikle o Allah’tan
çekinenlerden başkasına mutlaka büyük bir olaydır.

47. Onlar ki kesinlikle onlar Rabb’leri ile mülakat


yapacaklarını ve kesinlikle onlar O’na döneceklerini
zannederler.

48. Ey İsrailoğulları! Üzerinize nimetlendirdiğim o


nimetimi hatırlayın. Ve kesinlikle ben sizi âlemler
üzerine fazlalıklı kıldım.

49. Ve kimsenin kimsenin yerine bir şey karşılık


veremediği ve kimseden şefaat kabul edilmediği ve
kimseden fidye alınmadığı ve onların yardım
edilenler olmadığı o günü önemseyip gereğini
yapın.

50. Ve o zaman sizi Firavun ailesinden uzaklaştırıp


kurtardık, (onlar) size azabın en kötüsünü reva
görüyor, oğullarınızı boğazlıyor ve kadınlarınızı sağ
bırakıyorlardı. Ve sizin için Rabb’iniz tarafından
büyük bir deneme işte ondadır.

51. Ve o zaman biz sizinle o denizi yardık da sizi


uzaklaştırıp kurtardık ve Firavun ailesini siz
gözetlerken suda boğduk.

52. Ve o zaman Musa ile kırk gece için vaatleştik.


Sonra onun ardından zalimler olarak o buzağıyı
edindiniz.

53. Sonra işte onun ardından sizi affettik ki olabilir


ki şükredersiniz.

54. Ve o zaman Musa’ya o kitabı ve Furkan’ı verdik


ki olabilir ki doğru yolda gidebilirsiniz.

55. Ve o zaman Musa toplumuna dedi ki: “Ey


toplumum cidden siz o buzağıyı edinmekle
kendinize zulmettiniz ki sizi iyileştirene tövbe edin
de nefislerinizi öldürün. İşte o Rabbiniz indinde
daha iyidir”. Ki tövbenizi kabul buyurdu. Kesinlikle o
tevvabdır, özel merhametlidir.
56. Ve o zaman dediniz ki: “Ey Musa, biz Allah’ı
apaçık görünceye kadar sana asla inanmayacağız”.
Ki siz bakınıp dururken sizi yıldırım çarptı.

57. Ölümünüzden sonra sizi tekrar dirilttik ki


olabilir ki şükredersiniz.

58. Ve üstünüze toz bulutunu gölge yaptık. Ve


üzerinize çöl türüfü ve bıldırcın indirdik. “Sizi
rızıklandırdığımız iyi, yararlılarından yiyin”. Ve onlar
bize zulmetmediler ve lakin kendi nefislerine
zulmedenler oldular.

59. Ve o zaman biz dedik ki: “Bu yerleşim yerine


girin de uygun gördüğünüz her yerden bol bol
tüketin ve secde ederek o ana kapıya girin
ve “Hititli” deyin. Hatalarınızı biz hoş görürüz ve
güzel davrananları artıracağız”.

60. Ki o zalimler sözü onlara söylenilenden


başkasına değiştirdiler de o zalimlerin üzerine
yoldan çıkmaları nedeniyle gökten toz indirdik.

61. Ve o zaman Musa toplumu için su araştırdı da


dedik ki: “Asanla o taşa vur”. Ki ondan on iki pınar
fışkırdı. Her insan kendi su içme yerini bilmişti.
“Allah’ın rızkından yiyin ve için ve yeryüzünde
bozguncular olarak azgınlaşmayın”.

62. Ve o zaman “Ey Musa! Bir çeşit yemeğe asla


sabredemeyeceğiz ki bizim için Rabb’ine yalvar!
Bize yerin bitirdiği baklasından ve hıyarından ve
sarımsağından ve mercimeğinden ve soğanından
çıkarsın” dediniz. Dedi ki: “Daha düşük olanı daha
iyi olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin
ki kesinlikle istediğiniz sizin içindir”. Ve onlar üzerine
yoksulluk ve düşkünlük damgası vuruldu. Ve
Allah’tan bir gazaba yerleştiler. İşte o, Allah’ın
ayetlerini inkâr eder olmaları ve haksız yere nebileri
öldürmeleri nedeniyleydi; İşte o isyankârlık
ve azgınlıklarındandı.

63. Kesinlikle onlar ki o iman edenler ve onlar ki


Yahudiler ve Nasaralar ve Sabiiler, kim Allah’a ve
ahiret gününe inanır ve yararlı, düzeltici iş yaparsa
onlar içindir Rabb’lerinin indinde karşılık. Ve onlar
üzerine korku yoktur. Ve onlar hüzünlenenler
değillerdir.
64. Ve o zaman sizden mîsak (sağlam bir söz) aldık
ve Tur’u üzerinize yükselttik. “Size verdiğimize
kuvvetle tutunun ve içindekileri aklınızda tutun.
Olabilir ki önemseyip gereğini yerine getirirsiniz”.

65. Sonra işte onun ardından aksilik ettiniz ki eğer


Allah’ın üzerinizdeki fazlalığı ve merhameti
olmasaydı mutlaka o zarara uğrayanlardan
olurdunuz.

66. Ve o sizden cumartesi (günü) haddi aşanları


mutlaka bilmişsinizdir. Ki onlar için dedik ki:
“Horgörülen maymunlar olun”.

67. Ki onu o zamanda bulunanlara ve ondan


sonrakilere bir caydırıcı ve müttakîler (Allah’ı ve
kurallarını önemseyip yerine getirenler) için bir öğüt
kıldık.

68. Ve o zaman Musa toplumuna: “Kesinlikle Allah


bir inek boğazlamanızı emrediyor” dediğinde
dediler ki: “Bizi alaya mı alıyorsun?” Dedi ki:
“Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım”.
69. Dediler ki: “Rabb’ine bizim için yalvar! O nedir
bize açıklasın”. Dedi ki: “Kesinlikle O, kesinlikle işte
onun yaşlı olmayan ve çok genç olmayan, ikisi
ortası bir inek olduğunu söylüyor ki size emredileni
yapın”.

70. Dediler ki “Rabb’ine bizim için yalvar! Onun ne


renk olduğunu bize açıklasın”. Dedi ki: “Kesinlikle O,
onun bakanların içini açan parlak sarı renkli bir inek
olduğunu söylüyor”.

71. Dediler ki “Rabb’ine bizim için yalvar! O nedir


bize açıklasın. Kesinlikle inekler bizce karıştırılabilir
benzerliktedir. Ve Allah uygun görürse kesinlikle biz
doğruyu bulanlarız”.

72. Dedi ki: Kesinlikle O der ki: Kesinlikle o, yer


sürmeyen ve ekin sulamayan, düşük düzey
olmayan, salma, alacası olmayan bir inektir. Dediler
ki: “İşte tam şimdi doğru gerçekle geldin”. Ki onu
boğazladılar. Ve neredeyse yapmayacaklardı.
73. Ve o zaman bir nefs katlettiniz de onun için
birbirinizi suçladınız. Ve Allah saklamış olduğunuzu
açığa çıkarandır.

74. Ki dedik ki : “Onun bir kısmı ile ona vurun”


(nefsin bir parçası ile sakladığınıza vurun). Allah
ölüleri işte onun gibi diriltir. Ve akledesiniz diye size
ayetlerini gösterir.

75. Sonrasında, işte ondan sonra kalpleriniz ki taş


gibi veya daha katı katılaştı. Ve kesinlikle
taşlardandır mutlaka o nehirlerin yol yardıkları ve
kesinlikle ondandır mutlaka o çatlayıp da su çıkanı.
Ve kesinlikle ondandır mutlaka o, Allah
çekincesinden indirgenenleri. Ve Allah yaptıklarınızı
bilmez değildir.

76. Size inanacakları beklentisi içinde misiniz? Ve


onlardan bir takımı Allah’ın kelimelerini işitiyor
olmuşlardı. Sonra, onları aklettikten sonrasında bile
bile onu tahrif etmişlerdi.

77. Ve inananlarla karşılaştıkları zaman, “İnandık”


derlerdi. Bazıları bazıları ile yalnız
kaldıklarında, “Rabb’inizin indinde size karşı onunla
tartışsınlar diye mi Allah’ın size açıkladığını onlara
anlatıyorsunuz? Bunu akıl etmiyor musunuz?”
derlerdi.

78. Ve sır edindiklerini ve açıkladıklarını Allah’ın


bildiğini bilmiyorlar mı?

79. Ve onlardandır ümmiler. Kuruntular dışında o


kitabı bilmezler. Ve onlar ise sadece zannedenler.

80. Ki vay kitabı elleriyle yazıp, sonra onula az bir


değer satın almaları için “Bu Allah indindendir”
diyenlere. Ki vay onlar için ellerinin yazdıklarından
dolayı! Ve vay onlar için kazandıklarından dolayı!

81. Ve derler ki “Ateş bize sadece sayılı birkaç gün


dışında asla değmeyecektir”. De ki: “Allah indinden
ahit mi aldınız? Ki Allah sözünden asla
caymayacaktır. Yoksa Allah üzerine bilmediğiniz bir
şey mi söylersiniz?”.

82. Aksine, kim kötülük kazandı ve hatası onu


kuşattıysa ki işte onlar ateş halkıdır. Onlar
orada sürekli kalanlardır.
83. Ve inanlar ve yararlı, düzeltici işler yapanlar,
işte onlar cennet halkıdır. Onlar orada sürekli
kalanlardır.

84. Ve o zaman İsrailoğulların’dan, “Allah’tan


başkasına kulluk etmeyin ve anne babaya ve
yakınlara ve yetimlere ve düşkünlere iyilik edin ve
insanlar için güzelce konuşun ve namazı kılın ve
zekâtı verin” diye söz aldık. Sonra sizden pek azınız
müstesna, döneklik ettiniz ve araz çıkaranlar
oldunuz.

85. Ve o zaman “Birbirinizin kanınızı dökmeyin ve


birbirinizi diyarlarınızdan çıkarmayın” diye sizden
söz aldık. Sonra şahitler (bilirkişiler) olarak ikrar
ettiniz.

86. Sonra siz, birbirinizi öldüren ve aranızdan bir


takımını diyarlarından çıkaran, onlar aleyhine günah
ve düşmanlıkta birbirine arka çıkan ve onları
çıkarmak haram kılınanken, size esir olarak
geldiklerinde fidyelerini veren işte bunlarsınız. O
kitabın bir kısmına inanıyor ve bir kısmını inkâr mı
ediyorsunuz? Ki sizden işte onu yapanın cezası
dünya hayatında sadece rezil olmaktır. Ve ahiret
gününde azabın en şiddetlisine onlar uğratılırlar. Ve
Allah işlediklerinizden gafil değildir.

87. İşte onlar, onlar ki o ahiret ile dünya hayatını


satın alanlardır ki onlardan o azap hafifletilmez ve
onlar yardım edilenler değillerdir.

88. Ve mutlaka Musa’ya o kitabı vermiştik ve


ondan sonra ard arda resuller gönderdik. Ve
Meryem oğlu İsa’ya o açıklayıcıyı verdik ve onu
Ruhul Kudüs ile destekledik. Size her defasında bir
resul nefsinizin heveslenmediği ile geldiğinde
büyüklük taslayarak ki bir kısmını yalancı sayar ve
bir kısmını katleder misiniz?

89. Ve dediler ki: “Kalplerimiz kılıflıdır”. Aksine,


Allah inkârları nedeniyle onları lanetledi ki
onların iman ettikleri pek azdır.

90. Ve Allah indinden onlara, onlarla olanı


düzelten kitap geldiğinde ki onlar önceleri o inkâr
edenlere karşı fetih ister oldular da tanıdıkları
gelince onu inkâr ettiler. Ki Allah’ın laneti o inkâr
edenlerin üzerinedir.

91. Allah’ın kullarından uygun gördüğüne fazlından


indirmesini çekemeyerek Allah’ın indirdiğini
azgınlıkla inkâr etmekle kendilerine satın aldıkları ne
kötüdür. Ki gazap üstüne gazaba uğradılar. Ve o
kâfirler içindir alçaltıcı azap.

92. Ve onlara “Allah’ın indirdiğine iman edin.”


denildiği zaman, onlar “Bize indirilene iman
ederiz.” derler. Ve o onlarla olanı düzelten gerçek
olduğu halde onun (Allah’ın indirdiğinin) ardından
gelen devamını inkâr ederler. Onlara de ki: İman
edenler iseniz ki önceden niçin Allah’ın nebilerini
katlediyordunuz?

93. Ve Musa size apaçık ispatlarla gelmişti. Sonra


siz onun arkasından zalimler olarak buzağıyı (tanrı)
edindiniz.

94. Ve o zaman sizden kesin söz aldık ve Tur’u


üzerinize kaldırdık, “Size verdiğimize kuvvetle sarılın
ve dinleyin”. Dediler ki: “İşittik ve karşı geldik”. Ve
inkârları ile birlikte buzağı sevgisi kalplerine içirildi.
De ki: “İnanmışsanız, imanınızın onunla size
emrettiği ne kötüdür?”.

95. De ki: Allah indinde ahiret yurdu insanların


dışında sizin için ise doğrusunu söyleyenlerseniz
ölümü temenni edin!

96. Ve onu ellerinin önceden sundukları nedeniyle


zamanın sonuna kadar asla temenni
etmeyeceklerdir. Ve Allah o zalimleri bilendir.

97. Ve mutlaka onları hayat üzerine insanların en


hırslısı ve o şirk koşanlardan daha hırslısı bulacaksın.
Her biri eğer ömrü bin yıl olsa diye arzu eder. Ve o
uzun ömürlü olması onu azaptan uzaklaştıracak
değildir. Ve Allah onların işlediklerini görendir.

98. De ki: Kim Cibril’e düşman olduysa ki kesinlikle


o, onu (Kuran’ı) Allah’ın izniyle kendinden önceki
mevcut olanı düzelten ve inananlar için yol
gösterici ve müjde olarak senin kalbine indirdi.
99. Kim Allah’a, meleklerine, resullerine, Cibril’e ve
Mikail’e düşman olursa ki kesinlikle Allah kâfirlere
düşmandır.

100. Ve mutlaka sana açıklayıcı ayetler indirmiştik.


Ve onu o yoldan çıkmışlardan başkası inkâr etmez.

101. Ve onlar her defasında bir ahitte


bulunduklarında içlerinden bir takımı onu
fırlatmamış mıdır? Aksine onların çoğu inanmazlar.

102. Ve Allah indinden, onlarla olanı düzeltici bir


resul onlara gelince o Kitap Verilenlerden bir takımı
bilmiyorlar gibi Allah’ın kitabını arkalarına fırlattılar.

103. Ve Süleyman mülkü üzerine şeytanların


aktardığına tabi oldular. Ve Süleyman küfretmedi.
Ve lakin o şeytanlar küfrettiler. İnsanlara sihri ve
Bâbil’de iki meleğe, Harut ve Marut’a indirilenleri
öğretiyorlar. Ve o ikisi “Kesin olan şu ki biz bir zorlu
denemeyiz ki sakın küfretmeyin!” demeden
onlardan biri kimseye bir şey öğretmezlerdi. Ki o
ikisinden karı ile kocanın arasını ayıracağı
öğreniyorlardı. Ve Allah’ın izni olmadıkça onunla bir
kimseye zarar verebilecek değillerdi. Ve kendilerine
zarar verecek ve bir fayda sağlamayanı
öğreniyorlardı. Ve mutlaka onu her kim mutlaka
satın aldıysa onu alanın ahirette bir nasibi
olmayacağını çok iyi bilmişlerdi. Ve eğer bilir
olsalardı onunla kendilerine satın aldıkları ne
kötüdür!

104. Ve eğer onlar inanıp Allah’ın emir ve yasaklarını


önemseseler Allah indinde olan ödüllendirme onlar
için mutlaka daha iyidir. Eğer biliyor olsalar!

105. Ey iman edenler, “Raina = bizi güt”


demeyin, “Unzurna = bizi gözet” deyin ve duyun:
“Ve kâfirler içindir acı verici azap”.

106. Kitap Ehlinden kâfirler ve o müşrikler


Rabb’inizden size bir hayır indirilmesini arzu
etmezler. Ve Allah, O rahmetini uygun gördüğüne
has kılar. Ve Allah büyük fazlalık sahibidir.

107. Biz ayetten her neyi ihmal edilmiş kılar veya


unutturursak ondan daha iyisini veya mislini
meydana getiririz. Hiç bilmez misin? Kesinlikle Allah
her şey üzerine ayarlama yapabilendir?

108. Hiç bilmez misin? Kesinlikle göklerin ve yerin


mülkü Allah’ındır. Ve veliden ve yardım ediciden
Allah’tan başkası sizin için değildir.

109. Yoksa öncesinde Musa’nın sorguya çekildiği


gibi siz resulünüzü sorguya çekmeyi mi
istiyorsunuz? Ve kim küfrü imanla değiştirirse ki
doğru yol seviyesinden sapmıştır.

110. Kitap Ehlinden birçoğu gerçek kendilerine


apaçık belli olduktan sonra nefislerindeki hasetten
ötürü “Eğer sizi imandan sonra küfre döndürseler”
diye arzu ederlerse de Allah emrini yerine getirene
kadar onları affedin ve hoşça davranın. Kesinlikle
Allah her şey üzerine ayarlama yapabilendir.

111. Ve namazı yapısal ve fonksiyonel olarak yerine


getirin ve zekâtta bulunun ve nefsiniz için hayırdan
önceden sunduğunuzu Allah indinde bulursunuz.
Kesinlikle Allah işlediklerinizi görendir.
112. Ve dediler ki: “Yahudi veya Hıristiyan olanlar
dışında kimse asla cennete girmeyecek”. O onların
kuruntularıdır. De ki: “Doğrusunu söyleyenler
iseniz getirin verinizi”.

113. Aksine, kim yüzünü (ilgisini) Allah’a gönülden


teslim ederse ve o iyilerden ise ki onun içindir
Rabb’i indinde onun karşılığı. Ve onlar üzerine
korku yoktur ve onlar hüzünlenenler değillerdir.

114. Ve onlar o kitabı aralarında aktarmaktalarken


Yahudiler dediler ki “Hıristiyanlar bir şey üzerinde
değiller” ve Hıristiyanlar dediler ki “Yahudiler bir şey
üzerinde değiller”. Bilmeyenler işte onların
söylediklerinin benzeri gibi dediler ki Allah, O
kıyamet günü onların anlaşmazlığa düşer oldukları
hakkında aralarında hüküm verecektir.

115. Ve Allah’ın mescitlerinden içlerinde Allah’ın


ismi anılıyor diye meneden ve onların harabiyetine
koşuşan kimseden daha zalim kimdir! İşte onlar,
onlar için oralara korka korka girmekten başkası
olamaz. Onlar içindir dünyada bir rezillik ve ahirette
büyük bir azap.
116. Ve o doğu ve o batı Allah’ındır ki her nereye
dönerseniz Allah’ın yüzü (ilgisi) ki orasıdır. Kesinlikle
Allah kapsayandır, bilendir.

117. Ve dediler ki: “Allah çocuk edindi”. O yegâne,


hiçbir şeye bağımlılığı olmayan egemendir.
Kesinlikle göklerde ve yerde olanlar onundur. Hepsi
O’nun emri altındadır.

118. O, göklerin ve yerin yoktan var edicisidir. Ve O,


bir işin gerçekleşmesini istediğinde ona
yalnızca “ol” der de o var olur.

119. Ve bilmeyenler dediler ki: “Eğer Allah bizimle


kelimelerle konuşmalı veya bize bir ayet (mucize)
gelmeli değil miydi?”. İşte onun gibi onlardan
öncekiler onların dediklerinin benzerini dediler.
Kafa merkezleri birbirine benzeşti. Yakın olarak
(samimi) inanan toplum için ayetleri iyice
açıklamıştık.

120. Kesinlikle biz, seni gerçek ile müjdeci ve uyarıcı


olarak gönderdik. Ve sen cehennem halkından
sorgulanmazsın.
121. Ve onların milletine tabi olana kadar Yahudi ve
Hıristiyanlar senden asla razı olmayacaklardır. De
ki: “Kesinlikle o esas rehberlik Allah’ın rehberliğidir”.
Ve mutlaka sana bilimden gelenden sonra onların
heveslerine uyarsan, Allah’tan herhangi bir veli ve
herhangi bir yardım edici senin için değildir.

122. O Kitap Verdiklerimiz ki onlar onu aktarmanın


hakkını vererek aktarırlar. İşte onlar ona inanırlar.
Ve kim onu inkâr ederse işte onlar o hasar
edenlerdir.

123. Ey İsrailoğulları! Sizin üzerinize


nimetlendirdiğim nimetimi hatırlayın. Ve kesinlikle
ben, ben sizi âlemlerin üzerinde fazlalıklı kıldım.

124. Ve kimsenin kimse adına bir şey


karşılayamayacağı ve hiç kimseden fidye kabul
edilmeyeceği ve kimseye şefaatin yarar
sağlamayacağı ve onların yardım görmeyeceği günü
önemseyip gereğini yapın.

125. Ve Rabb’i İbrahim’i kelimelerle denediğinde ki


o tamamladı. Dedi ki: “Kesinlikle ben seni insanlara
önder kılanım”. O dedi ki “Ve zürriyetimden”. Dedi
ki: “O zalimler benim ahdime erişemez”.

126. Ve o zaman o evi insanlar için bir sevap


kazanma ve bir güven yeri kıldık. Ve siz Makam-ı
İbrahim’den bir namazgâh edinin. Ve İbrahim ve
İsmail’le “Beytimi tavaf edenler için ve sadık kalıp
bağlananlar için ve o secde rükûsu edenler için
tertemiz tutun” diye ahitleştik.

127. Ve o zaman İbrahim “Ey Rabb’im! Burayı


güvenli bir belde kıl ve ehlinden Allah’a ve ahiret
gününe iman edenleri çeşitli ürünlerle rızıklandır”
dedi. Dedi ki: “Ve küfredenlerden ki birazcık
metalandırırım. Sonra onu o ateş azabında zorda
bırakırım ve orası ne kötü bir duraktır!”.

128. Ve İbrahim İsmail ile birlikte o evden olan


temeli yükselttiğinde “Rabb’imiz bizden kabul et ve
kesinlikle sensin, sen o işitensin, o bilensin”.

129. “Rabb’imiz! Ve ikimizi sana gönülden teslim


olanlardan ve soyumuzdan sana gönülden teslim
olanlardan bir ümmet kıl. Ve bize ibadet yollarımızı
göster ve tövbemizi kabul et. Kesinlikle sen, sensin
o tövbeleri kabul eden, o özel merhametli”.

130. “Rabb’imiz! Ve içlerinden onlara senin


ayetlerini aktaran ve o kitabı ve o hikmeti öğreten
ve onları iyice arındıran, onlardan olan bir resul
yetiştirip gönder. Kesinlikle sen, sensin o yaptırım
güçlü, o hâkim”.

131. Ve kendisini düşünmeyenden başkası milleti


İbrahim’e ilgisiz kalmaz. Ve mutlaka biz
onu dünyada eleyerek seçmiştik. Ve kesinlikle o,
ahirette mutlaka o salihlerdendir.

132. Rabb’i ona, “Gönüllü olarak teslim ol!”


dediğinde dedi ki: “Ben Âlemlerin Rabb’ine gönüllü
olarak teslim oldum”.

133. Ve İbrahim bunu oğullarına vasiyet etti. Ve


Yakup: “Oğullarım! Allah o dinini size eleyerek seçti
ki siz gönülden teslim olanlar hali haricinde
ölmeyin”.

134. Yoksa siz ölüm Yakup’a hazır olduğunda


şahitler mi oldunuz? O zaman o oğullarına dedi ki:
“Benden sonra ibadet edeceğiniz nedir?”. Onlar
dediler ki: “Senin ilahına ve ataların İbrahim ve
İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek bir ilaha ibadet
edeceğiz ve bizler ona gönülden teslim olanlarız”.

135. İşte o bir ümmettir, geldi geçti. Kazandıkları


onlaradır ve sizin kazandıklarınız sizedir. Ve onların
işler olduklarından siz sorgulanmazsınız.

136. Ve dediler ki: “Yahudi veya Hıristiyan olun ki


hidayete eresiniz”. De ki: Aksine, katkısız olarak
İbrahim’in milletinden ve o, o müşriklerden değildi.

137. Deyin ki: “Biz Allah’a ve bize indirilene ve


İbrahim ve İsmail ve İshak ve Yakup ve boylara
indirilene ve Musa ve İsa’ya verilenlere ve Rabb’leri
tarafından diğer nebilere verilenlere, onlardan
hiçbiri arasında fark gözetmeksizin iman ettik ve biz
O’na gönülden teslim olanlarız”.

138. Ki ona, sizin iman ettiğinizin benzeri gibi iman


ederlerse ki doğru yolu bulmuşlardır. Ve tersine
giderlerse de kesin olarak onlar zıtlaşan ayrışma
içindelerdir ki Allah onlara karşı sana yetecektir. Ve
O, o işitendir, o bilendir.

139. Allah’ın boyası! Ve boyaması Allah’tan daha


güzel olan kimdir? Ve biz O’na kulluk edenleriz.

140. Deki: Allah hakkında bizimle tartışıyor


musunuz? Ve O, bizim Rabb’imiz ve sizin
Rabb’inizdir. Ve bizim işlerimiz bize ve sizin işleriniz
size aittir. Ve biz kulluğu yalnız O’na özgü
yapanlarız.

141. Yoksa “Kesinlikle İbrahim ve İsmail ve İshak ve


Yakup ve o boylar Yahudi’ydi veya Hristiyan
oldular” mı derler. De ki: Siz mi yoksa Allah mı en
iyi bilendir? Ve Allah’tan onun indinde bulunanı
söylemeyip gizleyenden daha zalim kimdir? Ve
Allah işlediklerinizi bilmez değildir.

142. O bir ümmettir, geldi geçti. Kazandıkları onlara


ve sizin kazandıklarınız sizedir. Ve onların işler
olduklarından siz sorgulanmazsınız.

143. İnsanların düşüncesizleri diyecekler ki:


“Üzerinde oldukları kıbleden onları çeviren nedir?”.
De ki: “Doğu ve batı Allah’ındır. O, uygun
gördüğünü doğru yola hidayet eder”.

144. Ve işte onun gibi sizi insanlara şahit olmanız


için ortalama bir ümmet kıldık. Ve o resul sizin
üzerinize şahit olur. Ve senin üzerinde olduğun o
kıbleyi sadece o resule uyanları ve iki topuğu
üzerinde dönenleri bilmekten başka amaçla
kılmadık. Ve o ise Allah’ın hidayet ettiği kimselerden
başkasına mutlaka önemli olandır. Ve Allah
imanlarınızı zayi eder olan değildir. Kesinlikle Allah
insanlara mutlaka şefkatlidir, özel merhamet
edendir.

145. Yüzünü göğe çevirip durduğunu görmüşüz ki


razı olacağın kıbleye seni mutlaka çevireceğiz. Ki
yüzünü Mescid-i Haram kısmına çevir. Ve her
nerde bulundunuz ise yüzlerinizi onun kesimine
çevirin. Ve kesinlikle Kitap Verilenler bunun mutlaka
Rabb’lerinden kesin bir gerçek olduğunu bilirler. Ve
Allah onların işlediklerinden gafil değildir.

146. Ve sen Kitap Verilenlere her türlü ayetleri


getirsen senin kıblene uymazlar. Ve sen onların
kıblesine uyacak değilsin. Ve onların bazıları
bazılarının kıblesine uymazlar. Ve mutlaka sana o
bilimden geldikten sonra onların heveslerine
uyarsan kesinlikle o zaman sen mutlaka o
zulmedenlerdensin.

147. O Kitap Verdiklerimiz, onu oğullarını tanıdıkları


gibi tanırlar. Ve kesinlikle onlardan bir takımı bile
bile gerçeği gizlerler.

148. Gerçek Rabb’indendir ki sakın


sorgulayanlardan olma.

149. Ve herkes içindir döndürülüp yöneldiği bir yön


ki hayırda birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun
Allah topluca sizinledir. Kesinlikle Allah her şey
üzerine ayarlama yapabilendir.

150. Ve her nereden çıkarsan ki yüzünü Mescid-i


Haram kesimine çevir. Ve kesinlikle o, Rabb’inden
bir gerçektir. Ve Allah işlediklerinizden gafil değildir.

151. Ve her nereden çıkarsan ki yüzünü Mescid-i


Haram kesimine çevir. Ki insanlardan
zulmedenlerinin dışında size karşı gösterecekleri bir
tartışma konusu olmaması için her nerede olursanız
yüzlerinizi onun kesimine çevirin de bu hususta
onlardan çekinmeyin ve benden çekinin ki sizin
üzerinize olan nimetimi tamamlayayım. Ve doğru
yolu bulabilesiniz.

152. Sizin içinize gönderdiğimiz gibi sizin içinizden


olan resul size ayetlerimizi aktarır ve sizi arındırır ve
size o kitabı ve o hikmeti ve hiç bilir olmadıklarınızı
öğretir.

153. Ki beni hatırlayın ben sizi hatırlayayım. Ve


benim için şükredin ve bana nankörlük etmeyin.

154. Ey İnananlar! Sabır ve namazla yakararak


yardım dileyin. Kesinlikle Allah sabredenlerle
beraberdir.

155. Ve Allah yolunda katledilenlere “Ölüler”


demeyin. Aksine onlar dirilerdir ve lakin siz
şuuruna varamazsınız.

156. Ve mutlaka biz sizi korku ve açlık ve mallardan


ve canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Ve
sabredenleri müjdele.
157. Onlar ki onlara bir musibet isabet ettiğinde
derler ki: “Biz Allah’ınız ve kesinlikle biz O’na
döneceğiz”.

158. İşte onlar Rabb’lerinden bir destek ve özel


merhamet üzerindelerdir. Ve işte onlar, o hidayette
olanlardır.

159. Kesinlikle Safa ve Merve Allah’ın


işaretlerindendir ki kim hac veya umre yaparsa ki
ikisini tavaf etmesinde ona bir sakınca yoktur. Ve
kim fazladan yaparsa daha iyidir. Kesinlikle Allah
iyiliğin karşılığını verendir, bilendir.

160. Kesinlikle o kitap içindeki insanlar için iyice


açıklama sonrasında o açıklamalardan indirdiğimizi
ve o hidayeti söylemeyip gizleyenler ki işte onlar,
onlara Allah lanet eder ve lanet edenler olanlara
lanet ederler.

161. O tövbe edenler ve halini düzeltenler ve


açıklayanlar hariçtir ki işte onlar, onların tövbelerini
kabul ederim. Ve ben tövbeleri çokça kabul
edenim, özele merhametliyim.
162. Kesinlikle inkâr edenler ve inkâr eden olarak
ölenler, işte onlar, onlar üzerinedir Allah’ın ve
meleklerin ve insanların topluca laneti.

163. Onun içinde devamlı kalıcılardır. Onlardan


azap hafifletilmez ve onlar süre tanınanlardan
değillerdir.

164. Ve tanrınız yalnızca bir tek olan Tanrı’dır. O


merhametli, özele merhametli Tanrı’dan başka tanrı
yoktur.

165. Kesinlikle göklerin ve yerin biçimlendirilmesi ve


gece ve gündüzün birbiri ardınca gelmesi ve
insanlara yararlılığı nedeniyle denizde akan gemiler
ve Allah’ın sıvıdan olanı gökten indirmesi ki
ölümünden sonra ona hayat vermesi ve her türlü
karasal yabani hayvandan orada yaygınlaştırması ve
rüzgârları ve yerle gök arasında emre amade duran
bulutları yönlendirmesi düşünen toplumlar için
mutlak ayetlerdir.

166. Ve insanlardan Allah’ın dışında O’na denkler


edinenler, onları Allah’ı sever gibi severler. Ve iman
edenler ki sevgisi Allah için daha şiddetlidir. Ve eğer
o zulmedenler azabı gördüklerindeki kesinlikle
topluca bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu
görseler! Ve kesinlikle Allah azapta şiddetlidir!

167. O zaman kendilerine uyulanlar, uyanlardan


beri durdular ve azabı gördüler ve
aralarındaki kutsal bağlantılar paramparça oldu.

168. Ve uyanlar dediler ki: “Eğer bizim için bir kere


daha olsa ki bizden beri durdukları gibi biz
onlardan beri dursak”. İşte onun gibi Allah, onlar
üzerine çalışmalarını hasret olarak gösterir. Ve
onlar o ateşten çıkanlar değillerdir.

169. Ey İnsanlar! Yeryüzündekilerden helalinden ve


temiz yararlılarından yiyin. Ve o şeytanın adımlarına
tabi olmayın. Kesinlikle o sizin için apaçık bir
düşmandır.

170. Kesin olan şu ki: O size kötülüğü ve ahlaksızlığı


ve Allah’a karşı bilmediğinizi söylemenizi emreder.

171. Ve onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun” denilince


derler ki: “Aksine, atalarımızı üzerinde
bulduğumuza uyarız”. Ve eğer ataları bir şeyi akıl
edemiyor ve doğru yolu bulamıyor oldularsa da mı?

172. Ve o kâfirlerin benzetmesi çağırma veya


bağırmadan başkasını işitmeyerek anlamsızca ses
çıkaranın benzetmesi gibidir. Onlar sağırlardır,
dilsizlerdir, körlerdir ki onlar akıl etmeyenlerdir.

173. Ey İnananlar! Sizi rızıklandırdığımızın yararlı


temizlerinden yiyin. Ve yalnız, özellikle Allah’a
kulluk ediyorsanız, O’nun için şükredin.

174. Kesin olan şu ki: O size o ölüyü ve o kanı ve o


domuz etini ve Allah’tan başkası adına boğazlananı
haram kıldı. Ki kim azma ve saldırganlık dışında
zorda kalırsa ki ona günah değildir. Kesinlikle Allah
çok hoş görülüdür, özel merhametlidir.

175. Kesinlikle o, Allah’ın kitaptan indirdiğini gizleyen


ve onunla az bir değer satın alanlar, işte onların
karınlarına katıp beslendikleri o ateşten başkası
değildir. Ve Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz
ve onları arıtıp iyileştirmez ve onlara içindir acı
verici azap.
176. İşte onlar, o hidayetle o şaşkın sapıklığı ve o hoş
görülmeyle o azabı satın alanlardır ki ateşe karşı ne
de sabırlılardır!

177. İşte o, kesinlikle o kitabı Allah’ın gerçekçi olarak


indirmesindendir. Ve o kitap içinde anlaşmazlığa
düşenler mutlaka geri dönüşümsüz bir ayrışma
içindelerdir.

178. O iyilik yüzlerinizi doğu ve batı yönüne


çevirmeniz değildir ve lakin iyi o kimsedir ki Allah’a
ve ahiret gününe ve meleklere ve kitaplara ve
nebilere inanır. Ve yakınlara ve yetimlere ve
yoksullara ve yola adamışlara ve isteyenlere ve
boyunduruk altında olanlara sevdiği maldan
yardımda bulunur. Ve namazı kılar ve zekâtta
bulunur. Ve antlaşma yaptıkları zaman
antlaşmalarını yerine getirirler. Ve onlar sıkıntı ve
baskın içindeyken o sabredenlerdir. İşte onlar o
doğrulardır ve işte onlar, onlar o müttakîlerdir!

179. Ey İnananlar! Katledilme içinde sizin üzerinize


kısas yazıldı. Hür ile hür insan ve köle ile köle ve
kadın ile kadın (kısas denk olan ile yapılır) ki öldüren
ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa
ki karşılığı kendisine örfe uyarak ve bağışlayana
güzellikle diyet ödemedir. İşte o, Rabb’inizden bir
hafifletme ve rahmettir. Ki işte ondan sonra kim
aşırıya kaçarsa da onun içindir elem verici azap.

180. Ve kısastaki sizin için hayattır. Ey loblar sahipleri


umulur ki önemseyip gereğini yerine getirirsiniz.

181. Birinize ölüm hazır olduğunda, iyi bir şey


bırakıyorsa ana-baba ve yakınlar için makul tarzda
vasiyet etmesi Allah’ı önemseyip gereğini yapanlara
bir gerçek olmak üzere sizin üzerinize yazıldı.

182. Ki onu işittikten sonra değiştiren olursa da


kesin olarak onun günahı değiştirenlerin üzerinedir.
Kesinlikle Allah işitendir, bilendir.

183. Ki kim vasiyet edenin yanlışlık yapmasından


veya günaha gireceğinden endişe eder de onların
arasını ıslah ederse ki ona günah yoktur. Kesinlikle
Allah hoş görendir, özel merhamet edendir.
184. Ey iman edenler sizden öncekilere yazıldığı gibi
oruç size yazıldı (farz kılındı) . Olabilir ki
önemseyerek yerine getirirsiniz.

185. O sayılan günler ki içinizden hasta olan veya


yolculukta bulunan olur ise adedi diğer
günlerdendir. Ve ona gücü yetecekler üzerine bir
yoksul yiyeceği fidyedir ki kim hayrına fazladan
yaparsa o onun için daha da iyidir. Ve biliyor
olsanız oruç tutmanız sizin için daha da iyidir.

186. Ramazan ayı, o ki içinde insanlara doğru yolu


gösteren ve o rehberden ve Furkan’dan deliller
olan Kuran o ayda indirildi ki sizden her kim o aya
şahit olursa da oruç tutsun. Ve kim hasta olur veya
seferde bulunursa da sayısı diğer günlerdendir.
Allah sizin için kolaylık ister ve güçlük istemez. Ve o
sayıyı tamamlamanız içindir ve size hidayet etmesi
üzerine Allah’ı saygıyla yüceltmeniz içindir. Ve
olabilir ki şükredersiniz.

187. Ve kullarım sana beni sordukların da kesinlikle


ben onlara yakınım. Bana dua ettiğinde dua edenin
duasına icabet ederim ki onlar da bana icabet etsin
ve bana inansınlar. Olabilir ki olgunlaşırlar.

188. Oruç tuttuğunuz günlerin gecesinde


kadınlarınıza cinsel davranışta bulunmanız size
helal kılındı. Onlar sizin elbisenizdir ve sizler onların
elbisesinizdir. Allah kesinlikle sizin nefsinize ihanet
edecek olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul etti ve
sizden affetti. Ki şimdi onlara cinsel birleşmede
bulunun. Ve Allah’ın sizin için yazdığını araştırın. Ve
gün aydınlanmasından oluşan o açık görünen hat o
koyu görünenden sizce iyice ayırt edilinceye kadar
beslenin ve için. Sonra orucu geceye kadar
tamamlayın. Mescitlerde itikâfa kapandığınızda
onlarla (eşlerinizle) cinsel temasta bulunmayın. O,
Allah’ın sınırlarıdır ki ona yaklaşmayın. İşte onun
gibi Allah ayetlerini insanlara açıklar. Olabilir ki
onlar önemseyip gereğini yaparlar.

189. Ve aranızda mallarınızı geçersiz yollarla yiyip


katmayın. Ve günah olarak bildiğiniz halde
insanların mallarından bir kısmını kendinize katmak
için onu hâkimlere aktarmayın.
190. Sana hilalleri (Ay’ın fazlarını, sevinme vakitlerini,
bayram zamanlarını) sorarlar. De ki: “O insanlar ve
hac için tayin edilmiş vakitlerdir”. Ve iyilik evlere
arkalarından girmeniz değildir. Ve lakin iyi kimse
önemseyip gereğini yapan kimsedir. Ve evlere
kapılarından girin. Ve Allah’ı çok önemseyin.
Umulur ki başarıya ulaşabilirsiniz.

191. Ve Allah yolunda sizinle savaşanlarla savaşın ve


aşırı gitmeyin. Kesinlikle Allah aşırı gidenleri sevmez.

192. Ve onları (Sizinle savaşanları) bulduğunuz


yerde katledin. Ve sizi çıkardıkları yerden onları
çıkarın. Ve o fitne (işkence) katletmekten daha
kötüdür. Ve Mescidi Haram’da onlar savaşmadıkça
siz de onlarla savaşmayın. Ki sizinle savaşırlarsa da
onları katledin. İşte onun gibidir o kâfirlerin karşılığı.

193. Ki onlar vazgeçerlerse de kesinlikle Allah


hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

194. Ve dinde (İslam düzeninde) eziyet ederek


zorda bırakma kalmayıp ve din yalnız Allah’ın
oluncaya (yalnız barış düzeni oluncaya) kadar
onlarla savaşın. Ki vazgeçerlerse ki düşmanlık
sadece zalimler üzerinedir.

195. Kısıtlamalı ay kısıtlamalı ayladır. Hürmetler


karşılıklıdır. Ki kim sizin üzerinize sınırı aşarsa da
sizin üzerinize aştıkları kadar onlara aşın. Ve Allah’ı
çok önemseyin ve kesinlikle Allah’ın
önemseyenlerle beraber olduğunu bilin.

196. Ve Allah yolunda infak edin. Ve kendi elinizle


tehlikeyle karşı karşıya gelmeyin ve iyi davranışta
bulunun. Kesinlikle Allah, O, o iyilik yapanları sever.

197. Ve hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Ki


alıkonursanız da kurbanlıklardan kolayınıza
gelendir. Ve kurban yerine ulaşıncaya kadar
başlarınızı tıraş etmeyin. Ki sizden kim hastaysa
veya başından rahatsız olansa da oruçtan veya
sadakadan veya adaktan fidyedir. Ki güven içinde
oldunuzsa da umreden hacca doğru metalanan
kimseye de kolayına gelen bir kurban ki hiç
bulamayana da hac içinde üç gün oruç tutma ve
döndüğünüzde yedi gün, işte o tam on gündür. İşte
o, ehli Mescidi Haram’da asla hazır olmayan
kimseler içindir. Allah’ı çok önemseyin ve bilin!
Kesinlikle Allah misillemede şiddetlidir.

198. O hac bilinen aylardır ki kim o aylarda haccı


farz kılarsa ki hac içinde cinsel temas yoktur ve
kural dışına çıkmak yoktur ve tartışmak yoktur. Ve
daha iyiden yaptıklarınızı Allah onu bilir. Ve
kendinize azık edinin ki kesinlikle azığın en iyisi
(Allah’ı) o önemseyip gereğini yapmaktır. Ve beni
çok ciddiye alıp önemseyin. Ey loblar sahipleri!

199. Rabb’inizin fazlalıklarından araştırmanızda


üzerinize bir sakınca yoktur. Ki Arafat’tan
boşalırcasına akın ettiğiniz zaman Meş’ar-i Haram
yanında (Müzdelife’de) Allah’ı zikredin. Ve O’nu
size kılavuzluk ettiği şekilde zikredin. Ve siz ise
ondan önce mutlaka şaşırmış
sapmış olanlardandınız.

200. Sonra, insanların boşalırcasına akın ettiği


yerden akın edin. Ve Allah’tan hoşgörü dileyin.
Kesinlikle Allah hoş görendir, özel merhamet
edendir.
201. Ki ibadet uygulamalarını yerine getirdiğiniz
zaman ki atalarınızı andığınız gibi veya ondan daha
şiddetli bir anma şiddeti ile Allah’ı anın. Ki
insanlardan bazısı “Rabb’imiz! Bize dünyada ver”
derler ve onun için ahiretteki paydan yoktur.

202. Ve onlardan kimileri derler ki: “Rabb’imiz! Bize


dünyada iyilik ver ve ahirette iyilik ver ve bizim için
o ateşin azabına karşı önemseyip gereğini yap”.

203. İşte onlar, onlar içindir kazandıklarından nasip.


Ve Allah hesapta çok çabuktur.

204. Ve sayılı günlerde Allah’ı zikredin (tekbir alın).


Ki kim iki gün içinde (Mina’dan) dönmek için acele
ederse ki ona günah yoktur. Ve takva sahiplerinden
kim geri kalırsa ona da günah yoktur. Ve Allah’ı
önemseyin ve bilin ki kesinlikle siz O’na doğru
toplanacaksınız.

205. Ve insanlardan kiminin dünya hayatındaki


sözleri senin acayibine gider ve o kalbindekine
Allah’ı şahit tutar. Ve o hasımların en azılısıdır.
206. Ve geri dönünce orada bozgunculuk çıkarmak
ve ekinlikleri (kadınları) ve nesli helak etmek için
yeryüzünde koşuşturur. Ve Allah bozgunculuğu
sevmez.

207. Ve ona: “Allah’ı çok önemse, ciddiye al”


denince onu zorba etkinlik kaplar ki ona cehennem
yeter ve ne kötü döşektir!

208. Ve insanlardan kimi nefsini Allah’ın rızasını


edinmeye karşılık satar. Ve Allah kullarına
çok şefkatli olandır.

209. Ey İnananlar! Topluca o barışa girin ve o


şeytanın adımlarına uymayın. Kesinlikle o sizin için
apaçık düşmandır.

210. Ki size ispatlar geldikten sonra aldırmadan


geçip giderseniz ki bilin! Kesinlikle Allah yaptırım
güçlüdür, hâkimdir.

211. Onlar sadece toz bulutlarından gölgeler içinde


Allah’ın ve onun meleklerinin onlara gelir durumda
olmasını ve işin karara bağlanmasını mı gözetleyip
bekliyorlar? Ve işlerin nihai kararlarına döndürülüşü
Allah’adır.

212. İsrailoğullarına sor. Açıklayıcı ayetten onlara


nicesini bulundurduk? Ve kim Allah’ın nimetini ona
geldikten sonra değiştirirse ki kesinlikle Allah
misillemede şiddetlidir.

213. O inkâr edenlere dünya hayatı süslenildi ve


inananlardan olanlarla alay ederler ve Allah’ı
önemseyip gereğini yapanlar kıyamet günü onların
üstündedir. Ve Allah, O uygun gördüğünü hesap
dışı rızıklandırandır.

214. İnsanlar bir tek ümmet oldu. Ve Allah nebileri


müjdeci ve uyarıcı olarak yetiştirip meydana çıkardı.
Ve insanların ayrılığa düştükleri hususlarda
aralarında hüküm vermek için onlarla birlikte
gerçekçilikle o kitabı indirdi. Ve o (kitap) verilenlerin
ihtilafa düşmeleri sadece kendilerine belgeler
geldikten sonra aralarındaki azgınlıktır. Ki Allah
inananlara izniyle o gerçekten olan, ayrılığa
düştükleri için yol gösterdi. Ve Allah, O uygun
gördüğünü doğru yola doğru rehberlik eder.
215. Yoksa sizden önce gelip geçenlerin
benzerliğinin henüz size gelmeden cennete
gireceğinizi mi hesap ettiniz? Onlara ağır sıkıntılar
ve zorluklar dokundu ve sarsıldılar. Hatta o resul ve
onunla beraber olan müminler diyorlardı ki:
“Allah’ın destek yardımı ne zaman?” Farkında olun!
Kesinlikle Allah’ın destek yardımı yakındır.

216. Sana neyi harcama yapacaklarını soruyorlar. De


ki: Olumlu olarak verdiğiniz nafaka ki ana-baba ve
yakınlar ve öksüzler ve yoksullar ve yola adanmışlar
içindir. Ve olumlu olandan ne yaparsanız ki
kesinlikle Allah onu bilendir.

217. Hoşunuza gitmediği halde o savaş sizin


üzerinize yazıldı. Ve olması beklenir ki herhangi bir
şeyden hoşlanmazsınız ve o sizin için olumludur ve
olması beklenir ki herhangi bir şeyden hoşlanırsınız
ve o sizin için olumsuzdur. Ve Allah, O biliyor ve
siz, siz bilemiyorsunuz.

218. Sana kısıtlanmış aydaki savaşmayı soruyorlar.


De ki: “Onda savaşmanın önemi büyüktür. Ve Allah
yolundan engellemek ve O’nu inkâr etmek ve
Mescidi Haram ve ehlini ondan çıkarmak Allah
indinde daha büyük önemdedir. Ve işkence
katletmekten daha büyük önemdedir. Ve güç
yetirebilseler dininizden döndürünceye kadar
sizinle savaşmaya ara vermezler. Ve içinizden kim
dininden döner de kâfirken ölürse ki işte onların
çalışmaları dünya ve ahirette boşa gitmiştir. Ki işte
onlar, onlardır ateş halkı. Onlar orada devamlı
kalıcılardır.

219. Kesinlikle, o inananlar ve o hicret edenler ve


Allah yolunda çaba harcayanlar, işte onlar Allah’ın
merhametini özlemle umabilirler. Ve Allah
hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

220. Sana içki ve kumarı sorarlar. De ki: “İnsanlar için


çok önemli kötülük ve faydalar ikisinin içindedir. Ve
ikisinin kötülükleri ikisinin faydasından daha büyük
önemdedir”. Sana sorarlar “Nedir infak edecekleri”.
De ki: “O gereksiz olanı”. İşte onun gibi Allah
ayetleri açıklar. Olabilir ki düşünebilirsiniz.

221. Dünyada ve ahirette ve sana yetimleri sorarlar.


De ki: “Onlar için ıslah etmek daha iyidir”. Ve
onlarla karışık bulunuyorsanız ki onlar sizin
kardeşlerinizdir. Ve Allah, O düzeltenden bozanı
ayırt etmesini bilmektedir. Ve eğer Allah uygun
görseydi sizi kötü durumda bırakırdı. Kesinlikle
Allah yaptırım güçlüdür, hâkim’dir.

222. Ve o müşrik kadınları onlar iman edinceye


kadar nikâhlamayın. Ve mutlaka, iman etmiş kadın
bir köle ve eğer çok hoşunuza gitse de müşrik bir
kadından daha iyidir. Ve o müşrik erkekleri iman
edinceye kadar nikâhlamayın. Ve mutlaka iman
etmiş erkek bir köle ve eğer çok hoşunuza gitse de
müşrik bir erkekten daha iyidir. İşte onlar ateşe
davet ederler. Ve Allah izniyle cennete ve
hoşgörüye davet eder. Ve insanlara ayetlerini iyice
açıklar. Olabilir ki hatırlarlar.

223. Ve sana kadınların aybaşı halini sorarlar, de ki:


O bir ezadır (rahatsızlıktır) ki aybaşı halindeki
kadınlardan ayrı kalın ve temizlenmelerine kadar
onlara yaklaşmayın. Ki temizlendikleri zaman da
Allah’ın size emrettiği her yoldan onlara varın.
Kesinlikle Allah çok tövbe edenleri sever ve çok
temizlenenleri sever.

224. Kadınlarınız sizin için bir ekim alanıdır ki uygun


gördüğünüzden varın ve kendiniz için ileriye hazırlık
yapın. Ve Allah’ı önemseyin ve bilin ki kesinlikle siz
O’nunla mülakat yapanlarsınız. Ve o müminleri
müjdele!

225. Ve yeminlerinizde Allah’ı iyilik etmenize ve


önemsemenize ve insanların arasını bulmanıza
bahane engeli yapmayın. Ve Allah işitendir, bilendir.

226. Allah sizi söz verişlerinizdeki boş laftan dolayı


sorumlu tutmaz. Ve lakin kalplerinizin
kazandığından sorumlu tutar. Ve Allah
hoşgörülüdür, iyi davranandır.

227. Onlar ki kadınlarına yaklaşmamaya yemin


edenler için: Onlar dört ay beklerler. Ki onarırlarsa
ki kesinlikle Allah hoşgörülü ve özel merhametlidir.

228. Ve boşanmaya azmettilerse ki kesinlikle Allah


işitendir, bilendir.
229. Ve boşanılmış kadınlar kendi başlarına
(evlenmeden) üç ayhali (hayz veya temizlik
müddeti) beklerler. Ve onlar Allah’a ve ahiret
gününe inanır olanlarsa rahimlerinde Allah’ın
biçimlendirdiğini gizlemeleri onlara helâl olmaz. Ve
kocalar düzeltmek isterlerse o durumda boşadıkları
kadınları geri almaya daha layıklardır. Ve kadınların
üzerlerinde hakları olanların benzeri kadınlar içindir.
Ve adamlara kadınlar üstünde bir derece aittir. Ve
Allah yaptırım güçlüdür, hakîmdir.

230. O boşanma iki defadır ki benimsenmiş şekilde


sahip çıkmak veya iyilikle ilişkiyi kesip ayrılmaktır. Ve
ikisinin Allah’ın yasalarını koruyamaması haricinde,
kadınlara verdiklerinizden (mehirden) bir şey
almanız size helal değildir. Ki Allah’ın hudutlarını
ikisinin koruyamayacaklarından korkarsanız kadının
onunla fidye vermesinde (mehrinden vazgeçerse)
ikisine de sakınca yoktur. İşte o Allah’ın sınırlarıdır ki
onu aşmayın. Ve kim Allah’ın hudutlarını aşarsa ki
işte onlar o zalimlerdir.
231. Ki erkek kadını boşarsa ki o kadın ondan başka
erkekle eş olarak nikâhlanma sonrasına kadar o
erkeğe helal olmaz. Ki ikinci koca da onu boşarsa
Allah’ın sınırları koruyacaklarını sanırlarsa ikisinin
birbirlerine dönmelerinde bir sakınca yoktur. Ve işte
o, Allah’ın sınırlarıdır. Onu bilen bir toplum için iyice
açıklamaktadır.

232. Ve kadınları boşadığınız zaman ki bekleme


sürelerinin sonuna ulaştığında da onlara
benimsenmiş olarak sahip çıkın veya onlarla
benimsenmiş olarak ilişkiyi kesip ayrılın. Ve haddi
aşmak için onlara zararlı olacak şekilde sahip
çıkmayın. Ve kim işte onu yaparsa ki kesinlikle
kendisine zulmetmiş olur. Ve Allah’ın ayetlerini alay
konusu edinmeyin. Ve Allah’ın üzerinize olan
nimetini ve o kitaptan ve o hikmetten
indirdiğini hatırlayın. Onunla size vaaz edilir. Ve
Allah’ı önemseyin. Ve bilin kesinlikle Allah her şeyi
bilendir.

233. Ve kadınları boşadığınızda ki bekleme


müddetlerinin sonuna ulaştıklarında da kendi
aralarında benimsenmiş olarak birbirinden razı
oldukları zaman eşleriyle nikâhlanacaklar diye
baskıcı olmayın. İşte o, onunla içinizden Allah’a ve
ahiret gününe inanan kimseye öğüt verilir. İşte o
sizin için daha sağlıklı ve temizdir. Ve siz, siz
bilemediğiniz halde Allah bilir.

234. Ve analar çocuklarını, emzirmeyi tamamlatmak


isteyen baba için tam iki havl (havleyni, 40+40
hafta, 18 aylık oluncaya kadar) süresince emzirirler.
Ve anaların rızkını ve giyeceğini benimsenmiş olarak
sağlamak çocuk kendisinin olan baba üzerinedir.
Kişi kapasitesinin dışında yükümlü tutulamaz. Ana
çocuğundan dolayı zarara sokulmasın ve çocuk
kendisinin olan baba çocuğundan dolayı zarara
sokulmasın. Ve onun benzeri varislere üzerinedir. Ki
ana-baba aralarında danışarak ve razı olarak sütten
kesmek isterlerse ki ikisine sakınca yoktur. Ve
çocuklarınızı emzirtmek isterseniz ki vereceğinizi o
benimsenmiş olarak teslim ettiğinizde de sizin için
sakınca yoktur. Ve Allah’ı çok önemseyin. Ve bilin!
Kesinlikle Allah işlediklerinizi görendir.
235. Ve sizden ölenler ve eşler bırakanlar: O
kadınlar kendiliğinden dört ay ve on gün beklerler
ki bekleme müddetleri sona erdiğinde de onların o
benimsenmiş olarak kendilerinin yaptıklarından
dolayı sizin üzerinize sakınca yoktur. Ve Allah
yaptıklarınızdan haberdardır.

236. Ve o kadınlara (İddet beklemekte


olan) evlenme hususundaki düşüncelerinizi arz
etmenizde veya onu içinizde gizli tutmanızda size
bir sakınca yoktur. Allah bildi, kesinlikle siz onları
aklınıza getireceksiniz. Ve lâkin benimsenmiş
anlatımla söylemeniz dışında onlarla gizlice
vaatleşmeyin. Ve o kitap (takvim tutma) süre
sonuna ulaşıncaya kadar nikâh sözleşmesine
azmetmeyin. Ve bilin! Kesinlikle Allah benliğinizde
olanı bilir ki O’ndan sakının. Ve bilin! Kesinlikle Allah
hoşgörülüdür, iyi davranandır.

237. O kadınları hiç temas etmeden veya mehirlerini


biçmeden onları boşarsanız üzerinize sakınca
yoktur. Ve o kadınları, o iyi davrananların gerçeği
olarak benimsenmiş bir meta ile erkeğin geniş
kapasitesinin ölçüsü üzere ve erkeğin dar
kapasitesinin ölçüsü üzere metalandırın.

238. Ve onları hiç temas etmeden önce boşarsanız


ve mehri belirlemiş bulunursanız o kadınlar veya
nikâh akdini elinde bulunduran kimsenin
bağışlaması istisna olmak üzere mehir o kestiğiniz
miktarın yarısıdır. Ve sizin bağışlamanız takvaya
daha yakındır. Ve aranızdaki fazileti unutmayın.
Kesinlikle Allah işlediklerinizi görendir.

239. Namazlarınız ve orta namaz (sabah) üzere


koruyucu olun. Ve gönülden boyun eğerek Allah
için kalkıp durun.

240. Ki bir nedenle çekindiğinizde de yaya veya


binekte. Ki güvende olunca da asla bilir olmadığınızı
size öğrettiği gibi Allah’ı anın.

241. Ve sizden vefat ettirilecekler ve eşler bırakacak


olanlar o eşler için çıkarılmaksızın, 40 haftaya kadar
meta vasiyet etsinler. Ki çıkarlarsa kendilerinin
benimsenmiş olarak yaptıklarında sizin üzerinize
sakınca yoktur. Ve Allah yaptırım güçlüdür,
hâkimdir.

242. Ve o boşanılan kadınlar için benimsenmiş bir


surette metalandırma önemseyip gereğini
yapanların (müttakilerin) üzerine haktır.

243. İşte onun gibi Allah ayetlerini sizin için iyice


açıklamaktadır. Olabilir ki akıl edebilirsiniz.

244. Binlerce kişiyken ölüm korkusundan


yurtlarından çıkanlara doğru hiç bakmaz mısın? Ki
Allah onlara “Ölün” dedi. Sonra onlara hayat verdi.
Kesinlikle Allah insanlar üzerine fazl sahibidir. Ve
lakin insanların çoğu şükretmezler.

245. Ve Allah yolunda savaşın ve bilin! Kesinlikle


Allah işitendir, bilendir.

246. Güzel bir alacak olarak Allah’a borç veren o


kimse özelliğinde olan kim ise ki O onu onun için
çokça kat kat katlar. Ve Allah ölçülü kılar ve
bollaştırıp yayar. Ve O’na doğru döndürüleceksiniz.

247. Musa’dan sonra İsrailoğullarının ileri


gelenlerinden olanlara doğru hiç bakmaz mısın? O
zaman onlar için olan bir nebiye dediler ki: “Bize
bir melik geliştirip çıkar. Allah yolunda savaşalım”.
Dedi ki: “Savaş sizin üzerinize yazılırsa
savaşmamanız beklenmiyor mu?”. Dediler ki: “Ve
bize ne oldu ki biz ve oğullarımız yurtlarından
çıkarılmış olduğumuz halde Allah yolunda
savaşmayalım?”. Ki savaş üzerlerine yazılınca
onlardan az bir kısmı hariç tersine davrandılar. Ve
Allah o zalimleri bilendir.

248. Ve nebileri onlara dedi ki: “Kesinlikle Allah size


Talut’u melik olarak geliştirip çıkardı”. Dediler ki:
“Üzerimizdeki o mülk nasıl ona ait olabilir? Ve biz o
mülke ondan daha hak sahibiyiz. Ve asla maldan
kapasiteli bir durunda değildir”. Dedi ki: “Kesinlikle
Allah size onu, sizin üzerinizde eleyip seçti. Ve bilgi
ve cisim kapasite genişliğini artırdı”. Ve Allah, O
mülkü uygun gördüğüne verir. Ve Allah
kapsamlıdır, bilendir.

249. Ve nebileri onlara dedi ki: “Onun mülkünün


ayeti size içinde Rabb’inizden bir sakinleştirici ve
içinde Musa ailesinin ve Harun ailesinin terk
ettiklerinin toplam kalanlarından olan sandığın
sizinle olmasıdır. Onu melekler taşır. İnanmışsanız
kesinlikle sizin için mutlak bir ayet onun içindedir”.

250. Talut orduyla birlikte ara verince dedi ki:


“Kesinlikle Allah sizi bir nehirle deneyendir ki ondan
içen benden değildir ve eliyle bir avuç avuçlayan
hariç hiç tatmayan kesinlikle bendendir”. Ki
onlardan pek azı hariç ondan içtiler. O ve onunla
olan o inananlar onu aşınca, onlar (diğerleri) dediler
ki: “Bugün Calut ve ordusuna karşı koyacak halimiz
yok”. O, Allah ile mülakat yapacaklarını sananlar
dediler ki: “Nice az olan ekip çok olan ekibe
Allah’ın izniyle galiptir ve Allah, o sabredenlerle
beraberdir”.

251. Ve Calut ve onun ordusuna karşı bariz


olduklarında dediler ki: “Rabb’imiz! Üzerimize sabır
boca et ve ayaklarımızı iyice sabitle ve o kâfir
topluma karşı bize destekle yardım et”.

252. Ki Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar ve


Davud Calut’u öldürdü ve Allah ona o mülkü ve o
hikmeti verdi ve ona uygun gördüklerinden öğretti.
Ve Allah’ın insanların bazısı ile bazısını def etmesi
olmasaydı yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ve lakin
Allah âlemler üzerine fazlalık sahibidir.

253. İşte o, Allah’ın ayetleridir. Onu sana biz


gerçekçi olarak aktarıyoruz. Ve kesinlikle sen
mutlaka mürsellerdensin (Bir amaç, misyon, iş için
gönderilenlerdensin).

254. İşte o resuller; onlardan bazılarını bazılarının


üzerinde fazlalaştırdık. Onlardan kimiyle Allah
kelimelerle konuştu ve bazılarını derece olarak
yükseltti ve Meryem oğlu İsa’ya o kanıtları verdik ve
onu Ruhul Kudüs ile takviye ettik. Ve eğer Allah
uygun bulsaydı, belgeler onlara geldikten sonra
onların ardından gelenler birbirlerini katletmezlerdi.
Ve lakin ihtilaf ettiler (bir birlerinin yerine geçmek
için kavga ettiler). Ki onlardan kimi inandı ve
onlardan kimi inkâr etti. Ve eğer Allah uygun
görseydi birbirlerini katletmezlerdi ve lakin Allah ki
irade ettiğini yapar.

255. Ey inananlar! İçinde satın almanın ve hatırın ve


şefaatin olmayacağı günün gelmesinden önce size
rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Ve o kâfirler
ki onlar o zalimlerdir.

256. Allah, O işleri idare edici, diri olan O’dan başka


tanrı yoktur, O’nu bunaltı ve uyku tutmaz.
Göklerdekiler ve yerdekiler O’nundur. O’nun izni
olmadan indinde şefaat etmeye kim sahiptir?
Onların öncesini ve sonrasını bilir. Ve onlar O’nun
uygun gördüğünden başka biliminden hiçbir şeyi
kuşatamazlar. O’nun hükümranlığı gökleri ve yeri
kapsar ve ikisinin korunup işleyişini devam ettirmek
O’na ağır gelmez. Ve O, o yücedir, o büyüktür.

257. Dinde (Düzende) zorlama yoktur. Olgunluk


sapkınlıktan belli olarak açığa çıkmıştır ki kim o
Tağutu (Sapkınlığı, Hermetizmi, sufiliği) inkâr edip
Allah’a güvenip inanırsa ki kopması olmayan en
sağlam tutacağa sıkıca tutunmuştur. Ve Allah o
işitendir, o bilendir.

258. Allah inananların velisidir. Onları karanlıklardan


aydınlığa çıkarır. Ve o kâfirlerin velileri o tağuttur (
sufiler, hermetiklerdir). Onları o aydınlıktan o
karanlıklara çıkarır. İşte onlar ateşin halkıdır. Onlar
orada devamlı kalıcılardır.

259. Allah ona o mülkü verdi diye İbrahim ile Rabb’i


hakkında tartışana hiç bakmaz mısın? İbrahim:
“Rabb’im O ki diriltir ve öldürür” dediğinde dedi
ki: “Ben diriltirim ve öldürürüm”. İbrahim dedi ki: “
Ki kesinlikle Allah Güneş’i o doğudan getiriyor ki sen
onu o batı taraftan getir”. Ki inkâr eden şaşırıp kaldı.
Ve Allah, O zalim topluluğa rehberlik etmez.

260. Veya temel yapıları çökmüş bir yerleşim yerine


varıp uğrayan o kişi gibisine! Dedi ki: “Allah buraya
ölümünden sonra nasıl hayat verir?”. Ki Allah onu
yüz tarihi yıl öldürdü sonra diriltti. Dedi ki: “Ne
kadar kaldın?”. Dedi ki: “Bir gün veya bir gününün
bir kısmı kadar”. Dedi ki: “Aksine, yüz tarihi yıl
kaldın ki yiyeceğine ve içeceğine bak hiç
bozulmamış ve eşeğine bak. Ve seni insanlar için bir
ayet kılmamız için ve o kemiklere doğru bak, onları
nasıl yerleştirip yükseltiyoruz, sonra onlara et
giydiriyoruz”. Ki o ona apaçık belli olunca dedi ki:
“Biliyorum, kesinlikle Allah her şeye kadirdir”.
261. Ve İbrahim: “Rabb’im! Ölüye nasıl hayat
verirsin bana göster” dediğinde O dedi ki: “Ve hiç
inanmıyor musun?”. Dedi ki “Aksine ve lakin
kalbimin tatmin olması için”. Dedi ki: “Öyleyse
kuşlardan dört tane tut da onları kendine
yatkınlaştır. Sonra onlardan her dağın üzerine parça
kıl. Sonra onları çağır; çabucak sana gelirler. Ve bil!
Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.

262. Mallarını Allah yolunda sarf edenlerin


benzetmesi her başağında yüz tane olmak üzere
yedi başak yetiştirip veren tanenin benzetmesi
gibidir. Ve Allah ki uygun gördüğüne kat kat katlar.
Ve Allah olanakları geniş olandır, bilendir.

263. Mallarını Allah yolunda infak edenler ki sonra


infak ettiklerini başa kakmazlar ve eza etmezler.
Onlar içindir Rableri indindeki karşılık. Ve onlar
üzerine korku yoktur ve onlar üzülenlerden
değillerdir.

264. Benimsenmiş bir ifade ve hoşgörü ardından


eziyet gelen bir sadakadan daha iyidir. Ve Allah
zengindir, yumuşak davranandır.
265. Ey İnananlar! Allah’a ve ahiret gününe
inanmayan ve insanlara gösteriş için malını infak
eden kimse gibi sadakalarınızı başa kakma ve eziyet
etmekle geçersizleştirmeyin ki onun benzetmesi:
Üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir ki
üzerine bol yağmur yağdığında da onu cascavlak
bırakır. Kazandıklarından hiçbir şey üzerine kadir
değillerdir. Ve Allah, O kâfir topluma rehberlik
etmez.

266. Ve Allah’ın rızasını kazanmak ve benliklerinden


olanı sabitlemek için mallarını sarf edenlerin
benzetmesi kabartılıp yükseltilmiş ve bol yağmur
alırsa ki ürünlerini iki kat veren ve bol yağmur
yağmasa da çisenti yeten bir bahçenin benzetmesi
gibidir. Allah, O işlediklerinizi görendir.

267. Hangi biriniz kendisi oldukça ihtiyarlamış ve


çocukları güçsüz ve altlarından ırmaklar akan ve her
çeşit meyveleri bulunan hurma ve üzüm bahçesi
varken ki ateşli bir kasırganın ona isabet etmesiyle
yanmasını arzu eder? İşte onun gibi Allah size
ayetlerini iyice açıklar. Olabilir ki iyice
düşünebilirsiniz!

268. Ey İnananlar! Kazandıklarınızın temizlerinden


ve size yerden çıkardıklarımızdan infak edin ve
sadece ona göz yumma dışında almayacak
olduğunuz zararlı olana dokunmadan infak edin. Ve
kesinlikle Allah zengindir, övülmeye değerdir.

269. O şeytan ki size fakirliği vaat eder ve size


ahlaksızlığı emreder. Ve Allah ki O’dan bir hoşgörü
ve fazlalık vaat eder. Ve Allah olanakları geniş
olandır, bilendir.

270. O hikmeti uygun gördüğü kimseye verir. Ve


kime hikmet verilmişse kesinlikle ona çokça
olumluluk (avantaj) verilmiştir. Ve loblar sahipleri
(entelektüel düşünce) haricindekiler akıllarına
getiremezler.

271. Ve infaktan ne verdinizse ve adamaktan ne


adadığınızsa ki kesinlikle Allah onu bilir. Ve yardım
edicilerden o zulmedenler için yoktur.
272. Sadakaları açıkça verirseniz o ne güzeldir! Ve
onu gizler ve yoksullara verirseniz ki o sizin için
daha da iyidir. Ve kötülüklerinizden örter. Ve Allah,
O işlediklerinizden haberdardır.

273. Onlara rehberlik etmek senin üzerine değildir.


Ve lakin Allah, O uygun gördüğüne rehberlik eder.
Ve daha iyiden ne infak ettiyseniz ki kendiniz
içindir. Ve siz Allah’ın ilgisini kazanmak dışında infak
etmezsiniz. Ve daha iyi olandan her ne infak
ettiyseniz size zulüm edilmeksizin karşılığı
tamamen size döndürülür (kompanse edilir).

274. Allah yolunda engellenmiş ve yeryüzünde bir


yerden bir yere gidemeyen o fakir olanlar için
cahiller iffetlerinden dolayı onları zengin hesap
ederler. Sen onları görünüşlerinden tanırsın. Onlar
sırnaşıklık ederek istemezler. Ve hayırdan her ne
infak ederseniz ki kesinlikle Allah onu bilendir.

275. Onlar mallarını gece ve gündüz ve gizli ve açık


infak edenler ki onlar içindir Rabb’leri indinde
karşılık. Ve onlar üzerine korku yoktur ve onlar
hüzünlenenlerden değillerdir.
276. O faiz yiyenler yoklayan (yankesici?) o şeytanın
çarptığı kişilerin kalkındığı gibi kalkınırlar. İşte o,
kesinlikle onların “Kesin olarak alışveriş faiz
benzeridir” demelerindendir. Ve Allah alışverişi helal
ve faizi haram kıldı ki kime Rabb’inden bir öğüt
geldiyse de yasaklasın ki geçmişi kendisinedir. Ve
onun işi Allah’a aittir. Ve kim geri dönerek devam
ederse ki işte onlar cehennem halkıdır, onlar orada
devamlı kalıcılardır.

277. Allah faizi aşındırıp eksiltir ve sadakaları artırır.


Ve Allah, O hiçbir kötülük yapıcı kâfiri sevmez.

278. Kesinlikle, onlar ki iman edenler ve düzeltici


işler işleyenler ve namaz kılanlar ve zekâtta
bulunanlar, onlar içindir Rabb’leri indinde
karşılıkları. Ve onlar üzerine korku yoktur ve
onlar hüzünlenenlerden değillerdir.

279. Ey iman edenler! Allah’ı çok önemseyin ve siz o


iman edenlerden olduysanız faizden olan
bakiyeden vazgeçin.
280. Ki asla yapmazsanız ki Allah ve resul ile harpte
olduğunuzu duyurun. Ve tövbe ederseniz ki
mallarınızın başları sizindir. Zulüm etmeyin ve
zulme uğramayın.

281. Ve o zorluk içindeyse kolaylığa kadar ona


tolerans tanıyın. Ve bilir olsanız sadaka olarak
vermeniz sizin için daha iyidir.

282. Ve Allah’a döndürüleceğiniz o günü çok


önemseyin. Ve sonra her benliğe kazandığı
haksızlığa uğratılmadan tamamen geri döndürülür.

283. Ey İnananlar! Birbirinizle belirli bir sona kadar


mali yükümlülükle hukuki yükümlülük anlaşması
yaptığınızda ki onu yazın. Ve içinizden bir kâtip
adaletle mutlaka yazsın. Ve kâtip onu Allah’ın ona
öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın. Ve
hak aleyhine olan mutlaka dikte edip doğrulasın ve
Rabb’i olan Allah’ı göz önünde bulundursun ve
ondan bir şey eksiltmesin. Ki hak aleyhine olan
düşüncesiz veya zayıf veya dikte etmeye güç
yetiremeyecek durumdaysa ki velisi adaletli olarak
doğrulasın (dikte etsin). Ve adamlarınızdan iki
bilirkişi tutun. Ki hiç iki erkek olmazsa da
bilirkişiliğinden razı olacağınız bir erkek ve biri
şaşırdığında diğeri ona hatırlatacak iki kadın. Ve
bilirkişiler çağırıldıklarında kaçınmasınlar. Ve borç
önemli büyük veya önemsiz küçük olsun onu
sonuna kadar yazmaya üşenmeyin. İşte o Allah
katında en standart ve bilirkişilik için en
uygulanabilir ve çelişkiye düşmemenize en yakın
olandır. Sadece aranızdaki peşin olarak devredilen
ticaret olursa ki onu yazmamanızda sizin için bir
sakınca yoktur. Ve satış yaptığınızda şahit
(doğrulayacak belge veya kişi edinin, fiş, fatura)
edinin. Ve kâtibe zarar verilmesin ve bilirkişiye zarar
verilmesin. Ve yaparsanız ki kesinlikle o sizinle
yoldan çıkmadır. Ve Allah’ı çok önemseyin ve Allah
size öğretiyor ve Allah her şeyi bilendir.

284. Ve sefer üzere oldunuzsa ve hiç kâtip


bulamazsanız ki alınan rehinlerdir. Ki bazınız
bazınıza güvenirse de güvenilen kimse emanetini
geri ödesin. Ve Rabb’i olan Allah’ı mutlaka göz
önünde bulundursun. Ve şahitliği (bilirkişiliği)
söylemeyerek gizlemeyin. Ve kim onu söylemeyip
gizlerse ki kesinlikle o kalbi kötü günahkârdır. Ve
Allah işlediklerinizi bilendir.

285. Göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Ve


benliğiniz içindekini açıklasanız veya onu gizleseniz
Allah sizi onunla hesaba çeker. Ki O uygun
gördüğünü hoş görür ve uygun gördüğüne azap
eder. Ve Allah her şey üzerine kadirdir.

286. O resul ve o iman edenler ona Rabb’inden


indirilene inanıp güvendi. Hepsi Allah’a ve
meleklerine ve kitaplarına ve resullerine
inandı. Resullerden herhangi biri arasından fark
gözetmeyiz. Ve dediler ki: “Senin çok fazla
hoşgörünü işittik ve itaat ettik. Rabbimiz! Ve sanadır
dönüş yerimiz”.

287. Allah kişiyi sadece onun kapasitesi kadar


yükümlü tutar. Kazandığı onundur ve helal haram
demeden zoraki kazandığı aleyhinedir. “Rabb’imiz!
Unutursak veya yanılırsak bizi sorumlu tutma.
Rabb’imiz! Ve bizden öncekilere yüklediğin gibi
bize ağır sorumluluk yükleme. Rabb’imiz! Ve bize
yapabilme gücümüzün yetmeyeceğini yükleme ve
bizden affet ve bizi hoş gör ve bize merhamet et.
Sensin bizim Mevla’mız ki kâfir toplum üzerine bize
her türlü destekle yardım et”.

3. Âli İmran Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Elif, Lam, Mim,

3. O diri, yönetici Allah’tan başka ilah yoktur.

4. O senin üzerine o kitabı gerçekle, ondan önce var


olup da halen mevcut olanı düzeltici olarak indirdi.
Ve Tevrat’ı ve İncil’i indirdi.

5. Önceden insanlara yol gösterici olarak ve o Furkan’ı


indirdi. Kesinlikle Allah’ın ayetlerini inkâr edenler ki
onlar içindir şiddetli azap. Ve Allah yaptırım
güçlüdür, intikam sahibidir.

6. Kesinlikle Allah, yeryüzündeki ve göklerdeki hiçbir


şey O’nun üzerine gizli kalamaz.
7. O, O ki rahimlerde sizi uygun gördüğü gibi
düzenleyip programlayandır. O’ yaptırım güçlü,
hâkimden başka hiçbir tanrı yoktur.

8. O, O ki sana o kitabın indirdi. O kitabın anası olan


kesin anlamlı ayetler ondandır. Diğerleri ayrıntıda
farklı çok benzerleridir ki o kalplerinde saptırma
meyli olan kimselere gelince ki fitne edinmek ve
kendilerine göre yorumlamak için onların ayrıntıda
farklı çok benzerlerine tabi olurlar. Ve onların
yorumunu sadece Allah ve bilimde derinleşmiş
olanlar bilir. Onlar derler ki: “Ona inandık, hepsi
Rabb’imizin indindendir”. Ve loblar sahiplerinden
başkası iyice düşünüp akıl edemez.

9. “Rabb’imiz! Bizi doğru yola erdirdikten sonra


kalplerimizi eğriltme ve tarafından bize rahmet hibe
et. Kesinlikle sen, sensin o çok hibe eden.

10. Rabb’imiz! Kesinlikle içinde çelişki olmayan


günde insanları toplayacak olan sensin”. Kesinlikle
Allah, O verdiği sözü değiştirmez.
11. Kesinlikle o kâfirlerin malları ve çocukları Allah’a
karşı onlara asla bir şey sağlamaz. Ve işte onlar,
onlardır o ateşin yakıtları.

12. Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu


gibi ki ayetlerimizi yalanladılar da Allah ağır suçları
nedeniyle onları yakalayıverdi. Ve Allah misillemede
şiddetlidir.

13. O kâfirlere de ki: “Yenileceksiniz ve cehenneme


doğru toplanılacaksınız. Ve ne kötüdür o döşek!”.

14. Karşı karşıya gelen iki ekibin durumlarında sizin


için ayet (yol gösterme, yönlendirme bilgisi)
olmuştur. Bir ekip Allah yolunda savaşanlardır ve
diğeri kâfirdir. Onlar onları o göz görmesiyle
kendilerinin iki misli görüyorlardı. Ve Allah, O
uygun gördüğüne her türlü yardımıyla destek verir.
Kesinlikle loblar sahibi (entelektüeller) için mutlak
bir ibret onun içindedir.

15. Kadınlardan ve oğullardan ve kantar kantar


altın ve gümüşten ve nişanlı atlardan ve develerden
ve ekinlerden doğan çekicilik sevgisi insanlara güzel
gösterilmiştir. İşte o dünya hayatının metasıdır. Ve
Allah, O’nun yanındadır o dönüş yerinin iyisi
kalitelisi.

16. De ki: Size ondan daha iyisini haber vereyim


mi? O önemseyip gereğini yerine getirenler içindir
Rabb’lerinin indinde, altlarından ırmaklar akan ve
devamlı olarak kalacakları cennetler ve tertemiz
eşler ve Allah’tan bir rıza. Ve Allah kullarını
görendir.

17. Onlar derler ki: “Ey Rabb’imiz! Kesinlikle biz


inandık ki bizim için hoş görülü ol ve bizi o ateş
azabına karşı dikkate alarak koru!”.

18. O sabredenler ve o sadık olanlar ve o


gönülden kulluk edenler ve o infak edenler ve o
seher vakitlerinde hoş görülmeyi isteyenler.

19. Allah ve melekler ve normları yerine getiren


bilim sahipleri kesinlikle O’nun O’ndan başka tanrı
olmayan olduğuna şahit oldular. O yaptırım güçlü,
hâkimden başka tanrı yoktur.
20. Kesinlikle Allah indinde o din (hukuk düzeni)
İslâm’dır. Ve o Kitap Verilenlerin anlaşmazlıkları ise
sadece kendilerine bilim geldikten sonra
aralarındaki azgınlıktır. Ve her kim Allah’ın ayetlerini
inkâr ederse kesinlikle Allah hesabı çabuk görendir.

21. Ki seninle tartışmaya girişirlerse de de ki: “Ben


yüzümü (ilgimi) Allah’a gönülden teslim ettim ve
bana tabi olanlar”. Ve o Kitap Verilenlere ve o
ümmilere de ki: “Siz gönülden teslim oldunuz
mu?”. Ki gönülden teslim olurlarsa doğru yola
girmişlerdir. Ve tersine davranırlarsa da kesin olarak
senin üzerine düşen tebliğ etmektir. Ve Allah
kullarını görendir.

22. Kesinlikle o, Allah’ın ayetlerini inkâr edenler ve


haksızca nebileri öldürenler ve insanlardan
standartca emredenleri öldürenler ki onları elem
verici bir azapla müjdele.

23. İşte onlar, onlar ki dünya ve ahirette çalışmaları


boşa gitmiş olanlardır ve onlar için yardım
edenlerden yoktur.
24. Onlar ki o kitaptan pay verilenlere hiç bakmaz
mısın? Onlar aralarında hüküm verilmesi için
Allah’ın kitabına çağrılırlar. Sonra onlardan bir grup
sorun çıkararak aksine davranırlar.

25. İşte o, onların: “Bize ateş sadece sayılı birkaç


gün dışında asla temas etmeyecektir”
demelerindendir. Ve kurgular oldukları dinleri
içinde onları aldattı.

26. Ki içinde çelişme olmayan günde, onları


topladığımız ve zulüm yapılmayarak herkese
kazandığı eksiksiz verildiği zaman nasıl olacak?

27. De ki: Mülkün yöneticisi olan Allah’ım! Mülkü


uygun gördüğüne verirsin ve uygun gördüğünden
çekip alırsın. Ve uygun gördüğünü zorlayıcı güç
sahibi kılar ve uygun gördüğünü alçaltırsın;
Elindedir o avantaj. Kesinlikle sen her şeyi
ayarlayabilensin.

28. Geceyi gündüze geçirirsin ve gündüzü geceye


geçirirsin ve o ölüden o diriyi ihraç edersin ve o
diriden o ölüyü ihraç edersin ve uygun gördüğünü
hesapsızca rızıklandırırsın.

29. Müminler, müminlerden başka kâfirleri veli


edinmesinler. Ve kim işte onu yaparsa o Allah
indinde bir şey içinde değildir. Sadece dikkat etme
olarak onları önemsemede bulunmak müstesnadır.
Ve Allah sizi kendi benliği ile uyarır. Ve o dönüş
Allah’adır.

30. De ki: Kafanızda (beyin kabuğunuzda) olanı


gizleseniz veya açıklasanız Allah onu bilir. Ve
göklerdeki ve yeryüzündekileri bilir. Ve Allah her
şey üzerine ayarlama yapabilendir.

31. Her benlik olumlu olarak işlediğini ve


kötülükten işlediğini hazır olarak bulduğu gün arzu
eder ki: Keşke kesinlikle onunla, yaptığı kötülük
arasında dönüşümsüz uzak bir dönem bulunsa. Ve
Allah sizi kendi benliği ile uyarır. Ve Allah kullarına
karşı şefkatlidir.

32. De ki: “Allah’ı sevenler oldunuzsa ki bana uyun,


Allah sizi sevsin. Ve sizin suçlarınız için hoşgörülü
olsun”. Ve Allah hoşgörülü olandır ve özel
merhamet edendir.

33. De ki: “Allah’a ve o resule itaat edin”. Ki aksine


davranırlarsa da kesinlikle Allah kâfirleri sevmez.

34. Kesinlikle Allah Âdem’i ve Nuh’u ve İbrahim


ailesini ve İmran ailesini âlemler üzerine eleyerek
seçti.

35. Bazısını bazısından zürriyet olarak. Ve Allah


işitendir, bilendir.

36. İmran’ın karısı o zaman dedi ki: “Ya Rabb’i!


Kesinlikle ben karnımdakini azat edilmiş olarak
senin için adadım ki benden kabul buyur. Kesinlikle
sen, sen işitensin bilensin”

37. Ki onu doğurduğunda, Allah onun ne


doğurduğunu daha iyi bilirken dedi ki: “Ya Rabb’i!
Dişi doğurdum. Ve erkek dişi gibi değildir. Ve
kesinlikle ben ona Meryem adını verdim ve
kesinlikle ben onu ve soyunu kovulmuş o şeytandan
sana sığındırırım”.
38. Ki Rabb’i onu güzel bir kabulle kabul etti. Ve
onu güzel bir bitki olarak yetiştirdi. Ve Zekeriya’yı
ona kefil kıldı. Zekeriya mihraba (başköşeye) onun
yanına her girişinde yanında bir rızık bulurdu. Dedi
ki “Ey Meryem! Bu sana nereden?”. Dedi ki: “O,
Allah indindendir. Kesinlikle Allah ki uygun
gördüğünü hesap dışı rızıklandırır”.

39. Orada Zekeriya Rabb’ine dua etti: “Ya Rabb’i!


Bana tarafından temiz bir zürriyet hibe et. Kesinlikle
sen duayı işitensin”.

40. Ki Zekeriya mihrapta namazda ayaktayken


melekler ona: “Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi
doğrulayıcı ve efendi ve cinsellikte nefsine hâkim ve
salihlerden bir nebi olarak Yahya’yı müjdeler” diye
seslendiler.

41. Dedi ki: “Ya Rabb’i! Ben artık ileri yaşlılığa


ulaşmış ve karım kısırken nasıl oğlum olabilir?”. Dedi
ki: “İşte onun gibi Allah uygun gördüğünü yapar”.

42. Dedi ki: “Ya Rabb’i! Benim için bir ayet kıl”.
Dedi ki: “Senin ayetin üç gün işaretle anlaşma
dışında insanları konuşturamamandır. Rabb’ini çok
hatırlayıp an ve akşamın alaca karanlığında ve
sabah erkenden O’nun yegâne ilintisiz
hükümranlığını sürekli vurgula” dedi.

43. Ve o zaman melekler dediler ki: “Ey Meryem!


Kesinlikle Allah seni eleyip seçti ve temizledi. Ve
seni âlemlerin kadınları üzerine eleyerek seçti.

44. Ey Meryem! Rabb’ine gönülden itaat et ve


secde et ve o rükû edenlerle birlikte rükû et”.

45. İşte o, o bilinmeyenin bilgilerindendir. Biz onu


sana vahiy ediyoruz. Ve Meryem’e hangisi kefil
olacak diye kalemlerini karşılaştırırlarken sen onların
tarafında olmadın ve hasımlaşırlarken onların
tarafında olmadın.

46. O zaman melekler dediler ki: “Ey Meryem!


Kesinlikle Allah sana O’dan bir kelimeyi, adı
Meryem oğlu İsa olan Mesih’i ve dünya ve ahirette
ilgi gösterilen ve o yaklaştırılanlardan olarak
müjdeler.
47. Ve insanlarla beşikte iken ve yetişkin iken
diyalog yapar ve o salihlerdendir”.

48. Dedi ki: “Rabb’im! Bana hiç bir beşer


dokunmamışken nasıl çocuğum olabilir?”. Dedi ki:
“İşte onun gibi, Allah, O uygun gördüğünü
biçimlendirir. Bir işi uygulayacağı zaman ki kesin
olarak ona “ol” der de o var olur.

49. Ve O, ona o kitabı ve o hikmeti ve Tevrat’ı ve


İncil’i iyice öğretir.

50. Ve onu İsrailoğullarına bir resul olarak


gönderir: “Kesinlikle ben, size Rabb’inizden ayetle
(yol gösterme bilgisi) gelmişimdir. Kesinlikle ben
size çamurdan bir kuş görünüşü biçimlendiririm ki
içine üflerim de Allah’ın izniyle o uçan olur. Ve
kataraktlı körü ve cüzamlıyı iyileştiririm ve Allah’ın
izniyle ölüye hayat veririm. Ve evlerinizde
beslendiğinizi ve neleri ambara koyduğunuzu size
haber veririm. İnananlardan olduysanız kesinlikle
işte ondadır sizin için mutlaka ayet.
51. Ve Tevrat’tan olup onun (İncil) zamanında
mevcut bulunanı doğrulaştırıcı (düzeltici) olarak ve
size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak için ve
size Rabb’inizden bir ayetle geldim ki Allah’ı çok
önemseyin ve bana itaat edin.

52. Kesinlikle Allah benim Rabb’im ve sizin


Rabb’imizdir ki O’na kulluk edin. Budur doğru yol”.

53. Ki İsa onlardan o inkârlarını hissedince dedi ki:


“Bana Allah’a doğru yardım edip destekleyenler
kimdir?”. Havariler dediler ki: “Biz Allah’ın yardım
edip destekleyicileriyiz. Biz Allah’a inanıp güvendik.
Ve kesinlikle bizim müslümanlığımıza şahit ol.

54. Rabb’imiz! İndirdiğine iman ettik ve o resule


uyduk ki bizi o şahitlerle beraber yaz”.

55. Ve kurnazlık yaptılar ve Allah kurnazlık yaptı ve


Allah kurnazlık yapanların en avantajlısıdır.

56. O zaman Allah dedi ki: “Ey İsa, kesinlikle benim


seni vefat ettiren ve seni bana doğru yükselten ve
seni o kâfirlerden temizleyen ve o sana tabi olanları
yeniden diriliş ve yapılanma gününe doğru o
kafirlerin üstünde kılan. Sonra asıl dönüşünüz
banadır ki o ihtilaf içinde olduğunuzda aranızda
hükmederim”.

57. O inkâr edenlere gelince ki onlara dünyada ve


ahirette şiddetli bir azapla azap ederim ve
destekleyenlerden hiçbiri onlar için değildir.

58. Ve o inanıp yararlı iş işleyenlere gelince ki


onların karşılıkları tastamam ödenir. Ve Allah, O, o
zalimleri sevmez.

59. İşte o, sana o ayetlerden ve o zikr-i


hakîmden aktarıyoruz.

60. Kesinlikle Allah indinde İsa’nın benzerliği


Âdem’in benzerliği gibidir. Allah onu topraktan
biçimlendirdi. Sonra onun için “ol” dedi de o var
oldu.

61. O gerçek Rabb’indendir ki şüpheyle


sorgulayanlardan olma.

62. Ki sana o bilim geldikten sonra o konuda


seninle kim tartışırsa de ki: “Gelin yücelelim
oğullarımızı ve oğullarınızı ve kadınlarımızı ve
kadınlarınızı ve kendimizi ve kendinizi çağıralım.
Sonra beddualaşalım da Allah’ın lanetini o
yalancıların üzerine kılalım”.

63. Kesinlikle işte bu mutlak o gerçek kıssadır: Ve


Allah’tan başka ilah yoktur. Ve kesinlikle Allah,
mutlaka O, o yaptırım güçlüdür, o hâkimdir.

64. Ki tersine davranırlarsa da kesinlikle Allah o


bozguncuları bilendir.

65. De ki: “Ey Kitap Ehli! Gelin, Allah’tan başkasına


kulluk etmemekte ve ona bir şeyi ortak kılmamakta
ve Allah’tan başka bazımızın bazımızı rabb
edinmemesinde sizin ve bizim aramızda eşit bir
kelimede yücelelim”. Ki aksine davranırlarsa da de
ki: Kesinlikle bizim müslümanlığımıza şahitler olun.

66. Ey Ehli Kitap! İbrahim hakkında niçin


tartışıyorsunuz? Ve Tevrat’ın ve İncil’in indirilmesi
sadece ondan sonradır ki akıl edemiyor musunuz?

67. İşte siz bunlarsınız: İçinde size bilimden olan


için tartışırsınız da içinde size bilimden olmayan için
niçin tartışırsınız? Ve siz, siz bilemezken Allah, O
bilir.

68. İbrahim Yahudi olmadı ve Hıristiyan değildir. Ve


lakin katıksız bir müslüman oldu. Ve o, o
müşriklerden olmadı.

69. Kesinlikle insanlardan İbrahim’e en fazla


yakınlığı olanlar ona tabi olanlar ve bu nebi ve o
iman edenlerdir. Ve Allah iman edenlerin velisidir.

70. Kitap Ehlinden bir takımı eğer sizi şaşırtıp


saptırsalar diye arzu ederler. Ve sadece
kendilerinden başkasını şaşırtıp saptıramazlar. Ve
şuur eder değillerdir.

71. Ey Kitap Ehli! Sizler şahit (bilirkişi) olduğunuz


halde Allah’ın ayetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?

72. Ey Kitap Ehli! Niçin hakka batıl (gerçeğe gerçek


dışı) giydiriyorsunuz ve bildiğiniz halde hakkı
(gerçeği) söylemeyerek gizliyorsunuz?

73. Ve Kitap Ehlinden bir takımı dedi ki: “İnananlara


(iman edenlere) indirilene günün yüzünde iman
edin ve onun sonrasında inkâr edin. Olabilir ki
dönerler”.

74. “Ve dininize uyandan başkasına inanmayın”. De


ki: “Kesinlikle asıl doğru rehberlik Allah’ın
rehberliğidir”. “Ve size verilenin mislinin başkasına
verildiğine veya Rabb’inizin indinde karşı delil
getirip sizinle tartışacağına (inanmayın)”. De
ki: “Kesinlikle o fazlalık Allah’ın elindedir. Onu
uygun gördüğüne verir. Ve Allah geniş imkân
sahibidir, bilendir”.

75. Rahmetini uygun gördüğüne özel kılar. Ve


Allah büyük fazlalık sahibidir.

76. Ve Kitap Ehlindendir kantarla emanet bıraksan


onu sana geri ödeyen ve bir dinar emanet etsen,
tepesine dikilmedikçe onu sana geri ödemeyen. İşte
o kesinlikle onların: “Ümmilerde üzerimize bir yol
yöntem yoktur” demelerindendir. Ve onlar bile bile
Allah üzerine yalan söylerler.
77. Aksine, kim sözleşmesini yerine getirir ve
önemserse ki kesinlikle Allah önemseyip gereğini
yapanları sever.

78. Kesinlikle Allah’la yaptıkları sözleşmeyi ve


güvenceyi az bir değere satanlar, işte onlar için
ahirette bir payı yoktur ve Allah kıyamet günü
onlarla diyalog kurmaz ve onlara bakmaz ve onları
temizleyip iyileştirmez. Ve onlar içindir acı verici
azap.

79. Ve kesinlikle onlardandır mutlak bir takım.


Kitapta olmadığı halde kitaptan hesap edesiniz diye
dillerini kitapla eğip bükerler. Ve o, Allah’tan
olmadığı halde: “O, Allah’tandır” derler. Ve bile bile
Allah üzerine yalan söylerler.

80. Beşer için Allah’ın kendisine kitap ve hüküm ve


nebilik vermesi, sonra insanlara: “Allah’tan başka
bana kul olun” demesi olamaz. “Ve lakin: O kitabı
öğretmekte olmanız ve ders yapan olmanız
nedeniyle öğretmenler olunuz!”.
81. Ve size melekleri ve nebileri rabb olarak
edinmenizi emretmez. Siz müslüman olduktan
sonra size inkâr etmeyi mi emreder?

82. Ve o zaman Allah nebilerden size verdiği kitap


ve hikmet için söz aldı: “Sonra sizde olanı düzelten
bir resul size geldiğinde ona mutlaka inanacaksınız
ve ona mutlaka yardım edip destekleyeceksiniz”.
Dedi ki: “İkrar ettiniz mi? Ve işte onun üzerindeki
sorumluluğumu aldınız mı?”. Dediler ki: “İkrar
ettik”. Dedi ki: “Ki şahit olun! Ve ben sizinle beraber
şahitlerdenim”.

83. Ki işte onun ardından kim aksine davranırsa işte


onlar, onlardır o yoldan çıkmış olanlar.

84. Allah’ın dininden (düzeninden, sisteminden)


başkasını mı edinmek için araştırıyorlar? Ve
göklerdekiler ve yerdekiler isteyerek ve istemeyerek
O’na teslimdir. Ve hesap için O’na
döndürüleceklerdir.

85. De ki: “Allah’a ve bize indirilene ve İbrahim’e ve


İsmail’e ve İshak’a ve Yakup’a ve boylara indirilene
ve Rabb’leri tarafından Musa ve İsa ve nebilere
verilene inandık. Onlardan hiçbiri arasında ayırım
yapmayız. Ve biz O’na teslim olanlarız”.

86. Ve kim İslam’dan başka bir din (düzen) araştırıp


edinmek isterse asla onunki kabul edilmeyecektir.
Ve o ahirette kaybedenlerdendir.

87. İnandıktan ve o resulün hak olduğuna şahadet


ettikten ve onlara o açıklayıcı belgeler geldikten
sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola
eriştirir? Ve Allah, O, o zalimler topluma rehberlik
etmez.

88. İşte onlar, onların cezası: Allah’ın ve meleklerin


ve insanların topluca lanetidir.

89. Orada devamlı kalıcılardır. Onlardan o azap


hafifletilmez ve onlar tolerans tanınanlardan
değillerdir.

90. İşte onun ardından tövbe edenler ve


düzeltenler hariçtir ki kesinlikle Allah hoşgörülüdür,
özel merhamet edendir.
91. Kesinlikle o, inandıktan sonra inkâr edenler,
sonra inkârda artanlar ki onların tövbeleri asla kabul
edilmeyecek. Ve işte onlar, onlardır o şaşkın
sapkınlar.

92. Kesinlikle, inkâr edenler ve inkârcı olarak


ölenler ki eğer yeryüzü dolusu altın kadar fidye
verseler bile asla hiçbirinden kabul edilmeyecektir.
İşte onlar, onlar içindir elem verici azap ve onlar
için destekleyecek yardım edicilerden yoktur.

93. Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe asla


erişemeyeceksiniz. Ve bir şeyden infak ediğinizi ki
kesinlikle Allah onu bilendir.

94. Tevrat indirilmesi öncesinde İsrail’in kendisine


haram ettiğinden hariç bütün o yiyecekler
İsrailoğullarına helal olandı. De ki: “Ki doğrusunu
söyleyenlerdenseniz Tevrat’la gelin de onu aktarın”.

95. Ki kim işte ondan sonra Allah üzerine o yalanı


iftira ederse ki işte onlar, onlardır o zalimler.

96. De ki: “Allah doğrusunu söyledi ki İbrahim’in


katıksız dinine uyun. Ve o, o müşriklerden olmadı”.
97. Kesinlikle insanlar için en öncül olarak ortaya
konulan ev âlemler için potansiyel ve yol gösterici
olan mutlaka Bekke’ dedir ( Çok ağlama
vadisindedir).

98. Oradadır o ispatlayan ayetler, İbrahim’in


makamı. Ve kim oraya girdi, güvenlik içinde oldu.
Ve Allah için o evi haccetmesi oraya yol bulabilen
insan üzerinedir. Ve kim inkâr ederse ki kesinlikle
Allah o âlemlerden ihtiyaçsızdır.

99. De ki: “Ey Kitap Ehli! Allah işlediklerinize


şahitken niçin Allah’ın ayetlerini inkâr
ediyorsunuz?”.

100. De ki: “Ey Kitap Ehli! Niçin inanan kişileri


Allah’ın yolundan engelliyorsunuz? Siz bilirkişi iken
onda eğrilik araştırıyorsunuz? Ve Allah
işlediklerinizden habersiz değildir”.

101. Ey İnananlar! Eğer Kitap Verilenlerin bir


takımına uyarsanız inanmanızdan sonra sizi kâfire
çevirirler.
102. Ve Allah’ın ayetleri size aktarılırken ve O’nun
resulü içinizdeyken nasıl da inkâr edersiniz? Ve kim
Allah’a sımsıkı tutunursa ki o, dosdoğru yola
rehberlik edilmiştir.

103. Ey inananlar! Allah’ı onun gerçek önemsemesi


olarak çok önemseyin ve müslüman olmanız
haricinde ölmeyin.

104. Ve topluca Allah’ın ipine (kitabına, dinine)


sımsıkı sarılın. Ve iyice farklılaşmayın. Ve Allah’ın
üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Siz birbirinize
düşmanlar idiniz de O, kalplerinizin arasını
birleştirdi ki O’nun nimetiyle kardeşlere
dönüştünüz. Ve ateşten bir çukurunun kenarı
üzerindeydiniz de oradan sizi O çekip söktü. İşte
onun gibi Allah size ayetlerini apaçık açıklıyor.
Olabilir ki doğru yolu bulabilirsiniz.

105. Ve mutlaka sizden daha iyiye çağıran ve


benimseneni emreden ve kaçınılandan meneden
bir inanç birliği olan topluluk (ümmet) olsun. Ve işte
onlar, onlardır başarıya ulaşanlar.
106. Ve onlara o apaçık deliller geldikten sonra çok
farklılaşan o fırkalar ve ihtilafa düşenler gibi
olmayın. İşte onlar, onlar içindir büyük azap.

107. O gün bazı yüzler ağarır ve bazı yüzler kararır


ki o, yüzleri kararanlara gelince: “İmanınızdan sonra
inkâr mı ettiniz? Ki inkâr eder olmanız nedeniyle
tadın azabı!”.

108. Ve o, yüzleri ağaranlara gelince ki Allah’ın


rahmeti içindelerdir. Onlar orada devamlı
kalıcılardır.

109. İşte o, Allah’ın ayetleridir. Onu sana o gerçek


olarak aktarıyoruz. Ve Allah âlemlere zulmetmek
isteyen değildir.

110. Ve göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Ve o


görevlerin nihai döndürülüşü Allah’adır.

111. Siz insanlar için ortaya çıkarılan en iyi durumda


olan bir ümmet (inanç birliği olan topluluk) oldunuz.
O benimseneni emreder ve o benimsenmeyeni
yasaklarsınız. Ve Allah’a inanırsınız. Ve eğer Kitap
Ehli inanmış olsalardı mutlaka onlar için daha iyi
olurdu. Onlardandır o inananlar (müminler) ve
onlardan çoğu o yoldan çıkanlardır.

112. Onlar size eziyetten başka asla zarar


veremeyecekler. Ve sizinle savaşırlarsa arkalarına
dönüp kaçarlar. Sonra onlara hiçbir yardım
edilmez.

113. Onların üzerine Allah’tan bağlayıcı bir anlaşma


ve insanlardan bağlayıcı bir anlaşma haricinde
nerede bulunurlarsa bulunsunlar zillet damgası
vuruldu. Ve Allah’tan bir gazaba yerleştiler ve
üzerlerine hor görülme damgası vuruldu. İşte o
onların Allah’ın ayetlerini inkâr eder olmaları ve
haksız yere nebileri öldürmeleri nedeniyledir. İşte o
isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir.

114. Onlar aynı seviyede değillerdir. Gece


vakitlerinde secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini
aktaran kaim bir ümmet Kitap Ehlindendir.

115. Allah’a ve ahiret gününe iman ederler ve


benimseneni emrederler ve kaçınılanı yasaklarlar ve
hayırlı işlere koşuşurlar ve işte onlar salihlerdendir.
116. Ve hayırdan yaptıkları ki asla göz ardı
edilmeyecektir. Ve Allah, O, o önemseyip gereğini
yapanları bilendir.

117. Kesinlikle, inkâr edenlerin malları ve çocukları


Allah’tan onlar için asla bir şey muaf tutmayacaktır.
Ve işte onlar o ateş halkıdır. Onlar orada devamlı
kalıcılardır.

118. Onların bu dünya hayatında harcadıklarının


benzetmesi: Kendilerine zulmeden bir toplumun
ekinlerine isabet edip te mahveden içinde rüzgâr
hortumu bulunan bir rüzgâr gibidir. Ve Allah onlara
zulmetmedi. Ve lakin kendi kendilerine
zulmediyorlar.

119. Ey İnananlar! Sizden olmayanlardan sırdaş


edinmeyin. Onlar sizi engellemekten geri durmazlar
ve sıkıntıya düşmenizi arzu ettiler. Onların nefretleri
ağızlarından açığa çıkmıştır. Ve kafalarının gizlediği
daha büyüktür. Akıl edebilir olduysanız, kesinlikle
sizin için ayetleri açıklamışızdır.
120. İşte siz bunlarsınız: Onlar sizi sevmezken onları
seversiniz ve kitapların hepsine inanırsınız. Ve
sizinle görüşme yaptıkları zaman derler ki:
“İnandık”. Ve geçip gittiklerinde size öfkelerinden
parmak uçlarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizle ölün”.
Kesinlikle Allah kafaların sahipliğini bilendir.

121. Size bir iyilik dokunsa onları fenalaştırır. Ve size


bir kötülük dokunsa onunla ferahlarlar. Ve
sabrederseniz ve önemseyip gereğini yaparsanız
onların düzeneği size bir şey olarak zarar veremez.
Kesinlikle Allah onların işlediklerini kuşatandır.

122. Ve o zaman sen Allah işiten ve bilenken sabah


güneş doğmadan hemen önce evinden inananları
savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere
ayrıldın.

123. Allah ikisinin velisiyken sizden iki grup


yılgınlaşmaya niyetlendi. Ve Allah üzerine ki
tevekkül etmelidir müminler.
124. Ve siz düşkün bir durumdayken Bedir’de Allah
size mutlaka yardım etmiştir ki Allah’ı
önemseyin. Olabilir ki şükredersiniz.

125. O zaman sen müminlere diyordun ki:


“Rabb’inizin indirilen üç bin melekle size yardım eli
uzatması size hiç yeterli gelmeyecek mi?”.

126. Aksine, sabreder ve önemseyip gereğini yerine


getirirseniz ve onlar bu kızgınlıkla size gelirlerse
Rabb’iniz size tam yetkili meleklerden beş bini
ile yardım eli uzatır.

127. Ve Allah’ın onu kılması sadece sizin için müjde


olması ve onunla kalplerinizin tatmin olması içindir.
Ve o yardım başka değil sadece yaptırım güçlü,
hâkim olan Allah’tandır.

128. Kâfirlerden geri kalan ötekileri ayrı tutmak veya


tepe taklak etmek ki hayal kırıklığına uğramış olarak
tersine dönüp gitmeleri içindir.

129. O görevden veya Allah’ın onların tövbelerini


kabul veya onlara azap etmesi senin için bir şeyden
değildir ki kesinlikle onlar o zalimlerdir.
130. Ve göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır.
Uygun gördüğü için hoş görür ve uygun gördüğüne
azap eder. Ve Allah hoşgörülüdür, özel
merhametlidir.

131. Ey iman edenler! Kat kat artırılmış olarak faiz


yemeyin. Ve Allah’ı önemseyip göz önünde
bulundurun ki başarıya ulaşabilesiniz.

132. Ve o inkâr edenler için hazırlanmış o ateşi göz


önünde bulundurup önemseyin.

133. Ve Allah’a ve o resule itaat edin ki size


merhamet edilebilsin.

134. Ve Rabb’inizden hoşgörüye ve o önemseyip


gereğini yapanlar için hazırlanmış, arz edişi
(olanakları) gökler ve yer kadar olan cennet için
koşuşun.

135. Onlar ki refahta ve zorlukta infak ederlerdir. Ve


onlar o öfkelerini yutanlardır ve o, insanlardan
(hataları) affedenlerdir. Ve Allah, O iyilik yapanları
sever.
136. Ve onlar ki bir ahlaksızlık yaptıklarında veya
kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlarlar da yüz
kızartıcı suçları için hoşgörü dilerler. Ve yüz kızartıcı
suçları sadece Allah’tan başka kim hoş görebilir? Ve
onlar asla bile bile yaptıklarında ısrar etmezler.

137. İşte onlar, onların karşılığı Rabb’lerinden


hoşgörü ve altından ırmaklar akan cennetlerdir.
Onlar orada kalıcılardır. Ve o çalışanların karşılığı ne
güzeldir!

138. Sizden önce gelenekler gelip geçmiştir ki


yeryüzünde gezin de o yalanlayanların sonunun
nasıl olduğunu gözlemleyin.

139. Bu insanlar için bir açıklama ve rehberlik ve o


önemseyip gereğini yapanlar için (müttakilere)
bir öğüttür.

140. Ve gevşemeyin ve üzülmeyin ve mümin


oldunuzsa mutlaka siz o en üstünsünüz.

141. Size bir yara dokunduysa ki o topluma onun


benzeri bir yara dokunmuştur. İşte o, o günleri
insanlar arasında devrettirip değiştiririz. Ve o,
Allah’ın iman edenleri bilmesi ve sizden şahitler
edinmesi içindir. Ve Allah, O, o zulmedenleri
sevmez.

142. Ve Allah’ın iman edenleri ayıklaması ve


inkârcıları kazıyıp silmesi içindir.

143. Yoksa Allah henüz içinizden o çaba


harcayanları bilmeden ve o sabredenleri bilmeden
cennete gireceğinizi mi hesap ettiniz?

144. Ve siz onunla karşılaşmadan önce o ölümü


mutlaka tutkuyla ister olmuştunuz. Ki daha vakit
isterken onu görmüş oldunuz!

145. Ve Muhammed sadece bir resulden başkası


değildir. Ondan önce resuller gelip geçmiştir ki ölür
veya katledilirse ökçeleriniz üzerinde tersine mi
döneceksiniz? Ve kim ökçeleri üzere geriye
dönerse ki Allah’a asla bir şey olarak zarar veremez.
Ve Allah o şükredenlerin karşılığını verecektir.

146. Ve bir nefis için Allah’ın izni olmadan ölmesi


olamaz. O belirlenmiş vakte yazılıdır. Ve kim dünya
ödülünü isterse ona ondan veririz ve kim ahiret
ödülünü isterse ona ondan veririz. Ve o
şükredenlere karşılık vereceğiz.

147. Ve nice nebilerle birlikte eğitimci pek çok kimse


savaşmışlardır ki Allah yolunda onlara isabet
edenden ötürü gevşemediler ve yılmadılar ve
boyun eğmediler. Ve Allah, O sabredenleri sever.

148. Ve onların sözleri: “Rabb’imiz! Yüz kızartıcı


suçlarımızı ve işlerimizdeki aşırılıklarımızı bizim için
hoş gör ve ayaklarımızı sabit kıl ve o kâfir topluluğa
karşı bize yardım et” demekten başka olmadı.

149. Ki Allah onlara dünya ödülünü ve ahiret


ödülünün güzelini verdi. Ve Allah, O iyi davranışta
bulunanları sever.

150. Ey İnananlar! O kâfirlere itaat ederseniz, sizi


topuklarınızın üzerinde geri döndürürler de
kaybedenlere çevrilirsiniz.

151. Aksine, Mevla’nız Allah’tır. Ve O, yardım


edenlerin en iyi durumda olanıdır.

152. Yakında, onunla ilgili hiçbir otoriter yetki


indirmediğini Allah’a ortak koşmaları nedeniyle
inkâr edenlerin kalbinde korku sergileyeceğiz. Ve
onların yuvaları ateştir. Ve zalimlerin kaldıkları yer
ne kötüdür.

153. Ve siz O’nun izni ile onları araştırırken, Allah


size olan vaadini mutlaka yerine getirmiştir. Hatta
yıldınız ve emir hakkında tartışmaya kalkıştınız ve O
size sevdiğinizi gösterdikten sonra isyan ettiniz.
Sizden kiminiz dünyayı istiyordu ve kiminiz ahireti
istiyordu. Sonra Allah sizi denemek için onlardan
geri çevirdi ve sizi mutlaka affetmişti. Allah
müminler üzerine fazlalık sahibidir.

154. Kimseye bakmadan tırmandığınızda ve o resul


arkanızdan sizi diğerleri içine çağırırken ki
kaybettiğinize ve size isabet edene üzülmeyesiniz
diye sizi kederden kedere uğratarak ödüllendirdi.
Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.

155. Kederden sonra bir takımınızı kendinden


geçirecek şekilde sizin üzerinize uyuklatan bir
güven indirdi. Ve bir takım kendi dertlerine
düşmüşlerdi. Haksız yere Allah hakkında cahiliye
devrinde olduğu gibi zannediyorlardı. Diyorlar ki:
“Bu işte bize bir şey var mı?”. De ki: “Kesinlikle o
emrin hepsi Allah’ındır”. Sana açmadıklarını
içlerinde gizliyorlardı. Dediler ki: “Eğer o işte bizim
için bir şey olsaydı, burada katledilmezdik”. De ki:
“Eğer evlerinizde olsaydınız, haklarında katledilme
yazılı olan kimseler yataklarından yatıp uzanacakları
yere doğru bariz olurlardı. Ve o, Allah’ın kafanız
içinde olanı denemesi ve kafa merkezlerinizde olanı
ayıklaması içindir. Ve Allah o kafaların sahipliğini
bilendir.

156. Kesinlikle, iki topluluğun karşı karşıya geldiği


gün içinizden tersine davrananlar: Kesin olan, o
şeytan kazandıklarının bir kısmı nedeniyle onların
ayaklarını kaydırmak istedi. Ve mutlaka Allah onları
affetmiştir. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, iyi
davranandır.

157. Ey İnananlar! O kâfirler gibi olmayın. Ve onlar


yeryüzünde ilerleyen veya baskında olan kardeşleri
için dediler ki: Eğer bizim indimizde olsalardı
ölmezler ve katledilmezlerdi. İşte o, onu Allah’ın
onların kalplerinde hasret olarak kılması içindir. Ve
Allah ki hayat verir ve öldürür. Ve Allah
işlediklerinizi görendir.

158. Ve mutlaka, Allah yolunda katledilirseniz veya


ölürseniz, mutlaka Allah’tan bir hoşgörü ve
merhamet onların topladıklarından daha iyidir.

159. Ve mutlaka, ölseniz veya katledilseniz Allah’a


doğru toplanacaksınız.

160. Ki Allah’tan bir rahmet nedeniyle sen onlara


karşı yumuşak davrandın. Ve eğer kaba ve katı kalpli
olsaydın kesinlikle etrafından dağılır giderlerdi. Ki
onları affet ve onlar için hoşgörü dile ve görevde
onlara danış. Ki karar verdiğinde de Allah’ı vekil kıl.
Kesinlikle Allah o vekil kılanları sever.

161. Allah size yardım ederse ki sizi yenecek yoktur


ve sizi ortada bırakıverirse ki O’ndan başka size
yardım etme özelliğine sahip kimdir? O inananlar
Allah üzerine ki mutlaka tevekkül etmelidir.

162. Ve hiçbir nebi için el koymak olamaz ve kim el


koyarsa o kıyamet günü el koyduğu ile gelir. Sonra
onlara zulmedilmeden herkese kazandığı tamamen
ödenir.

163. Ki Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’ın


gücenmesine yerleşen gibi midir? Ve onun yerleşim
yeri cehennemdir? Ve o ne kötü dönüş yeridir!

164. Onlar Allah indinde derece derecedir. Ve Allah


onların işlediklerini görendir.

165. Mutlaka Allah müminlere (inananlara) kendi


içlerinden bir resul yetiştirmekle onlara karşı büyük
iyilikte bulunmuştur. Onların üzerine O’nun
ayetlerini aktarıyor ve onları arındırıyor ve onlara o
kitabı ve o hikmeti öğretiyor. Ve onlar daha
öncesinde ise mutlak apaçık bir sapıtmışlık
içinde oldular.

166. Ve onları iki misline uğrattığınız bir musibet size


isabet edince mi “Bu nereden?” dediniz? De ki: “O,
kendi sayenizdendir”. Kesinlikle Allah her şeyi
ayarlayabilendir.

167. Ve o iki ordu karşılaştığı gün size isabet eden


de Allah’ın izniyledir. Ve müminleri bilmesi içindir.
168. Ve o ikili oynayanları bilmek içindir. Ve onlara
denildi ki: “Gelin yücelip Allah yolunda savaşın veya
savunma yapın!”. Dediler ki: “Eğer savaşmayı bilsek
mutlaka biz size tabi olurduk”. Onlar, o gün
imandan çok küfre yakınlardı. Ağızlarıyla kalplerinde
olmayanı söylüyorlardı. Ve Allah onların söylemeyip
gizlediklerini en iyi bilendir.

169. Onlar ki oturarak kardeşleri için dediler ki: “Eğer


bize itaat etselerdi katledilmezlerdi”. De ki:
“Doğrusunu söyleyenlerdenseniz ki ölümü
kendinizden savuşturun”.

170. Ve Allah yolunda katledilenleri ölüler olarak


hesap etmeyin. Aksine onlar hayattalardır. Rabb’leri
indinde rızıklandırılırlar.

171. Allah’ın fazlalığından verdiği ile neşelilerdir. Ve


arkalarından onlara hiç katılmamış kimselere onlar
üzerlerine korku olmadığını ve üzülenlerden
olmayacaklarını müjdelemek isterler.
172. Allah’tan bir nimet ve fazlalıkla müjdelemek
isterler. Ve kesinlikle Allah, O, müminlerin karşılığını
zayi etmez.

173. Onlar ki o yara isabet ettikten sonra Allah ve o


resulünün çağrısına icabet edenler, onlardan o iyilik
yapanlar ve önemseyip gereğini yapanlar içindir
büyük bir karşılık.

174. Onlar ki insanlar onlara dediler ki: “Kesinlikle


insanlar sizin için toplanmıştır ki onlardan çekinin”.
Ki o onların imanını artırdı ve dediler ki: “Allah bize
yeter ve ne güzeldir o vekil”.

175. Ki Allah’tan nimet ve fazlalıkla geri döndüler.


Asla onlara bir kötülük dokunmadı. Ve Allah’ın
rızasına tabi oldular. Ve Allah büyük fazlalık
sahibidir.

176. Kesin olarak işte o, o şeytan onun velilerini


korkutur ki onlardan korkmayın ve inanmışsanız
benden korkun.

177. Ve küfür içinde koşuşanlar seni üzmesin.


Kesinlikle onlar Allah’a bir şey olarak zarar
veremezler. Allah ahirette onlara bir pay kılmamayı
istiyor ve onlar içindir büyük azap.

178. Kesinlikle, onlar ki o imanla o küfrü satın


alanlar, asla Allah’a herhangi bir şey zarar
veremezler. Ve onlar içindir elem verici bir azap.

179. Ve o inkâr edenler kesin olarak süreyi


uzatmamızın kendileri için daha iyi olduğunu hesap
etmesinler. Kesin olan: Biz onlara kötülüklerinin
çoğalması için süreyi uzatıyoruz. Ve onlar içindir
küçümsetici azap.

180. Allah müminleri o üzerinde oldukları durumda


bırakır olmadı. Sonunda yararlıyı zararlıdan ayırır.
Ve Allah sizi bilinmeyen üzerine erişir kılan değildir.
Ve lakin Allah resullerinden uygun gördüğünü seçer
ki Allah’a ve resulüne iman edin. Ve iman eder ve
önemseyip gereğini yaparsanız sizin içindir büyük
bir karşılık.

181. Ve Allah’ın fazlından onlara verdiklerinden


cimrilik edenler, onun kendileri için avantaj
olduğunu hesap etmesinler. Aksine o onlar için
dezavantajdır. Cimrilik ettikleri kıyamet günü
boyunlarına tasma gibi takılacaktır. Ve göklerin ve
yerin mirası Allah’ındır. Allah işlediklerinizden
haberdardır.

182. Allah “Kesinlikle Allah fakirdir ve biz zenginiz”


diyenlerin ifadesini mutlaka işitmiştir. Onların
ifadesini ve haksız yere nebileri öldürmelerini
yazacağız. Ve deriz ki: “Tadın o yakıcı azabı!

183. İşte o, önceden ellerinizle sunduklarınız


nedeniyledir. Ve Allah kullara zulmedici değildir”.

184. Onlar dediler ki: “Kesinlikle o ateşin kendine


katacağı bir kurban getirmedikçe hiçbir resule
inanmamak üzere Allah bizden ahit aldı”. De
ki: “Benden önce resuller size açıklamalar ve o
dediğinizi getirmişti ki doğru söyleyenlerdenseniz
niçin onları katlettiniz?”.

185. Ki seni yalanladılarsa, senden önce o açıklayıcı


belgelerle ve o paragraflarla (Zebur) ve o
aydınlatıcı kitapla gelen resuller de yalanlanmıştı.
186. Her nefis o ölümü tadıcıdır. Ve kesin olan:
Karşılıklarınız size kıyamet günü eksiksiz geri
verilecektir ki kim ateşten çekilip uzaklaştırıldı ve
cennete sokulduysa ki o kurtulmuştur. Ve dünya
hayatı aldatıcı metadan başkası değildir.

187. Mutlaka mallarınız ve canlarınız için


sınanacaksınız. Ve mutlaka sizden önce Kitap
Verilenlerden ve Allah’a eş koşanlardan çok
eziyetler işiteceksiniz. Ve sabrederseniz ve (Allah’ı)
önemserseniz ki kesinlikle işte o dayanıklılık isteyen
işlerdendir.

188. Ve Allah Kitap Verilenlerden söz aldığında


“Onu insanlara mutlaka açıklayacaksınız ve onu
söylemeyerek gizlemeyeceksiniz”. Ki onlar onu
sırtlarının arkasına fırlattılar ve onunla az bir değer
satın aldılar ki satın aldıkları ne kötüdür!

189. Bulundukları durumla sevinen ve asla


yapmadıkları nedeniyle övülmekten hoşlananları
yeterli olarak hesap etme de onları azaptan
kurtulmuş olarak hesaplama. Ve onlar içindir acı
verici azap.
190. Ve göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Ve Allah
her şeyi ayarlayabilendir.

191. Kesinlikle göklerin ve yerin biçimlendirilmesi ve


gece ve gündüzün birinin diğeri yerine gelmesi
entelektüel düşünce sahipleri için mutlak ayetlerdir.

192. Onlar ki ayaktayken ve otururken ve yanları


üzerinde yatarken Allah’ı anarlar ve göklerin ve
yerin biçimlendirilmesi hakkında inceden inceye
düşünürler. “Ey Rabb’imiz sen bunu boş yere
biçimlendirmedin, sen bütün eksikliklerden ilintisiz
yegâne egemen olansın ki bizi o ateş azabına
karşı önemseyerek gerekli olanı yap”.

193. “Rabb’imiz! Kesinlikle sen o ateşe kimi


sokarsan ki kesinlikle onu perişan etmişsindir. Ve
yardım edenler zulmedenler için değildir”.

194. “Ey Rabb’imiz! Kesinlikle biz, “Rabb’inize iman


edin” diye imana çağıran bir çağrıcıyı işittik de iman
ettik. Rabb’imiz! Ki yüz kızartıcı suçlarımızı hoşgör
ve bizim kötülüklerimizi ört ve bizleri iyilerle
beraber vefat ettir”.
195. “Rabb’imiz! Ve resullerine vaat ettiklerini bize
ver. Ve kıyamet günü bizi rezil etme. Kesinlikle sen
vaat ettiğinden caymazsın”.

196. Ki Rabb’leri onlara kuvvetlice cevap verdi:


“Kesinlikle ben erkek ve kadın sizden hiçbir çalışanın
işlediğini zayi etmem. Sizler birbirinizdensiniz. Ki o
göç edenler ve yurtlarından çıkarılanlar ve yolumda
eziyet edilenler ve savaşanlar ve katledilenler ki
onların kötülüklerini mutlaka örteceğim ve Allah’tan
bir ödül olmak üzere onları altından ırmaklar akan
cennetlere mutlaka dâhil edeceğim. Ve Allah,
ödülün iyisi O’nun indindedir”.

197. O kâfirlerin o beldelerde dönüp dolaşmaları


seni aldatmasın.

198. O azıcık bir metadır. Sonra yerleşim yerleri


cehennemdir ve o ne kötü bir döşektir.

199. Lakin o, Rabb’lerini önemseyerek gereğini


yapanlar ki onlar içindir altlarından ırmaklar akan
cennetler. Allah tarafından konukluk olarak orada
devalı kalıcılardır. Ve Allah indinde olanlar iyilik
yapanlar için daha da iyidir.

200. Ve kesinlikle Kitap Ehlinden o kişiler, onlar


Allah’a ve size indirilen ve onlara indirilmiş olana
inanırlar. Allah’tan çekinirler. Allah’ın ayetleriyle az
bir değer satın almazlar. İşte onlar ki onlar içindir
Rabb’leri indinde karşılıkları. Kesinlikle Allah
hesaplamada çabuktur.

201. Ey iman edenler! Sabırlı olun ve birbirinize


sabredin ve sıkı dayanışma içinde olun ve Allah’ı
önemseyin. Olabilir ki başarıya ulaşabilirsiniz.

4. Nisa Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ey İnsanlar! Sizi bir tek dişi nefisten biçimlendiren


ve o dişi türünden o dişi türünün eşini (erkek)
biçimlendiren ve ikisinden pek çok erkek ve kadın
yaygınlaştıran Rabb’inizi önemseyin. Ve O’nunla
istekte bulunduğunuz Allah’ı ve o akrabalığı göz
önüne alıp önemseyin. Kesinlikle Allah sizin
üzerinizde gözetmen olandır.

3. Ve o yetimlere mallarını verin. Ve kötü olanı iyi ile


değiştirmeyin ve onların mallarını kendi mallarınıza
katmayın. Kesinlikle o önemde çok
büyük sakınılacak olandır.

4. Ve yetimler içinde normal davranamamaktan


korkarsanız ki sizin için uygun olan kadınlardan
ikişer ve üçer ve dörder nikâhlayın. Ki adaletli
olamamaktan korkarsanız da bir tane veya
sözleşmeyle yönetiminize verilenler (sözleşmeli
evlilik) ile yetinin. İşte o, adaletsiz davranmamanıza
daha yakındır.

5. Ve kadınlara mehirlerini (teminat) çeyiz olarak verin


ki ondan kendi gönül hoşlukları ile size bir şey
bağışlarlarsa da onu afiyetle içinize sinerek kabul
edip alın.
6. Ve Allah’ın onunla sizin geçiminiz kıldığı mallarınızı
aklı ermezlere (akılsız, reşit olmayanlara) vermeyin
ve onunla onları rızıklandırın ve onları giydirin ve
onlar için benimsenen söz söyleyin.

7. Ve o yetimleri sonunda o nikâh çağına erişince


deneyin ki onlarda olgunlaşma algılarsanız da
onların mallarını onlara salın. Ve büyüyecekler diye
onları israf ederek ve tez elden kendinize
katmayın. Ve kim muhtaç değilse de kaçınsın ve
kim yoksulsa ki benimsenmiş tarzda kendi yararına
kullansın. Ki mallarını kendilerine saldığınız zaman
da onlara karşı şahit edinin. Ve hesap görmek için
Allah yeterlidir.

8. Toplamdan azalsın veya çoğalsın, farz kılınmış bir


hisse olarak ana-baba ve akrabaların miras olarak
bıraktıklarının toplamından bir hisse erkekler içindir.
Ve ana-baba ve akrabaların bıraktıklarının
toplamından bir hisse kadınlar içindir.

9. Ve o paylaşımda yakınlar ve yetimler ve düşkünler


hazır bulunursa ki ondan onları rızıklandırın ve
onlar için benimsenmiş söz söyleyin.
10. Ve eğer artlarında güçsüz zürriyet bırakmaktan,
onlar için korkanlar mutlaka çekinsinler ki Allah’ı
önemseyip göz önünde bulundursunlar ve mutlaka
tam kesin söz söylesinler.

11. Kesinlikle, onlar, o yetimlerin mallarını zulüm


ederek kendilerine katanlar ki kesin olarak
karınlarına ateş katarlar ve çıldırtıcı yakıcıya
yaslanacaklardır.

12. Allah çocuklarınız içinde erkeğe iki dişinin


hissesi kadar tavsiye eder. Ki kadınlar ikinin
üstündeyse de arta kalanın üçte ikisi mutlaka
onlarındır. Ve bir ise ki yarısı onundur. Ve ana-
babadan her birine ölenin çocuğu varsa yaptığı
vasiyetten veya borcundan sonra toplam kalanın
altıda biridir ki eğer hiç çocuğu yoksa anası-babası
ona varis olur ki anasına üçte bir düşer. Ki erkek
kardeşleri varsa altıda biri annesinindir.
Babalarınızdan ve oğullarınızdan faydaca hangisinin
size daha yakın olduğunu siz idrak edemezsiniz. O
Allah tarafından farzdır. Kesinlikle Allah bilir hâkim
olandır.
13. Ve kadınlarınızın çocukları yoksa arta kalanın
yarısı sizindir (Burada kadının anne-babası, borcu
ve vasiyeti olabileceği anlaşılmaktadır. Bunlar
ödendikten sonra kalanın yarısı kocasınadır). Ki
kadınlarınızın çocuğu varsa toplam kalanın, ettikleri
vasiyetten veya borçtan sonra dörtte biri sizindir.
Ve sizin çocuğunuz yoksa ettiğiniz vasiyet veya borç
çıktıktan sonra toplam kalanın dörtte biri
kadınlarınızındır. Ki çocuğunuz varsa, toplam
kalanın sekizde biri onlarındır. Ve bir adam veya
kadın kellaleten (uzak mirasçı, yeğen gibi kan bağı
olan) mirasçı kılınan olursa ve onun erkek veya kız
kardeşi varsa ikisinden her birine edilen vasiyetten
veya borçtan arta kalanın altıda biridir. Ki ikiden
çoksalar üçte birine zarara uğratılmaksızın ortak
olurlar. O, Allah’tan vasiyettir. Allah bilendir,
halimdir.

14. İşte o, Allah’ın hudududur. Ve kim Allah’a ve


O’nun resulüne itaat ederse O, onu altından
ırmaklar akan cennetlere dâhil eder. Onlar orada
kalıcılardır. Ve işte o, o büyük kurtuluştur.
15. Ve kim Allah’a ve O’nun resulüne karşı isyan
eder ve O’nun sınırlarını aşarsa Allah onu ateşe
dâhil eder. Orada devamlı kalıcıdır. Ve onun içindir
alçaltıcı azap.

16. Ve o sizin kadınlarınızdan tecavüze uğrayanlar


ki onlar üzerlerine sizden dört şahit (bilirkişi) isteyin.
Ki şahadet ederlerse o ölüm onları vefat ettirinceye
veya Allah onlara bir yol kılana kadar o evlerde
sahip çıkıp bakın.

17. Ve sizden o durumda bulunan ( birbirinden


tecavüze, homoseksüel ilişkiye uğrayan) iki erkeğe
de eziyet edin. Ki tövbe ederler ve düzeltirlerse de
ikisi ile ilgilenip uğraşmayın. Kesinlikle Allah
tövbeleri kabul eden özel merhametli olandır.

18. Kesin olan, Allah’ın kabul ettiği tövbe, cahillikle


kötülük işleyen sonra en yakın zamanda tövbe
eden kimselerinkidir. Ki işte onların tövbesini Allah
kabul eder. Ve Allah âlim, hakîm olandır.

19. Ve o, kötülükleri işleyip duran, sonunda


onlardan birine ölüm hazır olunca “Kesinlikle ben
şimdi tövbe ettim” diyenin ve o kâfirken ölmekte
olanların tövbesi değildir. İşte onlar, onlar için elem
verici azap hazırladık.

20. Ey iman edenler! Kadınlara istemeden zorla


varis olmanız size helal değildir. Ve sadece açıkça
bir ahlaksızlığa karışmış durumda olmaları haricinde
onlara verdiğinizin bazısını gidermek için onlara
baskı yapmayın. Ve onlarla benimsenen şekilde
geçinin. Ki onlardan hoşlanmadıysanız da umulur ki
siz bir şeyden hoşlanmazsınız ve Allah onda
çok hayır kılar.

21. Ve bir eşin yerine başka bir eş almak


istediğinizde ve onlardan birine kantarla verdiniz
halde de ondan bir şey almayın. Töhmet altında
bırakarak ve açık bir kötülük olarak mı alırsınız?

22. Ve nasıl alırsınız ki? Ve bazınız bazınızla içli dışlı


olmuştunuz ve onlar sizden esaslı bir söz almışlardı.

23. Ve babalarınızın nikâhladıkları kadınlarla


nikâhlanmayın, eskiden olanlar artık geçmiştir.
Kesinlikle o ahlaksızlıktır ve iğrençliktir ve ne kötü
yol-yöntemdir!

24. Sizlere analarınız ve kızlarınız ve kız


kardeşleriniz ve halalarınız ve teyzeleriniz ve erkek
kardeşinizin kızları ve kız kardeşinizin kızları ve sizi
emziren sütanneleriniz ve sütkardeşleriniz ve
kadınlarınızın anneleri ve kendileriyle gerdeğe
girdiğiniz kadınlarınızın yanınızda kalan üvey
kızlarınız ki onlarla (anneleri) ki hiç gerdeğe
girmediyseniz size bir sakınca yoktur ve öz
oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada almak
suretiyle evlenmek, -geçmişte olanlar artık
geçmiştir- size haram kılındı. Kesinlikle Allah hoş
görülü, merhametli olandır.

25. Ve Allah’ın sizin üzerinize yazdığı, sözleşmeyle


yönetiminize verilen kadınlar hariç evli kadınlarla.
İşte onun ardında kalanlar iffetli olarak, zamparalık
etmeksizin mallarınızla onları edinmek istemeniz
size helal kılındı. Ki onlardan faydalanmak isterseniz
farz olan karşılığını verin. O karşılığı kesinleştirdikten
sonra birbirinizi razı etmenizde size bir sakınca
yoktur. Kesinlikle Allah bilen, hâkim olandır.

26. Ve sizden her kim hür inanmış kadınlarla


nikâhlanmaya güç yetiremezse ki inanmış,
sözleşmeyle yönetiminiz altında olan, genç
hizmetkâr kızlarınızdan (nikâhlayın). Ve Allah, O
sizin imanınızı daha iyi bilir. Sizler birbirinizdensiniz.
Ki onları ehillerinin izni ile nikâhlayın ve zamparalık
dışı, namuslu olarak onların benimsenmiş
karşılıklarını verin. Ve saklayarak gizli dostlar olarak
edinmeyin. Ki ahlaksızlığa karışırlarsa onlara hür
kadınlar üzerine verilen azabın yarısıdır. İşte o
içinizden sıkıntıya düşme endişesi olanlar içindir. Ve
sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Ve Allah
hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

27. Allah sizin için açıklamak ve sizden öncekilerin


yöntemlerine rehberlik etmek ve tövbenizi kabul
etmek ister. Ve Allah bilendir, hâkim dir.

28. Ve Allah, O sizin tövbenizi kabul etmek ister ve


şehvetlerine uyanlar sizin büyük eğrilikle
meyletmenizi isterler.
29. Allah sizden hafifletmek ister. Ve insan türü
zayıf olarak biçimlendirildi.

30. Ey iman edenler! Mallarınızı birbirinizden razı


olarak yaptığınız ticaret haricinde haksızlıkla
aranızda yemeyin. Ve birbirinizin katletmeyin.
Kesinlikle Allah size özel merhametlidir.

31. Ve kim zulüm ve düşmanlıkla onu yaparsa ki


yakında onu ateşe yaslayacağız. Ve işte o, Allah’a
kolay olandır.

32. Size yasak edilenlerin önemde büyüklerinden


kaçınırsanız kötülüklerinizi örteriz ve sizi çok değerli
dâhil olunana dâhil ederiz.

33. Ve Allah’ın bazınıza bazınızdan fazlalaştırdığını


tutku ile istemeyin. Helal haram demeden
kazandıklarından bir pay erkekler içindir. Helal
haram demeden kazandıklarından bir pay kadınlar
içindir. Ve Allah’tan O’nun fazlından isteyin.
Kesinlikle Allah her şeyi bilir olandır.

34. Ve ana-babanın ve yakınların


ve sözleşmelerinizin bağladığı kimselerin
bıraktıklarından her birine sorumlular kıldık ki onlara
paylarını veriniz. Kesinlikle Allah her şey üzerine
şahit olandır.

35. Allah’ın bazısını bazısının üstünde


fazlalaştırması ve erkeklerin, mallarından infak
etmeleri nedeniyle erkekler kadınlar üzerine
yöneticilerdir ki iyi kadınlar gönülden boyun
eğenler, Allah’ın korunmasını emretmesi nedeniyle
gizli olanı koruyanlardır. Ve serkeşlik etmelerinden
endişelendiğiniz kadınlara ki öğüt verin ve
yataklarda onları yalnız bırakın ve küsüp muhatap
olmayıp öteleyin. Ki size itaat ediyorlarsa
aleyhlerine yol aramayın. Kesinlikle Allah yüce, çok
saygın olandır.

36. Ve ikisinin arasının açılmasından


endişelenirseniz erkeğin ailesinden bir hakem ve
kadının ailesinden bir hakem saptayın. İkisi
düzeltmek isterlerse Allah ikisinin arasını uzlaştırır.
Kesinlikle Allah bilen haberdar olandır.

