İpek Gürsel Dino, Y. Doç., Dr. ODTU, Mimarlık Bölümü
Giriş gelir. Ama bu, hesaplamalı sistemin tasarımcının
Son yıllarda mimarlıktaki en önemli paradigma tamamenyerine geçmesi demek değildir; aksine değişimi kuşkusuz ki hesaplama teknolojileri- bu sistemin geliştiricisi tasarımcının kendisidir. nin tasarımda uygulanması ve bununla bağlantılı Burada tasarımın “kodlanması”, yani tasarımcının olan form, tasarım düşüncesi ve süreçleri ile ilgi- tasarım mantığını bazı algoritmalar, kurallar, pa- li değişimlerdir. Hesaplama aktivitesinin tasarım rametrik bağlantılar, matematiksel ilişkiler ve data üstündeki etkilerinin iki uç noktası, bilgisayarın yapılarıile dışa vurması, böylelikle de hesaplana- tasarımcının rolünü tamamen üstleneceğini id- bilir hale getirmesi gereklidir. dia edenler iyimserler ve bilgisayarın mevcut tasa rım becerilerinin ancak mikro ölçekte verimini Bilgisayarsız hesaplama: doğal sistemler, yapay artırabileceğini söyleyen kuşkuculardır. Oysa- sistemler ki günümüzdeki teknolojileri göz önünde bulun “Evrenin tümü, sürekli olarak gelecek duru- durursak en gerçekçi yaklaşım, hesaplamanın ta- munu şimdiki durumundan hareketle hesap- sarımın doğasını ve tasarım süreçlerini temelden lar” (gregory chaitin) dönüştürdüğü savıdır. Hesaplama düşüncesi doğ- ru kabul edilmiş bazı varsayımları ve teorileri sor- Bir bilgi-işlemci olarak doğal süreçlerin de hesap- gulamayı ve hesaplamalı tasarım yöntemlerinin lama kapasitesinin olduğu fikri, fizik kurallarını yeni tasarım süreçlerinde üretken birer araç olarak kodlamış bir Turing makinasının bir fazdan diğer kullanabilmeyi beraberinde getirir. Bu bakış açısı faza geçiş ile ilgili fiziksel soruları deterministik ile tasarım, aynı anda sistematik ve rasyonel bir olarak cevaplayabileceğini savunur. Bunun en iyi metot, bir data ve bilgi işleme problemi, ve yaratı- örneklerinden biri, Newton fiziği ve evrenin me- cı bir eylem alanı olarak yeniden tanımlanır. kanik bir saate benzeten (clockwork orange) dü- şünce sistematiğidir. Newtoncu paradigma, tüm Hesaplamalı tasarım, nesneden çok sürecinin ta- doğal olayları nesnelerin hareketleri ve birbirleri sarımına ve tasarım mantığının sistematik bir çer- arasındaki basit ve matematiksel etkileşimleri ile çevede tanımlanmasına öncelik verir. Bu da, bazı açıklar. Benzer biçimde Rene Descartes, insan tasarım eylemlerinin insan-tasarımcıdan hesapla- vücudunu basit parçaların toplamından oluşan malı sisteme delege edilmesi ve böylelikle siste- ve kolayca anlaşılabilen biyolojik bir makinaya min bir derecede otonomluk kazanması anlamına
mimaride sayısal fırsatlar 7
benzediğini düşünür. Hatta insan yapımı makina- çilimi prensibine dayanır. Türler arası ve türler içi lar ve doğanın yarattığı canlılar arasında bir fark varyasyon, genlerin rekombinasyonu (krosover ve görmediğini söyleyerek doğal olanı sentetik olan mutasyon) ile gerçekleşir. Her iki örnekte de, siste- ile bir tutar. Descartes’ın makinaları basit, kolayca min en alt seviyesindeki parçalar (bireyler ve gen- parçalarına ayrılabilir ve tahmin edilebilirdir. Bu ler), farklı şekillerde ve süreçler altında etkileşime açıdan pozitivist ve indirgemeci bir yaklaşım ola- girerek sistemin bütününde yapısal ve davranışsal rak görülebilir. farklılaşmaya yol açarlar.
