You are on page 1of 24

ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU

 FEDERASYONUN TEMEL İLKELERİ

 KISACA ALEVİLİK

 ALEVİLİKTE CEM

 ALEVİ BEKTAŞİ İNANCINDA CENAZE HİZMETLERİ


ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU ve ALEVİLİĞİN İLKELERİ

ABF VE ALEVİLER OLARAK;

1.Bilim bizim yolumuzdur, sevgi bizim dinimizdir


2.Kabemiz, kitabımız, inancımız insandır.
3.72 millete bir bakarız
4.Kadın erkek ayırmayız
5.Mazlumun yanında olur, zalime karşı dururuz.
6.Elimize, dilimize, belimize sahip oluruz.
7.Bütün evren semah döner; sürekli evrim sürekli devrimi savunuruz.
8.Cem olur birleşir, musahip olur acı-tatlı, yârin yanağından gayrisini paylaşırız.
9.Muhabbeti; kâmili insan olmanın okulu bilir, hizmetle gelir göçeriz.
10.Her dine saygı duyar, fakat boyunduruğu altına girmeyiz. Laiğiz laikliği savunuruz.
11.Her çiçekten öz alır bal yaparız. Geçmişimize, geleceğimize sahip çıkarız.
12.Alevilik inancımız, bilincimiz, direncimiz, sevgimizdir.

OL SÖZ VERMEYİZ, ÖLÜR SÖZÜMÜZDEN DÖNMEYİZ


GELİN CANLAR BİR OLALIM, ZORU KOLAY KILALIM.

Alevi Birlikleri Federasyonu ve Aleviliğin Evrensel Temel İlkeleri:


Gerekçe:
Alevilik inanç, kültür ve toplumsal boyutuyla Anadolu’da ortaya çıkan, önceleri çeşitli
tasavvufi Batınilik, Kızılbaşlık, Bektaşilik gibi isimler alan ve son 200–250 yıldır
Alevilik veya Alevi/Bektaşilik diye adlandırılan, kendine özgü bir inanç dünya görüşü
ve yaşam biçimidir. Alevilik Anadolu’da özellikle köylü ve yoksul kitleler arasında
yaygın olduğu için, hâkim güçler ve onların İslam anlayışı, Aleviliği yok sayıp
yasaklamıştır. Sanayinin gelişmesi, köyden şehirlere ve Avrupa’ya göç nedeniyle
eskiden musahiplik, Cem kurumu etrafında örgütlenmiş olan Aleviler doğal
bağlarından kopmaya, gelenek ve ilkelerini unutmaya başlamış, aynı zamanda
Aleviler ve Alevilik resmi ideoloji (devlet politikası) ve Sünni İslam içinde yok edilmek
istenmiştir. Aleviliğin içine Alevilikle ilgisi olmayan unsurlar girmiş ve aleviler büyük bir
asimilasyona (Sünnileştirmeye) uğramıştır. Buna rağmen Aleviler kendi öz inançlarını
ve bilinen İslam’a olan mesafelerini korumuş örneğin İslam’ın 5 şartına
uymamışlardır.2 Temmuz 1993 Madımak katliamı Alevileri kendi inançları etrafında
kenetlemeye, kendilerini ve inançlarını yeniden tanımlamaya zorlamıştır. 150–200
yıldır büyük bir bulanıklığa uğramış, dünün köy koşullarına göre yapılanmış olan
Aleviliği, bugün 2 binli yıllarda, uzay, bilgisayar çağında ve Avrupa koşullarında,
eskiden olduğu gibi sürdüremeyiz.Alevi inancının kendine özgü esaslarını net bir
şekilde ortaya koymazsak, bulanıklığı ortadan kaldıramaz.Alevilerin inanç ve
toplumsal birliğini sağlayamayız. Bu nedenlerle Aleviliğin özüne sadık kalınarak
günün koşullarına göre yeniden yorumlamalıyız.
Danimarka Alevi Birlikleri Federasyonu bu nedenle, ortak bir Alevilik anlayışı
oluşturmak için, Alevi ulularının, ozanlarımızın ve diğer federasyonların ilkelerinden
ve çağdaş düşüncelerden yararlanarak aşağıdaki ilkeleri belirlemiştir. Bu ilkeler
Aleviliğin tarihi veya gelenek göreneklerini değil, Aleviliğin günümüze uyan, çağdaş,
evrensel yanlarını ele almaktadır. İlkelerimiz içerik ve öncelik olarak, sırayla birincil
olarak; İNSAN ve insanlık, ikincil olarak; HAK savaşı yani, ezilen halkların sınıf
bilincini, üçüncül olarak kültürel kimliğe SAYGIYI ve Alevi inancını içermektedir.
Bu ilkeler, tüm canlardan ve üye derneklerimizden gelen önerilerle beraber dernek ve
federasyonumuzun kongresine sunulmuştur. Yeni ilkeler belirlenene kadar
federasyonumuz ve üye derneklerimiz bu ilkeler doğrultusunda çalışacaktır.

1. BİLİM BİZİM YOLUMUZDUR, SEVGİ BİZİM DİNİMİZDİR.

“iman/inanmak akıl, mantık, bilim ve sevgi üzeredir.”


“ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.”
“bilgin kişinin uykusu, bilgisizin ibadetinden iyidir.”
Bilim ve sevgi ile yoğrulmayan düşünce ve eylemleri insanlığa zararlı ve çağdışı
buluruz.

Bilim ve sevgiyi insanın kendi kaderini kendi çizmesinin yolu biliriz.


Olayları açıklar, yorumlarken bilim, akıl-mantık ve sevgiye başvururuz.
Tutuculuk, hurafe, mucize, nazar, muska vs. akıl, mantık, bilim dışı olgulardan uzak
durur, çağın koşullarına ayak uydurur, zaman ve mekânı göz önünde bulundururuz.
Her şeyi bilimsel araştırır, yorumlar, bilimsel girişimleri destekleriz.
Bilim ve sevgi yolundan gitmeyi en doğru yol ve en güzel inanç ve ibadet olarak kabul
ederiz.

2. KABEMİZ, KİTABIMIZ, İNANCIMIZ İNSANDIR.

“Her ne ararsan kendinde ara.”


“Vahdet-i Mevcut, Vahdet-i Vücut.”
“Okunacak en büyük kitap insandır.”
“Enel-Hak (Hakikat, Tanrı benim).”

İnsan ve insanlığın mutluluğunu her şeyin üstünde tutar, insana zulüm edilmesine
karşı çıkarız.
Gerçekleri hayal dünyasında aramayız. Hakkı (Tanrıyı) âlem de tüm varlığın birliğinde
ve en mükemmel varlık olan İNSANDA biliriz.
Tüm insan ve canlıları kutsal kabul eder, doğanın kuralları içinde özgürce ve barış
içinde yaşama ve gelişme hakkını savunur, doğanın (çevrenin) korunması için
mücadele ederiz.
İnsanları fiziksel ve ruhsal olarak zehirleyen uyuşturucu maddeler ve insanlık dışı
düşüncelere karşı çıkarız.
Donmuş düşünce ve fikirleri kabul etmez, insanın her çağda her şeyin daha güzelini
yaratabileceğine KÂMİLİ (Olgun, Bilgin) İNSAN olabileceğine inanırız.

3. 72 MİLLETE BİR BAKARIZ.

İnsanlar arasında din, dil, ırk, milliyet ayrımı gözetmeyiz.


Ne mutlu Türk’üm, Ne mutlu Kürdüm vs. den önce NE MUTLU İNSANIM deriz.
İnsan ve doğa sevgisini; Vatan, millet, bayrak, devlet, devlet adamı sevgisinden önde
tutarız.
Halkların kendi kaderini tayın hakkını, tüm halklara, eşit yasal hakların verilmesini ve
halkların barış içinde kardeşçe bir arada yaşamasını savunuruz.
Her koşulda, temel İNSAN HAK ve özgürlüklerine SAYGI gösterir, insan hakları
evrensel beyannamesinin daha da gelişmesi için çalışırız.
Başka din, dil, ırk, millet, cinsiyet ve düşüncelerin, hakkına saygılı olan görüşlere ve
insanlara, bizde saygılı ve hoşgörülü olur, onlarla barış içinde yaşar. Aksi durumda
karşı tavır alırız Milliyetçi, ırkçılık temeline dayanan düşünce, çalışma ve
örgütlenmeyi kabul etmeyiz. Renk, ırk, milliyet cinsiyet, din ve dil ayrımın dan dolayı
yapılan her türlü baskı, şiddet, katliamlara, faşist, ırkçı ve yabancı düşmanlığına karşı
mücadele ederiz.
Alevilik, ülke sınırlarını aşan, değişik ulusların/ırkların benimsediği İNSANİ temel alan
kendine özgü bir inançtır. İnsanlığı her şeyden üstün tuttuğumuz için, kurumlar olarak
eylemlerimizde milli bayrak veya devlet adamlarını simge olarak kullanmayız.
İnanç- ibadet yerlerinde (Cemlerimizde) bayrak ve devlet adamlarının resimlerinin,
asılmasını uygun görmeyiz. Bunların yerine. Alevi sembolleri veya ulularının resimleri
ve sözlerini asarız.

4. KADIN, ERKEK AYIRMAYIZ.


'Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin
dilinde. Hakikin yarattığı her şey
yerli yerinde Bizim nazarımızda
kadın-erkek farkı yok.Noksanlık,
eksiklik senin görüşlerinde'
Kadın ve erkeği; Cemde CAN, evde EŞ, hayatta YOLDAŞ kabul ederiz.
Kadın ve erkeği; işte. aşta, cemde, cemaatte, söz ve karar ve eylemde yönetimlerde
eşit görür, ayrım yapmayız.
Cinsiyeti değil, insanların gönül rızasını sevgi ve askı, yaratıcı görür, üstün tutarız.

Kadınlara yapılan baskıya karşı çıkar. Kadınlarında eğitim alıp, hayatın her alanında
erkeklerle eşit olması, tüm kurum ve organlarımızda kadınlara öncelik tanırız..

Sevgiye dayalı evlilik, birliktelikleri savunur, bu konuda aile/çevre baskısı yapılmasına


karşı çıkarız. Ar, namusu, iki kulak arasında bilir. Kadın erkek canların, (gençlerin)
çiftlerin gerçek sevgiye dayalı, aklı salim, sorumlu, sevgilerine sadık (edb-li)
yetişmeleri ve yaşamaları için çalışırız. Aklı salim insanların, gönül rızasına dayalı
özgür düşüncesine ve eylemlerine, saygı duyarız.

