Professional Documents
Culture Documents
ERICKSON
İLE HİPNOZLA
TERAPİ SEMİNERİ
Editör ve Yorum
DR. JEFFREY K. ZEIG
Türkçe Editör
TAMER Dövücü
Türkçesi
SELİM YENİÇERİ VE SİNAN KösEOGLU
BEYAZ YAYINLARI
Beyaz Yayanları: 182
Milton H. Erickson ile Hipnozla Terapi Semineri
Editör ve Yorum: Juffrey K. Zeig, Ph.D.
Yayın ve Dağıtım:
BEYAZ YAYINLARI
Çataiçeşme Sok. Yücer Han No:3 Kat:2
Cağaloğlu/İSTANBUL
Tel: (0212) 522 38 68 - 69 •
Faks: (0212) 522 38 70
www .beyazyayinlari.com • mail@beyazyayinlari.com
Bay ve Bayan Martin J. Zeig'e...
"Her yaşamda biraz karmaşa olmalı
dır... aynı'zamanda aydınlanma da."
"Sesim seninle birlikte her yere gidi
yor ve annenin, babanın, öğretmenleri
nin, oyun arkadaşlannın, rüzgann ve
yağmurun sesi oluyol'."."
DR. MILTON H. ERICKSON
İÇİNDEKİLER
+�++�+�+�++�+�+�+�+�+�+�+�+
Tamer Dövücü
Erickson Institute of İstanbul
Kurucu Başkanı
TEŞEKKÜR
++++�+++�++�+�+�+�+++�+++++
Jeffrey K. Zeig
1980
MILTON H. ERICKSON HAKKINDA
. .
sviçreli bir doktor arkadaşım, bana Danimarkalı ünlü
I bir doktor olan Niels Bohr ile ilgili bir hikayesini an
lattı. Bir konferans sırasında, Dr. Bohr, Heisenberg'in
Belirsizlik Prensibi'ni tartışıyordu. Bu prensibe göre, ki
şi bir partikülün yeri hakkında bilgi yakaladığında, par
tikülün ivmesi hakkındaki bilgiyi gözden kaçırır. Buna
karşılık, partikülün ivmesi hakkında bir bilgi yakaladı
ğında da partikülün yeri hakkındaki bilgiyi atlar.
Konferans sırasında, bir öğrenci Bohr'a sordu: "Ber
raklığın tümleyicisi nedir?" Bohr bir an düşündükten
sonra cevap verdi: "Kesinlik."
Muhtemelen uydurma bir hikaye olmasına karşın,
bu anekdot önemli bir anlayış sunmaktadır. Konu ger
çeklere geldiğinde, berrak olmak adına, işi basite indir
gemek . ve dolayısıyla kesinlikten ödün vermek zorunlu
dur; kesin olmak adına, detaycı, uzun uzadıya ve belki
kafa karıştırıcı bir yaklaşım izlemek, dolayısıyla da
berraklıktan ödün vermek zorunludur.
xxvi . Milton H. Erickson ile Hipnozla Terapi Semineri
1. Teşhis
Dikkatli bir gözlemci, anekdotları teşhis amacıyla
kullanabilir. Bir anekdot, Rorschach'ın kullandığı şe
kilde, yansıtmacı bir tarzla kullanılabilir. Bu açıdan
yaklaşıldığında, teşhis açısından önem taşıyacak bir
hareket başlatılabilir.
Örneğin; bir hastaya çok yönlü içeriği olan bir hika
ye anlatılabilir ve terapist hastanın, anekdotun hangi
parçasına tepki verdiğini gözlemleyebilir. Terapist, ço
cukluğunda annesi ve babasıyla yaşadığı sorunlar yü
zünden evliliğinde eşiyle sorunlar yaşayan birinin hi
kayesini anlatabilir. Dahası, bu sorunlar, kişinin cinsel
sorunlarıyla bağlantılı olabilir ve alkolik eğilimler gös
termesine yol açabilir.
Bu yoğunlaştırılmış hikayenin bil·den fazla bileşeni
vardır. Gözlemci terapist, hastanın hikayenin hangi
kısmına söze dökmeden tepki verdiğini fark edebilir.
Erickson'un Anek dot Kullanımı • 3
Dahası gözlem yapan terapist, anekdotun hangi kısmı
na sözlü tepki verildiğine de bakabilir. Sonrasında, teş
his bilgileri terapist tarafından ortaya konabilir.
