You are on page 1of 34

.

AZIZ NESiN

lrca
G U L U T L E R

Resimleyen:
Mustafa Delioğlu

c,�t-INETi /f/1:
, ..

C.ı
8..:::,*- � ��.A)ç. �
NESİN YAYINEVI
...
A Z İ Z N E S İ N

Nnsrettin f-itrtn
GÜLÜTLER

: 1

"!'.
ıasnı ,.. 1J
...< .. . ':< o#J
.. .
I "" \'> ·

1.f.Q .......................

Resimleyen: Mustafa Delioğlu

1 ��
NESİNYAYINEVi
....
Bu kitabın telif hakkı Nesin Vakfınındır.
Aziz Nesin, yapıtlarının telif haklarını tümüyle Nesin Vakfına bağı§lamı§tır.
Nesin Vakfının amacı, kimsesiz, yoksul ve eğitime muhtaç çocukları, ilköğretimden
ba§layarak bir yüksekokul bitirinceye ya da bir meslek edininceye dek her türlü
gereksinimlerini sağlayarak barındırmaktır.

Nesin Vakfı bağı§ hesabı (TL):


Ziraat Bankası, Çatalca Şubesi, 130 - 952 22 32 - 5001
!BAN: TR710001000130095222325001
Posta çeki, 164 0009
Diğer bağı§ hesapları ve bilgi için:
e-posta: nesinvakfi@nesinvakfi.org www.nesinvakfi.org

Nesin Yayıncılık A.Ş.


İnönü Mahallesi Çimen Sokak No: 50/A Elmadağ Şi§li/İstanbul
Tel: 0212 291 49 89 Faks: 0212 234 17 77

e-posta: nesin@nesinyayinevi.com www.nesinyayinevi.com


İlk basım: Ağustos 2006 (2000 adet)


İkinci basım: Nisan 2013 (1500 adet)

Grafik Tasarım: İlhan Bilge


Resimleyen: Mustafa Delioğlu

001 90 57 015 - 197


ISBN 978-605-4702-15-2

Baskı ve cilt: Yazın Basın Yayın Matbaacılık Turizm Tic. Ltd. Şti.
Çiftehavuzlar Cad. Prestij ݧ Merkezi No: 27/806 Zeytinburnu/İstanbul
Tel: 0212 565 01 22 Sertifika No: 12028
içindekiler

Önsöz ...... ......................................... . ..... 4 Ku§a benzetmek . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .20


� Parayı veren düdüğü çalar .... 6 Testiyi kırdıktan sonra neye yarar . . . . . 20
Ye kürküm ye ................................. . ..... 6 Düğünden geli§ini de bilirim. . ...................... .. ..21
Tam açlığa alı§acakken ..... 6 Unun var, yağın var, §ekerin var, helva
Devenin ba§ı ............ ............... . ..... 6 yapıp yesene . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22
İpe un sermek ........................... . ..... 7 ݧi sağlam kazığa bağlayınca nasıl da gülersin . . . . 22
- Yorgan gitti kavga bitti .. .... 8 Tarifesi bende . . .. 22
İçinde olma da neresinde olursan ol .......... . . . .. 8 .
Kendim yaptım ama ben de beğenmedim ..........22

Mavi boncuk kimdeyse gönlüm onda . . . . 8


.
Ya kokusu . . . .............................................23
Dağ yürümezse abdal yürür ...................... ... . . .... 8 .
Aklımda duracağına karnımda dursun . . . . . 24
Sen de haklısın .............................
. ........... 9 Ağaçtan öteye yol görünür belki . . . . . . . . . . . . 24
Biraz da biz ölelim .................. . . ..........10 Bana görünme de . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .....24
Ayağını sıcak tut.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10
. . .
Keramet kavuktaysa .. .............. . . .....24
Fincancı katırlarını ürkütmezsen .....10 Al aptesini ver pabucumu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25
. . .

Dostlar alı§veri§te görsün ..................... . .....11 Geçinmeye niyetim yok ki adını öğreneyim . . . . . . . 25
Acemi bülbül bu kadar öter .....12 Gençliğini de bilirim . . ....25
Bindiği dalı kesmek ..................... . ...12 Ya tutarsa ........................................... .. ..... . . . ......25
Geç yiğidim geç ....................................... . .....12 E§eğin sözüne mi, benim sözüme mi . . . . . . 26
Buna değmi§ buna değmemi§ .............. . . .....13 Kara kaplı kitap ................................................... ......26

Anası ağlayacak ................................. . 14 Haspaya yara§ır ........................... . . ...26


O konu§ursa bu da dü§ünür . 14 Buyrun cenaze namazına .... ...................... . . ......26
Kazın ayağı öyle değil ................. . 14 Allah taksimi mi kul taksimi mi . 27
Göster marifetini . ................15 Kördöğü§ü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28
Kendi bildi ve gözü açılmadık sığırcık yavrusu . 16 .
Hırsızın hiç mi suçu yok ................. . ......28
l§ığı gören fırlıyor.. . . ........16 Bilenler bilmeyenlere öğretsin ......28
Çömlek hesabu .....16 Görüp göreceğin rahmet bu . .....29
El, elin e§eğini türkü çağıra çağıra arar ...16 Sahibi ölmü§ e§eği kurtlar yer 29
Sesi yarın çıkar .. ................ ......17 Elin ağzı torba değil ki büzesin ..... 29
Suyunun suyu ................................... . . ....18 Katırın gittiği yerde ........................ . .......30
Koyduğum yerde otluyorsun ..................... . . ...18 Damdan dü§en halden bilir................ . .......30
Yoksulun malı gözü önünde gerek ................. . ...18 İtleri salmı§lar ta§ları bağlamı§lar .......30
Umut bir §U dağın ardında.. . ......19 Sen içerden ben dı§ardan ................... . .......30
Hergün bayram olsa . . . . . . . . . . . . 20 Sana göre hava ho§ .. 30
Ne sen sor ne ben söyleyeyim.. . . . . . . ......... ......20 Yoksa ben bilirim yapacağımı ........31
Ölme e§eğim ölme, yoncalar bitsin . . . . . . . . . . . . . . . . ..20
.
Dizin ........32
AZİZ NESİN

Nasrettin J-{trca
GÜLÜTLER
d ilim i ze
Bu kitapta Nasrettin Hoca'nın salt atasözü, deyim ve özsöz olara girmiş olan gülütleri derlenmiştir

Gülüt ne demektir? Nasrettin Hoca gülütleri ne zaman anlatılır?

Gülüt, "gülmek" fiilinden \·apılmı� '.'Jasrerrin Hoca gülü deri, durup dururken, geli§igüzel anlatılmaz.
bir isimdir, gülünecek §ey demekrir. Önümü:e öyle bir olay, öyle bir sorun çıkar ki bu, Nasrettin Hoca
Eskiden "gülüt" yerine Arapça gülü derinden birindeki olaya ve soruna çokıbenzer. ݧte önümüze
"fıkra" diyorduk. Ancak "fıkra" çıkan o soruna bir çözüm yolu göstermek üzere, Nasrettin
sözcüğünün daha ba§ka §U Hoca'nın o soruna benzer durumdaki gülütü anlatılır. Buyüzden
anlamları da ,·ardı: Nasrerrin Hoca gülütleri yediyüzelli yıldanberi yinelenmekteyken
yine de eskimez ve onlardan bıkılmaz. Oysa, bir sorunumuzu
• Fıkra, günlük gazetelerde
çözmeye yaramayan ba§ka gülütleri ikinci kez dinleyemeyiz. Onlar
hergün aynı yerde çıkan
eskir. Nasrettin Hoca gülütleri hiç eskimez.
yazılar.
• Fıkra, yasaların içinde sayıyla
ayrılmı§ maddelerin ayrı ayrı Nasrettin Hoca gülütleri nasıl anlatılır?
bölümleri.
• Fıkra, biçok Batı dilinde Nasrettin Hoca gülütleri, uzata uzata, ballandıra ballandıra
" "
"anekdot" yada tost ve "joke" yerine anlatılmaz. Oysa masallarımızı, tersine, uzata uzata, ballandıra
·ullanılır. (Bi: "gülüt" diyoruz) ballandıra anlatırız.
Fıkra, belkemiği omurunun herbir bölümü.
Nasrettin Hoca gülütleri, sözü hiç uzatmadan ve elden geldiğince

Fıkra, yazılmı§ bir kısa gazete haberi.


enaz sözcükle anlatılmalıdır. Ne kerte kısa anlatılabilirse, o

Fıkra, paragraf anlamına da kullanılır.