37. Ve Allah’a kulluk edin ve O’na bir şeyi ortak


koşmayın. Ve Ana-babaya ve yakınlara ve yetimlere
ve düşkünlere ve yakın komşuya ve uzak komşuya
ve yanınızdaki arkadaşa ve kendini bir yola adamışa
ve elinizin altında bulunan kimselere iyilik edin.
Kesinlikle Allah kendini beğenen hayalperest olanı
sevmez.

38. Onlar ki onlar cimrilik ederler ve insanlara


cimriliği emrederler ve Allah’ın onlara fazlından
verdiğini söylemeyip saklarlar. Ve biz kâfirler için
küçük düşürücü azap hazırladık.

39. Ve onlar ki mallarını insanlara gösteriş için sarf


ederler ve Allah’a inanmazlar ve o ahiret gününe
inanmazlar. Ve kime şeytan onun için yoldaş olursa
ki o ne kötü yoldaştır!

40. Ve onlara ne olurdu, eğer Allah’a ve o ahiret


gününe inansalardı ve Allah’ın onları
rızıklandırdığından infak etselerdi? Ve Allah onları
bilir olandır.

41. Kesinlikle Allah ki kütle oluşturan en küçük


tanecik (Tanrı parçacığı, Higgs bozonu) kadar
zulmetmez. Ve bir iyilik olursa onu kat kat artırır. Ve
tarafından büyük bir karşılık verir.

42. Ki her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni


bunlar üzerine şahit olarak getirdiğimizde nasıl
olacak?

43. O gün, o inkâr edenler ve o resule isyan


edenler, keşke yer ile bir olsalar diye çok arzu
ederler ve Allah’tan bir söz gizleyemezler.

44. Ey İnananlar! Sarhoşken ne dediğinizi bilene


kadar ve cünüpken yolcu olan müstesna,
gusledene (yıkanana) kadar namaza yaklaşmayın.
Ve hastaysanız veya seferde iseniz veya biriniz
tuvaletten geldiyseniz veya kadınları okşamışsanız
ve hiç su bulamamışsanız ki tertemiz bir toprağa
teyemmüm edin de yüzlerinize ve ellerinize sürün.
Kesinlikle Allah affedicidir, hoşgörülü olandır.

45. Kitaptan bir nasip verilmiş olanları hiç görmez


misin? Onlar sapıklığı satın alıyorlar ve sizin yoldan
sapmanızı istiyorlar.
46. Ve Allah, O düşmanlarınızı daha iyi bilir. Ve
Allah size veli olarak yeterlidir ve yardım edici
olarak yeterlidir.

47. O Yahudilerdendir o kelimelerin yerlerinden


bozanlar. “İşittik ve karşı geldik ve kulak vermeyerek
dinle” ve dillerini eğip bükerek ve dini yererek: “Bizi
güt” diyenler. Ve eğer kesinlikle onlar: “İşittik ve itaat
ettik ve dinle ve bize tolerans tanı” der olsalardı,
mutlaka onlar için daha iyi ve daha doğru olurdu.
Ve lakin Allah inkârlarıyla onlara lanet etti de pek
azı dışında inanmazlar.

48. Ey Kitap Ehli! Biz yüzleri silip ki arkasına


döndürmeden veya cumartesi halkını lanetlediğimiz
(dışladığımız) gibi lanetlemeden önceden sizinle
bulunanları düzelten indirdiğimize iman edin. Ve
Allah’ın emri yapılandır.

49. Kesinlikle Allah kendisine ortak koşmayı hoş


görmez ve işte onun dışında olanı uygun gördüğü
kişi için hoş görür. Ve kim Allah’a ortak koşarsa
kesinlikle büyük bir günah iftira etmiştir.
50. Kendilerini temize çıkaranları hiç görmez
misin? Aksine, Allah uygun gördüğünü temize
çıkarır. Ve onlara azıcık dahi zulüm yapılmaz.

51. İzle! O yalanı Allah’a nasıl iftira ediyorlar. Ve o,


apaçık bir günah olarak yeterlidir.

52. Kitaptan nasip verilmiş olanları hiç görmez


misin? Onlar Antik Mısır saplantılarına ve tağuta
(Hermetizme, sufiliğe) inanıyorlar. Ve kâfirler için
“Bunlar o müminlerden daha doğru yoldadır”
diyorlar.

53. İşte onlar ki Allah’ın dışladıklarıdır. Ve Allah’ın


dışladığı (lanetlediği) kişiye ki asla yardım edici
bulamayacaksın.

54. Yoksa onlar için midir o mülkten bir pay? Ki o


zaman insanlara en küçük kırıntı vermezler.

55. Yoksa Allah’ın O’nun fazlından verdiği kimseleri


mi çekemiyorlar? Ki İbrahim ailesine o kitabı ve o
hikmeti vermiştik. Ve onlara büyük bir mülk verdik.
56. Ki onlardan kimi ona iman etti ve onlardan kimi
onunla arasına engel koydu. Ve cehennem çıldırtıcı
olarak yeter.

57. Kesinlikle, o kimseler ki bizim ayetlerimizi inkâr


edenler, onları ateşe yaslarız. Onların derileri her
piştiğinde o azabı tatmaları için onları başka
derilerle değiştiririz. Kesinlikle Allah yaptırım güçlü,
hakîm olandır.

58. Ve o inanan ve düzeltici işler işleyenleri


altından ırmaklar akan cennetlere dâhil edeceğiz.
Orada devamlı olarak zamanın sonuna kadar
kalıcılardır. Orada tertemiz eşler onlar içindir. Ve
onları koruyan gölgeliklere dâhil ederiz.

59. Kesinlikle Allah, O size emanetleri ehline


(uzmanına) eda etmenizi ve insanlar arasında
hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi
emreder. Allah size ne güzel vaaz veriyor. Kesinlikle
Allah işitmekte, görmekte olandır.

60. Ey İnananlar! Allah’a itaat edin ve o resule ve


sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin. Ki bir şey
içinde çekişirseniz de Allah’a ve ahiret gününe
inanıyorsanız onun kararını Allah’a ve o resule
döndürün. İşte o daha avantajlıdır ve yorum olarak
daha güzeldir.

61. Sana indirilene ve senden önce indirilenlere


inandıklarını iddia edenleri hiç görmez misin?
Tağut’a (sofizm) doğru muhakeme olunmalarını
isterler. Ve onu inkâr etmekle emir olunmuşlardı.
Ve o şeytan onları geri dönüşümsüz şaşkınlığa
saptırmak ister.

62. Ve onlara “Allah’ın indirdiğine ve o resule


doğru gelin yücelin” denildiği zaman o münafıkları
görürsün ki senden kaçındıkça kaçınırlar.

63. Ki ellerinin sundukları nedeniyle onlara bir


musibet isabet edince nasıl olacak? Sonra sana
gelirler “ Biz ancak iyilikten ve uzlaştırmaktan
başkasını istemedik” diye Allah’a yemin ederler.

64. İşte onlar, Allah’ın onların kalplerinde olanı


bildikleridir ki onlara aldırış etme, onlara öğüt ver ve
onlar için benlikleri içine ulaşan sözler söyle.
65. Ve biz resulleri başka değil sadece Allah’ın
izniyle itaat edilsin diye gönderdik. Ve eğer
kesinlikle onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana
gelip ki günahlarının Allah’tan hoş görülmesini
dileselerdi ve o resul onların hoş görülmesi için dua
ediverseydi, mutlaka Allah’ı tövbeleri kabul eden,
özel merhametli bulacaklardı.

66. Ki hayır ve Rabbin için. Aralarında sürekli


kaynaklananlar içinde seni hakem kılıp sonra senin
verdiğin hükme içlerinde hiç bir sıkıntı bulmaksızın
ve tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş
değillerdir.

67. Ve eğer kesinlikle biz onlar üzerine “Kendinizi


öldürün” veya “Diyarınızdan çıkın” diye yazmış
olsaydık, onlardan pek azından başkaları onu
yapmazlardı. Ve eğer kesinlikle onlara verilen öğüdü
yapsalardı mutlaka onlar için daha iyi ve daha
sağlam olurdu.

68. Ve o zaman mutlaka biz onlara tarafımızdan


büyük bir karşılık verirdik.
69. Ve mutlaka onları dosdoğru tutuma iletirdik.

70. Ve kim Allah’a ve o resule itaat ederse işte


onlar Allah’ın nimetine eriştirdiklerinden nebiler ve
o dosdoğru olanlar ve o şehitler ve o düzelticilerle
beraberlerdir. İşte onlar ne iyi refakatçilerdir!

71. İşte o, Allah’tan olan o fazlalıktır. Ve bilen


olarak Allah yeterlidir.

72. Ey iman edenler! Tedbirinizi alın da sabit


bölükler olarak sefere çıkın veya topluca sefere
çıkın.

73. Ve kesinlikle mutlaka sizdendir ağır davrananlar


ki size bir musibet isabet edecek olsa der ki: “Allah
beni nimetlendirmiş, o zaman onlarla birlikte asla
şahit olmadım”.

74. Ve mutlaka size Allah’tan bir fazlalık isabet


ederse onunla aranızda hiç bir sevgi olmamış gibi
mutlaka der ki: “Vay bana! Onlarla birlikte olsaydım
da büyük kurtuluşla kurtulsaydım”.

75. Ki dünya hayatını o ahiret için satanlar, Allah


yolunda mutlaka savaşsınlar. Ve kim Allah yolunda
savaşır ve katledilir veya galip gelirse yakında biz
ona büyük bir ecir (karşılık) vereceğiz.

76. Ve size ne oluyor: “Rabb’imiz! Bizi bu ehli zalim


yerleşim yerinden çıkar ve tarafından bize bir sahip
çıkan gönder ve senin tarafından bize bir yardımcı
kıl” diyen o zavallı çocuklar ve erkekler ve kadınlar
için ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz?

77. O inananlar Allah yolunda savaşırlar. Ve o inkâr


edenler ki tağut (sofizm) yolunda savaşırlar. Ki
şeytanın velileri ile savaşın. Kesinlikle şeytanın
düzeneği zayıf olandır.

78. Onlar ki “Elinizi çekin ve namaz kılın ve zekât


verin” denenleri hiç görmez misin? Ki onlar üzerine
savaş yazıldığında, içlerinden bir takımı insanlardan
Allah’tan çekinir gibi veya daha şiddetli çekinirler ve
derler ki: “Rabb’imiz! Bize savaşı niçin yazdın? Bizi
yakın bir zamana kadar tehir edemez miydin?”. De
ki: “Dünya metası azdır ve o ahiret Allah’ı
önemseyip gereğini yapanlar için daha avantajlıdır
ve size kıvrım kadar bile zulmedilmez”.
79. Nerede olursanız olun ve eğer sağlamlaştırılmış
burçlar içinde bulunsanız da ölüm size yetişir. Ve
onlara bir iyilik isabet ederse derler ki: “Bu Allah
indindendir”. Ve bir kötülük isabet ederse derler ki:
“Bu, senin indindendir”. De ki: “Hepsi Allah
indindendir”. Ki bu topluma nedir? Neredeyse bir
söz kavramıyorlar?

80. Sana iyilikten isabet eden ki Allah’tandır ve


sana kötülükten isabet eden ki kendindendir. Seni
insanlar için resul olarak bir amaçla gönderdik ve
Allah şahit olarak yeterlidir.

81. Kim o resule itaat ettiyse ki Allah’a itaat etmiştir.


Ve kim aksine davrandıysa ki biz seni onlar üzerine
koruyucu göndermedik.

82. Ve “Baş üstüne” derler ki indinden ayrılınca


onlardan bir kısmı dediklerinden başkasını gizlice
kurarlar. Ve Allah onların gizlice kurduklarını yazar
ki sen onlara aldırma ve Allah’ı vekil kıl. Allah vekil
olarak yeterlidir.
83. Ki Kuran’ı dikkatlice incelemiyorlar mı? Ve eğer
o, Allah’tan başkası indinden olsaydı, mutlaka onda
çok ihtilaflar bulurlardı.

84. Ve onlara o güven veya o korkudan bir iş


gelince hemen onu yayarlar. Ve eğer onu Resul’e
veya onlardan yetki sahibi kimselere götürselerdi,
mutlaka onların arasından işin içyüzünü anlayanlar
onun ne olduğunu bilirlerdi. Ve eğer Allah’ın size
fazlı ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç şeytana
uyardınız.

85. Ki Allah yolunda savaş. Kendinden başkasına


sorumlu tutulmazsın ve inananları teşvik et. Allah’ın
kâfirlerin baskın gücünü engellemesi umulur. Ve
Allah, O baskın gücünde en şiddetlidir ve
engellemede en şiddetlidir.

86. Kim güzel bir aracılıkla aracılıkta bulunursa


ondan kendisine bir hisse olur. Ve kim kötü bir
aracılıkla aracılıkta bulunursa ondan ona kefillik payı
olur. Ve Allah her şey üzerine gereğini yapmakta
olandır.
87. Ve bir sağlık dileme ile selamlandığınız zaman
da siz ondan daha güzeli ile selamlayın veya aynı
ile karşılık verin. Kesinlikle Allah her şey üzerine
hesap yapmakta olandır.

88. Allah, O’ndan başka ilâh yoktur. Sizi içinde


çelişki olmayan kıyamet gününde mutlaka bir araya
toplayacaktır. Ve Allah’tan daha doğru sözlü
kimdir?

89. Ki münafıklar hakkında iki ekip olmanız nedir?


Ve Allah, O onları kazandıklarından dolayı
tepetaklak etmiştir. Allah’ın saptırdığını yola
getirmek mi istiyorsunuz? Ve Allah kimi saptırdıysa
ki sen onun için asla yol bulamayacaksın.

90. Onlar, eğer siz onların inkâr ettikleri gibi inkâr


etseniz diye arzu ettiler ki bir seviyede olun. Ki
onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan
veliler edinmeyin. Ki aksine davranırlarsa da onları
yakalayın ve bulduğunuz yerde katledin. Ve
onlardan veli edinmeyin ve destekleyici edinmeyin.
91. Sizinle onlar arasında anlaşma olan bir topluma
katılanlar veya sizinle savaşmaktan veya kendi
toplumları ile savaşmaktan kafalarında sıkıntı
hissederek size gelenler hariçtir. Ve eğer Allah
uygun görseydi mutlaka onları üzerinize haşin
kılardı da sizinle savaşırlardı. Ki sizden uzak durur
da sizinle hiç savaşmaz ve size barış sergilerlerse de
Allah onlar üzerine size bir yol kılmaz.

92. Diğerlerini sizden güvende olmayı ve


toplumlarından güvende olmayı ister bulacaksın.
Her defasında tersine döndürüldükleri o fitne
davranışına geri döndürülürler. Ki sizden asla uzak
durmazlar ve size barış sergilemezlerse ve sizden el
çekmezlerse de onları yakalayın ve onları nerede
ele geçirirseniz katledin. Ve işte onlar ki aleyhlerine
size apaçık yetki gücü verdik.

93. Ve bir mümin için diğer bir mümini katletmesi


hata dışında olamaz. Ve kim hata olarak bir mümini
katlettiyse ki boyunduruk altındaki bir mümini
hürriyetine kavuşturur ve öldürülenin ailesinin
sadaka bağışlaması hariç, ailesine teslim edilen diyet
ödemedir. Ki o size düşman bir toplumdan ve
mümin ise boyunduruk altındaki bir mümini
hürleştirir. Ve sizin ve onlar arasında anlaşma olan
bir toplumdansa ailesine teslim edilen diyettir ve
boyunduruk altındaki bir mümini hürleştirir. Ki kim
asla bulamazsa Allah tarafından tövbesinin kabulü
için ard arda iki ay oruç tutar. Ve Allah bilir
hâkim olandır.

94. Ve kim bir mümini müteammiden katlederse ki


onun cezası cehennemdir. Orada devamlı kalıcıdır.
Ve Allah onun üzerine gazap etti ve lanetledi ve
onun için büyük azap hazırladı.

95. Ey iman edenler! Allah yolunda ilerlerken de


araştırıp açığa çıkarıcı olun. Ve size selam verene,
dünya hayatının olanaklarını edinmek için “Sen
mümin değilsin” demeyin. Ki Allah’ın indindedir
birçok ganimetler. Önceden siz işte onun gibiydiniz
de Allah size büyük iyilik etti. Ki araştırıp açığa
çıkarıcı olun. Kesinlikle Allah bütün işlediklerinizden
haberdar olandır.
96. Müminlerden özür sahibi olanlar hariç, o
oturanlarla ve o malları ve canlarıyla Allah yolunda
cihat edenler aynı seviyede değillerdir. Allah malları
ve canları ile cihat edenleri derece bakımından
oturanlardan fazlalıklı kıldı. Ve Allah hepsine
güzellik vaat etmiştir. Ve o mücahitlere, o
oturanlardan çok büyük bir karşılıkla fazlalık verdi.

97. O’ndan dereceler ve hoşgörü ve merhamet. Ve


Allah hoşgörülüdür, özel merhametli olandır.

98. Kesinlikle o, meleklerin vefat ettirdiği,


kendilerine zulüm edenlere (melekler) derler ki: “Ne
içinde oldunuz?”. Derler ki: “Biz yeryüzünde zayıf
görülenlerden olduk”. Derler ki: “Allah’ın arzı hiç
geniş değil miydi ki orada hicret etseydiniz!”. Ki işte
onlar, onların barınağı cehennemdir ve ne kötü
dönüş yeridir!

99. Adamlardan ve kadınlardan ve çocuklardan o


zayıf, güçsüz görülenler istisnadır. Onlar durum
değiştiremezler ve bir yol bulamazlar.
100. Ki işte onlar, Allah’ın onları affetmesi beklenir.
Ve Allah affedici, hoş görülü olandır.

101. Ve kim Allah yolunda hicret ederse yeryüzünde


geniş yalıtım yeri bulur. Ve kim evinden Allah’a ve
onun resulüne hicret eden olarak çıkarsa, sonra
ona o ölüm yetişirse ki onun karşılığını vermek Allah
üzerine var olur. Ve Allah hoşgörülü, özel
merhametli olandır.

102. Ve yeryüzünde yol kat ederken ki o kâfirlerin


sizi fitnelemesinden endişe ederseniz namazı
kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Kesinlikle
o kâfirler sizin için apaçık düşman oldular.

103. Ve sen içlerinde bulunup ki onlara namaz


kıldırdığında da onlardan bir kısmı seninle beraber
ayakta dursunlar ve silahlarını (yanlarına) alsınlar ki
secde ettiklerinde arkanızda olsunlar. Ve henüz
namazını kılmamış olan (bu) diğer takım gelip de
seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da
tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kâfirler, eğer siz
silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da
üstünüze bir akınla akın yapsalar diye arzu ederler.
Ve size yağıştan bir eziyet olursa veya hasta
bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda size sakınca
yoktur. Ve tedbirinizi alın. Kesinlikle Allah kâfirler
için alçaltıcı azap hazırladı.

104. Ki namazı yerine getirince de ayakta ve


otururken ve yanlarınız üzerinde Allah’ı zikredin. Ki
tatmin olduğunuzda da namazı tam uygulayın.
Kesinlikle namaz müminler üzerine belirli vakitlerde
yazılı olandır.

105. Ve o toplumu ele geçirmede gevşeklik


göstermeyin. Siz acı çeker olduysanız ki kesinlikle
onlar sizin çektiğiniz gibi acı çekmektelerdir. Ve siz
Allah’tan, onların rica etmediklerini rica edersiniz.
Ve Allah âlim, hâkim olandır.

106. Kesinlikle biz, Allah’ın sana gösterdiği nedeni ile


insanlar arasında hükmetmen için o kitabı sana o
gerçekle indirdik. O hainler için kavgacı olma.

107. Ve Allah’tan hoşgörü dile. Kesinlikle Allah


hoşgörülü, özel merhametli olandır.
108. Ve o kendi nefislerine ihanet edenlerden yana
mücadele etme. Kesinlikle Allah, O, çok hain, kötü
olanı sevmez.

109. İnsanlardan gizlemeye çalışırlar ve O’nun


sözden razı olmadığını kurarlarken O onlarla birlikte
olduğu halde Allah’tan gizlemeye çalışmazlar. Ve
Allah onların işlediklerini kuşatır olandır.

110. İşte siz bunlarsınız: Dünya hayatında onları


savunuyorsunuz da kıyamet günü onları Allah’a
karşı kim savunacak? Yoksa onlara kim vekil olur?

111. Ve kim kötülük işler veya kendine zulüm ederse


sonra Allah’tan hoşgörü dilerse Allah’ı hoşgörülü,
özel merhametli bulur.

112. Ve kim günah kazanırsa kesin olarak sadece


kendi aleyhine kazanır. Ve Allah bilir, hâkim olandır.

113. Ve kim bir hata veya kötülük olarak kazanırsa


sonra onu ondan uzak birinin üzerine atarsa ki
töhmet ve apaçık bir günah yüklenmiştir.

114. Ve eğer Allah’ın senin üzerindeki fazlı ve


merhameti olmasaydı, onlardan bir güruh seni
mutlaka saptırmaya niyetlendi. Ve onlar sadece
kendilerinden başkasını saptıramazlar. Ve sana
hiçbir şey olarak zarar veremezler. Ve Allah sana o
kitabı (Kuran) ve o hikmeti indirdi ve sana asla bilir
olmadığını iyice öğretti. Ve Allah’ın senin üzerinde
fazlı büyük oldu.

115. Onların gizlice söyleşmelerinin çoğunda hayır


yoktur. Sadece bir sadaka vermeyi veya iyilikte
bulunmayı veya insanların arasını düzeltmeyi
emredenlerinki hariçtir. Ve kim Allah’ın rızasını
araştırarak işte onu yaparsa ki ona büyük bir karşılık
vereceğiz.

116. Ve hidayet kendisine apaçık belli olduktan


sonra o resulden ayrılan ve inananların yolundan
başkasına uyan kimseyi tersine döndüğü yöne
döndürür ve onu cehenneme yaslarız. Ve orası ne
kötü bir dönüş yeridir.

117. Kesinlikle Allah, O kendisine ortak koşulmasını


hoş görmez ve işte ondan başkasını uygun gördüğü
kişi için hoş görür. Ve kim Allah’a ortak koşarsa ki
dönülmez sapkınlıkla sapmıştır.
118. Onlar ise O’ndan başka sadece dişilere dua
ediyorlar. Ve onlar ise sadece inatçı şeytana dua
ediyorlar.

119. Allah onu lanetledi. Ve o dedi ki: “Mutlaka


senin kullarından belirlenmiş bir pay edineceğim.

120. Ve onları mutlaka saptıracağım ve mutlaka


olmayacak kuruntulara boğacağım. Ve onlara
emredeceğim de davarların kulaklarını koparacaklar
ve emredeceğim de Allah’ın biçimlendirdiğini
başkalaştıracaklar”. Ve kim Allah’tan başka o şeytanı
veli edinirse ki o, apaçık hüsranla hasar etmiştir.

121. O onlara vaat eder ve onları kuruntulara


sürükler. Ve o şeytanın onlara vaadi aldatmadan
başkası değildir.

122. İşte onlar, onların barınakları cehennemdir. Ve


ondan kaçıp sığınacak bir yer bulamazlar.

123. Ve iman eden ve iyileştirici ameller işleyenler,


onları altından ırmaklar akan cennetlere dâhil
edeceğiz. Onlar onun içinde devamlı olarak
zamanın sonuna kadar kalıcılardır. Allah’ın vaadi
doğru-gerçektir. Ve kim Allah’tan daha doğru
sözlüdür?

124. O sizin kuruntularınıza ve Kitap Ehlinin


kuruntularına göre değildir. Kim kötülük işlerse
karşılığı onunladır. Ve o kendi için Allah’tan başka
veli bulamaz ve yardım edecek bulamaz.

125. Ve erkek veya kadın, mümin olarak kim yararlı


işler işlerse ki işte onlar cennete girerler ve onlara
en küçük kısmına kadar zulmedilmez.

126. Ve iyilik yapanlardan olan ve ilgisini gönülden


Allah’a teslim eden ve İbrahim’in katıksız milletine
tabi olandan din bakımından daha iyi kimdir? Ve
Allah İbrahim’i hatırı sayılır kişi edindi.

127. Ve göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Ve


Allah her şeyi kuşatır olandır.

128. Ve kadınlar konusunda senden fetva isterler.


De ki: “Onlara ilişkin fetvayı size Allah veriyor. Ve
size bu kitapta yetimler içinde kendilerine yazılanı
(hakları veya mirası) vermediğiniz ve kendilerini
nikâhlamayı istediğiniz kadınlar ve zayıf çocuklar
(hakkında) ile yetimlere karşı standardı ayakta
tutmanız konusunda sizin üzerinize aktarılanlardır.
Ve olumluluk adına ne yaparsanız ki kesinlikle Allah
onu bilir olandır.

129. Ve kadın kocasının serkeşliğinden veya


aldırışsızlığından endişe ederse ki aralarındaki
uzlaşma çalışmalarında onlar için bir sakınca yoktur.
Ve uzlaşmak daha hayırlıdır. Ve nefisler çıkarına
düşkün hazırlanmıştır. Ve iyi davranır ve haksızlıktan
sakınırsanız ki kesinlikle Allah işlediklerinizden
haberdar olandır.

130. Ve asla kadınlar arasında adaletli


davranamayacaksınız ve eğer hırslansanız bile. Ki
bir tarafa tamamen meyletmeyin de onu iliştirilmiş
gibi bırakmayın. Ve ıslah ederseniz ve önemseyerek
gereğini yaparsanız ki kesinlikle Allah hoşgörülü,
özel merhametli olandır.

131. Ve ikisi ayrılırlarsa Allah her birini imkânlarının


genişliğiyle zenginleştirir. Ve Allah imkânları geniş,
hâkim olandır.
132. Ve göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Ve
sizden önce Kitap Verilenlere ve özellikle sizlere:
“Allah’ı önemseyip göz önünde bulundurun” diye
mutlaka tavsiye etmiştik. Ve inkâr ederseniz ki
kesinlikle göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Ve
Allah muhtaç olmayan, övgüye layık olandır.

133. Ve göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Ve


vekil olarak Allah yeterlidir.

134. O uygun görürse sizi giderir, ey insanlar! Ve


diğerlerini meydana getirir. Ve Allah işte onu
üzerine ayarlayabilir olandır.

135. Kim dünya ödülünü isteyen olursa ki dünya ve


ahiret ödülü Allah indindedir. Ve Allah işitmekte,
görmekte olandır.

136. Ey İnananlar! Ve eğer ihtiyaçsız veya fakir olsun


sizin kendiniz ve ana-babanızın ve akrabalarınız
aleyhine olsa da Allah için şahit (bilirkişi) olarak
standartlı adiller olun. Ki Allah onlara daha iyi velilik
yapandır ki adalet uygulamanızda hevese uymayın.
Ve eğriltirseniz veya yüz çevirirseniz ki kesinlikle
Allah işler olduklarınızdan haberdar olandır.

137. Ey İman edenler! Allah’a ve resulüne ve


resulüne indirdiği o kitaba ve daha önceden
indirdiği o kitaba iman edin. Ve kim Allah’ı ve
meleklerini ve kitaplarını ve resullerini ve ahiret
gününü inkâr ederse dönüşümsüz uzak bir sapıklığa
sapmıştır.

138. Kesinlikle, o inanıp sonra inkâr edenlere, sonra


inanıp sonra inkâr edenlere, sonra inkârlarını
artıranlara, Allah onlar için asla hoşgörülü olmaz ve
onları doğru yola eriştirmez.

139. Münafıkları kesinlikle onlar için olan, acı verici


bir terbiye uygulamasıyla (azap) müjdele.

140. Onlar ki müminlerden başka kâfirleri veli


edinenler; onların indinde yaptırım gücü sahibi
olmayı mı edinmek istiyorlar? Ki kesinlikle yaptırım
gücü sahibi olma (izzet) bütünüyle Allah’ındır.

141. Ve O, sizin üzerinize o kitapta “Allah’ın


ayetlerinin inkâr edildiğini ve alaya alındığını
işittiğinizde ki onlar başka bir bahse geçene kadar
onlarla bir arada oturmayın. Kesinlikle siz o zaman
onların benzeri durumundasınız” diye indirmişti.
Kesinlikle Allah münafıkları ve kâfirlerin hepsini
cehennemde toplayandır.

142. O sizinle bekleyenler ki Allah’tan size bir zafer


olursa derler ki: “Asla sizinle beraber olmadık mı?”.
Ve kâfirlere bir pay olursa (onlara) derler ki: “Size
üstatlık yapmadık mı ve sizin için müminlere mani
olmadık mı?”. Ki Allah, O kıyamet günü aranızda
hüküm verir. Ve Allah o inkârcılara, o inananlar
aleyhinde asla bir yol-yöntem kılmayacaktır.

143. Kesinlikle münafıklar Allah’ı aldatmaya


uğraşırlar. Ve O, onları aldatandır. Ve namaza
kalktıkları zaman isteksizce kalkarlar. İnsanlara
gösteriş yaparlar ve Allah’ı çok azı
hariç hatırlamazlar.

144. O arada bocalayıp dururlar. Onlar ne onlarla


ve ne bunlarladır. Ve Allah kimi saptırırsa sen ona
asla yol-yöntem bulamayacaksın.
145. Ey iman edenler! Müminlerden başka o kâfirleri
veli edinmeyin. Allah’a kendi aleyhinizde apaçık bir
sebep belgesi mi kılmak istiyorsunuz?

146. Kesinlikle münafıklar o ateşin sıralamasının en


aşağısının içindelerdir. Ve onlar için destekleyip
yardım eden asla bulamayacaksın.

147. Sadece tövbe edenler ve durumlarını


düzeltenler ve Allah’a sarılanlar ve Allah için
dinlerini ıslah edenler hariçtir ki işte onlar
müminlerle beraberlerdir. Ve yakın zamanda Allah
müminlere büyük bir karşılık verecektir.

148. Şükrederseniz ve inanırsanız Allah size neden


azap etsin? Ve Allah şükreden, bilmekte olandır.

149. Allah zulme uğrayan dışında o sözden


kötüsünün açıkça söylenmesini sevmez. Ve Allah
işitmekte, bilmekte olandır.

150. Açığa vurur veya gizler veya kötü olanı


affederseniz kesinlikle Allah çok af edici,
düzenlemeye gücü yeter olandır.
151. Kesinlikle Allah’ı ve resullerini inkâr edenler ve
Allah ile onun resullerinin arasını açmak isterler. Ve
derler ki: “Bazısına inanırız ve bazısını inkâr ederiz”.
Ve onun arasında bir yol tutmak isterler.

152. İşte onlar, onlar gerçekten kâfir olanlardır. Ve


biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırladık.

153. Ve onlar, Allah ve resullerine iman edenler ki


ve asla onlardan (resullerden) biri arasında
ayırımcılık yapmazlar. İşte onlara Allah karşılıklarını
yakıda verecektir. Ve Allah hoşgörülü, özel
merhametli olandır.

154. Kitap Ehli senden onların üzerine gökten bir


kitap indirmeni istiyorlar ki Musa’dan işte ondan
daha büyüğünü istemişlerdi de: “Allah’ı bize açıkça
göster” demişlerdi ki zulümleri nedeniyle onları
yıldırım çarptı. Sonra onlara açık deliller gelmesi
ardından buzağıyı edindiler de onları işte ondan
affettik. Ve Musa’ya açık bir yetki gücü verdik.

155. Ve söz vermeleri için Tur’u üzerlerine kaldırdık.


Ve onlara: “O kapıdan secde ederek girin” dedik.
Ve “Cumartesileri aşırı gitmeyin” dedik. Ve onlardan
sağlam bir söz aldık.

156. Ki verdikleri sözü bozmaları ve Allah’ın


ayetlerini inkâr etmeleri ve o nebileri haksız yere
katletmeleri, “Kalplerimiz kılıflıdır” demelerinden
ötürü. Aksine Allah inkârları nedeniyle onların
kalplerini damgaladı da onun için pek azı dışında
iman etmezler.

157. Ve inkârları ve Meryem’in aleyhinde büyük


töhmet söylemeleri.

158. Ve: “Kesinlikle biz Allah’ın resulünü Meryem


oğlu İsa Mesih’i katlettik” demeleri. Ve onu
katletmediler ve asmadılar. Ve lakin onlara çok
benzeri gösterildi. Ve kesinlikle o ihtilafa düşenler
onda mutlaka ayrılık içindelerdir. O hususta zanna
uymak dışında bilimleri yoktur. Ve gerçekte
onu katletmediler.

159. Aksine, Allah onu kendisine doğru yükseltti. Ve


Allah yaptırım güçlü, hakîm olandır.
160. Ve onun ölümünden önce ona mutlaka iman
etmiş olanlar hariç Kitap Ehlinden olanlara ve o
kıyamet günü onlar aleyhine şahit olur.

161. Ki o Yahudilerin zulümleri ve birçok kişiyi


Allah’ın yolundan alıkoymaları nedeniyle onlar için
helal kılınmış yararlı-güzel şeyleri onlara haram
kıldık.

162. Ve onlara yasaklanmış olduğu halde faizi


almaları ve haksız yere insanların mallarını
kendilerine katmaları. Ve onlardan kâfirler için acı
verici azap hazırladık.

163. Lakin onlardan bilimde derinleşmişler ve


sana indirilene ve senden önce indirilene
inanan müminlere ve namaz kılanlara ve zekâtta
bulunanlara ve Allah ve ahiret gününe inananlara,
işte onlara, onlara yakında büyük bir karşılık
vereceğiz.

164. Kesinlikle biz Nuh’a ve ondan sonra gelen


nebilere vahiy ettiğimiz ve İbrahim’e, İsmail’e ve
İshak’a ve Yakup’a ve torunlarına ve İsa’ya ve
Eyyub’a ve Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahiy
ettiğimiz gibi sana vahiy ettik. Ve Davud’a zebur
(paragraf) verdik.

165. Ve daha önceden sana anlatmış olduğumuz


resuller ve sana hiç anlatmadığımız resullere. Ve
Allah Musa ile karşılıklı diyalog halinde konuştu.

166. İnsanların Allah’a karşı bahanesi olmaması için


müjdeleyici ve uyarıcı resuller. Ve Allah yaptırım
güçlü, hâkim olandır.

167. Lakin Allah, O sana indirdiği nedeniyle şahitlik


eder: O, onu O’nun bilimiyle indirdi. Ve o melekler,
onlar şahitlik yaparlar. Ve şahit olarak Allah
yeterlidir.

168. Kesinlikle, o inkâr edenler ve Allah yolundan


engelleyenler dönüşümsüz uzak bir sapıklıkla
sapmışlardır.

169. Kesinlikle, o inkâr edenler ve zulmedenler ki


Allah onlar için asla hoşgörülü olmaz ve onlara
herhangi bir yol için rehberlik etmez.
170. Sadece cehennemin yolu hariçtir. Onlar orada
zamanın sonuna kadar devalı olarak kalırlar. Ve işte
o Allah’a kolay olandır.

171. Ey insanlar! O resul size Rabbiniz’den olan


gerçeklerle gelmiştir ki hayrınız için ona iman edin.
Ve inkâr ederseniz de kesinlikle göklerdekiler ve
yerdekiler Allah’ındır. Ve Allah bilen, hâkim olandır.

172. Ey Kitap Ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin. Ve


Allah üzerine sadece gerçeğin dışında söylemeyin.
Kesin olan: Meryem oğlu İsa Mesih Allah’ın resulü
ve Meryem’de sergilediği O’nun kelimesi ve O’ndan
bir ruhtur ki Allah’a ve resullerine iman edin
ve “üçtür” demeyin, son verin. O sizin için
hayırlıdır. Kesin olan: Allah bir tek tanrıdır. Çocuğu
olmaktan ilintisiz bağımsızdır. Göklerdekiler ve
yerdekiler O’nundur. Ve vekil olarak Allah yeterlidir.

173. Mesih Allah’a kul olmaktan asla


kaçınmayacaktır ve o yakınlaştırılmış melekler de.
Ve kim O’na kulluktan kaçınır ve büyüklük taslarsa
ki O, hepsini huzuruna toplayacaktır.
174. Ki o inananlara ve o düzeltici işler işleyenlere
gelince, onların karşılıklarını tam ödeyecek ve
onlara O’nun fazlalığından artıracaktır. Ve o
kaçınanlar ve kibirlenenlere gelince ki onları elem
verici bir azapla terbiye edecektir. Ve onlar kendileri
için Allah’tan başka bir veli ve yardım edici
bulamazlar.

175. Ey insanlar! Size Rabb’inizden bir veri gelmiştir


ve size apaçık bir nur (aydınlatıcı) indirmişizdir.

176. Ki Allah’a inanlar ve ona tutunanlara gelince ki


onları O’ndan bir merhamet ve fazla dâhil edecek
ve onları doğru yola rehberlik edecektir.

177. Senden fetva isterler, de ki: “Allah, O başıboş


miras bırakan (kelale) kişi hakkında fetva veriyor:
Çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan kişi ortadan
kaybolursa ki arta kalanın yarısı kız kardeşi içindir.
Ve kız kardeşinin çocuğu yoksa o erkek kardeş ona
tamamen varis olur. Ve iki kız kardeşi kalmışsa ki
toplam kalanın üçte ikisi onlar içindir. Ve mirasçılar
erkek ve kadın kardeşlerse erkeğe iki dişinin hissesi
kadardır. Şaşırıp saparsınız diye Allah size açıklıyor.
Ve Allah her şeyi bilendir.

5. Maide Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ey inananlar! Akitlerinizi yerine getirin. İhramda


iken av yasağı dışında, size aktarılanlar hariç nimet
hayvanlardan yırtıcı olmayanlar size helal kılındı.
Kesinlikle Allah istediği hükmü verir.

3. Ey İnananlar! Allah’ın işaretlerine ve o hürmet


edilen aya ve o hediye olan kurbanlığa ve o
gerdanlıklar takılan hayvanlara ve Rabb’lerinden
fazlalık ve rıza talep ederek Beyt-i Haram’a
gelenlere sakın kayıtsız davranmayın. Ve ihramdan
çıktığınızda ki avlanın. Ve sizi Mescid-i Haram’dan
menettiği için bir topluluğa olan kininiz aşırı
gitmeniz cürümü işletmesin. Ve iyilikte ve fenalıktan
sakınmakta yardımlaşın. Ve günah işlemek ve aşırı
gitmekte yardımlaşmayın. Ve Allah’ı önemseyin.
Kesinlikle Allah’ın misillemede şiddetlidir.
4. O ölü ve o kan ve o domuz eti ve Allah’tan başkası
adına adanmış ve o boğulmuş ve o vurulmuş ve o
yüksek bir yerden düşmüş ve o boynuzlanmış ve
yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, kurtarıp tam
dinçleştirdikleriniz hariçtir ve o dikili taşlar üzerine
boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet
aramanız size haram kılındı. İşte o fısktır (günahla
yoldan sapmadır.) Bugün o kâfirler, sizin dininizden
(düzeninizi yıkmaktan) umutsuzluğa kapıldılar. Ki
onlardan çekinmeyin ve benden çekinin. Bugün
size dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki
nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm’a razı
oldum. Ki kim yoksunluk içinde zorda bırakılırsa
günaha yeltenmeksizindir. Ki kesinlikle Allah
hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

5. Sana onlar için neyin helal kılındığını soruyorlar. De


ki: Size temiz olanlar helal kılındı ve Allah’ın size
öğrettiği üzere öğrettiğiniz avcı hayvanların sizin için
tuttuklarını ki yiyin ve üzerine Allah’ın adını anın. Ve
Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah hesabı çabuk
görendir.
6. Bugün size temiz olanlar helal edildi. Ve Kitap
Verilenlerin yemeği size helaldir ve sizin yemeğiniz
onlara helaldir ve inanan hür ve iffetli kadınlar ve
sizden önce Kitap Verilenlerin hür ve iffetli kadınları
zinaya zorlamaksızın ve gizli dost tutmaksızın ve
mehirlerini verdiğinizde size helaldir. Ve kim o
imanı inkâr ederse amelleri boşa gitmiştir. Ve o, o
ahirette o hasar edenlerdendir.

7. Ey İnananlar! Namazı uygulamaya doğru


kalktığınızda ki yüzlerinizi ve dirseklere kadar
ellerinizi-kollarınızı yıkayın ve başlarınızı mesh edin
ve ayak bilek kemiklerine kadar bacaklarınızı. Ve
cünüp oldunuzsa ki kendinizi iyice temizleyin. Ve
hasta veya sefer üzerindeyseniz veya sizden biriniz
o gaita çukurundan geldiyse veya kadınları
okşamışsanız da hiç su bulamadıysanız ki temiz bir
yamaç yüzeyine teyemmüm edin de yüzlerinizi ve
ellerinizi ondan mesh edin. Allah sizin üzerinize
sıkıntıdan kılmak için ister değildir. Ve lakin Allah sizi
iyice temizlemek ve üzerinizdeki nimetini
tamamlamak ister. Olabilir ki şükredesiniz.
8. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini ve “İşittik ve
itaat ettik” dediğinizde sizi andına kesinleştirdiği
anlaşmasını hatırlayın. Ve Allah’ı önemseyip ciddiye
alın. Kesinlikle Allah o kafaların (beyin kabuklarının)
sahip olduklarını bilendir.

9. Ey İnananlar! Allah için standartlı bilirkişiler olarak


düzenleyiciler olun. Ve bir topluluğa olan öfkeniz
size adil olmama cürümü işletmesin. Adil olun. O,
Allah’ı önemsemiş olmaya (takvaya) daha yakındır.
Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah
işlediklerinizden haberdardır.

10. Allah, o inananlara ve düzeltici işler işleyenlere,


hoşgörünün ve büyük bir karşılığın onlar için
olduğunu vadetti.

11. Ve o inkâr edenler ve ayetlerimizi


yalanlayanlar, işte onlar cehim halkıdır.

12. Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini


hatırlayın; o zaman bir topluluk size el uzatmaya
yeltendi de Allah onların ellerini sizden engelledi.
Ve Allah’ı göz önünde bulundurup önemseyin. Ve
Allah üzerine ki tevekkül etsin müminler.

13. Ve Allah İsrailoğularından mutlaka söz almıştı


ve onlardan on iki şef yetiştirip göndermiştik. Ve
Allah dedi ki: “Kesinlikle ben sizinle beraberim.
Mutlaka, namazı dosdoğru kılarsanız ve zekâtı
verirseniz ve resullerime iman ederseniz ve onlara
saygı gösterirseniz ve Allah’tan güzelce alacaklı
durumda olursanız günahlarınızı mutlak örter ve
mutlaka sizi altından ırmaklar akan cennetlere dâhil
ederim. Ki işte ondan sonra sizden kim inkâr ederse
de dosdoğru yol seviyesinden sapmıştır”.

14. Ki verdikleri sözlerini bozmaları nedeniyle


onları lanetledik ve kalplerini katı kıldık. Onlar
kelimeleri yerlerinden tahrif ederler. Ve onlara
belletilenin bir kısmını önemsemeyip unuttular. Ve
onlardan pek azından başkasının hainliklerini fark
etmende kesinti olmasa da onları affet ve uzak dur.
Kesinlikle Allah, O iyilik yapanları sever.

15. Ve “Kesinlikle biz Nasarayız” diyenlerden kesin


söz aldıksa da onlara belletilen öğütlerin bir kısmını
önemsemeyip unuttular ki kıyamet gününe kadar
aralarına düşmanlık ve kin bulaştırdık. Ve Allah
sanayi eder olduklarını onlara bildirecektir.

16. Ey Ehli Kitap! Size o kitaptan gizlemiş


olduğunuzun birçoğunu açıklayan ve birçoğunu
affeden resulümüz gelmiştir. Size Allah’tan bir nur
ve apaçık bir kitap gelmiştir.

17. Allah onunla O’nun rızasına tabi olanları barış


yollarına rehberlik eder. Ve izniyle onları o
karanlıklardan, o aydınlığa çıkarır ve onlara doğru
yola-yönteme doğru rehberlik eder.

18. “Kesinlikle Allah o Meryem oğlu Mesih’tir”


diyenler mutlaka kâfir olmuşlardır. De ki: “Allah,
Meryem oğlu Mesih’i ve anasını ve yeryüzünde olan
kişilerin hepsini yok etmeyi isterse ki kim Allah’tan
bir şeye malik olabilir?” Göklerin ve yerin ve
arasındakilerin mülkü Allah’ındır. O uygun
gördüğünü biçimlendirir. Ve Allah her şeye üzerine
kadirdir.
19. Ve Yahudiler ve Hristiyanlar dediler ki: “Biz
Allah’ın oğulları ve sevdikleriyiz”. De ki: “Ki ağır
suçlarınızdan ötürü size niçin azap ediyor? Aksine,
siz onun biçimlendirdiği beşerlerdensiniz. O uygun
gördüğünü hoş görür ve uygun gördüğüne azap
eder. Ve göklerin ve yerin ve ikisinin arasındakilerin
mülkü Allah’ındır. Ve geri dönüş O’na doğrudur”.

20. Ey Ehli Kitap! Resullerin arasının kesilmesi


üzerine “Bize müjdeci ve uyarıcı gelmedi” dersiniz
diye, sizin için açıklayacak resulümüz gelmiştir ki o,
size müjdeci ve uyarıcı olarak gelmiştir. Ve Allah her
şeyi ayarlayıp yapabilendir.

21. Ve o zaman Musa toplumuna dedi ki: “Ey


toplumum! Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini
hatırlayın. O zaman sizin içinizden nebiler ve
hükümdarlar kıldı ve o âlemlerden asla hiç kimseye
vermediğini size verdi.

22. Ey toplumum! Allah’ın sizin üzerinize yazdığı o


mukaddes yere girin ve arkalarınıza geriye
dönmeyin ki hasar edenler durumuna dönersiniz”.
23. Dediler ki: “Ey Musa! Kesinlikle zorba bir kavim
oradadır. Ve kesinlikle biz onlar oradan çıkmadıkça
oraya asla girmeyeceğiz. Ki onlar oradan çıkarlarsa
ki kesinlikle biz girenleriz”.

24. Korkanlardan Allah’ın ikisine nimet verdiği iki


adam dedi ki: “Onların üzerlerine o kapıdan girin ki
oradan girdiğinizde de kesinlikle siz galipsiniz. Ve
inananlardansanız Allah üzerine ki tevekkül edin”.

25. Dediler ki: “Ey Musa! Onlar orada oldukça


kesinlikle biz asla oraya ebeden girmeyeceğiz ki sen
ve Rabb’in gidin de savaşın. Kesinlikle biz burada
oturanlarız”.

26. Dedi ki: “Rabb’im! Ben sadece kendim ve


kardeşim üzerine malikim ki bizim aramız ve o
yoldan çıkmış toplum arasını ayır.

27. (Allah) Dedi ki: Ki kesinlikle o onlar üzerine kırk


yıl haram edilmiştir. Onlar yeryüzünde şaşkınca
dönüp dolaşıp duracaklardır ki yoldan çıkmış o
toplum üzerine üzülme.
28. Ve onlar üzerine Âdem’in iki oğlunun bilgisini
gerçekçi olarak aktar. İkisi bir kurban sunduğunda ki
ikisinden birinden kabul edildi. Ve diğerinden asla
kabul edilmedi. Dedi ki: “Kesinlikle seni
katledeceğim”. Dedi ki: “Kesin olan, Allah
önemseyip gereğini yapanlardan kabul eder”.

29. “Beni katletmek için elini mutlaka bana


uzatırsan, ben seni katletmek için sana elini uzatan
değilim. Kesinlikle ben Âlemlerin Rabb’i Allah’tan
korkarım.

30. Kesinlikle ben, benim ve senin günahına


yerleşmeni isterim ki o cehennem halkından olasın
ve işte o, o zalimlerin cezasıdır”.

31. Ki nefsi kardeşini katlettirmede ona itaat ettirdi


de onu katletti ki o hasar edenlere dönüştü.

32. Ki Allah kardeşinin ölü vücudunu nasıl


gizleyeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir
karga gönderdi. Dedi ki: “Yazıklar olsun bana! Bu
karga benzerliğinde olmada aciz kaldım ki
kardeşimin ölü vücudunu saklayayım” ve pişman
olanlardana dönüştü.

33. İşte onun sonucunda İsrailoğulları üzerine


yazdık: “Kesin olarak, herhangi birinin bir nefsi,
karşılık bir nefs olması veya yeryüzünde
bozgunculuk çıkarması haricinde katletmesi,
kesinlikle bütün insanları katletmesi gibidir. Ve kim
ona hayat verirse ki (ölümden kurtarırsa) kesinlikle
o, bütün insanlara hayat vermesi gibidir”. Ve onlara
resullerimiz o açıklamalarla mutlaka gelmiştir. Sonra
kesinlikle onlardan çoğu işte onun ardından
yeryüzünde mutlaka o aşırı gidenlerdi.

34. Kesin olarak, Allah ve resulüne karşı


harbedenler ve yeryüzünde bozgunculuğa
koşuşanların cezası katledilmek veya asılmak veya
çapraz olarak el ve ayakları kesilmek veya
yerlerinden sürülmektir. İşte o onlar için dünyada
bir rezilliktir. Ve ahirette onlar içindir büyük azap.

35. Onların aleyhine takdirden önce o tövbe


edenler hariçtir. Ki bilin! Kesinlikle Allah
hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
36. Ey İnananlar! Allah’ı önemseyip gereğini yerine
getirin. Ve O’na doğru vesile araştırın ve O’nun
yolunda çaba harcayın. Olabilir ki başarıya
ulaşabilirsiniz.

37. Kesinlikle o kâfirler ki kıyamet günü fidye


vermek için eğer yeryüzünde olanın hepsi ve
onunla birlikte onun bir misli onların olsa onlardan
kabul edilmez. Ve onlar içindir acı verici azap
(terbiye).

38. Ateşten çıkmak isterler. Ve onlar oradan


çıkanlardan değillerdir. Ve onlar içindir yerleşik
azap.

39. Ve o erkek hırsızın ve o kadın hırsızın ki


Allah’tan caydırıcı olarak, kazandıklarına karşılık
ikisinin ellerini kesin. Ve Allah yaptırım güçlüdür,
hâkimdir.

40. Ki kim zulmünden sonra tövbe eder ve


durumunu düzeltirse ki kesinlikle Allah onun
tövbesini kabul eder. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür,
özel merhametlidir.
41. Göklerin ve yerin mülkünün kesinlikle Allah’ın
olduğunu hiç bilmez misin? Uygun gördüğüne azap
eder ve uygun gördüğü için hoş görür. Ve Allah her
şeyi ayarlayıp düzenleyendir.

42. Ey Resul! Kalpleri asla iman etmediği halde


ağızlarıyla “inandık” diyen kimselerden ve yalana
kulak veren, sana hiç gelmemiş diğer toplumlara
kulak veren, kelimeleri yerlerine konduktan sonra
değiştiren Yahudilerden küfür içinde koşuşanlar seni
üzmesin. “Size bu verilirse ki alın ve asla o
verilmezse ki sakının!” derler. Ve Allah bir kimseyi
zorlu denemeye (fitneye) düşürmek isterse ki sen
Allah’tan onun için asla hiçbir şeye malik değilsin.
İşte onlar, Allah’ın kalplerini hiç temizlemek
istemediği kimselerdir. Onlar içindir dünyada rezillik
ve ahirette onlar içindir büyük azap.

43. Onlar yalana kulak veren, kanun dışı kazanım


tüketenlerdir ki sana gelirlerse de aralarında hüküm
ver veya onlarla ilgilenme. Ve onlarla ilgilenmezsen
asla sana bir şey olarak zarar veremezler. Ve
hakemlik yaparsan da aralarında standart ile
hükmet. Kesinlikle Allah, O, o standardize olanları
sever.

44. Ve içinde Allah’ın hükmünün bulunduğu Tevrat


yanlarındayken, seni nasıl hakem tayin ediyorlar?
Sonra işte onun ardından tersine davranıyorlar? Ve
işte onlar inananlardan değillerdir.

45. Biz, içinde hidayet ve nur bulunan Tevrat’ı


kesinlikle biz indirdik. Nebiler onunla hüküm
verirler. Onlar ki eğiticiler ve kurumsal olanlar,
Allah’ın kitabını korumakla görevlendirildiklerinden
Yahudiler için teslim edenlerdir ve onun üzerine
bilirkişilik ederlerdi ki insanlardan çekinmeyin ve
benden çekinin ve ayetlerimle az bir değer satın
almayın. Ve kim asla Allah’ın indirdiğiyle
hükmetmezse ki işte onlar, onlardır o kâfirler

46. Ve onun içinde onlar üzerine nefse nefs ve


göze göz ve buruna burun ve kulağa kulak ve dişe
diş ve yaralara karşılıklı ödeşme yazdık ki kim onu
sadaka olarak verirse de o onun için kefarettir. Ve
kim asla Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse ki işte
onlar, onlardır o zalimler.
47. Ve onların izi üzerine onun öncesinde mevcut
bulunan Tevrat’tan olan için düzeltici olarak
ardlarından Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Ve ona
yol gösterici ve önemseyenlere öğüt olan Tevrat’tan
olup ellerinde bulunanı düzeltici ve yol gösterici ve
aydınlatıcı İncil’i verdik.

48. Ve mutlaka İncil ehli onun içindeki Allah’ın


indirdikleri ile hükmetsinler. Ve kim asla Allah’ın
indirdiği ile hükmetmezse ki işte onlar onlardır o
yoldan çıkanlar.

49. Ve sana, ondan önce var olup da mevcut olan


o kitaptan olanı düzeltici ve ona inandırıcı olarak o
kitabı indirdik ki aralarında Allah’ın indirdiğiyle
hükmet ve sana gelen o gerçek ötesinde, onların
heveslerine uyma. Sizden her biriniz için bir yasa ve
bir takip yol-yöntemi kıldık. Ve eğer Allah gerekli
görseydi, sizi mutlaka bir tek ümmet kılardı. Ve
lakin size verdikleriyle sizi denemesi içindir ki
hayırlarda yarışın. Topluca başvuru dönüşü
Allah’adır ki içinde ihtilafa düştüğünüzü size
bildirecektir.
50. Ve de aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve
onların heveslerine uyma. Ve onlardan, Allah’ın
sana indirdiğinin bir kısmından seni fitnemelerinden
korun. Ki zıtlaşırlarsa bil ki kesin olarak Allah bir
kısım günahlarını onlara isabet ettirmek istiyor. Ve
kesinlikle insanların çoğu mutlaka o yoldan
çıkanlardır.

51. O cahiliye devri hükmünü mü arıyorlar? Ve


yakinen bilen bir toplum için Allah’tan daha iyi
hüküm veren kimdir?

52. Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları veli


edinmeyin. Onların bazıları bazılarının velisidir. Ve
sizden kim onları veli edinirse ki kesinlikle o
onlardandır. Kesinlikle Allah, O, o zalim toplumu
doğru yola iletmez.

53. Ki o kalplerinde hastalık bulunanların onların


içine koşuştuklarını görürsün. Derler ki : “Biz
kuşatma isabet etmesinden çekiniyoruz”. Ki
beklenmektedir ki Allah bir fetih durumu veya
indinden bir görev oluşturur da benliklerinde
gizledikleri üzerine pişman olanlara dönüşürler.
54. Ve iman edenler derler ki: “Bunlar mıdır,
kesinlikle mutlaka sizinle beraber olduklarına dair
sözlerini güçlendirmek için Allah üzerine yemin
edenler?”. Onların bütün çalışmaları boşa gitti de
hasar edenlere dönüştüler.

55. Ey İnananlar! Sizden kim dininden geri dönerse


ki Allah, O’nun sevdiği ve onların O’nu sevdiği, o
inananlara karşı alçak gönüllü, o kâfirlere karşı
yaptırım güçlü, Allah yolunda çabalayan ve yerenin
yermesinden korkmayan bir toplum getirecektir.
İşte o Allah’ın fazlıdır. Onu uygun gördüğüne verir.
Ve Allah geniş olanak sahibidir, âlimdir.

56. Kesin olarak sizin veliniz Allah ve O’nun resulü


ve o, namaz kılanlar ve zekât veren ve rükû eden
müminlerdir.

57. Ve kim Allah’ı ve resulünü ve inananları veli


edinirse ki kesinlikle Allah’ın grubudur o galip
olanlar.

58. Ey İnananlar! Sizden önce Kitap Verilenlerden


dininizi alay ve eğlence edinenleri ve o kâfirleri
veliler edinmeyin. Ve inananlar olduysanız Allah’ı
önemseyin.

59. Ve namaza nidayla çağırdığınızda onu alay ve


eğlence edinirler. İşte o, onların akıl etmeyen bir
topluluk olmasındandır.

60. De ki: Ey Kitap Ehli! Kesinlikle sizin çoğunuz


yoldan çıkanlarken, bizden sadece Allah’a ve bize
indirilene ve önceden indirilene inanmamız
nedeniyle mi intikam alıyorsunuz?

61. De ki: Allah indinde bedel bakımından işte


ondan daha kötüsünü size bildireyim mi? Allah’ın
lanet ettiği ve gazabına uğrattığı ve onlardan o
maymunlar ve o domuzlar ve o tağuta
(Hermetizme, Tasavvufa, Kabalizme) kulluk eden
kıldığı kişiler, işte onlar durum bakımından daha
kötü durumdalardır ve onlar doğru yol seviyesi
olarak daha sapkınlardır.

62. Ve size geldiklerinde derler ki: “İnandık”. Ve o


kâfirlikle girmişlerdir ve onlar onunla çıkmış
olanlardır. Ve Allah gizlemekte olduklarını en iyi
bilendir.

63. Ve onlardan çoğunu günah içinde ve


düşmanlığa ve yasadışı kazanç edinmeye koşuşturur
görürsün. Ne kötüdür işlemekte oldukları!

64. Eğiticilerinin ve kurumsal olanlarının onlara


günah söz söylemeyi ve yasadışı kazanç edinmeyi
yasak etmeleri gerekmez miydi? Ne kötüdür sanayi
eder oldukları!

65. Ve Yahudiler “Allah’ın eli bağlıdır” dediler.


Dedikleri nedeni ile onların elleri bağlandı ve
lanetlendiler. Aksine, O’nun iki eli cömertçe açıktır.
Nasıl uygun görürse infak eder. Ve sana
Rabb’inden indirilen onlardan çoğunu azgınlık ve
inkâr olarak mutlaka artırır. Ve onların arasına
kıyamete gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin
sergiledik. Her defasında savaş ateşini
tutuşturduklarında Allah onu söndürdü. Ve
yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Ve Allah, O, o
bozguncuları sevmez.
66. Ve eğer Kitap Ehli inansa ve önemseyip
gereğini yapsa, mutlaka onların kötülüklerini
örterdik ve mutlaka onları nimet cennetlerine dâhil
ederdik.

67. Ve eğer, kesinlikle onlar Tevrat’ı ve İncil’i ve


Rabb’lerinden onlara indirileni (Kur’an’ı)
uygulasalardı, mutlaka üstlerinden ve ayaklarının
altından edinirlerdi. Orta yollu bir ümmet
onlardandır ve onların çoğu yaptıkları ne kötü
olanlardır.

68. Ey Resul! Rabb’inden sana indirileni ulaştır! Ve


asla yapmazsan ki Allah, O seni insanlardan
korurken de O’nun risâletini ulaştırmadın
(demektir). Kesinlikle Allah, O kâfirler toplumunu
doğru yola iletmez.

69. De ki: Ey Kitap Ehli! Tevrat’ı ve İncil’i ve


Rabb’inizden size indirileni uygulamadıkça bir şey
üzerinde değilsiniz. Ve Rabb’inden sana indirilen
onlardan çoğunu azgınlık ve küfür olarak mutlaka
artırır ki o kâfirler toplumu üzerine tasalanma.
70. Kesinlikle, o inananlar ve oYahudiler ve o
Sabiler ve o Hıristiyanlar, kim Allah’a ve o ahiret
gününe inanır ve düzeltici işler işlerse ki onlar
üzerine korku yoktur ve onlar hüzünlenenlerden
değillerdir.

71. Mutlaka İsrailoğullarından söz almıştık ve onlara


resuller göndermiştik. Resuller nefislerinin
hoşlanmadığı ile onlara geldiği her defasında bir
bölüm yalanladı ve bir bölüm katletti.

72. Ve bir fitne olamayacağını hesap ettiler de


körleştiler ve sağırlaştılar. Sonra Allah tövbelerini
kabul etti. Sonra onların çoğu körleşti ve sağırlaştı.
Ve Allah işlediklerini görendir.

73. O “Kesinlikle Allah, o Meryem oğlu Mesih’tir”


diyenler mutlaka küfretmişlerdir. Ve Mesih dedi ki:
“Ey İsrailoğulları! Rabb’im ve Rabb’iniz olan Allah’a
kulluk edin. Kesin olan, Allah’a ortak koşan o kişiye
ki Allah ona cenneti haram etmiştir ve onun
barınağı ateştir. Ve yardım edenler o zalimler için
değildir”.
74. O “Kesinlikle Allah üçün üçüncüsüdür” diyenler
mutlaka küfretmişlerdir. Ve bir tek Tanrı’dan başkası
tanrıdan değildir. Ve mutlaka söylediklerinden asla
vazgeçmezlerse, onlardan o kâfirlere elem verici bir
azap mutlaka dokunacaktır.

75. Ki Allah’a tövbe etmezler ve O’ndan hoşgörü


dilemezler mi? Ve Allah hoş görendir, özel
merhamet edendir.

76. Meryem oğlu Mesih bir resulden başkası


değildir. Ve ondan önce resuller gelip geçmiştir. Ve
onun annesi dosdoğrudur. Her ikisi de yemekle
beslenenlerdi. Onlar için ayetleri nasıl açıkladığımıza
bir bak! Sonra bak, nasıl saptırılıyorlar!

77. De ki: Allah’tan başka size zarar ve fayda


vermeye malik olmayana mı kulluk ediyorsunuz? Ve
Allah, O işitendir, bilendir.

78. De ki: Ey Kitap Ehli! Haksız olarak dininizde


taşkınlık etmeyin. Ve daha önce sapıtmış ve çoğunu
saptırmış ve doğru yol seviyesinden ayrılmış bir
toplumun heveslerine uymayın.
79. İsrailoğullarından o inkâr edenler, Davud’un ve
Meryem oğlu İsa’nın diliyle lanetlendiler. İşte o,
isyan etmeleri ve aşırıya gider olmaları nedeniyledir.

80. Onlar o yaptıkları benimsenemez olandan vaz


geçirmeyenler oldular. Yapmakta oldukları ne kötü
idi!

81. Onlardan çoğunun kâfirleri veli edindiklerini


görürsün. Allah onlardan hoşnutsuz oldu diye
nefislerinin önceden sunduğu onlar için ne kötüdür!
Ve onlar o azap içinde kalıcı olanlardır.

82. Ve eğer Allah’a ve Nebi’ye ve ona indirilene


iman etmiş olsalardı, onları veliler edinmezlerdi. Ve
lakin onların çoğu yoldan çıkanlardır.

83. İnsanlardan o inananlara daha şiddetli düşman


olarak mutlaka Yahudileri ve o, Allah’a ortak
koşanları bulursun. Ve mutlaka onlardan o
inananlara sevgice en yakın olarak “Kesinlikle biz
Nasarayız” diyenleri bulursun. İşte o, onlardan
keşişlerin ve ruhbanların bulunmasından ve
büyüklük taslamamalarındandır.
84. Ve o resule indirileni duydukları zaman, o
gerçekten tanıdıkları nedeniyle gözlerinden yaşlar
boşandığını görürsün. Derler ki: “Rabb’imiz! İman
ettik ki bizi o şahit olanlarla beraber yaz.

85. Ve Rabb’imizin bizi o iyiler toplumu ile birlikte


katmasına imrenirken bize ne oluyor da Allah’a ve
o gerçekten bize gelene iman etmeyelim?”.

86. Ki Allah onları dedikleri nedeniyle altından


ırmaklar akan cennetler ile ödüllendirdi. Onlar
orada devamlı kalıcılardır. Ve işte o, o iyi
davrananların karşılığıdır.

87. Ve onlar ki küfredenler ve ayetlerimizi


yalanlayanlar, işte onlar, onlar cehim halkıdır.

88. Ey İnananlar! Allah’ın sizin için helal ettiği


temizleri haram kılmayın ve haddi aşmayın.
Kesinlikle Allah, O, o haddini aşanları sevmez.

89. Ve Allah’ın sizi rızıklandırdığının hepsinden


temiz ve helal olarak kullanın, yiyin. Ve inandığınız
Allah’ı önemseyin.
90. Allah sizi yeminlerinizdeki boş sözle sorumlu
tutmaz. Ve lakin söz vererek akitleştiğinizden
sorumlu tutar ki onun kefareti ailenize yedirdiğinizin
ortalamasından on düşkünü yedirmek veya
giydirmek veya boyunduruk altında bir kişiyi
özgürleştirmektir ki hiç bulamayan da üç gün oruç
tutar. İşte o yeminleriniz değiştirdiğinizde
yeminlerinizin kefaretidir. Ve söz verdiğinizde
sözlerinizi tutun. İşte onun gibi Allah ayetlerini sizin
için açıklıyor. Olabilir ki şükredersiniz.

91. Ey İnananlar! Kesi olan: İçki ve kumar ve putlar


ve fal okları o şeytanın işinden kargaşa sebebidir ki
ondan kaçının. Olabilir ki başarıya ulaşabilirsiniz.

92. Kesin olan: O şeytan içki ve kumar içindekiyle


aranızda düşmanlık ve kin oluşturmak ve sizi Allah’ı
hatırlamaktan ve namazdan alıkoymak ister ki
tamamen yasaklayanlar mısınız?

93. Ve Allah’a itaat edin ve o resule itaat edin ve


sakının. Ki mutlaka aksine davranırsanız da, bilin,
kesin olarak resulümüz üzerine olan o apaçık
tebliğdir.
94. O iman edenler ve salih amellerde bulunanlar
için önemseyip gereğini yaptıkları ve iman ettikleri
ve salih amellerde bulundukları, sonra önemseyip
gereğini yaptıkları ve iman ettikleri ve sonra
önemseyip gereğini yaptıkları ve iyilikte
bulunduklarında yedikleri içinde bir sakınca yoktur.
Ve Allah; O, o iyilik yapanları sever.

95. Ey iman edenler! Allah görünmez iken O’ndan


kimin korktuğu bilmesi için sizi ellerinizin ve
mızraklarınızın erişeceği bir avlanma ile mutlaka
dener. Ki kim işte ondan sonra sınırı aşarsa ki onun
içindir acı verici azap.

96. Ey İnananlar! İhramlı iken av katletmeyin. Ve


sizden kim müteammiden onu katlederse cezası
benzer nimet hayvanlardan, öldürdüğü kadar
olduğuna içinizden iki adalet sahibi kimsenin
hükmettiği, Kâbe’ye ulaşacak bir hediye veya
düşkünlere yemek yedirme kefareti veya işlediğinin
vebalini tatmak için işte ona denk oruç tutmadır.
Allah geçmiştekileri affetmiştir ve kim tekrara geri
dönerse ki Allah ondan intikam alır. Ve Allah
yaptırım güçlüdür, intikam sahibidir.

97. Deniz avı ve onun yiyeceği size ve yolculara


meta olarak helal kılındı. Ve ihramlı bulunduğunuz
sürece kara avı size haram kılındı. Ve O’nun
huzuruna toplanacağınız Allah’ı önemseyin.

98. Allah insanlar için bulunan Kâbe’yi, kısıtlamalı o


evi ve kısıtlamalı ayı ve kurbanı ve hediyelikleri
insanların ayakta kalması için kıldı. İşte o, Allah’ın
göklerdeki ve yerdekileri bildiğini ve kesinlikle
Allah’ın her şeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir.

99. Bilin! Kesinlikle Allah misillemede şiddetlidir. Ve


kesinlikle Allah hoşgörülü özel merhametlidir.

100. O resulün üzerindeki tebliğden başkası değildir.


Ve Allah, O sizin açığa vurduğunuzu ve gizli
tuttuğunuzu bilir.

101. De ki: “Zararlının çokluğu acayibine gitse de


yararlı ve zararlı aynı düzeyde değildir. Ki ey
entelektüel akıl sahipleri Allah’ı önemseyin. Olabilir
ki başarıya ulaşabilirsiniz.
102. Ey İnananlar! Size açığa çıkarılınca sizi olumsuz
etkileyecek şeyleri sormayın. Ve Kuran indirilirken
onları sorarsanız sizin için açığa çıkarılır. Allah
onlardan affetmiştir. Ve Allah hoşgörülüdür,
yumuşak davranandır.

103. Sizden öncesinde bir toplum onu sormuştu.


Sonra onunla kâfirlere dönüştüler.

104. Allah kulağı çentilen ve salıverilen ve erkek dişi


ikizler doğuran ve on defa yavrulamasından ötürü
yük vurulmayan özel hayvanlar kılmadı. Ve lakin o
inkâr edenler Allah’a karşı o yalanı uydururlar ve
onların çoğu akıl edemeyenlerdir.

105. Ve onlara “Allah’ın indirdiğine ve o resule


doğru gelip yücelin” denildiği zaman, “Babalarımızı
üzerinde bulduğumuz bize yeter” derler. Ve eğer
ataları hiçbir şey bilmiyor oldularsa ve rehberlik
edemiyorlarsa da mı?

106. Ey iman edenler! Siz kendiniz üzerinizesiniz. Siz


doğru yolda olunca sapan kimse size zarar
veremez. Topluca başvuru dönüşü Allah’adır ki O
işlemekte olduğunuz size iyice bildirir.

107. Ey İnananlar! Ölüm birinize hazır olduğu


zaman vasiyet ederken içinizden iki adil kimseyi
veya yolculukta olup da başınıza ölüm musibet
edecekse namazdan sonra
alıkoyacağınız, çelişkideyseniz ki “Ve eğer akraba
bile olsa yeminle hiçbir değeri değiştirmeyeceğiz ve
Allah’ın şahitliğini gizlemeyeceğiz, kesinlikle biz o
zaman mutlaka günahkârlardan oluruz” diye yemin
eden sizden olmayan diğer iki kişiyi şahit tutun.

108. Ki ikisinin günahı hak ettikleri aleyhinde bilgi


alınırsa da onların aleyhlerine hak iddia ettikleri
diğer iki kişi daha layık olarak bunların yerine geçer
ki “Bizim şehadetimiz onların şehadetinden daha
doğrudur ve biz haddi aşmadık, o zaman kesinlikle
biz zalimlerden oluruz.” diye Allah’a yemin ederler.

109. İşte o, şehadet ilgisi üzerinde bulunmalarına


veya yeminden sonra yeminlerinin
reddedileceğinden korkmalarına daha yakındır. Ve
Allah’ı önemseyin ve dinleyin. Ve Allah, O, o yoldan
çıkan topluma hidayet etmez.

110. O gün Allah resulleri toplar da der ki; Size ne


cevap verildi? Derler ki: Bizim bir bilimimiz yoktur.
Kesinlikle sen, sensin o bilinmeyenleri bilen.

111. O zaman Allah dedi ki: “Ey Meryem oğlu İsa!


Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla! O
zaman seni Ruhül Kudüs ile destekledim. Sen
beşikte iken ve yetişkin çağındayken insanları
konuşturuyordun. Ve o zaman sana kitabı ve
hikmeti ve Tevrat’ı ve İncil’i öğrettim. Ve o zaman
benim iznimle o çamurdan kuş görünüşünde
biçimlendirdin de ona üfledin ki benim iznimle o bir
uçan oluyordu. Ve yine benim iznimle kataraktlı
körü ve lepralıyı iyileştiriyordun. Ve o zaman ölüleri
benim iznimle çıkarıyordun. Ve o zaman
İsrailoğullarını senden engelledim; O zaman o
açıklamaları onlara getirdin de onlardan inkâr
edenler dediler ki: “Bu ise sadece apaçık bir
sihirdir”.
112. Ve o zaman Havarilere “Bana ve resulüme
inanın” diye vahiy ettim. Dediler ki: “İnandık.
Kesinlikle bizim müslümanlığımıza şahit ol”.

113. O zaman Havariler dediler ki: “Ey Meryem oğlu


İsa! Rabb’in bize gökten bir sofra indirmeye güç
yetirebilecek mi?”. Dedi ki: “İnananlardan
olduysanız Allah’ı önemseyin”.

114. Dediler ki: “Biz istiyoruz ki ondan yiyelim ve


kalplerimiz mutmain olsun ve sen bize doğru
söylemişsin bilelim ve biz onun üzerine şahitlerden
olalım”.

115. Meryem oğlu İsa dedi ki: “Allah’ım! Rabb’imiz!


Bize, bizim öncüllerimize ve bizden sonra
geleceklere gelenek ve senden bir ayet olarak
gökten bir sofra indir ve bizi rızıklandır ve sen o
rızık verenlerin en hayırlısısın”.

116. Allah dedi ki: “Kesinlikle ben onu sizin üzerinize


indirenim ki sonra sizden kim inkâr ederse de
kesinlikle ben âlemlerde kimseye etmediğim azapla
ona çok azap ederim”.
117. Ve o zaman, Allah dedi ki: “Ey Meryem oğlu
İsa! Sen mi insanlara: Beni ve annemi Allah’tan
başka iki tanrı edinin” dedin? Dedi ki: “Sen her
şeyden ilintisiz yegâne egemen olansın, gerçek
olmayan bir şeyi söylemem benim için olamaz. Onu
demiş olan olsam ki sen onu bilmiş olursun. Sen
benim nefsimde olanı bilirsin ve ben senin nefsinde
olanı bilmem. Kesinlikle sen, sensin o bilinmeyenleri
bilen.

118. Ben onlara sadece senin bana emrettiğin


“Benim ve sizin Rabb’iniz olan Allah’a kulluk edin”
den başkasını söylemedim. Ve aralarında olduğum
müddetçe onlar üzerine şahit oldum ki sen beni
vefat ettirince onlar üzerinde özellikle sen
gözetmen oldun. Ve sen her şey üzerine şahitsin.

119. Onlara azap edersen ki kesinlikle onlar senin


kullarındır. Ve onları hoş görürsen ki kesinlikle sen,
sensin yaptırım güçlü olan, hâkim”.

120. Allah dedi ki: “Bu, doğrulara doğruluklarının


fayda verdiği gündür. Altlarından ırmaklar akan
cennetler onları içindir. Onlar orada devamlı ve
zamanın sonuna kadar kalıcılardır. Allah onlardan
razıdır ve onlar Allah’tan razıdır. İşte o, o büyük
kurtuluştur”.

121. Göklerdekilerin ve yerdekilerin ve onların


içlerindekilerin mülkiyeti Allah’ındır. Ve O, her şey
üzerine kadirdir.

6. Enam Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Tapınılacak hayranlık gökleri ve yeri biçimlendiren,


karanlıklar ve aydınlık kılan Allah içindir. Sonra o
kâfirler ki Rabb’lerine denk kılıyorlar.

3. O, O’dur ki sizi çamurdan biçimlendirdi. Sonra bir


ecel (son) belirledi. Ve isimlendirilmiş bir ecel O’nun
indindedir. Sonra inatla tartışanlar oldunuz.

4. Ve O, göklerde ve yerde Allah’tır. O, sizin


gizlediğinizi ve açığa vurduğunuzu bilir. Ve ne
kazandığınızı bilir.
5. Ve onlara Rabb’lerinin ayetlerinden bir ayet
ulaşmasın, ondan ancak yüz çevirenler oldular.

6. Ki onlara o gerçek gelince onu yalanlamışlardır ki


alaya alır olduklarının bilgileri onlara ulaşacaktır.

7. Onlardan önce nice nesilleri yok ettiğimizi hiç


görmezler mi? Onları yeryüzünde sizi hiç
yerleştirmediğimiz yerde yerleştirdik ve göğü
üzerlerine sağanak yağmur olarak gönderdik ve
onların altlarından akan ırmaklar kıldık da onları ağır
suçlarından ötürü helak ettik ve ardlarından başka
bir toplum inşa ettik.

8. Ve eğer sana o kitabı kâğıtta yazılı olarak indirmiş


olsak da elleriyle onu yoklasalar o kâfirler mutlaka
derler ki: “Bu ise sadece apaçık bir sihirdir”.

9. Ve dediler ki: “Ona bir melek indirilmeli değil


miydi?”. Ve eğer bir melek indirsek o iş mutlaka
yerine getirilirdi. Sonra onlara fırsat tanınmazdı.

10. Ve eğer onu biz bir melek kılsaydık, mutlaka


onu bir adam kılardık ve onları düştükleri yanılgıya
mutlaka düşürürdük.
11. Ve senden önce resullerle mutlaka alay
edilmişti de onlardan alay edenleri alay ettikleri şey
kuşatıverdi.

12. De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın. Sonra


yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna göz atın”.

13. De ki: “Göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?”,


De ki: “Allah’ındır”. O, merhamet etmeyi kendi
üzerine yazdı. Mutlaka sizi kıyamet gününe doğru
toplayacaktır. Onun içinde çelişki yoktur. Kendilerini
hasara uğratanlar ki onlar inanmazlar.

14. Ve gecede ve gündüzde sakin olan O’nundur.


Ve O işitendir, bilendir.

15. De ki: “Gökleri ve yeri ayırıp açığa çıkaran ve O


besleyen ve beslenmeyen Allah’tan başka veli mi
edineyim?”. De ki: “Kesinlikle ben islâm olanların
öncüsü olmakla ve Allah’a ortak koşanlardan
olmamakla emrolundum”.

16. De ki: Kesinlikle ben Rabb’ime karşı gelirsem


büyük günün azabından korkarım.
17. O gün kim ondan çevrilirse ki O ona rahmet
etmiştir. Ve işte o apaçık kurtuluştur.

18. Ve Allah sana bir zorluk dokundurursa onu


ondan başka giderecek yoktur. Ve sana bir hayır
dokundurursa O, her şeyi ayarlamaya güç
yetirendir.

19. Ve O, kulları üzerinde baskı sahibi olandır. Ve


O hâkimdir, haberdardır.

20. De ki: Bilirkişilik eden olarak hangi şey daha


saygınlık olarak büyüktür? De ki: Allah ki benimle ve
sizin aranızda bilirkişidir. Ve bu Kuran bana sizi ve
ulaştığı kimseleri onunla uyarmam için vahyolundu.
Ve kesinlikle siz mi Allah’la beraber başka tanrılar
bulunduğuna mutlaka bilirkişilik ediyorsunuz? De
ki: Ben bilirkişilik etmem. De ki: Kesin olan: O
yegâne Tanrı’dır. Ve kesinlikle ben ortak
koşmanızdan uzak bağışığım.

21. O Kitap Verdiklerimiz ki onu kendi oğullarını


tanıdıkları gibi tanırlar. O kendilerine ziyan edenler
ki işte onlar inanmazlar.
22. Ve Allah adına yalan kurgulayandan veya
O’nun ayetlerini yalan sayandan daha zalim kimdir?
O kesin ki zalimler başarıya ulaşamaz.

23. Ve bir gün onların tümünü toplarız. Sonra o


ortak koşanlara deriz ki: “O iddia eder olduğunuz
ortaklarınız nerede?”.

24. Sonra onların fitnesi asla “Vallahi Rabb’imiz biz


müşriklerden olmadık” demelerinden başka olmaz.

25. Kendileri aleyhine nasıl yalan söylediklerini


gözlemle. Ve uydurmakta oldukları onlardan sapıp
gitti.

26. Ve onlardan kimileri sana kulak verirler. Ve biz


onu anlarlar diye kalplerinin üstüne kılıflar ve
kulaklarının içine ağırlık kıldık. Ve bütün ayetleri
görseler yine ona inanmazlar. Hatta sana
geldiklerinde seninle mücadele ederler. O kâfirler
derler ki: “Bu ancak öncekilerin düzmeceleridir”.

27. Ve onlar ki ondan men ederler ve ondan uzak


dururlar. Ve oysa sadece kendilerini helak ederler
ve şuurunda değillerdir.
28. Ve ateşin üzerine doğru durdurulduklarında
“Ah! Keşke biz geri döndürülsek ve Rabb’imizin
ayetlerini inkâr etmesek ve müminlerden olsaydık!”
dediklerini eğer bir görsen!

29. Aksine, daha önce gizledikleri onlar için açığa


çıktı. Ve eğer geri döndürülseler yine kendilerine
yasak edilen şeylere dönerler. Ve kesinlikle onlar
mutlaka yalancılardır.

30. Ve dediler ki: “O ancak dünya hayatımızdır ve


biz tekrar diriltilenler değiliz”.

31. Ve eğer Rabb’lerinin huzurunda


durduruldukları zaman onları bir görsen! O dedi ki
“Bu gerçek değil midir?” Onlar dediler ki: “Gerçektir
ve Rabbimiz”. Dedi ki: “Ki inkârınız sebebiyle tadın
azabı!”.

32. Allah’la mülakat yapmayı yalanlayanlar ziyana


uğramışlardır. Hatta kıyamet saati onlara ansızın
gelince, yüklerini arkalarına yüklenerek derler ki:
“Geri kaldıklarımızdan ötürü yazıklar olsun bize”.
Dikkat edin yüklendikleri ne kötüdür!
33. Ve dünya hayatı oyun ve eğlenceden başkası
değildir. Ve ahiret yurdu, önemseyip gereğini
yapanlar için daha iyidir ki akıl etmiyor musunuz?

34. Kesinlikle onların söylediklerinin seni üzdüğünü


bilmişizdir ki kesinlikle onlar seni yalanlamıyorlar. Ve
lakin o zalimler Allah’ın ayetlerini değersiz, yetersiz
buluyorlar.

35. Ve senden önce resuller mutlaka yalanlandılar


da kendilerine yardımımız gelene kadar
yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabrettiler.
Ve Allah’ın kelimelerini değiştiren yoktur. Ve
mürsellerin haberlerinden sana mutlaka gelmiştir.

36. Ve onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse,


güç yetirebilirsen yerde bir tünel veya gökte bir
merdiven araştır da onlara bir ayetle gel. Ve eğer
Allah uygun görseydi mutlaka onları hidayet
üzerinde toplardı ki cahillerden olma!

37. Kesin olan, kulak verenler daveti kabul ederler.


Ve ölüleri, onları Allah diriltir. Sonra O’na doğru
başvuruya döndürülürler.
38. Ve dediler ki: Ona Rabb’inden bir ayet
indirilmeli değil miydi? De ki: Kesinlikle Allah ayet
indirmeye kadirdir. Ve lakin onların çoğu bilmezler.

39. Ve yeryüzünde hiçbir karasal yabani hayvan ve


iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi birer
ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi atlayıp
geçmedik. Sonra hepsi Rabb’lerine doğru
toplanırlar.

40. Ve o, ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar


içindeki sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi uygun
görürse onu şaşırtıp saptırır ve kimi uygun görürse
onu doğru yol üzerinde kılar.

41. De ki: Gördünüz mü? Size Allah’ın azabı veya


kıyamet saati gelse, doğru sözlü iseniz Allah’tan
başkasına mı yalvarırsınız?

42. Aksine, sadece O’na yalvarırsınız da O uygun


bulursa yalvardığınızı giderir. Ve ortak koştuklarınızı
unutursunuz.
43. Ve senden önceki ümmetlere resuller
göndermiştik de olabilir ki çekinirler diye onları
baskın ve sıkıntıyla yakaladık.

44. Onlara baskınımız geldiği zaman ki korkup


çekinmeleri gerekmez miydi? Ve lakin kalpleri
katılaştı ve o şeytan işlemekte olduklarını onlara
güzel gösterdi.

45. Ki onlara onunla hatırlatılanı unutunca da


onlara her şeyin kapısını açtık. Hatta onlara verilen
ile ferahladıkları zaman onları ansızın yakaladık da
o zaman onlar ümitsiz olanlardan oldular.

46. Ki zalim toplumun ardı kesildi. Ve tapınılacak


övgü, Âlemlerin Rabb’i Allah’a mahsustur.

47. De ki: Gördünüz mü? Eğer Allah işitmenizi ve


görmenizi giderir ve kalplerinize mühür vurursa,
Allah’tan başka tanrılardan kim size onu getirebilir?
Gözlemle, ayetlerimizi nasıl türlü türlü açıklıyoruz.
Sonra onlar kaçınıyorlar?
48. De ki: Gördün mü? Allah’ın azabı ansızın veya
açıkça gelirse zalimler topluluğundan başkası mı
helak olur?

49. Ve mürsel olarak görevlendirilenleri müjdeci ve


uyarıcı haricinde göndermiyoruz. Ki kim inanır ve
ıslah ederse onlar üzerine korku yoktur ve onlar
hüzünlenenlerden değillerdir.

50. Ve o, ayetlerimizi inkâr edenler ki yoldan


çıkmaları nedeni ile onlara azap dokunacaktır.

51. De ki: “Size Allah’ın hazineleri yanımdadır’


demiyorum ve gaybı bilmiyorum ve size ‘Ben
meleğim’ demiyorum. Ben ise sadece bana
vahyolunana uyuyorum”. De ki: “Görenle görmeyen
bir seviyede midir? Ki düşünmez misiniz?”.

52. Ve Rabb’lerinin huzurunda toplanacaklarından


korkanları onunla uyar. Onlar için O’ndan başkası
veli ve şefaatçi değildir. Olabilir ki onlar
önemseyerek gereğini yaparlar.

53. Ve sabah ve akşam Rabb’lerine onun rızasını


isteyerek dua edenleri kovma. Onların hesabından
senin üzerine bir şey yoktur ve senin hesabından
onların üzerine bir şey yoktur ki onları kovarsan
zalimlerden olursun.

54. Ve işte onun gibi “Aramızdan Allah bunları mı


memnun etti?” demeleri için onların bazılarını
bazıları ile denedik. Allah şükredenleri en iyi bilen
değil midir?

55. Ve ayetlerimize inananlar sana gelince onlara


de ki: Selâm sizin üzerinizedir. Rabb’iniz kendi
üzerine merhamet yazdı. Kesinlikle o ki içinizden
kim cehaletle bir kötülük işler sonra arkasında tövbe
eder ve kendini ıslah ederse kesinlikle O (Allah)
hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

56. Ve işte onun gibi ayetleri iyice ayırıp


açıklıyoruz. Ve ağır suçluların yol-yönteminin açıkça
ortaya çıkması için.

57. De ki: Kesinlikle ben Allah’tan başka


yalvardıklarınıza kulluk etmekten menolundum. De
ki: Sizin heveslerinize uymayacağım. Uyarsam o
zaman ben şaşırıp sapmışımdır ve doğru yolda
gidenlerden değilimdir.

58. De ki: “Kesinlikle ben Rabb’imden açıklayıp


ispatlayıcı bir belge üzerindeyim ve siz onu
yalanladınız. Acele istediğiniz benim yanımda
değildir. Hüküm vermek ise sadece Allah’ındır. O,
gerçeği açıklar. Ve O ayrıştıranların en iyi durumda
olanıdır.

59. De ki: Eğer acele istediğiniz şey kesin olarak


benim imkânlarımda olsaydı mutlaka benimle sizin
aranızdaki iş uygulanırdı. Ve Allah zulmedenleri en
iyi bilendir.

60. Ve bilinmeyenin kilit noktaları O’nun


yanındadır. Onları O’ndan başkası bilmez. Ve
karada ve denizde olanları bilir ve bir yaprak
düşmez ki onu O bilmesin ve yerin karanlıklarında
bir tane ve kuru ve yaş yoktur ki açıklayan kitap
içinde olmasın.

61. Ve O ki geceleyin size vefat ettirendir ve


gündüz ne etkinlikte bulunduğunuzu bilir. Sonra
adlandırılmış ecelin gerçekleşmesi için gündüzün
sizi diriltir. Sonra dönüşünüz yine O’na doğrudur.
Sonunda O, işlemiş olduklarınızı size bildirecektir.

62. Ve O, kulları üzerinde kahredici olandır. Sizin


üzerinize hafızalar gönderir. Hatta sizden birinize
ölüm gelip çattığı zaman elçilerimiz onu vefat ettirir
ve onlar atlayıp geçmezler.

63. Sonra onların gerçek Mevlâları Allah’a


döndürülürler. Dikkat edin hüküm O’nundur. Ve O,
hesap görenlerin en süratlisidir.

64. De ki: Sizi kim karanın ve denizin


zorluklarından uzaklaştırıp kurtarır? Yalvararak ve
gizlice ona dua edersiniz: “Mutlaka bizi bundan
uzaklaştırıp kurtarırsan mutlaka şükredenlerden
olacağız”.

65. De ki: “Allah, O sizi ondan ve her felaketten


çekip kurtarır. Sonra siz de ortak koşarsınız.”.

66. De ki: “Üstünüzden ve ayaklarınızın altınızdan


size azap göndermeğe ve sizi taraftar yapıp
kiminize kiminizin hıncını tattırmağa kadir olan
O’dur.” Ayetleri nasıl açıkladığımızı gözlemle.
Olabilir ki düşünürler.

67. Ve senin toplumun onu yalan saydı. Ve o


doğru, gerçektir. De ki: “Ben sizin üzerinize vekil
değilim”.

68. Her bilgi için kararlaştırılmış yer ve zamanı


vardır. Siz onu bileceksiniz.

69. Ve ayetlerimiz ile çekişmeye dalanları görünce,


başka bir bahse dalıncaya kadar onlardan yüz çevir.
Ve ama o şeytan sana unutturursa hatırladıktan
sonra da zulmedenler topluluğu ile beraber
oturma.

70. Ve Allah’ın öğütlerini önemsemiş olanların


üzerine onların hesabından bir şey yoktur. Ve lakin
bir hatırlatmadır, olabilir ki onlar ciddiye alıp
önemseyebilirler.

71. O, dinlerini oyun ve eğlenceye alanları bırak. Ve


dünya hayatı onları aldattı. Ve bir kimse kazandığı
nedeniyle kötü davranışa uğramasın diye onunla
öğüt ver. Ve Allah’tan başkası ona veli ve şefaatçi
değildir. Ve eğer her türlü fidyeyi verse ondan
alınmaz. İşte onlar o, kazandıkları nedeni ile kötü
davranışa uğrayanlardır. İnkâr etmiş olmaları
nedeniyle onlar içindir kızgın içecek ve can yakıcı
azap.

72. De ki: Allah’tan başka bize fayda veya zarar


veremez olana mı dua edelim? Ve Allah bizi doğru
yola ilettikten sonra şeytanların yeryüzünde
saptırdığı, halkının hayret ettiği, “Bize gel!” diye
doğru yola çağırdıkları kimse gibi topuklarımız
üzerinde gerisin geri mi döndürüleceğiz? De ki:
Kesinlikle rehberlik O, rehber olan Allah’ın
rehberliğidir. Ve bize bizim Âlemlerin Rabb’i için
teslim olmamız emredildi.

73. Ve “Namazı kılın ve O’nu önemseyip göz


önünde bulundurun” diye. O’dur huzuruna
toplanacağınız.

74. O, O ki gökleri ve yeri gerçek ile yaratandır. Ve


o gün “Ol “ der de o var olur. Ve O’nun sözü
gerçektir. Ve sura üflendiği gün mülk O’nundur.
Anlaşılamayıp bilinemeyeni ve anlaşılıp bilineni
bilendir ve O, hâkimdir, haberdardır.

75. Ve o zaman İbrahim, babası Azer’e dedi ki:


“Putları (imgeleri) tanrı olarak mı ediniyorsun?
Kesinlikle ben seni ve toplumunu açık bir sapıklık
içinde görüyorum”.

76. Ve işte onun gibi yakinen bilenlerden olması


için İbrahim’e göklerin ve yerin yönetimini
gösteriyorduk.

77. Onun üzerini gece kaplayınca da bir takımyıldız


gördü, dedi ki: “İşte bu benim Rabb’im!”.
Takımyıldız batınca da dedi ki: “Batanları sevmem”.

78. Ay’ı doğarken görünce de dedi ki: “İşte bu


benim Rabb’im!”. Batınca da dedi ki: “Rabb’im bana
asla rehberlik etmeseydi mutlaka zalimler
topluluğundan olurdum”.

79. Güneş’i doğarken görünce de dedi ki: “İşte bu


benim Rabb’im, bu saygınlıkta daha
büyük!”. Batınca da dedi ki: “Ey toplumum!
Kesinlikle ben ortak koştuklarınızdan bağışığım”.
80. “Kesinlikle ben ilgimi katıksız olarak gökleri ve
yeri ayrıştırıp yaratana yönelttim ve ben ortak
koşanlardan değilim”.

81. Ve toplumu onunla tartışmaya girişti. Dedi


ki: “Beni doğru yola eriştirmişken Allah hakkında
benimle mi tartışıyorsunuz? Rabb’im bir şeyi uygun
görmesi dışında O’na ortak koştuklarınızdan
korkmuyorum. Rabb’im bilimce her şeyi kapsamıştır
ki düşünmez misiniz?

82. Ve siz Allah’ın size haklarında hiçbir otoriter


yetki indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaktan
korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden
nasıl korkarım! Biliyorsanız ki şimdi iki gruptan
hangisi emin olmakta gerçekçidir?”.

83. O iman edenler ve asla imanlarına zulüm


karıştırmayanlar ki işte onlar, onlar içindir emniyet.
Ve doğru yolu bulanlar onlardır.

84. Ve o, İbrahim’e, toplumuna karşı verdiğimiz


ikna edici delimizdir. Uygun gördüğümüzü
derecelerle yükseltiriz. Kesinlikle senin Rabb’in
hâkimdir, bilendir.

85. Ve ona İshak’ı ve Yakup’u hibe ettik. Her birine


hidayet ettik. Ve daha öncesinde Nuh’a hidayet
ettik. Ve onun soyundan Davud’a ve Süleyman’a ve
Eyyub’a ve Yusuf’a ve Musa’ya ve Harun’a. Ve iyi
davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.

86. Ve Zekeriya’ya ve Yahya’ya ve İsa’ya ve İlyas’a.


Hepsi iyilerdendir.

87. Ve İsmail’e ve Elyesa’ya ve Yunus’a ve Lût’a. Ve


hepsini âlemlerden fazlalıklı kıldık.

88. Ve atalarından ve soylarından ve


kardeşlerinden ve onlardan seçtik ve onları doğru
yola doğru rehberlik ettik.

89. İşte o, Allah’ın rehberliğidir. Kullarından uygun


gördüğü kişiye onunla rehberlik eder. Ve eğer ortak
koşsalardı işlemiş oldukları mutlaka onlardan iptal
olurdu.

90. İşte onlar o kitap ve hüküm ve nebilik


verdiklerimizdir. Ki bunlar onu inkâr ediyorlarsa bir
toplumu ona vekil kılmışız. Onlar onu inkâr edenler
değillerdir.

91. İşte onlar o, Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir ki


sen onların hidayetini model al. De ki: Ben onun
üzerine sizden bir ücret istemiyorum. O sadece
âlemlere bir hatırlatmadır.

92. “Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi”


dediklerinde Allah’ın hakkını gereği gibi
değerlendiremediler. De ki: Musa’nın insanlar için
nur ve yol gösterici olarak getirdiği o kitabı kim
indirdi? Sizin ve babalarınızın asla bilmediklerini
öğretildiğiniz onu, kâğıtlara kılıp bir kısmını açığa
çıkarırsınız ve çoğunu gizlersiniz. De ki:
“Allah”. Sonra onları daldıkları batak içinde bırak,
oyalansınlar.

93. Ve bu kitap (Kur’an), kendinden öncesinde


olup kendi zamanında bulunanları düzelten ve
şehirler anası (Mekke) halkını ve çevresindeki bütün
insanlığı uyarman için indirdiğimiz potansiyel
kılınmış bir kitaptır. Ve ahiret gününe iman edenler
bu kitaba iman ederler ve onlar namazlarını
muhafaza ederler.

94. Allah’a karşı yalan uydurandan veya kendisine


bir şey vahiy edilmemişken “Bana vahyolundu”
diyen ve “Allah’ın indirdiğinin benzerini ben
indireceğim” diyenden daha zalim kim olabilir? Ve
oysa o zalimleri ölümün dalgınlığı içinde ve
melekler ellerini uzatmış, “Nefislerinizi çıkarın,
bugün Allah’a karşı haksız yere söylediklerinizden
ve O’nun ayetlerine büyüklük taslamanızdan ötürü
alçaltıcı azapla cezalandırılacaksınız” dediklerinde
bir görsen!

95. Ve mutlaka ilk yarattığımızda olduğu gibi bize


yine yalnız başınıza gelmişsiniz ve size bahşetmiş
olduğumuz her şeyi arkanızda bıraktınız ve sizin için
şefaatçi olacağını iddia ettiğiniz şefaatçilerinizi
yanınızda görmüyoruz. Mutlaka aranızdaki bütün
bağlar kopmuştur ve iddia eder olduğunuz sizden
sapıp uzaklaşmıştır.
96. Kesinlikle Allah’tır taneyi ve çekirdeği çatlatan.
Ve o ölüden o diriyi çıkarır ve o diriden o ölüyü
çıkarandır. İşte o, Allah’tır ki nasıl saptırılırsınız!

97. Sabahı yarıp çıkaran ve geceyi bir sükûnet ve


Güneş’i ve Ay’ı hesap unsuru kılandır. İşte o,
yaptırım güçlü, âlim olanın takdiridir.

98. Ve O, O’dur ki gökcisimlerini (yıldızlar,


gezegenler, satellitler) kara ve denizin zorluklarında
sizin yol bulmanız için kılan. Bilen bir toplum için
ayetleri ayrıntılı olarak açıklamışızdır.

99. Ve O, O’dur ki; sizi bir tek dişi nefisten inşa etti
ki bir karar yeri-zamanı ve bir emanet yeri-zamanı
(inşa etti). Ayetlerimizi yorumlayabilen bir toplum
için ayrıntılı olarak açıklamışızdır.

100. Ve O, O’dur ki gökten sıvı indirdi de her şeyin


bitkisini onunla çıkardık ki ondan da yeşillikler
çıkardık. Ondan bir biri ile karıştırılabilir olan ve
olmayan birbiri üstüne yığılmış taneler ve
hurmaların tomurcuklarından taneli salkımlar ve
üzüm bahçeleri ve zeytin ve nar çıkardık. Ürün
verdiklerinde ürünlerine ve olgunlaşmalarını bir
gözlemleyin. Kesinlikle işte ondadır inananlar için
mutlak ayetler.

101. Ve onlar cinleri Allah’a ortaklar kıldılar ve onları


O’ yarattı. Ve bilim dışı olarak O’na oğullar ve kızlar
çıkarımı yaptılar. O, yegâne ilintisiz egemen olandır
ve onların vasıflandırdıklarından yücedir.

102. O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Nasıl


çocuğu olabilir? Ve asla dişi arkadaşı olmadı. Ve her
şeyi O biçimlendirdi ve O her şeyi bilendir.

103. İşte O, Allah rabbinizdir. O’ndan başka ilah


yoktur. Her şeyin biçimlendiricisidir ki O’na kulluk
edin ve O, her şeye üzerine vekildir.

104. Görüşler onu idrak edemez. Ve O’dur bütün


görüşleri idrak eden. Ve O’dur hassas davranan,
haberdar.

105. Size Rabb’inizden basiretler gelmiştir ki kim


görür anlarsa kendi lehine ve kim körlük ederse
kendi aleyhinedir. Ve ben sizin üzerinize bekçi
değilim.
106. Ve işte böylece onların sana “Sen ders almışsın”
demeleri için ve çokça bilen bir topluma onu
iyice açıklamamız için ayetleri türlü türlü çevirip
açıklıyoruz.

107. Rabb’inden sana vahiy edilene tabii ol. O’dan


başka tanrı yoktur ve müşriklerden yüz çevirip
onlarla ilgilenme.

108. Ve eğer Allah uygun görseydi onlar ortak


koşmazlardı. Ve biz seni onların üzerine bir bekçi
kılmadık ve sen onlar üzerine vekil değilsin.

109. Ve Allah’tan başkasına tapanlara sövmeyin ki


onlar da bilgisizce saldırarak Allah’a söverler. İşte
onun gibi biz her ümmete onların işlediklerini süslü
gösterdik. Sonra başvuru dönüşleri Rabb’lerinedir ki
O, onların işler olduklarını onlara bildirecektir.

110. Ve mutlaka onlara bir ayet gelirse ona (ayete)


mutlaka inanacaklarına dair söz vermelerini
desteklemek için Allah’a yemin ettiler. De ki: Kesin
olarak ayetler Allah indindedir. Ve sizi şuurlandıran
nedir? Kesin olarak o geldiğinde iman etmezler.
111. Ve yine ona hiç iman etmedikleri ilk durumdaki
gibi gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz ve onları
bocaladıkları azgınlıkları içinde bırakırız.

112. Ve eğer kesinlikle biz onlara melekler indirsek


ve ölüler onlarla konuşsa ve her şeyi bir araya
getirilip önceden karşılarına koysaydık Allah’ın
uygun görmesi dışında inanır olmazlardı. Ve lakin
onların çoğu ilgilenerek öğrenmek istemezler
(cahillik ederler).

113. Ve işte onun gibi biz her nebiye insan ve cin


şeytanlarını düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını
aldatma amaçlı olarak sözün süslüsünü vahiy
ederler. Ve eğer Rabb’in uygun görseydi onu
yapamazlardı ki onları uydurdukları ile bırak.

114. Ve ahirete inanmayanların gönüllerinin ona


meyletmesi için ve ona razı olmaları için
ve bulaşmakta olduklarına bulaşmaları için.

115. Allah size o kitabı ayrıntılı olarak indirmişken


ondan başka bir hakem mi isteyeyim?”. Ve Kitap
Verdiklerimiz kesinlikle onun Rabb’lerinden gerçek
olarak indirilmiş olduğunu bilirler ki sen
sorgulayanlardan olma!

116. Ve Rabb’inin kelimesi doğruluk ve adalet


bakımından tamamlandı. O’nun kelimeleri için
değiştirebilen yoktur. Ve O, işitendir, bilendir.

117. Ve yeryüzündekilerin çoğunluğuna itaat


edersen seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ise
sadece zanna uyarlar ve onlar ise sadece
varsayımda bulunurlar.

118. Kesinlikle senin Rabb’in, O, yolundan kimin


saptığını en iyi bilendir. Ve O doğru yolda olanları
en iyi bilendir.

119. Onun ayetlerine inanıyorsanız ki üzerine


Allah’ın ismi anılanlardan beslenin.

120. Ve size ne oluyor, üzerine Allah’ın adı


anılandan beslenmiyorsunuz? Ve O’ darda
kalmanızın dışında size haram olanları ayrıntılı
olarak açıklamıştır. Ve kesinlikle birçokları ki
hevesleri ile bilim dışı olarak mutlaka sapıtıyorlar.
Kesinlikle senin Rabbin haddi aşanları en iyi bilendir.
121. Ve kötülüğün açığını ve gizlisini bırakın.
Kesinlikle kötülük kazananlar, bulaşmış oldukları
nedeniyle cezalandırılacaklardır.

122. Ve o üzerlerine Allah’ın ismi asla anılmamışı


tüketmeyin. Ve kesinlikle o mutlaka yoldan
çıkmaktır. Ve kesinlikle şeytanlar velilerine sizinle
mücadele etmeleri için vahiy ederler. Ve onlara
itaat ederseniz mutlaka siz o ortak koşanlarsınız.

123. Ve ölü iken dirilttiğimiz ve ona insanlar


arasında onunla yürüdüğü bir aydınlık verdiğimiz
kimsenin benzetmesi, karanlıklar içinde kalıp ondan
çıkışı olmayan kimse gibi midir? İşte onun gibi
kâfirlere işler oldukları süslenildi.

124. Ve işte onun gibi biz her yerleşim yerinin önde


gelenlerini hileli düzen kurmaları için suç işleyenleri
kıldık. Ve onlar hileli düzeni kendilerinden başkasına
kuramazlar. Ve şuurunda değillerdir.

125. Ve onlara bir ayet geldiği zaman, derler ki:


“Allah’ın resullerine verilen bize verilinceye kadar
asla inanmayacağız”. Allah ki risaleti nerede ne
zaman kılacağını daha iyi bilir. Ağır suç işleyenlere
Allah indinde bir aşağılanma ve hile yapar olmaları
nedeniyle şiddetli bir azap isabet edecektir.

126. Ki kime Allah rehberlik etmeyi isterse onun


kafasını İslamiyet için açar. Ve kimi saptırmak isterse
onun kafasını göğe yükseliyormuş gibi dar ve
sıkıntılı kılar. İşte onun gibi Allah o kargaşayı o
inanmayanların üzerine kılar.

127. Ve bu, Rabb’inin doğru yollarından biridir. Biz


düşünüp etkilenen toplum için ayetleri ayrıntılı
olarak açıklamışızdır.

128. Onlar içindir Rableri katında selam yurdu. Ve


O, işlemiş oldukları nedeniyle onların velisidir.

129. Onların tümünü toplayacağı gün: “Ey cin aşireti


insanlardan çoğunu edinmiştiniz”. Ve insanlardan
onların velileri dediler ki: “Rabb’imiz! Bazımız
bazımızdan yararlanmak istedik ve bizim için son
kıldığın sona ulaştık”. Dedi ki: “O ateş sizin
ikametgâhınızdır. Allah’ın uygun görmesi dışında
orada devamlı kalıcılarsınız”. Kesinlikle senin
Rabb’in, hâkimdir, bilendir.

130. Ve işte onun gibi zalimlerin bir kısmını bir


kısmına kazandıkları nedeniyle veli ederiz.

131. Ey cin ve insan aşireti! Sizden, size ayetlerimi


anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi
uyaran resuller gelmedi mi? Dediler ki: “Kendi
aleyhimize şahitlik ederiz”. Ve dünya hayatı onları
aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine
şahitlik ettiler.

132. İşte o, asla Rabb’inin halkı habersiz iken


yerleşim yerlerini zulüm ile helak edici
olmamasındandır.

133. Ve hepsinin işlediklerine göre dereceleri vardır.


Ve Rabb’in onların işlediklerini bilmez değildir.

134. Ve senin Rabb’in, hiçbir şeye muhtaç değildir,


merhamet sahibidir. Uygun görürse sizi giderir ve
sizi diğer bir toplumun zürriyetinden inşa ettiği gibi
sizden sonra yerinize başkasını kılar.
135. Kesinlikle size vaat olunan yerine gelecektir. Ve
siz aciz kılacaklar değilsiniz.

136. De ki: “Ey toplumum! İmkânlarınız üzere çalışın.


Kesinlikle ben de çalışanım ki süreç akıbetinin kime
ait olacağını bileceksiniz. O kesin ki zulmedenler
başarıya ulaşamazlar.

137. Ve Allah’ın türettiği ekin ve hayvanlardan


Allah’a bir hisse kıldılar ki iddialarınca “Bu Allah
içindir ve bu ortaklarımız içindir” derler de ortaklar
için olan ki Allah’a eklenmez ve Allah için olan ki o,
ortaklarına eklenir. Verdikleri hüküm ne kötüdür.

138. Ve işte onun gibi ortakları müşriklerden çoğuna


mahvolmaları ve dinlerini karmakarışık etmeleri için
evlatlarını katletmeyi süslü gösterdi. Ve eğer Allah
uygun görseydi onu yapamazlardı ki onları
kurguladıklarıyla bırak.

139. Ve iddialarınca dediler ki: “Bunlar ayrılmış


(rezerve) nimet hayvanlar ve ekinlerdir. Bizim
uygun gördüğümüzden başkası yiyemez. Ve sırtına
binilmesi kısıtlanmış nimet hayvanlardır ve üzerine
Allah’ın ismi okunmayan nimet hayvanlardır”.
O’nun üzerine iftira ederler. İftira eder olmaları
nedeniyle onların cezalarını vereceğiz.

140. Ve dediler ki: “Bu nimet hayvanların


karınlarındakiler sadece erkeklerimize aittir ve
eşlerimize kısıtlanmış olandır. Ve ölü olursa ki onlar
onda ortaktır”. O onların vasıflandırmalarının
cezasını verecektir. Kesinlikle O hâkimdir, her şeyi
bilendir.

141. Onlar ki bilim dışı olarak düşüncesizce


çocuklarını katledenler ziyan etmişlerdir.

Ve onlar Allah’a iftira ederek Allah’ın onları


rızıklandırdığını haram ettiler. Sapıtmışlardır ve doğru
yolda olanlar değillerdir.

142. Ve O, çardaklı ve çardaksız bağları ve yemişi çeşitli


ekin ve hurmaları ve farklılıkları olan ve farklılıkları
olmayan zeytin ve narı inşa edendir. Ürün verdiği zaman
ürününden yiyin ve devşirildiği gün hakkını yerine getirin
ve israf etmeyin. Kesinlikle O müsrifleri sevmez.
143. Ve nimet hayvanlardan taşıyıcı ve örtücü olarak
(inşa edendir). Allah’ın sizi rızıklandırdığından faydalanın.
Ve o şeytanın adımlarına ayak uydurmayın, Kesinlikle o
sizin için apaçık bir düşmandır.

144. Sekiz çifti: Koyundan iki ve keçiden iki. De


ki: “(Allah) O iki erkeği mi haram kıldı yoksa iki dişiyi mi?
İki dişinin rahimlerinin içerdiğini mi? Doğru
söyleyenlerdenseniz beni bilimsel olarak bilgilendirin.

145. Ve deveden iki ve sığırdan iki. De ki: “İki erkeği mi?


Yoksa iki dişiyi mi? O iki dişinin rahimlerinde bulunanı mı
haram etti? Yoksa Allah size bunları önerirken bilirkişimi
oldunuz?” Ki insanları bilim dışı olarak sapıtmak için
Allah üzerine yalan uyduranlardan daha zalim kimdir?
Kesinlikle Allah zalimler toplumunu doğru yola rehberlik
etmez.

146. De ki: “Bana vahyolunan içinde her tür ölmüş olan


ve her tür akıtılmış kan veya her tür domuzumsu eti ki
kesinlikle sorun kaynağıdır veya yoldan çıkarak Allah’tan
başkası adına boğazlanmış dışında yiyenin yiyeceğinde
haram kılınmış bulamıyorum ki kim zorda kalırsa haddi
aşmadan ve saldırmadan”. Ki kesinlikle senin Rabb’in
hoşgörülüdür, özel merhamet edendir.

147. Ve Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram


kıldık. Ve sığır ve koyundan sırtlarında veya
bağırsaklarında bulunan veya kemiğe karışan yağlar
dışında yağlarını onlara haram kıldık. İşte o onların
saldırganlıklarına karşı verdiğimiz cezaydı. Ve kesinlikle
biz mutlaka doğrusunu söyleyenleriz.

148. Ki seni yalanlarlarsa de ki: Rabb’iniz geniş rahmet


sahibidir. Ve O’nun baskını ağır suç işleyen toplumdan
geri çevrilemez.

149. Ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah uygun


görseydi, biz ve atalarımız ortak koşmazdık ve hiçbir
şeyi haram kılmazdık”. Onlardan öncekiler bizim
baskınımızı tadana kadar işte onun gibi yalanladılar. De
ki: Bilimden olan yanınızda mı? Öyleyse onu bizim için
çıkarın. Sizin tabi olmanız sadece zannadır ve siz ise
sadece varsayım yapıyorsunuz.

150. De ki: Ki yeterli delil Allah’ındır. Ki eğer uygun


görseydi sizi topluca doğru yola eriştirirdi.
151. De ki: “Allah bunu haram kıldı” diye bilirkişilik
edecek şahitlerinizi getirin. Ki onlar şahitlik ederlerse sen
onlarla beraber şahitlik etme. Ve Rabb’lerine denk tutan
o, ayetlerimizi yalanlayanların ve o, ahirete
inanmayanların heveslerine tabi olma.

152. De ki: Gelin yücelin, size Rabb’inizin haram kıldığı


şeyleri aktarayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın ve
anaya-baba ile iyi olun ve yoksulluk korkusuyla
çocuklarınızı katletmeyin, biziz sizin ve özellikle onların
rızkını veren. Ve tecavüzlerin (kadın, homoseksüel,
hayvansal…) gizli olanına ve açık olanına yaklaşmayın.
Ve Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere katletmeyin.
İşte o size tavsiye edilendir. Olabilir ki akıl edersiniz.

153. Ve yetim malına erginlik çağına erişene kadar en iyi


şeklin dışında yaklaşmayın. Ve uzunluk ve hacim ölçeğini
ve ağırlık birimini standart olarak yerine getirin. Biz kişiyi
kapasitesi dışında sorumlu tutmayız. Ve ifade ettiğiniz
zaman da ve eğer akrabalık olsa da adil olun. Ve
Allah’ın ahdini yerine getirin. İşte o size tavsiye edilendir.
Olabilir ki aklınızda tutarsınız.
154. Ve kesin olarak bu benim dosdoğru yolumdur ki
ona tabi olun. Ve yollara uymayın ki sizi onun yolundan
ayırır. İşte o size tavsiye edilendir. Olabilir ki
önemsersiniz.

155. Sonra o iyi davrananlar üzerine nimeti tamamlamak


ve her şeyi ayrıntıyla açıklamak ve doğruyu göstermek
ve rahmet olmak üzere Musa’ya o kitabı verdik. Olabilir
ki Rabb’leri ile mülakat yapacaklarına yakinen
inanabilirler.

156. Ve bu indirdiğimiz potansiyeli olan bir kitaptır ki ona


tabi olun ve önemseyin. Olabilir ki merhamet edilirsiniz.

157. “Kesin olarak bizden önce o kitap iki topluluk


üzerine indirildi ve biz onların ders gördüklerinden
mutlak habersizler oldu” dersiniz diye.

158. Veya: “Eğer bizim üzerimize o kitap indirilseydi,


kesinlikle biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk”
dersiniz ki size Rabb’inizden açık delil ve hidayet ve
rahmet gelmiştir. Ki Allah’ın ayetlerini yalanlayan ve
onlardan sapandan daha zalim kim olabilir?
Ayetlerimizden sapanları sapmış olmaları nedeniyle
azabın kötüsüyle cezalandıracağız.

159. Onlar onlara meleklerin gelmesini veya Rabb’inin


gelmesini veya Rabb’inin bazı ayetlerinin gelmesini mi
bekliyorlar? Rabb’inin bazı ayetlerin geldiği gün, bir
kimse daha önce asla iman etmediyse veya imanı ile bir
hayır kazanmadıysa imanı ona fayda vermez. De ki:
“Bekleyip gözetleyin, kesinlikle biz bekleyip
gözetleyenleriz”.

160. Kesinlikle o, dinlerini farklı kılan ve kişi taraftarı


olanlarla (Şiya) senin onlardan herhangi bir şeyin yoktur.
Kesin olarak onların işi Allah’adır. Sonra O, yapmakta
olduklarını onlara bildirecektir.

161. Kim iyilik getirirse onun on benzeri onun içindir. Ve


kim kötülük getirirse onun benzeri dışında
cezalandırılmaz ve onlara zulmedilenler değillerdir.

162. De ki: “Kesinlikle Rabb’im beni dosdoğru yola,


katıksız, dosdoğru olan İbrahim’in dinine rehberlik
etti. Ve o, ortak kılanlardan olmadı”.
163. De ki: “Kesinlikle namazım ve dini uygulamalarım ve
hayatım ve ölümüm Âlemlerin Rabb’i Allah içindir.

164. O’na ortak yoktur ve işte onunla emrolundum ve


ben müslümanların öncüsüyüm”.

165. De ki: Allah her şeyin Rabb’i iken, ben O’ndan


başka rab mi arayayım? Ve her benliğin kazandığı
kendinden başkası aleyhine değildir. Ve yüklenen
başkasının yükünü yüklenmez. Sonra başvuru
dönüşünüz Rabb’inizedir ki O, içinde ihtilaf eder
olduğunuzu size bildirecektir.

166. Ve O ki sizi yeryüzünde halifeler kılandır. Ve size


verdikleri içinde denemek için sizi derecelerle bazınızı
bazınızın üstünde yükseltendir. Kesinlikle senin Rabbin
misillemede çok çabuktur. Ve kesinlikle O mutlaka
hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

7. Araf suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.


2. Elif, Lam, Mim, Sad.

3. Sana indirilen bir kitaptır ki onunla uyarman ve


inananlara hatırlatman için kafanda ondan bir sıkıntı
olmasın.

4. Rabb’inizden size indirilene tabi olun ve O’ndan


başka velilere tabi olmayın. Düşünüp hatırladığınız
ne kadar azdır!

5. Ve biz yerleşim yerlerinden nicesini helak ettik ki


gece geç vakitlerde veya gün ortasında
baskınımız geldi.

6. Ki baskınımız geldiği zaman çağrışmaları: “Kesinlikle


biz zalimler olduk” demekten başka olmadı.

7. Ki o, resul gönderilenlere mutlaka soracağız ve o


mürsellere mutlaka soracağız.

8. Ki onlara bilimsel olarak anlatacağız. Ve biz onları


bilmez değildik.

9. Ve o gün tartı gerçektir ki kimin tartılanı daha kütleli


ise işte onlar, onlardır o başarıya ulaşanlar.
10. Ve tartılanı hafif gelen ise işte onlardır o,
ayetlerimize yaptıkları zulümden ötürü
kendilerini hasara uğratanlar.

11. Ve mutlaka sizi yeryüzünde yerleştirmiş ve


orada sizin için geçimlikler kılmıştık. Şükrettiğiniz ne
kadar azdır.

12. Ve sizi biçimlendirmiştik. Sonra sizi iyice


programladık. Sonra meleklere “Âdem için secde
edin” dedik de asla secde edenlerden olmayan İblis
dışında secde ettiler.

13. (Allah) Dedi ki: Sana emrettiğim zaman seni ne


men etti de secde etmezsin? (İblis) dedi ki: “Ben
ondan daha iyi durumdayım (avantajlıyım). Beni
ateşten biçimlendirdin ve onu
çamurdan biçimlendirdin.

14. (Allah) Dedi ki: Ki oradan in aşağı da orada


kibirlilik yapmak sana ait olamaz. Ki çık. Kesinlikle
sen küçük düşenlerdensin.

15. Dedi ki: Diriliş gününe kadar bana tolerans


göster.
16. (Allah:) dedi ki: Kesinlikle sen tolerans
gösterilenlerdensin.

17. Dedi ki: Ki beni azdırman nedeniyle mutlaka


onlar için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.

18. Sonra mutlaka öncelerinden ve sonralarından


ve sağlarından ve sollarından onlarla olacağım ve
sen onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.

19. (Allah) Dedi: Horlanmış ve kovulmuş olarak çık


oradan. Mutlaka onlardan sana kim uyarsa sizden
topluca mutlaka cehenneme dolduracağım.

20. Ve ey Âdem! Sen ve eşin o cennette yerleşin


de ikiniz uygun gördüğünüz yerden beslenin. Ve
ikiniz bu çok yıllık bitkiye yaklaşmayın ki zalimlerden
olursunuz.

21. Ki şeytan ikisinin bir birinden gizli kalmış ikisinin


kötü yönlerinden ortaya çıkarmak için ikisine de
vesvese verdi. Ve dedi ki: “Rabb’inizin sizi bu çok
yıllık bitkiden men etmesi iki melek olmanız veya
kalıcılardan olmanızdan başkası değildir.
22. Ve ikisine “Kesinlikle ben ikinize mutlak nasihat
edenlerdenim” diye yemin etti.

23. Ki aldatma ile onları yanlışa düşürdü de o çok


yıllık bitkiyi tattıklarında ikisine ait ikisinin kötülükleri
ortaya çıktı. Ve cennet yapraklarını koyunları
üzerine yamamaya başladılar. Ve Rabb’leri ikisine
nida etti: “Ben ikinize o ağacı yasaklamadım mı ve
kesinlikle şeytan ikiniz için apaçık bir düşmandır,
demedim mi?”.

24. İkisi dedi ki: “Rabb’imiz! Kendimize zulmettik.


Ve asla bizi hoş görmezsen ve bize özel merhamet
etmezsen mutlaka biz hasar (hüsrana
uğrayanlardan) edenlerden oluruz”.

25. (Allah) Dedi ki: “Bazınız bazınız için düşman


olarak inin. Ve yeryüzünde bir süreliğine istikrarlı yer
ve metalanma sizin içindir”.

26. Dedi ki: “Orada hayat bulursunuz ve orada


ölürsünüz ve oradan çıkarılırsınız”.

27. Ey Âdemoğulları! Size kötü yönlerinizi


gizleyecek ve gösterişli elbise indirmişizdir. Ve takva
elbisesi işte o daha hayırlıdır. İşte o Allah’ın
ayetlerindendir. Olabilir ki çok hatırlarsınız.

28. Ey Âdemoğulları! Şeytan ana-babanızı ikisinin


kötülüklerini ikisine göstermek için elbiselerini
soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi bir belaya
düşürmesin! Kesinlikle o ve kabilesi sizin onları
göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Kesinlikle biz
şeytanları o inanmayanların velileri kıldık.

29. Ve onlar ahlaksız bir davranış yaptıkları zaman


derler ki: “Babalarımızı onun üzerinde bulduk ve
Allah, O bize onu emretti”. De ki: Kesinlikle Allah, O
ahlaksızlıkta bulunmayı emretmez. Bilmediğinizi mi
Allah üzerine söylersiniz?

30. De ki: Rabb’im normal olmayı emretti. Ve her


secde yerinde ilginizi O’na yöneltmeyi sağlayın. Ve
sizi geri döndürmeye başladığı gibi dini yalnız O’na
has kılarak O’na dua edin.

31. Bir kısmı O’nun doğru yola ilettiğidir ve bir kısmı


üzerine sapkınlık hak oldu. Kesinlikle onlar
şeytanları Allah’ın yanında başka veliler edindiler ve
kesinlikle onlar doğru yolda olanlardır diye
hesap ediyorlar.

32. Ey Âdemoğulları! Her mescitte bulunuşunuzda


güzelliklerinizi yanınıza alın. Ve yiyin ve için ve israf
etmeyin. Kesinlikle O, israf edenleri sevmez.

33. De ki: Allah’ın kulları için çıkardığı o güzellikler


ve rızkın temiz olanını kim haram etti? De ki: O,
dünya hayatında inananlar içindir. Kıyamet
gününde onlara hastır. İşte onun gibi bilen toplum
için ayetlerimizi ayrıntılı olarak açıklıyoruz.

34. De ki: Kesin olan, Rabb’im ahlaksızlığın açığını


ve gizlisini ve kötülüğü ve haksız yere taşkınlığı ve
hakkında hiçbir yetki belgesi indirmediğini Allah’a
ortak koşmanızı ve Allah üzerine bilmediğinizi
söylemenizi haram kıldı.

35. Ve ecel bütün ümmetler içindir ki onların


ecelleri (sonları) gelince bir saat ertelenmez ve
erkene alınmaz.

36. Ey Âdemoğulları! Kesin olarak, size sizden


resuller gelip ayetlerimi anlatırlar ki kim önemseyip
gereğini yerin getirir ve ıslah ederse işte onlar
üzerine korku yoktur ve onlar hüzünlenecek
değillerdir.

37. Ve ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı


büyüklük taslayanlar, işte onlar ateş halkıdır. Onlar
orada devamlı kalıcılardır.

38. Allah üzerine yalan uydurandan veya onun


ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? İşte
onlara o kitaptan payları ulaşmaktadır. Sonunda
resullerimiz onlara gelip onları vefat ettirirken derler
ki : “Allah’tan başka dua etmekte olduklarınız
nerede?”. Derler ki: “Bizden sapıp ayrıldılar”.
Ve kesinlikle kâfir olduklarına dair kendileri aleyhine
şahit oldular.

39. Dedi ki: “Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan


ümmetleri içinde ateşin içine girin”. Bir ümmet içeri
girdikçe her defasında kendi ümmet kardeşine
lanet eder. Sonunda topluca kademe kademe
cehennemde toplanınca, sonrakiler öncekiler için
derler ki: “Rabb’imiz! Bizi saptıranlar işte bunlardır
ki onlara o ateş azabından kat kat ver”. Dedi ki:
“Hepsi için kat kattır ve lakin bilemezsiniz”.

40. Ve öncekiler sonrakilere dediler ki: “Sizin bizim


üzerinizde bir fazlalığınız olmadı ki kazanmakta
olmuş olduğunuz nedeniyle tadın o azabı”.

41. Kesinlikle o, bizim ayetlerimizi yalanlayan ve


onlara karşı büyüklenmek isteyenlere o göğün
kapıları açılmaz ve o deve o iğne deliğinden
geçinceye kadar onlar cennete giremezler. Ve o
suçluları işte onun gibi cezalandırırız.

42. Cehennemden bir yatak ve üstlerinden örtüler


onlar içindir. Ve o zalimleri işte onun gibi
cezalandırırız.

43. Ve o inananlar ve yararlı iş işleyenler ki kişiyi


sadece kapasitesi kadar sorumlu tutarız. İşte onlar
cennet halkıdır. Onlar orada devamlı kalıcılardır.

44. Ve kafalarında bulunan kinden olanı söktük.


Onların altlarından ırmaklar akar. Ve derler ki: “Bize
bunun için rehberlik eden Allah’a hamdolsun. Ve
eğer Allah bizi doğru yola rehberlik etmeseydi biz
doğru yolu bulur olamazdık. Mutlaka Rabb’imizin
resulleri bize gerçeği getirmişler”. Ve seslenilir: “İşte
o cennet! İşlemiş olduğunuz nedeniyle ona varis
kılındınız”.

45. Ve cennet halkı cehennem halkına


seslenir: “Rabb’imizin bize vaat ettiğini gerçek
bulmuşuz ki siz Rabb’inizin size vaat ettiğini gerçek
buldunuz mu?”. “Evet” derler de aralarında bir
duyurucu “Allah’ın laneti zalimler üzerinedir!” diye
duyurur.

46. Onlar ki Allah yolundan alıkoyanlardır ve onu


eğip bükmek isteyenlerdir ve onlar ahireti inkâr
edenlerdir.

47. Ve ikisi arasındadır perde ve Araf üzerindedir


adamlar. Onlar herkesi özel görünümlerinden
tanırlar. Ve onlar henüz oraya girmemiş ve
imrenmekte olan cennet halkına “Selam
üzerinizedir” diye seslenirler.
48. Ve bakışları ateş halkının görüşme yerine doğru
yönlendirildiğinde dediler ki: “Ey Rabb’imiz bizi
zalimler toplumuyla beraber kılma”.

49. Ve Araf halkı özel görünüşlerinden tanıdıkları


birtakım adamlara seslenerek derler ki: Cemaatiniz
ve kibirlenir olduğunuz sizi muaf tutmadı.

50. “Allah onları rahmetine almaz” diye yemin


ettiğiniz o kimseler bunlar mı?” “Girin cennete. Sizin
üzerinize korku yoktur ve siz hüzünlenenlerden
değilsiniz”.

51. Ve cehennem halkı cennet halkına: “O sudan


veya Allah’ın size verdiği rızıktan bize dökün” diye
seslenirler. Onlar derler ki: “Kesinlikle Allah o ikisini
kâfirlere haram kıldı”.

52. Onlar ki dinlerini eğlence ve oyun yerine


koydular ve dünya hayatı onları aldattı. Onların
bugünkü görüşmeyi önemsemeyip unuttukları ve
ayetlerimizi yetersiz, değersiz bulur oldukları gibi
bugün de biz onları önemsemeyip unuturuz.
53. Ve mutlaka onlara bilimsel olarak ayrıntılı
şekilde açıkladığımız, rehber ve inanan bir toplum
için merhamet olan bir kitap getirmiştik.

54. Onlar onun sadece son yorumunu mu


gözetliyorlar? Onun son yorumunun olduğu gün
önceden onu önemsemeyip unutanlar derler
ki: “Rabb’imizin resulleri gerçekle gelmişler ki bizim
için şefaatçilerden (arabulucular) var mı da bizim
için şefaat (arabuluculuk) etsinler?”. Veya “Geri
döndürülsek de işler olduklarımızdan başkasını
işlesek!”. Kendilerine yazık etmişlerdir ve kurgular
oldukları onlardan sapıp uzaklaşmıştır.

55. Kesinlikle Rabb’iniz gökleri ve yeri altı dönemde


biçimlendiren, sonra temel yapı ve yönetimi
kontrolüne alan, geceyle gündüzü art arda izler
şekilde birbirini kaplatan ve Güneş’i ve Ay’ı ve gök
cisimlerini emrine boyun eğmiş durumda
biçimlendiren Allah’tır. Biçimlendirmek de
emretmek de O’na mahsus değil midir? Âlemlerin
Rabb’i Allah aşama aşama potansiyel kıldı.
56. Rabb’inize yalvara yakara ve gizlice dua edin.
Kesinlikle O haddi aşanları sevmez.

57. Ve düzeltilmesinden sonra yeryüzünde


bozgunculuk yapmayın. O’na çekinerek ve samimi
beklenti ile dua edin. Kesinlikle Allah’ın rahmeti iyilik
edenlerden olanlara yakındır.

58. Ve O, O’ dur ki rahmetinin öncesinden rüzgârı


müjdeci olarak gönderendir. Hatta (rüzgâr) kütlesel
bulut olarak onu azalttığında onu ölü beldeye sevk
ettik de onunla su indirdik ki onunla her tür
mahsulü çıkardık. İşte ölüleri onun gibi çıkarırız.
Olabilir ki iyice düşünürsünüz.

59. Ve iyi özellikli beldenin bitkisi Rabb’inin izniyle


çıkar. Ve kötü özellikli olandan ki sorunlu olandan
başkası çıkmaz. Şükreden bir toplum için ayetleri
işte onun gibi ayrıntılı olarak anlatırız.

60. Nuh’u onun (kendi) toplumuna mutlaka


göndermiştik de dedi ki: “Ey toplumum! Allah’a
kulluk edin. Sizin için O’ndan başkası tanrı olarak bir
tanrı değildir. Kesinlikle ben sizin üzerinize olacak
büyük bir günün azabından korkuyorum”.

61. Onun toplumundan ileri gelenler dediler ki: Biz


seni mutlak apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.

62. Dedi ki: Ey toplumum! Sapkınlık bende değil.


Ve lakin ben Âlemlerin Rabb’inden bir resulüm.

63. Size Rabb’imin gönderdiğini ulaştırıyorum ve


sizin için danışmanlık yapıyorum ve sizin
bilmediklerinizi Allah‘tan biliyorum.

64. Ve önemseyip gereğini yapmanız ve sizi


uyarmak için sizin içinizden bir adam üzerinde
Rabbinizden size bir hatırlatma gelmesine mi
şaştınız? Ve olabilir ki merhamet olunursunuz!

65. Ki onu yalanladılar da biz onu ve gemide


onunla beraber olanları uzaklaştırıp kurtardık. Ve o,
ayetlerimizi yalanlayanları suda boğduk. Ve
kesinlikle onlar kör bir toplum oldular.

66. Ve Ad toplumuna kardeşleri Hud’u. Dedi ki: “Ey


toplumum! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan
başkası tanrı olarak bir tanrı değildir. Önemseyip
gereğini yapmaz mısınız?”.

67. Toplumundan ileri gelen kâfirler dediler ki:


“Kesinlikle biz seni mutlak bir düşüncesizlik içinde
görüyoruz ve kesinlikle biz senin mutlaka
yalancılardan olduğunu zannediyoruz”.

68. Dedi ki: “Ey toplumum! Düşüncesizlik bende


değil. Ve lakin ben Âlemlerin Rabb’inden bir
resulüm”.

69. Ben size Rabb’imin gönderdiğini ulaştırıyorum


ve ben sizler için güvenilir bir nasihatçiyim.

70. “Sizi uyarmak için sizin içinizden bir adam


üzerinde, Rabbinizden size bir hatırlatma
gelmesine mi şaştınız? Ve hatırlayın! O zamanı, O
sizi Nuh toplumundan sonra onların yerine halifeler
kıldı ve biçimlendirmede sizi onlardan kapasite
olarak artırdı. Ki Allah’ın üstünlüğünü anın. Olabilir
ki başarıya erebilesiniz.

71. Dediler ki: “Bize Allah’ın birliğine kulluk


etmemiz ve babalarımızın kulluk yapar oldukları ile
ilişkiyi kesmemiz için mi geldin? Ki doğrusunu
söyleyenlerden olduysan bize vaat ettiğini getir”.

72. Dedi ki: “Rabb’inizden üzerinize kargaşa ve


gazap vuku bulmuştur. Allah’ın ona hiçbir yetki
indirmediği, isimlerini sizin ve babalarınızın
koydukları hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Ki
dikkatle gözetleyip bekleyin. Kesinlikle ben sizinle
beraber dikkatle gözetleyip bekleyenlerdenim”.

73. Ki onu ve onunla beraber olanları bizden bir


merhametle uzaklaştırıp kurtardık ve o, ayetlerimizi
yalanlayan ve iman eder olmayanların ardını kestik.

74. Ve Semud toplumuna kardeşleri Salih’i. Dedi ki:


“Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan
başkası tanrı olarak bir tanrı değildir. Rabb’inizden
size bir açıklama gelmiştir: Bu, Allah’ın döllenmiş
dişi devesi sizin için ayettir ki onu serbest bırakın
Allah’ın arazisinde beslensin ve ona kötülükle temas
etmeyin ki can yakıcı azap sizi yakalar.

75. Ve hatırlayın; O zaman O sizi Ad toplumundan


sonra halifeler kıldı. Ve ovalarından bentler
yaptığınız ve dağlarından evler yontuğunuz araziye
sizi yerleştirdi ki Allah’ın üstünlüklerini hatırlayın. Ve
yeryüzünde bozguncular olarak taşkınlık yapmayın.

76. Onun toplumundan büyüklük taslayan ileri


gelenleri, onlardan iman edenlerden olduğu için
zayıf görülen kimselere dediler ki: “Salih’in
Rabb’inden resul olduğunu biliyor musunuz?”
Dediler ki: “Kesinlikle biz onunla gönderilene
inanıyoruz”.

77. Büyüklük taslayanlar dediler ki: “Kesinlikle biz


sizin inandığınızı inkâr edenleriz”.

78. Ki döllenmiş dişi deveyi kısırlaştırdılar ve


Rabb’lerinin emrine karşı küstahça davrandılar. Ve
dediler ki: “Ey Salih! Gönderilenlerdensen bize
vadettiğini getir”.

79. Ki onları bir titreşim tuttu da yurtlarında yığılıp


kalanlara dönüştüler.

80. O onlardan uzaklaştı ve dedi ki: “Ey toplumum!


Mutlaka ben size Rabb’imin risaletini ulaştırmıştım
ve sizin için nasihat etmiştim. Ve lakin siz iyi öğüt
verenleri sevmezsiniz”.

81. Ve Lût’u. O zaman toplumuna dedi ki: “Sizden


önce âlemlerden hiç birinin sizi onda geçmediği
kadar tecavüzde mi bulunuyorsunuz?

82. Kesinlikle siz mutlaka kadınlardan başka


şehvetle erkeklerle mi bulunursunuz. Aksine siz
müsrif bir toplumsunuz.

83. Ve toplumunun cevabı: “Onları yerleşim


yerinizden çıkarın. Kesinlikle onlar çokça temizlenen
insanlar!” demelerinden başka olmadı.

84. Ki onun o kalıntılardan olan karısı hariç biz onu


ve ehlini uzaklaştırıp kurtardık.

85. Ve üzerlerine bir yağış yağdırdık ki bak bakalım


ağır suçluların akıbeti nasıl oldu?

86. Ve Medyen halkına kardeşleri Şuayb’ı. Dedi ki:


“Ey toplumum! Allah’a kulluk edin, Sizin için O’ndan
başkası tanrı olarak bir tanrı değildir. Rabb’inizden
size açıklayıcı bir belge gelmiştir. Hacim ve uzunluk
ölçüsünü ve ağırlık birimini yerine getirin ve
insanlara eşyalarını eksiltmeyin ve düzelttikten
sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin ve
inanıyorsanız işte o sizin için daha iyidir”.

87. “Ve siz Allah’ın yolundan, ona iman edenleri


engelleyerek ve onun eğriliğini isteyerek ve tehdit
ederek her yönteme oturmayın (başvurmayın). Ve
hatırlayın, siz o zaman pek az idiniz de sizi O,
çoğalttı. Ve bakın bakalım bozgunculuk yapanların
sonu nasıl oldu.

