Professional Documents
Culture Documents
SÂLİHÎN
Muhtasar
İMAM NEVEVÎ
RİYÂZU'S-SÂLİHÎN
Copyright © Işık Yayınları, 2009
Bu eserin tüm yayın hakları Işık Yayıncılık Tic. A.Ş.’ye aittir.
Eserde yer alan metin ve resimlerin Işık Yayıncılık Tic. A.Ş.’nin önceden
yazılı izni olmaksızın, elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt
sistemi ile çoğaltılması, yayımlanması ve depolanması yasaktır.
Editör
Ali BUDAK, Ömer ÇETİNKAYA
İnceleme
Abdülkadir PAKSOY, Ahmet ÇETİNKAYA, Ali BUDAK,
İsmail KAYAR, Ömer ÇETİNKAYA, Recep ÇAKIR,
Yıldıray YALÇIN, Yücel BOZCU
Görsel Yönetmen
Engin ÇİFTÇİ
Kapak
Nurdoğan ÇAKMAKÇI
Sayfa Düzeni
Ahmet KAHRAMANOĞLU
ISBN
978-975-278-280-8
Yayın Numarası
490
Genel Dağıtım
Gökkuşağı Pazarlama ve Dağıtım
Merkez Mah. Soğuksu Cad. No: 31 Tek-Er İş Merkezi
Mahmutbey/İSTANBUL
Tel: (0212) 410 50 00 Faks: (0212) 444 85 96
Işık Yayınları
Emniyet Mahallesi Huzur Sokak No: 5
34676 Üsküdar/İSTANBUL
Tel: (0216) 318 42 88 Faks: (0216) 318 52 20
www.isikyayinlari.com
6. BASKI
TAKDİM ................................................................................................................11
MUHTASAR RİYÂZU'S-SÂLİHÎN .................................................................13
İyi Niyet, İhlâs ve Samimiyet ...............................................................................13
Tövbe ve İstiğfar ....................................................................................................19
Sabır..........................................................................................................................21
Doğru Sözlü ve Dürüst Olmak ..........................................................................29
Murakabe - Allah’ın Kullarını Görüp Gözetmesi.............................................33
Takva - Allah Korkusu ve Allah’a Saygı .............................................................37
Yakîn ve Tevekkül - Tereddütsüz İman ve Allah’a Tam Güven ....................39
Doğruluk ve İstikamet ..........................................................................................44
Hayır ve Hasenat İşlemeye Yarışırcasına Koşmak ............................................46
Mücahede - Allah Yolunda Mücadele .................................................................48
Ömrün Kalan Vaktini İyi Değerlendirmek ve Hayrı Arttırmak.....................56
Hayır Yollarının Çok Yönlü ve Çeşitli Olması ..................................................57
İbadette Orta Yol Tutmak, İstikameti Korumak ..............................................64
İbadetleri ve Hayırlı İşleri Sürekli Yapmak ........................................................67
Sünneti ve Sünnetin Ortaya Koyduğu Edepleri Korumak..............................68
Allah’ın Hükmüne Boyun Eğmek .......................................................................72
Bid’at ve Din Adına Sonradan Çıkan Şeylerden Sakınmak .............................74
İyi veya Kötü Çığır Açanlar Hakkında ...............................................................76
Hayra Öncülük Etmek, İyilik ve Takvada Yardımlaşmak................................79
Nasihat Hakkında...................................................................................................80
İyiliği Yaymak, Kötülükten Alıkoymak
(Emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münker)..............................................................81
İrşat Ehlinin Söz ve Yaşantısının Birbirini Tutması .........................................88
Emaneti Yerine Getirmek ...................................................................................89
5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
7
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
10
TAKDİM
11
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
12
MUHTASAR RİYÂZU'S-SÂLİHÎN
אؤ َ א َو ٰ ِכ ْ َ َא ُ ُ ا َّ ْ َ ى ِ כ
ُ َ “ َ ْ َ َ َאل ا ّٰ َ ُ ُ ُ َ א َو َ ِدKurbanlıkların
ُْ ْ
ne etleri ne de kanları asla Allah’a ulaşacak değildir. Lakin O’na
ulaşan tek şey, kalblerinizde beslediğiniz takvadır, Allah saygısı-
dır.” {Hac Sûresi, 22/37}
ِ ِ ۪ ُ ْ ِا ْن ُ ْ ُ ا א
ات َو َ א ُ ُ ْ ُ ُ ُ ورِ ُכ ْ اَ ْو
َ ٰ َّ وه َ ْ َ ْ ُ ا ّٰ ُ َو َ ْ َ ُ َ א ا َ
۪ َ “ ۪ ْا َر ِض وا ّٰ ٰ ُכ ّ ِ َ ٍءDe ki: İçinizdekini gizleseniz de
ٌ ْ َ ُ َ ْ
açıklasanız da mutlaka Allah onu bilir. Bütün göklerde ve yerde
olanları da bilir. Allah her şeye kâdirdir.” {Âl-i İmran Sûresi, 3/29}
ِ ْ َ َכא ِِ ِ ِ ِ ِ ُ ور ِ ِ
َُُ ْ ْ َ َو، ُ ُ ُ ِإ َ ا ّٰ َو َر َ ْ َ َ ّٰ ْ َ ُ ُ ِإ َ ا
« ِ َ َ ِإ ُ َ א َ ِ ْ ُ ُ ِإ ٰ َ א َ א ِإ ٰ ُد ْ א ُ ۪ َ א أَ ِو ا ْ أَ ٍة َ ْ ِכ
ْ َ َ َ ُ َ
Hz. Ömer radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah’ı sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyururken işittim:
“Ameller (başka değil) ancak niyetlere göredir; herkesin niyeti
ne ise eline geçecek odur. Kimin hicreti, Allah ve Resûlü (rızası ve
hoşnutlukları) için ise onun hicreti Allah ve Resûlü’nedir. Kimin
hicreti de elde etmeyi umduğu bir dünyalık veya nikâhlanmak
istediği bir kadın için ise onun hicreti de hedeflediği şeyedir.”
[Buhari, İman 41; Müslim, İmâre 155]
ِ ِ
ْ » َ ْ َ َة َ ْ َ ا ْ َ ْ ِ َو ٰ כ ُّ ِ َّ ْ َ َאل ا َ َא َ َ َ ْ َא ِئ3
«َ א ْ ِ وا ِ ِ אد و ِ ِ ذا ا
ُ ْ ُ ْ ْ ُ ْ َ َ ٌ َّ َ ٌ َ
Hz. Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
14
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ ِِ כ َّא َ َ ا:
ُ َ َאل َ ْ َ א ِ ِ ْ ِ َ ِ ا ّٰ ِ ا ْ َ ْ َ אرِ ِ ّي4
ّ َّ ْ
َّ َو ِاد ًא ِإ و،۪ ا ِ »إِن ِא ۪ ِ ِ א א:َ ٍاة َ َ َאل
ْ ُ ْ َ َ َ َ ً َ ْ ُ ْ َ ً َ َ َ َ ْ َّ َ
« ِ ْ َ ْ » ِإ َّ َ ِ ُכ ُכ ِ ا: ٍ َ َכא ُ ا َ َ ُכ َ َ ُ ا ْ َ ُض« َو ۪ رِ َوا
ْ َ ُ َ ْ
Câbir İbn Abdullah el-Ensarî radıyallahu anhumâ demiştir ki: Bir
gazvede Resûlullah ile beraber bulunuyorduk. Bir ara buyurdular
ki: “Medine’de geride kalan öyle kimseler var ki, siz hangi yolu
geçseniz, hangi vadiyi aşsanız onlar da (niyetleri sebebiyle) sizinle
birlikte gibidirler. Onları sizinle birlikte olmaktan hastalıkları
alıkoymuştur.”
Bir başka rivayete göre: “Öyle ki onlar da (niyetleri sebebiy-
le) sizin sevabınıza ortak olurlar.” [Müslim, İmâre 159]
16
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ّٰ ر ِل ا ِ ِ َّ ُ ْ אس ْ ِ َ ْ ِ ا ِ ِ ِ ا
ُ َ ْ َ ، َّ َ ِ ْ ّٰ ْ َ ْ َ
9
ِ َ ْ ّٰ َכ ا ِ ۪
אت َ َ َ َ َ »إ َِّن ا:אل َ َ ٰ אر َك َو َ َ א َ َ َ ِّ َ א َ ْ ۪وي َ ْ َر
ٍ :ذ ِ כ ِ وا ِٰئ
ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ א َכ َ َ َ א ا ِ
ْ َ َ َ َ َ َّ َ ْ َ َ َ ٰ َ َّ َ َّ ُ
אت
ّ َّ َ
ِ א ِ אכ אا כא ِ وإِن אر َك َو َ َ א ٰ ِ ه
َ ْ َ ُ ّٰ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َّ َ ْ َ ً َ َ ً َ َ َ ُ َ ْ َ ََ
ٍ ِ َِئ وإِن،אف כ ۪ ٍة ٍ ْ َِ ِ אئَ ِ ِ ٍ ِإ ٰ أ אت ِإٍ َ
ّ َ َّ َ ْ َ َ َ َ ْ ْ َ ٰ َ َ
َوإ ِْن َ ِ َ א َ َ ِ َ َ א َכ َ َ א، ً َ ِ َ َ َ ْ َ ْ َ א َכ َ َ א ا ّٰ ُ ِ ْ َ ُه َ َ َ ً َכא
َ َّ َ ْ
ِ
«ا ّٰ ُ َ َِئ ً َوا َ ًة
ّ
Abdullah İbn Abbas İbn Abdulmuttalib radıyallahu anhumâ de-
miştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir kudsî hadiste Allah
Tebâreke ve Teâlâ hazretlerinden şöyle buyurduğunu bildirmiştir:
“Allah, iyilikleri ve kötülükleri takdir edip yazdı ve bunları
şöyle beyan buyurdu: Kim bir iyilik yapmaya niyetlenmiş ve
yapmamışsa, Allah bunu kendi nezdinde yapılmış bir iyilik olarak
kaydeder. Şayet o kimse iyilik yapmaya niyetlenmiş ve o iyiliği
yapmışsa Allah o kimseye on iyilikten başlayarak yedi yüz katı ve
hatta kat kat fazlasıyla yazar. Fakat o kimse bir kötülük yapmaya
niyetlenir de yapmazsa, Allah bunu nezdinde tam yapılmış bir
iyilik olarak kaydeder. Şayet bir kötülüğe niyetlenmiş ve o kötü-
lüğü yapmışsa Allah bunu sadece bir kötülük olarak yazar.” [Buhari,
Rikak 31; Müslim, İman 207]
18
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
Tövbe ve İstiğfar
“ َو ُ ُ ا ِا ٰ ا ّٰ ِ َ ۪ ً א َا ُّ َ א ا ْ ُ ْ ِ ُ َن َ َ َّ ُכ ُ ْ ِ ُ َنEy iman edenler,
ْ
hepiniz toptan Allah’a tövbe ediniz ki felaha eresiniz!” {Nur Sûresi,
24/31}
ِ َ “ ِا ْ ِ وا ر ُכ ُ ُ ا ِاRabbinizden mağfiret dileyin. Sonra
ْ ُ َّ ْ َّ َ ُ َ ْ
O’na tövbe edin!” {Hud Sûresi, 11/3}
َ ْ َ ً َ ُ ًא ٰ “ آ اَ ُّ َ א ا َّ ۪ َ آ َ ُ ا ُ ُ ا ِاEy iman edenler! Samimî
ve kesin bir dönüşle Allah’a tövbe ediniz!” {Tahrîm Sûresi, 66/8}
ِ ّٰ »وا: ُ ُل ِ ّٰ ر َل ا ِ َ
ُ َ ُ ْ َ : َ َאل َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
10
َ َ
«ِإ ۪ ّ َ َ ْ َ ْ ِ ا ّٰ َ َوأَ ُ ُب ِإ َ ِ ِ ا ْ ْ ِم أَ ْכ َ ِ ْ َ ۪ َ َ ًة
َّ ْ َ َ ْ ُ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah’ı sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyururken işittim:
“Allah’a yemin ederim ki ben, günde yetmiş defadan fazla
Allah’a tövbe ve istiğfar etmekteyim.” [Buhari, Deavât 3]
ِ ّٰ ِ ا
ُ ََْ
َ ّٰ »إ َِّن ا: َ َאل ِّ ِ َّ َ ِ ا ََُ ِ ْ
15
َْ ْ َ
« ِ ا ِ א
ْ َْ ُ َْ َ َْ ْ َ َ َْ
Abdullah İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki: Nebiler
Serveri sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
20
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ َ ٍ ِ ِ ْ ِ َ َאس َوأ ٍ
ْ َ » : َ َאل ّٰ َ א כ أ َّن َر ُ َل ا ا
َّ َ ِ ْ ِ َ
16
ِ أَ ْن ُכ َن َ و ِاد ِ ِ ِ
َو َ ْ َ ْ َ َ َ ُאه،אن َ َ ُ َ َّ َ َآد َم َواد ًא ْ َذ َ ٍ أَ ِ ْ أَ َّن
«אب َ َ ْ َ ٰ َ ُ ّٰ اب َو َ ُ ُب اُ َ ُّ ا َّ ِإ
İbn Abbas ve Enes İbn Mâlik radıyallahu anhumâ demişlerdir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, iki vadi dolusu
altınlarının olmasını ister. Onun ağzını (gözünü) topraktan başka
bir şey doldurmaz (hırs ve emellerinin sonu yoktur). Her şeye
rağmen Allah, tövbe edenin tövbesini kabul eder.” [Buhari, Rikak 10;
Müslim, Zekât 116]
Sabır
“ آ اَ ُّ َ א ا َّ ۪ َ آ َ ُ ا ا ْ ِ وا َو َ א ِ وا َو َرا ِ ُ ا َوا َّ ُ ا ا ّٰ َ َ َ َّ ُכ ُ ْ ِ ُ َنEy
ْ ُ ُ
iman edenler! Sabredin, sabır, dayanışma ve irtibat halinde (düş-
mana karşı) sıkı durun. Allah’a karşı gelmekten de sakının ki,
felâha (kurtuluşa ve başarıya) eresiniz.” {Âl-i İmran Sûresi, 3/200}
ِ َّ ال وا ْ َ ْ ُ ِ وا
ِ ِ ٍ ْ َ و َ َ ُ َّ ُכ ِ َ ٍء ِ ا ْ َ ِف وا ْ ِع و
ات
ََ َ َ َ َْ َْ ا َ ُ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ
۪ ِ א ا ِ ِّ “ وBiz mutlaka sizi biraz korku ile biraz açlık ile yahut
َ َّ ََ
mala, cana veya ürünlere gelecek noksanlıkla imtihan etmekteyiz.
Sabredenlere müjdele!” {Bakara Sûresi, 2/155}
ٍ َ ِ ِ َ ِ ُ ْ َون أ
אب ِ “ ِإ َّ َ א ُ َ َّ ا אSabredenlere (hak yolunda
ْ ْ َ َ ُ َّ
sebat edenlere) ücretleri sınırsız bir tarzda ödenecektir. {Zümer
Sûresi, 39/10}
ِ ۪ ۪
َ ۪ ِ “ آ اَ ُّ َ א ا َّ َ آ َ ُ ا ا ْ َ ُ ا ِא َّ ْ ِ َوا َّ َ ة ِإ َِّن ا ّٰ َ َ َ ا َّ אEy iman
edenler! Sabır göstererek ve namazı vesile kılarak Allah’tan
yardım dileyin. Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir.”
{Bakara Sûresi, 2/153}
َ
ِ ُ ْ رِ ِي أَ َّن َא א
ً ّ
ٍ َ ِ ِ
ْ אن ا ْ َ ْ أَ ۪ َ ۪ ٍ ْ ِ َ א ِ ِכ18
ِ
َ ِ َ ّٰ َ ، ْ ُ ُ ُه َ َ ْ َא َ ُ ، ُ َא
َ َّ ْ ْ َ َ ّٰ ا ْ َ ْ َ אرِ َ َ ُ ا َر ُ َل ا
22
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ْ َ ِ » َ َ א: : ِ ّٰ ُل ا
ُ َ َאل َر: َ َאل ْ ِ َאن
ٍ ِ ِ ْ َ ُ ْ َ 19
ً
ِ ِ ٍ َ ِ ٰذ ِ َכ ِ
ُ ْ َ إ ِْن أَ َ א: ِ ْ ُ ْ َّ ِإَ َ ْ َ َو، ٌ ْ َ ُ َ ُ َّ ا ْ ُ ْ ِ إ َِّن أَ ْ َ ُه ُכ
«ُ َ אن َ ا כ اء ا وإِن أَ א اء כ כאن
ً ْ َ َ َ َ َ َ ُ َّ َ ُ ْ َ َ ْ َ ُ َ ً ْ َ َ َ َ َ َ َ ُ َّ َ
Süheyb İbn Sinan radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Müminin durumu şâyân-ı takdirdir; niye olmasın ki; onun
her işi hayırdır ve bu da müminden başkasına müyesser değildir.
O, neşe ve sevinç ifade eden bir duruma mazhar olunca şükreder,
bu onun için hayır olur; herhangi bir sıkıntıya maruz kaldığında
da sabreder, bu da yine onun için hayır olur.” [Müslim, Zühd 64]
23
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َכ َ ۪ ّ أَ ْ ُ ِإ ٰ َر ُ ِل:אل َ َ ٍد ِ ِ
ُ ْ َ ِ ْ ّٰ َ ْ َ ْ ا
21
ُ
ِ ِ ِ ْ َ ْ כ ِ َ ِ א ِ ا ِ ّٰ ا
ُ َ َ َ ، ْ ِ ْ َ َ ُ ُ َ َ ات ا ّٰ َو
ُ ََ َ אء
َ َ ًّ ْ َ
۪ َ ِ ِ ْ » َا َّ ا: و ِ ِ ُ ُل َ ْ ُ ُ َ َ ْد َ ْ ُه َو ُ َ َ ْ َ ُ ا َّ َم
ْ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ َ
«َ ِ َّ ُ َ َ ْ َ ُ َن
ْ
Abdullah İbn Mes’ud radıyallahu anh demiştir ki:
“Resûlullah Efendimizin peygamberlerden bir peygamberi
(Allah’ın salât ve selâmı hepsinin üzerinde olsun) anlatması
hâlâ gözlerimin önündedir. Öyle ki, kavmi o peygamberi dövüp
kanlar içinde bıraktığı halde, o bir taraftan yüzündeki kanı siliyor
diğer taraftan da “Allahım, kavmimi bağışla, çünkü onlar hakikati
bilmiyorlar!” diyordu. [Buhari, Enbiya 54; Müslim, Cihâd 104]
24
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
25
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ
ْ َ َ א َ ُ ُّ ُه ٰذ َכ، ْ َ
ِ ِ َ ْ ِ ِ َو َ אط ا ْ َ ۪ ِ َ א ُد
ون ِ َ َِ ُ َ و
ْ ُْ َ
ٰ اכ ُ ِ ْ َ ْ َ َאء ِإ ِ ا ۪ ّٰ
َ َ َوا ّٰ ِ َ ِ َّ ا ّٰ ُ ٰ َ ا ا، ِ ِ ۪د
َّ َ َ َْ َّ ُ
« َو ٰ ِכ َّ ُכ َ ْ َ ْ ِ ُ َن، ِ ِ َ َ َٰ َ אف ِإ َّ ا ّٰ َ َوا ِ ّ ْئ
ُ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َت
ْ
Habbâb İbn Eret radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah Efen-
dimiz sallallahu aleyhi ve sellem hırkasını başının altına yastık yapmış,
Kâbe’nin gölgesinde dinlenirken (müşriklerden gördüğümüz
işkencelerden ötürü) kendisine şikâyette bulunduk ve: “Bizim
için Allah’tan yardım ve inayet dilemez misiniz?” dedik. Ancak
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle mukabelede bulundu:
“Sizden önceki ümmetler içinde öyle kimseler vardı ki tutu-
lup kazılan bir çukura (yarı beline kadar) gömülür, sonra da teste-
re getirilip başına konur ve ikiye biçilirdi. Yahut demir tırmıklarla
tırmıklanıp eti kemiğinden ayrılırdı. Fakat yine de bütün bunlar
onu dininden döndüremezdi. Allah’a yemin olsun ki, O mutlaka
bu dini tamama erdirecektir. Hatta gün gelecek, yalnız başına
bir atlı, Allah korkusu ve sürüsüne kurt saldırması endişesinden
başka hiçbir korku taşımaksızın San’a’dan Hadramevt’e kadar
emniyetle gidecektir. Ne var ki, siz bu hususta acele ediyorsunuz
(sabırsızlanıyor, hemen olsun istiyorsunuz).” [Buhari, Menâkıb 25]
26
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ
ِ َ وذي ِ َ ْכ ِ ِ
ْ َ َ ُُ ا ّٰ ُ ُ ٰ َ ْ أ َ ْ َ :َ ْ َ ْ ل ا ّٰ ُ َو َر ُ ُ ُ ؟ ُ َّ َ َאل
.ِإ َ ِ َ ْ َ َ א َ ۪ ًא َ
ُ َ َ َ َ َم َ أ ْر: ُ ْ ُ َ « َ َ َ َ ٰ َ ا
ْ
Abdullah İbn Mes’ud radıyallahu anh demiştir ki: Huneyn
ganimetlerinin taksiminde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bazı
kişilere diğerlerinden fazla hisse verdi. Akra İbn Hâbis’e yüz
deve, Uyeyne İbn Hısn’a da bir o kadar verdi. Arapların ileri
gelenlerine de o günkü taksimde biraz fazla pay vermeyi ter-
cih etti. Bunun üzerine (Efendimizin gayesini anlamayan) bir
şahıs şöyle dedi: “Vallahi bu taksimatta hakkaniyet olmadığı
gibi Allah ̦ın rızası da gözetilmemiştir!” Bu sözü duyunca ben
yerimde duramadım ve “Vallahi bunu Resûlullah’a haber vere-
ceğim!” dedim. Nitekim dediğim gibi derhal huzurlarına vardım
ve meseleyi arz ettim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem söyledikle-
rimi işitince çehresi değişti, yüzü kıpkırmızı oldu ve buyurdu ki:
“Allah ve Resûlü de adaletli davranmamışsa başka kim adaletli
davranabilir ki? Allah, Musa’ya rahmetiyle muamele buyursun!
Zira o, bundan daha ağır eziyetlere (ithamlara) maruz kalmış,
ama yine de sabretmişti.”
İbn Mes’ud radıyallahu anh der ki: “Bu hadiseden sonra artık hiç
kimsenin sözünü Resûlullah’a götürmemeye karar verdim.” [Buhari,
Edeb 53; Müslim, Zekât 145]
ِ
ُ ۪ َّ » َ ْ َ ا: َ َאل ّٰ َل ا َ َ
ُ أ َّن َر َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
27
» ِإ َّ ُכ َ َ ْ َ ْ َن َ ْ ۪ ي:َ ْ َ ْ َ ُ َ ًא َ َ َאل
ْ ْ َא ا َ ْ َ ْ ِ ُ ِ َכ َ َا ّٰ ِ أ
«َ َ ا ْ َ ْ ِض ۪ َ ْ َ ّٰ ِ وا
ْ َ ُ ْ أَ َ ًة َ א
َ
Üseyd İbn Hudayr radıyallahu anh demiştir ki: Ensardan bir şahıs:
Ey Allah’ın Resûlü, falan kişiye verdiğin gibi bana da bir memu-
riyet vermez misin? diye vazife istedi. Bunun üzerine Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Doğrusu benden sonra haksız
28
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ ِ أَ א ۪ ِ َ ٰ ا ّٰ ِ ْ ِ أَ ۪ أَ ْو ِ
ْ َ ّٰ أ َّن َر ُ َل ا
30
َّ َْ ْ َ
:אس َ َ َאلِ ُ َ אم ِ ا، ِ ِ ِ ۪
َّ َ َّ ُ ْ َّ ُ َّو ا ْ َ َ َ َ ّٰ َ א َ ا َ ْ ا َّ َ َ َ א ا
29
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ ٍ ِ َא ۪ َ َ ِ ا ْ َ َ ِ ْ ِ َ ِ ِ ْ ِ أ32
ْ ُ ْ َ َ َאل ّ
۪ ْ ِ
،ٌ َ َ ُ َ َِّن ا ّ ْ َق،»د ْع َ א َ ۪ َכ ِإ ٰ َ א َ َ ۪ َכ
َ :: ِ ّٰ َر ُ ِل ا
ُ ُ
«ٌ َ۪وا ْ َכ ِ َب ر
َ
Hasan İbn Ali İbn Ebî Talib radıyallahu anhumâ demiştir ki:
“Dedem Resûlullah ̦ın sallallahu aleyhi ve sellem şu nasihatini ezber-
ledim:
“İçinde kuşku uyaran şeyleri bırak (kuşkusuz bir iklimde yaşa).
(Bil ki) Doğruluk insanın içinde itminan (oturaklaşma) hâsıl eder.
Yalana gelince; o şüphe ve tereddüt hâsıl eden şeydir (burkuntu-
dur, bulantıdır).” [Tirmizi, Kıyamet 60]
ِ ِ
َ ٌّ ِ َ » َ َ ا: ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة34
َ َ ْ ْ ِ َر ُ ٌ َ َ َכ: ِ ِ ْ َ ِ ات ا ّٰ ِ َو َ َ ُ ُ َ َ ِ َ َ َאل ِ
َ ْ ْ ُ َ َ َ ا ْ َ ْ ِ َ אء
א َ و أ،ِ א و ۪ أَن ِ ِ א و א.ا أَ ٍة
ْ َ ً ُ ُ َ َ ٌ َ َ َ َ ِ ْ َ َّ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ ُ َ ُ َ َ ْ َ ْ ُ
ٍ َ َ َ و َ أَ ٌ ِا ْ ى َ َ א أَو،ُ َ א
.אت َو ُ َ َ ْ َ ِ أَ ْو َ َد َ א
ُ ْ ً َٰ َ َ َ ُ ْ َ َْ
31
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
: ِ ْ َّ ِ َ َ َאل،َ َ َ ا َ َ َא ِ َ ا ْ َ َ ِ َ َ َة ا ْ َ ْ ِ أَ ْو َ ۪ א ِ ْ ٰذ ِ َכ
ً ْ
ْ َ ْ ِ
ُ ّٰ َ ُ ِ َ ْ َ ّٰ َ َ َ ا، اَ َّ ُ َّ ا ْ ِ ْ َ א َ َ ْ َא،ِإ َّכ َ ُ َر ٌة َوأ َא َ ُ ٌر
إ َِّن:אر ِ َ ْ ُכ َ َ א َ َ َ ْ َ ْ َ א َ َ َאل ِ ِ ِ
ْ َ َّ َ َ َאء ْت َ ْ ا، َ َ َ َ َ ا ْ َ َאئ، ْ َ َ
: َ َ ِ َ ْ َ ُ َر ُ ٍ ِ ِ ِه َ َ َאل، ٌ ُ َ ْ א ِ ْ ۪ ِ ِ ْ ُכ ّ ِ َ ۪ َ ٍ َر،ً ُ ُ ۪ ُכ
َ َُ ْ
ِ ِ ٍ ۪
: َ َ َ ْ َ ُ َر ُ َ ِ أَ ْو َ َ َ ِ ه َ َ َאل،۪ ُכ ا ْ ُ ُ ُل َ ْ א ِ ْ َ ۪ َ ُ َכ
ِ
َ ْ َُ ُ
َ َ َ َ َ א، ِ َ َّ َ َ ُאءوا ِ ْأ ٍس ِ ْ ِ َر ْأ ِس َ َ ٍة ِ ْ ا،۪ ُכ ا ْ ُ ُ ُل
َ َ ُ
ُ أَ َ َّ ا ّٰ ُ َ َא، َ َ َ ِ َّ ا ْ َ َ ِאئ ِ َ َ ٍ َ َ َא،אر َ َ َכ َ ْ َ א ِ
ُ َّ َ َ َאءت ا
َّ ْ ُ ْ
«ا ْ َ َ ِאئ َ َّ א َر ٰأى َ ْ َ َא َو َ ْ َ َא َ َ َ َّ َ א َ َא
َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’ın salât ve selâmı üzerlerine olsun, önceki peygam-
berlerden biri gaza etmek üzere yola çıkarken ümmetine şöyle
seslendi: “Yeni evlenmiş olup da henüz gerdeğe girmemiş,
yaptığı evin henüz çatısını çatmamış, gebe koyun veya deve alıp
yavrulamasını bekleyen kimseler peşime düşmesin!” Bu sözleri
söyledikten sonra düşmanla karşılaşmak üzere yola çıktı. İkindi
sularında savaş alanına vardı. Güneşe hitaben: “Sen de ben de
emir kuluyuz” dedi ve “Allahım güneşin batışını geciktir!” diye
dua etti. Bunun üzerine Allah ona fethi ihsan edinceye dek
güneşin batması geciktirildi. Savaş sonrası ganimetler bir araya
getirilip ortaya kondu. Onları yakmak için gökten ateş indi fakat
yakmadı. Bunun üzerine Peygamber: “İçinizde ganimetten mal
aşırmış olanlar var. Haydi, her kabileden bir temsilci benim elimi
sıkıp biat etsin!” diye seslendi. Biat esnasında bir kişinin eli pey-
gamberin eline yapıştı. O zaman “İhanet eden sizdedir. Derhal
senin kabilene mensup kişiler gelip bana biat etsinler!” buyurdu.
Gelenler arasında iki ya da üç kişinin eli peygamberin eline yapı-
32
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ور ِ ِ
ُ ُ ُّ “ َ ْ َ ُ َ آئ َ َ ا َْ ْ ُ ِ َو َ א ُ ْ اAllah, gözlerin hain bakışını ve
kalblerin sakladığı bütün şeyleri dahi bilir.” {Mümin Sûresi, 40/19}
َ ُّ ُ َ ْ َ وك ِ َ ْ ٍء
َّ وك ِإ َ ُّ ُ َ َ ٰ أَ ْن اََْ ُ ا َوإ ِِن،َכ َ ُ ا ّٰ ُ َ َכ
َ
« ُ ُ ُّ َ ِ ا ْ َ ْ َ ُم َو َ َّ ِ ا ِ ر،َ َכ ٍ
ُ ْ َ ُ ّٰ ِ َ ْ ء َ ْ َכ َ َ ُ ا
İbn Abbas radıyallahu anhumâ demiştir ki: Nebiler Serveri Efen-
dimiz ̦in sallallahu aleyhi ve sellem terkisinde yol alıyordum. Bana şöyle
buyurdular: “Ey delikanlı! Sana birkaç kelime öğreteyim: Sen
Allah’a ait hakları koru ki, Allah da seni muhafaza etsin. Allah’ı (n
haklarını) gözet ki, O’nu yanında bulasın. İstediğin zaman Allah’tan
iste. Yardım isteyecek olursan yine Allah’tan dile ve bil ki; bütün
ümmet toplanıp sana bir fayda temin etmeye çalışsalar, ancak senin
için Allah’ın takdir buyurduğu faydayı temin edebilirler. Yine bütün
insanlar toplanıp sana zarar vermeye kalkışsalar Allah’ın takdir
edip yazmış olduğunun dışında zerre kadar zarar veremezler. Artık
kalemler kaldırıldı, yazılar kurudu.” [Tirmizi, Kıyamet 59]
َ ُ َن أَ ْ َ א ً ِ أَ َد ُّق ۪ أَ ِכ ٍ َ
ُْ ُ ْ ْ َ َ ْ » ِإ َّ ُכ: َ َאل َ َ ْ أ
38
َ
« ِ َ ا ْ ُ ِ َ אت ِ ّٰ ِل ا
ِ ِ
ُ ُכ َّא َ ُ ُّ َ א َ ٰ َ ْ َر، ِ َ َّ َ ا
ِ
Enes İbn Mâlik radıyallahu anh demiştir ki: “Siz kıl kadar bile
önemsemediğiniz birtakım işler yapıyorsunuz ki, doğrusu biz
onları Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında helâk sebebi
olan büyük hatalardan sayardık.” [Buhari, Rikak 32]
،אر
ُ ََ ٰ إ َِّن ا ّٰ َ َ َ א: َ َאل ِ ِ َّ َ ِ ا ْ َ َة ۪ َ َ ْ أ39
ّ َُ
ِ« َ ّٰ ْ ِ ا ْ ء א م ا َو َ ُة ا ّٰ ِ َ َ א ٰ أَ ْن
ْ َ ُ َ َّ َ َ ُ ْ َ َ َ َْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
“Allah gayret tecellisinde bulunur. Allah’ın gayreti kulun
işleyeceği haramlara karşıdır.” [Buhari, Nikâh 107; Müslim, Tevbe 36]
İzah: Allah, kulun harama girmesine katiyen razı değildir. Allah’ın
emir ve yasaklarının çiğnenmesi gayretullaha dokunur.