Teşhis aşamasında anekdotların kullanımını daha
iyi açıklamak için, yazarın kendi uygulamalanndan bir
örnek verilebilir. Bir hasta, 13 yıl boyunca bir fobi soru
nuyla boğuşmuştu ve hipnoz yoluyla tedavi talep etmiş
ti. İ lk görüşmede, hastaya benzer sorunları olup, farklı
zaman uzunluklarında bu sorunların üstesinden gel
meyi başaran diğer hastalann hikayeleri anlatıldı. Bazı
hastalar, beklenmedik bir şekilde sorunlarını hemen
çözmüşlerdi. Bu hastalar, kendi sorunlarını çözmek
için çok fazla yardıma da ihtiyaç duymamışlardı. Diğer
hastalar ise sorunlarını uzun süre boyunca büyük bir
çaba harcayarak çözmüş, yardımı olacak görüşlere ihti
yaç duymuşlardı. Bu bayan hastanın, farkında olma
dan başıyla onaylamak gibi bir alışkanlığı vardı. Hika
yeler anlatılırken, kendisini ilgilendiren kısımlarda,
bazılarında sorunların yavaş yavaş üstesinden gelindi
ği, diğerlerinde ise hızla çözüldüğü anlatılırken, elinde
olmadan başıyla onaylıyordu. Başka anekdotlar aktarı
lırken de benzer bir hareketi izliyordu.
Başıyla onaylaması, sorunlarının üstesinden yavaş
yavaş geleceğini haber verdiğinden, ilk seansta herhan
gi bir terapi yöntemi izlenmedi. Bunun yerine, etioloji
ve semptomatolojiyle ilgili daha fazla bilgi edinmek için
detaylı sorular birbirini izledi. Bir sonraki ay, hastayla
iki seans daha yapıldı ve fobisinden kurtulması müm
kün oldu. Hasta yavaş bir değişim göstereceğini zaten
başlangıçta ortaya koymuş olduğundan, daha yoğun ve
hızlı seanslara gerek yoktu.
4• Milton H. Erickson ile Hipnozla Terapi Semineri
3 . Tedavi Süreci
Anekdotlar, tedavinin herhangi bir aşamasında so
nuca ulaşmak için kullanılabilir. Örneğin; aşağıdaki se
kiz kategoriyi bir inceleyin:
2 . Kalıp Oluşturmada
Anekdotlar, hipnoz durumuyla ilgili kalıplar oluş
turmak için kullanılabilir (hipnotik ruh halinin kişi için
neler yapabileceği konusunda deneysel parametreler
oluşturmak gibi). Terapist anekdotlar kullanabilir ve
böylelikle hastaya kendi hipnotik durumunun nasıl ola
cağını açıklayabilir. Bu teknik için olumlu bir örnek,
deneyimsiz bir hastaya başka birinin hipnoz deneyimi
ni anlatmak şeklinde verilebilir. Dolayısıyla deneyim
siz bir kişiye, dolaylı yoldan önermelerde bulunulabilir.
Hipnoz durumu için kalıp aluşturmanın diğer bir
yolu da, hastanın klasik hipnoz fenomenini kısmen
kendi kendine uygulayabileceğini görmesini sağlamak-
22 • Milton H. Erickson ile Hipnozla Terapi Semineri
RüZGAR VE GÜNEŞ
Kuzey Rüzgarı ve Güneş, bir defasında hangisinin
daha güçlü olduğu konusunda tartışmaya başlamışlar
dı. İkisi de en güçlünün kendisi olduğunu düşünüyor ve
bu düşünceden yola çıkarak konuşuyordu.
O sırada bir gezgin gördüler ve hangisinin gezginin
pelerinini sırtından daha önce koparabileceği konusun
da iddiaya girerek güçlerini sınamaya karar verdiler.
Güçlü Kuzey Rüzgarı ilk sırayı aldı ve Güneş onu iz
lemek için gri bir bulutun arkasına saklandı. Kuzey
Rüzgarı güçlü bir şekilde esince, neredeyse pelerini di
kişlerinden koparıyordu; ama gezgin pelerinine sıkıca
sarıldı ve Kuzey Rüzgarı gücünü boşuna harcamış oldu.