kerte etkili ve güldürücü olur. Bundan başka, Nasrettin Hoca

Bunlar gibi daha pekçok ayrı anlamlara geliyor fıkra. Buyüzden gülütlerinin sonundaki yargıyı yada yargı çıkarılacak olan sonucu
fıkranın anlamları karı§ıyor. Bu karı§ıklığı önlemek için, alaylı ve vurgulayarak söylemeye özen göstermelidir.
§akalı kısacık öykü, gülünecek bir söz yada yazı anlamına gelen
Sevgili çocuklar, sizler için bu kitapta derlediğim atasözü, deyim
"fıkra" yerine Türkçesi olan "gülüt"ü yeğliyoruz.
ve özsöz olmu§ Nasrettin Hoca gülütlerini sever de onları sırası ve
Gülüt gibi, yine "gülmek" sözcüğünden türetilmi§ ba§ka yeri gelince anlatırsanız çok sevineceğim.
sözcüklerimiz de var. Örneğin Arapça "mizah" yerine "gülmece",
Fransızca "komedi" yerine de "güldürü" diyoruz.
Nesin Vakfı
Temmuz
Gülüt nedir? Gülüt, dinleyenleri yada okuyanları güldüren, çok
13 1988
kısa, alaylı, §akalı, yergili, güldürücü olan sözlü yada yazılı öykü
demektir. Bektaşi gülütleri, İncili Çavu§ gülütleri, Ezop gülütleri,
Nasrettin Hoca gülütleri gibi...

Nasrettin Hoca'nın kitaplarda 100-200 arasında gülütü


derlenmiştir. Bu gülütlerden kimisi, dilimizde atasözü, deyim ve
özsöz olmu§tur. Ben atasözü, deyim ve özsöz olmu§ Nasrettin
Hoca gülütlerini bu kitapta çocuklar için derledim. Nasrettin
Hoca gülüderinin sonunda vurgulanan bir sonuç, bir yargı
vardır. ݧte, atasözü olan, deyimleşen, özsözle§en, Nasrettin Hoca
gülü derinin sonunda vurgulanan bu yargıdır.

4
önceki olayları yaşamıştır. Örneğin halkımız
Doğumundan önce ve ölümünden sonra yaşayan
Hoca'yı, gülütlerinde O doğmadan üçyüz
dünyadaki tek insan kimdir? yıl önce yaşamış olan Mansur-al-Hallaç'la
birlikte yaşatmıştır. Böylece Nasrettin
Nasrettin Hoca'nın sevgili torunları!
Hoca, zamanın gerisine doğru uzanmış
Biliyorum, sizler de benim gibi, bilgiçlik taslayanları da, bilgiçlik olur.
taslamayı da sevmezsiniz. Öğrenilmesi en zor sanılan bilimler
Bununla da kalınmıyor. Nasrettin
bile, iyi öğretme yöntemi bulunabilirse, tıpkı oyun oynar gibi güle
Hoca öldüğünde Amerika daha
oynaya beğeniyle öğrenilebilir. Yaşamda en sağlam, en doğru
keşfedilmemişti. O zaman Amerika
bilgilerimiz de işte böyle kendiliğinden öğrendiklerimizdir.
keşfedilmediğine göre, Nasrettin
Öyleyse, gelin hep birlikte bir oyun oynayalım, bir bilmece
Hoca'nın yaşadığı dönemde
oyunu... Size soracağım bilmece şu: Hem doğumundan önce, hem Avrupa'da, Asya'da daha tütün
ölümünden sonra yaşamış insan kimdir? bilinmiyor demektir. Çünkü
Düşünün bakalım, bilirseniz dünyayı size vereceğim. bildiğiniz gibi bütün dünyaya
tütün Amerika'nın keşfinden sonra
Bu bilmeceyi bilmeniz için size ipucu da vereyim. Bilindiği gibi her
Amerika'dan getirilip yayılmıştır. Oysa Türk
insan belli bir tarihte doğar, belli bir tarihte de ölür. Ama kimi
halkının yarattığı gülütlerinde Nasrettin Hoca tütün çubuğu,
insanlar tarihe geçer. Tarihe geçen bu kişilere, tarihsel kişiler
cıgara içmektedir. Demek Nasrettin Hoca'mız, ölümünden çok
deriz. Örneğin, Fatih Sultan Mehmet, Mimar Sinan, Mustafa
sonraları keşfedilmiş olan Amerika'dan gelen tütünü içebilmiş,
Kemal Atatürk tarihsel kişilerdir.
yani ölümünden sonra da yaşamıştır. Böylece Nasrettin Hoca,
Bir de, gerçekte yaşamamış, ama yine de adları sanları bilinen zamanın hem ilerisine hem berisine doğru da uzanmış olur.
kişiler vardır. Bunlara toplumsal kişiler denir. Toplumsal kişileri
Şimdi bilmecemizin yanıtını verebilirsiniz: Doğumundan önce de,
toplum yaratır ve yaşatır.
ölümünden sonra da yaşamış olan dünyadaki tek insan Nasrettin
Tarihsel bir kişi, zamanla toplumsal bir kişilik kazanabilir. Hoca'dır. Ölümünden sonra da yaşamış başka tarihsel ve
Toplum, bir tarihsel kişiyi benimser, özümserse, ona toplumsal toplumsal kişiler vardır, ama doğumundan önce de yaşamış olan
bir kişilik de verir. İşte Nasrettin Hoca böyle bir kişidir; yani hem dünyadaki tek kişi Nasrettin Hoca'dır.
belli bir tarihte doğup ölmüş bir tarihsel kişidir, hem de toplumun
Nasrettin Hoca kertesinde Türk halkını belirleyen, Türk halkının
benimseyip özümsediği, simgeleştirdiği bir toplumsal kişidir.
ortaklaşa niteliklerini, duygu ve düşüncelerini gösteren, Türk
Nasrettin Hoca bundan yediyüzelli yıl kadar önce Sivrihisar halkını simgeleyen başka birisi daha yoktur.
ilçemizin Hortu köyünde doğmuş, bir süre Sivrihisar'da bulunmuş,
İşte sevgili çocuklar, sevgili çocuklarım, buyüzden yazıma
sonra ölümüne dek Akşehir'de yaşamış ve orada ölmüştür.
başlarken sizlere "Nasrettin Hoca'nın sevgili torunları!" diye
Mezarı da Akşehir'dedir. Demek Nasrettin Hoca, bir tarihsel
seslendim. Biz hepimiz Nasrettin Hoca'nın çocuklarıyız. Çünkü
kişidir. Ama Türk halkı, bir tarihsel kişi olan Nasrettin Hoca'yı
yediyüzelli yıldanberi onun kalıtını bölüşe-üleşe bitiremiyoruz.
öyle benimsemiş, öyle özümsemiş, Nasrettin Hoca'yı kendisi ve
Sizler de onun kalıtını daha artırıp zenginleştirerek sizden sonraki
kendisini de Nasrettin Hoca saymış ki, sonunda toplumsal kişilik
kuşaklara kalıt olarak bırakacaksınız.
kazanan Nasrettin Hoca, Türk halkının kendisi olup çıkmış.
Türk halkı yediyüzelli yıldanberi kendi düşüncelerini, duygularını, Bilmeceyi bildiniz. Sözümde durup dünyayı size veriyorum
Nasrettin Hoca'nın ağz,ından söylemiş ve Nasrettin Hoca'nın sevgili çocuklarım; bu güzel, bu yaşanılası dünya sizin olsun.
ağzından dinlemiş. Böylece halkımız hiç durmadan yeni yeni Yaşadığınız dünyanın sizin olabilmesi için, onun güzelleşmesinde,
Nasrettin Hoca gülütleri yaratmış. iyileşmesinde katkınız olması gerekir.

