Professional Documents
Culture Documents
"Her gece akşamın sünnetinden sonra konuşmadan iki rekat kıl ki her
rekatta bir Fatiha, bir İnnaenzelna, altı kere İhlas Suresi, birer kere de Felak,
Nas sureleri okursun ve iki rekatın sonunda selam verirsin.
37
MEDRESE-İ YÜSUFİYYE'DEN MEKTUPLAR
Şüphesiz Allah-u Te'ala kıyamete varıncaya kadar senin imanını muha-
faza edecektir." buyurdu. (Şeyh Ahmed ed-Deyrabi, el-Mücerrebftt, sh:54)
İşte bu namazı kılanlar bu tarif üzere kılsınlar ki sünnet yerini bulsun ve iman-
larımız mahfuz kalsın. Amin!
2) Şeyhimiz, müceddidimiz ve gavsımız Mahmud Efendi Hazretleri yine hiz-
metinde bulunan bir kardeşle selam gönderip "Haberler iyi." buyurmuş. Mühim
olan Efendi Hazretlerimiz'in nezdindeki haberlerin iyi olmasıdır. Zaten manevi
haberler iyi olunca zahiri haberler çok önemli değil, dünya nasıl olsa geçer. Rab-
bim cümlemizin ahir-u akıbetlerimizi hayreylesin, mürşidimizin himmetlerinden
mahrum eylemesin. Amin!
3) Mektup gönderen kadın-erkek bütün sevenlerimin mektuplarını okuyorum,
fakat beni mazur görsünler, "Deliiilü '/-hayrat" kitabının nüshalarını tekabül ve ter-
cemesi ile uğraştığım için ayrıca diğer vird ve vazifelerimin çokluğundan, gündüz
gelen ziyaretçilerle iştiğalimden ve yanımda kalanlarla ilgilendiğimden yüzlerce
mektuba cevap verme imkanı bulamıyorum. Bir de dergi yazılarının hazırlanması,
tashlhi ve her hafta size yazılan mektuplar uyumaya bile çok vakit bırakmıyor.
Ben, benden mektupla yahut diğer vesilelerle dua isteyen herkese özel dualar
ediyorum. Yine dua saatimiz saat beş olsun, haftaya biraz geri çekeriz inşaallah.
Saat tam beş olunca secdede 41 kere bu fakirin halası niyetiyle:
4) Dün Mehmet Talu Hoca Efendi ziyaretime geldi, birçok selamlar getirdi,
geçen sayıda Ahmet Sarıhan 'ın, Talu Hoca hakkındaki iradeleriyle ilgili kendi-
sinden açıklama beklemiştim. Kendisi yanıma gelerek "Ahmet Sarıhan benim
hakkımda gerçek dışı bir beyanda bulunmuş, siz ayrıldıktan sonra ben de Beyan
Dergisi'ni bıraktım, fakat o eski yazılarımı yayınlamaya devam etti. Ben onu ikaz
ettiysem de bana 'Bunlar eski yazı zaten yayınlanmış, bu bizim hakkımız.' dedi
ve beni dinlemedi." diye izah etti. Ben bu beyanı esas alarak kendisine teşekkür
ettim. Aramızda bir sıkıntı zaten yoktu ama fitne kapısını tamamen kapatmak için
size bunu bildiriyorum. Ben kendisinden Lalegül' de konuşması ve dergide yazı
yazmasını talep ettim, kabül etti. Böylece mesele vuzuha kavuşmuş oldu. Rabbim
bütün hocalarımızdan razı olsun, cümlemizi dinine hadim eylesin. Amin!
38
8. MEKTUP/ 15 MART 2012
SEKİZİNCİ MEKTUP 15 Mart 2012
Sohbet meclislerini terk etmeyen değerli cemaat-i Müslimin, ihvan-ı din! Ha-
yat acı-tatlı geçen anlarıyla bizi her gün ecelimize biraz daha yaklaştırıyor. Rab-
bimiz bize "Ölmeyin." buyurmuyor.
,,,, ~ ,,
-: 'l•J ·!~\"''l~l
( UJ-~ J::"")
·• 4 ~ J :ı,.. ı:_r~ lJ
"İslam'dan başka bir din üzere ölmeyin." (Al-i imriin Suresi:l02 'den) buyuruyor.