36
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ان
َ َ ْ َد ُ ِّ »اَ ْ َכ: َ َאل ِّ ِ َّ َ ِ ا أَ ْو ٍس ِ ْ َ ْ َ َّ ِاد40
ّٰ َ َ َ א َو ْ أَ ْ َ َ ْ َ ُ َ َ ا
َ
ِ
َ ُ ِ َوا ْ َ א،ا ْ َ ْ ت َ ْ َ ُ َو َ ِ َ ِ َ א َ َْ
« ِ ا ّٰ ِ ا ْ َ َ א ََ
َّ
Şeddâd İbn Evs radıyallahu anh demiştir ki: Fahri Kâinat
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
“Akıllı kişi, kendini hesaba çeken (ayağının kayabileceği
yerlerden ve insanlardan uzak duran) ve ölüm ötesi için (salih)
amel işleyendir (hazırlık yapandır). Âciz kişi ise kendini heva ve
hevesine kaptırıp da Allah’tan gerçekleşmeyecek şeyleri bekleyen
kuruntu sahibi bir zavallıdır.” [Tirmizi, Kıyamet 25]
ِ ِّ ِ ِ َ ْ َ َن ا ْ َ א ِ ْ َ ْ أَ ۪ أُ َ א َ َ ُ َ ِ ّي45
ُ ْ َ : َ َאل
ِ
»ا َّ ُ ا ا ّٰ َ َو َ ُّ ا :ا ْ َ َدا ِع َ َ َאل ِ ۪ ُ ْ ِ ّٰ ر َل ا
َّ َ ُ َ ُ َ
َوأَ ۪ ُ ا أُ اءכ زכאة أَ ا ِכ َ ْ َ ُכ َو ُ ُ ا َ ْ ُכ َوأَ ُّدوا
ُْ َ َ َ ُْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ
« َ ْ ُ ُ ا َ َّ َ َر ِّ ُכ
ْ
Ebû Ümâme Sudey İbn Aclân el-Bâhılî radıyallahu anh demiştir
ki: Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Veda Hutbesi’nde
şöyle buyurdu:
“Allah’a karşı saygılı olun (takva dairesinde hareket edin)!
Beş vakit namazlarınızı kılın! Ramazan orucunuzu tutun! Malları-
nızın zekâtını verin! Yöneticilerinize itaat edin! Bunları yaptığınız
takdirde Rabbinizin cennetine girersiniz.” [Tirmizi, Cum’a 80]
ِ َ
َ ْ َ َّ ِ َّ َ َ أ ْ ُ ا َّ ِ َّ َو َ َ ُ ا ُّ َ ْ ُ َوا َّ ِ َّ َو َ َ ُ ا َّ ُ ُ َوا َّ ُ َ ن َوا
۪ َ ۪ َ ۪ ُاد ۪ َ َ َ ْ أَ َّ أ ۪ ِ أَ ٌ ِإ ْذ ر
ٰ ُ ٰ َا َّ ْ ُ ُ ٌ َ ٌ َ َ َ ُ َ َُ َ
اد َ ۪ َ ۪ َ ۪ ا ٌ َ َ ت َ ِ َذاُ ْ َ َ َ ِ ُ ُ َو َ ْ ُ ُ َو ٰ ِכ ِ ا ْ ُ ْ ِإ ٰ ْا
ْ ُ ُْ ٌ
40
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ َכ ِ ّٰ ً א أَ َّن َر ُ َل ا
:אن َ ُ ُل َ
ْأ אس ٍ ِ ْ َ ِ ا47
َّ َ
َو َ َ َכ َ َ َّכ ْ ُ َو ِإ َ َכ أَ َ ُ َو َِכ ُ َْآ َو َِכ ُ ْ َ ْ َ»اَ ّٰ ُ َّ َ َכ أ
ْ ْ ْ
ِإ ٰ َ ِإ َّ أَ أَن ِ ۪ أَ ا َ َّ ِ َכ ِ ِ ُذ
ُّ َ ْ َ ْ َّ ُ ْ َ ْ ُ َ اَ ّٰ ُ َّ أ، ُ ْ َ َ א
«َ ُ ُ َن ِ
ُ ْ ِ ْ َوا ْ ُّ َوا،ت ُ ُ َ َ ا َّ ۪ ي
Abdullah İbn Abbas radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua ederdi:
“Allahım! Sana teslim oldum ve Sana iman ettim. Sana
tevekkül ettim ve bütünüyle Sana yöneldim. Sen’in inayetinle
mücadele ettim (Senin dost bildiğini dost, düşman bildiğini düş-
man bildim). Allahım! Beni doğru yolundan saptırmandan tir tir
titriyor ve Senin izzetine sığınıyorum. Senden başka ilah yoktur.
Sen öyle bir hayat sahibisin ki asla ölmezsin. Hâlbuki insanlar ve
cinler hep ölümlüdürler.” [Müslim, Zikr 67; Buhari, Teheccüd 1, Tevhîd 7]
أَ כ ِ َ ِ ْ ُ َر
ْ ُ َّ ْ َ » : ُ ُل ّٰ ُ َل ا : َ َאل َ ُ ْ َ 49
َ
َא ً א ِ َ ْ ُ و، َّ א ُز ُق ا َ َز َ ُכ َכ ِ ِ َ َّכ ُ َن َ ا ّٰ ِ َّ َ ُّכ
َْ َْ َ ْ َ َ َ َ ََ
«وح ِ َא ًא
ُ ُ َ َو
Ömer İbn Hattâb radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah ̦ı sallalla-
şöyle buyururken işittim:
hu aleyhi ve sellem
“Eğer siz, Allah’a hakkıyla tevekkül etseniz, sizi, sabah yuva-
sından aç ayrılıp, akşam tok olarak dönen kuşların beslendiği gibi
rızıklandırırdı.” [Tirmizi, Zühd 33]
Doğruluk ve İstikamet
۪ ن ا ِإ ِ א אب כ و א ِ כ א اِ ت و
ٌ َ َ ُ َ ْ َ َ ُ َّ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َ
“Resûlüm, Sen ve beraberindeki tövbe eden müminlerle birlikte
Sana emredildiği gibi dosdoğru hareket et. Sakın haddi aşmayın,
zira Allah yaptığınız her şeyi görmektedir.” {Hûd Sûresi, 11/112}
إ َِّن ا َّ ۪ َ َ א ُ ا َر ُّ َא ا ّٰ ُ ُ ا ْ َ َ א ُ ا َ َ َ َّ ُل َ َ ِ ا ْ َ ٓ ِئ َכ ُ اَ َّ َ َ א ُ ا َو َ َ ْ َ ُ ا
ُ ْ َّ
ِآؤ ُכ ِ ا ْ ِة ا ُّ ْ א و ۪ ْا َ ِ ة ِ او * ون َواَ ْ ِ وا ِא ِ ا ۪ כ
َ َ َ ََ ْ ُ َ ْ َ ُ ْ َ َ ُ َ ُ ْ ُ ْ ُ َّ َّ َ ْ ُ
ٍ ۪ “ و َ ُכ ِ א א َ ْ َ ۪ اَ ْ ُ ُכ و َ ُכ ِ א א َ َّ ُ َن ُ ُ ً ِ َ ُ رٍ رRabbimiz
َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ
Allah’dır deyip sonra da istikamet üzere doğru yolda yürüyenler
44
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
yok mu, işte onların yanına melekler inip “Hiç endişe etmeyin, hiç
üzülmeyin ve size vaat edilen cennetle sevinin!” derler. Dünya ha-
yatında da âhirette de biz sizin dostunuzuz. Orada sizin canınızın
çektiği her şey, Gafûr ve Rahîm (affı, merhameti ve ihsanı bol olan
Allah tarafından) bir ikram olarak sizindir. {Fussılet Sûresi, 41/30-32}
إ َِّن ا َّ ۪ َ َ א ُ ا َر ُّ َא ا ّٰ ُ ُ ا ْ َ َ א ُ ا َ َ َ ْ ٌف َ َ ِ َو َ ُ َ ْ َ ُ َن اُو ٓ ِئ َכ
ْ ْ ْ َّ
آء ِ َ א כ َא ُ ا َ ْ َ ُ َن א ِ ۪ ِ “ اَ אب ا ْ ِ َ אRabbimiz Allah’dır
ً ََ َ َ َّ َ ُ َ ْ
deyip sonra da dosdoğru hareket edenler için ne korku ne de
endişe vardır. Onlar mahzun olmayacaklardır. Onlar cennetliktir;
yaptıkları güzel işlere karşılık olarak orada ebedi kalacaklardır.”
{Ahkaf Sûresi, 46/13-14}
: ِ ّٰ ُل ا
» َ אرِ ُ ا َو َ ِّ ُدوا: ُ َ َאل َر َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة53
َ َ
َو َ أَ ْ َ َא َر ُ َل ا ّٰ ِ؟:َ א ُ ا «ِ ِ َ َ ِ כ ِ َأ َا أ وا
ْ ُ ْ ٌ َ َ ُ ْ َ ْ َ ُ َّ ُ َ ْ َ
« ٍ ْ َ ٍ ِ ْ ُ َو ِ َ َ
َ ْ َ ِ ُ ّٰ »و َ أ َא ِإ َّ أ ْن َ َ َ َّ َ َ اَ :َ َאل
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdular:
“İşlerinizde orta yolu tutunuz, dosdoğru olunuz ve şunu
çok iyi biliniz ki, hiçbiriniz ameli sayesinde kurtuluşa eremez.”
Ashab-ı Kiram sordu: Sen de mi kurtulamazsın ey Allah’ın elçisi?
45
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
Câbir radıyallahu anh demiştir ki: Uhud Savaşı ̦nda bir adam,
Nebiler Serveri Efendimiz ̦e sallallahu aleyhi ve sellem sordu: Eğer
öldürülürsem nerede olurum? Peygamber Efendimiz sallallahu
aleyhi ve sellem “Cennette!” buyurdu. Bunun üzerine adam elindeki
hurmaları fırlattı (yemekten vazgeçti) ve harbe katılıp şehit dü-
şünceye dek savaştı. [Buhari, Meğazi 17; Müslim, İmâre 143]
rım. Bana bir arşın yaklaşırsa Ben ona bir kulaç yaklaşırım. Bana
yürüyerek gelirse Ben ona koşarak mukabelede bulunurum.”
[Buhari, Tevhîd 50]
ِ َ ِ » :
אن َ ْ ٌن ِ ٍ
َ ْ : ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا:َ َאل אس ا
َّ َ ِ ْ ِ َ
60
ُ
« َا ِّ َّ ُ َوا ْ َ ا ُغ:אسِ ِ ِ א َכ ۪ ِ ا
َّ َ ٌ َ
َ
İbn Abbas radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İki büyük nimet vardır ki, insanların pek çoğu onların kıy-
metini bilmezler. Bunlar, sıhhat ve boş vakittir.” [Buhari, Rikak 1]
َ َّ َ َ َ ّٰ َ ِ
כאن م ِ ا ِ َّ أَ َّن ا
ْ َّ َ ُ ُ َ َ َ َ َ َ ْ َ ِאئ61
َّ
ّٰ ُ َ َכ َ א َ َ َّ َم ِ
ْ َ ُ ٰ َ ا َא َر ُ َل ا ّٰ َو َ ْ َ َ ا َ َ ِ : ُ َ ُ ْ ُ َ ،َ َ َ ُאه
َ
«َ ُכ ًرا؟ »أَ َ َ أُ ِ ُّ أَ ْن أَ ُכ َن َ ً ا:َ َאل ِכ َو َ א َ َ َّ ؟َ ْ ِ ْ َذ
ْ َ
Hz. Âişe validemiz radıyallahu anhâ demiştir ki: Peygamber
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, gece ayakları şişinceye kadar
namaz kılardı. Kendilerine “Ey Allah’ın Resûlü, Allah senin
geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamışken niçin böyle yapıyor,
kendinizi ibadete zorluyorsunuz?” diye sorduğumda buyurdular
ki: “Allah ̦a çok şükreden bir kul olmayı arzu etmeyeyim mi?”
[Buhari, Teheccüd 6; Müslim, Sıfâtu’l-münâfikîn 81]
אر ِ ِ ِ َ َ
ُ َّ » ُ َ ا: َ َאل ّٰ َ َאل أ َّن َر ُ َل ا َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
63
« َو ُ ِ ِ ا ْ َ َّ ُ ِא ْ َ َכאرِ ِه،ات
ِ
َ َ َّ ِא
َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellemşöyle buyurdu:
“Cehennem, şehevât (bedenî arzu ve iştihâları kabartan
şeyler) ile cennet ise mekârih (nefsin hoşlanmadığı şeyler) ile çe-
peçevre kuşatılmıştır” {Yani; nefsin hoşuna gitmese de Allah’ın
emirlerine uymak, nefsin hoşuna gitse de yasaklarından sakın-
mak, cehennemden kurtulmanın ve cennete vâsıl olmanın en
temel esasıdır.} [Buhari, Rikak 28; Müslim, Cennet 1]
ِ َ ِ َ ِ ْ َّ ا ۪ ٍ
אل ْ ُ ْ ُ َ َאب َ ّ أ َ َ : َ َאل َ ََ ْ أ
68
ِ ۪ ٍ ِ ِ َ ِ ِ
ُ ّٰ َא َر ُ َل ا ّٰ ْ ُ َ ْ أ َّول َאل َ א َ ْ َ ا ْ ُ ِ כ َ َئ ِ ا:َ ْ رٍ َ َ َאل
َ َ אن َ ْ ُم أُ ُ ٍ ا ْ َכ
َ َ َ َّ א َכ، ُ َ ْ َأَ ْ َ َ ۪ ِ َ َאل ا ْ ُ ْ ِ ۪כ َ َ ُ ِ َ َّ ا ّٰ ُ َ א أ
ِ ِ ِ ِ
ُ َ َا َّ ُ َّ أَ ْ َ ُر ِإ َ ْ َכ َّ א َ َ َ َ ُ َ ء َ ْ ِ أَ ْ َ א:ا ْ ُ ْ ُ َن َ َ َאل
۪ ِ ِ ِ
ُ ْ ُ ْ َ ُ َ َ ْ َ ْ َوأَ ْ َ أُ ِإ َ ْ َכ َّ א َ َ َ َ ُ َ ء َ ْ ا ْ ُ ْ ِ כ َ ُ َّ َ َ َّ َم َ א
ِ ِ ِ ٍ ٍ
ْ ِإ ّ أَ ِ ُ ر۪ َ َ א، َ ْ َא َ ْ َ ْ َ ُ َ אذ َا ْ َ َّ ُ َو َر ِّب ا ْ َכ: َ َ َאل،ُ َ אذ
: ٌ َ َ َ َאل أ، َ َ َ َ َ א ا ْ َ ْ ُ َא َر ُ َل ا ّٰ ِ َ א: ٌ ْ َ َ َאل. ٍ ُ ُون أ ِ ُد
ٍ ِ ً أَو ر، ٍ ِ ً َ َ أَو، ِ َ ْ َא ِ ِ ِ ْ א و َ א ۪ َ ً ِא
ْ َ ََْ ْ ُْ ْ ْ ْ َّ َ ْ َ َ َ ً َ َ
. ِ ِ َو َو َ ْ َ ُאه َ ْ ُ ِ َ َو َ َّ َ ِ ِ ا ْ ُ ْ ِ ُכ َن َ َ א َ َ ُ أَ َ ٌ ِإ َّ أُ ْ ُ ُ ِ َא
َ َ
ِ ِِ ۪ ِ ِ ْ َ َ َ ْ أن ِ ِه ا
َ ] َو أَ ْ َ א َ َ ٰ َّ ُّ ُ َ ُכ َّא َ َ ى أَ ْو: ٌ َ ََ َאل أ
.אل َ َ ُ ا َ א َ א َ ُ وا ا ّٰ َ َ َ ِ [ ِإ ٰ آ ِ ِ َ א
ْ ٌ َ ِا ُ ْ ِ ۪ َ ر
Enes radıyallahu anh demiştir ki: Amcam Enes İbn Nadr radıyal-
lahu anh Bedir Savaşı’na katılamamıştı. Bunu bir türlü içine sindi-
remiyor ve diyordu ki: “Ey Allah’ın Resûlü, müşriklerle yaptığın
53
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
58
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ُ َ ُ َ ٰذى
، ِ ۪ َّ אط َ ِ ا ْ ِ أَ ْ َ א ِ َ א ا ِא
َ َ
۪ت ُ ْ َ َ َ َ َ ُ َ א َو َ ِّئُ َ א
«ُ َ ْ ُ َ ِ ِ ْ َ ْا ِ َ א َ َ ُכ ُن
َ ُّ َ א ِ َ א َا ْ َت َ َ ِאو ِئ أ
۪ ُ ْ وو
َ َ َ
Ebûzer radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber Efendimiz sallalla-
şöyle buyurdular:
hu aleyhi ve sellem
“Ümmetimin iyi ve kötü bütün amelleri bana gösterildi.
Yoldan gelip geçenlere eziyet veren şeylerin kaldırılmasını, üm-
metimin güzel işleri arasında gördüm. Mescide balgam atılıp te-
mizlenmemesini de onların kötü davranışları arasında buldum.”
[Müslim, Mesâcid 57]
ُ ْ ََ أ ِ َ َ
َ َل ا ّٰ َذ ُ َא َر: أ َّن َא ً א َ א ُ ا: َ َאل َ ْ أ ۪ َذ ٍّر
75
َ َّ ُ َن َ َ َ ُ ُم و ا ُّ ُ رِ ِא ْ ُ ُ رِ ُ َ ُّ َن َכ َ א ُ َ ۪ ّ َو َ ُ ُ َن َכ َ א
ُ إ َِّن: ِ ِ »أَ َو َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ ُכ ْ َ א َ َ َّ ُ َن: َ َאل، ْ ِ ِ ِ ُ ُ ِل أَ ْ َ ا
ِ ّ ِכ
ٍ َ ۪ َ ِ ّ َ ۪ ٍ َ َ ً و ُכ ّ ِ َ ْכ ۪ ٍة َ َ ً و ُכ ّ ِ َ ۪ َ ٍة َ َ ً و ُכ
ْ َ َ ْ َ َ َ َ َ َ ْ
ِ ْ ُ ۪ وف َ َ َ ٌ َو َ ْ ٌ َ ِ ا ْ ُ ْ َכ ِ َ َ َ ٌ َو ِ وأَ ِא
ُْ َْ ٌ ْ َ ًََ َ
ْ ِ ِ
ُ َ َא َر ُ َل ا ّٰ أَ َ ِ أَ َ ُ َא َ ْ َ َ ُ َو َ ُכ ُن:أَ َ ُכ ْ َ َ َ ٌ « َ א ُ ا
אن َ َ ِ ِو ْز ٌر؟ َ َכ ٰ ِ َכ »أَ َرأَ ْ ُ َ ْ َو َ َ َ א ۪ َ ٍام أَכ:ِ َ א أَ ْ ؟ َ َאل
ْ َ َ َ ْ ٌ
َ ِإ َذا َو َ َ َ א ِ ا ْ َ َ ِل َכ
« ْ َאن َ ُ أ
ٌ
Ebûzer radıyallahu anh demiştir ki: Bazı fakir insanlar “Ey
Allah’ın Resûlü, zenginler bütün sevapları alıp götürmekteler.
Onlar da bizler gibi namaz kılıyor, oruç tutuyor ve ayrıca ihtiyaç
fazlası mallarını da tasadduk ediyorlar (Bu durumda bize ne tav-
siye buyurursun?)” dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah
size sadaka verme imkânı bahşetmedi mi (sanıyorsunuz)? Her
tesbih sadaka, her tekbir sadaka, her tahmîd sadaka, her tehlîl
59
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ ْ » א ِ אء ا:
َ אت َ َ
َ ْ ُ َ َ َ : َّ ِ َّ أ َّن ا َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
77
«אر ِ َ א َو َ ْ ِ َ َ َ ٍאة ِ
َ َ אر ٌة
ِ
َ َ َ ْ َ َّن
ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber Efendimiz
şöyle buyurdular:
sallallahu aleyhi ve sellem
“Ey müslüman kadınlar! Komşu kadın, velev ki bir koyun
paçası bile olsa komşusuna bir şey verip, hediyeleşmeyi küçük
görmesin!” [Buhari, Hibe 1, Edeb 30; Müslim, Zekât 90]
60
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
« َ ۪ ِ ْ ُ ْ ِ ا ْ َ َّ ِ ۪ َ َ ٍة َ َ َ َ א ِ ْ َ ْ ِ ا َّ ۪ ِ َכא َ ْ ُ ْ ِذي ا
َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber Efendimiz
şöyle buyurdular:
sallallahu aleyhi ve sellem
“Yol ortasında müslümanlara rahatsızlık vermekte olan bir
ağacı kesmesi sebebiyle, bir kimseyi cennet nimetleri içerisinde
yüzüyorken gördüm.” [Müslim, Birr 29]
،ِ ّٰ َא َر ُ َل ا ِ ّٰ ِ ِ ا ْ َ َא א و َ ِ ِ ا َّ ر
ٰ َ :אت؟ َ א ُ ا َ َ ُ َْ َ َ ُ َْ ُ ا
ِ ِ
ُ َ ْ َ َ א ِ َوا
אر ْ َ א ُغ ا ْ ُ ُ ِء َ َ ا ْ َ َכאرِ ِه َو َכ ْ َ ُة ا ْ ُ َא ِإ َ ا ْ ِإ:َ َאل
«אطُ َ ِّ َ ٰ ِ ُכ ُ ا،َ ْ َ ا َّ َ ِة ا َّ َ ِة
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’ın hatalarınızı silip temizleyeceği ve sizi derece derece
yükselteceği (önemli) bir hususa delâlet edeyim mi? Ashabı: Evet
yâ Resûlallah dediler. O da şöyle buyurdu: (Şartların alabildiğine
ağırlaştığı ve) abdestin zorlaştığı durumlarda, eksiksiz, tastamam
abdest almak, mescitle (ev arasında gelip) gidip çok yol yürümek
ve bir namazdan sonra diğer bir namazı beklemeye koyulmak,
işte (sınır boylarında nöbet tutma seviyesinde kendini Hak’la)
irtibatlandırma budur.” [Müslim, Taharet 41]
ِ ِس ا : ِ ّٰ ُل ا
» : ُ َ َאل َر: َ َאل ٍ ِ َ ْ َ א
ُ ْ ُ ْ ُ َْ ََ
82
אن َ ُ َ َ َ ً ِإ ٰ َ ْ ِم
َ َ ْ ٌ ِإ َّ َכ َ َ ْ ً א َ َ ْ ُכ َ ِ ْ ُ ِإ ْ َ א ٌن َو َ َدا َّ ٌ َو
« ِ َ اْ ِ א
َ
62
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
«ٌ َ َ َ ٍِ َ
ْ ُ ِ ّ » َ ٰ ُכ: َ َאل ّ ِ ِ ّ َ ِ ا ٰ ُ ۪ َ ْ أ
84
ِ
:«َ َّ ُق َ َ » َ ْ َ ُ ِ َ َ ْ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ َو: أَ َرأَ ْ َ إ ِْن َ ْ َ ِ ْ ؟ َ َאل:َ َאل
: ُ ۪ ُ َذا ا ْ َ א َ ِ ا ْ َ ْ ُ َف« َ َאل: أَ َرأَ ْ َ إ ِْن َ َ ْ َ ِ ْ ؟ َ َאل:َ َאل
ْ
َ ْ َ أَ َرأ:وف أَ ِو ا ْ َ ْ ِ « َ َאلِ » ْ ِא:ِ אل أَرأَ إِن
ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َ ْ َ َْ َْ ْ َ ْ
«ٌ َ َ َ » ُ ْ ِ ُכ َ ِ ا َّ ِ َ ِ َّ َ א:إ ِْن َ َ ْ َ ْ ؟ َ َאل
ّ ْ
Ebû Musa el-Eş’arî radıyallahu anh demiştir ki:
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem “Her müslümanın
verebileceği bir sadaka mutlaka vardır.” buyurdular. Ben ken-
dilerine: “Kişi, sadaka verecek bir şey bulamazsa ne yapmasını
tavsiye edersiniz?” diye sordum. “Amelelik yapar, hem kendisini
geçindirir hem de tasadduk eder.” buyurdular. Ben: “Eğer bu iş
de elinden gelmezse?” diye sordum. “Darda kalan ihtiyaç sahi-
bine yardım eder.” buyurdular. “Bunu da yapamazsa?” diye sor-
dum. “İyiliği veya hayrı yapmayı tavsiye eder” buyurdular. Ben:
63
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
אد
َّ َ ُ ْ َ َو، ٌ ْ ُ َ ّ ۪ إ َِّن ا: َ َאل ِ أَن ا َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة
َّ َّ َّ َ َ
86
ِ و
َ ْ َّ ِא ْ َ ْ َو ِة َوا َوا ْ َ ۪ ُ ا،ِ وا ِ
ْ ََّ َ َ َ ُ َ َ ّ ُدوا َو َ אرِ ُ ا َوأ ا ۪ ّ ُ ِإ
ُ
« ِ َ ْ ُّ ِ َ ا َو َ ٍء
ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
“Şüphesiz ki bu din kolaylıktır. Hiç kimse kaldıramayacağı
mükellefiyetlerin altına girerek dini geçmeye çalışmasın; (insan
ne yaparsa yapsın yine de mutlaka bir kısım eksik ve kusurları
vardır ve) galibiyet dinde kalır. O halde orta yolu tutunuz, amel-
lerinizde en iyisini yapmaya muktedir olamadığınız da ona yakın
bir seviyeyi yakalamaya çalışınız. Böyle yaptığınız takdirde size
müjdeler olsun. Günün başlangıç ve sonunu, gecenin de son
kısmını (dünya ve ukba hesabına iyi değerlendirip Allah’ın yâr ve)
yardımcı olmasını talep ediniz.” [Buhari, İman 29]
İzah: Nasıl tecrübeli yolcu ve atlılar yol katetmek için hem kendile-
rinin hem de bineklerinin en dinç olduğu vakitleri gözetiyorlarsa kul da
kurbiyet-i ilâhiyeyi kazanmak için ibadet saatlerini böyle aktif saatlere
tahsis etmeli ki kulluk adına mesafe alabilsin ve yolda kalmadan dünya
yolculuğunu tamamlayıp maksadına ulaşabilsin.
65
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ ذا ٍ َ
َ ْ َ ود
ٌ ُ َْ ٌ َْ َ َ َ ْ َ ْ ا ُّ ِ َّ َد َ َ ا: َ َאل َ ْ أ َ 87
ِ َ ْ َ َ َ ِ َذا
ْ َ َّ َ َ َ َ َ ْت ٌ ْ َ » َ א ٰ َ ا ا ْ َ ْ ُ ؟ َ א ُ ا ٰ َ ا:َ َ َאل ِ ْ َ َ ِا َّ אر
« ْ ُ ْ َ َ َ َ ِ َذا،ُ َ ِ َ ّ ِ أَ َ ُ ُכ َ َ א، » ُ ُّ ُه: : ِ َّ َ َ َאل ا. ِ ِ
َْ َ ْ ُ ُّ
Enes radıyallahu anh demiştir ki: Nebîler Serveri sallallahu aleyhi
ve sellem mescide girmişti ki mescidin iki direği arasına uzatılmış
bir ip gördü. “Bu ip nedir?” diye sordu. Sahabiler: Zeynep binti
Cahş’a aittir; namazda ayakta durmakta güçlük çekince ona
tutunuyor, dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu: “İpi hemen çözün. Biriniz (gece namazı)
kılmak isterse canlı ve zinde vakitlerinde kılmaya baksın. İbadet
esnasında gevşeyip yorulursa istirahat etsin.” [Buhari, Teheccüd 18; Müslim,
Salâtu’l-musâfirîn 219]
ِ ِ
َ ْ َ ُّ ِ َّ آ َ ا: َ َאل ّٰ َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َ َو ْ ِ ْ ِ َ ْ ا88
ً َ ّ ِ َ َ ُ َ َ أَى أُ َّم ا َّ ْر َد ِاء، َ َ َار ْ َ א ُن أَ َא ا َّ ْر َد ِاء،אن َوأَ ِ ا َّ ْر َد ِاء َ َْ َ
. أَ ُ َك أَ ُ ا َّ ْر َد ِاء َ َ ُ َ א َ ٌ ِ ا ُّ ْ א: ْ َ َ א َ ْ ُ ِכ؟ א:َ َ َאل
َ ْ
َ א أَ َא: َ َאل، ُכ ْ َ ِ ّ َ אئ: ُ َ َ َ َאل،َ َ َאء أَ ُ ا َّ ْر َد ِاء َ َ َ َ َ ُ َ َ א ً א
ِ ۪
ٌ
כאن ا َّ ُ َذ َ َ أَ ُ ا َّ ْر َد ِاء َ ُ ُم َ َ َאل ِ
َ َّ َ א، َ َ َ َכ، َ ِآכ ٍ َ ّٰ َ ْ ُכ
ْ َ
אن ِ ْ آ ِ ِ ا َّ ِ َ َאل َ َ َ َّ א َכ، ْ َ : ُ َ ُ َّ َذ َ َ َ ُ ُم َ َ َאل، َ ْ َ َ َאم: ُ َ
ْ
إ َِّن ِ ّ َِכ َ َ َכ َ ًّ א: َ َ َאل َ ُ َ ْ َ א ُن، َ َ َّ א َ ۪ ً א، ُ ِ ا ْ َن:َ ْ َ א ُن
ْ َ َ
، ُ َّ َ ٍّ َ َ َ ْ ِ ُכ َّ ۪ذي،َوإ َِّن ِ َ ْ ِ َכ َ َ َכ َ ًّ א َو ِ َ ْ ِ כ َ َ َכ َ ًّ א
ْ ْ
« » َ َ َق َ ْ َ א ُن: ِ َّ َ َ َאل ا، ُ َ َ َ َכ ٰذ ِ َכ ِ َّ َ َ َ ا
ُّ َ َّ
Ebû Cuhayfe Vehb İbn Abdullah radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Selman ile Ebu’d-Derdâ’yı birbir-
66
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َّٰ אع ا ِ
َ َ “ َ ْ ُ ِ ا َّ ُ َل َ َ ْ َاKim Resûlullah’a itaat ederse,
Allah’a itaat etmiş olur.” {Nisâ Sûresi, 4/80}
۪ اب ا ۪ ِ او ۪ ا ِ ِه ان אِ ن ۪ رِ ا
ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ٌ َ ْ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ ُ َ َّ َ ْ َ ْ َ
“Pey-
gamberin emrine aykırı hareket edenler, başlarına dünyada bir
belâ gelmesinden yahut âhirette gayet acı bir azap gelmesinden
korkup çekinsinler.” {Nûr Sûresi, 24/63}
ًَ ِ َْ ِ ّٰ َ َא َر ُ ُل ا ِ ِ
َ َو: َ َאل َ َ ِ َ ِ ا ْ ْ َאض ْ ِ َ אر91
ِ ّٰ َل ا ِ אا ِ א ا ب وذر ِ۪ و
ُ َא َر: َ ُ ْ َא،ُن ُُ ْ َْ ْ َََ َ ُ ُُْ َْ ْ َ َ ًَ َ
ِ ْ َّ َوا،ِ ّٰ »أُو ۪ ُכ ْ ِ َ ْ َ ى ا: َ َאل.َכ َ َّ َ א َ ْ ِ َ ُ ُ َ ِ ّد ٍع َ َ ْو ِ َא
َوأَ َّ ُ َ ْ َ ِ ْ ِ ْ ُכ َ َ ى. ِ َ ٌ َ َوا َّא َ ِ َوإ ِْن َ َ َّ َ َ ُכ
َٰ ْ ٌ َ ْ ْ ْ َ
אء ا ا ِ ۪ َ ا ْ َ ْ ِ ۪ ّ َ َ ُّ ا ِ َ َ ُ ْ ِا ْ ِ َ ً א َכ ۪ ا َ َ ُכ ِ ِ و ِ ا
َّ َّ ُ َ َّ ُ ْ ْ َ ً
69
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ٍَ ِ ِ ۪ ٍ
ْ َ ِ ّٰ َ َאم َא َر ُ ُل ا:َ َאل אس ا
َّ َ ِ ْ ِ َ
93
ِ ٍ ۪ ِ ِ ِ
ْ أَ َ َو ِإ َّ ُ َ ُ َ ُאء ِ ِ َ אل، ُ ا ْ َ َ ئ ِ ُ ْכ ٰ َ ْ َم ا ْ َ א َ ِإ ْ َ ا
ُ َ ُ َ ، ِ אر ِّب أَ ْ َ א
ِإ َّ َכ:אل َ ِ ِ َ َ ْ َ ُ ِ ِ َذ، ِ ُأ
َ َ :ات ا ّ َאل َ ُ ُل ْ ُ َّ
ِ َ َ
َ : ُ َ ُ ُل َכ َ א َ َאل ا ْ َ ْ ُ ا َّ א،َ َ ْ ر۪ ي َ א أ ْ َ ُ ا َ ْ َ َك
ُ ْ }و ُכ
אلُ َ ُ َ { ُ َ َ ْ ْ َ ۪ ً ا َ א ُد ْ ُ ِ ِ ْ { ِإ ٰ َ ْ ِ ِ }…ا َ ۪ ُ ا ْ َ ۪כ
« ُ َ ْ אر ِ ِ أَ א ۪ ا ا ِإ: ِ
ْ َ َ ُ ْ ُ ْ َ ْ ٰ َ َ ّ َ ْ ُ ُ َ َ ْ َ ْ ُ َّ
İbn Abbas radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem bize mevizede bulunmak üzere ayağa kalktı ve şöyle
buyurdu:
“Ey insanlar! Sizler yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz olarak
haşredileceksiniz. ‘Biz ilkin yaratmaya nasıl başladıysak diriltmeyi
de Biz gerçekleştiririz.’ {Enbiya Sûresi, 21/104} (Zerrat-ı asliyeniz,
ervah ve eşbahınızla yeniden dirilecek hem cismânî hem rûhânî
bir haşre mazhar olacaksınız.) Size şunları söylüyorum ki;
âhirette ilk defa elbise giydirilecek insan İbrâhîm’dir aleyhisselâm.