Bütün tarihsel ve toplumsal kişiler, ölümlerinden sonra da Biz, bizden öncekilerden aldığımız bu güzelim dünyayı kendi
adlarıyla, anılarıyla, ünleriyle, yapıtlarıyla toplumda yaşarlar. katkılarımızla daha da güzelleştirmeye çalıştık; şimdi bu dünyayı
Örneğin, tarihsel kişilikleri olanlardan Fatih Sultan Mehmet bütün yüreğimizle, bütün gönlümüzle size kalıt bırakıyoruz.
tarihte bir dönem açmış olmasıyla, Mimar Sinan yapıtlarıyla, Nasrettin Hoca'nın sevgili torunları, benim sevgili, benim
Atatürk Cumhuriyetimizi kurmuş olmasıyla, ölümlerinden sonra canım çocuklarım. İşte dünya, sizindir! Onu daha, daha, daha
da toplumda yaşamaktadırlar; yani hem tarihsel, hem toplumsal güzelleştiriniz!
kişidirler. Ama hiçbir tarihsel ve toplumsal kişi doğumundan
önce yaşamamıştır. Yalnız bitek toplumsal kişi vardır ki o, hem
doğumundan önce, hem de ölümünden sonra yaşamaktadır. İşte Feneryolu 5

bu ölümsüz kişi Nasrettin Hoca'dır. 17 Haziran 1975

Türk halkının yarattığı gülütlerine göre Nasrettin Hoca, daha


doğumundan önceki zamanların olaylarına karışmış, doğmadan
AZ Z NES N

Nasrettin ]-ltrca
GÜLÜTLER

Parayı veren düdüğ ü çalar Tam açlığ a alışacakken


Pazara giden Hoca'nın ba§ına ܧܧen Uzun süren bir kış, Hoca'nın eşeğine
çocuklar, "Bana düdük getir pazardan...", vereceği arpa, saman iyice azalmış. Bunun
"Bana düdük al!" demeye ba§lamı§lar. üzerine Hoca eşeğine verdiği arpayı, samanı
İçlerinden salt biri, düdüğün parasını gittikçe azaltmış.
vermi§ Hoca'ya. Günden güne azalta azalta, hayvana iki
Ak§am pazardan dönen Hoca, parayı üç günde birazcık yem vermeye başlamış.
verene düdüğü uzatmı§. Öbürleri, Bigün ahıra girince ne baksın, qek ölmüş.
- Hani bizimkiler? diye sorunca Hoca, Hoca kendi kendine,

- Eeee, demiş, parayı veren düdüğü çalar. - Yazık oldu, demiş, tam açlığa alışacaktı,
ömrü elvermedi.

Devenin başı
Nasrettin Hoca karısının eğirdiği ipliği
yumak yapar, pazardaki iplikçilere satarmış.
Kurnaz iplikçiler Hoca'nın elinden iplik
yumaklarını emeğin hakkından çok daha
ucuza alırlarmış. Bigün Hoca yolda bir
deve başı bulmuş. Eve götürüp iplikleri bu
deve başının üstüne sarmış, kocaman bir
yumak yapmış. Götürmüş pazara. İplikçi,
büyüklüğüne göre yumağa yine çokaz fiyat
Ye kürküm ye vermiş. Hoca nasıl olsa yumağın içinde
deve başı var diye bu ucuz fiyata razı
Hoca çağrılı olduğu bir ziyafete gündelik olunca h.ışkulanan iplikçi,
kılığıyla gittiği için kendisine kimse - Sakın yumağın içinde başka şey olmasın
aldırış etmemiş. Bunun üzerine evine Hoca? demiş.
koşup kürkünü giymiş, ziyafetin verildiği
Hoca da,
eve dönmüş. Çok ağırladıkları Hoca'yı
- Yok, devenin başı... karşılığını vermiş.
başköşeye buyur etmişler. Sofra kurulunca
en güzel yeri Hoca'ya vermişler. Hoca İplikçi ertesi gün Hoca'yı çarşıda görüp de,
kürkünün yakasını çorba kasesine daldırıp, - Yumağın içinden deve başı çıktı, yalan
- Buyur! Ye kürküm ye, ye kürküm ye! söylemeye utanmıyor musun? deyince
demeye başlamı§. Hoca,

Şaşırip nedenini soranlara, - Ben, demiş, doğruyu söyledim sana,


devenin başı demiştim ya...
- Nasıl olsa ikram kürke, yemeği de o
yesin... demiş.

6
İpe un sermek
Kom§usu evine gelip Hoca'dan çama§ır
ipini istemi§. Hoca içeri girip bisüre sonra
kapıya çıkarak,
- Kusura kalma kom§u, ipe un sermi§ler...
demi§.
Kom§usu,
- Etme Hoca, hiç ipe un serilir mi? diye
sorunca Hoca da,
- Vermeye gönlüm olmayınca,
serilir... demi§.
AZ Z NES i N
,

Nasrettın J-{trca
GÜL ÜT l ER

Yorgan gitti kavga bitti Mavi boncuk kimdeyse


gönlüm onda
Bir gece kapısının önünde gürültüler duyan
Nasrettin Hoca meraklanır. "Senin neyine Hoca'nın iki karısı varını§. İkisi de sık sık,
gerek?" diyen karısına aldırmaz. Yataktan "Hangimizi daha çok seviyorsun?" diye
fırlar. Hava da soğuk olduğundan yorganını Hoca'yı sıkı§tırırlarmı§. Hoca iki karısına
sırtlanıp kapı önüne çıkar. Orda iki ayrı ayrı birer mavi boncuk verip,
kavgacıyı görüp,
- Sakın bu mavi boncuğu kimseye
- Etmeyin ayıptır... demesine kalmaz, göstermeyeceksin, verdiğimi kimse
kavgacılardan biri, Hoca'nın sırtından bilmeyecek... demi§.
yorganı kaptığı gibi kaçar. Öteki de kaçar
Bigün yine iki karısı birden,
gider. Hoca titreyerek eve dönünce karısı,
- Hangimizi daha çok seviyorsun? diye
kavganın nedenini sorar.
tutturunca, Hoca,
Hoca,
- Mavi boncuk kimdeyse, gönlüm onda...
- Bizim yorgan içinmi§; yorgan gitti kavga
demi§.
bitti... der.

Dağ yürümezse abdal yürür


İçinde olma da
neresinde olursan ol Hoca ermi§ olduğunu söyleyip övünürmü§.
Birisi,
Hoca'ya sormu§lar:
- Ermi§sen bir keramet göster bakalım...
·- Cenaze götürülürken tabutun ne demi§.
yanında olmalı: önünde mi ardında mı,
Hoca nasıl bir keramet görmek istediğini
sağında mı solunda mı?
sorunca, adam,
Hoca yanıt vermi§:
- Şu kaqıki dağı çağır da, ayağına gelsin...
- İçinde olma da demi§.
neresinde
Hoca üç kez,
olursan ol...
- Gel yanıma koca dağ, geel! diye
seslenmi§, sonra da dağa doğru yürümeye
ba§layınca, adam,
- Hani Hoca, demi§, dağın yerinden
kıpırdadığı bile yok...
Dağa doğru yürümekte olan Hoca §U
kaqılığı vermi§:
- Ben alçakgönüllüyümdür; dağ
yürümezse abdal yürür.

abdal: Gezgin derviş

8
Sen de haklısın - Efendi, bu nasıl i§? Davacıyı dinledin
haklısın, dedin. Sonra tam tersini anlatan
Hoca kadılığı sırasında dinlediği davacıya, davalıya da haklısın, dedin. Bu senin

- Haklısın! der. yaptığın haksızlık değil mi? deyince, Hoca


bu kez karısına,
Arkadan dinlediği davalıya da,
- Karıcığım sen de haklısın! der.
- Haklısın! der.
İçerden konu§ulanları dinleyen
karısı,
AZ Z 'ES \

N asrettrn ]-{otJa
1

GÜLÜTLER

Biraz da biz öleli m Fincancı katırlarını


ürküt mezsen
O ramazan yaz sıcağına rastlamı§. Hoca'yı
zengin bir bey iftara çağırmı§. Hava sıcak Hoca bigün mezarlıkta gezinirken
olduğundan, sofraya çorba yerine buzlu ayağı kayar, eski ve çökmü§ bir mezar
ho§af gelmi§. Bey §aka sever olduğundan, çukuruna dü§er. Dü§tüğü yere uzanıp
konuklarının önüne birer küçük çay ka§ığı kendi kendine, " Dedikleri doğru mu
koymu§, kendi eline de koca bir kepçe bakayım, soru melekleri gelecek mi? "
alını§. Kepçeyle buzlu ho§afı her içi§inde, der. Az sonra uzaktan çan sesleri, hayvan
- Oooh, öldüm... dermi§. sesleri, bağrı§malar, konu§malar duyulur.
Hoca bir bakını§, be§ bakını§, sonunda Bu karı§ık gürültü gittikçe yakla§ır. Hoca
dayanamayıp, gürültüden korkup, " Galiba ters zamana
gelmi§im, kıyamet kopuyor, kalkıp bir
- Efendi, demi§, §U kepçeyi elden ele
bakayım... " diyerek birden mezardan
döndürsek de, biraz da biz ölsek...
fırlayınca, mezar ba§ına gelmi§ olan fincan
yüklü katırlar birden ürker, çifte atmaya,
ko§U§maya ba§larlar. Katırların yükü
devrilir, fincanlar kırılır. Katırcılar, Hoca'yı
yakalayıp neyin nesi olduğunu sorarlar.
Hoca da,
- Ben öbür dünyadan geliyorum, bu
dünyayı seyre çıkmı§tım... der.
Katırcılar, Hoca'yı bir iyice dövüp yara bere
içinde koyup katırları toplar, kalan yükü
yükler, yola düzülürler.
Hoca kafa göz §i§ıni§, el ayak patlamı§
olarak eve gelince, kansı,
- Nedir, sana ne oldu böyle? diye sorar.
Hoca da,
- Öteki dünyadan geliyorum... der.
Bu kez kansı,
Ayağını sıcak tut - Ya öyle mi, öteki dünyada ne var ne
yok? diye sorunca Hoca,
Hoca'ya, hekimlik bilip bilmediğini - Fincancı katırlarını ürkütmezsen, her§ey
sormu§lar. yolunda... der.
- Bilirim... demi§.
- Nedir? diye sorulunca da §öyle demi§:
- Ayağın sıcak tut, ba§ını serin,
Kendine bir i§ bul, dü§ünme derin.

