Professional Documents
Culture Documents
Sosyal Hi̇zmet Bi̇li̇mi̇ne Gi̇ri̇ş Tam Ki̇tap
Sosyal Hi̇zmet Bi̇li̇mi̇ne Gi̇ri̇ş Tam Ki̇tap
ÇERÇEVESİ
SOSYAL HİZMET
BİLİMİNE GİRİŞ
ÜNİTE
1
Sosyal Hizmetin Kavramsal Çerçevesi
GİRİŞ
Bilimler, insan düşüncesinin bir ürünüdür. Bilimler, hakikatin bir arayış çabası
olarak ortaya çıkabileceği gibi, çağın gereksinim ve şartlarının meydana getirdiği
sorunları çözmek, insan refahı ve mutluluğunu temin etmek amacıyla kolektif bir
Sosyal hizmet, insan çabanın ürünü olarak da doğup gelişebilmektedir. Sosyal hizmet bilimi ise birey,
haklarını esas alarak, aile, grup ve toplumun sosyal işlevselliklerini yerine getirebilmeleri, mutlu ve
olumlu anlamda bir huzurlu bir yaşam sürdürebilmeleri bakımından biyolojik, psikolojik, manevi ve
sosyal değişmeyi sosyal ihtiyaçlarının karşılanması, karşılanamayan ihtiyaçları için mevcut engellerin
hedeflemekte, ortadan kaldırılması amacına yönelik koruyucu, önleyici, iyileştirici, geliştirici yönde
bireylerin sosyal müdahale etkinliğine sahip uygulamalı bir sosyal bilimdir. Sosyal hizmet, birey,
problemlerini çözmek, grup ve toplumun sosyal çevreyle bağlantılı sorunlarını çözmekte yardımcı olmayı
onları güçlendirmek ve hedefleyen bir meslek ve disiplindir.
özgürleştirmek
Sosyal hizmet, Batı dünyasında 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmış ve
amacıyla faaliyet
gelişmiştir. Ortaya çıktığı tarihten günümüze dek, sosyal hizmet mesleğinin
göstermektedir.
uygulayıcıları olan sosyal hizmet uzmanları, muhtaç bireylerin koşullarını
iyileştirmek, sosyal adaleti geliştirmek ve nihayetinde sosyal refahı sağlamayı
mesleki bir sorumluluk olarak kabul etmişlerdir. Tarihsel süreç incelendiğinde
sosyal hizmetin ilk başlangıcının gönüllü çalışmalara dayandığı, daha sonraları
sosyal sorunların artıp çeşitlilik kazanmasıyla birey, aile, grup ve toplumun
sorunlarının ancak profesyonel bir çabayla çözümlenebileceği düşüncesi ile
gönüllüler eğitilmiş ve ilk sosyal hizmet okulları açılmaya başlanmıştır.
Sosyal hizmet, bilim ve mesleğin adı sosyal hizmetler ise devletin
vatandaşının esenliğini sağlamak amacıyla organize ettiği düzenli ve sistematik
hizmetlerin genel bir adıdır. Sosyal hizmet, insan haklarını esas alarak, olumlu
anlamda bir sosyal değişmeyi hedeflemekte, bireylerin sosyal problemlerini
çözmek, onları güçlendirmek ve özgürleştirmek amacıyla faaliyet göstermektedir.
Birey ve sosyal çevresi arasındaki olumsuz ilişkileri, olumlu hale getirebilmek
amacıyla müdahale yetkisine sahiptir. Sosyal hizmetler ise sosyal devletin temel
görevleri arasında yer alan sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, sosyal yardımlar ve konut
hizmetlerinden meydana gelmektedir.
Sosyal hizmet mesleği ve disiplini, bireyler arasında ırk, renk, cinsiyet, dil, din,
sosyal sınıf veya herhangi bir ayrım gözetmeksizin yeryüzündeki tüm insanların
haysiyet, onur ve toplumsal eşitliğini savunmaktadır. Sosyal hizmetin ahlaki
değerlerinin en başında yer alan ve mesleğin temel felsefesini oluşturan bu anlayış,
sosyal hizmet uzmanlarının da mesleki çalışmalarının hareket noktasıdır. Sosyal
Hizmet de diğer meslekler gibi problem çözme işlevine sahiptir. Sosyal hizmetin
nihai hedefi, toplumun tüm bireylerini yakından etkileyen yoksulluk, yoksunluk,
işsizlik, bakıma muhtaçlık, madde bağımlılığı, alkolizm, aile içi şiddet, suçluluk vb.
sosyal sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik politikalar üretmek ve
uygulamaktır.
Bu bölümde sosyal ve hizmet kavramlarının açılımının yanında sosyal hizmet
ile sosyal hizmetler kavramlarının genel çerçevesi oluşturulacaktır. Bu çerçevede
sosyal hizmetlerin temel ilkeleri ve sosyal hizmet mesleğinin özellikleri ve sosyal
sorunlar konuları ele alınacaktır.
Sosyal hizmetler, bu 1983 tarih ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
bilim ve mesleğin Kanununa göre sosyal hizmetler, “kişi ve ailelerin kendi bünye ve çevre
uygulandığı şartlarından doğan veya kontrolleri dışında oluşan maddi, manevi ve sosyal
disiplinlerarası daha yoksunluklarının giderilmesine ve ihtiyaçlarının karşılanmasına, sosyal sorunlarının
geniş bir alana hitap önlenmesi ve çözümlenmesine yardımcı olunmasını ve hayat standartlarının
etmektedir. iyileştirilmesi ve yükseltilmesini amaçlayan sistemli ve programlı hizmetler
bütünüdür”.
Görüldüğü üzere sosyal hizmet, daha çok bir bilim ve meslek dalı olarak
anlaşılmaktadır. Hâlbuki sosyal hizmetler, bu bilim ve mesleğin uygulandığı
disiplinlerarası daha geniş bir alana hitap etmektedir. Diğer bir deyişle sosyal
hizmetler, sosyal devletin temel görevleri arasında yer alan sosyal refah; sağlık,
Sosyal hizmetler, eğitim, sosyal güvenlik, sosyal yardımlar, konut hizmetleri ile insan vakarına uygun
sadece tehlike altında ve mutlu bir hayat sürmeleri için devletin özellikle muhtaç vatandaşlarına sunduğu
olan sosyal sorunlu kamusal hizmetlerin bütünüdür.
çocuk ve gençlerle Sosyal hizmet, insana her türlü, ekonomik, kültürel ve psiko-sosyal yardım ve
ilgilenmemektedir. desteği, bilimsel bilgi ve uygulama becerisi içinde, belirli bir bilimsel disiplin ve
Sosyalleşme alanlarının mesleki etik çerçevesinde yapan, bunun için belirli müdahale araçları, stratejileri,
hemen hepsinde sosyal yöntemleri, teknikleri geliştirilmiş olan bir sosyal meslektir. Sosyal hizmetler ise,
hizmet müdahalelerine devlet bütçesinden finanse edilen fakat sosyal güvenlik yöntemlerinden farklı
artık ihtiyaç olarak, maddi katkıda bulunmaktan ziyade sosyal sorunlu kişilerin topluma uyum
duyulmaktadır. sağlamalarına yönelik danışmanlık ve destek yardımlarıdır.
Sosyal hizmetin temel İlkeler, belirli bir hedefe ulaşmak için kabul edilen temel yargılardır. Sosyal
yargısı, bireyin hizmetin temel yargısı, bireyin işlevselliğini engelleyen sosyal sorunların ortadan
işlevselliğini engelleyen kaldırılması noktası üzerinde odaklaşmasıdır. Bu da hizmet sunumunda eşitlik ve
sosyal sorunların adalet ilkelerinin korunmasıyla mümkündür. Sosyal hizmet politikaları, mesleğin
ortadan kaldırılması temel ilkeleri doğrultusunda planlanmakta ve uygulanmaktadır. Buna yönelik
noktası üzerinde olarak çocuğun yüksek yararının korunması ve geliştirilmesi, dezavantajlı gruplara
odaklaşmasıdır. pozitif ayrımcılık yapılması ve fırsat eşitliğinin temin edilmesi sosyal hizmetin temel
ilkelerini çevrelemektedir.
Sosyal hizmet bir disiplin ve meslek olarak etik kurallara ve kendine has
mesleki kültüre dayalı oluşturmuş olduğu ilkelere sıkı sıkıya bağlıdır. Evrensel insan
hakları temelinde eşitlik, sosyal adalet, kamu yararı, insan onuru ve vakarının
korunması, insan ilişkilerinin sürdürülmesi, çocuk, genç, yetişkin ve yaşlı bireylerin
sosyal refahının sağlanması sosyal hizmet mesleğinin temel ilkelerindendir. Sosyal
hizmetlerin temel ilkelerini maddeler halinde belirlemek gerekirse (Seyyar ve Genç,
2010):
1. Sosyal hizmetlerin yürütülmesi ve sunulmasında din, dil, ırk, cinsiyet,
Sosyal hizmetlerin
mezhep, siyasi düşünce, sınıf ve bölge farklılığı gözetilemez; hizmet
sunumunda insan sunumunda hiçbir kişiye, aileye, gruba veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz.
haysiyet ve şerefine 2. Sosyal hizmetlerden yararlanmak her vatandaşın ve her ferdi hakkıdır. Bu
saygı gösterilerek özel haktan yararlanma birey, aile, grup ve toplumların ihtiyaç önceliklerine ve
hayatın gizliliği korunur ihtiyacın derecesine göre gerçekleştirilir.
ve bireyin kişilik 3. Sosyal hizmetlere ilişkin faaliyet ve programlar, devletin denetim ve
haklarının ihlal gözetiminde, özel sosyal hizmet kuruluşları ile halkın gönüllü katkı ve
edilmesine izin katılımı da sağlanarak bir bütünlük içinde yürütülür.
verilmez. 4. Sosyal hizmetlerin sunumunda insan haysiyet ve şerefine saygı gösterilerek
özel hayatın gizliliği korunur ve bireyin kişilik haklarının ihlal edilmesine izin
verilmez.
5. Sosyal hizmetler alanında faaliyet gösteren kamu kurum ve kuruluşları ile
gerçek ve tüzel kişiler arasında koordinasyon ve işbirliği sağlanarak mevcut
kaynakların en verimli şekilde kullanılması için güç birliği yapılır.
6. Sosyal hizmet faaliyet ve programlarının coğrafik ve fonksiyonel görev
alanlarının ve yurt sathında dengeli dağılımının görev boşluğu
bırakılmayacak şekilde ve toplumun ihtiyaçları göz önünde tutularak
planlanması ve düzenlenmesi esastır.
7. Çocuğun öncelikle ailesi veya bir aile yanında bakılması esastır.
Bir sosyal durumun, sosyal sorun olarak ele alınabilmesi için; gözlemlenebilir
olmak, tehdit oluşturmak ve çözülmeye veya hafifletilmeye elverişli olmak
şeklinde üç özellik taşıması ve muhatabına fiziksel, mali ve ahlaki zararlar vermesi
gerekmektedir. Sosyal sorunlar, sosyal sınıflar arasında uyuşmazlık ve çaltışma
hali olup, toplumsal düzeni tehlikeye sokmaya ve bozmaya yönelik niteliktedir.
Sosyal sorunlar, sosyal Sosyal sorunun oluşumu için şu altı ihtimal esas alınmalıdır (Demirbilek, 2005).
sınıflar arasında 1. Toplumun büyük bir kısmı arasında çatışma yaşanması,
uyuşmazlık ve çatışma 2. Çatışmanın zıt grupları karşı kaşıya getirmesi,
hali olup, toplumsal 3. Çatışma, toplumun değerleri tarafından iyi-kötü veya doğru-yanlış şeklinde
düzeni tehlikeye ifade edilmeli,
sokmaya ve bozmaya 4. Çatışma sosyal kurumların, sosyal kuralların ve birbiriyle ilişkili grupların
yönelik niteliktedir. değişimini zorlamalı,
5. Yönetime karşı duruş sebebiyle siyasi sistemin istikrarını tehdit etmeli,
6. Ahlaki kriterlerin yozlaştırılmasına yönelik olarak toplumda duygusallık
oluşturmalıdır.
Sosyal sorun, geniş anlamda sosyal düzeni sarsan bütün tehlikelerdir.
Örneğin, iç göçler, gecekondulaşma, fakirlik, yolsuzluk, cehalet, toplumsal şiddet,
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Sosyal hizmetin profesyonelleşme sürecinin bilimsel ve mesleki yön kazandığı
“son” aşamasının ismi nedir?
Değerlendirme sorularını
sistemde ilgili ünite a) Sosyal adalet
başlığı altında yer alan b) Hayırseverlik
“bölüm sonu testi” c) Faydacılık
bölümünde etkileşimli
d) Dinsel
olarak
cevaplayabilirsiniz. e) İnsancıl
2. Aşağıdakilerden hangisi hizmetin özelliklerinden değildir?
a) Dayanıksız ve kısa vadelidir
b) Somut işlemlerdir
c) Heterojen bir yapısı vardır
d) Üretim-tüketim ilişkisi eş zamanlıdır
e) Arz-talep ilişkisi değişkendir
3. Sosyal hizmet uzmanı (sosyal çalışmacı) kavramı Almanya’da ilk kez kaç yılında
kullanılmıştır?
a) 1915 b) 1916 c) 1917 d) 1918 e) 1919
4. Aşağıdakilerden hangisi gelişmiş ülkelerdeki sosyal hizmet ve sosyal yardım
politikalarının özelliklerinden biri değildir?
a) Maliyet etkiliğine yöneliktir
b) İyilik halini arttırmaya yöneliktir
c) Yaşam doyumunu arttırmaya yöneliktir
d) Faydayı arttırmaya yöneliktir
e) Yaşam kalitesini arttırmaya yöneliktir
5. Aşağıdakilerden hangisi bir sosyal sorun değildir?
a) Yoksulluk
b) Kalkınma
c) Göç
d) Madde bağımlılığı
e) Aile içi şiddet
Hizmet
• Sosyal Hizmetin Diğer Disiplinlerle İlişkisi
• Sosyoloji ile İlişkisi
• Sosyal Politika İle İlişkisi SOSYAL HİZMET
• Sosyal Güvenlik ile İlişkisi
• Sosyal Antropoloji ile İlişki BİLİMİNE GİRİŞ
• Sosyal Pedagoji ile İlişkisi
• Psikoloji ve Sosyal Psikoloji İle İlişkisi
2
Sosyal Hizmetin İlgili Bilim Dallarıyla İlişkisi
GİRİŞ
Bir meslek ve disiplin olarak sosyal hizmet, mikro boyutuyla sosyal psikoloji ve
sosyal pedagoji, makro boyutuyla sosyoloji ve sosyal politika ile yakından ilgili bir
bilim dalıdır. Başlangıçta meslek olarak ortaya çıkan ve daha sonra geliştirdiği metot
ve tekniklerle bilim olma yönünde hızla ilerlerken diğer sosyal bilimlerden etkilenme
ve onları etkileme cihetine giderek, bağımsız bir disiplin haline gelmiştir. Sosyal
hizmetler, kişilerin sosyal rehabilitasyonu gibi, çözüm odaklı müdahale yöntemlerine
ihtiyaç duyduğu için, sosyal politikaların geliştirdiği araçları kullanmak
mecburiyetindedir.
Sosyal hizmetler, sosyal siyasetin toplumsal barış ve dayanışma gibi daha çok
Birçok sosyal bilimci, gayrı maddi hedeflerini hayata geçirmede önemli bir fonksiyon icra etmektedir.
sosyal hizmetleri, sosyal Bundan dolayı birçok sosyal bilimci, sosyal hizmetleri, sosyal siyasetin bilimsel
siyasetin bilimsel boyutuyla bir alt birimi, uygulama boyutuyla ise bir yöntemi veya aracı olarak
boyutuyla bir alt birimi, değerlendirmektedir. Sosyal hizmetler, özellikle muhtaç insanların yapısal veya
uygulama boyutuyla ise çevresel şartlardan kaynaklanan sosyo-ekonomik, psikolojik, kültürel ve manevi
bir yöntemi veya aracı ihtiyaçlarını giderebilmek maksadıyla uygulamaya dönük bireysel yöntemlere ihtiyaç
olarak duyduğu için, sosyal psikoloji, sosyal pedagoji ve sosyal güvenlik, sosyal antropoloji,
değerlendirmektedir. sosyal pedagoji ve sosyal psikolojide geçerli olan insan modellerinden azami
derecede yararlanmaktadır. Bu ünitede bu disiplinlerle sosyal hizmet ilişkisi üzerinde
durulacak ve sosyal hizmetin disiplin olarak bu disiplinlerden etkilenme ve
yararlanma durumu değerlendirilecektir.
Bugün modern sosyal hizmetler, sosyal sistemleri, sosyal sorun ve eylem
alanlarını araştıran bir disiplin olmanın yanında sosyo-kültürel yapıdan kaynaklanan
bireysel sosyal sorunların çözümüne odaklanmış müstakil eylemler içeren bir
meslektir. Sosyal bilimlerin, araştırma teknik ve yöntemleri, kuram ve yaklaşımları,
metot ve eğilimlerinden yararlanarak kendi bilimsel kurgusunu ortaya koyan ve
birçok sosyal bilimle aynı alanlarda farklı yaklaşımlarla çalışan sosyal hizmet mesleği
multidisipliner bir disiplindir.
disiplin nedir? Kelime olarak baktığımızda; “bireye kolektif olma şuurunu veren
ahlakî kaidelerin bütünü, sosyal sistemin devamı ve bekası için sosyal hayata veya
çalışma hayatına yönelik normların ve cezaların bütünü”, bilim olarak baktığımızda
ise; uzmanlık gerektiren bir bilim dalı, kullandığı teknik, araç, yöntem ve terminoloji
bakımından diğerlerinden ayrılan alt bilim olarak tanımlayabiliriz.
Burada sosyal hizmetin diğer disiplinlerle ilişkisine değinelim ve multidisipliner
yönünü inceleyelim. Sosyal hizmetin bir meslek ve bir disiplin olması, ilgi odağının
geniş olması ve insanlarla bütüncül bir anlayışla çalışması disiplinler arası özellikler
taşıdığını gösterir. Önce bir meslek olarak ortaya çıkan sosyal hizmet, bilim niteliğini
kazanıncaya kadar diğer sosyal bilimlerin yöntem, teknik ve teorilerinden
yararlanarak kendi bilimsel kurgusunu oluşturmuştur. Sosyal hizmet disiplininin bir
sosyal bilim dalı olması ve öteki sosyal bilimlerden bağımsızlığını kazanmış
bulunması onun iki önemli niteliğidir (Kongar, 1972).
Disiplin ile meslek birbirlerini tamamlayan iki temel unsurdur. Her disiplinin
uygulama alanı olan bir meslek dalı vardır. Disiplin ya da disiplinler yoluyla elde
edilen teorik bilgiler amaçları doğrultusunda meslek yoluyla uygulamaya konulur.
Bilgi uygulama alanı bulamadığı zamanlarda bilginin amacına yönelik politikalar
geliştirilerek ortam hazırlanır ve o bilgiden hedef kitlesinin yararlanacağı mesleki
Disiplinler arası bilimsel
uygulamalar oluşturulur.
işbirliğine rağmen her
bir disiplin kendi değer Multidisiplinerlik; bilimsel bir sorunun veya konunun araştırılması ve
ölçütlerine göre değerlendirilmesi maksadıyla farklı disiplinlerden oluşan bilim adamlarının, diğer
araştırdığı konuyu bilim dallarına ait yöntem ve terminolojiden ciddi bir şekilde yararlanmadan birlikte
tanımlar ve çözüm çalışmalarıdır. Disiplinlerarası bilimsel işbirliğine rağmen her bir disiplin kendi değer
üretir. ölçütlerine göre araştırdığı konuyu tanımlar ve çözüm üretir. Multidisipliner işbirliği,
bilimsel bir konunun dış yansımalarının kendi bilim alanıyla sınırlı olması durumunda
faydalıdır. Sınırlandırmanın mümkün olmadığı durumlarda disiplinler arası işbirliğine
gidilir.
Disiplenlerarasılık; bir bilim dalının, başka bir bilim dalının duruşunu,
düşüncelerini, bilimsel yöntemlerini ve bilgilerini kendi amaçları doğrultusunda
değerlendirerek nihaî ve bütüncül bir netice elde etme çabasıdır.
Örnek
dâhiliye uzmanının, bir röntgen uzmanı, fizik uzmanı ve mühendisle
sıkı işbirliği yapması.
•Bir arkeologun, ölmüş hayvan ve bitki türlerine ait elde edilen
sonuçlardan geniş kapsamlı bir değerlendirme yapabilmesi için,
zoolog, botanik uzmanı ve jeoloji uzmanı ile birlikte çalışması.
•Bir grubun üyelerinden birisinin sosyal problemlerinin tespiti ve
çözümü için sosyoloji, sosyal psikoloji, antropoloji ve sosyal
hizmetin işbirliği yapması gibi.
Sosyal hizmet uygulamaları bütün diğer meslek uygulamaları gibi değer, amaç,
yaptırım, bilgi ve yöntem birliğinden meydana gelir. Bu parçaların hiçbiri sadece
sosyal çalışmaya özgü değildir (Kongar, 1972). Bunlar diğer disiplinlerle ortak
çalışmalar veya diğerlerinden alıntılar yaparak olgunlaşmaktadır. Sosyal hizmetin
mesleki değerleri, birçok farklı düşünce sisteminden etkilenmiştir ve sosyal hizmet
Sosyal hizmet birçok farklı düşünce sistemine yön veren ideolojilerin önemi üzerinde durmaktadır.
uygulamaları bütün Bu nedenle sosyal hizmet uygulamalarında baskın olan tek bir mesleki anlayış
diğer meslek olmayıp, toplumun bir parçası olan sosyal hizmet uzmanları farklı perspektiflerden
uygulamaları gibi değer, kapsamlı bir şekilde yararlanarak en uygun yaklaşıma ulaşmayı hedeflerler.
amaç, yaptırım, bilgi ve
yöntem birliğinden Sosyal hizmet; hedef kitlesine uygulayacağı tüm mesleki uygulamalarının
meydana gelir. bilgi üretimini ve neyi nasıl yapacağını belirleyen kuralları sosyal politikadan,
toplumla ilgili bilgileri sosyolojiden, bireyle ilgili bilgileri psikolojiden, grup içinde
bireyle ilgili bilgileri sosyal psikolojiden, faaliyetlerini sürdürürken kullanacağı
kaynakları ekonomiden, kültürle ilgili bilgileri antropolojiden, yaşlıların sosyal ve tıbbi
sorunlarına karşı çözüm ve uygulamaları sosyal gerontolojiden, hizmet alanı ile ilgili
tüm kanuni çerçevesini hukuktan, eğitim ve toplumdan dışlanmış gençlerin topluma
kazandırılmasını sosyal pedagojiden alır.
Sosyal hizmet ilgili disiplinlerden yararlanması, onların bilgi ve bulgularını
kullanmasının yanında bütün bu disiplinlerden şu üç temel noktada ayrılır (Kongar,
1972).
1. Sosyal hizmetin odağı toplumsaldır ve sorun çözmeye yöneliktir.
2. Sosyal hizmet uygulamalı bir meslektir.
Toplum: Belli bir coğrafya parçası üzerinde yer alan, sosyal gereksinimlerini
karşılamak için etkileşen, ortak bir kültürü paylaşan çok sayıda insanın oluşturduğu
bir birliktelik (Fichter, 1994:73) ve işbölümü olan bir insan topluluğudur.
Sosyal olay: Toplum içinde meydana gelen, başlama ve bitiş noktaları belirli
olan birden fazla kişiyi ilgilendiren bir oluşumu ve değişimi ifade etmektedir.
Sosyal olgu: Genellikle başlangıç ve bitiş zamanı bilinmeyen, nerede başlayıp
nerede bitebileceği kesin olarak tespit edilemeyen bir sosyal oluşum ve değişimi
ifade eder. Tek tek meydana gelen sosyal olayların genel bir ifade tarzıdır. İki kişinin
evlenmesi bir sosyal olay, evlilik olaylarının hepsi sosyal olgudur.
Sosyal kurum: Birbirleriyle sosyal ilişki ve etkileşim halinde bir arada bulunan
insanların, toplum içinde nasıl davranmaları gerektiğini ve bu davranışların
kurallarını belirleyen, kişilere belli şekillerde davranışlarda bulunması için zorlayıcı
etkide bulunan, aralarında birlik ve bütünlük olan, uyumlu ve örgütlü bütünlerdir.
Aile, eğitim, din, hukuk, ekonomi, yönetim, devlet kurumları gibi.
Sosyal ilişki: Birbirinden haberdar olan en az iki insan arasında belirli bir süre
devam eden, anlamlı ve belirli amaçlar içeren sosyal bir bağdır.
Sosyal Yapı: İçinde sosyal ilişkilerin sosyal olayların meydana geldiği, sosyal
grupların ve kurumların yer aldığı, nüfus ve yerleşim tarzının şekillendirdiği,
toplumun şekil ve çevresi ile ilgili dış görünüşe sahip olan bir sosyal varlıktır.
Sosyoloji: Toplum Sosyal Grup: Belli ortak özelliklere sahip, bazı ortak gereksinimlerini veya
içindeki bireyi, aileyi, beklentilerini karşılamak veya tamamlamak için bir araya gelen, bir varlık veya ünite
grupları, kurumları, olduklarının farkında olan, aynı değerleri, idealleri, fikirleri, hedefleri veya maddi
bunlar arasındaki ilişki nesneleri paylaşan, belli bir zaman süreci içinde birbirleriyle etkileşimde bulunan,
ve etkileşimleri yine müşterek bazı sosyo-kültürel aktiviteler düzenleyen, etkileşim ve ilişki içinde
bunlardan ayrı ayrı bulunan iki veya daha fazla kişinin meydana getirdiği göreli bir sürekliliği olan
veya müştereken insanlar topluluğudur (Seyyar, 2008).
kaynaklanan sorunları
bağlantılar kurarak Sosyolojiye geniş perspektiften baktığımızda toplumbilim yerine
inceleyen bir bilimdir. toplumbilimlerinden biri demek daha doğrudur. Bu doğrultuda sosyoloji: Toplum
içindeki bireyi, aileyi, grupları, kurumları, bunlar arasındaki ilişki ve etkileşimleri yine
. bunlardan ayrı ayrı veya müştereken kaynaklanan sorunları bağlantılar kurarak
inceleyen bir bilimdir.
Sosyoloji genel olarak insan cemiyetlerinin organizasyonu ve kaynağı ile ilgili
bir çalışma veya ilim olarak tanımlanır. Onun asıl hedefi grup hayatına dahil olmanın
neticeleri, geçmişteki insanlar, hareketler ve elemanların araştırılmasından meydana
gelmesi gibi çok eskiye ait bir cemiyet ve insan bilgisidir. Toplumu ve grupları bir
bütün olarak ele alır (Şener, 2009). Sosyoloji bireyi toplum içinde ele alarak
toplumsal davranışlarını inceler ve değerlendirir.
Auguste Comte sosyoloji; İnsan toplumunun ussal oluşumunun ve etkinliğinin
araştırılması olarak tanımlar. Başka bir ifadeyle, sosyoloji her şeyden önce, grubun
birey üzerinde yapmış olduğu özgün etkileşimleri araştıran bir bilimdir. Toplumun
tüm kültürel çevresini araştırma alanı içine alır. Geçmişten beri insanlara aktarılan
kültürel miras insanlar üzerinde etkili olur ve nesilden nesile geçer. Bunlar yasalar,
dinler, aile yapıları ve inançlardır. Bu kültürel sistem, insan onayına dayanan
bağlayıcı doğal bir düzeni yansıtır (Kızılçelik, 1994).
Sosyolojinin özelliklerine değinmek gerekirse; pozitif bir bilim olan sosyoloji
ferde ait sorunlarla ilgilenmez. Olması gerekenden ziyade olanı inceler, sosyal olaylar
arasında sebep sonuç ilişkisi kurar, toplumu bütüncül bakış açısıyla değerlendirir ve
bu bütünün öğeleri arasındaki ilişkileri araştırır. Bu determinist yaklaşımı ile, olaylar
Sosyoloji her şeyden arasındaki benzerliklerden yola çıkarak genellemelere gider, sosyal olayları çok yönlü
önce, grubun birey ve çok faktörlü olarak ele alır, sosyal olayları inceler ve sonuçlar için çözümler üretir,
üzerinde yapmış olduğu bilimsel araştırmalarını kendi geliştirdiği metot ve yöntemlerini uygulayarak
özgün etkileşimleri sonuçlandırır.
araştıran bir bilimdir.
Sosyal Hizmet mesleği bireylerin refahını geliştirmeye yönelik bir meslek olarak
hayırseverlik kavramı üzerine oturmuş, yoksullara yardım etme düşüncesinden yola
çıkarak bir disiplin haline gelmiştir. Sosyal hizmet, bir meslek ve “bütün insanların
daha iyi yaşam koşulları için psikolojik işlevselliğin etkili bir seviyeye ulaşması ve
etkili sosyal değişmeleri gerçekleştirmeleri amacıyla insanlara yardım eden
uygulamalı bir bilim” (Barker, 1999 Akt. Duyan, 2010) olarak tanımlanabilir.
Sosyal Hizmet Sosyolojisi: Sosyal hizmetler uygulamalarıyla yakından ilişkili
olan birey, aile ve grup ve toplumların psiko-sosyal sorunlarını konu edinen
sosyolojiye yakın disiplinidir. Teorik ve pratik boyutlarıyla sosyal hizmetlerin ilgi
alanına giren konuların sosyolojik verilerle desteklenmesi ve sosyolojik bir bakış açısı
içerisinde incelenmesine imkân tanıyan bir bilim dalıdır.
Sosyal hizmetle sosyoloji arasında önemli bir bağ vardır. Yukarıdaki sosyolojik
kavramları ve sosyolojinin genel özellikleri ile birinci ünitede açıklanan sosyal hizmet
tanım, amaç ve hedefleri değerlendirildiğinde, her iki bilim de sosyal olmakla
topluma ait olan kişilikler üzerinde çalışmaktadır. Sosyal hizmet kuram ve
Sosyoloji olayların yaklaşımlarını daha çok sosyoloji ve psikoloji bilimlerinden alarak kendi uygulama ve
nedenlerini, sosyal müdahale metotlarını oluşturmuştur.
hizmet ise nasıllarını
Her iki alanın hedef kitleleri arasında da ciddi örtüşmeler görülmektedir.
inceler.
Sosyoloji olayların nedenlerini, sosyal hizmet ise nasıllarını inceler. Yoksulluk, aile,
grup, grup içinde birey, toplum, şehirleşme, göç ve gecekondulaşma, işsizlik,
•Alıcı ile satıcının ilişkileri sadece ekonomik bir olay değildir. Davacı
Örnek
temel çalışma ve uygulama alanları ile hedef kitlelerine baktığımızda aynı konular
üzerinde yoğunlaşarak, sosyal politika sebep, sonuç, koruyucu, önleyici ve fıtri
yaklaşımlarla politika üretirken, sosyal hizmet bu politikalar çerçevesinde uygulama
gerçekleştirmek suretiyle toplumun sosyal refah düzeyini artırmayı
amaçlamaktadırlar. Bu alanlar; yoksullukla mücadele, risk gruplarının durumlarını
iyileştirme, sosyal yardımların düzenli ve anlamlı dağılımı, kişisel ve sosyal koruma,
Sosyal politika, dar
sağlık ve sosyal bakım, barınma, finans, eğitim, istihdam, serbest zaman
anlamda sosyal hizmet
değerlendirme, ulaşım, toplumsal hizmet ve kaynaklara ulaşabilme, çocuklar,
yoksunluklarının
gençler ve kadınların oluşabilecek risklere karşı korunması gibi konulardır.
giderilmesinde önemli
bir işlevi yerine Genel anlamda sosyal politika, dar anlamda sosyal hizmet yoksunluklarının
getirmektedir. giderilmesinde önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Bu yoksunluklar maddi kaynak
yoksunluğu, gelişimsel yoksunluklar, fiziki yoksunluklar, kişilerarası ilişki yoksunluğu,
fırsat yoksunluğu ve bireysel haklar yoksunluğu olarak sınıflandırılmaktadır. Bu
yoksunluklar sonucu ortaya çıkan sosyal sorunlar, sosyal hizmetin temel
alanlarındandır. Çünkü insan yaşamının tüm boyutlarını saran bu yoksunlukların
giderilme ihtiyacı sosyal hizmetin kendini tanımlamakta kullandığı sosyal işlevsellik
kavramının hedefleriyle doğru orantılıdır. Sosyal hizmetin başarılı olması ve
işlevlerini yerine getirebilmesi için modern, uygulanabilir, kaynakları belli,
Sanayi toplumundan
iyileştirmeye yönelik sosyal politikalara ihtiyacı vardır.
sonra teknolojinin
gelişmesiyle özellikle
Sosyal Güvenlik ve Sosyal Hizmet İlişkisi
iş hayatındaki risklere
karşı sosyal güvenlik Sosyal güvenlik sisteminin temelinde insanın temel gereksinimlerinden birini
ihtiyacı artmıştır. oluşturan, geleceğini güvence altına alma, ya da yarınından emin olma gereksinimi
vardır. Bu ihtiyaç tüm insanlık için geçerli olmakla birlikte daha çok işçi sınıfı
bakımından önemli gözükmektedir (Güven,1995). Avrupa’da 19. yüzyıldan beri aktif
bir şekilde var olan, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra hızla gelişen ve son yarıyılda
hayatın tüm alanlarına yayılarak çok ilerleme kaydeden sosyal güvenlik sistemi
ülkemizde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişmeye başlamıştır. Sanayi
toplumundan sonra teknolojinin gelişmesiyle özellikle iş hayatındaki risklere karşı
Sosyal Güvence; sosyal güvenlik ihtiyacı artmıştır.
herhangi bir sosyal risk Milletler Arası Çalışma Teşkilatı olan ILO 1944 Philadelphiya Konferansında
yüzünden geliri veya sosyal güvenliği; “halkın hastalık, işsizlik, yaşlılık, ölüm nedeniyle geçici ya da sürekli
kazancı azalmış olarak kazançtan yoksun kalması halinde düşeceği yoksulluğa karşı, tıbbi bakımdan
kişilerin, başkalarının dolayı, çocuk sayısının artması halinde korunmasına ilişkin genel önlemler sistemi”
yardımına gerek şeklinde tanımlanmaktadır.
kalmaksızın, yaşama ve
geçinme ihtiyaçlarını Sosyal Güvenlik başka bir adıyla Sosyal Güvence; herhangi bir sosyal risk
karşılayan sistemler yüzünden geliri veya kazancı azalmış kişilerin, başkalarının yardımına gerek
bütünüdür. kalmaksızın, yaşama ve geçinme ihtiyaçlarını karşılayan sistemler bütünüdür.
güvenlik yöntemlerinin ana işlevinin, değişik sosyal risklerin yol açtığı gelir
kayıplarına (hastalık, işsizlik, yaşlılık) ve(ya) gider artışlarına (çocuk yetiştirmek, kira
masrafları, yol giderleri) karşı telafi edici sosyal yardım ve destekler sunmak
olduğunu belirtebiliriz. Devletlerin sosyal harcamaları; sosyal sigorta, sosyal güvenlik,
sağlık sigortası, beslenme-barınma-konut harcamaları, ailelere sağlanan doğrudan
gelir desteği, aile yardımları, çocukların giderleri için nakit destek, öğrenci bursları,
eğitim harcamaları, işsizlik tazminatları, kıdem tazminatı, sosyal hizmetler ve tarıma
sağlanan sübvansiyonlar, sosyal yardımlardan oluşmaktadır (Yolcuoğlu, 2011).
Sosyal güvence hizmetleri işçiler için Sosyal Sigortalar Kurumu; memurlar için
Emekli Sandığı ve Esnaf, Sanatkâr ve Diğer Bağımsız Çalışanlar için Bağ-Kur olarak
hizmet verirken, özellikle resmi kurumlar arasında meydana gelen farklılıklar ve
uygulamalardaki zorluklar üzerine 2006 yılında çıkarılan 5502 sayılı Kanunla Sosyal
Sigortalar Kurumu, Emekli Sandığı ve BAĞ-KUR birleştirilerek Sosyal Güvenlik Kurumu
(SGK) adıyla tek çatı altında toplanmıştır. Bunların yanında yardımcı mekanizmalar
olarak; Zorunlu Tasarruf Programları, Tasarrufu Teşvik Programları (Bireysel
Emeklilik Sistemi) ve Sosyal Yardım Sandıklarını sayabiliriz. Bu uygulamalar devletin
dışında gönüllü ve özel teşebbüs tarafından yürütülen fonlardır.
Bütün bu açıklamalar sosyal hizmetlerle sosyal güvenliğin birbirinden ayrılmaz
birer alan olduğunu göstermektedir. Sosyal hizmet müracaatçıları sosyal güvenlik
sistemleri olmadan, onlardan yararlanmadan yaşamaları ve durumlarında
iyileştirmelerin yapılması, normal hayat standartlarında yaşamaları ve sosyal refah
seviyesinde imkânsızlıklarını imkâna dönüştürmeleri mümkün değildir.
miras bırakılacak yaşam kriterlerini konu alır. Kültür bir yaşam biçimidir. Mümtaz
Turhan şu tarifi yapmaktadır: “Kültür, bir cemiyetin sahip olduğu maddi, manevi
kıymetlerden teşekkül eden bir bütündür ve her nevi bilgiyi, alakaları, itiyatları,
kıymet ölçülerini, umumi tavır, görüş ve zihniyet ile her nevi davranış şekillerini içine
alır” (Turhan, 1997).
Ünlü Alman Antropolog Thurnwald kültürü şöyle tarif etmektedir: “Kültür,
tavırlardan, davranış tarzlarından, örf ve adetlerden, düşüncelerden, ifade
şekillerinden, kıymet biçmelerden, tesislerden ve teşkilattan mürekkep öyle bir
sistemdir.Tarihi bir mahsul olmak üzere teşekkül etmiş, ananeye bağlı bir cemiyet
içinde onun medeni teçhizatı ve vasıtaları ile karşılıklı tesirler neticesinde meydana
Kültürel antropoloji çıkmış ve bütün unsurlarının zamanla yekdiğerine kaynaması sayesinde ahenkli bir
geniş toplum bütün haline gelmiştir” (Kafesoğlu, 2000).
tarafından paylaşılan
davranışı araştırır ve Kültürel antropoloji geniş toplum tarafından paylaşılan davranışı araştırır ve
konu edinir. konu edinir. Toplumlarda var olan değişimler kültürleme yoluyla sağlanmaktadır.
Kültürleme; ailede, okulda, arkadaş çevresinde, işyerinde, sokakta bilinçli yada
bilinçsiz bir şekilde gerçekleşir. Her toplum kültürel yapısını oluştururken taşıdığı
değerleri sonraki kuşaklara aktarmak ister. Böyle bir değişim ve işleyiş esnasında
kültürel yapıda meydana gelebilecek kültürel yozlaşma toplumun değerlerinden
sapmaları sağlayacaktır. Sosyal hizmet toplumsal bütünlüğü ve genel kabul görmüş
normların korunmasını önemser, çizginin dışına çıkmış bireyleri de risk grubu olarak
algılar. Davranışlarımıza yön veren değerler, sosyal normlar, görenek, örfler, adetler
ve gelenekler ve anomi gibi kültür kalıpları kimlik ve kişiliğin oluşmasını sağlar
(Güney, 2009).
Sosyal antropoloji,
toplum bazında Sosyal Antropolojiyi; kültürel antropoloji, etnografya, arkeoloji, folklor, dil ve
batığımızda psikolojik-kültürel antropoloji diye kollara ayırabiliriz. Bütün bunlar bir toplumun
toplumları, toplumu, tanınması için önemli ölçeklerdir. Sosyal hizmet antropolojik bilgileri kullanarak
grupları, aileleri ve müracaatçıları üzerinde yaptığı sosyal hizmet müdahalelerinde doğru yöntemler
bireyleri düşünce kullanmaya çalışmaktadır. Bölgesel sosyal hizmet etiğinin oluşumunda da
yapısı ve yaşam antropolojik bilgi gereklilik arz etmektedir.
tarzları itibarıyla Sosyal hizmetin görev alanı ve çalışma etiği geneldir. Her toplumun örf, adet,
inceler ve toplumsal gelenek, değer ve inanışları birbirinden farklıdır. Sosyal hizmet uzmanı mikro, mezzo
yapı hakkında ve makro seviyede çalışma yapacağı bölgelerde öncelikle toplumun nelere önem
kanaatler edinir. verdiğini, hangi konularda hassasiyetleri olduğunu, kıymet arz eden değerlerini,
önceliklerini ve yaşam tarzlarını öğrenmek, bu konularda yeterli fizibilite çalışması
yapmak durumundadır. Toplumlar ve medeniyetler arasında da ciddi farklılıkların
olduğunu dikkate aldığımızda, meslek erbabının ayrım yapmadan, kültür farkı
gözetmeden, eşitlikçi ve adil bir şekilde mesleğini icra edebilmesi ve kullanacağı
yöntem ve teknikler hakkında kanaatlerinin olgunlaşması için müracaatçı kitlesini iyi
normlar daha sonra kendi yaratılış özellikleriyle bütünleşerek yeni tavır ve davranış
kalıplarına dönüşür. Sosyal psikoloji kişinin özellikle bir grubun güdümünde kalarak
oluşturduğu ve kendi kişilik özellikleriyle uygun düşen davranışlarını incelemeyi konu
edinir ( Silah, 2005). Sosyal hizmet aile ile grupla çalışma yaparken grubu bir bütün
olarak gördüğü gibi, grubun bir üyesi olan bireyi grubun genel değerleri
doğrultusunda inceleyerek kanaatlerini oluşturur. Her halükârda mezzo seviyede
sosyal çalışma söz konusudur. İki disiplin de ortak konularda, ortak kişiler üzerinde
çalışma yapar.
Sosyal psikoloji bir uygulamalı psikoloji dalı olup, bireyin kişilik oluşumunda
sosyal ve kültürel çevresinin etkilerini, sosyalleşmesini, sosyal tutum ve değerlerini,
diğerleri ile iletişim ve grup içi, gruplar arası iletişim ve etkileşimini konu edinir
Sosyal psikoloji; (Silah, 2005). Sosyal psikoloji; psikoloji, sosyoloji ve antropolojinin kesişiminden
psikoloji, sosyoloji ve oluşan bir bilimdir (Göksu, 2007). İncelediği sosyal olaylara sosyolojinin ve
antropolojinin psikolojinin kolayca geliştiremeyeceği yeni bakış açısı getirmiştir. Bireyle toplumun
kesişiminden oluşan ilişkisi söz konusu olduğunda psikolojinin, bireyin belirli sosyal ortamda yaşadığının
bir bilimdir. incelenmesinde de sosyolojinin devreye girdiğini görüyoruz ( Güney, 2009). Kişinin
başka kişilere ilişkin davranışlarını inceler. Bireylerin düşünce, duygu ve
davranışlarının başkalarının varlığından etkileniş tarzını anlama ve açıklama
çabasıdır. Sosyal çevre tarafından kontrol edilen, etkilenen ve sınırlandırılan insan
davranışlarını açıklar ve birey-birey etkileşimini ile birey-grup etkileşimini inceler.
Sosyal psikolojinin Sosyal psikolojinin önemi sosyolojinin, psikolojinin ve antropolojinin çözemediği
önemi; sosyolojinin, birey-toplum ilişkilerini çözmekten ileri gelmektedir.
psikolojinin ve
Sosyal psikoloji, sosyal olgulardan yola çıkarak, insana ve topluma
antropolojinin
yönelmekte, insanın içinde yaşadığı toplumun veya sosyal grubun özelliklerini ortaya
çözemediği birey-
çıkarmaktadır. Örneğin, belli sosyal gruplardaki ön yargılı davranışları inceleyen
toplum ilişkilerini
sosyal psikoloji, önce o grupların iktisadi imkânları, toplumda gördüğü itibar gibi
çözmekten ileri
sosyal özelliklerinden hareket ederek sosyal şartların ortaya attığı engellenmeleri
gelmektedir.
ortaya koymaktadır. Ardından ferde yönelmekte ve bu engellenmelerin fertte
meydana getirdiği hisleri araştırmaktadır. Böylece, psikolojinin diğer uzmanlık
dallarından farklı olarak, fertte oluşan duygular ve bunların yön değiştirmesinin
incelenmesinin ötesinde yine topluma yönelmektedir. Bundan sonra sosyal hizmet
olayı ele alarak gerek sosyal ortamın ve gerekse de bireyin engellenmesinin
sebeplerini ortaya koyduktan sonra kaybolan hak ve değerlerin tekrar kazanılması ve
bireyin halinin normalleşmesini sağlar. İki disiplin birbirlerini tamamlar. Sosyal
hizmet uzmanı ekip çalışması adı altında ya ekibinde psikolog bulundurur ya da iyi
bir psikoloji eğitimi ile açığını kapatır. Sosyal hizmet mesleği sosyal psikoloji bilmeyi
gerektirir.
Toplumun veya çeşitli grupların insan yaşantısı davranışı üzerindeki çok yönlü
etkisine sosyal etki denir. Bireysel yaşantı ve davranışlar, toplumun ve topluma ait
Toplumun veya çeşitli çeşitli grupların etkisi altındadır. İnsan davranış, tutum, düşünce, duygu ve değerleri
grupların insan sınırsız çeşitliliğe sahiptir. Toplum küçüldükçe üyeleri arasındaki benzerlikler artar.
yaşantısı davranışı Sosyal etki ile oluşan gruba uyma davranışı kişilerin benzerliğini ve sosyal davranış
üzerindeki çok yönlü düzenliliğini oluşturur ( Barlı, 2007).
etkisine sosyal etki
Sosyal psikolojinin çalışma alanlarının yanında araştırma sahaları da
denir.
incelendiğinde sosyal hizmetle ilişkisi daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu
araştırma sahaları;
•Sosyal hizmet bir meslek ve disiplin olarak biçok sosyal bilimle bilgi ve yöntem alışverişi
içerisindedir. Başlangıçta bir meslek olarak ortaya çıkan sosyal hizmet daha sonra kendi
bilimsel kurgu, kavramsal çerçeve, yöntem, metot ve tekniklerini üreterek kendi başına bir
disiplin haline gelmiştir. Her meslek bağımsız bir disiplin haline gelmek istediği gibi her
Özet
disiplinin de uygulama alanı olarak bir mesleki boyutu vardır. Sosyal hizmet ilgi alanları ve
hedef kitlesi olarak toplumsal yönüyle sosyoloji, bireysel boyutuyla psikoloji, grup çalışması
itibarıyla, sosyal psikoloji, kültürel yapısı itibarıyla sosyal antropoloji, kurallar sistemiyle
sosyal politika, müracaatçıların geleceğini garanti altına alma itibarıyla sosyal güvenlik ile
yakından ilişkilidir. Bütün bu disiplinlere baktığımızda sosyal hizmetle aynı hedef kitleyi
farklı boyutlarıyla inceledikleri ve özellikle sosyal sorunlar itibarıyla her bilim nihai çözümü
sunamamaktadırlar. Sosyal hizmetin bu disiplinlerden farkı sorun çözmeye yönelik,
uygulamalı ve insanı bütün olarak ele alan bir disiplin oluşudur.
•Sosyoloji sosyal hizmetin en fazla ilişki kurduğu disiplinlerdendir. Sosyoloji toplumsal
olayları olgu seviyesinde inceler ve sonuç alamaz. Sosyal hizmet ise müdahaleci yönüyle
sorunların olay boyutu ile ilgilenerek çözüm üretir. Evlilik müessesesi sosyolojinin, evlenme
ve getirdiği somut sorunlar ise sosyal hizmetin ilgi alanına girer. Sosyal hizmetin en çok ilgi
alanına giren bir diğer disiplin ise psikolojinin bir alt bilimi olan sosyal psikolojidir. Sosyal
psikoloji grup içinde bireyin psikolojik durumunu değerlendirir ve ortaya çıkarır, sosyal
hizmet ise psikolojik olarak bireyin ruhsal yapısında meydana gelen tahribat ve sorunları
çözme yönünde uygulama yapar, Her sosyal hizmet uzmanı aynı zamanda iyi bir psikoloji ve
sosyal psikoloji bilgi donanımına sahip olması gerekir.
•Sosyal politika, sosyal hizmetin üst şemsiyesi durumundadır. Sosyal hizmetin meslek ve
disiplin olarak uygulama alanında kullandığı kurallar devletin sosyal politikalarının eğilimi
ile şekillenmektedir. Temel hedefi sosyal gelişme, sosyal eşitlik, sosyal adalet, sosyal barış,
sosyal bütünleşme ve toplumun değişik sosyal kesimlerinde ortaya çıkan muhtelif sosyal
sorunları ortadan kaldırmak ve bunun için uygulamalar yapmaktır. Bu hedefler sosyal
hizmetin de ortak hedefleridir. Sosyal hizmet bu hedeflere ulaşmak için koruyucu, önleyici,
iyileştirici ve tedavi edici uygulamalar yapmak için bu alanda geliştirilmiş sosyal
politikalardan istifade eder.
