You are on page 1of 172

RAIVIARDT
SONVALSi
K IY AM ETLE İLG İLİ
İKİ BİN Y ILLI K VAHYİN
GERÇEK ANLAMI VE AÇIKLAMASI

kutuphaneci - eskikitaplarim.com

SONVMSİ

Yayına hazırlayan:
Judi Pope Koteen

Çeviren: Rengin Özer


Kitabın Orijinal Adı:
Last Waıtz Of Tyrants

Bu kitabın Türkiye'deki Yayın Hakları


Akaşa Yayın ve Dağıtım Ltd. Şti'ne aittir.

Baskı: Şefik Matbaası 522 07 16

Teknik Yapım:
Dizgi - Montaj - Kapak Düzeni: Akaşa

:\.kaşa Yayın ve Dağıtım Ltd. Şti.


Istiklal Caddesi. Mis Sokak, No: 6/4
Beyoğlu/ İstanbul
Tel: 149 20 15 - 151 91 46

İstanbul, Ekim 1991


İÇİNDEKİLER

BÖLÜM 1
İ drake Açılan Pencere . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 1
Dünyaya D üş en Gölge . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . .. 2 1
Gölge B üyüyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 37
Güç H ı n,ları S on suzdur . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5 1
D oğa - D engesizlik . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . .. .. . . . . . .. . . . . . . . 6 9
D oğa - D eğişiklikler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7 7
Ce saret ve Fazilet Gerekiyor . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . 87
Tek Bir Ki şi Herkesi Etkil er . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . 101

BÖLÜM 2
Val s Devam E di y or . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 119
Aydınlanmak, Yaşamı Tanımaktır. . . . .. .. . . . . . . . . . 127
Ana Pren sipl ere Dönüş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 135
Köklü D eğişim Yapabilmek . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 145
Asla Yal nı z Bırakılmazsınız . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 155
Not 167
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

A ç ı k l a m a l a r . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . 17 0
KEHANET

Bilmeyi arzu eden herkese...


Önsöz

R amtha, 1977 yılında JZ Knight'ın Tacoma, Washing­


ton'daki evinin mutfak kapısında genç kadına göründü.
O andan sonra her şey değişti. . .
Ramtha bir muammadır. O da kendisini böyle nite­
lendiriyor. Kuşkusuz toplumun dikkati medyomluk feno­
meninin ötesine çevrildikçe daha çok in san Ramtha'nın
me sajını ciddiye alacak ve O , gelmiş geçmiş en yüce
öğretmenlerden ve habercil erden biri olarak selamlana­
cak tır.
Ramth a bundan 35. 000 yıl önce bu dünyada yaşadı.
Yaşamının büyük bir bölümünü vahşi bir savaşçı olarak
geçirdi; ta ki bir savaşta yaralanıncaya dek. . . Yaralan­
dıktan sonra bir dağın tepesine çekildi ve tefekküre daldı.
Çıplak bir kayanın tepesinde geçirdiği yedi yıl boyunca
güneşi ve ayı, yaşamı ve ölümü, hiç değişmez görünen
diğer şeyleri düşündü. O kayadan inerek kendisini bek­
l eyen ordusuna döndüğünde artık aydın lanmış bir var­
lıktı; çünkü geçen zaman içinde yaşam denen illüzyonun
iç yüzünü görmüştü. Halkının yanında kaldı ve uzun yıl­
l ar boyunca onlara pek çok şey öğretti ve sonunda binlerce
kişinin gözü önünde yükseldi. O, Hindu dininin dayan­
dığı Ram'ın ta kendisidir.
Kendisini, in sanoğlunu çok seven ve gelecek günler­
de, eski yüceliğimizi yeniden kazanmak için yapmamız
gereken seçimlerde bize yardımcı olacak bilgileri getiren
bir varlık o larak nitelendiriyor. O bir m esaj dır, güç ve­
ren ve muktedir kılan bir mesaj . . .
B i r keresinde bütün insanlara eri şebilecek önemli
ve tek bir mesaj vermesi gerekseydi bunun ne olacağı so-

9
Tiranların Son Valsi
rusuna şöyle yanıt vermişti: "Size, Tanrı olduğunuzu ve
çok ama pek çok sevildiğinizi söylerdim."
Ramtha'nın sözlerinden oluşan kitaplar, "Yoğun
Günler"adı verilen hafta sonlarında, belli bir konu üzeri­
ne yaptığı irticali konuşmalara dayanır. Ramtha, dünya­
da meydana gelecek değişiklikler hakkında daha önce de
konuşmuştu.
Bu kitaptaki kehanetler artık geri gelmeyecek bir za­
manda yapıldı. Bizim zaman dediğimiz hep ileriye gi­
der. Ramtha bu kitaptaki kehanetlerinde son derece açık
bir ifade kullanıyor. Bunların "şu anda böyle göründük­
lerini" söylüyor. Bu kehanetler 1987 yılının Kasım ayın­
da yapıldı.
İnsanoğlu özgür iradeye sahiptir. Her zaman fikri­
mizi deği ştirebil iriz. Burada söylenenlerin çoğu, o anda
görüldüğü şekilde, tercih yapmaya dayanıyor. Ramtha bu­
rada, kol ektif bilincin etkilerinden söz ediyor ve ışığın
pek çok ki şiye gösterildiğini bildiriyor.
Kolektif bilinçteki bir eğilim, burada söylenen birçok
şeyi değiştirebilir. Ancak Ramtha, dünyanın kendini ye­
nileme gereksinimi gibi bazı şeylerin değiştirilemeyece­
ği ni söylüyor. Yukarıdaki lerin ı şığında okurlarımıza,
kehanetlerin kendilerinden çok, bunların anlatmak iste­
diği ger�eklerle ilgilenmelerini öneriyoruz.

Not :Ayrı ca, bu kitapta sunulanları daha iyi değerlen­


direbilmesi ve anlayabilmesi açısından okuyucunun yi­
ne yayınevimizden çıkan RAM THA, EŞRU H LAR ve
GELECEK GÜNLER adlı üç kitabı da okumasını öneririz
(Akaşa Yayınları . )

10
BÖLÜM I

İdrake Açılan Pencere

G özl erinizin size getirdiği bu mesaj, ta uzaktaki ufku


göre siniz diye perdeleri açılmış bir pencereye benzemek­
tedir. Bu mesaj , yeni bir günün ışığına doğru yürüdüğü­
n üzde, nereye gittiğinizi bilesiniz diye verildi. İçinizden
pek azınız nereye gittiğini biliyor. Gerçekte sizin yaşamı­
nız toplumsal bilince uygun olarak yaşamak ve "Ne yapa­
lım, hayat bu" dem ekten ibaret kalıyor. Nedir bu toplum­
s al bilinç? Sizin için ölümü göze almayacak kişiler için
yaşamaktır, size bir kuruş bile ödünç vermeyecekler için
p ara kazanmaktır, sevginin ne olduğunu bile bilmeyenle­
ri sevmektir . . .
Bu sayfaları pek çok göz görecek . . . Hepinizi selamlı­
yorum. İçinde yaşadığınız zamanın icabı olarak, bu say­
faları görmek için ne uzaklardan yola çıkıp yürümek zo­
runda k aldınız ne de efendinizden izin istediniz. Yine de
kendi koşullarınız içinde bu bilgileri öğrenmeyi h ak etti­
niz. Yolculuğunuz sizi bu bilgilere ulaştırdığı ve bana,
sizlere seslenebilme olanağı yarattığı i çin seviniyorum.
B eraber geçireceğimiz zaman dilimiyle ilgili söyle­
mek istediğim bir şey var: Size söylenecekler, korkma­
nız, üzülmeniz, dehşete ve umutsuzluğa kapılmanız için
söylenmeyecekler. Yine de bunları okumak büyük cesa­
ret i ster. Bu tebliğ n e size karşı kurulmuş bir komplodur
ne de h erkesi korkutmak am acını taşıyor. Sizi sahip­
lenmek amacıyla da verilmiyor.

11
Tiranların Son Valsi
Bu mesaj , kendi yollarının tek yol olduğunu i ddia
eden spiritüalist bozuntuları için de verilmedi. Bu mesaj
yol gösteriyor: Hayatta kalabilmenin yolunu . . . Bu mesaj ,
s piritüali st maskesinin ardına saklanarak, günlerini
yirminci yüzyıl manastırlarında dolaşmakla geçiren ve
gerçek dünyada yaşamaktan korkanlar için hiç değil­
dir . . .
Bu mesaj ruhen olgunlaşmış kişiler içindir. Bu, si­
zin öz varlığınıza uygulayabileceğiniz bir anlayıştır. Bu­
nunla çocukça oyunlar oynayabileceğinizi sanmayın. O
günler çoktan bitmiştir. Sizin bunu okuyacak cesareti gös­
termenizden çok hoşnutum. Sadece cesaret göstermekle
kalmıyor, size ihsan edilmiş olan armağan - yani hayat­
i çin önemli olabilecek tercihleri yaparken, doğruyu bul­
ma fırsatını da değerlendirmek istiyorsunuz. Bunun için
de, Şimdi ve Gelecek h akkında öğrendiklerinizden ya­
r arlanacaksınız.
Cesaret, sizi yaratan Tanrı'nın ayrılmaz bir parça­
sıdır. Sizin bir "iç benliğiniz" (öz benlik) var, bir de "dı ş
benliğiniz" ya da "ikinci benlik". Bu ikinci benlik -ki biz
buna ego diyeceğiz- cesaretten yoksundur, tek bildiği ma­
zeretler sıralamaktır. Sizin bu sözleri okumaya h azır ol-
, manız, hakkınızda çok şey söylüyor. Siz açıkça, olgun­
laşmayı i stiyorsunuz. Bu istek, son suzluğun rüzgarında,
nereden geldiğinizi ve nereye gideceğinizi fısıldıyor.
Burada okuduğunuz şeylerin tamamını anımsama­
yacaksınız; çünkü duymak istemediğiniz şeyleri unut­
mak eğilimine sahipsiniz. Ancak, televizyonu seyredişi­
nizden farklı olarak, bu kitabı isterseniz tekrar tekrar
okuyabilirsini z .
Unutmak nedir? Unutmak, egonuzun, Öz benliğinize
erişebilecek şeyleri süzmesidir. Başka bir deyi şle, duy­
mak i stediğinizi duyarsınız, görmek istediğinizi görür­
sünüz, okumak istediğinizi okursunuz; bunun doğal sonu­
cu olarak bazı şeyleri unutacaksınız. Ama bu kitabı oku­
yanların çoğu, okuduklarının hepsini işitecek ve anlaya-
12
İdrake Açılan Pencere
cak. Günlerin neler getirdiğini -sadece bu dünyaya değil,
sizin küçük, özel dünyanıza da- açık seçik göreceksiniz.
Bu sayfalarda yer alan sözler, benim söyledikleri­
min bir yazar tarafından k ağıda geçi rilmiş ş eklidir.
Sözler bazen laf kalabalığından başka nedir ki? Benim
çok söz söylemem de eleştirildi. Aslında benim söyledik­
l erim sadece sizin ve idrakinizin bir yansıması dır. Söz
kalabalığı sadece gerçekleri anlatabilmek içindir. Sözler
duyguları nasıl da yaralar. . . ama bu kitaptaki sözler ken­
dilerine has bir canlılığa ve ateşe sahipler.
Böylece, kaderle sarmaş dolaş olmuş bazı varlıklar
bu sözleri okuyunca aydınlığa ulaşacaklar. Neden? Çün­
kü sözler, şimdiye k adar görmediğiniz şeyleri görebil­
meniz için içinizdeki gözünüzü h arekete geçirecekler.
Sözlerle anlatılabilenlerden çok daha fazl a şeyler
oluyor. Yaşam dediğimiz bu uygulama katınd a pek çok
kademe vardır. Bunların birçoğu da· sözlerle anlatıla­
maz. Onlar söze dökülem ez, söylenemezler. S öylenebil­
selerdi bile anlayamazdınız. Bunun için, beraber bulun­
duğumuz zaman dilimi içinde, olacak değişiklikleri, an­
layabileceğiniz sözlerle okuyacak ve seçim yapma h akkı­
na sahip olduğunuzu anlayacak sınız. Okuyacak larınız
açık, düzgün ve doğrudurlar. Paylaşılabilecek hiçbir şey
sizden saklanmayacak. Burada okuduklarınıza n asıl bir
tepki gösterdiğiniz i se önümüzdeki aylarda ve yıllarda
yapacağınız tercihlerden belli olacak.

Sizi Meleklerden Ayıran Özgür İradenizdir

Ş imdi efendiler . .. tercihten söz e�-.!lim. Tercih kav­


ramını çok iyi anlamalısınız; çünkü tercih h akkı, her
varlığın sah i p olduğu vazgeçilmez bir h aktır. Yaradan
size özgür irade verdi. Özg ür irade seçim yapma yetene­
,

ğidir ve bu seçi m , son suz O LAN'l a birlikte-yar:->tmayı


amaçlamalıdı r. Ana/Baba pren sibi . . . Yüce Tanrı . . . Her
13
Tiranların Son Valsi
Şeyin Tümü Olan'la birlikte-yaratmayı. . . birliği . . .
Özgür İrade. . . Bu sizi, melek dediklerinizden ayrı
bir yere koyar; çünkü siz diğer bütün canlı türlerinin gi­
zemini de kap sarsınız. Sizin siz olmanız için, yaşam de­
diğimiz süreçler içinde tekamül edebilmeniz için size öz­
gür irade, tercih hakkı ve ruh verildi.
Seçim . . . Yapmayı seçtiğiniz bir şeyi yaparsınız. Bu­
na ruhunuzun tercihi denebilir. Herkes bu sözleri okuya­
bilir. Bu bilgiler size tercihinize göre d avranabilesiniz
diye veriliyor. Seçim h akkı size Tanrı'nın, yani içiniz­
deki Ana/Baba prensibinin bir ihsanıdır. Bu size verilmiş
olan en yüce armağandır. Özgürlüğünüzü kaybederseniz,
seçi m yapma hakkını da kaybedersiniz. Yaşamınızın şu
anına kadar tercih h akkınızı kullanm a olanağına sahip­
tiniz.
Burada okuduklarınıza inanmak ya da onları kabul
etmek zorunda değilsiniz. "Bunların hiç birisi doğru de­
ğil ," diyebi lirsiniz. O zaman doğru olmayacaklardır.
"Böyle bir şey yoktur," demeyi de seçebilirsiniz. O ,zaman
sızın ıçın böyle bir şey olmaz. Yine de seviliyorsunuz;
seçiminiz h angi si o lursa o lsun , önemlisiniz. Bunl arı
okuyacak ve kendi gerçeğiniz içinde, kendi tercihinize
göre davranacaksınız. Tercihler, sizin tekamül etmenizi
sağlar. Tercih, tekamülü idrak etmek için vardır. Siz de
tekamülünüzün hangi noktasında iseniz ona göre davra­
nırsınız . . . Belki de pek çoğunun yaptığı gibi, geçmişinize
yapışık kalmayı seçersiniz. Tercih h akkı sizindir.
B urada okuduklarınız, sizin doğru bildiklerinizle
bağdaşmayabilirler. Ya da, siz bağdaştırmak i stemez si­
niz; bu da bir seçimdir. Şunu bilmenizi isterim ki, burada
size bildi'rilenlerin hiçbirini duymaya, on a göre davran­
maya ya da tepki göstermeye zorunlu değilsini�. Komşu­
l arınız size, "Ya bunu yaparsın ya da pi şman olursun?"
deseler bile, yine de seçim h akkı sizindir. Burada gördü­
ğünüz her şey için tercih h akkınızı kullanın. Bu kitabı
okumayı da siz seçtiniz ; böylece yazılı olanları öğren-

14
İdrake Açılan Pencere
meyi h ak ettiniz. Bu kitap size, sadece gözlerinizin görme­
ye hazır olduğu şeyleri gösterecek. Sadece almaya h azır
olduklarınızı alacak ve kabul etmeye h azır olduklarınızı
kabul edeceksiniz.

Korku Kapınıza Bekçi Koyar; Bekçi Egonuz­


dur

Burada okuyacaklarınızdan korkup korkmam ak d a


sizin seçiminizdir. Kapıya bekçi koyan korkudur. Ego­
nuz, ruhunuzun kapısında duran bekçidir; sizi, yaşamı­
nızın yerleşik biçimi için de h apseder, içeriye ancak süz­
gecinden geçirdiklerini bırakır. Tanrı tarafınd an size
verilen yüce benliği bir düşünün. Son ra da bunun, sizi
kendinize erişmekten alıkoyan gizli bir güç tarafından
n a sıl değiştirildi ğini düşünün . Korkmayı da seçebilir­
siniz, öğrenmeyi de; bu bilgilerle ilerlemeyi de seçebi­
lirsiniz, onlar tarafından zayıf düşürülmeyi de; bilgileri
yaşamınızda kullanmayı da seçebilirsiniz, onları bir ta­
rafa atmayı da . . . Siz et ve kemikten yapıldınız, çok n a­
rinsiniz, dokularınız biraz incinse h emen kanamaya
başlar, ama yine de yücesiniz. Siz Tanrı'nın in san biçi­
mindeki ışığısınız -daha aşağı değil- ışığının bir parçası ,
O'nun bir parçasısınız.
Burada söylen enlerle ne yapacağınız sizin bileceği­
niz bir şeydir. Burada size bilgi veriliyor, nasıl görülü­
yorsa öyle . . . Sözlerin gerçeği ortaya çıkacak; şimdiden
ortaya çıkmanın sarsıntıları başl amıştır. Burada duya­
cağınız şeylerin çoğu oluşmaya başladı bile, birçoğu da bu
oluşumlardan doğacak.
Şimdi, za man . . . Zaman aslında bir illüzyondur.
Görülmeyen dünyayı kavrayamayanlar aslın da ikiyüz­
lüdürler; çünkü bir yandan da zamana taparlar. Saat adı
verdiğiniz bir şeye bağımlıdırlar. Oysa zaman gözle
görülemez. Zaman, varlığı ancak h ayalen canlan dın-
15
Tiranların Son Valsi
labilen illüzyoni bir kavram olduğu ıçın mutlak gerçek
değildir. Ç ünkü bir h ayal, h ayal edene göre deği şir ve
·

fark l ı l a şı r .
Size söylediklerim şimdi, şu anda görülenlerdir. Bir
çoğunuz, "Kaç günüm kaldı?" "Acaba bugün şunu yapsam
mı?'', "Acaba bunu dün yapsam daha mı iyi olurdu?"
"Acaba yeteri kadar para kazandım mı?" diye sorarsınız.
B unun için size anlatılacaklar, olabildiğince sizin za­
man kavramınız içinde belirlenecektir. Söyleyeceklerim
de bu andan itibaren görülecek ve hesaba katılacaktır. Şu
·anda var olan her şey, dünün yaratıcı gücünün eseridir;
dünkü düşüncelerin , tutumların, isteklerin ve tabii tercih­
lerin... Her şey dünün yaratıcı gücünün eseridir!
Gerçekleşen kaderiniz, sizin yarattığınız bir şeydir;
nasıl yaşadığınızın, neler meydana getirebildiğinizin,
nerede olduğunuzun toplamıdır. İnsanlığın ortak kaderi
ise yaptığınız tercihlerin, kolektif tutumlarınızın sonuç­
larının her birinizin kaderine yansımasıdır. E[3r egonu­
zun içine h apsolup kalmışsaııız, h ayatınız dün yaşadık­
larınızın bir tekrarından ibaret i se dünü tekrarlamayı,
yarını da dün gibi yaşamayı seçmi şsiniz demektir.

Yarın Mutlaka Gelecek. O Kadar Çok İşiniz


Var ki!

Yarın . . . yarının geleceğini kanıtlayabilir misiniz?


Bundan on beş gün sonrasının· geleceğini, takvimleriniz
dışında başka bir yolla kanıtlayabilir misiniz? Gelmek
zorundadır , öyle çok işiniz var ki, yarın mutlaka gelme­
lidir. Bundan ikı h afta sonrasının geleceğine güveniyor­
sunuz -anladınız mı? Bu sizin iki h afta sonrasını n asıl
bildiğinizi gösteriyor. Ama şu anda iki hafta sonrasının
varlığı hiçbir şekilde kanıtlanamaz.
İki h afta sonraki h ayatınız bugünkü duygusal eği­
limlerinize, tutumlarınıza göre şekillenecektir; yaşamı-
16
İdrake Açılan Pencere
nız, bugün edindiğiniz bilgilere göre değişecektir. Deği­
şecek, çünkü, realitenizi genişletirseniz, i drakinizi ge­
n i şletirseni z, k aderiniz de ona göre geni şleyecektir.
Bugün burada okuduklarınız, eğer ruh unuzun kapısında­
k i bekçiyi kaldırır da m e s aj ı ruhunuza gönderirseniz,
yarınlarınızı etkileyebilir.
İnsan oğlu çok kararsızdır, gerçekten de kaypak ya­
ratıkl arsınız. Evet, öyle sini z ! Karma'nın kuralları, son­
suz günah ve bütün buna benzer şeyler sınırlı bir anlayışa
seslenen sınırlı bir öğretinin eserleridir. Eğer tercih yap­
m ayı yürürlüğe koyarsanız, h er an fik rinizi değiştire­
b ilirsiniz, dolayısıyla kaderinizi de . . . Kaderi niz kendi­
liğinden değişecektir, çünkü kader düşüncenizin takıl­
dığı a n dır, şimdi 'dir, bu anda idrak edilendir. Eğer bir
'

sabah kalkar da bütün tutumunuzu değiştirirseniz -artık


duvar kenarlarından giden kork ak bir kedi olmaktan
vazgeçer ve yaradılışınızda zaten var olan cesaretinizi top
layarak bir ayı kadar cesur olursanız- şimdi 'niz, kaderi­
niz de değişir. Siz çok e snek varlıklarsınız, yaşamınız da
esnektir, tümüyle tercih üzerine kurulmuştur. Tercih. Nef
ret etmek yerine sevmek daha yüce değil mi? Savaşmak
yerine bağışlam ak daha üstün olmaz mı? Her biri bir ter­
cihtir.
Bunu iyi düşünün. Şu anda oturduğunuz ya da yattı­
ğınız yerde düşünün : Neredesiniz? Ş imdi, hayatınızın şu
anı, on beş gün öncesinin bir sonucudur. Onu siz program­
l adınız. Programladıklarınız bir araya geldi ve bu anı
yarattılar. İnsanlık da aynı prensibe göre devam eder. Siz
uzayda yaşayan karde şlerinizden farklı değil siniz. On­
lar da, bir deyişle, kendi h ayatlarını yaşıyorlar. Siz on­
larla aynısınız. O halde insan ırkının geleceği, bireyle­
rin tek tek tutum ve davranı şlarının to plamının bir
sonucudur. Kader, zaman süreci içinde, şimdi 'ki tutum­
lara göre oluşmaktadır.
Gelecek hakkında nasıl konuşabilirsiniz? Gün leri
ve dakikaları belirlemek çok zordur. Ama, insanlığın

17
Tiranların Son Valsi
k aderi üzerinde konuşmak kolaydır. Kolektif tutum ve
davranışlar, h erkesi etkileyecek ortak k aderi belirliyor
çünkü . . .
Bu bölümde size insanlığın dramını anlatacağım -
insanın in sanı ve doğayı n asıl tahrip ettiğini. . . İn sanlık
dramının bu aşaması, şu anda siz görmüyor olsanız da,
i n sanlığın ortak davranı şl arının bir son ucudur, insanın
şu andaki hedeflerine bağlıdır. Bu h edefler de, şu anda
görüldüğü kadarıyla gerçekleşme yolundadır. Bugün ne
h i ssederseniz, neyi kabul ederseniz o gerçekleşmek zo­
rundadır. Yasa budur! Anlıyor musunuz?

Bekçi Tekamül Etmenizi Engelliyor

Sevgili kardeşlerinizin , in sanların ne yapacağını


kestirmek çok basittir. Her an değişme olanağı bulun­
duğu h alde, boyuna değişen ve hep ilerleyen şu koca ev­
rende tek değişmeyen varlık insanoğludur. Doğa, h er an
tekamü_ l eden, her an deği şen, il erleyen, Tanrı'nın gör­
kemi olan doğa, asla kusursuzluğa ulaşmaz; çünkü sizin
kusursuzluk dediğiniz aslmda bir sı nırlamadır. Bu, her
an tekamül eden evrende, tekamül etmeyi reddeden bir tür
var; bunu korkudan yapıyor; bu tür in sanoğludur! . .
B u kitapta, insanoğlunun gerçekl eşecek kaderini ve
y ap acaklarının tahmin edilebilir oluşunu ele alacağız.
Bu hepinizi yakından ilgilendirir; çünkü insanlığın ka­
deri sizin yaşam biçiminizi de kökünden deği ştirecek,
değiştirmelidir. Doğa, tekamül süreci içinde sonsuza doğ
ru ilerler. Bu ilerleme kolayca saptanabilir, çünkü insan
oğlunun durağanlığı doğayı ilerlemekten alıkoyamaz.
O h alde şimdi size ve kardeşlerinize sesleniyorum:
" Deği şim" ne demekti r anlayası n ı z diye . . . "Gelecek
Günler" hızla yaklaşmaktadır, bu günler sizi derinden et­
kileyecektir; evet, üzerinde yaşadığınız ve çalı ştığınız ye­
ri de . . . Bunu anlamak bilgidir. Ona kulak verin. Anla-
18
İdrake Açılan Pencere
mayı seçin ; eğer pencerenizden b aktığınızda dış arıyı
görebiliyorsanız, yolunuzu deği ştirebilir ve kurtulabilir­
siniz.
Hayatta kalabilmek en ön emli konumuzdur. Gele­
cek günlerde sizin i çin yolunuzu seçmek ve doğayla uyum
içinde ilerlemek çok önemlidir; böylece olacak şeylerden
sağ salim kurtulabilirsiniz. Bu kitabı okurken , bunların
ne olduğunu öğreneceksiniz. Bu bilgiler birçok şeyden
kurtulabilmenizi mümkün kılacaktır. Sizi aydınlatacak
ve bilgisiz kalmanıza neden olan korku ve batıl inanç­
l ardan sizi kurtaracaktır. Gelecek olaylardan kurtulacak
olanlar, bi lgilerle donatılm ı ş olanlardır. Öyleyse baş­
l aya l ı m . . .

19
Dünyaya Düşen Gölge

D aha ön ceki konuşmalarımda, erkek/kadın ve ego'nun


meydana gelişi hakkında birçok şey anlatmıştım. İnsan­
lığın, boyuna yinelenen bir formül içine hapsedilmiş ol­
masının nedeni, egoyu (saptırılmış, çarpıtılmış· benliği)
yaratmı ş olmanızdır. Ego, gerçekte D eccal'dır; ona insa­
nın şeytani tarafı deniyor; benim zamanımdan beri bütün
insanlar bu örneğe uygun olarak yaşadılar. Bu, insanlı­
ğın imaj ı , kimliği oldu. İmaj ve kimlik ise sürekli bes­
lenmesi gereken canavarlardır.
Egonuzla yaşadığınız zaman, yüce gücünüzü bölmüş
olursunuz. Görünüşü kurtarmak, yapılması gerekenl eri
yapmak , doğru şeyleri söylemek, doğru biçimde yaşamak
yüceliğinizin bir kısmını alır götürür. Bu gösterişleri ko­
ruyabilmek enerji ister, yani yaşam gücünüzü. . . Aslında
bastırılan yücelik, büyük öz benliğinizdir; içini zdeki
Tanrı'dır. İşte, 35.000 yıldır tekamül etmeyen ruhun
durağanhğı budur. Bütün gücü, imajını korumaya har­
canmıştır. Daha bıkmadınız mı?
İmaj'a gelelim . . . İn san imaj için yaşadığında, onu
canlı tutmak için bir şeyler yapması gerekir. Yakın za­
mana kadar erkek, erkek olmak için bazı şeyler yapmak
zorunda olduğunu düşünüyordu. Kadın da, ancak belli
şeyleri yaparsa yaşayabileceğine inanıyor ve kendi ya­
şam garantisini hep bir erkekte arıyordu. Ruhun teka­
mülünü anladıkça, egonuzu ve onun bugün bile ne büyük
bi r yer kapladığını anlayacaksınız.
Şimdi burada, insandan söz edeceğiz. Erkek cinsin­
den . . . Değişiml erin itici gücü olan erkek cinsi, dünya­
nızda meydana gelen ekonomik olaylardan sorumludur.
Dünyanızda meydana gelen kıtlıkların soruml usudur,

21
Tiranların Son Valsi
dünyanızdaki savaşların sorumlusudur. Erkek . . . Erkek­
l er hakkında konuşacağız.
Bundan binlerce yıl önce erkekle kadın arasındaki
ayrım m eydana geldiğinde, erkekle kadı nın birbirine
h i çbir bakımdan benzememesi gerektiği düşünülüyordu;
çünkü Tanrı erkekti, değil mi? .. Oğ l u da erkekti . . . Kut­
sal Hayal'in de -her ne ise?- erkek olduğu söyleniyordu!
Erkeğin anlayı şına göre, erkek yüceydi, kadın i se ona
h izmet etmek için vardı. Bunun sonucu olarak yüceliğe,
an cak erkeğini n, onun adına Tanrı'ya yakarmasıy la
eri şebil irdi. Böylece, kadının ruhsuz olduğuna inanın ca,
erkekte belirgin bir karakter yapısı oluşmaya başladı. Er­
kek, kadın özelliklerinin kendine de yansımasından
korkarak, kadınla arasında bir farklılık oluşturmaya
çalıştı ve bunun için kendini yüceltici bazı duygusal yete­
nekler geliştirmeye başladı . İnsanın imajını meydana
getiren bu duygular şimdi bedeninizde bastırılmış olarak
duruyorlar.
Şimdi de imajdan söz edelim . . . Bir erkek ağlaya­
maz, merhamet ve sevecenlik gösteremez . Duygulu bir
anmda gözünden bir damla yaş akıtamaz, durup da yaba­
n i bir çiçeğin ipeksi yaprağını okşayamaz. Çünkü, bun­
ları yaparsa zayıf ve dolayı sıyla kadın sı görünür; h epi­
mizin bildiği gibi bu hiç de yüce bir şey değildir! Öyle
değil mi? Erkek, elde edici olmalıdır, başarılı olmalıdır.
Başarı sız olamaz, başarısızlık kadınlığın bir gösterge­
sidir. . . Erkek böylece, dünyaya tohum atma dışın daki
diğer önemli olaylarla da ilgilenmesi gerektiğine karar
verdi. Kendisine bir imaj çizmeye başladı. Bu imajda en
büyük güç, kazanmaktı; bu gücü istedi, onu elde etmek
için çalıştı. Uyuduğunda düşleri, leylaklar ve k üç ük
çocuklar üzerine kurulmadı. Düşü, başka erkeklere ege­
men olmak ve onların gözünde güçlü görünmekti.
Bu, sizin hesabınızla 35.000 yıldır sürüyor. Her bir
yaşamda, her bir k uşakta, erkek ve kadının i majları
arası n daki fark daha güçlendi. Hatta, din adını ver-

22
Dünyaya Düşen Gölge
diğiniz yollarla Tanrı'yı öğretirken bile kadınla erkeği
ayırdınız. Hatta onların Tanrı'ya birlikte dua etmelerini
bile engellediniz. Erkeğin, yarattığı imajına uygun ola­
rak, nihai amacı sevgi değildir; amacı güç sahibi ol­
maktır. Ç ünkü güç, onun imaj ını sağlamlaştırır ve onu
saygın kılar.
Kadının amacı, kusursuz erkeğinin onu sevmesi
iken, bu kusursuz erkeğin amacı, bir kadını sevmek de­
ğil, i ş alanında başarı, dolayısıyla da güç kazanmaktır.
Şimdi erkeklerin -isterseniz biz bunlara ilişki diyelim­
cinsel beraberlikleri, serüvenleri niye ciddiye almadık­
larını anladınız mı? Bu ilişkilerin onlar için hiçbir an­
lamı yoktur, sadece cinsel doyum ve rahatlama aracı­
dırlar.
Yüzyıllar geçtikçe, bu imaj daha da güçlendi. Kral,
bir erkekti; savaşçı da bir erkekti. Fatih bir erkekti; er­
kekler boyuna birbirleriyle savaşıyorlardı ; özür olarak
da bunun Tanrı 'nın Buyruğu olduğunu ileri sürüyorlar­
dı. Böylece, korumak zorunda oldukları bu imajı, egola­
rını tatmin edip yatıştırıyorlardı. Her bir yaşamında bu
ruhun amacı güç kazanmak oluyordu, sevgi değil. Egoya
sevgi pek uymaz . . . Sevgi, İçimizdeki Tanrı'yla beraber­
dir, öz benliktedir; benliğin imaj ında değil.. .bu kitabı
okuyan sizlerin üstünüzü örtmüş olan imajda değil...

Sirkte Yaptıklarınız Çabucak Unutulur

Güç . . . Siz bir fatih seniz ve başka bir fatihi fethetti­


nizse gücünüz var demektir. Değil mi? Ama bu gelip ge­
çici bir durumdur. Çünkü kitleler kaypaktırlar, sizin
sirkte ne yaptığınızı çabucak unutuverirler. O zaman da
gidip, biraz daha fetih yapmanız gerekir. Kendinizi yü­
celtmek için bunu sürdürmek zorundasınızdır. Bu yü­
celtme, imajınız tarafından bastırılır. İçinizde doğal ola­
rak var olan yücelik ise egonuzca bastırılmıştır. Bunun
23
Tiranların Son Valsi
için zaferi, gerçek anlamda yüceliği h issedemezsiniz. Ve
şuursuz bir halde bu mücadeleyi daha da hırsla sürdü­
rürsünüz.
Egonuzun, bilinçaltı nızın, yani ruhunuzun bekçisi
olduğunu biliyor muydunuz? O, imajına uymayan hiçbir
şeyin ruhunuza yerleşmesine izin vermez. Başka bir şe­
kilde anlatalım: Birisi size sevildiğinizi söylese ne olur?
Egonuz ona: "Çık git buradan ! " der. Böylece bu duygu ru­
h unuza erişemez ve siz de onu anlayamazsınız. Her bir
yaşamda egonuz, ancak imajına uygun şeylerin ruhunu­
za erişmesine izin verir. Bunun için, içine düştüğünüz
çukurda bu kadar uzun kaldınız.
Erkeklere dönelim. Erkekler savaşmaya devam et­
tiler. Kazananlar, önce aşiretler, sonra da hükümetler ve
krallıklar kurarak insanları yönettiler. B un l ar h e p
Tanrı adına, k e n d i tanrıları adın a yapılıyordu; hangi
tanrıysa bu? Böylece, ülkenin ülkeyi zapt etmesi, korku,
insanın sefaleti, kıyım ve pislik başladı; tam 35.000 yıldır
sürüyor.
Fatih için önemli olan neydi? Kurbanının h azinele­
rine el koymak; bilirsiniz işte, yağmalamak yani. Bu,
onun kazandığını kanıtlardı. Dünyanın her yanında, bü­
yük bir gururla sergilenen eski h azineler bunun bir sonu­
cudur işte. Değer biçilemeyecek antika eserler şimdi mo­
zolelerde bekliyorlar; evlerin önündeki yolları ve orta­
sında çim bulunan caddeleri süslüyorlar. Siz de onlara
büyük bir gururla bakıyorsunuz. Herkes,"Evet, evet, i şte
Kleopatra'nın örgü şişi !" diyor, ya da ona her ne deniyor­
sa . . . "Ne harikulade, değil mi! Ne müthiş! Gerçek bir sa­
nat e seri !" Kimsenin aklına, "Acaba biz bunu nasıl elde
ettik?" sorusu gelmiyor.
B öylece çalınmış h azineleri elde etmek bir başarı o­
larak, b üyük saygı ile karşılanmaya başladı. Günümüz­
de bile, fethedilmiş, sahiplenilmiş bir kavimden yağma­
lanan e serl eri sergilemek hala saygıyla karşılanıyor,
farkında m ıydınız? Ya yağmacılar? Onlar kendileri n i

24
Dünyaya Düşen Gölge
çok h aklı görüyorlar; savaşa gittiler, fethettiler ve sahip
oldular. "Geldim, gördüm, yendim ! " ; insan var olduğun­
dan beri bu üçlü cümle geçerliliğini korudu. Ölü bir kra­
lın m ezarını soymak çok olağan karşılanıyor, h azinele­
rini tarih adına alıp götürmek de; bir krallığa saldırmak
ve oranın halkını boyunduruk altına sokmak da öyle . . .
Savaşın ganimetleri, fethedilen bir ulusun serveti olsun,
ya da bunları almak için o ulusun insanları esir edilmiş
ol sun önemli değildi. Böylece atalarınız soygunculuğu
y a s al l aştırdı lar.
Bu fetihler ve soygunlar uzun bir süre devam etti.
Bütün kralların altın dolu h azineleri ve bir sefer yapıla­
cağında gerekli olan insan güçleri vardı. Sefer veya her­
hangi başka bir durumda başvuracakları kaynaklara her
zaman sahip oldular -onlar çok ama çok zengindiler. Fa­
tihler, fethettikleri topraklardan hep aldılar; bunun için
ormanları söktüler, yerine tahıl ektiler. Toprağın ırzına
geçtiler. Bu toprağın ürününü alıp kendi ülkelerine, so­
kaklardaki kalabalıkları beslemeye gön derdi ler. Politi ­
kacılar kalabalıkları hoşnut etmek zorundadırlar, bilmez
misiniz? Onl arın k arın l arını doyurm ak ve önlerı n e
eğlenceler sermek zorundadırlar. Neden? Çünkü, artık
moda olduğu şekilde, oy toplamak önemlidir; kralları
tahtlarında tutan kitlelerdir.
Sizin şimdi ismini bile hatırlamadığınız o egzotik
ülkelerin topraklarına ne oldu? Bir zamanlar ormanlarla
k aplı olan ve çayırları mis gibi kokan o topraklara n e
oldu? Toprağa zarar vermemek için dikkatle toplanan
parlak ürünlerine ne oldu? Zaman içinde hepsi, saldırgan
kralların hışmına uğrayıp h arap edildiler. Bir zamanlar
verimli ormanların yetiştiği ve geceleri e srarengiz hay­
vanl arın dolaştığı yerler şimdi çöle dönüştü; toz denizine,
verimsiz kıraç topraklara dönüştü. Artık sadece toz var -
hiçbir sırrı olmayan toz ...

25
Tiranların Son Valsi
Fransızca Dersi

Tarihin bu bölümü oldukça uzun bir süre devam etti;


Napoleon diye ç ağrılan o şaşıl acak varlığın sahneye çık­
masına k adar . . . Onu mutlaka duymuşsunuzdur, değil
mi? O zamana kadar Sezar'lar vardı. Bir Sezar, sefere
çıkmak için gidip para aramazdı -sefere çıkardı, i stedik­
l erini gider alırdı. Sonra, o büyük fatih ortaya çıktı. Zafer
düşleri görüyor, ülkesini, o günlerin dünyasında en
önemli ülke yapmak için canlandırmak istiyordu. Ama
ülkesi iflas etmişti, bunun nedeni sokaktaki kalabalık­
ların aristokrasiyi devirmiş olmalarıydı . Biliyorsunuz
i şte : Tak, tak, tak! Sonuç olarak ülkedeki bütün soylu
kanı yok ettiler; fakir olmalarına soyluların neden oldu­
ğunu düşünüyorlardı. Haklıydılar da !
B öylece fatih ortaya çıkıyor ve ülkesini içine düştüğü
çukurdan çıkarıp eski yerine yükseltiyor. Fatihle beraber,
bu olaylardan tatlı karlar elde edebileceğini anlayan biri­
si daha beliriyor. Napoleon'u ve seferleri n i finan se edi­
yor, Napoleon' a yüklü bir borç veriyor, gitsin de fethetsin
diye. Napoleon ne ganimet getirirse bununla borcunu öde­
yebilecektir. Anlıyor musunuz? Unutmayı n , kadınl ar ge­
ride kalır, erkekler sefere giderdi (Tabii, geri de kalıp ka­
dınlara bakan birkaç zavallı hariç).

Onlara Gri Adamlar Denir

Böylece, N apoleon'un ilk fetihleriyle birlikte, bu ki­


tabın kalan kısmında okuyacağınız olaylar başladı. On­
l ara Gri Adamlar denir.
N apoleon'un altın borçlandığı kişi, zaferleri finanse
etmek ve ikmal yapmak için fevkalade bir sistem kur­
muştu. Bunun çok kazançlı bir iş olduğu kısa sürede an­
laşıldı. Dünyanın yüzünü de değiştirecek ve şimdiki h a­
line getirecek bir i şti bu aynı zamanda. Bu ilk finansörün
26
Dünyaya Düşen Gölge
aklına çok önemli bir fikir gelmişti. Bu işte başarılı ola­
bilmek için h içbir ülkeye bağlılık yemini etmemesi gere­
kiyordu. İ şi büyümeye başladı. Girişimci olmak, savaş
oyununa bulaşmak isteyen herkesi fi n an se etmek i çin
h içbir ülkeye bağlı olmamak gerektiğini anladı. Sadece
gereksinmeleri karşıl ayabilmesi için orada bulunm ası
yeterl iyd i .
Bu il k Gri Adam'ın sevdiği b ir kadın yoktu ama
oğulları vardı. Onun h azinesi oğullarıydı ; çünkü bu yüce
mirasın kuşaktan kuşağa devam etmesini sağlayacak­
lardı. Sağladılar da. Bu adamın imajı sonsuz servet üze­
rine kurulmuştu. Bakın -kimse parayı, p ara olduğu için
i stemez, paranın neler yapabileceğini bildiği için i ster.
Ve, başlangıçta bu Gri Adam'ın imajı için servet sahibi
olmak, güce giden kapıyı açan anahtardı. Bu imajı, bu ge­
reksinmeyi tatmin edebilecek olan para değil, güç 'tü.
Bu Gri Adam, yatırımından büyük kazançlar elde
ettiğinde, her iki tarafı da birbirlerine k arşı kullanabi­
leceğini anladı. Kullandı. Avusturya denen bir ülkeyi ve
Polonya denen başka bir ülkeyi destekledi.
Kısa zaman sonra bu adam ve oğulları, çatışmaya gi­
ren herkesten tatlı karlar elde etmeye başladılar. Ve
çatı şmalar y a ra t m a n ı n çıkarlarına uygun olduğunu
fark ettiler. Beni takip edebiliyor musunuz? Evet, ışık ya­
nıyor galiba . . . Hırslı kralların ve hırslı fatihlerin çatış­
malarını destekledikçe daha çok kazanıyorlar ve güçleri
daha da artıyordu.
Bu gücün yan ürünlerinden biri de oğullarını ve ken­
di adaml arını etkil i makamlara yerle ştirebilmesiydi .
Başka bir deyi şle, kral eğer, "Hayır, bu makamı üçüncü
dereceden kuzenime veriyorum," derse, bu kendi h alinde,
temiz görünüşlü Gri Adam da ona "Ah, ne yazık! Öner­
diğim k i şinin çok ba şarılı olacağın dan eminim, ama
madem ki olmayacak, sizden bana olan bütün borçları­
nızı ödemenizi rica etmek zorundayım, tabii en kısa za­
manda! derdi. Tabii kral şatosuna döner, tırn akl arını

27
Tiranların Son Valsi
yer, küfreder, dişlerini gıcırdatır ve sonunda da: "Oh, ta­
bii ki adamınızı işe almaktan mutluluk duyarım," derdi.

Gölge Düşüyor

N apoleon devrinden bu yana Gri Adamlar'ın etki


alanları çok genişledi, yine de onlar bu gücü kendi elle­
rinde ve doğrudan kan bağları olan aileleri içinde tuttu­
lar. B ankalar kurmaya, hükümetleri etkilemeye başladı­
l ar. Kralları ve h ükümet başkanlarını etki alanlarına
aldılar. Gri Adamlar'ın isteklerini yapmayanlar, bir an­
da para kaynaklarının kuruduğunu ve o güne kadar iyi
ilişkiler içinde bulundukları ülkelerle ilişkilerinin ke­
siliverdiğini görüyorlardı . Avrupa adı verilen rezil yer­
de, h er şeyi, altının getirdiği güç ve bunun üzerine yazılı
bulunduğu kağıtlar yönetiyordu.
Ondokuzuncu yüzyılın başında (ya da 1800'lü yıllar­
da) Gri Adaml ar'ı n vari sl erinden biri olan büyük bir
adam, bu m irasın bir parçası olarak, fevkalade bir projeyi
de devralmı ştı. Onun ve ailesinin aracılığıyla bu proje
sürdürüldü; onunla çalışmak üzere seçilenler bütün Av­
rupa'yı yönetmeye başladılar.
B irinci N apoleon'dan sonraki bütün savaşları Gri
Adaml ar ayarladı, yönlendirdi ve finanse ettiler. Eğer
savaş çıkması olanağı yoksa, olanak yarattıl ar. Ne pa­
hasına olursa olsun ! Unutmayın , bu Gri Adamlar ve aile­
leri h i çbir ülkeye bağlı değillerdi . D ol ayısıyla da hiçbir
ülkeni n yasalarına ve hiçbir dine de bağlı değillerdi. On­
lar kendi yasal arına göre yaşarlardı, bu da işlerini çok
iyi yürütebilmeleri için uygun du. Sokaktaki adamdan,
ego sunu beslemek suretiyle diktatörl er yaratıyorlaı·dı.
Suikastler tertipliyor, suçlamalar, fikir ayrılıkları, karı­
şıklıklar meydan a getiriyorlardı . .. güç kazanmak uğru­
na . . . Evet, para için ; çünkü para onlara güç satın alabilir­
di; çünkü her adamın ve her krallığın bir fiyatı vardı.
28
Dünyaya Düşen Gölge
Anlıyor musunuz? Bu oyunu daha önce de seyretmiştiniz
değil mi?
1800'lü yıll arda ortaya çıkan i lk Gri Adam'ın i smi
Rotschi ld idi ; bu adı duydunuz mu? Sakın unutmayın,
çünkü az sonra, dünyanın her yanında in sanlığın e şit­
liğinin bozulup çökmesinde bu ailenin nasıl öncülük yap­
tığını anlamaya başlayacaksınız.
1857 yılında bu hanedan, Avrupa'mn her yanında,
önemli ve karar verme yetkisi olan makamlara kendi­
sine bağlı olan adamlarını yerleştirmişti. Dünyanı n di­
ğer ülkelerine ve Amerika'ya da adamlarını yerleştiri­
yorlardı.
1857 yılında Londra'da bir toplantı yapıldı. Bu top­
lantıda Avrupa ve her iki Amerika'da yapılacak bütün
savaşlar planlandı . Bunların en sonuncusu da İkinci
Dünya Savaşı'ydı; evet, çok yakın z am anı da kapsıyordu
bu plan.
Bu aileler, Amerika'da Kuzeyli ve Güneyliler'in bir­
birleriyle savaşmalarından da sorum ludurlar. Bu aile­
ler, silah üreticileri ile -ki onların da hiçbir ülkeye bağlı­
lıkları yoktur- el ele vererek, Amerika'da bir iç savaş ya­
rattılar. Ç arpışmalar yönlendirildi; Kuzey, Güney'in ser­
vetine göz dikmişti. İn sanların köleleştirilmeleri sava­
şın gerçek nedeni değildi, sadece bir bahaneydi. Bu savaş
başlamadan çok önce köleler yavaş yavaş özgürlüklerine
kavuşmaya başlamışlardı. Bu savaş, Güney'in servetini
kontrol altına alabilmek için tasarlandı.
Bilmelisiniz ki Lincoln büyük bir kraldı (başkandı).
Onun bir eşi daha gelmemiştir. Bu kişi, seçildiği günden
başlayarak, sırf ekonomik nedenlerle, Avrupa'dan para
satın almayı durdurmak istemiştir. O, kardeşi kardeşle
karşı karşıya getiren çarpışmaların planlandığını da bi­
liyordu. O, ülkesi için -halkı için- yeni bir para sistemi
kurmak üzere cansiperane çalıştı. Bu sistemde Amerika,
kendi parasının sahibi olacak ve Avrupa'dan para alma­
yacaktı . Ve ülkesinin, kendi halkının egemenliğini sağ-
29
Tiranların Son Valsi
lamak üzere kendi parasını basmasına, hem de fa izsiz
basmasına karar verince de öldürüldü. Çok basit -0, Av­
rupa'da yerleşmiş bir sistem i çin, o devirde dünya ekono­
misini ve kuşkusuz çok yeni ve olgunlaşmamış bir ülke
olan Amerika'nın ekonomisini kontrol altında tutan bir
si stem için bir tehlike oluşturuyordu. Bu fevkalade insanı
öldüren bir deli değildi; kiralık bir katildi. Bunun sonucu
olarak da Amerika dışındaki güçlerin desteklediği p ara
akı şı devam etti.
Şimdi Birinci Dünya Savaşı'na gelelim. Bu savaşa
"Büyük Savaş" adını verirler. Bir savaş için ilgi çekici
bir ad: Büyük Savaş . . Bu savaş, sadece bu ülkedeki
.