İndirgemeci düşünce biçimleri, 19.Yüzyıllardan Bir algoritma olarak form
itibarenkuantum mekaniği, evrim teorisi ve elekro- manyetizmin keşfi gibi bazı bilimsel gelişmelerle Bilgisayarın bir temsil aracı değil, üretken (gene- sarsıntıya uğramış, doğal süreçlerin basit kontrol rative) ve tasarlayabilen bir makine olarak kulla- algoritmaları ile hesaplanabilmesi varsayımınınye- nılmaya başlanması ile form – algoritma ilişkisi de tersiz kaldığı durumlar (interaktif süreçler, kaotik önem kazanmaya başlanmıştır. Üretken algorit- / dönüşen / evrimleşen sistemler, olasılıksal / de- malar, kaynağını çoğunlukla doğadaki oluşum sü- terministik olmayan sistemler) ön plana çıkmaya reçlerinden alan ve bu süreçleri bazı prosedürler, başlamıştır. Bunun ilk yansıması, doğanın temel kurallar ve kısıtlar ile formalize eden tasarım araç- eğiliminin parçaların bütünden fazlasına denk gel- larıdır. Algoritmalar, çoğunlukla sentetik bilim- diği holizm düşüncesidir. lerde kullanılmalarına karşın, algoritmik mantık ve hesaplama eylemi doğada da görebileceğimiz Holist yaklaşıma göre doğal ve sosyal olaylar bir bir sistematiktir. Örneğin örümcek ağı, çevresel diğeri ile ilişki içinde var olduğu için, bütüne yapı- etkenlere ve davranışsal örüntülerin sonucu oluş- lan herhangi bir değişiklik, sistem içinde de bir de- muş karmaşık bir algoritma ürünüdür. Ağların ğişim zincirine sebep olur. Bu düşünce sistematiği, form çeşitliliği, algoritmanın farklı parametrelere 1950’lere gelindiğinde Karl Ludwig von Berta- (ağ gerginliği, yönelme hafızası, duyusal girdi, yol lanffy tarafından genel sistemler teorisi (general entegrasyonu vb.) göre formu şekillendirmesinin systems theory) olarak geliştirilmiş, sistemlerin sonucudur. Bunun en ilginç örneklerinden biri ise, örgütlenmesine, analizine ve çözümlemelerine kafein, amfetamin, kloralhidrat gibi psikoaktif ilaç- dair büyük ölçüde genellenebilir bir yöntem ola- ların örümcek ağlarına etkisinin incelendiği araş- rak kullanılmıştır. Buna paralel olarak siberne- tırmalardır. Buradailaçlar, algoritmanın, yani ağ tik, sistemlerin kendi yapılarının yanı sıra zaman örme prosedürünün uygulamasını ve çevresel fak- boyutunda da nasıl davrandıklarını anlamaya ve törlerin algılanmasını etkilediği için, ağ formu ve bunları geri besleme, çeşitlilik ve gözlem ile kont- boyutları her durumda değişiklik göstermektedir. rol etmeyi amaçlar. İki yaklaşımda da asıl amaç, R. L. Fisher’ın ‘Gözyaşlarının Topoğrafyası’ isimli sistemlerin doğasını anlamak, verimliliği artırmak fotoğraf serisi, benzer bir formal varyasyonu göz- ve bir işlev çerçevesinde pragmatik olarak kont- yaşlarının mikro ölçekteki farklılaşmaları üzerin- rol etmektir. Günümüzde ise sistemlerin çalışma den deneyimler. Gözyaşlarının formasyonu, teme- prensipleri ile ilgili çalışmalar, karmaşık sistemler linde su, protein, mineral, hormon ve enzimlerin (complex systems) başlığı altında incelenmektedir. kimyasal reaksiyonundan ibarettir. Bu etkileşim, Karmaşık sistemler, birbirleriyle etkileşim içinde farklı duygular (sevinç, hayal kırıklığı, yas, rahat- olan, zaman içinde adaptasyon gösterip dinamik lama) ve diğer dış etkenler altında