•Risk gruplarının geleceği ve yaşam durumları devlet güvencesi altında olması gerektiği
sosyal devletin amaçları arasındadır. Devlet bunu yerine getirirken sosyal sigorta, sosyal
yardım ve sosyal hizmet gibi unsurları devreye sokması gerekir. Sosyal hizmet çalışanlarının
mesleğinin gereklerini yerine getirirken müracaatçı kesimin sosyo-kültürel yapısını ve
taşıdığı değerleri tanıması kolay hizmet yapmasına yardımcı olacaktır. Uzman, içinde
yaşadığı toplumun doğuşunu, gelişimini, geçirdiği kültürel evreleri, yaşadığı standartları
kısaca sosyal antropolojik bulguları dikkate alması gerekir. Sosyal hizmet disiplini bireyler,
çalışma grupları ve toplumun katmanları arasında davranış bozukluğuna, uyumsuzluğa
maruz kalmış bireylerlerle iyileştirici ve tedavi edici çalışmalar yaparken sosyal pedagoji ve
sosyal psikolojiden de yararlanmak zorundadır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Mecburi eğitimini tamamlamış bazı sosyal sorunlu kişilerin kamu kurum ve
kuruluşlarca düzenli, planlı ve sistemli bir şekilde yaygın eğitim faaliyetlerinden
yararlanmalarının sağlanması aşağıdaki hangi disiplinin konusudur?
Değerlendirme sorularını
a) Sosyal Psikoloji
sistemde ilgili ünite
başlığı altında yer alan b) Sosyoloji
“bölüm sonu testi” c) Sosyal Pedagoji
bölümünde etkileşimli d) Sosyal Politika
olarak
e) Sosyal Antropoloji
cevaplayabilirsiniz.
2. Aşağıdakilerden hangisi bir mesleğin meslek olabilmesi için gerekli olan
unsurlardan biri değildir?
a) Sistematik kuram
b) Toplumun onayı
c) Mesleki Kültür
d) Tecrübe
e) Etik kurallar
3. Sosyal hizmet uygulamaları ve bunlarla ilgili sorunların çözümünde psikolojinin
bulgu ve ilkelerinden istifade ederek teorik ve uygulamalı araştırmalar yapan
bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir?
a) Sosyal hizmet sosyolojisi
b) Gelişim psikolojisi
c) Sosyal etki
d) Sosyal psikoloji
e) Sosyal hizmet psikolojisi
4. Toplumun veya çeşitli grupların insan yaşantısı davranışı üzerindeki çok yönlü
etkisine ne ad verilir?
a) Sosyal psikoloji
b) Sosyal antropoloji
c) Sosyal etki
d) Sosyal katkı
e) Sosyal pedagoji
5. Birbirinden haberdar olan en az iki insan arasında belirli bir süre devam eden,
anlamlı ve belirli amaçlar içeren sosyal bağa ne ad verilir?
a) Sosyal Olay
b) Sosyal Olgu
c) Sosyal Kurum
d) Sosyal Grup
e) Sosyal İlişki
SOSYAL HİZMET
BİLİMİNE GİRİŞ
ÜNİTE
3
Sosyal Hizmette İnsani ve Etik Değerler
GİRİŞ
Sosyal hizmet mesleğinin tarihsel ve tanımsal özelliğinin bir gereği olarak
öncelikli görevi, ilgiye, yardıma ve korunmaya muhtaç insanların olumsuz
durumlarını olumlu hâle getirmek ve onları huzurlu kılmaktır. Sosyal hizmet
elemanları, bu görevlerini içinde yaşadıkları toplumun temel insani ve ahlaki
değerlerine saygı çerçevesinde yerine getirir ve sosyal ahlakın, sosyal adaletin ve
sosyal gelişimin sağlanmasında gayret gösterir. Daha somut bir ifadeyle sosyal
hizmet elemanları, dinî, etnik ve sosyo-kültürel çeşitliliğe karşı duyarlıdır ve
ayırımcılığı, haksızlığı, yoksulluğu ve sosyal çözülmelerin diğer görünüm biçimlerini
sona erdirmek için çalışır.
Bu bölümde değerler ekseninde ortaya çıkan temel ahlaki ve etik kavramlar
ele alınacaktır. Değerler kapsamında ister bireysel, isterse toplumsal boyutuyla
olsun ahlak kavramı önemli bir role sahiptir. Ahlak felsefesinin temel düşüncelerini
yansıtan etik biliminin meslek ve iş hayatına dair açılımlarını da bölümde genel
hatlarıyla göreceğiz. Meslekietik açısından sosyal hizmet alanının incelenmesi,
sosyal hayatımızda insan haklarının gelişimine paralel olarak daha da önemli hâle
gelmiştir. Dolayısıyla Batı dünyasında değişik sosyal hizmet dernekleri tarafından
geliştirilen mesleki etik kodlarının özellikleri de bu bölümde tanıtılacaktır.
Değerler
Kişiye ve(ya) herhangi bir sosyal gruba faydalı olan, kişi ve sosyal grup için
istenilen veya kişi ve grup tarafından beğenilen her şey, aslında bir değerdir. Bu
Değerler, insanların bağlamda değerler, insanların değerlendirmeye tâbi tuttukları nesne, hadise veya
değerlendirmeye tâbi olgu ile ölçü arasında kurdukları ilişkiler bütünüdür. Sosyolojik olarak değerler,
tuttukları nesne, hadise grup veya toplumun, kişilerin, kuralların, hedeflerin ve diğer sosyo-kültürel
veya olgu ile ölçü
arasında kurdukları
nesnelerin ve gerçeklerin önemliliği ve faydalılığı üzerindeki değerlendirmelere
dayanan ölçütlerdir. Hangi sosyal davranışın iyi ve doğru olduğu veya diğerine ÜNİTE
ilişkiler bütünüdür. göre daha tercih edilmesi gibi ortaklaşa paylaşılan ve benimsenen ölçüt veya
fikirlerin oluşması, değerlerin ortaya çıkmasına yardımcı olmaktadır. Dolayısıyla
ÜN
3 13
değerler, kültür ve toplum açısından bir anlam teşkil eden simgesel olmanın
ötesinde önemli sosyal ve millî hedeflerdir. Bir toplumun kültürünü, diğer
değerler sistemi içinde önemli bir yer tutmaktadır. Kişi, grup, toplum ve
ülkelerin ırk, din, medeniyet, kültür, sosyal yapı gibi farklılıklarından dolayı
evrensel değerlerin belirlenmesi, her zaman kolay olmamaktadır. Bu
durumda değerlerin göreceliği söz konusudur. Yani her yerde ve her zaman
geçerli olabilecek, herkesin kabul edebileceği değerlerin oluşturulması
mümkün değildir. Kişi ve toplumların din, kültür ve(ya) dünya görüşleri her
ne kadar farklı ise de sevgi, saygı, hoşgörü, empati, insaf, vicdan ve adalet
duygusu gibi ortak insani (fıtri) değerler küresel ve evrensel değerlerin
oluşturulmasını kolaylaştırmaktadır.
Ahlak
İngilizce’de ve Almanca’da ahlak kelimesinin karşılığı olarak kullanılan “etik”
kelimesinin kökeni, Yunanca “ethos”tan gelmektedir. Yine İngilizce’de ve
Almanca’da ahlak kavramını ifade etmek üzere kullanılan “Morality”-“Moral”
kelimeleri ise Latince “mos” kelimesinden türetilmiştir. Türkçede kullanılan ahlak
kelimesi ise, etimolojik açıdan Arapça “hulk” (“huluk”) ve “hılk” kelimelerinden
türemiştir. “Hulk”, “yaratılış (fıtrat)” ve insanın yaratılış ve ruh özelliklerinin
tümünü dile getiren bir deyiminin çoğulu olarak huylar, seciyeler, mizaçlar, âdetler,
karakterler, alışkanlıklar anlamlarına gelmektedir. “Hılk” ise yaratılmış veya
Ahlâk, insanın, iyi ve yaratıklar, yani halk veya toplum anlamındadır. “Hulk”, insanın beden ve ruh
kötü olarak bütünlüğü ile alakalı olduğuna göre ahlak, insanın bir gayeye yönelik olarak, kendi
vasıflandırılmasına yol hür iradesi ve isteği ile iyi davranışlarda bulunup, kötülüklerden uzak kalmak
açan manevî hasletleri, istemesidir. Ahlak (huy, mizaç) bu yönüyle, insanların ve toplumların yaratılışlarına,
huyları ve bunların yani fıtratlarına uygun olan davranış biçimlerinin bütünüdür (Seyyar, 2003).
tesiriyle sergilediği
İnsanların yüzyıllar boyunca iyi, faydalı ve güzel olarak değerlendirdiği
iradeli davranışlar
davranış biçimlerinin ifadesi olarak tanımlanan (güzel) ahlak olgusu (Kurtuluş,
bütünüdür.
2006), hem insanın ruhi-zihnî hâllerini ve huylarını, hem de bir toplumun alışkanlık,
töre ve âdetlerini, yani moral değerleri ve(ya) sosyal (toplumsal) ahlakı anlatan bir
terimdir. Derin anlamıyla ahlak, insanların ruhlarında yerleşik olan iyi (güzel) veya
kötü (çirkin) eğilimler ve davranışların, doğuştan gelen veya sonradan kazanılan iyi
veya kötü tavır ve hareketlerin bütünüdür. Diğer bir tabirle ahlak, insanın, iyi ve
kötü olarak vasıflandırılmasına yol açan manevi hasletleri, huyları ve bunların
tesiriyle sergilediği iradeli davranışlar bütünüdür. Ancak normatif yani olması
gerekenler boyutuyla ahlak, toplumda kişilerin benimsedikleri, uymak
mecburiyetinde oldukları davranış biçimleridir. Netice itibariyle ahlak, insanların,
gerek kendilerine, gerek birbirlerine ve gerekse topluma karşı vazifelerini
belirleyen insan tutum ve davranışları ile bir arada yaşama kaidelerinin bütünüdür
(Mengüşoğlu, 1983).
Güzel ahlakı oluşturan kişisel faktörlerin başında bireylerde geliştirilen ve
“iyi-kötü” davranışına karşı onda uyandırılan utanma ve muhasebe duygusu
7. Uygulamalı Etik: Ahlaki görevlerin yerine getirilmesi ile ilgili etik ilkeleri,
kaideleri ve kodları araştırır. Kendimize, başkalarına ve sosyal çevreye karşı
sorumluluklarımızı ve mükellefiyetlerimizi ortaya koyar. Ahlaki açıdan
insan, grup veya kurumların günlük hayatlarında ticaret, bilişim, bilim, tıp
ve(ya) basın alanında karşılaştıkları sorunlarla ve alınan kararlarla ilgilenir.
Etik, felsefi açılımlarıyla üç kolda değerlendirilebilir:
1. Normatif Etik: Ahlaki değerleri ve davranış biçimlerinin mahiyetini,
doğruluğunu ve geçerliliğini normatif (kaidevi) ilkelere göre araştırır.
2. Deskriptif Etik: Ahlaki hükümlerin psikolojik, siyasî, sosyal ve tarihî
sebeplerini deskriptif (betimsel, tasvirî) olarak araştırır.
3. Meta Etik: Normatif ve deskriptif etik çerçevesinde ahlaki ve gayrî ahlaki
değerlerin ve davranış biçimlerinin birbirleri ile ilişkilerini ve sınırlarını
araştırır. Ayrıca, ahlaki değer hükümleri ve davranış normları ile ilgili idrak,
ontoloji ve felsefe teorilerinin temellerini inceler.
olduğu üzerinde duran bir anlayışa sahiptir. Dolayısıyla çalışmak, ferdin hayatını
idame ettirebilmesi için, bir zaruret olduğu kadar hem kendisi, hem ailesi, hem de
toplum için ahlaki ve sosyal bir sorumluluktur. Bir başka ifadeyle, bir toplumda
çalışma ahlakının yerleşmesi ve ataletin ortadan kalkması ancak ekonomik refahın
sağlanması ile mümkündür. Meslek ahlakı ise, sadece belirli dalda icra edilen ahlaki
düsturları belirleyen bir disiplindir (Aktan, 1999).
Çalışma ahlakı, bu boyutuyla ele alındığında, bir toplumda işe ve çalışmaya
karşı sergilenen tutum ve davranışlar olarak görülebilir. Bir toplumun işe yönelik
tutumu, diğer toplumlara göre tamamen farklı olabilir. Bazı toplumlar veya
toplumsal kesimler çalışmayı bir ibadet (kutsal görev) gibi önemseyebilir ve güzel
ahlakın bir parçası olarak görebilir, bazı tembel toplumlar ise çalışmayı bir külfet
olarak algılar ve asgari seviyede gerektiği kadar çalışır. Bazı uyuşuk toplumlar
dinlenmeyi, eğlenmeyi yani çalışmamayı ön planda tutmaktadır. Bazı toplumlar
ise özellikle Protestan çalışma ahlakının telkinleriyle büyümüş topluluklar, çalışma
hayatını başlı başına bir amaç ve ruhsal kurtuluş olarak görmektedir (Arslan,
2007:410).
İş etiğinin temel hedefleri şunlardır (Seyyar, 2003):
1. Belirli meslek alanlarında serbest rekabetin işlemesini sağlayan ve evrensel
kabul gören iş etiği ilkelerini tanımlamak.
2. Çalışma hayatında karşılıklı güven ilkesinin yerleşip gelişmesine katkıda
bulunmak.
3. İş etiğine uymayan tutum ve davranışların yaygınlaşmasını önlemek.
4. Çalışma hayatında ve belirli meslek alanlarında iş ahlakını savunmak ve bu
ilkelerin yerleşmesine ve iyileşmesine çaba göstermek.
Hemen her meslekte geçerli olan iş etiği ile ilgili temel unsur ve ilkeleri
bilmekte fayda vardır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz (Seyyar, 2003):
itibariyle insanın öz kaynakları ve değerleri (gönül, vicdan, ruh vb) ile yakından
ilişkili olduğu için, ebedî normlar içeren bir hakikattir. Hakikatin bir parçası olan
(güzel) ahlakın sosyal değişime bağlı olarak değişime uğraması söz konusu
olduğunda belki de sosyal ahlak olgusundan bahsedebiliriz. Toplumun değişmesi,
kendisini tutum ve davranışlardaki değişimde ancak gösterebilir. Toplumun ahlakı
anlamındaki sosyal ahlak, hakikat ölçüsünden uzaklaşması nispetince ahlaki
değerlerinden uzaklaşır. Bu aşamadan sonra ahlaki değerlerden ziyade etik
ilkelerin varlığından bahsedebiliriz. Etik, bu yönüyle bireysel ve(ya) toplumsal
rasyonel akla, kişisel ve(ya) kolektif tercihlere ve mesleklerin özel durumlarına göre
görece kabullere indirgenmiş, ahlaki değerlerin bir kısmını içerebilen veya bunların
bütünüyle dışında şekillenen pragmatik norm ve kurallar bütünüdür.
Rol çatışmalarının
Sosyal Hizmet Etiğinin Temel Esasları
yaşanmaması için,
sosyal hizmet Sosyal hizmet mesleğinde iş etiğine dair davranışları tanımlayabilmek ve bu
elemanları, meslekî alanda çalışacak elemanlara rehberlik görevini ifa edebilmek için mesleki etiğin
etik ilkelerine göre temel esaslarına ihtiyaç vardır. Sosyal hizmet mesleğine dair temel esasların gayesi,
hareket etmek sosyal hizmet elemanlarının mesleklerini en üst seviyede iş etiği kaidelerine uygun
durumundadır. bir biçimde ifa etmelerini sağlamaktır. Sosyal hizmet alanında geçerli olması
gereken temel etik ilkeler, şu şekilde belirlenebilir (Seyyar, 2007):
1. Mesleki Liyakat: Sosyal hizmet aktörleri, eğitimden aldıkları bilgi ve
birikimlerini, en iyi şekilde kullanarak, profesyonelce yerine getirmeye
gayret gösterir.
2. Mesleki Tekâmül: Sosyal hizmet aktörleri, sosyal pedagojik çalışma
alanındaki teorik ve pratik bilgileri ve yeni gelişmeleri takip eder ve
becerilerini artırmaya çalışır.
3. Mesleki İstişare: Sosyal hizmet aktörleri, yeterlik ve ehliyet sınırlarını aşan
özel durumlarda sorumlu kurum ve kuruluşların yetkilerinin yanında diğer
meslek elemanları (psikolog, hekim, pedagog vb.) ile istişare eder ve ortak
akıl çerçevesinde hareket eder.
4. Mesleki Sorumluluk: Sosyal hizmet aktörleri, mesleğinin yöntemlerini,
ilkelerini ve uygulama biçimlerini profesyonelce yerine getirir. Mesleğe ait
görevleri ve ahlak ilkelerini benimseyerek yerine getirir ve getirmeyenleri
de uygun bir lisanla uyarır. Görevini aksatan ve(ya) ahlak ilkelerine riayet
etmeyen paydaşlarının durumunu gerekirse ilgili mercilere bildirir.
5. Farkındalık Sorumluluğu: Sosyal hizmet aktörleri, kişisel yönden kendi güçlü
ve(ya) zayıf yönlerini bilmelidir. Şahsi özelliklerine ait farkındalık düzeyi
yüksek olan meslek elemanları, bunların mesleki çalışmalarına nasıl
yansıyabileceğinin de farkındadırlar. Sosyal hizmet aktörleri, bu gerçekten
hareketle dürüstçe, kendi zaaflarını gizlemeden mümkünse bunları
gidermeye yönelik gayret göstermelidir.
6. İhtiram (Saygı): Sosyal hizmet aktörleri, sosyal hizmet modellerinde ve
planlarında yer alan yöntem ve teknikleri, müşterilerinin inanç, değer ve
özerkliklerine her aşamada ve her zaman saygı göstererek, onların gönül
rızalarını alarak kullanır.
7. İnsan Sevgisi: Sosyal hizmet aktörleri, müracaatçılarının sağlıklı ve mutlu
kalmasını temin edecek vicdani mesuliyetlerini en üst seviyede
hissedebilmelidir. Sosyal hizmet aktörleri, mesleki görevlerini sadece
mesleğin bir gereği olarak değil insanlık ve değerler uğruna samimi bir
şekilde yapmalıdır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi değerlerle ilgili temel tespitleri doğru
yansıtmamaktadır?
Değerlendirme sorularını a) Bazı toplumlar, değerler için fedakârlıkta bulunur.
sistemde ilgili ünite
b) Millî sınırlar içinde yaşayan değişik toplulukların millî birliğini sağlayan
başlığı altında yer alan değerlerdir.
“bölüm sonu testi”
c) Değerler çatışmasına yol açmayan bir birliktelik, toplumun ortak sosyal
bölümünde etkileşimli
sermayesidir.
olarak
cevaplayabilirsiniz. d) Değerler, toplum tarafından bilinir, önemsenir ve ciddiye alınır.
e) Toplumlar, değerlere bir anlam yüklemedikleri için, değerler sadece
sembolik bir öneme sahiptir.
2. Aşağıdakilerden hangisi sosyal hizmet etiğinin temel esaslarından değildir?
a) Mesleki Liyakat
b) Mesleki Sorumluluk
c) Saygı
d) Kurumsal Sadakat
e) Tabiat Sevgisi
3. Aşağıdakilerinden hangisi “Meslek Etik Kodları”nın bir unsuru değildir?
a) Bir Değer Olarak Hizmet ve Etik İlkesi.
b) Bir Değer Olarak Sosyal Adalet ve Etik İlkesi.
c) Bir Değer Olarak İnsan ve Etik İlkesi.
d) Bir Değer Olarak Ücret ve Etik İlkesi.
e) Bir Değer Olarak Liyakat ve Etik İlkesi.
4. Kodların sosyal hizmetteki yeri nedir?
a) Kodlar, sosyal hizmet tarihinin ana unsurlarını belirlemektedir.
b) Kodlar, sosyal hizmet biliminin temel parametrelerini ölçmektedir.
c) Kodlar, sosyal hizmet uygulama biçimlerine yön vermeketdir.
d) Kodlar, sosyal hizmet alanında temel değerleri ve standartları
belirlemektedir.
e) Kodlar, sosyal hizmet yöntemlerini belirlemektedir.
4
Sosyal Hizmet Hedefleri
GİRİŞ
Toplum hayatında birey ve grup ölçeğinde görülen sosyal engellerin,
başarısızlıkların ve yetersizliklerin giderilmesi ve(ya) telafisi için, sosyal hizmetler,
aktif bir biçimde genel anlamda sosyal hayata, dar anlamda kişilerin veya grupların
isteği üzerine özel dünyalarına müdahale ederek, psiko-sosyal sorunların ortadan
kaldırılmasına yönelik çabalar sarf etmekte ve bu şekilde kişilerin veya grupların
mutluluğunu sağlamaktadır. Bu açıklamadan dahi, sosyal hizmet çalışmalarının
insanı hedef aldığını ve dolayısıyla genel amaç olarak da insanın maddi ve manevi
sağlığı üzerinde odaklandığını söyleyebiliriz. Sosyal hizmet alanında ideal hedeflerin
ortaya çıkması, insana verilen değerden kaynaklanmaktadır. İnsan ve şahsiyet
haklarının sosyal sistemin bir parçası olan sosyal hizmet hedefleri noktasında çok
önemli etkileri olduğu bu bölümde anlatılacaktır. Ayrıca bu bölümde sosyal
hizmetin modern hedefleri tek tek tanıtılmadan önce tarihî süreç içinde ortaya
çıkan sosyal hizmet tanımlamalarına bağlı olarak hedef alanındaki gelişmelere de
yer verilecektir.
S
Sosyal Güvenlik Sosyal Politikalar
Sistemleri ve (Sosyal Sigortalar, Sosyal O
Politikaları Yardımlar)
S
Y
Sağlık Sistemleri ve Tıbbi Tedavi ve (Sosyal) A
Politikaları Bakım Hizmetleri
L
T
Şekil 4.1. Sosyal Hizmetlerin Hedef Alanları ve Diğer Sosyal Sistemlerle İlişkisi
Kaynak: Mühlum 1994.
Yaşama hakkı
Bağımsızlık ve özgürlük
Eşitlik ve eşit muamele görme hakkı
Adalet
Dayanışma
Sosyal sorumluluk bilinci
ettiği bilinirdi. Bu itibarla "persona" kelimesi bugün "rol" dediğimiz kavramı ifade
etmektedir. Sonraları bu kelime "şahıs" olarak halk diline geçmiş ve insanın yalnız
fiziki varlığını değil, onun sosyal hayattaki rolünü ve yerini, onun hak sahipliği
sıfatını da belirlemiştir. Hukuki anlamda şahıs, haklardan istifade edebilen, hak
sahibi olan ve yükümlüklerle sorumlu tutulan insandır. Bugün genellikle medenî
milletlerin hukukunda "insan" olarak doğmuş bulunmak, şahıs sayılmak ve
haklardan istifade etmek için yeterlidir. Geçmişte, hukuki boyutuyla her insan,
şahıs olarak görülmezdi. Mesela Roma Hukukunda ve Avrupa Devletlerinin
sömürgelerinde köleler, insan olmalarına karşılık şahıs olarak kabul edilmezlerdi.
Dolayısıyla hak sahibi değil, ancak eşya gibi hakkın objesi idiler. Bugün de bio-etik
bilim adamları ve bazı sağlık ekonomistleri, artan sosyal harcamaları sınırlamak
maksadıyla özürlü doğan insanların ve bakıma muhtaç yaşlıların şahsiyet
haklarından mahrum edilmeleri ve yaşama haklarının ellerinden alınmaları
gerektiği yönünde fikirler öne atmaktadır. İslam dini, insanın yalnız vücut varlığını
değil, bir şahsi kimlik olarak manevi varlığını ön planda tutmaktadır. Buna göre
şahıs, manevi ve sosyal sorumluluk taşıyan, iradesi ve iman dünyası ile toplumla
beraber ve-fakat aynı zamanda müstakil bir hayat yaşayan ve varlıklar içinde en
şerefli kimliğe sahip olan varlıktır. Toplumdan sorumlu bir fert olmanın ötesinde,
hür iradesi ile özelliğini ve kimliğini koruyabilen, uhrevi sorumluluğunu da
unutmayan, mukaddes bir emanet taşımanın bir gereği olarak Yaratandan başkası
karşısında eğilmeyen şerefli ve inançlı bir insandır.
Şahsiyet:Şahsiyet (kişilik), kişiyi başkalarından ayıran, farklı kılan ruh, duygu,
Şahsiyet (kişilik), kişiyi
davranış, beden, zihin ve düşünce özelliklerinin bütünüdür. Kişinin çevresiyle olan
başkalarından ayıran,
tüm münasebetlerini belirleyen, onu başkalarından ayırt etmeye yarayan huy,
farklı kılan ruh, duygu,
alışkanlık, savunma mekanizmaları ve davranış şekilleri gibi bireysel özelliklerin
davranış, beden, zihin
oluşturduğu bütün insani unsurlar, şahsiyetin özüdür. Her insan, dünyaya geldiği
ve düşünce
andan itibaren ferdiyeti (bireyciliği) ile tabiatı, şahsiyetiyle toplumu temsil
özelliklerinin
etmektedir. Hukuki yönüyle şahsiyet, "Medeni haklardan istifade ehliyeti"
bütünüdür.
anlamına geldiğine göre genelde her insanın hukuki fiil ve işlemler yapabilme
yeteneğine sahip olmasıdır. Bir başka ifadeyle şahsiyet hakları, hak sahibine kendi
şahsiyet sahalarının bir parçası üzerinde hâkimiyet bahşeden, Şahsi varlığından
istifade ve şahsi kudretini faaliyete geçirme hususlarını bütün insanlara karşı temin
eden haklardır. Kayıtsız şartsız olarak şahsiyete hürmet (saygı) ve onun şerefli,
onurlu, itibarlı olması hususundaki bütün haklar, şahsiyet haklarına giren
alanlardır. Buna göre şahsiyet hakları, şahsın maddi-manevi varlık ve değerleriyle
şahsi durumlarına sahip olabilme, onları herkese karşı koruyabilme yetkisini ifade
eden, şahıslara, toplum içinde saygın bir statü sağlayan ve şahsiyetlerini
geliştirmek için sosyal hukuk sistemi tarafından tanınan haklardır (Engelke, 1999):
ilişkileri de bozmaktadır. Onun için başta devlet, (varsa eğer) kendi ırkçı
ideolojisinden vazgeçmeli, ırkçılığı toplumsal bir tehdit olarak görmeli ve
ırkçılığın ortaya çıkmaması için gerekli tedbirleri almalıdır.
5. Sosyal Dışlanmayla Mücadele: Fert veya belirli bir grubun işsizlik, yoksulluk,
eğitimsizlik, azınlık, farklı bir dine veya etnik mensubiyete bağlılık,
özürlülük, hastalık gibi sebeplerden dolayı eğitim, sağlık ve sosyo-kültürel
imkânlardan ve haklardan yararlanamaması, üretim etkinlikleri içinde yer
alamaması ve karar alma süreçlerine katılamaması şeklinde
tanımlanabilecek sosyal dışlanma, hem bir sosyal sorun, hem de bir insanlık
ayıbıdır.Değişik sosyal tecritlere uğrayan fert veya grubun bunun
sonucunda değişik sosyal risklerle karşı karşıya gelmesi kaçınılmazdır. Emek
piyasasından tecrit edilenler, sadece işsiz kalmayacak ayrıca yoksulluğa da
itilecektir. Sosyal güvenlik sistemlerinden tecrit edilenler, sefalete
itilecektir. Maddi imkânsızlıktan dolayı tüketim özgürlüğünden tecrit
edilenler, yetersiz beslenecek ve hayat kalitesi ile birlikte ortalama
ömürleri azalacaktır. Sağlık hizmetlerinden hiç yararlanmayanlar veya
yetersiz yararlananlar, değişik hastalıklara maruz kalacak ve(ya) bunda
dolayı (erken) ölecektir. Eğitim hizmetlerinden uzaklaştırılan gençler ise
kültürel yozlaşma içinde toplumun değerleriyle yabancılaşacak ve her türlü
sosyal tehlikenin (anarşizm, terörizm, fuhuş vb.) kurbanı olacaktır. Bir
sosyal varlık olan insanın, hangi sebepten olursa olsun, toplumdan
Devlet, sosyal içerme uzaklaşması veya uzaklaştırılması, kişisel olarak insan sağlığı ve özellikle
(bütünleştirme- ruh sağlığı açısından sakıncalı, toplumsal olarak da sosyal parçalanmaya
sebebiyet veren bir durumdur. Bundan dolayıdır ki, devlet, sosyal içerme
kaynaştırma)
(bütünleştirme-kaynaştırma) programları ile sosyal dışlanmayı önlemelidir.
programları ile sosyal Hem gelir düzeyleri toplum ortalamasının çok altında olduğu için, hem de
dışlanmayı önlemelidir. etnik veya dinî kökenleri, toplumsal cinsiyetleri, eğitim durumları, fiziksel
veya zihinsel engelleri dolayısıyla topluma eşit vatandaşlar olarak
katılmakta zorluk çeken insanların içinde bulundukları gayri insani durum,
kurumsal (kanuni) düzenlemeler ve sosyal hizmet politikalarıyla
iyileştirilmelidir.
6. Sosyal Sapmalar İle Mücadele: Bir toplumda normlara uymayan ve onları
dikkate almayan davranışların bütünü, sosyal sapma olarak
nitelendirilebilir. Daha açılımlı bir ifadeyle sosyal sapmalar, insanların
içinde yaşadıkları toplumun, topluluğun veya grubun benimsediği ve önem
verdiği değer ve normlarına, genelde aykırı düşen ve hoşgörü sınırlarının
dışında cereyan eden davranış biçimleridir. Sosyal sapmalar, aslında
toplumun ontolojik (var oluşu ile ilgili olarak) altyapısının, sosyo-kültürel
üstyapısı (sosyal değerler; sosyal ahlak ve sorumluluk gibi) ile çatışması
sonucunda ortaya çıkan bir toplumsal uzaklaşma, topluma ve kendine
yabancı kalma sürecidir. Yabancılaşmaya yol açan sosyal sapmanın birçok
sebebi vardır. Şahsiyet bozukluğu, hatalı veya yetersiz kalan sosyalleşme,
maddi dünyadan veya sosyal hayattan beklenenleri elde edememe,
ümitsizlik, karamsarlık, beklentilerin gerçekleşmemesine bağlı olarak
ortaya çıkan hayal kırıkları gibi birçok psiko-sosyal sorun, sosyal sapmalara
vermektir. Görüldüğü gibi dar anlamda bir sosyal müdahale, sadece belirli
kesimlere (işçi-işveren) yöneliktir.
2. Geniş anlamda kamu müdahalesi: Toplumda örgütlü olup olmadığına
bakmaksızın bütün bireyleri, sosyal grupları ve kesimleri içine alan bir
sosyal müdahale türü, gelişmiş sosyal devlet ve toplumların bir eseridir. Bu
gibi sosyal devletler, toplumun ekonomik ve sosyal refahını sağlayacak,
artıracak ve sosyal gelişmeyi hızlandıracak bütün tedbirlere başvurma
ihtiyacı duymaktadır. Bu bağlamda örgün eğitim, istihdam, mesleki eğitim,
sağlık, gelir dağılımı, konut, sosyal güvenlik, sosyal pedagoji ve sosyal
hizmetlere ağırlık verilmektedir. Sosyal müdahale vasıtalarını genel
hedefler için kullanan sosyal devletler, spesifik müdahale alanı olarak,
bilhassa özel olarak korunması gereken, yardıma ve(ya) bakıma muhtaç
sosyal kesimlere daha çok yönelmektedir.
Kamusal sosyal müdahaleleri, siyasi amaçlı sosyal mühendislik girişimleriyle
karıştırmamak gerekmektedir. Mekanik bir yaklaşımla mühendislik, parçaların
inceden inceye analizine, parçaların işlemesi için özel bir teknik tasarıma ve
bunlarla belirli neticelerin elde edilmesi için hazırlanmış programlardır. Sosyolojik
olarak (sosyal) mühendislik, ilgi odağı ve araştırılması gereken temel birimler
olarak davranış biçimlerinin, sosyal kişinin, sosyal faaliyetlerinin ve bunların çeşitli
bileşimlerin analizi, sosyal grup ve kurumların işlev ve hedeflerinin yanında öngörü
Sosyal değişim, toplum ve karar verme süreçlerine dayalı planlama, planlanan sosyal faaliyet ve hedeflerin
yapısında görülen gerçekleştirilmesi yönünde stratejilerin geliştirilmesidir.Siyasi bağlamda sosyal
farklılaşmalardır. mühendislik, çoğu zaman belirli bir ideolojiye bağlı kalarak, toplumu, genelde
gayriiradi olarak belirli sosyo-kültürel istikametlere doğru yönlendirme, belirli bir
hayat tarzını empoze etme ve toplumsal değiştirme çabasıdır. Görüldüğü üzere,
kamusal sosyal müdahalelerle sosyolojik anlamda sosyal mühendislik, kamunun ve
bu bağlamda toplumun menfaati ve huzuru düşünülerek, tamamen meşru bir
zeminde veya bilimsel (teorik) amaçla ve katılımcılığı esas alan bir anlayışla
gerçekleşmektedir. Halbukisiyasi amaçlı sosyal müdahale çabalarının gayesi,
toplumu, belirli ideolojik kalıplara sokmak ve plüralist (çoğulcu), özgür ve
demokratik bir ortamdan uzaklaştırmaktır (Seyyar ve Genç, 2010).
değişikliklerdir. Görüldüğü gibi, nötr bir gidişatı açıklayan sosyal değişimin etkileri
yararlı da olabilir zararlı da.
Zararlı ve dolayısıyla olumsuz sosyal değişim, toplumların bozulmasına,
sosyal gerilemesine ve ahlaken dejenerasyonuna sebebiyet verebilmektedir.
Halbuki yararlı ve dolayısıyla olumlu bir sosyal değişim, her zaman toplumsal
gelişime açık bir süreçtir. Aslında toplumsal algılayışta sosyal değişim, genelde
arzulanan değişimdir. Buna göre sosyal değişim, toplumu daha fazla
bütünleştirmekte, kaynaştırmakta ve daha ileri bir refah seviyesine
kavuşturmaktadır. Böyle bir sosyal değişme, aşağı seviyelerden daha üst seviyelere
doğru akan iktisadi, ahlaki ve sosyo-kültürel aşamalar silsilesi olduğu için, sosyal
gelişim, gelişme veya kalkınma kavramı ile de açıklanabilir.
Sosyal gelişme, bireysel ve toplumsal boyutuyla düzelme, iyileşme,
olgunlaşma, büyüme, ilerleme ve kalkınmayı içeren olumlu bir sosyal değişim
sürecidir. Sosyal gelişme, sosyal politikanın ve dolayısıyla sosyal hizmetin en önemli
hedeflerindendir. Gayesi, iktisadi kalkınma ve büyümenin yanında eğitim, sağlık,
konut, sosyal güvenlik, fırsat eşitliği gibi sosyal hayatın bütün alanlarında halkın
bütün fertlerine dengeli, etkili ve yaygın bir biçimde imkânlar sunmaktır. Üretimin
ve tüketimin artış, teknolojik yenilikler, halkın genel eğitim seviyesinin ve
okullaşma oranının yükselmesi, işsizlik oranındaki düşüş, fert başına gelirin artması
ve gelirin adil bir biçimde dağılımı he herkesin sosyal güvenlik kapsamına alınması
gibi olumlu gelişmeler, olumlu sosyal değişimin yani sosyal gelişmenin
parametreleridir.
Sosyal hizmetin bir hedefi olan sosyal değişimin nasıl oluştuğu, sağlandığı veya
oluşturulma(ma)sı gerektiği noktası burada önem taşımaktadır. Bu çerçevede üç
farklı yaklaşım ortaya konulabilmektedir (Seyyar, 2007):
1. Serbest Değişmeler:Zamanla kendiliğinden oluşan ve gelişen sosyal
değişmeler. Bu değişmeler, toplumun iç dinamiklerinin etkisi ile ortaya
çıkmaktadır.
2. Zorlama Yoluyla Değişmeler (Sosyal Değiştirme):Mekanik ve zorlayıcı
değiş(tir)meler (sosyal mühendislik), tabii bir süreç olmadığı gibi genelde
toplumsal karşılığı da yoktur. Yani halkın ekseriyeti, bu tarz bir değişme
arzusunda değildir. Burada, tepeden tanzim edici ve topluma müdahale
edici zorunlu bir baskı ve denetim söz konusudur. Müdahale ve baskı
yoluyla değiştirme, genelde devrim (ihtilal-inkılap) ile yani kişilerin hak ve
hürriyetleri kısıtlanarak, anti-demokratik yöntemlerle meydana
getirilmektedir.
3. Kamu Yoluyla Demokratik Değişmeler:Toplum için faydalı yeni sosyo-
kültürel unsurların toplumda yeşermesi için, devlet, demokratik katımcılık
ilkelerine riayet ederek, sosyal hukuk sistemine müdahale hakkını ve
olduğu ilk çocukluk yıllarından itibaren başkalarına bir eşya değil, saygı gösterilmesi
gereken bir şahıs olarak bakabilmesidir. Sosyalleşmiş bir kişinin sosyal sorumluluk
duygusu ve bilinci de yüksektir. Kısacası, sosyal hizmetlerin hedefi, sorunlu kişilere
sosyalleş(tir)me sürecinde sosyal destek sağlamak suretiyle onları toplumun
sorumlu fertleri haline getirmektir. Değişik sebeplerden dolayı (yeterince)
sosyalleşememiş kişilere de sosyal rehabilitasyon hizmetleri sunularak, onların
toplum hayatına (yeniden) kazandırılmaları sağlanmaktadır.
Sosyal Adalet
Değişik toplum kesimleri arasında gelir dağılımı, hayat standardı, refah
düzeyi gibi ölçütler açısından belirli bir dengenin sağlanmış olması, kamplaşmalara
yol açabilecek gelişme farklılıklarının ve uçurumların ortadan kaldırılmış olması ve
Sosyal adaletin sosyal sınıflar arasındaki çelişkilerin en aza indirilmiş olması, toplumda sosyal
gerçekleştirildiği adaletin varlığına işarettir. Bu yönüyle sosyal adalet, bir toplumdaki bölüşüm
toplumlarda, sosyal modelinin adalet ilkelerine uygun hâle getirilmesi ve tüm fertlerin asgari bir hayat
gelişme daha kolay seviyesine kavuşturulmasıdır. İktisadi bir yaklaşımla sosyal adalet, gelir ve servetin
sağlanmaktadır. adil dağılımı ile sağlanabilir. Bir başka ifadeyle, millî gelirden herkese, bilhassa
emeği ile geçinenlere ve çalışma gücüne ve dolayısıyla düzenli bir gelire sahip
olmayanlara, hayatı anlamlı kılan önemli bir payın aktarılması ile mümkündür.
Sosyal adaletin gerçekleştirildiği toplumlarda, sınıf çatışması ve bundan doğan
sosyal gerginlikler ve çatışmalar azalmakta ve sosyal barış ortamında sosyal
gelişme daha kolay sağlanmaktadır.
Sosyal adalet, iki temel unsurdan oluşmaktadır (Seyyar, 2008):
1. Hak Etme ve Fırsat Eşitliği: Toplumda din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı
yapmaksızın insanlara, yeteneklerini değerlendirebilecekleri eğitim ve
çalışma imkânlarının sağlanması, onlara istedikleri yerde yaşama ve
çalışma fırsatının tanınması ve çalışmaları karşılığında hak ettikleri ücretin
verilmesi. Buna göre, sosyal hizmetlerden yararlanmada ve iktisadi
imkânlara ulaşabilmekte ortaya çıkan engellerin devlet eliyle ortadan
kaldırılması gerekmektedir. Başta yardıma ve bakıma muhtaç insanlar
olmak üzere bütün alt gelir gruplarının hayat kalitesinin yükseltilmesine
yönelik çalışmalar da sosyal adaletin oluşmasına yardımcı olacaktır.
Dolayısıyla eşit fırsat ilkesine uygun olarak insanların daha yüksek bir hayat
seviyelerine kavuşmalarında sosyal hizmet elemanları destekçi olmalıdır.
2. İhtiyaç, Eşitlik ve Hürriyet: Sosyal imkânların ve iktisadi kaynakların
dağıtımında, bütün toplum fertlerini yararlandıracak şekilde eşit muamele
uygulama yönündeki gayretler, sosyal adaletin tesisi için şarttır. Eşit
imkânların tanınması ile fertlerin, hürriyet ve bağımsızlık ortamında
yaşamaları mümkündür. Kamusal alanda herkesin eşit vatandaş
statüsünde muamele görmesi ve insanın toplumda saygın kişiliğini
koruyabilmesi için, sosyal hukuk sistemini, toplumsal gerçeklere ve sosyal
ahlaka uygun olarak düzenlemek gerekmektedir.
•Bu bölümde bir meslek dalı olarak sosyal hizmetlerin gelişimsel süreç içinde değişik
sosyal hedefler güttüğünü gördük. Kişilerin kendi kendilerine yeterli olabilmeleri için,
sosyal destek hizmetleriyle şahsiyetlerini geliştirebilmelerinin zeminini oluşturmak
(bireysel fonksiyon), belki de ilk önce dillendirilmesi gereken bireysel hedeftir. Bunun
yanında sorun alanlarının oluşmasına yol açan olumsuz toplumsal şartların
düzeltilmesi ve iyileştirilmesine yönelik çabalarla sosyal hizmet, sosyal adalet, sosyal
uyum, refah ve yüksek hayat kalitesi gibi toplumsal hedeflere de ulaşmak
istemektedir. İnsan ve şahsiyet haklarını temel alan sosyal hizmetler, sadece maddi
boyutuyla (refah) değil insanı sosyal ve manevi yönleriyle de yüceltmek gayesini
gütmektedir.
•Dolayısıyla koruyucu-önleyici sosyal hizmetler aracılığıyla bir taraftan sosyal barışın
teminine yönelik sosyal pedagojik destekler, diğer taraftan da müdahaleci sosyal
hizmetlerle yüksek hayat kalitesi sağlayan sosyal politikalar uygulanmaktadır.
Birbirlerini tamamlayan bütün sosyal hedeflerin gerçekleştirilmesi halinde, toplumsal
huzurun ve kalkınmanın zemini de oluşturulmaktadır. Sosyal hizmetlerin nihai gayesi
de zaten sosyal barış içinde toplumsal gelişmeyi yakalamak ve sağlıklı bir şekilde
sürdürebilmektir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi sosyal hizmet hedeflerini yansıtmamaktadır?
a) Sosyal rehabilitasyon.
Değerlendirme sorularını b) Sosyal gelişme.
sistemde ilgili ünite
c) Sosyal refah.
başlığı altında yer alan
“bölüm sonu testi” d) Sosyal Adalet.
bölümünde etkileşimli e) Sosyal atalet.
olarak
2. Sosyal hizmet hedeflerinin ortaya çıkışında rol oynayan düşüncelerden hangisi
cevaplayabilirsiniz.
doğru değildir?
a) Her insan, kendi gayretiyle hayatını idame ettirmelidir.
b) Maddi sıkıntılar, bir sosyal sorun değildir.
c) Her insan doğuştan şereflidir.
d) Özgürlük, belirli sosyal gruba ait özel bir değerdir.
e) Zayıf insanlar, kaderlerine terk edilmelidir.
3. Aşağıdakilerinden hangisi sosyal rehabilitasyon kavramını ifade etmemektedir?
a) Yeniden kabiliyet kazanmak.
b) Yeniden eski güce kavuşmak.
c) Yeniden hayata dönmek.
d) Yeniden kâr elde etmek.
e) Yeniden sağlığa ve huzura kavuşmak.
4. Aşağıdakilerinden hangisi sosyal adalet kavramını doğru yansıtmaktadır?
a) Sosyal adalet, ihtiyaç, hak ve eşitlik gibi ilkeleri esas almamaktadır.
b) Sosyal adalet, kişilerin psikolojik sorunlarına çözüm üretmektedir.
c) Sosyal adalet, tüm fertlerin asgari bir hayat seviyesine kavuşmalarını
hedeflemektedir.
d) Sosyal adalet, gelir ve servetin adil dağılımı ile ilgilenmemektedir.
e) Sosyal adaletin olduğu toplumlarda sosyal barış sağlanamamaktadır.
5. Aşağıdakilerinden hangisi “Nihilizm” kavramını doğru açıklamaktadır?
a) Nihilizm, doğruları yanlış bilmektir.
b) Nihilizm, yanlışları doğru bilmektir.
5
Sosyal Hizmet Alanları ve Hedef Kitlesi I
GİRİŞ
Toplumun refahı ve kalkınması için tüm sosyal sorun alanları ve bu alanlarda
yaşayan müracaatçı grupların belirlenmesi ve onlara götürülecek hizmetlerin
sınırlarının çizilmesi gerekir. Bu alanda verilen hizmetler toplumun sosyal refahını
hedef alır. Bu çalışmaların bilim boyutunu sosyal hizmet, meslek boyutunu ise
sosyal hizmetler oluşturmaktadır. Sosyal hizmet alanları sosyal hizmet
uzmanlarının mesleğini uygulayabilecekleri çalışma alanlarıdır. Sosyal hizmet
mesleğinin çalıştığı sosyal hizmet alanları temel ve evrensel alanlar olabileceği gibi,
günün tarihsel ve toplumsal koşullarına göre yeni ortaya çıkan ya da ihtiyaç
kalmadığında ortamdan çekilen alanlar da vardır (Tomanbay, 1999: 238).
Sosyal hizmet alanları; çocuklar, gençler, kadınlar, aile, hayat kadınları,
yaşlılar, tüm özür gruplarına giren özürlüler, yoksullar, dilenciler, göçmenler,
kentsel sorunlara muhatap olan kentliler, sığınmacılar, afetzedeler, kronik
rahatsızlığı olanlar, suçlular, sosyal sorun yaşayan toplumun tüm bireyleri kısaca
tüm risk gruplarından oluşmaktadır. Beşinci ve altıncı ünitede bu ana alanlar
alanlar ve hedef kitlelerinin (müracaatçılar) sorunları ve çözüm önerileri genel
hatlarıyla tanıtılacak ve sosyal hizmet uzmanlarının görevlerine değinilecektir.
Sosyal hizmet alanlarına götürülen hizmetler farklı disiplinlerin ortak çalışmalarıyla
elde edilen bulgulara yapılan profesyonel müdahalelerle değişik hizmet
kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatları tarafından yerine getirilmektedir.
21. Aile içi şiddete maruz kalmış kadın ve çocukların psiko-sosyal sorunlarına
yardımcı olmak ve geçici sığınma imkânları sunmak veya kalıcı sosyal
konutlar bulmak.
22. Göç yoluyla oluşan gecekondulaşma ve çarpık kentleşme sonucu doğan
risklerin giderilmesi ve göçerlerin sosyal uyumları ile eğitim, sağlık, ulaşım
gibi temel ihtiyaçlarını giderilmesine yönelik rehberlik, danışmanlık,
psikoterapik ve psiko- sosyal hizmetler.
Bu alanları sadece sosyal hizmetin değil başka sosyal mesleklerin de çalışma
alanlarıdır. Bu alanlarda verimliliği artırmak ve sağlıklı sonuçlar alabilmek için
multidisipliner bir bakış açısı ve ekip çalışması ruhuyla hareket edilmesi gerekir.
Hangi alanda çalışılıyorsa o alanın meslek gruplarıyla işbirliği halinde olunması
gerekmektedir.
Sosyal hizmet mesleği tüm bu alanlar üzerinde değişme moduyla çalışır. Bu
işlevi sosyal hizmet uzmanı yerine getirir. Uzman toplumla birey arasında köprü
görevi yapar ve ikili uyumu sağlar. Çalışma sürecinde bireyde meydana gelen
Değişme sosyal değişimleri izler. Değişme sosyal hizmetin mesleki müdahalesinin odağı olduğu gibi
hizmetin mesleki sosyal hizmetin kendisi de değişme ajanıdır. Mesleğin işlevselliği müracaatçısı
müdahalesinin odağı üzerinde oluşturduğu değişimle ölçülür.“Sosyal hizmet mesleğinin işlevsellik odağı,
olduğu gibi sosyal bireylerin etkinlikleri ile çevreden gelen istemleri arasındaki ilişki olarak tanımlanır”
hizmetin kendisi de Birey mutlaka çevresi içinde ele alınır ve yaşadığı sosyal çevresi ile kendisi bir bütün
değişme ajanıdır olarak değerlendirilir. Burada istenen neticenin alınabilmesi için toplumsal
duyarlılık çok önemlidir. Böylece sosyal hizmet alanları ve hedef kitlesi ile toplum
arasındaki ilişki, toplumun beklentileri ile müracaatçının talepleri arasındaki ilişki
ile doğru orantılı hale getirilmelidir.
Çocuklar ve Gençler
Çocuk; kendine has ihtiyaçları ve hakları bulunan, doğduğu andan başlayarak
reşit oluncaya kadar bedenî ve ruhi yönleriyle tam olarak gelişmemiş olduğundan
özel olarak korunması gereken insandır. Rüşt yaşı kavramı, hem ülkeler arasında
hem de belirli bir ülkedeki medeni hukuk, ceza hukuku, siyasi ve diğer dini kurallara
Gençlik, çocuklukla
göre değişiklik göstermektedir.
erişkinlik arasında yer
alan, gelişme, ruhsal Çocukların gelişim süreçleri hakkında çok farklı sınıflandırmalar olmakla
olgunlaşma ve yaşama birlikte 0-12 yaş aralığını çocukluk dönemi olarak belirlediğimizde bu dönemi
hazırlık dönemidir. motor gelişimi, algısal gelişim, dil gelişimi ve sosyal gelişim diye kategorize
edebiliriz .Bu süreç içinde çocukların yetersizlikleri ve bağımsız hareket
edememeleri dolayısıyla korunma altında olmaları gerekir. Bu sürecin izlenmesinde
Muhtaç çocuk; çeşitli Muhtaç çocuk; çeşitli nedenlerle beden, ruh, sosyal ve duyusal gelişimi için
nedenlerle beden, ruh, gerekli asgari şartlardan yoksun olan çocuktur, şeklinde tanımlanabilir. 2828 sayılı
sosyal ve duyusal SHÇEK Kanunu’nun 3. maddesi (b) bendinde korunmaya muhtaç çocuk; “beden,
gelişimi için gerekli ruh ve ahlak gelişimleri veya şahsi güvenlikleri tehlikede olup; ana veya babasız,
asgari şartlardan ana ve babasız, ana veya babası veya her ikisi de belli olmayan, ana ve babası veya
yoksun olan çocuktur her ikisi tarafından terk edilen, ana veya babası tarafından ihmal edilip; fuhuş,
dilencilik, alkollü içki veya uyuşturucu madde kullanma gibi her türlü sosyal
tehlikelere ve kötü alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve başıboşluğa
sürüklenen çocuk” şeklinde tanımlanmaktadır.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere çocuklar daha çok aile düzeninin bozulması
dolayısıyla koruma altına alınmaktadırlar. Ailenin çocuk bakım ve yetiştirilmesi
hususunda sorumluluk bilinçsizliği, yoksulluk, anne babanın kötü alışkanlıklarının
olması, hızlı nüfus artışı, çarpık kentleşme, yeni kentlilik, terk olgusu gibi
Koruyucu aile hizmetinde amaç, çocuk için karmaşık ve sorunlu olan bir dönemde
özenli davranılarak çocuğun bu dönemi örselenmeden geçirmesini ve normal
hayatını devam ettirmesini sağlamaktır. Koruyucu ailelerin yükümlülükleri SHÇEK
web sayfasında şöyle açıklanmaktadır (SHÇEK, ty).