(ABD ) değil , İngiltere ve İsviçre'deki bankerlerin çıkar­


dıkları ve finanse ettikleri bir savaştır. Bu savaş, Gri
Adamlar'ın, Amerikan h alkının omuzlarına yüklen­
mesini arzu ettikleri vergilendirme sistemini yerleştire­
bilmek için çıkarılmıştır. Bu savaş, sizi de bu işlere
karıştırabilmek için çıkarılmıştır. Avrupa'yı baskı altı­
na almak için çıkarılmıştır. Bu ülkedeki parasal kon­
trollerini dah a da güçlendirmek için çıkarılmıştır; plan­
landığı gibi de olmuştur.
Unutm ayın , Amerika ve İngiltere'deki ve başka
ülkelerdeki bankalar bu savaşı desteklemişlerdir. Ame­
rikalılar tam o devirde özgürlüğü, toprağı ve ön lerindeki
fırsatları keşfediyorlardı. Evet, çok zor zamanlardı ama
onlar çok büyük bir şeye sah iptiler; Avrupa'yı terk edip
gelmelerine neden olan şeye: özgürlüğe!
İ stedikleri gibi ibadet edebiliyor, istedikleri gibi ya­
şayabiliyorlardı; terk edip geldikleri an a vatanlarında­
ki tiranların (zalim h ükümdarların) baskısı altında de­
ğillerdi artık. Amerika'da yalnız bir çeşit insan yoktu;
Amerika, dünyanın içinde eridiği potaydı diyebiliriz.
Özgürlük -herkes özgürlüğün alabildiğine tadını çıkarı­
yordu Amerika'da . . .
Amerika, Küba ile korkunç bir savaştan yeni çık­
mı ştı. Bundan h aberiniz var mı? Kaba Ted'i (Bkz. Açık-

30
Dünyaya Düşen Gölge
lamalar 1) bilirsiniz. Size anlatayım : Bir zamanlar Küba
harika bir ülkeydi, Kübalılar büyük bir ulustu. İhtilalci
değillerdi, kendi h alinde çiftçilerdi onlar. İhti lalle hiçbir
ilgileri yoktu. Halkınızın sürekli o larak, "gün eydeki
düşman", "dünya barışını tehdit eden" bu çiftçilerle ilgili
olarak beyni yıkandı. Bu küçücük ülkedeki çiftçil er mi
dünya barışını tehdit edeceklerdi? Çiftçiler!
Bu olayda silah üreticilerinin de parmağı vardı, sa­
vaşı yaratan ve kavgacılarla ihtilalcileri ülkeye it h a l
eden onlardı. Böylece b u ülke, Küba'daki isyancıları te­
mizlemek üzere savaşa girdi. Kimleri öldürdüler biliyor
musunuz? Ne olup bittiğini anl ayamayan , akıllarından
savaş fil an geçirmeyen çiftçileri . . . Onların tek düşün­
dükleri h asat kaldırmak, çocukları, Tanrı'ya duydukları
sevgi ve kiliselerine olan inançlarıydı. Kimseye zarar
vermemişlerdi, ama yok edilmesi gereken isyancılardı
onlar! B u savaşı yaratanlar da Gri Adamlar'dı.
Bu ülkeyi (ABD ) Birinci Dünya S avaşı'na sokmak
çok zor oldu; çünkü kimse savaşa girmek i stemiyordu.
Böylece, medyanın büyük bir kısmının sahibi olan Gri
Adamlar. . . medyanın ne olduğunu biliyor musun uz? Bu
deyimi öğrendim! Bilirsiniz işte, okuduğunuz gazeteler,
izlediğiniz televizyon , dinlediğiniz radyo . . . Ne oku­
duğunuz, ne gördüğünüz ve n e duyduğunuz ön emlidir.
Kontrol altında tutulmalıdır. Gazetelere neyi yayınlayıp
n eyi yayınlam ayacaklarını söylediler. Bir basın kam­
panyası açarak bu savaşın gerekliliği, bu ülkenin yurt­
severliği hakkında yayın yaptılar da yaptılar. . . Özgürlük
bayrağını dalgalandırmaya yardım etmeyenlere vatan
haini damgası vurdular. Çok kolay yönlendirildiniz doğ­
rusu!
Sizin de işe karışmanız için ülkenizde h eyecanlı bir
politik kampanya sürdürüldü. Sizi sonunda bu kavgaya
sokanın ne olduğunu h atırlıyor musunuz? Hangi olaydı
o? Bravo size, bildiniz -evet, batan bir gemiydi. Bakın ,
kıyılarınızdan h areket eden yolcu gemilerinin kaçak
31
Tiranların Son Valsi
m al l ar taşıdığın ı bil iyor muydunuz? Siz daha s avaşa
girmeden önce bile savaş malzemesi taşıyorlardı. Böylece
s avaşa girdiniz. Evet, oğullarınızın , h atta bazı kızları­
nızın da· ölmeleri ne büyük bir kahramanlık! Bu, Avru­
p a'yı, Almanya'nın tehdidinden kurtaracak bir savaştı;
özgürlük için , bağımsızlık için yapıldı! Ne kadar gülünç!
Hiç de öyle değil! Propaganda ile yutturulmuş bir yönlen-
1lirınedir o savaş !
Savaş bittiğinde bu ülke, savaş borçlarını ödeyebil-
. m ek i çi n muazzam bir borç yükü altına girmişti. Böy­
lece, savaş borcunu ödeyebilmek için yeni vergiler kon­
m a sı gerektiği sezdirmeden telkin edildi. Vergiler kon­
du. Halk, Gri Adamlar'dan alınan borcu ödemek için
vergi ödüyordu, onlar da sonunda yatırımlarının karşılı­
ğını alıyorlardı. Ama Gri Adamlar boyuna yeni vergiler
k onmasını i stiyorlardı; ye ni, yepyeni vergi ler . . . Çünkü,
sizin de Avrupa h alkı gibi, kendilerine daha çok borç­
l a n m anızı i stiyorlardı .
Tarihinizin bu devri nde pek çok olay meydana geldi.
M e dyanızın sahi bi Gri Adamlar'dı. H alkınız, bir türlü
a n l ayamadığı bir savaş uğruna vergi le n dirilmişti. Ne
i ç i n s avaşmak z orunda kaldığınızı, çocuklarınızın ne
uğruna ölmüş olduklarını bir türlü anlayamıyordunuz.
Çünkü, olayın gerçek öyküsü size anlatılmamıştı d a on­
dan . Derken , zaman içinde başka bir Başkan geldi, o da
"ka z aya uğradı". O n ların i steklerine göre d avranma­
rmştı; ülkeniz için geçerli olacak bir Federal Hazine (Re­
z erv -Bkz.Açıklamalar 2) sistemin i kurmaktan kaçın­
mı ştı. Böylece, küçük, önemsiz bir kaza geliverdi başına.
Gerisini tahmin edin? Evet, yeni bir B aşkan'a kavuş­
m u ştunuz.
Aslında, bu makamı en iyi kimin dolduracağını size
Gri Adamlar bildirirler. Onlar, kendi istediklerini yapa­
c ak kişinin başa geçmesini arzu ederler. B a şkanlık
s eçimleri sırasında pek çok aday yarı yolda kalmıştır.
Farkındasınızdır, bazıları da bir skandal sonunda m a-

32
Dünyaya Düşen Gölge
k anılarından ayrılmak zorunda k alırl ar. Mak amını
skandal yüzünden terk etmek zorunda bırakılan başkan­
lardan hiçbirisi gerçekte böyle bir harekette bulunmadı!
Ş aşırdınız mı? Öldürülen başkanlar da deliler tarafın­
dan öldürülmediler; gitmeleri gerektiğine karar verildi
sadece. Çünkü, oyunu kurallarına göre oynamamışlardı!
Bazı başkanlarınızın önlerine kendi vicdanları diki ldi .
Başka bir deyişle, içlerindeki Tanrı uyandı ve "Bu doğru
değil. Tanrı'nın merh am etin e sığınırım, bile bile böyle
bir şey yapamam," dediler.
Gri Adamlar'ın pek çok yerde makamları vardır.
Bir toplantıda, Başkan'ın, oyunu kurallarına göre oyna­
madığı gün deme getirilir. Onlar da: "On dan kurtulun ­
sun" deyiverirler. Sıradaki gelir v e tabii statükoyu devam
ettirir. Gözleriniz iyice açık mı? Çünkü, yazılarda pek az
varlığın sizinle p aylaşmaya cesaret ettiği şeyleri görü­
yorsunuz. Sanırım ben çok cesurum:
1920'de Gri Adamlar on iki ayrı aileden oluşuyordu.
Bu aileler uluslararası bankalara sahiptiler, İsviçre'ye de
fiilen sahip oldukları söylenebilir. Artık altın taşımanın
uygun olmayacağına da onlar karar verdiler. Kağıt para­
yı yarattılar. Londra B ankası'nı yarattılar. Lordra Ban­
kası onlarındır. Her büyük ülkede bir Federal Hazine
(Rezerv) meydana getirdiler. Buralarda kendi arzu ve
emellerine uygun olarak kağıt para bastılar.

Yalnızca Gölge Bilir

Sonunda, birkaç talihsiz olaydan sonra ülkenİz(�e de


Fede ral Hazine (Rezerv) y a sası kıt bul edildi. Artık,
ülkenizde de, karşılığın da altın bdunmasa bile kağıt
para basılabilecekti . Başka bir deyi şle, kağıt paralarını­
zın aslında hiçbir değeri yoktur. Gri Adamlar, olayları
perde arkasından kontrol etmelerinden dulrıyı, değersiz
kağıt parçalarına dayanan bir ekonomik si stem yarat-
33
Tiranların Son Valsi
m ayı başardılar. Birkaç yıl öncesine kadar Amerika­
lılar'ın altın bulundurmaları yasaktı ; bütün altınlar ha­
zineye geri veri lmeliydi . Bilirsiniz, altın üç bin yıldan
beri geçerli bir ticaret aracı olmuştur. Gri Adamlar bir in­
sanın değer hükümlerini ne denli yıpratabilirlerse, ona o
derece kolay hükmedebilirler, anlıyor musunuz?
Artık sistem kurulmuştu. Kağıt paral arı n üstünde
"Tanrı'ya İn anıyoruz" yazıyorlardı. Hazinenin başına
bir başkan atanıyordu; bu başkanı bir icra komitesi a­
tardı , her ne demekse ... Bu komiteyi ABD Başkanı a­
tardı; B aşkan'ı d a çok defa -gölgeler atardı diyelim .. �
Federal Hazine (Rezerv) sistemi , ülkenize borç para
veren bir bankacılık sistemidir; ama size borç verdiği
para bir türlü aldığınız borcun faizini ödemeye yetişmez.
Eğer biraz sıkıntıdaysanız, ihraç mallarınız i stediğiniz
gibi satılmıyorsa, bu borcu asla, asla ö deyemezsiniz ;
çünkü boyuna faizi i şler ve sizin de ancak size verilen
kağıt paranız vardır. Bunun üzerine h arika şeyler yap­
m aya başl arsınız, örneğin her şeyinizi rehine koymak
veya değişik şeyleri satışa çıkarmak gibi -bu, ülkenizin
bir parçası veya benzeri bir şey de olabilir. Bu büyük erit­
me potası, bu özgürlük örneği , ulusal borçlarını ödeye­
bilm ek için kendini satıyor! Ülkenizin kendi kendine
borçlu olmasını kuşkulu bulmuyor musunuz? Ne tuhaf1
Ben her zaman bunun çok k u şk u l u ol duğunu düşünmü­
şümdür. Borcunuz kimedir?
Bu borcu ödeyebilmek için gelir vergileri biraz daha
yükseltildi. Ve sonunda, o Kara Salı gününde herkes, her
şeyini, borsanın düşüşüyle kaybetti. Hisse senetl erinin
değeri baş aşağı düşüyor ve New York'ta in sanlar pence­
relerden atlıyorlardı. Gri Adaml ar için h ari ka bir du­
rumdu bu; önemli makamlarda adamları bulunan bu ai­
l elerin ellerine güçlü, b üyük servetleri yok pahasına sa­
tın alma fırsatı, hem de yasal olarak verilmiş oluyordu.
Bu kriz de planlanmıştı tabii . . .
Artık, büyük bir yük teşkil eden acımasız vergileri-

34
Dünyaya Düşen Gölge
niz var. Gri Adamlar'ın yönettiği dolar değerine karşılık
ödüyorsunuz bunları. Federal Hazine (Rezerv) h i çbiri­
nizin değildir. Onun sahibi hükümetiniz de değil -o kendi
kendini n sahibidir.
Ülkeniz hızla borca gömülüyordu. Ekonomik kriz
başlamıştı; doğa bile elverişsiz şartlar yaşatıyordu, ya da
öyle deniyordu. İ n sa n lar açtı , ekmek kuyruklarında
saatlerce dikiliyorlardı -o günleri anımsıyor musunuz?
Yerinde sayan bir ekonomiden ve fakirliğinizden bir
sıçrayı ş yaparak kurtulmak istiyordunuz. Böylece İkinci
Dünya S avaşı çıkarıldı.

Megalomani Nasıl Finanse Edilir?

Eğer fin anse edilmemiş olsaydı Hitler canavarı bir


hiç olarak kalırdı. O devirde Almanya'yı finanse eden
bankerlerin, Hitler'in megalomani h astalığı üzerine oy­
nadıklarını anlamıyor musunuz? Başka bir deyişle, onun
egosunda var olan "mutlak güce erişmek" hırsı üzerine
oynadılar.
Size şunu beli rteyi m : Bu sınırlı ki şilikli zavallı,
mutlak güce varmayı öylesine istiyordu ki, kendini
dünya imparatoru olarak hayal ediyordu. Hitler kendini
bütün dünyanın bir numaralı kişisi olarak h ayal ediyor­
du; onu destekleyenler de, bunu yapabileceğine onu inan­
dıracak şekilde pohpohluyorlardı. Hitler'in ülkesine bağ­
lılığı kesindi, bir yandan da servetlere el koyabilmenin
yolunu bulmak zorundaydı. Bunu yapmak ve hırsızlığını
yasallaştırabilmek için çok değerli bir ırkı yok etti.
Şunu bilmenizi isterim : New York'da bir banka Hit­
ler'i finanse etmeye yardım etmiştir. İngiltere'deki ban­
kalar da bir yandan onunla savaştıkları halde, onu fi­
nanse etmeye devam etmi şl erdir. Sizin doğal kaynak­
larınız, Almanya'nın sah ip olmadığı h ammaddeler -ni­
keliniz, kömürünüz- oraya gönderilmi ştir. Savaş' maki-
35
Tiranlann Son Valsi
n elerini yapmak için metali nereden bulduklarını sanı­
yorsunuz? Gri Adam l ar'ın fi ilen sahip oldukları tüm
ülkelerden. Hatırlarsınız, Hitler çok iyi silahlanmıştı.
Kısa süre sonra h erkes, "Alm anya'da çok korkunç
olaylar meydana geliyormuş. Sanırım, gidip karı şma­
lıyız," demeye başladı. Politikacı l ar i se ağlıy orl ard ı :
"Müttefiklerimiz b u canavarın saldırısı altında inlerken
Amerika'nın büyüklüğünü soldurmasına razı ol amayız.
E ğer derhal bir şeyler yapmaz sak komünizmi, Mark­
sizm'i ve Stal i n' i durduramayız. Özgürlüğü korumak
için savaşa girmeliyiz!" .
Dinleyin, bu bir oyundur, ne yazık ki talihsizce h a­
zırlanmıştır. Böylece, sokaktaki eli öpülesi adam, çocuk­
l arını , soğuk, kanlara bulanmış, çamurlu siperlerde tek
başına acılar çekerek ölmeye gönderir. Böylece ülke eko­
nomisi kalkınır, h erkes para kazanmaya başlar, hayat
standardı yük selir. Artık h erke s mutludur, tabii siperle­
rinde tek başına ölenler dışında . . . Savaş, suyun bu ta­
rafından, sizin tarafınızdan finanse edilmiştir. D oğal ol­
arak, sizin harp makinenizi i şletmek için daha fazla para
gerektiğinde vergileriniz birazcık daha yükseltildi , ulu­
sal borcunuz ise korkunç oranda arttı.
Savaşı sizin kazandığınızı mı söylediler? S ize hiç
bunu söyleyen oldu mu? Belki de bir yerde okudunuz. Za­
fer! Tarih kitaplarınıza baktınız mı? Savaşı siz k az a n ­
m adınız. Savaşı çıkaran Gri Adamlar, h ala seçkin ser­
vetlerine gömülmüş yaşamakta ve bu dünyayı yönetmek­
teler. Atlıların gerisindeki gerçek fati hler, çarpışmayı
bir sıyrık bile almadan atlattılar. Oğullarından bir tane­
si bile savaşa gitmedi . Bu savaşta onların serveti kork unç
derecede arttı.
Size bu dansla ilgili anlatacak çok şey var. Size nele­
r i söylemeli, neleri söylememeli . . . bu noktada n el eri bil­
m eniz önemlidir, bu da benim ikilemim. Şunu bilin: Ti­
ranların bu karanlık çağında artık hiç uzun yürüyüş ol­
m ayacaktı r.

36
Gölge Büyüyor

Bankerler artık uluslararası olmuşlardı. Cömertçe borç


veriyorlardı. Ülkenize borç verenin sizler olduğunu ve
ulusal borcunuzun böyle doğduğunu mu düşünüyorsunuz?
Vergi ödediğinizde, aslında kendi kendinize olan borcu­
nuzu ödediğinizi mi düşünüyorsunuz? Gri Adamlar'a
m uazzam karl ar ödemektesiniz. Ülkenizin kim seye borç
veremeyecek oranda kendi borcu var. Ama h ayret! Ban­
kerleriniz, fakir ve gelişmekte olan ülkelere borç ver­
meye devam ediyorlar! Eğer siz kendiniz o derece para­
sızsanız, bankerleriniz borç verecek parayı n ereden bu­
l uyorlar?
Bankerler, bu fakir, zavallı ülkeleri ekonomik açı­
dan yirmin ci yüzyıl düzeyine getirebilmek için borç ver­
diklerini söylüyorlar. Bu ülkelerin çoğunda h alk demok­
rasi ile yöneti lm ek istiyor. Onlar da, Amerikalılar'ın,
Yankiler'in yaşadıkları gibi yaşamak istiyorlar; bunu
gerçekten i stiyorlar. O halde ihtilal için h azırlar demek­
tir.
Tamam, hemen ihtil alciler içeri . . . İkinci adımda,
askeri idare ilan ediliyor . . . Şimdi gerekli kutuplar oluş­
muştur. Tabii sizin, demokrasi diye çırpınan bu insan­
ları, bu ülkeyi desteklemeniz gerekiyor. Ne olsa askeri
h ükümet geçi cidir. Orada bulunuş nedeni, özgürlük ve
bağımsızlığı biraz daha fazla arzu ettirmektir. Süreci an­
l amaya başlıyor musunuz? Silah üreticileri çok para ka­
zanırlar. Silahlar birçok Hri stiyan ülkeden gönderilir;
dünyanın her yanından , h atta bu ülkeden bile. Tabii bü­
tün bunlar demokrasi için savaşan insanlar adına, bun­
larla iş yapmak adına yapılır!
Bir kez değişim süreci başladı mı artık, o güne kadar
37
Tiranların Son Valsi
toprağında huzur içinde yaşayan, vergi filan ödemesi ge­
rekmeyen, ailesini doyurabilen, Tanrı'sını ve kilisesini
seven zavallı çiftçi, kendisini bir karmaşa içinde bulur.
Derken bir de bakar ki sokaklarda yürüyor ve demokrasi
istediğini haykırıyor. Bunu neden yaptığını tam olarak
bilmez. O artık Gri Adamlar'ın dünya üzerinde güç kur­
maya dayanan i majlarını desteklemek için yarattıkları
toplumsal bilincin bir parçası olmuştur. Tabii hepimiz so­
nunda demokrasinin kazanacağını, kötü, komünist, as­
keri karıştırıpların bir kenara savrulacağını ve özgürlü­
ğün geri gel eceğini biliyoruz: Bu yeni , geli şen ülkenin
şimdi neye ihtiyacı var? Yankiler gibi, Amerikalılar gibi
bir ulus geliştirmek için yüklü borçlara tabii . . .
İhtilalciler dışarı, bankerler içeri . . . bankerler onla­
ra milyarlarca dolar borç vermekten çok memnundurlar.
Şimdi başa geçmiş olan o harika insanların bu demokra­
t il? yeni hükümetlerini yönetirken paraları çarçur ede­
ceklerini bile bile milyarlarca dolar borç verirler. Gri
Adamlar paranın boşa h arcanacağını çok iyi bilirler; bi­
lirler ki bu küçük ülke borçlarını ödeyemeyecektir.
O zaman da bankalar senetlerini yürürlüğe koyma­
ya mecbur olurlar! Ülkenin sorumlu li derl eri ri ca eder­
l er : "Ama, bizim bu borç taksidini ödeyecek paramız
yok," derler. Banka tem silcisi ise gülümser; "Aman Ek­
selansları , ne önemi var. Bir şeyler yapabileceğimizden
eminim" der. "Ana borcunuz karşılığında, ülkenizin
madencilik h akları ve ülkenizde ve k arasularınızda
çıkarılacak petrol h aklarını almayı pekala kabul edebili­
riz." Ülke lideri artık m utludur, der ki : "Ne anlaşma
yaptım ama!"
İ şte böyle yaparlar. O küçük ülke de bir ülhe olmak­
tan çıkar. Doğru . . . dem okrasiyi yürütmeye çalı şır ama
ona gerçek bir ülke diyemeyiz artık. O dünyanızda git­
tikçe büyümekte olan sınırları belirsiz toprakların sahip­
lerinin yeni bir mülkü olmuştur.
Bu yakınlarda üçüncü dünya ül kelerinden kaçının

38
Gölge Büyüyor
borçlarını ödemeye davet edildiklerini biliyor musunuz?
B irçoğu . . . Gri Adamlar'ın olaylara ne kadar çabuk el
koyduklarını ve bundan sonra o ülkenin nasıl da sakin­
leştiğini bilseniz şaşardınız. Sanayi gelir, onlar geldiği
için, ülke halkının kontrolü dışındaki şeyler duruma h a­
kim olur; ülkenin mağrur sahipleri, toprakl arından
atılır ve kentlere doldurulurlar. Çiftçilerin artık ekip biç­
memesi kimin umurundadır? Yağmur getiren ormanl ar
kesilip parçalanmış ne fark eder? Artık uluslararası ban­
kerlerin finanse ettiği girişimciler gelir ve ormanları
kesmeye başlarlar. . . Bunların hepsi de ilerleme adına ya­
pılır.
Ülke yerlileri merak etmeye başlarlar: Acaba kent­
lerde niçin aç kalıyoruz? Hani onları kalkın dıracak yar­
dımlar gelecekti? Vaat edilen o h arika ekonomik geliş­
meler, ithalat/ihracat nerede kaldı? Evet, Ayı'nın Ülke­
si'nden (SSCB) bazı şeyler gelir gerçekten ; bunları gön­
dermeleri bildirilmiştir de ondan . . . Ya, Ayı'nın Ülkesi
bunları nereden almıştır bilir mi siniz? Sizden!
Şu anda, Gri Adamlar Birliği'nin tümüne sahip ol­
madığı -tüm üne diyoruz- çok, çok az ülke vardır yeryü­
zünde . Bu ülkelerden ikisi şu anda savaşmaktadır. Dün­
ya ülkelerinin çoğu, Rusya da dahil olmak üzere, Gri
Adamlar tarafından yönlendirilmektedir.
Hiç Bol şevik deyimini duydunuz mu? Lenin'e kim
p ara verdi sanıyorsunuz? Lenin , idealindeki toplumu
geliştirmek için birdenbire, yerden biter gibi n asıl ortaya
çıkabildi? İhtilal yaparak son Çar'ı ve ailesini son fer"
dine kadar öldürerek n asıl hükümeti devirdi ve Marksist
teorisini uygulamak için Rusya'dan tüm aristokratları
nasıl temizledi? İhtilal, daha sonra birçok illüzyon yara­
tacak olan bu olay, komünizm damgasını yaratabilmek
için, Gri Adamlar tarafından finanse edildi. Rusya,
dünyanın en büyük altın stokuna sahiptir -doğrudur bu.
Yeni bir hükümet şekli için de uygun bir ortam yaratıl­
mı ştı, onlar da yeni b ir şekle kavuştular. Yeni Düzen,

39
Tiranların Son Valsi
kendisi bir elitist olan, yani seçkin bir tabakanın yöneti­
mini yeğleyen M arks'ın öğretilerinden alınmıştı. O da
bu fikirlerinde Sokrates'ten esinlen mi şti. Sokrates'in bu
fikirleri nerede bulduğunu Allah bilir. . . Şurası kesin ki o
zam andan beri her düşünür bu ana fikri geliştirmiş ve
kendi "orijinal" düşüncelerinin e seri olduğun u i ddia
etmiştir.
Marksizm neden böylesine idealist bir h ükümet etme
felsefesidir? Çok basit: Bir seçkinler tabakasın ca yöneti­
len bir dünyayı hedefler de ondan. B unun anl amı da şu­
dur: Zengin ve güçlü olanlar sorumludurlar ve dünyayı ve
insan ların "h ayvani" davranışlarını kontrol altında tu­
tarlar. Marks, sokaktaki adamın zekası olmadığını söy­
lemi ştir. Komünizm ve M arksizm teorisinin karşı kar­
şıya bulunduğu en büyük tehlike, asla bir orta sınıfa sahip
olamayacağı gerçeğidir. İ deal bir toplumda h alk baskı
altında tutulmalı, eğitimleri, her şeyleri yönlendirilme­
lidir. Bu zorunludur. Böylesine bir toplum teşvik edilmiş,
yaratılmış ve birçok amaçla fi n an se edilmi ştir. Nih ai
amaç bu toplumun gelecek yıllarda Yeni Dünya Düzeni'ni
yaratabi lmesiydi .
Komün izmin yaratılması gerekmiştir. Rusya'da da,
aynen küçük ülkelerde olduğu gibi ih tilal yerden biterce­
sine patlak vermiştir. Köylüler bir an içinde çiftçilikten
askerliğe geçivermişlerdir. Önce, halkın yeni bir yöne­
time gereksi nmesi için bir k utuplaşma gerekiyordu -bir
tehdit bulunmalıydı. Bütün dünya komünizm tehditi al­
tında bulunmasaydı, silah tüccarları ne yaparlardı son­
ra? Eğet komünizm olmasaydı, sizin düşmanınız kim o­
lacaktı? Küba mı? Anlıyor musunuz'? Bu zorla yaratılmış
komünizmden dolayı Amerikan h alkı hep özgürlüğünün
tehlikede olduğunu düşünm üştür. Bu komüni st toplum
yüzünden , Am erikan halkı hep burnunu başka toplumla­
rın işine sokmuştur. Niye? Ken dilerin e komünizmin
özgürlüklerini teh dit ettiği söylen diği için . . . B a şından
beri bu, iplerinizin başkaları tarafından çekilmesiydi, bir

40
Gölge Büyüyor
oyundu . . .
Ayı' nın h alkının m erhametsiz ve katı olduklarını
mı sanıyorsunuz? Onların ruhsuz olduklarını mı sanı­
yorsunuz? Onların da bütün bunları kimin yarattığını
merak etmediklerini mi sanıyorsunuz? Toprak an a üze­
rinde çalışırken, mevsimlerin oluşumunu, bir tek tohum­
dan nasıl tabaklarını dolduran yiyeceklerin oluştuğunu
merak etmezler mi sanıyorsunuz? Onlar da tıpkı sizin
gibidirler, onlar da çocukturlar, Yaşam Gücü'nün tanrı­
larıdır on lar da. Onlar niçin sizden korkuyorlar bilir mi­
siniz? Çünkü onların medyalarının sahipleri de başkala­
rıdır ve onlara , sizin gibi emperyalist k apitalistlerin
n asıl oldukları anlatılmıştır!
Onların kendilerine kalsaydı, size mutlaka sın ı r­
larını açarlardı. Ya siz onlara? Aranızda bu doğal olma­
yan bölünme yerine bir k arde şlik, yaşam yoldaşlığı
doğardı. Bir tek adamın bütün bir ulusu yönetim altında
tuttuğunu düşünün. Bu ne muazzam bir ego ister!
Ya, kom ünist damgası vurduğunuz karde şleriniz?
Onlar sizin kardeşlerinizdir, sizden nefret etmiyorlar.
Ne siz onları anlıyorsunuz ne de onlar sizi . Aranızdaki
engeller orada özellikle tutuluyor. Demirden bir duvarın,
in sanlığa yapılmı ş en büyük hakaret olduğunu görmüyor
musunuz? Sizin zamanınıza göre bir gün oraya gittim ve
duvara baktım. Bütün bir ulusu içeride tutabilen bir du­
var! Ş aşırtı cı !
Bunlar size sıkıcı gelebilir ya da yaşam biçiminiz,
verdiğiniz kararlar ve sizin yaşamınızın taşıdığı önem
yanında pek sudan şeyler olduğunu düşün ebilirsiniz.
Bunların sizinle ne ilgisi olabilir? Anl amıyor musunuz,
bu düşünüş biçimi yüzünden bu tiranlık (zalim yönetim)
yeryüzünde bu derece geli şebilmiştir. Her ne kadar siz
ona Amerika diyorsanız da sizin artık ülkeniz yoktur. Şu
anda, özgürlüğünüzü bir arada tutan tek şey Anayasa­
nız'dır, bir de h aklarınızı koruyan bazı yasalarınızdır.
Bunlarla da çok uğraşıldı , çok yorumlar getirildi, prog-

41
Tiranlann Son Valsi
raml a ndınız.
En önemlisi, ülkenizin tembelleşmesi v e sırt üstü ya­
tarak şişmanlay anlar toplumu h aline gelmenizdir. Bu
n asıl oldu? Toplumun sezdirmeden beyni yıkandı. Atala­
rımzdan geçerek size gelen bedenlerinizde özgürlük i ste­
gmın tohumlarını miras aldın ız. Onlar savaşçı değil­
l erdi , sava ştan kaçınırlardı . Sizin de savaştan kaçın­
maya doğal bir eğiliminiz var; ancak, komşunuzla sava­
ş ı r sı n ı z !
Neden özgürlük istiyordunuz? H azla yaşamak için,
mutluluğu kovalayabilmek için, hatırladınız mı? Tarla­
da çalı şmak ya da kentte . . . içkinizi içmek, h ak ettiğiniz
ücreti nizi alıp gidip eğlenmek . . . sonra yemeğe çıkmak. . .
Yemeğe çıkmak m ı ? Neden sadece "Hadi gi dip yemek
yiyelim," değil de yemeğe çıkalım ? Evet, yemeğe çıkı­
yorsunuz, i şten sonra ve hafta sonların da eğleniyorsu­
nuz, evde olduğunuz zamanlarda da oturup kutuya bakı­
yorsunuz; o hep açık duruyor değil mi? Bütün, dünyanız bu
kutunun etrafında dönüyor -sizi eğlendiriyor, ipnotize
ediyor, duygularınızı yönlendiriyor; tüm h ayatı nızı ora­
da gördüğünüz dramlara göre yaşıyorsunuz. Ücretinizi
aldıkça, içkinizi içtikçe, eğlenmeye devam edebildikçe ve
ücretli izine çıkabildikçe, ülkeyi kimin yönettiği umuru­
nuzda mı?
Bu ülkenin, hatta tüm dünyanın tiranlar tarafından
yönetilmesini, bu barışçı uyuşukluğunuzdan doğan tutum
ve davranı şlarınızın mümkün kıl dığını anlamıyor mu­
sunuz? İnsardar üşendikleri için! Kötü haberleri duymak
i stemedikl eri i çin ! Gidip de oy vermek istemedikleri
için . . . şimdi gidilir mi, yağmur yağıyor! Si stem de zaten
işlemiyor. Ülkenin karar verme mekanizmasıyl a mı
uğraşacaklar bir de! Haberler] dinleyeceklerine eğlence
program larındaki oyunlara katılırlar. Acı değil mi?
Anlaşılıyor ki özgürlükçüler artık geçmişte kalmışlar. . .
Uyuklayan, düşler gören orta sınıfı uyandırmaya
çalışan, sesini yükseltip düşündüklerini söyleyerek on-

42
Gölge Büyüyor
l an aydınlatmaya çalışan h erkesle alay edildi, küçük
düşürülerek susmaya mecbur edildiler. İşin acıklı yönü,
onları çekilmeye m e cb ur edenlerin sadece Gri Adam­
lar'ın medyası deği l , uyandırmaya çalı ştıkları insanlar
olmasıdır. Dinleyin : Amerika'nın uyuyan ahalisi Gri
Adamlar'ın düşlerini gerçekleştiriyor. Gri Adamlar'ın
düşlerindeki dünya düzeni i majını tatmin ediyorlar. Te­
levizyon ve gazetelerin tek yapması gereken şey, sizlere
bir i n sanın deli olduğunu ya da geçmişinde kirli çama­
şırları bulunduğunu söylemekten ibaret. Uyuyan kitleler
hemen o insanı gülünç düşürerek kürsülerden indiriveri­
yorlar. Bu yaptıkları ise Gri Adamlar'ın tam da yapma­
larını i stedikleri şeydir.

Politikacılar Doğmazlar. . .

Ş imdi ülkenize ve son kralınıza bir göz atalım. Son


kralınız -siz ona B aşkan diyorsunuz (sadece farklı bir
ünvan , tek farkı taç giymemesi)- Amerikan halkının is­
tediği her şeydi. Evet, öyleydi ! Bunun için de Gri Adamlar
onun güçsüz olduğunu düşün üyorlardı. Özgürlükçü oldu­
ğu düşünül üyordu. Aynı zamanda da ünlü biriydi, Am e­
rikalılar ünlü kişilere taparlar. İdealistti, bulunduğu yere
getirilmişti . (Söz açılmı şken , Gri Adamlar'ın h içbirini
ne gazetelerde ne de k utuda görebilirsiniz. Onlar hakkın­
d a hiçbir şey duyulmaz. Daima geri planda kalırlar,
tanınmazlar. Bu onların tercihidir. Böylesi , işleri için en
uygun olanıdır).
Son kralınız h akkı nda bilmenizi istediğim b ir şey
var. O gerçekten büyük bir adamdır. Bu varlığ m , bulun­
duğu yere gelmesinin bir nedeni daha vardı. O, aklınıza
gel diği gibi ipleri çekilen bir kukla değildi. Son başka­
nınız , içinde güçlü bir Tanrı sevgisi taşıyan, dürüstlük
a şığı biriydi. Gri Adamlar, Tanrı'ya i nanan herkesi,
batıl inançları olan budalalar olarak nitelendirirler; .bir
43
Tiranların Son Valsi.
yandan da bu inancı ve kendi inançsızlıklarını çıkarları
için kullan abileceklerinin bilincindedirler. H er zaman
d a kullanırlar.
Son Başkan Tanrı'yı tanır ve severdi, bunu bilmeni­
'
zi i sterim. Bilin ki o derin b)r vicdana sahipti. B aşkanlığı
süresince her gece, kendisine yol göstermesi için Tanrı­
'ya dua ederdi. Biliyorum, çünkü dinledim. Savaş ma­
kinenizi güçlendirme isteği çok doğruydu; o da birçok orta
sınıf insanı gibi, komünistlerin her an özgürlük için bir
tehdit oluşturabileceklerini görüyordu. O çok saf bir in­
sandı. B u büyük milletin gücünü yeniden kazanması ge­
rektiğine inanıyordu. Kuvvetini kazanırsa her z aman
sınırlarını, müttefiklerini ve imajını koruyacak güce sa­
hip olabilecekti. Halk ona bayılıyordu.
Başa geçer geçmez geleneksel muhafızlarınızı kapı­
nıza dikmek için h arekete geçti. Bunu yapmak için çok
p ara gerekiyordu. Federal Hazine de bu parayı borç ver­
mek için çok i stekliydi; onlar da Başkan'ı çok seviyor­
lardı. Silah üreticileri de onu seviyorlardı, çünkü bu ülke­
deki silahları artırmak istiyordu. O doğru olanı yaptığına
inanıyordu; bunu iyice anlamalısınız.
Süresinin sonuna yaklaştıkça, etrafında olup biten­
l eri daha iyi anlamaya başladı . Artık dünyada gerçekte
ne olduğunu biliyordu; bunu değiştirmek için de ümitsiz
bir girişimde bulundu. Ruhunun derinliklerinde saflık
ve ülkesini gerçekten seven bir özgürlükçülük mevcuttu.
Yabancı yatırımları ülkenizden uzak tutmak için usul
usul am a sebatla çalıştı. Yabancı yatırım cıl arın amaçlı
ol arak verim siz çiftl ikleri , binaları ve şirketleri satın
aldıklarını görüyordu. Bunun önüne geçmek için önlem­
ler almaya ç alı ştı; çünkü ülkenizin başkalarına değil
kendi halkına ait olduğuna inanıyordu.
Yağmurlu bir sabah vakti , dünyayı gerçekte n eyin
yönettiğini birdenbire anladı. İlk kez olarak, vermek i ste­
diği kararları niye veremediğini anladı ve şi ddetle hasta­
landı . Kim seye güvenmiyordu artık. Hiç kim seyle ko-

44
Gölge Büyüyor
n uşmadığını biliyor muydunuz? Konuşamıyordu. Hisset­
tiklerini tartışabileceği hiç kimse yoktu. Kralınız, Ame­
rikan halkının gerçek bankası olabilecek bir Amerikan
Merkez Bankası kavramını medya aracılığıyl a gündeme
getirmeye, bu fikri yerleştirmeye çabaladı. Böylece, kendi
usülünce, Amerika'nın gerçek parasını yaratmak i sti­
yordu. Bu husus, onun diğer davranışlarının incelendiği
titizlikle incelenmemiştir. Bu konuda kendisine yardım
edebilecek olan kişi de makamından uzaklaştırıldı. Bu
adamın adı Volker idi.
Bu son başkanınız, Solon'un Cumhuriyeti'ne, Süper­
bilinç'i getirecek üç kişiden biriydi.
Sırası gel m i şken , ben oy vermem, kampanyalara
katılmam. Konumuz poli�ika değildir. Büyük bir yazar
olan Çiçero demişti ki : "Politikacılar doğmaz, onlar son­
radan ' çıkarılırl ar!"' Evet.
Ama bu adam, son başkanınız, bilinci üzerindeki bü­
yük baskılara rağmen, kendini sağlam tutmaya çabala­
dı. Süresinin en son günlerinde bile doğru olanı yapma­
nın çabası içindeydi, ancak n asıl davranm ası gerektiği­
ni bilmiyordu.
Dinleyin, üzerinde Tanrı 'ya İnanıyoruz yazılı do­
larınızın , kağıt paranızın değer kaybetmesini arzu edi­
yordu. Eğer dolar düşerse, yabancı yatırımcıların gözün­
de siz Amerikah lar'ın çok karlı bir iş gibi görünmeye­
ceğinizi umuyordu. Sizin zaman ölçünüze göre 1987 yılın­
da, Gri Adamlar'la büyük bankerler bir toplantı yaptılar.
Ocak ayının son gün lerinde ve tekrar şubat ayının baş­
l arında toplantılar yapıldı. Bütün ailelerin başları temsil
ediliyorlardı, doğudan da en güçlülerin temsilcileri gel­
mişti. Bu toplantıda, kralınızın amaçlarını iyice anladı­
lar ve onu, alacaklarını istemekle tehdit etmeye karar
verdiler.
Amerikan h alkının Gri Adamlar'a ya da o n l a r ı n
Federal H azin esi'ne birikmi ş olan borçların ı ödemesi
mümkün değildir. O nlar başkanlarınızın saflıkları n -

45
Tiranların Son Valsi
dan faydalanarak ekonominizi arkadan itme stratejileri­
n i sürdürüyorlar. Reagan olan biteni anl adığı zaman
şöyle dediler: "Eğer bu borcu ödemek için h alkınızın ver­
gil en dirilmesini desteklemezseniz, piyasanızda çok bü­
yük yatırımları olan bankerler bu yatırımlarını çeke­
cekler. Alacaklarını isteyecekler. Artık ülkenize hiç para
girmeye ce k . "
B u n e demektir? Bunun tadını, ucundan d a olsa, kısa
süre önce öğrendiniz . Kumar oyununun -siz ona borsa
diyorsunuz- çöküşünü gördünüz. Bu yüzünüze atılan ufa­
cık bir tokattı. Sırf onların kollarının n e kadar güçlü
olduğunu anlayasınız diye. Adına Japonya denen o küçük
ülkenin -ki kendi h alkı borçlarından kurtulmaya çalışı­
yor- sizin piyasanızdaki tüm parasını çekmesi ne demek­
tir bilir misiniz? Şu anda, hisse senetlerinin çoğuna sahip
olan tek bir adam bile mutlak bir krize neden olabilir. Bu
adam vardır ve tehdit edenlerden biridir.
Bu durum Gri Adamlar'ın başka bir planına çok uy­
gundur. Bu plana göre, Amerika artık egemen bir ülke ol­
mayacak, fakat yabancılarla yapılacak ticarete bağımlı
olacaktır. B unun i çin Amerika kapılarını dış ticarete
kapatamıyor, siz de kendi ürünlerinizden çok başkaları­
nınkini satın alıyorsunuz. Kimse sizin ürünlerinizi sa­
tın almak istemiyor, çünkü kendi ekonomilerini geliş­
tirmekle meşguller. Sizin aleyhinize bir anlaşma yapıl­
mıştır. Bunun sonucu ol arak kimseye kural koyamıyor­
sunuz, ülkenize gönderilen ürünleri ve bunl arın mikta­
rını da denetleyemiyorsunuz.
Artık kapalı kapılar yok. Bundan sonra da bir yasa
geldi, siz de bu ticaret mallarını satın almak zorunda kal­
dınız; çünkü biliyorsunuz ya, Gri Adamlar diğer ülkele­
rin sahibidirler. Dediler ki : "Bu borcu ödeyeceksiniz.
Halkınızı vergilendireceksin iz. Ü cretlerin den kesinti
yapacaksınız. Satın alma gücünü donduracaksınız ve bu­
n un bedelini de h alkınız ödeyecek. Eğer siz bunları yap­
mazsanız, biz yapacağımızı biliriz. " Son başkanınız ise

46
Gölge Büyüyor
vergiler zaten yüksek iken onları daha da yükseltme ko­
nusunda çekimser kaldı.
Kamuoyu n azarında gülünç düşürülmeye başlama­
sına rağmen Başkan bu fikrinden dönmüyordu. Süre si­
nin sonlarına doğru ona ne isim takmıştınız? Topal Eşek
mi? Eşek, ördek, her ne ise. Lütfen! Bundan çok daha kötü
sözler söylüyordunuz. Topal ördek de ne demek acaba?
Açıkça onunla alay ettiniz ! Gri Adamlar ne yaptıklarını
çok iyi bilirler. Halen, Tek Dünya Düzeni'ni temsil eden
insanlar, belli bir p artiye katılmışlardır. Onlar bu son
kralı tahkir etmekte daha da ileri gittiler ve onu yaşlı, eli
ayağı tutmaz ve doğru dürüst düşünmekten aciz biri ola­
rak gösterdiler. Tam tersine! Onlar sizin böyle düşünme­
nizi istiyorlardı, çünkü son hamleye hazırlanıyorlardı.
Evet, siz vergilerinizin yükseltilmesini istemiyor­
sunuz; Amerikan halkı "Hayır, h ayır, h ayır!" diyor.
Son başkanınız, Reagan da dayanıyordu, vergilerinizi
yükseltmedi. Sonuna doğru artık hiç kimseye güveni kal­
madığından bir tek karısına açılabiliyordu. Sürekli yol
gösterilmesi için dua ediyordu. Ş imdi ise yeni bir kralı­
nız var!