oluştuğu zaman yapılar oluşturabilen heterojen parçalardan olu- gözlemlenen dokunun çeşitliği ise, kristalleşme şur. Sistemin alt seviyelerini oluşturan bu parçalar, sürecinin (algoritmanın) farklı dış parametrelere kendi kendilerine basit ve anlaşılabilir davranış göre formu nasıl etkileyebildiğinin bir örneğidir. gösterirken, birbirleriyle ve içinde bulundukları çevre ile ilişki içine girdiklerinde tahmin edilmesi zor, oluşsal (emergent) üst-yapılara yol açabilirler. Doğadaki yapılar da, organizasyonel prensipleri itibari ile karmaşıklık teorisinin kuralları ile çalışır. Örneğin karınca kolonileri veya kuş sürülerinde- tekil bireyler, sınırlı etkide ve lokal kuralları izle- yerek bütüne dair global ve tahmin edilemez dav- ranışlara sebep olurlar. Benzer şekilde Darwin’ci evrimsel süreçler, bir gen havuzunda çoğalma sonucundaki yeni gen dizilimleri ve yeni ortaya çıkan her bir bireyin çevresel baskılar ile doğal se-
8 mimaride sayısal fırsatlar
Böylelikle tasarım düşüncesi, sentaktik kurallar ile formalleştirilir. Bu şekilde kodlanmış tasarım bilgi- si, klasik tasarlama biçimlerinin aksine bu süreci prosedürel ve üretken hale getirir; böylelikle yeni- yi üretebilen bir makine olarak çalışır.
Günümüzde de benzer üretim yöntemleri, bilgi-
sayar kullanımı ile desteklenerek kullanılmaktadır. Örneğin Toyo Ito’nun Serpentine Gallerisiilk ba- kışta rastgele bir doku gibi algılanmasına rağmen, aslında bir kare formunun aynı anda hem merkez eksenli rotasyonu, hem de boyutunun küçültül- mesi ile oluşturulmuştur. Çizgilerden oluşan bu doku, galerinin hem 3 boyutlu yapısal sisteminin oluşturur, hem de doluluk – boşluk ilişkilerini tarif eder. Böylelikle tek ve basit bir algoritma, binanın hem kavramsal, hem oluşsal, hem de yapısal siste- matiğini tanımlar.
Francesco Borromini, San Carlo delle Quatro Fontane (1638-41 &
1664-67)
Rose Lynn Fisher, The Topography of Tears (2013)
http://rose-lynnfisher.com/tears.html
Tasarım alanına bakıldığında ise, algoritmaların
karmaşık formları sentetik olarak nasıl üretebile- ceği sorusu gündeme gelir. Örneğin, dinamik ve duyulara hitap eden formlar üreten Barok mimar- lık, özellikle görsel karmaşıklık üzerinden kurgu- landığı için, formal bir dil geliştirme ve geomet- Toyo Ito, Serpentine Gallerisi (2012), Algoritmik yapı sistemi rinin bu dil üzerinden üretilmesi çabalarına da formasyonu ihtiyaç duyar. Benzer bir estetik üstüne tasarlan- Güçlerin diyagramı olarak form mış olan Francesco Borromini’ninSan Carlo del- le Quatro kilisesinin tasarımı, eğrisel yüzeylerin D’Arcy Wentworth Thompson, ‘Gelişime ve For- tanımını mümkün kılacak diferansiyel geometri o ma Dair’ (1917) adlı kitabında bir objenin for- zamanlarda daha geliştirilmediği için, algoritmik munun, ona etki eden mekanik ve fiziksel güç- olarak ve birbirini izleyen geometrik form üreti- lerin bir diyagramı olduğunu, bunlara dayanan mi ve transformasyonları ile yapmıştır.Algoritma- matematiksel sistemlerin formun zaman içinde- nın süreci lineer ve üretken, dili ise geometriktir: ki transformasyonunu açıklayabileceğini iddia aynı tabanı paylaşan üçgenler, dik yardımcı eder. Böylelikle, türlerin kökenine dair Darwinci çizgiler, teğet daireler, mevcut formların referans yaklaşıma alternatif bir teori geliştirir. Morfometrik noktalarını kullanarak oluşturulan yeni çizgisel ve haritalama tekniklerini kullanarak, bir türün bir eğrisel formlar bu dilin kelime haznesini oluşturur. diğerine evrimini Kartezyen koordinat sisteminin