Yine o gün ümmetimden birtakım kimseler getirilip sol tarafa
(cehennem tarafına) sevk edileceklerdir. Ben de “Ya Rabbi,
bunlar Benim ashabım (benim ümmetim)” diyeceğim. Fakat
bana denilecek ki: “Bilmiyorsun onlar Senden sonra ne haltlar
karıştırdılar!” Bunun üzerine salih kul İsa gibi diyeceğim: “Ben
aralarında olduğum müddetçe onları kolladım. Fakat vakta ki
Sen beni aralarından tutup aldın, onları görüp denetleyen yalnız
Sen kaldın. Sen gerçekten her zaman, her şeye hakkıyla şahitsin.
Eğer onları cezalandırırsan, şüphe yok ki onlar Sen’in kullarındır.
Onları affedersen, Aziz ve Hakîm olan ancak Sen’sin!” {Maide
Sûresi, 5/117-118} Ardından bana şöyle denilecek: “Gerçek şu ki,
Sen onları bırakıp gittiğinden beri onlar gerisin geriye dinden
döndüler.” [Buhari, Enbiyâ 8, Rikak 45; Müslim, Cennet 58]
، ُّ ُ َ َ ِإ ۪ ّ أَ ْ َ أَ َّ َכ َ َ َ א َ ْ َ ُ َو:ا ْ َ َ َ ْ ِ ا ْ َ ْ َ َد َو َ ُ ُل
ٌ ُ َ
ِ ۪
ّٰ َو َ ْ َ أَ ّ َرأَ ْ ُ َر ُ َل ا
. ُ َ ِ ُ َכ َ א َ ْ ُ َכ،،
َّ ّ
Tabiînden Âbis İbn Rabîa demiştir ki: Halife Hz. Ömer’i
Hacer-i Esved’i öperken gördüm. O esnada diyordu ki: “Bi-
liyorum ki sen bir taşsın; fayda da vermezsin, zarar da. Eğer
Resûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem seni öptüğünü görmeseydim
seni asla öpmezdim.” [Buhari, Hac 50; Müslim, Hac 251]
ِ ّٰ ِ } : ِ ّٰ ٰ ر ِل ا َ
ُ َ َ ْ َ َ َ َ َّ א: َ َאل َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
95
ث ۪ أ َ ْ ِ َא : ِ ّٰ َ א َ ْ َ َאل َر ُ ُل ا
َ َ ْ َ » َ ْ أ: َ َ َ ْ َ ِאئ96
«ٰ َ ا َ א َ َ ِ ْ ُ َ ُ َ َر ٌّد
ْ
Hz. Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Kim, bu dinimiz hususunda onun aslı ile bağdaşmayan bir
şey ihdas ederse (ortaya koyarsa); o şey reddedilir (itibar edilmez,
geçersizdir.)” [Buhari, Sulh 5; Müslim, Akdıye 17, 18]
ِ ِ۪ آ ۪ َّ ُכ ر ۪ א{ وا ْ َ ا ْ ُ ْ ى ا
َ َ َ ً َ ْ ْ َ אن َ }إ َِّن ا ّٰ َ َכ: ِ َ ْ آ ِ ِ ا
{ ٍ َ ِ ْ َ َّ َ } َא أَ ُّ َ א ا َّ ۪ َ آ َ ُ ا ا َّ ُ ا ا ّٰ َ َو ْ َ ْ ُ َ ْ ٌ َ א: ِ ْ َ ْ ا
ْ
َ َ َّ َق َر ُ ٌ ِ ْ ۪د َאرِ ِه ِ ْ ِد ْر َ ِ ِ ِ ْ َ ْ ِ ِ ِ ْ َ א ِع ُ ِ ه ِ ْ َ א ِع
ّ
ٍ ِ ٍ ِ ِ
אد ْتَ َو َ ْ ِ ِّ َ ْ َ ة َ َ َאء َر ُ ٌ ْ ا ْ َ ْ َ אرِ ِ ُ َّ ة َכ:َ ْ ِ ه َ ّٰ َ َאل
َ ِ
ِ َْ ْ אس َ ّٰ َرأ ْ ُ َכ ُ َّ ُ َّ َ א َ َ ا، َ ْ َ ْ َ َ َ ْت،َכ ُّ ُ َ ْ ُ َ ْ َ א
،ٌ َ
َ ْ ُ ُ َّ َ َ َ َ َّ ُ َכ، ِ ّٰ َ ّٰ َرأَ ْ ُ َو ْ َ َر ُ ِل ا،אب ٍ ِ ِ ْ َ َ ٍאم َو
َ
َ أ َ א وأ ِ
» َ ْ َ َّ ِ ا ْ ِ ِم: ّٰ َ َ َאل َر ُ ُل ا
ُ ْ َ َ ُ ْ ُ َ َ ً َ َ َ ً َّ ُ َ ْ
ِ ِ َ ِ ِِ ِ ِ
َّ َ ْ َ ْ أُ ُ رِ ْ َ ْ ٌء َو َ ُ ْ َ َ ْ َ َ ِ َ א ْ َ ْ ه ْ َ ْ ِ أ ْن
אن َ َ ِ ِو ْز ُر َ א َو ِو ْز ُر َ ْ َ ِ َ ِ َ א ِ ْ َ ْ ِ ِه ِئ כ ِ ا ِ ِم
ْ َ َ ً َ ّ َ ً َّ ُ َ ْ ْ
«ِ ْ َ ِ أَ ْن َ ْ ُ َ ِ ْ أَ ْو َزارِ ِ َ ٌء
ْ ْ ْ
Cerîr İbn Abdullah radıyallahu anh demiştir ki: Bir sabah vakti
Resûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem huzurunda bulunuyorduk. O
esnada kaplan derisine benzeyen alaca çizgili elbise veya abalarını
delerek başlarından geçirmiş ve kılıçlarını kuşanmış, tamamına
yakını, belki de hepsi Mudar kabilesine mensup, yarı bedenleri
çıplak vaziyette bir topluluk çıkageldi. Onları bu derece fakir
görünce, Resûl-i Ekrem’in sallallahu aleyhi ve sellem yüzünün rengi
değişti. Hanesine girdi ve sonra da çıkıp Bilal’a önce ezan oku-
masını sonra da kamet getirmesini emretti; o da Resûlullah’ın
isteğini yerine getirdi ve ardından Allah Resûlü namaz kıldırdı.
Namazdan sonra bir hutbe irad etti ve buyurdu ki: “Ey insanlar!
Sizi bir tek kişiden yaratan ve ondan da eşini yaratıp o ikisinden
birçok erkekler ve kadınlar türeten Rabbinize karşı gelmekten
sakının. Adını anıp Kendisini vesile ederek birbirinizden dilekte
bulunduğunuz Allah’a saygısızlık etmekten ve akrabalık bağlarını
77
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ٍ َْ ِ َ ٍ
ُ َ ُْ ْ َ ْ َ » : َ َאل َّ ِ َّ أ َّن ا ِ َ ْ ُ د ْ َ ِ ا99
َ آد َم ا ْ َ َّو ِل ِכ ْ ٌ ِ ْ َد ِ َ א ِ َ َّ ُ َכ
ْ َ אن أَ َّو َل َ ِ َْ ٰ ا َ ُ ْ ً א ِإ َّ َכ
אن
« َ ْ َ ْ َ َّ ا
İbn Mes’ûd demiştir ki: Peygamber Efendimiz
radıyallahu anh
şöyle buyurdular:
sallallahu aleyhi ve sellem
“Yeryüzünde haksız yere öldürülen hiçbir insan yoktur ki,
onun günahının bir misli de Hz. Âdem’in ilk oğluna (Kâbil) ya-
zılmış olmasın. Çünkü o, insanoğluna öldürme yolunu açan ilk
şahıstır.” [Buhari, Diyât 2; Müslim, Kasame 27]
78
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
Nasihat Hakkında
כ َ“ وأBen size öğüt veriyor, sizin iyiliğinizi istiyorum.”
ُْ َ ُ َ ْ َ
{A’râf Sûresi, 7/62}
۪ ِ
ٌ َ“ َوأَ َא َ ُכ ْ َא ٌ أBen sizin iyiliğinize çalışan, sizi uyaran
güveneceğiniz (emin) bir nasihatçiyim.” {A’râf Sûresi, 7/68}
ve sellem:
“Allah için, Kitabı için, Peygamberi için, müslümanların
idarecileri ve bütün müslümanlar için” buyurdular. [Müslim, İman 95]
َّ
ِ
ُ ّٰ َ ْ » َ ُ ْ ِ ُ أَ َ ُ ُכ: َ َאل ِّ ِ َّ َ ِ ا ٍ َ َ َ ْ أ105
« ِ ِ ْ َ ِ ُّ ِ ُ ِ َ ِ ِ َ א
Enes radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber Efendimiz sallallahu
şöyle buyurdular:
aleyhi ve sellem
“Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyleri, ehl-i
iman kardeşi için de arzu edip istemedikçe kâmil manada iman
etmiş olmaz.” [Buhari, İman 7; Müslim, İman 71]
81
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ۪ ِ ِ
َ “ ُ ا ْ َ ْ َ َو ْأ ُ ْ ِא ْ ُ ْ ف َوأَ ْ ِ ْض َ ِ ا ْ َ אSen af ve müsamaha
yolunu tut, iyiliği emret, cahillere aldırış etme!” {A’râf Sûresi,
7/199}
ِ
ِ َ وف َو َ ْ َ ْ َن אت َ ْ ُ ُ أَ ْو ِ א ٓ ُء َ ْ ٍ ْ ون ِא
ُ َ ِ ْ ُ ْ َوا ْ ُ ْ ِ ُ َن َوا
ُْ َْ َ ُُ َ ْ
ِ “ ا ْ ُ ْ َכMümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin velileri,
yardımcılarıdırlar. Onlar iyilikleri teşvik edip kötülükleri mene-
derler.” {Tevbe Sûresi, 9/71}
ود َو ۪ ٰ ْ ِ َ َ ٰذ ِ َכ ِ َ א ِ ِ ٰ َ َכ َ وا ِ ۪ ِإ ۪ائ
َ אن َد ُاو
۪ ِ ا
َ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ َّ َ ُ
ون * َכא ُ ا َ َ َ َא َ ْ َن َ ْ ُ ْ َכ ٍ َ َ ُ ُه َ ِْئ َ َ א َכא ُ ا َ ْ َ ُ َنَ ُ َ ْ َ “ َ َ ْ َو َכא ُ اİs-
railoğullarından küfre sapanlar hem Davud’un hem de Meryem
oğlu İsa’nın lisanı ile lanetlendiler. Bunun sebebi, onların isyan
etmeleri ve taşkınlık edip haddi aşmaları idi. Onlar kötülük yap-
tıkları zaman, birbirlerini kötülükten vazgeçirmeye çalışmazlardı.
Ne çirkin davranıştı bu tutumları.” {Maide Sûresi, 5/78-79}
ٍ َ َ ِ أَ ْ َ َא ا َّ ۪ َ َ ْ َ ْ َن َ ِ ا ُّ ِء َوأَ َ ْ َא ا َّ ۪ َ َ َ ُ ا
اب َ ۪ئ ٍ ِ َ א َכא ُ ا
ْ
“ َ ْ ُ ُ َنİçlerinden kötülükleri önlemeye çalışanları kurtarıp o
zalimleri fasıklıkları yüzünden şiddetli bir azaba uğrattık.” {A’râf
Sûresi, 7/165}
83
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
: ِ ّٰ َ َ َאل َر ُ ُل ا
: َ ِ َذا أَ َ ُ ِإ َّ ا ْ َ ْ ِ َ َ َ ْ ُ ا ا َّ ۪ َ َ َّ ُ « َ א ُ ا:
ْ ْ
َو َر ُّد، َو َכ ُّ ا ْ َ ٰذى، ِ َ ْ » َ ُّ ا:َو َ א َ ُّ ا َّ ۪ ِ َא َر ُ َل ا ّٰ ِ؟ َ َאل
َ
« ِ َوا َّ ْ َ ِ ا ْ ُ ْ َכ،وف ِ وا ْ َ ِא،ا َّ َ ِم
ُ ُْ َْ ُْ َ
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: “Yollarda (insanların gelip geçtiği
yerlerde) oturmaktan sakının!” buyurdu. Sahabiler: “Ey Allah’ın
Resûlü! Bizim oralarda bulunmamız gerekiyor; zira lüzumlu
işlerimizi orada konuşup, görüşüyoruz.” dediklerinde, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Mutlaka bulunmak zorundaysanız o hâlde
hakkını verin!” buyurdu. Bunun üzerine Ashab-ı Kiram: “Yolun
hakkı nedir ki ey Allah’ın Resûlü?” diye sordular. Peygamberimiz
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Gözü haramlardan sakın-
mak, gelip geçenlere eziyet vermemek, verilen selâma mukabe-
lede bulunmak, iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırmaktır.”
[Buhari, Mezâlim 22; Müslim, Libas 114]
»وا َّ ۪ ي َ ْ ۪ ِ ِ ِه َ َ ْ ُ َّن َ
َ : َ َאل َّ ِ َّ أ َّن ا َ َ ْ َ ُ ْ َ
112
ُ َ
כ ا כ ِ أَو ِ כ ا أَن وف و ن ِ ِא
ْ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ ّٰ َّ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ِ َ َّ ُ َ ْ َ َ َ ُْ َْ
« אب َ ُכ ِ ِ אא
ْ ُ َ َ ْ ُ َ َ ُ َ ُ ْ َ َّ ُ ُ ْ ً َ
Huzeyfe radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber Efendimiz sallal-
lahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ya iyilik-
leri emredip kötülüklerden sakındırırsınız ya da Allah size yakın
zamanda bir azap gönderir de Allah’a yalvarıp yakarırsınız ama
dualarınıza icabet edilmez.” [Tirmizi, Fiten 9]
َ ۪ ِ َ ْ أَ ۪ َ ْכ ٍ ا115
ُ َّ َא أ ُّ َ א ا: َ َאل ِ ّ ّ
َ אس ِإ َّ ُכ ْ َ ْ َ ُء
ون
َّ َ ْ َ ْ َ آ َ ُ ا َ ْ ُכ ْ أَ ْ ُ َ ُכ ْ َ َ ُ ُّ ُכ ۪ َّ ِ ِه ا ْ َ } א أَ א ا
َ ُّ َ َ ٰ
אس ِإ َذا َرأَ ْوا ِ ِ ِ ِإ َذا ا َ { و ِإ
َ َّ »إ َِّن ا: َ ُ ُل ّٰ ْ ُ َر ُ َل ا َ ّ َ ُْْ َ ْ
ٍ َ ِ ِ ُ ّٰ َ َ ْ ِ أَ ْو َ َכ أَ ْن َ ُ َّ ُ ا
« ُ ْ ِ אب ٰ َ اَ َّא ِ َ َ َ ْ َ ْ ُ ُ وا
ُ
Ebûbekir es-Sıddık radıyallahu anh demiştir ki:
“Ey insanlar! Siz, “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın,
siz doğru yolda iseniz, herhangi bir sapkın kimse size zarar
veremez...” {Maide Sûresi, 5/105} âyetini okuyor ama yanlış tevil
ediyorsunuz. Hâlbuki ben Resûlullah’ı sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyururken işittim: “İnsanlar zalimin zulmüne şahit olup da ona
mâni olmazlarsa, Allah’ın onlara umumi bir azap göndermesi
pek yakındır.” [Ebû Davud, Melahim 17; Tirmizi, Fiten 8]
ُ َ ْ ََ א أ
ُ ْ َ ْ אכ ٰ “ َو َ א أُر۪ ُ اَ ْن أُ َ א ِ َ ُכ ْ ِإHem ben sizi birtakım şey-
88
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِِ َ ِ ِ ٰ ْ َ ِ ِ م اْ ِ א
ور ِ َ א ُ َ ْ ا َّאرِ َ َ ْ َ ُ أ
ُ ُ َ َ ْ َ אب ُ َ َ َ ْ َ ُ َّ
ُ ْ ٰ ِא
אر ِא ٰ َ ْ َ ِ ُ ِإ َ ِ أَ ْ ُ ا َّאرِ َ ُ ُ َن َא ُ َ ُن َ א ِ כ א ور ا
َ ْ َ َّ ُ َ ْ ُ ُ َ َ َ
ِ
ُ ْ َ َכ أَ َ ْ َ ُכ ْ َ ْ ُ ُ ِא ْ َ ْ ُ وف َو َ ْ ٰ َ ِ ا ْ ُ ْ َכ ِ َ َ ُ ُل َ َ َ ْ ُכ
« ِ ِ وف َو َ آِ آ ِא
ُْ َْ ُُ
Üsâme İbn Zeyd radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah’ı
şöyle buyururken işittim:
sallallahu aleyhi ve sellem
“Kıyamet günü birisi getirilir ve cehennem ateşine atılır.
Bağırsakları karnından dışarı sarkar ve onlarla birlikte değirmen
çeviren merkep gibi döner durur. Cehennem ahâlisi onun yanı-
na toplanırlar ve derler ki: Ey filân! Nedir bu hâlin? Sen iyiliği
emredip kötülükten nehyetmez miydin? O kişi de: Evet, iyiliği
emrederdim, fakat kendim yapmazdım; münkerden nehyederdim
ama kendim yapardım, der.” [Buhari, Bed’ul-halk 10; Müslim, Zühd 51]
ِ َ
ُ َ ْ َ » : ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َ ْ َ َ َوأ ۪ ُ َ ْ َ َة َ א ُ ْ َ 118
َ ْ ُ َن،ُ َّ َ ْ אس َ ُ ُم ا ْ ُ ْ ِ ُ َن َ ّٰ ُ ْ َ َ َ ُ ا ا ٰ ا ّٰ ُ َ َ َאر َك َو َ َ א
َ ُ َ َ َّ
ْ َ َو: َ ُ ُل، َ َّ َ ْ َא أَ َא َא ا ْ َ ْ ِ ْ َ َא ا: َ َ ُ ُ َن، ِ ْ َ َ ِ ّٰ آدم َ ات ا
ُ َ َ ََ
ِا ْذ َ ا، َ ْ ُ ِ َ א ِ ِ ٰذ ِ َכ، َ َّ ِ ِإ َّ َ ِ َئ ُ أَ ۪ ُכ ْ أَ ْ َ َ ُכ ْ ِ ْ ا
ُ ْ
۪ ۪ ِ ۪ ِإ ا ۪ ِإ ا
۪
ُ ْ َ : ُ ُ ُل إ ْ َ ا، َ َ َ ْ ُ َن إ ْ َ ا: َ َאل، ّٰ َ ِ ا َ َْ ْ ٰ
ِ ِ ِ ۪ ِ ِ
ٰ ُ ٰ ا ْ ُ وا ِإ،ِ َ א ِ ٰذ כ ِإ َّ َ א ُכ ْ ُ َ ً ْ َو َر َاء َو َر َاء
، َ ْ ُ ِ َ א ِ ِ ٰذ ِ َכ: ُ ُل، ٰ ُ َ ْ ُ َن،ا َّ ۪ ي َכ َّ َ ُ ا ّٰ ُ َ ْכ ۪ ً א
َ
. َ ْ ُ ِ َ א ِ ِ ٰذ ِ َכ: َ ۪ ِا ْذ َ ا ِإ ٰ ۪ َ َכ ِ َ ِ ا ّٰ ِ َو ُرو ِ ِ َ ُ ُل
ُ
ِ ُ َ ِ َ ُ م َ ْ َذ ُن َ و ُ ُ ا ْ َ א َ ُ وا، ً ا
אن ْ
َ َ ُ َّ َ َ َ ْ ُ ُ ُ َ َّ َ ُ َ َ ُ َن
، ِّ ُ ِ َ ۪ َوأ: ُ ْ ُ « َ ُ ُّ أَ َّو ُ ُכ َכא ْ ِق،ً اط َ ۪ ًא َو ِ َ אِ ِ ْ ِ ا
َْ ْ َ َ ّ ََ
»أَ َ َ ْوا َכ َ َ ُ ُّ َو َ ِ ُ ِ َ َ ِ َ ٍ ؟:أَ ُّي َ ٍء َכ َ ِ ا ْ ِق؟ َ َאل
ْ ْ ْ ْ َ ْ َْ ّ ْ
۪ ي ِ ِ أَ א و ِ כ ِ َ َُ َّ َכ َ ِّ ا ۪ ّ ِ ُ َّ َכ َ ِّ ا َّ ْ ِ ؟ َوأ
ْ ُ ُّ َ ْ ُ ُ َ ْ ْ ْ َ ُّ ا ِّ َ אل
ّٰ َ ،ِ َ أَ ْ َ ُאل ا ْ ِ َ ِאد ْ َ ّٰ َ ، ْ ّ
ِ ِ ِ
َ َر ِّب:َ אئ ٌ َ َ ا ّ َ اط َ ُ ُل
ِ
90
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ ِ ِ ۪
ُ َ ْ ً א َو َ א َ َ ِ ا ّ َ اط َכ َ ِ َ ا ُ ُ َ َ ْ َ ۪ ُ ا َّ ِإ َّ َز
َْ َّ
« ِאج َو ُ َכ َد ٌس ِ ا َّאر
ٍ َ وشٌ ُ ْ ِ ِ ُ ِ َ ْ
َ َ ، ِ ُ َ َّ َ ٌ َ ُ َر ٌة ِ ْ َ ْ أ َ ْت
ْ
َ َ َّ َ َ ُ َن َ ۪ ً א َوا َّ ۪ ي َ ْ ُ أَ ۪ ُ ْ َة ِ ِ ِه إِن
ْ َ َ ْ َ َّ َ َ َ
Huzeyfe ve Ebû Hureyre radıyallahu anhumâ demişlerdir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yüce Allah insanları mahşerde toplar. Müminler ayağa
kalkarlar ve cennet kendilerine yaklaştırılır. Âdem’e aleyhisselâm
gelirler ve derler ki: “Ey babamız! Bize cennetin açılmasını Yüce
Allah’tan talep et!” Hz. Âdem der ki: “Sizi cennetten çıkaran,
babanızın hatasından başka ne ki? Ben bu işin ehli değilim.
Siz, Allah’ın dostu (Halilullah) olan evladım İbrâhîm’e gidiniz!”
Bunun üzerine Hz. İbrâhîm’e giderler, o da: “Ben bu işin ehli
değilim. Ben (şahsım adına) halil olmada gerilerin gerisindeyim.
Siz, Allah’ın kendisiyle konuştuğu Musa’ya gidiniz!” der. Onlar
Hz. Musa’ya giderler. Hz. Musa kendilerine: “Ben bu işin ehli de-
ğilim. Siz Allah’ın kelimesi ve ruhu olan İsa’ya gidiniz!” der. Hz.
İsa’ya geldiklerinde: “Ben de bu işin ehli değilim!” der. Bunun
üzerine onlar, Muhammed’e sallallahu aleyhi ve sellem giderler. O da
hemen ayağa kalkar ve kendisine şefaat hakkı verilir. Emanet ve
rahim (akrabalık bağı) gönderilir ve bu ikisi sıratın sağ ve solunda
dururlar. Sizin ilk kafileniz şimşek gibi geçer.
Ebû Hureyre radıyallahu anh sorar: “Annem babam sana feda
olsun, şimşek gibi geçmek ne demektir?” Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem, “Şimşeği görmediniz mi? Göz açıp kapatıncaya kadar bir
zamanda geçip gidiverir! Sonrakilerden kimisi rüzgâr gibi, kimisi
kuş gibi, kimisi koşucular gibi geçerler. Onları amelleri böyle
süratli geçirir. Peygamberiniz sırat üzerinde durup şöyle der: “Ey
Rabbim! Selâmete çıkar, selâmete çıkar.” Bir noktadan sonra,
kulların amelleri kendilerini sırattan geçiremeyecek kadar cılız
kalır. O kadar ki, yürümeye takati kalmayıp sürünerek yol alan
91
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
94
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ َ ّٰ »إ َِّن ا:
ُْ َ : ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل ٰ ُ ۪ َأ ْ َ 122
َ َ َ}و َכ ٰ ِ َכ أَ ْ ُ َر ّ َِכ ِإ َذا أ َ ِ
َ : ُ َّ َ َ أ، ُ ْ ْ ُ ْ َ أ َ َ ُه
َ ِ َّא ِ ِ َ ِ َذا
{ ٌ ِ َ ۪ ََא ِ َ ٌ إ َِّن أَ ْ َ ُه أ ِ اْ ى و
ٌ َ َ َُ
Ebû Musa el-Eş’arî radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Allah zalime mehil üstüne
mehil verir, bir kere de onu derdest etti mi, artık iflah etmez.”
buyurdu ve akabinde şu âyeti okudu: “İşte Rabbinin yakalaması
böyledir. O zalim ahaliyi böyle yakalar. Zira O’nun yakalaması
çok can yakıcı, çok şiddetlidir.” {Hûd Sûresi, 11/102} [Buhari, Tefsîru sûre
11/2; Müslim, Birr 61]
ِ ِ ۪ ْ ِ ُ ر َل ا ّٰ ِ أَرأَ َ إ ِْن
ُ َ אي؟ َ َ َאل َ َ أَ ُ َכ َّ ُ َ ّ َ َא، ّٰ َ ۪ ِ ا ُ ْ َ ُ َ
ٌ ِ ْ ُ ، ٌ ِ َ ْ ُ ٌ ِ » َ َ ْ إ ِْن ُ ِ ْ َ ۪ َ ۪ ِ ا ّٰ ِ َوأَ ْ َ َ א: ِ ّٰ َر ُ ُل ا
ُ ْ ِ ُ أَ َرأَ ْ َ إ ِْن:»כ ْ َ ُ ْ َ ؟« َ َאلَ : ِ ّٰ ْ ُ ُ ْ ِ ٍ « ُ َّ َ َאل َر ُ ُل ا
ِ ِ ۪
َ ْ َ » َ َ ْ َوأ: ّٰ אي؟ َ َ َאل َر ُ ُل ا َ َ أَ ُ َכ َّ ُ َ ِّ َ َא، ّٰ َ ۪ ِ ا
« ِإ َّ ا َّ ْ َ َ َِّن ِ ۪ َ َ َאل ۪ ٰذ ِ َכ، ٍ ِ ْ ُ َ ٌ ِ ْ ُ ، ٌ ِ َ ْ ُ ِ َ א
ْ ُْ ٌ
Ebû Katade radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem sahabenin arasında iken ayağa kalktı ve Allah yolunda
cihat ile O’na iman etmenin en üstün ameller olduğunu anlattı.
Bunun üzerine bir şahıs kalkıp dedi ki: “Ya Resûlallah! Şayet
Allah yolunda şehit olursam, bu benim günahlarıma kefaret ye-
rine geçer mi?” Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Evet, sabreder
ve ihlaslı bir şekilde mükâfatını sadece Allah’tan bekleyerek cep-
heden kaçmadan düşmanla yaka paça halindeyken Hak yolunda
şehit olursan, günahlarına kefaret olur.” buyurdu ve akabinde
“Nasıl demiştin?” diye sordu. O şahıs: “Allah yolunda şehadet
şerbetini içsem günahlarıma kefaret olur mu? diye sormuştum”
dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Elbette, şayet sen sabreder
ve ihlaslı bir şekilde mükâfatını sadece Allah’tan bekleyerek cep-
heden kaçmadan düşmanla yaka paça halindeyken Hak yolunda
şehit olursan, günahlarına kefaret olur. Ancak kul hakkına giren
şahsi borçların bundan müstesnadır. Çünkü bu meseleyi bana
Cebrail betahsis söyledi.” buyurdu. [Müslim, İmâre 117]
ٍ ِ ِِ ِ ، َ َ ْ َ ِ ُ َن ِإ
َْ ْ َّ ُ َ َ ْ َأَ ْن َ ُכ َن أ כ
ْ ُ َ ْ َ َّ َ َ َ
و
َّ
ِ ِ ََ ِ ِ ّ أ ِ ْ َِ ُ َ ِ َْ َ
ُ َ ُ َ ْ ََ ِ َّ َ א أ َ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ ، ُ َ ْ ََ א أ َ
« ِِ ْ َ ً ِ َ ا َّאر
Ümmü Seleme radıyallahu anhâ demiştir ki: Resûlullah sallallahu
şöyle buyurdu:
aleyhi ve sellem
“Şüphesiz ben de bir insanım. Siz de benim yanıma (ara-
nızdaki birtakım anlaşmazlıklara binaen) muhâkeme olmaya
geliyorsunuz. Taraflardan biri, derdini daha güzel anlatarak
delilini ortaya koymada diğerinden daha becerikli olabilir. Ben
de ondan işittiklerime binaen hükmü onun lehine verebilirim.
Şu hâlde kardeşinin hakkını alarak kimin lehine hüküm verirsem,
ona ancak cehennemden bir parça ayırmış olurum.” [Buhari, Şehâdât 27,
Ahkâm 20; Müslim, Akdıye 4]
98
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ٍّ ِ َ َ ْ ا ْ َ َ َ ا ِ ا
ُّ َّ َ َّ َ
: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة130
َ َ
ِ ِ ۪ إ َِّن:َ َ َאل ا ْ َ ْ ع ٍ ِא ِ
ُ ْ َّ َ َ َ َ ًة َ ا ْ َ َ َ א ُ َ َ ُ ْ َو ْ َ ُه ا ْ َ ْ َ ُع
« َ ُ َ َ َ َ ْ َ » : َ َ َאل ِ ّٰ ُل ا ِ َ
ُ ْ ُ ْ أ َ ً ا َ َ َ َ ِإ َ ْ َر
ِ
ْ ْ ْ ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh şu hâdiseyi nakleder:
Nebîler Serveri sallallahu aleyhi ve sellem, torunu Hasan İbn
Ali’yi öpmüştü. O esnada yanında Akra İbn Hâbis bulunuyordu.
Akra dedi ki: “Benim on çocuğum var ama hiçbirini öpmedim.”
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona baktı ve şöyle buyurdu: “Merha-
met etmeyen kimseye merhamet edilmez.” [Buhari, Edeb 18; Müslim, Fedâil 65]
ِ ّٰ اب ٰ ر ِل ا َ ِ ِ َ َ َ ْ َ ِאئ131
ُ َ َ ِ َ ْ ْا َ אس ٌ َ َ َم: ْ َ َ א
، ُ ِ َ ُ َ ِכ َّא َوا ّٰ ِ َ א:َ א ُ ا « َ َ » : أَ ُ َ ِ ُ َن ِ א َ ُכ ؟ َ َ َאل: َ َ א ُ ا
ّ ْ ْ َْ ّ
« َ َ ْ ِכ ا ِ ع
ُ ّٰ אن ا : ِ ّٰ َ َ َאل َر ُ ُل ا
َ » أَ َو أَ ْ ِ ُכ إ ِْن َכ:
َّ ُ ُ ُ ُ ْ َ َ َ
Hz. Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki:
Çölde yaşayan bedevilerden bir topluluk Resûlullah’ın sallal-
lahu aleyhi ve sellem huzuruna geldiler ve: “Siz çocuklarınızı öpüyor
musunuz?” diye sordular. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Evet”
diye cevap verdi. Onlar: Ama biz vallahi çocukları öpmeyiz, dedi-
ler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah sizin kalblerinizden merhamet duygusunu çekip almışsa
benim elimden ne gelebilir ki?” [Buhari, Edeb 18; Müslim, Fedâil 164]
10 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ َ ِا
ّٰ َ ْ َ »: ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل ّٰ ِ ْ ُ ْ َ ِب 134
ْ ْ َ
ْ َ ُ َّ ِ َ ،َ َ َ ْ ُ َّ ُכ ا ّٰ ُ ِ ْ ِذ َّ ِ ِ ِ َ ٍء ِ، ّٰ ِ ا ِ ۪
َّ َ ُ َ ذ ِ ْ ُّ َ َ َة ا
ْ ُ َ
« َّ َ َ َِ ُכ ُّ ُ َ ٰ َو ْ ِ ِ ۪ َאر ِ ِ ٍء رِכ ِ ِذ ِ ُْ
َ َّ ُ ُ ْ ْ ُ ْ َ َّ ْ ُْ َ
Cündeb İbn Abdullah radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sabah namazını kılan kişi, Allah’ın himayesi altındadır. O,
bizzat himayesinde olan bir konuda sakın sizi hesaba çekmesin.
Zira Allah himayesindeki bir husustan ötürü sorguya çektiği ki-
şiyi önce derdest eder, sonra da yüzüstü cehenneme atar.” [Müslim,
Mesâcid 262]
10 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِِ َ ِ ِ َ
ْ ُ ْ »اَ ْ ُ ْ ُ أ ُ ا: َ َאل ّٰ َ ِ ا ْ ِ ُ َ َ أ َّن َر ُ َل ا
135
: ِ ّٰ ُل ا
ُ َ »اَ ْ ُ ْ ِ ُ أ: ُ َ َאل َر: َ َאل َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
َ 136
ِ ِ ْ ُכ ُّ ا ْ ِ ِ َ َ ا ، ُ ُ ُ ْ َ َ ا ْ ُ ْ ِ ِ َ َ ُ ُ ُ َو َ َ ْכ ِ ُ ُ َو
ُْ ُْ
يء ِ َ ا َّ ِ أَ ْن ٍ ِ ِ ا ِ ، اَ َّ ْ ٰ ى َ א ُ َא. ُ ُ َ ٌام ِ ُ ُ َو َ א ُ ُ َو َد
ّ ْ ْ َ ْ َ
ِ
« ْ ُ ْ َ ْ أَ َ ُאه اِ
َ َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona ihanet etmez,
yalan söylemez ve ihtiyacı olduğunda onu yüzüstü bırakmaz.