88. “Ve sizden bir grup benimle gönderilene


inanıyor ve bir grup asla inanmıyorsa Allah
aramızda hükmedinceye kadar sabredin. Ve O,
hüküm verenlerin en hayırlısıdır (en iyi durumda
olanıdır).

89. Toplumundan büyüklük taslayan ileri gelenler


dediler ki: “Ey Şuayb! Seni ve seninle birlikte olan o
inananları yerleşim yerimizden mutlaka çıkarırız
veya mutlaka bizim milletimize geri dönersiniz”.
Dedi ki: “Ve istemeyenler olsak da mı?
90. Allah bizi ondan uzaklaştırıp kurtardıktan sonra
tekrar sizin milletinize geri dönersek Allah’a karşı
yalan kurgulamışızdır. Ve Rabb’imiz Allah’ın uygun
görmesi dışında ona geri dönmemiz bizim için
olacak şey değildir. Rabb’imiz her şeyi bilimsel
olarak kapsadı. Biz Allah’a tevekkül ederiz.
Rabb’imiz! Bizim ve toplumumuzun arasını gerçek
ile ayır! Ve ayıranların en hayırlısı sensin”.

91. Ve onun toplumunun inkâr eden ileri gelenleri


dedi ki: “ Mutlaka eğer Şuayb’a tabi olursanız
kesinlikle siz o zaman hasar edenlersiniz”.

92. Ki onları bir titreşim tuttu da yurtlarında yığılıp


kalanlara dönüştüler.

93. O, Şuayb’ı yalanlayanlar ki hiç orada ikamet


edip hayat sürmemiş gibi oldular. O, Şuayb’ı
yalanlayanlar ki onlar hasar edenler oldular.

94. Ki o onlardan uzaklaştı ve dedi ki: Ey


toplumum, Rabb’imin risaletini size mutlaka
ulaştırmıştım. Ve sizin için nasihat etmiştim ki ben
kâfir bir topluma nasıl acırım?
95. Ve ehlini mutlaka darlık ve sıkıntıya
uğratmadığımız herhangi bir yerleşim yerine bir
nebi göndermedik. Olabilir ki onlar yalvarabilirler.

96. Sonra kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik ve


sonunda o akıllarından silindi. Ve “Atalarımıza darlık
ve refah dokunmuştu” dediler de hiç şuurunda
değillerken onları ansızın yakaladık.

97. Ve eğer yerleşim yerinin sakinler inansa ve


önemseyip gereğini yapsalardı, mutlaka onlara
göğün ve yerin kullanılmaya elverişli imkânlarını
(potansiyellerini) açardık. Ve lakin yalanladılar da
kazanır oldukları nedeniyle onları yakalayıverdik.

98. Ki o yerleşim yeri sakinleri (ehli) gecenin geç


vakti uyurlarken baskınımızın gelmesinden emin
mi oldular?

99. O yerleşim yerinin sakinleri kuşluk vakti eylenip


oyalanırken baskınımızın gelmesinden emin mi
oldular?
100. Allah’ın plan kurmasından emin mi oldular?
Hasar eden topluluktan başkası Allah’ın plan
kurmasından emin olmaz.

101. Ve onun ehlinden sonra yeryüzüne vâris


olanlara, eğer biz uygun görseydik onları ağır
suçlarıyla musibetlere uğratabilecek olmamız hiç yol
göstermedi mi? Ve biz onların kafa merkezlerini
(kalplerini) damgalarız da onlar işitmezler.

102. İşte o yerleşim yeri bilgilerinden sana


anlatıyoruz. Ve resuller onlara açıklayıcı belgeler de
getirmişti ki önceden yalanlamaları nedeniyle inanır
olmadılar. Allah kâfirlerin kafa merkezlerini işte
onun gibi damgalar.

103. Ve onların çoğunda ahitten bulur değildik ve


onların çoğunu ise mutlaka yoldan çıkanlar bulduk.

104. Sonra onların ardından Musa’yı ayetlerimizle


Firavun ve onun ileri gelenleri için yetiştirip
gönderdik de ona zulmettiler. Bak bakalım
bozguncuların sonunu nasıl olduğu!
105. Ve Musa dedi ki: “Ey Firavun! Kesinlikle ben
Âlemlerin Rabb’inden belli görevleri yapmakla
görevlendirilmiş elçiyim (resulüm)”.

106. “Allah üzerine gerçek olandan başkasını


söylememek benim üzerimdeki gerçektir. Size
Rabb’inizden açıklayıcı ispatlarla gelmiş
bulunuyorum ki İsrailoğullarını benimle beraber
gönder”.

107. (Firavun) Dedi ki: Doğru söyleyenlerdensen, bir


ayet getiren olduysan ki onu ortaya koy.

108. Ki asasını sergiledi de o zaman o apaçık kobra


yılanıydı (Wadjet).

109. Ve elini söktü ki o izleyenlere yuvarlak beyazdı


(Shen).

110. Firavun’un toplumundan ileri gelenler dediler


ki: “Kesinlikle bu çok bilgili bir sihirbazdır”.

111. “Sizi arazinizden çıkarmak istiyor ki emriniz


nedir?”.

112. Dediler ki: “Onu ve kardeşini beklet ve şehirlere


toplayıcılar gönder.
113. Bütün bilgili sihirbazlarla sana uğrasınlar”.

114. Sihirbazlar Firavun’a gelip dediler ki: “Biz galip


olanlar olursak kesinlikle bizim içindir mutlak bir
karşılık”.

115. Dedi ki: “Evet ve kesinlikle siz mutlaka


saygıdeğer yakınlardansınız”.

116. Dediler ki: “Ey Musa! Ya sen sergile ya


sergileyen biz olalım!”.

117. “Siz sergileyin” dedi ki sergileyince insanların


gözlerini sihirlediler ve onları ürküttüler ve büyük
bir sihire ulaştılar.

118. Ve Musa’ya “Asanı sergile” diye vahyettik de o


zaman o, onların kurguladıklarını kapıp çökertti.

119. Ki gerçek ortaya çıktı ve onların uğraşır


oldukları boşa gitti.

120. Ki orada mağlup oldular ve küçük düştüler.

121. Ve sihirbazlar secde edenler olarak sergilediler.

122. Dediler ki: “Âlemlerin Rabb’ine iman ettik”.

123. “Musa’nın ve Harun’un Rabb’ine”.


124. Firavun dedi ki: Size izin vermemden önce ona
inandınız! Kesinlikle bu sakinlerini oradan çıkarmak
için şehirde kurduğunuz bir hiledir ki bileceksiniz.

125. Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı


çaprazlama kestireceğim. Sonra mutlaka hepinizi
birden astıracağım!”.

126. Dediler ki: “Kesinlikle biz öbür tarafa


Rabb’imize doğru dönenleriz.

127. Ve sen Rabb’imizin ayetleri bize gelince onlara


inanmamız dışında intikam almıyorsun. Ey
Rabb’imiz! Üzerimize sabır dök ve bizi müslüman
olarak vefat ettir”.

128. Ve Firavun toplumunun ileri gelenleri dedi ki:


“Musa’yı ve topluluğunu yeryüzünde bozgunculuk
yapsınlar ve seni ve senin tanrılarını bıraksınlar diye
mi serbest bırakıyorsun?”. Dedi ki: “Onların
oğullarını katledeceğiz ve kadınlarını sağ bırakacağız.
Kesinlikle biz onları üstünde kahrediciyiz”.

129. Musa toplumuna dedi ki: “Allah’tan yakararak


yardım dileyin ve sabredin. Kesinlikle yeryüzü
Allah’ındır. Kullarından uygun gördüğünü ona varis
kılar. Ve sonuç Allah’ı önemseyip gereğini
yapanlarındır”.

130. Dediler ki: “Sen bize gelmeden önce ve


geldikten sonra bize eziyet edildi”. Dedi ki:
“Rabb’inizin düşmanlarınızı helak etmesi ve
yeryüzünde sizi onların yerine geçirmesi umulur ki
nasıl amel edersiniz gözler”.

131. Ve biz Firavun ailesini mutlaka yıllarca


yakalamış ve ürün kıtlığına uğratmıştık. Olabilir ki
hatırlayıp anlarlar.

132. Ki onlara bir iyilik geldiği zaman dediler ki “Bu


bizim içindir”. Ve bir kötülük isabet ederse onu
Musa ve onunla beraber olanların talihi diye
yorumlarlardı. Dikkat edin kesinlikle talihiniz Allah
indindedir. Ve lakin onların çoğu ki bilmiyorlar.

133. Ve dediler ki: Onunla bizi sihirlemek için


ayetten her ne ile gelsen de biz sana inananlar
değiliz.
134. Birbirinden ayrı ayetler olarak başlarına tufan
ve çekirge sürüsü ve haşerat ve kurbağalar ve o
kanı gönderdik ki büyüklük tasladılar ve ağır suçlar
işleyen toplum oldular.

135. Ve o toz üzerlerine vuku bulunca dediler ki: “Ey


Musa! Rabb’inin sendeki ahdi nedeniyle bizim için
yalvar. Mutlaka bizden o tozu giderirse mutlaka
sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle beraber
göndereceğiz”.

136. Ki kurtulduklarını düşündükleri belli bir zamana


kadar o tozu onlardan giderdiğimizde sözlerinden
dönüyorlardı.

137. Ki kesinlikle onların ayetlerimizi yalanlamaları


ve onlardan gafil olmaları nedeniyle onlardan
intikam aldık da onları çalkantıda boğduk.

138. Ve o zayıf görülmekte olan toplumu orada


elverişli kıldığımız arazinin doğusuna ve batısına
varis yaptık. Ve Rabb’inin İsrailoğullarına olan o
güzel kelimesi sabırları sebebiyle tamamlandı
(Hiksos krallıkları). Ve Firavun ve toplumunun sanayi
ettiğini ve yapmakta oldukları temel yapıyı dumura
uğrattık.

139. Ve İsrailoğullarına denizden geçit verdik ki


onlara özgü putlara bağlanan bir topluma uğradılar.
Dediler ki: “Ey Musa! Onların tanrıları gibi bizim için
bir tanrı kıl!” Dedi ki: “Kesinlikle siz cahillik eden bir
toplumsunuz.

140. Kesinlikle bunların içinde bulundukları yok


edilendir ve işlemiş oldukları geçersizdir”.

141. Dedi ki: “Size âlemlere karşı fazlalık veren O


olduğu halde ben size Allah dışında tanrımı mı
arayayım!”.

142. Ve o zaman size azabın kötüsünü layık gören,


kadınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı katleden Firavun
ailesinden kurtardık. Ve sizin için Rabb’iniz
tarafından büyük bir sınama onun içindedir.

143. Ve Musa’ya otuz gece vadettik. Ve on geceye


daha tamladık ki Rabb’inin tayin ettiği vakit kırk
geceye tamamlandı. Ve Musa, kardeşi Harun’a dedi
ki: “Toplumum içinde benim yerime geç ve onları
ıslah et ve bozguncuların yoluna uyma”.

144. Ve Musa tayin ettiğimiz vakitte gelip ve Rabb’i


onunla konuşunca dedi ki: “Rabb’im! Bana kendini
göster, sana gözlemleyerek bakayım”. Dedi
ki: “Sen beni asla göremezsin ve lakin dağa doğru
gözlemleyerek bak ki onun mekânı yerinde kalırsa
ki beni göreceksin”. Ki Rabb’i dağa tecelli edince
onu dümdüz kıldı ve Musa baygın olarak yere
kapandı. Ayılınca da dedi ki: “Ya Rabb’i! Yegâne
ilintisiz egemensin, sana tövbe ettim ve ben
inananların öncüsüyüm”.

145. Dedi ki: “Ey Musa! Verdiklerim ve seninle


konuşmamla seni insanlar arasından eleyip seçtim
ki sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol.

146. Ve onun için o levhalarda vaaz eden her


şeyden ve her şey için ayrıntılı olarak yazdık ki onu
kuvvetle tut ve toplumuna en güzelini tutmayı
emret. Yoldan çıkmışların yurtlarının size
göstereceğim.
147. Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları
ayetlerimden uzak tutacağım. Ve onlar bütün
ayetlerimizi görseler ona iman etmezler ve
olgunluk yolunu görseler onu yol-yöntem olarak
edinmezler ve sapkınlık yolunu görseler yol-yöntem
olarak onu edinirler. İşte o, kesinlikle onların
ayetlerimizi inkâr etmeleri ve onlardan gafil olmaları
nedeniyledir.

148. Ve ayetlerimizi ve ahiret mülakatını yalan sayan


o kimseler ki onların işledikleri boşa gitmiştir. Onlara
işler olduklarından başkasıyla mı karşılık verilir?

149. Ve Musa’nın toplumu, onun ardından


süslemelerinden ona böğüren bir buzağı heykeli
edindiler. Onun onlarla konuşmadığını ve onlara bir
yol göstermediğini hiç görmediler mi? Onu
edindiler ve zalimlerden oldular.

150. Ve o ellerinin içine düşürülünce ve kendilerinin


sapıtmış olduklarını gördüler. Dediler ki: Mutlaka
Rabb’imiz bize asla merhamet etmez ve bizi hoş
görmezse mutlaka hasara uğrayanlardan olacağız.
151. Ve Musa toplumuna kızgın ve üzgün olarak
dönünce dedi ki: “Benden sonra bana ne kötü halef
oldunuz! Rabb’inizin emrine acele mi ettiniz. Ve
levhaları sergiledi ve kardeşinin başından tutup
kendine doğru çekti. Dedi ki: “Ey annemin oğlu! Bu
toplum beni zayıf gördü ve neredeyse beni
katlediyorlardı ki o düşmanlarımı benden dolayı
neşelendirme. Ve beni bu zalim toplumla beraber
kılma”.

152. Dedi ki: “Ey Rabb’im! Beni ve kardeşimi


hoşgör! Bizi merhametinin içine dâhil et. Sensin
özel merhamet edenlerin en özel merhametlisi”.

153. Kesinlikle buzağıyı edinenler ki Rabb’lerinin


öfkesine ve dünya hayatında alçaklığa
uğrayacaklardır. İftira edenleri işte onun gibi
cezalandırırız.

154. Ve o kötülükleri işleyip sonra ardından tövbe


ve iman edenler ki kesinlikle Rabb’in ondan sonra
mutlaka hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
155. Ve Musa’dan öfke yatışınca Rabb’lerinden
çekinenler için onun nüshasının içinde rehberlik ve
merhamet olan o levhaları aldı.

156. Ve Musa tayin ettiğimiz müddet için toplumuna


göre yetmiş kişiyi daha avantajlı buldu ki onları
sarsıntı tutunca dedi ki: “Rabb’im! Eğer uygun
görseydin daha önce beni ve onları yok ederdin.
Bizden düşüncesizlerin yaptıkların nedeniyle bizi
yok eder misin? O ancak senin zorlukla
denemenden başkası değildir. Onunla gerekli
gördüğünü saptırır ve gerekli gördüğüne rehberlik
edersin. Sensin bizim velimiz ki bizi hoşgör ve bize
merhamet et. Sen hoş görenlerin en iyisisin.

157. Ve bize bu dünya içinde ve ahiret içinde iyilik


yaz. Kesinlikle biz sana doğru yöneldik”. Dedi ki:
“Azabım, onunla kimi uygun görürsem isabet
ederim ve merhametim, o her şeyi kapsamıştır ki
onu o, önemseyip gereğini yapanlara ve zekâtı
verenlere ve o, ayetlerimize inananlara yazacağım.

158. O ümmi, Tevrat ve İncil içinde yanlarında yazılı


buldukları, onlara o benimseneni emreden ve
onları o benimsenmeyenden yasaklayan ve onlara
iyi özellikli olanları helâl ve kötü özellikli olanları
haram kılan ve onların üzerlerindeki engelleyici
kısıtlamaları ve aleyhlerine olan köstekleri çıkartan
Resul Nebi’ye tabi olanlar ve ona inananlar ve onun
hatırını sayanlar ve ona her türlü yardım edenler ve
onunla birlikte gönderilen Nur’a (Kur’an’a) tabi
olanlar, İşte onlar, onlardır o başarıya ulaşanlar.

159. De ki: “Ey akıllı insanlar! Ben sizin hepinize


Allah’ın resulüyüm. O ki göklerin ve yerin mülkü
O’nundur. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hayat
verir ve öldürür ki Allah’a ve onun kelimelerine
iman eden o ümmî nebi resulüne iman edin. Ve
ona tabi olun. Olabilir ki doğru yolu bulabilirsiniz”.

160. Ve doğru, gerçekle rehberlik eden ve onunla


âdil olan bir ümmet Musa’nın toplumundandır.

161. Ve biz İsrailoğullarını ümmet kabileler halinde


on iki bölüme ayırdık. Ve toplumu Musa’dan su
isteyince ona: “Asanla taşa vur” diye vahyettik de
ondan on iki pınar fışkırdı. Bütün insanlar içeceği
yeri bilmişti. Ve o toz bulutuyla üzerlerine gölge
yaptık. Ve onlar üzerine çöl türüf mantarı ve
bıldırcın indirdik. “Sizi rızıklandırdığımızın iyi özellikli
olanlarında beslenin”. Ve onlar bize zulmetmediler
ve lakin kendilerine zulmeder oldular.

162. Ve o zaman onlara denildi ki: “Bu yerleşim


yerine yerleşin ve neyi uygun görürseniz kullanıp
beslenin ve “Hititli!” deyin ve secde ederek o (ana)
kapısından girin ve biz sizin hatalarınızı hoş
görürüz. İyi davrananları artıracağız”.

163. Ki onlardan o zulmedenler onlara söylenin


dışında olarak sözü değiştirdiler de zulmeder
olmaları nedeniyle üzerlerine gökten toz (volkanik
toz) gönderdik.

164. Ve onlara deniz kıyısında bulunan o yerleşim


yerinden sor. O zaman o dinlenme gününe
uymazlardı. O zaman onların cumartesi (dinlenme)
günü balıkları akın akın gelirdi. Ve dinlenmedikleri
gün gelmezdi. Onları yoldan çıkanlar olmaları
nedeniyle işte onun gibi deniyorduk.
165. Ve onlardan bir ümmet dedi ki: “Allah’ın helak
edeceği veya şiddetli azaba uğratacağı bir topluluğa
niçin vaaz veriyorsunuz?”. Dediler ki: “Rabb’inize
mazeret olsun ve olabilir ki önemserler”.

166. Onlar onlara yapılan hatırlatmaları


önemsemeyince de kötülükten yasaklayanları
uzaklaştırıp kurtardık ve o zulmedenleri
bozgunculuk yapar olmaları nedeniyle müthiş bir
azapla yakaladık.

167. Onlar, onlara yasaklanana küstahlaşınca da


onlara dedik ki: “Horgörülen maymunlar olun”.

168. Ve o zaman Rabb’in kıyamet gününe doğru


onlara azabın kötüsünü uygun görecek kişi
yetiştireceğini duyurdu. Kesinlikle Rabb’inin
misillemesi seridir. Ve kesinlikle mutlaka o
hoşgörülü, özel merhametlidir.

169. Ve onları yeryüzünde iyilerden olan ümmetlere


böldük. Ve işte ondan başkası onlardandır. Ve
onları biz iyiliklerle ve kötülüklerle denedik. Olabilir
ki geri dönerler.
170. Ki onlardan sonra onların yerine geçenler o
kitaba varis oldular. Bu en yakın (peşin) arz edileni
alırlar ve derler ki: “İleride bize hoş görülecek”. Ve
onun benzeri bir arz bulunsa onu alırlar. Onlardan
o kitapta Allah üzerine gerçek olandan başkasını
söylememeleri misakı hiç alınmadı mı? Ve onlar
onun içindekini ders olarak işlerler. Ve o ahiret
yurdu Allah’ı önemseyip gereğini yapanlar için daha
hayırlıdır ki akıl etmez misiniz?

171. Ve o kitaba sahip çıkıp sarılanlar ve namazı


dosdoğru kılanlar: Kesinlikle biz ıslah edenlerin
ecrini zayi etmeyiz.

172. O zaman biz o dağı üzerlerine gölgelik


(şemsiye) gibi uzattık ve kesinlikle onun onlarla
vuku bulacağını zannettiler. “Size verdiğimizi
kuvvetle tutun ve içindekini iyice hatırlayın. Olabilir
ki önemseyip gereğini yaparsınız.

173. Ve o zaman Rabb’in Âdemoğullarından onların


arkalarından zürriyetlerinden aldı. Ve onların
nefislerini “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye ki
kıyamet günü “Kesinlikle biz bundan bilgisizler
olduk” dersiniz diye bilirkişi tuttu. Dediler ki:
“Aksine, şahit (bilirkişi) olduk”.

174. Veya dersiniz ki: “Kesin olan, atalarımız


önceden ortak koştular ve biz onlardan sonraki
zürriyet olduk. O gerçek dışı uygulamalar yapanlar
nedeniyle bizi helak mi edersin?

175. Ve ayetleri işte onun gibi ayrıntılandırırız ve


olabilir ki dönüş yaparlar.

176. Ve ayetlerimizi verdiğimiz ki onlardan sıyrılıp da


şeytanın tabi etmesiyle o azgınlardan
olanın bilgisini aktar.

177. Ve eğer uygun görseydik mutlaka onu bu


ayetlerle yükseltirdik. Ve lakin o, yeryüzüne
bağlandı ve hevesine tabi oldu ki onun benzetmesi
o köpeğin benzetmesi gibidir: Üzerine hamle
yapsan hararetlenmiş gibi dilini çıkarıp solur veya
onu kendi haline bıraksan hararetlenmiş gibi dilini
çıkarıp solur. İşte odur ayetlerimizi yalanlayan
toplumun benzetmesi ki kıssayı anlat. Olabilir
ki ders çıkarırlar.
178. Ayetlerimizi yalanlayan ve kendilerine
zulmeden toplumun benzetmesi ne kötüdür.

179. Kime Allah rehberlik ederse o doğru yolu


bulandır ve kimi şaşırtıp saptırırsa işte onlar o
hüsrana uğrayanlardır.

180. Ve cehennem için cin ve insandan birçoklarını


zirai olarak türetmişizdir. Onların kalpleri vardır da
onunla çıkarım yapamazlar ve gözleri vardır,
onunla görüp algılayamazlar ve kulakları vardır,
onunla işitip algılayamazlar. İşte onlar davarlar
gibidir. Aksine, onlar daha sapıklardır. İşte onlar,
onlardır gafiller.

181. Ve en güzel isimler Allah’ındır ki O’na o


isimlerle dua edin ve O’nun isimleri konusunda
sofizm (tasavvuf) yapanları bırakın. Onların işler
olduklarının karşılığı verilecektir.

182. Ve biçimlendirdiklerimizden bir ümmet ki onlar


gerçekle yol gösterirler ve onlar onunla adaleti
uygularlar.
183. Ve onlar ki ayetlerimizi yalanlayanlar; onları
bilemeyecekleri yerden kayarcasına yaklaştıracağız.

184. Ve ben onlara mühlet veririm. Kesinlikle benim


düzeneğim sağlamdır.

185. Ve hiç anlamıyorlar mı ki aynı yerde


bulundukları kişide cinnetten eser yoktur? O ise
sadece apaçık bir uyarıcıdır.

186. Ve göklerin ve yerin hükümranlığını ve Allah’ın


herhangi bir şeyden biçimlendirdiğini ve ecellerinin
yaklaşmış olmasının beklenmekte olduğunu hiç
gözlemlemiyorlar mı? Ki ondan sonra hangi söze
inanırlar?

187. Allah kimi şaşırtıp saptırırsa onun için hiçbir yol


gösteren yoktur. Ve onları bocaladıkları azgınlıkları
içinde bırakır.

188. Sana, saatin (zamanın) demir atma vaktini


soruyorlar, de ki: “Kesin olan onun bilimi Rabb’
imdedir. Onu vakti için belirginleştirmez. Yalnızca o,
gökte ve yerde kütleleşir. O sizlere aniden olma
dışında gelmez”. Kesinlikle sen ona
araştırmacıymışsın gibi sana soruyorlar, de ki: “Kesin
olan: Onu ilmi Allah indindedir. Ve lakin insanların
çoğu bilmeyenlerdir.

189. De ki: “Ben, Allah’ın uygun gördüğünden başka


kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek
güce malik değilim. Ve eğer ben gaybı bilir
olsaydım mutlaka hayırlı olandan çokluk isterdim ve
bana hiçbir kötülük dokunmazdı. Ben ise sadece
inanan bir toplum için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.

190. O ki sizi bir tek dişi nefisten biçimlendiren ve


dişi ile sükûnet bulsun diye eşini o dişiden kılandır.
Ki erkek dişiyi kucaklayıp sarılınca dişi hafif bir yük
yüklendi de dişi onunla (erkek ile) devam etti ki
kütlelendiğinde ikisi Rabb’leri olan Allah’a dua
ettiler: “Ki bize salih bir çocuk verirsen biz mutlaka
şükredenlerdeniz”.

191. Ki onlara salih bir çocuk verince onlara verdiği


içinde Allah’a ortaklar kıldılar ki Allah onların ortak
koştuklarından çok yücedir.
192. Bir şey biçimlendiremeyen, biçimlendirilmiş
olanımı mı ortak koşuyorlar?

193. Ve onlara yardım etmeye güç yetiremezler


ve kendilerine de yardım eder değillerdir.

194. Ve siz onları doğru yola çağırsanız size


uymazlar. Onları çağırdınız ya da sessiz kaldınız
sizin için aynı düzeydedir.

195. Kesinlikle Allah’tan başka dua ettikleriniz sizin


benzeriniz gibi kullardır ki doğru söyleyenler iseniz
onları çağırın da size cevap versinler.

196. Onların yürüyecek ayakları mı, yoksa tutacak


elleri mi, yoksa görecek gözleri mi, yoksa işitecek
kulakları mı var? De ki: “Çağırın ortaklarınızı sonra
bana istediğiniz düzeneği kurun ve bana tolerans
tanımayın”.

197. Kesin olarak benim velim, o kitabı indiren


Allah’tır. Ve O, salihlere (düzeltip iyileştirenlere)
velilik yapar.
198. Ve O’nu haricindeki dua ettikleriniz size yardım
etmeye güç yetiremezler ve kendilerine
yardım eder değillerdir.

199. Ve onları doğru yola çağırırsanız duymazlar. Ve


onları sana doğru bakar görürsün ve onlar görüp
anlamazlar.

200. Sen affı tut ve o benimsenmiş olanı emret ve o


cahillerden yüz çevir ilgilenme.

201. Ve kesin olarak o şeytandan seni ayartma


olarak kışkırtma olur ki Allah’tan sığınma iste.
Kesinlikle O işitendir, bilendir.

202. Kesinlikle, o yasak ve tavsiyeleri önemseyip


gereğini yapanlar (müttakîler) ki onlara şeytan
cinsinden bir grup dokunduğu zaman hatırlayıp
düşündüklerinde onlar gerçeği görüp anlayanlardır.

203. Ve onların kardeşleri onları azgınlık içine çekip


sürüklerler. Sonra buna ara vermezler.

204. Ve onlara hiçbir ayet getirmediğin zaman


derler ki: “Sen seçmeli değil miydin?”. De ki: “Kesin
olarak ben Rabb’imden bana vahyolunana tabi
olurum. Bu, inanan toplum için Rabb’inizden olan,
gördüğünü anlama yeteneği ve rehberlik ve
rahmettir”

205. Ve Kur’an okunduğu zaman ki ona kulak verin


ve susun. Olabilir ki merhamet edilirsiniz.

206. Ve Rabb’ini, sabah Güneş doğmadan hemen


önce ve Güneş battıktan hemen sonra kendi
kendine yalvararak ve çekinerek ve sözün açık
olanından dua ederek içinden zikret. Ve o
gafillerden olma.

207. Kesinlikle Rabb’inin indindekiler O’na kulluk


etmekten kibirlenmezler ve O’nun ilintisiz
egemenliğini vurgularlar ve O’nun için secde
ederler.

8. Enfal ve Tevbe Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.


2. Sana o karşılıksız gelirleri sorarlar, de ki: “Karşılıksız
gelirler (avantalar) Allah’a ve Resul’üne aittir. Ve
inanıyorsanız Allah’ı önemseyip gereğini yapın ve
aranızdaki sahip olduklarınızı düzeltin ve Allah’a ve
resulüne itaat edin.

3. Kesin olarak, o müminler onlardır ki Allah anıldığı


zaman kalpleri ürperir ve onun ayetleri üzerlerine
aktarıldığı zaman onların imanlarını arttırır. Ve
Rabb’leri üzerine tevekkül ederler.

4. Onlar ki namazı kılarlar ve onlar


rızıklandırdıklarımızdan başkaları için harcama
(infak) yapanlardır.

5. Onlar ki gerçekten mümin onlardır. Onlara içindir


Rabb’lerinin indinde dereceler ve hoşgörü ve
değerli rızık.

6. Rabb’inin seni gerçekçi bir nedenle evinden


çıkarmasındaki gibi ve kesinlikle müslümanların bir
takımı mutlaka hoşlanmayanlardır.

7. Gerçek ortaya çıktıktan sonra sanki göz göre göre


ölüme sürükleniyorlarmış gibi seninle tartışıyorlardı.
8. Ve Allah size iki takımdan birini vaat ettiği zaman
kesinlikle o sizin içindi. Ve siz kesinlikle silahlı olan
dışındakinin sizin olmasını arzu ediyordunuz. Ve
Allah kelimeleri ile gerçeği gerçekleştirmek ve
kâfirlerin arkasını kesmek istiyordu.

9. Ağır suç işleyenler istemese de gerçeği


gerçekleştirmek ve gerçek dışını boşa çıkarmak
içindi.

10. O zaman Rabb’inizden rahatlatıcı yardım


yetişmesini istiyordunuz da O, size cevap verdi:
“Kesinlikle ben size ardışık bin melekle yardım eli
uzatanım”.

11. Ve Allah onu sadece bir müjde ve kalplerinizin


yatışmasından başka kılmadı. Ve o her türlü yardım
Allah’tan başkasının indinde değildir. Kesinlikle Allah
yaptırım güçlüdür, hâkimdir.

12. O zaman sizi O’dan bir güven olarak bir


gevşeme kaplatıyordu. Ve onunla sizi temizlemek
ve o şeytanın tozunu-kirini sizden gidermek ve
kalplerinize sağlamlık vermek için ve onunla
ayaklarınızı sabitlesin diye üzerinize gökten sıvı
indiriyordu.

13. O zaman Rabb’in meleklere vahiy ediyordu:


“Ben sizinle beraberim ki o müminlere sebat verin.
Kâfirlerin yüreğinde dehşet sergileyeceğim ki
boyunlarının üstüne vurun ve vurun onlardan
bütün yeteneklilere.

14. İşte o, onların Allah’a ve resulüne karşı


gelmeleri nedeniyledir. Ve kim Allah’a ve resulüne
karşı gelirse kesinlikle Allah misillemede şiddetlidir.

15. İşte o ki onu tadın ve kesinlikle ateş azabı


kâfirler içindir.

16. Ey iman edenler kâfirlerle yüz yüze karşılaşma


yaptığınızda ki onlara o arkaları dönmeyin.

17. Ve tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek


veya bir başka ekibe katılmak dışında o gün arkasını
dönen kimse Allah’tan bir gazaba uğramıştır. Onun
barınağı cehennemdir ve o ne kötü bir dönüş
yeridir!
18. Ve O’ndan müminleri güzel bir deneme ile
denemesi için ki asla onları siz katletmediniz ve
lakin Allah katletti. Ve attığın zaman sen atmadın ve
lakin Allah attı. Kesinlikle Allah işitendir, bilendir.

19. İşte öyledir. Ve kesinlikle Allah kâfirlerin


düzeneğini bozar.

20. Fetih istiyorsanız ki fetih size gelmiştir. Ve son


verirseniz ki o sizin için daha hayırlıdır. Ve geri
dönerseniz biz geri döneriz. Ve mutlaka ekibiniz
çok olsa da sizi herhangi bir şeyden asla muaf
tutamaz. Ve kesinlikle Allah müminlerle beraberdir.

21. Ey iman edenler Allah’a ve onun resulüne itaat


edin. Ve işitip durduğunuz halde ondan tersine
gitmeyin.

22. Ve işitmiyor oldukları halde “işittik” diyenler


gibi olmayın!

23. Kesinlikle Allah indinde karasal yabani


hayvanların en dezavantajlısı akıl erdiremeyen sağır
ve dilsizlerdir.
24. Ve eğer Allah onlarda bir avantaj olduğunu
bilseydi onlara mutlaka işittirirdi. Ve eğer onlara
işittirmiş olsaydı mutlaka aksine davranırlar
ve ilgilenmeyenlerden olurlardı.

25. Ey inananlar! Allah ve resulü sizi hayat verecek


olan için çağırdığında iyice icabet edin. Ve Allah’ın
kişi ile kalbi arasında değişiklik yaptığını ve sonunda
O’nun huzurunda toplanacağınızı bilin.

26. Ve aranızdan özellikle zalimlere isabet


etmeyecek fitneyi (zor durumda kalarak test
edilmeyi) göz önünde bulundurup gereğini yapın.
Ve kesinlikle Allah’ın misillemesinin şiddetli
olduğunu bilin.

27. Ve düşünüp hatırlayın. O zaman siz


yeryüzünde zayıf görülen bir azınlıktınız. İnsanların
sizi ele geçirmesinden korkuyordunuz da O sizi
barındırdı ve sizi yardımıyla destekleyip güçlendirdi
ve iyi özelliklilerinden rızıklandırdı. Olabilir ki
şükredersiniz!
28. Ey inananlar! Allah’a ve resulüne hainlik
etmeyin ve emanetlerinize bile bile hainlik etmeyin.

29. Ve bilin! Kesin olarak, mallarınız ve çocuklarınız


sıkıntı veren bir test unsurudur ve kesinlikle Allah’tır
O indinde büyük karşılık olan.

30. Ey inananlar! Allah’ı önemser, yasak ve


emirlerinin gereğini yerine getirirseniz O size iyiyi
kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizden
kötülüklerinizi örter ve sizden hoş görür. Ve Allah’tır
büyük fazlalık sahibi.

31. O zaman o kâfirler seni sabitlemek veya


öldürmek veya çıkarmak için plan yapıyorlardı. Ve
onlar plan yapıyorlardı ve Allah plan yapıyordu. Ve
Allah plan yapanların en iyi durumda olanıdır.

32. Ve ayetlerimiz onlara aktarıldığı zaman dediler


ki: “İşitmişiz! Uygun görürsek biz bunun bir
benzerini mutlaka söyleriz. Bu ise sadece eskilerin
düzmecesidir”.
33. Ve o zaman dediler ki: “Allah’ımız! Senin
indinden olan o gerçek buysa üzerimize gökten taş
yağdır veya can yakıcı bir azap ver”.

34. Ve sen içlerinde iken Allah onlara azap edici


değildir. Ve onlar hoşgörü dilerlerken Allah onlara
azap edici değildir.

35. Ve Allah onlara onlar Mescidi Haram’dan


engellerler haldeyken neden azap etmeyecek? Ve
onlar onun velileri olanlar değillerdir. Onun velileri
ise sadece önemseyip gereğini yerine getirenlerdir.
Ve lakin çoğu bilmiyorlar.

36. Ve onların o beytin yanındaki yandaşlık


destekleri (salatları) sadece ıslık çalmak veya el
çırpmaktan başka olmuş değildir ki “Kâfirler olmanız
nedeniyle tadın azabı”.

37. Kesinlikle o kâfirler mallarını Allah yolundan


alıkoymak için harcarlar ki harcayacaklar. Sonra
onların üzerine hasret olacak. Sonra mağlup
olacaklar. Ve o kâfirler ki cehenneme yığılacaklardır.
38. O, Allah’ın zararlıyı yararlıdan ayıklaması ve
zararlının bazısını bazısının üstüne koyması ki onu
topluca yığarak onu cehennem içinde kılması
içindir. İşte onlar, onlardır o hüsrana uğrayanlar.

39. O kâfirlere de ki: Vazgeçerlerse geçmiş olan


kendilerine hoşgörülür. Ve gerisin geri dönerlerse o
evvelkilerin rutin uygulaması geçmiştir.

40. Ve fitne (baskı) kalmayana ve dinin (düzenin)


hepsi Allah’ın (Barış düzeni) olana kadar onlarla
savaşın ki vazgeçerlerse de kesinlikle Allah onların
işlemekte olduklarını görendir.

41. Ve zıtlaşırlarsa ki Allah’ın sizin Mevla’nız


olduğunu bilin. O ne güzel Mevla ve ne güzel
yardım edici!

42. Ve bilin! Allah’a ve iki topluluğun karşılaşma


yaptığı gün, o ayrışma dönemi kulumuza
indirdiklerimize iman eder olansanız, ganimet
olarak aldığınız herhangi bir şeyden ki kesinlikle
beşte biri Allah’a ve resule ve yakınlara ve yetimlere
ve yoksullara ve kendini bir yola adamışa aittir. Ve
Allah her şeyi ayarlayabilendir.

43. O zaman siz en yakın vadideydiniz ve onlarsa


diğer vadideydi. Ve biniciler sizden daha aşağıdaydı.
Ve eğer sözleşmiş olsaydınız, sonra buluşma yeri-
zamanı için mutlaka ihtilaf çıkarırdınız. Ve lakin
olması gerekenin (zafer) olması için Allah böyle
takdir etti. Helak olanın apaçık bir delilden helak
olması ve yaşayanın apaçık bir delilden yaşaması
için. Ve kesinlikle Allah işitendir, bilendir.

44. O zaman Allah onları sana uykunda az


gösteriyordu. Ve eğer çok göstermiş olsaydı
mutlaka yılacak ve mutlaka o görev hakkında
çekişecektiniz. Ve lakin Allah sizi esirgedi. Kesinlikle
O kafaların sahipliğini bilendir.

45. Ve o zaman olacak işi olması için sizin o


karşılaşmanızı gözlerinize az gösteriyor ve sizi
onların gözünde azaltıyordu. Ve bütün işleri son
başvurusu Allah’a doğrudur.
46. Ey inananlar! Herhangi bir ekip olarak
karşılaşma yaparsanız sebat edin ve Allah’ı çok
anın. Olabilir ki başarıya erişebilirsiniz.

47. Ve Allah ve O’nun resulüne itaat edin ve


birbirinizle çekişmeyin ki yılarsınız ve dürtünüz
gider. Sabredin, kesinlikle Allah sabredenlerle
beraberdir.

48. Ve diyarlarından insanlara yalan yere gösteriş


yaparak çıkan ve Allah yolundan engelleyenler gibi
olmayın. Ve Allah onların işlediklerini kuşatandır.

49. Ve o zaman o şeytan onlara işlediklerini güzel


gösterdi ve dedi ki: “Bugün insanlardan sizi yenecek
kimse yoktur ve kesinlikle ben sizin yanınızdayım”.
Ki iki ekip birbirini gördüğünde iki ökçesi üzerinde
sıvıştı. Ve dedi ki: “Ben size duyarsızım. Kesinlikle
ben sizin görmediğinizi görüyorum ve kesinlikle
ben Allah’tan korkuyorum ve Allah misillemede
şiddetlidir”.

50. O zaman münafıklar ve kalplerinde hastalık


bulunanlar diyorlardı ki: “Bunları dinleri aldattı”. Ve
kim Allah’ı vekil kılarsa ki kesinlikle Allah yaptırım
güçlüdür, hâkimdir.

51. Ve eğer meleklerin kâfir olanları vefat ettirdiği


zaman onların yüzlerini ve arkalarını kakarken
görsen! Ve “tadın yakıcı azabı!

52. O, ellerinizin önceden sunduğu nedeniyledir.


Ve kesinlikle Allah kullarına zulmedici değildir”.

53. Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin huyu gibi


Allah’ın ayetlerini yalanladılar da Allah onları ağır
suçlarıyla yakalayıverdi. Kesinlikle Allah kuvvetlidir,
misillemede şiddetlidir.

54. İşte o, Allah’ın bir topluma nimetlendirdiği


nimeti onlar kendilerini başkalaştırıncaya kadar asla
başkalaştıran olmamasındandır. Ve de Allah
işitendir, bilendir.

55. Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin huyu gibi


Rabb’lerinin ayetlerini yalanladılar da onları ağır
suçlarıyla helak ettik. Ve Firavun ailesini suda
boğduk. Ve hepsi zalimler oldular.
56. Kesinlikle Allah indinde karasal yabani
hayvanların en kötü durumda olanları o kâfirlerdir
ki onlar inanmazlar.

57. Onlar ki sen onlardan söz aldın. Sonra her


defasında sözlerinden cayarlar. Ve onlar önemseyip
gereğini yapmazlar.

58. Ki kesin olarak savaşta onları ele geçirirsen


onların arkalarındakiler için caydırıcı davran. Belki
iyice akıllarında tutarlar.

59. Ve kesin olarak bir toplumun ihanet


edeceğinden endişe edersen aynı oranda onlara
doğru bozup at. Kesinlikle Allah ihanet edenleri
sevmez.

60. Ve o inkâr edenler öne geçtiklerini hesap


etmesinler. Kesinlikle onlar aciz bırakamazlar.

61. Ve onlara karşı gücünüzün yettiği kadar Allah’ın


düşmanı ve sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında
Allah’ın bilip sizin bilmediklerinizi yıldırmak üzere
donanımlı askeri kuvvet ve araçlar hazırlayın. Ve
Allah yolunda infak ettiğiniz her şey size haksızlık
yapılmadan, tamamen geri ödenecektir.

62. Ve onlar barışa yanaşırlarsa ki ona yanaş ve


Allah üzerine tevekkül et. Kesinlikle O, O işitendir,
bilendir.

63. Ve seni aldatmak isterlerse ki kesinlikle Allah


sana yeter. O, seni yardımıyla ve
müminlerle güçlendirdi.

64. Ve O onların kalplerini birleştirdi. Eğer sen


yeryüzünde bulunan her şeyi harcasaydın onların
kalplerini birleştiremezdin. Ve lakin Allah onların
arasını birleştirdi. Kesinlikle O yaptırım güçlüdür,
hâkimdir.

65. Ey Nebi! Sana ve sana tabi olan müminlere


Allah yeterlidir.

66. Ey Nebi! Müminleri o savaşa teşvik et. Sizden


sabırlı yirmi kişi olursa onların anlamayan bir
toplum olması nedeniyle iki yüze galip gelirler ve
sizden yüz kişi olursa kâfir olanlardan bin kişiye
galip gelirler.
67. Sizin içinizde zaaf olduğunu bildi de şimdi Allah
yükünüzü hafifletti. Ki sizden sabırlı yüz olursa iki
yüze galip gelir. Ve sizden bin olursa Allah’ın izniyle
iki bine galip gelirler. Ve Allah sabredenlerle
beraberdir.

68. Yeryüzünde üstün duruma geçene kadar onun


esirleri olması herhangi bir nebi için olamaz. Siz
şimdiki peşin yaşam arzını istiyorsunuz. Ve Allah ki
ahireti istiyor. Ve Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.

69. Eğer Allah’tan önceden geçmiş bir kitap


bulunmasaydı aldığınız içinde mutlaka size büyük
bir azap dokunurdu.

70. Ki ganimetlerinizden temiz ve helal olarak


tüketin. Ve Allah’ı önemseyip gereklerini yerine
getirin. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel
merhamet edendir.

71. Ey Nebi elinizdeki esirlere de ki: Allah


kalplerinizde hayır olduğunu bilirse sizden
alınandan daha hayırlısını size verir ve sizi hoş
görür. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.
72. Ve sana hainlik etmek isterlerse daha önce
Allah’a da hainlik etmişlerdi de onlardan imkân
vermişti. Ve Allah bilendir, hâkimdir.

73. Kesinlikle o inanlar ve hicret edenler ve Allah


yolunda mallarıyla ve canlarıyla çabalayanlar ve o
barındıranlar ve her yönden onlara yardım edenler.
İşte onlar, onların bazısı bazısının velileridir. Ve
inanlar ve hiç hicret etmeyenlere hicret edene
kadar sizin onlardan herhangi bir şeyden olan
velayetiniz yoktur. Ve sizden din (düzen) içinde
yardım isterlerse ki sizin ve onlar arasında sözleşme
bulunan bir toplum aleyhine hariç olmak üzere her
yönden yardım etmeniz üzerinizedir. Ve Allah
işlediklerinizi görendir.

74. Ve o kâfirler ki onların bazıları bazılarının


velileridir. Siz onu yapmazsanız yeryüzünde önemli
bir fitne ve fesat olur.

75. Ve o inananlar ve hicret edenler ve Allah


yolunda çaba harcayanlar ve o barındıranlar ve her
yönden onlara yardım edenler; işte onlar, onlardır
gerçekten müminler. Onlar içindir hoşgörü ve
değerli rızık.

76. Ve o sonradan inananlar ve hicret eden ve


sizinle birlikte çaba harcayanlar da işte onlar
sizdendir. Ve akrabalık bağları olanlar bazıları
bazılarına Allah’ın kitabına göre daha yakındır.
Kesinlikle Allah her şeyi bilendir.

(Tevbe Suresi)

77. 1- O müşriklerden ahit yaptıklarınıza Allah ve O’nun


resulünden bir ilişki kesme ihtarıdır.

78. 2- Ki yeryüzünde dört ay seyahat edin. Ve bilin ki


siz kesinlikle Allah’ı âciz (etkisiz) bırakan değilsiniz. Ve
kesinlikle Allah ise kâfirleri rezil edendir.

79. 3- Ve Allah ve resulünün büyük hac günü insanlara


duyurusudur. Allah ve resulü o müşriklerden ilişkiyi
kesmiştir ki tövbe ederseniz o sizin için daha hayırlıdır.
Ve aksine davranırsanız ki bilin kesinlikle siz Allah’ı aciz
bırakan değilsiniz. Ve o kâfirleri acı verici azapla ile
müjdele.

80. 4- O müşriklerden ahitleştikleriniz, sonra hiçbir şey


eksilmeyenler ve sizin aleyhinizde olan hiç birine arka
çıkmayanlar hariçtir ki onların ahitlerini müddetine
tamamlayın. Kesinlikle Allah ki önemseyip gereğini
yapanları sever.

81. 5- Ki hürmetli aylar çıkınca, o müşrikleri bulduğunuz


yerde katledin ve onları yakalayın ve tutuklayın ve onlar
için her gözetleme yerinde oturun. Ve tövbe eder ve
namaz kılar ve zekât verirlerse ki onları yollarına serbest
bırakın. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhamet
edendir.

82. 6- Ve müşriklerden birisi senden sığınma isterse ki


onu Allah’ın kelamını dinleyinceye kadar yaklaştır. Sonra
onu güvende olacağı yere ulaştır. İşte o onların
bilmeyen bir toplum olmaları nedeniyledir.

83. 7- Mescidi Haram’ın yanında antlaştıklarınız dışında,


o müşriklerin Allah ve resulü yanında nasıl bir
antlaşmaları olabilir ki size doğru davrandıkça siz de
onlara doğru davranın. Kesinlikle Allah gereğini yerine
getirenleri sever.

84. 8- Nasıl? Ve size üstün gelseler sizden istisna


etmezler ve yakınlık gözetmezler. Kalpleri kaçınırken sizi
ağızlarıyla razı etmeye çalışırlar. Ve onların çoğu yoldan
çıkanlardır.

85. 9- Allah’ın ayetleriyle az bir değer satın aldılar da


O’nun yolundan alıkoydular. Kesinlikle onlardır işledikleri
kötü olanlar.

86. 10- Onlar bir mümin için istisna ve yakınlık


gözetmezler. Ve onlardır işte o aşırıya kaçanlar.

87. 11- Ki tövbe eder ve namaz kılar ve zekât verirlerse


dinde sizin kardeşlerinizdir. Ve bilen toplum için ayetleri
ayrıntıyla açıklıyoruz.

88. 12- Ve ahitlerinden sonra sözleşmelerini çözerlerse


ve dininize dil uzatırlarsa ki küfür önderleri ile savaşın.
Kesinlikle onlar ki onlar için sözleşme yoktur. Umulur ki
vazgeçerler.

89. 13- Verdikleri sözü çözen ve o resulü çıkarmaya


kalkışan ve ilk kez size karşı başlayan bir topluma karşı
savaşmayacak mısınız? Onlardan çekiniyor
musunuz? Ki mümin olan iseniz Allah, O’ndan
çekinilmede daha gerçektir.

90. 14- Onlarla savaşın. Allah sizin ellerinizle onlara


azap etsin ve rezil etsin ve size yardım etsin ve
müminler topluluğunun kafalarına şifa versin.

91. 15- Ve onların (müminlerin) kalplerinden öfkeyi


gidersin. Ve Allah uygun gördüğünün tövbesini kabul
eder. Ve Allah bilendir, hâkimdir.

92. 16- Yoksa Allah içinizden çabalayanları ve Allah’tan


ve resulünden ve müminlerden başka sırdaş
edinmeyenleri henüz bilmeden terkedilmenizi mi hesap
ettiniz? Ve Allah işlediklerinizden haberdar olandır.

93. 17- Müşriklerin Allah’ın mescitlerini imar etmeleri


olamaz. Kendi üzerlerine kâfirlikleriyle şahitlerdir. İşte
onlar ki çalışmaları boşa gitmiştir. Ve onlar ateş
içinde kalıcılardır.

94. 18- Kesin olan: Allah’ın mescitlerini Allah’a ve ahiret


gününe inanan ve namaz kılan ve zekât veren ve asla
Allah’tan başkasından çekinmeyen kimseler imar ederler
ki işte onların doğru yolu bulanlardan olması umulur.

95. 19- Hacca gelenlere su vermeyi ve Mescidi Haramı


imar etmeyi Allah’a ve ahiret gününe inanan ve Allah
yolunda çabalayan gibi mi kıldınız? Allah indinde aynı
durumda değillerdir. Ve Allah, O zulmeden topluluğu
doğru yola rehberlik etmez.

96. 20- O iman edenler ve hicret edenler ve Allah


yolunda mallarıyla, canlarıyla çabalayanlar Allah indinde
derece bakımından daha büyüklerdir. İşte onlar, onlardır
o kurtulanlar.

97. 21- Rabb’leri onları O’dan bir rahmet ve bir rıza ve


içinde daimi nimet olan bir cennetlerle müjdeler.

98. 22- Onlar orada zamanın sonuna kadar (ebed)


devamlı olarak (halid) kalırlar. Kesinlikle Allah, büyük
karşılık O’nun indindedir.

99. 23- Ey iman edenler! Küfrü imandan daha çok


seviyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi veli edinmeyin.
Ve sizden kim onları veli edinirse ki işte onlar, onlardır o
zalimler.
100. 24- De ki: Babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz
ve eşleriniz ve hısım akrabanız ve bulaştığınız mallar ve
kesata uğramasından korktuğunuz ticaret ve
hoşlandığınız meskenler size Allah’tan ve resulünden ve
Allah yolunda çabalamaktan daha sevimliyse ki Allah
emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah yoldan
çıkmışlar topluluğuna rehberlik etmez.

101. 25- Allah size yaşadığınız yerde çok defa ve


Huneyn Günü mutlaka yardım etmişti. O gün
çokluğunuz sizin acayibinize gitmişti de sizi bir şeyden
muaf tutmamıştı. Ve yeryüzü bütün genişliğine rağmen
başınıza dar gelmişti. Sonra gerisin geri tersine
dönmüştünüz.

102. 26- Sonra Allah, resulü ve müminler üzerine O’nun


sükûnetini indirdi ve sizin görmediğiniz ordular indirdi
ve kâfirlere azap etti. Ve işte o, o kâfirlerin cezasıdır.

103. 27- Sonra Allah, işte ondan sonra da uygun


gördüğünün tövbesini kabul eder. Ve Allah
hoşgörülüdür, özel merhamet edendir.
104. 28- Ey iman edenler! Kesin olarak o müşrikler bir
sorun kaynağıdır ki bu tarihlerinden sonra Mescid- i
Haram’a yaklaşmasınlar. Ve geçim sıkıntısından
korkarsanız ki Allah uygun görürse fazlından sizi
kendine yeterli duruma getirecektir. Kesinlikle Allah
âlimdir, hakîmdir.

105. 29- O Kitap Verilenlerden Allah’a inanmayan ve


ahiret gününe inanmayan ve Allah’ın ve resulünün
haram kıldığını haram saymayan ve gerçek düzeni din
edinmeyenlerle küçük düşüp elleriyle cizye verene kadar
savaşın.

106. 30- Ve Yahudiler dediler ki: “Üzeyir Allah’ın


oğludur”. Hıristiyanlar dediler ki: “Mesih Allah’ın
oğludur”. İşte o onların ağızları ile
söyledikleridir. Öncekilerin sözlerine uydurdular. Allah
onlara savaş açtı. Nasıl saptırılıyorlar.

107. 31- Onlar Allah’la beraber onların kurumsal


olanlarını ve ruhbanlarını rabler edindiler ve Meryem
oğlu Mesih’i de. Ve tek Tanrı’dan başkasına kulluk
etmemekle emrolundular. O’ndan başka tanrı yoktur. O,
koştukları ortaklardan ilintisiz, yegâne egemendir.
108. 32- Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler.
Ve kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlama
dışında başkasına izin vermez.

109. 33- O müşrikler istemeseler de hepsinin üstesinden


gelmek için resulünü rehberlik ve gerçek din ile
gönderen O’dur.

110. 34- Ey inananlar! Kesinlikle kurumsal kişiler ve


ruhbanların çoğu insanların mallarını haksızca edinirler
ve Allah yolundan alıkoyarlar. Ve o, altınla ve gümüşle
servet biriktirenler ve Allah yolunda infak etmeyenler ki
onları can yakıcı bir azapla müjdele.

111. 35- O gün cehennem ateşinde kızdırılır da onunla


alınları ve yanları ve sırtları dağlanır. “Bu kendiniz için
servet olarak biriktirdiğinizdir ki servet olarak
biriktirdiğinizi tadın!”.

112. 36- Kesinlikle Allah indindeki Allah’ın kitabında


gökleri ve yeri yarattığı dönemde ayların sayımı on iki
aydır. Onlardan dördü haramdır. İşte o tam ve işler olan
o din (o düzen) dir ki onlar içinde nefislerinize
zulmetmeyin. Ve o müşriklerle size karşı topyekûn
savaştıkları gibi onlarla topyekûn savaşın. Ve bilin!
Kesinlikle Allah önemseyip gereğini yapanlarla
beraberdir.

113. 37- Kesin olarak, ertelemek küfürde bir artıştır.


Onunla kâfirler şaşırtılıp-saptırılır. Allah’ın haram kıldığını
sayıya ayarlamak için onu bir tarihte helal ve bir tarihte
haram kılarlar da Allah’ın haram kıldığını helalleştirirler.
İşlediklerinin kötülüğü onlara çekici ve süslü gösterildi.
Ve Allah, O kâfir bir topluluğa rehberlik etmez.

114. 38- Ey iman edenler! Size ne oldu ki “Allah


yolunda nefer olun” dendiği zaman yeryüzüne
kütlelendiniz? Ahireteden dünya hayatına razımı
oldunuz? Ki dünya hayatının metası ahirete içinde çok
azdan başkası değildir.

115. 39- Nefer olmazsanız O size acı verici bir azapla


azap eder ve sizin yerinize bir başka topluluğu getirip
değiştirir. Ve siz O’na hiç bir şeyle zarar veremezsiniz.
Ve Allah, O her şeyi ayarlayabilendir.

116. 40- Ona yardım etmezseniz de o kâfirler onu iki


kişiden biri olarak çıkardıklarında Allah ona yardım
etmişti. İkisi mağaradayken o zaman o birlikte
bulunduğunu kişiye diyordu ki: “Üzülme! Kesinlikle Allah
bizimle beraberdir” ki Allah onun üzerine sakinliğini
indirdi. Onu sizin asla görmediğiniz ordularla
güçlendirip destekledi. Ve kâfirlerin kelimesini en alçak
kıldı. Ve Allah’ın kelimesi ki o en yücedir. Ve Allah
yaptırım güçlüdür, hâkimdir.

117. 41- Hafif ve kütleli olarak nefer olun ve mallarınızla


ve canlarınızla Allah yolunda çabalayın. Bilebilir olsanız
işte o sizin için daha hayırlıdır.

118. 42- Eğer kolay bir sunum ve kısa bir yolculuk


olsaydı mutlaka sana tabi olurlardı. Ve lakin uzun
yolculuk onlara uzak geldi. “Gücümüz yetseydi sizinle
beraber çıkardık” diye Allah’a yemin edecekler.
Kendilerini helak ederler. Ve Allah, O bilir: Kesinlikle
onlar mutlaka yalancılardır.

119. 43- Allah senden affetsin. O doğru söyleyenler sana


açık oluncaya ve sen o yalancıları bilene kadar
(öncesinde) onlara niçin izin verdin?
120. 44- Allah’a ve ahiret gününe iman edenler
mallarıyla canlarıyla savaşmaktan senden izin istemezler.
Ve Allah önemseyip gereğini yapanları bilendir.

121. 45- Kesin olarak senden sadece Allah’a ve ahiret


gününe inanmayanlar ve kalpleri çelişkiye düşüp de
çelişkileri içinde tereddüt edenler izin isterler.

122. 46- Ve eğer çıkmayı isteselerdi mutlaka onun için


hazırlık yaparlardı. Ve lakin Allah kaçınmaya
çalışmalarından hoşlanmadı ki onları sabit kıldı ve:
“Oturun, oturanlarla beraber!” denildi.

123. 47- Eğer içinizde sizinle beraber çıkmış olsalardı,


ayak bağı olma dışında bir artışa neden olmazlar ve
mutlaka size fitne olması için aranızı bozarlardı. Ve
içinizdedir onlara kulak verenler. Ve Allah o
zalimleri bilendir.

124. 48- Mutlaka önceden de fitne araştırmışlardı. Ve o


gerçek gelene kadar sana karşı bir takım işler
çeviriyorlardı. Ve onlar istemediği halde Allah’ın emri
belirginleşti.
125. 49- Ve onlardan kimi der ki: “Bana izin ver ve beni
fitneye düşürme”. Değil mi ki düştükleri o fitne içindeler?
Ve kesinlikle cehennem inkâr edenleri (kâfirleri)
kuşatandır.

126. 50- Sana bir iyilik isabet edince onları kötüleştirir ve


sana bir kötülük isabet etse derler ki: “Biz önceden
işimizi aldık”. Ve sevinerek tersine dönerler.

127. 51- De ki: “Allah’ın bizim için yazdığından başkası


bize asla isabet etmez. O bizim Mevla’mızdır”. Ve Allah
üzerine ki tevekkül etsin müminler.

128. 52- De ki: Bize sadece iki iyilikten birini


beklemektesiniz? Ve biz size Allah indinden veya bizim
elimizle size bir azap etmesini bekleyenleriz ki bekleyin,
kesinlikle biz sizinle beraber bekleyenleriz.

129. 53- De ki: İstekli veya isteksiz olarak harcama yapın,


asla sizden kabul edilmeyecektir. Kesinlikle siz yoldan
çıkmış bir toplum oldunuz.

130. 54- Ve harcamada bulunmalarının onlardan


kabulünün men edilmesi kesinlikle onların Allah’ı ve
resulünü inkâr etmeleri ve namaza ancak isteksizce
gelmeleri ve isteksizce harcamada bulunmalarından
başka değildir.

131. 55- Ki onların malları ve çocukları senin acayibine


gitmesin. Kesin olarak Allah onlar için onunla dünya
hayatında azap etmeyi ve kâfirler olarak geçip
gitmelerini ister.

132. 56- Ve kesinlikle onlar sizden olduklarına dair


Allah’a yemin ederler. Ve onlar sizden değillerdir. Ve
lakin onlar korkup ayrışan bir toplumdur.

133. 57- Eğer bir sığınak veya mağara veya girecek bir
yer bulsalar mutlaka toplaşıp oraya doğru dönerlerdi.

134. 58-Ve sadakalar hakkında sana dil uzatanlar


onlardandır. Ki ondan onlara verilirse razı olurlar. Ve hiç
verilmezse o zaman alınıp kızarlar.

135. 59-Ve onlar Allah ve resulünün kendilerine


verdiğine razı olsalardı ve deselerdi ki: “Allah bize yeter.
Allah ve resulü bize fazlından verecek. Kesinlikle biz
Allah’a rağbet edenleriz”.

136. 60- Kesin olan: Sadakalar Allah’tan bir farz olarak


yoksullar ve düşkünler ve onunla ilgili çalışanlar ve
kalpleri müslümanlığa ısındırılacaklar ve boyunduruk
içinde olanlar ve iflas edenler ve Allah yolunda olanlar
ve bir yola adananlar içindir. Ve Allah bilendir, hâkimdir.

137. 61- Ve onlardandır “O her söyleneni dinleyen bir


kulaktır” diyerek Nebi’ye eziyet edenler. De ki: O, sizin
için bir hayır kulağıdır. O, Allah’a güvenir ve müminlere
güvenir ve o, sizden iman edenler için bir rahmettir. Ve
onlar ki Allah’ın resulüne eziyet edenler, onlar içindir
elem verici azap.

138. 62- Sizi razı etmek için Allah’a yemin ederler. Ve


inanıyorlarsa Allah’ı ve resulünü razı etmeleri daha
gerçekçidir.

139. 63- Allah’a ve resulüne sınır koymağa kalkışan o


kişiye ki cehennem ateşinin onun için olduğunu hiç
bilmiyorlar mı? Orada devamlı kalıcıdır. İşte odur büyük
rezillik.

140. 64- İkiyüzlüler kalplerinde olanı bildiren bir surenin


indirilmesinden kaygılanıyorlar. De ki: “Alay edin!
Kesinlikle Allah kaygılandığınızı açığa çıkarandır”.
141. 65- Ve mutlaka onlara sorarsan mutlaka derler ki:
“Kesin olarak dalar ve oynar olduk”. De ki: “Allah’la ve
O’nun ayetleriyle ve O’nun resulü ile mi alay
ediyordunuz?”.

142. 66- Özür dilemeyin! Siz iman ettikten sonra tekrar


kâfir olmuşsunuz. Sizden bir takımınızı affetsek de bir
takımınıza kesinlikle ağır suç işleyen olmaları nedeniyle
azap edeceğiz.

143. 67- Münafık erkekler ve münafık kadınların bazıları


bazılarındandır. Onlar benimsenmeyeni emrederler ve
benimsenenden yasaklarlar ve ellerini sıkı tutarlar. Onlar
Allah’ı önemsemediler de Allah da onları önemsemedi!
Kesinlikle o münafıklar, onlardır yoldan çıkanlar.

144. 68- Allah erkek münafıklara ve kadın münafıklara ve


kâfirlere cehennem ateşini vadetti. Onlar orada devamlı
kalıcılardır. O onlara yeter ve Allah onlara lânet etti! Ve
onlar içindir kesintisiz azap.

145. 69- O sizden öncekiler gibi: Onlar sizden kuvvet


olarak daha şiddetli ve mal ve evlatça sizden daha çok
oldular da payları kadar metalanmak istediler ki siz de
sizden önceki payları ile metalanmak isteyenler gibi
payınıza düşenle metalanmak istediniz ve o batağa
dalanlar gibi batağa daldınız. İşte onların dünyada ve
ahirette bütün amelleri boşa gitti. Ve işte onlar, onlar
hüsrana uğrayanlardır.

146. 70- Onların öncesinden Nuh ve Ad ve Semud


toplumunun ve İbrahim toplumunun ve Medyen
halkının ve sapmışların bilgileri onlara gelmedi mi?
Resulleri onlara açıklamalar ile geldiler ki Allah onlara
zulmeder olmadı. Ve lakin onlar kendilerine zulmeder
oldular.

147. 71- Ve mümin erkekler ve mümin kadınların bazıları


bazılarının velileridir. Benimseneni emreder ve kaçınılan
benimsenmeyeni yasaklarlar ve namazı kılarlar ve zekâtı
verirler ve Allah’a ve onun resulüne itaat ederler. İşte
onlar, Allah onlara özel merhamet edecektir. Kesinlikle
Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.

148. 72- Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara


altlarından ırmaklar akan cennetler vadetti. Orada
devamlı kalıcılardır, Adn Cennetleri içinde yararlı
meskenler ve daha önemlisi Allah’tan razılık. İşte odur o
büyük kurtuluştur.

149. 73- Ey Nebi! Kâfirlere ve münafıklara karşı çaba


harca ve onlar üzerine haşin ol. Onların barınağı
cehennemdir ve o ne kötü bir dönüş yeridir.

150. 74- Söylemediler diye Allah’a yemin ediyorlar. Ve


mutlaka o küfür kelimesini söylemişlerdir. Ve İslam
olduktan sonra kâfir oldular. Ve başaramadıklarına
yeltendiler. Ve Allah ve resulünün onları O’nun
fazlından zenginleştirmesinden başka değil intikam
almaya kalkıştılar ki tövbe ederlerse onlar için daha
hayırlı olur. Ve tersine davranırlarsa Allah onlara
dünyada ve ahirette elem verici bir azapla azap eder.
Ve yeryüzünde onlar için veli ve destekleyici yoktur.

151. 75- Ve onlardan kimi “Bize fazlından verirse


mutlaka sadaka vereceğiz ve mutlaka salihlerden
olacağız” diye Allah’a ahdettiler.

152. 76- Ki O onlara fazlından verince onunla cimrilik


ettiler ve ilgilenmeyerek tersine davrandılar.
153. 77- Ki Allah’a verdikleri vaatten caydıkları ve yalan
söylemeleri nedeniyle O’nunla karşılaşacakları güne
kadar Allah onların kalplerine ikiyüzlülük yerleştirdi.

154. 78- Allah’ın onların sırlarını ve gizli konuşmalarını


bildiğini de hiç bilmezler mi? Ve kesinlikle Allah
bilinmeyenleri en iyi bilendir.

155. 79- O sadaka vermekte gönülden davranan


müminleri kınayanlar ve güçlerinin yetebildiğinden
başkasını bulamayanlar ki onlarla o alay edenler; onlarla
Allah alay etti. Ve onlar içindir acı verici azap.

156. 80- Onlar için hoş görülme iste veya isteme. Onlar
için yetmiş defa hoş görü dilesen de Allah onları asla
hoş görmeyecektir. İşte o Allah’ı ve resulünü inkâr
etmeleri nedeniyledir. Ve Allah, O yoldan çıkmış
topluluğa rehberlik etmez.

157. 81- Allah’ın resulüne muhalefet edip geri kalanlar


oturup kalmalarına ferahladılar. Ve Allah yolunda
mallarıyla ve canlarıyla çabalamak hoşlarına gitmedi. Ve
dediler ki: “Sıcakta savaşa çıkmayın”. De ki: “Cehennem
ateşi sıcaklık olarak daha şiddetlidir. Eğer kavrar olsalar”!
158. 82- Kazanmakta olduklarının karşılığı nedeniyle ki
mutlaka az gülsünler ve mutlaka çok ağlasınlar.

159. 83- Ki Allah seni onlardan bir gurubun yanına


döndürür de çıkmak için senden izin isterlerse de ki:
“Benimle beraber asla hiçbir zaman çıkmayacaksınız ve
düşmana karşı benimle beraber asla savaşmayacaksınız!
Kesinlikle siz birinci defa yerinizde kalmaya razı oldunuz
ki geri kalanlarla beraber oturun!”.

160. 84-Ve onlardan ölen bir kimse üzerine hiçbir


zaman destek kılma ve mezarı başında durma!
Kesinlikle onlar Allah’ı ve onun resulünü inkâr ettiler ve
yoldan çıkmış olarak öldüler.

161. 85-Ve onların malları ve çocukları senin acayibine


gitmesin. Kesin olan: Allah onunla onlara dünyada azap
etmek ve onların benliklerinin kâfir olarak göçüp
gitmelerini ister.

162. 86- Ve “Allah’a iman edin ve onun resulüyle birlikte


çabalayın” diye bir sure indiğinde onların gücü aşkın
olanları senden izin isterler ve derler ki: “Bırak bizi
oturanlarla beraber kalalım”.
163. 87- Geri kalanlarla beraber olmaya razı oldular ve
kalplerinin üzeri damgalandı da onlar anlayamazlar.

164. 88- Lakin o resul ve onunla beraber inananlar,


onlar mallarıyla ve canlarıyla çabaladılar. İşte onlar,
onlar içindir o hayırlar ve işte onlar, onlardır başarıya
ulaşanlar.

165. 89- Allah onlara altlarından ırmaklar akan cennetler


hazırladı. Onlar orada daimi kalıcılardır. İşte o, o büyük
kurtuluştur.

166. 90-Ve Arabilerden özür belirtenler kendilerine izin


verilmesi için geldiler. Ve Allah’a ve resulüne yalan
söyleyenler oturup kaldılar. Onlardan o kâfirlere acıklı
bir azap isabet edecektir.

167. 91- Güçsüzlere ve hastalara ve sarf edecek bir şeyi


bulunmayanlara Allah ve resulüne dürüst kaldıkları
müddetçe sorumluluk yoktur. İyi davrananların
aleyhine bir yol yoktur. Ve Allah hoş görendir,
merhamet edendir.

168. 92- Ve kendilerine binek sağlaman için sana


geldiklerinde “Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum”
deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından
üzüntüden gözleri yaş dökerek dönen kimselere.

169. 93- Kesin olarak sorumluluk zengin oldukları halde


senden izin isteyen ve geride kalanlarla bulunmaya razı
olanlaradır. Ve Allah kalplerini damgaladı da onlar
bilmeyenlerdir.

170. 94- Onlara döndüğünüz zaman size özür beyan


edecekler. De ki: Özür dilemeyin! Size asla inanmayız.
Allah haberlerinizi bize bildirmiştir ve çalışmalarınızı
Allah ve onun resulü görecektir. Sonra bilinmeyeni ve
bilineni bilene döndürüleceksiniz de O işlemekte
olduklarınızı size bildirecektir.

171. 95- Onlara doğru döndüğünüz zaman sizin onlarla


ilgilenmemeniz için Allah’a yemin edeceklerdir ki onlarla
ilgilenme. Kesinlikle onlar kargaşa sebebilerdir. Ve
kazanmakta oldukları nedeniyle barınakları
cehennemdir.

172. 96- Onlardan razı olasınız diye size yemin


edecekler. Ki siz onlardan razı olsanız da kesinlikle Allah
yoldan çıkmış toplumdan razı olmaz.
173. 97- Arabiler küfür ve nifak bakımından daha
şiddetlidir ve Allah’ın resulüne indirdiği sınırları
bilmemeye daha kapalılardır. Ve Allah
bilendir, hâkimdir.

174. 98-Ve Arabilerden kimi harcadığını angarya edinir


ve sizin üzerinize kötü dönem gelmesini bekler. Kötü
dönem onların üzerlerindedir! Ve Allah işitendir,
bilendir.

175. 99-Ve Arabilerden kimisi Allah’a ve ahiret gününe


inanır ve harcadığını Allah indinde yakınlık ve resule
destek sayar. Dikkat edin kesinlikle o onlar için
yakınlıktır. Allah onları rahmetine dâhil edecektir.
Kesinlikle Allah hoş görendir, özel merhametlidir.

176. 100-Ve muhacir ve ensardan ilk önce gelenlerin


başta olanları ve iyilikle onlara tabi olanlar, Allah
onlardan razı oldu ve onlar O’dan razı oldular ve onlara
altlarında ırmaklar akan cennetler hazırladı. Onlar orada
zamanın sonuna kadar devamlı kalıcılardır. İşte o dur o
büyük kurtuluş.
177. 101- Ve çevrenizdeki Arabilerdendir münafıklar ve
Medine ehlindendir ikiyüzlülükte inat edenler. Sen onları
bilmezsin. Biziz onları bilenler. Biz onları iki kez azaba
uğratacağız. Sonra büyük bir azaba doğru
reddedilecekler.

178. 102- Ve diğerleri, onlar ağır suçlarını itiraf ettiler. İyi


bir işi ve diğer kötü bir işi karıştırdılar. Allah’ın onların
tövbesini kabul etmesi umulur. Kesinlikle Allah
hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

179. 103- Onların mallarından sadaka olarak al. Onları


iyileştirirsin ve sağlıklı kılarsın ve onların üzerine destek
ol. Kesinlikle senin desteğin onlar için bir sakinleşme
nedenidir. Ve Allah işitendir, bilendir.

180. 104- Allah’ın kullarının tövbesini kabul ettiğini ve


sadakaları aldığını hiç bilmiyorlar mı? Ve kesinlikle Allah,
O tövbeleri kabul edendir, özel merhametlidir.

181. 105-Ve de ki: Çalışın ki çalışmalarınızı Allah ve onun


resulü ve müminler görecektir. Ve bilinip açıklananı ve
bilinemeyip açıklanamayanı bilene geri
döndürüleceksiniz de O size işlemekte
olduklarınızı bildirecektir.

182. 106-Ve diğerleri Allah’ın emrine kalanlardır. Ya


onlara azap eder ve ya tövbelerini kabul eder. Ve Allah;
âlimdir, hâkimdir.

183. 107- Ve o zarar vermek ve küfretmek ve


müminlerin arasını açmak ve daha evvel Allah’a ve
resulüne harp açan kişi için gözlem yapmak üzere “Biz
iyilikten başkasını istemedik “ diye mutlaka yemin ederek
bir mescit edinenler ve Allah, O şahitlik eder: Kesinlikle
onlar mutlak yalancılardır.

184. 108- Oranın içinde hiçbir zaman durma. Mutlaka ilk


gününden takva üzerine tesis edilen mescit içinde
durman daha doğrudur, daha gerçekçidir. Oradadır
kendilerini çok temizlemeyi seven adamlar. Ve Allah ki
çok temizlenenleri sever.

185. 109- Binasını Allah’tan önemsenme ve O’nun rızası


üzerine tesis eden kimse mi daha avantajlıdır? Yoksa
binasını yuvarlanan ki onunla cehennem ateşi içine akan
cüruf kenarına kuran kimse mi? Ve Allah ki zalimler
topluluğuna rehberlik etmez.

186. 110- Kalplerinin içinde çelişki olarak bina ettikleri


binaları, kalpleri (beyin kabukları) parçalanıncaya kadar
kesintiye uğramaz. Ve Allah âlimdir, hâkimdir.

187. 111- Kesinlikle Allah ki müminlerden nefislerini ve


mallarını cennetin kesinlikle onların olması nedeniyle
satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar da
katlederler ve katledilirler. Tevrat ve İncil ve Kuran’daki
üzerlerine olan vaad gerçektir, doğrudur. Ve Allah’tan
olan vadini hanginiz yerine getirirseniz ki ticari anlaşma
olarak yaptığınız ticari antlaşma ile sevinin. Ve işte o, o
büyük kurtuluştur.

188. 112- O tövbe edenleri, o ibadet edenleri, o hamd


edenleri, o hac edenleri, o rükû edenleri, o secde
edenleri, o benimsenenleri emredenleri ve o kaçınılanı
yasaklayanları ve o, Allah’ın sınırlarını koruyanları ve o
inananları müjdele!
189. 113- Kesinlikle onların cehim halkı olmaları iyice belli
olduktan sonra ve eğer akraba bile olsalar müşrikler için
hoşgörü dilemek Nebi ve müminler için olur değildir.

190. 114-Ve İbrahim’in babası için hoş görü istemesi


sadece özellikle ona verdiği bir vaatten başkası değildi ki
kesinlikle onun Allah’ın düşmanı olduğu kendisine iyice
belli olunca ona duyarsızlaştı. Kesinlikle İbrahim ki çok
duygusal, yumuşak huyluydu.

191. 115-Ve Allah bir topluluğa rehberlik ettikten sonra


önemseyip yerine getireceklerini onlara açıklayıncaya
kadar onları şaşırtıp saptıracak olmadı. Kesinlikle Allah
her şeyi bilendir.

192. 116- Kesinlikle Allah ki göklerin ve yerin mülkü O


hayat veren ve öldürenindir. Ve yardım edicilerden ve
velilerden Allah’tan başkası sizin için değildir.

193. 117- Allah o nebinin ve güçlük anında ona uyan


muhacirin ve ensarın tövbelerini (barışma isteklerini)
mutlaka kabul etmiştir. İçlerinden bir kısmının kalpleri
nerdeyse kayacak iken sonra onların tövbesini kabul
buyurdu. Kesinlikle O, onlara şefkatlidir, özel
merhametlidir.

194. 118- Ve geri bırakılan üç kişiyi. Hatta o zaman bütün


genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar geldi ve nefisleri
kendilerine dar geldi ve O’nun dışında Allah’tan başka
bir sığınacak olmadığını zannettiler. Sonra tövbe etsinler
diye onların barışma isteklerini kabul etti. Kesinlikle
Allah’tır, O tövbeleri kabul eden, özel merhametli.

195. 119- Ey iman edenler! Allah’ı önemseyin ve o


doğrularla beraber olun.

196. 120- Medine ehlinin ve civardaki Arabilerin Allah’ın


resulüne muhalefet etmeleri ve onun nefsine kendi
nefislerin öncelikli kılmaları olur değildir. İşte o, kesinlikle
o nedenledir ki: Onların Allah yolunda çektikleri hiçbir
susuzluk ve hiçbir yorgunluk ve hiçbir açlık ve kâfirleri
öfkelendirecek ayak bastıkları hiçbir yer veya düşmana
karşı elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki karşılığında
kendilerine salih bir amel yazılmış olmasın. Kesinlikle
Allah iyilik yapanların karşılığını zayi etmez.
197. 121- Ve küçük ve büyük harcadıkları her harcama
ve aştıkları her vadi, Allah onlara işlemekte olduklarının
en güzeliyle karşılık versin diye onlar için yazıldı.

198. 122-Ve müminlerin (inananların) hepsinin toptan


sefere çıkmaları olur değildir. Ki eğer onların her
kesiminden bir grup nefer değilse, dinde (dinî
bilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve toplumları
döndüklerinde onları ikaz etmek için sakınabilsinler diye
takımdır.

199. 123- Ey inananlar! Kâfirlerden size velilik yapmaya


çalışanlarla savaşın ve sizde mutlaka dayanıklılık
bulsunlar. Ve bilin! Kesinlikle Allah önemseyip gereğini
yapanlarla beraberdir.

200. 124- Ve bir sure indirilince de onlardan kimi der ki:


“O hanginizin bu imanını artırdı?”. Ki iman etmiş
olanlara gelince de müjdeleşir halde onların imanını
artırdı.

201. 125- Ve kalplerinde hastalık olanlara gelince,


onların karmaşalarını karmaşa olarak artırmıştır ve onlar
kâfir olarak öldüler.
202. 126- Ve görmezler mi? Her tarihi dönem bir veya
iki kere fitnelenirler. Sonra tövbe etmezler ve onlar
ki akıllarına getirip hatırlamazlar.

203. 127- Ve bir sure inince, “Sizi bir kimse görüyor mu?”
diye bazıları bazılarını gözetlerler. Sonra kendi
kendilerine değişiklik yaptılar. Anlamaz bir toplum
olmaları nedeniyle Allah onların kalplerinde değişiklik
yaptı.

204. 128- Mutlaka sizin içinizden size, sıkıntıya


uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, inananlara
şefkatli ve merhametli bir resul gelmiştir.

205. 129- Ki tersine davranırlarsa de ki: Allah bana yeter.


O’ndan başka tanrı yoktur, ona tevekkül ederim. Ve O,
büyük arşın (kozmosun) Rabb’idir.

9. Yunus Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Elif, Lam, Ra. İşte o, derin bilgelik sahibi kitabın


ayetleridir.
3. Onlardan bir adama “İnsanları uyar ve iman
edenlere kesinlikle Rabb’leri indinde onlar için
doğruluk kıdemi olduğunu müjdele” diye vahiy
etmemiz, insanlar için şaşırılacak bir şey mi oldu? O
kâfirler dedi ki: “Kesinlikle bu mutlak apaçık bir
sihirbazdır?”.

4. Kesinlikle Rabb’iniz Allah’tır. O ki gökleri ve yeri altı


dönemde biçimlendirdi. Sonra o en temel yapı ve
yönetimi kontrolüne aldı. İşleri çeviren Allah’tır.
O’nun izninden sonrasında kimse şefaatçi değildir.
İşte O, Rabb’iniz Allah’tır ki O’na kulluk edin. Ki
hatırlayıp düşünmez misiniz?

5. Döneceğiniz yer O’na doğrudur. Allah’ın vadi


gerçek, doğrudur. Kesinlikle O ki biçimlendirmeye
benzersiz ve yoktan başlar. Sonra onu iman edip iyi
işler yapanlara standardize karşılık vermek için
tekrar iade eder. Ve inkâr etmeleri
nedeniyle o kâfirler içindir kaynar içecek ve elem
verici azap.

6. O, O ki Güneş’i ışık ve Ay’ı da aydınlık kılan ve


yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona (Ay’a)
menziller ayarlayandır. Allah işte onu gerçek olması
dışında biçimlendirmedi. O, bilen bir toplum için
ayetlerini açıklamaktadır.

7. Kesinlikle gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesi


ve Allah’ın göklerde ve yerde biçimlendirdikleri
önemseyip gereğini yapan toplum için mutlak
ayetlerdir.

8. Kesinlikle onlar ki bizimle mülakat yapacakları


beklentisinde olmayanlar ve dünya hayatına razı ve
onunla tatmin olanlar ve onlar ki o, ayetlerimizden
gafil olanlar:

9. İşte onlar, onların kazanmakta oldukları nedeniyle


barınakları ateştir.

10. Kesinlikle iman edenleri ve salih ameller


işleyenleri Rabb’leri imanları ile altından ırmaklar
akan nimet cennetlerine hidayet eder.

11. Oradaki duaları: “İlintisiz yegâne egemensin ey


Allah’ım” ve dirlik temennileri: “Selam size” ve
dualarının sonu da: “Tapılacak hayranlık Âlemlerin
Rabb’i Allah’ındır”.
12. Ve eğer Allah insanlara daha iyi olanı acil
istedikleri gibi daha kötü olanı acil olarak verseydi,
mutlaka onların ecellerini gerçekleştirirdi ki bizimle
mülakat yapmayı ummayanları daldıkları
azgınlıklarında bırakırız.

13. Ve insana bir zorluk dokunduğu zaman yan


yatarken veya otururken veya dikilirken bize dua
eder de ondan zorluğu giderdiğimizde ona
dokunan zorlukla bize asla dua etmemiş gibi
aldırmadan geçer gider. İşte onun gibi, o aşırı
gidenlere işlemekte oldukları güzel gösterilir.

14. Ve sizden önceki toplumları onlar zulmedince


helak etmiştik. Ve resulleri onlara açıklamalarla
gelmişlerdi. Ve onlar iman eden olmamışlardı. Ağır
günahkârlar toplumunu işte onun gibi
cezalandırırız.

15. Sonra nasıl davranacağınızı gözlemlemek için


onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık.

16. Ve bizimle mülakat yapmayı ummayanlar


ayetlerimiz onlara delil olarak aktarılınca dediler ki:
“Bundan başka bir kuran (ferman) getir veya bunu
değiştir”. De ki: “Onu kendi sunumumdan
değiştirmem benim için olamaz. Ben ise sadece
bana vahyolunana uyarım. Kesinlikle ben Rabb’ime
karşı gelirsem büyük günün azabından korkarım.

17. De ki: “Eğer Allah uygun görseydi ben onu size


aktaramazdım ve onu hiçbir şekilde size
kavratmazdı. Ki ondan önce bir ömür içinizde
kalmıştım. Akıl edemiyor musunuz?”.

18. Allah üzerine yalan yere kurgulama yapandan


veya O’nun ayetlerini yalan sayandan daha zalim
kimdir? Kesinlikle O, ağır suçluları başarıya
ulaştırmaz.

19. Ve onlar Allah’tan başka onlara fayda


veremeyene ve zarar veremeyene kulluk ediyorlar.
Ve derler ki: “Bunlar Allah indinde bizim
şefaatçilerimizdir”. De ki: “Siz Allah’a göklerde ve
yerde bilmediğini mi bildiriyorsunuz?”. Allah ilintisiz
yegâne egemen ve onların ortak koştuklarından
çok yücedir.
20. Ve insanlar tek bir ümmetten başka değildi ve
ihtilafa düştüler. Ve eğer Rabb’inden, önceden bir
kelime geçmemiş olsaydı, içinde ihtilaf
ettikleri aralarında karara bağlanıp gerçekleştirilirdi.

21. Ve derler ki: “Ona Rabb’inden bir ayet


indirilmeli değil miydi?”. Ki sen de ki: Kesin olarak o
bilinemeyen Allah’a aittir ki gözetleyip bekleyin.
Kesinlikle ben sizinle birlikte gözetleyip
bekleyenlerdenim.

22. Ve onlara dokunan zorluktan sonra insanlara


bir rahmet tattırdığımızda, o zaman ayetlerimiz
içinde aldatma planı onlara aittir. De ki: Aldatma
planı düzenlemede Allah en seridir. Kesinlikle
resullerimiz aldatma planları kurmanızı
yazmaktalardır.

23. O’dur, sizi karada ve denizde gezdirip


seyrettiren. Hatta gemide olduğunuz ve iyi özellikli
bir rüzgâr ile onun içinde ferahlayarak akıp
giderken o gemilere sert bir rüzgâr gelir çatar ve
her taraftan onlara dalgalar gelmeye başlar. Ve
kesinlikle onlar onunla kuşatıldıklarını zannederler.
Yalnızca ona özgü kılanlar olarak Allah’a “Mutlaka
sen bizi bundan kurtarırsan mutlaka
şükredenlerden olacağız” diye dua ederler.

24. Ki O onları kurtarınca onlar o zaman


yeryüzünde haksız yere azgınlık edenlerdir. Ey
insanlar! Kesin olarak yaptığınız taşkınlık aleyhinize
dünya hayatının metasıdır. Sonra varış yeriniz
bizedir ki işlemekte olduklarınızı size bildiririz.

25. Kesin olarak dünya hayatının benzetmesi


gökten indirdiğimiz sıvı gibidir ki onunla insanların
ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkileri birbirine
karıştı. Sonunda yeryüzü süslerini takınıp süslendiği
ve onun ehli kendilerini onu ayarlayabilir
zannettiklerinde geceleyin veya gündüzün ona
emrimiz gelir ki onu sanki dün orada hiçbir bolluk
yokmuş gibi biçilmiş kılarız. İyice düşünen bir
toplum için biz ayetlerimizi işte onun gibi ayrıntıyla
açıklarız.

26. Ve Allah, O selam yurduna çağırır ve uygun


gördüğüne doğru yola doğru rehberlik eder.
27. En iyi, iyi çalışma yapanlar içindir ve daha
fazlası. Ve onların yüzlerine katran bulaşmaz ve
zillet bulaşmaz. Cennet halkı işte onlardır. Onlar
orada devamlı kalıcılardır.

28. Ve o kötülükler kazanmış olanların karşılığı


onun benzeridir. Ve onları zillet sarar. Onlar için
Allah’tan savunacaklardan herhangi biri yoktur.
Onların yüzleri kararan geceden parçalar kaplamış
gibidir. İşte onlar ateşin halkıdır. Onda devamlı
olarak kalıcılardır.

29. Ve o gün hepsini toplarız. Sonra o şirk


koşanlara : “Siz ve koştuğunuz ortaklar yerlerinize”
deriz de onların arasını ayırmış oluruz. Ve ortakları
derler ki: “Özellikle bize kulluk edenler olmadınız!

30. Ki sizin ve bizim aramızda şahit olarak Allah


yeterlidir. Biz ise sizin ibadetinizden mutlak gafiller
olduk.

31. İşte orada her kişi geçmişte yaptığını kontrol


eder. Ve gerçek Mevlaları olan Allah’a
döndürüldüler. Ve iftira eder oldukları
onlardan kaybolup gitti.

32. De ki: “Gökten ve yerden sizi kim


rızıklandırıyor? İşitip anlamaya ve görüp anlamaya
egemen olan kim? Ve ölüden diriyi çıkaran ve
diriden ölüyü çıkaran kim? Ve işleri çeviren kim?”.
Diyecekler ki “Allah”. De ki: “Öyleyse önemseyip
gereğini yerine getirmez misiniz?”.

33. Ki işte o, Allah sizin gerçek Rabb’inizdir.


Gerçekten sonrası ise sapıklıktan başka nedir? Nasıl
da saptırılırsınız?

34. İşte onun gibi Rabb’inin yoldan çıkanlar üzerine


olan kelimesi gerçekleşti. Kesinlikle onlar iman
etmezler.

35. De ki: Ortaklarınızdan yoktan, benzersiz olarak


biçimlendiren, sonra onu iade eden kimdir? De ki:
Allah önce yoktan ve benzersiz olarak biçimlendirir,
sonra onu iade eder. Nasıl da saptırılırsınız?

36. De ki: “Ortak koştuklarınızdan gerçeğe rehberlik


edecek kimdir?” De ki: “Allah’tır gerçek için
rehberlik eden. Gerçeğe rehberlik eden kişi mi ki
ona uyulmaya layıktır. Ona rehberlik edilmeyince
doğru yolu bulamayan mı? Size ne oluyor ki nasıl
hüküm veriyorsunuz?

37. Ve onların çoğu zandan başkasına uymaz.


Kesinlikle zan ise gerçekten hiç bir şeyi gidermez.
Kesinlikle Allah onların yaptıklarını bilendir.

38. Ve bu Kuran Allah’tan başkası tarafından


kurgulanır olamaz. Ve lakin ondan önce mevcut ve
zamanında bulunan onları ki tasdik eder ve o kitabı
ayrıntıyla açıklar. Onun içinde çelişki yoktur.
Âlemlerin Rabb’indendir.

39. Yoksa “Onu kurguladı” mı diyorlar? De ki: “Siz


doğrusunu söyleyenlerdenseniz onun benzeri bir
sûre getirin. Ve Allah’tan başka gücünüzün yettiği
kimseyi çağırın”.

40. Aksine, onlar bilimselliğini tam olarak asla


anlayamadıklarını ve yorumu henüz onlara
bildirilmeden onu yalanladılar. Onlardan öncekiler
işte onun gibi yalanladılar ki o zalimlerin sonunun
nasıl olduğun gözlemle!

41. Ve onlardan kimi ona inanıyor ve onlardan kimi


ona inanmıyor. Ve senin Rabb’in, o bozguncuları
daha iyi bilir.

42. Ve onlar seni yalanlarlarsa da de ki: “Benim


işlediklerim bana aittir ve sizin işledikleriniz size
aittir. Siz benim işlediklerimden etkilenmeyenlersiniz
(bağışık olanlarsınız) ve ben sizin
işlediklerinizden etkilenmeyenim (bağışık olanım).

43. Ve onlardan kimileri sana kulak verirler. Ve eğer


akıl edemeyenler oldularsa da sen mi sağırlara
işittireceksin?

44. Ve onlardan kimi sana doğru bakarlar. Ve eğer


görüp algılamaz kimseler olsalar da sen mi
körlere rehberlik edeceksin?

45. Kesinlikle Allah, O insanlara herhangi bir şey


olarak zulmetmez. Ve lakin insanlar, onlar
kendilerine zulmederler.
46. Ve o gün O onları sanki onlar yalnızca
gündüzden bir saat kalmışlar, aralarında tanışırlar
gibi haşr eder. O, Allah ile mülakat yapacaklarını
yalanlayanlar ve doğru yolda olmamış olanlar
hüsrana uğramışlardır.

47. Ve kesin olarak onlara vaat ettiğimizin bir


kısmını sana göstersek veya seni vefat ettirsek de
onların dönüşü bizedir. Sonra Allah onların
yaptıkları üzerine şahittir (bilirkişidir).

48. Ve her ümmet için bir resul (şahit olarak) ki


onların resulleri geldikçe onlara zulmedilmeden
aralarındaki karar standartla yerine getirilir.

49. Ve onlar derler ki: “Doğrusunu söyleyenler


olduysanız bu vaat ne zaman?”.

50. De ki: “Ben Allah’ın olmasını uygun gördüğü


dışında kendi kendime zarar vermeye ve fayda
vermeye malik değilim”. Ecel her ümmet içindir.
Ecelleri (sonları) gelince de bir saat geri
bırakılmazlar ve öne alınmazlar.
51. De ki: “Gördünüz mü? Allah’ın azabı size gece
geç vakitte veya gündüz gelirse? Ağır suçlulara onu
acele isteten nedir?”.

52. O gerçekleştikten sonra mı ona iman ettiniz?


Şimdi mi? Ve onu acele isteyenler olmuştunuz?

53. Sonra o zulmedenlere denildi ki: “Sürekli azabı


tadın. Kazanmakta olduklarınız haricinde mi karşılık
verilecektiniz?”.

54. Ve senden bilgi isterler “Gerçek mi o?”. De ki:


Rabb’im için evet, kesinlikle o mutlaka gerçektir. Ve
siz aciz bırakanlar değilsiniz.

55. Ve eğer yeryüzünde bulunan her şey nefsine


zulmeden kimsenin olsa ki onu fidye verirdi. Ve
azabı gördükleri zaman pişmanlıklarını gizlerler. Ve
aralarındaki karar onlar haksızlığa uğratılmadan
standardize olarak gerçekleştirilir.

56. Farkında olun! Kesinlikle göklerde ve


yeryüzünde bulunanlar Allah’ındır. Farkında olun!
Kesinlikle Allah’ın vadi gerçektir. Ve lakin onların
çoğu bilmiyorlar.
57. O, hayat verir ve öldürür. Ve O’na doğru
döndürülürsünüz.

58. Ey insanlar! Size Rabb’inizden öğüt ve o kafalar


içindeki için şifa ve rehber ve inananlar için rahmet
gelmiştir.

59. De ki: Allah’ın fazlı ve rahmetiyle de işte onunla


ki ferahlanın. O, onların toplayıp durduklarından
hayırlıdır.

60. De ki: Allah’ın sizin için indirdiği rızkı gördünüz


mü? Ki ondan haram ve helal kıldınız. De ki: Allah
mı size izin verdi, yoksa Allah’a karşı yalan mı
kurguluyorsunuz?

61. Ve Allah’a karşı yalan kurgulayanlar kıyamet


gününü ne zannederler? Kesinlikle Allah insanlar
üzerine fazlalık sahibidir. Ve lakin onların çoğu
şükretmezler.

62. Ve senin bir işte olduğun ve Kuran’dan


aktardığın ve siz herhangi bir işte çalışma yaparken
dalıp gittiğiniz olmaz ki biz mutlaka üstünüzde şahit
olmayalım. Ve yeryüzündeki ve gökteki kütle
oluşturan en küçük tanecik Rabb’inden gözden
kaçar durumda değildir. Ve işte ondan daha küçüğü
ve daha önemli büyüğü yoktur ki apaçık kitap
içinde bulunmasın.

63. Farkında olun! Kesinlikle Allah’ın velileri ki


onların üzerine korku yoktur. Ve onlar ki
hüzünlenenler değillerdir.

64. Onlar ki iman ettiler ve önem verip gereğini


yerine getirir oldular.

65. Dünya ve ahiret hayatında müjde onlar içindir.


Allah’ın kelimelerinde değiştirme yoktur. İşte o, o
büyük kurtuluştur.

66. Ve onların sözleri seni üzmesin. Kesinlikle


yaptırım gücü bütünüyle Allah’ındır. O işitendir
bilendir.

67. Farkında olun! Göklerdeki kimse ve


yeryüzündeki kimse Allah’a aittir. Ve Allah’tan
başkasına dua edenler ortaklara tabi olmuyorlar.
Onlar ise sadece zanna tabi oluyorlar. Ve onlar ise
sadece hipotez öne sürüyorlar.
68. O, O ki sizin için içinde sakinleşesiniz diye
geceyi ve görüp algılama olarak gündüzü kıldı.
Kesinlikle işte onun içindedir işitip anlayan bir
toplum için ayetler.

69. Dediler ki: “Allah çocuk edindi”. O yaratılandan


bağımsızdır, ilintisizdir. O, ihtiyacı olmayandır.
Göklerdekilerin ve yeryüzündekilerin hepsi
O’nundur. Bununla ilişik yetki belgesi yanınızda
değil ise Allah üzerine bilmediğinizi mi
söylüyorsunuz?

70. De ki: Kesinlikle Allah üzerine yalan


kurgulayanlar başarıya ulaşamazlar.

71. Dünyada bir meta, sonra dönüş yerleri bizedir.


Sonra da kâfirlik eder olmaları nedeniyle onlara
şiddetli azabı tattırırız.

72. Ve onlara Nuh’un bilgilerini aktar. O zaman


toplumuna dedi ki: “Ey toplumum! Makamım ve
Allah’ın ayetleriyle hatırlatmam size ağır geliyorsa
ben Allah üzerine tevekkül ettim ki işlerinizi ve
ortaklarınız toplayın. Sonra işiniz size dert olmasın.
Sonra benim üzerime kararınızı verin ve bana
tolerans tanımayın.

73. Ki zıt giderseniz de ben sizden bir karşılık


istemedim. Benim karşılığım ise sadece Allah’a aittir.
Ve ben müslümanlardan olmakla emrolundum”.

74. Ki onu yalanladılar da onu ve gemide


beraberinde bulunanları uzaklaştırarak kurtardık. Ve
onları halifeler kıldık. Ve ayetlerimizi yalanlayanları
boğduk ki bak bakalım uyarılanların sonu nasıl oldu!

75. Sonra onun ardından onların toplumları için


resuller yetiştirip gönderdik ki onlara açıklamalarla
geldiler de önceden yalanlamaları nedeniyle iman
eder olmadılar. Haddi aşanların kalplerini işte onun
gibi damgalarız.

76. Sonra Firavun ve ileri gelenlerine ayetlerimizle


Musa ve Harun’u yetiştirip gönderdik de büyüklük
tasladılar ve ağır suçlu bir toplum oldular.

77. Ki indimizden onlara gerçek gelince dediler ki:


“Kesinlikle bu mutlaka apaçık bir sihirdir”.
78. Musa dedi ki: “Size gelince mi gerçek için
konuşursunuz? Bu sihir midir? Ve sihirbazlar
başarıya ulaşamazlar”.

79. Dediler ki: “Sen bize atalarımızı üzerinde


bulduğumuzdan çevirmek için ve yeryüzünde
saygınlık ikinizin olsun diye mi geldin? Ve biz ikinize
de inananlar değiliz”.

80. Ve Firavun dedi ki: “Bütün bilgin sihirbazlarla


benimle bulunun”.

81. Sihirbazlar gelince Musa onlara dedi ki:


“Sergileyeceğinizi sergileyin”.

82. Onlar sergileyince Musa dedi ki: “Sizin onunla


getirdiğiniz sihirdir. Kesinlikle Allah ki onu boşa
çıkaracaktır. Kesinlikle Allah ki bozguncuların
işlerini başarılı kılmaz”.

83. Ve Allah gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir. Ve


eğer ağır suçlular istemese de.

84. Ki Firavun ve ileri gelenleri onlara işkence yapar


korkusundan Musa’ya onun toplumundan bir
zürriyetten başkası iman etmedi. Ve kesinlikle
Firavun yeryüzünde çok üstündü ve kesinlikle o
mutlaka aşırıya kaçanlardandı.

85. Ve Musa dedi ki: “Ey toplumum! Siz Allah’a


iman etmiş olup da müslüman olduysanız O’na
tevekkül edin”.

86. Ki onlar dediler ki: “Biz Allah’a tevekkül ettik. Ey


Rabb’imiz! Bizi o zalimler toplumu için fitne
(işkence unsuru) kılma.

87. Ve bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan


kurtar!”.

88. Ve Musa ile kardeşine vahyettik: “İkinizin


toplumu için büyük şehirde bina olarak yerleşim
yerleri edinin ve binalarınızı kıble edinin ve namazı
kılın ve müminleri müjdeleyin”.

89. Ve Musa dedi ki: “Ey Rabb’imiz! Sen Firavun’a


ve ileri gelenlerine dünya hayatında ziynet ve
mallar verdin. Ey Rabb’imiz! Senin yolundan
saptırmaları için (mi)? Ey Rabb’imiz! Onların
mallarını sil süpür ve kalplerini sıkıntıya düşür. Ki
onlar o acı verici azabı görünceye kadar iman
etmesinler”.

90. Dedi ki: “İkinizin duasına cevap verilmiştir ki


dosdoğru olun ve bilmeyenlerin yoluna tabi
olmayın”.

91. Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik ki Firavun


ve askerleri azgınlık ve düşmanlıkla onlara tabi
oldular. Hatta tam boğulacağı sırada dedi ki:
Kesinlikle ona inandım: İsrailoğullarının inandığından
başka tanrı yok ve ben müslümanlardanım”.

92. Şimdi mi? Öncesinde isyan etmiştin ve


bozgunculardan olmuştun.

93. Ki o gün seni sunağın ile halifine bir ayet olman


için çok kez, iyice açığa çıkaracağız. Ve kesinlikle
insanların çoğu ayetlerimizden mutlaka gafillerdir.

94. Ve biz İsrailoğullarını tam doğru bir yere


yerleştirmiştik ve onları iyi özelliklilerden
rızıklandırmıştık. Onlara bilim gelinceye kadar ihtilaf
etmediler. Kesinlikle Rabb’in kıyamet günü içinde
ihtilaf ettiklerinin hükmünü verir.
95. Ki sana indirdiklerimizden kararsızlığa düşersen
senden önce o kitabı okuyanlara sor. Sana
Rabb’inden gerçek mutlaka gelmiştir ki olumsuzca
sorgulayanlardan olma!

96. Ve Allah’ın ayetlerini inkâr edenlerden olma ki


hüsrana uğrayanlardan olursun.

97. Kesinlikle üzerlerine Rabb’inin kelimesi iyice


gerçek olanlar, onlar inanmazlar.

98. Ve eğer onlara bütün ayetler gelse de o acıklı


azabı görünceye kadar.

99. Ki Yunus’un toplumundan başka iman edip de


imanı kendisine fayda sağlayan bir yerleşim yeri
olmalı değil miydi? Onlar iman edince üzerlerinden
bu dünya hayatında rezillik azabını giderdik ve
onları bir süre metalandırdık.

100. Ve eğer Rabb’in uygun görseydi yeryüzünde


bulunanların hepsi mutlaka topluca iman ederdi. Ki
sen mi insanları iman edenler oluncaya kadar
zorlayacaksın?
101. Ve Allah’ın izni dışında hiç bir benlik iman eder
olamaz. Ve O, kargaşayı akıl etmeyenlerin üzerine
kılar.

102. De ki: Gözlemleyin! Göklerdekiler ve yerdekiler


nedir! Ayetler ve uyarmalar iman etmeyen bir
toplumdan bir şey muaf tutmaz.

103. Ki onlardan önce gelip geçenlerin günlerinin


benzerinden başkasını mı gözetleyerek bekliyorlar?
De ki: Öyleyse gözetleyip bekleyin. Kesinlikle ben
sizinle beraber gözetleyip bekleyenlerdenim.

104. Sonra biz resullerimizi ve inananları kurtarırız.


İşte onun gibi inananları kurtarmamız bizim
üzerimize haktır.

105. De ki: “Ey insanlar! Benim dinimden tereddütte


olduysanız ki ben Allah’tan başka kulluk ettiklerinize
kulluk etmem. Ve lakin sizi öldürecek olan Allah’a
kulluk ederim. Ve inananlardan olmakla
emrolundum.

106. Ve ilgini katıksız din için uygula ve o


müşriklerden olma diye.
107. Ve Allah’tan başka sana faydası olmayan ve
zararı olmayana dua etme! Ki yaptıysan kesinlikle
sen o zaman zalimlerdensin.

108. Ve Allah sana bir zarar dokundursa ki onun için


O’ndan başka gideren yoktur. Ve sana bir hayır
isterse O’nun fazlını geri döndüren yoktur. O, onu
kullarından uygun gördüğü nasip eder. Ve O
hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

109. De ki: “Ey insanlar! Rabb’inizden size gerçek


gelmiştir ki kim doğru yola girerse de kesin olarak
kendisi için girmiştir ve kim sapıtırsa da kesin olarak
kendi aleyhinedir. Ve ben sizin üzerinize vekil
değilim”.

110. Ve sana vahiy edilene tabi ol ve Allah hükmünü


verene kadar sabret. O, hüküm verenlerin en
iyisidir.

10. Hud Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.


2. Elif, Lam, Ra. O, hâkim, haberdar tarafından ayetleri
iyice düzenlenmiş, sonra ayrıntılı olarak açıklanmış
bir kitaptır.

3. Allah’tan başkasına ibadet etmemeniz için.


Kesinlikle ben sizin için O’ndan bir uyarıcı ve
müjdeciyim.

4. Ve Rabb’inizden hoşgörü isteyin, sonra O’na tövbe


edin, sizi adlandırılmış bir sona doğru
metalandırsın. Ve her fazilet sahibine O’nun
fazlından versin. Ve aksine giderseniz ki ben sizin
için önemli büyük bir günün azabından korkarım.

5. Dönüş yeriniz Allah’a doğrudur. Ve O her şeyi


ayarlayabilendir.

6. Farkında olun! Onlar O’nun fark etmesinden


gizlenmek için kafalarını bükenlerdir. İyi bilin ki, O,
onlar cüppelerine bürünürlerken gizlediklerini ve
açığa vurduklarını bilir. Kesinlikle O, kafaların
sahipliğini bilendir.

7. Ve yeryüzünde rızkı Allah üzerine olmayan hiçbir


karasal yabani canlı yoktur. Ve O, onların karar
kıldıkları yerleri ve geçici durdukları yerleri bilir.
Hepsi apaçık bir kitaptadır.

8. Ve O, O ki gökleri ve yeri altı dönemde ve


hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek
için temel yapı ve yönetimi o belirsizlik üzere
biçimlendirendir. Ve mutlaka “Kesinlikle siz
öldükten sonra tekrar dirileceksiniz” dersen o
kâfirler mutlaka derler ki: “Bu ise apaçık bir sihirden
başkası değildir”.

9. Ve mutlaka onlardan azabı sayılmış önde giden


zamana kadar erteleyecek olursak mutlaka derler
ki: “Onu engelleyen nedir?”. Dikkat edin! O azap
onlara geldiği gün onlardan geri çevrilir değildir. Ve
o alay ettikleri onları kuşatmıştır.

10. Ve insana bizden bir rahmet tattırır sonra onu


ondan çekip alırsak kesinlikle o umutsuz bir kâfirdir.

11. Ve ona dokunan bir sıkıntıdan sonra bir nimet


tattırırsak mutlaka der ki: “Benden kötülükler gitti”.
Kesinlikle o öğünen şımarıktır.
12. Sabredenler ve düzeltici işler yapanlar hariçtir.
İşte onlar, onlar içindir hoşgörü ve değerli bir
karşılık.

13. Ki sen “Ona bir hazine indirilmeli veya onunla


bir melek bulunmalı değil mi!” diyorlar diye sana
vahyolunanın bazısını terk eden ve onunla kafası
daralan olabilirsin. Kesin olarak sen bir uyarıcısın ve
Allah her şeye vekildir.

14. Yoksa: “Onu kurguladı mı?” derler. De ki:


Doğrusunu söyleyenlerdenseniz Allah’tan başka
çağırabileceklerinizi çağırın ve onun benzeri
kurgulanmış on sure meydana getirin.

15. Ki asla size cevap vermedilerse bilin! Kesin


olarak o Allah’ın ilmiyle indirildi. Ve kesinlikle
O’ndan başka ilâh yoktur ki siz gönülden teslim
olanlar mısınız?

16. Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere ki


orada onların işlediklerinin karşılığını tastamam
veririz. Ve onlar, orada bir eksikliğe uğratılmazlar.
17. İşte onlar, onlar ki ahirette ateşten başkası onlar
için değildir ve orada sanayi ettikleri boşa gitmiştir.
Ve işler oldukları geçersizdir.

18. Ki Rabb’inden apaçık bir delil üzerinde bulunan


ve ondan bir bilirkişi olarak onu aktaran ve ondan
önce bir önder ve rahmet olan Musa’nın kitabından
aktaran mı? İşte onlar, ona iman ederler. Ve o
gruplardan olan biri onu inkâr ederse ateş ona vaat
edilen yerdir ki onda olumsuz sorgulama içinde
olma. Kesinlikle o, Rabb’inden olan o gerçektir. Ve
lakin insanların çoğunluğu inanmazlar.

19. Ve Allah üzerine yalan kurgulayandan daha


zalim kimdir? İşte onlar Rabb’lerine arz edilirler ve
şahitler derler ki: “Bunlardır o, Rabb’leri üzerine
yalan söylemiş olanlar”. Dikkat edin! Allah’ın laneti o
zalimlerin üzerinedir.

20. Onlar ki, Allah yolundan engellerler ve ona


eğrilik ararlar ve onlar ahireti inkâr eden o
kâfirlerdir.
21. İşte onlar, yeryüzünde asla aciz kılanlar
olamazlar. Ve onlar için velilerden Allah’tan başkası
olamaz. O azap onlar için katlanır. Onlar işitip
anlamaya güç yetirir olmadılar ve görüp anlar
olmadılar.

22. İşte onlar, onlar ki kendilerine yazık edenlerdir.


Ve kurgular oldukları onlardan uzaklaşıp kayboldu.

23. Çare yok. Kesinlikle onlar ahirette en çok


hüsrana uğrayanlardır.

24. Kesinlikle o inanan ve yararlı iş yapanlar ve


Rabb’lerine boyun eğenler, işte onlar cennet
halkıdır. Onlar orada daimi kalıcılardır.

25. Bu iki farklı grubun benzetmesi kör ve sağır,


gören ve işiten gibidir. Benzerlik olarak ikisi aynı
seviyede midir? Ki hatırlayıp düşünmez misiniz?

26. Ve mutlaka Nuh’u onun toplumuna


göndermiştik. “Kesinlikle ben size apaçık bir
uyarıcıyım.
27. Allah’tan başkasına kulluk yapmayın” diye!
“Kesinlikle ben sizin için elem verici bir günün
azabından korkuyorum”.

28. Ki onun toplumundan o kâfir ileri gelenler


dediler ki: “Seni bizim benzerimiz bir beşer
haricinde görmüyoruz. Ve sana bizim o en
rezillerimiz haricinde kimsenin uyduğunu
görmüyoruz. Görünüş ortadadır. Ve sizin bizden bir
fazlalığınızı görmüyoruz. Aksine biz sizi yalancı
zannediyoruz”.

29. Dedi ki: “Ey toplumum! Rabb’imden bir delil


üzerinde olsam ve onun indinden bana rahmet
verdiyse de sizin üzerinize kapalı kılındıysa!
Hoşlanmadığınız halde sizi ona mecbur mu tutarız?

30. Ve ey toplumum! Onun üzerine ben sizden bir


mal istemiyorum. Benim ücretimse sadece Allah
üzerinedir. Ve ben o inananları kovan değilim.
Kesinlikle onlar Rabb’leriyle mülakat yapanlardır. Ve
lakin ben sizi cahillik yapan bir toplum olarak
görüyorum.
31. Ve ey toplumum! Onları kovarsam, Allah’a
karşı bana kim yardım eder? Ki düşünmez misiniz?

32. Ve size Allah’ın hazineleri yanımdadır


demiyorum ve gaybı bilmem ve kesinlikle ‘Ben bir
meleğim’ demiyorum ve gözünüzde küçük
gördüklerinizi ‘Allah asla daha iyi bir duruma
getirmeyecek’ diyemem. Onların benliklerinde olanı
Allah, O daha iyi bilir. Kesinlikle ben o zaman
mutlaka zalimlerdenim”.

33. Dediler ki: Ey Nuh! Bizimle mücadele etmişsin


ki bizimle mücadeleyi artırmışsın. Doğrusunu
söyleyenlerdensen ki tehdit ettiğini bize getir!

34. Dedi ki: “Kesin olarak onu size uygun görürse


Allah getirir. Ve siz aciz bırakanlar değilsiniz”.

35. Ve Allah sizi azdırmayı ister olduysa benim size


öğüt vermek isteme samimiyetimin size yararı
olmaz. O sizin Rabb’inizdir ve O’na
döndürüleceksiniz”.
36. Yoksa sana “Onu kurguladı” mı diyorlar? De
ki: “Kurguladımsa suçu bana aittir. Ve ben sizin
işlemekte olduğunuz suçlardan etkilenmeyenim”.

37. Ve Nuh’a vahyolundu ki: Kesin olarak senin


toplumundan iman etmişlerden başkası asla iman
etmeyecek ki onların yapmakta oldukları nedeniyle
ümitsizliğe kapılma.

38. Ve gözlerimiz ve vahyimiz ile gemiyi sanayi et


ve zulmedenler içinde bana hitap etme! Kesinlikle
onlar boğulanlardır.

39. Ve gemiyi sanayi ederken toplumunun ileri


gelenleri onun yanına her uğradıklarında ondan
eğlence edinirlerdi. Dedi ki: “Bizden eğlence
ediyorsanız kesinlikle sizin eğlence edindiğiniz gibi
biz de sizden eğlence edineceğiz.

40. Ki o rezil edici azabın kime geleceğini ve o


yerleşik azabın kime uygun olduğunu ileride
bileceksiniz”.

41. Nihayet emrimiz geldiği ve tennur (tandır veya


geminin kazanı) kaynamaya başladığı zaman dedik
ki: “(Evcil olan) her çiften ikişer tane ve aleyhlerinde
söz geçmiş olanların dışında ehlini ve iman etmiş
olanları geminin içine yükle”. Ve onunla beraber bir
kaçı dışında iman etmedi.

42. Ve dedi ki: “Onun içine binin. Onun akması ve


durması Allah’ın ismiyledir. Kesinlikle Rabb’im
mutlaka hoşgörülüdür, özel merhametlidir”.

43. Ve o, onlarla birlikte dağlar gibi dalgalar içinde


akıp gidiyordu ve Nuh bir sal üzerinde bulunan
oğluna seslendi: “Ey oğulcuğum bizimle birlikte bin
ve o kâfirlerle birlikte olma!”.

44. O dedi ki: “Ben, beni sudan koruyacak bir dağa


yerleşeceğim”. Dedi ki: “Bugün özel merhamet
ettiğinden başkasını Allah’ın emrinden savunan
yoktur”. Ve ikisinin arasına o dalga girip durumu
değiştirdi de o boğulanlardan oldu.

45. Ve denildi ki: Ey yer sıvını çek ve ey gök sen de


yağışını durdurup kes ve su seviyesi çok azaldı ve
emir yerine getirildi. O, o kızağa seviyelendi. Ve
denildi ki: “Yok edilme zalimler topluluğu içindir”.
46. Ve Nuh Rabb’ine seslendi de dedi ki: “Rabb’im!
Kesinlikle oğlum benim ehlimdendi. Ve kesinlikle
senin vaadin gerçektir. Ve sen hükmedenlerin en iyi
hükmedenisin”.

47. Dedi ki: Ey Nuh: “Kesinlikle o senin ehlinden


değildir. Kesinlikle o uygunsuz bir ameldir ki onunla
ilgili bilimin olamadığını benden isteme. Kesinlikle
ben cahillerden olursun diye sana vaaz ediyorum”.

48. Dedi ki: “Rabb’im! Onunla ilgili bilimim


olamadığını senden istemekten sana sığınırım. Ve
beni hoş görmez ve bana merhamet etmezsen
kaybedenlerden olurum”.

49. Denildi ki: Ey Nuh! Sana ve seninle beraber


olanlardan ümmetlere ve metalandıracağımız,
sonra bizden onlara acı verici bir azap dokunacak
ümmetlere bizden selam ve potansiyellerle
(gemiden) in aşağı.

50. İşte o bilinmeyenden bilgilerdir. Onu sana


vahiy ediyoruz. Bundan önce sen ve toplumun onu
bilir olmadınız. Ki sabret! Kesinlikle o akıbet o
önemseyip gereğini yapanlarındır.

51. Ve Ad’e kardeşleri Hud’u. Dedi ki: “Ey


toplumum! Allah’a kulluk edin. O’nun dışındakiler
sizin için ilah değildir ki siz ise sadece iftiracısınız.

52. “Ey toplumum! Onun üzerine ben sizden bir


ücret istemiyorum. Benim ücretim ise sadece beni
ortaya çıkarıp var edene aittir ki akıl etmez
misiniz?”.

53. Ve “Ey toplumum! Rabb’inizden hoşgörü


dileyin, sonra O’na tövbe edin. Göğü üzerinize
sağanak olarak göndersin ve kuvvetinize kuvvet
katsın. Ağır suç işleyenlere katılmayın”.

54. “Ey Hud! Sen bize açıklayıcı bir ispat


getirmedin ve biz senin sözünden ötürü
tanrılarımızı terk eden değiliz ve biz sana inananlar
değiliz.

55. Biz ise sadece deriz ki: “Tanrılarımızdan bazısı


seni kötüce yoksunlaştırmış!” Dedi ki: “Kesinlikle
ben Allah’ı şahit tutarım ve siz şahit olun, kesinlikle
ben sizin ortak koştuklarınıza duyarsızım.

56. O’ndan başka ki topluca bana düzenek kurun.


Sonra bana tolerans tanımayın.

57. Kesinlikle ben benim ve sizin Rabb’iniz Allah’a


tevekkül ettim. Onun perçeminden tuttuğundan
başka hiçbir canlı yoktur. Kesinlikle benim
Rabb’im doğru tutum üzeredir.

58. Ki aksine davransanız da ben o gönderildiğimi


size ulaştırmışımdır. Ve Rabb’im sizin yerinize başka
bir toplumu halif kılar ve siz O’na hiç bir şey olarak
zarar veremezsiniz. Kesinlikle Rabbim her
şey üzerine koruyucudur”.

59. Ve emrimiz gelince, Hûd’u ve onunla beraber


iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle çekip
kurtardık ve onları ağır bir azaptan (siklonik
fırtınadan) çekip kurtardık.

60. Ve işte o Ad, Rabb’lerinin ayetlerini değersiz,


yetersiz buldular. Ve O’nun resullerine isyan ettiler
ve her inatçı zorbanın emrine tabi oldular.
61. Ve bu dünyada ve kıyamet gününde lanete
tabi edildiler. Dikkat edin! Kesinlikle Ad, onlar
Rabb’lerini inkâr ettiler. Dikkat edin! Hud’un
toplumu Ad yok edildi.

62. Ve Semud toplumuna kardeşleri Salih’i. Dedi ki:


“Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. O’nun
dışındakiler sizin için ilah değildir. O sizi
yeryüzünden inşa edendir. Ve sizi orada yaşayabilir
kıldı ki ondan hoşgörü isteyin, sonra ona tövbe
edin. Kesinlikle Rabb’im icabet edendir, yakındır”.

63. Dediler ki: “Ey Salih! Sen bundan önce


aramızda ümit bağlanan bir kimse olmuştun.
Atalarımızın kulluk ettiklerine kulluk etmemizi
yasaklıyor musun? Ve kesinlikle bizi çağırdığından
sorgulayan çekince içindeyiz”.

64. Dedi ki: “Ey benim toplumum! Gördünüz mü?


Ben Rabb’imden apaçık bir ispat üzerindeysem ve
bana ondan bir rahmet verdiyse ki O’na isyan
edecek olursam Allah’a karşı bana kim yardım
edecek? Ki zararımdan başkasını artırmazsınız.
65. Ve ey toplumum! Bu, Allah’ın döllenmiş dişi
devesi sizin için ayettir ki bırakın onu, Allah’ın
arazisinde beslensin. Ve ona kötülükle dokunmayın
ki sizi yakın bir azap yakalar”.

66. Ki onu kısırlaştırdılar da dedi ki: “Yurdunuzda


üç gün metalanın. İşte o yalanlananın dışında bir
vaattir”.

67. Ki emrimiz gelince Salih’i ve onunla beraber


iman edenleri bizden bir rahmet olarak ve o günün
rezilliğinden uzaklaştırıp kurtardık. Kesinlikle
Rabb’in, O yaptırım sahibidir, güçlüdür.

68. Ve o zalimleri bir ses titreşimi tuttu da


yurtlarında yığılıp kalanlara dönüştüler.

69. Asla orda refah içinde yaşamamışlar gibi.


Dikkat edin; Kesinlikle Semud, Onlar Rabb’lerini
inkâr ettiler. Dikkat edin; Semud yok edildi.

70. Ve mutlaka resullerimiz müjde ile İbrahim’e


gelmişlerdi. Dediler ki “Size selam”. “Selam size”
dedi de kızartılmış bir buzağı getirmekten geri
kalmadı.
71. Ki ellerini ona doğru birleştirmediklerini
görünce onlardan hoşlanmadı ve onlardan
kaygılanarak ürktü. Onlar dediler ki: “Kaygılanma!
Kesinlikle biz Lut toplumuna gönderildik”.

72. Ve onun karısı ayakta dururken güldü ki ona


İshak’ı ve İshak’ın ardından Yakub’u müjdeledik.

73. Dedi ki: “Vay bana! Ben bir kocakarı ve kocam


yaşlı bir adamken doğuracak mıyım? Kesinlikle bu
şaşılacak bir şey!”.

74. Dediler ki: “Sen Allah’ın emrinden olana mı


şaşırırsın? Ey ehl-i Beyt! Allah’ın rahmeti ve
bereketleri sizin üzerinizdedir. Kesinlikle O
bilebileceğinizden fazlasıyla hayranlığa layıktır”.

75. Ki İbrahim’den endişe gidince ve müjde


kendisine ulaşınca Lut toplumu için bizimle
tartışmaya girişti.

76. Kesinlikle İbrahim çok yumuşak huylu ve


tövbeye düşkündü.
77. Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Kesinlikle o
Rabb’inin gelmiş emridir. Ve kesinlikle onlar geri
çevrilmez bir azap gelmiş olanlardır.

78. Ve resuller Lût’a gelince onlar nedeni ile


fenalaştı ve eli ayağı birbirine dolaştı ve dedi ki:
“Bugün çetin bir gündür”.

79. Ve öncesinde kötülükler işler olan toplumu akın


edercesine koşup geldiler. Dedi ki: “Ey toplumum!
İşte bunlar kızlarım, onlar sizin için daha uygundur
ki Allah’ı önemseyin ve beni misafirlerim içinde rezil
etmeyin. Sizden hiç kimse olgun bir adam değil
midir?”.

80. Dediler ki: “Bizim için senin kızlarında bir hak


olmadığını mutlaka bilmişsindir. Ve kesinlikle sen
bizim ne istediğimizi mutlaka bilensin”.

81. Dedi ki: “Keşke size yetecek kuvvetim olsaydı


veya şiddetli bir dayanağa yerleşseydim”.

82. Dediler ki: “Ey Lut! Kesinlikle biz Rabb’inin


resulleriyiz. Onlar sana asla ulaşamazlar ki sen
gecenin bir kısmında ailenle birlikte gizlice çık git.
Ve içinizden senin karın hariç hiç kimse vazgeçip
geri dönmesin. Kesinlikle onlara isabet eden o
(musibet) ona isabet edendir. Kesinlikle vaat
zamanları sabahtır. Sabah yakın değil mi?

83. Ki emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik


ve üzerine kayıtlı ve sıralı taşlar yağdırdık.

84. Rabb’inin indinde işaretlenmiş. Ve bunlar


zalimlerden hiç bir zaman uzak değildir.

85. Ve Medyen’e kardeşleri Şuayb’ı. Dedi ki: “Ey


toplumum! Allah’a kulluk edin. O’nun dışındakiler
sizin için ilah değildir. Ve ölçü olanı ve ağırlık
oluşturan birimi eksik tutmayın. Ben sizi avantajlı
durum içinde görüyorum. Ve kesinlikle ben sizi
kuşatacak bir günün azabından korkuyorum.

86. Ve ey toplumum! Ölçü olanı ve ağırlık yapan


birimi standartla tam yerine getirin. Ve insanların
eşyalarını eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncu
olarak düzensizlik yapmayın.
87. İnanmış olanlardan iseniz Allah’ın geri bıraktığı
sizin için daha hayırlıdır. Ve ben sizin üzerinize
muhafız değilim”.

88. Dediler ki: “Ey Şuayb! Atalarımızın kulluk


yapmakta olduklarını veya mallarımızda uygun
gördüğümüzü yapmayı terk etmemizi sana
namazın mı emrediyor? Kesinlikle sen, mutlaka sen
yumuşak huylusun ve olgun bir adamsın!”.

89. Dedi ki: Ey toplumum! Ben Rabb’imden bir delil


üzerindeysem ve O’dan beni güzel bir rızıkla
rızıklandırdıysa! Ve size yasak ettiğime muhalefet
etmek istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği
kadar ıslah etmek istiyorum. Ve başarılı görülmem
yalnızca Allah’ aittir. O’na tevekkül ettim ve yalnız
O’na düşkünüm.

90. Ve “Ey toplumum! Bana karşı gelmeniz, Nuh


toplumuna veya Hud toplumuna veya Salih
toplumuna isabet edenin benzeri musibetin size
isabet etmesi suçu işletmesin. Ve Lut toplumu
sizden uzak değildir.
91. Ve “Rabb’inizden hoşgörü dileyin. Sonra O’na
tövbe edin. Kesinlikle Rabb’im özel merhametlidir,
sevecendir”.

92. Dediler ki: “Ey Şuayb! Söylediklerinden çoğunu


anlar değiliz ve kesinlikle biz seni aramızda mutlak
zayıf görüyoruz. Ve eğer taraftarların olmasaydı
mutlaka seni taşlardık. Ve sen bizim üzerimizde
yaptırım gücü olan değilsin”.

93. Dedi ki: “Ey benim topluluğum! Benim


taraftarlarım size Allah’tan daha mı yaptırım güçlü?
Ve O’nu arkanızda unutuluvermiş edindiniz.
Kesinlikle benim Rabb’im işlemekte olduklarınızı
kuşatandır”.

94. Ve “Ey benim topluluğum! Benim için


imkânlarınızı ile çalışın. Kesinlikle ben çalışanım.
Onu rezil eden azabın kime geleceğini ve o yalancı
kim bileceksiniz. Ve gözetleyin, kesinlikle ben sizinle
beraber gözetleyenim.

95. Ve emrimiz gelince Şuayb’ı ve beraberindeki


inananları bizden bir rahmet ile uzaklaştırıp
kurtardık. Ve zulmedenleri bir ses titreşimi yakaladı
ki diyarlarında yığılıp kalanlara dönüştüler.

96. Sanki orda hiç refah içinde yaşamamışlar gibi.


Dikkat edin! Medyen, Semud’un yok olup gitmesi
gibi yok edildi.

97. Ve mutlaka Musa’yı ayetlerimizle ve apaçık bir


otoriter yetki ile göndermiştik.

98. Firavun’a ve onun ileri gelenlerine ki onlar


Firavun ’un emrine uydular. Ve Firavun’un emri
sağduyulu değildi.

99. O, kıyamet gününde toplumuna öncülük eder


de onları ateşe ulaştırır. Ve ne kötü yerdir onların
ulaştıkları yer.

100. Ve burada ve kıyamet gününde lanete tabi


edildiler. O ağırlama ne kötü bir ağırlamadır!

101. İşte o, onlardan bir kısmı hala ayakta durmakta


ve bir kısmı ise biçilmiş olan, sana anlatmakta
olduğumuz yerleşim yerleri bilgilerindendir.

102. Ve onlara biz zulmetmedik. Ve lakin onlar


kendilerine zulmettiler. Rabb’inin emri geldiğinde
Allah’tan başka kulluk ettikleri tanrıları onlardan
hiçbir şeyi muaf tutamadılar ve perişanlıklarından
başkasını artırmadılar.

103. Ve işte onun gibidir o zalim toplumları


yakaladığında Rabb’in yakalaması. Kesinlikle onun
yakalaması acı vericidir, şiddetlidir.

104. Kesinlikle, ahiret azabından korkanlar için işte


onun içindedir mutlak ayetler. İşte o toplanma
günüdür. O insanlar içindir ve o şahit olunan
gündür.

105. Ve biz onu sayılan bir son haricinde erteler


değiliz.

106. Onun geldiği gün, Allah’ın izni olan hariç hiç bir
benlik konuşturulmaz ki onlardan kimi huzursuz
başı dertte olandır ve kimi mutlu başarılı olandır.

107. Ki başı dertte olanlara gelince, onlar ateşin


içindelerdir. Onlar içindir orda inleme ve çığlık
atma.
108. Rabb’inin uygun görmesi hariç, gökler ve yer
sürüp gittikçe orada devamlı kalıcılardır. Kesinlikle
Rabb’in, O istediğini yapandır.

109. Ve mutlu olanlara gelince ki onlar cennetler


içindelerdir. Rabb’inin uygun görmesi haricinde
gökler ve yer sürüp gittikçe orada devamlı
kalıcılardır. O kesintisi olmayan bir hediyedir.

110. Ki bunların ibadet edişlerinden dolayı


sorgulama içinde olma. Daha önce atalarının ibadet
etmesi gibisinde başka ibadet etmiyorlar. Ve
kesinlikle biz, mutlaka onlara nasiplerinin karşılığını
eksiltmeden, tam olarak verenleriz.

111. Ve mutlaka Musa’ya o kitabı vermiştik de onun


içinde ihtilafa düştüler. Ve eğer Rabb’inden bir
kelime geçmemiş olsaydı, mutlaka onların
arasındaki karara bağlanırdı. Ve kesinlikle onlar
ondan olumsuzca sorgulayan bir şüphe içindelerdir.

112. Ve kesinlikle hepsine, Rabb’in onların


işlediklerinin karşılığını mutlaka henüz tamamen
vermedi. Kesinlikle O onların işlediklerinden
haberdardır.

113. Ki sen emrolunduğun gibi ve seninle beraber


tövbe edenlerle dosdoğru ol! Ve aşırıya kaçmayın.
Kesinlikle O, sizin işlediklerinizi görendir.

114. Ve o zulmedenlere dayanak olmayın ki size o


ateş dokunur. Ve velilerden Allah’ın dışındakiler
sizin için değildir. Sonra yardım göremezsiniz.

115. Ve gündüzün iki tarafında (öyle ve ikindi) ve


gecenin geçiş zamanlarında (en az üç: akşam, yatsı,
sabah) namazı kıl. Kesinlikle iyilikler kötülükleri
giderir. İşte o aklında tutanlar için hatırlatmadır.

116. Ve sabret. Kesinlikle Allah iyi davrananların


karşılığını zayi etmez.

117. Ki sizden önceki kuşaklardan onlardan


kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde
bozgunculuğu yasaklayan bakiye sahipleri (ahlak
sahibi) bulunmalı değil miydi? Ve zulmedenler
içinde şımartıldıklarına uydular ve ağır suç işleyenler
oldular.
118. Ve ehli ıslah edenler halindeyken senin Rabb’in
o yerleşim yerlerini zulüm ile helak eden olmadı.

119. Ve eğer Rabb’in uygun görseydi, mutlaka


insanları tek bir ümmet (inanç birliği) kılardı. Ve
onlar ihtilaf edenler olmaya ara vermezler.

120. Rabb’inin özel merhamet ettiği kimseler hariçtir


ve onları onun için biçimlendirdi. Ve Rabb’inin
“Kesinlikle cehennemi cinlerden ve insanlardan
topluca dolduracağım” kelimesi tamam oldu.

121. Ve hepsini, resullerin bilgilerinden senin


gönlünü yatıştıracakları senin üzerine kıssa olarak
anlatıyoruz. Ve o gerçek ve öğüt ve müminler için
hatırlatma sana bunun içinde geldi.

122. Ve iman etmeyenlere de ki: “İmkânlarınızla


çalışın! Kesinlikle biz çalışanlarız!

123. Ve gözetleyerek bekleyin! Kesinlikle biz


gözetleyerek bekleyenleriz”.

124. Ve göklerin ve yerin bilinmeyenleri Allah’a aittir.


İşlerin hepsi O’na döndürülür ki O’na kulluk et ve
O’nu vekil kıl. Ve Rabb’in işlediklerinizi bilmez
değildir.

11. Yusuf Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Elif, Lâm, Râ. İşte o, o apaçık kitabın ayetleridir.

3. Kesinlikle biz onu akıl edebilesiniz diye Arapça bir


duyuru olarak indirdik.

4. Biz bu Kuran’ı sana vahiy etmekle kıssaların en


güzelini sana anlatıyoruz. Ve sen ise ondan önce
mutlaka gafillerdendin.

5. O zaman Yusuf babasına dedi ki: “Ey babam!


Kesinlikle ben on bir takımyıldızı ve Güneş’i ve Ay’ı
gördüm. Onları benim için secde ederler gördüm”.

6. Dedi ki: “Oğulcuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma


ki sana düzenek (entrika) kurarlar. Kesinlikle o
şeytan insan için apaçık düşmandır.
7. Ve işte onun gibi Rabb’in seni seçecek ve sana
olayların yorumundan öğretecek ve daha önce iki
atan İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi
O’nun senin ve Yakup ailesi üzerindeki nimetini
tamamlayacaktır. Kesinlikle Rabb’in bilendir,
hâkimdir”.

8. Mutlaka Yusuf ve kardeşlerin içinde isteyenler için


ayetler olmuştur.

9. O zaman dediler ki: “Yusuf ve kardeşi, biz birbirine


tutkunken babamıza bizden daha sevimli. Kesinlikle
babamız mutlaka açık bir yanılgı içindedir.

10. Yusuf’u katledin veya onu bir araziye atın.


Babanızın ilgisi size kalsın ve ondan sonra salih bir
topluluk olursunuz”.

11. İçlerinden konuşmacı dedi ki: “Yusuf’u


katletmeyin ve yapacak olursanız, bir kuyunun
çukurunda sergileyin. Gezginlerin bazısı onu çekip
alsın”.
12. Dediler ki: “Ey babamız, sana ne oluyor? Yusuf
üzerine bize güvenmiyorsun? Ve kesinlikle biz
ona karşı samimiyetle yaklaşanlarız.

13. Yarın onu bizimle beraber gönder. İstediği gibi


bolca yesin içsin ve oynasın. Ve kesinlikle biz onun
için koruyucularız”.

14. Dedi ki: “Kesinlikle beni, onu götürmeniz beni


mutlaka hüzünlendirir ve siz ondan gafillerken onu
kurt yemesinden korkarım”.

15. Dediler ki: “Biz tutkun bir toplulukken mutlaka


onu kurt yerse kesinlikle biz o zaman hüsrana
uğrayanlarız”.

16. Ki onu alıp götürürken ve onu kuyunun dibinde


kılmak için fikir birliğine vardılar. Ve biz ona
vahyettik: “Mutlaka sen onlara şuurunda değillerken
bu işlerini bildireceksin”.

17. Ve yatsı vakti ağlayarak babalarına geldiler.

18. Dediler ki: Ey babamız! Kesinlikle biz yarışmaya


gittik ve Yusuf’u metalarımızın yanına bıraktık da
onu kurt yedi. Ve eğer biz doğrusunu söyleyenler
olsak da ve sen bize inanır değilsin.

19. Ve onlar onun sahte kanlı gömleğini getirdiler.


Dedi ki: Aksine, nefisleriniz sizi bir işe ayarttı ki o
esaslı bir sabırdır. Ve vasıflandırmanız üzerine o
yardım istenilen Allah’tır.

20. Ve bir kafile geldi ve su tedarikçilerini


gönderdiler de kovasını saldı. Dedi ki: “ Ey müjde!
Bu bir erkek çocuk!”. Ve onu bir değer olarak
gizlediler. Ve Allah onların işlediklerini bilendir.

21. Ve onu değerinden az, sayılı dirhem karşılığında


sattılar. Ve onu değersiz hesap edenler oldular.

22. Ve onu satın alan büyük şehirli (adam) karısına


dedi ki: “ Barınacağı yeri ona ikram et. Umulur ki
bize bir yararı dokunur veya onu evlat ediniriz”. Ve
işte onun gibi Yusuf’u yeryüzünde iyi bir yer
edinmesi ve ona olayların yorumunu öğretmemiz
için sağlam bir yere yerleştirdik. Ve Allah ki emrinde
galip olandır. Ve lakin insanların çoğu ki bilmezler.
23. Ve gelişiminin doruğuna ulaşınca ona hikmet
ve bilim verdik. Ve iyi davrananlara işte onun
gibi karşılık veririz.