1. Yanına yerleştirilen çocuğun öncelikle fiziksel ve psiko-sosyal gelişiminin
sağlıklı olabilmesi için gerekli koşulları sağlamak,
2. Çocuğun yeteneklerinin ve becerisinin elverdiği ölçüde öncelikle eğitim ve
öğretimi ya da iyi bir meslek sahibi edindirilmesi için gerekli çabayı
göstermek,
3. Çocuğun varsa öz ailesi ve akrabaları ile uygun görülen şekil ve zamanda
görüşmesini sağlamak,
4. Koruyucu aileye ve yerleştirilen çocuklara ilişkin olarak mesleki çalışmaları
yürüten sosyal çalışmacıya gerekli koşulları hazırlamak,
5. Adres ve ikametgâh değişikliklerini önceden il müdürlüğüne bildirmek,
6. Görev veya tatil amacı ile çocukla birlikte yurt dışına gidilmek istenmesi
durumunda, çocuğun veli ya da vasisinin izni gerektiğinden, yasal
işlemlerin tamamlanmasına yetecek süre göz önüne alınarak, en kısa
sürede durumu il müdürlüğüne bildirmektir.
Evlat Edindirme
Evlat edinme hizmetiyle korunmaya muhtaç çocukların evlat edinmek
isteyen, kişi/aile ile yasal konumu evlat edindirilmeye uygun çocuklar arasında
hukuki bağ sağlanarak çocuk-ebeveyn ilişkisinin kurulmasıdır. Evlat edinme Türk
Medeni Kanununun 305. Maddesi gereği mahkeme kararı ile kurulan bir hısımlık
ilişkisidir. Evlat edinmek isteyen bir kişi/aile müvekkili olduğu avukatı aracılığı ile
kendisinin ikamet ettiği yerleşim biriminin bağlı olduğu yetkili Asliye Hukuk
Mahkemesine M.K.'nın 315. maddesi uyarınca "evlat edinme kararı" için başvuruda
Evlat edinme Türk bulunur. Şartların oluşması halinde evlat edinme ile alınan mahkeme kararıyla
Medeni Kanununun evlatlık ilişkisi kurulmuş olur. Aynı yasanın 306. maddesine göre, evlat edinmek
305. Maddesi gereği isteyen bir kişi en az 5 yıllık evli ve otuz yaşını doldurmuş olması gerekir. Evlat
mahkeme kararı ile edinecek kişilerin evlat edinecekleri çocuktan en az 18 yaş büyük olması, bu
kurulan bir hısımlık kişilerce en az bir yıl bakılmış ve eğitilmiş olması şartı aranır. Bir kişi aynı anda
ilişkisidir. birden fazla çocuk evlat edinebilir. Evlat edinilen çocuk o ailenin soyadını alır ve
tüm varlıklarına varis olur.
Evli olmayan otuz yaşını doldurmuşsa tek başına evlat edinebilir. Otuz yaşını
doldurmuş olan eş, en az iki yılı aşkın süreden beri eşinin nerede olduğunu
bilmemesi ve eşinden ayrı yaşadığı mahkemece belirlendiği takdirde birlikte evlat
edinmelerinin mümkün olmadığı anlaşıldığı takdirde tek başına evlat
edinebilir(Cılga, 2008).
kadar büyük bir sorundur. Herkesin ve her kesimin bu alanda uğraşı vermesi
gerekir. Yoksulluk hem sonuçtur ve hem de birçok sorunun başını çeken bir
sebeptir. Yoksullara yapılan ayni ve nakdi yardımlar yoksulluğu önleyici nitelikte
olmayıp, yoksulların yoksulluktan çıkana kadar ihtiyaçlarını karşılamaları için
koruyucu ve iyileştirici bir uygulamadır.
Yoksulluğun tanımı ülkelere, kişilere ve yaklaşımlara göre değişmektedir.
Yoksulluğa, “normal yaşam olarak kabul edilen şeylere yeterince sahip olamama
hali” diyebiliriz. Yoksulluk, aynı zamanda alt sosyal statülü mekânlarda, marjinal ve
sağlıksız çevre koşullarında yaşama, adalet, eğitim ve sağlık hizmetlerinden
yeterince yararlanamama, şiddete açık olma, yeterli güvenliğe sahip olamama
halini ifade eder (Genç, Adıgüzel, 2011.SHÇEK’in Ayni ve Nakdi Yardım
Yoksulluk hem sonuçtur
Yönetmeliğinin 4. maddesine göre yoksulluk “kendisini, eşini ve bakmakla yükümlü
ve hem de birçok
olduğu çocuklarını, anne ve babasını bulundukları hayat şartlarına göre asgari
sorunun başını çeken
düzeyde geçindirmeye yetecek geliri, malı veya kazancı bulunmama hali” olarak
bir sebeptir.
belirlenmiştir. İki türlü yoksulluk vardır.
1. Mutlak yoksulluk: İnsanların varlıklarını sürdürebilmeleri için almaları
gereken temel gıda ve hizmetlerden uzak olma halidir. Biyolojik olarak
gerekli kaloriyi alamayan bireyler, mutlak yoksul kabul edilmektedir.
2. Göreli yoksulluk: Bireyin, yaşadığı toplumda kabul edilebilir en asgari
tüketim seviyesinin altında kalması durumuna işaret etmektedir.
Biyolojik olarak gerekli Günümüzde Avrupa Birliği üyesi ülkelerde, göreli yoksulluk seviyesi,
kaloriyi alamayan ortanca gelirin yüzde ellisinin altındaki geliri kapsamaktadır. Söz konusu
bireyler, mutlak yoksul olan ortanca gelir, ulusal gelirin nüfusa bölünmesiyle ortaya çıkan gelirdir.
kabul edilmektedir. Göreli yoksullukta toplumun yarattığı ortalama gelirin yarısı yoksulluk
düzeyi olarak alınmakta, bu düzeyin altına düşen hane halkı yoksul olarak
varsayılmaktadır (Ceylan, 2009).
Mutlak yoksulluk, bireylerin fiziksel yaşamlarını sürdürebilmeleri hedefine
yönelik algılanırken, göreli yoksulluk bireylerin yaşadıkları toplumun kültürel
yapısına uygun ve toplumun diğer bireylerinin yaşam standartları ile karşılaştırma
şeklinde değerlendirilir.
Sosyal Yardımlar
Yardım kelimesinin sözlük anlamı “kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin
iyiliği için kullanma, muavenet”tir. Muhtaç durumdaki bir kişiye yardım etmek, dini
sosyal yardım inançtan, gelenek ve göreneklerden ya da kişinin iyilik yapma isteğinden
yönteminin amacı, kaynaklanabilir. Yardımın, çoğunlukla yardım yapanın isteğine tabi olması,
muhtaç durumda toplumda yardım ihtiyacı olan kişilere daha düzenli yardım sunan mekanizmaların
olanlara sürekli yardım geliştirilmesini gerekli kılmaktadır (Hacımahmutoğlu,2009).
yapmak değil,
Yoksul, muhtaç ya da az gelirli bireylere devlet bütçesinden yardım yapılması
muhtaçlığın bir an önce
esasına dayanan sosyal yardım yönteminin amacı, muhtaç durumda olanlara
ortadan kaldırılmasıdır
sürekli yardım yapmak değil, muhtaçlığın bir an önce ortadan kaldırılmasıdır.
Sosyal yardımlar kendi elinde olmayan nedenlerle yoksul ve muhtaç duruma düşen
birey ya da dar gelirlilere insan onuruna yaraşır asgari bir yaşam düzeyi sağlamak
üzere devlet bütçesinden yapılan yardımlardır (Demirbilek, 2005).
Sosyal yardımlar, belirli bir gelir düzeyinin altında kalan ve bundan dolayı da
yardıma muhtaç durumda olan fertlere, kamu kurumları (kamu sosyal güvenlik
Sosyal yardımların kurumları), hayır kuruluşları (vakıflar), hayırsever veya dinî cemaatler tarafından
düzensiz ve kontrolsüz yapılan mali desteklerdir.
yapılışı yoksulluğu
Ülkemizde sosyal hizmet alanında yapılan sosyal yardımlar daha çok SHÇEK,
azaltmak yerine
SYDTF, SYDV, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Emekli Sandığı, Sağlık Bakanlığı, Yerel
yoksulluk kültürünü
Yönetimler ve STK’lar tarafından yapılmaktadır. Bu yardım kuruluşları arasında tam
yerleştirmekte ve
bir koordinasyonun olduğu söylenemez. Özellikle resmi kuruluşlar yoksullar
problemin büyümesine
üzerinde yapmaları gereken sosyal incelemelerde yetersiz kalmaktadır. Sosyal
sebep olmaktadır.
yardımların düzensiz ve kontrolsüz yapılışı yoksulluğu azaltmak yerine yoksulluk
kültürünü yerleştirmekte ve problemin büyümesine sebep olmaktadır.
Dilenciler
Çalışma gücüne sahip olduğu hâlde, işten kaçınıp merhamet duygularını
istismar etme ve bunu bir geçim yolu alışkanlığı hâline getirme, hukukî bir
salahiyeti olmadığı hâlde ve hiçbir iş, emek ve menfaat mukabili olmaksızın
başkalarından para ve sair maddi yardım isteme durumuna dilencilik, bu fiili işleyen
kişiye de dilenci denir. Muhtaçlık durumu tespit edilmeden ve elde ettiği yardımın
miktarı kontrol altına alınmadan, insani ve manevi duygular istismar edilerek
meslek haline getirilen bu olgu gerçek muhtaçlara yapılması gereken yardıma da
gölge düşürmektedir. Dilencilik kendisi ile mücadele edilmesi gereken başlı başına
bir sorundur. Bu eylemin devamlılığını sağlayan toplumsal, kültürel, dini tutum ve
anlayışlar, dilenen kişi ya da grupların sosyo-ekonomik nitelikleri, dilenciliği
meşrulaştıran yoksulluk, yaşlılık, özürlülük gibi unsurlar problemin ana çizgilerini
oluşturmaktadır.
Dilencilik bir meslek olarak yapılmakta ve organize çalışmalarla özellikle
evsiz barksız, fakir ve kimsesiz insanlar, kadınlar, özürlüler, yaşlılar, sokak çocukları,
kaçırılan çocuklar ve dilencilik yapanların kendi çocukları istismar aracı olarak
Dilencilik bir kent kullanılmaktadır. Toplumumuzda bunu yapan kişilere dilenci iratçısı denir. Bu
sorunu ve meslek kişiler toplanan paraları alır ve çalıştırdığı insanlara sadece doyacakları kadarını
olarak icra verirler. Bu tür organizasyonlar suç olarak sayılmaktadır. Belediyeler kanunu
edilmektedir. çerçevesinde dilencilik yapanlara kanuni müeyyideler uygulanır. Belediyeler,
dilencileri dilenmekten men edecek bütün tedbirleri almakla vazifelidir. 1953
tarihli ve 6123 sayılı kanuna göre, her kim, çalışmaya muktedir olduğu hâlde,
dilencilik ederken tutuklanırsa, bir haftadan bir aya kadar hafif hapis cezası ile
cezalandırılması öngörülür. Tekerrür hâlinde ise, hapis cezasının bir aydan aşağı
olmaması esas alınır. Ayrıca, her kim 15 yaşından aşağı çocukları toplayıp, dilencilik
ettirir veya velayet ve vesayeti altında bulunan 15 yaşından aşağı bir küçüğün
dilenmesine veya bir kimsenin o küçüğün dilencilik yapmasına müsaade ederse, 3
aydan aşağı olmamak üzere hafif hapis ve 100 liradan aşağı olmamak üzere hafif
para cezası ile cezalandırılır.
Mülteciler ve Göçmenler
Mültecilerin hukuki statüsüne ilişkin 1951 Cenevre sözleşmesi mülteciyi; ırkı,
dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle
zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan
ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi şeklinde
tanımlamaktadır. Mülteci ile sığınmacı kavramları arasında iltica süreci açısından
farklılıklar vardır. Sığınmacı, siyasal düşüncesi, ırkı, dini, konumu ve kimliği itibarıyla
mensubu olduğu ülkesine güvenini kaybeden ve devletinin kendisine tarafsız
davranmayacağına inanan ve başka bir ülkeye iltica etmek üzere başvuran kişi,
Sığınma aşamasında
mülteci ise; bu başvurusu kabul edilen kişidir. Tomanbay’a göre sığınmacı; “bir ülke
İnsan Hakları Evrensel
yurttaşının herhangi bir özellikle politik nedenle kendi ülkesini bırakarak başka bir
Beyannamesi
ülkede yaşamak üzere o ülkeye geçmesi ve o ülkenin resmi makamlarına
çerçevesindeki sığınma
başvurması ve sığınma isteminin resmi makamlarca kabulüyle sahip olduğu
haklarından
hukuksal statüdür” (Tomanbay, 1999:226).
yaralandırılmaları
öngörülür. Cenevre Mülteci Hakları Sözleşmesi ve diğer uluslararası sözleşmeler
mültecilere şu hakları sağlamaktadır:
Güvenli sığınma,
Ayırımcılığa tabi tutulmama,
Düşünce ve dolaşım özgürlüğü,
İşkenceye ve onur kırıcı muameleye tabi olmama,
Sınırdan izinsiz giriş yapmaktan dolayı ceza almama,
Diğer bireylere sağlanan sosyal ve ekonomik haklar,
Çalışma, konut, eğitim ve sağlık olanaklarından yararlanma,
Dolaşım ve seyahat özgürlüğü,
İnsan hakları ihlali yaşayabilecekleri başka bir ülkeye gönderilmeme,
Mültecilerin önemli sorunları barınma ve gittikleri ülkede kabul görmemedir.
Ayrıldıkları ülkedeki durumları sığındıkları ülkenin onlara yaklaşımı, psiko-sosyal
sorunları ve uyum sorunlarının çözümü için kendileri üzerinde bütüncül yaklaşımla
odak çalışma yapılması gerekir. Yapılan ayni ve nakdi yardımlar temel ihtiyaçların
karşılanmasında önemli yer tutmaktadır. Sığınma aşamasında İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi çerçevesindeki sığınma haklarından yaralandırılmaları
öngörülür. Bu haklar; geri gönderilmeme, kanuna aykırı tutuklanmama, müracaat
Sosyal Hizmet uzmanı için adil prosedür takibi, avukat ya da çevirme erişim hakkı, ilticaların kabulüne
sığınmacılara kadar sağlık, eğitim, ulaşım, erişim, çalışma ve temel haklarının korunmasıdır.
danışmanlık,
savunuculuk, bilgi Sığınmacılar ülkelerini terk etme aşamasında veya sığınmak için ülke/yer
verme, kaynaklarla ararken çok ciddi sosyal, psikolojik ve duygusal travmalar yaşarlar. Aile, yakınları ve
buluşturma ve topraklarından ayrılma, sürgün edilme, yol aşamasında yakalanma, stres, gözaltına
güçlendirme gibi bir alınma ve haklarını savunamama, dil dolayısıyla anlaşılamama ve kendilerini ifade
takım hizmetler edememe gibi kaygılar ve korkular yaşamaktadırlar.
sunmaktadır. Kabul aşamasında kabul edilmeme, kendini doğru ifade edememe ve kabul
sonrası uyum sağlayamama, barınma, eğitim, sağlık, sosyal dışlanmışlık, ikinci sınıf
insan muamelesi, cinsel istismar endişesi yaşama ihtimalleri kendilerinde
anksiyete, depresyon, kronik psikoz, davranış ve duygulanım bozuklukları meydana
getirir. Bu aşamada sosyal hizmet mesleğine ihtiyaç duyulacaktır. Sosyal Hizmet
uzmanı sığınmacılara danışmanlık, savunuculuk, bilgi verme, kaynaklarla
buluşturma ve güçlendirme gibi bir takım hizmetler sunmaktadır. Mültecilerin
Mülteci kadın, çocuk ve sorunlarının tespiti bilimsel ve disiplinler arası bir yaklaşımla belirlenmesi
yaşlılar saldırıya ve gerekmektedir. Sosyal hizmet mültecilerin sorunlarını genelci yaklaşım ile çözmeye
istismara son derece çalışır.
açıktırlar. Yaşadığı ülkeyi, sosyal, ekonomik ve(ya) siyasi sebeplerden dolayı terk etmek
mecburiyetinde kalıp, başka bir ülkeye yerleşmeye veya yerleşmek istemeye iltica
yoluyla göç, bu kişilere de göçmen denir.
5. Kontrollü Göç: Bir ülkenin (göç alan ülke), göç sayısını ve göçe tabi tutulan
kişileri kota ve seçme tercihi ile tespit ettiği planlı ve sistemli bir göç
hareketi.
6. Beyin Göçü: Vasıflı insan gücünün kendi ülkesini veya bölgesini terk edip
başka bir ülkeye veya bölgeye göç etmesidir.
Göç oluş şekli itibarıyla beş gruba ayrılır. Göçler kontrollü ve planlı
oluşmadığı durumlarda göçü yaşayanlar ciddi uyum ve sosyo-kültürel sorunlarla
karşılaşırlar. Bu göçler;
1. Basamaklı Göç: köyden küçük şehre; orta büyüklükte şehirden büyük şehre
doğru nüfus hareketlenmeleri.
2. Sıçramalı göç: Köy- küçük şehir- orta büyüklükte şehir- büyük şehir
basamaklarından birini ya da birkaçını atlayarak gerçekleşen göç.
3. Şehirlerarası basamaklı göç: Küçükten büyüğe doğru sıralı olarak
şehirlerarası göç
4. Şehirlerarası sıçramalı göç: Şehirlerin biri ya da bir kaçı atlanarak oluşan
göç
5. Şehir içi göç: Mahalleler arasında gerçekleşen göç (Sezal, 1996, akt. Özer,
2003).
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde kırdan kente göç dört aşamada
gerçekleşir: Aileden ayrılan erkeğin kısa sürede geri dönmesi, erkeğin iş bulması
dolayısıyla uzun süre gidip gelmesi, erkeğin süreli bir iş bulmasından sonra ailece
geçici olarak kente göçmesi, sürekli iş bulan kişinin ailesinin de uyum sağlamasıyla
kentte yaşamaya karar vermesi. Bu aşamalar sonunda şehre göç eden kişilerde
şehirlilik bilinci oluşur. Ancak bir müddet sonra memleket, örf, adet, gelenek ve
yakın akraba özlemiyle tekrar köy hasreti ve özlemi başlar. Çocuklarıyla kentte
yerleşik bir düzen alan ailenin istemesine rağmen köye dönüş zorlaşır. Çocuklarla
tercih farklılıkları oluşur ve kuşaklar arası çatışmalara yaşanır. İlk kuşak ailenin alt
kültürünün ve çocukluk duygularının verdiği psikolojik ve duygusal durumla
geçmişteki alışkanlıklar yaşanmaya başlanır. Bu sefer kentlilik bilinci zayıflamaya
başlar ve bu durum devam eder gider.
Kentlerde sağlıklı bir etkileşim kurulamamasının sonucu; uyumsuzluk,
Çarpık kentleşme ve bütünleşme sorunları, kuraldışı davranışlar alkol düşkünlüğü, uyuşturucu
kontrolsüz göç sonucu müptelalığı, mafya türü örgütlerde yer almak, saldırganlık ve şiddet gösterisinde
ortaya çıkan sağlıksız bulunmak, aileye bağlılığın azalması, kadın ve çocuğa yönelik artan şiddet ve
yerleşkelere gecekondu istismar, ruh sağlığının bozulması, yasadışlılığın yükselişi ve sapma davranışların
bölgeleri denmektedir sergilenmesi yüksek oranlarda görülebilmektedir (Aytaç, 2008). Nitekim göç ve
kentleşme sürecine bağlı olarak yaşanan hızlı değişimle birlikte kente uyumun
güçleştiği, kuraldışılığın arttığı, şiddet suçlarında patlamalar yaşandığı, mala karşı
işlenen suçların yükselişe geçtiğini görmekteyiz (Ackerman, 1998).
•Sosyal hizmet disiplini ve mesleği toplum içindeki yoksullar, risk grupları ve yardıma
muhtaç kişilerin sosyal adalet, fırsat eşitliği ve sosyal güvenlik ilkeleri çerçevesinde
Özet
kendilerine yeterli hale gelmeleri ve korunmalarını amaç edinen sorun çözmeye
odaklı bir meslektir. Sosyal hizmetin faaliyet alanları tüm sosyal sorunların
yaşandığı alanlardır. Bu alanlar sosyal politikalar sonucu belirlenen, her geçen gün
gelişen ve yenileri eklenen sorunlu alanlardır. Her yaş grubunun ve grupların
kendine has sorunları ve sorun alanları vardır.
•Bu ünitede çocuk ve gençler, kadın, aile ve toplum, yoksulluk ve sosyal yardımlar,
sığınmacılar ve madde bağımlılığı, kentleşme, göç ve gecekondulaşma alt hizmet
birimleriyle ana hatlarıyla tanıtılmaya çalışılmıştır. Çocukların sağlıklı bir şekilde
büyüyüp, çocukluk dönemlerini yaş ve gelişmişlik düzeylerine uygun bir şekilde
sürdürebilmeleri için uygun kuruluşlara yerleştirilmeleri ve bakımlarının en iyi bir
şekilde yapılabilmesi için dünya literatüründeki uygulamalar da dikkate alınarak
yeni politikalar üretilmesi gerekmektedir.
•Toplumun en küçük ve en önemli grubu olan aile sosyal hizmetin en çok önemsediği
kurumdur. Ailelerin sağlıklı, mutlu ve huzurlu ve sağlam temeller üzerine kurulması
sağlıklı bir toplum oluşturur. Sosyal hizmet ailenin refahı için ailelerin
karşılaşabilecekleri tüm sorunlarla ilgilenmektedir. Aile içi şiddet, geçimsizlik,
boşanma, boşanma sonrası parçalanmış aile, bu ailede kadın ve çocukların
durumunun iyileştirilmesi, geliştirilmesi, güçlendirilmesi gibi konular sosyal hizmetin
alanlarıdır.
•Yoksulluk ve yoksullukla mücadele, yoksullara yapılan sosyal yardımların
profesyonelce yapılması, yoksulluk kültürüne düşmeden durumlarında
iyileştirilmeler yapılması amaçlanmaktadır. Yoksulluk; bireyin temel ihtiyaçlarını
karşılayacak imkânlara sahip olmadığı ya da sahip olmak için zorlandığı, sürekli en
düşük yaşam standardının altında kaldığı bir durumdur, Yoksunluk ise; bireyin sahip
olması gereken temel maddi, manevi ve sosyal imkânlara ulaşamamasıdır. Sosyal
hizmet mesleğinin çıkış noktası yoksulluk ve sosyal yardımlardır.
•Herhangi bir sebeple başka bir ülkeye iltica eden sığınmacıların uyum, geçim ve
yaşam şartlarının iyileştirilmesi, madde bağımlılığının ve bağımlılar için koruyucu-
önleyici, iyileştirici ve tedavi edici yöntemlerle bu durumdan kurtarılmaları sosyal
hizmet alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelişmekte olan toplumların en önemli
sorunlarından olan ve kolayca önlenemeyen göç ve göçe bağlı olarak oluşan çarpık
kentleşme, gecekondulaşma ve bu alanların doğurduğu sosyal sorunlar çözülmeyi
bekleyen konulardır. Kırsalın iticiliği, kentlerin çekiciliği, coğrafi olarak eşit olmayan
gelişmişlik düzeyleri, gelir dağılımındaki adaletsizlik, işsizlik gibi konular göçü
körüklemekte ve sorunları beraberinde getirmektedir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi sosyal hizmet alanı değildir?
a) Gençler
Değerlendirme sorularını b) Yoksullar
sistemde ilgili ünite c) Huzurevleri
başlığı altında yer alan
d) Madde Bağımlıları
“bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli e) Aile
olarak 2. Aşağıdakilerden hangisi ailenin toplum içindeki kurumsal işlevlerinden biri
cevaplayabilirsiniz. değildir?
a) Kaynaştırma
b) Biyolojik işlev
c) Ekonomik İşlev
d) Sevgi ve Güvenlik İşlevi
e) Toplum Oluşturma
3. Aşağıdakilerden hangisi madde kullanımı ile mücadelede kullanılan
yöntemlerden değildir?
a) Caydırma
b) Bilgilendirme
c) Kişiliğini Güçlendirme
d) Sosyal Becerileri Artırma
e) Kıymet verme
4. İnsanların çalışmayı reddederek sürekli yoksulluk içinde kalmaları ve bunu
tutum, davranış ve inançlarla ilişkilendirmelerine ne denir?
a) Mutlak yoksulluk
b) Göreli Yoksulluk
c) Yoksullukla mücadele
d) Yoksulluk kültürü
e) Yoksulluk
6
Sosyal Hizmet Alanları ve Hedef Kitlesi II
GİRİŞ
Sosyal hizmet mesleğinin birçok uygulama alanı vardır. Bir soruna çözüm
olarak genellikle bir tip hizmet yeterli olmamaktadır. Çünkü kişi, grup, aile ve
toplumun ihtiyaçları çeşitlidir. Örneğin bütün yaşlıların sorununa yalnızca kurum
bakımı çözüm olamaz. Kurum bakımı yanında maddi yardım, tıbbi bakım, evde
bakım gibi birden çok hizmet türünün sunulması gerekebilir.
Bu nedenle değişen zaman ve koşullara göre sorunların tabiatına bağlı
olarak alanlar, alanlardaki hizmet türleri ve hacmi değişmektedir. Yeni sorunlar
doğduğunda yeni alanlar ortaya çıkmakta, bazı alanlar yok olmakta ya da yeni bir
biçim almakta, bazıları birleşmekte, klasik alanlarda kazanılan bilgi ve tecrübeler
yeni alanlara ve hizmet türlerine yönelmeyi kolaylaştırmaktadır.
Bu bölümde yaşlılık başlığı altında; yaşlılık tanımları, yaşlılık döneminin genel
özellikleri, yaşlı birey ve ailesiyle gerontolojik sosyal hizmet uygulaması, özürlülük
başlığı altında; özürlülük tanımları, özürlüler kanunu, günümüzde özürlülüğe bakış
açısı, özürlüler ve aileleriyle sosyal hizmet uygulaması, suçluluk (kriminoloji) başlığı
altında; suçluluk alanı ile ilgili bazı tanımlar, suç ve nedenleriyle ilgili yaklaşımlar,
suça itilmiş çocuklar ve sosyal hizmet uygulaması, sokak çocukları başlığı altında;
sokak çocuklarının tanımı, sokak çocuklarının genel profili, sokak çocukları ve
aileleriyle sosyal hizmet uygulaması ve son olarak evsizler başlığı altında; evsizlik
tanımları, evsizliğe neden olan faktörler ve evsizlerle sosyal hizmet uygulaması
konuları ele alınmaktadır.
Yaşlılık (elderly),
yaşamın diğer evreleri YAŞLILIK
gibi doğal ve kaçınılmaz
bir olgudur. Yaşlılık (elderly), yaşamın diğer evreleri gibi doğal ve kaçınılmaz bir
olgudur. Tüm insanlar için söz konusu olan bir durumdur ancak aynı zamanda
bireysel bir olaydır. Bireyin kalıtımla getirdiği özelliklere, beslenmeye, çevre
koşullarına ve kültürel çabalarına göre, erken ya da geç, sorunlu ya da az sorunlu
olabilmektedir. Yaşlılık durağan ve değişmez bir yaşam dönemi değildir. Tam
karşıtı, yaşlılık çeşitli güçlerin etkileşimini içerir. Bu güçlerin temelinde yaşamın tüm
evrelerinin zorlamalarına karşı varoluşunu sürdürebilmiş olmanın bilgeliği ve iç
görüsü bulunur (Geçtan 1981).
Tüm bunlardan dolayı yaşlılıkta birçok hastalık gibi felç ve kalp krizi riski de artar
(Zastrow, 1991).
Yaşlılıktaki fiziksel gerilemeleri üç grupta toplamak mümkündür.
Bunlar(Emiroğlu, 1995);
Bedensel gerilemeler: Yürüme, koşma, boşaltım vb. bozukluklar.
Yaşlılıkta görme, işitme
Seksüel gerilemeler: Hormon ve üreme etkinliklerinin durması.
duyuları ve hareket
yeteneği azalmakta, bu Entelektüel gerilemeler: Bellek kaybı, unutkanlık vb. belirtiler.
nedenle yaşlı bireylerin Ayrıca yaşlılıkta görme, işitme duyuları ve hareket yeteneği azalmakta, bu
kazaya yatkınlığı nedenle yaşlı bireylerin kazaya yatkınlığı artmaktadır.
artmaktadır Yaşlılık Döneminin Psikolojik Özellikleri
Psikolojik açıdan yaşlanma süreci sıkıntı, üzüntü ve korkuları tetiklemekte,
unutkanlık ve uykusuzluk gibi birçok probleme neden olmaktadır. Yaşlılıktaki fiziksel
ve ruhsal gerilemeye bağlı olarak yaşama gücü ve isteği giderek azalmaktadır.
Özellikle sevme içgüdüsü önemli derecede değişiklik göstermektedir. Yaşlılık
döneminde birey, duygusal sarsıntı ve yıpranmalardan daha fazla etkilenmeye
başlamaktadır. Gençlik imajını kaybetmiş olmak, eş ve yakınların kaybı, gençlerin
öğrenim ve evlenme nedeniyle evden ayrılmasının getirdiği sevgi kaybı, uzun süren
evliliklerin yaşam yorgunluğu ve bezginliği, cinsel yaşamdaki durgunluk yaşlının
ruhsal yapısını olumsuz yönde etkilemektedir.Yaşlılıkta rastlanan psikolojik
değişikliklerden bazıları; eskiye aşırı bağlılık, yeniliklere uyum sağlayamamak,
Yaşlılıktaki psikolojik yeniliklerden korkmak, egoizm, bilinçte bulanıklık, depresyon, hastalık hastalığı,
değişimin başlıca narsistik kişilik bozukluğu, nevroz, stres, uyku bozuklukları, yönelim bozuklukları ve
belirleyicileri üç grupta ölüm korkusudur.
toplanmaktadır. Bunlar;
Yaşlılıktaki psikolojik değişimin başlıca belirleyicileri üç grupta
fiziksel gerileme, statü
toplanmaktadır. Bunlar; fiziksel gerileme, statü kaybı ve ölüm korkusudur. Statü
kaybı ve ölüm
kaybı ile ilgili özellikler, saygınlığı kaybetme, belli yaşa gelince emekli olma,
korkusudur.
emekliliğe bağlı olarak gelir kaybına uğramadır. Ölüm ile ilgili korku ise dinsel
inançlara aşırı bağlılıktan, gerçekleştirilmek istenen amaçlara ulaşamama
endişesinden ve yaşamın kısalığından kaynaklanmaktadır(Emiroğlu, 1995).
olmak başlı başına insan hayatında önemli değişiklik yaratan stresli bir olaydır.
Yaşam döngüsü boyunca her türlü sorunla mücadele eden bireyi, yaşlılık
döneminde fiziksel, psikolojik ve ekonomik sorunların yanında sosyal sorunlar da
beklemektedir. Emeklilikte, bireyin sosyal yanını devam ettirebileceği bir çevre
bulması ve ona uyum gösterebilmesi önemli bir sorundur. Yaşamının büyük bir
bölümünü işine ve işyerine adayan, adeta bunlarla özdeşleşen birey, emeklilikle
birlikte kendisini bir boşlukta bulmaktadır. Toplumla ilişkilerin zayıfladığı ve
sınırlandığı yaşlılık döneminde bireyler giderek toplumdan uzaklaşmaya
başlamaktadır(Danış, 2004).
Burgess’e göre; “emeklilikte kişi rolsüz bir rolü oynamaya başlar.” Emeklilik,
bir yandan yaşamın alışılagelen sürekliliğini bozarken, öte yandan kişinin aile ve
diğer insanlar arasındaki yerinin ve kimliğinin değişikliğe uğramasına neden olur.
Otorite, saygınlık ve üretkenlikle birlikte yitirilen rolün yeri doldurulamaz (akt.
Geçtan 1981:36).
Modern dünya yaşlılara göre tasarlanmamıştır ve yaşlıları, üretici ve tüketici
olan bireylerin yer aldığı ekonomik pazarın dışında tutmaktadır. Bu durum, yaşlıları
kendilerini gerçekleştirme olanağından mahrum bırakmaktadır.
Özürlülük Tanımları
Türk literatüründe özürlü kavramı farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Bazen
sakat, bazen engelli, bazen yetersiz gibi kelimelerle ifade edilmektedir.Özürlülük;
normal yaşına göre vücut fonksiyonlarında veya yapısındaki herhangi bir kayıp
olarak tanımlanmaktadır (The Disability Partnership, 2003). Daha ayrıntılı veya
fonksiyon kaybı biçimine göre farklı tanımlar da yapılabilir. Toplumların kültürel
düzeylerine göre günlük yaşam içinde sakat, özürlü, kör, sağır, dilsiz, cüce gibi farklı
isimlendirmeler de kullanılmaktadır. Bu nedenle aşağıda özürlülükle aynı anlama
gelen kavramlara dayalı olarak yapılan tanımlara da yer verilmektedir.
İnsan hak ve hürriyetlerine dünya çapında sahip çıkmayı gaye edinen
Birleşmiş Milletler 1975 tarihli Sakat Hakları Bildirgesinde engelli insanların temel
hakları bütün ayrıntılarıyla ele alınmış ve engelli bireyin toplumsal hayattaki rolü ve
önemi ön planda tutulmuştur. Birleşmiş Milletler Sakat Hakları Bildirgesinde
engelliyi " kişisel ya da sosyal yaşantısında kendi kendisine yapması gereken işleri,
bedensel veya ruhsal yeteneklerindeki kalıtımsal ya da sonradan olma herhangi bir
noksanlık sonucu yapamayanlar"(Özürlüler Kanunu ve İlgili Mevzuat, 2006) olarak
tanımlanmaktadır.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) engelliliğe, engellinin çalışma hayatına
katılımı (yapabileceği/yapamayacağı iş) açısından bakmış ve engelliyi 1983 Tarihli,
Engellilerin Mesleki Rehabilitasyonu ve İstihdamı Hakkında 159 Sayılı Sözleşme’nin
‘birinci’ bölümünde “fiziksel ve ruhsal bir noksanlık sonucu uygun bir iş sağlama, o
işi koruma ve bu işte ilerleme ihtimalleri önemli ölçüde azalmış bir kişi ” olarak
tanımlanmıştır (ILO, 159 Sayılı Sözleşme).
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) özürlülüğü “bir bozukluk sonucu, normal tarzda
veya normal kabul edilen sınırlar içinde bir aktiviteyi gerçekleştirme becerisinde
kısıtlılık veya yetersizlik”, olarak tanımlamıştır(WHO, 2001).
Özürlüler Kanunu
5378 sayılı Özürlüler Kanunu 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Kanun ile
özürlülüğün önlenmesi, özürlülerin sağlık, eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakım
ve sosyal güvenliğine ilişkin sorunlarının çözümü ile her bakımdan gelişmelerini ve
önlerindeki engelleri kaldırmayı sağlayacak tedbirleri alarak topluma katılımlarını
sağlamak ve bu hizmetlerin koordinasyonu için gerekli düzenlemeleri yapmak
5378 sayılı Özürlüler
amaçlanmıştır (Özürlüler Kanunu ve İlgili Mevzuat, 2006).
Kanunu 2005 yılında
yürürlüğe girmiştir. Ülkemizde özürlülerin toplumdan dışlanmasını engellemeye yönelik olarak,
Özürlüler Kanunu’nun 4. maddesi ‘devlet, insan onur ve haysiyetinin
dokunulmazlığı temelinde, özürlülerin ve özürlülüğün her tür istismarına karşı
sosyal politikalar geliştirir. Özürlüler aleyhine ayrımcılık yapılamaz; ayrımcılıkla
mücadele özürlülere yönelik politikaların temel esasıdır’ demektedir.
Kanunun getirdiği diğer yenilikler şu şekilde sıralanabilir: Sınıflandırma
ölçütü yenilenmektedir, özürlülere çağdaş bakım hizmeti sunulmaktadır,
özürlülerin toplumsal hayata aktif katılımı sağlanmaktadır, özürlülerin nitelikli
istihdamı sağlanmaktadır, özürlülerin istihdamı teşvik edilmektedir, özürlülerin
eğitiminde destek ve kolaylık sağlanmaktadır, özürlü memurlara mesleğini yapma,
çalışma kolaylığı sağlanmaktadır, özürlülerin aylıkları artırılmakta; maddi destek
sağlanmaktadır, özürlülük hâlinin önlenmesine yönelik yeni tedbirler
getirilmektedir, yerel yönetimlerde engelli hizmet birimleri oluşturulmaktadır,
engellilere karşı yapılacak ayrımcılığa cezai müeyyide getirilmektedir.
Sonuç olarak, 5378 sayılı Kanun çerçevesinde yapılacak bir değerlendirmede;
Kanun’un amaç ve temel esasları bakımından isabetli olduğu belirtilmelidir.
Nitekim mimari koşullardan, eğitim, bakım, iyileştirme gibi özürlülerin sosyal
hayata katılımlarının temin edilebilmesi adına, konu kapsamlı ve tüm yönleriyle ele
alınmıştır. Bu açıdan yasanın sorunun algılanması ve çözümüne yönelik ciddi bir
yaklaşımı ortaya koyduğu söylenebilir.
Çocuklarına özürlü tanısı yeni konulmuş bir aileyle çalışırken sosyal hizmet
uzmanı öncelikle ailenin özürlülük hakkında merak ettiği konularda bilgilenmesini
sağlar. Aile, çocuğun sorununun ne olduğunu bunun için ne yapılabileceğini
öğrenmek ister. Niçin ve nasılların tam olarak anlaşılması ailenin suçluluk ve
karmaşa duygularından kurtulmasını sağlayacaktır.
Sosyal hizmet uzmanı ailenin özürlü çocuklarıyla ilgili duygularından rahatça
söz etmelerini sağlar. Çocuklarına özürlü tanısı konmuş bir ailede kriz durumu
yaşanır. Aile beklemediği ve istemediği bir durumla baş başa kalmıştır. İşte bu
noktada sosyal hizmet uzmanının en önemli görevlerinden birisi ebeveynlerin
özürlü çocuklarıyla ilgili duyguları hakkında konuşmalarını sağlamaktır. Hollis (1979
akt: Tutvedt 1999).
Özürlü bir çocuğa sahip olmak ailenin günlük yaşamını değiştirir. Gelecek
belirsizdir ve pek çok ebeveyn kendilerini neyin beklediğine ilişkin bir fikir sahibi
değildir. Sosyal hizmet uzmanı aileyi aynı özür durumunu paylaşan başka ailelerle
Sosyal hizmet uzmanı görüşmesi için ikna eder. Böylelikle aileler deneyimlerini birbirlerine aktarabilirler.
ailenin özürlü bireyi
Rehabilitasyon ve etüt merkezlerinde görev yapan sosyal hizmet uzmanları
kabul etmesini sağlar.
anne ve babaların eğitim programları içine katılmalarını sağlamalıdır. Bu çocuğun
eğitimindeki başarıyı olumlu yönde etkileyecektir. Sosyal hizmet uzmanı ailenin
özürlü bireyi kabul etmesini sağlar. Özürlü bireye nasıl davranmaları gerektiği
konusunda onlara yol gösterir. Özürlü bireyin neler yapamadığını değil, neler
yaptığını ailenin görmesini sağlar. Özürlü birey ve ailesi yararına olabilecek toplum
kaynaklarını harekete geçirir ve bu kaynaklardan ailenin yararlanmasını sağlar.
Özürlü bireyin neler
Özürlü birey doğduğunda ailedeki diğer çocuk da krizden etkilenir.
yapamadığını değil,
Ebeveynler özürlü çocuğun tedavisi için zamanlarının büyük bir kısmını
neler yaptığını ailenin
rehabilitasyon merkezi ve hastanede geçirirler. Bu durumda ailedeki diğer çocukla
görmesini sağlar.
yeterince ilgilenilemez. Bu nedenle uzman ebeveynleri mümkün olduğunca normal
yaşamlarına ayak uydurmaları ve diğer çocuklarına da zaman ayırmaları yönünde
destekler.
Aile ile ilişki sürecinde sosyal hizmet uzmanı mümkün olduğunca, her iki
ebeveyni de görmek için çaba göstermelidir. Anne babanın bu kriz durumunu
birlikte yüklenmeleri çok önemlidir. Bu yönde mesleki yardım almayan pek çok
ailede, ebeveynlerden biri çoğunlukla baba, özürlü çocuğun günlük bakımında çok
Bütün insanlar az sorumluluk üstlenir. Bu nedenle uzman mesleki ilişki sürecinde her iki ebeveyni
güçlüdür” der. Her de sorumlulukları konusunda aydınlatmalı, sorunların üstesinden birlikte
insanın içinde gelebilmeleri için aileyi desteklemelidir. Weick (1992 akt: Miley, O’Melia & DuBois,
potansiyel bir güç vardır 1998) “Bütün insanlar güçlüdür” der. Her insanın içinde potansiyel bir güç vardır ve
ve bu güç harekete bu güç harekete geçirilebilir. Sosyal hizmet uzmanı özürlülük durumunun aile
geçirilebilir.
SUÇLULUK (KRİMİNOLOJİ)
İnsanlığın var oluşundan günümüze dek, aynı coğrafi ortamda toplu halde
yaşamanın doğal bir sonucu olarak, suç ve suçluluk kavramları toplumların
gündeminde yer almıştır. Suçluların cezalandırılması ve bunun bir fonksiyonu
olarak ceza infaz süreçleri zaman içerisinde değişip, farklı şekillere bürünerek
günümüze kadar gelmiş ve bu durum ciddi sosyal sorunları ortaya çıkarmıştır.
Psiko–sosyal, ekonomik ve kültürel kurumlarda yaşanan hızlı gelişme ve
değişim dünden bugüne sorunların artarak çoğalmasına ve daha karmaşık bir hale
gelmesine neden olmuştur. Bu süreç, suç ve suçluluk kavramlarının olgusal bir
gerçeklik olarak tüm dünyanın ilgilendiği bir sorun alanı haline gelmesinde ve buna
yönelik ceza infaz süreçlerinin değişmesinde belirleyici olmuştur.
Bir diğer tanıma göre ise “suçluluk toplumda var olan yazılı ya da yazısız
kurallara uymama durumudur” (Tomanbay, 1999).
Tutuklu: Hukuk karşısında, suç işlediğine dair aleyhinde güçlü belirtiler ya da
deliller bulunan, yasanın öngördüğü koşullarla ve yargıç kararıyla gözaltı süresinin
bitiminden sonra özgürlüğünden yoksun kılınarak tutukevine konulan ve henüz
suçu karara bağlanmamış, cezası kesilmemiş kişidir (Tomanbay, 1999).
Tutuklama: Hüküm verilmeden önce, kanunda belirtilen koşulların
bulunması halinde hâkim kararıyla bir şahsın hürriyetinin kısıtlanmasıdır (Bardak,
1996).
Ceza: Toplumsal yapı içerisinde var olan ahlak, din ve hukuk gibi üst yapı
kurumlarına aykırı fiil ve görüşlere uygulanan yaptırımlardır. Bu yaptırımların
değişik biçimleri söz konusudur. Ekonomik yaptırım, kişi hak ve özgürlüklerine
getirilen kısıtlama, ayıp, günah vb. gibi.
Cezaevi: Ergüden’e (1997) göre “bir toplumsallaştırma yeridir.” Bir başka
tanıma göre ise, cezaevi “yasalar tarafından tanımı yapılan eylemi, yani suçu
işlediği kabul edilen veya suçu işlediğine dair hakkında kuvvetli kanıt bulunan
bireyleri cezalandırmak, toplumu korumak, bireyleri ıslah edip topluma yeniden
kazandırmak ve ibret amacıyla, mahkeme kararı ile konuldukları özel inşa edilmiş
kamu binalarıdır” (Sevimli, 2000).
İnfaz: İnfaz kelime anlamı itibariyle bir kararı, bir emri yerine getirme
demektir. Cezaların infazı ise, kesinleşmiş mahkeme kararlarının yerine
getirilmesidir (Bardak, 1996).
SOKAK ÇOCUKLARI
Sokak çocukları terimi ilk olarak 1970’lerin sonunda Birleşmiş Milletler
tarafından kullanılmıştır. Tabi daha önceleri İngiltere’de Henry Mayhew adında bir
Sokak çocukları terimi bilim adamı kaleme aldığı “Londra’da Çalışma Hayatı ve Yoksulluk” isimli eserinde
ilk olarak 1970’lerin sokak çocukları kavramını açıklamaya çalışmıştır. O dönemde sokak çocukları,
sonunda Birleşmiş isyankâr çocukları, evden kaçanları ya da yatacak herhangi bir yeri olmayanları
Milletler tarafından nitelemek üzere kullanılmaktaydı.
kullanılmıştır.
Ülkemizde sokak çocukları meselesi 70 yılı aşan bir tarihe dayanmaktadır. Bu
dönemde köprü altı çocukları olarak nitelendirilen sokak çocukları üzerine birçok
roman ve makale yazılmıştır. Duygusal, sosyal ve psikolojik boyutuyla sokak
çocukları meselesini kaleme alan ünlü romancı Kemalettin Tuğcu’nun eserlerinde
konunun tüm boyutlarıyla önemli bir sosyal problem olduğuna işaret edilmiştir.
Sokak çocukları 1940’larda tek tük ortalarda gezinen, geceleri köprü altlarına
sığınan, hepimizin merhamet, iyi niyet ve sempatiyle baktığımız çocuklardı. Yıllar
geçtikçe sayıları artmış ve daha görünür bir sorun olarak karşımıza çıkmaya
başlamıştır. Bugün trafik ışıklarında durduğumuzda arabanın camlarına atlayan,
elindeki bezle camları silen, bir vitrinin önünde kâğıt peçete satan sokak çocukları,
çocuk emeği sömürüsünün de en canlı örnekleridir.
Son yıllarda ülkemizde, özellikle yoğun göç alan büyük kentlerde sokak
çocukları ve sokakta çalışan çocuklar sayısında önemli artışlar meydana gelmiştir.
Bu sorun giderek artma eğilimi göstermektedir. Sokaktaki çeşitli tehlikelerle karşı
karşıya kalan ve yaşamlarını zor koşullar altında geçiren bu çocukların, sokağı
mesken edinmiş çocuklarla çoğunlukla gece geç saatlere kadar sokakta yaşamasına
Çocuk emeğinin
karşın aileleri ile bağları süren çocuklardan oluştuğu görülmektedir (DPT, 2001:20).
kullanımı ve çocuğun
erken yaşta çalışma Çocuk emeğinin kullanımı ve çocuğun erken yaşta çalışma yaşamında yer
yaşamında yer alması alması tüm dünyada ciddi bir sorundur. Çocukların erken yaşta çalışmaya
tüm dünyada ciddi bir başlamasında birtakım kültürel değerler etkili olmakla birlikte asıl neden sosyo-
sorundur. ekonomiktir. Sokakta çalışan çocuklar, çocuk emeğinin en önemli bölümünü
oluşturmaktadır. Zorunlu göç ve artan yoksulluğa paralel bir şekilde hızla artan bu
sorun dünyada ve ülkemizde daha belirgin bir şekilde gözlenir olmuştur.
Ülkemizin hızlı bir endüstrileşme sürecine girmesiyle birlikte oluşan sağlıksız
kentleşme sonucunda toplum yapısındaki değişikliklere paralel olarak aile yapısı
eskiye göre farklılaşma göstermiştir. Bu farklılaşmaya ayak uyduramayan ailelerde
ise birçok istenmeyen değişim ortaya çıkmıştır. Bu değişimlerin ilki göç olgusudur.
Şehre göç edilmesi Ekonomik nedenlerle yaşadığı yeri bırakan ailede aileye para getiren kişi evin
sonucu hemşeri babasıyken işsiz kalması sonucu daha kolay iş bulan evin annesi sonra da çocuğu
dayanışması olsa da çalışmaya başlamıştır. Başka şehre göç edilmesi sonucu hemşeri dayanışması olsa
geniş ailenin getirdiği da geniş ailenin getirdiği birçok avantaj ortadan kalkmıştır. Bu durum en çok
birçok avantaj ortadan çocuğu etkilemiştir. Çünkü büyükbaba, büyükanne, teyze, amca otoritesinden
kalkmıştır. kurtulan çocuk küçük yerden büyük yere gelince disiplinden de hemen kopmuş ve
ilk olarak okula devam etmemeye başlamıştır.