mimaride sayısal fırsatlar
9 deformasyonları ile gösterir. Thompson’a göre Topolojik yaklaşımların tasarım alanına etkisini çevresel koşullara maruz kalan organizmalar, sa- anlamak için morfogenesis kavramını açıklamak dece anlık kararlılıktadırlar: çevresel faktörlerin gerekir; morfogenesis bağlam içinde var olan, değişimi ile ortaya çıkan evrimsel baskıyatürler diğer ‘şeyler’ ve durumlarla zaman içinde, lineer demorfolojik çeşitliliklerini artırarak cevap verir. olmayan ilişkiler içine giren formları ve gelişme Thompson’ın çalışmaları, organizmaların form ve süreçlerini inceler. Biyolojideki morfogenetik sü- yapısal değişimlerini açıklamayı amaçlayan mor- reçler kendiliğinden gerçekleşirken, tasarım ala- fogenesis kavramının da temellerini atmıştır. nında insan eli ile gerçekleşen, algoritmalar ile örgütlenen değişim ve gelişim süreçleri söz konu- Bir organizmanın formu ve doğasının evrim ve sudur. Güçlerin diyagramı olarak mimarı formdan gelişimsüreçlerinden yalıtılmış olarak anlaşılıp bahsederken, iki zıt örneği karşılaştırmak yerinde açıklanamayacağı savı, tasarım alanında ele alın- olur. Alhambra Sarayı, 9 – 19.Yüzyıllar arasında- dığında, tasarlanan objenin çevresi ve bağlamı çok farklı süreçler altında şekillenmiş, farklı fonk- ile sürekli bir diyalog içinde geliştirilmesini de siyonlara hizmet etmiştir. Sarayın zaman içindeki gerektirir. Dinamik ve sürekli dönüşüm içinde- aşamalı gelişimi, forma etki eden zamansal sosyal, kiform, tipoloji ve topoloji düşüncelerini karşı politik, kültürel olgular üzerinden okunabilir. Sa- karşıya getirir. Tip kavramı, bazı ortak özellikleri rayı şekillendiren tek bir süreç, ideoloji veya tasa- olan “şey”leri tanımlamak için kullanılır. Kaynağı rımcı olmadığı için form organik, asimetrik ve çok eidos, yani doğal dünyadaki şeylerin gerçek özü- merkezlidir. Bağlama, yani topoğrafyaya uyumlu dür. Bu düşünceye göre, dünyada sınırlı sayıda ve olarak parçalı bir şekilde kendini oluşturur. Bu sabitlenmiş öz’ler mevcuttur; tüm fiziksel objeler açılardan, zaman içinde ortaya çıkan dış güçlerin ise bu öz’lerin kusurlu tezahürüdürler. Antik Yu- bir diyagramı olarak da okunabilir. Notre Dame nan düşüncesindeki beş Platonik cisim ve kavram- Katedrali ise bunun aksine, kilise tipolojisini katı sal eşleri (tetrahedron ateşle, küp dünyayla, ikosa- bir biçimde izleyen mimarisi ile formu ve katedral hedron suyla, oktahedron havayla, dodekahedron tipolojisini önceler; zamana, bağlama ve gelir ge- ise takımyıldızlarla özdeşleştirilmiştir), tanrısal, çer diğer dış kriterlere direnerek kalıcılığını korur. kusursuzve değişmezdirler. Klasik Yunan düzeni de aynı şekilde tiplere ve oranlara dair katı kural- lar aracılığı ile elde edilir. Tipler, benzerlikler ve ilişkiler değil, farklar üstüne kurgulanır. Çeşitlilik, öz’ün kusurlu olma halini temsil eder ve istenmez.