Silkeleyiciler

Gri Adamlar insan lara ne denli güçlü olduklarını


göstermek için toplumu şöyle bir silkelemeye karar ver­
diler. Yaşadığınız bu harikulade ve tembel toplumu u­
yandırmak için, borsayı gerçekte yönetmekte olanlar size
küçük bir numara yaptılar. Bu sadece bir uyarıydı, onlar
bu uyarının öyle sarsıcı olmasını istiyorlardı ki, bu suret­
le kamuoyunun tüm dikkati ulusal borç üzerinde top­
lansın. O nlar, borsanın tepetaklak oluşunun n edeninin,
ulusal borcunuz olduğunu düşün m enizi i stiyorlardı.
Düşüşün sebebi bu değildir. Düşmesi isteniyordu! Aynı
bir kumar gibi yönlendirilmişti, sizin ne kadar kaybet-
47
Tiranların Son Valsi
tiğiniz onların hiç umurunda değildi! Paraları da onlar
ba sar zaten . Umurlarında değildir! Sizin ömür boyu bi­
riktirdiklerinizin orada bulunmasına aldıracaklarını
mı sanmı ştınız? Hayır, al dırmazlar! Onlar elitisttir.
Eğer paraya ihtiyaçları olursa, basarlar. . .
O k ara pazartesi, borsadaki beŞyüz puanlık düşüşü,
size bir şey anlatmak için yarattılar. O h afta ne demek is­
tiyorlardı ? "Herkes bir an önce kendine gelsin ve ulusal
borcu ödemek. için bi.r şeyler yapsın, Amerika iflas etti ; a­
l acaklı l ar kapıda, borsadan p aralarını çekiyorlar. Ey­
vah ! ekonomimiz öylesine z ayıfladı ki . . . yabancı yatı­
rımcılar bile kaçıyorlar."
Borsada oynayan bütün yatırımcılar kralınızın tepe­
sine bin mi ş , bağırıp çağırıyorlardı, "Bir şeyler yap­
malısınız ! Her şeyimi kaybediyorum! "İstediklerini yap­
tırabilmeleri için Gri Adamla r 'a ne harik ulade bir yol
açılmıştı !
Sonuç şuna geliyordu: yatı rımların ızı korumak is­
tiyorsanız vergi l erin artı rılmasına razı olun ki ulusal
borç ödensin. Ama bu borç asla ödenemeyecektir.
Bu noktada, kralınızın konuşabileceği. hiç kimse
k almamı ştı artı k . Etrafın dakilerin ba skı sını h i ss et­
mekle kalmıyor, dünyayı yöneten asıl gücün de farkına
varıyordu. Son aylarda Beyaz Saray'da, odasını arşı nlar­
ken bir yandan da şöyle mırıldarnyordu: "Tanrı yardım­
cımız o l sun ! Tanrı yardımcımız olsun ! " Herkesin bu
. .. korkunç durum u görmesinden ve medyanın baskı­
sın dan çekiniyordu. " . . . ne kadar korkun ç, si.zin borç­
l arınız ve bitmek bilmeyen h arcama hırsını z yüzünden
dünya ekonomisi sarsıntı geçiriyor," diyeceklerdi. Siz de
tam ellerine düşecek şekilde davranıyordunuz.
Şu anda kendi içinde bulundukları ekonomik du­
rumdan ve sizinle olan ilişkilerinden memnun olan kaç
ülke var sanıyorsunuz? Sizin h akkınızda ne düşündükle­
rini zannediyorsunuz? Sizin için ne düşünmeleri telkin
e d il iyor?

48
Gölge Büyüyor
Ve sonuçta, tam beklendiği gibi Başkanınız, "Bunu
görüşeceğim. Evet gerçekten de vergilerin yükseltilmesi­
ni düşünmemiz gerekiyor" diyor. İstemiyor, ama ona çok
baskı yapıyorlar. Sonunda, sevgili do stlarım, in safsız
vergilerle karşı karşıya kalacaksınız. Artık yaşam stan­
dardınız yükselmeyecek. İş gücünüz artık çalışanların
gelirin i artıramayacak. Ve siz yaşlanmaya yüz tutmuş
h arika i nsanlar, ömrünüzün son yıllarında yaşayabile­
ceğiniz bir yeriniz olsun diye, h ükümetinize p ara ver­
miştiniz -daha doğrusu bu para sizden alınmıştı- ya, artık
bu parayı unutun, çünkü sigorta sisteminiz de iflas edi­
yor.
Ülkenizin çiftçileri, h e r gün bir örneğini gördüğünüz
gibi, iflasa zorlanacaklar. Seçkinleri ve sokaktaki süp­
rüntüleri besleyen orta sınıfa bir yük daha binecek: herke­
si be sleyecekler artık. Herkesi . Onlar, ülkenizdeki po­
tan siyel gücün de hızını kesmeyi amaçlarlar. D aha çok
çalışarak daha az satın al m a gücü yarattıkça, sizin de
gücünüz tükenir, daha uysal ölursunuz. Tam onların Tek
Dünya D üzeni'ne uygun biri yani . . .
Watergate'e ismi karışan kişi . . . adı n e idi? Kral
kimdi? Nixon mu? O da süresinin sonuna doğru, son
kralınız gibi davranmak istiyordu. Altın stokunuzun du­
rumunu çok iyi biliyordu. Petrol fiyatlarının nasıl tespit
edildiğini biliyordu. Dört taraftan ablukaya alınmış her
şeyi biliyordu ve bunu sizin dikkatinize sunmaya çalıştı.
Bunun için kendini destekleyen lere döndü ve ne oldu?
Ona tuzak kurdular . . . aslında ne suç işlemişti ki?
Size güzel bir tablo çizmedim. Sizinle diğer semavi
şeylerden konuşsaydım, içiniz deki Tanrı'dan veya in­
san hayatının zirvesi olan o olağanüstü deneyimlerden
söz etseydim çok daha mutlu olurdum. Siz, Aydınlanma
Ç ağı' nda yaşamıyorsunuz. Tiranl arın Ç ağı 'n dasmız ve
oldukça uzun süreden beri devam ediyor bu çağ. Gri
Adamlar, dünyanın sah ibidirler. Onlar dünyayı bağım­
sız ülkeler ve ayrı ayrı demokrasilerin bir araya gelmesi

49
Tiranların Son Valsi
şeklinde görmüyorlar. Onlar sınır tanımazlar. Yasalara
aldırmazlar, Çünkü onlar yasaları etkilerler. Dünyanın
sahibi onlardır; çünkü dünyayı yöneten parayı o nlar
yönetirler.
Amerika, olması istenen özgürlük ülkesi değildir
artık. Bir zamanlar öyleydi.
Siz uyudunuz durdunuz, uzun uzun boş şeylerden söz
ettiniz, lak lak yaptınız. Özgürlükçülerin yapması gere­
ken şekilde başınızı dikerek "yeter !" diyemediniz. Tepe­
si atmış bir ulusun insanları karşısında on üç aile ile
uluslararası bankerlerin sözü mü olurdu?

50
GQ..ç Hırsları Sonsuzdur

Y aşanı nedir? Nasıl yaşanabilir? Eğitiminiz ve politik


yönlendiri lmeniz dışında, yaşamak n e dem ektir?
Birçoğunuz p arasız bir yaşamı düşünemezsiniz bile.
Birçoğunuz yücelik deyince, seçme özgürlüğünüzün sınır­
larını anlar. Birçok şeyin, örneğin, insafsız bir vergi bo­
yunduruğunu taşımanın , borçlarınızın sürekli artması­
n ı n, daha düşük ücret almanın n ormal olduğunu düşü·
nürsünüz. Onları kabul edersiniz, böylece de yücelik kav­
ramının onları kapsamadığını düşünürsünüz.
Yücelik, size sahip olan h erhangi bir şey/her şey'e
bağımlı olmamak, bunlardan özgür olmaktır. Ülkenizde
yüce i nsanlar vardır. Onları besleyen toprağa dayalı bir
yaşam tarzı geliştirmişlerdir ve özgür insanlardır. Tabii ,
sizin deyiminizle lüks b i r h ayat yaşamazlar. Arabaları
olması şart değildir. Altın ve gümüşle işlenmiş elbiseleri
de yoktur. Döşemelerini İran h alıları veya ipek halılarla
örtmezler, yemek tabakları gümüşten yapılmamı ştır.
Ama bu in sanlar özgür 'dür ve epey zamandan beri böyle­
dirler. Bunun nedeni, topraklarının ürettikleri ile ve bu
ürünlerle tramp a edebildikleri diğer ürünlerle yaşama­
ları ve bir ücret e lde etmemeleridir.
Ama siz Amerikalılar'ın çoğunluğu h amburgerleri­
niz olmadan yaşayamıyorsunuz. Bankanızla iş yapma­
dan geçecek bir yaşamı kavrayamıyorsunuz. Kredi kart­
sız alışveriş i düşünemiyorsunuz, çünkü onu kullanmak
çok " şık" ve "moda"dır. Bütün eşyalarınız olmadan ya­
şanılabil eceği ni de düşünemiyorsunuz.
Son kralınız keşke, bütün olaylara rağmen dayan ­
mayı başarabil seydi. Şunu anlamalı sınız : Amerikan
h alkı ne olup bittiğini bilmiyor; onlar sadece televizyon

51
Tiranların Son Valsi
kendilerine ne derse onu biliyorlar. Eğer Kral dayanabil­
seydi, Gri Adaml ar Amerika'ya savaş ilan e derlerdi ve
e rtesi günü borsa, açılış zili ile birlikte mahvolurdu;
çünkü onlar borsayı ellerinde tutarlar. Bütün paralarını
çeker ve hükümetinizi borçlarını ödemeye davet ederler­
di. Borç nedir ki? Sadece kağıt üzerindedir. Bu ülkenin
in sanları da hayatlarında karşılaştıkl arı en büyük kriz­
le k arşı karşıya kalırlardı ; öyle büyük ki, i çinizde h er­
h angi birinin bundan daha büyük bir krizle bir kez daha
karşılaşması mümkün olmazdı.
Yine de sonuçta, yaşamlarınızı yöneten ve kontrol
eden bu tiranlardan kurtulabilmeniz için çok büyük bir
fırsat doğardı. Çocuklarınızın ve onların çocuklarının da
yaşamlarını yönetmelerin i n a sı l önleyeb ilirsiniz başka
türlü? Ne zaman özgürlük kendini belli edecek? Yine de
hiç kimse bu işteki inceliği anlamadı, şimdi kötü görün se
de ilerisi için nasıl bir ümit ışığı olduğunu fark etmedi ;
çünkü hiçbiriniz bu krizin n edenlerini araştırmadınız.
Şimdi görünüyor ki vergil endirileceksiniz. Gelirl e­
riniz dondurulacak ya da azalacakAs/a ödenmesi müm­
kün olmayan bir şeyi ödemek için zorlu bir boyunduruğa
koşulacaksınız. Şimdi, bu saatte öyle görünmektedir.

Gözleri Doymaz mı ?

Gri Adamlar'ın hedefleri nedir? Ne istiyorlar? Dün�


yadaki bütün p aranın onların olması yetmiyor mu? Bu
yeterli değil mi? Dünyadaki tüm petrole sahip olan şirket­
leri yönetmeleri yetmez mi? Arapların kendi petrollerine
sahip olduklarını mı sanıyorsunuz? Hayır, onlar petrol
alanlarını geli ştirmek için borç alan saf göçebelerden
başka bir şey değillerdi. Yoksa rafinerilerini nasıl ku­
rabilirlerdi? Petrol onların değil, onların olan sadece kız­
gın kumlardır . . .
Gri Adamlar'ın gözleri doymaz mı? D ah a n e isteye-
52
Güç Hırsları Sonsuzdur
bilirler? Yağmur ormanlarını tahrip ediyorlar. Güney
Yarımküre'deki yağmur ormanlarının niye tahrip edil­
diğini biliyor musunuz? Umurunuzda mı? B u tahribatı
yaptıran bankerler, girişimciler ve emlakçılardır. Gök­
leri bir arada tutan atmosferinizin yok edilmesi umurla­
rında mı sanıyorsunuz ? Al dırmıyorlar bile. Güce ulaş­
manın açlığı içinde yapıyorlar bunu. Peki ne teneffüs e­
deceksiniz?
Gri Adamlar'ın istediği nedir? Mutlak güç istiyor­
l ar, Tek D ünya D üzeni kurmak için . . . Şimdi değişik
i simlerle anılıyor ama Tek Dünya Düzeni gerçekte ne de­
mektir? Bütün dünyanın sınırl arı olmayan tek bir ulus
olmasıdır. Bir çeşit sosyal faşizm ile yönetilir. Seçkinler
h epinizi yönetirler, hepiniz tutsak olursunuz. Bu düzeni
kabul ettirmek için bir nokta üzerinde durulur: Artık sa­
vaş olmayacaktır ve tek bir dünya devleti h üküm süre­
cektir. Ve bu düzende herkesin e şit olacağı söylenir. Tabii
seçkinler h ariç . . . Seçkinler de in sanlığın ihtilalsiz, sa­
vaşsız, salgın hastalıksız i lerl emesine izin verecekler­
dir, kendi aristokrasilerini geli ştirmek için kuşkusuz . . .
Başka sözlerle, Amerika'daki ve sizin adını bile bil­
mediğiniz uzak ülkelerdeki özgür halklar tutsak olacak­
lardır. Pek çoğunuz bunu hak ediyorsunuz; çünkü bu dü­
zenin geli� cbileceği boşluğu siz yarattınız. Ne yapmanız
gerektiği size birileri tarafın dan söylensin istiyorsunuz.
Başkalarının sizin adınıza karar vermelerini i stiyorsu­
nuz, kendiniz bunun için bir gayret sarf etmek i stemiyor­
sunuz. Birisi size, gelecek yıl ne olacağını söylesin is­
tiyorsunuz; çünkü kendinizi sıkıntıya sokamazsınız. İşte
Tek Dünya Düzeni budur.
Şimdi işin can alıcı noktasına geliyoruz . Bu Tek
Dünya Düzeni -Tek Dünya Devleti- ancak bir tek Dünya
B ankası mevcut olursa gerçekleşebilir. Tek bir Dünya
Bankası olunca artık kim yenlerle, marklarla, dolarlar­
la veya rublelerle uğraşır? Üzerinizde bu mantığı kulla­
nacakl ardır. "Artık ekonominin iniş çıkışl arı ile kim

53
Tiranların Son Valsi
uğraşır? Borsada yarattığı zarara bakın , ya dünya piya­
sasındaki? Eh! Bu güne kadar bununla uğraştık, artık
uğraşmamıza gerek kalmadı". Artık, değersiz, inip çı­
kan kağıtlar basmak yerine, üniversal bir kredi kartı çı­
karırlar, adına da Zimmet Kartı (Debit Card -Bkz. Açık-
1 a m a l ar 3 ) derler. Duydunuz mu? Bu küçük kartı alıp
dünyanın h erhangi bir yerine gidebilir, nereye kartınızı
ba smak i sterseniz oraya basarsınız. Herkes bunu mem­
n uniyetl e kabul edecektir.
Ancak, bu kartın doğurduğu ufak bir problem var -
özgürl üğünüz ve mahremiyetin izle ilgili ufacık bir prob­
lem . . . Bu karta sahip olan kişi hakkındaki her şey biline­
cektir. Satın aldığınız her şey, gittiğiniz h er yer biline­
cektir. Yaptığınız her şey bilinecektir! Bunları gizli tut­
m a özgürlüğünüz artık olmayacaktır; çünkü bu kart ol­
mazsa ne bir şey alabilecek ne de bir şey satabileceksiniz.
Alışık olduğunuz alım satım aracı, yani dolar ve sent or­
tadan kaldırılacaktır. Herkesin bir numarası olacaktır.
H er numaranın bir dosyası olacaktır. Hizadan çıkan her­
k es yola getirilecektir.
Ç arşıya gitseniz, dolar ve sentlerinizi tezgaha koy­
sanız, ekmek almak isteseniz ve tezgahtar size: "Artık do­
l ar ve sent alamıyoruz, sadece kart kabul ediyoruz," dese
ve siz bir sonraki fırın a gitseniz, o da size aynı şeyleri
söylese, bütün gününüzü bir somun ekmek almaya uğra­
ş arak geçirseniz ve kimse size ekmek satmasa ve dolar
h i çbir değer taşımasa ne yapardınız? Eve ekmek alma­
dan dönerdiniz, bahçeniz ve dol ayısıyla yiyecek bir
şeyin iz de olmazdı; çünkü siz şehirde yaşayan kozmopoli­
tan, aç Amerikalılar'sınız! Ekmek alabilmenin tek yolu­
n un kart sahibi olmaktan geçtiğini anlardınız.
B ir kez kartınız oldu mu artık vergilendirilmeniz de
otomatik yapılacak. Kartınız olunca, banka hesaplarını­
zın da otomatik olarak çaresine bakılacak. Kartınız olun­
ca, ç alışmanız karşılığında hiçbir zaman elinize bir şey
geçmeyecek; çünkü çah şmanızın karşılığı otomatik ola-

54
Güç Hırsları Sonsuzdur
rak i şvereninizle bankanız arasında halledi lecek. Satın
aldığınız her şey otomatik olarak hesabınızdan düşüle­
cek. Bütün bunlar şimdiden oluyor.
Bu sihirli kart Avustralyalılar'a teklif edildi. O ka­
dar kızdılar ki, aleyhte oy verdiler. Bu kartı açık bir halk
oylamasına sunmakla Gri Adamlar doğrusu çok büyük
cesaret gösterdiler. Kolayca alt edildi; Avustralyalılar'ın
tepkisi böyle oldu, onlar bu kartın ne demek olduğunu çok
iyi anladılar.
Sizin ülkenizde ise çok daha değişik usullerle, sez­
dirmeden yerle ştirmeye çalışıyorlar. Siz b ankerinize
"Benim bir zimmet kartım, zimmet dosyam var mı?" diye
sormadıkça size bir şey söylemeyecekler. Bu kartı satmak
için muazzam reklamlar yapılıyor. Her şey kar�a uygu­
l an abilmesi için programlanıyor ve ptomatize ediliyor.
Artık kartınızla bir ev bile alabilirsiniz -kartıma bir ev
yazın lütfen! Evet, gerçek böyle! Her şey karta yazdırı­
l ab iliyor.
Bu sizin yavaş yavaş nihai karta alışmanızı sağla­
yacak. Bunu da diğer her şeyi size nasıl sattılarsa öyle
satıyorlar. Hangi politikacıya oy vermeniz gerektiğini ya
da savaşa katılıp katılmamayı, bir yasa çıkarılmasını ya
da hangi sabun tozunu satın alacağınızı nasıl size işledi­
lerse bunu da işliyorlar. Size her şeyi satmayı başarı­
yorlar. Kartı da kabul ettirmeye başladılar bile -n ihai
kart her şeyin çaresine bakacak!
Şok mu geçirdiniz? Bu kitabı okuyanların büyük bir
çoğunluğu, bir bankayla iş yapanların hepsi, şimdiden bir
numaraya sahipler. Doğru bu, bu cazip kartın sırtından
yaşamayı' adet edinenlerin çoğu bir süre sonra, yavaşça­
cık zimmet kartına transfer edilecek. Propaganda başladı
bile.
Kenarda bekleyen başka bir en trika daha var. Zim­
met kartının tam anlamıyla yer edinebilmesi için önce
borsanın yok edilmesi gerekiyor. Sizin borsanız b ütün
borsaları etkiliyor. Yeni Düzen'in idare meclisi bütün bu

55
Tiranların Son Valsi
borsaları ortadan kaldıracaktır. Bunun için de sizin bor­
sanızın çökertilmesi gerekiyor. Çöktüğü z aman bütün
diğer borsalar d a onun yarattığı vakum tarafından emi­
lerek yok olacak ve zimmet k artı yetkililerinin kollarına
düşecekler.
Şimdiden yıkılmaya başladı bile, yakınlarda olan­
lar, hükümetinize verilmek istenen bir dersti. Ders mi?
İnsanları tahrik edip saldırtmak için . . . İnsan lar çok iyi­
dirler, ta ki para söz konusu oluncaya kadar. O zaman çok
saldırgan olabilirler. Yazık ki bu Tek D ünya Düzeni,
dünyanızdaki birçok ülkede çeşitli düzey !erde şimdiden
yürürlüğe girmiş durumdadır.
Egonuz, yani çarpıtılmış özünüz Deccal adı verdiğim
imajdır. Gerçekten de, mutlak güç elde etmeye yönelik bu
itici arzu, insanoğlunun öz benliğinde bulunan yüce taraf­
tan k aynaklanmıyor, Gri Adaml ar'ın ruh l arın ı n , ya­
şamlar boyunca kendilerine yarattığı imajlarından kay­
n akl anıyor. İnsanoğlunun ruhunun tekamülü için ve
gerçekleşecek kaderinin ortaya çıkabilmesi i çi n gerekli
olan yüceliği, .tekrar tekrar bastırmıştır bu imaj.
Kötülük . . . şeytana, cinlere fi l an inananlar var. Böy­
le varlıklar yoktur. Kötülük bir tercihtir, sadece ego ya da
çarpıtılmış, saptırılmış özünüz ile yaptığınız bir işlem­
dir. Kötülük, ego için çok doğal olan bir duygusal h aldir.
Kötülük derken, ya:;alara karşı işlenmiş suçlardan söz
etmiyorum. İnsanın kendi sine karşı işlediği suçlardan
söz ediyorum ve tabii bu suçların sonuçta başka benliklere
y a n sı m a sı n dan .
Ego tiranlığı seçer; dolayısıyla da kendi kurban edi­
lişini seçmiş olur . . . Kötülük ise, erkek ve kadının ima­
jında seçimimizle bulunur; çünkü biz nefret etmeyi oldu­
ğu kadar sevmeyi de seçebiliriz. Hoşgörüsüz olmak kadar
h oşgörülü olmayı da seçebiliriz. Ruhumuzu merh ametli
kılabileceğimiz gibi merhametsiz de yapabiliriz. Savaş­
mak ya da başkalarının var olmalarına izin vermek de
bir tercihtir. Gerçekleşen kaderimizi yaşamayı seçmek

56
Güç Hırsları Sonsuzdur
de bir tercihtir.
Kötülük, kişinin kendi tercihidir. B aşka birini ken­
di imajının altında bastırmak ve kendi h e deflerini ona
kabul ettirmek tiranlıktır. Bu başkası ister komşunuz, i s­
terse sevgiliniz, kocanız, karınız ya da çocuklarınız ol­
sun . . . Eğer bu bastırma olayı egonuzun imajı adına yapıl­
mışsa, işte bu kötülüktür. Dünya çapında yapıldığında da
kötülük tercih edilmi ş demektir.
İ nsanın egosu, içindeki Öz/ruh'tan çok farklıdır.
Bu ikisi hemen h emen birbirine bitişiktir. Vicdan, doğru
olanı yapma duygusu -aslında sevgi hoşgörü, merhamet,
yaşamın inceliğini oluşturan ve H er Ş ey olana (Tanrı'­
ya) duyulan sevgi- bunların hepsi ruhumuzdadır. Ama bu
tümüyle doyuma ulaşma ve yüceliğin haşmetini kavraya­
bilme duyguları hep ego uğruna -gerçekte Deccal uğruna­
bastırılır. Tek bir Gri Adam yoktur ki onun içinde de
Tanrı bulunmasın . O ruhen kötü değildir. Onların uşak­
l arı da ruhen kötü değildirler. Egonun zirvede olması için
gereken güç hırsını ve imajlarını teşvik etmeyi, kolay­
laştırmayı seçerler sadece . . . Bu olgu son suzdur, yine de
onun değiştirilebilmesi için sadece bir an yeterlidir.
Dünyanın tüm altınına sahip olmaları yetmez. Top
rağm altındaki bütün petrole sahip olmal arı yetmez.
Yağmur orman larını gelişme adına katletmeleri yetmez.
Hırs uğruna kardeşi kardeşe düşürmüş olmaları yetmez.
İşte bu GÜÇ'tür. Ama imajın nihai doyuma eri şmesi için
tüm dünyaya sahip olması ve "yüce", ama Tek Yüce olma­
sı gerekir.
Bu Gri Adamlar, soylarından gelen bir hırsla hedef­
lerine doğru, ken dilerini yapmak zorunda h i s settikleri
şeylere doğru sürüklenirler. Onların hedefleri de sizinki­
lerden farksızdır. Siz Yücelik istersiniz, onlar ise mutlak
güç -aynı enerjiyi yani. Bu hedefe mutlaka eri şmelidir­
ler. Onların kaderidir bu -kaderleri. Egonun nihai kade­
ri güç'tür. Bunu ise hırs ile elde ederler. Fakir bir adam
eğer m irasa konarsa bir saniye içinde saygınlık satın

57
Tiranların Son Valsi
alabilir. Zengin bir adam ise fakirleşerek her şeyini kay­
betmekten korkar.
Gri Adamlar'ın egoları, onları felaketlere doğru zor­
lar. Aynı ailedeki kişiler bile birbirlerinden n efret eder­
ler. Neden? Çünkü içlerinden biri Bir Numara 'dır -be­
n im deyimimle Ishna- ve hepsi de bir numara olmak i s­
terler. Bunun i çin de birbirlerinden nefret eder ve birbir­
l eriyle acımasızca savaşırlar. Çok defa basit bir anlaş­
mazlık yüzünden binlerce kişi ölür. Aldırmazlar bile.

Canavar Bir Rakamla Beslendi

B u varlıklar gerçekleşecek kaderlerine doğru bir


zafer yürüyüşü yapmaktadırlar. Çünkü bu ana kadar, h a­
zıladıkları uzun vadeli planlarını başarıyla uyguladılar.
Yollarına çıkan olduysa onları yok ettiler. Gri Adamlar­
'ın gözleri hedeflerinden başka bir şey görmez.
Gerçekleşecek kader çizgisinde, bunu durdurabile­
cek tek bir şey vardır : BİLGİ . Bi lgi : sizinuyan ışınız!
İncil'de bir kehanet vardır: İFŞAAT( Bkz. Açıklamalar 4)
-uygun bir deyim. Kitapta, son günlerde korkunç şeyler
olacağı söylenir. Eğer siz o eski zamanlardaki Joh n (Yu­
h anna) olsaydınız ve size melekler bir bilgisayar göster­
selerdi -çok b üy ü k bir bilgisayar, ı şıkları yanıp sönen ,
uğuldayan, dönen çarkları olan, kaynaşan ve uğursuz bir
işareti andıran- ve siz de daha önce hiç böyle bir şey gör­
memi ş olsaydınız, siz de onu bir canavar sanmaz mıy­
dınız? Tabii ki sanırdın ız.
John , gerçekleşecek kaderin bir vizyonunu görmüş­
tü. Gördüğü, şu anda yaşadığınız devrin buhranlı anla­
rıydı. C anavar bir rakamla beslenerek büyüdü; bu rakam
666 idi. Bunu duymuş muydunuz? Evet, zamanla bu, üzeri­
nizde bulundurulması uğursuz sayılan bir sembol haline
geldi . C an avar burada , i n sanı simgeleyen rakam olan
6'yı ve bu insanın bir para hesabı h aline dönüşmesini gös-
58
Güç Hırsları Sonsuzdur
teren 666'yı kabartma olarak öne çıkarmaktadır. Evet,
666, parasal i şlemlerin hesaplarını; dolayısıyla, bir he sap
numarası ile temsil edilen, bir para h esabı h aline gelmiş
in sanı simgelemektedir.
Bu Zimmet Kartı'nı alanlar, başkasının m a l ı ola­
c aklar. Özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını fed a edecek­
ler. Kendilerini canavarla güçlendirecekler ve yönetici­
lerinin Tanrı tanımaz kaderini paylaşacakl ar. Vakum
kendi üzerine çökecek kadar güçlendiğinde, özgür irade
ve seçme hakkınızı teslim edecek siniz. Bu çöküşün ya­
sası değişimdir. Kartı alanlar değişecekler.
John 'un kehaneti doğru ve kesindir. O günler yola
çıkmış geliyorlar. Niçin bu kartı almamamz size ihtar
ediliyor. Bunun ucu tercihe dayanır. Hatırladınız m ı:
TERC İH! Kararı si z ve rebilirsiniz, karar vermekte öz­
gürsünüz . Bu bilgilere inanıp inanmamakta da özgür�
sünüz. Kendi gerçeğiniz i çinde istediğiniz her şeyi seçebi­
lirsiniz. Bir çoğunuz, var olmaya başladığınızdan beri
zaten böyle yapıyorsunuz. Genetik olarak n asıl geri ge­
leceğinizi de kendiniz seçtiniz . . . evet, siz seçtiniz. Bu za­
man/mekan dilimini, vaat ettiği serüvenlerden ötürü seç­
tiniz, pişman olmayacaksınız.

Zamanın Sonu

Tercihlerin ve yaşamın bulunduğu boşluk yok olun­


ca Tanrı'nın mutlak yasasına ne olacak? Halk edilirken
beraberinde getirdiği tercih h akkı çökünce, i n sana, o
muhteşem varlığa ne olacak peki? Ufukta görünen, size
özgür seçim hakkı tanımayacak. Sizin yaptığınız n edir
biliyor musunuz? Zamanı, zaman akışını sona erdirmek.
Yaşamın i leriye doğru yuvarlanma sürecini sona erdir­
mek. Ölümsüz ruhun o kusursuz insana doğru tekamülü­
n Ü gerçekleştirecek h e r şeyin yaratı lmasına son ver­
mek . . . Tanrı'nm I şığı'na doğru yaşama fırsatını sona
59
Tiranlann Son Valsi
erdirmek. . .
B u hala bir tercih meselesidir. Değişmek yürek ister.
B ilinmeyene doğru bir serüvene atılm ak yürek ister. Sa­
dece bili nmeyende tekamülü ve değişimi kucaklayabi­
lirsiniz.
Serüveniniz sırasında değişm eden tekamül edemez­
siniz; değişim i se bir tercihtir. D eğişmek doğaldır evet,
aynı doğa gibi -Her Şey Olan Tanrı gibi . . . Am a deği şme
olan ağı artık kalmamışsa -düzmece yönetim yüzünden
artık tekamül edemiyorsanız- o z am a n h ayat, sizin an­
ladığınız şekliyle, Tanrı'nın şanının bir yan sıması ola­
rak ifade ettiğiniz şekliyle sona erer.
Sona erecek de . . . Eğer ne çalışıyorsa ne de bir işe ya­
rıyorsa, o zaman Tanrı'nın kendini insanda göstermesi
neye yarar? O zaman bir örsün ne değeri kalır? Bir sa­
banın? Eğer tadına varacak özgürlüğe sahip değilseniz,
toprağı olmanın ve onun ürününü kaldırmanın ne yararı
var. Eğer yakında onlar da boyunduruğa koşulacaklarsa,
çocukların kahkahaları n eye yarar?
Artık h ayatın bir a m acı k almam ıştır. Eğer seçme
özgürlüğü ortadan kalkmışsa ne gibi bir amaç olabilir?
İşte o zaman , en uzak yıldızlardan yankılanan, can­
lı olan her şeyin içinden yayılan korkunç bir ses duyulur
ve o der ki : "Her şey bitti! "
B öylece Süperbilinç başlayacaktır.

İnsanlık Dra mının En Güçlü Anları nı


Yaşıyors un uz

Gününüzde, seçim h akkına sahip olmak çok değerli­


dir. Evet, biliyorum, kitabı elinizden bırakınca h er şeyin
e skisi gibi güvenli olduğunu sanacaksınız. Rafl arınız
yiyecek dolu. Evinizde sıcacık oturuyorsunuz. Ellerinizi ·

kirletecek bir şey yapmanız gerekmiyor. Sevgilin izi arı­


yorsunuz ya da o sizi arıyor, bu işler nasıl yapılıyorsa
60
Güç Hırsları Sonsuzdur
i şte . . . Her şey gerçek görünüyor, hiçbir tehdit yok. Dışarı
bakıyorsunuz her şey sakin, sessiz, kuşlar ötüyor, hay­
vanlar dolaşıyor. O h alde, anlatılan bu gerçekleri doğa
düzen inin neresine yakıştırmalı? Aslında, görmek i ste­
diğinizi görüyorsunuz. İ şitmek istediğinizi i şitiyorsunuz.
İzin vermek i stediğiniz k adarına izin verdiniz. Ama yi­
n e de in sanlık dramının en güçlü anl arını yaşıyorsu­
nuz. Bu serüvenin sonunda tercih ve Yaradan'ın size ver­
diği vazgeçilmez seçme h akkı, sizi siz yapan ı şık sona
erecek.
Bilirsiniz, karanlıkla ı şığın savaşı çok eskiden beri
bildirilmiştir. Bu birçok katta cereyan edebilir. Unutma­
malısınız ki karanlıkla ı şığın savaşını görmek çok tuh af
ol abilir; çünkü ı şığın karanlığa n üfuz edeceğini ya d a
tam aksi olacağını düşünürsünüz. Benim söz ettiğim göz­
le görülmeyen bir özgürlüğün, sureta n ormal görünen
dünyada, olduğu gibi kalıp kalamayacağına karar ver­
mek zorunda kaldığı bir noktaya gelmiş olmasıdır.
Nasıl bunl arı okuyup okumamaya karar verm e
hakkına sahipseniz, gelecek günlerde de, bütün hayatınızı
etkileyecek tercihler yapacaksınız. Eğer siz özünüzde
Tanrı'nın şanını, o m utlak parlaklığı yaşayamayacak­
sanız, artık n eyin değeri kalır ki? Özgürlük gerçekte ne­
dir? Bağımsız olmak ne demektir? O seçme hakkıdır. Ya­
şama h akkıdır, en mükemmel şekliyle gösterildiği gi­
bi . . . Eğer bunlara sahip değilseniz, her şeyi kaybettiniz
demektir.
Gri Adamlar'ın egoları, şimdiye k adar rastladığı­
nız en akıllı adamları yarattı; çünkü onlar insan doğası­
nı biliyorlar. Onlar, isteklerinizin n asıl esiri olduğunu­
zu biliyorlar. Neyi duymak ve neyi de d uy ma ma k i ste­
diğinizi biliyorlar. Sizi n a sıl okşayacaklarını ve nasıl
teh dit edeceklerini biliyorl ar. Egoyu çok iyi anlıyorlar,
çünkü onlar ego üzerinde çalı şıyorlar. Sizin yurtseverli­
ğiniz, özgürlüğünüz ve cömertliğiniz üzerinde nasıl oy•
nayacaklarını biliyorlar.
61
Tiranlann Son Valsi
Tuzak Kurmak

Ekonominiz şu anda radikal bir değişim i çi n dedir.


Şu anda görülüyor ki, ülkeniz için çok önemli olan piya­
sanız çok uzak olmayan bir gelecekte mutlak bir felakete
uğrayacak. Ama yine yerinden doğrulacak ve üç yıl dah a,
bir düzelme kaydetmeksizin çırpınacak. Bu. da i nsanları
bir reform isteği ile feryat ettirecek. Reform yapılacak. O .

andan sonra da dramatik değişiklikler başlayacak.


Bir şey anlamanızı istiyorum. Bun ların çoğunu ka­
lıtımsal olarak devraldınız. Bu kata, bu ülkeye, bu bedene
geldiğinizde, çok kez ebeveyninizin cehaletini, söylenen­
leri fazl a incelemeden kabul ediverme adetini m iras ala­
rak geldiniz. Çok kişi Federal Hazine'nin sahibini Fe­
deral Hükümet sanıyor. D oğru değil. Her büyük ülkenin
kendi Fed�ral H azinesi var. Ve, sevgili varlıklar, işin
püf noktası burada. İpleri çeken ülkeler değil, bir ailedir.

Tuzak

Sizi ekonomik olarak zor gün ler bekliyor. Gelecek


adımı i stemeniz için önünüzdeki bu acı ve sıkıntılardan
geçmeniz gerek. Birçoğu buna katlanacaklar, çünkü bunu
çözmenin görevleri olduğunu düşünüyorlar.
Her zaman bir tuzak vardı. Her kim bütün bunların
i nsanların iyiliği için olduğunu ya da savaşlar ve salgın
h astalıklar ve hırs olmasaydı teknolojinin geli şemeyece­
ğini söylerse söylesin aldırmam -tabii ki gelişecekti . O
. .

zaman , yüzyıllardır kendilerini ve başkalarını besleyen


çiftliklerini kapatmayacaklardı in sanlar. Şimdi kapatı­
yorlar. . . verimsiz topraklar ortaya çıkıyor. Bu hırs olma­
saydı h er an biraz daha zehirlenen bir atmosferiniz ol­
mayacaktı; birçok noktasında delikler beliren bir atmos­
feriniz! Bu delikler h akkında okuyacaklarınız var. At­
m osferirıizde delikler!
62
Güç Hırsları Sonsuzdur
Hırsın Bedeli

Şu anda okuduklarınız size ne anlam ifade ediyor?


Çok şey ifade etmeli. Eğer bu h aince hırsa kapılmasay­
dınız bu denli tahripkar olmazdınız. Bu hırs olmasaydı
hayvanlarınız yok olmazdı, büyük ormanlarınız da. Hırs
olmasaydı deha bastmlmazdı ve siz de, katı yakıtlar yak­
mayan , daha uzun dayan an , daha mah aretle yapılmış
e serler sergileyebilirdiniz. Bu hırsınız yüzünden yeni ve
daha verimli enerj i üretme yolları n a da gidemezsiniz.
Hırs yüzünden parlak fikirler durağanlığa mahkum edi­
lir.
Denizlerinize zehir boşaltıyorsunuz, denizlere - san­
ki başka yer kalmamış gibi. Bu o kadar uzun süreden beri
devam ediyor ki balıklarınız sürüler h al inde ölüyorlar.
Ken dilerini kumsallara atıp ağlıyorlar ve "Nereye gide­
biliriz, sizin dışkımzı ve zehirlerinizi solumak ve yemek
zorundayız. Neler yaptığınızı göstermek için kendimizi
buraya, yani karaya atmaktan b aşka çaremiz yoktu!"
diyorlar.
Bu hırsınız olmasaydı bakir ormanlarınız ölmez]er­
di. O zaman hava koşullarınız da norma] olurdu. D oğa,
sürekli hareketine devam eder, düzensiz p atlamalara sah­
ne olmazdı. Siz de devam ederdiniz.
Herkes hayatını kazanmak zorundadır diyorsunuz.
Evet, doğru bu. Ama herkes, kendisine h ayatını kazanma
fırsatı veren yasalar üzerine yeterince eğilmeliydi. Artık
gel eceğiniz, gerçekle şecek kaderin çizgileri n e yazıldı ;
yine de kaderin gerçekle şmesi için, bir tutuma sarılmak
ve bu tutumun uygulanabileceği alanı yaratmak gerek­
tiğini unutmayın.
İ şte dünyanız bu noktadadır. Bunlar olmuştur, h ala
da oluyor. Bunun doğru veya yanlış olduğunu söylemiyo­
rum. Bu yalnızca gerçekleşen kaderinizdir. Motorlarını­
zı çalıştırdığınız ve ayağınızı pedala koyduğunuz her se­
fer, stratosferdeki delikleri gen işletiyorsunuz. B un a çok
63
Tiranların Son Valsi
kızıyorsunuz ama ne yapabilirsiniz ki? Gidip gelmek zo­
rundasınız. Ama çok kızıyorsunuz! Ne yapacaksınız
p eki?
Tam bir açmazdasınız -evet, öylesiniz. Kozmopolitan
kadın ve erkekten beklenen davranışl arı gösteriyorsu­
n uz . Her h amburger satın alışınızda da bu h amburgere
duyulan i ştahların tatmin edilmesi için, sığırların otla­
ması gereken alanları yaratmak üzere ormanların tahrip
e dil mesine katkı da bulunuyorsunuz. B ir ambalaj ı her
çöpe atı şınızda, bu ambalajdaki tüm gazlar stratosfere ka­
rışmaya devam ediyor. Ama bu ambalaj ların çöpe atıla­
bileceği üzerinde yazıyor. Öyleyse ne gam?
Gelecek günlerle ilgi l i deği şiklikler başlamıştır.
B unlar sizin için ve doğa için anlamlı ve önemlidir.
Size bir şey söyleyeceğim : Şimdiden, doğada kendi­
nize bir yer edinmeye başlarsanız, ileride bu sizin çok ya­
rarınıza olacaktır. En büyük kurtulm a şansınız, gövde­
sindeki açılmış birçok yarayı iyile ştirmek için Dünya­
'nın ileriye doğru yapmakta ol duğu h amlede yatıyor.
Dünya bu ileriye h amlesiyle bilgisayarları ve dünya ban­
kacılık sistemini yıkacaktır. Bir fermuar (fay h attı)
üzerinde ne bulunduğuna aldırır mı?
Doğa olmasaydı nerede olurdunuz? Toprak Ana ol­
masaydı? Neyin üzerinde dururdunuz? Evinizi nereye ya­
pardınız? Nereye dışkılardmız? Dünya dediğiniz bu orga­
n izma olmasaydı ne yapardınız?
İnsanoğlu, kadın ol sun erkek olsun, güç edinme ar­
zusu ve buna h izmet eden hırsı dolayısıyla teknolojinin
il erlemesi sonucunu elde etmi ş ve bundan yararlanmış­
tır. Bu bir gerçek. Ama bir yandan da, hırs yüzünden
dünyanız da sizin vücudunuza benzer bir görüntü almış­
tır. Şim di, vücudunuzun cüzzam yaralarıyla kaplı oldu­
ğun u gözünüzde canlandırın -açık, kanayan yaralarla.
Gövdenizde koca koca kesikler ol saydı? Yaralarınızı iyi­
leştirmeye ç alışıp üzerine merhemler sürmez miydiniz?
Bıçak yaralarını temizlemeye çalışmaz mıydınız? Ya so-

64
Güç Hırsları Sonsuzdur
luduğunuz hava? Sürekli zehirli ol sa ve size mide bulan­
tısı verseydi? İçtiğiniz su zehirler ve vücudunuzu içten ke­
m iren bakterilerle dolu ol saydı? Her gün üstünüzden
geçen bulutlar tepenize asit yağdırsalardı? Bütün bunlara
karşı bir şeyler yapmaz mıydınız?
İşte dünyanız da gövdenizden farksızdır, siz o olma­
dan yaşayamazsınız. Size sadece, bu yaşayan organiz­
manın katlan mak zorunda bırakıldığı acıl ardan birkaç
örnek verdim. Güç hırsı karşı sında, kardeş gezegen olan
" Kırmızı Gezegen"in başına gelen akıbete uğramamak
için kendini iyileştirmeye mecburdur. Kırmızı gezegen
de bir zamanlar insanoğlunun parlak uygarlığına sah n e
olmuştu.

Aydınlanma Umudu

Dinleyin ! Cesaretinizin kırılmasını ya da fan atik


olmanızı istemiyorum. Bi lgi olan ye rde ümit kalmadığı­
nı düşünmenizi istemiyorum, çünkü ümit var. Tüm bun­
ların ümitsiz bir durum oluşturduğunu düşünmenizi i ste­
miyorum . Durum öyle değil. Evet, kötü ama ümitsiz de­
ği 1 .
Şunu iyice anlayın : Aydınlanma, cehaletten kurtu­
luş ve karanlıktan aydınlığa çıkış demektir. Cehaletin
karanlıklarında kalanlar, hurafelere inanmaya ve ümit­
sizliğe kapılmaya yatkın olurlar. Çok korkarlar. Aydın ­
lanma, ceh aletin üzerine b ir ışık göndermek, hurafeleri
dağıtmaktır, daha doğrusu korkuyu defetmektir. Bilgili
olmak çekinilecek bir şey değildir, tam tersine, kendi
yaşamınızı, kendi gerçeğinizi daha kapsam lı algılaya­
bilmeniz için, kucaklamanız gereken bir şeydir; sonuçta,
b öylece bütün in sanlık etkilenecektir. Evet, en büyük
desteğiniz bilgi olacaktır.

65
Tiranların Son Valsi
Egoyu Beslemek

Toplumsal bilinç -egoyu besleyen anlayış ve davra­


nış- soluğunuz gibidir. Toplumsal bilinç, tekrarlanarak
geri dönen bir düşünce sürecidir. Başka bir deyişle tari­
h in tekerrür etmesi gibidir, defalarca . . . Aynı zamanda
hem bir ülkenin tamamını, tüm insanlığı, hem de her bir
özel h ayatı, bireysel gerçeği kapsar. Toplum sal bilinç,
kapsamlı olarak ele alındığında, egoyu yani Deccal'ı, bu
i majı fonksiyon görür h alde tutandır. Egoyu besleyen
şeyin ta kendi sidir.
Gerçek her yerdedir. Toplumsal bilinç gerçektir.
Eğer toplumsal bilinci dağıtmak, bunu çok büyük boyutta
yapmak i stiyorsanız, bunun için egonun absorbe edilmesi
gerekir. Bunun için de kendi realitenizi genişletmeye
başlamalısınız . Siz tekamül süreci içindesiniz -tekamül
e diyorsunuz. Gerçekleşecek kaderinize doğru tekamül
ediyorsunuz. Her şeyin daha çok farkına vardıkça reali­
teniz genişleyecek, daha fazla kontrol imkanı kazana­
c aksınız, seçimleriniz, alternatifleriniz artacak.