Bu süreç içinde ekonomik yoksulluk ve köyden kente göç sonucu oluşan
kültürel çatışmayı da yaşayan aileler kent yaşamının dışına itilmektedir. Kırsal
kesimde ailenin geleneksel olarak aldığı psikolojik, sosyal, ekonomik destek
kentlerde toplumsal kurumlar tarafından sağlanamadığından, büyük ümitlerle
kente göçen yığınların aile ilişkileri olumsuz etkilenmekte ve çocukları başıboşluğa
sürüklemektedir. Ayrıca boşanmalar, resmi nikâh olmaksızın yapılan evlilikler,
değişik eşlerden olan çocuklar, ebeveynlerden birinin evi terk etmesi gibi nedenler
de çocukların sokak yaşamını seçmesine neden olabilmektedir.
çocuklarıdır. İkinci gruptakiler, sokakta çalışan fakat günün sonunda evlerine dönen
sokak çocuklarıdır. Üçüncü gruptakiler ise parçalanmış ailede yaşayan, okula
gitmeyen, istismar edilen ve gecekondularda yaşayan sokak için aday olan
çocukları kapsamaktadır (Arnas, 2003).
Tanımların ortak noktalarından hareketle sokak çocuğu kategorisine giren
çocuklar şu şekilde sıralanabilir: ailesi olmayan çocuklar, ailesi olup ailesi
tarafından istismar edilen çocuklar, ekonomik sıkıntı çeken ailelerin çocukları,
ailesinde geçici veya uzun süreli krizler (hastalık, tutukluluk, göç vb.) yaşayan
ailelerin çocukları, sosyal problemli ailelerin çocukları, alkol, uyuşturucu vb. zararlı
alışkanlıkları olan ailelerin çocukları.
EVSİZLER
İçinde bulunduğumuz dönemde, ev dışında yaşayan birey ve ailelerin sayısı
her geçen gün artmaktadır. Evsizlik bireyin sağlıklı ve güvenli bir ortamda
yaşayabileceği bir meskene sahip olmaması durumudur. Buna yönelik birçok
tanımlama yapılmıştır. Genelde bu tanımların birleştiği nokta bireyin devamlı
kalacağı bir konuttan yoksun olma durumudur. Evsizlik tanımlaması içinde
Evsizlik bireyin sağlıklı
yoksulluk, işsizlik, göç, kentleşme, özürlülük, toplumda aktif bir role ve işleve sahip
ve güvenli bir ortamda
olamama, madde kullanımı gibi diğer sorunları da barındırmaktadır. Toplumların
yaşayabileceği bir
refahını ve sosyal gelişimini olumsuz yönde etkilemekte olan evsizlik sorunu,
meskene sahip
öncelikle bireysel bir sorun olarak algılansa da aslında sosyal bir sorundur.
olmaması durumudur.
Evsizlik Tanımları
Evsizliğin birçok tanımı söz konusudur. Yaşanacak mesken, yatacak yer ve
aile bağlarının sürdürülmesi gibi kriterler evsizlik tanımlarının odaklandığı temel
alanlardır. Evsizler, sabit, düzenli ve gece uyuyacak yeri olmayan kişiler olarak
tanımlanmaktadır. Diğer bir tanıma göre evsizlik, uygun yerleşim yerinin olmayışı
ve sosyal açıdan dışlanma durumudur. Geniş kapsamlı tanımlar, tek kişilik odalı
otellerde, cezaevi veya madde bağımlılığı kliniklerinde ve hastanede kalan bireyler
gibi risk altında olan tüm fertleri de içermektedir (Türkcan, 1996).
Evsizler, evsizlik süresine bağlı olarak üç grupta incelenmektedir.
Özet •Bu bölümde yaşlılık, özürlülük, suçluluk, sokak çocukları ve evsizler gibi sosyal
hizmetin birincil uygulama alanlarından olan konu başlıkları ele alınmıştır. Sosyal
hizmet mesleğinin profesyonel temsilcileri olan sosyal hizmet uzmanları, sosyal
hizmet mesleğinin ilgi alanına giren, farklı yaş ve ihtiyaç gruplarından bireylerin
sorunlarının çözümlenmesi sürecinde katkıda bulunurlar. Bu çerçevede bir sorun
alanını çözmeye yönelik tüm hizmet türleri, bir sosyal hizmet alanını oluşturur.
Yaşlı refahı alanı, “yaşlı grubunun sorunlarını çözmeye, gereksinimlerini
karşılamaya ve iyiliğine yönelik bütün hizmetlerin, mevzuat, program ve
politikaların oluşturduğu bir alandır”. Sosyal hizmet uzmanları özürlü birey ve
ailesinin günlük yaşama uyumu sürecini destekler ve bu yönde ekip çalışması
içerisinde diğer disiplinlerden meslek elemanlarıyla birlikte çalışmalar yürütür.
•Suçluluk insanoğlunun toplumsal yaşama geçişiyle birlikte baş göstermiş olan en
eski sorun alanlarındandır. Suça itilmiş çocukların yeniden topluma
kazandırılmaları, toplumda meydana gelen kabahat, cürüm ve suçların önlenmesi,
bu amaçla bireylerin rehabilitasyonu, sosyal refahın sağlanmasında, sosyal adalet
ve sosyal barışın korunmasında büyük önem taşımaktadır.
•Sokak çocukları ülkemizde son yıllarda ön plana çıkan bir sosyal hizmet alanıdır.
Sokakta yaşayan ve sokakta çalışan çocukların güvenli bir aile ortamında
yaşamaları ve eğitim hayatlarına devam edebilmeleri sosyal hizmet açısından
önemli bir hedeftir. Geleneksel konutların dışında sokakları, terk edilmiş evleri,
otobüs duraklarını, parkları mesken edinmiş, yoksulluk, işsizlik, göç, düzensiz
kentleşme, eğitimsizlik, sağlık sorunları, aile içi şiddet, boşanma, madde bağımlılığı
gibi sosyal sorunların bir yansıması olarak evsizlerin toplumun diğer fertleri gibi
barınma ve güvenliklerinin temin edilmesi, fizyolojik gereksinimlerinin sağlanması
sosyal hizmetin öncelikli görevlerindendir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Almanya’da yürürlüğe giren ilk modern sosyal güvenlik yasasında emeklilik
için kabul edilen yaş sınırı kaçtır?
a) 45 yaş
Değerlendirme sorularını
sistemde ilgili ünite b) 50 yaş
başlığı altında yer alan c) 55 yaş
“bölüm sonu testi” d) 60 yaş
bölümünde etkileşimli
e) 65 yaş
olarak
cevaplayabilirsiniz. 2. Aşağıdakilerden hangisi psikolojik açıdan yaşlanma süreci ile birlikte ortaya
çıkan sorunlardan biri değildir?
a) Sosyalizasyon
b) Unutkanlık
c) Uykusuzluk
d) Sıkıntı
e) Üzüntü
3. Aşağıdakilerden hangisi 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un
getirmiş olduğu yeniliklerden biri değildir?
a) Mevzuatta özel eğitimin tanımı ilk kez yapılmıştır.
b) Özürlülerin sınıflandırma ölçütü yenilenmektedir.
c) Özürlülere çağdaş bakım hizmeti sunulmaktadır.
d) Özürlülerin toplumsal hayata aktif katılımı sağlanmaktadır.
e) Özürlülerin nitelikli istihdamı sağlanmaktadır.
4. Aşağıdakilerden hangisi suç ve nedenleriyle ilgili yaklaşımlardan biri
değildir?
a) Sistematik ekoller
b) Ekolojik ekoller
c) Zihni yetersizlik teorileri
d) Psikiyatrik ve psikolojik ekol
e) Çağdaş sosyolojik ve psikolojik kuramlar
Miley, K.K., O’ Melia, M., & DuBois, B.L. (1998). Generalist Social Work Practice –
An Empowering Approach (2nd edition). USA: Allyn and Bacon.
Onat, Ü. (2003). Yaşlanma ve Sosyal Hizmet. V.Kalınkara (Ed.), 2. Ulusal Yaşlılık
Kongresi Kitabı, Denizli: Yaşlı Sorunları Araştırma Derneği.
ÖZİDA. (ty). Türkiye Engelliler Araştırması Temel Göstergeleri.
http://www.ozida.gov.tr/arastirma/oz temelgosterge.htm adresinden 5
Mayıs 2011 tarihinde erişilmiştir.
Özürlüler Kanunu ve İlgili Mevzuat (2006). Başbakanlık Özürlüler idaresi Başkanlığı,
Ankara.
Seyyar, A. (2001). Sosyal Siyaset Açısından Özürlüler Politikası. İstanbul: TÜRDAV.
Stucki, G., Cieza, A., Ewert, T., Kostanjsek, N ., Chatterji, S., & Üstün, B.T. (2002).
Aplication of The International Classification, Disability and Health (ICF) in
Clinical Practice, Disability and Rehabilitation, 24 (5), 281-283.
Tomanbay, İ. (1999). Sosyal Çalışma Sözlüğü. Ankara: Selvi.
Turan, N. (1984). Yaşlılık ve Anılar. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler
Yüksekokulu Dergisi,3 (1-2). Ankara: Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Yayını.
Tutvedt, S. (1999). Özürlüler ve Aileleriyle Sosyal Hizmet I ve II. (Çev. İrem
Coşansu). 5. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı, Çalışma Grubu Raporları
Özürlü Hakları ve Sosyal Hizmetler, Ankara: SHUDGM Yay., 2002
Türkcan, S. Ve Türkcan, A. (1996). Psikiyatri ve Evsizlik: Bir Gözden Geçirme
Çalışması. Düşünen Adam, 9 (4), 8-14.
Türkiye Özürlüler Araştırması (ty). T.C Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı.
http://www.ozida.gov.tr adresinden 1 Ocak 2011 tarihinde erişilmiştir.
Uluğtekin, S. (1991). Hükümlü Çocuk ve Yeniden Toplumsallaşma. Ankara: Bizim
Büro.
World Health Organization (2001). International Classifcation of Functioning.
Disability and Health, World Health organization, Geneva.
Yavuzer, H.(1994). Çocuk ve Suç. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Yücel, T. M. (1986). Kriminoloji; “Suç ve Ceza”. Ankara: Adalet Teşkilatını
Güçlendirme Vakfı.
Zastrow, C. (1991).Social Problems Issues and Solutıons. Chicago: Nelson-Hall
Publishers.
Zeytinoğlu, S. (1991). Sokakta Çalışan Çocuklar ve Sokak Çocukları. Çocukların Kötü
Muameleden Korunması (Çocuk İstismarı ve İhmali), I. Ulusal Kongresi,
Ankara.
ÜNİTE
7
Sosyal Hizmet Teorileri
GİRİŞ
Sosyal hizmet teorilerinin bilimsel dayanağını insan davranışları ve sosyal
bilimlerden aktarılan bilgiler oluşturmaktadır. Sosyal hizmetin odağı olan insan çok
yönlü ve karmaşık bir varlıktır. Bireyin sorununu psikolojik faktörleri ihmal ederek,
sadece çevre açısından ya da yalnızca psikolojik yönleriyle değerlendirmemek
gerekir. Sosyal hizmet uzmanları, hizmet götürdükleri müracaatçıların biyolojik,
sosyal hizmet uzmanları
psikolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel yönlerini tanımak zorundadırlar. Bu
mesleki amaçlarına
nedenle, sosyal hizmetin bilgi temeli çevreyi de içerisine alan psiko-sosyal bir çatı
ulaşabilmek için tek bir
üzerine inşa edilmiştir. Günümüzde, sosyal sorunlar çok çeşitli ve değişkendir. Bu
teori ya da yaklaşımdan
nedenle, sosyal hizmet uzmanları mesleki amaçlarına ulaşabilmek için tek bir teori
değil, aynı anda çeşitli
ya da yaklaşımdan değil, aynı anda çeşitli teori ve yaklaşımlardan
teori ve yaklaşımlardan
yararlanmaktadırlar.
yararlanmaktadırlar.
Sosyal hizmet uzmanları, sorun çözme sürecinin her aşamasında
müracaatçılarla birlikte çalışmakta, müracaatçılarla kaynaklar arasında bağlantı
kurmakta ve kaynakların ulaşılabilirliği için var olan organizasyonlara müdahale
etmektedirler. Sosyal hizmet uzmanları, sorunları tüm yönleriyle ele almakta,
sistemlerin kendi aralarındaki ilişkilerden kaynaklanan boyutları analiz etmekte,
çevresi içinde birey yaklaşımdan hareket ederek, bireyi etkileyen sorunların
dinamiğini çözmeye çalışmaktadırlar. Henüz keşfedilmemiş olsa da her bireyin
Sosyal hizmet güçlü bir yanı bulunmaktadır ve her çevre kaynaklarla doludur. Bu nedenle sosyal
uzmanları, sorunları hizmet uzmanları mesleki müdahalelerinde bireylerin değişme kapasitelerinin var
tüm yönleriyle ele olduğu ilkesinden hareket ederler.
almakta, sistemlerin Bu bölümde, genelci (bütüncül) sosyal hizmet yaklaşımı başlığı altında;
kendi aralarındaki genelci sosyal hizmet yaklaşımının temel ilkeleri, genelci yaklaşımda müdahale
ilişkilerden kaynaklanan aşamaları, sistem teorisi başlığı altında; sistem teorisi ile ilgili temel kavramlar,
boyutları analiz ekolojik sistem yaklaşımı başlığı altında; ekolojik sistem yaklaşımının temel
etmekte, çevresi içinde kavramları, güçlendirme yaklaşımı başlığı altında; güçlendirmenin kişisel boyutu,
birey yaklaşımdan güçlendirmenin durumsal boyutu, güçlendirmenin kişiler arası boyutu,
hareket ederek, bireyi güçlendirmenin sosyo-politik boyutu, güçlendirmenin eğitsel ve ekonomik boyutu,
etkileyen sorunların sosyal hizmet mesleğinde güçlendirme kökenli stratejiler ve son olarak
dinamiğini çözmeye güçlendirme teknikleri konularına yer verilmektedir.
çalışmaktadırlar.
genelci yaklaşımın Bir sosyal sistemde meydana gelen herhangi bir değişiklik sistemin ilişki
temel varsayımı içinde bulunduğu diğer sistemleri de etkilemektedir. Yani müracaatçı sisteminde ya
müracaatçı sisteminin da onun çevresinde ortaya çıkan değişimler aile yapısında, okul hayatında, iş
yaşadığı bir problemin yaşamında, komşuluk ilişkilerinde ve diğer sistemlerle olan ilişkilerde
çözümü için birden fala farklılaşmalara yol açmaktadır. Bu nedenle genelci yaklaşımın temel varsayımı
yolun olduğu anlayışına müracaatçı sisteminin yaşadığı bir problemin çözümü için birden fazla yolun olduğu
dayalıdır. anlayışına dayalıdır.
Genelci yaklaşım kapsamında sosyal hizmet uzmanları, insan etkinliğini
güçlendirmek ve sosyal yapının etkililiğini arttırmak için çalışırlar. Bu şekilde kişiler
ve çevreleri üzerinde odaklanılması tüm sosyal hizmet uygulamasını
etkilemektedir.
İnsana duyulan saygı ve verilen değer, sosyal adalet gibi mesleki değerler
genelci yaklaşımı şekillendirmektedir. Mesleğin amaçları da bu yaklaşım odağında
ortaya konan aktiviteleri yönlendirmektedir (Miley, O’Melia & Dubois 1998).
Aşağıda genelci sosyal hizmet yaklaşımının temel ilkelerine değinilmektedir.
arasında ırk, milliyet, cinsiyet, cinsel tercih veya sosyo-ekonomik statülerini göz
önünde bulundurarak ayrım yapamayacakları anlamına gelmektedir. Sosyal hizmet
uzmanları aynı zamanda her insanın belirli temel ihtiyaçları olduğunu (beslenme,
genel sağlık, zihinsel sağlık, barınma vb.) ve her bireyin ihtiyaçlarını karşılamada
eşit fırsatlara sahip olduklarını kabul etmektedirler.
Sosyal hizmet uzmanları insanların sorunlarının çözümü noktasında
Sosyal hizmet uzmanları
müdahale ederken dikkatlidirler ve geçerli bilimsel bir yaklaşımdan hareket
insanların sorunlarının
ederler. İnsan ilişkileri, sosyal sistem kurmalarından yararlanarak, sorun olarak
çözümü noktasında
getirilen olgunun tüm yönlerini incelerler, bireyle çalışma, grupla çalışma, toplumla
müdahale ederken
çalışma, sosyal hizmet araştırması, sosyal hizmet yönetimi gibi yöntemlerin
dikkatlidirler ve geçerli
tümünden aynı anda yararlanma kabiliyetine sahiptirler. Ayrıca dinleme, gözlem,
bilimsel bir yaklaşımdan
empati, pekiştirme, geri bildirimde bulunma ve mülakat tekniklerinden
hareket ederler.
yararlanarak insan ve çevresi arasındaki işlevsel olmayan ilişkilerin düzeltilmesine
katkıda bulunurlar.
Sosyal Adalet
Sosyal adalet, toplumun sahip olduğu kaynakları kendi üyeleri arasındaki
dağıtım tarzı ile ilgilidir. “İdeal olarak bir toplumun bireylerinin temel haklara,
sosyal yararlara, korunmaya, yükümlülük ve fırsatlara eşit ölçüde sahip olmasıdır”
(Barker, 1999; Miley, O’Melia & DuBois 1998). Sosyal adalet, toplumun bir üyesi
olarak kabul edilen bireylerle toplum arasındaki sosyal ilişkilerin ortaklaşa iyinin
gerçekleştirilmesi amacıyla düzenlenmesine verilen addır.
Sosyal adalet kavramı insan topluluğunun yeryüzünde var olmasından beri
bazen ulaşılması gereken bir hedef olarak, bazen de özellikle diktatörlükle idare
edilen toplumlarda kendisinden nefret edilen bir kavram olarak karşımıza çıkar.
Her durumda sosyal adalet kavramı insanlık tarihi boyunca güncelliğini korumuş,
konuyla ilgili ideolojik, felsefi ve sosyolojik anlamda çeşitli görüşler ileri
sürülmüştür. Felsefi anlamda adalet kavramı bağlamında ilk sistematik
değerlendirme Platon’a ait olup; öğrencisi Aristoteles hocasının ideal adalet
(devlet) anlayışına karşı kendi reel adalet ve onun üzerine yükselen devlet
anlayışını geliştirir (Topakkaya, 2009).
Sosyal adalet kavramının belli başlı iki farklı tanımından bahsetmek
mümkündür. Pozitif hukuk açısından sosyal adalet kavramı, demokratik bir ülkenin
olmazsa olmaz bir kuralı olan kanunlar karşısında herkesin eşitliği (hem bağlayıcılık
hem de fırsat eşitliği anlamında) ilkesidir. Sosyolojik açıdan bu kavram, üretim
sürecinde ve üretim sonrasında paylaşımın mümkün olduğu kadar topluma
yayılması ve toplum sağlığı açısından sosyal tabakalar arasında aşırı farklılaşmanın
önüne geçmek için gerekli önlemlerin alınması olarak değerlendirilebilir
Sosyal Politika
Sosyal politika; insan yaşamının ayrılmaz bir parçası ve sosyal refahın
gerçekleşmesinde en önemli araçtır. Genel olarak tüm sosyal sınıfların iyilik halini
ve esenliğini geliştirmeyi amaçlamakla birlikte, daha çok eğitim, sağlık, beslenme,
giyim ve barınma gibi temel insani gereksinimlerini dahi karşılamakta zorluk çeken
yoksul nüfus gruplarına asgari bir yaşam standardı sağlama çabasındadır. Sosyal
politika; sosyal refah ve sosyal adaleti sağlama, sosyal sınıflar arasındaki
Sistem teorisi sosyal hizmet uzmanlarının dünyaya bakış açısıyla ilgili olarak
bir çerçeve sunar. Sistem teorisi sadece canlı sistemler değil aynı zamanda cansız
sistemler üzerinde de durarak mekanik işlevlerin etkilerini de hesaba kata. Örneğin,
bir fabrikanın montaj sürecini de bir sistem olarak ele alır. Yaklaşımın temel
vurgusu, bir sistem içerisindeki alt sistemlerin sınırlarına vurgu yapması ve sistem
içindeki dengenin sürdürülmesi üzerinde durmaktadır. Sistem teorisi sosyal
hizmete önemli bir görüş açısı sunmaktadır. Duruma bağlı olmak, bir yaklaşımı
kullanım açısından diğer bir yaklaşıma göre daha yararlı kılmaktadır. Örneğin,
Sistem teorisi bir aile ile ilgili problemlerin ele alınmasında daha yararlı
olabilmektedir. Sistem teorisi kapsamında yararlanılan sınırlar ve alt sistemler gibi
kavramlar sosyal hizmet uzmanlarının süregelen dinamikleri anlamalarına yardımcı
olmaktadır. Aynı biçimde, özel bir aile sisteminin analiz edilmesi sürecinde bu
kavramlardan yararlanmak aile fonksiyonlarının düzene koyulmasında sırası ile
hangi aşamaların izleneceği hususunda bir temel çerçeve sunar (Ashman & Hull
1999).
sistemin çevresi ile karşılıklı uyum içinde olması önemlidir. Böyle bir sistem
çevreden gelen istek ve baskılara karşı yapısal bütünlüğünü ve iç düzenini
koruyabiliyorsa, bu faktörlerle baş etme gücüne sahip demektir. Bunun için kendi
Açık sistemlerin sınırları bünyesinde bazı değişiklikler yapmasına gerek vardır. Ancak alt sistemler kendi
esnek ve geçirgendir. içinde bütünlük içinde fonksiyonda bulunmadıkları zaman sistem birbirinden uzak,
Çevreleriyle alışverişte izole elemanlar grubuna dönüşecektir. Bu gibi sistemler bir süre sonra dağılma
bulunmaya elverişlidir. tehlikesiyle karşı karşıya gelirler (Turan, 2009). Örneğin aile, iş yeri, okul gibi
Sistem teorisine göre sistemler açık sisteme iyi birer örnektir. Çevreyle karşılıklı etkileşim, sistemin varlığı
bütün canlı varlıklar için temeldir. Aile üyeleri arasındaki samimi ve içten ilişkiler, kendini özgürce ifade
açık sistemlerdir. edebilme arzusu, üyeler arasındaki ahenkli ilişkiler, sorumlulukların belli olması,
açık sistemin temel özelliklerindendir.
Kapalı Sistem
Kapalı sistemler, diğer sistemlerle ilişki içinde değildir ve ne onlardan girdi
alır ne de onlara çıktı verir. Kapalı sistemlerin sınırları katı ve geçirmezdir yani
bulundukları çevre ile sürekli alışverişte bulunmaz, özelliklerini olduğu gibi
korurlar. Cezaevleri, bakımevleri ve yatılı tedavi merkezleri gibi kuruluşlar kapalı
sistem özellikleri taşır. Kapılar, tel örgüler, dışarıya çıkma yasağı ve sansür gibi
korumalı sınırlar karşılıklı sistemik alışverişi engelleme eğilimindedir. İnsan
yaşamının sayısız parçasında kapalı süreçler görülür ve bunların farklı etkileri
bulunmaktadır. Sosyal hizmet uzmanları müracaatçılarının gizliliği ve
mahremiyetini korumak için kapalı süreçlere ilişkin uygulamada bulunur (Duyan,
2010).
Bu sistemlerde, zamanla elemanların değişme kapasitesinin azalması, düzen
ve fonksiyonlarının giderek kaybolması anlamına gelen bir nitelik oluşur ki buna
entropi (yıkım, yok olma) denir (Kut, 1988).
Bir sistem varlığını Bir sistem varlığını koruyamadığı zaman ya da işlevi sona erdiğinde entropi
koruyamadığı zaman ya tehlikesiyle karşılaşır. Kapalı sistemlerde görülen bu özellik açık canlı sistemler için
da işlevi sona erdiğinde de geçerlidir. Aralarındaki fark şudur: Canlı sistemler entropiyi olabildiğince
enropi tehlikesiyle geciktirmeye çalışırlar. Çevrelerinde bulunan karmaşık yapıya sahip kaynakları,
karşılaşır. objeleri tüketmek suretiyle enerji depo ederler, bünyelerini onarırlar ama entropi
tehlikesini tamamen ortadan kaldırmak olanaksızdır. Bu nedenle, canlı sistemler de
bir gün yok olmaya mahkûmdur. Entropi onlar için de gecikmeli olarak gerçekleşen
ve geçerli olan bir özelliktir(Turan, 2009).
Kapalı sistemlerle açık sistemler arasında önemli bir fark eş sonluluk
(equifinalite) özelliğidir. Bu özellik, kapalı sistemin işlevlerinin ne sonuç vereceğinin
önceden bilinmesine hizmet eder. Örneğin, buharlaşan su yükselir, yükseldikçe
soğur ve yağmur olarak geri döner. Ya da bir araba eğer periyodik bakıma girmezse
Çevre
Doğal ve sosyal evrende bulunan yüzlerce sistemi canlı ve cansız diye tasnif
etmek mümkündür. Sosyal sistemler ve bunları oluşturan bütün alt sistemler, esas
itibariyle cansız sistemler olup işlemeleri için dışarıdan yönlendirilmeleri gerekir.
Sosyal sistemler ve
bunları oluşturan bütün Canlı sistemler olarak tasnif edilen doğal sistemler ise (güneş sistemi, sinir
alt-sistemler, esas sistemi vb.) dışarıdan yönlendirilmeye ihtiyaç duymadan işlerler. Dışarıdan
itibariyle cansız yönlendirilen ve insanlar tarafından düzenlenen sistemler olan sosyal sistemler ve
sistemler olup bunların bünyesinde yeralan alt sistemler (yönetim sistemi, trafik sistemi, ölçü
işlemeleri için dışarıdan sistemi, eğitim sistemi gibi) zaman, mekân ve toplum farklılığına bağlı olarak
yönlendirilmeleri değişik şekillerde örgütlenmişlerdir. Sosyal sistemlerin ve bunların alt sistemlerinin
gerekir. farklı şekillerde ortaya çıkmaları, ekonomik özellikler, tarihî miras, kültür ve
zihniyet dünyası, coğrafi özellikler, inanış biçimleri ve benzeri çeşitli değişkenlerin
her toplumda birbirinden farklı değerde ve özellikte bulunmasından ve bütün
içerisindeki işlevinin az çok değişik olmasından kaynaklanmaktadır.
Dinamik Denge
Sistemi fonksiyonel yapan düzenin gereği olarak, bazı alt sistemlerin daha
ağır, önemli görevleri, bir kısmının ise hafif ve pek önemli olmayan işleri yerine
getirmeleri söz konusudur. Açık bir sistemdeki her bir elemanın ya da alt sistemin
ne zaman hangi görevleri yerine getirebileceği önceden belirlenmiştir. Dış
çevredeki koşulların değişmesi durumunda, sistem çevreden gelecek yeni
Her hangi bir sistemi baskılarla baş edebilmek için bünyesindeki alt sistemlerin fonksiyonlarında bazı
diğerlerinden ayıran en değişiklikler yapmak zorunda kalır. Çevre ile iletişimlerini kontrol eder, alt
önemli özelliği sistemlerin birbirleri ve dış çevreyle ilişkilerini izleyip, gereğinde müdahale ederek,
sınırlarıdır. Bir sistemin düzenin sürekliliğini sağlamaya çalışır. Sistemin sahip olduğu bu özelliğe dinamik
başlangıç noktası bir denge adı verilir. Dengenin bozulması ile yok olma tehlikesi ortaya çıkar. Nitekim
başka sistemin bitiş böyle durumlarda alt sistemler sisteme egemen olabilmek için rekabete
noktası olabilir. başlarlar(Turan, 2009).
Sınırlar
Herhangi bir sistemi diğerlerinden ayıran en önemli özelliği sınırlarıdır. Bir
sistemin başlangıç noktası bir başka sistemin bitiş noktası olabilir. Örneğin, açık
sistemlerde bir bireyin vardiyalı olarak çalıştığı iş yerinde gece mesaisini bir başka
arkadaşına teslim etmesi, aslında onun iş sistemi içinde o günkü sorumluluğunun
bittiği görevini teslim ettiği arkadaşının ise sorumluluğunun başladığı anlamına
gelir. Buna göre her canlı ve her cansız varlık işlevini belirli sınırlarla çevrili bir alan
içerisinde yerine getirir. Konuya ilişkin bir diğer örnek insan vücududur. Her insanın
siması birbirinden farklıdır ve her simanın altında ona bağlı olan hücre, doku ve
organlar vardır. Dolayısıyla insan vücudu üst sistem, ona bağlı organlar alt
sistemleri yerine getirir. Kalbin işlevi vücuda kan pompalamaktır. Sınırı bu
çerçevede başlar ve sona erer. Öte yandan beyin vücudun tüm organlarını
harekete geçiren santral merkezi konumundadır. Böbreğin fonksiyonunu
karaciğerin yerine getirmesi imkânsızdır. Tıpkı açık bir sistem olan ailede annenin
anaçlık rolünü babanın yerine getirememesi de buna bir örnektir. Freud’un
psikanalitik kuramında insanın ruhsal yapısı ve sınırları üç farklı kavramsal çatı
altında tanımlanmıştır. Bunlar ilkel benlik olan id, akılı çağrıştıran ego ve vicdanı
yansıtan süper egodur. Bu üç farklı ruhsal sürecin amaç ve işlevleri bakımından
sınırları ayrıdır (Abrosino, Heffernan, Shuttlesworth & Ambrosino 2008).
Bir aile sisteminde sınırlar, kimlerin aile üyesi olduğunu ya da olmadığını
belirlemeye yardımcı olur. Ebeveynler ve çocuklar aile sisteminin sınırları içinde yer
alır. Ailenin yakın arkadaşları ise bu sınırların içinde yer almaz. Sınırlar aynı
zamanda bir sistem içindeki alt sistemleri tanımlayabilir. Örneğin sınırlar bir
ailedeki eş sistemi ile bu sistemin kardeş sistemini birbirinden ayırır. Her bir alt
sistemin kendine özgü üyesi ya da üyeleri vardır. Bir aile üyesi, bu alt sistemin üyesi
olabilir ya da olmayabilir (Duyan, 2010).
Geri Bildirim
Sistem teorisinde önemli bir kavram da geri bildirim (feedback)’dir. İletişim
Pozitif geri bildirim, sonucunda bir hareket meydana gelmiş, bu hareket daha sonraki davranışı
sistemin amaca uygun belirleyecek bir eyleme dönüşmüşse bu sürece geri bildirim adı verilir (Kut, 1988).
olarak doğru işlediğini Pozitif geri bildirim, sistemin amaca uygun olarak doğru işlediğini ve olumlu
ve olumlu yönde eylem yönde eylem ve davranışın sürdürülmesini sağlar. Örneğin, yeni doğum yapmış
ve davranışın lohusalık depresyonu yaşayan bir kadının eşine kendimi çok yalnız ve çaresiz
sürdürülmesini sağlar. hissediyorum şeklinde sözlü bir mesaj vermesi durumunda, eşinin seni anlıyorum
ama yalnız değilsin, çocuğumuzu birlikte sevgi ve şefkatle yetiştireceğiz, bunun için
sana elimden gelen her türlü desteği vereceğim şeklinde bir geri bildirim de
Sosyal Çevre
Sosyal çevre, bir insanın yaşadığı evin şeklini, yaptığı işin türünü, piyasadaki
mevcut para miktarını, yasal düzenlemeleri ve toplumsal kurallar bütününü, aynı
Ekolojik sistem zamanda insanın temas halinde olduğu tüm bireyleri, grupları, kurumları ve
yaklaşımı, bireyi çevre sistemleri de içine alır (Ashman & Hull 1999).
içerisinde yaşayan bir
Ekolojik sistem yaklaşımı, bireyi çevre içerisinde yaşayan bir varlık olarak ele
varlık olarak ele alır ve
alır ve bireyin davranışını değerlendirirken çevreyi de göz önünde bulundurur.
bireyin davranışını
İnsan çevresi ile iç içe dinamik bir varlıktır, insan ve çevre arasında var olan
değerlendirirken
bütünlük insan davranışı üzerinde etkilidir (Ashman & Zastrow 1990).
çevreyi de göz önünde
bulundurur. Bu yaklaşımı temel alan davranış bilimciler bireyi ele alırken onun karşılıklı
etkileşim içerisinde bulunduğu çeşitli sistemleri de değerlendirirler ve müdahale
stratejilerini birey ve çevresi arasında meydana gelen olumsuz etkileşimlerin ve
bireyin adaptasyon süreçlerinin geliştirilmesi üzerine inşa ederler (Danış 2006).
Kesişim
Kesişim, birey ve çevre arasında meydana gelen etkileşimlerin odak
noktasıdır. “Çevresi içinde birey” yaklaşımı göz önünde bulundurularak bir
değerlendirme yapıldığı taktirde, kesişim kavramı, değişim için uygun etkileşimlerin
kesişim kavramı, amaçlanması noktasında odaklanmalıdır. Örneğin, aile danışmasına başlayan bir
değişim için uygun çiftin öncelikli olarak ifade ettiği problem çocuklarını nasıl yetiştirecekleri
etkileşimlerin konusundaki görüş ayrılığıdır. Asıl problem ise, eşler arası iletişim sürecinde ortaya
amaçlanması çıkan eksikliklerdir. Bu sorun alanındaki odak nokta bir eşin diğerini olumsuz olarak
noktasında etkilemesi üzerinedir. Her insan bir diğerinin sosyal çevresinin bir parçasıdır. Eğer
odaklanmalıdır. odak nokta hatalı olarak belirlenmişse bu durum gerçek sorun ele alınmadan
zaman ve enerji kaybına neden olacaktır (Ashman & Zastrow, 1990).
Her birey bir yaşam döngüsüne sahiptir. Bireyin yaşam döngüsü içerisinde
meydana gelen etkileşimler ve karşılaştığı yaşam olayları üç temel kategori
içerisinde ele alınabilir. Bunlardan ilki mikro olaylardır. Mikro olaylar kişisel olarak
her bireyin sahip olduğu yaşam deneyimlerini ifade eder. Bireyin yaşam
Her birey bir yaşam
deneyimleri aynı zamanda onun sosyal çevre içerisindeki davranışlarına da şekil
döngüsüne sahiptir.
verir. Davranışlar genellikle bireyin sosyal çevre içerisinde yer alan diğer sistemlerle
olan etkileşimleri sonucunda meydana gelse de bazı davranışlar kişinin kendi içsel
yapısı ve yaşantılarının birer ürünüdür. Mikro olaylara; madde bağımlılığı, intihar
teşebbüsleri, depresif kişilik yapısı vb. bireysel yaşantılar ve kişilik özellikleri örnek
olarak gösterilebilir. Mikro yaşam olaylarının başlıca odak noktası bireyin
davranışlarıdır. Mezzo düzeydeki yaşam olayları bireylerin sosyal çevre içerisinde
Adaptasyon
Adaptasyon, çevre şartlarına uyum kapasitesidir. Bu kavram bir değişimi
ifade eder. Bir birey işlevselliğini sürdürebilmek için yeni koşullara ve durumlara
uyum sağlamalı ya da değişmelidir. İnsanlar, sürekli olarak yaşanan değişimler ve
çeşitli streslerle baş edebilmek için esnekliğe ve adaptasyon yeteneğine gereksinim
duyarlar. Bu noktada uygulama oryantasyonu olan davranış bilimlerinin temel
sorumluluğu bireye sosyal yaşamın gereklerine uyum sağlaması için yardımcı
olmaktır. Bir birey meydana gelen her yeni duruma uyum sağlayabilmelidir. Yeni
bir sevgiliyle, yeni bir işle ya da yeni bir komşu muhitiyle karşı karşıya olan birey bu
süreçlere adapte olmalıdır. Adaptasyon süreci, genellikle bir güç yapısı içerisinde
Bir birey işlevselliğini
enerjiyi gerektirir. Ekolojik sistem yaklaşımı bakış açısı ile yürütülen mesleki
sürdürebilmek için yeni uygulamalarda, bireylerin var olan enerjilerini doğru bir biçimde kullanmaları
koşullara ve durumlara böylelikle sosyal işlevselliklerini sürdürmeleri hedeflenir (Ashman & Zastrow, 1990;
uyum sağlamalı ya da
Ashman & Hull, 1999).
değişmelidir.
Payne (1997)’e göre, yoksulluk, suçluluk, ayrımcılık gibi sosyal sorunlar
çevresel yapıyı olumsuz yönde etkilemekte ve adaptasyonun gerçekleşme olasılığını
azaltmaktadır. Bundan dolayı bireyler çevreyle aralarında bir uyum dengesi
oluşturup sürdürebilmek için çaba sarf etmelidirler.
Ashman & Hull (1999)’a göre ise bireyler hem çevrelerini etkilerler hem de
çevreden etkilenirler. Diğer taraftan çevreye başarılı bir biçimde adapte olabilmek
için hem kendileri hem de çevre üzerinde değişim yaratabilirler. Örneğin
adaptasyon iki yönlü bir Erzurum’da yaşayan bir kişi, soğuk kış mevsiminde yaşamını ancak korunaklı
süreci ifade eder, bu binalarda sürdürebilir. Bu yüzden Erzurum’da yaşayanlar soğuk çevre şartlarını, ısı
süreç bireysel özellikleri yalıtımlı binalar inşa ederek ve uygun altyapı hizmetlerini oluşturarak kendi
ve çevre koşullarını lehlerine değiştirebilirler ve kış mevsiminin günlük yaşam sürecindeki olumsuz
etkilerini elemine ederler. Bu açıdan bakıldığında adaptasyon iki yönlü bir süreci
içerir.
ifade eder, bu süreç bireysel özellikleri ve çevre koşullarını içerir.
Başetme
Başetme, insan adaptasyonun bir biçimidir ve problemlerin üstesinden
gelme yönündeki mücadeleyi ifade eder. Geniş anlamda adaptasyon ortaya çıkan
her yeni duruma verilen olumlu ya da olumsuz tepkilerin tümünü içerir. Başetme
Başetme, insan ise yaşam döngüsü içerisinde karşılaşılan problemlerin üstesinden gelebilmek için
adaptasyonun bir tecrübelerden yararlanmaya ya da model almaya işaret eder. Örneğin, bir birey
biçimidir ve aniden ortaya çıkan bir ebeveynin kaybedilmesi ya da yeni bir çocuğun dünyaya
problemlerin gelmesi gibi gelişmelerde nasıl davranacağı hususunda geçmişteki gözlemleri ya da
üstesinden gelme edinmiş olduğu tecrübelerine başvurur (Ashman & Hull, 1999).
yönündeki mücadeleyi
ifade eder. Karşılıklı Bağımlılık
Bireyler, sosyal çevre içerisinde diğer bireyler ya da gruplarla karşılıklı
bağımlılık ve güven ilişkisi içindedirler. Her birey bir diğerine, girdi, enerji, hizmet
ve bütünlük açısından bağlıdır. İnsanlar, diğerleri olmaksızın varlığını sürdüremez.
Örneğin, sanayiciler girdi niteliğindeki yiyecek maddesi üretimi için çiftçilere ve
ürettikleri mamulleri satabilmek için ise müşterilere gereksinim duyarlar. Aynı
zamanda, çiftçiler de üretmiş oldukları yiyecek maddelerini paraya çevirip,
kendileri için gerekli olan tohum, araç-gereç ve diğer malzemeleri satın alabilmek
için sanayicilere ihtiyaç duyarlar. Özellikle yüksek endüstri toplumlarında yaşayan
insanlar, hayatlarını sürdürebilmek için birbirlerine gereksinim duyarlar ve karşılıklı
bağımlılık ilişkisi içerisindedirler (Ashman & Zastrow, 1990).
Güçlendirme Teknikleri
Güçlendirme işbirliği, yardım, gücü birlikte inşa etme, güven ve güç
paylaşımına dayanan bir sosyal hizmet yaklaşımıdır.Sosyal hizmet uzmanının
Güçlendirme işbirliği, müracaatçısıyla ilişkisi içten, karşılıklı saygıya dayalı, açık bir iletişim olmalıdır.
yardım, gücü birlikte Uzman, müracaatçının sorunlarına yanıt veren kişi değil, onun yerine,işbirliği
inşa etme, güven ve güç içinde, müracaatçının içgüdüsünü, becerilerini ve sorunlarını çözme kapasitesini
paylaşımına dayanan geliştirmesine eşlik eden kişidir.Uzman yardım ilişkisinde, müracaatçısının kişisel
bir sosyal hizmet güce sahip olduğu duygusunu yaşatarak güçlendirmeyi kolaylaştırabilir, müracaatçı
yaklaşımıdır. müdahale ile güç duygularını daha geniş bir sosyal çevreye genelleyebilir. Sosyal
hizmet uzmanları, bunu rol oynama ve güçlü davranışı uygulamaya aktarma yoluyla
kolaylaştırabilir (Cankurtaran ve Öntaş, 2001). Örneğin sosyal hizmet uzmanı
hastanede uzun dönemli kanser tedavisi görmekte olan hastalara diğerlerine
yardım etme rolü, grup çalışmalarında liderlik yapma rolü, kaynak araştırma rolü
gibi sorumluluklar vererek onların hastalığın verdiği güçsüzlük, endişe ve kaygıdan
kurtulmalarına olanak sağlar.
•Genelci sosyal hizmet yaklaşımı bir sorununun birçok boyutu ve birden fazla
çözüm yolu olduğu varsayımından hareket eder. Bireyin mikro düzeydeki bir
Özet
sorunu aynı zamanda mezzo ve makro sistemlerle olan ilişkilerini de
etkilemektedir. Bu nedenle sorunu tek boyutuyla, ya da görünen yönüyle ele
almak sorunun çözümünü güçleştirmektedir. Bu nedenle sosyal hizmet uzmanları
çeşitli sorunlara, farklı düzeylerde müdahalelerde bulunabilme yeteneğine sahip
olmalıdırlar.
•Sistem teorisine göre insan mevcut toplumsal yapının değişmez bir parçasıdır. Her
sistemin bir yapısı ve fonksiyonu vardır. Eğer sistem toplumun beklentilerine
cevap veremezse ciddi sorunlar yaşanır. Bir sistemde gözlenen bir davranış ya da
özellik yalnızca sistemin alt bölümlerini etkilemekle kalmaz, aynı şekilde dış
çevredeki diğer sistemleri de etkisi altına alır. Sosyal hizmet uygulamalarında
sorunlu birey ve ailenin davranışlarını açıklama ve değerlendirmede sağladığı
kolaylıklar sistem teorisinin sosyal hizmet uzmanlarınca benimsenmesine neden
olmuştur.
•Ekolojik sistem yaklaşımı insanın iç dinamikleri kadar onun yaşamını etkileyecek
dış dinamikler üzerinde de odaklaşır. Yaklaşımın birinci vurgusu çevresi içinde
bireydir. Ekolojik sistem yaklaşımı çerçevesinde birey; aile sistemi, arkadaş
sistemi, sosyal hizmetler sistemi, politik sistem, inanç sistemi, mal ve hizmet
sistemi, iş sistemi, eğitim sistemi ve tabiat sistemi gibi kendi dışındaki çeşitli
sistemlerle dinamik etkileşim içerisinde bulunan bir varlık olarak ele alınmaktadır.
Bu yaklaşım sorunların birey ve yukarıda belirtilen sistemler arasındaki olumsuz
etkileşim süreçlerinden ve bireysel istemler ile çevresel kaynaklar arasındaki
yetersizlikten doğduğunu savunmaktadır.
•Yoksulluk ve yoksullukla mücadele, yoksullara yapılan sosyal yardımların
profesyonelce yapılması, yoksulluk kültürüne düşmeden durumlarında
iyileştirilmeler yapılması amaçlanmaktadır. Yoksulluk; bireyin temel ihtiyaçlarını
karşılayacak imkânlara sahip olmadığı ya da sahip olmak için zorlandığı, sürekli en
düşük yaşam standardının altında kaldığı bir durumdur. Yoksunluk ise bireyin
sahip olması gereken temel maddi, manevi ve sosyal imkânlara ulaşamamasıdır.
Sosyal hizmet mesleğinin çıkış noktası yoksulluk ve sosyal yardımlardır.
•Güçlendirme yaklaşımı müracaatçı sisteminde neyin yanlış olduğundan veya neyin
olmadığından daha çok neyin olduğuyla ilgilenir. Bireyin problemlerinin ve
kullanabileceği kaynakların farkına varması sağlanarak aslında onun güçlerinin
ortaya çıkarılması desteklenir. Güçlendirme sosyal hizmet uzmanlarına önemli bir
görüş açısı sağlamaktadır. Bu yaklaşım çerçevesinde sosyal hizmet uzmanları,
müracaatçıların güçleri, çevre olanakları ve müracaatçıların içinde bulunduğu
durum üzerinde odaklaşırlar, probleme odaklaşmaktansa müracaatçıların
gereksinimlerini tanımlarlar. Bireylerin sorun çözme kapasite ve yeteneklerini
önemser, bireysel sorunlar ile toplumsal sorunların ilişkili olduğunu kabul ederler.
Güçlendirme yaklaşımını temel alan sosyal hizmet uzmanları müracaatçılar ile
birlikte onlar için değişim sürecine katılırlar.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi “mezzo” düzeyde bir müdahale alanıdır?
a) Birey
SOSYAL HİZMET
BİLİMİNE GİRİŞ
ÜNİTE
8
Sosyal Hizmet Türleri
GİRİŞ
Beşinci ve altıncı ünitelerden sosyal hizmet alanlarından ve hedef kitlesinden
bahsedilmiştir. Bu alanlarda hizmet alan müracaatçı gruplar üzerinde durulmuştur.
Onikinci ve onüçüncü ünitede sosyal hizmet alanlarının kurumsal yapısı ve
çocuklar, gençler, özürlüler, kadın ve aileler ve yaşlılara hizmet veren kuruluşlar
üzerinde durulmuştur.
Bu ünitede sosyal hizmet türleri üzerinde durulacaktır.Türün kelime anlamı;
“ortak özellikleri olan bireylerin tümü, cinslerin ayrıldığı bölüm, kendi içinde bir
birim olan ve üzerinde cins kavramının bulunduğu mantıksal kavram” olarak
tanımlanmaktadır.Sosyal hizmet türleri, sosyal hizmet ihtiyacına binaen sosyal
hizmet uzmanı tarafından uygun görülen kişiye veya gruba özel spesifik sosyal
hizmet uygulamalarına denir.
Sosyal hizmet türlerini, mekân bakımından; evde, kurumda, hastanede, ceza
ve tevkif evlerinde sosyal hizmetler olarak sayabiliriz. İhtiyaca binaen veya şartların
gereği olarak; tıbbi, psikiyatrik, psikolojik, manevi, mesleki, orduda, işletmelerde,
okulda, doğal afetlerde ve çok kültürlü sosyal hizmetler olarak sıralayabiliriz. Bu
ünitede uygulamaya yönelik olarak bu sosyal hizmet türleri üzerinde kısaca
durulacaktır. Üst sınıflarda ise bu türlerin birçoğu ders olarak okutulacaktır.
uygun bir eğitim ortamı düzenlenir. Bu ortam için eğitimin nevisi ve özelliği, bireyin
özellikleri, uygun yer seçimi, araç gereç ve eğitim materyallerinin yeterliliğine
dikkat edilir.
5- Evde Hemşirelik Hizmetleri:
Bakıma muhtaç hastanın bakıcı personel veya hemşire tarafından evinde
bakılmasına evde hemşirelik hizmetleri denir. Evde bakım hemşireleri, hasta
Bakıma muhtaç
ihtiyaçlarını ve bakım türlerini tespit eder, planlar ve tüm hemşirelik girişimlerini
hastanın bakıcı
uygular. Evde hemşirelik hizmetleri, ihtiyaca göre yarı gün veya tam gün olarak kısa
personel veya hemşire
veya uzun bir dönem için uygulanabilir. Bu hizmet çerçevesinde, ilaç uygulamaları,
tarafından evinde
enjeksiyon, serum takma ve çıkarma, sonda ve katater uygulamaları, kan alma,
bakılmasına evde
pansuman ve yara bakımı, ınfüzyon uygulamaları, hasta ve hasta yakını eğitimi ve
hemşirelik hizmetleri
danışmanlık hizmetleri verilir.
denir.
6- Evde Tam Gün Bakım Hizmetleri:
Evde profesyonel bakıcılar tarafından belirli bir süre için veya sürekli olarak
tam gün bakım hizmetlerinin verilmesidir. Bakıma muhtaç kişinin sürekli bakımını
üstlenen bakıcının-akrabanın hastalanması veya izne çıkmak istemesi gibi
durumlarda, bakım hizmetleri, geçici bir süre için yerine getirilemeyeceğinden,
bakıma muhtaç kişi, bu süre zarfında profesyonel bir bakıcı tarafından evinde
bakılır.