24. Ve evinde bulunduğu o hanım onun nefsinden


arzuladı. Ve kapıları iyice kapattı ve “Haydi gel!”
dedi. Dedi ki: “Allah korusun! Kesinlikle o, benim
rabbim beni güzel barındırdı. Kesinlikle o ki:
zalimler başarıya ulaşamazlar”.

25. Ve kadın ona mutlaka niyetlenmişti. Ve eğer


onun Rabb’inin delilini görmeseydi, o da kadına
niyetlenmişti. O, bizim onu işte onun gibi kötülük ve
ahlaksızlıktan çevirmemiz içindi. Kesinlikle o ihlaslı
kullarımızdandı.

26. Ve ikisi kapıya doğru yarıştılar ve kadın onun


gömleğini arkadan yırttı. Ve ikisi kapının karşı
tarafında kadının efendisini buldular. Kadın dedi ki:
“Senin ehline kötülük etmek isteyenin cezası
zindana atılmaktan veya elem verici bir azaptan
başka nedir?”.
27. Dedi ki: “O nefsimden beni arzuladı”. Ve
kadının ehlinden bir şahit şahitlik (bilirkişilik) etti: “
Onun (erkeğin) gömleği önden yırtık olduysa ki o
hanım doğru söyledi ve o (erkek) yalancılardandır”.

28. “Ve onun gömleği arkadan yırtık olduysa ki o


hanım yalan söyledi. Ve o doğrusunu
söyleyenlerdendir”.

29. Ki onun gömleğinin arkadan yırtıklığını görünce


dedi ki: “Kesinlikle o, siz kadınların düzeneğindendir.
Kesinlikle sizin düzeneğiniz çok büyüktür”.

30. “Yusuf! Sen buna ilgisiz kal! Ve sen (hanım) ağır


suçun için hoşgörü dile. Kesinlikle sen (hanım) hata
yapanlardan oldun”.

31. Ve şehirdeki kadınlar dediler ki: “Vezirin karısı


hizmetkârını onun nefsinden arzuluyor. Sevgisi içine
işlemiş. Kesinlikle biz onu apaçık sapıklık içinde
görüyoruz”.

32. Ki onların düzenbazlıklarını duyunca, onlara


görevli gönderdi ve onlar için dayanacak yastıklar
hazırladı ve onlardan her birine bir bıçak verdi. Ve
dedi ki: “Çık karşılarına!”. Ki onu görünce onu çok
beğendiler ve ellerini kestiler ve dediler ki: Hâşâ
Allah için! Bu bir beşer değildir. Bu ise sadece çok
değerli bir melektir!

33. Hamın dedi ki: “Ki işte o, sizin beni o


kınadığınızdır. Ve mutlaka ben onun nefsinden
murat almak istemiştim de şiddetle kaçındı. Ve
mutlaka ona emredersem asla yapmazsa mutlaka
zindana atılacak ve mutlaka aşağılananlardan
olacaktır!

34. Dedi ki: Rabb’im! Zindan bana onların beni


davet ettiklerinden daha sevimlidir. Ve sen onların
planlarını benden uzaklaştırmazsan onlara
duygusalca meyleder ve cahillerden olurum.

35. Ki Rabb’i onun duasına cevap verdi de o


kadınların planlarını ondan çevirdi. Kesinlikle O, O
işitendir, bilendir.

36. Sonra ayetleri görmelerinin ardından onlar için


onu mutlaka bir süreliğine zindana atmaları açığa
çıktı.
37. Ve hapse onunla beraber iki genç hizmetkâr
girdi. İkisinden biri dedi ki: “Kesinlikle ben mayalık
üzüm sıktığımı görmekteyim”. Ve diğeri dedi ki:
“Kesinlikle ben başımın üzerinde ekmek taşıdığımı
görmekteyim, kuşlar ondan yemektedir. Bize bunun
yorumunu bildir. Kesinlikle biz seni iyi
davrananlardan görmekteyiz”.

38. Dedi ki: “Onun size gelmesinden önce


yorumuyla bildirdiğimden başka ikinizi rızıklandıran
bir yemek ikinize gelmez. İşte o (ikinize
söylüyorum) Rabb’imin bana öğrettiği
bilimlerdendir. Kesinlikle ben Allah’a inanmayan ve
o ahiretlerini inkâr eden toplumun milletini terk
ettim.

39. Ve atalarım İbrahim ve İshak ve Yakup’un


milletine tabi oldum. Bir şeyden Allah’a ortak
koşmak bizim için olur değildir. İşte o Allah’ın bizim
ve insanlar üzerindeki fazlıdır. Ve lakin insanların
çoğu, onlar şükretmezler.
40. Ey zindanda ikisi ile birlikte bulunduklarım!
Ayrılığa düşmüş rabler mi daha iyidir? Yoksa her
şeyin üstesinden gelebilen bir tek Allah mı?

41. Allah’tan başka kulluk ettikleriniz, sizin ve


babalarınızın adlandırdığı adlardan başkası değildir.
Allah onunla ilgili bir ikna belgesi indirmedi. Hüküm
vermek ise Allah’a aittir. Özellikle yalnızca ona
kulluk edilmesi dışında kulluk etmemenizi emretti.
İşte o dosdoğru dindir. Ve lakin insanların çoğu,
onlar bilmezler.

42. Ey zindanda ikisi ile birlikte bulunduklarım!


İkinizden birine gelince ki rabbine mayalanmış
içecek sunacak ve diğerine gelince ki asılacak da
kuşlar başından yiyecek. O, hakkında fikir
sorduğunuz görev yerine getirildi.

43. Ve o ikisinden kesinlikle çıkıp kurtulacağını


zannettiğine dedi ki: “Rabbinin yanında beni an”. Ki
o şeytan onu efendisine anmayı unutturdu da bir
kaç yıl zindanda kaldı.
44. Ve o melik dedi ki: “Kesinlikle ben yedi semiz
inek görüyorum. Onları yedi zayıf yiyip tüketiyor ve
yedi yeşil başak ve diğer kurular görüyorum. Ey ileri
gelenler! Rüya yorumlar oldunuzsa rüyam için bana
fikir veriniz”.

45. Dediler ki: Onlar düşler demetidir. Ve biz o


düşlerin yorumunu bilenler değiliz.

46. Ve ikisinden kurtulan ve çıktıktan bir süre sonra


hatırlayan dedi ki: “Ben! Size onun yorumunu
bildiririm ki beni gönderin!”.

47. “Yusuf! Ey doğru sözlü! Bize fikir ver. Yedi


semiz inek. Onları yedi zayıf tüketiyor ve yedi yeşil
başak ve diğer kurular. Ben insanlara geri
dönebilirim de onlar da bilebilirler”.

48. Dedi ki: “Siz yedi yıl ardarda ziraat yaparsınız.


Tükettiğiniz az bir kısmının dışında biçtiklerinizi
başağında bırakın”.

49. Sonra onun ardından işte o yedi şiddetli sene


gelir. Önceden hazırladıklarınızın birazından
başkasını tüketirsiniz.
50. Sonra işte onun ardından insanların bol
sulandığı bir tarihi dönem gelir. Ve onda sıkıştırıp
depolarlar.

51. Ve melik dedi ki: “Onu bana getirin”. Ki o resul


ona gelince dedi ki: “Rabbine dön de ellerini kesen
kadınların eylemini sor. Kesinlikle Rabb’im onların
düzenbazlıklarını bilendir”.

52. Dedi ki: “Yusuf’u nefsinizde arzuladığınız


zaman derdiniz neydi?”. Onlar (kadınlar) dediler ki:
“Hâşâ, Allah için. Biz onun aleyhinde kötülük bilir
değiliz”. Aziz’in karısı dedi ki: “Şimdi gerçek netleşti.
Kesinlikle ben, onun nefsinden arzuladım. Ve
kesinlikle o doğrusunu söyleyenlerdendir”.

53. “İşte onun bilmesi için: Kesinlikle ben onun


yokluğunda ona ihanet etmedim ve kesinlikle Allah
hainlerin düzenbazlığına rehberlik etmez.

54. Ve ben nefsimi temize çıkarmam. Kesinlikle


nefs (benlik) Rabb’imin özel merhamet ettikleri
haricinde çok kötülük emredendir. Kesinlikle
Rabb’im hoşgörülüdür, özel merhametlidir”.
55. Ve melik dedi ki: Onu bana getirin. Kendime
özgü edineyim. Ki onunla konuşunca dedi ki:
“Kesinlikle sen bugün bizim yanımızda
güvenilir yetkili bir yerdesin.

56. Dedi ki: “Beni arazi hazineleri üzerine kıl!


Kesinlikle ben bilgin koruyucuyum”.

57. Ve işte onun gibi Yusuf’u yeryüzünde yetkiyle


yerleştirdik. Nereyi uygun görürse orada konaklardı.
Uygun gördüğümüze rahmetimizle isabet ederiz ve
iyi davrananların karşılığını zayi etmeyiz.

58. Ve mutlaka iman eden ve önemseyip gereğini


yerine getirir olanlar için ahiretin karşılığı daha
hayırlıdır (daha da iyidir, daha da avantajlıdır).

59. Ve Yusuf’un kardeşleri gelip yanına girdiler ki


onlar onu tanımadıkları halde o onları tanıdı.

60. Ve onları donanımları ile donattığında dedi


ki: “Babanızdan olan kardeşinizi bana getirin.
Görüyorsunuz değil mi? Ben ölçeği tam yerine
getiriyorum ve ben hancıların en iyisiyim.
61. Ki onu bana asla getirmezseniz de benim
yanımda size ölçek (erzak) yoktur ve bana
yaklaşmayın!”.

62. Dediler ki: “Onu babasından arzu edeceğiz ve


kesinlikle biz mutlaka yapanlarız”.

63. Ve hizmetkârlarına dedi ki: “Teminatlarını


semerlerine kılın. Onu tanıyabilirler. Ehillerine
dönünce geri dönebilirler”.

64. Geri dönüp de babalarına geldiklerinde dediler


ki: “Ey babamız! Bizden ölçek menedildi.
Kardeşimizi bizimle gönder de ölçek alalım ve
kesinlikle biz onun için mutlak korucularız”.

65. Dedi ki: “Daha önce onun kardeşi üzerine size


güvendiğim gibisi haricinde onun üzerine size
güvenir miyim? Ki Allah koruyanların en iyisidir ve
O özel merhametlilerin en merhametlisidir”.

66. Ve yüklerini açtıklarında teminatlarını onlara


geri verili olarak buldular. Dediler ki: “Ey babamız!
Daha ne ararız? İşte bu teminatlarımız bize geri
verildi ve onunla ehlimize yiyecek sağlarız ve
kardeşimizi koruruz ve ölçüyü bir sığır yükü artırırız.
İşte o kolay bir ölçüdür”.

67. Dedi ki: “Etrafınız kuşatılmadıkça onu bana


mutlaka getireceğinize dair Allah’tan bir söz
verinceye kadar onu kesinlikle sizinle
göndermeyeceğim”. Ki onlar ona söz verince dedi
ki: “Allah söylediklerimiz üzerine vekildir”.

68. Ve dedi ki: “Ey oğullarım! (şehre) hepiniz bir


kapıdan girmeyin ve ayrı kapılardan girin ve ben
size Allah’tan hiçbir şeyi gideremem. Hüküm ise
sadece Allah’ındır. O’na tevekkül ettim ve O’nun
üzerine ki mutlaka tevekkül etmelilerdir tevekkül
edenler”.

69. Ve babalarının onlara emrettiği yerlerden


girince Yakup’un kendi içinde yerine getirilmesini
zorunda hissettiğinden başkası onlara Allah’tan bir
şeyi giderir olmadı. Ve kesinlikle o, biz ona
öğrettiğimiz için mutlaka bilim sahibiydi. Ve lakin
insanların çoğu bilmiyorlar.
70. Ve Yusuf’un yanına girdiklerinde o, kardeşini
yanına aldı ve dedi ki: “Kesinlikle ben senin
kardeşinim ki onların yaptıkları nedeniyle ümitsizliğe
kapılma”.

71. Ki onların donanımlarını donatınca, o su kabını


kardeşinin semerinde kıldı. Sonra bir duyurucu
duyurdu: “Ey kervancılar, kesinlikle siz mutlaka
hırsızlarsınız”.

72. Onlara yanaşarak dediler ki: “Kayıp olarak


aradığınız nedir?”.

73. Dediler ki: “Melikin su tasını arıyoruz ve bir sığır


yükü onu getiren içindir”. “Ve ben ona
garantörüm”.

74. Dediler ki: “Allah’a yemin ederiz. Yeryüzünde


fesat çıkarmak için gelmemiş olduğumuzu ve hırsız
olmadığımızı bilmişsinizdir”.

75. Dediler ki : “Yalancı iseniz karşılığı nedir ki!”

76. Dediler ki: “Semerinde bulunan o kişinin karşılığı


ki o onun karşılığıdır. Biz zalimlere işte onun gibi
karşılık veririz”.
77. Ki kardeşinin haznesinden önce onların
haznesiyle başladı. Sonra kardeşinin haznesinden
su kabını çıkardı. Yusuf için işte onun gibi planladık.
Melikin dinine (hukuk düzenine) göre Allah’ın
uygun görmesi dışında kardeşini alıkoyması Yusuf
için olur değildi. Uygun gördüğümüz kişiyi
derecelerle yükseltiriz. Ve her bilim sahibinden
üstündedir bir âlim.

78. “Çalmışsa daha önce ona kardeş (olan) de


çalmıştı” dediler de Yusuf onu kendi içinde sakladı
ve asla onlara açığa çıkarmadı. Dedi ki:
“Durumunuz daha kötüdür ve tanımlamanızı Allah
daha iyi bilendir”.

79. Dediler ki: “Ey aziz! Kesinlikle ona baba (olan)


çok yaşlı biridir ki onun yerine birimizi tut. Kesinlikle
biz seni iyilik edenlerden görüyoruz”.

80. Dedi ki: “Metamızı yanında bulduğumuzdan


başkasını tutmaktan Allah korusun. Kesinlikle biz o
zaman mutlaka zalimleriz”.
81. Ki ondan ümitlerini kesince gizlice görüşerek
çekildiler. Onların saygınları dedi ki: “Asla bilmez
misiniz? Babanız sizden Allah adına söz almıştır ve
daha önce Yusuf’u geri bırakma ihmalinizi? Ki
babam bana izin verinceye veya benim için Allah
hükmedinceye kadar bu yerden asla
ayrılmayacağım. Ve O hükmedenlerin en iyisidir”.

82. Siz babanıza geri dönün de deyin ki: “Ey


babamız! Kesinlikle oğlun hırsızlık yaptı. Ve biz
bildiğimizin haricinde şahitlik eder değiliz ve gayb
için bekçiler olmadık.

83. Ve orada bulunduğumuz yerleşim yeri halkına


ve içine yanaştığımız kervandakilere sor. Ve
kesinlikle biz mutlaka doğrusunu söyleyenleriz”.

84. Dedi ki: Aksine, sizi nefsiniz bir iş yapmaya


ayarttı ki o esaslı bir sabırdır. Allah’ın onların hepsini
benimle bulundurması umulur. Kesinlikle O, O
bilendir, hâkimdir.
85. Ve onlarla ters davrandı. Dedi ki: “Ey Yusuf
üzere kederim” ve hüznünden gözleri ağardı ki o
duygularını bastırandı.

86. Dediler ki: Allah’a yemin olsun! Sen harap


olana kadar veya helak olanlardan olana
kadar Yusuf’u anmaya ara vermezsin.

87. Dedi ki: Kesin olarak ben dağınıklığımı ve


hüznümü Allah’a dikkat çekerim ve Allah tarafından
sizin bilmediğiniz bilirim.

88. Ey oğullarım! Gidin! Yusuf ve kardeşi için hassas


(araştırma için) olun. Ve Allah’ın kolaylık
sağlamasından ümit kesmeyin. Kesinlikle o ki kâfirler
toplumdan başkası Allah’ın kolaylık sağlamasından
ümidi kesmez.

89. Ki onun yanına girdikleri zaman dediler ki: Ey


aziz! Bize ve ehlimize şiddetli bir darlık dokundu ve
önemsiz bir teminat ile geldik ki bize artık ölçeği
tam olarak ver ve üzerine sadakalandır. Kesinlikle
Allah, O sadaka verenlere karşılığını verir.
90. O dedi ki: Yusuf’a ve kardeşine ne yaptığınızı
bildiniz mi? O zaman siz cahillerdiniz.

91. Dediler ki: “Kesinlikle sen, mutlaka sen Yusuf’


musun?”. Dedi ki: “Ben Yusuf’um ve bu benim
kardeşim. Allah bize çok büyük iyilikte bulunmuştur.
Kesin olan: Kim önemseyip gereğini yerine getirir ve
sabrederse ki kesinlikle Allah iyi davrananların
karşılığını zayi etmez”.

92. Dediler ki: Allah’a yemin olsun! Allah mutlaka


seni bizim üstümüzde saygınlığa yeğlemiştir ve
kesin kez biz hata yapanlar olduk.

93. Dedi ki: Bugün size bir başa kakma yoktur.


Allah sizi hoş görür. Ve O, özel merhamet
edenlerin en merhametlisidir.

94. Alın şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne


serin. Görüp algılar durumda olsun. Ve bütün
ehlinizle topluca bana gelin.

95. Ve kafile (Mısır’dan) ayrılınca, babaları dedi ki:


Eğer beni iyice bunak saymazsanız kesinlikle ben
Yusuf’un kokusunu buluyorum.
96. Dediler ki: Allah’a yemin olsun. Kesinlikle sen
mutlaka o eski şaşkınlığındasın.

97. Ki müjdeci gelince onu onun yüzü ile


buluşturdu ki görüp algılaması geri döndü. Dedi ki:
“Hiç ben size ‘Kesinlikle ben sizin bilmediğinizi
Allah’tan bilirim’ demedim mi?

98. Dediler ki: Ey babamız! Bizim için suçumuza


hoşgörü dile. Kesinlikle biz hata yapanlar olduk.

99. Dedi ki: “Rabb’imden sizin için hoş görülme


dileyeceğim. Kesinlikle O hoşgörülü ve özel
merhamet edendir”.

100. Ki onlar Yusuf’un yanına girince anne-babasını


kendi yanına yerleştirdi ve dedi ki: “Allah uygun
görürse büyük şehre güvenlik içinde giriniz”.

101. Ana-babasını temel yapı ve yönetimin üstüne


kaldırdı ve birlikte Yusuf için secdeye kapandılar ve
dedi ki: “Ey babam! Bu önceki o rüyamın
yorumudur. Rabb’im onu gerçek kıldı. Ve o şeytan
benimle kardeşlerimin arasını kışkırttıktan sonra
beni zindandan çıkardığında ve sizi çölden
getirdiğinde Rabb’im bana iyilikte bulunmuştur.
Kesinlikle Rabb’im uygun gördüğüne incelikli
davranır. Kesinlikle O, O âlimdir, hâkimdir.

102. “Ey Rabb’im! Sen beni o yönetimde hâkim


durumda bulundurmuşsun ve bana olayların
yorumunu öğretmişsin. Gökleri ve yeri yoktan
ayrıştıran Rabb’im! Sensin benim velim. Beni
müslüman olarak vefat ettir ve beni o salihlere
kat!”.

103. İşte o, sana vahiy ettiğimiz gayb


bilgilerindendir. Ve onlar işleri için toplanıp plan
yaparlarken sen yanlarında olmadın.

104. Ve insanların çoğu iman eder değildir. Ve eğer


sen hırsla istesen de.

105. Ve sen onun üzerine herhangi bir karşılık ister


değilsin. O ise âlemler için sadece bir hatırlatmadır.

106. Ve göklerdeki ve yerdeki ayetlerden niceleri!


Onlar onun üzerinden ilgilenmeyenler olarak çok
kez geçip giderler.
107. Ve onların çoğu ortak kılanlar olmaları
(müşriklik) haricinde Allah’a inanır değillerdir.

108. Allah’ın azabından bir kaplayanın başlarına


gelmesinden veya onlar şuurunda olmazken
ansızın o saatin gelmesinden emin mi oldular?

109. De ki: İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana


tabi olanların üzerindeki basirette Allah’a davet
ediyorum. Ve Allah hiçbir şeyle ilintisi olmayan
yegâne egemendir. Ve ben müşriklerden değilim.

110. Ve biz senden önce o yerleşim yerleri ehlinden,


ona vahiy ettiğimiz birtakım erkeklerden başkasını
resul olarak göndermedik. Yeryüzünde hiç
gezmezler mi? Ki onlardan öncesindekilerin
akıbetlerinin nasıl olduğunu gözlemlesinler! Ve
ahiret yurdu önemseyip gereğini yapanlar için
mutlaka daha hayırlıdır ki akıl etmez misiniz?

111. Hatta resuller yardım istedikleri ve kesinlikle


onlar yalanlanmış zannettiklerinde onlara
yardımımız geldi ki uygun gördüklerimiz
uzaklaştırılıp kurtarıldı. Ve suçlular topluluğundan
bizim baskınımız geri çevrilemez.

112. Mutlaka onların kıssalarında üstün akıllılar için


bir ibret var olmuştur. O kurgulanmış bir söz
değildir. Ve lâkin o ondan önce var olan ve onun
zamanında da mevcut olanı tasdik eder ve her şeyi
ayrıntılarıyla açıklar ve iman eden bir toplum için
hidayet ve rahmettir.

12. Rad suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Elif, Lâm, Mîm, Râ. İşte o, o kitabın ayetleridir. Ve


sana Rabb’inden indirilen o ki gerçektir. Ve lakin
insanların çoğu iman etmezler.

3. Allah, O gökleri direksiz olarak yükseltti. Onu


görmektesiniz. Sonra en temel yapı-yönetime
seviyelendi. Ve Güneş’i ve Ay’ı itaatkâr kıldı. Hepsi
adlandırılmış son için akar. Emri o düzenleyip
döndürür. Rabb’inizin karşısında mülakat
olacağınıza yakın olarak inanabilesiniz diye O, size
ayetlerini ayrıntılı biçimde açıklar.

4. Ve O’dur yeryüzünü uzunlamasına yayan ve orada


kıtalar ve nehirler ve her türlü mahsulden kılan.
Orada eşeyli çiftler kılan. O, gündüzü geceyle
örttürür. Kesinlikle düşünebilen bir toplum için işte
onun içindedir ayetler.

5. Ve birbirine komşu kısımlar yeryüzündedir ve üzüm


bağları ve ekinler ve çatallı ve çatalsız hurmalıklar
bir tek sıvı ile sulanır. Ve tüketimde bazılarını
bazılarından fazlalaştırıyoruz. Kesinlikle akıl eden bir
toplum için mutlak ayetler işte onun içindedir.

6. Ve şaşıyorsan ki şaşılacak onların sözleridir: “Biz


toprak olunca mı? Kesinlikle biz mutlaka yeniden
biçimlendirilme içinde miyiz?” İşte onlar, onlar ki
Rabb’lerini inkâr edenlerdir. Ve işte onlar, o
tasmalar onların boyunlarındadır. Ve işte onlar ateş
halkıdır. Onlar orada sürekli kalıcılardır.

7. Ve senden iyilikten önce acilen kötülüğü getirmeni


isterler. Ve onlardan önceki benzetmeler geçmiştir.
Ve kesinlikle senin Rabb’in insanlar için onların
zulümleri üzerine mutlak hoşgörü sahibidir. Ve
kesinlikle Rabb’in misillemede mutlaka şiddetlidir.

8. Ve o kâfirler derler ki: “Ona Rabb’inden bir ayet


indirilmeli değil mi!”. Kesin olarak sen bir uyarıcısın
ve her kavim içindir bir rehber.

9. Allah, O her dişinin neyi yüklendiğini ve rahimlerin


eksilttiğini ve artırdığını bilir. Ve O’nun indinde her
şey bir ayara göredir.

10. O, bilinmeyeni ve bilinip anlaşılanı bilendir. O


en saygındır, en yücedir.

11. Sizden sözü gizleyenle ve onu açığa vuran ve


gece gizlenen ve gündüz serbestçe dolaşan eşittir.

12. Onu içindir öncesinden ve sonrasından takip


edenler. Allah’ın emrinden dolayı onu muhafaza
ederler. Kesinlikle Allah bir toplumunkini o toplum
kendisininkini başkalaştırmadıkça başkalaştırmaz. Ve
Allah bir topluma kötülük istediğinde de onun için
geri döndürülme yoktur. Ve onlar için Allah’tan
başkası yönetici değildir.
13. O, O’dur ki size korku ve ümit olarak şimşeği
gösteren ve o kütleli bulutları inşa eden.

14. Ve gök gürültüsü O’nu hamd ile ve melekler


onun korkusundan O’nun egemenliğini vurgularlar.
Ve O yıldırımlar gönderir de onunla uygun
gördüğüne isabet eder. Ve onlar ki Allah hakkında
mücadele ediyorlar. Ve O alt etmede şiddetlidir.

15. Gerçeğe davet O’nundur. Ve O’ndan başka


dua ettikleri onlara hiçbir şeyle cevap veremezler.
Sadece ağzına gelsin diye iki avucunu suya doğru
açana benzer ve o, ona ulaşır değildir. Ve kâfirlerin
duası sapıklıktan başkası değildir.

16. Ve yeryüzündeki ve göklerdeki kimselerin ve


isteyerek ve istemeyerek ve gölgelerinin sabah ve
akşam secdeleri Allah içindir.

17. De ki: “Göklerin ve yerin Rabb’i kimdir?” De ki:


“Allah’tır”. De ki: “Allah’tan başka evliya mı
edinirsiniz? Onlar kendilerine yarar veya zarar
sağlamaya malik değillerdir. De ki: “Kör ve gören
aynı düzeyde midir? Karanlıklar ve aydınlık eşit
midir?”. Yoksa Allah’a, O’nun gibi biçimlendiren
birtakım ortaklar mı kıldılar? O biçimlendirme onlar
üzerine farklı da olsa çok benzer mi geldi? De ki:
“Allah her şeyin biçimlendiricisidir. Ve O bir tektir,
baskın olandır”.

18. O, gökten sıvı indirdi de vadiler ayarlarınca sel


olup aktı ki sel üste çıkan bir köpüğü yüklenip
götürdü. Ve süs veya meta elde etmek isteyerek
ateş içinde üzerine yaktıklarından buna benzer
köpük vardır. Allah işte onun gibi hak ile bâtılı ileri
sürer de köpüğe gelince ki cüruf olarak gider ve
insanlara fayda verene gelince ki yeryüzünde kalır.
Allah işte onun gibi benzetmeler ileri sürer.

19. Rabb’lerine icabet edenler içindir en iyisi. Ve


O’na asla icabet etmeyenler ki eğer yeryüzünde
bulunanın toplamı ve onunla birlikte onun bir
benzeri onun olsaydı mutlaka onunla fidye
verirlerdi. İşte onlar, onlar içindir hesaplaşmanın
kötüsü. Ve onların barınağı cehennemdir ve o
döşek ne kötüdür.
20. Ki Rabb’inden sana indirilenin gerçek olduğunu
bilen kimse o kör kimse gibi midir? Kesin olan,
üstün akıl (entelektüel) sahipleri hatırlayıp anlarlar.

21. Onlar ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirirler


ve antlaşmayı bozmazlar.

22. Ve onlar ki Allah’ın bağlantı kurulmasını


emrettiği ile bağlantı kurarlar ve Rabb’lerinden
çekinirler ve hesaplaşmanın kötüsünden korkarlar.

23. Ve onlar ki Rabb’lerinin ilgisini edinmek için


sabrederler ve namazı kılarlar ve kendilerine
verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıkça Allah yolunda
harcarlar ve kötülüğü iyilikle savuştururlar.
İşte onlar, onlar içindir dönem akıbeti.

24. Adn Cennetleri. Onlar oraya girerler ve


atalarından ve eşlerinden ve zürriyetlerinden
salihler ve melekler her kapıdan üzerlerine dâhil
olurlar.

25. Sabretmeniz nedeniyle selam üzerinizedir ki ne


güzel dönem akıbeti!
26. Ve onlar ki Allah’a verdikleri sözü anlaşma
yaptıktan sonra bozanlar ve Allah’ın bağlantı
kurulmasını emrettiğini kesenler ve yeryüzünde
fesat çıkaranlar; işte onlar, onlar içindir lanet
ve onlar içindir kötü dönem sonu.

27. Allah ki O uygun gördüğü kimse için rızkı


gevşetip bollaştırır ve ayarlar. Ve onlar dünya hayatı
ile ferahlarlar. Ve dünya hayatı ahiret hayatı içinde
bir metadan başkası değildir.

28. Ve o kâfirler derler ki: “Rabb’inden ona bir ayet


indirilmeli değil miydi?”. De ki: “Kesinlikle Allah, O
uygun gördüğünü saptırır ve ilgilenir düşkün olanı
doğru yola eriştirir”.

29. Onlar ki iman edenler ve kalpleri Allah zikriyle


tatmin olanlardır. Dikkat edin? Kalpler Allah’ın zikri
ile tatmin olur.

30. Onlar ki iman edenler ve düzeltici işler


yapanlardır. Hoşluk ve geri dönüşün güzeli onlar
içindir.
31. İşte onun gibi onlardan önce ümmetlerin gelip
geçmiş olduğu bir ümmete, seni o sana vahiy
ettiğimizi onlara aktarman için gönderdik. Ve onlar
Rahman’ı inkâr ediyorlar. De ki: O, benim
Rabbimdir. O’ndan başka tanrı yoktur. O’na
tevekkül ettim ve O’na tövbe ettim.

32. Ve eğer o, dağların yürütüldüğü veya yerin


kesildiği veya kendisiyle ölülerin konuşturulduğu bir
bildiriyse de aksine emir bütünüyle Allah’ındır. İman
edenler eğer Allah uygun görseydi mutlaka
insanların hepsini toptan hidayete erdirmesinden
hiç ümit kesmediler mi? Ve o kâfirler onların
sanayileri nedeniyle onlara isabet eden veya
yurtlarının yanına düşecek vuruşup çarpışmaya
Allah’ın vadi gelene kadar ara vermezler. Kesinlikle
Allah vaat ettiği zamanı değiştirmez.

33. Ve mutlaka senden önceki resullerle alay


edilmişti de o kâfirlere süre verdim. Sonra onları
yakalayıverdim ki misillemem nasıl oldu?

34. Kimdir o her nefsin kazandıkları nedeniyle


üzerlerinde karar verici olan? Ve Allah’a ortaklar
kılıyorlar. De ki: Onları tanımlayın. Yoksa siz O’na
yeryüzünde bilmediğini mi bildireceksiniz? Yoksa
sözden ortada olanı mı? Aksine, o kâfirlere planları
süslenildi ve o yoldan alıkonuldular. Ve kimi Allah
saptırırsa ki ona yol gösterecek yoktur.

35. Dünya hayatında bir azap onlara içindir. Ve


mutlaka ahiret azabı daha şiddetlidir. Ve onlar için
Allah’a karşı önemseyip gereğini yapacaklardan
yoktur.

36. Önemseyip gereğini yerine getirenlere vaat


olunan cennetin benzetmesi: Altından ırmaklar
akar. Ürünleri ve gölgeleri süreklidir. İşte o
önemseyip gereğini yapanların akıbetidir ve o
kâfirlerin akıbeti o ateştir.

37. Ve o kitap verdiklerimiz sana indirilen


nedeniyle ferahlarlar ve hizipleşenlerden kimi onun
bazısını inkâr eder. De ki: “Kesin olarak ben Allah’a
kulluk etmekle ve O’na şirk koşmamakla
emrolundum. Ben O’na davet ediyorum. Geri
dönüşüm ona doğrudur”.
38. Ve işte onu Arapça bir hüküm olarak indirdik.
Ve sana gelen o bilimden sonra onların heveslerine
uyarsan, Allah’tan senin için velilik yapacak ve
önemseyip gereğini yapacak yoktur.

39. Ve senden önce resuller göndermiştik ve onlar


için eşler ve çocuklar kılmıştık. Ve Allah’ın izni
olmadan bir resul için bir ayetle gelme
olmadı. Her son için bir kitap (kod, yazılım) vardır.

40. Allah uygun gördüğünü siler ve uygun


gördüğünü yerinde bırakır. Ana kitap O’nun
indindedir.

41. Ve onlara vadettiğimizin bir kısmını sana


göstermesek veya seni vefat ettirsek de kesin olarak
senin üzerine düşen tebliğdir. Ve hesap görmek
bizim üzerimizedir.

42. Ve görmüyorlar mı? Kesinlikle biz yeryüzünü


etraflarından eksiltme durumundayız. Ve Allah
hükmünü verir. O’nun hükmü sonrasında gelecek
hüküm yoktur. Ve O, hesaplamada seridir.
43. Ve mutlaka onlardan öncekiler plan
yapmışlardı ki bütün planlar Allah’ındır. Her benliğin
kazandığını bilir. Ve kâfirler dönem sonunun kimin
olacağını bileceklerdir.

44. Ve o kâfirler derler ki: Sen görevle gönderilmiş


(resul) değilsin. De ki: Benimle sizin aranızda şahit
olarak Allah ve o kitabın bilgisi indinde olan
yeterlidir.

13. İbrahim Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Elif. Lâm. Râ. Rabb’lerinin izniyle insanları


karanlıklardan aydınlığa doğru, O yaptırım güçlü,
hayranlıkla tapılanın yoluna çıkarman için sana
indirdiğimiz bir kitaptır.

3. Allah, O ki göklerdekiler ve yerdekiler onundur. Ve


şiddetli bir azaptan dolayı vay kâfirlere!

4. Onlar ki dünya hayatını ahiretten daha çok sevenler


ve Allah yolundan alıkoyanlar ve ona kusur
arayanlar, işte onlar dönüşümsüz çok uzak bir
sapıklık içindelerdir.

5. Ve onlar için iyice açıklasın diye resullerden her


birini onun toplumunun dilinden başkasıyla
göndermedik ki Allah uygun bulduğu kimseyi
saptırır ve uygun bulduğu kimseyi doğru yola iletir.
Ve O yaptırım güçlüdür, hâkimdir.

6. Ve biz mutlaka Musa’yı “Toplumunu karanlıklardan


aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat”
diye ayetlerimizle göndermiştik. Kesinlikle işte
ondadır sabreden ve şükreden herkes için mutlak
ayetler.

7. Ve o zaman Musa toplumuna dedi ki: Allah’ın sizin


üzerinizdeki nimetini hatırlayın. O zaman sizi
Firavun ailesinden kurtardı. Size azabın kötüsünü
layık görürler ve oğullarınızı boğazlarlar ve
kadınlarınızı hayatta bırakırlardı. Ve Rabb’inizden
büyük bir deneme işte onun içindedir.
8. Ve o zaman Rabb’iniz duyurdu ki: “Şükrederseniz
mutlaka sizi artıracağım ve nankörlük ederseniz
azabım mutlaka şiddetlidir”.

9. Ve Musa dedi ki: “Siz ve yeryüzündekiler topluca


inkâr etseniz de kesinlikle Allah mutlaka kimseye
ihtiyacı olmayandır, övülmeğe layık olandır”.

10. Sizden önce gecen Nuh ve Ad ve Semud


toplumlarının ve o onlardan sonra gelenlerin
bilgileri sizde hiç bulunur olmadı mı? Onları
Allah’tan başkası bilmez. Onlara resulleri belgelerle
geldiler de kızgınlıkla ellerini ağızlarına götürdüler
ve dediler ki: “Kesinlikle biz sizinle gönderileni inkâr
ettik. Ve kesinlikle biz bizi çağırdığınızdan çelişkiye
düşüren şüphe içindeyiz”.

11. Resulleri dedi ki: “Gökleri ve yeri ayrıştıran


Allah hakkında şüphe içinde misiniz? O, sizi
suçlarınızdan hoş görmek için ve sizi adlandırılmış
bir sona doğru ertelemeye çağırıyor”. Onlar dediler
ki: “Siz ise sadece bizim gibi bir beşersiniz. Siz bizi
atalarımızın kulluk eder olduğundan engellemek
istiyorsunuz ki bize apaçık bir ikna edici otoriter
yetkiyle gelin!”.

12. Onların resulleri onlara dedi ki: “Biz ise sadece


sizin gibi beşeriz. Ve lakin Allah kullarından uygun
bulduğu üzerine büyük iyilik eder. Ve Allah’tan
izinsiz bizim size ikna edici yetki belgesi getirmemiz
olamaz. Ve Allah üzerine ki mutlaka tevekkül
etsin müminler.

13. Ve bizim için nedir? Ve bizi yollarımıza


iletmişken Allah üzerine tevekkül etmeyelim? Ve
mutlaka bize yaptığınız eziyetlere sabredeceğiz ve
Allah üzerine ki mutlaka tevekkül etsin müminler.

14. Ve o kâfirler resullerine: “Mutlaka sizi


arazimizden çıkaracağız veya mutlaka milletimize
döneceksiniz!” dediler de Rabb’leri onlara vahyetti:
“O zalimleri mutlaka helak edeceğiz.

15. Ve onlardan sonra sizi mutlaka o arazide


yerleştireceğiz. İşte o makamımdan korkanlar ve
vaadimden korkan içindir”.
16. Fetih istediler. Ve her zorba inatçı hayal
kırıklığına uğradı.

17. Onun ardından cehennem! Ve orada irinli


(antimonlu, bizmutlu?) sudan sulanırlar.

18. Onu yudumlar ve nerdeyse içemez. Ve her


önemli yerden ona ölüm gelir ve o ölümlü değildir.
Ve onun arkasından haşin bir azap!

19. Rabb’lerini inkâr edenlerin benzetmesi: Onların


işleri fırtınalı bir günde rüzgârın onunla
şiddetlendiği yanıp kül olan gibidir.
Kazandıklarından hiçbir şey üzerine ayarlama
yapamazlar. İşte o, o dönüşümsüz uzak sapıklıktır.

20. Allah, O’nun gökleri ve yeri gerçek olarak


biçimlendirdiğini görmedin mi? O uygun görürse
sizi giderir ve yeni bir biçimlendirmede bulunur.

21. Ve işte o Allah için zorlayıcı değildir.

22. Ve topluca Allah’a bariz oldular ki zayıflar


büyüklük taslayanlara dediler ki: “Kesinlikle biz size
tabiler olduk ki siz bizden Allah’ın azabından bir
şeyi muaf tutanlar mısınız?”. Dediler ki: “Eğer Allah
bize rehberlik etseydi mutlaka size rehberlik
ederdik. Endişe sebebimiz eşittir. Sabır etsek de
bizim için sığınacak bir yer yoktur”.

23. Ve iş yerine getirilince o şeytan dedi ki:


“Kesinlikle Allah size gerçek vadi vaat etti ve ben
size vaat ettim ki sonra sizden caydım! Ve benim
için sizi davet etmekten başka ikna edici yetki
gücüm olmadı da siz bana cevap verdiniz ki beni
kınamayın ve kendinizi kınayın! Ben sizin için
yardım çığlığı atan değilim! Ve siz benim için yardım
çığlığı atan değilsiniz. Kesinlikle ben önceden beni
Allah’a ortak koşmanızı inkâr ettim”. Kesinlikle o
zalimler, onlar içindir acı verici azap!

24. Ve iman edenler ve salih ameller işleyenler


altından ırmaklar akan cennetlere dâhil edilirler.
Rabb’lerinin izniyle içinde devamlı kalacaklardır.
Oradaki dirlik temennileri “selâm!” dır.

25. Görmedin mi? Allah nasıl bir benzetme verdi:


İyi özellikli bir kelime, iyi özellikli o çok yıllık bitki
gibidir. Onun kökü sabit ve dalı göktedir.
26. O Rabb’inin izniyle her zaman ürününü verir.
Akıllarında tutabilsinler diye Allah insanlara böyle
benzetmeler verir.

27. Ve kötü özellikli kelimenin benzetmesi kötü


özellikli o çok yıllık bitki gibidir: Kökü yerin
üstünden sökülüdür, onun için kararlılık yoktur.

28. Allah inananları dünya hayatında ve ahirette


sağlam bir ifade üzerinde tutar ve zalimleri şaşırtıp
saptırır. Ve Allah uygun gördüğünü yapar.

29. Allah’ın nimetini küfür olarak değiştirenleri ve


toplumlarını mahvolma yurduna düşürenleri
görmedin mi?

30. Cehennem! Ona yaslanırlar ve ne kötüdür o


karargâh!

31. Ve Allah’ın yolundan saptırmak için Allah’a


denkler kılarlar. De ki: “Metalanın! Ki kesinlikle
dönüş yeriniz o ateştir”.

32. İnanan kullarıma söyle namazı kılsınlar ve


içinde alışveriş ve hatırın olmayacağı günün
gelmesinden önce onlara verdiğimiz rızıktan açık ve
gizli infak etsinler.

33. Allah, O gökleri ve yeri biçimlendirdi ve gökten


sıvı indirdi de onunla size rızık olarak çeşitli ürünler
çıkardı ve emriyle denizde yüzüp gitmeleri için
gemileri hizmetinize verdi ve nehirleri emrinize
verdi.

34. Ve iki ardışık olarak Güneş’i ve Ay’ı hizmetinize


verdi. Ve geceyi ve gündüzü hizmetinize verdi.

35. Ve O’dan istediğinizin hepsinden size verdi. Ve


Allah’ın nimetini sayarsanız onu listeleyemezsiniz!
Kesinlikle insan mutlaka çok zalimdir, çok
nankördür.

36. Ve o zaman İbrahim dedi ki: “Rabb’im! Bu


beldeyi güvenli kıl. Ve beni ve oğullarımı putlara
(imgelere) tapmaktan kaçınır kıl.

37. Ey Rabb’im! Kesinlikle onlar insanların çoğunu


saptırdılar ki kim bana uyarsa bendendir ve kim
bana isyan ederse de kesinlikle sen hoşgörülüsün,
özel merhametlisin.
38. “Rabb’imiz! Kesinlikle ben zürriyetimden senin
Beyt- i Haramının yanında ekinsiz bir vadiye
yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı yerine getirmeleri
için ki sen insanlardan onlara meyleder gönüller kıl.
Ve şükredebilmeleri için onları ürünlerden
rızıklandır”.

39. “Rabb’imiz! Kesinlikle sen gizlediğimizi ve açığa


vurduğumuzu bilirsin. Ve yerdeki ve gökteki hiçbir
şey Allah’tan saklanır değildir”.

40. “O hamd (tapılacak hayranlık) kocamışken


bana İsmail ve İshak’ı hibe eden Allah’ındır.
Kesinlikle Rabbim mutlaka duayı işitendir”.

41. “Rabbim! Beni ve zürriyetimden namazı yerine


getirenlerden kıl. Rabb’imiz! Ve duamı kabul buyur.

42. “Rabb’imiz! Hesabın yerine getirileceği günde


beni ve anamı-babamı ve iman edenleri hoş gör”.

43. Ve Allah’ı zalimlerin işlediklerinden bilgisiz


hesap etme! Kesin olarak onları içinde bakışların
belirginleşeceği bir güne ertelemektedir.
44. Başları kalkmış, gözleri başka taraflara
dönmeyecek şekilde sabit kalmış ve gönülleri
bomboştur.

45. Ve insanları onlara azabın geleceği gün ile uyar


ki zalimler derler ki: “Rabb’imiz; bizi yakın bir sona
ertele, davetine uyalım ve resullere tabi olalım”. “Ve
siz daha önce sizin için asla yıkımdan olmayacağına
yemin edenler olmadınız mı?”.

46. Ve kendilerine zulmedenlerin meskenlerinde


yerleştiniz. Ve onlara nasıl yaptığımız size apaçık
belli oldu. Ve sizin için o benzetmeleri öne sürdük”.

47. Ve onlar düzeneklerini planlamışlardı. Ve de


dağları olumsuz etkileyecek olsa düzenekleri
Allah’ın indindedir.

48. Ki Allah’ı resullerine vaat ettiğinden cayan


olarak hesap etme. Kesinlikle Allah yaptırım güçlü
intikam sahibidir.

49. O gün; yeryüzü başka bir yeryüzüne ve gökler


değiştirilir. Ve onlar bir tek ve başat Allah için bariz
olurlar.
50. Ve o gün ağır suçluları kelepçeler içinde
iliştirilmiş olarak görürsün.

51. Elbiseleri katrandandır ve yüzlerini o


ateş kaplar.

52. O, Allah’ın herkese kazandığı karşılığı vermesi


içindir. Kesinlikle Allah hesaplaşmada çabuktur.

53. Bu insanlar için tebliğdir ve onunla uyarılmaları


içindir ve kesin olarak yalnızca bir tek ilah
bulunduğunu bilmeleri içindir ve üstün akıl
sahiplerinin hatırlayıp anlamaları içindir.

14. Hicr suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Elif, Lam, Ra. İşte o, o kitabın ve apaçık duyurunun


ayetleridir.

3. O kâfirler eğer müslüman olsalar diye ne kadar


çok arzu edecekler.

4. Bırak onları, beslenip tüketsinler ve metalansınlar ve


o beklenti onları eğlendirsin ki ileride bilecekler.
5. Ve herhangi bir yerleşim yerinden onlar için bilinen
bir kitap olmaksızın helake eder değiliz.

6. Hiçbir ümmet sonunun önüne geçer değildir ve


onu geciktirir değildir.

7. Ve dediler ki: “Ey kendisine o zikir indirilen,


kesinlikle sen bir mecnunsun.

8. Doğru söyleyenlerdensen bize meleklerle bulunmalı


değil misin?”.

9. Biz melekleri gerçeklik dışında indiririz değiliz. Ve o


zaman onlara tolerans gösterilmez.

10. Kesinlikle biz, biz indirdik o zikri. Ve kesinlikle


biz onun için mutlak muhafızlarız.

11. Ve mutlaka senden önceki meşhurların


taraftarlarına resul göndermiştik.

12. Ve onlara resullerden gelmeyedursun sadece


onunla alay eder oldular.

13. İşte onun gibi onu ağır suçluların kalplerine


sokarız.
14. Onlar ona inanmazlar ve evvelkilerin sünneti
(rutin uygulaması) geçmiştir.

15. Ve eğer onlar üzerine gökten bir kapı açsak da


korunarak çıkıp (çekimden) kurtulsalar.

16. Mutlaka derler ki: “Kesin olarak bakışlarımız


sarhoş edildi. Aksine biz sihirlenmiş topluluğuz”.

17. Ve biz gökte burçlar kılmışız ve onu


gözlemleyenler için süslemişiz.

18. Ve göğü istenmeyen bozucu faktörlerden


koruduk.

19. Sadece kim gizlice duyumsal kavrayış çalmak


isterse de ona açık bir kor (meteor) tabi olur.

20. Ve yeryüzünü, onu uzatıp yaydık ve orada


kıtalar serip sergiledik. Ve onun içinde tartılan her
şeyden bitirdik.

21. Ve orada sizin için ve sizin onlar için rızık veren


olmadığınız kimseler için geçimlikler kıldık.
22. Ve herhangi bir şeyden ise onun hazineleri
sadece bizim indimizdedir. Ve biz onu bilinen bir
ölçü dışında indirir değiliz.

23. Ve biz rüzgârları aşılamaya gönderdik de


gökten bir sıvı indirdik ki sizi onunla suladık. Onu
için depolama yapanlar siz değilsiniz.

24. Ve kesinlikle biz, mutlaka biziz hayat veren ve


öldüren ve biziz varis olanlar.

25. Ve mutlaka sizden öne geçenleri bilmişizdir ve


mutlaka geri kalanları bilmişizdir.

26. Ve kesinlikle senin Rabb’in, O onları toplar.


Kesinlikle O hâkimdir, âlimdir.

27. Ve mutlaka biz insanı ikili karşılıklı dizilip


ilişkilendirilmiş olan art arda döşenmişten
biçimlendirmişiz (DNA).

28. Ve cin türü, onu daha önce yakıcı


ateşten biçimlendirmiştik.

29. Ve o zaman Rabb’in meleklere dedi ki:


Kesinlikle ben ikil karşılıklı dizilip ilişkilendirilmiş olan
art arda döşenmişten beşer şekillendirenim.
30. Ki onu belli bir düzeye getirdiğim ve ruhumdan
içine üflediğimde de onun için secdeye kapanın.

31. Ki meleklerin hepsi toptan secde ettiler.

32. Yalnızca İblis secde edenlerle beraber


olmaktan kaçındı.

33. Dedi ki: “Ey İblis! Sana ne oluyor? Secde


edenlerle beraber olmazsın?”.

34. Dedi ki: “Benim için ikil karşılıklı dizilip


ilişkilendirilmiş olan art arda döşenmişten
biçimlendirdiğin beşer için secde etmek olmaz”.

35. Dedi ki: Öyleyse çık oradan ki kesinlikle sen


şiddetle kovuldun!

36. Ve kesinlikle din (yargı, hukuk) gününe kadar


lanet senin üzerindedir.

37. Dedi ki: “Rabb’im! Öyleyse insanların yeniden


diriltilecekleri güne (kıyamete) kadar bana tolerans
tanı”.

38. Dedi ki: “Ki kesinlikle sen tolerans


tanınanlardansın.
39. Bilinen vaktin gününe kadar”.

40. Dedi ki: Rabb’im! Beni azdırman nedeniyle


kesinlikle ben onlara yeryüzündekileri mutlaka
çekici göstereceğim ve onları mutlaka topluca
azdıracağım.

41. Sadece onlardan muhlis olan kulların hariçtir.

42. Dedi ki: “İşte bu bana doğru olan doğru yoldur.

43. Kesinlikle sana uyan azgınlardan başka


kullarımın üzerinde onları ikna edici otorite sana ait
değildir.

44. Ve kesinlikle onlara topluca vaat edilen yer


cehennemdir”.

45. Onundur yedi kapı. Onlardan kısımlara ayrılmış


bir bölük her bir kapı içindir”.

46. Kesinlikle o Allah’ın emir ve yasaklarını


önemseyip gereğini yapanlar cennetler içinde ve
pınarlardadır.

47. “Girin oraya güvenilir bir selamla!”.


48. Ve biz onların kafalarındaki kinleri söktük.
Kardeşler olarak, karşılıklı koltuklar üzerindelerdir.

49. Onlara orada bir yorgunluk dokunmaz ve onlar


oradan çıkarılanlar değillerdir.

50. Kullarıma bildir. Kesinlikle ben, ben


hoşgörülüyüm, özel merhametliyim.

51. Ve de azabım o elem verici azaptır.

52. Ve onları İbrahim’in konuklarından bilgilendir.

53. Onun yanına girince ki onlar dediler ki:


“Selam”. Dedi ki: “Kesinlikle biz sizden çekinenleriz”.

54. Dediler ki: Çekinme! Kesinlikle biz, sana bilgin


bir oğul müjdeliyoruz.

55. Dedi ki: “Bana ihtiyarlık dokunması üzerine mi


bana müjde veriyorsunuz? Ki neye dayanarak
müjdeliyorsunuz?”.

56. Dediler ki: Seni gerçekten müjdeliyoruz ki


ümitsizlerden olma.

57. Dedi ki: “Ve Rabb’imin rahmetinden


sapkınlardan başka kim ümitsiz olur?”.
58. Dedi ki: Sizin amacınız nedir ki? Ey görev için
gönderilenler?”.

59. Onlar dediler ki: “Kesinlikle biz, biz ağır suçlu


bir topluma bir görevle gönderildik”.

60. Lut ailesi hariçtir. Kesinlikle biz onları topluca


uzaklaştırıp kurtaranlarız.

61. Onun karısı hariçtir. Biz onun geride


kalanlardan olmasını ayarladık.

62. Ki görevle gönderilenler Lut ailesine geldikleri


zaman.

63. Dedi ki: “Kesinlikle siz benimsenmeyen bir


topluluksunuz”.

64. Onlar dediler ki: “Aksine, biz sana onların


soruşturup durduklarını getirdik.

65. Ve gerçekle geldik sana. Ve kesinlikle biz


doğrusunu söyleyenleriz.

66. Ki gecenin bir kısmında gizlice ailenle yola çık


ve sen arkalarına tabi ol ve hiç biriniz kendini
yönünden çevirmesin ve emrolunduğunuz
yere geçip gidin.

67. Ve onlara işte o emri yerine getirdik: “Geride


kalan bunlar sabahlarken sonlandırılanlardır”.

68. Ve şehir ehli birbirlerine müjdeler vererek


geldiler.

69. Dedi ki: “Kesinlikle bunlar benim misafirimdir ki


beni utandırmayın.

70. Ve Allah’ı önemseyin ve beni rezil etmeyin”.

71. Dediler ki: Ve biz seni âlemlerden hiç


yasak etmedik mi?

72. Dedi ki: “Bunlar kızlarım, eğer


yapacak olursanız”.

73. Senin yaşantın için mutlaka onlar bocaladıkları


sarhoşlukları içindeydiler.

74. Ki güneş doğarken o ses titreşimi onları


yakaladı.

75. Ki onun üstünü altı kıldık ve üzerlerine kayıtlı


taşlar yağdırdık.
76. Kesinlikle belirtiden anlayanlar için mutlak
ayetler işte ondadır.

77. Ve kesinlikle o mutlaka halen kalıcı olan


yoldadır.

78. Kesinlikle iman edenler için mutlak bir ayet


ondadır.

79. Ve Eyke halkı ise mutlaka zalimler oldular.

80. Ki onlardan intikam aldık ve kesinlikle her


ikisi mutlaka apaçık anayoldadır.

81. Ve mutlaka Hicr halkı görevle gönderilenleri


(resulleri) yalanlamışlardı.

82. Ve onlara ayetlerimizi getirdik de ona aldırış


etmeyenler oldular.

83. Ve onlar dağlardan emin evler yontar oldular.

84. Ki ses titreşimi onları sabahlarken yakalayıverdi.

85. Ki edindikleri onlara yeterli gelip muaf tutmadı.

86. Ve gökleri ve yeri ve ikisi arasındakileri


gerçeklik dışında biçimlendirmedik. Ve kesinlikle o
saat mutlaka var olucudur ki sen esaslı rahatlıkla
rahat ol (hiç aldırış etme).

87. Kesinlikle Rabb’indir O iyice biçimlendiren,


bilendir.

88. Ve mutlaka sana o ikişerden yediyi ve o büyük


Kur’an’ı vermişizdir.

89. Onlardan eşler olarak onunla


metalandırdığımıza gözünü dikme ve onlar üzerine
hüzne kapılma ve müminler için kanadını indir.

90. Ve de ki: “Kesinlikle ben, ben apaçık bir


uyarıcıyım”.

91. O taksim edenlere indirdiğimiz gibi.

92. Onlar ki Kur’an’ı kısım kısım çıkarıp ayrı kılarlar.

93. Ki ve Rabb’in için, mutlaka onların topluca


sorgulayacağız.

94. Yapmakta olduklarından.

95. Ki sana emrolunanı açıkça yüzlerine vur ve


ortak koşanlara aldırış etme!

96. Kesinlikle o alay edenler için biz sana yeteriz.


97. Onlar Allah’la beraber başka bir tanrı edinenler
ki yakında bileceklerdir.

98. Ve mutlaka bilmişizdir. Onların söyledikleri


nedeniyle senin kafan daralıyor.

99. Ki Rabb’inin bağımsız ilintisiz (kusurlardan,


ortaklardan) yegâne egemenliğini övgü ile vurgula
ve secde edenlerden ol.

100. Ve sana o kesin bilgi gelinceye kadar Rabb’ine


kulluk et.

15. Nahl Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Allah’ın emri yerine geldi ki onu acele istemeyin. O,


onların ortak koşmakta olduklarından ilintisiz
yegâne egemen ve yücedir.

3. O, kullarından uygun gördüğüne “Uyarın! O


kesindir ki benden başka tanrı yok. Ki Beni
önemseyin ve gereğini yapın” diye O’nun emrinden
olan Ruh ile melekleri indirir.
4. O gökleri ve yeri gerçekçi olarak biçimlendirdi. O,
onların ortak koştuklarından çok yücedir.

5. O, insanı salgıdan biçimlendirdi ki o zaman o,


apaçık bir hasımdır.

6. Ve nimet hayvanları, onu sizin için biçimlendirdi.


Sizi sıcak tutacak ve birçok faydalar onlardadır ve
onlardan beslenirsiniz.

7. Ve barındırırken ve otlatırken onlardaki zariflik sizin


içindir.

8. Ve asla kendi kendinize sıkıntısız varır


olamayacağınız bir beldeye kütlelerinizi o taşır.
Kesinlikle Rabb’iniz, mutlaka şefkatlidir, özel
merhametlidir.

9. Ve atları ve katırları ve eşekleri binmeniz ve ziynet


olması için. Ve bilemediklerinizi
biçimlendirmektedir.

10. Ve yolun belirlenmesi Allah üzerinedir.


Ondandır (yoldan) eğrisi. Ve eğer uygun görseydi
mutlaka size topluca hidayet ederdi.
11. O’dur sizin için gökten sıvı indiren. İçecek
ondandır ve içinde hayvanlarınızı otlattığınız çok
yıllık bitkiler ondandır.

12. Onunla sizin için ekin ve zeytin ve hurmalıklar


ve üzümler ve ürünlerin her türlüsünden bitirir.
Kesinlikle fikir üretebilen bir topluluk için mutlak
ayetler işte ondadır.

13. Ve geceyi ve gündüzü ve Güneş’i ve Ay’ı sizin


hizmetinize verdi. Ve gök cisimleri O’nun emriyle
hizmetinize kılınmıştır. Kesinlikle aklını kullanabilen
bir topluluk için mutlak ayetler işte ondadır.

14. Ve yeryüzünde sizin için farklı renklerde


türettikleri. Kesinlikle öğüt alan bir toplum için
mutlak ayetler işte ondadır.

15. Ve O’dur ki ondan taze et yemeniz ve


giyineceğiniz süs eşyanızı çıkarmanız için denizi
hizmetinize veren. Ve O’nun fazlından araştırmanız
için gemilerin onu yara yara iz yaparak gittiğini
görürsün. Ve olabilir ki şükredersiniz.
16. Ve yeryüzüne sizinle birlikte hareket etsin diye
kıtalar ve yolunuzu bulabilesiniz diye nehirler ve
ulaşım yolları koyup serdi.

17. Ve alametler. Ve gök cisimleriyle (yıldızlar,


gezegenler, satellitler ile GPS) onlar yollarını
bulanlardır.

18. Ki biçimlendiren biçimlendiremeyen gibi midir


de akıl etmez misiniz?

19. Ve Allah’ın verdiği nimetleri saysanız


listeleyemezsiniz. Kesinlikle Allah hoşgörülü ve özel
merhametlidir.

20. Ve Allah, O gizlediklerinizi ve açığa


vurduklarınızı bilir.

21. Ve Allah’tan başka yakardıkları herhangi bir


şeyi biçimlendiremez ve onlar biçimlendirilenlerdir.

22. Hayatsız ölülerdir ve ne zaman


diriltileceklerinin şuurunda değillerdir.

23. İlahınız tek bir ilahtır. Ve ahirete


inanmayanların kalpleri inkârcıdır ve onlar büyüklük
taslayanlardır.
24. Çare yok. Kesinlikle Allah onların gizlediklerini
ve açığa vurduklarını bilir. Ve kesinlikle O, büyüklük
taslayanları sevmez.

25. Ve onlara: “Rabb’iniz ne indirdi?” diye


sorulduğunda derler ki: “Öncekilerin düzmecesi”.

26. Kıyamet günü kendi yüklerini tam olarak


yüklenmek ve bilimdışı olarak saptırdıkları
kimselerin yüklerinden yüklenmek içindir. Dikkat
edin! Ne kötüdür yüklendikleri!

27. Onlardan öncekilerden olanlar düzenbazlık


kurmuşlardı da Allah onların binalarına temelden
vardı ki tavanları üstlerinden üzerlerine çöktü. Ve
azap onlara şuurunda olmadıkları yerden geldi.

28. Sonra kıyamet günü O, o kâfirleri rezil eder ve


der ki: “İçinde ayrışıp düşmanlar olduğunuz
ortaklarım nerede?”. O bilim verilmiş olanlar derler
ki: “Kesinlikle bugünün rezilliği ve kötülüğü kâfirler
üzerinedir”.

29. O kendilerine zulüm eder haldeyken meleklerin


vefat ettirdikleri ki selam sergileyerek “Biz
kötülükten işler olmadık” (derler). Aksine, kesinlikle
Allah sizin işler olduklarınızı bilendir.

30. Ki cehennemin kapılarından girin. İçinde sürekli


kalıcılarsınız ki ne kötüdür büyük taslayanların
yerleşim yeri!

31. Ve önemseyip gereğini yapanlara denildi ki:


“Rabb’iniz ne indirdi?” Dediler ki: “Hayır indirdi”. Bu
dünyada o iyilik edenler içindir iyilik ve mutlaka
ahiret yurdu daha da hayırlıdır. Ve mutlaka ne
güzeldir o önemseyip gereğini yapanların yurdu!

32. Adn Cennetleri. Oraya dâhil edilirler. İçlerinden


ırmaklar akar. Orada uygun gördükleri onlar içindir.
Allah, o önemseyip gereğini yapanlara işte onun
gibi karşılık verir.

33. Onlar ki melekler onları hoşlukla vefat ettirirler.


Derler ki: “Selam size! İşlemiş olduklarınız nedeniyle
girin o cennete”.

34. Onlar sadece meleklerin onlara gelmesini veya


Rabb’inin emrinin gelmesini mi gözlemleyip
bekliyorlar? Onlardan öncekiler işte onun gibi
yaptılar ve Allah onlara zulmetmedi ve lakin onlar
kendilerine zulmeder oldular.

35. Ki işlediklerinin kötülüğü onlara isabet etti ve o


alay etmekte oldukları onları kuşatıverdi.

36. Ve ortak koşanlar dediler ki: “Allah uygun


görseydi biz ve atalarımız O’ndan başka hiçbir şeye
kulluk yapmazdık ve O’ndan başkası olarak hiçbir
şeyi haram kılmazdık”. Onlardan öncekiler işte onun
gibi yaptılar ki resullerin üzerindeki açık tebliğden
başkası mıdır?

37. Ve mutlaka biz her ümmetten “Allah’a ibadet


edin ve sofilikten kaçının” diye bir resul yetiştirmiştik
ki onlardan kimine Allah rehberlik etti ve onlardan
kiminin üzerine onun sapkınlığı hak oldu. Ki
yeryüzünde gezip dolaşın da o yalanlayanların
akıbetinin nasıl olduğunu gözlemleyin!

38. Onların hidayetleri (rehberlikleri) üzerine


hırslansan da kesinlikle Allah saptıranlara hidayet
(rehberlik) etmez. Ve onlar için yardım edenlerden
yoktur.
39. Ve söz vermelerini güçlendirmek için Allah
üzerine yemin ettiler: “Allah öleni diriltmez”. Aksine,
o, O’nun üzerindeki gerçek vaattir. Ve lakin
insanların çoğu, bilmezler.

40. O (diriltme) içinde ihtilafa düştüklerini onlara


açıklaması ve o kâfirlerin, kesinlikle onların yalancı
olduklarını bilmesi içindir.

41. Kesin olan: Biz herhangi bir şey için onu


istediğimizde sözümüz onun için “Ol” dememizdir
ki o var olur.

42. Ve o zulme uğratıldıktan sonra Allah yolunda


hicret edenler ki mutlaka dünyada onları güzelce
yerleştireceğiz. Ve eğer bilir olsalar mutlaka o ahiret
karşılığı daha değerlidir.

43. Onlar ki sabreden ve yalnız Rabb’leri üzerine


tevekkül edenlerdir.

44. Ve senden önce onlara vahiy ettiğimiz


adamlardan başkasını görevli olarak göndermedik.
Ki siz bilemiyorsanız o zikir ehline sorun.
45. O açıklamalarla ve o paragraflarla ve insanlara
onlara indirileni açıklaman ve düşünüp
anlayabilmeleri için sana o zikri indirdik.

46. Kötülük planlayanlar Allah’ın onları yer ile


batırmasından veya şuuruna varamayacakları
yerden onlara azabın gelmesinden emin midirler?

47. Veya onların hoşlanarak yönettiği içinde onları


yakalamasından! Onlar âciz bırakanlar (etkisiz
kılanlar) değillerdir.

48. Veya onları bir korku üzerinde


yakalayıvermesinden ki kesinlikle Rabb’in mutlaka
şefkatlidir, özel merhametlidir.

49. Ve onlar Allah’ın herhangi bir şeyden


biçimlendirdiğine doğru hiç bakmazlar mı ki?
Gölgeleri Allah’a secde ederek, güneyden ve
kuzeyden aşağılanarak tekrar tekrar eski haline
gelirler.

50. Ve göklerdeki ve yerdeki canlıların ve


meleklerin secde etmeleri Allah içindir ve onlar
büyüklük taslamazlar.
51. Üzerlerinde Rabb’lerinin korkusunu duyarlar ve
onlara emredileni yaparlar.

52. Ve Allah dedi ki: “İki tanrı edinmeyin. Kesin


olan: O bir tek Tanrı’dır ki özellikle yalnız benden
çekinin”.

53. Ve göklerdekiler ve yerdekiler O’nundur ve din


(düzen, hukuk) sürekli olarak O’nundur ki Allah’tan
başkasını mı önemsersiniz?

54. Ve sizdeki nimet ki Allah’tandır. Sonra size bir


zarar dokunduğunda da O’na yalvarırsınız.

55. Sonra sıkıntınızı giderince içinizden bir grup o


zaman Rabb’lerine şirk koşarlar.

56. Onlara verdiklerimiz nedeniyle nankörlük


etmek için ki metalanın da ilerde bileceksiniz.

57. Ve onları rızıklandırdıklarımızdan bilmediklerine


pay ayırırlar. Allah’a yemin olsun! Kurgular
olduklarınızdan mutlaka sorguya çekileceksiniz.

58. Ve Allah’a o kızları kılıyorlar. O ilintisiz yegâne


egemendir. Ve heyecanlanıp uyarıldıkları onlar
içindir.
59. Ve onlardan biri dişi ile müjdelendiği zaman
kederli olarak yüzü kapkara kesilir.

60. Ona verilen müjdenin kötülüğünden dolayı


toplumundan gizlenir. Ona aşağılanma üzere sahip
mi çıksın? Yoksa onu toprak içine mi gizlesin?
Dikkat edin! Ne kötüdür verdikleri hüküm!

61. Ahirete inanmayanlar içindir kötülüğün


benzetmesi ve en yüce benzetme ise Allah’a aittir.
Ve O, yaptırım güçlüdür, hâkimdir.

62. Ve eğer Allah insanları zulümleri yüzünden


yakalayıp ceza verseydi yeryüzünde tek bir karasal
yabani hayvan bırakır değildi. Ve lakin onları
adlandırılmış sona doğru erteler. Ki sonları geldiği
zaman onu bir saat erteleyemezler ve öne
alamazlar.

63. Ve hoşlanmadıklarını Allah’a kılarlar. Ve dilleri


en iyinin onların olduğu yalanını
vasıflandırır. Onların ateş içinde ve öncelikli
olmasının çaresi yok.
64. Allah’a yemin olsun! Mutlaka senden önceki
ümmetlere resuller göndermiştik de o şeytan
onların işlediklerini onlara cazip gösterdi ki bugün
onların velileri odur. Ve onlar içindir yakıcı azap.

65. Ve biz o kitabı sana içinde ihtilafa düştüklerini


onlara açıklaman için ve inanan bir topluma rahmet
ve hidayet olması dışında indirmedik.

66. Ve Allah, O, gökten sıvı indirir de onunla


yeryüzünü ölümünden sonra diriltir. Kesinlikle işiten
toplum için işte ondadır mutlak ayet.

67. Ve kesinlikle nimet hayvanlardaki mutlak ibret


sizin içindir. Size onların karınları içindeki sindirilmiş
olan ve kan arasından içenlere içimi kolay halis bir
süt sağlarız.

68. Ve hurma ve üzüm meyvelerinden, onlardan


sarhoşluk veren ve güzel rızıklar edinirsiniz.
Kesinlikle, aklını kullanan toplum için mutlak ayet
işte onun içindedir.
69. Ve Rabb’in bal arısına “Dağlardan ve çok yıllık
bitkilerden ve onların yaptığı temel yapılardan evler
edin” diye vahiy etti.

70. Sonra meyvelerin hepsinden beslen de


Rabb’inin kolay kıldığı yöntemle sentezle. Onların
karınlarından renkleri çeşitli bir içecek çıkar ki
insanlar için şifa onun içindedir. Kesinlikle, düşünen
bir toplum için mutlak ayet işte onunun içindedir.

71. Ve Allah, O sizi biçimlendirdi. Sonra sizi vefat


ettirir. Ve sizden kimi bilimden sonra bir şey
bilmemesi için ömrünün en reziline geri
döndürülür. Kesinlikle Allah âlimdir,
ayarlayabilendir.

72. Ve Allah, O, rızıklandırmada bazınızı bazınızın


üstünde fazlalaştırdı ki o fazlalaştırılanlar rızıklarını
emirleri altında bulunanlara geri döndürür
değillerdir. Ki onlar onda eşittir. Allah’ın nimetiyle mi
değersiz buluyorlar?

73. Ve Allah, O size sizin benliğinizden eşler kıldı ve


eşlerinizden sizin için oğullar ve torunlar kıldı. Ve
sizi yararlı, hoş olandan rızıklandırdı ki hâlâ batılca
mı inanıyorlar? Ve Allah’ın nimetiyle mi inkâr
ediyorlar?

74. Ve Allah’tan başka, onlara göklerden ve yerden


herhangi bir şeyi rızıklandırmaya malik olmayan ve
güç yetiremeyene mi kulluk ediyorlar?

75. Ki Allah’a benzerler ileri sürmeyin. Kesinlikle


Allah, O bilir ve siz, siz bilmezsiniz.

76. Allah bir benzetme verdi: Bir şeyi


ayarlayamayan, yönetim altında bir köle ve o
bizden güzel bir rızık verdiğimiz ve o rızıktan gizli
ve açık olarak infak eden eşit midir? Tapılacak
hayranlık Allah’a aittir. Aksine onların çoğu
bilmezler.

77. Ve Allah iki adamı benzetme olarak


verdi: Bunlardan biri dilsizdir. Bir şeyi ayarlayamaz
ve efendisine bir sorundur. Onu her neyle ilgili kılsa
bir avantajda bulunamaz. O ve adaletle emreden
ve doğru yolda bulunan eşit midir?
78. Ve göklerin ve yerin bilinmeyeni Allah’a aittir.
Ve o saatin emri sadece bir göz kırpması gibidir
veya daha yakındır. Kesinlikle Allah her şeyi
ayarlayıp belirleyendir.

79. Ve sizi annelerinizin karnından bir şey bilmez


halde çıkaran Allah’tır. Ve O şükredebilesiniz diye
sizin için işittiğini anlama ve gördüğünü anlama ve
gönüller kıldı.

80. Göğün boşluğu içinde uçmaya uygun hale


getirilmiş o uçanları görmezler mi? Onlara onu
Allah’tan başkası sağlamıyor. Kesinlikle, inanan bir
toplum için işte ondadır mutlak ayetler.

81. Ve Allah, O, evlerinizden sizin için sakinlik kıldı


ve sizin için davar derilerinden göç gününde ve
ikamet gününüzde hafif olmasını istediğiniz evler ve
yapağılarından ve renkli yünlerinden ve kıllarından
bir süreye kadar bir ev eşyası ve bir ticaret
malı kıldı.

82. Ve Allah, O, biçimlendirdiklerinden sizin için


korunaklar kıldı ve sizin için dağlardan gizli
barınaklar kıldı. Ve sıcağa karşı size önlem olacak
giyecekler kıldı ve baskınınıza karşı size önlem
olacak giyecekler (zırhlar) kıldı. Teslim olasınız diye
işte onun gibi üzerinizdeki nimetini
tamamlamaktadır.

83. Ki zıddına giderlerse de kesin olarak senin


üzerine düşen açıkça tebliğdir.

84. Allah’ın nimetini tanırlar. Sonra onu inkâr


ederler ve onların çoğu kâfirlerdir.

85. Ve o gün her ümmetten birer şahit yetiştirip


geliştireceğiz. Sonra o kâfirlere izin verilmez ve
onlar lehine istenenler değillerdir.

86. Ve o zulmedenler azabı gördüklerinde de o


onlardan hafifletilmez ve onlar tolerans tanınır
değillerdir.

87. Ve ortak koşanlar ortaklarını gördükleri zaman


derler ki: “Rabb’imiz! İşte bunlar senden başka dua
ettiğimiz ortak kıldıklarımızdır” ki onlar “Siz mutlaka
yalancılarsınız” sözünü onlara karşı sergilerler.
88. Ve o gün Allah’a barışçılık sergilediler. Ve
kurgular oldukları onlardan sapıp uzaklaştı.

89. O inkâr eden ve Allah yolundan alıkoyanları


bozgunculuk yapar olmaları nedeniyle o azap
üzerinde azapla artıracağız.

90. Ve o gün her ümmet içinden onların aleyhinde


şahit yetiştirip çıkarırız. Ve seni bunların üzerine
şahit olarak getirdik. Ve o kitabı sana her şey için bir
açıklama ve hidayet ve rahmet ve müslümanlar için
bir müjde olarak indirdik.

91. Kesinlikle Allah, O, adaleti ve iyilik yapmayı ve


yakınlık sahipleriyle bulunmayı emreder. Ve
edepsizliklerden ve o benimsenmeyenden ve
azgınlıktan yasaklar. Hatırlayasınız diye size öğüt
verir.

92. Ve ahitleştiğiniz zaman Allah’la ahdinizi yerine


getirin. Ve pekiştirdikten sonra verdiğiniz sözü
bozmayın. Ve Allah’ı üzerinize kefil kılmıştınız.
Kesinlikle Allah yaptıklarınızı bilir.
93. Ve ipliğini liftlerinin kuvvetinden sonra bozan
kadın gibi olmayın. Bir ümmet diğerinden daha çok
oldu diye verdiğiniz sözleri aranızda bahane
edinirsiniz. Kesin olarak Allah onunla sizi dener. Ve
ayrılığa düştüğünüzü size kıyamet günü
mutlaka bildirir.

94. Ve eğer Allah uygun görseydi, mutlaka sizi tek


bir ümmet kılardı. Ve lakin uygun gördüğünü
saptırır ve uygun gördüğünü hidayete erdirir. Ve
işlemekte olduklarınızdan mutlaka
sorgulanacaksınız.

95. Ve verdiğiniz sözü aranızda bahane edinmeyin


ki sabitliğinden sonra ayak kayar ve Allah’ın
yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız. Ve
büyük azap sizin içindir.

96. Ve Allah’ın ahdi ile az bir bedel satın almayın.


Kesin olan, bilir olsanız Allah indindeki sizin için
daha hayırlıdır.

97. Sizde olanlar tükenir. Allah’ta olanlar


kalıcıdır. Ve o sabredenlere onların karşılıklarını
işlemekte olduklarının mutlaka daha iyisiyle
vereceğiz.

98. Bir mümin olarak erkek veya kadın kim salih


(iyileştiren, düzelten) iş yaptıysa ki mutlaka biz onu
güzel bir hayatla yaşatırız ve mutlaka onlara işler
olduklarının en güzeliyle karşılık veririz.

99. Ki Kuran okuduğun zaman da o kovulmuş


şeytandan Allah’a sığınma iste.

100. Kesin olan, iman eden ve Rabb’leri üzerine


tevekkül edenler üzerinde onun hiçbir ikna edici
yetki gücü yoktur.

101. Kesin olarak, onun ikna edici yetki gücü onu


veli edinenler ve onunla ortak koşanlar üzerinedir.

102. Ve biz bir ayetin yerine bir ayet


değiştirdiğimizde ve Allah, O ne indirdiğini daha iyi
bilirken dediler ki: “Kesin olarak sen bir
kurgulayansın (iftiracısın)”. Aksine, onların çoğu
bilmezler.
103. De ki: Onu, Mukaddes Ruh iman edenlere
sebat vermek için ve rehber ve müslümanlar için
müjde olarak Rabb’in den gerçekle indirdi.

104. Ve mutlaka bilmişizdir; kesinlikle onlar derler ki:


“Kesin olarak ona onu bir insan öğretiyor”. O
bilmişlik tasladıklarının dili yabancıdır ve bu apaçık
Arapça dilindedir.

105. Kesinlikle Allah’ın ayetlerine inanmayanlara


Allah rehberlik etmez. Ve onlar içindir acı verici
azap.

106. Kesin olan, yalanı Allah’ın ayetlerine


inanmayanlar kurgular. Ve işte onlardır o yalancılar.

107. Kim kalbi imanıyla tatminkâr iken zorlananlar


dışında, imanından sonra inkâr eder ve lakin
kafasını küfre açarsa ki Allah’tan bir gazap onların
üzerinedir. Ve onlar içindir büyük azap.

108. İşte o, onların dünya hayatını ahiret üzerine


daha hoş bulmaları ve de kesinlikle Allah’ın kâfirler
topluluğunu hidayete eriştirmemesi nedeniyledir.
109. İşte onlar ki Allah’ın kalplerini ve kulaklarını ve
görüp algılamalarını damgaladıklarıdır. Ve işte onlar
o gafillerdir.

110. Çare yok. Kesinlikle onlar ahirette o hüsrana


uğrayanlardır.

111. Sonra kesinlikle Rabb’in fitnelendikten sonra


hicret eden, sonra çabalayan ve sabreden kimseler
için; kesinlikle Rabb’in ondan sonra mutlaka
hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

112. O gün, her nefis kendi nefsi adına mücadele


etme durumdadır ve her nefsin işlediği ona
tamamen döndürülür. Ve onlar zulmedilenler
değillerdir.

113. Ve Allah bir yerleşim yerini benzetme olarak


verdi. Tatminkâr güvenliydi. Oraya her yerden rızkı
bol bol geliyordu ki onlar Allah’ın nimetleriyle
nankörlük ettiler de Allah onlara sanayi eder
oldukları nedeniyle açlık elbisesini ve korkuyu
tattırdı.
114. Ve mutlaka onlardan bir resul onlara gelmişti ki
onu yalanladılar da onlar zalimlerken azap onları
yakalayıverdi.

115. Ki Allah’ın sizi rızıklandırdığından helâl hoş


olarak tüketin. Yalnız özelikle O’na kulluk
ediyorsanız onun nimetine şükredin.

116. Kesin olarak, O sizin üzerinize o ölmüşü olanı


ve o kanı ve o domuz etini ve Allah’tan başkası için
kurban edileni haram kıldı. Ki kim zorda bırakılırsa
haddi aşmadan ve tekrarlamadandır. Ki kesinlikle
Allah çok hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

117. Ve dillerinizin yalanı vasıflandırması ile Allah


üzerine iftira etmek için: “Bu helaldir ve bu
haramdır” demeyin. Kesinlikle Allah üzerine yalan
iftira edenler (kurgulayanlar) başarıya ulaşamazlar.

118. O az bir metadır ve onlar içindir acı verici azap.

119. Ve sana anlattıklarımızı daha önce o


Yahudilere haram kıldık. Biz onlara zulmeder
değildik ve lakin onlar kendilerine zulmeder oldular.
120. Sonra, kesinlikle senin Rabb’in cahillikle kötülük
işleyip sonra işte onun ardından tövbe eden ve
ıslah olanlar için; kesinlikle senin Rabb’in onun
ardından mutlaka hoşgörülüdür, özel
merhametlidir.

121. Kesinlikle İbrahim Allah’a sürekli itaatkâr,


katıksız bir önderdi. Ve o, asla o müşriklerden
olmadı.

122. Rabb’inin nimetlerine şükredendi. Onu seçti ve


ona doğru yola doğru rehberlik etti.

123. Ve biz ona (İbrahim’e) dünyada iyilik verdik. Ve


kesinlikle o, o ahirette mutlaka salihlerdendir.

124. Sonra sana vahiy ettik: “Katıksız olan İbrahim’in


milletine tabi ol. Ve O müşriklerden olmadı” diye.

125. Kesin olarak Cumartesi yasağı onda ihtilaf


edinenlere kılındı. Ve kesinlikle Rabb’in kıyamet
günü içinde ihtilaf eder olduklarını aralarında
mutlaka hükme bağlayacaktır.

126. Rabb’inin yoluna hikmetle ve iyi öğütle çağır!


Ve onlarla o en iyi olanla mücadele et. Kesinlikle
Rabb’in, O kendi yolundan sapanları en iyi bilendir
ve O, doğru yolda olanları en iyi bilendir.

127. Ve misilleme yapacaksanız size yapılanın


aynıyla misilleme yapın. Ve sabrederseniz mutlaka
o, o sabredenler için daha iyidir.

128. Ve sabret ve senin sabrın Allah’la olandan


başka değildir. Ve onlar üzerine hüzünlenme! Ve
onların planlarından sıkıntı içinde olma.

129. Kesinlikle Allah, o önemseyip gereğini yapanlar


ve o iyilik yapanlarla beraberdir.

16. İsra Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Mescid- i Haram’dan (Kısıtlanmış Mescitten) ona


ayetlerimizden göstermek için, çevresini elverişli
kıldığımız Mescid- i Aksâ’ya (Öteki Mescit’e) kulunu
gizlice, gece yolculuğuna çıkaran O ki ilintisiz
yegâne egemendir. Kesinlikle O, O işitendir,
görendir.
3. Ve Musa’ya o kitabı verdik ve onu İsrailoğulları için
rehber kıldık ki benden başka vekil edinmeyesiniz!

4. Nuh ile beraber taşıdıklarımızın soyundan!


Kesinlikle o, şükreden bir kul oldu.

5. Ve İsrailoğullarına kitapta ortaya koyup belirttik:


Mutlaka yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacak
ve mutlaka saygın büyüklükle üstün olacaksınız.

6. Ki o ikiden öncekinin vadi gelince, üzerinize bize


kulluk yapan şiddetli baskın sahibi kullarımızı
gönderdik de onlar diyarlarınızın arasını işgal ettiler
ve o yapılan bir vaat oldu.

7. Sonra sizin üzerinize ikinci kez başarılı durum


sağladık ve size mallarla ve oğullarla yardım ettik.
Ve sizi bireysel çoğunluk kıldık.

8. İyilik ederseniz kendiniz için iyilik edersiniz. Ve


kötülük ederseniz de o kendiniz içindir ki sonraki
vaadin olması yüzünüzü kötüleştirmeleri için ve
mescide ilk defa girdikleri gibi girmeleri için ve
yıkabildiklerini harap etmeleri içindir.
9. Rabb’inizin size merhamet etmesi umulur. Ve siz
dönerseniz biz döneriz. Ve cehennemi kâfirler için
tutukluluk yeri kıldık.

10. Kesinlikle bu Kuran o daha sağlıklı olana


rehberlik eder. Ve salih amel işleyen müminlere,
onlar için değerli bir karşılık olduğunu müjdeler.

11. Ve kesinlikle onlar ki ahirete inanmayanlar,


onlar için elem verici azap hazırladık.

12. Ve insan hayır duasıyla dua ederken şerri ister.


Ve insan acelecidir.

13. Ve biz geceyi ve gündüzü iki ayet olarak kıldık


ki Rabb’inizin fazladan olan nimetlerini araştırmanız
ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için gecenin
ayetini sildik ve gündüzün ayetini görmeyi sağlayan
kıldık. Ve biz her şeyi ayrıntıyla açıkladık.

14. Ve biz her insanın talihini onun boynuna


mecbur tuttuk. Ve kıyamet gününde onun için
açılmış, onu karşılayan bir kitap çıkarırız.

15. “Kitabını oku. Bugün hesap görücü olarak sen


kendine yetersin”.
16. Kim doğru yolu bulursa ki kesin olarak kendi
için bulur. Ve kim saparsa ki kesin olarak kendi
aleyhine sapar. Ve yüklenen diğerinin yükünü
yüklenmez. Ve biz bir resul yetiştirip çıkarana
kadar azap eden olmadık.

17. Ve biz bir yerleşim yerini helak etmek


istediğimiz zaman onun şımarıklarına emrederiz de
onlar orada bozgunculuk çıkarırlar ki onun üzerine
o söz hak olur. Ki onun ardını dumura uğratırız.

18. Ve Nuh’tan sonra nice nesilleri yok ettik. Ve


kullarının suçlarından haberdar, gören olarak
Rabb’in yeterlidir.

19. Kim o acili ister olduysa istediğimiz kimseye


uygun gördüğümüzü çabuklaştırırız. Sonra onun
için kınanmış ve kovulmuş olarak yaslanacağı
cehennem kılarız.

20. Ve kim ahireti isterse ve koşuşturması ile onun


için koşuşturur ve o mümin ise işte onların
çalışmaları karşılık bulandır.
21. Bunların hepsine yardımda bulunuruz. Ve
bunlara Rabb’inin bağışından. Ve Rabb’inin bağışı
kısıtlanmış değildir.

22. Bak! Biz nasıl onların bazısını bazısının üstünde


fazlalaştırdık! Ve mutlaka ahiret derece ve fazlalık
olarak daha değerlidir.

23. Allah ile birlikte başka bir ilâh kılma ki kınanmış


ve yalnız başına bırakılmış olarak kalırsın.

24. Ve Rabb’in kararlaştırdı ki: Özellikle O’ndan


başkasına kulluk etmeyesiniz ve ana-babayla iyilikle
geçinesiniz. Amma onlardan biri veya her ikisi senin
yanında yaşlılığa ulaşırsa da ikisine “öf” bile deme
ve ikisini azarlama. Ve ikisine değerli söz söyle.

25. Ve ikisi için merhametten tevazu kanadını indir.


Ve de ki: Ey Rabb’im! Onların beni küçükken
terbiye edip yetiştirdikleri gibi sen ikisine merhamet
et.

26. Rabb’iniz benliklerinizdekini daha iyi bilir.


Düzeltici, iyileştirici olursanız ki kesinlikle O, O’na
düşkün olanlar için hoşgörülüdür.
27. Ve yakınlık sahibine ve yoksula ve yolda
kalmışa hakkını verme durumunda ol. Ve saçıp
savurma.

28. Kesinlikle saçıp savuranlar o şeytanların


kardeşleri oldular. O şeytan ise Rabb’ine karşı çok
nankör oldu.

29. Ve ama Rabb’inden araştırdığın bir rahmeti


aramak için onlarla ilgilenmezsen onlara yumuşak
söz söyle.

30. Ve elini boynuna bağlı kılma ve onu bütün


esnekliği ile esnetme ki kınanır durumda ve hasret
içinde kalırsın.

31. Kesinlikle Rabb’in uygun gördüğü kimsenin


rızkını esnetir ve ayarlar. Kesinlikle O kullarını
görendir, haberdar olandır.

32. Ve yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı


öldürmeyin. Biziz onlara ve özellikle size rızık veren.
Kesinlikle onları öldürmek çok önemli bir hatadır.

33. Ve zinaya yaklaşmayın. Kesinlikle o aşırı


ahlaksızlık ve ne kötü bir yoldur.
34. Ve haklı olmadıkça Allah’ın haram kıldığı benliği
(nefsi) katletmeyin. Ve kim haksız yere öldürülürse
de biz onun velisine yetki gücü vermişizdir ki o
öldürmede aşırı gitmesin. Kesinlikle o desteklenen
oldu.

35. Ve en şiddetli çağına ulaşıncaya kadar o en


güzel olanın dışında yetimin malına yaklaşmayın ve
o ahdi yerine getirin. Kesinlikle ahit sorulacak
olandır.

36. Ve ölçtüğünüzde ölçüyü tam yerine getirin ve


doğru standart birimle tartın. İşte o daha
avantajlıdır ve değerlendirme olarak daha iyidir.

37. Ve bilimden senin için ondan olmayanın ardına


düşme. Kesinlikle işitip anlama ve görüp anlama ve
gönül, işte onların hepsi ondan sorgulanacak
olandır.

38. Ve yeryüzünde ilgi çekici olarak yürüme.


Kesinlikle sen asla yeri yaramazsın ve asla boyca
dağları aşamazsın.
39. İşte onların hepsi Rabb’in indinde
hoşlanılmayan kötü olandır.

40. İşte o hikmetten Rabb’inin sana vahiy


ettiklerindendir. Ve Allah’la beraber başka tanrı
kılma ki yerilmiş ve kovulmuş olarak cehennemde
sergilenirsin.

41. Rabb’iniz oğulları sizin için eleyip seçti ve


meleklerden dişiler mi edindi? Kesinlikle siz mutlaka
büyük bir söz söylersiniz.

42. Ve biz bu Kuran’da anlamaları için çok


açıklama yapmışızdır. Ve o onların nefretinden
başkasını artırmaz.

43. De ki: Onların dedikleri gibi eğer Allah ile


birlikte ilâhlar olsaydı, o zaman onlar evrenin temel
yapı, yönetim sahibine doğru araştırırlardı.

44. O, ilintisiz yegâne egemen ve onların


söylediklerinden saygınlık açısından çok yücedir.

45. O yedi gök ve yer ve onların içinde bulunanlar


Allah’ın ilintisiz yegâne egemenliğini ilan edip
vurgularlar. Ve herhangi bir şeyden olan ise O’nu
övgüyle ilintisiz yegâne egemenliğini ilan edip
vurgulama haricinde değildir. Ve lakin siz, onların
bu ilan edip vurgulamasını iyi anlamazsınız.
Kesinlikle O, hoşgörülü olandır yumuşak
davranandır.

46. Ve Kuran okuduğun zaman senin ile ahirete


inanmayan kimseler arasına görünmeyen bir
perde kıldık.

47. Ve onu anlarlar diye kalplerinin üzerine kılıf ve


kulaklarına bir ağırlık veririz. Ve Kuran’da Rabb’ini
bir tek olarak andığın zaman nefretle arkalarını
dönerler.

48. Biz, seni dinledikleri zaman ne için dinlediklerini


ve gizli toplantı yaptıkları o zaman zalimlerin: “Siz
ise sadece sihirlenmiş bir adama uyuyorsunuz”
dediklerini daha iyi biliriz.

49. Bak! Senin için nasıl benzetmeler öne sürdüler


de sapıttılar ki bir yol-yönteme güç yetiremiyorlar.
50. Ve dediler ki: “Biz mi kemik ve ufalanmış
olduğumuz zaman, kesinlikle biz mi mutlaka yeni
bir biçimlenişle geri dönüştürülenleriz?”.

51. De ki: Taş veya demir olun.

52. Veya kafanızda büyüttüğünüz herhangi bir


yaratık. Ki diyecekler: “Bizi kim tekrar iade edecek?”.
De ki: “O ki sizi önceki defa ayrıştıran”. Ki sana
doğru başlarını sallayarak derler ki: “Ne zamandır
o”. De ki: “Yakın olması beklenir”.

53. O gün sizi çağırır ki O’na hamd ile davetine


icabet edersiniz ve kaldığınızı ise sadece az bir süre
zannedersiniz.

54. Ve kullarıma söyle: “Sözün o en güzel olanını


söylesinler. Kesinlikle o şeytan aralarında kışkırtıcılık
yapar. Kesinlikle o şeytan insan için apaçık düşman
olandır.

55. Rabb’iniz sizi daha iyi bilir. Uygun görürse size


merhamet eder veya uygun görürse size azap
eder. Ve seni onlar üzerine vekil göndermedik.
56. Ve Rabb’in göklerde ve yerde olan kimseleri
daha iyi bilir. Ve nebilerin bazılarından bazılarını
fazlalıkla kılmışızdır ve Davud’a Zebur vermişizdir.

57. De ki: O’ndan başka o iddia ettiklerinizi çağırın.


Ki sizi bir zorluktan kurtarmaya ve
değiştirmeye malik değillerdir.

58. Onların dua ettikleri işte onlar, hangisi daha


yakın olur diye Rabb’lerine doğru vesile ararlar. Ve
O’nun merhametini umarlar ve O’nun azabından
korkarlar. Kesinlikle Rabb’inin azabı sakınılır olan
azaptır.

59. Ve yerleşim yerinden herhangi birini ise


kıyamet gününden önce biz onu helak etmez veya
ona şiddetli bir azapla azap etmez değiliz. İşte o
satırlanmış o kitapta olandır.

60. Ve bizi ayetler göndermekten alıkoyan sadece


öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Ve
Semûd’a basiret olan o döllenmiş dişi deveyi verdik
de onunla zulmettiler. Ve biz o ayetleri korkutma
haricinde gönderir değiliz.
61. Ve o zaman sana dedik ki: “Rabb’in kesinlikle
insanları kuşattı”. Ve sana gösterdiğimiz rüya ve
Kuran’da lanetlenmiş ağaçla sadece insanları
zorlamayla denedik. Ve biz onları korkutuyoruz ki o
onların büyük azgınlıklarından başkasını artırmıyor.

62. Ve o zaman meleklere dedik ki: “Âdem için


secde edin” ki İblis haricinde secde ettiler. Dedi ki:
“Ben çamurdan yarattığın kimse için secde
eder miyim?”.

63. Dedi ki: “Bu benim üzerime ikram ettiğini


gördün mü? Beni kıyamet gününe kadar ertelersen
mutlaka az kısmı dışında onun soyunu disiplinim
altına alırım”.

64. Dedi ki: “Git! Ki onlardan kim sana tabi olursa


da kesinlikle cehennem eksizsiz bir ceza olarak
karşılığınızdır.

65. Ve onlardan gücünün yettiğini sesinle tedirgin


et. Ve atlılarını ve piyadelerini onların üzerine
sürdür. Ve mallarına ve çocuklarına ortak ol! Ve
onlara vaatlerde bulun”. Ve o şeytan onlara
aldatmadan başkasını vaat etmez.

66. “Kesinlikle benim kullarım, senin onlar üzerinde


hiçbir ikna edici otoriter yetkin yoktur. Ve vekil
olarak Rabb’in yeter”.

67. Rabb’iniz O’dur ki, fazlalıklarından elde


edesiniz diye denizde gemileri sizin için seyir ettirir.
Kesinlikle O, sizin için özel merhametli olandır.

68. Ve size denizde bir zorluk dokunduğu zaman,


yalnızca O hariç dua ettikleriniz kaybolur gider ki
karaya doğru sizi kurtarınca ilgisiz kalırsınız. Ve
insan nankör olandır.

69. O’nun sizi karanın yan tarafıyla batırmasından


veya üzerinize yontan bir kasırga göndermesinden
emin misiniz? Sonra sizin için bir vekil bulamazsınız.

70. Yoksa sizi bir kere daha ona (denize)


göndererek üzerinize kırıp geçiren bir fırtına salarak
nankörlük etmeniz nedeniyle sizi boğmasından
emin misiniz? Sonra bizim üzerimizde tabi olacak
bulamazsınız.
71. Ve biz Âdemoğluna ikram etmiştik. Ve onları
karada ve denizde taşıdık ve temiz-güzel şeylerden
rızıklandırdık ve fazlalıklı biçimlendirdiğimizin
çoğundan fazlalıklı kıldık.

72. O gün bütün insanları imamları ile çağırırız da


kime kitabı sağından verildiyse ki işte onlar
kitaplarını okurlar ve en ufak sapma (açı) kadar
zulüm yapılmaz.

73. Ve kim burada kör olduysa ki o ahirette de


kördür. Ve yol-yöntem bakımından daha sapkındır.

74. Ve neredeyse mutlaka sana vahiy ettiğimizden


başkasını bize karşı kurgulaman için seni zor
durumda bırakacaklardı ve o zaman mutlaka seni
hatırı sayılır kişi edineceklerdi.

75. Ve eğer seni sabit kılmasaydık, mutlaka


neredeyse az bir şey onlara dayanak olmuştun.

76. Ve o zaman biz; sana hayatı kat kat ve ölmeyi


kat kat tattırırdık. Sonra bizim üzerimizde sana bir
yardım edici bulamazdın.
77. Ve çok yakında seni oradan çıkarmak için o
yerde mutlaka tedirgin etmek isterlerse de ve o
zaman onlar da senden sonra az bir süreden başka
kalamazlar.

78. O senden önce gönderdiğimiz resullerin


sünnetindendir. Ve bizim sünnetimizde bir
değiştirme bulamazsın.

79. Güneş’in aşağı sarkmasından gecenin


koyulaşmasına doğru ve fecir birikimi için namazı
kıl. Kesinlikle fecir (gündoğumu) birikimi şahit
olunandır.

80. Ve geceden ki bir kısmında sana özgü fazladan


uyan. Rabb’in seni övülmüş bir makama yetiştirmesi
umulur.

81. Ve de ki: Rabb’im! Beni doğru bir girdirilişle


girdir ve doğru bir çıkarılışla çıkar ve tarafından
bana yardımcı ikna edici otoriter güç kıl.

82. Ve de ki: Gerçek geldi ve gerçek dışı olan sindi.


Kesinlikle gerçek dışı olan sinicidir.
83. Ve Kuran’dan inananlara rahmet ve şifa olanı
indiririz. Ve o, zalimleri zarardan başka artırmaz.

84. Ve insanı nimetlendirdiğimiz zaman ilgisizleşir


ve yan çizer. Ve ona bir dezavantaj dokunduğunda
umutsuzluğa kapılır.

85. De ki: Her biri kendi doğru görüşüne göre iş


yapar ki Rabb’iniz kimin daha doğru yolda
olduğunu daha iyi bilir.

86. Ve sana o Ruh’tan soruyorlar. De ki: O Ruh,


Rabb’imin emrindendir. Ve sizde bilimden azdan
başkası bulunur değildir.

87. Ve mutlaka gerekli görürsek sana vahiy


ettiklerimizi mutlaka gideririz, sonra ona bizim
üzerimize bir vekil bulamazsın.

88. Rabb’inden merhamet hariçtir. Kesinlikle O’nun


fazlı senin üzerine çok değerli olandır.

89. De ki: Mutlaka bazısı bazısına arka çıkan


olsalar da insanlar ve cinler bu Kuran’ın bir
benzerini ortaya koymak için toplaşsalar, onun bir
benzerini mutlaka ortaya koyamazlar.
90. Ve biz bu Kuran’da insanlar için her
benzetmeden çeşitli anlatımlarda bulunmuşuzdur ki
insanların çoğu inkâr haricinde kaçınmışlardır.

91. Ve dediler ki: “Sen bize yerden fışkıran bir su


kaynağı yarıncaya kadar sana asla inanmayacağız.

92. Veya sana ait hurmalıklardan ve üzümlerden


bahçen olsun ki aralarından akan ırmakları bolca
akıtmalısın.

93. Veya iddia ettiğin gibi göğü tepemize parça


parça düşürmelisin veya Allah’ı ve melekleri
karşımızda bulundurmalısın.

94. Veya altından bir evin olmalı veya göğe


yükselmelisin ve üzerimize okuyacağımız bir kitap
indirmezsen senin o yükselmene asla inanmayız”.
De ki: “Rabbim subhandır! Ben resul bir beşerden
başkası olan mıyım?”.

95. Ve insanlara hidayet geldiği zaman


inanmalarına engel olan “Allah resul beşer mi
yetiştirdi?” demelerinden başkası değildir.
96. De ki: Eğer yeryüzünde tatminkâr halde
yürüyen melekler olsaydı, mutlaka onlar üzerine
gökten resul melek indirirdik.

97. De ki: Benim ve sizin aranızda şahit olarak Allah


yeter. Kesinlikle O, kullarından haberdar olandır,
görendir.

98. Ve Allah kime rehberlik ettiyse ki o doğru yolu


bulandır ve kimi şaşırtıp saptırırsa ki onlar için
O’nun dışında asla veliler bulamazsın. Ve kıyamet
günü onları yüzükoyun körler ve dilsizler ve sağırlar
olarak toplarız. Onların barınakları cehennemdir.
Her sönüşünde onu onlara yakıcılık olarak arttırırız.

99. Ayetlerimizi görmemezlikten gelmeleri ve “Biz


kemik ve ufalanmış toprak olduğumuz zaman mı?
Biz mi, mutlaka yeni bir biçimleniş ile diriltileceğiz?”
demeleri nedeniyle işte o, onların karşılıklarıdır
(cezalarıdır).

100. Ve görmüyorlar mı? Gökleri ve yeri


biçimlendiren Allah’ın onların mislini
biçimlendirmeye kadir olduğunu ve onlar için çelişki
olmayan bir ecel kıldığını? Ki zalimler kâfirlik
haricinde kaçınırlar.

101. De ki: Eğer Rabb’imin rahmet hazinelerine siz


malik olsaydınız, harcanır korkusuyla mutlaka
elinizde tutardınız. Ve insan sıkı elli olandır.

102. Ve mutlaka Musa’ya dokuz açıklayıcı ayet


vermiştik ki İsrailoğullarına sor! O onlara geldiği
zaman ki Firavun ona dedi ki: “Kesinlikle ben ey
Musa seni mutlaka sihirlenmiş zannediyorum”.

103. Dedi ki: “Mutlaka bunları basiretler olarak


göklerin ve yerin Rabb’inden başkasının
indirmediğini bilmişsindir. Ve kesinlikle ben Ey
Firavun! Seni mutlaka mahvolmuş zannediyorum”.

104. Ki onları yeryüzünde huzursuz etmek istedi de


onu ve beraberindekilerini topluca boğduk.

105. Ve onun ardından İsrailoğullarına dedik ki:


Yeryüzünde iskân edin ki o sonrakinin vaadi
geldiğinde sizi iç içe bir araya getiririz.
106. Ve onu gerçekle indirdik ve o gerçek olarak
indi. Ve seni müjdeci ve uyarıcı
haricinde göndermedik.

107. Ve bir davet olarak, insanlara durarak okuman


için ayırdık ve onu ayrı ayrı bir indirme ile indirdik.

108. De ki: Ona inanın veya inanmayı. Kesinlikle


ondan önceki bilim verilenlere o aktarıldığı zaman
çeneleri üzerine secdeye kapanırlar.

109. Ve derler ki: Rabb’imiz bağımsız, ilintisiz


yegâne egemendir. Rabb’imizin vaadinin olması
mutlaka yapılandır.

110. Ve çeneleri üstü kapanarak ağlarlar. Ve onların


itaatkârlığını artırır.

111. De ki: “Allah diye dua edin veya Rahman diye


dua edin”. Hangisi ile dua etseniz ki en güzel
isimler O’nundur. Ve namazında sesini çok
yükseltme ve onda çok kısma ve işte o ikisi arasında
bir yöntem edin.

112. Ve de ki: Tapılacak hayranlık asla çocuk


edinmeyen ve asla mülkte ortağı olmayan ve boyun
eğdireceklerden velisi bulunmayan Allah’adır. Ve
O’nu tekbirle yücelt.

17. Kehf Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Tapılacak hayranlık kuluna o kitabı indiren ve onda


hiçbir çarpıklık kılmayan Allah’a aittir.

3. O’nun tarafından şiddetli bir baskını uyarmak ve


düzeltici çalışmalarda bulunan müminlere iyi
karşılığın onların olduğunu müjdelemek içindir
dosdoğru olarak.

4. Onlar onun içinde zamanın sonuna kadar orada


olanlardır.

5. Ve “Allah çocuk edindi” diyenleri uyarır.

6. Onların ve atalarının onunla ilgili bilimleri yoktur. O,


ağızlarından çıkan ne önemli bir
kelimedir. Söyledikleri ise sadece yalandır.
7. Ki onlar bu anlatıma asla inanmıyorlar diye onların
etkileri üzerine mutlaka üzülerek kendini yiyip
bitirecek olabilirsin.

8. Kesinlikle biz hangisi daha iyi iş yapacak diye onları


denemek için yeryüzü üzerindekini onun için
süs kıldık.

9. Ve kesinlikle biz onun üzerindekini mutlaka çıplak


yamaç yüzeyi kılanlarız.

10. Yoksa sen yapay mağara ve kitabe ehlini


şaşılacak olan ayetlerimizden mi hesap ettin?

11. O gençler yapay mağaraya sığınınca ki dediler:


“Rabb’imiz! Bize tarafından bir rahmet ver ve bizim
için işimizde olgun tutum hazırla”.

12. Ki o yapay mağarada yıllarca onların


kulaklarının üzerine vurduk (dualarına icabet ettik).

13. Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi


daha iyi listelediklerini bilmek için onları kaldırdık.

14. Biz sana onların kıssalarını gerçek olarak


bildirmekteyiz. Kesinlikle onlar Rabb’lerine iman
eden birkaç gençtir ve onların hidayetlerini artırdık.
15. Ve dik durduklarında kalplerine sağlamlık verdik
de dediler ki: “Rabbimiz göklerin ve yerin rabbidir.
Asla ondan başkasına ilah olarak dua etmeyiz.
Edersek o zaman mutlaka aşırı gitmiş oluruz.

16. Bu, bizim toplumumuz Allah’tan başka ilâh


edindiler. Onlar üzerine ikna edici bir belge
getirmeli değiller miydi? Ki Allah üzerine yalan
uydurandan daha zalim kimdir?”.

17. “Ve siz onlardan ve Allah’tan başka kulluk


ettiklerinden ilişkinizi kestiğiniz ki o yapay mağaraya
girin. Rabb’iniz size rahmetinden gönderip yaysın
ve size işinizde kolaylık hazırlasın”.

18. Ve Güneş’i görürsün ki yükselirken onların


yapay mağaralarının güney tarafından gelip geçer
ve battığı zaman onların kuzey tarafından
çaprazlayıp keser ve onlar ondan geniş bir
alandalardır (Mısır'da Luksor şehri Krallar Vadisi
(Biban el-Muluk) ya da Ölüm Vadisi olarak bilinen
bu vadi Nil Nehri kıyısında yer alan Luksor'un tam
karşısına (western bank), Deir El Bahri bölgesinde iki
vadinin kesiştiği noktadadır). İşte o Allah’ın
ayetlerindendir ve Allah kime hidayet ederse ki o
yolu bulandır ve kimi de saptırırsa ki onun için
olgunlaştıran veli asla bulamazsın.

19. Ve onları uyanık hesap edersin. Ve onlar lahittir


(istirâhatgâhtır). Biz onları güney tarafa ve kuzeye
tarafa döndürürüz. Ve köpekleri eşikte, ön
ayaklarını ileri doğru uzatandır. Eğer onların
üzerlerine doğru yükselip varsaydın, mutlaka tersine
dönüp kaçardın ve mutlaka onlardan için korku ile
doldurulurdu.

20. Ve işte onun gibi birbirlerine sorsunlar diye


onları uyandırdık. Onlardan bir sözcü dedi ki: “Ne
kadar kaldınız?”. (Birinci grup) dediler ki: “Bir gün
veya günün bir parçası kadar kaldık”. (İkinci grup)
dediler ki: “Ne kadar kaldığınızı, Rabb’iniz daha iyi
bilir. Ki birinizi bu yaprak (metal, bozuk) paranızla
şehre gönderin de baksın hangi yiyecek daha arı ise
ondan size rızık getirsin. Ve çok incelikli davransın
ve sizin ile ilgili herhangi birini şuurlandırmasın.

21. Kesinlikle onlar sizin farkınızda olurlarsa sizi


taşlarlar veya milletlerine geri döndürürler. Ve o
zaman zamanın sonuna kadar asla başarıya
ulaşamazsınız”.

22. Ve işte onun gibi Allah’ın vaadinin gerçek


olduğunu ve o saat içinde çelişki olmadığını
bilmeleri için onları açığa çıkardık. O zaman
aralarında görevlerini tartışırlarken de dediler
ki: “Üstlerine bir bina yapın. Rabb’leri onları daha
iyi bilir”. Görevleri üzerine galip gelenler dediler ki:
“Mutlaka üzerlerine bir secde yeri edineceğiz”.

23. Diyecekler ki: “Üçtür, dördüncüleri


köpekleridir”. Ve bilinmeyene atarak derler ki:
“Beştir, altıncıları köpekleridir”. Ve derler ki: “Yedidir,
sekizincileri köpekleridir”. De ki: “Onların sayılarını
Rabb’im daha iyi bilir”. Onları az kişiden başkası
bilmez. Ki onlar hakkında yüzeyel tartışma dışında
bir münakaşaya girişme ve onlar hakkında onlardan
birine sorma.

24. Ve bir şey için; “Kesinlikle ben işte onu yarın


yapanım” deme.
25. Sadece Allah uygun görürse. Ve unuttuğunda
Allah’ı an ve de ki: “Umarım Rabb’im bana bu
olgunluktan daha yakını için rehberlik eder”.

26. Ve onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve


onlar dokuz yıl ilave ettiler.

27. De ki: “Onların ne kadar kaldıklarını daha iyi


bilen Allah’tır. Göklerin ve yerin gaybı O’na aittir. O
ne güzel gören ve işitendir! Ve onların, O’ndan
başka bir velisi yoktur. Ve O hükmünde herhangi
birini ortak etmez.

28. Ve Rabb’inin kitabından sana vahyolunanı


aktar. O’nun kelimelerini değiştirecek yoktur. Ve
O’ndan başka bilgelik için başvurulacak asla
bulamazsın.

29. Ve sabah akşam O’nun ilgisini isteyerek


Rabb’lerine dua edenlerle birlikte kendine sabret.
Ve dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini
onlardan çevirme. Ve kalbini zikrimizden
gafilleştirdiğimiz ve hevesine uyan ve işi gücü
ölçüsüzlük olana itaat etme.
30. Ve de ki: Gerçek Rabb’inizdendir ki kim uygun
görürse iman etsin ve kim uygun görürse inkâr
etsin. Kesinlikle biz zalimler için ateş hazırladık.
Onun çardağı onları çepe çevre kuşatır. Ve kurtarıcı
sulama isterlerse erimiş maden gibi yüzleri kızartan
bir sıvı ile sulanırlar. Ne fena bir içecek ve ne kötü
bir dinlenme yeri!

31. Kesinlikle o iman eden ve salih işler yapanlar,


kesinlikle biz işi güzel kişinin karşılığını zayi etmeyiz.

32. İşte onlar, onlar içindir altından ırmaklar akan


Adn Cennetleri. Orada altın takılarla süslenirler ve
ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil takımlar
giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup dayanırlar. Ne
güzel ödül ve ne güzel dinlenme yeri!

33. Ve onlara iki adamı benzetme olarak ver:


İkisinden birine iki üzüm bağı kıldık ve etrafını
hurmalıklarla çevirdik ve ikisi arasında ekinler kıldık.

34. İki bahçenin ikisi ürünlerini verdi ve hiç bir şeyi


eksik bırakmadı. İkisinin arasından bir nehir yarıp
çıkardık.
35. Ve onun için bir gelir oldu ki onunla bulunan
kişiye odaklanarak dedi ki: “Ben malca senden daha
zengin ve nüfuzca senden etkinim”.

36. Ve kendine zulmederek bahçesine girdi. Dedi


ki: “Bunun zamanın sonuna kadar yok
olacağını zannetmiyorum.

37. Ve o saatin (sürecin) tekrar işler hale geleceğini


zanneder değilim. Ve mutlaka Rabb’ime
döndürülecek olursam mutlaka ondan daha iyi bir
geri dönüş bulacağım”.

38. Onunla bulunan kişi ona odaklanarak dedi ki:


Seni topraktan, sonra bir salgıdan biçimlendiren,
sonra seni bir adam seviyesine ulaştıranı mı inkâr
ediyorsun?

39. Lakin O Allah benim Rabb’imdir ve ben kimseyi


Rabb’ime ortak koşmam.

40. Ve bahçene girdiğin zaman, beni mal ve nüfuz


bakımından senden daha az görüyorsan “Bu
Allah’ın uygun gördüğüdür, Allah’tan başka kuvvet
yoktur” demeli değil miydi?
41. Ki Rabb’im bana senin bahçenden daha
hayırlısını vermesi ve senin bağın üzerine gökten
yontucu fırtına gönderip de orasını çıplak yamaç
yüzeyine dönüştürmesi beklenir.

42. Veya suyu derine çekilene dönüşmesi ki onu


elde etmeye güç yetiremezsin.

43. Ve onun ürünleri kuşatıldı ki temel yapısı


yıkılmış halde içinde harcadıklarına karşı avuçlarını
ovuşturana dönüştü. Ve dermektedir ki: “Keşke ben
asla herhangi birini Rabb’ime ortak koşmasaydım”.

44. Ve asla Allah’tan başka ona yardım edecek


ekibi olmadı ve yardım edilen olmadı.

45. İşte burada, yetki yalnız gerçek olan Allah’a


aittir. O, ödül bakımından daha iyidir ve sonuç
bakımından daha iyidir.

46. Ve onlar için dünya hayatının benzetmesini ver:


Su gibidir. Onu gökten indirdik de onunla
yeryüzünün bitkileri birbirine karıştı ki rüzgârların
savurduğu kırılgan toza dönüştü. Ve Allah her şey
üzerinde ayarlama yapar olandır.
47. O mal ve o oğullar dünya hayatının
süslemeleridir. Ve baki kalacak iyileştirip
düzeltmeler Rabb’in indinde ödül olarak daha iyidir
ve çalışma olarak daha iyidir.

48. Ve o gün dağları gezdiririz ve sen yeri bariz


görürsün. Ve onlardan hiç birini hariç
bırakmadan toplarız.

49. Ve saflar halinde Rabb’ine arz olundular:


“Mutlaka sizi önceki kez biçimlendirdiğimiz gibi bize
gelmişsiniz. Aksine, sizin için asla vaat edilen bir
zaman kılmayacağımızı iddia etmiştiniz”.

50. Ve o kitap ortaya konuldu ki suçluların


içindekiler nedeniyle kaygılandıklarını görürsün. Ve
derler ki: “Vay halimize! Bu ne kitap! Önemsiz ve
önemli listelemeden atlayıp geçmemiş!”. Ve
işlediklerini hazır buldular. Ve Rabb’in hiç kimseye
zulmetmez.

51. Ve meleklere: “Âdem için secde edin!”


dediğimizde de İblis hariç secde ettiler. O cinlerden
oldu da Rabb’inin emrinin dışına çıktı ki o size
düşmanken onu ve soyunu benden başka veliler mi
ediniyorsunuz? O zalimler için ne kötü bir
değiştirmedir.

52. Göklerin ve yerin biçimlendirilmesine ve kendi


nefislerinin biçimlendirilmesine onları şahit
tutmadım. Ve ben saptıranları yardımcı edinen
olmadım.

53. Ve o gün “Benim ortaklarım olduklarını iddia


ettiklerinize seslenin!” der de onları çağırırlar ki asla
onlara cevap vermezler. Ve biz onların arasına
mahvedici bölge kıldık.

54. Ve ağır suçlular ateşi gördüler de kesinlikle


onlar ona düşeceklerini zannettiler. Ve asla ondan
kaçacak yer bulamadılar.

55. Ve biz bu Kuran’da insanlara her türlü


benzetmeyi ayrıntılı olarak anlatmışızdır. Ve insan
her şeyden çok tartışmacı olmuştur.

56. Ve insanlara hidayet geldiğinde onları


inanmaktan ve Rabb’lerinden mağfiret dilemekten
alıkoyan öncekilerin başına gelenlerin onlara
gelmesi veya karşı karşıya olacakları azabın
gelmesinden başkası değildir.

57. Ve biz resulleri müjdeci ve uyarıcılar olmaları


haricinde göndermeyiz. Ve o kâfirler hakkı batılla
reddetmek için mücadele ederler. Ve ayetlerimi ve
uyarılmalarını alaya alırlar.

58. Ve Rabb’inin ayetleri hatırlatılınca ki onunla


ilgilenmeyen ve elleri ile önceden yaptıklarını
unutan kimseden daha zalim kimdir? Biz onların
kalplerinin üstüne onlar anlarlar diye kılıflar ve
kulaklarına ağırlık kıldık. Ve sen onları doğru yola
çağırsan da onlar zamanın sonuna kadar asla doğru
yolu bulamazlar.

59. Ve senin Rabb’in rahmet sahibi hoşgörülüdür.


Eğer kazanmakta oldukları nedeniyle onları
yakalayıverseydi, kesinlikle onlara azabı
çabuklaştırırdı. Aksine, onlar içindir belli bir zaman.
O’nun dışında asla başka bir sığınılacak bulamazlar.
60. Ve işte o yerleşim yerleri. Zulmettikleri zaman
onları helak ettik. Ve onların helaki için belli bir
zaman kıldık.

61. Ve o zaman Musa emir erine dedi ki: İki


denizin birleşme yerine ulaşıncaya kadar
vazgeçmeyeceğim veya yapabildiğim kadar
ilerlerim.

62. Ki ikisi, ikisinin arasının birleştiği yere ulaşınca


ikisinin balıklarını unuttular ki o bahirde (derin
büyük su havzası) içinde çağlayarak yolunu edindi.

63. Ki aştıklarında emir erine dedi ki: “Bize sabah


yemeğimizi getir. Mutlaka bu seferimizden dolayı
yorgunlukla karılaşmışız”.

64. Dedi ki: “Gördün mü? Kayaya sığındığımız


zaman ki kesinlikle ben balığı unuttum. Ve onu
hatırlamamı bana unutturan o şeytandan başkası
değil. Ve o şaşılacak tarzda geniş derin suda
(denizde, nehirde) yolunu edindi”.

65. Dedi ki: “İşte o aramakta olduğumuzdur”.


Böylece ikisi izleri üzere geriye doğru döndüler.
66. Ki indimizden rahmet verdiğimiz ve
tarafımızdan bilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul
buldular.

67. Musa ona dedi ki: “Sana olgunluk olarak


öğretilen biliminden bana öğretmen üzere sana tabi
olabilir miyim?”.

68. Dedi ki: “Kesinlikle sen, benimle


beraber sabretmeye asla güç yetiremezsin.

69. Ve haber olarak asla kuşatmadığın üzere nasıl


sabredersin?”.

70. Dedi ki: “İnşallah beni sabırlı bulacaksın ve


görev olarak sana asi olmam”.

71. Dedi ki: “Ki bana uyacak olursan da ben sana


hatırlatma olarak bahsedinceye kadar hiç bir
şeyden bana soru sorma!”.

72. Ki sonunda kamaralı bir gemiye binene kadar


bir birinden ayrıldılar. Onu yardı. Dedi ki: “Onu
ehlini boğmak için mi yardın? Mutlaka üzücü bir
şeyde bulundun”.
73. Dedi ki: “Ben hiç demedim mi? Sen benimle
sabretmeye asla güç yetiremeyeceksin?”.

74. Dedi ki: “Beni unutmam nedeniyle suçlama ve


bu zorlu görevimden dolayı bana sataşma”.

75. Ki bir erkek çocuk ile karşılaşıncaya kadar


ayrıştılar da o onu katletti. Dedi ki: “ Bir nefse
karşılık olmaksızın, sorunsuz bir nefsi mi katlettin?
Mutlaka benimsenmeyen bir şeyde bulunmuşsun”.

76. Dedi ki: “Ben hiç demedim mi? Sen benimle


sabretmeye asla güç yetiremeyeceksin?”.

77. Dedi ki: “Ondan sonra sana herhangi bir


şeyden sorarsam ki benimle birliktelik etme. Benim
tarafımdan özre ulaşmışsındır”.

78. Ki bir yerleşim yeri ehline gelinceye kadar


ayrıştılar. İkisi yerleşim yeri ehlinden yiyecek istedi
de ikisini konuk etmekten kaçındılar ki ikisi orada
yıkılmayı isteyen bir duvar buldular. Hemen o, onu
yapısal ve fonksiyonel olarak düzelti. Dedi ki: “Eğer
uygun görseydin mutlaka onun üzerinden karşılık
edinirdin”.
79. Dedi ki: “İşte bu, seninle benim aramızın
ayrılmasıdır. Sana asla üzerine sabredemediğinin
yorumunu bildireceğim.

80. O kamaralı gemiye gelince ki denizde çalışan


birkaç yoksulundu. Ki onu kusurlu kılmak istedim.
Her kamaralı gemiye zorla el koyan bir melik
arkalarındaydı.

81. Ve erkek çocuğa gelince ki onun ana-babası


mümindi ki onun onları azgınlığa ve küfre
bulaştırmasından çekindik.

82. Ki ikisinin Rabb’inin onun yerine ikisi için, ondan


daha iyi ve merhamete daha yakını ile
değiştirmesini istedik.

83. Ve duvara gelince ki şehirde iki yetim erkek


çocuğa aitti. Ve ikisi için bir hazine duvarın
altındaydı. Ve babaları salih biri oldu ki Rabb’in
ikisinin en şiddetlilerine ulaşmasını ve Rabb’inden
bir rahmet olarak ikisinin hazinelerini ikisinin
çıkarmalarını istedi. Ve ben onu kendi
işgüzarlığımdan yapar değilim. İşte o asla üzerine
sabretmeye güç yetiremediğinin yorumudur.

84. Ve sana Zülkarneyn’den soruyorlar. De ki: Sizin


üzerinize ondan bir hatırlatma aktaracağım.

85. Kesinlikle biz onun için dünyada güçlü yetki


sağladık ve sebepler (araç- gereçler) olarak her
şeyden verdik.

86. Ki bir sebebe (yolculuğunu veya kendini araca-


gerece, haritaya) tabi etti.

87. Sonunda güneşin batış yerine ulaşınca ve onu


dik, pis bakışlı bir göz içinde batıyor buldu. Ve onun
indinde bir toplum buldu. Dedik ki: Ya Zülkarneyn!
Ya azap et ve ya onların içlerinde iyilik edin.

88. Dedi ki: “Zulmedene kimseye gelince ki ona


azap edeceğiz. Sonra Rabb’ine geri döndürülür ki
Rabb’i ona istenmeyen bir azapla azap eder”.

89. Ve iman eden ve iyileştirici çalışmalar yapan


kimseye gelince ki karşılıkların en güzeli onun
içindir. Ve ona emrimizden kolay olanı
söyleyeceğiz”.
90. Sonra bir araç-gerece (haritaya) tabi etti.

91. Sonunda güneşin yükselme yerine ulaşınca,


onu onlar için asla ondan başka saklanacak
kılmadığımız bir toplum üzerine yükseliyor buldu
(İndus Vadisi Uyg.).

92. İşte onun gibi ve biz onunla olan bilgiyi


kuşatmıştık.

93. Sonra bir sebebe (araç-gerece, haritaya) tabi


etti.

94. Sonunda o iki seddin arasına (kuzey-doğu)


ulaştığında, iki topluluktan başka nerdeyse sözel
ifade kavrayamayan bir topluluk buldu (Subartu
Uyg.).

95. Dediler ki: Ey Zülkarneyn (Naram Sin)!


Kesinlikle Yecuc ve Mecuc yeryüzünde
bozgunculuk yapıyorlar ki bizim aramız ve onların
arasına bir set kılman üzere senin için haraç kılalım
mı?

96. Dedi ki: “Rabb’imin bana onun içinde vermiş


olduğu güçlü yetki daha hayırlıdır. Ki bana kuvvetle
muavinlik edin. Sizin aranıza ve onlar arasına tıkaç
engel (baraj) kılayım.

97. Kanyonun iki arası işit seviyeye gelinceye kadar


bana demir külçeleri getirin”. Dedi ki: “Onu ateş
haline gelinceye kadar körükleyin”. Dedi ki: “Bana
katran getirin onun üzerine dökeyim.

98. Ki onu aşmaya güç yetiremezler ve onu


delmeye güç yetiremezler”.

99. Dedi ki: “Bu Rabb’imden bir rahmettir ki


Rabb’imin vadi gelince onu dümdüz kılar. Ve
Rabb’imin vadi gerçek olandır”.

100. Ve biz onların bazılarını bırakırız. O gün onlar


bazıları içinde dalgalanırlar. Ve Sur’a üflendi ki
onları topluca bir araya topladık.

101. Ve o gün cehennemi kâfirler için tam bir


sunuşla sunduk.

102. Onlar ki benim zikrim için gözleri kapalı olanlar


ve işitmeye katlanamaz olanlar.

103. Ki o kâfirler benden başka kullarımı evliya


edindiklerini mi hesap ettiler? Kesinlikle biz
cehennemi kâfirler için bir konaklama yeri olarak
hazırladık.

104. De ki: Size amel bakımından en çok hasar


edenleri bildireyim mi?

105. Onlar ki dünya hayatında koşuşturmaları şaşırıp


sapmıştır. Ve onlar hesaplarlar ki onlar sanatsal
iyilikler yapanlardır.

106. İşte onlar o, Rabb’lerinin ayetlerini ve onunla


karşılaşmayı inkâr edenlerdir ki çalışmaları boşa
gitmiştir de kıyamet günü biz onlar için tartı
kurmayız.

107. İşte o, inkârları ve resullerim ve ayetlerimle alay


etmeleri nedeniyle onların karşılığı cehennemdir.

108. Kesinlikle o, iman edenler ve iyileştirici


çalışmalar yapanlar, Firdevs Cennetleri konukluk
olarak onlar içindir.

109. Orada temelli kalırlar. Ondan değişiklik


beklemezler.

110. De ki: “Eğer Rabb’imin kelimeleri için denizler


mürekkep olsa ve onun benzerini getirsek,
Rabb’imin kelimelerinin tükenmesinden önce
mutlaka denizler tükenirdi”.

111. De ki: “Kesin olan: Ben sizin benzeriniz bir


beşerim. Bana kesin olarak ilahınızın bir tek ilah
olduğu vahiy olunuyor ki kim Rabb’i ile karşılaşmayı
uman olduysa mutlaka iyileştirici işler işlesin ve
Rabb’ine kullukta hiç bir ortak koşmasın.

18. Meryem Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad,

3. Rabb’inin kulu Zekeriya’ya


rahmetinin hatırlatmasıdır.

4. O zaman o, Rabb’ine gizli yalvarmayla yalvardı.

5. Dedi ki: Rabb’im! Kesinlikle benim kemiklerim


benden gevşedi ve başım kırlaşmayla tutuştu. Sana
dua etmekle Rabb’im, sorunlu olan asla olmadım.
6. Ve kesinlikle ben ardımdan yöneticilik yapacak
olanlardan endişe ettim ve karım kısır oldu ki
tarafından bana bir veli hibe et.

7. Bana varis olsun ve Yakup soyuna varis olsun ve


Rabb’im! Onu çokça razı olunan kıl.

8. “Ey Zekeriya! Kesinlikle biz seni bir erkek çocukla


müjdeleriz. Onun ismi Yahya’dır. Bundan önce ona
asla adaş kılmadık”.

9. Dedi ki: “Rabb’im! Benim nasıl bir erkek çocuğum


olabilir? Ve karım kısır olandır. Ve ben yaşlılıktan
çok aşırıya ulaşmışım”.

10. Dedi ki: İşte öyledir. Rabb’in dedi ki: O, benim


üzerime kolaydır ve önceden sen asla herhangi bir
şey değilken seni biçimlendirmiştim.

11. Dedi ki: “Rabb’im, benim için bir ayet kıl”. Dedi
ki: “Senin ayetin eşit üç gece insanları
konuşturamamandır”.

12. Ki mihraptan toplumunun karşısına çıktı da


onlara doğru “Sabah akşam tesbih edin” diye vahiy
etti.
13. “Ey Yahya, kitabı kuvvetlice tut!”. Ve çocukken
ona o hükmü verdik.

14. Ve tarafımızdan ona bir sevgi-duyarlılığı ve


temiz saflık. Ve o, önemseyip gereğini yapan oldu.

15. Ve ana-babasına karşı iyi davranmayı. Ve asla


zorba isyankâr olmadı.

16. Ve doğduğu gün ve öldüğü gün ve diri olarak


çıkarılacağı gün selam onun üzerinedir.

17. Ve o kitapta Meryem’i an. O zaman kendini


ehlinden doğuya doğru uzaklaştırdı.

18. Ki onlardan başkası için bir perde edindi de


ona ruhumuzdan gönderdik ki onun için tam bir
beşer benzerliği sergiledi.

19. Dedi ki: Kesinlikle ben, senden Rahman’a


sığınırım. Önemseyip gereğini yapan oldunsa!

20. Dedi ki: Kesin olarak ben sana sorunsuz bir


erkek çocuk hibe etmek için Rabb’inden
görevlendirilmiş resulüm.
21. Dedi ki: “Benim nasıl bir erkek-çocuğum
olabilir, bana asla beşer dokunmamışken ve asla
ben azgın-utanmaz olmamışken?”.

22. Dedi ki: İşte onun gibidir. Rabb’in dedi ki “O


benim üzerime kolaydır”. Ve onu insanlara ayet ve
bizden bir rahmet kılmamız için. Ve yerine getirilen
emir oldu.

23. Ki ona hamile kaldı da onunla diğer öte tarafa


çekildi.

24. Ki doğum sancısı onu bir hurma kütüğüne


getirtti. Dedi ki: “Ah keşke ben bundan önce
öleydim ve ihmal edilip unutulan olsaydım”.

25. Ki altından ona seslendi: “Hüzünlenme! Rabb’in


senin altında bir sızıntı kılmıştır.

26. Ve hurma kütüğünü kendine doğru salla,


üzerine yaş olgun hurma dökülsün”.

27. Ki ye ve iç ve gözün aydın olsun. Ki herhangi


bir beşer görecek olursan da de ki (ifade
et): “Kesinlikle ben Rahman’a oruç adadım ki
bugün asla insanlardan biriyle kelimelerle
konuşmayacağım”.

28. Ki onu taşıyarak toplumuna geldi. Dediler


ki: “Ey Meryem, mutlaka sen kurgu bir şeyle
gelmişsin.

29. Ey Harun’un kız kardeşi! Baban kötü birisi


olmadı ve annen azgın olmadı”.

30. Ki ona doğru işaret etti. Dediler ki: “Biz beşikte


olan bir çocukla nasıl kelimelerle karşılıklı
konuşabiliriz?”.

31. O dedi ki: Kesinlikle ben Allah’ın kuluyum, O


bana o kitap verdi ve beni nebi kıldı.

32. Ve beni nerede olursam olayım yetenekli kıldı.


Ve hayatta bulunduğum müddetçe namazı ve
zekâtı vasiyet etti.

33. Ve anneme karşı nazik olmayı. Ve beni zorba


ve sorunlu olan kılmadı.

34. Ve doğduğum gün ve öleceğim gün ve diri


olarak kaldırılacağım gün selam benim üzerimedir”.
35. İşte o, hakkında tartıştıkları Meryem oğlu İsa’nın
gerçek ifadesidir.

36. Herhangi bir çocuktan edinmek Allah için


olamaz! O subhandır. O, herhangi bir işe karar
verdiğinde ki kesin olan, onun için: “Ol!” der de o
var olur.

37. “Ve kesinlikle Allah benim Rabb’im ve sizin


Rabb’inizdir ki O’na kulluk edin. Budur doğru yol”.

38. Ki hizipler kendi aralarında ayrılığa düştüler de


büyük günün şahitliğinden vay o kâfirlere!

39. Bize geldikleri gün neler işitecekler ve neler


görecekler! Lakin zalimler bugün apaçık bir sapıklık
içindelerdir.

40. Ve onları o hasret günüyle uyar. O zaman iş


hükme bağlanıp yerine getirilecek. Ve onlar bir
gaflet içindelerdir ve onlar inanmıyorlar.

41. Kesinlikle biz, biz yeryüzüne ve üzerinde


bulunan kişilere varisiz. Ve onların geri
döndürülmeleri bize doğrudur.
42. Ve o kitapta İbrahim’i zikret. Kesinlikle o, doğru
sözlü, nebi oldu.

43. O zaman o babasına dedi ki: “Babacığım!


İşitmeyen ve görmeyen ve senin bir şeyden
ihtiyacını gidermeyene niçin kulluk yapıyorsun?”.

44. “Ey babacığım! Kesinlikle bana, sana asla


gelmeyen bilimden gelmiştir ki bana tabi ol. Seni
tam dümdüz yola eriştireyim.

45. Ey babacığım! O şeytana kulluk yapma.


Kesinlikle o şeytan Rahman’a asi oldu.

46. Ey babacığım kesinlikle ben, sana Rahman’dan


bir azabın dokunmasından korkuyorum ki o şeytan
için velisi olursun”.

47. Dedi ki: Sen, benim tanrılarımdan nefret mi


ediyorsun? Ey İbrahim! Mutlaka asla
vazgeçmezsen; mutlaka seni kovalarım ve fırsat
varken beni terk et.

48. Dedi ki: Selâm senin üzerinedir. Senin için


Rabb’imden hoşgörü isteyeceğim. Kesinlikle O,
bana çok hassas oldu.
49. Ve sizden ve Allah’tan başka kulluk
yaptıklarından ayrılıyorum ve Rabb’ime dua
ediyorum. Umulur ki, Rabb’ime dua etmekle
sorunlu olan olmayacağım”.

50. Ki onlardan ve Allah’tan başka kulluk


yaptıklarından ayrılınca ona İshak’ı ve Yakup’u hibe
ettik ve her birini nebi kıldık.

51. Ve onlar için rahmetimizden hibe ettik ve onlar


için yüksek doğru söz lisanı kıldık.

52. Ve o kitap içinde Musa’yı an. Kesinlikle o ihlasa


erdirilmiş oldu ve nebi resul oldu.

53. Ve ona Tur’un güney yanından seslendik. Ve


onu özel konuşma için yaklaştırdık.

54. Ve rahmetimizden, kardeşi Harun’u onun için


bir nebi olarak hibe ettik.

55. Ve o kitapta İsmail’i an. Kesinlikle o, vaadine


sadık oldu ve nebi resul oldu.

56. Ve o, ehline namazı ve zekâtı emreder oldu.


Ve o, Rabb’inin indinde razı olunan oldu.
57. Ve o kitapta İdris’i an. Kesinlikle o, doğru
söyleyen, nebi oldu.

58. Ve biz onu yüce bir rütbeye yükselttik.

59. İşte onlar ki Âdem’in soyundan nebilerden


Allah’ın üzerlerine nimetlendirdiği ve Nuh ile
beraber taşıdıklarımızdan ve İbrahim ve İsrail’in
soyumdan ve hidayete ettiğimiz ve seçtiğimiz
kimselerdendir. Rahman’ın ayetleri onlara aktarıldığı
zaman secdeyle ve ağlayarak kapanırlardı.

60. Ki onların ardından halefler yerlerine geçti.


Namazı zayi ettiler ve şehvetlerine uydular
ki azgınlık sergileyecekler.

61. Tövbe eden ve iman eden ve salih amellerde


bulunanlar hariçtir ki işte onlar, o cennete dâhil
edilirler ve herhangi bir şeyle zulme uğratılmazlar.

62. Rahman’ın kullarına bilemeyecek oldukları


halde vadettiği Adn Cennetlerine. Kesin olan: O’nun
vaadi yerine gelir olandır.
63. Onlar orada selamdan başka öylesine bir söz
işitmezler. Ve onlar için rızıkları sabah
akşam oradadır.

64. İşte o, kullarımızdan takva (önemseyip gereğini


yapan) sahibi olanları varis kılacağımız cennettir.

65. Ve biz Rabb’inin emri dışında inmeyiz.


Önümüzdeki ve arkamızdaki ve o ikisi arasındaki
her şey, O’nundur. Ve Rabb’in ihmal edip
unutur olmadı.

66. Göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların


Rabb’i ki ona ibadet et ve ona ibadetin için sabırlı
ol. Hiç O’na adaş bilir misin? (Bütün dinlerde,
pagan dinlerde bile her şeyin yaratıcısı olan tanrı bir
tanedir).

67. Ve insan der ki: “Ben ölmüşken mi, mutlaka


canlı olarak çıkarılacağım?”.

68. İnsan önceden hiç bir şey değilken, kesinlikle


bizim onu biçimlendirdiğimizi aklına getirmiyor mu?

69. Ki ve senin Rabb’ine. Mutlaka biz onları ve


şeytanları toplayacağız. Sonra onları cehennemin
çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır
bulunduracağız.

70. Sonra, her tanınmış meşhur olandan Rahman’a


karşı küstahlıkta daha şiddetli olanını söküp
çıkaracağız.

71. Sonra biz ona yaslanmaya o en uygun olanı


mutlaka daha iyi biliriz.

72. Ve sizden ise sadece ona varış Rabb’inin kesin


olarak üzerine aldığı bir karar oldu.

73. Sonra önemseyip gereğini yapanları


uzaklaştırarak kurtarırız. Ve zalimleri orada dizleri
üstüne çökmüş bir halde bırakırız.

74. Ve açıklayıcı ayetlerimiz onlar üzerine aktarıldığı


zaman kâfirler iman edenlere dediler ki: “İki farklı
gruptan hangisi makam bakımından daha
avantajlıdır ve topluluk bakımından daha iyidir?”.