Her müslümanın diğer müslümana ırzı, malı ve kanı haramdır.
(Eliyle göğsünü işaret ederek) Takva işte buradadır. Müslüman
kardeşini hakir görmesi bir kimseye şer (ve kötü ahlâk) olarak
yeter!” [Tirmizi, Birr 18]
10 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َّ
ِ
ُ ّٰ َ ْ » َ ُ ْ ِ ُ أَ َ ُ ُכ: َ َאل ِّ ِ َّ َ ِ ا ٍ َ َ َ ْ أ138
« ِ ِ ْ َ ِ ُّ ِ ُ ِ َ ِ ِ َ א
Enes radıyallahu anh demiştir ki: Nebîler Serveri sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Sizden birisi kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi
için de sevip arzu etmedikçe kâmil manada iman etmiş olmaz.”
[Buhari, İman 7; Müslim, İman 71]
10 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ ُ»כ ُّ أ ِ ِ ۪ َ َ ْ أ142
َّ ُ : َ ُ ُل ّٰ َل ا ُ ْ ُ َر : ُ ْ َة
َ : َ َ
ِ ْ َّ َ َ ِة أَ ْن َ ْ َ َ ا َّ ُ ُ ِא َ اْ ُ َא ِ وإ َِّن، ۪ ِ א ِ
َ َ َُ ْ ُ َ א ً إ َّ ا
َ َ ِ َא ُ َ ُن َ ِ ْ ُ ا ْ َ אر:ُل ُ ََ ِ َْ َ ُ ّٰ َ َ ً ُ َّ ُ ْ ِ َ َو َ ْ َ َ َ ُه ا
« ِ َ َ ِ ّٰ َ ْכ ِ ُ ِ ْ ا ُ ِ ْ ُ אت َ ْ ُ ُ ُه َر ُّ ُ َو
َ َ ْ َ َو،َכ َ ا َو َכ َ ا
ْ َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“İşlediği günahları açığa vuranlar hariç ümmetimin tamamı
affa mazhardırlar. Bir adamın gece kötü bir iş yapıp Allah o kö-
tülüğü örttüğü halde sabahleyin kalkıp “Ey falan, dün gece ben
şöyle şöyle yaptım” diyerek başkasına ifşa etmesi günahını açığa
vurmaktır. Rabbi onun kötülüğünü örttüğü halde geceyi geçirir
ama o Allah’ın setrettiğini ilan ederek sabahlar.” [Buhari, Edeb 60; Müslim,
Zühd 52]
ِِ َ ِ ِ َ
ْ ُ ْ »اَ ْ ُ ْ ُ أ ُ ا: َ َאل ّٰ َ أ َّن َر ُ َل ا َ ُ ِ َْ ِ ا
144
،ُ ا ْ َ َ ِئ َכ ُ ْ َّ َ َو،ُ َ
ِ
ْ َّ َو َ َ ْ ُ ُ ا،ُ َ َ َ ُ ِإ َّ َ َ َ ْ َ َ ِ ا َّ ۪כ
ُ ُ ْ ْ ْ
«ُ ِ ِ ِ َ َّ ِ ۪
ُ َ َ ِ ُ ْ ِ ْع َْ ُ ُ َ َ َ ْ َ َو.َو َذ َכ َ ُ ُ ا ّٰ ُ َ ْ ْ َ ُه
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
“Bir kimse, herhangi bir müminden dünya sıkıntılarından biri-
ni giderirse, Allah da kıyamet gününde o müminin sıkıntılarından
birini giderir. Bir kimse darda kalana kolaylık gösterirse, Allah da
ona dünyada ve âhirette kolaylık gösterir. Bir kimse, bir müslüma-
nın ayıbını (kusurunu) örterse, Allah da onun dünya ve âhirette
ayıplarını örter. Mümin kul, din kardeşinin yardımında olduğu
sürece, Allah onun yardımındadır. Bir kimse, ilim elde etmek için
bir yol tutarsa, Allah da ona (o ilim vesilesiyle) cennetin yolunu ko-
laylaştırır. Bir topluluk, Allah evlerinden bir evde toplanıp marifet-i
ilahi adına Allah’ın kitabını okur ve onu aralarında müzakere eder
(anlayıp kavramaya çalışırlarsa); üzerlerine sekine iner, kendilerini
Allah’ın rahmeti kaplar ve melekler onları kuşatırlar. Cenâb-ı Hakk
orada bulunanları kendi yanında bulunanlara anlatır ha anlatır.
Amelinin kendisini geride bıraktığı kişiyi, nesebi öne geçiremez
(Ameli yetersiz olan kimseye nesebi fayda vermez).” [Müslim, Zikr 38.]
: َ ُ ُل ِ ّٰ َل ا ِ
ُ َ ْ ُ َر: َ َאل ٍ ْ َو ِ ْ َ َ َِ אر ْ َ 146
ِ ّٰ َ ا ٍ َ ٍ ۪ َ ُّ ِ ؟ ُכ ِْ َ ْ ِ ا
َ َ َ ْ ََ ْ أ َّ َ ُ َّ َ »أ َ أ ُ ِ כ
ُْ ُ ْ َ
ٍ
« ٍ ِ َ ْכ ْ ُ ِ ا َّאرِ ؟ ُכ ُّ ُ ُ ّ ٍ َ َّ اظ ْ َ ِ ْ أَ َ أُ ْ ِ ُ ُכ،َ َ َ َّ ُه
10 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
« ٍ َ ُ َ אح ِ ِ ا َ ۪ ا َّ ۪ ُ َ ْ َم ا ْ ِ א َ ِ َ َ ِ ُن
َ َ َ ّٰ ْ َ ا َ ُ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Kıyamet günü dünyada makam ve mevki sahibi ve büyük
diye bilinen, iri yarı bir adam (huzura) gelir de, Allah indinde
sinek kanadı kadar bile değer ifade etmez.” [Buhari, Tefsîru sûre 18/6; Müslim,
Sıfâtu’l-münâfikîn 18]
َ » رب أَ ْ َ أ: ِ ۪ َ َ ْ أ149
ََْ َ َّ ُ : ّٰ ُل ا ُ َ َאل َر:
: ْ َة
َ َُ
َِ ّٰ َ ا
«َ َ ُه
َّ َ َ َ ْ َأ ِ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ٍع ِא
ْ َ اب
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Nice saçı-başı dağınık, toza toprağa belenmiş, kapı kapı
kovulup önemsenmeyen kimseler vardır ki, (herhangi bir hususla
alakalı) Allah namına yemin etseler, Allah onları yeminlerinde
yalancı çıkarmaz.” [Müslim, Birr 138]
۪ ِ
ُ » َ ْ َ ا ْ ْ כ: : ِ ّٰ ُل ا َ
ُ َ َאل َر: َ َאل َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
151
אن ِإ َّ َ א ا ْ ِ ْ ۪כ ُ ا َّ ۪ ي
ِ َ ْ ُّ ِ َ َّ ا َّ ۪ ي َ ُّده ا َّ ُة وا
אن َو َ ا ُّ ْ َ ُ َوا
َ َ ْ َ َ ْ ُ ُ
« ُ َّ َ َ َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin (sadaka ve zekâta muhtaç kimse), bir iki hurma veya
bir iki lokma verilip de savuşturulan kimse değildir. Asıl miskin,
muhtaç olduğu halde insanlardan bir şey istemeyen (dilenmeyen,
iffetli, zekâta müstahak) kimsedir.” [Buhari, Tefsîru sûre 2/48; Müslim, Zekât 102]
،ِ ْ ۪כ َ ٌ َ ْ ِ ُ ا ْ َ َ ِ َ َ א
ْ
ِ ْ אء: ْ َ َ א
َ َ َ َ َ ْ َ ِאئ152
ٰ ِ َ ٍة ِ ْ ُ َ א َ ْ َ ًة َو َر َ َ ْ ِإ َ َ ْ َ ْ ُכ َّ َوا ،اتٍ َ ث
َ َ َ ََ َُ ْ َ ْ َ
א َ
۪ ِ ِ ا ِ ِ
َّ َّ َ َ ُ َّ َ أ ِّ َ ُ ْ َ ْ َ ْ ِ و ْ ِ ا ْ َ ْ َ ص ا155
َ َ َ َ ْ ِ َو َذ َّכ َ َو َو ٰ ْ ََ َّ ِ ا ْ َ َدا ِع َ ُ ُل َ ْ َ أَ ْن َ ِ َ ا ّٰ َ َ َ א ٰ َوأ
ان ِ כ ٍ َ ِ َّ َ א،אء َ ا ِ ِ ا ِא َ
ُْ َ ْ َ َ َّ ُ ًْ َّ ُ ْ َ ْ » أ َ َوا:אل َ َ َّ ُ
،ٍ َ ِ ُ ٍ َ ِ َ ِ َא ۪ ْ َ ًئא َ ٰذ ِ َכ ِإ َّ أَ ْن ِ ِכ ن
َّ َ َْ ْ َّ ُ ْ َ ُ ْ َ َ ْ َ
،ًא َ ُ ِ ٍح ِ َ ِْن َ َ ْ َ َ א ْ ُ و ُ َّ ِ ا ْ َ َ א ِ وا
َّ َْ ْ َ َّ ُ ُ ْ َ ِ ُ
ِ
َ ٰ ِ אئכ أَ إِن כ، ۪ ِ ا ِن أَ כ
ُْ َ ْ ُ َ َّ َ ً َ َّ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ
ْ َ ْ َ ُ ُ َ ُכ َ َ ُّ ُכ َ َ ِ َّ أَ َّ ُ ِ ْئ، َو ِ ِ َ ِאئ ُכ َ َ ُכ َ ًّ א،َ ًّ א
ْ ْ ْ ْ ْ
ُ َّ َ َ ُכ أَ ْن ِ ِ
ُّ َ أَ َ َو،َ ْכ َ ُ َن َو َ َ ْ َذ َّن ۪ ُ ُ ُכ ْ َ ْ َ ْכ َ ُ َن
ْ ْ
« َّ ِ ِ ُ ْ ِ ُ ا ِإ َ ِ َّ ۪ ِכ ْ َ ِ ِ َّ َو َ َ א
ْ
Amr İbn Ahvas el-Cuşemî radıyallahu anh demiştir ki: Veda
Haccı’nda Resûl-i Ekrem’i sallallahu aleyhi ve sellem dinlemekteydim.
Allah’a hamd ve sena ettikten sonra halka öğüt veriyor ve şöyle
buyuruyordu:
“Ashabım! Kadınlara karşı hayırhah olmanızı tavsiye ediyo-
11 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ ُ َ : ِ ّٰ ُل ا
۪ ِ ْ ْ » أَ ْכ ُ ا:
ُ َ َאل َر : َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة156
َ َ
« ِ ِ ِ َ ِאئ ِ אرכ و ِ אرכ،א َإ۪ א א أ
ْ ُْ ُ َ ُْ ُ َ َ ًُ ُ ْ ُُ َ ْ ً َ
Ebû Hureyre demiştir ki: Resûlullah Efendimiz
radıyallahu anh
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İman açısından en mükemmel mümin, ahlâkı en iyi olan
mümindir. Sizin en hayırlınız da hanımlarına karşı hayırlı olan-
lardır.” [Tirmizi, Radâ 11]
11 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
11 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ُ َ ْ َ ْ َאر أ
۪ :
»د
ٌ َ : ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل ُ ْ َة ۪ َ َ ْ أ162
َ َ
ٍ ِ ْ ۪כ ِ
ٰ َ ِ َ ْ َّ َ َ אر ۪ ٍ
ٌ َ َر َ َ َود
۪
ُ َ ْ َ ْ َאر أ
ٌ َ ۪ َ ۪ ِ ا ّٰ ِ َو ۪د
« أَ ْ َ ُ َ א أَ ْ ا ا َّ ۪ ي أَ ْ َ ْ َ ُ َ ٰ أَ ْ ِ َכ،أَ ْ ِ َכ ٰ َ ُ َ ْ َ ْ َאر أ ۪
ٌ َ َود
ً
11 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
אد ِ ِْ ا ٍ ِ َ َ
ُ » َ א ْ َ ْ م: َ َאل َّ ِ َّ أ َّن ا َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
164
ُ َ ُ ْ
ُل ُ َ َو،َ ً א َ َا َّ ُ َّ أَ ْ ِ ُ ْ ِ ً א: َ َ ُ ُل أَ َ ُ ُ َ א،אن َ ْ ِ َ ِنِ ِ ِ ِإ َّ َ َכ
َ
« اَ َّ ُ أَ ْ ِ ُ ْ ِ ًכא َ َ ً א: َ ْ ا
َّ ُ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
“Her gün iki melek inerek, onlardan biri: ‘Allahım! İnfak
edenin (malını bereketlendirmek suretiyle) arkasını getir! ̦ diye
dua ederken, diğeri ‘Malı tutup cimrilik edenin malını telef et! ̦
diye bedduada bulunur.” [Buhari, Zekât 27; Müslim, Zekât 57]
َ אت َ א َכ َ ْ ُ ْ َو ِ َّ א أَ ْ َ ْ َא َ ُכ ْ ِ َ ْا َ ْر ِض َو
ِ ِ َ ِ א اَ א ا َّ ۪ آ ُ ا أَ ْ ِ ُ ا
َّ ْ َ َ َ ُّ َ
“ َ َّ ُ ا ا ْ َ ۪ َ ِ ْ ُ ُ ْ ِ ُ َنEy iman edenler! Kazandığınız şeylerin ve
َ
yerden sizin için çıkardığımız nimetlerin iyi olanlarından Allah yo-
lunda harcayın! Siz göz yummadan, gönlünüze yatmaksızın alma-
yacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkmayın!” {Bakara Sûresi, 2/267}
ِ َ ۪ ْ َ ْ אرِ ِא
َ َ أَ ْכ َ ا َ َ ْ َ ُ َאن أ
َ َ َכ: َ َאل ٍ َ َ َ ْ أ166
ِ ِ ْْ ِ َ َ ا ِ ِِ َ َ َ א ً ِ ْ َ ْ ٍ و َכ
ْ َ َ ْ ُ ْ َ אن أ َ ُّ أ ْ َ ا ِإ َ ْ َ ْ ُ َ َאء َو َכא َ َ
َ َ َّ א: ٌ َ ََ َאل أ ٍ ِّ َ َ ْ ُ ُ َ א َو َ ْ ُب ِ ْ َ ٍאء ِ َ א ِ ّٰ אن َر ُ ُل ا
َ َو َכ
َ
َ َ ْ َ ُ َ } َ ْ َ َא ُ ا ا ْ ِ َّ َ ّٰ ُ ْ ِ ُ ا ِ َّ א ُ ِ ُّ َن{ َ َאم أ:ُ ْ َ َ َ ْ ٰ ِ ِه ا
ِ ِ ِ
ْ َ } : َא َر ُ َل ا ّٰ إ َِّن ا ّٰ َ َ َ א ٰ أَ ْ َ َل َ َ ْ َכ: َ َ َאل ّٰ ِإ ٰ َر ُ ل ا
َ َא ُ ا ا ْ ِ َّ ُ ْ ِ ُ ا ِ َّ א ُ ِ ُّ َن{ َوإ َِّن أَ َ َّ َ א ِ ِإ َ َ َ َאء َو ِإ َّ َ א
ُ ْ َّ َّ
ِ ّٰ َ ٌ ِ ّٰ ِ َ א ٰ أَر ِ א و ُذ ْ א ِ ا ّٰ ِ َ א ٰ َ َ א א ر َل ا
ُ َ َ َْ َ َ ْ َ َ َ َ َّ ُ ْ َ َ َ
11 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ٌ َ ٰذ ِ َכ، ٌ
אل ٌ َ ٰذ ِ َכ، ٍ َ » : ِ ّٰ
ِ אل َرا َ ُ أَ َر
اك ا ّٰ ُ َ َ َאل َر ُ ُل ا
َْ
ُ ََ « َ َ َאل أ ۪ ْ َ ْ أَ َرى أَ ْن َ ْ َ َ َ א ِ ا ّ ۪ ٌ و َ ْ َ ِ ْ ُ َ א ُ ْ َ َو ِإ ِ َرا
َ
. ِ ِّ َ ِ َ َ َ א أَ ُ َ ْ َ َ ۪ أَ َ אرِ ِ ِ َو ِ َ
َّ َ َ ّٰ أ ْ َ ُ َא َر ُ َل ا: َ َ َْ
Enes radıyallahu anh demiştir ki:
Medine’de Ensar arasında en çok hurmalığı bulunan kişi
Ebû Talha idi. Onun en sevdiği malı da Mescid-i Nebevî’nin
karşısındaki Beyruha adlı hurma bahçesiydi. Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem bu bahçeye girer ve oradaki tatlı sudan içerdi. “Sev-
diğiniz mallarınızdan Allah yolunda harcamadıkça fazilet merte-
besine ulaşamazsınız.” âyet-i kerîmesi nâzil olunca, Ebû Talha
Resûlullah ̦ın sallallahu aleyhi ve sellem yanına geldi ve “Ya Resûlallah!
Allah Teâlâ sana “Sevdiğiniz mallarınızdan Allah yolunda har-
camadıkça fazilet mertebesine ulaşamazsınız.” âyetini inzâl etti.
En çok sevdiğim malım Beyruha bahçesidir. Onu Allah rızası
için infak ediyor, Cenâb-ı Hakk ̦ın onu benim için sevap vesilesi
kılmasını ve âhiret azığı yapmasını ümit ediyorum. Beyruha’yı
Allah’ın sana göstereceği şekilde kullan!” dedi. Bunun üzerine
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Aferin sana!
Kârlı ticaret işte budur! Senin (samimiyetini gördüm ve) dedikle-
rini işittim Ebû Talha! Ama bence onu akrabalarına vermen daha
uygun olur.” Ebû Talha: “Sen nasıl buyurursan öyle olsun ey
Allah’ın Resûlü” dedi ve bahçeyi yakın akrabaları ile amcaoğulları
arasında taksim etti. [Buhari, Zekât 44; Müslim, Zekât 42]
ِ َ ْ َ َ ِ ا ّٰ ِ ِ ِ ا ۪ َ َ ْ أَ ۪ َ ْ ٍ ُ َ ْ ِ أ167
َ َْ ْ َْ َ َ َ
ِ ۪ ُכ ْ ُ َ א: َ َאل ِ ّٰ ر ۪ ِ ر ِل ا
ْ َ َو َכא ّٰ َ ْ ِ َر ُ ِل ا ً ُ ُ َ َ
ِ
َ ّٰ » َא ُ َ ُم َ ّ ا: : ِ ّٰ ُل ا ِ
ُ ا َّ ْ َ َ َ َאل ِ َر
ِ ُ َ ۪ي ۪
َ
. ُ ْ َ ِ َ ْ ِ َ א َزا َ ْ ِ ْ َכ َ «َ َ א ٰ َو ُכ ْ ِ َ ۪ ِ َכ َو ُכ ْ ِ َّ א َ ۪ َכ
Resûlullah’ın üvey oğlu Ebû Hafs Ömer İbn Ebî Seleme
demiştir ki:
Ben, Resûl-i Ekrem ̦in sallallahu aleyhi ve sellem hanesinde ve
himayesinde bir çocuktum. Yemek yerken elim yemek tabağının
her yanına giderdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Evladım,
besmele çek, sağ elinle ve önünden ye!” diye beni uyardı. Ben
de bakiye-i ömrümde hep onun buyurduğu gibi yemeye gayret
ettim. [Buhari, Et’ıme 2; Müslim, Eşribe 108]
Komşuluk Hakkı
ِ ِ ِ
ٰ َوا ْ ُ ُ وا ا ّٰ َ َو َ ُ ْ ِ ُכ ا ِ َ ْ ًئא َو ِא ْ َ ا َ ْ ِ ِإ ْ َ א ًא َو ِ ي ا ْ ُ ْ ٰ َوا ْ َ َא
אכ ِ َوا ْ َ אرِ ِذي ا ْ ُ ٰ َوا ْ َ אرِ ا ْ ُ ُ ِ َوا َّ א ِ ِ ِא ْ َ ْ ِ َوا ْ ِ ا َّ ۪ ِ َو َ א ۪
َ َ ْ َوا
ْ
“ כ أَ א כYalnız Allah’a ibadet edip O’na hiçbir şeyi şerik
ُْ ُ َ ْ ْ َ ََ
yapmayın. Anneye, babaya, akrabalara, yetimlere, fakirlere, yakın
komşulara, uzak komşulara, yol arkadaşına, garip ve yolculara ve
mâliki bulunduğunuz kimselere de güzel muamele edin.” {Nisâ
Sûresi, 4/36}
: ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َ א
» َ א َز َال: َ َ َ ِ ا ْ ِ ُ َ َ َو َ ِאئ169
« ُ ُ ِ ۪ ُ ُ ۪ ۪ ِא ْ َ אرِ َ ّٰ َ َ ْ ُ أَ َّ ُ َ َ ِّر
ُ ْ
İbn Ömer ve Âişe validemiz radıyallahu anhumâ demişlerdir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cebrail bana komşuya iyilik yapmayı o kadar tavsiye ederdi
ki, neredeyse komşuyu komşuya mirasçı yapacak sandım.” [Buhari,
Edeb 28; Müslim, Birr 140]
َ ِ ّٰ »وا ّٰ ِ َ ُ ْ ِ ُ َوا َ َ
َ : َ َאل َّ ِ َّ أ َّن ا َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
170
ِ ِ ۪ ِ ِ ِ
ُ َ ْ َ َ »اَ َّ ي: َ ْ َא َر ُ َل ا ّٰ ؟ َ َאل: َ « ُ ْ ُ َ ّٰ ُ ْ ُ َوا
«، ُ َ َא ُر ُه َ َ ِائ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki:
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem üç defa: “Vallahi
iman etmiş olmaz!” buyurdu. Sahabiler: Kim iman etmiş olmaz
ey Allah’ın Resûlü? diye sorunca Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve
sellem: “Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan
kimse!” buyurdu. [Buhari, Edeb 29; Müslim, İman 73]
12 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ ْ » א ِ אء ا:
َ אت َ ۪ َ َ ْ أ171
َ ْ ُ َ َ َ : َّ ِ َّ أ َّن ا ُ َ ْ َ َة
«אر ِ َ א َو َ ْ ِ ِ َ َ ٍאة
َ َ
ِ َ ِ َّن אر ٌة
َ َ َ ْ
ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
“Ey müslüman kadınlar! Komşu kadın, velev ki bir koyun
paçası bile olsa komşusuna bir şey vermeyi (hediyeleşmeyi)
küçük görmesin!” [Buhari, Hibe 1, Edeb 30; Müslim, Zekât 90]
12 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
אن ِ َ ا ِ َ ْ ِ َ َ َ ْ ُ أُ ُّ ُ َو ْ ًא َ ٰ َو ْ ٍ َو ِ َ א ُ ُ ۪ َ א َ ِ أَ ِن
َ َ ْ ِ َو َو َّ ْ َא ْا
ْ
“ ا ْ ُכ ۪ َو ِ َ ا ِ َ ْ َכBiz insana, annesine babasına iyi davranmasını
ْ
emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımıştır.
Sütten kesilmesi de iki yıl sürer. İnsana buyurduk ki: “Hem Bana,
hem de annene babana şükret.” {Lokman Sûresi, 31/14}
ِ ك ا ِכ ِإ א א ِإ א ِ و َ َ ر َכ أَ َّ َ ُ وا ِا ِا אه و ِא ا
َ َ ْ َ َ ْ َّ َ ُ ْ َ َّ ً َ ْ ِ ْ َ َ ْ َ ُ َّ َّ ُْ ُّ َ َ
ِ ٍ ِ
ْ ْ أَ َ ُ ُ َ א أ ْو כ َ ُ َ א َ َ َ ُ ْ َ ُ َ א أ ّف َو َ َ ْ َ ْ ُ َ א َو ُ ْ َ ُ َ א َ ْ ً َכ ۪ ً א * َوا
ُ َ
אح ا ُّ ّ ِل ِ َ ا ْ َ ِ َو ُ ْ َر ِّب ْار َ ْ ُ َ א َכ َ א َر َّ א ِ َ ۪ ا َ َ َ “ َ ُ َ אRabbin
ً َ َّ
şöyle buyurdu: Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Anneye ve
babaya güzel muamele edin. Şayet onlardan birisi veya her ikisi
yaşlanmış olarak senin yanında bulunursa sakın onlara hizmetten
yüksünme “öff!” bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve gönül
alıcı sözler söyle. Şefkatle, tevazu ile onlara kol kanat ger ve şöyle
dua et: “Ya Rabbi, onlar küçüklüğümde nasıl beni ihtimamla ye-
tiştirdilerse, ona mükâfat olarak Sen de onlara merhamet buyur.”
{İsrâ Sûresi, 17/23-24}
۪ َّ إ ِْن َ َّ أَ ْن ُ ْ ِ ُ وا ۪ ْا َر ِض و ُ َ ِ ّ ا أَر א ُכ اُو َ ِئ َכ ا
َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ ُْْ َ ُْْ َ َ ْ َ َ
“ َ َ َ ُ ا ّٰ ُ َ َ َ َّ ُ َوأ ْ ٰ أَ אرDemek ki ey münafıklar! Siz, iş
ُْ َ َ ْ ْ ُ
başına geçecek olursanız, ülkede fesat çıkaracak, nizamı bozacak,
akrabalık bağlarını parçalayacaksınız (Allah’a verdiği söze bile
sadık kalmayan kimsenin, böylesi hakları gözetmesi de beklene-
mez). İşte bunlar, Allah’ın lanet edip kulaklarını sağırlaştırdığı,
gözlerini kör ettiği kimselerdir.” {Muhammed Sûresi, 47/22-23}
َ َ ُ َوا َّ ۪ َ َ ْ ُ ُ َن َ ْ َ ا ّٰ ِ ِ ْ َ ْ ِ ۪ َא ِ ِ َو َ ْ َ ُ َن َ א أَ َ َ ا ّٰ ُ ِ ِ أَ ْن
ِون ِ ا ْ َ ْر ِض اُو َ ِئ َכ َ ُ ا َّ ْ َ ُ َو َ ُ ُ ُء ا َّ ار َ ُ ِ ْ ُ “ َوAllah’a verdikleri
ْ ُ
sözü pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah’ın gözetilmesini
emrettiği şeyleri terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkarıp nizamı
bozanlar yok mu, işte onlara sadece lanet vardır. En kötü yurt
olan cehennem vardır.” {Ra’d Sûresi, 13/25}
12 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ َ َ ْ أَ ُّي ا:
: ِ َّ ُ ا ْ َ َ : َ َאل ْ َ ْ ِ ا ّٰ ِ ْ ِ َ ْ ُ ٍد َ 173
َّ
: ُ أَ ُّي؟ َ َאل: ُ ْ ُ «َ א ِ ْ » َا َ ُة ٰ و:ا ّٰ ِ َ א ٰ ؟ َ َאل
َّ َ َ َّ َ َ ُّ ِإ َ َأ
«ِ ّٰ َ ِ ِ ا ۪ »اَ ْ ِ אد: ُ أَي؟ َ َאل: ْ ُ « ِ
ُ َ ُّ َّ ُ ْ َ ِاْ َا ُّ ِ »
Abdullah İbn Mes’ûd radıyallahu anh demiştir ki:
Nebiler Serveri Efendimiz’e sallallahu aleyhi ve sellem “Allah’ın en
çok hoşnut olduğu amel hangisidir?” diye sordum. “Vaktinde eda
edilen namazdır” buyurdular. “Sonra hangisidir?” diye sordum.
“Ebeveyne iyi davranmak, onların hukukuna riayet etmektir” bu-
yurdular. “Daha sonra hangisi gelir?” diye sorduğumda buyurdular
ki: “Allah yolunda mücahede etmektir.” [Buhari, Edeb 1; Müslim, İman 137]
ِ ِْو ِ ا ِ ِ
َ ْ َ » : َ َאل ِّ ِ َّ َ ِ ا אص َ ْ ْ َ ِ ْ ّٰ َ ْ َ ْ ا175
«ا ْ َ ا ِ َ ا َّ ۪ ي ِإ َذا َ َ َ ْ َر ِ ُ ُ َو َ َ َ א ِ ِ ِ ِ
َّ ا ْ َ ا ُ ِא ْ ُ َכא ء َو َכ
12 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ َאل: ْ َ َ א َ ْ َز ْ َ َ ا َّ َ ِ ِ ا ْ أَ ِة َ ِ ا ّٰ ِ ْ ِ َ ْ ُ ٍد176
ْ َ َّ
ُ ِّ
: ْ َ ِכ َّ « َ א ِ ِ ِ ِ
ُ ْ ْ َ » َ َ َّ ْ َ َא َ ْ َ َ ا ّ َ אء َو: ّٰ َر ُ ُل ا
ِ َ ۪ ُ َذ
ات ٌ ُ ِإ َّ َכ َر: ُ َ ُ ْ ُ َ َ َ َ ْ ُ ِإ ٰ َ ْ ِ ا ّٰ ِ ا ْ ِ َ ْ ُ ٍد
אن ٰذ ِ َכ َ ِِْ ِ ِ ِ
َ َ ِْن َכ ُ ْ ْ َ ْ أَ َ َ َא ِא َّ َ َ َ َ א ّٰ ا ْ َ َوإ َِّن َر ُ َل ا
ِ ْ َ ِ ا ْئ ِ ِ أ:ِ ّٰ َ َ َאل ُ ا. ْ א ِإ ٰ َ ِ ُכ ۪
َ َْ ْ ْ َ ُ َ َ َّ يء َ ّ َو ِإ ُ ِ ْ ُ
َ א َ ِ َ א َ ُ َ א ِ ّٰ אب َر ُ ِل ا ِ َ ِ َِ א ْ َ َ ْ ُ َ ِ َذا ا ْ أَ ٌة ِ َ ا ْ َ ْ َ אر
َ
َ َ َج َ َ َא ِ َ ٌل َ ُ ْ َא.ُ َ َ ْ أُ ْ ِ ْ َ َ ِ ا ْ َ َ א ِ ّٰ אن َر ُ ُل ا َ َو َכ
ْ َ ْ َ
ِ َ َ ِ ِ ِ
يءُ ِ ْ ُ َ أ:אب َ ْ َ َכ َ َ ْ َ ْ ِ ْ ُه أَ َّن ا ْ َ أَ َ ْ ِ ِא ّٰ ا ْئ َر ُ َل ا: ُ َ
ا َّ َ َ ُ َ ْ ُ َ א َ ٰ أَ ْز َوا ِ ِ َ א َو َ ٰ أَ ْ َ ٍאم ۪ ُ ُ رِ ِ َ א؟ َو َ ُ ْ ِ ُه
ْ
ِ ّٰ َ َ َ َ ُ َ َ َאل َ ُ َر ُ ُل ا ِ ّٰ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ َ ِ َ ٌل َ ٰ َر ُ ِل ا
»أَ ُّي ِ ّٰ َ َ َאل َر ُ ُل ا. ُ َ ْ ِا ْ أَ ٌة ِ َ ا ْ َ ْ َ אرِ َو َز:» َ ْ ُ َ א؟« َ َאل
َ
:ان ِ
ِ َ » َ א أ: ّٰ ا ّٰ َ َ َאل ر ُل ا ِ ِ ِ
ا أَة:ا א ِ ِ ؟« אل
َ ْ َ ُ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ َ ِ َ َّ
« ِ َ َ َّ أَ ْ ا ْ َ ا َ ِ َوأَ ْ ا
ُ َ ُ
Abdullah İbn Mes’ûd’un hanımı Zeynep es-Sekafiyye radıyal-
lahu anhâ demiştir ki:
12 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
}وأَ ْ ِ ْر َ ۪ َ َכ ِِ َ
َ ُ َ ْ َ َّ א َ َ َ ْ ٰ ه ا: َ َאل َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
177
َ
» َא: ُ ْ ً א َ א ْ َ َ ُ ا َ َ َو َ َّ َو َ َאل ِ ّٰ َ ْ ۪ َ { َد َ א َر ُ ُل ا ْا
َّ َ َ
ِ ِ ٍ
َא، ِ أَ ْ ُ وا أَ ْ ُ َ ُכ َ ا َّאر، َא َ ِ َכ ْ ِ ْ ِ ُ َ ٍ ّي، ْ َ َ ِ ِ
ْ ْ َ
ٍ ِ ِ א، ِ أَ ْ ِ ُ وا أَ ْ ُ ُכ ِ ا אر، ٍ ِ َة ِ َכ
أَ ْ ِ ُ وا،אف َ َ ْ َ َ َ َّ َ ْ َ ْ ْ َّ ُ َ
ِ ِ א، ِ א ِ א ِ ٍ أَ ْ ِ ُ وا أَ ْ ُ ُכ ِ ا אر، ُِ ُכ ِ ا אر ْ َأ
ْ َ َ َ َّ َ ْ َ َ َ َ َّ َ ْ َ
12 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
: َ َאل ِ ّٰ َل ا َ
ُ أ َّن َر אص ِ ِْو ِ ا
َ
ِ ِ
ْ ْ َ ِ ْ ّٰ َ ْ َ ْ ا180
ِ ا ِ و َא َر ُ َل :» ِ َ ا ْ َכ ِאئ ِ َ ْ ا ُ ِ َوا ِ َ ْ ِ « َ א ُ ا
ُ ْ َ ْ َ َ ّٰ َّ ُ َ
ُّ ُ َ َو،ُّ أَ َ ُאه ُ ََ ،ِ ُ أَ א ا ، » :ا ُ ُ َوا ِ َ ْ ِ ؟ َ َאل
َّ َ ُّ ُ َ ْ َ َ َّ
« ُ َّ ُ َ ُ ُّ أ، ُ َّ ُأ
َ
Abdullah İbn Amr İbn Âs radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Bir kimsenin anne-babasına
sövmesi büyük günahlardandır.” buyurduğunda sahabiler, “Ya
Resûlallah! İnsan ebeveynine hiç söver mi? diye sordular.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Evet, bir adam başka birisi-
nin babasına söver, o da onun babasına söver; birisi birisinin
annesine söver, o da onun annesine söver. Böylece kişi, kendi
anne-babasına (sövülmesine sebep olmakla) sövmüş gibi olur.”
buyurdu. [Buhari, Edeb 4; Müslim, İman 146]
ِ ّٰ ۪ ِ ِ ِ ا ٍ ِ ِ
َْ ْ َ َ َ ُ ْ َ َ : َ َאل أَ َ ْ ِ َ א כ ْ َ 185
ْ َ ّ ۪ ِإ: َ َ ْ َ ْ َ َ َאل: ُ َ ُ ْ ُ َ ِ ُ ُ ْ َ אن
َ َ َ ٍ َ َכ ۪ ِ ِ ْا
ّ َ َ
13 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
13 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ ِ ِ۪ َ۪
َ ْ َ ْ } ُ ا: ِّ ِ َ َא أ َ ا ْ ُ ْ َ إ َِّن ا ّٰ َ َ َ א ٰ َ َאل: ُّ ُ ْ َ َ َאل َ ُ ا
َوا ّٰ ِ َ א. َ ۪ ِ َو ْأ ُ ِא ْ ُ ِف َوأَ ْ ِ ْض َ ِ ا ْ َ א ِ َ { َوإ َِّن ٰ َ ا ِ َ ا ْ َ א
ْ ْ
. ٰ אب ا ّٰ ِ َ َ א َ َ َאو َز َ א ُ َ ُ ۪ َ َ َ َ א َ َ ْ ِ َو َכ
ِ َ אن َو َّא ً א ِ ْ َ ِכ
Abdullah İbn Abbas radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Uyeyne İbn Hısn Medine’ye geldiğinde yeğeni Hur İbn
Kays’a misafir olmuştu. Hur, Hz. Ömer’in kendisine yakın tut-
tuğu kimselerden biriydi. Zaten ister yaşlı ister genç olsun ilim
ve Kur’ân ehli insanlar Hz. Ömer’in istişare heyetinde yer alırdı.