Işık Doğduğu Zaman

Toplumsal bilinç sizi sınırlandırır. Bu bilinçle, h er­


kes ne yapıyorsa siz de onu yapmak zorundasınızdır. Top­
lumsal bilinç sarsılmaz, çünkü çoğunluk bu bilinç düze­
yindedir. Ama, dünyaya ı şık gelince realite genişler, an­
layışlar genişler. Aydın lanma m eydana gelince, bu ay­
dınlanan tek bir fert bile olsa, toplumsal bilincin bütün­
lüğünün bir zerresini oluşturmakta olan bu fert, birden­
bire daha fazla anlayışa kavuşur, başka gerçekleri fark
eder. Bu bireyin bilinci, toplumsal bilinci de yükseltir. Bir
tek kişi tarafından sezilmekte olan gerçek, diğerlerine
doğru uzanır ve onları etkilemeye başlar.
İnsanın kaderinin sonu, tarihi tekrarlara geri dönüş
66
Güç Hırsları Sonsuzdur
olmayacaktır. İnsanın kaderi, tam bir spiritüel varlık h a­
line doğru tekamül etmek, kusursuz bir i n san olmaktır.
Kaderiniz budur. . . her birinizin içinde bastırılmış olarak
bulunan Tanrı'nın erdemlerin i ve doğruluğunu gerçek­
leştirmek. Tekamülün en üst noktası budur.
Aydınlanma, bilgi yoluy la bilincinizi genişletmek
ve yükseltmektir. Spiritüel törenler değil dir. Aydınlan­
ma, anlamaktır.
Bu kitapta, bazılarının hiç hoşuna gitmemesine rağ­
men, tarihi değeri olan bir öğreti getiriyorum. Size, seçme
h akkı ve egonun imajı ile bağlantılı olarak "neden"leri
açıkça anlatıyorum. Bu açıklamayı getirdim ki artık,
kimsenin sizi cehaletinizden çıkaracak ve "neden"leri
açıklayacak bilgileri vermediğini söyleyemeyesiniz . . .
İnsanoğlunun ortaklaşa gerçekle şecek kaderini da­
ha iyi anlayın ve nedenlerini de bilin diye, sizi tarihiniz
açısından aydınlatmayı seçtim . Artık biliyorsunuz, an­
ladınız ve artık hurafelerin oyuncağı değilsiniz. Artık,
olayları olduklarından başka şekilde göstermek i steyen­
lerin de oyuncağı değilsiniz. Bunu, sizi sıkıntıya sokmak
için yapmadım. Anlayışınız gen işlesin ve pencerenizden
baktığınızda her yanı berrak olarak görün ve yolunuzu
aydınlatacak seçimler yapın diye bildirdim.
İn sanoğlu i çin, o muhteşem efendi için, aydınlanma,
n efes almak kadar gereklidir. Uyumak, uyanmak, yap­
mak kadar gereklidir. Çünkü, eğer bilginiz yoksa, etra­
fınızda bulunan herkesin dediklerini bir papağan gibi
tekrarlayan, kişiliksiz bir insan yığını olmaktan i leri
gide m e z s i n i z .
Burada yazılan h e r şey, gelmekte olan günleri an­
l ayasınız diye yazıldı . Pencerenizin dışındaki bilinme­
yende, kapıları sadece aydınlanarak daha geniş bir an­
l ayışa eri şebilenlerce açılabilecek nice ümitler, olasılık­
l ar, seçimler bulunuyor. Bilinmeyen, asla dar kafalı,
sınırlı düşünen bir varlığa gelmez. Korku içinde buluna­
na da nadiren gelir; o ancak anlama arzusuyla ilerleyen

67
Tiranların Son Valsi
kişilere gelir.
Bu yazılanları okudukça kendini ümitsiz ve güçsüz
hissedenlere söylüyorum: Ümitsizlik diye bir şey yoktur.
Bunu bilesiniz . . . Bu hikayenin henüz anlatılmayan bir
kı smı daha var. İleriki satırlarda bu kısma geleceğiz. Şu
h alde sıkı durun, aklınızı, duygularınızı, ruhunuzu top­
l ayın ve öğrenin . . . Ö ğrenin -öğrenmekten asla korkma­
yı n . Bu p i slikten sizi çekip çıkaracak tek şey budur.
An laştık mı? Hadi bakalım . . .

68
Doğa - Dengesizlik

S ize Rotschild ismini aklınızda tutun demiştim, anım­


sıyor musunuz? Ya borsanızın altüst olduğu ve birçok ki­
şinin orada birikimleri n i kaybettiği ni? Şimdi size Gri
Adamlar'ın ne kadar güçlü olduklarını göstermek istiyo­
rum. Bu sadece küçük bir örnek. Fosil yakıtları biliyorsu­
nuz . Petrol! Sıvılaşmış Din azorlar Kralı . . . Neyse, Lon­
dra'da petrol işi yapan büyük bir şirket vardı. Halka satı­
lacak h isse senedi çıkarmaya karar verdiler.H alkın, pet­
rollerin den bir kısmını satın almasına izin verecekler­
di.
Harikulade bir plandı, kamuya öyle sunulmuştu ki
herkes katılabilecek ve bu yeraltı zenginliğine ortak ola­
bilecekti. Sonra, finans dünyasındaki o kara gün geldi.
Bunun sonucunda halk korktu. Kimse bu senetleri almak
i stemiyordu. Onl arın kumara yatıracak paraları fi lan
yoktu. Doğan boşluğu kapatmak için Rotsch ild'lar dev­
reye girdiler ve hi sse senetlerinin tamamını satı n aldı­
lar! Onlar çok akıllıdırlar. Böylece petrol piyasasını kon­
trol edebilmeleri için dah a çok güç kazanmış ol dular.
Gerçekten de iyi bir plandı.
Şimdi, sizin şunu h atırlamanızı istiyorum: Bu in­
sanlar hiçbir şeye bağlı değillerdir, ne kendi soylarına ne
bir ülkeye ne de bir dine. O nlar, kelimenin tam anla­
mıyla Tanrı tanımazdırl ar. Tanrıları paradır, cennetle­
ri de güç . Sadece bunlar . . . başka hiçbir şeyin önemi yok­
tur. Böylece, fosil yakıtl ar alanına, yani bu fevk alade
kürenin yüzeyindeki birçok ülkenin kara altın dediği
alana dah a çok Gri Adam gücü akmış oldu. Kara altın,
yani petrol artık bir pazarlık silahı olduğuna göre, şu
anda fi nans desteğine ihtiyaç duyan bir ülkeyi kim kur-

69
Tiranların Son Valsi
taı;acak? Borçlarını ödeyebilmek için Gri Adamlar'a ve­
rebilecekleri tek doğal kaynakları bu.
Petrol daha uzun bir süre bizimle birlikte olacağa
benziyor; çünkü işin içinde çok büyük paralar, güçler,
hırslar var. Ya güneşten size akan, h er tarafınızı saran
ve çok zamandan beri burada olan? Üzerinde teknik araş­
tırma yapılmadı, çünkü güneşte kuyu açmak para kazan­
dırmıyor! Beni izleyebiliyor musunuz? Üstelik herkes on­
dan enerji sağlayabilir, hiç de elitist değildir. Ona nasıl
sahip olabilirsiniz? Olamazsınız, bu da bir gerçek.
Böylece, kontrollerinin olanak dahilinde bulunması
dolayı sıyla fosil yakıtlar kalıcı dırlar; on lara karşı çı­
kan ve yeni enerj i kaynaklan geliştirmeye çalışan h er­
kes ortadan kaldırılmalıdır. Patent diye bir deyim işitti­
niz mi? Bu bir fikri, buluşu, yasallaştırmak demektir.
Uzun süreden beri bir sürü patent satın alınıp bir kenara
atılıyor ya da kaybediliyor. . .
Yine d e h e r şey bitmemiştir. Japonya denen ülkede,
basit halktan gelen ve gerçek bir deha olan büyük bir
adam var. Şu anda h arika bir ilim ve teknoloji ile bir dos­
ya hazırlıyor. Siz öyle diyorsunuz, kitaba benzer bir şey
canım . . . Onun güneş enerjisini kullanmak ve depola­
mak için geliştirdiği aygıtla evinizdeki p ek çok aleti
çalıştırabilirsiniz. Bu varlık çok zekidir ve büyük bir gü­
cü var. Kimse onun kurumunu ortadan kaldıramayacak,
çünkü onu kurarken de çok akıllıca davrandı.
Gelelim fosil yakıtlara. . . Onlar olmasa ne yap ar­
dınız? Hımın? .. Bir yerden bir yere nasıl giderdiniz? Ta­
banlarınızın üstünde mi? Pedal çevirerek mi? Yoksa bir
ata binip saçlarınızı rüzgara vererek zamanında yetişme­
ye mi çalışırdınız? Gerçek şu ki artık h acılar bir günde
dünyayı tavaf edebiliyorlar. Bunu yapabilmelerine neden
olan icat ne fevkalade . . . ama onu yürüten şey dünyanın
içinden çıkıyor. Bunu okuyan herkes de eğer onu kullan­
mazsa olduğu yerde kilitlenir kalır. Tekamül, fosi l ya­
kıtla birlikte sona ermi ştir.

70
Doğa - Dengesizlik
Dengesizlik

O nelere sebep oluyor? Şu anda güney bölgelerinizde,


stratosferinizde koca bir delik var. Öyle büyük ki artık
ondan söz eden yazıları yazmayı bile durdurdular. Öyle
büyük ki oradaki araştırmacılar bir an önce oradan uzak­
laşmak i stiyorlar, çünkü bu delikten gel en radyasyon
gözlerinde katarakt yapıyor. Atmosferiniz, bir zamanlar
dünyanızı çevreleyen büyük denizlerin bir kalıntısıdır.
Kalın, büyük bir bulut örtüsüydü. Sonra, sular yeryüzüne
inerek daha güzel bir gezegen meydana getirdi ve geriye,
dünyayı çevreleyen ve koruyan ince bir tabaka kaldı.
Hayat gelişmeye başladı, mevsimler doğdu, kıraç bölgeler
ortaya çıktı. Dünya gerçekten de harika bir cennet gibiy­
di. İster cennet deyin ister Shambala, ne i stersiniz . . . Bu
zümrüt dünyada artık her çeşit hayat tekamül edebilirdi.
Bunun hakkında benim zamanımda da çok şey söy­
l enirdi, hatta benim zamanımdan önce de . . . Benim zama­
nımdan önce de, sizin bilim adamlarmız ne derlerse de­
sinler, bu gezegenin üzerinde akıllı in sanlar bulunuyor­
du. Onların nakliye aracı ise ışıktı. Kısa bir zaman son­
ra dünyada meydana gelecek büyük bir depremin sonucu,
bu çoktan yok olmuş in sanların uygarlığından kalma
bazı eserleri göreceksiniz.
Benim zamanımda işler bu kadar hızlı değildi, bu bir
gerçek. Benim zamanımda petrol da yoktu, bu da bir ger­
çek. Ama benim zamanım, çevresiyle uyum içinde bir de­
virdi. Bizim, sizin sahip olduklarınıza benzer şeylerimiz
yoktu ama benim zamanımda bile in sanın kaderi teka­
mül etmek ve olabileceğinin en iyisi olmaktı. Çünkü, ha­
yat kesinlikle bir armağandır bizlere. Bir ihsan ! Bu dün­
ya, bu tatlı, okşayıcı, canlı gezegeniniz yaratılışm bir ih­
sanmdan başka nedir? Onun kaderi, benim zamanımda
olduğundan çok daha değerli bir yere ulaşmaktır.
Uygarlıkların geli şmesiyle birlikte, h er ülkede or­
manlar da yağmalandı. Toprağa gösterilen saygısızlık-

71
Tiranların Son Valsi
tan dolayı toprağın üst tabakaları yok oldu. Ormanlar ve
toprağın üst tabakası yok olunca geriye, rüzgarda savru­
lan tozdan başka ne kalır? İnsan, bu h ale getirdiği yerler­
den başka yerlere göçtü, ama hatalarından hiç ders alma­
dı. Dünya Tanrının'dır besbelli, ama insan onu garanti
kabul etti ve üzerinde istediğini yaptı. Kendi yaşamı süre­
since hiçbir şey olmayacağını düşündü. Bu bir hatadır.
Bu uygarlık dahil, şimdiye kadar gelip geçen her uy­
garlık -uygarlık deyi mini öylesine kullanıyorum- dün­
yanın kaynakl arını yağmaladı. Aslında, bu doğal ele­
manlar yaşam için zaruridir, h atta dünyanın yaşamı
için de . . . Ama en aşındırıcı, en yağmalayıcı, en çok azap
verici uygarlık, hırs ve güç vasıtasıyla ayakta tutulan ve
yüksek teknolojiye dayanan uygarlıktır. Güç, fo sil yakıt­
l arın alabildiğine kullanılmasını gerektirir.
Strato sferinizdeki yırtıklar her z aman orada değil­
lerdi. Muhakkak ki stratosferin a şınması bu yüzyılın ba­
şından öncelere kadar gider, kömür yakılmaya başlan­
masıyla başlamı ştır, petrolün keşfinden sonra hızla art­
m ı ştır.
Fosil yakıtları, dünyanın atmo sferi üzerindeki etki­
sini dengeleyecek önleml eri almadan yakarsan ız artık­
l ar nereye gidebilir'? Artıkların uzaya çıkıp yok olacak­
larını mı sanıyorsunuz'? Hayır, uzaya gitmezler. Bunlar
ancak atmosferde geçerlidir, on un için de orada tutulur­
l ar. Atmo sferinizde {W anda bile, yüzyıl önce ocakları­
nızda yaktığınız ateşlerin artıklarını tutuyorsunuz. Oto­
mobilinizin motorunu her çalıştırışınızda strato sfere bir
mesaj gönderiyorsunuz. Bu nereye gidiyor acaba? Gözü­
nüzün önünden çekilip kayboluyor ama nereye gidiyor?
Yukarı çıkıyor ve oradaki kuşakta tutuluyor. Teknoloji­
nizin molekül yapılarını değiştirerek h er yeni kimyasal
madde meydana getirişinde, bunların dumanları ve yan
ürünleri nereye gidiyor? Kuşağa . . . Ve orada kalıyorl ar.
Ay'a, Merih'e ya da Güneş'e gitmiyorlar. Dünyanızın et­
rafında kalıyorlar.

72
Doğa - Dengesizlik
Ulu ağaçlar ve büyük ormanların yeşilliği tarafın­
dan dengelenmedikleri takdirde, dioksinler stratosferde
öyle keskinleşirler ki, şu anda bu nedenle, gezegeninizin
alt kısmını aşındırıyorlar. Bu sizin medyanız tarafından
gereken açıklıkla ele alınmıyor. Neden? Çünkü bu konu­
yu ele alırlarsa, bu problemi yaratan nedenleri de söyle­
mek zorunda kalırlar. Çünkü, neden sadece freon gazı
değildir; neden, muhtelif gaz artıklar ve kimyasal atık­
lardır; neden , bunlardan çıkarak atm osferinizde topla­
nan zehirlerdir.
Biri çıksa ve tavrını koyarak, "Bütün bunları deği ş­
tirmeliyiz!" dese, bunun anlamı ne olur? Bir kere, ülke­
niz ekon omisinin dayan dığı büyük sanayil erden biri
gün deme gelir: otomotiv sanayii , i çten patlamalı motorla
hareket eden otomobil üretimi yani . . . Bir yerden bir yere
gidilmesini temin eden bir sanayiye kim sual açabilir ki?
Ya da barınaklarınızı ısıtmak için gerekli enerjiyi sağ­
l ayacak üreticilere? Otomobilleri ortadan kaldırarak
i şlerini kaybetmeyi göze alacak çok az sayıda in san var­
dır. Fosil yakıtları ortadan kaldırmaya i stekli çok az in­
san vardır. Sırf doğada denge kurulsun diye yapay olarak
meydana getirilmiş serin havadan vazgeçecek pek az in­
san vardır.
Ülkenizde bu konu üzerinde çok büyük çabalar sarf
edenler var; onlara çevreciler deniyor. Bu i şleri biraz cid­
diye al maya başlıyorlar, dünyanın diğer ülkelerindeki
belli başlı çevrecilerle bir araya gelerek freon gazı üreti­
minin durdurulması için karar aldılar. Am a yüzyılın so­
nuna kadar üretimde azalma başlatamadılar. Çünkü bu
gaz, gelişmekte olan üçüncü dünya ülkelerinin ekonomik
gelişmesi için gerekliydi.
Doğa, o eşsiz doğa, sizin fizik bedeninizden farksız­
dır aslında. Şu anda doğa en büyük savaşını , ken disine
fi ziksel olarak verilen zarara karşı veriyor; bu zarar da
esasta fosil yakıtlara dayanıyor. Basit . . . Ama, bu yakıt­
lar bir güç aracı ve bir ticaret aracıdır, yani ülkeniz ve

73
Tiranların Son Valsi
dünya için mutlak bir ihtiyaç . . . Vazgeçilmesi hiç de kolay
değildir. Vazgeçilseydi, mutlak kontrola doğru h ızla yak­
laşanların e llerindeki kamçıları bir anda yok olacaktı.
Bu konuda şimdiye kadar ne yapılmıştır? Yüzyılın
başından beri bazı (dünya-dışı) varlıkların meydana ge­
tirdiği bir kon sorsiyum, stratosferinizde birtakım patla­
malara neden oluyor. Siz bu varlıkları tanımıyorsunuz.
Bazılarınız patlamaları gördüler. Parlak yeşil ateşten to­
plara benziyorlardı. Bu toplar nereden ve n için geldiler?
Bir süre kimse bunların sırrını ve amacını anlamadı.
Amaç, çevrenizi kurtarmaktı. Bazı kardeşleriniz -
evet, başka yıldızlarda ve başka boyutlarda yaşayan kar­
deşleriniz var- stratosfer tabakasındaki aşınmanın etki­
lerini giderebilmek için bu yeşil ateşten topları patlattılar.
Patlamalar sık sık yapılıyordu. Ama bir süreden beri ar­
tık yapılmıyor, çünkü bu bir müdahale idi. Artık öyle bir
noktaya gelindi ki, siz kendiniz uyanmalı ve olup bitenin
farkına varmalısınız. Dünya artık bizzat kendisi işleri
ele alıyor. Ele almak herhalde en uygun deyim olmadı.
Dünya işleri -onun eli yerine geçen- fermuarlarına alı­
yor, evet. . .
Güney kutbunun üstündeki koca delikten başka bir
tane de kuzey bölgelerinizde meydana gelmeye başladı.
Bir tane delik, Kanada civarındaki Grönland denen ülke­
yi tamamıyla kapsıyor, biri de sizin Doğu Kıyısı dediği­
niz yöreyi. Artık birçok delik var, her yerde oluşuyorlar;
çünkü dioksinler, oksijen meydana getiren m addeleri
yok ediyorlar.
Herh alde i şitmek isteyeceğiniz bir h aber değil bu.
Radyasyon, gezegeninizin ince bir dengeye dayalı olan
eko-sistemi üzerinde doğrudan etki yapıyor. Denizlerdeki
balıkları deforme edecek. Yakında bu konu gündem e ge­
lecek, çünkü bu olayların bir açıklaması olması gereki­
yor. Bu deformasyonu p l anktonl ara bağlayacaklar.
Plankton nedir duydunuz mu? Gerçekten de h arika yara­
tıklardır planktonlar. . . Bu deliklerden geçerek gelen di-

74
Doğa - Dengesizlik
rekt radyoaktif ı şı nların planktonları deforme ederek
melez bir cins yarattığını ve bu melez cinsin üreme ye­
teneği olmadığını bulacaklar. Plankton denizlerdeki ya­
şam i ç i n gerekli be slenm e zin ciri n i n başlangıcıdır.
Anlıyor musunuz?

Ağaçta Kim Kalacak ?

Dünya, bu yaşayan organizma çok ho şgörü gösterdi,


h em de pek çok. Sizin, evimiz dediğiniz bu ülke, birçok
yönden fazlasıyla korunmuştur. Bu, bir afet ile değişik­
liğe uğramadan bir uygarlığın kesintisiz olarak devam
ettiği en uzun süredir. Bu ülke bir anlamda, meydana ge­
len birçok şeyden de korunmuştur. Başlangıçta bu ülke,
üzerindeki bütün insanlar için h er açıdan tamamıyla ye­
terliyd i ; h atta başka insanlara yetecek kadarı da artı­
yordu. Her zaman , h alkınızın ihtiyaçlarını karşılayabi­
lecek yeterli doğal kaynaklarınız vardı. Gerçekten hari­
ka bir bahçeydi, bir dereceye kadar hala da öyle. Ama ce­
halet yüzünden hor görüldü, kötüye kullanıldı, kirletildi.
Dünya bunu anlıyor ve çok dramatik bir deneyim
geçiriyor. Doğal çevrenin her zerresi haykırıyor. D oğa
her şeye h ayat verendir, her şey canlıdır. Eğer bir ağaç
konuşmuyorsa, bu onun canlı olmadığını göstermez. Can­
lıdır o . Bir bitki de canlıdır. Dünya canlıdır. Büyük bir
kaya da canlıdır. Tanrı'yı tezahür ettiren bu alemde her
şey canlıdır. Ve doğadaki her şey haykırmaktadır, hepsi
acı çekiyor.
Bunu biraz daha açık anlatabilirim. Onlar acıların­
dan bağırıyorlar, boğuluyorlar, gaz verilerek katledili­
yorlar desem, belki de sizinle doğrudan doğruya konuşa­
mayan bu varlıklar h akkında daha iyi bir fikir edinirsi­
niz. B unun sizin bedeninizde yaralar çıkmasın dan , asit
yağmuru altında kalmanızdan, zehir tenefüs etmenizden
ya da sürekli karın ağrı sı çekmenizden hiçbir farkı yok.

75
Tiranların Son Valsi
Evet, o harika dünyanız şu anda bu sıkıntıları çekiyor.
Onun kendini değiştirme yeteneği vardır ve değiştirecek.
Değişim süreci başladı bile.
Evet, Dünya ve bütün doğa, kendilerini plajlara ata­
rak ölen o yunuslar, hepsi size bir şey söylemek istiyor­
lardı. İncilerin geldiği minik h ayvanlar da bir şey söyle­
mek istiyorlar -ölüyorlar . . . Artık uygun üreme alanları
bulamayan balıklar da bir şey söylemeye çalı şıyorlar.
Kıyılarınıza vuran her bir büyük balina da bir şey söyle­
meye çalışıyor.
Bun l ar duyulmadan, al dırılmadan geçip gitmeye­
cekler elbette. Peki, kim yaşam için savaşacak ve onu ko­
ruyacak? Eğer in sanlar değişmeyi kabul etmezlerse, ge­
riye ne kalacak? Ağaçta kim kalacak? Balinayı ve kap­
lumbağayı kim savunacak? Ve şimdiye dek onu rahatsız
eden şeyi mücevhere dönüştüren istridye ne yapacak?
Kayaları kim savunacak? Ya akarsuları? Havayı? Kim
diyecek ki: "Senin vaktin gelmiştir, yaşayacak sın, söyle­
diklerin i şitilecek ve cevaplandırılacaksın . "

76
Doğa - Değişiklikler
.

i leri doğru akan bir h areket -ki ona yaşam denir- olan
doğa, fiziksel acıların a bir son vermek üzere bir şeyler
yapmaya başlam ıştır artık. İklim değişiyor. Evet, siz de
bunu artık fark ettiniz. Dünya h areket etmektedir. Stra­
tosfer kendini tamir edecek bir şey yapmazsa dünya üze­
rin deki canlı türlerinin hiçbiri radyasyona dayanama­
yacaktır. Basit değil mi?
D ünya artık büyük değişikliklerin eşiğin dedir,
doğumundan beri geçirmiş olduğu tüm değişikliklerden
daha köklü değişikl ikler. . . Yaşamaya devam edebil mek
için bu değişiklikleri yapmak zorundadır.

Fermuar/ardaki Yangın

Şu anda Ateş Çemberi'nde h areket var. Bu Ateş Çem­


beri, dünyayı çepeçevre saran bir fermuardır. Kıta h are­
ketleri denen bir süreçtir. Bunu biliyor muydunuz? Kıta­
ların ya da fermuarların bu hareketi , dünyanın kesiksiz
bir tekamül sürecini devam ettirebil mesini sağlar. Kütle­
ler, dünyanın sıkıştırılmış üst yüzeyine doğru h areket et­
tikleri n de, değişikliğe uğrar ve canlanmış, yenilenmiş
olarak bir kez dah a yüzeye yükselirler. Şu anda yeryü­
zündeki her kıta h areket etmektedir. Hem de şimdiye dek
rastl an m amış bir hızla hareket ediyorlar. Çünkü kara
kütleleri fermuarların h areketine uygun olarak yüzerler;
şimdi hepsi harekete geçirilmiş durumdadı r.
Bu fermuarlar, h arika bir besinin aralarından sız­
m asına izin verirler -l av. Lav, rejenere edilmiş topraktır;
o da dünya yüzeyini rejenere eder, zenginleştirir ve bitki-

77
Tiranların Son Valsi
sel hayata zemin h azırlar. Dünya kendi yüzeyini bu yön­
temle tedavi eder. Zamanınızın bu gününe kadar en bü­
yük faaliyetler sizin ülkenizden başka her yerde oldu. De­
n izlerinizde şu anda, suyu saflaştırmak için korkunç bir
gayretle şiddetli volkanik patlamalar oluyor. Şu anda,
çoktan söndüğü sanılan volkanlar faaliyete geçiyorlar.
İçinizden birkaçı üzerindeki etkileri bir yana bıra­
kılırsa, bütün bunlar sizin değil başkalarının başına ge­
len şeylerdi. Bütün bu faaliyet, bu olağan dışı faaliyet, si­
zin kendi dünyanız ve hayat hakkındaki kişisel gözlem­
lerinizin dışında kalıyor. • Sizin katlanmak zorunda oldu­
ğunuz şeylerle ya da arkadaşınıza gittiğinizde ne yapaca­
ğınızla hiç ilgisi yok. Doğrudan doğruya başınıza gelme­
diği için size hiçbir şey ifade etmiyor. Ama yakında ede­
cek. Ç ünkü, ülkenize doğru yükselmekte olan tabakala­
rın maruz kaldığı kuvvet, şimdiye kadar bu katta rastla­
nan konsantre enerjilerin en korkuncu. Artık harekete
hazır duruma geldL
D ünya değişiyor. İnsan l arın yerleşme alan l arı da
değişecek. Şimdiye kadar insanların yerleşmesine elve­
rişli olmadığı için ıssız kalan yerler yağmur almaya
başlayarak yeşerecekler; insanların bilgisi dahilinde bu
alanda hiç rastlanm ayan fırtın a ve yağmurlar olacak.
Kalabalık yerleşim alanlarında ise doğa, in sanların du­
rumlarına daha köklü tepkiler gösterecek. Gelecek gün­
l erde yıldırımların kaynağı da büyük bir h ızla değişecek.
Eski yerler canlanacak; eski volkanlar, uyuklayan kap­
lanlar gibidir.
Neden? Sizden kurtulmak için değil, yaptıklarınızı
on armak için . . . D ünyanın bütün fermuarlarındaki akti­
vitesi de bugünden yüzyılın sonuna kadar hızını artıra­
c ak. Büyük iş merkezleri olan kentlerde, göklerden ve
yerin altından kaynaklanan olaylar göreceksiniz. Dün­
yanızdaki kirlilikten sorumlu olan kentler, doğayla ve
doğanın gücüyle ilgili garip ve olağanüstü şeyler göre­
c ekler.

78
Doğa - Değişiklikler
Evrenin bu zümrüt dünyası, sürekli değişikliğin
h amlesini görmeye başlayacak. Stratosferdeki delik, fer­
muarlar üzerindeki baskı ve yer hareketleri, bütün bunlar
dünyanızın ısınmasına n eden olacak. Ülkenizin de, güç­
lülerce ele geçirilip de çiftçileri kapı dışarı edilen, ekmek
kapısı olan ülkenizin de . . . Önümüzdeki dört yıl içinde
dünya o denli ısınacak ki, ülkenizin ürünleri mahvola­
cak.
Kim selerin uğramadığı çöller i s e alışılmadık şekil­
de yağmur alacaklar. D ünya ısınırken havalar da deği­
şecek. Bu yıl bile bir ucundan bunu görmeye başladınız.
Çok dah a fazlası geliyor.
Dünya, onun yüzeyine ne yaptıkların a ve neler oldu­
ğuna zerrece aldırmayan i nsan oğlu için gittikçe artan
şekilde bir şeyler yapmaya çabalamaktadır. Dünya, insa­
n oğlunu yaralı yerlerinden uzaklaştırmak gayreti için­
dedir, ancak o zaman yaralarını iyileştirebilecektir. Ya­
ralı yerlerin alanı ise çok büyüktür. Çevrenin denge
içinde olduğu, bitki ve h ayvanların doğa ile uyum içinde
yaşadıkları yerlerde h i çbir değişiklik olmayacaktır. Bu
alanlar olduğu gibi kalacaktır.

Bacaların Tatlı Ama Acı Şarkısı

Biri Avrupa'da, diğeri de okyanustaki bir adanın


üzerinde bulunan iki yanardağ var. Şu anda onların ba­
caları altındaki faaliyet öyle çoğaldı ki, patlamaya hazır
duruma geldiler. Avrupa'daki, yani İrlanda'daki büyük
kıtlığın, 1800'lerde patlayan ve strato sfere yayılan külle­
rinden dolayı yaz aylarında kış yaşatan ve böylece bütün
ürünleri donduran TEK bir yanardağın eseri olduğunu bi­
liyor muydunuz? Tek bir yanardağın . . .
Gezegeninizin sürekli değişen katm anları üzerinde­
ki basıncı kaldırma durumunda olan iki büyük yanardağ
var. Bir katta dünya ısınıyor, bir diğerinde soğuyabiliyor.

79
Tiranların Son Valsi
Çünkü, eğer bu yanardağların ikisi birden, herh angi bir
anda bu basıncı kaldırmaya karar verirlerse -bu anın
h angisi olacağına ancak doğa karar verebilir- ve ikisi
aynı anda stratosfere doğru patlarlarsa, dünya yüzeyinde
derhal hissedilecek bir soğuma olayı ile karşı karşıya ka­
labilirsiniz. Bu da h ava şartlarında köklü değişikliklere
neden olur.
Eğer bir fermuarın üzerinde yaşıyorsanız hayatınız­
la oynuyorsunuz demektir. Eğer fermuarı ve manzarası­
m seviyorsanız, orada kalın. Eğer elinizden başka bir
şey gelmiyorsa kalın orada. Ama şu anda aktif olan bir
kuşağın üzerinde kalmakta ısrar ettiğinizi de unutma­
yı n . Deniz kıyısında ya da yakınında yaşıyorsanız, tehli­
kede olduğunuzu bilin. Bu tehlike yalnızca yüzeydeki kı­
taların h areketinden k aynaklanmıyor, denizin dibinde­
ki kıtalar da şu anda h areket halinde ve bu gerçekten bi­
lim adamlarınızın bile haberleri yok. Sonuçta her şeyi yu­
tan dev dalgalarla karşılaşacaksınız. Ki bu deği şimin
doğal reaksiyonudur.

Yükselen Sular

Şimdi de kutuplar üzerindeki buzların erimesinden


söz etmeliyiz. Bu olasılığı duymuş muydunuz? Stratosfer­
deki delik ve gelecek dört yıl zarfındaki ısınma, bilim
adamlarınızın size söylediklerinden çok daha hızlı bir
tempo ile gerçekleşiyor. Bunun sonucunda da büyük buz
kütleleri erimeye başladılar bile. Bu, denizlerin seviyesi­
ni 200 ayak (57 metre) yükselteC'ek, bazı koylarda ve su
ağızl arında bu ancak 12 ayak (3.5 m) kadar olacak.
Güney Kutbu üzerindeki buzullar erimeye başladılar,
Kuzey Kutbu'nda ise daha yavaş olarak eriyorlar ve buzul­
lardan kopan bir kütle (aysberg) halen denizde bulunuyor.
Bu olay denizlerin ısınmasından kaynaklanıyor. Bu buz
dağı hareket halindedir, gerçekten de birkaç tane var bun-

80
Doğa - Değişiklikler
lardan. Biraz fazla su olsa ne çıkar? Fakat efendiler, bu
buzulların sadece bir tanesi bile, bu ülkenin gelecek otuz
yıllık tatlı su ihtiyacını karşılamaya yeter. Ne kadar bü­
yük olduklarını anlayın artık.
Denizler yükselirken su üzeri nde olmak iyi bir şey
değildir, kıtal arın iç kısımlarında bulun m ak iyi olur.
Eğer değiştirebilmeniz mümkünse, nüfusun yoğun olduğu
yerlerde de durmamalıdır. Önümüzdeki dört yıl boyunca
dünya ı sınmaya devam edecektir; eğer iki büyük yanar­
dağ da patlarsa yaz ortasında kışı yaşayabilirsiniz. Dün­
ya çapında olmak üzere, ürünlerin fiyatları h ava değişik­
liklerinin merhametine kalacakt1r. İn sanın ve egosunun
yapamayacağı bir şey vardır, o da :1dimleri ve değişmek­
te olan dünyayı değiştirmektir.

Biri Göbeğinizin Üstünde Bir Nükleer Bomba


Patlatsa Ne Yapardınız?

Biri göbeğinizin üstünde bir nükleer bomba patlatsa


ne yapardınız? "Biz bunu, sizin ne yapacağınızı görmek
için deneyeceğiz sadece!" Silah üreticilerinin dünyanın
iç tarafında yaptıkları deneylerde açığa çıkardıkları
enerjinin geri tepmeyeceğini mi sanıyordun uz? Sizin de
tam göbeğinizin ortasından şok dalgaları geçse ve bir ta­
raftan da aynı şiddette bir kuvvetle okyanustan doğru
sıkıştırılsanız -bu kuvveti tektonik h areketler yaratmak­
tadır- çok zor bir durumda kalırdınız. İşte dünyanız da
aynı zor durumu yaşıyor.
Ya dünyanızın fay hatlarındaki çöküntülere boşalt­
tığınız nükleer artıklara ne demeli? Califorrı ia'daki bü­
yük mağarayı bilir misiniz? Nükl eer artıkların vari l lere
doldurulup, bunların da San Andreas fay hattına boşaltıl­
dıklarını biliyor muydunuz? Bilm iyordunuz deği l mi?
Nereden bileceksiniz. Orası çok derin bir mağaradır, ha­
reket edebilir, o z aman tehlikeli artıkların Üzerleri örtü-

81
Tiranların Son Valsi
lür ve daha da derine inebilir! Hayır mı? Evet! Dünyanı­
zın kırışıklarını dolduran nesne budur işte: Nükleer
artı k l a r . . .
Dünya çok değişecek, çünkü o yaşam savaşı vermek­
tedir. Doğu kıyısına ve Avrupa üzerine gelen yağmurlar
zehirlidir. Bu yağmurlar doğal kaynakl arı, ormanları,
toprağı, balıkları ve su sayesinde idame ettirilebilen tüm
h ayatı tahrip ediyorlar.

Bir Zamanlar Adalar Vardı

Bütün bunları kim durduracak? Bir iki ağaç ve bir


iki göl tahrip oldu diye bunu durduracaklarını mı sanı­
yorsunuz? Üzerinize yağan yağmur, zehir içmekle aynı
şey haline geldiyse ne olmuş? Bu, bir rüyanın , bir tekno­
lojinin, bir uygarlığın gerçekle ştiri l mesi için yapıl an
atılım uğruna ödenmesi gereken ucuz bir fiyattır.
İn sanların değişmeye hiç de niyetleri yoktur, artık
değişmeyi göze alamazlar. Bugün ile yüzyılın sonu ara­
sında şimdi aşina ol duğunuz yerlerin görünümlerinin
değiştiğine tanık olacaksınız. Bir zamanlar ada olan yer­
ler kaybolacaklar. Kara olmayan yerlerde karalar ortaya
çıkacaklar. Bir zamanlar çöl olan yerlerde fidan.lar yeşe­
recek ve her yerde boy atacaklar. Ve hayatın gıdası olan
altın rengi başakl arın yetiştiği tarl alar, artık üzerinde
bir ot bile bitmeyen çöllere dönüşecekler.
Doğa, insanların pi sliklerini suya doldurdukl arı
yerlerde en şiddetli tepkiyi gösterecek. Birçok insanı bes­
leyen verimli denizlerde öyle bir gün gelecek ki, balıkçı­
lar ağlarını attıklarında hiçbir şey çekemeyecekler. Şim­
diden bunlar oluyor.
Olaylardan ve doğanın kaynaşmasından pek etki­
lenmediniz, çünkü doğrudan yüzyüze gelmediniz bunlar­
la. Sadece Afrika'da açlıktan öle·n in san ların resmini
gördünüz. Kalbiniz onlar için kan ağladı ama gerçekte et-

82
Doğa - Değişiklikler
kilenmediniz; çünkü açlıktan ölen siz değildiniz. Dünya
titremeye başladığında yıkılan sizin eviniz değilse, bu da
size pek tesir etmez. Başka bir yerde olmuştur, haberlerde
i şitirsiniz. Dünya sarsıldığında, arabalarından daha bü­
yük hızla dağlardan akan çamurlar onları yakalayınca
ölen insanlar için üzülürsünüz, bunun büyük bir trajedi
olduğunu düşünürsünüz ama bu aslında sizin gerçeğiniz
değildir; çünkü sizin başınıza gelmemiştir.

Dünya İnsanlıkla Çarp ışacağı Yörüngeye


Girmiştir

D ünya, tekamül süreci içinde, sürekl i ilerleme ve


kendini koruma ihtiyacı içinde, insanlıkl a ç arpışacağı
bir yola girmiştir. İ nsanlar ise dinlemeyi reddediyorlar;
şah ane evlerinden bir yere kıpırdayamazlar, güneşin ok­
yanus üzerinde batışını mutlaka seyredeceklerdir, bir top­
rak parçası üzerinde yaşayamazlar. Aynı in sanlar doğa­
nın kendilerine karşı şiddetli tepki gösterdiğini görecek­
lerdir. Bu bir gerçektir.
Peki, kentlere doluşup birbirlerinin üzerine çıkarca­
sına yaşayan, yapay bir şekilde saksılarda büyüyenler­
den başka çiçeğin büyüyemediği, topraktan mahrum yer­
lerde bulunan insan lara ne olacak? Onları kim besleye­
cek? Evet onlar başarılıdırlar, onlar orta sınıfı oluşturu­
yorlar, daha fazla para kazanacaklar; ama onlara kim
bakacak, m asalarının üzerin e ekmeklerini kim koya­
cak? Ekmek nereden gelecek? Su n ereden gelecek?
Gelecek günlerde, iklimdeki değişiklikler göz onune
alındığında, i n sanoğlu kendini şimdiye d ek olmadığı
kadar zayıf ve tehlikelere açık bir durumda bulacaktır.
Çünkü, toprak anadan uzaklaşmış ve üst üste denecek bir
durumda yaşamaktadır. İnsanoğlu zaman boyunca, ya­
şamlar boyunca karşılaşılan büyük değişiklikler sıra­
sında, hatta benim zamanımda bile akışa uygun yaşaya-
83
Tiranların Son Valsi
cak kadar yüceliğini, bağımsızhğını korumuştu. Çünkü,
insanlık şimdiye kadar çevresiyle uyu m içinde yaşamış­
tır, çevresi onun yuvası olmuştur.
Şimdi bir de, teknolojisinin altın çağı nı yaşayan,
zengin , uygar i n sanlığın buna erişmek için neler yaptı­
ğı na bakın. İn san . . . yakınmdaki aya bakmaktan uzayın
derinlikl erini göremeyen insan . . . Bu in sanlar dünyayı
yönete nlerin arzularını yerine getirmek üzere, dünyanın
güzell iklerini terk etmekten başka ne yapmışlardır ki?
Önünüzde zor zamanlar vardır. Evet, şimdiden zor
zamanl ar başlam ı ştır.

En Yüksek Binanızı Bile Örtecek Dalgalar


Geliyor

En yüksek binanızı bile örtecek dalgalar gelmekte­


dir desem, bu size hiçbir şey ifade etmeyecektir. Karaların
muazzam büyüklükteki parçaları fermuar yerlerind en
kopacak desem, gerçekte bir şey ifade etmeyecektir. B ü ­
yük, a sil ağaçlar ölüyor desem, hiçbir şey ifade etmeye­
cektir. Nası l olsa siz i n bah çenizde deği l ler! Sizin buna
aldırmanız için acaba nerede olm aları gerekiyor? Yunus­
lar kıyılarınızda öldüğü zaman bunun acısını ruhunuzda
hissettiniz mi? Onlar size ne söylemeye çalı şıyorlardı?
Özgür ve vah şi olmalarına rağm en zararsız ve muni s
olan bu yaratıkların in sanların tutum u yüzünden böyle
etkilenmeleri ne acı ! Siz onları görmediniz değil mi? Sa­
dece okudunuz. Bazılarınız onl arın ölümünün ne demek
olduğunu ruh unuzda h i ssettiğiniz için gözyaşı döktünüz.
Onlan özleyeceksiniz, evet . . .

Dünya Sizi Memnuniyetle Besler

Doğa, evrenin tümüyle ve ebedi olan bütünle uyum


84
Doğa - Değişiklikler
içindedir. Bir ağaç sizinle beraber yaşar ve onunla uyum
içinde olursanız size gölge verir, ona sığınırsınız, h atta
size besin bile temin eder. Üzerinde oturduğunuz toprak,
eğer onu severseniz zenginleşir ve sizi memnuniyetle bes­
ler. Üzerinizden geçen bulutlar, onlarla uy u m içindeyse­
niz, onlara saygı duyuyorsanız en yumuşak yağmurla­
rını üzerinize bırakırlar. Eğer, içinizden bazıları, asla
konuşulam ayan ancak yaşan abilen bu gerçekleri anla­
m amış olsal ardı, insaı:ılık devirler boyunca nasıl varlı­
ğın ı sürdürebilirdi?

Doğa Harekata Başlamıştır

Doğa artık yürüyüşe kalkmıştır. Dinleyin bu, Tanrı


sizden nefret ettiği için olmayacak; bu, kurbanın artık is­
yan edişidir. D ünya sizden nefret etmiyor -dünya nefret
etmez, ancak insanlar n efret ederler. Bu, iyi işler yap­
madığınız için size verilen ceza da değildir. Bu tekamül­
dür. Bu deği şimdir. Bütün bunların arasında, hangi tara­
fın tutulması gerektiği konusunda size ne dediğimi anım­
sıyor musunuz? Ben olsaydım Gri Adamlar'ın karşısın­
da da yer almazdım. Ç ünkü, ancak ileriye doğru atılım
içinde olan doğa bu planı bozabilecek güce sahiptir.
Sizin değerli dünyanızla uyum içinde olan birçok şe­
yin de görünmeyenler safında bulunduklarını bilmenizi
istiyorum . Doğa ile uyum i çinde olan ; içinizdeki, dışı­
nızdaki, yani Her Şey Olan Tanrı ile de uyum halindedir.
S anayi ilerledikçe, ülkeler şahsiyetsizleştikçe, Yeni Dün­
ya Düzeni yerleşmeye başladıkça, dünya da'yeter' diyor.

Gazetelerde Suların Yükseldiğini Ok uyunca


Şükredin!

Eğer talih liyseniz gazetelerde suların yük seldiğini


85
Tiranların Son Valsi
okuyabilirsiniz ; o zaman şükredin. Kızgın bir yanarda­
ğın patladığını duyarsanız şükredin. Bu, dünyanın em­
niyet supabının atmasıdır; doğanın, tektonik tabakaların
hareketi sayesinde kendini yenilemeye olanak bulması­
dır. Bir dahaki sefer, fırtın al arın haberini aldığınızda
şükredin. Bunlar sürekliliğin s ağlanması için olmakta­
dır.

86
Cesaret ve Fazilet Gerekiyor

Bu dünyada yaşadığım sıralarda, gördüğüm en h aşmetli


şeyin güneş olduğunu düşünürdüm -en h aşmetli ! İkincisi
de ay ve yukarıda olup bitenlerdi. Bu yaşam güçleri ol­
masaydı, çok kolay incinen, yaralanan berelenen insa­
noğlu, varlığını sürdürebileceği bir yuva bulamayacaktı.
Güne ş sizi kavurup incitmek için bulunmaz orada; o,
hayatınızı desteklemek için oradadır.

Bazı Evrenlerde Güneşin Mavi Olduğunu Bi­


liyor muydunuz ?

Biliyor musunuz ki, güneşin mavi olduğu bazı evren­


ler vard�r. B unu bilmiyor musunuz? Sarı ışık yerin e
m avi ışık! Sizinki son derece özeldir -sarı bir güneş! Ve
fotosentez yoluyla da yeşil denen olağanüstü renge sahip
oluyorsunuz. Yeşil rengin başka yerlerde görülmediğini
biliyor muydunuz? Yeşil farklı bir renktir. Aslında yeşil
değildir. Sizin gezegeninizin sarı bir güneşi olduğu için
dünyanızda yeşil renk var. Onu böylesine benzersiz ve
h arikulade yapan budur. Gerçekten de tam tanrılara l a­
yık bir yer . .. onlar. da şu ana kadar onun varlığını garan­
ti kabul edegeliyorlardı.