7- Evde Yaşlı Ve Özürlü Bakımı:
Bakıma muhtaç yaşlıların, fiziki-ruhi-zihnî özürlülerin ve(ya) akut ve kronik
hastaların, içinde yaşadıkları meskenlerde bakımlarına yönelik aile fertleri
tarafından (dâhilî) veya sosyal bakım hizmetleri sunan kurum ve kuruluşların
profesyonel bakıcı uzmanları veya sağlık ekibi tarafından (haricî) yürütülen
hizmetlerin bütünüdür. Yaşlı ve bakıma muhtaç insanlara, benimsedikleri ve
kendilerini rahat hissettikleri sosyal çevre ve kendilerine ait mekânlarda, aile
fertleri ve çoğu kez profesyonel bakım örgütlerinin desteği ile bakım hizmetleri
Evde verilen bakım, gerçekleştirilir. Evde verilen bakım, rahatlık, destek, duygusal ve fiziksel rahatsızlığı
rahatlık, destek, olanlar için doğrudan tedavi verildiği ölçüde daha fazla moral ve güvenlik
duygusal ve fiziksel sağlamaktadır. Aileler de tedaviye katılabilmektedir. Yaşlılar böylece ailelerinden,
rahatsızlığı olanlar için arkadaşlarından ve sosyal çevrelerinden uzak kalmamaktadır.
doğrudan tedavi 8- Eve Yardımcı (Evde Takip) Hizmetler:
verildiği ölçüde daha (Uzman) bakıcı tarafından ev içinde yürütülen kişi odaklı temel (öz) bakım ve
fazla moral ve güvenlik ev idaresine yönelik günlük hizmetlerdir. Bu hizmet, ev ortamında bakılan bakıma
sağlamaktadır. muhtaç kişinin yemek hazırlama, bulaşık yıkama, çamaşır yıkıma ve temizlik gibi
daha çok sosyal ihtiyaçlarını karşılamaya dönük destek hizmetlerini kapsamaktadır.
Genellikle günlük hayat aktivitelerini yerine getirmekte güçlük çeken bakıma
muhtaç kişilere, profesyonel hemşirelik becerisi gerektirmeyen (tırnak kesmek,
belirli bir süre için veya süresiz olarak bakıma muhtaç kişiye gündüz bakım ve
destek hizmetleri verilmektedir. Her geçen gün önemi daha da artmakta olan kısmi
kurumsal bakım hizmetlerinin amacı, aile içi görevlerdeki aksamalara ve aile içi
ilişkilerdeki bozulmalara fırsat vermemektir.
Kısmî kurumsal bakım
hizmetlerinin amacı, Kurumsal bakım hizmetleri; bakım merkezlerinde genelde tam gün olarak
aile içi görevlerdeki hekimlik, hemşirelik (temel bakım) hizmetleri, meşguliyet tedavisi, konuşma
aksamalara ve aile içi tedavisi, fizik tedavi, ayak bakımı, beslenme, sosyal ve manevi hizmetleri ihtiva
ilişkilerdeki bozulmalara etmektedir. Hekimle ve diğer bakım uzmanları bakımı, bakıma muhtaç kişinin fiziki,
fırsat vermemektir. ruhi (manevi) ve sosyal durumunu en üst düzeye ulaştıracak şekilde
planlamaktadır. Uzun süreli kurumsal bakım hizmetlerinin hedefi, bakım
.
hizmetlerine sürekli olarak ihtiyaç duyan kronik hastalar, yaşlılar ve özürlülerin
sağlığını korumak, bakıma muhtaçlık derecelerinin daha da artmasını önlemek,
hastalık ve özürlülüğün ortadan kaldırılamadığı durumlarda olabildiğince bağımsız
yaşamayı sağlayacak eğitim ve beceriler kazandırmak ve profesyonel anlamda
kaliteli bakım hizmetlerini sunmaktır. Kurumsal bakım hizmetlerinin amacı, bakıma
muhtaç kişinin hayat kalitesinin korunması, çevresel şartlara uyum, kişisel bakım
becerilerinin yeniden kazandırılması, kendisini değerli ve saygın hissetmesi,
kültürel yapısına ve dinî inançlarına uygun bakımın sunulmasıdır Küçük çocuklara
yönelik, kreş ve gündüz bakım evleri; çocuklara yönelik, çocuk yuvaları, sevgi evleri
ve çocuk evleri; gençlere yönelik, yetiştirme yurtları ve gençlik merkezleri;
özürlülere yönelik, özürlüler rehabilitasyon merkezleri; yaşlılara yönelik,
huzurevleri ile huzurevi yaşlı bakım merkezleri kurumsal sosyal hizmetlerin verildiği
kuruluşlardır. Bu kuruluşlarda verilen sosyal hizmetleri organize etmek,
yönlendirmek, etkin bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla meslek
elemanları tarafından sosyal servisler oluşturulmuştur. Bu servislerde tabip,
diyetisyen, fizyoterapist, sosyal çalışmacı, psikolog, hemşire, bakım elemanı, aşçı
ve diğer hizmet elemanları görev yapmaktadır. Bu kuruluşlarla ilgili onikinci ve on
üçüncü ünitede ayrıca bilgi verilecektir.
Denetimli Serbestlik
Denetimli serbestlik, kişinin işlediği bir suç nedeniyle tutuklanması ya da
mahkemece hakkında hapis cezası verilmesi sonucunda ceza evine girmesi yerine,
cezasını toplum içerisinde gözetim ve denetim altında çekmesidir. Hapsin bir
alternatifi olarak sanık veya hükümlülerin şarta ve bir takım yükümlülükleri yerine
getirmeye bağlı olarak serbest bırakılmalarını öngören bir sosyal ıslah yöntemidir.
Bu yöntemle suç işleyen kişinin cezaevinde ceza çekmesi yerine sosyal bir takım
uygulamaları ifa ederek hem cezasını çekmesi hem de sosyal bir ders kazanması
sağlanır. Bu yolla suçlu, cezasını toplum içerisinde gözetim ve denetim altında
Denetimli serbestlikte çeker, böylelikle ıslah yoluyla topluma kazandırılması amaçlanır. Denetimli
esas amaç ıslahtır. serbestlikte esas amaç ıslahtır. Öyle ki cezaevlerinde kalan binlerce insanın körelen
potansiyelleri denetimli serbestlik uygulamalarıyla yararlı bir eyleme
dönüştürülerek olumlu yönde kullanılabilir.
Denetimli serbestliğin amaçları şunlardır(Seyyar ve Genç, 2010):
1- Suç işleyen insanları ıslah ederek, yeniden üretken birer fert olarak
insanlar arasındaki onurlu yerini almalarına yardımcı olmak.
2- Suç işleyen veya şartla tahliye olan insanların yeniden suç işlemesini
önlemek.
3- Onları sosyal danışmanlık ve rehberlik yoluyla topluma kazandırmak.
4- Sanık veya hükümlülerin takibini yaparak cezalarını toplum içinde
rencide olmadan çekmelerini sağlamak ve bunun denetimini yapmak.
raporlara temel teşkil edecek bilgileri sosyal araştırma raporu başlığı altında
oluşturur. Bu rapor sanık hakkında geniş bir değerlendirme sistemini içerir.
Raporda sanığın psikolojik durumu, onu suç işlemeye iten nedenler ve sanık için en
uygun cezanın nasıl olması gerektiğine ilişkin görüşler yer almaktadır. Bu raporlar
hâkimlere sanık hakkında daha geniş bilgi sahibi olma ve alacakları kararlarda
uygun ceza vermede çok yönlü bakış açısı kazandırır.
irtibata geçer. Evlilik dışı hamile kalan veya dünyaya getirdikleri çocukları
sahiplenmeyen hastaların sorunlarının çözümü için Aile ve Sosyal Politikalar İl
Müdürlüğü ile irtibat kurar. İl dışından gelip de kalacak yeri olamayan hasta ve
yakınlarının ücretsiz kalabilecekleri misafirhane, dönüş masraflarını
karşılayamayanlar için ise yol giderlerinin karşılanması için vakıflarla irtibata geçer.
Hastanede sosyal hizmet uzmanları sosyal hizmete muhtaç bireyler için
sosyal danışmanlık, savunuculuk gibi görevlerinin yanı sıra gerekli hallerde
yetiştirme yurdu, kadın sığınmaevi, huzur evi, rehabilitasyon merkezi gibi sosyal
hizmet kuruluşlarına yerleştirilmesi gereken hastaların ön yazışmalarını da
gerçekleştirir.
zihinsel ve duygusal bozuklukları olan insanlara yardım ederek toplum ruh sağlığını
yaygınlaştırmaktır. Bu hizmet çeşitli psikiyatri kuruluşlarında toplum ruh sağlığı
programları çerçevesinde yürütülmektedir. Psikiyatrik sosyal hizmetin yapılacağı
kurumun yönelimi doğrudan doğruya psikiyatrik uygulamalardır. Kurumun temel
amacı, ruhsal ve sinirsel bozukluklarla ilgili araştırma yapmak, tedavi uygulamak ve
hastalıkları önlemek olmalıdır (Arıkan, 2011). Psikiyatrik sosyal hizmet alan olarak;
psikiyatrik sosyal hizmet kavramı, ilke, yöntem ve teknikleri ile psikopatoloji, akıl
hastalıklarının sınıflandırılması, akıl hastalıklarının tedavisi, ruh sağlığı ve akıl
hastalıkları alanındaki kuramların incelenmesi, akıl hastalıklarının toplum ve aile
üzerindeki etkisi, ruh sağlığı alanındaki hizmet sistemleri gibi konuları
kapsamaktadır.
Sosyal hizmet uzmanı hastane, rehabilitasyon merkezi veya herhangi bir
sağlık merkezinde ayakta tedavi olabilecek veya yatan hastanın psiko-sosyal
durumuna göre bakım, terapi ve tedavide bulunabilecek yöntem ve teknikleri
Psikiyatrik tedavi süreci, kullanarak psikiyatrist ve psikologlarla işbirliği hâlinde çalışmalarını yürütür.
hizmetin verildiği Psikiyatrik tedavi süreci, hizmetin verildiği kurumdan başlayarak sorun sahibi, ailesi
kurumdan başlayarak ve ilişki halinde olduğu sosyal çevresini kapsamaktadır. Bireyin davranışlarının
sorun sahibi, ailesi ve toplumsal yaşam standartlarının dışına çıkması, anormal davranışlar göstermesi
ilişki halinde olduğu kendisi ve içinde yaşadığı toplum için tedavi sürecinin gerektiğini gösterir. Bu
sosyal çevresini süreçte tedavi talebi müracaatçıdan gelebileceği gibi yakın çevresi tarafından da
kapsamaktadır. istenebilir. Esas olan müracaatçının böyle bir tedaviye ihtiyaç duyduğunun
belirlenmesidir. Bu durumun saptanması için kullanılması gereken ölçütler vardır.
Bunlar; hastanın içinde bulunduğu duygusal durum, hastalık öncesi davranış
kalıpları, sapma davranışının yoğunluğu ve sıklığı, anormal davranışa yol
açabilecek organik ve biyolojik etmenler, yaşamındaki önemli ilişkiler ve
bunlardaki değişikliklerin incelenmesi ve tedavinin gerekliğine karar verilmesidir.
Psikiyatri tedavi süreci, tedavinin yapıldığı kurumun niteliklerini, kurumda
Psikiyatrist, tüm bakım egemen olan hizmet anlayışını ve sosyal hizmet uzmanının nasıl algılandığını içeren
ve tedavi etkinliklerinin karmaşık bir süreçtir. Bu süreçte sosyal hizmet uzmanı psikiyatrist ile birlikte
genel sorumlusudur. çalışır. Psikiyatrist, tüm bakım ve tedavi etkinliklerinin genel sorumlusudur. Sosyal
Sosyal hizmet uzmanı, hizmet uzmanı, onun sorumluluğu altındadır. Dolayısıyla her ikisi arasında sıkı bir
onun sorumluluğu işbirliği, mesleki bilgi ve beceri yönünden dayanışma olması gerekmektedir (Arıkan,
altındadadır. 2011).
Sosyal hizmet uzmanları psikiyatrik tedavi sürecinin her aşamasında görev
alır. Örneğin, teşhisin oluşturulmasında kullanılacak, hastalık ve hastayı olumsuz
yönde etkileyen etmenlerin gerisinde yatan nedenlere ilişkin bilgilerin
toplanmasında, hastaya ve yakınlarına destek sağlama ve yardımcı olmada,
hastanın rehabilitasyon sürecine hazırlanmasında ve hastanın evine dönüşünde
Müdahale planı hazırlanırken afetin bir kriz durumu olduğu gerçeğinden yola
çıkarak uygulama aşamasında genelci yaklaşımın mikro, mezzo ve makro boyutları
kullanılmalıdır. Mikro boyutta bireyle görüşülerek ön değerlendirme raporu
hazırlanmalıdır. Bu değerlendirmede önce ihtiyaç planlaması, sonra kaynaklarla
ihtiyaç sahiplerini buluşturma ve gelecek planlaması yapılır.
Afetin getirdiği bu gibi yaraları sarmada sosyal hizmetlere oldukça ihtiyaç
duyulmaktadır. Afetten etkilenen birey, aile ve topluma sağlık, barınma, sosyal
güvenlik ve özel ihtiyaç gruplarına verilen bakım ve rehabilitasyon hizmetleri gibi
Uzmanlar afetten ihtiyaçların karşılanmasında sosyal hizmetler devreye girer ve mesleki görevlerini
etkilenen birey, aile ve yerine getirir. Bu hizmetlerin sunumu esnasında sosyal hizmet uzmanları önemli
toplumla çalışarak görevler üstlenmektedir. Uzmanlar afetten etkilenen birey, aile ve toplumla
afetin neden olduğu çalışarak afetin neden olduğu duygusal tahribatların üstesinden gelmelerine
duygusal tahribatların yardımcı olur. İhtiyaçları belirler ve kaynaklar ile ihtiyaç sahipleri arasında bağlantı
üstesinden gelmelerine kurarak yardımları organize eder. Bu süreçte diğer meslek elemanlarıyla koordineli
yardımcı olur. çalışır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi evde bakım hizmetinin faydalarından değildir?
a) Bireyler kedi sosyal ortamlarında bakıldıkları için hayat kaliteleri
yükselir.
Değerlendirme sorularını
sistemde ilgili ünite b) Kişi aktif olarak bakım planına dâhil edemediği için iyileşmesi yavaşlar.
başlığı altında yer alan c) Hastanede kalmanın getirdiği enfeksiyon riski azalır.
“bölüm sonu testi” d) Kişinin ve ailenin mahremiyeti korunur.
bölümünde etkileşimli
e) Hastanede kalış süresi kısalır.
olarak
cevaplayabilirsiniz. 2. Aşağıdakilerden hangisi cezanın türlerinden değildir?
a) Suçlunun ailesine yönelik cezalar
b) Suçlunun bedenine yönelik cezalar
c) Suçlunun özgürlüğüne yönelik cezalar
d) Suçlunun malvarlığına yönelik cezalar
e) Suçlunun haklarına yönelik cezalar
3. “Bireyin kendi iç dünyası ile dış dünyasına başarılı bir uyum sağlayabilmesi,
kişinin yaşama sevinci duyabilmesi, kendisiyle olduğu kadar, diğer
insanlarla da iyi ve dengeli ilişkiler kurabilmesi, onlar tarafından kabul
edilmesi ve başarılı insani ilişkiler gösterebilmesi” aşağıdaki hangi kavramın
tanımlamaktadır?
a) Tıbbi sağlık
b) Psikiyatrik bakım
c) Psiko-sosyal sağlık
d) Psikolojik sağlık
e) Adli bakım ve tedavi
4. Huntington’a göre; aşağıdakilerden hangisi askerî etik kurallardan birisi
değildir?
a) Barışı savaşa tercih etmek.
b) Güç kullanmaktan mümkün olduğu kadar kaçınmak.
c) Kendine verilen emri aynen olduğu gibi astlarına vermek
d) Yalnızca yasal emirler vermek ve bunlara uymak.
e) Ahlaki olmayı hiçbir zaman elden bırakmamak.
25751.
Seyyar, A. ve Genç, Y. (2010). Sosyal Hizmet Terimleri: Ansiklopedik “Sosyal Pedagojik Çalışma”
Sözlüğü. Adapazarı: Sakarya.
SHÇEK Özel Huzurevleri İle Huzurevi Yaşlı Bakım Merkezleri Yönetmeliği (2008). Resmi Gazete,
26960
Whitehead, J.T.,&Braswell, M.C. (2000). Thefuture of probation: Rein traducing the spiritual
dimensionin to correctional practice. Criminal Justice Review, 25 (2), 207-233.
Yavaş, H. (2001). Doğal Afetler ve Kriz Yönetimi. Yerel Yönetim ve Denetim, 6(2),50-55.
Yurtseven, S. (2008). 30.12.2005–15.06.2007 Tarihleri Arasında İstanbul Kadıköy Denetimli
Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğünde İşlem Gören Dosyaların Retrospektif
İncelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul
Kavramsal Çerçevesi
• Sosyal Hizmet Eylem Türleri
• Mercek Altına Alma, Kendini
SOSYAL HİZMET
Yorumlama
• Sosyal Kontrol ve Sosyal Destek
BİLİMİNE GİRİŞ
Oluşturma
• Sosyal Haklardan Yararlanma
• Kriz Müdahalesi, Çoklu Bakış
• Ayrımcılık ve Sosyal Dışlanmışlık İle
Mücadele
• Sosyal İçerme, Sosyal sapma ile
Mücadele
• Danışmanlık ve Güçlendirme
9
Sosyal Hizmet Eylemleri
GİRİŞ
Sosyal hizmet, bilim ve meslek olarak yoksulluk, göç, madde bağımlılığı,
istismar gibi birçok sosyal sorunla mücadele ederek toplumun refaha kavuşmasını
hedeflemektedir. Bu doğrultuda gerçekleştirilecek olan müdahalelerin sistematik
bir yapıya kavuşturulması ve eylemlerin belli metot ve tekniklere göre yapılması
hizmetlere hız ve kolaylık kazandıracaktır. Bu eylem biçimleri, hedef odaklı çalışma
planları yapmak açısından sosyal hizmet uzmanları için birer düşünce ve aksiyon
araçlarıdır. Sosyal hizmet uzmanlarının hedeflere zamanında ve doğru ulaşabilmek
için, ilkeli hareket etmesi ve eylemlerinin ilkelerini belirlemesi gerekmektedir.
Her mesleğin bir eylem planı ve uygulaması vardır. Eylem planları
uygulanırken mesleki etiğe azami dikkat edilmesi gerekir. Mesleki etikle ilgili tanım
ve açıklamalara 3. ünitede yer verilmiştir. Sosyal hizmet, eylemlerini
Sosyal hizmet sosyal gerçekleştirirken mesleki etik ilkelere uygun hareket etmek zorundadır. Mesleki
eyleme dayalı bir etik doğruluk, yasallık, yeterlilik, güvenirlik, mesleğe bağlılık gibi temel ilkeleri
meslektir. gerektirir. Sosyal hizmet sosyal eyleme dayalı bir meslektir. Sosyal çalışmanın iş
başında sergilediği faaliyetler (eylemler); biçim, tür ve prensip olarak değişik
yaklaşım ve teorilerden yararlanarak belirlenmiştir. Ayrıca mesleğin kendine has
tecrübelerinden ve bilimsel bilgiden yararlanılarak oluşturduğu eylemleri vardır.
Bu ünite de eylem türleri ve araçlarının bilimsel temellere dayanılarak sosyal
hizmet alanında nasıl kullanılabileceği, hedefe daha kısa zamanda ve daha kolay
ulaşmak için bu eylem araçlarının gereklilikleri ve sosyal hizmet uzmanı (çalışmacı)
için bu alandaki bilgi donanımı ve beceri geliştirmenin müracaatçı açısından önemi
kavranacaktır.
izlenimini verir, bireyin kendine güvenini sağlar ve bunun için izlenecek yöntemleri
de belirler. Olayların çözümüne yönelik geliştirilen uygun yöntemler sorun çözme
sürecini mercek altına almayı sağlar. Bir yöntem ve eylem aracı olarak mercek
altına alma, planlanan görüşmelerde çözüme odaklanan ve daha kısa zamanda
sonuca ulaşmayı sağlayan önemli bir eylemdir.
Sosyal hizmet uzmanı müracaatçıların sorunlarını incelerken sorun oluşturan
vakaları tüm yönleriyle izler, inceler ve değerlendirir. Vakalar kendilerini etkileyen
diğer unsurlardan bağımsız olarak değerlendirildiklerinde bireyi bu duruma iten
Bireyin kişisel durumu, tüm etkenler görülemez, bağımsız değişkenler değerlendirilemez ve istenen
kişiler arası ilişkileri ve sonuçlara ulaşılamaz. Bireyin kişisel durumu, kişiler arası ilişkileri ve toplumsal
toplumsal koşulları koşulları vakaların belirleyici parametreleridir. Sosyal hizmet disiplini, yaklaşım ve
vakaların belirleyici müdahalelerini bu parametreler üzerinde yoğunlaşarak değerlendirmekte ve
parametreleridir. müracaatçıyı kendi içselliği içinde bir bütün olarak ele alarak bütün yaşamsal
alanları üzerinde eş zamanlı olarak çalışmaktadır.
İnsanı anlamak ve hakkında doğru değerlendirmeler yapabilmek için fiziksel,
duygusal, zihinsel, sosyal, kültürel ve politik boyutlarıyla bir bütün olarak mercek
altına alınması gerekir. Bireylerin tüm yaşamını ve sorun olarak gördüğü durumunu
etkileyen bu boyutlardan herhangi biri göz ardı edildiğinde o kişinin nasıl
düşündüğü, nasıl hissettiği, nasıl yaşadığı, eylemlerini nasıl harekete geçirdiğini
anlamak, açıklamak ve yorumlamak sınırlandırılmış olur. Vaka incelemesinde önce
olaylar geniş bir çerçeve çizilerek bütün boyutlarıyla ele alınır, elde edilen bulgular
yorumlanıp değerlendirilir sonra buluşma noktaları belirlenip mercek altına alınır.
Sosyal hizmet, müracaatçıyı ve sorunlarını mercek altına alarak parçalardan bütün
oluşturur ve geniş bir bakış açısıyla yorumlar, değerlendirir, yöntemlerini formüle
eder, bunları uygular ve vakaları sonlandırır.
Toplumun huzur ve
refahı sosyal hizmetin Sosyal Kontrol ve Sosyal Destek Oluşturma
önemli Sorunlu bireylerin diğer insanlara veya topluma zarar vermesi halinde
hedeflerindendir. davranışlarının veya eylemlerinin bir şekilde kontrol altına alınması gerekir.
Toplumun huzur ve refahı sosyal hizmetin önemli hedeflerindendir. Bireylerin
kontrol altına alınması çeşitli sosyal kontrol mekanizmaları aracılığı ile
sağlanmaktadır. Sosyal düzenin devamı veya fertlerin, bu sistemin beklentilerine
uygun bir biçimde hareket etmelerini sağlamak maksadıyla fertlere, sosyal
Sosyal kontrol aracılığı
beklentilere uygun davranışlar empoze eden (yazılı veya yazılı olmayan) sosyal
ile normlar, değerler ve
normlar, değerler, tedbirler veya müeyyidelere sosyal kontrol denir. Sosyal kontrol;
alışkanlıklar korunma
bireylerin, devlet, sistem, düzen, toplum veya dini değerler tarafından kabul edilen
altına alınmaktadır
ve benimsenen; tutum, davranış ve değerlere uymalarını sağlamak gayesiyle,
kişilere, dolaylı-dolaysız, aleni-açık, resmî-gayri resmî bir biçimde uygulanan bir
sosyal baskı türüdür. Sosyal kontrol aracılığı ile normlar, değerler ve alışkanlıklar
korunma altına alınmaktadır.
Toplum tarafından genel kabul görmüş davranış kalıplarını korumak,
sürdürmek, bunları gelecek nesillere aktarmak ve sosyal sapmaları önlemek için
bireylere değerlerin ve kültürün normal kurallarına saygılı olmayı öğreten planlı,
sistemli, resmî veya gayri resmî denetim mekanizmalarına ihtiyaç vardır. Sosyal
kontrol mekanizmaları kişilerin sosyalleşmesi sürecinde sosyal davranış kalıplarını
öğrenmelerine, onlara uygun davranmalarına ve onları sürekli hale getirmeye katkı
sağlamaktadır. Bu mekanizmalar genel olarak örf, adet, gelenek, din, ahlak, hukuk,
töre, eğitim, müeyyide ve bütünleştirici ve eğitici iletişim araçları olarak sayılabilir.
Sosyal kontrol araçları sanayi ve modern toplumlardan ziyade, klasik ve
geleneksel bağların kuvvetli olduğu cemaat tipi toplumlarda, kırsal ve köylerde
daha hızlı işlemektedir. Bu araç kişisel hürriyet ve bağımsızlığı engelleyen, baskı,
tehdit, ceza ve siyasi otoriteye karşı korkuyu içselleştiren bir unsur gibi gözükse de
toplumsal refah ve uyumun sağlanması için sosyal dokunun içine kesintisiz bir
şekilde nüfuz ederek başkalarına zarar vermemek, dayanıklı ve kalıcı kültürel
değerler oluşturmak, millî birlik ve beraberliği sağlamak, ortak değerler etrafında
toplanmak ve millet olma ruhu oluşturmak için önemli bir sosyal eylemdir.
Bu sosyal eylemle bireylerin sosyal uyumu kolaylaşır, sosyal ilişkileri gelişir,
örnek davranış kalıplarını taklit yoluyla öğrenir, sosyal kaidelerden sapmaları
önlenir, şahsiyet kazanmalarına yardımcı olunur, toplum düzeni korunur ve
devamlılığı sağlanır, cemiyette otorite sağlanır, sosyal barış temin edilir ve sosyal
yapıdaki çözülmeler önlenir.
Sosyal kontrol devlet tarafından kendi normları dikkate alınarak sağlanır ve
toplumların ve sosyal grupların yapısı ve özelliklerine göre değişik araçlar kullanılır.
Sosyal kontrol çeşitlerini şu şekilde sınıflandırabiliriz
1. Olumlu sosyal kontrol: İkna, tavsiye, teşvik, eğitme ve ödül gibi iyimser
mekanizmalar.
2. Olumsuz sosyal kontrol: Olumlu araçlarla kontrol altına alınamayan
bireylere cebrî yönü ağır olan tehdit, emir, zorlama, zulüm, baskı ve
cezalandırma yöntemleriyle etkileme.
3. Resmî sosyal kontrol: Siyasi otorite tarafından resmî olarak, planlı bir
şekilde tasarlanmış, uygulanması mecburi olan bazı ölçütlerin
kurumlaştırılması.
4. Gayri resmî sosyal kontrol: Toplum tarafından hoş karşılanmayan
davranışların, kişilerce uygulanmamasını sağlayan töre ve gelenekler.
5. Grup kontrolü: Grup üyelerinin, grup baskısına uğramamak için, grup
kurallarına, bilinçli ve gönüllü olarak sadakat göstermeleri.
geleceğe kadar bir insan hakları mesleği olduğu rahatça anlaşılır. Bu durum
Uluslararası Sosyal Hizmet Uzmanları Federasyonu (IFSW) tarafından da böyle
algılanmış ve 1998 yılında deklere edilmiştir. Sosyal çalışmacı müracaatçısının
haklarını elde etme, koruma ve kollama yönünde savunucu bir rol üstlenir. Sosyal
hizmet insana değer vermekte, yaşam kalitesini ve refah seviyesini yükseltmek için
Sosyal çalışmacı haklarının korunması gerektiğini savunmaktadır (Tufan, Sayar ve Koçyıldırım, 2009).
müracaatçısının
Sosyal hak arama eylemi Avrupa’da ortaya çıkmış ve uzun süre gündemi
haklarını elde etme,
oluşturmuş, uluslararası ortak tavır haline gelmiş ve artık tüm toplumların
koruma ve kollama
ilgilendiği bir kavram haline gelmiştir. Sosyal haklar eşitlik ve adalet kavramları
yönünde savunucu bir
üzerine bina edilmiştir. Sosyal haklar yaşamın tüm alanlarında ve ilişkilerinde var
rol üstlenir.
olan sosyal eşitsizlik ve adaletsizliklerin giderilmesini, soyut eşitliğin somut eşitliğe,
biçimsel eşitliğin olgusal eşitliğe dönüştürülmesini amaçlamalıdır. Sosyal hakların
hedefi, geleneksel haklardan farklı olarak fiilen var olan ve giderek büyüyen sosyal
eşitsizlikleri azaltmaktır. Sosyal haklar bir diğer amacı, ekonomik, sosyal ve kültürel
yönden güçsüz konumda olanların korunması ve durumlarının iyileştirilmesidir
(Gülmez, 2009).
Bireyin kişilik hakları, sosyal, ekonomik ve siyasi hak ve ödevleri 1982
Anayasası’nda açık bir şekilde düzenlenmiştir. Bu haklar: Dokunulmazlık, özel
hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı, haberleşme hürriyeti, seyahat ve yerleşme
Sosyal haklar eşitlik ve hürriyeti, vicdan ve din hürriyeti, düşünce hürriyeti, bilim ve sanat hürriyeti, basın
adalet kavramları hürriyeti, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme, dernek kurma, kişi güvenliği,
üzerine bina edilmiştir. cezaların kanuni ve şahsi olması, ailenin korunması, mülkiyet, toprak mülkiyeti,
çalışma ve sözleşme hürriyeti, çalışma hakkı ve ödevi, çalışma şartları uygunluğu,
dinlenme, ücrette adalet sağlanması, sendika kurma, toplu sözleşme ve grev,
sosyal güvenlik, sağlık, öğrenimin sağlanması, vatandaşlık, seçme ve seçilme hakkı
(Demir, 2005) şeklinde özetlenebilir.
Temel hakların niteliği ve korunması ile ilgili 1961Anayasasının 10. Maddesi
“Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez, temel hak ve
hürriyetlere sahiptir. Devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal
Sosyal haklar, “insan adalet ve hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşamayacak surette sınırlayan siyasi,
haysiyeti” çerçevesinde iktisadi ve sosyal bütün engelleri kaldırır, insanın maddi ve manevi varlığının
şekillenmiştir. gelişmesi için gerekli şartları hazırlar” şeklindedir. Sosyal haklar, “insan haysiyeti”
çerçevesinde şekillenmiştir. Anayasanın 40. maddesi “iktisadi ve sosyal hayat,
adalet, tam çalışma esasına ve herkes için insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış
seviyesi sağlanması amacına göre düzenlenir” diyerek bu duruma vurgu
yapmaktadır.
Sosyal haklar konusunda “Avrupa Sosyal Şartı”nın öngördüğü başlıca haklar:
Adil, güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarına sahip olma, adil bir ücret, örgütlenme,
aniden gerilimli bir artışa, algısal, bilişsel, duygusal ve davranışsal kargaşaya sebep
olan, psikopatolojik olmayan ve bir ile sekiz haftalık süre içerisinde
çözümlenebilecek bir durumdur (Ersever, 1981, Aktaran, Çay, 2011).
Kriz müdahalesi bir sosyal hizmet eylem yöntemidir. Sosyal hizmet uzmanı
acil vakalarda olaya müdahale edip, daha büyük tehlikelerin doğmasını önlemek
amacıyla istem dışı oluşan durumu yönetir ve(ya) bu durumun ortadan kalkmasına
için gerekli önlemleri alır
Kriz Tipleri
Baldwin’e göre 6 tip kriz vardır (Özden, 1993)
1. Durumsal Krizler: Sorunlu bir durumdan kaynaklanan rahatsızlıklar. Aile
içinde bir madde bağımlısının olması gibi.
2. Yaşamsal Krizler: Sık görülen, çoğu normal olan değişikliklerdir. Emeklilik,
ana baba olma, evlenme gibi.
3. Travmatik Stres Sonucu Oluşan Krizler: Beklenmedik, kontrolsüz ve
duygusal olarak çökertici özellikler taşır. Bir aile üyesinin ani ölümü,
tecavüz, ani iş kaybı vb.
4. Gelişimsel Krizler: Geçmişte çözümlenmemiş, derin ve bastırılmış bir
Kriz müdahalesi bir konudaki mücadeleyi yansıtan, kişilerarası ilişkilerle ilgili sorunlardan
sosyal hizmet eylem kaynaklanan bir krizdir. Bağımlılık, değer karmaşası, iş hayatında iflas
yöntemidir. etmesi, cinsel kimlik karmaşası gibi.
5. Psikopatolojik Krizler: Var olan psikopatolojinin başlatıcı etmen olarak
görüldüğü veya daha uyumlu sonuçların oluşmasını engellediği krizlerdir.
Ağır nevrozlar, duygulanım bozuklukları, gibi.
6. Psikiyatrik Aciller: İşlevselliğin ağır olarak azaldığı, kişinin bireysel
sorumluluklarını algılayamadığı, yetersiz kaldığı krizlerdir. Psikozlar, organik
beyin sendromları ve akut intihar girişimleri.
Kriz aşamasında sosyal hizmet uzmanına düşen görevler şunlardır:
1. Dikkat: Krize sebep olan vakaya ve krize giren kişiye odaklanarak azami
derecede hassasiyet göstererek bütüncül bir bakış açısıyla krizi yönetmesi
gerekir.
2. Soğukkanlılık: Duruma hâkim olabilmek için bilimsel bilgi birikimini
kullanarak profesyonel bir bakış açısı sergilemesi gerekir.
3. Otokontrol ve sabır: Krizi ve krize giren kişiyi tamamen inisiyatifi altına
alarak uzun zaman gerektirse bile kendi yönetimi altında tutması ve
yönlendirmesi gerekir.
4. Sorumluluk: Kendisinin yardımı ve çalışması sonucu başkalarının
Krizde tespit, zaman, kurtulacağı hissi ve duygusuyla üstün mesleki performans göstermesi
süreç ve müdahale çok gerekir.
önemlidir.
Fiziksel olarak yorgunluk, uyuma güçlüğü, gerginlik, bedensel ağrı ve acılar, ani
irkilmeler ve benzeri sıkıntılar yaşanabilir. Krize girerek normalin dışına çıkan
müracaatçının davranışları sosyal hizmet eylemi ile eski hâline getirilmeye çalışılır.
sosyal ayrıştırma denir . Ayrımcılıkla, bireyler daha çok iş hayatı, etnik, dinsel ve
cinsiyete dayalı ayrıştırmalara tabi tutulmaktadırlar.
Ayrımcılık çeşitleri ana başlıklar hâlinde şöyle sıralanabilir: Din ve inanç
temelinde ayrımcılık, toplumsal cinsiyetle ilgili sorunlar, ırk veya etnik köken
temelinde ayrımcılık, engellilik temelinde ayrımcılık, cinsel yönelim temelinde
ayrımcılık, göçmenler, sığınmacılar ve mülteciler, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı,
eğitim materyallerinde ve ders kitaplarında ayrımcılık, eşit işe faklı ücret
sağlanması, nefret suçları, sağlık alanında ayrımcılık, sendikal tercih, siyasal
düşünce, sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin yol açtığı ayrımcılıklar.
Çalışma hayatına yönelik ayrımcılıklar daha çok ücret ve cinsiyet merkezlidir.
Cinsiyete dayalı ayrımcılıklar açık ve örtülü ayrımcılık olarak ikiye ayrılır. Açık
cinsiyet ayrımcılığı, kadın ya da erkek çalışanların benzer özellik ve niteliklere sahip
olmalarına rağmen, herhangi birine farklı davranılmasıdır. Bu ayrımcılık türünde
Ayrımcılıkla mücadele cinsler arasında ayrımın yapıldığı açık bir şekilde görülür. Ayrımcılığı gerektirecek
eylemleri meşru açık ve belirgin bir durum olmadığı halde, belli bir cinsiyet grubunun lehine
zeminde ve idari, davranılarak diğer tarafın mağdur edilmesine de örtülü cinsiyet ayrımcılığı (dolaylı
hukuki, toplumsal ve ayrımcılık) denir. Cinsel kökenli ayrımcılık uygulamalarının büyük bölümü kamufle
kültürel alanlarda edilmesi kolay olduğu için örtülü ayrımcılıktan oluşmaktadır. Önlenmesi ve ispat
yürütülür. edilmesi oldukça zordur.
Sosyal hizmetin hak arama merkezli bir meslek olduğunu daha önce
söylemiştik. Müracaatçıların haklarını arama, savunma ve koruma yönünde
faaliyetler gösterir: Sosyal hizmet uzmanı ayrımcılıkla mücadele de şu faaliyetleri
yürütür. Farkındalık oluşturma, toplumsal destek sağlama, idari ve yargısal destek
sağlama, yasal düzenlemelerin yapılmasını sağlama, lobi faaliyetlerinde bulunma,
araştırmalarla gerçekleri tespit etme, imza kampanyaları düzenleme, rapor
hazırlama, sosyal, sanatsal ve kültürel alanlarda çalışmalar yapma. Ayrımcılıkla
mücadele eylemleri meşru zeminde ve idari, hukuki, toplumsal ve kültürel
alanlarda yürütülür.
Sosyal hizmet uzmanları
eylem planı Ayrımcılığa tabi tutulan tüm bireyler sosyal hizmetin müracaatçıları
hazırlayarak sosyal arasındadır. Sosyal hizmet uzmanları eylem planı hazırlayarak sosyal adalet ve
adalet ve sosyal eşitlik sosyal eşitlik ilkesinden yararlanamayan bireylerin haklarını korumak ve
ilkesinden savunmakla yükümlüdür. Bu görev/yükümlülükler, danışmanlık yapma, yol
yararlanamayan gösterme, kendine yeterli hale getirme, haklarının farkına vardırma ve onları
bireylerin haklarını kullanabilme yetisi kazandırma yönündedir.
korumak ve
savunmakla Sosyal Dışlanmışlık İle Mücadele
yükümlüdür.
Sosyal dışlanma 1970’li yıllardan sonra Fransa’da ortaya çıkan ve seksenli
yıllardan sonra tüm dünyada kullanılabilir hâle gelen Avrupalı menşeli bir
Sosyal içerme ile bu farklı algılamalar önlendiği gibi bütünleştirici bir durum da
doğmaktadır.
Sosyal içerme (bütünleşme) programları, gelir düzeyleri toplum
ortalamasının çok altında bulunan, etnik veya dinî kökenleri, toplumsal cinsiyetleri,
eğitim durumları, fiziksel veya zihinsel engelleri dolayısıyla topluma eşit
vatandaşlar olarak katılmakta zorluk çeken insanların içinde bulundukları
dışlanmışlık durumunu kurumsal düzenlemeler yoluyla çözmeye yönelik bir
mücadeledir.
Sosyal bütünleşmeyi sağlayan/kolaylaştıran faktörler şunlardır: Belli
davranış kalıplarının ve kurallarının toplumda benimsenmesi, kurumların
birbirilerini tamamlaması, demokratik ve insan haklarına saygılı bir yönetim,
Sosyal bütünleşmenin toplumsal uzlaşı, hoşgörü ve sosyal sorumluluk anlayışının geçerli kılınmasıdır.
sağlanamadığı Sosyal bütünleşmeyi engelleyen unsurlar ise ahlaki erozyon, iletişim bozuklukları
toplumlarda fertler ve veya aksaklıkları, baskı yolu ile oluşan birliktelikler ve toplumda veya kurumlar
gruplar, birbirlerine ve arasında hoşgörü ve sevginin kaybolmasıdır. Sosyal bütünleşmenin sağlanamadığı
toplumun tümüne karşı toplumlarda fertler ve gruplar, birbirlerine ve toplumun tümüne karşı
yabancılaşırlar. yabancılaşırlar. Bu durumda, sosyal cinnetler, bozulmalar ve çözülmeler kaçınılmaz
olur.
Sosyal bütünleşmenin ana şartları:
1. Fonksiyonel Bütünleşme: Sosyal bir role sahip olup onunla ilgili bir mevkide
yer alan her fert ve grubun, karşılıklı ihtiyaçlarının temini için aralarında
kurdukları işbirliği ve kültürün belirlediği asgari müştereklerde bir araya
gelmiş olan grupların, bütün kurumları da kuşatacak bir biçimde, birbirini
tamamlayarak, toplumda işlerlik kazanmalarıyla oluşturulan birlikteliktir.
2. Bir Anlam Etrafında Bütünleşme: Toplum içinde yer alan bütün grupları tek
sosyal varlık hâlinde bir araya getirecek ve hakiki manada sosyal
bütünleşmeyi sağlayacak bir faktör etrafında birleştirmektir. Bu pekiştirici
unsur, o toplumun müşterek inançları, kıymet hükümleri, tarih şuuru, örf ve
âdetler gibi sosyo-kültürel değerleridir.
Sosyal içerme ile ilgili Avrupa Birliği 2001 yılının Kasım ayında benimsediği
ortak bir raporla baş edilmesi gereken sorunları sekiz temel başlık altında
toplamıştır (Erdoğdu, 2004):
İçerici bir işgücü piyasası geliştirmek ve istihdamı herkes için bir hak ve
fırsat olarak artırmak,
İnsanca bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli gelir ve kaynakları garanti
etmek,
Eğitim yetersizliklerini gidermek,
Aile dayanışmasını sürdürmek ve çocukların hakkını korumak,
Herkes için makul bir barınma olanağı sağlamak,
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi Parsons’ın eylemi açıklamak için kullandığı mantıksal
çerçeve içinde yer almamaktadır?
a) Eylem bir “fail”i, bir “aktör”ü işaret eder.
Değerlendirme sorularını
b) Eylemi tanımlamak için eylem süreciyle çelişik olmayan bir amaç olmalıdır.
sistemde ilgili ünite
başlığı altında yer alan c) Eylem bir durumla başlatılır.
“bölüm sonu testi” d) Eylemde şartlar ve araçlar arasında belirli bir ilişki biçimi oluşur.
bölümünde etkileşimli e) Eylem sorunun çözümü için alınan önlemleri ifade eder.
olarak
2. İnsanı anlamak ve hakkında doğru değerlendirmeler yapabilmek için hangi
cevaplayabilirsiniz.
boyutuyla bir bütün olarak mercek altına alınması gerekir?
a) Fiziksel
b) Duygusal
c) Cinsel
d) Sosyal
e) Politik
3. Aşağıdakilerden hangisi Baldwin’e göre kriz tiplerinden birisi değildir?
a) Durumsal Krizler
b) Yaşamsal Krizler
c) Psikopatolojik Krizler
d) Fiziksel krizler
e) Psikiyatrik Aciller
4. Aşağıdakilerden hangisi sapma türlerinden değildir?
a) Hayati Sapma
b) Zihnî Sapma
c) Cinsel Sapma
d) Davranış Sapması
e) Ekonomide Sapma
5. Aşağıdakilerden hangisi danışmanlık hizmeti verme düzeylerinden değildir?
a) Topluluk d) Birey
b) Grup e) Toplum
c) Sosyal hizmet sistemi
hatlarıyla bilecek,
• Sosyal hizmet uzmanının rolleri ve önemini
kavrayacak, ÜNİTE
• Sosyal vaka tanımlaması, yönetimi ve
incelemesini bilecek
• Bireylerle sosyal hizmet uygulamalarının
önemini anlayabileceksiniz.
10
Sosyal Hizmet Uzmanının Görevleri ve Bireylerle Sosyal Hizmet
GİRİŞ
Sosyal hizmet uzmanları, sosyal çalışmacı veya sosyal vaka yöneticisi olarak
adlandırılan sosyal hizmet meslek elemanları; görevleri, sorumlulukları ve mesleki
rolleri gereği toplumda çok önemli bir boşluğu doldurmaktadırlar. Sosyal hizmet
uzmanları sosyal devletin getirisi olan sosyal refahın sağlanmasında en etkin
Sosyal hizmet uzmanları profesyonellerdirler. Sosyal hizmet uzmanlarının içinde bulundukları duruma
sosyal devletin getirisi uygun davranış göstermeleri, sorunlara uygun bilimsel çözüm önerileri
olan sosyal refahın üretebilmeleri mesleğin ve disiplinin önemli unsurlarındandır.
sağlanmasında en etkin
Bu ünitede sosyal hizmet uzmanlarının görevleri ana hatlarıyla anlatılacak, bu
profesyonellerdirler.
görevlerin yerine getirilmesinde üstlenilen roller ve bu rollerin nasıl yerine
getirileceği izah edilecektir. Sosyal hizmetin her saha ve alanının kendine has
özellikleri ve çalışma yöntemleri vardır. Sosyal hizmet uzmanı da bütün alanlarda
hizmetin içeriğine göre görevler üstlenmektedirler. Bu ünitede sosyal hizmet
uzmanının sosyal hizmet alanlarındaki görevlerinden ziyade üst şemsiye olarak ana
görevler işlenecektir. Ayrıca sosyal hizmet uzmanının en önemli işlevi olan sosyal
vaka tanımlaması, incelemesi ve yönetimi işlenecek ve bireylerle sosyal hizmet
uygulamasının nasıl bir süreçten geçtiği açıklanacaktır.
özel sosyal kurum ve kuruluşlar adına, gerek bu kurum ve kuruluşlara bağlı sosyal
tesislerde, gerekse bunların dışında değişik sosyal alanlarda (gecekondu
mahallelerinde, hapishanelerde) çalışan sosyal meslek elemanlarıdır (Seyyar ve
Genç, 2010).
Sosyal Hizmet Eylem Liyakati (Eylem Yetkisi); Sosyal hizmet alanında aktif
görev almak isteyen kişide aranan mesleki liyakat ve profesyonel beceridir.
Uygulamada etkili olabilmek için gerekli olan yeterlilik ve yetkililik durumudur.
Yeterlilik, eğitim ve Yeterlilik, eğitim ve tecrübe ile yakından ilgili iken yetkililik, daha çok sosyal hizmet
tecrübe ile yakından alanında görev alacak belirli bir uzmanla alakalıdır. Sosyal hizmet uzmanı liyakat
ilgili iken yetkililik, daha sahibi olmalı ve mesleğini layıkıyla uygulamalıdır. Sosyal çalışmacının toplumca
çok sosyal hizmet kabul gören profesyonel duruşu, müdahâle biçimi ve sosyal davranışı liyakatını
alanında görev alacak gösterir.
belirli bir uzmanla
Üç tür liyakatten bahsedebiliriz (Seyyar ve Genç, 2010).
alakalıdır.
1- İdrak Liyakati: Müracaatçının aktüel psikolojik durumunu, beden dilini ve
hâlini doğru algılayabilmek.
2- İletişim Liyakati: Somut bir durumda insanlar arası (karı koca; işçi işveren
vb.) sosyal münasebeti ve diyalogu oluşturma ve geliştirmede eylem ve
iletişim araçlarından yararlanabilme kabiliyeti.
3- Yansıma Liyakati: Hedefe ulaşma açısından herhangi bir analizi tetkik
etme, özel bir durumu veya ilmî bir sonucu inceleme ve değerlendirme
kabiliyetidir. Yansıma liyakati, bilimsel sonuçların kişinin gelişimi için de bir
Sosyal kişilik; bireyin
araçtır.
toplumla “başa çıktığı”
toplam rol sistemidir.
Sosyal Hizmet Uzmanının Mesleki Rolleri
Sosyal hizmet uzmanları sosyal kişilikleri gereği hedef kitleleri üzerinde
işlevlerini yerine getirirler. Sosyal kişilik; bireyin toplumla “başa çıktığı” toplam rol
sistemidir. Herkes sayısız gruba katılır ve katıldığı grupta kendi rolünü oynar.
Sosyal hizmet uzmanlığı kazanılmış bir statüdür. Statü; insanların toplum içindeki
yerini ifade eder. Sosyal statü, kişinin çevresindekilerin, toplum içinde ona nesnel
olarak uygun gördükleri mevki ve pozisyondur (Fichter, 1994). Bireyin sahip olduğu
Sosyal statü, kişinin
statülerden toplumda en etkin olanına anahtar statü denir. Anahtar statü kişinin
çevresindekilerin,
toplum içindeki kişiliğini belirler. Cumhurbaşkanı, öğretmen, sosyal hizmet uzmanı
toplum içinde ona
gibi statüler genellikle kişinin diğer statülerine göre anahtar statü niteliği taşır.
nesnel olarak uygun
gördükleri mevki ve Rol, toplumun bireyden statüsüne uygun olarak beklediği davranışlardır. na
pozisyondur. rol denir. Kişinin her taşıdığı statüye göre farklı rolleri vardır. Her rol, diğer rollerle
olan ilişkilerinin derecelerine göre var olur ve anlam kazanır. Rol, statünün dinamik
yönüdür. Bir kimse hem öğretmen, hem sporcu hem parti üyesi olabilir. Babalık
statüsünün rolleri ile sosyal hizmet uzmanlığı statüsünün rolleri farklıdır. Sosyal
hizmet uzmanının görevleri de statüsü gereği oynayacağı rollerin sonucu ortaya
çıkmaktadır. Tüm görevler roller üstüne inşa edilmiştir.
Rol, statünün dinamik Yukarda sosyal hizmet uzmanı için ana hatlarıyla saydığımız görevler hedef
yönüdür. kitle ve sosyal hizmet alan ve türleri çerçevesinde değişiklikler arz eder ve
müracaatçıların üstün refahını hedef alır. Her eylem türünün ve alanın hizmet ettiği
kitle ve konu itibarıyla farklı görev ve fonksiyonları vardır. Ancak tüm alanlarda
yerine getirilen görevler sosyal hizmet uzmanının taşıması gereken roller eşiğinde
ve etik ilkeler kriterleri çerçevesinde yerine getirilir. Her rol her uygulamada geçerli
olmayabilir. Tüm bu rolleri aşağıda açıklamaya çalışacağız.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Sosyal Hizmet Uzmanının Görevleri ve Bireylerle Sosyal Hizmet
Korumacı
Müracaatçılar kendileriyle ilgilenen sosyal hizmet uzmanlarına inanma ve
güvenme ihtiyacı duyarlar. Kendileri korumaya muhtaç oldukları için uzmandan
böyle bir yardım talep edebilirler. Sosyal hizmet uzmanı müracaatçısını kendisine
Uzman bu risk inandırmak zorundadır. Ulaşması gereken ve ulaşamadığı imkânları, elinden
grubunda bulunan alınmak istenen hakları ve kendilerinden daha güçlülere karşı korunma ihtiyacı
bireyleri her türlü hissederler. Uzman bu risk grubunda bulunan bireyleri her türlü tehlikeye karşı
tehlikeye karşı korumak, kollamak ve gözetmek durumundadır.
korumak, kollamak ve
gözetmek Kolaylaştırıcı
durumundadır.