5. NAZLUMUN YANİNDA OLUR, ZALİME KARŞI DURURUZ.


Gelin canlar bir olalım. Yoksulun hakkın alalım.
Zalime kılıç çalalım. Tevekkül tütaal - Allah (Gerisi Allah’a kalsın)
'Hak yemeyiz, hak yedirmeyiz, haksızlığa boyun eğmeyiz.' Mazlumun yanında olur,
zalime (Zülfikar çalar) karşı dururuz.
Cana kıyılmasına, idam cezasına karşı çıkar, CAN kıyanı ömür boyu yol düşkünü
sayarız.
Aleviliğin ilkelerini çiğneyeni, kendini yeniden kanıtlayana kadar 'yol düşkünü'
sayarız
'Bir olup, iri olup, diri olup, gür olup' İnsanın insanı ezmesine, kıymasına neden
olan sebepleri (sınıfları, sistemleri) ortadan kaldırmayı hedefleriz.
İnsanlık inancımız, bilincimiz, güç ve direncimizdir. Bu yolda ser verir, sır vermeyiz,
imam Hüseyin, Pir Sultanların yolundan dönmeyiz.

6. ELİMİZE, DİLİMİZE, BELİMİZE SAHİP OLURUZ.


Alevilikte kişisel ibadetin yeri, zamanı, mekânı ve şekli yoktur. Her an kâmil’i insan
olmaya, kendi ve tüm insanlığın mutluluğu için çalışmayı 'halka hizmeti' en birincil
görev ibadet biliriz. Kendimize reva görmediğimizi başkasına uygulamayız.
Elimizle koymadığımızı almayız. Kulağımızla duymadığımızı (yalan) söylemeyiz,
insanı sever, seveni aldatmaz, gönül rızası ile hareket ederiz.
EDEBİLİ, elimize dilimize belimize sahip olmayı, daimi ibadet biliriz..

7. BÜTÜN EVREN GİBİ SEMAH DÖNER. SÜREKLİ EVRİMİ SÜREKLİ DEVRİMİ,


GELİŞMEYİ SAVUNURUZ.
Bütün Evren semah döner
Aşkından ateşler yanar
Aslına ermektir hüner
Beş vakitle avunmayız

‘Hiçbir şey yoktan var olmaz, var olan ebediyen yok edilemez'.
Âlem de var olan hiçbir şeyin veya düşüncenin yüzde yüz doğru olamayacağı ve her
şey her zaman hareket edip, değişip geliştiğini ve her şeyin aslına döndüğü ilkesini
kabul ederiz. Değişmez kuralları kabul etmez.
Sevgi için, barış için, insanca yaşamak için, her zaman, her dinden, düşünceden,
politikadan, kültürden, insan için en iyisini seçip almayı, en doğru ve evrimsel bir ilke
kabul eder. 'Her çiçekten öz alıp, bal yapmayı '. Dünü bugüne, bugünü yarına
bağlamayı kendine görev edinir. EVRİM: hareket ve değişimdir; Âlemi, doğayı
değiştiren ışıktır (enerjidir) eylemdir. Toplumu ve insanı değiştiren doğal ihtiyaçlar,
muhabbet ve sevgidir /aşktır. ( Aşk ile gelir, Aşk ile yaşar, gideceğimiz yere aşk ile
gideriz Her daim aşk ateşi ile yanarız.)
8. CEM OLUR BİRLEŞİR, MUSAHİP OLUR ACI TATLI LOKMAYI, YARİN
YANAĞINDAN GAYRİSİNİ PAYLAŞIRIZ.
CEM olmak, BİR olmak, birleşmek, musahip olmak 'acı-tatlı lokmayı, yarin
yanağından gayrısını paylaşmaktır.
İnsanların, maddi, manevi birlik, dayanışma yardımlaşma, kişisel ve toplumsal
musahipliğini ve kardeşliğini savunuruz.
Aleviliği benimseyenler, Alevi kimlikli derneklere üye olmalı ve CEM kurumu etrafında
birleşmelidir. Alevilerin yeni baskılara ve katliamlara maruz kalmamaları için
mücadele etmelidir. Alevi kurumları (dernekleri) inançsal, sosyal, kültürel, eğitimsel,
ekonomik ve siyasal bütünlük içinde örgütlenir faaliyet yürütür.
Aleviler tüm insanlarla toplumsal BİRLİĞİ, CEMİ; bir üst düzeyde, tüm demokratik
bilim ve sevgi yanlısı insanları kapsayacak şekilde, Aleviliğin ilkeleri ile uyum içinde
olan demokratik derneklerde, sendikalarda, genel kitle örgütleri ve partilerde birliği
sağlamayı hedefler.
Aleviliğin ebedi amacı; Dünyada CEM, 'Dünyada cennettir' Sınırsız, sınıfsız,
sömürüsüz, insanın insanca, birlikte yaşayacağı bir düzendir. Sonuçta, bu amaç için
çalışırız.

9. MUHABBETİ, KAMİL’İ İNSAN OLMANIN OKULU BİLİRİZ.


Her insan okuyup kendini geliştirmesine olanak sağlanması için mücadele ederiz.
Fakat hızla gelişen bilim ve teknoloji çağında, bir insanın her alanda okuyup bilgi
sahibi olması imkânsızdır. Toplumun gerisinde kalmamak, çağa ayak uydurmak ona
yön vermek için, insanlar sürekli bir birileri ile muhabbet edip, edindikleri bilgileri
birbirine aktarmalıdır.
Alevilikte muhabbet sürekli öğrenmenin, sürekli gelişmenin, olgun bilgin (kamil-i)
insan olmanın okuludur. Bu nedenle, bize bir kelime öğretene, dost, dost diye dosta
gider, kapısına köle bile oluruz. Eğitimde tarafsızlığı (din devlet ve ideolojilerden
bağımsızlığı), ve eğitimde parası olan olmayan herkese fırsat eşitliğini savunuruz.
Düşüncede sonsuz özgürlüğü öneri ve tartışmayı, kararda çoğulcu katılım ve
demokrasiyi, eylemde kesin birliği savunur. Allah dâhil her şeyi tartışır, azınlığın
çoğunluk olma hakkını korur, çoğunluğun kararına uyar, her yerde demokrasi ve
eşitliği savunuruz.
10. HER İNANCA SAYGI DUYAR FAKAT BOYUNDURUĞU ALTINA GİRMEYİZ,
LAİKİZ LÂİKLİĞİ SAVUNURUZ.

Bizce lâiklik: din ve devlet işlerinin tamamen (birbirlerinden) ayrılmasıdır. Devletin dini
olmaz, herhangi
bir inancın, ideolojinin temsilcisi olamaz, her hangi bir mezhebi/inancı
destekleyemez.
İnsanların, din ve tanrı inancını: İnsanların insanca yaşama özleminin bir sonucudur.
Devletin, hâkim sınıfların, ideolojilerin veya bazı gözü açık sahte (ana, dede, hacı
hocaların) insanların inançlarını kendi çıkarları için kullanmalarına, insanların
inançlarını sömürmelerine karşıyız.
Din, inanç kurumlan içinde de demokrasi ve eşitliği savunuruz.
Din ve inançlar, halkımızın modern demokratik eşit ve uygar bir toplum haline
gelmesine engel değil destek olmalıdır. Dinin devlet idaresi, hukuk ve eğitimi, bu
kurumlarında dini baskı altına almasını kabul etmeyiz.
Din ve inanç kurumlan özerk olmalıdır, zorunlu din dersleri ve devlet altındaki Diyanet
İşleri kurumu kaldırılmalıdır. Bir inancın diğer bir inanç üzerinde egemenlik kurması
kabul edilemez. Bütün din ve inançlardaki insanlık için güzel olan yanları, insanlığın
ortak dini, ahlâki değerleridir. Sevgi bizim dinimizdir, başka dine inanmayız..

11. HER ÇİÇEKTEN ÖZ ALIR BAL YAPARIZ, ALEVİLİĞİN GEÇMİŞİNE ve


GELECEĞİNE SAHİP ÇIKARIZ.

Halımızı hal eyledik


Yolumuzu yol eyledik
Her çiçekten bal eyledik,
Arıya saydılar bizi

Alevilik birçok din, kültür ve düşüncelerin insanlık için olumlu yönlerini kapsayan
bağımsız bir inanç sistemidir. İnsanı iyiye güzele doğruya götüren bir yoldur.
Alevilik Asya, Avrupa, Afrika kıtalarından, çeşitli inanç ve kültürlerin Anadolu'da
Hünkâr Hacı Bektaşi Veli ocağında kaynayıp pişen bir "Aşure tatlısı" tatlıdır.
İ İslam dinini. Kuranı ve bütün dinleri ve kutsal kitapları (batini),
öz anlamda yorumlar.
Her çağda insanlara doğru güzel iyiyi, haklıyı gösteren ve insanlığa faydası olan
yanlarına sahip çıkarız. İslam içinde Ehli-Beyte, Hz. Ali’den, Hüseyin’e ve sonradan
gelen Eba-Müslüm, Babailer, Mansur, Nesimi. Hünkâr Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre,
Pir Sultan, Bedreddin'lere ve onlar gibi olan her uluya sahip çıkar sevgi besleriz ve
insanlık yolunda pir olmuşların peşinden gideriz.
Alevi kültürünü, edep erkânını, yaşam biçimini, felsefesini, müziğini, bütün insanlığa
tanıtmak onlarla paylaşmak için çalışır ve bütün kültürlerden ÖZ alarak Aleviliğin
sürekli gelişmesi için çalışırız. Bugün Türkiye"de ve dünyada Aleviliğin amaç ve
ilkeleri doğrultusunda, mazlum ezilen halklar için mücadele vermiş ve veren ilerici
devrimci demokrat kişi ve kuruluşlara sahip çıkar, destekleriz. Alevilerin varlığını
tanıyan, insan hak ve özgürlüklerini savunan, bütün kurumları doğal müttefik sayar,
yobaz, faşist, emperyalist ve tüm gerici güçlere karşı mücadele ederiz.

12. ALEVİLİK İNANCIMIZ, BİLİNCİMİZ, DİRENCİMİZ, SEVGİMİZDİR.

Bu ilkeler tarihin imtihanına dayanmış, Aleviliğin evrensel ilkeleridir.


Bu ilkelere yenisi eklenebilir, eskiyen çıkarılabilir. Fakat bu değişikliklere Alevi
toplumu 'kılı kırk yararak ' değerlendirip karar vermelidir. Çünkü bu ilkeler yürürlükte
olduğu sürece kanun gibi bağlayıcıdır ve Alevi toplumunun kimliğini, amaç ve
gideceği yolu belirlemektedir. Yukarıdaki ilkeler, Alevilik:
İNANCIMIZ
BİLİNCİMİZ DİRENCİMİZ SEVGİMİZDİR.
Ol söz vermeyiz,
ölür sözünden dönmeyiz. ' Gelin canlar
bir olalım,
zoru kolay kılalım. "

KISACA ALEVİLİK
Aleviler ve Alevilik:
Aleviler özelikle Türkiye ve az miktarda komşu ülkelerde yaşayan inançsal bir
topluluktur. Yaklaşık 20 milyonluk bir nüfusla, Türk, Kürt, Zaza ve diğer halklardan
oluşan Aleviler Türkiye nüfusunun üçte birini oluşturmaktadır. Danimarka'da yaşayan
Türkiyeli göçmenlerin de yaklaşık 1/3 Alevidir. Aleviler, inanç, yaşam şekli ve
kültürleriyle, Türkiye nüfusunun diğer kesiminden önemli oranda farklıdırlar

Alevilik Nedir?
Alevilik inanç, kültür ve toplumsal yaşamı kapsayan, 3 boyutlu bir öğreti, birçok
inancın kaynaşmasından oluşan kendine özgü bir inançtır. Aleviler öğreti ve
inançlarını Hak-Muhammed-Ali, Hünkâr Hacı Bektaşi Veli, kâmili insanlık yolu, kısaca
'YOL' olarak tanımlarlar.
Alevi-Bektaşi inancın temel ilke ve ikrarnamesi: Eline Diline Beline (EDEBE) sahip
olmaktır.