10
Dostlar alışverişte görsün - Bu nasıl alışveriş? diye soran dostlarına
Hoca,
İşsizlik çeken Hoca'ya dostları alışveriş - Boş durmaktan iyidir, dostlar alışverişte
yapmasını salık veriyorlarmış. Hoca görsün... demiş.
da yumurta alıp satmaya başlamış.
Yumurtaların dokuzunu bir akçeye alıp,
onunu bir akçeye satıyormuş.

(jljl

1
AZİZ NES N

Nasrettin ]--ltrca
GÜLÜTLER

Acemi bül bül bu kadar öter Hoca denileni yapar. Eşeğin ilk
yelleniş!nde, "Yarı canım çıktı, yarısı kaldı,"
Hoca bir yemiş bahçesine girip zerdali der. A: sonra eşek ikinci kez yellenince,
ağacına çıkar, zerdalileri atıştırırken "İşte öldüm," diyerek kendini yere bırakır.
bahçenin sahibi koşup gelir, Gelen giden olmayınca, kasabaya varıp ona

- Orda ne yapıyorsun? diye sorar. buna,


Hoca, - Ben falan yerde öldüm. Gelin, beni
ardan alın da gömün, der.
- Ben bülbülüm, burda ötüyorum... der. '

Kendilerine eğlence çıktı diye sevinen


Adam,
delikanlılar, Hoca'yı yattığı yerden alır,
- Öt de dinleyeyim öyleyse... der. tıpkı ölü gibi teneşire yatırıp yıkar, kefene
Hoca sözde bülbül gibi ötmek için çirkin sarar, tabuta koyarlar. Tabutu mezarlığa
sesler çıkarır. götürürlerken biyerde yol ikiye
Bahçe sahibi, ayrılınca, ordan mı burdan
- Bu ne biçim bülbül sesi? deyince Hoca mı gitsinler diye aralarında
da, tartışırlarken Hoca
tabutun kapağını
- Acemi bülbül bu kadar öter, der.
kaldırıp başını
çıkarır,
- Ben, der,
Bindiği dalı kes mek sağlığımda
işte şu yoldan

\
Hoca bir ağaca çıkmış, bindiği dalı giderdim ama
kesiyormuş. Alttan geçen biri bunu görüp, şimdi öldüm,
- Hoca, bindiğin dalı kesiyorsun, düşersin nerden isterseniz
sonra... demiş, yürümüş gitmiş. ordan götürün.
Hoca bindiği dalı kesince düşmüş. "Bu
adam ermiş olacak, düşeceğimi bildi,
öleceğimi de bilir..." diye, çarşı pazar
dolaşarak o adamı aramaya başlamış.
Bulunca da,
- Düşeceğimi bildin, öleceğimi de bilirsin.
� öyle ne zaman öleceğim? diye sormuş. Geç yiğidi m geç
Adam bunu bilmenin olanaksızlığını Bigün Hoca mezarlıkta dolaşırken, iri bir
anlatmaya çalışmışsa da boşuna. Üstelemesi köpeğin, mezar taşlarından birine siydiğini
karşısında, başından savmak için, görünce, sopasıyla hayvanı kovalamaya
- Eşeğine odun yükle, dağa yukarı dehle... yeltenip, "Hoşt," diye bağırır. Koca köpek
Eşeğin birinci yeltenişinde canının yarısı dişlerini gösterip de hırlayınca Hoca alttan
çıkar. İkinci kez yellendi mi eşek, anla ki alıp,
tüm ölmüşsün. - Sözüm sana değil, der, geç yiğidim geç!

12
Buna değmiş buna ��j- -- �--

jf
değmemiş
Hoca eşeğinin heybesine bikaç karpuz
koyup dağa odun kesmeye gider.
Susayınca karpuzlardan birini keser.
//
Ama ham olduğundan kestiği
karpuzu atar. Başka bir karpuz
keser. Tatsız çıkınca onu da
atar. İşte böyle böyle kestiği
karpuzlardan tatlısını yer,
tatsızını, hamını atar. Bir de
attığı karpuzların üstüne işer.
Bisüre sonra odun kestikçe
terler, yorulur, sıcak da iyice
bastırdığından susar. Ama kesecek
karpuz da kalmamıştır. Bu kez attığı
karpuzlara eğilip, "Buna değmiş, buna
değmemiş..." diye seçerek ayırır. Az sonra
yine, "Değmiş, değmemiş," diye seçip yer.
Sonunda attığı karpuzların hepsini
yer bitirir.


illi �·

Nasrettin
AZİZ NESiN

GÜLÜTLER
]-ltrca

Anası ağla yacak katı büyüklüğündeki benim baba hindime


on altın bile veren yok, der.
Hoca'nın iki oğlundan biri bostancılık Pazarcılar,
yapıyormuş biri de testicilik. Hoca bostancı - Hocam, derler, o küçük kuşun hüneri
olan oğluna gidip nasıl olduğunu sormuş. O var; papağandır, konuşur.
da şöyle demiş:
Hoca da,
- Bu yıl çok bostan ektim. Yağmur
- Bunun da hüneri var, der, o konuşursa
yağarsa çok iyi ama yağmazsa, anam
bu da düşünür.
ağlayacak.
Öbür oğluna gidip, nasıl olduğunu sormuş.
O da şöyle demiş:
- Bu yıl çok testi çamuru kardım. Yağmur Kazın a yağı öyle değil
yağmaz da testiler kurursa işim iyi, yağmur
yağarsa, anam ağlayacak. Nasrettin Hoca, Timur'a götürmek için
bir kaz kızartmış. Ama yolda giderken
Eve dönüşünde karısı, oğullarını sorunca,
dayanamayıp kazın bir budunu yemiş.
Hoca,
Timur sofrada kazın bir ayağının eksik
- Oğlanları bilmem ama demiş, yağmur olduğunu görünce,
yağsa da yağmasa da sen ağlayacaksın.
- Hoca nerde bu kazın bir budu? diye
sormuş.
Hoca pencereden bakmış ki çeşme
O konuşursa bu da dü şünü r başındaki kazlar, bir ayaklarını karınlarına
çekmiş, tek ayakları üstünde dineliyorlar.
Hoca pazarda küçük bir kuşun on altına
Hemen kazları Timur'a gösterip,
satıldığını görünce, kendi kendine, "Demek
bugünlerde kanatlı hayvanlar çok para - İşte, demiş, bizim memleketteki bütün
ediyor; bu küçük kuş on altın ederse, kazlar tek ayaklıdır.
benim koca baba hindi yüz altın eder..." Bu açıklamaya inanmayan Timur, yanına
der. Kümesteki baba hindiyi koltuğunun çağırdığı bir adamının kulağına bişeyler
altına alıp pazara götürür. Fiyatını fısıldamış. Az sonra dışarda davullar,
soranlara, zurnalar, defler, dümbelekler, ziller çalmaya
- Yüz altın! der. başlayınca, bunca gürültüden kazlar da
korkup kaçışmışlar.
Ama hiçkimse,
beş akçeden fazla Timur,
vermez. - Bak Hoca, demiş, kazın ayağı öyle değil
Hoca, hepsi iki ayaklı...
- Bu ne iştir, şu Hoca,
küçük kuşun fiyatı - Onca gürültü patırtıyı senin için
on altın ediyor çıkarsalardı, sen de dört ayaklı olurdun...
da, onun yirmi demiş.
Göster marifetini sıçrayıp bu kez de suratına vurmuş. O
sırada kapı çalınıp bir alacaklı gelince Hoca
Mutfak duvarına asılı kalbur kazayla düşüp kalbura dönüp,
Hoca'nın canını yakmış. Kızan Hoca - Hadi, demiş, tam sırasıdır işte şimdi
bir tekme savurunca fırlayan kalbur bu göster marifetini!
kez dizine çarpmış. Büsbütün sinirlenen
Hocanın yere çarptığı kalbur