Sosyal hizmet uzmanı her zaman olayları kolaylaştırarak çözüm üretmesi
gerekir. Üzerinde çalıştığı birey ve grupların risk taşıyan gruplar olduğunu bilmesi,
müracaatçının kapasitesini keşfetmesi, onların seviyesine uygun, iyi bir iletişimle
onların anlayacağı dille, yapabilecekleri kadar iş yükü ile sorumlu tutarak
gözlerinde olayların büyütülmesini engellemesi ve hedeflerinin ulaşılabilirliğine
inandırması gerekir. Sorunların çözümsüzlüğü gündeme geldiğinde sorun
kendiliğinden büyür.
Sorunların ve Müracaatçıya hiçbir zaman karamsar bir tablo çizilmemelidir. Sorunların ve
hastalıkların önemli bir hastalıkların önemli bir boyutu psikolojiktir. Önce olay hazmedilmeli, sonra çözüm
boyutu psikolojiktir. yolları üretilmeli, ne yapılacağı konusunda müracaatçı tamamen bilgilendirildikten
sonra müdahâle yapılmalıdır. Önünü görememek, neyin nasıl yapılacağını
bilememek umutsuzluğu artırır, bu durum olayın büyümesine ve çözümün
gecikmesine sebep olur.
Kolaylaştırıcı olarak sosyal hizmet uzmanı grup içi desteği sağlar ve
organizasyon içi ilişkileri güçlendirir. Kolaylaştırma rolü danışmanlık görevinin bir
alt basamağı olarak da görülebilir. Danışmanlık esnasında müracatçının sorunuyla
Sorunlarla baş etmenin baş edebileceği ve kendisi için bir çözüm yolunun bulunduğu garantisi ve inancı
yolu tek başına kendisine deklere edilir. Bu durum süreci kolaylaştırır. Uzman, olayları
çözülebileceklerine müracaatçının gözünde büyütmek yerine kolaylaştırıcı, onların anlayacağı dilde
inanmaktır. değerlendirici ve yol gösterici bir pozisyon almalıdır. Sorunlarla baş etmenin yolu
sorunların tek başına çözülebileceklerine inanmaktır.
Geliştirici-İyileştirici
Sosyal risk altında olan bireyler hakkında tasarrufta bulunan ve onlar üzerinde
bilimsel müdahâle metotlarıyla uygulama yapan, sosyal vakalara çözüm üretmek
isteyen sosyal hizmet uzmanlarının amacı, ilgili bireyin (müracaatçı) mevcut
Sosyal ve kişisel durumunda hissedilir derecede iyileştirmeler yapmaktır. Mevcut durumundaki
değişimin olumlu değişimleri ve iyileştirme yönündeki çabaları gelişme olarak algılamak gerekir.
versiyonu gelişimdir. Sosyal ve kişisel değişimin olumlu versiyonu gelişimdir. Uzman, her zaman faydalı
olmaya ve çözüm üretmeye çalışan, risk durumunu veya patolojik durumu
iyileştirmeye yönelik adımlar atan birey olmalıdır. Yaptığı çalışmalar sonunda
kullanacağı bir takım test araçları ile de ne kadar iyileştirme ve gelişme sağladığını
değerlendirmesi, başarısını görmesi açısından son derece önemlidir. İyileştirme
veya geliştirme çalışması rehabilite edici ve tedavi edici bir roldür.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Sosyal Hizmet Uzmanının Görevleri ve Bireylerle Sosyal Hizmet
Rehabilite Edici
Rehabilitasyon alanında hizmet veren sosyal hizmet uzmanı gerek hastanede
ve gerekse bağımsız olarak diğer alanlarda özel donanımlı bilgiye sahip olmak,
mesleki değerlere sahip olmak ve rehabilitasyon ekibi ve felsefesi ile uyumlu olmak
zorundadır. Uzmanın tıbbi bilgisinin, teşhisi anlamak, tedavi sürecine hastanın
katılımını sağlamak, ekibin diğer üyeleriyle hasta hakkında planlar yapmak ve aile
Rehabilitasyon uzun ile toplum örgütlerinin rolünü belirlemek için yeterli olması gerekir (Demirel,
süreli ve sabır 2001). Rehabilitasyon uzun süreli ve sabır gerektiren bir tedavi yöntemidir.
gerektiren bir tedavi Hastanın tüm hayatını kapsayabilir. Hastanın psikolojik durumu, sağlık durumu ve
yöntemidir. tedavi süreci hızlı değişimler geçirebilir. Sosyal hizmet uzmanı bireyin kişisel, grup,
örgüt veya toplum bazında değişim süreçlerini gözlemler ve durumuna uygun
yöntemlerle rehabilitasyonuna karar verir ve uygular. Uzman hastayı tedavi
ederken toplumun diğer üyelerinin hastayı yeniden aralarına almalarını sağlayacak
önlemleri alır. Böylece toplumun da tedavi sürecinde yer almasını sağlar.
Sosyal dışlanmışlığı sosyal içermeye çevirme faaliyetlerinde bulunur.
Rehabilitasyon alanında çalışan sosyal hizmet uzmanı, hasta, ailesi, diğer
kurumlar ve rehabilitasyon ekibi ile ilişki kurarak hastanın yaşam biçimini, gelirini,
iş ve meslek ilişkilerini, sosyal çevresini, sosyal güvencesini, hastalığını ya da
sakatlığın bunlara etkisini araştırır. Ekibe bilgi vererek tedavi sürecinin etkinlik
kazanmasını sağlar (Demirel, 2001).
Savunucu
Sosyal hizmet uzmanı müracaatçılarına her düzeyde savunuculuk yapar.
Sosyal vakaların çözümünde müracaatçı odaklı çalışır ve onun adına savunuculuk
yapar, bu durumunu müracaatçısına hissettirir ve inandırır. Hasta savunuculuğu
tıbbi, sosyal, psikolojik, ekonomik ve siyasal açıdan yerine getirilir, hasta hakları ve
sosyal haklar konusunda müracaatçı savunulur. Hasta günlük yaşamında da takip
edilir, diğer sosyal sorunlarıyla da ilgilenilir. Sosyal dışlanmışlıktan kurtulmada,
insana yaraşır bir seviyede yaşam şartlarına ulaşmada, eğitimde, sağlıkta,
istihdamda ve emeğinin karşılığını almada müracaatçısını korur ve hakları
konusunda onları bilinçlendirir.
Aracı
Sosyal hizmet uzmanının müracaatçının durumunu ve kaynakları tanıma,
ulaşma, değerlendirme, havale etme, hizmet sunum sistemleri arasında bağlantı
kurma ve müracaatçıya ve yakınlarına bilgi verme görevi vardır. Bu rolle sosyal
hizmet uzmanları müracaatçıları olası kaynaklar hakkında bilgilendirir. Uygun
havaleler yapmak suretiyle ulaşılabilir kaynaklarla müracaatçı arasında aracılık
yapar (Duyan, 2003). Müracaatçının ulaşması gereken fakat ulaşamadığı alanlar ve
konular ile hedefleri arasında bağlantı kurar ve ilişkilerini güçlendirir. Bağlantı
kurma rolü bir nevi aracılık görevidir. Çeşitli programlarla insanları ve hizmetleri
birbirleriyle ilişkilendirir. Müracaatçının ihtiyaç duyduğu alan ve belirlenen
ihtiyaçlara ulaşmak için toplumsal kaynaklar harekete geçirilir ve bu kaynaklara
ulaşmak için aracılık yapılır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Sosyal Hizmet Uzmanının Görevleri ve Bireylerle Sosyal Hizmet
Güçlendirici
Güçlendirme yaklaşımı, insanların öznel yaşamlarında, hikâyeler ve anlatılarla,
değerler ve inançlarla, informel ve doğal kaynaklarla, hayaller ve umutlarla,
kültürel birikimler ve öğretiler yoluyla harekete geçirdikleri güçleri ile birçok
sorunla baş etme yeteneğine sahip olduklarını savunmaktadır. Barker (1999)
güçlendirmeyi, “sosyal hizmet uygulamasında bireylerin, ailelerin, grupların ve
toplulukların kişisel, kişilerarası, sosyo-ekonomik ve politik gücünü artırmalarına ve
koşullarını geliştirmelerine yardımcı olmayı amaçlayan bir süreç” olarak
Bireysel, grup ve tanımlamaktadır (Akt: Duyan, 2006). Sosyal hizmet uzmanı güçlendirme yaklaşımı
toplumsal bazda ile bireylerin patolojilerine odaklanmaktan ziyade, güçlerini yeniden keşfetmeleri
karşılaştıkları güçlükleri ya da fark etmelerinde yol gösterici ve destekleyici olarak bireyleri güçlendirmeyi
aşmak, kendi gelişim önemsemektedir.
aşamalarını sağlıklı Bu rolle uzman müracaatçıya kendi sorununu kendisinin çözmesini önerir.
yürütmek ve görevleri Cesaretini arttırarak bilgi ve becerilerini kullanmayı öğretir. Bireysel, grup ve
hakkında farkındalık toplumsal bazda karşılaştıkları güçlükleri aşmak, kendi gelişim aşamalarını sağlıklı
kazandırılır. yürütmek ve görevleri hakkında farkındalık kazandırılır. Sosyal hizmet uzmanı
müracaatçıların değişmek istediğini, değişebileceğini ve bunun için yeterli düzeyde
bilgi ve beceri donanımına sahip olduğunu kabul eder ve müracaatçıya
kendilerinde var olan bu güç kaynaklarını keşfetmelerine yardımcı olur. Uzmanın
belirleyici rolü, bireyi güçlendirmek yerine güçlenmelerini kolaylaştırmaktır.
(Duyan,2006). Bireylere sorunlarının farkındalığını kazandırıp, kendi potansiyelinin
sorunların çözümü için önemli bir etken olduğunu hissettirir ve onları destekler.
Danışmanlık
Sosyal hizmet uzmanının danışmanlık görevine 9. Ünitede değinilmişti.
Bu süreçte sosyal
Danışman olarak sosyal hizmet uzmanları, müracaatçıları tüm özellikleriyle
hizmet uzmanı ve tanımaya çalışır ve güçlü yönlerini öne çıkararak kendilerine yeterli hâle
müracaatçıların bilgi, gelmelerine katkı sağlar, ulaşamadıkları imkânlara ulaşmaları için yol gösterir ve
değer ve becerileriyle onları yönlendirir. Danışmanlık hizmeti birey, grup, aile, örgüt, toplum ve sosyal
sorunları açığa
hizmet sistemi düzeyinde gerçekleşir. Bireyin kendine yeterli hâle gelmesi, amacına
kavuşturulur, güçlü kolay ulaşması ve imkânlarının ve haklarının farkına varması sağlanır ve bireyin
yönleri keşfedilir, sorunlarına karşı üretilen çözümlerin süreçleri takip edilir, izlenir ve sonuçlandırılır.
seçenekler tartışılır ve
durumuna uygun bir Oluşan sorunların varlık sebepleri, hastalığın gerekçeleri ve bunları etkileyen
eylem planı belirlenir. sosyal, çevresel, ailevi, hukuki, ekonomik ve kültürel nedenleri değerlendirir,
çözüm yolları üretir ve müracaatçı adına sorun ve çözümü arasında aracılık yapar.
Danışmanlık bir işbirliği sürecidir. Bu süreçte sosyal hizmet uzmanı ve
müracaatçıların bilgi, değer ve becerileriyle sorunları açığa kavuşturulur, güçlü
yönleri keşfedilir, seçenekler tartışılır ve durumuna uygun bir eylem planı
belirlenir. Danışman olarak sosyal hizmet uzmanları, müracaatçıların yetkinliklerine
saygı göstermek ve güçlü yönlerini vurgulayarak çözümler üretmek için birlikte
Her sosyal vaka ve çalışarak onları güçlendirir( Duyan, 2003).
toplumsal sorun bir
durumun sonucu olarak Araştırmacı
ortaya çıkmaktadır. Sosyal hizmet uzmanı sosyal sorunları ve bunların sonucu olan vakaları
tanımlamak, incelemek, tahlil etmek, yorumlamak ve doğru çözümler üretmek için
mutlaka bilimsel veriler kullanmak zorundadır. Her sosyal vaka ve toplumsal sorun
bir durumun sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Sosyal hizmet uzmanı sosyal
araştırma metot ve tekniklerini kullanarak sorunun durumuna göre nitel veya nicel
araştırma tekniklerinden yararlanarak vakaların üzerine gider ve yeterli veriye
ulaştıktan sonra müdahâlesini yapar ve kararlılığını korur.
Briar’ın uygulamacı bilim adamı modeline göre; sosyal hizmet uzmanı
ampirik kanıtlara dayalı olarak, mesleki müdahâlesini biçimlendirmekte, sürekli ve
dikkatli bir biçimde mesleki uygulamasını değerlendirmekte, müracaatçılarına
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Sosyal hizmet uzmanı
araştırmanın hem
üreticisi hem de
tüketicisidir.
Sosyal Hizmet Uzmanının Görevleri ve Bireylerle Sosyal Hizmet
Sosyalleştirici
Temelde biyolojik bir varlık olarak dünyaya gelen insan, biyolojik gelişimine
paralel olarak sosyal bir gelişimi de izler. Sosyal gelişim, sosyalleşme içerisinde
gerçekleşen bir olaydır. İnsanın doğumundan ölümüne kadar uzanan, toplumsal
tutumları, davranış modellerini ve düşünme biçimlerini öğrendiği ve bu öğrenme
aracılığıyla kültürel olarak içinde bulunduğu topluma uyum sağladığı sürece
sosyalleşme denir (Arslantürk ve Amman, 2000). Sosyalleşme: bireyin toplumsal
Sosyalleşme: bireyin etkileşim sonucu o toplumun kültür, davranış, düşünme biçimlerini kazanması
toplumsal etkileşim sürecine denir.
sonucu o toplumun
Yetenekleri ve bulunduğu durum gereği toplumla özdeşleşemeyen, içinde
kültür, davranış,
bulunduğu sosyal çevreye adaptasyon sorunu yaşayan veya sosyal dışlanma ile
düşünme biçimlerini
karşı karşıya olan risk grubundaki bireylerin sosyal içermeye tabi tutulması ve
kazanması sürecine
sosyalleştirilmesi gerekmektedir. Bu durumu organize edecek ve giderecek olan
denir.
sosyal hizmet uzmanıdır. Sosyalleşmeyi çok boyutlu ele almak gerekir. Örgütsel
sosyalleşme, iş hayatında sosyalleşme, topluma uyum sürecinde sosyalleşme,
bulunduğu ortama ayak uydurma, ailede sosyalleşme, okulda sosyalleşme,
derslere uyum süreci, ilk defa katıldığı ve katılmak zorunda olduğu ortamda
sosyalleşme gibi tüm sosyalleşme alanları sosyal hizmet uzmanının müracaatçısı ile
yapacağı en önemli sosyal hizmet uygulamalarından biridir.
Çözüm Üretici
Sosyal hizmet uzmanı sorunların ortadan kaldırılması için sürekli çaba harcar
ve müracaatçının problemini çözeceğine kendisini inandırır. Birey, aile, grup, örgüt,
organizasyon ve toplumla çalışma sürecinde sosyal hizmet uzmanı sürekli sorunlara
ve sorunların sebep ve sonuçlarına inerek gerekli inceleme ve değerlendirmeleri
yapar ve zaman, zemin ve ortamı hazır bulduğu şemada müdahâlesini
gerçekleştirir. Olayları sürekli tahlil eder ve vaka yöneticisi olarak değişik sosyal
hizmet yaklaşımlarından istifade ederek vakanın durumuna göre çözüm önerileri
sunar ve gerekirse uygular.
Planlayıcı ve Uygulayıcı
Planlama, doğru bilgi edinmeye ve araştırmaya bağlı olup, yönetim sürecini
belirlemektir. Sosyal planlama iktisadî kalkınma ve sosyal gelişme kapsamında
sosyal sorunların önceliklerine ve ehemmiyetine göre çözülmesini ve kaynakların
rasyonel (akılcı) biçimde kullanılmasını öngören bir planlama ve öngörü anlayışıdır
(Seyyar ve Genç, 2010).
Ancak planlamanın içeriği kadar hazırlanan planların uygulamaya
aktarılmasında karşılaşılabilecek sorunlar, hazırlanan planların nasıl bir örgütsel
yapıda, nasıl bir süreç izlenerek, hangi aktörlerle gerçekleştirebileceği ve
uygulamaya yansıyacağı daha dikkat edilmesi gereken bir husustur.
Planlama, karar süreçleri ve uygulayıcılar arasında tutarsızlık ve belirsizliklerin
bulunması yeni bir yapılanma gereğini ortaya çıkarır. Bu durum bir işi yapmak ya
da yapmamak arasındaki ilişki açısından önem arz eder. Sosyal hizmet uzmanı hem
Sosyal hizmet uzmanı planlayıcı ve hem de uygulayıcıdır. Bu süreç ve ekibin içinde aktif rol oynayandır.
hem planlayıcı ve hem Özellikle sosyal kişisel çalışma veya grup çalışmasında sürecin iyi planlanması,
de uygulayıcıdır. aşamaların iyi belirlenmesi ve uygulamanın tutarlı yapılması ayrıca önem arz
etmektedir. Son zamanlar kurumların stratejik planları da uzun zaman yapılacak
işlerin düzene koyulmasının, önünü görmek ve emek ve sermayenin optimum
kullanımını sağlamak açısından gerekli kılınmıştır.
Vaka yöneticisi
Vaka yöneticisi olarak sosyal hizmet uzmanı; müracaatçının belirlenmesi,
yönlendirilmesi ve değerlendirilmesi, tedavi planlaması, bağlandırma ve
hizmetlerin eşgüdümü, takip ve hizmet sunumunu gözleme ve müracaatçının
desteklenmesi işlevlerini yerine getirir (Duyan, 2003). Vaka ve yönetimi ile ilgili
Vaka yönetimi sosyal
daha geniş bilgi aşağıda verilecektir. Vaka yönetimi sosyal kişisel çalışmanın ve
kişisel çalışmanın ve
çalışma alanının önemli bir temelini teşkil etmektedir. Vaka yönetiminde tüm
çalışma alanının önemli
yönlendirme ve sağlıklı bir sonuca ulaşma vaka yöneticisinin elindedir. Bu yönetici
bir temelini teşkil
de sosyal hizmet uzmanıdır. Özellikle vaka yönetiminde sosyal hizmet uzmanına
etmektedir.
önemli roller düşmektedir. Sürecin iyi yönetilememesi, teşhisin sağlıklı ve isabetli
konamaması, müracaatçı hakkında yeterli bilgi ve bulgulara ulaşmadan çalışmaya
başlanması çözüm yerine sorunun büyümesine sebep olabilir.
Personel Geliştirici
Çalışanların işe uyumu, mesleki sorumluluk, beceri ve yeteneklerinin
geliştirilmesi, personelin motivasyonu ve iş süreci içinde yönetilmesi, süpervizyon,
kurum kültürü, aidiyet duygusu ve sosyal sorumluluk duygusunun oluşması,
gelişmesi ve sürdürülebilmesi için sosyal hizmet uzmanı çalışmalar yapar.
Personelin kişisel gelişimlerine de katkı sağlar veya bu süreci yönetir.
İş yükü Yöneticisi
Çalışma takviminin oluşturulması, iş yüklerinin belirlenmesi, görev taksimi,
zaman yönetimi, dinlenme ve boş zamanlarını değerlendirme süreci, bilgi aktarımı,
stratejik plan yönetimi ve uygulaması, hizmet veya mal üretiminde verimliliğin
arttırılması, çalışan ve yöneticiler arasındaki koordinasyonun sağlanması ve
örgütsel yapının dizayn edilmesi sosyal hizmet uzmanının görevleri arasındadır. İş
yükü yöneticisi olarak sosyal hizmet uzmanı, isteği karşılamak için gerekli işlemleri
İş yükü yönetim sistemi, yapmakla sorumludur. İş yükü yönetim sistemi, uygun iş planlaması yapar ve
uygun iş planlaması kaynak yönetimi sağlar. Sosyal çalışmacı çalışanların işlerini göndermelerini, işleri
yapar ve kaynak için en uygun kaynaklara ulaşmalarını, optimum seviyede üretim yapmalarını,
yönetimi sağlar. çalışma alanları ile ilgili bilgi almalarını ve işlerini sonuçlandırmalarını organize eder
ve yönlendirir.
Meslek Elemanı
Sosyal hizmet uzmanı bir profesyoneldir. Sosyal hizmet mesleğinin etik ve
mesleki kuralları doğrultusunda donanımını güçlendirmesi ve olaylara karşı objektif
bir bakış açısıyla bilimsel verilere ve bulgulara dayanarak, araştırma ve uygulama
teknik ve yöntemlerini kullanarak çözüm üretmeye özen göstermesi
Mesleki etik
çerçevesinde Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
müracaatçılarını korur,
kollar, savunur, eğitir,
yönetir, güçlendirir ve
yol gösterir.
Sosyal Hizmet Uzmanının Görevleri ve Bireylerle Sosyal Hizmet
anlaşılması için sosyal olayın da bilinmesi gerekir. Sosyal olay, belirli bir zaman
diliminde ve belli bir yerde ortaya çıkan ve çoğu kez bir kereye mahsus olan bir
oluştur (Ör. İki kişinin evlenmesi bir sosyal olaydır). Sosyal olgu ise, başlangıç ve
bitişi ortaya çıktığı, mekân kadar net ve somut olmayan, bünyesinde birçok benzer
nitelikteki olayı kapsayan sürekli olaylar dizisi ve genel olarak bir süreçtir. Örneğin
bir yılda tüm evlilik olayları veya evlenenlerin sayısı, boşanma oranları, şiddet,
sanayileşme, şehirleşme birer sosyal olgudur (Seyyar ve Genç, 2010).
Sosyal olaylar sosyal hayatta aniden bir sosyal oluşum sonucu ortaya çıkar ve
belli bir süre devam eder ve bir daha tekrarlanmazlar. Sosyal olaylar sosyal bir
ilişki sonucu ve dış etkenler aracılığı ile bireylerin karşısına bağımsız olarak çıkar.
Bireyler, herhangi bir sosyal olay karşısında bazen kendi iradeleriyle ve
muhakemeleriyle hareket etmemektedirler. Bireyler herhangi bir sosyal olay
karşısında bir tavır ortaya koyarken, bu tavrın doğru veya yanlış olduğunu
düşünme ihtiyacı duymamakta belki buna fırsat bile bulamamaktadır. Etki ve tepki
olayı çok hızlı gelişmektedir.
Vakalar kendi başına meydana gelmemektedir. Sosyal vakalar toplumda
birçok alanı etkisi altına almaktadır. Bu etkiyi birey, aile, grup, organizasyon ve
Sosyal vakalar sosyal
toplum bazında incelemek ve değerlendirmek gerekir. Sosyal vakalar sosyal ilişki
ilişki sonucu meydana
sonucu meydana gelmektedir. Sosyal ilişkilerin seviyesi, durumu ve başkalarını
gelmektedir.
etkileme gücü sosyal ağ aracılığı ile daha kolay çözümlenmektedir. Sosyal ağ; bir
bireyin yardıma ihtiyacı duyduğunda ne kadar kişi tarafından kendisine yardım
edebileceğinin bilinmesini ifade eder. Bu belirleyiciler aile, arkadaş, akraba, komşu,
mesai arkadaşı ve eğiticiler olarak sayılabilir. Sosyal ağlar, değişik işlevler ve sosyal
destek sağlarlar. Kişiler, ağın yapısı sayesinde birbirleriyle iletişim kurmakta ve ağ
üyelerinin davranışlarıyla sosyal destek almaktadırlar. Sosyal hizmet açısından her
hangibir olay yaşayan bir bireyin (müracaatçı) yardımcısı, vakasının yöneticisi,
savunucusu ve çözüm üreticisi sosyal hizmet uzmanıdır.
Sosyal ağlar, değişik Bu ünitede birey, aile, grup, organizasyon ve toplumla sosyal hizmet
işlevler ve sosyal destek
uygulamaları hakkında bilgi verilirken müracaatçıların sorunlarının çözümü için
sağlarlar. muhatap oldukları sosyal vakaların uygun sosyal hizmet uygulama teknikleri
kullanılarak incelenmesi ve değerlendirilmesi üzerinden durulacaktır.
Sosyal Vaka ve Yönetimi
Vaka yönetiminde aktif olarak yer alan sosyal hizmet uzmanı, sosyal yardım
elemanı olmaktan ziyade vaka yönetim süreci içinde kişi üzerinde oluşması
beklenen bireysel performansa ve başarıya yön veren ve varolan potansiyeli
kontrol eden bir uzmandır. Vaka yönetimi, sosyal kişisel çalışma (Bireyle Çalışma)
alanında geliştirilen profesyonel yönetim ve denetim anlayışı ve uygulamasıdır.
Birey odaklı sosyal çalışma sürecinin sınırlarının çizilmesi, idari çerçevesinin
belirlenmesi ve sağlıklı bir şekilde sonlandırılması vaka yönetiminin hassas
Vaka yönetimi, sosyal noktalarıdır (Seyyar ve Genç, 2010).
kişisel çalışma (Bireyle Sosyal vakaların sağlıklı ve başarılı bir şekilde yönetilmesi vakanın doğru
Çalışma) alanında tanımlanması, müdahâle yöntemlerinin iyi seçilmesi, uzmanın mesleki deneyim ve
geliştirilen profesyonel başarısı ile doğru orantılıdır. Sosyal vaka incelemesi aşamasında bireyle tanışma,
yönetim ve denetim vaka hakkında ön değerlendirme yapma, vakanın var oluş durumuna göre uygun
anlayışı ve Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
uygulamasıdır.
Sosyal Hizmet Uzmanının Görevleri ve Bireylerle Sosyal Hizmet
plan yapabilme, bu planın sağlıklı bir şekilde uygulanması, elde edilen bulguların
genel bir değerlendirmeye tabi tutularak müdahâlenin sonlandırılması ve bu
sıralamaya uyulması önemli bir süreci ifade etmektedir.
Sosyal inceleme esnasında vakanın hikâyesi geniş kapsamlı olarak kayıt altına
alınır. Sosyal hizmet alanında müracaatçı odaklı veri ve bilgilerin kayıt altına
alınması, saklanması ve sistematik olarak dosyalanması gerekir. Bu aşamada
müracaatçının öz geçmişi yani biyografisine ait bilgiler elde edilmektedir. Bu
bilgiler, sohbet esnasında müracaatçının söylediklerinden, daha önce müracaatçı
hakkında tutulan dosyalardan ve(ya) sosyal çevreden (aile, akraba, komşu,
tanıdıklar vb.) elde edilmektedir.
Müracaatçının düne ve bugüne ait davranış biçimlerinin yanında süreç içinde
sosyal çevreyle iletişimi ile ilgili bilgileri ortaya çıkarmak, sosyal hizmet uzmanının
Doğru teşhis ve terapi
çalışmalarına etkinlik kazandıracaktır. Doğru teşhis ve terapi için elde edilen veriler
için elde edilen veriler
ve bilgilerden yola çıkmak şarttır. Müracaatçı odaklı kayıtlar, sosyal olgu
ve bilgilerden yola
incelemesinin planlamasına da yardımcı olmaktadır. Bu kayıt sürecinde
çıkmak şarttır.
müracaatçının fiziki, tıbbi ve psikolojik durumu, ailevi bağları, sosyal ilişkileri,
eğitim ve iş hayatı, malî durumu, hayata bakışı ve motivasyonu değerlendirilir ve
kayıt altına alınırSeyyar ve Genç.
Sosyal ve Mesleki İlişki
Birey, aile, grup, örgüt ve toplumla sosyal hizmet uygulamalarında sosyal ve
mesleki ilişkiler çok önemlidir. Bireyle ve birey üzerinden grup ve toplumla kurulan
ilk temas bu sayede sağlanmaktadır. Sosyal ilişki, birbirinden haberdar olan en az
Sosyal ilişki; birbirinden iki insan arasında belirli bir süre devam eden, anlamlı ve belirli amaçlar etrafında
haberdar olan en az iki kurulan sosyal bir bağdır. Bu ilişkiler sosyal ağ, sosyal atom ve bireysel çabalarla
insan arasında belirli bir olgunlaştırılır ve geliştirilir. İletişim becerileri konusunda donanımlı olmak gerektiği
süre devam eden, gibi mesleki ilişki konusunda da profesyonel olmak gerekmektedir.
anlamlı ve belirli Sosyal ilişki ile sosyal hizmet uzmanı ve müracaatçı arasında duygusal bir bağ
amaçlar etrafında kurulur. Bu sıcak ilişki çalışmayı kolaylaştırır. Toplumda ortaya çıkan müspet sosyal
kurulan sosyal bir ilişkiler işbirliği, dayanışma, yardımlaşma, dostluk, kardeşlik; menfi sosyal ilişkiler
bağdır. ise rekabet, çatışma, uzlaşmazlık ve sosyal çözülme biçiminde tezahür eder. Ancak,
sosyal ilişkilerin düzenli ve huzurlu bir şekilde yürümesinin en vazgeçilmez şartı,
insanların, sevgi, saygı çerçevesinde birbirlerine anlayışlı olmaları, alışılmış davranış
normlarına ve sosyal değerlere bağlı kalmaları, dolayısıyla da sosyal sapmalardan
uzak kalmalarının sağlanmasıdır.
Max Weber’e Göre Sosyal İlişkinin Özellikleri:
1- En az iki kişi arasında olmalı
2- Başlangıç ve bitiş süreleri belli olmalı
3- İlişki halinde bulunulan kişi ya da gruplar karşılıklı etkileşim içinde olmalı
4- İlişkiler belli ve ortak bir amaç taşımalı
5- Birbirlerinin varlığının farkında olunmalı
6- İlişkide bulunan kişilerin birbirleriyle karşılıklı bağları olmalı
yönden bilinçli olmak, soğukkanlı olmak, sır saklamak, saygılı olmak, sabırlı olmak,
kararlı olmak, hoşgörülü olmak, dürüst olmak, güler yüzlü ve sempatik olmak,
duyarlı ve dikkatli olmak (Seyyar ve Genç, 2010).
Sosyal hizmet uzmanının mesleki ilişki sırasında göz önünde bulundurması
gereken ilkeler şunlardır (Turan, 2009):
1- Bireysellik ilkesi: Sosyal hizmet uzmanı mesleki bilgisi ve mesleki değerleri
ışığında, sorunun başvurana özgü olduğunu kabul ederek, birey/ailenin
özelliklerini göz önünde tutmak suretiyle sorunlarını değerlendirmeli,
çözüm yollarını belirlerken onların ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamak
bilinciyle hareket etmelidir.
2- Duyguların anlamlı biçimde iletilmesi ilkesi: Bu ilke, sorun hakkındaki
bilgilerin başvuranın konuşma sırasında doğrudan veya dolaylı olarak
ifade ettiği duygularıyla birlikte değerlendirilmesini öngörmektedir. Sosyal
hizmet uzmanının görüşme sırasında başvurana göstereceği ilgi, sabır ve
anlayış kişinin kendisini rahatsız eden olumsuz duygularını uzmana rahat
biçimde aktarmasına olanak verir.
3- Kabul etme ilkesi: Başvuranı ve sorunlarını olumlu ve olumsuz yönleri ile
olduğu gibi görmek ve mesleki bakımdan gerekenin yapılması demektir.
4- Başvuranın kendisiyle ilgili kara vermesi ilkesi: Bu ilke, kişisel çalışma
uygulaması sırasında başvuran kişi veya aileye kendileriyle ilgili konularda
karar vermelerine ve çeşitli alternatifler arasından seçim yapmalarına
olanak tanımak demektir.
5- Gizlilik İlkesi: Meslek ahlaki ile doğrudan alakalı olan bu ilke başvuranın
sorununun tanımlanması ve çözüm yollarının belirlenmesi için verdiği
bilgilerin saklanması, herkesin önünde konuşulmaması, kurum dışına
çıkmasının önlenmesi ve kendisi izin vermedikçe çözüme yardımcı olacak
diğer kişi, meslek elemanları ve kurumlarla paylaşılmamasını ifade eder.
6- Yargılayıcı olmayan tutuma sahip olma ilkesi: Bu ilke suçlu ya da suçsuz
bulmayı veya sorunların ortaya çıkmasında müracaatçının sorumluluk
derecesini dışlayarak sosyal hizmet uygulamasını gerçekleştirme anlamına
gelir.
7- Denetimli duygu tepkisi verme ilkesi: Müracaatçının duygularına duyarlı
olmak, duyguların anlamını anlamak ve onlara amaçlı ve uygun tepki
vermek anlamına gelir (Johnson,1998, akt. Duyan,2010).
Aşağıda sayacağımız tüm sosyal hizmet uygulamaları bu vaka incelemesi ve
yönetimi ile ilişkiler göz önünde bulundurularak yerine getirilmektedir.
•Sosyal hizmet mesleği lisans seviyesinde eğitim almış sosyal hizmet uzmanları
tarafından icra edilir. Sosyal hizmet uzmanlarının bir takım görev ve sorumlulukları
vardır. Sosyal hizmet uzmanlığı bir statüdür. Bu statüyü kazanan bireylerin
statünün sınırları çerçevesinde bir takım rolleri vardır. Sosyal hizmet çalışma
Özet
alanlarında çalışan sosyal hizmet uzmanlarının çalıştığı alanla ilgili ayrıca çalışma
esasları doğrultusunda eylem durumuna göre farklı görevleri vardır.
•Bu ünitede sosyal hizmet uzmanlarının genel görevlerine değinilmiştir. Mesleğin
gereği yerine getirilen bu görevlerde başarılı olmak ancak mesleki rollerle mümkün
olmaktadır. Sosyal hizmet uzmanı, korumacı, kolaylaştırıcı, geliştirici-iyileştirici,
rehabilite edici, savunucu, aracı, eğitici ve öğretici, güçlendirici, değiştirici,
danışmanlık, araştırıcı, sosyalleştirici, çözüm üretici, planlayıcı ve uygulayıcı,
iletişim kurucu, vaka yöneticisi, personel geliştirici, iş yükü yöneticisi, meslek
elemanı rolleri vardır.
•Uzmanın bu görev ve rolleri doğrultusunda sosyal hizmet mesleği sosyal olay ve
olguları değerlendirerek vakaları inceler ve bunları belli metotlar çerçevesinde
yapar. Sosyal hizmetin en önemli işlevi vaka yönetimi çerçevesinde sosyal vakaları
değerlendirmek ve çözümlemektir. Bu işlevi yerine getirirken hedef kitlesini
sınıflandırarak dar alanlı ve birbirinden bağımsız uygulamalar yapar.
•Sosyal hizmet mesleği ve çalışanları birey, aile, grup, örgüt ve toplumla sosyal
hizmet uygulamalarını kendi metot ve yöntemlerini kullanarak mikro, mezzo ve
makro seviyede yürütür. Bireylerle sosyal hizmet çalışmaları sosyal kişisel çalışma
adıyla kişilerin kendilerini ilgilendiren sosyal sorunlar üzerine yoğunlaşarak psiko-
sosyal destek sağlamak üzere yürütülür.
•Bireylerin kendilerine yeterli hâle gelmeleri ve oluşan sosyal vakaların incelenmesi,
belirlenmesi, değerlendirilmesi, yorumlanması ve sonuçlandırılması için bilimsel
bilgi ve mesleki deneyimler kullanılır ve sağlıklı neticeler alınır. Bu çalışmalarda
esas olan bireylerin refahının sağlanması ve yoksunluluklarının giderilmesi ve
içinde bulunduklarını risk ortamından kurtarılmalarına yardımcı olunmasıdır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Evlilik müessesi aşağıdakilerden hangisine bir örnektir?
a) Sosyal olay
b) Sosyal olgu
Değerlendirme sorularını
sistemde ilgili ünite c) Sosyal sorun
başlığı altında yer alan d) Sosyal eylem
“bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli e) Sosyal İlişki
olarak 2. Aşağıdakilerden hangisi Perlman’ın bireylerle sosyal hizmet uygulaması
cevaplayabilirsiniz. tanımında yoğunlaştığı öğelerden değildir?
a) Sonuç
b) Birey
c) Sorun
d) Mekân
e) Süreç
3. Aşağıdakilerden hangisi sosyal hizmet uzmanının rollerinden birisi değildir?
a) Savunucu
b) Güçlendirici
c) Kolaylaştırıcı
d) Kontrol edici
e) Rehabilite edici
4. “Sosyal hizmet uygulamasında bireylerin, ailelerin, grupların ve
toplulukların kişisel, kişilerarası, sosyo-ekonomik ve politik gücünü
artırmalarına ve koşullarını geliştirmelerine yardımcı olmayı amaçlayan
süreç” sosyal hizmet uzmanının hangi rolünün karşılığıdır?
a) Kolaylaştırıcı
b) Çözüm üretici
c) Güçlendirici
d) Değiştirici
e) Sosyalleştirici
• Sosyalleştirme
• Kurumsal Danışmanlık BİLİMİNE GİRİŞ
• Örgütsel Bağlılık ve Kurum Kültürü
• Kurum ve İş Ahlakı
• Toplumla (Makro) Sosyal Hizmet
önemi kavranabilecek,
• Gruplarla sosyal hizmet çalışması
yapalabilecek, ÜNİTE
• Örgütlerle sosyal hizmetin önemini
kavrayabilecek,
• Toplumla sosyal hizmet uygulamasını
anlayabileceksiniz.
11
Sosyal Hizmette Aile, Grup, Örgüt ve Toplumla Çalışma
GİRİŞ
Sosyal hizmetin önemli çalışma alanı sorun teşkil eden sosyal vakaları
tanımlamak, çözümlemek ve olumlu sonuçlar almaktır. Hiçbir vaka kendiliğinden
meydana gelmez. Onu meydana getiren sebep, olay, olgu, kişi ve kriterleri
incelemek, değerlendirmek, yorumlamak, çözümlemek ve geliştirmek sosyal
hizmetin görevlerindendir.
Sosyal hizmet mesleği sosyal sorunları çözümlerken birey, aile, grup, örgüt ve
toplumla sosyal hizmet çalışması yaparak sonuçlandırır. Çalışma aşamasında olayın
durumuna göre farklı yöntemler kullanır. Sosyal hizmet Mikro, mezzo ve makro
Sosyal hizmet Mikro, seviyede sorunları çözmeyi hedefler. Uygulama sürecinin sistematik bir şekilde
mezzo ve makro yürütülmesi, müracaatçının ve vakanın iyi tanımlanması sağlıklı sonuç almak için
seviyede sorunları önemli bir etkendir.
çözmeyi hedefler.
Vaka yönetimi ve bireylerle sosyal hizmet uygulamaları onuncu ünitede
açıklandı. Bu ünitede, ailelerle, gruplarla, örgüt ve organizasyonlarla ve toplumla
sosyal hizmet uygulamaları hakkında teorik ve uygulamaya yönelik yöntemler
üzerinde durulacaktır.
Aile tedavisi, sorun çözme sürecine tüm ailenin katılımını amaçlayan bir
yaklaşımdır. Hedef, fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan sağlıksız olan bireyi
iyileştirmektir. Tedavi sürecinde sistem yaklaşımından yararlanılır (Bulut, 1999).
Tedavi Süreçleri:
1- Aile içi ilişkilerde meydana gelen çatışmalar, iletişim kalıpları,
ebeveynlerin yaklaşımları terapistlerle birlikte değerlendirilir.
2- Ebeveynlerin uygun tutum, davranışlar belirlenmesinde, iç görü (sezgi)
ve farkındalıklarının arttırılması ile ebeveynlerin tedavi sürecine
katılımları sağlanır.
3- Aile büyüklerinin tedavide aktif rol almalarına pedagojik destek verilir.
Aileyi küçük grup kabul edersek grup çalışmaları aileyi de içine alır. Ancak
ailelerle yapılan tedavi çalışmaları genel grup çalışmasından farklı tutulmalıdır. Aile
tedavisine yönelik grup çalışmaları şunlardır (Toseland, 1984, Akt: Bulut; 1999).
1- Sorun Çözücü Grup Çalışmaları: Özürlü, başarısız, ruh sağlığı bozuk
çocuklarla ve davranış bozukluğu gösteren, topluma karşı olumsuz
davranışlarda bulunan gençlere sahip bulunan ebeveynlerle yapılan
çalışmalar.
Sosyal ağ terapisi,
psikolojik sorunu olan 2- Sosyalleştirici Nitelikli Grup Çalışmaları: Kırdan kente göç etmiş veya
bireyin sosyal uzun yıllar yurtdışında kaldıktan sonra yurda dönmüş ailelerle yapılan
topluluğunu veya ağını, çalışmalar.
grup seanslarında hasta 3- Eğitici Amaçlı Grup Çalışmaları: Çocuk sayısını sınırlamak isteyen yani
ile görüşenlerin tümünü aile planlaması motivasyonu olan nişanlı veya evli çiftlere yahut
bir araya toplar. koruyucu aile olmak isteyen çiftlere yönelik çalışmalar.
4- Geliştirici Amaçlı Grup Çalışmaları: Karşılıklı olarak daha etkili, açık ve
rahat iletişim kurmak isteyen çiftlere veya çocukları ile daha sağlıklı
ilişkiler kurmak isteyen ebeveyne yönelik çalışmalar.
Aile terapilerinde uygulanan bir diğer terapi, sosyal ağ terapisidir. Sosyal ağ
terapisi, psikolojik sorunu olan bireyin sosyal topluluğunu veya ağını, grup
seanslarında hasta ile görüşenlerin tümünü bir araya toplar. Ağ, hastanın günlük
yaşamında temasa girdiği kişileri, sadece yakın aile üyelerini değil, akrabaları,
arkadaşları, ticaret yaptığı kişileri, öğretmenlerini ve iş arkadaşlarını da kapsar
(Kaplan ve Sadock, 2004). Bu ağ vasıtası ile aile ve sorunlu birey tanımlanır, terapi
için uygulamaya geçilir. Aile danışma merkezleri aracılığı ile ulaşılan sorunlu
Ailelerin eğitim yoluyla ailelere bu merkezler tarafından da danışmanlık hizmetleri verilmektedir. Son
güçlendirilmesi ve zamanlar aile danışma merkezleri aile terapi merkezlerine dönüş aşaması
sorunlarıyla baş etme yaşamaktadır. Aile danışma merkezlerinden 13. ünitede ayrıca bahsedilmiştir.
becerilerinin gelişmesi
Ailelerle sosyal hizmet çalışmalarının bir diğer ayağı eğitim faaliyetleridir.
sağlanmaktadır.
Ailelerin eğitim yoluyla güçlendirilmesi ve sorunlarıyla baş etme becerilerinin
gelişmesi sağlanmaktadır. Bu eğitim sürecinde özellikle şu konular üzerinde
durulur. Ailenin kuruluşunda uyulacak kurallar, ailenin, beşeri ve manevi yönleriyle
değeri, ailenin sosyal konumu, aile kültürü, ailenin iktisadi yapısı, aile içi sosyal
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Sosyal Hizmette Aile, Grup, Örgüt ve Toplumla Çalışma
ilişkiler, ailenin yakın çevresi, aile ve çalışma hayatı arasındaki ilişkiler, aileye
yönelik tehlikeler-sosyal riskler ve önlenmesiyle ilgili tedbirler. Bu eğitimler
sayesinde aile üyeleri kendilerine ait olan eğitim sorumluluklarını üstlenirler, aile içi
şiddet yerine barış ve sevgi hâkim olur, aile içi sorunlar, demokratik ve istişare
yöntemleriyle giderilebilir, aile kültürünün pekiştirilmesi suretiyle boşanmalar ve
sosyal maliyetler azalır.
Ailelerin sağlık sorunları aile hekimleri tarafından takip edilir, sağlıkla ilgili
bilinçlenmeleri için çalışmalar yapılır. Bu alanda aile hekimliği müessesesi tahsis
edilmiş ve hizmetler daha yakından ve kontrollü bir şekilde yürütülmektedir. Aile
hekimi, anne karnındaki bebekten, en yaşlı ferdine kadar bütün aile fertlerinin
sağlığından, kişilerin sağlıkla ilgi problemlerinden ve hastalıklarından direkt olarak
sorumludur. Aile hekimi ile kişi arasında sürekli bir ilişki bulunması ve bu ilişkinin
her iki tarafın da isteği doğrultusunda sürdürülmesi esastır. Aile hekimliğinin
hedefi, birinci basamak sağlık hizmetlerini, profesyonel bir anlayışla ve toplumun
katılımını sağlayacak bir biçimde, ferdin yaşadığı ve çalıştığı yerlerde koruyucu,
tedavi ve rehabilite edici yönleri ile birlikte sunmaktır. Bu şekilde temel sağlık
hizmetleri kapsamında, birinci basamaktaki teşhis ve tedavi hizmetleri ile
rehabilitasyon hizmetlerine öncelik vermektir (Seyyar ve Genç, 2010).
Ailelere yönelik bir diğer sosyal hizmet ortamı aile mahkemeleridir. 13.
ünitede açıklayıcı bilgilerin yer aldığı aile mahkemeleri, aAile fertlerinin sosyo-
ekonomik ihtiyaçlarının karşılanması kapsamında koruyucu, eğitici, destekleyici ve
uzlaştırıcı hizmetlerin sağlanması maksadıyla oluşturulan mahkemedir. Aile içi
şiddet ve huzursuzlukların giderilmesi, boşanma sürecine gelmiş ailelerin
uyarılması ve onlara danışmanlık nispetinde tekrar birleşmelerinin sağlanması için
çaba sarf edilmesi ve aile bütünlüğünün korunması için çalışmalar yürütmektedir.
Ailelere yönelik uygulamalardan bir diğeri aile ödenekleridir. Yardıma muhtaç
hâle gelen aile fertlerine, genelde kamusal sosyal kurumlar tarafından sosyal
yardımlar yapılmaktadır. Aile yükümlülükleri normalinden fazla olduğu varsayılan
kişilere verilen ek bir sosyal gelirdir. Kira, doğum, çocuk parası ve çocuk bakım
Aile içi şiddet ve aile parası gibi.
sorunlarının önemli Aile içi şiddet ve aile sorunlarının önemli nedenlerinden birisi çok çocuk sahibi
nedenlerinden birisi çok olmaktır. Ailelerle sosyal hizmet uygulamalarında çocuk sayısı, çocuklar arası yaş
çocuk sahibi olmaktır. aralığı, doğum öncesi, doğum aşaması ve doğum sonrası bilinçlendirme çalışmaları
ve çocukların eğitimi gibi konular ailelerle sosyal hizmet alanına girmektedir. Bu
alandaki eylemler daha çok aile planlama merkezi tarafından doktor ve hemşireler
aracılığı ile yapılmaktadır. Sosyal hizmet uzmanı da aile danışma ve terapi
süreçlerinde ve hamilelik aşamasında bu konularda ailelerle çalışmalar
yapmaktadır. Aile planlaması programları doğurganlığı önlemek için, genellikle
koruyucu önlemlerle birlikte hem annenin, hem de çocuğun sağlığını korumak için,
çocuk aralığı yöntemlerini tavsiye etmektedir. Bu merkezler birçok fonksiyon
yerine getirmekte ve aileler üzerinde ciddi çalışmalar yapmaktadırlar.
Aile sorunları boşanma, ölüm, yoksulluk, hastalık, çocuk istismarı, suça
yönelme, cinsel istismar, istenmeyen gebelik, davranışsal problemler, iletişim ve
davranış bozuklukları gibi farklı biçimlerde ortaya çıkarlar. Ailelerin sorunlarına
edilebilir. Grup üyeleri, grup tarafından sosyal kontrol altında tutulur. Dolayısıyla
grup üyesi, genel kaidelere ve özellikle grup normlarına uyma konusunda kendisini
mecbur hisseder. Gruba tesadüfen girenler, tutum ve davranışlarını gruba
uydurma yönünde zorlanabilirken, gönüllü katılanlar genelde grup normlarına
daha kolay uyum sağlayabilirler.
Grubun Özellikleri: Genel gayelere ulaşmak için karşılıklı etkileşim vardır.
Zamanla değişebilen sosyal yapılar çerçevesinde sosyal mevkileri vardır. Açıkça
olmasa da varlığı kolayca tanınabilir veya bilinir. Grup üyeleri kendilerine özgü
sosyal rollerini oynarlar ve böylece grup, varlığını korur. Sürekli olarak karşılıklı hak
ve sorumluluk anlayışı çerçevesinde sosyal temas ve iletişim vardır. Standart
davranış normları ile hareket ederler. Ortak ilgi, menfaat veya değerler geçerlidir.
Bir veya birkaç ortak hedef takip edilir. Sosyal kontrol ve bir bütünlük şuuru
çerçevesinde “biz duygusu” hâkimdir (Güney, 2009).
Grubun Fonksiyonları: Ferdin sosyalleşmesine yardımcı olur. İnsanların
hoşgörülü, dayanışma içinde ve paylaşımcı olmalarını sağlar. Üyelerinin şahsiyet
sahibi olmalarına yardımcı olur. Üyelerinin her türlü ihtiyaçlarını karşılayarak,
toplumsal hizmette bulunur, üyelerine ait olma ve özdeşleşme duygusu kazandırır.
informal gruplar üyelerini iç ve dış güçlere karşı korur. (Silah, 2005).
Grup Oluşturma Şartları: En az iki kişinin şuurlu olarak bir araya gelmesi.
Üyeler arası etkileşim olması. Hedeflere ulaşma ve faaliyet biçimi noktasında
anlaşma-uzlaşma ve her bir üyenin belirlenen yöntemlerle tespit edilen hedeflerin
gerçekleştirilmesine katkısı. Üyeler arasında grubu yöneltmek üzere bir liderin
seçilmesi. Belli bir noktaya kadar disiplinli bir örgütlenme (Seyyar ve Genç, 2010).