Kendi başarısızlığından umutsuzluğa kapılmış olan
Kuzey Rüzgarı, Güneş'e döndü. "Senin de yapabileceği
ni sanmıyorum," dedi.
Sıra Güneş'e geldi. Güneş bulutların arkasında sak
landığı yerden çıktı ve en sıcak ışınlarını gezginin üze
rine gönderdi.
Gezgin önce minnetle başını kaldırıp Güneş'e baktı
. ama sonra ani sıcak yüzünden kendini kötü hissetti;
çok geçmeden pelerinini çıkardı ve en yakın gölgeye
doğru koşturdu (Stickney, 19 15).
Özetlemek gerekirse, anekdotlar şu özelliklere ve
yararlara sahiptir:
32 • Milton H. Erickson ile Hipnozla Terapi Semineri
SONUÇ
Anekdotlar kişiselleştirildiğinde ve hastanın durumu
na en uygun hale getirildiklerinde, en büyük yararı sağ
larlar. Anekdotlar, hastanın zihin yapısını kolayca etki
leyecek, kendisiyle özdeşleştirmesini sağlayacak şekilde
oluşturulmalı ya da aktarılmalıdır. Hastanın kendi dav
ranışlarını ve anlayışını izlemesini ve böylece değişimi
kendisinin yaratmasını sağlayacak şekilde oluşturul
duklarında, anekdotlar en iyi sonucu verirler. Bu şekil
de, daha önce etkisiz olan bir tedavi etkili bir hale getiri
lebilir. Anekdotların en iyi kullanımı, kişiyi semptomla
rından uzaklaştırmamak, onu kendi gücünü kullanarak
değişimi yaratabileceği bir pozisyona sürüklemektir.
Anekdotlar, hastanın içinde yaşadığı dünyada daha
esnek ve yaratıcı şekilde hareket edebilmesini sağla
mak için model oluştururlar. Böylece, hastalar kendi
katılıklarıyla yüzleşebileceklerini, alışkanlıklarını de
ğiştirebileceklerini ve kendi yaşamlarında daha esnek,
daha etkili hale gelebileceklerini görürler.
34 . Milton H. Er lckson ile Hipnozla Terapi Semineri
.. .
++++++�+�++�+�+�+�+�+�+�+�+
Seminer
. -�.'.--'�· -.
PAZARTESİ
+�++�+�+�++�+�+�+�+�+�+�+�+
Christine: Evet.
E: Peki İngilizce'yi öğrenmek, Almanca'yı öğrenmekten
ne kadar kolaydı?
Christine: Hiç de daha kolay değildi. Hatta İngilizce öğ
renmek daha zordu.
E: Neden?
Christine: Konuşmayı duyarak öğrendiğim için, Alman
ca doğal ve çabasız bir şekilde geliyordu. Ama İngi
lizce ...
E: Tamamen yeni bir dizi ses yapısını öğrenmek zorun
daydın. Bunları kulaklarınla koordine etmeliydin.
"Kuş yüksek uçar," diyebilir misin?
Christine: Kuş yüksek uçar.
E: Şimdi Almanca söyle.
Christine: Der Vogel fl.iegt hoch.
E: Plattdeutsch söyleyebilir misin?
Christine: Hayır.
E: Neden?
Christine: Hiç öğrenmedim ki. Anlayabildiğimi bile
sanmıyorum. Tamamen farklı bir dil.
E: Şimdi hepinize bir uyanda bulunacağım. Hepiniz çok
alçak sesle konuşuyorsunuz. Bunun gerçek anlamı,
gerçekte benim iyi duyamadığımdır. (Erickson gül�r.)
(Erickson başını öne eğerek konµşıır.) Pekala.
Psikoterapide; hastalara öğrenmiş oldukları, ki bun
ların 'bazıları· uzun zaman önce öğrenilmiştir, ama
öğrendiklerini bile hatırlarttadıkları bir dizi şeyi kul
lanmayı öğretirsiniz.
Söylemek istediğim diğer şey, milyarlarca beyin
hücremiz olduğudur. Milyarlarca, milyarlarca beyin
Pazartesi
Carol: Profesyoneller.
E: Daha üç-dört yaşındasın. "Profesyonel" gibi karmaşık
bir kelimeyi de nereden öğrendin? (Carol gülümser.)
Carol: Şey, şimdiyle o zaman arasındaki farkı biliyo-
rum.