Alevilikte tanrı inancı;


Aleviler insan ve doğanın uzaydaki tüm varlıkların birliğine, (Vahdeti-Mevcut =
varlığın birliği) aynı kaynaktan oluştuğu düşüncesine ve Tanrının (Allah'ın) bunların
toplamı olduğuna ve tanrının, âlemde en mükemmel varlık olan insanın özünde
olduğuna inanırlar.

Alevi öğretisinden bazı deyimler:


Her ne arar isen kendinde ara. - Benim Kabem insandır. - Okunacak en büyük kitap
insandır. - İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. - Bilim bizim yolumuzdur, sevgi
bizim dinimizdir, başka dine inanmayız. - Kendine yapılmasını istemediğini başkasına
yapma. - Enel-Hak (gerçek, tanrı benim)Bu deyimlerden de anlaşılacağı üzere, Alevi
öğretisinde (inancında) insan, bilim ve sevginin çok önemli bir yeri vardır.

Aleviliğin kültürel boyutu:


Müzik, dans (semah) deyiş/şiir ve her türlü sanatı kapsar. Alevilerde özelikle deyiş ve
semah duygu ve düşünceleri yaymak dile getirmek için bir araç olarak kullanılır, aynı
zamanda bir tür ibadettir. Aleviliğin Danimarkalılarında bildiği 'dansende -dervişler'
(dans eden dervişler) ve sufizmle (tasavvufla da) yakın ilişkisi vardır.
Aleviliğin toplumsal boyutu:
Alevi toplumunda, zor yoktur, her şey, gönüllülük (rıza) üzerine kurulmuştur. Alevilerin
toplumsal ütopyası, özlediği toplumsal düzen: Yârin yanağından gayrı her şeyin
paylaşıldığı, insanları ezmeden ezilmeden mutlu yaşadığı bir tür sosyalist bir
düzendir.

Alevi öğretisi.
Doğada olduğu gibi, her şeyin değiştiği ilkesinden hareket eder. Kurallar, sınırlar ve
yasaklar topluluk tarafından konulur ve kaldırılabilir. Alevi toplumunda 72 millete bir
bakılır, toplumda herkes (ırk, milliyet, cinsiyet (kadın-erkek), eşit, aynı hak ve
sorumluluklara sahip olmalıdır. Aleviler tüm dinlerin temel/öz buyruklarına saygı
duyarlar. Irkçılığın, milliyetçiliğin, fanatikliğin Alevi dünya görüşünde (felsefesinde)
yeri yoktur.

ALEVİLİĞİN TARİHİ
Millattan Sonra 800–1100 yıllarında Orta Asya da göçebe halinde yasayan Türkler
Ortadoğu ve Anadolu'ya gelirken 'bavullarında' kendi inançları (Şamanizm) dışında
Budizm ve diğer inançlardan da bir şeyler getirmişlerdir. Anadolu'da bu inançlar, eski
İran, Kürt inançları (Zerdüşt vs.) Ve ayrıca, Yahudililik, Hıristiyanlık, İslam ve eski
Yunan doğa felsefesinden unsurlarla karışmış ve daha sonraları.(Batınilik Kızılbaşlık,
Bektaşilik) ve sonuçta Alevilik olarak ortaya çıkmıştır.
Alevilik: Anadolu'da yaşayan çeşitli halk ve kültürlerden oluşmuş ve o tarihte var olan
hâkim din ve toplumsal düzene karşı bir muhalefet hareketi olarak ortaya çıkmış ve
gelişmiştir.
'ALEVİ' kelimesi:
Alevi kelimesinin çeşitli sembolik anlamları vardır: Felsefî anlamda alevi kelimesi; her
şeyin 'alevi' öz kaynağı, 'nur' kutsal yaratıcı güce bağlanır. Doğada her şeyi hareket
ettiren enerji ve canlılarda yaşam gücü olarak kabul edilen aşk/sevgiye bağlanır.
Diğer inançsal ve toplumsal yönüyle de; İslam peygamberi Muhammed'in amcaoğlu
ve damadı Hz. Ali'ye bağlanır. İslam’ın o zaman ki Arap toplumunda ki hâkim güçlere
karşı bir devrim olarak ortaya çıkmasında büyük emeği geçen fakat İslam dini iktidar
olduktan sonra ailece, (Ehli-Beyt olarak) haksızlık ve zulme maruz kalıp katledilen
Hz. Ali ve yandaşlarına sevgi ve düşüncesine bağlılığı simgeler.

Alevilik ve İslam
Aleviler bütün dinlerin olduğu gibi, İslam'ında temel/öz buyruğuna inanır/saygı
duyarlar, fakat oruç, namaz, haç vb. gibi ibadet ve birçok yüzeysel kural ve Kuran
yorumlarına uymazlar. Ayrıca Aleviliğin teme! inanç ve ibadet kurumu olan CEM ve
cemde olan hiç bir uygulama bilinen İslam kuralları içinde yoktur.
Alevilik öğretisi (4 Kapı - 40 Makam):
1200 yıllarında yaşamış ve Alevilerce Pir kabul edilen "Hünkâr Hacı Bektaşi Veli"
tarafından kurulmuştur. Hünkâr Hacı Bektaşi Veli'nin öğretisi, 4 kapı–40 Makam
üzerine kurulmuştur. Sırayla Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat, olarak isimlendirilen 4
Kapı, yine sırayla; Yasa - yol - eylem - Hakikat anlamındadır. Ve Hünkâr Hacı Bektaşi
Veli, bu 4 kapıyı, uzayda bulunan ve her zaman hareket halinde olan 4 ana maddeye
hava, ateş (enerji) su, toprağa ve bunları da CANA bağlamaktadır. Buna 5 unsur
denir. Hünkâr Hacı Bektaşi' ismi de bu beş unsur (beş-taş) tan gelir. Burada hareket
ettirici güç ateş/enerjidir. 'Her şeyin bir yüzü, bin özü vardır' önemli olan bu özleri
bilmek öğrenmektir.
40 Makam:
İlk makamı iman (inanmaktır): Hünkar Hacı Bektaşi Velinin: 'İnanmak akıl, mantık,
bilim üzeredir, akla mantığa sığana kalbinden sahip çık' ve 'İlimden gidilmeyen yolun
sonu karanlıktır diyor. Kırkıncı son makam ise: Kâmili-insan, Enel-Hak olmak (Kendini
tanrı yerine koyabilecek, bilgi ve olgunluğa ulaşma) makamıdır. Kısaca insan, bilim
ve sevgi yolundan 4 kapı–40 makamdan geçerek (tanrıya) tanrısal bir olgunluğa
ulaşabilir.
Aleviler tarih boyu ezilmişler:
Aleviler tarih boyu, hâkim güçlerin baskı sömürü sistemlerine karşı (inançsal, kültürel
ve politik) yönden muhalefet olmuşlardır. Aleviler inançları yüzünden, yüzyıllarca
iktidarlar, cahil kitleler ve fanatik dinciler tarafından baskı altında tutulmuş, katliamlara
maruz kalmıştır. Buna karşı Aleviler örneğin Osmanlılar döneminde 200"ün üzerinde
halk ayaklanmasına öncülük etmiştir. Alevilere ve aydın lâik insanlara yönelik bu
iktidar destekli, fanatik-dinci saldırıların en son örneklerinden biri 2 Temmuz 1993"te
Sivas'ta olmuştur. Pir Sultan'ı anma şenlikleri altında yapılan etkinliklere katılan 33
aydın, sanatçı ve semahçı genç, güvenlik güçlerinin göz yumması nedeniyle, cahil
fanatik kitlelerce kaldıkları Madımak Otelinde, yakılarak katledilmiştir. Yüzlerce yaralı
arasında, uluslararası alanda tanınmış, yazar Aziz Nesil'de vardı.
Alevilikte Semah ve Cem;
Semah Alevilerin geleneksel 'dansıdır', bir çeşit ibadet biçimidir. Semah kelimesi;
gökyüzü/uzay da dönmeyi,müzik ve sözle öğrenme anlamına gelir. Ayrıca evrende ki
her şeyin hareket ettiğini, bir dönüşümden geçtiğini sembolize eder. Semahta insan
duygusal bir dünyada uzayı/âlemi dolanıp, aradığını yine kendinde bulması sergilenir.
Semah normal olarak Alevilerin CEM dedikleri özel toplantılarında dönülür.