Dev Bir Ordu Gökyüzünde Görününceye Dek


(ve Onlar Yola Çıkmışlardır)

Ne zaman? Şimdiden başlamıştır. Ne kadar yakın-

87
1 'iranların Son Valsi
da olacak? Yarın mı? Bu değişikliklerin oluşması yüzyı­
lın sonuna dek sürecektir. O zaman göklerde dev bir ordu
(armada) görünecek. Onlar yola çıkmışlardır. Bu ne de­
mek oluyor? Bunun anlamı şudur: Bütün amaçları mut­
lak kölelik yaratmak olan ve şimdiye kadar da bunu sağ­
layabilmek için seçim h akkını çökertmeye uğra şan ti­
ranların çağının son günlerinde öyle bir güç açığa çıka­
caktır ki, bu insanların onu kontrol altına alması imkan­
sız olacaktır. Bu güç, dünyanın h 1 lim olanlara kalması
için uyum içinde çalışacaktır. ( Bkz. Açıklamal ar 5 )

Ağaca Kulak Verin, Sizinle Konuşacaktır

Siz kendinizin ne olduğunu sanıyorsunuz? Halim ol­


mak, kafasız bir budala olmak demek değildir. Halim
(uysal , sade, alçakgön üll ü) olanlar, doğayı dinleyerek
bilgi edinenlerdir -ağaca kulak verin, o sizinle konuşa­
caktır- rüzgarın hangi yöne estiğini anlayıp ona göre ha­
reket edenlerdir; onlar halimdir. Asl ında onlar asıl ma­
rifetli olanlardır, çünkü h ayatta kalmayı başarırlar.
Strato sferi parçal amaya devam edemezsiniz . Eğer
doğa müdahale etmezse, siz de benim köklerimin geldiği
toplum gibi yaşamaya başlarsınız. Onlar, benim h alkım,
şimdi çoktan unutulmuş çok çeli şkili bir yerde yaşar­
l ardı : Lemurya'da. Çelişkili diyorum, çünkü h alkım yer­
altında yaşardı, diğer bütün hayvanlar ise yeryüzünde . . .
Eğer doğa müdahale etmezse, gün eş ı şığı altında
yürüyemez olacaksınız. Önümüz deki yılda bile ve onu
takip eden yıllarda da ciltlerini güneşe gösteren insan­
ların derilerindeki yaralarda büyük artı şlar olacak.
Niye bu ülkede? Çünkü, tam üzerinizde bir delik belirdi.
Şimdilik küçük ama genişliyor. Eğer bu kontrol altına
alınıp durdurulamazsa dünyayı yeraltında kalan bir seç­
kinler tabakası yönetecek, işçiler ise yeryüzünde kala­
caklar, sizin hayattan nasibiniz de bu olacak. Ama bunlar

88
Cesaret ve Fazilet Gerekiyor
gerçekleşmeyecek; çünkü Yüce Tanrı'nın avucunda tut­
tuğu gelecek buna benzemiyor.

Fırtına Geliyor, Sağ Salim Atlatabilmek İçin


İçinizde Cesaret Ve Fazilet Taşımalısı nız

Bu sözlerin h arekete geçirdiği sizler! Bir şeyi hatır­


l amanızı i stiyorum. D eği şmemenizin tek sebebi, bilinme­
yende neler olduğundan ve orada size n eler ol acağından
korkmanızdır; çünkü bilinmeyen tanımlanamaz. Bu de­
ği şiklikten asla korkmamalı sınız. Ama , fı rtı n a geliyor
ve gerekli deği şimi göstererek fı rtınayı atlatabilmek için
cesaretinizi toplamalı ve içinizde zaten var olan fazileti­
nizle h areket etmelisiniz. Bütün bu değişiklıkler sadece
ekonomik düzeyde değil, h ayatta kalabilmeniz için de çok
uygundur. Hamburger satan yerler her z aman h ambur­
gerle dolu olacak ve raflarda da her zaman bir yığın ek­
mek bulunacak, öyle değil mi? Seçebilirsiniz. Eğer bayat­
sa atın gitsin, nasıl olsa arkası gelir! Öyle değil mi? Ha­
yır. . . çünkü artık yiyeceklerin yaşam modeli deği şmek­
tedir.
İki ateş arasında kalmışa benziyorsunuz. Ben ol sam
doğanın tarafına geçerdim. Öteki çok zevkli görünüyor,
orası konfor ve rah atın tarafı dır ... kutunun tarafı ! Kartın
tarafı ! Görünüşte dah a rahat bir h ayatın aracıdır bu kart
da. Ama bilmenizi isterim ki, gelmekte olan zor zaman­
lar içi n hala ümit vardır.
Bu yüzyılın sonunda h ala bir dünya olacaktır. Ama
bu dünyada Gri Adamlar bulun mayacakl ar; özgürlüğe
kavuşmak i ç i n gerekli n itel i kl e ri n i kul l a n m a m ayı
seçenler de bulunmayacaklar. Bu dünyada, Tanrı'nı n
köklü değişim yapabilecek varl ıkları ol arak isimlendi­
rilen ve seçilen kişiler bulunacak . Bu sözleri okuyanla­
rın çoğu bütün bu zamanları göreceklerdir.
Peki, şimdi, bütün bunl ar için ne yapmayı düşünü-
89
Tiranların Son Valsi
yorsunuz? Evet, bir kez daha söylüyorum, geleceğiniz ter­
cihlerinize bağlıdır, bunu da siz yapabilirsiniz, ben değil.
Size seçenekleri belirtebilirim ama seçimi siz yapmak zo­
rundasınız. Nasıl sizin yerinize büyüyemezse�, sizin ye­
rinize seçim de yapamam, bunu kendi başınıza yapmak
zorundasınız. Ama önünüzde seçenekler olacak, bunların
farkın a varacaksınız . Gelecek günlerde bu seçenekleri,
şimdiye kadar hiç olmadığı şekilde fark edeceksiniz.
Bunlar ne korkunçturlar ne berbat ne de kötü -sadece seçe­
neklerdir. Bunları korktuğunuz için değil, h ayatta kala­
bilmek için topladığınız bilgil ere dayanarak yapmalı­
sınız. Anlıyor musunuz?

Çiftçiler Komploya Kurban Olunca Sizi Kim


Besleyecek ?

Eğer bir kentte yaşıyorsanız, olduğunuz yerde kal­


mayı seçebilirsiniz. Eğer kenti terk etmemeyi tercih eder­
seniz, sizden yapmanızı i stediğim şey şudur: Eğlenceye
harcayacağınız parayı alın ve onunla çok miktarda yiye­
cek maddesi ve su satın alın. Eğer kentte kalacaksanız,
sizden h azırlıklı olmanızı i stiyorum. Mutlaka yiyecek
maddesi bi riktirmelisiniz. Bunları şeamet h aberci si
olduğum için söylemiyorum, bunlar gerçektir. Çiftçileri­
niz kendilerine kurulan komplolara kurban giderlerse
sizi kim besler? Onların yetiştirdiği yiyecek maddeleri,
başka ülkeleri zenginleştirmek uğruna tarlalarda çürü­
meye bırakılmıştır. Satın aldığınız yiyecekler kendi çift­
çilerinizin değil, başka ülkelerin malıdır. Sizi kim besle­
yecek? İklim değişikliği bütün dünya için geçerlidir.

Bir Toprak Parçası Bulun Ve Onu Sevin. O


da Sizi Sevecektir

Eğer kendinizi korumak istiyorsanız ve bir kentte


90
Cesaret ve Fazilet Gerekiyor
yaşamaktaysanız, bulunduğunuz yerden taşının. Bu seçi­
mi, yapmanız gereken en öneml i şey o lduğunu h issedi­
yorsanız yapın. Kendinize bir toprak p arçası bulun ve
onu sevin, o da sizi sevecektir. Orada yuvanızı kurun, sa­
ray da olsa olur, kulübe de . . . Evet, bir ağaç altında bir
kulübe . . . Kendi toprağınız üzerinde olduktan sonra hiç
fark etmez. Bunu özgürlüğünüzü kazanmak için yapın.
Ya µzerinde Tanrı 'ya İnanıyoruz yazan dol arlarınız?
Önümüzdeki günlerde altına yatırım yapmalı sınız. Altın
üç bin yıldır alışveri ş (trampa ) si stemi olmaya devam
etmiştir. Ve en sonunda kağıt paradan tek kart sistemine
geçildiğinde, özgürlüğünüzü satın almak için kullanabi­
leceğiniz tek araç altın olacaktır.
İlk büyük düşüşten sonra borsa toparlanacaktır, bir­
çok kişi de vergileriniz üzerin den kazanç sağlayacaktır.
Seçkinler hakkında bir şey öğrenmenizi i stiyorum. On­
lar vergi ödemezler. Bir şey daha: Onların dolarları gü­
venli yerlere yatırılmıştır. Onlar şimdiye kadar hiç ver­
gi ödememişlerdir. Ama şu anda göründüğüne göre siz
ödeye ceksiniz.

illüzyonlar içinde Oynanan Oyun

B öylece, büyük düşüşten bazı kimselerin kar etme­


siyle, borsa çok iyi ve tercih edilecek bir yatırım aracı gibi
görün ecek, ama kazanç sizin sırtın ızdan yapılacaktır!
Bunu anlamanızı istiyorum. Sermayenizi bu göze görün ­
mez şeylerden çok daha iyi şeylere yatırabilirsiniz. Çün­
kü, kumar oynarken h ayali şeyler üzerine oynamaktası­
nız ve bu illüzyonların iplerini başkaları çeker. Gelmekte
olan günlerde size güç verecek olan, elle tutulur şeylerdir.
Özgürlüğünüz ve kendinizi güçlendi rebilmeniz, gelecek
bütün çalkantılar içinde bile daima sizi n olarak kalacak
bir toprak parçasına sahip olup olmamanıza bağlıdır. O to­
prak üzerinde, içinizdeki Tanrı'nın da in ayetiyle b ir

91
Tiranların Son Valsi
sığınak bulacaksınız ve gelmekte olan bütün olaylardan
sağ salim geçirileceksiniz.
Elle tutulur şeyler. Toprak. Bereketli toprak . . . Aslın­
da hiç kimse toprağın gerçek sahibi değildir. Onu ancak
kullanabilirsiniz. Bu deneyiminiz sırasında eviniz, yu­
vanızdır. Siz kullandığınız sürece orada bulunur. Sizi
güçlendirir. Sizi besler. Sizi yaşatır. Altınınızla da borcu­
nuzu ödersiniz, böylece kimse size sahip olamaz. Yiyecek
maddelerinizle de hayatta kalırsınız ; çünkü giderek her
şey karmakarışık olacak. Akım kesikli olacak ve her an
bir şeyler olabilecek; çünkü bu günden itibaren karmaka­
rışık bir dünyada yaşayacaksınız -doğa savaş ilan etmiş­
ti r . . .
Gri Adamlar ç abalamaktadırlar. Planlarını gizli
tutmaya gayret ediyorlar ama gerçeği söyleyenden Tanrı
razı olsun! Ramtha'nın adını bile duymamış olan birçok
kişi de gerçeği söylüyor. B azı insanlar da uyanmaktalar.
Ge lecek bütün değişikler esnasında yiyecekleri niz
sızı kuvvetlendirsin. Son günlere gelindiğinde bu ülke
artık radikal bir ülke olacak. Radikal bir ülkenin radi­
kal in sanları kendilerini köle yapanlara karşı ayakla­
nacaklar. Bu ülkede bunlar olacak. En önemli mesaj da
Kuzeybatı'dan gelecek.
Savaşı kim kazanacak? Aydınlığın tarafı. Kaderde
yazılmıştır. Seçim böyledir. Doğa, ışıkla uyu m halinde­
dir. Güçlenmek, kendi gücünüze sahip olmak, kendi top­
rağınıza sahip olmak, bedeninizi kuvvetlendirmektir.
Güçl enmek, yücelmek ve başkalarının ihtiyaçları na ce­
vap verebilmektir. Bunun yanlış bir tarafı yoktur. Size
önerim, canavarın işaretini, z immet kartmı almamanız­
dır; yine de ne i sterseniz onu yapmayı seçebilirsiniz, seç­
me iradesi sizindir. Henüz, dünyanızda mutlak yasa ha­
line gelmedi fakat kurnazca o noktaya doğru yönlendiril­
mekte siniz.
Bu ne kadar zaman alır? Dünya para sistemine bağlı
bütün ekonomiler çökmelidir ki zimmet kartı bir çare gibi

92
Cesaret ve Fazilet Gerekiyor
gösterilerek teşvik görsün. Şu anda görüldüğüne göre, ser­
vetin izi ve aslında yüceliğinizi koruyabilmek, güçlendi­
rebilmek için en az dört yılınız var. Önümüzdeki yıllar­
da dolar ile alışveriş yapabilir ve kendiniz için mutlak
özgürlük sağlayabilirsiniz. Ç ünkü, şu anda dünyayı yö­
netenlere göre, hedeflerine erişmeleri için en az dört yıl
gereklidir. Dört yılda çok şeyler olacak!
Gelecek günler? Ekonomiden ve nasıl olduğundan
söz ettik. Dünyadan, olacak değişikliklerden ve bunların
nedenlerinden söz ettik. Biraz da seçimden ve sizin nasıl
yüce varlığınızla seçim yapabileceğinizden söz ettik.
Size "Ü mit vardır!" dediğimi h atırlayın. Evet! Size
"Seçenekler vardır" dediğimi h atırlayı n ! Özgür in sanlar
o l arak gerçek anlayışa erişmi ş olanl arın olağanüstü
seçenekleri vardır. Mutlak özgürlüklerine sahip olarak
kendi topraklarında yaşayan ve dışarıdaki geniş ekono­
mik topluma bağımlı o lmayanl arın birçok seçenekleri
vardır.
Bu kitabı okuyanlardan başka birçoğunuz da bu bil­
gi lere sahipsiniz. Ülkenizden başka ülkelerde de bun­
l arın farkında olan birçok kişi vardır. D ünyanın en bü­
yük ekonomi dehalarının ken di çiftlikleri , kendi kuyu­
ları olmasının ve paralarını altın ve gümüşe yatırmış ol­
mal arının nedeninin salt garip bir alışkanlıktan mı
kaynaklandığını sanıyorsunuz? Onlar acaip birinin ola­
cak şeyler hakkındaki söylediklerini di nleyecek zavallı
insanl ar mıdır? H ayır ! Onlar, olacakların farkı ndadır­
l ar, şimdiden önle mlerini almışlardır. Gri Adamlar'ın
n ereye gittiklerini sanıyorsun uz? Onlar dağlarda yaşı­
yorlar. Oralarda sığınakları var. Elbette sarayları da var
ama güven li yerleri de var. Onlar, başarısızlık olan ağını
daima göz önünde tutmazlar mı sanıyorsunuz. Evet, onlar
çok iyi hazırlanmışlar gerçekten . . .
Öyleyse bu, b ir yerlerde birtakım spiritüali stlerin
acaip bir varlığı izlemelerinden ibaret bir olay mıdır? Hiç
de deği l ! İnsanlık bu egoların yükselişinden dolayıdır ki

93
Tiranların Son Valsi
toprağını terk etmiş, büyük kentlere dolmuş ve bu sahiple­
rin kölesi haline gelmiştir. İnsanlık kendi ürününü ve
yiyeceğini yetiştirmek ve hasat etmekten, yiyeceğini depo
etmekten daha yeni vazgeçmiştir. Gününüzde bütün ola­
naklar göz önüne alındığında, yiyecek depo etmek saçma
gibi görünüyor. Ama akıllı iseniz yaparsınız. Akıllı kişi­
lerin pek çoğu ise ne beni biliyor n e de sizi; birçoğu çok iyi
eğitim görmüş ki şilerdir ve gelecek n eler getiriyor far­
k ı n d a d ı rl ar.

Evren Niçin "Hey Uyanın!" Demedi ?

Yalnız değil siniz. Öyleyse niçin evren size "Hey


Uyanın! " demedi. Gerçekten de büyük ve ı şıklı uzay ge­
milerindeki k arde şleriniz niçin i n sanlarla konuşmadı­
lar? Niçin Tanrı, o Büyük Düşünce sizinle konuşm adı?
Niçin herkes susuyor? Artık ses sizlik uzun sürmeyecek.
Tanrı sessiz kalmıştır, insanoğlunun kendisine verilmiş
iradesi vasıtasıyla, olan bitenleri -insanlık dramını- ya­
şamasına ve üzerin de düşünmesine izin veri l m i ştir.
Böylece, eğer işterseniz tekamül edip yeniden Tanrısal­
lığınıza kavuşabilecektiniz. O izin vermiştir -izin ver­
miştir.

Uzayın Sesi Olduğunu Düşünün!

Büyük Düşünce hiçbir şeyi seslen dirmemiştir -uza­


yın sesi olduğunu düşünebiliyor musunuz? Melekleri duy­
muş sunuzdur. Pek çok deği şik melek vardır. Bazıl arı
daha yüksek titreşim seviyesindeki daha yüksek en erj i
kütle si taşıyan varlıklardır. Öte yandan b u dünyanın
halklarına görünerek onlara mesajlar getiren ve onları
gafletten kurtarmaya çalışan eski m elekler vardır. Bu
m elekler büyük gemilerle gelmi şlerdi. Onlar ışıklı ge-

94
Cesaret ve Fazilet Gerekiyor
milerde gelen ı şıklı şekillerdir, artık semalarınızda on­
ları daha sık göreceksiniz.

Bu Ev rendek i Tek Muhteşem Varlığın Siz


Olduğunuzu Sanıyorsanız Sandığımdan da Daha
Dar Görüşlüsünüz Demektir

Daha çok in san bu varlıklarla temas kuracak. Daha


çok ve. daha çok. Onlar vardır. Orada oturup d a evrendeki
tek muhteşem varlığın siz ol duğunu düşünüyorsanız,
sandığımdan da daha dar görüşlüsünüz demektir. Eğer,
S amanyolu'ndaki on milyar güneş içinde -ki bu güneş­
lerde ne evrenler vardır- bulunan dünyanızın, insanlık
dramının oynandığı tek sah ne ol duğunu düşünüyorsanız
bu cehaletiniz gelecek günlerde sizi büyük şaşkınlıklara
düşürecek demektir.

Onlar Za manın Akışını Değiştirmeyi


Başardılar

Orada, yukarıda, in san zekasına m alik kız ve erkek


kardeşleriniz var. Evet, onların görünüşü sizinkinden
farklıdır. Çünkü onların çevreleri farklıdır. H atırladı­
nız mı? M avi güneş ve yeşil yok! Farklı sistemler vardır
ve çevre in sanoğlunu değiştirir. Bu onları daha çirkin ve­
ya daha az sevgi dolu yapmaz. Bu onların ruhu olmadığı
anlamına da gelmez, çünkü ruhları vardır. Bu varlıklar
sizin tekamülünüzde büyük bir rol oynamışlardır. Hatır­
layın, sizin zamanınız çok yavaş akar. Onlar kendileri­
ne uygun olarak zamanın akı şını değiştirmeyi başardı­
lar. İşte Süperbilinç'te bekleyen zeka budur.
Bu varlıklar burada neler olup bittiğini çok iyi bili­
yorlar. Dünyanın dokusunun tahrip olduğunu çok iyi bili­
yorlar. Stratosferin durumunu biliyorlar. Her şeyin far-
95
Tiranların Son Valsi
kındalar. Niye farkında olmak zorundalar? Çünkü onlar
sizin kardeşlerinizdir ve sizin babanız onların da babası­
dır. Geçmi ş uygarlıklarda görünen m elekler onlardır.
Kutsal kitapl ardaki bilgileri, vahiyleri , İfşaat'ı getiren
meleklerdir onlar. Evet, onlar peygamberlerin ruhlarını
h arekete geçirerek konuşmalarını sağlamışlardı. Bütün
ülkelere yardım ettiler. Sadece İbrahim ve h alkına değil,
ondan öncekilere de, ataletten kurtulup tekamülünü sür­
dürebilmesi için tüm insanlığa yardım ettiler.

Gelip Hepinizi Toparlayıp Başka Bir Yere


Götürmeyece kler

Sizi kurtarmak i çin burada bulunmuyorlar; size yar­


dım etmek için buradalar. Gelip hepinizi hop diye toparla­
yıp b aşka bir yere götürmeyecekler. Bunu niye yapmak
i stesinler ki? Onlar da kendi çevrelerini düşünmek zo­
rundalar! Bu bir gerçektir.Siz kendinizinkine n e yaptınız
baksanıza! Sizi götürüp kendi çevrelerine salarlar mı
hiç?
Dünyanın kurtarılmasına yardım için burada bulu­
nuyorlar. Onlar dünyanın h areketiyle uyum i çindedir­
ler. Onlar aynı z am anda önleyici olarak burada bulunu­
yorlar, egonun büyük gösterisini önlemek i çin . . . Tanrı­
'nın köklü değişim yapabilecek güçteki birkaç varlığına
açılan savaşı durdurmak için buradadırlar. On ların ate­
şi göklerden inen bir akrep gibidir. Özgürlüklerinin ça­
lınmasına ve sonuçta köleleşmeye göz yum m ayanlara
yardım ve boşluğu çökerteceklere baskı yapmaya geldiler.
Onlar sizden yanadırlar.

Her Şey Bitti!

Onlar dünya ve onun hareketiyle uyum içinde çalışı-


96
Cesaret ve Fazilet Gerekiyor
yorlar. Ekonominin baskı altında tutulması ve sonunda
tüm dünyanın köleleştirilmesi sürecini değiştirmek için
buradalar. Onlar şimdiye kadar hiç ama hiç kim senin
duymadığı bir ses için çalı şırlar. Tanrı'nın Sesi için. O
ses en uzak yıldızdan ve uzay sandığınız vizyonun da
ötesinden, evrenlerin bütün katlarından, her şeyden ge­
lir . . . ve şimdiye k adar h i ç söylenmemiş sözleri söyler.
Der ki: "Her şey bitti! "

Zamanın Sonu

Bu sesle birlikte ego artık açığa çıkar. Evet, sonsuz­


luk boyunca var olmuş bulunan -ve Tanrı vergisi olan­
irade, deği şiklik yapma gücü, seçim yapma h akkı artık
m evcut olmayın ca, i n san lığın geli şmesi nasıl devam
edebilir? Anlamıyor musunuz? Tercih hakkınızdan vaz ­
geçince -daha doğrusu artık tercih hakkınız bulunmayıp
köle olunca- zaman da sona erer. Hatırlayın , zaman, ya­
ni gerçekleşen kader, tercih e ve şimdi yaşanan kolektif
tutuma dayanır ve geleceği garanti eder.
Gelecek, tercih h akkı ndan yoksun ise ve insanlık,
gücünü bütünüyle yitirmiş bir insan yığınına dönüşmüş­ .
se, artık insan ruhu, in sanlık dramı tekamül edebilir mi?
Seçimsiz bir hayat neye benzer? Ya seçimsiz tekamül neye
benzer? Tanrısal özünüz n eyle şenlenir? Ruhunuzun zapt
edilmez özgürlüğüne ne olur? Ruh nasıl tekamül edebilir?
Canını terk ettikten sonra geri geldiğinde, gücünü tama­
mıyla yitirmiş bir h alde mi olacaktır? İşte zimmet kartı­
nın anlamı budur.
Kartın kendi sinde şeytani bir taraf yoktur. O sadece
bir araçtır. O sizin ihlal edilemez özgürlük h akkınızı fe­
da ettiğiniz bir aracıdır. Bu hak, sizin yaşayan, canlı bir
birey olmanız için ve sonsuzluğun kucağında hep yücel­
m eniz i çin gerekli olandır. O zaman, zaman biter. Za­
manın bitmesinin ne demek olduğunu anlıyor musunuz?

97
Tiranların Son Valsi
Zaman deği şiklikle ilgil idir. Tekamül ile ilgilidir.
Zaman yoksa, tekamül de olmaz. Bununla birlikte, za­
man ve tekamül bfrdir ve aynı şeydir. Onlar beraberce
akarlar, yan yana var olmalıdırlar -yaşam yani sürekli­
lik (sonsuzluk) için. Artık tekamül etmiyorsanız ve kart
denen bu aracı almaktan başka seçeneğiniz kalmamışsa,
birey olma h akkınızdan ve gerçekleşen kaderinizden
vazgeçmeyi seçmişsiniz demektir. Anladınız mı?

Özgürlük Olmayınca Toprak ya da İş Neye


Yarar?

Pekala öyleyse -bu öğreti de giderek daha batıcı olu­


yor- büyük kardeşleriniz ne yapmayı planlıyorlar? İçi­
nizden çok az sayıda insana sürekliliği seçme h akkı ver­
meyi mi? Onlar için örs ve saban nedir ki? Özgürlük yok­
sa toprak ya da iş ne ifade eder? Hiçbir şey . . . Bu dramı
yaşamakta olan insanlık, kendi içindeki Mesih 'in muaz­
zam potansiyelini ve insanoğlunun -erkek ol sun, kadın
ol sun-asaletini henüz anlayamamıştır. Daha ego olma­
dan neler yapabileceğinizi anlamadınız. Sınırlandırıl­
madığınızda n asıl olabileceğinizi dah a anlamadınız. Bu­
nun için müdahale var, bunun için doğa harekete geçmek
zorundadır. Bunun için onlar size yardıma geliyorlar.
Aslında şu an da bildiğinizi biliyor musunuz? Bilme­
den seçimler yaptığınızı biliyor musunuz? Bu kitap bun­
l arı anlatıyor. Bu kitabı okuyarak tercih yapmanızı sağ­
l ayacak bilgileri kazanıyorsunuz. Eğer aracı, yani kartı
alırsanız, ruhunuzu satmış olacaksınız. Kartı reddeder­
seniz dünyanın n imetleri nden yararl anarak y a ş ar­
sınız, dünya, sizi yaşatır. Bu tercihi yapmakla bilinecek­
siniz; gelecek günlerde büyük kardeşleriniz bile sizi böyle
tanıyacaklar.

98
Cesaret ve Fazilet Gerekivor
Eğer Araç Olmazsa Yeni Dünya Düzeni Ha ­
reketlerinizi izleyemez. Bunu Düşünün!

Size asla bir nükler savaş olmayacağını söyleyebili­


rim. Doğrudur. Gri Adamlar bile bunu göze al amazlar.
Her şeyin hakimi olmak istiyorsanız, her şeyi havaya
uçurmanın bir yararı olmaz. O h alde ateş günleri geliyor
denince ne anlamalıyız?
Ateş . . . B u daha çok gezegen inizdeki değişikliklerle
i lgilidir. Dünyanın yüzeyinde, kon trol altına alınama­
yan yangınlar olacak. Evet, geliyorlar, şimdiden başladı­
l ar, devam edecekler. Bunun anlamı n edir? Radikal bir
ulusun, radikal birkaç ferdi çıkıp da, "Yeter artık! Biz
bunları yapmayacağız!" dedikleri andan itibaren bu ül­
kenin kendi toprakları üzerinde ilk kez bir savaş çıka­
caktır. Bu savaş nükleer tehditlerle sürecektir. Ne de olsa
oyunc aklar o nl arın ellerinde . . .
Gri Adamlar tehditlerini savurdukları anda d a o ses
duyulacak: "Her şey bitti ! . ."

99
Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler

G öklere bakacak ve hayalinizde bile canlandıramaya­


cağın ız bir donanma (armada) ile karşılaşacaksınız. O,
tercihlerini yapanların tarafındadır, kim olduğunuzu bi­
liyorlar çünkü. Ve insanlık dramının kahramanları or­
taya çıkacaklar. Onların birçoğu h alen burada (toplantı­
da) bulunmayanlar arasındadır. Başk a yerlerde bulunu­
yorlar şu anda. Onlar bunu kendiliklerinden bilirler. Bu­
nun farkına varmasını bilmişlerdir. Korkularını aşmış­
lardır. Bilirler. Bilinirler. B aşka ülkelerde de bilenler
vardır. Nasıl anladılar? S adece biliyorlar. Çünkü, Var­
lıklarındaki Tanrı, cesaretle yaşamayı bilen O Varlık,
onlara göstermiştir. Bilirler. Bu kitabı görenler dışında
da çok, pek çokları var. Pek çokları. ..

2042Yılında Dünya Yeniden Benim Bildiğim


Dünyaya Benzeyecek

O halde ne olacak? Kardeşleriniz, stratosferi temizle­


menize yardım edecekler. Nası l yapılacağını biliyorlar.
Hareketlerinin ve h ava koşullarının stabilize edilmesi ve
yeniden tohumlandırma sonucunda, 2042 yılında Dünya,
benim bildiğim zamanki h aline benzeyecek. Her yand a
verimli v e yeşil alanlar olacak, gökler mavi, sular terte­
miz olacak; bu, dünyanın kaderidir. D ünya kendi kendi­
ni iyileştirecek. Şimdiden başladı bile. Kaderinin yolun­
da ilerliyor. Durum böyledir. Yasa budur.

101
Tiranların Son Valsi
O Dönüyor

Göklerden gelecek olan orduyla birlikte O da dönü­


yor; Yusuf oğlu Yeşua da. Evet, İsa, Gerçekleşen Mesih
hala yaşıyor. Çünkü o varlık, o k utsanmış varlık, Tanrı­
'yı, in sanda yaşayan Tanrı olarak tezahür ettirdi. Bu ulu
Mesih'le ilgili birçok inanç var oldu. Şimdi konumuz bu
değil, sadece hal en yaşadığını b ilelim . Bu varlık, onda
yaradılıştan var olanın sizde de var olduğunu öğretmeye
çalıştı . Döneceğini vaat etti. Dönüyor, donanma ile bera­
ber . . . O varhk, Yusuf oğlu Yeşua, tezahür eden T ann­
'dır, melekler onun emrindedir; görünen ve görünmeyen
varlıklardan söz ediyorum. Onları fark etmesi için ge­
rekli olan engin anlayışa, bilgeliğe sahip o lduğund an , si­
zin göremediklerinizi o görürdü, halen de görüyor.
Aslında Mesih'in yeniden gelmesi,in sanda Tanrı­
' n ın tezahür etmesi, yani insanın yaşayan Tanrı/Erkek
veya Tanrı/Kadın h aline gelmesi demektir. Mesih, şey­
tan adı da verilen egoyu günahlarından arındırmak ve
i n sanın ilahi planına devam etmek için geliyor -yarat­
mak, seçmek, yaşamak, sonsuzluğu güçlendirmek için . . .
İkinci geliş, dışınızda bir şey değildir. O dışınızda değil,
i çi nizdedir. Mah şer atlıları , içinizde savaş acak. İ çiniz­
deki Mesih'in savaşıdır bu; ileri çıkıp, hakkı olan yerini
alacak ve insanın egosunu yenecektir. E gonuz Deccal­
'dır. Deccal, dışınızda değildir. O da i çinizdedir. Savaş,
böyle olacaktır, kendi M e sih'inizle, kendi D e ccal'ınız
arasında. . .
Ama, Yusuf oğlu Yeşua diye bildiğiniz varlık da geri
gelecek. O ve diğer birçok yüce varlık da geri gelecekler,
çünkü onlar zamansız bir akış içinde yer almaktadırlar.
Bunu kimsenin ifşaatını müjdelemek, ya da kimseyi kor­
kutmak için söylemedik . Sadece olacakl arı söyledik.
Yaşamın her yanından gelen ses bir kez: " Her şey bitti !
Bakın! Tamamdır!" dedi mi yepyeni b oyutl ar ortaya
c1�acak ve i n s a n oğlu içindeki ce n netin büyüklüğü

1 02
Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler
doğrultusunda yaşama fırsatını bulacaktır.

İçleri ndeki Tanrı 'nın Şanı İçin Yaşamış


Olanlar Şenleneceklerdir

Bütün bir donanma çoktan yola çıktı. Söylediğim gi­


bi göklerin izde onları daha . çok göreceksiniz. Bir gün de
hepsi birden, tüm ordu göklerde görünecektir. İçlerindeki
Tanrı'nın şanı için yaşamış olanlar, bunu görünce şenle­
n eceklerdir. Çünkü, daima içlerinde olduğunu bildikleri
şey ortaya çıkacaktır. Daima hissettikleri ve var olduğu­
nu düşündükleri varlık -içlerinden konuştukları, görün­
meyen Tanrı- kendini belli edecektir.
Ya Tanrı'nın, birinin h ayalinde yarattığı bir şey ol­
duğunu düşünenler? Tüm Yaşam'ın Sesi'ni, o son günler­
de gürlediği zaman işiteceklerdir. Son, Yeni'ni n başlan­
gıcı olacaktır.
Bu değişiklik zamanlarında, tiranların bu hızlı val­
si sona erecektir. İnsan yaşamının bu son günleri -insan­
ları yönetmek amacı ile çıkarılan savaşlar ve ölümler­
bir daha asla tadılmayacaktır. Burada okuduğunuzu az da
düşün seniz çok da, Gelecek Günler'in getirdikleri hepini­
zin hayatını etkileyecektir.
Burada okuduklarınız yaşayan sözlerdir, yaşayan
sözler gerçekleşir. Çevrenizde oluştuklarında, bunları
fark edeceksiniz. Onlar sizi sevindirsin. Bu, üzüntü ve
ümitsizliğin, savaş ve ölümün ve h astalığın sonu demek­
tir. Nefret ve kırgınlık bitecek. Ç ünkü bunlar egonun,
Deccal'ın duygularıdır.
Sizi çok sevdiğimi bilmenizi isterim . Tüm bunlar
inanı lmaz gibi görünse de doğrudur. İnanılmaz. Uygu­
lanamaz... Kul l anışsız. "Rahat ı m ı bozuyor. " Ama sizi,
ebediyen özgür kıl acak olan gerçektir. Egonuzun nasıl
ayrılmaz bir parçanız h al in e geldiğini anlamanız ıçın
ken di h ayatınıza bir bakmanız yeter. Egonuzun güç
1 03
Tiranların Son Valsi
peşine düşmesinin sizin küçük özel dünyanızda ne gibi et­
kileri olduğunu bir görebilseniz yeter. Eğer bu etkileri
kendi yaşamınızda açıkça görebiliyorsanız, dünya çapın­
da aynı olay niçin geçerli olmasın? Geçerlidir.
Dinleyin, hepinize tebliğ etmek istediğim bir husus
daha var: Sizler yücesiniz. Evet öylesiniz. Vücudunuzun
artıkları bile yücedir, çünkü o da h ayattır. Hayatın hiçbir
yönü bayağı ya da pis değildir. Yaşamak, 'güneşin doğu­
şunu görmek, dolunay altında düşüncelere dalmak bir ni­
mettir, büyük bir nimet. . . Ama şunu belirtmeliyim ki,
yüce olduğunuz mesaj ını içinize, onu yaşayabileceğiniz
yere ulaştırabilmek ve bunun için egonuzu geçebilmek
çok zor bir işti.
Size öğrettim, sizi deği şik yönlere doğru a çmak,
geliştirmek istedim. Ne yapmak gerekiyorsa yaptım. S izi
içinde bulunduğunuz uyuşukluktan çıkarmak, silkele­
mek için gerekeni yaptım ki hepinizi etkileyen çok önem­
li bir şeyi görebilseniz . . . Size ilk h itap ettiğimde "Deği­
şim" ve "Gelecek Günler" h akkında söylediklerim kay­
da geçirilmi şti. O nlar gerçekleşti . Ş imdi söylediklerim
de gerçekleşecektir. Şu anda görüldüğü kadarıyla olay­
lar, in sanların ya da doğan ın marifetiyle olacaktır, he­
n üz olmadılar ama geliyorlar.

Siz Tercihlerinizin Bir Ürünüsünüz

"Tanrı'yı seviyorum" ve "Ben Yüceyim" demeyi de­


n eyin . "Tanrı 'yı seviyorum" deyin ve bırakın bu cümle
içinizde yankılan sın . Son suzluğun ı şığında, sizin yaşa­
mınız nedir ki? Sonsuzluğun ı şığında, yaşamınız olan şu
bir nefeslik zaman içinde, şu birkaç anlık sürede tercih­
leriniz ne anlam ifade ediyorlar. Eğer, "Evet, dı şarıda
o ian aynı zamanda benim içimdedir ve ben yüceyim!" de­
seniz bu neye yarar? Siz tercihleri nizin bir ürünüsünüz ;
bu çok iddialı bir cümle gibi görünüyor ama gerçek budur.

1 04
Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler
Söylediğim şeyler içinde -ki ben ancak yüzeysel ola­
rak değindim- yücelik b ah şedi l m i ş olanların değiştire­
meyeceği hiçbir şey yoktur. Bir an sonra Gri Adamlar­
'dan üç tanesi -bu deyimi kullanmalıyım, çünkü çok uy­
gundur- aniden ı şığı görse, sadece bunlar bile planın geri
kalanını altüst edebilirler. I şığın onlara da gösterilmeye
çalışılmadığını mı sanıyorsunuz? Kesinlikle ç alışılıyor!
Yasa koyuculara bu bilgileri göstermenin, deği şme­
leri için en ılımlı yol olduğu konusunda sanırım siz de
aynı fikirdesiniz. Onlar da Tanrı'dır. Onlar da tıpkı si­
zin gibi yüce ışıkla h alk edilmişlerdir.
Size kararlarınızı vermeniz için seslenmemiz de
gerçekleşecek kaderdir. Size, şu anda görülenleri bildir­
mek, fikrinizi değiştirme h akkını tanımaktır. Anlıyor
musunuz? Madem ki artık biliyorsunuz, bir şeyler yapabi­
lirsin iz.
Bir tek kişi tümü etkiler. B u doğrudur. Bu insanlar,
para konusunda sizi can damarın ızdan yakalamışlardır;
bu da doğrudur. Ama onl arın sevilmediğini sanmayın.
Onlar da seviliyorlar. Şu ana gelelim, şu anda size söyle­
diklerim bugün için doğrudur. Kentler sallanacak ve çö­
kecekler. İnsanlar tek bir bilinç altında sürüleştirilecek­
ler. Sindirilecekler. Dünya dönmeye devam edecek.

Ne Kadar Yücesiniz ?

Bi liyor musunuz, b i r a n sonra -ki b u gelecektedir­


bütün bunlar değişebilir? Kendi ihtiyaçlarınızı kendiniz
sağlayacak kadar değişmeye istekli misiniz? Eğer bunun
ne kadar gerekli olduğunu göremiyorsanız, insanoğlu­
nun, dünyayı tahrip etmelerine rağmen fosil yakıtlardan
vazgeçebileceğini nasıl düşün ürsünüz? Kendi yiyeceği­
nizi kendiniz yetiştirmenin gereğini görmüyorsanız, on­
ların h ırslarından vazgeçebileceklerini n asıl beklersi­
niz? Haklı mıyım? Evet!

1 05
Tiranların Son Valsi
İnsanlık İçin Yapabileceğiniz En İyi Şey
"Hayır, Teşekkür Ederim " Demektir

D eğişmek büyük ce saret ister. Para, şöhret ve in­


sanlık için tarihi değeri olan bir şeyler yapmak üzere
planlanmış bir geleceği reddetmek ce saret ister. Size şok
etkisi yapabilecek bir şey söyleyeyim. İn sanlık için ya­
pabileceğiniz en iyi şey, " H ayır, teşekkür ederim ! " de­
mektir. Beklemiyordunuz değil mi? Okulda öğretilen ya
da ailenizin ve sistemin sizin için programladığı şey bu
değildi, öyle değil mi?
Peki, yarın n e olacak o h alde? Bu bilgiler birçokları­
nın geleceğini etkileyecektir. Gelecek ancak yaşanan an­
larda belli olur. Ne dereceye kadar ı şığı gördünüz, bilgi
edindiniz, anlayışa kavuştunuz ve durumu fark ettinizse,
uyanmak ve hayatta kalabilmek şansınız da o derece faz­
la olacaktır.
Kumsallarda uzanıp kalmış balıklara bakın. Size ne
söylüyorlar? Ağaçlara b akı n . Neden ölüyorlar? Uyan­
manız için bir an bile yeter. D ah a çok insan uyanırsa,
bütün dünya da bir an sonra değişebilir. Anladınız mı?
Kuşkusuz doğa .sizden yan adır; oradaki yaşama saygı
duyup koruduğunuz sürece çok uyumlu bir ilişkiniz olur.

Bir Tohum Ekecek Gücünüz Vardır

Efendiler, sizi seviyorum, çünkü ben de sizlerden bi­


riydim. Şu anda, sözlerimi okuduğunuz sırada, size alı­
şılmadık denebilecek sözlerle hitap ediyorum.
Kapıdaki bekçiyi kovun , egonuzu bir kenara itin,
önyargılarınızı bırakın ve bu sözleri i şitin ! Kişisel gerçe­
ğinizi değiştirme, yaşamınıza sevin ç katma gücüne sa­
hipsiniz. Bir tohum ekme ve ekinin büyüdüğünü görme
gücüne sahipsiniz. Farklılık yaratabilme gücüne sahipsi­
niz, tabii cesaretiniz varsa!
1 06
Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler
Bunu okuduğunuzda, sadece geleceğiniz h akkında
bilgi sahibi olacaksınız. Neler olup bittiğini bilmek i sti­
yorsunuz. Neler olup biteceğini de bilmek istiyorsunuz.
Bunları anlayabilmek i çin bu kitabı elinize aldınız. Bu
cesaret i steyen bir i şti ama en büyük cesaret içinizdeki
Tanrı' dan gelir, egonuzdan değil. Bu büyük cesaret, te­
kamül/doğa/yaşam dediğimiz ileriye doğru atılım ile
mükemmel bir uyum içindedir. Ke ndinize bakabilmek
büyük cesaret i ster. İçinizdeki ı şığı yaşayabilmek ve onu
dünyaya doğru parıldatabilmek de cesaret ister. Bunu
başarabilenler eşine az rastlanan varlıklardır. Ama bu
kitabı okuyanlar içinde bu ı şığı yakacak kadar cesur ve
nadir varlıklar vardır. Çünkü, bunu yapmayı istiyorlar.
Vakar. . . Kölelikte vakar yoktur, hiçbir zaman da ol­
madı . Vakar ancak özgür ve yüce olan insana mahsustur.
Vakarın anlamı budur. Yüce insan, sonsuzluk süresince
kendi özel dünyasında vakarın ı elinden gelen en iyi
şekilde yaşayabilendir.
Sizi bu duruma başkaları getirmedi. Kimse i nsan­
ları bu şartlar içinde bulunmaya zorlamadı. Yavaş yavaş
rahatlığın egemen olduğu bir duruma alı ştınız. Size bir
güvenlik perdesi sağladığını sandığınız bir aldatmacay­
dı bu. Kişisel h ayatınızın sorumluluğunu yüklenmekten
kaçınmak ve her şeye göz yummaktı. Sorumluluğu h ükü­
metlere, politikacılara, krallara, para tacirlerine, ban­
kerlere yüklemekti. O n lara, sizin dünyanızın nasıl ol­
ması gerektiğine karar verme gücü verdiniz. Eğer i şler
yolunda gitmezse suçu onlara atabilirdiniz! Ama, h er şey
siz 'inle ve kim olduğunuzla başlıyor.

Yarattığınızı Bozabilirsiniz

Yücelik, yani in sanın kendi kendisinin sahibi ol­


ması artık neredeyse yok olmak üzeredir. Soğuk ve katı
gerçeklerin hakim olduğu bu dünyada bu kavram artık

1 07
Tiranların Son Valsi
geçerli olmayan efsanevi bir düş haline gelmi ştir nere­
deyse. Yine de h er varlık için elde edebileceği en üstün şey
değil midir? Yapışık bulunduğunuz yerden kopabilir ve
ileri doğru atılabilirseniz, yaratmış olduğunuz bu durumu
değiştirebilirsiniz. Bu da toprağınız üzerinde bir kulübeye
sığın arak yaşamak ve kendi besininizi yeti ştirmekten
geçer. Eğer bunun anlamı, önümüzdeki dört-beş yıl içinde
özgürlüğünüzü satın almak ve haklarınızı koruyabilmek
için altın biriktirmek ve elinize geçen her fırsattan fayda­
l anmaksa hiç durmayın . Size yardım edeceğim.

Hayatınızdaki Sıkıcı Olan Her Şey Egonuzun


Bir Tekrarıdır

Bu, vakar ve gücünüzü geri almanız demektir. Bu,


egonuzu değil, Varlığın ızdak i Tanrı'yı yaşamanız de­
mektir. Eğer bu, h ayatınızda ilk kez öne atılm anız ve
saçınızı uzatmanız demekse hiç durmayın yapın ! Eğer bu,
h ayatınızın sorumluluğunu ele almanız demekse, yapın !
Değişmek ye ileri atılmak demekse, atılın!
Bu, hayatınızdaki sıkıcı her şeyin, egonuzun bir tek­
rarı olduğunu, zaten bildiğiniz bir şeyin tekrarı olduğunu
anlamak demekse, an l ayın ! Ve ilerleyin!

İddiacı Olmazsanız Deha Gündeme Gelemez

Bu belki de h ayatınızda ilk defa olarak Varhğınız­


daki Tanrı'yı dil e getirmeniz ve gerçeği korkmadan h ay­
kırmanız anlamına gelebilir. Belki de bunları söylediği­
niz için herkes sizi küçümseyebilir, ama siz ilk kez kişi­
likli bir birey olursunuz! Bunun i çin de hiçbir şeyi feda et­
m eniz gerekmez. Tanrı aşkı için kimseye ihanet etmeniz
gerekmez. Tanrı a şkı için, insan a kalleşlik etmeniz ge­
rekmez. Ama ancak i ddianızı cesurca ortaya koymanız
108
Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler
dehayı çağırır.
Sizinle birlikte ilerleyen büyük bir ı şık var mı? Size
fırsat veriliyor mu? Siz seçilmişlerden mi siniz? Ş ahsiyet­
siz kitleler seçilmeyeceklerdir, onlar tercih yapmamayı
seçtiler çünkü.

Bağışlamak Moda Olmayınca

Kendi doğrunuzu yaşarken ne derecede maharet gös­


terebilirsiniz? Stratosferdeki deliğe çok kızıp , otomobili­
nize binerek ateşler ve gezmeye giderseniz bu ikiyüzlülük
olmaz mı? Kendi doğrunuzu yaşamak, içinizde bulunan
şeyin farkında olmak ve onu apaçık ortaya koyarak yaşa­
yacak cesareti göstermek, bunda ısrar etmekte maharet
göstermektir. Aldırmazlığı adet edinmiş bir toplumda ter­
cihinizi yapmak ve iyilikte bulunmaktır. Belki de bağış­
lamanın moda olmadığı bir ortamda bağışlamayı tercih
etmektir.
Belki de size şöyle söylemek düşer: "Kendi gerçeğim
içinde benim düşmanım yoktur. Çünkü benim gerçeğim­
de sadece Tanrı'nın şanı hüküm sürer. H er yerde bulu­
nan Tanrı'nın şanı içinde kötülük değil, sonsuza kadar
sürecek iyilik bulunur. Bu benim gerçeğimdir. Ç ünkü,
kötülük ve savaş insanların yüreklerinden kaynaklanır.
Ben kendiminkinde bunları tercih etmiyorum. Benim
düşmanım yoktur."
Böylesine açık ve ce sur. Hayatın tüm dokumasına
yansıyan bir gerçeği yaşamaktır bu. Spiritüel laf-ı güzaf
da eğer hayatın ta kendisinin yürek vuruşlarında yaşan­
mıyor ve tanımlanmıyorsa kimseye yarar sağlamaz. Bir
felsefe size ancak bir sürü laf ve tekrar getirir. Bunun ma­
saya koyacağınız ekmekle hiçbir ilgisi yoktur. Dünyada­
ki tüm kristaller -sizde bir sürü olsa, onları taksanız, ye­
mek tabağı diye kullan sanız, üzerinde uyusanız, yanınız­
da gezdirseniz bile- h ayatta kalmanızı sağlayamazlar.