E: Şu anda ayağa kalkmak konusunda kendini nasıl
hissediyorsun?
Carol: Ayağa kalkamadığımın farkında değildim.
E: Şimdi farkındasın.
Carol: Çok tuhaf.
E: Öyle. Sana bir sır vermemi ister misin?
Carol: Bunu çok isterim.
E: Şimdi, buradaki tüm insanlar, trafik seslerini duy
mayı unuttular. (Erickson gülümser.) Oysa onlara
sağır olmalannı hiç söylemedim. Aniden hepsi trafik
sesleri duymaya başladılar. Aranızda transta olan
kaç kişi var? (Öğrencilerden birçoğu gözlerini kapa
mışlardır.) Etrafınıza bakarsanız, belirgin bir hare
ketsizlik fark edeceksiniz.
(Carol'a döner.) Gözlerini kapa. (Carol gözlerini
kapar.) Sadece kapa. Ve derin uykunun tadını çı
kar... çok rahat bir transtasın ve (Erickson diğerleri
ne döner) siz de; sen de. Gözlerinizi kapayın. Hepi
niz ... ve derin ama derin bir uykuya dalın; milyarlar
ca beyin hücrenizi hissedin ve öğrenecek şeyler oldu
ğunu bilin.
Psikiyatri alanında eğitim gören öğrencilerime,
evde incelemeleri için birer kitap vermiştim. Onlara
şöyle söyledim: "Bir gün, bundan üç ya da dört ay
sonra, hepinizi çağıracak ve bir toplantı yapacağım.
62 • Milton H. Erickson ile Hipnozla Terapi Semineri
E: Becky?
Sally: (Daha yüksek sesle.) Giuseppe.
E: Küçük bir kız çocuğuyken, büyüdüğünde nasıl bir
kadın olacağını düşünüyordun?
Sally: Astronom ya da yazar olacağımı düşünüyordum.
(Yüzünü buruşturur.)
E: Sence bunlar olacak mı?
Sally: Sanırım biri olacak. (Duraksar.) Ben . . . sol elimi
oynatamıyorum. (Gülümser.) Bu konuda gerçekten
şaşkınım. (Güler.)
E: Yani sol elin seni biraz şaşırttı mı?
Sally: Oynatamayacağımı söylediğinizi hatırlıyorum ve ...
E: Bana inandın mı?
Sally: Sanırım inandım. (Gülümser.)
E: Sadece sanıyor musun? (Sally güler.)
Sally: Benim komutlarıma karşılık vermiyor.
E: O halde sanmaktan fazlası var, ha? (Sally güler.)
Sally: Evet. Ben ... boynundan yukarısı uyanıkken, vü-
cudun geri kalanının uyuyor olması da çok ilginç.
E: İlginç olan ne?
Sally: Şey... boynundan aşağısı, bütün vücudun uyuyor
ama sen konuşabiliyorsun; uyanık olduğunu biliyor
sun ama vücudunu hissetmiyorsun. (Kahkahalar.)
E: Diğer bir deyişle, yürüyemiyorsun.
Sally: Şey, şu anda değil. (Başını iki yana sallar.)
E: Şu anda değil.
Sally: (İç çeker.) Şu anda değil.
E: O halde bu salondaki doğum uzmanları, nasıl anes
tezi yapabileceklerini öğrenmişlerdir eminim; vücut
Salı • 117
E: Eee?
Sally: Muhtemelen karar verirsem hareket edebilirim.
E: Etrafındaki insanlara bakarken, sence senden sonra
transa girecek kişi kim olacak? Hepsine tek tek iyice
bak.
Sally: (Salondakilere bakınır.) Hmm ... sanının şu parma
ğında yüzük olan bayan olabilir. (Anna'yı işaret eder.)
E: Hangisi?
Sally: (Alçak sesle.) Hmm . . . sol elinin parmağında yü
zük olan ve yüzü bize dönük oturan bayan. Gözlük
lerini başına takmış. (Erickson iyice eğilir.)
E: Başka?
Sally: Başka mı? Sanırım benden sonra transa girecek
kişi o olacak.
E: Birini gözden kaçırmadığından emin misin?
Sally: Şey, bu hissi yakaladığım birkaç kişi daha vardı;
belki onun yanındaki bay.
E: Başka?
Sally: Evet, başka biri daha.
E: Hmm?
Sally: Başka herhangi biri. (Gülümser.)