//
I
I
I .
/

- /

(�
�J
15
AZ Z N S

Narretthı ]-{lfca
GÜLÜTLER

Kendi bildi ve gözü a çıl ma dık Çö mlek hesa bı


sığırcık yavrusu
Ramazanın kaçı olduğunu Hoca'ya sık sık
Hoca'nın oğluna patlıcanı gösterip, sorarlarnıı§. Hoca da günleri §a§ırmamak
- Bu nedir? diye sornıu§lar. için hergün çömleğine bir ta§ atar, soran
olursa çömlekteki ta§ları sayıp, ramazanın
- Gözü açılmadık sığırcık yavrusu...
kaçı olduğunu söylernıi§. Şakacının biri,
demi§.
bunu öğrenip, Hoca'nın çömleğine gizlice
Hoca bunu duyunca, bir avuç ta§ atını§.
- Yallah ben öğretmedim, demi§, oğlan Ertesi gün Hoca'ya biri,
kendi bildi.
- Bugün ramazanın kaçı? diye sorunca,
Hoca evine gidip, çömlekteki ta§ları sayını§
ki, yüzelli ta§ var. Kendi kendine, "Bu
bizim ramazan, hiçbir zaman bu kadar uzun
sürmezdi, §undan bir indirim yapayım hiç
olmazsa... " deyip soran adama,
- Bugün ramazanın kırkbe§i... demi§.
Adam,
- Aman Hoca hiç kırkbe§ gün çeken ay
olur mu? diye sorunca Hoca,
- İyi ki ben yine indirim yaptım, yoksa
çömlek hesabına kalsaydı, bugün ayın
yüzellisiydi... demi§.

El, elin eşeğini


türkü çağıra çağıra a ra r
lşığı gören fırlıyor
Suba§ının e§eği kaybolnıu§. Suba§ı buyrultu
Karısı doğururken Hoca da mum çıkarını§ ki, herkes kaybolan e§eği arasın
tutuyornıu§. İlk doğanlar ikiznıi§. İkizlerin diye... İster istemez Hoca da, suba§ının
arkasından bir çocuk daha ba§ gösterince e§eğini aramaya ba§lanıı§. Hoca hem türkü
Hocp. mumu söndürnıü§. çığırır, hem gidernıi§.
Ebe, - Ne yapıyorsun böyle? diye sornıu§lar.
- Aman Hoca ne yaptın? deyince, Hoca - Suba§ının e§eğini arıyorum... demi§.
da, - Yahu, bu ne biçim e§ek arama? diye
- Ne yapayım, demi§, baksana ı§ığı gören soranlara Hoca §öyle demi§:
fırlıyor. - El, elin e§eğini türkü çağıra çağıra arar...

16
Sesi yarın çıkar - Ama hiç sesi çıkmıyordu ... deyince
Hoca da,
Hoca geceleyin, mollası İmad'la evine - Onun sesi yarın çıkar... diye yanıt verir.
giderken bir kilidi törpüleyen iki hırsız
rebap: Bir çe§it telli çalgı
görürler.
İmad,
- Ne yapıyordu o adamlar? diye sorunca,
Hoca,
- Rebap çalıyorlardı... der.
İmad bu kez,

17
NESiN

AZİZ

Nasrettin ]--ltrca
GÜLÜTLER

Suyunun suyu Koyduğu m yerde otluyorsun


Hoca'ya bir köylü tavşan getirir. Hoca da Hoca dağda kestiği odunu eşeğine
köylüyü konuk eder, ağırlar, yedirir içirir. yüklemiş. Baltasıyla abasını da odunların
Ertesi hafta o köylü yine gelip Hoca'ya, üstüne koyup eşeğine,
- Hani sana geçen hafta tavşan getiren - Sen düz yoldan gelirsin, ben dağ
köylüyüm ben... der. yolundan kestirme gideceğim... demiş.
Hoca yine ağırlar, önüne sofra koyar. Eve gelince, bakmış ki eşek yol<... Eh, uzun
- Bu içtiğin, geçen hafta getirdiğin yoldan geliyor, gecikir diye düşünmüş.
tavşanın suyuna çorbadır... der. Akşam olmuş, yine eşek dönmemiş. Yolu
Bir hafta sonra Hoca'ya bikaç köylü birden kaybetmiştir diyerek, eşeğini aramaya
gelir. başlamış. Araya araya, bıraktığı yere
varınca, bakmış ki, eşek arda otlayıp
- Biz, derler, hani iki hafta önce
duruyor. Ama semerin üstünde ne balta
sana tavşan getiren biri vardı ya, onun
var, ne aba... Hemen eşeğin semerini çözüp
köyündeniz, komşularıyız.
kendi sırtına almış. Eşeğin kulağına da,
Hoca bunları da konuklar, olanını önlerine
- Sen hala koyduğum yerde otluyorsun,
koyar, yedirir içirir.
demiş; baltamla abamı getir, kendi semerini
Daha ertesi hafta yine bikaç köylü daha al! ..
gelir. Hoca,
- Siz, kimlerdensiniz? diye sorar.
Köylüler,
Yoksulun ma il
- Biz, derler, hani üç hafta önce sana
tavşan getirenin komşuları gelmişti ya, biz
gözü önünde gerek
de o tavşan getiren köylünün komşularının Hoca bigün çağrılı olduğu bir düğün
komşularıyız. evinde, buyur edildiği sofraya otururken,
Hoca bunların önüne bir tas çiğnediği sakızı ağzından çıkarıp burnunun
dere suyu getirip koyar, ucuna yapıştırmış. Ordakiler,
buyur eder. - Aman Hoca, o nedir öyle? diye sorunca
Şaşıran köylüler, Hoca,
- Bu nedir - Ne yapayım, demiş, yoksulun malı gözü
efendi? diye önünde gerek!
sorunca Hoca,
- Bu da, der,
tavşanın
suyunun
suyu.

18
U mut bir şu dağın a rdında - Aman Hoca, demişler, bu ne biçim qek
arama böyle, türkü söyleyerek.
Eşeğini yitiren Hoca hem arar hem Hoca o zaman,
de türkü söylermiş. Böyle ne yaptığını - Bir umudum şu dağın ardında, demiş,
rnranlara, orda da bulamazsam, o zaman dinleyin siz
- Eşeğimi yitirdim de arıyorum... demiş. bendeki gümbürtüyü...

�� f�

19
AZİZ NESİN

Narrettin }-{lrta
GÜLÜTLER

Hergün ba yra m olsa Öl me eşeği m öl me, yonca lar


bitsin
Bir kıtlık zamanı Hoca'nın yolu bir köye
varır. Bir de bakar ki o köyde herkes Bir kı§ Ak§ehir' de görülmemi§ kıtlık
baklava börek yemekte, §eker emip lokum varını§. İnsanlara yiyecek, hayvanlara yem
yutmakta, §erbet §urup içmekte. bulunamaz olmu§. Hoca sevgili e§eğine,
- Herkes açlıktan kırılırken, burdaki bu kendi boğazından arttırır, kepek filan
bolluk nedir? diye sorar. verirmi§. Ama bigün bakını§ ki zavallı
Köylüler, e§ek nerdeyse nalları dikecek. Hayvanın
kulağına eğilip §öyle demi§:
- Bre adam, sen hiç gününü bilmez misin?
Bugün bayram olduğundan herkes varını - Ölme qeğim ölme, yaz gelsin de
yoğunu ortaya dökmü§ yiyip içmekte... yoncalar bitsin. Ben de yerim, sen de
deyince Hoca, yersin.
-Vara hergün bayram olsa da, halk da hiç
sıkıntı çekmese... der.
Kuşa benzet mek
Hoca bir sulak tarlada bir leylek yakalayıp
Ne sen sor ne ben söyleyeyi m evine getirmi§. Leyleğin biçimini
beğenmediği için biraz gagasından biraz
Adamın biri Hoca'ya bir kutu emanet
ayaklarından biraz da kanatlarından kesip,
etmi§. Adam epiy zaman görünmeyince,
Hoca meraklanıp kutuyu açını§. İçinde bal - Hah i§te, demi§, bak §imdi ku§a
varını§. Dayanamamı§, balı yiyip bitirmi§. benzedin!
Bir zaman sonra adam gelip emanet ettiği
kutuyu alını§ ama kutu hafif...
- Hocam bu kutu neden böyle hafiflemi§ Testiyi k1rdıktan sonra
dersin? diye
neye yarar
sorunca Hoca,
- Orasını ne Hoca eline testiyi tutu§turduğu oğluna iki
sen sor, ne ben tokat attıktan sonra,
söyleyeyim... - Testiyi kırmadan pınardan su doldur da
demi§. gel! demi§.
Karısı,
- Testiyi daha kırmadan çocuğa dayak
atılır mı hiç... deyince Hoca da,
- A kadın, demi§, testiyi kırdıktan sonra
tokadı atmı§sın neye yarar...