75. Ve onlardan önce nice nesilleri yok ettik! Onlar


varlıkça ve gösterişçe bunlardan daha iyilerdi.

76. De ki: “Kim sapıklık içinde olansa ki Rahman


ona uzattıkça mutlaka uzatsa da sonunda vaat
edildikleri ya azabı ve ya o saati gördüklerinde ki
onlar kim daha kötü durumda ve askeri gücü daha
zayıf bileceklerdir”.

77. Ve Allah hidayeti bulanlara hidayeti arttırır. Ve


geri kalıcı olan salih çalışmalar Rabb’inin indinde
ödül bakımından daha avantajlıdır ve yatırım
bakımından daha avantajlıdır.

78. Ayetlerimizi inkâr eden ve “Bana mutlaka mal


ve çocuk verilecektir” diyeni gördün mü?

79. O bilinmeyene mi yükseldi, yoksa Rahman’ın


indinden bir söz mü edindi?

80. Asla öyle değil. Dediklerini yazacağız ve onun


azabını uzattıkça uzatacağız.

81. Ve dediklerine biz varisiz ve o bize fert olarak


gelir.

82. Ve onlara etkinlik gücü olması için Allah’tan


başka ilâh edindiler.

83. Asla öyle değil, onların ibadetlerini inkâr


edecekler ve onlar aleyhine zıt olacaklardır.
84. Görmedin mi? Kesinlikle biz şeytanları o
kâfirlerin üzerine gönderdik. Onları kışkırttıkça
kışkırtıyorlar.

85. Ki onlar üzerine acele etme. Kesin olarak biz


onlar için saydıkça saymaktayız.

86. O gün takva sahiplerini heyet olarak Rahman’ın


huzuruna toplarız.

87. Ve ağır suçluları cehenneme varmaları için sevk


ederiz.

88. Rahman’ın indinden söz edinenden başkası


şefaatte malik değildir.

89. Ve dediler ki: “Rahman çocuk edindi”.

90. Mutlaka siz facia bir duruma gelmişsiniz.

91. Neredeyse ondan dolayı gökler yarılacak ve


yer parça parça ayrılacak ve dağlar çöküp düşecek.

92. Rahman’a çocuk konu ettiler diye.

93. Ve Rahman için çocuk edinmek yaraşmaz.

94. Göklerde ve yerlerdekilerin hepsi ise Rahman’a


kuldan başkası durumunda olamaz.
95. Mutlaka onları listelemiş ve adet olarak
saymıştır.

96. Ve onların hepsi kıyamet günü O’na ferdi


olarak bulunur.

97. Kesinlikle, iman edenler ve salih amellerde


bulunanlar, Rahman onlar için sevgi kılacaktır.

98. Ki kesin olarak, muttakileri müjdelemen için ve


geçimsiz bir toplumu uyarman için onu senin dilinle
kolaylaştırdık.

99. Ve biz onlardan önceki kuşaklardan nicesini


yok ettik. Onlardan hiç birini hissediyor veya onlar
için bir fısıltı duyuyor musun?

19. Taha Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ta, Ha.

3. Kuran’ı senin üzerine dertlenmen için indirmedik.

4. Sadece çekinene hatırlatman için.


5. Yeri ve en yüksek gökleri biçimlendirenden indirme.

6. Rahman’dır o en temel yapı ve yönetimi kontrolüne


alan.

7. Göklerdekiler ve yerdekiler ve bu ikisinin


arasındakiler ve yerkabuğunun
altındakiler O’nundur.

8. Ve sözünle açığa vursan da kesinlikle O, sırrı ve


daha gizliyi bilir.

9. Allah, O’ndan başka ilâh yoktur. En güzel isimler


O’nundur.

10. Ve sana Musa’nın olayı geldi mi?

11. Bir ateş gördüğünde ki ehline dedi ki: “Bekleyin,


kesinlikle ben bir ateş algıladım. Olabilir ki size
ondan bir kor getiririm ya da ateşin yanında bir yol
gösterici bulurum”.

12. Ki ateşin yanına gelince, seslenildi: “Ya Musa!

13. Kesinlikle ben, ben senin Rabb’inim. Ki iki


ayakkabını soyun, kesinlikle sen kat kat
kutsallaştırılmış vadidesin.
14. Ve ben seni avantajlı kıldım ki
vahyolunana kulak ver.

15. Kesinlikle ben, ben Allah’ım, benden başka ilah


yoktur ki bana ibadet et ve beni zikretmek
için namazı işler kıl.

16. Kesinlikle o saat gerçek olucudur. Her benliğe


koşuşturmasının karşılığının verilmesi için onu
hemen hemen kapalı tutuyorum.

17. Ki hevasına uyup ona inanmayan seni ondan


alıkoymasın. Ki reddedilirsin.

18. Ve o sağ elindeki nedir? Ey Musa!”.

19. Dedi ki: “O benim değneğimdir. Onun üzerine


dayanırım ve onunla koyunlarım üzerine çırparım
ve benim için başka kullanımlar ondadır”.

20. Dedi ki: “Bırakıp sergile onu ey Musa!”.

21. Ki bırakıp sergileyince de hareket eden canlı


yılan oldu.

22. Dedi ki: “Onu tut ve korkma. Biz onu önceki


işlevine iade edeceğiz.
23. Ve elini kanadına doğru sok. Diğer bir ayet
olarak kusursuz bembeyaz çıkar.

24. En büyük ayetlerimizden sana göstermemiz


için.

25. Firavuna git. Kesinlikle o azdı.

26. Dedi ki: “Rabb’im! Benim için kafamı genişlet.

27. Ve benim için görevimi çok kolaylaştır.

28. Ve dilimden düğümü çöz.

29. Sözümü kavrasınlar.

30. Ve ehlimden bana bir vezir kıl.

31. Kardeşim Harun’u.

32. Onunla direncimi şiddetlendir.

33. Ve onu görevimde ortak kıl.

34. Senin yegâne egemenliğini daha çok


vurgulayalım diye.

35. Ve seni daha çok analım.

36. Kesinlikle sen bizimle gören oldun”.

37. Dedi ki: “Ey Musa! İstediğin sana verilmiştir.


38. Ve mutlaka önceki defa sana büyük iyilikte
bulunmuştuk.

39. Annene vahyolunanı vahiy ettiğimizde.

40. “Onu (Musa’yı) sandık içine koy da akıntının


içine koy ki akıntı onu sahilde sergilesin. Onu bana
düşman ve ona düşman olan biri alır” diye.
Ve gözümüzün üzerinde sanayi edilmen için senin
üzerine benden bir ilgi çekicilik sergiledim.

41. O zaman kız kardeşin yürürken demekteydi ki :


“Ona kefil olacak birini size işaret edeyim mi?”. Ki
gözü yatışsın ve hüzünlenmesin diye seni annene
geri gönderdik. Ve sen bir nefs katlettin de biz seni
kederden kurtardık ve seni zorlu bir denemeyle
testten geçirdik ki Medyen halkı arasında yıllarca
kaldın. Sonra bir kader üzerine geldin, ey Musa!

42. Ve seni kendim için iyice yetiştirdim.

43. Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin. Ve benim


zikrimde ara vermeyin.

44. İkiniz Firavun’a gidin. Kesinlikle o azdı.


45. Ki ona yumuşak deyişle deyin. Olabilir ki o
düşünüp hatırlar veya çekinir.

46. İkisi dedi ki: “Rabb’imiz! Kesinlikle biz onun bize


karşı aşırıya kaçmasından veya azgın
davranmasından korkuyoruz”.

47. Dedi ki: “Korkmayın! Kesinlikle ben ikinizle


beraberim, işitir ve görürüm”.

48. Ki ona varın da deyin ki: ’Kesinlikle biz


Rabb’inin resulleriyiz ki İsrailoğullarını bizimle
birlikte gönder ve onlara azap etme. Sana
Rabb’inden ayetle gelmişiz ve selam o hidayete tabi
olan üzerinedir.

49. Kesinlikle bize, bize o vahyolunmuştur ki: O


azap inkâr eden ve tersine gidenlerin üzerinedir”.

50. Dedi ki: “İkinizin Rabb’i kim ki ey Musa?”.

51. Dedi ki: “Bizim Rabb’imiz O ki her şeyin


biçimlendirilmesini bağışlayan, sonra rehberlik
edendir”.

52. Dedi ki: “Ki önceki nesillerin eylemi nedir?”.


53. Dedi ki: “Onun bilimi Rabb’imin indinde kitap
içindedir. Rabb’im şaşırmaz ve unutmaz”.

54. O ki yeryüzünü sizin için beşik kıldı ve oradan


sizin için yollar sentezledi ve gökten bir sıvı indirdi
ki onunla çeşitli bitkilerden eşler çıkardık.

55. Beslenin ve nimet hayvanlarınızı güdün.


Kesinlikle ibret alacak akıl sahipleri için mutlak
ayetler işte ondadır.

56. Sizi ondan biçimlendirdik ve sizi ona iade


edeceğiz ve sizi ondan diğer bir kere daha
çıkaracağız.

57. Ve mutlaka ona ayetlerimizi göstermiştik, onun


hepsinde de yalanladı ve kaçındı.

58. Dedi ki: “Sen bizi sihrinle arazimizden


çıkarmaya mı geldin, ey Musa?

59. Ki biz de mutlaka senin sihrin benzeri bir sihirle


sana geleceğiz ki bizim aramızda ve senin aranda
bir vakit ve senin ve bizim caymayacağımız orta bir
buluşma yeri kıl.
60. Dedi ki: “Buluşma zamanımız sizin süslenme
gününüzdür (21 Nisan Wadjet bayramı). Ve de
insanlar öyleden önce günün en parlak döneminde
toplanırlar”.

61. Ki Firavun terslendi de planlarını topladı. Sonra


(toplantı yerine) geldi.

62. (Musa) onlara dedi ki: “Size yazıklar olsun!


Allah’a karşı yalan kurgulamayın. Ki sizi bir azap ile
imha eder. Ve iftira eden boşa uğraşmıştır”.

63. Ki görevlerini aralarında tartıştılar ve


aralarındaki konuşmalarını gizli tuttular.

64. Dediler ki: “Bu ikisi ise mutlaka iki sihirbazdır.


Sizi ikisinin sihirleriyle arazinizden çıkarmak ve ikisi
sizi ideal tarikatınızla gidermeyi istemektelerdir”.

65. “Ki planlarınızı toplayın, sonra saf halinde


bulunun. Ve bugün üstünlük sağlayan başarıya
ulaşmıştır”.

66. Dediler ki: “Ey Musa! Ya sen sergile veya önce


sergileyenler bizler olalım”.
67. Dedi ki: “Aksine, sizler sergileyin”. Ki o zaman
sihirlerinden dolayı onların ipleri ve asaları kesinlikle
onlara doğru ilerliyormuş gibi hayal ettirdi.

68. Ki Musa içinde bir endişe hisseti.

69. Dedik ki: “Endişelenme, kesinlikle sen, sen en


üstünsün.

70. Ve sağ elindekini sergile. Onların sanayi


ettiklerini kapsın. Kesin olan: Onlar sihirbaz
düzeneği sanayi ettiler. Ve sihirbaz nerede bulunsa
başarıya ulaşamaz.

71. Ki sihirbazlar secde sergilediler. Dediler ki: “Biz


Musa ve Harun’un Rabb’ine iman ettik”.

72. Dedi ki: “Ben size izin vermeden önce ona


inandınız? Kesinlikle o size sihir öğreten mutlak
büyüğünüzdür ki mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı
çaprazlama keseceğim ve mutlaka sizi hurma
kütüklerine asacağım. Ve mutlaka hangimiz azap
olarak daha şiddetli ve daha kalıcı bileceksiniz”.

73. Dediler ki: “Bize o açıklamalardan gelen


üzerine seni ve O bizi yaratana asla yeğlemeyeceğiz
ki ne karar verirsen ver! Kesin olan: Sen bu dünya
hayatında karar verip gerçekleştirirsin.

74. Hatalarımızı ve sihirden bizi ona karşı


zorladığını hoş görmesi için kesinlikle biz
Rabb’imize inanıp güvendik. Ve Allah daha
hayırlıdır ve kalıcıdır.

75. Kesin olan, kim Rabb’ine ağır suçlu olarak


gelirse ki kesinlikle onun içindir cehennem. Onun
içinde ölemez ve yaşayamaz.

76. Ve kim salih işler işlemiş mümin olarak ona


gelirse ki işte onlar, onlar içindir yüksek dereceler.

77. İçlerinde devamlı kalacakları, altından ırmaklar


akan Adn Cennetleri. Ve işte o arınmış olan kişinin
karşılığıdır”.

78. Ve mutlaka Musa’ya “Kullarımla gizlice yola çık


da onlara denizde ittirerek kuru bir yol aç.
Yetişilmekten endişe etme ve çekinme” diye vahiy
etmiştik.

79. Ki Firavun ordularıyla onlara tabi oldu da


akıntıdan onları kaplayan kapladı.
80. Ve Firavun toplumunu şaşırtıp saptırdı
ve rehberlik edemedi.

81. Ey İsrailoğulları, sizi düşmanlarınızdan


kurtarmıştık. Ve Tur’un güney yanında sizinle
vaatleşmiştik. Ve üzerinize çöl mantarı ve bıldırcın
indirmiştik.

82. Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin ve


onda aşırı gitmeyin ki gazabım üzerinize serbest
olur. Ve gazabım kimin üzerine serbest olursa ki o
batmıştır.

83. Ve kesinlikle ben, tövbe eden ve iman eden ve


salih amel işleyen, sonra doğru yolu bulan için
mutlak hoşgörülüyüm.

84. Ve seni toplumundan acele ettiren nedir, ey


Musa?

85. Dedi ki: “Onlar bu izim üzerindedir. Razı olman


için Rabb’im sana acele ettim”.

86. Dedi ki: “Ki kesinlikle biz, senden sonra


toplumunu zorlukla test etmiştik ve Samiri onları
saptırdı”.
87. Ki Musa öfkeli ve üzgün olarak toplumuna
döndü. Dedi ki: “Ey toplumum! Rabb’iniz size güzel
bir vaat ile asla vaat vermedi mi? O ahit sizin
üzerinize uzadı mı? Veya Rabb’inizden sizin
üzerinize bir gazap serbest olmasını arzu ettiniz de
bana olan vaatten caydınız?”.

88. Dediler ki: “Biz sana verdiğimiz sözden elimizde


olan nedenle caymadık. Ve lakin bize o toplumun
süsünden bir takım yükler taşıtıldı da onu koyduk ki
Sâmirî işte onun gibi sergiledi”.

89. Ki ona böğüren buzağı cesedi çıkardı da dediler


ki: “İşte bu sizin ilahınız ve Musa’nın ilahı ki o
unuttu”.

90. Ki onun onlara bir sözle geri dönmediğini ve


onlara bir zarar ve fayda sağlamaya malik
olmadığını görmüyorlar mı?

91. Ve mutlaka öncesinde Harun onlara demişti ki:


“Ey toplumum! Kesin olan: Siz bununla
sınanıyorsunuz. Ve kesinlikle sizin Rabb’iniz
Rahman’dır ki bana tabi olun ve emrime itaat edin”.
92. Dediler ki: “Musa bize geri dönene kadar asla
ona bağlananlar olmayı bırakmayacağız”.

93. Dedi ki: “Ey Harun! Onların dalâlete düştüklerini


gördüğünde seni ne menetti?”.

94. “Ki bana tabi olmadın mı da emrime isyan mı


ettin?”.

95. Dedi ki: “Ey anamın oğlu! Saçımdan tutma ve


başımdan tutma. Kesinlikle ben ‘İsrailoğulları arasına
ayrılık soktun ve sözümü gözetmedin’
demenden çekindim”.

96. Dedi ki: “Ki senin amacın nedir ey Samiri?”.

97. Dedi ki: “Onların asla görüp algılamadıklarını


görüp algıladım ki o resulün izinden bir avuç
avuçladım da onu fırlattım. Ve işte onun gibi nefsim
beni ayarttı”.

98. Dedi ki: “Ki git. Ki kesinlikle senin içindir


hayatında: “Benimle ilişki kurmayın” demek!”. Ve
kesinlikle senin içindir asla vazgeçemeyeceğin bir
vaat zamanı. Ve bağlanıp durduğun tanrına bak!
Mutlaka biz onu yakacağız. Sonra onu toz halinde
akıntıya savuracağız!

99. Kesin olan: Sizin tanrınız, O’ndan başka tanrı


olmayan her şeyi bilimsel olarak kapsayan Allah’tır.

100. İşte onun gibi sana geçmiş olanın bilgilerinden


anlatıyoruz ve tarafımızdan sana zikir vermişiz.

101. Kim ondan yüz çevirip ilgilenmezse ki kesinlikle


o kıyamet günü yük yüklenip taşır.

102. Onun içinde kalıcılardır. Ve kıyamet günü


yüklendikleri onlar için ne de kötüdür.

103. O gün sura üflenir ve o zaman biz ağır suçluları


gömgök (kaskatı ve kör) olarak toplarız.

104. Aralarında fısıldaşırlar: “Kaldığınızsa sadece on”.

105. Tarikat olarak en iyi benzetme


olanı “Kaldığınızsa sadece bir gün” dediğinde,
aralarında konuştuklarını biz daha iyi biliriz.

106. Ve sana dağlardan sorarlar ki sen de ki:


Rabb’im onları toz halinde savurur.

107. Ki onu dümdüz bomboş bir yer olarak bırakır.


108. Orada çukur ve pürüz göremezsin.

109. O gün, hiç bir tarafa sapmadan o davetçiye


uyarlar. Ve sesler Rahman için çekince içindedir ki
sen fısıltıdan başkasını işitmezsin.

110. O gün Rahman’ın izin verdiği ve sözünden


hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati fayda
vermez.

111. O onların öncelerindekini ve onların


sonrasındakileri bilir. Ve onlar onu bilimsel
olarak kuşatamazlar.

112. Ve yüzler O, işleri yürüten diri olan için


anlamlandı. Ve zulüm taşıyan ise boşa uğraşmıştır.

113. Ve kim mümin olarak salih ameller işliyorsa ki


o, zulümden ve mağdur olmaktan korkmaz.

114. Ve işte onun gibi, onu Arapça bir ferman-davet


olarak indirdik ve onun içinde tehditleri türlü
şekillerde açıkladık. Olabilir ki önemseyip gereğini
yaparlar veya onlar için bir hatırlama açığa çıkarır.

115. Ki gerçek hükümdar Allah çok yücedir. Ve


onun sana vahyi gerçekleşmeden önce Kuran’la
ilgili acele etme ve de ki “Rabb’im! Beni bilimsel
olarak artır”.

116. Ve mutlaka önceden Âdem’le ahitleştik de o


ihmal etti ve onda asla azim bulmadık.

117. Ve meleklere “Âdem için secde edin”


dediğimizde kaçınan İblis hariç secde ettiler.

118. Ki dedik ki: Ey Âdem! Kesinlikle bu senin ve eşin


için düşmanıdır ki ikinizi o cennetten çıkarmasın. Ki
başını derde sokarsın.

119. Kesinlikle orada acıkmaman ve yoksun


kalmaman senin içindir.

120. Ve kesinlikle sen orada susamazsın ve açıkta


kalmazsın.

121. Ki şeytan ona doğru vesvese verdi. Dedi ki: “Ey


Âdem sana temelli kalıcılık kaynağını ve
yıpranmayan mülkü göstereyim mi?”.

122. Ki ikisi ondan beslendi de ikisi için ikisinin


kötülükleri ortaya çıktı. Ve cennet yapraklarından
koyunlarına yığmaya başladılar. Ve Âdem Rabb’ine
asi oldu da yoldan çıktı.
123. Sonra Rabb’i onu seçti de tövbesini kabul
buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.

124. Dedi ki: “Bazınız bazınıza düşman olarak, ikiniz


topluca inin oradan. Ki size benden bir yol gösterici
geldiği durumda da kim benim hidayetime uyarsa
ki o şaşırıp sapmaz ve başı derde girmez.

125. Ve kim benim zikrimden yüz çevirirse ki


kesinlikle onun içindir ilahi yasadışı yaşam ve
kıyamet günü onu kör olarak haşrederiz.

126. O der ki: Rabb’im! Beni niçin kör olarak


haşrettin? Ve ben görüp algılaması olanlardan biri
olmuştum!

127. Dedi ki: İşte öyledir. Sana ayetlerimiz geldi de


sen onları önemsemedin. Ve bugün sen işte öyle
önemsenmezsin.

128. Ve israf edenlerin ve Rabb’inin ayetlerine asla


inanmayanların karşılığını işte onun gibi veririz. Ve
mutlaka ahiretin azabı daha şiddetli ve
daha kalıcıdır.
129. Ki onlardan önceki nesillerden nicelerini yıkıma
uğratmamız, onlara hiç rehberlik etmedi mi?
Onların meskenleri içinde yürümekteler. Kesinlikle
işte ondadır ibret alacak akıl sahipleri için ayetler.

130. Ve eğer Rabb’inden önceden geçmiş bir kelime


ve adlandırılmış bir son olmasaydı, o mutlaka
gerekli olurdu.

131. Ki onların söylediklerine karşı sabırlı ol ve


Güneş’in yükselmesinden önce ve alçalmasından
önce Rabb’ini övgü ile onun ilintisiz egemenliğini
vurgula. Ve gecenin geçiş zamanlarında ki vurgula
ve gündüzün arta kalan taraflarında. Olabilir ki razı
olursun.

132. Ve onları fitnelemek için dünya hayatının göz


alıcılığı olan, onlar için meta olarak verdiğimiz
onlardan olan eşlere gözünü dikme. Ve Rabb’inin
rızkı daha iyidir ve daha kalıcıdır.

133. Ve ehline namazı emret. Onun (namaz)


üzerine sabırlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz. Biz,
biziz sana rızık veren. Ve akıbet önemseyip gereğini
yapmadadır.

134. Ve dediler ki: “Rabb’inden bize bir ayetle


bulunmalı değil miydi?”. Ve onlara evvelki
sahifelerde olanın beyanı hiç gelmedi mi?

135. Ve eğer biz onları ondan önce bir azap ile yok
etseydik, mutlaka derler ki: “Rabb’imiz! Bize bir
resul göndermeli değil miydin? Ki alçak ve rezil
olmadan önce ayetlerine tabi olsaydık”.

136. De ki: Herkes bekleyendir ki siz de bekleyin. Ki


yakında düzgün yolun halkı kimmiş ve hidayette
olan kimmiş bileceksiniz!

20. Enbiya Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. İnsanlar için hesaplaşmaları yaklaştı ve onlar gaflet


içinde ilgisizler.

3. Rabb’lerinden zikirden onlara gelen anlatımı


sadece oyalanarak dinlerler.
4. Kalpleri mutlaka eğlencededir. Ve zalimler gizlice
fısıldaştılar: “Bu sizin gibi beşerden başkası mıdır? Ki
siz göz göre göre sihirlenir misiniz?”.

5. Dedi ki: “Benim Rabb’im gökteki ve yerdeki o


ifadeyi bilir. Ve O, işitendir, bilendir.

6. Aksine, dediler ki: “Rüya demetleridir. Aksine, onu


kurguladı. Aksine, o bir şairdir. Ki bize evvelkilere
gönderilmiş olan gibi bir ayetle gelsin”.

7. Onlardan önce, helak ettiğimiz yerleşim yeri halkları


inanmadılar. Ki onlar mı inanacaklar?

8. Ve senden önce vahiy ettiğimiz adamlardan


başkasını göndermedik. Ki siz bilemiyor olduysanız
o zikir ehline sorun.

9. Ve biz onları yemek yemez birer ceset kılmadık ve


onlar devamlı kalanlar olmadılar.

10. Sonra o vaatte onları doğru çıkardık da onları


ve uygun gördüklerimizi kurtardık ve o müsrifleri
helak ettik.

11. Mutlaka size içinde sizin için hatırlatmalar


bulunan kitabı indirmişiz ki akıl etmez misiniz?
12. Ve biz zulmeden nice yerleşim yerini kırıp
geçirdik. Ve onlardan sonra diğer bir toplum inşa
ettik.

13. Ki bizim baskınımızı hissedince o zaman


oradan kaçıyorlar.

14. Kaçmayın! Sorgulanabilesiniz diye geri dönün


içinde şımartıldığınıza ve meskenlerinize.

15. Dediler ki: “Vay bizlere! Kesinlikle biz zalimler


olduk”.

16. Ki biz onları iyice yanmış hasat kılana kadar işte


o haykırmaları kesilmedi.

17. Ve biz gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri


oyun olarak biçimlendirmedik.

18. Yapacak olsak, eğer bir eğlence edinmek


istersek mutlaka onu kendi tarafımızdan edinirdik.

19. Aksine, gerçeği gerçek dışının üzerine koyarız


da onu etkisiz hale getirir ki o zaman o hemen
sinendir. Ve nitelendirmeniz nedeniyle
eyvahlar sizin içindir.
20. Ve göklerdekiler ve yerdekiler O’nundur ve
O’nun indinde olanlar O’na kulluk etmekten
kibirlenmezler ve usanmazlar.

21. Gece ve gündüz ara vermeden O’nun her


şeyden ilintisiz yegâne egemenliğini vurgularlar.

22. Oysa onlar yerden ilahlar


edindiler. Onlar onları yayıp ilan ederler.

23. Eğer her ikisinde Allah’ın dışında ilahlar


olsaydı mutlaka ikisi de bozulurdu ki temel yapı ve
yönetimin Rabb’i olan Allah, onların
nitelendirdiklerinden ilintisiz yegâne egemendir.

24. O’na yaptıklarından sorulmaz ve


onlar sorulanlardır.

25. Yoksa O’ndan başka ilâhlar mı edinirler? De ki:


“Kesin verilerinizi getirin. İşte bu benimle beraber
olanların zikri ve benden öncekilerin zikri”. Aksine,
onların çoğu gerçeği bilmezler de onlar ilgisiz
kalanlardır.
26. Ve senden önce “Benden başka ilah yok ki
bana ibadet edin” diye onu ona vahyettiğimiz
haricinde hiçbir resul göndermedik.

27. Ve dediler ki: “Rahman çocuk edindi”. O her


şeyden ilintisiz yegâne egemendir. Aksine, onlar
ikram edilmiş kullardır.

28. Onlar söz olarak O’nun önüne geçemezler ve


onlar O’nun emriyle görev yaparlar.

29. O onların öncesini ve sonrasını bilir. Onlar razı


olunan kimseden başkasına şefaat etmezler. Ve
onlar onun çekincesinden dolayı kaygı duyanlardır.

30. Ve onlardan kim “Kesinlikle ben, O’dan


başka bir tanrıyım” derse, işte o, ona karşılık
verdiğimiz cehennemdir. Zulmedenlerin cezasını
işte onun gibi veririz.

31. Ve o inkâr edenler gökler ve yer bileşik olanken


ki onları ayırdığımızı ve her canlı şeyi sudan
kıldığımızı görmezler mi? Ki inanmıyorlar mı?
32. Ve yeryüzünde onlarla (canlılarla) birlikte
şiddetle hareket etsin diye kıtalar kıldık. Ve orada
yolunuzu bulabilmeniz için geçitler kıldık.

33. Ve göğü korunan tavan kıldık. Ve onlar


ayetlerimizden ilgisizlerdir.

34. Ve O, O’dur ki: Geceyi ve gündüzü ve Güneş’i


ve Ay’ı biçimlendiren. Her biri bir hacimdedir.
Bağımsızca hareket ederler.

35. Ve senden önce herhangi bir beşeri kalıcı


kılmadık ki sen ölürsen ki onlar kalıcılar mıdır?

36. Her nefis ölümü tadandır. Zorlayıcı bir test


olarak sizi dezavantaj ve avantajla deneriz. Ve bize
doğrudur döndürülürsünüz.

37. Ve o kâfirler seni gördüklerinde ise sadece


“Tanrılarınızı zikreden bu mudur?” diye seni eğlence
edinirler. Ve Rahman’ın zikrini inkâr edenler
onlardır.

38. İnsan aceleci biçimlendirildi. Size ayetlerimi


yakında göstereceğim ki benden acele istemeyin.
39. Ve derler ki: “Doğruyu söyler oldunuzsa o vaat
ne zamandır?”.

40. Eğer o kâfirler ateşi yüzlerinden ve sırtlarından


engelleyemeyecekleri ve onlar yardım edilmeyecek
süreyi bilseler!

41. Aksine, o onlara aniden gelir de onları şaşkına


çevirir ki onu geri çevirmeye güç yetiremezler ve
onlara tolerans tanınmaz.

42. Ve mutlaka senden önceki resullerle alay


edilmişti ki onlardan o küçük düşürenleri alaya
aldıkları kuşatıverdi.

43. De ki: “Geceleyin ve gündüzün sizi


Rahman’dan kim koruyabilir?” Aksine, onlar
Rabb’lerinin zikri ile ilgilenmeyenlerdir.

44. Yoksa onlar için bizden başka, mani olacak


ilâhları mı var? Onlar kendilerine yardım etmeye
güç yetiremezler ve onlar bizden birliktelik
edinemezler.

45. Aksine, biz onları ve atalarını o ömür onlara


uzun gelinceye kadar metalandırdık. Ki
görmüyorlar mı, biz yeryüzünü etrafından eksiltme
durumundayız? Ki galip gelen onlar mıdır?

46. De ki: “Kesin olarak ben sizi vahiy ile


uyarıyorum”. Ve sağırlar uyarıldıkları zaman
çağrıyı işitmezler.

47. Ve mutlaka Rabb’inin azabından onlara bir


esinti dokursa mutlaka derler ki: “Vah bize!
Kesinlikle biz zalimler olduk”.

48. Ve kıyamet günü için standart tartılanlar ortaya


çıkarırız ki hiçbir nefse hiçbir şey olarak
zulmedilmez. Ve hardal tanesi kütlesi olsa ortaya
koyarız. Ve hesap gören olarak biz yeterliyiz.

49. Ve mutlaka Musa ve Harun’a önemseyip


gereğini yapanlar için ışık ve hatırlatma olarak
Furkan’ı vermiştik.

50. Onlar ki görüp bilmedikleri halde


Rabb’lerinden çekinirler ve onlar o saatten
kaygılananlardır.

51. Ve işte bu indirdiğimiz potansiyel bir zikirdir ki


onu benimsemeyenler mi oldunuz?
52. Ve mutlaka biz daha önce İbrahim’e de
rüştünü vermiştik. Ve biz onu bilenler olduk.

53. O zaman babasına ve toplumuna dedi ki:


“Onlar için benimseyenler olduğunuz bu temsiller
nedir?”.

54. Dediler ki: “Babalarımızı onlar için kulluk yapar


bulduk”.

55. Dedi ki: “Mutlaka sizler ve babalarınız apaçık


bir sapıklık içinde olmuşsunuz”.

56. Dediler ki: “Sen bize gerçeği mi getirdin? Yoksa


oyun oynayanlardan mısın?”.

57. Dedi ki: “Aksine! Rabb’iniz göklerin ve yerin


Rabb’idir. O ki onları birbirinden ayırandır. Ve ben
işte onun üzerine şahitlik edenlerdenim”.

58. “Ve Tallahi, siz arkanıza dönüp tersine gittikten


sonra imgelerinize bir plan uygulayacağım!”.

59. Ki onlardan onlar için büyük saygın olanı


dışındakileri paramparça kıldı. Olabilir ki ona
başvururlar.
60. Dediler ki: “Tanrılarımıza bunu kim yaptı?
Kesinlikle o mutlaka zalimlerdendir”.

61. Dediler ki: “Onları zikreden bir geç delikanlı


işittik. Onun için İbrahim derler”.

62. Dediler ki: Ki onu insanların gözleri önünde


bulundurun. Olabilir ki onlar şahitlik ederler.

63. Dediler ki: Sen mi yaptın bunu ilâhlarımıza, ey


İbrahim?

64. Dedi ki: “Aksine, onu onların şu büyüğü yaptı.


Ki anlatabilirler ise onlara sorun”.

65. Ki benliklerine başvurdular da dediler ki:


“Kesinlikle siz, siz zalimlersiniz”.

66. Sonra, başları üzerine ters döndüler: “Bunların


anlatamayacaklarını sen mutlaka bilmişsindir”.

67. Dedi ki: “Ki Allah’tan başka size hiçbir fayda ve


zarar veremeyecek olan şeylere mi kulluk
ediyorsunuz?

68. Size ve Allah’tan başka kulluk ettiklerinize yuh


olsun ki akıllanmaz mısınız?”.
69. Dediler ki: “Yapar oldunuzsa, onu yakın ve
tanrılarınıza yardım edin”.

70. Dedik ki: “Ey ateş! İbrahim üzerine serin ve


zararsız ol”.

71. Ve ona plan kurmak istediler de onları en


büyük hüsrana uğrayanlar kıldık.

72. Ve onu ve Lut’u, içinde âlemler için


potansiyelleştirdiğimiz yere doğru uzaklaştırarak
kurtardık.

73. Ve ona İshak’ı ve ilaveten Yakup’u hibe ettik.


Hepsini düzeltip iyileştiren kimseler kıldık.

74. Ve onları emrimizle insanları doğru yola


götüren önderler kıldık. Ve onlara daha iyiyi
yapmayı ve namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahiy
ettik. Ve onlar bize kulluk edenler oldular.

75. Ve Lût’a. Ona hüküm ve bilim verdik. Ve onu,


habis amel işler olan yerleşim yerinden
uzaklaştırarak kurtardık. Kesinlikle onlar yoldan
çıkmış, kötü bir toplum oldular.
76. Ve onu rahmetimizin içine aldık. Kesinlikle o
düzeltip iyileştirenlerdendi.

77. Ve Nuh’a. Önceden bize yalvardığı zaman ki


ona cevap verdik de onu ve ehlini büyük felaketten
kurtardık.

78. Ve ayetlerimizi yalanlayan o topluma karşı ona


yardım ettik. Kesinlikle onlar kötülüğün toplumu
oldular ki onları topluca suda boğduk.

79. Ve Davud’a ve Süleyman’a. İçinde o toplumun


koyunlarının otladığında o ekin hakkında ikisi
hüküm verdikleri zaman ve biz ikisinin hükmü için
şahit olduk.

80. Ki Süleyman’ın onu anlamasını sağladık. Ve


hepsine hüküm ve bilim verdik. Ve Davud ile
beraber tesbih etsinler diye dağları ve kuşları
hizmetine verdik. Ve yapanlar biz olduk.

81. Ve ona sizi, sizin yaralanmanızdan koruması


için zırh yapma sanatını öğrettik. Ki siz
şükredenlerden oldunuz mu?
82. Ve Süleyman için emriyle içinde potansiyel
kıldığımız yere doğru akan şiddetli rüzgâr gücünü.
Ve her şeyi bilenler biz olduk.

83. Ve onun için araştırmacılık yapan ve ondan


başka işler gören şeytanlardan. Onlar
için gardiyanlar olduk.

84. Ve Eyüp’e. O zaman Rabb’ine nidâ etti:


“Özellikle bana yaralı hastalık dokundu ve sen özel
merhamet edenlerin en merhametlisisin”.

85. Ki ona cevap verdik ve hastalıktan olan


yaralanmayı ondan giderdik. Ve ona ehlini ve
indimizden bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra
olarak onlarla birlikte onların bir benzerini verdik.

86. Ve İsmail’e ve İdris’e ve Zülkifl’e. Hepsi


sabredenlerdendi.

87. Ve onları rahmetimizin içine aldık. Kesinlikle


onlar düzeltip iyileştirenlerdendi.

88. Ve Balina Sahibi’ne (Zünnun, Yunus) ; O zaman


öfkeli olarak gitti ki asla aleyhine takdir
etmeyeceğimizi sanmıştı da karanlıklar içinde nida
etti: “Senden başka ilah yoktur. Sen ilintisiz,
bağımsız, yegâne egemensin. Kesinlikle ben
zulmedenlerden oldum” diye.

89. Ki ona icabet ettik. Ve onu kederden kurtardık.


Ve biz iman edenleri işte onun gibi kurtarırız.

90. Ve Zekeriya’ya. O zaman rabbine nida etti:


“Rabb’im! Beni tek başıma bırakma. Ve sen
varislerin en hayırlısısın”.

91. Ki ona cevap verdik. Ve ona Yahya’yı hibe ettik


ve eşini onun için ıslah ettik. Kesinlikle onlar
hayırlara koşanlar oldular. Ve onlar bize rağbet
ederek ve derin saygıyla dua ederlerdi ve bizden
çekinenler oldular.

92. Ve o ırzını koruyana (Meryem’e) ki onun içine


ruhumuzdan üfledik. Ve onu ve oğlunu âlemler için
bir ayet kıldık.

93. Kesinlikle bu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir.


Ve ben Rabb’inizim ki bana ibadet edin.

94. Ve onlar aralarında işlerini parça parça yaptılar.


Hepsi bize dönenlerdir.
95. Ki kim inanmış olarak düzeltici işlerden işlediyse
ki koşuşturmaları göz ardı edilmez. Ve kesinlikle biz
onu yazanlarız.

96. Ve helak ettiğimiz yerleşim yeri kısıtlanmıştır.


Kesinlikle onlar geriye dönemezler.

97. Sonunda Yecüc ve Mecüc’e baht açıldığında ve


onlar her koloniden akın ederler.

98. Ve gerçek vaat yaklaştı ki o zaman inkâr


edenlerin bakışları donuktur: “Vah bize! Bundan
gaflet içinde olmuştuk. Aksine, zalim olduk”.

99. Kesinlikle siz ve Allah’tan başka taptıklarınız


cehennem yakıtlarsınız. Onun varanları oldunuz.

100. Eğer bunlar tanrı olsalardı onun varanı


olmazlardı ve hepsi orada devamlı kalacaktır.

101. Orada şiddetle inleme onlar içindir ve onlar


orada işitmezler.

102. Kesinlikle bizden onlara iyilik öne geçenler, işte


onlar oradan uzak tutulanlardır.
103. Onun en küçük sesini duymazlar. Ve onlar,
onları heyecanlandıranlar içinde devamlı olarak
kalırlar.

104. En büyük dehşet onları üzmez. Onları melekler:


“Size vaat edilmiş o gününüz işte budur” diye
karşılarlar.

105. Göğün dürülüp katlandığı gün, kayıtların


kitaplar için dürülüp katlanması gibi ilk önceki
biçimlendirmeye başladığımız gibi dürüp katlarız.
Üzerimizde bir vaat olması nedeniyle onu iade
ederiz. Kesinlikle biz yapar olanlarız.

106. Ve mutlaka o zikirden sonra Zebur’da


yeryüzüne düzeltip iyileştirici kullarımın varis
olduğunu yazmıştık.

107. Kesinlikle bunun içindedir kulluk eden toplum


için mutlak tebliğ.

108. Ve biz seni sadece âlemlere rahmet olmandan


başka göndermedik.
109. De ki: Kesin olarak bana vahiy ediliyor: Kesin
olarak ilahınız tek bir ilahtır ki gönülden teslim
olanlar (müslüman) oldunuz mu?

110. Ki zıddına davranırlarsa de ki: “Size düpedüz


duyurdum ve tehdit olunduğunuz yakın mı veya
uzak mı kavrasam?”.

111. “Kesinlikle O, açığa vurulan sözü bilir ve


gizlediklerinizi bilir”.

112. “Ve kavrasam! Belki o sizin için bir deneme ve


belli bir süre yararlanma olabilir”.

113. Dedi ki: Rabb’im! Gerçek ile hükmet! Ve sizin


nitelendirmelerinize karşı yakararak yardımına
sığınılacak Rahman’dır Rabb’imiz.

21. Hac Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ey insanlar! Rabb’inizi önemseyip gereğini yapın.


Kesinlikle kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir.
3. O gün her emzikli kadını emzirdiğini ihmal eder ve
her hamile kadını taşıdığını düşürür görürsün. Ve
insanları sarhoş görürsün ve onlar sarhoş
değillerdir. Ve lakin Allah’ın azabı çok şiddetlidir.

4. Ve insanlardan kimi Allah hakkında bilim dışı


mücadele eder ve her inatçı şeytanın ardına tabi
olur.

5. Onun aleyhine yazıldı: Kesinlikle o, onu veli edinen


kimseyi ki kesinlikle o saptırır ve o yakıcı
azaba kılavuzluk eder.

6. Ey insanlar! Öldükten sonra tekrar dirilmekten


çelişki içindeyseniz ki: Kesinlikle biz size gösterip
açıklamak için sizi topraktan, sonra salgıdan, sonra
zigottan, sonra biçimlendirilen (embriyo) ve
biçimlendirme dışı olan (plasenta vs.) bir parça
etten (bastırılıp gömülen etten, blastokist)
biçimlendirdik. Ve uygun gördüğümüzü belli bir
süreye kadar rahimlerde kararlı kılarız. Sonra sizi
bebek olarak çıkartırız ki sonra en güçlü çağınıza
ulaşmanız için. Ve kiminiz öldürülür ve kiminiz de
ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki bilirken bir
şey bilmez gibi olması için. Ve yeryüzünü kupkuru
görürsün ki biz ona o suyu indirince harekete geçer
ve kabarır her güzel bitki çiftlerinden bitirir.

7. İşte o, gerçek olan Allah nedeniyledir. Ve kesinlikle


O, o ölüye hayat verir ve O her şeyi ayarlayıp
düzenleyebilendir.

8. Ve kesinlikle o saat var olucudur ve onda çelişki


yoktur. Ve kesinlikle Allah, O kabirlerde olanları
diriltir.

9. Ve insanlardan kimi bilimdışı ve doğruya götüren


bir rehber olmadan ve aydınlatıcı bir kitap olmadan
Allah hakkında mücadele yapar.

10. Allah yolundan saptırmak için kendi


duygusallığınca (sempati, empati ile karşı mücadele
yapan kişiler) kendini yüceltir. Dünyada rezillik
onundur. Ve ona kıyamet günü yakıcı azabı
tattırırız.

11. “İşte o, senin iki elinin önceden yaptıkları


nedeniyledir. Ve kesinlikle Allah asla kullarına
zulmedici değildir”.
12. Ve insanlardan kimi Allah’a kaypaklık
üzere kulluk eder. Ve ona bir avantaj isabet ederse
tatmin olur ve ona sıkıntı verici bir olay isabet
ederse yüz üstü döner. O dünyada ve ahirette
kaybetti. İşte o, o apaçık hüsrandır.

13. Allah’tan başka, ona zarar veremeyene ve


fayda veremeyene dua eder. İşte o, o dönüşümsüz
sapıklıktır.

14. Ona zararı ona faydasından daha yakın olana


dua eder. Ne kötü mevla ve ne kötü cemiyet!

15. Kesinlikle Allah, O inananları ve yararlı işler


işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere dâhil
eder. Kesinlikle Allah, O istediğini yapar.

16. Kim Allah’ın ona dünyada ve ahirette asla


yardım etmeyeceğini sanan kimse (deist) olduysa ki
bir araç ile göğe uzanıp ulaşsın sonra mutlaka
durdursun da gözlemlesin ki (Hubble teleskobu?)
onun düzeneği öfkelendiğini giderir mi?

17. Ve işte onun gibi biz onu apaçık ayetler olarak


indirdik. Ve kesinlikle Allah istediğine rehberlik eder.
18. Kesinlikle o inananlar ve o Yahudiler ve o
Sabiler ve o Hıristiyanlar ve o Mecusiler ve o ortak
koşanlar, kesinlikle Allah kıyamet günü onlar
arasında ayırım yapacaktır. Kesinlikle Allah her şeye
şahittir.

19. Hiç görmez misin? Kesinlikle göklerdeki


kimseler ve yerdeki kimseler ve Güneş ve Ay ve gök
cisimleri ve dağlar ve çok yıllık bitkiler ve yabani
hayvanlar ve insanlardan birçoğu O’na secde
ediyorlar. Ve çoğu üzerine azap hak oldu. Ve Allah
kimi alçaltırsa ki ona ikram edecek yoktur. Kesinlikle
Allah, O uygun gördüğünü yapar.

20. İşte bu ikisi Rabb’leri hakkında çekişen iki


gruptur. Ki kâfir olanlar, onlar için ateşten
üniformalar biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar
su dökülür.

21. Onunla karınlarının içindekiler ve derileri eritilir.

22. Ve onlar içindir demirden kamçılar.


23. Orada uğradıkları gamdan her çıkmak
istediklerinde ki oraya iade edilirler ve “Tadın yakıcı
azabı”.

24. Kesinlikle Allah, o iman eden ve salih ameller


işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere dâhil
eder. Orada altın bilezikler ve inciler takınırlar. Ve
oradaki elbiseleri özenilecek kusursuzluktadır.

25. Ve onlar sözün en temizine iletildiler ve


hayranlığa en layık doğru yola iletildiler.

26. Kesinlikle kâfirlere ve Allah’ın yolundan ve


yerlileri ve dışardan gelen insanlar için eşit kıldığımız
Mescidi Haram’a girmekten alıkoyanlara ve orada
zalimce bir sofuluk irade edene acıklı bir azap
tattırırız.

27. Ve o zaman “Bana hiçbir şeyi ortak koşma ve


tavaf edenler ve orada kıyama duranlar ve rükû
edip secdeye varanlar için evimi temiz tut” diye
İbrahim’i o evin mekânına yerleştirdik.
28. Ve insanlar içinde haccı duyur. Yaya ve zinde
binekler üzerinde uzak geçitlerden geçerek sana
gelsinler.

29. Onlar için olan yararlara şahit olmaları için. Ve


onları rızıklandırdığımız evcil nimet hayvanlar
üzerine bilinen günlerde Allah’ın adını ansınlar ki
onlardan beslenin ve zorda olan yoksulu doyurun.

30. Sonra mutlaka kıllarını, kirlerini giderip


temizlensinler ve mutlaka adaklarını yerine
getirsinler ve mutlaka Beyti Atik’i tavaf etsinler.

31. İşte o. Ve kim Allah’ın kısıtlamalarına saygı


gösterirse ki bu Rabb’inin indinde onun için daha
iyidir. Ve size aktarılanlar dışında kalan hayvanlar
size helal kılındı ki uydurma imgelerin sorun sebebi
olmalarından kaçının ve çarpıtılmış sözden kaçının.

32. O’na ortak koşanlar dışında Allah için


katıksız kimseler halinde. Ve Allah’a ortak koşa kişi
ki kesin olarak gökten düşüp de kuşların kaptığı
veya rüzgârın harap olmuş bir mekâna
havalandırdığı gibidir.
33. İşte o ve kim Allah’ın uyarı işaretlerine saygı
gösterirse ki kesinlikle o kalplerin takvasındandır.

34. Onlardan belirli bir süreye kadar faydalanma


sizin içindir. Sonra mahalleri Beyt-i Atik’tir.

35. Ve her ümmet için Allah’ın onlara rızık olarak


verdiği evcil nimet hayvanların üzerine O’nun adını
ansınlar diye uygulama zamanı ve yeri kıldık ki
ilâhınız bir tek ilâhtır ki O’na gönülden teslim olun.
Ve uysal davrananları müjdele!

36. Onlar ki Allah anıldığı zaman kalpleri


titreyenlerdir ve onlara isabet edene sabır
edenlerdir ve namazı uygulayanlardır. Ve onları
rızıklandırdığımızdan infak ederler.

37. Ve ağır sunaklık hayvanlar, onları Allah’ın size


olan işaretlerinden kıldık. Sizin içindir onlardaki
hayır ki sıra halindeyken üzerlerine Allah’ın adını
anın ki yanlarına düştüğünde de onlardan beslenin
ve kanaat edip istemeyene ve isteyene yedirin. İşte
o, onları sizin buyruğunuza verdik. Olabilir ki
şükredesiniz.
38. Asla onların etleri ve kanları Allah’a
ulaşmayacaktır. Ve lakin O’na sizden o takva
ulaşacaktır. İşte onu, size rehberlik etmesi üzerine
Allah’ın saygınlığını vurgulamanız için sizin
buyruğunuza verdi. Ve güzel davrananları müjdele.

39. Kesinlikle Allah inananlardan def eder.


Kesinlikle Allah hain ve kâfirlik edeni sevmez.

40. Onlara zulmedilmesi nedeniyle, onlara karşı


savaş açılanlar için izni verildi. Ve kesinlikle Allah
onlara yardım üzerine mutlaka kadirdir.

41. Onlar ki “Rabb’imiz Allah’tır” demelerinden


başka olmaksızın haksız yere yurtlarından
çıkarıldılar. Ve eğer Allah insanların bir kısmını bir
kısmı ile defetmeseydi, mutlaka depolar ve pazar
yerleri ve ibadet yerleri ve içinde Allah’ın adı çok
anılan mescitler elbette yok edilirdi. Ve kesinlikle
Allah ona yardım edene yardım eder. Kesinlikle
Allah mutlaka kuvvetlidir, yaptırım gücü olandır.

42. Onlar ki biz onları yeryüzünde güçlü bir


makama yerleştirsek namazı kılarlar ve zekât
verirler ve benimseneni emrederler ve
benimsenmeyeni yasak ederler. Ve işlerin sonucu
Allah’a aittir.

43. Ve seni yalanlıyorlarsa ki onlardan önce Nuh


toplumu, Ad ve Semud yalanlamıştı.

44. Ve İbrahim’in toplumu ve Lut’un toplumu.

45. Ve Medyen halkı. Ve Musa yalanlandı ki


kâfirlere fırsat verdim. Sonra onları yakaladım ki
beni tanımamak nasıl oldu?

46. Ki nice yerleşim yerlerini onlar zalimlerken yok


ettik. Ki temel yapıları çökmüş ve kuyuları bomboş
kalmış ve yüksek setleri delik deşiktir.

47. Yeryüzünde hiç dolaşmıyorlar mı ki akıl edecek


kalpleri veya işitecek kulakları olsun. O kesin ki: O
görüp algılama kör olmaz ve lakin kafalarda olan
kalpler (merkezler) körleşir.

48. Ve senden azabı çabucak getirmeni istiyorlar.


Ve Allah vaadinden asla caymaz. Ve kesinlikle
Rabb’inin indinde bir gün saydıklarınızdan bin yıl
gibidir.
49. Ve yerleşim yerinden nicesine zalim oldukları
halde fırsat verdim. Sonra onları yakaladım. Ve varış
yeriniz bana doğrudur.

50. De ki: “Ey insanlar! Kesin olarak, ben sizin için


apaçık bir uyarıcıyım”.

51. Ki iman eden ve salih amel işleyenler, onlar


içindir hoş görülme ve çok değerli rızık.

52. Ve ayetlerimizi etkisiz bırakmak için koşuşanlar,


işte onlar cehim halkıdır.

53. Ve senden önce gönderdiğimiz hiçbir resul ve


nebi yoktur ki beklenti içinde olduğu zaman, şeytan
onun beklentisine ilave sergileme karıştırmamış
olsun. Ki Allah, o şeytanın sergilediğini siler. Sonra
ayetlerini sabitleyip sağlamlaştırır. Ve Allah bilendir,
hâkimdir.

54. O şeytanın karıştırmasını kalplerinde hastalık


bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri zorlukta
sınaması için kılar. Ve kesinlikle zalimler mutlak
dönüşümsüz uzak bir ayrılık içindelerdir.
55. Ve bilim verilenlerin kesinlikle onun Rabb’inden
gelen o gerçek olduğunu bilmeleri için ki ona iman
etsinler de kalpleri O’na karşı uysallaşsın. Ve
kesinlikle Allah o iman edenleri mutlaka doğru yola
rehberlik eder.

56. Ve o inkâr edenler, onlar onlara ansızın


kıyamet saati gelinceye veya sonrası olmayan bir
günün azabı gelinceye kadar onunla ilgili çekişme
içinde olmaya ara vermezler.

57. O egemenlik o gün Allah’ındır. O onların


aralarında hükmeder ki inananlar ve yararlı iş
işleyenler nimet cennetleri içindelerdir.

58. Ve o inkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar


ki işte onlar, onlar içindir aşağılayıcı azap.

59. Ve o, Allah yolunda hicret edenleri, sonra


öldürülenleri veya ölenleri Allah mutlaka güzel bir
rızıkla rızıklandırır. Ve kesinlikle Allah, mutlaka
O’dur rızık verenlerin en hayırlısı.
60. Mutlaka onları razı olacakları bir girişle dâhil
edecektir. Ve kesinlikle Allah mutlak bilendir,
halimdir.

61. İşte o ve kim ona yapılan kadar ile misilleme


yapar da sonra onun aleyhine azgınlık yapılırsa,
mutlaka Allah ona yardım eder. Kesinlikle Allah
affedicidir ve hoşgörülüdür.

62. İşte o, kesinlikle geceyi gündüzün içine sokan


ve gündüzü gecenin içine sokan Allah nedeniyledir.
Ve kesinlikle Allah işitendir ve görendir.

63. İşte o, Allah’ın gerçek olması nedeniyledir. Ve


kesinlikle ondan başka o dua ettikleriniz gerçek
dışıdır. Ve kesinlikle Allah’tır, o yüce, o saygın.

64. Hiç görmedin mi? Kesinlikle Allah, O indirdi


gökten sıvı olarak ki yeryüzü yeşilliğe dönüştü.
Kesinlikle Allah lütufkârdır, haberdardır.

65. Göklerdekiler ve yerdekiler O’nundur. Ve


kesinlikle Allah, mutlaka O, bir şeye ihtiyacı
olmayandır, tapılmaya layık olandır.
66. Hiç görmedin mi? Kesinlikle Allah’tır yerde
olanları ve emriyle denizlerde akan gemileri
buyruğunuza veren. Ve izni olmadıkça, göğün yerin
üstüne düşmesine sahip çıkan O dur. Kesinlikle
Allah insanlara karşı mutlaka şefkatlidir, özel
merhametlidir.

67. Ve O’dur ki size hayat veren, sonra sizi


öldüren, sonra sizi dirilten. Kesinlikle insan mutlaka
nankördür.

68. Biz her ümmet için ibadet yeri ve zamanı kıldık.


Onlar onunla ibadet edenlerdir ki o görevde
seninle çekişmesinler. Ve Rabb’ine çağır. Kesinlikle
sen mutlaka hidayete götüren doğru bir yol
üzerindesin.

69. Ve seninle mücadele ederlerse de ki: “Allah, O


işlediklerinizi en iyi bilendir”.

70. Allah, O içinde ihtilafta olduğunuza kıyamet


günü aranızda hükmeder.
71. Kesinlikle Allah’ın gökte ve yerde olanı bildiğini
hiç bilmez misin? Kesinlikle işte o bir kitap içindedir.
Kesinlikle işte o, Allah’a kolaydır.

72. Ve onlar Allah’tan başka, Allah’ın haklarında hiç


bir ikna edici yetki gücü indirmediği ve o konuda
bilimleri olmayana kulluk ederler. Zalimlerin hiç bir
destekleyicisi yoktur.

73. Ve ayetlerimiz onlara apaçık olarak aktarıldığı


zaman, o kâfirlerin yüzlerindeki inkârı tanırsın.
Neredeyse ayetlerimizi onlara aktaranlara
saldıracaklar. De ki: “Ki size işte ondan daha kötü
olanını bildireyim mi? O, o ateştir. Allah onu kâfir
olanlara vaat etti. Ve o ne kötü bir varış yeridir”.

74. Ey insanlar! Bir benzetme verilmektedir ki ona


kulak verin: Kesinlikle sizin Allah’tan başka kulluk
ettikleriniz asla bir sinek biçimlendiremezler ve eğer
onun için toplansalar bile. Ve sinek onlardan bir şey
kapsa onu ondan geri alamazlar. O talep eden ve o
talep edilen yetersizdir.
75. Onlar Allah’ın kadrini hakkıyla takdir etmediler.
Kesinlikle Allah mutlaka kuvvetlidir, yaptırım gücü
olandır.

76. Allah, O, meleklerden ve insanlardan resuller


eleyip seçer. Kesinlikle Allah işitendir ve görendir.

77. O, onlardan öncekileri ve onlardan sonrakileri


bilir. Ve işlerin döndürülmesi Allah’a doğrudur.

78. Ey inananlar! Rükû edin ve secde edin ve


Rabb’inize kulluk edin ve hayır yapın. Olabilir ki
başarıya ulaşabilesiniz.

79. Çabalamayı hakkıyla yaparak Allah için


çabalayın. O’dur sizi seçen. Ve babanız İbrahim’in
milleti dininde sizin için bir zorluk kılmadı. Daha
önce ve bunda, Resul’ün size şahit olması ve sizin
de insanlara şahit olmanız için size müslüman adını
veren O’dur ki namaz kılın ve zekât verin ve Allah’a
tutunun. O sizin sahip çıkanınızdır (Mevla) ki O ne
güzel sahip çıkan (Mevla) ve ne güzel yardım
edicidir.
22. Müminun Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Müminler başarıya ulaşmıştır.

3. Onlar ki onlar namazlarında çekingenlik


içinde olanlardır.

4. Ve onlar ki onlar boş, yararsız olanla


ilgilenmeyenlerdir.

5. Ve onlar ki onlar zekât için yapanlardır.

6. Ve onlar ki onlar edep yerleri için koruyanlardır.

7. Eşleri veya sözleşmeleri ile malik oldukları üzerine


hariçtir ki kesinlikle onlar kınananların dışındalardır.

8. Ki kim işte onun ardından başka elde etmeye


çalışırsa da işte onlar saldırgan olanlardır.

9. Ve onlar ki onlar emanetlerine ve ahitlerine riayet


edenlerdir.

10. Ve onlar ki onlar namazlarını koruyanlardır.

11. İşte onlar, onlar varislerdir.


12. İşte onlar devamlı kalacakları Firdevs Cennetine
varis olanlardır.

13. Ve mutlaka biz insanı çamur özütünden


biçimlendirmişiz.

14. Sonra onu yumurtalık içinde salgı kıldık.

15. Sonra salgıyı eklenmiş olana (zigot)


biçimlendirdik de eklenmiş olanı (zigotu) bastırılıp
gömülen et (blastokist) parçasına biçimlendirdik. Ki
et parçasını kemiklere biçimlendirdik de kemikleri
etle kapladık. Sonra onu diğer bir biçimlendirme ile
inşa ettik ki Allah biçimlendirmenin daha iyisini
potansiyel kıldı.

16. Sonra kesinlikle siz ondan sonra mutlak


ölülersiniz.

17. Sonra kesinlikle siz kıyamet günü tekrar


diriltilirsiniz.

18. Ve mutlaka biz sizin üstünüzde yedi tabaka


biçimlendirmiştik. Ve biz o biçimlendirmeden
gafiller olmadık.
19. Ve gökten belli bir ayarda sıvı indirdik ki onu
yeryüzünde yerleştirdik. Ve kesinlikle biz onu
gidermeye mutlaka kadir olanlarız.

20. Ki onunla sizin için hurma ve üzüm bahçeleri


inşa ettik. Oradaki mutluluk kaynağı birçok yemişler
sizin içindir ve onlardan beslenirsiniz.

21. Ve keskin yabanıl kayalık alanlardan çıkan,


beslenenler için yağ ve katkı ile biten çok yıllık bir
bitki.

22. Ve kesinlikle sizin içindir nimet hayvanlarda


mutlak ibret. Onların karınlarından size içiririz. Ve
onlardaki birçok menfaatler sizin içindir. Ve
onlardan beslenirsiniz.

23. Ve onların üzerinde ve gemiler üzerinde


yüklenip taşınırsınız.

24. Ve mutlaka Nuh’u onun toplumuna


göndermiştik de dedi ki: “Ey toplumum, Allah’a
kulluk edin. İlahlardan O’ndan başkası sizin için
değildir ki önemseyip gereğini yapmaz mısınız?
25. Ki toplumunun kâfir ileri gelenleri dediler ki:
“Bu, sizin benzeriniz bir beşerden başkası değildir.
Sizin üzerinizde fazlalık sahibi olmak istiyor. Ve eğer
Allah uygun görseydi mutlaka melekler indirirdi. Biz
önceki atalarımızdan bunu işitmedik.

26. O ise sadece cinlenmiş bir adamdır ki onunla


belli bir süreye kadar bekleyin”.

27. Dedi ki: “Rabb’im! Beni yalanlamalarına karşı


beni her türlü destekle destekle”.

28. Ki ona “Bizim gözümüzle ve vahyimizle gemiyi


sanayi et ki emrimiz gelince ve o tennur kaynayınca
her (evcil) cinsten eşler halinde iki çift ve daha önce
kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki
ehlini gemiye uygunca yerleştir. Ve o zulmedenler
konusunda bana hitap etme! Kesinlikle onlar suda
boğulanlardır” diye vahyettik.

29. Ki sen ve seninle beraber olanlar gemiye


yerleşince de de ki: “Tapılacak hayranlık bizi zalim
toplumdan kurtaran Allah’a aittir”.
30. Ve de ki: “Rabb’im! Beni elverişli (potansiyel)
indirilen olarak indir. Ve sensin indirenlerin en iyisi”.

31. Kesinlikle işte onun içindedir mutlaka ayetler.


Ve biz ise mutlak sınayanlar olduk.

32. Sonra onların ardından diğer bir nesil inşa ettik.

33. Ki onlara içlerinden “Allah’a kulluk edin,


İlahlardan O’ndan başkası sizin için değildir.
Önemsemez misiniz?” diye resul gönderdik.

34. Ve onun toplumundan kâfir ve ahiret


karşılaşmasını yalanlayan ve dünya hayatında onları
şımarttığımız ileri gelenleri dediler ki: “Bu,
sizin benzeriniz bir beşerden başkası değildir. O
sizin beslendiğinizden beslenir ve sizin içtiğinizden
içer.

35. Ve mutlaka sizin gibi etten kemikten olan birine


(beşer) itaat ederseniz, kesinlikle o zaman siz
mutlak zarara uğrayanlarsınız.

36. Kesinlikle siz öldüğünüzde ve toprak ve


kemikler olduğunuzda, kesinlikle sizin çıkarılanlar
olacağınızı mı size vaat ediyor?
37. Ne kadar saçma, ne kadar düşüncesizce size
vaat edilen!

38. O ise sadece dünya hayatımızdır. Ölürüz ve


yaşarız. Ve biz çıkarılıp gönderilenler değiliz.

39. O ise sadece bir adamdır. Allah üzerine yalan


kurguladı ve biz ona inananlar değiliz”.

40. Dedi ki: “Rabb’im, beni yalanlamaları nedeniyle


bana her türlü destekte bulun”.

41. Dedi ki: “Birazdan mutlaka pişman olanlara


dönüşecekler”.

42. Ki gerçekten onları bir ses titreşimi yakaladı da


onları süprüntü kıldık. Ki zalimler toplumu defolsun!

43. Sonra onların arkasından başka nesiller inşa


ettik.

44. Hiç bir ümmet sonunu öne alır ve geriye bırakır


değildir.

45. Sonra arda arda aralıklarla resullerimizi


gönderdik. Her ümmete resulü geldikçe onu
yalanladılar da onların bazısını bazılarına tabi ettik
ve hepsini birer söylenti yaptık. Ki inanmayan
toplum defolsun!

46. Sonra Musa ve kardeşi Harun’u ayetlerimiz ve


ikna edici açık bir yetki gücü ile gönderdik.

47. Firavun’a ve ileri gelen çevresine ki onlar


kibirlendiler ve kendilerini yüce gören bir toplum
oldular.

48. Ki onlar dediler ki: İkisinin toplumu bize kulluk


edenlerken, bizim benzerimiz, iki etten kemikten
olana (beşere) mı inanırız?

49. Ki ikisini yalanladılar da helak edilenlerden


oldular.

50. Ve mutlaka Musa’ya doğru yolda gidebilsinler


diye o kitabı vermiştik.

51. Ve Meryem Oğlun’u ve onun annesini bir ayet


kıldık. Ve ikisini karargâh yeri ve sarnıcı olan
yükseltilmiş bir tepeye yerleştirdik.

52. “Ey resuller! Temiz, yararlı olandan beslenin ve


düzeltici iş işleyin ve kesinlikle ben yaptığınızı
bilenim.
53. Ve kesinlikle işte bu sizin ümmetiniz bir tek
ümmettir. Ve benim sizin Rabb’iniz ki beni
önemseyin”.

54. Ki aralarındaki görevlerini paragraf paragraf


böldüler. Her grup tarafında bulunan
nedeniyle şımarıklardır.

55. Ki onları bir süreye kadar dalgınlıkları içinde


bırak.

56. Hesap mı ediyorlar? Kesin olarak mal ve oğullar


ile onlara yardım eli uzatıyoruz?

57. Onlar için hayırlara koşuyoruz? Aksine,


şuurunda değiller.

58. Kesinlikle onlar ki onlar Rabb’lerinin


çekincesinden kaygılananlar.

59. Ve onlar ki onlar Rabb’lerinin ayetlerine iman


edenler.

60. Ve onlar ki onlar Rabb’lerine şirk koşmayanlar.

61. Ve Rabb’lerine dönecekleri için vermekte


olduklarını kalpleri titreyerek verenler.
62. İşte onlar iyiliklere koşuşurlar ve onlardır onun
için öne geçenler.

63. Ve biz bir nefsi kapasitesinin haricinde yükümlü


tutmayız. Ve yanımızdadır gerçekçi olarak izah
eden kitap.

64. Aksine, onların kalpleri bundan sıkıntı içindedir.


Ve işte ondan başka işler onlarındır. Onlar onun için
çalışanlardır.

65. Sonunda şımarıklarını azapla yakaladığımız


zaman onlar feryat ederler.

66. “Bugün feryat etmeyin. Kesinlikle size


bizden yardım edilmez.

67. Benim ayetlerim size aktarıl olmuştu da siz


topuklarınız üzerinde cayıp geri dönmüştünüz.

68. Ona karşı kibirlenenler olarak gece boyunca


aptalca konuştuğunuz toplantılar yapıyordunuz.

69. Söyleneni derinlemesine hiç araştırmazlar mı?


Yoksa onlara önceki atalarında hiç bulunmayan mı
geldi?
70. Yoksa Resul’lerini hiç tanımıyorlar mı ki onlar
onun için inkârcılar?

71. Ya da “O bir cinnetli” mi diyorlar? Aksine, o


onlara gerçek ile geldi. Ve onların çoğu o gerçekten
hoşlanmayanlardır.

72. Ve eğer gerçek onların heveslerine tabi olsaydı,


gökler ve yer ve onlarda bulananlar bozulurdu.
Aksine, onlara hatırlatmalarını getirdik de onlar
hatırlatmalarından yüz çevirip ilgilenmeyenler.

73. Yoksa sen onlardan bir haraç mı istiyorsun ki


Rabb’inin harcırahı daha hayırlıdır. Ve O, rızık
verenlerin en hayırlısıdır.

74. Ve kesinlikle sen, mutlaka sen onları dosdoğru


olan bir yola çağırmaktasın.

75. Ve kesinlikle onlar ki ahirete inanmayanlar o


yoldan mutlaka sapanlardır.

76. Ve eğer biz onlara özel merhamet etseydik ve


zorlukları giderseydik, mutlaka bocaladıkları
azgınlıklarında dalgalanırlardı.
77. Ve biz onları azapla yakalamıştık da Rabb’lerine
kulluk eder değiller ve mütevazılık göstermezler.

78. Sonunda onlar üzerine şiddetli bir azap kapısı


açtığımızda; o durum içinde ruhi çöküntüye
uğrarlar.

79. Ve O, O ki sizin için işitip anlamayı ve görüp


anlamayı ve gönülleri inşa edendir. Şükrettiğiniz ne
azdır!

80. Ve O, O ki sizi yeryüzünün içinden türetendir.


Ve O’nun huzurunda toplanacaksınız.

81. Ve O, O ki hayat verir ve öldürür. Ve gece ve


gündüzün birbiri ardınca izlemesi O’na aittir ki akıl
etmez misiniz?

82. Aksine, evvelkilerin dediklerinin benzerini


dediler!

83. Dediler ki: Öldüğümüz ve toprak ve kemikler


olduğumuz zaman mı, kesinlikle biz mi mutlaka geri
gönderilenleriz?

84. Bu bize ve atalarımıza önceden mutlaka vaat


edilmiştir. Bu ise sadece evvelkilerin düzmecesidir.
85. De ki: Bilir olduysanız, yeryüzü ve onun içinde
bulunanlar kimindir?

86. Diyecekler ki: “Allah’ındır”. De ki: Öyleyse


düşünüp hatırlamaz mısınız?

87. De ki: Yedi göğün Rabb’i ve büyük arşın (en


temel yapı ve yönetimin) Rabb’i kimdir?

88. Diyecekler ki: “Allah’tır”. De ki: Önemsemez


misiniz?

89. De ki: Bilir oldunuzsa, her şeyin hükümranlığı


elinde olan ve himaye eden ve himaye edilmeyen
kimdir?

90. Diyecekler ki: “Allah’tır”. De ki: Ki nasıl


sihirlenirsiniz?

91. Aksine, biz onlara gerçeği getirdik ve kesinlikle


onlar mutlaka yalan söyleyenlerdir.

92. Allah hiç bir çocuk edinmedi. Ve O’nunla


beraber hiçbir tanrı olmadı. O zaman her tanrı
kendi biçimlendirdiğini mutlaka kayırırdı ve mutlaka
onlardan bazıları bazılarına üstün gelirdi. Allah
onların vasıflandırdıklarından ilintisiz yegâne
egemendir.

93. O, bilineni ve bilinmeyeni bilir ki onların


koştukları ortaklardan çok yücedir.

94. De ki: “Rabb’im! Onların tehdit olunduklarını


bana göstereceksen,

95. Rabb’im! Ki beni zalim toplum içinde kılma”.

96. Ve kesinlikle biz, biz onlara vaat ettiğimizi sana


göstermeye mutlaka kadiriz.

97. Kötülüğü en iyi ile sav. Onların


vasıflandırmalarını biz daha iyi biliriz.

98. Ve de ki: “Rabb’im! Şeytanların


kışkırtmalarından sana sığınırım!

99. Ve onların bana hazır olmalarından Rabb’im


sana sığınırım”

100. Sonunda onlardan birine ölüm geldiğinde der


ki: “Rabb’im, beni geri döndür.

101. Olabilir ki terk ettiğim salih işleri yapabilirim”.


Asla öyle değil, kesinlikle o, onu söyleyenden bir
kelimedir. Ve o onların ardından tekrar
diriltilecekleri güne doğru bir engeldir.

102. Ki sura üflendiği zaman da o gün artık


aralarında bağlantı kalmaz ve birbirlerine sormazlar.

103. Ki kimin tartılanı daha kütleli gelirse de işte


onlar başarıya ulaşanlardır.

104. Ve kimin tartılanı hafif gelirse ki işte onlar


kendilerini cehennemde devamlı hasara
uğratanlardır.

105. Ateş onların yüzlerini yalar ve onlar orada


acıdan sırıtır gibi yüzlerini buruşturanlardır.

106. “Ayetlerim size aktarılırken, asla onu


yalanlayanlar olmadınız mı?”.

107. Derler ki: “Rabb’imiz! Berbatlığımız bize galip


geldi ve sapıtmışlar topluluğu olduk.

108. Rabb’imiz! Bizi buradan çıkar. Ki tekrar


dönersek de kesinlikle biz zalimleriz”.

109. Der ki: “Onun içine defolun ve beni


konuşturmaya çalışmayın”.
110. “Rabb’imiz iman ettik. Ki bizi hoş gör ve bize
özel merhamet et ve sen özel merhamet edenlerin
en hayırlısısın” demeleri, kesinlikle o kullarımdan bir
bölümünde oldu.

111. Ki siz onları alay konusu ediyordunuz. Hatta


beni hatırlamayı size unutturdu ve onlara gülenler
oldunuz.

112. Kesinlikle ben sabretmeleri nedeniyle onların


karşılıklarını bu gün verdim. Kesinlikle onlar, onlardır
kurtulanlar”.

113. Dedi ki: “Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar


kaldınız?”.

114. Dediler ki: “Bir dönem veya dönemin bir kısmı


kadar ki o sayanlara sor”.

115. Dedi ki: Eğer kesinlikle siz bilenler olsaydınız!


Kaldığınız ise sadece azdır.

116. Ki sizi boşuna biçimlendirdiğimizi ve kesinlikle


sizin bize hiç döndürülmeyeceğinizi mi hesap
ettiniz?
117. Ki gerçek hükümdar olan Allah fevkalade
yücedir. O’ndan başka tanrı yoktur. O, muhteşem
olan temel yapı ve yönetimin Rabb’idir.

118. Ve kim Allah ile birlikte diğer bir tanrıya dua


ederse ki bu hususla ilgili hiçbir verisi olamaz ki o
kimsenin hesabı ancak Rabb’inin indindedir.
Kesinlikle O, o kâfirleri başarıya ulaştırmaz.

119. Ve de ki: “Rabb’im! Hoş gör ve özel merhamet


et ve sen özel merhamet edenlerin en hayırlısısın”.

23. Nur Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. İndirdiğimiz ve farz kıldığımız bir suredir. Aklınızda


tutasınız diye onun içinde açıklayıcı ayetler indirdik.

3. O zina eden kadın ve o zina eden erkek ki


ikisinden her birine yüzer kırbaç vurun. Ve Allah’a
ve ahiret gününe inanıyorsanız, o ikisi için Allah’ın
dininde şefkat sizi alıkoymasın. Ve o ikisinin
azaplarına bir grup mümin mutlaka şahitlik yapsın.
4. Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir
kadından başkasını nikâhlayamaz. Ve zina eden
kadın, o zina eden erkek veya müşrik olan bir
erkekten başkasına nikâhlanamaz. Ve işte o,
müminlere haram kılınmıştır.

5. Ve onlar, o namuslu kadınlara suçlama atıp sonra


asla dört şahit getiremeyenlere ki seksen kırbaç
vurun. Ve ebediyen onların şahitliğini kabul
etmeyin. Ve işte onlar, onlar o yoldan çıkanlardır.

6. İşte ondan sonra, tövbe eden ve düzelenler hariçtir


ki kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

7. Ve eşlerine suçlama atanlar ve asla kendilerinden


başka şahitleri olmayanlar ki onların birinin şahitliği
onun mutlaka doğru söyleyenlerden olduğuna dair
dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik
etmesidir.

8. Ve beşincisi yalan söyleyenlerden olduysa kesinlikle


Allah’ın laneti onun üzerinedir diye.
9. Ve onun (kocasının) kesinlikle yalancılardan
olduğuna dair dört defa Allah’ı şahitliğine şahit
tutması ondan (kadından) azabı savar.

10. Ve beşincisi kocası doğruları söyleyenlerdense


Allah’ın gazabı onun (kadının kendisinin) üzerinedir
diye.

11. Ve eğer Allah’ın üzerinizde fazladan verdikleri


ve merhameti bulunmasaydı! Ve kesinlikle Allah
tövbeleri kabul edendir ve hâkimdir.

12. Kesinlikle o iftirayla gelenler ki içinizden küçük


bir güruhtur. Onu sizin için olumsuz hesap etmeyin.
Aksine o sizin için olumludur. Her bir kişi içindir o
kötülükten kazandığı. Ve onlardan elebaşılık yapana
o ki büyük azap onun içindir.

13. Onu işittiğiniz zaman erkek müminler ve kadın


müminler kendiliğinden olumlu zanda bulunmalı ve
“Bu apaçık bir iftira” demeli değiller miydi?

14. Onun üzerine dört şahitle gelmeli değiller


miydi? Ki asla şahitler (delil öne sürecek bilirkişiler)
ile gelmediler. Ki işte onlar, onlardır Allah indinde o
yalancılar.

15. Ve eğer Allah’ın dünya ve ahirette sizin


üzerinizde fazlalığı ve merhameti olmasaydı,
mutlaka ona kapılıp gitmeniz içinde büyük bir
azaba uğrardınız.

16. Onu dilinizle sergilediğinizde ve biliminiz


olmayanı ağızlarınızla söylersiniz ve Allah katında o
önemliyken onu basit bir şey olarak hesap
edersiniz.

17. Ve onu işittiğinizde: “Bunu söyleşmemiz bizim


için olamaz. Sen bu büyük suçlamayla ilintisizsin”
demeli değil miydiniz?

18. Mümin olanlardansanız, Allah sizin onun


benzerine ebeden dönmemenizi öğütlüyor.

19. Ve Allah size ayetleri açıklıyor. Ve Allah


bilendir, hâkimdir.

20. Kesinlikle onlar ki o iman edenler içinde


homoseksüel ilişkinin, cinsel tecavüzün
yayılmasından hoşlananlar, dünyada ve ahirette
acıklı bir azap onlar içindir. Ve Allah biliyor ve siz
bilmiyorsunuz.

21. Ve eğer Allah’ın sizin üzerinizde fazlalığı ve


merhameti bulunmasaydı! Ve Allah şefkatlidir, özel
merhametlidir.

22. Ey iman edenler! O şeytanın adımlarına tabi


olmayın. Ve kim o şeytanın adımlarına tabi olursa ki
kesinlikle o, o edepsizliği ve o benimsenmeyeni
emreder. Ve eğer üstünüzde Allah’ın fazlı ve
merhameti olmasaydı içinizden hiçbir kimse ebedi
olarak arınamazdı. Ve lakin Allah uygun gördüğünü
iyice arındırır. Allah işitendir ve bilendir.

23. Sizden fazlalık ve kapasite sahibi olanlar,


yakınlarla ve düşkünlerle ve Allah yolunda hicret
edenlerle olmaktan kaçınmasınlar ve mutlaka
affetsinler ve mutlaka iyi geçinsinler. Allah’ın sizi hoş
görmesinden hoşlanmaz mısınız? Ve Allah
hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

24. Kesinlikle o namuslu, kötülüklerden habersiz


mümin kadınlara (iftira) suçlama atanlar dünya ve
ahirette lanetlenirler. Ve onlar içindir çok büyük bir
azap.

25. O gün dilleri ve elleri ve ayakları işler oldukları


nedeniyle aleyhlerinde şahitlik eder.

26. O gün ki Allah onların gerçek yargılamalarını


tamamlar ve anlarlar ki kesinlikle Allah, O açık
gerçektir.

27. Habis kadınlar habis erkekler içindir ve habis


erkekler habis kadınlar içindir. Ve iyi kadınlar iyi
huylu erkekler içindir ve iyi erkekler iyi huylu
kadınlar içindir. İşte onlar, onların söylediklerinden
temize çıkarılanlardır. Onlar içindir hoşgörü ve
cömertçe verilmiş rızık.

28. Ey inananlar! Evlerinizden başka evlere


kendinizi hissettirinceye ve ehline selam verinceye
kadar girmeyin. Hatırlayabilirseniz bu sizin için daha
iyidir.

29. Ki asla orada kimseyi bulamazsanız da size izin


verilinceye kadar girmeyin. Ve size “dönün”
denilirse ki dönün. O sizin için daha sorunsuzdur.
Ve Allah işlediklerinizi bilendir.

30. İçinde sizin için meta bulunan ve yerleşim dışı


evlere girmeniz sizin üzerinize sakıncalı değildir. Ve
Allah, O açığa vurduğunuzu ve gizlediğinizi bilir.

31. Mümin erkeklere söyle: Bakışlarını kıssınlar ve


ırzlarını korusunlar. İşte o, onlar için daha
sorunsuzdur. Kesinlikle Allah, O sanayi
ettiklerinizden haberdar olandır.

32. Ve mümin kadınlara de ki: “Bakışlarını kıssınlar


ve ırzlarını korusunlar ve ondan görüneni hariç
ziynetlerini açığa çıkarmasınlar. Ve başörtülerini
yakalarının üstünü doğru sürsünler. Ve ziynetlerini
kocalarından veya babalarından veya kocalarının
babalarından veya oğullarından veya kocalarının
oğullarından veya kendi kardeşlerinden veya
kardeşlerinin oğullarından veya kız kardeşlerinin
oğullarından veya kendi kadınlarından veya
sözleşmeleri altında bulunanlardan veya kadına
ihtiyacı olmayan erkek hizmetçilerden veya
kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan
çocuklardan başkasına göstermesinler. Ve
gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere
vurmasınlar”. Ve hep birlikte Allah’a tövbe edin ey
müminler ki başarıya ulaşabilesiniz.

33. Ve sizden evli olmayanları ve erkek


kölelerinizden namuslu olanları ve bayan
kölelerinizden namuslu olanları nikâhlandırın. Fakir
olanları ise Allah fazlından onları ihtiyaçsız kılar. Ve
Allah ki imkânları geniştir, bilendir.

34. Nikâh imkânını bulamayanlar, Allah fazlından


onları ihtiyaçsız kılıncaya kadar mutlaka iffetlerini
korusunlar. Ve sözleşmeleriniz altında
bulunanlardan mükâtebe yapmak isteyenlerle ki
onlarda bir hayır biliyorsanız mükâtebe yapın. Ve
onlara size verdiği Allah’ın malından verin ve dünya
hayatının çıkarını elde etmek için -ırzlarını korumak
istiyorsa – genç kızlarınızı azgınlığa zorlamayın. Ve
kim onları zorlarsa ki kesinlikle onların
zorlanmalarından sonra Allah (o kızlara) hoşgörülü,
özel merhametlidir.
35. Ve mutlaka size açıklayıcı ayetler ve sizden
önce gelip geçenlerden bir benzetme ve
önemseyip gereğini yapanlar için uyarı indirmişiz.

36. Allah, O göklerin ve yerin aydınlatanıdır. Onun


aydınlatıcısının benzetmesi içinde lamba bulunan
bir dikkat çekme yeri gibidir. O lamba bir cam
içindedir. O cam lamba çok fazla ışık saçan bir
yıldızlar topluluğu gibidir. O doğuya ve batıya has
olmayan enerjinin potansiyel kaynağından
tutuşturulur. Onun enerjisi eğer hiç ateş dokunmasa
da ışık veren durumdadır. Aydınlık üzerinde
aydınlıktır. Allah uygun bulduğu kimseyi nuru için
hidayet eder. Ve Allah insanlar için benzetmeler
ileri sürer. Ve Allah’tır her şeyi bilen.

37. O ( Nur, Kuran ) Allah’ın içlerinde isminin


yükseltilmesine ve anılmasına izin verdiği evlerin
içindedir. Onlar sabah ve akşam O’nun için orada
tesbih ederler.

38. Adamlar ki; ticaret ve alış-veriş onları Allah’ın


zikrinden ve namaz kılmaktan ve zekât vermekten
alıkoymaz. Onlar, içinde kalplerin ve bakışların
döneceği günden korkarlar.

39. Onların işlediklerinin karşılığını daha güzeli ile


vermesi ve onları fazlından rızıklandırması için. Ve
Allah, O uygun gördüğünü hesap dışı rızıklandırır.

40. Ve o inkâr edenlerin çalışmaları engin


çöllerdeki serap gibidir. Susayan kimse onu su
hesab eder. Sonunda oraya geldiğinde herhangi bir
şey bulamaz. Orada Allah’ı bulur ki O onun
hesabının tamamını yerine getirir. Ve Allah, O
hesaplamada seridir.

41. Veya dalgalı denizdeki karanlıklar gibidir. Onu


dalgalar üstünde dalgalar ve dalgaların üstünde
bazısı bazısının üstünde karanlık bulutlar örter. O
elini uzattığı zaman nerdeyse hiç onu göremez. Ve
Allah’ın onun için hiç aydınlatıcı kılmadığı kimse ki
onun için hiçbir aydınlatıcı yoktur.

42. Hiç görmedin mi? Kesinlikle Allah ki göklerde


ve yerde olanlar ve dizi dizi uçmakta olan kuşlar,
O’nun ilintisiz yegâne egemenliğini
vurgulamaktadır. Hepsi onun için taraftar desteğini
göstermeyi ve onun ilintisiz yegâne egemenliğini
vurgulamayı bilmiştir. Ve Allah onların
yapageldiklerini bilendir.

43. Ve göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Ve varış


Allah’adır.

44. Hiç görmedin mi? Kesinlikle Allah, O bulut


kümesi olarak sürükler. Sonra onun arasını
birleştirir. Sonra onu üst üste yığılı kılar ki onun
kesişme yerinden kar tanesi çıktığını görürsün. Ve
içinde buz olan dağdaki gökten onu indirir (çığ) de
onu uygun gördüğüne isabet ettirir ve uygun
gördüğünden çevirir. Onun (karın) parıltısının
parlaklığı neredeyse görüşleri giderir.

45. Allah gece ve gündüzü bir merkez etrafında


döndürür. Kesinlikle işte ondadır basiret sahipleri
için mutlaka ibret.

46. Ve Allah, O bütün yabani karasal canlıları bir


tür sıvıdan biçimlendirdi ki onlardan kimi karnı
üzerinde yol alır ve onlardan kimi iki ayağı üzerinde
yol alır ve onlardan kimi dördü üzerine yol alır.
Allah uygun gördüğünü biçimlendirir. Kesinlikle
Allah her şey üzerine ayarlama yapabilendir.

47. Mutlaka açıklayıcı ayetler indirmişiz. Allah, O


uygun gördüğünü doğru yola rehberlik eder.

48. Ve onlar derler ki: “Allah’a ve resulüne iman


ettik ve itaat ettik”. Ve sonra işte onun ardından
onlardan bir grup aksine davranırlar. Ve işte onlar
iman edenler değillerdir.

49. Ve onlar aralarında hükmetmesi için Allah’a ve


resulüne çağrıldıklarında, o zaman onlardan bir
grup ilgisiz kalırlar.

50. Ve onlar için o hak olursa ona itaatkâr olarak


gelirler.

51. Hastalık kalplerinde (merkezlerinde) mi? Yoksa


çelişkideler mi? Yoksa Allah’ın ve resulünün onlar
aleyhine kayıracağından mı korkarlar? Aksine, işte
onlar, onlar o zalimlerdir.

52. Kesin olarak: Aralarında hüküm verilmek üzere


Allah’a ve resule çağırılınca müminlerin sözleri:
“İşittik ve itaat ettik” demek oldu. Ve işte onlar,
onlardır o başarıya ulaşanlar.

53. Ve kim Allah’a ve resulüne itaat eder ve


Allah’tan çekinirse ve onu önemseyip gereğini
yaparsa ki işte onlar, onlar o kurtulanlardır.

54. Ve mutlaka onlara emrettiğinde, mutlaka


çıkacaklarına dair sözlerini pekiştirmek için Allah’a
yemin ettiler. De ki: “Yemin etmeyin. O bir bilindik
itaattir”. Kesinlikle Allah işlediklerinizden haberdar
olandır.

55. Deki: Allah’a itaat edin ve o resule itaat edin. Ki


dönerseniz de kesin olan: Onun yüklendiği onun
aleyhine ve sizin yüklendiğiniz sizin aleyhinizedir. Ve
itaat ederseniz yolu bulursunuz. Ve o resulün
üzerinde olan apaçık tebliğden başkası değildir.

56. Allah sizden inanan ve yararlı iş işleyenlere


onlardan öncekileri halef kıldığı gibi, onları
yeryüzüne halef kılacağını ve onlar için razı olduğu
dini temelli yerleştireceğini ve korkularından sonra
güvene değiştireceğini vaat etmiştir. Onlar bana
kulluk ederler. Hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Ve
işte ondan sonra kim inkâr ederse ki işte onlar,
onlar o yoldan çıkmış olanlardır.

57. Ve namaz kılın ve zekât verin ve o resule itaat


edin ki merhamet edilebilesiniz.

58. O inkâr edenler yeryüzünde aciz bırakanlar


olduklarını hesaplamasınlar. Ve barınakları ateştir.
Ve ne kötü konaklama yeri!

59. Ey müminler! Sözleşmeyle malik olduklarınız ve


içinizden hiç ergenlik çağına girmemiş olanlar
sabah namazından önce ve öğleyin soyunduğunuz
vakit üç kez ve yatsı namazından sonra sizden üç
kez izin istesinler. Bunlar utanılacak halde
bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında
sizin ve onlar için bir sakınca yoktur. Birbirinizin
yanına girip çıkabilirsiniz. İşte onun gibi Allah
ayetleri size açıklar. Ve Allah bilendir, hâkimdir.

60. Ve sizin çocuklarınız erginlik çağına ulaştığında


da onların izin istediği gibi izin istesinler. İşte onun
gibi Allah size ayetlerini açıklar. Ve Allah bilendir,
hâkimdir.

61. Ve nikâhlanma ümidi kalmayan ihtiyarlamış


kadınlar ki süslerini açığa vurma haricinde dış
elbiselerini çıkarmalarında sakınca yoktur. Ve
sakınmaları onlar için daha iyidir. Ve Allah işitendir,
bilendir.

62. Kör olana darlık yoktur ve topal olana darlık


yoktur ve hasta olana darlık yoktur. Ve sizin için
kendi evlerinizden ve babalarınızın evlerinden ve
annelerinizin evlerinden ve erkek kardeşlerinizin
evlerinden ve kız kardeşlerinizin evlerinden ve
amcalarınızın evlerinden ve halalarınızın evlerinden
ve dayılarınızın evlerinden ve teyzelerinizin
evlerinden veya anahtarına malik olduklarınızdan
veya dostlarınızdan yemenizde bir darlık yoktur.
Hep bir arada veya ayrı ayrı yemenizde bir sakınca
yoktur. Ki evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından iyi
bir yaşam dileği olarak birbirinize selam verin. İşte
onun gibi Allah, size ayetleri açıklamaktadır ki akıl
edebilesiniz.
63. Kesin olarak müminler Allah’a ve resulüne
inananlardır ve onunla beraber topluca bir görev
üzerinde olduklarında asla ondan izin almaksızın
gitmezler. Kesinlikle o senden izin isteyenler, işte
onlar Allah’a ve resulüne inananlardır ki bazı işleri
için senden izin istediklerinde de içlerinden uygun
gördüğüne izin ver. Ve Allah’tan onlara hoşgörü
dile. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel
merhametlidir.

64. Resul’ün çağrısını, aranızda bazınızın bazısına


çağırısı gibi kılmayın. Sizden birbirini siper ederek
sıvışıp gidenleri Allah bilmiştir ki onun emrine aykırı
davrananlar, onlara bir fitnenin isabet etmesinden
veya acı verici bir azabın isabet etmesinden
çekinsinler!

65. Değil mi ki göklerde ve yerde olanların hepsi


Allah’ındır. O, sizin üzerinde bulunduğunuz şeyi
bilmiştir. Ve O’na döndürüldükleri gün işlemekte
olduklarını onlara bildirecektir. Ve Allah her şeyi
bilendir.
24. Furkan Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. O ki Furkan’ı kulu üzerine indiren âlemlere uyarıcı


olması için potansiyel kıldı.

3. O ki göklerin ve yerin mülkü O’na aittir. Ve O asla


çocuk edinmedi ve O’nun asla mülkte ortağı
olamaz. Ve her şeyi biçimlendirdi ki onu takdir ettiği
gibi ayarladı.

4. Ve onlar O’ndan başka bir şey biçimlendiremeyen


ve biçimlendirilen ve onlara yarar ve zarar yetkisine
sahip olmayan ilahlar edindiler. Ve onlar öldürme
ve yaşatma ve yeniden diriltme yetkisine sahip
değillerdir.

5. Ve kâfirler dediler ki: “Bu ise sadece kurgudur. O


onu kurguladı. Ve onun üzerine başka bir toplum
ona yardım etti”. Ki zulüm ve çarpıtmada
bulunmuşlardır.
6. Ve dediler ki: “Evvelkilerin düzmeceleridir. Onu
yazdırdı ki o sabah akşam onun üzerine dikte
edilir”.

7. De ki: Onu, göklerin ve yerin sırrını bilen indirdi.


Kesinlikle O, hoşgörülü, özel merhametli olandır.

8. Ve dediler ki: “Bu ne biçim resul, yemekle beslenir


ve çarşılarda gezer? Ona bir melek indirilmeli değil
miydi ki onunla beraber uyarıcı olsun?

9. Veya ona bir hazine sergilenmeli veya onun ondan


besleneceği bir bahçesi olmalıydı?” Ve o zalimler
dediler ki: “Sizin tabi olduğunuz ise sadece
sihirlenmiş bir adamdır”.

10. Bak! Sana nasıl benzetmeler ileri sürüyorlar! Ki


onlar sapmışlar da yol bulmaya güç yetiremiyorlar.

11. Uygun görürse senin için ondan daha iyisini,


altından ırmaklar akan cennetler kılan ve senin için
köşkler kılan O ki kullanmaya hazır hale getirdi.

12. Aksine, onlar o saati yalanladılar. Ve biz, o saati


yalanlayanlara yakıcı bir ateş hazırladık.
13. O onları uzak bir yerden gördüğünde, onlar
onun öfkesini ve uğultusunu işitirler.

14. Ve art arda bitişik olarak onun dar bir yerinde


sergilendikleri zaman orada yok olmaya dua
ederler.

15. “Bugün bir kez yok olmaya dua etmeyin! Ve


çok kez yok olmaya dua edin!”.

16. De ki: “İşte o mu daha iyidir? Yoksa Allah’ı


önemseyip gereğini yapanlara karşılık olan ve
gidilecek yer olarak vaat edilen kalıcılık cennet mi
daha iyidir?”.

17. Orada uygun gördükleri devamlı olarak onlar


içindir. Sorulan vaat Rabb’inin üzerine oldu.

18. Ve o gün Rabb’in onları ve Allah’tan başka


kulluk ettiklerini toplar da der ki: “Bu kullarımı siz mi
saptırdınız? Yoksa onlar mı yol olarak saptılar?”.

19. Dediler ki: “Sen ilintisiz yegâne egemensin.


Senden başka velilerden bir veli edinmek bizim için
uygun olamaz. Ve lakin sen onları ve atalarını
metalandırdın, sonunda o zikri unuttular ve kalitesiz
bir toplum oldular”.

20. “Ki dedikleriniz nedeniyle onlar sizi


yalanlamışlardır ki sizden çevirmeye ve yardıma güç
yetiremezsiniz. Ve sizden kim zulmederse ona
önemli bir azap tattırırız”.

21. Ve senden önce kesinlikle mutlaka yemekle


beslenen ve çarşılarda gezen mürsellerden başka
mürsel göndermedik. Ve sizin bir kısmınızı bir
kısmınız için fitne (tahammül edilmesi gereken
imtihan sebebi) kıldık. Sabredecek misiniz? Ve
Rabb’in görmekte olandır.

22. Ve bizimle mülakat yapacaklarını ummayanlar


dediler ki: “Üzerimize melekler indirilmeli veya
Rabb’imizi görmeli değil miyiz?”. Mutlaka kendilerini
büyük görmek istemişler. Ve büyük bir aşırılıkla
küstahlaşmışlardır.

23. Melekleri gördükleri gün suçlular için o gün


müjde değildir. Ve derler ki: “Bu katı bir
kısıtlamadır”.
24. Ve çalışmalardan onların çalışmalarını ele aldık
da onu saçılan toz kıldık.

25. O gün cennet halkı kaldıkları yerler ve açık


alanlar açısından daha avantajlılardı.

26. Ve o gün gök toz bulutları ile ayrışır ve


melekler sürekli indirilir.

27. O gün o gerçek mülk Rahman’ındır. Ve


inkârcılar için zorlu olan bir gündür.

28. Ve o gün zalim ellerini ısırır. Der ki: “Ah keşke


ben o resulle beraber yol tutsaydım!

29. Vay bana! Keşke ben filanı asla hatırlı kişi


edinmeseydim.

30. Bana geldikten sonra o zikirden beni mutlaka o


saptırmıştır”. Ve o şeytan insanı zor durumda
ortada bırakır olandır.

31. Ve o resul dedi ki: Ya Rabb’i kesinlikle


toplumum bu Kuran’ı terkedilmiş edindiler.
32. Ve işte onun gibi bütün nebiler için ağır
suçlulardan düşmanlar kıldık. Ve hidayet edici ve
destek verici olarak Rabb’in yeter.

33. Ve o kâfirler dediler ki: Kuran ona bir kerede


topluca indirilmeli değil miydi? İşte onun gibi senin
gönlüne sabit kılmak için ve düzenli olarak tanzim
ettik.

34. Ve onların sana getirdikleri, sana yorumsal


olarak gerçekçi ve daha güzelini getirmemiş
olduğumuz hiçbir benzetme yoktur.

35. Onlar ki cehenneme yüzükoyun toplananlar,


işte onlar mekân olarak en kötü durumdalardır ve
yol-yöntem olarak en sapkınlardır.

36. Ve mutlaka biz Musa’ya o kitabı vermiştik. Ve


kardeşi Harun’u onunla birlikte sorumluluk taşıyan
(vezir) kılmıştık.

37. Ki: “Ayetlerimizi yalanlayan topluma gidin”


dedik de onların ardını keserek dumura uğrattık.

38. Ve Nuh’un toplumu o resulleri


yalanladıklarında onları suda boğduk ve onları
insanlar için ayet kıldık. Ve biz zalimler için acıklı bir
azap hazırladık.

39. Ve Ad ve Semud ve Ress halkını ve işte


onlar arasında birçok nesilleri.

40. Ve hepsine onlar için benzetmeler verdik ve


hepsini paramparça ettik.

41. Ve mutlaka onlar üstüne kötü yağış yağdırılmış


o yerleşim yerinde bulunmuşlardır ki onu hiç
görmüş olmadılar mı? Aksine, onlar yeniden diriliş
ummayanlar oldular.

42. Ve seni gördükleri zaman ise sadece alay


konusu edinirler: “Allah’ın yetiştirip çıkardığı resul bu
mudur?

43. Eğer onların üzerine sabır göstermeseydik,


neredeyse bizi tanrılarımızdan mutlaka
saptıracaktı”. Ve azabı gördükleri zaman kimin
yolunun daha sapkın olduğunu bilecekler!

44. Tanrısını hevası edineni gördün mü? Ki sen mi


ona vekil olacaksın?
45. Yoksa kesinlikle çoğunun duyup anladıklarını
veya akıl ettiklerini mi hesap edersin? Onlar ise
sadece davarlar gibidir. Aksine onlar yol yöntem
olarak daha sapkınlardır.

46. Hiç görmez misin, Rabb’in gölgeyi nasıl uzatır?


Ve eğer uygun görseydi onu mutlaka sakin kılardı.
Sonra biz Güneş’i ona gösterge kıldık.

47. Sonra onu tutup bize doğru kolayca çekip


alırız.

48. Ve O, O ki sizin için geceyi örtü ve uykuyu


dinlenme kılandır ve gündüzü canlanıp yayılma
kılandır.

49. Ve O, O ki rüzgârları rahmetinin önünde


müjdeci olarak gönderendir ve gökten tertemiz bir
tür sıvı indirendir.

50. Onunla ölü bir beldeye hayat vermek ve


biçimlendirdiğimiz nimet hayvanlarından ve
insanlardan birçoğunu onunla sulamak için.
51. Ve mutlaka iyice akıllarında tutmaları için onu
onlar arasında çeşitli şekillerde anlatmışızdır da
insanların çoğu küfür dışında kaçınmıştır.

52. Ve eğer uygun görseydik her yerleşim yeri için


bir uyarıcı çıkarıp yetiştirirdik.

53. Ki kâfirlere itaat etme ve onlarla büyük bir


çabayla uğraş.

54. Ve O, O ki iki denizi yan yana karıştıran. Bu


lezzetli, tatlıdır ve bu tuzlu, acıdır. Ve ikisinin
arasında bir tampon bölge ve katı bir engel kıldık.

55. Ve O, O dur ki o sıvıdan etten kemikten insan


biçimlendiren ki soy geçişi ve hısımlık kılandır. Ve
senin Rabb’in ayarlayabilir olandır.

56. Ve Allah’tan başka, onlara yarar ve zarar


sağlayamayana kulluk etmekteler. Ve kâfir Rabb’ine
karşı çıkandan yana taraf oldu.

57. Ve biz seni müjdeci ve uyarıcı haricinde


göndermedik.
58. De ki: “Ben onun için sizden, Rabb’ine doğru
bir yol tutmayı uygun bulan kimse
olmanızı dışında bir karşılık ister değilim”.

59. Ve O ki ölmeyen diri olanı vekil kıl ve O’nu,


O’nun övgüsüyle ilintisiz egemenliğini ilan et. Ve
kullarının suçlarından haberdar olarak O yeter.

60. O ki gökleri ve yeri ve bunların arasında


olanları altı dönemde yaratandır. Sonra arşı
(kozmosu) yönetimine alan Rahman’dır ki haberdar
olan O’ndan sor.

61. Ve onlara: “Rahman için secde edin” dendiği


zaman o onların nefretini artırarak derler ki: “Ve
Rahman nedir? Senin bize emrettiğine mi secde
ederiz?”.

62. O ki gökte burçlar kılan ve onların içinde


herhangi bir kandil ve herhangi bir aydınlatan ay
kılan potansiyel kıldı.

63. Ve O, O ki hatırlayıp anlamak isteyen veya


şükretmek isteyen kimse için gece ve gündüzü
birbiri ardınca getirendir.
64. Ve Rahman’ın kulları onlar ki yeryüzü üzerinde
sıradan olarak yürürler ve cahiller onlara hitap
ettikleri zaman derler ki “Selam”.

65. Ve onlar ki geceyi Rabb’lerine secdeler ve


kıyamlar ederek geçirirler.

66. Ve onlar ki: “Rabb’imiz, cehennem azabını


bizden geri çevir. Kesinlikle onun azabı bitirici
olandır” derler.

67. Kesinlikle o ne kötü bir karargâh ve ikamet


yeridir.

68. Ve onlar ki infak yaptıkları zaman asla müsriflik


yapmazlar ve kısmazlar. Ve ikisi arası olan bir
kıvamdalardır.

69. Ve onlar ki Allah ile beraber diğer bir ilaha dua


etmezler. Haklılık dışında Allah’ın haram kıldığı bir
nefsi katletmezler ve zina etmezler. Ve kim işte onu
yaparsa kötülükle karşılaşır.

70. Kıyamet günü azap onun için katlanır ve orada


alçaltılmış olarak devamlı kalır.
71. Tövbe eden ve iman eden ve salih amel
işleyenler hariçtir ki işte onlar, Allah onların
kötülüklerini iyiliklere değiştirir. Ve Allah hoşgörülü,
özel merhametli olandır.

72. Ve kim tövbe eder ve salih işler işlerse,


kesinlikle onun tövbesi kabul edilmiş olarak Allah’a
döner.

73. Ve onlar ki çarpıtarak şahitlik yapmazlar ve boş,


yararsıza rastladıklarında nazikçe geçip giderler.

74. Ve onlar ki Rabb’lerinin ayetleri hatırlatıldığı


zaman asla onlar üzerine kör ve
sağır davranmazlar.

75. Ve onlar derler ki: “Rabb’imiz! Bize


eşlerimizden ve zürriyetimizden gözde olanlar hibe
et. Ve bizi önemseyip gereğini yapanlara önder kıl”.

76. İşte onlara sabretmeleri nedeniyle o loca ile


karşılık verilir ve orada sağlık ve selamla karşılanırlar.

77. Orada devamlılardır. Ne güzel bir karargâh ve


ikamet yeri!
78. De ki: Eğer duanız olmasaydı, Rabb’im size
değer verir miydi? Ki yalanlamıştınız. Ki sonra
kaçınılmaz olan olacak.

25. Şuara Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ta, Sin, Mim,

3. İşte o, o açık kitabın ayetleridir.

4. Mümin olmuyorlar diye kendini üzüntüden


tüketecek olabilirsin.

5. Gerekli görürsek, onların üzerine gökten bir ayet


indiririz ki ona boyunları bükük kalıverirler.

6. Ve Rahman’dan onlara bahis olarak gelene sadece


onunla ilgilenmeyenler olurlar.

7. Ki yalanlamışlardır da alay konusu edinmekte


olduklarının bilgisi onlara yakında gelecektir.

8. Ve hiç yeryüzüne doğru bakmazlar mı? Orada


bitkilerden nice cömert çiftler yetiştirdik.
9. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayet. Ve onların çoğu
iman edenler olmadı.

10. Ve kesinlikle senin Rabb’in, mutlaka O yaptırım


gücü olandır, özel merhametlidir.

11. Ve o zaman senin Rabb’in Musa’ya “Zalimler


toplumuna git” diye seslendi.

12. “Firavunun toplumuna, önemseyip gereğini


yapmazlar mı?”

13. Dedi ki: Rabb’im! Kesinlikle ben onların beni


yalanlamalarından korkarım.

14. Ve kafam daralır ve dilim ayrılmaz ki Harun’u


gönder.

15. Ve üzerimde bir suç onlar içindir ki beni


öldürmelerinden korkarım.

16. Dedi ki: Öyle değil. Ki ayetlerimizle gidin.


Kesinlikle biz sizinle beraber işitmekte olanlarız.

17. Ki Firavun’a varın da ikiniz deyin ki: “Kesinlikle


biz ikimiz Âlemlerin Rabb’inin resulüyüz.

18. İsrailoğlularını bizimle gönder diye”.


19. Dedi ki: Hiç biz, seni bizim içimizde çocuk
olarak yetiştirmedik mi? Ve bizim içimizde
ömründen senelerce kaldın.

20. Ve sen yaptın o yaptığını ki onu sen yaptın ve


sen o nankörlerdensin!”.

21. Dedi ki: “Ben onu şaşkınlardanken yaptım.

22. Ki sizden korkunca sizden kaçtım da Rabb’im


bana hüküm hibe etti ve beni mürsellerden kıldı.

23. Ve işte o başıma kaktığın nimet İsrailoğlularını


köle edinmendir.

24. Firavun dedi ki: “Ve Âlemlerin Rabb’i nedir?”.

25. Dedi ki: “Yakinen olarak inananlarsanız göklerin


ve yerin ve ikisi arasındakinin Rabb’idir”.

26. Çevresinde bulunanlara dedi ki: “İşitmiyor


musunuz?”.

27. Dedi ki: “O sizin Rabb’inizdir ve önceki


atalarınızın Rabb’idir”.

28. Dedi ki: “Kesinlikle size gönderilen resulünüz


mutlaka bir cinlenmiştir”.
29. Dedi ki: “Akıl eder olanlarsanız, O, doğuş yeri,
zamanının ve batış yeri, zamanın ve bunlar
arasındakilerin Rabb’idir”.

30. Dedi ki: “Mutlaka benim dışımda bir tanrı


edinirsen, mutlaka seni hapse atılanlardan kılarım”.

31. Dedi ki: “Ve eğer sana apaçık bir şey getirsem
de mi?”.

32. Dedi ki: “Ki doğrusunu söyleyenlerdensen onu


getir”.

33. Ki Musa asasını sergiledi. Ki o zaman o apaçık


bir kobra yılanıdır (Wadjet).

34. Ve elini çekip çıkardı ki o gözlemleyenlere


bembeyazdır (Shen halkası).

35. O onun çevresinde bulunan ileri gelenlere dedi


ki: “Kesinlikle bu âlim bir sihirbaz.

36. Sizi sihriyle arazinizden çıkarmak istiyor ki


emrettiğiniz nedir?”.

37. Dediler ki: “Onu ve kardeşini beklet. Ve şehirler


içinde toplayıcılar çıkar.
38. Bütün âlim sihirbazlar seninle bulunsunlar”.

39. Ki sihirbazlar, bilinen bir günün bilinen vakti için


toplandılar (21 Nisan Wadjet bayramı).

40. Ve insanlara denildi ki: Siz toplananlar mısınız?

41. “Biz sihirbazlara tabi olabiliriz. Onlar galip


gelirlerse”.

42. Ki sihirbazlar geldiklerinde Firavun’a dediler ki:


“Biz galip olursak, kesinlikle mutlak bir karşılık bizim
için midir?”.

43. Dedi ki: “Evet. Ve kesinlikle siz o zaman


mutlaka çok yaklaştırılanlardansınız”.

44. Musa onlara dedi ki: “Ne sergileyecekseniz


sergileyin”.

45. Ki iplerini ve sopalarını sergilediler ve dediler ki:


“Firavun’un yaptırım gücüyle, kesinlikle biz, mutlaka
biz galipleriz.

46. Ki Musa asasını sergiler sergilemez o zaman


onların yanıltmalarını kapmaya başladı.
47. Ki sihirbazlar secde edenler olarak karşılık
verdiler.

48. Dediler ki: “Âlemlerin Rabb’ine iman ettik.

49. Musa’nın ve Harun’un Rabb’ine.

50. Dedi ki: “Benin size izin vermem öncesinde mi


ona inandınız? Kesinlikle o size sihri öğreten mutlak
saygınınızdır. Ki mutlaka bileceksiniz! Mutlaka ben
ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve
mutlaka hepinizi astıracağım”.

51. Dediler ki: “Zararı yok. Kesinlikle biz Rabb’imize


dönenleriz.

52. Kesinlikle biz iman edenlerin öncüleri


olduğumuzdan, Rabb’imiz bizim hatalarımızı hoş
görür diye özlem içindeyiz”.

53. Ve Musa’ya “Kullarımla gizlice yola çık.


Kesinlikle siz izlenenlersiniz” diye vahiy etti.

54. Ki Firavun şehirlere toplayıcılar gönderdi.

55. “Kesinlikle bunlar mutlak çok az olan


bir gruptur.
56. Ve kesinlikle onlar bizi mutlaka
öfkelendirenlerdir.

57. Ve kesinlikle biz mutlak uyanık topluluğuz”.

58. Ki biz onları bahçelerden ve pınarlardan


çıkardık.

59. Ve servetlerden ve yüce makamdan.

60. İşte onun gibi. Ve ona İsrailoğullarını varis kıldık.

61. Ki güneş doğarken onlara tabi oldular.

62. Ki iki topluluk birbirini görünce, Musa’nın


yanında bulunanlar dediler ki: Kesinlikle biz mutlaka
yetişilenleriz.

63. Dedi ki: “Hayır! Kesinlikle Rabb’im benimledir.


Bana yol-yöntem gösterecek”.

64. Ki Musa’ya: “Asanla denizi ittir” diye vahiy ettik


ki derin su (deniz, göl, nehir) yarıldı ki her parçası
kocaman bir tepe gibi oldu.

65. Ve yaklaştırdık. Sonra diğerlerini.

66. Ve Musa ve beraberindekileri topluca kurtardık.

67. Sonra diğerlerini suda boğduk.


68. Kesinlikle işte ondadır mutlaka ayet. Ve onların
çoğu iman edenler olmadılar.

69. Ve kesinlikle Rabb’in, mutlaka O yaptırım


güçlüdür, özel merhametlidir.

70. Ve onların üzerine İbrahim’le ilgili bilgileri aktar.

71. O zaman babasına ve toplumuna dedi


ki: İbadet ettikleriniz nedir?

72. Dediler ki: İmgelere kulluk yaparız ki onları


amaç edinir dururuz.

73. Dedi ki: Yalvardığınızda onlar sizi işitirler mi?

74. Veya size fayda veya zarar verirler mi?

75. Dediler: Aksine, biz atalarımızı işte onun gibi


yapar bulduk.

76. Dedi ki: “Ki neye kulluk eder olduğunuzu


gördünüz mü?

77. Sizin ve en eski atalarınızın?

78. Ki kesinlikle onlar Âlemlerin Rabb’i hariç, benim


için düşmandır.
79. O’dur beni biçimlendiren ki O bana hidayet
eder.

80. Ve O ki, O’dur beni yediren ve beni içiren.

81. Ve hastalandığım zaman ki O’dur beni


iyileştiren.

82. Ve O ki beni öldürür, sonra hayat verir.

83. Ve O ki yargı günü benim için hatamı hoş


görmesini özlemle beklediğimdir.

84. Rabb’im! Bana hüküm hibe et ve beni salihlere


kat.

85. Ve sonrakiler içinde benim için doğru ifade


eden (doğruluk lisanı) bir lisan kıl.

86. Ve beni Naim cennetinin varislerinden kıl.

87. Ve babamı benim için hoş gör. Kesinlikle o,


sapmışlardan oldu.

88. Ve diriltilme gününde beni rezil etme.

89. Mal ve oğulların fayda vermediği günde.

90. Allah’ın huzurunda selim bir kalp ile bulunan


hariçtir”.
91. Ve cennet önemseyip gereğini yapanlar için
iyice yaklaştırıldı.

92. Ve azgınlar için cehim belirginleştirildi.

93. Ve onlara denilir ki: Nerededir kulluk eder


olduklarınız?

94. Allah’tan başka? Size yardım ederler mi veya


yardım alırlar mı?

95. Ki onlar ve azgınlar onun içine doğru atılıp


döküldüler.

96. Ve İblis’ in askerleri topluca.

97. Orada birbirleriyle hasımlaşarak derler ki:

98. Yemin olsun Allah’a. Biz ise mutlaka apaçık


sapıklık içinde olduk.

99. O zaman biz sizi Âlemlerin Rabb’i düzeyinde


tuttuk.

100. Ve bizi o ağır suçlulardan başkası saptırmadı.

101. Ki bizim için şefaatçilerden yok.

102. Ve yakın bir arkadaş yok.


103. Ki eğer bizim için bir kere daha olsa ki
müminlerden olurduk”.

104. Kesinlikle işte ondadır mutlak bir ayet. Ve


onların çoğu mümin olmadılar.

105. Ve kesinlikle senin Rabb’in, mutlaka O yaptırım


güçlüdür, özel merhametlidir.

106. Nuh toplumu mürselleri yalanladılar.

107. O zaman kardeşleri Nuh onlara dedi


ki: “Önemseyip gereğini yapmaz mısınız?

108. Kesinlikle ben, sizin için emin bir resulüm.

109. Ki Allah’ı önemseyin ve bana itaat edin.

110. Ve ben sizden ona ait bir karşılık istemiyorum.


Benim karşılığım ise sadece Âlemlerin
Rabb’i üzerinedir.

111. Ki Allah’ı önemseyin ve bana itaat edin”.

112. Dediler ki: En reziller sana tabi iken sana iman


eder miyiz?

113. Dedi ki: Ve onların işlemekte oldukları hakkında


bir bilimim yoktur.
114. Eğer şuurundaysanız, onların hesabı ise sadece
Rabb’im üzerinedir.

115. Ve ben müminleri kovan değilim.

116. Ben ise apaçık bir uyarıcıyım.

117. Dediler ki: Mutlaka ona hiç son vermezsen ya


Nuh! Mutlaka taşlananlardan olacaksın.

118. Dedi ki: Rabb’im! Kesinlikle toplumum beni


yalanladı.

119. Ki benimle onların arasını iyice aç. Ve beni ve


müminlerden benimle olanları kurtar.

120. Ki onu ve onunla birlikte olanları dolu gemi


içinde kurtardık.

121. Sonra geride kalanları suda boğduk.

122. Kesinlikle işte onun içindedir mutlak ayet. Ve


onların çoğu mümin olmadılar.

123. Ve kesinlikle senin Rabb’in mutlaka O, yaptırım


güçlüdür, özel merhametlidir.

124. Ad mürselleri yalanladı.


125. O zaman kardeşleri Hud onlara dedi ki:
“Önemseyip gereğini yapmaz mısınız?

126. Kesinlikle ben sizin için emin bir resulüm.

127. Ki Allah’ı önemseyin ve bana itaat edin.

128. Ve ben sizden onun üzerine bir karşılık


istemiyorum. Benim karşılığım ise sadece Âlemlerin
Rabb’i üzerinedir.

129. Siz her yükseltilmiş tepeye ayet bina edip, boş


işler mi işlersiniz?

130. Ve kalıcı olabilesiniz diye atölyeler mi


edinirsiniz?

131. Ve yakaladığınız zaman zorbaca mı


yakalarsınız?

132. Ki Allah’ı önemseyip dikkate alın ve bana itaat


edin.

133. Ve bildiklerinizle O size yardım uzatanı


önemseyip dikkate alın.

134. O, size nimet hayvanlar ve


oğullarla yardım uzattı.
135. Ve bahçelerle ve pınarlarla.

136. Kesinlikle ben sizin için büyük bir günün


azabından korkmaktayım”.

137. Dediler ki: Öğüt versen veya hiç öğüt


verenlerden olmasan bizim için aynı düzeydedir.

138. Bu ise sadece öncekilerin tasarlamasıdır.

139. Ve biz azaba uğratılanlar değiliz.

140. Ki onu yalanladılar da onları helak ettik.


Kesinlikle işte ondadır mutlaka ayet. Ve onların
çoğu mümin olmadılar.

141. Ve kesinlikle senin Rabb’in mutlaka O, yaptırım


güçlüdür, özel merhametlidir.

142. Semud mürselleri yalanladı.

143. O zaman kardeşleri Salih onlara dedi ki:


“Önemsemez misiniz?

144. Kesinlikle ben sizin için emin bir resulüm.

145. Ki Allah’ı önemseyip dikkate alın ve bana itaat


edin.
146. Ve ben sizden onun üzerine bir karşılık
istemiyorum. Benim karşılığım ise sadece Âlemlerin
Rabb’i üzerinedir.

147. Siz burada güven içinde terk mi edileceksiniz?

148. Bahçelerin ve pınarların içinde?

149. Ve ekinler ve salkımları sarkmış hurmalıklar.

150. Ve dağlardan neşelenerek evler yontuyorsunuz.

151. Ki Allah’ı önemseyip dikkate alın ve bana itaat


edin.

152. Ve o müsriflerin emrine de itaat etmeyin.

153. Onlar ki yeryüzünde bozgunculuk yaparlar ve


düzeltmeye çalışmazlar”.

154. Dediler ki: “Kesin olarak, sen


sihirlenmişlerdensin.

155. Bizim benzerimiz, etten kemikten bir insandan


(beşer) başkası değilsin. Ki doğruyu söyleyenlerden
olduysan bir ayetle gel”.

156. Dedi ki: İşte bu döllenmiş dişi devedir. Su içme


hakkı onun içindir ve belli günde sizin içindir.
157. Ve ona kötülükle temas etmeyin ki sizi büyük
günün azabı yakalar.

158. Ki onu kısırlaştırdılar da pişman olanlara


dönüştüler.

159. Ki o azap onları yakaladı. Kesinlikle işte ondadır


mutlak ayet. Ve onların çoğu mümin olmadılar.

160. Ve kesinlikle senin Rabb’in, mutlaka O yaptırım


güçlüdür, özel merhametlidir.

161. Lut toplumu mürselleri yalanladı.

162. O zaman kardeşleri Lut onlara dedi


ki: “Önemsemez misiniz?

163. Kesinlikle ben sizin için emin bir resulüm.

164. Ki Allah’ı önemseyin ve bana itaat edin.

165. Ve ben sizden onun üzerine bir karşılık


istemiyorum. Benim karşılığım ise sadece Âlemlerin
Rabb’i üzerinedir.

166. Âlemlerden erkeklere mi varırsınız?


167. Ve Rabb’inizin sizler için biçimlendirdiği
eşlerinizi bırakır mısınız? Aksine, siz saldırgan bir
toplumsunuz”.

168. Dediler ki: “Mutlaka ona hiç son vermezsen ey


Lut, mutlaka çıkarılanlardan olacaksın”.

169. Dedi ki: “Kesinlikle ben, sizin işlediğinize


kızanlardanım.

170. Rabb’im, beni ve ehlimi bunların işlemekte


olduklarından uzaklaştırarak kurtar!”.

171. Ki onu ve ailesini topluca kurtardık.

172. Kalıntılar içindeki bir kocakarı hariç.

173. Sonra o diğerlerinin ardını kestik.

174. Ve üzerlerine bir yağış yağdırdık ki uyarılanların


yağışı ne kötüdür.

175. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayet. Ve onların


çoğu mümin olmadılar.

176. Ve kesinlikle senin Rabb’in mutlaka O, yaptırım


güçlüdür, özel merhametlidir.

177. Eyke halkı mürselleri yalanladılar.


178. O zaman Şuayb onlara dedi ki: “Önemsemez
misiniz?

179. Kesinlikle ben sizin için emin bir resulüm.

180. Ki Allah’ı önemseyip dikkate alın ve bana itaat


edin.

181. Ve ben sizden onun üzerine bir karşılık


istemiyorum. Benim karşılığım ise Âlemlerin
Rabb’i üzerinedir.

182. Ölçüyü tam yerine getirin ve hasar


ettirenlerden olmayın.

183. Doğru standardize ile tartın.

184. Ve insanlara eşyalarının değerini azaltmayın. Ve


yeryüzünde bozguncular olarak adaletsizlik
yapmayın.

185. Ve O, sizi ve sizden önceki yaratıkları


biçimlendireni önemseyin”.

186. Dediler ki: Kesin olarak sen sihirlenmişlerdensin.


187. Ve sen bizim benzerimiz beşerden (etten
kemikten bir insandan) başkası değilsin ve biz ise
seni mutlaka yalancılardan zannediyoruz.

188. Ki doğrusunu söyleyenlerden isen gökten


üzerimize parçalar düşür.

189. Dedi ki: Rabb’im işlediklerinizi bilendir.

190. Ki onu yalanladılar da onları o kalıcı günün


azabı yakaladı. Kesinlikle o, büyük günün
azabı olandır.

191. Kesinlikle işte ondadır mutlak ayet. Ve onların


çoğu mümin olmadılar.

192. Ve kesinlikle senin Rabb’in mutlaka O, yaptırım


güçlüdür, özel merhametlidir.

193. Ve kesinlikle o, mutlaka Âlemlerin Rabb’inin


indirmesidir.

194. Onunla Ruhul Emin indi.

195. Uyarıcılardan olman için senin kalbin üzerine.

196. Apaçık Arapça bir dille.


197. Ve kesinlikle o, öncekilerin paragraflarının
mutlaka içindedir.

198. Ve İsrailoğullarının bilginlerinin onu bilmesi, hiç


onlar için bir ayet olmadı mı?

199. Ve eğer biz onu bazı yabancılar üzerine


indirseydik.

200. Ki onlar üzerine onu okusaydı, ona


iman edenler olmazlardı.

201. Onu suçluların kalbine işte onun gibi işleriz.

202. Elim azabı görünceye kadar ona inanmazlar.

203. Ki o onlara ansızın ve onlar şuurunda


değillerken gelir.

204. Ki derler ki: “Biz tolerans gösterilenler miyiz?”.

205. Ki bizim azabımızı mı acele istiyorlar.

206. Ki gördün mü, biz onları yıllarca metalandırsak?

207. Sonra onlara vaat edilir olan gelse.

208. Metalandırıldıkları onlardan giderir değildir.


209. Ve onlar için uyarıcılar olmaksızın biz hiç bir
yerleşim yerini helak etmedik.

210. O hatırlatmadır ve biz zalimler olmadık.

211. Ve onu şeytanlar indirmedi.

212. Ve bu onlara yaraşmaz ve güç yetiremezler.

213. Kesinlikle onlar işitip anlamaktan mutlaka


azledilenlerdir.

214. Ki Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarıp


yakarma ki azaba uğratılanlardan olursun.

215. Ve en yakın aşiretini uyar.

216. Ve müminlerden sana tabi olanlar için


kanadını alçalt.

217. Ki sana isyan ederlerse de de ki: “Kesinlikle ben,


sizin işler olduklarınızdan etkilenmeyecek kadar
uzağım”.

218. Ve yaptırım güçlü, özel merhametliye tevekkül


et.

219. O ki kalktığında seni gören.

220. Ve secde edenler arasında dönüşünü.


221. Kesinlikle O, O işitendir, bilendir.

222. Şeytanların indiği kimseyi size bildireyim mi?

223. Her günahkâr yanıltıcı üzerine inerler.

224. İşitip anlama gösterisi yaparlar ve onların çoğu


yalancılardır.

225. Ve şairler. Onlara baştan çıkarıcılar tabi olur.

226. Hiç görmez misin? Kesinlikle onlar her vadide


bunaltılı şekilde davranırlar.

227. Ve kesinlikle onlar yapmadıklarını söylerler.

228. Sadece iman edenler ve düzgün yararlı işler


yapanlar ve Allah’ı çok hatırlayanlar ve zulme
uğradıktan sonra yardımlaşanlar hariçtir. Ve
zulmedenler hangi inkılapla ters döndürüleceklerini
yakında bileceklerdir.

26. Neml Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ta, Sin. İşte o, Kuran’ın ve apaçık kitabın ayetleridir.


3. Önemseyip gereğini yapanlar için rehber ve
müjdedir.

4. Onlar ki namazı yerine getirirler ve zekâtı verirler ve


onlardır ahirete o yakinen inananlar.

5. Kesinlikle ahirete inanmayanlar, onlar için


işlediklerini güzel gösterdik ki şaşkınca bocalarlar.

6. İşte onlar, onlar ki azabın kötüsü onlar içindir ve


onlar ahirette o en büyük kayba uğrayanlardır.

7. Ve kesinlikle sen, O âlim, hâkim tarafından mutlaka


Kuran sunulansın.

8. O zaman Musa ehli için dedi ki: “Kesinlikle ben bir


ateş algıladım. Size ondan bir haber getiririm veya
ısınabilmeniz için bir kor getiririm”.

9. Ki oraya geldiğinde seslenildi ki: “Ateşin içinde olan


ve çevresinde bulunan yetenekli (potansiyel) kılındı.
Ve Âlemlerin Rabb’i olan Allah ilintisiz yegâne
egemendir.

10. Ya Musa: Kesinlikle o yaptırım güçlü, hâkim


Allah benim.
11. Ve asanı sergile! Ki onun canlı bir yılan gibi
kımıldadığını görünce arkasına hiç dönmeden
gerisin geri kaçtı. “Ya Musa korkma! Kesinlikle
benim. Mürseller benim tarafımdan korkmazlar.

12. Zalimler hariçtir. Sonra kötülüğün ardından


iyiliğe değiştirirlerse ki kesinlikle ben hoşgörülüyüm,
özel merhametliyim.

13. Ve elini yakanın içine dâhil et. Firavun’a ve


onun toplumuna karşı dokuz ayetin içinde kusursuz
beyaz olarak çıkar. Kesinlikle onlar yoldan çıkan bir
toplum oldular”.

14. Ki gözler önüne serilmiş ayetlerimizle onlara


gelince dediler ki: “Bu apaçık bir sihirdir”.

15. Ve emin oldukları halde zulümle ve üstünlük


duygusu içinde onu anlamamazlıktan geldiler. Ki
bak, bozguncuların sonu nasıl oldu!

16. Ve Davud’a ve Süleyman’a mutlaka bilim


vermiştik. İkisi dedi ki: “Bizi mümin kullarından
çoğuna göre fazlalıklı kılan Allah’a hamdolsun”.
17. Ve Süleyman Davud’a varis oldu. Ve dedi ki: Ey
insanlar! Bize kuşların mantığı öğretildi. Ve bize her
şeyden verildi. Kesinlikle bu, mutlaka o apaçık bir
fazlalıktır.

18. Ve Süleyman için cinlerden ve insanlardan ve


kuşlardan onun orduları toplandı ki onlar kontrol
altında tutuluyorlardı.

19. Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi


karınca dedi ki: “Ey karınca topluluğu!
Meskenlerinize girin. Süleyman ve orduları
şuurunda olmaksızın sizi kırıp ezmesinler.

20. Ki onun sözünden dolayı seslice gülerek


tebessüm etti ve dedi ki: “Ey Rabb’im! Beni,
üzerime nimetlendirdiğin ve ana babam üzerine
nimetlendirdiğin nimete şükretmeye ve razı olduğun
iyileştirme çalışması yapmaya yönlendir. Ve beni
rahmetinle salih kulların arasına dâhil et”.

21. Ve kuşlara göz attı da dedi ki: “Bana nedir?


Hüdhüd’ü (İbibik’i) göremiyorum, yoksa
kaybolanlardan mı oldu?
22. Ona mutlaka şiddetli bir azapla azap edeceğim
veya onu boğazlayacağım veya o bana mutlaka
apaçık olan ikna edici bir delille gelmelidir”.

23. Ki uzun zaman geçmedi de dedi ki: “Senin tam


olarak kavramadığını ben tam olarak kavradım ve
sana Seba’dan net bir bilgi getirdim.

24. Kesinlikle ben, onlara hükmetmekte olan ve


ona her şeyden verilmiş bir kadın buldum ve
kocaman bir yönetim binası onundur.

25. Onu ve toplumunu Allah’tan başka Güneş’e


secde eder buldum. Ve o şeytan onlara onların
yaptıklarını güzel gösterdi ve onları doğru yoldan
alıkoydu ki onlar doğru yolu bulamıyorlar.

26. Değil mi ki göklerde ve yerde gizli olanı çıkaran


ve gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah’a secde
etmeliler?

27. O büyük arşın Rabb’i olan O, Allah’tan başka


ilah yoktur”.

28. Dedi ki: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa


yalancılardan mısın, bakacağız!
29. Bu kitabımla git de onu onlara göster. Sonra
onlardan dön uzaklaş ki bakıver neye
başvuracaklar?”.

30. Dedi ki (Melike): “Ey ileri gelenler, kesinlikle


bana oldukça önemli bir kitap sunuldu.

31. Kesinlikle o Süleyman’dandır ve kesinlikle o


merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi iledir.

32. Değil mi ki bana karşı büyüklük taslamayasınız


ve bana gönüllü teslim olanlar olarak gelmelisiniz?”.

33. (Melike) Dedi ki: Ey ileri gelenler! İşimde bana


karar bildirin. Siz bana bilirkişilik yapana kadar ben
görevde kesin karar veren olmadım.

34. Dediler ki: Biz kuvvet sahibiyiz ve şiddetli ataklık


sahibiyiz. Ve emir senindir ki sen emretmene bak.

35. Dedi ki: “Kesinlikle hükümdarlar bir yerleşim


yerine girdikleri zaman orada bozgunculuk yaparlar
ve ehlinden yaptırım güçlü yetkilileri aşağılık kılarlar
ve işte onun gibi yaparlar.

36. Ve kesinlikle ben hediye ile mürseller gönderip


mürseller ne ile geri dönerler diye gözetleyenim!”
37. Ki o Süleyman’a geldiğinde dedi ki: Bana mal
ile mi yardım etmek istiyorsunuz? Ki Allah’ın bana
verdiği size verdiğinden daha hayırlıdır. Aksine, siz
hediyenizle şımarırsınız.

38. Onlara geri dön ki mutlaka karşı


duramayacakları bir ordu ile gelirim ve onları
oradan zillet içinde küçük düşmüş olarak mutlaka
çıkartırım”.

39. Dedi ki: Ey ileri gelenler, onlar bana gönülden


isteyerek teslim olmuşlar olarak gelmeden önce
sizden kim onun yönetim binasını bana bulundurur.

40. Cinlerden İfrit (malzeme sağlayıcı) dedi ki: “Ben,


sen makamından kalkmadan önce onu sana
bulundururum ve kesinlikle ben onun
üzerine mutlaka güvenilir kuvvetliyim”.

41. O kitaptan bilim indinde olan o dedi


ki: Gözünü kırpmandan önce ben onu sana
bulundururum. Ki onu yanı başında duruyor
görünce dedi ki: “Bu şükür mü ederim yoksa
nankörlük mü ederim diye beni sınamak için
Rabb’imin fazlındandır. Ve kim şükrederse ki kendisi
için şükreder ve kim nankörlük ederse ki kesinlikle
Rabb’im ihtiyaçsızdır, cömerttir.

42. Dedi ki: Onun yönetim binasını onun için


tanınmaz hale getirin. Bakalım bize rehberlik
edecek mi? Yoksa rehberlik edemeyenlerden mi
olacak?

43. Ki o geldiğinde dendi ki: Senin yönetim binan


bunun gibi midir? Dedi ki: Sanki o, onun gibi. Ve
ondan önce bize bilim verildi ve gönülden teslim
olanlar olduk.

44. Ve Allah’tan başka kulluk yapmakta olduğu onu


engelledi. Kesinlikle o, kâfir bir toplumdandı.

45. Ona denildi ki: Salona gir. Ki onu görünce onu


çalkantılı su hesap etti ve iki bacağını ondan
giderdi. Dedi ki (Süleyman): “Kesinlikle o parlatılmış
kristalden bir salon”. Dedi ki (Sebe Melikesi):
“Rabb’im! Kesinlikle ben kendime zulüm ettim
ve Süleyman’la beraber Âlemlerin Rabb’i olan
Allah’a gönülden teslim oldum”.
46. Ve mutlaka Semud toplumuna kardeşleri Salih’i
“Allah’a kulluk ediniz” diye göndermiştik de o
zaman onlar birbiriyle çekişen iki fırka haline
gelmişlerdi.

47. Dedi ki: “Ey toplumum! Niye iyilikten önce,


acelece kötülüğü istiyorsunuz? Merhamet
olunabilesiniz diye Allah’tan hoşgörü dilemeli değil
misiniz?”.

48. Dediler ki: “Seninle ve beraberindekilerle


talihsizliğe uğradık”. Dedi ki: “Talihsizliğiniz Allah
indindedir. Aksine, siz zorlayıcı teste tutulan
toplumsunuz”.

49. Ve o şehirde yeryüzünde bozgunculuk yapan


ve düzeltmeye uğraşmayan dokuz çete vardı.

50. Dediler ki: Mutlaka biz gece evinde ona ve


ehline baskın yapalım. Sonra onun velisine mutlaka
diyelim ki: “Ehlinin yok edilişine şahit olmadık ve
kesinlikle biz doğru söyleyenlerdeniz” diye
aralarında Allah’a yemin ettiler.
51. Ve onlar bir plan planladılar. Onlar şuurunda
değilken biz bir plan planladık.

52. Ki planlarının sonunun nasıl olduğuna bir bak.


Biz onları ve toplumlarını topluca yerle bir ettik.

53. Ki işte o, zulmetmeleri nedeniyle virane olmuş


evleri. Kesinlikle işte ondadır bilen bir toplum için
mutlak ayet.

54. Ve iman edenleri ve önemseyip gereğini


yapmakta olanları kurtardık.

55. Ve Lut’u. O zaman toplumuna dedi ki: “Göz


göre göre tecavüzde mi bulunursunuz?

56. Kesinlikle siz kadınlardan başka şehvetle


mutlaka erkeklere mi varırsınız? Aksine, siz cahillik
eden bir toplumsunuz”.

57. Ki toplumunun cevabı: “Lut ailesini


yurdunuzdan çıkarın, kesinlikle onlar çok
temizlenen insanlardır” demelerinden başka
olmadı.

58. Ki onu ve ailesini kurtardık. Yalnız onun


karısının kalıntılardan olmasını ayarladık.
59. Ve onların üzerine bir yağış yağdırdık ki
uyarılanların yağışı ne kötüdür!

60. De ki: “Tapılacak hayranlık Allah’a mahsustur ve


Allah’ın eleyip seçtiği kulları üzerine olan selam
daha hayırlıdır. Yoksa ortak koştukları mı?”.

61. Gökleri ve yeri biçimlendiren ve size gökten bir


tür sıvı indiren mi? Ki onunla gösterişli meyve
bahçeleri bitirdik. Sizin için onun çok yıllık bir
bitkisini bitirmek olamaz. Allah ile beraber bir ilah
mı? Aksine, onlar denk tutan bir toplumdur.

62. Yeri karargâh kılan ve onun kesişme yerlerinde


nehirler kılan ve orada kıtalar kılan ve iki denizin
arasına engelleme kılan mı? Allah ile beraber bir
ilah mı? Aksine, onların çoğu bilmiyorlar.

63. Dua ettiği zaman zorda olana karşılık veren ve


kötülüğü gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri
yapan mı? Allah’la beraber bir ilâh mı? Düşünüp
hatırladığınız ne kadar azdır!

64. Karanın ve denizin karanlıklarında size yol


gösteren ve rahmetinin öncesinde müjde olarak
rüzgârları gönderen mi? Allah’la beraber bir ilah
mı? Allah sizin ortak kıldıklarınızdan çok yücedir.

65. Biçimlendirmeye sıfırdan başlayan ve sonra


onu iade eden ve sizi gökten ve yerden
rızıklandıran mı? Allah ile beraber bir ilah mı? De ki:
Doğrusunu söyleyenlerden olduysanız getirin
verinizi!

66. De ki: “Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka


kimse bilemez. Ve onlar ne zaman dirileceklerinin
şuurunda değillerdir”.

67. Aksine ahiret hakkındaki bilimleri onlara


ardarda ulaştı. Aksine onlar ondan şüphe
içindelerdir. Aksine onlar ondan körlerdir.

68. Ve o kâfirler dediler ki: “Kesinlikle biz ve


atalarımız toprak olunca mı? Kesinlikle biz mutlaka
çıkarılanlar mıyız?