E: Peki senin solunda oturan kıza ne dersin? (Rosa'yı
işaret eder.)
Sally: Evet.
E: Sence bacaklarını indirm�si ve transa girmesi ne ka
dar sürer? (Rosa kollarını göğsünde kavuşturmuş ve
bacak bacak üstüne atmıştır. Yeşil koltuğun diğer
tarafında, Erickson'un �rşısında oturmaktadır.)
Sally: Çok uzun sürmez.
E: Pekala, izle bakalım. (Rosa bacağını indirmez. Erick-
Salı • 121
Sally: Hmm.
E: (Erickson kendi parmaklarını Sally'nin elinin üzeri
ne koyar ve kolunu kesik kesik hareketlerle yavaşça
aşağı doğru bastırır. Sonra kendi elini çeker.) Aşağı
inmemesi için direndin, değil mi?
Sally: Hı-hım.
E: Neden?
Sally: O şekilde rahattım. (Kahkahalar.)
E: (Gülümser.) O şekilde rahattın . . . o şekilde.
(Yere bakar.) Deniz Kuvvetleri'nde görev yapmış
ve II. Dünya Savaşı'nda Güney Pasifik'te savaşmış
olan 30 yaşında bir denizci, evine dönmüştü. Girdiği
savaşlara karşın, hiç yaralanmamıştı.
Annesi ve babası onu gördükleri için çok mutluydu
lar; oğullarına karşı çok iyi davranmaya karar vermiş
lerdi. Annesi ona kahvaltıda, öğle yemeğinde ve akşam
yemeğinde ne yemesi ve her gün ne giymesi gerektiği
ni söylem�ye başladı. Babası oğlunun çok çalışmış ol
duğunu, bu yüzden dinlenmeye ve kendini toplamaya
ihtiyaç duyduğunu düşündü; bu yüzden Saturday Eve
ning Post'taki hikayeleri Will'in okuması için kesip bi
riktirmeye başladı.
Will çok iyi bir gençti. Annesinin söylediği şeyleri
yiyor ve giyiyordu. Babasının onun için seçtiği hika
yeleri okuyordu. Anne ve babasının, iyi, nazik, genç
oğullarıydı. Ama Will, anne ve babasının söylediği
şeyleri yapmaktan bıkıp usanmıştı. Ve Will'e gerçek
ten her şeyi onlar söylüyordu. Sahip olduğu tek öz
gürlük, bir ikinci el araba galerisinde çalışmasıydı.
Van Buren caddesinden geçemediğini de fark et
mişti. Galeri, Van Buren caddesindeydi. Ayrıca, işe
128 . Milton H. Erickson ile Hipnozla Terapi Semineri
Rick'in Ödevi
9876543 2 1 0
z y x w v t s rq p o n m l kj i h
gfedcba
Özgeç§im
Bence kekelememni henüz konuşmadığımzı başka
bri nedeni YIB.. Yine de, .Yh. nedenin küçkii olduğunu
düşünüyor.m.u.. Bu nedenni kekelememe hiçbri etkisi ol
madığım düşünebilirsiniz.
Çocukluğııın boyunca, dördün.üç sınıfa kadra, hep
çk.2 şişmandım. Şimi.d bile kilIDQ sürekli inru çıkıyor.
Bri beş-alıt kilo aldıktna. sonra diye.fil giriyorum fil'.: ki
lo verme� çalışıyorum. il§. anda bicl diyete girmelı dü
şünüyorum. Ötkeil ya da üzgnii olduğum.ad, kilomun
arttığım, çünkü ...
ye gittiği ilk kişi oydu. Bana Rick'in %90 daha iyi du
rumda olduğunu söyledi.
Rick bana bir sürü mektup yazdı. Babasına yazı
yormuş gibi yazıyordu. Cevap yazarken, baba profili
oluşturmamaya özellikle dikkat ediyordum. Sanki
bir lise arkadaşıma yazar gibi cevap yazıyordum.
Bir yıl kadar önce, Rick beni ziyarete geldi. Artık
çok rahat, net ve güzel konuşuyordu. Babası onun
Yale ya da Harvard'a gitmesini istemişti ama her
hangi bir Amerikan gencinin yapabileceği gibi, baş
ka bir üniversiteyi seçmişti. Babası onun iş yönetimi
okumasını istiyordu. "Bir iş idarecisinin beni işe al
mayacağını biliyorum," dedi Rick, "Bir sömestr de
vam ettim ve sevmediğim için bıraktım. Kimya ya da
psikoloji daha çok ilgimi çekiyor."