Bu vesileyle Uyeyne, yeğeni Hurr’e: “Yeğenim, senin devlet baş-
kanı nezdinde bir itibarın var, benim için görüşme izni al.” dedi.
Hur, Hz. Ömer’den izin isteyince Ömer de izin verdi. Uyeyne
Hz. Ömer’in huzuruna girince: “Ey Hattaboğlu! Vallahi bize ne
fazla bir şey veriyor, ne de aramızda adaletle hükmediyorsun!”
dedi. Hz. Ömer hiddetlendi ve Uyeyne ̦yi dövmek için üzerine
yürüdü. Hur hemen araya girdi ve “Ey müminlerin emiri! Allah,
Peygamberine buyuruyor ki: “Sen af ve müsamaha yolunu tut,
iyiliği emret, cahillere aldırış etme.” {A’râf Sûresi, 7/199} Benim
bu amcam da câhillerdendir (kusuruna bakma)” dedi. İbn Abbas
diyor ki: Vallahi, Hur bu âyeti okur okumaz Hz. Ömer yerinden
bile kıpırdamadı. Zira Hz. Ömer, Kur’ân’ın emir ve yasakları
karşısında saygıyla yerinde duran (derhâl kendini frenleyebilen)
bir şahsiyetti. [Buhari, İ’tisam 2]
ِ ِ أَ ْ כ ِ أَ َّن ِ ِ ِ ِ ِ
َ َ َ َ ْاْ َ ْ َ َ ا ْ َو ٰ כ ّٰ ا ّٰ َ َ א ٰ َ ْ ٌ َ ُ ل ا
.َ َ א ِ ِ ِ א َ ا ْ َכ ِ
َ َ ْ כ َ אن َ َ َ َ אء ُ َ َ ُ ْ َ َّ َ َ .ا َّ َ אء
Enes radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem vefatından sonra Hz.
Ebûbekir, Hz. Ömer’e gelerek: “Haydi kalk, Ümmü Eymen’e
gidelim; Resûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem onu ziyaret ettiği gibi
biz de ziyaret edelim!” dedi. Ümmü Eymen’in yanına vardıkların-
da annemiz ağladı. Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer “Allah nezdinde
elde ettiği mertebenin Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için çok
daha hayırlı olduğunu bildiğin halde neden ağlıyorsun?” diye
sordular. Ümmü Eymen onlara “Doğrusu ben bunun için ağla-
mıyorum. Elbette Allah katındaki mertebenin Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem için daha hayırlı olduğunu çok iyi biliyorum. O’nun
vefatıyla vahiy kesildi (vahyin bereketinden mahrum kaldık), ben
ona ağlıyorum.” dedi. Onun bu sözleri, Hz. Ebûbekir ve Ömer’i
de duygulandırdı. Peşinden Ümmü Eymen ̦le birlikte ağlamaya
başladılar. [Müslim, Fedâilu’s-sahâbe 103]
ِ ۪ ت َ َ א ِ ْ َכ : ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا
ُ َ א أَ ْ َ ْد: » َ א أَ ْ َ ْد َت َ َ א؟« َ َאل:
ٍ ٍ ٍ
َ ْ َ »أ: َو َ ِכ ۪ ّ أُ ِ ُّ ا ّٰ َ َو َر ُ َ ُ َ َאل، َ َ َ َ َو، َو َ َ َ ة،َ ْ م
« َ ْ ََ َ َ ْ أ
َْ
Enes radıyallahu anh demiştir ki:
Bir bedevi Resûlullah’a sallallahu aleyhi ve sellem: “Kıyamet ne
zaman kopacak?” diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Onun için ne hazırladın?” diye cevapladı. O da: “Âhiret için
öyle pek oruç, namaz ve sadaka hazırlayabildiğim söylenemez.
Ancak ben Allah’ı ve Resûlü’nü seviyorum.” dedi. Bunun üzerine
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem: “O halde sen, sevdiğin ile
berabersin.” buyurdu. [Buhari, Edeb 96; Müslim, Birr 164]
ث َ ْ ُכ َّ ِ ِ َو ٍ
َّ ِ ِ َ َ ٌ َ َ » : َ َאل ِ ِ َّ ِ ا
ّ َ َ َ َ ْ أ200
َوأَ ْن،א ِ ِ ِ ِ ِ ْ َ و َة ا
ُ َّ ِإ َ ْ َّ א َ ا َ ََن ا ّٰ ُ َو َر ُ ُ ُ أ أَ ْن َ ُכ:אن َ َ َ
13 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ ْ َ »وا َّ ۪ ي: ِ َ
َ : ّٰ ُل ا ُ َ َאل َر: َ َאل َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
203
َ أَ َو،ُ ْ ِ ُ ا َ ّٰ َ َ א ُّ ا َ َو،ِ َ ِ ِه َ َ ْ ُ ُ ا ا ْ َ َّ َ َ ّٰ ُ ْ ِ ُ ا
« ُ ا ا َّ َ َم َ َ ُכ
ْ ْ ْ َأَ ُد ُُّכ ْ َ ٰ َ ْ ٍء ِإ َذا َ َ ْ ُ ُ ُه َ َ א َ ْ ُ ْ ؟ أ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Kâinatın İftihar Tablo-
su Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, sizler
iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de
(kâmil) imana sahip olamazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbiri-
nizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!”
[Müslim, İman 93-94]
َ ۪ ِ ِ
َّ َ َ َאل » ِإ َذا أ ِّ ِ َّ َ ِ ا َ ِ ا ْ ْ َ اد ْ ِ َ ْ َכ ِ َب
204
« ُ ُّ ِ ُ ُ َّ َا ُ ُ أَ َ ُאه َ ْ ْ ِ ُه أ
ْ ُ َّ
14 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ ِّ ِ َّ َ ِ ا َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة207
َّ َ »إ َِّن ا َّ َ َ َ א ٰ ِإ َذا أ: َ َאل
ًא َ َ ْ ِ ُ َ ِ ُّ ُ ِ ۪ ُ ُ ُ َ ۪אدي َ ُ ُّ ِ َُ ْ ً ا َد َ א ِ ْ ۪ َ َ َ َאل ِإ ۪ ّ أ
َّ ْ ُ ْ
14 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ
אء ِ
ُ ْ َאء َ َ ُ ُل إ َِّن ا َّ َ ُ ِ ُّ ُ َ ًא َ َ ِ ُّ ُه َ ُ ِ ُّ ُ أ ِ
َّ ُ َ َّ ا َ َّ ا
ّ ۪ َ َ ُ ُل ِإ َ ۪ ْ ِ َ ُ ا ْ َ ُ ُل ِ ا ْ َ ْر ِض َو ِإ َذا أَ ْ َ َ َ ْ ً ا َد َ א ُ َ ُ
ِ َ ۪ ۪ ِ ِ ِ َ ُ ِ ْ ُأ
َ َّ َ אء إ َِّن ا َّ ُ َ ًא َ ْ ْ ُ َ ُ ْ ُ ُ ْ ۪ ُ ُ َّ ُ َאدي أ ْ ِ ا
«ُ َ ًא َ َ ْ ِ ُ ُه ُ ُ َ ُ َ ُ ا ْ ْ َ ُאء ِ ا ْ َ ْر ِض ُ ِ ُْ
َ َّ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Allah, bir kulu sevdi mi Cibrîl’i aleyhisselâm çağırıp: ‘Ben filanı
seviyorum, sen de sev!’ buyurur. Cibrîl de emre riayeten onu
sever. Sonra sema ehline ‘Allah Teâlâ filanı seviyor, siz de sevin ̦
diye nida eder. Sema ehli de ona muhabbet besler. Derken yeryü-
zünde o kimse için hüsnükabul vaz edilir (yerdekilerin gönlünde
o kimseye karşı bir sevgi hâsıl olur). Buna mukabil Hak Teâlâ bir
kula buğzettiği zaman Cibrîl’i aleyhisselâm çağırıp ‘Ben filanı sev-
miyorum (buğzediyorum), sen de sevme!’ diye emreder. Cibrîl
de bu emir üzerine artık o kimseye buğzeder. Sonra ehl-i semaya
‘Hak Teâlâ falanı sevmiyor, gayri siz de sevmeyin. ̦ diye seslenir.
Bu çağrıdan sonra o, yeryüzünde sevilmeyen ve buğzedilen bir
insan olarak muamele görür. ” [Buhari, Edeb 41, Tevhîd 33; Müslim, Birr 157]
َ ِ ت أَ ْن أُ َ א ِ
ُ ْ ِ ُ »أ: َ َאل ّٰ أَ َّن َر ُ َل ا ََُ ِ ْ َ ِ ا208
ُ وا أَ ْن َ ِإ ٰ َ ِإ َّ ا ّٰ ُ َوأَ َّن ُ َ َّ ً ا َر ُ ُل ا ّٰ ِ َو ُ ۪ ُ ا َ ْ َ ّٰ َ אس َ َّ ا
14 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ُ ا ِ ۪ ِد אء وأَ ا ِ
َ َ َ ِ َذا َ َ ُ ا ٰذ َכ،ا َّ َ َة َو ُ ْ ُ ا ا َّ َכא َة
َُْ َْ َ ُْ َ َ ّ
« ٰ َو ِ َ א ُ ُ ْ َ َ ا ّٰ ِ َ َ א،ِإ َّ ِ َ ِّ ا ْ ِ ْ َ ِم
Abdullah İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ben, Allah’tan başka ilâh olmadığına, (O’ndan başka
Mâbud-u bi’l-Hak, Maksud-u bi’l-İstihkak bulunmadığına) ve
Hz. Muhammed’in sallallahu aleyhi ve sellem Allah’ın kulu ve Resûlü
olduğuna şehadet edinceye ve namazlarını eda edip, zekâtlarını
tastamam verecekleri âna kadar insanlarla savaşmakla emrolun-
dum. Bunu yaptıkları takdirde, mallarını ve canlarını benden
korumuş olurlar; şu kadar ki, İslâm’ın bir hakkı vardır (zekât,
sadaka veya öşür verecekler). Artık bunun ötesinde hesapları (bu
mevzudaki samimiyetleri) ise Allah’a kalmıştır.” [Buhari, İman 17, Salât 28,
Zekât 1; Müslim, İman 32-36]
Allah Korkusu
ِ
ُ َ ْ َ ُ ّٰ “ َو ُ َ ّ ُر ُכ ُ اAllah sizi, Kendisine isyan etmekten sakın-
dırır.” {Âl-i İmran Sûresi, 3/28}
אي َ ْאر َ ِن َ َّ …“ َو ِإYalnız Ben’den korkun.” {Bakara Sûresi, 2/40}
ُ
אنِ َ َّ ِ ِ אف َ אم ر ِ
َ ّ َ َ َ َ َ ْ َ “ َوRabbinin huzuruna çıkmaktan endişe
duyan mümine iki cennet vardır.” {Rahmân Sûresi, 55/46}
ُّ אس ا َّ ُ ا َر َّ ُכ ْ إ َِّن َز ْ َ َ َ ا َّ א َ ِ َ ٌء َ ۪ ٌ * َ ْ َم َ َ ْو َ َ א َ ْ َ ُ ُכ
ُ َّ َא اَ ُّ َ א ا
ْ
ات َ ْ ٍ َ ْ َ َ א َو َ ى ا אس כאرى و א ِ ِ ٍ א أَر َ ْ و َ َ ُכ ُّ َذ
ْ ُ َ َ ٰ َ ُ َ َّ ٰ ُ َ َ ْ َّ َ َ ْ ُ
ِ
ٌ ۪ َ ّٰ اب ا ِ
َ َ َ َّ “ ِ ُ َכ ٰאرى َو כEy insanlar! Rabbinize karşı gelmekten
sakının. Gerçekten kıyamet saatinin depremi müthiş bir olaydır.
Onu göreceğiniz gün… Çocuğunu emziren anne, dehşetten çocu-
ğunu unutup terk eder. Hamile olan her kadın çocuğunu düşürür.
İnsanları sarhoş olmuş görürsün, hâlbuki gerçekte onlar sarhoş
değildirler. Fakat Allah’ın azabı pek çetindir.” {Hac Sûresi, 22/1-2}
ٍ ِئ ِ ِ ِ ِ ِِ ِ ِ َ ِِ ِ َِ ِ ِ
َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َم َ ُّ ا ْ َ ْ ُء ْ أ * َوأُ ّ َوأ ِ * َو َ א َ َو َ * ُכ ّ ِ ا ْ ِ ٍئ
ِ ِ ْ “ َ ْ ٌنİşte o gün kişi kardeşinden, annesinden ve babasından,
ُ
eşinden ve evlatlarından bile kaçar. O gün onlardan her birinin
başından aşkın derdi ve tasası vardır.” {Abese Sûresi, 80/34-37}
َ ُכ ُن َ َ ُ َو َ َ َ א
ْ ْ
َא ّٰ َ ِِ ا َّאر ْ َأ ِ َ َ ِ ُ َ ْ َ َ ْ َ ُכ َ َ َوإ َِّن أ،َ َ ْ ُ ُ َ א
ِ أَ ا ِ ِ ِ
«ْ ُ ُ َ א
َ َ َّ َ ْ ِ ْ ِ َ َِ ُ َ ْ َ َ אب
ُ َ َ ْ ا ْכ َ ُ ِ ْ َ َ اع ٌ ِإ َّ ذ َر
İbn Mes’ûd radıyallahu anh demiştir ki: Bize, doğru söyleyen
ve doğruluğu tasdik olunan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“Sizden her birinizin yaradılışı evvela ana karnında kırk
günde toplanır. Sonra ikinci kırk günlük süre içinde alaka (kan
pıhtısı görünümünde olan döllenmiş hücre) hâline döner. Sonra
da bir o kadar zaman içinde bir parça et (bir çiğnem et görü-
nümünde bir cenin) olur. Daha sonra ona bir melek gönderilir
ve melek ona ruh üfleyerek dört şeyi; anne rahmindeki canlının
rızkını, ecelini, amelini, saadet (cennet) ehli biri mi, yoksa şekavet
(cehennem) ehli biri mi olacağını yazmakla emrolunur.”
Abdullah İbn Mes’ûd der ki: Kendisinden başka ilah olmayan
Allah’a yemin ederim ki, sizden biri, ömür boyu cennet ehlinin
amelini işler ve kendisi ile cennet arasında sadece yarım kol me-
safe kalır da kitap sebkat ettiği için cehennemliklerin yaptığı işleri
yapar ve cehenneme girer. Yine sizden biri cehennem ehlinin
amelini işler ve kendisi ile cehennem arasında yarım kol mesafe
kalır; sonra kitap sebkat ettiği için o kişi son anda cennet ehlinin
amelini işler de cennete girer. [Buhari, Bed’u’l-halk 6, Kader 1; Müslim, Kader 1]
ِ ِא َْ أ ِ ٍ
، َ َ َ َ َ ٌء
ْ َ ْ َ ّٰ َ َ َ َر ُ َل ا: َ َאل َ َ َ ْ أ211
ْ َ َو، ِّ َّ ْ ِ َوا َ ِْ ا ْ ِم أَر כא،وا אر ا ِ » :אل
َ ْ َ َ ْ َ َ ُ َّ َ ُ َّ َ ْ َّ َ َ ْ َ ُ َ َ َ
אب ِ َ ْ ََ ٰ أ ٰ ََ א أ َ «َ ْ َ ُ َن َ א أَ ْ َ ُ َ َ ِ ْכ ُ ْ َ ۪ ً َو َ َ َכ ْ ُ ْ َכ ۪ ً ا
.ٌ ۪ َ و ا رؤو ِ َ م أ ِ ّٰ ر ِل ا
ْ ُ َ َ ْ ُ َ ُ ُ ْ َّ َ ُ ْ ُّ َ ٌ ْ َ ُ َ
Enes radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah’a sallallahu aleyhi ve
sellem ashabıyla ilgili bir mesele intikal etmişti. Bunun üzerine bir
14 7
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ ْ »כ : ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا
َ : : َ َאل َ ْ أَ ۪ َ ۪ ٍ ا ْ ُ ْ رِ ِ ّي215
ِ ِ
ِ ْ َّ َ َ ا ْ ِ ْذ َن َ ٰ ُ ْ َ ُ ِא َ ْ أَ ْ َ ُ َو َ א ُ ا ْ َ ْ ِن َ ا ْ َ َ َ ا ْ َ ْ َن َوا
» ُ ُ ا: ُ َ َ َ َאل ِ ّٰ ِل ا ِ َ ْ ََ ْ ُ ُ « َ َכ َ َّن ٰذ ِ َכ َ ُ َ َ ٰ أ
ُ אب َر
ْ َ
« ُ َ ْ َא ا ّٰ ُ َو ِ ْ ا ْ َ ۪כ
َ ُ
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sal-
lallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sûr sahibi (İsrafil aleyhisselâm)
14 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ َ ٍ َ ِ َذا ِ ّٰ ُل ا ِ
َ : َ َאل אب
ُ َم َر ِ َّ َ ْ َ ْ ُ َ ْ ِ ا220
ْ َ
أَ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ْ ُ ِ ْ ِ َ א ِ ِإ ْذ و َ ْت ِ א
ِ ْ َّ ا ًّ َ َ َ
ِ َ
ٰ ْ َ ِ ْ َّ ا ْ َ أ ٌة َ ا
َ
ِ أَ َة َאرِ ً و َ َ א
َ َ َ
ِِ : ِ ّٰ َ َ َאل َر ُ ُل ا، ُ ْ َ َ َ َ ْر
ٰ »أَ َ َ ْو َن:
َ ْه ا
ْ
« » َ َّ ُ أَ ْر َ ِ ِ ِאد ِه ِ ْ ٰ ِ ِه ِ َ َ ِ َ א: َ َ َאل.ِ ّٰ َ َوا:ا َّאرِ ؟ ُ ْ َא
َ ُ
Ömer İbn Hattâb radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem huzuruna birtakım esirler
getirilmişti. Esirler arasında bir kadın vardı ki, (ayrı düştüğü
çocuğuna duyduğu özlemden dolayı) sağa sola koşuyor, gördüğü
her çocuğu sinesine basıyor ve emziriyordu. Bu manzara karşı-
sında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şu kadın, bağrına bastığı
ciğerparesini hiç ateşe atar mı?” diye sordu. Biz de: “Hayır,
vallahi atmaz!” dedik. Bunun üzerine Allah Resûlü sallallahu aleyhi
ve sellem hikmet gamzeden bir edayla: “İşte Allah, kullarına, bu
kadının yavrusuna gösterdiği şefkatten çok daha merhametlidir.”
buyurdu. [Buhari, Edeb 18; Müslim, Tevbe 22]
َ َ َ » : َ ُ ُل ِ ّٰ ُ َر ُ َل ا ِ
ْ َ : َ َאل ُ َ ْ َ َة ۪ َ َ ْ أ222
َوأَ ْ َ َل ِ ا ْ َ ْر ِض ۪ ِ
َ ْ َ ً َو
ِ ِ َ ٍ َ َا ّٰ ُ ا َّ ْ َ َ ِ אئ
ْ ُ ْ ء َ ْ َ َכ ْ َ ُه
ِ
ُ َّ َ ّٰ َ ْ َ َ ا َّ ا ُ ْ ٰذ ِ َכ ا ْ ُ ْ ء َ َ َ ا َ ُ ا ْ َ َ ِئ ِ َ ءا وا ِ ً ا
َ ً ُْ
« ُ ۪ ُ َ א َ ْ َ أَ ْن ِ َאِ א و
َ َ َ ْ َ َ َ َ
»إ َِّن ِ ّٰ ِ َ َ א ٰ ِ אئَ َ َر ْ َ ٍ أَ ْ َ َل ِ ْ َ א َر ْ َ ً َوا: ٍ َ َو ۪ رِ َوا
َ ْ َ َ ًة
ِ
َن َو ِ َ א ِ ِِ ِ ِ ِ
ُ َ ِّ َوا ْ ْ َوا َ َ אئ َوا َ َ ّام َ ِ َ א َ َ َ א َ ُ َن َو ِ َ א َ َ َ ا ْا
ً َ ْ ِ ُ ا ْ َ ْ ُ َ ٰ َو َ ِ َ א َوأَ َّ َ ا ّٰ ُ َ َ א ٰ ِ ْ ً א و ِ ْ ۪ َ َر َْ
« ِ َ אد ُه َ ْ َم ا ِ א ِ
َ َ َ ُ ِ َא
َ َْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah’ı sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyururken işittim:
“Allah, rahmetini yüz parçaya taksim etmiş, doksan doku-
zunu kendi nezdinde tutmuş, bir tanesini yeryüzüne indirmiştir.
İşte varlıklar bu bir parça rahmetin sevkiyle birbirlerine şefkatle
yaklaşırlar. Nitekim hayvanlar, yavrusunu ezeceği endişesiyle
ayağını çekip kaldırır.”
15 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
اتِ َ
َ َّ : ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل ٍ ِ َ ْ َ א227
» َ َ ُ ا:
ُכ َّ َ ْ ٍم ِ ِ ِ ِ َ ٰ َ ٍ ْ َ ٍا ْ َ ْ ِ َכ َ َ ِ َ َ ٍ َ אر
ُ ْ ُ َ ْ َ ْ אب أَ َ ُכ
ٍ
«ات
َّ َ َ ْ َ
Câbir radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
“Beş vakit namaz, birinizin kapısı önünden coşkun akan
ve içinde her gün beş kez yıkandığı çaya (nehire) benzer.” [Müslim,
Mesâcid 284]
، ِ ِ ُ ُ ِ َ َ ِ ُر ُه، ِ َ َ ُ َ َ ا ْ ُ ْ ِ ُ َ ْ َم ا ْ ِ א َ ِ ِ ْ َر ِّ ِ َ ّٰ َ َ َ َכ
ّ ُ ْ َ
، َر ِّب أَ ْ ِ ُف: أَ َ ْ ِ ُف َذ ْ َ َכ َ ا؟ أَ َ ْ ِ ُف َذ ْ َ َכ َ ا؟ َ ُ ُل:َ ُ ُل
َ َ
ٰ ْ ُ َ ، َوأَ َא أَ ْ ِ ُ َ א َ َכ ا ْ َ ْ َم، َ ِ ۪ ّ َ ْ َ َ ْ ُ َ א َ َ ْ َכ ِ ا ُّ ْ َ א:َ َאل
« ِ ِ َ ۪ َ َ َ َ َא
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah’ı sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyururken işittim:
“Mümin kıyamet günü Rabbinin ihsan ve ikramına o kadar
yakın olur ki, Allah onu hususi himaye ve rahmetinin dairesine
alır ve günahlarını itiraf ettirir. Hak Teâlâ: Şu günahını biliyor
musun, bu günahını biliyor musun? der. Mümin: Biliyorum Rab-
bim, der. Hazreti Settâr da: “Ben, bu günahlarını sen dünyada
iken setretmiştim, bugün de affediyorum.” buyurur. Ardından
iyiliklerinin kaydedildiği defter kendisine verilir. [Buhari, Mezâlim 3, Edeb
60, Tevhîd 36; Müslim Tevbe 52]
َِ ََِ ِِ ِ َ ِ ّٰ ا ِ
ْ َ َ ْ َ َّ ِ َّ أ َّ ُ َ َ ا ِ ِא
َْ ِ ْ َ ْ َ
231
« ِ ّٰ ُ ُכ ِإ َّ َو ُ َ ُ ْ ِ ُ ا َّ َّ ِא ٍ
َ َ » َ َ ُ َ َّ أ:أَ َّאم َ ُ ُل
ْ
Câbir İbn Abdullah radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah’ı
sallallahu aleyhi ve sellem vefatından üç gün önce şöyle buyururken
işittim:
“Her biriniz başka değil ancak Aziz ve Celil Allah’a hüsnü-
zan ederek vefat etsin!” [Müslim, Cennet 81]
İzah: Mümin, hayatını havf-reca dengesi içinde geçirmekle yükümlüdür.
Ancak ölümün nefesini yakından hissetmeye başladığı son anlarında Allah’ın
rahmetini umarak reca duygusuyla Hakk’a yürümeye gayret etmelidir.
ِ ُ ِ ِ َ َ َآد َم ِإ َّ َכ َ ْ أ
اب ا ْ َ ْر ِض َ َ ْ َא ا،ت َ َכُ ََْ ِ َ ََْْ ْا
َ ْ
« ُ َ ۪ َ ِ َ ُ ْ ِ ُك ۪ َ ًئא َ َ َ ُ َכ ِ ُ ا ِ َ א َ ْ ِ ًة،َ َא َא
َ َ ْ ْ َّ
Enes radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem,
bir kudsî hadiste Yüce Allah’ın şöyle buyurduğunu bildirmiştir:
“Ey insanoğlu! Sen bana dua edip (reca hissiyle hareket
ederek) Benden affını umduğun müddetçe, işlediğin günahlar ne
kadar olursa olsun onları dikkate almadan seni bağışlarım.
Ey insanoğlu! Günahların bütün semayı kaplayacak kadar olsa
ve sen Benden bağışlanmanı dilersen, günahlarını yarlıgarım.
Ey insanoğlu! Sen Bana hiçbir şeyi ortak koşmamak ve şirke
bulaşmamak şartıyla yeryüzü dolusu günahla gelsen, Ben de seni
dünya dolusu mağfiretle karşılarım.” [Tirmizi, Deavât 98]
16 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ٌ ُ אر َر
َ َّ : ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة235
» َ َ ِ ُ ا:
َ َ
۪ ُ אر ِ ِ ِ ِ ِ
ٌ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ا ّٰ َ ّٰ َ ُ َد ا َّ َ ُ ا َّ ْ ِع َو َ ٰכ
« َّ َ َ ِ ا ّٰ ِ َو ُد َ א ُن َ۪
َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellemşöyle buyurdu:
“Allah korkusundan ötürü ağlayan kişinin cehenneme gir-
mesi, sağılmış sütün memeye dönmesi kadar muhaldir. Allah
yolunda koşturup hizmet etmenin tozu ile cehennem dumanı
asla bir arada bulunmaz.” [Tirmizi, Fedâilu’l-cihâd 8; Zühd 9]
16 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ َ ۪ ِ ِ ِ
َ ُ َو ّٰ أ َ ْ ُ َر ُ َل ا: َ َאل ِ ّ ّ َ ْ َ ْ ا ّٰ ْ ِ ا
236
ٍ ِ ۪
ِ َ ْ َّ َ ْ ِإ ْ َ ا َ ْ ِ َ ْ ا َّ ْ َ ِ ْ ِ َ ْ ف أَ َّن َ ْ َ ا237
ٍ َ ُ ُ ْ ُ َ ْ ُ َ ِ ُ :אن َ ِאئ ً א َ َ َאل
ْ َ أُ ِ َ ِ َ َ ٍאم َو َכ ْ َ َ ْ ٍف
ِ ِ ِ َّ ْ َ א َכ ِ۪
ُ ُ ِإ َّ ُ ْ َدةٌ إ ِْن ُ ّ َ ِ َ א َر ْأ ُ ُ َ ُ َ ُ ْ َ ّ ٌ ْ َ َ ُ َو
ُ ُ ِ َ َ َא ِ َ ا ُّ ْ א َ א، ُ ُ َ َ ْت رِ ْ َ ُه َوإ ِْن ُ ِ ّ ِ َ א رِ ْ َ ُه َ َ ا َر ْأ
َ َّ َ
أُ ْ ۪ َא ِ َ ا ُّ ْ א َ א أُ ْ ۪ َא َ ْ َ ۪ َא أَ ْن َ ُכ َن َ َ َא ُ َא:ُ ِ َ أَ ْو َ َאل
.َ َك ا َّ َ َאم
َ ّٰ َ ِ ُ َّ َ َ َ َ ْ כ.ُ ِ ّ َ ْ َ َא
Abdurrahman İbn Avf ’ın oğlu İbrâhîm demiştir ki:
Babam Abdurrahman radıyallahu anh oruçluydu. Önüne iftar
sofrası hazırlandığında (iç geçirerek) şöyle dedi: “Mus’ab İbn
Umeyr radıyallahu anh, Uhud Savaşı’nda şehit edildi. O benden
daha hayırlı bir insandı. Ancak ona kefen yapılabilecek üst
kıyafetinden başka bir örtü bulunamadı. O kefenle başı örtülse
ayakları, ayakları örtülse başı açıkta kalıyordu. Böyle yokluk
günlerinden sonra bize dünyalık imkânlar öylesine geniş ve bol
bir şekilde verildi ki, yaptığımız iyiliklerin karşılığının dünyada
peşin verilmiş olmasından ciddi endişelenmekteyiz.” Sözlerini
tamamladıktan sonra ağlamaya başladı ve sofrayı terk etti. [Buhari,
Cenâiz 27, Meğazî 26]
16 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ َّ ا ِ َ ِِِ ْ َ َن ا ْ א
َ َ ِ ْ َ ْ أَ ۪ أُ َ א َ َ ُ َ ِ ّي238
ّ ّ
ْ ِة ُد ُ ٍع
َ َ : ِ ْ َ َ َِ َوأ َْ َ ْ َ ْ
ِ ٰ » َ ْ َ َ ٌء أَ َ َّ ِإ َ ا ّٰ ِ َ َ א:َ َאل
ْ
َ ان ِ َ َوأَ َّ א ْا، ٰ ۪ ِ ا ّٰ ِ َ َ א ۪ ِ َ ْ ِ ا ّٰ ِ و َ ْ ُة د ٍم ُ ُاق
ٌَ َ ََ َ ََ َ َ َ َ ْ
« ٰ ِ ْ َ ِائ ِ ا ّٰ ِ َ َ א ٍ َ ۪ َ ۪ َ َ۪ ِ ا ّٰ ِ َ א ٰ وأ ۪
َ ٌ َ َ َ
Ebû Ümâme Sudey İbn Aclân el-Bâhılî radıyallahu anh demiştir
ki: Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cenâb-ı Hakk ̦ın nezdinde hiçbir şey, iki damla ve iki
iz kadar sevimli değildir: (İki damla) Allah ̦a iman ve iz ̦anın,
O ̦ndan haşyetin ifadesi olarak dökülen gözyaşı ve rıza-yı ilahi
yolunda (harbederken) dökülen kan damlası. İki ize gelince,
Allah yolunda mücahede esnasında alınan yara izi ve emr-i ilahi
olan farzlardan birini eda etmekten ortaya çıkan kulluk izidir.”