20
Dü ğünden gelişini de Hoca,
biliri m - İyi ama karıcığım, der, ben senin düğün
evinden gelişini de bilirim.
Hoca akşam evine dönünce karısını yine
somurtkan görür.
- Yine neyin var yüzün gülmüyor... Neden
suratını asmışsın? diye sorar.
Karısı,
- Başsağlığına gitmiştim, ölü evinden
geliyorum da ondan... deyince,
AZIZ NE S İN

Nasrettin ]-ilTcn
GÜLÜTLER

Unun var, ya ğın var, şekerin


var, helva yapıp yesene
Parasız bigününde canı çok helva isteyen
Hoca bakkala gidip sormu§:
- Unun var mı?
-Var.
-Yağın var mı?
- Var.
- Şekerin de var mı?
- O da var.
Tarifesi bende
O zaman Hoca,
- Be adam, demi§, öyleyse neden helva Hoca ciğer alını§ evine giderken kar§ıla§tığı
yapıp yemiyorsun? bir dostu ona, ciğer yahnisinin nasıl
pi§irileceğini anlatmı§. Hoca,
- Aklımda tutamam, §Unun tarifini bir
İşi sağla m kazığa bağla yınca kağıda yaz, demi§.
nasıl da gülersin Adam da yazıp vermi§.
Hoca bir elinde ciğer, öbür elinde de yahni
Hoca'nın uzun zamandanberi borcunu
tarifesi, dalgın dalgın evine giderken,
bitürlü ödeyemediği alacaklısı, bir sabah
arkasından süzülen bir çaylak ciğeri kapıp
kapısına dayanır. Parasını ister. Hoca,
havalanmı§. Hoca bir zaman bo§U bo§una
- Hiç bo§una kaygılanma, der, gece ko§ffiU§Sa da, havadaki çaylağı nasıl olsa
karımla dü§ündük danı§tık, sonunda yakalayamayacağını anlayınca, elindeki
sana borcumuzu ödemenin yolunu kağıdı havaya doğru uzatıp çaylağa
bulduk. Kapımızın önüne çalı dikeceğiz. seslenmi§:
Kasabanın davarı, sabah ak§am bizim
kapının önünden geçerken çalılara - Bo§una kaptın ciğeri. Tarifesi bende!
sürtüneceklerinden, yünleri hep çalılarda
kalacak. Karım çalılara takılını§ yünleri
toplayacak, eğirecek, bükecek, iplik Kendim yaptım ama ben de
yapacak. Ben de bunları iplikçiye beğen medi m
satacağım. ݧte bunun kazancından sana
olan borcumu ödeyeceğim. Hoca'ya,
Bu sözleri duyunca kızgınlığı yatı§an - Hiç bulu§un var mı? diye sormu§lar.
alacaklı kahkahayı savurur. O zaman Hoca Hoca,
§öyle der: -Var, demi§, karla ekmek yemek benim
- Gidi açıkgöz seniii. .. ݧi sağlam kazığa bulu§umdur ama ben yaptım, ben de
bağlayınca nasıl da gülersin. beğenmedim.

22
Ya kokusu sürtüp yellenmeye benzer bir ses daha
çıkarmış ki, yellendiği anlaşılmasın.
Bir toplulukta adamın biri kendini Hoca,
rn ramayıp seslice yellenince, ayağını yere - Hadi sesini benzettin, demiş, ya kokusu?

23
AZIZ NE S İN

Nasrettln }-ilrca
GÜLÜTLER

Aklı mda duracağına karnı mda Bana görün me de


dursun
Hoca'yı çok çirkin bir kadınla
Hoca'nın karısı bayram günü tatlı yapmış. evlendirmişler. Evliliklerinin ilk sabahı
Akşam güle söyleşe yemişler. Kalanını Hoca sokağa çıkarken karısı,
da ertesi gün yemek üzere bırakmışlar. - Erkek akrabalarınızdan kimlere
Uykuları gelince yatmışlar. Ama Hoca'yı görüneyim, kimlere görünmeyeyim? diye
uyku tutmamış. Sonunda, karısını dürtüp sorunca Hoca,
I

uyandırmış. - Bana görünme de, demiş, kime


- Hanım kalk, çabuk şu tatlıyı getir... görünürsen görün.
demiş.
Kadın tatlıyı getirmiş. İkisi birlikte yiyip
tatlıyı bitirince Hoca,
Kera met kavukta ysa
- Hadi şimdi yatıp uyuyalım, demiş,
aklımda duracağına, karnımda dursun. Okuryazar olmayan birisi, kendisine gelen
mektubu Hoca'ya götürür, okuması için
rica eder. Hoca evirir çevirir mektubu,
Ağaçtan öteye yol görünür adama,
belki - Bu mektubu ben okuyamadım, başka
birine okut... der.
Uzaktan gelen Hoca'yı gören çocuklar,
Adam,
aralarında şöyle düzen kurmuşlar. Sözde
- Bir de hoca olacaksın, başındaki o
şu ağaca çıkılır, çıkılmaz, diye bahse
girecekler. Hoca'ya da söyleyecekler. Hoca koskoca kavuktan utan! deyince, Hoca
çıkabileceğini iddia edince, ağaca çıkan başından çıkardığı kavuğunu adamın
Hoca'nın pabucunu alıp kaçacaklar. kafasına geçirip,
- Keramet kavuktaysa, hadi sen oku
Hoca yanlarına gelince,
bakalım... der.
- Kimse bu ağaca çıkamaz, diyoruz, sen ne
dersin? diye sormuşlar.
Hoca,
- Ben çıkarım, demiş.
- Yiğitsen çık da görelim.
Hoca pabuçlarını çıkarıp koynuna
soktuktan sonra ağaca tırmanmaya
başlamış. Çocuklar,
- Niye pabuçlarını koynuna koydun? diye
sorunca Hoca,
- Ne olur ne olmaz, demiş, belki ağaçtan
öteye yol görünür.

24
Al aptesini ver pa bucu mu Ya tutarsa
Hoca derede aptes alıyormuş. Sol Hoca biraz yoğurt mayası alıp Akşehir
ayağını da yıkayıp aptesini tamamlarken gölüne gitmiş. Mayayı göle atmış. Bunu
bir de bakmış ki pabucunun teki dere gören birisi,
suyuna kapılmış gidiyor. Yakalamak için - Ne yapıyorsun Hoca? diye sormuş.
seğirtmişse de, derenin derin yerine gelince - Göle maya çalıyorum, demiş.
akıntıda giden pabucuna baka kalmış.
Şaşıran adam,
Derenin bu yaptığına öyle kızmış ki, dereye
ardını dönüp yellendikten sonra, - Göl maya tutar mı Hoca?
diye sorunca Hoca,
- Al aptesini, ver pabucumu, demiş.
- Biliyorum,
\:ar: Yellenince aptes bozulur
demiş,
tutmaz;
tutmaz ama
Geçin meye niyeti m yok ki ya bir de
adını öğreneyi m tutarsa...

Hoca'ya karısının adını sormuşlar.


- Bilmiyorum, demiş.
- Kaç yıllık evlisin? demişler.
- Yirmibeş, demiş.
- Yahu, insan bunca yıllık karısının adını
öğrenmez mi? diye sormuşlar.
- Geçinmeye niyetim yoktu ki adını
öğreneyim... demiş.

Gençliğini de biliri m � �--4" ··-

"�.
olduğundan / ıJJ
Bigün Hoca ata binmek isterse de, at boylu // ,.'�·

i'r,
binemez. Kendi kendine,
- Hey gidi gençlik heey! der.
""\

oma çevresine bakınıp kimseler


olmadığını görünce,
o o< .'i;�
- Palavrayı bırak, der, ben senin gençliğini
de bilirim. c{_y
-� ç ı :­.
�J
� -�
/ . �.