Üç yıl boyunca üniversiteye devam ettikten sonra,
şöyle düşünmeye başlamıştı: "Her iyi Amerikalı gen
ci, üniversitedeyken en azından hayatını belli bir öl
çüde kazanmalıdır." "Pekala, bu yıl, üniversitedeki
üçüncü yılım olacak. Okulu bıraktım. Massachu
setts'te işsizlik var. Babamın dükkanında düzenli
bir işe gireceğim. O dükkanı diğer çalışanlardan çok
daha iyi tanıyorum ve bir Amerikan maaşı alacağım.
Odamın kirasını, yiyeceklerimi ve çamaşırlarımla il
gili masraflarımı karşılayacağım. Kendi giysilerimi
kendim alacağım ve para biriktirip kolejdeki dör
düncü yılımı kendi paramla tamamlayacağım. O za
man belki bir süre ara verip lisansüstü eğitim yap-
mak için para kazanabilirim."
"Pekala, Rick," dedim. ''Ya ablaların?" "Konuyu
'
Saralı: Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
E: Sen böyle mi sayıyorsun?
Saralı: Evet.
E: Bence 1 1 parmağın var.
Buradan ya da şuradan sayarsam, sonucun fark et
meyeceğini söyledin. (Erickson işaret eder.) Ve bir eli
nin parmaklarını diğer elinin parmaklarına eklersem
de sonucun değişmeyeceğini söyledin. Doğru mu?
Saralı: Doğru.
E: Anladın mı?
Saralı: Evet.
E: On, dokuz, sekiz, yedi, altı, beş de bu elinde, al sana 1 1 .
Saralı: (Gülümser ve bir kahkaha atar.) Doğru.
E: 1 1 parmağın olduğunu ilk kez mi öğrendin?
Saralı: (Başıyla onaylar ve güler.)
E: Sence okulda daha sıkı çalışmış olman gerekmez
miydi?
Saralı: Evet. (Gülümser.)
E: Ben de öyle düşündüm. Sağ elin ve sol elin hangisi,
biliyor musun?
Saralı: Evet, biliyorum.
E: Bundan emin misin?
Saralı: Evet.
E: Şu elini arkana koy. (Sarah'nın sol elini işaret eder.)
Şimdi hangi el sol?
Saralı: (Güler.)
E: Yani sağ elin, aslında sol elin mi? Bence bu kızın
okula geri dönmesi gerek.
Saralı: Hala oradayım zaten. Sorun da bu.
Çarşamba • 225
C 1 1 0 1 C 1 1 3 '1 1
(Editörün notu: Bu rakamlar hesap makinesindeki dijital
rakamların karakterinde yazılıyor. Bizim hesap makinele
rinde tersten yazdığımız "leblebi" kelimesi gibi bir oyun var
burada.)
Erickson kartı geri alır.) Pekala, ne okudunuz ba-
kalım? (Sarah'ya sorar.)
Saralı: Karttaki her şeyi söylememi mi istiyorsunuz?
E: (Başıyla onaylar.)
Saralı: Sadece sayıları mı okumamı istiyorsunuz, anla
yamadım?
E: Yüksek sesle oku. (Erickson kartı yine Sarah'ya gös-
terir.)
Saralı: Bütün kartı mı?
E: Okuduğunu bize söyle.
Saralı: Parantez içindekileri mi? (Erickson başıyla o
naylar.) 7 10. 7734.
E: Peki aranızda farklı bir şey okuyan var mı? (Siegfri-
ed'e) Cevabı tekrarla.
Siegfried: Rakamları karıştırabilirim.
E: Göster.
Siegfried: 0 1 7, 107, 3477 ya da 7347 . . .
226 • Milton H. Erickson ile Hipnozla Terapi Semineri
++++++++�++++++++++++�+++++
E: Rahat mısın?
Sally: Hayır. Aslında, konuşmanın ortasında içeri dal
dım ve . . . ben ... şey...
E: Ve sanırım daha önce hiç karşılaşmadık.
Sally: Hmm ... Geçen yaz sizinle bir kez görüştüm. Bir
grupla birlikte gelmiştim.
E: Transa girmiş miydin?