Bu katı tipolojik düşünce biçimi, 20. yüzyılda
topoloji düşüncesi ışığında sorgulanmıştır. Tip kavramının tersine topoloji, nesneler ve kavram- lar arasındaki ilişkilerin doğasını inceler. Topoloji yaklaşımının altında yatan birçok düşünce mev- Solda: Alhambra Sarayı, İspanya. Sağda: Notre Dame Katedrali, cuttur. Örneğin Jules Henri Poincaré, dinamik sis- Fransa. temlerin davranışları ve sistem fazları arasındaki Morfogenetik ve algoritmik gelişme (algorithmic geçişler açısından incelenen dinamik sistemler te- development) kavramlarını tasarımın merkezine orisinin (dynamical systems theory) fikir babasıdır. yerleştiren ilk örneklerden biri, Greg Lynn’in Emb- Ernst Mayr, biyolojik türleri dinamik sistemler ola- riyolojik Ev’idir. Lynn, “ideal ev” kavramını sorgu- rak görür; onların hayali yapılar olduğunu, formun layarak tek bir ev değil birçok ev tasarımı ürete- stabilitesinin geçici olduğunu ve esas önemli ola- bilen bir algoritma geliştirir. Bükülmelerin eğimli nın tip değil çeşitlilik olduğunu vurgular. Benzer bir yüzeyi ne şekilde etkileyeceği sorusundan yola şekilde Conrad Hal Waddington, epigenetik alan çıkarak, farklı yaşama biçimleri, arazi, iklim, inşa (epigenetic field) metaforu ile biyolojik formların teknikleri göz önünde bulundurularak hesaplanan genler ve çevresel faktörler ile etkileşime girerek form, bu parametreler değiştikçe yeniden biçimle- aktif ve sürekli olarak kendilerini nasıl farklılaş- nir. Böylelikle birbirleriyle benzer genetik kodlara tırdığını gösterir. RenéThom katastrof teorisi ile, sahip, ama çeşitli dış güçlerle farklılaşmış bir form formun bir sistemdeki süreksizlikler ve yapısal ailesi çıkar. dengesizlikler olduğunu vurgular, ve dinamik bir sistemdeki başlangıç durumlarının sonuçta ortaya çıkardığı beklenmedik durumları matematiksel modellerle açıklar.
10 mimaride sayısal fırsatlar
Greg Lynn, Embriyolojik Ev, Skeçler World Centre for Human Concerns (2003), OCEAN Desşgn Research Association
Mimari tasarımın sonlu ve statik nesneler yerine
çevrelerine uyumlu (responsive) dinamik sistemler Performans olarak form üretme potansiyelinden yola çıkan Michael Hen- Formun birincil olarak performans tarafından be- sel da, dış güçler etkisinde formun nasıl üretile- lirlenmesi fikri, tasarımda formun otonom ve dı- bileceğinin ve çeşitlenebileceğinin yollarını arar. şavurumcu icrası fikrine karşıt bir söylem olarak World Centre for Human Concerns projesinde, görülebilir. 20. Yüzyılın başında form ve işlev üretim ve analize dayanan bazı geçiş evreleri ve arasındaki ilişkiler günümüzde, sayısallaştırılabi- bunların mekanizmalarini tasarlar. Tasarım, üç te- lir, ölçülebilir, simüle edilebilir ve bunların bir mel geri besleme süreci üstüne kurgulanır. İlkinde sonucu olarak hesaplamalı tasarıma entegre edi- bağlamın, değişime direnç gösteren fiziksel forma lebilir performans kriterlerine dönüşmüştür. Yine etkisi ön plandadır. İkinci aşamada fiziksel formun doğada da izlerini görebileceğimiz prensipler, insan ile etkileşimi, üçüncüde ise insan