[Tirmizi, Fedâilu’l-cihâd 26]
ُ אت ا ْ َ ْر ِض ِ َّ א َ ْ ُכ ِ ٍ
ُ َ َ ِ ِ َ َ َ ْ إ َّ َ א َ َ ُ ا ْ َ َ ِאة ا ُّ ْ َ א َכ َ אء أَ ْ َ ْ َ ُאه ِ َ ا َّ َ אء َ א
ون َ َ َ א ِאدر َא واز و أَ א أ إذا أَ ِت ا َرض ز ا אس وا َ אم
ْ َ ُ َ ْ ُ َّ َ ُ ْ َّ َ َ ْ َ َ َّ َ َ َ ُ ْ ُ ُ ْ ْ َ َ َ ّٰ َ ُ َ ْ ْ َ ُ َّ
אتِ ْ أَ َא א أَ َא َ ً أَو َ אرا َ ْ َא א ۪ ً ا َכ َ ْن َ َ ْ ِא ْ َ ِ َכ ٰ ِ َכ ُ َ ِ ُ ا
َ ّ ْ َ ْ َ َ َ َ ً َ ْ ْ ُْ َ
ون ٍ ِ
َ ُ “ َ ْ م َ َ َ َّכBu fani dünya hayatı bilir misiniz neye benzer? Tıpkı
şuna benzer: Gökten yağmur indiririz, derken o yağmur sebebiyle,
insanların ve hayvanların beslendikleri bitkiler bol bol yetişir, ağ
gibi etrafı sarar. Yeryüzü renk renk, çeşit çeşit meyve ve mahsul-
lerle süslenir, bahçe sahipleri de o ürünleri devşirmeye gittikleri
sırada, geceleyin ve gündüzün birden emir çıkarırız, bir afet gelir,
söküp biçer. Sanki daha dün, o şen manzara, orada hiç olmamış
gibi olur… İşte Biz düşünüp ibret alacak kimseler için âyetleri,
delilleri böyle ayrıntılı olarak açıklarız.” {Yûnus Sûresi, 10/24}
16 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ور ِ ِ َ
ُ ُ َ ْ إن َو ْ َ ا ّٰ َ ٌّ َ َ َ ُ َّ َ ُכ ُ ا ْ َ َ א ُة ا ُّ ْ َ א َو َ َ ُ ُّ َ ُכ ْ ِא ّٰ ا
َّ אس
ُ َّ َא أ ُّ َ א ا
“Ey insanlar! Allah’ın vaadi elbette gerçektir, öyleyse sakın dünya
hayatı sizi aldatmasın; o çok hilekâr şeytan da Allah’ın kerem ve
merhametini ileri sürerek sizi aldatmasın.” {Fâtır Sûresi, 35/5}
ٍ َ َأ
ُ ُ أَ ْ ُ ُ َو َ א:ٌ َ َ َ َ ِّ َ » َ ْ َ ُ ا: َ َאل َّ ِ َّ أَ َّن ا ْ َ 241
« ُ ُ َ َ ٰ َ َ ِ ُ أَ ْ ُ ُ َو َ א ُ ُ َو: ٌ ِ َو َ ٰ َوا.אن ِ َ ْا
ُ ِ ْ َ َ : ُ ُ َ َ َو
ْ ْ ْ
Enes radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
“Vefat eden kişiyi kabre kadar üç şey takip eder; aile fertleri,
malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri kalır. Aile fertleri
ve malı geriye döner; ameli (ölüyle birlikte) kalır.” [Buhari, Rikak 42;
Müslim, Zühd 5]
16 7
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ ِ ۪ َ َ ْ أ244
ُ َْ َ َ » : َ َאل ّٰ َ ْ َر ُ ل ا ُ َ ْ َ َة
َ ْ ُ ْ َ إ ِْن أُ ِ َر ِ َوإ ِْن، ِ َ ۪ َ ْ َوا ْ َ ۪ َ ِ َوا ِ َ َאرِ وا ِّ ر
ْ َ ّ۪ ا
َ َ
«َ َض
ْ َْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Altın, gümüş, kadife ve kostüme kul, köle olanlar perişan
oldular. Böyle (gözlerini sırf dünyalık bürümüş menfaatperest)
kimselere istedikleri verilirse memnun olur, verilmezse katiyen
memnun olmazlar.” [Buhari, Rikak 10]
17 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
: ِ ّٰ ُل ا
ْ َ » : ُ َ َאل َر: َ َאل ِ ّي
ِ ٍِ ا א
َّ ْ َ ِ ْ ِ ْ َ ْ َ 249
«ِ ْ َ א َ َ َ َ ٍאء َ א َ ٰ َכא ِ ا، ٍ َ ُ َ אح
ِ
َ َ َ ّٰ ْ َ ا
ِ َכא َ ِ ا ُّ ْ א َ ِ ُل
ْ َ
ْ ً
Sehl İbn Sa’d es-Sâidî radıyallahu anh demiştir ki: İnsanlığın
İftihar Tablosu sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dünyanın Allah nezdinde sivrisinek kanadı kadar bir değeri
olsaydı, kâfire ondan bir yudum su içirmezdi.” [Tirmizi, Zühd 13]
َ أ: أَ َّ ُ َ َאل ِ ّ۪ ِّ ْ ِ ا ِ ّٰ ِ ا
َ ُ َو ِ ا
َّ َّ ُ ْ َ َْ ْ َ 252
ْ َ َכ َא َ َو، ِ َ א ِ َ א:آد َم َ ُ ْ ُل ا ُ َ » :َ َאل { ُ ا َّ َכא أُ}أَ אכ
ُ ُُ َ ْ َ َْ
َ ْ َّ َ َ َ َ ْ َ ْ َ أَ ْو َ ِ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ أَ ْو َ ْ َ א ِ َכ ِإ َّ َ א أَ َכ ِ
ْ آد َم
َ َ ْا
« َ َ َْ َ
ْ
Abdullah İbn Şıhhîr radıyallahu anh demiştir ki: Nebiler
Serveri’nin sallallahu aleyhi ve sellem yanına gittim; Tekâsür Sûresi’ni
okuyordu. Akabinde buyurdular ki:
“Âdemoğlu, ‘malım, mülküm’ deyip duruyor. Hâlbuki senin
yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin veya sevap kazanma ümidiyle ta-
saddukta bulunup kendinden önce âhirete gönderdiğinden başka
malın olduğunu mu zannediyorsun ki ey âdemoğlu? [Müslim, Zühd 3]
17 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ٰ َ ِ ّٰ َر ُ ُل ا
َ َאم: َ َאل ْ ِ َ ْ ُ ٍد ِ ّٰ ِ ا
َْ ْ َ
254
ِ ّٰ א ر َل ا: ُ ْ א، ِ ِ
،َ ِ ا َّ َ ْ َא َ َכ ِو َ ًאء ۪ َّ َ۪ ٍ َ َ אم و َ ْ أ
ُ َ َ َ َْ َ َ َ َ
اכ ٍ ا ْ َ َ َّ َ ْ َ َ َ ٍة ِ א أَ َא ِ ا ُّ ْ א ِإ َّ َכ
َ ، » َ א ِ َو ِ ُّ ْ א:َ َ َאل
َ َ َ َ
«اح َو َ َכ َ א ر
َ َ َ َّ ُ
Abdullah İbn Mes’ûd radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir hasır üzerinde yatıp uyu-
muştu. Uyandığında mübarek vücudunun yan tarafında hasırın
izi vardı. Bunun üzerine biz, “Ey Allah’ın Resûlü, size bir döşek
temin etsek.” dedik. Bu teklifimize mukabil şunları söyledi:
“Dünya ile benim ne alâkam var. Ben bir yolcu gibiyim. Bir ağaç
altında gölgelenen bir yolcu.. sonra da orayı terk edip yoluna
devam eden...” [Tirmizi, Zühd 44]
ٍ ۪ َ ِ ُ ْ ِ ٍ َ ُ آل
ُ َ ِ َ َ א: ْ َ َא، َ َ َ ْ َ ِאئ255
ْ َّ
. َ ُِ ّٰ َ ِ ْ َ ِ َ ْ َ ْ ِ ُ َ َא
Hz. Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki:
“Muhammed’in sallallahu aleyhi ve sellem hane halkı, O’nun vefâ-
tına kadar iki gün arka arkaya arpa ekmeğiyle bile karnını doyur-
mamıştır.” [Buhari, Eyman 22; Müslim, Zühd 22]
17 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ٍ ٍَ ا ْ ْ ِ ِ ّي َ ْ أَ ۪ ُ َة أ ۪ ۪ َ َ ْ أ257
َ َْ ِ َ ْم َّ َ ُ َّ ََْ ُ َ َ
ِ ّٰ ُل ا ْ َ َ
ُ َ َ َج َر:َ َ َ ْ ُه َ ٰ أ ْن َ ُכ َ َو َ َאل .ٌ ِ ْ َ ِ َ א ٌة ِ َأ
ْ
َ ْ
. ِ ۪ َّ ِ ْ ُ ِ ا ْ َ ْ َ ْ َ ا ُّ ْ َ א َو َ
ِ
ْ
Ebû Saîd el-Makburî’nin Ebû Hureyre’den radıyallahu anhumâ
naklettiği bir rivayette, Ebû Hureyre, önlerinde kızartılmış bir
koyun bulunan bir topluluğun yanından geçmişti. Onlar kendisi-
ni ziyafete davet etti ama o davete icabet etmeyip şunu söyledi:
“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem arpa ekmeğinden olsun karnını
doyurmadan dünyadan ayrıldı.” [Buhari, Et’ıme 23]
17 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ان
َ ُ ْ َ ُ ْ ُ َ ْ َو َ َ َא: َ ْ َ א ِ ِ ْ ِ ُ َ ا ْ َ َ ِو ِ ّي َ َאل259
َ َ
أَ َّ א َ ْ ُ َ َِّن:َ َאل ،ِ َِة ِ ا وأ ا وכאن أَ ۪ ا
َّ ُ ْ َ َ ٰ ْ َ َ ّٰ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ً َ َ َ
ا ُّ ْ א آ َذ َ ْ ِ ُ ٍم َو َو َّ ْ َ َّ َاء َو َ َ َ ِ ْ َ א ِإ َّ ُ א َ ٌ َכ ُ א َ ِ ا ْ ِ َ ِאء
َ َ ْ ْ ْ َ
ِ َ ِ َ َ َ א ُّ َ א َ א ِ َ א َو ِإ َّ ُכ ُ ْ َ ِ ُ َن ِ ْ َ א ِإ ٰ َدارٍ َ َز َو َال َ َ א َ א ْ َ ِ ُ ا
ْ ْ ُ
َ א ِ َ ْ ِ ُכ َ ِ َّ ُ َ ْ ُذ ِכ َ َא أَ َّن ا ْ َ َ ُ ْ ٰ ِ ْ َ ۪ ِ َ َ َّ َ ْ ِ ي
َ َ َ َ ْ َ
َن! أَ ِ ؟ و ذ ِכ ِ رِ ك א ا وا אא ۪ ِ א
َ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ َّ َ ْ ُ َ ّٰ َ ً ْ َ َ َ ُ ْ ُ َ ً َ َ ْ َ َ
ِ ۪ ۪ ِ ِ ِ
َّ َ ْ َ َ َ َא أَ َّن َ א َ ْ َ ْ َ ا َ ْ ِ ْ َ َ אر۪ ِ ا ْ َ َّ َ َ َة أَ ْر َ َ َ א ً א َو
َ َ َ א َ ْ ٌم َو ُ َ َכ ۪ ٌ ِ َ ا ِّ َ ِאم َو َ َ ْ َرأَ ْ ُ ِ َ א ِ َ َ َ ٍ َ َ َر ُ ِل
ْ ْ
َ ّٰ َ ِ َ ْ أَ ْ َ ا ُ َא א ْ َ َ ْ ُ ُ َد ًة، ِ َ َّ אم ِإ َّ َو َر ُق ا ِ
ْ ٌ َ َ َ א َ َא ّٰ ا
ت ِ ِ ْ ِ َ א َوا َّ َ َر َ ْ ٌ ِ ِ ْ ِ َ א ٍ
ُ َ َ َ ْ ُ َ א َ ْ ۪ َو َ ْ َ َ ْ ِ ْ ِ َ א ِכ َ א َّ َ ْر
ِّ َو ِإ. َِ َ א أَ ْ َ َ ا ْ َ ْ َم ِ َّא أَ َ ٌ ِإ َّ أَ ْ َ َ أَ ۪ ً ا َ ٰ ِ ْ ٍ ِ ْ ا َ ْ َ אر
.أَ ُ ُذ ِא ّٰ ِ أَ ْن أَ ُכ َن ۪ َ ْ ۪ َ ۪ ً א َو ِ ْ َ ا ّٰ ِ َ ۪ ا
ً
Hâlid İbn Ömer el-Adevî demiştir ki:
Basra Emîri olan Utbe İbn Gazvân radıyallahu anh bize hutbe
verdi. Allah’a hamd ve senada bulunduktan sonra sözlerini şöyle
sürdürdü:
17 7
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ ٍ ۪ ََ ْ َ ْ ِ ْ ِ أ
ٰ ِإ ّ َ َ َّو ُل ا ْ َ َ ِب َر: َ َאل َو َّאص
260
َّ אم ِإ ِ ِ ِ ۪ ٍ
ٌ َ َ َ א َ َא ّٰ ُכ َّא َ ْ ُ و َ َ َر ُ ل ا ْ َ َ َو، ّٰ َ ۪ ِ ا ْ َِ
אن أَ َ ُ َא َ َ ُ َכ َ א َ َ ُ ا َّ א ُة َ َ ّٰ إ ِْن َכ ِو اا ْ َو َر ُق ا
َ ُ ُ َّ َ ٰ َ َ ْ ُ
.ٌ ْ ِ ُ َ َא
Sa’d İbn Ebî Vakkas radıyallahu anh demiştir ki:
Doğrusu ben, Hak yolunda ok atan Arapların ilkiyim. Biz,
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber gazaya çıktığımızda
Huble ve Semur ağacının yapraklarından başka yiyecek bir şey
bulamazdık. Hatta bundan ötürü birimiz abdest bozduğunda
17 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ
ْ َ 261أَ ۪ ُ َ ْ َ َة َ َ אلَ :وا ّٰ ا َّ ۪ ي َ ِإ ٰ َ ِإ َّ ُ َ ،إ ِْن ُכ ْ ُ
َ َ ْ َ ِ ُ َِכ ِ ۪ ي َ َ ا ْ َ ْر ِض ِ َ ا ْ ُ ِع َوإ ِْن ُכ ْ ُ َ َ ُ ُّ ا ْ َ َ َ َ ٰ
ِ ۪ ِ َ ْ ِ ِ َ ا ْ ُ ِعَ .و َ َ ْ َ َ ْ ُ
ت َ ْ ً א َ ٰ َ ۪ ِ ُ ا َّ ي َ ْ ُ ُ َن ْ ُ
َ َ ا َّ ِ َ َ ۪ َّ َ َ رآ ۪ َو َ َف َ א ۪ َو ْ ۪ َو َ א ۪ َ ْ ِ ،
ُ َّ َ َ َ َّ ُّ
ِ ِ ِ
َ َאل» :أَ َא ٍّ « ُ ْ ُ َ ْ َّ َ :כ َא َر ُ َل ا ّٰ َ َ ،אل» :ا ْ َ ْ « َو َ ٰ َ א َّ َ ْ ُ ُ
ِ َ َ َ َ َ א ْ َذ َن َ َ ِذ َن ِ َ َ َ ْ َ َ َ ًא ۪
َ َ ٍح َ َ َאل ْ » :أَ ْ َ ُ َ َ َ ْ َ
ٰ َ ا ا َّ ُ ؟« َ א ُ ا :أَ ْ َ ُاه َ َכ ُ َ ٌن أَ ْو ُ َ َ ٌ َ َאل» :أَ א ِ ٍ « ُ ْ ُ َ َ :כ
َّ ْ ّ َ
»ا ْ َ ْ ِإ ٰ أَ ْ ِ ا ُّ َّ ِ َ ْאد ُ ُ ْ ِ «َ َ .אلَ :وأَ ْ ُ א ر َل ا ّٰ َِ َ ،אلِ :
َ َ ُ
אل و َ ٰ أَ ٍ ٍ ِمُ ْ َ َ ،و َ ا ُّ َّ ِ أَ ْ َ ُ
َ ون َ ٰ أَ ْ ٍ َو َ َ َ َ אف ا ْ ِ ْ َ
ِ
َ َ َ ِ َ א ِإ َ ْ ِ ْ .و َ ْ َ َ َ َאو ْل ْ َ א َ ْ ًئא َو ِإ َذا أَ َ ْ ُ אن ِإ َذا أَ َ ْ ُ َ َ َ ٌ
َو َכ َ
אب ِ ْ َ א َوأَ ْ َכ ُ ِ َ א َ َ َאء ۪ ٰذ ِ َכ َ ُ ْ ُ : َ َ َ ِ ٌ أَر َ ِإ َ ِ وأَ
َ ْ ْ ْ َ َّ ْ َ
ِ ا ُّ َّ ِ ؟ ُכ ْ ُ أَ َ َّ أَ ْن أُ ۪ َ ِ ْ ٰ َ ا ا َّ َ ِ ۪
َو َ א ٰ َ ا ا َّ َ ُ أَ ْ
َ ُאءوا أَ َ ۪ َ ُכ ْ ُ أَ َא أُ ْ ِ ِ َو َ א َ ٰ أَ ْن َ َ ً أَ َ َ ّٰ ى ِ َ א َ ِ َذا
ْ َ ْ
ِ
َو َ َ ُכ ْ ِ ْ َא َ ِ ا ّٰ َو َא َ ِ َر ُ ِ ِ . ٌّ ُ َ ْ ُ َ ِ ِ ْ ٰ َ ا ا َّ َ ِ
ْ
ِ ِ
َא َ ُ ْ َ َ ُ وا َ
ُ وأ َ
ْ َ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ ْ ُ ا َوا ْ َ ْ َذ ُ ا َ َ ِذ َن َ َْ ُ ُ
َ
ْ َ ْ
ُ ْ ََْ ِِ « َ َאل» : َل ا ّٰ ِ، َ ِ
َ َאلَ » :א أ َא ٍّ « ُ ْ ُ َ ْ َّ َ :כ َא َر ُ
اْ ِ
ْ َْ
َ ّٰ َ ٰوى،
ْ
ْ ُب
َ َ ت ا ْ َ َ َح َ َ َ ْ ُ أُ ْ ِ ِ ا َّ ُ َ ََ َ ْ ُ َ َאل:
17 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ َ َ َ ْ َ ِאئ262
َ ْ ِ ٌ َ ُ ْ َ ُ ُ َو ِد ْر ّٰ ُ ُ ِّ َ َر ُ ُل ا: ْ َ َ א
. ٍ ۪ َ ْ ِ َ ُ ِد ٍ ّي ۪ َ َ ۪ َ َ א ً א
18 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
، ِ َّ ُّ ِ ا ِ ۪
ْ َ َ َ ْ َرأَ ْ ُ َ ْ َ ْ أ: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة263
ِ ِ أَ א ۪ َ ْ ر ُ ا، ِإ א إ َِزار و ِإ א ِכ אء،א ِ ْ ر ٌ َ ِ رِ داء
ْ َْ ََ ٌ َ َّ َ ٌ َّ ٌ َ ْ َ ُ َ ْ ُ َ
َ ُ ُ ِ ِ ِه ِ ِ
ْ َ َ ِ ْ َ ْ ْ َ א َ א َ ْ ُ ُ ْ َ ا َّ א َ ْ ِ َو ْ َ א َ א َ ْ ُ ُ ا ْ َכ
ِ
َ
. ُ ُ َכ ا ِ َ أَ ْن ُ ى َ ْ َر
ٰ َ َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki:
Ben Suffe ashabından yetmiş kişiyi gördüm. Hemen hiçbiri-
nin üzerinde bütün vücudunu örtecek uzunlukta bir elbise yoktu.
Ya bir izârları (peştemalleri) ya da boyunlarına bağladıkları bir
kisâları (üst giysileri) vardı. Bu giysilerin bir kısmı baldırlarının ya-
rısına, bir kısmı da topuklarına erişirdi de avret yerleri görülecek
endişesiyle elbiselerini elleriyle toplarlardı. [Buhari, Salât 58]
» כ: أَ َّ ُ َ َאل ِ ِ َّ َ ِ ا
ُْ ُ َْ ّ
ِ ْ َ ُ ْ ان ْ ِ ا َ َ ْ ِ ْ َ 264
َ َ א أَ ْدر۪ ي:ا َّ ۪ َ َ ُ َ ُ « َ َאل ِ ْ ا ُن ۪ ا ۪ َ
َ ْ َّ ُ ْ ُ َ ُ َ َ َّ َّ ُ ْ
َ ون َو
َ ُ َ ْ َ ًא » ُ َّ َ ُכ ُن َ ْ َ ُ ْ َ ْ ٌم َ َ َ َّ َ ْ ِ أَ ْو ُّ ِ َّ َ َאل ا
و،ن و رون و،ن َ َو َ ُ ُ َن َو،ون
ُ َ ْ َ َ َ ُ ُ َ َ َ ُ ُ َْ َ َ ُ َ َ ُْ َ ُ َ َْ ُْ
« ُ َ ِّ ِ ا
ُ
İmran İbn Husayn radıyallahu anhumâ demiştir ki: Peygamber
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“En hayırlı nesil benim içinde bulunduğum nesildir. Sonra
onları takip eden nesil, sonra da onların ardından gelen nesil-
dir.”
18 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
،آد َم
َ َ : ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ
ْ » َא ا: َ
َ َ ْ أ ۪ أُ َ א
265
18 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ َכ ِ ّٰ َل ا
ّٰ َ אن ِإ َذا َ ٍ
ُ أ َّن َر ْ َ ُ ِ ْ َ َ َ ْ َ َ א
268
ا ّٰ ُ َ ُכ َ َ ْ َ َ ُכ ِ ْ َ ْ ِ ِ َ ٌء َ ُ ْ ِ ُ َא؟« َ َ ْر َ ْ َא ِإ ٰ َر ُ ِل
ْ ْ ْ
. ُ َ ْ ُ َ َ َכ ِ ّٰ ا
ِ
Câbir İbn Abdullah radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Ubeyde’yi radıyallahu anh
başımıza kumandan tayin etti ve Kureyş kervanını ele geçirmek
üzere bizi gönderdi. Verecek başka bir şey bulamadığından ötürü
azık olarak bize bir torba hurma verdi. Ebû Ubeyde hurmaları
tane tane taksim ediyordu. O esnada Hz. Câbir ̦e: “O hurmalarla
nasıl doyuyordunuz?” diye soruldu. Câbir cevaben: Hurmaları
çocuk gibi emer, sonra da üzerine su içerdik. Bu bizi o günün
gecesine kadar idare ederdi. Değneklerimizle ağaç yapraklarını
silkeler, sonra onları su ile ıslatıp yerdik, dedi. Sonra sözünü
şöyle sürdürdü: Biz sahil boyunca yürüdük. Önümüzde büyük
kum tepesi gibi bir şey belirdi. Yanına gidince baktık ki, o Anber
denilen bir tür iri balık. Komutanımız Ebû Ubeyde: Bu, ölü bir
hayvandır (murdardır) dedi. Sonra da fikrini değiştirerek: Bilakis,
bizler şu an Resûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem elçileriyiz ve Allah
yolundayız. Siz ızdırar derecesinde darda kalmış bulunuyorsunuz,
o halde yiyebilirsiniz, dedi. Biz üç yüz kişi idik ve bir ay boyunca
o balığın etinden yiyerek orada ikamet ettik, hatta kilo da aldık.
Balığın göz çukurundan testilerle yağ çıkardığımızı hatırlıyorum.
Biz ondan öküz büyüklüğünde parçalar kesiyorduk. Ebû Ubeyde
bizden on üç kişiyi tutup onun göz çukuruna oturttu, kaburga
kemiklerinden bir tanesini de alıp dikti. Sonra yanımızdaki en
büyük deveye semerini vurarak bindi ve kaburga kemiğinin altın-
dan geçti. Balığın etinden kurutup ayırdık. Medine’ye dönünce,
Resûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem huzuruna varıp başımızdan
geçenleri anlattık. Efendimiz: “O, Allah’ın sizin için çıkarmış
olduğu bir rızıktır. Etinden yanınızda varsa bize de tattırsanız?”
buyurdu. Biz de Resûl-i Ekrem ̦e sallallahu aleyhi ve sellem ondan bir
parça gönderdik, o da yedi. [Müslim, Sayd 17]
18 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
met malından pay vermek için çağırdı. Fakat Hakîm onu almaya
yanaşmadı. Yine bir süre sonra hilafeti zamanında Hz. Ömer,
kendisine bir şeyler vermek için çağırdı. Fakat Hakîm yine kabul
etmeye yanaşmadı. Hatta Hz. Ömer radıyallahu anh: “Ey Müslü-
manlar! Sizi Hakîm’in rağmına şahit tutuyorum. Ben kendisine
şu ganimetten Allah’ın onun için takdir ettiği payı veriyorum,
fakat o almak istemiyor.”dedi. Ravi der ki: Hakikaten Hakîm,
Resûlullah’tan sallallahu aleyhi ve sellem sonra, vefat edinceye kadar
kimseden bir şey kabul etmedi. [Buhari, Vesâyâ 9, Rikak 7; Müslim, Zekât 96]
ِ
َ ٌ ْ َ ا ْ ُ ْ َא ُ َ ْ َ »ا: َ َאل ِ أَن ا ِ َ ٍام ِ ْ ِ َ ْ َ ۪כ274
َّ َّ َّ
، ِ ِ َْ ْ َ
ً َ َّ َ َ ِ َ א َכ
אن َو َ ا،ْ َ ُ ُل
ُْ
ْ ِ
َ ِ َوا ْ َ أ، ٰ ْ ُّ ا ْ َ ا
«ُ ّٰ ْ ِ ِ ا ُ ِ ْ َ ْ َ ْ َ َو،ُ ّٰ َو َ ْ َ ْ َ ْ ِ ْ ُ ِ َّ ُ ا
Hakîm İbn Hizâm radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yüksek el (veren el), aşağı elden (alan elden) daha hayırlıdır.
Yardım etmeye, geçimini üstlendiğin kimselerden başla! Sadaka-
nın hayırlısı, ihtiyaç fazlası maldan verilendir. Kim iffetli olur (in-
sanlardan bir şey istemez) ise Allah da onu iffetli kılar (kimseye
muhtaç etmez). Kim de müstağni davranırsa Allah onu müstağni
(gönlü zengin, gözü tok) kılar.” [Buhari, Zekât 18; Müslim, Zekât 95]
۪ ِ ِ َ َ
ُ اْ ْ כ َ ْ َ » : َ َאل ّٰ أ َّن َر ُ َل ا َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
276
ِ َ َّ وا
אن אن َوا َّ ْ ُة ِ ُف ٰ ا
ِ َ ْ ُّ אس َ ُّده ا ُّ ْ ُ وا ُ َ ا َّ ۪ ي
َ ْ َ َ َ َ َ ُ ُ َّ َ
ِ َ َّ َق ِ ِ ِ ۪ ۪ ِ ْا ِ
ْ َ َ َ ُ َ ُ َ ُ َ ْ ُ َ ْ כ َ ا َّ ي َ َ ِ ُ ً ُ ْ َو َّ َو َכ
«אس َ
َ َّ َ َ ْ َل ا َو َ َ ُ ُم
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin (fakir, muhtaç) kimse kapı kapı dolaşan ve bir iki
lokma veya bir iki hurma ile baştan savılan kimse değildir. Gerçek
miskin, durumu bilinmediği için kendisine sadaka verilmeyen,
ihtiyaç içerisinde olmasına rağmen iffetinden dolayı başkalarına el
açmayan ve halktan bir şey istemeyendir.”[Buhari, Zekât 53; Müslim, Zekât 101]
19 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ
َ َ ْ َ » َ َ ْن: : ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة277
َ َ
ِ
« ُ َ َ ْ َ ْ أَ ْن َ ْ َ َل أَ َ ً ا َ ْ ُ أَ ْو ِ ِ
ِه أَ כ
َ ُ ٌ َْ َْ َٰ ً َ ْ ُ ُْ ُ َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden birinizin urganını omuzuna alıp odun toplaması
ve bu suretle geçimini temin etmesi, herhangi bir kimseye gidip
ondan -ister versin isterse geri çevirsin- bir şey istemesinden
daha hayırlıdır.” [Buhari, Zekât 50, 53; Müslim, Zekât 106]
ِ ٍ ِ
ُ ُ ْ ُ َ ُ َ “ َو َ א أَ ْ َ ْ ُ ْ ْ َ ْ ءSiz hayır yolunda her ne harcarsa-
nız Allah onun yerini doldurur.” {Sebe’ Sûresi, 34/39}
ٍ َ ْ ِ َو َ א ُ ْ ِ ُ ا ِ ْ َ ٍ َ ِ َ ْ ُ ِ ُכ َو َ א ُ ْ ِ ُ َن إ َّ ا ْ ِ َ َאء َو ْ ِ ا ّٰ ِ َو َ א ُ ْ ِ ُ ا
ْ ْ ْ
َ
“ ُ َ َّف إ َ ُכ َوأ ْ ُ َ ُ ْ َ ُ َنHayır olarak harcadıklarınız kendi iyiliği-
ْ ْ ْ
niz içindir. Yapacağınız hayırları ancak Allah’ın rızasını kazanmak
için yapmalısınız. Hayır olarak verdiğiniz ne varsa, karşılığı size
tam olarak ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.” {Bakara
Sûresi, 2/272}
۪ َّ َ ِإ ٍ
َ َ َ » : َ َאل ِّ ِ َّ ِ ا َ َ ِ ا ْ ِ َ ْ ُ د279
َو َر ُ ٌ آ َ ُאه، ِّ َ ْ ُ َ ٰ َ َ َכ ِ ِ ِ ا َ َّ َ َ ً َر ُ ٌ آ َ ُאه ا ّٰ ُ َ א: ِ ْ َ َ ْ ا
«َ א ِ ۪ ْ ِ
ُ ّ َ ُ ِ َ א َو َ َ ُ َ ً َ ا ّٰ ُ ْכ
Abdullah İbn Mes’ûd radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İki kimseye hasette (gıptada) zarar yoktur: Kendisine bah-
şedilen serveti Allah yolunda infak eden imkân sahibi ve Allah’ın
lutfettiği ilim ve hikmetle amel edip onu başkalarına öğreten
kimse.” [Buhari, İlm 15, Zekât 5, Ahkâm 3; Müslim, Salâtu’l-musâfirîn 268]
İzah: Allah Resûlü kendisinden dünya adına bir şey talep edildiği
zaman vermeme duygusuyla hareket etmez; imkânı varsa verir yoksa sükût
ederdi. O Ferazdak’ın dediği gibi kelime-i şehadette geçen َ dışında hayatı
boyunca hayır kelimesini kullanmamıştı.
19 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ُ ِ ْ
ٍ ِ
ُ » َ א ْ َ ْ م: : ِ ّٰ ُل ا َ
ُ َ َאل َر: َ َאل َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
281
َا ّٰ ُ أَ ْ ِ ُ ْ ِ ً א:ُ ُ َ א ِ ِ ِ ِ ِ ْا
،َ َ ً א
َّ َ َ َ َ ُ ُل أ،אد ِإ َّ َ َ َכאن َ ْ ِ َ ن ُ َ
« اَ ّٰ ُ أَ ْ ِ ُ ْ ِ ًכא َ َ ً א: َ ْ َو َ ُ ُل ا
َّ ُ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
“Kulların gözlerini açtığı her Allah’ın günü iki melek iner;
onlardan biri: ‘Allahım! İnfak edenin (malını bereketlendirmek
suretiyle) arkasını getir!” diye dua ederken, diğeri “Malı tutup
cimrilik edenin malını telef et!” diye bedduada bulunur.” [Buhari,
Zekât 27; Müslim, Zekât 57]
ِ ّٰ َ ْ َر ُ ِل ا َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة282
ْ ِ ْ َ أ: ٰ » َ َאل ا ّٰ ُ َ َ א:: َ َ
«آد َم ُ ْ َ ْ َ َ َכ
َ َ ْ َא ا
ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem bir kudsî hadiste Yüce Allah’ın şöyle buyurduğunu
bildirmiştir:
“Ey insanoğlu! Allah yolunda infak et ki, sana da infak edil-
sin (rızkın genişletilsin)!” [Buhari, Tefsîru sûre 11/2; Müslim, Zekât 36]
آد َم ِإ َّ َכ : ِ ّٰ ُ ُل ا
َ َ ْ » َא ا: َ َאل َر: َ َאل َ َ َ ْ أَ ۪ أُ َ א284
،אفٍ َ و َ ُ َ م ٰ َכ،َ َ َכ ِ ِ
َ ُ َ ٌّ ُ إ ِْن َ ْ ُ ل ا ْ َ ْ َ َ ْ ٌ َ َכ َوإ ِْن ُ ْ ْכ
« ٰ ْ ُّ ا ْ ِ ا ِ
َ ٌ ْ َ َوا ْ َ ُ ا ْ ُ ْ َ א،َوا ْ َ ْأ ِ َ ْ َ ُ ُل
َ
Ebû Ümâme radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Ey âdemoğlu! İhtiyaç fazlası olan malını tasadduk etmen
senin için daha hayırlıdır. (Cimrilik edip) Onu elinde tutman,
senin aleyhinedir. İhtiyaç miktarı kadar mala sahip olmaktan
dolayı Allah huzurunda sorumlu tutulmaz ve kınanmazsın.
