Professional Documents
Culture Documents
Siyasal Sistemler
Editörler
Yazarlar
2383-0-0-0-1909-V01
İçindekiler
Çoğunlukçu
Karşılaştırmalı Kurumsallaşmış
BÖLÜM 1 Siyaset: Giriş BÖLÜM 2 Parlamenter Rejim:
Birleşik Krallık (Britanya)
Giriş ................................................................. 3 Giriş ................................................................. 39
Karşılaştırma Olgusu ve Siyaset ................... 4 Britanya Siyasal Sisteminin Evrimi .............. 39
Bir Yöntem Olarak Karşılaştırma ......... 4 Britanya Devlet Sistemi ................................ 43
Gözlem ve Önerme ............................... 6 Yasama ................................................... 44
Karşılaştırmalı Siyaset Olgusuna Kuramsal Yürütme ................................................. 46
Yaklaşımlar ..................................................... 8 Yargı ....................................................... 46
Kurumsal - Yapısalcılık .......................... 9 Demokrasi Modeli Olarak Britanya
Yapısal İşlevsel Yaklaşımlar .................. 10 Parlamenter Rejimi ............................... 47
Bağımlılık Kuramı .................................. 11 Üniter Devlet ve Siyasal Evrim ............ 48
Kolektif Eylem Kuramı ......................... 13 Siyasal Kültür ................................................. 49
Yeni Kurumsalcılık ................................ 13 Siyasal Partiler ve Parti Sistemi ........... 49
Konusal (Mevzii) Karşılaştırma Seçim Sistemi ......................................... 50
Kuramları ............................................... 14 Politik İktisat .................................................. 56
Karşılaştırmalı Kamu Politikaları ......... 15 Ekonomik Sistem Tartışmaları:
Siyasal Sistemlerin Sınıflandırılması ............ 16 Millileştirme, Özelleştirme ve
Demokrasiler ......................................... 18 Liberalleşme ........................................... 56
Başkanlık Rejimi .................................... 21 Sosyal Refah Devleti ............................. 57
Yarı-Başkanlık Rejimi ........................... 22 Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık .......... 58
Otoriter Rejimler ................................... 23 Sonuç ...................................................... 62
Totaliter Rejimler .................................. 25
Siyasal Sistemlerde İktidar Dağılımı ............ 27
Üniter Devlet ......................................... 27
Konfederal Devlet
(Konfederasyon) .................................. 28
Federal Devlet ....................................... 28
Sonuç ..................................................... 29 Çoğunlukçu
BÖLÜM 4 Kurumsallaşmış
Başkanlık Rejimi: ABD
Giriş ................................................................. 105
Konumu, Genel Coğrafi ve Beşeri Özellikleri... 105
Amerikan Siyasal Sisteminin Gelişimi .......... 106
Amerikan Siyasetinin Anayasal
Çerçevesi ............................................... 108
Çoğunlukçu Federalizm ............................................ 109
BÖLÜM 3 Kurumsallaşmış Yarı- ABD’de Siyasi Haklar ve Özgürlükler .... 110
Başkanlık Rejimi: Fransa Abd’de Politika Yapıcı Kurumlar ................... 111
Başkanlık ............................................... 111
Giriş ................................................................. 73 Kongre .................................................... 112
Konumu, Genel Coğrafi ve Beşeri Özellikleri .... 73 Yargı ve Yüksek Mahkeme .................. 113
Fransa’nın Geçirdiği Evrim ve Temel Abd’de Siyasal Kültür Ve Siyasal Katılma .... 115
Özellikleri ....................................................... 75 Siyasal Kültür ........................................ 115
Beşinci Cumhuriyet Fransa’sının Siyasal Katılma ...................................... 115
Anayasal Yapısı ...................................... 80 Siyasal Partiler ...................................... 116
Yeni Anayasanın Öngördükleri ........... 82 Seçimler ve Seçmen Davranışı ............. 117
Fransa’da Siyasal Kültür ve Siyasal Katılma.... 88 Çıkar Grupları ve Lobicilik ................... 118
Fransa’da Kamu Siyasetlerinin Oluşması ..... 93 Abd’de Kamu Siyasetlerinin Oluşumu ......... 122
Sonuç ...................................................... 95 Sonuç ...................................................... 123
iii
Oydaşmacı
BÖLÜM 5 Kurumsallaşmış Rejim: BÖLÜM 6 Otoriter Rejimler
İsviçre
Bir Konfederalizm
BÖLÜM 7 Totaliter Rejimler BÖLÜM 8 Örneği Olarak
Avrupa Birliği
iv
Önsöz
Sevgili öğrenciler,
Karşılaştırma yaşamın bir parçası olarak her bir terfi eden inzibatlar buna “hızlı ve hakça”
gün hepimizin kullandığı bir ölçme ve değer- derken, altı ayda bile terfi edebilen pilotlar bu
lendirme yöntemidir. İnsan toplumları kadar duruma neden “yavaş ve haksız” demişlerdir?
eski olan bu yöntem nasıl giyineceğimizden Stouffer araştırmalarını derinleştirdiğinde sap-
nasıl barınacağımıza, nasıl besleneceğimizden tamıştır ki inzibatlar kendilerini inzibatlarla,
nasıl konuşacağımıza kadar etkili olmaktadır. pilotlar da kendilerin pilotlarla karşılaştırmak-
Modadan spora, ekonomiden kültüre ve ide- tadırlar. İnzibatların beklentileri üçer yılda bir
olojilerimize kadar her türlü değerlendirme- terfi etmek olarak belirlendiğinden ve hepsi
mizde doğal ve sürekli olarak kullandığımız bir de üçer yılda bir terfi ettiğinden bu durumu
zihinsel süreçtir karşılaştırma. Günlük yaşantı- hızlı ve hakça olarak görmektedirler. Stouf-
mızda adeta farkında bile olmadan yaptığımız fer, pilot subayların kendilerini diğer pilotlarla
gibi, kim ne söylemiş, nasıl giyinmiş, nasıl bir karşılaştırdıklarında, kendilerinin daha fazla
konutta ikamet etmekteymiş, hangi üniver- uçtuğunu ve daha fazla kahramanlık göster-
sitenin hangi fakültesini kazanmış gibi açıkça diklerini, buna rağmen kendi gözlerinde daha
ve bilinçli olarak yaptığımız karşılaştırmalarla az başarılı buldukları arkadaşlarının onlardan
kendimizi kendi gözümüzde başkalarıyla kar- önce terfi ettiklerini düşünüp, terfi sisteminin
şılaştırarak tartarız. Kilomuzun az mı, çok mu yavaş ve adil olmayan bir şekilde işlediği sonu-
olduğuna, bir dersin sınavına hazırlanmamızın cuna vardıklarını görmüştür. Stouffer hayatta
yeterli mi, yetersiz mi olduğuna hep kendimi- herkesin kendisine ölçü olarak aldığı bir top-
zi başkalarıyla, onların çalışmaları, yaşantıları, lumsal grubu bulunduğunu ki, buna atıf grubu
duruş ve davranışlarıyla karşılaştırarak karar (reference group) adını veriyoruz, bu grubun
veririz. içindekilerle yaptığı karşılaştırmalara dayana-
Bu sürecin ne kadar önemli toplumsal sonuç- rak kendisinin haksızlığa uğrayıp uğramadığı-
ları olduğunu en belirgin olarak saptayanların na karar verdiğini varsaymıştır. Bu varsayıma
başında ünlü sosyolog Samuel Stouffer gel- göre, Stouffer kendi atıf grubuna göre bir şey-
miştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikan lerden yoksun bırakıldığını düşünenlerin göre-
ordusundaki askerlerin morallerini ölçmek ce yoksunluk (relative deprevation) duygusu
için yapılan araştırmaları yönetmekte olan diye adlandırdığı bir tutuma sahip olacaklarını
Stouffer’ın dikkatini iki farklı kuvvette görev öne sürmüştür. Görece yoksunluk duygusun-
yapan subayların terfilerine ilişkin yaptıkla- da olan insanlar bir sınırlandırılma, engellen-
rı değerlendirmeler çekmiştir. Askeri inzibat me, ket vurulma psikolojisiyle hareket edecek-
(military police) olarak görev yapan subay- lerini, bunun da insanların sistemin kendisine
ların terfi konusundaki değerlendirmelerinde adil davranmadığını düşünmesine yol açacağı-
hemen hepsinin hızla ve hakça terfi etmekte nı ileri sürmüştür. Haksız yere sınırlandırıldı-
olduklarını belirttiklerini gören Stouffer, daha ğını düşünen insanların ise isyan etme eğilimi
önceki sorgulamalarında Hava Kuvvetleri’nde içerisine girerek başkalarına kötü muamele
uçucu pilot olarak savaşan subayların doldur- etme, saldırma, kavga etme gibi davranış gös-
dukları soru cetvelleri aklına takılmıştır. Bu tereceğini ifade etmiştir. Kısaca ifade edersek,
cetvelleri inceleyen Stouffer büyük çoğunlu- bu çalışmadan itibaren görece yoksunluk duy-
ğunun terfilerinin çok uzun zaman aldığını ve gusu insan ilişkilerinde şiddete eğilimi arttıran
genellikle pek de hakça olmadığını söyledikle- bir neden olarak düşünülmeye başlanmıştır.
rini saptamıştır. Bunun üzerine inzibatlarla pi- Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi karşılaştır-
lotların hangi sürelerde terfi ettiklerini araştı- ma, (örneğin inzibatlar ile pilotların terfi hak-
ran Stouffer ortalama bir inzibat subayının üç kındaki algılarının kıyaslanması), toplumsal
yılda, bir pilotun ise savaş koşullarında olma- yaşantıda olduğu kadar toplumsal bilimde de
nın da verdiği bir etkiyle de bir yıla varmadan temel bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Bir
terfi ettiğini saptamıştır. O zaman üç yılda toplumun kaynaklarını nasıl kullandığını, geli-
v
ri ve serveti eşit olarak dağıtıp dağıtamadığını, ancak karşılaştırma ile mümkün olabilir. Bu
bireysel özgürlüklere değer verip vermediğini, amaçla farklı süreçler ve mantık yürütme yol-
devletin vergi toplamakta etkili olup olmadığı- ları tasarlanmış olup halen uygulanmaktadır.
nı, hükümetin şiddete başvurmadan ülkeyi yö- Bu dersin konusu da bu yöntemleri uygula-
netip yönetemediğini ancak o toplumu veya mak suretiyle üretilen bulgular ışığında farklı
onun ekonomik veya siyasal sistemini diğer siyaset uygulamalarını barındıran siyasal sis-
toplumlar ve onların benzer sistemleriyle kar- temleri tanımak, çalışma koşullarını anlamak,
şılaştırarak anlayabiliriz. Bir toplumda günde neden ve nasıl bazı sistemlerin ortaya çıktığını
5 TL’den az bir gelirle geçinenlerin oranı yüzde ve nasıl birer evrim geçirdiklerini öğrenmek-
15 ise bu toplumda fakirliğin yaygın olup ol- tir. Bu elinizdeki kitap size bu konularda ışık
madığını, ancak dünyadaki diğer toplumların tutmak için ülkemizin değişik üniversitelerinin
aynı durumda olan birey oranlarını saptayarak uzmanları tarafından derlenmiş bir çalışmadır.
ve karşılaştırarak bulabiliriz. Eğer dünyadaki
Bu çalışma tek bir üniversitenin, tek bir si-
190’dan fazla Birleşmiş Milletler üyesi devlet-
yaset bilimi bölümünün ve tek bir siya-
ten 150’sinde bu oran yüzde 15’ten daha fazla
set bilimcinin çalışması değildir. Bu kitap
ise, o zaman incelediğimiz toplumun duru-
Anadolu Üniversitesi’nden Prof.Dr. Deniz
munun pek fena olmadığına, eğer ancak 15
Kağnıcıoğlu ile Sabancı Üniversitesi’nden
devlette bu oran yüzde 15’ten daha fazla ise,
Prof.Dr. Ersin Kalaycıoğlu’nun derleyicili-
o zaman incelediğimiz toplumun durumunun
ği (editörlüğü) ve yazarlığında, Bahçeşehir
fevkalade kötü olduğu sonucuna varabiliriz.
Üniversitesi’nden Prof.Dr. Sabri Sayarı, Yedi-
Ayrıca karşılaştırma siyasal sistemlerin na- tepe Üniversitesi’nden Prof.Dr. Cemil Oktay,
sıl yönetildiklerini, yönetme yeteneklerini, Galatasaray Üniversitesi’nden Doç.Dr. Eylem
izledikleri iç ve dış politikalarının etkili olup Aksoy Rétornaz, Sabancı Üniversitesi’nden
olmadığını da saptamamıza yarar. Devlet- Doç.Dr. Emre Hatipoğlu ve İstanbul Bil-
lerin ekonomik, siyasal ve kültürel özellik- gi Üniversitesi’nden Doç.Dr. Hasret Dikici
lerinin betimlenmesi ancak karşılaştırılmak Bilgin’in katkılarıyla oluşmuş bir yayındır. Bu
suretiyle olabilir. Benzerlikler ve farklar sap- yayının gerçekleştirilmesi için hiçbir desteğini
tandığında bazı ön koşulların, bir olgunun esirgemeyen Anadolu Üniversitesi’nin Rektö-
oluşmasına neden olduğunu saptayabiliriz. rü Prof.Dr. Naci Gündoğan’a özellikle teşekkü-
Samuel Stouffer’ın yukarıda anlattığımız gö- rü bir borç biliriz. Bu derlemenin basımı sıra-
rece yoksunluk konusundaki buluşunda da sında her türlü teknik yardımı sunan ve Açık
karşılaştırma yönteminin kullanıldığını görü- Öğretim’de kullanılacak bu yayını oluşturan
yoruz. Stouffer iki meslek grubunu, inzibat tasarımın ortaya çıkmasında büyük emeği
ve pilotları karşılaştırarak bu grupların içinde geçen Uzaktan Öğretim Tasarım Birimine de
bulunan bireylerin nasıl farklı yoksunluk duy- özellikle teşekkür etmek isteriz.
guları geliştirdiklerini saptayabilmiştir. Böyle
bir karşılaştırma imkânı olmasaydı, Stouffer’in
07 Eylül 2018, İstanbul
görece yoksunluk olgusunu gözlemlemesi ve
buna dayanarak temel bir sosyoloji kavramı-
nı tanımlaması ve önemli bir sosyal psikolojik
Editörler
açıklama önerebilmesi mümkün olamayacak-
tı. Tüm siyasal olgularda da farklı toplumsal Prof.Dr. Ersin Kalaycıoğlu
ve bireysel koşullar, geçmişler ve ortamların Prof.Dr. Deniz Kağnıcıoğlu
etkileri altında bulunarak davranılmasından
dolayı, bu farklılıkları dondurarak sadece de-
ğişiklik gösteren bir ön koşul ile onun etkisiyle
oluşan bir gelişmenin varlığının saptanması da
vi
Bölüm 1
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
1
ekonomi v.b. koşulların etkilerinden
2
ekonomi ve siyasal tarihten gelen
insan topluluklarında ne tür farklılıklar sadece bir veya birkaçını araştırma
ve benzerlikler göstermekte olduğunu kapsamına alarak nasıl genel önermeler
açıklayabilme üretilebileceğini tanımlayabilme
3 4
3 Farklı siyasal sistemlerin ne bakımdan
ayrıldığını ve hangi bakımlardan 4 Çeşitli siyasal rejim, siyasal topluluk ve
benzediğini ve bunların arasındaki farkları siyasal sistemlerin işleyişinde geçerli olan
açıklayabilme yapısal ve kurumsal farkları ayırt edebilme
2
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
GİRİŞ
Karşılaştırmak içinde yaşadığımız çevre ve aile
başta olmak üzere kurumlar içindeki yerimizi ta- dikkat
nımlamak, anlamlandırmak ve değerlendirmek Burada kullandığımız tanım siyaset hakkında
için hayatın başından itibaren yaptığımız bir dav- yapılan pek çok tanımdan birisi olan David
ranıştır. Kendi cinsiyetimizi ve bunun toplumsal Easton’ın 1953 yılında yayınlanan kitabında
cinsiyet olarak anlamını, kendi kimliğimizi deri önerdiği tanımdır. Bu tanımın İngilizce aslı
rengimizden başlayarak toplumda sahip olduğu- Easton tarafından “...politics is the authorita-
muz kan bağlarını, hısımlık ilişkilerini, yaşadığı- tive allocation of values” (1953: s. 130) olarak
mız yeri, o toprağı paylaşanlarla olan ilişkilerimi- önerilmiştir. Easton tarafından öne sürülen bu
zi, inançlarımızı da ancak karşılaştırma yoluyla tanım demokrasi veya otoriter - totaliter rejim
toplumsal yaşantının içinde anlamlandırabiliriz. farkı söz konusu olmaksızın, çağdaş siyaset ka-
O zaman kendimizi toplumda belirli bir konuma dar ilk çağ Mısır, Çin, Hindistan, Yunan, Türk
yerleştirebilmek, bir erkek veya kız öğrenci olarak v.b. siyasetlerini tanımlamak için de geçerli
tanımlayabilmek, bunun toplumsal anlamını kav- olabilecek, olabildiğince zaman ve mekân aşırı
rayabilmek ve ona göre başka erkek ve kız öğrenci- bir içerikte olan bir tanım olduğundan burada
lere davranmak söz konusu olabilir. Karşılaştırma temel alınmıştır.
zihinsel olarak farkında bile olmadan yapabildi-
ğimiz, ancak bazen bilinçli olarak yaptığımız bir Bu farklılıkların gözlenmesi onların neden ve
mantıksal çıkarsamadır. nasıl ortaya çıktığı sorularını sormamıza olanak
Toplumsal yaşantının geneli için geçerli olan sağlamaktadır. Bu tür bir sorgulama ise bize si-
bu davranış, toplumdaki değerlerin bağlayıcı ka- yaset olgusu hakkında ayrıntılı ve derinlemesine
rar alma gücü bulunan kurum ve kişilerin (otori- gözlem yapma olanağı tanıyacağı gibi, farklı siyasal
telerin) müdahalesiyle bölüşümü (tahsisi) olgusu olguların olduğu, bunların hepsine özgü olabilen
olan siyaset için de geçerlidir. Siyaseti anlamlan- özelliklerin mevcudiyetini ayrıştırabilme olanağı
dırabilmek ve hatta anlayabilmek için karşılaştır- verecektir. Karşılaştırmalı gözlem aynı zamanda
ma temel bir mantık yürütme sürecidir. Örneğin, birbirine çok benzer siyasal kültürlere sahip olduk-
ülkemizde mevcut olan siyasal yapı ve kurumlara ları varsayılan ulus-devletlerin bile çok farklı siyasal
oldukça aşinayız. Onların adlarını ilköğretim yıl- yapı ve olgulara sahip olduğunu ortaya koyabiliyor.
larından itibaren öğreniyor, bu konularda veri- Örneğin, aynı dili (İngilizce) konuşan, bireysellik,
len dersler çerçevesinde nasıl ortaya çıktıklarını, özgürlük, girişkenlik v.b. kültürel değerleri payla-
geçirdikleri evrimi ve içerikleri hakkındaki temel şan, benzer demokrasi esaslarına göre yüzyıllardan
bilgileri ediniyoruz. Ancak, internete girip ufak beri yönetilen Britanya ve Amerika Birleşik Dev-
bir arama yaptığımızda Türkiye’de Millet Meclisi letleri (ABD) araştırıldığında, Britanya’da kurulan
denilen kurumun Fransa’da Assemblée Nationa- dernek ve kuruluşların büyük çoğunluğunun ulu-
le (Millet Meclisi) olarak adlandırıldığını, oysa sal kuruluşlar olduğu, oysa ABD’ndeki dernekle-
Britanya’da House of Commons (Avam Kama- rin büyük çoğunluğunun ise yerel örgütler oldu-
rası) olarak anıldığını görüyoruz. Bu ufak karşı- ğu görülmektedir (Wilson, 1995, 82-85). Ayrıca,
laştırmada bile yasama organının farklı yapıları Britanya’daki çıkar grupları daha kuruluşlarından
olabileceğini, Türkiye’de tek meclisli (kamaralı) itibaren ulusal düzeyde kurulurken, ABD’nde aynı
bir içerikteyken Fransa ve İngiltere’de iki kama- kuruluşların öncelikle yerel düzeyde ortaya çıktık-
ralı bir içerikte olduğunu saptıyoruz. Türkiye de, ları, bazılarının zamanla ulusal bir içerik kazandık-
Fransa da, Britanya da demokrasi ile yönetilmek- ları görülüyor. Böylece, benzer siyasal olgulardaki
tedir, ama Türkiye’de yasama organı sadece Millet farklılıkların, farklı siyasal olgulardaki benzerlikle-
Meclisi’nden ibaretken, Fransa’da Assemblée Na- rin gözlemlenebilmeleri ve bunları ortaya çıkaran
tionale ve Sénat (Senato’dan), Britanya’da ise Ho- koşul ve nedenlerin ayrıştırılabilmesi de karşılaştır-
use of Commons ve House of Lords’dan (Lordlar ma yoluyla olabilmektedir. Dolayısıyla, karşılaştır-
Kamarasından) oluştuğunu görüyoruz. ma bir mantık yürütme aracı olarak kullanılmak
3
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
suretiyle bilimsel geçerliliği olan neden-sonuç (cau- Bir Yöntem Olarak Karşılaştırma
se-effect) ilişkilerine ulaşmayı, bilimsel kuram (teo- Karşılaştırma yöntemi kullanılarak yapılan bir
ri) ve nihayet bilimsel yasalar üretmeyi hedefler. Bu araştırmada da, aynen laboratuar ortamındaki gibi,
da bize karşılaştırmanın aynı zamanda bir yöntem bir bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerinde
olduğunu göstermektedir. etkisi olup olmadığını araştıracak koşullar üretil-
meye çalışılır. Ancak, burada laboratuar ortamının
KARŞILAŞTIRMA OLGUSU VE ayarlamaları mümkün olmadığından, incelenecek
SİYASET olan olgunun ortaya çıktığı ve/veya çıkmadığı si-
yasal sistemler gözlemlenir. Bu durumda izlenebi-
Toplumbilimlerinden olan siyaset biliminin bir lecek olan iki temel yöntem olduğunu 19. yüzyıl
alt dalı olarak karşılaştırmalı siyaset alanında da, düşünürlerinden John Stuart Mill ilk kez ortaya
diğer toplumbilimleri dallarında olduğu gibi bir koymuştur. Mill önerdiği mantık süreçlerine karşı-
sonuç ile onu doğuran etkiyi belirleyebilmek için laştırmalı yöntem adını vermemiş ve birisine uyuş-
laboratuar deneyi yapmak mümkün veya ahlaklı ma yöntemi (method of agreement), diğerine de
değildir. İnsanları kobay olarak kullanmak ahlaken fark yöntemi (method of difference) adını vermiştir.
kabul edilemeyeceği gibi, Kuzey Kore gibi totaliter
rejimler dışında insanların özgürlüklerini ellerin- Mill’in uyuşma yöntemine göre bir siyasal
den alarak onları belirli kurallara göre hareket et- olay, gelişme veya olgu farklı siyasal sistemlerde
meye de zorlayamayız. Onun için karşılaştırmalı ortaya çıktığında (bağımlı değişken), onunla aynı
siyaset alanında deney yapmak olasılığı yoktur. anda veya onun hemen öncesinde bir bağımsız
Ancak, siyasal olgular, yapılar, gelişmeler gözlem- değişkenin değiştiği gözlemleniyorsa, o zaman bu
lendiğinde adeta deney benzeri koşulların varlığı bağımsız değişkenle, o olgunun (bağımlı değişke-
saptanabilir ve bazı mantık süreçleri kullanarak ve nin) bir uyuşması söz konusudur. Burada dikkat
gözlemlerimizi sınıflandırmak suretiyle bu koşullar edilecek olan husus, diğer tüm koşullar farklı iken
içinden neden-sonuç ilişkilerini ayrıştırmak müm- bir siyasal olay her ortaya çıktığında eğer bir ba-
kün olabilir. Zaten doğa bilimlerinde laboratuarda ğımsız değişken de mevcutsa o zaman, o bağımsız
yapılan da bundan ibarettir. Laboratuar ortamında değişken o siyasal olgunun nedeni olarak saptanır
her türlü etmenin etkileri denetim (control) altına (bakınız Çizelge 1.1). Çizelge 1.1. incelendiğinde
alındıktan sonra sadece neden olması olası olan görülecektir ki dört ülkede de aynı siyasal olgunun
tek bir etmenin değişmesine fırsat verilir. Eğer her (Z) ortaya çıktığı saptanmıştır. Oysa her ülkede-
türlü etmenin etkileri sabit tutulurken (denetle- ki koşullar, bir koşul hariç (Y), çok farklıdır ve bu
nirken), tek bir etmenin serbestçe değişmesi söz koşul (Y) araştırdığımız siyasal olgu (Z) her ortaya
konusu olursa, o zaman diğer etmenlerden bağım- çıktığında her dört ülkede de mevcuttur. O zaman
sız olarak değişen etkiler ortaya çıkmış olur. Bu Y ile Z arasında mükemmel bir uyuşma vardır.
tür davranan etmenlere bilimde bağımsız değişken Y ne zaman ortaya çıkarsa, Z de o zaman ortaya
adını veriyoruz. Bu değişmenin etkisi olmadan ha- çıkmaktadır. Bu durumda Z bağımlı değişkeni, Y
reketsiz duran bir nesne veya olgu bağımsız değiş- bağımsız değişkeninin matematiksel olarak fonksi-
kenin gösterdiği değişiklikler sırasında veya sonra- yonudur [Z = f (Y)].
sında birden değişim gösterirse, o zaman o nesne
veya olgunun bağımsız değişkene bağlı olarak de-
ğiştiği sonucuna varırız. Bu bağımsız değişkenden Mill’in uyuşma yöntemine göre bir si-
etkilenerek değiştiğini saptadığımız değişkenlere yasal olay, gelişme veya olgu farklı siya-
de bilimde bağımlı değişken adını veririz. sal sistemlerde ortaya çıktığında (bağımlı
değişken), onunla aynı anda veya onun
hemen öncesinde bir bağımsız değişke-
Siyaseti anlamlandırabilmek ve hatta anla- nin değiştiği gözlemleniyorsa, o zaman bu
yabilmek için karşılaştırma temel bir man- bağımsız değişkenle, o olgunun (bağımlı
tık yürütme sürecidir. değişkenin) bir uyuşması söz konusudur.
4
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Tablo 1.1 Uyuşma Yöntemi tırmacı çok farklı koşulları olan siyasal sistemler
arasından bir siyasal olgunun ortaya çıktığı ve aynı
Ülke A Ülke B Ülke C Ülke D
olgunun ortaya çıkmadığı örnekleri gözlemler. Bu
Koşul I II VII IX bağımlı değişkenin (Z) her ortaya çıktığı ortamda
Koşul III III V III diğer tüm koşullar farklı iken bir etkenin (bağımsız
Koşul IV XII VIII XIII değişken Y) de ortaya çıktığını saptar. Aynı anda o
Koşul XV XX XXV XXII
bağımlı değişkenin (Z) ortaya çıkmadığı durumlar-
da da bağımsız değişken olarak gözlemlediğinin de
Koşul Y Y Y Y (Y) var olmadığını görürse, o zaman Z’nin Y’ye ba-
Olgu Z Z Z Z ğımlı olduğuna hükmeder [Z= f (Y)]. Bu durumda
Y varken Z de var olmakta, Y yokken Z de yok
Bu durumu bir siyasal örnekle de açıklayabili- olmakta veya oluşmamaktadır. Hem olumlu hem
riz. Çok farklı tarihlerde, çok farklı coğrafyalarda olumsuz ilişki olarak bağımsız - bağımlı değişken-
ve çok farklı siyasal ve toplumsal ortamlarda top- ler arasında ilişki olduğu böylece saptanmış olur.
lumsal ihtilaller olmuştur. ABD (1776), Fransız Bu yöntemin de sorunları vardır. Eğer bir olgunun
(1789), Rus (1917) ve İran (1979) Devrimleri bu birden fazla nedene bağlı olarak ortaya çıkması söz
tür ihtilallerin başlıca örnekleridir. Bu dört ülkenin konusuysa, bu bağımsız değişkenlerin gözlemlen-
de siyasal kültür ortamları, iktisadi yapıları ve ge- me sırasına dikkat edilemediği durumlarda sanki o
lişmişlik düzeyleri farklıdır. Bunların üçü krallıkla değişkenlerden sadece bir tanesi gerçek değişken-
yönetilmekle birlikte ABD bir sömürgeydi ve ken- miş gibi kabul edilmesi söz konusudur.
disinin bir kralı yoktu. Onun dışında bu dört dev-
letin hemen hemen her özelliği birbirinden farklıy-
dı. Ancak, siyaset sosyologu olan James C. Davies
yaptığı bir araştırmada bu ihtilallerden önce ülke dikkat
Burada dikkat edilmesi gereken husus siyasal
ekonomilerinin hızlı bir büyüme sürecine girdiği-
olguların ortaya çıkmasında nadiren tek bir ba-
ni, ancak tam halk ayaklanması öncesindeyse bir-
ğımsız değişkenin etken olmasıdır. Hemen he-
denbire büyük bir yavaşlamaya ve hatta küçülmeye
men tüm siyasal olay, olgu ve gelişmelerin birden
tabi olduğu saptanmıştır. Davies’in J- eğrisi olarak
fazla nedene bağlı olduğu saptanmıştır. Top-
bilinen bu önermesine göre, büyük hızla süren ik-
lumsal ihtilaller konusunda Theda Skocpol’un,
tisadi büyüme dönemlerinin arkasından iktisadi
James C. Davies’den sonra yaptığı araştırma da
büyümede rastlanılan ani ve hızlı duraklama halk
toplumsal ihtilallerin diğer bazı bağımsız değiş-
ayaklanmalarına yol açan bir toplumsal psikolojik
kenler tarafından belirlendiğine işaret etmiştir.
etki yaratır. Bu dört örnekte de benzer bir hızlı bü-
Buradaki sorun, laboratuvar koşullarından farklı
yüme dönemi ve onun ani yavaşlamasından kay-
olarak karşılaştırmalı gözlemler sırasında biline-
naklanan bir duraklama söz konusu olmuştur. Bu
bilen her türlü koşulu denetlemenin genellikle
durumda toplumsal ihtilallere yol açan halk ayak-
mümkün olamamasıdır. Özellikle zamanaşırı et-
lanmalarının nedeni iktisadi gelişmenin sürati ve
kileri olan değişkenler gözlem anında varlıklarını
seyri ile ilgilidir. Mill’in uyuşma yöntemiyle ben-
belli etmeyebilmektedirler. O zaman gözlemle-
zersiz koşullar içinde bir tane değişmeyen uyuşma
nen bağımsız ve bağımlı değişken ilişkisi, daha
bize hangi bağımsız değişkenin ihtilalci halk ayak-
önce ortaya çıkan başka bir olgu, koşul, yani bir
lanmalarının nedeni olduğunu işaret etmektedir.
başka bağımsız değişken tarafından da aynı anda
Mill’in önerdiği fark yöntemi ise biraz daha belirlenebilir. O zaman bir üçüncü değişken asıl
karmaşıktır. Burada bir siyasal olay, olgu veya ge- neden olarak gizli kalırken, biz sadece görünen
lişmenin ortaya çıktığı ve çıkmadığı durumlar göz nedeni asıl neden olarak ayrıştırmış oluruz, oysa
önünde bulundurulur. Bu olgunun ortaya çıktığı o neden gerçek neden olmayıp sahte (spurious)
her durumda var olan ve ortaya çıkmadığında da neden içeriğindedir. Onun için üçüncü ve ger-
var olmayan bağımsız değişken, o bağımlı değiş- çek neden konumundaki değişkenleri gözlemek-
kenin nedeni olarak ayrışır (bakınız Çizelge 1.2). te başarısız olma rizikosu bu yöntem uygulandı-
Aslında fark yöntemi uyuşum yönteminin iki defa ğında her zaman mevcut olacaktır.
üst üste uygulanması gibi bir şeydir. Bu kez araş-
5
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
6
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Duverger (1954) tarafından ortaya atılmıştır. Du- varlıkları, eğitim düzeyleri, sosyo-ekonomik iliş-
verger çoğunlukçu seçim sistemlerinin parti hükü- kileri yüksek düzey bürokrat ve politikacılara çok
metine, nispi temsile dayalı seçim sistemlerininse kolay ulaşabilir bir konuma getirir. O durumda, üst
koalisyon hükümetlerine yol açacağını önermiştir. sınıf mensupları doğrudan doğruya, hatta yüz yüze
Bu durumda uygulanan seçim sistemleri (bağımsız görüşerek siyasal karar alıcılara öneri veya isteklerini
değişken) ortaya çıkan hükümet tipinin parti veya aktarabilirler. Oysa herhangi bir orta veya alt sınıf
koalisyon içeriğinde olmasına (bağımlı değişken) mensubunun böyle bir olanak bulması zordur. O
etken olur denencesine (hipotez) ulaşabiliriz. durumda orta ve alt sınıf mensupları oy kullanmayı
ne kadar dolambaçlı da olsa kendi etkilerini siyasal
kararlara taşıyan temel bir araç olarak görmeye de-
OFST’de amaç tekil bir bağımsız değiş-
vam edeceklerdir. Bu durumda bir adım daha ile-
kenin tek bir bağımlı değişken üzerinde-
ri giderek toplumsal statü düştükçe oy kullanarak
ki etkisini saptamak olmayıp, belirli bir
siyasal hayata katılma artar biçiminde bir denence
düzenli ilişkiyi çok farklı toplumlarda da
(hipotez) ileri sürebiliriz. Yukarıda sıraladığımız
gözlemleyerek tüm siyasal sistemler için
gibi bir çeşitlilikteki ulus-devletler için bu düzenli
geçerli olabilecek önermelere ulaşmaktır.
ilişkiyi gözlemleyebilirsek, o zaman genel bir açıkla-
maya veya adeta bir bilimsel yasaya ulaşmış oluruz.
Buraya kadar olan anlatımımızda karşılaştırma
Bir diğer yaklaşım ise yine Przeworski ve yöntemini hangi amaçla kullanacağımıza bakarak,
Teune’nin önerdiği olabildiğince farklı sistemler ona göre iki veya daha fazla sistemi karşılaştırmanın
tasarımı (most different systems design, OFST) anlamlı olabileceğini ifade ettik. Aslında tek bir sis-
yaklaşımıdır. Buna göre amaç tekil bir bağımsız temin, örnek olay olarak (case study) adlandırılan
değişkenin tek bir bağımlı değişken üzerindeki bir yaklaşımla araştırılması da karşılaştırmalı siya-
etkisini saptamak olmayıp, belirli bir düzenli iliş- set araştırmalarında rastlanılan bir durumdur. Bu
kiyi çok farklı toplumlarda da gözlemleyerek tüm genellikle araştırmacının vatandaşı olduğu ülkeden
siyasal sistemler için geçerli olabilecek önermelere farklı bir ulus-devlet örnek seçilerek yapılır. Bu tür
ulaşmaktır. Eğer çok farklı siyasal tarih, coğrafya, çalışmalar aslında karşılaştırmalı siyaset disiplini-
kültür, iktisadi rejim ve gelişme düzeyi v.b. özel- nin bir parçası olmakla birlikte lisans ve lisansüstü
liklere sahip olan ülkeleri gözlemlediğimizde hep- ders programlarında öğrencilerin vatandaşı olduğu
sinde aynı ilişkiyi saptayabilirsek, o zaman burada ulus-devletin siyasal sistemi olarak ayrıca okutulur.
bir bilim yasasını andıran genellikte bir açıklama Türkiye’de Türk Siyasal Hayatı, Fransa’da Fransız
kalıbına ulaşmış oluruz. Örneğin, Rusya, Japonya, Siyasal Hayatı, ABD’nde Amerikan Siyasal Hayatı
Almanya, İtalya, Peru, Güney Afrika, Kanada, Ma- gibi konu başlıkları altında okutulurlar. Bu tür ders
lezya ve Mısır’ın hepsinde de toplumun en üst ke- konuları ve araştırma alanları karşılaştırmalı siyaset
simini oluşturan yüksek sınıftan kimselerin seçim- yönteminin ürettiği kavram, kuram ve yaklaşımları
lerde oy kullanma eğiliminin orta sınıftan çok daha kullanarak araştırma ve eğitimlerini sürdürdükleri
düşük düzeyde olduğunu saptadığımızı varsayalım. sürece siyaset bilimi kapsamındadır. Bu durum-
O zaman ortaya siyasal tarih, coğrafya, kültür, sos- da araştırma konusu olan tekil ülke hakkındaki
yo-ekonomik gelişmişlik düzeyi, ekonomik rejim bulgular başka ülkelerde aynı kavram, kuram ve
gibi farklardan etkilenmeyen genellikte bir ilişki yöntemlerle yapılan araştırmalara kolayca eklem-
örüntüsü (pattern) çıkmış olur ki, bu da toplumsal lenebilir ve siyaset bilimin siyasal olgular hakkında
sınıf üyeliğinin oy kullanma olgusuna yaklaşımında genel kuram oluşturma yöntemine (nomothetic
evrensel bir düzenlilik olduğunu gösterir. Bu dü- method) hizmet etmeye devam eder. Ancak, eğer
zenliliği yüksek toplumsal sınıfların siyasal katılma bu araştırmalarda ve eğitimde amaç bir sistemin
davranışları oy kullanmayı içermemek eğiliminde- mükemmel yalnızlığı içinde onun tekilliğini veya
dir diye ifade edebiliriz. Daha etraflı araştırmalar bu benzersizliğini göstermek olursa, o zaman siyaset
konumdaki bireylerin oy verip de onun sonuçlarını biliminin kapsamı dışına çıkılır. Bu tür araştır-
beklemek gibi dolambaçlı bir katılma biçimi yeri- malar daha çok mükemmel betimlemeler yoluyla
ne, doğrudan yöntemleri daha etkili bulduklarını açıklama hedefine yönelik olup (ideographic met-
gösterebilir. Bu kişilerin toplumsal konumları, mal hod) tarih tarafından kullanılırlar.
7
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
Yaşamla İlişkilendir
Eğer Türkiye hakkında çok kısa zamanda ola- başka bir kültür ortamında insanların nasıl dav-
bildiğince fazla bilgi almayı hedefleseniz, örneğin randığını, ne tür olaylara nasıl tepkiler verdikleri-
bir yarıyıl boyunca Türkiye’nin sosyolojik özellikleri, ni, nasıl beslendiklerini, nasıl çalıştıklarını, nasıl
siyaseti, ekonomik nitelikleri hakkındaki bilginizi dinlendiklerini v.b. yakından gözlemlemek ola-
geliştirmek isteseniz, hangi kente gidip bir yarıyılı- nağı bulacaktır. Bu durumda kendisinin ve ken-
nızı orada geçirmeyi planlardınız? disi gibi yetişenlerin neden bu durumlarda farklı
Bir bireyin kendi içinde doğup büyüdüğü davrandığını sorgulayabilecek, o zaman da kendi
ülke hakkında en kısa zamanda en etkili bir bi- içinde doğup büyüdüğü kültürün özellikleri-
çimde bilgi sahibi olmasının yolu, bir başka ül- ni, diğer kültürlere göre olan farklarını, böylece
keyi ziyaret ederek, örneğin bir öğrenci mübadele kendisinin ve içinde doğup büyüdüğü toplumun
programı ile başka bir ülkeye giderek bir yarıyıl kültürel özelliklerini gözden geçirme, anlamlan-
veya daha fazlasını geçirmesidir. Bu yolla, birey dırma ve anlama olanağı bulacaktır.
Öğrenme Çıktısı
1 Siyaset olgusunun farklı kültür, toplum, ekonomi ve siyasal tarihten gelen insan
topluluklarında ne tür farklılıklar ve benzerlikler göstermekte olduğunu açıklayabilme
8
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
9
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
10
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
sahip olacaktır. Bu işlevler gelişmiş siyasal sistem- dikkate almamakla da eleştirilmiştir. Bu eleştirileri
lerde yasama meclisleri, yürütme organı (bakanlar yapanların önemli bir kısmının hareket noktası ise
kurulu, bakanlıklar, kamu bürokrasisi v.b.), yargı başka bir yapısal çözümleme yaklaşımı olan Mark-
kurumları (mahkemeler, yargıç, savcı ve avukatlar sizm ve onun temel hareket kaynağını oluşturduğu
v.b), baskı grupları, siyasal partiler, medya ve basın, bağımlılık kuramı (dependency theory) olmuştur.
genel seçimler v.b. aracılığıyla yerine getirilecektir.
Gelişmemiş sistemlerdeyse onların yerine bir emir,
şeyh, sultan v.b. hem bağlayıcı kararları alacak hem
Bağımlılık Kuramı
uygulatacak ve belki de bir niza çıktığında taraf- Bu kuramsal yaklaşımda birey ve onun düşünce
ları divanına davet edip uzlaştırarak yargı işlevini ve davranışları temel çözümleme ve gözlem birimi
de görecektir. Böyle bir sistemde siyasal partiler hiç değildir. Karşılaştırmalı siyasette tarihsel yapısalcı-
olmayacak, basın ve medya ya hiç olmayacak ya lık diye adlandıracağımız ve kökeni Karl Marx’ın
da çok sınırlı ve denetimli olarak mevcut olacak, önerdiği tarihsel materyalizme giden bir düşünce
onun yerine dedikodu temel siyasal iletişim işlevini sistematiği kullanılır. Siyasal yapılar tanım olarak
görecektir. Bu durumda ortaya bir siyasal gelişme eylemcilerin (actor) ilişkilerinden oluşur. Bireylerin
kuramının da koyulduğunu söyleyebiliriz. Yapısal siyasal hayatta oynadığı rollerin oluşturduğu ilişki-
ve kurumsal sadelik ve zafiyet içinde olan siyasal ler siyasal yapıları (political structures) oluşturur.
sistemleri gelişmemiş, kurumsallık düzeyi yüksek, Yapısalcı çözümlemelerde temel çözümleme biri-
farklı işlevler gören çok sayıda yapıyı ahenk için- mi yapıyı oluşturan ilişkiler ve yapılar arasındaki
de çalıştırabilen sistemlere de gelişmiş siyasal sis- bağlantılar, dayanışmalar ve çatışmalardır. Yapısalcı
temler nitelemesi böylece mümkün olmuştur. Bu yaklaşıma göre bireyin davranışları yapılar içinde
tanımlamayı Political Order of Changing Societies ve onların koyduğu kısıtlar arasında, hatta bireyin
adlı kitabında en açık bir biçimde kurumsallaşma yaşadığı toplumsal çevrenin etkisi ile oluşur. Bu
temeline oturtan Samuel P. Huntington olmuştur. çevre tarihsel temel olgular tarafından belirlenmiş-
tir. Marx’ın yaklaşımında bu temel olgu teknolojik
değişim ve onun belirlediği ekonomik olgulardır.
Toplumdaki her kültürel, ideolojik, hukuki, siyasal
olgu ekonomik ilişkiler tarafından belirlenir. Eko-
dikkat
James K. Feibleman, (zikreden Gerhard Lenski
nomik güçler ise bir toplumsal ağ veya ilişkiler yu-
ve Jean Lenski, 1974, 53) kurumları (institu-
mağı biçiminde yapılandırılmışlardır. Dolayısıyla,
tions) toplumda tekrar eden hatta sürekli veya
toplum sadece bireylerden oluşmamıştır. Bireyler
düzenli aralarla tekrar etme özelliği gösteren
ekonomik etkiler altında oluşan toplumsal yapılar
“Temel Sorunları Çözmek İçin Üretilen Don-
ve tabakalar halinde yaşarlar. Bunların en önemlisi
muş Yanıtlar” (frozen answers to fundamental
de toplumsal sınıflardır. Birey içinde yer aldığı bir
questions) olarak tanımlıyor. Dolayısıyla bir
toplumsal sınıfın konumu ile bilinçlenir, toplumu
toplumsal yapı büyük bir istikrar ve yerleşiklik
ve dünyayı anlar ve anlamlandırır. Her toplumsal
kazandığında artık ona sadece bir yapı olarak sınıfın ekonomik temelleri farklıdır. Bu farklar
değil, bir kurum olarak da bakabiliriz. Marx’a göre birbiriyle bağdaşmaz; çatışan, ege-
menlik ilişkileri oluştururlar. Bu çatışmalar siyasete
de yansır ve sınıf çatışması, daha doğrusu sınıfsal
Bu yaklaşım gelişmiş bir siyasal sistemi model çıkarların zıtlığından doğan çatışma, toplumdaki
aldığı için daha önceki kurumsal yaklaşımın bir di- değişmenin ve ona bağlı olarak siyasal değişmenin
ğer biçimi olarak eleştirilmiştir. Aynı zamanda, yine de belirleyicisidir.
ABD, Britanya ve diğer Batı demokrasilerinin siya- Tarihsel olarak bakıldığında, çok uzun dönem-
sal rejimlerini ve onların yapılarını dünyadaki tüm lerde toplumsal sınıf ilişkileri durağan ve dingin de-
sistemlerin ereği olarak kabul ettiği ileri sürülerek ğildir; değişirler. Bu değişim sınıfların çatışmasının
gelişmekte olan dünya düşünürleri tarafından em- daha yoğun bir hal alması ve bir toplumsal ihtilalle
peryalist Batı devletlerinin bir diğer biçimde tak- egemen sınıfın tasfiye olup, yeni bir egemen sınıfın
dimi olarak da yerilmiştir. Nihayet, Machiavelli’ye üretim araçları ve biçimiyle, teknolojisiyle, hukuk
yapılan türden bir eleştiri ile ahlaki değerleri hiç ve siyasetiyle topluma egemen olmasıyla gerçekle-
11
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
şir. Bu değişim bağlamında bireyin önemi içinde tın alan Britanya şirketleri onu işleyip plastik araç ve
bulunduğu toplum sınıfının önemine bağlıdır; ka- gereç olarak Nijerya’ya geri satmaktadır. Hem ma-
deri de öyle. Batı toplumları feodalizmden kapita- dencilik hem de plastik üretiminden kar sağlayan
lizme geçerken daha önce köylü (serf ) ile derebeyi Britanya şirketleri Nijerya’nın doğal kaynaklarını
(efendi) arasındaki ilişki de önemini yitirmiş, yeri- ve zenginliğini kendi kasalarına aktarmaya devam
ne işçi (proleter) ve kentli, orta sınıf işveren (bur- etmektedir. Bu durumda da Nijerya’nın Batılı çok
juva) ilişkisi geçmiştir. Feodalizm için serf-efendi uluslu şirketlere ve onların devletlerine ekonomik
ilişkisi en önemli sosyo-ekonomik yapısal ilişkiyi bağımlılığı sürmeye devam etmektedir. Bu görün-
oluştururken, kapitalizmde de proleter-burjuva tüyü daha genelleştirdiğimizde dünyada ekonomik
ilişkisi en önemli hal almıştır. Bu değişme birey gücü elinde bulunduran bir merkezin ve ona ba-
tarafından durdurulamayacağı gibi, bu ilişkide bi- ğımlı olan çeşitli çevrelerin bulunduğunu ve bunla-
reyin nerede olduğu, bundan ne kadar haberdar rın yapısal ve sistemik ilişkiler içinde konuşlandık-
olduğu da bir şeyi değiştirmeyecektir. Toplumsal larını görmemiz mümkündür. Dünyadaki merkez
ihtilalin koşulları oluştuğunda onu durdurmak için sayısı çeşitli de olsa, en büyük ve etkin olan mer-
bireyin yapabileceği bir şey yoktur. Yapısal ilişkiler kez ABD’nde konumlu olanıdır ve diğer merkezler
ağının içeriği toplumsal ve siyasal olayların akışını onun adeta çevresini oluşturmaktadır. Böylece iç
belirleyecektir. içe geçmiş çeşitli bağımlılık ilişkileri dünya ekono-
mi politikasını da, dünya siyasetindeki gelişmeleri
de küresel olarak belirlemektedir. Bu çözümlemeyi
Batı toplumları feodalizmden kapitalizme ilerlettiğimiz zaman artık dünyayı küresel tek bir
geçerken daha önce köylü ile derebeyi ara- ekonomik yapı (piyasa) olarak görmek mümkün-
sındaki ilişki de önemini yitirmiş, yerine dür. Onun içindeki bağımlılık ilişkilerini incele-
işçi ve kentli, orta sınıf işveren ilişkisi geç- meye başladığımız zaman da artık küresel (global)
miştir. Feodalizm için serf-efendi ilişkisi düzeyde çözümleme yapmak durumundayız ki, bu
en önemli sosyo-ekonomik yapısal ilişkiyi alan da artık karşılaştırmalı siyasetten çok uluslara-
oluştururken, kapitalizmde de proleter- rası ilişkilerin konusu haline dönüşmektedir.
burjuva ilişkisi en önemli hal almıştır. Bağımlılık kuramı öncelikle siyasal sistemler
arasındaki gelişmişlik düzeyi farklarını açıklama
ve bunların ekonomik bağımlılık ilişkilerinden
Yirminci yüzyılın ikinci yarısında Marx’ın fi- kaynaklandığı temel savına dayanır. Burada em-
kirlerinden hareketle yola çıkan siyaset ve toplum peryalizmin ortadan kalkmadığı, kapitalist piyasa
bilimciler tarihsel yapısal değişmenin tekil olarak ekonomilerinin ürettiği güç dengesizliklerinin ge-
bireysel etkilerle hareket etmeyeceğini kabul etseler lişmişlik düzeyi farklılığı üreteceği ve bu farkı ko-
de, kolektif bireysel hareketle değişim geçirebilece- rumak için çalışacağı da öngörülmektedir. Ayrıca,
ğini ileri sürmüşlerdir (bakınız Fernando H. Car- burada sömürü, eşitsizlik, şirket karını maksimize
doso ve Enzo Faletto, 1979). Böylece, insan top- etmek gibi temel olguların varlığını ön plana çıkar-
lumlarının kolektif davranışı ile yapısal değişmenin tarak, insanların aşağılanmasını ve yoksulluğa mah-
oluşması, ideolojilerin etkisiyle veya toplumsal kum edilmesini sağlayan bir dünya düzeni resmi de
hareketlerle toplumsal ve siyasal değişmelerin çizilmektedir. Yapısal - işlevsel yaklaşımın bireysel,
olabileceği savını ortaya çıkartmıştır. Bu düşünce ussal (rasyonel) yaklaşımına karşılık, burada belirli
ortaya atılırken, aynı zamanda devletlerarasındaki değerlere atıfta bulunan bir yapısal çözümleme söz
ilişkilerin yapısal ve sistemik bir içerikte olduğu, konusudur. Bununla birlikte, bağımlılık kuramının
sömürgecilik çağı bağımsız devletlerin doğmasıyla az gelişmiş siyasal sistemlerin hep az gelişmiş kala-
yıkılmış gibi görünse de, aslında dünyadaki eko- cakları öngörüsü pek tutmamışa benzemektedir.
nomik ilişkilerin devletlerarasında bağımlılıkların Birçok az gelişmiş devlet 1950’lerden günümüze
sürmesini sağladığı ileri sürülmüştür. kadar büyük değişme göstererek gelişmiş siyasal sis-
Yeni devletler hammadde üreten ve ihraç eden temler arasına katılmışlardır. Bunlar içinde Güney
ekonomileriyle, eski sömürge devletlerin işlenmiş Kore en önemlisidir. Ancak, bu listeye Çin Halk
maddelerine gereksinim duymaktadırlar. Petrolu Cumhuriyeti, Singapur, Hindistan, Brezilya gibi
eski sömürgesi Nijerya’da topraktan çıkartan ve sa- farklı çaptaki başka örnekleri de dahil etmek müm-
12
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
kündür. Bu değişmenin mümkün olması bireysel sal davranan tekil bireylerin başka bireylerle olan
davranışların kolektif sonuçlarının yapısal deği- etkileşimleri aracılığıyla açıklanmaktadır. Burada
şikliklere önemli ölçülerde etki edebileceğinin bir güdülen hedef genel ve küresel olarak geçerli olan
diğer kanıtını oluşturmaktadır. Bireysel davranışla- önermelere ve denencelere ulaşmak ve onların gör-
rın kolektif sonuçları sadece bağımlılık kuramının gül sınamasını yaparak bilimsel yasalara, yani yan-
bir unsuru olarak gelişmemiştir. Bu yaklaşım ussal lışlanması artık söz konusu olamayacak kesinlikte
davranış üzerine kurulu olan geniş bir alanın temel açıklamalara ulaşmaktır.
çözümleme evrenini de oluşturmuştur.
Yeni Kurumsalcılık
Kolektif Eylem Kuramı Aynı ussal davranış yaklaşımının karşılaştırma-
Birçok tekil, birbirinden bağımsız ve bireysel lı siyasete uygulandığı bir diğer alan da yeni ku-
olarak alınan karar birbiriyle eşanlı veya çok ya- rumsalcılık (neo-institutionalism) olarak bilinen
kın zamanlı olarak ortaya çıktığında ortaya ilginç alandır. On dokuzuncu yüzyıldan gelen geleneksel
kolektif sonuçlar çıkartırlar. Seçim günü sandık kurumsalcı yaklaşımın hukuk ve normlara dayalı
başında yaptığımız tekil, birbirinden bağımsız bi- anlatımından tamamen farklı olarak, burada ussal
reysel davranışlarımız bu içeriktedir. Akşam oylar davranan bireylerin kurumların oluşturduğu yapı
sayıldığında sanki tüm seçmenleri oluşturan bir so- içerisinde oynadığı rolleri inceleyen bir yaklaşım
yutlama olarak “millet” konuşmuş gibi bir sonuç söz konusudur. Yeni kurumsalcılık kurumlara özgü
ortaya çıkar. Doğal olarak, böyle bir “milli eylem” değerler ve yazısız kurallara (normlara) birer gözlem
söz konusu değildir. Her seçmen tek başına, gizli- birimi veya değişken olarak yaklaşır. Örneğin, yasa-
lik içinde kendi bireysel kararının sonucu olan oy ma meclislerinin çalışabilmesi için yazısız kurallar
verme davranışı sonucunda oyunu kullanmış, oy- vardır. Uygarca ve kibar davranmak, nezaket, sıra
lar sayılmış, toplanmış ve ortaya bir genel sonuç ve süreye saygı göstermek bunların başlıca örnekle-
çıkmıştır. Milletin kararı bir soyutlama ve hatta rindendir. Bu yazısız kurallara uymamanın etkileri
mantık yanılgısıdır. Söz konusu davranış kolektif, onları hiçe sayanları dışlamak, adam yerine koyma-
herkesin bir arada, bir kitle olarak yaptığı bir içe- mak olabilecektir. Bu bilgi ile donanmış kişilerin
rikte değildir. Aynı şekilde, bireysel olarak verdiği- oluşturduğu ortamlarda kurumsal ortama uygun
miz birbirinden bağımsız olarak alınmış kararlarla davranış kalıpları gelişecek, bireyler dışlanmak gibi
gidip ayakkabı, buzdolabı, bilgisayar, kitap, kalem maliyetlere katlanmamak için nazik davranmaya
ve pek çok başka mal satın alıyoruz. Bunlar top- dikkat etmeleri gerekecektir. Bu davranışların ne
landığında da büyük çoğunluğun kırmızı ayakkabı, derecede saygı gördüğünü görgül olarak gözlemek
beyaz buzdolabı aldığı ortaya çıktığında, milletin ve buna göre de yasama meclislerini kurumsal ge-
tercihinin tecellisi olarak kırmızı ayakkabı veya be- lişmişlik açısından sıralamak mümkündür. Dolayı-
yaz buzdolabı çıktığını düşünmüyoruz. Buradaki sıyla, yeni kurumsalcılığa göre normlar kurumların
milli tercih de bir soyutlama olup, bizi soyutlama- üyelerinin davranışlarını mutlak olarak belirlemez.
ları eşyalaştırmaya (reification) yol açan bir mantık O davranışlara uyma ve uymama konusunda or-
yanlışına götürür. taya koydukları yaptırımlar aracılığıyla bireysel
Gerek iktisat gerek siyaset bilimi bireylerin çı- üyeleri belirli yönde davranmaya doğru yöneltirler.
kar olarak algıladıklarını azamiye çıkartma, zarar Bu yönelim gözlemlenebilen, yani görgül bir olgu
olarak kabul ettiklerini de asgariye indirmek için olup, normatif değildir.
davrandığı varsayımına dayalı, tercihlerini daha
yararlı kılma davranışını ussallık (rationality) ola-
rak kabul eder. Bireyin davranışının ussal olacağı Yeni Kurumsalcılıkta ussal davranan bi-
varsayımından hareketle seçim, katılma, dernekleş- reylerin oluşturduğu yapı içerisinde oy-
me veya ortaklıklar kurma ve yaşatma, vergi verme nadığı rolleri inceleyen bir yaklaşım söz
v.b. birçok anlamlı davranış biçimlerini açıklama konusudur. Yeni kurumsalcılık kurumlara
ve öngörme mümkün hale gelmektedir. Siyasal özgü değerler ve yazısız kurallara birer göz-
parti üyeliği, dernek etkinlikleri, oy verme, koalis- lem birimi veya değişken olarak yaklaşır.
yonlar kurma gibi birçok davranışı açıklamak us-
13
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
Yeni kurumsalcılık kuramına göre kurumlar bireyin içinde yaşadığı ve ilişki içine girdiği siyasal
önemli koşullar ve kısıtlar ortaya çıkartarak birey- ağları oluşturduğu da düşünülecek olursa, çevresel
lerin ussal davranışına etkide bulunurlar. Onların koşullandırıcılar olarak etkili olduklarını da görü-
sunduğu çeşitli teşvik edici etkiler (incentives) söz rüz. Burada esas olan sadece hukuka ilişkin düzen-
konusudur. Bu teşvikler ussal birey tarafından al- lemeleri sıralamak ve ayrıntılı olarak betimlemekle
gılanır, üzerinde düşünülür, yarar - zarar hesabı yetinmeyen, fiilen, gerçek yaşantıda ortaya çıktığı
yapılabilir ve buna göre de bireyin bir yönde veya ve uygulandığı biçimiyle yazılı ve yazısız kurallar ve
bir diğer yönde davranması sağlanabilir. Örneğin, onların oluşturduğu teşvikleri ussal bireysel davra-
temsil kurumlarından olan seçimlerde uygulanan nış açısından inceleyen bir kuram söz konusudur.
kurallar bireyin ussal olarak yarar - zarar hesabı
yapmasını sağlayan teşviklere iyi bir örnek oluştu-
rur. Eğer uygulanan seçim kuralına göre seçmen-
lerin oyları çok sayıda milletvekili adayını içeren dikkat
listelere veriliyorsa (parti listesine oy verilen ge- Samuel Huntington tarafından önerilen ku-
niş seçim çevreleri varsa) ve olabildiğince orantılı rum tanımı değer verilen ve düzenli olarak
olarak meclis sandalyesine dönüştürülüyorlarsa, o tekrarlanan (istikrarlı) davranış örüntüleridir.
zaman seçmen en fazla kendi düşünce ve çıkarla- Orijinal İngilizce metinde kurum “valued and
rına yakın gördüğü liste için oy kullanmakta yarar stable patterns of behavior” olarak tanımlan-
görecektir. Bu oy vereceği parti çok az da oy alsa, mıştır (bakınız Samuel P. Huntington, (1968,
oy aldığı oranda meclis sandalyesi ile ödüllendirile- 12). Bu tanım yeni kurumsalcılık kuramları
cektir. Bu yolla seçmen de kendisinin en fazla ter- tarafından temel olarak kabul edilen kurum
cih ettiği bir partinin adaylarına oy vermiş olacak- tanımı haline gelmiştir.
tır. Bu bireysel ussal tercihlerin ortaya çıkartacağı
kolektif sonuç mecliste çok sayıda siyasal partinin
oy aldıkları oranda temsil edilmesi olacağı gibi, bu Konusal (Mevzii) Karşılaştırma
durumda bir koalisyon hükümetinin kurulması da Kuramları
şaşırtıcı olmayacaktır. Oysa aynı ülke tek millet- Son yıllarda çeşitli toplumsal ve siyasal olgu,
vekili sandalyesinin doldurulmasının söz konusu olay, gelişme veya eylemden etkilenerek gelişen
olduğu seçim çevrelerine (dar bölge sistemi) bölü- karşılaştırmalı siyaset kuramları ortaya çıkmış bu-
necek olursa, o zaman nispi temsil kuralı değiştiril- lunmaktadır. Örneğin, 1990’lardan itibaren biten
mese bile, sadece en fazla oy alan parti veya adayın Soğuk Savaş’la birlikte gelişen bir demokrasi dalga-
seçimi mümkün olacağından, ussal seçmenin algı- sı dünyayı sarmış bulunmaktadır. Otoriter rejim-
ladığı kural onun davranış biçimini değişecektir. lerin çöküşü, demokrasilerin kurulması, sürdürü-
Bu durumda, seçmen en fazla tercih ettiği adayın lebilmesi ve pekişmesi (consolidation) çok sayıda
seçilme şansı olup olmadığını dikkate alabilecek ve araştırmaya ve geniş bir yazına esin kaynağı olmuş-
en fazla tercih ettiği adaya değil de, seçilmesi müm- tur. Bu konunun Demokratik Pekişme Kuramı
kün olan adaylar arasından en fazla tercih ettiğine (Democratic Consolidation Theory) diye adlan-
oy vermeye yönelecektir. Kurumsal düzenlemenin dırılabilecek bir alt dalı da son yirmi yılda ortaya
(seçim sistemi) değişen koşulları ve kuralları (teş- çıkmış ve gelişmiştir. Bu kuramlar çerçevesinde
vikler) hem bireysel seçmen davranışını hem de bu otoriter rejimlerin nasıl ve neden çöktüğü, demok-
bireysel davranışların kolektif sonuçlarını değişti- rasiye geçişin nasıl ve neden ortaya çıktığı öncelikle
recektir. Zamanla bu davranışlar istikrar kazanarak araştırılan konulardandır. Bu araştırmaları demok-
kurumsallaşma özelliği göstereceklerdir. rasilerin sürdürülebilirliğini etkileyen koşulların
Yeni kurumsalcılık kurumların siyasal hayatta araştırılması izlemiştir. Bu da demokrasi tasarımla-
başlı başına önem arz ettiklerini, siyasal hayatın rının (design) oluşturduğu siyasal rejim türelerinin
değer verilen istikrarlı davranış örüntüleri olarak araştırılmasına yol açmış bulunmaktadır. Bu ko-
birçok siyasal olay ve olgunun belirlenmesinde sa- nuda parlamenter, yarı-başkanlık ve başkanlık re-
dece hukuki ve normatif olmayan etkilerinin bu- jimlerinin özellikleri, sorunları ve dayanıklılıklarını
lunduğunu ortaya koymaktadır. Kurumların yazılı açıklamaya yönelen araştırmalar 2000’li yıllardan
ve yazısız çok sayıda kurala sahip oldukları, onların beri ivme kazanmıştır.
14
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
15
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
alanlara olan etkilerini araştıran içeriktedir. Benzer siyasal sistemlerde ortaya çıkan ekonomi siyaset ilişkile-
rini araştıran bu politikalar herhangi bir ekonomik değişkenin seçmenin oyuna veya siyasal iktidarların po-
litika tercihlerine etki edip etmediğini saptamaya yönelmektedirler. Farklı siyasal sitemlerde aynı siyaset ve
ekonomi ilişkisini araştıran araştırmalar ise ekonominin, örneğin kültür veya toplumsal tabaka (sınıf ) gibi
değişkenlere göre görece önemini saptamaya, açıklamaya, anlamaya ve hatta öngörmeye yönelmektedirler.
Öğrenme Çıktısı
16
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
17
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
memiş olan çağdaş devlet sayıları fazla değildir. Şu özgürlüğünü vurgulayan demokrasi uygulama-
anda Somali, Afganistan, on yıl önce Sierra Leone larına Batı Demokrasisi veya Liberal Demokrasi,
ve Liberya gibi ülkeler bu konumda olarak kabul eşitliği vurgulayan totaliter rejim uygulamalarına
edilebilirler. Bunlar adeta kurumsallaşma düzeyi da Halk Demokrasisi adı verildi. Daha sonraları
sıfır olan siyasal rejim örneklerini oluşturmaktadır. da demokrasi farklı sıfatlarla nitelenerek kullanıl-
Buna karşılık İzlanda parlamentosu 1000 yılında maya devam edildi. Günlük siyasal temaslarda da
kurulmuş olan ve kesintisiz on yüzyıldır çalışan, demokrasi kavramı sık kullanılmaya başlandığın-
yasama içinden gücünü alan bir yürütme organına; dan pek çok ve farklı anlama çekilebilir bir içe-
saygı ve itibar gören bir yargı sistemine de sahip rik kazandı. Bu durumda demokrasinin bilimsel
olan İzlanda devletinde yüksek düzeyde bir siyasal bir kavram olarak tek bir anlama gelebilecek bi-
kurumsallaşmadan bahsedebiliriz. çimde uygulanıp uygulanamayacağı siyaset bilim-
ciler arasında tartışılmaya başlandı.
Çağdaş dünyadaki siyasal sistemler bu iki uç
arasında geniş bir kurumsallaşma yelpazesine ya-
yılmışlardır. Bu kitapta kurumsallaşma düzeyle-
ri itibarıyla birbirinden farklı olan rejimlere göre
farklılaşan her türlü rejim uygulamasını inceleme dikkat
şansımız yoktur. Onun için sadece temel siyasal Bu kitapta çağdaş demokrasileri kapsıyoruz. De-
rejim tiplerine ve bunlardan etkilenerek kurulmuş mokrasi ilk kez uygulandığında fevkalade küçük
ama henüz kurumsallaşma yolunda olan siyasal site devletlerinde ve halk olarak kabul edilen aile
rejim örneklerine bakarken seçici olacağız. Tama- reisi erkeklerin tamamının bazen seçmen, ba-
men çökmüş olan bir devletteki kurumsal olma- zen de siyasal yetke (otorite) olarak rol aldıkları
yan rejim uygulamasını ise incelemeyeceğiz. Ku- bir siyasal uygulamaydı. Bu tür halk olarak ka-
rumsallaşmanın uzun bir süreç olduğunu bilerek bul edilen herkesin hem seçmen hem de yetke
daha henüz bir yüzyılı geçmemiş olan örneklerin rolü oynayabildikleri, her türlü kararın meydan
pekişmemiş olduğunu varsayarak bu örnekleri ku- toplantılarıyla ve herkese açık olarak tartışılarak
rumsallaşma yolunda olan rejimler örnekleri olarak alınabildiği demokrasilere doğrudan demokra-
inceleyeceğiz. si adını vermekteyiz. İsviçre’deki devlet katında
da kanton yönetimlerinde de bu tür bir yöntem
günümüze kadar gelmiştir. ABD’nde de gerek
Demokrasiler kuruluşundaki süreçte, gerek zaman zaman bu-
Demokrasi kavramı yeni üretilmiş bir terim de- gün küçük yerleşim birimlerinde “kent toplan-
ğildir. Aristoteles’in Politika adlı bundan 25 yüzyıl tıları” (town hall meetings) adıyla toplantılar
önce yapılıp yayınlanmış çalışmasını inceleyecek yapılarak bir ufak yerleşim birimini ilgilendiren
olursanız demokrasi adıyla bir rejimden bahsedil- bir konu burada tartışılıp herkesin oy verdiği bir
diğini görebilirsiniz. Aristoteles çoğunluğun yöne- genel oyla karara bağlanabilmektedir. Sadece çok
timi olarak timokrasi diye bir rejim tanımlamış ve az sayıda kişinin yaşadığı yerleşim birimlerinde
bunun bozulmuş biçimi olarak “demos (halk)” ve kullanılabilen bu yöntemin milyon hatta mil-
“cratos (yönetim)” kavramlarını birleştirerek de- yarların yaşadığı toplumlarda uygulanma şansı
mokrasi kavramını üretmiştir (Barker, 1973, 373 yoktur. Onun yerine çağdaş toplumlarda uygula-
- 374). Aristoteles’e göre erdemli bir halk yönetimi nan demokrasi çok sayıda halkın seçmen olarak
olan timokrasi bozulduğu, ayağa düştüğü ve devlet verdikleri oylarla kendilerini, halkın yokluğunda
sokaktaki güruhlar tarafından yönetilmeye başlan- halkın sahip olduğu yetkinin tamamen aynısıy-
dığı zaman demokrasiye dönüşmekteydi. Ancak, la karar alarak yönetecek temsilcilerini seçmesi
yüzyıllar içinde timokrasi kavramı unutuldu ve esasına dayalı olan temsili demokrasidir. Burada
halk yönetimi demokrasi olarak anılmaya başlan- çağdaş demokrasi olarak ifade ettiğimiz temsili
dı. Amerikan başkanlarından Abraham Lincoln demokrasi olup, çağdaş dünyada genel uygula-
bu kavramı biraz daha rafineleştirerek demokra- maya konu olmayan doğrudan demokrasi bu ki-
siyi halkın halk için halk tarafından yönetilmesi tapta incelenmemektedir.
olarak tanımladı. Soğuk Savaş döneminde bireyin
18
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
19
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
20
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
dikkat
Bu iki temel tip arasında birçok karmaşık veya melez uygulama da mevcuttur. Ancak bunların tümünü
burada ele almayacağız. Öğrencilerimizin parlamenter demokrasinin sadece çoğunlukçu veya sadece oydaş-
macı içerikte olmadığını, ancak birçok parlamenter rejim uygulamasının daha çok çoğunlukçu veya daha
çok çoğulcu bir içerikte ortaya çıktığını bilmesinde yarar vardır. Nihayet, 21. yüzyılın başından itibaren
çoğulculuğun giderek daha ağır basmakta olduğunu, Westminster tipi demokrasinin de giderek daha fazla
çoğulcu parlamenter rejimlerde görülen referandum, yazılı anayasa, bağımsız anayasa yargısı gibi kurumları
geliştirdiğini ve hatta çoğunlukçuluğun temel kurumu olan seçim sistemini bile referanduma sunduğunu
görmekteyiz. Bu noktada çoğunlukçuluk, milli irade ve yasama üstünlüğü temeline dayanan temsili demok-
rasi anlayışının yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladığını her üç hükümet kuvvetini de aynı derecede meşru
gören bir yazılı sözleşme anlamında bir anayasada meşruluğunu bulan bir temsili demokrasi uygulamasının
yaygınlaştığını, özellikle Avrupa demokrasilerinde gözlemlemekteyiz.
Seçmenlerin tercihlerinin yasama meclislerinde sandalyeye dönüştürülmesi için farklı yollara başvurulması
temsil sürecinin ve onun ürettiği sonucu nasıl değerlendirdiğimize bağlıdır. Eğer temsilden bir toplumda
yaşayan her topluluğun, kesimin, sınıfın, v.b. farklılıklarını aynen yasama meclisine yansımasını anlıyorsak,
o zaman oyların meclis sandalyesine dönüşmesinde orantısızlık hoş görülemez demektir. O zaman temsil-
deki dağılımın toplumdaki farklılıkları aynen yansıtmasını sağlayacak bir biçimde yaparız ve bu durumda
temsilde adalet temin etmiş oluruz. Bu tür bir sonuç farklılıkları korur, onlara saygı duymamızı ve hoşgör-
memizi sağlar. Ancak, eğer temsilden bir seçim çevresinde, kentte veya ilde yaşayanların en çok tercih ettiği
temsilciyi seçmesini ve bu yolla da sadece en fazla desteklenen adayları saptayarak çoğunluğun tercihine
ulaşmak istiyorsak, o zaman bu yolla adaletli olmasa da her seçimden sonra bir çoğunluğu yasama meclisine
taşır ve hükümet kurulmasını sağlarız. Burada da amaç toplumda en fazla destek bulan temsilcileri çoğun-
luğun tercihini hükümet edecek biçimde öne çıkartmaktır. Bu iki tanım birbiri ile genellikle bağdaşmaz
niteliktedir. Onun için ya birinci yöntem ve çoğulcu bir yönetim biçimi, ya da ikinci yöntem ve çoğunluk-
çu bir yönetim biçimi seçilir. Toplumda derin toplumsal ve kültürel farklılıklar olan demokrasiler genel-
likle çoğulcu yöntemi, toplumda kültürel farkların pek olmadığı toplumsal ve iktisadi farkların ise bir tek
boyuta indirgenebileceği demokrasilerde ise ikinci yöntem olan çoğunlukçuluğun tercih edildiği görülür.