ALEVİLİKTE CEM:
CEM 'birlik' demektir. Burada ki birlik hem insanin kendini bilmesi, toplumsal
dayanışma, âlemdeki varlıkların birliğini kapsar. Cem, derneklerde yapılan genel
kurullara benzetilebilir. Cem'de tüm üyeler kendilerini görgüye/ toplum içinde sorguya
(dara) çektirirler. Bu yönüyle Cem, bir tür halk mahkemesidir. Alevilerin kişisel sabit,
belirli, yer ve zamanda yapılan ibadet şekilleri yoktur. Önemli olan her an (ibadetli) iyi
insan olmaya çalışmaktır.
Aleviliğin en önemli kurumlarının ve ibadetlerinin başında Cem gelir ve topluluk
istediği zaman, uygun herhangi bir yerde yapılabilir.
Cem in kaynağı İslam öncesi eski Türk ve İran inanç ve kültürlerinin İslam la
birleştirildiği KIRKLAR MECLİSİ (CEMİ) inancına dayanır. 19 Kadın, 21 erkeğin ve
Hz. Ali'nin de olduğu bu Ceme/meclise, Hz. Muhammed Peygamber olarak değil,
Hadümül-fukara, fakirlerin hizmetçisi olarak girebilmiştir. Hizmet Alevilikte en
önemli unsurlardan biridir, yola hizmet için girilir, halka hizmet, hakka hizmet olarak
kabul edilir..
Bir kaç çeşit Cem vardır. Fakat hepsinin gündeminde, 12 hizmet vardır. 12 hizmetin;
sosyal, kültürel, politik, ahlaksal, pratik ve inançsal anlamları vardır. Cem'de kadın
erkek, yaşlı, çocuk eşit sayılır, herkes birbirine CAN veya bacı kardeş diye hitap eder.
Cem'de 12 hizmetten birisi de semahtır.
Alevilikte Semah ve sembolik anlamları:
*Semah normalde Cem'de dönülür (dönmek hiçbir şeyin durmadığını ölmediğini
hareket edip değiştiğini sembolize der. * Semah, Cem dışında ayrıca; toplumsal
içeriği olan toplantılarda ve tanıtmak amacı için dönülebilir. Başka yerlerde düğün,
eğlencelerde vs. kurallarına uyulamayacağı için, semah dönülmesi uygun görülmez.
Yüzün üzerinde semah çeşidi vardır, hepsi için geçerli olan, ağır tempoyla başlar,
hızlanır ve yavaşlayarak durur. Duyguların/ruhun uçuş ve geri dönüşünü sembolize
eder.
*Cemde ve Semah dönülürken normalde çırağ/mum yakılır. Bu ışık, bütün
âlemi hareket ettiren/yaratan ilâhî NUR olarak kabul edilir. Ayrıca alevi/enerjiyi,
bilim ve sevgiyi-aşkı sembolize eder.
*Semahta kadın ve erkek şarttır, bununda birlik, eşitlik, yaradılış, sevgi,
karşıtların birliği gibi çok derin anlamları vardır.
*Semah yalın ayak dönülür, duygular dünyasında uçulsa da gerçeğe.
Doğaya/toprağa bağlılığı sembolize eder. ( benim sadık yârim kara topraktır.
A.Veysel)
Semah günlük, fakat temiz elbiseyle dönülebilir, bazı semahlar dışında (üryan
semahı) özel elbise gerekmez. Genelde bele, kendini kontrol etmeyi (Eline
Diline Beline sahip olmayı) ve sevdiğine (yola) bağlılığı sembolize eden bir
kuşak (kemerbest) bağlanır.
*Bazı semahlarda avuçlar yer ve gökyüzüne döndürülür, yerle gök arasında (1.
kapı hava ve 4 kapı toprak / tanrı ve insan) arasında bağ kurulur.
*Gözler genellikle el/avuç içine bakar, bu da aynada kendini (insanda tanrıyı)
görmeyi, sembolize eder. (Aynayı tuttum yüzüme Ali göründü gözüme. Nazar
eyledim özüme Ali göründü gözüme)
*Semahta kalbe, (döşe) götürülen eller, Alevilerin bir tür selamıdır. İçten ve
kalpten sevgi ve yola bağlılığı sembolize eder.
*Bazı semahlarda eller dairenin dışından içine uzatılır. Bu Haktan, hakkıyla,
helâl alıp, halkla 'yârin yanağından gayrisini paylaşmayı' sembolize eder.
*Bazı semahlardaki figürlerde doğadaki canlı varlıkların (hayvanların, bitkilerin)
özeliklerini, emek, sevgi, birlik vb. çeşitli konulan sembolize eder.
Alevilik insanlık yoludur.

ALEVİLİKTE İBADET ve CEM


Alevi / Bektaşîlikte kişisel ibadetin: yeri, zamanı, mekânı, şekli yoktur. Birincil ve
en iyi ibadet her an 'Kâmili insan' (bilgin olgun dürüst insan) olmaya çalışmaktır. Bilim
yolundan gitmek, eline, diline, beline sahip olmak, helâl lokma yemek, kendine reva
görmediğini başkasına uygulamamak vs. Aleviler için en büyük ibadettir. Zaten bu
kuralları yerine getirenin 'tanrıya' yalvarıp af/merhamet dilemesine gerekte yoktur Bu
nedenlerden Alevîlerin İslam'ın 5 şartına (namaz, oruç, haç, zekât kelimeyi şahadet)
uyma, camiye, kiliseye .... Hatta cem-evine, gidip gitmeme, diye bir zorunlulukları
yoktur. Gerçek içten ve gizli; insanî ahlaksal kurallara uymadıktan sonra, yapılan
ibadet 'gösterişten' öteye gitmez. Kendini ve halkı,
kandırmaktan başka bir şey değildir. Alevi/Bektaşîlikte toplumsal anlamda bir tür
'ibadet' CEM kurumu içinde vardır.
Kelime anlamı ile CEM, BİRLİK demektir. "Alevîliğin kalbi Cem'de atar. Alevîliğin sırrı
Cem'de yatar" denilir. Alevîliği bütün yönleri ile anlamak Cem'i anlamaktan geçer.
Cemde yapılan her hareketin, her sözün inançsal, kültürel, toplumsal sembolik
anlamları vardır. CEM'in İNANÇSAL KAYNAĞI, Kırklar-Cem'idir.
Alevîlikte Muhammet'in 'miraç' (tanrı ile görüşme) rivayetiyle (gerçekte olması
mümkün görünmeyen, olay, masal, rüya) birlikte anlatılan bir hikâye ye göre: Hz.
Muhammet tanrıyı ziyaretten döndükten sonra, gerçek hayatta 40’lar Meclisi denilen
bir toplantıya katılmak ister. Muhammet 40"lar meclisine girmek için kapıyı çalar ve
peygamber olduğunu söyler. - Git peygamberliğini ümmetine göster' denilir. Ve içeriye
alınmaz, bir kaç defa dener sonra:" -Bende fakir bir kulum, sizden biriyim" deyince
içeriye alınır. Yani bu meclise isteyen herkes giremez, oraya giren rütbesini, malını
mülkünü defterden silmesi gerekir ve oraya girmek için gönülden istekli ve ısrarlı
olmak gerekir. Hz.Muhammed, Kırklar Cem'ine girince, oradakilere kim olduklarını,
büyük, küçük kim diye sorar. - Bize Kırklar derler, bizim küçüğümüzde büyüğümüzde
uludur. Cevabını alır. Hz.Muhammed sayar bakar, kadın erkek 39 kişi, biriniz nerede
der: - O dışarıda görevdedir derler.Hz. Muhammet ispat ister. Birisi Ha. Ali'nin koluna
bir bıçak vurur, hepsinin kolundan kan akar, bir damla kan da çatıdan içeri düşer.Hz.
Ali'nin kolu sarılır diğerlerinden dökülen kan da durur. Burada ki mesaj, Cem'de
kadın, erkek herkesin eşit ve ayni seviyede olduğudur. Canlardan birisinin acısı
herkesin acısıdır, birisinin acısı sarılınca hepsinin acısı durur. Ortaya bir üzüm tanesi
getirilir, Hz.Muhammed’ten bunu 40 kişiye paylaştırılması istenir. Hz.Muhammed zor
durumda kalır ve Hak'tan yardım ister, üzüm tanesi ezilip serbest edilir, buna kırk kişi
banıp, mest (seri-hoş = başı hoş) olup semaha kalkarlar. Burada verilen önemli
mesaj, bilmediğini sorup öğrenmektir, var olanı eşitçe paylaşmak, hakkına düşene
razı ve beraber muttu olmaktır. Semah dönerken Hz.Muhammed'in başında ki sarık
düşer ve 40 parça olur, Kırklar bu parçaları bellerine bağlarlar, Muhammet 40"lara
Pirelerini sorar: - Pirimiz Ali, rehberimiz Cebrail'dir, cevabını alır. Muhammet Hz.Ali'nin
yanına gelir (Rüyasında), tanrı katına çıkmak isterken önüne çıkıp onu engelleyen bir
Aslanın ağzına verdiği ve ancak o zaman yoluna devam-edebildiği, Peygamberlik
yüzüğünü Hz. Ali'nin parmağında görür. Ve Rüyasında gördüğü tanrı yüzünü ve
sesini Hz. Ali'ye benzetir. Orada Ali'nin kendinden ayrıcalıklı olduğunu görür ve Ali" ye
niyaz eder. Burada verilen mesaj: Sadece peygamberler değil, olgun insanların
hakkin, (halifesi) elçisi, onun bir parçası olduğudur.
Gökte aranan yerdedir (tanrı insandadır) düşüncesidir. Sonuçta ortaya çıkan Hacı
Bektaşi Veli'nin deyimiyle, akıl mantığa uyan ve gönülden her insanin katılabileceği
sonuç: Tanrı gökte değil yerdedir, insanların içinde, kalbindedir. İnsanlar da birleşip
dünyadaki nimetleri (değerleri) ortaklaşa eşitçe paylaşmalıdır. Bu hikâyede anlatılan
konular ve özelikle Cem'de 'Ehli-Beyt' Hz. Ali ve soyuyla ilgili konular Cem'in
İslam'dan aldığı yanlardır Eski tarih kaynaklar, Cem'de görülen: kadınlı erkekli,
semahta müzikli, yemekli, içkili, öğütlü ve dualı toplantılara (seremonilere), İslam
öncesi Anadolu'da ve Asya toplumlarında rastlandığı göstermektedir. Bu nedenle
Cem direk İslam'dan kaynaklanan bir olgu değildir.

CEM'in TOPLUMSAL TEMELİ:


Fakir, emeği ile geçinen, ezilen, haksızlıklara uğrayan, yurttan yurda göç etmek
zorunda kalan fakir köylü insanlar, eski yeni inanç ve düşünceleri bir birine katmış,
bütünleştirmiş ve bu ezilmişlik durumdan kurtulmanın yolarını aramışlar. Tabi ki
insanlar, bu baskı zulme, zaman, zaman baş kaldırmış ve hâkim güçlerce
ezilmişlerdir. Ama teslim olmamışlar, kendi inanç, kültür ve toplumsal, sosyal
düzenlerini kurmuşlar. Ve bu olay, Anadolu'da Türk, Kürt, Arap, Azerî, Müslüman
Hıristiyan birçok inanç, milliyet ve kültürler arasında oluşmuştur. Birleşmeleri
sorunlarına sahip çıkmaları, hâkim güçlerin çıkarlarına zarar verdiği için, yasadışı
sayılmışlar, kültür ve inançlarını gizli yapmak zorunda kalmışlar, baskı ve
zulümlerden korunmak için, kendi düşünce ve eylemlerini tepki çekmeyecek şifrelerle
gizlemişler.
İşte toplumsal açıdan CEM: Ezilen Anadolu insanının, bin bir yola başvurarak, bin bir
çiçekten öz alarak, kendi kültür, inanç ve toplumsal yaşam deneyimlerinin öğrenilip,
öğretildiği, yaşanılıp, yaşatıldığı, her yönüyle gözden geçirildiği bir toplantıdır CEM.
(Bir tür genel kuruldur)

CEM:
Cem: özgürlük, eşitlik, ibadet ve sevgi yeridir. Cem yargı ve karar yeridir. Birlik ve
dirliğin korunup sergilendiği yerdir. Cemde sunulan can, söylenen söz, sergilenen
özdür. Hizmet ve sohbet muhabbet yeridir. Kul-Köle, efendi-beyin olmadığı eşit ve hür
canların buluştuğu yerdir. Şaşmasın, yoldan düşmesin diye el ele verilen yerdir cem.
Cemde Yol taşı, yol kuşuna atılmaz. Af, şefaat, rıza meydanıdır cem. İnsan aşılanır,
kötülüklerden kesilir. Çiğ olan pişer cemde. Asi (kötü) olan düşer cemde. Güvenin,
sevenin yeri, bacı- kardeşin meydanıdır Cem. Saklar Cem erenleri seni, serini
(başını) verir sırını vermez. İkrar iman
(inanma) yeridir, ölçü ve hükmün yeridir. Edep ve erkân yeridir cem. Cemde bir ulu
divandır meydan. Nur kuşaklının yerine, kil kuşaklı sorgu sual yapar, cem erenleri
sözünü söyler. Hak adına, halk adına Pirindir
ferman. Cemde dünya işleri görülür, halk senden razı ise, Hak'ta razıdır Bu yolda
yolcu olan kendini kanıtlamalı, Ceme girmeye layık olmalıdır, canların mutluluğu
esastır. Kurallar sadece inanmak, tekrarlamak için değil, uygulamak, bir yaşam
biçimine dönüştürmek içindir. Temel kurallar korunur, saklanır, akıl her şeye
kılavuzdur. Günü gelir korur kendini, gizlenir. Günü gelir Işık, çiçek saçar âleme.