Müslüman olarak ölmek için İslam üzere yaşamak lazım. İşte siz bu cemaat-
lere devam ederek İslam üzere ve imanlı bir halde ölmeyi hedefliyorsunuz. Rab-
bim sizi ve bizi bu muradımıza nail eylesin. Amin!
Geçen mektuplarımda size iman selameti için akşam namazından yani sün-
netten sonra kılacağınız bir namaz yazmıştım.
"Hayatü'l-hayevan" isimli Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhu) Hazretleri'nin
de çok itibar ettiği ve kaynak gösterdiği eserde bu namaz hakkında başka bir riva-
yet daha zikredilmiştir ki buna göre:
55
MEDRESE-İ YÜSUFİYYE'DEN MEKTUPLAR
'Ey Allah! Benim bu iki rekat ile ne kastettiğimi bilen Sensin. Ey Allah!
Sen bu iki rekatı Sana kavuşacağım günde benim için bir hazırlık eyle. Ey
Allah! Onlar sayesinde hayatımda da, vefatım anında da, ölümümden sonra
da dinimi muhafaza et.' diye dua edilir. İşte böyle yapan kimse hakkında:
o o ' '
((.ı)~ '11
/ .. ~ ~l 8\))
~
l
'Allah-o Te'ala onu imansız ölmekten emin kılar.' buyrulmuştur." diye zik-
retmişlerdir. (ed-Demiri, Hayiitü 'l-hayeviin, 1158; Ahmed ed-Deyrabf, el-Mücerrabiit, sh:54)
56
8. MEKTUP I 15 MART 2012
Rabbim taksiratını affeylesin, seyyiatını mahveylesin, bize karşı olan muhab-
bet ve alakasından dolayı ona lütufkar muamele eylesin.
İnşaallah umarım ki çektiği ağır hastalıklar günahlarına kefaret kılınır, bir
de sevgisi hürmetine bağışlanır. Çünkü Efendi Hazretlerim' den defüatle dinle-
diğim, sonra Habib Zeyn Hazretleri'nin kitabında gördüğüm ve size de nakletti-
ğim bir rivayete göre:
Allah-u Te'ala mahşerde bir kulunu affetmek için bahane ararken ona: "Bir
alim tanıdığın var mıydı?" diye soracak, o: "Hayır ama bir arkadaşım vardı, o
alimlerin sohbetine gider gelirdi." diyecek. Rabbim: "Hadi seni alimlerle tanışan
o arkadaşına bağışladım." buyuracak. (Habib Zeyn, el-Menhecü s-seviyy, sh: 179)
Şimdi bu amcamız da beni alim olarak tanıdığı için değil, Efendi Hazretleri
gibi bir alimi tanıyan bu fakiri tanıdığı için affa mazhar olabilir diye düşünüyorum.
Geçenlerde morfınman bir genç sedye ile getirildi, omuriliğine kurşun isabet
etmiş, yürüyemiyordu. Beni karşısında görünce "Şaşırmış bunlar ya, kimleri içeri
almışlar." diye söylenmekten kendini alamadı.
Beni bilenler bilir, televizyonlara çıkmadan önce de yirmi beş sene önce baş
ladığım Sultan Mahalle sohbetlerimden beri gayr-i meşru alemin birçoğu da bu
fakiri dinler, sever, sayar.
2000 yılında içeri alındığımda herkes beni kendi koğuşuna çağırırdı. Tabi ki
-güvenlik gerekçesiyle- aslında benim rahatlığımı istemedikleri için 28 Şubat sü-
recinde beni istediğim koğuşlara vermezlerdi.
Yanımda bulunan Sezer isimli arkadaş -ki Rabbim onu da, beni de acilen ha-
yırla tahliye eylesin- anlatıyor, ben avukata çıktığım için duymamışım.
Altımızda ve karşımızda bulunan karantinaya her hafta yüz kadar tutuklu ge-
liyor. Benim yerimi nereden biliyorlarsa "Hoca, hoca!" diye aşağıdan ağrı bağırı
yorlar. Kimi dua istiyor ki ekserisi öyle, bana zulmedenlere basıyorlar bedduayı,
bir de onların argo ağızlarıyla bir farklı oluyor beddua şekilleri. Kimi sigara isti-
yor, kimi çay istiyor.. Tabi biz özür diliyoruz kendilerinden, çünkü bizim onlara
böyle bir şey verme imkanımız yok, ancak dua sözü veriyorum ve geceleri dua
ediyorum. Zaten onlar ancak birkaç gün orada durabiliyorlar. Sonra ya koğuşlara
ya da başka cezaevlerine nakloluyorlar.
