Professional Documents
Culture Documents
Soru-Cevap
Sevtap İSHAKOĞLU KADIOĞLU: Şimdi siz kavramları felsefe
üzerinden anlattınız. Bir şey sormak istiyorum. Biliyorsunuz Rönesans’ı
çok severiz ama o dönemde kurulan akademiler var. Onların bilime özgü
olanları var. İngiltere ve Fransa örneğinde bunlar bilim cemiyetleri olarak
teşkilatlanıyorlar. İngiltere’de şahsi teşebbüslerin, Fransa’da ise devletin
desteği ile. Aslında üniversitenin araştırma ayağı, işi orada yürüyor.
Neden? Çünkü üniversite bunu sahiplenemiyor. Üniversite sizin de ifade
ettiğiniz gibi sadece geleneksel öğretici işlevini sürdürüyor. Çünkü yeni bir
bilim anlayışı doğuyor ve bu bilim anlayışını üniversitede hemen
sahiplenemiyorlar. Geleneksel anlayış devam ediyor. Newton’ın son
evrensel yerçekimi yasasında açıkladığı, bütün güneş merkezli kâinat
modelinin fizik matematik temellerini ortaya koyduğu yayın da İngiliz
Kraliyet Bilim Akademisi’nin yayın organlarında yayımlanıyor çünkü
üniversite henüz bunları sahiplenmiyor.
Tansu AÇIK: Çok güzel bir şey söylediniz Hocam. Royal Society
Avrupa'daki ilk bilimsel araştırmacıların toplandığı, dergi organın da yayın
yaptıkları bir yer.
Sevtap İSHAKOĞLU KADIOĞLU: Aynı şekilde Fransa’daki örneği de
var bunun. Ama tabii bunlar temel bilimler açısından ifade edebileceğimiz
şeyler. Şimdi Almanya örneğine gelince Almanya’da Leibniz’in
öncülüğünde 1700’de kuruluyor Berlin Bilimler Akademisi ilk defa. Onu
sormak istiyorum. Acaba Berlin Bilimler Akademisi, üniversitelerin
yapmadığı şeyi Almanya için yapıyor mu?
Tansu AÇIK: Çok teşekkürler. Şimdi bu derneklerin akademilerin yayın
organları var ama bunlar belirli bir alana yönelik değil, o tür yayınlar
19.yyda oluşacak Avrupa'da. Biz akademilerden başlayalım. Aslında
akademilerin ilk örneği Fransa’da kuruluyor.
Sevtap İSHAKOĞLU KADIOĞLU: İtalya’da da var Hocam. Bilime
özgü akademiler, bilim akademileri ilk defa İtalya’da kuruluyor....
Tansu AÇIK: İtalya’da daha ziyade dil temelli kurumlar var. Almanya’da
ve Fransa’da bunların üniversite ile ilgisi yok. Accademia della Crusca
derler. İtalya’daki akademiler tamamen dil ve edebiyata düşkün kişilerin
oluşturduğu dernekler.
Sevtap İSHAKOĞLU KADIOĞLU: İki tane de bilime özgü olan var
hocam.
Tansu AÇIK: Ne zaman?
Sevtap İSHAKOĞLU KADIOĞLU: 1703.
Tansu AÇIK: Başlangıçlar, ilk akademiler Fransız akademisi
1600’lerdedir. İlk örnektir ve o birazcık bilimsel açıdan muhafazakarlaştığı
için onun karşısına Collège de France çıkarılır. Dediğiniz gibi aslında
akademilerde, ondan söz edemedik, bir bilimsel araştırma yürütülüyor.
Çok ince ayrıntılarını bilmiyoruma bilmiyorum ama, evet Berlin’de
üniversite yok. Brandenburg’da sadece 1700’de kurulan Prusya Bilimler
Akademisi var. Ama Fransız Devriminden sonra Napolyon yeni bir düzen
getiriyor. Üniversite rektörleri bölgelere bakıyor -rektörlük kilise
hiyerarşisindeki bir bölgeden sorumludur ya-, akademilerden de sorumlu
onlar. Fransa’da o sıralarda belli türden çalışma yapan 26 tane akademi
varmış. İngiltere’deki Royal Society dolayısıyla dergi konusuna
geliyorum... Newton’un muazzam buluşunu açıkladığı dergi aslında o
dönem kurulmuş bir bilim cemiyetine ait. Küçücük bir yerde toplanıp
sunuşlar yapıyorlar, bir hamilik var belki orada. İlk bilimsel dergi
yayıncılığından bahsediyoruz. 1665’te kurulan Journal des savants var,
“Alimler Dergisi”. Ama bu dergi o kadar çok farklı alanda yayın yapıyor
ki... Ayrıca içindeki yazılar her zaman çok nitelikli değil. Nasıl
söyleyeyim, bazen bizim Halkevi dergilerinde falan böyle şeyler çıkar, o
nitelikte şeyler de çıkabiliyor. Burada bir gönül verme ve o toplum üyesi
olma var. Evet dergiler bilimsel dergi aslında. Büyük Britanya'da belirli
bilim alanlarına ait dergiler 1820-30 arası belirip sönüvermiş, asıl yeni
üniversite modelinden sonra 1880’den sonra çıkıyor. Sadece dergiler değil,
aynı anda bununla ilişkili olarak, ulusal ve uluslararası kongreler de
yapılıyor. 19. Yüzyılda, özellikle daha önce de kongreler yapılıyor, bilim
adamları yazışıyor elbette. Geniş mektuplaşma ağları var, rönesans bilgini
Erasmus Avrupa’da 2000 kişi ile yazışıyormuş. Bir gönüldeşler topluluğu
var ancak bunun kurumsal çerçevesi o kadar güçlü değil. Bu dergiler de
öyle uzmanlaşmış dergiler değil. Ama en başta Royal Society’de üyeleri
arasından olağanüstü buluşlar çıkıyor.
Sevtap İSHAKOĞLU KADIOĞLU: Royal Society’nin yayın organı
“Felsefi Zabıtlar” adı o şekildedir. “Bilginler Dergisi” Fransızlar Bilim
Akademisinin yayını. “Bilginler Dergisi” için dediğiniz doğru olabilir ama
Royal Society’nin gerçekten çok ciddi yayınları var.
Tansu AÇIK: Var, doğru. Ama mesele şu: Henüz kimya molekülü,
maddenin gaz hali kuramı yok. 19yy başında birisi tutuyor bir tane kuş
alıyor, cam fanus içine koyuyor, kuş ölüyor deney bu yani. Bugün bizim
aklımızın alamayacağı, “bu kadar basit miymiş” diyeceğimiz şeyler.