Âlemi her yönü ile bilmeden, değiştirmek mümkün değildir. Öz değişmez, ama don
zamana çağa uyar değişir zenginleşir. Cennet, cehennem Cem'dedir. Cemde can ile
cemaat dengesi kurulur. Mala, güzelliğe, hatıra, zora yer yoktur meydanda. CANLAR
Cem’de biri kırk, kırkı bir olur.

CEM’de 1 2 HİZMET:
Pir (1), (Mürşit-Dede) hem mülkün hem gönüllerin sultanıdır, Hak Muhammet Ali
Postunda oturur, Cemi yönetir. Cemden önce Pir, Rehberle (2) (yardımcı yol gösterici
ile) beraber, bir "danışık toplantısı" yapar. Sapkınlar düşkünler belirlenir, dargınlar
barıştırılır, borçlar ödenir. Hak belli olur, sorgusu yapılacaklar seçilir. Haberci, Peyk
(3) haber verir, 12 hizmet sahipleri belirlenir. İznikçi (4) temizlikten sorumludur, hem
cem evinin, hem gönüllerin. Cem evi hazırlanır, canlar davet edilir. Layık olan geçer
eşikten. Bekçi (5) bekler kapıyı dışarıyı, içeriyi. Canlar, canını teslim eder ona, su
uyur düşman uyumaz, gelip bir edepsiz muhabbeti bozmasın aman. İman kuzu,
şeytan kurt, akil bekçidir. Bekçi olmazsa kurt kuzuyu ne eder. Cemde elinde asası ile
Gözcü (6) düzen ve sükûneti sağlar. Gözcünün elindeki "asa" Edepli durana, doğru
söze; "göz, kulak, gönül verene" değmez. Çerağcı (7), delili (mum - ışık) uyandırır,
cem evi bilim ve sevgi nuruyla aydınlanır. Rehber talibi (yola girmek isteyen canları)
getirir Pir'in ve canların huzuruna. Talip el alır, dil alır, öz bulur meydanda. Kılavuzsuz
kus uçmaz, rehber yolcunun kılavuzudur. Haz. Ali Postunda oturur. Talip olan can
dardadır. Boynunda tigbent bağlı, Enel-Hak dediği için asılan, baş eğik eller yanda,
Hallacı MANSUR’UN darıdır bu. Ve diz üstü oturur talip, Nesimi darına, inancı için
derisi yüzülen Seyit Nesimi gibi, kendi derisi, post (minder) olur kendine. Ve talip
'kamında hançer', elleri göğsünde, gövde eğilmiştir yere, Fazlı darındadır. Ve talibin
ayakta, ayakları mühürlüdür. Hz. Hüseyin gibi, kanayan yarasını göstermemek için
kapatır, sol ayak başparmağını, sağ ayak başparmağıyla. Ve böyle ikrar (söz) verir
talip. Pirin sesi kulağında iniler, "gelme gelme,dönme dönme, gördüğünü ört,
görmediğini söyleme, eline beline diline sahip ol. Ol söz verme öl sözünden dönme.
"Seni senden aldık sana geri verdik, kendine sahip ol. İkrarın kadim olsun der.
Kendini bilen Hakkı da bilir, yalın ayak, baş açık, semaha kalkar, Semahçı (8) canlar.
Kendinden kendini bulmak için, Enel-Hak olmak için, yürürler gerçeğe doğru, pervane
olup uçarlar, turnalar gibi, kendinden kendine, gönülden gönüle ve yanıktır sazın
namesi Zakir (9) (ozan) elinde. Gönüllere coşku verir, dile hikmet verir. Zakire imam
Cafer ilmi, Pir Sultan deyişi söyletir, telli kuran (saz). Zakir sözün ateşi, telin alevi ile
pişirir çiğ canları. Siper olur, haber olur, dil olur, gönül olur, Hak olur, halk olur, soran
olur, veli olur, saz Zakirin elinde. Söyler Hak-Muhammet-Ali'den, Sah Hatayi'den Pir
Sultandan, yiğitlerden, Kerbela’dan, imamlardan, dünden bu günden, insandan
insana. 12 Hizmet ehli çağrılır meydana. Hizmet kuşağı bağlanır bellerine. Üzüm
tanesi gelir dem olur, Pir elinden içen mihman olur. Nefsini yenen ona hükmedendir.
Halk ile iyi olan hak ile iyi olandır. Dört kapı selâmını verilir; şeriat, tarikat, marifet,
hakikat nedir bilesin, yol ıssız değildir her kapının sualini verip, ancak öyle geçersin.
Yüreklerde ateş sönmez ki, yezit bir semboldür, zalimler unutulmaz ki. Kerbela
çölünde Saki (10) su ile şehitlere varmaz ki. Sivas ta da aynı, yanar canlar ateş,
duman, kan içinde susuz. Sakka suyu Şah Hüseyin aşkınadır, içene, göçene
rahmettir, yere bereket, yüreklere şefkattir, o zem-zemdir, anlayanın, inananın
derdine dermandır.
Sofra Halil İbrahim sofrası, lokma herkesin lokması. 'Elimde yoktur terazi, canlar
hakkına oldu mu razı' diye sorulur. Destursuz lokma yiyene, kurban kestirilir bir
sonraki cemde. Bu da sofranın cilvesidir. Kurbana Kurbancı (11) ya, sofraya,
sofracıya, çalışıp kazanana, pişirene getirip, götürene - gülbank çekilir. Cem'de,
Musahip olur yol kardeşi evli canlar, sonsuza dek. Üstlerine kefen örtülür, bu 4 can
böylece, ölmeden ölürler, ölmez olurlar. Ölüm ölür biz ölmeyiz. Yoktan var olmadık ki
yok olalım, her şey Hakkın varlığın birliğinden oldu. Yoktan var olmak, Hakkı (varlığı
gerçeği) yok saymaktır. Ve Musahiplerin eşlerinden gayri her şeyleri ortaktır,
sevabına günahına, bir birinden sorumludurlar, topluma karsı. Ferraş (12) meydana
çaldığı süpürgeyle temizler, kötülüklerden pisliklerden hem meydanı hem gönülleri.
Acı ızdırap ta vardır Cem'de. "Bizde hata, sizler ata " "Gönül kalsın, yol kalmasın"
"Gelin canlar bir olalım." Kısa çöpün hakkını, uzun çöpten alalım. Yoldan düşenin yeri
düşkünler meydanıdır. "Izdırap bir bedenin, yara tüm gönüllerindir". Suçluyu
bağışlamak, ancak mazlumun hakkıdır. Bazen olur, bir can geçse de hakkından, yol
geçmez, bu kamu hakkıdır, cem erenleri sorar hesabı, keser cezayı. Herkes için Acı
olsa da, sitemi zülfü kâr, düşküne değecek, hak yerini bulacaktır. Mala, cana, sana,
güzelliğe, güvenme. Nefsini, dizgin tut, yoksa sorar erenler. Sen mi ulusun, yol mu
ulu? Diye. İnsanlık yolu uludur. Öyleyse, Hele bir yol Cem'e varalım, dost cemalini
görelim. - Bilelim, birleşelim, - Diyelim söyleşelim. " Sevelim, sevilelim" GELİN
CANLAR BİR OLALIM.

BİRLİK CEMİNDE GENEL KURALLAR:


Beş çeşit Cem vardır. Bunlarda ilki olan Birlik Ceminin amacı: yol ve erkânı
öğrenmektir. Aileli gelen herkese açıktır. Sadece 12 Hizmette görev alan kişiler,
düşkün olmamalıdır, herkesle barışık olmalıdır. Ceme, gönlü ve ten temiz gelinir. Takı
takılmaz. Canlarla paylaşmak için evde olandan üstü kapalı şekilde lokma, oturacak
(post) minder getirilir. Rahat elbise giyinilir, ihtiyaçtan fazla kurban kesilmez. Yenilen
içilen ve diğer giderler için önceden veya cem günü gönülden lokma payı verilir.
Cemden önce, isteyen Dedeyle görüşebilir Bunun dışında Cemde Edep, erkâna
(ortama) uymak önemlidir.

ALEVİ – BEKTAŞİ İNANCINDA CENAZE HİZMETLERİ


Ülkemizde gerek Alevilik ve gerekse diğer inanç gruplarında olsun, kendi içinde dahi
tek tip cenaze kaldırma töreni yapılmamaktadır. Her ne kader Sünnilikte, Diyanet
tarafından bu iş tekleştirilmeye çalışılsa dahi, bölgeler arasında bazı farklılıklar var.
Bu farklılıklar diğer inanç gruplarında olduğu gibi, Alevilerde de var.
Cumhuriyet döneminden, bilhassa 1950'li yıllardan sonra kırsal kesimden kentlere
göç nedeniyle, Alevi gelenek, görenek ve dinsel inançlarında da bazı değişiklikler
olmuştur. Bu değişiklikler şehirleşmiş Sünni gelenek, görenek ve dinsel inançları
doğrultusunda oluşmaktadır. Eğer bu durumlara karşı bir önlem alınmazsa, Alevi
toplumun edep ve erkânI, kültürü, süreç içerisinde yok olma ile karşı karşıya
kalacaktır.
Örneğin: Binlerce yıldır Alevi edep ve erkânlarına göre yapılan cenaze
törenlerinden öylesine uzaklaşıldı ki; Alevi toplumunun anlamadığı şekilde, Arapça
okunan dualar ve tekbirlerle cenaze kaldırılmaktadır.
Alevilikte: "Hak ile bir olmak'', "Hak ile Hak olmak" ve "Haktan geldik, Hakka
gidiyoruz"
Gibi deyimler vardır. O nedenle, Alevilik geleneğinde bir kimse öldüğünde, o kişi için
"öldü" denmez, "Hakka yürüdü", "Don değiştirdi" gibi deyimler kullanılır.
Ayrıca, Alevi inancında ne cennete gitme hayali ve ne de cehennem ateşinde yanma
gibi bir düşünce yoktur. Bu konuda yol ulularımız bizlere: "Eşim bana huri, evim de
cennet" ve "cehennem narını" ise, insanların yaşam süresi içerisinde çektikleri
azaplar olarak öğrettiler.