21
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
Yarı-Başkanlık Rejimi
Hükümet kuvvetlerinin birbirinden bağım- Yarı-başkanlık rejimleri bir anlamda parla-
sız biçimde halk tarafından seçildiği, eşit menter rejimlerle başkanlık rejimlerinin bir karma-
güçle birbirlerini dengelediği ve denetlediği, sı görüntüsünde olan melez rejimler olup yalnızca
onların uzlaşması durumunda yönetimin cumhuriyet ile yönetilen sistemlerde kullanılabilir-
sağlandığı, uzlaşmadıkları durumda da yö- ler. Devlet başkanının bir hanedanın üyesi olarak
netimin mümkün olmadığı bir demokrasi doğuştan belirlenen kalıtsal bir yöntemle işbaşı-
uygulaması Amerika Birleşik Devletleri ve na geldiği sistemlerde devlet başkanının seçmen
diğer ülkelerde başkanlık rejimi olarak ad- tarafından seçimi gerçekleşemeyeceği için, tıpkı
landırılmaktadır. başkanlık rejiminde olduğu gibi, yarı-başkanlık
rejimi uygulaması da olanaksızdır. Dolayısıyla, ge-
rek başkanlık gerek yarı-başkanlık rejimlerinin ön
Seçmenin iki kamaralı Amerikan yasama organı-
koşulu cumhuriyettir. Yarı başkanlık rejimleri ilk
nı (Kongre) doğrudan oy ile seçtiği, alt kamara olan
kez Birinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya ve
Temsilciler Meclisi’nin (House of Representatives)
Finlandiya’da 1919 yılında kurulmuşlardır. Alman
tek kişi tek oy esasına göre, her seçim çevresinin eşit
yarı-başkanlık rejimi demokrasiyi korumak ve ge-
sayıda kayıtlı seçmene sahip olduğu ve tek Meclis
liştirmekte tam bir hezimete uğramış, 1930’larda
sandalyesini doldurmak üzere 435 üyeden oluşma-
Nasyonal Sosyalist (Nazi) Partisi’nin iktidara geçe-
sını sağlamışlardır. Üst Kamara olan Senato’nun
rek demokrasiyi sonlandırmasını engelleyememiş-
(Senate) ise seçmen nüfusu sayısına bakılmaksızın
tir. Finlandiya’da ise 20. yüzyıl sonuna kadar kadar
her eyaletten (state) iki senatörü seçerek oluşması
varlığını sürdürmüştür.
esasını getirmişlerdir. Yürütmenin başına geçecek
olan siyasal yetkenin de (Başkan) iki dereceli bir se-
çimle belirlenmesi ilkesini kabul ederek, yasama ve
Yarı-başkanlık rejimleri parlamenter re-
yürütmenin üyelerini halkoyuyla doğrudan ve do-
jimlerle başkanlık rejimlerinin bir karması
laylı olarak ve farklı seçimlerle belirleme esasını ka-
görüntüsünde olan melez rejimler olup
bul ederlerken monarşiyi de reddederek cumhuriyet
yalnızca cumhuriyet ile yönetilen sistem-
esasını kabul etmişlerdir. Yüce Mahkeme’nin (Sup-
lerde kullanılabilirler.
reme Court) kuruluşu ile bir en üst temyiz mahke-
mesi halinde örgütlenmesini ve onun üyelerinin de
Başkanın (yürütmenin başındaki yetkenin) önerisi Yarı-başkanlık rejimini esas popüler hale getiren
ve Senato’nun onayı ile seçilmesi esasını kabul et- uygulama 1958 yılında kabul ettiği Beşinci Cum-
mişlerdir. Burada hem hükümetin onların algıla- huriyet anayasası ile Fransa olmuştur. Bu anayasa
dıkları III. George yönetimi gibi tek elde toplana- devlet başkanlığına adeta yalvar yakar davet edilen
rak ceberutlaşmasını engellemek, hem de Amerikan General Charles de Gaulle’ün isteğine göre düzen-
halkının özgürce yaşamasını garanti altına almak lenmiş bir metindir. Başkan’a başkanlık rejiminde
endişesi rol oynamış gibi görünmektedir. Ancak, ar- mevcut olmayan yasama organını feshetme ve altı
tık Westminster demokrasisinde olduğu gibi bir ya- ay süreyle olağanüstü hal ilan edip ülkeyi kendi ba-
sama üstünlüğü vurgusu ortadan kalkmakta, onun şına yönetme gibi olağanüstü yetkiler vermiş olan
yerine devletin timsali de olan yürütmenin başı olan bu rejim aynı zamanda başbakanlık kurumunu ve
Başkan’ın dolaylı olarak halk tarafından seçilmesi ve bakanlar kurulunu (Britanya’daki parlamenter uy-
Meclis’le eşit güce sahip olarak denge üzerine oturan gulamadaki kabineyi) olduğu gibi yerli yerinde bı-
bir yapı kurulmaktadır. Bu hükümet kuvvetlerinin rakmıştır. Parlamenter rejimin temel bir uygulama-
birbirinden bağımsız, eşit güçle birbirlerini denge- sı olan yasama organının başbakan ve bakanlardan
leyen ve denetleyen, onların uzlaşması durumunda oluşan kurula ve onun her bir üyesine güvenoyu
yönetimin sağlandığı, uzlaşmadıkları durumda da vermesi uygulamasını da koruyarak başbakan ve
yönetimin mümkün olmadığı bir demokrasi uy- bakanlar kurulunu da yasama organının desteği-
gulaması Amerika Birleşik Devletleri ve diğer ül- ne tabi kılmaya da devam etmiştir. Başbakan ve
kelerde başkanlık rejimi adı ile anılmıştır. Bu rejim bakanlar kuruluna güvenoyu verilmemesi halinde
zaman içinde özellikle Latin Amerika, bazı Afrika ve yasama organının otomatikman kendi kendisini
Asya ülkelerinde uygulanmaya başlamıştır. feshedeceğini de kabul eden bu uygulamada, güve-
22
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
noyu verilmemesi de aşırı derecede zorlaştırılmıştır. başkanı ve bir Başbakan’ın bir arada mevcut olması
Bu durum yasama organını da bir tür hükümet ta- yarı-başkanlık uygulamasını demokratikleşmeyle
sarruflarının tasdik makamı haline dönüştürmüş- birlikte Doğu Avrupa’da cazip kılmıştır. Doğu Av-
tür. Aynı zamanda da hükümet seçmenin oyuyla rupa’daki bu yayılma Avrupa Birliği üyesi olduktan
doğrudan seçilen başkan ile seçmenin oyu ve ya- sonra daha çok Finlandiya veya Fransa uygula-
sama organının desteği ile seçilen başbakan ve ba- masını andıran bir görüntü vermiştir. Ancak, AB
kanlar kurulu olarak ikiye ayrılmış bulunmaktadır. sürecinde ilerleyemeyen devletlerde daha çok kişi-
Başkan meşru yetkisini doğrudan doğruya ulustan sel, ceberut, muhalefete hoşgörüsüz, özgürlükleri
alırken, hükümetin geri kalanı meşru yetkisini ulu- isyan olarak görüp aşırı güç kullanarak bastıran,
sal yasama organından, o da ulustan almaktadır. sadece başkanı öven ifade açıklamalarına izin ve-
Bu durumda iki başlı bir meşru yetki alanı orta- ren bir diktatörlük biçimine dönüşmüştür. Önce
ya çıkmakta, bu iki alandan birisi bir siyasal parti, Belarus’ta sonra Ukrayna ve Rusya’da istikrar kaza-
diğeri de ona muhalefet eden bir siyasal partinin nan bu uygulama artık bir demokrasi uygulaması
elinde bulunduğunda da hükümet etmek için çok olmayıp bir otoriter rejim uygulamasına dönüşmüş
özel koşullara gerek duymaktadır. Fransa’da bu tür bulunmaktadır. Ancak, otoriter yarı-başkanlık gö-
bir yönetim anayasada mevcut olmayan bir yazısız rüntüsündeki rejim örnekleri bu ülkelerle sınırlı
siyasal kural veya seçkinler uzlaşması ile yürütül- kalmamıştır. Batı Balkanlar’da Arnavutluk, Hır-
mektedir. Buna da Fransız uygulamasında bir arada vatistan, Sırbistan gibi ülkelerle, Gürcistan, Azer-
yaşama (co-habitation) adı verilmektedir. baycan, Ermenistan, Türkmenistan, Özbekistan,
Yarı-başkanlık rejimi parlamenter rejimdeki Kazakistan, Tacikistan ve Kırgızistan da bu tür oto-
yasama organının gücü ve üstünlüğünü ortadan riter yapıyla yönetilmişlerdir. Bu ülkelerde serbest
kaldırarak, iki başlı yürütmenin üstünlüğü altın- ve hakça olarak kabul edilen seçimler yapılabilse
da çalışan bir uygulama hayata geçirmiştir. Geniş bile bu durum seçimsellik (electoralism) diye ad-
olarak ve hoşgörü ile yorumlanan özgürlükler, der- landırabileceğimiz bir sonuç doğurmakta, demok-
nekleşme ve ifade özgürlüğü, basın-yayın ve medya rasiye yol açmamaktadır (Terry L. Karl, 2000).
özgürlüğü ve çeşitliliği ile birleştiğinde Fransa’nın Dahl’ın poliarşi tanımını anımsayacak olursanız,
demokratik kültürüne has bir demokrasi uygula- orada sayılan sekiz unsurdan sadece seçmenin ka-
ması ortaya çıkmıştır. Siyasal protestoların yoğun tılmasının özgürce olduğu serbest ve hakça yapılan
yaşandığı, bol grev ve sokak gösterileriyle donatılan bir genel seçim çağdaş demokrasiyi gerçekleştirme-
bir görüntüdeki Fransa’nın siyasal geleneklerine ye yetmemektedir. Çağdaş demokrasinin pekişmesi
uyum gösteren bir evrim geçirerek uygulanabil- (consolidation) için aynı zamanda muhalefetin ola-
miştir. Soğuk Savaş sonrasında Avrupa Birliği’ne bildiğince özgürce çalışabilmesi, bireylerin korku-
üye olan Doğu Avrupa ülkelerinin tamamı ya- suzca iktidardan şikâyet edebilmeleri, kendilerini
rı-başkanlık uygulamasını benimsemiş ve halen ifade edebilmeleri ve dernekleşerek siyasal hayata
katılabilmeleri, özgür ve muhalefeti de içeren bir
sürdürmektelerdir. Ancak, yarı-başkanlık rejimi
basın ve medyanın varlığı gereklidir. Bu durum-
Avrupa başta olmak üzere dünyadaki uygulamala-
da da demokrasi seçim kampanyaları ile başlayan
rında Fransız veya Finlandiya uygulamasından çok
ve seçimle biten bir rejim değildir. Genel seçim
1919’da başlayan Weimar Cumhuriyeti Almanyası
demokrasinin günlük yaşama yerleşmesi için bir
standartlarına daha uygun bir çerçeveye dönüşme
merhaleden ibarettir. Bu merhaleden sonraya gidip
eğilimi göstermiştir. Avrupa Birliği üyesi olmayan
güçlü ve canlı bir muhalefeti içeren bir süreç hayata
Doğu Avrupa ülkelerinde uygulanan yarı - başkan-
geçirilemezse, o zaman sadece seçimsel demokrasi
lık rejimlerinin ne derecede demokratik oldukları
gerçekleştirilmiş olur ki bu şartlarda yarı-otoriter
halen tartışmalıdır.
bir rejimin varlığından veya otoriter bir rejimden
demokratik bir rejime geçmeye çalışan bir siyasal
Otoriter Rejimler sistemden bahsetmek daha doğru olur.
Yarı-başkanlık rejimlerinin Doğu Avrupa’ya Otoriter rejimler büyük çoğunluğunun kitlesel
doğru yayılması 1990’larda Soğuk Savaşın bitme- halk desteğine dayandığı savını güçlendirmek için
siyle birlikte başlamış bir süreçtir. Marksist-Leni- kitlesel seferberlik yaratacak yapılar olan siyasal
nist partilerin iktidarındaki yapıda da bir Cumhur- partiler, dernek ve kuruluşları kullanırlar. Örneğin,
23
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
Irak ve Suriye’de Baas Partisi ulusalcılık ve sosyalizm ideolojilerini birleştiren bir fikir hareketinin ürünü
olarak 1940’larda ortaya çıkmış ve askeri darbelerin yardımıyla iktidara gelerek Irak’ta 2003 yılındaki Ame-
rikan işgaline kadar varlığını sürdürmüştür. Suriye’de ise Baas halen iktidardaki tek partidir. Bu durumda
bulunan otoriter rejim uygulamalarına tek parti rejimi adını vermekteyiz. Tek parti rejimi veya hükümeti
siyaset biliminde sadece tek bir partinin meşru olarak mevcut olabildiği ve iktidara sahip olduğu rejimlere
verilen addır. Eğer otoriter rejimler kitlesel siyasetin bir ürünü olarak ortaya çıkmışlar ve halka dayandık-
larını iddia etmekteyseler, genellikle tek parti rejimleri olarak çalışırlar.
Ancak, çağımızdaki tüm otoriter rejimler modernli-
ğin zorunlu kıldığı çağdaş uygulamalar değildir. Bu du-
rumda geleneksel siyasal yetki kullanımı yöntemlerine
dikkat
dayalı olarak meşruluklarını iddia ederler. Geleneksel
Alman sosyologu Max Weber’in ünlü ese-
siyasal yetki savını kullanarak yönetilen otoriter rejimle-
ri Ekonomi ve Toplum ‘da (Wissenschaft und
re çeşitli örnekler Orta Doğu’da ortaya çıkmıştır. Bunlar
Gesellschaft’ta) geliştirdiği üçlü sınıflamaya göre
arasında en ünlüsü Suudi Arabistan rejimidir. Bir mutla-
meşru siyasal yetki gelenekleri temsil ettiğini,
kiyetçi krallık olan Suudi Arabistan rejimi Suud haneda-
yönetilenlerin gözünde olağandışı güce sahip
nının ülkeyi siyasal olarak yönetme yetkisini geleneklere
olduğunu veya yasaları ussal bir biçimde uygu-
bağlılığına ve özellikle İslam dininin Sünni-Hanbeli-Va-
ladığını kanıtlayan iktidarlar tarafından kulla-
habi uygulamasına sahip çıkmasıyla meşrulaştırdığı gö-
nılırlar. Buna göre meşru siyasal yönetme hakkı
rülmektedir. Bu görüntüsüyle Suudi Arabistan dünyada
ve yetkisi geleneksel, karizmatik ve yasal-ussal
kitlesel siyasete ve onu hareketlendirmek için elzem olan
yetki tiplerine ayrılabilir. Gerçek hayatta bu üç
siyasal partiye sahip olmayan, Nepal veya Brunei Sul-
tip teker teker bulunabileceği gibi ikisi veya üçü
tanlığı gibi ender rejimlerden birisidir. Ancak, otoriter
birden bir arada da ortaya çıkabilmektedir.
rejimlerin büyük çoğunluğu modernleşmeden etkilenen
toplumların kitleselleşen siyasal hayatının ürünleridir.
Otoriter rejimler arasında özellikle askeri darbelerle kurulan ve cunta hükümetleri tarafından sürdürü-
len uygulamalara Latin Amerika, Asya, Orta Doğu ve Afrika’da yirminci yüzyıl boyunca çok sayıda rastlan-
mıştır. Bu rejimler genellikle kısa ömürlü olmuşlardır. Mısır ve Suriye gibi Arap ülkelerinde darbeyi yapan
askeri lider kadrosunun bir siyasal parti eliyle otoriter tek parti rejimine dönüş çabaları başarılı olmuş gibi
görünmektedir. Bu iki ülkede askeri darbe ile kurulan hükümetler kurucuları olan askeri liderlerin ömür-
lerinden daha uzun süre iktidarda kalmayı başarmışlardır. Afrika’da bu derecede uzun ömürlü ve başarılı
başka askeri darbe ile kurulmuş bir otoriter rejim örneği bulunmamaktadır. Latin Amerika’da İkinci Dün-
ya Savaşı sonrasında çok sayıda askeri darbe ile kurulan otoriter rejim ortaya çıkmış, ancak bunların hepsi
Soğuk Savaş’ın bitimine doğru yıkılarak demokratik rejimlere yol vermişlerdir. Bu demokratik rejimler
içinden Venezuela yakın zamanda güçlü ve askeri bir geçmişi olan Başkan Chavez eliyle bir tür otoriter
rejime doğru evrim göstermesine karşın onun da uzun ömürlü olabileceğini söylemek zordur.
Yaşamla İlişkilendir
Otoriter Rejimler Niye Sürekli Olamaz? nı artan ölçüde kısıtlamasına seçmenden aldığı
Otoriter rejimler ya geleneksel siyasal meşru- destekle kurulurlar. Geleneksel otoriter rejim-
luk anlayışına göre siyasal yetki kullanımına da- lerde değişme ve modernleşme eğilimleri ortaya
yanır, ya siyasal istikrarsızlık dönemleri sonunda çıktığında bu rejimler bazı reform uygulamaları
bir askeri darbeyle kurulur, ya da özellikle baş- içinde girerler. Oysa siyasal reform fikri gelenek-
kanlık rejimlerinde demokrasi ile işbaşına gelen sel siyasal meşruluğun bir parçası değildir. Bu
bir siyasal liderin özgürlükleri ve insan hakları- rejimler hızla siyasal meşruluklarını kaybederler
24
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
ve yıkılma rizikoları artar. Askeri otoriter rejim- başına gelen bir siyasal liderin giderek özgürlük
ler de bir istikrarsızlık döneminden sonra siyasal ve hakları kısıtlamasına seçmen desteği temin
istikrar getirmek, ülkeyi tehdit eden bir tehlikeyi etmesi mümkündür. Bugün Venezuela’da bu tür
savuşturmak için iktidara el koyarlar. Bu tehdi- gelişme Başkan Chavez’in ve onu izleyen Başkan
din geçtiği ve siyasal istikrarın sağlandığı izleni- Maduro’nun iktidarında yaşanmaktadır. Bu tür
mi doğunca siyasal meşruluklarını kaybetmeye rejimler söz konusu liderlerin kişiliği ile yakından
başlarlar. Bu durumda ya yeni tehdit senaryola- ilgili olduğundan, onların karizmatik bir kişilik
rının doğmasını veya üretilmesini temin ederek olarak meşruluk kazanmasını sağlarlar. Kişinin
işbaşında kalmaya gayret ederler. Örneğin 1974 karizmasını sürdürmesi de bu karizmayı iktidarı
yılında meşruluğu sorgulanmaya başlanan Yunan sonrasında, örneğin ölümünden sonra, başka bir
askeri hükümeti Kıbrıs’ta bir askeri darbe yapa- lidere devretmesi de fevkalade zordur. Özellikle
rak Başpiskopos Makarios’un hükümetini devir- kuşaktan kuşağa karizma naklinin başarılı ola-
mek ve Kıbrıs’ı bir oldu bitti ile Helenleştirmek bildiğini gösteren kanıta pek rastlanmamaktadır.
suretiyle bir askeri zafer kazanarak iktidarını pe- Dolayısıyla, Arjantin’de Peron, Portekiz’de Salazar
kiştirmeye girişmiştir. Darbe yapmakta başarılı gibi diktatörler zamanla karizmalarını yitirmişler,
olduğu halde, sonrasında Başpiskopos’u elinden bazen kendi hayatlarında bazen de ölümlerinden
kaçırmış ve arkasından gelen Türkiye’nin garan- sonra otoriter rejimleri yıkılmıştır. Bu rejimlerin
törlük haklarını kullanarak yaptığı Temmuz 1974 çöküşünü hızlandıran ekonomik daralma, savaş,
askeri müdahalesine de engel olamayınca iktidar- iç savaş v.b. olguların olduğunu da görmekteyiz.
dan düşmüştür. Nihayet, demokratik seçimle iş-
Totaliter Rejimler
Totaliter rejim (totalitarianism) kavram olarak faşist İtalyan diktatörü gazeteci Benito Mussolini tara-
fından yirminci yüzyılın üstün rejimi olarak, çürüyüp gitmekte olan eski tür fikirler olarak takdim ettiği
liberalizm ve demokrasi karşısında gelişen yeni rejim türü olarak ifade edilmiş veya onun tarafından icat
edilmişe benzemektedir (Rodee, Anderson, Christol, Grene, 1987, 43). Totaliter rejim bir ideolojinin ha-
yata geçirilmesi amacına hizmet eden bir uygulamadır. Toplumun ve tekil yurttaşın yaşantısının tamamı-
nın denetim altına alındığı ve en ufak bir mahrem yaşantının devletin bilgisi, onayı ve düzenlemesi dışında
mevcut olmasının mümkün ve arzulanabilir olmadığı bir siyasal rejimdir totaliter rejim. Bu durumda
toplum, aile, okul, işyeri, dernek ve kulüpler, sendikalar ve akla gelebilecek her türlü toplumsal, ekonomik
ve kültürel yapı tek bir siyasal ideoloji, parti ve liderin denetimi ve düzenlemesi altında biçimlenecektir.
Günün her saatinde herkes herkesi izleyecek, denetleyecek ve gerekli gördüğünde de devletin ajanlarına
bildirecektir. Bu durumda sadece anne ve babalar çocuklarını izlemeyecek, aynı zamanda çocuklar da anne
ve babalarını, öğretmenlerini, sınıf ve spor yapıyorlarsa takım arkadaşlarını izleyecek, denetleyecek ve dev-
letin ajanlarına jurnalleyecek biçimde yetiştirilirler. Fevkalade kapsamlı bir tekil ideolojik görüş, bir dünya
görüşü veya felsefeden hareketle bir inanç sistemi ve davranış rehberi olarak topluma egemen kılınır. Bu
ideolojik çerçeve mükemmel olarak kabul edilen bir siyasal sistemin de tanımını verir. Onun için totaliter
rejimlerin değişmesi bir yana, bu rejimlerde reform fikri dahi fevkalade tehlikelidir. Mükemmelden ayrılış
olsa olsa bir tür bozulma veya bir cennetten kovulma olgusu gibi düşünülebilir. Onun için totaliter rejimin
baskıcı yapısının meşruluğunu tartışmaya açan reform girişimi onun sonunu da getirebilir. Nitekim Sov-
yetler Birliği’nin 1985’te reform yaparak daha açık ve güçlü bir yapıya kavuşmak üzere yola çıktıktan altı
yıl sonra içine doğru çökerek yok olması bir tesadüf değildir.
Bu konudaki en kapsamlı araştırmalardan birisini yapmış olan Carl J. Friedrich ve Zbigniew K. Brze-
zinski, Totalitarian Dictatorship and Autocracy, (New York: Praeger, 1962) tarihli eserlerinde totaliterliği
“bir toplumun tüm üyelerinin uymak mecburiyetinde bırakıldıkları ve toplum hayatının tüm cephelerini
kaplayan bir resmi ideoloji” (Aynı eser: 9) olarak tanımlamışlardır. Burada biz totaliter rejimi bu resmi
ideolojiyi uygulayan siyasal sistemlerin sahip olduğu rejimler olarak tanımlayarak kullanacağız.
25
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
Totaliter rejimler demokratik rejimlerin tam tersini oluşturan bir siyasal kültür ortamında gelişirler.
Demokrasideki özgürlük ve çoğulcu kültür, aykırı düşünme ve davranışın (dissent) hoş görülmesi hatta
teşvik edilmesi, totaliter rejimlerde yerini tek bir fikre sarsılmaz bir imanla bağlanmaya bırakır. Özgürlük
de, aykırı ve hatta farklı düşünce de kabul edilemeyecek zafiyet, tehdit, düşmanlık v.b. olarak karşılanır ve
cezalandırılır. Totaliter rejimler geleneksel toplumlarda mevcut olamazlar. Onların oluşabilmesi için fevka-
lade güçlü bir hükümetin tüm devlet yapı ve kurumlarını kullanarak toplumdaki her yapıyı ve hatta teker
teker toplumun her üyesini gözetim ve denetim altında tutabilme yeteneğine sahip olmaktadır. Totaliter
rejimler hem mükemmel bir toplum yaratmak için gerekli olan Marksizm-Leninizm, Faşizm veya Nasyo-
nel Sosyalizm gibi bir ideolojiye, hem de bu ideolojiyi gerçekleştirecek siyasal izleme ve denetleme yetene-
ğine sahiplerdir. Bu iki yetenek bir araya gelmeden totaliter bir rejimin oluşması ve pekişmesi pek zordur.
Totaliter rejimler demokrasiler kadar uzun ömürlü olmamışlardır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında ku-
rulan totaliter rejimlerin bir kısmı İkinci Dünya Savaşı’nda savaşı kaybederek çökmüşlerdir. İkinci Dünya
Savaşı’ndan zaferle çıkan ve daha sonra bir süper güç haline gelen Sovyetler Birliği de 31 Aralık 1991’de
çökmüştür. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan totaliter devletlerden Çin Halk Cumhuriyeti halen
hızla gelişen kısmen liberal bir ekonomiye sahiptir. Çin’in Marksizm - Leninizm - Maoizm ideolojisine
göre oluşan bir devlet yapısı ve siyaseti olmakla birlikte, Mao’nun ölümünü takiben başa geçen Deng Ziao
Ping döneminde ekonomisini ülkenin çeşitli yerlerinde serbest piyasa ekonomisi haline getirdikten sonra
müthiş bir iktisadi gelişme gösterdiği görülmüştür. Çin Halk Cumhuriyeti’nin totaliter ideolojiye sahip bir
siyasal uygulama ile ekonomik özgürlüğe dayalı bu örneği daha ne kadar sorunsuz bir biçimde götürebile-
ceği bilinmemektedir. Vietnam, Kamboçya, Laos gibi Çin Hindi ülkeleri, Küba gibi Karayip ülkelerinde
de uzun süredir Marksizm - Leninizm ideolojisine uygun bir siyasal rejim mevcut olmakla birlikte, bu
uygulamaların Sovyetler Birliği deneyiminden daha uzun süreli olup olmayacağı bilinmemektedir. Bri-
tanya, İsviçre, ABD, Fransa, İzlanda, Kanada, Avustralya, Norveç, İsveç v.b başlangıçları on sekiz ve on
dokuzuncu yüzyılda olan demokrasiler yanında totaliter devletlerin bir yüzyıl bile sürmeyen geçmişleri bu
rejimlerin demokrasi rejimlerine göre daha az dayanıklı olduklarını göstermektedir.
Yaşamla İlişkilendir
Totaliter rejimler neden siyasal reforma uğradık- sal reform gereksinimini dillendiren totaliter devlet
larında çökme tehlikesi geçirmektedirler? yöneticileri rejimlerinin mükemmelliğini de ve ona
Totaliter rejimler belirli bir ideolojiyi mükemme- dayanan siyasal meşruluğunu da sorgulamış olurlar.
len uygulamak suretiyle dünyada mümkün olan en O zaman bireysel özgürlüğün hiç olmadığı bir or-
iyi siyasal sisteme sahip oldukları iddiasıyla kurulur- tamı ve vatandaşlardan beklenen bireysel özverileri
lar. Mükemmel olan bir siyasal yapı hiçbir biçimde artık makul olarak anlatmak olanaksızlaşır. Siyasal
daha iyi bir hale getirilemez. Nitekim mükemmel reform yoluna giren totaliter rejimler kendi elleriyle
devlet hakkında ilk temel yapıtlardan birisini oluştu- varlıklarını tehlikeye atıp rejimlerinin çökmesine yol
ran Platon, “Devlet” adlı yapıtında mükemmel olan açabilirler. Örneğin, Sovyetler Birliği yeniden yapı-
devleti değişmez, mutasyona tabi olmayan “idea”lar lanma (perestroika) ve açıklık (glastnost) politikala-
aleminin bir unsuru olarak tanımlamıştır. Platon’a rını uygulamaya başladıkları andan itibaren giderek
göre değişme sadece bozulma biçiminde olur ve de- artan ölçüde özgürlük talepleriyle karşılaşmış, özgür-
ğişen her şey çürür ve yok olmaya mahkûmdur. Tüm lük arttıkça da refah düzeyinin Batı demokrasilerine
totaliter rejimlerde bir parça Platonik mükemmellik göre daha düşük olduğu olgusu daha açık bir biçim-
yani değişmezlik içeriği vardır. Oysa reforma gerek- de halk tarafından gözlenebilmiştir. Bu durumda da
sinim duymak demek bazı özelliklerin yerli yerinde özgürlük talepleri daha da artmış ve sonunda Sovyet-
olmaması, iyi çalışmaması, en azından daha da iyi ler Birliği reformların hayata geçirildiği 1985’ten altı
hale getirilebilmesi imasını taşır. Bu nedenle, siya- yıl sonra 31 Aralık 1991’de sona ermiştir.
26
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Öğrenme Çıktısı
27
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
ğü yöntemlerle bölge, il, kent, kasaba, köy yöne- ter devletler kurucu unsurlar olarak iktidar kullan-
timlerine devredebilir. Bu durumda üniter devlet ma meşru yetkisini olabildiğince kendilerine özge
uygulaması ortadan kalkmayacak, belirli konular- bir yetki olarak kabul etmişlerdir. Konfederasyo-
da yönetim daha çok yerinden yönetim (adem-i nun merkezi hükümeti onu kuran üniter devletle-
merkeziyet) esaslarına göre yürütülecektir. Önem- rin devrettiği ölçüde yetki kullanma meşru ve yasal
li olan bu düzenleme yetkisinin sadece merkezde yetkisine sahip olur. Meşru siyasal iktidar kurucu
olup olmamasıdır. Merkezi hükümet bu yetkiyi devletlerindir. Zamanla bunlar konfederasyonun
verdiği gibi lüzum gördüğünde meşru ve yasal yol- birer devleti, kantonu, ili v.b. de olsalar anayasal
larla geri de alabilir. Daha alt yönetim birimlerinin olarak siyasal iktidar onların elindedir. Bunlar anla-
bu merkezi hükümet tasarruflarını meşru ve yasal şıp da uygun gördükleri siyasal kararları alma yetki-
engelleme yolları mevcut olmadığı sürece üniter sini merkezi hükümete devrettiği kadarıyla merkezi
devlet yapısı sürecektir. Devletin yapısı anayasa ile hükümet bu yetkileri kullanır. Bu uygulama anaya-
belirlenecek bir niteliktedir ve bu belirleme sırasın- sada belirtilir ve bu maddelerin değişmesi de kan-
da da idare yapısı ve bu yapının çeşitli katmalarının tonların ağırlıklı bir çoğunluğunun, örneğin dörtte
yetki ve yükümlülükleri de tanımlanabilir. Bu ta- üçünün veya üçte ikisinin, uygun görülen yöntem-
nımlamalar üniter bir nitelik taşıdığı sürece, mer- lerle onayı suretiyle olur. Burada genellikle merkezi
kezi hükümetin ağırlığı altında çalışan bir tekdüze hükümet savunma, güvenlik, dış temsil gibi işlevle-
idari sistemi mevcut olacak demektir. ri görmekle sınırlı yetki devrine mazhar olur. Onun
dışında standart ve eşit uygulanan iktisadi, kültü-
rel, toplumsal v.b. kararlar ender olarak alınabilir.
Konfederal Devlet (Konfederasyon) Konfederasyonu meydana getiren parçalar arasında
Özellikle komşularına göre görece olarak küçük, büyük farklar oluşturan eğitim, kültür, hatta eko-
kaynakları kısıtlı, nüfusu az olan ve dolayısıyla za- nomi uygulamaları ortaya çıkabilir. Bu yapıda fark-
yıf olan üniter devletler, kendilerini tehdit ettiğini lılık doğaldır ve yaygın kabul görür, eşitlik ise ender
algıladıkları bir devlete karşı varlıklarını korumak olarak gerçekleştirilen bir uygulamadır.
için benzer devletlerle ittifaklar kurmak yolunu se- Çağdaş dünyada konfederasyon olarak yöneti-
çerler. Bu ittifaklar genellikle askeri yardım, savaş len devletlere pek rastlamıyoruz. Adında konfede-
sırasında birlikte savaşmak, birbirlerinin kaynakla- rasyon olsa bile İsviçre 1850’lerde yaşadığı bir iç
rını daha iyi kullanmak için iktisadi işbirliği v.b. savaş sonrası merkezi hükümetin daha güçlü oldu-
uygulamaları içerir. Bu ittifakların daha sürekli ve ğu bir yerinden yönetim uygulamasına dönüşmek
sıkı hale getirmek için yapılan antlaşmalar bu üni- gereğini duyarak anayasasını değiştirmiş ve federal
ter devletlerin her birinin bir parçasını oluşturdu- bir devlet olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri
ğu daha büyük bir devletin kurulmasını sağlar. Bu (ABD) de konfederasyon olarak kurulmuş ve o da
yolla İsviçre, özellikle Alman yayılmasına karşı, se- federal bir devlet sistemine dönüşmüştür. Konfe-
kizinci yüzyıldan itibaren küçük üniter devletçikle- derasyonlar son derecede istikrarsız yapıdadırlar.
rin birer kanton olarak katılmasıyla Confédération Kuruluşlarının ardından ya yerinden yönetimi iyi-
Helvétique adıyla kurulmuştur. İsviçre’nin adın- ce güçlü ama daha sıkı bir birliktelik ve güçlü bir
dan da anlaşılacağı gibi kuruluşunda İsviçre devleti merkezi hükümet yaratmak gereksinimi duyarak
üniter devletlerin antlaşmasıyla kurulmuş olan bir federal bir devlete, ya da parçalanarak kendilerini
konfederasyondur. oluşturan üniter devletlere geri dönmektedirler. Şu
anda konfederasyon türünden bir siyasal gelişme
örneği gösteren bir uygulama Avrupa Birliği proje-
Konfederasyon, üniter devletin tam tersi sidir. Bu kitabın sekizinci bölümünde Avrupa Birli-
özellikte olup merkezi hükümetin fevkala- ği örneği üzerinde uzun boylu durulacaktır.
de zayıf ve çok az konuda karar alma meşru
yetkine sahip olduğu devlet biçimleridir.
Federal Devlet
Federal devlet sistemleri, konfederasyon gibi
Konfederasyonlar, üniter devletin tam tersi özel- merkezi hükümeti pek zayıf olan bir tasarımla,
likte olup merkezi hükümeti fevkalade zayıf ve çok üniter devlet gibi merkezi hükümeti müthiş güçlü
az konuda karar alma meşru yetkine sahiptir. Üni- bir yapının arasında bir yerde durmaktadır. Federal
28
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
29
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
Modern
Ço¤unlukçu Ço¤ulcu Geleneksel Modern
(Westminster) (Oydaşmac›)
Örgütlü
Bireysel Örgütlü
Parlamenter Başkanl›k K›smi Parlamenter*
Parti
Ün. Fed.
Öğrenme Çıktısı
4 Çeşitli siyasal rejim, siyasal topluluk ve siyasal sistemlerin işleyişinde geçerli olan yapısal
ve kurumsal farkları ayırt edebilme
30
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Siyaset biliminin altı temel alanından biri karşılaştırmalı siyasettir. Karşılaştırmalı siyaset ulus-devletlerin
özellikleri, rejimleri, içlerinde gelişen siyasal süreç, yapı ve kurumlar ile birey-siyaset ilişkilerini kapsar.
Benzer siyasal olgulardaki farklılıkların, farklı siyasal olgulardaki benzerliklerin gözlenebilmeleri ve bunları
ortaya çıkaran koşul ve nedenlerin ayrıştırılabilmeleri karşılaştırma yoluyla olabilir.
Karşılaştırma yöntemi kullanarak yapılan bir araştırmada da, aynen laboratuar ortamındaki gibi, bir ba-
ğımsız değişkenin bağımlı değişken üzerinde etkisi olup olmadığını araştıracak koşullar üretilmeye çalışılır.
Ancak, burada laboratuar ortamının ayarlamaları mümkün olmadığından, incelenecek olan olgunun ortaya
çıktığı ve/veya çıkmadığı siyasal sistemler gözlemlenir. Bu durumda izlenebilecek olan iki temel yöntem
olduğunu 19. yüzyıl düşünürlerinden John Stuart Mill ilk kez ortaya koymuştur. Mill önerdiği mantık
süreçlerine karşılaştırmalı yöntem adını vermemiş ve birisine uyuşma yöntemi, diğerine de fark yöntemi
adını vermiştir.
Karşılaştırmalı Siyaset
Olgusuna Kurumsal Yaklaşımlar
Karşılaştırmalı siyaset konusundaki ilk araştırmalar insanların mutluluğunu sağlayacak devlet yapısına
ulaşmanın formülünü bulmak güdüsü ile yapılan kısmen normatif, kısmen pozitif önermelerden oluşan
çalışmalardan oluşmuştur. Aristo’nun Politika adlı ünlü eseri bu tür bir arayışın ilk ürünlerinden olup
pozitif yanı daha ağır basan bir niteliktedir. Bu araştırmalardan ilk ciddi sapış N. Machiavelli (Makyavel)
tarafından yazılmış olan, daha çok kamu yönetimi sanatı içeriğinde önermelerden oluşan, ancak farklı
siyasal sistemler ve kültürlerde yapılan gözlemlerden derlenen Prens adlı kitaptır.
Karşılaştırmalı siyaset alanında deney yapmak olasılığı olmadığı için siyasal olgular, yapılar, gelişmeler
gözlemlenerek deney benzeri koşulların varlığı saptanır ve gözlemlerin sınıflandırılmasıyla bu koşullar
içinden neden-sonuç ilişkileri ayrıştırılabilir. Karşılaştırmalı siyaset konusunda geliştirilen kuramlar şöyle
sıralanabilir: kurumsal-yapısalcılık, yapısal işlevsel yaklaşımlar, bağımlılık kuramı, kolektif eylem kuramı,
yeni kurumsalcılık, konusal karşılaştırma kuramları ve karşılaştırmalı kamu politikalarıdır.
31
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
Siyasal Sistemlerin
Sınıflandırılması
Ulus-devletin örgütlenme biçimleri, temel kurumları, bu kurumların iç işleyişini belirleyen yazılı ve yazısız
kurallar ile bu kurumların birbirleriyle ilişkileri siyasal rejimlerini oluşturur. Bir siyasal rejim parçası olduğu
siyasal sistemdeki temel siyasal süreç, etkileşim ve davranışlara egemen olan kurallar bütünüdür. Yönetimi
oluşturma şekli, yöneticilerin yönetme üslubu, yöneten ile yönetilen arasındaki ilişkilerin içeriğine bakarak
siyasal rejimleri sınıflandırılabilmek mümkündür. Yönetilenlerin yöneticilerin seçiminde etkili olabildiği,
yönetenlerin kendilerini seçenlere periyodik olarak hesap verdiği, tekrar seçilmek için destek istediği, her
siyasal karar alma mevkii için birden fazla ve değişik siyasal görüş, fikir veya çıkarları temsil eden adayların
varolduğu rejime demokrasi denilmektedir. Bu koşulların olmadığı, fikir, örgütlenme, haber alma ve muha-
lefet özgürlüğünün kısıtlı olduğu veya hiç olmadığı rejimlere otoriter rejimler denilmektedir. Bu rejimlerde
yönetenlerin siyasal yetkeleri belirlemeleri söz konusu değildir. Toplumdaki her yapının, kurumun (aileden
okula, okuldan işyerine kadar) hükümet ve ajanları tarafından denetim altında tutulduğu, özgürlüklerin hiç
olmadığı ve hatta rejim için tehdit olarak kabul edildiği rejimlere ise totaliter rejimler adı verilir.
Siyasal rejimler içinde bulundukları siyasal sistemlerin ne ölçüde yerleşik kurum ve kurallara sahip olup
olmadığına göre de farklı bir görüntü alırlar. Siyasal rejimin kuralları ve bunların işlemesinde etkili olan ya-
pıları gerek siyasal yetkeler gerek yönetilenler gözünde itibar ve saygıya sahip, istikrarlı bir içerik gösterirlerse
onlar kurumsallaşmış siyasal rejimler olarak kabul edilebilir. Buna bağlı olarak, her iki demokrasi tipinin
içinde de parlamenter, başkanlık ve yarı başkanlık demokratik rejimleri gelişebilmektedir.
Karar alma sürecinde siyasal yapılar arasında karşılıklı etkileşimle ve hatta bağımlılıkla sağlanan bütünlüğe
siyasal sistem denilmektedir. Çağdaş dünyadaki siyasal sistemlerin temel görüntüsü belirli bir toprak parçası
üzerinde yaşayan insan toplumu üzerinde fiziksel güç kullanma meşru tekeline sahip, karar alma erkini
kullanan siyasal yetkeler ve kurumlar biçimindedir. Bir toprak parçasına (yurt) egemen olma iddiası genel
kabul gören, o toprak üzerinde yaşayan insanların oluşturduğu topluma hükmetme erkini elinde tutan bir
sisteme devlet adı verilmektedir. Devletin yurttaşı durumundaki bireylerin oluşturduğu bir arada yaşama
alışkanlığı olan ve geleceği de paylaşma iradesi gösteren toplumlara ulus denilmektedir. Ulus-devletler aynı
zamanda uluslararası ilişkilerin de temel öğelerinden birisini oluştururlar ve uluslararası hukuk açısından
da birbirlerinin ulusal yurtları üzerindeki meşru güç tekeline sahip olarak kabul edildikleri sürece hukuki
varlıklarını sürdürürler. Bu durumda çağdaş siyasal sistemler bir toprak ve onun üzerinde yaşayan ulusları
yöneten hükümetler biçiminde örgütlenmiş olan devletlerden oluşurlar.
Siyasal sistemler güç kullanma tekelini meşru olarak ellerinde bulundurmak suretiyle devlet haline gelseler
bile, burada devletlerin farklı iktidar paylaşımı uygulamaları içine girdiklerini görüyoruz. Bu paylaşım her
devlette görülen çeşitli kamu yönetimi katmanları arasında dikey olarak meşru iktidarın nasıl bölüneceği
ile ilgili farklı kural ve uygulamalardan kaynaklanmaktadır. Bu farklar genellikle devletlerin kuruluşunda
yaşanan gelişmeler, kuruldukları tarihteki uluslararası sistemden kaynaklanan etkiler, siyasal kültürlerinin
içerdiği özellikler göre farklılıklar gösterir. Siyasal sistemlerde iktidar dağılımı üniter devlet, konfederal dev-
let ve federal devlet olmak üzere üçe ayrılarak incelenebilir.
32
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
1 Karşılaştırmalı siyaset ile en yakından ilgili 4 Adam Przeworski ve Henry Teune karşılaştır-
olan bilimsel yöntem hangisidir? malı siyasette evrensel önermelere ilişkin aşağıda-
neler öğrendik?
A. İstatistik kilerden hangisini ortaya koymuştur?
B. Gözlem A. Siyasette evrensel önermelere ulaşmanın ola-
C. Yapısalcılık naksız olduğunu göstermişlerdir.
D. Deney B. Siyasette evrensel önermelere ancak uzun süreli
E. Yukarıdakilerin hepsi gözlem yoluyla ulaşılabileceğini önermişlerdir.
C. Siyasette evrensel önermelere genel kuramlar
aracılığıyla ulaşılabileceğini iddia etmişlerdir.
2 John Stuart Mill tarafından önerilen fark
yöntemi neyi bulmayı amaçlamaktadır? D. Siyasette evrensel önermelere birbirine çok
benzer sistemler içinde ortaya çıkan farklı si-
A. Karşılaştırmaların hepsinde doğru olan bir iliş- yasal olguları gözlemlemekle ulaşılabileceğini
ki olduğunu iddia etmişlerdir.
B. Bir bağımsız değişkenin bir siyasal olgu ile iliş- E. birbirlerinden çok farklı sistemlerde aynı değiş-
kili olduğunu kenler arasında aynı ilişkilerin varlığının sap-
C. Aslında her siyasal olgunun farklı devletlerde tanmasıyla ulaşılabileceğini önermişlerdir.
aynı olduğunu
d. Koşullar ne olursa olsun, bir bağımsız değişke- 5 John Stuart Mill’in uyuşum yöntemi önerisi
nin mutlaka var olduğunu
ile aşağıdakilerden hangisini ortaya koymuştur?
E. Uyuşma yönteminin gerçekten var olup olma-
dığını A. İki siyasal sistemdeki benzerliklerin ayrıştırıla-
bileceği ilk kez ispatlanmıştır.
B. Benzer etmenlerin koşulları sabit tutulurken,
3 Gabriel Almond her siyasal sistemde aşağı- farklı olan tek bir olgunun değişmesi gözlene-
dakilerden hangisinin var olduğunu ortaya koy- rek, ortaya çıkan bir siyasal olay üzerinde bu
muştur? değişikliklerin etkisi saptanmaya çalışılmıştır.
A. Yapılarla işlevler arasında bir ilişki olmadığını C. Benzer etmenlerin etkileri altında hareket eden
bulmuştur. değişkenlerin birbirleri üzerindeki farklı etkile-
B. Yapılarla işlevler arasında aynı içerikte bir ilişki rinin irdelenmesi mümkün olabilmiştir.
olması gerektiğini ispatlamıştır. D. Benzer etmenlerin değişmelerindeki farkların
C. Yapılar farklı da olsa aynı işlevlerin görüldüğü- ortak etkisini dikkate alan bağımsız değişken-
nü ileri sürmüştür. leri ayrıştırmamız mümkün olabilmiştir.
D. İşlevlerin yapıları değiştirdiğini gözlemlemiştir. E. Benzer siyasal sistemlerin nasıl farklı bağımsız
E. Yapısal karmaşıklığın gelişmeyle azalarak işlev- ve bağımlı değişken ilişkilerine işaret edebile-
lerin arttığını saptamıştır. cekleri saptanmıştır.
33
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
6
Yeni kurumsalcı yaklaşım ile ilgili olarak aşa- 8 Çağdaş demokrasilerin içeriğinin poliarşi ol-
ğıdakilerden hangisi doğrudur? duğunu ifade etmek ne anlama gelmektedir?
neler öğrendik?
34
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
1. D Yanıtınız yanlış ise “Bir Yöntem Olarak Karşı- 6. C Yanıtınız yanlış ise “Yeni Kurumsalcılık” ko-
laştırma” konusunu yeniden gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.
3. C Yanıtınız yanlış ise “Yapısal İşlevsel Yaklaşım- 8. A Yanıtınız yanlış ise “Demokrasiler” konusu-
lar” konusunu yeniden gözden geçiriniz. nu yeniden gözden geçiriniz.
5. B Yanıtınız yanlış ise “Bir Yöntem Olarak Karşı- 10. A Yanıtınız yanlış ise “Başkanlık Rejimi” konu-
laştırma” konusunu yeniden gözden geçiriniz. sunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
1 Anahtarı
35
Karşılaştırmalı Siyaset: Giriş
Araştır Yanıt
1 Anahtarı
Kaynakça
Almond, G. A. ve Verba, S. (1963). Civic Culture: Dogan, Matttei ve Kazancigil, Ali (1994). Comparing
Political Attitudes and Democracy in Five Nations, Nations: Concepts Strategies, Substance, Oxford UK
(Princeton, New Jersey: Princeton University Pres. & Cambridge, Oxford, Blackwell.
Almond, G. A. ve Powell, Jr., G. B. (1967). Dogan, M. ve Pelassy, D. (1990). How to Compare
Comparative Politics: A Developmental Approach, Nations: Strategies in Comparative Politics,
Boston, Massachusetts: Little Brown and Co. Chatham, N. J., Chatham House Pub.
Aristoteles (2001). Politika, (çeviren Mete Tunçay), Duverger, M. (1954). Political Parties, New York,
İstanbul: Remzi Kitabevi. New York: John Wiley.
Cardoso, F. H. ve Faletto, E. (1979). Dependency Easton, D. (1953). The Political System, New York,
and Development in Latin America, Berkeley, New York: Alfred A. Knopf.
California: California University Pres.
Holt, Robert T. ve Turner, John E. (1973). “Competing
Chilcote, Ronald H. (1994). Theories of Comparative Paradigms in Comparative Politics” in Holt and
Politics: The Search for a Paradigm Reconsidered, Turner (der.) The Methodology of Comparative
(2nd Ed.), Boulder, San Francisco, Oxford: Research. New York, The Free Press.
Westview, ss. 3-118.
Huntington, S. P. (1968). Political Order of Changing
Davies, J. C. (1962). “Towards a theory of revolution,” Societies, New Haven, Connecticut: Yale
American Sociological Review, vol. XXVII,: ss. 5—18. University Press.
36
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Huntington, S. P. (1991). The Third Wave: Przeworski, A. and Teune, H. (1970). The Logic of
Democratization in the Late Twentieth Century, Comparative Social Inquiry, New York, New York:
Norman, Oklahoma: University of Oklahoma John Wiley.
Press. Ragin. C. (1994). Constructing Social Research,
Huntington, S. P. (1996). The Clash of Civilizationsand Thousands Oaks, CA, Pine Forge Press.
the Remaking of the World Order, New York, New Riker, W. H. (1962). The Theory of Political Coalitions,
York: Simon and Schuster. New Haven, Connecticut: Yale University Press.
Inglehart, R. (1997). Modernization and Post Riker, W. H. (1990). “Political Science and Rational
Modernization: Cultural, Economic and Political Choice,” in J. E. Alt and K. A. Shepsle (der.),
Change in 43 Countries, Princeton, New Jersey: Perspectives on Positive Political Economy,
Princeton University Press. Cambridge, UK: Cambridge University Press, ss.
Lassman, P. and Spiers, R. (2002). Weber: Politics 163 - 181.
Writings, Cambridge Texts in the History of Political Rustow, D. A. ve Erickson, K. P. (eds.) (1991).
Thought, Cambridge, UK: Cambridge University Comparative Political Dynamics: Global Research
Press. Perspectives, New York, Harper Collins.
King, G., Keohane, R. O. ve Verba, S. (1994). Skocpol, T. (1979). States and Social Revolution: A
Designing Social Inquiry, Princeton, N.J., Comparative Analysis of France, Russia and China,
Princeton University Press. Cambridge, UK: Cambridge University Press.
Landman, T. (2000). Issues and Methods in Comparative Skocpol, T ve Somers, M. (1980). “The Uses of
Politics: An Introduction, London, New York: Comparative History in Macro-social Theory”
Routledge. Comparative Studies in Society and History, vol.
22: 174-197.
Lenski, G. ve Lenski, J. (1974). Human Societies: An
Introduction to Macrosociology, (2. Baskı), New Skocpol, T. (1984). Visions and Methods in Comparative
York, New York: McGraw Hill. in Historical Sociology, Cambridge: Cambridge
University Press.
Lijphart, A. (Eylül, 1971). “Comparative Politics and
Comparative Method,” American Political Science Tilly, C. (1984). Big Structures, Large Processes, Huge
Review, vol. 65, no. 3,: ss. 682 - 693. Comparisons, New York, Basic Books.
Migdal, J. S. (1991). “A Model of State-Society Weber, M. (2001). The Protestant Ethic and the Spirit of
Relations” in Howard J. Wiarda (ed.) New Capitalism, (yeni çeviri ve giriş Stephen Kalberg),
Directions in Comparative Politics, Boulder, San Chicago, Illinois: Roxbury Publishing Co.
Francisco, Oxford, Westview Press), pp. 45-58, Wilson, J. Q. (1995). Political Organizations,
Mill, John S. (1959). A System of Logic, London, Princeton, New Jersey: Princeton University Press.
UK: Longman.
Afrika Sosyal Barometreleri (Afrobarometer): http://
Nettl, J. P. (Temmuz, 1968). “The State as a www.afrobarometer.org/
Conceptual Variable,” World Politics, vol. 20, no.
4: ss. 559 - 592. Asya Sosyal Barometreleri (Asian Barometer): www.
asianbarometer.org/
Pennings, P., Keman, H. ve Kleinnijenhuis, J. (1999).
Birleşmiş Miletler Yayınları: http://www.un.org/ en/
Doing Research in Political Science: An Introduction
aboutun/index.shtml.
to Comparative Methods and Statistics, London,
Beverly Hills, Calif., Sage Publications. Dünya Değerler Araştırmaları (WVS): www.
worldvaluessurvey.org.
Peters, G. (1998). Comparative Politics: Theory and
Methods, New York, New York University Press. Latin Amerika Sosyal Barometreleri (Latino
Barometro): www.latinobarometro.org/
Popper, K. (2002). Conjectures and Refutations: The
Growth of Scientific Knowledge, London, UK: Uluslararası Sosyal Tarama Programı (ISSP): www.
Routledge. issp. org/
37
Bölüm 2
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim:
Birleşik Krallık (Britanya)
Britanya Devlet Sistemi
öğrenme çıktıları
1 2
Britanya Siyasal Sisteminin Evrimi oluşturan çoğunlukçu temsil fikrini
1 Britanya’nın mevcut siyasal sisteminin ve üniter devlet uygulamasını
özelliklerini açıklayabilme değerlendirebilme
Politik İktisat
4 Britanya’nın bir ülke olarak son yıllardaki
siyasi ve ekonomik gelişiminin arkasında
Siyasal Kültür yatan kamu politikaları, toplumsal değişim
3 4
3 Britanya’nın mevcut seçim ve parti ve halen karşı karşıya olduğu ekonomik
sistemini, vatandaşların siyasete katılma ve siyasal bunalımlar gibi konuları analiz
süreçlerini açıklayabilme edebilme
Anahtar Sözcükler: • Temsili Demokrasi • Birleşik Krallık • Parlamenter Demokrasi Rejimi • Üniter Devlet
• Çift Parti Sistemi • Çoğulcu Seçim Sistemi • Merkeziyetçilik • Sosyal Refah Devleti
38
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
39
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
40
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Dünya Savaşları, taşımaları fevkalade zor olan bir mali külfeti imparatorlukların sırtına yüklemiştir.
Yirminci yüzyılın Dünya Savaşları sonunda tüm imparatorluklar çökmüştür. Birleşik Krallık da bu ge-
lişmeden payını almış ve İmparatorluğun geniş toprakları üzerinde çok sayıda bağımsız ulus-devlet or-
taya çıkmıştır. Bu bağımsız devletlerle özel antlaşmalar yapan Birleşik Krallık, onları Britanya Devletler
Topluluğu (British Commonwealth) olarak yeni bir statüde bütünleştirmiştir. Bu sayede Britanya’nın eski
sömürgeleriyle özel ilişkileri ekonomik ve kültürel ola-
rak yeniden tanımlanarak sürmüş, uluslararası siyasal
ilişkiler de yeni bir içerikte devam etmiştir. Britanya’nın Yirminci yüzyılın Dünya Savaşları sonunda
sömürgelerinde başarılı bir biçimde kültürel miras ola- İmparatorluğun geniş toprakları üzerinde
rak bıraktığı İngiliz dili ve kültürü dünyada en fazla ko- ortaya çıkan bağımsız devletlerle özel antlaş-
nuşulan dilin de İngilizce olmasında yardımcı olmuştur. malar yapan Birleşik Krallık onları Britanya
Ancak, bu gelişmeler Britanya’nın 19. yüzyıldaki ege- Devletler Topluluğu (British Commonwe-
men dünya gücü konumunu ortadan kaldırmış, onun alth) olarak yeni bir statüde bütünleştirmiştir.
yerine ABD ve Rusya önemli güçler olarak yükselmiş
ve bilahare ABD, Birleşik Krallığın oynadığı rolü 20.
Yüzyılın ikinci yarısında üstlenmiştir.
Britanya’nın ekonomik gücü de 20. yüzyıl boyunca hızla azalmıştır. 1930’lar Dünya Krizinde ABD
Britanya’yı ekonomik olarak geçmiştir. 20. yüzyılın sonuna kadar Britanya Fransa, Almanya, Japonya gibi
ekonomiler tarafından geride bırakılarak, büyük ölçüde 1970’lerde keşfedilen Kuzey Denizi petrol gelirleri
ve liberal bir piyasa ekonomisi uygulamalarına dayanarak ekonomisindeki çöküntüyü durdurabilmiştir.
Bugün dünyanın finans kapital merkezlerinin en başında gelen başkenti Londra’ya sahip olan Britanya
aynı zamanda G-7 ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyesidir. Aynı zamanda Birleş-
miş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden birisi olan Birleşik Krallık eski sömürgesi
ABD ile yakın uluslararası siyasal dayanışma içinde Kuzey Atlantik Antlaşması örgütü (NATO) kurucu
üyesi olmuştur. Aynı zamanda Avrupa Konseyi’nin de kurucu üyesi olan Birleşik Krallık, Avrupa Ekono-
mik Topluluğu’na (daha sonraları Avrupa Birliği, AB) Fransa’nın uzun boylu direncini sonunda kırarak
1972’de tam üye olmuştur.
Öğrenme Çıktısı
41
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
Yaşamla İlişkilendir
İngiltere›de kraliyeti ayakta tutan nedir? önüne getirilen yasaları onaylamaktan ibarettir.
Romantizm, ihtişam, gelinlik vb gibi daha Birçok gözlemciye göre, Kraliçe 2. Elizabeth ya-
sürükleyici sohbet başlıklarının gerisinde kalsa saların ve çağın gereği olan bu sembolik rolüne
da, “Demokrasinin beşiği kabul edilen bir ülke- sadık kalma konusunda, yasama faaliyetlerinin
de, üstelik de 21. yüzyılda, monarşi nasıl oluyor dışındaki alanlarda çok daha hassastır. Sadece si-
da varlığını sürdürüyor?” sorusu hem İngiltere’de yasette değil, başka konularda da tartışma yarata-
hem de dünyada bir kez daha sorulur oldu. Bu cak bir şey söylememeye gösterdiği özen bilinir.
soruya verilebilecek en temel yanıt, İngiltere Röportaj vermez, hayatını konu alan bir belgesel
kamuoyunda ve dolayısıyla da siyasetinde aksi için bile kamera karşısına geçmez.
yönde güçlü bir talep olmaması, monarşi karşıt- Eski güzel günlere özlem
larının onu kaldıracak bir girişime yeterli destek Londra’da yayımlanan Evening News gazete-
bulamaması galiba. Peki neden? si 16 Ağustos 1923’te şu manşetle çıkar: Boş bir
Uyum taht için bir İngiliz centilmeni aranıyor. Alt başlık
İngiltere, parlamento ve monarşinin bu kadar da şöyledir: Bir Kral aranıyor. İngiliz centilme-
uzun süre yan yana var olabildiği ender ülkeler- ni olması tercih sebebidir. Haber abartılı olsa da
dendir. Kuruluşundan itibaren geçen 300 yılda, şaka değildir. Kendine bir kral arayan Arnavut-
parlamentonun yetkileri ve üstünlüğü hep artar- luk hükümetidir. İngiliz centilmeni istenmesinin
ken, monarşininki geriledi. Bugün parlamento- sebebi de, kısa süre önce kazanılan bağımsızlık
nun açılış töreni, bir yanıyla onun Kraliçe’nin için büyük mücadele veren İngiliz milletvekili
parlamentosu olduğunu hatırlatan bir sembo- Aubrey Herbert’a duyulan hayranlık ve vefadır.
lizm içerse de, bir yanıyla seçilmişlerin üstün- Krallık bir yanıyla, İngiltere’nin tüm dünyada
lüğünü ve belirleyiciliğini vurgular. Her şeyden hayranlık uyandırdığı geçmişinin ve o geçmişin
önce okuduğu hükümet programı, Kraliçe’nin mirasçısı olan aristokrasinin temsilcisidir. Ülke
eline hükümet tarafından tutuşturulmuş bir me- içindeki ayrıcalıklı konumunu 21. yüzyıla ve
tindir. Asıl vurgu ise törene yedirilmiştir. Kraliçe demokrasiye aykırı bulsalar bile, geniş halk kit-
Lordlar Kamarası’ndaki yerini aldıktan sonra, lelerinin, İngiltere’nin dünyada eskisi gibi algı-
Black Rod adlı temsilcisini vekilleri çağırması lanmasını sağlayacak bir kurumun devamından
için Avam Kamarası’na yollar. Black Rod tam içe- gizli bir zevk alması doğal bulunur. Kraliyet de,
ri girecekken Avam Kamarası’nın kapısı şiddetle düğünler ve türlü çeşit başka törenler vesilesiyle
yüzüne çarpılır. Kapıya elindeki asa ile vurduktan sunduğu vitrinle, bu hissi hem ülke içinde hem
ve Kraliçe’nin talebini “nazik” bir şekilde aktar- de dünyada canlı tutmayı başarır. 1860’larda
dıktan sonra içeri alınır. “Avam”ın bağımsızlığı ve Economist dergisinin editörlüğünü yapan Walter
üstünlüğü yeterince vurgulanmıştır. Son olarak Bagehot’un dediği gibi, “Krallıklar duygulara
Black Rod’a birkaç laf atılır, kahkahalar yükselir hitap ettikleri için hep güçlü, Cumhuriyetler
ve çok da acele etmeden, Kraliçe’yi dinlemek için ise akla hitap ettikleri için hep zayıf kalacak-
Lordlar Kamarası’na doğru yürümeye başlarlar. lardır.”
Sembolik rol
Bu adetlerle her yasama yılının başında hatır- KAYNAK: (http://www.bbc.com/turkce/ha-
lansa ve hatırlatılsa da, kraliyetin ülke yönetimin- berler/2011/04/110428_royalty_analysis.
deki rolünün sembolik olduğu icra sürecinde de shtml?print=1) (28.11.2011)
açıktır aslında. Kraliçe’nin bundan sonraki işlevi
42
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
BRİTANYA DEVLET SİSTEMİ gücü törpülenmek suretiyle daha çok bir simgeye
Birleşik Krallık halen bir monarşidir, ancak dönüştürülmüş, fiilen Avam Kamarası Britanya’nın
uzun yıllar süren evrim sonunda mutlak mo- meşru siyasal karar alma mercii (yetkesi, authority)
narşiden meşruti monarşiye geçmiştir. Bu süreç haline dönüşmüştür.
içerisinde Taç’ın (Crown) gücü azalarak bir dev-
let simgesi (timsali) haline dönüşmüştür. Halen
Birleşik Krallık’ta gücü azalarak bir devlet
kalıtsal olarak aile içinde en büyük evlada geçen
simgesi (timsali) haline dönüşen Taç’ın te-
Taç, şu anda Britanya tarihinin en uzun süreden
mel siyasal işlevi artık sadece Başbakan’ı ata-
beri görevde bulunan kraliçelerinden birisi olan
mak ve devleti temsil etmek, yani ulusal siya-
Kraliçe II. Elizabeth tarafından taşınan bir görev-
sal dayanışmanın simgesi olmaktan ibarettir.
dir. Onun tahttan feragati veya vefatı durumunda
Galler Prensi (Prince of Wales) unvanını taşıyan
aile üyesine geçmesi beklenmektedir. Taç’ın temel Britanya siyasetinin bu gelişmelerini içeren bir
siyasal işlevi artık sadece Başbakan’ı atamak ve dev- yazılı anayasaya Birleşik Krallık hiçbir zaman sa-
leti temsil etmek, yani ulusal siyasal dayanışmanın hip olmamıştır. 19. yüzyılda Bagehot tarafından
simgesi olmaktan ibarettir. Diğer işlevleri, örneğin yazılmış olan The English Constitution (1867) adlı
Anglikan Kilisesi’nin başı olmak, her Parlamento çalışma bu alandaki ilk derli toplu anlatımla Birle-
(yasama organı) açılışında hükümetin programı- şik Krallığın siyasal rejimini betimleyen ve Ame-
nı okumak, Başbakan’dan düzenli olarak siyasal rikan başkanlık rejimi ile karşılaştıran bir içerik-
gelişmeler hakkında bilgi almak gibi işlevlerinin tedir. Bugüne kadar da Bagehot’un bu çalışması
içeriği siyasal etkiden arındırılmış bulunmaktadır. Britanya siyasal rejimini anlamak için kullanılan
Hükümet programı iktidar partisinin de lideri olan temel eser işlevi görmüştür. Fransız düşünürleri ve
Başbakan tarafından yazılmakta, Kraliçe tarafından onları izleyen Türk hukuk ve siyaset uzmanları bu
Parlamento’da okunmaktadır. Kraliçe’nin Anglikan anayasası’nın “yazısız” bir anayasa olarak mevcut
Kilisesi’nin başında gördüğü dini bir işlev yoktur. olduğunu kabul etmişlerdir. Oysa, Britanya’nın
Başpiskopos statüsünde bir dini lider Kilise’nin yazılı veya yazısız bir anayasası olmamıştır. An-
dini işlevlerini yönetmektedir ve fiiliyatta (de facto) cak, 21. yüzyılın başında AB yargısı tarafından
bu dini lider de Başbakan tarafından seçilmekte- verilen kararların Britanya halkını ve hükümetini
dir. Taç’ın sahip olduğu ve VIII. Henry gibi güç- kapsaması ile Britanya bir haklar katalogu (Bill of
lü Krallar tarafından fevkalade kanlı bir biçimde Rights) hazırlayarak kabul etmek gereğini duymuş-
uygulanan siyasal karar alma hakkı, çeşitli ayak- tur. Böylece Birleşik Krallık, Birleşmiş Milletler
lanmalar ve 1648’deki bir savaş sonunda Kral II. İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları
Charles’ın yenilmesi gibi gelişmelerle Taç’tan alına- Sözleşmesi’nin tarafı olmalarının ötesinde bir yazılı
rak yasama organı olan Parlamento’ya (Parliament) Haklar Beyannamesi’ne sahip olarak yazılı anayasa
devredilmiştir. Bu süreç aynı zamanda yasama or- oluşturma yoluna girmiş bulunmaktadır. Britanya
ganının güçlenmesine ve zamanla Parlamento’nun siyasal yönetim kültürü yazılı anayasa yerine Par-
alt meclisi olan Avam Kamarası’nın (House of lamento ve giderek Avam Kamarası’nın çıkarttığı
Commons), üst meclis olan Lordlar Kamarası’nın yasalarla oluşan siyasal mevzuat, buna dayalı olarak
da (House of Lords) yetkilerini ele geçirmesiyle doğan ve kök salan kurum, norm, mevzuat ve uy-
halkın temsilcisi olarak seçilen Avam Kamarası ço- gulamalara dayalı olarak yönetilen bir siyasal reji-
ğunluklarının eline geçmesiyle sonuçlanmıştır. Bu me sahip olmuştur.
evrim 19. yüzyılın ilk yarısında büyük ölçüde ta- Bu siyasal rejimin kökeninde belirgin bir tem-
mamlanmıştır. Aynı zamanda İngiltere’de Endüstri sili demokrasi anlayışı yatmaktadır. 17. yüzyıl libe-
Devrimi ile ortaya çıkan orta sınıfın da sigortacılık ral siyaset felsefesine kadar uzanan bu siyasal rejim
ve bankacılık sermayesine ve onun uzantısı olan sa- uygulamasına göre halkın yönetimi onun seçtiği
nayi kapitaline hükmetmeye başladığı andan itiba- temsilcileri ile olur. Halkın yokluğunda halkı tem-
ren tarım ekonomisinin egemenleri olan aristokra- sil etme yetkisi dürüst, hakça ve serbest yapılan
sinin de (Lordların da) gücü zayıflayarak orta sınıfa seçimlerle tescil edilen temsilcileri heyeti eliyle ki,
(burjuvaziye) boyun eğmesi söz konusu olmuştur. bu heyet de Avam Kamarası’ndan ibarettir, aynen
Lordlar Kamarası korunarak, tıpkı Taç gibi siyasal halkın sahip olduğu siyasal erke ve yetkilere sahip
43
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
olarak karar alır. Yasama meclisi ile halk özdeş, yani yardımıyla Britanya siyasetinde bir siyasal parti-
mükemmelen tam ve aynıdır. Devlet erki Britan- nin tek başına seçimden sonra hükümeti kurması
ya Parlamentosu’ndadır ve o yasama organında da için gereken koşullar yaratılmaya çalışılmış ve 21.
halkın temsilcileri Avam Kamarasındadırlar. Zaten yüzyıla kadar da fazla bir tartışmaya yol açmadan
lordluk uzun zaman kalıtsal olarak aile içinde bir bu ilkenin çalışması sağlanmıştır. Buna göre her
kuşaktan diğerine geçen bir görev niteliğinde sür- seçime siyasal partiler başkanlarının seçimi kazan-
müştür. 1990’larda İşçi Partisi hükümeti bu tür ka- ması durumunda başbakan olacağı ve yanındaki
lıtsal lord unvanlıların sayısını azaltmış, Margaret mesai arkadaşlarının da bakan olarak görev yapa-
Thatcher gibi büyük liyakate şayan olduğu düşü- cakları varsayımı ile katılırlar. Yine siyasal partiler
nülen kişilere Taç tarafından verilen bireysel başarı aynı anlayışın bir uzantısı olarak uygulayacakları
ve liayakate dayalı Lordluk veya Lady’lik unvanına politikaları içeren programlarını yayınladıklarında
sahip olanların oranını arttırmıştır. Ancak, bunlar seçmene hangi politikaların hangi politikacılar ta-
ne kadar devlete hizmet eden liyakat sahibi kişiler rafından uygulanacağını beyan etmiş olurlar. Seç-
olarak tanımlansalar da, yine de halkın temsilcisi men de bu kişileri ve politikaları değerlendirerek oy
olmayıp Taç’ın ihsanına mazhar olmuş kimselerdir. kullanacağı varsayımıyla hareket eder. Bu durumda
Onun için fiiliyatta Britanya Parlamentosu’nda si- yapılan seçimler sonunda seçmenin ilk tercihi olan
yasal güç halkın temsilcilerinin oluşturduğu Avam siyasal kadro ve politikaları seçilmiş ve bir dönem
Kamarasındadır. için ülkeyi yönetmek üzere Parlamento’nun Avam
Kamarasındaki çoğunluğu oluşturmuş olurlar.
Aynı zamanda ikinci en fazla oyu alan parti de ana
Britanya siyasal yönetim kültürü yazılı anayasa muhalefet partisi olarak Avam Kamarasındaki yeri-
yerine Parlamento ve giderek Avam Kamarası’nın ni almış olur.
çıkarttığı yasalarla oluşan siyasal mevzuat, buna
dayalı olarak doğan ve kök salan kurum, norm,
mevzuat ve uygulamalara dayalı olarak yönetilen Britanya siyasetinin bir özelliği yasama
bir siyasal rejime sahip olmuştur. egemenliğine bağlı bir parlamenter de-
mokrasi rejimi uygulaması, diğer özelliği
ise bu parlamenter rejim uygulamasının
Bu anlayışa göre oluşan siyasal rejimlere (anaya-
dayandığı temel ilkenin çoğunlukçuluk
salara) yasama egemenliği rejimi adını vermekteyiz.
(majoritarianism) ilkesi olmasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin de, kuramsal olarak da
olsa, kuruluşundan beri aynı siyasal anlayışı yan-
sıtan yasama egemenliği esaslı anayasalarla yönetil- Britanya Parlamentosu’nun genel kurul salo-
diğini, bir anlamda Britanya siyasal geleneğinden nunun mimarisi de bu tür bir çalışmayı yansıtacak
etkilendiğini veya esinlendiğini ifade edebiliriz. biçimde düzenlenmiştir. Majesteleri’nin hüküme-
Yasama üstünlüğü rejiminde meşru siyasal yetki sa- ti olarak adlandırılan siyasal parti grubu birbirine
dece halkın temsilini mükemmel olarak gerçekleş- paralel olarak oluşturulan sıralarda (bench) otu-
tirdiği varsayılan yasama kurumundadır. Britanya rurlar, onların karşısında da Majesteleri’nin muha-
devletinin de kurumsal adresinin hukuken sonsal lefeti aynı sıra düzeninde yerlerini alırlar. Bu du-
(nihai) karar alma yetkisini kullanan ve egemen rumda gerek iktidar gerek muhalefet partilerinin
meşru iktidar kurumu olarak Parlamento’dan iba- Majesteleri’ne sadık olduğu ve siyasal sistemin te-
ret olduğunu ifade edebiliriz. mel unsuru olan partiler oldukları da bir kez daha
vurgulanmış olur. Genel Kurul’da iktidar ve muha-
lefet partileri birbirleri ile karşı karşıya ve yüz yüze
Yasama yerlerini almış olurlar. Her iki grubun yanında ve
Britanya siyasetinin eğer bir özelliği yasama ege- ikisine de eşit mesafede Avam Kamarası’nın Baş-
menliğine bağlı bir parlamenter demokrasi rejimi kanı (Speaker) yer alır. Başkan üyeler arasından oy
uygulamasıysa, diğer özelliği de bu parlamenter çoğunluğu ile seçilir, deneyimli ve saygın bir üye
rejim uygulamasının dayandığı temel ilkenin ço- olmasına özen gösterilen bir siyasal kişiliktir. Avam
ğunlukçuluk (majoritarianism) ilkesi olmasıdır. Kamarası’nın çalışmasını Başkan parlamenter ça-
Daha sonra göreceğimiz gibi, seçim sisteminin de lışma geleneklerine ve teamüllere göre düzenler
44
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
ve yönetir. İktidar partisi sıralarının ilkinde (front tiyle olur. Onun için her milletvekilinin ne yönde
bench) başbakan ve bakanlar otururlar ve bu sıra- oy kullandığı veya oylamada bulunup bulunma-
ların Başkanlık kürsüsüne yakın olan kısmında bü- dığını saptamak kolaydır. Başkan vekilinin ikaz-
yükçe bir masa görüntüsünde bir kürsü bulunur. larına karşın oylamaya katılmayan veya partinin
Başkan söz verdikçe Başbakan ve Bakanlar yerle- istediğinden farklı oy kullanan milletvekilleri whip
rinden kalkarak bu kürsüye gelir ve gerekli konuş- tarafından disipline tabi tutulur. Bu uygulamada
maları yaparlar. Aynı kürsünün karşı tarafından da partiden ihraç edilmek gibi cezalar da mevcuttur
ana muhalefetin başkanı tam başbakanın karşısın- ki, bu durumda o milletvekilinin siyasal kredisi yok
da ve en ön sırada oturur ve onun da yanında gölge olduğundan başka siyasal partilerde göreve devam
bakanlar (shadow ministers) tabir edilen parti önde etmesi imkansıza yakın bir zorluktadır. Seçildiği
gelenleri yerlerini alırlar. Muhalefet parti grubunda partiden atılan bir milletvekilinin seçmen gözünde
da her bir iktidar partisi bakanına tekabül eden bir de itibarı ve güvenilirliği kalmadığı için bir daha
gölge bakan görev yapar. Eğer bir dahaki seçimde seçilmesi de hemen hemen olanaksızdır. Buna kar-
muhalefet partisi iktidara seçilirse, o gölge bakanın şın bulundukları siyasal partinin ideolojisinde ve
bu sefer Başbakan’ın Kabinesi’ndeki bakanlık kol- uygulamalarında sapma olduğu savıyla onu eleşti-
tuğunu dolduracağı varsayılır. Muhalefet de iktidar ren ve o partiden ayrılıp kendi görüşlerine uyan bir
kadar politikaların içeriğine gölge bakanları aracılı- ideolojik konumu bulunan başka bir partiyi kuran
ğıyla hakim bir konumdadır. Bunu da muhalefetin veya böyle bir partiye katılan milletvekillerine rast-
verdiği sözlü ve yazılı sorularla yaptığı yasama de- lanmıştır. Bu durumda ise siyasal kredinin tama-
netimleri sırasında görmek mümkündür. men zarar görmediği ve milletvekilinin seçilebilirli-
ğinin sürdüğü de göze çarpmaktadır.