1 09
Tiranların Son Valsi
Tanrı'yı tanımanızı da sağlamazlar. B u k i şi sel bir şey­
d-i r .
Değişen her şey geçicidir. Ş u anda olmakta olan her
şey bir an sonra deği ştirilebilir. İn san ırkı son zamanlar­
da hiçbir ideale sahip olmadı, sadece ikiyüzlülük h üküm
sürdü. İ deal aslında hiçbir zaman sizin dışınızda bir şey
olmadı, tam tersine siz kendiniz idealdiniz. Anlıyor mu­
sunuz?
Size dediğim gibi, siz zaten tercih edilmiş olanı tercih
ettiniz. Eğer şimdi değişiklik yapar ve başkalarının ap­
talca, saçma, inanılmaz, uzlaşılmaz diye nitelendirecek­
leri bir yaşam biçimini tercih ederseniz ve bu yaşam size
özgürlük ve yücelik sağlıyorsa, sizi eleştiren karde şinizi
bağı şlayın; çünkü onlar sadece, kendilerine sahip olanla­
rın duygularını yansıtmaktadırlar.
Eğer, Varlığı n ız da bulunan Tanrı olmayı tercih
ederseniz, Tanrı'nın şanını görecek ve şimdiye kadar hiç
d uyulmamı ş o sesi duyacaksınız. Siz o lekesiz Mesih'in
geri gel işini göreceksiniz ve onun gibi bir çoğunun da . . .
Yeni Çağ 'ı göreceksiniz . Asıl göreceği niz Süperbilinç­
'tir. Egonun ortadan kalkmasıyla beyin açıl acak ve geli­
şecektir. Korkunun kalkmasıyla ruh tekamül edecektir.
Gözlerinizi kör eden sınırlamaların kalkmasıyl a da,
daha önce algılayamadığınız boyutları ve ı şığı görebile­
ceksiniz. Beni bil e göreceksiniz.
Bütün bunlar n e derece yakındır? B u andan itibaren
borsanız sarsıntılı bir devreye girecektir. M utlaka düşe­
cektir, bu planlanmıştır, gündemdedir.
Her zaman altın bulamayabilirsiniz. Eğer altın ala­
caksanız , elinizden geldiğince çabuk olun. Ne öderseniz
ödeyin, onun gelecek günlerde özgürlüğünüzü satın ala­
cak araç olduğunu un utmayın .
Ç al ı şanlara sesleniy orum : Ekonominiz deği şiyor,
orta sınıf Amerikalı'nın umutlarının, düşl erinin ve is­
teklerinin çoğu gerçekleşemeyecek. Ama bunları gerçek­
leştirmenin daha üstün bir yolu var. Para aşkıyla değil,

1 10
Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler
içinizdeki Tan rı'nın sevgisi ve onları gerçekleştirme
gücüyle onlara erişebilirsiniz ancak. Size yardım edile­
cektir.
Eğer yiyeceğiniz yoksa, biriktirmenizi ön eriyorum.
B unu yapmayı tercih etmeyebilirsiniz. Halen her yerde
besinler yetiştirilebiliyor. Besin boldur, özellikle Kuzey­
batı bölgelerinde. Bundan yararlanmaya bakın, çünkü
durum değişecek. Suya gelince -herhalde bunu okuyanlar
içinde, susuz kalmanın ne demek olduğunu bir nebze ol­
sun tadanlar bulunduğunu söyleyebiliriz- en ön emlisi bu­
dur. Toprak da çok önemlidir.
Eğer değişmeyi istiyorsanız ve ihtiyaç duyuyorsanız
ve bunları temin edecek imkanlarınız yoksa, size yardım
edilecektir. Eğer birbirinizi seviyorsanız yardım laşın ız.
Eğer toprağınız yoksa ve kardeşinizin de yeterli toprağı
varsa, sizin için de bir parça ayırmasını ondan i steyin ve
orada bahçenizi yetiştirin. Bu gerçekleşecektir. Eğer bu
konuda h i çbir şey bilmediğinizi söyleyecek olursanız,
size öğrenmenizde yardımcı olacak "dersler" gönderi­
rim -tercihinizi yaptıysanız tabii . . .
Ve eğer derseniz ki , "Bu hiç de benim umduğum ola­
n aklara kavuşacağım şekilde gelişmiyor," yine de sebat
edin. Her şey geçicidir. Bütün dünya sizin olsun diye ru­
hunuzu kaybettiyseniz, ilahi tercih h akkınızı, size bütün
dünya gibi gözüken ama aslmda öyle olmayan bir şey için
sattınız demektir. Öleceksiniz. Son nefesinizi verirken
de en çok korktuğunuz şey başınıza gelecek, yani sizin
olan şeye artık başkası sahip olacak. Anlıyor musunuz?
Size şimdiye kadar Gri Adamlar ve dünyanızın tari­
hi ile ilgili bazı şeyler söyledim, bunlar çok derin şeyler
değildi; önümüzdeki satırlarda çok dah a yüce şeylerden
söz edeceğim.
Ama, önce size şunu söyleyeceğim: Özvarlığınızda­
ki, Her Şeyin Sahibi olan Tanrı ile uyum içinde bulunan
öyle bir enerji yolluyorum ki sizlere, önemli tercihler yap­
m anız için elinizde k al an zaman zarfında, kendi gerçe-

111
Tiranların Son Valsi
ğin ize uygun olan tercihleri yapabilin. Bu tercihlerinizle
çok varlıklı olacaksınız, ama öyle bir şekilde ki bu varlık
sizi satın alamayacak. Ne demek i stediğimi anlıyor mu­
sunuz? Sizin tabiatınızda kumarbazlık bulunur, ama ru­
humızla kumar oynamak kaybetmek demektir.

Cesa rete Kucak Açarsanız Cesur Olursu­


nuz, Korkuya Kucak Açarsanız Korkak!

B u e nerji sayesinde, ihtiyaçlarınızı karşılayabil­


mek için gerekli değişiklikleri yapacak itici gücü kendi­
n izde bulacaksınız. Ama önce tercihl erinizi yapmalısı ­
n ı z . B un ların k aynağı korku olmamalıdır. İçinizdeki
Tanrı'dan k aynaklanmalıdırlar, doğru olan budur. An­
cak o zaman kurban olmaktan kurtulursunuz. B aşka n e
türlü yaparsanız yapın , kendinizi kurban olmaya mah­
kum etmiş olursunuz.
Korkudan nasıl kurtulunur? Tercihle. Korkmayı
tercih edersiniz. Kurban olmayı tercih edersiniz. Cesaret
sahibi olmamayı tercih edersiniz -bu kadar basit! Cesarete
kucak açarsanız cesur olursunuz, korkuya kucak açar­
sanız korkak !
Her şeyden önce, biliniz ki sizi karamsarlığa düşür­
m ek i stemiyorum . Sizi sıkın tılar a sokmak değil eğit­
mek i stiyorum ki daha geniş bir anlayışa kavuşasınız -
böylece pencereden baktığınızda gelmekte olanı görebi­
lirsiniz.
Şu anda dünyanızda gerçekten savaş yapılan tek bir
yer var. Diğer bütün "savaş"lar düzmecedir, demokrasi
i steklerini körüklemek, böylece savaş giderlerinin karşı­
lanması için borçlan m a ve sonucunda insan iradesinin
satılmasını teşvik için çıkarılmışlardır. Şu anda birbi­
riyle gerçekten savaşan iki ülkenin i se böyle şeylerle
h içbir ilgileri yok; onlar çok ilkel bir nedenle savaşı­
yorlar.
1 12
Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler
Bunları okuduğunuz sırada düşünmenizi i stediğim
şey dünya ekonomisi ve stratosferdeki deliktir. Dünya­
nızda bunlar oluyor. Biz de burada bunları inceliyoruz.
Bilmenizi istedim. Sizi sıkıntıya sokmak ya da olaylar
karşısında küçük bir çocuk gibi sindirmek için değil, ol­
gunlaşmış bir ruhla üzerinde düşünün ve anlayın, bilgi­
siz kalmayın diye . . . Çünkü, onlar size her şey olup bitin­
ceye kadar hiçbir şey söylemezler.
Size bu kitapla sadece birkaç "ders" yollamış oldum.
"Ders" derken, bazı şeyleri görmenize yardımcı olan in­
sanları ya da bir fırsatı, bir vizyonu kastediyorum. Bun­
ların biri, başka yerde hayat olabileceğini kabul etmeyen­
ler için gönderdiğim bir vizyonduı . Ateş gemilerine, size
görünmeleri için h aber saldım. Göreceksiniz onları. .. iki
küçük ders. Korkularınızı size göstermedim; görünme­
yenin yardımı olmadan da yeteri k adar uğraşıyorsunuz
onlarla . . . Tercihlerinizi de göstermedim, onları siz ken­
diniz yapmalı, kendi gerçeğinize kendiniz karar vermeli
ve gideceğiniz yolu kendiniz seçmelisiniz.
Şimdiye kadarki "dersler"oldukça z ayıftı, çok de­
ğildi. Ama, bu yolculuğun sonucunda geçireceğiniz de­
neyimler ve göreceğiniz vizyonlar unutulmaz olacaktır.
Size bu kitapta tebliğ edilen şey, ara sıra ödünç aldı­
ğım bu sevgili bedenden gelen ce sarettir. Bu varlık (JZ
Knight) bedenini ödünç vererek bu gerçeklerin açıklan­
masına izin vermekle büyük bir cesaret göstermektedir.
Bunu yapmak çok cesurca, hatta cüretkar bir şeydir. Ama
bu yuvaya (J.Z. Knight'ın bedenine) hiçbir zarar gelmeye­
cektir. Çünkü, bu yuvanın kapısında ben beklemekteyim.
Kardeşlerim ve Tanrı'nın köklü değişim yapabi­
lecek birkaç varlığı, sadece bu bilgileri edinirlerse kim
olduklarını ve şu anda n erede bulunduklarını anlaya­
bilirler. Burada verilen bilgiler ve bu bilgilerden doğan
idrak ile tercihinizi, içinizdeki Tanrı'nın ve gelmekte
olanın haşmeti yönünde yapabilirsiniz.
Bütün bunları gözden geçirmek pek zor olmadı. Zor

113
Tiranların Son Valsi
olan, sizin okuduklarınızla nasıl boğuştuğunuzu bilmek­
tir. Bu inanılmaz bilgiler karşısında -ki bazılarınız için
sadece benim varlığım değil, söylediklerim de inanıl­
mazdır- gösterdiğiniz şaşkınlığı görüyorum . Bütün bun­
ların hiç de hoş şeyler olmadığını ve bunların gerçeğinize
dahil edilmesinin n e kadar zor olduğunu biliyorum. Sizi
bunlarla mücadele ederken gözlüyorum.
Bilmenizi istediğim bir şey var. Söz konusu olan
hangi durum olursa olsun, ileri atılabilmek için bir cen­
gaver gerekir, tıpkı içinizdeki öz b en liğiniz gibi. . . Biri
sizi dövüşe davet edip de"Sen h içbir işe yaramazsı n ! "
dediğinde, sırf çıtkırıldım olmak yüzünden havlu atar da
bir kenara sinerseniz, kendinizi sessiz bir ölüme m ah ­
kum etmiş olursunuz.
Ama siz, hepiniz işe yararsınız. Bu bilgileri gözleri­
nizin önüne serdiğimde, onlarla nasıl mücadele ettiğinizi
görüyorum. Kimin acı çektiğini, kimin kızdığını ve ki­
min bunları tamamen anladığını biliyorum. Kimlerin
fanatik, kimlerin gerçekçi olduğunu biliyorum. Bunları
okuduğunuz sıradaki çırpınışınızdan, bunl arın varlığı­
nıza nasıl şiddetli bir acı verdiğini görüyorum ama bir
yandan da, hayatta kalabilmeniz için yapmanız gereken
değişikliklere doğru sizi sevk etmesi için bu gerçekleri
anlamanız gerektiğini de biliyorum.
Bu, gidip de vatanınız için ölmekle h i çbir ilgisi ol­
mayan bir şeydir. Kaç kişinin vatanları için öldüğünü bi­
liyor musunuz? Aslında vatanları i çi n ölmele ri gerek­
mezdi. Başkalarının p az arlıkları, başkalarının yöneti­
mi ele geçirme hayalleri i çin öldüler. Bununla ilgisi yok.
Dünyada neyin gerçek olduğu ve gerçekten özgür bir in­
sanın nasıl olduğu ile ilgili . . . Siz : "Ben özgürüm, banka­
da yüklü bir hesabım var. " diyebilirsiniz. Bu günlerde öy­
le mi deniyor? Banka h e sabı ! Artık toprağa gömmüyor
musunuz? B ankaya veriyorsunuz demek -kesinlikle gü­
venli bir yere yani . . .

1 14
Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler
Şişmanlayın ve Namuslu Karınızla Yatağa
Girin!

D emek he r şeyiniz var, öyle m i? İhtiyar asker artık


savaşmak istemeyince emekli olacak, iyi bir maaşı ola­
cak; artık şişmanlayıp n amuslu karısıyla yatağa girebi­
lir! B orcunuz da yok. Hemen h emen her i stediğinizi ya­
pabilirsiniz. Bunun özgürlük olduğunu mu sanıyorsunuz?
Gerçek özgürlük, her şeyinize kendinizin sahip olması ve
size hiç kimsenin sahip olmamasıdır. İnsanlar böyle ya­
şarlardı; çok uzak olmayan bir zamanda siz de yeniden
böyle yaşayacaksınız.
Bunu kavramakta güçlük çektiğinizi görüyorum, bu­
nun ömür boyu elde etmek için çalıştığınız rahatınız için
ne demek olacağını kavramaya çalı şıyorsunuz. Şunu bi­
lin : H ükümetinizin size faydası yok, çünkü hükümet
dışındaki başka güçlerce yönetiliyor. Bunun size çok acı
geldiğini biliyorum. Sizi incitmek için gelmedim buraya.
Ama, belki bu acı sayesinde, sonsuzluğunuz içinde devam
edebilmeniz için gerekli tercihleri yapmak üzere si lki­
nirsiniz. Bunu arzu ediyorum.
Bir iki "ders'', vizyon ve ateş gemilerinin görünme­
si dışında, bu kitaptan elde etmenizi arzu ettiğim şey bilgi­
dir. Size dünyanın durumunu işaret etmek ve bakmanızı
sağl am ak için geldim, bu durumun n edenlerini anlat­
mak için geldim. Böylece, olaylar başlayınca, Tanrı'yı
ve D ünya'yı suçlamazsınız. Fırtınalar gelip, dünya or­
tasından yarılın ca, kendinizi bir kurban gibi hissetmez­
siniz. Eğer bir şeyin kurbanı olduysanız, bilin ki o ceha­
letiniz ve batıl inançlarınızdır.
Spiritüel gerçek, birtakım görünmeyen varlıkların
ve acaip törenlerin malı değildir. Spiritüel gerçek her şey
dem ektir. İ n sanın spiritüel gerçeği yaşam biçiminden
ayırması ikiyüzlülüktür. İkiyüzlülük içinde yaşayanlar
iki kişilikli y aşamaktadırlar. Böyle yaşayanlar, aynı bi­
çimi h e r yaşaml arında tekrarlarlar. Sonunda yaşamı

1 15
Tiranların Son Valsi
sıkıcı bir deneyim olarak görürler; yine de tekrar tekrar,
tekrar yaşarlar.

ileriye Atılacak Cesaretiniz Varsa Arka­


nızdan İten Yel Olurum

Bu bölümde size söyleyeceğim son bir şey var. Sizi gö­


rünmez alemde bile terk etmeyeceğim. Çünkü ben burada
gerçeği h aykıran borazanını, söylemek zorunda olduğum
şeyleri bir başıma dikilip söylüyorum. Çünkü ben, gele­
cek olayları atlatabilmeniz için hep yanınızda olacağım;
her an ... Kimin sahtekar o lduğunu kimin o lmadığını bi­
l iyorum. İ çi nizden h anginiz karşı koyarsa -i ster ruhu­
nun esnek bir surette ayaklanması olsun bu, ister bir an
içinde tüm gerçeği k avramış olsun- ve ileriye doğru yürü­
meye cesaret ederse, ben arkasından iten yel olacağım.
Size söz veriyorum. Bu kitabı, size bilgi verdikten sonra
çekilip sizi kaderinizle baş başa bırakmak için meydana
getirmedim. Bu çılgınlığın bir amacı var. O da bu zama­
nın i çi n den sağ salim geçmenize yardım etmek. Ama ,
kendilerine yardım etmeyi reddedenlere ben d e yardım
e tmeyeceği m .
İçinizde büyük bir güç taşıyorsunuz. Bir gün yukarı
baktığınızda onun n e kadar büyük bir güç olduğunu an­
layacaksınız. B u büyüklüğü gördüğünüz gün, belki ken­
dinizin de ne kadar büyük olduğunuzu görürsün üz. Eğer
" Ben, bunlara değer miyim?" diye sorarsanız, ben de,
"Evet, değersiniz!" diye yanıtlarım. Ben sizi seviyorum.
Sizi terk etmeye niyetim yok. Sizi çölün ortasına götür­
dükten sonra: "İşte burada kamp kurun ve yerleşin" de­
meyeceğim. Bunu söyleyen bir başkasıydı.
Ben diyorum k i: " Eğer tercih ediyorsanız , güvenli
bir yere gidin ve güvende olun, çünkü yüce şeyler gelmek­
tedir." Bütün bu olacaklar esnasında ben hep yanınızda
olacağım. Bu kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman da sizinle
1 16
Tek Bir Kişi Herkesi Etkiler
ve düşüncelerinizde olacağım. Ve en büyük düşüncenizde,
yani uyurken sizinle olacağım ve size bu gece ve başka ge­
celerde, kendinizi anlamanızda yardımcı olacağım. Size
kendinizle ilgili göstereceğim şeyler korkunç değil, bila­
kis harika şeylerdir.
Bu kitabı yeniden elinize aldığınızda size bazı il­
ginç, basit gerçeklerden söz edeceğim. Bazı kısımlarını
dah a önce okudunuz, bazılarını ise hiç yazıya geçirilmiş
olarak görmediniz. Ama diyebilirim ki, b u bilgilerden
birçok şeyi anlayabileceksiniz.
Şimdi, okumayı bırakmanızı ve biraz dinlenmenizi
öneriyorum. Ayrıca, şu anda öğrendiğiniz yeni bilgileri
büyük bir h azla düşünmenizi öneriyorum. Bilgileri kendi
kişisel bilgi deponuza, aklınıza yerleştirin. Ama en çok
yüreğinize yerleştirin ve onları hissetmeye çalışın. Kız­
gınsanız, kendi kendinize bunun n edenini sorun. Kor­
kuyorsanız, n eden korkmayı seçtiğinizi sorun. Eğer fi­
kirleriniz h ava kabarcıkları gibi yüzeye çıkarlarsa, on­
lara kucak açın ; beraberce bu fikirleri gerçekleştirecek ve
k aderin akışı içine onları da dahil edeceğiz. Anl a ştık
mı?

117
BÖLÜM II

Vals Devam E diyor

B u noktaya gelmeden önce istirahat etmiş olanlarınıza,


uyurken sizin için neler yapıldığını anlatmak istiyorum.
Birçoğunuzdan, uyurken gördüğünüz rüyaya daha dik­
katle bakmanız istendi. B azılarından ise pencereden ba­
karak bazı şeyler görmeleri istendi. Gözlerinizin önüne
getirilen vizyonlar, h ayatı nızın gelecek günlerinde ola­
cak önemli şeylerdi. Onları h atırlamayabilirsiniz. Ama,
ziyanı yok, ileriye bakmak ve görmek, beraberinde bir
duyguyu taşır. Bu duygu güçlü ise genellikle uyandığı­
nızda unutulmuş olmasına rağmen, orada, h emen yüze­
'
yin altında durmaktadır. Yüzeyi biraz kazıyın, hemen
h atırlar sınız.

Kurban Edilmeye Tembel Yaklaşım

Burada sergilenen sosyoekonomik sisteminizin un­


surları ol ağanüstü i sabetlidir, üzülerek söylüyorum ki
pek çoğunuzda "kabullenme" eğilimi vardır. Çoğunuz,
"gerçek" hayatın size getireceklerini kabull enmeye i s­
teklisiniz. Bu da sevgili okuyucular, kurban edilmeye
karşı çok tembel bir yaklaşımdır gerçekten.
Biliyorsunuz, ülkenizde, omuzların a yüklenen sı-
kıntıları kabul etmeye istekli olan ve niçin böyle sıkın­
tıları olduğunu sormayan birçok kişi vardır. Kuşkusuz
bütün dünyada böyleleri vardır ama sizi yakından ilgi-

1 19
Tiranların Son Valsi
lendirenler kendi ülkenizdekilerdir. Onlar pek çoktur.
S ormazlar: "Niçin bu durumdayım" diye. Sormazlar:
"Niçin bu durumda bulunmama izin veriyorum" diye.
"Niçin, benim çıkarlarım için işlemeyen bir sisteme esir
olup zincirlerle bağlanacakmı şım?" diye. . . Sormazlar.
Niçin? Çünkü bilmek istemezler; eğer bilirlerse, kalkıp
" H ayır!" demeleri gerekeceğinden korkarlar.
Yüce insanlar; bir an bunu düşünün. Muhakkak ki,
Tanrı denen O LAN, maymun aklına k anıtlanabilen bir
kavram değildir ama kanıtlanamayan bir kavram d a de­
ğildir. Bütün bunlar, Tanrı'nın yüce zihninden akıyor;
sizin zihniniz de onun yüce bir kopyasıdır. Olan'ın, Her
Ş ey olanın ve Ebedi olanın, Sonsuz olanın . . . Siz onunla
B İRsiniz; her şey aynı kaynaktan geliyor.

Deha Bilinenin Değil Bilinmeyenin idrakidir

Fizik bedeniniz çok müthiş şeyler yapma yeteneğine


sahiptir. Beyniniz de daha çok bilgi edinebilir, daha bü­
yük düşünce frekanslarını alabilir, deha budur. Evet, de­
h a ! Deha, bilinenin değil, bilinmeyenin idrakidir. Her
biriniz için deha, aklınızın büyüklüğünü ortaya çıkar­
makta yatar. Siz şimdi, sahip olduğunuzun ancak üçte bi­
rini kullanmaktasın ı z .

Hayatınız Tutumunuzun Yansımasıdır

Şimd i geriye dönelim ve in sanoğlunun yüceliğine


bir kez daha bakalım. Eğer bilinçli bir seçimle Yüce
Tanrı'nın bir kopyası gibi davranıyorsanız, yani ken­
dinizi n Tanrı'nın bir m odeli olduğuna inanıyorsanız,
gerekli araçlara sahipsiniz demektir. En parlak araç d a
düşünceleri alabilme ve bunları duygusal olarak benim­
seyerek yaratıcılığa dönüştürme, şekillendirme yeteneği-

1 20
Vals Devam Ediyor
dir. Kader, duygusal olarak benimsenmiş düşüncelerden
ibarettir. Bunların toplamına da tutum (eğilim, bakış açı­
sı, davranış biçimi) denir. İ şte, h ayatınız böyledir. Yani,
tutumunuzun yan sıması, şekillenmesidir.
Yine de, önümüzde atalete doğru hipnotize edilmiş in­
sanlar var. Teknolojinin bütçelerine uygun fiyata satıl­
ması onları tembel yapmış. Yüce insanoğlu artık kendi
adına düşünemiyor, ihlal edilemez h akkından vazgeç­
miş. Sizi farklı kılan, yüce düşünme ve seçme h akkınız­
dır. Bunun için yücesiniz! Sınırsız düşünceyi kavrama
ve bunu uygulanabilir h ale getirme yeteneğiniz var. Siz
bunu gerçekleşti rebilirsinizl
Siz Tanrı'nın yüce amacısınız. Siz et ve kemikten
yapıldınız, yargılanmaksızın bütünüyle seviliyorsunuz ;
büyük bir lütuf olarak size kendi görüntünüz verildi -et ve
kemikten kendinizi yaratarak daha yüce benliğinizi keş­
fedebilmenize izin verildi. Hepsi bu ... Ken din izi, olduğu­
nuz h er şeyi sergilemenize izin verildi ; sadece düşünme
sürecinde değil, bir yaşam sürecinde de . . . Eğer on u yaşa­
mıyorsanız sadece düşünmek neye yarar? Eğer yaşanmı­
yorsa bir hiçtir. Yoktur, sadece şekli olmayan düşüncedir.
İn sanlık dramını gözden geçirirken toplumsal bilince ba­
kıyorum ve yetenekli zihinleri ve yetenekli bedenleri olan
varlıklar görüyorum ama bunlar sülük gibiler. Başkala­
rının sırtından geçiniyorlar. İ sterlerse bireyselliklerini
kazanabilirler. Ama, kendileri yapamadıkları için dün­
yanın onlara bakmaya mecbur olduğunu düşünüyorlar.
Onlara bakanların bu işi sevgi ve vericilikle yaptık­
larını görüyorum. Bu sonsuza kadar bir fazilet olarak ka­
lacaktır. Ama, eğer siz bir deha olmaya bile muktedirken,
başkasının zorlukla kazandıkların dan kendinize pay
çıkararak yaşıyorsanız , o z aman dah a büyük bir uyuşuk­
luğa düşmüşsünüz demektir. Yaşamı reddediyorsunuz
ama sadece var olmanızdan dolayı birilerinin size bakıp
beslemesi gerekiyor.

121
Tiranların Son Valsi
Demokrasi Tiranları Doğuruyor

Bu ülkede orta sınıf denen şeye bakıyorum. Eğer bir


orta sınıf olmasaydı cumhuriyet de olmazdı, bunu biliyor
muydunuz? Demokrasiler tiranları doğurur. Cumhuriyet
h alkın egemenliğidir. Orta sınıfınızın, demokrasi denen
i deali desteklediğini görüyorum . Orta sınıfın hem zen­
ginleri hem de fakirleri desteklediğini görüyorum. Ve or­
ta sınıfınızın , omuzladıkları yükleri taşımakla, h ükü­
metinizin onlara l ayık gördüğü her şeyi kabul ettiğini
görüyorum .

B u Ülkede Hiddet Olacak

Vergi l eriniz yükseltildiğinde bu ülkede kıyamet


kopacak. Evet! Çünkü h ala, zenginlerin yatırımlarından
dol ayı daha da zengin olmaları için kendilerine yükle­
nilmemesi gerektiğini görecek kadar kişilik sahibi ve
kızgın bireyler var. Ve hala, yaşamdan elini eteğini çek­
meyi seçen ve sokakları dolduran sürülere sizin bakma­
nız gerektiğini bildiren politik h areketlerin içyüzünü gö­
rebilen bireyler var; bazıları politik kurnazlıkların arka­
sına sığındığı ki sveyi görebiliyorlar.
B azılarınız da bir borca köle olmanın içyüzünü göre­
cekler. Evet! İ nsanlar, h ükümetin para bastığını zan­
n ediyorlar. H ayır, basmıyor! Siz, iyi niyetinizin mani­
püle edilmesinden doğan bir borcu ödüyorsunuz; bu
ülkenin parçası bil e olmayan birilerine bir şeyler öde­
meye devam ediyorsunuz. Orta sınıfın tutumu bunu des­
tekliyor. B unun sonucu olarak siz, zenginleri onurlan­
dıran ve kitleleri besleyen bir demôkrasinin kurtarıcısı
oluyorsunuz. Orta sınıf, bir cumhuriyetin mutlak eşit­
l iğin i temsil eder. Ama sizin demokrasinizde onlar yük
taşıyan hayvanlar durumundalar ve siz bunu kabul edi­
yorsunuz! Kendi cehaletinizi kabul ettiğiniz gibi . . . Kendi-

1 22
Vals Devam Ediyor
n i z i hep , var o l a n h ak l arınızı a sla k eşfetmemeye
alıştırmışsınız. B unun özgürlüğün bedeli ol arak öden­
m e si gerektiği n e i n andırmışsınız kendinizi. D eğil ! Bu
kölelik için ödediğiniz bedel aslında. Size bakıyorum,
Tanrı'nın şanı olan sizlere ve n e görüyorum? Toplumu­
nuz, kuralları kabul etmeye ve belli kalıplar içine kısıl­
m aya öylesine alışmış ki, düşüncenin özgürlüğünü ve
duygunun itici h areketliliği n i k a vram ayı b a şara­
bileceğiniz h alde, bu yeteneğinizi itiyorsunuz ve öyle bir
toplumda yaşıyorsunuz ki eğer düşünebilen biriyseniz
yüzünüzü herkes tanıyor. Böylelerin i, etraflarındakiler
hemen toplumdan dışlamak istiyor, h atta on lara iftira
atıyorlar. Ken diniz olabilmenin bir bedeli var ama, bu
bedel özgürlüğe giden tek yoldur.
Böylece görüyorum ki, Tanrı et ve kemikte tezahür et­
tirilememiş durumda. Buradan b akıldığı n da kolaylıkla
görülüyor ki, şarlatanlar, sahtekarlar, dolandırıcı ve ser­
seriler ve Gri Adamlar, para sistemi yoluyla dünyayı yö­
netme amaçlarına kolaylıkla erişebileceklerdir. Bu süreç
esnasında da orta sınıfın belin i bükeceklerdir, zaten bu da
en güçlü arzularından biridir. Çünkü bir orta sınıf mev­
cut oldukça, demokrasiniz ve cumhuriyetiniz ayakta ka­
l ac aktı r .
Burayı iyice dikkatle dinleyin, ç o k önemlidir. Eli­
tizm, sırf var oluşunuzdan dolayı tehdit altındadır; sizin
ortaya koyabileceğiniz güç tarafın dan tehdit edilm ekte­
dir ve en büyük korkusu da sizin aydınlatılmanız ola­
sıl ığıdır. Ben burada maarif denen sistemle eğitilme­
n izden söz etmiyorum. Ben tarih sel aydınlanmanızdan
söz ediyorum. Gerçekte neler olup bittiğini anlamanıza
yardım edecek bilgileri destekleyen e serler şimdiden
birçok yerde vardır ve elde edilebilir. Artık, neler olup bit­
tiği h akkında size söylenenlerle yetinmek zorun d a
d e ği l s i n i z .

1 23
Tiranların Son Valsi
Ülkeniz Gerçekte Bir illüzyondur

Hükümetiniz beklediğinizi verememiştir. Ülkeniz


bir illüzyondur, orada gerçeği koruyabilen bir tek Anaya­
sa'nız ve İnsan Hakları Beyannamesi kalmıştır. Bunlar,
sizin tümüyle köleleştirilmiş bir toplum düzenine karşı
tek savunmanızdır. Öyle bir toplum ki, eğl endiri lir, bi­
rası -bizim zamanımızda adı başkaydı- şarabı ve ücreti
verilir. Bu ufak lükslerinizi kolay elde edersiniz; Gri
Adamlar bunu sağlarlar. Böylece uyutulursunuz ve özgür
yaşamanın böyle olduğunu sanırsınız.
Hükümetinizin asıl sahipleri para satanlardır, ulus­
lararası bankerler yani. Son büyük kralınız, son Başkan,
Amerika'nın kendi bankasını kurmak istiyordu; böylece
h ükümet altın karşılığında olmak şartıyla -kendi elinde
tuttuğu altının- kendi kağıt parasını basabilecekti. Ülke­
n i z bunu baş arabilirdi. Ama bunun yerini, borsalard a
p aralarını kaybeden in sanları n , h ükümetin b i r şeyler
yapmasını i steyen bağırışları aldı. Bu, orta sınıfa yönel­
tilmiş bir komplo ve ihanettir.
Sınırlarınız arasındaki toprakları n sizin olmadığı­
nı söylemiyorum, çünkü hala toprağın mülkiyetine sahip­
seniz onun sizin olduğunu söyleyebiliyorsunuz. Demok­
ratik cumhuriyetin i skeleti de h e n üz yerli yerindedir.
Ama Gri Adamlar'ın ideali olan tek dünya-devleti tam
yolla ileri atıldığında, kart sistemi yürürlüğe konulduğu
ve dünya para sistemi çöktüğünde, Anayasanız ve İnsan
H akları Beyannamesi de, Yeni Dünya Diizeni'ne uygun
şekilde değiştirilecektir. Şu anda sahip olduğunuz özgür­
lük de tarihe karışacaktır. Plan budur. Mutlaka gerçekle­
şeceği anlamına gelmez, ama plan budur.
Hayat, televizyondaki sabun köpüğü değerindeki di­
zileri seyretmekten ibaret değildir. Hayat, eğlence yoluy­
la uyuşturulmaktan çok daha geni ş ve önemlidir. Kendi
idrakinizi genişletmek üzere edinilecek bilgil er vardır.
Kendi kişisel aydınlanmanızı ve doyumunuzu sağlamak

1 24
Vals Devam Ediyor
ıçın açılması gereken kilitleri a çacak anlayı ş ve idrak
vardır. Huzurun yolu mutlak özgürlüktür. Özgürlüğün
bir şartı neler olup bittiğini bilmektir; böylece kendinizin
ve ailenizin haklarını ortaya koyar ve onları z arardan
koruyabilirsi n i z .
Reagan'a bir ültimatom verilmişti, bu da onun naif­
liğini ( saflığını) iyice zedelemişti. Ancak devre sinin so­
nuna doğru, bir Başkan olarak eyleme geçmek için ne ka­
dar az yetkisi o lduğunu fark edebilmişti. Ancak sonuna
doğru gerçek gücünün n e denli kısıtlı olduğunu idrak ede­
bilmişti. Bunu anladığı andan itibaren de olması mukad­
der olanı enge1l emeye çalıştı ; bunun sonucu ol arak da
bütün dünyada alay konusu oldu. Biliniz ki, başına gelen­
lerin h epsi kasıtlıydı. Bu varlığın sorumsuz göründüğünü
mü düşünüyorsunuz? İçinden büyük bir dehşet duyarak
savaşıyordu. Amerikan h alkını aldatmak i stemediği
için doğruluk bilin ciyle savaşıyordu, çünkü bütün dünya
finansörlerinin baskısı onun üzerinde top lanmıştı . Öte
yandan , bütün Amerikan kamuoyu da onun üzerine çul­
lanmış ve üzerinize yüklenmiş bu korkunç borçlar için
bir şeyler yapılmamasının doğrudan doğruya onun h atası
olduğunu h aykırmaktaydı.
Hükümetinize verilen ültim atom şuydu: Artık hiç
para basılmayacaktı ve para k azanma imkanlarınız da­
raltılacaktı. Bunu takip edecek muazzam bunalım d a oy­
nanan oyunun bir p arçasıydı, sizin günahınızın kefare­
tiydi. Başka bir deyişle, dünya üzerindeki büyük amaçla­
rını gerçekleştirmek i çin, Amerikan h alkını h azırlamak
üzere piyasanızdaki bu bunalımı yaratıyorlar; bu, oyunun
bir i leri adımıydı.
Eğer Federal Hazine (Rezerv) yeni p ara basmazsa,
uluslararası bankalar size artık borç vermezlerse ve ya­
bancı yatırımcılar da piyasanızdan çekilirlerse, muaz­
z am bir bunalımla, çöküşle karşı k ar şıya k alırsınız.
Böyle bir ekonomik çöküşten bir ulusu çıkartacak olan ne
olabilir? SAVAŞ : Savaş, ekonomi i çin çok iyidir, savaş-

1 25
Tiranların Son Valsi
mak zorunda olanlar için hiç de iyi değildir. . . Ama, bu
sayede yeni i şler ortaya çıkar ve savaşın ekonomiyi teş­
vik ettiği her zaman söylenmiştir. Ya da zapt edilemeyen
bir enflasyon yaratılır, bunun da faydası olur. Ya da, yeni
bir ekonomik sisteme geçilir; i şte bu noktada zimmet kar­
tı devreye girer.
"Zapt edilemeyen enflasyon" deyimini tam anla­
mıyla kavrayamıyorum. Bu deyim i her yerde duyuyo­
rum, benim gözümün önüne gereğinden çok kağıt parçası
geliyor. Doğru tarifi böyle midir? Evet, her halükarda bi­
risi ipleri çekip emir veriyor! Bu sadece sizin başınıza ge­
len bir şey değildir. Amerikan halkının uyuşukluğu ve
kasti bilgisizliği yüzünden bir gelip bir giden bir şeydir;
siz de bu akışa uymak zorunda olduğunuzu düşünürsü­
nüz.
B u sizi ç ileden çıkarmasın, bilmediğinizden dolayı
da utanmayın. Bu öğrenmeniz gereken bir şeydir. Bütün
gün televizyon dizisi seyredeceğinize bir adım daha ileri
gidip kendiniz i çin araştırma yaparak gerçeği öğrenmeye
çalışın . Okuyun, anlayın ve tümüyle aydınlanı n . Eğer
sizi engelleyen önyargılarınız varsa, bu önyargılar sizin
sonunuz olabilir, hem de sadece mali açıdan değil, tümüy-
le . . . Öğrenmek, sizin h ayatta kalabilmenizin yolu olabi-
l i r. . .
İ şte buradasınız, Tanrı'nın yüce ve mükemmel in­
sanları . . . Seviyorsunuz, merhametlisiniz, ilerliyorsu­
nuz ; ve sizler -size tercih hakkı ve gerçekleşecek kaderi­
nizi tamamlama imkanı verildiği h alde- cehalet ve batıl
i nanışlar yüzünden tiranlığın ilerlemesine yardım edi­
yorsunuz. Bunun h akkında konuşmak istiyorum.

1 26
Aydınlanmak, Yaşamı Tanımaktır

A ydınlanmak demek, kri stal kürelerle geleceği oku­


mak ya 'da medyomluğu öğrenmek değildir.Hayatı öğren­
mektir. Çünkü hayat ilahi bir ilkedir. Aydınlanmak, in­
sanın hikayesini öğrenmektir, yüce bir varlık olduğu­
nuzu öğrenmektir. Hayat denen deneyimi, yüce bir iç hu­
zuruyla, özgür bir ruhla ve sınırsız özgürlükle yaşama ce­
saretine sahi p olmaktır. Sizler dah a yüce k avramları
araştırma, muazzam olanakları kavrayabilme ve h arita­
sı çizilmemiş bilinmeyen i n içine atılma yetenekleriyle
donatıl dınız. Niye değişmediniz? Niçin i n sanlar teka­
mül etmiyorlar? Çünkü, egolarının değer verdiği bir ra­
h atlık bölgesi buldular ve buraya yayıldılar. Onların ego­
sunu anlayan ve onları köleleştirmek isteyenlerin de des­
teği ile burada kaldılar.
Ne zaman düşüneceksiniz? Müzik hiç durmadan ba­
ğırıyor. Televizyon her zaman açık duruyor. Siz de hiç
aralıksız konuşuyorsunuz. Bu değersiz eğlencelerden da­
ha büyük bir şeyi kavramaya ne zaman fırsat bulacak­
sınız? Sessizlik h enüz uyandırılmamış bir güçtür. Sessiz­
lik Gri Adarnl ar'dan, köleleştirici yasalardan ve dogma­
lardan daha güçlüdür. Özgürl üğü belirten bir güçtür, son­
suza kadar sürecek özgürlüğü. Özgürlüğünüz olmazsa,
sonsuza kadar . sürecek süreklilik de olamaz, biliyor mu­
sunuz? Bu yüce bir gerçektir.
İ şte orta sınıf -çabalıyor, isyan ediyor, gel ecekleri
kabul ediyor. İ şte sonsuz zenginler . . . bu mesaj ı aşağılı­
yorlar; orta sınıf için kendilerinin programl adıkl arı
dışındaki h erhangi bir davranışı da aşağıladıkları gibi.
Bilmiyor musunuz ki, sizi uyuşukluğunuzdan çıkaracak
herhangi bir şey, onların servetleri için bir tehlike oluş-

1 27
Tiranların Son Valsi
turabilir.
Bu uyanma sürecinizde sizden, kendinize kulak ver­
menizi i stiyorum. Neler hissettiğinize dikkat edin ya d a
uzun zamandır bastırılmış olan, şimdi berraklığa kavu­
şan bilgilerinizden n eler doğmakta ol duğuna . . . Gelecek
günlerde bazı c e sur varlıklar ortaya çıkacaklar, gerçek­
ten de uzun yıllardan değil, birkaç günden söz ediyorum.
Onlar da benim söz ettiğim gerçeklerle gelecekler. Size
burada söylediklerim gibi onlar da gerçekte neler olup bit­
tiğini anlatacaklar. Böylece, gittikçe daha çok sayıda in­
san, bu gerçekleri, kendisiyle özdeşleşebilecekleri, tıpkı
kendilerine benzeyen birinin ağzından duyacaklar. O za­
man bunun adı n a tarikat denemeyecek artık. Tehlikeli
olduğu da söylenemeyecek -sadece gerçek olduğu söylene­
bilecek. Tohumlar atılmı ştır; bu tohumlar, insanların
i çi nden gelecek başka insanlardır.

Çok Hristiyan Var Ama Gerçek İsevi 'ler Pek


Azdır

İsterseniz size, bu günün geri kalan z amanı içinde


bazı nadir rastl a n an varlıkların adları n ı sıralayabili­
rim: O nlar dini toplumlarda bulunan, Tanrı'ya olan sev­
gi leri n i , e şyaya, dogm alara, şekillere olan sevgilerinin
çok üstünde tutan kişilerdi; din adamları ve yöneticiler
içinde böyleleri vardı. Onlar bütün dinleri temsil ettiler,
iyiliğin ve sonsuz merhametin gerçekliği içinde . . . onla­
rın i n sana büyük bir saygıları vardı ve h ayatlarını ger­
çek bir İ sevi gibi sürdürdüler. Biliyor musunuz, pek çok
sureta Hristiyan var ama ancak pek azı , pek az İsevi in­
sanlığa yardım için ç abaladı. Dinleri yüzünden değil -
bunun dinle hiçbir ilgisi yok- ta içlerindeki, h alk edilmiş
yüce varlıkl arından ve kardeşlerini gerçekten sevdikle­
rinden dolayı. . .
T arihiniz boyunca böyle yüce varlıklara rastlayabi-

128
Aydınlanmak Yaşamı Tanımaktır
l irsiniz. Onların pek çoğu sizin için seve seve h ayatını
verirdi; çünkü ölüm onlar i çin bir şekil değiştirmeden
başka bir şey değildi. Ölümden korkmazlardı ve herh an­
gi biriniz için h ayatlarını verebilirlerdi. Bu derece yüce
idiler. Çünkü, içlerinde zaten bulunanla uyum içindeydi­
ler ve büyük ÖZ onları h arekete geçiriyordu. Burada, gele­
cek günlerle ilgili olan büyük ÖZ'den söz ediyoruz: Bu
yüce varlıklar, egolarının yönetimi altında değillerdi, ne
de önyargılarının. Hatta yaşamlarının da . . . Onları yö:
neten ÖZ'dü.
Dinler, din adamları böyle yüce varlıkların arala­
rında bulunmasından dolayı çok sevinmelidirler. Bu gün
bile birkaç varlık vardır. Ama, dinler insanları yarı yol­
da bıraktılar. Tanrı'nın gerçeği ve i çimizde i drak edilen
Mesih ise asla. Bunlar sizi asla yarı yolda bırakmazlar.
Ondördüncü yüzyılda, katoliklerin Kara Veba için
kimi suçladıklarını bildirmek i stiyorum. Yahudileri. . .
"Yahudiler üzerindeki lanet"in b u veba salgınına neden
olduğunu ileri sürdüler, bu savaş çığlığı ile bir h alkın yok
edilmesini sağladılar. Her şey için suçu üzerine atacak
birini bulursunuz değil mi? Böylece, Yahudiler hapse atıl­
dı , öldürüldüler, mülklerine ve mallarına el konuldu;
bunların hepsini de fatihler kendi ülkeleri n e kattılar.
Bunu da din -evet din- destekledi.
Biliyor muydunuz ki o büyük din, katoliklik, her za­
man dünyanın içinde bulunduğu ekonomik duruma göre
vaziyet almıştır? Asırlar boyu kendi inananlarına ihanet
etmiştir? Her yerde değil, hepsi değil ama, çoğu . . . Çünkü,
insanları cehalet içinde tutmuşl ardır; erkekleri kadın­
lardan ve kadın l arı erkeklerden ayırarak, karşı karşıya
getirmeye devam etmişlerdir. İnsanın eşitliğine izin ver­
memişlerdir. İnsanları birbirinden ayırırlar onlar, bir­
leştirmezler. Onların uygulamaları h ep ayırıcı olmuştur,
hiçbir zaman sevgi ve barış içinde bir araya getirme uygu­
lamaları olmamıştır.
Bu gün bile, bir belaya uğramış o lan l arı, sırf b u

1 29
Tiranların Son Valsi
yaşamlarında yaptıkları cinsel tercihlerinden dolayı dış­
l amaktasınız. Bunun Tanrı adına yapılması çok çirkin­
dir! Biz hepimiz, Tanrı (BİR) değil miyiz ve o büyük
Öz'ün es�sından yaratılmadık mı? Şimdi bile siz, bu in­
sanları karanlıkta tutuyor, nefret ve yobazlığa cesaret ve­
riyorsunuz.
Kutsal Kitabınız,o sırada hüküm sürmekte olan kili­
senin dogmalarına destek ve kuvvet vermek için orijinal
m etinlerin Latince'ye çevrilmesi esnasında tahrif edil­
m i ştir. Dinlerin b a şkanları, karşıl arında milyonlarca
dinleyici bulmaktadırlar. Niçin konuşup da size, cana­
varın aslında ne olduğunu açıklamıyorlar? Canavar, on­
ları destekleyen düşmanın ta kendisidir!
Ama onlar yüzlerini çevirirler ve konuşmazlar ;
çünkü gerçeği söyleyecek olurlarsa artık önlerine açıl­
mış olan yollar kapanır. Eğer insanlara şöyle deselerdi:
"Gelen zamanlar böyledir. Kehanet budur. İçimdeki ruha
andolsun ki, böyle anlıyorum. İsa havadan gelip sizi mu­
sibetten kurtarmayacak. Kutsal Kitap'ta vecit h alinden
hiç söz edilmemektedir -bu sonradan uydurulmuştur."
Ama öyle demezler; kurtuluşun tek yolunun kendi sözle­
rinde bulunduğunu söylerler. Bu sözlere n asıl i nandırır­
l ar insanları? Sizi nasıl ele geçirirler? Batıl inanışlarla,
şeytan ve cinlerle; sizi çarmıha gerip de sonra, "Bunu sa­
na yaptım, çünkü ben senin ruhunu seviyorum " diyen ,

günahkar insanlarla . . .
Böylece gerçeği milyonlarca i n s an dan gizlerler.
Tanrı'nın süregelen gerçeği nedir? Gerçekten 2.000 yıl
önce sona erdi mi? Olaydan 200 yıl geçtikten sonra ne de­
receye kadar doğrulukla kayda geçiri l ebildi? Ya da
Tanrı'nın ileri gitmeye muktedir olduğuna inanıyor mu­
sunuz?
Dünyada, kendi inandığı şeylere inanmayanlardan
nefret eden ve onları küçük gören milyonlarca insan var.
Yin e milyonlar, kendi dinlerinden veya çevrel erinden
olmayan her şeyi kuşku ile karşılıyorlar. Özgür düşünce-

1 30
Aydınlanmak Yaşamı Tanımaktır
den korkuyorlar. Birisi onlar adına düşünmeli, onlar
adına yaşamalı ve onlar a n e yapacakl arını söylemeli.
Sun zamanların h abercileri hemen umacı, canavar ya da
D eccal damgasın ı yiyorlar. Sizi gerçekleri i şitmekten
alıkoymak için bana da damga vurmaya çalıştıklarını
b il iy orum !
Böylece kulaklar kapatılır ve gerçek h i çbir zaman
duyulmaz, çünkü insanlar korku ve batıl inançlarla dol­
durulmuşlardır. O n lar denizde n çıkıp gelecek, on tane
boynuzu olan, pis ve çirkin , gerçek bir canavarın insan­
ları yiyeceğine i nanırlar. Onlar böyle görürler! Dünya­
nın derinlerinden çıkan bir şeytanın insanları iki çatallı
yabası ile kovalayarak ebedi ateşle dolu çukura doldura­
cağına i nanırl ar. Bu şeytanın varlığı onları memnun
eder, çünkü onları dinlemeyenlerin günahlarının cezası­
nı verecek habercidir o. "Eğer beni dinlemezseniz, cehen­
nemde yanarsınız!" Anladı nız mı? Düşünebiliyor musu­
nuz?
Olacaklardan bir an bile şüphelenmeyen milyonlar­
ca i nsan var. Gerçek teh likenin farkında değiller. Ger­
çek kehanetin ne olduğu h akkında en ufak bir fikirleri
bile yok. Onlar kasıtlı o larak cehalet içinde tutuluyor,
yanlış yola sevk ediliyorlar ki, zamanlarını kendi gü­
nahları üzerine düşünerek geçirsinler. Eğer günah i şle­
memişlerse, onlara üzerinde düşünüp endişe edecekleri
birkaç günah i cat ediliverir! Onlara kimden korkmaları
gerektiği söylenir. Kimin günahkar o lduğu bildirilir.
Dikkatleri, kendilerinden başka . herkese çevrilir ve mut­
lak bir cehalet içinde bırakılırlar.
Büyük dinleri sonradan yorumlayanlar ve yönlen­
direnlerin çoğu, insanlara ih anet etmişlerdir ve bazı din­
lerin liderleri bu durumu bilirler. Ama bir şey söylemeye
cesaret edemezler. Makamlarını koruyabilmeleri, insan­
ları korku içinde tutabilmelerine bağlıdır. S ervetleri,
güçleri ve önderlikleri hep buna bağlıdır. Onlar da bir
bakıma, hem stratosferde delik olduğu için feryat e den

131
Tiranların Son Valsi
h e m de fo si l yakıtları kullanmaya devam edenlerden
fark sızdırlar.
Kişisel ihtiyaçlar ve kişisel gerçekler, Tanrı'nın
ş anına, içinizde bulunan cennete dayanır. Bu sadece bir
tercih meselesidir. Her zaman da öyle olmuştur. Ya zayıf
olarak başlayan bir sese, bir duyguya, bir gerçeğe, belli be­
lirsiz bir ruha ve bilgiye kulak verirsiniz, ya da onu ku­
l ak arkası eder ve fikirlerini, gerçeğini ve duygularını
yankılandırabileceğiniz birini ararsınız.
Gelecek olaylarda h ayatta kalmayı başarabilecek
olanlar, mevsimler değiştiğinde bir kuş h angi içgüdüleri
taşırsa onu taşıyanlardır ya da nereye gideceğini bilen
vah şi h ayvanların idrakine sahip olanlardır. Böyle bir
i çgüdüye sahip olmak övülecek bir şey değil midir? Ha­
yatta kalmanın yolunu anlayabilmek için yapılabilecek
en iyi başlangıçtır bu.
Muhtelif dinlerden varlıklar seçildiler, çünkü onlar,
i çlerinde ve etraflarında olan ve onlarla h areket eden
Tanrı'yı dinlemeyi ve ona göre h areket etmeyi tercih etti­
ler. Onlar, kehanetleri yorumlayacak cesaret ve metanete
sahiptirler. Gerçeği söylüyorlar. Aydınlan m a için çalışı­
yorlar. Söyledikleri sadece kendi inançlarından doğmuş
olmasına rağmen, burada okuduklarınızla tam amıyla
uyuşan yüce yorumlardır.
Bu insanlar size karşı değil, sizle beraberdirler. Bü­
yük bir sonuca doğru giden, egoyu aşmış varlıklardan
bazılarıdır onlar.
Hükümetinizde de -her ne kadar berbat politikacılar­
la dolu ise de- bir avuç in san, Varlıklarındaki Tanrı'nın
ve doğruluğun sonucu olarak konuşacaklardır.
Böylece, köklü değişim yapabilecek birkaç gerçek
Tanrı adamı, dinlerden seçilmiştir, birkaçı da hükümet­
ten gelecek ve tabii sizlerden -tabii tercih ederseniz.
Görüyorsunuz ki, bu nedenle bu kitap çok önemlidir.
Ç ünkü gerçekler orta sınıfa yayılmalı, duyurulmalıdır.
Onları işitmeye ihtiyacı olan orta sınıftır çünkü.