CENAZE KALDIRMADA UYGULANAN YÖNTEMLER


Alevilikte, Helallik Meydanı ve Cenaze Meydanı diye iki meydan vardır.
1- Helallik Meydanı
Eğer bir can Hakka evinde yürüdü ise, yanında bulunan bir kişi "Allah, Muhammet, ya
Ali" der, o canın gözlerini kapatır. Temiz bir tülbent, bez veya bunlar gibi bir şeyle
çenesini bağlar. Hakka yürüyen canın giysileri üzerinden çıkarılır ve bir döşek üzerine
sırt üstü yatırılır. Bu döşeğe "Hak döşeği" ya da "Rahat döşeği" denir. Döşeğe
yatırılan canın kolları düzgün bir şekilde yanlara uzatılır. Ayrıca ayakları da düzgün bir
şekilde uzatıldıktan sonra, ayak başparmakları birbirine bağlanır. Bundan sonra canın
üzeri temiz bir çarşaf veya bir örtü ile örtülür. Sonra o yöreye göre örf, adet ve
gelenek var ise (duvaz imam, deyiş okumak gibi) o uygulanır. Bu uygulamaya "Dar
çekmek duası" denir.

Dar Çekme Duası'na bir örnek:


Hata yaptım ise Huda için
bağışla. Muhammet Mustafa için
bağışla.
Eğer günahım çok fazla ise
Aliyyel Mürtezâ için bağışla.
Fâtima-i Zehra, Hatice-i Kibriya
Onların hürmeti için bağışla.
Hasan aşkıyla meydana girip de
Hüseyin-i Kerbela için bağışla.
İmam Zeynel-Abâ, Muhammet
Bakır
Cafer, Musa-i Kazım, İmam Rıza için bağışla.
Muhammet Taki ve Naki
Hasan-ı Askeri için bağışla.
Muhammet Mehdî-i sahip-zamanı
Eşiğinde gedâ için bağışla.
Şah Hatayî Oniki İmam aşkına
Gel ol nûr-ı Hudâ için bağışla...

Eğer bir can Hakka hastane gibi yerlerde yürümüş ise, yukarıdaki işlemler oradaki
görevliler tarafından yapılır.

YIKAMA İŞLEMLERİ

Yine bir can hastane gibi yerlerde Hakka yürümüş ise, o mekânda yıkama işlemleri
yapılmakta ve o canın yakınları da orada yıkanmasını istiyorlar ise, o can oradaki
görevliler tarafından yıkanır.

Eğer can evi ya da Cem evleri gibi mekânlarda yıkanacak ise, öncelikle teneşirin
temiz olmasına dikkat edilir ve Hakka yürüyen can özenle teneşire taşınır. Kafasının
altına bir yastık konur. Edep yerleri uygun bir bezle örtülür. Cenaze kadın ise, kadın;
erkek ise, erkek tarafından yıkanır. Yıkamaya başlarken görevli kişi şu sözleri söyler:
‘Yüce Tanrım niyet ettik önümüze gelen bu canı dünya kirlerinden temizlemeye,
noksan ve eksiklerimizi olursa sen yüce katında bağışla. Bu canın ruhunu şad eyle.
Boz Atlı Hızır yardımcımız olsun’ der.
Yıkama işlemleri için önceden sabun, sünger ve eldivenler hazırlanır. Cenazeye
abdest aldırma diye bir kural, Alevi geleneğinde yoktur. Yıkama işlemleri ile görevli
kişi eldivenlerini taktıktan sonra yıkama işine öncelikle "avret" yerlerinden başlar.
Daha sonra vücudunun üst kısmından başlayarak, vücudunun her tarafı iyice yıkanır.
Yıkama işlemi bittikten sonra, cenazenin yakınları, eşi, dostu cenazeye "helallik suyu"
dökebilirler. Bundan sonra cenaze temiz havlularla kurulanır. Kurulama işleminden
sonra, önceden hazırlanan kefene sarılır. Erkek kefeni üç parçadır: Ahiret gömleği,
eteklik ve sargıdan oluşur. Kadın kefeni ise beş parçadır: Gömlek, eteklik, sargı,
başörtüsü ve göğüs örtüsünden ibarettir. Bu işlemler yapıldıktan sonra cenaze tören
alanında uygun bir yere konur. Bu arada orada bulunan canlardan konuşmak
isteyenler Hakka yürüyen can için özel olarak söylenecek sözleri var ise onları
söyledikten sonra, görevli kişi şunları söyler:’ Değerli canlar: Haktan geldik, Hakka
dönüyoruz. Bütün nefisler ölümü tadar. Ölüm ansızın bizi bir yerde yakalıyor. Bizler
zamanı fırsat bilmeliyiz. Ölmeden önce asli görevlerimiz olan sevgi, saygı, merhamet
duygularımızı yeniden geliştirip; birbirini seven, sayan ve birbirinin hakkına, hukukuna
sahip çıkan bir noktada olmamız gerekiyor. Kimliğimize, kültürümüze, öğretimize
sahip çıkmalıyız’. (Buna benzer başka şeyler de söyleyebilir.)
(Hakka yürüyen kişinin ismini söyleyerek) ......... Can bugün Hakka yürüdü. Haktan
rahmet diliyoruz. Yüce Hakk onu 12 İmamların şefaatine eriştirsin. Eşine ve
çocuklarına sağlık ve afiyet versin.
-Bismi Şah.
Hakkı, hakikati özünde gören ve bu yüzden Enel Hak diyen 72 millete bir nazarla
bakıp; eline, diline, beline sahip çıkmayı kendisine ilke edinen; dini, sevgi, Kâbesi
insan, kitabı bilim; mazlumun yanında, zalimin karşısında yer alan ve şimdi Hakka
yürüyen bu can, sizin içinizde yaşadı, Yedi-içti ve şimdi Hakka yürüdü. Bu cam
yaşamı süresince nasıl bilirsiniz? Bütün maddi-manevi haklarınızı helal ediyor
musunuz? (Altı çizili cümle üç kere tekrarlanır.)
Onlar da "Helal ediyoruz" deyince;
Helal olsun diyen dillerden Hak, Muhammet, Ali razı olsun, geçmişlerinizin ruhu şad
olsun, denilir. Yukarıdaki işlemler yapıldıktan sonra Cenaze Meydanı törenine geçilir.

2- Cenaze Meydanı

Cenazenin musalla taşına konmasına Cenaze Meydanı denir. Eğer Cem ve Kültür
Merkezi bulunan Alevi kurumlarında, Hakka yürüyen can kefenlendikten sonra, defin
işleminden önceki bütün işlemler burada yapılacaksa, genellikle Helallik Meydanı ile
Cenaze Meydanı aynı yerlerdir. Bu nedenle yukarıdaki Helallik Meydanı'nda söylenen
sözlerin arkasından aşağıdaki sözler söylenir. Kırsal kesimlerde ise genellikle Helallik
Meydanı ile Cenaze Meydanı aynı olabilir. Alevi edep ve erkânında kolları dirseklere
kadar sıvayıp, bazı inançlarda olduğu gibi abdest alma gibi bir kural yoktur. Yalnız
cenaze törenine katılacak kişiler, önceden tertemiz yıkanmış ve üst başlarını düzgün
bir şekilde giyinerek gelmeleri gerekir. Cenazeyi kaldıran görevli kişi, cenazenin
uygun bir yerine durur. Orada bulunan kadın ve erkekler hep birlikte, yarım ay
şeklinde toplanırlar.

Görevli kişi:
"Bismi şah: Hakk, Muhammet, Ya Ali. Ey canlar; niyet ettik Hakk için duaya, Yönümüz
kıbleye. Kıblemiz kâmil insana. Durduk divana, uyduk Hakk, Muhammet, Ali ve 12
İmam'a. Bilenler bildikleri bir duayı okusun. Bilmeyenler Allah, Muhammet, Ali desin."
"Ey yüceler yücesi Allah'ım, Hakka yürüyen can kişi için durduk sana duaya; uyduk
Üçlere, Beşlere, Yedilere, On iki İmamlara ve Kırklara.
Cenaze töreni: "Bismi Şah: Hakk, Muhammet, Ali" tekbiriyle başlar.
Bu esnada eller açık bir şekilde, dua eder gibi yukarı bakacak şekilde kaldırılır ve sağ
el, sol elin üzerine gelecek şekilde göbekte birleştirilir.

Görevli kişi: "Hakk, Muhammet, ya Ali" der. Bu sözler söylenirken başlar hafifçe
yukarıya doğru kaldırılır. Eller, bağlı bir şekilde durmaya devam eder. Herkes bildiği
bir duayı okur veya içinden geçen sözleri söyler.
Görevli kişi tekrar: "Bismi Şah: Hakk, Muhammet, Ali" diyerek tekbir getirir. Bu
işlem dört defa tekrarlanır. Dördüncü defadan sonra selamlama faslına geçilir.
Selamlama: Dördüncü tekbirden sonra, sağa dönülerek: "Selam olsun Hakka
yürüyenlere." der, sağ el aşağıya sarkıtılır.
Sola dönerek:
"Selam olsun Hakkı hakikati özünde görenlere. Ey yüceler yücesi Allah'ım divana
geldik, darına durduk. Dualarımızı Muhammet Mustafa aşkına, Aliyyel Mürteza
aşkına, 12 İmamlar aşkına kabul et. Hakka yürüyen bu canımızın yürüyen ruhunu
şad, kusurlarını af eyle. Hak Muhammed Ali.
Demi Ali, Sırrı Nebi, Hünkâr Hacı Bektaşi Veli, gerçek erenlerin, ermişlerin demine
Hüü diyelim, verelim candan salavat.
Gerçeğe Hu." der. Böylelikle oradaki cenaze töreni sona erer ve cenaze defnedilecek
mezara götürülür.
Cenaze mezarlıkta defnedildikten sonra, mezar başında görevli kişi şu sözleri söyler:
"Erenler, canlar, dostlar, yarenler
yüzümüz yerde, özümüz dâr'da.
Elimiz bağlı, yüreğimiz dağlı.
Gözümüz yaşlı, bağrımız ateşli.
Yaşam bitimli, acılar bitimsiz.
Sevgi acı ile kardeş, yaşam, ölümle
eş.
Yer anamız, gök atamız
Doğada doğduk, topraktan var olduk
Bir tende can bulduk, bir bilinçle özgür olduk
Yaşam koşusu engebeli, yaşam yolu dikenli
Taş taşa değmeden duvar olamaz,
Birbirini üzmeyen insan olamaz.
Kimileyin insan yükü ağır,
Kimileyin duyguların dili sağır
An olur öfke kabarır,
Öfke geçer yüz kararır
Dünya işi dünyada kalır
Kişi kötü demeyelim, işi kötü diyelim
Ağrınan incinen kötü geçmişi unutsun
Giden yolcuya gönül çiçeklerini sunsun!
Sevgi en güzel çiçek,
Bağışlamak en büyük emek
Emeğiniz varsa bağışlayın
Toprak ana bir canı bağrına basıyor
Ölüm vadisinin gölgeli yolu
Tümümüzü bekliyor yaratılmışların sonu
Tanrı yaşam için sabır, umut sundu.
Ateş külde söner, acı yürekte diner.
Acı paylaşıldıkça azalır,
Sevgi paylaşıldıkça çoğalır.
Acılar azalsın, sevgiler artsın.
Kinler bitsin, dostluklar pekişsin.
Yeni yaşamlarda yeni çiçekler yeşersin.
Tanrı kalanlara uzun esenlik dolu yaşam versin.
Erenlerin, evliyaların ruhu sinsin.
Hacı Bektaşi Veli, Hatayi Sultan, Pir Sultan ruhunu pak
etsin Gerçeğin demine Hu! Ya Ali."