Güvenoyu aynı zamanda iktidarı denetim işle-
Britanya’nın meşru siyasal karar alma mercii vi de görür. Özellikle bazı hassas politik tercihle-
(yetkesi, authority) fiilen Avam Kamarası’dır. rin konu olduğu durumlarda milletvekilleri seçim
Avam Kamarası’ndaki çoğunluk lideri Taç çevrelerinden ağır baskı altında kalabilmektedir.
tarafından başbakan olarak atanır, ama gö- O zaman partinin önde gelenlerinin veya başba-
revini sürdürebilmesi için Parlamento’nun kanın belirli bir yasa taslağında ısrar etmesi Avam
güvenoyuna sahip olmak zorundadır. Kamarası’nın arka sıralarında oturan çoğu yeni
milletvekili olan parti grubu üyelerinin çok sayıda
Britanya Parlamentosu’nun görevi sadece hü- veya topluca ayak diremesine neden olabilir. İkti-
kümeti kurmaktan ibaret değildir. Avam Kamara- dar partisi içinden gelen bu tür bir direnme bir an-
sı’ndaki çoğunluk lideri Taç tarafından başbakan lamda güvenoyunun kaybedilmesi olarak yorumla-
olarak atanır, ama görevini sürdürebilmesi için nır. Buna Britanya siyasetinde arka sıraların isyanı
Parlamento’nun güvenoyuna sahip olmak zorun- (back bench revolt) denmektedir ki, bu tür bir di-
dadır. Güvenoyu, başbakan atanıp kabinesini ve renme genellikle başbakanın hem parti başkanlığı
hükümet programını açıkladığında Avam Kamara- hem de başbakanlık koltuğunu kaybetmesine yol
sı’ndaki oylama sonucunda verilir. Zaten çoğunluk açar.
parti grubunun başkanı olan başbakanın o grup- Avam Kamarası’nın önemli bir işlevinin ik-
taki milletvekillerinden güvenoyu alamaması söz tidarın denetlenmesi olduğu açıktır. Bu amaçla
konusu değildir. Britanya parlamenter demokra- güvenoyu dışında yazılı ve sözlü soru sormak ve
sisinde yasama organındaki partiler disiplinli par- bu sorulara başbakan ve bakanların yanıt vermesi
tilerdir. Her parti grubunu başında bulunan bir esası sıkı sıkıya uygulanmaktadır. Britanya Avam
grup başkanı temsilcisi, ülkemizdeki adıyla grup Kamarası’nda bir başbakanın kendisine sorulan
başkan vekili (whip) her parti grubu üyesi milletve- soruları savsaklaması, yanıtlamaması, yanıtları ge-
kilini yakından izler ve oy verileceği zaman onlara ciktirmesi gibi uygulamalar iktidar partisine ciddi
ne şekilde davranmaları gerektiğini anımsatır veya kredi ve oy kaybettiren sonuçlar doğurmaktadır.
icabında ikazla oy vermeleri için gerekli teşvikte Kritik soru seansları Britanya medyası tarafından
bulunur. Britanya Avam Kamarası’nda standart oy- yayınlandığından seçmenin de bu denetim sürecini
lama uygulaması milletvekillerinin evet veya hayır izlemesi söz konusudur. Onun için hükümetin bu
anlamı taşıyan kapılardan yürüyüp geçmeleri sure- konuda vereceği yanıtlar kritik içeriktedir. Örne-
45
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
ğin, Irak’ta 2003 yılında ABD işgaline destek veren seçilmiş siyasal seçkinler arasında genel bir siyasal
Britanya Başbakanı Tony Blair’in Pârlamento’da uzlaşmaya varılmıştır. Bu düzenlemede başbakan ve
yaptığı ve sonra medyada tekrar ettiği açıklamaların bakanlar bürokratlarından aldıkları hizmete güven-
temelsiz olduğu duygusunun yaygınlaşması hem mek, bürokratlar da siyasal efendilerinden aldıkları
seçmenlerin protestolarına hem de Başbakan’ın so- desteğe itibar etmek durumundadırlar. Kamu bü-
ruşturmaya hedef olmasına yol açmıştır. rokrasisinin siyasal iktidara istediği uzman destek,
bilgi ve hizmeti vermesi ilke olarak kabul edilmekle
birlikte, kamu bürokrasisinin de bu hizmeti verir-
Yürütme ken Birleşik Krallığın çıkarlarını savunacağı genel
Britanya siyasetinde hukuken, yürütme yasa- kabul görmekte, aksine davranışlar da hoşgörü ile
madan bağımsızdır. Ancak, fiilen hem yürütmenin karşılanmamaktadır.
en etkili kurumu olan başbakanlık hem de Avam
Kamarası çoğunluğu tek bir kişinin denetiminde
olduğundan adeta her iki hükümet gücünün bir- İngiltere’de aslında Parlamento çatısı altında
birine kaynaşması söz konusudur. Onun için baş- toplanan yasama, yürütme ve üst yargı, yir-
bakanlık kurumunda muazzam bir iktidar birikimi mi birinci yüzyılda, biraz da AB’nin etkisiyle
(temerküzü) oluşmakta, parlamenter rejim adeta kurumsal olarak ayrılıp yasama tasarruflarının
bir “başbakanlık rejimi” olarak çalışmaktadır. Bu anayasaya uygunluk denetimini yapmaya baş-
durumda, fiilen yasama ve yürütme bağımsızlığı layarak yasama egemenliği ilkesini bir hayli
bir hayli kuramsal bir içerikte kalmaktadır. Yürüt- zayıflatmış bulunmaktadır.
me başbakan ve onun Taç’tan devralmış olduğu ka-
binesi ki, orada da harcama gücü olan bakanlıklar
Kamu yönetimi açısından bakıldığında yasa-
bulunmaktadır, tarafından yönetilir. Britanya siste-
ma üstünlüğü ilkesi özellikle kamu siyasalarının
minde Bakanlık görevinin uygulamada uzun süreli
(public policy) üretilmesi ve uygulanmasında pek
olmadığı, çoğu bakanın ortalama bir yıldan daha
dikkate alınmaz. Hükümetin siyasaları dış politika-
az bir süre görevinde kaldığı da bir gerçektir. Bu
dan savunmaya, güvenlikten enerjiye, ekonomiden
duruma karşılık, Bakanlık bürolarında çalışan bü-
eğitime kadar uzanan bir alanda kamu bürokrasisi
rokratlar (civil servants) çok uzun birer kariyer ve
ve baskı grupları arasında sürdürülen düzenli ve
itibar sahibidirler. Bakanlıklar idari bakımdan sü-
sürekli temas, görüşme, bilgi ve fikir alışverişi ve
reklilik arz eden müsteşarlıklar (under secretariat)
pazarlıklar aracılığıyla Başbakanlığın ve genel an-
tarafından yönetilirler. Bakanlık müsteşarları siya-
lamda hükümet binalarının bulunduğu mekanda
sal iktidarın değişimiyle göreve gelmez ve görevle-
yürütülmektedir. Whitehall adı verilen hükümet
rini kaybetmezler. Liyakatle (merit) hizmet ettikleri
bürolarının bulunduğu bu semt İngiliz kamu yö-
sürece iktidar olan partinin değil, Birleşik Krallı-
netiminin mutfağı konumundadır. Burada iş ve
ğın çıkarlarına hizmet ederler. Onun için bu rolü
endüstri temsilcileri, işçi temsilcileri ve bakanlık
oynayan kişilere sürekliliğe vurgu yapmak üzere
temsilcilerinin oldukça gayrı resmi ve pek çoğu
daimi müsteşar olarak Türkçe’ye çevirebileceğimiz
aynı okullardan yetişmiş olmanın verdiği yakınlık
“permanent secretaries” adı verilmiştir. Kuvvetli
içerisinde sürdürülen (İngilizcesiyle old boy net-
hukuki gerekçeleri olmadan hiçbir daimi müsteşar
works) düzenli temasları Britanya’daki kamu siya-
görevden alınamaz ve alınmaz. Bu tür bir davra-
setinin içeriğini her sektör için belirler. Parlamento
nış aşırı partizanlık olarak algılandığı için söz ko-
bu kararların odağında olmayıp, hükümet tasarıla-
nusu başbakan veya bakanın olduğu kadar iktidar
rı olarak önüne gelen yasa taslaklarını tartışmak ve
partisinin de seçmen gözündeki kredisi fevkalade
parti disiplini içinde onamakta devrededir.
zarar görebilir. Bu nedenle kamu personeli kendi
kariyer ilkeleri, normları ve kültürleri içinde par-
tizan tehditlerden vareste çalışırlar. Britanya tabii Yargı
bu noktaya kolay gelmemiştir. Uzun yıllar süren Britanya parlamenter demokratik rejiminde
ve ciddi partizanlık uygulamalarından sonra kamu yargı da, yasama ve yürütmeden bağımsız bir ko-
bürokrasisini yozlaşmadan korumak için bu tür bir numdadır. Ancak, yakın zamana kadar üst yargı
özerklik Britanya’da kabul edilmiş, liyakatli bürok- veya en yüksek temyiz mahkemesi olarak kabul
rat yetiştirme ve özerk olarak çalıştırma konusunda
46
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
47
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
Öğrenme Çıktısı
48
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Siyasal Partiler ve Parti Sistemi Muhafazakâr Parti genellikle aristokrat veya di-
Britanya siyasal partilerinden ikisinin uzun ğer üst sınıf İngiliz liderlere sahip olmasına karşın
geçmişleri vardır. Muhafazakâr Parti’nin (Conser- alt sınıfların da oyunu almayı beceren, pek ideolojik
vative Party) kökleri Britanya Parlamentosu içinde bir görüntü vermeyen, piyasa ekonomisi uygulama-
Tory adıyla anılan ve aristokrat kökeninden gelen larını savunan ve AB karşıtı bir parti görünümün-
çok sayıda parlamenteri barındıran bir grubun on dedir. Büyük mali olanaklara, iyi eğitim görmüş
sekizinci yüzyılda güçlü bir hizip olarak ortaya liderlere, zamanın koşullarına göre değişebilen ide-
çıkmasına kadar uzanır. 1980’lerin sonunda Sos- olojik bir özelliğe sahip olan Muhafazakârlar yir-
yal Demokratlarla birleştikten sonra adını Liberal minci yüzyıldan beri Britanya’nın en başarılı siya-
Demokrasi Partisi (Liberal Democracy Party) ola- sal partilerinden birisini oluşturmuşlardır. Britanya
rak değiştiren Liberal Parti de benzer olarak aynı toplumundaki katı sınıf ayrımlarını aşarak alt ve
dönemlerde Britanya Parlamentosu içinde örgütle- orta sınıfların da oyunu alma becerisini gösteren
nen burjuva (orta sınıf ) kökenli Whig adıyla anı- Muhafazakâr Parti, 1997 - 2010 arasında olduğu
lan parlamenter hizbin on dokuzuncu yüzyıl içinde gibi uzun süreli muhalefete düşse de, geri gelip
Parlamento dışında da ulusal çapta örgütlenmesiyle iktidara geçmeyi başaran canlı bir örgüt yapısına
ortaya çıkmıştır. İşçi Partisi (Labour Party) ise işçi sahiptir.
sendikalarının birliğinin (Trade Union Congress - Liberaller ise uzun süredir Britanya’nın üçün-
TUC) büyük desteği ile işçi sınıfını temsil eden siya- cü partisi konumundadırlar. 1980’lerde İşçi
sal parti örgütü olarak aristokrasinin Muhafazakâr Partisi’nden ayrılan ve kendi Sosyal Demokrat
Partisi ile burjuvazinin Liberal Partisi’ne karşı ku- Partileri’ni kurup seçim yarışlarında başarılı olma-
rulmuş olan bir partidir. Kökleri on dokuzuncu yan Sosyal Demokratlarla 1987’de birleştiklerinden
yüzyıla uzanmakla birlikte bugünkü adıyla kuru- beri Liberal Demokratlar üçüncü parti konumla-
luşu yirminci yüzyıldadır ve 1920’lerden itibaren rını sadece koruyabilmişlerdir. Bunu biraz da İşçi
Britanya siyasal hayatında ağırlık kazanmış olan Partisi’nin iktidara geldiği 1997’den itibaren izle-
İşçi Partisi ilk kez tek başına 1945’ten sonra ikti- diği iktisadi, eğitim ve sağlık gibi sosyal politika-
dara gelmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da larındaki başarıları sağlamıştır. Liberal Demokrat-
Britanya siyaseti Muhafazakâr Parti ile İşçi Partisi ların İşçi Partisi’ni ekarte edebilmesi için gereken
arasında geçen bir rekabet ortamı olarak görülebi- eleştirileri yapacak pek bir alan bulamayan Liberal
lir. Ancak, 2010 yılında yapılan seçimlerden güç- Demokratlar, İşçi Partili Başbakan Tony Blair’in
lenerek çıkan Liberal Demokratlar, Muhafazakâr Irak’taki savaşa katılma kararına karşı çıkışları ve
Parti’nin tek başına iktidara gelebilecek sayıda par- son yıllarda Britanya ekonomisinin girdiği mali
lamento sandalyesi kazanamaması üzerine onlarla kriz yüzünden oy kazanabilmişlerdir. 2010 yılı Bri-
49
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
tanya seçimleri Liberal Demokrat’ların oy kazan- lerde güç kazanan bu partiler, Britanya siyasetin-
maları kadar İşçi Partisi’nin başkanı ve Başbakan de ve özellikle Parlamento’da çok az sayıda temsil
Gordon Brown’ın kaybı olarak da görülebilir. edilmekte veya hiç temsil edilememektedirler.
Bunlar genellikle yerel milliyetçi kuruluşlar olup,
örneğin bunlardan Britanya Ulusal Partisi göçmen
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Britanya ve Müslüman düşmanı bir aşırı ulusalcı programa
siyaseti Muhafazakâr Parti ile İşçi Partisi sahiptir. 2011 bölgesel seçimlerinden büyük bir ba-
arasında geçen bir rekabet ortamında şe- şarı ile İskoçya’da çoğunluk desteğini alan ayrılıkçı
killenmektedir. SNP ilk kez İskoç Parlamentosu’nda çoğunluğu ele
geçirmiştir. Birkaç yıl içinde bağımsızlık için refe-
İşçi Partisi diğer iki partiye göre daha fark- randuma gitmeyi hedeflediği düşünülen SNP’nin
lı bir geçmişten gelmektedir. Tory ve Whig’ler yaratacağı yeni durum Britanya’da daha büyük de-
Parlamento’nun içinden çıkan “sistem partileri” ğişikliklere de yol açabilecek gibi görünmektedir.
olarak ifade edilebilirler. Oysa İşçi Partisi, Parla- Dolayısıyla, küçük partiler ancak yerel düzeyde ba-
mento dışından büyük bir mücadele ile önce on şarılı olsalar da ulusal düzeyde büyük değişiklikleri
dokuzuncu yüzyılda oy verme hakkını elde eden, zorlayabilecek yetenektedirler.
sonra yirminci yüzyıl başlarında farklı ve birçoğu
da köktenci (radical) olan sendikaların birleşmesiy-
Britanya’da dar bölgede (tek Parlamento san-
le kurulmuş olan bir “sistem dışı” parti geçmişine
dalyesinden oluşan seçim çevresinde) çok sa-
sahiptir. İdeolojik köktenciliğini çok uzun bir sü-
yıda partili ya da bağımsız adayın girdiği se-
reçte yumuşatarak sosyal demokrat, solcu bir parti
çim yarışında en fazla oyu alan, yani tek bir oy
özelliği taşımaya başlamıştır. İşçi sınıfının partisi
farkıyla da olsa önde olan aday seçimi kazanır.
olma iddiasına karşın tüm işçi sınıfının, özellikle
beyaz yakalı ofis çalışanlarının oylarının çoğunu
Muhafazakâr Parti ile paylaşmak zorunda kalmış- Seçim Sistemi
tır. Mavi yakalı, kol gücü ile çalışan ve sayıları gi- Britanya’da uygulanan seçim sistemi tipik bir
derek azalan işçiler arasında daha popüler olması- çoğunluk sistemi uygulaması olan ipi ilk göğüsle-
na karşın İşçi Partisi onların da tamamının oyunu yenin kazandığı (first-past-the-post, FPTP) adeta
alamamış, onların da küçük bir kısmının oylarını atletizm yarışı içeriğinde olan bir sistemdir. Bu
Muhafazakâr Parti’yle paylaşmıştır. İşçi partisinin uygulamada dar bölgede (tek Parlamento sandal-
TUC ile olan ilişkileri her zaman ciddi ideolojik yesinden oluşan seçim çevresinde) çok sayıda par-
çalkantılar içinde olmasına yol açmıştır. Bu zaman tili ya da bağımsız adayın girdiği seçim yarışında
zaman partiden ayrılmalara yol açtığı gibi, partinin en fazla oyu alan, yani tek bir oy farkıyla da olsa
ideolojik görünümünü zamana uyarlayarak (adap- önde olan aday seçimi kazanır. Çoğunluk seçim
tation) seçim yarışında öne geçmesini de zorlamış- sistemi uygulamada çokluk, yani en fazla oyu alan
tır. Ancak, buna rağmen Tony Blair başkanlığında adayın kazandığı bir niteliğe dönüşür. Böylece
bir Yeni İşçi hareketi ve ideolojisi (New Labour) bir partinin adayının kazanması için o seçim çev-
ortaya konarak 1979’dan beri süren Muhafazakâr resinde oyların basit çoğunluğunu (%50 + 1 oy)
Parti iktidarı 1997’de sonlandırılabilmiştir. alması gerekmez, sadece en fazla oyu alması, bu
Britanya’da bunların dışında yerel olarak güçlü oy miktarı ve yüzdesi ne kadar düşük olursa olsun
olan çeşitli partiler vardır. Iskoçya’da Scottish Nati- yeterlidir. Bu durumda zaman zaman gayet düşük
onal Party (İskoç Ulusal Partisi, SNP), İngiltere’de oranda oy alan bir aday en fazla oyu aldığı için o
British National Party (Britanya Ulusal Partisi, seçim çevresini temsil etmeye hak kazanmaktadır.
BNP), Galler’de Plaid Cymru (Party of Wales - Bu içerikte ve oyların çoğunun heba olduğu ve se-
Gallerin Partisi) ve Kuzey Irlanda’da (Ulster) Ka- çim çevrelerinde yaşayan seçmenin çoğunluğunu
tolik İrlandalıların Sinn Féin (Sadece Bizler Partisi) her zaman temsil etmeyen milletvekilleri uygula-
ile Protestanların Ulster Unionist Party (Kuzey Ir- ması Britanya’da iki yüzyıldan fazla süreyle uygu-
landa Birlik Partisi) gibi siyasal partiler de mevcut- lanmaktadır. Bu sistemin amacı seçim biter bitmez
tur. Yerel siyasal hayatta ve 1990’ların sonundaki kimlerin sandalye kazandığının hızlı ve tartışma
yetki devrinden sonra Britanya’yı oluşturan bölge- götürmeyecek biçimde belli olmasıdır. Bu yolla,
50
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
hangi partinin en çok sandalyeye sahip olarak Par- Bu gelişmelere karşın seçim sistemi esas itibarıyla
lamento çoğunluğunu sağladığı kolayca ve genel- çoğunlukçu bir içerikte ve aynı kalmıştır. Dar bölge
likle belli olur. Bu koşullarda hükümet genellikle (tek Parlamento sandalyesinin olduğu) seçim çev-
bir tek parti tarafından kurulan bir parti hükümeti relerinde en fazla oyu alan adayın seçimi kazandığı
olacaktır. Buna rağmen 2010 yılı seçimlerinde hiç- (first-past-the-post) uygulaması 2010 genel seçim-
bir parti tek başına sandalyelerin çoğunu kazana- lerine kadar değişmeksizin uygulanmıştır. Ancak,
mamış ve dolayısıyla Britanya koalisyon hükümeti seçim çevreleri on dokuzuncu yüzyıldan itibaren
ile yönetilmeye başlanmıştır. Muhafazakâr - Libe- sürekli olarak sınır değişikliğine uğramıştır. İktida-
ral Demokrat koalisyon hükümetinin kuruluş an- ra geçen siyasal partilerin gayretlerini seçim çevrele-
laşmasında seçim sistemini çoğunluk sisteminden rinin sınırlarını değiştirerek kendi adaylarına daha
uzaklaştıracak ve daha temsili yapacak bir uygu- çok oy vermeye eğilimli olanların yaşadıkları çev-
lama olan Alternatif Oy sistemine geçilebilmesi reler üretmek olduğunu görmekteyiz. Bu durum,
için bir referandum yapılması kararlaştırılmış ve 5 en fazla oy alan iki siyasal partiye zaman zaman
Mayıs 2011’de gerçekleştirilen bu referandumdan aldıkları oya oranla daha fazla Parlamento sandal-
değişiklik lehine bir sonuç çıkmamıştır. yesi kazanma olanağı sunarken, üçüncü ve daha ge-
riden gelen partileriyse sistematik olarak aldıkları
oyun çok altında sandalye kazanma sorunuyla karşı
karşıya bırakmıştır. Örneğin, 1981 – 1955 yılları
dikkat arasında Liberal Parti, Britanya Avam Kamarasında
Bir siyasal partinin tek başına kur- aldığı oy oranının çok altında kalan oranda sandal-
mak hakkını kazandığı hüküme- yeye sahip olabilmiştir (John G. Grumm, Midwest
te parti hükümeti, birden fazla, Journal of Political Science, 1958: 361). Oysa 1945
iki veya daha çok siyasal partinin seçimlerinde İşçi Partisi % 47,8 oranında oyla %
bir arada kurduğu hükümete ise 61,5 sandalyeye sahip olabilmiş, 1951 yılındaysa
koalisyon hükümeti adını veri- oy oranı % 48,8 olduğu halde sandalye oranı %
yoruz. Örneğin, Türkiye’de 2011 47,2’de kalmıştır (Grumm, 1958: 361). Bu farklı-
genel seçimleri sonrasında AKP lıklar seçim çevrelerinin niteliğine göre oy toplamı-
tarafından kurulmuş olan hü- nın seçim çevrelerine dağılımına göre yarattığı bir
kümet parti hükümetiydi. Oysa etkidir. Belirli bölgelerde toplanan oylar oy oranını
1999 genel seçimleri sonrasında yükseltse bile seçilen aday sayısını arttırmamakta-
DSP - ANAP - MHP tarafından dır. Bir adayın bir seçim çevresinde %1 oyla veya
kurulmuş olan hükümet ise ko- bir tek oyla seçimi kazanması ile %30 farkla veya
alisyon hükümetiydi. Britanya’da binlerce oy farkla seçimi kazanması sandalye sayısı
da 2005 seçimleri sonrasında ku- açısından hiçbir fark yaratmamaktadır. Bir seçim
rulan İşçi Partisi hükümeti parti çevresinde kazanmaya yetecek oydan daha fazlası o
hükümetiydi. Oysa 2010 genel partinin aldığı ulusal oy oranını kabartmakta, ama
seçimleri sonrasında Muhafaza- Parlamento sandalyesinin sayısını arttırmamakta-
kar - Liberal Demokrat Partiler dır. Bu durumda seçim çevrelerini iyi ayarlayabi-
tarafından kurulan hükümet ise len siyasal parti, daha az fakat iyi dağılmış toplam
koalisyon hükümetiydi. oyla daha fazla sandalyeye sahip olabilmektedir.
Örneğin, İşçi Partisi 1929’da % 37 oyla sandalye-
lerin % 46,8’ini kazanabilmiştir (Grumm, 1958:
Seçimler ve Siyasal Sonuçları 361, ayrıca bakınız Tablo 1). Ancak 2015 Parla-
Britanya siyasal hayatında demokratik hayatın mento seçimlerinde hemen hemen aynı oranda
bir unsuru olarak seçimlerin çok uzun bir geçmi- oyla (%36,8) Muhafazakâr Parti seçimlerinde 330
şi vardır. Ancak, gelir, sınıf, cinsiyet gibi kısıtların sandalye ve Meclis başkanı hariç 11 sandalye fark-
tamamen kaldırılarak kitlesel siyasete geçilmesi yir- la, onbir partinin yer aldığı Parlameto’nun Avam
minci yüzyıla kadar sürmüştür. İşçi sınıfı on doku- Kamarası’nda tek başına çoğunluğu kazanmayı ba-
zuncu yüzyılın sonunda, kadınlar ise 1920’lerden şarmıştır (http://researchbriefings.parliament.uk/
itibaren seçme ve seçilme haklarını elde etmişlerdir. ResearchBriefing/Summary/CBP-7186).
51
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
2015 seçimlerden muzaffer olarak çıkan Ancak, 8 Haziran 2017 seçimlerinde aldığı oy ve oy
Muhafazakâr Parti hükümeti Avrupa Birliği (AB) ile oranı 2015’e göre %5,5 kadar artarak %42,4’e ulaş-
Şubat 2016’da Euro bölgesinde olmayan AB üyesi masına karşın, İşçi Partisi’nin oyundaki daha büyük
ülkelerin tek piyasa koşullarının korunması, kırtasi- artışla İşçi Partisi’nin %40,5 oranında oy almasıyla
yenin azaltılması, Britanya’nın daha yakın AB iliş- Muhafazakârlar 650 sandalyeli Parlamento’da 318
kilerine zorlanmaması ve AB’den Birleşik krallığa sandalye alarak çoğunluğu kaybetmiştir (Bakınız
gelen göçmenlerin sayısının kısıtlanması ağırlıklı gö- Tablo 2.1).
rüşmeler sürdürmüştür. Bu konularda Şubat sonun-
da AB ile anlaşan Muhafazakâr Parti hükümeti 22
Şubat 2016’da 23 Haziran 2016 tarihinde yapılacak
bir referandum ile Birleşik Krallığın AB üyeliğini dikkat
Britanya 1970’lerde AB’ne üye olduktan kısa bir
devam ettirmek veya AB’nin Lizbon Antlaşması’nın
süre sonra, Başbakan Margaret Thatcher zamanında
50. maddesini uygulayarak iki yıl içinde AB üyeli-
(1986) AB’deki demokrasi standartlarının demok-
ğinden çekilmek üzere bir referanduma gitmek için
rasinin beşiği olarak addedilen Britanya’dan daha
Parlamento’ya yasa teklifi sunmuştur. Kabul edilen
düşük olması savıyla AB’nden çeşitli ayrıcalıklar ta-
bu teklife göre yapılan referandumda AB’den ayrıl-
lep etmeye başlamıştır. Britanya, İsviçre, Hollanda,
ma taraftarları %51,89 oyla çoğunluğu oluşturmuş-
lardır. Muhafazakâr Parti’nin lideri ve Başbakan Da- ABD, Fransa, Belçika ile birlikte çağdaş dünyadaki
vid Cameron bu sonuç üzerine istifa etmiş, yerine ilk demokrasilerdendir. Bunlar arasında Britanya
yapılan parti içi seçimlerde Bayan Theresa May lider çoğunlukçu demokrasinin kurucu modelini teşkil
olarak seçilmiştir. Başbakan May AB ile görüşmeleri ettiğinden bu iddia doğru olarak kabul edilebilir.
yürütecek yeni bir kabine kurmuş ve AB’den ayrılma Ancak, AB muktesabatının her üye devlete eşit
konusunda çalışmış olan Muhafazakâr Parti millet- olarak uygulanması keyfiyetini ortadan kaldıracak
vekillerinden bazılarını bu görüşmeleri sürdürecek bir ayrıcalık Britanya’ya uygulanamazdı. Zaman-
bakanlıklara atamıştır. AB ile Birleşik Kallık hükü- la Britanya’da AB yargısından gelen kararlarla bazı
meti arasında sürdürülen ön görüşmeler çerçeve- sosyal hakların uygulanma zorunluluğunun doğ-
sinde Britanya Parlamento’sunda alınan bir kararla ması, serbest dolaşımla başta Polonya ve Roman-
AB’den çıkmak için AB’nin Lizbon Antlaşması’nın ya gibi ülkeler ve diğer Doğu Avrupa ülkelerinden
50. Maddesi 29 Mart 2017’de uygulamaya konul- göçmenlerin Britanya’da çalışmaya başlamaları halk
muştur. Bunun neticesinde Haziran 2017’de başla- arasında bazı kültürel duyarlılıklara yol açmıştır.
yan bir süreçle en fazla iki yıl sürecek olan görüşmeler Bu duyarlılıkları sömüren sağ ideolojik akımlar
sonunda varılacak bir anlaşmaya göre Birleşik Kral- zamanla Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UK
lık en geç 2019 yılında AB’den ayrılma kararı almış- Independence Party – UKIP) gibi partilere de dönü-
tır. Hiçbir anlaşmaya varılması mümkün olmasa bile şerek seçmenleri seferber etmeye başlamıştır. UKIP
Birleşik Krallığın üyeliği 2019 yılının Mart ayında özellikle Muhafazakâr Parti’nin oylarını kendisine
sona erecektir. Bu durumda yapılacak görüşmelerde çekerek ona zarar vermeye başlayınca Muhafazakâr
kendi elini şahsen güçlendirmek isteyen ve bunun Parti daha sağa kayarak onun söylemini benimse-
için halktan destek aldığını kanıtlamayı hedefleyen meye ve onun gibi AB karşıtı, göçmen duyarlılıkları
Başbakan May 8 Haziran 2017’de yeni bir erken olan, çok kültürlülüğe tepkili bir milletvekili kit-
seçim kararı alınması için Britanya Parlamentosun- lesini de içinde barındırmaya başlamıştır. Böylece
dan onay alarak erken seçim ilan etmiştir. O tarihte Muhafazakâr Parti hem AB yanlıları (Europhiles),
yapılan kamuoyu yoklamaları da Başbakan’ın partisi hem de AB karşıtları (Eurosceptics) denilen iki hiz-
olan Muhafazakâr Parti’nin kendisine en yakın olan be sahip olmuştur. Başbakan David Cameron 2015
ana muhalefet partisi olan İşçi Partisi’nden 20 puan seçimlerinden sonra halktan aldığı desteğe ve kendi
kadar ileride olduğunu göstermekteydi. Dolayısıy- gücüne (mandate) güvenerek bir yeni AB antlaşması
la Başbakan May Parlamento’daki parti grubunun çerçevesinde AB üyeliği konusunda bir referandum
büyüklüğünü artırarak yüz kadar fazla sandalyeye yaparak AB karşıtlarını parti içinde marjinalleştir-
sahip olmak suretiyle istikrarlı ve güçlü bir siyasal meye veya susturmaya gayret etmiş, ancak söz ko-
ortamda etkili karar verici olarak AB ile olan gö- nusu referandumdan AB’den ayrılma taraftarları ço-
rüşmeleri yönetmeyi hedeflemiştir (bakınız http:// ğunluğu elde edince de istifa ederek yeni bir sürecin
www.bbc.com/news/election-2017-40176349). başlamasına vesile olmuştur.
52
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Britanya’da uygulanan çoğunlukçu, en fazla iktidar olma beklentisinin olduğu sistemlere çift
oy alan adayın tek sandalyeli seçim çevrelerindeki parti sistemi adı verilir. Bu sistemin en önemli ör-
seçimleri kazandığı seçim sisteminde, bir siyasal neklerinden birisini Britanya’daki sistem oluşturur.
partyinin oy dağılımındaki duruma ve seçim çev- Britanya’da seçimler sadece Parlamento seçimle-
relerinin coğrafi sınırlarının nasıl çizildiğine göre rinden ibaret değildir. Yerel seçimler giderek önem
sadece % 36 – 37 gibi bir oy oranıyla dahi Avam kazanmaktadır. Ancak, yasama üstünlüğüne daya-
Kamarası sandalyelerinin çoğunluğunu eline ge- lı temsili demokraside yeri olmayan referandum
çirmesi mümkün olabilmektedir. Aynı zamanda uygulamalarının da Britanya’da yirminci yüzyılın
oy dağılımındaki durumun değişmesiyle iktidar son çeyreğinden itibaren yaygınlaşmaya başladığını
ve ana muhalefet partileri arasındaki oy oranı farkı gözlemlemekteyiz. Britanya, 8 Mart 1973’te Kuzey
azaldığında % 42,4 oy alan aynı parti tek başına İrlanda’nın Birleşik Krallık’tan ayrılıp ayrılmama-
iktidar olabilecek çoğunluğa erişemeyebilmekte- sı konusuyla başlayan ve 23 Haziran 2016’da da
dir. Bu durumda da tıpkı 2010 ve 2017 yıllarında Birleşik Krallığın Avrupa Birliği (AB)’nden ayrı-
olduğu gibi ortaya Britanya’da “askıda kalan parla- lıp ayrılmaması konusunda ve katılan seçmenlerin
mento” (hung parliament) adıyla anılan bir durum %51.89’u oranında ayrılma yanlısı bir oyla sonuçla-
çıkmakta ve parti hükümeti oluşturulamamakta, nan on iki adet referandum yaşamıştır (http://www.
yerine koalisyon hükümeti ile yola devam edilmek- parliament.uk/get-involved/elections/referendums-
tedir. Bir dahaki seçime kadar 2017 yazından itiba- held-in-the-uk/). Bu durumda, artık Britanya’nın
ren Britanya’da ya koalisyon hükümeti ya da azınlık temel örneğini oluşturduğu yasama üstünlüğüne
parti hükümeti ile yönetim söz konusu olacaktır. dayalı temsili demokrasi modelinin yavaş yavaş
Nitekim 13 Haziran 2017’de Muhafazakar Parti, oydaşmacı demokrasi modeline has, doğrudan
Demokratik Birlikçi Parti (Democratic Unionist halkın tercihini içeren uygulamalara meyletmekte
Party – DUP, Kuzey Irlanda’danın (Ulster) Protes- olduğunu söyleyebiliriz. Üst yargının yasama orga-
tan Milliyetçi Partisi) ile koalisyon kurma temasla- nı dışında örgütlenerek yasamayı dışarıdan denet-
rına başlamıştır. leyen bağımsız bir anayasa yargısına doğru evrim
İngiliz seçimlerinin çoğunlukçu kuralları büyük göstermesi de Britanya siyasetindeki değişmenin
bir çoğunlukla tek bir siyasal partinin yalnız başına bir diğer işaretidir. Britanya’da referandumların
iktidara gelmesini sağlamıştır. İkinci Dünya Savaşı yaygınlaşmasıyla adeta halkın dördüncü bir kuv-
sırasında görülen koalisyon hükümeti 1974’te bir vet olarak yasama – yürütme – yargı üçlemesinin
kez daha ortaya çıkmak zorunda kalmış ve nihayet yanında belirginleşmesi de bu değişim görüntüsü-
2010 seçimlerinden sonra da bir koalisyon hükü- nü kuvvetlendirmektedir. Sadece sınıf farklarının
meti kurulmak zorunda kalınmıştır. Yirminci yüz- egemen olduğu toplumsal ayrımın yanı sıra deri
yılın başından 2010 yılındaki son genel seçimlere rengi (ırk), din, cinsiyet, etnik ve benzeri kültürel
kadar bu ender koalisyon uygulamaları dışında sa- ayrışmaların da belirmesiyle seçmen oyunun par-
dece parti hükümeti egemen olmuştur. 2017 seçim- çalanması, Britanya’daki yasama üstünlüğü ilkesine
lerinden sonra da aynı durum ortaya çıkmıştır. Üs- bağlı siyasal rejimin artık iyice değişmeye başladığı-
telik nadiren aynı parti iki seçimden fazla iktidarda nın bir diğer işarettir. Bu gelişmeleri Britanya’nın,
kalabilmiştir. Üç kez üst üste iktidarda kalma ender Avrupa Birliği’nden gelen etkilerle bir yazılı haklar
görülmekle birlikte dört kez üst üste seçim kaza- kataloğunu kabul ederek yazılı bir anayasa yapımı-
nan bir siyasal parti olmamıştır. Bu durumda iki na doğru evrilmesi de desteklemektedir. AB’nden
siyasal parti ki, yirminci yüzyılın başından itibaren ayrılma referandumuna ve o yöndeki kararlı gidişe
bu partiler Muhafazkar ve İşçi Partileri olmuşlardır, karşın Birleşik Krallık anayasal konulardaki yazılı
iktidar ve ana muhalefet konumlarını kendi arala- bir metin oluşturma ve yazılı bir anayasa ile yöne-
rında değiştirerek Birleşik Krallığı yönetmişlerdir. tilmeye doğru evrim göstermektedir. Bu durumda
Onun için Britanya’daki temsili demokrasinin parti temsili demokrasi modellerinin Avrupa’da tek bir
sistemine çift parti sistemi (two – party / bi-party örneğe doğru gelişmekte olduğu da düşünülebilir.
system) adı verilmektedir. İki partiden birisinin bir Ancak, böyle bir savı ileri sürebilmek için henüz
seçimde iktidara geçme eğiliminde olduğu, seçimi zamanın erken olduğunu da görmekteyiz.
kaybeden partinin de en fazla iki - üç seçim sonra
53
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
Bu tartışmaları yeni bir boyuta taşıyan bir dizi önemli gelişme de hem Birleşik Krallığın bir süre AB ül-
kesi olması, hem de başta kendi Milletler Topluluğu’ndan (Commonwealth) olmak üzere Britanya’ya göçen
ve sığınanların sayısının zaman içinde gösterdiği artış ile ortaya çıkan çok kültürlü toplumsal yapıdır. Şu
anda kamu kaynaklarıyla desteklenmeye gereksinim duyanların önemli bir kısmı Afrika, Asya, Karayipler
ve Latin Amerika’dan Britanya’ya göçmüş olanlardır. Bunların arasında büyük bir Pakistanlı Müslüman
topluluğu da mevcuttur. Bu kitlelerin kamu kaynaklarını artan ölçüde kullanması Anglo Sakson nüfusta
yeni tepkilere yol açarak Britanya Ulusal Partisi (British National Party, BNP) ve UKIP gibi göçmen kar-
şıtı partilerin doğup güçlenmesine neden olmaktadır. Özellikle ulusal Britanya siyasetinde güçlü olmasa
bile yerel seçimlerde yer yer güçlenen bu gelişmeler, Britanya sosyal refah devletinin bir sorunu olarak da
algılanabilir. Ancak, bu partilerin Britanya siyasetindeki etkileri, zaman zaman yerel güçlerinin çok ötesine
54
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
geçebilmektedir. Nitekim 23 Haziran 2016 refe- Britanya’da çok sayıda gönüllü kuruluş kültür-
rendumunda UKIP, Muhafazakar Parti içinde de den sanata, eğitimden sağlığa, çevreden hayvan
güçlü olan AB karşıtı siyasetçileri de yanına çekme haklarına kadar geniş bir alanda örgütlenmiş ve faal
başarısı göstererek Britanya’nın AB’nden ayrılması bir biçimde çalışmaktadır. Son yıllarda hayvan hak-
yönünde bir oy çoğunluğunun ortaya çıkmasında ları savunucularının üniversitelerde ve araştırma
etken olmuştur. UKIP’in kullandığı göçmen ve AB laboratuvarlarında yapılan deneylerde hayvan kul-
karşıtı, ulusal egemenlik yanlısı dil geniş seçmen lanımını engelleme çabaları, savaş ve küreselleşme
kitlesinin ilgisini çekmeyi başararak Britanya’nın karşıtı kitlesel gösteriler, genetik olarak değiştirilmiş
AB ile ilişkilerini kökten değiştirmiştir. Bu konuyu gıda maddeleri protestoları yeni dönem çıkar grubu
ileride daha ayrıntılı olarak ele alacağız. etkinliklerine örneklerindendir. Bu etkinlikler sınıf-
sal temelde olmamakla birlikte, 2000 yılında yakıt
fiyatlarına yönelik ülke çapında çalışanların yaptığı
Çıkar Grupları ve İşçi Partisi Başkanı ve Başbakan Tony Blair’in
İngiltere’nin son on yıllarda merkeziyetçiliğini liderliğinin sonra ermesinde etkili olan kampanya
ciddi ölçülerde azaltacak adımlar atan bir üniter kadar ses getirmektedirler. Kırsal alanda da çıkar
devlet görüntüsü arzetmesine karşın, merkeziyet- gruplarının gerek deli dana hastalığı ve şap hastalığı
çilik geleneği hala kuvvetli olan bir görünümde- sırasında, gerek tilki avını İşçi Partisi Hükümetinin
dir. Bunun bir doğal sonucu olarak siyasal örgüt- yasaklama kararına karşı yaptıkları eylemlerde çiz-
lenmelerin tamamı da ulusal düzeyde güçlü olan, dikleri görüntü çıkar gruplarının sadece kentsel ve
yerel düzeyde pek esamesi okunmayan kuruluşlar sanayi temelli olmadığını göstermektedir. 2010 yı-
görüntüsündedir. Aynı zamanda da sosyal sınıf lında üniversite harçlarını yıllık 9000 sterline kadar
ilişkilerinin çok uzun zamandır güçlü olması ne- üniversitelere arttırma yetkisi veren yasanın çıkma-
deniyle bu temelde örgütlenmiş olan sendikalar ve sı sırasında yapılan lise öğrencilerinin eylemleri de
işveren üst kuruluşları sık sık iktidara gelen İşçi ve hem ulusal hem de uluslararası çapta ses getirmiştir.
Muhafazakâr Partilerle yakın ilişki içerisindedir. Bu eylemlerin zaman zaman şiddet içermesi onların
İşçi sendikaları konfederasyonu (TUC) İşçi Par- popülerliğini azaltsa da siyasal hayattaki etkilerini
tisiyle, Britanya Sanayi Konfederasyonu (CBI) da azaltmamaktadır. Britanya’da egemen olan yasa-
Muhafazakâr Parti ile ayrıcalıklı ilişki konumunda- ma üstünlüğüne dayalı çoğunlukçu demokrasinin
dırlar (Hauss, 1997, 93). karşısında bu çıkar grubu etkinlikleri önemli birer
Yasama organındaki disiplinli partiler içerisinde denge ve denetim unsuru olarak ortaya çıkmakta-
güçlü koalisyonlar ve onların başında hizip lide- dır. Çıkar gruplarının bu etkinlikleri aynı zamanda
ri olarak çıkan ve partiler arası temasları yürüten seçmenin başbakanlar ve hükümetler hakkında sa-
milletvekillerinin belirmesini engellemektedir. Bu hip olduğu fikirleri sorgulamalarına ve hatta değiş-
durumda da çıkar grupları yasamaya fazla rağbet tirmelerine de yol açabilmektedir. Tabii, bu konuda
etmeyerek, daha çok yürütme ve özellikle bakanlık- bir diğer çıkar grubu olarak medya ve basının da
ların kariyer memurları ile temas içinde çalışmaya fevkalade özgür bir ortamda çalışan etkili bir ka-
başlamışlardır. muoyu yapımcısı olduğu hususunu göz ardı etme-
memiz gerekir.
55
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
Öğrenme Çıktısı
56
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
liberal pazar ekonomisinin önünü tıkamaya baş- tadan kaldırarak özelleştirmeye yeniden hız ver-
lamıştır. İşçi hareketinin sert muhalefetine karşın miştir. Kamu üniversitelerine yapılan destekler de
Britanya Avrupa pazarına açılan, küresel rekabeti azaltılarak öğrencilerin harç yükü maksimum 3000
karşılamak zorunda olan, ihracatını ve üretimini sterlinden 9000 sterline çıkartılmaya çalışıldığın-
arttırarak işsizliği gidermeye çalışan bir ekonomik da da yukarıda belirttiğimiz lise öğrencilerinin ve
uygulamaya geçme gayreti içine girmiştir. ailelerinin büyük ve ülke çapındaki protestolarıyla
1979 yılında genel seçimleri kazanan karşılaşılmıştır. Bütün bu gelişmelere karşın koa-
Muhafazakâr Parti’nin başkanı ve Başbakan Mar- lisyon hükümeti kamu harcamalarını azaltma, sa-
garet Thatcher rekabet gücü azalmış bu ekonomi- nayicilerin vergi yükünü azaltarak özel teşebbüsü
yi devralmıştır. Bu zamanlarda Kuzey Denizi’nde teşvik esasına dayalı bir liberal piyasa ekonomisini
petrol kaynaklarının keşfedilmesi Britanya ekono- sürdürmeye devam etmektedir.
misinin mali kaynak derdine derman olmuştur.
Bir politikacı olarak daha çok işveren çevrelerine Sosyal Refah Devleti
yakın olan Thatcher geniş bir özelleştirme çabası-
Birleşik Krallık, İkinci Dünya Savaşı sırasında
na girişmiş ve buna karşı çıkan işçi sendikalarına
yükselen devlet harcamalarının bir devamı olarak
adeta savaş açmıştır. Özelleştirmelerle liberal piyasa
hayata geçirdiği devletçi politikalarla kapsamlı bir
ekonomisi uygulamalarını hayata geçiren Britan-
sosyal güvenlik ağı oluşturmuştur. Burada amaç
ya, Kuzey Denizi petrol ve doğal gaz gelirleriyle de
yoksul - varlıklı farkını azaltmaktan çok yaşlılar,
güçlü ve hızlı bir büyüme göstermiş, enflasyon ve
hastalar, özürlüler, işsizler ve genel olarak gereksi-
işsizlik azalmaya başlayınca işçi sendikalarının di-
nim içinde olanlara yardımcı olacak bir anlayışın
rencini de kırmayı başaran Thatcher adeta Birleşik
egemen olması olmuştur. Sosyal refahı arttırmak
Krallığın ekonomik batışını önleyen kahraman ha-
için farklı düzenlemeler yapılabilir. Kamu kay-
line dönüşmüştür.
nakları kullanılarak bir sosyal hizmet tamamıy-
Bu ekonomik yaklaşım 1997 seçimlerinden son- la üretilip tüm vatandaşlara sunulabileceği gibi,
ra 2001 ve 2006 genel seçimlerini de kazanan İşçi sadece gereksinim sahiplerine sunulabilir. Kamu
Partisi’nin tek başına iktidara gelmesiyle de aynen kaynaklarından sadece gereksinim duyanlara be-
sürmüştür. Buna rağmen işçi sendikaları da işveren lirli oranlarda mali yardım yapılabilir. Fırsat eşit-
kuruluşları da yürütme ile olan ayrıcalıklı ilişkileri- sizliklerini giderici önlemler olarak ağzında altın
ni sürdürmeye devam etmiş, kamu politikalarının kaşıkla doğanlara yardım yapılmazken, yoksul bir
içeriğini büyük ölçüde bu çıkar gruplarının üst ku- çevrede, anne ve/veya babasız hayata başlayanlar
ruluşlarının kariyer bürokratlarıyla yaptıkları bilgi için eğitim, sağlık v.b. hizmetler devlet tarafından
teatileri, görüşme ve hatta pazarlıklar belirlemeye ücretsiz olarak sunulabilir. Yahut bu gibi gereksini-
devam etmiştir. Halen Britanya Parlamentosu’nun mi olanlara belirli bir yaşa veya konuma gelinceye
çıkarttığı yasaların çok büyük kısmı bu ilişkilerden kadar mali yardım yapılabilir. Britanya’da uygula-
kaynaklanan hükümet tasarıları olmaya devam et- nan Sosyal Refah Devleti Modeli sağlık hizmetin-
mektedir. de tüm ülkeyi kapsayan ücretsiz bir sağlık hizmeti
2008 yılında ortaya çıkan yeni Dünya Eko- sunmaktadır. Ancak, her türlü sosyal hizmet bu
nomik Bunalımı Britanya ekonomisini, özellikle çerçevede düzenlenmemiştir. İskandinav ülkeleriy-
bankacılık kesimini derinden yaralamış, bu ban- le karşılaştırıldığında Britanya’daki sosyal refah uy-
kaların kurtarılması için İşçi Partisi Hükümeti’nin gulamaları oldukça dar kapsamlı uygulamalardır.
aldığı önlemlerle ülkenin borç stoku da bütçe açığı Sosyal refah harcamalarının piyasa ekonomisinin
da artmış, işszilik yine tırmanmıştır. Bunun sonu- çalışmasını zedelemeyecek bir içerikte olmamasına
cunda, Başbakan Gordon Brown ve İşçi Partisi’nin da özen gösterilmiştir.
2010 yılında yapılan genel seçimlerde uğradığı 1979’daki Thatcher Hükümetinden itibaren
hezimet ortaya çıkmıştır. Ancak, bu seçimleri tek sadece sağlık değil, aynı zamanda eğitim ve sosyal
başına kazanan bir siyasal parti olmamıştır. Bunun güvenlik (emeklilik) harcamalarının da kısmen
üzerine kurulan Muhafazakâr - Liberal Demokrat özelleştirilmesine çalışılmıştır. Paralı özel okulla-
koalisyon hükümeti Başbakan David Cameron yö- rın yaygınlaştırılması, sağlık sigortası ödeme gücü
netiminde bir kemer sıkma politikası uygulamaya olanların sağlık masraflarının bu sigortalar eliyle
başlamış ve birçok bütçe yardımı ve teşvikini or-
57
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
görülmesi, emeklilerin özel fonlarda birikimlerini büyük bir Pakistanlı Müslüman topluluğu da mev-
toplayarak sosyal güvenlik harcamalarının yükü- cuttur. Bu kitlelerin kamu kaynaklarını artan ölçü-
nün kamu bütçesinden özel kaynaklara kısmen de de kullanması Anglo Sakson nüfusta yeni tepkilere
olsa aktarılması yoluna gidilmiştir. Benzer olarak, yol açarak Britanya Ulusal Partisi (British Natio-
konut edindirme programlarıyla öncelikle yerel yö- nal Party, BNP) gibi göçmen karşıtı bir partinin
netimlere ait evlerde oturan kiracılara bu konutlar doğup güçlenmesine neden olmaktadır. Özellikle
satılmak suretiyle iki milyona yakın ailenin konut ulusal Britanya siyasetinde güçlü olmasa bile yerel
sahibi olması sağlanmıştır. seçimlerde yer yer güçlenen bu gelişmeler, Britanya
1997 sonrasındaki İşçi Partisi Hükümeti “Yeni sosyal refah devletinin bir sorunu olarak da algıla-
nabilir.
1979 yılında genel seçimleri kazanan
Muhafazakâr Parti’nin başkanı ve Başbakan Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık
Margaret Thatcher özelleştirmelerle liberal Birleşik Krallık ilk kez 1960’larda o zamanki
piyasa ekonomisi uygulamalarını hayata ge- adıyla Ortak Pazar olan AB’ne tam üyelik için baş-
çirerek, Birleşik Krallığın ekonomik batışını vurmuş, ancak Fransa’nın şiddetli direnci ile karşı-
önleyen kahraman haline dönüşmüştür. laşmıştır. Ancak 1972’de Fransız vetosunu aşabilen
Birleşik Krallık Ortak Pazar (AB) üyesi olabilmiş-
tir. O zaman özellikle İşçi Partililerin karşı çıktığı
İşçi Partisi” (New Labour) ve hem Muhafazakâr
bu gelişme Britanya’nın siyasal sistemini kökten
Thatcher’in liberal piyasa ideolojisi, hem de İşçi
değişikliğe uğratacak olan bir gelişme olan 1975
Partisi’nin geleneksel sosyalist ideolojisinin dışında
referandumuyla kabul edilmiştir. Birleşik Krallı-
bir “Üçüncü Yol” (Third Way) gibi yenilikçi söy-
ğı yöneten siyasilerin gözünde bu karar sadece ve
lemlerle iş başına gelmiştir. Bunların temel yöneli-
öncelikle bir iktisadi nitelik taşımaktaydı. Britanya
mi işsizliği çözmek için çeşitli teknik eğitim prog-
Ortak Pazara, yani Avrupa’da gelişen bir piyasaya
ramları geliştirmek olmuştur. Özellikle üniversiteye
kolay katılma olanağına sahip olmuştu. Oysa AB
devam etmeyen gençlere meslek kazandırmak üze-
bunun çok ötesinde bir siyasal, toplumsal ve kül-
rine kurulu programlar geliştirmişlerdir. Ayrıca,
türel gündemlere sahipti. Bu gündemlerle karşılaş-
kamu sosyal hizmet programları ve kurumlarını
tıkça Britanya siyaseti büyük ölçüde zorlanmaya
daha verimli çalışacak biçimde yeniden örgütle-
başlamıştır. Bu kez Thatcher’in başını çektiği Mu-
meyi hedeflemişlerdir. Özellikle NHS gibi büyük
hafazkar Parti hizbi başından itibaren Britanya’nın
programların kalitesini yükseltmeye çalışmışlardır.
AB içerisinde daha fazla siyasal bir birlik olarak
Bu hedeflere kısmen ulaştıkları da görülse, 2008
gördüğü uygulamalara direnç göstermeye başladı.
Dünya Ekonomik Bunalımı sosyal hizmetlerin
kamu kaynaklarından üretimini bir kez daha zora
sokmuş gibi görünmektedir. Kamu harcamalarını
Birleşik Krallık ilk kez 1960’larda o zaman-
azaltmak isteyen Muhafazakâr - Liberal Demokrat
ki adıyla Ortak Pazar olan AB’ne tam üyelik
hükümet eğitim, emeklilik, sağlık hizmetleri konu-
için başvurmuş, ancak Fransa’nın şiddetli di-
larını da kapsayan alanlarda kesintilere gitmek zo-
renci ile karşılaşmıştır. Ancak 1972’de Fran-
runda kaldığından, Britanya’da sosyal refah devleti
sız vetosunu aşabilen Birleşik Krallık Ortak
ile ilgili tartışmalar yeniden alevlenmiştir.
Pazar (AB) üyesi olabilmiştir. O zaman özel-
Bu tartışmaları yeni bir boyuta taşıyan bir likle İşçi Partililerin karşı çıktığı bu gelişme
dizi önemli gelişme de hem Birleşik Krallığın bir Britanya’nın siyasal sistemini kökten deği-
AB ülkesi olması, hem de başta kendi Milletler şikliğe uğratacak olan bir gelişme olan 1975
Topluluğu’ndan (Commonwealth) olmak üzere referandumuyla kabul edilmiştir.
Britanya’ya göçen ve sığınanların sayısının zaman
içinde gösterdiği artış ile ortaya çıkan çok kültürlü
Britanya gerek Maastricht Antlaşmasına, ge-
toplumsal yapıdır. Şu anda kamu kaynaklarıyla des-
rek Tek Avrupa Yasasına (Single European Act) üye
teklenmeye gereksinim duyanların önemli bir kıs-
olmaktan geri duramadı. Ancak, Muhafazakâr
mı Afrika, Asya, Karayipler ve Latin Amerika’dan
Parti’nin Avrupa’ya şüphe ile yaklaşan bakışında
Britanya’ya göçmüş olanlardır. Bunların arasında
bir değişiklik olmadığı gibi bu şüpheler daha da
58
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
arttı. AB kurumları ister komisyon, ister adalet divanı olsun, ne zaman Britanya ile ilgili sınırlayıcı bir karar
alsa, Britanya Parlamentosu tarafından kendi egemenlik haklarına büyük bir saldırı iddiasıyla ciddi tepki
toplamaya başladı. Kendisini demokrasinin beşiği olarak gören, siyasal meşruluğu Parlamento’nun ege-
menliğine dayayan bir siyasal sisteme sahip olan Britanya, Avrupa’nın çok dalgalı demokrasi performansı
gösteren ülkelerine her zaman kuşku ile yaklaşmıştır. Özellikle Muhafazakârların gözünde Avrupa’daki
ülkelerin ihtilallerle, savaşlarla ve demokratik rejim çöküntüleriyle dolu tarihi onları Britanya’ya oranla
daha az demokratik meşruluğa ve istikrara sahip kılmıştır. Britanya Muhafazakârları kendi demokrasi dü-
zeylerini Avrupa’nın istikrarsız demokrasilerinin düzeyine indirmeyi kabullenmediklerini sistematik olarak
ifade etmişlerdir. Benzer gerekçelerle ortak para birimi olarak avro (euro) üreten ve kullanan ülkelere dahil
olmayı reddeden Britanya, sadece 1997’de Avrupa Sosyal Şartı’nı iç hukukun bir unsuru haline getirmiş
2007’den sonra Lizbon Antlaşmasına giden yolda Britanya en büyük engeli çıkartmamıştır. Bu antlaşma
çerçevesinde oluşturulan AB dış politikasını yürüten Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi
makamına 1 Aralık 2009’da getirilen Lady Catherine Ashton da bir Britanya vatandaşıdır.
AB ile Britanya arasındaki ilişkiler, Britanya’nın siyasal meşruluk ve egemenlik anlayışı, Avrupa kıtasına
her zaman için tehdit olarak ve kuşku ile yaklaşan bir dış politika izlemesi dolayısıyla inişli çıkışlı bir yol
izlemiştir. İngiltere, Roma İmparatorluğu’ndan itibaren Avrupa kıtasından gelen istilacı ordular tarafından
istila edilmiş veya tehdit edilmişlerdir. On sekizinci yüzyıl sonu ve on dokuzuncu yüzyıl başında Napoleon
Bonaparte’ın orduları, yirminci yüzyılda da Alman orduları tarafından iki defa saldırıya uğrayan Britanya,
Avrupa kıtasını kendisini zaman zaman tehdit eden gelişmelerin beşiği olarak algılamıştır. Avrupa kıtasın-
daki Almanya, Fransa, İtalya gibi önde gelen ülkeler zaman zaman devrimler, iç savaşlar, uluslararası savaş-
lar, otoriter veya totaliter rejimlerle karşılaşmışlardır. Bu gelişmeler sonucunda son üç yüz yıldır istikrarlı
bir demokrasi olarak gelişen Britanya’nın gözünde Avrupa kıtası istikrarsız, belirsiz, güvensiz ve fevkalade
tehlikeli topraklar olarak görülmektedir. O yüzden Britanya kıta Avrupasını dizginleyecek, orada oluşa-
cak ittifakların Britanya’yı tehdit etmesini engelleyecek bir dış politika izlemeye çalışmıştır. Bu politikada
başarılı olamadığı durumlarda da savaşmıştır. Avrupa’nın belirsizlikten kurtulduğuna henüz kani olma-
yan Britanyalı politikacıların kendi egemenliklerine sarılmalarını yadırgamamak gerekir. Bu durumda da
Britanya’nın Avrupa siyasetinin AB yanlıları ile AB karşıtları arasında ciddi bir sürtüşmeye ve nihayet çatış-
maya dönüşmesi engellenememiştir. 2016 yılı içinde AB ile ilişkilerini yeni bir temele oturtmak için Mu-
hafazakar Parti başkanı ve Başbakan David Cameron’un yürüttüğü müzakereler başarılı olarak Britanya’lı
seçmene sunulmasına karşın (http://www.bbc.com/news/uk-politics-eu-referendum-35622105), 23 Ha-
ziran 2016’da yapılan referndumda %51.9’luk bir oyla AB’den ayrılmak isteyenlerin çoğunlukta olduğu
görülmüştür. Mart 2017’de Lizbon Antlaşması’nın 50. Maddesini yürürlüğe koyan Britanya hükümeti
AB’den ayrılmak için iki yıl sürecek bir müzakere sürecini başlatmış bulunmaktadır.
Resim 2.1 Mart 2017’de Lizbon Antlaşması’nın 50. Maddesini yürürlüğe koyan Britanya hükümeti AB’den ayrılmak
için iki yıl sürecek Brexit sürecini başlatmıştır. Brexit, Britanya’nın (Birleşik Krallık) ilk iki harfi (Br) ile exit (çıkış)
kelimesinin birleşmesinden oluşuyor. Brexit, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkması anlamına geliyor.
59
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
Öyle görünmektedir ki bu ayrılık süreci bir- ancak kırk sene kadar sürdürebilmiştir. Britan-
çok belirsizlik içeren ve hem Britanya hem de ya siyaseti daha milliyetçi, AB karşıtı ve özellikle
AB için maliyeti olacak ağır bir süreç olacaktır. AB’nden gelen göçmenlere karşı daha hoşgörüsüz
Britanya’nın eski sömürgesi, AB komşusu İrlanda ve ulusalcı bir içeriğe doğru değişmiştir. İktisadi
Cumhuriyeti ile olan kara sınırının idaresini de ve ve sosyal anlaşmaların getirdiği birçok kolaylığı da
Kuzey İrlanda’daki ayrılıkçı Katoliklerle yapılan 10 kaybedecek olan Britanya’da yaşayan AB üyesi ülke
Nisan 1998’deki Anlaşmanın çalışmasını da zora vatandaşları ile Britanya’nın AB ülkelerinde yaşa-
koşabilecek potansiyeldedir. Son tahlilde Britanya yan, birçoğu emekli olan vatandaşlarının geleceği
için çok geniş bir pazar olan, ama siyasal bakımdan gibi konular da hem Britanya hem de AB siyasal
çok da güçlü ve kaynaşmış olmayan bir Avrupa ye- hayatını daha uzun yıllar etkilemeye devam edecek
terince önemli bir cazibe merkezi olma konumunu gibi görünmektedir.
yaşamla ilişkilendir
60
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
sonra Başbakan Cameron 22 Şubat 2016’da, 23 bağlamak için Parlamento’nun desteğini aramak
Haziran 2016 tarihinde bir AB’de kalıp kalmama zorunda kalmıştır. 2016 yılı Aralık ayında bu
referandumu yapılacağını açıklamıştır. desteği alan Başbakan May Ocak 2017’de de AB
Bu referandumda belli başlı siyasal parti- Antlaşması’nın 50. maddesine göre AB’den ayrıl-
ler neredeyse ortadan ikiye bölünerek bir kısmı mak için hazırlıkları başlatmıştır.
çıkalım (Leave) bir kısmı da kalalım (Remain) Nihayet, Mart 2017’de hazırlıkları tamam-
kampanyası yapmışlardır. UKIP de ülke içi ve layan hükümet AB’ne başvurarak iki yıl içinde
dışından, örneğin Amerika aşırı sağının mümtaz 29 Mart 2019 günü AB’nden ayrılmayı taahhüt
temsilcilerinden Steve Bannon’un da desteğini eden bir süreç başlatmıştır. Bu arada, AB ile olan
alarak gayet başarılı bir kampanya yürütmüştür. süreci daha kolay yönetebilmek için Muhafazakâr
Sonunda % 72 oranında kayıtlı seçmenin katıl- Parti’nin Avam Kamarasındaki çoğunluğunu
dığı 23 Haziran 2016 referandumu sonucunda arttırmayı planlayan Başbakan May, 8 Haziran
%51.9 ayrılma, %48.1 ise AB’nde kalma yönün- 2017’de bir erken seçime gitmeye karar almıştır.
de oy vermiştir. Britanya neredeyse bu oylamayla Ancak, bu seçimlerde Muhafazakar Parti sahip
siyasal olarak ortadan ikiye bölünmüştür; ülke- olduğu çoğunluğu da kaybederek Kuzey İrlandalı
nin Güneyinde kalan İngiltere (England) ve Gal- ProtestanDemocratic Unionist Party (Demokra-
ler (Wales) daha çok ayrılmak yönünde oy kulla- tik Birlik Partisi) ile koalisyon kurmak zorunda
nırken, Kuzeyindeki İskoçya (Scotland) ve Kuzey kalmış ve daha zayıf bir konumda AB ile pazar-
İrlanda (Ulster) daha çok AB’nde kalma yönünde lığa oturmak zorunda kalmıştır. Bu arada AB de
oy kullanmıştır. bir müzakereci atayarak hazırlıklar yapmaya baş-
Bu durumda, referandumda AB’nden ayrı- lamış ve iki taraf arasında bir buçuk yıl kadar sü-
larak kendisini sadece kendi halkının egemenli- ren bir görüşme ve pazarlık dönemi başlamıştır.
ğinde, siyasal kararlarını kendi ulusal kurumları Başbakan May, Mayıs 2017’de Britanya’nın
aracılığıyla alarak yönetilmeyi, böylece egemen- AB tek pazarından veya AB’ne daimi üyelikten
liğini AB ile paylaşmamayı savunanlar kazan- ayrılacağını; ayrıca AB ile gümrük birliği talep
mıştır. Aynı zamanda toprak bütünlüğüne, sınır etmeyeceğini ve 1972 tarihli Avrupa toplulukları
güvenliğine ve bağımsızlığına tam sahip olmayı Yasası’nı da Britanya için yürürlükten kaldıraca-
savunan yerlici ve ulusçu bu ayrılma yanlıları ğını ilan etti. Ayrıca, Britanya’nın Avrupa Bir-
tüm sınırları ulusal denetim altında tutarak AB liği yargısının aldığı kararları da artık iç huku-
ile serbest emek dolaşımını da sonlandırmayı kuna dâhil etmeyeceğini de vurguladı. Haziran
savunmuşlardır. Referandumda AB’nde kalma 2017’de Britanya seçimlerinden sonra başlayan
yanlısı bir propaganda yürüten Başbakan David müzakereler Kasım 2018’de Britanya Başbakanı
Cameron yenilmiş ve istifa etmek zorunda kal- ve hükümetiyle diğer 27 AB ülkesinin hükümet-
mıştır. Muhafazakar Parti hemen yeni bir baş- lerinin kabul ettiği bir antlaşma metni üzerinde
kan seçmişlerdir. Yeni seçilen başkanları Theresa mutabakatla sonuçlandı. Ancak, Avam Kamara-
May aynı zamanda Başbakan olarak da göreve sı anlaşmayı 432’ye karşı 202 oyla Britanya’nın
başlamıştır. yakın tarihinde iktidardaki partilerin teklifini
Başbakan May bir AB’nden ayrılma (Brexit) desteklememek şeklinde, görülmemiş bir biçim-
projesi hazırlayarak AB ile görüşmeler başlatmak de reddetti. Bunun üzerine önce Başbakan May
istemiştir. Ancak, bu konuda Parlamento’nun kabinesi güvenoyuna başvurdu ve Avam Kamara-
onayını almayan May’ın bu girişimi Britanya sındaki oylama sonucunda tekrar güvenoyu aldı.
yargısına başvurularak engellenmiştir. Karşı sav- Ondan sonra Brexit konusunda çeşitli alma-
da olanlar kendi kurumları ve anayasasına göre şıklara işaret eden farklı yasa teklifleri Avam Ka-
yönetim söz konusu olacaksa, o zaman bu ana- marasında oylandı. Sekiz oylama sonucunda hiç-
yasa ve kurumlara dayanarak AB ile olan sürecin bir seçenek yeterince destek görmedi (Kirby, J., 1
sürdürülmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Bu Nisan 2019). Bunun üzerine Başbakan Theresa
sav yüksek yargı tarafından da onaylanınca ana- May tekrar AB’ne başvurarak sürecin 29 Mart
yasa ve yerleşik siyasal teamüllere göre Başbakan 2019 sonrasına uzatılmasını talep etti. Süreç önce
May yapılacak görüşmeleri sürdürmek ve karara 12 Nisan 2019’da yapılacak Avam Kamarası oy-
61
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
lamasına kadar uzatıldı. Ancak, 15 Ocak 2019 ve Britanya’da iki en büyük siyasal partinin
12 Mart 2019’da iki kere daha tekrarlanan Avam her ikisinin de bir konuda içlerinde bölündüğü;
Kamarası’ndaki oylamalarda büyük oy farklarıy- Parlamento’yu iktidar partisinin yönetmekte zor-
la May hükümetinin önerdiği antlaşma tekrar ve landığı bir süreç yaşanmaya başlandı. Eğer her iki
tekrar reddedildi. büyük parti de parçalanarak çeşitli ufak partilere
Bunun üzerine Theresa May bir kez daha sü- ayrılırsa ki, (şu anda bazı milletvekilleri iki parti-
recin 31 Ekim 2019 tarihine kadar uzatılmasını den de ayrılarak Change - UK (Değişim - Birleşik
talep etti ve AB de kabul etti. Bunun üzerine Baş- Krallık) adıyla bir parti grubu kurmaya giriştiler),
bakan May ve kabinesi Britanya siyasal tarihinde hiç de sürpriz olmayacak gibi görünmektedir.
oldukça ender görülen bir biçimde ana muhalefet Ancak, Britanya’nın siyasal parti sisteminin,
partisi olan İşçi Partisi ve onun başkanı Jeremy küçük partilere hayat hakkı tanımayan hayli güç-
Corbyn ile görüşerek söz konusu antlaşmayı İşçi lü bir çoğunlukçu seçim sistemine karşın çok par-
Partisi tarafından da desteklenecek bir içeriğe dö- çalı bir siyasal parti sistemine sürüklenmesi, son
nüştürmek için pazarlıklara yöneldi. Aynı zaman- zamanlarda daha sık görülen koalisyonla yönetim
da, AB’nden ayrılmadığı için Mayıs 2019’daki gibi, Britanya’da pek de alışkın olunmayan bir si-
AB Parlamentosu seçimlerinin Britanya’da da ya- yasal uygulamaya yol açacak gibi görünmektedir.
pılmasını kabul etmek zorunda kaldı. Bu durumda, 21. yüzyıl siyasetinin, AB üyeliği
Nisan 2019’da Britanya’daki partiler AB Par- ve AB ile ilişkiler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın,
lamento seçimlerine hazırlanmaya başladılar. Bu Westminster demokrasisi için oldukça çalkantı-
arada UKIP seçimlere yeni bir başkanla katılır- lı ve sarsıntılı bir dönem olmaya aday olduğunu
ken, UKIP’in eski başkanı Nigel Farage da Bre- söylemek abartı olmayacaktır.
xit Party (Brexit Partisi) adıyla bir parti kurarak Bibliography Vernon Bogdanor (8 June
seçimlere AB’den hemen ve koşulsuz, anlaşmasız 1993) “Why the people should have a vote on
ayrılma temelinde bir seçim kampanyası yürüt- Maastricht: The House of Lords must uphold de-
meye başladı. AB ile olan süreç dolayısıyla doğru mocracy and insist on a referendum,” The Inde-
dürüst seçim kampanyası dahi yapamayacak olan pendent. Alex Hunt & Brian Wheeler, (18 Nisan
Muhafazakâr ve İşçi Partileri de hiç arzu etme- 2019). “Brexit: All you need to know about the
dikleri bir siyasal durumla karşı karşıya kaldılar. UK leaving the EU” BBC News. Jen Kirby, (1
Seçimlerin bu iki büyük parti için de, ancak Nisan 2019) “UK Parliament fails to agree on
özellikle Muhafazakâr Parti için büyük bir hezi- a new Brexit plan — again,” (https://www.vox.
met olacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Bu com/world/2019/4/1/18290766/brexit-news-
durumda, özellikle hiçbir anlaşma olmaksızın ay- parliament-indicative-votes-common-market).
rılarak Britanya’ya büyük bir belirsizlik dönemi
yaşatabileceklerin daha da güçleneceği bir sürece
girilmiş olması olasılığı doğdu.
SONUÇ
Britanya temel bir temsili demokrasi modeli olarak yaşayan bir siyasal sisteme sahip olagelmiştir. Bu
model kendiliğinden ve halkın siyasal seçkinlerle etkileşimi sonucunda ortaya çıkmıştır. Esasları yasama
üstünlüğü anlayışına dayanan bir egemenlik anlayışı, sürekli oluşan ve değişen bir anayasal yapı (rejim),
başbakan ve kabinesinin fiili üstünlüğü, çoğunluk esasına dayanan seçimler ve yasama süreçlerinden
ibarettir. Yürütme bu sistemde fiilen artan bir siyasal ağırlığa sahip olmuş, yasamanın çalışmaları üzerin-
de de büyük bir etki kurmuş olmakla birlikte, yürütme içinde Taç (kral/kraliçe/monarşi) ağırlığını kay-
bederek bir ulusal simge haline dönüşmüştür. Monarşi ile yakın ilişki içinde bulunan ve Britanya’daki
arazilerin çoğunluğuna sahip olan aristokrasi de zamanla gücünü yükselen orta sınıfa devretmek zorun-
da kalmış ve sadece Parlamento’nun üst meclisi olan Lordlar Kamarası’nda temsil olunmuşlardır. Özel-
likle son yıllarda kalıtsal lordlukların da bu mecliste temsili azaltılarak aristokrasinin görüntüsü daha da
marjinal bir hal almıştır. The English Constitution’ın yazarı Walter Bagehot’un deyimiyle vakarlı (dig-
62
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
nified) siyaset ile gerçek (real) siyaset birbirinden Britanya’nın siyasal hayatında son yıllarda
iyice ayrışmış ve gerçek güç Parlamento’nun alt önemli değişiklikler ortaya çıkmaya başlamış-
meclisi olan Avam Kamarası aracılığıyla Başbakan tır. AB’den gelen tepkilerle bir haklar katalogunu
ve Kabinesi’nin denetimindeki siyasetçilerin eline Parlamento’da kabul eden Birleşik Krallık böylece
geçmiştir. bir yazılı anayasa yapımına doğru evrilmeye baş-
On yedinci yüzyıldan itibaren dünya siyasetin- lamıştır. Yasama üstünlüğüne dayalı çoğunlukçu
de giderek artan öneme sahip olan bir İmparatorluk temsili demokrasi modeline önemli ölçüde değişik-
haline gelen Britanya, yirminci yüzyılda iki dünya likler getiren referandum uygulamaları ile AB üye-
savaşı ve 1929 Dünya Ekonomik Bunalımından liği ve yerelleşme ve yerinden yönetim uygulamala-
yediği darbelerle çökmüştür. 1945 sonrasında eko- rını da hayata geçirmiştir. Merkezi üniter bir devlet
nomik devletçilik uygulamaları ile toparlanan Bri- yapısından adem-i merkeziyetçi bir üniter devlet
tanya ekonomisi, 1979’dan sonra uygulanan liberal yapısına doğru evrim gösteren Britanya siyaseti,
piyasa ekonomisine dayalı ve Kuzey Atlantik pet- temsili demokrasi kurumları yanı sıra referandum
rollerinden gelen kaynakla da tekrar güç kazanarak yoluyla adeta halkı da dördüncü bir kuvvet olarak
G-7 ülkelerinden birisi haline gelmiştir. 1972’den yasama - yürütme - yargının yanına eklemiş gibi
itibaren AB üyesi olan İngiltere, bir yandan Avrupa görünmektedir. 2009’dan sonra attığı adımlarla bir
siyasetinde bir yandan da dünya siyasetinde önemli bağımsız anayasa yargısını da hayata geçiren Bri-
rol oynamaya devam etmektedir. AB ile ilişkileri- tanya, Westminster demokrasisini yasama üstünlü-
nin çizeceği manzara hala belirsizliğini korusa da ğü modelinden daha oydaşmacı bir modele doğru
Britanya’nın AB ile olan ilişkilerindeki eğilim gev- değiştirmektedir. Önümüzdeki yıllar bu gelişmele-
şemekten çok sıkılaşmaya doğru bir evrime işaret rin varacağı yeni merhalelerin neler olacağını bize
etmektedir. gösterecektir.
Öğrenme Çıktısı
4 Britanya’nın bir ülke olarak son yıllardaki siyasi ve ekonomik gelişiminin arkasında yatan
kamu politikaları, toplumsal değişim ve halen karşı karşıya olduğu ekonomik ve siyasal
bunalımlar gibi konuları analiz edebilme
63
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
64
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
65
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
1
Britanya’nın sahip olduğu devlet sistemi aşa-
5 Britanya’daki büyük siyasal partilerin gelişi-
ğıdakilerden hangisidir? mine Parlamento’nun etkisi ile ilgili aşağıdaki ifa-
delerden hangisi doğrudur?
neler öğrendik?
66
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
neler öğrendik?
A. Çıkar gruplarının siyasetteki rolünü azaltmıştır. A. 2015
B. İşçi sendikalarını daha köktenci (radikal) ve B. 2016
güçlü kılmıştır. C. 2017
C. Çıkar gruplarının sayısını daha da arttırmıştır. D. 2018
D. Çıkar gruplarını ön plana çıkmasına ve siyasal E. 2012
partilerin ise ülke yönetiminde etkinliklerini
kaybetmelerine yol açmıştır.
E. Kırsal hayattaki çıkar örgütlenmelerinin etkili
bir biçimde Britanya siyasetinde rol oynamala-
rını engellememiştir.
67
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
1. C Yanıtınız yanlış ise “Giriş” konusunu yeni- 6. D Yanıtınız yanlış ise “Siyasal Partiler ve Parti
den gözden geçiriniz. Sistemi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
neler öğrendik yanıt anahtarı
2. D Yanıtınız yanlış ise “Giriş” konusunu yeni- 7. B Yanıtınız yanlış ise “Seçim Sistemi” konusu-
den gözden geçiriniz. nu yeniden gözden geçiriniz.
3. E Yanıtınız yanlış ise “Britanya Devlet Sistemi” 8. E Yanıtınız yanlış ise “Çıkar grupları” konusu-
konusunu yeniden gözden geçiriniz. nu yeniden gözden geçiriniz.
5. B Yanıtınız yanlış ise “Siyasal Partiler ve Parti 10. B Yanıtınız yanlış ise “Avrupa Birliği ve Birleşik
Sistemi” konusunu yeniden gözden geçiriniz. Krallık” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
68
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Araştır Yanıt
2 Anahtarı
Britanya siyasal kültürü son derece türdeş olan ve Endüstri Devrimiyle sa-
dece toplum sınıflarıyla ayrışmış bir yapıdan endüstri – ötesi bir toplumda
toplum sınıflarının öneminin azaldığı ve çok kültürlü ve karmaşık bir yapıya
doğru evrim göstermiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında sömürgelerinin ba-
ğımsızlıklarını kazanmasıyla kurulan Britanya Millet Topluluğu ile çok sayıda
eski sömürge ahalisi Birleşik Krallığa göç ederek orada yaşamaya başlamıştır.
1970’lerde Avrupa Topluluğu ve sonraları Avrupa Birliği’ne üye olan Birleşik
Araştır 3
Krallık serbest dolaşımla da Batı, Orta ve Doğu Avrupa’dan da gelerek yerleşen
göçmenlere ev sahipliği yapmaya başlamıştır. Böylece Britanya’nın faklı ırk,
din, mezhepten çok sayıda bireyi barındıran bir görüntü almasıyla Britanya
kültürü de toplumsal sınıf ağırlıklı tekil bir fay hattından, çok sayıda ırk, et-
nisite, din ve mezhebe üye olan farklı topluluklara ve onların ayrışan siyasal
öncelik ve çıkarlarına ev sahipliği yapmaktadır.
69
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Parlamenter Rejim: Birleşik Krallık (Britanya)
Kaynakça
Bagehot, W. (2001). The English Constitution, Leach, R., Coxall, B., ve Robins, L. (2011). Bri-
Oxford, England: Oxford University Press, 2001. tish Politics, (İkinci Baskı), New York, New York:
Beer, S. (1973). The British Political System, New Palgrave - Macmillan.
York, New York: Random House. Lijphart, A. (1987). Çağdaş Demokrasiler: Yir-
Beer, S. (1982). British Politics in the Collectivist mibir Ülkede Çoğulcu ve Oydaşmacı Yönetim Örün-
Age, New York, New York: Norton. tüleri, (çevirenler Ergun Özbudun ve Ersin Onul-
duran), Ankara: Türk Demokrasi Vakfı ve Siyasi
Butler, D. S. ve Stokes, D. E. (1976). Political
İlimler Türk Derneği Ortak Yayını.
Change in Britain (İkinci Baskı), New York, New
York: St. Martin’s. Marsh, D., Buller, J., Hay, C. ve Johnston, J.
(1999). Postwar British Politics in Perspective, Camb-
Elias, N. (2000). The Civilizing Process: Socio-
ridge, England: Polity Press.
genetic and Psychogenetic Inverstigations, (Revised
Edition) (çeviren Edmund Jephcott), Oxford, Eng- Norton, P. (1994). The British Polity (Üçüncü
land: Blackwell. Baskı), New York, New York: Longman.
Giddens, A. (1998). The Third Way: The Renewal Norton, B. (2007). The Politics of Britain, Was-
of Social Democracy, Cambridge, England: Polity hington, D.C.: CQ Press.
Press. Rentoul, J. (1996). Tony Blair, London, Eng-
Grumm, J. G. (1958). ‘Theories of Electoral land: Warner Books.
Systems’, Midwest Journal of Political Science, vol. 2, Riddell, P. (1989). The Thatcher Decade, Oxford,
no. 4: s. 357-76. England: Basil Blackwell.
Hauss, C. (1997). Comparative Politics: Domes- Rose, R. (1984). Do Parties Make a Difference?
tic Responses to Global Challenges (İkinci Baskı), Chatham, New Jersey: Chatham House.