Çoğu mutlaka beni tanıyor ve seviyor. Çünkü ben otuz küsur senedir kimseden
para istemeden sohbetler ettim, düğünlere, derneklere, cenazelere iştirak ettim, ar-
kalarından dualar ettim. Onun için ben halk adamıyım, sevmeyenim az bulunur
ama onlar da yaman olurlar. İşte Sezer duymuş, aşağıdan biri yine bir gün bana
sesleniyormuş, diğeri de ona: "Hocayı rahatsız etme, sonra bize bir beddua eder,
buradan çıkamayız." diyormuş.
57
MEDRESE-İ YÜSUFİYYE'DEN MEKTUPLAR
Geçenlerde ayağından kurşunlanan biri sedyeyle getirildi, ben de onu içeri alır
larken koğuşun kapısında duruyordum.
Sonra anlatıyor: "Ben seni dışarıda her hafta dinlerdim, şimdi içeri girer gir-
mez seni sedyemin başında görünce şaşkın ve yeni ayılmış halimle 'Yoksa ben
öldüm de ahirete mi geldim, sedyemin başında Cübbeli Hoca ne arıyor?' diye bir
zaman kendime gelemedim." diyordu.
Yani diyeceğim
burada tarifi kabil olmayan nice olaylarla karşılaşıyorum, bir
kısmını sizinle paylaşmak istedim, siz de dedikoduları çok seversiniz ya, merak
etmeyin diye bir parça yazayım dedim.
Burada yanıma cinayet dahil, gasp, hırsızlık, uyuşturucu, kalpazanlık gibi her
türlü suçtan adam geliyor, kimseyi hakir görmemek lazım, "Rabbim hepsine
hidayet versin, ıslah etsin." diye dua etmek lazım.
Rasô.lüllah (Sallfıllfıhu Aleyhi ve Sellem):
Allah-u Te'ala'nın kimi affedip bağışlayacağı bizce belli değil. Onun için
kimsenin günahını büyük görüp de peşin hüküm vermeyelim. Kimse için "Allah
bunu affetmez." demeyelim, ne belli, belki onu affeder de seni affetmez.
Allah adına
özel hükümler vermek kimsenin haddine düşmez. Cündeb
(Radıyallfıhu Anh)dan
rivayet edilen bir hadis-i şerife ~öre: "Eski ümmetten biri
'Vallahi Allah felanı affetmeyecek.' diye yemin etmiş de Allah-u Te'ala:
,,.. / ... ,.... ,,,._
"" ,,. J o F- ,,,.. > J ,,,. ... o,, ,, .... ,,. J o s:.- ... o ~ ... ""'F- ... ....
58
8. MEKTUP/ 15 MART 2012
Tabi ki onun zellesi diğer insanların günahlarıyla mukayese edilemez. O ma-
kamda olan kişiler evla olan bir şeyi tercih etmeyip caiz ve mübah olan bir şey
yaptıklarında dahi başkalarının büyük günah işlediklerinde karşılaşacakları azap-
tan beter itaplara (sitemlere) çarptırılırlar.
Bu meseleyi Efendi Hazretlerimiz'in riyasetinde yazmış olduğumuz meal-
de bir dipnotla açıkladığımızı düşünüyorum, oraya bakılabilir. (Kur 'dn-ı Mecid ve Tef
sirli Medl-i Alfsi, sh:453)
Mühim olan, nefse benlik vermeyip herkesi kendinden üstün ve nefsini herkes-
ten aşağı ve her muzır yaratıktan daha zararlı görebilmektir.
((ı.h;;..
.. . L;.. ~. ~))
"Ey Cüneyd! Seni geçen oldu." diye nida gelirdi.
Her de!asında bunu duyunca "Bari bir cuma sabah namazından soma camiden
çıkmayayım da bakalım kim beni geçecekmiş?!" diye düşündü ve bunu yaptı. Fa-
kat yine aynı nidayı duyunca "Ya Rabbi! Ne olur beni kimin geçtiğini bana bil-
dir." diye dua etti.
O zaman mihrabın köşesinden:
,,.. \ o ~ / ,, :;:;,...