25
AZİZ NESİN

Nasrettin J-itrca
GÜLÜTLER

Eşeğin sozune mi Haspa ya yaraşır


beni m sözü me mi
Hoca camide vaaz ederken, kadınların
Bir kom§usu Hoca'dan, kısa bir i§i için boyanmalarının günah olduğunu
e§eğini ister. söylüyormu§. Dinleyenlerden biri, kendi
Hoca, karısının da boyandığını söyleyince Hoca,

- Değirmene gitti, burda değil... derken, - Ama yara§ır haspaya! demi§.


ahırdaki e§ek anırır.
O zaman kom§u,
- Hani burda değildi, anırıyor i§te... Buyrun cenaze na mazına
deyince, Hoca da §öyle der:
Hoca bir topluluğa, Timur'un kıyıcılığını
- Şu ak sakalımla benim sözüme
anlatıyor, Timur'a verip veri§tiriyormu§.
inanmıyorsun da, bir e§eğin sözüne mi
Kılık deği§tirip dervi§ kılığına girmi§
inanıyorsun.
olan Timur da, o topluluk arasındaymı§.
Hoca'nın kendisi için atıp tutması
kar§ısında,
Kara kaplı kitap - Çok ileri gitmedin mi? demi§, benim
Nasrettin Hoca kadılık ederken bir adam bildiğime göre, o dediğin adam, senin
gelip, anlattığın kadar da kötü birisi değildir.

- Sizin inek bizim ineği karnından Hoca ku§kulanıp,


süsmü§, öldürmü§... der. - Sizin memleket neresidir? diye sormu§.
Hoca, Dervi§,
- Süsen ineğin sahibinin bunda bir suçu - Maveraünnehir... demi§.
yoksa hiçbi§ey gerekmez... der. Hoca iyice i§killenip,
Adam, bu kararı duyunca, - Adınızı sorabilir miyim? demi§.
- Yanlı§ söyledim kadı efendi, der, ölen Dervi§,
inek bizimki değil, sizinki; öldüren de - Timur... demi§.
bizimki...
Dizlerinin bağı çözülen Hoca,
Hoca,
- Yoksa Emir'liği de var mı? diye sormu§.
- Hının, §imdi i§ deği§ti, der,
- Evet, Emir Timur... demi§ dervi§.
muhzıra seslenir, indir raftan
§U kara kaplı kitabı bakalım. O zaman Hoca ordakilere,

muhzır: Eskiden ilgililerin


- Ey Müslümanlar, hadi buyrun cenaze
mahkemede bulunmasını namazına! demi§.
sağlayan görevli Not: Bu gülüt, 4. Murat için de anlatılır
Allah taksimi mi
kul taksimi mi

Cevizleri bölüşmek yüzünden aralarında


kavga çıkan çocuklar Nasrettin Hoca'ya
gitmişler.
Hoca,
- Kul taksimi mi istersiniz, Allah
taksimi mi? diye sorunca, daha
haklı olur diye, çocuklar Allah
taksimi istemişler.
Hoca kimine bir avuç, kimine bir,
kimine iki ceviz verip kimine de hiç
vermeyince, çocuklar,
- Hiç Allah taksimi böyle olur mu
Hoca amca? diye karşı koymuşlar.
Hoca da çocuklara,
- Görmüyor musunuz, demiş, köy
ağasının koca bir sürüsü, muhtarın elli
davarı, bakkalın yirmi koyunu, Ahmet'in
bir ineği, benim bir eşeğim var, Kel
Mehmet'in hiçbişeyi yok.
AZİZ N ESi N

Nasrettin ]-{trca
GÜLÜTLER

Kördöğüşü Bilenler
öğretsinbil meyenlere
Cami kapısında körler dizilmişler. Hoca
da mollalık (öğrencilik) zamanında ardan Hoca vaaz için kürsüye çıkar. Camideki
geçerken, avucundaki bozuk paraları topluluğa,
şakırdatarak körlere, - Size ne anlatacağımı biliyor musunuz?
- Alın bu paraları da aranızda bölüşün, der.
deyip ne yapacaklarını seyre başlamış. Vaazı dinlemeye gelenler,
Körler sana verdiydi, bana verdiydi, çıkar - Nerden bilelim, bilmiyoruz... derler.
keseyi, kese sende, filan diyerek tokat
Hoca,
tekme birbirlerine girişince Hoca,
- Bilmiyorsanız ne diye boşu boşuna
- Demek kördöğüşü böyle oluyor, demiş.
anlatayım... diyerek kürsüden inip gider.
Bir başka zaman yine camiye v.aaza gelir,
kürsüye çıkar. Yine topluluğa sorar:
Hırsızın hiç mi suçu yok - Size ne anlatacağımı biliyor musunuz?

Hoca'nın eşeği çalınmış. Komşuları bunu Geçenkinden ders aldıklarından,


duyunca birisi, - Biliyoruz... derler.
- Bu çürük ahır kapısını neden O zaman Hoca,
değiştirmedin Hoca? demiş. - Biliyorsanız ne diye anlatayım boşu
Başka biri, boşuna... deyip yine kürsüden inip gider.
- Üstelik kapıyı kilitlememişsin... demiş. Yine bigün vaaz için gelir camiye, kürsüye
Bir başkası, çıkar. Aynı soruyu sorar:

- Hırsız ahıra girip eşeği alır götürür de - Ey dinleyiciler! Size ne anlatacağımı


insan uyanmaz mı, bu ne ağır uyku Hoca! biliyor musunuz?
demiş. Vaazı dinlemeye gelenler, önceden sözleşip
Kısacası herkes bitürlü söylemiş. Hoca da öğütleştikleri üzere şöyle derler:
bunalıp, - Kimimiz biliyoruz, kimimiz de
- Yahu komşular insaf edin, demiş, bütün bilmiyoruz.
kabahat yalnız bende mi, Hoca,
hırsızın hiç mi - Öyleyse, der, boşuna zamanınızı
suçu yok? almayayım da işten güçten kalmayın.
Bilenler, bilmeyenlere öğretsin...
Görüp göreceğin rahmet bu birlikte e§eğin sırtında gitmeye başlamışlar.
Çok geçmeden yine bikaç köylüyle
Hoca kapısının önüne diktiği fidanın dibine kar§ıla§mt§lar. Köylülerden b iri ötekilere
,

i§edikten sonra, §öyle demiş:

- Görüp göreceğin rahmet (yağmur) i§te - Yahu, §U cılız e§eğe ikisi birden binmiş.
bu... demi§. Amma insafsızlık! Zavallı hayvanın beli
kırılacak.
Bu sözleri de duyan Hoca kendisi de inmi§
e§ekten, oğlunu da indirmi§. E§ek önde,
Sahibi ölmüş eşeği
onlar arkada köyün yolunu tutmuşlar.
kurtlar yer
Köye yakla§tıklarında yoldan geçenlerden
biri, öbürlerine §öyle demi§:
Hoca bir kı§ günü odun kesmeye dağa
gider. Hava çok soğuk olduğundan eli ayağı - Şu aptallara bakın, e§ek salına salına
donup da tutmaz olunca, kendi kendine, gidiyor, onlar eşeğin ardından yayan
"Canım çekillyor, öldüm ben... " deyip yere yapıldak gidiyorlar. Ne akılsız bunlar...
uzanır. O sırada kurtlar gelir, Hoca'nın Bu sözleri de duyan Hoca oğluna,
e§eğine saldırır. Hoca ba§ını çevirip - Duydun ya, demi§, en iyisi kendi
kurtlara, bildiğini yapmak; kimseye yaptığını
-Yiyin yiyin, der, sahibi ölmü§ e§eği beğendiremezsin; elin ağzı torba değil ki
kurtlar yer! büzesin.