Minneapolis / St. Paul: West Publishing Co. Shaw, E. (1996). The Labour Party Since 1945,
Kavanaugh, D. (1990). Thatcherism and British Oxford, England: Blackwell.
Politics: The End of Consensus, (İkinci Baskı), Lon- UK 2004 (2003). The Official Yearbook of the
don, England: Oxford University Press. United Kingdom of Great Britain and Northern Ire-
Krieger, J. (1999). British Politics in the Global land (London, England: TSO)
Age: Can Social Democracy Survive? New York, New UK 2005 (2004). The Official Yearbook of the
York: Oxford University Press. United Kingdom of Great Britain and Northern Ire-
Krieger, J. (2004). “The Making of the British land (London, England: TSO).
State,” Mark Kesselman ve arkadaşları, Introduction Wright, T. (2000). The British Political Process:
to Comparative Politics, (Üçüncü Baskı), 27 - 80. An Introduction, London, England: Routledge.
İnternet Kaynakları
http://www.bbc.co.uk/news/uk-politics-13297573.
http://www.statistics.gov.uk.
http://www.parliament.uk/documents/commons/lib/research/rp2004/rp04-061.pdf
http://www.parliament.uk/business/publications/research/key-issues-for-the-new-parliament/the-new-
parliament/general-election.
70
Bölüm 3
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi:
Fransa
Fransa’nın Geçirdiği Evrim ve Temel
1 2
Konumu, Genel Coğrafi ve Beşeri Özellikleri Özellikleri
öğrenme çıktıları
3 4
Fransa’nın siyasal kültürünü ve siyasal Fransa’da Kamu Siyasetlerinin Oluşumu
katılma süreçlerini tanımlayabilme 4 Fransa’da kamu siyasetlerinin oluşum
3 Fransa’da Kamu Siyasetlerinin Oluşumu süreçlerini açıklayabilme
Anahtar Sözcükler: • Fransa • Siyasal Kültür • Siyasal Katılma • De Gaulle • Anayasa • Fransız Devrimi
• Beşinci Cumhuriyet
72
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Yaşamla İlişkilendir
Fransız Nüfus Araştırma Enstitüsü (INED) burada doğan göçmen çocuklarının yüzde 55’i
ve İstatistik Araştırmalar Enstitüsü (INSE)’nün liseyi bitiriyor. Raporda bu entegrasyon başarısı
Ocak ayı başında yayınladığı “Trajectoires et Ori- olarak sunuluyor.
gines-TeO / Gelinen Köken Ve Gidilen Yollar” Raporda, bütün göçmen gruplarında eği-
adlı rapor göçmenlerin ülkedeki durumuna iliş- tim seviyesi düştükçe iş bulamama ve haksızlığa
kin alarm veriyor. Raporda Fransız toplumunda uğrama duygusunun arttığına dikkat çekiliyor.
entegrasyonun başarılı bir şekilde gerçekleştiği Raporda, Türkiyeli öğrencilerin eğitimdeki başa-
belirtiliyor; ancak göçmen çocuklarının önünde rısızlıklarının ilk nedeninin, gençlerin ailelerinin
hala ayrımcılık ve işsizliğin en büyük sorunlar eğitime bakışı olarak veriliyor. Fransa genelinde
olarak kalmaya devam ettiği vurgulanıyor. Bir ailelerin yüzde 14’ü diplomasız iken, Türk aileler-
başka önemli tespit ise, ilk nesil işçilerin çocuk- de bu oran yüzde 64’e yükseliyor. Ayrıca ailelerle
larının anne ve babalarından daha yüksek oranda yapılan anketlerde, Türk ailelerin çocuklarının iş
işçi olmaları. Türkiyeli göçmenler açısından en bulması için bir an evvel hayata atılması gerektiği
kaygı verici gerçek ise Türk çocuklarının okula ve diploma sahibi olmasının iş bulmasına bir fay-
gitme oranının hala Afrikalı gençlerden bile dü- dası olmayacağını dile getiriyorlar. Ancak Türk
şük olması. gençlerinin ailelerinden “girişimcilik kültürünü”
Türk göçmenlerin en önemli sorunu eğitim aldığını ve girişimci Türk gençlerinin diğer göç-
Bütün eğitimini Fransa’da alan 18-35 yaş menlerden daha hızlı hayatını kazanmayı başar-
arası gençlerin durumunun incelendiği rapor- dığı da ekleniyor.
da, göçmen kız çocuklarının, Fransız kız çocuk- Ekonomik entegrasyon ve işsizlik
ları kadar, hatta bazen onların ortalamanın da Sosyal anlamda tablo bu. Ancak ekonomik
üstünde eğitim aldıkları vurgulanıyor. Fransız alanda entegrasyon sosyal alan kadar verimli ya
toplumunun genelinde, kız çocuklarının yüzde da başarılı görünmüyor. İşte asimetrik entegras-
65’i ‘BAC’ adı verilen lise bitirme sınavlarından yon burada ortaya çıkıyor. Aynı diplomaya sahip
başarıyla çıkıyor. Bu oran Çinli kız çocuklarında göçmen çocuğu ile Fransız genci eşit düzeyde iş
yüzde 80, Kamboçya, Vİetnam ve Laoslular’da bulamıyor. İş dünyasına sosyal dünyada olduğu
yüzde 70, Gineliler’de yüzde 69, Cezayirliler’de kadar kolay entegre olamayan gençler, diploma-
yüzde 51, Türk göçmenlerin kızlarında ise yüzde larının gerisinde işlerde çalışmayı kabul ediyorlar.
38 seviyesine geriliyor. Göçmen kökenli gençler aynı sorunu ev kiralar-
Göçmen erkek çocuklarının eğitim seviyesi ken ya da öğrenci lojmanı ararken de yaşıyor.
ortalaması ise toplum ortalamasının daha da al- Raporun en çarpıcı tespitlerinden birisi de,
tında. Rapora göre, Fransa genelinde lise bitirme birinci nesil Türkiye’den gelen göçmenlerde işçi
sınavını geçen erkek öğrenci ortalaması yüzde oranı yüzde 59 iken, ikinci nesil denilen ilk nes-
59 iken, bu rakam göçmen erkek çocuklarında lin çocuklarında bu oran yüzde 62’ye çıkması.
yüzde 48’e geriliyor. Afrika ülkelerinden gelen Türk kökenli gençlerin yüzde 20’ye yakını işsiz-
genç erkeklerin yüzde 40’ı, Cezayirliler’in yüzde ken, kızlarda bu oran yüzde 22, erkeklerde yüzde
41’i, Türk kökenli erkek çocuklarının ise yalnız- 19 olarak belirleniyor. Türk kökenli göçmenlerin
ca yüzde 26’sı lise diplomasını alıp üniversiteye yüzde 39’u inşaat sektöründe, yüzde 15’i yemek
girmeye hak kazanıyor. Türk kökenli gençlerde ve hazır gıda sektöründe, yüzde 14’ü sanayi, yüz-
üniversiteye gitme oranı da hayli düşük. Genç de 9’u ise otomobil alım-satım ve tamir sektö-
kızların yüzde 13’ü, erkeklerin ise yüzde 17’si ründe çalışıyor. Türklerin yüzde 61’i işçi, yüzde
üniversiteye gidiyor. Kız ve erkek karma sırala- 16’sı patron/şirket sahibi, yüzde 3’ü ise doktor
mada ise 6 yaşından önce Fransa’ya gelen ya da avukat gibi yüksek meslek sahibi.
74
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
‘Gettolaşma ve Apartheid’ yölerde yaşayan gençler hızlı bir şekilde kendi iç-
Raportörlerden Patrick Simon “Gençler en- lerine kapanıyor ve gettolaşıyor. Başbakan Manu-
tegre olmak, eşit birey olmak için ellerinden ge- el Valls’in dediği gibi etnik ve sosyal ‘apartheid’ler
leni yapıyorlar. Ancak adım atma sırası topluma oluşturuyorlar. Raportörler özellikle bu gruba
gelince, aynı karşılığı göremiyorlar. Bu noktada dikkat çekmek istediklerini, zira bu grubun artık
tıkanıklık oluşuyor” diyor. İkinci neslin, ailele- sosyal bir gerçeklik olarak tanımlandığını belirti-
rinden daha sert bir ayrımcılıkla karşı karşıya ol- yor. Araştırmayı yapan 3 raportör, gençlerin bu
duğunu, Mağrip ülkeleri, Afrikalılar ve Türkiyeli durumdan kurtarılması ve ailelerinin kökenleri
gençlerin bu tıkanıklıktan olumsuz etkilendiğini nedeniyle toplumdan dışlanmamaları için ırkçı-
dile getiriyor. lık ve ayrımcılığa karşı etkin politikalar başlatıl-
masının aciliyetine dikkat çekiyor.
Raporda bunun en önemli sebebinin göçmen
gençlerinin kalifiye eğitim almamalarından kay-
naklandığına dikkat çekiliyor. Okul başarısızlığı Kaynak: https://www.amerikaninsesi.com/a/fransa-
nedeniyle iş dünyasından dışlandıkları özellikle da-gocmenlerin-en-buyuk-sorunu-egitim/3179045.
vurgulanıyor. Durum böyle olunca, hassas banli- html (06.02.2016)
Öğrenme Çıktısı
75
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi: Fransa
76
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
78
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
yerek Osmanlı İmparatorluğu ile de karşı karşıya geldiler. Yirmi yılı bulan bu savaşlara “Avrupa Koalisyon Sa-
vaşları” denir. Devrim’in Avrupa’da meydana getirdiği yıkımlar, 1804’de imparatorluğunu ilan ederek Papa’nın
katıldığı törenle taç giyen Napoléon’un Waterloo yenilgisinin ardından 1815’de Viyana Kongresi’nde kısmen
onarıldı. Daha doğrusu, Fransız Devrimi öncesindeki Avrupa güçler dengesi siyaseti, koalisyon savaşlarıyla
bozulduğu için tekrar ihya edildi. Böylece hem Fransa’da hem Avrupa’da bir restorasyon (eski düzeni ihya
etme) dönemi açıldı. Fransa’da da parlamenter monarşi rejimi kuruldu. Bu rejim, aradaki 183O ve 1848
devrim hareketleriyle iki kez halk direnciyle karşılaştı. 1848’deki ayaklanmaların ardından önce 2. Cumhu-
riyet, hemen ardından da 2. İmparatorluk dönemi başladı. Louis Napoléon imparator unvanı aldı. Otoriter
demokrasi olarak nitelendirilen bu rejim de, 1870’e kadar sürdü ve Fransa’nın Prusya önündeki yenilgisiyle
son buldu (Caron, 1985). Yenilgiyi izleyen aylarda, önce ünlü Paris Komün hareketi yaşandı. Bu hareket,
1572’deki Saint-Barthélemy katlimanından sonra, Fransa tarihinin en kanlı olaylarından biridir. Otuz bini
aşkın Komün taraftarı, ya kurşuna dizildiler; ya da Versailles güçlerinin (hükümet güçleri) top ateşleri altında
can verdiler. On beş bin civarında Komüncü de Fransa dışındaki sömürge hapishanelerine sürgüne gönderildi
(Thomas, 1984, 264). Bu olaylar da toplumun belleğinde efsaneleşmiş olaylardır.
1870’lerin başında kurulan 3. Cumhuriyet,
Fransa’nın modern tarihinde en uzun ömürlü olan
rejimdir ve 2. Dünya Savaşı’nın başlangıcında Nazi
ordularının önünde Fransız ordusunun yenilgisine 2. İmparatorluk dönemi Fransa’sı, başta demiryo-
kadar sürmüştür. Modern Fransa’yı ortaya çıkaran lu siyaseti gelmek üzere hızla sanayileşen, kentleş-
siyasal düzen de esas itibariyle bu 3. Cumhuriyet me hareketlerinin ivme kazandığı bir Fransa’dır.
rejimidir. Parlemento üstünlüğünün hâkim olduğu Paris, yeniden inşa edilir. Bu Fransa, aynı zaman-
bu rejim yıllarında Fransa, okullaşma, sanayileşme ve da çoktandır sürdürülen sömürgecilik siyasetini
bilimsel araştırmalarda önemli başarılar kaydetmiş- de geliştirir. 2. İmparatorluk düzeninin özgürlük-
tir. Otomobil ve uçak sanayilerinin başlatılması, keza ler açısından baskıcı olduğunu belirtelim. Başta
bu dönemdedir. Bu rejim, Birinci Dünya Savaşı’nı Victor Hugo gibi isimlerin yer aldığı birçok ay-
da yöneten rejimdir. Genel olarak, Radikal Parti’nin dın, Fransa’yı terk etmek zorunda bırakıldılar. 3.
egemenliği altında geçmiştir. Özellikle 1936’da ku- Napoléon diye adlandırılan Louis Napoléon, bas-
rulan Halk Cephesi hükümetlerinde, çalışanlar için kıcı ve kişisel bir yönetim sürdürdü. Osmanlı Sul-
sosyal hakların genişletilmesi bu rejimin son yıllarına tanı Abdülaziz’in Fransa gezisi ve Yeni Osmanlı-
rastlar. Sosyalist önder, Jaures, onun yolunda ilerle- ların Paris’e gönüllü sürgünleri onun saltanatına
yen Blum gibi siyasetçiler, bu rejimin öne çıkardığı rastlar. Eşi Kraliçe de, daha sonra İstanbul’u ziya-
isimlerdir. Keza Birinci Dünya Savaşı’nı Fransa açı- ret etmiş, Süveyş Kanalı’nın açılışına katılmıştır.
sından yöneten Radikal Parti kökenli Clemenceau, Osmanlı İmparatorluğu, Birleşik Krallık ve Sar-
Fransız siyasal hayatının en ünlü kişileri arasındadır. dunya Krallığı ile koalisyon oluşturarak Rusya’ya
3. Cumhuriyet’in yaşandığı ve Fransa’yı derinden karşı girişilen Kırım Savaşı (1854-1855), döne-
etkileyen iç siyasal olayların başında 1894 ve 1906 minin önemli olaylarındandır.
arasını işgal eden Dreyfus Davası gelir. Bu dava
Fransa’yı ikiye bölmüş gibidir. Fransa sağı, antisemit
(Yahudi karşıtı) yaklaşımlarının da katkısıyla Yüzbaşı Dreyfus’ü sadece Yahudi olması nedeniyle ve tama-
men önyargılarla ortaya çıkan bir casusluk olayı sırasında suçlu ilan etmişti. Bu yıllar, özellikle siyasal yel-
pazenin sağ kanadından kaynaklanan uydurma komploların havada bolca uçuştuğu yıllardır. Yüzbaşı’nın
masumiyetini kanıtlamak için başta sosyalist önder Jaures ve yazar Zola, liberal ve sol düşünceli aydınlarla
birlikte amansız bir mücadele verdiler. Fransa, hukuk devletinin gerekleri üzerinde bu dava dolayısıyla de-
rinlemesine tartışmalara sahne oldu. Tartışmaların sonucunda sadece Yüzbaşı’nın masumiyetinin kanıtlan-
masıyla kalınmadı; aynı zamanda Fransa’da hukuk alanında ciddi zihniyet değişiklikleri sağlandı. Dreyfus’e
de itibarı seneler sonra iade edildi (Aslan, 1999). Bu dönemin bir diğer önemli gelişmesi, sendikal hare-
ketlerin ve sosyalist akımın güç kazanmasıdır. Özellikle Jaures’in önderliğinde anti militarist (silahlanma
karşıtı) hareketler de gelişti. Keza, okullaşma alanında Fransa önemli başarılar elde etti. Bu rejim, Fransız
öğretmenlerinin siyaset sahnesine çıktıkları bir rejimdir. Okul da, toplumsal ilerlemede başat rol oynayan
bir kurum haline geldi. Laiklik tartışmaları, özellikle 20. yüzyıl başlarında ciddi ölçülerde alevlendi. Kamu
otoritesi-kilise ilişkileri de ele alınıp, tartışmaları sakinleştirici yönde yeniden düzenlendi.
79
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi: Fransa
80
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
milyonu aşan ve Cezayir’de yaşayan Fransa uyruklular ile yerli Cezayirliler arasına sıçramaya başlamıştı.
4. Cumhuriyet meclislerindeki siyasal partilerin kendi aralarındaki çekişmeler, tarafların kabul edebileceği
bir siyasetin oluşmasını engelliyordu. Fransa’da tam bir kamu otoritesi boşluğu ve yönetilememezlik iklimi
hakimdi. Bunalımdan çıkış yolu olarak De Gaulle’e çağrı yapıldı. General, daveti ancak kendi ilkelerine
uygun bir anayasanın yapılması koşuluyla kabul edebileceğini ve olağanüstü yetkilere gereksinmesi oldu-
ğunu ileri sürerek iktidar mevkiine geldi. Yeni cumhuriyet
rejiminin başlangıcı, bu şartlar çerçevesinde yaşanmıştır.
General, anayasal düzenlemelere ilişkin görüşlerini, yuka- 5. Cumhuriyet 1958 yılında halk oylama-
rıda belirtildiği gibi, İkinci Dünya Savaşı sonrası Bayeux sı sonucu kabul edilmiştir.
Söylevi’ nde açıklamıştı. Dolayısıyla yeni düzenin genel
hatlarını bu söylevde aramak gerekir.
General’in Bayeux Söylevi, 16 Haziran 1946 tarihlidir. De Gaulle, bu söylevindeki tahliller ve öne sür-
düğü ilkeler konusunda, baştan beri hep ısrarlıdır. Söylev, ana hatları itibariyle şu tespitleri yapıyor ve şu
ilkeleri savunuyordu: Devlet işlerindeki kargaşa, kurumlara karşı yurttaşlarda ilgisizliğe ve soğukluğa neden
oluyordu. Bu tür iklimlerde, dikta tehditlerinin ortaya çıkması sadece bir fırsat sorunu haline geliyordu.
Diğer taraftan, modern toplumlar, kamu makamlarının çarklarının doğru dürüst dönmesi konusunda aşırı
duyarlıydılar. Söylevde, tespit ve iddialar örneklendirilerek, Fransa’da daha önceki cumhuriyet rejimlerinin
sonlanışlarına, Almanya’da Weirmar döneminin Nazilerin iktidarıyla bitişine, Faşist İtalya’daki ve Franco
İspanyası’ndaki otoriter rejimlere atıf yapılıyordu. Dikta düzenleri, er veya geç toplumları felaketli sonlara
doğru sürüklemekteydi. Siyasal kargaşaları dengeleyecek,
özgürlüklerin tehlikeye düşmemesini sağlayacak bir kamu-
sal örgütlenmeye gerensinim vardı. De Gaulle, Mémoires de Guerre’de bu hu-
5. Cumhuriyet rejiminin kurucusunun düşüncelerine susta şöyle demekteydi (1959:240): “Şu-
göre, ulusal düzeyde hakemlik ihtiyacını, siyasal partilerden rası bir gerçektir ki, demokrasinin özünde
ve günlük tartışmalardan bağımsız olarak yerine getirecek farklı kanaatlerin kendilerini ifade etme-
makam Cumhurbaşkanlığı makamıdır. Devletin bir “baş”ı, leri, anlayışları çerçevesinde oylarıyla ka-
bir “şef ”i olmalıdır. Bu makam, ulusun geleceğini, yüksek musal eylemleri ve yasama işlerini yönlen-
çıkarlarını, anayasal düzenin korunmasını ve devlet yaşa- direbilmeleri gerçeği yatar. Diğer taraftan,
mında sürekliliği sağlayan bir makam olmak durumunda- tüm ilkeler ve tüm yaşanmış deneyimler,
dır. Partilerin üstünde yer alabilmelidir. Seçmenlerle doğru- yasama, yürütme ve yargıdan oluşan ka-
dan diyalog kurma vasıtalarıyla donatılmalıdır. Yürütmenin musal erklerin tartışmasız bir biçimde ay-
asıl sorumluluğu da Cumhurbaşkanı’nın uhdesinde bulun- rılması ve her birinin diğerini dengelemesi
malıdır. De Gaulle, ulusal düzeyde ve herkesin üzerinde bir gereğini işaret ederler. Özellikle, sürekli
şef konumunu düşünürken, yanı sıra partiler arasındaki değişen siyasal olayların ve terkiplerin or-
“kısır” çekişmelerin üstesinden gelebilecek ve bu yolla “ge- tasında, kamu işlerinin kalıcılığını sağla-
nel çıkar”ı koruyabilecek bir makam oluşturmanın peşin- yan ulusal bir hakemliğe de yer olmalıdır”.
dedir. Partiler, tekil konuların peşinde oldukları için, par-
lementolar tüm ulusun çıkarlarını birlikte korumakta aciz
kalmaktadırlar. Demokratik rejimin olmazsa olmaz unsur-
ları olmakla birlikte, gerekli siyasetlerin oluşturulmasında
dikkat
hep geride kalırlar. General’in gözünde siyasal partiler, çe- İlk başlarda, General’in bir dikta rejimi he-
kişmeci tavırları dolayısıyla açıkça pek muteber kuruluşlar veslisi olduğu yolunda kuşkular dile getirildi;
değildir. Ülke yönetimi sadece onlara bırakılamaz. Geneli dahası bir basın toplantısında bu tür kuşku-
gözetecek, yetkili bir başkana şiddetle gereksinim vardır. ların olduğu yolunda soru da soruldu. Yanıt,
5. Cumhuriyet, 1958’de ilanını izleyen aylarda, önce salonda gülüşmelere yol açan bir yanıttı. “Ben,
Cezayir’de çatışmalara son verdi. Cezayir’in bağımsızlığı ta- der yanıtında de Gaule; özgürlükleri ve kamu
nındı. Barışa giden yolda, ciddi sıkıntılarla karşılaşıldı, Ce- düzenini güvence altına almak için iş başına
zayir’deki Fransız ordusu, De Gaulle’e karşı başarısızlıkla so- geldim. 60 küsur yaşımdan sonra neden dikta-
nuçlanan askerî darbe girişiminde bile bulundu. De Gaulle, törlük kariyerime başlayacağım ki!..”
iktidarının ilk yıllarında, Cezayir’deki savaşa son vermenin
81
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi: Fransa
dışında, Afrika sömürgelerinin de bağımsızlık talep- Yeni Anayasa, pek açık olmamakla birlikte,
lerini karşılayarak onlarla yeni bir işbirliği siyasetini militan demokrasi iklimini yansıtan hükümlere
uygulamaya koydu. Yeni cumhuriyetin bu başlangıç de yer verir. Örneğin, siyasal partilerin halkoyunu
yılları, Fransa’nın eteğindeki sömürge taşlarını dök- kazanmak için özgürce yarışabileceklerini belirttik-
tüğü, böylelikle dışarıdaki çatışmalara ve huzursuz- ten sonra, “ulusal egemenlik ve demokrasi ilkele-
luklara son verdiği yıllar oluyor. Fransa’nın siyasal rine saygı göstermeleri” gereği vurgulanır. Bu tür
yaşamının sakinleşmesi 60’lı yılların ortalarına kadar hükümler 2. Dünya Savaşı’nı izleyen dönemlerde
sürdü. Arada De Gaulle, Fransa’yı NATO’nun as- kaleme alınan anayasalarda sık görülen hükümler-
keri kanadından çıkardı ve aynı zamanda, İttifak’ın dendir. Bilindiği gibi bu savaş, acı deneyimlerin so-
merkez örgütünün Fransa’yı terk etmesini istedi. nunda demokrasilerin korunması gereğini günde-
1965 Cumhurbaşkanlığı seçimleri genel oyla yapıl- me getirmişti. Korumanın önemli araçlarından biri
dı ve De Gaule, kendisini ikinci tura bırakan rakibi de, siyasal partilerden içinde bulundukları düzenin
solcu aday Mitterrand’ı geçerek yedi yıl için tekrar genel ilkelerine ve rejimin kurucu ruhuna sadakat
seçildi. 1969 Halkoylamasının istediği biçimde so- göstermelerini emreden yasal düzenlemelerdi.
nuçlanmaması nedeniyle, Cumhurbaşkanlığı’ndan 1958 Anayasası, Giriş’i izleyen “Egemenlik”
istifa ederek köşesine çekildi. De Gaule ile birlikte maddesinden sonra, hemen Cumhurbaşkanlığı
Fransız siyasal yaşamına televizyonun etkisi de gir- maddesine yer verir. Anayasal metnin tertip tar-
meye başladı. General, ünlü basın toplantıları dışın- zında bu noktanın varlığı bile, benimsenen yeni
da Fransızlara televizyon aracılığı ile doğrudan hitap anlayışın çok belirgin bir siyasal tercihin ürünü
etmeyi sürekli yeğlemiştir. Siyasal partileri kısa dev- olduğunu kanıtlar. Yeni kurulan rejimde, artık en
reye alarak, bizzat seçmenlerle diyalog kurma siya- başta gelen makam, Cumhurbaşkanlığı makamı-
setini benimsediği söylenebilir. 5. Cumhuriyet’in dır. Anayasa’ya saygının sağlanmasıyla o görevli-
sonraki başkanları da aynı yöntemi izlediler. Yeni dir; hakemlik yaparak, kamusal erklerin düzenli
düzen, alışılmış Millet Meclisi çoğunluğunun yanı işlemesini gözetecek, devlet yaşamında sürekliliği
sıra bir de başkanlık çoğunluğu kavramını Fransız güvenceye alacaktır. Ulusal bağımsızlığın, ülke bü-
siyasal yaşamına getirdi. Yeni başkanlık çoğunluğu, tünlüğünün, uluslararası antlaşmaların bekçisi ve
siyasal yaşamda giderek önem kazandı ve sistemin güvencesidir.
ana unsurlarından biri haline geldi. Bu durum,
Fransızların parlamenter siyasal geçmişlerinde yaşa-
dıklarından farklı bir durum oluyordu. Yürütmenin 1958 Anayasası Cumhurbaşkanlığı maka-
içinde ve üst bir konumda, arkasında seçmen ço- mına Anayasaya saygının sağlanması, ha-
ğunluğunu bulunduran yeni bir iktidar odağı oluş- kemlik yaparak kamusal erklerin düzenli
turuldu. işlemesini gözetmesi ve devlet yaşamında
sürekliliği güvence altına alması gibi gö-
revler yüklemiştir.
Yeni Anayasanın Öngördükleri
5. Cumhuriyet Anayasası, bazı alanlarda
Fransa’nın anayasal geleneklerini sürdürürken, Başlangıçta, Cumhurbaşkanlarının yedi yıllık
bazı alanlarda da önemli değişiklikler öngörüyor- bir süre için seçimleri öngörülmüştü. Anayasal
du. Anayasa’nın Giriş metninde Fransızlar,” 1789 olarak ikinci bir görev süresi tanınmıştı. Yakın za-
Beyannamesi’yle açıklanan ve 1946 Anayasası’nın manda yapılan bir değişiklikle, süre beş yılla sınır-
girişindeki ifadelerle de onaylanan ulusal egemenlik landırılmış, ikinci bir dönem için aday olma hakkı
ve insan haklarına olan saygılarını ilan” ediyorlardı. korunmuştur. De Gaulle’in ilk göreve gelişi dışında
Keza, egemenliği düzenleyen maddeyle “Fransa, tüm Cumhurbaşkanlığı seçimleri genel oyla gerçek-
laik, demokratik, sosyal ve bölünemez bir Cumhuri- leştirilmiştir. Seçim, fiilen hep iki turludur. Çünkü
yet” diye tanımlanıyordu. Köken, ırk veya din farkı Anayasa’nın 7. Maddesi, seçilme şartı olarak mut-
gözetilmeksizin bütün yurttaşların kanun önünde lak çoğunluğu gerektirir. İlk turda bu oy oranını
eşitliği teminat altına alınıyor; “tüm inançlara saygı- bulan aday, elli yıldır hiç vaki olmadı. Dolayısıyla
lı” olunacağı vurgulanıyordu. Cumhuriyet’in dövi- ikinci tura kalan iki adayın kendi aralarındaki ya-
zi, öteden beri olduğu gibi yine “Özgürlük, Eşitlik, rışma ile Cumhurbaşkanı’nın kim olacağı belirle-
Kardeşlik”ti. Temel ilke olarak, “halkın halk tarafın- nir. Beş yıl için seçilen ilk başkan Sarkozy’dir. Daha
dan ve halk için yönetimi” esastı. önceki başkanlar, hep yedi yıl için seçilmişlerdi.
82
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Bazıları ölüm nedeniyle, bazıları yeniden seçileme- başkanları, sözü geçen yetkilerinin yanı sıra, Ba-
me nedeniyle birer dönem başkanlık yaptılar. İki kanlar Kurulu’nun kararnamelerini imzalar; sivil
dönem başkanlık görevini sürdürebilenler, De Ga- ve askerî makamlara atamalar yapar. Silahlı güçle-
ulle, Mitterrand ve Chirac’tır. General, ikinci dö- rin başıdır; bu sıfatla ulusal savunma kurullarına
nemini tamamlamadan istifa ederek ayrıldı. Keza başkanlık eder. Dış siyasetin yönlendirilmesinde ve
General’den sonra başkanlığa seçilen Pompidou, ulusun genelini ilgilendiren güvenlik gibi temel si-
dönemini tamamlayamadan vefat etti. İkinci tur yasal konularda, birinci derecede yetkili makamdır.
seçim sonuçları, genellikle kazanan adayla kaybe- Anayasa, 16. maddesiyle olağanüstü durumlar-
den aday arasında ciddi oy farklarının olmadığını da kullanılmak üzere, 5. Cumhuriyetin cumhurbaş-
gösterir. Bunun tek istisnası, Chirac’ın ikinci kez kanlarına çok üstün yetkiler tanır. Bununla beraber,
seçiminde yaşandı. Sosyalist rakibi ikinci tura kala- başlangıçtan beri De Gaulle dâhil, hiçbir başkan,
madığı için Chirac, bu turda aşırı sağ adayla yarıştı olağanüstü yetkiler tanıyan anayasal yetkileri kul-
ve sosyalist parti seçmenlerinin de cumhuriyetçilik lanma gereğini duymadı. Bu yetkilerin kullanılması
temelinde kendi ismi etrafında toplanmaları sonu- halinde Anayasa, denge kurmak kaygısıyla, Millet
cunda % 82 oyla seçimi kazandı. Meclisi’nin toplantı halinde olması zorunluluğunu
Anayasa metninin öngördüğüne göre, getirmiş, olağanüstü yetkilerin kullanıldığı dönem-
Fransa’nın önemli siyasal sorunlarında en yetkili de, Meclisin feshedilmesini yasaklamıştır.
makam Cumhurbaşkanlığıdır. Başkan, Başbakan’ı
ve onun önerilerine göre Bakanlar Kurulu’nu
atar. Hükümetin istifasını kabul eder. Bakanlar Fransa’da önemli siyasal sorunlarda en yet-
Kurulu’na başkanlık eder. Kanunları yayınlar. Uy- kili makam Cumhurbaşkanlığıdır. Cum-
gun görmezse, tekrar görüşülmesi istemiyle Ulusal hurbaşkanı, Başbakanı ve onun önerileri-
Meclis’e geri gönderebilir. Gerekli gördüğü yasala- ne göre Bakanlar Kurulu’nu atar.
rı, halkoylamasına sunabilir. Özellikle De Gaulle,
görevli olduğu dönemlerde, halkoylamalarını ken- Anayasa’nın Üçüncü Başlığı, yürütme organı
di siyasetlerine yönelik seçmenlerin güvenlerini olarak hükümetin yetki ve sorumluluklarını düzen-
tazelemek için kullanmıştır. Fransa’nın siyasal ya- ler. Yürütmenin izleyeceği siyasal çizginin ana hat-
şamında, başlangıçtan beri halkoylaması, başkanlar larını Cumhurbaşkanı tayin eder (Belorgey, 1967,
gereksinme duydukça zaman zaman kullanılmıştır. 104-105). Dış siyaset ve güvenlik konuları söz ko-
Anayasa’da yapılan son değişiklikler arasında, Av- nusu olduğunda, bu öncelikle ve özellikle böyledir.
rupa Birliği’ne yeni üye alınması konusunda da Başbakanı ve Bakanlar Kurulu üyelerini Cumhur-
halkoylamasına başvurma olanağı sağlanmış gö- başkanı atadığına göre, Cumhurbaşkanı’nın gerek-
rünüyor. Böyle bir yöntemin, De Gaulle’den son- li gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu’na başkanlık
ra Cumhurbaşkanı seçilen Pompidou döneminde yapma yetkisi de göz önüne alınırsa, yürütme or-
Birleşik Krallık’ın üyeliği konusunda ve ilk kez uy- ganının asıl unsurunun Cumhurbaşkanı olduğu
gulandığını belirtelim. gerçeği ortaya çıkar. Bununla beraber Fransa, 5.
Cumhurbaşkanı’nın yetkileri arasında Millet Cumhuriyet düzenlemeleri ile iki başlı bir yürüt-
Meclisi’ni feshetme yetkisi de sayılmalıdır. An- me organı oluşturmuştur. Yürütme erkinin bir başı
cak Cumhurbaşkanları, bu yetkilerini Başbakan’a, Başbakanlar ise, diğer ve daha üst konumda bulu-
Millet Meclisi Başkanı’na ve Senato Başkanı’na nan başı, Cumhurbaşkanları oluyor. Yine anayasal
danışarak kullanabilir. Feshedilen meclis, bir yıl sü- metinlerin gerektirdiği biçimde Bakanlar Kurulu,
reyle tekrar feshedilemez. Başka bir ifadeyle, fesih Millet Meclisi tarafından güven oylamasıyla dev-
yetkisi oldukça sınırlı bir yetkidir. Fesih yetkisinin rilebilir. Yeni Cumhuriyetin öngördüğü düzenin
uygulamada sık rastlanan bir yöntem olmadığı gö- yumuşak karnının da bu noktada ortaya çıktığını
rülür. Bir kez De Gaulle, 68 olaylarının ardından belirtelim.
bu yetkiyi kullandı; bir kez de Chirac, kendisine Fransa’nın yarı başkanlık düzeninin sorunsuz iş-
yakın bir siyasal çoğunluğun varlığına karşın bu lemesi, büyük ölçüde Cumhurbaşkanı’nı seçen ço-
yetkiyi kullandı ve hiç beklemediği halde, muha- ğunlukla Millet Meclisi’ni seçen çoğunluğun akraba
lefetteki sosyalistlerin çoğunluk sağladığı bir Millet çoğunluklar olması durumlarında olanaklı olabiliyor
Meclisi’nin ortaya çıkmasına vesile oldu. Cumhur- (Guillaume, 1992, 29). En azından sistemin kuruluş
83
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi: Fransa
yıllarında bu tehlikeye hep dikkat çekilmişti. Uygu- Hükümet organının yetki ve sorumluluklarını
lamalar zaman içinde endişelerin pek de haklı olma- düzenleyen üçüncü başlık altındaki 20. maddeye
dığı gerçeğini gösterdi. Önce sosyalist Cumhurbaş- göre, “Hükümet, ulusun siyasetini tayin eder ve
kanı Mitterrand’ın döneminde, bir de merkez sağ yürütür”. Yönetim örgütleri ve silahlı güçler bu
adayı olarak seçilen Chirac’ın Cumhurbaşkanlığı amaçla emrindedir. Hükümet, Anayasa’nın ön-
dönemlerinde, Cumhurbaşkanlığı’nı seçen çoğun- gördüğü biçimde, programını veya genel siyaset
lukla Millet Meclisi’ni seçen çoğunluk, siyasal yel- konularını Millet Meclisi’nde onaya sunar. Meclis
pazenin farklı yerlerinden geldiler. Birinci durumda, de gerekli görürse, güven oylamasıyla hükümetin
Cumhurbaşkanı sol seçmenin oylarıyla seçilmişti; sorumluluğunu tartışma konusu yapabilir. Eğer
Millet Meclisi’nin çoğunluğu ise sağ ve merkez sağ Meclis, hükümet tarafından geliştirilen programı
seçmenlerin oylarıyla. İkinci durumda ise, Cum- onaylamaz, genel siyaseti benimsemezse, Başbakan,
hurbaşkanı Chirac, merkez sağın oylarıyla Cum- Cumhurbaşkanı’na istifasını sunmak zorundadır.
hurbaşkanı olmuştu; fesih sonucu yenilenen Millet Yukarıda açıklanan Meclis çoğunluğu ile Cum-
Meclisi’nin çoğunluğu ise sol partilerden oluşuyor- hurbaşkanlığı çoğunluklarının aynı yönde olması-
du. Her iki durumda da Bakanlar Kurulu üyeleri, nın istikrarı sağlayıcı niteliği, Anayasa’nın bu hü-
Cumhurbaşkanı’ndan farklı bir siyasal eğilimde bu- kümleri çerçevesinde daha iyi anlaşılabilir. Millet
lunuyorlardı. Sık kullanılan bir adlandırmayla “topal Meclisi’nin yürütme organını güven oylamasıyla
ördek” terkibini çağrıştıran bu asimetrik durumlar görevinden ayrılmak zorunda bırakabilmesi, Fransız
Fransa’nın yönetiminde aşılması güç sorunların sisteminin önceki cumhuriyetlerden beri çok alışık
oluşması sonuçlarını doğurmadı. Sistem oyuncuları, olduğu bir yöntemdir. Sistem, bu açıdan bakıldığı
buna “birlikte yaşama” siyaseti dediler ve Anayasa’yla zaman daha çok bir parlementer sistemi andırır. Ne
seçmen iradesine saygı çerçevesinde Fransa’yı birlikte var ki, gerek Anayasa’nın Cumhurbaşkanı’na tanı-
yönettiler. Burada hiç kuşkusuz Fransız toplumunun dığı yetkiler, gerek Cumhurbaşkanı’nın genel oyla
3. ve 4. cumhuriyetlerde gözlendiğinin aksine artık seçilmesi, sistemi belli ölçülerde başkanlık sistemi-
“yatışmış”, aynı zamanda barışık toplum olmasının ne doğru çekmiştir. Melez bir düzenle karşı karşıya
önemli bir payı vardır. Gerçi ufak tefek sürtüşmele- olduğumuzu bilelim. Nitekim anayasacılar, Fransız
rin yaşanmadığı, zaman zaman soğuklukların görül- 5. Cumhuriyet düzenini yarı başkanlık sistemi diye
mediği söylenemez. Birlikte yaşama deneyimlerinin adlandırırlar.
sorunsuz geçmiş olması, ileride ortaya çıkabilecek
asimetrik durumların da sorunsuz yaşanacağının
bir güvencesi sayılmamalıdır. Dolayısıyla yürüt- Fransız sisteminde, yürütme organını siyasal
menin iki başının farklı eğilimlerden geldiği yeni anlamda Millet Meclisi, yargısal anlamda da
bir durumun toplumu ve sistemi aşırı ısıtan yakıcı Yönetim Mahkemeleri ile Danıştay denetler.
bir sorunla çakışmasının, ne gibi sonuçların ortaya Yönetim Mahkemeleri birinci derece yargı
çıkmasına neden olabileceği sorusunun yanıtını bu- makamları olarak çalışırlar; Danıştay ise,
günden vermek güçtür. Şimdilik Fransa’nın iki başlı birinci derece yargının temyiz yeridir. Keza
yürütmeyle elli yılı aşkın bir süredir yönetilebildiğini Sayıştay, yürütme organının devlet bütçesin-
belirtmekle yetinelim. den yaptığı harcamaların hem yasalara hem
de bütçe yasasına uygunluğunun denetimiy-
le sorumludur. Bunlara ek olarak bir de 70’li
Günümüz Fransız Anayasası, Bakanlar Ku- yıllarda İsveç Ombudsmanı’ndan esinlene-
rulu üyelerinin, hükümet üyeliğinin yanı rek kurulmuş olan Yönetsel Aracı makamı
sıra parlamento üyesi olmasını engelle- söz konusudur. Yönetsel Aracı, Millet Mec-
mektedir. Bu anayasal engelin arkasındaki lisi adına yürütme organındaki eksiklik ve
mantık, kuvvetler ayrılığı anlayışına daya- yanlışları her yıl bir raporla Meclis başkanlık
nır. Eğer bir Millet Meclisi üyesi, bakan makamına bildirir.
olarak atanırsa, onun Meclis’teki sandalyesi
yedek milletvekili tarafından kendiliğinden
Fransız sistemi iki meclisli sistemlerdendir.
doldurulur. Bu konudaki madde gereğince,
Anayasa’nın kendi diliyle “Parlamento, Millet Mec-
Bakanlar Kurulu üyesi olmak için doğal
lisi ve Senato’dan oluşur”. Hükümetin programının
olarak milletvekili olma koşulu aranmaz.
84
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
oylanma yeri sadece Millet Meclisi’dir. Her iki mec- Konsey’in yetkilerini iki ayrı başlık altında de-
lisin üyeleri, dokunulmazlık ayrıcalığına sahiptirler. ğerlendirmek gerekiyor. Konsey, tıpkı Türkiye’de-
Üyesi olsun veya olmasın Bakanlar Kurulu men- ki Yüksek Seçim Kurulu gibi, Cumhurbaşkanı ve
supları, her iki meclisin oturumlarına katılabilirler. Millet Meclisi üyeleriyle Senato üyelerinin seçim-
Talep üzerine bu meclislerde açıklama yapabilirler. lerinin kurallar çerçevesinde cereyanını denetler.
Yeni bir yasa önerisi veya mevcut yasalarda değişiklik Resmi sonuçları ilan eder. Seçimlere ilişkin itiraz-
önerilerini Millet Meclisi üyeleriyle Bakanlar Kuru- ları sonuca bağlar. Keza, halkoylaması sürecinin de
lu her biri ayrı ayrı sunma yetkisine sahiptir. An- kurallar çerçevesinde yürütülmesiyle yükümlüdür.
cak, uygulamanın kanıtladığı gerçeğe bakılırsa, yasa Konseyin daha çok halkoylaması ve seçimlerin
tekliflerinin neredeyse tamamı hükümet kökenli- kurallara uygun biçimde gerçekleştirilmesiyle ilgi
dir. Diğer taraftan, milletvekillerinin yasa önerileri, bu işlerinin yanı sıra, asıl önemli işi, yasaların ana-
harcama gerektiren yasa önerileri ise, buna yetkileri yasal olarak denetlenmesi işidir. Başka bir deyişle,
yoktur. Malum olduğu gibi, günümüz dünyasında yasaların anayasaya uygunluğunu inceler. Parla-
harcama kalemleri yaratma olasılığı bulunmayan mentoların iç tüzükleri ve Cumhuriyet makamla-
bir yasal düzenleme hemen hemen hiç söz konusu rını ilgilendiren yasaların yayımlanmasından önce
değildir. Savaş ilanı yetkisi de Parlemento’ya özgü Anayasa’ya uygunluklarını inceler ve sonuca bağlar.
bir yetkidir. Oysa anayasal metinler, sıkıyönetim Yine Parlamentolardan geçen bir yasanın aleyhine
ilanına Bakanlar Kurulu’nu yetkili kılmıştır. Yine iptal davası açılması halinde, iptal davasına konu
de, on iki günü aşan sıkıyönetim programları ancak yasanın anayasal uygunluğunu yayımından önce
Parlamento’nun onayı ile olanaklıdır. Millet Mecli- karara bağlar. Konsey önünde iptal davası açma
si seçimleri de tıpkı Cumhurbaşkanlığı seçimlerin- yetkisi, Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a ve Millet
de olduğu gibi, iki turludur. Milletvekili adayının Meclisi Başkanı ile Senato Başkanları’na tanınmış-
seçim bölgesi ise dar bölgedir. tır. Belirli sayıya ulaşan parlamento üyeleri de iptal
5. Cumhuriyet Anayasası’nın getirdiği en önemli davası açabilirler. Konsey, acil durumlarda ve Hü-
yenilik, Fransa’nın yerleşik anayasal gelenekleri çerçe- kümet talebiyle sekiz günde, olağan durumlarda da
vesinde düşünüldüğünde, yasaların anayasallık dene- bir ay içinde önüne gelen davayı sonuçlandırmakla
timiyle yetkili Anayasa Konseyi’ ni öngörmesi oluyor. sorumludur. Davaların sonuçlanmasına kadar, ilgili
Gerçekten Fransız siyasal geleneklerine göre, genel yasaların yayımlanması durdurulur. Doğal olarak,
iradenin üzerinde başkaca hiçbir irade olamaz. Bu ne- Anayasa Konseyi’nin kararlarına karşı herhangi bir
denle Fransız siyasetçileri, yasaların yargı tarafından merci önünde itiraz söz konusu edilemez; kararlar,
denetimi seçeneğine hep soğuk bakmışlardır. 58 Ana- kesin kararlardır ve bu kararlara, siyasal ve yönetsel
yasası, söz konusu geleneğin aksine, yasaların anaya- makamların uyma yükümlülüğü vardır.
sal denetimini metne geçirmiştir. İkinci Dünya Savaşı
sonrasında Avrupa’daki diğer ülkeler gibi, artık Fransa
da bir anayasal yargıçlar kuruluna sahiptir. Yasaların Fransa’ da yasaların anayasallık denetimiy-
yargısal bir makam tarafından iptal edilebilmesine le yetkili olan “Anayasa Konseyi’dir.
ilişkin olarak günümüz Fransası’nda hiçbir siyasetçi
veya kalem, bu yöntemin bir yargıçlar yönetimi ol- Konsey, kuruluşundan beri ilginç kararların
duğu iddiasını dile getirmemektedir. Anayasa’nın 7. altına imza atmıştır. Örneğin, seçilmiş Parlamen-
Bölümü, Anayasa Konseyi adı altında bir tür anaya- to üyelerinin bazılarının seçim harcamalarının
sa mahkemesinin yetkilerini düzenler. Konsey, do- yasalarca öngörülen miktarların üstüne çıkmasını
kuz üyeden oluşur. Cumhurbaşkanı, Millet Meclisi neden göstererek üyelik sıfatlarını iptal etmiştir.
Başkanı ve Senato Başkanı, ayrı ayrı üçer üye atama Bu tür uygulamaların, ender uygulamalar oldu-
yetkisine sahiptir. Bunun dışında eski Cumhurbaş- ğunu belirtelim (Leyrit, 1995, 226). Çevre Vergisi
kanları da Konsey’in doğal üyeleri sayılırlar. Kurulun Yasası da, Anayasa’nın öngördüğü eşitlik ilkesini
başkanını görevdeki Cumhurbaşkanı belirler. ihlal gerekçesiyle iptale konu olmuştur. Sosyalist
Jospin Hükümeti’nin önerisiyle Parlamento’dan
geçen Korsika Bölgesel Yönetim Yasası’nda Fransa
Fransız sisteminde iki meclis vardır: Millet Halkı’nın bir parçası olan “Korsika Halkı” tabi-
Meclisi ve Senato rinin kullanılması, açılan iptal davası sonucunda
85
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi: Fransa
anayasal bir tabir olmadığı gerekçesiyle onaylan- çözüm gerektiren ciddi sorunlar vardır. Belli başlı
mamış; yargıçlar, “Fransız Halkı” tabirinin anaya- sorunlar arasında, davaların sürüncemede kalması,
sal bir kavramı ifade ettiğini savunmuşlar; Birleşik pahalı yargı, yargıçların biriken dosyalarla baş et-
Devletler Anayasası’yla Federal Almanya Anayasa mek zorunda olmaları gibi sorunlar sayılabilir.
Mahkemesi’nin kararlarına atıfta bulunmuşlardır. 5. Cumhuriyet düzeninin zaman içinde geliş-
Yargıçlara göre, eğer Korsika Halkı’ndan yasal me- tirdiği kurumlardan bir diğeri de, Fransa’nın aşırı
tinlerde söz edilebilirse, benzer şekilde, Müslüman merkeziyetçi geleneklerini yumuşatma düşüncesiy-
Halkı, Musevi Halkı veya başkaca bir bölge hal- le 80’li yıllardan başlayarak bölgesel özerklik içeren
kından da söz edilebilir. Böyle bir düzenleme de bölge yönetimlerinin kurulması ve bu yönetim bi-
Cumhuriyet’in anayasal geleneklerine ve bütünlü- rimlerinin halkoyu ile belirlenmesidir. Benzer bir
ğe zarar verici olur. Bu unsurlar, hukuki ve özel- yenileşme girişiminde De Gaulle de bulunmuştu.
likle anayasal anlamda halk değil, daha çok “yöre Fakat siyasal nedenlerle öngördüğü halkoylaması
sakinleri” olarak adlandırılabilirler. Belirtmek gere- “hayır” la sonuçlanmıştı. Bu alanda bir reformun
kir ki, Konsey, söz konusu yasanın diğer maddeleri gerçekleştirilmesi, sosyalistlerin iktidarda oldukları
hakkındaki itirazları haklı görmemiş ve Korsika’ya döneme rastladı. Fransa, yerel özellikler çerçevesin-
tanınan yerel yetkileri uygun bulmuştur. de 22 bölgeye ayrıldı. Bölge düzeyinde meclisler
oluşturuldu. Her bölge, kendisiyle ilgili kararları
alabilmekte ve bölgenin sorunlarını Paris’ten geç-
Karar metni için bkz: Revue Française de meden çözme olanaklarını elde edebilmektedir.
Droit Constitutionnel, 7, 1991, s. 476-481.
Bölge meclislerine üyelik seçimleri de diğer se-
Kararın kısmen Türkçe’ye çevrisi ve yorumu
çimler gibi iki turlu seçimlerdir. Bölge meclisinin
için bkz: Cemil Oktay, “Fransız Halkı’nın
başkanı da aynı zamanda bölgenin başkanıdır. Son
Unsuru Korsika Halkı İfadesinin Anayasal
iki bölge yönetim seçimlerini büyük bir çoğunluk-
Olanaksızlığı Konusunda Bir Not”, İstan-
la Sosyalist Parti’nin kazandığını belirtelim. Bugün
bul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
sosyalistler, 22 bölgenin 21’inde iktidardadır. Bir
Dergisi, n. 10, Ocak 1995. S.57-58.
önceki seçimlerde de benzer sonuçlar elde edilmişti.
Bazı bölgelerin, yatırımlarına kaynak bulmak ama-
cıyla Avrupa Birliği kurumlarıyla Paris üzerinden
Fransız anayasa yargıçlarının aldığı kararlar, geçmeden doğrudan ilişkilere girdiği durumlar ol-
hiç kuşkusuz hukukçular tarafından ince- muştur. Bu tür yaklaşımların merkezin eleştirisine
lenir; kararlar hakkında akademik görüşler muhatap kaldığı görülür. Nitekim Chirac’ın ikinci
dile getirilir. Ancak, Fransa’da hiçbir siya- döneminde bir süre başbakanlık yapan Raffarin’in,
setçi, Konsey’in kendi siyasetlerine uygun müdahalede bulunarak, bölge yönetimlerinin
düşmeyen kararları karşısında, “genel irade” benzer girişimlerini onaylamadığı bilinir. Fransız
nin üstüne çıkıldığı savlarını ileri sürmez. bölgesel yönetimine ilişkin olarak, önemli sayılabi-
lecek bir tespitin dile getirilmesi gerekiyor. Başlan-
gıçta, bölge yönetimleri kurma düşüncesi, Fransız
Fransa, temel hak ve özgürlüklerin korunması merkezî sistemi ile il sistemine ayak bağı oluştura-
amacıyla uluslararası yargı mercilerinin yetkisini cağı, yönetim ağını ağırlaştırıcı sonuçlar doğuraca-
kabul eden bir ülkedir. Fransız ulusal yargı makam- ğı gerekçeleriyle eleştirilmişti. Sonuçlar, eleştirileri
larında hakkını teslim ettiremediğini düşünen bir pek de haklı çıkarmadı. İl sisteminin üzerinden
yurttaş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne birey- ciddi ölçülerde bazı yükler kalktı.
sel başvuruda bulunabilir. Mahkeme, Aralık 1986
Fransız bölge yönetimlerini federalist bir yöne-
ile Haziran 1996 tarihleri arasında, Fransa’nın da-
tim üslubu olarak değerlendirmek olanaklı görün-
valı olduğu konuların otuz altısında Sözleşme’nin
müyor. Alman, ABD veya İsviçre örneklerine göre,
bazı maddelerine uyulmadığını saptamıştır. Fran-
oldukça zayıf bir adem-i merkeziyetçilikten söz edi-
sız yargısı, Sözleşme’nin lafzına ve ruhuna aykırı
lebilir. Fransa hâlâ daha, üniter yapıda bir devlettir
kararlarının sayısı konusunda, Birleşik Krallık,
ve bu özelliği üzerinde aşırı derecede duyarlılık gös-
İtalya ve Avusturya’nın hemen arkasından gelir
terilir. Bununla beraber, 1950’li yıllardan günümü-
(Marguénaud, 1997, 119). Diğer birçok Avrupa
ze kadar geçen sürede, anlayışlarda ciddi değişimler
ülkesinde olduğu gibi, Fransa’da da yargıya ilişkin
ortaya çıkmıştır. Örneğin yerel dillerin Fransızca’nın
86
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
87
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi: Fransa
hükümlere bağlanmasının ciddi bir anlamı olamaz. Aslolan, toplumu oluşturan farklı güçlerden herhangi
birinin diğerlerini sindirecek derecede öne çıkmaması; çıkamamasıdır. Bu da, iyi niyet ifadelerine değil,
toplumdaki farklı çıkar ve görüş gruplarının kendi sorunlarını savunabilecek derecede örgütlü olmalarına
bağlıdır. Belirtmek gerekir ki, Fransız toplumu her alanda örgütlü hareket etme alışkanlıklarını geliştirmiş
bir toplum gibi görünüyor. Özetle, anayasaların öngördüğü erkler ayrımı ve dengelerin uygulamada can-
lılık göstermesi, toplum katında da farklı güçlerin kendi aralarında denge kurabilmesine bağlıdır. Başka
bir deyişle, toplum yapısı çoğulcu, çoğulcu olduğu oranda da pazarlıkçı ve dengeci olmalıdır. Toplumsal
güçlerden birisi, diğerlerinin aleyhine nalıncı keseri gibi sürekli kendine yontabilen bir güç ise, orada erkler
ayrımının ağırlığı, anayasa derslerinin sıkıcı konusu olmaktan ileriye gidemez.
Öğrenme Çıktısı
88
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
lik sağlama amacıyla çıkarılan yasanın öngördüğü lerdir. Sol kesim ise, genellikle laiklik yandaşlarının,
oranların hâlâ çok gerisindedir. kentli aydınların, üniversite öğrencilerinin, 19. yüz-
Özetle, kadın nüfus dışında uygulamaya konu- yıl ortalarından itibaren işçilerin desteği sayesinde
lan genel oy hakkı, 19. yüzyıl ortalarının bir geliş- giderek yeni alanlar kazanan bir kesimdir.
mesidir. Yadırgatıcı bir biçimde Fransız seçmenler, Partilerin siyasal yelpaze üzerindeki güçleri za-
ilk genel oy haklarını kullanırken, bunu İkinci man içinde çok değişime uğrar (Goguel ve Gros-
İmparatorluk dönemini açan 3. Napoléon lehin- ser, 1964, 4. Bölüm). Örneğin, 3. Cumhuriyet’in
de kullandılar. Tarihçi siyaset adamı ve edebiyatçı ağırlık sahibi partilerinden biri olan Radikaller’den
Lamartine’in naklettiği bir sahne oldukça ilginçtir. günümüzde hemen hemen hiç eser kalmamış gibi-
Onun anlattığına göre, bir pazar günü herkes en iyi, dir. İkinci Dünya Savaşı ertesinde, Fransız Millet
en temiz giysilerini kuşanır ve ailece kilisede ayine Meclisleri’nin önde gelen partisi niteliğindeki Fran-
katılınır; ayinde papazın söylevi dinlenildikten son- sız Komünist Partisi, günümüzde artık marjinal bir
ra, topluca oy verme yerine gidilerek oylar kullanılır. unsur halindedir. Bu tür değişimlerle, toplumun
Sandıktan çiçeği burnunda İkinci Cumhuriyet’in faal nüfusunun tarım, sanayi ve hizmetler arasında-
Cumhurbaşkanı 3. Napoléon imparator olarak çı- ki dağılımında ortaya çıkan dönüşümler arasında
kar. Hiç kuşkusuz, bu tür sahneler çok gerilerde kal- belli koşutluklar vardır. Sanayi işçilerinin önemli
mıştır. Ancak bir siyasal düzenin nerelerden ve nasıl bir ağırlık taşıdığı dönemler, Komünist Parti’nin
geçtiğini hatırlamak açısından önemlidir. de yüksek oy alabildiği yıllardır. Radikaller, uzun-
19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk yarısında, Fransız ca bir süre, 3. Cumhuriyetin neredeyse önemli bir
siyasal yaşamında sık sık yüksek gerilimli dönem- bölümünde küçük ve orta boy kasabaların birin-
lere tanık olunur. Bu yıllar, kırsal nüfusun kentsel ci partisiydi. Büyük kentlerde zaman içinde soldu
alanlara akın ettiği, sanayileşmenin geliştiği, okul gitti. Günümüz Fransası’nın iki önemli akımını
kurumunun ve demiryollarının Fransızların yaşa- solda sosyalistler, sağda ise De Gaule’cü çizgi üze-
mına aşırı nüfuz ettiği yıllardır. Aynı zamanda ülke- rinde yürüdüklerini söyleyen merkez sağ oluşturur.
nin tüm bölgelerini içine alan kitle iletişim araçları Bunların dışında son zamanlarda giderek güçlenen
yaygınlaşır. Modern Fransa oluşurken, bu Fransa, çevreci hareketler ve girdikleri seçimlerde zaman
yanı sıra kitle örgütlerinin de gelişip serpildiği bir zaman %10’ların üzerine çıkma becerisi sergileyen,
Fransa olacaktır. Köyünde yüzyıllardır sadece kilise kökeni itibariyle Troçkist partiler söz konusudur.
papazının söylemine ve Bloch’un anlatımıyla köy Bunlara, bir de son yirmi yıl içinde oy oranını
“ihtiyarları”nın anılarına muhatap olan Fransızlar, %18’lere çıkaran ve yabancı karşıtı siyasetleriyle
giderek kendilerini farklı söylemlerle çevrelenmiş ünlü aşırı sağ partiyi eklemek gerekir. Bu partinin
bulmaya başlarlar. Bu farklı söylemleri dile getiren- önündeki en büyük engel, diğer partilerin ikin-
lerin en başında öğretmen gelir; onu gazete yazıları; ci tur seçimlerde kendisiyle ilişki kurmaktan geri
oy talep eden siyasetçiler izlerler. İlk siyasal bölün- durmalarıdır. Diğer partiler, aşırı sağ partiyi, cum-
meler, Devrim dönemine kadar geriye gider, işçi ör- huriyet karşıtı bir parti olarak değerlendirmekte,
gütlerinin uç vermesi ise, esas itibariyle 19. yüzyıl bu partiyle ittifakı, cumhuriyetçi ilkelere karşı bir
ortalarındadır. Kitle örgütleri olsun, siyasal partiler ihanet diye nitelemektedir. Bir anlamda, Fransız
olsun Devrim döne- aşırı sağının temsilcisi, siyasal yelpaze içinde “ve-
minden beri “sağ” ve balı” muamelesiyle karşılaşan bir partidir. Bununla
“sol” olarak ikiye ay- beraber, son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden beri,
rılır. Sağda odaklanan dikkat Fransız merkez sağı, aşırı sağın kimi söylemlerini
hareketler, genellikle “Kırsal toplumlarda” diyor daha yumuşak sözcüklerle tekrar ederek ikinci tur-
20. yüzyıl ortalarına Bloch, (...) çocuklar, tüm daki seçimlerde, aşırı sağ seçmeni kendi tarafına
kadar, kırsal kesimle- gelenekleri ve adetleri yaşlı- çekme çabasındadır.
rin, Kilise’nin, çoğu lardan öğrenirler”, Revue de Fransız siyasal partilerini sadece sağ ve sol ayrı-
imalat ve sanayide Synthèse Historique, 1925, mı çerçevesinde değerlendirmek eksik bir değerlen-
sermayedar olan yerel n.118-120, s.79. Nakleden dirme olur. Partilerin bazıları sistem partileri olarak
ileri gelenlerin ve ta- Maurice Halbwachs, La görülebilir partilerdir; bir diğer kısmı ise daha çok
bii ordunun desteğini Mémoire Collective, 2. Bas- sistem karşıtı partiler diye adlandırılabilirler. Birin-
arkalarında hissetmiş- kı, PUF, 1968, 50. cilere örnek, merkez sağ, sosyalistler ve merkezci-
89
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi: Fransa
lerdir. Bu partilerin esas itibariyle sistemin genel Fransız siyasal yelpazesini temelde biçimlen-
ilkeleriyle ciddi sorunları söz konusu değildir. İkin- diren seçim sistemi oluyor. Seçimler her konuda
ci gruba giren sistem karşıtı partiler ise, söylemleri iki turlu cereyan eden seçimlerdir. Sadece Avrupa
ve seçmen sayısı açısından daha marjinal görüntü Parlamentosu’na gönderilecek temsilcilerin seçi-
sergilerler. Çevrecilerin bir bölümünü ve Troçkist- mi nispi sisteme göre gerçekleşir. Yerel ve bölgesel
leri bu bağlamda tanımlayabiliriz. Bu akımlar, asıl seçimler olsun, ulusal düzeydeki seçimler olsun,
yarışma sayılabilecek olan ikinci tur seçimlerde, ge- tüm seçimler, iki turlu seçimlerdir. Birinci tur, her
nellikle sosyalist partinin adayı yanında yer alırlar. partinin katıldığı, bakıldığında oldukça renklilik
Bunu, bazen açıkça, bazen yarım ağızla yaparlar. sergileyen bir seçim gibidir. İkinci tur ise, iki tur
Kendine özgü kimliği dolayısıyla farklılıklar içerdi- arasında kurulan koalisyonlara tanıktır. İkinci tur
ği gerçeğini dikkate almazsak, aşırı sağcı Milliyetçi aşamasında, seçmen de, birinci tura renklerini ka-
Cephe’yi de sistem karşıtı partiler arasında saymak tan partiler de, sağ ve sol olarak ikiye ayrılırlar. Bu
gerekecektir. Söylemi tüm seçmenlere seslenen bir tura, birinci turun sonunda sadece en başta gelen
söylem değildir. Cumhuriyetin kurumlarıyla ve iki aday katılır. Millet Meclisi seçimlerinde ender
temel ilkeleriyle sorunludur. Ancak bu parti seç- olarak üçlü seçenek durumuyla da karşılaşılabilir.
menleri, aşırı yeminli olanları dışında, ikinci turda Seçim bölgesi dar bölgedir. Başka bir deyişle, seç-
genellikle sağ aday lehinde oy kullanırlar. Son on men, kendi bölgesinde bir temsilci belirler. Dola-
yıl içinde aşırı sağ partinin oylarında artış kaydedil- yısıyla seçmen, verdiği oyla, kimi temsilci seçtiğini
miştir. Son başkanlık seçimlerinde, Ulusal Cephe, bilir. Fransız seçmenlerinin partilerine sadık olan-
birinci turda %21 oranına kadar yükselmiş olması- larının oranı çok yüksek sayılamaz. Yüzergezer oy-
na rağmen, liberal aday karşısında %31’ e %66 ile lar, seçim sonuçlarında daha fazla etkili olur. Gerçi,
ikinci turda seçimi kaybetmiştir. sol seçmenin, sağa; sağ seçmenin de sola kayması
2017 Bahar aylarında gerçekleşen son Cumhur- zor olsa da, yelpazenin her yarısı içindeki oyna-
başkanlığı seçimlerinde, Beşinci Cumhuriyet döne- malar daha kolay gerçekleşebilir. Genelde Fransız
minin en faal ve etkili siyasal kuruluşları, sağ ve sol seçmenlerin, Savaş sonrasının ilk onlu yıllarına
partiler dışında aday olan Macron karşısında adeta oranla, günümüzde daha az ideolojik yönlendirme-
tükenip dağıldılar. Siyasal seçkinler kadrosunda lere itibar ettiği görülmektedir. Adayların söylem
taşlar yerinden oynadı ve yeni simalar sahneye çık- ve programlarındaki tutarlılıkların artık ciddi bir
tı. Macron başlangıçta sosyalist Hollande’ın danış- ağırlığından söz edilebilir. Fransız seçmeni, geçmiş
manı ve ardından Ekonomi ve Maliye bakanıydı. dönemlerden farklı olarak, biraz kılı kırk yaran seç-
İstifa ederek yeni bir siyasal hareket oluşturdu. Bu men haline dönüşmüş gibidir. Lamartine’nin nak-
hareket, kısa zamanda seçmenlere kendini benim- lettiği sahneden adeta eser kalmamıştır.
setti. Yerleşik siyasal partilerin dışında gelişen bu Fransız seçmenlerinin siyasal hayata katılmala-
yeni oluşum, siyasal seçkinlerin de büyük ölçüde rının tek yolu, yerel ve ulusal düzeyde temsilcileri-
değişmesini sağladı. Hareketin öne çıkan iddia- ni seçmekle sınırlı görülmemelidir. Yerel ve ulusal
larından biri, yerleşik merkez sağ ve merkez sol temsilcilerin belirlenmesi dışında, halkoylaması da
partilerin değişime direnç gösterdiği yönündeydi. seçmenlerin tercihlerinin belirlenmesinde ve bu
Avrupacı bir hareketti. Liberal siyasetleri daha ileri yolla siyasal yaşama katılmalarında önemli bir araç-
götürmek gerekiyordu. İddialar seçmenler katında tır. Özellikle Cumhurbaşkanları, bir fırsat olarak
karşılık buldu ve Macron birinci tur sonunda bi- gördüklerinde bazı konuları halkoylamasına su-
rinci geldi. İkinci turu rakibi aşırı sağ parti adayı nabilirler. Örneğin De Gaulle, her halkoylamasını
olması dolayısıyla seçimleri yüzde 66 gibi bir oran- kendisine yönelik seçmen güvenini tazeleme aracı
la kazandı. Bir ay sonra yapılan milletvekili seçim- olarak değerlendirmişti. Bunun, izleyen Cumhur-
lerinde de çoğunluğu sağladı. başkanları tarafından pek iltifat gören bir yöntem
olmadığını kaydedelim. 5. Cumhuriyetin diğer
Cumhurbaşkanları da halkoylamasına başvurmuş-
Fransa’da seçimler, Avrupa Parlamentosu lar, fakat bunu güven tazeleme aracına dönüştürme
temsilcilerinin seçimi hariç, iki turlu ola- gereği duymamışlardır.
rak yapılmaktadır. Oy pusulasını, oy sandığına atma dışında da
Fransızların siyasal yaşama katılma olanakları var-
90
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
dır. Toplu gösterilere katılmak, grev ve boykot dü- mun sivil katmanları aşırı örgütlüdür. Gerçi, sen-
zenlemek ve bunlarda faal rol üstlenmek sayılabile- dikalı işçilerin tüm çalışanlara oranı düşük görünse
cek örneklerdir. Kapalı ve açık hava toplantılarını de, sendikalardan kaynaklanan muhalefet, oldukça
da saymak gerekir. Fransa, konunun kamuoyunda güçlü bir muhalefet manzarası sergiler. Dernekler
yarattığı öneme göre, yoğun siyasal gösterilerin sık veya birlikler halinde hareket etmek, sadece sana-
tekrar ettiği bir ülkedir. Sendika ve derneklerin ör- yi işçilerine özgü değildir; tarım kesimini de say-
gütlediği bu tür etkinlikler, bazen çok sayıda katı- mak gerekir. Öğretmen camiası olsun, üniversite
lımcı bulabilir. Fransızlar, siyasal olaylar karşısında ve lise gençliği olsun, ulusal düzeyde federasyonlar
tepkilerini gösterme konusunda hiç de suskun de- halinde örgütlüdürler. Keza, sanayi kesiminde ve
ğillerdir. Fransa halkı, “hayır” demeye, benimse- bankacılık alanında yönetici konumunda bulunan
mediği siyasetleri yadsımaya çok yatkın bir halktır. çalışanların da örgütleri vardır. İşveren örgütleri
Tarihsel olarak, siyasal otoritelere kafa tutma alış- de sivil toplum kuruluşları arasında önemli bir yer
kanlığı yaygındır. Üstelik bu tür durumlarda farklı tutar. Bunlara, belli bir konu etrafında, sadece o
farklı yaklaşımlar ortaya dökülebilir. konuyu ele alan ad hoc örgütlenmeleri de ekleye-
lim. Toplumsal müzakereler, bazen bu sivil toplum
örgütlerinin kendi aralarında cereyan edebilir. An-
Fransa’da seçimler, Avrupa Parlamentosu cak, çoğu sıcak konularda en başta gelen müzakere
temsilcilerinin seçimi hariç, iki turlu ola- tarafı, kamusal otoriteler olmaktadır. Sivil nitelikli
rak yapılmaktadır. örgütlerin bir bölümü sağ görüşlere eğilimli, bir di-
ğer bölümü de sol görüşlere eğilimlidir. Keza her
sivil örgütün iç bünyesinde bazen çok farklı yakla-
şımları savunan grup veya grupçuklar vardır. Şaka
yollu peynir çeşitliliğine yapılan atıf, aslında ciddi
bir toplumsal gerçeği yansıtır.
Bu özelliklerin yanı sıra, Fransa’yı zaman za-
man tutuklaştıran başkaca özelliklerin varlığı da
bilinmeyen bir husus değildir. Örneğin, Fransa’nın
merkeziyetçi siyasetleri, onu bazen toplumdan
koparmakta, karar alıcıları toplumsal gerekler-
den uzaklaştırmaktadır. Yerel alan veya kamusal
çevre, sorunlarının ne olduğunu bilmekte; fakat
yetkisizlik nedeniyle çözüm yollarını karara bağ-
Resim 3.2 Fransa’da Bir Toplu Gösteri layamamaktadır. Karar alma yetkileri çoğu zaman
merkezde toplandığı için, kararın muhatapları, sık
Kaynak: http://fr.wikipedia.org/wiki/
sık beklemedikleri ya da ihtiyaçlarını tam karşıla-
D%C3%A9claration_des_droits_de_1’homme_et_du_
mayan siyasetlerle karşılaşırlar. Çevre gerekleriyle
citoyen_de_1789
merkezcilik, adeta fasit bir çember içindedir (Cro-
zier, 1963, 255). Bu nedenle bazı toplumbilimciler,
Siyaset biliminin diliyle tekrar edilirse, değişim sürecine direncini işaret etmek amacıyla,
Fransa’nın siyasal kültürünün “katılımcı kültür” Fransa hakkında “tutuk toplum” nitelemesini kul-
olduğunu söylemek gerekiyor. Bu şu anlama ge- lanırlar (Crozier, 1987, 69,75; Seiler, 1982, 79,
liyor: Fransız yurttaşlar, sergiledikleri siyasal ey- 80). Belirtmek gerekir ki, Fransa’nın bölgesel yö-
lemleriyle, bekledikleri sonucu alabileceklerine netim düzenlerine geçmesi, büyük ölçüde bu fasit
inanıyorlar. Elde etmeyi umdukları sonuç doğrul- çemberin kırılması amacıyla gündeme getirilmişti.
tusunda örgütlü eylemlerde bulunuyorlar. Kendi- Merkezci eğilimlerin aşılmasında, merkezin
lerini sistemin gerekleri ve kavramları çerçevesinde taşradaki yetkililerine de bir hayli fazla iş düşüyor.
ifade edebiliyorlar. Davalarını kazanmanın yolları Esnek davranmaları, yerelin ihtiyaçlarını değerlen-
konusunda yeterince aydınlanmış olduklarını da direbilmeleri önemli oluyor. Yapılan toplumbilim-
belirtelim. Fransız yurttaşlarının siyasal bilincinin sel araştırmaların gösterdiği sonuçlara göre, artık
bir hayli gelişmiş olduğu kuşku götürmez. Toplu- çoğu durumda gerek valiler, gerek yatırımcı bakan-
91
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi: Fransa
lıkların mühendisleri, bulundukları yerde merkezi deneyimi, hiç kuşkusuz yeni cumhuriyetin daha
temsil etme yerine, karşılaştıkları sorunları bazen fazla benimsenir olmasında önemli bir rol oyna-
hakem sıfatıyla, bazen rollerini tersine çevirerek ve mıştır. Düzeni siyasal yelpazenin her iki tarafından
yerelin temsilcisi gibi davranarak çözme yollarını da kullanılabilir bir düzen olduğu uygulamayla gö-
yeğleyebiliyorlar. Doğal olarak, bu, her zaman ola- rülmüştür.
naklı olamayabiliyor. Bu alanda en başarılı grubun, Günümüz rakamlarına iltifat etmek gerekirse,
geçmişi çok eskilere dayanan karayolları mühendis Fransızların yaşamlarında okul, ortalama 12 yıl sü-
ve yöneticileri olduğunu söyleyelim (Grémion, ren bir dönemin geçtiği kurum oluyor. 3. Cum-
1970, 51-71; Thoening, 1973, 178-179). huriyet yıllarında hız kazanan okullaşma siyasetleri
bu alanda önemli başarılar kaydetmiş görünüyor.
Toplumbilimsel araştırmaların sonuçlarına göre,
Fransız yaşamının yönlendiricisi en te- okul kurumu Fransızların yaşamlarını köklü dene-
mel kurum okuldur. Okul, esas itibariyle bilecek biçimlerde etkilemektedir. Örneğin eş seç-
öğrencilere cumhuriyetçi olmayı, dün- mede benzer öğrenim düzeyleri en başat etkiye sa-
yevi düşünmeyi adeta aşılar. Okul, aynı hiptir. Yine çocuk ve gençlerin okul başarılarında,
zamanda Fransız halkının yoğrulduğu ebeveynlerin öğrenim düzeyi temel bir rol oynar.
mekândır. Anatole France’ın bir ifadesi Kültürel ürünlerin tüketiminde de en önde gelen
hatırlanırsa, “Öğrenci, boş bir şişedir; öğ- toplum grupları, öğrenim görmüş Fransızlardır. Bu
retmenler, onu bir huni yardımıyla doldu- tabloya dikkatli bakıldığında, okulun bilgi yayma
racaklardır”. işlevinin yanı sıra, biyolojik olarak toplum nüfu-
sunun yeniden üretilmesine vesile olduğu; kültür
Parisçilik, Fransız yaşamında üstesinden tam mirasının yeni kuşaklara devredilmesinde sürükle-
anlamıyla gelinemeyen müzmin bir rahatsızlık gibi yici ve taşıyıcı işlevi üstlendiği; nihayet kendi ürün-
(Peyrefitte, 1976, 329). Ortada nesnel anlamda bir lerini yine kendi mensuplarına tükettirdiği görülür.