çevre ara- evrim ve adaptasyon süreçlerinin bir sonucudur. sındaki karşılıklı etkileşimler öngörülür. Tasarım Neri Oxman’a göredoğada form ucuz, kaynak ve sürecinde çok parametreli deneyler aracılığı ile malzeme pahalıdır; bu sebeple form performansı tek-yönlü ve basit sebep-sonuçilişkileri değil ya- maksimize etmek ve en az kaynak kullanmak üstü- pısal, mekansal, programatik ve çevresel kriterleri ne biçimlenir. Doğa, formu evrim yolu ile optimi- döngüsel bir tasarım süreci sonucunda gerçekleş- ze ederken malzemeyi önceler. Örneğin doğadaki tirir. Böylelikle kanıksanmış tasarım metotlarına döngüsel dokular, beyin damarlarından böcek alternatif olabilecek dönüşüm mekanizmaları ile kanatlarına kadar çok farklı yapılarda gözlemle- form-davranış ilişkilerini sorgular, yeni yöntemle- nebilir. Yapraklarda ise sıvı akışını sağlayan ağlar rin önünü açar. olarak görülür. Bir ağ örgüsünün verimliliği, onu inşa etmenin ve çalıştırmanın maliyeti ile ölçülür. En basit ağ olan hiyerarşik ağaç yapıları, verimli ol- malarına rağmen dirençli değildirler. Ağın bir par- çası hasar görünce, sistemin o kısımları da sıvıdan yoksun kalır ve ölür. Ama kendi içinde döngüsel olan ağ yapıları, parçacıl hasarlar söz konusu oldu- ğunda sıvıyı diğer kanallara yönlendirebilir ve sıvı akış miktarındaki dalgalanmaları minimize edebi- lir. Zaman içinde doğa, yaprak damar örüntüsü- nü ağaç yapılarından ağ yapılarına evrimleştirerek performansını optimize etmiştir.
mimaride sayısal fırsatlar
11 Malzeme ve performans tüm tasarım ve üretim alanlarında da önemli yer tutar. Sentetik ‘şey’ler, malzemenin fiziğine ve davranışına dair derin bir anlayış sonucu şekillendirilebilir. Form, doğada uzun süreler içinde adaptasyon ve doğal selek- siyon yolu ile biçimlenirken, tasarım alanlarında çok farklı süreçler ve yöntemler izlenmesi gere- kir. Performans temelli tasarımın ile örnekleri, geniş açıklık geçenkabuk formlarının tasarımında görülebilir. St. Paul’s Katedrali’nde Sir Christop- her Wren’ın tasarladığı iç içe geçmiş üç katmanlı kubbeler sisteminden ortanca olanı, asılı zincirler prensibi ile çalışan katener forma sahiptir ve asıl taşıyıcı olanı kubbedir. Katener sistemler, asılı bir kablonun geriliminin, ayakta duran bir kemerin basınç kuvvetine eşit olduğu prensibi ile çalışır. Bu sebeple, bir kemer veya kubbe için de ideal form, Robert Hooke’un tarif ettiği gibi (1635– 1703) katener formudur. Wren’in estetik sebepler ile ara katmanda gizlediği katener yapıları, Anton Nefes alabilen yüzey için prototip, Cartesian Wax, Neri Oxman, 2007 http://web.media.mit.edu/~neri/site/projects/cartesianwax/cartesi- Gaudi, Heinz Isler, Eladio Dieste ve Frei Otto ta- anwax.html rafından 20. yüzyılda taşıyıcı kabuk sistemlerinin tasarımında gözle görünür halde kullanılmıştır. Bu örneklerdeform, kullanılan malzemeyi minimize, taşıyıcı performansını ise maksimize etmeyi amaçlar. Hesaplama eylemini bir algoritma değil, malzeme ve yerçekiminin etkileşimi üstlenir; form performans gereksinmelerinin doğal bir sonucu- dur.