Harcamaya, kendinden ve geçimini üstlendiğin aile fertlerin-
den başla. Yüksek el (veren el), aşağı elden (alan elden) daha
hayırlıdır.”[Müslim, Zekât 97]
ِ ِ َّ َ ۪ َ َ ا َ ٍِ
َ ُ َ ْ َ َ א: أ َّ ُ َ َאل ْ ُ ِ ْ ِ ْ َ ُ ْ َ
286
ّ ُ
ٍة ْ َ ّٰ ا، ُ َ ُ َ ْ َ اب ِ ِ
َ ُ َ ٰ ُ ُّ َ
وه ِإ ُ َ ْ َ َْ ْ َ َ ُ ْ ُ َْ ٍ َ َ َ ُ ا
אن ِ َ َ ُد َ َ َ ْ َכ أَ ْ ُ ِ رِ َد ۪ائ: َ َ َאل ِ َّ َ َ ِ َ ْ رِ َد َاء ُه َ َ َ ا
ُّ
َ ً َو َ َכ َّ ا ًא َو ۪ ِ ُ َ َ ِ ُ و، َ ُכ ،ِ ِه ا ِ ِאه א
َ َّ ْ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َ ً َ َ َ
«َ א ًא
َ
Cübeyr İbn Mut’im radıyallahu anh demiştir ki:
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte Huneyn
Savaşı ̦ndan dönüşümüzde çölde yaşayan göçebe bedeviler, ga-
nimetin bir an önce taksim edilmesi hususunda ısrar ettiler. Hz.
Peygamber’i semura ağacının altında durdurdular ve cübbesinin
dikenlere takılmasına yol açacak şekilde onu sıkıştırdılar. Bunun
üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem devesini durdurdu ve
“Cübbemi dikenlerden kurtarın! Şayet şu gördüğünüz dikenli
ağaçlar sayısınca hayvanım olsaydı, hepsini aranızda paylaştırır-
dım. Siz de benim katiyen cimri, yalancı ve korkak olmadığımı
görürdünüz!” buyurdu. [Buhari, Cihâd 24, Humus 19]
ğışlayan bir kulun şeref ve izzetini Allah daha da artırır. Yüzü yerde
olup mütevazi davrananı Allah yükselttikçe yükseltir.” [Müslim, Birr 69]
ُ َ َ » : َ ُ ُل ِ ّٰ َر ُ َل ا ِ
َ َ ُ َّ َ أ َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة290
َ َ
אن ِ ْ َ ۪ ٍ ِ ْ ُ ِ ِّ ِ َ א ِ َ ُ َ ِ َ َ ِ َא ا ْ ۪ ِ َوا ْ ُ ْ ِ ِ َכ َ َ ِ َر
َّ ُ ْ ْ َ
َ َ ْ أَ ْو َو َ ْت َ ٰ ِ ْ ِ ِه َّ َ َ ُ ْ ِ ُ ِإ ُ ِ ْ ُ ْ َ َ َّ א ا،ِإ ٰ َ َ ا ِ ِ َ א
َ َ
َّ ُ َ َ ُ ۪ ُ أَ ْن ُ ْ ِ َ َ ْ ًئא ِإ ۪ ْ وأَ א ا،ّٰ ُ ْ ِ َא َ و َ ُ أَ َ ه
َ َّ َ ُ َ َ ْ َ ُ َ َ َ
« ُ ِ َّ َ َ َ َ ِ َ ْ ُכ ُّ َ ْ َ ٍ َ َכא َ َ א َ ُ َ ُ َ ِ ّ ُ َ א
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah’ı sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyururken işittim:
“Cimri ile cömert kimsenin misali, göğüsleri ile köprü-
cük kemikleri arasında zırh bulunan iki şahsın haline benzer.
Cömert kimse, infak ettikçe üzerindeki zırh genişler, ayak
parmaklarını örtecek ve ayak izlerini silecek kadar uzar. Cimri
şahsa gelince, bir şey tasadduk etmek istediğinde zırhın halka-
ları birbirine iyice geçip kenetlenir, onu sıkıştırır; açıp genişlet-
20 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ْ َ َ َّ َق ِ َ ْ ِل َ ْ ٍة : ِ ّٰ
َ » : َ ْ َر ُ ِل ا أَ ۪ ُ ْ َة ْ َ 291
َ َ َ
ِ ِ ۪ ِ ا ّٰ ْ ُ א َّ ِ َ َ َِّن َو َ َ ْ ُ ا ّٰ ُ ِإ َّ ا، ٍ ِ َ ٍ ْ ِ ْ َכ
َّ ُ َ َ َ َ ّ َ ّ
« ِ َ ْ َن ِ ْ َ ا َ ّٰ َ ُכ ِ ِ َ א َכ َ א ُ ۪ ّ أَ َ ُ ُכ َ ُ َّ ُه ُ ِّ َ א ِ َ א
َ ْ َ َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim, helâlinden kazanıp bir hurma bedeli kadar dahi olsa
tasaddukta bulunsa -zaten Allah helâl kazançtan verilen sadakadan
başkasını kabul etmez- Allah o sadakayı kesinlikle makbul sayar.
Sonra onu sizden birinin tayını yetiştirip terbiye etmesi misali, sahi-
bi adına nemalandırır ve dağ cesametinde oluncaya kadar büyütür
de büyütür.” [Buhari, Zekât 8; Tevhîd 23; Müslim, Zekât 63]
۪ َ
ْ َ ٌ ُ َ ْ َ َ א َر: َ َאل ِّ ِ َّ َ ِ ا َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
292
۪ ِ ٍ ۪ ًא ِ ِ َ ِ ٍ
ّٰ َ َ َ ا ْ ِ َ َ َ ُ َ ٍن: َ َ َ א ْ َ َ َ َ ِ َ َ ة َ ا ْ ْرض
ِ َ اج ِ َ ّ ِ אب َ َ ْ َ َغ َ َאء ُه ۪ َ َّ ٍة َ ِ َذا َ ْ َ ٌ ِ ْ ِ ْ َכ ا ُ َ َّ ٰذ َכ ا
ِ
ا ْ َ ْ َ ْ ٰذ ِ َכ ا ْ َ َאء ُכ َّ ُ َ َ َ َ ا ْ َ َאء َ ِ َذا َر ُ ٌ َ ِאئ ۪ َ ۪ َ ِ ِ ُ َ ِّ ُل
ٌ َّ َ
ِ ِ ْ ِ ا َّ ۪ ي، ُ َ ٌن: َא َ َ ا ّٰ ِ َ א ا ْ ُ َכ َ َאل: ُ َ ا ْ َ َאء ِ ِ ْ َ א ِ ِ َ َ َאل
ْ
: َא َ َ ا ّٰ ِ ِ َ ْ َ ُ ۪ َ ِ ا ْ ِ ؟ َ َ َאل: ُ َ َ ِ َ ِ ا َّ َ א َ ِ َ َ َאل
َ ْ
َ َ ۪ َ ِ ْ ِا:אؤ ُه َ ُ ُل ُ َ אب ا َّ ۪ ي ٰ َ ا ِ َ َّ ِإ ِّ َ ِ ْ ُ َ ْ ًא ِ ا
أَ َّ א ِإ ْذ ُ ْ َ ٰ َ ا َ ِ ِّ أَ ْ ُ ِإ ٰ َ א:ُ َ ٍن ِ ْ ِ َכ َ َ א َ ْ َ ُ ِ َ א؟ َ َ َאل
ُ
. ُ َ ُ ُ آכ ُ أَ َא َو ِ א ۪ ُ ُ ًא َوأَ ُر ُّد ِ َ אُ َ ْ ُ ُج ِ ْ َ א َ َ َ َ َّ ُق ِ ُ ُ ِ ِ َو
َ
20 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ ون َ ٰ أَ ْ ُ ِ ِ ْ َو َ ْ َכ
ٌ َ אن ِ ِ ْ َ َ א َ ُ ِ ْ ُ “ َوKendileri ihtiyaç duy-
salar bile o kardeşlerine öncelik verir, onlara verilmesini tercih
ederler.” {Haşr Sûresi, 59/9}
“ َو ُ ْ ِ ُ َن ا َّ َ َאم َ ٰ ُ ِ ِ ِ ْ ۪כ ًא َو َ ۪ ً א َوأَ ۪ اKendileri de ihtiyaç
ً ّ
duydukları halde yiyeceklerini, sırf Allah’ın rızasına ermek için
fakire, yetime ve esire ikram ederler.” {İnsan Sûresi, 76/8}
20 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ْ َ ْ ِ ْ אم ا ْ َ ا ِ ِ َ ْכ ِ ا
ُ ََ » : َ َאل ِ ِ َّ َ ْ ا ٍ ِ َ א ْ َ 294
ّ
« َ ِ َ ِ َ ْכ ِ ا َّ َ א َ אم ا ْ َ ْر
ِ
ُ َ َ ِ َ ْכ ا ْ َ ْر َ َ َ َو ِ و אم ا
َ َْ ْ ْ ُ َ َ َ
Câbir b. Abdullah ̦ın radıyallahu anhuma rivayetine göre Resûl-i
Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bir kişinin yiyeceği iki
kişiye, iki kişinin yiyeceği dört kişiye, dört kişinin yiyeceği ise
sekiz kişiye kâfî gelir.” [Müslim, Eşribe 179]
ون َ א َ ً َو َ َ ْ َ ْ ِ ُ َن
َ ُ ِ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ َ“ َ ِ َذا َ َאء أOnların vadeleri
(ecelleri) gelince onu ne bir an öne alabilir, ne bir an geriye bıra-
kabilirler.” {Nahl Sûresi, 16/61}
20 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
أَ َ َ ْ ِن ِ َّ ۪ َ آ َ ُ ا أَ ْن َ ْ َ َ ُ ُ ُ ُ ِ ِ ْכ ِ ا ّٰ ِ َو َ א َ َ َل ِ َ ا ْ َ ِّ َو َ َ ُכ ُ ا
ْ ْ
ِ
ْ ُ َ א ُ َن ِ ۪ وכ َ ْ אل ِ ا ِ ِ
أُو ا ا כ אب ۪ כא
ْ ٌ َ َ ْ ُ ُ ُ ُ ْ َ َ َ ُ َ ُ ْ َ َ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ َّ َ
“İman edenlerin kalblerinin Allah’ı anması ve Cenâb-ı Hak tara-
fından inen âyetleri hatırlayarak yumuşayıp saygı ile dirilme vakti
gelmedi mi? Sakın onlar, daha önce kitap verilen ümmetler gibi
olmasınlar. Zira kitabı tanımalarının üzerinden kendilerince uzun
zaman geçmesi sebebiyle, onlarda ülfet ve kanıksama meydana
gelmiş, neticede kalbleri katılaşmıştı. Hatta onların çoğu büsbü-
tün yoldan çıkmışlardır.” {Hadîd Sûresi, 57/16}
َو َ ْ َ ْ َ ْ ٰذ ِ َכ،ِ ّٰ َא أَ ُّ َ א ا َّ ۪ َ آ َ ُ ا َ ُ ْ ِ ُכ أَ ْ َ ا ُ ُכ َو َ أَ ْو َ ُد ُכ َ ْ ِذ ْכ ِ ا
ْ ْ ْ
ت َ ُ َل ا כ َ أ ِ ْ ن َ أ ِ אכ ز ر א ِ ا ِ َ
ُ ْ ون * َو
أ َ ُ ِ َ ُو َ ِئ َכ ُ ُ ا ْ َ א
َ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ْ ِ ْ َ ْ ْ ُ َ ْ َ َ َّ
َر ِّب َ ْ َ أَ َّ َ ِ ِإ ٰ أَ َ ٍ َ ۪ ٍ َ َא َّ َّ َق َوأَ ُכ ْ ِ َ ا َّ א ِ ۪ َ * َو َ ْ ُ َ ِ ّ ا ّٰ ُ َ ْ ً א
َ ْ
“ ِإ َذا َ َאء أَ َ ُ َ א َوا ّٰ ُ َ ۪ ِ َ א َ ْ َ ُ َنEy iman edenler! Ne mallarınız, ne
ٌ
evlatlarınız sizi Allah’ı zikretmekten alıkoymasın! Bilin ki böyle
yapanlar, en büyük kayba uğrarlar. Sizden birinize ölüm gelip
çatmadan önce, size nasip ettiğimiz imkânlardan harcayın. Ölüm
gelip çatınca: ‘Ya Rabbi, az mühlet ver bana, bak nasıl hayırlar
yapacağım, tam takva ehlinden olacağım’ diyecek olsa da, Allah
vadesi gelen hiçbir kimsenin ecelini ertelemez. Allah yaptığınız
her şeyden haberdardır.” {Münâfikûn Sûresi, 63/9-11}
۪ ِ ۪
ُ ت َ َאل َر ِّب ْار ِ ُ ِن َ َ ّ أَ ْ َ ُ َ א ً א َ א َ َ ْכ ُ ْ َ َ َّ ِإ َذا َ َאء أَ َ َ ُ ُ ا
زخ ِإ ٰ َ ْ ِم ُ َ ُ َن
ْ ٌ ْ َ ْ ِ “ َכ َّ ِإ َّ َ א َכ ِ َ ٌ ُ َ َ ِאئ ُ َ א َو ِ ْ َو َر ِائÂhireti inkâr
edenlerden birine ölüm gelip çatınca, işte o zaman: Ya Rabbi,
ne olur beni dünyaya geri gönderin, ta ki zayi ettiğim ömrümü
telafi edip iyi işler yapayım, der. Hayır, hayır! Bu onun söylediği
manasız bir sözdür. Çünkü dünyadan ayrılanların önünde, artık,
diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır (geri dönemezler).”
{Mü’minûn Sûresi, 23/99}
ٍِ ٍ ِ َ
ْ ُ » َ א َ ُّ ا ْ ِ يء: َ َאل ّٰ أ َّن َر ُ َل ا ا
ََُ ِ ْ ِ َ
299
20 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ُ ْ َ َ ُ َ ٌء ُ ۪ ِ ِ َ ۪ ُ َ ْ َ َ ْ ِ ِإ َّ َو َو ِ َّ ُ ُ َ ْכ ُ َ ٌ ِ ْ َ ُه« ٰ َ ا
ْ
ٍ
«ث َ אل ِ ِ ٍ
۪ » : ٍ ْ ُ َ َو ِ رِ َوا.ا ْ َ אرِ ِ ّي
َ َ ََ ُ َ ُ
ِ
َ َאل ّٰ َ א َ ْت َ َ َ َ ٌ ُ ْ ُ َ ِ ْ ُ َر ُ َل ا: َ ُ ُ ْ َ َאل ا
ْ َّ َّ َ
. ِ ِ ٰذ ِ َכ ِإ َّ َو ِ ْ ۪ ي َو
َّ
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Vasiyet edilebilecek değerde bir mal varlığı bulunan müs-
lümanın, yazılı vasiyet bırakmadan iki -yahut üç gece- geçirmesi
doğru olmaz.” [Buhari, Vesâyâ 1; Müslim, Vasıyye 1]
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki: “Resûlullah’ın sallallahu
aleyhi ve sellem bu tavsiyesini işiteli yanımda yazılı vasiyetim olma-
dan bir tek gece bile geçirmedim.”
Kabir Ziyareti
ْ َ ْ »כ ْ ُ َ َ ْ ُ ُכ
ُ :: ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ ُ ْ َ َة301
َ
أَراد أَن ٍ ۪
» ورو َ א« َو رِ وا ِ ِز
ور ا ْ ُ َر َ ْ ُ ْر
َ ُ َ َُ ْ َ َ ْ ََ َ َ ُ ُ َ ِאرة ا ْ ُ ُ ر
َ َ
«َ ِ َّ َ א ُ َ ِّכ َא ا ْ ِ َة
َ ُ
Büreyde radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
21 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ ٍ ِ َ ِ ِ ْ ِ أ َ ۪ َא
ْ ُ ْ َ َ َאل ّ
ِ ْ ِ َ َ ْ َ ِ ا307
،ٌ َ ۪ ْ َ ُ َ َِّن ا ِّ ْ َق،َכ ِإ ٰ َ א َ َ ۪ َכ ِ
ُ ُ َ : ّٰ َر ُ ِل ا
۪ َ »د ْع َ א
«ٌ َ۪وا ْ َכ ِ َب ر
َ
Hasan İbn Ali İbn Ebî Tâlib radıyallahu anhumâ demiştir ki:
“Dedem Resûlullah’tan sallallahu aleyhi ve sellem şu nasihati ezberle-
dim:
“İçinde kuşku uyaran şeyleri bırak (kuşkusuz bir iklimde yaşa).
(Bil ki) Doğruluk insanın içinde itminan (oturaklaşma) hâsıl eder.
Yalana gelince; o şüphe ve tereddüt hâsıl eden şeydir (burkuntu-
dur, bulantıdır).” [Tirmizi, Kıyamet 60]
bundan yerdi. Yine bir gün bu hizmetçi, kazandığı para ile almış
olduğu bir yiyeceği getirip Hz. Ebûbekir ̦e vermiş o da yemişti.
Akabinde Hz. Ebûbekir’e: “Yediğin şeyin ne olduğunu biliyor
musun?” diye sorunca Hz. Ebûbekir radıyallahu anh: “Neymiş ki
o?” dedi. Hizmetçi: “Cahiliye devrinde anlamadığım halde bir
şahsın falına bakmış ve adamı kandırmıştım. Derken onunla
karşılaştık. Adam o yaptığım işe karşılık bana bu yediğin şeyi
verdi.” dedi.
Hz. Ebûbekir radıyallahu anh bunu duyar duymaz parmağını
ağzına sokarak yediklerinin hepsini istifra etti. [Buhari, Menâkıbu’l-Ensar 26]
ِ ْ َ ْ אل َو َ َ ا ِ َ ا
ِ ِ ْ אل ا ْ ِ ِ َ َ َ َ ِ א َ َ ا
َ َ ُ َّ َ ٌ ُْ
ِ
َ َْ َ َ ُכ َن أَ ْن
َ
«ِ َ ِ َْ ا ِ ِِ ِ۪ ِ
ُّ َ
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh demiştir ki: Efendimiz Mu-
hammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
“Pek yakında müslümanın diyanetini fitne ve fesattan ko-
rumak uğruna sahip olacağı en hayırlı mal, yaylalara ve meralara
çekilip otlattığı koyunları olacaktır.” [Buhari, İman 12, Fiten 14]
ِ אش ا ِ ِ َ ْ ِ » :
אس َّ َ َ ْ
: ِ ِ َّ ِ ا
ّ َ َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة312
ِ ِ ِ ۪ ِ ۪ ِ ِ َ אن ِ ِכ
َ َ ُכ َّ َ א، ْ َ ٰ َ ُ َ ، ّٰ َ ۪ ِ ا َ َ َ ٌ ُْ ٌ ُ َ
ر
ٌ ُ أَ ْو َر، ُ َّ ا ْ َ ْ َ أَ ِو ا ْ َ ْ َت َ َא ِ ِ َ ً أَو َ ً َאر
َ َْ ْ َ َ َ ْ ْ َ َْ
أَ ْو َ ْ ِ َو ٍاد ِ ْ ٰ ِ ِه، ِ َ َّ ٰ ِ ِه ا ِ ٍ ِ ۪ ٍ َُ ۪
ْ َ َ َ َر ْأس َْ
۪ ِْ ُ ۪ ا َّ َ َة َو ُ ْ ِ ا، ِ َ ا ْ َ ْو ِد
َ َ َ ُ َ ْ َّ َכא َة َو َ ْ ُ ُ َر َّ ُ َ ّٰ َ َ ُ ا ُ
« ٍ َ ۪ َّ אس ِإ ِ ِ ا
َّ َ
ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu
şöyle buyurdu:
aleyhi ve sellem
“En hayırlı (bereketli) hayata sahip olan iki bahtiyardan biri;
atının dizgininden tutup (her an kendini hizmete hazır hisseden),
Allah yolunda her cihat veya hizmet çağrısına kulak veren, şehitli-
ği kovalayarak atının sırtında uçarcasına veya ölümün kol gezdiği
21 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
: ِ ّٰ ُ ُل ا
َ ّٰ »إ َِّن ا: َ َאل َر: َ َאل ٍאض ْ ِ ِ َ אر ِ ِ 313
َ ْ َ
ٌ َ َ َو َ َ ْ ِ َ أ، ٍ َ َأ ٰ َ ٌ َ َٰ ِإ َ أَ ْن َ َ ا َ ُ ا َ ّٰ َ َ ْ َ َ أ
َّ
أَ ْو
« ٍ َ َأ َٰ
21 7
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ
ْ ٌََ َ ْ َ َ َ » َ א:َ َאل ِ ّٰ أَ َّن َر ُ َل ا َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة314
َ َ
ِِ َ َو َ א َ َ ا، َو َ א َز َاد ا ّٰ ُ َ ً ا ِ َ ْ ٍ ِإ َّ ِ ًّ ا،אل
ٍ
«ُ ّٰ ُ ا َ َ َ َ أ َ ٌ ّٰ ِإ َّ َر ْ َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Malı tasadduk etmek, ondan bir şey eksiltmez. Başkalarını ba-
ğışlayan bir kulun şeref ve izzetini Allah daha da artırır. Yüzü yerde
olup mütevazi davrananı Allah yükselttikçe yükseltir.” [Müslim, Birr 69]
21 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ٍ َ ْ َّ إن ا ّٰ َ ِ ُّ ُכ
אل ِ َ ِ َ ِ و َ ُ ِ َ َّ َك
ِ َ َ אس و
ُ ُ َ َّ ا ْ ْرض َ َ ً א ْ َ ّْ َ َ
ٍ“ َ ُ رKibirli davranarak insanlara yüzünü dönme, yerde çalımlı
çalımlı yürüme! Çünkü Allah, kibirle kasılan, kendini beğenmiş,
övünüp duran kimseleri asla sevmez.” {Lokman Sûresi, 31/18}
إن َ َ א ِ َ ُ َ َ ُ ُء
َّ אن ِ ْ َ ْ ِم ُ ٰ َ َ ٰ َ َ ْ ِ ْ َوآ َ ْ َ ُאه ِ َ ا ْ ُכ ُ زِ َ א
َ ون َכ
َ אر
ُ َ إن
َّ
۪ ِ َ ْ َ َ ْ ح إ َِّن ا ّٰ َ ِ ا ِ ِ ِ
َ ُّ ُ َ ْ َ ُ ُ ْ َ ُ َ (“ ِא ْ ُ ْ أُو ا ْ ُ َّ ة إ ْذ َ َאلYoldan
sapanlardan biri olan) Karun da Musa’nın ümmetinden olup on-
lara karşı böbürlenerek zulmetmişti. Ona hazineler dolusu öyle
bir servet vermiştik ki, o hazinelerin anahtarlarını bile güçlü kuv-
vetli bir bölük zor taşırdı. Halkı ona ‘Servetine güvenip şımarma,
böbürlenme! Zira Allah böbürlenenleri sevmez!’ demişti…”
ُ ِ אدا َوا ْ َ א ِ ِ َ ُ ۪ ُ َ َ ۪ َّ ِ ِ ْ َכ ا َّ ُار ا ْ ِ َ ُة َ ْ َ ُ َ א
ً َ َ َ ون ُ ُ ًّ ا ا ْ َ ْرض َو
۪ ِ
َ َّ ُ ْ “Âhiret diyarına gelince, biz orayı dünyada büyüklük tasla-
mayanlara, fesatçılık ve bozgunculuk peşinde olmayanlara veririz.
Hayırlı akıbet, günahlardan sakınanlarındır.” {Kasas Sûresi, 28/83}
۪ ِ َ ۪ َ َ ْ أ322
ْ َ ٌ ُ » َ ْ َ َ א َر: َ َאل ّٰ أ َّن َر ُ َل ا َ ْ َ َة ُ
ِ ِ ّٰ ِإ ْذ َ َ ا، ِ ِ ْ ِ ۪ אل ُ َ ْ َ ُ َ ُ ُ َ ِ ّ ٌ َر ْأ ِ ٍ ۪
ُ َ َ ُ ْ َ ُ ُ ْ ُ َّ ُ
« ِ َ َ ْر ِض ِإ ٰ َ ْ ِم ا ْ ِ א َْ ُ َ ََ َ ْ َ ُ ِ ا
َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir zaman hodbin ve mağrur bir adam, elbisesini giymiş,
saçını taramış bir halde kurula kurula yürümekteydi. Birden
Allah onu yerin dibine geçiriverdi de o kıyamete kadar çırpınıp
durmakta fakat yerin dibini boylayıp batmaya devam etmekte-
dir.” [Buhari, Enbiyâ 54, Libas 5; Müslim, Libas 49]
Güzel Ahlak
ٍ ۪ َ ٍ ُ ُ ٰ َ “ و ِإ َّ َכHerhâlde Sen, ahlâkın -Kur’ân buudlu,
َ َ
ulûhiyet eksenli olması itibarıyla- ihâtası imkansız, idrâki nâkabil
en yücesi üzeresin.” {Kalem Sûresi, 68/4}
אسِ ِ ا
َّ
۪
َ َ َא ْ “ َوا ْ َכא ِ ۪ َ ا ْ َ ْ َ َواO müttakiler, kızdıklarında
öfkelerini yutar, insanların kusurlarını affederler.” {Âl-i İmran
Sûresi, 3/134}
22 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
22 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
22 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ ْ ِ أَ ْو ٍس َ ْ َ َّ ِاد332
َ ّٰ »إ َِّن ا: َ َאل ّٰ َ ْ َر ُ ل ا
َ ِ ا ا ِ و ِإذا ذ ُכ ّ ِ َ ٍء َ ِ َذا َ َ ْ ِ ْ َכ َ َ ا
ٰ َ אن
ُْ ْ ََ َ َ َ َْ ْ ُ ْ َ ُْ ََْ ْ
« ُ َ َ ۪ َ ُ َو ْ ِ ْح َذ
ُ َ ْ َ ْ ِ َّ أَ َ ُ ُכ و
َُْ َ َ ّْ
ِ ََ ِ ُ اا
ْ
Şeddâd İbn Evs radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu
şöyle buyurdu:
aleyhi ve sellem
“Allah, her şeye karşı ihsanı kabul etmiştir; öyle ise öldürür-
ken (ölümü hak etmiş kimseleri) ihsan tutkusu ile öldürün! (Bir
hayvanı) boğazlarken ihsan hissi ile boğazlayın (yani) bıçağınızı
iyi bileyin ve keseceğiniz hayvanınızı rahat ettirin!” [Müslim, Sayd 57]
َ ٍء َ ُّ ِإ َّ أَ ْن ُ ْ َ َ َכ ۪ ِ ِ ْ َ ِ ِ ّٰ ُل ا
ُ َو َ א ا ْ َ َ َر .ُ ْ ِ
ْ َ
. ٰ ِ ّٰ ِ َ َ א ِ ْ َ ،ِ ّٰ ُ ا
ُ َ َ َ ُْ
Hz. Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki:
“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem iki şeyden birini yapma hu-
susunda muhayyer bırakıldığı zaman, günah olmadıkça ümmeti
için mutlaka en kolay olan hususu seçerdi. Eğer o şey günah ise
ondan en uzak duran kişi kendisi olurdu. Allah’ın haram kıldığı
şeyler irtikab edilmediği sürece şahsî intikam peşine düşmemiş;
Allah’ın yasağı çiğnenmişse Hakk’ın hatırı için haddi aşanlara hak
ettikleri cezayı mutlaka vermiştir.” [Buhari, Edeb 80, Hudûd 10; Müslim, Fedâil 77]
َ ْ ۪כ ِ ّٰ ِل ا َ َ۪ ٍ
ُ َכ ّ أ ْ ُ ُ ِإ ٰ َر: َ َאل ْ ُ د َ ِ َْ ِ ا
336
ِ ِ َ ْ ُن ا ْ أَ ِة ا ْ ْ و
َّ ُ َ َْ ُْ
َ َ
َّ َ َ א َ ْ أ َّن ُ َ ْ ً א أ َ َ َ ْ َ ِאئ338
يء
ُ ِ َ ْ َ َ :؟؟ َ َ א ُ ا ِ ّٰ َ ْ ُ َכ ِّ ِ َ א َر ُ َل ا:ا َّ ۪ َ َ ْ َ َ א ُ ا
ُ َ
َ َ َאل َر ُ ُل، ُ َ َ َכ َّ َ ُ أُ َ א، ِ ّٰ َ َ ِ ِإ َّ أُ َ א َ ُ ْ ُ َز ْ ٍ ِ ُّ َر ُ ِل ا
،
ْ
َ َ ْ َא ِ
ود ا ّٰ َ َ א ٰ ؟« ُ َ َאم ِ ُ ِ ٍ ۪ َ ْ َ َ »أ:: ِ ّٰ ا
َّ ُ َ َّ ُ ْ ّ َ ُ
ُ ۪ َّ ِ ُ ا ِ » ِإ َّ א أَ َ َכ ا َّ ۪ ِ َ ِ ُכ أَ َّ َכא ا ِإ َذا َق:َ َאل
َ َ ُ ُْ ْ ْ ْ َ ْ َ
23 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ ۪ ُ ُل ِ ّٰ ر َل ا ِ َ َ َ ْ َ ِאئ341
َْ َ ُ َ ُ ْ َ : ْ َ َא
ِ ِ َّ ُ » َا َّ ُ َّ َ ْ َو ِ َ ِ ْ أَ ْ ِ أ:ٰ َ ا
ْ َ َ ْ ًئא َ َ َّ َ َ ْ ِ ْ َ א ْ ُ ْ َ َ ْ َو
« ِ ِ ْ ُ َ ْאر ِِ ئא ۪ ُ و ِ ِ أَ ِ أ
ْ َ َ َ َ ً ْ َ َّ ْ ْ َ َ
Âişe validemiz radıyallahu anhâ demiştir ki: Benim şu hane-i
saadetimde Resûlullah’ı sallallahu aleyhi ve sellem şöyle derken işittim:
“Allahım! Ümmetimin idaresini uhdesine alıp da onlara
meşakkat ve sıkıntı veren idareciye Sen de sıkıntı ve darlık ver!
Keza ümmetimin idaresini üstlenip de onlara yumuşak davranan
(kolaylık gösteren) kimselere Sen refîk ol (kolaylık göster)!” [Müslim,
İmâre 19]
Yöneticilere İtaat
ل وأُو ا َ ِ ِ כ “ َא أَ ُّ َ א ا َّ ۪ َ آ َ ُ ا أَ ۪ ُ ا ا ّٰ َ َوأَ ۪ ُ ا اEy iman
ْ ُ ْ ْ ْ ِ َ َ ُ َّ
edenler! Allah’a itaat edin. Resûlüne ve sizden olan ülülemre de
itaat edin.” {Nisâ Sûresi, 4/59}
ِِ ِ
ْ ُ ْاْ َ ْء ا َ َ » : َ َאل ِ ِ َّ َ ِ ا ا
ََُ ِ ْ ِ َ
344
ّ
23 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ٍَ َ ۪ ِ ّٰ ُכ א ر ِل ا:ٍ و َ َאل ِ ِ
ُ َ َ َ َّ ْ َ ِ ْ ّٰ ا
349
َْ ْ َ
۪ ِ ِ ِ ِ ِ َ َ َ ْ َא َ ْ ِ ً َ ِ َّא
َ ُ ْ َ َ َאء ُه َو َّא َ ْ َ ْ َ ُ َو َّא ُ ُْ ْ َ
ٰ َ א ْ َ َ ْ َא ِإ.ٌ َ ِ َا َّ َ ُة َ א: ِ ّٰ ِل ا ۪
ُ ُ َאدي َر אدى ِ
َ إ ْذ،َ َ ِ ه
ْ َ » ِإ َّ ُ َ ْ َ ُכ ْ َ ِ َ ْ ۪ ِإ َّ َכ: َ َ َאل ِ ّٰ
אن َ ًّ א َ َ ِ أَ ْن َ ُ َّل َر ُ ِل ا
َّ
وإن أُ כ א و ِر ِ א ٰ َ ُ َ َّ ُأ
ْ ُ َ َّ َّ َ ْ ُ َ ُ ُ َ ْ َ َ َّ َ ْ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َ ُ ُ َ ْ َ َ ْ َ
َ َ א ِ ُ َ א ۪ أَ َّو ِ َ א َو َ ۪ ُ آ ِ َ א َ َ ٌء َوأُ ُ ٌر ُ ْ ِכ و َ َ א ِ ِِ
ُ َ ُ َ ُ ٰ ه
ٰ ِ ِه: ُ ِ ْ ُ ْ ِ َ ٌ ُ ِّ ُ َ ْ ُ َ א َ ْ ً א َو َ ِ ُء ا ْ ِ ْ َ ُ َ ُ ُل ا َو َ ِ ُء
َ َ
23 7
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
23 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
çünkü ben malları iyi korur, işletme ve yönetimi iyi bilirim.” dedi.