Parisçilik siyaseti olmadığı zamanlarda bile, yurt- Başka bir açıdan, biraz şeytan avukatlığı yaparak
taşlar, içinde bulundukları olumsuz durumu açık- incelenirse, okul kurumu etrafında bir tür fasit
lamak için genellikle bu eğilime vurgu yapabiliyor. çemberin oluştuğu da söylenmelidir. Üstelik bu
Bu da doğal olarak yurttaşın sorunlara koyduğu kurum, tüm başarılarının yanı sıra, toplumda ay-
teşhislerde bazen yanılmasına yol açıyor. Fransızla- rıcalıklı durumları yaratan bir kurumdur. Okullar
rın, kendilerini oldukça derin yoksunluk duygusu arasında nitelik farkı, Cumhuriyetin eşitlik anlayı-
içinde buldukları dönemler az değildir. Bu türden şının aksine, toplumda kayda değer eşitsizliklerin
dönemleri genellikle toplumsal patlamalar izler. oluşmasının nedenidir. Toplumbilimci Bourdieu
Toplumsal patlamalar sırasında, yaşanan sorunla- ve arkadaşlarının son onlu yıllarda gerçekleştirdiği
rın toplum tarafından derinlemesine tartışılması araştırmalar, bu konularda bir hayli öğretici araştır-
gündeme gelir. Örneğin 68 Olayları diye bilinen malardır ( Bourdieu, Pesseron, 1964). Okul, uzun
hareket, bu türden bir hareketti. Bu hareketin ar- süre Fransız sisteminde çok önemli bir toplumsal
kasından toplumun âdap ve âdetlerinde ciddi dö- yükseltici işlevi görüyordu. Tahsil yapmak, gelece-
nüşümler geldi. Bazı tabular yıkıldı; toplum güncel ği güvence altına alma ve toplum içinde saygınlığı
yaşamında daha liberal olmaya başladı. Belki en artırma yolu olarak algılanıyordu. Son zamanlarda
önemli gelişme Fransız sosyalistleri ile Komünist bu algıda ciddi aşınmalar görülür oldu. Özellik-
Parti arasındaki ilişkilerde yaşandı. 20’li yıllardan le, çoğu göçmen kökenli ve olanakları kısıtlı ke-
beri düşman kardeşler olarak siyasal yaşamda faal nar mahalle çocuklarının gözünde okul, sıkıcı bir
olan, ancak İkinci Dünya Savaşı öncesi Halk Cep- mekândır. Birçok gencin gözünde okulda ve tah-
hesi koalisyonlarında çok kısa süreyle birlikte ola- sil görmekte umut yoktur; oradan itibaren kader
bilmiş solun bu iki kanadı, 70’li yılların başında değiştirilemez. Siyasal iktidarlar ve eğitim alanının
aralarındaki pazarlıklar sonunda tanımladıkları or- uzmanları, toplumsal bütünlüğü sağlama adına, bu
tak bir zeminde hareket etmeye başladılar. Birlikte konularda pozitif ayrımcılık türünden yeni siyaset-
hareket siyaseti, başlangıçta her iki taraf için ka- ler geliştirmeye çabalasa da, şimdilik sorun, olanca
zandırıcı sonuçlar doğurdu ve Fransız solu iktida- yakıcılığı ile toplumun gündemindedir.
ra geldi. 5. Cumhuriyet döneminin bu sol iktidar
92
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Öğrenme Çıktısı
93
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi: Fransa
Fransız iktisadi ve ticari düzeninin dışa açık ol- Yeni soyluların eski düzen soylularından çok
ması, doğal olarak onu küresel piyasalarda rekabet- önemli farkının altını çizmek gerekir. Yenilerin soy-
çi olmaya yönlendirmektedir. Günümüzde rekabet luluk sıfatı, başarılı geçen öğretim yaşamlarından,
edebilmenin koşullarından biri de emek maliyetini dolayısıyla liyakatlerinden kaynaklanan bir sıfat
ve enerji maliyetini düşük tutmayı gerektiriyor. Bu oluyor. Keza, bu yeni seçkinlerin çok önemli bir
türden zorunluluklar, ister istemez bazı Fransız fir- çoğunluğu toplumsal köken olarak, eğitimli orta
malarını Fransa dışına, ucuz emek bulunan ülkele- sınıf ailelerden gelenlerdir. Onların liyakat ölçüle-
re doğru yönlendiriyor. Söz konusu yeni siyasetle- rine bağlı olmaları, demokrasilerde zaman zaman
rin, sorunsuz cereyan etmediğini belirtelim. öne çıkan avam yönelmelerinin önünde fren rolü
oynayabilmektedir. Kendi alanlarında donanımlı
olmaları, çağın çetrefilli sorunlarının çözümünde
Fransız kamu siyasetlerinin oluşumunda vazgeçilemeyecek kaynaklardan birini oluşturur.
Avrupa Birliği’nin koyduğu çerçeveler göz Başta bakanlıklar gelmek üzere, özel ve kamusal
önünde bulundurulmaktadır. kuruluşların kendi aralarında hemen hemen her
dönemde en yakıcı sorunlardan biri olan eşgüdüm
Fransa’da gerek özel kesimde gerek kamu yö- sorunlarının çözümünde, taşıdıkları anlam ve kav-
netiminde karar alma ve uygulama noktalarında ram birliği sayesinde kolaylaştırıcı etkileri vardır.
bulunan yöneticilerin Fransa’ya özgü özellikleri Kaldı ki, bu diplomalı seçkinler kendi aralarında
vardır. Bu özelliklerin öğrenim sisteminden ba- oldukça çoğulcu bir terkip oluştururlar. Bakıldığın-
ğımsız özellikler olmadığını bilelim. Fransa’yı, ik- da açıkça görünen gerçeklerden biri de, her türden
tisadi düzeni de dahil, esas itibariyle yönlendiren siyasal eğilimin içinde bulunabilmeleridir. Çoğu
ve yöneten kadrolar, ülkenin yüksek okullarından zaman kanaat önderliği işlevini üstlendikleri olur.
mezun seçkinleridir. Bu okulların bir kısmı mü- Fransız siyasal yaşamındaki bu diplomalı seçkinler
hendislik okulları, bir kısmı da sosyal bilim içerikli gerçeği, demokrasilerin liyakat ilkesine önem ver-
okullar oluyor. En önemlileri arasında, Politeknik, meden iyi işleyemeyeceğine ilginç bir örnektir. Ni-
Ulusal İdarecilik Okulu ve Yüksek Ticaret Okulu tekim diğer çoğulcu anayasal düzenlerin de, liyakat
sayılabilir. Söz konusu okullar, Fransa’nın yönetici ilkesine oldukça sadık kaldıkları görülür. Örneğin
fidanlıkları gibi çalışırlar ve bu kurumlarda öğren- Birleşik Krallık, bu konuda anılmaya değer örnek-
ci olmak, çok zorlu sınavlardan başarıyla geçmeyi ler arasındadır (Pouydesseau, 1967, 127).
gerektirir. Okulların müfredatları son derece ağır- Kamu siyasetlerinin oluşturulmasında Fransız
dır. Yüksekokullardan mezun gençler, bilirler ki, yönetiminin sık başvurduğu yöntemlerden biri de,
mezuniyetlerini izleyen ilk yıllardan itibaren ülke- “Bilgeler Kurulu” uygulaması oluyor. Fransa, top-
nin seçkinleri arasına katılacaklardır. Gerçekten de lumu veya siyasal düzeni ilgilendiren kimi konu-
merkezdeki bakanlıkların tüm üst düzey yönetici- larda, konunun incelenmesi için ad hoc mahiyette
lerinin bu fidanlıklardan çıktığı görülür (Mandrin, “Bilgeler Kurulu” oluşturmayı adet edinmiştir. Bu
1967; Bon, Burnier, 1971). Dahası, Fransa’nın tür kurullara, kurulun ele alacağı konularda genel-
önemli siyasetçileri de genellikle bu öğrenim ku- likle deneyimli ve bilgili kişiler atanır. Kurul üye-
rumlarından diplomalı olanlardır. Hiç tereddütsüz lerinin farklı siyasal eğilimleri yansıtmasına özen
şu genelleme yapılabilir: Fransa’da kamusal ve özel gösterilir. Konuların sağduyuyla ve soğukkanlılıkla
kesim siyasetlerinin mimarları, ya Ulusal İdarecilik incelenebilmesini olanaklı kılacak isimler üzerinde
Okulu mezunları, ya Politeknik çıkışlı mühendis- durulur. Kurul üyelerince oluşturulan nihai rapor
ler; ya da Yüksek Ticaret Okulu’ndan diplomalı metinleri basına yansıtılır. Dolayısıyla, konunun
olanlardır. Bu açılardan bakıldığında Fransa, seç- belli bir bilgilendirme çerçevesinde toplumda tar-
kinci öğretim sistemiyle yeni bir soylular sınıfı inşa tışılması sağlanmış olur. Geçici ve özel bir görevle
etmiş sayılmalıdır. sınırlı olduğu için, raporun sunulmasının ardın-
dan Kurul’un görevi de biter. Bu tür yaklaşımların,
kimi durumlarda gündemdeki sıcak tartışmaları
Fransız kamu siyasetlerinin oluşumunda bir süreliğine yatıştırmak amacıyla kullanılmasına
karar mekanizmalarının çoğulcu niteliği da tanık olunur.
etkilidir.
94
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
95
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi: Fransa
Öğrenme Çıktısı
96
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Fransa, Batı Avrupa coğrafyasında yer alan bir ülkedir. Kuzeyinde Belçika ve Luxembourg, batısında Atlan-
tik Okyanusu, güneyinde İspanya ve Akdeniz, doğusunda İtalya, İsviçre ve Almanya ile çevrili altıgen şeklin-
de bir coğrafyaya sahiptir. İspanya ile arasında Pirene Dağları yer alır. Güney-doğusunda İtalya ve İsviçre’yle
birlikte paylaştıkları Alp Dağları bulunur. Fransa, Avrupa’nın akarsu kaynakları açısından zengin ülkelerin-
den biridir. Ortaçağlardan beri Fransa, bu sularını ulaşım aracı olarak kullanmaktadır. Bugün birçok akarsu,
yapay kanallarla birbirine bağlanmıştır. Fransa, coğrafyası çok yağış alan bir coğrafyadır. En önemli düzlüğü
Beauce Ovası’dır. Bu ova, Fransa’nın tahıl deposu diye bilinir.
Fransızlar, I789’da yaşanan ve kraliyet düzenini kaldırdıkları Devrim’den beri, meşruti monarşiler dahil, çok
farklı siyasal düzenleri denediler. Bunlar arasında beş cumhuriyet, iki imparatorluk ve 1815-1848 arasında
tekrar ihya edilen meşruti krallık dönemleri sayılmalıdır. Bugünkü anayasal düzeni, Beşinci Cumhuriyet diye
anılır ve yarı başkanlık rejimini öngörür. 1789 Devrimi, Fransa’nın modernleşme sürecinde bir milat noktası
gibi düşünülebilir. Devrim, Fransa’da ulusal egemenlik gibi, yurttaşların kanun önünde eşitliği gibi, ulusal
dayanışma gibi yeni ilkelerin ortaya çıkmasına ve benimsenmesine vesile olmuştur. 5. Cumhuriyet Anayasası,
bazı alanlarda Fransa’nın anayasal geleneklerini sürdürürken, bazı alanlarda da önemli değişiklikler öngö-
rüyordu. Anayasa’nın Giriş metninde Fransızlar, “ 1789 Beyannamesi’yle açıklanan ve 1946 Anayasası’nın
girişindeki ifadelerle de onaylanan ulusal egemenlik ve insan haklarına olan saygılarını ilan” ediyorlardı. Keza,
egemenliği düzenleyen maddeyle “Fransa, laik, demokratik, sosyal ve bölünemez bir Cumhuriyet” diye tanım-
lanıyordu. Köken, ırk veya din farkı gözetilmeksizin bütün yurttaşların kanun önünde eşitliği teminat altına
alınıyor; “tüm inançlara saygılı” olunacağı vurgulanıyordu. Cumhuriyet’in dövizi, öteden beri olduğu gibi
yine “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik”ti. Temel ilke olarak, “halkın halk tarafından ve halk için yönetimi” esastı.
Anayasa metninin öngördüğüne göre, Fransa’nın önemli siyasal sorunlarında en yetkili makam Cumhur-
başkanlığıdır. Başkan, Başbakan’ı ve onun önerilerine göre Bakanlar Kurulu’nu atar. Hükümetin istifasını
kabul eder. Bakanlar Kurulu’na başkanlık eder. Kanunları yayınlar. Fransız sisteminde, yürütme organını
siyasal anlamda Millet Meclisi, yargısal anlamda da Yönetim Mahkemeleri ile Danıştay denetler. Yönetim
Mahkemeleri birinci derece yargı makamları olarak çalışırlar; Danıştay ise, birinci derece yargının temyiz ye-
ridir. Keza Sayıştay, yürütme organının devlet bütçesinden yaptığı harcamaların hem yasalara hem de bütçe
yasasına uygunluğunun denetimiyle sorumludur. 5. Cumhuriyet Anayasası’nın getirdiği en önemli yenilik,
Fransa’nın yerleşik anayasal gelenekleri çerçevesinde düşünüldüğünde, yasaların anayasallık denetimiyle yet-
kili Anayasa Konseyi’ni öngörmesidir.
97
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi: Fransa
Fransız siyasal yelpazesini temelde biçimlendiren seçim sistemidir. Seçimler her konuda iki turlu cereyan eden
seçimlerdir. Sadece Avrupa Parlamentosu’na gönderilecek temsilcilerin seçimi nispi sisteme göre gerçekleşir.
Yerel ve bölgesel seçimler olsun, ulusal düzeydeki seçimler olsun, tüm seçimler, iki turlu seçimlerdir. Fransa,
konunun kamuoyunda yarattığı öneme göre, yoğun siyasal gösterilerin sık tekrar ettiği bir ülkedir. Sendika ve
derneklerin örgütlediği bu tür etkinlikler, bazen çok sayıda katılımcı bulabilir. Fransızlar, siyasal olaylar karşı-
sında tepkilerini gösterme konusunda suskun değillerdir.
Fransız yaşamının yönlendiricisi en temel kurum okuldur. Okul, esas itibariyle öğrencilere cumhuriyetçi ol-
mayı, dünyevi düşünmeyi adeta aşılar. Okul, aynı zamanda Fransız halkının yoğrulduğu mekândır. Okul,
uzun süre Fransız sisteminde çok önemli bir toplumsal yükseltici işlevi görüyordu. Tahsil yapmak, geleceği
güvence altına alma ve toplum içinde saygınlığı artırma yolu olarak algılanıyordu. Son zamanlarda bu algıda
ciddi aşınmalar görülür oldu. Özellikle, çoğu göçmen kökenli ve olanakları kısıtlı kenar mahalle çocuklarının
gözünde okul, sıkıcı bir mekândır. Birçok gencin gözünde okulda ve tahsil görmekte umut yoktur; oradan
itibaren kader değiştirilemez. Siyasal iktidarlar ve eğitim alanının uzmanları, toplumsal bütünlüğü sağlama
adına, bu konularda pozitif ayrımcılık türünden yeni siyasetler geliştirmeye çabalasa da, şimdilik sorun, olanca
yakıcılığı ile toplumun gündemindedir.
Fransız kamu siyasetlerinin oluşumunda, temel ilkelerden biri iktisadi yaşamın piyasa koşullarına bağlı olma
ilkesidir. Bununla beraber, devlet aygıtının da piyasa oyuncuları arasında bulunması önemli bir başka değiş-
kendir. Öncelikle, yerel ve merkezî kamu kuruluşları, piyasada mal ve hizmet alıcısı olarak önemli rol oynarlar.
Kamu otoriteleri, bunun yanı sıra ya teşvikler ya da mali yardımlarla, ihtiyaç duyan kesimleri desteklerler.
Fransız Elektrik İdaresi ve Demiryolları türünden kuruluşlar ise, doğrudan doğruya kamu iktisadi teşebbüsleri
olarak faaliyet gösterirler. Otomotivde ve uzay sanayisinde de devlet önemli paylara sahiptir. İster devlet doğ-
rudan sahip olsun, ister önemli oranda payı bulunsun, bu türden kuruluşlar, esas itibariyle piyasa koşullarında
çalışırlar ve kârlılık temel amaçlarıdır. 4. Cumhuriyetin başlarında öngörülen planlı iktisadi yaşam, temelinde
piyasa koşullarını hiç yadsımamış, piyasayı, serbest ticareti ve girişimciliği asıl kural olarak benimsemiştir.
Fransa’nın iktisadi ve ticari faaliyetleri sürekli kayıt altındadır. Kayıtlı bir toplum söz konusudur. Dolayısıyla
derlenen verilerin sağlıklı veriler oldukları konusunda kuşku yoktur. Kamusal ve özel bir dizi araştırma kuru-
luşu, düzenli olarak bu verileri derleyip tahlil ederler. Veri derleme ve değerlendirme çalışmaları sadece ulusal
düzeyde değil, aynı zamanda uluslararası düzeyde de gerçekleştirilir. Bunlar, raporlar halinde yayımlanır. Belli
bir tahlilden geçirilmiş olan bu türden veriler, karar alıcıların başvurabildikleri önemli kaynaklar arasındadır.
98
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
neler öğrendik?
A. Cumhurbaşkanlarının yetkilerinin hükümetin den hangisine dayandırılabilir?
yetkilerinden daha sınırlı olmasından A. Siyasal partilerin, demokrasinin olanaklarını
B. Millet Meclisi’nin, “güven oyu” aracılığı ile hü- kullanarak dikta rejimlerini geliştirmelerini en-
kümeti düşürme yetkisine sahip olmasından gellemek için
C. Hükümetin icraat sırasında emri altında bakan- B. Siyasal Partilerin Cumhurbaşkanlarını eleştir-
lıkların yönetim birimleri ve bütçesi olmasın- melerini engellemek amacıyla
dan C. Siyasal Partilerin hükümetleri eleştirmelerini
D. Güçler ayrılığı ilkesini getirmesinden engellemek amacıyla
E. Seçim sisteminin iki turlu olmasından D. Cumhurbaşkanını daha güçlü ve etkili kılabil-
mek için
2 Cumhurbaşkanı’nın, kısa aralıklarla Millet E. Parlamenter rejimin etkisini hafifletmek için
Meclisi’ni fesih yetkisi ile ilgili aşağıdaki ifadeler-
den hangisi doğrudur? 5 Fransız Anayasası’na göre, Cumhurbaşkanla-
A. Cumhurbaşkanları her istediklerinde Millet rı kaç kez bu makama seçilebilirler?
Meclisi’ni feshederek seçimleri yenileme yetki- A. 1
sine sahiptir. B. 2
B. Cumhurbaşkanları fesih yetkisini kullandıktan C. 3
sonra bir yıl süreyle bu yetkiyi artık kullana-
D . 4
mazlar. Olağanüstü yetkilerini kullandıkları
dönemlerde de hiç bir surette Meclis’i feshede- E. 5
mezler.
C. Cumhurbaşkanları, fesih yetkisini sadece savaş 6 Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen ne
halinde kullanabilir. tür bir yönetsel reform, Fransa’nın merkeziyetçi ve
D. Cumhurbaşkanı fesih yetkisini olağanüstü du- üniter yapısını yumuşatıcı sonuçlar doğurmuştur?
rumlarda kullanır.
A. Hükümetin yetkilerini genişleten reformlar
E. Cumhurbaşkanı fesih yetkisini ancak referan-
B. Millet Meclisi’nin yetkilerini geliştiren reformlar
dumdan sonra kullanır.
C. Bölgesel yönetimlerin kurulması
D. Cumhurbaşkanının yetkilerini genişleten re-
3 58 Anayasası, Fransız geleneklerinin dışına formlar
çıkarak yasaların anayasaya uygunluğunu nasıl gü- E. Başbakanın yetkilerini genişleten reformlar
vence altına almıştır?
A. Seçmene başvurarak 7 “Seçilmiş Krallar” nitelemesinin gerekçesi
B. Hükümetin Cumhurbaşkanı’na şikayet yolunu aşağıdakilerden hangisidir?
açarak
C. Yasaların yargısal denetimiyle yetkili Anayasal A. Genel oyla seçilen Cumhurbaşkanlarının geniş
Konsey sayesinde yetkilerle donatılması
D. Ombudsman sistemini düzenleyerek B. Cumhurbaşkanlarının adeta krallar gibi dav-
ranması
E. Laiklik ilkesini getirerek
C. Cumhurbaşkanlarının eskiden kralların otur-
dukları sarayları kullanmaları
D. Kraliyet düzeninin geçerli olması
E. İngiliz siyasi sistemine benzemesi
99
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi: Fransa
100
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
4. A Yanıtınız yanlış ise “Yeni Anayasanın Öngör- 9. B Yanıtınız yanlış ise “Yeni Anayasanın Öngör-
dükleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. dükleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
3 Anahtarı
Fransa’da yaşayan göçmen kökenliler ülke siyasetinde daha fazla temsil edilme
mücadelesi veriyor. Resmi rakamlara göre, nüfusunun yüzde 9’u göçmen, yüz-
de 11’i ise göçmen çocuklarından oluşan Fransa’da göç ve göçmen kökenlilerin
siyaset ve yönetimdeki yeri tartışma konusu olmaktadır. Uzun yıllar çeşitli kül-
Araştır 1 türel veya dayanışma amaçlı kurulan derneklerde seslerini duyurmaya çalışan
göçmen kökenli Fransız vatandaşları, son yıllarda “yeteri kadar temsil edilme-
dikleri” gerekçesiyle geleneksel partilerden uzaklaşma eğilimine girmişlerdir.
Geleneksel siyasi partilerden dışlandıklarını belirten göçmen kesimin sandığı
boykot etmesi ve seçimlere seçmen veya aday olarak ilgi göstermemesi sonrası
Fransa siyaseti ve yönetiminde temsil sorunu olduğu eleştirileri yükselmektedir.
101
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi: Fransa
Araştır Yanıt
3 Anahtarı
Kaynakça
Althusser, L. (1987). Politika ve Tarih, (Çev. A. Crozier, M. (1987). Etat Modeste, Etat Moderne,
Şenel/Ö. Sezgin), V Yayınları. Seuil.
Anderson, P. (1967). les Passages de l’Antiquité au Déloye, Y. (1997). Sociologie Historique du Politique,
Féodalisme, Maspero. la Découverte.
Aron, R. (1991). Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, (Çev. Doğan, M. ve Pelassy, D. (1982). Sociologie Politique
Korkmaz Alemdar), İş Bankası Yayınları. Comparative, Economica.
Badie,B. (1983). Culture et Politique, Economica. Duby, G. (1978). les Trois Ordres ou l’İmaginaire du
Féodalisme, Gallimard.
Belorgey, G. (1967). le Gouvernement et l’Administration
de la France, A. Colin. Dumézil, G. (1995). Mythe et Epopée, 1,2,3, Gallimard.
Bloch, M. (1983). Feodal Toplum, (Çev.M.A. Duverger, M. (1975). Seçimle Gelen Krallar, (Çev. N.
Kılıçbay), Savaş Yayınları. Erkut), İstanbul.
Bon, F. ; Burnier, M.A. (1971). les Nouveaux Française, R. (1991). Droit Constitutionnel, 7.
İntellectuels, Seuil.
Gauchet, M. (1998). La Religion dans La Démocratie,
Bourdieu, P. ve Pesseron, J.C. (1964). les Héritiers, Ed. Gallimard.
De Minuit.
Guachet, M. (2003). La Condition Historique, Sto
Bourdieu, P. (1989). la Noblesse de l’Etat, Ed. De ck.
Minuit.
Gaulle C. (1959). Mémoires de Guerre, Plon.
Caron, F. (1985). La France des Patriotes de 1815 à
Goguel, F. ve Grosser, A. (1964). La Politique en
1918, Fayard.
France, A. Colin.
Crozier, M. (1963). Le Phénomene Bureaucratique.
Grémion, P. (1970). ” İntroduction à une étude du
Seuil.
systeme politico-administratif local”, Sociologie du
Crozier, M. (1976). La Société Bloquée, Seuil. Travail, 1.
102
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Grémion, P. ve Worms, J.P. (1970). “l’Etat et les Thomas, E. (1984). “Commune de Paris”,
Collectivités” Esprit, Janvier. Encyclopaedia Universalis, Corpus 5.
Guillaume, S. (1992). Histoire Politique Comparée, Tocqueville, A. (1968). De la Démocratie en Amérique,
Grande-Bretagne R.F.A. France 1945-1991, Gallimard.
Nathan.
Tocqueville, A.(1968). L’Ancien Régime et La
Halbwachs, M. (1968). La Mémoire Collective, 2. Révolution, Gallimard.
Baskı, PUF.
Worms, J.P. (1966) “le Préfet et ses Notables”,
Hobsbawm, E.J. L’Ere des Empires, 1875-1914, Fayard. Sociologie du Travail, Juillet-Septembre.
Ladurie, E.L.R. (1987) L’Etat Royal 1460-1610, Akın, İ.F. (1974). Kamu Hukuku, İ.Ü. Hukuk
Hachette. Fakültesi Fakülteler Matbaası.
Legendre, P. (1966). “Histoire de La Pensée Althusser, L. (1987). Politika ve Tarih, (Çev. Alaeddin
Administrative Française”, Traité de Science Şenel ve Ömür Sezgin), V Yayınları.
Administrative, Mouton.
Aulard, A. (1987). Fransa İnkılâbı’nın Siyasi Tarihi,
Lévi-Strauss, C. (1974). Anthropologie Structurale, (Çev. Nazım Poroy), Türk Tarih Kurumu
Plon. Basımevi.
L’Etat du Monde 2001, la Découverte, 2000. Çağdaş Liderler Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, De
Gaulle Maddesi: Cilt 2, s. 490-523.
Malberg, R.C. (1922). Contribution à la Théorie
Générale de l’Etat, C.2, Sirey. Çağla, C. (2006). Tocqueville ve Özgürlük, Belge
Yayınevi.
Mandrin, J. (1967). l’Enarchie ou les Mandarins de la
Société Bourgeoise, Table Ronde. Duverger, M. (1975). Seçimle Gelen Krallar, (Çev. N.
Erkut), İstanbul.
Manent, P. (1982). Tocqueville et la Nature de la
Démocratie, Julliard. Eroğul, C. (2008). Çağdaş Devlet Düzenleri, 6. Baskı,
İmaj Yayıncılık.
Mélin-Soucramanien, F. (2010). Constitution de la
République Française, Editions Dalloz. Furet, F. (1989). Fransız Devrimini Yorumlamak, (Çev.
Ahmet Kuyaş), Alan Yayıncılık.
Moore, B. (1969). les Origines Sociales de la Dictature
et de la Démocratie, Maspero. (Diktatörlüklerin ve Gaxotte, P. 1962). Fransız İhtilali Tarihi, (Çev. Semih
Demokrasilerin Toplumsal Kökenleri), (Çev. Şirin Tiryakioğlu), Varlık Yayınevi.
Tekeli/Alaeddin Şenel), İmge Kitabevi, 2000).
Göze, A. (1998). Siyasal Düşünceler ve Yönetimler,
Oktay, C. (Ocak 1995). “ Fransız Halkı’nın Unsuru Beta Yayınları.
Korsika Halkı İfadesinin Anayasal Olanaksızlığı
Çağdaş Liderler Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, Jaures
Konusunda Bir Not”, İstanbul Üniversitesi S.B.F.
Maddesi: Cilt 3, s. 990-10004. Blum Maddesi:
Dergisi.
Cilt 1, s. 166-184.
Root, H.L. (1994). la Construction de l’Etat Moderne
Kamalak, İ. (2007). (Derleyen), Başkanlık Sistemi ve
en Europe, la France et l’Angleterrre, PUF.
Türkiye, Kalkedon Yayınları.
Schulze, H. (1996). Etat et Nation dans l’Histoire de
Michelet, J. (1949-1955). Fransa İhtilali Tarihi, (Çev.
l’Europe, Seuil.
Hamdi Varoğlu), Milli Eğitim Basımevi.
Scocpol, T. ( Ed.) (Çev. Ahmet Fethi), (1989). Tarihsel
Montesquieu (1989). Kanunların Ruhu Üzerine, (Çev.
Sosyoloji, Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
Fehmi Baldaş), Seç Yayınları.
Seiler, D.L. (1982). la Politique Comparée, A. Colin.
Sorel, A. (1949-1955). Avrupa ve Fransız İhtilali,
Siwek-Pouydesseau, J. (1969). Le Personnel de (Çev. Nahit Sırrı Örik), Milli Eğitim Basımevi.
Direction des Ministères, A. Colin.
Şaylan, G. (1981). Çağdaş Siyasal Sistemler, TODAİE
Peyrefitte, A. (1976). Le Mal Français, Plon. Yayınları.
Pierre, B. (1977). Les Sommets de l’Etat, Seuil, Paris. Tocqueville, A. (1965). Amerika’da Demokrasi, (Çev.
Taner Timur), Türk Siyasi İlimler Derneği Yayınları..
Rémond, R. (1998). Religion et Société en Europe, Seuil.
Tocqueville, A. (1995). Eski Rejim ve Devrim, (Çev.
Thoenig, J.C. (1973). l’Ere des Technocrates, le Cas des
Turhan Ilgaz), Kesit Yayınları.
Ponts et Chaussées, Les Editions d’Organisation.
103
Bölüm 4
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Başkanlık Rejimi: ABD
1 2
Özellikleri Amerikan Siyasal Sisteminin Gelişimi
öğrenme çıktıları
3 4
3 ABD’de Başkanlık, Kongre ve Yüksek ABD’de Siyasal Kültür ve Siyasal Katılma
Mahkeme gibi politika yapıcı kurumları 4 ABD’nin siyasal kültürünü ve siyasal
açıklayabilme katılma süreçlerini değerlendirebilme
5
ABD’de Kamu Siyasetlerinin Oluşumu
5 ABD’de kamu siyasetlerinin oluşum
süreçlerini açıklayabilme
104
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
105
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Başkanlık Rejimi: ABD
Öğrenme Çıktısı
106
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
devrimleri gibi diğer önemli devrimlerden oldukça lar arasındaki siyasi ve sosyal eşitlik meselesi
farklıdır. Büyük çapta toplumsal değişimlere yol ABD’de bir yüzyıl daha önemli bir sorun
açan bu devrimlerin aksine, ABD devrimi daha olmaya devam etmiştir. Çok sayıda Afro-
muhafazakâr bir nitelik taşımış ve esas amacı top- Amerikalı, özellikle de güney eyaletlerde
lumun sosyal ve ekonomik düzenini değiştirmek yaşayanlar, günlük yaşamlarında sistematik
yerine yalnızca İngiltere yönetiminden kurtularak olarak ayrımcılığa uğramış ve demokra-
bağımsız bir devlet kurulmasını sağlamak olmuştur tik süreçlere tam katılımdan dışlanmıştır.
(Edwards vd, 1998, 27). Amerikan demokrasisinin bu büyük ku-
2) İç Savaş (1861-1865): Amerika Birleşik suru sonunda ABD Kongresi’nde 1965’te
Devletleri’nin siyasi gelişimindeki ikinci Sivil Haklar Kanunu’nun geçmesiyle büyük
büyük dönüm noktası ülkenin yaşadığı İç ölçüde sona ermiştir.
Savaş’tır. Bağımsız bir devlet olarak ortaya
çıkışını izleyen yıllarda ABD toprakları, ilk
yerleşim bölgesi olan doğuda Atlantik Ok- “New Deal” Dönemi (1933-1940): Ame-
yanusu kıyısındaki eyaletlerden batıdaki Pa- rikan siyasi tarihindeki üçüncü büyük
sifik Okyanusu’na doğru uzanan bölgelere dönüm noktası 1930’lu yıllardaki New
doğru genişlemiştir. 1848 tarihine gelindi- Deal döneminde hükümetin ekonomi-
ğinde, ABD güneybatının ve Pasifik kıyı- deki rolünü artıran yeni düzenlemelerin
larındaki kuzeybatının büyük kısmını top- getirilmesidir.
raklarına katmış durumdaydı. Avrupa’dan
gelmeye devam eden göç dalgasının bir so- 3) “New Deal” Dönemi (1933-1940): Ame-
nucu olarak 1790 ile 1860 yılları arasında rikan siyasi tarihindeki üçüncü büyük
nüfus 4 milyondan 31 milyona çıkmıştı. dönüm noktası 1930’lu yıllardaki New
Ülkenin toprak genişlemesine kuzey ve gü- Deal döneminde hükümetin ekonomide-
ney eyaletleri arasındaki kölelik konusun- ki rolünü artıran yeni düzenlemelerin ge-
da odaklanan gerilimin tırmanması eşlik tirilmesidir. 1865-1945 yılları arasındaki
etmiştir. Avrupalı köle tacirleri tarafından dönemde ABD ülkeyi bir tarım ülkesi gö-
Afrika ve Karayipler’den getirilen köleler rünümünden dünyanın önde gelen sanayi
çoğunlukla güney eyaletlerindeki toprak güçlerinden biri haline getiren büyük sosyal
sahipleri tarafından satın alınmışlardı. Kö- ve ekonomik değişimlere tanık olmuştur.
leliğe karşı çıkan kuzeydeki eyaletlerle, bu Hızlı ekonomik gelişme ve sanayileşme sü-
uygulamayı savunan güneyliler arasındaki reci büyük şehirlerin nüfusunun artmasına
gerginlik 1860’da kölelik karşıtı olan Ab- yol açarken, bir yandan da ABD Avrupa
raham Lincoln’un başkan seçilmesiyle do- ve Asya’dan milyonlarca göçmen almaya
ruk noktasına çıkarak güneydeki ayrılıkçı devam etmiştir. Ancak ekonomik büyüme
hareketi güçlendirmişti. Kuzey ve güney ve refah ülkenin 1929’da karşılaştığı büyük
eyaletleri arasında kölelik sorunu yüzünden ekonomik krizin sonucunda sekteye uğra-
tırmanan gerilim, 1861’de ABD’de büyük mıştır. Bankacılık sisteminin çöküşüyle baş-
çaplı bir İç Savaş’a yol açmıştır. 1865’e ka- layan kriz, işsizlikte hızlı artışa neden olmuş
dar süren ve yarım milyon insanın hayatına ve milyonlarca Amerikalı işsiz kalmıştır.
mal olan savaş kuzeyin zaferiyle sonlanmış 1929 krizi ekonomik ve sosyal sorunlara hal
ve kölelik uygulamasına son verilmiştir. çaresi bulmak için yeni politika arayışlarına
Amerikan İç Savaşı büyük ölçüde kölelik- yol açmıştır. Demokrat Parti’den 1933’te
le ilgilidir, ancak aynı zamanda eyaletlerle başkan seçilmesinin ardından Franklin
ulusal hükümet arasındaki mücadelenin D. Roosevelt işsizler için istihdam olanağı
de ürünüdür. Kuzeyin güneye karşı zafer sağlayan kamu projeleri yoluyla ekonomik
kazanması ulusal hükümetin güney eyalet- iyileşmeyi hedefleyen ve “New Deal” diye
lerinin egemenliğini ilan etme çabalarını adlandırılan programı açıklamıştır. Başkan
engellemiştir. Her ne kadar İç Savaş kölelik Roosevelt’in New Deal’i yoksullar için as-
karşıtı güçlerin zaferiyle sonuçlansa da ırk- gari ücret ilkesini getirmiş ve aynı zaman-
107
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Başkanlık Rejimi: ABD
108
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
109
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Başkanlık Rejimi: ABD
ABD’de Siyasi Haklar ve Özgürlükler Anayasanın onanmasından iki yıl sonra ABD
Sivil hakların ve özgürlüklerin korunması Ame- Kongresi Haklar Bildirgesi’nde bir değişiklik öne-
rikan siyasi hayatının anayasal temellerinin önemli risinde bulunmuştur. 1791’de onanan Haklar
bir yönünü oluşturmaktadır. Anayasayı yazdıkla- Bildirgesi’nin on maddesi Amerikan halkının temel
rında ABD’nin kurucu liderleri sadece birkaç hak- hak ve özgürlükleri ile ilgili esas anayasa maddeleri-
kı bu belgeye dâhil etmişlerdi. Bunların arasında ni oluşturmaktadır. Haklar Bildirgesi’nin ilk değişik
en önemlisi “habeas corpus” ve bu hakkın “ex post (tashihli) maddesi, “Kongre, din kurumuna saygı
facto kanunlara” karşı korunmasıdır. “Habeas cor- göstermeyen, dinin serbestçe uygulanmasını engel-
pus ilkesi” yargıcın bir kişinin hangi hukuki ge- leyen ya da ifade ve basın hürriyetini ortadan kaldı-
rekçe ile hapishanede tutuklu olduğunu açıklama ran veya barışçı bir şekilde toplantı yapma hakkını
zorunluluğu bulunması anlamına gelmektedir. Bu ve şikâyetlerinin düzeltilmesi için hükümete dilekçe
ilkeye göre gözaltındaki kişi yargıca başvurabilir ve verme hakkını engelleyen hiçbir kanunu çıkaramaz”
yasadışı olarak hapishanede tutulduğu iddiasıyla ifadesinden oluştuğu için ayrı öneme sahiptir. Yani
salıverilmesini talep edebilir. Mahkeme sisteminin anayasanın ilk değişik maddesi inanç, ifade ve top-
yeterli delil bulamaması durumunda da yargıç tu- lantı özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Hak-
tuklunun salıverilmesine karar verebilir. “Ex post lar Bildirgesi’ndeki diğer maddeler arasında ikinci
facto kanunlar ilkesi” ise bir kişinin gerçekleştirdiği değişik madde Amerikan vatandaşlarının silah bu-
dönemde suç sayılmayan eylemine karşı ceza ka- lundurma hakkını güvence altına aldığı için olduk-
nununun geriye dönük olarak işlemesinin anayasa ça tartışmalıdır. Madde, suç ve şiddetin ana nedeni
yoluyla engellenmesidir. olarak gören silah denetimi savunucuları tarafından
sert şekilde eleştirilse de, pek çok Amerikalı silah bu-
lundurma ve taşımanın anayasal hakları olduğunda
ABD’de siyasi haklar ve özgürlüklerin ısrar etmektedir. Haklar Bildirgesi’nde yer alan bir
dayandığı temel ilkelerden en önemlisi başka önemli ilke kendi aleyhinde tanıklık etmeye
habeas corpus ve bu hakkın ex post facto karşı getirilen koruma ile ilgilidir. Beşinci değişik
kanunlara karşı korunmasıdır. Habeas madde kimsenin “kendi aleyhine tanıklık etmeye
corpus ilkesi yargıcınn bir kişinin zorlanamayacağını” belirterek zorlama yoluyla ken-
hangi hukuki gerekçe ile hapishanede di aleyhinde tanıklığı yasaklamaktadır. Yani mah-
tutuklu olduğunu açıklama zorunluluğu keme salonunda, karakolda veya Kongre’deki bir
bulunması anlamına gelmektedir. Bu sorgulamada, hiç kimse daha sonra aleyhinde kul-
ilkeye göre gözaltındaki kişi yargıca lanılabilecek bir kanıt vermeye zorlanamaz. Özet
başvurabilir ve yasadışı olarak hapiste olarak, Haklar Bildirgesi’nin on maddesi, başka bir
tutulduğu iddiasıyla salıverilmesini talep deyişle anayasanın ilk on maddesi, sivil özgürlükler
edebilir. Mahkeme sisteminin yeterli ve bireyin hükümete karşı korunması ile ilgili bazı
delil bulamaması durumunda da yargıç temel anayasal ilkeleri ortaya koymaktadır.
tutuklunun salıverilmesine karar verebilir.
Ex post facto kanunlar ilkesi ise bir kişinin
gerçekleştirdiği dönemde suç sayılmayan ABD Anayasasının ilk on maddesi, sivil
eylemine karşı ceza kanununun geriye özgürlükler ve bireyin hükümete karşı ko-
dönük olarak işlemesinin anayasa yoluyla runması ile ilgili bazı temel anayasal ilke-
engellenmesidir. leri ortaya koymaktadır.
110
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Öğrenme Çıktısı
ABD siyasal sisteminin geli- ABD’de siyasi yetki federal ABD’de siyasi haklar ve öz-
şiminin dünya için de örnek ve eyalet hükümetleri arasın- gürlüklerin dayandığı temel
oluşturmasının nedeni nedir? da nasıl paylaşılmaktadır? ilkeler nelerdir?
111
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Başkanlık Rejimi: ABD
nin yürütme yetkisini hükümetin diğer organlarıyla Başkanın Amerika’nın siyasi hayatındaki yetki
paylaşmasını güvence altına almak istemişlerdir. Bu- ve rolünün genişlemesi, Beyaz Saray’daki personel
nunla birlikte, Başkanın yetkilerinin ABD’nin kuru- sayısındaki artışa da yansımıştır. ABD’nin kuru-
luşundan bu yana giderek arttığı görülmektedir. Bu luş yıllarında görev yapan George Washington ve
eğilimin en önemli nedenleri Amerika’nın dünyada- Thomas Jefferson gibi erken dönem Amerikan Baş-
ki etki ve rolünün artması, teknolojinin gelişimi ve kanları kendilerine yardımcı olacak az sayıda per-
yeni hükümet politikalarının oluşturulmasını gerek- sonelle çalışmışlardı. Oysa günümüzde Başkanın
tiren yeni sosyal, ekonomik ve siyasi konuların orta- hem çalışma mekanı hem de ailesiyle beraber yaşa-
ya çıkışıdır. 20nci yüzyıl boyunca Amerika’nın dün- dığı Beyaz Saray’da ve çevresindeki başkanlık devlet
yadaki gücü ve rolü arttıkça Başkan seçilen kişiler dairelerinde yaklaşık 600 kişi görev yapmaktadır.
de savaş ve barışla ilgili hayati kararların alınmasında 1930’lardan başlayarak, Başkanın ilgilendiği iç ve
ana aktörler haline gelmişlerdir. Aynı zamanda, fe- dış politika konularındaki artışa paralel olarak, Be-
deral hükümetin sosyal ve ekonomik kamu politi- yaz Saray’daki görevli sayısında da önemli oranda
kalarının belirlenmesindeki rolünün ve sorumluluk- artış olmuştur. Amerikan Başkanlarının Beyaz Sa-
larının artması Beyaz Saray’daki Başkanlık ofisine ray’daki üst düzey yardımcıları arasında başkan yar-
doğrudan bağlı olan yeni birimlerin oluşturulması- dımcısı, ulusal güvenlik danışmanı, basın ve hukuk
na yol açmıştır. Yürütme organının başı olarak Baş- danışmanları bulunmaktadır.
kan günümüzde dört milyondan fazla çalışanı olan
büyük bir bürokrasinin de başıdır. Buna ek olarak Kongre
,Amerikan Yüksek Mahkemesi de Başkanlık yetki-
Kongre, ABD’de siyasi temsilin ve yasa yapımı-
leri ile ilgili davalarda genellikle yürütme organının
nın ana kurumudur. Kongre’nin en önemli örgütsel
lehine karar vererek Başkanların siyasal sistemi için-
özelliği iki meclisli olmasıdır. Anayasayı yazanlar ya-
deki konumlarını güçlendirmiştir.
sama yetkisinin çoğunluk tarafından kontrol edilen
Günümüzde Amerikan Başkanı dünyadaki de- tek bir kurumun elinde toplanmasını engellemenin
mokratik ülkelerin liderleri arasında genellikle en önemli olacağını düşünerek yasama organında Tem-
çok yetkiye sahip olanı olarak bilinmektedir. Baş- silciler Meclisi’nin yanı sıra Senato’nun da bulun-
kanın yetkilerinin bir dizi kaynağı vardır. Ülkenin masını öngörmüşlerdir. ABD Kongresi’nin her bir
siyasi yürütme organının başındaki kişi olarak hem kanadının toplantı salonları ve üyelerin ofisleri Was-
devletin hem de hükümetin başıdır. Bu ikili görev hington’daki Capitol Binası’nın içinde bulunmakta-
ve doğrudan halk tarafından seçilmesi, Başkanı dır. Temsilciler Meclisi’nin ülke çapındaki 435 ayrı
ülkenin en güçlü siyasi lideri yapmasının yanı sıra seçim bölgesini temsil eden 435 üyesi vardır. Meclis
iç ve dış politika konularında partisinin yasama üyeleri iki yıllığına seçilirler ve tekrar seçilmeleri de
gündemini büyük ölçüde şekillendirecek biri hali- mümkündür. Her bir eyaletten Meclis’e seçilecek
ne getirmektedir. Amerikan Başkanının gücü aynı olan temsilci sayısı nüfusa göre belirlenir. Daha ka-
zamanda seçildikten sonra 5000’den fazla siyasi labalık olan California ve New York gibi eyaletlerin
atama yapabilmesinden de kaynaklanmaktadır. Bu Meclis’te sırasıyla 53 ve 32 temsilcisi varken, Mon-
atamalar kabinesinde görev alan bakanları, devlet tana ve South Dakota gibi nüfusu az olan eyaletlerin
teşkilatının üst düzey yöneticilerini, büyükelçileri, yalnızca birer üyesi vardır. Temsilciler Meclisi için
federal hükümetin hâkimlerini ve Beyaz Saray per- yapılacak olan seçimlerdeki seçim bölgelerinin san-
sonelini içermektedir. Bununla birlikte, Başkanın dalye sayısı her on yılda bir sandalyelerin yeniden
üst düzey bürokrat atamalarının ABD Senatosu dağıtımı (reapportionment) yoluyla nüfus değişik-
tarafından onaylanması gerektiği ve Senato’nun liklerine göre yeniden düzenlenir. İlçelerin coğrafi
Başkanın yaptığı atamaları reddettiği çok sayıda sınırları da eyalet meclisleri tarafından çoğunlukla
durum olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır. partizan nedenlerle değiştirilebilmektedir. Sadece
partizan amaçlarla seçim bölgelerinin haritasının de-
ğiştirilmesine gerrymandering denilmektedir. Senato,
Amerikan Başkanı dünyadaki demokratik 100 üyesi ile Temsilciler Meclisi’nden sayıca daha
ülkelerin liderleri arasında genellikle en çok küçüktür. Nüfus büyüklüklerine bakılmaksızın elli
yetkiye sahip olanı olarak bilinmektedir. eyaletin her birinin Senato’da altı yıllığına seçilen iki
senatörü bulunmaktadır.
112
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
113
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Başkanlık Rejimi: ABD
Amerikan siyasal sisteminin yargı organının Yüksek Mahkeme’de başyargıç da dâhil dokuz
en yüksek noktasının Yüksek Mahkeme olduğu üye vardır. Bir kişi ancak Başkan tarafından aday
açıktır. Amerika’nın en üst düzey mahkemesinin gösterilip Senato tarafından onaylanarak Yüksek
yargı denetiminin ardından yasama veya yürüt- Mahkeme üyesi olabilmektedir. Amerikan siyasi ya-
menin bir eylemini anayasaya aykırı ve dolayısıyla şamında oynadığı önemli rolden dolayı yargıçların
geçersiz ilan etme yetkisi vardır. Amerikan siyase- Yüksek Mahkeme’ye aday gösterilmesi ve onaylan-
tindeki bazı kritik konu ve tartışmalarda da son ması önemli bir siyasi olaydır. Yüksek Mahkeme
söz Yüksek Mahkeme’nindir. Örneğin, 2000 baş- üyeleri ömür boyu atandığı için yeni bir konumun
kanlık seçimlerinde George W. Bush ile Al Gore açılması ancak bir üyenin ölmesi veya emekli olma-
arasındaki yarış Florida’daki oyların birbirine çok sıyla mümkün olmaktadır. Bir üyelik boşaldığında
yakın olmasından dolayı çıkmaza girdiğinde, Yük- Başkan görev için yeterli deneyimi olmasının yanı
sek Mahkeme Bush lehine karar vermiş, dolayı- sıra aynı zamanda kendi partisinin temel görüşle-
sıyla Bush’u ABD Başkanı yapmıştır. Bunun gibi rini destekleyen birini bulmaya çalışır. Eğer Başka-
konularda kritik kararlar almasının yanı sıra, Yük- nın partisi Senato’da çoğunluğa sahipse onay süreci
sorunsuz ilerler. Ancak partisi Senato’da azınlıkta
sek Mahkeme’nin önemi ayrıca federal yasaların
olan veya kendi görev sürelerinin sonuna yaklaşan
üstünlüğünü sağlamadaki ve eyaletler arasındaki
Başkanlar ülkenin en yüksek mahkemesi için göster-
uyuşmazlıkları çözmedeki rolünden kaynaklan-
dikleri adayın kabul edilmesini sağlama konusunda
maktadır. Anayasa Yüksek Mahkeme’ye kendi ba-
daha çok muhalefetle karşılaşmaktadırlar. 1960’lar-
şına politika yapma yetkisi vermemektedir, sadece
dan bu yana Senato, Başkan’ın önerdiği altı Yüksek
anayasayı “yorumlama” yetkisi vermektedir. An- Mahkeme üyesi adayını reddetmiştir. Yüksek Mah-
cak iki asırdan fazla bir zaman önce yazılmış olan keme üyelerinin yapısı yıllar içinde ırk ve cinsiyet
ve çok sayıda genelleme içeren bir anayasanın yo- bakımından çok değişmiştir. Önceden Yüksek Mah-
rumlanması basit bir iş değildir. Bu yüzden Yüksek keme üyeleri ağırlıklı olarak erkeklerden ve beyazlar-
Mahkeme’de görevli yargıçların kendi kişisel siyasi dan seçilirdi. Günümüzde ise (2011), dokuz Yüksek
görüşleri zaman zaman Yüksek Mahkeme’nin ver- Mahkeme yargıcından biri Porto Riko kökenli bir
dikleri kararları etkileyebilmektedir. Latin, biri siyah ve dördü de kadındır.
Öğrenme Çıktısı
Amerika’daki Başkanlık
Sistemi’nde, Başkan seçilen
kişinin çok geniş yetkileri
vardır. Bu mevkiye seçilen
ABD’de politika yapımında
kişinin kolayca otoriter bir ABD’de siyasal sisteminde
temel rol oynayan kurumlar
yönetime doğru gidebile- kongrenin yetki ve gücünü
hangileridir ve bunların ara-
ceği düşünülebilir. Ancak anlatın.
sındaki ilişkiler nelerdir?
ABD siyasal sisteminde bu
tür bir gelişme yaşanmamış-
tır. Sizce bunun en önemli
nedenleri nelerdir?
114
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
115
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Başkanlık Rejimi: ABD
vatandaşlarından çok daha sık sandığa çağrıldığının diğinde siyaset sahnesine çıkmaktadır. Bunun en
(genel ve yerel seçimler, partilerin başkanlık ön se- son örneği 1995 yılında zengin bir işadamı olan ve
çimleri ve referandumlar) altını çizmektedir. 1992 başkanlık seçimlerinde %18,9 oy alan Ross
Perot tarafından 1995 yılında kurulan Reform
Partisi’dir. ABD parti sistemi aşırı sol ve aşırı sağ
uçtan radikal partilerin ülkenin iki merkeziyetçi
dikkat partisiyle etkin bir şekilde rekabet edememiş olma-
8 Kasım 2016 tarihinde ABD başkanını be- ları bakımından birçok Avrupa demokrasisinden
lirlemek için yapılan seçimlere Amerikalıların farklıdır. Ayrıca çoğu Avrupa demokrasisinde çok
ilgisi çok düşük olmuş, ülke ve dünyanın ka- partili sistemler tek bir parti parlamentodaki san-
deriyle ilgili bu önemli seçime katılım oranı dalyelerin çoğunluğunu alamadığı için koalisyon
yaklaşık olarak % 50 seviyesinde kalmıştır. Seç- hükümetleri çıkarırken, koalisyon hükümetleri
men nüfusu yaklaşık olarak 241 milyon olan Amerikan siyasal yaşamının bir parçası olmamıştır.
Amerika’da son seçimde oy kullanmak için Bununla birlikte ABD siyasal sistemindeki yetki
kayıt yaptıran seçmenlerin sayısı 200 milyon- dağılımından dolayı Kongre de ülkenin hükümet
da kalmıştır. Seçim sonucunda başkanlık için yapısının bir parçasıdır. Beyaz Saray ve Kongre’yi
gereken 270 delege sayısına ulaşan Donald eş zamanlı olarak aynı partinin kontrol ettiği du-
Trump ABD’nin 45’inci başkanı olmuştur. rumlarda ABD’de bir “parti hükümetinden” bah-
Kesin sonuçlarda küçük değişiklikler olsa da, son setmek mümkündür. Ancak 1960’lardan bu yana
başkanlık seçiminde oy veren Amerikalı seçmen Amerikan siyasetinde bir partinin Kongre’nin bir
sayısı 124 milyon civarında kalmıştır. Seçime ka- kanadını veya her iki kanadını da kontrol ederken
tılım oranı beklenenden düşük olmuştur, 2012 öteki partinin başkanlığı kazandığı “bölünmüş
başkanlık seçimlerinde oy kullanan seçmen sa- hükümet” yönünde ilerleyiş söz konusudur. Örne-
yısının 129.1 milyon ve seçime katılım oranının ğin, 2010 Kongre seçimlerinin ardından Demok-
% 53.6 olduğu göz önüne alındığında, seçmenin rat Partili Barrack Obama’nın Başkanlığı sürerken
sandıktan iyice soğutulduğu ortaya çıkmıştır. Cumhuriyetçi Parti’nin Temsilciler Meclisi’ni ele
Obama’nın iktidara geldiği 2008 yılı seçimlerinde geçirmesiyle bu durum yeniden ortaya çıkmıştır.
kullanılan 131.3 milyon hariç, ABD seçmeninin
1970 yılından günümüze kadar sandığa gitme
oranı çok düşük seviyelerde kalmış ve neredeyse Amerikan siyasal sistemindeki iki büyük
% 50 oranına takılıp kalmıştır (http://sunsavun- parti olan Demokratlar ve Cumhuriyet-
ma.net/analiz/abd-baskanlik-secimine-katilim- çiler ideolojik yönelimleri bakımından
orani-50ye-kadar-dustu-halk-oy-kullanmiyor/) temelde merkeze yakındır.
116
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
117
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Başkanlık Rejimi: ABD
kabilecek siyasi yolsuzlukların önüne geçebilmek için tumlar bakımından da Cumhuriyetçi ve Demokrat
Kongre 1971 yılından beri kampanya katkılarına ve seçmenler arasında büyük fark vardır: Kendilerini
masraflarına sınırlar getiren, bağışların kullanımıyla siyaseten muhafazakâr olarak tanımlayan seçmen-
ilgili tam beyan ve şeffaflık gerektiren ve başkanlık se- lerin çoğunluğu Cumhuriyetçi Parti’yi destekler-
çimleri için kamu kaynakları oluşturan bir dizi kam- ken, siyaseten liberal olduğunu söyleyen seçmen-
panya reformu yasaları çıkarmıştır. lerin çoğunluğu Demokrat Parti’ye oy vermektedir.
1940’ların sonundan bu yana Başkan ve Kongre 2016 başkanlık seçiminde Cumhuriyetçi
seçimlerinin sonuçları ülkenin iki büyük partisinin Parti’nin adayı Donald Trump, Demokrat Parti’nin
halk desteğinin yıllar içinde değişiklik gösterdiğini adayı Hillary Clinton karşısında seçimi önde biti-
ortaya koymaktadır. 1948 ile 2008 arasında ABD’de rerek ABD’nin 45. Başkanı oldu. Her iki aday da
16 Başkanlık seçimi yapılmıştır. Cumhuriyetçiler önseçim sürecinde kendi partilerinden aday olmaya
Demokratlardan biraz daha başarılı olmuş ve bu se- çalışanlarla yarıştılar. Cumhuriyetçi Parti’de başlan-
çimlerin dokuzunu kazanmıştır. Bunun sonucunda gıçta 16 kişiden oluşan aday adayları giderek sayıca
bu yaklaşık 60 yıllık dönemde Cumhuriyetçiler Baş- azaldı ve sonunda Donald Trump partisinin başkan
kanlık mevkiini daha uzun süre ellerinde tutmuştur adayı seçildi. Demokrat Parti’de ise daha az sayıda
(36’ya karşı 26 yıl). Öte yandan, Kongre seçimlerin- aday adayı önseçimlere katıldı. Hillary Clinton kar-
de 1961’den 1995’e kadar olan dönemde Demok- şısındaki en güçlü aday adaylarından Senatör Bernie
ratlar Temsilciler Meclisi’nin çoğunluğunu sürekli Sanders’ı yenerek Demokratların başkan adayı oldu.
elde etmiştir. O tarihten bu yana Meclis çoğunluğu 2016 başkan seçiminden önce yapılan anketler
iki parti arasında birçok kere el değiştirmiştir. De- eski başkan Bill Clinton’un eşi ve Obama yöneti-
mokratlar 1960’lar ve 1970’lerde de yasama yılla- minin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un kazan-
rının çoğunda Senato’ya hakim olmuştur. 1981 ile ma ihtimalinin daha yüksek olduğunu gösteriyor-
2001 arasındaki dönemin büyük kısmında Senato’da du. Fakat seçimler sürpriz bir şekilde sonuçlandı ve
Cumhuriyetçiler çoğunlukta olmuştur. Bu eğilim daha önce hiçbir siyasi deneyimi olmayan milyarder
2000’lerin sonlarına doğru Demokratların Senato’da işadamı Trump seçimi kazanmayı başardı. Başkan-
daha çok sandalye kazanmasıyla tersine dönmüştür. lık seçimi ile aynı zamanda yapılan kısmi Senato ve
Siyaset bilimciler Amerikalıların oy kullanırken Temsilciler Meclisi seçimlerinde de Cumhuriyetçi
seçimlerinin parti tutma, adayların olumlu değer- Parti başarılı oldu. Böylece Cumhuriyetçiler, Yü-
lendirilmesi ve politika tercihleri gibi etkenlerden rütme Organı’nın yansıra, Yasama Organı’nın da
biri veya birkaçının etkili olduğuna inanmakta- kontrolünü ele geçirdiler.
dır. Kendilerini “bağımsız” olarak sınıflandıran
Donald Trump’ın başkan seçilmesi birçok
seçmenlerin sayısının artması sürekli olarak aynı
gözlemci tarafından dünyada ve özellikle Batı
partiyi destekleyen seçmen sayısının azalmış olabi-
Avrupa’da, yükselen küreselleşme karşıtlığının ve
leceğine işaret etmektedir. Anket sonuçları Ameri-
popülizmin zaferi olarak yorumlandı. Trump se-
kan seçmenlerinin Demokratlar (%35), Cumhuri-
çim kampanyası sürecinde yaptığı konuşmalarda
yetçiler (%36) ve Bağımsızlar (%29) olmak üzere
küreselleşmenin Amerikan ekonomisine yaptığı
neredeyse eşit üç gruba bölündüğünü göstermek-
olumsuz etkileri sık sık dile getirdi. Özellikle, Çin’in
tedir (Ranney ve Kauser, 2008, 726). Demokrat
ve Cumhuriyetçi seçmenlerin sosyal yapıları bir- ABD’ye giderek artan ihracatı yüzünden imalat sa-
çok açıdan farklılaşmaktadır. Örneğin, Demok- nayinde çalışan yüzbinlerce Amerikalının işsiz kal-
rat Parti Cumhuriyetçi Parti’ye göre kadınlardan dığını ve başkan seçilirse Çin’e karşı bir dizi ekono-
ve siyahlardan daha çok oy almaktadır. Amerikan mik önlem alarak bu duruma son vereceğini belirtti.
toplumunun daha az varlıklı üyeleri Demokratla- Trump ayrıca seçim kampanyasında ırk, cinsiyet ve
rı desteklerken, Cumhuriyetçiler üst gelir grupları din ayrımcılığı yaptı. Seçim konuşmalarında Çin’in
arasında daha popülerdir. Yaş ve eğitimin Ameri- yanısıra ABD’nin komşusu Meksika’ya da eleştiriler
kan seçmenlerinin tercihlerini pek fazla etkilediği yöneltti ve Meksika’dan Amerika’ya yasa dışı göçü
düşünülmemektedir çünkü iki partinin seçmen önlemek için iki ülke arasındaki sınıra uzun bir du-
gruplarının toplumsal özellikleri bu iki gösterge var örülmesi gerektiğini savundu. Aynı zamanda
bakımından pek kayda değer farklılık gösterme- Trump, Müslümanların ABD için bir terör tehdit
mektedir. Bununla birlikte, din seçimlerde etkin oluşturduğunu ve iktidara geldiği takdirde Müslü-
olmaktadır ve Cumhuriyetçiler dindar kesimden man ülkelerden ABD’ye gelen ziyaretçilerin ülkeye
daha çok oy almaktadır. Benzer şekilde siyasi tu- girişlerini yasaklayacağını ilan etti. Trump’ın kadın-
119
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Başkanlık Rejimi: ABD
ları aşağılayan davranışları, Müslümanlar ve Meksikalılar hakkındaki sözleri, 2016 başkan seçimi sürecinde
Amerikan medyasının üzerinde en fazla durduğu konulardandı. Seçim sonrasında yapılan araştırmalar, Do-
nald Trump’ın en fazla oyu, ABD’nin coğrafi olarak iki kıyısının arasındaki eyaletlerden, beyaz erkeklerden,
kırsal seçim bölgelerinden ve göreceli olarak daha az eğitimli seçmenlerden aldığını ortaya koydu. Aynı
araştırmalar, Hilary Clinton’ın ABD’nin doğu ve batı kıyısında bulunan eyaletlerde rakibine karşı daha ba-
şarılı olduğunu ve oylarının çoğunluğunu eğitim düzeyi yüksek kişilerden, şehirlerde yaşayan seçmenlerden,
Hispanik ve siyah Amerikalılardan aldığını gösteriyordu.
Yaşamla İlişkilendir
120
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
121
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Başkanlık Rejimi: ABD
Öğrenme Çıktısı
122
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
123
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Başkanlık Rejimi: ABD
Bir yandan siyasette ırk ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki ilerlemeler önemli başarılardır, ancak
öte yandan Amerikan toplumunun liberal ve muhafazakâr kesimleri arasındaki kutuplaşmanın son yıllar-
da giderek artması Amerikan demokrasinin işleyişini olumsuz yönde etkileyebilme potansiyeline sahiptir.
2010’da Başkan Obama’nın sağlık sisteminde reform yapma girişimine karşı Cumhuriyetçilerin, özellikle
de partinin radikal kanadının, gösterdikleri tepki ve muhalefet ülkede gelişen kutuplaşmanın en belirgin
bir örneğidir. Amerikan demokrasisini etkileyen bir başka önemli sorun da 2005 sonrasında ülkeyi vuran
mali krizdir. Bankacılık sistemindeki ve konut sektöründeki ekonomik krizi önleyememiş olmasından do-
layı Amerikan halkının seçimle işbaşına gelen yöneticilere karşı duydukları güven ciddi ölçüde azalmıştır.
Bu olgu da Amerikan siyasal sistemi ve demokrasisi için olumsuz bir gelişme sayılabilir.
Öğrenme Çıktısı
124
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Amerika Birleşik Devletleri Rusya, Kanada ve Çin’den sonra dünyanın yüzölçümü en büyük dördüncü ül-
kesidir. 5,6 milyon kilometrekarelik alanıyla Kuzey Amerika kıtasının yaklaşık yarısını kaplamaktadır. ABD
ileri düzeyde sanayileşmiş bir ülke olup dünyanın en büyük ekonomisine sahiptir. Dünyadaki en büyük şir-
ketlerden birçoğu bu ülkede bulunmaktadır ve ABD ekonomisi küresel Gayri Safi Milli Hasılanın yaklaşık
dörtte birini oluşturmaktadır. Kuruluşundan günümüze dek kapitalizm Amerikan ekonomisinin temelini
oluşturmuştur.
Amerikan hükümetinin ve siyasetinin anayasal çerçevesi 1787’de yazılan, 1788’de onanan ve 1789’da yü-
rürlüğe giren ABD Anayasasıyla belirlenmiştir. Halen dünyanın yürürlükteki en eski anayasası olan bu ana-
yasada, sonuncusu 1992’de olmak üzere, toplam 27 kere değişiklik yapılmıştır. Amerikan siyasal sisteminin
ayırt edici özelliklerinden birisi de federal hükümet kurumları ve uygulamalarına dayanmasıdır. Siyasi bir
kavram olarak federalizm merkezi veya ulusal hükümetle bölgesel veya yerel hükümetler arasında yetkilerin
paylaşılmasıdır. Bir yönetim biçimi olarak federalizm ABD’de ortaya çıkmış ve daha sonra bir dizi ülke
tarafından benimsenmiştir.
Sivil hakların ve özgürlüklerin korunması Amerikan siyasi hayatının anayasal temellerinin önemli bir yönü-
nü oluşturmaktadır. Anayasayı yazdıklarında ABD’nin kurucu liderleri sadece birkaç hakkı bu belgeye dâhil
etmişlerdi. Bunların arasında en önemlisi habeas corpus ve bu hakkın ex post facto kanunlara karşı korun-
masıdır. Habeas corpus ilkesi yargıcın bir kişinin hangi hukuki gerekçe ile hapishanede tutuklu olduğunu
açıklama zorunluluğu bulunması anlamına gelmektedir. Bu ilkeye göre gözaltındaki kişi yargıca başvurabilir
ve yasadışı olarak hapishanede tutulduğu iddiasıyla salıverilmesini talep edebilir.
125
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Başkanlık Rejimi: ABD
Amerikan siyasal sisteminin üç ana politika yapıcı kurumu Başkanlık (Presidency), Kongre (Cong-
ress) ve Yüksek Mahkeme (Supreme Court)’dir. Başkan (yürütme), Kongre (yasama) ve Yüksek
Mahkeme (yargı) tarafından temsil edilen hükümetin üç organı arasında hem iş bölümü hem de
kontrol ve dengeler sistemi bulunmaktadır.
Amerikan Başkanları dört yılda bir yapılan genel seçimlerle doğrudan halk tarafından seçilirler. Ülkenin
iki büyük siyasi partisi, seçimden birkaç ay önce toplanan ve eyaletlerden gelen çok sayıda delegenin
katıldığı ulusal bir kongrede Başkan adaylarını belirlerler. Kongre ABD’de siyasi temsilin ve yasa yapı-
mının ana kurumudur. Kongre’nin en önemli örgütsel özelliği iki meclisli olmasıdır. Anayasayı yazanlar
yasama yetkisinin çoğunluk tarafından kontrol edilen tek bir kurumun elinde toplanmasını engelleme-
nin önemli olacağını düşünerek yasama organında Temsilciler Meclisi’nin yanı sıra Senato’nun da bu-
lunmasını öngörmüşlerdir. Amerikan siyasal sisteminin üçüncü organı yargıdır. ABD’deki yargı sistemi
ülkenin federal hükümet yapısı temelinde şekillenmiştir. Yani yargı yetkisi de âdemi merkeziyetçidir ve
iki ayrı yargı sistemi arasında bölünmüştür. Federal mahkemelerin yanı sıra elli eyaletten her birinin
kendi bağımsız yargısı vardır. Federal mahkemeler çoğunlukla ulusal yasalarla ilgili konularla ilgile-
nirken, eyalet mahkemeleri de eyalet yasalarını ilgilendiren ihtilafları ele almaktadır. İkisinin arasında
çatışma olduğu durumlarda sorun ABD Yüksek Mahkemesi tarafından çözülmektedir.
Amerikan hükümet sisteminin en önemli işlevlerinden biri kamu politikası geliştirmektir. ABD’nin ku-
ruluşundan bu yana hükümet politikalarının kapsamı çeşitli iç ve dış politika konularını ve sorunlarını
içerecek şekilde genişlemiştir. Ayrıca ülkenin federal yapısına bağlı olarak politika yapımı sadece ulusal
hükümeti değil eyalet ve yerel hükümetleri de içermektedir. ABD’de kamu politikasının en önemli alanları
ekonomi, sosyal refah, savunma ve dış ilişkilerdir. Federal hükümet ABD’nin bağımsız bir devlet haline
geldiği tarihten bu yana ekonomik politika konusunda söz sahibidir.
126
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
1 Amerika’ya ilk yerleşen göçmenler en çok 6 Ülke düzeyinde yapılan Başkanlık ve Kongre
hangi ülkeden gelmişlerdi? üyeleri seçimlerinde adayların belirlenmesi ne şe-
kilde yapılmaktadır?
neler öğrendik?
A. Avustralya
B. Meksika A. Ön seçimlerle belirlenirler
C. İngiltere B. Partilerin genel başkanları tarafından seçilirler
C. Partilerin merkez yönetim kurulları tarafından
D. Hollanda belirlenirler
E. Almanya D. Partilerin yerel örgütleri tarafından seçilirler
E. “Seçiciler Kurulu”ndaki oylama sonucunda be-
2 ABD Anayasası hangi tarihte yürürlüğe lirlenirler
girmiştir?
A. 1648 7 Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler arasın-
daki en önemli farklar nelerdir?
B. 1789
C. 1783 A. Demokratların Cumhuriyetçilere göre daha
muhafazakar olmaları
D. 1812
B. Cumhuriyetçilerin Demokratlara göre daha
E. 1561 muhafazakar olmaları
C. Demokratların liberal ekonomik politikaları
3 Anayasa’nın değiştirilmesi için Kongre’de kaç desteklemeleri
oy gereklidir? D. Cumhuriyetçilerin Demokratlara göre parti di-
A. Temsilcilerin yarısından bir fazlasının oyu siplini daha yüksek olan bir parti olması
E. Demokratlara gençlerin oy vermesi
B. Temsilcilerin üçte birinin oyu
C. Temsilcilerin üçte ikisinin oyu 8 Amerikan Kongre’sinde yasaların hazırlanması
D. Temsilcilerin tamamının oyu sürecinde en önemli rolü kimler oynamaktadır?
E. Temsilcilerin dörtte birinin oyu
A. Senato üyeleri
B. Temsilciler Meclisi üyeleri
4 Aşağıdakilerden hangisi Amerikan federal C. Siyasi partilerin liderleri
devlet yapısının özelliklerinden biri değildir? D. Kongre’deki komisyonların ve alt komisyonla-
A. Eyalet hükümetlerinin federal hükümetten rın üyeleri
daha güçlü olması E. Başkanın kendisi
B. Federal hükümetin yalnız dış politika ve ülke
güvenliğinden sorumlu olması 9 Aşağıdakilerden hangisi Amerikan siyasal sis-
C. Eyalet ve yerel idarelerin yöneticilerinin federal teminde Başkanın yetkilerinden biri değildir?
hükümet tarafından atanmaları A. Kongre’den geçen yasaları veto edebilmesi
D. Federal ve eyalet hükümetleri arasında görev B. Kabine üyelerini ataması
dağılımının eşit olması C. Çok sayıda üst düzey bürokratı ataması
E. Federalizm ilkesi uyarınca tüm eyaletlerin tek D. Yeni Anayasa Mahkemesi üyelerini Senato’ya
bir anayasası vardır. önermesi
E. Yasaların yapılması
5 Amerikan siyasal sisteminde iki partili bir ya-
pının devamlılığını sağlayan en önemli faktör nedir? 10 Amerikan siyasal yaşantısında son yıllarda
belirgenleşen en önemli eğilim nedir?
A. Başkanlık sistemi
A. İki partinin seçmenleri arasındaki kutuplaşma
B. Yasaların iki partiden çok partinin seçime katıl-
B. Seçmenlerin seçimlere daha yüksek oranda ka-
masını engellemesi tılmaya başlamaları
C. Seçimlerde %10’luk baraj uygulanması C. Başkanların yetkilerinin azatılması için anayasa-
D. Dar bölgeli çoğunluk sisteminin küçük partile- da değişiklik yapılmasına yönelik talebin artması
rin seçim şanslarını azaltması D. Gençlerin siyasete duydukları ilginin artması
E. Federal devlet yapısı E. İki partili yapıdan çok partili yapıya geçilmesi
127
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Başkanlık Rejimi: ABD
4. E Yanıtınız yanlış ise “Federalizm” konusunu 9. E Yanıtınız yanlış ise “Başkanlık” konusunu
yeniden gözden geçiriniz. yeniden gözden geçiriniz.
5. D Yanıtınız yanlış ise “Seçimler ve Seçmen Dav- 10. A Yanıtınız yanlış ise “Seçimler ve Seçmen Dav-
ranışı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. ranışı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
4 Anahtarı
128
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Araştır Yanıt
4 Anahtarı
Genel olarak politika yapım sürecinin birçok aşaması vardır. İlk önce belirli
bir sorunun politika yapıcıların dikkatini çekmesi ve gündeme alınması ge-
rekmektedir. Bir konunun sorun olarak belirlenmesi vatandaş talepleri, der-
nekler ve çıkar gruplarının eylemleri, seçilmiş devlet görevlilerinin konuya
dâhil olması ve uzmanların ve düşünce kuruluşlarının rapor ve ifadelerinin
sonucunda gerçekleşebilir. İkinci olarak yetkililerin dikkatini çeken sorun için
bir politika üretilir. Politika üretilme süreci alternatif politikaların değerlen-
dirilmesi ve politikanın tasarlanması ve planlanması sürecinde kimlerin dâhil
olacağının kararlaştırılmasından oluşur. Üçüncü olarak, bir kez politika be-
Araştır 5 lirlendikten sonra, bir sonraki aşama anayasal, hukuki ve siyasi gerekler göz
önünde bulundurularak hükümetin hangi biriminin politikayı kanunlaştıra-
cağının belirlenmesidir. Dördüncü sırada, politikanın kanunlaştırılmasından
sonra uygulanması bir sonraki aşama haline gelmektedir. Bu aşamada hangi
düzeyde (federal hükümet, eyalet hükümeti, yerel hükümet veya her üç dü-
zey) politikanın uygulanacağı, uygulamanın maliyeti ve en etkin uygulama
yöntemi konularında kritik kararlar alınır. Beşinci olarak, politikanın değer-
lendirilmesi politika yapım sürecinin son aşamasıdır. Bu aşama, belirli bir
soruna yönelik alınan önlemlerin etkinliğinin değerlendirilmesi ve gelecekte
benzer konularda bu konuda yapılabilecek geliştirmeler ve değişliklerle ilgili
önerilerde bulunulmasından oluşur.
129
Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Başkanlık Rejimi: ABD
Kaynakça
Abraham,H.J. (1996). The Judiciary: The Supreme Neustadt, R. (1990). Presidential Power and Modern
Court in the Governmental Process, 10. Baskı, New Presidents: The Politics of Leadership from Roosevelt
York: New York University Press. to Reagan, New York: Free Press.
Aldrich, J. (1995). Why Parties? The Origin and Nicholas, H.G. (1986). The Nature of American
Transformation of Party Politics in America, Politics, New York: Oxford University Press.
Chicago: University of Chicago Press.
Peters, G.B. (2003). American Public Policy, 6. Baskı,
Burns, J.M.; Peltson, J.W.; ve Cronin, T.E. (2002) Washington, DC: Congressional Quarterly, Press.
Government by the People. 20. Baskı, Upper Saddle
Pew Research Center for People and the Press,
River, New Jersey: Pearson-Prentice Hall.
“Distrust, Discontent, Anger and Partisan
Edwards, G.C.; Wattenberg, M; ve Lineberry, R.L. Rancor,” http://people-press.org/report/trust-in-
(1998). Government in America: People, Politics, government (erişim: 2 Ocak 2011).
and Policy. 8. Baskı, New York: Longman.
Ranney, A. ve Kousser, T. (2008). “Politics in the
Elkins, S. ve McKitrick, E. (1993). The Age of United States”, in G. Almond, G. Powell, R.
Federalism, New York: Oxford University Press. Dalton ve K. Strom (der.), Comparative Politics
Today: A World View, 9. Baskı, New York: Pearson-
Epstein, L.D. (1986). Political Parties in the American
Longman.
Mold, Madison: University of Wisconsin Press.
Riker, W.H. (1987). The Development of American
Genovese, M.A. (2000). The Power of the American
Federalism, Boston: Kluwer Academic Publishers.
Presidency, 1989-2000, New York: Oxford
University Press. Tocqueville, A. (1835). Democracy in America, 1969
Baskısı, New York: Doubleday.
Goldstein, K.M. (1999). Interest Groups, Lobbying, and
Participation in America, New York: Cambridge Verba, S. ve Nie, N.H. (1972). Participation in
University Press. America: Political Democracy and Social Equality,
Chicago: University of Chicago Press.
Hartz , L. (1955). The Liberal Tradition in America,
New York: Harvest/HBJ. Wood, G.S. (1969). The Creation of the American
Republic, 1776-1787, Chapel Hill: University of
Jacobson, G.C. (2000). The Politics of Congressional
North Carolina Press.
Elections, 5. Baskı, New York: Longman.
Beyaz Saray ve Başkanlık: www.whitehouse.gov
Jones, C.O. (1995). Separate but Equal Branches:
Congress and the Presidency, Chatam: Chatam Anayasa Mahkemesi: www.supremecourtus.gov
House Publishers.
Senato: www.senate.gov
Mayhew, D.R. (2005). Divided We Govern: Party
Temsilciler Meclisi: www.house.gov
Control, Lawmaking, and Investigations, 1946-
2000, 2. Baskı, New Haven: Yale University Press. Demokrat Parti: www.democrats.gov
Michael, S.; Dell, C.; ve Keeler, S. (1996). What Cumhuriyetçi Parti: www.rnc.gov
Americans Know about Politics and Why it Matters, Güncel Siyasal Gelişmeler: www.CNN.com/
New Haven: Yale University Press. ALLPOLITICS
Miller, W.E. ve Shanks, J.M. (1996). The New Seçimler ve Seçmen Davranışları: www.electionstudies.