69. Bu bize ve önceden atalarımıza mutlaka vaat


olunmuştur. Bu ise sadece
evvelkilerin düzmecesidir”.
70. De ki: Yeryüzünde gezin ki ağır suçluların
sonunun nasıl olduğuna bir bakın.

71. Ve sen onlar üzerine hüzne kapılma ve onların


kurmakta oldukları planlar nedeniyle sıkıntı içinde
olma.

72. Ve derler ki: “Doğruyu söyleyenlerseniz, bu


vaat olunan ne zaman?”.

73. De ki: “Umulur ki o acele istemekte


olduğunuzun bir kısmı sizin hemen arkanızda
olmaktadır”.

74. Ve kesinlikle Rabb’in insanlar üzerine fazlalık


sahibidir ve lakin onların çoğu şükretmezler.

75. Ve kesinlikle Rabb’in onların kafalarının


gizlediklerini ve onların açığa vurduklarını mutlaka
bilir.

76. Ve gökteki ve yerdeki herhangi bir gizli


bilinmeyen sadece apaçık bir kitaptadır.

77. Kesinlikle bu Kuran: İsrailoğulları’na onların o


ayrılığa düştüklerinin çoğunu anlatmaktadır.
78. Ve kesinlikle o, iman edenler için mutlak rehber
ve merhamettir.

79. Kesinlikle Rabb’in onların aralarında hükmünü


verir. Ve O yaptırım güçlüdür, bilendir.

80. Ki sen Allah’ı vekil kıl. Kesinlikle sen o apaçık


gerçek üzeresin.

81. Kesinlikle sen ölülere işittiremezsin ve arkasını


dönüp gittiğinde sağırlara çağrıyı işittiremezsin.

82. Ve sen körleri sapkınlıklarından doğru yola


rehberlik eden değilsin. Sen ise sadece ayetlerimize
iman edenlere duyurabilirsin ki onlar
müslümanlardır.

83. Ve o söz onların aleyhine yerine geldiği


zaman, onlar için yerden bir karasal yabani hayvan
çıkardık. O kesinlikle insanların ayetlerimize net
olarak inanmaz olduklarını söyleştirir.

84. Ve o gün her ümmetin ayetlerimizi yalan


sayanlarından bir kafile toplarız ki onlar kontrol
altında tutulurlar.
85. Nihayet, geldikleri zaman der ki: “Siz benim
ayetlerimi, bilimsel bakımından hiç kavramadığınız
halde yalanladınız mı? Yoksa işler olduğunuz
nedir?”.

86. Ve zulmetmeleri nedeniyle o söz aleyhlerine


gerçekleşti ki onlar nutuk atamazlar.

87. Hiç görmezler mi? Kesinlikle biz geceyi onda


sükûn bulmaları için ve gündüzü görüşlü kıldık.
Kesinlikle işte ondadır iman eden bir toplum için
mutlak ayet.

88. Ve o gün sura üfürülür ki Allah’ın uygun


gördükleri hariç, göklerdekiler ve yerdekiler
uyanırlar. Hepsi O’na değersiz olarak gelirler.

89. Ve sen dağları görürsün, değişmez hesap


edersin. Onlar bulutların tekrarlanması gibi
tekrarlanır. O her şeyi tekniğine uygun yapan
Allah’ın sanayisidir. Kesinlikle O yaptıklarınızdan
haberdardır.
90. Kim bir iyilikle gelirse ki ondan daha iyisi onun
içindir. Ve onlar o günün dehşetinden
güvendelerdir.

91. Ve kim bir kötülükle gelirse ki onlar da ateşe


yüzükoyun atılır. İşlemekte olduklarınızdan
başkasıyla mı karşılık verilecektiniz?

92. Kesin olarak bana onu kısıtlanmış kılan bu


beldenin Rabb’ine kulluk etmem emredildi. Ve her
şey O’nundur. Ve bana müslümanlardan olmam
emredildi.

93. Ve Kuran’ı aktarmam ki kim yolu bulursa ki


kesin olarak kendi için yolu bulur. Ve kim sapıttıysa
da de ki: “Kesin olarak ben uyaranlardanım”.

94. Ve de ki: “Tapılacak hayranlık Allah’ındır. O,


ayetlerini size gösterecek ki siz onları tanıyacaksınız.
Ve Rabb’in işlediklerinizden gafil değildir”.

27. Kasas Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.


2. Ta, Sin, Mim.

3. İşte o, o apaçık olan kitabın ayetleridir.

4. Sana Musa ve Firavun ile ilgili bilgilerden inanan bir


toplum için gerçekçe aktarmaktayız.

5. Kesinlikle Firavun yeryüzünde üstündü ve halkını


taraftarlara ayırdı. Onlardan bir taifeyi zayıflatmak
istiyordu. Oğullarını boğazlıyor ve kızlarını sağ
bırakıyordu. Kesinlikle o bozgunculardan oldu.

6. Ve biz yeryüzünde zayıf düşürülmek istenenleri


memnun etmeyi ve onları önderler kılmayı ve onları
varisler kılmayı istiyoruz.

7. Ve onları yeryüzünde güçlü bir makama


yerleştirelim ve Firavun’a ve Haman’a ve ikisinin
ordusuna onlardan çekinmekte olduklarını
gösterelim.

8. Ve Musa’nın annesine “Onu emzir ki onun için


endişe ettiğinde de onu akıntıda sergile ve
endişelenme ve hüzünlenme! Kesinlikle biz onu
sana geri döndürürüz ve onu mürsellerden
kılanlarız” diye vahiy ettik.
9. Ki Firavun’un ailesi onu onlara bir düşman ve
üzüntü konusu olması için kaptılar. Kesinlikle
Firavun ve Hâmân ve ikisinin orduları hata
yapanlardan oldular.

10. Ve Firavun’un karısı dedi ki: “Benim ve senin


için gözün aydın! Öldürmeyin onu. Bize yararı
olabilir veya onu evlat ediniriz”. Ve onlar şuurunda
değillerdi.

11. Ve Musa’nın annesinin gönlü boşa


dönüştü. Emin olanlardan olması için kalbini
pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse onu
açığa çıkaracaktı.

12. Ve Musa’nın kız kardeşine dedi ki: Onu, onlar


şuurunda değilken tanımıyorcasına takip et de
gözlemle.

13. Ve biz öncesinde onu sütanaları için kısıtladık


da o dedi ki: “Size, sizin için ona kefil olacak bir ev
ehli göstereyim mi? Ve onlar, onun için tavsiye
edilebilirdir”.
14. Ki onun gözü aydın olsun ve hüzünlenmesin ve
Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu bilsin diye onu
annesine geri döndürdük. Ve lakin onların çoğu
bilmiyorlar.

15. Ve en zinde çağına ulaştığı ve belli bir düzeye


geldiği zaman ona hüküm ve bilim verdik. Ve
düzeltip iyileştirenlere işte onun gibi karşılık veririz.

16. Ve o şehre onun ehlinden gaflet içindeyken


girdi ki orada bir birini katletmeye uğraşan iki adam
buldu. Bu onunla aynı taraftar ve bu
düşmanlarından ki onunla aynı taraftar olan,
düşmanlarından olan üzerine ondan yardım istedi
ki Musa ona bir yumruk attı da üzerine kaza
oldu. Dedi ki: “Bu o şeytanın işindendir. Kesinlikle o
açıkça saptırıcı bir düşmandır”.

17. Dedi ki: “Rabb’im! Kesinlikle ben nefsime


zulmettim ki beni hoş gör”. Ki onu hoş gördü.
Kesinlikle O, O hoş görendir, özel merhametlidir.
18. Dedi ki: “Rabb’im! Benim üzerime
nimetlendirdiğin nedeniyle ki asla suçlulara arka
olmayacağım”.

19. Ki şehirde korku içinde gözetleyene dönüştü. Ki


dün ondan bağırarak yardım isteyen ondan yardım
istediğinde Musa ona dedi ki: “Kesinlikle sen,
mutlaka apaçık bir azgınsın”.

20. Ki o ikisi için düşman olanı yakalamak


istediğinde dedi ki: “Ey Musa! Dün bir canı
katlettiğin gibi beni katletmek mi istiyorsun? Sen ise
sadece yeryüzünde bir zorba olmayı istiyorsun ve
ıslah edenlerden olmayı istemiyorsun.

21. Ve şehrin öteki tarafından koşarak bir adam


geldi. Dedi ki: “Ey Musa! Kesinlikle ileri gelenler seni
öldürmek için aralarında karar veriyorlar ki çık.
Kesinlikle ben senin için nasihat verenlerdenim”.

22. Ki Musa korku içinde oradan çıktı. Gözetleyerek


dedi ki: “Rabb’im! Beni zalim toplumdan kurtar”.
23. Ve Medyen ile karşılaşmaya
ilgisini yönelttiğinde dedi ki: “Rabb’imin beni yolun
eşit olanına ulaştırmasını umarım”.

24. Ve Medyen suyuna varınca, oranın üzerinde


hayvanlarını sulayan insandan bir ümmet buldu. Ve
onların dışında, güden iki kadın gördü. Dedi ki:
“Sorununuz nedir?”. İkisi dedi ki: “Çobanlar öncelikli,
sonrasına kadar biz sulayamayız ve babamız ileri
yaşlıdır”.

25. Ki ikisi için suladı. Sonra gölgeye çekildi de dedi


ki: “Rabb’im! Kesinlikle ben bana hayırdan indirdiğin
için muhtaç olanım”.

26. Ki o iki kız kardeşten biri utana utana yürüyerek


ona geldi. Dedi ki: Kesinlikle babam bizim için
sulamanın karşılığını vermek için seni çağırıyor. Ki
ona gelince ve kıssayı ona anlattı. Dedi ki: Korkma!
Zalim toplumdan kurtuldun.

27. O ikisinden biri dedi ki: Ey babacığım! Onu


ücretle tut. Kesinlikle ücretle tuttuklarının en iyisi
emin güçlü olandır.
28. Dedi ki: Bana sekiz hac dönemi çalışmana
karşılık, bu iki kızımdan birini sana nikâhlamak
istiyorum. Ki ona tamamlarsan da o senin
indindendir. Ve senin başını derde sokmak
istemem. İnşallah beni salihlerden bulacaksın.

29. Dedi ki: İşte o seninle benim aramdadır. O iki


sondan hangisini yerine getirirsem ki bana karşı
düşmanlık yoktur. Ve söylediklerimiz üzerine Allah
vekildir.

30. Ki Musa sürenin sonlanmasını yerine


getirdiğinde ev ehli ile yolculuğa çıktı. Tur’un
yanında bir ateş algıladı. Ehline dedi ki: “Bekleyin.
Kesinlikle ben bir ateş algıladım. Olabilir ki size
ondan bir haber veya dayanıp ısınabilmeniz için
ateşten bir kor getirebilirim”.

31. Ki oraya vardığında ağaçlandırılmış parsel


içindeki vadinin güney kenarından seslenildi: “Ya
Musa kesinlikle ben, Âlemlerin Rabb’i Allah benim.

32. Ve “Asanı sergile” diye. Ki onun canlı bir yılan


gibi kımıldadığını görünce, hiç ardına bakmadan
geriye döndü. “Ya Musa yaklaş ve korkma, kesinlikle
sen güvende olanlardansın.

33. Elini yakanın içine işle. Kusursuz bembeyaz


çıkar. Ve o çekinilen kanadını kendine çek. Ki o ikisi
Firavun ve ileri gelenlerine Rabb’inden iki veridir.
Kesinlikle onlar yoldan çıkmış bir toplum oldular”.

34. Dedi ki: “Rabb’im, kesinlikle ben onlardan bir


nefs katlettim ki beni katletmelerinden korkuyorum.

35. Ve kardeşim Harun, o lisan olarak benden


daha düzgündür ki onu benimle birlikte gönder.
Beni doğrulasın. Kesinlikle ben, beni
yalanlamalarından korkuyorum”.

36. Dedi ki: Senin destek gücünü kardeşinle


artıracağız. Ve ikiniz için ikna edici otoriter güç
kılacağız ki ikinize el uzatamayacaklardır.
Ayetlerimizle ikiniz ve size tabi olanlar galiplersiniz.

37. Ki Musa, onlara açıklayıcı ayetlerimizle geldiği


zaman dediler ki: “Bu kurgulanmış bir sihirden
başkası değildir. Ve biz önceki atalarımızdan bunu
işitmedik”.
38. Ve Musa dedi ki: “Rabb’im kullarından kimin bir
hidayetle geldiğini ve bu yurdun sonucunun kime
ait olacağını daha iyi bilendir. Kesin olan odur ki
zulmedenler başarıya ulaşamaz”.

39. Ve Firavun dedi ki: “Ey ileri gelenler! Sizi için


benden başka bir tanrı olduğunu bilir değilim ki ey
Hâmân! Benim için çamur üzerine ateş yak da
benim için bir kule kıl. Belki Musa’nın ilâhına
yükselebilirim. Ve kesinlikle ben onu mutlaka yalan
söyleyenlerden zannediyorum”.

40. Ve o ve orduları yeryüzünde haksız yere


büyüklük tasladılar. Ve kesinlikle onlar bize
döndürülmeyeceklerini zannettiler.

41. Ki onu ve ordularını tutup da akıntının içine


fırlattık. Ki bak bakalım zalimlerin akıbeti nasıl oldu?

42. Ve onları ateşe çağıran önderler kıldık ve


kıyamet günü onlara yardım edilmez.

43. Ve bu dünyada onlara lanet tabi ettik ve


kıyamet gününde onlar çirkinleştirilenlerdendir.
44. Ve Musa’ya mutlaka ilk nesilleri yok ettikten
sonra, insanlar için basiret ve rehber ve rahmet
olarak akıllarında tutsunlar diye o kitabı vermiştik.

45. Ve Musa’ya o işi yerine getirdiğimizde, sen o


batıya ait yanda olmadın ve sen şahit
olanlardan olmadın.

46. Ve lakin biz nice nesiller inşa ettik ve onların


üzerinden ömür aştı. Ve sen onlara ayetlerimizi
okuyarak Medyen halkı arasında duranlardan
değildin ve lakin resul gönderen biz olduk.

47. Ve biz seslendiğimizde sen Tur’un yanında


değildin. Ve lakin akıllarında tutsunlar diye senden
önce uyarıcı gelmemiş topluma Rabb’inden rahmet
olarak uyarman için (gönderildin).

48. Ve ellerinin önceden sundukları nedeniyle


başlarına bir musibet geldiğinde ki “Rabb’imiz! Ne
olurdu, bize bir resul göndermeli değil miydin ki
ayetlerine tabi olsak ve müminlerden olsaydık”
diyecek olmasalar!
49. Ki onlara indimizden o gerçek gelince dediler
ki: “Musa’ya verilenin benzeri ona verilmeli değil
miydi?”. Ve önceden Musa’ya verileni hiç inkâr
etmediler mi? Dediler ki: “İkisi birbirine arka çıkan
iki sihir”. Ve dediler ki “Kesinlikle biz hepsini inkâr
edenleriz”.

50. De ki: Doğruyu söyleyenlerdenseniz, Allah


indinden, o ki ikisinden daha doğru rehber olan
kitabı getirin ki ona tabi olayım!

51. Ki sana asla cevap veremiyorlarsa da bil! Kesin


olarak heveslerine tabi oluyorlar. Ve Allah’tan bir
hidayet olmaksızın hevesine uyandan daha sapkın
kimdir? Kesinlikle Allah zalimler toplumuna
rehberlik etmez.

52. Ve biz mutlaka onlar için hatırlayabilsinler diye


sözü birbirine bağlamışız.

53. Ondan önce o Kitap Verdiklerimiz ki ona


inanırlar.
54. Ve onlara aktarıldığı zaman derler ki: Ona iman
ettik. Kesinlikle o Rabb’imizden olan gerçektir.
Kesinlikle biz ondan önce müslümanlar olduk.

55. İşte onlara sabretmeleri nedeniyle karşılıkları iki


defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle savuştururlar ve
onları rızıklandırdıklarımızdan infak ederler.

56. Ve onlar boş söz işittiklerinde ona ilgisiz kalırlar.


Ve derler ki: “Bizim işlediğimiz bizim içindir ve sizin
işlediğiniz sizin içindir. Size selam olsun! Biz
cahillere ihtiyaç duymayız”.

57. Kesinlikle sen sevdiğini hidayet edemezsin ve


lakin Allah uygun gördüğünü hidayete eriştirir ve O,
hidayette olanları daha iyi bilendir.

58. Ve dediler ki: “Seninle beraber hidayete tabi


olursak, arazimizden taşındırılırız”. Ve onları onlar
için tarafımızdan bir rızık olarak her şeyin ürününün
biriktirildiği güvenli sakınılmış bir yere hiç
yerleştirmedik mi? Ve lakin onların çoğu bilmezler.

59. Ve biz yaşama biçimleriyle öğünüp


şükretmemiş nice yerleşim yerini yıkıma uğrattık ki
işte onların o meskenleri. Onlardan sonra oraya çok
azı hariç yerleştirilmedi. Ve varis olanlar biz olduk
biz.

60. Ve senin Rabb’in ana yerleşim merkezlerine


onlara ayetlerimizi aktaran bir resul yetiştirip
gönderinceye kadar yerleşim yerlerini yıkıma
uğratıcı olmadı. Ve biz ehli zalimler halinde olan
hariç yerleşim yerlerini yıkıma uğratıcı olmadık.

61. Ve size herhangi bir şeyden verilen ki dünya


hayatının metası ve onun süsüdür. Ve Allah indinde
olan daha iyidir ve daha kalıcıdır ki akıl etmez
misiniz?

62. Güzel bir vaadi vaat ettiğimiz ki onunla


karşılaşan kişi, dünya hayatının metaı ile
metalandırdığımız sonra kıyamet günü tutuklu olan
kişi gibi midir?

63. Ve o gün onlara seslenir de der ki: “Benim


ortaklarım olarak iddia ettikleriniz nerede?”.

64. Aleyhlerine söz gerçek olanlar derler ki:


“Rabb’imiz; işte bunlar azdırdığımız kimselerdir.
Azdığımız gibi onları azdırdık. Onları bırakıp sana
geldik. Onlar özellikle sadece bize kulluk eder
olmadılar”.

65. Ve denildi ki: Ortaklarınızı çağırın”. Ki onlar


çağırırlar da asla onlara cevap veremezler ve onlar
o azabı görürdüler. Keşke kesinlikle onlar doğru
yolda olsalardı!

66. Ve o gün onlara seslenilir de der ki: Mürsellere


ne cevap verdiniz?

67. Ki o gün bildirimler onlar için anlaşılmazdır ki


onlar birbirlerine sormazlar.

68. Ki tövbe eden ve iman eden ve düzeltici iş


işleyen kimse ki onun başarıya erenlerden olması
umulur.

69. Ve Rabb’in, O uygun gördüğünü biçimlendirir.


Ve onlar için avantajlı olanı daha iyi hale getirir.
Allah bağımsız yegâne egemendir ve onların ortak
koştuklarından çok yücedir.
70. Ve Rabb’in, O onların kafalarının (beyin
kabuklarının) gizlediklerini ve onların açığa
vurduklarını bilir.

71. Ve O, Allah’tır. O’dan başka ilah yoktur.


Öncesinde ve sonrasında tapınılacak hayranlık
O’nundur. Ve hüküm O’na aittir. Ve O’na doğru
döndürülürsünüz.

72. De ki: Gördünüz mü? Allah kıyamet gününe


kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürecek
kılsa, Allah’ın dışında ilahlardan kimdir size ışık
getirecek ki işitmez misiniz?

73. De ki: Gördünüz mü? Allah, kıyamet gününe


kadar gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürecek
kılsa, Allah’ın dışında ilahlardan kimdir size içinde
sakinleştiğiniz geceyi getirecek? Bakıp anlamaz
mısınız?

74. Ve O merhametinden içinde sakinleşmeniz ve


fazlından edinmeniz için ve şükredebilesiniz
diye geceyi ve gündüzü sizin için kıldı.
75. Ve o gün onlara seslenir de der ki: “İddia eder
olduğunuz ortaklarım nerede?”.

76. Ve her ümmetten bir şahit ayırıp çıkardık. Ve


dedik ki: “Verinizi getirin”. Ki kesinlikle gerçeğin
Allah’ın olduğunu öğrendiler. Ve kurgular oldukları
onlardan uzaklaştı.

77. Kesinlikle Karun Musa’nın toplumundandı ki


onlar üzerine baskı yaptı. Ve biz ona kesinlikle
anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı
hazineler verdik. O zaman toplumu ona dedi ki:
“Şımarma, Kesinlikle Allah şımarıkları sevmez.

78. Allah’ın sana verdiğinden ahiret yurdunu araştır


ve dünyadan nasibini unutma! Ve Allah’ın sana
ihsan ettiği gibi ihsan et. Ve yeryüzünde
bozgunculuk için uğraşma. Kesinlikle Allah
bozguncuları sevmez”.

79. Dedi ki: “Kesin olarak o, bana bendeki bilgi


üzerine verildi”. Ve kesinlikle Allah’ın ondan önceki
nesillerden, ondan kuvvetçe daha şiddetli ve
topluluk olarak daha fazla olan nice kimseleri yok
etmişliğini hiç bilmez mi? Ve ağır suçlulardan hafif
suçları sorulmaz.

80. Ki süsü içinde toplumunun karşısına çıktı.


Dünya hayatını istemekte olanlar dediler ki: “Ah
keşke, Kârun’a verilenin bir benzeri bizim olsa!
Kesinlikle o, mutlak büyük bir pay sahibidir”.

81. Ve bilim verilmiş olanlar dediler ki: “Size


yazıklar olsun! Allah’ın ödülü iman eden ve
düzeltici iş işleyenler için daha iyidir. Ve onunla
sabredenler dışındakiler karşılaştırılmaz.

82. Ki onu ve yurdunu yere batırdık da Allah’tan


başka ona yardım edecek bir ekip olmadı ve o,
kendine yardım edenlerden olmadı.

83. Ve dün onun yerinde olmak isteyenler “ Vay


be! Kesinlikle Allah kullarından uygun gördüğüne
rızkı esnetir ve kısıtlar. Eğer Allah bize büyük iyilikte
bulunmasaydı, bizi mutlaka batırırdı. Vay be! Kesin
olarak kâfirler başarıya ulaşamazlar” diyenlere
dönüştüler.
84. İşte o ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde
böbürlenmeyi istemeyen ve bozgunculuk
yapmayan kimseler için kılarız. O akıbet önemseyip
gereğini yapanlar içindir.

85. Kim bir iyilikle gelirse ki ondan daha iyisi onun


içindir. Ve kim bir kötülükle gelirse ki kötülükleri
yapanlara sadece işlemekte oldukları ile karşılık
verilir.

86. Kuran’ı senin üzerine farz kılan, seni geri


dönülecek yere mutlaka döndürür. De ki: “Rabb’im
kimin hidayet ile geldiğini ve kim o apaçık sapıklık
içindedir, en iyi bilendir”.

87. Ve sen, Rabb’inden sadece bir rahmet olan


kitabın sana sunulmasını özlemle umar olmadın ki
kâfirlere arka çıkanlardan olma!

88. Ve sana indirilmesinden sonrasında seni


Allah’ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Ve Rabb’ine
davet et. Ve müşriklerden olma!

89. Ve Allah ile birlikte diğer bir tanrıya yalvarma.


O’ndan başka ilah yoktur. O’nun
özelliklerinden başka her şey helak olucudur.
Hüküm O’nundur ve O’na doğru
döndürüleceksiniz.

28. Ankebut Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Elif, Lam, Mim,

3. İnsanlar “İman ettik” dediler diye zorlukla


sınanmadan terk edileceklerini mi hesap ettiler?

4. Ve biz onlardan öncekileri mutlaka zorlukla


sınamıştık ki Allah doğru söyleyenleri mutlaka
bilecek ve yalan söyleyenleri mutlaka bilecek.

5. Yoksa kötülükleri yapanlar bizi geride


bırakacaklarını (atlatacaklarını) mı hesap ettiler?
Verdikleri kararları ne kötüdür!

6. Kim Allah ile mülakat için karşılaşmayı özlemle


umuyorsa ki kesinlikle Allah’ın belirlediği son
mutlaka gelir. Ve O, işitendir, bilendir.
7. Ve kim çabalarsa ki kesin olarak kendisi için çabalar.
Kesinlikle Allah’ın âlemlere ihtiyacı mutlaka yoktur.

8. Ve iman eden ve düzeltici işler işleyenlerin


kötülüklerini mutlaka örteceğiz ve mutlaka onlara
onların işlemekte olduklarının daha iyisi ile karşılık
vereceğiz.

9. Ve biz insana ana babasına iyi davranmasını


önerdik. Ve onlar seni, hakkında bilgin olmayanı
bana ortak koşman için çabalarlarsa ki ikisine itaat
etme. Dönüşünüz banadır ki işlemekte olduklarınızı
size bildireceğim.

10. Ve iman eden ve salih ameller işleyenler,


mutlaka biz onları salihler içine dâhil ederiz.

11. Ve insanlardan kimi der ki: “Allah’a iman ettik”.


Ki Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman,
insanların fitnesini Allah’ın azabı gibi kılar. Ve
Rabb’inden bir destek gelecek olsa, mutlaka derler
ki: “Kesinlikle biz sizinle beraberdik”. Ve Allah, O
âlemlerin kafasının içindekileri en iyi bilen değil
midir?
12. Ve Allah mutlaka o iman edenleri bilir ve
mutlaka o münafıkları bilir.

13. Ve o kâfirler, o iman edenlere dediler ki: “Siz


bizim yolumuza tabi olun ve sizin hatalarınızı
mutlaka biz yüklenelim”. Ve onlar, onların herhangi
bir şeyden olan hatalarından yüklenir değillerdir.
Kesinlikle onlar mutlak yalancılardır.

14. Ve onlar kütlelerini ve kütleleri ile birlikte


kütleleri mutlaka yüklenecekler ve kıyamet günü
kurgular olduklarından mutlaka sorguya
çekileceklerdir.

15. Ve mutlaka Nuh’u toplumuna göndermiştik ki


aralarında bin yıldan elli tarihi yıl hariç olarak kaldı
(Tufan miadından sonra elli yıl yaşadı). Ki
onlar zalimlerken tufan onları yakaladı.

16. Ki ardından onu ve gemide bulunanları


kurtardık ve onu (gemiyi) âlemler için ayet kıldık.

17. Ve İbrahim’i, o zaman o toplumuna dedi ki:


Allah’a kulluk edin ve O’nu önemseyin. Bilir
oldunuzsa işte o sizin için daha hayırlıdır.
18. Kesin olarak Allah’tan başka imgelere ve
uydurarak biçimlendirdiklerinize kulluk
yapıyorsunuz. Kesinlikle Allah’tan başka kulluk
yaptıklarınız sizin için rızka malik değillerdir ki o rızkı
Allah indinde araştırın ve O’na kulluk yapın ve
O’nun için şükredin. O’na doğru döndürüleceksiniz.

19. Ve siz yalanlıyorsanız ki sizden önceki


ümmetler yalanlamıştı. Ve resulün üzerine düşen
açık bir ulaştırmadan başkası değildir.

20. Ve Allah’ın biçimlendirmeye nasıl başladığını ve


sonra onu iade ettiğini hiç görmezler mi? Kesinlikle
o, Allah’a göre kolaydır.

21. De ki: “Yeryüzünde araştırma gezisi yapın ki


Allah’ın biçimlendirmeye nasıl başladığını
gözlemleyin”. Sonra Allah, O ahiret inşasını inşa
eder. Kesinlikle Allah her şeyi ayarlayıp
yapabilendir.

22. O uygun gördüğüne azap eder ve uygun


gördüğüne özel merhamet eder. Ve dönüp dolaşıp
O’na götürülürsünüz.
23. Ve siz yeryüzünde ve gökte aciz bırakanlar
değilsiniz. Ve sizin için Allah’tan başka velilerden bir
veli ve yardım edicilerden bir yardım edici yoktur.

24. Ve o, Allah’ın ayetlerini ve O’na kavuşmayı


inkâr edenler, işte onlar benim rahmetimden
ümitlerini kestiler. İşte onlar, onlar içindir can yakıcı
azap.

25. Ki onun sözlerine toplumunun cevabı: “Onu


öldürün veya yakın” demekten başka olmadı ki
Allah onu ateşten kurtardı. Kesinlikle işte ondadır
iman eden bir toplum için mutlak ayetler.

26. Ve dedi ki: “Kesin olan: Siz, aranızda dünya


hayatında sevgi unsuru olsun diye Allah’tan başka
imgeler edindiniz. Sonra kıyamet günü bazılarınız
bazılarınızı görmemezlikten gelirsiniz. Ve bazılarınız
bazılarınızı dışlar. Ve barınağınız ateştir. Ve sizin için
yardım edenden hiç kimse yoktur.

27. Ki ona Lut iman etti. Ve dedi ki: “Kesinlikle ben


Rabb’ime doğru göç edenim. Kesinlikle O, yaptırım
güçlüdür, hâkimdir”.
28. Ve ona İshak’ı ve Yakub’u hibe ettik. Ve onun
zürriyetinden nebilik ve kitap kıldık. Ve onun
karşılığını dünyada verdik ve kesinlikle o ahirette
mutlaka salihlerdendir.

29. Ve Lut’u, o zaman toplumuna dedi ki: Kesinlikle


siz âlemlerden hiç kimsenin sizi onda geçmediği
kadar mutlaka tecavüzde bulunursunuz.

30. Kesinlikle siz mutlaka erkeklere varır ve yolları


keser ve toplantı yerlerinizde iğrenç davranışta mı
bulunursunuz? Ki toplumunun ona cevabı: “Doğru
söyleyenlerdensen bize Allah’ın azabını getir”
demekten başkası olmadı.

31. Dedi ki: “Rabb’im! Bozguncu toplum üzerine


bana yardımınla destek ol”.

32. Ve resullerimiz İbrahim’e müjde ile geldiği


zaman dediler ki: Kesinlikle biz bu yerleşim yeri
ehlini helak edenleriz. Kesinlikle onun ehli zalimler
oldular.

33. Dedi ki: Kesinlikle Lut onun içindedir. Dediler ki:


Biz onun içindekiler kim daha iyi bilenleriz.
Kalıntılardan olan onun karısı dışında onu ve onun
ev halkını mutlaka kurtarırız.

34. Ve resullerimiz Lût’a geldikleri zaman o, onlar


dolayısıyla kötüleşti ve onlar dolayısıyla daralıp eli
kolu bağlandı. Ve dediler ki: “Korkma ve
hüzünlenme! Kesinlikle biz, kalıntılardan olan karın
dışında seni ve aileni kurtaranlarız.

35. Kesinlikle biz bu yerleşim yeri halkı üzerine


yoldan çıkmaları nedeni ile gökten toz indirenleriz”.

36. Ve mutlaka biz akıl eden bir toplum için


oradan açıklayıcı bir ayet terk etmişiz.

37. Ve Medyen’e kardeşleri Şuayb’ı. Ki dedi ki: “Ey


toplumum! Allah’a kulluk edin ve ahiret gününe
özlemle umut besleyin. Ve yeryüzünde
bozguncular olarak zararlı davranışlar yapmayın.

38. Ki onu yalanladılar da onları bir titreşim


yakaladı ki yurtlarında yığılıp kalanlara dönüştüler.

39. Ve Ad ve Semud’u. Ve sizin


için, meskenlerinden açığa çıkmıştır. Ve o şeytan
onlara işlediklerini güzel gösterdi ki onları doğru
yoldan engelledi. Ve bakıp anlayabilecek
olanlardan idiler.

40. Ve Karun ve Firavun ve Hâmân! Ve Musa


onlara yeterli açıklamalarla gelmişti ki yeryüzünde
kibirlenmek istediler ve kazananlar olmadılar.

41. Ki hepsini yüz kızartıcı suçlarıyla yakaladık ki


onlardan kimine yontan rüzgârlar gönderdik ve
kimini bir ses titreşimi yakaladı ve kimini yerin
dibine geçirdik ve kimini suda boğduk. Ve Allah
onlara zulmeder olmadı ve lakin onlar kendilerine
zulüm eder oldular.

42. Allah’tan başka veliler edinenlerin benzerliği ev


edinen dişi örümceğin benzerliği gibidir. Ve
kesinlikle evlerin en gevşeği örümceğin evidir. Eğer
biliyor olsalar?

43. Kesinlikle Allah, O’ndan başka yalvardıkları


herhangi bir şeylerden olanı bilir. Ve O yaptırım
güçlüdür, hâkimdir.

44. Ve işte o benzetmeler, onları insanlar için öne


süreriz ve onu bilenlerden başkası akıl edemez.
45. Allah gökleri ve yeri gerçek ile biçimlendirdi.
Kesinlikle ondadır inananlar için mutlak ayet.

46. Kitaptan sana vahiy olunanı aktar. Ve namazı


tam yerine getir. Kesinlikle namaz aşırı edepsizliği
ve benimsenmeyen davranışı yasaklar ve Allah’ı
mutlak anmada daha değerlisidir. Ve Allah, O
sanayi ettiklerinizi bilir.

47. Ve onlardan zulmedenler hariç, Ehl-i Kitap ile o


en güzel olanın dışında mücadele etmeyin ve deyin
ki: “Bize indirilene ve size indirilene iman ettik. Ve
bizim tanrımız ve sizin tanrınız bir tekdir. Ve biz,
O’na gönülden teslim olanlarız”.

48. Ve işte onun gibi sana o kitabı indirdik ki o


kitap verdiklerimiz ona iman ederler. Ve bunlardan
kimi ona iman ederler. Ve ayetlerimizi kâfirlerden
başkası değersiz, önemsiz görmez.

49. Ve sen ondan önce kitaptan aktarma yapar


olmadın ve asla okuma çubuğu ile izlemedin. O
zaman batılda olanlar mutlaka çelişkiye düşerlerdi.
50. Aksine, o bilim verilenlerin kafalarında açıklayıcı
ayetlerdir. Ve bizim ayetlerimizi zalimlerden başkası
önemsiz görmez.

51. Ve dediler ki: Rabb’inden ona ayetler indirilmeli


değil miydi? De ki: Kesin olan, o ayetler ancak
Allah’ın indindedir. Ve kesin olan, ben sadece
apaçık bir uyarıcıyım.

52. Ve onlar üzerine aktarılan o kitabı kesinlikle


bizim sana indirmemiz onlara hiç yeterli gelmiyor
mu? İman eden toplum için mutlak rahmet ve
hatırlatma işte ondadır.

53. De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahit olarak


yeter. O göklerde ve yerde olanı ve o, batıla iman
edenleri ve Allah’ı inkâr edenleri bilir. İşte onlar ki o
zarara uğrayanlardır.

54. Ve senden azabı çarçabuk istiyorlar. Ve eğer


önceden isimlendirilmiş (tanımlanmış) son
olmasaydı, azap onlara mutlaka gelirdi. Ve hiç
şuurunda olmadıkları halde o onlara ansızın
mutlaka gelir.
55. Senden azabı çarçabuk istiyorlar. Ve kesinlikle
cehennem kâfirleri kuşatandır.

56. O gün azap onları üstlerinden ve ayaklarının


altından kaplar. Ve O der ki: “İşlemekte
olduklarınızı tadın!”.

57. “Ey benim o iman eden kullarım! Kesinlikle


benim arzım geniş kapasitelidir ki özellikle yalnızca
bana ki ibadet edin”.

58. Her nefis ölümü tadıcıdır. Sonra bize


döndürüleceksiniz.

59. Ve o iman edenler ve iyileştirici işler yapanlar ki


onları mutlaka altlarından ırmaklar akan ve içinde
devamlı kalacakları cennet localarına mutlaka
yerleştiririz. Çalışanların karşılığı ne güzel!

60. Onlar ki sabredenler ve Rabb’lerine tevekkül


edenlerdir.

61. Ve karasal yabani hayvanlardan nicesi rızkını


taşıyamaz. Allah, O onları rızıklandırır ve özellikle
sizi. Ve O, işitendir, bilendir.
62. Ve onlara sorsan “Gökleri ve yeri biçimlendiren
ve Güneş’e ve Ay’a boyun eğdiren kimdir?”.
Mutlaka “Allah” derler ki nasıl saptırılıyorlar?

63. Allah’tır uygun gördüğüne rızkını esnetip


bollaştıran ve onun için ayarlayan. Kesinlikle Allah
her şeyi bilendir.

64. Ve onlara sorsan “Gökten sıvı indirip onunla


ölümünden sonra yeri dirilten kimdir?”
Mutlaka “Allah’tır” derler. De ki: “Tapılacak övgü
Allah’ındır”. Aksine, onların çoğu akıl etmezler.

65. Ve bu dünya hayatı bir oyalanma ve


eğlenceden başkası değildir. Ve kesinlikle ahiret
yurdu, eğer biliyor olsalar mutlaka o hayat doludur.

66. Ki gemiye bindikleri zaman dini yalnız O’na has


kılarak Allah’a dua ederler. Ki onları karaya doğru
çıkarıp kurtarınca o zaman onlar ortak koşanlardır.

67. Onlara verdiklerimiz nedeniyle nankörlük


etmek için ve metalanmaları için ki bilecekler!

68. Ve hiç görmediler mi? Çevrelerinden insanlar


kapılırken (yurtlarını) kesinlikle biz güvenli sakınılmış
kıldık. Ki batıla inanıyorlar ve Allah’ın nimetlerine
nankörlük mü ediyorlar?

69. Ve Allah üzerine yalan kurgulayandan veya


ona geldiği zaman gerçeği yalanlayandan daha
zalim kimdir? Kâfirler için ikamet yeri cehennemin
içinde değil midir?

70. Ve bizim içimizde çabalayanları yollarımıza,


yöntemlerimize mutlaka rehberlik ederiz. Ve
kesinlikle Allah iyi davrananlarla mutlaka beraberdir.

29. Rum Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Elif, Lam, Mim,

3. Rumlar yenildi.

4. Yeryüzünün daha yakınının içinde. Ve onlar


yenilgilerinden sonra galip geleceklerdir.

5. Birkaç yıl içinde. Öncesinde ve sonrasında emir


Allah’ındır. Ve o dönem
müminler ferahlayacaklardır.
6. Allah’ın yardımıyla. O, uygun gördüğüne yardım
eder. Ve O yaptırım güçlüdür, özel merhametlidir.

7. O Allah’ın vaadidir. Allah vaadini değiştirmez. Ve


lakin insanların çoğu bilmezler.

8. Onlar dünya hayatından açıkta olanı bilirler. Ve


onlar ahiretten gafil olanlardır.

9. Ve kendi kendilerine hiç düşünmediler mi? Allah


gökleri ve yeryüzünü ve bu ikisi arasında bulunanı
gerçek ve belirlenmiş bir süre haricinde
biçimlendirmedi? Ve kesinlikle insanların çoğu
Rabb’leri ile karşılaşmayı mutlaka inkâr edenlerdir.

10. Ve onlar yeryüzünde hiç gezmediler mi ki


onlardan öncekilerin sonu nasıl oldu,
gözlemlesinler! Kuvvet olarak onlardan daha
şiddetli oldular. Toprağı işlediler ve onların imar
ettiklerinden daha çok imar ettiler. Ve onlara
resulleri açıklamalarla geldiler ki Allah onlara
zulmeder olmadı. Ve lakin kendilerine zulmeder
oldular.
11. Sonra o kötülük yapanların akıbeti, Allah’ın
ayetlerini yalanladılar ve onunla alay edenler
oldular diye en kötüsü oldu.

12. Allah, O biçimlendirmeye yoktan başlar. Sonra


onu iade eder. Sonra O’na doğru geri
döndürülürsünüz.

13. Ve zamanın yapısal ve fonksiyonel olarak


yerine getirildiği dönem ağır suçlular kahrolurlar.

14. Ve asla ortaklarından onlar için şefaat


eden olmaz. Ve onlar ortaklarını inkâr edenler
olurlar.

15. Ve o gün zaman yapısal ve fonksiyonel olarak


yerine getirilir. O dönem farklılaşarak ayrışırlar.

16. Ki ama inanan ve yararlı iş işleyenler ki onlar


organize edilen düzenlemeler içindelerdir.

17. Ve ama inkâr edenler ve ayetlerimizi ve ahiret


görüşmesini yalanlayanlar ki azap içerisinde tutuklu
bulundurulanlardır.
18. Ki akşamlarken (gün tükenirken) ve
sabahlarken (aydınlığa dönüşürken) Allah ilintisiz
yegâne egemendir.

19. Ve göklerde ve yerde ve akşama girerken


(bulanıklaşıp belirsizleşirken) ve öğleye giriş
sürecinizde (netleşip belirginleşirken) tapılacak
hayranlık O’nundur.

20. Ölüden diri çıkarır ve diriden ölü çıkarır. Ve


ölümünden sonra yeryüzünü diriltir. Ve işte onun
gibi çıkarılırsınız.

21. Ve topraktan sizi biçimlendirmesi O’nun


ayetlerindendir. Sonrasında siz yaygınlaşan etten
kemikten insanlarsınız (beşer).

22. Ve ona doğru sükûn bulup durulmanız için


kendi nefislerinizden sizin için eşler biçimlendirmesi
ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması O’nun
ayetlerindendir. Kesinlikle işte ondadır fikir
edinebilen bir toplum için mutlak ayetler.

23. Ve göklerin ve yerin biçimlendirilmesi ve


dillerinizin ve renklerinizin değişebilirliği O’nun
ayetlerindendir. Kesinlikle ondadır âlimler için
mutlak ayetler.

24. Ve geceleyin ve gündüzün uyumanız ve O’nun


fazlından aramanız O’nun ayetlerindendir. Kesinlikle
ondadır işiten bir toplum için mutlak ayetler.

25. Ve size bir korku ve beklenti için şimşeği


göstermesi ve gökten bir tür sıvı indirip ölümünden
sonra yere onunla hayat vermesi O’nun
ayetlerindendir. Kesinlikle ondadır akıl eden bir
toplum için mutlak ayetler.

26. Ve göğün ve yerin O’nun emriyle var olup


işlemesi O’nun ayetlerindendir. Sonra sizi
yerden bir çağırma ile çağırdığı zaman sizsiniz,
çıkarsınız.

27. Ve göklerdekiler ve yerdekiler O’nundur. Hepsi


O’na itaatkârdır.

28. Ve O, O ki şekillendirmeye sıfırdan başlar.


Sonra onu iade eder ve o, O’nun üzerine daha
basittir. Ve göklerdeki ve yerdeki en yüce durum
O’na aittir. Ve O yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
29. Sizin için kendi benliğinizden bir benzetme
verdi: Sizin için sözleşme ile yetkiniz altında
bulunanlar sizi rızıklandırdığımız içinde ortaklardan
mıdır da onlarla siz eşit olur ve aranızda
birbirinizden çekindiğiniz gibi onlardan çekinir
misiniz? İşte onun gibi, biz akıl eder bir toplum için
ayetleri ayrıntılı açıklıyoruz.

30. Aksine, O zalimler bilim dışı olarak hevalarına


uydular ki Allah’ın şaşırttığını kim yola getirebilir? Ve
yardım edicilerden hiç biri onlar için değildir.

31. Ki ilgini Allah’ın insanları onun üzerine yarattığı


yaratması olan katıksız din üzere kur. Allah’ın
biçimlendirmesinde değişiklik olmaz. İşte o geçerli
işler dindir. Ve lakin insanların çoğu bilmezler.

32. O’na düşkün olun ve O’nu önemseyin ve


namazı uygulayın ve müşriklerden olmayın.

33. O, dinlerinde farklılaşıp ayrılığa düşen ve


taraftar olanlardan (müşriklerden) olmayın. Her
bölük tarafında olan nedeniyle neşelenip şımarır.
34. Ve insanlara bir zarar dokunduğunda,
ona düşkün olarak Rabb’lerine dua ederler. Sonra
onlara O’dan bir rahmet tattırınca, o zaman
onlardan bir grup Rabb’lerine şirk koşarlar.

35. Onlara verdiğimizle nankörlük etmeleri için ki


metalanın ki yakında bileceksiniz.

36. Yoksa onlar üzerine ikna edici bir yetki belgesi


mi indirdik ki onların O’na ortak koşar olmalarını
söyleten odur.

37. Ve biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman


onunla ferahlar. Ve onlara ellerinin sunduğu
nedeniyle bir kötülük isabet ettiği zaman onlar
karamsarlaşır.

38. Ve Allah’ın rızkı uygun gördüğü için esnettiğini


ve bir ölçüye göre verdiğini hiç görmezler mi?
Kesinlikle ondadır inanan toplum için mutlaka
ayetler.

39. Ki yakınlık sahibi olana ve yoksula ve yol oğluna


(kendini bir yola adamış olana) hakkını ver. İşte o
Allah’ın ilgisini isteyen için daha hayırlıdır. Ve işte
onlar, onlar o başarıya ulaşanlardır.

40. Ve insanların malları içinde artsın diye faize


verdiğiniz ki Allah indinde artmaz. Ve Allah’ın ilgisini
isteyerek verdiğiniz zekât ki işte onlardır kat kat
artıranlar.

41. Allah, O ki sizi biçimlendirdi. Sonra sizi


rızıklandırdı. Sonra sizi öldürür. Sonra size hayat
verir. Sizin ortaklarınızdan biri herhangi bir şeyden
işte onu yapan mıdır? O ilintisiz yegâne egemendir
ve onların ortak koştuklarından çok yücedir.

42. Onlara işlemekte olduklarının bir kısmını


tattırmak için insanların ellerinin kazandığı nedeniyle
karada ve denizde bozukluk belirginleşti. Olabilir ki
geri dönerler!

43. De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın ki daha


öncesindekilerin akıbetinin nasıl olduğunu
gözlemleyin. Onların çoğu müşrik oldular.
44. Ki Allah’tan geri döndürme olmayan bir gün
gelmeden öncesinde ilgini geçerli işler dine yönelt.
O gün insanlar sıkıntı içindedir.

45. Kim inkâr ederse ki inkârı kendi aleyhinedir. Ve


kim iyileştirici işler işlerse ki iyice hazırladığı kendisi
içindir.

46. O, iman edenlere ve salih ameller işleyenlere


O’nun fazlından karşılık vermesi içindir. Kesinlikle O,
kâfirleri sevmez.

47. Ve size rahmetinden tattırması ve emriyle


gemileri yürütmesi ve O’nun fazlından araştırmanız
için rüzgârları müjdeci olarak göndermesi O’nun
ayetlerindendir. Olabilir ki şükredersiniz.

48. Ve mutlaka biz senden önce resulleri


toplumlarına göndermiştik de onlara apaçık
açıklamalar getirdiler ki ağır suçlulardan intikam
aldık. Ve iman edenlere yardım etmek bizim
üzerimizde bir hak oldu.

49. Allah, O ki rüzgârları gönderir ki bulut olarak


etki edip yükseltir de onu uygun gördüğü gibi göğe
doğru esnetip genişletir. Ve onu parça parça kılar ki
onun kesişiminden o kar tanesinin çıktığını
görürsün. Ki onu kullarından uygun gördüğüne
isabet ettirdiği zamanda da onlar müjdeleşirler.

50. Ve öncesinde ise onun üzerlerine inmesinde


evvel onlar mutlaka umutsuzluk içinde olanlardı.

51. Ki Allah’ın rahmetinin eserlerini gözlemle!


Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor.
Kesinlikle işte O, ölüye mutlaka hayat verendir. Ve
O her şeyi ayarlayıp yapabilendir.

52. Ve mutlaka rüzgâr olarak göndersek de onlar


onu sararmış olarak görseler, ondan sonra mutlaka
kâfirlik edip dururlar.

53. Ki kesinlikle sen o ölülere işittiremezsin ve


arkasını dönüp giden o sağırlara çağrıyı
işittiremezsin.

54. Ve sen o körleri sapkınlıklarından doğru yola


iletir değilsin. Sen ise ayetlerimize inananlara
duyurabilirsin ki onlar müslümanlardır.
55. Allah, O sizi zayıf bir durumdan biçimlendirdi.
Sonra zayıflığın ardından kuvvetli kıldı. Sonra
kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar kıldı. O,
uygun gördüğünü biçimlendirir. Ve O âlimdir,
ayarlayıp yapabilendir.

56. Ve o saatin yapılandırılıp kurulduğu gün ağır


suçlular bir saat dışında kalmadıklarına yemin
ederler. İşte onun gibi saptırılanlar oldular.

57. Ve o bilim ve iman verilenler dediler


ki: Mutlaka siz Allah’ın kitabının içinde diriliş gününe
kadar kalmıştınız ki işte bu dirilme günüdür. Ve
lakin siz bilmeyenler oldunuz.

58. Ki o gün zalimlere mazeretleri fayda vermez.


Ve onlardan özür dilemeleri istenmez.

59. Ve mutlaka biz bu Kuran’da insanlar için her


benzetmeyi ileri sürmüşüzdür. Ve mutlaka sen
onlara bir ayetle gelsen mutlaka o kâfirler derler ki:
“Siz ise sadece geçersiz sayılanlarsınız”.

60. İşte onun gibi Allah bilmeyenlerin kalplerini


damgalar.
61. Ki sabret. Kesinlikle Allah’ın vaadi gerçektir. Ve
yakın olarak iman etmeyenler seni hafife almasınlar.

30. Lokman Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Elif, Lam, Mim

3. İşte o, hâkim kitabın ayetleridir.

4. O iyi davranışlılar için rehberdir ve merhamettir.

5. Onlar ki namazı kılarlar ve zekâtı verirler ve onlar


ahirete yakinen inananlardır.

6. İşte onlar, Rabb’lerinden bir hidayet üzerindelerdir.


Ve işte onlar, o başarıya ulaşanlardır.

7. Ve insanlardan kimi bilimdışı olarak, Allah’ın


yolundan saptırmak için sözün saçma olanını satın
alır ve onu bir eğlence konusu edinir. İşte onlar,
onlar içindir aşağılatıcı azap.

8. Ve ona ayetlerimiz aktarıldığında, kesinlikle


kulaklarında ağırlık var da onları hiç işitmiyor gibi
kibirlenerek aksine davranır ki sen onu acıklı bir
azap ile müjdele.

9. Kesinlikle o iman eden ve salih ameller işleyenler ki


onlar içindir Nimet Cennetleri.

10. Orada devamlı kalıcılardır. Allah’ın vadi


gerçektir. Ve O yaptırım güçlüdür, hâkim’dir.

11. O gökleri direksiz biçimlendirdi. Onu


görmektesiniz. Ve sizinle birlikte hareket etsin diye
yeryüzünde kıtalar sergiledi. Ve orada bütün yabani
karasal hayvanlardan dağıtıp yaydı. Ve gökten bir
tür sıvı indirdik ki orada cömert her eşeyli çiften
bitirdik.

12. İşte bu Allah’ın biçimlendirmesidir. Gösterin


bana, O’ndan başkası ne biçimlendirdi? Aksine,
zalimler apaçık sapıklık içindelerdir.

13. Ve mutlaka biz Lokman’a “Allah’a şükret” diye


hikmet vermiştik. Ve kim şükrederse ki kesin olarak
kendisi için şükreder. Ve kim küfrederse ki kesinlikle
Allah hiç bir şeye muhtaç olmayandır, övülendir.
14. Ve Lokman oğluna öğüt verirken dedi ki: “Ya
oğulcuğum! Allah’a ortak koşma, kesinlikle ortak
koşmak mutlaka büyük bir zulümdür”.

15. Ve biz insana anası-babası ile ilgili tavsiyede


bulunduk. Anası onu zahmet üstüne zahmetle
taşıdı. Ve onun sütten ayrılması iki yaş içindedir.
Bana ve ana-babana şükret. Dönüş bana doğrudur.

16. Ve her ikisi, hakkında bilimin olmayanı bana


ortak koşmaya çabalarlarsa ki ikisine itaat etme. Ve
dünyada onlarla benimsenmiş olarak birlikte bulun
ve bana düşkün olanların yoluna tabi ol. Sonra
başvuru yeriniz banadır ki ben size işlemekte
olduklarınızı bildireceğim.

17. “Ya oğulcuğum! Kesin olan o ki: O hardal tanesi


kütlesince olsa da bir kayanın içinde veya göklerin
içinde veya yerin içinde bulunsa Allah onu getirip
ortaya koyar. Kesinlikle Allah incelikle yapandır,
haberdardır.

18. Ya oğulcuğum! Namazı kıl ve benimsenen


davranışı emret ve benimsenmeyen davranışı
yasakla ve sana isabet edene sabret. Kesinlikle o,
görevlerin dayanıklılık gerektirenlerindendir.

19. Ve insanlara yanağını alaylı şekilde buruşturma


ve yeryüzünde gururla yürüme. Kesinlikle Allah
hayalperest şımarığı sevmez.

20. Ve yürüyüşünde ayarlı ol. Ve sesini kıs.


Kesinlikle seslerin en hoşlanılmayanı eşeklerin
sesidir”.

21. Hiç görmez misiniz? Kesinlikle Allah


göklerdekileri ve yerdekileri sizin hizmetinize verdi.
Ve gizli ve açık olarak nimetlerini size bolca sağladı.
Ve insanlardan kimi bilim dışı olarak ve hiç bir
rehber yokken ve aydınlatıcı kitap yokken Allah’a
karşı mücadele ederler.

22. Ve onlara “Allah’ın indirdiğine tabi olun”


dendiği zaman derler ki: “Aksine, babalarımızı
üzerinde bulduğumuza tabi oluruz”. Ve eğer o
şeytan onları yakıcı azaba çağırıyor olsa da mı?
23. Ve kim ilgisini Allah’a doğru gönülden teslim
eder ve o iyi davranansa ki o en sağlam tutacağa
tutunmuştur. Ve işlerin sonucu Allah’a dorudur.

24. Ve kim inkâr ederse de onun inkârı seni


hüzünlendirmesin. Başvuru yerleri bize doğrudur ki
işlediklerini onlara iyice bildireceğiz. Kesinlikle Allah
kafaların sahipliğini bilendir.

25. Onları birazcık metalandırırız. Sonra onları


kaba bir azaba doğru zorda bırakırız.

26. Ve mutlaka onlara göğü ve yeri kim


biçimlendirdi diye sorarsan mutlaka derler
ki: “Allah”. De ki: Tapılacak hayranlık Allah’a aittir.
Aksine, onların çoğu bilmiyorlar.

27. Göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ındır. Kesinlikle


Allah, O hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülendir.

28. Ve eğer yeryüzünde rezerv kaynaklardan ne


varsa kalemler olsa ve o denize ondan sonra yedi
deniz eklense Allah’ın kelimeleri tükenmez.
Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.
29. Sizin biçimlendirilmeniz ve diriltilmeniz sadece
bir nefsinkinden başkası değildir. Kesinlikle Allah
işitendir, görendir.

30. Hiç görmez misin? Kesinlikle Allah, O geceyi


gündüzün içine sokar ve gündüzü gecenin içine
sokar. Ve Güneşi ve Ay’ı hizmetinize verdi. Hepsi
isimlendirilmiş bir sona doğru akar. Ve kesinlikle
Allah işlemekte olduklarınızdan haberdardır.

31. İşte o, kesinlikle Allah’ın gerçek olması


nedeniyledir. Ve kesinlikle O’ndan başka dua
ettikleriniz gerçek dışıdır. Ve kesinlikle Allah yücedir,
çok saygındır.

32. Hiç görmez misin? Size ayetlerinden


göstermesi için kesinlikle gemiler Allah’ın nimetiyle
denizde akarlar! Kesinlikle işte ondadır her sabırlı
şükreden için mutlak ayetler.

33. Ve onları gölgelikler gibi dalgalar sardığında


dini yalnız O’na has kılıp dua ederler. Ki onları
karaya doğru kurtardığımızda da ılımlılar
onlardandır. Ve bizim ayetlerimizi hain kâfir
olandan başkası yetersiz bulmaz.

34. Ey insanlar Rabb’inizi önemseyip ciddiye alın.


Ve bir günden çekinin ki baba çocuğuna hiçbir
karşılık veremez. Ve çocuk babasından hiçbir şey
telafi edecek değildir. Kesinlikle Allah’ın vaadi
gerçektir ki yakın (dünya) hayat sizi aldatmasın ve o
aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın!

35. Ve kesinlikle Allah, o saatin (zamanın) bilimi


O’nun indindedir. Ve o kurtarıcı yardımı O indirir.
Ve rahimlerde olanı bilir. Ve bir nefis yarın ne
kazanacağını idrak edemez. Ve bir nefis
yeryüzünün neresinde öleceğini idrak edemez.
Kesinlikle Allah bilendir, haberdardır.

31. Secde Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Elif, Lam, Mim,


3. İçinde çelişki olmayan o kitabın indirilmesi Âlemlerin
Rabb’indendir.

4. Yoksa “Onu kurguladı” mı diyorlar. Aksine, doğru


yolu bulabilsinler diye senden önce uyarıcı
gelmeyen bir toplumu uyarmak için o, Rabb’inden
indirilen gerçektir.

5. Allah, O gökleri ve yeri ve ikisi arasında olanları altı


dönemde biçimlendirdi. Sonra en temel yapı ve
yönetimi kontrolüne aldı. Sizin için ondan başka veli
ve şefaat edici yoktur ki hatırlamaz mısınız?

6. Gökten yere doğru görevleri sırayla O


düzenler. Sonra sizin saymakta olduğunuz bin yıl
ayarında bir günde O’na doğru ayrılarak çıkar.

7. İşte O, bilinmeyip anlaşılamayanı ve bilinip anlaşılanı


bilendir. Yaptırım güçlüdür, özel merhametlidir.

8. O ki biçimlendirdiği her şeyi en güzel yapandır ve


insan türünü biçimlendirmeye çamurdan başladı.

9. Sonra onun neslini bayağı bir sıvıdan olan


süzüntüden kıldı.
10. Sonra onu belli bir düzeye getirdi ve ona
ruhundan üfledi. Ve sizin için işittiğini kavrama ve
gördüğünü anlama yeteneği ve gönüller kıldı.
Şükretmeniz ne kadar az!

11. Ve dediler ki: “Yeryüzünün içine karışıp yok


olduktan sonra mı? Biz mi? Mutlaka yeniden
biçimlendirileceğiz?”. Aksine, onlar Rabb’leri ile
karşılaşmayı inkâr edenlerdir.

12. De ki: “O ki size vekil kılınmış ölüm meleği sizi


vefat ettirir. Sonra Rabb’inize
doğru döndürülürsünüz”.

13. Ve ağır suçluları Rabb’lerinin indinde başları


öne eğilmiş olarak: “Rabb’imiz, gördük ve işittik. Ki
bizi geri gönder. Salih amel işleyelim. Kesinlikle biz
kesin olarak inananlarız” derlerken eğer bir görsen!

14. Ve eğer biz uygun görseydik, her bir nefse


hidayet ederdik. Ve lakin benden olan o söz
gerçekleşti: “Mutlaka cehennemi cinlerden ve
insanlardan, tamamıyla dolduracağım”.
15. Ki bu gününüzle karşılaşmayı ihmal etmeniz
nedeniyle tadın! Kesinlikle biz de sizi ihmal ettik. Ve
işlemiş olduklarınız nedeniyle tadın kalıcı azabı!

16. Kesin olan: Bizim ayetlerimize onlarla


kendilerine hatırlatma yapıldığı zaman hemen
secdeye kapananlar ve büyüklük taslamayarak
Rabb’lerini hamd ile tesbih edenler iman eder.

17. Onların yanları yataklarından baskı görür.


Rabb’lerine korku ve özenerek dua ederler ve rızık
olarak verdiklerimizden infak ederler.

18. Ki işler olduklarına karşılık olarak verilecek


gözlerin aydınlığından onlar için nelerin saklanmış
bulunduğunu bir nefs bilemez.

19. Ki iman etmiş olan kimse, yoldan çıkmış olan


kimse gibi midir? Aynı seviyede değillerdir.

20. İman eden ve iyi düzeltici işler yapanlara


gelince, işlemekte oldukları nedeniyle konukluk
olarak Barınak Cennetleri onlar içindir.

21. Ve o yoldan çıkanlara gelince ki onların


barınağı ateştir. Oradan çıkmak istedikleri her
defasında oraya iade edilirler. Ve onlara denir ki: O
yalanlar olduğunuz ateş azabını tadın!

22. Ve olabilir ki dönerler diye mutlaka onlara


büyük azaptan önce mutlaka yakın azaptan
tattıracağız.

23. Ve Rabb’inin ayetleri ona hatırlatıldıktan sonra


onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kimdir?
Kesinlikle biz ağır suçlulardan intikam alanlarız.

24. Ve mutlaka Musa’ya o kitap vermiştik ki sen


onunla karşılaşma için sorgulama içinde olma. Ve
onu İsrailoğullarına hidayet kıldık.

25. Ve onlardan sabrettikleri zaman emrimizle


doğru yola rehberlik eden önderler kıldık. Ve onlar
bizim ayetlerimize yakinen inananlar oldular.

26. Kesinlikle senin Rabb’in onların içinde ihtilaf


eder olduklarını kıyamet günü aralarında ayırıp
açıklar.

27. Ve onlardan önceki nice kuşakları yıkıma


uğratmamız onları hiç doğru yola yöneltmedi mi?
Onların meskenlerin içinde gezip dolaşırlar.
Kesinlikle işte ondadır mutlak ayetler ki işitmiyorlar
mı?

28. Ve hiç bakmazlar mı? Kıraç yeryüzüne suyu


sevk ederiz ki onunla hayvanlarının ve onların
yedikleri ekinleri çıkarırız? Görmüyorlar mı?

29. Ve derler ki: Doğru söyleyenlerdenseniz ne


zaman bu fetih?

30. De ki: Fetih gününde inkârcılara imanları fayda


vermez ve onlara tolerans tanınmaz!

31. Ki onlardan yüz çevir ve onları gözetleyip


bekle. Kesinlikle onlar gözetleyip bekleyenlerdir.

32. Ahzab Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ey Nebi, Allah’ı önemseyip ciddiye al. Ve kâfirlere


ve münafıklara itaat etme. Kesinlikle Allah âlim,
hâkim olandır.
3. Ve sana Rabb’inden vahiy edilene tabi ol. Kesinlikle
Allah işlediklerinizden haberdar olandır.

4. Ve Allah’a tevekkül et. Ve Allah vekil olarak


yeterlidir.

5. Allah bir adam için onun boşluğunda iki kalpten


kılmadı. Ve zıhar yaptığınız eşlerinizden anneleriniz
kılmadı. Ve evlatlıklarınızı oğullarınız kılmadı. İşte o
ağızlarınızla söylediğinizdir. Ve Allah, O gerçeği
söyler ve O’dur doğru yola-yönteme rehberlik
eden.

6. Onları babaları ile çağırın. O, Allah indinde daha


normaldir. Ki babalarını hiç bilmiyorsanız da din
düzeni içinde kardeşleriniz ve sorumlu olduğunuz
kişilerdir. Ve onlarla ilgili yanılmanızda sizin için
sakınca yoktur. Ve lakin kalplerinizin tasarladıkları
(hariç). Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli
olandır.

7. Nebi, müminler için kendi nefislerinden daha


uygundur ve onun zevceleri onların anneleridir. Ve
rahim sahipleri (akrabalar) Allah’ın kitabında bazıları
bazılarına öteki müminlerden ve muhacirlerden
daha yakındır. Sadece velilerinize benimsenmiş
olan üzere yapacaklarınız hariçtir. İşte o kitapta
satırlanmış olandır.

8. Ve biz nebilerden onların sözlerini aldığımız zaman


ve senden ve Nuh’tan ve İbrahim’den ve Musa’dan
ve Meryem oğlu İsa’dan. Ve biz onlardan iyice
esaslı sapasağlam bir söz aldık.

9. O’nun dürüst olanlardan dürüstlüklerini sorması


için. Ve kâfirlere can yakıcı azap hazırladı.

10. Ey iman edenler? Allah’ın üzerinizdeki nimetini


hatırlayın. O zaman size ordular geldi ki biz onların
üzerine rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular
gönderdik. Ve Allah işlediklerinizi görmekte olandır.

11. O zaman onlar size, üstünüzden ve altınızdan


geldiler. Ve o zaman gözler kaydı ve yürekler
gırtlaklara geldi ve siz Allah hakkında zandan zana
bulundunuz.

12. İşte orada müminler denendi ve çok şiddetli


sarsıntıyla sarsıldılar.
13. Ve o zaman münafıklar ve kalplerinde bir
hastalık bulunanlar diyorlardı ki: “Allah ve resulü
bize aldatmadan başkasını vaad etmedi”.

14. Ve o zaman onlardan bir grup dedi ki: “Ey


Yesrib halkı; sizin için duracak bir yer yok ki geri
dönün”. Ve onlardan bir grup Nebi’den izin
isteyerek diyorlardı ki: “Kesinlikle evlerimiz ihmal
edilmiş durumdadır”. Ve o ihmal edilmiş durumda
değildi. Onlar ise sadece kaçmak istiyorlardı.

15. Ve eğer onlara onun çevresinden içeri doğru


girilseydi sonra onlardan fitne istenseydi, mutlaka
onda bulunurlardı ve sadece kolaylık dışında
tereddüt etmezlerdi.

16. Ve mutlaka onlar önceden arkalarını


dönüp kaçmayacaklar diye Allah’a söz verenler
olmuşlardı. Ve Allah’a verilen söz sorulur olandır.

17. De ki: Ölümden veya katledilmekten


kaçtıysanız, kaçmak size asla fayda vermeyecektir.
Ve o zaman çok azından başka
metalandırılmazsınız.
18. De ki: Allah size bir kötülük isterse veya bir
rahmet isterse, O’na karşı sizi kim hariç tutma
hakkına sahiptir? Ve onlar için Allah’tan başka veli
ve yardım edici bulamazlar.

19. Allah sizden engelleyenleri ve


kardeşlerine “Bize gelin” diyenleri bilmiştir. Ve onlar
çok azı dışında akında bulunmazlar.

20. Sizin üzerinize bencilce davranırlar. Ki o korku


geldiği zaman görürsün ki onlar üstüne ölüm
çökmüş kişi gibi gözleri dönerek sana bakarlar. Ki o
korku gidince daha iyi üzerine bencilce davranarak
sivri dilleriyle sizi incitirler. İşte onlar asla iman
etmediler ki Allah onların işlediklerini boşa çıkardı.
Ve işte o Allah üzerine kolaydır.

21. Onlar birliklerin asla gitmediklerini hesab


ediyorlardı. Ve birlikler bulunsaydı, bu durumda
onlar isterlerdi ki kesinlikle onlar çöldeki bedeviler
içinde bulunsalar da sizin hakkınızdaki bilgilerden
onlara sorsalar. Ve eğer içinizde olsalar çok azından
başka savaşmazlardı.
22. Mutlaka sizin için Allah’a ve ahiret gününe
kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için
Resulullah’ta en güzel tıbbi uygulama örneği
(sünnet olma) var olmuştur.

23. Ve müminler bölükleri gördükleri zaman


dediler ki: “İşte bu, Allah’ın ve resulünün bize vaat
ettiğidir. Ve Allah ve resulü doğru söyledi”. Ve o
onların imanından ve teslimiyetinden
başkasını artırmadı.

24. Müminlerden adamlar Allah’a verdikleri O’nun


üzerindeki ahde sadakat gösterdiler. Ki kimi bu
uğurda sözünü tuttu ve kimi gözetip beklemektedir.
Ve onlar hiç bir değiştirme ile değiştirmediler.

25. (O) Allah’ın doğru olanlara doğrulukları nedeni


ile karşılık vermesi ve münafıklardan uygun
gördüğüne azap etmesi veya tövbelerini kabul
etmesi içindir. Kesinlikle Allah hoşgörülü, özel
merhametli olandır.

26. Ve Allah inkâr edenleri kinleriyle geri çevirdi.


Asla bir avantaja ulaşamadılar. Ve o savaşta
inananlara Allah’ın yardımı yetti. Ve Allah
kuvvetlidir, yaptırım güçlü olandır.

27. Ve Kitap Ehlinden onlara arka çıkanları


mevzilerinden indirdi ve onların kalplerine dehşet
yerleştirdi. Siz bir kısmını öldürürsünüz ve bir
kısmını ise esir alırsınız.

28. Ve onların arazilerine ve yurtlarına ve mallarına


ve henüz ayağınızı dahi basmadığınız arazilere sizi
varis kıldı. Ve Allah her şeye kadir olandır.

29. Ey Nebi! Eşlerine de ki: Dünya hayatını ve


süslerini istiyorsanız ki gelin sizi metalandırayım ve
tam bir ayrılmayla sizden ayrılayım.

30. Ve Allah’ı ve resulünü ve ahiret yurdunu


istiyorsanız ki kesinlikle Allah içinizden iyi
davrananlara büyük ecir hazırlamıştır.

31. Ey Nebi’nin hanımları! Sizden kim açıkça bir


edepsizliğe karışmış bulunursa, onun azabı iki kat
katlanır. Ve işte o Allah’a kolay olandır.
32. Ve sizden kim Allah’a ve resulüne kararlı
olursa ve salih bir amel işlerse onun ecrini iki kez
veririz. Ve onun için bol rızık hazırladık.

33. Ey Nebi’nin hanımları! Siz kadınlardan herhangi


biri gibi değilsiniz. Önemsediyseniz ki sözünüzü çok
samimice söylemeyin de kalbinde hastalık bulunan
kimse tamaha düşmesin. Ve alışıldık makul söz
söyleyin.

34. Ve evlerinizde kararlı olun ve evvelki cahiliyenin


süslerini açığa vurması gibi siz de süslerinizi açığa
vurmayın ve namazı kılın ve zekâtı verin. Allah’a ve
resulüne itaat edin. Kesin olarak Allah sizden
sorunları gidermek ister ey Ehl-i Beyt ve sizi
tertemiz temizler.

35. Ve evlerinizde Allah’ın ayetlerinden aktarılanı


ve hikmeti hatırlayın. Kesinlikle Allah her şeyi
incelikle bilip yapandır, haberdar olandır.

36. Kesinlikle müslüman erkekler ve müslüman


kadınlar ve mümin erkekler ve mümin kadınlar ve
itaat eden erkekler ve itaat eden kadınlar ve sadık
erkekler ve sadık kadınlar ve sabreden erkekler ve
sabreden kadınlar ve çekinen erkekler ve çekinen
kadınlar ve sadaka veren erkekler ve sadaka veren
kadınlar ve oruç tutan erkekler ve oruç tutan
kadınlar ve ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını
koruyan kadınlar ve Allah’ı çok zikreden erkekler ve
Allah’ı çok zikreden kadınlar, işte onlar için Allah bir
hoşgörü ve büyük bir ecir hazırladı.

37. Ve mümin bir erkek ve mümin bir kadın için


Allah ve resulü bir göreve hükmettiği zaman o
görevlerinden başka daha iyi bir seçenek olur
değildir. Ve kim Allah ve resulüne asi olursa ki
açıkça bir şaşkınlıkla sapmıştır.

38. Ve sen Allah’ın üzerine nimetlendirdiği ve senin


üzerine nimetlendirdiğine o zaman demekteydin ki:
“Eşini senin üzerinde tut ve Allah’ı önemseyip göz
önünde bulundur”. Ve Allah’ın açığa vuracağını
içinde saklıyordun. Ve insanlardan çekiniyordun. Ve
çekinilen olarak Allah daha gerçektir ki Zeyd ondan
(eşinden) zorunlu kararını verdiğinde, evlatlıkların
zorunlu kararlarını verdikleri hanımlarında
müminlere bir darlık olmaması için biz onu sana eş
yaptık. Ve Allah’ın emri yerine getirilendir.

39. Allah’ın onun için farz kıldığında Nebi’ye


herhangi bir güçlük olacak değildir. O Allah’ın
önceki geçmişler içindeki (nebiler) sünnetidir. Ve
Allah’ın emri ayarlandığı ayarda oldu.

40. Allah’ın risaletini ulaştıranlar ve O’ndan


çekinirler ve Allah’tan başkasından çekinmezler. Ve
hesap görücü olarak Allah yeter.

41. Muhammed sizin adamlarınızdan hiç birinin


babası olmadı. Ve lakin o, Allah’ın resulü ve
nebilerin sonuncusudur. Ve Allah her şeyi bilir
olandır.

42. Ey inananlar! Allah’ı çok anımsamayla


anımsayın.

43. Ve O’nun hiçbir şey ile ilintisi olmayan yegâne


egemenliğini sabah erkenden ve akşam
erkenden vurgulayın.
44. O, O ki ve melekleri sizleri karanlıklardan
aydınlığa çıkarmak için sizin üzerinize destekte
bulunur. Ve O, müminlere özel merhametli olandır.

45. Onunla mülakat yaptıkları gün onların sağlık


temennileri selamdır. Ve onlar için cömertçe bir
karşılık hazırladı.

46. Ey Nebi! Kesinlikle biz seni şahit ve müjdeleyen


ve uyarıcı olarak gönderdik.

47. Ve Allah’ın izni ile Allah’a doğru çağıran ve


aydınlatan kandil olarak.

48. Ve müminleri, kesinlikle Allah’tan cömert


fazlalık onlar içindir diye müjdele.

49. Ve kâfirlere ve münafıklara itaat etme ve


onların ezalarına aldırma. Ve Allah’a tevekkül et ve
Allah vekil olarak yeterlidir.

50. Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhladıktan


sonra onlarla temasta bulunmadan önce
boşadığınızda da sizin için onlar üzerine iddet
saymanız yoktur ki onları metalandırın ve esaslı bir
ayrılışla onlardan ayrılın.
51. Ey Nebi! Kesinlikle biz sana mehirlerini verdiğin
eşlerini ve Allah’ın senin üzerine onarım olarak
verdiklerinden sözleşme ile sahip olduklarını ve
amcanın ve halalarının ve dayının ve teyzelerinin
seninle beraber hicret eden kızlarını ve Nebi’ye
kendisini hibe eden ve Nebi’nin de kendisini almak
istediği mümin kadınları müminler haricinde sana
özel helâl kıldık. Biz eşleri ve sözleşmeleri altında
bulunanlar hakkında müminlere ne farz kıldığımızı
bilmişizdir ki senin için hiçbir darlık olmasın. Ve
Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.

52. Onlardan gerekli gördüğünü geri bırakırsın ve


gerekli gördüğünü yanında barındırırsın. Ve sırasını
geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına
almanda da sana bir sakınca yoktur. İşte o gözleri
aydın olup üzülmemelerine ve onlara verdiğin ile
hepsinin hoşnut olmalarına en yakındır. Ve Allah
kalplerinizdekini bilir. Ve Allah her şeyi bilir,
yumuşak davranışlı olandır.

53. Sonrasındaki kadınlar ve eğer güzellikleri çok


hoşuna gitse de sözleşme ile malik olduklarının
dışında eşlerden biriyle değiştirmen sana helal
değildir. Allah her şey üzerine gözetmen olandır.

54. Ey iman edenler! Siz bir yemeğe çağırılmadıkça,


buluşma zamanını gözetmeksizin Nebi’nin evlerine
girmeyin. Ve lakin davet edildiğinizde de girin. Ki
yemeği yediğinizde de dağılın. Ve sohbete
dalmayın. Kesinlikle işte o sizinki Nebi’ye eziyet
eder olandır ki o sizden utanır. Ve Allah hakkı
söylemekten utanmaz. O kadınlardan meta
istediğinizde de perde arkasından isteyin. İşte o
sizin kalpleriniz ve onların kalpleri için daha
temizdir. Sizin Allah’ın resulüne eziyet etmeniz ve
ondan sonra onun hanımlarını nikâhlamanız olur
değildir. Kesinlikle o, Allah indinde
büyük önemdedir.

55. Bir şeyi açıklasanız veya onu saklasanız


da kesinlikle Allah her şeyi bilir olandır.

56. Onlar (Nebi’nin eşleri) üzerine babaları ve


oğulları ve kardeşleri ve erkek kardeşlerinin oğulları
ve kız kardeşlerinin oğulları ve onların kadınları
(kadın dostları) ve sözleşmeyle yönetimi altında
olanlar için bir sakınca yoktur. Ve Allah’ı önemseyin.
Kesinlikle Allah her şey üzerine şahit olandır.

57. Kesinlikle Allah ve melekleri Nebi üzerine


destekte bulunurlar. Ey iman edenler siz ona
destekte bulunun ve tam bir teslimiyetle onunla
barış içinde olun.

58. Kesinlikle Allah’a ve resulüne eziyet edenler ki


Allah onlara dünyada ve ahirette lanet etti ve onlar
için aşağılayıcı bir azap hazırladı.

59. Ve mümin erkeklere ve mümin kadınlara yasa


dışı kazandıkları dışında eziyet edenler ki suç ve
açıkça bir kötülük yüklenmişlerdir.

60. Ey Nebi! Eşlerin ve kızların ve müminlerin


kadınları için de ki: “Kaplayıcı dış örtülerinden
üzerlerine çeksinler”. İşte o onların tanınmasına
daha yakındır ki eziyet edilmezler. Ve Allah hoş
görülü, özel merhametli olandır.

61. Mutlaka münafıklar ve kalplerinde bir hastalık


olanlar ve Medine’de kışkırtıcılık yapanlar asla vaz
geçmezlerse mutlaka seni onlara iliştiririz. Sonra
seninle orada az bir zamandan başka komşu
kalamazlar.

62. Lanetlenmiş olarak, nerede bulunurlarsa


yakalanırlar ve katledilerek öldürülürler.

63. O Allah’ın önceden geçenler hakkındaki


uygulamasıdır. Ve Allah’ın daimi uygulamasında
asla bir değişiklik bulamazsın.

64. İnsanlar sana o saatini sorarlar! De ki: “Kesin


olan, onun bilimi Allah’ın indindedir. Ve sana idrak
ettirilmez. O saat yakın olabilir”.

65. Kesinlikle Allah kâfirleri lanetledi. Ve onlar için


yakıcı hazırladı.

66. Orada zamanın sonuna kadar devamlılardır.


Asla veli ve yardım edici bulamazlar.

67. O dönem onların yüzleri ateşe çevrilir. Derler


ki: “Eyvahlar bize! Allah’a itaat etseydik ve resule
itaat etseydik”.

68. Ve dediler ki: “Rabb’imiz! Kesinlikle biz


liderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik ki bizi
yoldan saptırdılar.
69. Rabb’imiz! Onlara azaptan iki katını ver ve
onlara önemli bir lanet ile lanet et”.

70. Ey iman edenler! Musa’ya eziyet edenler gibi


olmayın ki Allah onu onların demekte olduklarından
temize çıkardı. Ve o, Allah indinde ilgi gören oldu.

71. Ey iman edenler! Allah’ı önemseyin ve


dosdoğru söz söyleyin.

72. Amellerinizi sizin için düzeltsin ve utanç verici


suçlarınızı hoş görsün. Ve kim Allah’a ve onun
resulüne itaat ederse ki büyük bir kurtuluşla
kurtulmuştur.

73. Kesinlikle biz emaneti göklere ve yeryüzüne ve


dağlara arz ettik de onlar bunu yüklenmekten
kaçındılar ve ondan kaygılandılar. Onu insan
yüklendi. Kesinlikle o zalim ve cahil olandır.

74. (İnsan yüklendi ki) Allah’ın münafık erkeklere ve


münafık kadınlara ve müşrik erkeklere ve müşrik
kadınlara azap etmesi için. Ve O mümin erkeklerin
ve mümin kadınların tövbesini kabul eder. Ve Allah
hoşgörülü, özel merhametli olandır.
33. Sebe Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Tapılacak hayranlık göklerdekiler ve yerdekiler


O’nun olan Allah’ındır. Ve ahirette tapılacak
hayranlık O’nundur. Ve O, hâkimdir, haberdardır.

3. Yeryüzünün içine gireni ve ondan çıkanı ve gökten


ineni ve oradan kurtulup yükseleni bilir. Ve O özel
merhametlidir, hoşgörülüdür.

4. Ve o kâfirler dediler ki: “Bize o saat gelmez”. De ki:


“Aksine ve Rabbime! O size mutlaka gelecektir. O
gaybı bilendir. Göklerde ve yerde kütle oluşturan
en küçük tanecik (Tanrı parçacığı) O’nun
farkındalığından kaçamaz. Ve işte ondan daha
küçük ve daha büyük sadece açık bir kitabın
içindedir”.
5. O iman edenlere ve düzeltici işler işleyenlere
karşılığını vermesi içindir. İşte onlar içindir hoşgörü
ve cömertçe verilmiş rızık.

6. Ve ayetlerimizi etkisiz bırakmak için o koşuşanlar,


işte onlar, onlar içindir acı verici tozdan azap.

7. Ve o bilim verilenler Rabb’inden sana indirilenin


gerçek olduğunu ve yaptırım güçlü, övülmeye layık
olanın yoluna rehberlik ettiğini görürler.

8. Ve inkâr edenler dediler ki: “Siz didik didik


parçalandığınız zaman kesinlikle siz yeni bir
biçimlendirme içindesiniz diye size bildirimde
bulunan kişiyi gösterelim mi?

9. O, Allah üzerine yalandan bir kurgulama mı yapar?


Yoksa onda cinnet mi var?” Aksine, ahirete
inanmayanlar o azap ve uzak bir sapıklık
içindelerdir.

10. Ki gökten ve yerden onların öncesindekileri ve


arkalarındakileri hiç görmezler mi? Biz uygun
görürsek onlarla yeri batırırız veya üzerlerine
gökten parçalar düşürürüz. Kesinlikle ondadır ilgili
düşkün olan her kul için mutlak ayet.

11. Ve Davud’a tarafımızdan mutlak fazlalık


vermiştik. “Ey dağlar ve kuşlar! Onunla birlikte tövbe
edin”. Ve ona demiri yumuşattık.

12. “Uygun zırhlar imal et ve örgüsünü ayarla”


diye. Ve iyileştirip düzeltici işler işleyin. Kesinlikle
ben işlediklerinizi görenim.

13. Ve Süleyman için rüzgâr gücünü ve sabah


yolculuğu bir aylıktır ve akşam yolculuğu bir aylıktır.
Ve onun için katran (petrol) pınarlarını sel gibi
akıttık. Ve Rabb’inin izni ile onun önünde iş
yapan cinlerden. Ve onlardan buyruğumuzun dışına
çıkanlara kızgın alevli ateşin azabını tattırırız.

14. Onlar, ona uygun gördüğü mihrablar ve


maketler ve havuzlar gibi çanaklar ve perçinlenmiş
kazanlar (motor?) imal ederlerdi. Şükrederek çalışın
Davud ailesi. Ve kullarım içinde şükreden azdır.

15. Ki ölümü onun üzerine gerçekleştirdiğimiz


zaman, onun ölümünü onlara sadece değneğini
yiyen karasal yabani bir hayvan gösterdi de o yere
düşünce, cinlere eğer onlar gaybı bilir olsalardı,
aşağılayıcı azap içinde beklemeyeceklerdi diye açığa
çıktı.

16. Sebe’liler için meskenlerinde bir ayet mutlaka


olmuştur: “Sağlı sollu iki bahçe. Rabb’inizin
rızkından yiyin ve O’na şükredin. Hoş temiz bir
belde ve hoşgörülü bir Rab!”

17. Ki umursamadılar da üzerlerine lahar selini


gönderdik. Ve onların iki bahçesini ham yemişli ve
ılgın ağaçlı ve içinde çalılık şeyler olan iki bahçeye
değiştirdik.

18. İşte o inkârları nedeniyle onları cezalandırdık.


Biz nankörlerden başkasını cezalandırır mıyız?

19. Ve onlarla potansiyelleştirdiğimiz yerleşim yeri


arasında ayrıca yerleşim yerleri kıldık. Ve orada
araştırma gezileri belirledik. “Orada geceler ve
günlerce emniyet içerisinde gezip araştırın!”.

20. Ki dediler: “Rabb’imiz seferlerimizin arasını


uzaklaştır”. Ve kendilerine zulmettiler ki onları
öyküler kıldık ve onları hepten darmadağınık ettik.
Kesinlikle ondadır her şükreden sabırlı için mutlak
ayetler.

21. Ve mutlaka İblis onlar hakkındaki zannını doğru


çıkarmıştır ki müminlerden farklı bir topluluk hariç
ona tabi olmuşlardı.

22. Ve bizim ahirete iman edeni, ondan kuşku


içindekinden ayırıp bilmemiz için olandan başka
onun onlar üzerinde hiç bir ikna edici otoriter gücü
olmadı. Ve senin Rabb’in her şeyin üzerine gözetip
koruyucudur.

23. De ki: Allah’tan başka iddia ettiklerinizi çağırın.


Onlar göklerde ve yeryüzünde kütle oluşturan en
küçük taneciğe malik değillerdir. Onlar için bu
ikisinden hiç bir ortaklık yoktur. Ve O’nun onlardan
hiç bir arka çıkanı yoktur.

24. Ve O’nun indinde ona izin verdiğinin


dışındakinin şefaati yarar sağlamaz. En sonunda
kalplerinden korku giderilince dediler ki: “Rabb’iniz
dediği nedir?”. Onlar dediler ki: “O gerçeği ve O,
çok yücedir, çok büyük değerli saygındır”.

25. De ki: Sizi gökten ve yerden rızıklandıran


kimdir? De ki: Allah’tır. Ve kesinlikle biz veya
özellikle siz mutlaka doğru yol üzerindedir veya
apaçık bir sapıklık içindedir.

26. De ki: “Size bizim suçumuzdan sorulmaz ve


bize sizin işlediklerinizden sorulmaz”.

27. De ki: Rabb’imiz aramızı toplar. Sonra aramızı


gerçek ile açar. Ve O sorun çözücüdür, âlimdir.

28. De ki: Ona ilave ettiğiniz ortakları bana


gösterin! Asla öyle değil. Aksine, O yaptırım güçlü,
hâkim Allah’tır.

29. Ve biz seni bütün insanlara müjdeci ve


uyarıcıdan başka amaçla göndermedik. Ve lakin
insanların çoğu bilmiyorlar.

30. Ve diyorlar ki: “Doğrusunu söyleyenlerden


oldunuzsa, ne zaman bu vaat?”.
31. De ki: Ondan bir saat geri kalamayacağınız ve
ileri geçemeyeceğiniz vaat edilmiş bir dönem sizin
içindir.

32. Ve kâfirler dediler ki: “Asla bu Kuran’a iman


etmeyiz. Ve bundan önce de var olup gelmekte
olanlara”. Ve eğer zulmedenleri Rabb’lerinin
huzurunda durdurulurken görsen! Bazıları
bazılarına söz ile başvurur. Güçsüz sayılanlar
büyüklük taslayanlara derler ki: “Eğer siz
olmasaydınız, biz mutlaka müminlerden olurduk”.

33. Büyüklük taslayanlar güçsüz sayılanlara dediler


ki: “Size hidayet geldikten sonra biz mi sizi ondan
alıkoyduk? Aksine, siz ağır suçlular oldunuz”.

34. Güçsüz sayılanlar büyüklük taslayanlara dediler


ki: “Aksine, siz gece ve gündüz kurnazlıklar yaptınız.
O zaman bizim Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na
denkler kılmamızı bize emrediyordunuz”. Ve
onlar azabı gördüklerinde pişmanlıklarını sakladılar.
Ve kâfirlerin boyunlarının içine tasmalar kıldık.
Onlar, işlemekte olduklarından başkasıyla mı
cezalandırılacaklardı?
35. Ve uyarıcılardan gönderdiğimiz yerleşim
yerindekilerden sadece onun şımarmışları dediler ki:
“Kesinlikle biz, sizin onunla gönderildiğinizi inkâr
edenleriz.

36. Ve dediler ki: “Biz mallar ve çocuklar olarak


çoğunluğuz ve azaba uğratılanlar değiliz”.

37. De ki: Kesinlikle Rabb’im uygun gördüğüne rızkı


esnetip bollaştırır ve ayarlar. Ve lakin insanların
çoğu bilmezler.

38. Ve bizim indimizde sizin durumunuzu iyice


yaklaştıracak olan mallarınız değildir ve evlatlarınız
olamaz. Sadece iman edip salih amellerde
bulunanlar ki işte onlar, onlar içindir işledikleri
nedeniyle kat kat karşılık ve onlar localarda güven
içindelerdir.

39. Ve ayetlerimizi etkisiz bırakmak için o


koşuşturanlar; işte onlar azabın içinde hazır
edilenlerdir.

40. De ki: Kesinlikle Rabb’im kullarından uygun


gördüğüne rızkı esnetip bollaştırır ve onun için
ayarlar. Ve bir şeyden harcadığınızı ki O onun
yerine başka verir. Ve O rızık verenlerin en
hayırlısıdır.

41. Ve o dönem onları topluca bir araya


getirir. Sonra meleklere der ki: “Bunlar mı özellikle
size kulluk ediyordu?”.

42. Derler ki: “Sensin ilintisiz yegâne egemen.


Sensin onların dışında bizim velimiz. Aksine, onlar
cinlere kulluk eder oldular ve onların çoğu onlara
iman edenlerdir”.

43. Ki bugün bir kısmınız bir kısmınıza yarar ve


zarar sağlamaya malik değildir. Ve zulmedenlere
deriz ki: “O yalanlamış olduğunuz ateşin azabını
tadın!”.

44. Ve açıklayıcı ayetlerimiz onlar üzerine


aktarıldığında dediler ki: “Bu sizi babalarınızın kulluk
ettiklerinden alıkoymak isteyen bir adamdan
başkası değildir”. Ve dediler ki: “Bu kurgulanmış bir
kurgudan başkası değildir”. Ve kâfirler onlara
geldiğinde o gerçek için dediler ki: “Bu ise sadece
apaçık bir sihirdir”.

45. Ve biz onlara ders aldıkları kitaplardan


vermedik ve senden önce onlara uyarıcılardan
göndermedik.

46. Ve onlardan öncekiler yalanladı. Ve onlardan


öncekilere verdiklerimizin onda birine ulaşmadılar
da resulümü yalanladılar ki beni tanımamak nasıl
oldu?

47. De ki: Kesin olan, size bir tek öğüt veririm: Allah
için ikişerli veya ferdi durumda kalın. Sonra iyice
düşünün. Sizinle beraber bulunan kişide cinnet
yoktur. O ise sadece şiddetli azabın öncesinde sizin
için bir uyarıcıdır.

48. De ki: Benim sizden ücretten istediğim ki o sizin


olsun. Benim ücretim ise yalnızca Allah üzerinedir.
Ve O her şey üzerine şahit olandır.

49. De ki: Kesinlikle Rabb’im gerçekle ortaya döker.


O, bilinmeyenleri çok iyi bilendir.
50. De ki: Gerçek geldi ve batıl ortaya çıkamaz
ve iade olamaz.

51. De ki: Şaşırıp saptımsa ki kesin olarak kendim


üzere saptım. Ve doğru yola girdimse ki Rabb’imin
bana vahiy etmesi nedeniyledir. Kesinlikle O
işitendir, yakın olandır.

52. Ve eğer sen onları ürktükleri zaman görsen! Ki


hiç bir kaçış yoktur ve yakın bir yerden yakalandılar.

53. Ve derler ki: “Biz ona iman ettik”. Ve onlar için


uzak bir yerden edinmek nasıl olabilir?

54. Ve önceden onu inkâr etmişlerdi. Ve uzak bir


yerden bilinmeyen için atıyorlardı.

55. Ve öncesinde taraftarı oldukları kimselere


yapıldığı gibi onlarla ve istek duydukları arasındaki
ortam değiştirildi. Kesinlikle onlar çekişmeli bir
şüphe içinde oldular.

34. Fatır Suresi


1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Tapılacak hayranlık, gökleri ve yeri yaratan, ikişer ve


üçer ve dörder kanat sahibi melekleri resuller kılan
Allah’ındır. O, biçimlendirmede uygun gördüğünü
arttırır. Kesinlikle Allah her şeyi ayarlamaya güç
yetirendir.

3. Allah’ın rahmetten insanlar için açtığına ki sahip


çıkıp alıkoyacak yoktur. Ve sahip çıkıp alıkoyduğunu
ki O’ndan sonra gönderecek yoktur. Ve O yaptırım
güçlüdür, hâkimdir.

4. Ey insanlar! Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini


hatırlayın. Biçimlendirenlerden Allah’tan başka biri
gökten ve yerden sizi rızıklandırır mı? Ondan başka
ilah yoktur ki nasıl saptırılıyorsunuz?

5. Ve seni yalanlıyorlarsa ki senden önceki resuller de


yalanlanmışlardı. Ve görevlerin dönüşü
Allah’a doğrudur.

6. Ey insanlar kesinlikle Allah’ın vaadi gerçektir ki


dünya hayatı sizi aldatmasın. Ve o aldatıcı sizi Allah
ile aldatmasın.
7. Kesinlikle o şeytan sizin için düşmandır ki onu
düşman edinin. Kesin olarak o grubunu ateş
halkından olmak için çağırır.

8. O kâfirler ki onlar içindir şiddetli azap. Ve o iman


edenler ve düzeltici işler işleyenler ki onlar içindir
cömert karşılık ve hoşgörü.

9. Ki kötü işi onun için süslenip de onu iyilik olarak


gören kişi (için) mi? Ki kesinlikle Allah, O uygun
gördüğünü saptırır ve uygun gördüğünü doğru yola
iletir. Ki onlar üzerine nefsin bitkinliğe kapılıp
gitmesin. Kesinlikle Allah onların sanayilerini
bilendir.

10. Ve Allah, O ki rüzgârları gönderir ki bulut


olarak etki eder de onu ölmüş bir beldeye sevk
eder. Ki ölümünden sonra ona hayat veririz. Dirilme
işte onun gibidir.

11. Kim etkinlik isteyen olursa ki etkinlik toptan


Allah’ındır. İyi kelimelerin yükselişi ona doğrudur. Ve
iyileştirici işlerdir onu yükselten. Ve o kötülük
planları yapanlar ki şiddetli azap ve plan onlar
içindir. İşte onlar, onlardır verimsiz olup iflas
edenler.

12. Ve Allah, O sizi topraktan sonra salgıdan


biçimlendirdi. Sonra sizi eşler kıldı. Ve O’nun bilimi
olmadan hiçbir dişi hamile olamaz ve doğuramaz.
Ve ancak bir kitabın içinde olan hariç ömür
verilenin ömrü artmaz ve ömründen kısalmaz.
Kesinlikle işte o, Allah üzerine kolaydır.

13. Ve iki deniz eşit değildir. Bu uygun ve tatlı ve


içimi kolaydır. Ve bu tuzludur ve acıdır. Ve
hepsinden taze et yersiniz ve takınmakta
olduğunuz süs eşyalarını çıkarırsınız. Ve O’nun
fazlından arayasınız diye gemilerin onda suları yara
yara akıp gittiğini görürsün. Ve olabilir ki
şükredersiniz.

14. Geceyi gündüzün içine sokar ve gündüzü


gecenin içine sokar. Ve isimlendirilmiş son için akan
Güneş’e ve Ay’a boyun eğdirdi. İşte O Allah’tır
Rabb’iniz. Mülk O’nundur. Ve O’ndan başka dua
ettikleriniz herhangi küçücük değersiz bir şeye malik
değildir.
15. Onlara dua ederseniz sizin duanızı işitmezler.
Ve eğer duysalar size icabet edemezler. Ve kıyamet
günü sizin ortak koşmanızı inkâr ederler. Ve o, seni
haberdar olanın benzeri gibi bilgilendiremez.

16. Ey insanlar siz Allah’a muhtaçlarsınız ve Allah


hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, o tapılacak
övülendir.

17. O, uygun görürse sizi ortadan kaldırır ve yeni


bir biçimlendirmede bulunur.

18. Ve işte o, Allah üzerine zorlayıcı değildir.

19. Ve yüklenen başka birinin yükünü yüklenmez.


Ve kütlesi artırılan onu taşınmasına doğru çağırsa,
ondan bir şey taşınmaz. Ve eğer daha yakınlık
sahibi olsa da. Kesin olan: Sen Rabb’lerinin
gaybında ondan çekinenleri ve namazı yerine
getirenleri uyarırsın. Ve kim arınırsa ki kendisi için
arınır. Ve o dönüş Allah’a doğrudur.

20. Ve kör ile gören eşit değildir.

21. Ve olmaz karanlıklar ve olmaz aydınlık (eşit).

22. Ve olmaz gölge ve olmaz sıcak (eşit).


23. Ve o canlılar eşit değildir ve o ölüler olamaz.
Kesinlikle Allah, O uygun gördüğüne işittirir. Ve
kabirde olan kişiye işittiren sen değilsin.

24. Sen ise sadece bir uyarıcısın.

25. Kesinlikle biz seni gerçekle müjdeleyen olarak


gönderdik. Ve her ümmetten ise içlerinden
uyarıcılar gelip geçmeyen yoktur.

26. Ve seni yalanlıyorlarsa ki onlardan öncekiler de


yalanlamışlardı. Onların resulleri onlara ispatlayan
açıklamalarla ve o paragraflarla ve aydınlatan
kitapla gelmişlerdi.

27. Sonra inkâr edenleri yakaladım ki beni inkâr


etmek nasıl oldu?

28. Hiç görmez misin? Allah gökten bir tür sıvı


indirdi de onunla renkleri çeşitli ürünler ve
dağlardan beyaz ve tonları çeşitli kırmızı ve kara
siyah şeritler çıkardık.

29. Ve insanlardan ve karasal yabani hayvanlardan


ve nimet hayvanlardan renkleri değişik olanlar işte
onun gibidir. Kesin olan: Kullarından Allah’tan âlim
olanlar çekinir. Kesinlikle Allah yaptırım güçlüdür,
hoşgörülüdür.

30. Kesinlikle Allah’ın kitabını aktaranlar ve namazı


yerine getirenler ve onlara rızık olarak
verdiklerimizden gizli ve açık infakta bulunanlar asla
verimsiz olmayan bir ticareti özlemle umabilirler.

31. Onların karşılığını tamama erdirmek ve kendi


fazlından onlara arttırmak içindir. Kesinlikle O
hoşgörülüdür, şükredendir.

32. Ve o ki sana o kitaptan vahiy ettiğimiz, o onun


öncesinde de var olanı düzeltici olarak gerçektir.
Kesinlikle Allah kullarından haberdar olandır,
görendir.

33. Sonra o kitaba kullarımızdan seçip


elediklerimizden varisler kıldık ki kendisi için zalim
olan onlardandır ve orta yolda olanlar onlardandır
ve Allah’ın izni ile hayırlarda öne geçenler
onlardandır. İşte o, o çok önemli fazlalıktır.
34. Adn Cennetleri. Oraya girerler. Orada altın
bilezikler ve incilerle süslenirler ve orada elbiseleri
de özenilecek kusursuzluktadır.

35. Ve derler ki: Tapılacak övgü bizden o hüznü


gideren Allah’a aittir. Ve kesinlikle Rabb’imiz
mutlaka hoşgörülüdür, şükredendir (iyi davranışa
iyilikle karşılık verendir).

36. O ki bizi fazlından ikamet yurduna yerleştirdi.


Orada bize bıkkınlık dokunmaz ve orada bize
bitkinlik dokunmaz.

37. Ve o kâfirler ki onlar içindir cehennem ateşi.


Üzerlerine gerçekleştirilmez ki ölsünler. Ve onun
azabı onlardan hafifletilmez. İşte onun gibi
karşılığını veririz bütün kâfirlerin.

38. Ve onlar orada yardım isterler: “Rabb’imiz bizi


çıkar. İşlediklerimizin dışında iyileştirici işler
yapalım”. “Ve biz sizi hiç düşünen kimsenin içinde
düşünebileceği kadar ömürlendirmedik mi? Ve size
uyarıcı da geldi ki tadın! Ki zalimler için yardım edici
yoktur”.
39. Kesinlikle Allah, O göklerin ve yerin
bilinmeyenlerini bilir. Kesinlikle O, kafaların sahip
olduklarını bilendir.

40. O, O ki sizi yeryüzünde halifeler kıldı ki kim


küfrederse ki küfrü onun aleyhinedir. Ve kâfirlerin
küfrü Rabb’leri indinde nefretten başkasını artırmaz.
Ve kâfirlerin küfrü kâfirlere hüsrandan başkasını
artırmaz.

41. De ki: “Siz, Allah’tan başka tapmakta olduğunuz


ortaklarınızı gördünüz mü? Bana haber verin
yeryüzünde neyi biçimlendirmişlerdir? Yoksa
onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa biz
onlara bir kitap verdik de onlar bundan apaçık bir
belge üzerinde midirler?” Aksine, zalimlerin
bazılarının bazılarına vaat etmesi ise sadece
aldatmadır.

42. Kesinlikle Allah, O gökleri ve yeri kesintiye


uğramaksızın sahip çıkarak yerinde tutar. Ve eğer
ikisi kesintiye uğrarsa ondan sonra hangi biri ikisine
sahip çıkarak yerinde tutar. Kesinlikle O yumuşak
davranışlı, hoşgörülü olandır.
43. Ve güvenirlikleri adına verdikleri sözlerini
etkinleştirmek için Allah üzerine, eğer onlara bir
uyarıcı gelirse mutlaka ümmetlerin her hangi
birinden daha doğru yolda olacaklar diye yemin
ettiler. Ki onlara uyarıcı gelince de onlardan
nefretten başkasını artırmadı.

44. Yeryüzünde büyüklenmek istemek ve kötü


düzen kurmak! Ve kötü düzen ancak ehlini içine alır
ki sadece öncekilerin uygulamalarını mı bekleyip
gözetlerler? Ve asla Allah’ın uygulamalarında
değiştirme bulamayacaksın. Ve asla Allah’ın
uygulamalarında değişme bulamayacaksın.

45. Ve yeryüzünde hiç gezmezler mi? Ki onlardan


öncekilerin akıbetinin nasıl olduğunu
gözlemlesinler? Ve onlar onlardan kuvvet olarak
daha şiddetli oldular. Ve Allah göklerde ve
yeryüzünde olan hiç bir şey için aciz olmadı.
Kesinlikle O âlim, kadir olandır.

46. Ve eğer Allah, insanları kazandıkları nedeniyle


yakalayıp tutuklasaydı, onun (yeryüzü) sırtı üzerinde
hiçbir karasal yabani hayvan bırakmazdı. Ve lakin
onları belli bir son için erteler ki onların sonları
geldiğinde de kesinlikle Allah kullarını gören oldu.

35. Yasin Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ya, Sin.

3. Ve o hâkim Kuran’a.

4. Kesinlikle sen mutlaka bir görevle


gönderilenlerdensin (resulsün).

5. Amaca doğru düzenlenmiş yol, yöntem üzerine.

6. Yaptırım güçlü, özel merhametliden indirme.

7. Ataları uyarılmayan toplum ki onlar gafiller,


uyarmak için.

8. Mutlaka o söz onların çoğu üzerlerine


gerçekleşmiştir ki onlar iman etmezler.

9. Kesinlikle biz boyunlarına tasmalar kıldık ki


çenelerine kadar uzanır da onlar dik başlılardır.
10. Ve biz onların öncelerinde bir engel ve
sonralarında bir engel kıldık ki onları örtüverdik de
onlar görüp anlayamazlar.

11. Ve onları uyarsan veya hiç uyarmasan onlar


üzerine eşittir, iman etmezler!

12. Kesin olan: Sen o zikre tabi olan kimseyi ve


görünmediği halde Rahman’dan çekineni uyarırsın
ki onu hoşgörü ve cömert bir karşılık ile müjdele.

13. Kesinlikle biziz, biz o ölülere hayat veririz. Ve


onların önceden yaptıklarını ve onların etkilerini
yazarız. Ve her şeyi apaçık kanıt dosyası içinde
listeledik.

14. Ve sen onlara, oraya bir görevle gönderilenler


(mürseller) geldiği zamanki o yerleşim yeri halkının
benzetmesini ver.

15. Onlara iki tane gönderdiğimizde ki ikisini


yalanladılar. Ki üçüncüyle dirençlendirdik de dediler
ki: Kesinlikle biz size bir görevle gönderilenleriz
(Mürselleriz).
16. Dediler ki: Siz bize benzer beşerden (etten
kemikten insanlardan) başkası değilsiniz. Ve
Rahman hiçbir şey indirmedi. Siz ise sadece yalan
söylemektesiniz.

17. Dediler ki: Rabb’imiz biliyor. Kesinlikle biz size


mutlaka bir görevle gönderilenleriz.

18. Ve bizim üzerimize düşen açık bir tebliğden


başkası değildir.

19. Dediler ki: Kesinlikle biz sizin yüzünüzden


talihsizleştik. Mutlaka, asla son vermezseniz mutlaka
sizi taşlarız ve bizden size mutlaka acı verici bir
azap dokunur.

20. Dediler ki: Talihsizliğiniz sizinledir. Size


hatırlatıldı diye mi? Aksine, siz çok aşırı giden bir
toplumsunuz.

21. Ve o şehrin öte tarafından koşarak bir adam


geldi. Dedi ki: “Ey toplumum, bir görevle ile
gönderilenlere tabi olun.

22. Sizden ücret istemeyenlere tabi olun. Ve onlar


doğru yoldalardır.
23. Ve bana nedir! Beni yaratana kulluk
etmeyeyim! Ve siz O’na başvuruya
döndürüleceksiniz.

24. Ben, O’ndan başka ilahlar edinir miyim?


Rahman bana bir zarar vermek istese onların
şefaati beni bir şeyden muaf kılmaz ve onlar
beni kayıramazlar.

25. Kesinlikle ben o zaman mutlaka açık bir sapıklık


içindeyim.

26. Kesinlikle ben Rabb’ime iman ettim ki beni


dinleyin!”.

27. Ona denildi: “Gir cennete”. Dedi ki: “Ah keşke


toplumum bilseydi!

28. Rabb’imin beni hoş görmesini ve beni ikram


edilenlerden kılmasını”.

29. Ve ondan sonra onun toplumunun üzerine


gökten bir ordu indirmedik ve indirenler değildik.

30. Olan ise sadece bir tek çığlık titreşimi ki


onlar yanıp kül haline geldiler.
31. Yazık o kullara! Resullerden onlara her gelenle
sadece alay eder oldular.

32. Hiç görmezler mi? Onlardan önceki nesillerden


nicesini helak ettik? Kesinlikle onlar onlara geri
dönmüyorlar.

33. Ve de kesinlikle hepsi sadece topluca


tarafımızdan hazır edilenlerdir.

34. Ve bir ayettir onlar için ölü yeryüzü. Ona hayat


verdik ve ondan taneler çıkarttık ki onlar
ondan beslenirler.

35. Ve biz orada hurmalıklardan ve üzüm-


bağlarından bahçeler kıldık ve orada pınarlar
fışkırttık.

36. Onun ürünlerinden ve ellerinin imal


ettiklerinden beslenmeleri için ki şükretmezler mi?

37. Yerin bitirmekte olduklarından ve nefislerinden


ve bilmediklerinden eşeyli çiftlerin hepsinden
biçimlendiren O ki ilintisiz yegâne egemendir.

38. Ve bir ayettir onlar için gece. Gündüzü ondan


soyarız ki o zaman onlar karanlıkta kalanlardır.
39. Ve Güneş, onun için istikrarlı olan bir yer için
akar. İşte o, O yaptırım güçlü, O âlimin takdiridir.

40. Ve Ay, ona evreler ayarladık. Sonunda eski


hurma dalı gibi haline geri döner.

41. Güneş Ay’a yetişecek uygun durumda olamaz.


Ve gece gündüzü geçemez. Ve hepsi bir çeşit
hacim içindelerdir, bağımsızca davranırlar.

42. Ve bizim onların zürriyetlerini dolu bir gemide


taşımamız onlar için bir ayettir.

43. Ve onun (geminin) benzerinden binmekte


olduklarını onlar için biçimlendirdik.

44. Ve uygun görürsek onları boğarız ki onlar için


yardım çağıran olmaz ve onlar kayrılmazlar.

45. Bizden bir rahmet ve belirli bir süreye


kadar metalandırmamız hariçtir.

46. Ve onlara: “Öncenizdekileri ve sonranızdakileri


ciddiye alıp önemseyin! Olabilir ki merhamet
edilirsiniz” dendiğinde,
47. Ve onlara Rabb’lerinin ayetlerinden bir ayet
geldiğinde sadece ona aldırmayanlar olurlar.

48. Ve onlara: “Allah’ın size rızık olarak


verdiklerinden infak edin” denildiğinde; o kâfirler
iman etmiş olanlara dediler ki: “Eğer gerekli
gördüğünde Allah’ın doyuracağı kimseyi biz mi
doyuralım? Siz ise sadece apaçık bir sapıklık
içindesiniz”.

49. Ve derler ki: Doğru söyleyenlerseniz, ne zaman


bu vaat?

50. Onlar, tek bir çığlıktan başkasını bekleyip


gözetlemezler. Onlar çekişip dururken o kendilerini
yakalayıverir.

51. Ki bir tavsiyede bulunmaya ve ehillerine geri


dönmeye güç yetiremezler.

52. Ve sura üflendi ki o zaman onlar mezar


yapılarından Rabb’lerine doğru akın ederler.

53. Dediler ki: Eyvahlar bize! Türbelerimizden bizi


kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman’ın vadettiğidir ve
mürseller doğru söylediler.
54. Olan ise sadece bir tek çığlıktır ki o zaman
onlar topluca bizim tarafımızda hazır edilenlerdir.

55. Ki bugün hiçbir nefse herhangi bir şeyle


zulmedilmez ve size işlemekte olduklarınızdan
başkasıyla karşılık verilmez.

56. Kesinlikle cennet halkı o gün neşeli bir meşgale


içindelerdir.

57. Onlar ve eşleri gölgeliklerdeki sedirler üzerinde


yaslananlardır.

58. Güzel jestler orada onlar içindir ve istedikleri


onlar içindir.

59. Özel merhametli Rabb’den onlara sözlü selam.

60. Ve ayrışıp ayrılın bugün ey ağır suçlular!

61. Ey Âdemoğulları! Ben sizden “O şeytana kulluk


yapmayın! Kesinlikle o sizin için apaçık bir
düşmandır” diye hiç söz almadı mı?

62. Ve “Bana kulluk edin. Doğru olan yol budur”


diye?
63. Ve mutlaka o sizden nice uluslardan çoğunu
saptırmıştır ki hiç akleder olmadınız mı?

64. İşte bu o vaat olunduğunuz cehennemdir.

65. İnkâr eder olmanız nedeniyle bugün ona


yaslanın.

66. Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz ve


kazanmakta olduklarını elleri bizimle söyleşerek
anlatır ve ayakları şahitlik eder.

67. Ve eğer gerekli görürsek mutlaka onların


gözlerinin üzerini silerdik de o yola-yönteme (Sırat
köprüsü?) yetişmeye çalışırlardı ki nasıl görüp
algılayabilirlerdi.

68. Ve eğer gerekli görsek, onların mekan sabitlik


yeteneklerini yok ederdik de ilerlemeye ve geri
dönüp gelmeye güç yetiremezlerdi.

69. Ve kime uzun ömür verirsek, onun


biçimlendirmede tersine çeviririz ki akletmezler mi?

70. Ve biz ona şiir öğretmedik ve o ona yaraşmaz.


O ise sadece bir hatırlatma ve apaçık bir
duyurudur.
71. Diri olanı uyarmak ve sözün kâfirler aleyhine
gerçekleşmesi için.

72. Ve hiç görmezler mi! Ellerimizin imal


ettiklerinden onlar için nimet hayvanlar
biçimlendirdik ki onlar onlara malikler.

73. Ve onları onlar için uysallaştırdık ki ondan


binerler ve ondan beslenirler.

74. Ve onlar içindir ondaki faydalar ve içecekler ki


şükretmezler mi?

75. Ve belki desteklenirler diye Allah’tan başka


tanrılar edindiler.

76. Onlar onlara yardım etmeye güçleri


yetiremezler ve onlar, onlar için hazır
edilmiş ordulardır.

77. Ki onların sözleri seni hüzünlendirmesin ve


kesinlikle biz onların neyi gizlediklerini ve neyi açığa
vurduklarını biliriz.

78. Ve insan hiç görmez mi? Kesinlikle bizim onu


bir salgıdan biçimlendirdik? Ki o zaman o apaçık bir
düşmandır.
79. Ve o biçimlendirilişini unutarak bize bir
benzetme ileri sürdü. Dedi ki: Kim hayat verir
çürümüş haldeki kemiklere?

80. De ki: Onu önceki defa inşa eden ona hayat


verir. Ve O her türlü biçimlendirmeyi bilendir.

81. O ki o yeşil çok yıllık bitkiden (oksijen üretendir)


sizin için ateş kılandır ki o zaman siz ondan
tutuşturanlarsınız.

82. Ve gökleri ve yeri biçimlendiren O ki onların


benzerini biçimlendirmeye kadir değil
midir? Aksine! Ve O çok çok biçimlendirendir,
bilendir.

83. Kesin olan: O bir şeyi istediğinde onun emri


onun için “Ol” demektir ki o var olur.

84. Her şeyin yönetim yetkisi elinde bulunan O ki


ilintisiz yegâne egemendir. Ve O’na doğru
döndürüleceksiniz.
36. Saffat Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ve o saflar halinde dizilenler.

3. Ki o itip engelleyerek caydıranlar.

4. Ki o hatırlatma aktaranlar.

5. Kesinlikle ilahınız bir tekdir.

6. Göklerin ve yerin ve ikisinin arasında bulunanların


Rabb’i. Ve doğuş yerlerinin ve zamanının Rabb’i.

7. Kesinlikle biz şimdiki yeryüzü hayatındaki göğü


takımyıldızlarla süsledik.

8. Ve cüretkâr her türlü bozucudan (şeytandan)


koruyucu olarak.

9. Onlar yüce ileri gelenleri dinleyemezler. Ve her


yandan atılıp kovulurlar.

10. Def edilerek. Ve onlar içindir sürekli azap.


11. Sadece kim bir sıyrılmayla sıyrılırsa ki ona delip
geçen parlak meteor tabi olur.

12. Ki onlara sor. Onlar mı biçimlendiriliş olarak


daha şiddetli? Yoksa bizim biçimlendirdiklerimiz mi?
Kesinlikle biz onları yapışkan çamurdan
biçimlendirdik.

13. Aksine, onlar alay ederlerken sen onlara şaştın.

14. Ve onlara hatırlatıldığında hatırlamazlar.

15. Ve bir ayet gördüklerinde alaya almak isterler.

16. Ve derler ki: Bu ise sadece apaçık bir sihirdir.

17. Biz öldüğümüzde ve toprak ve kemik


olduğumuzda mı? Kesinlikle biz mi mutlaka
dirilenleriz?

18. Ve evvelki atalarımız mı?

19. De ki: Evet, aşağılanmışlar olarak.

20. Ki o sadece bir tek itilip kovulmadır da onlar


bakakalırlar.

21. Ve derler ki: Vay bize bu yargılama (din)


günüdür.
22. Bu, sizin yalanlamakta olduğunuz o ayrışma
günüdür.

23. O zalimleri ve eşlerini ve kulluk yaptıklarını bir


araya toplayın!

24. Allah’tan başka. Ki onlara cehimin yoluna doğru


rehberlik edin.

25. Ve durdurun onları. Kesinlikle onlar


sorgulananlar.

26. Ne oluyor size? Yardımlaşmıyorsunuz!

27. Aksine, onlar bugün teslim olanlardır.

28. Ve bazıları bazıları ile yüzleşerek birbirlerine


sorarlar.

29. Derler ki: Kesinlikle sizler bize kutsal durumda


bulunur oldunuz.

30. Derler ki: “Aksine, siz hiç iman eden olmadınız.

31. Ve bizim için sizin üzerinize ikna edici bir


otoritemiz olmadı. Aksine, siz haddi aşan bir
toplum oldunuz.
32. Ki Rabb’imizin aleyhimize sözü gerçek oldu.
Kesinlikle biz mutlaka tadanlardanız.

33. Ki sizi azdırdık. Kesinlikle biz azanlardan olduk”.

34. Ki kesinlikle onlar o gün azapta ortaklardır.

35. Kesinlikle biz ağır suçlulara işte onun gibi


yaparız.

36. Kesinlikle onlara “Allah’tan başka ilah yoktur”


dendiği zaman kibirlenenlerden oldular.

37. Ve derler ki: Kesinlikle biz cinlenmiş bir şair için


ilahlarımızı mutlak terk edenler miyiz?

38. Aksine! O gerçekle geldi ve mürselleri (bir


amaç, görevle gönderilenleri) doğruladı.

39. Kesinlikle siz can yakıcı azabı mutlaka


tadanlarsınız.

40. Ve işlemekte olduklarınızdan başkasıyla karşılık


verilmezsiniz.

41. Allah’ın saflaştırılan kulları hariçtir.

42. İşte onlar, onlar içindir o rızık.

43. Ve jestler ve onlar ikram edilenlerdir.


44. Nimet Cennetleri içinde.

45. Birbirine karşılıklı tahtlar üzerinde.

46. Üzerlerinde sarnıçtan kâseler ile dönülür.

47. Bembeyaz, içenler için lezzetli.

48. İçinde kötü bir yan etki yoktur. Ve ondan


zehirlenip bitkinleşmezler.

49. Ve indlerindedir o bakışları sınırlandırılmışlar.

50. Sanki onlar saklı yumurta gibilerdir.

51. Ki bazısı bazısıyla yüzleşerek sorarlar!

52. Onlardan bir söyleyen der ki: Benim bir yakınım


oldu.

53. Derdi ki: “Kesinlikle sen mutlaka


doğrulayanlardan mısın?

54. Öldüğümüz ve toprak ve kemik olduğumuz


zaman mı, kesinlikle biz mutlaka yargılananlar
mıyız?”.

55. Dedi ki: Siz bir malumata ulaşanlardan mısınız?

56. Ki araştırdı da onu cehim düzeyi içinde gördü.


57. Dedi ki: Allah’a yemin olsun.
Neredeyse beni mutlaka yuvarlayacaktın!

58. Ve Rabb’imin nimeti olmasaydı mutlaka hazır


edilenlerden olurdum.

59. Ki biz ölümlüler değil miyiz?

60. Önceki ölümümüzden hariç ve biz azap


edilenler değiliz.

61. Kesinlikle bu, mutlaka o büyük kurtuluştur.

62. Ki o çalışanlar bunun benzeri için mutlaka


çalışsınlar.

63. Konukluk açısından işte o mu daha iyidir?


Yoksa o zakkum kaynağı mı?

64. Kesinlikle biz onu o zalimler için fitne kıldık.

65. Kesinlikle o cehimin kökü içinden çıkan rezerv


kaynaktır.

66. Onun goncası (yükseleni) o şeytanların başları


gibidir.

67. Ki kesinlikle onlar ondan mutlaka içlerine alarak


onunla o karınları dolduranlardır.
68. Sonra üzerlerine mutlaka nemli sıcaktan karışım
kesinlikle onlar içindir.

69. Sonra kesinlikle onların dönüş mutlaka o


cehimedir.

70. Kesinlikle onlar atalarını sapkınlar olarak


buldular.

71. Ki onların etki izleri üzerinde düşünmeden


dalıp gidiyorlar.

72. Ve mutlaka onlardan önce evvelkilerin çoğu


sapmışlardı.

73. Ve mutlaka onların içine uyarıcılar


göndermiştik.

74. Ki gözlemle! Uyarılanların sonu nasıl oldu?

75. Allah’ın saflaştırılan kulları hariçtir.

76. Ve mutlaka Nuh bize seslenmişti ki mutlaka ne


güzel icabet edenler.

77. Ve onu ve ehlini büyük felaketten kurtardık.

78. Ve onun zürriyetini o baki kalanlar kıldık.

79. Ve sonrakiler içinde onun üzerine terk ettik.


80. Selam, Nuh üzerine âlemler içinde.

81. Kesinlikle biz o iyi davrananlara işte onun gibi


karşılık veririz.

82. Kesinlikle o, o iman etmiş kullarımızdandı.

83. Sonra o diğerlerini suda boğduk.

84. Ve mutlaka İbrahim onun kesinlikle


taraftarlarındandı.

85. Rabb’ine selim bir kalp ile geldiğinde.

86. Babasına ve toplumuna: “Kulluk ettikleriniz


nedir?

87. Allah’tan başka sahte tanrılar mı istiyorsunuz?

88. Ki siz Âlemlerin Rabb’ini ne zannediyorsunuz?”


dediğinde.

89. Ki o gökcisimlerine doğru göz attı.

90. Ki “Kesinlikle ben rahatsızım” dedi.

91. Ki arkalarını dönüp uzaklaştılar.

92. Ki gizlice onların ilahlarına doğru yöneldi de


dedi ki: “Beslenmez misiniz?
93. Size ne oluyor? Nutuk atmıyorsunuz!

94. Ki sağ eliyle ittirerek dengesini bozmak için


onlara doğru yöneldi.

95. Ki aceleyle koşarak ona doğru yaklaştılar.

96. Dedi ki: Yonttuğunuza mı kulluk yapıyorsunuz?

97. Ve Allah, O sizi ve yapmakta


olduklarınızı biçimlendirdi.

98. Dediler ki: Onun için bir bina bina edin ki onu
cehimin içinde sergileyin.

99. Ki onun için tuzak kurmak istediler de onları en


sefiller kıldık.

100. Ve dedi ki: “Kesinlikle ben Rabb’ime doğru yola


çıkıyorum, O bana rehberlik edecek.

101. Rabb’im bana salihlerden hibe et”.

102. Ki onu yumuşak huylu, nazik bir erkek çocuk ile


müjdeledik.

103. Ki onunla birlikte koşacak duruma ulaşınca dedi


ki: “Ey oğulcuk! Kesinlikle ben seni uykumda
kesinlikle seni boğazlar görüyorum. Ki gözlemle,
gördüğün nedir?”. Dedi ki: “Babacığım sana ne
emrediliyorsa yap. İnşallah beni sabredenlerden
bulacaksın”.

104. Ki ikisi teslim olduğunda ve onu şakağı için


yatırdığında.

105. Ve ona “Ey İbrahim” diye seslendik.

106. Rüyanı doğrulamışsın. Kesinlikle biz iyi


davrananların karşılığını işte onun gibi veririz.

107. Kesinlikle bu, mutlaka o apaçık denemedir.

108. Ve ona büyük bir kurbanlıkla fidyelik verdik.

109. Ve o sonrakiler içinde onun üzerine terk ettik.

110. Selam, İbrahim üzerine!

111. İyi davrananlara işte onun gibi karşılık veririz.

112. Kesinlikle o iman etmiş kullarımızdandı.

113. Ve onu salihlerden nebi İshak’la müjdeledik.

114. Ve onun üzerine ve İshak üzerine potansiyeller


kıldık. Ve ikisinin zürriyetindendir o iyi davrananlar
ve o açıkça kendileri için zalim olanlar.
115. Ve mutlaka Musa ve Harun’a büyük iyilikte
bulunmuştuk.

116. Ve ikisini ve topluluklarını o büyük felaketten


kurtardık.

117. Ve onları her türlü destekledik de onlar galipler


oldular.

118. Ve ikisine net anlaşılan kitabı verdik.

119. Ve ikisini dosdoğru olan yola rehberlik ettik.

120. Ve sonrakiler içinde ikisi üzerine terk ettik.

121. Selam, Musa ve Harun üzerine.

122. Kesinlikle biz iyi davrananlara işte onun gibi


karşılık veririz.

123. Kesinlikle o ikisi iman etmiş kullarımızdandı.

124. Ve kesinlikle İlyas mutlaka mürsellerdendi.

125. O zaman toplumuna dedi ki: “Önemsemez


misiniz?”.

126. Ve biçimlendirenlerin en iyisini bırakarak Bael’e


mi dua edersiniz?
127. Allah’tır sizin Rabb’iniz ve önceki atalarınızın
Rabb’i.

128. Ki onu yalanladılar da kesinlikle onlar mutlaka


hazır edilenlerdir.

129. Allah’ın saflaştırılan kulları hariçtir.

130. Ve sonrakiler içinde onun üzerine terk ettik.

131. Selam İlyas üzerine.

132. Kesinlikle biz iyi davrananlara işte onun gibi


karşılık veririz.

133. Kesinlikle o iman etmiş kullarımızdandı.

134. Ve kesinlikle Lut mutlaka mürsellerdendi.

135. O zaman onu ve ailesini topluca kurtardık.

136. Kalıntılar içindeki bir kocakarı hariçtir.

137. Sonra diğerlerini yerle bir ettik.

138. Ve kesinlikle siz sabaha doğru onların


üzerinden mutlaka geçip gidersiniz.

139. Ve gece vakti ki akıl etmez misiniz?

140. Ve kesinlikle Yunus mutlaka mürsellerdendi.


141. O zaman doldurulmuş gemiye doğru kaçtı.

142. Ki kuraya katıldı da kaydırılanlardan oldu.

143. Ki kendini kınarken onu bir balina bütün olarak


yuttu.

144. Ki eğer o, çok tesbih edenlerden olmasaydı.

145. Mutlaka tekrar diriltilecekleri güne kadar onun


karnında kalırdı.

146. Ki onu hasta bir halde kusmukla (gri amber)


beraber fırlattık.

147. Ve üzerine pamuk cinsinden çok yıllık bir bitki


bitirdik.

148. Ve onu yüz bin veya artana doğru bir görev


için gönderdik.

149. Ki iman ettiler de onları bir süreye


kadar metalandırdık.

150. Ki onlara fikir sor: Kızlar senin Rabb’inin ve


erkek çocuklar onların mı?

151. Yoksa onlar şahitlik ederken biz melekleri dişiler


olarak mı yarattık.
152. Dikkat edin! Kesinlikle onlar yalancılıklarından
dolayı derler ki:

153. “Allah çocuk sahibi oldu” . Ve kesinlikle onlar


mutlaka yalancılardır.

154. O kızları erkek çocuklara eleyip seçti mi?

155. Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?

156. Ki hiç mi öğüt alıp düşünemiyorsunuz?

157. Yoksa size mi aittir apaçık ikna edici bir delil?

158. Ki doğru söyleyenler oldunuzsa getirin


kitabınızı.

159. Ve O’nun ile cinler arasında bir soy-bağı


kıldılar. Ve mutlaka cinler onların (kendilerinin)
gerçekten hazır bulundurulacaklarını bilmişlerdir.

160. Allah onların vasıflandırmalarından ilintisiz


yegâne egemendir.

161. Allah’ın saflaştırılan kulları hariçtir.

162. Ki siz ve kulluk ettikleriniz.

163. Siz O’nun aleyhine fitneleyenler değilsiniz.


164. Cehime yaslanan kişi hariçtir.

165. Ve bizden olanlar, sadece onun içindir malum


makam.

166. Ve kesinlikle biz, mutlaka biziz o dizilenler.

167. Ve kesinlikle biz, mutlaka biziz o tesbih


edenler.

168. Ve onlar ise mutlaka diyenler oldular:

169. “Eğer kesinlikle indimizde öncekilerden bir


hatırlatma bulunsaydı.

170. Mutlaka Allah’ın saflaştırılan kullarından


olurduk!”.

171. Ki onu inkâr ettiler de yakında bilecekler.

172. Ve mutlaka kelimemiz mürsel kullarımız için


öncelikli olmuştur.

173. Kesinlikle onlar, mutlaka onlardır o yardım


edilenler.

174. Ve kesinlikle bizim ordumuz, mutlaka onlardır


o galip olanlar.

175. Ki sen bir süreye kadar onlara ters davran.


176. Ve görüp anla onları ki yakında onlar görüp
anlayacaklar.

177. Ki azabımızı mı acele istiyorlar?

178. Ki onların sahasına indiğinde de ne kötüdür o


uyarılanların dönüşümü.

179. Ve sen bir süreye kadar onlara ters davran.

180. Ve görüp anla onları ki yakında onlar görüp


anlayacaklar.

181. İzzet Rabb’i olan senin Rabb’in onların


vasıflandırmalarından ilintisiz yegâne egemendir.

182. Ve selam mürsellerin üzerinedir.

183. Ve tapılacak hayranlık Âlemlerin Rabb’i Allah


içindir.

37. Sad Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Sad ve hatırlatma sahibi Kuran’a.

3. Aksine, o kâfirler direnç ve ayrılık içindeler.


4. Onlardan önceki nice nesilleri yıkıma uğrattık da
onlar bağrıştılar. Ve yeltenme zamanı değildi.

5. Ve onlardan bir uyarıcı gelmesini acayip buldular.


Ve o kâfirler dediler ki: Bu çok yalancı bir
sihirbazdır.

6. İlahları bir tek ilah mı kılıyor? Kesinlikle bu mutlaka


acayip bir şeydir!

7. Ve onların ileri gelenleri “Yürüyüş yapın ve


ilahlarınız üzerine sabredin. Kesinlikle bu istenen bir
şeydir” diye ileri atıldılar.

8. “Biz bunu son inanç birliğinde (millet) işitmedik. Bu


ise sadece tasarıdır.

9. Bizim aramızda o zikir (Kur’an) onun üzerine


mi indirildi?”. Aksine, onlar zikirden şüphe
içindelerdir. Aksine, henüz onlar azabımı
tatmadılar.

10. Yoksa o yaptırım güçlü, hibe eden Rabb’inin


rahmet hazineleri onların indinde midir?
11. Yoksa göklerin ve yerin ve ikisi arasında
bulunanların mülkü onlar için midir? Ki mutlaka
araç gereçler içinde yükselsinler.

12. Onlar orada grup ordularından bozguna


uğratılmış bir ordudur.

13. Onlardan öncesinde Nuh toplumu ve Ad ve


kalıcı binalar sahibi Firavun yalanladı.

14. Ve Semud ve Lut’un toplumu ve Eyke halkı işte


onlar o gruplardır.

15. Hepsi ise sadece resulleri yalanladılar da


misillemem gerçek oldu.

16. Ve bunlar onun için ondan üstünü olmayan bir


çığlık titreşiminden başkasını gözetlemiyorlar.

17. Ve dediler ki: Rabb’imiz! Hesap günü


öncesinde bizim için payımızı çabuklaştır.

18. Onların dedikleri üzerine sabret ve bizim


hünerler sahibi kulumuz Davud’u hatırla. Kesinlikle
o çok tövbekârdı.
19. Kesinlikle biz sabah akşam onunla birlikte
tesbih eden dağları hizmete verdik.

20. Ve kuşları toplu olarak, hepsi ona karşı


sorumluluk duyanlardı.

21. Ve onun mülkünü şiddetlendirdik. Ve ona


hikmet ve hitap fazlalığı verdik.

22. Ve sana o davacıların bilgisi geldi mi? Onların


yüksek duvardan mihraba tırmandıklarında.

23. Davud’un yanına vardıklarında ki o onlardan


ürktü. Dediler ki: “Korkma!”. Biz, bazımız bazımızın
üzerine haksızlık yapan iki hasım gurubuz. Ki
aramızda gerçek -doğruyla hüküm ver. Ve aşırılığa
kaçma ve bizi eşit tutuma rehberlik et.

24. Kesinlikle bu benim kardeşim. Onun doksan


dokuz koyunu var. Ve benim bir koyunum var. Ki
dedi ki: “Beni ona kefil yap”. Ve bana hitap etmede
baskın geldi.

25. Dedi ki: “Senin koyununu onun koyunlarına


katmak istemekle mutlaka sana zulüm yapmıştır. Ve
kesinlikle katanların çoğunluğu mutlaka bazıları
bazılarının üzerine haksızlık yapar. O iman edenler
ve ameli salih işleyenler hariçtir. Ve onlardan olanlar
azdır”. Ve Davud kesin olarak onu zorlukla
sınadığımızı zannetti de Rabb’inden hoş görü istedi.
Ve düşkün olarak rükûa kapandı.

26. Ki onu hoş gördük. Ve kesinlikle bizim


indimizde mutlak çok yakınlık ve güzel bir yuva onu
içindir.

27. Ey Davut! Kesinlikle biz seni yeryüzünde halife


kıldık ki insanlar arasında gerçek ile hükmet. Ve
hevese uyma ki seni Allah yolundan saptırır.
Kesinlikle Allah yolundan sapanlar, hesap gününü
ihmal etmeleri nedeniyle şiddetli azap onlar içindir.

28. Ve biz gökleri ve yeri ve ikisi arasındakileri boş


yere biçimlendirmedik. İşte o, kâfirlerin zannıdır ki
vay o kâfirler için o ateşten?

29. Yoksa biz, iman eden ve salih amellerde


bulunanları yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar
gibi mi kılarız? Veya muttakileri kural tanımazlar
gibi mi kılarız?
30. Sana indirdiğimiz kitap, ayetlerinin dikkatle
incelenmesi ve bilgili akıl sahiplerinin düşünüp
anlaması için potansiyelleştirilmiştir.

31. Ve biz Davud’a Süleyman’ı hibe ettik. O, ne


güzel kuldu. Kesinlikle o, tövbekârdı.

32. O zaman ona akşama yakın, çok iyi disiplinize


edilmiş safkan atlar sunuldu.

33. Ki o dedi ki: Kesinlikle ben, daha iyi olan


sevgisini o engel arkasına saklanıncaya kadar
Rabb’imi anmaktan hoş buldum.

34. Dedi ki: “Onları bana geri getirin”. Ki bacaklarını


ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.

35. Ve mutlaka Süleyman’ı denemiştik. Ve onu


tahtı üzerinde bir ceset olarak sergiledik. Sonra
pişmanlığını belirterek tövbekâr oldu.

36. Dedi ki: Rabb’im beni hoş gör. Bana benden


sonra kimsenin ulaşamayacağı bir mülk hibe et.
Kesinlikle sen o armağan edensin.

37. Ki rüzgâr gücünü onun hizmetine verdik. Onun


emriyle dilediği yöne yumuşakça akardı.
38. Ve her bina yapıcı ve araştırmacı şeytanları.

39. Ve kelepçeler içinde iliştirilmiş diğerlerini.

40. Bu bizim bağışımızdır ki memnun et veya


istersen hesapsızca sahip çık.

41. Ve kesinlikle bizim indimizde mutlaka çok


yakınlık ve güzel bir yuva onu içindir.

42. Ve kulumuz Eyyub’u zikret. O zaman o,


Rabb’ine seslendi: Kesinlikle bana o şeytan kısıtlılık
ve azap ile dokundu.

43. Ayağınla tepin! İşte bu yıkanacak ve içilecek


soğuk.

44. Ve onun ehlini ve onun benzerini bizden bir


merhamet ve bilgili akıl sahiplerine hatırlatma
olarak ona armağan ettik.

45. Ve eline bir demet al da onunla ittirip ötele. Ve


yeminini bozma. Kesinlikle biz onu sabreden
bulduk. Ne güzel kul! Kesinlikle o, tövbekârdı.

46. Ve hünerler ve basiret sahibi olan kulumuz


İbrahim’i ve İshak’ı ve Yakub’u zikret.
47. Kesinlikle biz onları özellikle dönüş yurdunu
düşünenler olarak saflaştırdık.

48. Ve kesinlikle onlar bizim indimizde mutlaka


hayırlı seçkinlerdendir.

49. Ve İsmail’i ve Elyasa’yı ve Zülkifl’i zikret. Ve


hepsi hayırlılardandır.

50. Bu bir hatırlatmadır. Ve kesinlikle en güzel yuva


önemseyip gereğini yapanlar içindir.

51. Kapıları onlara açılmış Adn Cennetleri!

52. İçinde yaslanıp kurulmuş olarak; orda birçok


yemişler ve içecekler istemektelerdir.

53. Ve indlerinde gözlerini yalnız eşlerine dikmiş


esaslı güzeller.

54. İşte bu, o hesap günü için size vaat edilenlerdir.

55. Kesinlikle bu, bizim rızkımızdır. O


tükenenlerden değildir.

56. Bu ve kesinlikle azgınlar içindir mutlak daha


kötü bir yuva.

57. Cehennem! Ona yaslanırlar ki ne kötü döşektir.


58. İşte bu ki sıcak sıvı ve koyu, onu mutlaka
tadarlar.

59. Ve onun durumunda diğer çiftler.

60. İşte bu kafile düşüncesizce sizin peşinize


düşenlerdir. Onlara rahatlık yoktur. Kesinlikle onlar
cehenneme yaslananlardır.

61. Dediler ki: Aksine, size rahatlık yoktur. Bizim


için onu önceden yapan sizsiniz ki ne kötü bir
karargâh!

62. Dediler ki: Rabb’imiz! İşte bunu kim bizim


önümüze sunduysa ki onun ateşteki azabını kat kat
arttır.

63. Ve dediler ki: “Bize ne oldu? Daha dezavantajlı


saymış olduğumuz adamları göremiyoruz!