Sally: Sanırım, evet. (Başıyla onaylar.)
E: Bilmiyor musun?
Sally: Öyle olduğuna inanıyorum. (Başıyla onaylar.)
E: Sadece bir inanç mı?
Sally: Evet.
E: İ nanç ama gerçeklik değil, öyle mi?
Sally: Aynı sayılır.
E: (İ nanamayan bir tavırla) Ne yani? İnançla gerçek
aynı şey mi?
Sally: Bazen.
E: Bazen. Bu transa girmiş olmanla ilgili inancın, bir
inanç mı, yoksa gerçek mi? (Sally güler ve boğazını
temizler. Mahcup görünmektedir.)
E: Nedir o?
Sally: Önemsizlik.
E: Yani önemli olmaktan ya da göze batmaktan hoşlan
mıyorsun, öyle mi?
Sally: Ah, Tanrım. (Güler ve yine mahcup olur. Boğazı
nı temizlerken, sol elini ağzına kapatır.) Hayır...
ben ... şey . . . hayır. . .
E: Hı-hım.
Sally: Buradaki zamanları çok değerli ve ben de çalış
mayı böldüm . . .
Z: Burada bir nokta daha var. Ona ''Küçük bir kız oldu
ğunu göreceksin. Küçük bir kız çocuğu olmak çok gü
zel, " diyorsun. Burada iki seviyede anlam yükleyebi
leceği şeyler söylüyorsun. Birincisinde, içsel olarak
şöyle düşünebilir: "Şey, normal dünyada 'küçük bir
kız çocuğu gibi' mi davranıyorum?" Diğer anlam da,
zamanda hipnotik olarak geri döndürürken kullan
dığın küçük bir kız çocuğu olmak kavramı.
E: Zamanla ilgili konuşuyorum; bu yüzden "Gerçek
dünyada nasıl görünüyorum acaba?" diye düşünecek
zamanı yok. Ona rehberlik etmeyi sürdürüyorum.
E: Burada ne yapıyorum?
Z: Benim kurduğum bağlantı şu oldu: Elini, ona ağırlık
yapacak şekilde omzunun üzerine koymadın. Kolu
nun yan tarafındaydı. Rahatlatıcıydı, çünkü daha
rahat bir pozisyondu. Kendini bir arada tutuyordu.
Bir an sonra başından yukarısını uyandırıyorsun ve
o pozisyonda kalmaya devam� ediyor.
E: Vücudunu felç ediyorum. Onun kelime dağarcığında,
felç kötü bir kelime. Ben aksini söyleyene kadar o şe
kilde kalacak. Kötü olan her neyse, ben yok edebili
rim, çünkü bir doktorum.
Z: Dolayısıyla sembol bir seviye daha derinleşiyor. Önce
rahatlık sembolü vardı. Sonra rahatsızlıkla bir bağ
lantı kuruldu; felçle ilgili olu msuz bir duygu ama sen
kaldırdığında, yok olacak. Anlıyorum.
E: Bir kısmını kaldırıyorum.
Z: Bir kısmını kaldırırsan...
E: Eğer daktiloda bir harf yazabiliyorsam, ikinciyi de
yazabilirim demektir.
Z: Ayrıca, ''felçli': yetişkinlerin dünyasına ait bir keli
medir. Çocuksu değildir.
E: Hayır.
Bugün televizyonda birini izliyordum. "Michigan
aksanıyla konuşuyor, " diye düşündüm. Kimse sana
aksanları tanımakla ilgili bir kurs vermez ama tanı
mayı öğrenirsin. Ayırdığını fark etmezsin ama tanır
ve birbirlerinden ayırırsın. Bunu öğreniriz ve felç gi
bi, bu da yayılır. Michigan'dan Wisconsin'e, New
York'a. Peki aksan bilgisi ne işe yarar?
Z: Aksan bilgisi yayılır; felç de yayılır.
Sally ve Rosa'nın Translarıyla İlgili Yorumlar • 423
E: Eileen nerede?
Sally: Bilmiyorum. Ben ...
E: En son Eileen ile ilgili ne zaman düşünmüştün?
Sully: Ah, şey. . . oldukça uzun bir süre önce. Ah, ben . . .
Maria onun kardeşiydi. Yaşı bana yakındı ve . . . onla
rı hatırlıyorum; bilirsiniz. Çocukluğumdan hatırladı
ğım insanlar ama onları nadiren düşünürüm.
h: Evin ne:.. adeydi?