American Voter, Cambridge: Harvard University org
Press.
130
Bölüm 5
Oydaşmacı Kurumsallaşmış Rejim: İsviçre
1
öğrenme çıktıları
2
İsviçre Modeli Federalizm
2 İsviçre siyasal sistemindeki temel siyasal
1 İsviçre Modeli Federalizmi ana hatlarıyla güçleri, kurumları ve bu kurumların
tanımlayabilme birbiriyle ilişkisini açıklayabilme
3 4
Siyasal Kültür ve Siyasal Katılma
4 İsviçre’de kamu politikalarının
3 İsviçre’nin siyasal kültürünü ve siyasal nasıl oluştuğunu ve belirlendiğini
katılma süreçlerini açıklayabilme değerlendirebilme
132
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
133
Oydaşmacı Kurumsallaşmış Rejim: İsviçre
1874 yılında kabul edilen yeni Anayasa ile te- teşkilatlarını düzenler. Kantonlar Anayasalarında,
mel kurumlar korunmuş, daha fazla temel hak ve devlet şeklinin cumhuriyet olduğunu güvence altı-
hürriyet güvence altına alınmış, Federal Devletin na almak zorundadır.
faaliyet alanı genişletilmiştir. Federal Mahkeme bu
anayasa ile kurulmuştur.
1874 Anayasası’nda yaklaşık yüz elli kere deği-
şiklik yapılması Anayasa’nın yeniden kaleme alın- dikkat
masını gerektirmiş, temel siyasi teşkilat değiştiril- 1999 İsviçre Federal Anayasası 51. mad-
meden 1999 yılında yeni bir Federal Anayasa kabul desi şu şekildedir: “1. Her kanton demok-
edilmiştir. ratik bir anayasaya sahip olmalıdır. Bu
Anayasa halkoylaması ile kabul edilmeli ve
seçmenlerin çoğunluğunun talebi üzerine
İSVİÇRE MODELİ FEDERALİZM değiştirilebilmelidir. 2. Kanton anayasaları
İsviçre Konfederasyonu federal bir devlettir. Konfederasyonun güvencesi altındadır. Bu
Ancak 1999 İsviçre Konfederasyonu Anayasasın- güvence (Kanton) anayasalar(ı), Federal
da, (bundan sonra İsAY olarak anılacaktır) devlet Anayasa ile çatışmadığı ölçüde geçerlidir.”
şeklinin federal bir devlet olduğu ibaresi yer alma-
maktadır. İsviçre modeli federalizm, bir Konfe- Yasama organı olan Federal Meclis, Ulusal
derasyondan yola çıkmış, zaman içinde kurumlar Konsey ve Devletler Konseyi (Kantonlar Konseyi)
dönüşüme uğrayarak federal bir devletin doğma- olmak üzere iki kanattan oluşur. Federal Konsey,
sına neden olmuştur. Bu nedenle, federalizm, İs- Konfederasyon’un yürütme organıdır. Yargı organı
viçre siyasal sisteminin en temel ilkesi olarak kabul ise Yüksek Federal Mahkemedir.
edilmektedir. İsviçre Devleti’nin meşruiyeti, fede-
Kantonlar ile Konfederasyon arasındaki yetki
ralizm ilkesi ve Anayasa’nın birinci maddesinde, İs-
paylaşımı 1999 İsviçre Anayasası’nda düzenlen-
viçre Konfederasyonu’nun İsviçre halkı ve kanton-
miştir. İsviçre’nin siyasal tarihinin son yüzyılını
lardan oluştuğunu belirten düzenlemelere dayanır
Federe Devletlerin (kantonların) Federal Devlete
(Fleiner, Misic, Töpperwein, 2005, 26).
(Konfederasyon’a) sürekli bir şekilde yetki devri be-
lirlemiştir (Benoît, 2009), ancak yine de kantonlar
önemli yetkileri korumaya devam etmişlerdir.
İsviçre Konfederasyonu İsviçre halkı ve Temel prensip Konfederasyon’un Anayasa’da
kantonlardan oluşan federal bir devlettir. kendisine atfedilen yetkileri kullanmasıdır (İsAy
m. 42). Bazı yetkiler münhasıran Konfederasyon’a
aittir. Bazı yetkileri temel prensiplerle sınırlı olarak
İsviçre Konfederasyonu’ nu oluşturan yirmi altı kantonlarla paylaşır. Bu alanlarda Konfederasyon,
tam ve yarım kantonların hukuki varlıkları kesin temel ilkeleri ve çerçeveyi belirler, uygulamanın ne
bir şekilde korunmuştur. Yarım kantonlar da Fede- şekilde yapılacağı kantonların yapacağı düzenleme-
re Devletlerdir, bazı alanlarda tam kantonların sa- lerle saptanır: Bayındırlık işleri, avcılık, balıkçılık,
hip olduğu haklara sahip değillerdir. Her ne kadar vergi uygulamaları alanında yapılan düzenlemeler
1999 Anayasası yarım kantonlar ile tam kantonlar gibi. Bazı yetkiler hiçbir sınır olmadan hem Kon-
arasındaki ayırımı kaldırmış olsa da, bu şekli eşit- federasyon hem de kantonlar tarafından kullanılır
lik, yarım kantonların Devletler Konsey’in de tem- (yarışan yetkiler). Ancak, burada belirtmek gerekir
sil edilmelerine ve halkoylamaları sırasında oyların ki kantonlar bu tür yetkileri Konfederasyon tarafın-
sayımına ilişkin farklı kurallar uygulanmasına engel dan kullanılmadığı takdirde kullanabilirler. Huku-
değildir. 1999 İsviçre Federal Anayasası 3. maddesi kun uyumlaştırılması bu tür bir yetkidir. Konfede-
düzenlemesi uyarınca “Kantonlar, Federal Anayasa rasyon son birkaç yılda ceza usul hukuku ve medeni
ile egemenliklerinin kısıtlanmadığı ölçüde egemen- usul hukuku alanında federal kanunlarla bu tür bir
dirler.” Federal devlet (Konfederasyon) Anayasası yetki kullanmıştır. Bazı yetkileri ise nitelikleri ge-
Kantonlar ve Federal Devlet arasındaki yetki payla- reği Kantonlarla paralel olarak kullanır (Lavaux,
şımını düzenler. Kantonlar da kendi anayasalarına 2004, 405). Konfederasyon’un yetkisine giren alan-
sahiptirler. Kanton anayasaları, kantonların idarî larda kantonlar da paralel düzenlemeler yapabilir.
134
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Burada Konfederasyon’un çerçeveyi çizdiği alanlardan farklı olarak kantonlar tamamlayıcı düzenleme değil
tamamen bağımsız düzenlemeler yaparlar; gelir vergisi tarhı ile ilgili düzenlemeler, burslar, karayollarının
yapımı gibi. Kantonlar tarafından yapılan düzenlemelerin Konfederasyon’un yaptığı düzenlemelere aykırı
olması halinde Konfederasyon’un düzenlemeleri esas alınır (İsAy m. 49).
Tablo 5.1
YETKİ PAYLAŞIMI (MÜNHASIR YETKİLER)
KONFEDERASYON KANTONLAR İsviçre siyasal sisteminin en temel özellik-
• Milli Savunma • Sağlık Hizmetleri leri; halkoylaması ve halkın kanun teklifi
• Gümrük • Eğitim-Öğretim mekanizmalarıdır.
• Ulaşım • Kolluk
• Telekomünikasyon • Mahalli İdareler
• Para Politikaları
• Sosyal Güvenlik
135
Oydaşmacı Kurumsallaşmış Rejim: İsviçre
doğrudan demokrasi ve nihayet her kararı müzakere etme isteği. Bu üç unsur, İsviçre demokrasisini oydaş-
macı bir demokrasi olarak nitelendirilmesine engel olmaktadır. Öte yandan, bu unsurlar İsviçre demokra-
sisini oydaşmacı bir demokrasiden daha sağlam kılmaktadır (Hottinger, 1997).
Öğrenme Çıktısı
İsviçre Anayasal sisteminin İsviçre’nin tarafsızlık poli- İsviçre siyasal sistemiyle oy-
1830’lu yıllardan bu yana tikasıyla Konfederasyonun daşmacı demokrasiyi ara-
değişiklik göstermemesi na- dış politikasını ilişkilendi- sındaki bağlantıyı düşünü-
sıl açıklanabilir? riniz. nüz.
Araştır 1:
136
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
dağılımı, kantonların, resmi dillerin hakkaniye- Mahkemeler, Federal İdare Mahkemesi ve Federal
te uygun olarak temsil edilmesi gibi ölçütleri göz Ceza Mahkemesi ile kanton mahkemeleri tara-
önünde bulundurur. Süresi biten Federal Konsey fından verilen karar ve hükümlerin son inceleme
üyeleri yeniden seçilebilir. Federal Konsey üyeleri merciidir. Federal İdare Mahkemesi federal idare-
seçilmeleriyle birlikte milletvekili sıfatlarını kay- nin eylem ve işlemlerine karşı yapılan başvurulara
bederler; ancak hem Devletler Konsey’ine hem de bakar. Federal İdare Mahkemesi’nin bazı kararları-
Ulusal Konsey’in oturumlarına katılmaya devam na karşı Federal Mahkeme’ye temyiz başvurusun-
ederler, oturumlarda oy kullanamazlar. da bulunulabilir. Federal Ceza Mahkemesi ise ilk
derece mahkemesi olarak, Konfederasyon’un yargı
yetkisine giren suçlara ilişkin yargılamayı yapar (ör-
Yürütme organı olan ve yedi üyeden oluşan neğin, terör suçları, vatana ihanet, kara para akla-
Federal Konsey, ülkenin izleyeceği siyaseti ma suçu, organize suçluluk).
belirler, mevzuatı hazırlar, anlaşmaları im-
zalar, idari teşkilatı yönetir ve Kantonların
faaliyetlerini gözetim altında tutar. Federal kanunların uygulanmasını denet-
lemek yetkisi İsviçre Anayasası tarafından,
Yüksek yargı organı Federal Mahkeme’ye
Federal Meclis, Federal Konsey üyelerini, verilmiştir.
Federal Konsey başkanını ve başkan yardımcısını
ayrı ayrı seçer. Federal Konsey Başkanı, bir yıl için
seçilir. Teamül, Federal Konsey üyelerinin sırayla İsviçre’de yargıçların hukukçu olması şartı aran-
Başkan seçilmeleri yönündedir. Federal Meclis, maz. Seçme ve seçilme hakkına sahip her vatandaş,
Başkan seçiminde bu teamülü gözetir. Federal kanunda öngörülen kriterlere uymak şartıyla Fe-
Konsey Başkanı, görevi süresince eşitleri olan diğer deral Meclis tarafından Federal Mahkeme yargıcı
konsey üyeleri arasında birinci hale gelir (primus olarak seçilebilir. Uygulamada, Federal Mahkeme
inter pares), (Aubert, 1983). Federal Konsey yargıçlığına yalnızca yüksek nitelikli hukukçular
Başkanı, ne bir başbakan, ne de Devlet Başkanıdır. seçilmektedir. Yargı bağımsızlığı, İsviçre Anayasası-
Federal Konsey üyelerini seçemez ve hükümet nın 191c maddesinde teminat altına alınmıştır. Fe-
politikalarını belirleyemez. Federal Konsey kararları deral Mahkeme’nin verdiği kararlar yalnızca ken-
heyet halinde verilir. disi tarafından, kanuna uygun olarak iptal edilir ya
Federal Konsey, ülkenin izleyeceği siyaseti be- da değiştirilebilir.
lirler, mevzuatı hazırlar, anlaşmaları imzalar, idari Federal Meclis Yüksek Federal Mahkeme üs-
teşkilatı yönetir ve kantonların faaliyetlerini göze- tünde denetim yetkisine sahiptir. Meclis her yıl
tim altında tutar. Mahkemenin, bütçesini, hesaplarını idarî faaliyet
raporunu onaylar.
Yüksek Federal Mahkeme, tam anlamıyla bir
anayasa mahkemesi değildir. Federal kanunların
dikkat
anayasaya uygunluğunu denetleyemez (İsAY m.
Federal Konsey ile Federal Meclis ara-
190). Ancak bu durum, Federal Mahkemenin fe-
sındaki ilişkiyi kuvvetler ayrılığı pren-
deral kanunlar dışında kalan diğer federal düzenle-
sibi çerçevesinde inceleyeceğiz.
meleri (federal tüzük ve yönetmelikler) ve kanton
kanunlarının, tüzük ve yönetmeliklerinin Federal
Anasayasaya uygunluğunu denetlemesine engel de-
Yargı (Federal Mahkeme) ğildir. Federal Mahkeme aynı zamanda bir temyiz
Yargı yetkisi, kanton mahkemeleri tarafından mahkemesidir. Adli ve idari yargı ilk derece mahke-
kullanılır. Federal kanunların uygulanmasını de- melerinin verdiği kararların temyiz merciidir. Tem-
netlemek yetkisi, İsviçre Anayasası (İsAy m.189) ta- yiz başvurusu sırasında ayrıca anasayada düzenle-
rafından, Yüksek yargı organı Federal Mahkeme’ye nen hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğinin de ileri
verilmiştir. Federal Mahkeme ilk derece Federal sürülmesi mümkündür.
137
Oydaşmacı Kurumsallaşmış Rejim: İsviçre
2007 yılında yürürlüğe giren 17 Haziran 2005 Bu rapor üzerindeki görüşmeler sonucu Federal
tarihli Federal Mahkeme Hakkında Kanunla Meclis, Federal Konsey’e öneride bulunabilir ya da
İkincil Anayasa Başvurusu (Recours constitutionnel talimat verebilir. İlk bakışta, yürütme ve yargı üze-
subsidiaire) düzenlenmiştir. Anayasa şikayetine rinde yasamanın üstünlüğü benimsenerek, yürüt-
benzeyen bu yargı yolu ile Federal Mahkeme me ve yargı erkinin yasamaya bağımlı hale getirildi-
vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin ihlal ği düşünülebilir. Nitekim hükümet görevini gören
edildiği yönündeki şikayetleri inceler. Bu yargı Federal Konsey’in her üyesinin, Federal Meclis ta-
yoluna başvurulabilmesi için Federal Mahkeme rafından genel seçimlerden sonra ayrı ayrı seçilmesi
Hakkında Kanunda öngörülen diğer başvuru de bu kanıyı kuvvetlendirmektedir.
yollarının kapalı olması gerekmektedir. Diğer
başvuru yollarının kapalı olduğu hallerde ikincil
anayasa başvurusu ile anayasal hakların ihlal İsviçre’de Hükümet ile Meclis’in görev ve
edildiği ileri sürülebilir. yetkileri büyük ölçüde iç içe olduğu için
yasama ve yürütme erkinin işleyişi bakı-
mından kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygu-
lanması belirgin değildir.
internet
Kanton mahkemeleri ve Federal Mahkeme’nin
yapısına ilişkin bilgilere İsviçre Federal
Yasama ve yürütme erkinin işleyişi bakımından
Mahkemesi’nin internet sitesinden (http://
kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygulanması belirgin
www.bger.ch/fr/iii-tf-evg-die_wege_zum.pdf )
değildir. Hükümet ile Meclis’in görev ve yetkileri
ulaşılabilir.
büyük ölçüde iç içedir. Dış ilişkiler, kantonlarla
ilişkiler, milli savunma, maliye her iki erkin ortak
sorumluluk alanlarıdır. Hemen belirtmek gerekir
ki, Federal Meclis söz konusu görev ve yetkile-
Kuvvetler Ayrılığı İlkesi rini kullanarak Federal Konsey’in aynı alanlarda
Kuvvetler ayrılığı ilkesi, İsviçre Anayasasında görev ve yetkilerini kullanmasına engel olabi-
düzenlenmemiştir. Tıpkı devletin şeklinin federa- lir. Dolayısıyla, yetkiler örtüşse de bu alanlarda
lizm olması ilkesi gibi söz konusu ilke de İsviç- da Federal Meclis’in üstünlüğünden bahsetmek
re demokrasisinin temel taşlarından biri olarak mümkün olabilecektir. Oysa hükümet üyeleri
kabul edilmektedir. İsviçre Konfederasyonu’nun seçilmeleriyle birlikte milletvekili sıfatını kaybe-
yapılanmasına, kendine has bir kuvvetler ayrılığı derler. Böylece yasamadan bağımsız hale gelirler.
sistemi damgasını vurmuştur. Bu sistem, pek çok Ayrıca İsviçre Anayasasının 180. maddesi uyarın-
açıdan başkanlık sistemine benzemektedir (Ma- ca hükümet izleyeceği siyaseti kendi belirler. Fe-
hon, 2001, 1020). deral Konsey’in basit bir idari faaliyetin ötesine
İsviçre Konfederasyonu Anayasası’nın 148. mad- geçen, Konfederasyon’un tüm siyasal işlemlerini
desi uyarınca Federal Meclis, Konfederasyon’un en kapsayan geniş bir faaliyet alanı vardır. Kaldı ki
yüce makamıdır. Federal Meclis; hükümet (Federal yasaların uygulanması görevi hükümetindir. Hat-
Konsey), idare, federal mahkemeler üzerinde yük- ta bazı acil durumlarda, aslında Federal Meclis ta-
sek denetim uygulayan makamdır (İsAY m. 169). rafından alınması gereken bazı tedbirler hükümet
Federal Meclis, Federal Konsey’e talimat verebilir, tarafından alınabilmektedir (Grisel, 2010, 107).
ayrıca Federal Konsey’in aldığı kararları reddedebi-
lir (Teziç, 2009, 419). Federal Konsey, faaliyetleri
hakkında her yıl Federal Meclis’e bir rapor sunar.
138
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Yaşamla İlişkilendir
Blocher’e Engel: Federal Meclis’in Konsey’e letler nezdindeki İnsan Hakları Konseyi’ne sun-
Üye Seçiminde Bir Örnek dukları raporda, söz konusu afişlerin halkı kin ve
2007 yılında yapılan genel seçimlerde oyla- düşmanlığa tahrik ettiği gerekçesi ile toplatılma-
rın yüzde yirmi dokuzunu alarak seçimlerden en sını istemişlerdir. Bu gelişmeler üzerine, Sosyalist
çok oy oranına sahip olarak, galip çıkan Merkez Parti ve Yeşiller Partisi’nin ittifakı ve bazı Hıris-
Demokratik Birlik Partisi (UDC-SVP) oldu. Bu tiyan Demokratların da desteğiyle, Blocher devre
partinin başkanı Christoph Blocher’in siyasi tea- dışı bırakılmış ve milletvekili dahi olmayan Mer-
mül gereği Federal Konsey üyeliğine seçilmesine kez Demokratik Birlik Partisi üyesi başka bir kişi
kesin gözü ile bakılırken, Blocher söylemlerinde Hükümet üyesi olarak seçilmiştir. Bu karar, Fe-
izlediği aşırı sağcı siyaset nedeni ile devre dışı deral Meclis’in Federal Konsey üyelerinin seçim
bırakılmıştır. Özellikle Blocher başkanlığındaki sürecini tamamen denetimi altında tuttuğunun
Merkez Demokratik Birlik Partisi’ nin, seçim bir göstergesidir.
propagadanları sırasında ak koyunların, kara İlk başta 1959’dan beri Parlamento’ da temsil esi-
bir koyunu tekmeleyerek, İsviçre toprakları dışı- len dört partili koalisyonla yönetilme geleneğininin
na atmasını karikatürize eden afişler kullanarak bozulmadığı düşünülmüştür. Ancak Blocher’ in ye-
göçmenlerin kovulması yönündeki propaganda rine seçilen kişi, Merkez Demokratik Birlik Partisi’
yapması büyük bir tepki yaratmıştır. Birleşmiş nden ihraç edilmiş ve yeni kurulan Burjuva Demok-
Milletler Irkçılıkla Mücadele ve Göçmen Hakla- rat Parti’ ye üye olmuştur. 2008 tarihinden itibaren
rı raportörleri İsviçre Hükümetinden bu konuda Federal Konsey’ de beş parti temsil edilmektedir.
bir açıklama yapmasını istemiş ve Birleşmiş Mil-
Federal Konsey üyelerinin, Federal Meclis’e karşı ortak sorumlukları yoktur. İsviçre siyasal sisteminde
ne Hükümetin toplu olarak istifa etmesi ne de Meclis’in feshedilmesi söz konusudur. Hükümet Meclis ya
da halkoylaması sonuçları aracılığıyla seçmenler tarafından eleştirildiği takdirde istifa etmek yerine, izlediği
politikaları değiştirmekle yetinir (Mahon, 2001, 1011). İsviçre siyasal sisteminde yasama ile yargı erki ara-
sındaki ilişkilerde güvenoyu isteği, gensoru ve siyasi sorumluluk gibi kurumlar yer almaz. Federal Konsey
istikrarlı bir organdır. Uygulamada, somut araçları elinde bulunduran hükümet aslında fiilen yasamadan
üstün hale gelmektedir. Ancak bir yandan seçim sistemi, öte yandan Federal Meclis’in yüksek denetim
yetkisi dengeleri korumaya yardımcı olmaktadır.
Federal Mahkeme’nin yapısını anlatırken, Federal Meclis’in söz konusu mahkeme üstünde yüksek de-
netim yetkisinin bulunduğundan bahsetmiştik. Bu denetim sadece şekli bir denetimdir. Federal Meclis
Federal Mahkeme tarafından verilen kararları hiçbir şekilde denetleyemez. Aslında, yargı erki, yasamadan
ve yürütmeden tamamen bağımsızdır.
Yasama, yürütme ve yargı erkinin çeşitli görev ve yetkileri o derece örtüşmektedir ki bu üç erkten hiç
biri temel görev ve yetkisinin sınırları içinde kalmayı başaramamıştır. Bu durumun İsviçre’nin kuvvetler
ayrılığı anlayışının bir parçası olduğu düşünülebilir (Mahon, 200, 1020).
139
Oydaşmacı Kurumsallaşmış Rejim: İsviçre
Öğrenme Çıktısı
SİYASAL KÜLTÜR VE SİYASAL ronik ortamda yapılabilir (17 Aralık 1976 tarihli
KATILMA Siyasi Haklar Hakkında Federal Kanun, m. 8 ve
9). İsviçre dışında yaşayan İsviçre vatandaşları ve
İsviçre’nin seçim sistemini anlayabilmek için ül-
hükümlüler oy kullanma hakkına sahiptirler. Bazı
kenin federal yapısını göz önünde bulundurmak ge-
Kantonlarda ise hala doğrudan demokrasi ile seçim
rekir. İsviçre’de Meclis ve hükümet dışımda hakimler
yapılmaktadır. Özellikle mektup yoluyla oy kul-
ve mahalli idareleri seçmek için Konfederasyon ve
lanma işleminde oyların gizliliği prensibinin nasıl
kantonlar düzeyinde çok sayıda seçim yapılmaktadır.
korunduğu ve bir kişinin birden fazla kez oy kul-
İsviçre siyasal kültürünün temel özelliği, halkoy- lanmasının nasıl engellendiği sorusu akla gelebilir.
laması ve halkın kanun teklifi yöntemleri ile halkın Ancak, sistem bu konularda etkin bir denetim yön-
karar alma sürecine katılımıdır. Kültürel çeşitlilik temi üzerine kurulmuştur.
nedeni ile çok sayıda siyasal parti Federal Meclis’te
Seçmenlerin toplanarak bir meclis oluşturduğu
temsil edilmektedir. Seçimlere katılım oranının az-
(Landsgemeinde) ve doğrudan demokrasi yöntemi
lığı dikkat çekmektedir.
ile oy kullandıkları hallerde her seçmenin bu meclise
katılması ve seçim sonuçlarının gerçeği yansıtması da
Seçim Sistemi önemlidir (Glaris ve Appenzel Rhodes intérieur Kan-
İsviçre siyasal sisteminin özelliklerinden biri de tonları bu şekilde bir oylama yapmaktadır). Etkin bir
makam sahiplerinin atanması değil seçilmesidir. denetim sayesinde sistemin işleyişi sağlanmaktadır.
Yalnızca Meclis ve hükümet değil, hakimler ve ma- İsviçre kural olarak, yarı doğrudan demokrasi-
halli idareler de seçilmektedir. Yirmi altı kanton ve yi benimsemiş bir ülke olduğu için halk karar aşa-
çok sayıda mahalli idarenin olduğu İsviçre’ de bu masında elinde önemli bir güç bulundurmaktadır.
nedenle çok sayıda seçim yapılmaktadır. Bu yapının Halkoylamaları ve halkın kanun teklifi mekaniz-
gereği olarak seçimler, Konfederasyon ve kantonlar maları sayesinde kamuoyu, Hükümet ve Meclis
düzeyinde yapılır. üzerinde baskı yaratmaktadır. Çoğu kez seçimler ve
halkoylamaları birleşmektedir. Dolayısıyla seçimler
bir kördüğüm haline gelmektedir. Seçimler, gerçek
İsviçre’de Meclis ve hükümet dışında ha- bir toplumsal tercih olmaktan çıkarak, siyasal güç
kimler ve mahalli idareleri seçmek için dengeleri hesaplarından ve aslında siyasal program-
Konfederasyon ve kantonlar düzeyinde ları pek farklı olmayan adayları seçmekten öteye
çok sayıda seçim yapılmaktadır. gidememektedir (Grisel, 2004). Konfederasyon ve
Kantonların seçim sistemleri farklılıklar gösterdi-
Oy verme işlemleri sandık başında yapılabilece- ğinden seçim sisteminden çok seçim sistemlerinden
ği gibi, mektup aracılığıyla, bazı hallerde ise elekt- bahsetmek daha doğru olacaktır.
140
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Konfederasyon düzeyinde seçimler, genel oyla, doğrudan seçimle nisbi temsil esasına göre yapılır. On
sekiz yaşını dolduran her İsviçre vatandaşı seçme ve seçilme hakkına sahiptir. Ancak, devlet memurluğu
milletvekilliği ile bağdaşmamaktadır. İsviçre’de kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1971 yılında tanınmıştır.
Federal Meclis’ in bir kanadı olan Ulusal Konsey, doğrudan nisbi temsil hesabına göre seçilir. Her
Kanton bir seçim çevresi oluşturur. Milletvekillikleri, seçime katılan listeler arasında, aldıkları oy oranına
göre paylaştırılır. Artık oyların dağıtılmasında federal kanunlar ve Kanton kanunları, en yüksek ortalama
ya da d’Hondt sistemini tercih etmektedir. Nispi temsil sistemi, dört farklı dilin konuşulduğu, kültürel
çeşitliliğin olduğu İsviçre’de, toplumdaki tüm siyasi eğilimlerin parlamentoda temsilini sağlayarak temsilde
adaleti gerçekleştirmek amacıyla benimsenmiştir.
Nisbi temsil hesabına göre iki yüz milletvekilinden oluşan Ulusal Konsey’ de 2007 seçim sonuçlarına
göre on dört siyasal parti temsil edilmektedir.
3%
5%
6% PSS (Sosyalist Parti)
23% PES (Yeşiller)
UDC (Merkez Demokratik Birlik)
15%
PDC (Hristiyan Demokrat Parti)
7% PLR (Liberal Radikal Parti)
PBD (Liberal Yeşiller)
PBD (Burjuva Demokrat Parti )
14%
Diğer
27%
Şekil 5.1 Siyasi Partilerin Federal Meclis’te temsili (2015 seçim sonucuna göre)
Ulusal Konsey’ de temsil edilen bu on dört maktadır. Hükümette de temsil edilen dört siyasal
partiden yalnızca beşi hükümette temsil edilmek- partiden, Merkez Demokratik Birliği (UDC-SVP)
tedir. Federal Meclis’in diğer kanadı olan Devletler geleneksel olarak çiftçilerin ve orta sınıf Protestan
Konsey’ini oluşturan milletvekilleri, temsil ettikleri halkın partisidir. Radikal Demokratik Parti (PRD);
Kantonun seçim sistemine göre, genellikle iki turlu burjuvaziyi, Hristiyan Demokratik Parti (PDC) ise
çoğunluk sistemi uyarınca seçilirler. Katolikleri temsil eder. İsviçre Sosyalist Partisi ise
Siyasi hakların etkin bir şekilde kullanımı için (PSS) işçilerin çıkarlarını savunan partidir. Kırsal
seçmenlerin, her tür etkiden uzakta siyasi görüş- kesim ile kentsel kesim arasında neredeyse hiçbir
lerini oluşturabilmelerine olanak sağlanmıştır. Bu çatışmanın olmadığı bir sistemde, bu dört partinin
nedenle, resmi makamların seçim kampanyalarına halkın tümünü temsil etmeye yeterli olması bekle-
herhangi bir şekilde müdahale etmeleri önlenmiştir. nebilirdi. Ancak; seçim sistemi, doğrudan demok-
rasi ve ülkedeki sosyo-kültürel grupların farklılığı ve
bazı siyasi konularda fikir ayrılıkları da İsviçre’ deki
Siyasi Partiler siyasal parti sayısının çokluğuna neden olmaktadır
İsviçre’nin siyasal rejimi çok partili bir sistem- (Armingeon, 2003).
dir. İsviçre Federal Anayasasının 137. maddesine İsviçre’de siyasal partilerin ulusal parti niteliği
göre siyasi partiler halkın kamuoyu ve halk irade- taşımadığı, partilerin daha çok Kanton düzeyinde
sinin oluşumuna katkıda bulunurlar. Ulusal Kon- kaldığı düşünülse de, son otuz yılda özellikle Mer-
sey’ in nisbi temsile dayanan seçim sistemine göre kez Demokratik Birliği (UDC), izlediği politika-
seçilmesi esasının benimsendiği 1918 yılından beri larla ulusal düzeyde temsil edilen bir parti haline
İsviçre’de dört siyasal parti önemli bir rol oyna- gelmiştir (Andersson, 2004, 144).
141
Oydaşmacı Kurumsallaşmış Rejim: İsviçre
Araştırmalarla
İlişkilendir
Demokrasinin Tükenmesi
Bir zamanlar ünlü bir pil reklamının aksine demokrasi ancak kullanılmadığı zaman tükenir.
Bu açıdan bakıldığında, son Lozan Seçimleri, hatta genel olarak yerel seçimler çok endişe verici.
Seçmenlerin katılım oranı düşük, sıklıkla % 30’un altı. İlk olarak hak talebinin, yönetenleri seçme hakkı
olduğu Arap baharını düşününce, acaba bizim ülkemizde ne oluyor da seçim zamanı vatandaşlarımızın
canı bu derece sandık başına gitmek istemiyor diye insan kendi kendine soruyor.
Oy zarfının pul parasını ödemeyi reddedenlerle, böyle şeylerle uğraşacak zamanım yok diyenlerin
çocukça gerekçeleri üzerinde durmuyoruz. “Her halükarda ne isterlerse onu yapıyorlar” ya da “hepsi
satılmış, hepsi kokuşmuş” hatta “köylüler” vb. şeklindeki gerekçeleri de akılda tutmuyoruz. Bu mazeret-
lerle yetinenler muhtemelen kendilerine göndermede bulunuyorlar veya öyle bir benlikleri var ki aday
olmadıkları için seviniyoruz. Ama sorun bu şekilde çözülmüyor.
Seçmenlerin çekimserliği neye bağlanabilir? Ana hatlarıyla iki yanıt verelim. Bu durum, belki bir
yandan siyasi partilerin istek yaratmayı bilmemesine öte yandan adayların artık tanınmamasına bağlı.
Demokrasi siyasi partiler olduğu müddetçe işleyebilir. Yokluğunda kargaşa tehdidi ortaya çıkar.
Asında, siyasi partiler-tek bir konunun delisi olmamak şartıyla- bir program, bir sosyopolitik felesefe
temeli, kamu yararına hizmet için öneriler sundukları takdirde, vatandaşların bir topluluğun yöne-
142
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
tilmesine ilişkin fikir edinmelerine olanak sağlarlar. Bir parti içinde şu ya da bu yöntem, şu ya da bu
durum hakkında fikir ayrılıkları olabilir, ama ortak temel, vatandaşa ortak tutum hakkında bilgi veren
bir referanstır. Ancak bugün, sadece aritmetik amaçlarla, gerçek bir programı olmayan, sağda olduğu
kadar solda da çoklu ittifaklar, aynı siyasal güçlerin yasama döneminde sıkça birbirlerinin bağırsaklarını
deşmesi seçmeni rahatsız ediyor. Sadece - “acemiler” için anlaşılabilir olan- bu fırsatçılık çerçevesine
nisbi temsilin zorlukları ekleniyor. Partilerin rolünü pekiştiren ve azınlıkları koruyan bu mekanizma
özellikle bir demokraside partilerin işlevini anlamayı ve bu tür partilerin inandırıcı olmasını gerektirir.
Ancak, partiler gerçekten güvenilir olmadığı gibi, medyatikleşme partileri değil bireyleri teşvik ediyor.
Ama aşırı iletişim çağımızda bile bireyler yeterince tanınmıyor. Adayların tanıtımı kokteyllerinin veya
konferans akşamlarının modası geçti. Afişler, reklamlar ve broşürler var ama okuyan ya da gören kim?
Ayrıca sloganlar genelde çok ilkel. Şüphesiz birçok aday Facebook’ta ya da partinin internet sitesinde,
ama seçmenler zamanlarını “internette sörf yaparak” harcamıyorlar. Kaldı ki bilgisayarlarla yapılan bu
yoklamalar meraktan çok çıkara hizmet ediyor. Sonuçta hiçbir şey yüz yüze iletişimin yerine geçemiyor.
Kaldırımlardaki stantlar biraz olumlu, ama aday olmayan sadık küçük bir partili ekip bu stantların
başında ve çok az seçmene ulaşıyorlar. En azından partilerin seçimine güvenilseydi, toplu listelere oy
verilmekle yetinilirdi. Ama tam da bu güven zayıf.
Geriye, en azından, dünya üzerinde hayatları pahasına bu ödevi yerine getirmeye çalışanlara saygı
için vatandaşlara seçim ödevlerini yerine getirmelerini önermek kalıyor.
Çekimserlik
İsviçre’ de seçimlere katılım oranı çok düşüktür.
İsviçre siyasal sistemi, seçmenin siyasal hayatta etkin İsviçre’de doğrudan demokrasi araçları
olarak katılmasına o kadar çok olanak tanımakta- olan halk oylaması ve halkın kanun teklifi
dır ki seçmen bir süre sonra seçimlere olan ilgisini mekanizmaları seçmenin siyasal hayatta
kaybetmektedir. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana etkin olarak katılmasına fazlasıyla olanak
İsviçre’de, “oylamaya katılmayı reddetmek (abstenti- tanımaktadır. Bir süre sonra, seçmen, se-
onism-çekimserlik)”, olarak tanımlanan bu duruma çimlerin çokluğu nedeniyle seçimlere olan
sıklıkla rastlanmaktadır. İsviçre Federal İstatistik Ens- ilgisini kaybetmektedir.
titüsü, 1971 - 2007 dönemi seçimlere katılım oranı
verilerine göre son yirmi yıldır İsviçre’de seçimlere
katılma oranı % 42 ila % 46 arasında değişmektedir. Doğrudan Demokrasi
1971 yılında kadınlara, yurtdışında yaşayan İsviçre Jean-François Aubert’e göre, “halkoylamasını an-
vatandaşlarına oy hakkı tanınması ve seçmen yaşının lamadan İsviçre’ nin modern tarihini anlamak müm-
on sekize düşürülmesi de katılım oranında bir deği- kün değildir” (Aubert, 1987, 14). Halk oylaması
şiklik yaratmamıştır. Bu durum uzun vadede siyasal doğrudan demokrasi araçlarından yalnızca biridir.
hakların kullanımını zayıflatmakta ve demokrasiye Bir diğer önemli araç ise halkın kanun teklifi me-
gölge düşürmektedir (Aubert, 1983, 264). Seçimlere kanizmasıdır.
katılım, oylama konusunun halkı yakından ilgilendi-
ren somut ve güncel bir konu olup olmamasına göre
değişiklik göstermektedir. Halk çoğunlukla, oylama
konusunu anlamadığı gerekçesi ile oy kullanmamak- dikkat
tadır. Kriz dönemlerinde, ya da siyasi çatışmaların Aşağıda da açıklanacağı gibi İsviçre’de, halk
alevlendiği dönemlerde seçimlere katılım oranının yalnızca anayasa değişikliği önerisinde bulu-
arttığı, tam tersine refah dönemlerinde ise katılımın nabilmektedir. Bu mekanizma için anayasa
azaldığı gözlemlenmiştir. Araştırmacılar çekimserli- hukuku literatüründe kullanılan teknik te-
ğin, siyasi yapı, siyasetin ve siyasetçilerin niteliği ve rim “Halkın Kanun Teklifi” dir. Bu nedenle,
meşruiyeti ve toplumun gelişmişlik düzeyi ile bağlan- biz de bu terimi kullanmayı tercih ediyoruz.
tılı olduğunu belirtmektedir (Veya, 1992). Bu konuda bakınız: Teziç, 2009.
143
Oydaşmacı Kurumsallaşmış Rejim: İsviçre
Halkoylaması
İsviçre Hukukunda halkoylaması, halkın teklifi ya da Federal Meclis tarafından yapılan bazı işlemler için
halkın, ya da hem halkın hem de Kantonların görüşüne başvurulmasını ifade eder. Anayasal düzenleme gereği
bazı işlemler mecburi olarak halkoylamasına (referandum) sunulur. Bu hallerde zorunlu halkoylamasından
bahsedilir. Anayasanın 140. maddesi gereği anayasa değişiklikleri, uluslarüstü organizasyonlara ve toplu gü-
venlik organizasyonlarına üyelik, anayasal temeli bulunmayan ivedi olduğu beyan edilen (Grisel, 2001, 392)
ve yürürlülük süresi bir yılı geçen kanunlar Federal Meclis tarafından onaylanmalarından itibaren bir yıl için-
de zorunlu olarak halkoylamasına sunulurlar. Kabul edilmedikleri takdirde yürürlükten kalkarlar. Örneğin,
Avrupa Birliği’ne üyelik 1989 yılında zorunlu halkoylamasına sunulmuş ve reddedilmiştir.
Anayasanın 141. maddesi ihtiyari halkoylamasını düzenlemektedir. İhtiyari halkoylaması sekiz Kan-
tonun ya da elli bin vatandaşın talebi üzerine yapılır. Federal kanunlar, acil durumlarda kabul edilen ve
yürürlülük süresi bir yılı aşan ancak Anayasaya uygun Federal kanunlar, süresiz ve yükümlülüklerin geriye
alınamadığı uluslararası anlaşmalar, İsviçre’nin bir uluslararası organizasyonu katılımını öngören anlaşma-
lar ve bir hukuki düzenleme gerektiren anlaşmalar ihtiyari halkoyuna sunulurlar. İhtiyari halkoylamasının
kabul edilmesi için halkın oylarının çoğunluğu yeterlidir.
İster zorunlu ya da ister ihtiyari olsun halkoylamaları çoğu kez yürürlüğü durdururlar. Halkoylaması
konusu yapılan işlem, süreç sonuna kadar yürürlüğe giremez.
Yaşamla İlişkilendir
İsviçre’de 21 Mayıs 2017’de yapılan halk İsviçre’de mevcut 5 nükleer santral, denetim
oylamasında halkın halkın yüzde 58,2’si yeni makamları tarafından güvenli olarak sınıflandı-
nükleer enerji santralleri kurulmasını yasaklayan rıldıkları sürece çalışır halde kalacak.
yasaya Evet dedi. İsviçre’de yeşil enerji stratejisi İsviçre’de 2029 yılına kadar tüm santrallerin
yaklaşık %58 oy oranıyla kabul edildi. kapatılması Kasım ayında referanduma sunul-
Referandum ile kabul edilen ve 2018 yılında muş ancak bu öneri halk tarafından kabul gör-
yürürlüğe girecek olan yasaya göre, yeni nükleer memişti.
santrallerin inşa edilmesi yasaklanacak, otomo-
billerden salınan karbondioksit gazlar için daha
Kaynak: http://tr.euronews.com/2017/05/21/
düşük değerler getirilecek ve yenilenebilir ener-
isvicre-yesil-enerjiye-evet-dedi; http://www.ener-
jiler için ayrılan teşvik yardımları yükseltilecek.
jigunlugu.net/icerik/22954/isvicre-halki-nuklee-
Katılımın düşük olduğu oylamada, 19,5 re-hayir-dedi.html
kanton evet derken, sadece 3,5 kantondan hayır
oyu çıkı.
144
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Bir teklifin halkoyuna sunulması sürecinde, ön- olarak sınır dışı edilmesini öngören halkın kanun
celikle bir komite (bir dernek ya da teklif vermek teklifinin halkoyuna sunulması, Meclis’in bu yetki-
amacı ile toplanmış bir grup) bir metin hazırlar ve sini kullanmamayı tercih ettiğinin bir göstergesidir.
bu metni Federal makamlara sunar. Eğer şekil şart- Meclis, anayasanın kısmen değiştirilmesini ön-
larına uygun hazırlanmış bir teklif söz konusu ise gören, basit bir dille yazılmış teklifi onaylarsa, bu
bu teklif Resmi Gazete’de, teklifi verenlerin adıyla teklifin Anayasa değişikliğine dönüşmesi için gerek-
birlikte yayınlanır ve böylece imza toplama süreci li metni teklife uygun olarak hazırlar ve halkoyuna
başlar. Teklifin Resmi Gazete’de yayınlanmasından sunar. Eğer Meclis, değişiklik teklifini uygun bul-
itibaren on sekiz ay içinde yüz bin imza toplanırsa, muyorsa, yine de halkoyuna sunar. Halkoylaması
önce mahalli idareler tarafından listeler kontrol edi- sonucunda, teklif halk tarafından kabul edilirse,
lir, sonra imzaların şeklen kontrolünü yapan Federal Meclis gereken değişiklik metnini hazırlar. Ayrıca
makamlara verilir. İncelemenin ardından Hükümet Federal Meclis, değişiklik teklifine alternatif olarak
ve Meclis söz konusu teklifin Anayasa ve uluslara- bir karşı öneri hazırlayabilir. Bu durumda her iki
rası hukukun emredici hükümlerine uygunluğunu teklif aynı anda halk oylamasına sunulur. Anaya-
inceler. Teklif, oylamaya sunulur. Meclis anayasa- sanın tamamının ve bir kısmının değiştirilmesine
nın bir kısmının değiştirilmesine yönelik teklifin yönelik bu tür bir teklifin onaylanması için çifte
anayasaya ya da uluslararası hukukun emredici çoğunluk diğer bir değişle halkın ve Kantonların
normlarına uygun olmadığı sonucuna varırsa tek- oyunun çoğunluğu ile kabul edilmesi gerekir. Tıpkı
lif yok hükmünde olur. Ancak hemen belirtelim ki halkoylamasında olduğu gibi, halkın teklifi bir mu-
Federal Meclis genelde bu yola başvurmamaktadır. halefet aracıdır. Halkoylaması statükoyu korumaya
Örneğin minare inşaatı yasağına ilişkin halkın ka- yönelikken, halkın kanun teklifi ise Anayasa’da de-
nun teklifinin ve suç işleyen yabancıların otomatik ğişiklik yapılmasına hizmet eder.
Öğrenme Çıktısı
145
Oydaşmacı Kurumsallaşmış Rejim: İsviçre
Sonuç
Dört dilin konuşulduğu ve farklı kültürlerin yer aldığı İsviçre’ nin ortak paydası siyasal sistemidir (Kri-
esi, 1998, 5). İsviçre halkının çoğunluğu, siyasal partiler ve yürütme üzerinde baskı yaratarak karşı bir güç
olmalarına olanak sağlayan, siyasal sistemden memnundur.
İsviçre’ nin federal yapısı gereği, idari örgütlenmesinde merkezi olamayan bir yapı benimsenmiştir.
Kantonlar gerçek anlamda karar alma gücüne sahiptir. Kantonların bu gücü bir yandan kültürel çeşitliliğin
korunmasına katkıda bulunurken öte yandan, uygulama farklılıkları nedeni ile, kantonlar arası ilişkileri
zorlaştırmaktadır.
İsviçre’ de hükümet sisteminin reformu hep gündemde olmuştur. Yürütme organı olan Federal
Konsey’in, Federal Mahkeme’nin halk tarafından seçilmesi, Federal Konsey üyelerinin sayısının arttırılma-
sı kadınların siyasal hayata daha fazla katılmasını sağlamak üzere kadın kotalarının konulması, başkanlık
ya da parlamenter sisteme geçiş önerileri başarıya ulaşmamıştır (Portmann, 2009).
146
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Öğrenme Çıktısı
147
Oydaşmacı Kurumsallaşmış Rejim: İsviçre
İsviçre, resmî adıyla İsviçre Konfederasyonu, Avrupa kıtasının ortasında (İsviçrelilerin değimiyle kalbin-
de) yer alır. Kuzeyinde Almanya, batısında Fransa, güneyinde İtalya ve doğusunda Avusturya ile Lihtenş-
tayn bulunan, 7. 785. 806 nüfusa ve 41. 293 km2 yüzölçümüne sahip bir ülkedir. Baskenti Bern’dir.
Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Romanşça İsviçre’nin resmî dilleridir.
İsviçre’nin federal bir devlet olması tamamen tarihi ve sosyolojik nedenlere dayanmaktadır. İsviçre mo-
deli federalizm diğer federal sistemlerden farklılık göstermektedir. Kantonların hukuki varlığı kesin bir
şekilde korunmuştur. Kantonlar ile Konfederasyon arasındaki yetki paylaşımının sınırları anayasa ile
çizilmiştir. İsviçre Meclis Hükümeti sisteminin tipik bir örneğidir.
Yasama (Federal Meclis), Yürütme (Federal Konsey) ve Yargı (Federal Mahkeme) erklerinin oluşumunu
ve birbirleri aradındaki ilişkileri incelerken kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygulanmasında yasama, yürütme
ve yargı erki, arasında kuvvetler ayrılığının sınırları belirgin değildir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi İsviçre siste-
mine özgün bir şekilde uygulanmaktadır.
İsviçre siyasal kültürünün temel özelliği, halkoylaması ve halkın kanun teklifi yöntemleri ile halkın karar
alma sürecine katılımıdır. Kültürel çeşitlilik nedeni ile çok sayıda siyasal parti Federal Meclis’te temsil
edilmektedir. Seçimlere katılım oranının azlığı dikkat çekmektedir. İsviçre siyasal sistemi, seçmenin siya-
sal hayatta etkin olarak katılmasına o kadar çok olanak tanımaktadır ki seçmen bir süre sonra seçimlere
olan ilgisini kaybetmektedir. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana İsviçre’de, “oylamaya katılmayı reddet-
mek-çekimserlik” olarak tanımlanan bu duruma sıklıkla rastlanmaktadır.
Kamu politikalarının oluşumu ve belirlenmesinde doğrudan demokrasi belirleyici bir rol oynamaktadır.
Sendikalar, dernekler, sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri karar alma süreçlerine etkin olarak katıl-
maktadırlar. Federal sistemden kaynaklanan gelir dağılımı eşitsizlikleri malî dengeleme sistemi ve sosyal
yardımlar aracılığıyla giderilmektedir.
148
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
1 İsviçre’nin hükümet sistemi aşağıdakilerden 6 İsviçre Federal Mahkemesi ile ilgili olarak
hangisidir? aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
neler öğrendik?
A. Başkanlık sistemi A. Bir anayasa mahkemesidir
B. Parlamenter sistem B. Yalnızca hukukçu hakimlerden oluşur
C. Yarı Başkanlık sistemi C. Üyeleri Federal Konsey tarafından atanır
D. Meclis Hükümeti sistemi D. Kanunların anayasaya uygunluğunu denetler
E. Yarı parlamenter sistem E. Hakimleri yargı görevini yaparken bağımsız-
dırlar
2 Daimi tarafsızlık ilkesi gereği, İsviçre ile ilgili
aşağıdalilerden hangisi doğrudur? 7 Federal Konsey Başkanı ile ilgili olarak aşağı-
A. Düzenli bir ordu bulunduramaz daki ifadelerden hangisi doğrudur?
B. Herhangi bir savaşın tarafı olamaz A. Başbakandır
C. İnsani yardımda bulunamaz B. Devlet başkanıdır
D. Kendi topraklarını savunamaz C. Hükümet üyesi eşitleri arasında birincidir
E. Savaş başlatabilir D. Milletvekilidir
E. Hükümet üyelerini seçebilir
3 Aşağıdakilerden hangisi Konfederasyonun
münhasır yetkisidir? 8 İsviçre’de seçimler sırasında aşağıdakilerden
hangisi gerçekleşir?
A. Eğitim
B. Sağlık A. Kadınların seçme ve seçilme hakkı yoktur
C. Mahalli idareler B. Hükümlüler oy kullanamaz
D. Milli savunma C. Seçme seçilme yaşı yirmi birdir
E. Vergi oranlarının belirlenmesi D. Yurt dışında yaşayan İsviçre vatandaşları oy
kullanabilir
E. Seçimler açık oy gizli seçim esasına göre yapılır
4 Ulusal Konsey hangi seçim sistemine göre
seçilir? 9 Federal Meclis aşağıdaki yetkilerden hangisi-
A. Çoğunluk sistemi ni kullanamaz?
B. Tek isimli seçim A. Güvenoyu oylamasına yönelik gensoru önerge-
C. Tek turlu seçim si vermek
D. İki turlu seçim B. Federal Konsey üyelerinin seçmek
E. Nisbi temsil sistemi C. Federal Konsey üzerinde yüksek denetim yetki-
sini kullanaır
5 Seçimlere katılım oranının düşüklüğü aşağı- D. Federal Konsey Başkanını seçer
dakilerden hangisi ile açıklanamaz? E. Federal Mahkeme üyelerini seçmek
149
Oydaşmacı Kurumsallaşmış Rejim: İsviçre
3. D Yanıtınız yanlış ise “İsviçre Modeli Federa- 8. D Yanıtınız yanlış ise “Siyasal Kültür ve Siyasal
lizm” konusunu yeniden gözden geçiriniz. Katılma” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Yanıtınız yanlış ise “Siyasal Kurumlar ve Si- Yanıtınız yanlış ise “Siyasal Kurumlar ve Si-
4. E 9. A
yasi Kurumların İşleyişi ” konusunu yeniden yasi Kurumların İşleyişi” konusunu yeniden
gözden geçiriniz. gözden geçiriniz.
5. A Yanıtınız yanlış ise “Siyasal Kültür ve Siyasal 10. B Yanıtınız yanlış ise “Doğrudan Demokrasi”
Katılma” konusunu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
5 Anahtarı
İsviçre’ nin, siyasal tarihinin gelişimi ve özellikle 1798 yılında kurulan Helvet
Cumhuriyeti’nin başarısızlığı sonucu mevcut anayasal yapılanmanın, kültürel
Araştır 1 çeşitliliği ve Kantonların egemenliğin korunmasının en iyi yolu olduğu düşü-
nülmüş ve bu yapı bir miras olarak algılanmıştır. Dolayısıyla, İsviçre anayasal
sistemi 1830’lu yıllardan bu yana neredeyse değişmeden korunmuştur.
150
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Kaynakça
Andersson, N. (2004). Face une Suisse populiste et traduit par Alain Perrinjaquet et Sylvie Colbois,
passéiste, Mouvements, 32, 140-147. en collaboration avec Alfred Dufour et Victor
Monnier, Stämpfli: Berne; Bruylant: Bruxelles.
Armingeon, K. (2003). Le système de partis de la Suisse
en comparaison internationale Une étude à l’appui Kriesi, H. (1998). Le système politique suisse,
des résultats des élections au Conseil national 1971- Economica, Paris.
1999, Office fédéral de la statistique, Neuchâtel.
Lavau, P. (2004). Les grandes démocraties contemporaines
Aubert, J.F. (1983). Exposé des institutions politiques de avec la collaboration de Jean-Paul Lepetit, Presses
la Suisse à partir de quelques affaires controversées, universitaires de France: Paris.
Payot: Lausanne.
Lijphart A. (1977). Democracy in plural societies: a
Aubert, J. F. (1987). La formation du régime politique comparative exploration, Yale University Press:
suisse: introduction historique, Pouvoirs, Paris, 5-15. London.
Benoît, A. (2009). Le partage vertical des compétences Lipson, L. (1956). Le système des partis politiques en
en tant que garant de l’autonomie des États fédérés Suisse. Revue française de science politique, 4,
en droit suisse et américain, thèse de l’Université 813-832.
de Neuchâtel, Schulthess, Genève.
Morandi, P. (2005). Démocratie de concordance,
César, J. (1860). Commentaires sur les guerres de Dictionnaire historique de la Suisse. 3 Ocak 2011
Gaulles (çev. Charles Louandres), Charpentier, tarihinde www.hls-dhs-dss.ch adresinden erişildi.
Librarie-Editeur: Paris. 3 Ocak 2011 tarihinde
Neidhart, Leonhard (1970). Plebiszit und pluralitäre
www.books.google.com adresinden erişildi.
Demokratie: eine Analyse der Funktion des
Fleiner, T.; Misic, A. ve Töpperwein, N. (2005). Swiss schweizerischen Gesetzesreferendums, Bern.
Constitutionnal Law, Kluwer Law International.
Oesch, D. (2008). Les syndicats en Suisse de 1990 à
Grewe, C. ve Fabri, H. R. (1995). Droits constitutionnels 2006: stratégies, fusions et évolutions de leurs effectifs,
européens, Presses Universitaires de France: Paris. Union syndicale suisse.
Grisel, E. (2001). Les droits populaires au niveau Papadopoulos, Y. (1997). Les processus de décision
cantonal. Droit constitutionnel suisse, Schulthess: fédéraux en Suisse, avec le concours de S. Kobi
Zürich, 397-411. et I. Moron, L’Harmattan, collection Logiques
politiques: Paris.
Grisel, E. (2010). Gouvernement suisse: le Conseil fédéral
avec la collaboration de Anouk Neuenschwander, Pascal, M. (2001). Le principe de la séparation des
Stämpfli: Berne. pouvoirs, Droit constitutionnel suisse, Schulthess,
Berne, 1011-1025.
Grisel, E., Le système electoral et le contentieux
électoral en Suisse, rapport présenté au colloque Portmann, J. (2009). Histoire du gouvernement fédéral
Les standards européens du droit electoral dans suisse: le Conseil fédéral des prémices de l’Ancien
le constitutionnalisme contemporain, 28-29 Régime à 2009, Arttesia: Lausanne.
mai 2004, Sophia, 03 Ocak 2011 tarihinde
Schoenenberger, A. ve Zarin-Nejadan, M. (2005).
http: //www.venice.coe.int/docs/2004/CDL-
L’économie suisse, collection Que-sais-je? Presses
UD%282004%29003-f.asp adresinden erişildi.
universitaires de France: Paris.
Hottelier, M. (2002). L’adhésion de la Suisse
Teziç, E. (2009). Anayasa Hukuku, 13. Bası, Beta
à l’Organisation des Nations Unies: aspects
Yayınları: İstanbul.
constitutionnels, Revue Française de Droit
Constitutionnel, 51, 485-501. Veya, S. (1992). L’abstentionnisme, Université de
Neuchâtel: Neuchâtel.
Hottinger J. T. (1997). “La Suisse: une démocratie
consociative ou de concordance?”, Revue Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu internet sitesi:
Internationale de Politique Comparée, 4/3, 625- http: //www.venice.coe.int/.
638.
İsviçre Konfederasyonu internet sitesi: http: //www.
Kölz, A. (2006). Histoire constitutionnelle de la admin.
Suisse moderne: ses fondements idéologiques et
İsviçre Konfederasyonu Federal İstatistik Bürosu
son évolution institutionnelle dans le contexte
internet sitesi: http://www. bfs.admin.
européen, de la fin de l’Ancien Régime à 1848
151
Bölüm 6
Otoriter Rejimler
Otoriter Rejim Türleri
1 2
2 Otoriter rejim türlerini ve bu türleri
öğrenme çıktıları
3 4
3 Otoriter rejimlerde devletin vatandaşlarıyla 4 Otoriter rejim tiplerinin tartışılmasıyla
ilişkisini nasıl bir çerçevede kurduğunu edinilen kuramsal çerçeveyi Franco
ve neden böyle bir çerçevede kurmayı Dönemi İspanya’sındaki siyasal
seçtiğini açıklayabilme gelişmelerle ilişkilendirebilme
Anahtar Sözcükler: • Tek Parti Hükümeti • Askeri Cunta • Diktatörlük • Melez Rejimler • Siyasi Kontrol
• Korporatizm • Himayecilik • Yarışmacı Otoriterlik
152
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
153
Otoriter Rejimler
Ekonomik gelişmişlik ve otoriter rejimlerin var- de yoğunlaşmasını görece mümkün kıldığını savu-
lığı arasındaki negatif ilişkinin genel olarak görgül nur. Geleneksel ve bekasını sağlamaya odaklanmış
desteği mevcuttur (Przeworski ve diğerleri, 2000). toplumlarda, hiyerarşi, itaat ve cemaatçilik gibi oto-
Örneğin, kişi başı milli gelir 5000 Amerikan Doları riter sistemlerin yapısıyla birebir örtüşen özellikler
ve üzerinde olan ülkelerin %50’si otoriter bir siya- bireyselcilik, özgürlük ve eşitlik gibi ilkelere tercih
sal rejimle yönetilirken, kişi başı 10.000 Amerikan edilmektedir. Bazı siyaset bilimciler, belirli dinlerin
Doları ve üzerinde olan ülkelerin sadece %10’u bu ve etnik grupların bu tür hiyerarşik yapılanmalara
şekilde yönetilmektedir. Ancak, oldukça zengin daha açık olduğunu, dolayısıyla otoriter rejimlerin
olup otoriter rejimlerle yönetilen ülkeler (örneğin ortaya çıkmasında kolaylaştırıcı bir rol oynadığı-
Suudi Arabistan, Katar) ve fakir ülkeler grubunda nı savunmuştur. Bu tür önermelerin en son oda-
yer almasına rağmen pekişmiş demokratik düzene ğı İslam dini ile otoriter rejimlerin ortaya çıkması
sahip olan Hindistan gibi ülkeler de mevcuttur. arasında olabilecek bağıntılardır (örn. Huntington
1993). Benzer önermeler 1950 ve 1960’lı yıllarda
Katolik toplumlar, 1970’li yıllarda ise Konfüçyüs
kültürüyle yoğrulmuş Uzakdoğu toplumları için de
Bir ülkenin gelir düzeyi yükseldikçe o yapılmıştır. Ancak, dine dayalı bu tür sosyokültürel
ülkede askeri darbe görülme olasılığı da savlar görgül destek bulmamıştır.
önemli ölçüde azalır. Modern siyasal ta-
rihte darbe yaşamış en zengin ülke olan
1976 Arjantin’inde kişi başına düşen milli
gelir 4000 Amerikan doları civarındaydı. Sosyal bilimlerde bir sava görgül (ampirik)
destek, istatistiki çözümleme (analiz) ya
da karşılaştırmalı yöntemle yapılan deney
Sosyokültürel yaklaşımlar ise bir toplumdaki benzeri çözümlemeler ile sağlanabilir.
bazı kültürel özelliklerin bu toplumda gücün tepe-
Öğrenme Çıktısı
154
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
155
Otoriter Rejimler
156
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
157
Otoriter Rejimler
yönetme. Ülkenin her köyüne kadar örgütlenebil- lerden bazıları diktatörler tarafından yönetilmek-
miş bir rejimin gerek vergi, gerek gümrük, gerek tedir (örneğin Suudi Arabistan, Brunei) veyahut
ticaret yoluyla yatırımlarına kaynak yaratması daha Franco İspanya’sı örneğinde görüldüğü üzere bazı
olasıdır. Oysa kendini başkent ve etrafına hapsetmiş ülkeler en önemli ekonomik atılımlarını diktatör-
bir rejimin ülkenin potansiyelini değerlendirmesi ler yönetiminde yapmışlardır. Kuşkusuz ülkede
çok zordur. Yaratılan kaynakların ise ekonomik bü- petrol, doğalgaz gibi doğal zenginliklerin varlığı ve
yümeyi sağlayacak yatırımlara aktarılması gerekir. Soğuk Savaş ittifakları gibi dışsal etkenler önemli
Bu yatırımlar, kısa vadede politik getirisi az olan, bir rol oynar. Ancak bu tür örneklerde bile eko-
eğitim veya enerji altyapısı inşa etmek gibi uzun va- nomik kalkınma seviyesi daha ileri götürülmek
deli yatırımlardır. Kısa vadede iktidarına karşı ciddi istendiği zaman, rejimlerin tek-parti sistemi veya
bir riziko görmeyen, uzun vadeli plan yapabilecek demokrasilerdekilere benzer kurumsal reformlara
rejimler, ekonomik gelişmeye daha fazla önem ve- gittiğini görmekteyiz. Ekonomisini petrol gelirle-
recektir. İktidarı tehlikede olan, toplum üzerindeki rinin baskınlığından çıkarıp çeşitlendirmek isteyen
kontrolünü pekiştirmemiş rejimler ise ellerindeki Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde
kaynakları olası muhalefet odaklarını kendilerine bürokratlara performans temelli değerlendirme
bağlamak için kolaylıkla kısa vadede harcayabilirler. sistemi getirilmiş ve daha çoğulcu bir yapıya geçiş
Sorunun üçüncü boyutu, yani kaynak yönetiminin istekleri artan bir şekilde duyulmaya başlanmıştır.
kalitesi ise ekonomiyi iyi yönetemeyen yönetici ve Benzer şekilde, Franco İspanya ekonomisi geliştik-
bürokratların farklı rejimlerde akıbetlerinin nasıl çe korporatist yapıya ve bu yapı içindeki çoğulcu-
olduğu ile ilgilidir. Bazı rejimlerde iyi politika üret- luğa artan bir önem vermiştir.
me mükâfatlandırılırken, diğerlerinde bürokratın
teknik yeterliliği önemsenmeyip sadece sisteme ne
kadar bağlı olduğuna bakılmaktadır. Yetkin olma-
Melez Rejimler
yan bürokratların yönetiminde olan ekonomide ise Yukarıda belirtilen tipik otoriter rejimlerinin
ciddi kaynak israfları gözlemlenir. gerçek hayatta birebir örneklerini çok sık görme-
mekteyiz. Şu ana kadar hüküm sürmüş birçok
Bu üç boyut çerçevesinde düşündüğümüzde
otoriter rejim bu üç ideal türün farklı özelliklerini
tek-parti rejimlerinin diğer rejimlere nazaran eko-
bünyelerinde barındırmaktadır. Bir otoriter rejimin
nomi konusunda daha başarılı olacağı beklentisi
zaman içinde başka tür otoriter rejime dönüştüğü
doğmaktadır. Tek parti hükümetlerinin ortalama
de sıklıkla gözlemlenebilir. Hatta otoriter rejimler
iktidarda kalma süresi daha yüksektir, dolayısıyla
bazen çeşitli demokratik kurumları da bünyesine
uzun vadeli yatırımları yapma şansı daha yüksek-
katabilir. Farklı rejimlerin kurumsal özelliklerini
tir. Parti, bu tür yatırımlar için daha rahat kaynak
bir arada barındıran bu tür vakalara melez rejimler
yaratabilir. Ülkenin farklı bölgelerine daha iyi ve
adını vermekteyiz.
derinden nüfuz eden bir parti ülkenin beşeri ve fi-
ziksel kaynaklarını mobilize etmekte daha başarılı
olacaktır. Son olarak, Çin ve diğer birçok tek parti
rejiminde görüldüğü gibi, parti içi çoğulculuk ve Askeri cunta, tek parti yönetimi ve dikta
yarışma, daha iyi bürokratları mükâfatlandırır. yönetimini bünyesinde barındıran otori-
Elimizdeki veriler tek-parti hükümetlerinin ter rejimlere melez otoriter rejimler denir.
ekonomiyi geliştirmekte genelde daha başarılı ol-
duğunu doğrulamaktadır. 1990’lara kadar tek parti
sisteminde yönetilen Güney Kore ve Çin gibi ül- Ordu-diktatörlük karışımı rejimler, melez oto-
keler görece olarak başarılı ekonomik performans riter rejimler arasında en sık görülenleridir. Bir dik-
göstermiş, ancak aynı süre zarfında Myanmar ve tatör için, devletin yönetimini elinde bulunduran
Kamboçya’da gördüğümüz askeri hükümetler ise orduyu kontrolüne almak, tüm devlet birimlerini
tüm çabalarına rağmen istedikleri müreffeh toplu- kontrol altına almaktan daha olasıdır. Ancak, bu
mu yaratamamışlardır. Burada belirtilmesi gereken melez rejim, tek-parti rejimleri kadar toplumun
başka bir nokta ise özel vakaları düşündüğümüz- derinliklerine nüfuz edemez. Dolayısıyla, toplum
de beklentimizin aksini gösteren örneklerin de var içinde ortaya çıkan hoşnutsuzlukları gidermek
olduğudur. Dünya üzerindeki en müreffeh devlet- için çoğunlukla baskı mekanizmasını kullanmak
158
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
zorunda kalır. Bu açmaz ise bu rejimlerin halkla- Mengistu’nun Etiyopya’sı Komünist tek parti sis-
rına müreffeh bir yaşam sunma şanslarını kısıtlar. teminden diktatörlüğe kayan sistemlerin önemli
Idi Amin 1971-1979 yılları arası Uganda’yı, Ra- örneklerindendir.
fael Truijillo 1930-1961 yılları arasında Dominik Diğer melez otoriter rejim tipleri kadar sık gö-
Cumhuriyeti’ni, Augusto Pinochet ise 1973-1989 rülmese de askeri cunta-tek parti karışımı önemli
yılları arası Şili’yi bu tür melez bir rejimle ordu des- bir melez otoriter rejim tipi oluşturur. Asker-siya-
teğini kullanarak yönetmişlerdir. set ilişkilerini inceleyen ünlü sosyolog Nordlinger
Modern siyasi tarihte tek parti sisteminden dik- (1977), siyasetin esası olan koalisyon kurma ve
ta rejimine dönüşmüş birçok vaka gözlemlemek- çıkar gruplarının yönetiminin askerin iç hiyerarşi
teyiz. Bu tür rejim kaymaları, özellikle Komünist üzerinde çürütücü etkisi olduğunu, dolayısıyla dar-
tek parti rejimlerinde sıkça görülmüştür. Bağımsız- be sonrası askerlerin iktidarı, en azından devletin
lıklarını kazanmalarıyla birlikte Komünist düzeni rutin idari işlerini, kısa sürede sivillere bırakmak
benimseyen birçok ülke, bu ideolojinin düşünsel isteyeceğini öngörmüştür. Ancak, bu öngörü bazı
ivmesinden çok bu düzenin yeni doğmuş devletle- ülkelerde gerçekleşmeyebilir. Bazen yönetimi ele
rin hayatta kalmasına yardımcı olması için yarattığı geçiren askerlerin kurduğu siyasi üst yapı devlet
güvenlik çemberinden yararlanmıştır. Komünizm içinde zamanla kök salar. Sivil bürokrasinin yete-
ve beraberinde gelen ekonomik ve askeri Sovyet rince gelişmemiş olduğu ülkelerde bu tür yapılan-
desteği, bu ülkelerin siyasi kurumlarını geliştirmek maları görme şansı daha yüksektir. Bu tür melez
için uygun bir model olarak görülmüştür. Devletin sistemin en bilinen örneği Myanmar’daki DBKK
toplum üzerindeki kontrolünün pekişmesi sürecin- cuntasıdır. 1962 yılında yönetime ‘geçici olarak’ el
de bu ülkelerin bazılarında komünizmin temelinde koyan cunta, zamanla burada kök salmış, eğitim,
yatan görece hesap verebilir parti bürokrasinin oto- ekonomik kalkınma ya da dışişleri gibi sivil konu-
ritesinin yerini lider sultasının aldığı görülmüştür. larda tüm seviyelerde yöneticilik ve bürokratlık ya-
Çavuşesku’nun Romanya’sı, Castro’nun Küba’sı ve pan bir askeri kadro oluşmuştur.
Öğrenme Çıktısı
Denetim
Siyasal sistemlerin gelişimini açıklarken modernleşme teorisini temel alan sosyal bilimciler otoriter
rejimleri, sistemlerin totaliter rejimlerden demokratik rejimlere doğru olan modernleşme yolculuklarında
bir ara durak olarak görmüşlerdir. 1990’larda Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla tekrar önem kazanan bu
159
Otoriter Rejimler
teori, Rusya, Ukrayna, Belarus ve Orta Asya Türki Zor kullanımı, her ne kadar kısa vadede rejime
Cumhuriyetleri gibi Sovyetler sonrası ortaya çıkan karşı oluşan tehditleri öteleyebilse de bir rejimin
otoriter rejimlerin beklenenin aksine oldukça dira- halk üzerindeki kontrolünü geniş kitleler üzerinde
yetli çıkması ve günümüze kadar hayatta kalması ayrım yapmadan şiddet kullanarak kurması uzun
karşısında tatmin edici bir açıklama sağlayama- vadede mümkün değildir. Bu tür bir gayret, örne-
mıştır. Keza, 20. yüzyılın tamamına baktığımızda ğin senelerce bir ülkeyi olağanüstü hal kanunlarıyla
otoriter rejimlerin, demokratik ve totaliter rejim- yönetmek, ciddi fiziki ve beşeri kaynak kaybına yol
lere nazaran, uzun süre hayatta kalabilen sistemler açacaktır. Onun yerine, bu kitleleri gözetim altına
olduğunu görmekteyiz. almak (surveillance) ve rejim için risk taşıyabilecek
grupların önceden tespiti yürütülmesi daha kolay
bir stratejidir. Günümüz iletişim teknolojisi, bir
devlete milyonlarca vatandaşının iletişimini ko-
Otoriter rejimler yönettikleri halk üze- layca gözetleme imkânı vermektedir. İletişim öz-
rinde geniş bir kontrol sağlamak için üç gürlüğü ve mahremiyeti anayasal koruma altında
ana yola başvururlar: baskı kurma, sisteme olmayan otoriter rejimlerde bu tür gözetlemeler
bağlama ve lider kültür yaratma. sonucunda otoriter rejimler çeşitli risk gruplarını
belirleyebilir, bu gruplara seçici baskı uygulayarak
rejimi ayakta tutmayı sağlamaya çalışabilirler.
Yönetici zümresinin azınlıkta olduğu ve hal-
kın doğrudan ya da dolaylı katılımının asgari se-
viyelerde tutulduğu otoriter rejimleri işlevsel kılan
siyasi kontrol mekanizmaları nelerdir? Başka bir Paramiliter güçler devlet tarafından or-
deyişle, otoriter rejimlerdeki yönetici azınlık, yö- ganize edilmiş ve silahlandırılmış, ancak
netilen çoğunluk üzerindeki hükümlerini ne tür devletle resmi bir bağı olmayan rejim düş-
teknikler kullanarak etkin ve sürekli kılarlar? Bu manı olarak tanımlanan nesnel hedeflerin
tür rejimlerin, yönettikleri halk üzerinde geniş bir korkutulması ve imha edilmesinde kulla-
kontrol sağlamak için üç ana yola başvurdukları- nılan askeri nitelikteki örgütlerdir.
nı görmekteyiz: (1) çeşitli devlet organları yoluyla
baskı kurma (coercion), (2) bireyleri sosyoekono-
mik politikalar üzerinden çıkar ilişkisi ile sisteme Sisteme Bağlama (Co-optation)
bağlama (cooptation), ve (3) sistemin başındaki Otoriter rejimlerin hemen hemen hepsi yeri
diktatör veya liderin gerek karizması gerek devletin geldiğinde şiddete başvursa da, birçoğu toplumun
iletişim kanalları yoluyla bir lider kültü (leadership bazı kısımlarını sisteme paydaş haline getirerek
cult) yaratma. kontrollerini sağlar. Burada rejimlerin toplum
üzerinde kontrolünü sağlayan ana etken, kişi ve
Baskı Kurma grupların çıkar ilişkileri üzerinden rejime bağlı hale
getirilmesidir. Kişi ve grupların otoriter sistemlere
Azınlığın çoğunluğu yönettiği ve memnuniyet-
bağlanmasında iki ana model görmekteyiz. Hima-
sizliklerin meşru yollardan dile getirilme şansının az
yeci (clientilist) modelde rejim bazı kişi ve grup-
olduğu otoriter rejimlerde rejim karşıtlarına karşı
lara, bağlılıkları karşılığında devlet imkânlarına-
cebir kullanılması oldukça sık görülen bir durum-
toplumun diğer kesimlerine olmadığı kadar-erişim
dur. Aynı zamanda, otoriter rejimlerde devletin hal-
fırsatı sunar. Himayeci ilişkilerde önerilen bu tür
kı üzerinde güç kullanımı, demokrasilerde olduğu
rant olanakları kolayca el değiştirebilecek nitelik-
gibi kanunla düzenlenmediği için yürürlüğe kon-
tedir ve hayli dışlayıcıdır. Dolayısıyla, bu tür ayrı-
ması daha kolay bir politikadır. Devlet yeri geldiğin-
calıkları kaybetmeyi göze alamayan potansiyel mu-
de kullandığı şiddetle resmi olarak ilişkilendirilmek
halefet odaklarının kendi aralarında rejime karşı
istemez. Böyle durumlarda ise polis ya da ordu gibi
organize olma şansları oldukça düşüktür. Örneğin,
devletin resmi organları yerine paramiliter güçler
Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde bir kabilenin
de kullanılabilir. Rwanda soykırımı sırasında Tutsi
üyelerinin hükümete bağlılıklarını ilan edip orduya
kökenli insanları katleden Hutu çeteler, paramiliter
maddi ve ayni destek sağlamaları, yurtdışına elmas
oluşumların yakın tarihteki örneklerindendir.
ihracatı izni almalarını mümkün kılar.
160
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Korporatist yapılanmalarda ise devlet bireyleri mayeci taktiklere nazaran iletişim kanallarını kul-
kendi kontrolü altında tuttuğu sendikalar ve işveren lanmanın maliyeti oldukça az, ulaştığı insan sayısı
örgütleri gibi gruplar üzerinden sisteme dâhil eder. da oldukça yüksektir. Kuzey Kore’nin ilk diktatörü
Korporatist yapılanma, normalde ülke siyasetinde Kim Il Sung’un “ebedi lider” olarak anılması veya
anlaşmazlık ve hatta bölünmelere yol açabilecek Türkmenistan’ın eski diktatörü Saparmurat Niya-
konuların kapalı kapılar ardında tartışılıp bir çö- zov Türkmenbaşı’nın takvimdeki ayların isimlerini
züme varılması olanağını verir. Peronist Arjantin’de aile fertlerinin isimleriyle değiştirmesi liderkültü
devlet başkanın işçi sendikalarıyla kurduğu yakın inşası sırasında atılan adımlara örnek teşkil ederler.
ilişki ve yeri geldiğinde ülkenin ciddi bütçe açığı
vermesini göze alıp, işveren örgütlerinin de kerhen
onayı ile işçi sendikalarını yüksek işçi maaşları ile
hoşnut etmesi, otoriter rejimlerdeki korporatist ya- dikkat
pılanmanın tipik bir örneğidir. İşçi sendikaları da, “Lider kültü” kavramı 7. Bö-
devlet başkanı Peron’un bu politikası karşılığında lüm ’de totaliter rejimler açı-
Peronist rejime ciddi bir destek sağlamıştır. sından değerlendirilecektir.