Teşkilatlı gruplar; Sosyal grup sınıflandırması: Gruplar sınıflandırılırken büyüklük, süreklilik,
organize olmuş, yapı, sosyal roller, karşılıklı ilişkiler, grup ilgilerinin türleri, paylaştıkları sosyal
teşkilatlanmış, istikrarlı değerler ve çeşitleri ve gruptan beklenen tavır hareketler gibi kriterler kullanılır
ve çok az devamlı olan (Güney, 2005:144). Grup sınıflandırmasında en sağlıklı kriter teşkilatlı olan ve
gruplardır. Teşkilatlı olmayan gruplamadır. Teşkilatlı gruplar; organize olmuş, teşkilatlanmış, istikrarlı ve
olmayan gruplar; çok az devamlı olan gruplardır. Teşkilatlı olmayan gruplar; kalabalıklar, halklar,
kalabalıklar, halklar, yığınlar ve kümelenmelerdir (Bilgeseven, 1995).
yığınlar ve
Kalabalık: Ortak bir uyarıcı sonucu belli bir yerde toplanan, ortak bir heyecanı
kümelenmelerdir.
paylaşan, herhangi bir anda ortak eyleme geçebilecek olan, heyecanları geçince de
kısa sürede dağılan, teşkilatsız bireylerin meydana getirdiği insan topluluğudur.
Yangın söndüren insanlar, bir suçluyu linç etmek için toplananlar gibi.
Yığın: Herhangi bir çıkar sağlamak amacıyla kendiliğinden oluşan, aynı fiziki
ortamda bulundukları halde karşılıklı ilişkileri en düşük düzeyde olan, duygu,
düşünce ve örgütlenme ölçüsü itibariyle en düşük olan toplumsal bir gruptur. Yığın,
birincil ve ikincil gruptan sonra gelen çok gevşek bir sosyal grup da sayılabilir.
Mesela stadyumda maç izleyenler bir yığındır. Futbol kulübü ise sosyal gruptur.
Millet: Biz duygusuna mensup, fertlerinin asgari müştereklerde birbirlerine
bağlı olduğu, sürekli ve teşkilatlı büyük bir formal gruptur.
Halk: Biz duygusuna mensup, fertlerinin asgari müştereklerde birbirine bağlı
olduğu, sürekli ve teşkilatsız büyük bir informal gruptur.
Sosyal hizmet sosyal grup vasıfları taşıyan grupların üyeleriyle uyum sürecini
tamamlama, psiko-sosyal sorunlarını çözme, aidiyet duygularını olgunlaştırma ve
bireylerin başkalarıyla ortak noktalarda buluşarak yaşayabilme melekelerini açığa
çıkarma ve kabiliyetlerini kullandırma yönünde sosyal grup çalışmaları
Grup yaklaşımı bireye yapmaktadır. Grup yaklaşımı bireye yardım araçlarından sadece biridir ve çok güçlü
yardım araçlarından bir araçtır; çünkü insan toplu olarak yaşayan bir varlıktır ve küçük, samimi bir
sadece birdir ve çok toplum içerisindeki etkileşimlerden doyum sağlar. Bireysel tedavi ve yardımlarla
güçlü bir araçtır. toplumda tek başına kalan ve çevreleriyle olumlu etkileşimler kuramayan bireyler,
grup içerisinde dış dünyanın baskılı yaşam koşullarına uyabilme yeteneklerini
geliştirme ve pekiştirme olanağı bulurlar (Duyan, 2008).
Vaka çalışması grup bazında ele alındığında sosyal hizmet görevlisinin ortak ya
da benzer güçlüklerle karşı karşıya olan küçük bir grubun etkinliklerine ve ortamına
katılmasını gerektirir (Marshall, 1999). Shulman’ın modeline göre sosyal hizmet
uzmanının karşılıklı yardım, grup liderinin rol ve fonksiyonları ve grup çalışması
Gruplar katılımcılara sürecinin aşamalarına ilişkin dinamikler hakkında temel bir anlayışa sahip olması
tedavi olanağı sunan gerekir. Bu anlayışın temel kavramları bilgiyi paylaşma, tartışma süreci, tabu olan
özel bir takım konuların tartışılması, evrensel bir bakış açısı geliştirmek, karşılıklı destek, karşılıklı
niteliklere sahiptir. talep, bireysel problem çözme, yeni fikirleri deneme ve grubun çoğu tarafından
Umut aşılama, problemin tanımlanmasıdır (Duyan,2008).
etkileşim, evrensellik ve Grupların bireye ve topluma yönelik iyileştirme faaliyetleri vardır. Birey
diğerkamlık (başkacılık) bazında bireyin gruba yaklaşımı, grup içindeki durumu, faaliyetlere katılım durumu,
grubun tedavi edici grup içindeki rollerini ne derece yerine getirdiği, davranışlarının gruba katkısı,
faktörleridir. gruba uyumu, sosyal çalışmacı ile ilişkileri gözlenir, değerlendirilir ve düzeltilmeye
çalışılır. Uzman, bireyde arzulanan kişisel değişimleri izlediği gibi bireyin çevreye
karşı tutum ve davranışlarını da inceler. Grubun toplumsal amaçları değerlendirilir.
Grup bir bütün olarak ele alınır ve toplumsal bilinç, sorumluluk ve sosyalizasyon
hizmetlerinde arzulanan değişme ve gelişmelere katkıları incelenir. Grup çalışması
uygulama modelleri Tablo 11.1’de gösterilmiştir.
Grupla sosyal hizmet uygulamasında, sosyal çalışmacı yetenek artırıcı, değişiklik
oluşturucu ve arabulucu rolü üstlenir. Grupla sosyal hizmet çalışması birey ve
ailelerle sosyal hizmet uygulamalarında olduğu gibi grupla tanışma, yapılacak
çalışma hakkında ön değerlendirme yapma, sorunun çözümü veya tedavi için en
uygun yöntemi planlama, plan doğrultusunda uygulama aşamaları geliştirme, tüm
bulgulardan yola çıkarak son bir değerlendirme yapma, müdahaleyi sonlandırma
ve sonuçları izleme aşamalarını kapsamaktadır.
Tablo 11.1. Grup Çalışması Uygulama Modelleri (Whittaker, 1970 Akt: Kongar,
1972:93)
GRUP ÇALIŞMASI UYGULAMA MODELLERİ
Toplumsal
Tedavi Modeli Etkileşim Modeli
Amaçlar Modeli
Toplumsal bilinç ve Belli davranışsal Karşılıklı
toplumsal değişmelerle toplumsal yardımlaşma
Grubun sorumluluk bozuk fonksiyonların sisteminin
Amacı tedavisi gerçekleştirilmesi,
başlangıçta belli
amaçlar yok.
belli bir maddi dayanağa sahiptir. Örgüt kelimesi bazı çevreler tarafından “gizli
yapılanma” olarak anlaşılmaktadır. Burada örgüt, teşkilat, kurum ve
organizasyondan maksat yasal resmî ve sivil sosyal yapılanmalardır.
Brody ve Nair (2000) örgütleri tek bir hizmeti sunan ya da çok sayıda hizmeti
aynı anda veren kuruluşlar, hükümete bağlı kurum ve kuruluşlar, özel-kâr amacı
gütmeyen kuruluşlar, kar amacı güden kuruluşlar, gönüllü ve kendine yardım
kuruluşları olarak sınıflandırmaktadır (akt. Duyan, 2010).
Örgüt (kurum), kendisine ait işlevleri ve idari yapısı olan özel veya resmî
kuruluş ya da bunun bir parçasıdır. Kurum örgütlenmiş somut kuruluşlar (okul, aile,
cami, mahkeme, üniversite vb.) ve bunun yanında aynı özellikteki sosyal değer,
sosyal hadise ve sosyal olguların oluşturduğu bir bütündür (Seyyar ve Genç, 2010)
Belirli bir otorite ilişkisi ihtiva eder ve bürokratik eğilimler taşıyan büyük insan
Yönetim biliminde gruplarından oluşur. Yönetim biliminde örgüt, müşterek hedefi olan bir grup, birim
örgüt, müşterek hedefi ve kişiler arasındaki münasebetler ağıdır. Sosyal hizmet kurumlarla çalışmalarını
olan bir grup, birim ve yaparken daha çok kurumsallaşma üzerinde durur ve müracaatçılarına bu
kişiler arasındaki doğrultuda danışmanlık ve destek hizmeti verir. Kurumsallaşma kavramını sosyal,
münasebetler ağıdır. ekonomik ve politik nitelikteki olayların incelemesinde kullanılan bir yaklaşım
olarak değerlendirmek mümkündür. Kurumlar nasıl oluşur, toplumsal özellikler ile
kurumlaşma arasındaki ilişkiler, organizasyonların yapı ve işleyişleri ile kurumsal
olmaları gibi konular bu yaklaşımın incelediği konulardır (Koçel, 2003). Türk Dil
Kurumu kurumsallaşmayı; örgütlü duruma gelme, süreklilik kazanma şeklinde
tanımlamaktadır. Kurumlarla sosyal hizmet uygulamaması kurumların
kurumsallaşma süreçlerinin sağlıklı ve düzenli bir şekilde yürütülmesi ve kurum
kültürünün oluşturulmasında kurum çalışanlarının bu sürece uyum sağlamalarına
Örgütler, kurumsallık katkıda bulunur.
teorisinde çevreleri Örgütler, kurumsallık teorisinde çevreleri tarafından güçlü bir şekilde etkiye
tarafından güçlü bir maruz kalan açık sistemler olarak tanımlanmaktadır. Örgütler statik değildirler,
şekilde etkiye maruz aksine iç ve dış çevrelerindeki değişimlere cevap vermek için devamlı evrim
kalan açık sistemler geçirmektedirler. Sosyal bir varlık olarak kendilerini açık bir şekilde gösteren ve
olarak çevrenin etkisiyle önem kazanan yapılar olarak ele alınmaktadırlar. Böyle
tanımlanmaktadır. ortamlarda toplumsal açıdan inançlar ve kurallar sistemi ile oluşan yapılanma ve
uygulamalar; örgütlerin nasıl yapılandırılacağı ve başarıya nasıl ulaşacaklarına
odaklanır.
Organizasyonlar birden çok insan grubundan oluşmaktadırlar. Bu oluşumda
grupların birbirleri ile iletişim kurma kapasitesinin olması şarttır. Organizasyonun
yapı taşı insanlar ve onların rolleridir. Organizasyonlar, farklılaştırılmış görevleri
Organizasyonların bağlı yerine getiren insan gruplarından oluşmaktadır. İnsanlar organizasyon içinde gerekli
olduğu çevreler, fonksiyonları yerine getirmek için birbirleri ile etkileşim halinde olmak
kurumsal çevre ve zorundadırlar.
teknik çevre olarak ikiye Organizasyonların bağlı olduğu çevreler, kurumsal çevre ve teknik çevre olarak
ayrılır. ikiye ayrılır.
1- Kurumsal çevre, detaylı karmaşık kurallardan ve isteklerden oluşmuştur.
Bu isteklerin kaynağını devlet tarafından yönetilen düzenli birlikler,
meslekler, ticari topluluklar, genel inanç sistemleri oluşturmaktadır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Sosyal Hizmette Aile, Grup, Örgüt ve Toplumla Çalışma
Sosyalleştirme
Örgütler karmaşık sosyal sistemlerdir. Hem örgütün hem de iş görenlerin
kendilerine özgü tutum, değer ve davranışları bulunmaktadır. Örgütsel amaçların
gerçekleştirilmesi, örgütsel ve bireysel tutum ve değerlerin uzlaştırılmasıyla
Örgütsel sosyalleşme, sağlanabilir. Sosyal hizmet uzmanı örgüt üyelerinin sosyalleşmesi ve uzlaşı
bir örgüte yeni katılan kültürünün oluşturulması için örgüt üyeleri üzerinde sosyal çalışmalar yapar.
ya da aynı örgütte farklı Örgütsel sosyalleşme, bir örgüte yeni katılan ya da aynı örgütte farklı bir işe geçen
bir işe geçen iş görenin, iş görenin, kendisinden beklenen tutum, değer ve davranışları öğrenmesi ve
kendisinden beklenen benimsemesi sürecidir. Sosyal çalışmacının sosyalleştirme etkinliklerinin temel
tutum, değer ve amacı, iş göreni örgütün etkin bir üyesi konumuna getirmektir.
davranışları öğrenmesi Örgütsel sosyalleşme, hem eski tutum ve değerlerin terk edilerek yenilerinin
ve benimsemesi kazanılmasını, hem de örgüt amaçlarının, bu amaçları başarmak için gereken
sürecidir. araçların, görevsel sorumlulukların, örgütsel değer ve normların öğrenilmesini
içerir. Kurumlarda bu çalışma sürecine oryantasyon dönemi denir. Sosyal hizmet
uzmanı kurum yöneticilerinin talepleri ve kurumun temel anlayış felsefesi
doğrultusunda kurum çalışanları ve yeni katılan üyeler üzerinde yapmış olduğu
çalışmalarla bu sürecin sağlıklı yürümesini ve kurumun bütünlüğünü korumayı
sağlar. Sosyal hizmet uzmanları, bireysel inanç ve değerlerin, örgütsel değerlerle
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Sosyal Hizmette Aile, Grup, Örgüt ve Toplumla Çalışma
Kurumsal Danışmanlık
Sosyal hizmet uzmanı örgütsel danışmanlık hizmeti verir. Kurumsallaşmış
örgütlerde danışmanlık hizmetleri önemli bir gereksinim haline gelmiştir. Hâlen
çalışan, kuruma yeni katılan ve çalışanlar arasında uyum ve verim sorunu yaşayan
elemanların motivasyonunun ve iş ahlakının geliştirilmesi, kurum kültürünün ve
aidiyet duygusunun kazandırılması, sosyal sorumluluk bilincinin geliştirilmesi,
iletişim becerilerinin kazandırılması ve müşteri memnuniyetinin sağlanması için
hizmetler verilir.
Örgütsel danışmanlığın gelişmesiyle politikaların oluşturulduğu, ödüllendirme
ve kontrol sistemlerinin formüle edildiği yönetimin daha yüksek düzeyleri gibi
araştırmacıların geleneksel olarak erişimlerinin engellendiği alanlarda gözlem
yapma fırsatı ortaya çıkmıştır. Danışmanlar müracaatçıları için verdikleri hizmetin
bir yan ürünü olarak örgütsel olayları gözlemlediklerinde, gözlemin alanını
tanımlayan müşteri olsa bile, bunu biz “klinik” araştırma olarak düşünebiliriz
(Schein, 1987).
Danışman (Sosyal çalışmacı), sisteme müracaatçı tarafından tanımlanan
problemlerden yola çıkarak veriler toplar. Çok yönlü araştırma teknikleri
kullanılarak elde edilen veriler bir araya getirilir, bu taleplerden yola çıkarak
çalışanların eksikleri belirlenir, onlar hakkında iyileştirme çalışmaları yapılır ve
üretilen hizmetlerin verimliliği artırılır. Gerekirse çalışanlar çeşitli hizmet içi eğitim
seminerlerinden geçirilerek kişisel gelişimleri ve mesleki formasyonlarının
geliştirilmesi sağlanır. Yeni teknolojilerden, mal ve hizmet kalitesinin artırımına
yönelik tekniklerden ve güncel bilgilerden yararlanmaları sağlanır. Bu faaliyetler
sosyal hizmet uzmanı veya kurum danışmanının görevleridir. Uzman üstlendiği
Kurumsal (örgütsel) fonksiyonları yerine getirdiğinde kurumun mal ve hizmet verimliliği artacak ve
bağlılık bir kurum için profesyonel çalışma ortamı oluşacaktır.
hayati bir Örgütsel Bağlılık ve Kurum Kültürü
sorumluluktur.
Sosyal hizmet uzmanı çalıştığı veya danışmanlığını yaptığı kurumun
çalışanlarını ve müşterilerini kuruma bağlılık hususunda eğitmesi ve rehabilite
etmesi gerekir. Kurumsal (örgütsel) bağlılık bir kurum için hayati bir sorumluluktur.
Çalışan bireylerde olduğu gibi müşterinin kurumdan aldığı mal veya hizmetin
devamlılığını sağlamak ve potansiyel müşterilerin kuruma ilgisini uyandırmak
kurumun ayakta kalması için hayati önem taşımaktadır. Burada uzman, kısmi
Bireylerin örgüte halkla ilişkiler yapmaktadır. Kurumu tanıması ve tanıtımının yapılması ve aksak
bağlılığı ne derece tarafların düzeltilmesi, iç ve dış kamuoyunun sürekli canlı tutulması uzmanın
fazlaysa örgüt de o görevleri arasındadır.
derece güç kazanır. Bireyin örgüte katılma, sadakat ve örgütsel değerlere inanç gibi unsurları
içeren psikolojik bağlılığını ifade eden örgütsel bağlılık bireyin örgütle
özdeşleşmesinin ve örgüte katılımının gücünü yansıtır. Bireyin örgütün hedeflerini
benimsemesi, örgütün amaç ve değerlerine güçlü bir şekilde inanması ve onları
kabullenmesi, örgüt yararına daha fazla çaba harcama isteği ve örgüt üyeliğini
sürdürmek için güçlü bir istek duymasına neden olur. Örgütün yaşaması örgüt
içindeki bireylerin örgütten ayrılmamalarına bağlıdır. Bireylerin örgüte bağlılığı ne
derece fazlaysa örgüt de o derece güç kazanır. Çalışanın yüksek seviyede örgüte
bağlılığı, genelde hem örgüt hem de çalışan için olumlu bir etmendir. Bunların
olumlu sonuçları arasında çalışanın uzun süre örgütte kalması, sınırlı işi bırakma
isteği, sınırlı personel devri ve yüksek iş tatmini yer almaktadır. İş tatmini örgütsel
bağlılığın bir sonucu olarak da ortaya çıkabilir (Altınbaş, 2008).
Mowday, Steers ve Porter’e göre örgütsel bağlılık üç özellik taşır. Bunlar:
1- Örgütün hedef ve değerlerine inanılması ve bunların kabulü
2- Örgüt yararına dikkate değer şekilde çaba gösterme isteği
3- Örgütün bir üyesi olarak kalabilmek için şiddetli istek duymak (Tepe,
2004) olarak ifade edilebilir.
Örgütsel bağlılığı etkileyen faktörler irade, açıklık, geriye döndürülmezlik,
görünürlük, kişisel faktörler, örgütsel faktörler ve örgüt dışı faktörler olarak
Örgütsel bağlılığı sıralanmaktadır. Örgüte bağlılık üç boyutta gerçekleşir. Uyum, özdeşleşme ve
etkileyen faktörler; içselleştirmedir.
irade, açıklık, geriye
Kuruma bağlılığın sonucu kurum kültürünün oluşmasıdır. Bireyin kuruma
döndürülmezlik,
bağlılığı bir müddet sonra o kişinin kurum kültürünü benimsemesini sağlar. Etkisi
görünürlük, kişisel
büyük ve karmaşık olan kurum kültürü, kurumun neyi temsil ettiğini, nasıl
faktörler, örgütsel
kaynaklarını ayırdığını, kurumsal yapıyı, kullandığı sistemleri, çalıştırdığı insanları,
faktörler ve örgüt dışı
iş ve çalışanlar arasındaki uyumu, ortaya çıkan sonuçları ve ödülleri, problemler ve
faktörler olarak
olanaklar olarak neyi tanımladığını ve onları nasıl ele aldığını ifade etmektedir.
sıralanmaktadır.
Sosyal hizmetin çalışma konularından olan kurumlarda çalışan kişilere kurumun
kimliğini benimsetmek, uyumunu sağlatmak, iş verimliğini artırmak kurum kültürü
açısından çok önemlidir. Çevrelerine ve kurumlarına çeşitli etkileri olan kurum
kültürü, güçlü bir hale geldiğinde kurumun strateji ve hedeflerini önemli ölçüde
destekleyebilmektedir ve kurum kimliğinin olumlu yönde gelişmesine katkıda
bulunabilmektedir (Okay, 2000:249). Kurum Kültürü, herhangi bir kurumun
(örgütün) kendi tarihi içinde, kurumda vazife alanların ortak bilgi ve kültür birikimi,
hâkim normları, ahlak anlayışları, örfleri, dünya görüşleri, insana yönelik bakış
açıları, değerleri, idrakleri, kendilerine has lisanları, sembolleri ve yorumları ile
birlikte meydana getirdiği tutum ve davranış birliğidir (Seyyar ve Genç, 2010)
Sosyal hizmet açısından Kurum kültürünün üç ana fonksiyonundan
bahsedilebilir (Okay, 2000):
1- Bütünleştirme Fonksiyonu: Kurum kültürü, çalışanların kurum ile
bütünleştirmesini kolaylaştırır.
2- Koordinasyon Fonksiyonu: Kurum kültürü belirli davranış talimatları sunar,
böylelikle davranışı yönlendirici etkide bulunur, hatta gerektiğinde koordine
eder.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aile fertlerinin değişik sosyal risklere ve aile içinden veya dışından
kaynaklanabilen değişik tehlike ve tehditlere karşı devletçe güvence altına
alınmasına ne denir?
Değerlendirme sorularını a) Ailenin tanımı
sistemde ilgili ünite
b) Ailenin korunması
başlığı altında yer alan
“bölüm sonu testi” c) Ailenin sosyal güvenliği
bölümünde etkileşimli
d) Aile refahı
olarak
cevaplayabilirsiniz. e) Aile içi ilişkiler
2. Aşağıdakilerden hangisi Brody ve Nair’in örgüt sınıflandırmasından biri
değildir?
a) Sosyal içerikli kuruluşlar
b) Tek bir hizmeti sunan ya da çok sayıda hizmeti aynı anda veren
kuruluşlar,
c) Hükümete bağlı kurum ve kuruluşlar
d) Kâr amacı güden kuruluşlar
e) Kâr amacı gütmeyen kuruluşlar
3. Ailenin desteklenmesi amacıyla özellikle sosyo-ekonomik yönden sıkıntı
içinde olan aile fertlerine yapılan maddi yardım ve psiko-sosyal hizmetlere
ne ad verilir?
a) Çözüm üreten hizmetler
b) Uygulamaya yönelik hizmetler
c) Yardımcı hizmetler
d) Aile refahı hizmetleri
e) Koruyucu hizmetler
4. Aşağıdakilerden hangisi üyelerin duygusal ve toplumsal gereksinimlerini
odak alan tedavi grupları türlerinde değildir?
a) Gelişme
b) Terapi
c) Yönlendirme
d) Sosyalleştirme
e) Destek Grupları
GİRİŞ
Sosyal hizmet kuruluşu denildiğinde “ağırlıklı olarak sosyal hizmet
alanlarından birinde hizmet veren kuruluş” (Tomanbay, 1999) anlaşılmaktadır.
Toplumun tüm sosyal sorun alanları ve bu sorunların muhatap kitlesine hizmet
veren kamu ve özel kuruluşlar sosyal hizmet kuruluşlarıdır. Sosyal hizmetin meslek
Sosyal hizmet kuruluşu; boyutunun icra edildiği yerlerdir.
ağırlıklı olarak sosyal
Sosyal sorun yaşayan insanların sorunlarının çözümü ve tedavi edildikleri
hizmet alanlarından
sistematik bir yapılanması olan, görev, hareket ve yetki alanları kanunlarla
birinde hizmet veren
belirlenen, devlet tarafından denetlenen, ayrım yapılmadan ilgi alanına giren
kuruluştur.
herkese açık, şeffaf, eşit ve tarafsız hizmet sunan kuruluşlardır. Bu kuruluşlar,
çocuklara, gençlere, kadın ve ailelere, özürlülere, yaşlılara, örgüt ve
organizasyonlara, kurumlara, yoksullara, göçmen ve mültecilere, özel eğitime
muhtaç eğitim çağındaki çocuklara, koruyucu-önleyici, iyileştirici- geliştirici, tedavi
ve rehabilite edici sosyal hizmetler sunmaktadırlar.
12. ve 13. ünitede bu kuruluşlar, hizmet verdikleri hedef kitleleri ve bu
hizmeti sunan elemanlar hakkında bilgiler verilecektir. Ülkemizde 6223 sayılı
kanuna dayanılarak 03.06.2011 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla ve 8.6.2011
tarihli resmî gazete ile yürürlüğe giren kanun hükmünde kararname ile kurulan Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı sosyal hizmet kuruluşlarını ağırlıklı olarak bir çatı
altında toplamıştır.
Çocuk Yuvaları
Çocuk yuvaları; 0-12 yaş arası korunmaya muhtaç çocuklarla gerektiğinde
12 yaşını dolduran kız çocuklarının, bedensel, eğitsel, psiko-sosyal gelişimlerini,
sağlıklı bir kişilik veya iyi alışkanlıklar kazanmalarını sağlamakla görevli ve yükümlü
Çocukların yuvalara yatılı sosyal hizmet kuruluşlarıdır (Tatlıbal, 2004: 27). Çocukların yuvalara kabulü,
kabulü, bakımları, bakımları, eğitimleri ve buradan ayrılma koşulları Çocuk Yuvaları Yönetmenliğine
eğitimleri ve buradan göre yapılmaktadır. Yuvada koruma altındaki çocukların yaşlarının küçük olması
ayrılma koşulları Çocuk dolayısıyla çocukluklarının bu ilk zamanlarında kişilik gelişimlerinin büyük ölçüde
Yuvaları etkilendiği bir gerçektir. Bu dönemde kazanacakları alışkanlıklar onların yaşamlarını
Yönetmenliğine göre büyük ölçüde etkileyecektir. Bu dönemin sağlıklı bir şekilde geçirilmesi için
yapılmaktadır. çocuklara tutarlı davranılması gerekmektedir. Bu düşünceyle yuvalarda çocukların
gelişiminden sorumlu uzman personeller çalıştırılmaktadır.
Ülkemizdeki çocuk yetiştirme yurtlarının fiziki yapısı kışla tipi niteliğindedir.
Burada çok sayıda çocuğa, çok sayıda personel tarafından bakım ve eğitim
Sevgi Evleri
Sevgi evleri, çocukları toplu yaşamın beraberinde getirdiği risklerden uzak
tutacak ev ve aile ortamının oluşturulmaya çalışıldığı kuruluşlardır. Sevgi evleri
projesi; özellikle kurum bakımının sakıncaları ve uygulamalardaki verimsizliklerden
Sevgi evleri, çocukları ötürü çocukların kurumlarda bakımına (çocuk yuvası ve yetiştirme yurtları) bir
toplu yaşamın alternatif çalışma olarak SHÇEK tarafından ilk defa 2000 yılında uygulama konan ve
beraberinde getirdiği 2005 yılında geliştirilen bir projedir.
risklerden uzak tutacak Bu proje ile çocuk yuvalarını ev ortamına benzeterek kışla tipi kuruluşlarda
ev ve aile ortamının kalan çocuklardan daha az korunmaya muhtaç çocuğun kalabileceği küçük müstakil
oluşturulmaya çalışıldığı binalardan kurulu siteler oluşturmaya başlanmıştır. Böylelikle çocuklar toplu
kuruluşlardır. yaşamın olumsuz etkilerinden uzak, daha sakin ve rahat bir ortamda fiziksel,
duygusal, zihinsel ve sosyal yönden daha sağlıklı yetişebileceklerdir. Bu proje
Avrupa’nın birçok yerinde uygulanmaktadır. Makedonya’da bile uygulanan bu
projede çocuk evleri, beşer kişilik gruplar halinde kimsesiz çocukların evlerde
sosyal hizmet anneleri ile yaşayıp mahalle okullarına gitmesini, bir bölgeye ve eve
ait yaşama biçimiyle hayata hazırlanmasını kapsayan bir sosyalleşme projesi (Uğur,
2005) şeklinde tanımlanmaktadır.
Ülkemizde SHÇEK tarafından yaygınlaştırılan bu uygulama çocuk yuvaları ve
yetiştirme yurtlarını sevgi evlerine dönüştürme projesidir. Sevgi Evleri Projesi
kurum bakımının bir üst versiyonu olarak 10-12 çocuğun barınıp yaşamlarını
sürdürebileceği, temel gereksinimlerinin karşılanabileceği, toplu yaşamın getirdiği
olumsuzlukları yaşamadan yetiştirilebilecekleri, site içerisinde küçük müstakil
binalardan oluşturulmuş aile ortamına benzer, kendi içinde kurumsal bir yapısı
olan kuruluşlardır. Burada site içinde kendine has kurumsal bir idaresi ve
bütünlüğü olan birim söz konusudur.
Çocuk Kulüpleri
Çocuk Kulüpleri daha çok temel eğitim çağındaki çocukların ders dışı saatlerini
ve eğitsel durumlarını psiko-sosyal bakımdan en verimli bir şekilde geçirebilecekleri,
en az 10–15 çocuktan meydana gelen, ev ödevlerinden oyuna değin çeşitli sosyal
aktivitelerin yapılabileceği gündüzlü kuruluşlardır. Bu klüpler, 6–12 yaş grubu
çocukların boş zamanlarını uygun programlar düzenleyerek değerlendirir ve bu
suretle bakım ve korunmalarını sağlar (Seyyar ve Genç, 2010).
Bu kulüpler özel kuruluşlar ve yerel yönetimler tarafından yürütülmektedir.
Bu kuruluşlarda çocuklar ev ödevlerini, grup çalışmalarını, araştırma ve
incelemelerini, ödev çıktılarını ve projelerini takip etme gibi aktivitelerini rehber
öğretmen veya sosyal hizmet uzmanının danışmanlığı ve gözetiminde yaparlar.
Çocuklara ders çalışma alışkanlığı kazandırma, sosyalleşmelerine katkı sağlama, boş
zamanlarını değerlendirme, kültürel aktivitelere katılma gibi sosyal faaliyetler
sunulmaktadır.
Çocuk merkezi
Çocuk misafirhanesi denilen çocuk merkezleri, ebeveynin ihmali, eşler arası
Çocuk merkezlerine
anlaşmazlık, aile içi şiddet, fakirlik, hastalık ve terk gibi değişik sebeplerden dolayı
geçici olarak alınan
sosyal tehlikelere karşı korumasız durumda olan çocuklar için tesis edilen yatılı veya
çocuklara psiko-sosyal
gündüzlü sosyal kuruluştur. Çocuk merkezlerine geçici olarak alınan çocuklara
rehabilitasyon ve
psiko-sosyal rehabilitasyon ve topluma yeniden kazandırma hizmetleri
topluma yeniden
verilmektedir. Türkiye’de “Çocuk Misafirhanesi” adı altında ilk çocuk merkezi,
kazandırma hizmetleri
İstanbul’da 1990’da açılmıştır. Sokakta kalmış, halk arasında köprü altı çocukları
verilmektedir.
diye adlandırılan çocuklara, ilk defa burada hizmet verilmiştir. Burada eğitimden
geçirilen çocuklar, daha sonra ailelerine iade edilmekte veya kimsesi olmayanlar da
yetiştirme yurtlarına yerleştirilmektedir. Çocuk merkezleri çocukların gelişim
süreçleri, beslenme, sağlık, aktivite, oyun ve yetenek geliştirici programlarla
çocukları desteklemektedir.
Yetiştirme Yurtları
Yetiştirme yurtları 13-18 yaş arası korunmaya muhtaç çocukları korumak,
bakmak ve bir iş veya meslek sahibi edilmeleri ve topluma yararlı kişiler olarak
yetişmelerini sağlamakla görevli ve yükümlü olan yatılı sosyal hizmet kuruluşlarıdır
(Tatlıbal, 2004). Devlet, korunmaya muhtaç çocukları korumak, eğitimlerini
Devlet, korunmaya sağlamak, topluma kazandırmak ve istihdam etmek zorundadır. Yetiştirme yurdu,
muhtaç çocukları 13 ila 18 yaş arasındaki kimsesiz ve korunmaya muhtaç çocuk ve gençlere aile
korumak, eğitimlerini yapısı içinde sağlanamayan toplumsal refah hizmetini sunmaktadır. Bu yurtlar,
sağlamak, topluma kimsesiz korunmaya muhtaç çocukların ve gençlerin toplumsal koruma kapsamına
kazandırmak ve alındığı, ailenin toplumsal işlevini yüklenen, çocuğun ve gencin toplumsallaşma
istihdam etmek sürecini yönlendiren toplumsal refah kurumlarıdır. Yetiştirme yurdu, toplumsal
zorundadır. refah politikalarına bağlı olarak planlanan sosyal hizmet programlarını uygulamaya
dönüştüren toplumsal güvence kuruluşu olarak, genel toplumsal refah sisteminin
yapısına göre nicelik ve nitelik kazanır (Cılga, 1989).
Yurtlardaki bürokratik değerlere bağlı ilişkiler ağı ve örgütsel yapı, aile
ortamında gelişen bağların ve sevginin bu ortamda gerçekleşmesini büyük ölçüde
engellemektedir (Cılga, 1986). Yetiştirme yurtları bir kışla, bir ıslahevi olarak değil,
çocukların aile ortamı biçiminde birlikte yaşadıkları bir topluluk meydana
getirmelerini sağlayacak örgütsel yapı içinde olmalıdırlar. Yurtların kendilerinden
beklenen işlevleri yerine getirebilmeleri için, bütün etkinliklere uygun bir örgütsel
yapıya ve personele sahip olmaları gerekir (Şenocak, 2009).
Yetiştirme yurtlarında kalan ve ergenlik döneminin başlangıç ya da ortasında
bulunan gençlerin fiziksel, sosyal, duygusal ve zihinsel gelişimlerine ilişkin birtakım
ihtiyaçları ve sorunları bulunmaktadır. Aile ortamında yaşayamama, sorunlu gelişim
sürecinde kışla tipi kurallı yaşamaya mecbur olma, aileleriyle ilişkileri kopuk olma, anne-
baba sevgi ve merhametinden yoksun olma ve sorunlarını tek başına çözme zorunluluğu
gençlerin ruhsal gelişimleri ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkilemektedir.
Bu yurtlarda, çocuk ve gençlerin barınma, giyim ve beslenme ihtiyaçları, genel
olarak onlar reşit olana kadar karşılanmaktadır. Ancak, bu temel esas, korunma
kararına sebep olan şartların ortadan kalkması hâlinde, kurum yetkililerinin teklifi
üzerine mahkemece çocuk reşit olmadan önce kaldırılabileceği gibi, reşit olduktan
sonra da çocuğun rızası alınmak şartıyla devamı hususunda karar verilebilir. Buna
göre 18 yaşını tamamlamış olan korunmaya muhtaç çocuklardan, ortaöğretime
devam edenler için 20 yaşına kadar, yüksek öğrenime devam edenler için ise 25
yaşına kadar korunma kararları uzatılabilmektedir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Sosyal Hizmet Kuruluşları I
Çocuk Mahkemeleri
Suç, tarihin en eski çağlarından beri var olagelen ve tüm toplumlarda görülen
Suç, tarihin en eski sosyal bir olgudur. Kültürden kültüre değişebilme özelliği olmasına rağmen,
çağlarından beri var evrenseldir. Suçun yetişkin, kadın ve çocuk suçluluğu gibi türleri vardır. Ancak
olagelen ve tüm gelişim özellikleri ve sosyalleşme açısından çocuk suçluluğu özel bir öneme
toplumlarda görülen sahiptir. Çocuklar, gelişimleri açısından çok önemli olan bu dönemde ceza
sosyal bir olgudur. kurumlarına konulmakta ve sosyalleşmenin birincil ayağı olan aile kurumundan ayrı
kalmaktadırlar. Bu nedenle çocukların suça itilmesinin önlenmesi, gelişim
gereklerine uygun bir şekilde özel olarak yargılanması büyük önem arz etmektedir.
Bu özel yargılamayı çocuk mahkemeleri gerçekleştirmektedir. Çocuk mahkemeleri,
çocuk suçluluğunu kontrol altına almakla yükümlü, çocuk adalet sisteminin en
önemli basamaklarından birisidir. Çocuk mahkemeleri, genel olarak çocuğun
korunması, sosyalleşmesi, tedavisi ve rehabilite edilmesi gibi amaçlara hizmet
Çocuk mahkemeleri,
etmektedir (Uluğtekin, 1994). Çocuk mahkemeleri suç işleyen gençlerin
genel olarak çocuğun
yargılandığı, yargıç ve savcısının özel eğitimden geçirildiği, sosyal çalışmacının
korunması,
çocuğun durumu üzerine rapor vererek yargılamayı yönlendirebildiği özel bir
sosyalleşmesi, tedavisi mahkemedir (Tomanbay, 1999). Çocuk Mahkemesi, çocuk davalarına bakar.
ve rehabilite edilmesi
gibi amaçlara hizmet Çocukları suç işlemeye iten risk faktörlerini şu başlıklar altında sayabiliriz.
etmektedir. 1- Aile ve Ebeveyn: Aile en önemli risk ve tedavi faktörüdür. Birçok çalışma
ailenin rolü üzerinde durmaktadır. Çocuğun sosyalleşme süreci, ailenin
büyüklüğü, aile içi etkileşim, annenin çalışması, ailenin sosyo-ekonomik
durumu, babanın alkol ve uyuşturucu kullanması veya ebeveynlerin
madde kullanımı ile ilgili tutum ve düşünceleri suç işleme yönünde olması
ve aile içinde başka suçlu bireylerin varlığı suç işleme eğilimini
artırmaktadır. Bu konuda koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınması
sorunun çözümü için daha kalıcı ve etkili bir yöntemdir.
2- Arkadaş Grubuna Bağlı Etkenler: Arkadaş öbeklenmesi çocukların en
rahat olduğu, gençlerin farkına varmadan etkilendiği ve doyum aldığı
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Sosyal Hizmet Kuruluşları I
farklı meslek grupları bakımda rol almaktadır. Tedavinin bir parçası olarak aile
üyelerinin ve bakım sunulan bireyin bu plana katılması planın etkinliğini arttırır
(Karahan ve Güven, 2002). Evde bakım hizmetlerini profesyonelce yapan özel
şirketler vardır. Kurumlar hizmet alımı şeklinde bu şirketlerden yararlanmaktadır.
Evde bakım hizmetleri üç kısma ayrılır:
1- Tıbbi bakım,
2- Sosyal bakım,
3- Manevi bakım.
Tıbbi bakım kısa ve uzun süreli bakım olarak ikiye ayrılır. Bu konuda geniş bilgi
üst sınıflarda ilgili derste verilecektir.
Ailesi tarafından verilen bakım hizmeti, ağır özürlü olup şartların oluşması
halinde özürlü bireylerin talep ettği kişiler tarafından kendi sosyal ortamında
bakılması durumdur. Her ne kadar bu durum kurum bakımı anlamına gelmezse de
sonuçta özürlünün bakımı sağlandığı için bu konu içine alınmıştır.
Diğer bakım modeli kurumlar veya özel bakım merkezleri tarafından özürlü
bireylerin aileleri yanında bakılmasını kapsamaktadır. Daha çok yerel yönetimler
tarafından verilen bu hizmetler, kamu kuruluşları tarafından da verilmektedir. Özel
bakım merkezi, özel sektörün kurumda ve(ya) evde (sosyal) bakım hizmetleri
sunmak maksadıyla açtığı bakım merkezidir. Özel bakım merkezlerinde, “Bakıma
Muhtaç Özürlülere Yönelik Özel Bakım Merkezleri Yönetmeliğinin” 28. maddesinin
2’ nci fıkrasında gece ve tatil günlerinde her bir vardiyada nöbet sorumlusu olarak
mesleki personel veya sağlık personeli ile bir güvenlik görevlisi ve her altı bakıma
muhtaç özürlüye bir bakıcı personel istihdam edileceği belirtilmiştir. Özel Bakım
Merkezlerinde vardiya ile 8 saatlik zaman dilimleri kastedilmektedir. Özel Bakım
Merkezleri Yönetmeliğinin 41’ inci maddesinin 1’ inci fıkrasının (e) bendinde
“ Bedensel, zihinsel ve ruhsal bakıma muhtaç özürlülerin mümkün olduğunca yaş
ve cinsiyetleri de dikkate alınarak farklı merkezlerde bakılmasına özen gösterilir.
Bakıma muhtaç özürlü Ancak aynı merkez bünyesinde birden fazla özür grubuna bakım hizmetinin
bireylerin birbirlerine verilmesi halinde her özür grubu için ayrı bölüm oluşturulur ve bölümlerinden
ve kendilerine zarar birbirine geçişi engelleyecek önlemler alınır. Ayrıca on üç ve üzeri yaştaki bakıma
vermemesi için güvenlik muhtaç özürlüler için cinsiyetlerine göre ayrı katlar olması sağlanır. Bakıma muhtaç
tedbirleri alınır. özürlü bireylerin birbirlerine ve kendilerine zarar vermemesi için güvenlik tedbirleri
alınır.” hükmü yer almaktadır. Bu nedenle merkezler, birden fazla özür grubuna
aynı binada farklı katlarda ve bölümlerde olmak üzere hizmet verebilir.
Bakıma Muhtaç Özürlülere Yönelik Özel Bakım Merkezleri Yönetmeliğinin 41.
maddesinin 2’ nci fıkrasında merkez aracılığıyla bakıma muhtaç özürlü bireyin
ikametgâhında bakım hizmetinin (evde sosyal bakımın) verilebileceği, bu durumda
merkez bünyesinde birer mesleki personelden ve bir sağlık personelinden evde
bakım hizmet birimi oluşturulabileceği belirtilmiştir. Aynı yönetmeliğin, 4.
maddesinin 1’inci fıkrasının (f) bendinde Özel Bakım Merkezleri, “bakıma muhtaç
özürlülerin bakımı için yatılı ve/veya gündüzlü hizmet veren gerçek veya tüzel
kişiler tarafından açılan ve sosyal hizmet kuruluşu statüsünde olan özel bakım
kurumları” olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle, merkezlerin yatılı ve gündüzlü bakım
•Ülkemizde sosyal hizmet kuruluşları ile ilgili kurumsal bir bütünlük söz konusu
değildir. Her yaş grubu ve gelişim düzeyleri için ayrı kuruluşlar ve yapılanmalar
mevcuttur. Bu ünitede hedef kitle olarak yani müracaatçı grubu olarak çocuklar,
gençler ve özürlülere yönenik sosyal hizmet kuruluşları işlenmiştir. Kadın ve aile,
Özet
yaşlılar, çok amaşlı sosyal hizmet kuruluşları ve özel sosyal hizmet kuruluşları da
on üçüncü ünite de işlenecektir. İlgili kuruluşlar ayrı bakanlık bünyesinde olsa da
zaman zaman aralarında korelasyona ve koordinasyona ihtiyaç olduğu açıktır.
Hizmetlerin verimliliği için bu müracaatçılar arasında çakışma ve doğru müdahale
yapma açısından bu ilişki kaçınılmazdır. 3 Haziran 2011 tarihinde çıkarılan 633
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile sosyal hizmet alanında hizmet veren
birçok Genel Müdürlük birleştirilerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı adı
altında birleşmiştir.
•İl ve İlçe sosyal hizmet kuruluşları ağırlıklı olarak İl Özel İdaresi, Aile ve Sosyal
Politikalar İl müdürlükleri, Adalet Bakanlığı birimleri ve yerel yönetimler
tarafından yürütülmektedir. Bu kuruluşlarda verilen hizmetler risk grubu olarak
sınıflandırdığımız ve kategorize ettiğimiz insan unsurlarından çocuk ve gençlere
yönelik sosyal hizmetler adı altında incelenmiştir. Çocuk kurum bakımı
hizmetlerinin ağırlıkta olduğu bu kuruluşlar; çocuk yuvaları, çocukların aileleri
yanında bakımı, sevgi evleri, çocuk evleri, çocuk ıslahevleri, çocuk kulüpleri, kreş
ve gündüz bakım evleri ve çocuk merkezlerinden oluşmaktadır. Bunun yanında
çocuk ve gençlik merkezleri, yetiştirme yurtları ve çocuk mahkemeleri de kısaca
anlatılmıştır. Tüm bu kuruluşların görevleri, amaçları, hedefleri, hedef kitleleri,
fonksiyonları ve işleyiş tarzları ile ilgili özet bilgiler sunulmuştur. Ayrıntılı bilgiler
üst sınıflarda verilecektir.
•Özürlülere yönelik sosyal hizmet kuruluşları özürlülerin yaşam şartlarının
iyileştirilmesi, bakım hizmetlerinin sunulması, eğitim süreçlerinin devam etmesi
ve kendilerine yeterli hale gelmeleri için hizmet veren kuruluşlardır. Bu alanda
SHÇEK’e bağlı özürlü rehabilitasyon Merkezleri, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı
"Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri ve Özel eğitim kuruluşları, özel ve kamu
kuruluşları" tarafından yürütülen aile yanında bakım hizmetleri ana hatlarıyla
değerlendirilmiştir. Bakıma ihtiyaçlı kişilerin ve özürlülerin en rahat yaşayacağı
ortamın hem verim ve hem de maliyet açısından aile yanında bakım hizmetleri
olduğu bilinmektedir. Özürlülere yönelik hizmetler artık bu alana kaymaya
başlamıştır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Suça bulaşmış çocuk ve gençlerin rehabilitasyonu, topluma kazandırılması,
şiddete ve istismara uğrayan, sosyal haklarından mahrum bırakılan
çocukların korunması ile ilgili çalışmalar hangi kurum tarafından yerine
getirilmektedir?
Değerlendirme sorularını
sistemde ilgili ünite a) Millî Eğitim Bakanlığı
başlığı altında yer alan b) Emniyet Genel Müdürlüğü
“bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli c) Adalet Bakanlığı
olarak d) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
cevaplayabilirsiniz.
e) Sağlık Bakanlığı
2. Aşağıdakilerden hangisi kurumlarda kalan korunmaya muhtaç çocukların
ilerde karşılaşacakları olumsuz özelliklerden değildir?
a) Okulda başarılı olma
b) Alkol ve uyuşturucu kullanma
c) Suça yönelme
d) İntihar girişiminde bulunma
e) Sevgi ve şefkate aşırı düşkün olma
3. Aşağıdakilerden hangisi Çocukları suç işlemeye iten risk faktörlerinden
değildir?
a) Aile ve Ebeveyn
b) Arkadaş Grubuna Bağlı Etkenler
c) Biyolojik Etkenler
d) Bireysel Etkenler
e) Kamusal etkenler
4. Normal şartlarda hangi yaşa aralığında suç işlemiş çocuklar ıslahevi ya da
çocuk eğitim evlerinde kalmaktadır?
a) 12 yaşını bitirmemiş 18 yaşını bitirmiş
b) 12 yaşını bitirmiş 17 yaşını bitirmemiş
c) 12 yaşını bitirmemiş 17 yaşını bitirmiş
d) 12 yaşını bitirmiş 18 yaşını bitirmemiş
e) 12 yaş ile 21 yaş arasındaki çocuklar
il-ve-ilce-sosyal-hizmetler-mudurlukleri-kurulus-gorev-ve-calisma-esaslari-
onergesi.aspx adresinden 30 Haziran 2011 tarihinde erişilmiştir.
Şenocak, H. (2006). Korunmaya Muhtaç Çocuklara Sağlanan Bakım Yöntemleri.
Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, 51.
Temel, F. ve Aksoy, A. (2005). Ergen ve Gelişimi: Yetişkinliğe İlk Adım. Ankara:
Nobel.
Tomanbay, İ. (1999). Sosyal Çalışma Sözlüğü. Ankara: Selvi.
Uğur, F. (2005). UNICEF’ten Çocuk Evleri Önerisi. Aksiyon Dergisi, 570.
Uluğtekin, S. (1991). Hükümlü Çocuk ve Yeniden Toplumsallaşma. Ankara: Bizim
Büro .
Uluğtekin, S. (1994). Çocuk Mahkemeleri ve Sosyal İnceleme Raporları. Ankara:
Bizim Büro.
Sosyal Hizmetler Ve Yardımlar Özel İhtisas Komisyonu Raporu (2001). VIII. Beş Yıllık
Kalkınma Planı Hazırlık Çalışmaları Sosyal Hizmetler Ve Yardımlar Özel İhtisas
Komisyonu Raporu. http://ekutup.dpt.gov.tr/sosyalhi/oik605.pdf
adresinden 1 Haziran 2011 tarihinde erişilmiştir.
Yavuzer, H. (1981). Psiko-Sosyal Açıdan Çocuk Suçluluğu. İstanbul: İ.Ü. Edebiyat
Fakültesi .
Yörükoğlu, A. (1997). Değişen Toplumda Aile Ve Çocuk (6. Baskı). İstanbul: Özgür
Yayınevi.
• Toplum Merkezleri
• Aile Mahkemeleri
• Yaşlılara Yönelik Sosyal Hizmet Kuruluşları
BİLİMİNE GİRİŞ
• Huzurevleri
• Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon
Merkezleri
• Yaşlı Hizmet Merkezleri
• Çok Amaçlı Sosyal Hizmet Kuruluşları
• Özel Sosyal Hizmet Kuruluşları
• Yerel Yönetimler
13
tarafından verilebileceğini kavrayacak,
• Özel sosyal hizmet kuruluşlarının önem ve
alanlarını anlayabileceksiniz.
Sosyal Hizmet Kuruluşları II
GİRİŞ
Sosyal hizmet mesleği, hedef kitlesi ve sorunun türüne göre eylemlerini
gerçekleştireceği kuruluşlara ihtiyaç duymaktadır. Sosyal hizmet kuruluşu eylemin
bizzat gerçekleştirileceği merkezdir. Onikinci ünitede de sosyal hizmet
kuruluşlarının sevk ve idare edildiği il ve ilçe sosyal hizmet kuruluşları, çocuklar,
gençler ve özürlülere yönelik kuruluşlardan bahsedilmiştir.