132
Aydınlanmak Yaşamı Tanımaktır
Neticede, vergi boyunduruğu orta sınıfı n boynuna
takılacaktır. Acaba onları uyuşuklukların dan uyan dır­
m ak için ne gerekiyor? Ya çok kuvvetli bir"ders"-ki
olanları hiç kuşkuya yer kalmayacak şekilde anlasın­
lar- ya da bir gün en tepeden en dibe düşmek onları uyan­
dırabilir. Sizi, idrak etme yeteneğiyle uyandıran her ne
olursa olsun, şükrediniz. Gerçek, siz h azır olduğunuzda
orada bulunacaktır.
Ne kadar çoğunuz gerçeği i şitir ve ona inanırsa, ger­
çekleşecek kaderinizin getireceği günlerde o kadar çoğu­
nuz , karşılaşacağınız şeylere rağmen h ayatta kalmayı
başarabilecektir. Bunlara gülen ve böyle şey olmaz diyen­
ler aptaldırlar. Aptaldırlar ve aptal olarak ölecekler. Ken­
dileri araştırarak gerçeği bulmayı tercih etmedikçe ap­
tallıkları artıyor. Bu gerçeklerin bazıları, ancak gerçe­
ğin acımasızlığını tattığınızda· sizin için çok ön emli ola- ··

caklardır.
Orta sınıfın rahatlık i çinde uyuklayan tanrıları bir
uyansalar, kendileri bir cumhuriyet yaratabilirler; çün­
kü, sayıca pek çokturlar. Böylesine bir kalabalığın ileriye
doğru yürüyüşünü hiçbir şey durduramaz. Onlar hükü­
meti politikacılardan geri alıp, Solon'un Cumhuriyeti gibi
bir cumhuriyet kurabilirler. Böyle bir cumhuriyette her
aydınlanmış, eğitilmiş kişi, h erke si n ortak olabileceği
bir hükümetin kurulmasına k atkıda bulunur, gerçekler
her şeyin üstünde tutulur, anayasa ve ihlal edilemez bir
in san h akları beyannamesi h erkesin refah ve huzur için­
de yaşamasını sağlar. Bunun ruhu çok basittir; birey, bü­
tünü etkiler.
Orta sınıf denen dev uyandıktan sonra artık asla, as­
la ulusal borç diye bir şey olmayacaktır. Çünkü halk hü­
kümeti, h alk tarafından yaratılmı ş cumhuriyet, kendi
kaynak ve karşılıkları mukabilinde kendi parasını ba­
sacaktır. Bu ülke ve insanları, toprağı gibi olsaydı, ebedi­
yen ayakta kalırdı ; çünkü toprak yücedir ve h ayat verir.
Herkes, hiçbir şeye ihtiyaç duymadan ve borçlanmadan

1 33
Tiranların Son Valsi
yaşayabilirdi. Faizi yarattığınız zaman borcu da yarat­
mış olursunuz, ki bu yeni hükümeti oluşturmanın temeli
bu olmaz ve gerçek anlamda kurulan ilk cumhuriyet bu
olurdu. Solon'un h ayal ettiği cumhuriyet idealdi, ancak
insanların tembelliği ve cehaleti yüzünden asla gerçek­
l e ştirilemedi.
Burada ilk bakışta görebileceklerinizin aksine, ben
bir ihtilalci değilim. Bütün insanlarda bastırılmış ola­
rak bulunan yücelik ve seçeneklerden söz ediyorum. Bu
size yabancı deği ldir, çün kü v arlığı nızın derinlerinde
h epiniz bunu biliyorsunuz. Bu kitabı okumamış olanlar
da aslında bütün bunları biliyorlar, aynı derecede olmasa
d a . . . Ülkenizin, ilk günlerine geri dönmesi gerekiyor.
H alk, onu gasp etmiş olanların elinde n güçleri n i geri
alırsa, ruhun saflığını geri getirebilirsiniz. Bunun olup
olmayacağını göreceğiz . . .

Haberciler Halkın içindedir Şimdiden

Haberciler, cesur oldukları için seçilmişlerdir. On­


l ar dışlanmaktan korkmazlar. Konuşabilirler, şimdiden
h alkın arasına dağılmışlardır. İ çlerinde her seviyeden
olanlar vardır. Göreceğiz. B akalım bu dünyanın, özellik­
le de ülkenizin insan ları -ki bizim h itap ettiğimiz on­
l ardır- Gri Adamlar'ın bahse tutuştuğu kadar cahil, güç-
·

süz ve acizler mi?

1 34
Ana Prensiplere Dönüş

Ş imdi, kişise l ihtiyaçlara bir göz atalım. Bu kitaptaki


me sajı aldığınızı biliyorum. Ş imdi savsaklayıcılara ses­
leniyorum. Siz ne olduğunuzu bilirsiniz. H azırlanmak
için bir şeyler yapmak gerektiğini sizden daha iyi dile ge­
tiren yoktur. Şık bir yere yemeğe gider ve Gelecek Gün­
ler'e hazırlanmaktan söz ederseniz. Ama h içbir şey yap­
maz sınız ! B u me seleye dikkatiniz i nasıl ç ekebilirim?
Hayatta kalmanız için bunun birinci derecede önemli ol­
duğunu size nası l anlatabilirim? Şu anda yapmanız gere­
ken şeylerin başında yiyecek depo etmek geliyor.
Yiyecek depolamak sadece berbat bir ekonomiye kar­
şı bir garanti olmakla kalmayıp, bunun doğuracağı tepki­
l ere karşı koyabilmenizi ve doğada m eydana gelecek
değişiklikler süresince aç kalmamanızı d a sağlayacak­
tır. Yiyecek depolamak çok önemlidir; çünkü dünyanın
bütün altınlarına, elbiselerine h atta bütün gümüş, elmas,
yakutlarına, kıymetli tablolarına sah ip olabilirsiniz ama
onları yiyemezsiniz! Eğer, önceliği bunlara verdinizse
açlıktan öleceğinizin resmidir. O zaman birisi sanat
eserlerinizi ve mücevh erlerinizi müsadere edip köşeyi
döner, bu d a muhtemelen yiyecek saklamış olan biridir!
Yiyecek depo etmek, biliyorum pek de hoş bir şey de­
ğil . Ortalıkta söz etmekten h oşlanmayacağınız bir şey.
Sosyal ilişkileriniz esnasında konservelerden, bunların
ne kadar dayanacağından, bulgurdan filan söz etmek is­
temezsiniz . Ama dinleyin, eğer yiyeceğiniz olmazsa, size
şimdiye kadar öğrettiklerimin h i çbir anlamı kalmaz.
Çünkü, burada olamazsınız! Bu bilgilerin ışığı altında bir
şeyler yapanlardan olmalısınız, " Evet, kitabı okudum.
Her şeyi biliyorum" diyen sülüklerden değil. Öyle derler

1 35
Tiranların Son Valsi
ve h içbir şey yapmazlar; o z aman acı günlerin gelmesi
k a çı n ı l m az d ı r .
Ekmeğin h angi tarafını yağlarsanız yağlayın , i ş
dönüp dolaşıp yiyeceğe geliyor. Sizin v e sorumlu olduğu­
n uz kişilerin iki yıllık ihtiyacına yetecek kadar yiyecek
depolamalısınız.
Yiyecek konusunda bir şey daha var: Tohum l ar.
Evet, tohumları hava geçirmeyen kaplara koyun ve sak­
l ayın . Ekilebileceğine inandığınız her şeyi saklayın. Bu,
şimdi yaşadığınız bölgede yetişen bir şey olmasa bile sak­
l ayın ; çünkü zamanlar kesinlikle değişiyor. İzliyor mu­
sunuz? D aha önce düşünmemi ş olduğunuz şeyleri düşü­
nün ve onların tohumlarını saklayın.
Elinize geçen her fırsatta, bir ağaç satın alın; bunu
süratle yerine getirin. Her elinize geçen fırsatta bir meyve
ağacı dikin. Etrafınızı onlarla doldurun.
Artık yiyecek h akkında konuştuğumuz yeter. Yap­
m anız gereken ikinci şey, aitın veya gümüş para veya
külçe satın almaktır, para olursa daha iyi . . . Altın almaya
gücünüz yetmezse, gümüş alın. Bunlar elle tutulur şeyler­
dir. Değerleri artacaktır. Şimdi, h enüz alabilirken alın.
Emlaktan söz edelim. Kentteki apartman dairele­
rinden söz etmiyorum. Gelecek günlerde kentler, yaşan­
ması en çok tehlike arz eden yerler olacaktır. Şimdi bile
güvenli yerler oldukları söylenemez .
Kentlerden uzaklaşın. Küçük kasabalara yakın yer­
lerde arazi satın alın. Kimsenin sizi bulamayacağı kadar
uzak yerlere gitmeyin . Arazi satın alın, üzerinde bir şey­
ler yetiştirebileceğiniz bir arazi. Arazi sadece sizi besle­
mekle kalmaz, gelecek günlerde trampa edebileceğiniz
şeyler de sağlar size. Anlıyor musunuz?
Kentlerde yaşayanlara n eden oralardan uzaklaş­
malarını söylüyorum? Çünkü, dünya deği şikliğe uğradı­
ğında su kaynakları zehirlenecektir. Fermuarlardan sa­
dece bir tanesi bile açılsa bu, yeraltı suyunu zehirlemeye
yeter; yeraltından geçen su boruları zedelenir. Ayrıca,

1 36
Ana Prensiplere Dönüş
patlayan fermuarlar nükleer santrallara da zarar verebi­
lirler. İklim değişikliğinin doğal bir sonucu olarak kıt­
lık olacaktır. Kıtlık olduğunda kentin neresinde besin
maddelerini yetiştirebilirsiniz? Kentler, bulunulabilecek
en tehlikeli yerler olacaktır.
Aydınlanan in sanlar büyük kentlerden uzağa, kır­
sal al anlara taşınacaklardır. Birçoğu bu kitabı okuduk­
tan sonra, bazıları da içlerinden gelen bir sese uyarak ta­
şınacaktır. Bir kez toprağınızı satın alınca, kendinize ye­
terli olmak için ikinci adımı attınız demektir. Satın aldı­
ğınız topraktan h içbir zaman zarara uğramazsınız, as­
la. . . Kendinizi, en ekonomik biçimde beslemek de size za­
rar vermez. Altın ve gümüşten de zarar etmezsiniz. De­
mek ki yapacağınız şeylerin h içbirisi servetinizi kaybet­
tirmeyecektir size!
Şimdi , kentten n asıl uzaklaşabileceği m ize bir ba­
kalım. Eğer halen kentte yaşıyor ve çalışıyorsanız, kent­
te kiralık bir yerde kalmayı temin edi n , kent dışında
arazi satın almaya h azırlanın, size ait bir araziniz olmalı
mutlaka. Buna yatırım da diyebilirsiniz. Eğer kentte bir
barınağınız varsa, size önerim, bunu karşılık göstererek,
büyük bir borç almaJ"\ızdır; ama borç senedini imzal ar­
ken neler yazılı olduğuna iyice dikkat edin ki korunmuş
olasınız. Kentteki barınağınızı ipotek ederek alacağınız
bu parayla kırsal bölgede toprak satın alabilirsiniz.
Son raki m addeye gelelim. Etrafınıza bir bakı n .
Bundan sonra neye ihtiyacınız olacağını görmek kolay­
dır. Elektrik olmasaydı n asıl devam edebil irdiniz? Kol
kuvvetiyle çalıştırabileceğiniz cihazlar, alet edavat satın
alın.
Efendiler, el ektrik olmayacakmış gibi davranın, her
şeyi ona göre h azırlayın ki kolay yaşayabilesiniz. Uzak
ülkedeki, güne ş enerjisi üzerinde çalışan muciti h atırla­
dınız mı? Siz de sıkı durun ve o bu icadını kullanılır h ale
getirinceye kadar kendi kendinize yeterli olun. Anlaştık
mı?

1 37
Tiranların Son Valsi
Ayağınızı sıkı basıp, her şey geçinceye kadar dayan­
manızı sağlayacak her şeyi satın alın. Bütün bunları yap­
tıktan sonra ne yapacaksınız? Göğsünüzü kabartıp "Eh,
artık ne olursa olsun ben h azırım! " diyebilirsiniz. Aferin
size! İnsanın içinin rahat olması gibi bir şey yoktur.
Borçlu olmanın ve bu borcu karşılamak için köleleş­
mek zorunda o lm anın bedelini biliyor musunuz? Ç ok
yüksek bir bedeldir bu! Gerçek bedel dolarlarla ölçülemez;
stres, üzüntü ve endişedir gerçek bedel ! Borçlarınızı tas­
fiye edin. Borçlu kalmaya devam etmeyi tercih edebilirsi­
niz, ama kişisel selam etiniz için yükünüzü h afifletin.
Düşünün, kendinize öyle bir özgürlük yaratacaksınız ki,
nereden bakarsanız bakın h içbir kaybınız olmayacak,
hem de ailenize bir miras bırakacaksınız. Bu ne güzel bir
duygudur! Gelecek günlerde, borçlu olmanız hiç iyi değil­
dir, çünkü o zaman isteseniz de istemeseniz de c anavar
size damgasını vurur -zimmet kartını. . .
İç huzuru. . . h azır olduğunuzu bilerek geceleri rahat
uyumak. .. Korku, endişe ve stresin nedeni, h azırlıksız
olduğunuzu bilmektir. Eğer h azır olmak için, i ştahınızı
azaltmanız gerekiyorsa, yapın. İştah dediğim z aman ne
yediğinizi k astetmiyorum. Şu anda onlarsınız yapama­
yacağınızı düşündüğünüz şeyleri kastediyorum. Kişisel
ihtiyaç ile kişi sel arzu arasındaki çizgiyi belirleyin. Bu
farkın anlamı , h ayatta kalabilmek olabilir.
Bütün bunları yaptıktan sQnra hala fazla paranız
kaldıysa, onunla da toprak alın -toprak! Yeterli altın ve
gümüşünüz varsa kent dışında, üzerinde bir şeyler yetiş­
tirebileceğiniz topraklar satın alın.
Bundan sonra da paranız kaldıysa, karde şlerinize
yardım edin. Çünkü, içinizde kendilerine deh a verilmiş
çok şanslılarınız olduğu kadar, bunun için çabalayanlar
da vardır. Pek çoğunuz yapıcısınız ve yardıma değersi­
niz; bazılarınız i se hiçbir şey yapmazlar ve yardım edil­
m eye değmezler.
Bakın, eğer bütün yiyeceğinizi depo ettiniz, toprağı-

138
Ana Prensiplere Dönüş
nızı aldınız, aletlerinizi temin ettiniz, yardım edebile­
ceklerinize yardım ettin izse artık doğadan Gri Adam­
lar'a kadar her şeye karşı koyabilirsiniz. Zimmet kartı
almaya mecbur olmazsınız. Onu reddedebilirsiniz. Borç­
larınızı ödemek ve ailenize bakmak için ona ihtiyacınız
olmayacaktır. Anlamıyor musunuz? Sizin borç i çinde ol­
manızı bunun için istiyorlar. Ama bunu geri çevirebilir
ve "Hayır, i stemiyorum. Sermayeye ya da alıp satmaya
ihtiyacım yok. Ken di kendime yetiyorum" diyebilirsi-
niz.
Ve, bütün bunları sağlamak için çabalamakta olan­
lar: Yardım sız bırakılmayacaksınız. Çok şeyiniz yoksa
da, ikmal gelmektedir, size yiyecek gelecektir. Size yar­
dım edecek bir güç mevcuttur, ancak idrakinizin kilidini
sökmeli ve yapıcı olmalısınız. Ölesiye korktuğunuz için
değil, içinizden böyle geldiği için . . . Bununla uyum içinde
bulunduğunuz için. Sizi temin ederim ki işiti lecek ve yar­
dım edileceksiniz.
Ve, aileleri niz bunun gerçek olduğuna inanmıyorsa,
sizler çok zor durumdasınız, ailenizi de beraber sürüklü­
yorsunuz. Evet, sürüklüyorsunuz. Yapabileceğiniz en iyi
şey, yiyeceğinizden artırmak ve tasarruflarınızı eliniz­
den geldiğince bunlara yatırmaktır. Yakında olacak şey­
ler insanları ya isyana ya da h ayatlarında dinamik deği­
şiklikler yapmaya sevk edecektir.
Eğer ilişkide olduğunuz insan , sizin ileri atılıp, Var­
lığınızdaki T anrı'yı yaşamanız ı engelliyorsa, onu terk
etmeniz dahi gerekebilir.
B ankalar! Size söyledim, h atırlayın , bankaların ço­
ğu şimdiden zimmet kartı çıkardılar. B ankaya kart çıka­
rıp çıkarmadıklarını sorun. Eğer çıkarmı şlarsa, sizin
için en akıllı ve temkinli davran ış, bu kartı ancak para­
nızı -kağıt paranızı- tran sfer edecek başka h içbir imkan
bulamaz sanız kullanmak olacaktır. Altını da kuyumcu­
l ardan almanız yararınıza olur. Eğer ·bütün bunları ya­
p arsanız , gel ecek günlerde h ayatta kalabilirsiniz. Hem

1 39
Tiranların Son Valsi
de vakarla ve özgürl ük l e . . . Ve zekanızdan da taviz ver­
meden yapabilirsiniz bunu. Gerçeğinizi çarpıtmadan, on­
dan taviz vermeden b aşarabilirsiniz. Sanayi devrim i
sırasında yitirdiklerinizi geri alm ı ş o l acaksınız sadece.
Bu da yüceliktir! Gerçekten, tümüyle yücelik. ..

Dolap Beygiri Gibi Dönenlere Süperbilinç


Asla Nasip Olmaz

Özgürce seçim yapma hakkını tam olarak idrak etti­


ği nizde, tekamül sürecine yeniden katı l m ı ş ol ursunuz.
Artık yücelikle donan m ı ş , ilerleyen insanlar olarak
Süperbilinç sunan bir kaderi gerçekleştirirsiniz. Ama Sü­
perbilinç, aynı problem üzerinde dolap beygiri gibi dönüp
duranlara gelmez. Bütün düşünce ve duygularınız stres­
ler, endişeler, sıkıntılar ve borçlarla boğuşmaktaysa, asla
görkemli ve büyük bir deha kıvılcımının çakmasına siz
sahne olamayacaksınız demektir.
Tüm tutumunuz, sizde bulunmayanlarla smırlan­
mışsa, asla derin ve an lamlı bir vizyon göremeyeceksiniz
demektir. Başınız hep aşağıya eğik durursa ve sona ermiş
bir aşk serüvenini düşünerek tespih çekmekte i seniz,
gökyüzünde ne olduğunu nasıl görebilirsiniz? Eğer tele­
vizyonun önüne çakı lmış ve h ayali bir soruna kendinizi
kaptırmışsanız, gelmekte olanın şanını da göremezsiniz.
Ne dediğimi anlıyorsunuz değil mi? Anladığınızı biliyo­
rum .
Yüce karde şlerinizi nasıl göreceksiniz? °Gel iyorlar,
bazıları şimdiden burada bulunuyorlar. O nlar sizi tanı­
yorlar. Eğer yukarı bakmazsanız onları n asıl görür­
sünüz? Kul aklarınızda çınlayan bütün o müzik sesleri
arasında telefonun çaldığını nasıl duyarsınız? Belki de
onlardan birinin size ulaşmaya çalışırken çıkardığı ses­
tir bu, nereden bileceksiniz? Birçoğunuzun kulağında
çınlamal ar oluyor, birçoğunuzda da olacak. Bu ses, size

1 40
Ana Prensiplere Dönüş
"Ben sizinle aynı frekansa gelm eye çalı şıyorum. Orada
m ı sınız?" diye seslenen yüce kardeşlerinizin sesidir.
B aşka bir şey yapmakla çok me şgul iseniz onl arı nasıl
i şiteceksiniz? Birçoğunuzun duyacağı o yüksek çınlama
sesi i şitme kusurunuzdan doğan bir olay değildir. Size
aksini söyleyenlere inanmayın .
Bütün bunları ben size yaptıramam. Yaptırmak iste­
mem de. Ama, kendi iradenizle doğruyu bulup ona göre
h areket etmenizi çok isterim. Ben hemen şuracıktayım,
çünkü siz benim kardeşlerimsiniz. Öylesiniz. Ama, o yü­
ce iradenizi ancak kendiniz h arekete geçirebilirsiniz.
Bu, i nsanları kendi iradelerine boyun eğdirmek "onla­
rın" seçimidir, benim olamaz.
Bu kitapta o kadar çok bilgi veriliyor ki isterseniz he­
men gidip çarkı h arekete geçirebilirsiniz. Burada size,
hiçbir şeyden korkmamanızı gösterecek kadar bilgi var.
Eğer cesaretiniz yoksa, belki de bu sizin tek korkunuzdur.
Bu da bir tercihtir. Yapamayacağınız hiçbir şey yoktur,
h er şeyi yapabilirsiniz. Nereye sınır koyacağınız, çizgiyi
nereden çekeceğiniz kendi tercihinizdir.

Hükümetler Bütün Çiftçileri Aç Bırakıp Top­


rak larını Ele Geçirince Ellerinde Bir Toz Yığıru
Kalacak

İçinizde bunu okuduğu h alde, bir şeyler yapmak için


parmağını bile kıpırdatmayacak olanlar var; çünkü on­
lar burada yazılanların gerçekleşeceğine inanmıyorlar.
Evet, h arika bir h ikaye ama h epsi bu kadar! Zamanınız
azalıyor. Ekonominiz şimdi bile düzensiz. Borsacılar bir
gün bir servet yaptıklarını ilan ediyorlar, ertesi gün i se
bir de bakıyorsunuz, iki katını kaybetmişler. Enflasyon­
dan dolayı bir ferahlama olarak başlayan olay, şimdiye
kadar görülen en şiddetli krize dönüşecek. Ve hükümet
bütün çiftçileri aç bırakıp hepsini iflas denen i nsanlık dı-

141
Tiranlann Son Valsi
şı duruma düşürünce, araziler de hükümetin eline geçe­
cek ama ellerinde kala kala bir toz yığın) kalmış olacak.
Zamanınız azalıyor, bunun da bir tercih olması gere­
kir. Eğer burada okuduklarınız sizi çılgına çevirdiyse ve
bunlar yüzünden bir bunalım geçirirseniz bu da sizin ter­
cihinizdir. Sevilmediğiniz için olmuyor tüm bunlar. Ta­
savvur edebileceğinizden çok daha fazla seviliyorsunuz.
Bu tamamıyla bir tercih meselesidir. Benim söz ettiğim de
zaten budur. Eğer parasal olanaklarınızın kısıtlı olduğu­
n u söylüyorsanız, Varlığınızdaki Yüce Tanrı'dan , size
başk a olanaklar ihsan etmesini dileyin. O lacaktır. Yap­
manız gereken tek şey dilemektir.
Eğer, yaşamakta olduğunuz tekdüzeliğe razı i seniz
bu, hatalarınıza sadece hata olarak bakmanızdan ileri ge­
l iyor. Halbuki onları size bir şeyler öğreten deneyimler
o l arak görmeliydiniz. Eğer h ayatınızdaki herhangi bir
olayı h ata olarak kabul ederseniz aynı olayı tekrar tekrar
kendinize çekmiş olursunuz; ta ki olaya bakıp ta "Ben, bu
olaydan ne öğrendim?" deyinceye kadar. Ancak ondan
öğrendiğiniz şeyi h azmettiğiniz zaman hatanızdan kurtu­
labilirsiniz. Kabul ettiğiniz anda sizi terk edecektir.
Evet. . . Kendinize acımanın sıkıntısı i çindesiniz
Aynı şeyi kim bilir kaç kere tekrarladınız? Neyi öğren­
mek ihtiyacındasınız? Kendine acımak sonuç olarak size
bir şey kazandırmaz -ölümden başka! Ama vakar ve öz­
saygı, hayat seçeneğini tazeler ve canlandırır.

Bitkinize Sorun: "Şu Domatesi Alabilir


miyi m ? "

D oğrusu, şımartılmışsınız. Bu kelimeyi biliyor mu­


sunuz? "Şımarık!" Nahoş. Her şey ne kadar kolay oluyor
deği l mi? Yeniden bir şeyler yapmayı öğrenin. Bir avuç
toprağı elinize alarak akıtmak ve rutubetin parmakları­
nızın arasından akıp gittiğin i hissetmek ve şükretmek ne

1 42
Ana Prensiplere Dönüş
muhteşemdir. Sonra kutsal su ile sular, tohumlarınızı da
kutsar ve ekersiniz. Ve küçük sevgilileri nizin nasıl ge­
liştiğini görürsünüz! Bu ne muazzam bir duygudur! Ya,
bitkinize sormak: "Bu domatesi alabilir miyim?" diye . . .
Bitkiden çekip alamazsınız, i stersiniz ondan! N e kadar
çok i sterseniz o da sizi sevindirmekten o kadar mutlu
olur. Böyle ektiniz ve toprağı sevdinizse, bu çok h arika bir
duygudur. Güç verici ve doyurucu bir his . . .
Eğer kentte yaşıyorsanız v e burada bildirilenleri ya­
pamayacaksanız, hiç değilse bahçe yapabileceğini� bir yer
bulun ve ona iyi bakın. Yetiştirdiğiniz besinleri getirip
depo edin. Hiç olmazsa bir noktadan başlayın. Bu size va­
kar getirecektir, kendine acımak değil. Bir başlangıç ola­
caktır.

Bir Erkeğe Muhtaç Olmadığını İdrak Eden


Bir Kadından Daha Şahane Bir Şey Var mıdır?

Bir erkeğe muhtaç olmadığını idrak eden bir kadın­


dan daha şahane bir şey yoktur. Bütün evrende, kurtuluşu­
nun bir erkek kanalı ile olmayacağını keşfeden bir ka­
dından daha muhteşem bir şey yoktur.
Amacım, bu sözlerle erkekleri aşağılamak değil, da­
h a çok hepinizi, sizi tereddüde düşüren her ne ise açıkça
söylemeniz için teşvik etmek istiyorum. "Artık mazere­
tim yok. Ben kendi ki şiliğimin sahibiyim. Bun u yapa­
cağım" deyin.

' 1 43
Köklü Değişim Yapabilmek

K işisel olarak h ayatta kalmanın sağlanması ve köklü


deği şi m yapabilen varlıklar. Evet, bu gerçek zamana
yazılmıştır -önlenemez kaderdir. İçi nizden bunları oku­
yan, düşünen ve bu bi lgileri kazananları kutsarım . . .
Ş ah ane günler geliyor. Dans biter bitmez, Süperbilinç'le
beraber o günler gelecek. Gri dansçılar da giderek çılgın­
laşıyorlar, çünkü tempo hızlanıyor. D avran ışları her ge­
çen gün biraz daha hızlanıyor. Ama şunu bilin ki, hedef­
lerine erişmek için acele etmeleri ve olayları itelemeleri,
bir yandan da Süperbilinç'in gelmesini hızl andırıyor?
Çünkü boşluk, kendi üstüne çöktüğünde, Süperbilinç,
Tanrı'nın şanı ve göklerin ordusu gelecektir. Boşluk ter­
cihti r.
Tercih hakkı kalmadığı, bu -ister hükümet olsun, i s­
ter kral, ister asil- bütün dünya için geçerli olduğu zaman,
-Tek Dünya Düzeni'nin amacı budur- zamanın sonu gel­
m i ş demektir. Çünkü zaman, in san ve in sanın amacına
uygun olarak hep izafi olmuştur. Bu aynı zamanda, ego ta­
rafından beslenen Tiranlar Ç ağı 'nın da sonu olacaktır.
Ego, anti-Tanrı'dır. Hep de öyle olmuştur.
Dinleyin, bu kitabı okuyanlardan olsun , h alkınızın
geri kalanları içinden olsun , bir tek kişi bile yoktur ki,
doğanın iyileşme süreci içindeki saldırısını ön leyebil­
sin. Bir ulusun tamamı bile doğanın h areketini durdura­
m ayacaktır. Doğa müdahale etmek zorunda kalırsa, bü­
yük canavarlardan çoğunun, yani kompüterlerin üzerin­
de bulunduğu fermuarlar parçalanacaklardır. İklim ko­
şulları dramatik bir şekilde değişiyor. Ya büyük volkan­
l ar? Biri Avrupa'da, biri de bir adada olan volkanlar, söz
açılmışken bir tanesi de Rusya'da için için k aynıyor.

1 45
Tiranların Son Valsi
Eğer canlanırlarsa, yaz ortasında kış o lacaktır. Her iki
şekilde d e doğa harekete geçecek, Gri Adamlar plan l arın­
da başarısızlığa uğrayacaklar ve doğa k azanmış olacak­
tır.
Evet, bu durumların h erhangi biri gerçekleştiğinde
pek çok insan ölecektir. Doğa bu yola girdiğinde daima
çok in san ölmüştür. Pompei adı verilen yerde parlak ve
görkemli zamanl ar geçiriliyordu. Pompei'de asiller ya­
şardı. Yaz tatillerini orada geçirirlerdi.
Tatillerini geçirirken, yanı başlarında bulunan şeye
aldırmazlardı. Onlar için fark etmezdi; tatilleri , k afe­
sinden kaçmak üzere olan bu köpürmüş kaplandan daha
önemliydi. O ise uzun zamandır canlanmıştı, dumanlar
çıkarıyor ve homurdanıyordu. Ama bunun onları "moda"
olan yerde tatil geçirmekten alıkoyduğunu mu sanıyor­
sunuz? Alıkoymadı. O h alde Pompei'deki patlamada o ka­
dar kişinin ölmüş o lması neden çok feci bir olay olsun ki?
Eğer durumu bilmiyor olsalardı korkunç bir olay olurdu,
evet. Ama biliyorlardı.
Demek ki bu bir tercihti; hep öyle olmuştur. Bu ülkede
yaşayanl ar içinde pek azı n erede yaşadığının farkında
değil; daha doğrusu neyin üstünde yaşadığının. İçinizden
pek çoğu değişiklikler olacağının bilincinde. Şiddetli do­
ğal değişiklikler daima zayıf, bağırıp çağıran , ağl ayan,
talihsiz insanoğlunu etkilemiştir. Ama, ona ihanet eden
doğa değil, kendi küstahlığı olmuştur. Ken di egosu ile,
değişmeyi reddeden imajının ihanetine uğramıştır.
Doğa şiddetli önlemler alacak ve Gri Adamlar'ın he­
defleri olan Tek Dünya Devleti'ni gerçekleştirmeleri ola­
nağını ortadan kaldıracaktır.
Size bir şey söyleyebilirim : Yiyecek stokları azalıp
in sanlar i syan edince, çoktan beridir dillerini tutanlar
bağırmaya başl ayacak ve her şeyi söyleyecekl erdir.
İtham edecekler ve gerçek bütün dünyaya duyurulacaktır.
Ve bu bile Süperbilinç'i getirecektir. Eğer Gri Adamlar'ın
planı başarılı olur ve boşluk, kendi üstüne çökerse, sadece

1 46
Köklü Değişim Yapabilmek
peri masallarında olduğunu sandığınız bir Armada (Do­
n anma) göreceksiniz. Öyle bir Arm ada gerçekten vardır.
Egonun olmadığı bir dünya düşünün. Çünkü ego, içi­
nizdeki Tanrı tarafından massedilince , imaj ınızda uy­
kuya dalmış bulunan şey uyanacak ve siz de ileri doğru
atılarak tekamüldeki yerinizi alacaksınız. Burada ne­
den daha uzun yaşayamıyorsunuz? Neden yaşlanma sü­
recini durduramıyorsunuz? Neden h astalıklarınızı teda­
vi edemiyorsunuz? Çünkü bütün bunlar egonun, toplum­
sal bilincin birer ürünüdür.

Düşüncey�. Kütleden Yola Çıkarak Değiş-­


tiremezsiniz. Once Düşünceyi Değiştirmelisiniz

Bedeninizi tedavi etmek için işe maddeden başladı­


ğınızı gördüm. Halbuki, onu yaratan ve yönetenden baş­
l am alıydınız -tutumdan. Davranışla ilgili bir problemi
çözmek için bedeninize bir şeyler yapıyorsunuz, davranı­
şa deği l ... Düşünceyi kütleden yola çıkarak değiştiremez­
siniz. Değişim önce düşünceden başlamalıdır. Ancak o
zaman madde değiştirilebilir, ( m addeni n titreşi m fre­
kansı) h ızlan dırıl abilir.
Burada gerçekleşecek kader n e olursa olsun, h angi
doğal olay meydana gelirse gelsin, bunların nedeni top­
lumsal tutumunuz olacaktır; yarınınızı yaratacak budur.
Ki şisel gerçeğiniz, tercih denen çekirdeğin i çinde top­
lanmıştır. Neyi seçecek siniz? Kendinize acımayı mı?
I stırabı mı? Reddedilmeyi mi? O layları yönetebilecekken
onlara kurban olmayı mı? Ne olduğunuzu düşünürseniz
o' sunuz! Ne olduğunuzun toplamı da, maddenin akıp git­
tiği gerçekleşecek kaderi meydana getirir. Buna hayat de­
n ir. Bu h ayatta kendinize vereceğiniz fırsatlar, tutumu­
nuzdan, bu çekirdekten, bu kontrol merkezinden doğar.

1 47
Tiranların Son Valsi
Kozmik Yapıştırıcı Ve Atom

Her şey yoğunlaşmış düşüncedir. Her nesne, düşün­


cenin yarattığı bir şekildir. Kaba madde n ereden geliyor
sanıyorsunuz -uzaydan mı? Hayat nereden çıkıyor? Ato­
mu bir arada tutan kozmik yapıştırıcı nedir? Kaba mad­
deyi bir arada tutan nedir; o küçük hücreler neden bir ara­
da kalıyorlar? Onu yaratan düşünceden dolayı -düşünce
tarafından bir arada tutuluyorlar. Maddenin özünü oluş­
turan şey, düşüncedir.
Gerçekleşen kaderi düşünün . Bedeninizi değiştire- ·

rek kaderinizi değiştiremezsiniz. Kaderiniz ancak, ger­


çeğinizi onda algıladığınız tutumunuzu değiştirmek sure­
tiyle değiştirebilirsiniz. Bu et ve kemiğinizle aya gide­
mezsiniz; bilinmeyene ancak ruh girebilir. Bu fazla ba­
gajı nasıl sürükleyeceksiniz? Bedeniniz yoluyla aydın­
lanmadan vazgeçin ve ruhunuz yoluyla -asıl benliğinizle,
bilgili olmakla- Tann denen son suz süreçle aydınlan­
mayı seçin.

Ne Olduğunuzu Düşün ürseniz, O Olursu­


nuz. Bunu Hep Düşünmüştünüz Değil mi ?

Dinleyi n : Ne kadar çok öğrenirseniz o kadar bilgili


olursunuz. Ne kadar çok idrake ulaşırsanız, beyninizin
daha büyük bir kısmı da hipofiz aracılığıyla açılır. O kü­
çük kütle neden kapalı kalmaktadır? Neden beyniniz an­
cak üçte bir kapasiteyle çalışır? Diğer üçte ikisi nerede­
dir? Deha nerede bulunur? Hayatınız duygusal uygulama­
larınızın bir toplamıdır. B aşarınız, zekanızı algılayışı­
nıza göre kaderinizde ortaya çıkar. Zeka tah sile bağlı de­
ğildir, bilgi edinmek isteğine bağlıdır. Sağduyu size bah­
şedilen büyük bir nimettir -bir açlık. Bilgi açlığı. İstek
hep oradadır. Realitenizin merkezinden gelir; sizi siz ya­
pan bilgiye duyduğunuz istektir. Bundan hep şüphe ederdi-

148
Köklü Değişim Yapabilmek
niz değil mi? Ben de şüphelerinizi teyit ettim!

B üyük Düşünceye Kaba Madde Yoluyla Va­


ramazsı nız

Gelmekte olan Süperbilinç'te, hayatınızın odak nok­


tasında, her şeyi kendinizin kontrol altında tuttuğunuzu
i drak eden bir gerçek m evcuttur. Süperbilin ç'te, ruhun
m adde yüzünden değişmediğin i anlayacaksın ız; madde
davranı şlarınızd aki, tutumunuzdaki tercihi n i z e uygun
olarak dönüşüme uğramaktadır. Bunun içindir ki sizin
yapmaya uğraştığınızı gördüğüm şeylerin hi çbiri bir şey
değiştirmez. İstediğiniz tüm kristal muskaları takabilir­
siniz. Sonsuza kadar kristal kürelere bakabilirsiniz. Bin
fincan özel otlardan yapılmış çay içebilirsiniz. Ne ruh ne
de egoyu değiştirmez bunlar. Bu bir oyundur. B üyük dü­
şünceye kaba madde yoluyla varamazsınız; büyük düşün­
ce yoluyla kaba maddeyi yaratabilirsiniz ama.
Sırf moda oldu diye bedeninizle beraber yükselemez­
siniz. (Bkz. Açıklamalar 6 ) Aslına bakarsanız, yük sel­
meyi amaçlıyorsanız ölürsünüz. Çünkü, yükselme i steği
aslında ölüm arzusudur. Bu ruh yoluyla değil beden yo­
luyla işler. Ruh sonsuz h ayata sahiptir. Fizik bedeniniz
i çin sonsuz hayat ancak bir tek şekilde gerçekleşebilir:
Hayatı yaratanın ne olduğunu idrak ettiğiniz zaman -ki o
s i z s i ni z !
" Cennet Alemi sizin için izdedir" denildiğinde, bun­
dan ne anlıyorsunuz? Ne demek istendiğini düşünüyorsu­
nuz? Demek i stenen şudur: İçinizde bulunan Tanrı'nm
inayeti sayesinde sizin için her şey mümkün kılınmıştır.
Evet! Bedeninizde de bunların meydana gelebilmesi için
gerekli kapasite vardır. Yüce idrakin ortaya çıkması i çin
gerekli kapasiteye sahipsiniz, bu kapasite beklemektedir.
Asırlardan beri sizi bekliyor.
Büyük bir hazla bin yıl yaşayabilirsiniz. Egonuz ol-

1 49
Tiranların Son Valsi
m asaydı, uzun ömrün ve Süperbilinç' in sahibi olabilirdi­
niz. Şu anda egonuz orada oturmuş, ruhunuzu elinde tu­
tuyor. Bedeninizin elektrik tesisatına benzer şekilde do­
n an dığını bilir misiniz? Bu donanım fiziksel titreşim­
Ierinizin frekansını yük seltmenizi mümkün kılar; böy­
l ece titreşiminizdeki deği şiklik yoluyla başka bir aleme
intikal edebilirsiniz. Buna kumanda edecek olan d a ru­
hunuzdur, yani B EN -Tanrı denen benliğiniz.

Süperbilinç Ne Yediğinizle İlgisi Olmayan


Bir Şeydir

Süperbilinç. Ne yediğinizle hiç ilgisi yoktur bunun.


Ne giydiğinizle de. O ne olduğunuzdur. Egonuz durdukça
ve size h ükmettikçe, içinizdeki Tanrı'yı , doğal gelişi­
minden, ortaya çıkmaktan alıkoyan gardiyan rolünde­
dir. O gardiyandır ve gıdası görünüşün üzdür, imajınız­
dır.Varlığını sürdürebil mek için kendi imajıyla ruhu
kuşatma altında tutmak zorundadır. Ego, içinizdeki
Tanrı'yı kendisini ifade etmekten alıkoyar, bunun için
de ona Deccal denir.
Ego aynı zamanda bilginin, tekamül etmek için kul­
lanılmak üzere ruhunuza eri şmesini de önler. Okudu­
ğunuz şeyleri neden h atırlayamıyorsunuz ? Çünkü, ego­
n uz h atırlamanızı istemiyor da ondan. Gri Adaml ar'ın
Valsi, egonun i dealizmini temsil eder. Onların günü bi­
tince bilinç de bitecek ve o zaman Süperbilinç gelecek.
Neden Süperbilinç diyoruz? Neden Cennet Alemi'nin or­
taya çıkması diyoruz? Çünkü, eğer egonuzu bir h ata ola­
rak yorumlamaktan vazgeçerek öğrenilmesi gereken bir
tecrübe olarak aklarsamz, fizik bedeniniz tümüyle can­
lanır. Canlanır! Egonuzu akl amanız, içinizdeki Tanrı
yoluyla yapılır, içinizdeki güç yoluyla, size her şeyi yaptı­
rabilen güç ile . . . Ona sarılır ve severseniz, ondan öğrenir
ve serbest bırakırsanız gerçekten yaşarsınız.

1 50
Köklü Değişim Yapabilmek
O zaman beyniniz açılmaya başlar, çünkü yeni dü­
şünceler onu itmektedir. Eğer artık bir başkasıyla rekabet
etmek için endişelenmiyorsanız, bir başkasının altını
kazmıyorsanız, bir başkasını yargı lamıyorsanız, başka­
larına düşmanlık ve hoşgörüsüzlük göstermiyorsanız, ge­
ride düşünecek ne kalmıştır? Ne kalır geriye? Artık siz de
tefekküre dalabilir ve bilinmeyenle, dünya ile BİR olabi­
lirsiniz. Sevinci ve sevgiyi ifade edebilirsiniz. Anlayışa
sığmayan derinlikte bir h uzur içinde yaşayabilirsiniz.
Ç ünkü, egonuz düşmanlığı, h aseti, güven sizliği, layık
olamama hissini ve korkuyu hep zihninizin önünde tutar.
Bunlar yok olunca artık beyniniz açılabilir ve içinizdeki
Tanrı, varlığınızın gerçek sahibi artık büyük bir canlı­
lıkla öne çıkabilir. Ve bu öz, tüm evrenin sahibi olan bu
ç ek irdek gelişi r, yaşamınız gelişir, idrakiniz geli şir,
beyniniz açılır. D ah a yüce düşüncelerle, daha yüce bilgi­
lerle, s ı n ı rsız denen serüven süreciyle karşılaşır, onları
kucaklarsı n ı z .