Siyasi Katılma
dikkat Bireylerin siyasal katılımına gösterilen toleran-
Korporatist yapı otoriter sistemlere özgü ol- sın seviyesi otoriter rejimler arasında ciddi bir fark-
mayıp totaliter rejimlerden olan faşist İtalya’da lılık göstermektedir. Kuzey Kore, Suudi Arabistan
icat edilmiştir (bakınız Bölüm 7). İkinci Dün- gibi mutlak iktidarın olduğu ülkeler halkı siyaseten
ya Savaşı sonrası işçi sendikaları, işveren örgüt- aktif hale getirmekten kaçınır. Bazı otoriter rejim-
leri ve siyasetçileri seçmen baskılarından uzak ler ise korporatist bir yapı içinde bireyleri olabildi-
bir platformda buluşturan neokorporatist bir ğince sistem içindeki siyasal ve diğer sivil oluşum-
yapı ile daha da güçlenmiştir. Avrupa’da orta- lara yönlendirmeye çalışır. Kendi siyasi duruşuyla
ya çıkan bu neokorporatist yapının totaliter ve birebir örtüşmeyen sivil toplum örgütlerine siyasal
otoriter rejimlerde gördüğümüz korporatist sistemlerinde göz yuman otoriter rejimlerin sayı-
yapıdan en büyük farkı, devletin bu süreç için- sı da artmaktadır. Bireyler farklı düşüncelerini bu
de dikte ediciden ziyade arabulucu bir rol oy- kuruluşlar aracılığı ile dile getirebilir ve hatta bazı
namasıdır. Neokorporatist rejimlerde, ülkenin siyasaların yürütülmesine şahsen müdahil olabilir.
ne tür ekonomik stratejiler izleyeceğine, ilgili Afrika’nın birçok ülkesinde çeşitli sosyal politika-
taraflarca fikir birliği ile karar verilir, çözüle- lar (okul yapımı, anne sağlığı, aşılama vb.) bu sivil
meyen anlaşmazlıklarda ise son sözü seçimler toplum örgütlerinin himayesi ve gözetiminde yü-
aracılığıyla seçmen söyler. rütülmektedir. Çin Komünist Partisi dini grupla-
rın oluşumuna kontrollü bir şekilde izin vermekte,
ancak bu oluşumların rejimi tehdit etme potansi-
Lider Kültü
yelini gördüğü anda duruma müdahale etmektedir.
Otoriter rejimler, liderlerini bir kült haline ge- Mesela, Katolik oluşumların Vatikan ile organik
tirerek de toplum üzerindeki kontrollerini arttı- bağlar kurmasına izin verilmemektedir.
rabilirler. Devlet kontrolündeki iletişim kanalları,
Otoriter iktidarlar, potansiyel muhalefetleri bü-
lidere karizmatik bir güç bahşetme adına, onun bir
yümeden bastırmakta ustadırlar. Ancak, internetin
insanın sahip olabileceği niteliklerin çok ötesinde
tüm dünyaya nüfuz etmesiyle bireyler facebook ve
güç ve özelliklerle sahip olduğu fikrini topluma
twitter gibi sanal ortamlar üzerinden çok daha hızlı
sürekli bir şekilde yayar. Bu ikna sürecinin amacı,
ve devlet gözetiminden uzak organize olabilmek-
lidere ve etrafındakilere karşı çıkmanın birey için
te ve rejime karşı muhalefetlerini eşgüdümleye-
hem maddi hem de manevi olarak oldukça ma-
bilmektedir. Arap Baharı protestolarının hızlı bir
liyetli bir hale getirilmesidir. Bu tür bir yaklaşım
şekilde tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya yayılma-
liderin karizması konusunda bireyleri birebir ikna-
sında ya da 2009 genel seçimlerinden sonra İran’da
da çok başarılı olmayabilir. Ancak, maliyet-fayda
haftalarca süren protesto eylemlerinde hem pro-
analizi boyutunda düşündüğümüzde, baskı ve hi-
161
Otoriter Rejimler
162
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
fikri telif kanunlarının uygulanması gibi), yasama Sistemlerinde seçimlere yer vermenin yukarıda
ve yargı oranları tarafından denetlenme ve kısıtlan- belirtilen avantajlardan neden tüm otoriter rejim-
maya açık bir yürütmenin vereceği sözlerden daha ler yararlanmayı seçmez? Seçimler, otoriter rejim-
az inandırıcıdır. Otoriter liderlerin inandırıcılık lerde iktidarın el değiştirme riskini ciddi biçimde
problemi, bu liderlerin verdikleri sözlerden dön- arttırabilir. Schedler (2006, 14), otoriter rejimlerde
melerinin ülke içinde kendilerine getireceği görece seçimlere izin vermenin iki ucu kesin bir bıçak ol-
zararın az olmasından ileri gelmektedir. Seçimler ve duğunu şöyle tespit etmiştir:
parlamentoların varlığı, yöneticileri görece kontrol “Seçimler, (otoriter) sistemin meşruiyetini arttır-
altında tutar, bu da yürütmenin söz ve hareketleri- dığı, iktidarın gücünü ve popülaritesini gösterdiği ve
ni daha güvenilir kılar. Bu tahmin edilebilirlik de muhalefetin aczini ortaya koyduğu sürece sistem kar-
bu tür ülkeleri küresel sermaye için nispeten cazip şıtlarını demoralize ve demobilize edecektir. Ancak
hale getirmektedir. bu seçimler iktidarın gücünün kaynağının popülerlik
Küresel sermayeyi çekmek isteyen ülkelerde ikti- değil de manipülasyon ve baskı olduğu fikrini halk
darların kendilerini seçimler ve parlamento yoluyla arasında yayarsa, sistem karşıtı partiler bu süreç so-
kısıtlamaya gitmesinin örneklerine tarih boyunca nunda daha da güçlenecektir.”
rastlamaktayız. Bu siyasal manevranın ilginç bir O’Donell ve Schmitter (1986), seçimlerin yö-
örneğini 18. yy.’da bir tarafta Fransa ve İspanya, di- netici elit içinde kamplaşmalara yol açtığını, sis-
ğer tarafta ise İngiltere’nin başrollerini oynadıkları temin başvurduğu baskı ve ko-optasyon politika-
Yedi Yıl Savaşı’nda görmekteyiz. Bu savaş öncesinde larını maliyetli hale getirdiğini ve hatta otokratik
İngiltere meşrutiyet, Fransa ve İspanya ise mutlak rejimlerde yönetici elit grubundaki bazı grupların,
monarşi ile yönetiliyordu. Savaşın geniş bir coğraf- ülke için daha iyi olduğuna inandıkları siyasaları
yaya yayılması, daha ilk yıllarda her iki tarafı da pi- savunmak için muhalefet tarafına geçmesine (elite
yasadan borçlanmaya mecbur bırakmıştı. İngiltere defection) yol açtığını gözlemlemiştir. Bu tür geçiş-
kralının harcamalarının belirli ölçüde parlamento- ler, baskıcı otoriter rejimlerde çatlak (fissure) oluş-
nun kontrolünde olması, İngiltere’nin aldığı savaş turmaktadır. Yazarlar, bu çatlağın-aynen bir araba
kredilerindeki risk primini düşürmüş ve bu kredi- camında olduğu gibi-sistemi boydan boya farklı
lerin Fransa’ya oranla %2-3 puan daha düşük faiz- eksenlerde bölüp demokrasinin gerektirdiği çoğul-
le fonlamasını sağlamıştır (Weingast, 1990). Kredi cu yapıya götüreceğini savunmuşlardır.
maliyetlerindeki bu fark uzun vadede silahlanma
Her ne kadar Schmitter ve O’Donnell’ın göz-
yarışında İngiltere’ye büyük bir avantaj sağlamış, sa-
lemleri Şili, Peru, Arjantin ve bir çok Afrika ülke-
vaşa görece olarak güçsüz başlayan İngiltere, Fransa
sindeki demokratikleşme sürecini açıklasa da, son
ve İspanya karşısında önemli bir zafer elde etmiştir.
otuz senede dünyadaki örneklere baktığımızda
Yedi Yıl savaşından yaklaşık 250 yıl sonra, seçim düzenleyen otoriter rejimlerin ömürleri-
Myanmar’ı yöneten DBKK cuntasının 2011 yılın- nin kayda değer bir şekilde uzadığını görmekteyiz
da yaptığı yapısal reformlarda da benzer bir dina- (Geddes 1999; Hadenius ve Teorell 2007). Seçim-
mik görmekteyiz. Onyıllar boyunca süren başarısız ler, bazı sosyal grupları iktidarın kaynaklarını kul-
ekonomi politikaları sonucunda Myanmar’da ciddi lanarak menfaat dağıtmak için etkili bir araç olarak
bir dış sermaye girişi ihtiyacı oluşmuştur. Küresel kullanılabilir; yönetim kendisine daha çok oy veren
sermayenin, vereceği taahhütleri inandırıcı bulma- bölgeleri yatırım ve sosyal hizmetlerle ödüllendire-
yacağının farkında olan DBKK cuntası, görünüş- bilir. Seçimler, otoriter iktidarın muhalefetle olan
te demokratikleşmeye gitmiştir. Ordunun elinde ilişkilerini de farklı şekillerde düzenleyebilir. Bu
bulunan hükümeti sivil bir otoriteye devretme ve süreç, muhalif grupların sisteme olan itirazlarını
1990’da askıya alınan parlamentonun tekrar oluş- kontrollü bir biçimde dile getirmelerine izin verir.
turulması için seçimlere gitme kararı almıştır. Her Diğer taraftan, seçimlerde boy göstermek birçok
ne kadar kurulacak bu yeni hükümetin çoğunlu- muhalif grubu görünür ve dolayısıyla hedef alına-
ğunu emekli generallerin oluşturması bekleniyor bilir hale getirir. Bu süreç iktidara hangi muhalif
olsa da, DBKK’nın görünüşte daha demokratik grupların ne kadar güçlü olduğunu gözlemleme
bir sisteme geçişi, uluslararası sermayenin ülkele- fırsatı da verecektir. Akabinde, patronaj stratejileri
rin rejimlerini kendisine nasıl uyarlamak zorunda bu muhalif grupları ayrıştırmak için etkili olarak
bıraktığına ilginç bir örnek teşkil eder. kullanılabilir. Bu tür politik manevralar, serbest,
163
Otoriter Rejimler
Öğrenme Çıktısı
164
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Yaşamla İlişkilendir
165
Otoriter Rejimler
1947 yılında İspanya’da rejmi değiştiren Franco, kendisini kral ve ülkenin daimi koruyucusu olarak
atadı. B.M.’lere de alınmayan İspanya, politika açısından çok kötü bir on yıl geçirdi; bu durum ABD
ile ilişkilerini geliştirdiği Soğuk Savaş’a kadar devam etti. 1966 yılında devlet ve hükümet başkanla-
rının yetkilerini azaltarak kendi gücünden az da olsa feragat ettiyse de 1969 yılında torunu olan Juan
Carlos’u veliahtı olarak ilan ederek diktatörlük rejmini güçlendiren hamlelere imza attı. Francisco Fran-
co, 1973 yılında başbakanlık görevini torununa bırakarak sadece devlet başkanı ve ordu komutanı
olarak görev yaptı.
Francisco Franco, uzun süren bir hastalığın ardından 20 Kasım 1975 tarihinde, 82 ya-
şında Madrid İspanya’da hayata gözlerini yumdu. Yerine torunu olan I. Juan Carlos geçerek
İspanya’da krallığı devam ettirdi.
Kaynak: http://www.biyografi.net.tr/francisco-franco-kimdir/
Soğuk Savaş döneminde Amerika Birleşik verenler arasında çıkan çıkar çatışmalarını siyaset
Devletleri’nin Sovyetlere karşı ittifak kurma isteği, dışında, kapalı kapılar ardında ama ilgili grupların
anti-komünist bir ideolojiye de sahip olan İspanya’yı olurunu da alarak çözmeyi hedefleyen Franco reji-
tekrar Batı’nın bir üyesi yapmıştır. Ülkeye uygula- mi, işveren ve işçi kesiminin bir arada temsil edil-
nan ekonomik ambargonun kalkması ile İspanya diği devlete bağlı sendikalar (syndicate) kurmuştur.
ekonomisi atağa geçmiş ve hızlı bir modernleşme Sınırlı sayıda olan bu sendikalar, ekonomik sektör
yoluna girmiştir. Franco İspanya’sını siyaset bilimi bazında organize edilmişti. Juan Linz (1970) top-
açısından ilginç bir vaka yapan, Franco’nun devlet lumun birçok kesiminin bu korporatist yapı üze-
yönetimde parti tabanlı bir yapıdan tek adam yapı- rinden Franco rejiminin politika seçimlerine dolay-
lanmasına doğru giderken, devlet-birey ilişkilerin- lı etki yapabildiğini savunur.
de görece çoğulcu bir yapıya yönelmesidir. Franco, Franco, erken dönemde rejimini pekiştirirken,
modernleşen İspanya toplumunda iktidarının pe- yani rejimin topluma kendini kabul ettirme kaygı-
kişmesi için görece muhafazakâr bir taban olan orta sı yüksek iken, toplum üzerinde kontrol sağlamak
sınıf, işverenler, kilise ve monarşi yanlıları ile itti- için genel olarak kaba güce başvurmuş, ancak za-
fak kurmayı seçmiştir. Örneğin, İspanyol Katolik manla rejimin güç kullanımı daha seçici hale gel-
Kilisesi Franco’yu ‘Katolik dini için savaşan gerçek miştir. Yine de Franco’ya muhalefet yapan ya da
bir Haçlı’ olarak nitelendirmiştir. Franco, ülke için yapması muhtemel gruplar rejimin baskıcı tutu-
hassas bir konu olan krallığın tekrar oluşturulması munu Franco’nun ölümüne kadar hissetmiştir. Re-
konusunda da hassas bir politika izlemiştir. Her ne jim, liberal demokratlardan komünistlere, Katalan
kadar ülkenin ismini İspanya Krallığı’ndan İspanya ayrılıkçılarından demokrasi talep eden üniversite
Devleti’ne çevirse de, Franco kraliyet kurumunun öğrencilerine kadar her tip muhalefeti gerek şehir-
tekrar oluşturulmasını “uygun bir vakitte çağın lerde (Policia Armada) gerekse kırsal kesimde (Gu-
gereklerine uygun bir şekilde olmak üzere” askıya ardia Civil) bu iş için özel kurduğu askeri inzibat
almış ve bu kurumu lağvetmemiştir. Franco’nun güçleriyle bastırmıştır.
kraliyet ailesine karşı olan bu tutumu, monarşinin
korunmasını isteyen birçok muhafazakâr grubun
da onayını almıştır. Rejimin anti-komünist tutu- Sonuç
mu da burjuva ağırlıklı orta sınıfın rejime edilgen Ufak bir zümrenin devlet yönetimini topluma
onayını vermesini sağlamıştır. karşı anayasal bir sorumluluğu olmadan elinde tut-
1960’larda başlayan ekonomik büyüme dal- tuğu siyasal sistemlere otoriter rejimler denir. Oto-
gası ile birlikte yürütme organlarının yönetimine riter rejimler, tarih boyunca en sık görülen rejim
uzman teknokratları getiren Franco, İspanya’nın türüdür ve kendi içinde önemli farklılıklar gösterir.
içinden geçtiği sosyoekonomik değişimin yöneti- Otoriter rejimlerde askeri cunta, bir diktatör ya da
mi için kontrollü bir çoğulculuk sağlama yoluna tek bir parti devlet yönetimini elinde bulundura-
gitmiştir. Bu büyüme sırasında, özellikle işçi ve iş- bilir. Bu üç ana rejim türünden farklı özellikleri
166
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
bünyelerinde barındıran melez rejimleri de göz- ilişkilerden doğan çatışmalarda da korporatist yapı-
lemlemekteyiz. Otoriter rejimler, toplumu baskı lanmalar, otoriter rejimlerin sıklıkla başvurdukları
altına alarak, bireyleri sisteme bağlayarak ve lider yöntemlerdir. Özellikle son yıllarda, birçok otoriter
kültü oluşturarak iktidarlarını pekiştirirler. Zaman rejimin hilesiz seçimler organize ettiklerini de gör-
zaman kontrollü bir şekilde siyasal çoğulculuğa izin mekteyiz. Bu seçimlerin organize edilmesinin arka-
verebilseler de, otoriter rejimler toplum içi çatış- sında, küresel ölçekte gördüğümüz demokratikleş-
maları siyaset zemininin dışında çözmeye meyilli- me dalgaları ve sermaye dolaşımlarının da önemli
dirler. Bu tür çatışmaların yönetiminde patronaj etkisi vardır.
mekanizmaları ve daha karmaşık sosyo-ekonomik
Öğrenme Çıktısı
167
Otoriter Rejimler
168
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Otoriter Rejimlerde
Otoriter rejimler yönettikleri halk üzerinde geniş bir kontrol
sağlamak için üç ana yola başvururlar: baskı kurma, sisteme
Devlet-Birey İlişkileri
bağlama ve lider kültü yaratma.
Azınlığın çoğunluğu yönettiği ve memnuniyetsizliklerin meşru
yollardan dile getirilme şansının az olduğu otoriter rejimlerde
rejim karşıtlarına karşı cebir kullanılması oldukça sık görülen
bir durumdur. Aynı zamanda, otoriter rejimlerde devletin halkı
üzerinde güç kullanımı, demokrasilerde olduğu gibi kanunla dü-
zenlenmediği için yürürlüğe konması daha kolay bir politikadır.
Otoriter rejimlerin hemen hemen hepsi yeri geldiğinde şiddete
başvursa da, birçoğu toplumun bazı kısımlarını sisteme paydaş
haline getirerek kontrollerini sağlar. Burada rejimlerin toplum
üzerinde kontrolünü sağlayan ana etken, kişi ve grupların çıkar
ilişkileri üzerinden rejime bağlı hale getirilmesidir.
169
Otoriter Rejimler
A. Muhalefet partisi
B. Güçler ayrılığı ilkesi III. Sivil toplum örgütleri
C. Korporatist yapılanma Yukarıdakilerden hangisi veya hangileri otoriter rejim-
D. Seçimler lerde muhalefetin örgütlenmesine yardımcı olabilir?
E. Himayeci bir anlayış A. Sadece I B. Sadece II
C. Sadece III D. I ve II
2 Otoriter rejimler arasında en istikrarlı ve ya- E. I ve III
pısal açıdan en esnek olanı hangisidir?
A. Tek Parti 7 Aşağıdakilerden hangisi bir ülkede otoriter
B. Askeri rejim rejimin ortaya çıkışında etkili değildir?
C. Komünizm A. Ekonomik gelişmişlik
D. Diktatörlük B. Toplumun varlığının tehdit altında olması
E. Sömürgecilik C. Ülke halkının çoğunluğunun mensup olduğu din
D. Orta sınıfın yaygınlığı
3 Sivil bir liderin parlamentoyu feshedip bir E. Toplumda hiyerarşik eğilimler
diktatör olarak siyasi sistemin başına geçmesine ne
ad verilir? 8 Neopatrimonyal liderleri diğer otoriter lider-
A. Lider kültü lerden ayıran ana özellik nedir?
B. Cunta A. Devletin organlarını zayıf tutması
C. Rejim içi çatlak B. Himayeci bir anlayışla kontrol sağlaması
D. Autogolpe C. Toplum üzerinde güç kullanmaktan çekinmemesi
E. Patronaj D. Diğer ülkelere karşı saldırgan olması
E. Ülkesinde seçimlere izin vermesi
4 Aşağıdakilerden hangisi otoriter rejimlerin
bireyi sisteme bağlamak için kullandığı stratejiler- 9 Aşağıdakilerden hangisi otoriter rejimlerin
den değildir?
seçim düzenlemesinin ardında yatan gerekçelerden
A. Lider kültü yaratmak değildir?
B. Gözetim A. Küresel sermayeyi ülkeye çekmek
C. Darbe B. İktidarın popülaritesini tescil etmek
D. Baskı C. Küresel demokratikleşme isteklerine cevap vermek
E. Himaye altına alma D. Parti içi muhalefeti susturmak
E. Muhalefetin aczini göstermek
5 Otoriter sistemlerdeki kontrol ve katılım me-
kanizmaları aşağıdaki amaçlardan hangisini güder? 10 Aşağıdakilerden hangisi otoriter rejimleri tota-
A. Muhalefetin örgütlenmesini engellemek liter rejimlerden ayrıştıran özelliklerinden birisidir?
B. Muhalefetin gücünü sınamak A. Diğer ülkelerle ittifaka gitmesi
C. Muhalefeti bölmek B. Siyasi liderlerini halka insan üstü özelliklerle
D. Olası muhalif grupları önceden belirlemek sahipmiş gibi sunması
E. Hepsi C. Siyasi çoğulculuğa izin verebilmesi
D. Devlet destekli sivil toplum örgütleri kurması
E. Muhalefet üzerinde baskı kurması
170
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
2. A Yanıtınız yanlış ise “Otoriter Rejim Türleri” 7. C Yanıtınız yanlış ise “Otoriter Rejim Kavra-
konusunu yeniden gözden geçiriniz. mı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
3. D Yanıtınız yanlış ise “Otoriter Rejim Türleri” 8. A Yanıtınız yanlış ise “Otoriter Rejim Türleri”
konusunu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Yanıtınız yanlış ise “Otoriter Rejimlerde Yanıtınız yanlış ise “Otoriter Rejimlerde Dev-
4. C 9. D
Devlet-Birey İlişkileri: Denetim” konusunu let-Birey İlişkileri: Otoriter Rejimler ve Se-
yeniden gözden geçiriniz. çimler ” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
171
Otoriter Rejimler
Araştır Yanıt
6 Anahtarı
Otoriter rejimde tek bir kanun koyucu kişi, grup ya da komite vardır ve totali-
ter rejimden daha radikaldir. Totaliter liderin insanlar üzerinde karizmatik bir
etkisi vardır. Otoriter rejimde ise insanlar korku ile yönetilir. Otoriter rejimde
Araştır 1 muhalifler cezalandırılır, işbirlikçiler mükâfatlandırılır. Otoriter rejimlerde
halkı topyekûn seferber edecek bir ideoloji bulunmaz ve iktidar üzerinde çok
sınırlı da olsa denge ve denetleme mekanizmaları vardır.
Modern siyasi tarihte bir tek parti rejiminin tek lider diktasına kaydığına şahit
olmaktayız. Bu durumun ana sebepleri: lideri denetleyecek mekanizmaların
Araştır 2 olmaması; dış tehditleri savuşturma ya da ekonomik kalkınma gibi toplum
nezdinde önceliği olan konularda başarının liderin elindeki otoriterinin mik-
tarıyla eş tutulmasıdır.
172
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Kaynakça
Bratton, M. ve van de Walle, N. (1994). Democratic Nordlinger, E. (1977). Soldiers in Politics: Military
Experiments in Africa: Regime Transitions in Coups and Governments, Englewood Cliffs, NJ:
Comparative Perspective, Cambridge, UK: Prentice Hall.
Cambridge University Press.
O’Donell, G. ve Schmitter P. C. (1986). Transitions
Brooker, P. (2008). “Authoritarian Regimes”, (der.) from Authoritarian Rule:Tentative Conclusions
Caramani, D, Comparative Politics, Oxford, UK: about Uncertain Democracies, Baltimore, MD:
Oxford University Press. Johns Hopkins University Press.
Geddes, B. (1999). “Authoritarian Breakdown: O’Neil, P. (2007). Essentials of Comparative Politics,
Empirical Test of a Game Theoretic Argument”, New York, NY: W. W. Norton.
Amerikan Siyasi Bilimler Derneği Konferansı’nda
Özbudun, E. (2011). Otoriter Seçimler ve Türkiye,
sunuldu, Washington, DC.
İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Geddes, B. (2003). Paradigms and Sand Castles:
Przeworski, A.; Alvarez, M. E.; Cheibub, J.A.
Theory Building and Research Desingn in
ve Limongi, F. (2000). Democracy And
Comparative Politics, Ann Arbor, MI: Michigan
Development: Political Institutions and Well-
University Press.
Being in the World, (1950-1990), Cambridge,
Gandhi, J. ve Lust-Okar, E. (2009). “Elections Under UK: Cambridge University Press.
Authoritarianism”, Annual Review of Political
Schedler, A. (2006). Electoral Authoritarianism: The
Science, V. 12: 403-22.
Dynamics of Unfree Competition, Boulder, CO:
Hadenius, A. ve Teorell, J. (2007). “Pathways from Lynne Rienner.
Authoritarianism”, Journal of Democracy, V.
Stasavage, D. (2002). ‘Credible commitment in early
18(1): 143-57.
modern Europe’, Journal of Law, Economics and
Henderson, Erol (2009). “Disturbing the Peace: Organization, V. 18(1): 155-86.
African Warfare, Political Inversion and the
Brownlee, J. (2007). Authoritarianism in an Age
Universality of Democratic Peace Thesis”, British
of Globalization, Cambridge, UK: Cambridge
Journal of Political Science V. 39(1): 25-58.
University Press.
Huntington, S. (1993). “The Clash of Civilizations?”
Huntington S. Moore H. C. (Der.). (1970).
Foreign Affairs, V. 72(3):22-49
Authoritarian Politics in Modern Society: The
King, Gary; Jennifer Pan; and Molly Roberts. Dynamics of Established One-party Systems,
“How Censorship in China Allows Government New York, NY: Basic Books.
Criticism but Silences Collective Expression,”
Pempel, T. J. (Der.). (1990). Uncommon Democracies:
American Political Science Review, Vol. 107, No.
The One-Party Dominant Regimes, Ithaca, NY:
2 (May, 2013): 326-343,
Cornell University Press.
Levitsky, S. ve Way, L.A. (2002). “The Rise of
Pye, L. (1990). “Political Science and the Crisis of
Competitive Authoritarianism”, Journal of
Authoritarianism”, American Political Science
Democracy, V.-13 (2): 51-65.
Review, 84(1): 3-19.
Linz, J. (1970). ‘From Falange to Moviemento
Slater, D. (2003). ‘Iron Cage in an Iron Fist:
Organizacion: The Spanish Single-Party and the
Authoritarian Institiutions and Personalization
Franco Regime’, (der.) Huntington, S. ve Moore, B.,
of Power in Malaysia” Comparative Politics, V.
Authoritarian Politics in Modern Society, ss. 128-203.
36(1):81-102.
Linz, J. ve Stepan, A. (1996). Problems of Democratic
Slater, D. (2006). “The Ironies of Instability in
Transition and Consolidation: Southern Europe,
Indonesia”, Social Analysis, V. 50(1): 208-13.
South America, and Post-Communist Europe,
Baltimore, MD: Johns Hopkins University Pres. Townson, N. (Der.) (2007). Spain Transformed: The
Late Franco Dictatorship, 1959-1975, New York,
Lipset, S.M. (1959). “Some Social Requisites of
NY: Palgrave MacMillan.
Democracy: Economic Development and Political
Legitimacy”, American Political Science Review Weingast, B.(1990). “The Role of Credible
V. 53(1):69-105. Commitments in State Finance”, Public Choice,
66(1):89-97.
Moore, B. (1966). Social Origins of Dictatorship and
Democracy: Lord and Peasant in the Making of
the Modern World, Boston, MA: Beacon Press.
173
Bölüm 7
Totaliter Rejimler
1 2
öğrenme çıktıları
3 4
Toplumsallaşma Korporatizm
3 Farklı siyasal sistemlerin siyasal kültür 4 Totaliter ve demokratik rejimlerin ekonomik
üzerindeki etkilerini analiz edebilme yapılarını karşılaştırabilme
174
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
175
Totaliter Rejimler
tim altında tutulmaktadır. Gizli polis veya benzeri Devlet eliyle şiddetin yaygınlığına ve yoğunluğu-
bir iç güvenlik birimi kullanılarak insanlar takip na karşın bu askeri rejimlerin topyekûn hâkimiyet
edilir, telefonları dinlenir ve muhbirlerden alınan sağlayabildiğini söylemek zordur. Ayrıca devlet
bilgilerle şüpheliler listesi oluşturulur. Gözetim yo- terörü, özellikle rejimin yerini sağlamlaştırmaya
luyla rejimler zor kullanma tehdidini canlı tutar. ve kurumsallaşmaya çalıştığı ilk dönemlerde yo-
Arendt’ten sonra totaliterlik kuramlarının öncüle- ğundur. Zaman içinde tehdit algısının azalmasıyla
rinden sayılan Friedrich ve Brzezinski, Totalitarian birlikte devletin saçtığı dehşet de azalabilir. Dola-
Dictatorship and Autocracy (1956) isimli çalışmala- yısıyla şiddete başvuran her rejim totaliter değildir
rında silahlanmanın devlet tekelinde olmasının ve ve devlet şiddetinin zaman içinde azalması da her
polis teşkilatı kullanılarak devletin vatandaşlarına zaman rejimin totaliter olma özelliğini yitirdiği an-
karşı şiddete başvurmasının totaliter rejimlerin be- lamına gelmez. Totaliter rejimlerdeki devlet terörü-
lirleyici özelliklerinden ikisi olduğunu öne sürmek- nün ayırt edici özelliği sadece rejim düşmanlarını
tedirler. Devlet şiddetinin temelinde hiç bitmeyen sindirmeyi değil, şiddet yoluyla kurumsal yapıyı
bir düşman arama vardır. Şiddetin yöneldiği düş- dönüştürmeyi hedeflemesidir (O’Neil, 2010, 144).
manlar gerçek düşmanlar veya potansiyel düşman- Bu bağlamda totaliter rejimlerde şiddetin bir yan-
lar, yani öznel veya nesnel hedefler olabilir. Reji- dan herhangi bir insanı hedef alabilmesi, gerçek
me muhalif olan siyasi gruplar ‘gerçek’ düşmanları düşmanlara potansiyel ve nesnel hedefleri dâhil
oluşturur. Nesnel hedefler ise rejim karşıtı eylem- etmesi; öte yandan devlet şiddetinin kapsamlı ve
lerin içinde yer almasalar bile etnik veya dinsel kö- bütüncül hedefleri olması esastır.
kenleri dolayısıyla şiddete maruz kalırlar. Örneğin Kurumsal yapıyı dönüştürme hedefi totaliter
faşist bir totaliter rejimde devlet şiddeti sosyalist rejimlerin radikal bir ideoloji üzerine kurulmuş
ve komünistleri hedef almakla yetinmez, bireysel olmasından kaynaklanmaktadır. Oysa askeri dar-
olarak siyasetle ilgilenmiyor bile olsalar Yahudileri, belerle iktidarı ele geçiren cuntalar çoğu zaman ge-
Slavları ve Romanları da düşmanı olarak görürler. lişmiş bir ideolojiye dayanmazlar, daha da önemlisi
ideolojilerini egemen hale getirecek kaynaklardan
ve yetenekten (capability) yoksundurlar. Burada
Totaliter rejimin veya totaliterliğin özünü sadece totaliter rejimlerin ideolojisi olduğu yanıl-
her yapı ve kurumun bütünüyle devlet gısına düşmemeye dikkat etmek gerekir. Bütün si-
aygıtlarını kullanan otoriteler tarafından yasal sistemler bir resmi ideoloji etrafında gelişirler
denetim altına alınması oluşturmaktadır. ve kurucu anayasaları bu ideolojinin unsurları et-
rafında şekillenir. Demokratik siyasal sistemler de,
özgürlük, eşitlik, bireysel haklar gibi bazı değerleri
Totaliter rejimlerin ayırt edici özellikleri siyaset ve hedefleri ön plana çıkarırlar. Oysa totaliter re-
bilimi tarafından tartışılsa da şiddetin bu rejimlerin jimlerin köktenci ve bütüncül bir yeni toplum ve
temel bir unsuru olması daha sonraki teorisyenler, insan / yurttaş yaratma içeriğinde olan bir ideolojik
örneğin ikinci nesil totaliterlik kuramcılarından özü vardır.
Schapiro (1972) tarafından da vurgulanmaktadır. Totaliter rejimin belirlediği ideal yurttaş tanı-
Çünkü totaliter rejimleri kuran hükümetler seçim mı eğitim sisteminin temelini oluşturur. Kurumlar
yoluyla iktidara gelebilir; ancak rejimin kurumsal- ve yapılar kurucu ideolojinin rehberliğinde geli-
laşması zor kullanarak ve zor kullanma tehdidine şir. Ancak demokratik sistemler toplumu kurucu
başvurarak insanların sindirilmesine dayanır (Ro- ideolojiye uygun hale getirmek için bireylerin rı-
dee, vd., 1983, 112). Yine de devlet eliyle şiddetin zasını almayı hedefler ve totaliter rejimlerin aksi-
varlığı bir rejimin totaliter rejim olarak tanımlan- ne topyekûn egemenliği sağlamaya yönelmedikleri
ması için yeterli değildir. Diğer baskıcı rejimler ve gibi bu amaçla şiddete başvurmaktan kaçınırlar.
diktatörlükler de şiddete başvurmaktadır. 1970’li Demokratik sistemlerde diğer ideolojiler demok-
yıllarda Latin Amerika’daki askeri diktalara bağ- rasiyi ortadan kaldırmayı hedeflemediği sürece
lı ‘Ölüm Timleri’ olarak adlandırılan paramiliter demokratik muhalefet kapsamında değerlendiri-
örgütler çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine lirken, totaliter rejimlerde kurucu ideolojiye aykı-
neden olmuştur. Bu gruplar aynı zamanda adam rı her türlü görüş imha edilmeye çalışılmaktadır.
kaçırmak ve işkence yapmakla da suçlanmıştır. Totaliter rejimlerde ideoloji yukarıda bahsedilen
176
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
nesnel hedeflerin tanımlanmasını sağlar, daha son- Her türlü muhalefeti ve aykırı görüşü sindir-
ra da başta şiddet olmak üzere her türlü egemenlik meyi, hatta ortadan kaldırmayı hedefleyen, bunun
kurma aracını meşrulaştırır. Totaliter iktidarların için yoğun şiddete başvuran bir rejim neden öte
kurumsallaşmaya başladığı aşamada ise artık her- yandan siyasi ve sosyal hayatı canlı tutmaya çalı-
kes birer muhbir veya rejim düşmanı olmak duru- şır? Otoriter rejimlerde genellikle hedeflendiği gibi
munda kalmaktadır (Brooker, 2000, 10). Friedrich edilgen bir toplumun denetim altına alınması daha
ve Brzezinski’ye (1956) göre, muktedirlerin kendi kolay değil midir? Sosyo-ekonomik yapının bütün
ideolojilerinin yanılmazlığına olan inançları ve ide- unsurlarıyla ilgili görüşleri ve hedefleri bulunan
olojilerini bütün topluma egemen kılma amaçları gelişmiş bir ideolojinin etkinliği totaliter rejimleri
devlet şiddetinin temel kaynağını oluşturur. Tota- kitlelerin rejime itaatlerinin yanı sıra bağlılıkları-
liter devlet radikal bir ideoloji çerçevesinde siyasi, nın da sağlanmasına yarar. Bu nedenle devlet eliyle
ekonomik, sosyal ve kültürel politikaları belirleyip şiddet yeterli değildir, rejimler kitlelerin harekete
nihayetinde toplumu ideolojisine uygun hale getir- geçirilmesini veya seferber edilmesini (mass mobi-
meyi amaçlar. lization) hedeflemektedir. Bu amaçla sıklıkla rejim
Totaliter rejimin temelini güçlü ve radikal bir lehine gösteriler ve toplantılar düzenlenir.
ideolojinin oluşturması aynı zamanda bu rejimler- Kitlelerin harekete geçirilmesi bir siyasal katıl-
deki yoğun propaganda ve endoktrinasyon faa- ma türü olarak anlaşılmamalıdır. Siyasal katılma
liyetlerini açıklamaktadır. Totaliter rejimlerin bir bireylerin karar alıcıları etkilemek ve bu yolla hü-
diğer ayırt edici özelliği olan iletişim kanallarının kümet politikalarını değiştirmek amacıyla giriştik-
devlet tekelinde olması endoktrinasyonun bir par- leri her türlü etkinliği ifade etmektedir (Kapani,
çasıdır (Friedrich ve Brzezinski, 1956). 2008, 144). Tanımı gereği siyasal katılma eleştirel
düşünceyi gerekli kılar. İnsanların siyasete ilgi duy-
masının ve siyasi eylemlerde yer almasının temelin-
Propaganda kamuoyunu bir düşünceyi de hükümet politikalarının sorgulanması yatmak-
savunanların görüşlerine uygun şekilde tadır. Oysa seferber edilme durumunda bireyler
etkilemeyi amaçlayan bir iletişim biçimi- kişisel görüşleri nedeniyle değil kitlenin parçası
dir. Demokratik sistemlerde farklı görü- olarak bu tür eylemlerde yer alırlar. Rejimin po-
şe sahip grupların ve siyasi partilerin de litikalarıyla ilgili olarak bireylerin görüşünü alma
propaganda yapmasına izin verilmektedir. niyeti yoktur. Sorgulamaksızın itaat ederek rejime
Totaliter rejimlerde iletişimin devlet teke- açık ve aktif destek verilmesi beklenir. Devlet eliyle
linde olması propagandayı halkla ilişkiler şiddetin bütün baskıcı rejimlerde olduğu düşünül-
sürecinden çıkarıp endoktrinasyonun, düğünde, totaliter rejimleri otoriter rejimlerden
yani bir öğretinin kitleler tarafından sor- asıl ayırt eden özellik kitlelerin seferber edilmesidir
gulanmadan benimsenmesinin sağlan- (Schapiro, 1972). Buna göre tek bir ideolojiye ya-
masına yönelik faaliyetler bütününün bir şamı pahasına bağlı, rejim için gerektiğinde iç ve
parçası haline getirmektedir. dış düşmanlara karşı savaşmaya hazır bir ulusal bir-
liğin kurulması totaliter rejimlerin temel hedefidir.
Görüldüğü üzere totaliter rejimler belli bir ideo-
loji etrafında şekillenmektedir. Devlet, ideolojisine
uygun olarak sürekli propaganda ve endoktrinas- Kitlelerin harekete geçirilmesi veya kitlele-
yon faaliyetleri yürütmektedir. Radyo ve televizyon rin seferber edilmesi (mass mobilization) as-
programları propaganda amaçlı kullanılmakta, keri bir anlayıştan yola çıkılarak oluşturul-
topluma sürekli ‘doğru’ değerler ve tutumlar hatır- muştur. Seferber etmek, orduların eldeki
latılmaktadır. Bunların yanı sıra spor müsabakaları bütün kaynaklar kullanılarak savaşa hazır
düzenlenerek, kadın ve gençlik kolları faaliyetleri hale getirilmesidir. Ancak bu rejimlerde
ile de propaganda etkinlikleri sürdürülmektedir insanların resmi ideolojinin hedeflerini ve
(Brooker, 2000, 15). değerlerini aktif olarak destekler hale ge-
tirilerek içselleştirmeleri, beşeri ve fiziksel
bütün kaynakların rejim lehine seferber
edilmesini gerekli kılmaktadır.
177
Totaliter Rejimler
Kitlelerin harekete geçirilmesine yönelik faaliyetler yürütülürken rejime tam itaat ideolojinin vücut
bulmuş hali olarak gösterilen lidere tam itaati içerir. Almanya ve İtalya örneğinde olduğu gibi bu rejimler
hiyerarşik olarak örgütlenmiş bir siyasi partinin karizmatik liderinin seçmenleri ikna etmesiyle iktidarı ele
geçirmişlerdir. Yaygın işsizlik ve yoksulluğun kitleleri arayışa ittiği bir dönemde totaliter liderler demokra-
tik kurumların zayıflığını, siyasi partiler arasındaki rekabetin yıkıcı etkilerini ve ülke bütünlüğüne yönelik
iç ve dış tehditleri propagandalarında kullanarak seçimleri kazanmışlardır (Rodee vd., 1983, 110). Ancak
totaliter rejimlerde liderler sadece güçlü siyasi kişilikler değildir. Görsel ve yazılı medya başta olmak üzere
propaganda yöntemleriyle totaliter lider kişiliğinde milli ruhu somutlaştıran, sıradan bir bireyden çok daha
erdemli ve güçlü, her şeyi bilen, gören ve anlayan yarı-kutsal bir kahramana dönüştürülmektedir (O’Neil,
2010, 155). Max Weber’in “karizmatik otorite” olarak adlandırdığı bu lider kültü liderin eylemlerinin sor-
gulanmasını engeller ve kararlarının diğer siyasi kuvvetler ve kitleler tarafından benimsenmesini sağlar. Li-
derin ölümünden sonra da uzun süre adı korku ve saygı uyandırmaya devam eder, geçmişteki kararlarının
sorgulanmasından kaçınılır. 2011’de ölen Kuzey Kore lideri Kim Jong-il’in arkasından haftalarca ağlayan
kitlelerin çizdiği manzara bu olgunun en güzel örneklerinden birisini oluşturmuştur. Bu örnekte söz konu-
su olan liderin ölümü sadece Kuzey Kore vatandaşlarını değil, saksağanlara varıncaya kadar pek çok varlığı
da üzüntüye sevk eden bir doğaüstü olgu olarak sunulmuştur. Totaliter rejimlerde lider bu yönüyle bir tür
dünyevi tanrıdır ve lider kültü bu tür rejimlerin en önemli özelliklerinden biridir (Friedrich ve Brzezinski,
1956). Lider devletin ve devleti yöneten siyasi partinin üstündedir. Tek parti diktatörlükleri de bu bağlam-
da aslında lider diktatörlükleridir. Örneğin İtalya’da Faşist Parti hükümetinde Mussolini sadece başbakan
değildir, kabinedeki on kadar bakanlık da doğrudan Mussolini tarafından yürütülmüştür (Brooker, 1995,
34). Totaliter rejimler dolayısıyla liderleriyle özdeşleşir, diğer baskıcı rejimlerde lider rejimin bu ölçüde
önünde ve üstünde değildir (Brooker, 2000, 10-11).
Yaşamla İlişkilendir
Kuzey Kore gözyaşlarına boğuldu kaybeden 69 yaşındaki Kim Jong İl için yüz bin-
Kuzey Kore lideri Kim Jong İl görkemli bir lerce kişi sokaklara döküldü. Yurtdışında yaşa-
cenaze töreni ile başkent Pyöngyang’ta son yolcu- yan birçok Kuzey Koreli de törene katılmak için
luğuna uğurlandı. Ancak dünya kamuoyuna yan- Pyönyang’a akın etti. Pekin Havaalanı’nda bekle-
sıyan manzara özellikle Batı ülkelerinde kafalarda yen bu Kuzey Koreli gibi: “Üzüntüden neredeyse
soru işaretlerine neden oldu. hasta olacağım. Bir an önce memleketimde ol-
mak istiyorum. Orada yeni liderimiz şimdi Kim
Jong Un oldu.”
Cenaze töreninde ön plana çıkan figür de
iktidarı babasından devralan Kuzey Kore’nin
genç lideri Kim Jong Un’du. 20’li yaşların son-
larında olduğu sanılan oğul Kim’e bir süre önce
4 yıldızlı general rütbesi verilirken, iktidardaki
İşçi Partisi’nin karar alma organı olan Merkez
Komite’nin de başkanlığı da devredildi.
Yeni lider ne yapacak?
Pyönyang’dan dün yansıyan görüntüler, Ku-
Ancak Kim Jong Un, hem askeri hem de siya-
zey Kore’nin kurucusu Kim İl Sung’un 1994’deki
si açıdan geniş yetkilere sahip olsa da her iki alan-
cenaze töreninin bir tekrarı gibiydi. Onun cena-
da da yeterli deneyime sahip değil. Bu nedenle de
zesi de beyaz çiçeklerle bezeli siyah lüks bir limu-
ülkenin yönetiminde kendisine babasının ekibin-
zinle başkent sokaklarından geçmiş, halk da yine
den üst düzey isimlerin destek olacağı sanılıyor.
gözyaşlarına boğulmuştu. 17 Aralık’ta hayatını
Uzmanlara göre, oğul Kim ilk aşamada iktidarın
178
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
aslında sadece vitrini olacak. Ülkenin ikinci ada- BM’nin verilerine göre halkın dörtte biri, yani 6
mı amcası Jang Song Thaek, ordu içinde güçlü milyon Kuzey Koreli yoksulluk sınırının altında
bir konuma sahip halasının eşi Kim Kyong Hui yaşıyor. 90’lı yıllardaki gıda krizi ise yüz binlerce
ve Genelkurmay Başkanı Ri Yong Ho’nun arka kişinin ölümüne yol açmıştı. Başkentte bile in-
plandaki güçlü isimler olacağı sanılıyor. sanlar yemek ya da temiz içme suyu bulmakta
Ancak muhalefetin ne demek olduğu bilin- zorlanıyor.
meyen ülkede Kim Jong Un’a büyük saygı du- Kuzey Koreli muhalifler
yuluyor. Bu diğer yandan da bir yükümlülük. Bu koşullar altında rejimin varlığını sürdü-
Herkesin yeni lidere sadakatini dile getirmesi rebileceği de kuşku yaratıyor. Nitekim Kim Jong
şart. İşte bir Kuzey Koreli’nin sözleri: “Yeni lide- İl’in cenazesi sırasında Kuzey Koreli muhalifler
rimizin iyiliklerine karşılık ona minnettarlık du- de Güney Kore’den Kuzey’e Kim hanedanına
yuyorum. Bu bize her durumda düşünüyor. Yeni karşı ayaklanma çağrısı yapan ilanlar gönderdi-
liderimiz Kim Jong Un’a kesinlikle sadık kalaca- ler. Güney Kore’nin sınıra yakın Paju kentinde
ğım.” Cenaze töreni devam ederken devlet tele- toplanan 50 kadar Kuzey Koreli sığınmacı, dü-
vizyonlarında da Kuzey Korelilerin bu ve buna zenledikleri gösteride, 200 bin el ilanını taşıyan
benzer açıklamalarına yer veriliyordu. balonları gökyüzüne saldılar. İlanlarda, ölen Kim
Uluslararası toplumun endişeleri Jong İl’in oğlu ve Kuzey Kore’nin kurucusu Kim
Ancak uluslararası toplumda devam eden tar- İl Sung’un başlattığı dünyanın yegane komünist
tışmalar ve endişelere ise Kuzey Kore’nin devlet te- hanedanı Kim sülalesinin üçüncü temsilcisi Kim
levizyonlarında yer yok. Batı ve bölge ülkelerinin Jong Un’a iktidarın verilmesi kınandı.
Pyönyang’daki iktidar değişikliği ile birlikte yanıtı Seul’da da komşu ve düşman ülkenin lide-
aradığı başlıca sorulardan biri de Kuzey Kore’nin rine elveda diyen Kuzey Korelileri televizyondan
nükleer programına bundan sonra nasıl devam izleyenler, tüm görüntülerin “mizansen” olduğu
edeceği. Amerikalı uzmanlar, Kuzey Kore’nin ya- kanısındaydı.
kın bir gelecekte nükleer başlık üretebilecek kapa-
siteye sahip olacağı kanısında. Uzmanlar, bunun Kaynak: http://www.dw.com/tr/kuzey-kore-
bir ila iki yıl süreceğini tahmin ediyor. g % C 3 % B 6 z y a % C 5 % 9 Fl a r % C 4 % B 1 n a -
Pyöngyang nükleer programından vazgeç- bo%C4%9Fuldu/a-15633732 © Deutsche Wel-
mezken, Kuzey Koreliler yokluk içinde yaşıyor. le Türkçe DW/AFP/dpa/Reuters, HK/AG
Görüldüğü üzere totaliter rejimin tanımı ve kapsamı üzerine farklı görüşler öne sürülmektedir. Top-
lumdaki bütün yapılar ve kurumlar üzerinde topyekûn egemenlik ve denetim kurulması kavramın ta-
nımlanmasında siyaset bilimcilerin üzerinde uzlaştığı unsurlardan birisidir. Ancak Friedrich ve Brzezinski
(1956) gibi bazı araştırmacılar kurumsallaşmış totaliter rejimlerde bile kiliseler ve üniversiteler gibi bü-
tünüyle denetim altına alınamamış alanlar olduğuna işaret ederler. Üstelik özellikle Sovyetler Birliği ve
Doğu Avrupa’daki rejimler zamanla değişmiş, daha bürokratik ve otoriter bir özellik kazanmıştır. 1980’lere
gelindiğinde ise en kurumsallaşmış totaliter rejim kabul edilen Nazi Almanyası’nın bile iddia edildiği kadar
totaliter olup olmadığı tartışılır hale gelmiştir (Brooker, 2000, 20-21 ve Lee, 2000, 298). Totaliter rejimle-
rin varlığını kabul eden araştırmacılar arasında ise hangi ölçütlerin bir baskıcı rejimi totaliter rejim olarak
adlandırmakta kullanılacağı konusunda bir uzlaşma yoktur.
179
Totaliter Rejimler
Öğrenme Çıktısı
180
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
1921 yılından itibaren İtalya’da siyasi kriz de %25 oy alan ve seçimlerde birinci gelen partinin
şiddetlenmiştir. Ekonomik sorunlara çözüm bu- meclisteki sandalyelerin üçte ikisine sahip olması
lamayan, öte yandan dış politikada da İtalya’nın sağlanmıştır. 1924 yılında yapılan seçimlerde hem
çıkarlarını diğer devletlere karşı koruyamayan hü- bu seçim yasası hem de artan seçmen desteğiyle
kümetler başta Mussolini taraftarları olmak üzere Mussolini iktidarını sağlamlaştırmıştır. 1925’ten
muhalefet tarafından şiddetli bir şekilde eleştiril- itibaren Mussolini İtalyanca’da ‘lider’ anlamına
miş, sonuçta İtalya’da ortalama hükümet ömrü gelen Il Duce ünvanını kullanmaya başlamıştır.
birkaç aya düşmüştür. Siyasi istikrarsızlık, Sosya- Dolayısıyla İtalya’da lider kültünün oluşturulmaya
listlerin de zaman zaman bu hükümetlerin için- başladığı dönemi bu tarihten başlatmak mümkün-
de olması nedeniyle en çok Faşistlere yaramıştır. dür. İşsizliği azaltmak ve tarımı güçlendirmeye yö-
1922’de Kara Gömlekliler olarak da anılmaya baş- nelik ekonomi politikalarının en ufak başarısı lider
layan grupların Roma’ya doğru harekete geçmesi kültünün pekiştirilmesi için propaganda amacıyla
üzerine dönemin hükümeti istifasını vermiş, yeni kullanılmıştır. Lider kültü sayesinde Mussolini
hükümeti kuracak bir isim bulunamayınca, siyasal daha önce de belirtildiği gibi birden fazla bakan-
kargaşanın büyümesinden korkan kral hükümeti lığı kişisel olarak yönetebilmiştir. Yine de Hitler
kurma yetkisini Mussolini’ye vermiştir. ve Stalin düşünüldüğünde Mussolini’nin etrafında
Böylece Faşist Parti (Partito Nazionale Fascista) oluşturulan lider kültünün zayıflığı göze çarpmak-
iktidara gelmiştir. İktidarının ilk yıllarında Mus- tadır. Faşist hareket içinde Mussolini taraftarları
solini hükümeti askerler, iş çevreleri ve merkez sağ varlığını sürdürebilmiştir. Yine İtalya’nın İkinci
tarafından desteklenen bir hükümet görüntüsü çiz- Dünya Savaşı’nda yenilmeye başlamasıyla kral,
miştir. Öte yandan iktidarının ilk dönemlerinden Mussolini’yi görevden alabilmiştir, tutuklanması
itibaren İtalya’daki kurumları dönüştürmek amacıy- ise kitle hareketlerine yol açmamıştır. Bu durumun
la bir dizi adım atmıştır. Savaş Demetleri’ni silahlı da gösterdiği gibi totaliterlik ve faşizm kavramla-
kuvvetlerin bir parçası haline getirmiş, bir yandan rının çıkış yeri olmasına karşın İtalya’daki rejimin
da paramiliter örgütler oluşturmuştur. Söz konusu topyekûn egemenlik sağlayabildiğini söylemek
paramiliter örgütler rejimin muhaliflerinin sindiril- güçtür.
mesinde kullanılmıştır. Sosyalist bir milletvekili olan
Giacomo Matteotti’nin partiyle bağlantıları olan Almanya Örneği: Nazizm
bir kişi tarafından öldürülmesinin geniş bir halk
Totaliter rejimlerin en kurumsallaşmış örneği
hareketiyle protesto edilmemiş olması, Faşist Parti
Nazi Almanyası’dır. Rejimin kurucusu Adolf Hitler
içindeki aşırı grupları daha da cesaretlendirmiş, her
1919’da Alman İşçi Partisi’ne girmiş, 1921’de adı
türlü aykırı ve muhalif fikir özellikle 1924’ten sonra
daha sonra sadece Nazi Partisi şeklinde anılacak olan
şiddetle bastırılmıştır. Kara Gömlekliler’in yanı sıra
Alman Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’nin başına geç-
kurulan gizli polis örgütü totaliter rejimlerin yuka-
miştir. 1923’te Beer Hall Putsch olarak bilinen bir
rıda bahsedilen özelliklerinden biri olan gözetim ve
darbe girişiminde bulunmuştur. Girişimin başarısız
şiddetin uygulanmasını sağlamıştır. 1926’da Faşist
olmasından sonra hapse atılan Hitler burada Nazi
Parti dışındaki partiler yasadışı ilan edilmiştir. Re-
ideolojisinin ve rejiminin temelini oluşturan Kav-
jimin güç kazanmasıyla birlikte 1925 yılından iti-
gam (Mein Kampf) adlı kitabı yazmıştır. Hem söz
baren basın üzerindeki baskılar da giderek artmıştır.
konusu kitapta hem de Nazi partisinin programında
Hükümet haber kaynaklarını devlet tekeline alabil-
belirtildiği üzere Nazizm Almanların üyesi olduğu
mek için büyük gazetelere baskı kurarak yöneticilik-
ırkın yüceltilmesine ve Almanların kendi toprakla-
lerine destekçilerini getirmiştir. 1928’e gelindiğinde
rında rahat yaşaması için başta Yahudiler olmak üze-
ise gazeteci olarak çalışabilmek ancak resmi olarak
re Aryan ırktan olmayanların imhasının planlanma-
Faşist Parti’ye üye olmakla mümkün hale gelmiştir
sına dayanmaktadır. Komünistler de iç düşmanların
(Bosworth, 2005, 217).
başında gelmektedir. İtalyan Faşizminde olduğu gibi
Siyasi alanda Mussolini’nin rejimi totaliter Nazizm de ideolojisini liberalizme ve Marksizm’e bir
hale getirmek için attığı ilk adımlardan birisi se- alternatif olarak ortaya koymaktadır. Birinci Dünya
çim kanununu değiştirmek olmuştur. Hazırlayan Savaşı’nda Almanya’nın yenilgisini ortaya koyan an-
Acerbo’nun ismiyle bilinen 1923 tarihli bu kanuna laşmaları tanımamasıyla dış politikada da revizyonist
göre tüm İtalya tek bir seçim bölgesi olmuş, en az bir yaklaşım içinde olmuştur. Parti programında ‘üs-
181
Totaliter Rejimler
tün’ Alman ırkının refahı için diğer ülkelerin işgalini egemenliğini çabuk kurmuştur. Suçun Komünist-
gerekli görmesi bakımından da yayılmacıdır. Halkı lere atıldığı kurmaca bir meclis (Reichstag) yangını
bölmekle suçladığı çok partili sistemin, istikrarsız- gerekçe gösterilerek çıkarılan bir yasayla özgürlükler
lıkla boğuşmaya mahkûm olduğunu iddia ettiği sınırlandırılmıştır. 1933’te yapılan hileli bir seçim-
parlamenter demokrasinin, işçi sendikalarının ve sol le Naziler siyasi konumlarını güçlendirmiş ve aynı
ideolojilerin ortadan kaldırılmasını hedeflemektedir. yıl çıkarılan bir başka yasayla (Yetki Yasası) yürütme
yasamaya karşı güçlendirilmiştir. Yasa yapma yetkisi
de dâhil olmak üzere çok sayıda yetki dört yıllığına
Totaliter rejimlerin en kurumsallaşmış ör- kabineye verilmiştir. Burada ilginç olan Nazilerin
neği Nazi Almanyası’dır. yasama organını tam kontrol edemedikleri bir dö-
nemde bu yasayı çıkarabilmiş olmalarıdır. Meclis
Yangını Yasası sayesinde yetki yasasının oylamasına
Sosyal Demokratların ve Komünistlerin katılması
engellenmiştir.
dikkat
1933 yılı içerisinde Almanya’da diğer parti-
Bu örneğin de gösterdiği üzere totaliter rejim-
ler yasadışı ilan edilmiş ve sendikalar kapatılmış-
ler modern rejimlerdir ve demokratik kurum-
tır. Hitler kendi özel ordusu görevini gören SA
ların anti-demokratik güçler tarafından ele ge-
(Strum Abteilung) birliklerini kapatmış, yerine
çirilmesiyle ortaya çıkmışlardır. Hem İtalya’da
yukarıda bahsedilen SS’i kurmuş, SA üyelerinin
hem Almanya’da totaliter rejim hileyle de olsa
birçoğunu öldürtmüş, kalanları da çalışma kamp-
çeşitli yasalar çıkarılarak kurulmuş ve pekişti-
larına göndermiştir. İtalya’da Kara Gömlekliler’in
rilmiştir. Almanya’da Naziler rejimin totaliter
Mussolini’yi muhalefete karşı yumuşak davran-
özelliğine kavuşmasını sağlayan Yetki Yasası’nı
makla suçlaması ve Mussolini’nin bu paramiliter
Reichstag’dan (yasama meclisinden) geçirmiş-
grubun isyan etmesinden çekinerek muhalefete
tir. İtalya’da ise faşist yasalar, Parlamento’nun
yönelik tutumunu sertleştirmek zorunda kaldığı
her iki kanadının da oylarının çoğunluğuyla
düşünüldüğünde, Hitler’in hem Nazi siyasi hare-
geçmiştir. Totaliter rejimler bu yönleriyle ku-
keti hem de partisinin içinde ne kadar güçlü oldu-
rumları lağveden geleneksel baskıcı rejimler-
ğu daha iyi anlaşılabilir. Ayrıca İtalya’da Faşistlerin
den ayrılmaktadır. Aksine mevcut siyasal süreç
temel hedefi Sosyalistler olmuş, faşist ideolojinin
ve kurumları kullanarak iktidarlarını pekiş-
temelindeki milliyetçi vurgu ırkçılık düzeyine, en
tirmekte, bilahare yeni kurumlar kurarak bu
azından Mussolini’nin Hitler’e ihtiyaç duyduğu
kurumlar yoluyla sosyo-ekonomik yapıyı dö-
döneme kadar ulaşamamıştır. Oysa Nazi ideolojisi
nüştürmektedirler.
ve hükümet politikaları ırkçıdır. İtalyan faşizminde
daha ziyade rejimin muhalifleri devlet şiddetinin
Almanya 1920’lerde bir yandan savaşın getirdiği hedefi olurken, Naziler başta Sosyalistler olmak
ekonomik güçlüklerle mücadele ederken öte yandan üzere rejim muhaliflerinin yanı sıra siyasetle ilgisi
zor kurulan; ancak kısa sürede istifa etmek zorunda olsun olmasın Alman ırkının nesnel düşmanı ola-
kalan hükümetler yüzünden siyasi istikrarsızlığa sah- rak tanımlanan toplumsal grupları imha ederek
ne olmaktaydı. İtalya’da olduğu gibi demokratik hü- Alman toplumunu dönüştürmeyi hedeflemişlerdir.
kümetlere olan güvensizlik 1932 yılında Nazilerin Bu hedef doğrultusunda 1935’te Nürnberg Yasası
birinci parti olarak seçimden çıkmasına yol açmıştır. olarak bilinen bir yasa çıkarılarak Yahudiler, Ro-
Hitler dışındaki siyasetçilerin hükümet kuramama- manlar ve eşcinseller fişlenmiş; ırklar ve etnik grup-
sından dolayı cumhurbaşkanı 1933’te Hitler’i baş- lar arasındaki evlilikler yasaklanmış, ideolojik düş-
bakan olarak atamak zorunda kalmıştır. Kabinede manlar olan sosyalistler, komünistler, hatta sosyal
Nazilerin sadece üç bakanı olmasına karşın Hitler demokratlar ya hapse atılmış, ya da öldürülmüştür.
182
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
183
Totaliter Rejimler
lik tanımı yapıldığında Mussolini ve Hitler rejim- lerin yönetiminde geçici bir hükümet kurulmuştur.
leri sağ totaliterlik, Stalin rejimi sol totaliterlik Çarlık yanlısı bir general önderliğinde gerçekleşen
olarak adlandırılmaktadır. Bundan yola çıkılarak ve Rusya’nın savaşa devam etmesini sağlamaya ça-
çok sayıda kaynakta Stalin dönemindeki Sovyetler lışan başarısız bir darbe girişiminden sonra geçici
Birliği rejimi totaliterliğin Marksizm-Leninizm uy- hükümet yıkılmış, Ekim Devrimi olarak adlandırı-
gulaması olarak kabul edilmektedir. lan bir devrimle Bolşevikler Vladimir İlyiç Ulyanov
(Lenin) liderliğinde iktidara gelmiştir.
Lenin dönemi totaliter bir dönem olarak değer-
Totaliter bir rejimin kurucu ideolojisinin lendirilmemektedir. Bunda Lenin dönemi devlet
özellikleri ve temel ilkelerinden ziyade, politikalarında muhalefete yönelik şiddete yaygın
iktidara geldikten sonra sosyo-ekonomik şekilde başvurulmamasının yanı sıra ülkeyi yöne-
düzeni topyekûn denetim altına alma, ten Komünist Parti’nin başkanlığının (genel sek-
kurumları ve toplumu dönüştürme ve bu reterliğinin) seçimle belirlenmesi de bir etkendir.
hedefler için şiddete başvurma kıstaslarına Lenin’in ölümünden sonra 1924’te Joseph Stalin’in
öncelik verilerek bir totaliterlik tanımı ya- partinin genel sekreterliğine seçilmesiyle devlet
pıldığında Mussolini ve Hitler rejimleri totaliter özellik kazanmaya başlamıştır. Başta si-
sağ totaliterlik, Stalin rejimi sol totali- yasi muhalifi Leon Troçki ve eski Menşevikler ol-
terlik olarak adlandırılmaktadır. mak üzere, Stalin muhaliflerini gerçekliği şüpheli
ithamlarla itibarsızlaştırmış, göstermelik mahke-
Resmi adı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Bir- melerde usulsüzce yargılatmış ve sürgüne gönder-
liği olan Sovyetler Birliği’nin kurulmasından önce miştir. 1924-1929 arasındaki bu dönem Stalin’in
Rusya’da Çarlık olarak anılan ve ancak yirminci rakipleriyle hesaplaşmalarıyla geçmiştir. Aynı dö-
yüzyılın başında meşruti hale gelen bir monarşi nemde merkezi planlamayı öngören, beş yıllık
yönetimi bulunmaktaydı. Yayılmacı bir dış poli- kalkınma planlarıyla tarıma dayalı Sovyet ekono-
tika izleyen Çarlık rejimi, ülke sınırları içindeki misini hızla sanayileştirmeyi amaçlayan ekono-
yaygın ekonomik güçlüklere karşın Birinci Dünya mi politikaları yürürlüğe koyulmuştur. Kademeli
Savaşı’na katılmış, savaş nedeniyle özellikle top- olarak özel mülkiyetten kollektifleştirmeye geçişi
raksız köylüler ve işsiz kentli nüfus içinde yoksul- içeren bu politikaların başarısı tartışmalıdır, ancak
luk derinleşmiştir. Rusya’nın savaşa girmesine Rus bu dönemin sonunda rejim muhaliflerine yönelik
Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ne (RSDİP) bağlı si- baskılar artmıştır. Özellikle 1936-1938 arasındaki
yasetçilerin karşı çıkmış olması, milliyetçilerin ise dönemde çok sayıda muhalif yargılanıp sürgüne
savaşa girilmesini desteklemesi Rusya’nın savaştaki veya çalışma kamplarına gönderilmiş, milyonlarca
kayıplarının ağırlaşmasıyla kitlelerin RSDİP taraf- kişi öldürülmüştür. Gizli servis kullanılarak mu-
tarı örgütlere destek vermesine neden olmuştur. Bir halif olmasından şüphelenilen kişiler ve yakınları
yandan da başlıca parti örgütünün yapısı ve top- takip edilmiş, genel olarak bütün toplum gözlem
lumdaki diğer siyasi gruplarla ilişkileri gibi konular- altına alınmıştır. Öte yandan endoktrinasyon faali-
daki yaklaşım farkları nedeniyle RSDİP içinde ay- yetleri yürütülmüş, işine ve görüntüsüne göre her-
rışmalar başlamış, parti Bolşevikler ve Menşevikler kesin partiye bağlı bir oluşuma üye olması sağlan-
olarak iki gruba bölünmüştür. Partinin daha radikal maya çalışılmıştır. 1953’teki ölümüne kadar Stalin
kanadını temsil eden çoğunluktaki grubu Bolşe- bir yandan Rus toplumunu Sovyet toplumu haline
vikler, daha liberal sayılabilecek ancak parti içinde getirmeye, öte yandan parti ve rejim içinde kendi
azınlıkta kalan grubu ise Menşevikler oluşturuyor- konumunu güçlendirmeye çalışmıştır.
du. İç siyasetindeki sorunlara ülke dışındaki başarı-
sızlıklar eklendiğinde, yoksullara gıda yardımı ya-
pılması talebiyle toplanan bir gösteri Şubat 1917’de Devlet politikalarında muhalefete yönelik
kitlesel direnişe dönüşmüş, polisin göstericilere ateş şiddete yaygın şekilde başvurulmaması ve
açmasının ardından olaylar kontrolden çıkmıştır. ülkeyi yöneten Komünist Parti’nin başkan-
Ordunun olaylar karşısında bölünmesi ve gün geç- lığının (genel sekreterliğinin) seçimle belir-
tikçe isyancıların safına geçen askerlerin sayısının lenmesi nedeniyle Lenin dönemi totaliter
artmasıyla muhalif hareket güçlenmiş ve Menşevik- bir dönem olarak değerlendirilmemektedir.
184
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Stalin’in lider kültünün oluşumu oldukça il- ile suçlanması nedeniyle Sovyetler Birliği’nde dini
ginçtir. Hitler ve Mussolini de kendilerinden ön- kurumlar üzerinde ciddi baskı kurulmuştur. Stalin
ceki bazı ülke liderlerinden etkilenmiş ve bu kişi- kültü ise Marksizm’in gerçek uygulaması savı etra-
lerin kullandığı ‘lider’ anlamına gelen unvanları fında örülmüştür. Her ne kadar Stalin, Sosyalizmin
edinmişlerdir. Ancak Stalin unvandan ziyade siyasi dünya devrimi idealini bir kenara atıp tek ülkede
bir kişiliğin etrafında kendini devrimci bir lider devrim doktriniyle milliyetçi sayılabilecek bir dev-
olarak konumlandırmaya çalışmıştır. Yine Hitler let politikası benimsemiş olsa da, Nazizm’in teme-
ve Mussolini’nin örnek aldıkları liderler otoriter ve linde olan, Mussolini rejiminin ise özellikle sonlara
monarşi kökenli siyasi figürlerken Stalin, hayatta doğru edindiği ırkçı vurgu Stalinizm’de görülme-
olduğu dönemde kendisine ait bir lider kültü oluş- mektedir. Stalin döneminin sürgünleri ve cinayet-
turulmasına karşı çıkan Lenin’i Sovyet halkının leri nesnel hedeflerden ziyade siyasi muhalifleri he-
kurtarıcısı ve devrimci önderi olarak bir mit (myth) def almıştır. Bu da akıllara ideolojik farklılıkların
haline getirmiştir. Stalin’in lider kültünün oluşma- totaliter rejimlerin yapısını etkileyip etkilemediğini
ya başladığı tarih 1930-1931 dönemi olarak kabul getirmektedir. Bazı yazarlar Sosyalizmin sınıfsız ve
edilmektedir. Bu dönemden itibaren, Stalin ve Ko- devletsiz bir toplum idealini içeren bir ütopyayı
münist Part,i Lenin’in devrimdeki rolü ve yanıl- uzun vadede hedeflemesi nedeniyle ihtiyacı olan
mazlığı üzerinden etkin bir şekilde lider kültü oluş- büyük dönüşümün devlet şiddetini zorunlu hale
turmaya başlamıştır. Rejimin dış ve iç düşmanların getirdiğini iddia etmektedir. Dolayısıyla bu yazar-
tehdidi altında olduğu ve kapitalizmin yeniden lara göre Marksist-Leninist ideolojinin kendisi to-
kurulmasını amaçlayan komploların varlığı iddia taliter anlayışın sorumlusudur.
edilerek, Lenin’in izinden giden Stalin’in yanılmaz-
lığı ve kararlığı dile getirilmiştir. Buna göre Stalin,
Marksist-Leninist öğretinin daha derin ve şaşmaz Ütopya, aslında olmayan, tasarlanmış
yorumunu yapan kişidir (Tucker, 1979, 350-351). olan ideal toplum şekli anlamı taşır.
Bu vurgunun da gösterdiği üzere Stalin kültü par-
ti içindeki gerçek ve olası muhaliflerinin güç ka-
zanmasını engellemeye ve Stalin yönetiminin po- Diğer yazarlar ise Nazizm ve Faşizmin aksine
litikalarına karşı çıkılmasını önlemeye yöneliktir. ideolojinin temel ilkelerinin ırk ve etnik köken ay-
Stalin’den sonra partinin başına geçen Kruşçev’in rımı olmaksızın adil ve müreffeh bir toplum yarat-
iktidarının ilk günlerinden itibaren Stalin kültünü mayı hedeflemesi ve Stalin’den sonraki dönemlerin
yıkmaya çalışması ve Stalin dönemindeki baskıları totaliter devlet şiddetini aynı yoğunlukta içerme-
ve şiddeti ifşa etmesi de bunu göstermektedir. mesi nedeniyle Stalin dönemindeki politikaları
Sağ totaliter uygulamalarıyla karşılaştırıldığında Stalin’in kişiliğine bağlamaktadır (Priestland, 2007,
Stalin rejiminin değerlendirilmesi oldukça ilginç 3-4). Söz konusu tartışma bir yana bırakılırsa, li-
bulgular ortaya koymaktadır. Öncelikle Hitler ve derin kendi dönemindeki siyasetin içerisindeki et-
Mussolini örneklerinde bu dönemlerin sona er- kinliği, lidere ve devlete tam itaatin sağlanmasının
mesi, İtalyan Faşizmi ve Nazizm’in sona ermesi hedeflenmesi, devlet şiddetinin yoğunluğu, halkın
anlamına gelmiş, her iki dönemin bitişinde İkinci gözetim ve baskı altında tutulması, endoktrinasyon
Dünya Savaşı rol oynamıştır. Ancak Stalin İkinci ve propaganda yoluyla toplumsal yapının dönüştü-
Dünya Savaşı’ndan muzaffer olarak çıkan Sovyet- rülmeye çalışılması, bu amaçla iletişim araçlarının
lerin başında bu savaştan sonra da ülkeyi yönet- devlet tekelinde tutulması yukarıda yaptığımız to-
meye devam etmiş, Sovyetler Birliği Soğuk Savaş taliter rejim tanımıyla örtüşmektedir. Demokratik
sonrasında 1991’de dağılmıştır. Hitler ve Mussolini rejimlerde liderler karizmatik kişiliğe sahip olsalar
kültleri, bu iki rejimin de dini yetkelerle uzlaşmış da devletin üzerinde olamazlar; ancak Hitler, Mus-
olmalarının da etkisiyle dini motifler taşımaktadır. solini ve Stalin döneminde liderler ve yandaşları
Örneğin Mussolini iktidarı sırasında Papa tarafın- her şeyin ve herkesin üzerinde birer siyasi kişilik
da vaftiz edilmiştir. Öte yandan dinin ve dini ku- yaratmaya çalışmışlardır.
rumların Marksizm tarafından devrim düşmanlığı
185
Totaliter Rejimler
186
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Yaşamla İlişkilendir
Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı Sidney Rittenberg Çin’in önemli bir alt üst oluş yaşandığı dönemler bo-
yunca 35 yıl Çin’de kaldı.
Bu süre içinde hem Mao Zedung ile hem de Çin’in diğer devrimci liderleriyle, Komintang’dan iktidarı devraldıkları
1945 yılından itibaren arkadaşlıklar kurdu. Rittenberg, BBC için kaleme aldığı yazıda, Çin iç savaşına ve Çin komüniz-
minin ilk yılları ile Mao’nun felsefesine dair izlenimleri aktarıyor.
Çin’deki birçok başka şey gibi, Mao’nun rolü de büyük bir paradoks içinde. Mao Pekin’in Tiananmen Meyda-
nı’ndaki devasa portresinden bir yandan daha büyük, bir yandan da daha küçük bir rolü var. Meydandaki portrenin kısa
ya da orta vadede indirileceği de herhangi bir şekilde öngörülmüyor. Bu daha çok Mao’nun George Washington gibi,
ülkenin, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu olmasından ve bu antik ülkenin halklarını birleştirmiş olmasından kay-
naklanıyor. Yoksa bugünün Çin gençliği, komünist partinin genç üyeleri de dâhil olmak üzere, Mao’nun yazdıklarından,
doktrininden, büyük başarılarından ve başarısızlıklarından haberdar değiller.
Şi Jinping ve yeni yönetici elit, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasında olduğu gibi bir Maoculuğun silinmesi sürecinin mevcut
rejimin güçsüzleşmesine yol açabileceğini düşünüyor. Rejim ülkenin istikrarının atacakları reform adımları için son derece
önemli olduğunu düşünüyor. Stalin’in tersine, Mao kimseyi içeri atmadı ve korkunç bir kıtlığa da sebep olmak istemedi.
Devasa toplumsal deneyler
Fakat devasa toplumsal deneyler yaptığının ve bu deneylerin milyonlarca insanın hayatını etkilediğinin farkınday-
dı. Bu deneylerin sonucunun ne olacağını da bilemiyordu.
Mao, Amerikalı yazar Anna Louise Strong’a Büyük İleri Atılım’ı övmek için yazdığı kitap için 1958 yılında verdiği
mülakatta, kitabı yazmadan önce beş yıl bekle demişti. Yaptığı deneyin sonucunun ne olabileceğinden emin değildi.
Peki Çin’de Maoculuk yeniden canlandırılmak mı isteniyor? Ya da bunu Şi ve Bo Şilai’den hangisi istiyor?
Kısa cevap her ikisi için de hayır. Bo, eşitlikçi demagojik ifadelerle yoksulara seslenmek istiyordu. Şi’nin reform
süreçleri ise, doğrudan Maocu ekonomiye karşı adımları içeriyor.
Çin’in sorunlarını analiz etmek için Maocu diyalektik mantığı kullanıyor ve bu mantığa uygun çözümlerden
söz ediyor. Mao felsefesi Batı’da bazı istisnalar dışında görmezden gelinmiş bir felsefedir. 1945 yılında Komintang ile
Mao’nun güçleri arasında Mao aleyhine keskin bir dengesizlik vardı. Komintang tüm iletişim hatlarını, Mançurya
dışındaki tüm büyük kentleri kontrol ediyordu ve ABD’den destek alıyorlardı. Birlikte 40 kilometre yol yürüdüğüm
komünistlerin ise ciddi silahları yoktu. Birçoğu delikanlılık yaşlarındaydı. Her bir bölükte ayakkabısı olan az sayıda kişi
vardı. Bunlar nasıl zafer kazanabilir diye düşündüm.
Fakat zaferi kazandılar. Neden? Çünkü üstün ve
daha bilimsel bir düşünce yapısına sahiplerdi. Mao,
kendisini yabancı ziyaretçilere, “ilkokul öğretmeni” ola-
rak tanıtıyordu. Kendisi muhtemelen dünyanın en geniş
kitlelerine felsefe öğretmiş bir öğretmendir.
Öğrettikleri arasında şu ilkeler var:
Olgular arasından gerçeği ayırt et: Özel işin ve bu-
lunduğun yer ile ilgili olguları çalış ve planlarını buna göre
yap. Önceden belirlenip karar verilmiş “gerçek”lerden
başlama. 1947 yılında çevirisini yaptığım toprak reformu
yazılarından birinde Mao, reformu yapacağınız köyün
koşullarını çalışıp, adımlarınızı oraya uygun atın, yoksa
reformu sabote etmiş olursunuz demişti.