64. Onları alay konusu edindik. Yoksa görüp


algılama onlardan körleşti mi?”.

65. Kesinlikle işte o, cehennem ehlinin çekişmesi


mutlaka gerçektir.
66. De ki: Kesin olan ben bir uyarıcıyım. Ve her
şeyin üstesinden gelici, yegâne Allah’tan başkası
ilahlardan biri ilah değildir.

67. O hoşgörülü, yaptırım güçlü göklerin ve yerin


ve ikisi arasında bulunanların Rabb’idir.

68. De ki: Bu büyük bir bilgidir.

69. Siz onunla ilgilenmeyenlersiniz.

70. Yüce İleri Gelenlerle, onlar tartışırlarken benim


için bilimden olmadı.

71. Bana vahiy olunan ise kesinlikle benim apaçık


bir uyarıcı olmamdan başkası değildir.

72. O zaman Rabb’in meleklere dedi ki: “Kesinlikle


ben çamurdan beşer biçimlendirenim”.

73. Ki onu bir düzeye getirdiğim ve ruhumdan


onun içine üflediğimde ki onun için secde edenler
(hürmetkâr) durumuna geçin.

74. Ki melekler, onların hepsi topluca secde ettiler.

75. İblis hariç, o kibirlendi ve kâfirlerden oldu.


76. Dedi ki: Ey İblis! İki elimle biçimlendirdiğim için
secde etmekten seni ne men etti? Kibirlendin mi?
Yoksa o Yüce Olanlardan mı oldun?

77. Dedi ki: Ben ondan daha iyi durumdayım. Beni


ateşten biçimlendirdin. Ve onu çamurdan
biçimlendirdin.

78. Dedi ki: Ki çık oradan. Ki kesinlikle sen


kovulansın.

79. Ve kesinlikle yargılama gününe kadar lanetim


senin üzerindedir.

80. Dedi ki: Rabb’im! Ki bana diriliş gününe kadar


tolerans tanı.

81. Dedi ki: Ki kesinlikle sen tolerans


tanınanlardansın.

82. O malum vaktin dönemine kadar!

83. Dedi ki: Ki senin etkinliğin ile mutlaka onları


toptan azdıracağım.

84. Onlardan saflaştırılmış kulların hariç!

85. Dedi ki: Ki gerçek. Ve ben gerçeği söylerim.


86. Mutlaka cehennemi senden ve onlardan sana
uyanlarla topluca dolduracağım.

87. De ki: Ben onun üzerine sizden bir ücret


istemiyorum ve kendiliğinden bir yükümlülük
getirenlerden değilim.

88. O ise sadece âlemler için bir hatırlatmadır.

89. Ve onun bilgisini bir müddet sonra mutlaka


öğreneceksiniz.

38. Zümer Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. O kitabın indirilişi yaptırım güçlü, hakîm


Allah’tandır.

3. Kesinlikle biz o kitabı sana gerçekle indirdik ki dini


O’na halis kılan olarak Allah’a kulluk et.

4. Dikkat edin! Halis din Allah’ındır. Ve “Biz onlara


başka değil sadece bizi Allah’a yakın olmaya
mutlaka çok yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz”
diyerek ondan başka veliler edinenler; Kesinlikle
Allah, içinde bulunup ihtilaf ettikleri için aralarında
hüküm verecektir. Kesinlikle Allah, yalancı kâfir
kimseye hidayete etmez.

5. Eğer Allah çocuk edinmeyi isteseydi, mutlaka


biçimlendirdiklerinden uygun gördüğünü eleyerek
seçerdi. O (mahlûkatının özelliklerinden) ilintisiz
yegâne egemendir. O ki bir tek, her şeyin
üstesinden gelen Allah’tır.

6. Gökleri ve yeri gerçek ile biçimlendirdi. Geceyi


gündüzün üzerine sarar ve gündüzü gecenin
üzerine sarar. Ve Güneş’i ve Ay’ı hizmete sundu.
Hepsi belli bir son için akar. Dikkat edin! O yaptırım
güçlüdür, çok hoşgörülüdür.

7. Sizi bir tek nefisten (diş türünden) biçimlendirdi.


Sonra o dişi türünden o dişi türünün eşini (erkeği)
kıldı. Ve sizin için nimet hayvanından sekiz çift
indirdi. Sizi annelerinizin karınları içindeki üç
belirsizlik içinde biçimden biçime biçimlendirir. İşte
O Allah rabbinizdir. Mülk O’nundur. O’dan başka
ilah yoktur ki nasıl uzaklaştırılıp çevriliyorsunuz?
8. İnkâr ederseniz ki Allah sizden ihtiyaçsızdır. Ve
kulları için küfre razı değildir. Ve şükür ederseniz
sizin için ona razı olur. Ve yük yüklenen başka
birinin yükünü yüklenmez. Sonra başvuru için
dönüşünüz Rabb’inize doğrudur ki işlemekte
olduklarınızı size bildirecektir. Kesinlikle O kafaların
sahip olduklarını bilendir.

9. Ve insana bir zorluk dokunduğu zaman Rabb’ine,


O’na düşkün olarak dua eder. Sonra ona O’nun
nimetinden sağladığı zaman önceden O’na dua
eder olduğunu önemsemeyip unutur. Ve O’nun
yolundan saptırması için Allah’a denkler kılar. De ki:
Küfrünle birazcık metalan. Kesinlikle sen ateş
halkındansın.

10. Oysa o, gece vakitlerinde kalkıp secde ederek


ve kıyama durarak gönülden itaat eden, ahiretten
endişe eden ve Rabb’inin rahmetini özlemle umut
eden kişi mi? De ki: O bilenler ve o bilmeyenler aynı
düzeyde midir? Kesin olarak akıllı bilgililer düşünüp
anlar.
11. De ki: Ey o iman eden kullarım, Rabb’inizi
önemseyin. Bu dünyada iyilik yapanlar içindir iyilik.
Ve Allah’ın arzı geniştir. Kesin olarak sabredenlere
onların karşılığı hesapsızca verilip tamamlanacaktır.

12. De ki: Dini O’na halis kılan olarak Allah’a kulluk


etmekle emrolundum.

13. Ve müslümanların öncüsü olmak için


emrolundum.

14. De ki: Kesinlikle ben Rabb’ime isyan edersem,


büyük günün azabından korkarım.

15. De ki: Allah’a, ben dinimi O’na halis kılan


olarak kulluk ederim.

16. Ki siz ondan başka uygun gördüğünüze kulluk


edin. De ki: Kesinlikle o hüsrana uğrayanlar kıyamet
günü kendilerini ve ehlini hüsrana uğratanlardır.
Dikkat edin! İşte o, o apaçık hüsrandır.

17. Onlar içindir üstlerinden ateşten gölgelikler ve


altlarından ateşten gölgelikler. İşte o, Allah kullarını
onunla korkutur. “Ey kullarım! Ki beni önemseyip,
ciddiye alın”.
18. Ve o, süflilikten ona kulluk ederim diye kaçınan
ve Allah’a düşkün olanlar, onlar içindir müjde ki
kullarımı müjdele.

19. Onlar ki o sözü işitirler de onun en güzeline


tabi olurlar. İşte onlar, onlar ki Allah’ın onlara
rehberlik ettikleridir ve işte onlar, onlardır o akıllı
bilgililer.

20. Ki azap kelimesi onun üzerinde gerçek olan


kimseyi mi? Ki sen mi ateş içindekini kayıracaksın?

21. Lakin o, Rabb’lerini önemseyenler, onlar içindir


üst üste bina edilmiş, altlarından nehirler akan
Allah’ın vadi localar. Allah vadinde değiştirme
yapmaz.

22. Hiç görmez misin? Kesinlikle Allah, O gökten


bir tür sıvı indirdi de onu yerin içinde sızıntı
kaynağına sokup yerleştirdi. Sonra onunla çeşitli
renklerde ekinler çıkarır. Sonra uzayıp kurur ki onu
sararmış görürsün. Sonra onu kurumuş kırıntılar
kılar. Kesinlikle işte ondadır akıllı bilgi sahipleri için
mutlak öğüt alınacak bir düşünüp kavrama (zikr).
23. Ki Allah’ın kafasını İslam için açıp genişlettiği kişi
mi? Ki o Rabb’inden bir nur üzeredir. Ki vay o,
Allah’ın zikrinden kalpleri katılaşmış olanlar için! İşte
onlar apaçık bir sapkınlık içindelerdir.

24. Allah, O sözün en güzelini ikil benzeşen bir


kitap olarak indirdi. Rabb’lerinden çekinenlerin
ondan derileri ürperir. Sonra derileri ve kalpleri
Allah’ın zikrine doğru yumuşar. İşte o, Allah’ın
hidayetidir. Allah onunla uygun gördüğüne hidayet
eder. Ve kimi Allah şaşırtırsa ki onun için hidayet
edenlerden yoktur.

25. Ki kıyamet günü o kötü azaba yüzü ile tepki


veren mi? Ve zalimlere “Kazanır olduklarınızı tadın”
dendi.

26. Onlardan öncekiler yalanladılar da azap onlara


hiç şuurunda olmadıkları yerden geldi.

27. Ki Allah onlara dünya hayatında rezilliği tattırdı.


Ve mutlaka ahiret azabı önemde daha büyüktür.
Eğer bilir olsalar!
28. Ve mutlaka biz bu Kuran’da insanların
hatırlayıp öğüt almaları için her benzetmeden öne
sürmüşüz.

29. Onlar ciddiye alabilsinler diye çarpıklık


bulunmayan Arapça bir duyuru olarak.

30. Allah bir benzetme verdi: Çekişen ortaklar


içinde bulunan bir adam ve bir adam için barış
içinde olan bir adam, benzerlik olarak aynı
durumda mıdır? Tapılacak övgü Allah’a aittir.
Aksine, onların çoğu bilmezler.

31. Kesinlikle sen ölümlüsün ve kesinlikle onlar


ölümlüler.

32. Sonra kesinlikle sizler kıyamet günü Rabb’inizin


huzurunda davalaşacaksınız.

33. Ki Allah üzerine yalan söyleyenden ve ona


geldiğinde o gerçek-doğruyu yalanlayandan daha
zalim kimdir? Kâfirler için ikametgâh cehennem
içinde değil midir?
34. Ve o gerçek-doğru ile gelenler ve onu
doğrulayanlar; işte onlar, onlardır muttaki
(önemsemiş) olanlar.

35. Onlar içindir Rabb’leri indinde uygun


gördükleri. İşte o, iyi davrananların karşılığıdır.

36. O, Allah’ın onların işlediklerinin en kötüsünü


örtmesi içindir ve onların işlediklerin en güzelinin
karşılığı ile onlara karşılık vermesi içindir.

37. Allah kuluna kâfi değil midir? Ve seni O’ndan


başkalarıyla korkutuyorlar. Ve Allah kimi saptırırsa ki
onun için hiç bir yol gösterici yoktur.

38. Ve Allah kime yol gösterirse ki onun için bir


saptırıcı yoktur. Allah intikam sahibi, yaptırım güçlü
değil midir?

39. Ve mutlaka onlara “Gökleri ve yeri


biçimlendiren kimdir?” diye sorsan, mutlaka derler
ki: “Allah”. De ki: “Ki Allah’tan başka dua ettiklerinizi
görmez misiniz? Allah bana bir zarar vermek
isterse, onlar O’nun zararını giderebilirler mi? Veya
bana bir rahmet isterse, onlar O’nun rahmetine
sahip çıkabilirler mi?”. De ki: “Allah bana yeter”.
Tevekkül edenler, O’na tevekkül ederler.

40. De ki: Ey toplumum imkânlarınız üzere çalışın.


Kesinlikle ben çalışanım. Ki sonrasında bileceksiniz.

41. Onu rezil eden azaba kim uğruyor ve kalıcı


azap kime helal (serbest) oluyor?

42. Kesinlikle biz insanlar için senin üzerine o kitabı


gerçekçi olarak indirdik ki kim yolu buldu ise kendisi
içindir. Ve kim saptı ise kesin olarak onun
aleyhinedir. Ve sen onların üzerlerine kefil değilsin.

43. Allah, O ölümü esnasında nefsi vefat ettirir ve


hiç ölmeyenin uykusunda ki o üzerine ölüm
gerçekleşene sahip çıkıp tutar ve diğerini
isimlendirilmiş bir sona kadar gönderir. Kesinlikle
ondadır çok düşünen bir toplum için ayetler.

44. Yoksa Allah’tan başka şefaat ediciler mi


edindiler? De ki: Ve eğer onlar herhangi bir şeye
malik olur değillerse ve akıl erdiremiyorlarsa da mı?
45. De ki: Şefaat topluca Allah’ındır. Göklerin ve
yerin mülkü O’nundur. Sonra O’nun huzuruna
döndürüleceksiniz.

46. Ve Allah bir olarak anıldığı zaman o ahirete


inanmayanların kalpleri sıkılır. Ve O’dan
başka olanlar anıldığı zaman ise onlar müjdeleşirler.

47. De ki: Ey gökleri ve yeri yaratan, bilineni ve


bilinmeyeni bilen Allah’ım sensin anlaşmazlık içinde
olduklarında kulların arasında hüküm veren.

48. Ve eğer yeryüzünde olanlar topluca ve onunla


beraber bir misli o zalimlerin olsaydı; kıyamet
günündeki kötü azaptan dolayı onunla mutlaka
fidye verirlerdi. Ve Allah’tan onlar için hiç hesaplar
olmadıkları ortaya çıkar.

49. Ve kazanır oldukları kötülükler onlar için ortaya


çıkar. Ve alay eder oldukları onlarla gerçek olur.

50. Ki insana bir zorluk dokunduğunda bize dua


eder. Sonra biz ona bir nimet sağladığımızda der
ki: “Kesin olarak o bana bilim üzere verildi”. Aksine,
o fitnedir. Ve lakin onların çoğu bilmezler.
51. Onlardan öncekiler onu söylemişti ki kazanır
oldukları onlara muafiyet sağlamadı.

52. Ki kazandıklarının kötülükleri onlara isabet


etti. Ve bunlardan zulmedenlere kazandıklarının
kötülükler isabet edecektir. Ve onlar
etkisizleştirenler değillerdir.

53. Ve hiç bilmiyorlar mı ki kesinlikle Allah uygun


gördüğüne rızkı esnetip bollaştırır ve belli bir
oranda kılar. Kesinlikle işte ondadır bilen bir toplum
için mutlak ayetler.

54. De ki: Ey kendi nefisleri (benlikleri) üzerine aşırı


davranan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit
kesmeyin! Kesinlikle Allah, O suçları topluca hoş
görür. Kesinlikle O, O hoşgörülüdür, özel
merhametlidir.

55. Ve azabın size gelmesinden önce Rabb’inize


düşkün olun ve O’na teslim olun. Sonra yardım
edilmezsiniz.
56. Ve siz farkında değilken, size azap ansızın
gelmesinden önce Rabb’inizden size indirilenin en
iyisine tabi olun.

57. Bir nefsin şöyle dediği: Allah’ın tarafında


olmaktan geri kalmam üzerine bana yazıklar olsun.
Ben ise alay edenlerdendim.

58. Veya şöyle dediği: Eğer kesinlikle Allah bana yol


gösterseydi, mutlaka önemseyip gereğini
yapanlardan olurdum.

59. Veya azabı gördüğünde dediği: Eğer kesinlikle


benim için bir kere daha olsaydı ki o iyi
davrananlardan olurdum.

60. Aksine, sana ayetlerim gelmişti ki onları


yalanlamıştın ve kibirlenmek istemiştin ve
kâfirlerden olmuştun.

61. Ve kıyamet günü Allah üzerine yalan


söyleyenlerin yüzlerinin kararmış olduğunu
görürsün. O kibirliler için ikametgâh cehennem
içinde değil midir?
62. Ve Allah önemseyip gereğini yapanları
kurtuluşa ulaşmalarından dolayı uzaklaştırıp kurtarır.
Onlara kötülük dokunmaz ve onlar
hüzünlenmezler.

63. Allah’tır her şeyin biçimlendiricisi. Ve O her şey


üzerine vekildir.

64. Göklerin ve yerin kilit noktaları onundur. Ve


Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, işte onlar, o
hüsrana uğrayanlardır.

65. De ki: Ki bana Allah’ın dışında bir başkasına mı


kulluk etmemi emrediyorsunuz? Ey cahiller!

66. Ve mutlaka sana ve senden öncekilere


“Mutlaka şirk koşarsan, mutlaka amellerin boşa
gider ve mutlaka sen hüsrana
uğrayanlardan olursun” diye vahyolunmuştur.

67. Aksine, Allah’a, O’na kulluk et ve


şükredenlerden ol.

68. Ve Allah’ın gerçek kadrini takdir etmediler. Ve


kıyamet günü bütün yer topluca onun avucundadır
ve gökler dürülmüş olarak elindedir. O, ilintisiz
yegâne egemendir ve onların ortak koşmalarından
çok yücedir.

69. Ve sura üflendi ki göklerdeki ve yerdeki Allah’ın


uygun gördüğü kişilerden başkası çarpıldı. Sonra
tekrar üflendi ki o zaman onlar gözleyip
duranlardır.

70. Ve yeryüzü, onun Rabb’inin nuru ile parladı. Ve


o kitap ortaya konuldu ve nebiler ve şahitler ona
getirildi. Ve zulmedilmeden aralarında karar
gerçekle yerine getirildi.

71. Ve her bir nefse işlediğinin tam karşılığı verildi.


Ve O’dur onların yaptıklarını en iyi bilen.

72. Ve kâfirler cehenneme bölükler halinde sevk


edildi. Sonunda oraya geldikleri zaman onun
kapıları açıldı ve onlara yöneticileri dediler ki: Size
Rabb’inizin ayetlerini aktaran ve sizi bu günkü
karşılaşma için uyaran, sizden olan bir resul hiç
gelmedi mi? Dediler ki: Aksine! Ve lakin o kâfirler
üzerine o azap kelimesi gerçekleşti.
73. Denildi ki: İçinde sürekli kalacağınız
cehennemin kapılarından girin ki büyüklenenlerin
ikametgâhı ne kötüdür!

74. Ve Rabb’lerini önemseyip gereği gibi


davrananlar bölükler halinde cennete doğru sevk
edildi. Sonunda oraya vardıkları zaman ve kapıları
açıldı ve yöneticileri onlara dedi ki: “Selâmun
aleyküm, hoş geldiniz! Ki sürekli olarak içinde
kalmak üzere haydi girin oraya!”.

75. Ve dediler ki: Tapılacak hayranlık vaadinde bize


sadık kalan ve bizi yeryüzüne varis kılan Allah’ındır.
Cennetten uygun bulduğumuz yerde yerleşiriz ki
çalışanların karşılığı ne güzeldir!

76. Ve melekleri temel yapı ve yönetimin etrafını


çevreler görürsün. Rabb’lerinin ilintisizliğini övgüyle
vurgularlar. Ve onların aralarında karar gerçekçe
verilir. Ve denir ki: Tapılacak hayranlık Âlemlerin
Rabb’i Allah’ındır.
39. Mümin Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ha, Mim.

3. O kitabın indirilmesi yaptırım güçlü, âlim


Allah’tandır.

4. O, suçları hoş görür ve tövbeleri kabul eder,


misillemede şiddetli, aşkınlık sahibidir. O’ndan
başka ilah yoktur. Geri dönüş O’na doğrudur.

5. Allah’ın ayetlerine karşı o inkâr edenlerden başkası


mücadele etmez. Ki onların beldelerde dönüp
dolaşması seni aldatmasın!

6. Onlardan önce Nuh toplumu yalanladı. Ve


onlardan sonraki gruplar. Ve her ümmet resullerini
ele geçirmek için niyetlendi. Ve gerçeği çürütmek
için batılla birlikte mücadele etti de onları ele
geçirdim ki misillemem nasıl oldu?

7. Ve onun gibi Rabb’inin o kâfirler üzerine olan


kelimesi gerçekleşti. Kesinlikle onlar cehennem
halkıdır.
8. Evrenin temel yapısını taşıyan ve etrafını
çevreleyenler Rabb’lerinin ilintisiz yegâne
egemenliğini övgüyle vurgularlar. Ve O’na iman
ederler. Ve iman edenler için hoş görü isterler:
“Rabb’imiz merhamet ve bilimsel olarak her şeyi
kapsadın ki tövbe edenleri ve senin yoluna tabi
olanları hoş gör. Ve onları cehim azabına karşı
önemse.

9. Rabb’imiz onları ve atalarından ve eşlerinden ve


onların zürriyetlerinden düzeltici olanları vaat ettiğin
Adn Cennetlerine dâhil et. Kesinlikle sen, sensin
yaptırım güçlü, hâkim.

10. Ve onları kötülüklere karşı önemseyip gereğini


yap ve kimi kötülüklere karşı önemsedinse, o gün ki
ona rahmet etmişsindir. Ve işte o, o büyük
kurtuluştur”.

11. Kesinlikle kâfirler çağrılırlar: “Mutlaka Allah’ın


nefreti sizin kendilerinize olan nefretinizden daha
büyüktür. İmana doğru çağrıldığınız zaman ki inkâr
ederdiniz”.
12. Dediler ki: Rabb’imiz bizi iki kez öldürdün ve iki
kez hayat verdin de suçlarımızı itiraf ettik ki bir çıkış
yolu var mıdır?

13. İşte o sizin, kesinlikle Allah’a bir-tek olarak dua


edildiğinde inkâr etmeniz ve O’na ortak koşulunca
ise inanmanız nedeniyledir ki hüküm yüce, büyük
saygın Allah’ındır.

14. O, O ki size ayetlerini gösterir ve sizin için


gökten rızık indirir. Ve değer verip ilgilenenden
başkası aklına getirip düşünmez.

15. Ki siz dini yalnız O’na halis kılanlar olarak


Allah’a dua edin. Ve eğer kâfirler istemese de.

16. Dereceleri yükselten, temel yapı ve


yönetimin sahibi mülakat günü ile uyarmak için
emrinden olan o Ruh’u kullarından uygun
gördüğü ile görüştürür.

17. O gün onlar barizlerdir. Onlardan herhangi bir


şey Allah’a gizli kalmaz. “Kimindir bugün o
mülk?”. “Bir tek, her şeyin üstesinden gelen
Allah’ındır”.
18. O gün her nefs kazandığı nedeniyle karşılık
görür. O gün zulüm yoktur. Kesinlikle Allah, O
hesabı çabuk görür.

19. Ve onları telaş günü ile uyar. O zaman kalpler


gırtlaklara dayanır, yutkunur. Zalimler için
dostlardan bir dost ve sözü yerine getirilen bir
şefaatçi yoktur.

20. O gözlerin hainliğini ve kafaların gizlediğini bilir.

21. Ve Allah gerçek ile karar verir. O’ndan


başka kulluk yaptıkları hiç bir şeye karar veremez.
Kesinlikle Allah, O işitendir, görendir.

22. Ve hiç yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı ki


onlardan önceki olanların akıbetinin nasıl olduğunu
gözlemlesinler? Onlar yeryüzünde eser ve kuvvet
olarak onlardan daha şiddetliydiler ki Allah onları
suçları üstü yakaladı. Ve onlar için Allah’tan onları
koruyan olmadı.

23. İşte o, onlara resullerinin apaçık belgelerle


gelmesi nedeniyledir. Ki onlar inkâr ettiler de Allah
onları yakaladı. Kesinlikle O kuvvetlidir, misillemesi
şiddetlidir.

24. Ve mutlaka Musa’yı ayetlerimizle ve açık bir


yetki gücü ile göndermiştik.

25. Firavun’a ve Haman’a ve Karun’a ki onlar


dediler ki: “Yalancı sihirbaz!”.

26. Ki bizim indimizden onlara gerçekle gelince


“Onun yanında bulunan iman edenlerin oğullarını
öldürün ve kızlarını hayatta bırakın” dediler. Ve
kâfirlerin düzeneği sadece sapkınlık içindedir.

27. Ve Firavun dedi ki: “Bırakın beni Musa’yı


katledeyim. Ve mutlaka Rabb’ini çağırsın. Kesinlikle
ben sizin dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde
bozgunculuk ortaya çıkmasından endişe
etmekteyim”.

28. Ve Musa dedi ki: “Kesinlikle ben, hesap gününe


inanmayan her büyüklük taslayandan O, benim
Rabb’im ve sizin Rabb’inize sığındım”.

29. Ve Firavun ailesinden iman eden, imanını


gizleyen bir adam dedi ki: “Rabb’im Allah’tır dedi
diye bir adamı mı katledeceksiniz? Ve Rabb’inizden
size açık belgelerle gelmiş. Ve yalancı olursa ki
yalanı kendi aleyhinedir. Ve doğru söyleyenlerden
olursa size vaat ettiklerinin bazısı size isabet eder.
Kesinlikle Allah, o aşırı giden yalancı kimseye
hidayet etmez.

30. Ey toplumum bugün o mülk yeryüzünde


görünüşte size aittir. Ki bize gelirse Allah’ın
baskınına karşı kim bize yardım eder?”. Firavun dedi
ki: “Ben size gördüğümden başkasını
göstermiyorum ve olgunluk yolundan başka yola
rehberlik etmiyorum”.

31. Ve iman eden dedi ki: “Ey toplumum! Kesinlikle


ben sizin için gruplar günü benzerinden korkarım.

32. Nuh toplumunun ve Âd’ın ve Semud’un ve


daha sonrakilerin geleneğinin benzeri gibi. Ve Allah
kulları için zulüm isteyen değildir.

33. Ve ey toplumum! Kesinlikle ben sizin üzerinize


o çağrışma gününden korkuyorum.
34. Arkanızı dönüp kaçacağınız gün sizi Allah’a
karşı savunacak kimse yoktur. Ve Allah kimi
saptırırsa ki onu doğruya rehberlik
edenlerden yoktur.

35. Ve mutlaka önceden Yusuf size açıklayıcı


belgelerle gelmişti ki size getirdiği hakkında şüphe
etmekten hiç geri kalmadınız. Hatta helak olduğu
zaman dediniz ki: Asla Allah ondan sonra resul
yetiştirip göndermez. İşte onun gibi Allah aşırı
çelişkiler içinde olanı sapkınlaştırır”.

36. Onlara gelen ikna edici yetki belgesi olmadan


Allah’ın ayetlerine karşı mücadele eden kimseler,
Allah indinde ve iman edenler indinde nefreti
artırdı. İşte onun gibi Allah her kibirlenen zorba
kalbi böyle damgalar.

37. Ve Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Benim için bir


kule bina et. Olabilir ki o sebeplere (Göklerin
yoluna, cennetin yoluna) ulaşabilirim.

38. Göklerin sebeplerine (Cennetin yoluna) ki


böylece Musa’nın ilahına doğru uzanırım. Ve
kesinlikle ben onu mutlaka yalancı zannediyorum”.
Ve işte onun gibi Firavun için işlediğinin kötülüğü
süslendi. Ve o yoldan alıkonuldu. Ve Firavun’un
düzeneği ise yıkım içinde olandan başkası değildir.

39. Ve iman eden dedi ki: “Ey toplumum! Siz bana


tabi olun. Sizi olgunluk yoluna ulaştırayım.

40. Ey toplumum kesin olan: Bu dünya hayatı bir


metadır. Ve kesinlikle o ahiret, o karar yurdudur.

41. Kim kötülük işlediyse ki mutlaka ona onun


sadece benzeri ile karşılık verilir. Ve iman eder
halde erkek veya kadın kim düzeltici-iyileştirici iş
işlediyse ki işte onlar cennetlere dâhil olurlar. Orada
hesapsız olarak rızıklandırılırlar.

42. Ve ey toplumum! Bana ne oluyor? Ben sizi


cennete doğru davet etmekteyim ve siz beni ateşe
doğru davet etmektesiniz!

43. Siz beni Allah’a nankörlük etmek için ve benim


için ondan bilim olmayanı O’na ortak koşmaya
çağırıyorsunuz. Ve ben sizi o yaptırım güçlüye, o
hoşgörülüye doğru çağırıyorum.
44. Çaresi yok! Kesin olarak siz beni dünyada ve
ahirette onun için daveti olmayana çağırırsınız. Ve
kesinlikle geri dönüşümüz Allah’a doğrudur. Ve
kesinlikle o aşırı gidenler, onlardır ateş halkı.

45. Ki size dediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ve


ben işimi Allah’a ısmarlarım. Kesinlikle Allah kulları
görendir”.

46. Ki Allah onu onların düzeneklerinin


kötülüklerinden korudu. Ve Firavun’un ailesini o
azabın kötülüğü kuşattı.

47. O ateş! Sabah ve akşam onun üzerine


sunulurlar. Ve zamanın yeniden oluşturulup
kurulduğu dönem Firavun ailesi o azabın daha
şiddetlisine dâhil edilirler.

48. Ve o zaman ateş içinde tartışırlar ki zayıf


görülenler kibirlenenlere derler ki: “Kesinlikle biz
sizin için tabi olduk ki siz bizden ateşten bir nasibi
muaf tutanlar mısınız?”.
49. O kibirlenenler dedi ki: “Kesinlikle hepimiz
onun içindeyiz. Kesinlikle Allah kulları arasında
hüküm vermiştir”.

50. Ve o, cehennemin içinde olanlar cehennem


görevlilerine der ki: “Rabb’inize dua edin! Azaptan
bir dönemi bizden hafifletsin”.

51. Dediler ki: Ve size resulleriniz hiç apaçık


belgelerle bulunur olmadı mı? Dediler ki: “Aksine”.
Dediler ki: “Ki dua edin”. Ve kâfirlerin duası sadece
şaşkınlık içinde kaybolur.

52. Kesinlikle biz dünyada ve şahitliğin kurulduğu


gün resullerimize ve iman edenlere her türlü
yardımla destek çıkarız.

53. O gün zalimlere mazeretleri yarar sağlamaz ve


lanet onlar içindir ve yurdun kötüsü onlar içindir.

54. Ve mutlaka biz Musa’ya o rehberi vermiştik


ve İsrailoğullarını o kitaba varis kılmıştık.

55. Rehber ve akıllı bilgililer için hatırlatma.


56. Ki sabret! Allah’ın vadi gerçektir. Ve suçun için
hoşgörü iste. Ve sabah erkenden ve yatsı vakti
Rabb’inin ilintisizliğini övgüyle vurgula.

57. Kesinlikle o onlara gelen ikna edici bir delil


(otoriter belge) olmaksızın Allah’ın ayetleri ile
mücadele edenlerin kafalarının içindeki ise onların
ulaşamayacakları bir kibirden başkası değildir. Ki
Allah’tan sığınma iste. Kesinlikle O, O işitendir,
görendir.

58. Mutlaka göklerin ve yerin biçimlendirilmesi


insanların biçimlendirilmesinden önemce daha
büyüktür. Ve lakin insanların çoğu bilmiyorlar.

59. Ve kör ve gören aynı durumda değildir ve o


iman eden ve iyi işler yapan ve kötülük yapan!
Aklınıza getirip hatırlamaya çalışmanız ne kadar
azdır!

60. Kesinlikle o saat mutlak gelip çatacaktır. Onun


içinde çelişki yoktur. Ve lakin insanların çoğu iman
etmiyorlar.
61. Ve Rabb’iniz dedi ki: “Bana dua edin, sizin için
icabet edeyim. Kesinlikle bana ibadet etmekten
büyüklenenler, onlar aşağılanmış olarak cehenneme
yakında gireceklerdir”.

62. Allah, O sizin için içinde sükûn bulasınız diye


geceyi ve gören olmanız için gündüzü kıldı.
Kesinlikle Allah, insanlar üzerine mutlaka fazlalık
sahibidir. Ve lakin insanların çoğu şükretmezler.

63. İşte o Allah Rabb’inizdir. Her şeyin


biçimlendiricisidir. O’ndan başka ilah yoktur. Ki nasıl
saptırılıyorsunuz?

64. Allah’ın ayetlerini yetersiz-değersiz bulur


olanlar işte onun gibi saptırılırlar.

65. Allah, O yeryüzünü sizin için karar yeri ve göğü


bina kıldı. Ve sizi yatkınlaştırdı. Ki yatkınlığınızı
(programlarınızı) uygunlaştırdı. Ve sizi temiz-
yararlılardan rızıklandırdı. İşte o Allah sizin
Rabb’inizdir. Ki Âlemlerin Rabb’i Allah potansiyel
hale getirir.
66. O diridir. O’ndan başka tanrı yoktur ki dini O’na
halis kılan olarak O’na dua edin. Tapılacak hayranlık
Âlemlerin Rabb’ine aittir.

67. Deki: Kesinlikle bana Allah’tan başka kulluk


ettiklerinize kulluk etmem Rabb’imden bana
açıklayıcı ispatlar gelince yasaklandı. Ve Âlemlerin
Rabb’ine teslim olmakla emrolundum.

68. O, O ki sizi topraktan biçimlendirdi. Sonra


salgıdan. Sonra zigottan (döllenmiş yumurtadan).
Sonra sizi bebek olarak çıkarır. Sonra sizi en
şiddetlinize ulaşmanız için (biçimlendirir). Sonra
yaşlı olmanız için (biçimlendirir). Ve öncesinde
kiminiz vefat ettirilir ve isimlendirilmiş bir sona
ulaşması için (biçimlendirir). Ve olabilir ki akıl
edersiniz.

69. O, O ki hayat verir ve öldürür. Ki bir emre karar


verdiği zaman da kesin olarak onun için “ol” der ki
o var olur.

70. Allah’ın ayetleriyle mücadele edenleri hiç


görmez misin? Nasıl çevriliyorlar!
71. Onlar o kitabı ve onunla resullerimize
gönderdiğimizi yalanladılar ki yakında bilecekler.

72. O zaman boyunlarında halkalar ve zincirlerle


sürüklenecekler.

73. Sıcak sıvı içine, sonra ateşin içine doldurulurlar.

74. Sonra onlara denilir ki: Nerededir şirk koşar


olduklarınız?

75. Allah’tan başka? Dediler ki: “Bizden kaçtılar.


Aksine, asla biz önceleri herhangi bir şeye dua eder
olmadık”. Allah kâfirleri işte onun gibi şaşırtıp
saptırır.

76. İşte o, sizin yeryüzünde gerçek dışı duyarsız


olmanız nedeniyle ve böbürlenir olmanız
nedeniyledir.

77. İçinde devamlı kalıcılar olarak cehennemin


kapılarından girin. Ki kibirlenenlerin ikametgâhı ne
kötüdür!

78. Ki sabret. Kesinlikle Allah’ın vadi gerçektir. Ki


onlara vaat ettiklerimizi sana göstersek veya seni
vefat ettirsek de bize doğru döndürülecekler.
79. Ve biz mutlaka senden önce resuller
göndermiştik. Onlardan kimini sana anlatmıştık ve
onlardan kimini sana anlatmamıştık. Ve bir resulün
Allah’ın izni olmaksızın bir ayet getirmesi olmamıştır
ki Allah’ın emri geldiği zaman gerçek ile karar
verilmiştir. Ve işte orada gerçek dışı olanlar hasar
etmişlerdir.

80. Allah, O ki sizin onlara binmeniz ve onlardan


beslenmeniz için nimet hayvanlar kıldı.

81. Ve sizin içindir ondaki faydalar ve


kafalarınızdaki ihtiyaca onların üzerinde ulaşmanız
için ve onların üzerinde ve gemiler üzerinde
taşınırsınız.

82. Ve size ayetlerini gösterir ki Allah’ın


ayetlerinden hangisini inkâr edersiniz?

83. Ki hiç yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı? Ki


kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl
olduğunu gözlemlesinler. Onlar onlardan çok idiler.
Ve yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından daha
şiddetli idilerse de kazanır oldukları onlardan (bir
şeyi) muaf tutmadı.

84. Resulleri onlara açıklamalarla geldiğinde ise


bilimden yanlarında olanlar nedeniyle
duyarsızlaştılar. Ve alay eder oldukları onları
kuşatıverdi.

85. Ki baskınımızı gördükleri zaman dediler


ki: “Allah’a, O’nun bir oluşuna iman ettik. Ve O’na
ortak koşar olduklarımızı inkâr ettik”.

86. Ki bizim baskınımızı gördükleri zaman, imanları


onlara hiç fayda vermedi. O Allah’ın kulları için
gelip geçmiş sıradan uygulamasıdır. Ve işte orada
kâfirler hasar ettiler.

40. Fussilet Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ha, Mim.

3. Merhametli ve özel merhametliden indirilme.


4. O bilen bir toplum için Arapça duyuru olarak,
ayetleri ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır.

5. Müjdeleyici ve uyarıcıdır ki onların çoğu


ilgilenmezler de onlar işitmezler.

6. Ve dediler ki: “Kalplerimiz o bizi çağırdığından kılıf


içindedir. Ve kulaklarımızın içindedir ağırlık ve bizim
aramızla senin arandadır perde ki çalış. Kesinlikle
biz çalışanlarız”.

7. De ki: Kesin olarak, ben sizin benzeriniz bir beşerim


(etten kemikten insan). Bana vahiy ediliyor ki: Kesin
olarak ilahınız tek bir ilahtır ki ona yönelin. Ve
ondan hoş görülme isteyin. Ve vay o müşrikler için!

8. Onlar ki zekâtı vermezler. Ve onlardır o ahireti inkâr


edenler.

9. Kesinlikle iman eden ve iyileştirici işler yapanlar ki


onlar içindir sürekli mükâfat.

10. De ki: Kesinlikle siz mi? O ki yeri iki dönemde


biçimlendireni mutlak inkâr ediyorsunuz? Ve O’nun
için denkler kılıyorsunuz! İşte odur Âlemlerin Rabbi.
11. Ve onun üstünden orada kıtalar ve orada
elverişlilik (potansiyel) kıldı. Ve orada onun
sürdürülürlüğü için gerekli olanı, soruşturanlar için
eşit dört dönem içinde ayarladı.

12. Sonra duman halindeki göğü işleme aldı. Ve


ona ve yeryüzüne dedi ki: İsteyerek veya
istemeyerek bir duruma gelin. İkisi dedi ki: İsteyerek
bir duruma geldik.

13. Ki onları iki dönemde göklerin yedisi (atmosfer


dâhil) olarak gerçekleştirdi. Ve her göğe onun
görevini vahyetti. Ve o en yakın göğü manyetizma
ve koruyucu olarak donattık. İşte o yaptırım gücü
olan âlimin ayarlamasıdır.

14. Ki ilgilenmedilerse de de ki: Sizi Ad ve


Semud’un başına gelen çarpılma benzeri bir
çarpılma ile uyardım.

15. Onlara “Yalnızca Allah’a kulluk etmez misiniz”


diye öncelerinden ve sonralarından resuller gelince,
dediler ki: “Eğer Rabb’imiz uygun görseydi melekler
indirirdi ki kesinlikle biz sizinle gönderileni inkâr
ediyoruz”.

16. Ki Âd toplumuna gelince, onlar yeryüzünde


haksızca kibirlenmek istediler ve dediler ki: “Kim
bizden kuvvetçe daha şiddetlidir?”. Ve onları
biçimlendiren Allah’ın onlardan kuvvetçe daha
şiddetli olduğunu hiç görmediler mi? Ve onlar bizim
ayetlerimizi önemsiz, yetersiz bulanlar oldular.

17. Ki o kötü şartlar içindeki günlerde dünya


hayatında rezil azabı tattırmak için üzerlerine
siklonik rüzgârı gönderdik. Ve mutlaka ahiret azabı
daha rezildir. Ve onlara hiçbir yardım edilmez.

18. Ve Semûd’a da gelince ki biz onlara doğru yolu


gösterdikse de onlar körlüğü hidayete hoş bularak
tercih ettiler ki kazanmakta oldukları nedeniyle
onları alçaltıcı azabın çarpması yakalayıverdi.

19. Ve iman edenleri ve önemser olanları çekip


kurtardık.

20. Ve o gün Allah’ın düşmanları ateşe doğru


toplanırlar ki onlar kontrol altında tutulurlar.
21. Sonunda oraya geldiklerinde işitmeleri ve
görüşleri ve derileri işler oldukları nedeniyle
aleyhlerinde şahitlik eder.

22. Ve derilerine “Niçin bizim aleyhimize şahitlik


ettiniz” dediklerinde dediler ki: Bize her şeye nutuk
attıran Allah nutuk (bilimsel olarak anlattırıyor)
attırıyor. Ve O önceki kez sizi şekillendirdi ve ona
doğru döndürülüyorsunuz.

23. Ve siz işitmenizin ve görmenizin ve derilerinizin


aleyhinizde şahitlik etmesinden sakınıp-
korunmuyordunuz. Ve lakin işlemekte olduklarınızın
çoğunu Allah’ın bilmediğini zannediyordunuz.

24. Ve işte o zannınız, Rabb’iniz hakkındaki o


zannınız sizi yuvarladı da hüsrana uğrayanlara
dönüştünüz.

25. Ki sabredebilirlerse ki onlar için ateş


ikametgâhtı. Ve olumlu bir yaklaşım isterlerse ki
onlar olumlu yaklaşılanlardan değillerdir.

26. Ve biz onlara yakın arkadaşlar musallat ettik de


onların öncelerindekini ve sonralarındakini onlara
güzel gösterdiler. Ve onlardan önce gelip geçmiş
olan cin ve insan ümmetleri içinde o söz onlar
aleyhinde gerçek oldu. Kesinlikle onlar hüsrana
uğrayanlar oldular.

27. Ve o inkâr edenler dediler ki: “Bu Kuran’ı


dinlemeyin ve onun için saçma sapan konuşun.
Olabilir ki üstün gelirsiniz”.

28. Ki mutlaka inkâr edenlere şiddetli bir azap


tattıracağız. Ve onlara, onların işlemekte
olduklarının en kötüsü ile mutlaka karşılık vereceğiz.

29. İşte o, Allah düşmanlarının karşılığıdır.


Ayetlerimizi değersiz bulmaları nedeniyle karşılık
olarak, aralıksız kalınan ateş yurtları orada onlar
içindir.

30. Ve kâfirler dediler ki: “Rabb’imiz! Cinlerden ve


insanlardan bizi saptıranları bize göster! Onları en
sefillerden olmaları için ayaklarımızın altında
kılalım”.

31. Kesinlikle onlar ki “Bizim Rabb’imiz Allah’tır”


deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutanlar. Ve
onların üzerine “Korkmayın ve hüzne kapılmayın
ve size vaat olunan cennetle müjdeleşin”
diye melekler iner.

32. “Biz dünya hayatında ve ahirette sizin


velileriniziz. Ve orada canlarınızın çektiği sizindir ve
istemekte olduğunuz sizindir.

33. Hoşgörülü, özel merhametliden ağırlanma


olarak”.

34. Ve Allah’a doğru çağıran ve salih amel işleyen


ve: “Kesinlikle ben müslümanlardanım” diyenden
söz olarak daha iyi kimdir?

35. Ve o iyilikle ve o kötülük eşit olmaz. Sen en


güzel olan ile defet ki seninle onun arasında
düşmanlık bulunan kimse kesinlikle o zaman o sıcak
bir veli gibidir.

36. Ve onu sabırlı olanlardan başkası sergilemez ve


onu büyük hisse sahiplerinden başkası sergilemez.

37. Ve şayet o şeytandan sana bir kışkırtma


gelecek olursa ki Allah’a sığın. Kesinlikle O, O
işitendir, bilendir.
38. Ve gece ve gündüz ve Güneş ve Ay O’nun
ayetlerindendir. Güneş’e secde etmeyin ve Ay’a
secde etmeyin. Ve özellikle yalnızca O’na kulluk
eder oldunuzsa onları biçimlendiren Allah için
secde edin.

39. Ki büyüklenecek olurlarsa da Rabb’inin indinde


olanlar usanmadan O’nun ilintisiz egemenliğini
gece gündüz vurgularlar.

40. Ve O’nun ayetlerindendir: Kesinlikle görürsün,


iyice etkilenmiş yeryüzü ki üzerine su indirdiğimiz
zaman kımıldayıp kabarır. Kesinlikle ona hayat
veren, ölüye mutlaka hayat verendir. Kesinlikle O
her şeyi ayarlayabilendir.

41. Kesinlikle ayetlerimiz hakkında sofilik yapanlar


bize gizli değildir. Ki ateşin içinde sergilenen kişi mi
avantajlıdır? Yoksa kıyamet günü emin durumda
olan kişi mi? Uygun bulduğunuz şekilde çalışın.
Kesinlikle O, çalışmalarınızı görendir.
42. Kesinlikle onlar ki o zikir gelince onu inkâr
edenlerdir. Ve kesinlikle o, mutlak yaptırım güçlü bir
kitaptır.

43. Ondan öncesinde de var olan ve sonrasında


ortaya çıkan sahte, onun durumunda olamaz. (O)
hâkim, hamid’den indirilmedir.

44. Senin için söylenenler senden önceki resullere


söylenmiş olandan başkası değildir. Kesinlikle senin
Rabb’in mutlaka hoşgörü ve acı misilleme sahibidir.

45. Ve eğer onu yabancı dilde duyuru kılsaydık


mutlaka derlerdi ki: “Ayetleri detaylı ayrışık olmalı
değil miydi? Yabancı ve Arap mı?”. De ki: “O iman
edenler için rehber ve şifadır. Ve iman etmeyenlerin
kulaklarında ağırlık vardır. Ve o, onlar üzerine
körlüktür. İşte onlar uzak bir mekândan
çağrılıyorlar!”.

46. Ve mutlaka biz Musa’ya o kitabı vermiştik ki


onda ihtilaf edildi. Ve eğer Rabb’inden önceden bir
kelime geçmemiş olsaydı mutlaka aralarında karar
verilip uygulama yapılırdı. Ve kesinlikle onlar ondan
tartışmalı bir şüphe içindelerdir.

47. Kim iyileştirici bir iş işlerse ki kendisi içindir ve


kim kötülük yaparsa ki kendi aleyhinedir. Ve senin
Rabb’in kullara zulmedici değildir.

48. O saatin bilimi O’na geri döndürülür. Ve O’nun


bilimi dışında hiçbir meyve kabuğundan çıkmaz ve
hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Ve Allah
onlara: “Bana koştuğunuz ortaklarım nerede?” diye
seslendiği gün, onlar derler ki: “Bizden hiçbir şahit
olmadığını sana duyururuz”.

49. Ve önceden onlara dua eder oldukları


onlardan kaçtı ve onlar, onlar için sığınacak yerleri
olmadığını zannettiler.

50. İnsan daha iyi olanı çağırmaktan usanmaz. Ve


ona daha kötü olan dokunursa karamsar ümitsiz
olur.

51. Ve mutlaka ona dokunan zorluktan sonra


bizden bir rahmet tattırırsak mutlaka der ki: “Bu
benimdir ve sanmıyorum ki zaman tekrar kurulsun.
Ve mutlaka Rabb’ime geri döndürülürsem kesinlikle
onu indindeki mutlak en iyi benimdir”. Ki kâfir
olanlara işlediklerini mutlaka bildireceğiz. Ve kaba
azaptan mutlaka tattıracağız.

52. Ve insan, üzerine nimetlendirdiğimiz zaman


ilgilenmez ve yanına dönüp uzaklaşır. Ve
dezavantaj dokunduğu zaman ki kapsamlı dua
sahibidir.

53. De ki: Gördün mü? O Allah indinden olan ise!


Sonra onu inkâr ettin! Ondan uzak bir ayrılık içinde
olandan daha sapkın kimdir?

54. Ayetlerimizi onlara ufuklarda ve kendilerinde


göstereceğiz. Hatta onlar için açığa çıkacak.
Kesinlikle o gerçektir. Ve senin Rabb’in hiç yeterli
değil midir? Kesinlikle O, her şey üzerine şahittir.

55. Dikkat edin! Kesinlikle onlar Rabb’leri ile


mülakat yapacaklarından şüpheli sorgulama
içindelerdir. Dikkat edin! Kesinlikle O her şeyi
kuşatandır.
41. Şura Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ha, Mim.

3. Ayn, Sin, Kaf.

4. İşte onun gibi sana ve senden öncekilere


vahyeder. Allah yaptırım güçlüdür, hâkimdir.

5. Göklerdekiler ve yerdekiler O’nundur. Ve O,


yücedir, büyüktür.

6. Neredeyse gökler üzerlerinden parçalanacak! Ve


melekler Rabb’lerinin ilintisizliğini övgüyle
vurgularlar. Ve yeryüzündekiler için hoş görülme
isterler. Dikkat edin! Kesinlikle Allah, O
hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

7. Ve Allah’tan başka veliler edinenler için Allah’tır


onlar üzerlerine kayıt tutan. Ve sen onların üzerine
vekil değilsin.

8. İşte onun gibi yerleşim yerlerinin anası ve onun


çevresindekileri ve içinde çelişme olmayan
toplanma gününe uyarman için sana Arapça bir
duyuru vahyettik. Bir kısım cennet içindedir ve bir
kısım yakıcı içindedir.

9. Ve eğer Allah uygun görseydi, mutlaka onları bir


tek ümmet kıllardı. Velâkin uygun gördüğü kimseyi
rahmeti içine dâhil eder. Ve zalimler, onlar için veli
yoktur ve yardım edici yoktur.

10. Yoksa ondan başka veliler mi ediniyorlar? Ki


Allah, O velidir ve O ölüye can verendir ve O her
şeye kadirdir.

11. Ve ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şeyde ki


hüküm Allah’ındır. İşte O, benim Rabb’im Allah’tır.
Ben, O’na tevekkül ettim ve O’na düşkün oldum.

12. O göklerin ve yerin ayrıştırıcısıdır. Sizin için


nefislerinizden eşler ve nimet hayvanlardan eşler
kıldı. Sizi onun içinde türetip yetiştiriyor. Hiç bir şey
O’nun benzeri gibi değildir. Ve O işitendir, görendir.

13. Göklerin ve yeryüzünün kilit noktaları


O’nundur. Uygun gördüğüne rızkı uzatıp genişletir
ve ayarlar. Kesinlikle O her şeyi bilendir.
14. “Dini (düzeni) kurup uygulayın ve onda ayrılığa
düşmeyin” diye dinden Nuh’a vasiyet ettiğini ve
sana vahyettiğmizi ve İbrahim’e ve Musa’ya
ve İsa’ya vasiyet ettiğimizi o düzenden sizin için
yasa kıldı. Senin ona doğru çağırmakta olduğun
müşrikler üzerine ağır geldi. Allah, uygun
gördüğünü ona doğru seçer ve ilgilenen, düşkün
olanları ona doğru hidayet eder.

15. Ve onlara bilim geldikten sonra aralarındaki


azgınlaşmadan başka farklı gruplar olmadılar. Ve
eğer Rabb’inden isimlendirilmiş bir sona kadar
önceden geçmiş bir kelime olmasaydı mutlaka
aralarında karar verilip uygulama gerçekleştirilirdi.
Ve kesinlikle onlardan sonra o kitaba varis kılınanlar
mutlaka ondan tartışmalı bir şüphe içindelerdir.

16. Ki işte onun için sen davet et ve emrolunduğun


gibi doğru ol. Ve onların hevalarına uyma. Ve de
ki: “Allah’ın kitaptan indirdiğine iman ettim. Ve
aranızda adalet için emrolundum. Allah’tır
Rabb’imiz ve Rabb’iniz. Bizim amelimiz bizimdir. Ve
sizin ameliniz sizindir. Bizim aramızda ve sizin
aranızda tartışma konusu yoktur. Allah’tır aramızı
bulan. Ve geri dönüşümüz O’na doğrudur”.

17. Ve ona iyice cevap verildikten sonra, Allah


hakkında tartışanların savunmaları Rabb’leri indinde
geçersizdir. Ve gazap onlar üzerinedir ve şiddetli
azap onlar içindir.

18. Allah, O ki o kitabı gerçeklerle ve o ağırlık


oluşturanı indirendir. Ve nasıl idrak edersin? O saat
yakın olabilir!

19. Onu aceleyle isteyenler ona inanmayanlardır.


Ve iman edenler ondan kaygılananlardır. Ve bilirler
ki kesinlikle o gerçektir. Dikkat edin! Kesinlikle o
saati sorgulayanlar mutlaka uzak bir sapıklık
içindelerdir.

20. Allah kulları için incelikle davranandır. Uygun


gördüğünü rızıklandırır. Ve O, kuvvetlidir, yaptırım
güçlüdür.

21. Kim ahiret kazancını ister olursa; onun için


onun kazancını arttırırız. Ve kim dünya kazancını
ister olursa; ona ondan veririz. Ve onun için ahirette
nasipten yoktur.

22. Yoksa onların Allah’ın izin vermediğini


dinden uygulama kanunu olarak koyan birtakım
ortakları mı var? Ve eğer o fasıl kelimesi olmasaydı,
mutlaka aralarında hüküm verilirdi. Ve kesinlikle
zalimler, onlar içindir acıklı azap.

23. Zalimleri kazandıkları nedeniyle kaygılananlar


olarak görürsün. Ve onlara o gerçekleşti. Ve İman
eden ve salih ameller işleyenler düzenlenmiş
bahçeler içindelerdir. Rabb’lerinin indinde uygun
gördükleri onlar içindir. İşte o, o büyük fazlalıktır.

24. İşte o, Allah’ın iman eden ve iyileştirici işler


işleyen kullarını müjdelediğidir. De ki: Ben, sizden
bunun üzerine yakınlık içi sevgisinden başka bir
karşılık istemem. Ve kim bir iyilik yaklaşımında
bulunursa onu, onun için içindeki iyilik olarak
artırırız. Kesinlikle Allah hoşgörülüdür, şükredendir.

25. Yoksa: “Yalandan Allah’a iftira ediyor?” mu


derler. Ki öyleyse Allah uygun görürse senin kalbini
mühürler. Ve Allah gerçek dışı olanı siler. Ve
kelimesi ile gerçek olanı gerçekleştirir. Kesinlikle O
kafaların sahip olduğunu bilendir.

26. Ve O, O ki kullarından tövbeyi kabul eder ve


kötülükleri affeder ve yaptıklarınızı bilir.

27. Ve o iman eden ve iyileştirici işler işleyenlere


icabet eder. Ve onları fazlından artırır. Ve o kâfirler,
onlar içindir şiddetli azap.

28. Ve eğer Allah kulları için rızkı esnetip


genişletseydi mutlaka yeryüzünde azarlardı. Ve
lakin uygun gördüğü bir ayar ile indirir. Kesinlikle O
kullarından haberdardır, görendir.

29. Ve O, O ki karamsar olmalarından sonra


yetişen yağmuru indirir ve rahmetini yayar. Ve O
dur o veli, o övülüp tapılan.

30. Ve göklerin ve yeryüzünün biçimlendirilmesi ve


ikisi içinde karasal yabani hayvanlardan yaydığı
O’nun ayetlerindendir. Ve O uygun gördüğü
zaman onları toplamayı ayarlayabilendir.
31. Ve size isabet eden musibet ki ellerinizin
kazanmakta olduğu nedeniyledir. Ve çoğundan
affeder.

32. Ve siz yeryüzünde aciz bırakanlar değilsiniz. Ve


sizin için Allah’tan başkası velilerden bir veli değildir
ve O’ndan başka yardım edici yoktur.

33. Ve denizde alametler gibi akanlar onun


ayetlerindendir.

34. Uygun görürse rüzgâr gücünü sakinleştirir de


onlar onun sırtında durgun kalakalırlar. Kesinlikle
işte ondadır her çokça sabreden, çokça şükreden
için ayetler.

35. Veya kazandıklarından dolayı onları mahveder.


Ve çoğundan affeder.

36. Ve ayetlerimiz hakkında mücadele edenler,


onlar için sığınacak yer olmadığını bilsinler.

37. Ki size herhangi bir şeyden verilen ki dünya


hayatı metaıdır. Ve Allah indinde olansa, o iman
edenler ve Rabb’lerine tevekkül edenler için daha
hayırlı ve kalıcıdır.
38. Ve o, büyük günahlardan ve ahlaksızlıklardan
kaçınanlar ve öfkelendikleri zaman hoş görenler.

39. Ve Rabb’lerine icabet edenler ve namazı tam


uygulayanlar ve işleri aralarında danışmayla olanlar
ve onlara rızık olarak verdiklerimizden infak
edenler.

40. Ve onlar ki baskıya uğradıklarında onlar


destekleşirler.

41. Ve kötülüğün karşılığı onun benzeri olan


kötülüktür. Ki kim affeder ve düzeltirse de onun
karşılığı Allah üzerinedir. Kesinlikle O, zalimleri
sevmez.

42. Ve mutlaka kim zulümünden sonra yardım


aldıysa ki işte onlar, onlar aleyhine yöntem yoktur.

43. Kesinlikle o yöntem, insanlara zulmeden ve


yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapanların
aleyhinedir. İşte onlar, onlar içindir acıklı bir azap.

44. Ve mutlaka kim sabreder ve hoş


görürse, kesinlikle işte o, işlerin büyüğüdür.
45. Ve kimi Allah saptırırsa da ona O’ndan sonra
veli yoktur. Ve azabı gördüklerinde zalimleri “Bir
daha tekrarlama yöntemi var mı?” derlerken
görürsün.

46. Ve onları onun üzerine sunulurken, zilletten


ürperirken ve göz ucuyla gizlice bakarken
görürsün. Ve iman etmiş olanlar derler ki: Hüsranda
olanlar, kıyamet günü kendilerini ve ehlini hüsranda
bırakanlardır. Dikkat edin! Kesinlikle zalimler yerleşik
bir azap içindelerdir.

47. Ve onlar için Allah’tan başka destekleyip


yardım edecek velileri olmadı. Ve Allah kimi
saptırdıysa ki onun için bir yöntem yoktur.

48. Rabb’inize, Allah’tan tekrarlanması bulunmayan


o gün gelmeden önce icabet edin. O gün sizin için
sığınak yoktur ve sizin için inkâr yoktur.

49. Ki ilgilenmedilerse de biz seni onların


üzerlerine bekçi olasın diye göndermedik. Senin
üzerindeki ise sadece tebliğdir! Ve kesinlikle biz
insana bizden merhamet tattırdığımız zaman
onunla duyarsızlaşıp ferahlar. Ve ellerinin önceden
ayarladığı nedeni ile kötülük isabet ederse de
kesinlikle insan nankördür.

50. Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Uygun


gördüğünü biçimlendirir. Uygun gördüğü için dişiler
hibe eder ve uygun gördüğü için erkekler hibe
eder.

51. Veya onları erkek ve dişi olarak çift yapar. Ve


uygun gördüğünü sonradan çocuksuz kalmış kılar.
Kesinlikle O bilendir, ayarlayabilendir.

52. Ve Allah’ın bir beşer ile konuşması, vahiy veya


perde arkasından veya resul göndererek ki O’nun
izni ile O’nun uygun gördüğünü vahiy etmesi
dışında olamaz. Kesinlikle O yücedir, hâkimdir.

53. Ve işte onun gibi emrimizden ruh olarak sana


vahyettik. Sen kitap ve iman nedir idrak eden
olmadın. Ve lakin onu nur (aydınlatıcı) olarak kıldık.
Onunla kullarımızdan uygun gördüğümüze hidayet
ederiz. Ve kesinlikle sen, sen mutlaka dosdoğru
yönteme rehberlik edersin.
54. Göklerdekilerin ve yerdekilerin O’na ait olduğu
Allah’ın yöntemine. Dikkat edin! Görevlerin dönüşü
Allah’a doğrudur.

42. Zuhruf Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ha, Mim.

3. Ve açıklayıcı o kitabı!

4. Kesinlikle biz onu anlayabilesiniz diye Arapça bir


bildiri kıldık.

5. Ve kesinlikle o, tarafımızda ana kitabın içindedir.


Mutlaka yücedir, bilgedir.

6. Ki siz müsrif bir kavim oldunuz diye, o zikirden size


aldırmadan vazgeçip gidelim mi?

7. Ve öncekiler içinden nice nebiler gönderdik.

8. Ve onlara gelen nebilerle yalnızca alay edenler


oldular.
9. Ki onlardan ataklıkta daha şiddetli olanları
yakalayarak helak ettik. Ve öncekilerin benzetmesi
geçti.

10. Ve mutlaka onlara sorsan: “Gökleri ve yeri kim


biçimlendirdi?” Mutlaka derler ki: “Onları O yaptırım
güçlü, O bilen biçimlendirdi”.

11. O ki sizin için yeryüzünü döşek kıldı ve


yolunuzu bulabilmeniz için ulaşım yolları kıldı.

12. Ve O ki gökten belli bir ayarda bir tür sıvı


indirdi ki onunla ölü beldeyi neşrettik. İşte onun gibi
çıkarılırsınız.

13. Ve O ki çiftleri hepsini biçimlendirdi ve sizin için


bindiğiniz gemilerden ve nimet hayvanlardan kıldı.

14. Onların sırtları üzerine seviyelenmeniz için.


Sonra üzerlerine seviyelendiniz mi Rabb’inizin
nimetini hatırlarsınız. Ve dersiniz ki: “Bunları bizim
hizmetimize veren O ki ilintisiz yegâne egemendir
ve biz onun için bizimle uysallaştıran olmadık.

15. Ve kesinlikle biz mutlaka Rabb’imize doğru


dönenleriz.
16. Ve kullarından O’nun için parça kıldılar.
Kesinlikle insan mutlaka apaçık kâfirdir.

17. Yoksa biçimlendirdiklerinden kızlar mı edindi ve


oğulları size mi eleyip ayırdı?

18. Ve onlardan biri Rahman için ileri sürdüğüne


benzer ile müjdelenince yüzü kapkara kararır ve
öfkesinden yutkunur.

19. Ve süs içinde inşa edilen ve davalaşmada


açıklık dışında olan kişiyi mi?

20. Ve Rahman’ın kulları, melekleri dişiler kılıyorlar.


Onların biçimlendirilmelerine şahitlik mi ettiler?
Onların şahitlikleri yazılacak ve sorgulanacaklar!

21. Ve dediler ki: “Eğer Rahman uygun görseydi,


onlara kulluk etmezdik”. İşte onunla ilgili onların
bilimden bir bilgisi yoktur. Onlar ise sadece
hipotezde bulunuyorlar.

22. Yoksa onun öncesinde onlara bir kitap verdik


de onlar ona mı sahip çıkıp tutunanlar?
23. Aksine, dediler ki: “Kesinlikle biz atalarımızı bir
inanç birliği (ümmet) üzere bulduk ve kesinlikle biz
onların eserleri üzerine rehberlik edinenleriz”.

24. Ve işte onun gibi, senden önce yerleşim yerine


gönderdiğimiz uyarıcıya, onun şımarıkları sadece
dediler ki: “Kesinlikle biz atalarımızı bir inanç birliği
üzerine bulduk ve kesinlikle biz onların izleri
üzerine model alanlarız”.

25. Dedi ki: “Ve eğer size atalarınızın üzerinde


bulduğunuzdan daha doğru bir rehberlik
getirmişsem de mi?”. Dediler ki: “Kesinlikle biz
gönderildiğini inkâr edenleriz”.

26. Ki onlardan intikam aldık. Ki gözlemle


yalanlayanların akıbeti nasıl oldu.

27. Ve o zaman İbrahim babasına ve toplumuna


dedi ki: “Kesinlikle ben sizin kulluk
yaptıklarınızdan etkilenmeyen özgürüm (bağışığım).

28. Sadece O beni yaratan hariçtir ki kesinlikle O


bana yol gösterecektir”.
29. Ve olabilir ki dönerler diye onu arkasında
kalanlar içinde kalıcı bir kelime kıldı.

30. Aksine, sonunda onlara apaçık bir resul ve


gerçek gelinceye kadar bunları ve atalarını
metalandırdım.

31. Ve onlara gerçek gelince dediler ki: “Bu bir


sihirdir ve kesinlikle biz onu inkâr edenleriz”.

32. Ve dediler ki: “Bu Kuran, iki yerleşim yerinden


büyük bir adama indirilmeli değil miydi?”.

33. Onlar mı Rabb’inin Rahmetini paylaştırıyorlar?


Biz paylaştırdık dünya hayatında onların aralarında
geçimliklerini. Ve bazıları bazılarını hizmetli
edinsinler diye derece olarak bazılarını bazılarının
üstünde yükselttik. Ve Rabb’inin rahmeti onların
biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.

34. Ve eğer insanlar tek bir ümmet olacak


olmasaydı, Rahman’ı inkâr edenlerin evleri için
gümüşten tavanlar ve üzerinde yükseldikleri
yükselme aletleri kılardık.
35. Ve evleri için kapılar ve üzerlerine
yaslanacakları tahtlar.

36. Ve süslemeler. Ve işte onların hepsi ise mutlaka


dünya hayatının metasıdır. Ve senin Rabb’inin
indinde ahiret muttakiler içindir.

37. Ve kim Rahman’ın zikrini görmemezlikten


gelirse, biz onun için bir şeytan saptarız ki o onun
için yakın arkadaştır.

38. Ve kesinlikle onlar, onları mutlaka yoldan


alıkoyarlar ve hesap ederler ki kesinlikle onlar doğru
yolda olanlardır.

39. Sonunda bize geldiğinde der ki: “Keşke benim


aram ve senin aran iki doğu (iki kutup) uzaklığı
olsaydı! Ki ne kötü bir yakın arkadaş!”.

40. Ve birbirinize zülüm edişiniz bugün asla size


yarar sağlamayacak. Kesinlikle siz azapta ortaksınız.

41. Ki sen mi duyuracaksın o sağırlara? Veya apaçık


sapıklık içinde olana körlere sen mi yol
göstereceksin?
42. Ki biz seni alıp götürürsek de kesinlikle biz
onlardan intikam alanlarız.

43. Veya onlara o vaat ettiklerimizi sana gösteririz


ki kesinlikle biz onlar üzerine muktediriz.

44. Ki sen, sana vahyedilene sıkıca tutun. Kesinlikle


sen dosdoğru olan bir yol-yöntem üzerindesin.

45. Ve kesinlikle o, senin için ve toplumun için


mutlak hatırlatmadır. Ve sorulacaksınız.

46. Ve senden önce gönderdiğimiz resulleri


soruştur. Biz, Rahman’dan başka kulluk edilecek
birtakım ilahlar kıldık mı?

47. Ve mutlaka biz Musa’yı Firavun’a ve onun ileri


gelenlerine ayetlerimizle göndermiştik de dedi ki:
“Kesinlikle ben, Âlemlerin Rabb’inden resulüm”.

48. Ki ayetlerimizle onlara gelince, o zaman ona


alayla güldüler.

49. Ve biz onlara biri ötekinden daha büyük


olmayan hiç bir ayet göstermedik. Olabilir ki
dönerler diye biz onları azapla yakalayıverdik.
50. Ve dediler ki: “Ey sihirbaz, senin indindeki ahdi
nedeniyle bizim için Rabb’ine dua et. Kesinlikle
biz doğru yola rehberlik edilenleriz”.

51. Ki onlardan azabı giderdiğimizde o zaman


sözlerinden dönüyorlardı.

52. Ve Firavun toplumu içinde bağırıp dedi ki: “Ey


benim toplumum! Mısır’ın mülkü ve bu altımda
akmakta olan nehirler benim değil mi? Ki
görmeyecek misiniz?

53. Yoksa ben neredeyse açıklama yapamayacak,


bu sıradan adamdan daha iyi durumda değil
miyim?

54. Ki üzerinde altından bilezikler sergilenmeli veya


ona yakın arkadaş olan melek onunla birlikte
gelmeli değil miydi?”.

55. Ki toplumunu hafife aldı da onlar ona itaat


ettiler. Kesinlikle onlar yoldan çıkmış bir toplum
oldular.

56. Ki bizi öfkelendirince onlardan intikam aldık ki


onları topluca boğduk.
57. Ki onları o sonrakiler için geçmiş bir hanedanlık
ve bir benzetme kıldık.

58. Ve Meryem oğlu bir benzetme olarak verilince,


o zaman senin toplumun ondan dolayı
kahkahalarla güler.

59. Ve derler ki: “Bizim ilahlarımız mı yoksa o mu


daha iyi durumdadır?” Sadece seninle mücadele
yapmaktan başka onu ileri sürmezler. Aksine, onlar
kavgacı bir toplumdur.

60. O ise sadece üzerine nimetlendirdiğimiz bir


kuldur. Ve onu İsrailoğulları için benzetme kıldık.

61. Ve eğer biz uygun görseydik, sizden


yeryüzünde yerinize geçecek melekler kılardık.

62. Ve kesinlikle o, o saat için mutlaka bilimdir ki


onu sorgulama içinde olma. Ve bana tabi olun. İşte
bu dosdoğru yoldur.

63. Ve o şeytan sizi alıkoymasın. Kesinlikle o sizin


için apaçık bir düşmandır.

64. Ve İsa açıklayan ispatlarla gelince dedi ki: “Size


hikmetle ve uyuşmazlık içinde olduklarınızın
bazılarını size açıklamak için gelmişim. Ki Allah’ı
önemseyip ciddiye alın ve bana itaat edin”.

65. Kesinlikle Allah, O benim Rabb’im ve sizin


Rabb’inizdir ki O’na kulluk ediniz. İşte budur
dosdoğru yol.

66. Ki aralarından gruplar ihtilaf ettiler. Ki acı verici


günün azabından vay zulmedenlere!

67. Hiç şuurunda değillerken onlara apansız


geliverecek olan o saatten başkasını
mı gözlüyorlar?

68. Muttakiler hariç birbirinin hatırını sayan kişiler o


gün birbirlerine düşmandır.

69. “Ey kullarım! Bugün size korku yoktur ve siz


hüzünlenmezsiniz.

70. Ayetlerimize iman edenler ve gönülden teslim


olanlar.

71. Sizler ve eşleriniz sevinç içinde cennete girin.


72. Onların etrafında altın tepsiler ve kaplarla
dolaşılır. Ve canlarının istediği oradadır. Ve gözler
lezzet alır. Ve siz orada daima kalanlarsınız.

73. Ve işte o, işlemekte olduğunuz nedeniyle varis


kılındığınız cennet.

74. Orada çok çeşitli meyveler sizin içindir.


Onlardan beslenirsiniz.

75. Kesinlikle ağır suç işleyenler kalıcı olarak


cehennem azabı içindelerdir.

76. Onlara ara verilmez ve onlar orada ümitsizlik


içinde olanlardır.

77. Ve biz onlara zulmetmedik. Ve lakin onlar


zulmedenler oldular.

78. Ve bağırdılar: “Ey malik Rabb’in üzerimize


uygulamayı gerçekleştirsin”. Dedi ki: “Kesinlikle siz
bekleyenlersiniz”.

79. Mutlaka size gerçekle gelmiştik. Ve lakin


çoğunuz gerçekten hoşlanmayanlarsınız.
80. Yoksa çalışmalarında kararlı mıydılar? Ki
kesinlikle biziz kararlılar.

81. Yoksa biz onların sırlarını ve gizlice


konuşmalarını işitmiyor muyuz diye hesap
ediyorlar? Aksine, resullerimiz mutlaka indlerinde
yazmaktalar.

82. De ki: Eğer Rahman’ın çocuğu olursa ki ben


kulluk edenlerin öncüsüyüm.

83. Evrenin temel yapı ve yönetiminin Rabb’i ve


göklerin ve yerin Rabb’i onların
vasıflandırmalarından ilintisiz yegâne egemendir.

84. Ki sen onları bırak. Onlar vaat edilen günleri ile


karşılaşıncaya kadar dalsınlar ve oynaya dursunlar.

85. Ve O, O ki göklerde ilahtır ve yeryüzünde


ilahtır ve O hâkimdir, âlimdir.

86. Ve göklerin ve yerin ve ikisi arasında


bulunanların mülkü O’nun olan elverişli (potansiyel)
kılar. Ve saatin ilmi O’nun indindedir. Ve O’na
doğru döndürülürsünüz.
87. Ve bilerek gerçekçe şahitlik edenler
hariç O’ndan başka dua ettikleri şefaate malik
değillerdir.

88. Ve mutlaka onlara sorsan: “Onları kim


biçimlendirdi?”. Mutlaka derler ki: “Allah”. Ki nasıl
saptırılıyorlar?

89. Ve onun deyişi ki: “Ey Rabb’im! Kesinlikle işte


bu toplum iman etmiyor!”.

90. Ki onlara aldırma ve de ki: “Selam”. Ki yakında


bilecekler.

43. Duhan Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ha, Mim.

3. Ve apaçık kitabı!
4. Kesinlikle biz onu uygunlaştırılan
(potansiyelleştirilen) bir gecede indirdik. Kesinlikle
biz, biz uyaranlar olduk.

5. Her bilgece görev onun içinde ayrıştırılır.

6. İndimizden bir görev olarak. Kesinlikle biz belli bir


amaçla gönderenler olduk.

7. Rabb’inden merhameten. Kesinlikle O, O işitendir,


bilendir.

8. Göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların


Rabb’i. Kesin yakın olanlardansanız.

9. Ondan başka ilah yoktur. Hayat verir ve öldürür.


Sizin Rabb’iniz ve evvelki atalarınızın Rabb’i.

10. Aksine, onlar şüphe içindelerdir. Düşüncesizce


oynayıp oyalanırlar.

11. Ki göğün açıkça bir duman durumunda olacağı


günü gözetle.

12. İnsanları sarıp-kuşatıverir. İşte bu acıklı bir


azaptır.
13. “Rabb’imiz! Bu azabı bizden gider. Kesinlikle
biz müminleriz”.

14. Onlar için hatırlayıp düşünmek nerede? Ve


onlara açıklayan bir resul gelmişti.

15. Sonra ona ters davrandılar ve dediler ki:


“Öğretilmiş bir cinlenmiş”.

16. Kesinlikle biz azabı azıcık gideririz. Kesinlikle siz


eski haline dönenlersiniz.

17. Büyük bir tutuklama ile tutuklayacağımız gün


kesinlikle biz intikam alanlarız.

18. Ve mutlaka biz onlardan önce Firavun’un


toplumunu zorlayarak denemiştik. Ve onlara çok
saygın, önemli bir resul gelmişti.

19. “Allah’ın kullarını bana doğru çağırın. Kesinlikle


ben, sizin için emin bir resulüm” diye.

20. Ve “Allah üzerine yücelik taslamayın. Kesinlikle


ben size açık bir yetki (otorite) gücü ile geldim”
diye.
21. “Ve kesinlikle ben, beni taşlayarak
kovmanızdan benim Rabb’im ve sizin
Rabb’inize sığındım.

22. Ve bana hiç inanmadınızsa ki benden uzaklaşıp


gidin”.

23. Ki “Bunlar, ağır suçlu bir toplumdur” diye


Rabb’ine dua etti.

24. Ki kullarımı geceleyin gizlice yola çıkar,


kesinlikle siz tabi olunanlarsınız.

25. Ve denizi ayrık terk et. Kesinlikle onlar suda


boğulan bir ordudur.

26. Onlar nice bahçeleri ve pınarları arkada


bıraktılar.

27. Ve ekinler ve büyük saygın makamlar.

28. Ve içinde şakalaştıkları nice nimetler.

29. İşte onun gibi ona başka bir toplumu varis


yaptık.

30. Ki onların üzerlerine gök ve yer ağlamadı. Ve


tolerans tanınanlar olmadılar.
31. Ve mutlaka biz İsrailoğullarını o aşağılayıcı
azaptan çekip kurtarmıştık.

32. Firavun’dan. Kesinlikle o aşırı gidenlerden bir


üstün oldu.

33. Ve mutlaka onları bilim üzere âlemlerin


üstünde daha iyi durumda kılmıştık.

34. Ve onlara içinde açık deneme olan ayetlerden


verdik.

35. Kesinlikle işte bunlar mutlaka derler ki.

36. “O ise sadece ilk ölümümüzdür. Ve biz diriltilip


kaldırılacaklar değiliz.

37. Ki doğru söyleyenlerdenseniz atalarımızla


gelin”.

38. Onlar mı avantajlı yoksa Tubba toplumu ve


onlardan öncekiler mi? Onları helak ettik. Kesinlikle
onlar ağır suçlulardı.

39. Ve biz gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri


oyun olsun diye biçimlendirmedik.
40. O ikisini gerçekçilikten başka biçimlendirmedik.
Ve lakin onların çoğu bilmiyorlar.

41. Kesinlikle ayırt etme günü onların belirlenen


topluca buluşma vaktidir.

42. O gün veli veliden bir şey olarak muaf tutamaz.


Ve onlara yardım edilmez.

43. Sadece Allah’ın özel merhamet ettikleri hariçtir!


Kesinlikle O yaptırım güçlüdür, özel merhametlidir.

44. Kesinlikle o zakkum çok yıllık bitkisi.

45. Kötülerin yemeğidir.

46. Erimiş maden gibi o karın içinde kaynar.

47. Kaynar suyun kaynaması gibi.

48. Tutun onu ki cehim seviyesine itin.

49. Sonra elim azap olarak başının üstünden


kaynar su dökün.

50. Tat! Kesinlikle sen, sen yaptırım güçlü,


değerlisin!

51. Kesinlikle işte bu sorgulama içinde


olduğunuzdur.
52. Kesinlikle müttakîler (önemseyip gereğini yerine
getirenler) emin makamlar içindelerdir.

53. Bahçeler içinde ve pınarlarda.

54. Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan


giyinirler, karşılıklı görüşenler olarak.

55. İşte onun gibi onları dikkat çekecek kadar güzel


gözlülerle eşleştirdik.

56. Orada güvende olarak her türlü jestte


çağrılırlar.

57. Orada o ilk ölümden başka o ölümü tatmazlar.


Ve O, onları cehim azabından korudu.

58. Rabb’inden fazlalık olarak. İşte o, o büyük


kurtuluştur.

59. Ki kesin olarak: Olabilir ki onlar hatırlayıp-


düşünürler diye, biz onu (Kur’an’ı) senin dilinle çok
kolaylaştırdık.

60. Ki gözetmenlik yap. Kesinlikle onlar


gözetmenlik yapanlardır.
44. Casiye Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ha, Mim.

3. O Kitab’ın indirilmesi yaptırım güçlü, hâkim


Allah’tandır.

4. Kesinlikle göklerde ve yerde müminler içindir


mutlak ayetler.

5. Ve sizin biçimlendirilmeniz ve karasal yabani


hayvanların çoğaltılıp yaygınlaştırması kesin samimi
inanan bir toplum için ayetlerdir.

6. Ve gece ve gündüzün ardarda gelmesi ve Allah’ın


rızıktan gökten indirdiği ki onunla ölümünden sonra
yeryüzünü diriltmesi ve rüzgârları yönlendirmesi
akıl eden toplum için ayetlerdir.

7. İşte o, Allah’ın ayetleridir. Onu sana gerçekçi olarak


aktarıyoruz ki Allah’tan ve O’nun ayetlerinden
sonra hangi anlatıma iman edersiniz?

8. Vay o bütün yanıltıcı kötülere!


9. Üzerine aktarılan Allah’ın ayetlerini işitir. Sonra onu
hiç duymazmış gibi kibirlenmekte ısrar eder ki onu
acı verici azapla müjdele.

10. Ve ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman,


onu alay konusu edinir. İşte onlar, onlar içindir
alçaltıcı azap.

11. Onun arkasından cehennem. Ve kazandıkları


onlara herhangi bir şeyden muafiyet sağlamaz.
Ve Allah’tan başka edindikleri veliler. Ve onlar
içindir büyük azap.

12. Bu hidayettir. Ve Rabb’lerinin ayetlerini inkâr


edenler, onlar içindir acı verici tozdan azap.

13. Allah, O’nun fazlından edinebilmeniz ve


gemilerin O’nun emri ile akması için denizi sizin
hizmetinize verdi. Ve olabilir ki şükredersiniz.

14. Ve göklerdekileri ve yerdekileri O’ndan olarak


topluca sizin hizmetinize verdi. Kesinlikle işte
ondadır düşünebilen bir toplum için mutlak ayetler.
15. İman edenlere de ki: Allah’ın günlerini
ummayanları, O’nun bir topluluğa kazanır oldukları
nedeni ile karşılık vermesi için hoş görsünler.

16. Kim düzeltici bir iş yaptıysa ki kendisi içindir.


Kim kötülük yaptıysa ki kendi aleyhinedir. Sonra
Rabb’inize doğru döndürülürsünüz.

17. Ve mutlaka İsrailoğullarına kitap ve hüküm ve


nübüvvet vermiştik. Ve onları güzel yararlı olandan
rızıklandırmıştık. Ve onlara âlemlerin üstüne fazlalık
vermiştik.

18. Ve görevden açıklayıcı ispatlar vermiştik


ki onlara bilim geldikten sonra aralarındaki
azgınlık dışında ihtilaf etmediler. Kesinlikle Rabb’in
kıyamet günü, içinde ihtilaf eder olduklarını
aralarında hükme bağlayacaktır.

19. Sonra seni o görevden bir uygulama yolu


üzerine kıldık ki sen ona tabi ol. Ve bilmeyenlerin
hevalarına tabi olma.
20. Kesinlikle onlar Allah’a karşı seni asla bir şeyden
muaf tutamaz. Ve kesinlikle zalimlerin bazıları
bazılarının evliyasıdır. Ve Allah’tır muttakilerin velisi.

21. Bu, insanlar için göz açıcı ve hidayettir ve kesin


inanan toplum için merhamettir.

22. Yoksa o kötülükleri işleyenler, iman eden ve


düzeltici işler işleyenlerle hayatlarında ve
ölümlerinde onları eşit kılacağımızı mı
hesaplıyorlar? Ne kötüdür hükümleri!

23. Ve onlara zulmedilmeden her kişinin kazandığı


nedeniyle karşılığını vermek için Allah gökleri ve yeri
gerçekle biçimlendirdi.

24. Ki ilahını hevası edineni gördün mü? Ve Allah


onu bilim üzere saptırdı. Ve onun işitmesini ve
kalbinin üzerini mühürledi. Ve basireti üzerine örtü
kıldı ki Allah’tan sonra kim ona hidayet edebilir? Ki
hatırlayıp düşünmez misiniz?

25. Ve dediler ki: “O dünya hayatımızdan başkası


değildir. Ölürüz ve yaşarız. Ve ilerleyen zamandan
başkası bizi helak etmez”. Ve işte onunla ilgili
bilimden onlara ait yoktur. Onlar ise sadece
zannediyorlar.

26. Ve onlara açık belgeler olarak ayetlerimiz


aktarıldığı zaman, onların savunmaları “Doğrusunu
söyleyenlerseniz atalarımızı getirin” demekten
başkası olmadı.

27. De ki: Allah, O size hayat verir ve sonra sizi


öldürür. Sonra sizi kıyamet gününe doğru toplar.
Onda çelişki yoktur. Ve lakin insanların çoğu
bilmiyorlar.

28. Ve göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Ve


zamanın yapısal ve fonksiyonel olarak
oluşturulduğu dönem, işte o dönem gerçek dışı
olanlar hüsrana uğrarlar.

29. Ve her ümmeti diz üstü çökmüş olarak


görürsün. Kendi kitabına çağrılır. O gün, işlemekte
olduklarınızın karşılığı verilir.

30. Bu kitabımızdır. Aleyhinize gerçekçi olarak


ayrıntıyla anlatır. Kesinlikle biz işlemekte
olduklarınızı kaydeder olduk.
31. Ki iman eden ve salih işler işleyenlere gelince,
Rabb’leri onları rahmetine dâhil eder. İşte o, o
apaçık kurtuluştur.

32. Ve kâfirlere gelince: “Ki ayetlerim üzerinize


aktarılırken hiç kibirlenmek isteyen olmadınız mı?
Ve ağır suç işleyen toplum oldunuz”.

33. “Ve kesinlikle Allah’ın vaadi gerçektir ve o


saatte çelişki yoktur” dendiğinde dediniz ki: “O saat
nedir idrak etmiş değiliz. Biz ise sadece zannederiz.
Ve biz tam kesin inananlardan değiliz”.

34. Ve işledikleri kötülükler onlar için açığa çıktı. Ve


o alay etmekte oldukları onlara gerçek oldu.

35. Ve o gün denildi ki: “Bu gününüzle karşılaşmayı


ihmal ettiğiniz gibi bugün biz sizi ihmal ederiz. Ve
barınağınız ateştir. Ve yardım edicilerden sizin için
yoktur.

36. İşte o, Allah’ın ayetlerini alay konusu edinmeniz


nedeniyledir. Ve dünya hayatı sizi aldattı. Ki bugün
ondan çıkarılmazlar. Ve onlardan hoşnut olacakları
sorulmaz.
37. Ki tapılacak övgü göklerin Rabb’i ve yerin
Rabb’i ve Âlemlerin Rabb’i Allah’ındır.

38. Ve göklerde ve yerde en büyük saygınlık


O’nundur. Ve O yaptırım güçlüdür, hâkimdir.

45. Ahkaf Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ha, Mim.

3. O kitabın indirilmesi yaptırım güçlü, hâkim


Allah’tandır.

4. Gökleri ve yeri ve ikisi arasında olanları gerçekle ve


adlandırılmış bir son dışında biçimlendirmedik. Ve o
kâfirler uyarıldıkları ile ilgilenmeyenlerdir.

5. De ki: Gördünüz mü? Allah’tan başka dua


ettikleriniz gösterin bana, yeryüzünden neyi
biçimlendirdiler? Yoksa onların göklerde ortaklıkları
mı var? Doğru söyleyenlerdenseniz, bana bundan
öncesinden bir kitap veya bilimden bir eser getirin.
6. Ve Allah’tan başka, kıyamet gününe kadar ona
icabet edemeyen ve onların duasından gafil olana
dua edenden daha sapkın kimdir?

7. Ve insanlar haşrolunduğu zaman, onlar için düşman


oldular ve onların kulluk etmelerini inkâr eder
oldular.

8. Ve onlara açıklayıcı ayetlerimiz aktarıldığında kâfir


olanlar onlara gelen gerçek için derler ki: “Bu
apaçık bir sihirdir”.

9. Yoksa “Onu kurguladı” mı derler? De ki: “Onu


kurguladımsa ki Allah’tan bana bir şeye malik
olamazsınız. O, içine dalıp gittiğinizi en iyi bilendir.
Benim ve sizin aranızda O, şahit olarak yeterlidir. Ve
O, hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

10. De ki: Ben resullerden ilk ortaya çıkan değilim.


Ve bana ve size ne yapılır idrak eder değilim. Ben
ise sadece bana vahyedilene tabi olurum. Ve ben
açık bir uyarıcıdan başkası değilim.

11. De ki: Gördünüz mü? O, Allah indinden olansa


ve onu inkâr ettiniz ve İsrailoğullarından bir bilirkişi
onun benzerine şahitlik ediyor ve iman ediyor ve
siz kibirlendinizse! Kesinlikle Allah zalim toplumu
hidayet etmez.

12. Ve kâfirler, iman edenlere dediler ki: Eğer o


hayırlı olsaydı, bizi onda geçemezlerdi. Ve ona
doğru yol bulamayınca da diyecekler ki: Bu antik bir
kurgulamadır.

13. Ve onun öncesinden Musa’nın kitabı önder ve


merhamettir. Ve bu iyileştirici davrananlar için
müjde ve zalimler için uyarı, Arap dilinde,
doğrulaştırıcı (düzeltici) bir kitaptır.

14. Kesinlikle “Rabb’imiz Allah’tır” diyenler, sonra


istikamet edenler ki onlar üzerine korku yoktur ve
onlar hüzünlenenler değillerdir.

15. İşte onlar cennette halkıdır. İşlemekte oldukları


nedeniyle karşılık olarak orada temelli kalıcılardır.

16. Ve biz insana anne-babasıyla iyilikle


geçinmesini önerdik. Annesi onu zahmete
katlanarak taşıdı ve zahmete katlanarak
doğurdu. Ve onun taşınması ve sütten kesilmesi
otuz aydır (30 x 29 gün = 870 gün). Hatta en
şiddetlisine eriştiğinde ve kırk senesine ulaştığında
dedi ki: “Ey Rabb’im beni bana verdiğin nimete ve
anne- babama verdiğin nimete şükretmeye ve
senin razı olacağın işlere kontrolün altında
yönlendir. Ve soyumdan benim için ıslah et. Ve
kesinlikle sana tövbe ettim. Ve kesinlikle ben
müslümanlardanım”.

17. İşte onlar, işlemiş olduklarının en güzelini kabul


ettiklerimiz ve kötülüklerinden geçtiklerimizdendir.
Onlar onlara vaat olunan, dosdoğru bir vaat olan
cennet halkı içindelerdir.

18. Ve o, anne ve babasına: “Öf size, çıkarılacağımı


mı vaat ediyorsunuz? Ve benden önce nice nesiller
gelip geçmiş”. Ve o ikisi Allah’tan yardım isteyerek:
“Vay sana, iman et! Kesinlikle Allah’ın vaadi
gerçektir”. Ki der ki: “Bu evvelkilerin düzmecesinden
başkası değildir”.

19. İşte onlar, cinlerden ve insanlardan onlardan


önce gelip geçmiş ümmetler içinde, söz aleyhlerine
gerçekleşenlerdir. Kesinlikle onlar hasar edenler
oldular.

20. Ve her bir derece işlediklerin nedeniyle ve


işlediklerinin tamamının onlara zulmedilmeden geri
ödenmesi içindir.

21. Ve o gün kâfirler ateşe sunulurlar: “Yararlı


olanları dünya hayatınızda kaybettiniz ve ondan
yararlandınız ki bugün size dünya hayatında gerçek
dışı kibirlenenler olmanız ve yoldan çıkanlar
olmanız nedeniyle alçaltıcı azapla karşılık verilir”.

22. Ve Ad’ın kardeşini hatırla. O zaman o,


toplumunu o göçerten ile uyardı. Ve ondan önce
olan ve ondan sonra onunla birlikte görevlendirilen
“Sadece Allah’a kulluk etmeli değil misiniz?
Kesinlikle ben aleyhinize olan büyük günün
azabından korkarım” diyerek uyarıcı olanlar gelip
geçmişti.

23. Dediler ki: “İlahlarımızdan saptırmak için mi


bize geldin? Ki doğru söyleyenlerdensen bize vaat
ettiğini getir”.
24. Dedi ki: “Kesin olan, onun bilimi Allah
indindedir. Ve ben size ne için gönderilmişsem onu
ulaştırırım. Ve lakin ben sizi cahillik eden bir
topluluk olarak görüyorum”.

25. Ki onu vadilerine doğru gelen belirti olarak


gördükleri zaman dediler ki: “Bu bize yağdırma
belirtisidir”. Aksine, içinde acı verici azap bulunan
acele istediğiniz rüzgârdır.

26. Rabb’inin emriyle her şeyin ardını keser. Ki


sadece meskenleri görülür duruma dönüştüler. Ağır
suçlu toplumun işte onun gibi cezasını veririz.

27. Ve mutlaka onları sizi yerleştirmediğimiz yerlere


yerleştirmiştik. Ve onlar için işitmeler ve görmeler ve
gönüller kıldık ki Allah’ın ayetlerini önemsiz bulur
olduklarında işitmeleri ve görmeleri ve gönülleri
onları bir şeyden muaf tutmadı ve alaya alır
oldukları onları kuşattı.

28. Ve mutlaka çevrenizdeki birçok yerleşim


yerlerini helak etmişizdir. Ve doğru yola
dönebilsinler diye ayetleri türlü türlü anlattık.
29. Ki Allah’tan başka ilahi yakınlık edindikleri
onlara yardım etmeli değil miydi? Aksine, onlardan
kaçtılar. Ve işte o, onların yanıltması ve kurgular
olduklarıdır.

30. Ve Kuran’ı dinler durumda cinlerden bir


takımını sana yönelttiğimiz zaman ki hazır olunca
dediler ki: “Susun!” Ki uygulayınca, toplumlarına
uyarıcılar olarak geri döndüler.

31. Dediler ki: Ey toplumumuz. Kesinlikle biz


Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncesinde var
olup devam etmekte olanları düzelten, gerçeğe
doğru ve dosdoğru tarikata rehberlik eden bir kitap
dinledik.

32. Ey toplumum! Allah’a davet edene icabet edin


ve O’na iman edin. Sizin için yüz kızartıcı suçlarınızı
hoş görsün. Ve sizi elim azaptan çevirsin.

33. Ve kim Allah’a davet edene icabet etmezse ki o


yeryüzünde aciz bırakan değildir. Ve onun için
ondan başka velilerden bir veli yoktur. İşte onlar,
apaçık bir sapıklık içindelerdir.
34. Ve onlar hiç görmüyorlar mı kesinlikle Allah, O
ki gökleri ve yeri biçimlendirendir? Ve O onları
biçimlendirmekten asla yorulmadı. O ölüyü diriltme
üzerine kadirdir. Aksine, kesinlikle O her şey üzerine
kadirdir.

35. Ve o gün kâfirler ateş üzerine arz edilirler. “Bu


gerçek değil mi?” Derler ki: “Aksine ve Rabb’imize”.
Dedi ki: “Ki inkâr eder olmanız nedeniyle tadın
azabı”.

36. Ki resullerden azim sahiplerinin sabrettiği gibi


sabret. Onlar için acele isteme. Ve onlar için vaat
olunduklarını gördükleri gün; o kesinlikle onların
gündüzün bir saatinden başka kalmadıkları gibi bir
ulaşımdır ki yoldan çıkanlar güruhundan başkası
helak edilir mi?

46. Muhammed Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. İnkâr edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar ki


onların çalışmalarını O boşa çıkardı.
3. Ve iman edenler ve düzeltici işler yapanlar ve
onların Rabb’inden gerçek olarak Muhammed’e
indirilene iman edenler, O onlardan kötülüklerini
bağışladı ve onların durumunu düzeltti.

4. İşte o, kesinlikle kâfirlerin gerçek dışına tabi olmaları


ve kesinlikle iman edenlerin Rabb’lerinden gerçeğe
tabi olmaları nedeniyledir. İşte onun gibi, Allah
insanlar için onların benzetmesini verir.

5. Ki o kâfirlerle karşılaşma yaptığınızda boyunduruk


vurun. Sonunda üstün duruma geçtiğinizde de bağı
şiddetlendirin. Ki nihayet savaş ağırlıklarını bırakınca
ister sonrasında memnun edin ve ister fidye alın.
İşte öyle. Ve eğer Allah uygun görseydi mutlaka
onlardan kendini savunurdu. Ve lakin bazınızı bazısı
ile denemek içindir. Ve Allah yolunda katledilenler
ki onların çalışmaları asla boşa gitmez.

6. Onlara hidayete edecek ve onların durumlarını


düzeltecektir.

7. Ve onları, onlara tanıttığı cennete dâhil eder.


8. Ey iman edenler! Siz Allah’a her türlü destek
yardımında bulunursanız, O size her türlü destek
yardımında bulunur ve sizin ayaklarınızı sabitleştirir.

9. Ve o inkâr edenler ki tökezlemek onlar içindir ve


onların çalışmalarını boşa çıkardı.

10. İşte o, kesinlikle onların Allah’ın indirdiğini


beğenmemeleri nedeniyledir ki çalışmalarını yararsız
kıldı.

11. Ki onlar yeryüzünde hiç gezip dolaşmıyorlar mı


ki gözlemlesinler! Onlardan öncekilerin sonu nasıl
oldu? Allah onların imha etti. Ve o kâfirler içindir
onun benzeri.

12. İşte o, kesinlikle Allah’ın iman edenlerin mevlası


olması nedeniyledir. Ve kesinlikle kâfirler, onlar için
mevla yoktur.

13. Kesinlikle Allah iman eden ve salih amel


işleyenleri altlarından ırmaklar akan cennetlere dâhil
eder. Ve kâfirler metalanırlar ve davarların
beslendiği gibi beslenirler. Ve o ateş onların
ikametgâhıdır.
14. Ve seni çıkaran, senin yerleşim yerinden kuvvet
olarak daha şiddetli olan nice yerleşim yerlerini
helak ettik de onlar için yardım eden olmadı.

15. Ki Rabb’inden bir ispat üzere olan, ona kötü


işleri süslenmiş kişi gibi midir? Ve onlar heveslerine
uyarlar.

16. İçinde bozulmayan sıvıdan nehirler ve asla


lezzeti değişmeyen süt nehirleri ve içenler için
lezzetli fermente içecek nehirleri ve süzme bal
nehirleri bulunan ve her türlü meyveden ve
Rabb’lerinden bir hoşgörünün onlar için olduğu,
müttakilere vaat edilen cennetin benzetmesi ateşte
temelli kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek
kaynar sıvıdan içirilen kimselerinki gibi midir?

17. Ve onlardan kimi sana kulak verirler. Sonunda


senin indinden çıkınca bilim verilenlere derler ki:
“Az önce o ne dedi?” İşte onlar heveslerine uyan
Allah’ın kalplerini damgaladıklarıdır.

18. Ve doğru yolda olanlar ki onların hidayetlerini


artırdı. Ve onları önemseyenler durumuna getirdi.
19. Ki sadece o saatin onlara ansızın gelmesini mi
gözetliyorlar? Ki onun şartları gelmiştir de onlara
geldiği zaman öğüt almaları onlar için nasıl olur?

20. Ki bilin! Kesin olarak Allah’tan başka ilah yoktur.


Ve suçun için ve mümin erkekler için ve mümin
kadınlar için hoşgörü iste. Ve Allah, O sizin dönüp
dolaşıp geleceğiniz yeri ve yerleşim yerinizi bilir.

21. Ve müminler derler ki: “Bir sure indirilmeli değil


mi?” Ki hükmü içeren bir sure indirilince ve içinde
savaş zikredilince kalplerinde hastalık bulunanları
görürsün ki ölüm üzerini kaplamışın bakışı gibi sana
bakıyor. Ki onlar için bu daha uygundur.

22. İtaat ve bilindik bir söz! Ki bir işe azim edince


de eğer Allah’a sadakat gösterselerdi mutlaka onlar
için daha iyi olurdu.

23. Ki yeryüzünde bozgunculuk çıkarasınız ve


akrabalık bağlarını kesesiniz diye dönme beklentisi
içinde misiniz?

24. İşte onlar, onlar ki Allah onları lanetledi de


sağırlaştırdı ve görme algılamalarını kör etti.
25. Ki Kur’an’ı araştırıp incelemezler mi? Yoksa
onun kilitleri kalplerin üzerinde mi?

26. Kesinlikle onlara hidayet açıkça belli olduktan


sonra gerisin geri dönenleri şeytan ayarttı ve onlar
için fırsat edindi.

27. İşte o, kesinlikle onların Allah’ın indirdiğinden


hoşlanmayanlara “Bazı işlerde siz uyacağız”
demeleri nedeniyledir. Ve Allah onların sırlarını
bilendir.

28. Ki nasıldır, melekler onların yüzlerini ve


arkalarını dürterken canlarını aldıkları zaman?

29. İşte o, kesinlikle onların Allah’ın kızdığına tabi


olmalarındandır. Ve O’nun rızasından
hoşlanmadılar da işledikleri boşa gitti.

30. Yoksa kalplerinde hastalık olanlar, Allah’ın


onların kinlerini asla dışarı vurmayacağını mı hesap
ettiler?

31. Ve eğer biz uygun görürsek mutlaka sana


onları gösteririz de sen onları simalarından mutlaka
tanırsın. Ve mutlaka sen onları aykırı
konuşmalarından tanırsın. Ve Allah, O işlediklerinizi
bilir.

32. Ve sizden çabalayanları ve sabredenleri


bilinceye kadar mutlaka sizi deneyeceğiz ve
haberlerinizi değerlendireceğiz.

33. Kesinlikle kâfirler ve Allah yolundan alıkoyanlar


ve hidayet onlara apaçık olduktan sonra O resulden
ayrılıp düşmanlık edenler Allah’a hiçbir şey ile asla
zarar veremezler. Ve O, onların çalışmalarını heba
edecektir.

34. Ey iman edenler Allah’a itaat edin ve o resule


itaat edin. Ve çalışmalarınızı geçersizleştirmeyin.

35. Kesinlikle kâfir olanlar ve Allah yolundan


engelleyenler, sonra kâfir olarak ölürse ki Allah
onları asla hoş görmeyecektir.

36. Ki sakın gevşemeyin ve üstün olduğunuz halde


barışa çağırmayın. Ve Allah sizinle beraberdir. Ve O,
sizin çalışmalarınızı asla yalnız bırakmayacaktır.
37. Kesin olan, dünya hayatı oyun ve eğlencedir.
Ve iman eder ve önemseyerek gereğini yaparsanız
karşılığınız verilir ve sizden mallarınız istenmez.

38. Sizden onları ister ki yinelerse cimrilik edersiniz.


Ve kinlerinizi açığa çıkarır.

39. İşte siz bunlarsınız, Allah yolunda infaka


çağrılınca ki sizden kimi cimrilik eder. Ve kim cimrilik
ederse ki kendisi için cimrilik eder. Ve Allah her
şeyden ihtiyaçsızdır ve siz ihtiyaç içinde olanlarsınız.
Ve dönerseniz, sizden başka bir toplumu sizinle
değiştirir. Sonra onlar sizin benzerleriniz olmazlar.

47. Fetih Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Kesinlikle biz sana açık bir fetih açtık.

3. Önceden yaptığın ve sonraya bıraktığın suçlarını hoş


görmesi ve üzerindeki nimetini tamamlaması ve
seni dosdoğru yola hidayet etmesi için.
4. Ve Allah sana yaptırım güçlü her türlü destek ile her
türlü yardımda bulunur.

5. O ki müminlerin kalplerine imanlarına iman


katmaları için sükûnet indirendir. Ve göklerin ve
yerin orduları Allah’ındır. Ve Allah bilen, hâkim
olandır.

6. Mümin erkekleri ve mümin kadınları içinde devamlı


kaldıkları, altından ırmaklar akan cennetlere dâhil
etmesi ve onların kötülüklerini örtmesi için. Ve işte
o, Allah indinde olan büyük kurtuluştur.

7. Ve Allah’a kötü bir zan ile zanda bulunmakta olan


münafık erkeklere ve münafık kadınlara ve müşrik
erkeklere ve müşrik kadınlara azap etmesi için.
Kötülüğün kaplaması onların üzerlerinedir. Ve Allah
onlara karşı öfkelendi ve onları lanetledi. Ve onlara
cehennemi hazırladı. Dönecekleri yer ne kötüdür.

8. Ve göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Ve Allah


yaptırım güçlüdür, hâkim olandır.

9. Kesinlikle biz seni bilirkişi ve müjdeleyici ve uyarıcı


olarak gönderdik.
10. Ve Allah’a ve O’nun resulüne iman etmeniz ve
saygı göstermeniz ve O’na karşı ağır davranış
sergilemeniz ve sabah erkenden ve akşam
erkenden O’nu ilintisiz egemenliğini vurgulamanız
için.

11. Kesinlikle seninle biatlaşanlar kesin olarak Allah


ile biatlaşırlar. Allah’ın eli onların ellerinin
üzerindedir ki kim çözerse de kesin olarak kendi
aleyhine çözer. Ve kim üzerindeki Allah’a verdiği
sözü yerine getirirse ki ona büyük bir karşılık
verecektir.

12. Yakında Arabilerden geri kalmış olanlar sana


diyecekler ki: “Mallarımız ve ehlimiz bizi meşgul etti
ki bizim için hoşgörü iste”. Kalplerinde olmayanı
dilleriyle söylerler. De ki: Sizin için bir zorluk veya
sizin için fayda isterse kim Allah’tan bir şeye sizin
için maliktir. Aksine, Allah işlediklerinizden haberdar
olandır.

13. Aksine, o resulün ve müminlerin ehillerine


zamanın sonuna kadar, asla geri dönmeyeceğini
zannettiniz. Ve işte o, kalplerinizde süslendi. Ve
kötü zanda bulundunuz. Ve işe yaramaz bir toplum
oldunuz.

14. Ve kim asla Allah’a ve resulüne iman etmediyse


ki kesinlikle biz kâfirler için yakıcı hazırladık.

15. Ve göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Uygun


gördüğünü hoş görür ve uygun gördüğüne azap
eder. Ve Allah hoşgörülü, özel merhametli olandır.

16. Siz ganimetleri almak için ayrıldığınızda o geri


kalanlar: “Bırakın bizi, size tabi olalım” diyeceklerdir.
Onlar Allah’ın kelimesini değiştirmek isterler. De ki:
“Siz asla bize tabi olmayacaksınız”. Allah önceden
işte onun gibi dedi. Ki diyecekler: “Aksine, bize
haset ediyorsunuz”. Aksine, onlar sadece pek az
çıkarım yapar olanlardır.

17. Arabilerden geri kalanlara de ki: “Siz yakında


ataklığı çok şiddetli bir toplumla savaşmaya veya
onları teslim almaya çağırılacaksınız. Ki itaat
ederseniz Allah size güzel bir karşılık verir. Ve
önceki dönüp gittiğiniz gibi dönüp giderseniz size
can yakıcı bir azap ile azap eder”.
18. Köre baskı yoktur ve topala baskı yoktur ve
hasta olana baskı yoktur. Ve her kim Allah’a ve
resulüne itaat ederse onu altından ırmaklar akan
cennetlere dâhil eder ve her kim de yüz çevirirse
onu acı verici azapla azaplandırır.

19. Allah, sana o ağacın altında biat ederlerken


müminlerden mutlaka razı olmuştur. Ki kalplerinde
olanı bilmiştir de üzerlerine sakinlik indirmiştir ve
onları yakın bir fetih ile ödüllendirmiştir.

20. Ve aldıkları çok çeşitli ganimetlerle. Ve Allah


yaptırım güçlü, hâkim olandır.

21. Ve Allah size alacağınız çok çeşitli ganimetler


vaat etti. Ve bunu sizin için çabuklaştırdı ve
insanların ellerini sizden çekti ve müminlere ayet
olması ve sizi dosdoğru yola hidayet etmesi için.

22. Ve üzerine asla kadir olamayacağınız diğer.


Allah onu kuşatmıştır. Ve Allah her şey üzerine kadir
olandır.
23. Ve eğer o kâfirler sizinle savaşsalardı mutlaka
arkalarını dönüp giderlerdi. Sonra bir veli ve yardım
edici bulamazlar.

24. (O) Allah’ın önceden geçmiş olan sünnetidir ve


asla Allah’ın sünnetinde (rutin uygulama) değiştirme
bulamazsın.

25. Ve O, O ki onlara karşı size zafer verdikten


sonra Mekke’nin göbeğinde onların ellerini sizden
engelleyen ve sizin ellerinizi onlardan
engelleyendir. Ve Allah işlemekte olduklarınızı
görendir.

26. Onlar o kâfirler ki sizi Mescid-i Haram’dan ve


bilindik olan hediyeleri yerlerine varmaktan
alıkoydular. Ve eğer bilmediğiniz mümin erkekler ve
mümin kadınları bilim dışı ezmeniz ki bu nedenle
onlardan size utanç isabet etmeyecek olsaydı
(alıkonamaz ve savaşırdınız). (Bu) Allah’ın uygun
gördüğünü rahmetine sokması içindir. Eğer seçilip
ayrılmış olsalardı, mutlaka içlerinden kâfirleri acıklı
bir azap ile azablandırırdık.
27. O kâfirler kalplerindeki tutuculuğu cahiliyet
tutuculuğu kıldıklarında ki Allah sekinetini resulünün
ve müminlerin üzerine indirdi ve onları takva
kelimesi üzerine uygun tuttu. Ve onlar buna daha
layık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilmekte
olandır.

28. Mutlaka Allah resulünü doğrulamıştır. O rüya


gerçekçidir. Allah uygun görürse siz mutlaka
güven içinde başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı
kısaltmış olarak korkmadan Mescid-i Haram’a
girersiniz. Ki O sizin bilmediğinizi bilir. Ki işte ondan
başka size yakın bir fetih kıldı.

29. O, O ki resulünü rehber ve gerçek olan düzen


(din) ile diğer bütün düzenlerin (din) üstünde
belirgin olması için gönderdi. Ve bilirkişi olarak
Allah yeter.

30. Muhammed Allah’ın resulüdür. Ve onunla


birlikte bulunanlar kâfirler üzerine şiddetlilerdir.
Aralarında merhametlilerdir. Onları rükûlar,
secdeler eder görürsün. Allah’tan fazl ve
rıza araştırırlar. Yüzlerindeki simaları secde
eserindendir. İşte o Tevrat’taki benzetmeleridir. Ve
İncil’deki benzetmesi ise filizini çıkaran ki hemen
onu çapı artırılarak kalınlaştırılan ki sapı üzerinde
belli bir düzeye gelen, ziraatçıları hayranlığa
düşüren ekin gibidir. O kâfirleri öfkelendirmesi
içindir. Allah onlardan iman edenler ve salih amel
işleyenlere hoşgörü ve büyük bir karşılık vaat etti.

48. Hucurat Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ey iman edenler! Allah’ın ve resulünün önceliğini


geçmeyin. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah
işitendir, bilendir.

3. Ey iman edenler! Seslerinizi Nebi’nin sesinden


yükseğe çıkarmayın. Ve siz şuurunda değilken
çalışmalarınızın boşa gider diye birbirinize kabaca
konuştuğunuz gibi onunla kabaca konuşmayın.
4. Kesinlikle Allah resulünün huzurunda seslerini
alçantanlar, işte onlardır Allah’ın kalplerini takva için
sınadıkları. Hoşgörü ve büyük bir karşılık onlar
içindir.

5. Kesinlikle odaların arkasından sana seslenenler,


onların çoğu akıl edemezler.

6. Ve eğer sen onların yanına çıkana kadar kesinlikle


onlar sabretselerdi, onlar için mutlaka daha iyi
olurdu. Ve Allah hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

7. Ey iman edenler! Bir yoldan çıkmış size bir bilgiyle


gelirse, bir toplumu cahilce hedef alırsınız da
yaptığınızdan dolayı pişman olanlara dönüşürsünüz
diye onu açığa kavuşturun.

8. Ve bilin! Kesinlikle Allah’ın resulü içinizdedir. Eğer o


görevlerden çoğunda size itaat etseydi mutlaka
sıkıntıya düşerdiniz. Ve lakin Allah size imanı
sevdirdi ve onu kalplerinize hoş gösterdi. Ve küfrü
ve yoldan çıkmayı ve isyanı da size çirkin gösterdi.
İşte onlar, onlar o olgunlardır.
9. Allah’tan fazlalık ve nimet olarak. Ve Allah bilendir,
hâkimdir.

10. Ve müminlerden iki taife birbirleri ile savaşırsa


ki ikisinin arasını düzeltin. Ki ikisinden biri diğeri
üzerine taşkınlık yaparsa da taşkınlık yapanla
Allah’ın emrini onarıncaya kadar savaşın. Ki
onarırlarsa da ikisinin arasını adaletle ve standartca
düzeltin. Kesinlikle Allah standart davrananları
sever.

11. Kesin olan, müminler kardeştir ki iki kardeşinizin


arasını düzeltin. Ve Allah’ı önemseyin. Umulur ki
özel merhamet edilirsiniz.

12. Ey iman edenler, bir toplum bir toplumu


aşağılamasın. Onlar, onlardan daha iyi durumda
olabilir. Ve kadın kadınla alay etmesin, olabilir ki o
onlardan daha iyi durumda olabilir. Ve birbirilerinizi
ayıplamayın ve lakaplarla atışmayın. İmandan sonra
yoldançıkan ismi ne kötüdür. Ve kim asla
vazgeçmezse ki işte onlar zalimlerdir.
13. Ey iman edenler zannın çoğundan kaçının.
Kesinlikle zannın bazısı kötülüktür. Ve casusluk
etmeyin. Ve bazınız bazınıza gıyab etmesin. Sizden
biriniz ölü kardeşinin etiyle beslenmekten hoşlanır
mı? Ki ondan hoşlanmadınız. Ve Allah’ı önemseyin.
Kesinlikle Allah tövbeleri kabul edendir, özel
merhametlidir.

14. Ey insanlar! Kesinlikle biz sizi bir erkek ve bir


dişiden biçimlendirdik. Ve tanışmanız için sizi dallar
ve kabileler kıldık. Kesinlikle Allah yanında en
cömert olanınız en çok önemseyeninizdir. Kesinlikle
Allah bilendir, haberdardır.

15. Ve Arabiler dediler ki: “İman ettik”. De ki: “Asla


iman etmediniz”. Ve lakin deyin ki: “Gönülden
teslim olduk. Henüz iman kalplerinize girmedi. Ve
Allah’a ve O’nun resulüne itaat ederseniz
çalışmalarınızdan bir şey eksiltmez. Kesinlikle Allah
hoşgörülüdür, özel merhametlidir”.

16. Kesin olarak müminler ki Allah’a ve O’nun


resulüne iman ederler. Sonra çelişkiye düşmezler.
Ve malları ve kendileri ile Allah yolunda çabalarlar.
İşte onlar, onlar o sadıklardır.

17. De ki: “Allah’a dininizi mi öğretirsiniz? Ve Allah,


O yerdekini ve göktekini bilir. Ve Allah her şeyi
bilendir”.

18. İslam oldular diye sana minnet ederler. De ki:


İslam olmanızı bana minnet etmeyin. Aksine,
doğrusunu söyleyenlerden olduysanız, Allah sizi
imana hidayet ettiği için size minnet eder.

19. Kesinlikle Allah, O göklerin ve yerin gaybını


bilir. Ve Allah çalışmalarınızı görendir.

49. Kaf Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Kaf ve gereğinden fazlasını içeren Kuran’a.


3. Aksine, onlara onlardan bir uyarıcı geldi diye
şaşırdılar da kâfirler dediler ki: “Bu şaşılacak bir
şeydir.

4. Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı?


İşte o uzak bir dönüş”.

5. Biz yerin onlardan ne eksilttiğini bilmişizdir. Ve


hafıza kitap indimizdedir.

6. Aksine, onlara gerçek gelince onu yalanladılar ki


karmakarışık işler içindelerdir.

7. Ki hiç üzerlerindeki göğü gözlemlemezler mi? Onu


nasıl bina ettik ve donattık! Ve onda yarılmalar yok.

8. Ve yeryüzü. Onu uzatıp yaydık ve orada kıtalar


sergiledik. Ve orada gösterişli çiftin her türlüsünden
bitirdik.

9. Her ilgili, düşkün kul için görüp anlama ve


hatırlama olarak.

10. Ve gökten potansiyel bir sıvı indirdik de onunla


bahçeler ve biçilen taneler bitirdik.
11. Ve salkımlı tomurcuk yüklü yüksek hurma
ağaçları.

12. Kullara rızık olması için. Ve onunla ölü bir


beldeye can verdik. İşte o çıkış böyledir.

13. Onlardan önce Nuh toplumu ve Ress halkı ve


Semud yalanladı.

14. Ve Âd ve Firavun ve Lut’un kardeşleri.

15. Ve Eyke halkı ve Tübba toplumu. Hepsi


resulleri yalanladılar da vaadim gerçek oldu.

16. Ki evvelki biçimlendirmeyle yorulduk mu?


Aksine, onlar yeni bir biçimlendirmeden kafa
karışıklığı içindelerdir!

17. Ve mutlaka insanı biz biçimlendirmiştik ve


nefsinin ona ne vesvese verdiğini biliriz ve biz ona
boyun toplardamarından daha yakınız.

18. O sağdan ve o soldan eşlik eden iki alıcı kayıt


ederken.

19. Yanında hazır bir gözetmen (melek)


haricinde ifadeden bir lafız eder değildir.
20. Ve gerçekten ölüm sarhoşluğu geldi. İşte o
senin kaçar olduğundur.

21. Ve o sura üflendi. İşte o, o vaat günüdür.

22. Ve her nefis yanında bir sevk eden ve bir şahit


ile geldi.

23. Mutlaka sen budan gaflet içinde olmuştun


ki senin örtünü kaldırdık da bugün görüşün
keskindir.

24. Ve ona yakın olan dedi ki: “İşte yanımda hazır”.

25. İkiniz cehennemde sergileyin her inatçı kâfiri.

26. Hayırdan men eden, çelişkiye düşüren taşkını.

27. O, Allah ile diğer bir ilah kılanı ki ikiniz onu


şiddetli azap içine sergileyin.

28. Ona yakın olan dedi ki: “Rabb’im onu ben


taşkınlaştırmadım. Ve lakin o uzak bir sapıklık içinde
olandı”.

29. Dedi ki: “Yanımda hasımlaşmayın. Ve vaadimi


size önceden çokça bildirmiştim.
30. Benim tarafımda söz değiştirilmez. Ve ben
kullara zulmedici değilim”.

31. O gün cehenneme: “Doldun mu?” deriz ve der


ki: “Daha var mı?”.

32. Ve cennet müttakîler için erişilecek kadar


yaklaştırıldı.

33. Her koruyan tövbekâr için bu size vaat


olunandır.

34. Gaybında Rahman’dan çekinen ve ilgili bir


kalple gelen kişiye.

35. Ona barış içinde girin. İşte o kalıcılık günüdür.

36. Orada uygun gördükleri ve tarafımızdan artış


onlar içindir.

37. Ve onlardan önce onlardan ataklık bakımından


daha şiddetli nice nesilleri helak ettik ki beldelerde
sığınak mı diye delik aradılar.

38. Kalbi olan veya bir şahit (bilirkişi) olarak kulak


veren kimse için mutlaka bir öğüt kesinlikle işte
ondadır.
39. Ve mutlaka biz gökleri ve yeri ve ikisinin
arasında bulunanları altı dönemde
biçimlendirmişizdir ve bize hiç bir bitkinlik
dokunmamıştır.

40. Ki onların dedikleri üzerine sabret ve Güneş’in


yükselmesinden önce ve o gurubdan önce
Rabb’inin ilintisiz yegâne egemenliğini övgüyle
vurgula.

41. Ve geceden ki tesbih et ve secdelerin ardından.

42. Ve o bağırarak çağıranın yakın bir yerden


bağırarak çağırdığı güne kulak ver.

43. O gün o çığlığı gerçekten işitirler. İşte o, o çıkış


günüdür.

44. Kesinlikle biz hayat veririz ve öldürürüz. Ve o


dönüş bizedir.

45. O gün yer onlardan çabucak ayrılır. İşte o, bize


kolay olan bir haşirdir.

46. Biz onların neler söylemekte olduklarını daha


iyi biliriz ve sen onların üzerinde bir zorba değilsin
ki benim tehdidimden korkanlara Kur’an ile çokça
hatırlat.

50. Zariyat Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ve tanecik olarak savuranlar.

3. Ki değer yükü taşıyanlar.

4. Ki kolaylıkla akıp gidenler.

5. Ki işlev taksim edenler.

6. Kesin olarak size vaat edilen mutlaka doğrudur.

7. Ve kesinlikle o din (yargılama) mutlaka vuku


bulandır.

8. Ve sarmallar sahibi göğe.

9. Kesinlikle siz mutlaka muhtelif ifadeler içindesiniz.

10. Aldatılan ondan saptırılır.

11. O varsayım yapanlar (Hipotezciler) çürütüldü.

12. Onlar ki düşüncesizce dalgınlık içinde


olanlardır.
13. Sorarlar “Din (yargılama) günü ne zaman?”.

14. O gün onlar ateşin üstünde dayanıklılık testine


tutulurlar.

15. Tadın dayanıklılık testinizi. Bu, o ki sizin acele


istediğinizdir.

16. Kesinlikle o muttakiler cennetler ve


pınarlar içindelerdir.

17. Rabb’lerinin onlara verdiğini alanlar olarak.


Kesinlikle onlar, işte ondan önce iyi davranışta
bulunur olanlardır.

18. Gecede boş, gevşek kalmaları çok az olanlardır.

19. Ve onlar seherde hoşgörü isteyenlerdir.

20. Ve isteyen ve mahrum için bir hak onların


mallarındadır.

21. Ve yakın inananlar için yeryüzünün içindedir


ayetler.

22. Ve kendi nefislerinizde ki görüp anlamıyor


musunuz?

23. Ve rızkınız göktedir ve vaat olunduğunuz.


24. Ki göğün ve yerin Rabb’ine! Kesinlikle o sizin
karşılıklı bilimsel sohbetinizin benzeri gibi mutlak
gerçektir.

25. Sana İbrahim’in ikram edilen konuklarının bahsi


geldi mi?

26. Onun yanına girdikleri zaman ki dediler:


“Selam”. O dedi ki: “Selam tanınmayan toplum”.

27. Ehline doğru gizlice yaklaştı da semiz bir buzağı


ile geldi.

28. Ki onu onlara doğru yaklaştırdı. Dedi ki:


“Beslenmez misiniz?”.

29. Ki onlardan dolayı korku hissetti. Dediler ki:


“Korkma”. Ve onu âlim bir erkek çocuk ile
müjdelediler.

30. Ki karısı çığlıklar attı da yüzüne vurarak geldi.


Ve dedi ki: “Çocuksuz kalmış kocakarı!”.

31. Dediler ki: “İşte onun gibi dedi senin Rabb’in.


Kesinlikle O, O hâkimdir, âlimdir”.
32. Dedi ki: “Ki sizin amacınız nedir, Ey bir amaç
için gönderilenler (mürseller)?”.

33. Dediler ki: “Kesinlikle biz ağır suç işleyen bir


topluma gönderildik.

34. Üzerlerine çamur karışımından taşlar


göndermek için.

35. Müsrifler için Rabb’inin indinde belirlenmiş”.

36. Ki müminlerden orada olanları çıkardık.

37. Ki orada bir evden başka müslümanlardan


bulamadık.

38. Ve orada acı verici bir azaptan korkanlar için


bir ayet terk ettik.

39. Ve onu ikna edici açık bir otoriter yetkiyle


Firavun’a gönderdiğimizde Musa’da.

40. Ki destekçi yandaşları ile aksi davrandı ve dedi


ki: “Bir sihirbaz veya bir cinlenmiş”.

41. Ki onu ve ordusunu yakaladık da o kendini


kınarken akıntıya fırlattık.
42. Ve üzerlerine çorak bırakan bir rüzgâr
gönderdiğimizde Ad’de.

43. Üzerine uğradığını sadece çürümüş gibi


kılmadan bırakmayan.

44. Ve onlara bir süreye kadar metalanın


dendiğinde Semud’da.

45. Ki Rabb’lerinin emrine küstahlaştılar da


gözetleyip dururken onları o yıldırım yakaladı.

46. Ki ayağa kalkmaya güç yetiremediler ve yardım


alanlar olmadılar.

47. Ve öncesinde Nuh toplumunda. Kesinlikle onlar


yoldan çıkan toplum oldular.

48. Ve gök! Onu yetenek gücüyle bina ettik. Ve


kesinlikle biziz mutlak genişletenler.

49. Ve yeryüzü! Onu servis yeri kıldık. Biz ne güzel


düzenleyip hazırlayanlarız.

50. Ve biz her şeyden iki eşli biçimlendirdik. Olabilir


ki hatırlayıp düşünürsünüz.
51. Ki Allah’a doğru firar edin. Kesinlikle ben
O’ndan sizin için apaçık bir uyarıcıyım.

52. Ve Allah ile beraber başka bir ilah


kılmayın. Kesinlikle ben O’ndan sizin için apaçık bir
uyarıcıyım.

53. İşte onun gibi onlardan öncekiler resullerden


gelenlere sadece dediler ki: “Sihirbaz veya
cinlenmiş”.

54. Onu birbirlerine vasiyet mi ettiler? Aksine, onlar


taşkın toplumdur.

55. Ki sen onlardan yüz çevir. Ki sen kınanacak


değilsin.

56. Ve hatırlat! Ki kesinlikle hatırlatma müminlere


fayda eder.

57. Ve cinleri ve insanları biçimlendirmem sadece


bana kulluk etmeleri içindir.

58. Ben onlardan bir rızık istemiyorum ve ben


onların beni yedirip doyurmalarını istemiyorum.
59. Kesinlikle Allah, O’dur metin kuvvet sahibi rızık
veren.

60. Ki kesinlikle aynı yerde bulunduklarının


suçunun benzeri bir suç o zulmedenler içindir. Ki
benden acele istemesinler.

61. Ki onlara vaat edilen günlerinden dolayı vay


kâfirlere!

51. Tur Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ve Tur’a.

3. Ve satır satır yazılmış kitaba.

4. Açılıp yayılmış parşömen içinde.

5. Ve rağbet dolu o eve.

6. Ve o yükseltilmiş çatıya.

7. Ve o doldurulmuş denize.

8. Kesinlikle Rabb’inin azabı mutlaka vuku bulandır.

9. Onun için def edeceklerden yoktur.


10. O gün o gök sallandıkça sallanır.

11. Ve o dağlar gezindikçe gezinir.

12. Ki o gün yalanlayanların vay haline!

13. Onlar ki onlar o dalgınlık içinde oynarlar.

14. O gün cehennem ateşine itildikçe itilirler.

15. İşte bu, sizin o yalanlamakta olduğunuz ateştir.

16. Ki sihir mi bu? Yoksa siz mi görüp


algılamazsınız?

17. Yaslanın ona ki sabredin veya sabredemeyin


sizin için aynıdır. Kesin olarak siz işler olduklarınızla
karşılık verilirsiniz.

18. Kesinlikle muttakiler cennetlerde ve nimet


içindelerdir.

19. Rabb’lerinin onlara verdiği ile jestler


yapanlardır. Ve onların Rabb’leri onları cehim
azabından korudu.

20. İşler olduklarınız nedeniyle içinize sine sine


yiyin ve için.
21. Onlar sıra sıra dizilmiş tahtlar üzerinde
kurulanlardır. Ve biz onları göz alıcılarla eşleştirdik.

22. Ve iman edenler ve soylarından onlara imanla


uyanlar, biz onların soylarını kendilerine kattık.
Onların çalışmalarından hiç bir şeyi eksiltmedik. Her
kişi kazandığı nedeniyle rehindir.

23. Ve onlara canlarının istediği meyveler ve


etlerden bol bol ilaveten verdik.

24. Orada kadeh çekişirler ve onda boş saçma bir


söz ve bir günaha sokma yoktur.

25. Ve onlar üzerine garsonlar etraflarında


dönerler. Sanki onlar saklanmış incilerdir.

26. Ve bir kısmı bir kısmına dönüp sorarlar.

27. Derler ki: Daha önce biz ehlimiz içinde


endişelenenlerdik.

28. Ki Allah bize büyük iyilikte bulundu ve bizi içe


işleyen azaptan korudu.
29. Kesinlikle biz önceden O’na dua edenler
olduk. Kesinlikle O, O iyilik yapandır, özel
merhametlidir.

30. Ki hatırlat! Ki sen Rabb’inin nimetiyle kâhin


değilsin ve mecnun değilsin.

31. Yoksa onlar: “Bir şairdir, onun uğrayacağı


kaderin cilveli çelişkisini bekliyoruz” mu derler?

32. De ki: Bekleyin! Ki kesinlikle ben sizinle birlikte


bekleyenlerdenim.

33. Yoksa onlara bunu nefsi hayalleri mi


emrediyor? Yoksa onlar taşkın bir toplum mudur?

34. Yoksa: “Onu kendisi uydurup-söyledi” mi


diyorlar? Aksine, onlar iman etmiyorlar.

35. Ki doğrusunu söyleyenlerden oldularsa onun


benzeri bir anlatım getirsinler.

36. Yoksa şey olanın başkasından mı


biçimlendirildiler? Yoksa onlar mı biçimlendirenler?

37. Yoksa gökleri ve yeri mi biçimlendirdiler?


Aksine, yakın olmuyorlar (araştırıp öğrenmiyorlar).
38. Yoksa Rabb’inin hazineleri onların indinde mi?
Onlar bir doğrultuda yazıp düzenleyenler mi?

39. Yoksa onların yüksekler içinde dinledikleri


araçları mı var? Ki onların dinleyeni ikna edici açık
otoriter bir belge getirsin.

40. Yoksa kızlar O’nun ve oğullar sizin mi?

41. Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun da


onlar kütleleştirilen ödemeden mi?

42. Yoksa bilinmeyenler indlerinde de onlar


yazıyorlar mı?

43. Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ki inkâr


edenlerdir o tuzağa düşenler.

44. Yoksa onların Allah’tan başka bir tanrısı mı var?


Allah; onların koşmakta oldukları ortaklardan ilintisiz
yegâne egemendir.

45. Ve gökten düşen bir parça görseler “Üst üste


katlanıp yığılmış yağmur bulutu” derler.

46. Ki o çarpılacakları günlerine erişinceye kadar


bırak onları.
47. O gün düzenekleri onları bir şeyden muaf
tutmaz. Ve yardım görenler değillerdir.

48. Ve işte ondan başka bir azap kesinlikle


zulmedenler içindir. Ve lakin onların çoğu bilmezler.

49. Ve Rabb’inin hükmü için sabret ki kesinlikle sen


bizim gözlerimizin önündesin. Ve ayaktayken
Rabb’ini övgü ile tesbih et.

50. Ve geceden ki onun ilintisiz yegâne


egemenliğini vurgula. Ve gökcisimlerinin arka
planda kalmasından sonra.

52. Necm Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ve alçalışa geçerken o gökcismine.

3. Sizinle birlikte bulunan kişi şaşırıp sapmadı ve


azmadı.

4. Ve o hevesten nutuk atmaz.

5. O ise sadece vahiy edilen bir vahiydir.

6. O kuvveti şiddetli ona iyice öğretti.


7. İhtiyat sahibi ki seviyelendi.

8. Ve o en yüksek ufuktaydı (Samanyolu galaksisinin


görünen kenarı olan yay kolunda).

9. Sonra yaklaştı da sarktı.

10. Ki iki yayın kabzası veya daha yakın oldu (Yay


burcundaki kabza).

11. Ki O’nun kuluna vahiy ettiğini vahyetti.

12. Gördüğünü gönül yalanlamadı.

13. Gördüğü üzerine onunla tartışır mısınız?

14. Ve mutlaka onu diğer bir inişte görmüştü.

15. Nihai bitiş yerinin belirsiz sırası indinde.

16. Barınak Cenneti onun indindedir.

17. Belirsizleşen sırayı bürüyen bürüdüğünde.

18. Görüp algılaması kaymadı ve taşmadı.

19. Mutlaka Rabb’inin ayetlerinden en büyük


olanlarından görmüştü.

20. Ki gördünüz mü Lat ve Uzza’yı?

21. Ve üçüncüsü, diğer Menat’ı?


22. Erkek sizin ve dişi O’nun mu?

23. İşte o, o zaman haksız bir paylaşım.

24. O ise sadece sizin ve atalarınızın


isimlendirdiğiniz isimlerdir. Allah onun için ikna edici
belge indirmedi. Onlar ise zanna ve kendi
heveslerine tabi olurlar. Ve mutlaka onlara
Rabb’lerinden o rehber gelmiştir.

25. Yoksa hırsla istediği insanın mıdır?

26. Ki ahiret ve öncesi Allah’ındır.

27. Ve Allah’ın uygun gördüğü ve razı olduğuna


izin vermesinden sonrası hariç, göklerdeki
meleklerin nicesinin şefaati bir şeyden muaf tutmaz.

28. Kesinlikle ahirete inanmayanlar melekleri dişi


isimlendirmeyle adlandırırlar.

29. Ve onların bununla ilgili hiç bir bilimleri yoktur.


Onların tabi oldukları ise sadece zandır. Ve
kesinlikle zan gerçekten yana hiç bir şeyi giderip
karşılamaz.
30. Ki sen bizim zikrimizden tersine gidene ve asla
dünya hayatından başkasını istemeyene yüz çevir.

31. İşte o onların bilimden ulaşabildikleri


yerdir. Kesinlikle senin Rabb’in, O kimin O’nun
yolundan sapan olduğunu daha iyi bilir. Ve O
hidayette olanı daha iyi bilir.

32. Ve kötülük yapanlara işledikleri nedeniyle


karşılığını vermesi için ve iyi davrananlara daha
iyisiyle karşılık vermesi için göklerdeki ve
yeryüzündeki Allah’ındır.

33. Onlar ki küçükleri hariç kötülüklerin


büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınanlardır.
Kesinlikle senin Rabb’in hoşgörüde geniştir. O sizi
yerden inşa ederken ve annelerinizin karnında
ceninken en iyi bilendir. Ki kendinizi temize
çıkarmayın. O çok önemseyen kişiyi en iyi bilendir.

34. Ki gördün mü o vazgeçip zıddına gideni?

35. Ve azcık verdi ve devamını kesti.

36. Bilinmeyenin bilimi onun indinde midir de o


görür?
37. Yoksa Musa’nın sahifeleri içindekiler hiç
bildirilmedi mi?

38. Ve çok vefalı İbrahim’in.

39. Değil mi yüklenen diğerinin yükünü yüklenmez.

40. Ve koşuşturduğundan başka durumda olmak


insan için değildir.

41. Ve kesinlikle onun koşuşturması yakında


görülecek.

42. Sonra ona o eksiksiz karşılıkla karşılık verilecek.

43. Ve kesinlikle o varıp durulan yer Rabb’ine


doğrudur.

44. Ve kesinlikle O’dur güldüren ve ağlatan.

45. Ve kesinlikle O’dur öldüren ve hayat veren.

46. Ve kesinlikle O’dur erkek ve dişi iki çiftini


biçimlendiren.

47. Atıldığında meni (erkek) salgısından.

48. Ve kesinlikle diğer inşa O’nun üzerindedir


(sorumluluğundadır).
49. Ve kesinlikle O’dur, O ihtiyaçsız kılan ve
sağlayan.

50. Ve kesinlikle O’dur, O Köpek (Sirius) yıldızının


Rabb’i.

51. Ve kesinlikle O’dur önceki Ad’ı helak eden.

52. Ve Semud’u ki baki değil.

53. Ve önceden Nuh toplumunu. Kesinlikle onlar


daha zalim ve daha azgın olanlardı.

54. Ve O, o sapıtanları batırdı.

55. Ki kaplayanla iyice kaplattı.

56. Ki Rabb’inin hangi üstünlüğünü sorgularsın?

57. Bu önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.

58. Yaklaşmakta olan iyice yakın oldu.

59. Onu Allah’tan başka giderecek yoktur.

60. Ki siz bu anlatımı mı acayip buluyorsunuz?

61. Ve gülüşüyorsunuz ve ağlaşmıyorsunuz.

62. Ve siz kafa tutanlarsınız.

63. Ki Allah için secde edin ve kulluk edin.


53. Kamer Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. O saat yaklaştı ve Ay birlikteliğinden kopup ayrıldı


(Dünya ile olan birlikteliğinden).

3. Ve bir ayet görseler yüz çevirirler ve derler ki:


“Süregelen bir sihirdir”.

4. Ve yalanladılar ve heveslerine uydular. Ve bütün


işler karar bulandır.

5. Ve mutlaka onlara içinde caydırıcılık bulunan


bilgilerden gelmiştir.

6. Mükemmel etkin hikmetler ki uyarılar fayda


etmiyor.

7. Ki sen onlardan vaz geç. O


çağrıcının benimsenmemiş bir şeye çağıracağı gün.

8. Bakışları çekingen, yayılan çekirgeler gibi


mezarlarından çıkarlar.

9. Boyunlarını o çağırana doğru uzatmış olarak


koşarlarken, kâfirler derler ki: “Bu zor bir gün”.
10. Onlardan önce Nuh toplumu yalanladı ki
kulumuzu yalanladılar ve dediler ki: “O bir
mecnundur”. Ve bağırtıyla kovulup uzaklaştırıldı.

11. Ki Rabb’ine dua etti: “Kesinlikle ben mağlubum


ki gerekli desteği sen yap”.

12. Ki boşanırcasına sıvı ile göğün kapılarını açtık.

13. Ve yeri kaynaklar olarak fışkırttık ki ayarlanmış


emir üzere su birleşti.

14. Ve onu levhalar ve zıvanalar sahibi üzerinde


taşıdık.

15. Küfredilmiş olan kişiye karşılık olarak


gözümüzün önünde akan.

16. Ve mutlaka biz onu bir ayet olarak terk etmiştik


ki düşünüp ibret alan var mı?

17. Ki benim azabım ve uyarmam nasıl oldu?

18. Ve mutlaka biz Kuran’ı hatırlamak için


kolaylaştırmışız. Ki kimdir düşünüp hatırlayan?

19. Ad yalanladı ki azabım ve uyarmam nasıl oldu?


20. Kesinlikle biz aralıksız devam eden kısıtlayıcı
kötü günlerde üzerlerine burkulan bir rüzgâr
gönderdik.

21. İnsanları kof hurma kütüğü gibi söküp atan.