O zat "Öğlene yakın." deyince Cüneyd (Kuddise Sirruhu) şaşıp kalarak: "Bana,
senin beni geçtiğin bildirildi. Sen ne yapıyorsun da bu makamı kazanıyorsun?'~
diye sordu.
59
MEDRESE-İ YÜSUFİYYE'DEN MEKTUPLAR
O zat: "Ben her cuma camiden çıkarken 'Bir dahaki cumaya kadar yaşarsam
mutlaka camiye gideceğim.' diye niyet ediyorum." diye cevap verince ariflerin
sultanı Cüneyd (Kuddise SirruhU) sebkatin kıdemle değil himmetle yani ileri geçme-
nin öncelik sırasıyla değil de niyet ve azimle olduğunu anladı. (İsma 'il Hakki el-Bursev~
Ruhu '!-beyan, 31373)
Radyodan dinlerken 111 sayısını işittim, halbuki böyle bir sayı yoktur, yanlış
yazmış olabilirler. Asıl adedi yani Rabbimiz'in «~ 'ııı "Korkma" kavl-i şeri
finin sırrı olan 1111 sayısındadır.
3) Sizden birçok müjdeci ve teselll edici mektuplar fakire ulaşmaya devam
etmektedir. Yine bir hanım kardeşimiz hapse girdiğim ilk zamanlarda ğaipten bir
sesin "Ahmedim yorgun geldi, ona cennetten yataklar getirin, odasını döşeyin.
Ahmedim dinlensin." diye nida ettiğini işitmiş.
Gerçekten beni bilenlerin malumu olduğu üzere; kemik ağrılarımdan ve boy-
numdaki kemik aşınmasından dolayı kendi evimdeki sert yatağım ve özel boyun
yastığımın olmadığı zaman çok rahatsız olurum ve uyuyamam. Yol yorgunluğuyla
gittiğim evlerde ve otellerde uyusam bile ondan sonra günlerce boyun ve beden
ağrısı çekerim.
Tabi ki hapishanede adama böyle bir imkan vermezler. Fakat yatağımın sertliği
ve yastığımın ayan öyle bir denk geldi ki samiınl söylüyorum kendi özel yatağı
mın dışında hiçbir yerde bu kadar rahat etmedim.
60
8. MEKTUP/ 15 MART 2012
"Ahmet! Felanca kişiler dün gece sabaha kadar başımın derisini yüzdüler,
seni uzaklaştırmam için beni çok üzdüler." diye hayıflandığı günlerde Efendi
Hazretleri her zamanki usülü üzere benim isnad edilen suçu işleyip-işlememiş ve
bu yüzden uzaklaştırılmayı hak edip-etmemiş olduğum konusunu istihareye havale
etti. O zaman istihare işlerine ismiyle müsemma İstihareci Mehmet namında
bir arkadaş bakıyordu.
Fakat o günlerde tebliğ cemaatiyle Hindistan'a gittiği için iki ay kadar kendisi-
ne ulaşılamadı, tabi o vakit böyle cep telefonları da yok. Efendi Hazretleri onun
bu kayboluşuna özellikle de benim istiharemi yaptıramayışına çok üzülüyordu.
Ama iş geciktirilecek cinsten değildi. Tabi ki Efendi Hazretleri'nin kalbi zaten
istihare makamıydı.
Ama Rasôlüllah {Sallô.llô.hu Aleyhi ve Sellem) Aişe anamız hakkında karar vereme-
yip vahiy beklediği gibi yüce mürşidim de o sünnete ittibaen hem de başkalarına
karşı huccet olsun diye istihareyi bir başkasına, tabi ki rastgele birine değil yine
kendisi tarafından keşfi açılan ve evliyaullah ile uyanık halde istediği zaman gö-
rüşmesine izin verilen birine havale ederdi. Bu, ona şeyhinden kalma bir hasletti.
Bu konuda Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhu)nun da kendisinin keşfi açık ol-
duğu halde ihvanından keşfi açık olan birine mesela son zamanda Gönenli Ma-
rangoz Ömer Efendi'ye istihare yaptırdığını naklederdi ki bu zatın ziyaretine beni
de birkaç kere götürmüştü.
Neyse konuya girersek müstakil bir kitap çıkar, uzatmayalım. İstihareci Meh-
met bulunamayınca o zamanlarda keşfi açık olan Kasımpaşalı Şevket Efendi'ye
bu iş havale edildi. Herkes istiharenin sonucunu merakla beklemekteydi.