Cenaze sahiplerine "başsağlığı" dilenir.

Not: Yukarıdaki sözlere isteyenler başkada söz veya dualar katabilir. Fakat asla
Arapça hiçbir şey katılmamalıdır.
Alevi geleneklerinde Kuran okuma diye bir şey yoktur. Eğer, bazı yörelerde cenazede
Kuran okunuyorsa, bu sonradan başka inançlardan geçmedir.
ENVER CEMAL ŞAHİN
PSAKD MYK ÜYESİ. BASIN – YAYIN SEKRETERİ.
ALEVİ-BEKTAŞİ İNANCINDA CENAZE HİZMETLERİ
1- HAK DÖŞEĞİNE KONULMASI
Bir can ruhunu Hakk'a teslim ettiğinde o an en yakınında bulunan bir kimse, " Ya Hak,
Muhammet, Ali Şefaatinden mahrum eyleme " diye tekbir getirerek Hakk'a yürüyen
Can'ın gözlerini kapatır.
Temiz bir bez, mendil ya da tülbent ile çenesini bağlar. Elbiseleri çıkarılarak, bir
çarşafa sarılıp "Rahat döşeğe-Hak döşeğine" bırakılır. Elleri yanlarına düzgün bir
şekilde uzatılır. Her iki ayak başparmakları bir bezle birbirine bağlanır. Sırt üstü
yatırılan mevtanın üzeri tamamen kapanacak şekilde temiz bir çarşafla ya da bezle
örtülür.
2-YIKAMA
Hakk'a yürüyen can, teneşire büyük bir dikkat, saygı ve özenle taşınır. Bu sırada bir
gülbank okunur. " Ber Cemal-i Muhammed, Şah-ı velayet, İmam Ali, İmam Hasan,
Şah Hüseyini Pir bilene verelim candan salâvat.
( Bu sırada orada bulunan canlar salâvat getirirler)
DEDE " Hakk'tan geldik, Hakk’a gidiyoruz. Can kıblesine döndük, Yüce Tanrım
Hakk'a yürüyen Can senin aşığındır. Sen Canansın O da Can'dır. Şimdi Can bedeni
terk etti. Bedeni toprağa dönecek don değiştirecek. Canı ruhu ise sana dönecek.
Mürşidimiz Muhammed, Pirimiz Ali, Ehl-i Beyt'in yüzü suyu hürmetine sana dönen bu
Canı sancağının altına alasın, saklayasın, bekleyesin. GERÇEĞE HÜÜ." diye
gülbank verir.
Bu dualar, gülbanklar verilirken mevtanın üzerine iki kat ya da kalın bir "stil bezi"
örtülür. Bu bezin kalın ya da iki kat örtülmesinin sebebi vücudun iç kısmını ve avret
yerlerini göstermemesi amaçlıdır. Önce avret yerleri yıkanır ve bir pamuk ya da bezle
tıkanır. Yıkama esnasında akıntı olmasına karşı tedbir olarak öncelikle bu işlem
yapılmalıdır. Sonra vücudunun üst kısmından başlayarak, vücudunun her bölümünde
ayrı eldiven ve sünger kullanarak bol sabunlu ılık suyla iyice yıkanır. ( 4 takım eldiven
ve sünger gereklidir!) Yıkama esnasında mevtanın erkek ise erkek musahibi, kadın
ise bayan musahibi yıkamaya yardımcı olur.
Bu aşamadan sonra musahibi varsa öncelikle musahibinden başlamak üzere en
yakın akraba ve arkadaş dost, komşular sırası ile mevtayı ziyaret eder, bir miktar su
dökerler. ( Can suyu)
Yıkama bittikten sonra mevta üst tarafı temiz bir havlu ile, alt tarafı ayrı bir havlu ile
başı da ayrı bir havlu ile kurulanır. Cenazenin sarılacağı kefen bezinin altına sargı
bezleri (ayaklarına, beline ve boynuna gelecek şekilde) önceden yerleştirilir. Üzerine
sargı bezi açılır. Cenaze bu sargı bezinin üzerine sırt üstü yatırılır.
Erkek kefeni üç parçadır. Ahiret gömleği, eteklik ve sargıdan oluşur. Kadın kefen ise 4
parçadır, gömlek, eteklik, sargıya ilaveten başörtüsü ve göğüs örtüsü bezi bulunur.
Sargı bezinin üzerine yatırılmış olan mevtaya Ahiret gömleği giydirilir, ardından
eteklik sarılır. Sonra sargı bezi her iki taraftan vücudu iyice saracak şekilde, baş ve
ayaklar görünmeyecek şekilde sarılır. Baş ve ayak uçlarından ve belinden bağlanır.
Bu bağlar mevta kabire konulduğunda çözülür.
Kefenleme işleminde önemli bir kural ise kefen bezinin mevtanın kendi kazancından
sağlanması ilkesidir. Mevta kefene konulduktan sonra yüzü açılır. Akraba, komşu ve
yolcu etmeye gelenler isteğe bağlı olmak üzere, Hakk'a yürüyen Can'ı son kez
görürler. Ziyaret esnasında gözyaşı dökülmez, ziyaret sonucu kefenin başı da
kapatılır.

3- HELALLİK ALINMASI
Hakk'a yürüyen Çan'ı uğurlamaya gelenlerden "Helallik" alınır. Bu Helallik töreni hem
Hakk'a yürüyen Can 'ın evinin önünde, hem de Cenaze töreninin yapılacağı yerde
alınır. Buna Alevi- Bektaşi inancında " Helallik Meydanı" da denir.
Hakk'a yürüyen can, evinin önünde uygun yükseklikte bir yere konur. Dede helallik
isterken diğer canlar cemlerde olduğu gibi yarım ay biçiminde ayaklar mühürlenerek
ve eller göğüste çapraz bir vaziyette dar duruşuna geçerler. Çünkü dar duruşu bir
teslimiyettir.
DEDE " Hakk'a yürüyen ( erkek ya da bayan adı ile anılarak) ……….Can'ı nasıl
bilirdiniz?" diye sorar. Canlar " İyi bilirdik, Hak Muhammed Ali, dondan dona, Candan
Cana taşısın." derler.
Ardından Dede " Ey canlar, Hakk'ı hakikati özünde gören, bu yüzden En-el hak diyen,
72 millete bir nazarla bakıp, eline, diline, beline sahip olmayı kendisine ilke edinen,
dini sevgi, kabesi insan, kitabı bilim,

mazlumun yanında, zalimin karşısında yer alan ve şimdi Hakk'a yürüyen bu can (bu
yol eri, ya da bacısı) sizin içinizde yiyip içti, sizlerle yaşadı. Belki de hak yedi, şimdi
göçtü, Hakk’a yürüdü.
Bu can üzerinde maddi, manevi hakkınız olabilir, varsa helal ediyor musunuz? Diye
sorar. Canlar "Helal ediyoruz" derler.
Bu soru üç kez tekrarlanır. Her defasında Helal ediyoruz cevabı alınır. Ardından
Dede " Hakkımız varsa helal ediyoruz diyen canlardan Hak Muhammed Ali razı olsun
der. Sonra Dede duaya başlar...
"Ya Hakk, ya Muhammed, ya Ali. Yücelerden yüce Tanrım. Can kıblesine döndük,
sana yalvarıyoruz, sana yakarıyoruz. Hepimiz senden geldik, sana döneceğiz. Hakk'a
yürüyen bu………… Can, yönünü sana çevirmiş, sana dönüyor. Seni Hakk bilen, Hz.
Muhammedi mürşit bilen, Hz. Ali'yi Pir bilip, Ehl-i Beyte gönülden bağlı olan bu Canı,
İmam Hasan, İmam Hüseyin aşkına bağışla.
Bismi şah... Allah Allah... Hakk Muhammed Ali, On iki İmam, Pirimiz, Üçler, beşler
yediler, On dört masum-u Paklar, On yedi kemerbestler, Kırklar, Hünkâr Hacı Bektaşi
Veli aşkına bağışla. Hakk'a yürüyen, Çan'ın geride kalan yakınlarına, yol
kardeşlerine, sabretme gücü ve sağlıklar ihsan eyle, Burada bulunan bütün canların
geçmişlerinin ruhu şad eyle.
‘Ya Hakk.. Hepimize Hakk Muhammed Ali diyerek don değiştirme nasip eyle. Hakkın
huzurunda Dem-i Ali, Sırr-ı Nebi, Pirimiz üstadımız Hünkâr Hacı Bektaşi Veli ve tüm
yol erenlerinin ve gerçeklerin demine devranına hüü diyelim, verelim candan
salâvat’... Der.
Salâvat: (Allahume salli ala seyyidina Muhammed ve ala Ali seyyidina Muhammed.
La ilahe illallah, Muhammed ün Resulullah, Aliyyül Veliyullah, Mürşidi Kamilullah,)
Bu gülbank ile HELALLİK alınmış olur. Helallik meydanı töreni biter.

4- CENAZE TÖRENİ (CENAZE MEYDANI)


Helallik Gülbangı'nın ardından Cenaze töreni (ya da Meydanı) başlar, cenaze
törenine gelen canların Cem törenine gelir gibi, tertemiz yıkanmış olmaları gerekir.
Cenaze Musalla taşına konur. Canlar cenazenin ardında yarım ay biçiminde
toplanırlar. Dede ise cenazeyi önüne alarak canları karşısına alır ve cemal cemale
Ayn-i Cem de olduğu gibi tören başlar.
(Alevi-Bektaşi geleneği bugün Sünni anlayışla uygulanmaktadır.)
Cenaze töreninde kadın erkek yan yana safa durur.(Artık Sünnilerin bile cenaze
törenlerinde kadın- erkek yan yana saf durmaktadırlar.) Canlar ellerini çapraz bir
şekilde göğsünde buluştururlar. Cem töreninde olduğu gibi ayaklar mühürlenip "Dar"
durumuna geçerler. Alevi- Bektaşi erkânı böyle olması gerekirken bugün Sünni
anlayışın uygulamaları yapılmaktadır.
Cenaze töreni "Hakk Ya Muhammed Ya Ali" tekbiri ile başlar. Bu tekbir söylenirken
başlar yukarıya kaldırır.( Alevi- Bektaşi inancında asıl olarak " Allahuekber" diye tekbir
yoktur, sonradan törenlere bir şekilde eklenmiştir. (İmam-ı Cafer Cenaze töreninin
secdesi ve rükûsu olmadığı için namaz olmadığını belirtmiştir.)
DEDE cenazenin baş kısmında durarak tekbirden sonra duaya başlar. Bismi şah... Ya
Hakk, Ya Muhammed, Ya Ali.
Yüce tanrım, Hakk'a yürüyen……….. can için durduk sana duaya. Yüzümüzü
döndük Kıble-i
Beytullah'a. Uyduk Hakk, Muhammed, Ali ve On iki İmama...
Yücelerden yüce Ya Hakk. Can Kıblesine döndük. Düşündük, yaratılanı gördük,
yaratana inandık, yaradanı İnsan-ı Kamil'de bulduk. En- el Hakk olduk,
Bağışla bizi Ya Hakk. Sana yürüyen, sana uçan, sana doğru uğurladığımız, sana
doğru yolcu ettiğimiz Can'ı bağışla.
DEDE: Bilenler bildikleri bir duayı okusun, bilmeyenler Hak Muhammed Ali aşkına
salâvat getirsin... Der.