22. Ki benim azabım ve uyarmam nasıl oldu?

23. Ve mutlaka biz Kuran’ı hatırlamak için


kolaylaştırmışız ki kimdir düşünüp hatırlayan?

24. Semud uyarıları yalanladı.

25. Ki dediler ki: “Bizden bir beşere mi tabi oluruz?


Kesinlikle biz o zaman mutlaka sapıklık ve çılgınlık
içindeyiz.

26. O zikir bizim aramızdan onun üzerinde mi


sergilendi? Aksine, o bıçkın yalancıdır”.

27. Yarın o bıçkın yalancı kim bilecekler.

28. Kesinlikle biz onlar için zorlayıcı test olarak


döllenmiş dişi deve gönderenleriz. Ki onlara
gözetmenlik yap ve sabırlı ol.

29. Ve “Su aralarında paylaşımladır. Her pay hazır


bulunanındır” diye onları bilgilendir.
30. Ki hemşerilerini çağırdılar ki bağış aldı da
kısırlaştırdı.

31. Ki benim azabım ve uyarmam nasıl oldu?

32. Kesinlikle biz üzerlerine bir tek titreşim


gönderdik ki kuru ot kırıntısı gibi oldular.

33. Ve mutlaka biz Kuran’ı hatırlamak için


kolaylaştırmışız. Ki kimdir düşünüp hatırlayan?

34. Lut toplumu uyarıları yalanladı.

35. Kesinlikle biz onların üzerine Lut ailesi hariç


yontan taşlar gönderdik. Onları seher vakti
uzaklaştırıp kurtardık.

36. İndimizden nimet olarak. Şükredene işte onun


gibi karşılık veririz.

37. Ve mutlaka onları ele geçirme ile uyarmışızdır


ki o uyarıları sorgulamışlardır.

38. Ve mutlaka onun konuklarından arzu almak


istemişlerdi de biz onların gözlerini siliverdik. “Ki
tadın azabımı ve uyardıklarımı!”.
39. Ve mutlaka onları sabah erkenden, kararlı
azaba uğrayanlara dönüştürmüştü.

40. “Ki tadın azabımı ve uyarımı!”.

41. Ve mutlaka biz Kuran’ı hatırlamak için


kolaylaştırmışız. Ki kimdir düşünüp hatırlayan?

42. Ve mutlaka Firavun’un ailesine uyarılar gelmişti.

43. Ayetlerimizin hepsini yalanladılar da onları her


şeye kadir, yaptırım güçlü olanın yakalamasıyla
yakaladık.

44. Sizin kâfirleriniz işte onlardan daha avantajlı


durumda mıdır? Yoksa sizin için o paragraflarda bir
beraat mı var?

45. Yoksa “Biz destekleşip yardımlaşan topluluğuz”


mu diyorlar?

46. Topluluk hezimete uğratılacak ve tersine


arkalarına döneceklerdir.

47. Aksine, o saat onlara vaat edilen zamandır. Ve


o saat daha belalı ve daha acıdır.
48. Kesinlikle ağır suçlular sapıklık ve çılgınlık
içindelerdir.

49. Yüzleri üstü ateşe sürüklendikleri gün “Tadın


ışınsal ateşin dokunuşunu”.

50. Kesinlikle biz her şeyi belli bir ayarlamayla


biçimlendirdik.

51. Ve bizim emrimiz sadece göz kırpması gibi


bir kezdir.

52. Ve mutlaka sizin yandaşı olduğunuz


meşhurlarınızı helak etmişizdir. Ki kim dir
hatırlayanlardan?

53. Ve yaptıkları her şey paragraflardadır.

54. Ve küçük ve büyük, hepsi satır satırdır.

55. Kesinlikle önemseyip gereğini yapanlar


cennetlerde ve bolluklar içindelerdir.

56. Her şeyi ayarlayabilen Melik’in indinde


doğruluk itibarı içindelerdir.

54. Rahman Suresi


1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. O merhametli.

3. Kuran’ı öğretti.

4. İnsanı biçimlendirdi.

5. Ona açıklamayı öğretti.

6. Güneş ve Ay sayısal bir hesapladır.

7. Ve gökcisimleri ve çok yıllık bitkiler, ikisi secde


(uysalca itaat) eder.

8. Ve gök, onu yükseltti ve kütle çekim gücünü


yerleştirip düzenledi.

9. Kütle çekim gücünde haddi aşmayasınız diye?

10. Ve tartı işlemini standartla yerine getirin ve


ağırlık biriminde hasar ettirmeyin.

11. Ve yeryüzü, onu nimet hayvanlar için yerleştirip


düzenledi.

12. Onun içindedir meyveler ve salkım sahibi


hurmalıklar.

13. Ve saman sahibi taneler ve hoş kokulu bitkiler.


14. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini
yalanlarsınız?

15. İnsanı o çömlekçi gibi muhteşem ardışık


döşenmiş kıvrılandan biçimlendirdi.

16. Ve cini ateşten karışımdan biçimlendirdi.

17. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

18. İki doğuş yeri ve zamanının ve iki batış yeri ve


zamanının Rabb’i.

19. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

20. İki deniz karıştı. Birbirleri ile karşılaşırlar.

21. Aralarında bir tampon vardır, ikisi taşıp


geçemez.

22. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

23. İkisinden inci ve mercan çıkar.

24. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?
25. Ve alamet gibi denizde inşa edilen o akanlar
O’nundur.

26. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

27. Onun üzerindeki her kişi geçicidir.

28. Ve celal ve ikram sahibi Rabb’inin özelliği baki


kalır.

29. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

30. Göklerdekiler ve yeryüzündekiler O’ndan ister.


O her dönem bir konu içindedir.

31. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

32. Ey iki kütleli yakında size yoğunlaşacağız.

33. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

34. Ey cin ve ins aşireti! Ve göklerin ve yerin


çaplarından geçmeye güç yetirebilirseniz ki aşıp-
geçin. Üstesinden gelici baskın bir güç
haricinde geçemezsiniz.

35. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

36. İkinizin üzerine ateşten ışın ve erimiş maden


gönderilir ki ikiniz yardımlaşamazsınız.

37. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

38. Ki gök ayrılıp erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül


olduğu zaman.

39. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

40. Ki o dönem insan türüne ve cin türüne suçu


sorulmaz.

41. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

42. Ağır suçlular simalarından tanınırlar


ki alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar.
43. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini
yalanlarsınız?

44. Ağır suçluların yalanladıkları cehennem işte


budur.

45. O ve kaynayan sıcak nem arasında dönerler.

46. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

47. Ve Rabb’inin makamından korkan içindir iki


cennet.

48. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

49. İki çeşitler sahibi.

50. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

51. İkisindedir ikisi akan iki kaynak.

52. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

53. İkisindedir her meyveden iki çift.


54. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini
yalanlarsınız?

55. Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. Ve iki


cennetin devşirilmesi yakındır.

56. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

57. Oralardadır onlardan önce insandan ve cinden


hiç biri dokunmamış, gözlerini yalnız eşlerine
çevirmiş dikkat çekici güzeller.

58. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

59. Sanki onlar yakut ve mercan gibilerdir.

60. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

61. İyi davranışın karşılığı, iyi davranıştan başkası


mıdır?

62. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

63. Ve ikisinden başka iki cennet.


64. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini
yalanlarsınız?

65. Yemyeşil.

66. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

67. İkisindedir iki gür akan iki kaynak.

68. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

69. İkisindedir meyveler ve hurma ve nar.

70. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

71. İçlerindedir daha iyiler, güzellikler.

72. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

73. Çadırlar içinde tahsis edilmiş huriler.

74. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

75. Daha önce onlara insan ve cin asla dokunmadı.


76. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini
yalanlarsınız?

77. Yeşil yastıklara ve güzel eserlere kurulanlardır.

78. Ki ikinizin Rabb’inin hangi yüceliğini


yalanlarsınız?

79. Celal ve ikram sahibi olan Rabb’inin ismi


elverişli (potansiyel) kılar.

55. Vakıa Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. O olay olduğu zaman.

3. Onun oluşu için yalanlayan yoktur.

4. O aşağılatıcıdır, yücelticidir.

5. Yer şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı zaman.

6. Ve dağlar parça parça parçalandı.

7. Ki yayılan toz haline geldi.

8. Ve sizler üç çift oldunuz.


9. Ki sağ tarafta bulunanlar, nedir sağ tarafta
bulunanlar?

10. Ve kötü-kuzey tarafta bulunanlar, nedir kötü-


kuzey tarafta bulunanlar?

11. Ve o öne geçenler, o öne geçenler.

12. İşte onlar yakınlaştırılmış olanlar.

13. Nimet cennetleri içindeler.

14. Çoğunluk öncekilerden.

15. Ve azı sonrakilerden.

16. İşlenmiş tahtlar üzerinde.

17. Karşılıklı olarak onların üzerinde kurulurlar.

18. Çevrelerinde kalıcı kılınmış çocuklar dönüp


dolaşır.

19. Sarnıcından kaplar ve ibrikler ve kâseler.

20. Ondan başları ağrımaz ve bitkinleşmezler.

21. Ve daha uygun bulduklarından meyveler.

22. Ve iştahlarının çektiğinden kuş etleri.

23. Ve göz alıcılar.


24. Saklı inciler benzeri gibi.

25. İşler oldukları nedeniyle karşılık olarak.

26. Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf


işitmezler.

27. Sadece “selam, selam” denenden başka.

28. Ve sağ tarafta bulunanlar, nedir sağ tarafta


bulunanlar?

29. Sarkmış dallı koru içinde.

30. Ve sarkmış muz ağaçları.

31. Ve uzatılan gölgeler.

32. Ve dökülen sıvılar.

33. Ve çeşitli jestler içinde.

34. Bitmeyen ve engel olunmayan.

35. Ve yükseltilmiş döşekler.

36. Kesinlikle biz o kadınları inşa olarak inşa ettik.

37. Ki onları bakireler kıldık.

38. Tutkulu âşık yaşıtlar.

39. Sağ-Güney tarafta bulunanlar için.


40. Birçoğu öncekilerden.

41. Birçoğu sonrakilerden.

42. Ve sol tarafta bulunanlar, nedir sol tarafta


bulunanlar?

43. Rahatsız eden sıcak rüzgâr ve nemli sıcak


içinde.

44. Ve ısıtan bir karanlık içinde.

45. Serinletici değil ve memnun edici değil.

46. Kesinlikle onlar, işte ondan önce şımarıklar


oldular.

47. Ve büyük bozgun üzere ısrar edenler oldular.

48. Ve “Biz öldüğümüz ve toprak ve kemik


olduğumuz zaman mı? Kesinlikle biz mi mutlaka
diriltilip gönderilenleriz?” diyenler oldular.

49. “Ve önceki atalarımız mı?”.

50. De ki: Kesinlikle öncekiler ve sonrakiler.

51. Bilinen bir dönemin belirlenmiş vaktine doğru


mutlaka toplanılanlardır.
52. Sonra, kesinlikle siz ey sapık yalancılar.

53. Mutlaka zakkumdan olan kaynaktan


besleneceksiniz.

54. Ki ondan karınları dolduranlarsınız.

55. Ki üzerine kaynar sudan içenlersiniz.

56. Ki bağımlıların kriz esnasında (dipsomanik)


içişiyle içenlersiniz.

57. Bu, onların yargılama günü konukluk


ağırlamasıdır.

58. Biziz sizi biçimlendiren ki tasdik etmeli değil


misiniz?

59. Ki attığınız meniyi gördünüz mü?

60. Onu biçimlendiren siz misiniz? Yoksa


biçimlendiren biz miyiz?

61. Sizin aranızda ölümü ayarlayıp düzenleyen


biziz ve biz geçilenler değiliz.

62. Benzerleriniz ile değiştirmemiz ve bilmediğiniz


içinde sizi inşa etmemiz üzerine.
63. Ve mutlaka önceki inşayı bilmişinizdir ki iyice
hatırlayıp düşünmeli değil misiniz?

64. Ki gördünüz mü ektiğinizi?

65. Onu zirai olarak yetiştiren siz misiniz? Yoksa


zirai olarak yetiştiren biz miyiz?

66. Eğer gerekli görürsek mutlaka onu çerçöp


kılarız ki şaşkınlık içinde kalırsınız.

67. “Kesinlikle biz mutlaka zor durumda olanlarız!

68. Aksine, biz mahrumlarız!”.

69. Ki gördünüz mü içtiğiniz suyu?

70. Onu yağan buluttan siz mi indirdiniz, yoksa biz


miyiz indirenler?

71. Eğer gerekli görürsek onu acı kılarız. Ki


şükretmeli değil misiniz?

72. Tutuşturduğunuz ateşi gördünüz mü?

73. Onun kaynağını sizler mi inşa ettiniz, yoksa inşa


eden biz miyiz?

74. Biziz onu kayıtlı tutulan ve güç üretenler için


meta kılan.
75. Ki Rabb’ini o büyük ismiyle tesbih et.

76. Ki gökcisimlerinin hareket alanları üzerine


yemine gerek yok.

77. Ve kesinlikle o, eğer bilirseniz büyük bir


yemindir.

78. Kesinlikle o mutlaka değerli bir bildiridir.

79. Saklanan bir kitap içindedir.

80. Ona sadece çok temizlenenlerden başkası


dokunamaz (farkında olamaz).

81. Âlemlerin Rabb’inden indirilmedir.

82. Ki bu anlatımı küçümseyenler siz misiniz?

83. Ve rızkınızı sizin yalancılığınız kılarsınız.

84. Ki değil midir soluk borusuna ulaştığında?

85. Ve siz o zaman bakıp durursunuz.

86. Ve biz ona sizden daha yakınız. Ve lakin siz


görüp algılamazsınız.

87. Ki yargılananlar dışında olanlar olmalı değil


misiniz?
88. Doğru söyleyenlerden iseniz onu gerisin geri
döndürün.

89. Ki bu durumda yaklaştırılanlardan olan ise.

90. Ki rahatlık ve hoşluk ve nimet cenneti.

91. Ve bu durumda sağ tarafta olan ise.

92. Ki “Selam sana sağ tarafta bulunandan”.

93. Ve bu durumda sapık yalanlayıcılardan olan


ise.

94. Ki nemli sıcaktan konukluk.

95. Ve cehime yaslanma.

96. Kesinlikle bu, kesin bilgi ifade eden bir


gerçektir.

97. Ki Rabb’ini o büyük ismiyle tesbih et.

56. Hadid Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.


2. Göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ın ilintisiz
egemenliğini vurguladı. Ve O yaptırım güçlüdür,
hâkimdir.

3. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Hayat verir ve


öldürür. Ve O’dur her şeye kadir olan.

4. O’dur önce olan (ilk) ve sonra olan (son) ve belirgin


olan ve belirsiz olan. Ve O’dur her şeyi bilen.

5. O, O ki gökleri ve yeri altı dönem içinde


biçimlendirendir. Sonra en temel yapı ve yönetimi
ele alıp düzenledi. Yere gireni ve ondan çıkanı ve
gökten ineni ve göğe yükseleni bilir. Ve nerede
olursanız olun O sizinle birliktedir. Ve Allah
işlediklerinizi görendir.

6. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur ve bütün işler


Allah’a döndürülür.

7. Geceyi gündüzün içine sokar ve gündüzü gecenin


içine sokar. Ve O’dur kafaların sahipliğini bilen.

8. Allah’a ve O’nun resulüne iman edin. Ve sizi içinde


halef kıldıklarından infak edin. Ki sizden iman eden
ve infak edenler ise onlar içindir büyük saygın
karşılık.

9. Ve size ne oluyor? Allah’a ve sizi Rabb’inize iman


etmeye çağıran o resule iman etmiyorsunuz. Ve
iman eder olanlarsanız, O sizden söz almıştı.

10. O, O ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarması


için kuluna açıklayıcı ayetler indirendir. Ve kesinlikle
Allah size mutlaka şefkatlidir, özel merhametlidir.

11. Ve size ne oluyor? Niye Allah yolunda infak


etmiyorsunuz? Ve göklerin ve yerin mirası
Allah’ındır. Sizden fetihten önce infak eden ve
savaşan aynı düzeyde değildir. İşte onlar derece
olarak sonrasında infak eden ve savaşanlardan
daha büyüktür. Ve hepsine Allah en iyiyi vadetti. Ve
Allah işlediklerinizden haberdar olandır.

12. Kim Allah’la güzel bir alacağa borç veren


durumuna sahip ise onu onun için katlar. Ve
cömert bir karşılık onun içindir.

13. O gün mümin erkekleri ve mümin kadınları


nurları önlerinde ve sağlarında koşarken
görürsün. “Bugün sizin müjdeniz, içinde mekân var
olduğu müddetçe kalacağınız altından ırmaklar
akan cennetlerdir”. İşte o, o büyük kurtuluştur.

14. O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar o


iman edenlere derler ki: “Bizi gözetin, nurunuzdan
edinelim”. Denir ki: “Arkanıza dönün de nur
yoklayın. Ki aralarına kapısının içinde rahmet ve
karşı dışında azap bulunan sur sürülür.

15. Onlara seslenirler: “Hiç biz sizinle birlikte


olmadık mı?” Derler ki: “Aksine! Ve lakin siz
kendilerinizi fitnelediniz ve beklediniz ve çelişkiye
düştünüz. Ve Allah’ın emri gelinceye kadar
kuruntular sizi aldattı. Ve o aldatıcı sizi Allah ile
aldattı”.

16. Ki bugün sizden ve o küfredenlerden herhangi


bir fidye alınmaz. Barınağınız ateştir. O ateş sizin
mevlanızdır (münafıklar için). Ve o ne kötü bir varış
yeridir.

17. İman edenler için Allah’ın zikri ve gerçek


olandan indirmiş olduğuna saygın çekingenlik
içinde bulunur olma anı hiç olmadı mı? Ve onlar
önceden Kitap Verilenler gibi olmasınlar. Ki onların
üzerinden uzun bir süre geçti de kalpleri katılaştı.
Ve onlardan çoğu yoldan çıkanlardır.

18. Bilin! Kesinlikle Allah yeryüzüne onun


ölümünden sonra hayat verir. Ayetleri size akıl
edebilesiniz diye açıklamışızdır.

19. Kesinlikle sadaka veren erkekler ve sadaka


veren kadınlar ve Allah’a güzel bir borç verenler;
onlar için kat kat arttırılır ve cömert bir karşılık onlar
içindir.

20. Ve Allah’a ve resulüne iman edenler, işte onlar


Rabb’lerinin indinde o doğru olanlar ve o şahit
olanlardır. Onlar içindir ecirleri (ücretleri) ve nurları.
Ve inkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte
onlar cehim halkıdır.

21. Bilin! Kesin olarak dünya hayatı oyun ve


eğlence ve süs ve aranızda övünme ve malda ve
çocuklarda çokluk yarışıdır. Son zamanda yetişen
yağmur benzeri gibidir. Onun bitirdiği çiftçilerin
acayibine gider. Sonra uzar ki onu sararmış
görürsün. Sonra çerçöp olur. Ve şiddetli azap ve
Allah’tan bir hoşgörü ve rıza ahirettedir. Ve dünya
hayatı aldanma metaından başkası değildir.

22. Rabb’inizden olan bir hoşgörüye ve Allah’a ve


resulüne iman edenler için hazırlanmış, imkânları
göklerin ve yerin imkânları gibi olan cennete doğru
yarışın. İşte o, Allah’ın fazlıdır. Onu uygun
gördüğüne verir. Ve Allah büyük fazıl sahibidir.

23. Yeryüzündeki ve sizin nefislerinizdeki, biz onu


açığa çıkarmadan önce bir kitapta olmayan
herhangi bir musibet isabet eder değildir. Kesinlikle
işte o, Allah’a kolaydır.

24. Kaybettiğinize üzülmeyesiniz ve size verdiği


nedeni ile şımarmayasınız diye. Ve Allah, O
hayalperest övünenin her türlüsünü sevmez.

25. Cimrilik edenler ve insanlara cimriliği


emredenler. Ve kim vazgeçip tersine davranırsa ki
kesinlikle Allah, O hiç bir şeye muhtaç olmayan,
övülmeye layık olandır.
26. Mutlaka resullerimizi açıklamalarla
göndermişizdir. Ve onlarla birlikte kitabı ve
standardı yerine getirmeleri için ağırlık birimini
indirdik. Ve içinde şiddetli dayanıklılık ve insanlar
için faydalar olan demiri indirdik. Ve gaybında O’na
ve resulüne destek olan kişiyi Allah’ın bilmesi için.
Kesinlikle Allah kuvvetlidir, yaptırım güçlüdür.

27. Ve mutlaka Nuh’u ve İbrahim’i bir görev için


göndermişizdir. Ve ikisinin zürriyetleri içinde
nübüvvet ve kitap kılmışızdır. Ki onlardandır doğru
yolda olanlar ve onlardan çoğu yoldan çıkanlardır.

28. Sonra onların izlerince resullerimizi devam


ettirdik. Ve Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Ve ona
İncil’i verdik. Ve ona tabi olanların kalplerinde şefkat
ve merhamet kıldık. Ve bizim onlar üzerine
yazmadığımız, sadece Allah rızası elde etmek için
kendilerinin ortaya çıkardığı ruhbanlığı ki onun
gerçek gözetimini gözetmediler. Ki onlardan iman
edenlerin karşılığını verdik. Ve onlardan çoğu
yoldan çıkanlardır.
29. Ey iman edenler, Allah’ı önemseyin ve resulüne
iman edin. Size rahmetinden iki tam karşılık versin
ve sizin için onunla yürüdüğünüz nur kılsın ve sizi
hoş görsün. Ve Allah hoşgörülü, özel
merhametlidir.

30. Kitap Ehlinin Allah’ın fazlından hiç bir şeyi


ayarlama özellikleri olmadıklarını ve kesinlikle fazlın
Allah’ın elinde olduğunu, onu uygun gördüğüne
verdiğini bilebilsinler. Ve Allah büyük fazl sahibidir.

57. Mücadele Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Allah, eşi konusunda seninle tartışan ve Allah’a


şikâyette bulunanın (kadının) sözünü işitmiştir. Ve
Allah, O ikinizin tavırlı konuşmalarını işitmektedir.
Kesinlikle Allah, işitendir, görendir.

3. İçinizden o zihar yapanların kadınları onların anaları


değildir. Onların anaları ise sadece onları
doğuranlardır. Ve kesinlikle onlar mutlaka sözün
benimsenmeyen ve çarpıtılmış olanını söylüyorlar.
Ve kesinlikle Allah affedicidir, hoşgörülüdür.

4. Ve kadınlarına zıhar yapanlar sonra


söylediklerinden dönerler ki ikisinin temasından
önce boyunduruk altında bulunan birini
özgürleştirirler. İşte onunla size vaaz verilir. Ve Allah
işlediklerinizden haberdardır.

5. Ki kim asla bulamıyorsa da ikisinin temasından önce


birbiri ardından iki ay oruç tutar. Ki asla güç
yetiremezse de altmış yoksulu doyurur. İşte o,
Allah’a ve resulüne iman etmeniz içindir. Ve o,
Allah’ın hudududur. Ve acı verici azap kâfirler
içindir.

6. Kesinlikle Allah’a ve resulüne karşı gelenler


onlardan öncekilerin yüz üstü yere çalınması gibi
yüz üstü yere çalındılar. Ve açıklayıcı ayetler
indirmiştik. Ve alçaltıcı azap kâfirler içindir.

7. O gün Allah, onların topluca diriltir ki onları


işledikleri ile bilgilendirir. Allah onları listeledi ve
onlar onu unuttular. Ve Allah her şey üzerine
şahittir.

8. Göklerdekileri ve yerdekileri kesinlikle Allah’ın


bildiğini hiç görmüyor musunuz? Üç kişinin gizli
konuşmasında dördüncüsü O olmadan olamaz. Ve
beş kişinin gizli konuşmasında altıncısı O olmadan
olamaz. Ve bunlardan düşük veya çok olsunlar ve
nerede bulunurlarsa bulunsunlar O onlarla
beraberdir. Sonra kıyamet günü onları işledikleriyle
bilgilendirir. Kesinlikle Allah her şeyi bilendir.

9. Gizli konuşmaktan menedilenleri hiç görmedin mi?


Sonra o menedildiklerine geri dönerler. Ve kötülük
ve düşmanlık ve o resule karşı gelmeyle ilgili gizlice
konuşma yaparlar. Ve sana geldikleri zaman seni
Allah’ın asla selamlamadığı ile selamlıyorlar. Ve
kendi kendilerine “Bu dediklerimiz nedeniyle Allah
bize azap etmeli değil miydi?” derler. Cehennem
onlara yeter. Oraya yaslanırlar ki ne kötü dönüş
yeridir.

10. Ey iman edenler! Aranızda gizli konuşmalar


yapacağınız zaman ki kötülük ve düşmanlık ve o
resule karşı isyanla ilgili gizlice konuşmayın. Ve iyilik
ve takva ile ilgili gizlice konuşma yapın. Ve
huzurunda toplatılacağınız Allah’ı önemseyin.

11. Kesin olarak, o gizli konuşma iman


edenleri üzüntüye düşürmek için o
şeytandandır. Ve Allah’ın izni haricinde bir şey
olarak zarar verir değildir. Ve Allah üzerine ki
tevekkül etsin o müminler.

12. Ey iman edenler; size: “Meclislerde yer açın”


denilince ki yer açın da Allah sizin için
açsın. “Ayrılın” denince ki ayrılın da Allah sizden
iman edenleri ve bilim verilenleri derecelerle
yükseltsin. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.

13. Ey iman edenler! O resul ile gizli bir şey


konuşacağınız zaman o konuşmanız öncesinde bir
sadaka verin. İşte o sizin için daha hayırlı ve daha
temizdir. Ki hiç bulamadınızsa ki kesinlikle Allah
hoşgörülüdür, özel merhamet edendir.

14. Gizli konuşmanızdan önce sadaka


vermenizden kaygılandınız mı? Ki hiç yapmadınız.
Ve Allah sizin tövbelerinizi kabul etti. Ki namazı
yerine getirin ve zekâtı verin ve Allah’a ve O’nun
resulüne itaat edin. Ve Allah
işlediklerinizden haberdardır.

15. Allah’ın gazap ettiği bir toplumu veli edinenleri


hiç görmez misin? Onlar sizden değillerdir ve
onlardan değillerdir. Ve bildikleri halde yalan
üzerine yemin ederler.

16. Allah onlara şiddetli azap vaat etti. Kesinlikle


onlar, onların işler oldukları ne kötüdür.

17. Söz vermelerini kalkan edinirler de Allah


yolundan alıkoyarlar. Ki onlar içindir aşağılayıcı
azap.

18. Onların malları ve evlatları onları Allah’tan asla


bir şey olarak muaf kılmayacaktır. İşte onlar ateşte
bulunanlardır. Onlar orada daimi olanlardır.

19. O gün Allah onların topluca diriltir ki size


yemin ettikleri gibi O’na yemin ederler. Ve kesinlikle
onlar bir şey üzerinde olduklarını hesap ederler.
Dikkat edin! Kesinlikle onlar, onlardır o yalancılar.
20. Şeytan onların üzerine üstat oldu ki onlara
Allah’ı hatırlatmayı unutturdu. İşte onlar şeytanın
grubudur. Dikkat edin! Kesinlikle şeytanın grubu o
hüsrana uğrayanlardır.

21. Kesinlikle Allah ve resulüne karşı gelenler ki


onlar en aşağılıklar içindelerdir.

22. Allah “Mutlaka Ben ve resulüm galibiz” yazdı.


Kesinlikle Allah kuvvetlidir, yaptırım güçlüdür.

23. Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir


topluluğu Allah’a ve resulüne karşı gelen kimseleri
sever bulamazsın. Ve eğer babaları veya oğulları ve
kardeşleri veya aşiretleri olsa bile. İşte onlar, O’nun
kalplerine imanı yazdıklarıdır. Ve onlara O’ndan
(kendinden) bir Ruh ile destek verdi. Ve onları
altlarından ırmaklar akan cennetlere dâhil eder,
orda kalıcılardır. Allah onlardan razı oldu ve onlar
Allah’tan razı oldu. Onlar Allah’ın grubudur.
Kesinlikle Allah’ın grubu, onlardır başarıya ulaşanlar.

58. Haşr Suresi


1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Göklerdekiler ve yeryüzündekiler Allah’ın ilintisiz


egemenliğini vurguladı. Ve O yaptırım güçlüdür,
hâkimdir.

3. O, O ki ilk toplantı için Kitap Ehlinden kâfirleri


diyarlarından çıkarandır. Siz çıkacaklarını
zannetmediniz. Ve kesinlikle onlar kaleleri onlara
Allah’tan mani olacak zannettiler. Ki Allah onlara hiç
hesap etmedikleri yerden ulaştı. Ve kalplerine korku
yerleştirdi. Elleri ve müminlerin elleri ile evlerini
harap ederler. Ki ibret alın ey basiret sahipleri.

4. Ve eğer Allah onlar üzerine açıkta kalmayı


yazmamış olsaydı, mutlaka bu dünyada onlara
azap ederdi. Ve ahirette ateş azabı onlar içindir.

5. İşte o, onların Allah ve resulüne karşı düşmanca


ayrılık içinde olmaları nedeniyledir. Ve kim Allah’a
karşı düşmanca ayrılık içinde olursa ki kesinlikle
Allah misillemede şiddetlidir.
6. Yumuşak olandan kestiğiniz veya kökleri üzerinde
durur terk ettiğiniz ki Allah’ın izniyle ve yoldan
çıkanları rezil etmesi içindir.

7. Ve Allah’ın resulü için onlardan onarım olarak geri


verdiği ki siz onun üzerine at ve deve sürmediniz.
Ve lakin Allah uygun gördüğü üzerine resulünü
yetkili otorite kılar. Ve Allah her şey üzerine kadirdir.

8. Allah’ın o yerleşim yeri ehlinden resulüne onarım


olarak geri verdiği ki sizden zenginler içinde döngü
olmasın diye Allah ve resulü ve yakınlık sahibi
olanlar ve yetimler ve miskinler ve kendini bir
amaca adayanlar içindir. Ve o resul size ne verdiyse
ki onu alın. Ve neyden yasakladıysa ki ona son
verin. Ve Allah’ı önemseyin. Kesinlikle Allah
misillemede şiddetlidir.

9. Muhacirlerin fakirleri içindir. Onlar ki diyarlarından


ve mallarından çıkarıldılar. Allah’tan fazl ve rıza
araştırırlar. Ve Allah’a ve resulüne destekte
bulunurlar. İşte onlardır, o sadıklar.
10. Ve onlardan önce o diyara ve imana
yerleşenler, onlara hicret edenleri severler. Ve
onlara verilen nedeniyle kafalarında gereksinim
bulmazlar. Ve zor geçim içinde olsalar da onları
kendilerine yeğlerler. Ve kim nefsinin
açgözlülüğünden önemseyip korunursa ki işte
onlardır o başarıya ulaşanlar.

11. Ve onların ardından gelenler derler ki:


“Rabb’imiz bizi ve bizi imanda geçen kardeşlerimizi
hoşgör. Ve kalbimizde iman edenler için kin kılma.
Rabb’imiz kesinlikle sen şefkatlisin, özel merhamet
edensin”.

12. İkili davrananlara (münafıklara) hiç bakmaz


mısın? Kitap Ehlinden kâfir olan kardeşlerine derler
ki: “Mutlaka çıkarılırsanız mutlaka sizinle birlikte
çıkarız ve ebeden sizin için birine itaat etmeyiz ve
sizinle savaşılırsa mutlaka size destek veririz”. Ve
Allah, O şahitlik eder: Kesinlikle onlar mutlaka
yalancılardır.

13. Mutlaka çıkarılırlar ise onlarla birlikte çıkmazlar.


Ve mutlaka savaşılırsa onlara destek olmazlar. Ve
mutlaka destek olsalar mutlaka arkalarını dönerler.
Sonra destek göremezler.

14. Mutlaka siz onların kafalarında korku


bakımından Allah’tan daha şiddetlisiniz. İşte o,
kesinlikle onların fıkıh yapamayan bir toplum olması
nedeniyledir.

15. Sizinle korunaklı yerleşim yeri içinde olma veya


duvar ardında bulunma dışında savaşmazlar.
Aralarında saldırganlıkları şiddetlidir. Onları birlikte
hesap edersin. Ve kalpleri bölük bölüktür. İşte o,
kesinlikle onların akıl etmeyen bir toplum olmaları
nedeniyledir.

16. Onlardan önce yakın olanların benzerliği gibi,


işlediklerinin etkisini tattılar ve onlar içindir acı verici
azap.

17. İnsana “inkâr et” dediğindeki o şeytanın


benzerliği gibidir ki inkâr edince der ki: “Ben
senden uzağım. Kesinlikle ben Âlemlerin Rabb’i
Allah’tan çok korkarım”.
18. Ki ikisinin akıbeti: Kesinlikle ikisinin kalıcı olarak
ateşin içinde olmalarıdır. Ve işte o zalimlerin
karşılığıdır.

19. Ey iman edenler! Allah’ı önemseyin. Ve


mutlaka kişi yarın için sunduğuna Allah’ı
önemseyerek göz atsın. Kesinlikle Allah
işlediklerinizden haberdardır.

20. Ve Allah’ı unutanlar gibi olmayın ki O, onlara


kendilerini unutturdu. İşte onlar o, yoldan
çıkanlardır.

21. Ateşte bulunanlar ve cennette bulunanlar aynı


durumda değildir. Cennette bulunanlardır o
kurtulanlar.

22. Eğer biz bu Kuran’ı bir dağın üzerine


indirseydik, mutlaka onu Allah çekincesinden
dağılmış görürdün. Ve işte o, insanlara fikir
edinebilsinler diye ileri sürdüğümüz benzetmelerdir.

23. O, ondan başka ilah olmayan Allah’tır. Açıkça


bilineni ve gizli olanı bilendir. O merhametlidir, özel
merhametlidir.
24. O, ondan başka ilah olmayan Allah’tır.
Hükümdardır, saf kusursuzdur, selamdır, güven
verendir, inanç verendir, yaptırım güçlüdür, baskı
yapandır, değerli saygındır. Allah onların ortak
kıldıklarından ilintisiz yegâne egemendir.

25. O, Allah biçimlendiren, iyileştiren,


programlayandır. En güzel isimler O’nundur.
Göklerdekiler ve yerdekiler O’nun için tesbih
etmektedir. Ve O, yaptırım gülüdür, hâkimdir.

59. Mümtehine Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ey iman edenler! Benim düşmanım ve sizin


düşmanınızı veliler edinmeyin. Onlara sevgi
gösterip sergilersiniz. Ve onlar o gerçeklikten
(Haktan) size geleni inkâr etmişlerdir. Resulü ve
özellikle sizi, Rabb’iniz Allah’a iman ettiniz diye
çıkarırlar. Benim yolumda çabalamak ve benim
rızamı edinmek için çıkar oldunuzsa onlara sevgi mi
gizliyorsunuz? Ve ben, sizin gizlediğinizi ve açığa
vurduğunuzu bilirim. Ve sizden kim onu yapıyorsa
ki doğru yol-tutum seviyesinden sapmıştır.

3. Sizi ele geçirirlerse size düşman olurlar. Ve belki


inkâr edersiniz diye arzu ederek ellerini ve dillerini
kötülükle size uzatırlar.

4. Kıyamet günü akrabalarınız ve evlatlarınız size asla


fayda sağlamayacak. O, aranızı ayırıp
düzenleyecektir. Ve Allah işlediklerinizi görendir.

5. İbrahim’de ve onunla birlikte olanlarda sizin için en


güzel tıbbi uygulama örneği (sünnet
olma) olmuştur. Onlar toplumlarına o zaman
dediler ki: “Kesinlikle biz sizden ve Allah’tan başka
kulluk yaptıklarınızdan dönüşümsüz uzağız. Biz sizi
inkâr ettik ve bizimle sizin aranızda, siz Allah’ın
birliğine iman edinceye kadar düşmanlık ve ebedi
nefret ortaya çıktı”. Yalnızca İbrahim’in babasına:
“Senin için hoşgörü dileyeceğim ve senin için
Allah’tan hiçbir şeye malik değilim” demesi
hariçtir. “Rabb’imiz sana tevekkül ettik ve sana
düşkünleştik ve dönüş sanadır.
6. Rabb’imiz, bizi kâfirler için fitne kılma. Ve bizi
hoşgör. Rabb’imiz kesinlikle sen, sensin yaptırım
güçlü, hâkim”.

7. Mutlaka sizin için onlarda, Allah’tan ve ahiret


gününden beklentisi olan kişi için en güzel tıbbi
uygulama örneği (sünnet olma) olmuştur. Ve kim
vaz geçip dönüyorsa ki kesinlikle Allah hiçbir şeye
ihtiyacı olmayandır, övülendir.

8. Umulur ki Allah, sizin aranızda ve onlardan düşman


olduklarınız arasında sevgi kılar. Ve Allah ayarlayıp
yapabilendir. Ve Allah hoşgörülüdür, özel
merhametlidir.

9. Allah, onlar ki sizinle din içinde asla savaşmayan ve


sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve
normal davranmanızı yasaklamaz. Kesinlikle Allah
normal davrananları sever.

10. Kesin olarak Allah din içinde sizinle savaşanları


ve sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanıza
arka çıkanları veli edinmenizi yasaklar. Ve kim onları
veli edinirse ki işte onlar, o zalimlerdir.
11. Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret ederek
size geldiklerinde ki onları imtihan edin! Allah, O
onların imanlarını daha iyi bilir. Ki siz onların inanan
kadınlar olduklarını bildiğinizde de onları kâfirlere
geri göndermeyin! Onlar (İnanan kadınlar) kâfirlere
helal değildir. Ve kâfirler onlara (mümin kadınlara)
helal değillerdir. Ve onların (kâfirlerin) harcadıklarını
onlara (geri) verin! Onların karşılıklarını verdiğinizde
onlarla (inanan kadınlarla) nikâhlamanızda size bir
sakınca yoktur. Kâfir kadınların bağlantısına sahip
çıkmayın ve harcadığınızı isteyin ve mutlaka kâfirler
harcadıklarını istesinler. İşte o, Allah’ın hükmüdür. O
aranızda hükmediyor. Ve Allah bilendir, hâkimdir.

12. Ve eşlerinizden bir şey kâfirlere kaçarsa ki


misilleme yapıp eşi gidenlere onların harcadıklarının
benzerini verin. Ve iman ettiğiniz Allah’ı önemseyin.

13. Ey nebi! Mümin kadınlar sana gelip Allah’a


hiçbir şeyi ortak koşmamaları ve hırsızlık
yapmamaları ve zina etmemeleri ve çocuklarını
öldürmemeleri ve elleri ile ayakları arasında bir iftira
uydurup getirmemeleri ve o benimsenmiş içinde
sana karşı gelmemeleri hususunda sana biyat
ederlerse ki onların biyatlarını al ve onlar için
Allah’tan hoşgörü dile. Kesinlikle Allah, hoşgörülü,
özel merhametlidir.

14. Ey iman edenler, Allah’ın üzerlerine


gazablandığı bir toplumu veli edinmeyin. Onlar o
kâfirlerin kabirde bulunanlardan umut kesmeleri
gibi ahiretten umut kesmişlerdir.

60. Saff suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ın ilintisiz yegâne


egemenliğini vurguladı. Ve O yaptırım güçlüdür,
hâkimdir.

3. Ey iman edenler, yapmadığınızı niçin söylersiniz?

4. Yapmadığınızı söylemeniz Allah indinde nefreti


artırdı.
5. Kesinlikle Allah, O’nun yolunda yan yana bina gibi
saf olarak savaşanları sever.

6. Ve o zaman Musa toplumuna dedi ki: “Bana niçin


eziyet edersiniz? Ve kesinlikle benim size
gönderilmiş Allah’ın resulü olduğumu bilmişsinizdir”.
Ki umursamaz olunca Allah onların kalplerini
duyarsızlaştırdı. Ve Allah yoldan çıkmış toplumu
hidayet etmez.

7. Ve o zaman Meryem oğlu İsa dedi ki: “Ey


İsrailoğulları! Kesinlikle ben sizin için, Tevrat’tan olan
önceden beri elinizde bulunanları doğrulaştırıcı ve
benden sonra gelen, ismi Ahmet olan resulü
müjdeleyici olan Allah’ın resulüyüm”. Ki onlara
açıklamalar ile gelince dediler ki: “Bu apaçık bir
sihirdir”.

8. Ve Allah üzerine yalandan kurgulama yapandan


daha zalim kimdir? Ve o İslam’a doğru çağrılır. Ve
Allah zalimler toplumuna hidayet etmez.
9. Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek
isterler. Ve kâfirler istemese de Allah nurunu
tamamlayandır.

10. O, O ki müşrikler istemese de resulünü hidayet


ve bütün dinlerin (düzenlerin) üzerinde belirgin
olsun diye gerçek din ile gönderdi.

11. Ey iman edenler! Size acı verici azaptan sizi


çekip kurtaran bir ticaret göstereyim mi?

12. Allah’a ve resulüne iman edersiniz. Ve


mallarınızla ve kendiniz Allah yolunda çaba
harcarsınız. Bilir olsanız, işte o sizin için daha iyidir.

13. Suçlarınızı hoş görür ve sizi altından nehirler


akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki harika
meskenlere yerleştirir. İşte o büyük kurtuluştur.

14. Ve Allah’tan sevdiğiniz başka bir zafer ve yakın


bir fetih. Ve müminleri müjdele.

15. Ey iman edenler, Meryem oğlu İsa’nın


havarilere dediği “Kim Allah’a doğru bana destek
olur?” Havarilerin: “Biziz Allah’ın destekçileri” dediği
gibi Allah’ın destekçileri olun. Ki İsrailoğullarından
bir bölüm iman etti ve bir bölüm inkâr etti. Ki iman
edenleri düşmanları üzerine güçle destekledik de
belirgin hale dönüştüler.

61. Cuma Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Göklerdekiler ve yerdekiler o hükümdar, o kutsal, o


yaptırım güçlü, o hâkim Allah’ın ilintisiz yegâne
egemenliğini vurgulamaktalar.

3. O, O ki ümmiler içinden, onlardan olan resul çıkarıp


yetiştirdi. Onlara O’nun ayetlerini aktarır ve onları
temizleyerek arıtır ve kitabı ve hikmeti öğretir. Ve
öncesinde oldukları ise mutlaka açık bir sapkınlık
içindeydi.

4. Ve onlardan henüz onlara katılmamış diğerlerine.


Ve O yaptırım güçlüdür, hâkimdir.

5. İşte o Allah’ın fazlıdır. Uygun gördüğünü o duruma


getirir. Ve Allah büyük fazl sahibidir.
6. Tevrat’ı yüklenip sonra onu asla taşımayanın
benzetmesi ciltli kitap yüklü eşeğin benzetmesi
gibidir. Allah’ın ayetlerini yalanlamış olan toplumun
benzerliği ne kötüdür! Ve Allah zalimler toplumuna
hidayet etmez.

7. De ki: Ey Yahudiler! İnsanların dışında kesinlikle sizin


Allah’ın velileri olduğunuzu iddia ediyorsanız ki
doğru sözlü iseniz ölümü ısrarla isteyin.

8. Ve onu, ellerinin önceden sundukları nedeniyle


ebeden ısrarla istemezler. Ve Allah zalimleri
bilendir.

9. De ki: Kesinlikle ondan kaçtığınız o ölüm ki kesinlikle


o sizi karşılayacaktır. Sonra gaybı ve bilinip
anlaşılanı bilene geri döndürüleceksiniz ki O sizi
işlemekte olduklarınızla bilgilendirecektir.

10. Ey iman edenler cuma günü nida ile namaz


için çağrıldığında ki Allah’ın zikrine doğru koşun ve
alışverişi bırakın. Bilirseniz, işte o sizin için daha
iyidir.
11. Ki namazı uyguladığınızda da yeryüzüne dağılın
ve Allah’ın fazlından araştırın ve Allah’ı çok
hatırlayın. Olabilir ki başarıya ulaşabilirsiniz.

12. Ve bir ticaret veya eğlence görünce ona doğru


nüfuz ettiler ve seni ayakta terk ettiler. De ki:
Allah’ın indindeki eğlenceden ve ticaretten daha
iyidir. Ve Allah rızık verenlerin en iyisidir.

62. Münafikun Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Münafıklar sana geldiklerinde dediler ki: “Biz şahitlik


ederiz: Kesinlikle sen mutlaka Allah’ın resulüsün”.
Ve Allah bilir: Kesinlikle sen mutlaka O’nun
resulüsün. Ve Allah şahitlik eder: Münafıklar
mutlaka yalancılardır.

3. Söz vermelerini kalkan edinirler de Allah yolundan


engellerler. Kesinlikle onlar işler oldukları ne kötü
olanlardır.
4. İşte o, onların iman edip sonra inkâr etmeleri
sebebiyledir ki kalpleri damgalandı da onlar
anlayamazlar.

5. Ve onları gördüğünde cisimleri acayibine gider. Ve


konuşurlarsa dediklerine kulak verirsin. Kesinlikle
onlar dayanmış keresteler gibidir. Bütün ses
titreşimlerinin aleyhlerine olduğunu hesap ederler.
Onlar düşmandır ki onlardan sakın. Allah onlara
savaş açtı. Nasıl saptırılıyorlar?

6. Ve onlara “Gelin Allah’ın resulü sizin için hoşgörü


istesin” denildiğinde başlarını bükerler ve
kibirlenerek uzaklaşır görürsün.

7. Onlar için hoşgörü istemen ya da onlar için hiç


hoşgörü istememen onlar için aynı düzeydedir.
Allah onları asla hoş görmeyecektir. Kesinlikle Allah
yoldan çıkmış topluma hidayet etmez.

8. Onlar ki “Dağılıncaya kadar Allah’ın resulü indinde


olanlar üzerine infak yapmayın” diyenlerdir. Ve
yerlerin ve göklerin hazineleri Allah’ındır. Ve lakin
münafıklar düşünüp çıkarım yapamıyorlar.
9. Derler ki: “Mutlaka Medine’ye dönersek mutlak
yaptırım gücü olanlar, zelil olanları oradan
çıkaracaklardır”. Ve yaptırım gücü (izzet) Allah’ın ve
resulünün ve müminlerindir. Ve lakin münafıklar
bilmezler.

10. Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız size


Allah’ı anmaktan hoş gelmesin. Ve kim onu yaparsa
ki işte onlardır o hüsrana uğrayanlar.

11. Ve sizden birinize ölüm gelip te “Rabb’im! Beni


yakın bir süreye kadar ertelemez misin? Ki sadaka
versem ve salihlerden olsam” demeden önce, size
rızık olarak verdiklerimizden infak edin.

12. Ve Allah bir benliği onun eceli gelince asla


ertelemez. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.

63. Tegabün Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ın ilintisiz yegâne


egemenliğini vurgulamaktadır. Mülk O’nundur ve
tapılacak hayranlık O’nundur ve O, her şeyi
ayarlayıp yapabilendir.

3. O, O ki sizi biçimlendirendir. Ki sizden kimi kâfirdir


ve sizden kimi mümindir. Ve Allah işlediklerinizi
görendir.

4. Gökleri ve yeri gerçek olarak biçimlendirdi. Ve sizi


yatkınlaştırdı (programladı) ki yatkınlığınızı
(programlarınızı) güzelleştirdi. Ve dönüş O’na
doğrudur.

5. Göklerdekileri ve yerdekileri bilir. Ve sır olarak


sakladıklarınızı ve açıkladıklarınızı bilir. Ve Allah
kafaların sahipliğini bilendir.

6. Önceki kâfirlerin bilgileri size hiç ulaşmadı mı? Ki


onlar işlerinin etkisini tattılar. Ve onlar içindir acı
verici azap.

7. İşte o, kesinlikle olarak resullerinin onlara


açıklamalar ile gelmeleri ki “Bir etten kemikten insan
mı bize hidayet edecek?” diyerek de inkâr etmeleri
ve aksine davranır olmaları nedeniyledir. Ve Allah
onlara ihtiyaç duymadı. Ve Allah ihtiyaçsız olandır,
övülendir.

8. Kâfirler asla diriltilip geri gönderilmeyeceklerini


iddia ettiler. De ki: Aksine ve Rabb’ime. Mutlaka
geri diriltilip gönderileceksiniz. Sonra işlediklerinizle
bilgilendirileceksiniz. Ve işte o, Allah üzerine
kolaydır.

9. Ki Allah’a ve resulüne ve indirdiğimiz nura iman


edin. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.

10. Sizi toplanma günü için topladığı gün, işte o


gün pazarlık günüdür. Ve kim Allah’a inanır ve salih
amel işlerse Allah onun kötülüklerini örter ve onu
altından ırmaklar akan, içinde aralıksız, zamanın
sonuna kadar kalacakları cennetlere dâhil eder. İşte
o, o büyük kurtuluştur.

11. Ve o kâfirler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte


onlar ateşte bulunanlardır. Orada aralıksız kalırlar.
Ve ne kötü dönüş yeridir.
12. Allah’ın izni olmaksızın hiç bir musibet isabet
etmez. Ve kim Allah’a iman ederse, onun kalbine
hidayet eder. Ve Allah her şeyi bilendir.

13. Ve Allah’a itaat edin ve resule itaat edin. Ki


dönerseniz de kesin olarak resulümüz üzerindeki
açık bir ulaştırmadır.

14. Allah, O’ndan başka ilah olmayandır. Ve O’nun


üzerine ki tevekkül etsin müminler.

15. Ey iman edenler kesinlikle eşlerinizden ve


çocuklarınızdan size düşmanlık edenler vardır ki
onlardan sakının. Ve affeder ve aldırmaz ve
hoşgörünseniz ki kesinlikle Allah hoşgörülüdür, özel
merhametlidir.

16. Kesin olarak mallarınız ve evlatlarınız fitnedir.


Ve Allah, büyük karşılık O’nun indindedir.

17. Ki gücünüz yettiğince Allah’ı önemseyip


gereğini yerine getirin ve kulak verin ve itaat edin
ve kendiniz için hayır harcaması yapın. Ve kim
nefsinin açgözlülüğünü fark edip sakınırsa ki işte
onlar o başarıya ulaşanlardır.
18. Allah’a güzel bir alacak borç verirseniz O onu
sizin için kat kat yapar. Ve sizi hoş görür. Ve Allah
şükredendir, yumuşak davranandır.

19. Gaybı ve müşahede edileni bilendir, yaptırım


güçlüdür, hâkimdir.

64. Talak Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ey Nebi! Kadınları boşayacağınız zaman ki onları


iddetleri için boşayın. Ve iddeti listeleyin. Ve
Rabb’iniz Allah’ı önemseyin. Onları evlerinden
çıkarmayın. Ve onlar açıkça bir ahlaksızlığa
uğramaları haricinde çıkmasınlar. İşte o, Allah’ın
sınırlarıdır. Ve kim Allah’ın hududunu aşarsa ki
kendi nefsine zulmetmiştir. Kavrayamazsın, olabilir
ki Allah işte ondan sonra bir görev oluşturabilir.

3. Ki sürelerinin sonuna ulaştıkları zaman da onlara


benimsenmiş bir tarzda sahip çıkın veya
benimsenmiş bir tarzda onlardan ayrılın. Ve
içinizden adalet sahibi iki kişiyi şahit yapın. Ve
şahitliği Allah için dosdoğru yerine getirin. İşte size,
Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilir.
Ve kim Allah’ı önemserse O onun için bir çıkış kılar.

4. Ve onu hesap etmediği yerden rızıklandırır. Ve kim


Allah’a tevekkül ederse O ona yeter. Kesinlikle Allah
işini titizlikle yapandır. Allah her şey için bir ayar
kılmıştır.

5. Ve kadınlarınızdan adetten ümit kesenler ki


çelişkiye düşerseniz onların iddetleri ve asla adet
görmeyenlerin üç aydır. Ve hamilelerin iddetinin
sonu yüklerini koymak (doğum yapmak) tır. Ve kim
Allah’ı önemserse ona işinden bir kolaylık kılar.

6. İşte o, Allah’ın size indirdiği emridir. Ve kim Allah’ı


önemsiyorsa O onun kötülüklerini örter. Ve onun
için karşılık olarak büyütür.

7. Onları gücünüz ölçüsünde, yerleştiğiniz yerden bir


yerde yerleştirin. Ve onların üzerine baskı yapmak
için onları zarara uğratmayın. Ve hamile olurlarsa ki
doğurana kadar onlar için harcama yapın. Ki sizin
için emzirirlerse de ücretlerini verin. Ve aranızda
makulce kararlaştırın. Ve zorlukla karşılaşırsanız ki
onun (baba) için başka biri emzirecektir.

8. Genişlik sahibi onun genişliğinden harcasın. Ve rızkı


kısılmış bulunan ki Allah’ın ona verdiğinden
versin. Allah bir nefsi verdiğinden başkasıyla
sorumlu tutmaz. Allah zorluğun ardından kolaylık
kılacaktır.

9. Ve yerleşim yerlerinden niceleri Rabb’lerinin emrine


ve onun resulüne küstahlaştılar da onlarla şiddetli
hesap olarak hesaplaştık. Ve onları bilinmez bir
azapla azaplandırdık.

10. Ki işlerinin etkisinin sonucunu tattılar. Ve


işlerinin akıbeti hüsran oldu.

11. Allah onlar için şiddetli azap hazırladı ki ey


iman eden akıl sahipleri, Allah’ı önemseyin. Allah
size hatırlatma indirmiştir.

12. O iman eden ve salih işler işleyenleri


karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, size Allah’ın
apaçık açıklayan ayetlerini aktaran bir resul. Ve kim
Allah’a iman eder ve salih işler yaparsa, onu
altından ırmaklar akan cennete dâhil eder. Orada
ebeden kalıcıdır. Allah ona rızık olarak ihsan
etmiştir.

13. Allah, O ki göklerin yedisini (atmosfer)


biçimlendirdi ve yerden onların benzerini
(yeryüzünün katları). Allah’ın her şeye kadir
olduğunu bilmeniz için emir onların arasında iner.
Ve kesinlikle Allah her şeyi bilimsel olarak
kuşatmıştır.

65. Tahrim Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ey Nebi! Eşlerinin rızasını edinmek için Allah’ın sana


serbest kıldığını niçin kısıtlıyorsun? Ve Allah
hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

3. Allah sizin için kısıtlayıcı söz vermenizi çözmeyi farz


kılmıştır. Ve Allah sizin mevlanızdır. Ve O âlimdir,
hâkimdir.

4. Ve Nebi eşlerinden bazısına bir durum sır ettiğinde


ki o (eşi) onunla ilgili (başkasına) bilgi verince ve
Allah onu ona (Nebi’ye) ortaya çıkardı. Bazısını tarif
etti ve bazısından vaz geçti. Ki onunla onu (eşini)
bilgilendirince (eşi) dedi ki: “Bununla seni kim
bilgilendirdi?” (Nebi) Dedi ki: “Beni âlim ve habir
bilgilendirdi”.

5. İkisi Allah’a tövbe etse de ikisinin kalpleri


meyletmiştir. Ve onun aleyhine ikisi bir birine arka
çıkarsa ki kesinlikle Allah, O onun mevlasıdır. Ve
Cibril ve müminlerin salihleri ve melekler işte ondan
sonra arka çıkanlardır.

6. O sizi boşarsa Rabb’inin onun için sizden daha


hayırlı, Allah’a teslimiyet gösteren, mümin,
gönülden itaat eden, tövbe eden, kendisini ibadete
vermiş, gayretli, dul ve bâkireler olarak başka eşlerle
değiştirmesi umulur.

7. Ey iman edenler! Kendinizi ve ehliniz yakacağı


insanlar ve o taşlar olan ateş karşı göz önünde
bulundurup gereğini yapın. Haşin şiddetli melekler
onun üzerindedir. Allah’ın emrettiğine isyan
etmezler. Ve emredildiklerini yaparlar.
8. Ey kâfirler! Bugün özür dilemeyin. Kesin olarak
bugün işler olduklarınızla karşılık verilirsiniz.

9. Ey iman edenler! Allah’a içten samimi bir tövbeyle


tövbe edin. Umulur ki Rabb’iniz sizin, Nebi’yi ve
onunla birlikte iman edenleri rezil etmediği o
günde kötülüklerinizi örter ve sizi altından nehirler
akan cennetlere dâhil eder. Onların nurları
önlerinde ve sağlarında birlikte seyreder. Derler ki:
“Rabb’imiz! Bizim için nurumuzu tamamla ve bizi
hoş gör. Kesinlikle sen her şey üzerine ayarlama
yapabilensin”.

10. Ey Nebi! Kâfirlerle ve münafıklarla mücadele et


ve üzerlerine haşin ol. Ve onların barınağı
cehennemdir ve ne kötü dönüş yeridir.

11. O kâfirler için Allah bir benzetme verdi: Nuh’un


karısı ve Lut’un karısı. Onlar, kullarımızdan iki salih
kişinin (nikâhı) altındaydı ki onlara hainlik ettiler de
ikisi Allah’tan bir şey olarak muaf olmadılar. Ve
denildi ki: “İkiniz ateşe girenlerle girin”.
12. Ve Allah iman edenler için bir benzetme verdi:
Firavun’un karısı. O zaman o dedi ki: “Rabb’im
benim için indinde cennet içinde ev bina et. Ve
beni Firavun ve onun işlediklerinden çekip kurtar.
Ve zalimler toplumdan beni çekip kurtar”.

13. Ve İmran kızı Meryem, o ki ırzını korudu. Ve


onun içine ruhumuzdan üfledik. Ve Rabb’inin
kelimesini ve kitaplarını doğruladı ve gönülden itaat
edenlerden oldu.

66. Mülk Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. O ki mülk elinde olan, elverişli (potansiyel) kılar. Ve


O her şey üzerine ayarlayıp yapabilendir.

3. O ki hanginizin daha iyi iş yapacağını denemek için


o ölümü ve o hayatı biçimlendirendir. Ve O
yaptırım güçlüdür, hoşgörülüdür.

4. O ki göklerin yedisini (atmosfer) tabaka olarak


biçimlendirendir. Rahman’ın biçimlendirmesinde
uyumsuzluk göremezsin. Ki görüşü çevir, bozulma
görüyor musun?

5. Sonra görüşü iki kez çevir. Görüş sana kamaşmış


döner ve o yorgundur.

6. Ve mutlaka en yakın göğü manyetik alanla


donatmışız ve onu bozucu faktörler için uzaklaştırıcı
kılmışız. Ve onlar için yakıcı ışınlı işlemden geçirme
hazırlamışız.

7. Ve Rabb’lerini inkâr edenler için cehennem azabını


(terbiyesini, işlemden geçirmesini). Ve o ne kötü
dönüş yeri!

8. Oraya konup sergilendiklerinde onun kaynarken


çıkardığı uğultuyu işitirler.

9. Nerdeyse öfkesinden patlayacak. Bir kafile onun


içine serildiği her defasında onun yöneticileri
sorarlar: “Size hiç bir uyarıcı gelmedi mi?”.

10. Derler ki: “Aksine, bize uyarıcı gelmişti de


yalanlamıştık. Ve dedik ki: Allah bir şey indirmedi.
Siz ise sadece büyük bir yanılgı içindesiniz”.
11. Ve derler ki: “Eğer biz kulak verseydik veya akıl
etseydik yakıcı ışın içinde bulunanlardan olmazdık”.

12. Ki suçlarını itiraf ettiler. Ki yakıcı ışında


bulunanlar mahvolsun.

13. Kesinlikle onlar ki Rabb’lerinin gaybında


çekinenler, onlar içindir hoşgörü ve büyük karşılık.

14. Ve ifadenizi gizleyin veya onu açıklayın,


kesinlikle O kafaların sahipliğini bilendir.

15. Biçimlendiren bilmez mi? Ve O her şeyi


inceden inceye bilip yapandır, haberdardır.

16. O, O’dur ki yeryüzünü sizin için zemin kılan. Ki


onun omuzlarında yürüyün. Ve O’nun rızıklarından
beslenin ve yeniden diriliş O’na doğrudur.

17. Gökte olanın sizi yere batırmasından emin


misiniz? Ki o zaman o (yer) çalkalanır.

18. Yoksa gökte olanın üzerinize yontan


göndermesinden emin misiniz? Ki bileceksiniz,
uyarım nasıl!
19. Ve mutlaka onlardan öncekiler yalanlamıştı ki
beni tanımamak nasıl oldu!

20. Ve üzerlerinde saf saf olan kuşları hiç


görmezler mi? Ve onların orada bulunmasını
sağlayan sadece Rahman’dır. Kesinlikle O her şeyi
görendir.

21. Rahman’dan başka size yardım edecek, sizin


için ordu oluşturacak olan bu kişi ki kimdir? Kâfirler
ise sadece bir aldanma içindelerdir.

22. O onun rızkını kısarsa size rızık verecek bu kişi


ki kimdir? Aksine, küstahlık ve nefret içinde
dalgalanmaktalar.

23. Ki yüzünün üstüne yuvarlanan mı hedefine


ulaşır? Yoksa doğru yol üstünde düzgünce yol alan
mı?

24. De ki: O, O ki sizi inşa eden ve sizin için işitip


anlama ve görüp anlama ve gönüller kılandır. Ne
kadar da azdır şükrettiğiniz!

25. De ki: O, O ki sizi yeryüzünde ziraat edendir.


Ve O’na doğru diriltilip toplanacaksınız.
26. Ve derler ki: Doğrusunu söyleyenlerdenseniz,
ne zamandır bu vaat?

27. De ki: Kesin olan, bilim Allah indindedir. Ve


kesin olan ben apaçık bir uyarıcıyım.

28. Ki onu iyice yaklaşırken gördüklerinde o


kâfirlerin yüzlerini fenalaştırıldı. Ve denir ki: “Bu dua
edip ister olduğunuzdur”.

29. De ki: Gördünüz mü? Allah beni ve benimle


birlikte olanları helak etse veya bize özel merhamet
etse ki o kâfirleri acı veren azaptan kim çevirip
döndürür.

30. De ki: O merhametli olandır. O’na iman ettik ve


O’nun üzerine tevekkül ettik. Ki kim açık bir yanılgı
içinde yakında bileceksiniz.

31. De ki: Gördünüz mü? Eğer yer altı suyunuz


batıp kaybolmuşa dönüşürse ki kim size su kaynağı
olarak su getirir?

67. Kalem Suresi


1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Nun ve kaleme ve satır ettiklerine.

3. Rabb’inin nimetiyle sen bir mecnun değilsin.

4. Ve kesinlikle mutlak sürekli mükâfat senin içindir.

5. Ve kesinlikle sen mutlak büyük bir ahlak


üzerindesin.

6. Ki yakında sen görüp anlayacaksın ve onlar görüp


anlayacaklar.

7. Hanginiz o fitnelenen?

8. Kesinlikle senin Rabb’in O’nun yolundan kimin


saptığını en iyi bilendir. Ve O, hidayet bulanları en
iyi bilendir.

9. Ki o yalanlayanlara itaat etme.

10. Ve senin kaypaklaşmanı arzu ettiler ki onlar da


kaypaklaşsınlar.

11. Ve bayağı, çok yemin edenin hiç birine itaat


etme.

12. Dedikoducu, çok gezen, gammaza.


13. Hayırdan men eden, kötülükte aşırı gidene.

14. Kaba, sonrasında dışlanmış.

15. Mal ve oğullar sahibi oldu diye.

16. Üzerine ayetlerimiz aktarıldığı zaman dedi ki:


“Evvelkilerin düzmecesi”.

17. Onu o hortum üzerine (elebaşı olarak)


işaretleyeceğiz.

18. Kesinlikle biz bahçede bulunanları denediğimiz


gibi onları denendik. O zaman gün aydınlığa
dönüşenken onu mutlaka devşireceklerine yemin
ettiler.

19. Ve istisna etmediler.

20. Ki onlar uyurken Rabb’inden olan dolaşan


onun üzerinde dolaştı.

21. Ki o savaş alanı gibi bir duruma dönüştü.

22. Ki gün ağrırken birbirlerine bağırdılar.

23. “Devşirecek olanlarsanız ekininize erkenden


gidin” diye.

24. Ki fısıldaşarak ayrıldılar.


25. “Bugün oraya sizin üzerinize yoksul girmesin”
diye.

26. Ve yapabilirle amacıyla erkenden gittiler.

27. Ki onu gördüklerinde dediler ki: “Kesinlikle biz


mutlaka şaşırıp saptık.

28. Aksine, biz yoksunlarız”.

29. Onların ılımlı olanları dedi ki: “Ben size hiç


demedim mi? Tesbih etmeli değil miydiniz?”

30. Dediler ki: Rabb’imiz subhandır. Kesinlikle biz


zalimler olduk.

31. Ki bazısı bazısını kınayarak üzerlerine gittiler.

32. Dediler ki: Vay bize! Kesinlikle biz haddi aşanlar


olduk.

33. Umulur ki Rabb’imiz bize onun yerine ondan


daha iyisini verir. Kesinlikle biz Rabb’imize rağbet
edenleriz.

34. Azap onun gibidir. Kesinlikle ahiret azabı, eğer


bilir olsalar daha büyüktür.
35. Kesinlikle Rabb’lerinin indindeki nimet
cennetleri önemseyip gereğini yapanlar içindir.

36. Ki biz müslümanları ağır suçlular gibi kılar


mıyız?

37. Neyiniz var? Nasıl hüküm veriyorsunuz?

38. Yoksa ondan ders aldığınız bir kitap sizin mi?

39. Onun içindeki mutlak daha iyi bulduklarınız


kesinlikle sizindir?

40. Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar


sürüp gidecek bir bağlayıcı söz mü ki mutlaka siz ne
hüküm verirseniz o, kesinlikle sizindir?

41. Sor onlara, işte ona hanginiz garantördür?

42. Yoksa onların ortakları mı var? Ki doğrusunu


söyleyenlerden oldularsa ortaklarını getirsinler.

43. Uyluğun giderildiği o gün ve secdeye çağrılırlar


da güç yetiremezler.

44. Bakışları çekingendir. Onları zillet kaplar. Ve


onlar salimken secdeye çağrılır olmuşlardı.
45. Ki sen bana bırak. Ve bu anlatımı
yalanlayanı, onları bilemeyecekleri yönden
kademeli olarak perişanlığa yaklaştıracağız.

46. Ve ben onlara fırsat veririm. Kesinlikle benim


planım sağlamdır.

47. Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da ağır


borç kütlesinden mi?

48. Yoksa gayb onların indinde midir de onlar mı


yazıyorlar?

49. Ki Rabb’inin hükmü için sabret. Ve


yutulduğunda nida eden balina sahibi gibi olma.

50. Eğer onun Rabb’inden olan nimetin yetişmesi


olmasaydı, mutlaka kınanır durumda gri amberle
fırlatılırdı.

51. Ki Rabb’i onu seçti de onu salihlerden kıldı.

52. Ve kesinlikle kâfirler o zikri (Kuran’ı) işittiklerinde


seni neredeyse gözleriyle mutlaka kaydıracaklardı.
Ve derler ki: “Kesinlikle o mutlaka bir cinlenmiştir”.
53. Ve o, âlemler için bir hatırlatmadan başkası
değildir.

68. Hakka Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. O gerçekliği için tartışma konusu edilen!

3. Nedir o gerçekliği için tartışma konusu edilen?

4. Ve nedir sana o gerçekliği için tartışma konusu


edileni kavratan?

5. Semud ve Ad o ani felaketi yalanladı.

6. Ki Semud’a gelince! Ki onlar aşırı azgın felaketle


helak edildiler.

7. Ve Ad’a gelince ki onlar çok aşırı siklonik bir


rüzgârla helak edildiler.

8. Onu yedi gece ve sekiz gün art arda onların


üzerine mecbur etti ki orada o toplumu kof hurma
gövdesi gibi yere fırlatılmış görürdün.
9. Ki onlardan bir kalıntı görür müsün?

10. Ve Firavun ve ondan öncekiler ve sapkınlar o


hatayla geldiler.

11. Ki Rabb’lerinin resulüne asi oldular da onları üst


üste artan bir azap yakalayışıyla yakaladı.

12. Kesinlikle biz, su taştığı zaman o akıp giden


içinde sizi biz taşıdık.

13. Size bir hatırlatma kılmak için ve onu belleyen


kulaklar bellesin diye.

14. Ki o sura tek bir üfürülüşle üflendiğinde.

15. Ve yer ve dağlar yüklenilip taşınıldı ki bir vuruşla


darmadağınık oldu.

16. Ki o gün o ani felaket vukuu buldu.

17. Ve o göğün bütünlüğü bozulur ki o, o gün


düzensizdir.

18. Ve melek onun kenarlarındadır. Ve Rabb’inin


temel yönetimini onların üzerinde o gün sekiz taşır.

19. O gün arz olunursunuz, sizden gizlenen gizli


kalmaz.
20. Ki kitabı sağından verilenlere gelince der ki:
Alın, okuyun kitabımı.

21. Kesinlikle ben zannettim: Kesinlikle ben


hesabımla karşılaşanım.

22. Ki o razı olunan bir yaşantı içindedir.

23. Üstün cennet içinde.

24. Hasadı yakın.

25. Geçmiş günlerde peşinen işledikleriniz


nedeniyle içinize sine sine beslenin ve için.

26. Ve kitabı sol eline verilene gelince der ki: “Ah


keşke! Bana kitabım asla verilmeseydi.

27. Ve hesabım nedir hiç kavramasaydım.

28. Ah keşke! O (her şey) bitmiş olsa.

29. Malım bana bir muafiyet sağlamadı.

30. Otoritem benden kayboldu”.

31. Tutup bağlayın onu.

32. Sonra cehime yaslayın onu.


33. Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincir içine ki
sentezleyin onu.

34. Kesinlikle o, büyük olan Allah’a iman etmez


oldu.

35. Ve yoksula yedirmeyi teşvik etmezdi.

36. Ki burada onun için yakın arkadaşlık yoktur.

37. Ve atık sudan başka yiyecek yoktur.

38. Onula, o hatayı yapanlardan başkası


beslenmez.

39. Ki görüp anladığınız üzerine yemine gerek yok.

40. Ve görüp anlamadıklarınıza.

41. Kesinlikle o, çok değerli bir resulün sözüdür.

42. Ve o bir şairin sözü değildir. İman ettiğiniz ne


kadar azdır!

43. Ve bir kâhinin sözü değildir. Düşünüp


hatırladığınız ne kadar azdır!

44. Âlemlerin Rabb’inden indirilmedir.


45. Ve eğer o, bizim üzerimize bazı ifadeler
uydurup ifade etseydi.

46. Ondan dolayı mutlaka o sağ elle yakalardık.

47. Sonra ondan dolayı aortunu (ana atardamarını)


mutlaka keserdik.

48. Ki sizden herhangi biri onu engelleyenlerden


olamaz.

49. Ve kesinlikle o, muttakiler için mutlaka bir


hatırlatmadır.

50. Ve kesinlikle biz sizden kesinkes yalanlayanları


mutlaka biliriz.

51. Ve kesinlikle o, kâfirler üzerine hasrettir.

52. Ve kesinlikle o, en kesin gerçektir.

53. Ki Rabb’inin büyük ismini ilintisizlikle vurgula.

69. Mearic Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Bir isteyen olacak azabı istedi.


3. O kâfirler için onu def edecek yoktur.

4. O yükseliş yerleri sahibi Allah’tandır.

5. Melekler ve Ruh ona miktarı elli bin sene olan bir


gün içinde yükselip çıkar.

6. Ki esaslı bir sabır ile sabret.

7. Kesinlikle onlar onu çok uzak görüyorlar.

8. Ve biz onu yakın görüyoruz.

9. O gün gök erimiş maden gibi olur.

10. Ve dağlar yün tutamı gibi olur.

11. Ve sıcak arkadaş, sıcak arkadaşını sormaz.

12. Birbirine gösterilirler. Ağır suçlu kişi, o günün


azabından kurtulmak için oğullarını feda etmeyi
arzular.

13. Ve birlikte bulunduğu bayanları ve erkek


kardeşini.

14. Ve barındırdığı ayrıcalıklısını.

15. Ve yeryüzündekileri topluca, sonra onu


kurtaracak.
16. Öyle değil kesinlikle o, alevlenmiş ateştir.

17. Kızartmak için söken.

18. Arkasını dönen ve tersine gideni çağırır.

19. Ve toplayıp da saklayanı.

20. Kesinlikle insan bencil biçimlendirildi.

21. Kesinlikle ona bir dezavantaj dokunduğunda


sızlanır.

22. Ve ona bir avantaj dokununca ulaşılmazdır.

23. Namaz kılanlar hariçtir.

24. Onlar ki namazlarında süreklilerdir.

25. Ve onlar ki belirli bir hak mallarındadır.

26. İsteyen ve mahrum için.

27. Ve onlar ki yargı gününü doğrularlar.

28. Ve onlar ki onlar Rabb’lerinin azabından


çekinenlerdir.

29. Kesinlikle onların Rabb’lerinin azabı emin


olunma dışındadır.

30. Ve onlar ki onlar ırzlarını koruyanlardır.


31. Eşleri veya sözleşme ile nikâhı altında olanlar
hariç ki kesinlikle onlar kınananlar dışındalardır.

32. Ki işte onun ardından kim edinmek için


araştırırsa da işte onlar düşmanca haddi aşanlardır.

33. Ve onlar ki onlar emanetlerine ve sözlerine


dikkat edenlerdir.

34. Ve onlar ki onlar şahitliklerini tam yerinde


yerine getirenlerdir.

35. Ve onlar ki onlar namazlarını koruyanlardır.

36. İşte onlar cennetler içinde ikram edilenlerdir.

37. Ki o kâfirlere nedir! Sana karşı dik başlılardır.

38. Güneyden ve kuzeyden avunarak.

39. Onlardan her bir kişi nimet cennetine gireceğini


mi umuyor?

40. Öyle değil, kesinlikle biz onları


bildiklerinden biçimlendirdik.

41. Ki doğuş yerleri, zamanının ve batış yerleri,


zamanının Rabb’ine yemine gerek yok. Kesinlikle
biz mutlaka ayarlayıp yapabileniz.
42. Onları onlardan daha iyi olanlarla değiştirme
üzerine. Ve biz geçilenler değiliz.

43. Ki bırak onları! Dalsınlar ve onlara vaat edilen


günleriyle karşılaşıncaya kadar oyalansınlar.

44. O gün sanki bir hedefe doğru seri olarak ilerler


gibi hızlanarak mezarlarından çıkarlar.

45. Bakışları çekingen, zillet bulaşmış olarak. İşte o


vaat olundukları bugündür.

70. Nuh Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Kesinlikle biz, acı verici azabın gelmesinden önce


toplumunu uyar diye Nuh’u onun toplumuna
gönderdik.

3. Dedi ki: “Ey toplumum kesinlikle ben sizin için


apaçık bir uyarıcıyım.
4. Allah’a kulluk edin ve O’nu önemseyin ve bana
itaat edin diye.

5. Suçlarınızdan sizi hoş görsün ve isimlendirilmiş bir


sona doğru sizi ertelesin. Kesinlikle Allah’ın
belirlediği son gelince ertelenmez. Eğer bilir
olsanız”.

6. Dedi ki: “Rabb’im! Kesinlikle ben toplumumu gece


ve gündüz davet ettim.

7. Ki davetim onlara sadece kaçıştan başkasını asla


artırmadı.

8. Ve kesinlikle ben onları, onların hoş görülmesi için


davet ettiğim her defasında parmaklarını
kulaklarının içine kıldılar ve cübbelerine büründüler
ve ısrar ettiler ve kibirlendikçe kibirlendiler.

9. Sonra kesinlikle ben onları kamuya açık olarak


davet ettim.

10. Sonra kesinlikle ben açıkça ve gizliden gizliye


(davet ettim)”.

11. Dedim ki: “Rabb’inizden hoş görü isteyin.


Kesinlikle O, hoşgörülü olandır.
12. Üzerinize göğü sağanak olarak göndersin.

13. Ve size mallar ve oğullarla yardım yapsın. Ve


sizin için bahçeler kılsın. Ve sizin için nehirler kılsın”.

14. Size ne oluyor, Allah’a ciddiyet


yakıştırmıyorsunuz?

15. Ve O sizi aşama aşama biçimlendirmiştir.

16. Hiç görmez misiniz? Allah göklerin yedisini


(atmosfer) tabaka olarak nasıl biçimlendirdi?

17. Ve Ay’ı onların içinde aydınlık kıldı. Ve Güneş’i


kandil kıldı.

18. Ve Allah, O sizi yeryüzünden bitki olarak bitirdi.

19. Sonra sizi onun içine iade eder. Ve sizi çıkarış


olarak çıkarır.

20. Ve Allah, O yeryüzünü sizin için yaygı kıldı.

21. Ondan geçiş yolları sentezlemeniz için.

22. Nuh dedi ki: “Rabb’im! Kesinlikle onlar bana


isyan ettiler. Ve malı ve çocukları hasarından
başkasını artırmayana tabii oldular.

23. Ve büyük tuzak düzenekleri kurdular”.


24. Ve dediler ki: “İlahlarınızı bırakmayın. Ve Vedd’i
ve Suva’yı ve Yeğu’su ve Yeuk’u ve Nesr’
bırakmayın”.

25. “Ve çoğunu yanıltıp saptırmışlardır. Ve


zalimlere sapıklıktan başkasını artırma”.

26. Onlar hataları nedeniyle suda boğuldular da


ateşe sokuldular. Ki onlar için Allah’tan başka asla
yardım edecek bulamadılar.

27. Ve Nuh dedi ki: “Rabb’im! Yeryüzü üzerinde


kâfirlerden diyar olarak bırakma.

28. Kesinlikle sen onları bırakırsan kullarını


saptırırlar. Ve günahkâr ve kâfir olandan başka
çocuk edinmezler.

29. Rabb’im! Beni ve anne-babamı ve evime


mümin olarak dâhil olanı ve mümin erkekleri ve
mümin kadınları hoş gör. Ve zalimlere yıkımdan
başkasını artırma.
71. Cin Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. De ki: Kesin olarak bana vahiy olundu ki: Cinlerden


bir bölük kulak verdi de dediler ki: “Kesinlikle biz
acayip bir duyuru işittik.

3. Olgunluğa rehberlik ediyor ki ona iman ettik. Ve


asla Rabb’imize birini ortak etmeyeceğiz.

4. Ve kesin olarak cidden yüceler yücesidir Rabb’imiz.


Kız arkadaş ve çocuk edinmedi.

5. Ve kesin olarak bizim düşüncesizimiz Allah üzerine


çok aşırı gerçek dışı söyler oldu.

6. Ve kesinlikle biz insanların ve cinlerin Allah üzerine


asla yalan söylemeyeceklerini zannettik.

7. Ve kesin olarak insanlardan adamlar cinlerden


adamlara sığınanlar oldular ki onların bulaşık kötü
davranışlarını artırdılar.

8. Ve kesinlikle onlar sizin zannettiğiniz gibi Allah asla


birini yeniden diriltmeyecek zannettiler.
9. Ve kesinlikle biz göğü araştırdık ki şiddetli güvenlikli
ve meteorlarla dolu bulduk.

10. Ve kesinlikle biz dinlemek için onun kalma


yerlerinde oturduk. Ki kim şimdi kulak verirse onun
için gözetleyen meteor bulur.

11. Ve kesinlikle biz yeryüzündekilere daha kötüsü


mü irade edildi yoksa Rabb’leri onlara olgunluk mu
irade etti kavrar değiliz.

12. Ve kesinlikle biz, bizdendir salihler ve işte


ondan başkası bizdendir. Biz kısım kısım tarikatlar
olduk.

13. Ve kesinlikle biz Allah’ı yerde asla aciz (etkisiz)


bırakamayacağımız ve kaçarak Allah’ı asla aciz
bırakamayacağımızı zannettik (kanaat getirdik).

14. Ve kesinlikle biz hidayeti işittiğimiz zaman ona


iman ettik. Ki kim Rabb’ine iman ettiğinde de
haksızlık yapılmaktan ve kötü davranılmaktan
korkmaz.
15. Ve kesinlikle biz, bizdendir müslümanlar ve
bizdendir adaletsiz insafsızlar. Ki kim islâm olduysa
ki işte onlar doğru olgunluğu arayıp seçenlerdir”.

16. Ve adaletsiz insafsız olanlar gelince ki


cehennem için yakacak odunu oldular.

17. Ve eğer o tarikat üzerine doğru olurlarsa


mutlaka onları gür sıvı ile sularız.

18. Onları onun içinde acı verici bir test ile test
etmek ve Rabb’inin zikri ile ilgilenmeyeni gittikçe
artan azaba sentezlemek için.

19. Ve kesinlikle mescitler Allah’ındır ki Allah’la


beraber birine dua etmeyin.

20. Ve kesin olan, Allah’ın kulu O’na dua etmek


için kalkınca neredeyse üzerine keçeleşmiş
oluyorlardı.

21. De ki: Kesin olarak Rabb’ime dua ederim ve


O’na birini ortak etmem.

22. De ki: Kesinlikle ben size bir zarara ve


olgunlaştırmaya malik değilim.
23. De ki: Kesinlikle biri beni asla Allah’tan
sakındıramayacak ve asla Allah’tan başka bilgelik
için başvurulan bulamayacağım.

24. Allah’tan ve risaletinden ulaşan hariçtir. Ve kim


Allah’a ve resulüne isyan ederse ki kesinlikle
cehennem ateşi onun içindir. Zamanın sonuna
kadar onun içinde temelli kalıcıdır.

25. Sonunda onlara vaat edileni gördüklerinde de


kimin destek olarak daha zayıf ve sayısal olarak
daha az olduğunu bileceklerdir.

26. De ki: Vaat olunduğunuz yakın mı, yoksa


Rabb’im ona bir müddet kılar mı, idrak eder
değilim.

27. O gaybı bilendir. Ki herhangi birini gayb


üzerine zahir kılmaz.

28. Resullerinden razı olunanlar hariçtir ki kesinlikle


O, onun öncesinden ve sonrasından gözlemleyici
yerleştirir.
29. Rabb’lerinin risaletini ulaştırmış mı diye bilmesi
için ve onların yanındakini kuşatıp korumuştur ve
sayısal olarak her şeyi listelemiştir.

72. Müzemmil Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ey örtüsüne bürünen!

3. Gecenin azı hariç kalk.

4. Yarısında veya ondan biraz eksilt.

5. Veya üzerine artır. Ve Kuran’ı belli bir düzenle oku.

6. Kesinlikle biz senin üzerine kütleli bir söz


sergileyeceğiz.

7. Kesinlikle gece geliştirmesi o daha etkin ve daha


uyumludur ve söyleyiş olarak daha kalıcıdır.

8. Kesinlikle gündüz uzun ilintisiz kalma senin içindir.


9. Ve Rabb’inin ismini an. Ve her şeyden ayrılarak
kendini O’na ada.

10. (O) Doğuş yerinin, zamanının ve batış yerinin,


zamanının Rabb’i. O’ndan başka ilah yoktur ki O’nu
vekil edin.

11. Ve onların demekte olduklarına sabret ve


onlarla esaslı bir ayrılışla ayrıl.

12. Ve beni ve nimet sahibi o yalanlayanları (bana)


bırak. Ve onlara az mühlet ver.

13. Kesinlikle bukağılar ve tandır bizim


indimizdedir.

14. Ve üzüntü vericiliğe sahip bir yiyecek ve acı


verici bir azap.

15. O gün yer ve dağlar sarsılır ve dağlar akışkan


kum yığını olur.

16. Kesinlikle biz sizin üzerinize Firavun’a resul


gönderdiğimiz gibi şahit bir resul gönderdik.

17. Ki Firavun o resule isyan etti de onu etkileyici


bir yakalayışla yakaladık.
18. Ki nasıl önemserseniz önemseyin. İnkâr
ederseniz o gün çocukları ak saçlı yaşlılar kılıyor.

19. Gök onunla yarılıp dağılandır. O’nun vaadi


yapılandır.

20. Kesinlikle bu bir hatırlatmadır. Ki kim uygun


görürse Rabb’ine doğru bir yol edinir.

21. Kesinlikle Rabb’in senin ve seninle beraber olan


bir takımın gecenin üçte ikisi ve yarısı ve üçte
birinden daha düşüğünde kalktığını biliyor. Ve Allah,
O gece ve gündüzü ayarlar. Sizin onu asla düzenli
yapamayacağınızı bildi de tövbenizi kabul etti. Ki
Kuran’dan kolaylaşanı okuyun. Sizden hasta
olacakları ve Allah’ın fazlından edinmek için
yeryüzünde gezecek olan diğerlerini ve Allah
yolunda savaşacak olan diğerlerini bildi. Ki ondan
kolaylaşanı okuyun. Ve namazı yerine getirin ve
zekâtı verin. Ve Allah’a güzel bir alacak olarak borç
verin. Ve kendiniz için önceden hayırdan ne
sunarsanız Allah indinde onu karşılık olarak daha
hayırlı ve daha büyük olarak bulursunuz. Ve
Allah’tan hoşgörü isteyin. Kesinlikle Allah
hoşgörülüdür, özel merhametlidir.

73. Müddessir Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ey o içine kapanan!

3. Kalk da uyar.

4. Ve Rabb’ini ki iyice yücelt.

5. Ve giysini de iyice temizle.

6. Ve o kirden de kaçın.

7. Ve çok görerek başa kakma.

8. Ve Rabb’in için ki sabret.

9. Ki o kalk borusuna üflendiğinde.

10. Ki o gün zorlu bir gündür.

11. Kâfirler üzerine kolaylık dışıdır.

12. Yalnız olarak biçimlendirdiğimi bana bırak.

13. Ve onun için kapsamlı mal kıldım.


14. Ve bilirkişilik yapan oğullar.

15. Ve onun için hazırlayıp yaydım.

16. Sonra artırayım diye tamah eder.

17. Öyle değil. Kesinlikle o ayetlerimiz için inatçı


kesildi.

18. Onu dik bir yamaca sardıracağım.

19. Kesinlikle o düşünüp taşındı ve ayarlayıp


saptadı.

20. Düşüncesi çürütülesi nasıl ayarlayıp saptadı.

21. Sonra düşüncesi çürütülesi nasıl ayarlayıp


saptadı.

22. Sonra gözledi.

23. Sonra kaşlarını çattı ve somurttu.

24. Sonra arkasına döndü ve kibirlendi.

25. Ki dedi: “Bu ise sadece izinden gidilen sihirdir.

26. Bu ise sadece bir beşerin sözündür”.

27. Onu ışınsal ateşe (sekara) yaslayacağım.

28. Ve nedir idrakin? Nedir sekar?


29. Bakiye bırakmaz ve elden bırakmaz.

30. Beşer için kavurucudur.

31. Üzerindedir on dokuz (Sekarın).

32. Ve biz o ateşte bulunanları meleklerden


başkası kılmadık. Ve O Kitap Verilenlerin kesin
inanır olmaları ve iman edenlerin imanının artması
ve O Kitap Verilenlerin ve müminlerin çelişkiye
düşmemesi için onların sayılarını kâfirler için bir
fitneden başka kılmadık. Ve kalplerinde hastalık
olanların ve kâfirlerin “Bu benzetme ile Allah ne
istemiştir?” demeleri için. İşte onun gibi Allah uygun
gördüğünü saptırır ve uygun gördüğüne hidayet
eder. Ve Rabb’inin ordularını O’ndan başkası
bilmez. Ve o beşer için ancak hatırlatmadan başkası
değildir.

33. Öyle değil. Ve Ay’a.

34. Ve gerilediğinde o geceye.

35. Ve ağardığı zaman o sabaha.

36. Kesinlikle o, önemlilerden biridir.


37. Beşer için uyarıcı olarak.

38. Sizlerden öne geçmeyi veya geride kalmayı


uygun görenler için.

39. Her nefis kazandığına karşılık bir rehindir.

40. Sadece sağda, güneyde bulunanlar hariçtir.

41. Cennetler içinde birbirlerine sorarlar.

42. Ağır suç işleyenlerden.

43. “Sizi sekarın içine yerleştiren nedir?”.

44. Derler ki: “Biz hiç namaz kılanlardan değildik.

45. Ve hiç miskini doyurmazdık.

46. Ve o dalanlarla birlikte dalanlar olduk.

47. Ve o yargı gününü yalanlar olduk.

48. Sonunda o yakın olan bize geldi.

49. Ki onlara o şefaatçilerin şefaati fayda vermez.

50. Ki onlara ne oluyor da zikirden


ilgilenmeyenlerdir?

51. Onlar ürküp kaçan eşekler gibilerdir.

52. Büyük yırtıcı hayvandan kaçan.


53. Aksine, onlardan her biri ona açılmış
sahifeler verilmesini ister.

54. Öyle değil, Aksine, o ahiretten korkmuyorlar.

55. Öyle değil. Kesinlikle o hatırlatıcı bir öğüttür.

56. Ki uygun gören onu hatırlar.

57. Ve O önemseme uzmanı ve hoş görü uzmanı


Allah’ın uygun gördüğünden başkası öğüt alamaz.

74. Kıyamet Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Kıyamet günü üzerine yemine gerek yok.

3. Ve o çok kınayan nefse yemine gerek yok.

4. İnsan onun kemiklerini asla toplayamayacağımızı mı


hesap ediyor?

5. Aksine, biz onların parmak uçlarını aynı seviyede


düzenlemeye kadir olanlarız.

6. Aksine, insan kanunsuzluk yapmak için önünde


bulunanı yalanlamak ister.
7. Sorar: “Kıyamet günü ne zaman?

8. Ki görüp algılama sersemlediğinde.

9. Ve Ay tutulduğunda.

10. Ve Güneş ve Ay bir araya getirildiğinde.

11. O gün insan der ki: “Kaçacak yer nerede?”.

12. Öyle değil. Sığınacak yer yok.

13. O gün Rabb’ine doğrudur istikrarlı yer.

14. O gün insana önceden takdim ettikleri ve


erteledikleri iyice bildirilir.

15. Aksine, insan kendi nefsi üzerine farkındalık


sahibidir.

16. Ve eğer mazeretini sergilese de.

17. Onunla acele kılmak için onunla dilini


aktifleştirme.

18. Kesinlikle onun toplanması ve okunuşu bizim


üzerimizedir.

19. Ki o okunduğunda da onun okunuşuna tabi ol.


20. Sonra, onun açıklanması kesinlikle bizim
üzerimizedir.

21. Öyle değil, aksine, o çabucak olandan


hoşlanırsınız.

22. Ve o ahireti bırakırsınız.

23. Yüzler o gün pırıl pırıldır.

24. Rabb’ine doğru izleyicidir.

25. Ve yüzler o gün asıktır.

26. Zanneder ki ona aksilik yapılacak.

27. Öyle değil. O soluk borusuna ulaştığı zaman.

28. Ve denilir ki: Kim büyücü, doktor?

29. Ve kesinlikle o ayrılandır zannetti.

30. Ve bacak bacağa dolaştı.

31. Sevkiyat o gün Rabb’ine doğrudur.

32. Ki doğrulamadı ve desteklemedi.

33. Ve lakin yalanladı ve zıddına davrandı.

34. Sonra çalım satarak ehline gitti.

35. Daha uygundur senin için ki daha uygun.


36. Sonra daha uygundur senin için ki daha uygun.

37. İnsan başıboş terk edileceğini mi hesap eder?

38. Dışarı atılan meniden hiç salgı olmadı mı?

39. Sonra zigot (eklenen) oldu ki biçimlendirdi de


belli bir düzeye getirdi.

40. Ki ondan erkek ve dişi iki eşi kıldı.

41. İşte O, o ölülere hayat vermeye kadir değil mi?

75. İnsan Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. İnsan asla hatırlanan bir şey olmadan üzerinden


çağdan bir süre geçmedi mi?

3. Kesinlikle biz insanı (türünü) çok ikil karışımlı


(kromozomlar içeren) salgıdan biçimlendirdik. Onu
sınarız ki onu işittiğini ve gördüğünü anlayabilen
kıldık.

4. Kesinlikle biz ona yolu gösterdik. Ya şükreder ve ya


da nankörlük eder.
5. Kesinlikle biz kâfirler için zincirler ve tasmalar ve
ışınsal yakıcılar hazırladık.

6. Kesinlikle o iyiler karışımı kâfur olan kâseden içerler.

7. Allah’ın kullarının içtikleri o kaynaktan ki


onu nazikçe ikram ederler.

8. Adağı yerine getirirler ve şerri yaygın bir günden


çekinirler.

9. Ve miskine ve yetime ve esire seve seve o yemeği


yedirirler.

10. “Kesin olarak, sizi Allah ilgisi için yediririz.


Sizden bir karşılık veya karşı davranış istemeyiz.

11. Kesinlikle biz asık yüzlü kara


günde Rabb’imizden korkarız”.

12. Ki Allah işte o günün şerrine karşı onları


önemseyip gereğini yaptı. Ve onları parıltılı bir
aydınlık ve bir hoşnutlukla karşıladı.

13. Ve onlara sabretmeleri nedeniyle cennetle ve


özenilecek kusursuzluktakilerle karşılık verdi.
14. Orada sedirler üzerine yaslanırlar. Orada yakıcı
parlaklık ve dondurucu bir soğuk görmezler.

15. Ve gölgeleri onlara pek yakındır ve onların


devşirilmeleri oldukça kolaylaştırıldı.

16. Ve çevrelerinde gümüş kupalar ve billur


sürahilerle dolaşılır.

17. İstedikleri gibi ayarladıkları gümüşten billur


kaplar.

18. Ve onlara orada kâse bir içecek sunulur,


karışımı zencefildir.

19. Selsebil adı verilen bir pınar oradadır.

20. Ve çevrelerinde kalıcı kılınan çocuklar


dolaşırlar. Onları gördüğünde saçılmış inci hesap
edersin.

21. Ve baktığın zaman ve tekrar baktığında nimet


ve büyük bir mülk görürsün.

22. İnce yeşil ipekli ve parlak atlastan elbiseler


üzerlerindedir. Ve gümüş bileziklerle süslenirler. Ve
Rabb’leri onlara tertemiz içecekler sağlar.
23. Kesinlikle bu sizin için karşılık oldu ve
koşuşturmanız karşılık gören oldu.

24. Kesinlikle biz, biziz, biz indirdik senin üzerine


Kuran’ı kısım kısım inişle.

25. Ki Rabb’inin hükmü için sabret. Ve onlardan


kötü veya kâfir olana itaat etme.

26. Ve sabah erkenden ve akşam erkenden


Rabb’inin ismini zikret.

27. Ve geceden de onun için secde et ve geceleyin


uzunca O’nu ilintisizliğini (eksikliklerden bağımsız
oluşunu) iyice vurgula.

28. Kesinlikle bunlar acil olandan hoşlanıyorlar ve


kütleli günü arkalarına bırakıyorlar.

29. Biziz, biz onları biçimlendirdik ve bağlarını


şiddetlendirdik. Ve gerekli gördüğümüz zaman
onları benzerleri ile değiştiririz.

30. Kesinlikle bu bir hatırlatma öğüdüdür ki kim


uygun bulursa Rabb’ine doğru bir yol edinir.
31. Ve Allah uygun görüp yaratmadıkça sen
gerekli bulamazsın. Kesinlikle Allah âlim hâkim
olandır.

32. O uygun bulduğunu merhametine dâhil eder.


Ve o zalimler, O onlar için acı verici bir azap
hazırladı.

76. Mürselat Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ve onaylı olarak gönderilenler.

3. Ki o yıkıcı olarak şiddetli sert olanlar.

4. Ve o yaydıkça yayanlar.

5. Ki o fark olarak fark yaratanlar.

6. Ki o hatırlatma sergileyenler.

7. Özür olarak veya uyarı olarak.

8. Kesinlikle vaat olunduğunuz mutlaka vuku bulandır.

9. Ki gök cisimleri silindiğinde.

10. Ve gök dağıldığında.


11. Ve dağlar savrulduğunda.

12. Ve resullerin vakti geldiğinde.

13. O hangi gün için geciktirildi?

14. Ayrışma günü için.

15. Ve nedir idrakin, nedir ayrışma günü?

16. Vay, o gün yalanlayanlar için!

17. Öncekileri asla helak etmedik mi?

18. Sonra onları o sonrakilere tabi ederiz.

19. Ağır suçlulara onun gibi yaparız.

20. Vay, o gün yalanlayanlar için!

21. Hiç biz sizi bayağı bir sıvıdan biçimlendirmedik


mi?

22. Ki onu kararlı yumurtalık içinde kıldık.

23. Bilinen bir ayara doğru.

24. Ki biz ayarladık ki ne güzel ayarlayanlarız!

25. Vay, o gün yalanlayanlar için!

26. Hiç yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?


27. Diriler olarak ve ölüler olarak.

28. Ve orada yüksekte kalan kıtalar kıldık. Ve size


orada tatlı bir içecek sunduk.

29. Vay, o gün yalanlayanlar için!

30. O yalanlamış olduğunuza doğru boşalıp gidin.

31. Boşalıp gidin üç bölüm sahibi karaltıya (Trifid


Nebula?).

32. Gölge yapmaz ve alevden gidermez.

33. Kesinlikle o saray gibi kıvılcımlar atandır.

34. Kesinlikle o (nebula) zayıflamış, sararmış aç


kalmış deve (Trifid Nebula?) gibidir.

35. Vay, o gün yalanlayanlar için!

36. Bu gün onlar nutuk atamazlar.

37. Ve onlara izin verilmez ki özür dilesinler.

38. Vay, o gün yalanlayanlar için!

39. Bu ayrışma günüdür, sizi ve evvelkileri topladık.

40. Ki tuzağınız varsa ki bana tuzak kurun.

41. Vay, o gün yalanlayanlar için!


42. Kesinlikle önemseyip gereğini yapanlar,
gölgeliklerde ve pınarlardalardır.

43. Ve iştahlarının istediğinden meyveler.

44. İşler olduklarınız nedeniyle içinize sinerek


beslenin ve için.

45. Kesinlikle biz iyi davrananlara işte onun gibi


karşılık veririz.

46. Vay, o gün yalanlayanlar için!

47. Beslenin ve azcık metalanın. Kesinlikle siz ağır


suçlularsınız.

48. Vay, o gün yalanlayanlar için!

49. Ve onlara “Rükû edin” denildiği zaman rükûa


varmazlar.

50. Vay, o gün yalanlayanlar için!

51. Ki ondan sonra hangi anlatıma iman ederler?

77. Nebe Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.


2. Neyi soruşturuyorlar?

3. O büyük bilgiden.

4. Onlar ki onlar onda ayrılığa düşenlerdir.

5. Öğle değil! Yakında bilecekler.

6. Sonra öyle değil! Yakında bilecekler.

7. Hiç biz yeryüzünü bir döşek kılmadık mı?

8. Ve dağları kazık (craton).

9. Ve sizi eşler olarak biçimlendirdik.

10. Ve uykunuzu dinlenme kıldık.

11. Ve geceyi örtü kıldık.

12. Ve gündüzü geçim zamanı kıldık.

13. Ve üstünüzde etkin yediyi (atmosfer) bina ettik.

14. Ve şiddetle yanıp parlayan kandil kıldık.

15. Ve yağmur bulutlarından saçılan sıvı indirdik.

16. Onunla taneler ve bitkiler çıkarmak için.

17. Ve iç içe geçmiş bahçeler.

18. Kesinlikle ayrışma günü tayin edilen vakit oldu.


19. Sura üflendiği gün artık kafile kafile gelirsiniz.

20. Ve gök açıldı da geçitler oldu.

21. Ve dağlar yürütüldü de çağlayan oldu.

22. Kesinlikle cehennem gözlenen yer oldu.

23. Azgınlar için yuva olarak.

24. Orada olabildiğince kalırlar.

25. Orada serinlik ve içecek tadamazlar.

26. Sadece kaynar ve çok koyu hariç.

27. Uygunca karşılık olarak.

28. Kesinlikle onlar hesap ummayanlar oldular.

29. Ve ayetlerimizi sahtekârlıkla yalanladılar.

30. Ve her şeyi kitap olarak listeledik.

31. Ki tadın! Bundan sonra sizi azap dışında asla


artırmayacağız.

32. Kesinlikle kurtuluş müttakîler içindir.

33. Bostanlar ve bağlar.

34. Ve zengin içerikli küpler.


35. Ve dopdolu kâseler.

36. Orada boş ve yalan söz işitmezler.

37. O, Rabb’inden hesaplaşma bağışı olarak bir


karşılıktır.

38. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların


Rabb’i Rahman’dan. O’ndan bir uyarıya malik
olmazlar.

39. Ruh’un ve meleklerin saf saf durduğu gün


Rahman’ın izin verdiğinden başkası konuşturulmaz.
Ve o, tamamen dosdoğru konuşur.

40. İşte o, o gerçeğin o günüdür ki uygun gören


Rabb’ine doğru bir dönüş yeri edinir.

41. Kesinlikle biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O


gün kişi önceden elleri ile sunduklarını gözlemler.
Ve kâfirler derler ki: “Ah, keşke ben bir
toprak olsaydım!”.

78. Naziat Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.


2. Ve o daldırıp sökenler.

3. Ve o usulcacık çekenler.

4. Ve o bağımsızca akanlar.

5. Ki o yarışıp geçenler.

6. Ki görev olarak o yönetenler.

7. O gün o sarsıntı sarsar.

8. O ardışık olanı ona tabi olur.

9. Kalpler o gün zonklayandır.

10. Onun bakışı ürkektir.

11. Derler ki: “Kesinlikle biz o başlangıç halimize mi


döndürüleceğiz?

12. Çürümüş kemikler olduğumuz zaman mı?”.

13. Derler ki: “O, o zaman eksik bir tekrardır”.

14. Ki kesin olarak o tek bir çığlıktır.

15. Ki o zaman onlar uyanık gözlemleyicilerdir.

16. Musa’nın bahsi sana geldi mi?

17. O zaman kat kat kutsal vadide Rabb’i ona


seslendi.
18. “Firavun’a git kesinlikle o azdı”.

19. Ki sen de ki: Senin için iyileşip düzelme (isteğin)


var mı?

20. Ve sana Rabb’ine doğru rehberlik edeyim de


çekinesin.

21. Ki ona o en büyük ayeti gösterdi.

22. Ki yalanladı ve isyan etti.

23. Sonra döndü koşuşturdu.

24. Ki topladı da seslendi.

25. Ki dedi ki: “Benim sizin en yüce Rabb’iniz”.

26. Ki Allah onu o ahiret ve o ilk (dünya hayatı)


caydırması amacıyla yakaladı.

27. Kesinlikle işte ondadır çekinen için mutlak ibret.

28. Biçimlendirme olarak siz mi daha şiddetlisiniz


yoksa O’nun bina ettiği gök mü?

29. Onun boyutlarını yükseltip genişletti ki onu bir


düzeye getirdi.

30. Ve gecesini kararttı ve berraklığını çıkardı.


31. Ve yeryüzünü, işte ondan sonra yayıp
genişletti.

32. Ondan onun sıvısını ve otlağını çıkardı.

33. Ve dağlara çapa attırdı.

34. Siz ve nimet hayvanlarınız için meta olarak.

35. Ki en büyük kaplayıcı afet geldiği zaman.

36. O gün, insan koşuşturduğunu hatırlar.

37. Ve görenler için cehim iyice belirgindir.

38. Ki o azana gelince.

39. Ve dünya hayatını yeğledi.

40. Ki kesinlikle o cehimdir o barınak.

41. Ve Rabb’inin makamından korkana ve nefsini


hevesten uzak tutana gelince.

42. Ki kesinlikle o cennettir o barınak.

43. Sana o saatten sorarlar. “Onun çapa atması ne


zamandır”.

44. Onun bahsinden sen neredesin?

45. Onun sona ermesi Rabb’ine doğrudur.


46. Kesin olarak sen ondan endişe edeni uyaransın.

47. Onlar onu gördükleri gün, kesinlikle onlar


sadece bir akşam veya bir kuşluk vaktinden başka
hiç kalmamış gibilerdir.

79. Abese Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Kaşını çattı ve ters davrandı.

3. Ona o kör geldi diye.

4. Ve nedir idrak ettiğin? Belki iyileşip düzelecek.

5. Veya öğüt alacak da öğüt ona fayda edecek.

6. İhtiyaç duymayan kişiye gelince,

7. Ki sen onun için ilgi gösterirsin.

8. Ve senin üzerine değildir onun temizlenmemesi.

9. Ve ama sana koşarak gelen kişi,

10. Ve o çekinmekte.

11. Ki sen onu ihmal ediyorsun.

12. Öyle olamaz. Kesinlikle o hatırlatma belgesidir.


13. Ki uygun bulan onu hatırlar.

14. Çok verimli sayfalar içinde.

15. Yükseltilen ve temizlenen.

16. Ortaya çıkaran araştırmacıların elleri ile.

17. Doğru nitelikli, asil düşünceli.

18. İnsanın inkâr ediş iddiası çürütüldü.

19. Onu hangi şeyden biçimlendirdi?

20. Salgıdan. Onu biçimlendirdi de onu ayarladı.

21. Sonra o yöntemi ona kolaylaştırdı.

22. Sonra onu öldürdü de kabire koydu.

23. Sonra uygun gördüğünde onu diriltir.

24. Öyle olamaz. Ona emrettiğini henüz


gerçekleştirmedi.

25. Ki insan yiyeceğine doğru baksın.

26. Kesinlikle biz suyu bol bol döktük.

27. Sonra yeryüzünü iyice yardık.

28. Ki orada taneler bitirdik.


29. Ve üzüm ve yonca.

30. Ve zeytin ve hurma,

31. Ve gür bostanlar.

32. Ve meyve ve otlak,

33. Sizin için ve nimet hayvanlarınız için meta


olarak.

34. Ki o titreşim geldiğinde,

35. O gün kişi kardeşinden kaçar,

36. Ve anasından ve babasından,

37. Ve birlikte bulunduğu bayandan ve


oğullarından.

38. O gün ona fazlasıyla yeten bir mesele onlardan


her bir kişi içindir.

39. Ve o gün apaçık yüzler

40. Sevinen, müjdeleşen.

41. Ve o gün kir içinde yüzler.

42. Onları katran sarıp kaplar.

43. İşte onlar o kâfir, ağır suçlulardır.


80. Tekvir Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Güneş sarmalandığında,

3. Ve o gökcisimleri bulandığında,

4. Ve o dağlar gezdirildiğinde,

5. Ve o onlu atıl bırakıldığında,

6. Ve o vahşiler toplandığında,

7. Ve o denizler taşırıldığında,

8. Ve o nefisler eşleştirildiğinde.

9. Ve o diri diri gömülene (kıza) sorulduğunda.

10. Hangi suçtan dolayı öldürüldüğü,

11. Ve o sayfalar açıldığında,

12. Ve o gök soyulduğunda,

13. Ve o cehim ateşlendiğinde,

14. Ve o cennet iyice yaklaştırıldığında,

15. Nefis bildi ne hazırladığını.


16. Ki o gezegenlere yemin olmaz.

17. O yörüngede akanlara.

18. Ve alacakaranlık olduğunda o geceye,

19. Ve şafak söktüğünde o sabaha,

20. Kesinlikle o çok saygın bir resulün sözüdür.

21. Çok sağlam arşın sahibinin indinde kuvvet


sahibidir.

22. İtaat edilendir, sonra güvenilendir.

23. Ve aynı yerde bulunduğunuz kişide mecnunluk


yoktur.

24. Ve mutlaka o, onu apaçık ufukta görmüştü.

25. Ve o, gaybı kendine saklayan biri değildir.

26. Ve o, kovulmuş şeytanın sözüyle ilişkili değildir.

27. Ki nereye kaçıp gidersiniz?

28. O ise âlemler için sadece bir hatırlatmadır.

29. Sizden uygun görenin istikamet sahibi olması


için.
30. Ve Âlemlerin Rabb’i Allah uygun görmedikçe
siz gerekli göremezsiniz.

81. İnfitar Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. O gök bölündüğünde,

3. Ve o takımyıldızlar dağıldığında,

4. Ve o denizler taşırıldığında,

5. Ve o mezarlar didik didik edildiğinde,

6. Bir nefis önceden ne sunduğunu ve ertelediğini


bilmiştir.

7. Ey insan! Saygın cömert olan Rabb’ine karşı seni ne


aldattı?

8. O seni biçimlendirdi ki bir seviyeye getirdi de


dengeledi.

9. Seni içeriğini uygun gördüğü hangi suret içinde


terkip etti?

10. Öyle olamaz! Aksine, o yargıyı yalanlıyorsunuz.


11. Ve kesinlikle o hafızlar mutlaka üzerinizdedir.

12. Becerikli iyi yazıcılar.

13. Ne yaptığınızı bilirler.

14. Kesinlikle o iyiler mutlaka nimet içindedir.

15. Ve kesinlikle o ağır suçlular mutlaka cehimin


içindedir.

16. O yargı gününde oraya yaslanırlar.

17. Ve ondan saklanacak değillerdir.

18. Ve nedir idrak ettiğin, nedir o yargı günü?

19. Sonra, nedir idrak ettiğin, nedir o yargı günü?

20. Bir kimsenin başka bir kimse için hiçbir şeye


malik olmadığı gündür. Ve o gün o emir Allah’ındır.

82. Mutaffifun Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Vay o aldatıcılara.

3. Onlar ki insanlardan alırken ölçtüklerinde kendileri


için tam olmasını isterler.
4. Ve onlara ölçerken veya tartarken zarar ettirirler.

5. İşte onlar, kesinlikle onlar tekrar diriltileceklerini


zannetmiyorlar mı?

6. Büyük bir gün için.

7. İnsanların Âlemlerin Rabb’i için dikildiği günde.

8. Öyle olamaz! Kesinlikle o ağır suçluların kitabı


mutlaka siccin içindedir.

9. Ve nedir idrakin, nedir siccin?

10. Rakamlanmış kitaptır.

11. Vay o gün yalanlayanlara!

12. Onlar ki yargı gününü yalanlayanlardır.

13. Ve onu yalanlayanlar kötülük yapıcı taşkınların


hepsinden başkası değildir.

14. Üzerine ayetlerimiz aktarıldığı zaman der ki:


“Evvelkilerin düzmecesidir”.

15. Öyle olamaz! Aksine, kazanmakta oldukları


kalplerini bozdu.
16. Öyle olamaz! Kesinlikle onlar o gün
Rabb’lerinden mutlaka perdelenip yoksun kalmış
olanlardır.

17. Sonra, kesinlikle onlar mutlaka o cehime


yakılmak için yaslananlardır.

18. Sonra denir ki: “Bu, o ki o yalanlar


olduğunuzdur”.

19. Öyle olamaz! Kesinlikle o iyilerin kitabı mutlaka


illiyyun içindedir.

20. Ve nedir idrakin, nedir illiyyun?

21. Rakamlanmış kitaptır.

22. O çok yakınlaştırılmış olanlar ona bilirkişi


olurlar.

23. Kesinlikle iyiler mutlaka nimet içindelerdir.

24. O tahtlar üzerinde gözetleyerek.

25. Yüzlerinde nimet hoşnutluğunu tanırsın.

26. Onlara mühürlü en kaliteli içecekten ikram


edilir.
27. Onun son kısmı misktir. Ve işte onun içindedir
ki can atanlar can atsın.

28. Ve onun katkısı damıtılmıştandır.

29. Yakınlaştırılmış olanların içtiği bir pınardır.

30. Kesinlikle o ağır suçlular o iman edenlerden


dolayı gülenler oldular.

31. Ve onlara rastladıklarında kaş göz ederlerdi.

32. Ve ehillerine döndükleri zaman alay edenlere


dönüşürlerdi.

33. Ve onları gördükleri zaman derlerdi ki:


“Kesinlikle bunlar mutlaka şaşkın sapkınlardır”.

34. Ve onlar, onların üzerine bekçi gönderilmedi.

35. Ki bugün o iman edenler o kâfirlerden dolayı


gülerler.

36. O tahtlar üzerinde gözetleyerek.

37. O kâfirler yapmakta olduklarının ödülünü


aldılar mı?
83. İnşikak Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. O gök yarıldığında,

3. Ve Rabb’ini dinlediği ve gerçekleştirildiğinde,

4. Ve o yeryüzü boyuna uzatıldığında,

5. Ve içindeki sergilendiğinde ve boşaltıldığında,

6. Ve Rabb’ini dinlediği ve gerçekleştirildiğinde,

7. Ey insan! Kesinlikle sen didinerek Rabb’ine doğru


uğraşansın ki O’nunla mülakat yapansın.

8. Ki kitabı sağından verilene gelince,

9. Ki kolayca bir hesap ile muhasebe edilir.

10. Ve ehline hoşnut edilen olarak döner.

11. Ve kitabı tam arkasından verilene gelince,

12. Ki yok olmak için dua eder.

13. Ve yakıcıya itilip bastırılır.

14. Kesinlikle o, ehli içinde hoşnut edilen oldu.

15. Kesinlikle o, durumunun hiç değişmeyeceğini


zannetti.
16. Aksine, kesinlikle Rabb’i onu gören oldu.

17. Ki o şafak üzerine yemin olmaz.

18. Ve o geceye ve derleyip toparladıklarına,

19. Ve o Ay’a dolunay olduğunda,

20. Mutlaka tabakadan tabakaya üst üste


yerleşeceksiniz.

21. Ki onlara nedir, iman etmezler?

22. Ve üzerlerine Kuran okunduğunda secde


etmezler.

23. Aksine, o kâfirler yalanlıyorlar.

24. Ve Allah onların gizlediklerini en iyi bilendir.

25. Ki onları acı verici bir azapla (girişim ile)


müjdele.

26. O iman eden ve düzeltici işler işleyenler


hariçtir. Sorulmayan, sınırlanmayan karşılık onlar
içindir.

84. Buruc Suresi


1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ve burçlar sahibi o göğe,

3. Ve vaat olunan o güne,

4. Ve bilirkişiye ve bilirkişilik edilene,

5. Hendek halkı alt edildi.

6. O yakıt sahibi o ateşe,

7. Onlar onun üzerinde oturanlarken,

8. Ve onlar müminlere yaptıkları üzerine şahitlerdi.

9. Ve onlardan o yaptırım güçlü, o tapılmaya layık


Allah’a iman ediyor olmaları haricinde intikam
almıyorlardı.

10. O ki göklerin ve yerin mülkü O’na aittir ve Allah


her şey üzerine şahittir.

11. Kesinlikle onlar, mümin erkeklere ve mümin


kadınlara işkence edenler, sonra asla tövbe
etmeyenler ki onlar içindir cehennem azabı ve
onlar içindir kavurucu azap.
12. Kesinlikle iman eden ve salih işler işleyenler,
onlar içindir altlarından nehirler akan cennetler. İşte
o, o büyük kurtuluştur.

13. Kesinlikle Rabb’inin yakalaması mutlaka


şiddetlidir.

14. Kesinlikle O, O ilk kez yoktan yaratır ve iade


eder.

15. Ve O hoşgörülüdür, sevecendir.

16. Düşünüp anlayabileceğinizden fazlasını içeren


yapı ve yönetim sahibidir,

17. İstediğini yapandır.

18. Sana o orduların bahsi geldi mi?

19. Firavun’un ve Semud’un,

20. Aksine, o kâfirler yalanlama içindedir.

21. Ve Allah’tır onları arkalarından kuşatan.

22. Aksine, o gereğinden fazlasını içeren bir


bildiridir.

23. Muhafaza edilen tablet içindedir.


85. Tarık Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ve o göğe ve o tarıka.

3. Ve nedir idrakin, nedir o tarık?

4. Batıcı parlaklıkta aniden ortaya çıkan o gök cismidir


(süpernova).

5. Bütün nefislerin ise üzerinde hafız olmayanı asla


yoktur.

6. Ki insan neyden biçimlendirildiğini mutlaka


gözlemlesin.

7. Dışarı atılan sıvıdan biçimlendirildi.

8. Omurga ve kaburgalar arasından çıkan.

9. Kesinlikle O, onu tekrar döndürmeye mutlaka


kadirdir.

10. O gün o sırlar ortaya çıkarıldı.

11. Ki onun için kuvvetten ve yardım ediciden


yoktur.
12. Ve tekrarlayan dönüş sahibi o göğe,

13. Ve parçalar sahibi o yeryüzüne,

14. Kesinlikle o mutlaka ayrışık düzenli sözdür.

15. Ve o kötü bir şaka değildir.

16. Kesinlikle onlar tuzak için plan yaparlar.

17. Ve ben tuzak için plan yaparım.

18. Ki o kâfirlere fırsat ver. Onlara birazcık zaman


tanı.

86. Ala Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Rabb’inin yüce adını tesbih (ayrıca çok vurgula) et.

3. O ki biçimlendirdi de bir düzeye ulaştırdı.

4. Ve O ki ayarladı da doğru yolu gösterdi.

5. Ve O ki otlağı çıkardı,

6. Ki onu koyu renkli çer çöp kıldı.


7. Sana okutacağız ki unutmayacaksın.

8. Allah’ın uygun gördüğü hariçtir. Kesinlikle O, açıkta


olanı ve gizli olanı bilir.

9. Ve en kolay için sana kolaylaştırırız.

10. Ki o zikir fayda verecekse iyice hatırlat.

11. Çekinen hatırlayıp öğüt alacaktır.

12. Ve o sorunlu olan ondan kaçınacaktır.

13. O ki en büyük ateşe yaslanır.

14. Sonra orada ölmez ve yaşamaz.

15. Düzelip iyileşen başarıya ulaşmıştır.

16. Ve Rabb’inin ismini an ki namaz kıl.

17. Aksine, dünya hayatını yeğliyorsunuz.

18. Ve o ahiret daha hayırlı ve kalıcıdır.

19. Kesinlikle bu ilk sayfaların mutlaka içindedir.

20. İbrahim’in ve Musa’nın sayfalarının.

87. Gaşiye Suresi


1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. O her şeyi sarıp kaplayacak olanın bahsi sana geldi


mi?

3. O gün yüzler endişelidir.

4. Şekilden şekile girendir, bitkindir.

5. İlişkilendirilmiş ateşe yaslanır.

6. Zaman zaman akan bir kaynaktan sulanır.

7. Onlar için çoban çökerten dikeninden başka


yiyecek yoktur.

8. Semirtmeyen ve açlık gidermeyen,

9. O gün yüzler nimet mutluğu içindedir,

10. Koşuşturmaları için razı olandır,

11. Yüksek cennet içindedir,

12. Orada boş bir laf işitmezler.

13. Oradadır akan pınarlar.

14. Oradadır yükseltilmiş tahtlar.

15. Ve uygun kaplar.

16. Ve sıra sıra dizilmiş yastıklar.


17. Serilmiş minderler.

18. Ki deveyi gözlemlemezler mi? Nasıl


biçimlendirildi?

19. Ve o göğe doğru, nasıl yükseltildi?

20. Ve o dağlara doğru, nasıl dikildi?

21. Ve o yeryüzüne doğru, nasıl yüzey kılındı?

22. Ki hatırlat. Kesin olarak sen bir hatırlatıcısın.

23. Sen onların üzerine mutlak otorite değilsin.

24. Sadece kim zıt gider ve küfrederse.

25. Ki Allah ona en büyük azap ile azap eder.

26. Kesinlikle bizedir dönüşleri.

27. Sonra kesinlikle bizi üzerimizedir hesapları.

88. Fecr Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ve o gün doğumuna,

3. Ve o on geceye,
4. Ve o çift olana ve o tek olana,

5. Ve sessizce geçerken o geceye,

6. Anlayış sahibi için bir yemin işte onun içinde midir?

7. Hiç görmez misin, Rabb’in nasıl yaptı Ad’a?

8. Direkler sahibi İrem’e,

9. O ki beldeler içinde bir benzeri asla


biçimlendirilmedi.

10. Ve o vadili kayalıklarda oymalar yapan


Semud’a.

11. Ve kalıcı yapılar sahibi Firavun’a.

12. Onlar ki beldelerde azdılar.

13. Ki orada o bozgunculuğu artırdılar.

14. Ve Rabb’in onların üzerine azabın çok acı


vericisini döktü.

15. Kesinlikle Rabb’in mutlaka gözlemdedir.

16. Ki insana gelince, Rabb’i ki onu ikram ederek


ve nimet vererek denediğinde de der ki: “Rabb’im
bana ikram etti”.
17. Ve ki rızkını kısıtlayarak denediğinde de der ki:
“Rabb’im bana ihanet etti”.

18. Öyle olamaz! Aksine, yetime ikram


etmiyorsunuz.

19. Ve bir birinizi miskini doyurmaya teşvik


etmiyorsunuz.

20. Ve miras bırakılanları çabucak tüketiyorsunuz.

21. Ve maldan doldurup yığma sevdasıyla


hoşlanıyorsunuz.

22. Öyle olamaz. Yeryüzü parça parça parçalandığı


zaman,

23. Ve Rabb’in geldiğinde ve melekler saf saf


olduğunda,

24. Ve o zaman cehennem getirilir. O zaman insan


iyice hatırlayıp anlar. Ve nerde onun için o zikir?

25. Der ki: “Ah keşke ben hayatım için önceden


yapsaydım”.

26. Ki o gün hiçbir kimse onun azap edeceği azabı


edemez.
27. Ve onun vuracağı bağı hiçbir kimse vuramaz.

28. Ey tatmin olmuş nefis!

29. Razı olan, razı olunmuş olarak dön Rabb’ine


doğru.

30. Ki dâhil ol kullarımın içine.

31. Ve dâhil ol cennetime.

89. Beled Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Bu belde üzerine yemin olamaz.

3. Ve sen bu beldede yerleşiksin.

4. Ve baba olana ve babası olana,

5. Mutlaka biz insanı sıkıntı içinde biçimlendirmişiz.

6. Biri onun üzerine hiç ayarlama yapamayacak diye


mi hesap ediyor?

7. Der ki: “Yığınlarca mal harcayıp tükettim”.


8. Hiç birinin onu görmediğini mi hesap ediyor?

9. Hiç biz onun için iki göz kılmadık mı?

10. Ve bir dil ve iki dudak,

11. Ve ona iki seyir hattı hediye ettik.

12. Ki o zor sarp yokuşa atılmadı.

13. Ve nedir idrakin, nedir sarp yokuş?

14. Boyunduruk altında olanı serbestleştirmek,

15. Ve kıtlık olan günde yedirmek,

16. Yakınlığa sahip yetime,

17. Veya çok fakir miskine,

18. Sonra birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye


eden müminlerden olmaktır.

19. Onlar ki iyi-güney tarafta bulunanlardır.

20. Ve ayetlerimizi inkâr edenler ki onlar kötü-


kuzey tarafta bulunanlardır.

21. Üzerlerindedir sıkıca kapatılmış ateş.

90. Şems Suresi


1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ve Güneş’e ve onun en parlak görünür olduğu


döneme.

3. Ve Ay’a onu aktardığında,

4. Ve gündüze, onu (Güneş’i) belirgin hale


getirdiğinde,

5. Ve geceye onu (Güneş’i) örttüğünde,

6. Ve göğe ve onu bina edene,

7. Ve yeryüzüne ve onu yayıp döşeyene,

8. Ve nefse ve onu belli bir düzeye getirene,

9. Ki ona, onun kural tanımamazlığını ve onun


önemsemesini ilham edene,

10. Onu (nefsini) iyileştirip düzelten başarıya


ulaşmıştır.

11. Ve onu (nefsini) kabullenip izin veren boşa


uğraşmıştır.

12. Semud azgınlığıyla yalanladı.

13. En sorunluları ileri atılınca,


14. Ki Allah’ın resulü onlara dedi ki: “Allah’ın
döllenmiş devesi ve onu sulayın”.

15. Ki onu yalanladılar da onu kısırlaştırdılar ki


Rabb’leri suçları nedeniyle onları harap etti. Ki onu
(deveyi) belli bir düzeye eşitledi.

16. Ve onun akıbetinden çekinmeden.

91. Leyl Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ve geceye örttüğünde,

3. Ve gündüze belirdiğinde,

4. Ve erkeği ve dişiyi biçimlendirene,

5. Kesinlikle sizin koşuşturmanız mutlaka ayrı ayrıdır.

6. Ki bağışta bulunan ve önemseyip gereğini yapana


gelince,

7. Ve en iyiyi doğrulayana,

8. Ki biz ona en kolay için kolaylaştıracağız.

9. Ve cimrilik eden ve ihtiyaç duymayana gelince,


10. Ve en iyiyi yalanlayana,

11. Ki ona en zor olana için kolaylaştıracağız.

12. Ve yuvarlandığında malı onu muaf kılmaz.

13. Kesinlikle mutlak doğru yolu gösterme bizim


üzerimizedir.

14. Ve kesinlikle ahiret ve ilk öncesi bizimdir.

15. Ki sizi parlayan alevli ateşle uyardım.

16. En sorunlu olandan başkası ona yaslanmaz.

17. O ki yalanladı ve zıddına davrandı.

18. Ve en çok önemseyip ona göre davranan


ondan uzaklaştırılacak.

19. O ki malını aklayıp düzelmek için verir.

20. Ve onun yanında kimsenin karşılığı verilecek


nimeti yoktur.

21. Sadece yüce Rabb’inin ilgisini edinmek dışında.

22. Ve mutlaka ileride razı olacaktır.

92. Duha Suresi


1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ve gündüzün o en parlak dönemine,

3. Ve geceye dinginleştiğinde,

4. Rabb’in sana veda etmedi ve kızmadı.

5. Ve senin için mutlaka o ahiret, o öncekinden daha


hayırlıdır.

6. Ve mutlaka yakında Rabb’in sana bağışlayacak da


razı olacaksın.

7. Hiç seni yetimken bulup da barındırmadı mı?

8. Ve seni şaşırıp sapmış buldu da yol gösterdi.

9. Ve seni muhtaç bulup da ihtiyaçsız kıldı.

10. Ki yetime gelince de kötü davranma.

11. Ve ama isteyeni de azarlama.

12. Ve Rabb’inin nimetine gelince ki sürekli anlat.

93. İnşirah Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Hiç senin için kafanı (korteksini) genişletmedik mi?


3. Ve senin yükünü indirdik.

4. O ki sırtını ezen,

5. Ve senin için aklında tutup hatırlamanı yükselttik.

6. Ki kesinlikle zorlukla beraberdir kolaylık.

7. Kesinlikle zorlukla beraberdir kolaylık.

8. Ki boş kaldığında da bir işe koyul.

9. Ve Rabb’ine doğru ki rağbet et.

94. Tin Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ve o incire ve o zeytine,

3. Ve keskin kayalığa (Cebeli Rahme),

4. Ve bu emin beldeye (Mekke),

5. Mutlaka biz insanı en güzel düzenleme


içinde biçimlendirmişiz.

6. Sonra onu, aşağıların aşağısına döndürdük.


7. İman edenler ve salih ameller işleyenler hariçtir ki
onlar içindir sorulmayan sınırsız bir ödül.

8. Ki sana dinin (düzenin ve yargının) sonrasında


yalanlatan nedir?

9. Allah yargısal karar verenlerin en iyi karar vereni


değil midir?

95. Alak Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. O ki biçimlendiren Rabb’inin ismiyle oku.

3. İnsanı eklenip ilave olandan (döllenmiş yumurta,


zigot) biçimlendirdi.

4. Oku ve Rabb’in en cömerttir.

5. O ki kalemle öğretti.

6. İnsana hiç bilmediğini öğretti.

7. Öyle olamaz! Kesinlikle insan mutlaka azar.

8. Onu (kendi benliğini) yeterli görmekten.


9. Kesinlikle dönüş Rabb’ine doğrudur.

10. O yasaklayanı gördün mü?

11. Namaz kıldığında bir kulu,

12. Gördün mü? Hidayet üzeri olduysa!

13. Veya önemseyip gereğini yapmayı emrettiyse!

14. Gördün mü? Yalanladı ve tersine davrandıysa!

15. O kesinlikle Allah’ın gördüğünü hiç bilmiyor


mu?

16. Öyle olamaz! Mutlaka ona asla son vermezse


mutlaka perçeminden yakalarız.

17. Suçlu, yalancı perçemden,

18. Ki korumalarını çağırsın.

19. Biz zebanileri çağıracağız.

20. Öyle olamaz! Ona itaat etme ve secde et ve


yakınlaş.

96. Kadir Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.


2. Kesinlikle biz onu o kadir ( o belirleme) gecesinde
indirdik.

3. Ve nedir idrakin, nedir kadir gecesi?

4. O kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.

5. Melekler ve Ruh onun içinde her işten Rabb’inin


izniyle inerler.

6. O, o fecrin yükselme zamanına kadar selamdır.

97. Beyyine Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ehli Kitaptan ve o müşriklerden o kâfirler onlara


apaçık bir kanıt gelinceye kadar asla çözülenler
olmazlar.

3. Tertemiz kılınmış sayfalar aktaran Allah’tan bir resul.

4. Onun içindedir dosdoğru kitaplar.

5. Ve Kitap Verilenlerin ayrılığa düşmeleri sadece


onlara kanıt gelmesinden sonrasındadır.
6. Ve katıksız dini ona özel kılarak Allah’a kulluk
etmelerinden ve namazı yerine getirmelerinden ve
zekâtı vermelerinden başkası için emrolunmadılar.
İşte o dosdoğru dindir.

7. Kesinlikle Kitap Ehlinden kâfirler ve müşrikler


cehennem ateşi içindelerdir. Orada temelli
kalıcılardır. İşte onlar, onlardır ayrıcalıklı
yaratılanların en kötü durumda olanları.

8. Kesinlikle iman edenler ve salih işler işleyenler, işte


onlar, onlardır ayrıcalıklı yaratılanların en iyi
durumda olanları.

9. Rabb’lerinin indindeki karşılıkları altlarından nehirler


akan Adn Cennetleri’dir. Orada temelli ve ebeden
kalıcılardır. Allah onlardan razıdır ve onlar O’ndan
razıdır. İşte o, Rabb’inden çekinen içindir.

98. Zilzal Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. O yeryüzü depremiyle sarsıldığında,


3. Ve o yeryüzü kütlesini çıkardığında,

4. Ve insan dedi ki: “Ona ne oluyor?”.

5. O zaman o (yeryüzü) haberlerini iyice anlatır.

6. Kesinlikle senin Rabb’inin ona vahiy etmesiyle,

7. O gün insanlar amellerini görmek için bölük bölük


öne geçerler.

8. Ki kim kütle oluşturan en küçük tanecik hayırlı iş


işlemişse onu görür.

9. Ve kim kütle oluşturan en küçük tanecik şerli iş


işlemişse onu görür.

99. Adiyat Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ve değişerek saldıranlar,

3. Ki korozyon tetikleyenler,

4. Ki dönüştürerek başkalaştıranlar,

5. Ki onunla yumuşatarak iz bırakanlar,


6. Ki topluca ortasın yerleşenler.

7. Kesinlikle insan Rabb’ine karşı mutlaka nankördür.

8. Ve kesinlikle O, işte onun üzerine mutlaka şahittir.

9. Ve kesinlikle o, daha iyisi sevgisinde pek şiddetli


olandır.

10. Ki bilmiyor mu? Kabirlerdekiler dışarı


gönderildiğinde,

11. Ve kafalardakilerin özü çıkarılıp elde


edildiğinde,

12. Kesinlikle onların Rabb’i o gün onlardan


mutlaka haberdardır.

100. Karia Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. O ani felaket.

3. Nedir o ani felaket?

4. Ve nedir idrakin, nedir o ani felaket?

5. O gün insanlar yayılmış kelebekler gibi olur.


6. Ve dağlar saçılmış yün gibi olur.

7. Ki ama kimin tartılanı kütleli gelirse,

8. Ki razı olunan bir yaşam içindedir.

9. Ve ama tartılanı hafif gelirse,

10. Ki onun anası dipsiz kuyudur.

11. Ve nedir idrakin, nedir o?

12. O kızgın bir ateştir.

101. Tekasur Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Çokluk yarışı sizi oyaladı.

3. Hatta mezarlıkları çarpıtıp hesaba kattınız.

4. Öyle olamaz. Yakında bileceksiniz.

5. Sonra, öyle olamaz. Yakında bileceksiniz.

6. Öyle olamaz. Eğer kesin bilimsel olarak bilseniz,

7. Cehimi mutlaka görürsünüz.

8. Sonra onu kesin gözüyle mutlaka görürsünüz.


9. Sonra o gün, nimetten sorguya çekilirsiniz.

102. Asr Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Ve o son döneme,

3. Kesinlikle insan mutlaka hüsran içindedir.

4. Sadece onlar ki iman edenler ve salih işler işleyenler


ve birbirlerine gerçeği tavsiye edenler ve birbirlerine
sabrı tavsiye edenler hariçtir.

103. Hümeze Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Vay o her kusur bulucu ayıplayıcı için.

3. O ki mal toplar ve onu iyice sayar.

4. Hesap eder ki kesinlikle malı onu kalıcı kılar.

5. Öyle olamaz. Mutlaka hutamenin (oburun) içine


fırlatılacak.
6. Ve nedir idrakin, nedir hutame?

7. Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir.

8. O ki gönülleri hedefleyip işleyen.

9. Kesinlikle o onların üzerine kapaktır.

10. Uzatılmış direkler içinde.

104. Fil Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Hiç görmedin mi, Rabb’in o fil halkına nasıl yaptı?

3. Onların kötü planlarını hiç boşa çıkarmadı mı?

4. Ve üzerlerine uçan ebabil’i (ibiller’i) gönderdi.

5. Onlara kayıtlı taşlar fırlatan.

6. Ki onları yenmiş ekin gibi kıldı.

105. Kureyş Suresi


1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Kureyş’in bütünlük ittifakı için.

3. Kış ve yaz ticari seferlerinin ittifakı,

4. Ki bu beldenin Rabb’ine kulluk etsinler.

5. O ki onları açlıktan doyurdu ve onları korkudan


güvenliğe kavuşturdu.

106. Maun Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Gördün mü, o dini yalanlayanı?

3. Ki işte o, o ki iter yetimi.

4. Ve miskine yedirmeyi teşvik etmez.

5. Ki vay o namaz kılanlar için.

6. Onlar ki onlardır namazlarından yanılanlar.

7. Onlar ki onlardır gösteriş yapanlar.

8. Ve o sosyal dayanışmaya engel olanlar.


107. Kevser Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Kesinlikle biz, biz sana kevseri ( çok ve çeşitli iyilik,


güzellik) bağışladık.

3. Ki Rabb’in için namaz kıl ve kurban kes.

4. Kesinlikle sana kinlenendir o soyu kesik.

108. Kafirun Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. De ki: Ey o kâfirler.

3. Sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem.

4. Ve siz benim kulluk ettiğime kulluk edenler


değilsiniz.

5. Ve ben sizin kulluk ettiğinize kulluk eden biri


değilim.

6. Ve siz benim kulluk ettiğime kulluk edenler


değilsiniz.
7. Sizin dininiz sizin içindir ve benim dinim benim
içindir.

109. Nasr Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Allah’ın destek yardımı ve o zaferi geldiği zaman,

3. Ve insanların grup grup Allah’ın dinine girdiklerini


gördüğünde,

4. Ki Rabb’inin ilintisiz egemenliğini övgüyle vurgula


ve ondan hoşgörü iste. Kesinlikle O tövbeleri çok
kabul eder olandır.

110. Tebbet Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. Alevin babasının iki eli etkisizleşsin ve o etkisizleşti.

3. Malı ve kazandıkları ondan hiçbir şeyi muaf


tutmadı.

4. Alevli ateşe yaslanacak.


5. Ve karısı odun taşıyarak,

6. Geminde kıvrılmış ipten halatla.

111. İhlas Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. De ki: O, Allah bir bütün tektir.

3. Allah kendine yeterlidir.

4. Asla ana-baba olmadı ve asla birinin çocuğu


olmadı.

5. Ve asla O’na denk biri olmadı.

112. Felak Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismi ile.

2. De ki: O boyutun Rabb’ine sığınırım.

3. Biçimlendirdiğinin şerrinden,

4. Ve girip kapladığında kasvet verenin şerrinden,


5. Ve o bağlantı içindeki o büyücülerin şerrinden,

6. Ve haset ettiğinde hasetçinin şerrinden.

113. Nas Suresi

1. Merhametli, özel merhametli Allah’ın ismiyle

2. De ki: İnsanların Rabb’ine sığınırım,

3. İnsanların melikine,

4. İnsanların ilahına,

5. Kötü düşünce veren o sinsinin şerrinden,

6. O ki insanların kafası (korteksi, beyin kabuğu) içine


kötü düşünce verir.

7. Cinlerden ve insanlardan.

You might also like