Performans temelli tasarım, günümüzde bilgisayar
tabanlı algoritmik yöntemler ile performansı he- saplayabilen ve malzeme özelliklerini simüle ede- bilen gelişmiş sistemler aracılığı ile yapılmaktadır. Örneğin Neri Oxman’ın Cartesian Wax (Kartezyen Reçine) projesi, yapısal ve çevresel performans ile ICD/ITKE Araştırma Pavyonu, 2013-14 http://aasarchitecture.com/2014/07/research-pavilion-2013-14-icd- bilgilendirilmiş malzeme sistemlerinin araştırması- itke.html/research-pavilion-2013-14-by-icd-itke-07 nı yapar. Işık ve ısı geçirgenliği, enerji modülasyo- nu ve yapısal destek gibi farklı fiziksel durumlara cevap veren bir yüzey sistemi, gerektiği noktalar- da kendisini kalınlık ve geçirgenlik açısından fark- lılaştırır. Böylece “düşünebilen malzemeler”, fizik- sel formu üreten oluşum süreçlerini somutlaştırır. ICD/ITKE Araştırma Pavyonu, benzer bir perfor- mans-temelli yaklaşım ile tasarım, simülasyon ve fabrikasyon teknolojileri birleştirilerek yapılmıştır. Çift katmanlı ve modüler olan yapı, Böceklerin kanat ve vücutlarındaki koruyucu kabuğun mor- folojisini model alarak yapısal performansı ve geo- metrik özgürlüğü maksimize etmeyi amaçlar. Mal- zeme ve form göz önünde bulundurularak, çoklu eleman analizi ile kuvvet akışlarının karbon fiber elemanlara transferi hesaplanmıştır. Böylece, yapı- sal performans ve karbon fiber malzemenin forma nasıl etki ettiği, döngüsel bir tasarım süreci içinde araştırılmış ve gerçekleştirilmiştir.
12 mimaride sayısal fırsatlar
Son söz Yukarıda örneklerde tartışıldığı gibi hesaplama dü- şüncesi, sadece günümüze ve bilgisayar teknolo- jilerine dair yeni bir düşünce ve uygulama alanı değil, doğada ve diğer yapay üretim alanlarında da var olan bir düşünce sistematiğidir. Burada tasarım- cının görevi sadece tasarımı formal hale getirmek, yani kodlamak, soyutlamak veya programlamak değil, aynı zamanda algoritmayı tasarımın kendi amaçları doğrultusunda kontrol edebilmek, ve sı- nırları dahilinde tasarlama eylemine destekleyici olarak kullanabilmektir. Ziratasarımda algoritmik sistemler, kendi otonomluğunu ilan ederek süreci ele geçirmeye, böylece araçtan çok amaç olmaya meyledebilirler. Hesaplama metotlarının tasarım- cının kontrolü dahilinde ve yaratıcı olarak kullanı- labilmesi, ancak günümüzün dijital ve bilgisayarlı teknolojilerinin gerçek doğasını, potansiyellerini ve sınırlarını anlamak ile mümkün olabilir. biyografi
İpek Gürsel Dino
ODTÜ Mimarlık Bölümü’nde öğretim üyesidir. Mimarlık lisans derecesini Gazi Üniversitesi, yüksek lisans derecelerini ODTÜ ve Carnegie Mellon Üniversitesi’nden, mimarlıkta hesaplamalı tasarım doktorasını ise Delft Teknoloji Üniversitesi’nden almıştır. ABD ve Hollanda’da çeşitli araştırma projelerinde yürütücü ve araştırmacı olarak katkı sağlamıştır. Araştırma alanları arasında hesaplamalı tasarım, yazılım modelleme, üretken / algoritmik tasarım sistemleri ve bina performansı için bilişim teknolojileri gelmektedir. Birinci sınıf mimari tasarım stüdyosu, tasarımda dijital medya kullanımı ve üretken hesaplamalı sistemler üstüne ders vermektedir.