Ben evvelce hatm-i haceganda Efendi Hazretleri'nin tam yanında otururken
"İfk Hadisesi" günlerinde yaşanan durum gibi iftiraya uğradığım günlerde hatm-i
şerif odasının en dip köşesinde oturuyordum.
İstihare Şevket ağabeye havale edildiği günün akşamı hatm-i şerifin akabin-
de ihvan yatsı namazı için cami-i şerife doğru kalkıp giderlerken Şevket ağabey,
Efendi Hazretleri'nin yanına sokuldu.
Benim bu yaşa kadar o andan daha heyecanlı hiçbir anım olmamıştır, zanne-
dersem de olmayacaktır. Çünkü evvelce Şevket ağabey ile görüşememiştim, gö-
rüşsem de bana bir şey anlatmayacağı kesindi. Bu sırları başkalarına söyleyenlere
zaten bu vazife emanet edilmezdi.
Şevket ağabey anlatmaya başlayınca kalbim yerinden çıkacak gibi oldu, bir
yandan da Efendi Hazretleri'nin cemaline bakıyordum. Ne zaman yüzünde güller
açtığınL görünce içime bir rahatlık geldi. Efendi Hazretleri'nin güldüğünde ne
kadar güzelleştiğini ve nurunun nasıl parladığını bilenleriniz çoktur.
61
MEDRESE-İ YÜSUFİYYE'DEN MEKTUPLAR
Sonra Efendi Hazretleri kalkarak yatsı namazı için cami-i şerife yöneldi -o
zaman hatm-i şerif mevsim gereği akşam ile yatsı arasında yapılıyordu- günlerdir,
haftalardır bu iftira yüzünden gülmeyen ve şiarı, iltifat olduğu halde kimseye iltifat
etmeyen yüce gavs o akşam mihraba doğru ilerlerken sağında ve solunda kendisi-
ne yol açmış bekleyen tüm ihvana iltifatlar yağdırıyordu. Oysa günlerdir böyle bir
sevinçli hal kendisinde müşahede edilmemişti.
Namazdan sonra Efendi Hazretleri beni çağırttı ve: "Ahmet! Senin hakkında
evliyaullaha müracaat ettirdim fakat bu iş hepsini aşınca istiharede bizzat
Allah-u Te'ala tecelli buyurarak 'Ahmet'i Bana bırakın, onun işlerini Ben
hususi yönetiyorum, ona kimseyi dokundurmayın.' buyurdu." diye bana an-
lattı. Size hikaye anlatmıyorum ha! Yaşanmış bir olayı anlatıyorum.
Sonra Şevket ağabey ile görüştüğümde bana: "Bu istiharenin öyle tesirinde
kaldım ki Allah-u Te'ala'nın tecelllsine senin sayende mazhar oldum, anlatılacak
bir hal değil, her zerreme nur sirayet etti." diye anlattı.
Tabi ki Ehl-i Sünnet'e göre Allah-u Te'ala'nın dünyada baş gözüyle görün-
mesi vaki olmaz. Ama rüyalarda ve zuhfıratlarda görünmesi çokça vakidir. Buna
"Tecelll Sfırl" de denir. Tefsirde izah ettik ama şimdi yerini hatırlamıyorum. (Mah-
mud Ustaosmanoğlu ve ilmf heyet, Ruhu '/-Furkan Tefsiri, 11131-3 7)
((.~~ ~~
J
rJ 14 :uıı ~11~~))
,,.
hadis-i şerifi mfıcebince "Allah bir kulunu sevdiği zaman hiçbir günah ona
zarar veremez." ('Alf el-Müttakf, Kenzü 'l-'ummfıl, no:10175, 41208) yani günah yapabilir
demek değil tevbe nasib eder ve günahın izlerini ondan siler demektir. Demek ki
Allah bir kulu da sevmeyince ibadetleri ona fayda vermez.
62
8. MEKTUP / 15 MART 2012
Bu yüzden Rabbimiz'e sevilmeye bakalım, bunun da çaresi sağlam bir Ehl-i
Sünnet itikadı, dostları sevmek, düşmanlara buğzetmek, nefsi kahretmek, kendini
herkesten hakir görmek ve kamu müminleri kendinden üstün bilmek gibi fazlletli
hasletlerdir. Rabbim cümlemize bu kıymetli ahlakı ve efkarı naslb eylesin. Amin!