Sosyal hizmet insan odaklı çalışmalar yaptığı için hizmeti sunan kuruluşların
Sosyal hizmet insan fiziki ve idari yapısı, organizasyonu ve çalıştırılan elemanlar son derece önemlidir.
odaklı çalışmalar yaptığı Her hizmet türüne uygun uygulamaların yapılması ve verimin artırılması için
için hizmeti sunan profesyonel ve modern kuruluşlara ihtiyaç vardır. Bu merkezlerin dizayn, donanım,
kuruluşların fiziki ve deşifrasyon ve işleyişinin normlara uygunluğu önem arzetmektedir.
idari yapısı, Bu ünitede kadın ve ailelere yönelik hizmetlerin sunulduğu kuruluşlar,
organizasyonu ve yaşlılara yönelik kurum veya evde bakım hizmetleri ile kısa veya uzun süreli hizmet
çalıştırılan elemanlar veren yaşlı bakım desek kuruluşları, çok amaçlı sosyal hizmet kuruluşları ve özel
son derece önemlidir. sosyal hizmet kuruluşları hakkında bilgi verilecektir.
Aile Eğitimi
Genel olarak aile eğitimi, aile üyesi adaylarının, sosyo-kültürel yönden
hazırlıklarını sağlıklı bir biçimde tamamlayabilmeleri için, örgün ve yaygın eğitim
yöntemleriyle yetiştirilmesidir. Bu hizmet, aile huzurunun temini amacıyla, aile
yuvasını kurma teşebbüsünde bulunan kişilere veya kurulmuş olan aileye kamu
kurumları veya gönüllü-dinî uzman kuruluşlar (sivil toplum örgütleri) tarafından
planlı-programlı bir biçimde yapılan eğitim desteğidir. Aile danışma merkezlerinde
ve toplum merkezlerinde aile eğitimine yönelik programlara yer verilmektedir.
Aile Eğitiminin temel konuları:
1- Ailenin kuruluşunda uyulacak kurallar
2- Ailenin, beşeri ve manevi yönleriyle değeri
3- Ailenin sosyal konumu ve aile kültürü
4- Aileye yönelik tehlikeler-sosyal riskler ve önlenmesiyle ilgili tedbirler
5- Ailenin iktisadi yapısı
6- Aile içi sosyal ilişkiler
7- Ailenin akraba ve komşularıyla ilişkileri
8- Aile ve çalışma hayatı arasındaki ilişkiler (Seyyar ve Genç, 2010 )
9- Yurttaşlık ve çocuk hakları eğitimi
10- Erken çocukluk gelişimi ile ilgili konular
11- Okul başarısını destekleme eğitim programları
Annelere yönelik eğitim programlarında anneler kendilerine güvenlerinin
artması, çocuklarını daha iyi tanıyıp sağlıklı iletişim kurmaları, fikir teatisi yaparak
eşleriyle aralarındaki ilişkileri güçlendirmeleri, sosyal ilişkilerini geliştirip bağımsız
hareket edebilme kabiliyetlerini geliştirme gibi konularda bilinçlenmektedirler.
Bu eğitim programları, aile üyelerinin kendilerine ait eğitim sorumluluklarını
üstlenmeleri, aile içi şiddet yerine barış ve sevgi hâkim olması, aile içi sorunların
çözümü için demokratik ve istişare yöntemlerinin kullanılması, aile kültürünün
pekiştirilmesi suretiyle boşanmalar ve sosyal maliyetlerin azalmasına katkı
sağlamaktadır.
Aile Danışmanlığı
Ailenin kendi çevresinde ve toplum içinde uyumlu yaşayabilmesi hedefine
yönelik olarak ciddi iktisadi ve psiko-sosyal sorunların varlığı durumunda aile
Aile içi şiddet, fertlerine dönük sosyal hizmetler çerçevesinde sosyal meslek elemanları (sosyal
çocukların ihmali, kuşak psikolog, sosyal pedagog, sosyal hizmet uzmanı; aile danışmanı, din adamı vb.)
çatışması, komşu ve tarafından sunulan profesyonel danışmanlık hizmetleridir. Aile içi şiddet, çocukların
akraba ilişkilerinin ihmali, kuşak çatışması, komşu ve akraba ilişkilerinin bozulması, ayrılma veya
bozulması, ayrılma veya boşanma tehlikeleri gibi sorunların oluşumunda aile danışmanı önemli roller
boşanma tehlikeleri gibi üstlenir. Aile fertlerine yönelik sosyal danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaşması,
sorunların oluşumunda zamanla aile terapisi hizmetlerinin gelişmesine yardımcı olmuştur. Aile terapisi,
aile danışmanı önemli değişik terapi (tedavi) konsept ve yöntemleri (iletişim odaklı, psiko-dinamik veya
roller üstlenir. sistem teorisi yaklaşımları) uygulamaya koymaktadır.
Aile danışmanlığının unsurları;
1- Aile fertlerinin her birisine yönelik bireysel danışmanlık hizmetleri (Fertle
Sosyal Çalışma).
2- Ailenin bütününü kapsayan toplu danışmanlık hizmetleri.
3- Anne ve(ya) baba ile çocukları arasındaki sosyal münasebet ve sorunlar
ekseninde odaklaşan danışma hizmetleri.
Toplum Merkezleri
Toplum merkezleri; hızlı toplumsal değişme, kentleşme ve göçün yarattığı
Toplum merkezi sorunlar doğrultusunda, bireylerin, grupların, ailelerin ve toplumun sorunlarla baş
hizmetlerinden edebilmeleri ve bireylerin katılımcı, üretken ve kendine yeterli hale gelmesi
kaynaklara ulaşmada amacıyla koruyucu-önleyici, eğitici-geliştirici, rehberlik ve rehabilite edici işlevlerini,
güçlük çeken ve bir arada ve en kolay ulaşılabilir biçimde sunan gündüzlü sosyal hizmet
dezavantajlı konumdaki kuruluşlarıdır (SHÇEK Toplum Merkezleri Yönetmeliği, 2000). Bu hizmetler kamu
yörelerde yaşayan kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve
bütün sosyal gruplar gönüllülerin işbirliği ile yürütülür.
yararlanır. Toplum merkezi hizmetlerinden kaynaklara ulaşmada güçlük çeken ve
dezavantajlı konumdaki yörelerde yaşayan bütün sosyal gruplar yararlanır. Toplum
merkezleri yoğun göç alan bölgeler, gecekondu bölgeleri, kalkınmada öncelikli
bölgeler ve ihtiyaç duyulan diğer bölgelerde faaliyet gösterirler (Seyyar ve Genç,
2010).
Toplum merkezlerinde oluşturulacak hizmetler toplumun gereksinimlerine
Toplum merkezlerinde dayanmalı ve herkese açık olmalıdır. Belirli bir düşüncenin, inancın veya grubun
oluşturulacak hizmetler merkezi olmaktan öte, birleştirici ve tüm toplumu kuşatıcı olmalıdır. Toplum
toplumun merkezleri, yerel toplumun birçok sorunuyla ilgili olarak düzenlediği etkinlikler
gereksinimlerine nedeniyle yerel toplumdaki kuruluşlar arasında köprü oluşturmakta ve kuruluşların
dayanmalı ve herkese birbirleriyle olan ilişkilerini geliştirici rol oynamaktadır. Toplum merkezlerinin temel
açık olmalıdır. amacı, insanları birbirleriyle kaynaştırmak ve işbirliği içinde ilişkilerini
geliştirmektir. Toplum merkezleri halk katılımına dayalı çalışmalar yoluyla
demokratik yapılanmayı güçlendirir. Halkın ortak etkinlikler içinde tartışma
yapabilme, birbirlerini daha iyi anlama ve hoşgörülü olma gibi tutum ve
davranışları gelişir. Organizasyon, işbirliği ve işbölümü deneyimleri kazanılır
(Koçyıldırım, 1999).
Toplum merkezlerinin Toplum Merkezleri Hizmetleri:
temel amacı, insanları Yöre halkının bilgi ve bilinç düzeyinin arttırılması,
birbirleriyle Bireyin üretken hale getirilmesi,
kaynaştırmak ve işbirliği Özellikle kadının aile ve toplum içindeki statüsünün yükseltilmesi,
içinde ilişkilerini Kadının sağlık, beslenme, çocuk gelişimi ve eğitimi, aile planlaması ve ev
geliştirmektir. ekonomisi konularında bilgilendirilmesi,
Aile içi etkileşimin güçlendirilmesi,
Ortak sorunları olan bireyler arasında dayanışma ve destek oluşturma
Kadın, çocuk ve gençlere vatandaşlık hakları, insan hakları, çocuk hakları ve
bu hakların nasıl kullanılacağını öğretilmesi
Çeşitli konularda rehberlik ve danışmanlık hizmetleri,
Sosyal kültürel açıdan çok boyutlu ilgi alanlarının geliştirilmesi çalışmaları
yapmaktadır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Sosyal Hizmet Kuruluşları II
12- Toplumda farklı cins, yaş, kültür ve etnik gruptan olan insanların
birbirlerini anlamaya çalışarak bir arada yaşama, üretme, paylaşma,
dayanışma içinde olma ve mahallelilik bilinci geliştirmek.
13- Toplumdaki doğal liderleri ortaya çıkarmak ve gönüllü liderler
yetiştirmek (Seyyar ve Genç, 2010).
Toplum merkezlerinde Gerçekleştirilen Etkinlikler:
Anne çocuk eğitim programı, kadının insan hakları programı, baba destek
eğitim programı, baba eğitimi, aile içi etkileşimi güçlendirme projesi, ortak
sorunları olan fertler arasında dayanışma ve destek oluşturma çalışmaları,
yurttaşlık ve çocuk hakları eğitim programı, çeşitli seminer, konferans, panel,
söyleşi, erken çocukluk gelişimi destekleme projesi, okul öncesi eğitim programları.
İşlevsel yetişkin okuryazarlık programı, okul başarısını yükseltmeye yönelik kurslar,
kütüphane ve etüt çalışmaları, ev kadınını destekleme projesi, evde çocuk bakıcılığı
projesi, çeşitli mesleki kurslar (halıcılık, dikiş, nakış, ebru, bilgisayar, yaşlı bakımı,
hasta bakımı vb.), kermes ve sergiler, çevre duyarlılığının geliştirilmesi çalışmaları,
çevrenin iyileştirilmesi yönünde çalışmalar. Her yaş için eğlence programları,
tiyatro, sinema, drama, resim, müzik, şenlik, gezi programları, bölgesel kültürü
yaşatmaya yönelik programlar (yöresel yemek yapımı, yöresel müzik, yöresel
defileler, halk oyunları vb.), her yaş için sportif etkinlikler, koro, enstrüman kursları
gibi müzik etkinlikleri, gösteri, özel gün kutlamaları etkinlikleri, satranç, dama, tavla
kursları ve turnuvalar, rehberlik ve danışmanlık hizmetleri, resmi nikâh işlemleri.
Aile Mahkemeleri
Ailenin yapı ve işlevlerinde modernleşme çerçevesinde meydana gelen köklü
dönüşümler, geniş aileden çekirdek aileye geçiş süreci olarak betimlenmektedir.
Siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda, doğrudan aile ile ilgili olmayan makro
dönüşümler yanında, bu alanlardaki yetersizlikler, artan işsizlik, yoksulluk gibi
makro sorunlar, ailenin yapı ve işleyişi üzerinde bir dizi dışsallıklar yaratmaya
devam etmektedir. Bu bağlamda, aile alanında bir pastiş oluşturan geleneksel
Aile Mahkemesi; aile
beklentilerle modern beklentiler, ailede gerginliklere, uzlaşmazlıklara, çelişki ve
fertlerinin sosyo-
çatışmalara ve hatta ailenin dağılmasına ve aile bireylerinin bir dizi ardıl sorunlarla
ekonomik ihtiyaçlarının
yüz yüze gelmesine yol açmaktadır (Başer, 2006).
karşılanması
kapsamında koruyucu, Aile Mahkemesi, aile fertlerinin sosyo-ekonomik ihtiyaçlarının karşılanması
eğitici, destekleyici ve kapsamında koruyucu, eğitici, destekleyici ve uzlaştırıcı hizmetlerin sağlanması
uzlaştırıcı hizmetlerin maksadıyla oluşturulan mahkemedir. Mahkemelerde hâkimin yanında sosyal
sağlanması maksadıyla hizmet uzmanı, psikolog ve pedagog yer almaktadır (Seyyar ve Genç, 2010:22).
oluşturulan Türkiye’de henüz çok yeni olan Aile Mahkemeleri ve bu mahkemelerde görev
mahkemedir. yapan uzmanlar ailenin bütünlüğünü koruma ya da bireylerin yaşanan bu
travmadan en az düzeyde etkilenmelerini sağlamaya yönelik; bilginin üretilmesi ve
uygulayıcılarla paylaşılması düşüncesiyle ekip çalışması anlayışı içerinde değişik
çalışmalar yapmaktadır (Mavi ve diğerleri, 2006).
Görev Alanları:
Huzurevleri
Huzurevleri; sağlıklı yaşlıları huzurlu bir ortamda korumak ve bakmak, sosyal,
fiziksel ve moral ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla gerçek kişiler veya özel hukuk
tüzel kişileri tarafından kurulan ve yirmi dört saat yatılı hizmet veren en az yirmi
kapasiteli sosyal hizmet kuruluşlarıdır. Türkiye'de huzurevi olarak adlandırılan
kuruluşlar, daha fazla kendi başına evde kalmakta zorlanan yalnız, kimsesiz,
yardıma muhtaç, 60 yaşın üstünde olan sağlıklı (yani bakıma muhtaç olmayan)
yaşlıları kabul etmektedir (SHÇEK Özel Huzurevleri İle Huzurevi Yaşlı Bakım
Merkezleri Yönetmeliği, 2008).
Huzurevine Kabul Şartları:
1- Beden fonksiyonlarında kendi ihtiyacını karşılamasına engel olacak
sakatlığının ve bir hastalığının bulunmaması.
2- Yaşlının ruhi sağlığı yerinde olması.
3- Yaşlının, bulaşıcı ve sürekli tedavi gerektiren ağır hastalığı olmaması.
4- Uyuşturucu ve alkol kullanmaması.
5- Sosyal ve ekonomik yoksunluk içinde bulunduğu, sosyal inceleme raporu
ile saptanmış olması.
Ülkemizde kamu kurum ve kuruluşlarına, dernek ve vakıflara ve özel kişilere
bağlı olarak açılan huzurevleri bulunmaktadır. Tüm huzurevlerinin açılması için
Tüm huzurevlerinin gerekli olan şartları yönetmelikler halinde düzenleme, ruhsat verme ve denetleme
açılması için gerekli yetkisine sahip resmî kurum Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’dır.
olan şartları
yönetmelikler halinde Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri
düzenleme, ruhsat Bu merkezler, tek başına ihtiyaçlarını gideremeyen, bir başkasının bakımına ve
verme ve denetleme yardımına ihtiyacı olan bakıma muhtaç yaşlılara, gerek aktif sosyal bakım
yetkisine sahip resmî hizmetleri açısından, gerekse psiko-sosyal ve tıbbi rehabilitasyon programları
kurum Aile ve Sosyal açısından geniş kapsamlı bakım tedavi hizmetleri sunan sosyal bakım kurumlarıdır.
Politikalar Bakanlığı’dır Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri, 60 yaş ve üzerindeki muhtaç
yaşlıları korumak, bakmak, sosyal, psikolojik ve fiziksel gereksinimlerini karşılamak,
sürekli bakıma ve rehabilitasyona gereksinim duyanlara bakım ve rehabilitasyon
hizmeti vermekle görevli ve yükümlü olan yatılı sosyal hizmet kuruluşlarıdır. Bu
merkezler, yaşlı kişilerin yaşamlarını sağlık, huzur ve güven içinde sürdürmeleri
amacıyla, kendi kendilerini idare edebilecek şekilde rehabilitasyonlarının
sağlandığı, tedavisi mümkün olmayanların ise sürekli olarak özel bakım altına
alındığı kurumlardır.
Rehabilitasyon, doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık ya da kaza
sonucu kalıcı veya geçici olarak bedensel ve zihinsel yeteneklerini değişik
derecelerde yitiren yaşlıların, mevcut fonksiyon kapasitelerinin belirlenerek tedavi
edilmesi, geriye kalan güç ve yeteneklerinin geliştirilerek fiziksel, psikolojik sosyal
ve ekonomik yönden var olan kapasitelerinin desteklenmesi ve günlük yaşamda
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Sosyal Hizmet Kuruluşları II
Yaşlı bakım merkezleri tarafından verilen evde bakım hizmeti; akıl ve ruh
sağlığı yerinde olan, tıbbi bakıma ihtiyacı olmayan ve herhangi bir özrü
bulunmayan yaşlılara sunulan bir hizmettir. Bu hizmetler, hane halkının tek başına
veya komşu akraba gibi diğer destek unsurlarına rağmen yetersiz kaldığı
durumlarda yaşlılara evde yaşamlarını devam ettirebilmeleri için yaşam
ortamlarının iyileştirilmesi, günlük yaşam faaliyetlerine yardımcı olunması amacıyla
sunulan sosyal, fiziksel ve psikolojik destek hizmetleridir.
Gündüzlü Bakım hizmetlerinin amaçları:
Yaşlıların yaşam ortamlarını iyileştirmek,
Boş zamanlarını değerlendirmek,
Sosyal, psikolojik ve sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasında yardımcı olmak,
Yaşlı bakım Rehberlik ve mesleki danışmanlık yapmak,
merkezlerinin gündüzlü Kendi imkânlarıyla karşılamakta güçlük çektikleri konular ile günlük yaşam
bakım hizmetinin faaliyetlerinde destek hizmetleri vermek,
müracaatçı grubu; İlgilerine göre faaliyet grupları kurarak sosyal faaliyetler düzenleyerek sosyal
yaşamını evde ailesi,
ilişkilerini zenginleştirmek,
akrabalarıyla veya
yalnız sürdüren sağlıklı Aktivitelerini artırmak ve gerekli olduğu zamanlarda aileleri ile dayanışma ve
yaşlılar ile demans, paylaşma sağlanarak yaşlının yaşam kalitesinin artırmak
alzheimer gibi hastalığı Kurum bakımı, korunmaya ve bakıma muhtaç yaşlıların sağlık, sosyo-
olan yaşlılardır. ekonomik ve psikolojik gereksinimlerinin yetişmiş kişilerce karşılandığı, onların
refah ve mutluluğunu temel alan bir hizmet türüdür. Kurum bakımı, hukuki
düzenlemelerin çizdiği çerçeve içinde, devlet, yerel yönetimler, gönüllü kişi ve
kuruluşların işbirliği ile yürütülmektedir. Kuruluş ve işletme giderleri oldukça
yüksektir. Bu nedenle geliri, serveti olanlar için ya da aile desteği bulunanlar için
kısmen ücretli olması benimsenmiştir (Altan ve Şişman, , 2011).
Barınma Evleri
Barınma evleri; evsiz, sokakta kalmış, yolda kalmış, evlerinden kısa vadeli
kaçmış kimselerin durumlarındaki aciliyet ortadan kalkıncaya kadar geçici olarak
barındıkları kuruluşlardır. Bu misafirhaneler yolda, sokakta ve açıkta kalmış
insanların kalıcı olarak yerleşecekleri yerler için bir geçiş noktasıdır. Bu tür insanlar
ihbar ya da araştırma sonucu tespit edilir, kurum bakımına alınır, elbiseleri
değiştirilir, banyo ve kişisel temizlikleri yapılır, karınları doyurulur, üç ayı
hâline gelmemesi ve bu tür gerekçelerle açıkta kalan insanlar için ayrı bir birimin
oluşturulması gerekir. Bu evler ciddi risk taşımaktadır. Buraya gelme gerekçeleri ve
kişilerin özellikleri dikkate alınarak davranılması ve bu doğrultuda grupların
oluşturulması gerekir.
Evsiz ve barınma evlerinde konaklayacak olan kimsesiz veya kendisini
korumasız hisseden insanlara bu kurumlarda sunulacak hizmetler kademeli olarak
sunulur, bakım ve barınma sürecleri tamamlanır.
Bu süreç şu amaşalardan oluşmaktadır:
1- Acil Yardım Hizmetleri: Acil yardım hizmetleri; barınma, yemek, giysi ve
parasal yardımlardan oluşmaktadır. Bu birim, evsizlerin kuruma kabulunu
sağlar. Özel ve acil ihtiyaçların karşılanmasını gerçekleştirir. Acil yardım
hizmetleri, evsizlerin olumsuz yaşam koşullarına karşın geçici bir
dinlenme, barınma ve korunma sağlamaktadır.
2- Geçiş Hizmetleri: Geçiş hizmetleri, evsizlere iş yardımı, sosyal hizmetler,
sağlık hizmetleri, ruh sağlığı hizmetleri ve eve geçiş yardımlarını
kapsamaktadır. Geçici yerleşmeler, evsizlik sorununun çözümünde önemli
bir yer tutmaktadır. Bu aşama, evsizliğin çozümüne ilk adım olarak
değerlendirilebilir.
3- Dengeleyici Hizmetler: Dengeleyici hizmetler; ev hazırlık programı, iş ve
destekleme hizmetlerinden oluşmaktadır. Bu hizmetlerin ana hedefi,
bireyleri, yaşam döngüsü çerçevesinde dengeye ulaşıncaya kadar
desteklemektir (Işıkhan, 2006).
4- Destekleyici veya kalıcı hizmetler: Bu hizmetler evsizlerin süreç sonunda
sürekli kalabilecekleri ve alışmaları gereken ortamı hazırlayıcı
hizmetlerdir. Müracatçılara sürekli kalacakları yer hakkında bilgi verilir ve
güvenli bir ortama yerleştirilirler.
Yerel Yönetimler
Yerel yönetimler; belirli bir coğrafi alanda yaşayan, yerel topluluğun
bireylerine kendilerini en çok ilgilendiren konularda hizmet üretmek amacıyla
kurulan, karar organları yerel toplulukça seçilerek göreve getirilen, yasalarla
belirlenmiş görevlere ve yetkilere, özel gelirlere, bütçeye ve personele sahip,
üstlendiği hizmetler için kendi örgütsel yapısını kurabilen, merkezi yönetim ile
ilişkilerinde yönetsel özerklikten yararlanan kamu tüzel kişileridir (TÜSİAD, 1992).
Yerel yönetimler; İl özel idareleri, belediye idareleri ve köy idareleri olarak üç kısma
Yerel yönetimler; İl özel ayrılır.
idareleri, belediye Yerel yönetimlerin görev, sorumluluk, yetki, işleyiş ve uğraşı alanlarını
idareleri ve köy belirleyen 1580 sayılı ilk Belediye Kanunu 1930 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Daha
idareleri olarak üç sonra 5393 sayılı Belediyeler Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu,
kısma ayrılır. 5302 sayılı İl Özel İdaresi, Kanunu, 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun gibi pek çok
kanunla yerel yönetimlere, sosyal hizmet uygulamaları konusunda pek çok yetki ve
görevler verilmiştir. Bu yetkilerle sosyal belediyecilik anlayışının aktif kullanımına,
sosyal politikaların uygulanmasına ve risk gruplarına yönelik her türlü hizmetin
yürütülmesi için kaynak oluşturulması ve kullanılmasına imkân sağlanmıştır.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14.maddesi belediyelerin sosyal hizmet
alanındaki görevleri şöyle ifade edilmektedir (Belediye Kanunu, 2004):
Sosyal hizmet ve yardım, meslek ve beceri kazandırma hizmetlerini yapma
veya yaptırma,
Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.000’i geçen belediyeler için kadınlar
ve çocuklar için koruma evleri açma,
Okul öncesi eğitim kurumları ve sağlıkla ilgili her türlü tesisi açabilme ve
işletebilme,
Gıda bankacılığı yapabilme,
Hizmet sunumunda özürlü, yaşlı, düşkün ve dar gelirlilerin durumlarına
uygun yöntemlerin kullanılması,
•Kadın ve ailelere yönelik sosyal hizmet kuruluşları, kadın ve ailelerin her türlü
sosyal problemleri, sosdyal aktiviteleri, eğitimleri, korunmaları, kişisel gelişimleri,
mesleki eğitimleri ve ailevi uyşmazlıklarının önlenmesine yönelik kuruluşlardır. Bu
kapsamda, aile danışma merkezleri, danışmanlık, evlilik, aile eğitimi, kişisel ve
sosyal sorunlarının çözümüne yönelik hizmetlerin verildiği kuruluşlardır. Kadın ve
erkeklerin eşleri veya yakınları tarafından fiziksel, cinsel ve duygusal istismara
maruz kalmaları halinde sığınabilecekleri konukevleri, sosyal aktivite, aile
eğitimleri ve mesleki kursların verildiği toplum merkezleri, eşlerarası
uyuşmazlıkların çözümü veya zorunlu boşanma sürecinin aile bireylerine zarar
vermeden sağlanması ve çocukların mağdur edilmemesi gibi konuların işlendiği
aile mahkemeleri önemli kuruluşlardır.
•Ülkemizde ve dünyada her geçen gün yaşlı nüfusun artması ile yaşlılara yönelik
yatılı ve gündüzlü sosyal hizmet kuruluşlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Yaşlılara
yönelik hizmetlerin verildiği kurum ve evde bakım hizmetleri, özel ve resmi
kuruluşlar tarafından yönetmelikler doğrultusunda açılan ve devlet tarafından
denetlenen kuruluşlardır. Huzurevleri kendi ihtiyacını giderebilen, hasta olmayan
fakat bakıma muhtaç olan yaşlıların barındığı merkezlerdir. Hasta olup bakıma
muhtaç olan yaşlılar huzurevi yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezlerinden yatılı
hizmet almaktadırlar. Yaşlı hizmet merkezleri gündüzlü ve evde bakım
hizmelerinin verildiği veya koordine edildiği kuruluşlardır. Yaşlıların bir araya
gelerek yaşları, seviyeleri ve ortak noktaları dolayısıyla beraberce zaman
geçirdikleri ve birbirlerinden destek aldıkları dayanışma merkezleri de vardır.
•Bunların yanında aynı çatı altında çok amaçlı sosyal hizmet kuruluşları ve
sonradan çok amaçlı olmaya çevrilen kuruluşlar vardır. Bu kuruluşlarda birden
çok sosyal hizmet alanı aynı anda verilmektedir. Barınma evleri kimsesiz, yolda
kamış, evsiz ve kısa vadeli koruma ve barınma altına alınması gereken
müracaatçılara hizmet veren yatılı sosyal hizmet kuruluşlarıdır. Özelleştirme
kapsamında sosyal hizmet kuruluşlarının özelleştirilmesi ile kamu hizmetlerinin
hafifletilmesine yönelik özel sosyal hizmet kuruluşları faaliyet göstermektedir.
Bunların sayıları her geçen gün artmaktadır. Bunlar şahıslar, şirketler, sivil toplum
kuruluşları, dernekler, vakıflar ve yerel yönetimler tarafından açılmakta ve
Atatürk işletilmektedir.
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
Denetimleri devlet tarafından yapılmaktadır. 23
Sosyal Hizmet Kuruluşları II
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi aile danışma merkezlerinin görevlerinden değildir?
a) Eşler arası anlaşmazlıklar ailevi sorunların çözümüne yardımcı olmak.
b) Ailler arasındaki sorunları mahkeme yoluyla çözmek
Değerlendirme sorularını
sistemde ilgili ünite c) Ailelere evlilik ve aile hayatının her safhasına yönelik bilgi vermek.
başlığı altında yer alan d) Ekonomik ve sosyal şartlara uyum sağlayamayan kadın ve çocukları
“bölüm sonu testi” korumak.
bölümünde etkileşimli
e) Evlenme çağına gelen genç kızları evlilik ve aile konularda eğitmek.
olarak
cevaplayabilirsiniz. 2. Konukevi hizmetinin ilk basamağı işlevini hangi kurum yerine getirir?
a) Evlilik danışmanlığı
b) Toplum merkezleri
c) Aile eğitimi
d) Danışma merkezleri
e) Aile mahkemeleri
3. Aşağıdakilerden hangisi aile mahkemelerinin yetişkinlere yönelik
görevlerinden biri değildir?
a) Evlilik birliğinden doğan yükümlükleri konusunda eşleri uymak.
b) Ailenin ekonomik varlığının korunması ilişkin gerekli tedbirleri almak.
c) Bakıma yönelik nafaka yükümlülüğü konusunda gerekli tedbirleri
almak.
d) Resmî veya özel sağlık veya sosyal hizmet kurumlarına, huzur evlerine
veya benzeri yerlere yerleştirmek.
e) Bir meslek edinme kursuna veya uygun görülecek bir eğitim kurumuna
vermek.
4. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Kendi gereksinimlerini karşılamasını engelleyici bir rahatsızlığı
bulunmayan yaşlılar Huzurevlerine yerleştirilir.
b) Günlük yaşam etkinliklerini bağımsız olarak yapabilecek durumda olan
yaşlılar Huzurevlerine yerleştirilir.
c) Günlük yaşam etkinliklerini bağımsız olarak gerçekleştiremeyecek
yaşlılar Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezlerine
yerleştirilir.
d) Günlük yaşam etkinliklerini bağımsız olarak gerçekleştiremeyecek
yaşlılar Huzurevlerine yerleştirilir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24
Sosyal Hizmet Kuruluşları II
e) Yaşlıların huzurlu bir ortamda korumak Huzur evleri ile yaşlı bakım ve
rehabilitasyon merkezlerinin ortak görevidir.
5. Aşağıdakilerden hangisi insanlara kurumlarda kademeli olarak sunulan
hizmetlerden değildir?
a) Acil yardım hizmetleri
b) Geçiş hizmetleri
c) Eğitim hizmetleri
d) Dengeleyici hizmetler
e) Destekleyici veya kalıcı hizmetler
• Yeni Paradigmalar
• Yeni İhtiyaçlar BİLİMİNE GİRİŞ
görebilecek
• Sosyal hizmet bilimi ve mesleğinin sürekli
gelişim halinde olduğunu anlayabilecek ÜNİTE
• Sosyal hizmetlerin yaşlılara yöneleceğini
kavrayabilecek
• Sosyal bakım hizmetlerinin önem
kazanacağını değerlendirebilecek
• Sosyal hizmet alanlarında yeni mesleklerin
ortaya çıkacağını öğrenebileceksiniz.
14
Sosyal Hizmetlerin Geleceği
GİRİŞ
İnsan ve şahsiyet hakları, sosyal devletlerin vazgeçilmez değerleridir. Bu
bağlamda sosyal haklar, gelişmiş sosyal devletlerde daha da önem kazanacaktır.
Fertlerin, toplum üzerinde sahip olduklarını varsaydıkları ve bu sebeple değişik
sosyo-ekonomik ihtiyaçların giderilmesi yönünde devlete karşı ileri sürdükleri bir
çeşit kamusal nitelikli "alacak hakkı" bilinci de demokratik gelişmelere paralel
olarak artmıştır. Sosyal haklar, ekonomik ve sosyal dengesizlikleri azaltmaya
yönelik haklar olup, önceleri daha çok işçi hakları ekseninde ele alınmakta iken,
gelecekte özellikle dezavantajlı sosyal gruplar da bu kapsamda değerlendirilecektir.
Sosyal adalet, eşitlik ve ayrımcılık yapmama gibi temel değerler dikkate alındığında
sosyal haklara en fazla korunmaya muhtaç kişiler ihtiyaç duyacaktır. Bu itibarla,
çocukların, gençlerin, işsizlerin, yaşlıların, özürlülerin, kronik hastaların ve bakıma
muhtaçların sosyal güvenlik kapsamında sosyal hizmetlerden yararlanma hakları
vardır. Diğer taraftan demografik ve toplumsal değişime bağlı olarak sosyal
hizmetlerin klasik faaliyet alanlarına yeni sorun alanları da eklenilmesi
beklenmektedir. Bunların başında ileri yaşlılığa, ağır derecede özürlülüğe ve(ya)
kronik hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkan bakıma muhtaçlık sorunu gelmektedir.
Bu bağlamda mevcut sosyal güvenlik sistemleri içinde bakıma muhtaç hasta, özürlü
ve yaşlılara yönelik bakım güvence modellerinin ve sosyal bakım hizmetlerinin
oluşturulması kaçınılmaz olacaktır. Bu bölümde geleceğe yönelik eğilimler
doğrultusunda bu gibi konuların yanında yine demografik ve toplumsal değişimin
ortaya çıkartacağı sosyal sorunların giderilmesi noktasında sosyal hizmet eğitim ve
mesleğinin kendi içindeki ihtisaslaşmasının bir gereği olarak yeni sosyal hizmet
eğitim programları ve meslekleri de tanıtılacaktır.
Dünya ülkeleri içerisinde toplam nüfusu içerisindeki yaşlı nüfusu % 7’lik bir
oranla oldukça düşük olmasına rağmen, Türkiye nüfusu hızla yaşlanmaktadır.
2025 yılına gelindiğinde 65 yaş ve üzeri nüfusun toplam nüfus içerisindeki
oranının % 10’a yükseleceği tahmin edilmektedir. 2050 yılına gelindiğinde ise
Türkiye’de 16 milyon 65 yaş ve üstü kimse olacağı, bunun da toplam nüfusun %
17’sine tekabül edeceği varsayılmaktadır. Bu tahminler, Türkiye’nin acil bir şekilde
yaşlanan nüfusunun ihtiyaçlarına karşılık verebilmek için, genel anlamda sosyal
hizmetler, dar anlamda sosyal bakım alanında gerekli tedbirleri alması gerektiğini
göstermektedir(TÜİK, 2009b; DPT, 2007).
Burada kişilerin, sosyal çevredeki çeşitli sistemlerle sürekli karşılıklı etkileşim içinde
Sosyal hizmetlerin oldukları düşünülmektedir. Bu yönüyle sosyal hizmetlerin temel amacı, sistemlerle
temel amacı, müracaatçıları (muhtaç kişileri) arasındaki karşılıklı etkileşimleri düzeltmektir
sistemlerle (Barker, 1999).
müracaatçıları
Zürich Ekolü tarafından geliştirilen teorilerin özellikleri kısaca şunlardır (Staub-
arasındaki karşılıklı
Bernasconi: 2007):
etkileşimleri
düzeltmektir. 1- Sosyal Hizmet Odaklı Sistem Teorisi: “Sosyal Hizmet Odaklı Sistem
Teorisi” veya “Sistem Teorisi Bağlantılı Sosyal Çalışma”
(systemtheoriticalsocialwork), insan davranışları ve sosyal sistemlerle
ilgili ampirik bilimsel bilgilerden yola çıkarak, sistem teorisi ekseninde
geliştirilen sosyal çalışma yaklaşımlarıdır.
2- Sosyal Sorunlar Teorileri: İhtiyaç teorisi bağlantılı sosyal sorunlar
teorileri, genel teoriler içinde yer alan, onlara destek veren parça bir
modeldir. Sosyal sorunlar teorileri, sosyal sorunlar ekseninde gerek
bireysel (mikro), gerekse toplumsal (makro) boyutuyla geliştirilen farklı
teorik yaklaşımların bütünüdür.
Belirli bilim alanında yeni paradigmaların ortaya çık(artıl)ması, ilgili bilimin
eğitim yapısını da değiştirebilmektedir. Kişilerin sosyal gelişimlerine yönelik eğitici
ve destekleyici katkılarda bulunmak isteyen sosyal hizmet biliminin eğitimi, ister
istemez yeni paradigmaların etkisi altında kalmaktadır. Diğer taraftan yoksulluğa
bağlı klasik sosyal sorunların yanında refah seviyesi yükselen toplumlar, ahlaki
yozlaşma, toplumsal şiddet, nesiller arası çatışma, alkolizm ve(ya) madde
bağımlılığı gibi kendine has bazı yeni sorunlar üretmektedir. Bu durumda sosyal
hizmet alanında hem yeni paradigmalara, hem de buna bağlı olarak yeni eğitim
sistemlerine ihtiyaç duyulacaktır. Bilindiği gibi sosyal hizmet bilimi, başta sosyal
politika olmak üzere sosyoloji, psikoloji ve antropoloji gibi bilim dallarından
yararlanmakta ve bu bilim dallarından modeller geliştirmektedir. Son yıllarda
sosyal hizmet bilimi, özellikle sosyal pedagoji ile bir yakınlaşma sürecine girmiştir.
Bu süreç, gelecekte daha da önem arz edecektir. Bu bağlamda bütüncül sosyal
hizmet eğitimi kapsamında “Sosyal Çalışma”nın yanında “Sosyal Pedagoji”ye de
ihtiyaç duyulacaktır.
Sosyal sorunlu çocuk, genç ve ailelere dönük sosyal hizmetler kapsamında
eğitim boyutuna ağırlık veren sosyal pedagoji, koruyucu, önleyici ve geliştirici
nitelikteki eğitim faaliyetleri ile ön plana çıkmaktadır. Özellikle çocuk ve gençlerin
sağlıklı bir şekilde sosyalleşmesini sağlayan, kişilere sevgi, sosyal sorumluluk ve
sosyal ahlak esaslarını öğreten sosyal pedagoji, sosyal hizmetlere destek veren en
önemli araç haline gelecektir. Bu doğrultuda örneğin Almanya’da 1980 yılından
beri sosyal hizmetler alanında yüksek eğitim görmek isteyen öğrenciler, “Sosyal
Pedagoji” ile “Sosyal Çalışma” bilim dalları arasında tercih yapabilecekleri gibi her
iki bilim dalını birlikte de okuyabilmektedir. “Sosyal Çalışma”, genelde
üniversitelerde okutulan “Sosyal Pedagoji” bilimi ile yakından ilişkili olduğu için,
bazı Meslek Yüksek Okullarında “Sosyal Çalışma” (Sozialarbeit) ile “Sosyal
Pedagoji”, “Sosyal Nitelikli Çalışma” veya “Sosyal Pedagojik Çalışma”
(SozialeArbeit) şeklinde tercüme edebileceğimiz bir isim altında birlikte
okutulmaktadır. Her iki bilim dalının birleştirilmesinin yanında, bu iki bilim dalından
sadece birisini tercih eden öğrenciler, ihtisaslaşma alanlarına göre diğer sosyal
bilim dallarının derslerini de alabilmektedir. Örneğin, Sosyal Tıp veya Özel Eğitim
gibi bilim dallarını da okuyan öğrenciler, hasta, yaşlı ve(ya) özürlülere dönük tıbbi
ve psiko-sosyal rehabilitasyon ve bakım hizmetleri sunan kurumlarda görev
alabilmektedir (Erler, 1994).
Sosyal hizmet alanında Bütüncül eğitim anlayışına göre sosyal hizmet alanında birbirine yakın bilim
birbirine yakın bilim dalları arasında işbirliği ve(ya) görev taksimi yapılması artık kaçınılmazdır. Mesela
dalları arasında işbirliği “Sosyal pedagoji”, yaşlılar, kadınlar, aileler, özürlüler ve yabancılar gibi değişik
ve(ya) görev taksimi sosyal kesimlerin eğitimleri ile ilgilenirken, “Sosyal Çalışma”, kişilerin daha çok
yapılması artık psiko-sosyal ve mesleki uyumları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Diğer taraftan sosyal
kaçınılmazdır. pedagoji ile ilgili akademik dersler, ağırlıklı olarak örgün eğitimin dışındaki alanlara
yönelmektedir. Örneğin halk eğitimi, çocuk terbiyesi (Pedagoji), yetişkinler eğitimi
(Androgoji) ve yaşlılar eğitimi (Geragoji) üniversitelerde önemli bir yere sahiptir.
Sosyal Hizmet Yüksek Okullarında daha çok sosyo-psikolojik sorunların pratik
çözümüne yönelik uygulamalı dersler verilirken, Üniversitelerde ağırlıklı olarak
teorik, sosyal pedagojik, idarî ve hukukî konulara ağırlık verilmektedir.
Üniversitelerdeki sosyal hizmet eğitimi, Meslek Yüksek Okullarından farklı olarak
daha çok idarî, pedagojik, hukukî konulara ağırlık vermektedir (Seyyar, 2007).
Avrupa’da birçok üniversite ve meslek yüksek okulu, sosyal hizmet bilimini
sosyal pedagoji ile birleştirerek ortak bir bölüm oluşturmuştur. Sosyal pedagoji ile
sosyal çalışma bölümlerinin birlikte okutulduğu bilimler arası eğitim programı
“Sosyal Pedagoji Odaklı Çalışma” veya “Sosyal Pedagoji İçerikli Çalışma Eğitimi”
(Socialaffairs // Sozialwesen) olarak da tanımlanmaktadır. Bu oluşumu,
matematiksel olarak şu şekilde ifade edebiliriz:
Sosyal
Sosyal
Pedagoji
Çalışma Sosyal
Odaklı
(Sosyal Pedagoji
Çalışma
Hizmet)
Eğitimi
bilim dalı oluşturmuştur. Başta “Sosyal Çalışma” ve “Sosyal Pedagoji” olmak üzere
aşağıdaki alt bilim dalları dikkat çekmektedir (Seyyar, 2007):
1- Sosyo-Kültürel Teşvik (Boş Zaman Pedagojisi).
2- Sağlık ve Sosyal Hizmetler (Tıbbi Sosyal Hizmetler):Hastalığa ve hastayı
etkileyen sosyal ve duygusal sorunların çözümüne yönelik bireysel ve
sosyal grup çalışması yöntemlerine ağırlık veren bir bilim dalıdır. Sosyal
çevrenin sağlık üzerindeki tüm etkilerinin belirlenmesi, kişi ve toplum
tarafından algılanması, çözümünde toplum katkı ve katılımının
sağlanmasını amaçlayan bir disiplindir (Toplum Temelli Tıbbi Sosyal
Hizmetler).
3- Androgoji (Yetişkinler Eğitimi):Sosyal pedagojinin bir alt dalı olan
yetişkinler eğitimi, sosyal sorunlu yetişkinlerin sosyal eğitimi ile ilgilenen
teorik ve uygulamaya dönük bir bilim dalıdır (Seyyar ve Genç,2010).
4- Geragoji (Yaşlılar Eğitimi): Sosyal pedagojinin bir alt dalı olan geragoji,
yaşlılık döneminde ortaya çıkan psiko-sosyal ve toplumsal sorunları ve
yaşlıların eğitim konularını ve imkânlarını ele alan teorik ve uygulamalı
bir bilim dalıdır (Seyyar ve Genç, 2010).
Geragoji, yaşlıların
eğitim konularını ele 5- Özel Eğitim ve Rehabilitasyon: Özel eğitim, bedenî, akli, ruhi ve(ya) hissî
alan bir bilim dalıdır. gelişimi ağır şartlar altında ancak sağlanabilen kişilerin (çocuk ve
gençlerin) psiko-sosyal sorunlarıyla ilgilenen ve onların rehabilite
olmalarını amaçlayan bir bilim dalıdır. Özel eğitim uzmanları, özürlü
çocuk ve yetişkinlerin eğitimini sağlayan özel ana okullarında, özel
okullarda, korumalı işyerlerinde, hastanelerin çocuk psikiyatri
bölümlerinde, rehabilitasyon merkezlerinde ve korumalı işyerlerinde
görev almaktadır (Seyyar ve Genç, 2010).
6- Sosyal İlahiyat (Manevi Sosyal Hizmetler):Sosyal ilahiyat, genelde
manevi bilimlerin özelde ilahiyat biliminin sosyal hayata yansımalarını
Sosyal ilahiyat,manevî araştıran multi-disipliner bir bilim dalıdır. Bir başka ifadeyle manevi ve
bilimlerinsosyal hayata sosyal bilimlerin bir bütünlük içinde sosyal sorunlara çözüm arayan
yansımalarını araştıran kapsamlı bir disiplindir. Buna göre, manevi bilimler (ilahiyat) yoluyla elde
bir bilim dalıdır. edilen bütün bilgiler ve tecrübeler, sosyal bilimler alanında ve sosyal
hayatın bütün safhalarında ve alanlarında değerlendirilmelidir. Sosyal
bilimlerle ilahiyatın bir bütünlük içinde ele alınmasını ve buradan elde
edilen yeni yaklaşımların değişik sosyal mesleklere yansıtılmasını isteyen
sosyal ilahiyat teorisyenleri, insan fıtratına uygun tıbbi-sosyal-manevi
bakım ve rehabilitasyon, psiko-sosyal danışmanlık ve kişisel gelişim
modelleri geliştirmektedir. Sosyal Hizmetlerde Manevi Yaklaşımların
uygulamalı olarak ortaya çıkması Manevi Sosyal Hizmetler”le mümkün
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Sosyal Hizmetlerin Geleceği
Aile Bakıcısı
Aile bakıcılığı eğitimi almak isteyen öğrencilere ağırlıklı olarak pedagojik ve
psikolojik içerikli dersler verilmektedir. Aile ihtiyaçlarına cevap verebilecek
nitelikte yetiştirilen öğrenciler, ev idaresi, ev ekonomisi, sağlıklı beslenme, aşçılık,
temel tıbbi ve psiko-sosyal bakım alanı ile ilgili bilgiler edinmektedir. Görev olarak
aile bakıcıları, değişik psiko-sosyal sebeplerden dolayı yoğun baskı ve stres altında
olan ve dolayısıylaailevi fonksiyonlarını yerine getirmede zorlanan ailelere ev
Ailenin çok sayıda işlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesinde profesyonel sosyal ve fiziki destek
çocuğa sahip olması ve- sağlamaktadır. Özellikle aile içinde ileri derecede bakıma muhtaç yaşlı veya özürlü
fakat sağlıklı bir kişinin bulunması veya ailenin çok sayıda çocuğa sahip olması ve-fakat sağlıklı
beslenmelerinde beslenmelerinde sorunların yaşanması durumunda aile bakıcılarına ihtiyaç vardır.
sorunların yaşanması Bunun yanında bakıcı aile fertlerinden herhangi birisinin geçici olarak
durumunda aile hastalanması ve ev hizmetlerini ifa edememesi, hastaneye kaldırılması veya iş
bakıcılarına ihtiyaç nedeniyle evinden belirli bir süre için uzaklaşması gibi sebeplerden dolayı aile
vardır. bakıcıları, evde sosyal hizmet uygulamaktadır (Ausbildungsordnung
Familienpflege, 1992).
Sosyal Yönetici
Sosyal yönetici, işletmecilik yönetimi ve organizasyonu ile ilgili veri ve bilgileri,
sosyal hizmet kurumlarında değerlendiren ve uygulayan bir idarecidir. Sosyal
yöneticiler, sosyal hizmet faaliyetlerinin etkinliğini artırabilmek amacıyla işletme
Sosyal yönetici, sosyal dünyasında geçerli olan yönetim anlayışını ve unsurlarını sosyal hizmet değerlerine
hizmet değerleri ve uygun bir şekilde kendi alanında kullanmaktır. Sosyal sorunları doğru tespit etme
hedefleri ekseninde ve optimal yöntemlerle çözme stratejileri geliştirme doğrultusunda sosyal yönetici,
planlama, koordinasyon sosyal hizmet değerleri ve hedefleri ekseninde planlama, koordinasyon ve kontrol
ve kontrol yöntemlerini yöntemlerini kullanarak hareket etmektedir. Bu bağlamda işletme yönetimine ait
kullanarak hareket temel esasların ancak bir kısmının sosyal hizmet alanlarında geçerli olabileceği
etmektedir. unutulmamalıdır. Örneğin sosyal hizmet ücretlerinin, her zaman piyasa şartlarına
göre belirlenmesi mümkün değildir. Bu durumda birçok müracaatçının, ihtiyaç
duyduğu hâlde bu hizmetleri (ücretlerin nispeten yüksek olacağından dolayı) talep
etmesi söz konusu olmayacaktır. Fiyat hizmet arasındaki ilişki, burada piyasa
•Orta ve uzun vadede, ülke içinde veya dışında ortaya çıkabilecek demografik,
kültürel, sosyo-ekonomik ve siyasî değişimler, yeni sosyal risklerin ve sorunların
ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Mevcut gelişmelerden, verilerden ve
olaylardan yola çıkarak, halkın refahı için geleceği planlayan sosyal devletler,
Özet
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. AB’ye bağlı ülkelerde yaşayan 65 yaş ve üstü insanların toplum içindeki
ortalama oranı 2008 yılı verilerine göre kaçtır?
a) % 1.1
Değerlendirme sorularını b) % 7.1
sistemde ilgili ünite
c) % 17.1
başlığı altında yer alan
“bölüm sonu testi” d) % 27.1
bölümünde etkileşimli
e) % 37.1
olarak
cevaplayabilirsiniz. 2. Bir toplumda yaşlı nüfusun sürekli olarak artması, sağlık sistemine
aşağıdaki hangi yeni sorunu beraberinde getirmez?
a) Sağlık hizmetlerinde hasta yaşlılara bağlı harcamalar artar.
b) Hastanelerde yatma süresi uzar.
c) Sağlık sistemleri mali yönden zor duruma düşer.
d) Tıbbi tedavi ve rehabilitasyonun etkisi azalır.
e) Geriatri bilimi gelişir.
3. Bakım güvence modeli nedir?
a) Çocuklara kaliteli bakım hizmet vermeyi öngören bir sistemdir.
b) Bakıma muhtaç kişilere sosyal güvence sağlayan bir sistemdir.
c) Yaşlıların sosyal rehabilitasyonlarını sağlayan bir modeldir.
d) Yoksullara sosyal güvence sağlayan bir sistemdir.
e) Hastalara sosyal güvence sağlayan bir sistemdir.
4. Zürich Ekolü’nün yeni sosyal hizmet paradigmaları ağırlıklı olarak hangi
teorilere dayanmaktadır?
a) Sistem ve sosyal sorunlar teorisi
b) Ergoterapi ve fizyoterapi
c) Sosyal çalışma ve sosyal pedagoji
d) Sosyo-kültürel çalışma ve teşvik
e) Androgoji ve Geragoji modelleri