Elin ağzı torba değil ki


büzesin

Hoca oğlunu e§eğe bindirmi§, kendi de


yayan, köye gidiyormu§. Kar§ıdan gelip
geçenler aralarında §öyle demi§ler:
-Ya§lı adam yayan gidiyor, delikanlı da
utanmadan eşeğe binmi§. Dünya tersine
dönmü§.
Bu sözleri i§iten Hoca oğlunu indirmi§,
kendi binmi§ e§eğe. Bisüre sonra yol
kıyısında oturan bikaç ki§inin §öyle
dediklerini duymuş:
- Koca herif eşeğe binmi§ utanmadan,
ufacık çocuğu yaya bırakmı§. İnsanoğlunda
hiç acıma diye bişey kalmamış.
Hoca bu kez oğlunu da yanına alıp ikisi
AZİZ NESİN

Nasrettin ]-{lTttı
GÜLÜTLER

Ka tarın gittiği yerde Sen içerden ben dışardan


Kendini usta bir binici sanan Nasrettin Hoca huylu e§eğini pazara götürüp satı§a
Hoca bigün huylu bir katıra binmi§, at çıkarını§. Hayvan cambazı, Hoca'nın
üstünde bir arkada§ıyla pazara gidiyordu. e§eğini satarken öyle övmü§, göklere
Hoca huylu katırı bitürlü istediği yöne çıkarını§ ki alıcılar toplanıp pey sürmeye
çeviremiyordu. Katır alını§ ba§ını ba§ka ba§lamı§lar. ݧte o zaman e§eğinin değerini
bir yöne doğru gitmekteydi. Arkada§ı anlayan Hoca da kendini tutamayıp pey
arkasından seslendi: sürmeye ba§lamı§. Kim artırsa, Hoca daha
- Hoca, nereye böyle? çok artırıyormu§. Sonunda, Hoca'nın
Hoca yanıtladı: üstünde kalını§. Hoca cambaza parayı
vermi§, yine e§eğini satın alıp gelmi§ evine.
- Katırın gittiği yere!
Kaqılayan karısı, o gün yaptığını co§kuyla
anlatmaya ba§lamı§:
- Yoğurtçu geçiyordu kapıdan. Yarım
Da mdan düşen halden bilir okka yoğurt istedim. Ama yoğurtçuya
göstermeden altın bileziğimi çıkarıp
Hoca evinin damından dü§er. Konu kom§u
terazinin dirhem gözüne koydum. Herif,
ba§ına ܧܧÜp,
fazladan yoğurt verdiğini fark etmedi bile.
- Nasılsın? Ağrın sızın var mı? Kırık incik
Hoca,
var mı? diye sormaya ba§larlar.
- Ha gayret karıcığım, demi§, sen içerden
Hoca §öyle der:
ben dı§ardan evi pek güzel idare ediyoruz.
- İçinizde damdan dü§tnܧ olan var mı?
Ne desem bo§... Ancak damdan dü§en
halden bilir.
Sana göre hava hoş
Hoca geceleyin kapısının önünde bir patırtı
İtleri sal mışlar taşları i§itip kulak vermi§. Dı§arda iki haydut
bağla mışlar §öyle konu§uyorlarmı§: "Evine girip Hoca'yı
boğazlayalım. Oğlağını kesip karnımızı
Hoca karakı§ta bir köyden geçerken üstüne doyuralım. Karısını da dağa kaldırıp
azgın köpekler saldırınca, köpeklere atmak keyfedelim."
için yerdeki ta§ları almak istemi§ ama Hoca,
buz tutan çamurdaki ta§ların hiçbirini - İmdaaat! diye bağırınca, iki haydut
sökememi§. kaçını§ ama karısı da,
- Hey Tanrım, demi§, bu ne biçim köy, - Amma da ödlekmi§sin! diyerek Hoca'yı
itleri salmı§lar da ta§ları bağlamı§lar. küçümsemi§.
Hoca,
- Elbet, demi§, sana göre hava ho§... Ne
olacaksa oğlakla bana olacaktı.

30
Yoksa ben biliri m ya paca ğı mı Muhtar,
- Hocam demiş, bize, "Yoksa yapacağımı
Hoca konuk olarak bulunduğu bir köyde bilirim! " diyordun. Çok merak ettik de,
heybesini yitirmiş. Köy kahvesindekilere, heybeni bulamasaydık, ne yapacaktın?
- Bana bakın, demiş, ya heybemi Hoca şöyle demiş:
bulursunuz yada ben yapacağımı bilirim. - Ne yapayım, evde eski bir kilim vardı, o
Köylüleri bir korkudur, bir telaştır almış. kilimden bir heybe yapacaktım.
Muhtar köylüleri sıkıştırmış. Sonunda,
Hoca'nın heybesi bulunmuş.

31
AZİZ NE S iN

Nasrettin HotJa
GÜLÜTLER

Dizin

Acemi bülbül bu kadar öter ..................... . . ....... 12 ݧi sağlam kazığa bağlayıncq nasıl da gülersin . . . . 22
Ağaçtan öteye yol görünür belki .................... 24 İtleri salmı§lar ta§ları bağlamı§lar.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30
Aklımda duracağına karnımda dursun 24 Kara kaplı kitap ........................................
. . ...... 26
Al aptesini ver pabucumu .. ........................ ....... 25 Katırın gittiği yerde . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . ......... 30
Allah taksimi mi kul taksimi mi 27 Kazın ayağı öyle değil . . ........................... 14
Anası ağlayacak ..................................... . ............. 14 Kendi bildi ve gözü açılmadık sığırcık yavrusu 16 . .

Ayağını sıcak tut ....... 10 Kendim yaptım ama ben de beğenmedim .......... 22

Bana görünme de ..... ...................... . ........ 24 Keramet kavuktaysa . . . ............ 24


Bilenler bilmeyenlere öğretsin ....... 28 Kördöğü§ü . . . . . . . . . . . . . ...................................... . .. ..... 28
Bindiği dalı kesmek . . . . . . . . . . . . . . . . . . ....... 12 Koyduğum yerde otluyorsun .............. . . .. ..... 18
Biraz da biz ölelim . ................... . ....... 10 Ku§a benzetmek.. . ................... .......... 20
Buna değmi§ buna değmemi§ ........ 13 Mavi boncuk kimdeyse gönlüm onda ....... 8
Buyrun cenaze namazına ........ 26 Ne sen sor ne ben söyleyeyim ... 20
Çömlek hesabı ................................ . ....... 16 O konu§ursa bu da dü§ünür........................ . 14
Dağ yürümezse abdal yürür .......... 8 Ölme e§eğim ölme, yoncalar bitsin . . . .............. .. 20
Damdan dü§en halden bilir ........ 30 Parayı veren düdüğü çalar . . . . . . ...................... ....... 6
Devenin ba§ı ............................. .. ... . . ... 6 Sahibi ölmü§ e§eği kurtlar yer ... 29
Dostlar alı§veri§te görsün . . . . . . . . 11 Sana göre hava hoş .. ..... 30
Düğünden geli§ini de bilirim ......................... ........ 21 Sen de haklısın .................................. . ...... 9
El, elin e§eğini türkü çağıra çağıra arar... . .. 16 Sen içerden ben dı§ardan ............... . .. .. 30 •

Elin ağzı torba değil ki büzesin . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29 Sesi yarın çıkar ..................................... . ..... 17
E§eğin sözüne mi benim sözüme mi ........ 26 Suyunun suyu ............................... . ... 18
Fincancı katırlarını ürkütmezsen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10 Tanı açlığa alı§acakken .... 6
Geçinmeye niyetim yok ki adını öğreneyim . . . . . . . 25 Tarifesi bende ..... 22
Geç yiğidim geç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12 Testiyi kırdıktan sonra neye yarar . . . . . 20
Gençliğini de bilirim .... .. . .... .....
. 25 Umut bir §U dağın ardında . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 19
Görüp göreceğin rahmet bu ..... 29 Unun var, yağın var, §ekerin var, helva
Göster marifetini . . .. ................... ................. ........ 15 yapıp yesene . ..... 22
Haspaya yara§ır .................. . ......... 26 Ya kokusu ..... 23
Hergün bayram olsa ...................... . ......... 20 Ya tutarsa ..... 25
Hırsızın hiç mi suçu yok . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28 Ye kürküm ye ............................ ............. . . ....... 6
İçinde olma da neresinde olursan ol ..... 8 Yoksa ben bilirim yapacağımı . . . ...... 31
İpe un sermek ............... . ........... 7 Yoksulun malı gözü önünde gerek ................ ...... 18

l§ığı gören fırlıyor · · · · · · · · · · · · · · . . . . . . . . . . 16 Yorgan gitti kavga bitti .. ........ 8

32
AZİZ NESİN

Nasretthı }-irrca
GÜLÜTLER

Ya hiç sopa yemedin ya sayı saymasını bilmiyorsun


Tim ur her nedense bigün Nasrettin Hoca'ya çok kızdığından, adamlarına,

-Yatırın Hoca'yı, ayaklarına binbeşyüz sopa vurun demiş.

Hoca gülmeye başlayınca,

-Neden gülersin? diye sormuş Timur.

Hoca,

-Efendim, demiş, siz ya hiç sopa yemediniz ya sayı saymasını bilmiyorsunuz.

YAŞ CETVELİ

1111
5 6 7 8 9
1111 111

c,�t-INETi /f/1:

C.ı
8..:::,*- � ��.A)ç.
NESİN YAYINEVI
...

12,00 TL (KDV dahil)
,ırıı ı �iırrııi�ırııııı,
9 786054 702152

You might also like