4) Kendimizi düşünürken ümmetimizin içler acısı halini, ahvalini unutmaya-
lım. Süriye'de Ehl-i Sünnet şehirleri, özellikle Humus ve İdlib şehirleri Şi'i ve
Nusayri hainler tarafından tarumar edildi. Binlerce Ehl-i Sünnet mücahid, yüzlerce
kadın ve çocuk kesildi, doğrandı, insanlar Esed'in resmine secdeye zorlandı, et-
meyenler öldürüldü, kadınlara tecavüz edildi.
Afganistan'da kafayı çeken bir cani Coni kadın, çoluk, çocuk demeden bir
aileyi katletti. İsrail günlerdir Gazze'yi bombalıyor. Salih bir zatın arabası patla-
tılarak şehit edildi, neler de neler. .. Ehl-i Sünnet' in çilesi cennete girmeden son
bulmayacak!
Efendi Hazretleri'nin buyurduğu gibi "Ahiret olmasa çatlardım." Yani bu
zalimlerden dünyada olmasa bile ahirette mutlaka intikam alınacağını bilmesey-
dim şimdi durduğum yerde çatlardım. Ben de Rasulüllah(Sal/al/ahu Aleyhi ve Sellem) in:
Ama bu !ani dünya o kafirlerin ve zalimlerin olsun bakalım, şehit edip cenne-
te yolladıkları mazlumların ardından dünyada ne kadar daha kalacaklar?! Pek ya-
kında onlar akıttıkları kanlarda boğulacaklar.
63
MEDRESE-İ YÜSUFİYYE'DEN MEKTUPLAR
Bu gece imsak vaktine yanın saat kala hacet namazları kılmak, son çeyrekte
makbfü dualar yapabilmek naslb eyle. Zikrine, şükrüne ve güzel ibadetine muvaf-
fak olabilmek için bize çok yardım eyle. Amin!
5) Mektuplarınızı almaya devam ediyorum, bazı talebelerimiz şiirler yazmış
lar, bazısını dergiye göndereceğim hele Iğdır' dan gelen bir mektubu mutlaka gön-
dereceğim hepsini tek tek okuyorum. Ancak cevap yazmam mümkün değil.
Tabi dışarıda olan bitenden haberim yok, sonra ziyaretime gelenler bana bu du-
rumu sordular, onlara: "Bu kadar çırılçıplak kadın resimleri asılarak haram şehvet
ler tahrik ediliyorken, sakal, cübbe ve sarık gibi İslam nişanlarını gösteren benim
resmimin elbette bir sakıncası olmaz.
Efendi Hazretleri: 'Siz sakalınız, cübbe ve şalvarınızla sokaklarda dolaş
sanız, vaaz yapamasanız bile, o halinizle emr-i bi'l-maruf yapmış olursunuz.'
buyururdu. Ben de bu hikmetli söze binaen, görenler sünneti ve Ehl-i Sünnet'i
hatırlasın ve bizi itibarsızlaştırmaya çalışanların hilelerinin sökmediği anlaşılsın
niyetiyle buna müsaade verilir." dedim.
Rabbim niyetimi biliyor, derdim kendimi göstermek değil , Allah buna şahit
ki esas gayem Ehl-i Sünnet'in izzet ve şerefini, itibar ve haysiyetini gözlerden ve
gönüllerden uzak tutmamaktır. Bu niyetle olursa bu iş teşvik edilecek amellerden
de sayılabilir. Rabbim cümlemizi niyetlerimizi tashihe muvaffak eylesin. Amin!
7) Dergimizi okumayı ve imkanınız nispetinde çokça alıp mektuplarımdaki
tebliğleri insanlara ulaştırmayı ihmal etmeyiniz. Diğer kitaplarımdaki ilimlerden
istila.deyi de sürdürünüz. Bu sizin karınıza olacaktır.
Burada nice insanlara gücüm nispetinde yardım etmeye çalışıyorum. Borç ve
kefil olma gibi nedenlerle içeri düşen fakat tuvalete gidemeyecek derecede yaralı
olan nice insanları tahliye için çabalıyorum. Bu işler bedava olmuyor. İçeride ve
dışarıda nice dertlilere hatta intihar edecek kadar daralmış kardeşlerime buradan
bile yetişiyorum. Ben size dünyanın nerelerinde ne hayırlara vesile olduğumu tek
tek anlatamam. Siz de biraz düşünceli olun.