Resim 7.3 Mao Zedong
Bir ikiye ayrılır: Her şeyin birden fazla yüzü vardır, her şey bir akış içindedir ve hiçbir şey saf ve basit değildir. Ba-
sitleştirmek işleri felakete sürüklemenin reçetesidir. İnsanlardaki karmaşıklığı bul ve onlar üzerinden ilerle.
Düşman sizden sayıca ve silah olarak üstünse? O zaman, onunla ancak küçük parçalar halinde savaş ve ondan üstün
olduğun yerelliklerde çatışmaya gir. Zafer kesin değilse asla çatışmaya girme. Genel stratejik pozisyonun savunmada olsa
da, her bir çatışmada saldırgan olmalısın.
Kitle Çizgisi: “Kitlelerden kitlelere” Öndeki ekip kitlelerin ihtiyaçları hakkında bilgi toplamalı ve yapılacak politi-
kaları belirlemeli. Ardından da kitlelere geri dönüp bu adımların uygulanmasının etkilerini gözden geçirmeli.
Kaynak: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/12/131225_mao_izlenim
187
Totaliter Rejimler
Parti başkanı olduğu dönemde bile Mao parti içinden eleştirilebilmiş ve toprak reformu sonrası bir
süreliğine de olsa arka plana çekilmek zorunda kalmıştır. Kültür Devrimi ile parti içindeki ve dışındaki
rakiplerini elemeye ve toplumsal yapıyı dönüştürmeye çalışmıştır. Ancak bu dönemde bile parti içinde
kendisinden sonraki parti başkanının belirlenmiş olduğu ve Mao’nun bu kişinin siyasi itibarını zayıflatmak
için mücadele ettiği düşünüldüğünde, Mao’nun Stalin veya Hitler kadar güçlü bir lider olduğunu söyle-
mek zordur. Üstelik buraya kadar bahsettiğimiz diğer devletlerin aksine, Çin’de Mao’nun iktidara geldiği
dönemde totaliter bir rejimin kurulması için gerekli olan gelişmiş ve kurumsallaşmış bir devlet yapısının
bulunduğu söylenemez. Buna karşın Mao döneminde rejim, muhaliflerine şiddetle saldırmış, ekonomiyi
ve toplumu kendi ideolojisine uygun şekilde dönüştürebilmek için geniş çaplı politikalar uygulamaya
koyulmuştur.
Öğrenme Çıktısı
188
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
kurduğu koşulsuz itaat ve hiyerarşik düzen totaliter aldığı kişilerin çekebileceği sıkıntıların büyüklüğü
bir siyasal kültüre dirençli değildir. rejime yönelik korkunun nesilden nesile aktarılma-
Her ne kadar bu sav oldukça tartışmalı olsa sına neden olmuştur. Burada cezalarla ilgili temel
da, en azından totaliter bir rejimin başarısının ve sorun sadece insanların uydurma suçlarla itham
varlığını sürdürebilmesinin siyasal kültürü şekil- edilme olasılığı değildir. Asıl sorun hukukun üs-
lendirebilmesiyle ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. tünlüğünün geçerli olmamasıdır. Yani iktidarlar var
Doğası gereği ekonomiden aileye toplumun bütün olan yasalar tarafından bağlanmaktan ziyade bu ya-
unsurlarını egemenliği altına almaya çalışan totali- saları kendilerine göre yorumlama hakkını kendin-
ter liderler ve partiler iktidara gelince devleti mer- de bulmaktadır. Dolayısıyla bir hukuk devletinin
kezileştirir. Buna bağlı olarak yerel yönetimlerin temelinde olan tahmin edilebilirlik ortadan kalk-
yetkileri azaltılır, kendi partisi dışındaki partileri ve mıştır. Soljenitsin’ın Gulag Takımadaları kitabında
siyasal hareketleri yasadışı ilan eder, temel hak ve ön plana çıkan konulardan biri de örneğin tahliye
özgürlükleri askıya alır veya ortadan kaldırır, basını edilmelerine karşın insanların üstlerinden korkuyu
sindirir ve işçi hareketlerini gerekirse güç kullana- atamamalarıdır. Çünkü rejim cezanın yeterli ol-
rak bastırır. Her totaliter sistem kendine özgü baskı duğuna karar vermiş midir; yoksa her an yeniden
ve sindirme yöntemleriyle bilinmektedir. içeriye alabilir mi, tutuklular bunu bilmemektedir.
189
Totaliter Rejimler
Totaliter rejimlerdeki sindirme ve korkutma çabası zaman içerisinde azalabilir. Ayrıca rejimin içinde
zamanla ‘kurtarılmış bölgeler’ oluşabilir veya totaliter (topyekûncu) olma özelliğini sistem zamanla yiti-
rebilir. Bu durumda topluma sinmiş olan korku zamanla azalsa da bireyler arasındaki güvensizlik geçmiş
deneyimlerden dolayı devam edebileceğinden o ülkenin siyasal kültürünün temelinde toplumsal güvenin
ve bağımsız toplumsal örgütlenmenin yattığı yurttaşlık kültürü özelliği kazanması kolay olmayacaktır.
Örneğin Mao döneminde Çin’de Kültür Devrimi sırasında rejimin muhaliflerini ortadan kaldırmak için
sıradan insanları ajan haline getirmesi, insanların yakın arkadaşları, komşuları, hatta aile üyeleri tarafından
devlete ihbar edildiğine dair hikayeler sonraki nesiller aktarılmıştır. Neticede Kültür Devrimi’nden çok
sonra da kişiler arası güvensizlik devam etmektedir (Govier, 1997, 160).
Öğrenme Çıktısı
şey de merkezi planlamaya tabiidir. Özel mülki- faşizme uygun hale de getirilmesidir. Faşist sistem-
yetin kaldırılmış olması sebebiyle toprağın sadece de korporasyonlar temsilcileri raporlar vermekle ve
kullanım hakkı bireyin elinde olmaktadır, miras devletin aldığı kararları temsil ettikleri kuruluşlarda
yoluyla aktarılması söz konusu değildir. Sadece tü- uygulamakla yükümlüdürler. Onlar çıkarları temsil
ketim mallarının bir kısmı için özel mülkiyet hakkı etmek gibi bir işlev üstlenmezler, tam tersine özel-
tanınmıştır. likle ekonomik çıkarları devlet politikasına uyum-
lu hale getirmekle yükümlüdürler. Korporasyonlar
devleti çıkar gruplarında ve ekonomik kesimlerde
Korporatizm Liberalizm ve Marksizm’e temsil eder içeriktedirler. Böylece korporasyonlar
karşı, hem serbest piyasadan hem de mer- başlıca sanayilerin gelişimini denetleme görevini
kezi planlamadan uzak durmayı hedefle- üstlenirler.
yen üçüncü bir ekonomik sistem olarak Korporatizm her ne kadar üçüncü bir yol, hem
ortaya çıkmıştır. liberalizme hem de Marksizme bir alternatif olarak
sunulsa da, faşist ekonomik sistemde özel mülkiye-
Sağ totaliter rejimlerde ise ekonomik sistemin tin varlığı devam etmiştir. Ancak ekonomik sistem
rejimin bünyesine dâhil edilmesinin en yaygın bi- içindeki her türlü çatışma rejimin tanımladığı yüce
çimi korporatizmdir (O’Neil, 2010, 154). Genel milli çıkarlar çerçevesinde çözümlenmiştir. Öte yan-
olarak korporatizm çıkar gruplarının resmi siyasi dan merkezi planlama aslında hedeflenmiş; ancak
sürece dâhil edilerek zaptı rapta alınmasıdır. Çalı- İtalya’da devletin o dönemde gücü bu hedefi gerçek-
şan ve işveren örgütleri birer çatı kuruluş tarafından leştirmeye yetmemiştir. Faşist korporatizmin en güç-
temsil edilir ve kamu politikaları devletle bu çatı ku- lü olduğu dönem, kendi sözleriyle ‘doğadaki bütün
ruluşlar arasındaki üçlü görüşmelerde şekillendirilir güçlere hükmeden bir devlet olarak’, Mussolini’nin
(Gallagher, 1995, 360). Tarihsel olarak loncaların Korporasyonlar Bakanlığı’nı kurduğu 1939 yılıdır.
yapısından etkilenerek oluşturulmuş bir sistemdir. Aynı yıl alt yasama meclisinin ismi de Korporasyon-
Bir kuram olarak Liberalizm ve Marksizm’e karşı, lar Ulusal Meclisi olarak değiştirilmiştir.
hem serbest piyasadan hem de merkezi planlama- Aslen Mussolini döneminde İtalya’da uygula-
dan uzak durmayı hedefleyen üçüncü bir ekono- maya koyulan korporatizm, başlangıçta Nazi par-
mik sistem olarak ortaya çıkmıştır. Liberalizmdeki tisinin ekonomik programına dâhil edilmiştir. Na-
bireysel girişimi ve Marksizm’deki sınıf çelişkileri- zilere göre milli birliği sağlamak ve bölgesel/sınıfsal
nin kaynağını aşmayı hedeflemektedir. Ancak faşist ayrımları ortadan kaldırmak için çıkar grupları
sistemlerdeki uygulamasında sermayenin devlet korporatif bir şekilde rejime dâhil edilmelidir. An-
kontrolüne alınması, çalışanların taleplerinin ba- cak Almanya’da İtalya’dakinden çok daha güçlü bir
ğımsız siyasi taleplere dönüşmesinin ve sınıf temelli sanayici ve işadamları grubu olması, Almanya’nın
örgütlenmelerin önüne geçilmesi esastır. Bu yolla temel hedefinin hızlı silahlanma ve nüfuz bölgesi-
emek-sermaye çelişkisinin ortadan kaldırılacağı dü- ni genişletmek olması Nazileri iş çevrelerinin aktif
şünülmüştür. Gentile ile birlikte yazdıkları Faşizm desteğini almak zorunda bırakmıştır. Ekonomik
Doktrini (1933) adlı metinde Mussolini faşist dev- ve siyasi güce sahip Alman üreticiler ise kendileri-
letin korporatif olmasının nedeninin sosyalizme ve ni devletin denetimine bırakan korporatif sisteme
sendikacılığa yol açan ihtiyaçlar olduğunu söyler karşı çıkmışlardır (Kardam, 1976, 65). Dolayısıy-
ve farklı çıkarların koordine edildiği ve birbiriyle la başlangıçta Naziler tarafından benimsense de
uyumlu hale getirildiği bir korporasyon sisteminin İtalya’nın aksine Nazilerin ekonomideki kontrolü
gerçek çözüm olduğunu belirtir. aynı düzeyde korporatif olmamıştır.
Bu sistemde toplumsal sınıflar milli çıkarlara
uyum içinde hizmet edecektir. 1925-1926 yılları
arasında İtalya’da korporatif örgütlenmenin temel-
Sonuç
leri atılmıştır. Faşist Parti rejiminin kurumsalla- Merkeziyetçi bir devlet etrafında, radikal bir
şamadığı dönemde işçi sendikaları faaliyet göste- ideolojiyi dayanak alarak örgütlenen sosyo-eko-
rebilirken 1927’de her biri farklı bir iş kolundaki nomik yapının bütün unsurlarını dönüştürmeyi
çalışan ve işverenleri temsil eden 22 korporasyon hedefleyen rejimler totaliter rejimler olarak adlan-
kurulmuştur. Burada esas olan sadece farklı çıkar- dırılmaktadır. Sözcük anlamı itibariyle totaliter
ların rejim tarafından eşgüdümlü değişmesi değil, topyekûncu anlamına gelmektedir. Kavram, Mus-
191
Totaliter Rejimler
solini döneminde İtalya’da ortaya çıkmıştır. Do- ya çalışılır, hem de dış ülkelere karşı halkın rejimin
layısıyla tarihsel olarak faşizmle eş anlamlı olarak yanında olduğu izlenimi verilir.
kullanılmaktadır. Bir rejimin totaliter sayılabilmesi Uygulamada söz konusu unsurların hepsinin
için sahip olması gereken özellikler oldukça tartış- totaliter rejimlere örnek verilen ülkelerde bulun-
malıdır. Topyekûn egemenlik ve bu amaçla siyasal madığı veya hedeflendiği ancak gerçekleştirile-
denetim sağlamaya çalışmasının dışında lidere ve mediği görülmektedir. İtalya’da devlet topyekûn
devlete tam itaati öngörmesi önemlidir. egemenliği sağlayacak kapasiteye erişememiştir.
Totaliter rejimlerde lider bir siyasi aktör olarak Sovyetler Birliği’nde ideoloji sağ totaliter rejimle-
karizmatik bir kişiliktir, diğer baskıcı rejimlerle kar- rin aksine demokratik değerleri ön plana çıkarmış,
şılaştırıldığında, rejimle özdeşleşmiştir. Bir başka daha da önemlisi devlet devam etmesine karşın Sta-
deyişle, bu tür rejimlerde lider kültü denilen bir li- lin sonrasında totaliter sayılabilecek özellikler azal-
der miti oluşturularak, dünyevi lidere yanılmayan, mış ve ortadan kalkmıştır. Mao’nun kendi iktidarı
her şeyi gören, bilen ve duyan yarı kutsal bir kurta- sırasında parti içerisinde eleştirilmiş olması ve dö-
rıcı olma özelliği atfedilir. Öngörülen dönüşümün nem dönem geri plana çekilmek zorunda kalması
kapsamından dolayı rejimin ve liderin kararlarının totaliter rejimlerin özellikleri arasında sayılan lidere
sorgulanmasının bu yolla önüne geçilmeye çalışılır. ve devlete tam itaatin Çin’de ne kadar sağlanabildi-
Öte yandan, totaliter rejimlerde özgürlükler kaldı- ği sorusunu gündeme getirmektedir. Bu bölümde
rılmıştır, her türlü aykırı düşünce baskı ve tehditle adı geçen ülkeler arasında bütün kıstasları sağlayan
karşılaşır. Göstermelik yargılamalarda varlığı şüpheli örnek olarak Almanya’daki Nazizm düşünülebi-
suçlar muhaliflerin üzerine atılır, işkence yaygındır. lir. Yine de bahsedilen ülkelerde eşine daha sonra
Hayatta kalabilen muhalifler sürgüne, çalışma veya rastlanmayacak şiddette devlet baskısı ve ideolojik
toplama kamplarına gönderilirler. Rejimin sürekli dönüşümler yaşanmış olması bakımından totaliter
tehdit altında olduğu algısı canlı tutularak muhale- rejim kavramının anlaşılması önemlidir.
fet sindirilmeye çalışıldığı için gündelik hayatta gizli İdeolojik dönüşümün ve topyekûn egemenliğin
polis tarafından insanlar takip edilebilirler, telefon- sağlanmaya çalışıldığı dönemde halkın sindirilmesi
ları hukuka aykırı şekilde dinlenir. Rejim ayrıca sık- ve siyasete yönelik korkunun sonraki nesillere ak-
lıkla paramiliter örgütler yoluyla baskı kurar. Ancak tarılmasıyla totaliter siyasal kültür oluşmuş, kişiler
totaliter rejimlerin sadece şiddetle ve zor kullanarak arasındaki güven eksikliği bu rejimlerin yıkılma-
ayakta kaldığını düşünmemek gerekir. Özellikle li- sından sonra uzun süre devam etmiştir. Totaliter
der kültü kurularak toplumdaki herkesin rejimin rejimler ayrıca ekonomik yapıyı da devlet deneti-
düzenlediği faaliyetlerde aktif olarak yer alması ve mine almaya çalışmıştır. Özellikle işçi hareketlerini
rejime olan bağlılığını eylemleriyle göstermesi bek- kontrol altında tutmak amacıyla İtalya’da işçi, işve-
lenir. Kitlelerin seferber edilmesi olarak adlandırılan ren ve devlet temsilcilerinden oluşan korporasyon-
bu süreçle hem rejimin politikaları meşrulaştırılma- lar meydana getirilmiştir.
Öğrenme Çıktısı
192
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
193
Totaliter Rejimler
Totaliter ve demokratik
4 rejimlerin ekonomik yapılarını
karşılaştırabilme
194
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
neler öğrendik?
A. Lidere koşulsuz itaat birliklere ne ad verilmektedir?
B. Gizli polis A. Özel güvenlik B. Paramiliter yapı
C. Alternatif iletişim kanalları C. Koruma D. Zabıta
D. Paramiliter örgütler E. Hiçbirisi
E. Radikal bir ideoloji
3 Bir siyasetçinin halk arasındaki imajının sıra- 8 Aşağıdaki kurumlardan hangisi bir totaliter
dan insandan üstün, kahramanlık özelliği taşıyan rejimde kesinlikle yoktur?
ve hata yapmayan bir birey şeklinde yerleştirilmeye
çalışılmasına ne ad verilir? A. Bakanlar Kurulu
B. Başbakanlık
A. Lider kültü C. İstihbarat Teşkilatı
B. Karizmatik otorite D. Bağımsız Yargı
C. Propaganda E. Sendika
D. Kampanya
E. Reklam 9 Aşağıdaki ülkelerden hangisi totaliter rejim-
lerin en kurumsallaşmış örneğidir?
4 Totaliterlik kavramı aşağıdaki ülkelerden A. Nazi Almanyası
hangisinde ilk kez kullanılmaya başlamıştır? B. Stalin döneminde Sovyetler Birliği
A. Almanya C. Mussolini döneminde İtalya
B. İtalya D. Franco döneminde İspanya
C. Sovyetler birliği E. Mao döneminde Çin Halk Cumhuriyeti
D. Çin
E. Kuzey kore 10 Aşağıdakilerden hangisi totaliter rejimlerin
diğer baskıcı rejimlerden ayırt edici özelliklerinden
5 Aşağıdaki liderlerden hangisi seçimler yoluyla birisidir?
iktidara gelmiştir? A. Gizli polis yapılanması
A. Kim Jong-il B. İletişim kanallarının devlet tekelinde olması
B. Vladimir İlyiç Ulyanov (Lenin) C. Gözetim ve takip
C. Mao Zedong D. Muhalefet üzerinde kurulan baskı
D. Adolf Hitler E. Kitlelerin seferber edilmesi
E. Joseph Stalin
195
Totaliter Rejimler
1. C Yanıtınız yanlış ise “Totaliter Rejim Kavra- 6. B Yanıtınız yanlış ise “Totaliter Rejim Kavra-
mı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. mı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
neler öğrendik yanıt anahtarı
3. A Yanıtınız yanlış ise “Totaliter Rejim Kavra- 8. D Yanıtınız yanlış ise “Totaliter Rejim Kavra-
mı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. mı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
4. B Yanıtınız yanlış ise “Totaliter Rejim Uygula- 9. A Yanıtınız yanlış ise “Totaliter Rejim Uygula-
maları” konusunu yeniden gözden geçiriniz. maları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. D Yanıtınız yanlış ise “Totaliter Rejim Uygula- 10. E Yanıtınız yanlış ise “Totaliter Rejim Kavra-
maları” konusunu yeniden gözden geçiriniz. mı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
7 Anahtarı
196
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Araştır Yanıt
7 Anahtarı
Birçok yazar totaliter rejim kavramını tarihsel bir kavram olarak değerlendir-
mektedir. Ayrıca yine bazı araştırmacılar topyekûn bir toplumu, belirli bir
ideolojiye göre ve merkeziyetçi bir devlet sistemiyle dönüştürme ve topyekûn
denetim altına alma amacına en kurumsallaşmış baskıcı rejim olan Nazi
Almanyası’nın bile ulaşamadığını belirtmektedirler. Buna karşı günümüzde
Kuzey Kore’nin siyasal sistemi totaliter bir rejim olarak adlandırılmaya en ya-
kın sistemdir. Bunda resmi ideolojinin dışına çıkan en ufak bir görüşün bile
şiddetle bastırılması, devletin her türlü iletişim aracını günümüzde telekomü-
nikasyon kanallarındaki gelişime karşın denetlemeye çalışması ve devletin aşırı
Araştır 3
merkeziyetçi yapısı rol oynamaktadır. 2012 içinde ölen Kim Jong-İl ve onun
ölümünden sonra iktidara gelen oğlu Kim Jong-Un etrafında oluşturulan li-
der kültü de dikkat çekicidir. ‘Sevgili Lider’ olarak anılan Kim jong-İl’in yarı
kutsal bir lider olarak halka benimsetilmeye çalışılması bunu örneklemektedir.
Kim Jong-İl’in cenaze törenindeki kitlesel ağlama gösterileri lider kültü kulla-
nılarak kitlelerin nasıl harekete geçirildiğini göstermesi bakımından önemli-
dir. Birçok baskıcı rejimin aksine Kuzey Kore’deki muhalifler üzerindeki baskı
halkı sadece sindirme amacı taşımamakta, aynı zamanda rejime aktif şekilde
destek ve bağlılık göstermeyi de içermektedir.
197
Totaliter Rejimler
Kaynakça
Arendt, H. (1951). The Origins of Totalitarianism. Kardam, N. (1980). A Comparative Analysis of
New York: Harcourt, Brace and Company. Corporatism in Nazi Germany and Fascist Italy.
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi. The University of
Arendt, H. (1996). Totalitarizmin Kaynakları. (Çev.
British Columbia.
Şener, B. S.). İstanbul: İletişim Yayınları.
Lee, S. J. (2000). European Dictatorships. 2nd ed.
Bosworth, R. J. B. (2005). Mussolini’s Italy: Life Under
London; New York: Routledge.
the Dictatorship 1915-1945. London: Allen Lane.
Mussolini, B. (1933). “The Political and Social
Brooker, P. (1995). Twentieth-Century Dictatorships:
Doctrine of Fascism.” The Political Quarterly 4(3):
The Ideological One-Party States. Basingstoke,
341-356.
Hampshire: Macmillan.
O’Neil, Patrick H. (2010). Essentials of Comparative
Brooker, Paul. (2000). Non-Democratic Regimes:
Politics. 3rd ed. New York: W.W. Norton & Co.
Theory, Government, and Politics. New York: St.
Martin’s Press. Priestland, D. (2007). Stalinism and the Politics of
Mobilization: Ideas, Power, and Terror in Inter-war
Friedrick, C.J. ve Brzezinski, Z. (1964). Totaliter
Russia. Oxford University Press, USA.
Diktatörlük ve Otokrasi. (Çev. Onaran, O).
Ankara: Türk Siyasi İlimler Derneği. Rodee, C., Anderson, T., Christol, C. Q. ve Greene,
T. (1983). Introduction to Political Science. Tokyo:
Gallagher, M. (1995). Representative Government in
McGraw-Hill.
Modern Europe. 2nd ed. New York: McGraw-Hill.
Schapiro, L. (1972). Totalitarianism. London: Pall
Govier, T. (1997). Social Trust and Human
Mall.
Communities. Montreal; Buffalo: McGill-Queen’s
University Press. Tucker, R. C. (1979). “The Rise of Stalin’s Personality
Cult.” The American Historical Review, 84(2):
Kapani, M. (2008). Politika Bilimine Giriş. Ankara:
347-366.
Bilgi Yayınevi.
198
Bölüm 8
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
Avrupa Topluluklarının Gelişimi ve
Avrupa Birliği Fikri Nasıl Doğdu Avrupa Topluluğundan Avrupa Birliğine
1 2
öğrenme çıktıları
3 4
Avrupa Birliğinin Genişlemesi Avrupa Birliğinin Yapısı ve Kurumları
3 Avrupa Birliğinin genişleme sürecini 4 Avrupa Birliği’nin yapısı ve kurumlarını
açıklayabilme açıklayabilme
5 6
5 Avrupa Birliği Antlaşmalarında ve diğer 6 Avrupa Birliği’nin ortak politikalarını ve
yardımcı hukuk kaynaklarında yer alan bu politikaların oluşturulmasında sosyal
kural ve kurumları tanımlayabilme tarafların etkinliğini değerlendirebilme
200
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
201
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
Öğrenme Çıktısı
202
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
“Topluluğun görevi, ortak pazarın kurulması ve üye ülkelerin ekonomik politikalarının giderek yaklaştırılması
suretiyle, Topluluğun bütünü içinde ekonomik etkinliklerin uyumlu olarak gelişmesini, sürekli ve dengeli bir
yayılmayı, artan bir istikrarı, yaşam düzeyinin hızla yükseltilmesini ve birleştirdiği devletlerarasında daha sıkı
ilişkileri gerçekleştirmektir.”
AKÇT Antlaşması ertesinde, bu Antlaşmayı imzalayan ülkeler arasında, iktisadi entegrasyon çaba-
larının kömür ve çelik sektörü dışındaki alanlara da yaygınlaştırılması çabaları yoğunluk kazanmıştır.
AET’nin yanı sıra, oluşturulması kararlaştırılan ikinci topluluk olan EUROATOM’un kuruluşu 1957
yılında Roma’da imzalanan antlaşma ile sağlanmıştır. EUROATOM’un amacı, atom enerjisinin barışçı
amaçlarla kullanımını geliştirmektir (DTM, 2007, 9-10). AKÇT, AET ve EUROATOM yasal açıdan ayrı
siyasi açıdan ise tek bir kuruluştur. Avrupa Toplulukları’nın dünyadaki diğer bütün ekonomik birleşme ve
kuruluşlardan farkı, devletlere ait bazı egemenlik haklarının kullanılmasının uluslarüstü bir organa bırakıl-
masıdır. Bu niteliği ile AT’ye benzer dünyada hiçbir örgüt yoktur (Karluk, 2005, 17).
203
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
Bu üç topluluk 1965 yılına kadar ayrı ayrı komisyonlarca sevk ve idare edilmiş ve kurallar ayrı konseyler
tarafından yasallaştırılmıştır. 8 Nisan 1965’te Brüksel’de imzalanan bir antlaşma ile var olan 3 topluluk
Avrupa Toplulukları ya da daha yaygın biçimiyle Avrupa Topluluğu (AT) adıyla tek bir çatı altında toplan-
mıştır. Brüksel Antlaşması ile kurucu Antlaşmaların ilgili hükümlerinde değişiklikler yapılmak suretiyle,
her üç topluluğun Konseyleri ve Komisyonları yerine geçmek üzere, Avrupa Toplulukları Komisyonu ve
Avrupa Toplulukları Konseyi kurulmuştur (Aydın, 2008, 67; http://www.ena.lu/)
Avrupa Birliği
Antlaşmalar
1986 yılında ise, Tek Avrupa Senedi ile Topluluğun yalnızca tek bir pazardan oluşacağı, bu pazar-
da malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbestçe dolaşabileceği karara bağlanmış ve bu hedefin
gerçekleşmesi için gereken önlemlerin nitelikli çoğunluk kararıyla alınması öngörülmüştür. Bu antlaşma
ile toplulukların (AKÇT, AET ve EURATOM’un) kurucu antlaşmalarında ilk defa büyük değişiklikler
gerçekleşmiş, Avrupa Tek Pazarının (Ortak Pazar) 1992 yılının sonuna kadar tamamlanması ve dış politi-
kanın birlikte yürütülmesi kabul edilmiştir. 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması
“Avrupa Birliği Antlaşması” olarak nitelendirilmiş ve bu antlaşma ile Avrupa Topluluğu, Avrupa Birliği
adını almıştır. AB’yi kuran Maastricht Antlaşması’yla Avrupa Topluluklarına yeni boyutlar kazandırılmış
ve AB’nin “üç temel direği” oluşturularak, yeni bir hukuksal yapı düzenlenmiştir. Avrupa’nın bütünleşme
sürecindeki en büyük kilometre taşlarından biri olan Maastricht Antlaşması ekonomik ve parasal birliğin
aşamaları, bu süreçte izlenecek politikalar ve bunların gerektirdiği kurumsal değişiklikleri ayrıntılı ola-
rak düzenleyerek, Topluluğa ekonomik birlikten siyasi birliğe geçme yetisini ve özelliğini kazandırmıştır
(http://www.laweuropa. com/33-AB-Antlasmasi-Maastricht).
204
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
205
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
caristan, İtalya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, üye devletlerde onaylanması beklenirken, bu defa
Malta, Slovenya, İspanya, Romanya ve Bulgaristan İrlanda’da 12 Haziran 2008 tarihinde yapılan hal-
Anayasa’nın onay sürecini tamamlayan ülkeler ara- koylamasında reddedilmiş ve yürürlüğe girememiş-
sında yer alırken, Almanya, Slovakya ve Finlandi- tir. Ekim 2009’da İrlanda’da yeniden halka sunulan
ya Anayasa’yı meclis onayından geçirmiştir. Ancak antlaşma bu kez kabul edilerek 1 Aralık 2009 tari-
Fransa’da ve Hollanda’da Anayasa’nın reddi ile di- hinde yürürlüğe girmiştir. Böylece 27 Avrupa ülke-
ğer ülkelerden bazıları onay sürecini ertelemiş veya sinin üye olduğu Birlik, eski “Avrupa Topluluğu’nu
durdurmuştur (DTM, 2007, 61). Kuran Antlaşma”nın revizyonu sonucu “Avrupa
Anayasa’nın 2005 yılında Fransa’da ve Birliği’nin İşleyişine Dair Antlaşma” ile “Avrupa Bir-
Hollanda’da yapılan halkoylamasında reddinden liği Antlaşması”nı değiştiren “yeni bir Avrupa Birliği
sonra uğranılan hayal kırıklığı, küreselleşme ve 21. Antlaşması”na kavuşmuştur. Kurucu antlaşmalarda
yüzyılın gereksinimlerine uygun bir değişimi öngö- değişiklikler getiren ve Avrupa Birliği (AB) ile Avru-
ren Avrupa Birliği’ni yeni çözüm arayışlarına yönelt- pa Topluluğu’nu (AT) birleştiren bu tadil antlaşma-
miş, Haziran 2007 zirvesinde bir reform anlaşması- sında bayrak, marş, anayasa, kanun gibi federalizmi
nın hazırlanması konusunda mutabakata varılmıştır. çağrıştıran terimlerden özellikle kaçınılmıştır (Öz-
Antlaşmanın son metni 13 Aralık 2007 tarihinde kan, 2010). Lizbon Antlaşmasının AB Kurumları-
Lizbon’da imzalanmış ve antlaşma bu şehrin adı- nın işleyişine yönelik getirdiği değişiklikler “AB’nin
nı almıştır. Antlaşmanın 6. maddesine göre tüm Yapısı ve Kurumları” başlığı altında incelenecektir.
Öğrenme Çıktısı
206
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
haline gelen AB’ye katılımı hedef seçmişlerdir. AB, komşu ülkelerde ortaya çıkan siyasi ve ekonomik istikrar-
sızlığa çözüm bulma çabası ile söz konusu ülkelerin AB’ye katılımını gerçekleştirmiştir (DTM, 2007, 12-13).
Genişlemeyi hazmedebilmesi için AB’nin kurumsal yapısı değiştirildi ve karar alma mekanizmaları
yeniden düzenlendi. Aday ülkeler ise yukarıda da değinildiği üzere Kopenhag üyelik koşulları çerçevesinde
toplumsal yaşamın hemen her alanını yeniden düzenlediler. Böylece 1998 yılında Macaristan, Polonya,
Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Estonya ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle, 2000 yılında ise Bulgaristan, Le-
tonya, Litvanya, Malta, Romanya ve Slovakya ile başlayan müzakereler, Bulgaristan ve Romanya dışındaki
diğer ülkelerin 1 Mayıs 2004’te AB’ye katılımlarıyla sonuçlandı. Bulgaristan ve Romanya ise yolsuzlukla
mücadele konusundaki eksikliklerini tamamlayarak 1 Ocak 2007’de Birliğe üye oldu. Böylece, Avrupa
Birliği’nin üye sayısı 27’ye ulaştı.
Tablo 8.1 Avrupa Birliği Üyesi Olan Ülkeler
Bayrak Devlet Kabul Nüfus Başkent
207
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
Kaynak: wikipedi.org
Üyelik müzakereleri 2005 yılında başlayan Hırvatistan’ın 2013 yılında AB’ye katılması ile birlikte
üye sayısı 28’e, nüfusu ise 500 milyonun üzerine yükselmiştir. Mevcut durumda Türkiye dışında AB
üyeliğine aday olan 4 ülke bulunmaktadır: Makedonya, Karadağ, Sırbistan ve Arnavutluk. AB, Türkiye,
Karadağ ve Sırbistan ile katılım müzakerelerini sürdürmektedir. İzlanda, 12 Mart 2015 tarihinde AB’ye
adaylık başvurusunu geri çekmiştir. Bosna Hersek ve Kosova ise potansiyel aday ülkelerdir (http://www.
ab.gov.tr/109.html).
Kitabınızın 2. Bölümü’nde ayrıntılı olarak gözden geçirildiği gibi, 23 Haziran 2016’da İngiltere’de
yapılan referandumdan %52 oyla çıkan “Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı” ile birlikte ilk defa bir ülke
Topluluktan ayrılma kararı almıştır. İngiltere’de alınan bu karar Brexit olarak tanımlanmakta ve bu ka-
rarın uygulanma sürecinde izlenecek yol haritası Tablo 8.2’de görülmektedir.
internet
Avrupa Birliği-Türkiye ile ilgili güncel haberleri (EU-Turkey News Network)
“http://www.abhaber.com/” adresinden Türkçe olarak takip edebilirsiniz.
208
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Kaynak: http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39329031.
Yaşamla İlişkilendir
210
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
etmesi ile beraber, Türkiye’nin dışa açılma süreci Katılım Ortaklığı Belgesi’nde yer alan öncelikle-
başlamıştır. Böylece 12 Eylül 1980 tarihinden iti- rin hayata geçirilmesine yönelik program v tak-
baren dondurulmuş bulunan Türkiye-AET ilişki- vimimizi içeren Ulusal Program, 19 Mart 2001
lerinin canlandırılması süreci başlamıştır. tarihinde Hükümetimiz tarafından onaylanarak
Türkiye, 14 Nisan 1987 tarihinde, Ankara Avrupa Komisyonu’na 26 Mart 2001 tarihinde
Anlaşması’nda öngörülen dönemlerin tamam- tevdi edilmiştir.
lanmasını beklemeden, üyelik başvurusunda Katılım Ortaklığı Belgesi Avrupa Birliği ta-
bulunmuştur. Komisyon, bu başvuru ile ilgili rafından, 2003, 2005, 2006 ve 2008 yıllarında
görüşünü 18 Aralık 1989’da açıklamış ve kendi tekrar gözden geçirilmiştir. Ulusal Program ise,
iç bütünleşmesini tamamlamadan Topluluğun 2003, 2005 ve 2008 yıllarında güncelleştirilmiş-
yeni bir üyeyi kabul edemeyeceğini belirtmiştir. tir. Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda kararlılığını
Ayrıca, Türkiye’nin, Topluluğa katılmaya ehil ol- her fırsatta ortaya koyan siyasi irade, reform ça-
makla birlikte, ekonomik, sosyal ve siyasal alanda balarına da ivme kazandırmıştır. Böylece, müza-
gelişmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu nedenle, kerelerin açılması için ön şart olan siyasi kriterle-
üyelik müzakerelerinin açılması için bir tarih be- rin karşılanmasına yönelik uyum yasası paketleri
lirlenmemesi ve Ortaklık Anlaşması çerçevesinde yoğun bir şekilde Meclisten geçirilmiştir. Temel
ilişkilerin geliştirilmesi önerilmiştir. hak ve özgürlüklerin kapsamını genişleten, de-
Bu öneri Türkiye tarafından da olumlu de- mokrasi, hukukun üstünlüğü, düşünce, ifade
ğerlendirilmiş ve Gümrük Birliği’nin Katma özgürlüğü ve insan hakları gibi alanlarda mevcut
Protokol’de öngörüldüğü şekilde 1995 yılında ta- düzenlemeleri güçlendiren ve güvence altına alan
mamlanması için gerekli hazırlıklara başlanmıştır. reformlara devam edilmiştir. Bu çerçevede 2002-
İki yıl süren müzakereler sonunda 5 Mart 1995 2004 yılları arasında 8 Uyum Paketi, 2001 ve
tarihinde yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında 2004 yıllarında da 2 Anayasa Paketi TBMM’de
alınan karar uyarınca Türkiye ile AB arasındaki kabul edilmiştir.
Gümrük Birliği 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlü- 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesi’nde,
ğe girmiştir. Böylece, Türkiye-AB Ortaklık İliş- AB-Türkiye ilişkilerinde bir dönüm noktası daha
kisinin “Son Dönem”ine geçilmiştir (Bkz. III. yaşanmış ve Zirve’de Türkiye’nin siyasi kriter-
Gümrük Birliği). Gümrük Birliği, Türkiye’nin leri yeteri ölçüde karşıladığı belirtilerek 3 Ekim
Avrupa Birliği ile bütünleşme hedefine yönelik 2005’te müzakerelere başlanması kararı alınmıştır.
ortaklık ilişkisinin en önemli aşamalarından biri-
dir ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine ayrı bir Müzakereler Başlıyor...
boyut kazandırmıştır. 3 Ekim 2005 tarihinde Lüksemburg’da yapı-
lan Hükümetlerarası Konferans ile Türkiye res-
Türkiye Artık Aday Bir Ülke... men AB’ye katılım müzakerelerine başlamıştır.
Türkiye-AB ilişkilerinin dönüm noktası, 10- Yine aynı gün bir basın toplantısı düzenlenerek
11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki’de yapılan Türkiye için Müzakere Çerçeve Belgesi yayımlan-
AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’dir. mıştır. Böylece, Türkiye ile AB arasındaki inişli
Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin adaylığı resmen çıkışlı ilişki, çok önemli bir dönüm noktasını aşa-
onaylanmış ve diğer aday ülkelerle eşit konumda rak yepyeni bir sürece girmiştir.
olacağı açık ve kesin bir dille ifade edilmiştir. Hel- Katılım Müzakerelerinde mevcut durumda
sinki Zirvesi’nde, diğer aday ülkeler için olduğu şu ana kadar 16 fasıl müzakerelere açılmış, bir
gibi Türkiye için de Katılım Ortaklığı Belgesi ha- tanesi geçici olarak kapatılmıştır.
zırlanmasına karar verilmiştir. Türkiye için hazır-
lanan ilk Katılım Ortaklığı Belgesi 8 Mart 2001 Kaynak: http://www.ab.gov.tr/turkiye-ab-
tarihinde AB Konseyi tarafından onaylanmıştır. iliskilerinin-tarihcesi_111.html
211
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
Öğrenme Çıktısı
212
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
lanmaktadır. Antlaşmaların uluslarüstü düzenleme, hala üye ulus devletlerin tekelinde olup, AB vatan-
uygulama ve yargılama yapma yetkisi vermiş olduğu daşlığı kavramına rağmen AB üye devletlerden aldığı
kurumlar (Konsey, Komisyon, Parlamento, Avrupa bütçe paylarının haricinde vatandaşlardan direkt vergi
Topluluğu Adalet Divanı), Avrupa Birliği ulusları ara- toplama yetkisini eline alamamıştır. Birliğin konfede-
sında uluslarüstü otorite olarak da değerlendirilmek- ral özelliklerini pekiştiren bir diğer unsur olarak, birlik
tedir. Aynı şekilde, gerek bu kurumları oluşturan Ant- yönetiminin üye devletler adına etkili bir dış politika
laşmalar hukuku, gerekse bu antlaşmalar hukukunun yürütememesi sayılabilir. Aslına bakılırsa birliğin bu
verdiği yetki sınırları çerçevesinde bu kurumların yap- sahadaki kapasitesi Maastricht’ten sonra siyasi bir-
tığı hukuk üye devletlerde aynı etkiye sahip olup, üye liğin ikinci ayağı olarak ihdas edilen Ortak Dış ve
devletler tarafından tek taraflı olarak değiştirilemez ve Güvenlik Politikası çerçevesinde çok gelişmiş olmakla
ortadan kaldırılamaz nitelikte olması da Avrupa Bir- birlikte, üye devletler birlikten bağımsız olarak kendi
liği hukukunun uluslarüstü olduğu yaklaşımını getir- dış politikalarını yürütmektedir. Bu teorik izahattan
miştir. AB üye devletleri kurucu antlaşmalar üzerinde sonra ortaya çıkan netice AB’nin federal, konfederal,
münhasır yetkiye sahip olup bu antlaşmalarda yapıla- hükümetlerarası ve uluslarüstü unsurların her birinin
cak herhangi bir değişiklik veya düzenleme bütün üye etkili olduğu karma ve siyaset teorisindeki adlandırıl-
devletlerin oy birliği ile bunu kabul etmelerini gerek- masıyla kendine özgü (sui generis) bir sistemle yöne-
tirmektedir (Aydın, 2008, 130). Bu da, üye devletler tildiğidir (http://www.kayso.org.tr/b2b/kaysobilgi/).
nihai yetkiyi hala ellerinde tuttuklarına göre, AB’nin
güç yapısı konfederal modele daha fazla uymaktadır,
şeklinde bir netice doğurmaktadır (Börzel ve Hosli,
Avrupa Birliği’nin Kurumları
2002, 14). Avrupa Birliği dünyada başka hiçbir uluslarara-
sı örgütte veya devlette olmayan özgün bir kurum-
sal sisteme sahiptir. Birliğin karar verme ve faaliyet
mekanizması dört temel kurum tarafından sağlan-
AB’yi tipik federal sistemlerden ayıran bir
maktadır. Konsey, Komisyon, Parlamento ve Adalet
özellik de üye devletlerden ve onun vatan-
Divanı’nın işbirliğine dayanan sistem hükümetlera-
daşlarından direkt vergi toplayamaması
rası ve uluslarüstü özelliklerin özgün bir şekilde bi-
ve bu vergiyi tüm AB vatandaşları lehine
raya geldiği kurumsal bir yapı oluşturmaktadır. Şekil
kullanamamasıdır.
8.5’de görüldüğü gibi, AB Kurumları, Topluluğun
temel yapısını teşkil eden Konsey, Komisyon, Avru-
pa Parlamentosu, Avrupa Toplulukları Adalet Diva-
AB’yi tipik federal sistemlerden ayıran bir diğer nı (ATAD), Sayıştay ve danışsal rol üstlenen Ekono-
özellik de üye devletlerden ve onun vatandaşlarından mik ve Sosyal Komite ile Bölgeler Komitesidir. Bu
direkt vergi toplayamaması ve bu vergiyi tüm AB va- kurumların yapısı ve görevleri ana hatlarıyla aşağıda
tandaşları lehine kullanamamasıdır. Vergilendirme açıklanmaktadır (Horvath, 2007, 121).
Avrupa
AB Avrupa Konseyi
Konseyi Komisyonu
Danışma
Karar
Avrupa
Adalet Divanı
Avrupa
Parlamentosu
Sayıştay
Öneri
Ekonomik ve Bölgeler
Sosyal Komite Komitesi
213
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
Avrupa Birliği Konseyi (The Council Lizbon Antlaşması öncesi geçerli olan düzen-
of the European Union) leme çerçevesinde, nitelikli çoğunluk yöntemin-
Daha önce Bakanlar Konseyi olarak bilinen AB de her üye devletin nüfusuna, fiziki ve ekonomik
Konseyi, Avrupa Birliği’nin merkezi karar verme büyüklüğüne göre belirli oranda oyu bulmakta
otoritesidir ve bu nedenle yasama yetkisini elinde olup, sistem ağırlıklı oy esasına dayanır. Nitelikli
bulundurmaktadır. Konsey her üye devletin hükü- çoğunluk yöntemine göre, karar alınabilmesi için
metini temsil eden Bakanlar düzeyinde oluşmakla toplamı 345 olan oyların 255’inin olumlu olması
birlikte, ele alınacak konuya göre ilgili bakanların gerektiği gibi üye devletlerin yarıdan fazlasının da
görev alanına göre adlandırılmaktadır. Örneğin Ma- olumlu görüş bildirmesi gerekir. Konsey’de nitelikli
liye Bakanları Ekonomik ve Mali İlişkiler Konseyi çoğunlukla karar alınırken, herhangi bir üye devlet
olarak toplanırken, Tarım Bakanları Tarım Konseyi gerekli görürse, alınan karara olumlu oy verenlerin,
olarak toplanmaktadır (Horvath, 2007, 133). Yıl- Birlik nüfusunun % 62’sine karşılık gelip gelme-
da en az iki defa toplanan Konseye, Konsey Başka- diğinin kanıtlanmasını talep edebilir. Bu durum-
nı olan üye devletin devlet veya hükümet başkanı da, % 62 oranına ulaşılamamışsa söz konusu karar
başkanlık etmektedir. Konsey Başkanlığı, üye ülke- kabul edilmemiş sayılır. Salt çoğunluk rutin, basit
ler tarafından dönüşümlü olarak, altı aylık süreler kararlar dışında uygulanmamaktadır. Salt çoğun-
halinde üstlenilmektedir. Konsey Başkanı’nın gö- luk gerektiren oylamalarda her üye devletin bir oyu
revleri, Konsey’in toplantıya çağrılması, gündemin olup, üye tam sayısının yarıdan fazlası ile karar alı-
belirlenmesi, yönetmeliklerin yürürlüğe sokulması, nabilmektedir (Aydın, 2008, 142).
kararların, tavsiyelerin, yönergelerin ilgililere bildi-
rilmesi vb. gibi hususlardır (DTM, 2007, 16).
Konsey’in çalışmalarını hazırlamak ve Konsey ta- Avrupa Birliği Konseyi, üye devletlerin
rafından verilen görevleri yapmak üzere çeşitli komite- ekonomik politikaları arasındaki uyumu
ler kurulması öngörülmektedir. Bunların başında, üye sağlar. Özellikle üye devletlerin Birliğin
ülkelerin Brüksel’de bulunan büyükelçi düzeyindeki Ortak Dış ve Güvenlik politikası alanına
temsilcilerinden oluşan AB Daimi Temsilciler Komi- yönelik politikalarının belirlenmesinde,
tesi (COROPER) gelmektedir (http://www.dadalos- AB Zirvesi ile birlikte yetkilidir. Bunun
europe.org/int/grundkurs4/eu-struktur_1.htm). yanında Konsey, Avrupa Birliği adına
üçüncü ülkeler ve uluslararası örgütlerle
uluslararası anlaşmalar imzalar.
AB Konseyi, Avrupa Birliği’nin merkezi
karar verme otoritesidir ve bu nedenle ya-
sama yetkisini elinde bulundurmaktadır.
dikkat
Konsey üç değişik usul çerçevesinde karar al- Lizbon Antlaşması ile getirilen nitelikli ço-
maktadır: oy birliği, oy çokluğu ve nitelikli çoğun- ğunluğa ilişkin yöntemin uygulanması 2014
luk. Konsey’in kararları başlangıçta kurucu ant- yılına kadar ertelenmiştir. 2017 yılına kadarki
laşmalar uyarınca daha çok oy birliği ile alınırken; dönem için de bir geçiş süreci öngörülmüştür.
Lizbon Antlaşması sonrasında Konsey’de esas oy- Buna bağlı olarak, 1 Kasım 2014 tarihine kadar
lama usulü nitelikli çoğunluk olarak düzenlenmiş; olan sürede ağırlıklı oy esasına dayanan sistem
oy birliği ve basit oy çokluğunun istisna niteliği uygulanacaktır. 1 Kasım 2014’den itibaren ise,
taşıdığı ortaya konmuştur. Böylece, çoğunluğun nitelikli çoğunluk yöntemiyle bir kararın alına-
kararlarının tek devletin reddi (vetosu) nedeniy- bilmesi için olumlu oyların üye devletlerin %
le engellenmesi imkânı kısıtlanmıştır. Ortak Dış 55’ini, Birlik toplam nüfusunun % 65’ini tem-
ve Güvenlik Politikası günümüzde büyük ölçüde sil etmesi ve en az 15 üye devletten gelmesi ge-
üye devletlerin oy birliği ile karar aldığı en önemli rekmektedir. Bloke edici azınlık ise, nüfus esası
istisna alanını oluşturur. Yeni üyelerin katılımı da dikkate alınmak suretiyle en az 4 üye devlet ola-
Konsey’in oy birliğini gerektiren bir alandır. rak belirlenmiştir (www.abs.gov.tr).
214
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Avrupa Birliği Konseyi’nin resmi internet Avrupa Birliği’nde yürütme yetkisi, Avru-
sayfasına “http://www.consilium.europa. pa Komisyonu’nda bulunmaktadır.
eu/en/homepage/?lang=en” adresinden
ulaşabilirsiniz.
Komisyon başkanı Avrupa Birliği Zirvesi tarafın-
dan belirlenir ve ataması Avrupa Parlamentosu’nun
onayı ile yapılır. Komisyon başkan yardımcıların-
Konseyin temel görevleri şu şekilde sıralanabi- dan biri de AB’nin dış politikasını yürütmekten so-
lir (http://www.consilium.europa.eu/showPage. rumlu Birlik Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yük-
aspx?id=243&lang=EN): sek Temsilcisidir. 2014-2019 dönemi için seçilmiş
1. Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan olan Avrupa Komisyonu Başkanı Lüksemburg’dan
tasarıları ele alır ve yasalaşmasını sağlar. Jean-Claude Juncker’dir (http://ec.europa.eu/abo-
2. Üye devletlerin genel ekonomi politikaları- ut/index_en.htm).
nı koordine eder. Komisyon Başkanı’nın Zirve tarafından, Avrupa
3. AB’nin ortak güvenlik ve dış politikasını Parlamentosu seçimleri dikkate alınmak ve danış-
belirler ve uygular malar yapılmak suretiyle nitelikli çoğunlukla be-
4. AB adına, bir veya birden fazla ülke veya lirlenmesi ve Parlamento’ya sunulması gerekmekte
uluslararası kuruluşla anlaşmalar yapar. olup, Başkan adayı, Parlamento üyelerinin çoğun-
5. Suçların önlenmesi ile ilgili konulardaki luğu tarafından seçilecektir. Komisyon Başkanı’nın,
adli işbirliği ile polisiye alanlarda düzenle- Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi
meler yapar, üye ülkelerin faaliyetlerini ko- ve diğer tüm komiserler ile birlikte heyet halinde
ordine eder. Parlamento’nun onayına sunulması ve Zirve tarafın-
6. Avrupa Parlamentosu ile birlikte AB’nin dan nitelikli çoğunlukla atanması gerekir.
bütçesinden sorumludur. Komisyon üyeleri (komiserler) ise üye devlet-
lerin göstereceği adayların arasından Komisyon
Avrupa Komisyonu (European Başkanı tarafından seçilecek, bu seçimin ardından
Commission) Zirve tarafından nitelikli çoğunlukla ve Komisyon
Başkanı’nın onayını da alarak atanan “Birlik Dışişle-
Avrupa Komisyonu, yasama sürecini başlatan,
ri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi” de dâhil
ayrıca Birliğin yürütme organı olarak AB mükte-
olmak üzere Komisyon’un tamamı heyet halinde
sebatını, bütçeyi ve programları uygulamaktan ve
Avrupa Parlamentosu’nun onayına sunulacaktır.
idari denetimden sorumlu kurumdur. Avrupa Ko-
Gerekli güvenoyunun teminini takiben Komisyon,
misyonu, her bir üye devletten bir kişinin yer aldığı
Zirve tarafından nitelikli çoğunluk ile atanır. Komi-
28 üyeden oluşur. Bu kişilere “komiser” adı verilir.
serlerin görev süresi 5 yıldır ve bu süre yenilenebilir.
Her Komiser bir veya daha fazla AB politikasının
yürütülmesinden sorumludur. Komisyon adeta bir Komiserler Avrupa Birliği üyesi devletlerin va-
Bakanlar Kurulu gibi faaliyet gösterir. Komisyon’da tandaşları olmalarına ve bu devletler tarafından
komiserlerin yanı sıra, Avrupa Birliği görevlilerinden atanmalarına karşın kendi ülkelerinin menfaatlerini
oluşan 25.000 kişilik bir idari teşkilat da mevcuttur. değil Birliğin genel menfaatlerini korumak duru-
mundadır. Komisyon, sorumluluklarını yerine geti-
Komisyon bünyesinde, herhangi bir konuda
rirken bağımsız hareket eder ve üye devletlerden ya
idari düzenlemelerin yapıldığı idari yönetim birim-
da herhangi bir kurumdan veya makamdan talimat
leri olan Genel Müdürlükler bulunur. Her Genel
almaz (http://www.ab.gov.tr/_45629.html).
Müdürlük, çalışmalarının siyasi ve yönetim so-
rumluluğunu üstlenen Komisere karşı sorumlu bir Komiserlerin sorumlu oldukları alanlar, Komis-
Genel Müdür tarafından yönetilir. Genel Müdür- yon Başkanı’nın önerisi doğrultusunda bizzat komi-
lükler müdürlüklere (direktörlük), müdürlükler serler tarafından belirlenmektedir. Komisyon’un ba-
bölüm ya da birimlere, bölüm ya da birimler ise, ğımsızlığını sağlayabilmek için Komisyon üyelerinin
masa şefliklerine ayrılmıştır. Her masada, masanın ulusal bürokrasileri ile bağlantıları resmen kesilir ve
ilgili konusuna uygun sayıda uzman bulunur. bu kişiler AB bürokratı haline gelirler. Komiserler
215
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
internet
Avrupa Komisyonu’nun resmi internet say- dikkat
fasına “http://www.consilium.europa.eu/en/ Parlamento’da hangi üye devletin kaç par-
homepage/?lang=en” adresinden ulaşabilirsiniz. lamenter ile temsil edileceği üye devletlerin
nüfuslarına göre tespit edilir. Böylece nüfu-
su yüksek olan ülkelerin küçük olanlara göre
Avrupa Parlamentosu (European daha fazla temsilcisi vardır. Temsilci sayısı en
Parliament) az 6 (Malta, Lüksemburg, Kıbrıs ve Estonya)
Avrupa Birliği’nin “demokratik denetim organı” ile en çok 96 (Almanya) arasında değişmekte-
olan Avrupa Parlamentosu (AP), Konsey ile Komis- dir (www.europarl.europa.eu).
yon arasında paylaşılmış olan yasama ve yürütme
216
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Parlamento Genel Kurul olarak Strazburg’da top- Avrupa Parlamentosu her ne kadar seçimle
lanır. Parlamento’nun siyasi grupları ve komiteleri işbaşına gelse de klasik devlet modelinde olması
Brüksel’de toplanır, sekretaryası Lüksemburg’dadır. gereken yetkilere sahip değildir. Yasama yetkisine
Parlamento’ya görüşülmek üzere gelen konular ön- henüz tek başına sahip olmayan bu kurum, Birli-
celikle farklı görev alanlarına sahip 24 adet komite- ğin kendine özgü yapılanma modelinde giderek
den konuyla ilgili olanları tartışır ve ulaşılan sonuç, daha fazla yetkiye sahip olma mücadelesi vermek-
bir raporla Genel Kurul’a sunulur. Genel Kurul’daki tedir. Başlangıçta daha çok bir danışma organı
görüşmeler de bu çerçevede yapılır. niteliği taşıyan Parlamento’ya daha sonra çeşitli
Avrupa Parlamentosu, Konsey ile birlikte yasama antlaşmalarla bütçe denetimine ilişkin olarak gi-
yetkisini paylaşır. Üye devletleri bağlayacak hukuki derek artan yetkiler tanınmıştır (Miller, 1999, 24;
düzenlemelerin kabul edilebilmesi genel kural ola- Demir, 2005, 55). Kurucu antlaşmalarda aksine
rak hem Avrupa Parlamentosu ve hem de Konsey’in bir hüküm bulunmadıkça, genel olarak parlamen-
onayı ile mümkün olur. Bazı konularda ise, sadece toda kullanılan oyların salt çoğunluğu ile karar
danışma organı niteliğindedir, görüşleri bağlayıcılık alınır. Siyasi partiler AB içinde entegrasyon unsu-
taşımaz. Bu alanların en önemlisi dış politika konu- ru olarak, Avrupa bilincinin oluşmasında ve bir-
larıdır. Avrupa Birliği bütçesini Konsey ile birlikte lik vatandaşlarının siyasi iradelerini ifade etmekte
yapan Avrupa Parlamentosu’nun diğer Avrupa Bir- katkıda bulunurlar.
liği kurumları üzerinde siyasi denetim yetkisi vardır. Parlamentonun yetkilerini üç başlık altında
Parlamento Komisyon’a sözlü ve yazılı soru sorabilir, toplamak mümkündür:
soruşturma komiteleri kurabilir, şikayet dilekçesi ka- 1. Topluluk Mevzuatının oluşturulmasındaki
bul edebilir. Komisyon’u güvensizlik oyuyla ve 2/3 yasama sürecine katılım yetkisi: Parlamento
çoğunlukla heyet halinde istifaya zorlayabilir. Komis- tam anlamıyla yasama organı olmamakla
yon Başkanı’nın ve heyet halinde Komisyon’un göre- birlikte, Konsey birçok hususta karar alır-
ve atanmasında da güvenoyu aranır (www.abs.gov.tr). ken Parlamento’ya danışmaktadır. Örneğin,
yeni üye kabulü için Parlamento’nun uygun
görüş vermesi zorunludur.
2. Bütçeye ilişkin yetkiler: Parlamento bütçe
internet üzerindeki etkisiyle AB harcamalarında söz
Avrupa Parlamentosu’nun resmi internet say- sahibi olabilmektedir. Bütçe ancak Parla-
fasına “http://www.europarl.europa.eu/por- mento tarafından onaylandıktan sonra yü-
tal/en” adresinden ulaşabilirsiniz. rürlüğe girebilmektedir. Parlamento bütçe-
nin topluluk kurumlarının işleyişi, Avrupa
Tablo 8.3 Avrupa Parlamentosu’ndaki Politik Gruplar Sosyal Fonu, araştırma, enerji, sanayi poli-
(2004-2009) tikası vb. alanlardaki harcamalardan oluşan
“serbest giderler” bölümü üzerinde nihai
Avrupa Halk Partisi ve Avrupalı
EPP-ED söz sahibi iken; tarım desteklemeleri gibi
Demokratlar Grubu
“zorunlu giderler” bölümü üzerinde ancak
PES Avrupa Sosyalistleri Partisi Grubu değişiklik önerileri getirebilmektedir.
Avrupa Liberal, Demokrat ve 3. Komisyon ve Konsey’i denetleme yetkisi: Ko-
ELDR
Reformist Parti Grubu misyon Başkan ve üyelerinin oluşumunda
Yeşiller/Avrupa Özgürlük Parlamento söz sahibidir. Komisyonun
Greens/EFA
Bağlaşıklığı Grubu atanması için Avrupa Parlamentosunun ve-
Avrupa Birleşik Solu/Kuzeyli receği güvenoyu zorunludur. Parlamento,
EUL/NGL
Yeşil Sol Konfederatif Grubu Konsey ve Komisyonu denetleme yetkisini
UEN Uluslar Avrupası İçin Birlik Grubu bu kurumlara yönelttiği yazılı ve sözlü soru-
lar ile genel görüşme talepleri yoluyla yerine
EDD Avrupa Demokrasi ve Çeşitlilik Grubu
getirmektedir.
Bağımsız Üyeler Teknik Grubu-
TDI
Karma Grup
217
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
218
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
219
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
Avrupa Merkez Bankası (AMB) kalkınması amaçlı projelerin yanı sıra Akdeniz,
Maastricht Antlaşması’na dayanılarak 1998 Afrika, Karayip ve Pasifik, Latin Amerika ve Asya
yılında Frankfurt’ta kurulmuştur. Avrupa’nın tek ülkelerindeki projeleri destekler. Mali piyasalardan
para birimi olan Euro’nun idaresinden (kambiyo borçlanılarak ve bankanın hissedarı olan AB üyesi
işlemlerinin yürütülmesi ve ödemeler sisteminin ülkelerin ekonomik büyüklükleri oranında yaptı-
aksamadan çalışmasının sağlanması) ve AB’nin ğı sermaye katkısıyla finanse edilen AYB’nin mer-
ekonomi ve para politikasının oluşturulması ve kezi Lüksemburg’dadır. AYB 1994 yılında Küçük
uygulanmasından sorumludur. AMB, bu görevini ve Orta Büyüklükteki İşletmelere (KOBİ) yönelik
yerine getirirken tüm AB üyesi ülkeleri kapsayan yatırımları desteklemek amacıyla kurulan Avrupa
Avrupa Merkez Bankaları Sistemi ile birlikte çalışır Yatırım Fonu’nun ana hissedarıdır.
ve Euro sisteminin karar alma organlarının karar-
larını uygular. AMB, faaliyetlerini tam bir bağım- Ombudsman
sızlık içinde sürdürür. Diğer hiçbir kurum AMB,
Ombudsman pozisyonu Maastricht Antlaşma-
Euro Sistemi’ne dahil merkez bankaları veya karar
sı tarafından oluşturulmuştur. AB vatandaşları, iş
alma organlarına talimat veremez.
dünyası ve kurumları veya herhangi bir AB ülke-
sinde ikamet eden gerçek kişiler ile AB’de kayıtlı
Avrupa Yatırım Bankası (AYB) olan tüzel kişilerin AB kurumları (Avrupa Adalet
AB’nin dengeli büyümesine katkıda bulunacak Divanı ve Avrupa İlk Derece Mahkemesi hariç)
yatırım projeleri için kredi sağlayan AB’nin özerk hakkındaki şikayetlerini soruşturur. Ombudsman,
ve kar amacı gütmeyen finans kuruluşudur. AB Avrupa Parlamentosu tarafından 5 yıl için seçilir
içerisinde ekonomik açıdan geri kalmış bölgelerin (http://dmwturkiye.org/sayfa.php?sayfa=52).
Öğrenme Çıktısı
220
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
‹kincil Mevzuat
(tüzükler, ‹çtihatlar
yönetmelikler vb.)
221
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
222
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Öğrenme Çıktısı
5 Avrupa Birliği Antlaşmalarında ve diğer yardımcı hukuk kaynaklarında yer alan kural ve
kurumları tanımlayabilme
223
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
bir kısım Ortak Politikalar da Ortak Pazar oluşturma taki sosyal politikaların yakınlaştırılmasına karşı
süreci içerisinde ve Ortak Pazar oluşturma çalışmala- çıkmıştır. Bunun üzerine diğer üye ülkeler; sağlık,
rı ile iç içe yürütülmüştür. Ortak Pazarın hedeflenen bilgilendirme ve işçilerin katılımı, iş alanında ka-
süreden önce 1990 yılında tamamlanması üzerine dın-erkek eşitliği gibi konularda nitelikli çoğunluk-
Roma Antlaşmasındaki ekonomik bütünleşme amaç la karar almak için bir Protokol oluşturmuşlardır.
ve programı çerçevesinde ekonomik ve parasal birlik Topluluk aşağıdaki alanlarda üye ülkelerin faaliyet-
hedefi ön plana çıkmıştır. Antlaşmada öngörülen eko- lerini tanımlayacak ve destekleyecektir:
nomik politikaların yakınlaştırılması, ortak bölgesel • Çalışanların sağlığının korunması ve gü-
politikaların tespit edilmesi yanında, örneğin, ortak venliği için çalışma ortamının geliştirilmesi,
sanayi, bilim, teknoloji, eğitim politikaları gibi yeni
• Çalışma koşullarının iyileştirilmesi,
unsurlar da ayrıca ortaya çıkmıştır (Aydın, 2008, 256,
257). Ortak ekonomi ve ticaret politikaları Birlik • Çalışanların bilgilendirilmesi,
içinde çalışanların hak ve yükümlülüklerinin ortak- • İşgücü piyasasında kadın ve erkek eşitliği,
laşa düzene bağlanması gereği yani, Ortak bir Sosyal • İşsizlerin işgücü piyasasına entegrasyonu
Politika ihtiyacı yaratmıştır. Komisyon her yıl bu alandaki hedeflere ulaş-
Avrupa Birliğinin kurucu felsefesi, Avrupa Top- mada kat edilen mesafeye ve Toplulukta demog-
luluklarının temelde “sosyal” değil, “ekonomik” bir rafik duruma ilişkin olarak bir rapor sunmaktadır
yapı olarak oluşturulması sonucunu doğurmuştur. (DTM, 2007, 48).
İkinci Dünya Savaşı sonrasında, toplum modeli Avrupa Birliği’nde sosyal taraf kavramı, başlangıçta
olarak demokrasiyi ve ekonomik serbestliği (libera- işçi ve işveren temsilcileri yani işçi ve işveren örgütleri
lizmi) seçen Batı Avrupa, Roma Antlaşması ile üye için kullanılmış ise de, günümüzde toplumun belli bir
devletlerin ve Topluluğun, rekabetin serbest oldu- mesleki ya da sanayi grubu veya belli bir sosyal grubu
ğu bir açık pazar ekonomisi ilkesine saygı içinde temsil eden örgütlü veya örgütsüz bütün kamuoyu
hareket edeceklerini öngörerek bir Topluluk sosyal grupları için kullanılabilmektedir. Bu gruplardan ör-
politikasından söz etmemiştir. Bu yaklaşıma göre, gütlenmemiş olanlar “Sivil Toplum Örgütleri” olarak
başarılı bir ekonomik politika ve bütünleşme za- ifade edilmektedir. Her kamuoyu grubu, ilgili olduğu
manla, Toplulukta çalışma ve yaşam koşullarında konunun sosyal tarafını oluşturmaktadır. Avrupa Bir-
uyum ve sosyal bütünleşmeyi de sağlayacaktır. An- liği politikalarının oluşturulmasında sosyal tarafların
cak, ulusal sosyal düzenlemelerin Ortak Pazarın etkinliklerini arttıran düzenlemeler Amsterdam ve
işleyişine bağlı olarak kendiliğinden uyumu ger- Avrupa Topluluğu Antlaşması içine dahil edilmiştir.
çekleşmemiştir. Kurucu üye devletler, “ekonomik” Antlaşmaya göre, Komisyonun önereceği tasarruflar
alanda daha geniş yetki aktarımına olumlu yakla- için öncelikle sosyal tarafların görüşlerinin alınması
şırken, “sosyal” alanda yetkinin ulusal düzeyde kal- gereklidir. Ayrıca, sosyal taraflar arasında akdedilmiş
masını istemişlerdir (Gülmez, 2008, 153-155). sözleşmelerin ulusal hukuk veya AB direktifleriyle yü-
Ekonomik bütünleşmenin doğal sonucu olarak rürlüğe konulması mümkündür (Aydın, 2008, 270).
gerçekleşmeyen sosyal bütünleşmeyi zorlamak ve Komisyon düzenli olarak Avrupa Sosyal Ta-
ekonomik bütünleşmeye bağımlı olmaktan çıkarmak rafları Listesi yayınlamaktadır (ATA-Md.138/2).
için sosyal politika konularında Topluluk kurumları- Mevcut listede 75 kuruluş yer almaktadır ve bunlar
na yetki aktarmak ve kural üretme yöntemini kolay- 5 gruba ayrılmıştır (http://www.eurofound.europa.
laştırmak gerekmiştir. 1992 Maastricht Antlaşması, eu/areas/industrialrelations/dictionary/definitions/
Topluluk sosyal politikasında hem nitelikli çoğun- EUROPEANSOCIALPARTNERS.htm):
lukla karar alınabilecek konular, hem de sosyal ortak-
• Genel sektörler arası kuruluşlar (CEEP,
ların karar sürecinde yer almaları yönünden önemli
ETUC, BusinessEurope)
bir aşama olmuştur. Beş yıl sonra yapılan Amsterdam
Zirvesi ise, istihdam ve işsizlik konusundaki olumsuz • Belirli işçi gruplarını ya da işletme grupla-
görüntünün etkisiyle, “istihdam”ın ayrı bir başlık al- rını temsil eden, endüstriler arası kuruluşlar
tında düzenlenmesine yol açmış, özellikle de Sosyal (Eurocadres, UEAPME, CEC)
Politika Antlaşmasını Maastricht Antlaşmasıyla bü- • Belirli alanlarda faaliyet gösteren kuruluşlar
tünleştirmiştir (Gülmez, 2008, 159). (Eurochambres)
Antlaşmada İngiltere dışında kalan 11 üye ül- • Sektörler arası herhangi bir bağlantısı bu-
kenin sosyal düzenlemelerini belirli ölçüde uyum- lunmayan sektörel kuruluşlar (53 kuruluş)
laştırmaları öngörülmüştür. İngiltere, Topluluk- • Avrupa Sendikaları (15 kuruluş).
224
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
225
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
Bütün bu gelişmeler, AB’nin bundan sonraki Avrupa Komisyon’un 1973’den beri Avrupa Kamu-
rotasının federalistler ve ulus-devletçiler arasında- oyunun genişleme, vatandaşlık, sosyal yapı, kültür, sağ-
ki çekişmenin sonuçları, ekonomik performans ve lık, çevre vb. konulardaki görüşlerini almak için uygu-
birlik kurumlarının işleyişinin meşruiyeti ve etkin- ladığı Eurobarometre Anketlerini yayınladığı “Public
liği gibi birbirine bağlı üç konuya endeksli olduğu- Opinion” adlı sitesine http://ec.europa.eu/public_opi-
nu göstermektedir. nion/index_en.htm adresinden ulaşabilirsiniz.
Öğrenme Çıktısı
226
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Yaşamla İlişkilendir
227
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
Avrupa Topluluklarının Gelişimi Avrupa Birliği’nin temelleri 1951 yılında Belçika, Batı Alman-
ve Avrupa Topluluğundan ya, Lüksemburg, Fransa, İtalya ve Hollanda’dan oluşan 6 üye ile
Avrupa Birliğine Geçiş Süreci kurulan Avrupa Kömür Çelik Topluluğu ile atılmıştır. 1957’ de
kurulan Avrupa Ekonomik topluluğu (AET) 1967’de Avrupa
Topluluğu’na dönüşmüş ve 1 Kasım 1993’te yürürlüğe giren
Avrupa Birliği Antlaşması’yla (Maastricht Antlaşması) Avrupa
Birliği doğmuştur. AB’nin üç ana ayağı, Maastricht Antlaşma-
sıyla birliğin ekonomik örgütlenmesi olarak yeniden tanımla-
nan AT, ortak dış politika ve güvenlik politikası ve iç güvenlik
ve hukuk alanlarında işbirliğidir.
228
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
229
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
1 2017 yılı itibariyle AB’ye üye olan kaç ülke 6 Avrupa’da kömür ve çelik kaynaklarının bir-
bulunmaktadır? leştirilmesini, savaş sanayinin temel girdileri olan
bu maddelerin üretim ve kullanımının uluslarüstü
neler öğrendik?
A. 23
B. 24 bir organın sorumluluğuna bırakılmasını fikrini
C. 25 hayata geçiren kişi aşağıdakilerden hangisidir?
D. 27 A. Jean Monnet
E. 28 B. Churchill
C. Marshall
2 Avrupa Birliği’nde karar alma organı aşağıda- D. Shcuman
kilerden hangisidir? E. Victor Hugo
A. Avrupa Birliği Zirvesi
B. Avrupa Konseyi 7 Aşağıdakilerden hangisi AB’ne en son katılan
C. Avrupa Komisyonu ülkedir?
D. Avrupa Birliği Konseyi A. Çek Cumhuriyeti
E. Avrupa Parlamentosu B. Malta
C. Hırvatistan
3 Avrupa Birliği’nde, tüm gelir ve giderlerin D. Arnavutluk
bütçe kural ve yönetmeliklerine ve amaçlarına uy- E. Romanya
gunluğunu denetleyen aşağıdakilerden hangisi de-
netler? 8 ATAD kaç yargıçtan oluşmaktadır?
A. Ekonomik ve Sosyal Komite A. 23
B. ATAD B. 25
C. Sayıştay C. 28
D. Danıştay D. 29
E. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi E. 36
230
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Yanıtınız yanlış ise “Avrupa Birliği’nin Yapı- Yanıtınız yanlış ise “Avrupa Birliği’nin Yapı-
3. C 8. C
sı ve Kurumları” konusunu yeniden gözden sı ve Kurumları” konusunu yeniden gözden
geçiriniz. geçiriniz.
231
Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği
Araştır Yanıt
8 Anahtarı
Avrupa’da birlik oluşturma düşüncesi Dante, Kant, Victor Hugo gibi çeşitli
Araştır 1 yazar ve düşünürler kadar Schuman, Spinelli, Marshall ve Churchill gibi siya-
setçiler tarafından desteklenmiştir.
232
Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler
Kaynakça
Akgül, M.E. (2008). Avrupa Birliği Adalet Divanının Horvath, Z. (2007). Handbook On The European
Yargı Yetkisi, Ankara: Yetkin Yayınları. Union, Third Edition, Hungary: Hungarian
National Assembly.
Ateş, M. (2006). Avrupa Birliği Ekonomik ve Sosyal
Komitesi, Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı Yayını. Karaca, N. ve Bozkurt, S. (çev). (2005). Yirmi Soruda
Avrupa Birliğinin Geleceği, Ankara: T.C. Maliye
Avrupa Toplulukları Komisyonu. (COM 2009).
Bakanlığı, Araştırma, Planlama ve Koordinasyon
Komisyon Çalışma Belgesi Geleceğin “AB 2020”
Kurulu Başkanlığı, Rapor No 13.
Stratejisine İlişkin İstişare, 647/3, Brüksel.
Karluk, R. (2008). Avrupa Birliği’ne Evet mi, Hayır
Ayhan, U. (2009). Avrupa Birliği’nin Yönetsel Yapısı ve
mı? İstanbul: Beta.
Türkiye, Ankara: Adalet Yayınevi.
Karluk, R.ve Tonus, Ö. (2002). Avrupa Birliği
Aydın, S. (2008). Siyasi ve Hukuki Olarak Avrupa
Kapısında Türkiye, Ankara: Turhan Kitabevi.
Birliği, Ankara: Asil Yayınevi.
Karluk, R. (2005). Avrupa Birliği ve Türkiye, 8. Baskı,
Bonde, J.P. (2007). From EU Constitution to Lisbon
İstanbul: Beta.
Treaty, Bruxels: Foundation for EU Democracy
and The EU Democrats. McCormick, J. (2002). Understanding The European
Union A Concise Introduction, Second Edition,
Bozkurt, E.; Özcan, M.; Köktaş, A. (2001). Avrupa
New York: Palgrave.
Birliği Hukuku, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Miller, P. (20 May 1999). Institutional Reform in The
Bozkurt, V. (2001). Avrupa Birliği ve Türkiye, Bursa:
European Union, Research Paper 99/54, House of
Vipai Aş. Yayınları.
Commons Library.
Can, H. (2009). Avrupa Birliği’nin Kurucu
Pagden, A. (2010). Avrupa Fikri (Çev. Rahmi Öğdül,
Antlaşmaları, Ankara: Adalet.
Mesut Varlık), İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Çelebi, A. (2002). Avrupa: Halkların Siyasal Birliği,
Pinder, J. (2001). The European Union A Very Short
İstanbul: Metis.
Introduction, New York: Oxford Press.
Dedeoğlu, B. (1996). Adım Adım Avrupa Birliği,
Tonus, Ö. (2009). “Avrupa Birliği’nin Tarihsel
İstanbul: Çınar Yayınları.
Gelişim, Kurumsal Yapısı ve Avrupa Birliği-
Demir, N. (2005). Avrupa Birliği Parlamentosu, Türkiye İlişkileri”, Uluslararası Çalışma Normları
Ankara: Nobel. (Ed. Ö.Z. Altan), Eskişehir: Anadolu Üniversitesi
Dinan, D. Avrupa Birliği Ansiklopedisi, İstanbul: Kitap AÖF Yayını No: 899.
Yayınevi. Weiler, J.H.H. (2000), Federalism and
Dinan, D. (2008). Avrupa Birliği Tarihi (Çev.Hale Constitutionalism: Europe’s Sonderweg, Jean
Akay), İstanbul: Kitap Yayınevi. Monnet Working Paper, no. 10/2.
DTM. (2007). Avrupa Birliği ve Türkiye, 6. Baskı, Yiğit, D. (2000). Avrupa Birliği Anayasası ve Kurumsal
Ankara: DTM Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü. Yapı Reformu, Ankara: TC: Başbakanlık Hazine
Müsteşarlığı, Ekonomik Araştırmalar Genel
Fontaine, P. (2007). AB Nedir? Brüksel: Avrupa Müdürlüğü.
Komisyonu Türkiye Delegasyonu, Avrupa
Komisyonu Basın ve İletişim Genel Müdürlüğü. http://dmwturkiye.org/sayfa.php?sayfa=52
233