Yedinci Kilit Açıldığı Zaman Artık Ölüm


Hormonu Bulunmayacak

Yedinci kilit (mühür) hipofizi açtığı anda artık be­


deninizde ölüm hormonu bulunmayacaktır. Şu anda her­
kesin bedeninde ölüm hormonu bulunuyor. Kadınlar adet
görmeye başladığı ve erkekler tohumlarını serpmeye baş­
ladığından beri ölüm hormonu vardır. Bu olur olmaz yaş­
lanmaya başlarsınız. Hipofizden ölüm h ormonu salgıla­
nır ve bu da kalbinizin bulunduğu boşlukta, kalbe yakın
olarak bulunan timus bezinin büzülmesine neden olur.
Timus, bedeninizin ne kadar yaşayacağı üzerinde etkili
olan organımzdır. Aynı zamanda dördüncü kilittir.
Çocukken bu bez bir armut büyüklüğündedir. Erişkinli­
ğinizde bir bezelye büyüklüğüne iner.
Şu anda timus sürekli büzülmektedir. O büzüldükçe

151
Tiranların Son Valsi
beden de büzülür. O büzüldükçe, beden h astalıklara açık
h ale gelir. Sonunda gözle görülmeyecek kadar küçüldü­
ğünde, beden fiziksel olarak iflas eder. Bedeninizde bun­
l arın olmasının tek nedeni tutumunuzdur. Kaderinizi de,
realitenizi de, çevrenizi de, sizin tutumları sorgusuz sual­
siz, i steyerek kabullenmen iz yaratır.
Egoya bağlı tutum (davranış biçimi, eğilim, bakış
açısı)) artık yürürlükte değilse, yedinci kilit açılır ve
ölüm h ormonu bedenden uzaklaştırılır, Timusu h arekete
geçiren başka bir hormon salgılanır. Bu büyük kilidin
büyümesi yoluyla da, sürekli ve anında yenilenmeyi tek­
rar tekrar sağlamak üzere hücrelerin gerekli düğmeleri­
ne basılarak onlara ileri hareket kumandası verilmiş
olur.
Bu kadar uzun yaşamayı n iye istiyorsunuz? Çünkü
daha hiç yaşamadınız. Sıkışıp kalmıştınız.
Süperbilinç, özgür ve özgün bir cumhuriyetin in san­
larının egemenliği demektir. B aşarıya ulaşacak büyük
bir deneydir. Çünkü, size şimdiye kadar kapalı olan bü­
tün kapılar artık açılacaktır. S üperbilinç devrinde artık
şimdiye kadar tekrar tekrar yaşadığınız kokuşmuş de­
neyimleri ve tiranlığı ardınızda bırakacaksınız. Sefaleti
ve ölümü ardınızda bırakacaksınız. D ünün esaretini ve
mutsuzluğunu ardınızda bırakacaksınız. Tekamülün i le­
ri doğru atılımına katılacak ve yeni zamanlara doğru,
yaşanacak her şeyi yaşama yeteneğine sahip bir bedenle
i lerleyecek si n i z .
Bedeninizi çevreleyen ışığı, yüce özünüzü, sizin de­
yiminizle aura'nızı n eden göremediğinizi biliyor m usu­
nuz? Çünkü realiteniz, onu görmenize izin vermez. Otur­
duğunuz odayı dolduran aydınlanma gereçlerinden fış­
kıran enerjiyi neden görmüyorsunuz? Çünkü tutumunuz
bütünüyle egonuz tarafından korunan küçük iç dünyanız
üzerinde odaklaşmıştır. Ve, görmeyi bilmediğiniz h içbi r
şeyi göremezsiniz.
Anlamıyor musunuz? Önce deneyimlemeniz gere-

1 52
Köklü Değişim Yapabilmek
kiyor, o zaman vizyon yerli yerin e oturur ve görebilir­
siniz. Niye bazıları başkalarının gördüğü gibi görmez de
değişik görürler? Çünkü realiteleri farklıdır. O h evet, bir
şey h akkında enine boyuna konuşurlar ama, eğer onu ya­
şamamışlarsa göremezler. Gözleriniz, şimdiye dek hiç
görmemiş olduğunuz şeyleri doğal olarak görecek. En çok
i stediğim şeylerden biri sizin görülmeyen ı şığı görebil­
menizdir; kendi muhteşem ışığınızı görebilmek i çi n kor­
ku ve hurafeleri yenmen izdir; çünkü bu ışığı görebilmek
için kendinize hiç izin vermediniz.
Süperbilinç geldiğinde, göklerin ordusunu ve başka
boyutları da görebileceksiniz ; gelmekte olan büyük alem
h akkında bilgili olacaksını z ; sadece kendi evreninizin
olanaklarını araştırmakla kalmayıp, daha önce hiç sözü
edilmemiş, tasavvuru olan aksız alemleri de keşfedecek­
siniz. S izin mirasınız budur. İn sanl ık dramının m i ­
rası. . .
Evet, Tanrı'nın zihninde başka in san sı varlıklar
da vardı. Ama, h epsinin bu zamanlara eriştiğini söyleye­
mem. Çoğunun uygarlıkları, aynı vakum süreci ile çö­
küntüye uğrayarak sona erdi. Sizin uygarlığınızda i se
büyük gerçekler ve büyük fırsatlar önünüze gelecektir.
Halim olanlar dünyayı miras alacak ve T anrı 'n ın
Ş anı'nı göreceklerdir; çünkü görmek için gözleri olacak.
B u uygarlık çökmeyecek. Gerçeği bilin. Aydınlanın. Bu
i şe gönül verin . B ilgili olun . Süperbilinç: H ayal edilen
ama şimdiye kadar tadılmayan, yine de bu z amanda
meydana gelmesi olasılığı çok büyük olandır. H ayatta
k alıp kendiniz görmeye değer doğrusu.

1 53
Asla Yalnız Bırakılmazsınız

Z amanınızla, şimdi ile ilgili olarak söyleyeceklerimin


sonuna geliyoruz. Şunu biliniz ki bu öğreti, bu deneyim, bu
sözleri okumanız için h arcadığınız zaman dan çok daha
fazla şeyler vermenize neden oldu. Bunun bedeli, kitabı
satın almak için ödediğiniz paradan dah a fazla ve oku­
maya başlamak için geçerli olan nedenlerinizden daha
başka anlamı da var. Ken dinize bakın . Kaç kişinin bu
me sajı okuyacağını düşünün. Birbirinizle h angi ortak
noktalarınız olduğunu göz önüne alın. Asla yalnız bıra­
kılmazsınız.Yapm aya teşebbüs ettiğiniz h er şeyde her
yönden gelen birçok kardeşinizle karş ı l a şacaksınız.
Ama, nereye gideceğiniz ya da ne okuyacağınız gibi ko­
nularda kararı yalnız başınıza verirsiniz, çünkü her şey
sizin tercihinize bağlıdır.

Seçimlerinizden Pişman Olmayınız

Seçiminizden asla pişman olmayın . Yapmayı seçti­


ğiniz şey sizin tekamül etmenizi sağlar; ilahi bir beyan­
dır. Size pişmanlık duyuran şey aslında tekamülünüzün
bir aşamasıdır. Hiçbir şey kaybetmezsiniz. Yitirdiğinizi
sandığınız şey daima geri döner, yeniden meyve verir.
Sözlerimi okumanız ve bundan dolayı ışığınızın ge­
li şecek olması beni sevinçle dolduruyor. Orada oturup
önünüzdeki şeyle korkuyla değil de sevgiyle ve ruh olgun­
luğuyla yüzleşebilmek için ne büyük cesaret gösterdiğini­
zi biliyorum. Siz z ayıf yaratıklar değilsiniz, ne idüğü be­
lirsiz korkaklar değilsiniz. Mirasınızı gerçekten iyi tem­
sil ediyorsunuz. Çok memnunum. Bir gün benim ne ka-

155
Tiranlann Son Valsi
dar mutlu olduğumu görebileceksiniz; çünkü o gün gel­
diğinde bütün sevi n cimle beni gözlerinizle göreceksi­
niz.Bu da beni çok sevindirecek.
Bir çoğunuz sırf bu kitabı okuyup bitirebilmek için
ateş çemberinden geçtiniz. Bilıyorum. İnkarlarınızı, kü­
fürlerinizi, redlerinizi, m azeretlerinizi ve konuyu dağıt­
manızı, hepsini biliyorum. Ama, en bilenlerden biri ola­
rak sizin yeteneğinize çok önceden inanmıştım, yoksa
burada olmazdı m. Kuşkusuz ben anlayacağınız sözleri
bulabilmek için, yüzyıllar boyu kullanılan lisanları tara­
maktan çok daha büyük şeyleri yapabilmek ve çok daha
başka yerlere gidebilmek yeteneğine sahibim. İnanın çok
zor i ştir yaptığım!

Düşüncenin Ölümsüzlüğünü Nasıl Kanıt­


layabilirsiniz ?

Hiç kimse Ram'ı bir kutuya kapatmayı başaramadı.


Bu katta (üç boyutlu bu dünyada) bana yakıştırılan her
şeye, her girdiğim kalıba ve benim sorumlu olduğum şey­
l ere ise izin veriyorum. Yoğun bir şekillenmenin (mad­
desel bedenin) içindeyken dah a yüksek şekilleri anla­
m ak güçtür. Ama, şekilleri ruhunuzla anlayabiliyorsa­
nız, onlarla BİR olabilirsiniz. Yoğun şekil ve onun imajı
olan ego, benim gibileri asla anlayamaz. Kavrayamaz­
lar. Maddede ruhun bulunduğunu n asıl kanıtlayabilirsi­
n iz? B ir düşüncenin ölümsüzlüğünü n asıl kanıtlayabi­
l irsiniz?
Neden pek çok kişi bu anlayışa, bu gerçeğe düşmanca
bakar? Neden bu kadar çok taklitçi var? Çünkü kendi i ç­
l erindeki gerçeğe sahip çıkmıyorlar. Birisi sizin için bir
tarikata mansuptur derse bu bir şeydir, bunu dedikleri
i çi n onlara i ştirak ederek beraberce gülmeniz ise başka
bir şey. Kendi kararl arınızı vermek, kaderiniz için ha­
yati önem taşıyan konularda bilgi edinmek ve bu konu-

1 56
Asla Yalnız Bırakılmazsınız
larda önünüzde seçenek bulunduğunu anlayacak bilgileri
kazanmak, kendi kendinizin efendisi olmanın ve kişisel
vakar ile özgürlüğün bir işaretidir. Bu komikse, herkesin
komik olmaya ihtiyacı var demektir!
Sizin olan şeylere sahip çıkın. Tekamülünüz için ge­
rekli seçimleri yapın. Gerçek şu ki, bu kitabı okumak ve
bu bilgilerin üzerinde düşünmek için ayırdığı nız zaman
zarfında birçok şey öğretmeyi tekrar tekrar denedim. Siz­
den bir hareket, bir kıvılcım geleceğini umut ederek size
her açıdan yaklaştım. Doğru, bazılarına gön derdiğim
"dersler" onları mahvedermiş gibi göründüler, diğerleri­
ninkiler i se sıkıntılarının içinde onlara bir ışık getirdi.
H ep sinin amacı vardı.
Dinleyin efendiler! İnsanın büyük bir serveti olması
neye yarar, eğer aynı zamanda bu servet onu köleleştir­
mişse? Ya da bir kadının dindarlık uğruna kendini mah­
kum ettiği fakirlik, onu kendisine köle etmişse nedir ki?
Bilginiz arttıkça seçenekleriniz artar. Size bu bilgi ­
leri vererek ufukları nızı geni şletebilmek çok muazzam
bir şeydi. Bunu elde edebilmek için kendinizden yatırım
yaptınız. Bilmeyi hak ettiğiniz için size hitap ettim ve ger­
çeği ortaya serdim. Bunları yok farz edebilirdim. Hepsini
h asır altı edip anlamsız sözleri tekrarlayabilirdim. Ama
bu size idrakinizi ge nişleterek k i şi sel vakara erişme
h akkını vermezdi. Gerçek budur.

Ben Baba m ı n İşi İçin Geldi m, Sevgiden


Yapılmış Bir Huzmeye Binere}?

Evet, benzerim yok, çünkü ben bu kata, bu boyuta ait


değilim. Benim ne popüler olmam ne de kabul edilmem
gerekiyor. Benim için iyi sözler söylenmesine de ihtiya­
cım yok. Değerleri çarpıtmadım ve gerçeklerden kaçma­
dım. Ben buraya babamın(Tanrı'nın ) işi için geldim, bir
sevgi huzmesine binerek. Bunu yapmayı istediğim i çin .

1 57
Tiranların Son Valsi
Ben buraya yeni bir din yaratmak için de gelmedi m ; in­
sanları içine düştükleri cehaletten kurtarmaya geldim.
Kendi çabalarıyla, kendi idrakleriyle, kendi ı şıkların ı
yaşama cesaretini göstererek, sadece kendi hayatları için
değil, bütün dünya için de olayları değiştirebilecek olan­
l ar için geldim.
Birçok insana ümit vermek için gerçekten muhteşem
tek bir insan bile yeter. Dağın doruğuna kadar tırmanmış
olan, dünyanın her tarafı ndan se slerinin i şitilmesi n i
sağlayabilecek bir yere kadar yük selmiş olan birkaç kişi
var; öylesine duyuruyorlar ki seslerini, yankıları ta yıl­
dızlara kadar aksediyor . . . Öyle kişiler ki bunlar,
ş öhretin, zenginliğin, saygınlığın zirvesine eriştiklerin­
den dolayı, m ilyonlarca insanın h ayatını değiştirebile­
cek fırsata sahipler. Çünkü, milyonlarıh tek ihtiyacı, par­
lak bir kişinin kendilerine göstereceği bir ı şıktır, herke­
sin de kendileri gibi olabileceğini işaret eden bir ı şık.
Ümit i şte budur, kölelikten kurtulmak için ilk adımı at­
manıza yardım edecek bir şey, herhangi bir yerde aniden
karşılaşıvereceğiniz bir hayal, bir ı şık, bir gerçek, bir
akis... Ç ünkü, köle olduğunuz şüp h e götürmez bir ger­
çektir.

Kusursuzluk Sözlükte Başlamaz

Çok defa zirve, gücün kötüye kullanımının, eğlence


ve yanlışların bulunduğu yerdir. Zirve in sanı esir alır.
Zirvede olmalarına karşın bütün bunlardan sıyrılmasını
bi len ve ışıklarını koruyabilenler çok azdır. Kusursuzluk
n erede başlar? Sözlükte mi? Sözlükteki sadece felsefi bir
tanımlamadır; bir gerçek değildir. Kusursuzluk, kusur­
suz bir i nsanla başlar. Sevgi de kendilerine saygı duyan,
kendi lerini seven ve insan denen bu güzel mücevheri -
Tanrı'nın gözünün bebeğini- kötüye kullanarak deği l ,
sevgiyle yaklaşarak meydana getirenlerle başlar. Bu sev-

158
Asla Yalnız Bırakılrruızsınız
giyle her yerde kusursuzluğun örneği olurlar.
Sevginiz, merkezde bulunan büyük bir güneş gibidir;
çünkü onun sıcaklığı birçok şeyin değişmesine neden
olur ve siz de bir ı şık olursunuz. Savaş nerede biter ve hoş­
görü nerede başlar? Kendinize hoşgörü gösterdiğiniz za­
man. Kendi bakış açınıza uygun olarak vakarınızı koru­
duğunuz zaman. Kendi kapasitenize ve insani zaaflara
hoşgörü ile baktığınız zaman . . . Eğer siz idrak sahibiyse­
niz, bunun fazileti, hoşgörü ve vakarı herkese de yansıya­
caktır. Dünyanın zincirlerin e esir olmam ı ş ve özgürce
yaşayabilen ve başkalarına hoşgörü ile davranma yete­
neğine sahip varlıklar pek azdır. Başkaları sizin sahibi­
n i z oldukları sürece onlara h oşgörü gösteremezsiniz.
Kendi çelişkilerinizi çözümlememişseniz, kom şularını ­
z a h oşgörü ile davranamazsınız. Onların d a tıpkı sizin
gibi insan olduğunu idrak edinceye dek ailenize de hoşgö­
rü gösteremezsiniz.

Serüvenin Binlerce Yüzü Olduğu Ve Mavi


Ayı n Işığında Zarar Görmeden Uyuyabileceğiniz
Bir Yer

Bu i ş , bu öğreti, bu sevgi, bu ihsan size verildi ki öğ­


rendiklerinizi uygulayın ve kusursuz bir in san ol acak
şekilde tercihlerinizi yapın. Bunu okuyanlar arasında bir
tek kişi bile yoktur ki, öyle olmayı seçtiği takdirde,buna
gücü yetmesin. Seçtiğiniz takdirde, denemeye değer bir
alemde yaşayacak sınız; öyle bir yer ki, serüvenlerin bin­
bir yüzü var ve mavi ayın altında z arar görmeden uyuya­
bilirsiniz. Bu sözler sizi esir etmek için söylenmiyor, as­
lında olduğunuz h ale dönebilmeniz için gerekli olanak­
ları zenginleştirmek için söyleniyor; insanın potansiyeli
içindeki özgürlüğe, neşe ve sevince ve içinizdeki Tanrı
aşkın a kavuşabilmeniz için söyleniyor. Bu sözler, insan­
ları birbirine düşürmek için söylenmiyor, cehalet perdesi-

1 59
Tiranların Son Valsi
n i ortaya çıkarmak ve bunu kaldırmanızı sağlayacak
tercihi yapmanız için söyleniyor.

Yeni Çağ içsel Değişimle Gelecek

Adına Yeni Çağ denen bu zaman asla, asla bir insa­


na dışından gelmez. Deği şiklik gelebilir. Ama, Yeni Çağ
asla dışarıda bulunan bir şey değildir -içinizde olması zo­
runludur. İnsan ruhunun bireysel bazdaki transfigüras­
yonu (şekilden şekle geçişi) dir; böylece geçmi ş, hiçbir
p i şmanlık duymak sınız son suz a dek terk edilir ve
"şimdi" yaşanır. Bu da h ayatınızı sürdürebilmek için
mutlu yaşama cesaretini gösterebilmenize ve içinde bulu­
nulan anı tam bir canlılıkla yaşayabilmenize bağlıdır.
Moda olan her şey gibi , modanın kendisinin de modası
geçer ama ışık devam eder. Çünkü o gerçekle doludur, ya­
pabilme gücüyle doludur, in sanın içinde değişim yaratan
h ayat anlayışıyla doludur. Işık sonsuza dek yaşayacak­
tır.
Çevrenizi teh likeye düşürecek bütün bu kötülükler­
den söz etmek kuşkusuz benim de hoşuma gitmiyor. Yine
de size saygı duyuyorum. Kesinlikle biliyorum ki, içiniz­
deki Tanrı'nın varlığında, sizler bu sözlerdeki gerçeği
görecek, yüzleşecek ve kabul edecek cesarete sahipsiniz.
Bu gerçeğin sizde meydana getireceği duygusal sarsıntı
sonunda, h ayatınızı sürdürebilmeniz için çok önemli
olan değişiklikleri yapmaya başlayacaksınız. Sizin yüce
Tanrı'nın bir parçası olduğunuzu, sözlerimi söylediğim
zaman zarfında bir an bile aklımdan çıkarmadım. Size
yapamayacağınız hiçbir şey söylemedim. Size söyledikle­
rim boş' laf değildi, hiçbir şeye fesat katmadılar. Sizi teh­
likeye atabilecek hiçbir şey söylemedim, tam tersine teh­
likeden kurtarabilecek şeyler söyledim. Size Dünya'nızı
aşağı görmenizi değil, dünyanızı ve burada okuyabilecek­
l erinizden çok daha fazla sayıda olmak üzere, meydana

1 60
Asla Yalnız Bıralalmazsınız
gelebil ecek değişikliklerini sevmeniz i söyledim.
Size verdiğim bu bilgilerle ufkunuzu genişletmek su­
retiyle "Neler olup bitiyor?" sorusunun yanıtını öğrenme­
nize izin verdim. Tercihlerinizi yapmanız için bilgi ver­
mek, bu sınırlı beden kapasitesi (JZ Knight'ın bedeni), bu
can sıkıcı şekil içinde kalarak yapabileceğim tek şeydi.
Bütün sözcükleri, vizyonları ve "dersleri" kullandım, siz
bir yere varasınız diye.
Bütün bunlar sizin katılmanız için, sizi bir yere var­
dırabilmek için kullanılan araçlardı. Nihai sonuç şudur :
her zaman da öyleydi: Tanrı'yı Görmek bir efsane değil
bir gerçek olacak; bir felsefe , bir spiritüel gerçek olmak
yerine elle tutulan bir gerçek -böylece siz bu gerçeği yaşa­
yabileceksiniz. Sizin yeteneklerinizi biliyorum , gözü­
mün önüne yavaş yavaş seriliyorlar. İçinizde kilitli olan
şeyi de biliyorum, bir tercih olarak kilitlenmiş bulundu­
ğunu da . . . Bütün mesele ne yapmak istediğinizdir. Bu da
h ayatınızla, her z aman olduğu gibi doğrudan doğruya
i li ş k i l i d i r .
Ancak, cehalet bağışlanamaz. Y a cahil kalmayı se­
çersiniz ya da öğrenmeye fırsatınız olmadığı için cahilsi­
nizdir. Artık bilgi sahibisiniz ve cahil olma mazeretinin
arkasına sığınamazsınız. Eğer bu kitabı elinizden bıra­
kır bırakmaz size ölümcül gözlerle bakan şiddet yanlısı
insanların "meşgul" dünyasına ve koşuşturmalarına
geri dönerseniz, kendinizi bile bile kurban olmaya ada­
mış olacaksınız.

Bir Şeyler Y(jlpanlar, Görenlerden Olacak ­


lardır

İki "ders" geleceğini söylemiştim. Hatırladınız mı?


Çok tuhaftır ama, bir olayı kendi gözlerinizle görmek
hayatınızı gerçekten değiştirebilir. Bu sefer bir şeyler ya­
panlar, görenlerden olacaklardır; çünkü onlar gördükle-
161
Tiranların Son Valsi
ri şeyi hak etmişlerdir. Bunun anlamı genişletilmiş bir
idrake sahip olma h akkını k azanmaktır! Bütün bunların
saçma olaylar olduğunu ya da inanılmaz şeyler olduğunu
söyleyerek bir kenara itenler bile, h ayatlarının geri ka­
lan günleri boyunca bu sözleri ta içlerinde duyacak ve his­
sedeceklerdir. Duyacakları benim sesim, benim sözlerim
olmayacaktır. Onlara seslenecek olan, burada söylenen
şeyleri h atırlatacak olan, içlerindeki Tanrı'dır. Bu ses
gitgide kuvvetlenecektir. Ve bu başınıza geldiğinde med­
yomluğa başladığınızı, başka bir ruha aracılık yaptığını­
zı sakın söylemeyin, öyle değildir. B aşka boyuttan gelen
bir ruhun sesini duyduğunuzu da söylemeyin , duymuyor­
sunuz. Bunun rehber varlığınız olduğunu da söylemeyin,
değildir. O sizin Tanrınız'dır.
Şimdi efendiler, Ram niye geri geldi? Niye sizin za­
man ölçünüze göre yüzyıl önce değil de şimdi? Çünkü, in­
sanlar daima başlarını derde sokmayı v� h ayatlarını tür­
lü belalarla doldurmayı başarmışlardır ama, şimdiye ka­
dar bir şekilde bundan kurtulmayı da başarmışlardı. Ke­
limenin anlamına uygun olarak, pek çok maceraperest
çıkmıştır, bunlara saygı duymak zorundasınız ; çünkü
onlar gidip bir şeyler yapmışlardır. Sizin pek çoğunuz da
e ski h ayatlarınızda böyle maceralar yaşamıştınız ama
şimdi k oltuğundan kalkmayan tembellerden başka bir
şey değilsiniz. Kendinize ne ad veriyorsunuz? Külde pa­
tates mi? Bu ülkede hiç de patates kıtlığı çekileceğe benze­
miyor! Gerçek şu ki, şimdiye kadar hiç bu denli yardıma
ihtiyacınız olmamıştı. Ben bundan önce, çok haksız bir
şekilde sonuçlanabilecek birkaç tarihi olay dışında pek az
müdahale etmiştim.
Niye şimdi? Benim garip görünüşüm sayesinde bir
ilgi uyanıyor, bir uyanış başlıyor ve gitgide daha çok in­
san, daha çok şey öğrenmek istiyor. Öğrenecekler de, çün­
kü vakum kapanmaktadır. Oyunun bu aşamasında artık
maceraperestlere yer yoktur, onlar son demlerini yaşıyor­
lar. Tarihiniz boyunca size bir şeyler söylemek için gelen

1 62
Asla Yalnız Bırakılmazsınız
aydın lanmış, korkusuz kişiler olmuştur. On ların hemen
hepsini öldürdünüz. İnsanlık dramının sürmesi esn asın­
da, onlar daima ahlaki çöküntünün başladığı ve davranış
biçiml erinin dej enere olduğu devrelerde gelmişlerdir.
Çok kez etkili de olmuşlardır. Hiç değilse devam edebil­
menizi sağladıl ar.
D ünyanın sonu gelmeyecek. Ama davranışlarınıza
göre sizin dünyanız sona erebilir. D ünya, programına
göre daha uzun bir süre yörünge si nden çıkmayacaktır.
Daha, uzun bir hayatı var ve bunun için savaşmaktadır.
Size otomobil lerinizin stratosferi yı rttığın ı söylediğimde
kulak verin. Bu size acı mı veriyor? Vermelidir. Çünkü,
daha iyi bir yol bulmak için çabalayınca deha ortaya
çıkar. Ya hünerli kişilerin farklı bir ortamda bulunma­
larını sağlayan n edir? Yaratıcılık. Anlıyor musunuz?
Eğer hiçbir şey değişmese ve her şey statükoya göre
devam edip gitseydi, tekamül etmeye gerek kalmazdı. Şu
anda bulunduğu h alden değişik bir h ale geçirilmesini zo­
runlu kılan bir neden olmasaydı, hiçbir şey değişmezdi.
Ama, bunu duymak sizin için ne kadar zor olursa olsun,
statükonun değişmeye ihtiyacı olduğunu anlamalısınız.
Ne kadar çoğunuz bunu idrak ederse bir değişiklik bilin­
cinin ortaya çıkması o kadar kolaylaşır. Çok eski bir ku­
ral olan arz ve talep kuralını bilirsiniz. Yakında pek çok
talep olacak. Bu da yaratıcı kişiler için bir boşluk yarata­
cak, demek ki bir amacı vardır ve boşuna değildir.
Pek çok şey öğrendiniz. Sayfaları çevirdiniz ve oku­
dunuz. Bu da h akkınızda pek çok şeyi açıklar. Eğer, be­
nim anladığım kelime manasıyla düş kırıklığı diye bir
k avram varsa, bilin ki ben düş kırıklığına uğram adım!
Cesareti nizle övünüyorum, beni sevindiriyor. Bunu oku­
yanlar bir ümit ışığı oluşturuyorlar. Büyük bir ümit ı şığı!
Evet, babamın i şi için geldim ve kritik bir seçim za­
m anında ortaya çıktım. Eğer, içinde bulunduğunuz ruh­
sal uyuşukluktan silkinmezseniz ve gelmekte olan eko­
nomik koşulları kabul lenirseniz, vakum kesinlikle üze-

1 63
Tiranlann Son Valsi
rinize çökecektir. Dünyayı bunun için feda etmi ş olacak­
sınız. İlah i müdahale sadece size tercih hakkı tanımak
i çindir. H al a çökebilirsiniz. Ama şimdi seçeneğiniz var,
bir sürü seçenek. . . Bütün kalbimle, aslında Her Şey olan
Tanrı 'dan diliyorum ki, en iyi şekilde tekamül edebil­
mek için gerekeni akıl lıca seçin ve yerine getiri n !
Pe k çoğunuz bu bilgileri h angi yöntemle verdiğimi
biliyor, yani ödünç aldığım bedeni filan .. Pek çok yönüy­
le yepyeni bir yöntemdir bu. Bir insanın sevgiyi taklit et­
mesi olanaksızdır. Bir in sanın dehayı taklit etmesi o.l a­
naksızdır. Gücü taklit etmek de olanaksızdır. Ve de bilge­
liği. Eğer bütün bunlardan uzaksanız, bunları taklit ede­
mezsiniz. Bunlar benden size yansıyacaklardır. Bütün bu
olasılıklar benden size yan sıyor. Eğer içinizden bütün
bunları zaten bilme seydiniz, beni duyamazdınız. Eğer,
sevgi ve gücü duyma yeteneğinden yoksun olsaydınız,
bunları hissedemezdiniz. Eğer, deha içinizde var olma­
saydı bunlarda dehayı göremezdiniz. Bütün bunların ki­
·

min için olduğu meydanda -sizin için .

Son Öğreti

Bu, sözlerle yapmaya teşebbüs edeceğim son öğreti­


dir. Bu son öğretiyle beraber içinizden bazılarınız teka­
mül ateşinin idrakine varacak. Bu gittikçe şiddetlenen
ateşle birkaçınız, söylenmemiş olanları da duymaya baş­
l ayacaksınız; çok açık bir biçimde duyacaksınız. Yanlış
yorumlama yok. Karmaşa yok. Bu, beyaz ateşe, daha yük­
sek bir titreşim frekansına doğru atılan yeni bir adımdır.
B ilgilerinize göre davranmayı sürdürdükçe sonsuz­
luğunuza daha yaklaşacaksınız . . . daha açık olabileceksi­
niz . . .fizik bedeniniz dah a çok tekamül edecek. Sonunda,
varlığınızın Tanrı'sı ile uyum h aline geçeceksiniz, tit­
reşimleriniz de hem ahenk olacak ve artık, sözlerle ifade
edilemeyen bilinmeye n e doğru atılmanız mümkün ola-

1 64
Asla Yalnız Bırakılmazsınız
cak. Artık bileceksiniz. Size artık güç verilebilecek.
Son öğreti, son sınırı da zorluyor. Artık burada, umu­
ma açık bir oturumda, sadece gelecek zamanlar ve kişisel
bakış açılarından söz edilecek. Bir anlamda tekrardan
ibaret olacak. Ama sonsuzluğa adım atm ış olabilenlere,
nadiren de olsa başka oturum olanağı verilecek. Bunların
akışı, eskiden benimle beraber olduğunuzda h i ssettikleri­
nizden tamamıyla farklı olacak. Bu şekil, bu yüzyılın so­
nuna kadar devam ettirilecek. Artık fizik bedenle görün­
mesem bile, ben yine Ram olmaya devam edeceğim. Ram,
Rüzgarın Efendisi.. . Size vaat ettiğim gibi, canlı ve h ayati
olan güç sizinle beraber olacak. Yardım a eri şebilmek
için bir şeyler yapma çabasını gösterenlere yardım ede­
ceğim .
Spiritüel sadaka diye bir şey yoktur. Ruha gelen hiç­
bir şey sadaka değildir. O zaman lar geldiğinde sizinle
beraber olacağım ve size yardım edeceği m . Ama bu son
öğretiden sonra pek fazla oturum olmayacak. O zamana
kadar d a sözlerim kaydedilmiş, filme alınmış, basılmı ş
ve tekrarlanmış olacak. Görsel ve tarihi bir olay olacak!
Okuduklarınız ve duyduklarınız ruhunuzda toplanıyor­
lar . . . onları yaşamanız için bekliyorlar. Size şu söyleye­
ceklerim d en daha üstün ne söyleyebiliri m : " İ şte ! Siz
Tanrı'sınız. Yaşayan ateş içinizdedir. Yolunuzu aydın­
latacak bütün yanıtlar içinizdedir!" Size şu dediğimden
daha yüksek bir idraki veremem:" "Ben BEN'im" Ve,
şunları söylemekten daha geniş bir özgürlük olabilir mi?
"Ben kendime aitim ! "
Sizin bu sözleri anlayabilmeniz için uzun v e zor bir
yoldan geçtik; sadece okumanız için değil, onl arı yaşa­
manız i çi n d e ! Kendinizi anlam an ız , Varlı ğınızdaki
Tanrı'yı anlamanız, ebedi ışığı bir an için olsa bile göre­
bilmeniz uzun zaman aldı . . . ve pek çok söz sarf edildi . . .
Bütün bunlar sizi kendi yüceliğinize ve değerinize inan­
dırabilmek için yapıldı. . . Biliyor musunuz ki pek çoğu­
nuz, değersiz olmakta ısrar eder? Kaç tan enizin kurban

1 65
Tiranlann Son Valsi
olmakta direndiğini biliyor musunuz? .Israr edersiniz,
çünkü kurban kelimesinin ortaya getirilmesinin sorum­
·
ıuluğunu yüklenmeye korkarsınız. Ne kadar çoğunuzun
gri ve de tutucu olduğunuzu biliyor musunuz? Rakamın
adını bile anmaya cesaret etmeyelim, aman ! Griler tatsız
ve titrek olurlar, ne zaman gelip ne zaman giderler kimse
fark etmez; h avuza atsanız, suyu bile dalgal andıramaz
onlar. Burada, güzel ve hayat dolu ihtiyar varlıklardan
söz etmiyorum, bir benzetme yapıyorum; ruhları ve dav­
ranışlarında silik kalmayı seçenleri anlatıyorum.
Buraya varabilmeniz çok uzun sürdü. Bu utanılacak
bir şey midir? Asla öyle olmamalı. Kimsenin sizi utandı­
rarak öğrenme i steği ni zden uzaklaştırmasına izin ver­
meyin. İçinizde yaşayan bir güç bulunduğunun idrakine
erişmeniz ne kadar sürdü? Eğer idrak etmeye başladınız­
sa bu her şeye değer. Yedi buçuk milyon yıl boyunca, hiç­
bir işe yaramayan, güçsüz geçirilen kaç h ayat yaşadığı­
nızı düşünebiliyor musunuz? Evet, buna değdi doğrusu!
Ayrıca, ben bir yere gitmiyorum. Sözlerimden bu an­
l amı çıkarmayın. Nereye gidebilirim? Ne denirse den­
sin, ben zaten hiç gitmedim ki . . . Sizi seviyorum. Siz ne
zaman yeni bir idrake ulaşırsanız, o zaman sizinle bay­
ram ediyorum. Bir şeyi idrak ettiğinizde rüzgar çıkıyor,
fark ettiniz ini? Ben çıkmasını istiyorum. Sizin, bilindi­
ğinizi anlamanızı istiyorum. Sizin ve değerli h ayatınızın
farkında o lunduğunu fark etmenizi i stiyorum. Kendini
anlamanın ödülü, kendi içindedir zaten; ama ben, başa­
rınızın farkında olan bir kardeşinizin , bir varlığın , bir
sevgilinin, bir ı şığın olduğunu da bilmenizi i stiyorµm.
Size göstereceğim . . . çünkü yaptığınız her şey bana büyük
bir sevinç veriyor.
Cesaretiniz ve yeteneklerinizden çok hoşnutum. Bü­
tün bunların sona ereceği ve benimle beraber kutlayacağı­
nız gün de gelecek. Bu kutlamayı kabul etmek bana ger­
çekten onur verecek.

1 66
Not

B urada size bir notum var. Ne demektir bilirsiniz, son­


radan akl a gelen bir şey yani. Harmanilerini giyip de,
benim bildirdiklerimden gelecek hakkında vaaz vermeye
kalkacaklara dikkat edin. Bu kişilerin kendilerine kız­
gı nlık duymuyorum, sadece vaatlerine kızıyorum. Bir­
kaç yıl içinde muazzam bir kar getireceği vaat edilen tek­
liflerden kendinizi sakının. Bir grubun, beraberce sahip
oldukları ve paylaştıkları bir deneyim başka bir şeydir
ama dikkatli olun, grubun h er üyesi bütüne katkıda bu­
lunmalıdır, yoksa grubun gücü kırılır.
Eğer, acımasız vergilerin n akit paranızı eritece­
ğinden endişe ediyorsanız paranızı köşe dönme vaatleri­
ne kaptırmayın . Paranızla toprak satın alın . Gelecek
günlerde pek çok insanın toprağa ihtiyacı olacak. Bu da
sizin elle tutulabilir şeylerden oluşan servetinize bir katkı
olabilir ve sizin bu günlerden geçmenize yardımcı olur.
Küçük kentlerde küçük işyerleri satın alın. Büyük
kentlerdeki geli şm e tehlikeli olacaktır. Gelecek bahar­
dan itibaren insanlar büyük kentlerden göç etmeye başla­
yacaklar. E llerinde toprak bulunduranların oldukça iyi
karları olacak. Küçük i şyerlerinin sahipleri de bu i şleri­
ni zimmet kartı gelinceye kadar daha birkaç yıl sürdüre­
bileceklerdir. Ama sakın paranızı Yeni Çağ'da yaşaya­
caklar için banka ya da benzeri bir müessese kurdukları­
nı söyleyenlere kaptırmayın. Başka bir bireyin davranış­
larına bağımlı olursanız kendinizi kurban etme yolun­
dasınız demektir. Çünkü, eğer onlar gemilerini karaya
yanaştıramazlarsa, siz de yanaştıramazsınız ve çok üzü­
lürsünüz. Dikkatli olun ! Hiç kimseye kendi i steği niz
dışında bir şey vermeyin. Eğer bir şeyi kaybetmeyi göze

1 67
Tiranlann Son Valsi
alamıyorsanız, kimseye vermeyin onu!
Bir şeyler yapmaya muktedir olan birçok yüce varlık
da var. B azılarının onlara inanarak yola çıkmasını h ak
etmişlerdir bu varlıklar. Ama, onlar kendilerini yaptık­
larıyla kanıtlarlar. Sırf büyük bir kar yapacağınızı düşü­
nerek paranızı kimseye vermeyin, çünkü yapamayacak­
sınız. Çok değişken zamanlar yaşanmaktadır. Kimseyi
suçlamayın. Birisini suçlamaktansa, kaybedeceğini bile
bile kaybetmek daha iyidir. Çünkü suçlamak, sizi gelecek
günlere bağımlı kılar. Suçlamak, sizi kurban olmay a
iter, n e yapsanız kazanamazsınız. Gerçek böyle yaratıl­
dı.
Hiç kimseyi hiçbir şey için suçlamaya değmez. Ne
kadar kaybettiğiniz hiç önemli değil. Çünkü, ebediyetin
ı şığını görebilmek yanında kagıt parçaları ne ifade eder
ki? Hiç . . .
Demek ki, artan paranızla toprak satın almalı ve kü­
çük kentlerde küçük iş yerleri açmalısınız. Bu bilgece ve
tutumlu davranmaktır.
Eğer bazılarınız birbirine yakın yerlerde toprak ala­
bildiyseniz bu h arika bir şeydir -çok akıllıca.
B irçoğunuz, elinden bir şeyler gelen in san larsınız.
Öyle değil mi? Yani sizin zanaat dediğiniz şeyleri yapa­
bilen yetenekli kişilersiniz . Bunu birbirinize bildirmeli­
siniz ki, gelecekte birbirinizden yararlanabilesiniz. Bir­
çoğunuzun öğretecek çok şeyi var; birçok insanın da sizin
bildiklerinizi öğrenmeye ihtiyaçları var. Yeteneklerinizi
birbirinize bildirin.
Kuzeybatı'da dağınık bahçecilik göre ceksiniz. Bü­
yük Pasifik Kuzeybatı toprağı kutsanmıştır, gün geçtikçe
de daha fazla öyle olacak. İçinizden öyle geldiği için baş­
ka yerde yaşıyorsanız, biliniz ki sizin toprağınız da kut­
sanacaktır. Sadece fermuardan uzak durmaya gayret
edin! Tam üstünde oturanlarınız için endişe ediyorum.
Çok yakında, nüfus yoğunluğu fazla olan bölgelerde yen i .
"dersler" görülecek, çünkü buralardaki basınç h iç hafif-

1 68
Not
l e m em iştir.
Okudunuz. Anl adınız. Çok memnunum. Size artık,
Değişim -Gelecek Günler, insanın ve doğanın kaderi ve
ki şisel kurtuluş h akkında söyleyebileceğim başka bir şey
yok. Ama, sizin yapacak çok şeyiniz var. Gelecek on iki
yıl içinde, burada okuduklarınız birer birer gerçekleşe­
cektir. Siz de olayların bir parçası olun! Hepsi bu! Bu kitap
sona ermiştir. Tanrı'nın sevgisi sizinle beraber olsun.

1 69
Tiranların Son Valsi
Açıklamalar:

1 . 1 898 savaş l a r ı , Başkan Theodore Roosevelt ( 1 858-


1 9 1 9) devresi ndeki an laşma ile Küba üzeri nde manda tesis
edilmesiyle sonuçlanm ı şt ı .
2. Federal Haz i ne y a da Federal Rezerv, kendine mahsus
bir bankac ı l ı k siste m i d i r. ABD'de 1 900'l ü y ı l l arda yaşanan
( 1 907) kriz, bankac ı l ı k sistemi ndeki hatalara bağ lanı nca, bir
kom ite toplan mas ı n a ve yeni bir sistem konulmas ı n a karar ve­
rildi. Bu sistem, on iki bölgese l bankan ı n birleşmesiyle ol uşan
bir merkezi bankac ı l ı k sistemiydi. Bu bankalar, bir g uvernör­
ler meclisi tarafından tespit edilen politikaları yü rütüyorlard ı .
Bu konuda çı karı lan yasa, bütün ulusal bankaları n b u birliğe üye
olmas ı n ı şart koşuyord u . Her banka mevduat ı n ı n bir kısm ı n ı ,
bölgedeki Federal Rezerv bankası nda bloke edecekti. Bunlar da
u l usal bir para akı m ı n ı fi nanse etmekte kullan ı lacakt ı. Üye ban­
kalar, Federal Rezerv Bankas ı'ndan borç alabileceklerdi ( rees­
kont).
Bu sistemin ilk g örevi Birinci Dü nya Savaşı'nı fi nanse et­
mek old u . Yasaya göre bu bankalar, devlet tahvillerini sat ı n a­
lacaklard ı . Savaştan sonra ise faal olan otuz bir bin bankadan
beş bin tanesi kapandı ve sonunda 1 929 krizi geld i. Panik, ta
1 933'e kadar sürd ü .
1 933'de Federal Rezerv bankaları na borsa kred ileri n i n
kontro l u yetkisi veri l d i . ikinci Dü nya S avaş ı ' n ı n finansman ı n ı
ise hemen hemen tamamen Federal Rezerv Bankaları üstlen­
d i ler. Yüz milyar dolarl ı k devlet iç borçlanma tahvili sat ı n al­
d ı lar.
Savaştan sonra, bankaları n say ı s ı azalmaya devam etti.
Mevcut bu sistemin yakın bir gelecekte değişeceği san ı l m ıyor.
3. Bizim anlad ı ğ ı m ı z kredi kartı değ il de, yepyen i bir para
sistemi anlamı nda kullan ı l ı yo r. "Borç kart ı " da denebilir.
4. " ... Canavara kim benzer ve o n u nla kim cenk edebilir?
d iyerek canavara secde k ı l d ı lar; ve o n a büyük şeyler ve kü­
fürler söyleyen ağ ı z veril d i ; ve o n a k ı rk iki ay işlemeye sala­
h iyet veri ldi. Allaha karş ı küfürler iç i n , onun ismine ve o n u n
çad ı r ı na, yan i , gökte oturanlara küfretmek için ağz ı n ı açt ı . V e
o n a mukaddeslerle cenk etmek v e onları yenmeye ruhsat veril-

1 70
Açıklamalar
d i ; ve ona her sıpt ve kavm ve d i l ve mil let üzeri nde salahiyet
verildi. Ve yeryüzünde oturan ların hepsi, boğaz lan mış Kuzu nun
h ayat kitabı nd a d ü nya kurulal ıdan beri ismi yazı lmamış olan
her adam , o n a secde k ı lacakt ı r . K i m i n ku lağ ı varsa işits i n .
E ğ e r b i r a d a m es i rl i k i ç i n i s e , e s i r i i ğ e g i d e r ; e ğ e r
biri k ı l ıçla öld ü rü rse o n u n k ı l ıçla öld ürül mesi gerekir. Mukad­
deslerin sabrı ve iman ı bundad ı r.
( . . . ) Ve i nsanlar ı n ö n ü nde, hatta gökten yeryüzüne ateş
ind irecek kadar büyük alametler yap ı yor.Ve kendisi nde kı l ı ç
yarası olup yaşa m ı ş olan canavara bir suret yapmalar ı n ı yer­
yüzünde oturan lara söyleyerek, canavarı n ö n ü nde yapmak için
kendisine veri l m i ş olan alametler sebebiyle, yeryüzünde otu­
ran ları saptı rı yor. Ve ona, canavarı n sureti söyles i n , ve cana­
varı n sureti ne tapmayan ların heps i öldürülsün d iye, canavarın
s u retine nefes vermeye kudret ve r i l d i . V e k ü ç ü k l e r i n ve
büyü kleri n, ve ze n g i n l e r i n ve fa k i r l e r i n , ve h ü rle­
rin ve kulların hepsi ne, sağ e l leri ya h u t a l ı n la r ı
ü ze r i n e , o n l a ra damga v u rd u r u y o r , ve c a n a va r ı n
adı, ya h ut adının sayısı d a mg a s ı ke n d is i n d e o l maz­
sa, k i m s eye a l ışveriş ett i r m i y o r . H i k m et b u ra d a ­
d ı r. An layışı olan, canavarın say ı s ı n ı hesap ets i n ; ç ü n kü i n ­
san sayıs ıd ı r ve onun sayısı Altı yüz altmış a l t ı d ı r.
( . . . ) Ve onlar ı n ard ı nca başka üçüncü bir melek gelip bü­
yük sesle ded i : Bir kimse canavara ve onun suretine secde kı­
lar ve al n ı üzerine, yahut eli üzeri ne damgay ı kabul ederse, o
da kendi gazab ı n ı n kasesi nde saf olarak haz ı rla n m ı ş olan Alla­
h ı n öfkesi şarab ı ndan içecektir; ve m ukaddes meleklerin önün­
de ve Kuzu n u n ön ünde ateşle ve kükürtle azap ed ilecektir; ve
azaplar ı n ı n du manı ebetler ebedince tüter; ve canavara ve o­
n u n sureti ne secde kı lanların, ve o n u n i s m i n i n damgas ı n ı kim
kabul ederse, onların g ü ndüz ve gece rahatları yoktu r. Allah ı n
e mirleri n i ve isa'n ı n i m an ı n ı tutan m ukaddesleri n sabrı bun­
dad ı r. ( lncil, Yuhanna' n ı n Vahyi (John'un İfşaatı ) , Bap 1 3- 1 4)
5. İ ncil'de d ü nyan ı n hal i m olan lara kalacağ ı yaz ı l ı d ı r.
(Matta, Bap 5 . )
6. Yüksel mek: Miraç; bede n iyle beraber (beden i n titre­
şim frekan s ı n ı yükselterek) Tanrı kat ı na çıkmak.

171
RAMTHA

ERDO GAN
K itap - K ırt as iy e
272 94 07 Gay rett epe
·.

Tel : 267 3 9 5 0 ·

You might also like