Sally: Philadelphia'da.
E: Ve arka bahçedeydin.
Sally: Hı-hım.
E: Philadelphia'da.
Sally: Hı-hım.
E: Buraya nasıl geldin?
Sally: (Güler.) Belki de sadece... burada olmayı düşündüm.
E: Dikkat et. Bu bay bacağını oynatıyor, şu bay ayakla-
rını oynatıyor ve bu bayanda kendi ayaklarını oyna-
Sally ve Rosa'nın Translarıyla İ lgili Yorumlar • 439
E: Başka?
Sally: Evet, başka biri daha.
E: Hmm?
Sally: Başka herhangi biri. (Gülümser.)
E: Peki senin solunda oturan kıza ne dersin? (Rosa'yı
işaret eder.)
Sally: Evet.
E: Umutsuzca direniyor.
Z: Bunu insanlara gösterdiğimde, onun üzerine çok faz
la baskı yüklediğin için endişelendiler. Ama sözel ol
mayan boyutta çabucak seninle iş birliği yapıyor.
Gözlerini kapayıp açıyor.
E: Evet; seyredenler kızıyor, çünkü çekilmek istiyorlar ve
onunla özdeşleşemiyorlar, çünkü Rosa geri çekilmek
istemiyor.
Z: Hayır, istemiyor.
E: Bir zafer umuyor ama kimin kazanacağını pek umur
samıyor. Birinin kazanmasını istiyor ve "Kazanmak
istiyorum, " demesine izin verilmiyor; çünkü gözleri
kapalı ve ellerini hareket ettiriyor. Bana bakmaya de
vam ediyor. Başarmak istiyor ama başarıyı tanımla
mıyor. Ama ben kendi başarım olduğunu biliyorum.
Başarıya ·ulaşılana kadar orada kalmak istiyor.
Z: Ve gözleri kapandı.
E: "İşte böyle. " (Alçak sesle.) "İşte böyle. "
Z: Anladım. Sesinde rahatlatıcı bir ton var.
450 . Milton H. Erickson ile Hipnozla Terapi Semineri
E: Açık elle.
Z: Evet; alma beklentisiyle.
E: Hı-hım.
Z: Hı-hım.
E: Dolayısıyla yaptığı şey gerçekte sol elini kurtarmaktı,
çünkü ağzını sağ eliyle kapaması onun içir; daha do
ğaldı.
Z: Yani aslında sağ elini kullanırken, ağzını kapamak
için sol elini kurtardı; oysa yapması gereken tek şey,
ağzını hemen sağ eliyle kapamaktı.
E: Sally güzel bir analiz örneği gösteriyor.
Z: Ve kesinlikle farkındaydı. Sally o semptomu geliştir
diğinin farkındaydı ama onun için fark etmedi. Bi
linçli farkındalığı önemli değildi.
E: Doğru.
Z: Hemen sonrasında, Christine bir soru sordu. Sally, his
settiklerini anlatarak Christine ile konuşmaya başladı.
Dolayısıyla bir açıdan kontrolü ele aldılar ama sen
buna izin vermedin. Sally'nin Christine'e cevap ver
mesini engelledin ve dikkati yine kendi üzerine çektin.
Z: Ve daha yakınlaştı.
E: Evet.
Z: Söyleyeceklerinle ilgileniyor.
E: 'Virençn kelimesi artık onun için yeni bir anlam taşıyor.
Z: Daha önce sen "direnç" kelimesini kullandığında
durduğu pozisyona geri dönüyor. Bu bir onaylama.
E: Öne eğiliyor.
Z: Yine "direnç" kelimesini kullandığın zaman. Bunu
Sally ve Rosa'nın Translarıyla İlgili Yorumlar • 465
Sally: Hı-hım.
E: Neden?
Sally: O şekilde rahattım. (Kahkahalar.)
E: (Gülümser.) O şekilde rahattın.. o şekilde.
.
Faliyetler:
• Erickson Hipnoterapi Semineri
- Temel Eğitim
- IntermeQiate
- Advanced
düzeylerinde ayrı ayrı düzenlenmektedir.
• Araştırma ve geliştirme
Yöneticiler:
- Tamer Dövücü
- Dr. Arzu Tatlı
- Dr. Hakan Bilgen