İşte dergimize ve benim kitaplarıma gösterilecek ilgi ve alaka kesinlikle bu
hizmetlere iştirak ve ihtiyaç sahiplerine yardım niyetiyle olursa mutlaka bu fakirin
bütün hizmet ve yardımlarına ortak olursunuz.
64
8. MEKTUP I 15 MART 2012
Herkes bana "Senin için ne yapalım hocam? Emret." diyorlar. İşte size en
kolay şeyi söylüyorum, dergiyi çokça alın ve dağıtın. İnanın çok büyük hayır yap-
mış olacaksınız.
10) Bu hafta beni ziyarete gelenler arasında Şakir Hoca Efendi beni çok mah-
züz kıldı. Ben on beş yaşlarımdayken o ilkokul öğretmeniydi.
Bana: "Ben ikindiden sonra araba bulamam diye Bayrampaşa'daki evime git-
mek isterdim, sen beni yatsıya kadar camide bekletirdin. Yatsıdan sonra yola çı
kınca her seferinde beni evime kadar bırakan bir özel araba gelirdi." diye anlattı.
Ben o yıllarda annem-babamla kaldığımdan daha fazla ihvan ile birlikte ka-
lırdım. En çok Şakir Efendi bize iftar yemeyi verirdi. Rahmetli şehit Hızır Ho-
cam da elleriyle yemek yapar bize yedirirdi. Sapancalı Mehmet Efendi hangi
akşam nerede iftar edeceğimizi tertip ederdi.
11) Hakkımda ne haber çıkarsa evvela benim resmi sitem olan CübbeliAhmet-
Hoca.tv adresine bakın, ona göre inanın, tatbik edin veya reddedin.
Önümüzdeki günlerde doğru-yanlış bir takım haberler çıkabilir. Akl-ı selim ile
sukünet ve itidal üzere hareket edin, teşvik edilen faaliyetlere önderlik edin, sakın
dırılan işlerden sakının ve sakındırın.
65
MEDRESE-İ YÜSUFİYYE'DEN MEKTUPLAR
Rabbim hayırlı muratlarınıza nail eylesin. Umduklanmıza nail, korktukları
mızdan emin eylesin. Anım!
Aman özellikle Suriye halkına duayı unutmayalım. İmsak 4.41 'e kadar düştü,
bu mübarek gece saat 4 gibi, secdede, seccadede sıhhat-Ü afiyet ve huzür-u kalp
ile makbül dualarda buluşmak üzere cümlemizi, çoluk-çocuğumuzu, evladımızı,
malımızı, mülkümüzü ve tüm sevdiklerimizi, emanetleri zayi etmeyen Rabbim'e
emanet ederim.
Mektubumu güzel anlatımından dolayı Mustafa Hoca Efendi ye çok teşek
kür ederim.
12) Bu arada ziyaretime gelen Mhp Zeytinburnu ilçe başkanı Ahmet Alpars-
lan Beyefendi'ye ve onun şahsında Ehl-i Sünnet itikadını muhafaza eden, Efendi
Hazretlerimiz'in ve bizim kitaplarımızı okuyan, Osmanlı ecdadım1zın hürmetini
ve akidesini muhafaza eden tüm ülkü ocaklarına, özellikle İran devriminden sonra
Şi'a'ya, Selefi ve Vehhabl akımına, Abduh-Afgani ve Reşid Rıza şeytan üçge-
niyle başlayan reformistliğe, daru'l-harpçiliğe, mezhep ve tasavvuf inkarına, Sey-
yid Kutup ve Mevdfi.di hayranlığına meyil göstermeyen tüm ülkü ocakları men-
suplarına dua ve şükranlarımı arzederim.
(Bu hizmette merhum Said ağabeyimin çok tesiri olmuştur, her zaman dediğim
gibi, kırk hocadan fazla iş görmüştür.
Efendi Hazretleri'nin himmeti onda zuhur etmiştir, ihlas ve samımı intisab ger-
çekten başka bir şeydir. Allah-u Te'ala Said ağabeyimizin kabrini nür eylesin, de-
recesini all eylesin, yolunu daim eylesin, amel defterini açık eylesin.
Yerine vazife gören Emre Hoca Efendi'ye de dareyn saadeti ihsan eyleyip hiz-
metlerinde muvaffiikiyetler naslb eylesin. Amin!)
66