DEDE:
"Ya Hakk, Ya Muhammed, Ya Ali " der. Bu söz söylenirken başlar yukarıya doğru
kaldırılır.
" Hakikat abdestini aldık. Günahımız sevabımız boynumuzda niyaza geldik. Medet
Mürvet Şahım darına durmaya geldik.
Ezelden seyrettik biz bu âlemi, Güneş doğmadan, ay doğmadan, Aydan günden
ezelden. Bu mülke biz gelmiş gitmiş idik ezelden. Günahlarımızı, sevaplarımızı bir
mizanda tartmış idik ezelden. Konağımız ışıktır, handan ezelden. Cananı gördük hoş
olduk, Özümüzü tanıdık yol olduk. Ana rahmine düştük kandan ezelden.

GERÇEĞE HÜ. MÜMİNE YA ALİ...


DEDE: Ya Hakk, Ya Muhammed, Ya Ali...
Bu can Hakk'a yürüdü. Kâinatın temsilcisi idi. Hakk ile buluştu, yaratana kavuştu.
Yeni bir dona, yeni bir cana, bin bir cana karıştı.
Bu can ölmeden evvel binlerce kez ölmüş, binlerce kez de dirilmiş idi. Şimdi bu can
başka bedenlerde yeniden dirilecek, bu canın bedeni canlı cansız her şeye sinecek.
Kâinat durdukça yaşayacak bu can canan içinde.
GERÇEĞE HÜ MÜMİNE YA ALİ.
DEDE: Ya Hakk, Ya Muhammed, Ya Ali...
Dostlar, bu Can Hakk'a yürüdü. Ruhu ortada kaldı. . Hakk'a teslim olan bedendir. Ona
bedensiz kalmanın acısını çektirmeyelim. Yaşadığınız müddetçe Hakk'a yürüyen bu
canın ruhunu, özünüzde yaşatabilir misiniz? Bu soruyu üç kez tekrarlayan DEDE 3
kez "İsteriz" cevabını aldıktan sonra: Hak Muhammed Ali sizlerden razı olsun,
dilekleriniz, dualarınız, Hak Muhammed Ali'nin gönül defterine kaydedilsin. Her daim
dile gelsin. GERÇEĞE HÜ MÜMİNE YA ALİ

SELAMLAMA
Tekbirden sonra sağa dönerek SELAM OLSUN HAKKIN HUZURUNA VARANLAR,
denir. Bu esnada sol el aşağıya sarkıtılır. Sonra sola dönerek " SELAM OLSUN
GERÇEĞE HÜ DİYE DUA EDENLER" der ve sağ el de aşağıya sarkıtılır.
Sağa sola selam verildikten sonra dede " Rıza-i Lillah için Hakk'a yürüyen bu can
için, bildiğiniz bir duayı yapın der. ( Bilenler bildikleri bir duayı, bilmeyenler Hak
Muhammed Ali'ye salâvat getirir.) Böylece Cenaze töreni sona erer.

5- MEZARA KOYMA
Daha sonra Hakk'a yürüyen can mezara konur. Üzeri yarım çatı şeklinde kapatılır. Bu
sırada DEDE GÜLBANK VERİR.
" Ey sonsuz keremli Yüce tanrım. Divanına geldik, darına durduk. Ya Hakk...
Dualarımızı, Muhammed Mustafa aşkına, Aliyyel Murteza aşkına, On İki İmamlar
aşkına kabul eyle...
Ya Hakk... Kusurlarımıza bakma, Gönlümüze kin, kibir, gammazlık, garezlik,
hasetlik sokma. Kalbimizi kara, yüzümüzü yara etme. Hastalarımıza şifa, dertlerimize
deva eyle.
Ya Hakk... Görünür, görünmez kazadan, beladan, serden, münkirden, nursuzdan,
pirsizden, yolsuzdan bizleri koru. Bizlerden doğacak zümreyi İnsan-ı Kamil eyle Ehli-
beyt davasının gönül erlerinden eyle. Ya Hakk... Evlat isteyene evlat, nimet isteyene
nimet, kısmet isteyene kısmet nasip eyle. Ya Hakk... Gökten hayırlı rahmet, yerden
hayırlı bereket ihsan eyle.
Ya Hakk... Don değiştiren, Hakk'a yürüyen ana - baba, konu - komşu, çoluk - çocuk,
kimsesi olmayan, mezar taşı dahi belli olmayanların gönül defterine kaydeyle ya
Hakk...
Yücelerden yüce Ya Hakk...
Okuduğumuz gülbankları, duaları Nebilerin, Velilerin Muhammed Ali'nin gönül
defterine kaydeyle ya Hakk. Ya Hakk, Kerbela'da biat etmeden canını verenlerin
ruhlarına hediye eyledik, kabul eyle ya Hakk. On İki İmamın, Ehl-i Beyt'in gönül
defterine kaydeyle ya Hakk. Ya Hakk... Muhammed Ali yolunda can verenlerin,
çilesini çekenlerin aziz ruhlarına hediye eyledik gönül defterlerine kaydeyle ya Hakk...
İnsanlığa ışık tutanların, Hallac-ı Mansurların, Seyyit Nesimilerin, Pir Sultanların ve
insanlık yolunda, hak yolunda, halk yolunda can veren şehitlerin ruhuna hediye
eyledik, gönül defterine kaydeyle ya Hakk...
Hakk'a yürüyen, sana doğru uçan, sana doğru yolcu ettiğimiz Can'ın gönül
defterine
kaydeyle ya Hakk...
Bu gülbanktan soma Dede, son olarak hazırda bulunan canlara bildikleri bir duayı
okumalarım öğütler ve cenaze töreni biter.( Cenaze törenlerinde Fatiha okunması
mecburiyeti yoktur. İmam Cafer Buyruğu, bilinen bir duayı, genellikle salâvat
getirmeyi ve On İki İmam'ların adını sayıp bilinen bir dua ile söylenmesini öğütler.)
DEDE bu tören sonrasında Hakk'a yürüyen Can'ın evine hane halkı ve yakın
akrabalarını toplar. Hakk'a yürüyen Can'ın vasiyeti var mıdır? Diye sorar. Borcu var
mıdır? Diye sorar. Var ise dedenin huzurunda açıklanır. Borcu varsa ödeme şekli
kararlaştırılır. Rızalık alınır. Cenaze töreni ardından katılanlara lokma verilir. Cenaze
evine birkaç gün komşular tarafından yemek verilir, ev işleri yapılır.

Hüseyin Gazi METİN / Dede


Açılın Kapılar Şaha Gidelim

Hızır paşa bizi berdar etmeden


Açılın kapılar şaha gidelim
Siyaset günleri gelip yetmeden
Açılın kapılar şaha gidelim

Gönül çıkmak ister, şahın köşküne


Can boyanmak ister, Ali müşküne
Pirim Ali on ik'imam aşkına
Açılın kapılar şaha gidelim

Her nereye gitsem, yolum dumandır


Bizi böyle kılan, ahd-ü amandır
Zincir boynum sıktı hayli zamandır
Açılın kapılar şaha gidelim

Yaz selleri gibi akar çağlarım


Hançer aldım, ciğerciğim dağlarım
Garip kaldım, şu arada ağlarım
Açılın kapılar şaha gidelim

Ilgın ılgın eser seher yelleri


Yare selam eylen urum erleri
Bize peyik geldi, şah bülbülleri
Açılın kapılar şaha gidelim

PİR SULTAN'ım eydür mürvetli şah'ım


Yaram baş verdi, sızlar ciğergahım
Arşa direk direk olmuştur ahım
Açılın kapılar şaha gidelim

Pir Sultan Abdal


ALEVİLER NE İSTİYOR ?

*Alevi kimliği resmen tanınmalıdır.


*Türkiye gerçekten laik bir ülke olmalıdır.Devlet bütün inançlara eşit
mesafede durmalıdır.
*Uluslararası belgelere,insan haklarına ve temel özgürlüklere dayalı bir
toplumsal mutabakat sözleşmesi olan; eşitliği,özgürlüğü,katılımcılığı ve
çoğulculuğu esas alan demokratik bir anayasa istiyoruz.
*Çağdaş,laik,demokratik bilimsel bir eğitim için zorunlu din dersleri
kaldırılmalıdır.Başta alevi çocukları olmak üzere diğer farklı din ve
inançlara sahip çocuklara yönelik asimilasyon politikalarına son
verilmesini istiyoruz.
*Alevi köylerine cami yaptırma politikalarından vazgeçilmelidir.Bugüne
kadar yapılan camiler derhal bir kararname ile cemevlerine çevrilmelidir.
*Nüfus cüzdanlarındaki din hanesi derhal kaldırılmalıdır.Çünkü bu
uygulama ayrımcılık üretmekte olup,yasalarla bireylere dinsel kanaatlerini
açıklama zorunluluğu getirilmesi,din ve inanç özgürlüğünün özünü
zedelemektedir.
*Ders kitapları,sözlükler,ansiklopediler,Milli Eğitim Bakanlığınca önerilen
yardımcı kitaplardaki,aleviliği aşağılayıcı tanımlamalar düzeltilmelidir.
*Cemevlerimize derhal ibadet yeri statüsü verilmelidir.
*Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır.Çünkü laiklik ilkesi olan bu
kurum gericiliği ve siyasal islamı besliyor.
*Başta Hacıbektaş dergahı olmak üzere diğer alevi kutsal inanç yerlerinin
yönetimi alevi kurumlarına devredilmelidir.
*Çok dinli,çok kimlikli,çok dilli,çok kültürlü bir ülkede barış içinde bir
arada yaşamak istiyoruz.
*Madımak müze olmalıdır.
* Devletin alevilik hakkında tanım getirmesi yerine
aleviler;özgünlüklerini,kimliklerini,inançlarını kendileri tanımlamak
istiyorlar.

You might also like