{Yusuf Sûresi, 12/54–55}
24 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ؟ َ َ َب
َ ُ ِ ْ َ ْ َ َ ََل ا ّٰ ِ أ َ
ُ َא َر: ُ ْ ُ : َ َאل َ ْ أ ۪ َذ ٍّر
354
َ َ ۪ ٌ َو ِإ َّ َ א أَ َ א
ٌ َو ِإ َّ َ א َ ْ َم » َא أَ َא َذ ٍّر ِإ َّ َכ:ِ ِ ِه َ ٰ َ ْ ِכ ۪ ُ َ َאل
َّ َ
«َ א َوأَ َّدى ا َّ ۪ ي َ َ ِ ِ َ א
ْ ِّ َ ِ ِإ َّ َ ْ أَ َ َ َ א،ٌ َ ا ْ ِ َ א َ ِ ِ ْ ٌي َو َ َ ا
Ebûzer radıyallahu anh demiştir ki:
Resûl-i Ekrem’e sallallahu aleyhi ve sellem “Yâ Resûlallah! Beni bir
göreve tayin etmez misin?” diye talepte bulunmuştum. Mübarek
elini omzuma koyarak buyurdu ki: “Ebûzer! Sen zayıfsın, bu
vazifeyi kaldıramazsın. Hâlbuki, vazife bir emanettir ve -ona layık
olup üzerine düşen vazifeyi hakkıyla ifa edenler müstesna- kıya-
met gününde rezillik ve pişmanlık sebebidir.” [Müslim, İmâret 16]
Hayâ Duygusu
َّ َ ًאء
َ َ َ أ ِ ّٰ אن َر ُ ُل ا
َ َכ: َ َאل َ ۪ ٍ ا ْ ُ ْ رِ ِ ّي ۪ َ َ ْ أ358
.ِ ِ ۪ ْ َאه ِ ۪ ِ ا ْ ْ ر ِاء
ْ َو ُ َ َ ُ ُ َ َ ِ َذا َرأَى َ ْ ًئא َ ْכ،ْ رِ َ א َ َ َ
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, hayâ bakımından haremine
çekilmiş bakire bir kızdan daha utangaçtı. Hoşlanmadığı bir şey
gördüğünde biz bunu yüz hatlarından anlardık. [Buhari, Edeb 72; Müslim,
Fedâil 67]
َ : ِ ّٰ ُل ا
ِ » َ َ ِ َّن:
ُ َ َאل ِ َر: َ َאل َ ْ أ ۪ َذ ٍّر
َ 365
َ ْ
« ٍ َ۪ ٍ ِ אك ِ
ْ َ َ َ َا ْ َ ْ ُ وف َ ْ ًئא َو َ ْ أَ ْن َ ْ ٰ أ
Ebûzer radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem bana şöyle tavsiye buyurdu:
“Kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibaret de olsa iyilik
olarak hiçbir şeyi hor görme sakın!” [Müslim, Birr 144]
ً ْ َ َכ َ ً א ِ ّٰ אن َכ َ ُم َر ُ ِل ا
َ َכ: ْ َ َ א َ َ َ ْ َ ِאئ 367
. ُ ُ َ ْ َ ْ َ ُّ َ ْ َ ُ ُ ُכ
Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki:
“Resûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem konuşması, dinleyen her-
kesin rahatlıkla anlayacağı şekilde açık seçikti.” [Ebû Davud, Edeb 18]
ِ ِ ِ
َ َ ّ َ ُ َ ْ َ َ א أَ َא أ: َ َאل ِّ َ ُّ َ ْ ُ َ ِאو َ َ ْ ِ ا ْ َ َכ ا
369
ِ َכ ا ّٰ َ א ِ ِ ِ ِ
ََ ُ ُ َ ْ َ : ُ ْ ُ َ إ ْذ َ َ َ َر ُ ٌ ْ ا َ ْ م ّٰ َر ُ ل ا
ون ِإ َ ؟ َ َ َ ُ ا َ ُ ُ ْ َ ْ َوا ُ ْכ َ أُ ِّ َ ُאه َ א َ ْ ُ ُכ: ُ ْ ُ َ ْ ِ ِا ْ َ ْ ُم ِ َ ْ َ אر
َّ
ُّ َ ْ ِ ُ َن ِ َ ْ ِ ِ ْ َ ٰ أَ ْ َ ِאذ ِ ْ َ َ َّ א َرأَ ْ ُ ُ ْ ُ َ ِّ ُ َ ۪ ٰ ِכ ۪ ّ َ َכ
َ َ א َرأَ ْ ُ ُ َ ِّ ً א َ ْ َ ُ َو، ِّ ُ َ ِ َ ۪ ُ َ َوأ ِ ّٰ َ َ َّ א َ ّٰ َر ُ ُل ا
، ِ َ َ َ َ َ ْ َ ُه أَ ْ َ َ َ ْ ۪ ً א ِ ْ ُ َ َ ا ّٰ ِ َא َכ َ ۪ َو َ َ َ ۪ َو
َ َ
ِ ِإ א،אس ِ ُ ۪ א َ ء ِ َכ َ ِم ا ِِ
َ َ َّ َّ ْ ٌ ْ َ ُ ْ َ َ »إ َِّن ٰ ه ا َّ َ َة:َ َאل
َא: ُ ْ ُ . ِ ّٰ آن« أَ ْو َכ َ א َ َאل َر ُ ُل ا ِ ُ ْ ا َّ ۪ وا َّ ْכ ۪ و ِ اء ُة ا
َ َ َ ُ َ ُ ْ
ْ
ِإ ۪ ّ َ ۪ ُ َ ْ ٍ ِ َ א ِ ِ ٍ َو َ ْ َ َאء ا ّٰ ُ ِא ْ ِ ْ َ ِم َوإ َِّن ِ َّא،ِ ّٰ َر ُ َل ا
َّ
ون؟ َ ُ َّ َ َ َ אل ٌ َ ِ َو ِ َّא ر: ُ ْ ُ « ْ ِ ِ ْ َ َ َ » :אن؟ َ َאل َ َّ رِ َ א ً َ ْ ُ َن ا ْ ُכ
« ُ َّ َّ ُ َ َ َ ِ ِاك َ ٌء َ ِ ُ و َ ُ ۪ ُ ُ ور » َذ:َ َאل
ْ ْ ْ َ
Muaviye İbn Hakem es-Sülemî radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah ̦ın sallallahu aleyhi ve sellem arkasında saf tutmuş
namaz kılarken, cemaatten birisi hapşırdı. Ben de peşinden
‘yerhamukellah’ dedim. Namazdakiler bana ters ters bakmaya
başladılar. Bunun üzerine: “Vah benim başıma gelenler! Sizin
derdiniz ne, bana niye öyle ters ters bakıyorsunuz?” deyince
ellerini uyluklarına vurmaya başladılar. Onların beni susturmaya
çalışmalarına içerledim; ama yine de sükut ettim. Anam, babam
Resûlullah ̦a fedâ olsun! Ne ondan önce ne de ondan sonra ken-
disinden daha iyi bir muallim (rehber) görmedim. Vallahi bu tav-
rımdan dolayı beni ne azarladı ne dövdü ne de bana ağır konuştu.
Selam verdikten sonra bana: “Bu namaz ibadetinde dünya kelâmı
konuşulmaz. Çünkü namaz tesbih, tekbir ve Kur’ân kıraatinden
24 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
» ِإ َذا: َ ُ ُل ِ ّٰ ر َل ا ِ َ
ُ َ ُ ْ َ : َ َאل َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
370
25 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ ۪ ِ א ٍ ان و ِ ٍ ِ
ٌ ُ ٌ َ َ َُْ
אت َّ َ َ ٍ َ ْ ِ“ ُ َ ّ ُ ُ ْ َر ُّ ُ ْ ِ َ ْ َ ْ ُ َورOnların
Rabbi kendilerinin, katından bir rahmete, bir rıdvana ve içinde
daimi nimetler bulunan cennetlere gireceklerini müjdeler.” {Tevbe
Sûresi, 9/21}
ُ َ َج، ِ ِ َ ۪ َ َّ َ
َ ُ َّ َ أ َ ْ أَ ۪ ُ ٰ ا ْ َ ْ َ ِ ِ ّي371
َ َّ ْ
َ ْ ۪ ٰ َا ِ
َ ِ ْ َ ْ َ َ َאء ا ُ َ َ َّ َ َو َ َ ُכ ّٰ َ َ ْ َ َ َّ َر ُ َل ا:َ َ َאل
َ ٰ أَ َ ِ ِه أَ ْ َ ُل ُ ْ َ َ َ : َ َאل، َو َّ َ ٰ ُ َא: َ َ א ُ ا ِّ ِ َّ َ َ َ َل َ ِ ا
َر ُ ُل َ َ ّٰ َ אب ِ َ ْ َ ّٰ َد َ َ ِْئ أَر۪ ٍ َ َ َ ْ ُ ِ ْ َ ا، ُ ْ َ
َ
ٍ ِْ۪ئ ِ أَر ٰ َ َ َ َ ْ َ َ ُ َ א َ َ ُ َو َ َ َّ َ َ ُ ْ ُ ِإ َ ْ ِ َ ِ َذا ِ ّٰ ا
ِ َ ِ ِ
َّ ُ ْ َ ُ ْ َّ َ َ ِ َو َ َ َّ َ ُ َّ َ א َو َכ َ َ َ ْ َ א َ ْ َو َد َّ ُ َ א ا ْ ِْئ
ِ ّٰ ِل ا ِ َ ْاْ َ ْ ُ َ َ َ ْ ُ ِ ْ َ ا
ُ اب َر َ َّ َ َّ َ َ َ ُכ: ُ ْ ُ َ אب َ
ٍ أَ ُ َ ْכ: َ ْ ٰ َ ا؟ َ َ َאل: ُ ْ ُ َ אب
َ َ ْ َ َ َ َ ا ٍ َ َ َאء أَ ُ َ ْכ.ا ْ َ ْ َم
ٍ َא َر ُ َل ا ّٰ ِ ٰ َ ا أَ ُ َ ْכ: ُ ْ ُ َ ُ َ ُ َذ، َ ٰ رِ ْ ِ َכ: ُ ْ ُ َ
ْ َّ
: ٍ » ا ْئ َ ْن َ ُ َو َ ِ ّ ُه ِא ْ َ َّ ِ « َ َ ْ ْ ُ َ ّٰ ُ ْ ُ ِ َ ۪ َ ْכ:َ ْ َ ْ ِذ ُن َ َ َאل
َ ْ
ِ ِ ِ
ْ َ َ َ َ ّٰ َ ٍ اُ ْد ُ ْ َو َر ُ ُل ا ّٰ ُ َ ّ ُ َك ِא ْ َ َّ َ َ َ َ أَ ُ َ ْכ
َ َ ُ ِ ا ْ ُ ِّ َو َد ّٰ رِ ْ َ ِ ِ ا ْ ِْئ ِ َכ َ א َ َ َ َر ُ ُل ِ ِ َّ َ ۪ ِ ا
ْ ّ
ُ َّ َ ۪ ِ
َ ُ ر َ ُ و َ َ ُ و َ ْ َ ْכ ُ أ، َ و َכ َ َ َ ْ א
َ َ َ َ ْ َ ْ َ َّ ْ َ َ
25 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ ِ
َ ُ َو َ َ ْ َא َ ْ َ و ْ َ ا ْ َ אص:َ ْ ا ْ ِ ُ َ א َ َ َ َאل
372
۪ َّ َأ
َ َ َو ِ ّٰ אن أَ َ ٌ أَ َ َّ ِإ َ ِ ْ َر ُ ِل ا َ אن َ ْ َ ُ ؟« َو َ א َכ
َ َכ
َّ
ُ ِئ ْ ُ أَ ْن ِ ۪ َ َ َِ ِ ْ و א ُכ ْ أُ ۪ ُ أَ ْن أ
ْ َ ْ ُ ِإ ْ َ ً َ ُ َو َْ ْ ُ ََ ُ َْ
ِ ْ ِ َ ۪ ّ َ أَ ُכ أَ َ ُ َ ۪ ِ ْ و َ ِ ُّ َ ٰ ِ ْ َכ ا، ُ ْ َ َأَ ِ َ א أ
אل َ ْ َ ُ ْ ْ ْ ْ َ ُ
۪ ُ و ۪ ّ َא أَ ْ אء א أَدر۪ ي א א. ِ ْ ت أَ ْن أَ ُכ َن ِ أَ ِ ا ُ ْ َ ََ
َ َ ْ َ َ َ ُ َّ َّ َ ْ ْ
َ َ אر َ ِ َذا َد َ ْ ُ ُ ِ َ ُ ُّ ا
ٌ َ َ ِ َ א؟ َ ِ َذا أَ َא ِ ُّ َ َ َ ْ َ َ ۪ ّ َ ِאئ َ ٌ َو
َّ
،ور َو ُ ْ َ َ ْ ُ َ א َ۪
ُ ٌ ُ َ ُ َ ْ ُ ُ َّ أ ُ ا َ ْ َل َ ْ ۪ ي َ ْ َر َ א،اب َ ًّא َ َ ُّ ا
. ِّ ِכ َوأَ ْ ُ َ א أُ َرا ِ ُ ِ ِ ُر ُ َ َر ِْ َ
َ َ ْ َ ّٰ أ
َ ُْ
Tabiînden İbn Şumâse demiştir ki:
Amr İbn Âs, ölüm döşeğindeyken yanında idik. Uzun müd-
det ağladı ve yüzünü duvara çevirdi. Bunun üzerine oğlu ve aynı
zamanda ümmetin âlimlerinden olan Abdullah: “Babacığım!
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sana şu şu müjdeleri vermedi mi?
diyerek onu teselli etmeye başladı. Ölüm döşeğinde son anlarını
yaşayan Amr b. As yüzünü bize dönerek dedi ki: “Âhiret için
hazırladığımız en değerli şey “Lâ ilâhe illallah, Muhammedu ̦r-
Resûlullah” sözü yani kelime-i şehadettir. Benim hayatımda üç
önemli devre var ki, her biri beni çeşitli duygulara sevketmekte-
dir. İlk devrem küfür içinde geçmiştir. O zamanlar Resûlullah’a
benden fazla kin duyan kimse yoktu. Fırsatını yakalayıp da onu
öldürebilmek tek arzumdu. O devrede benimle beraber olanlar-
dan niceleri küfür içinde ölüp gittiler. Cenâb-ı Hakk beni korudu
ve hidayete erdirdi. Şayet bu haldeyken ölseydim, cehennem
ehlinden olacaktım.
(İkinci devre) Allah gönlüme İslâm ̦ın sevgi ve sıcaklığını
yerleştirince, Resûl-i Ekrem’e aleyhisselâm gelerek: ‘Elini uzat, sana
biat edeyim.’ dedim. O sağ elini uzatınca, ben elimi geri çektim.
Bunun üzerine bana: “Ne oldu, Amr?” diye sordu. “Bir şartım
25 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
İstihare ve İstişare
ِ ْ َْ “ َو َ ِאو ْر ُ ِ ا... ve işleri onlarla müşavere et!” {Âl-i İmran,
ْ
3/159}
25 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِّ َא ا ْ ِ ِ َ אر َة ِ ّٰ אن ر ُل ا
ُ َ َ َכ: َ َאل ٍ ِ َ ْ َ א
376
َ ْ ُ َُ
ِ ِ ِ ِ
ْ َ ُ ُل ِإ َذا َ َّ أَ َ ُ ُכ ْ ِא ْ َ ْ ِ َ ْ َ ْ َכ،ا ْ ُ ُ رِ ُכ ّ َ א َכא ُّ َرة َ ا ْ ُ ْ آن
َا ّٰ ُ ِإ ۪ ّ أَ ْ َ ۪ َك ِ ِ ْ ِ َכ: ْ ُ ْ ُ ِ َ ۪ َ ْ َر ْכ َ َ ِ ِ ْ َ ِ ا
ُ َّ َ َّ ْ ْ
، َ ِ َّ َכ َ ْ ِ ُر َو َ أَ ْ ِ ُر، ِ ۪ َ ْ َوأَ ْ َ ْ ِ ُر َك ِ ُ ْ َر ِ َכ َوأَ ْ َ ُ َכ ِ ْ َ ْ ِ َכ ا
اَ ّٰ ُ إ ِْن ُכ ْ َ َ ْ َ أَ َّن ٰ َ ا. َوأَ ْ َ َ َّ ُم ا ْ ُ ِب، َ ْ ََو َ ْ َ َو َ أ
ُ َّ ُ ُ ُ
ِ ِ
َو َ א أَ ْو َ א ِ ِ أَ ْ ۪ ي َوآ ِ َ א ْ ُ ْر ُه ِ ِ ۪ د َو َ َ א ۪ ۪ ۪ ۪ َ ْا
َ ٌَْ َْ
۪ ۪ َ َ ْ وإ ِْن ُכ ْ َ َ َ أَ َّن َ ا ا، ِ ِ ِ ۪ و ِ ه ۪ ُ אرِ ْك
ٌّ َ ْ ٰ ُ ْ َ َ َّ ُْ ََّ
۪ ْ ِ َ א ِ ْ ۪ ّ وا، ِ ِ ِ ۪د ۪ و א ۪ و א ِ ِ أَو א ِ ِ أَ ۪ ي وآ
ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ََ
. ُ َ َ َو ُ َ ۪ ّ َ א: ُ َر ِّ ۪ ِ ِ « َ َאل،אن כ وا ر ِ ا،
َّ َ َ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ُ ْ َ
Câbir radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bize sanki bir Kur’ân Sûresini
öğretir gibi her türlü iş için istihâre yapmayı öğretmişti. Bu
hususta şöyle buyurmuştu: “Herhangi biriniz bir iş yapmaya
azmettiğinde, farz namazlardan ayrı olarak iki rekât namaz kılsın,
sonra şöyle dua etsin:
Allahım, Senin ilmine müracaat ediyor ve Senin kudretin-
den yardım diliyorum. İstediğimi de Senin o büyük fazlından
istiyorum. Senin her şeye gücün yeter, benim ise hiçbir şeye
gücüm yetmez. Sen her şeyi bilirsin, ben ise hiçbir şey bilmem.
Sen ‘Allâmu’l-Guyûb’sun (bütün gizlilikleri bilensin). Allahım!
Eğer bu iş benim dünya ve âhiret kazancım adına, başlangıcı ve
neticesi itibariyle hayırlı ise ve Sen bunu böyle biliyorsan, o işi
benim için takdir buyur, kolaylaştır ve onu benim için bereketli
kıl. Yine Sen biliyorsun ki, bu iş benim din, dünya ve âhiretim
hesabına başında veya sonunda hayırsız ise onu benden beni de
ondan uzak tut. Bunun yerine hakkımda hayırlı olanı bana takdir
et. Sonra da takdirine beni hoşnut eyle...”
25 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ ِ َ َ ْ َ ِאئ377
ُ ُّ َ َّ ُ ْ ِ ُ ُ ا ّٰ אن َر ُ ُل ا َ َכ: ْ َ َ א َ
. ِ ِ ُّ َ َ َو، ِ ِ ُّ َ َو،ِ رِ ِه ُُ
۪ : ِ ِّ َ ْ ِ ِ ُכ
َ
Hz. Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, temizlik, saç tarama ve ayak-
kabı giymeye varıncaya kadar her türlü işinde sağdan başlamayı
severdi. [Buhari, Libas 38; Müslim, Taharet 66]
26 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
: ِ ّٰ ُل ا
َ ْ أَ َכ َ َ َ א ً א: ٍ َ
ُ َ َאل َر: َ َאل َ ْ ُ َ אذ ْ ِ أ
ِ
َ 382
َ ِ ِ ْ َ ْ ِ َ ْ ٍل ِ ۪ ّ َو ِ َ َ ا ور َز ۪ َ ۪ ِِ
َ َ ٰ َ َ ْ ْ ُ ّٰ ا َّ ي أ َ ْ ا:َ َ َאل
« ِ ِ ْ َ ُ َ א َ َ َّ َم ِ ْ َذ ِ ،ٍة
َ ُ َّ ُ
Muaz İbn Enes radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kim yemek yedikten sonra: ‘Benden bir güç ve kuvvet
olmaksızın, bu yemeği bana yediren ve onu bana rızık olarak
ihsan eden Allah'a hamd olsun.’ diye dua ederse, geçmiş günah-
ları bağışlanır.” [Ebû Davud, Libas 1; Tirmizi, Deavât 56]
َ َ א ً א َ ُّ إ ِِن ِ ّٰ אب َر ُ ُل ا
َ َ َ א: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة
383
ِ أَ ْن ْ ب ِ ّٰ ر ُل ا
ْ َ َ ُ ُ َ ٰ َ : َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة392
ِ َ ِ ِ ا
. ِ َ ِ ْ אء أَ ِو ا
ْ ّ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki:
“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, su tulumu yahut kırbanın
ağzından su içilmesini yasakladı.” [Buhari, Eşribe 24; Müslim, Musâkât 136]
ِ َ ِ ِْ ا
אء أَ ْو َ ٍ
َ َّ َ َ ُ أ ْن ٰ َ َّ ِ َّ أَ َّن ا אس ا
َّ َ ِ ْ ِ َ
393
.ِ ِ َ َ ْ ُ
İbn Abbas radıyallahu anhumâ demiştir ki:
“Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, yeme-içme esnasında kabın
içine solumayı veya üflemeyi yasakladı.” [Tirmizi, Eşribe 15]
.אم ِ ۪ َ
ٌ َ ُ ْ َ َو َ ْ َ ُب َو ْ ُ ْ َ َو
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Biz, Resûlullah döneminde yürürken de bir şeyler yer, ayakta
iken de su içerdik. [Tirmizi, Eşribe 12]
Giyinme Adabı
אس ا َّ ْ ٰ ى ٰذ ِ َכ ِ ِ ِ َ
ُ َ َو،آد َم َ ْ أ ْ َ ْ َא َ َ ْ ُכ ْ َ א ً א ُ َ ار۪ ي َ ْ آ ُכ ْ َور۪ ً א
َ ِ َ َא
“Ey Âdem’in evlatları! Bakın size edep yerlerinizi örteceğiniz
ٌَْ
giysi, süsleneceğiniz elbise indirdik. Fakat unutmayın ki en güzel
elbise, takva elbisesidir.” {A’raf Sûresi, 7/26}
۪כ ْ כ ۪ و ا، ۪ כ ا ۪ا כ “ وAllah, sizi sı-
ْ ُ َ َ ْ ُ َ َ َ َ َ َّ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ْ ُ َ َ َ َ َ
caktan ve soğuktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak
zırhlar var etti.” {Nahl Sûresi, 16/81}
אض َ ِ َّ َ א ِ ِ َّ َ َאل ر ُل ا
َ َ َ ْ »ا ْ َ ُ ا ا َ َאل َ ْ َ ُ َة398
ُ َ َ
« אכ ِ ِ َ َ
ُْ َ ْ َ أ ْ َ ُ َوأ ْ َ ُ َو َכ ّ ُ ا َ א
Semüra radıyallahu anhu demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Beyaz renk elbiseler giyin. Zira beyaz daha temiz ve nezih-
tir. Cenazelerinizi de beyaz kefene sarın.” [Nesâî, Cenâiz 38, Ziynet 97; Hâkim,
Müstedrek 4/185]
۪ ِ
ُ ُ ْ َ َ ْ ُ ً א َو َ َ ْ َرأ ّٰ אن َر ُ ُل اَ َכ: َ َאل َ ِ ا ْ َ َ ِاء399
. ُ ْ ِ َ َ ْ َُ َّ ٍ َ ْ َاء َ א َرأَ ْ ُ َ ًئא َ ُّ أ
ْ َ
Berâ İbn Âzib radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem uzuna yakın orta boylu idi. Ben onu kırmızı bir
26 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ّٰ אب ِإ ٰ َر ُ ِل ا
ِ ّ ِ אن أَ َ َّ ا
َ َכ: ْ َ َ א َ َ َ َ َ ْ أُ ِ ّم402
َ
. ُ ۪ َ ْا
Ümmü Seleme radıyallahu anhâ şöyle demiştir:
Resûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem en beğendiği giysi, gömlek
idi. [Ebû Davud, Libas 3; Tirmizi, Libas 27]
ِ َ
ُ ّٰ » َ َ َ ٌ َ ُ َכ ّ ُ ُ ُ ا: َ َאل ِّ ِ َّ َ ِ ا َ ْ أ ۪ َذ ٍّر
َ ْ َم 404
َ َ :اب أَ ۪ ٌ « َ َאل
أَ َ א ِ ِ ِ
ٌ َ َ ْ ُ َ ا ْ َ א َ َو َ َ ْ ُ ُ ِإ َ ْ ِ ْ َو َ ُ َ ّכ ِ ْ َو
َ א ُ ا َو َ ِ وا َ ْ ُ َא َر ُ َل: َ َאل أَ ُ َذ ٍّر. ٍث ِ ار ِ ّٰ َر ُ ُل ا
ْ ُ َ َ ََ
« » َا ْ ُ ْ ِ ُ َوا ْ َ َّא ُن َوا ْ ُ ْ ِ ُ ِ ْ َ َ ُ ِא ْ َ ِ ِ ا ْ َכ ِאذ ِب:ا ّٰ ِ؟ َ َאل
Ebûzer radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber Efendimiz sallalla-
hu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem üç defa: “Üç zümre vardır ki,
Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz, onların yüzüne bakmaz,
onları temize çıkarmaz. Üstelik onlar için can yakıcı bir azap var-
dır.” sözünü tekrarladı. Bunu duyan Ebûzer radıyallahu anh merakla:
“Doğrusu onlar kendilerine yazık etmiş ve hüsrana uğramışlar.
Peki, o kimseler kimmiş ey Allah’ın Resûlü?” diye sordu. Resûl-i
Ekrem buyurdu ki: “Çalım satmak için elbiselerini sürüyerek
yürüyen, yaptığı iyiliği başa kakan ve malına yalan yeminle revaç
verip satmaya çalışanlar(dır).” [Müslim, İman 171]
َ ٍ
ْ َ אس ُ َّ َرأ ْ ُ َر ُ ً َ ْ ُ ُر ا: َ َאل ْ َ ُ ِ ْ ِ ِ َ ْ َ א
405
ِ ّٰ ر ُل ا:َ ا؟ َ א ُ ا ِ
ُ َ ٰ ْ َ : ُ ْ ُ ، ُ ْ َ َر ْأ ِ َ َ ُ ُل َ ْ ًئא ِإ َّ َ َ ُروا
27 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
» َ َ ُ ْ َ َ َכ: َ َ َכ ا َّ َ ُم َא َر ُ َل ا ّٰ ِ َ َ ِ َ َאل: ُ ْ ُ .
ْ ْ َّ ْ
ِ
: ُ ْ ُ : ا َّ َ ُم َ َ َכ« َ َאل: ِ ُ ٰ ْ َ ْ َ َ َכ ا َّ َ ُم َ ُ ا.ا َّ َ ُم
ْ َّ ْ
۪ ِ ِ
ُ َ ْ َ َ َ ٌّ ُ »أَ َא َر ُ ُل ا ّٰ ا َّ ي ِإ َذا أَ َ א َ َכ:أَ ْ َ َر ُ ُل ا ّٰ ؟ َ َאل
אم َ َ ٍ َ َ ْ َ ُ أَ ْ َ َ א َ َכ َو ِإ َذا ُכ ْ َ ِ َ ْر ٍض َ
ُ َ َכ َ َ ُ َ ْ َכ َو ِإ َذا أ َ א َ َכ
َ
ْ َ ْ ِا: ُ ْ ُ :َ ْ ٍ أَ ْو َ َ ٍة َ َ َّ ْ َرا ِ َ ُ َכ َ َ َ ْ َ ُ َر َّد َ א َ َ ْ َכ« َ َאل
َ َ َ א َ َ ْ ُ َ ْ َ ُه ُ ًّ ا َو َ َ ْ ً ا َو: » َ َ ُ َّ َّ أَ َ ً ا« َ َאل: َ َאل. َ ِإ
َّ
َ َ ِ َ ِ ِ ِ ۪
َ ْ אك َوأ َ َ »و َ َ ْ َ َّن َ ا ْ َ ْ ُ وف َ ْ ًئא َوأ ْن ُ َכ ّ َ أ َ َ ً ا َو َ َ א ًة
ِ ِ ٰ وار َ إ َِزار َك ِإ.وف ِ إِن ذ ِכ ِ ا،ِ ِإ ِ و כ
ْ َ ْ ْ َ ُ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ ُ ْ َ ْ َ ٌ َ ْ ُ
ِ َ ۪ ْ אك و ِإ َאل ا ْ ِ َزارِ َ ِ َّ א ِ ا و ِإ ِ اכ َאق ِن أ ِ ا
َ َ َ َ ْ َ َ َّ َ ِ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َّ
َ َ َوإ َِّن ا ّٰ َ َ ُ ِ ُّ ا ْ َ ۪ َ َ َوإ ِِن ا ْ ُ ٌؤ َ َ َ َכ َو َ َّ َ َك ِ َ א َ ْ َ ُ ۪ َכ
« ِ َ َ אل ٰذ ِ َכُ َ ُ َ ِّ ْ ُه ِ َ א َ ْ َ ُ ِ ِ َ ِ َّ َ א َو
ْ
Câbir İbn Süleym radıyallahu anh demiştir ki:
İnsanların gelip kendisine fikir danıştıkları ve bir dediğini
iki etmedikleri bir zat gördüm. “Bu zat kimdir?” diye sordum.
O Resûlullah’dır, dediler. Ben de gidip iki defa: “Aleyke’s-selâm
yâ Resûlallah!” diye selam verdim. Ancak benim selamımdan
hoşnut olmadı ve şöyle buyurdu: “Aleyke’s-selâm deme; zira bu
Cahiliye döneminin kalpleri ölmüş kâfirlerinin selam verme şek-
lidir. Vereceksen ‘es-Selâmu aleyke’ diye selam ver!” Ben: “Sen
Allah’ın Resûlü müsün?” diye sordum. Buyurdular ki: “Ben, sana
bir sıkıntı ve zarar dokunduğu zaman dua ettiğinde onu senden
uzaklaştırıp seni ferahlatan, bir kıtlık ve kuraklık senesi ile karşı
karşıya kalıp dua edince senin için yağmur gönderen, toprağın
kuvve-i inbatiyesini harekete geçirip mahsul bitiren, çölde veya
sahrada deven kaybolduğunda ellerini açıp dua edince deveni sana
27 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
27 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
אس ِ ِ َ ٍ َ َِאذ ِ أ
َ َ ّ » َ ْ َ َ َك ا: َ َאل ّٰ أ َّن َر ُ َل ا ْ َ ُ ْ َ 408
ِ وس ا ْ َ َ ِئ ِ ِ د אه ا ّٰ م ا ْ ِ א ِ ٰ ر ُؤ ِر ا א ِ ِو
ُ َ َ َ َ َْ ُ ُ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ َ ُ َ ّٰ ً ُ َ َ
ِ ْ۪ا
«אن َ َאء َ ْ ُ َ א
َ َ ِ َ ُ َ ّٰ ُ َ ِّ َ ُه ِ ْ أَ ِ ّي
Muaz İbn Enes radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kim, imkânı olduğu hâlde sırf Allah için mütevazi yaşa-
yıp lüks giyinmeyi bırakırsa, Allah kıyamet günü tekrim ve teşrif
olsun diye onu mahlûkatın huzuruna çağırıp herkese takdim eder
ve o gün onu iman elbiselerinden dilediğini giymesi için muhay-
yer bırakır.” [Tirmizi, Sıfatu’l-kıyâme 39]
ِ َ َ ٍ ِ َ ْ َ 412
ُ َ َ َ أَ َ َ َ ۪ ً ا ّٰ َرأَ ْ ُ َر ُ َل ا:אل ّ
ٰ َ ام ِ ِ ِ ۪ ِِ ۪ ۪
ٌ َ َ ِ ْ َ َ »إن
َّ :אلَ َ َّ ُ ، َ א ُ َ َ َ َ َو َذ َ ً א َ
« ِ َّ ُُذ ُכ رِ أ
Hz. Ali radıyallahu anh demiştir ki:
Bir defasında Resûlullah’ı sallallahu aleyhi ve sellem sağ eline ipek
sol eline altın almış olarak gördüm. Sonra da şöyle buyurmuştu:
“Bu ikisi ümmetimin erkeklerine haramdır.” [Ebû Davud, Libas 11]
۪
َ َ َ ْ َ » : : ِ ّٰ ا َ َאل َر ُ ُل: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة419
َ َ
ُ َ א َ َכ:َ ْ ِ ِ ِ ٰذ ِ َכ ِ ِ ِ ُ ِ ٍ َ َכ
ْ ْ َ َ ُ ُ َ َ َאل َ ْ َ أَ ْن َ ُ َم َ ْ َ
َّ ِإ،ْ ِ ُ َك َوأَ َ ُب ِإ َ ْ َכ ِ
َ ْ َا ّٰ ُ َّ َو ِ َ ْ َك أَ ْ َ ُ أَ ْن َ ِإ ٰ َ ِإ َّ أَ ْ َ أ
«אن ۪ َ ْ ِ ِ ِ ٰذ ِ َכ َ ُ ِ َ َ ُ َא َכ
27 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ٍِ ِ ِ
ْ َ ْ َ ُ ُم ّٰ אن َر ُ ُل ا َ َ َّ َ א َכ: َ ِ ا ْ ِ ُ َ َ َ َאل420
ِ ِ ات » َا ّٰ ا ْ ِ َ َא ِ َ ْ ِ َכ א َ ُل ِ ِ
ُ َ َ ْ ْ َّ ُ َ َ َّ َ ّٰ َ ْ ُ َ ِ ٰ ُ َ ء ا
َ َ َא َو َ َ َ ْ ِ ِ َכ َو ِ ْ َא َ ِ َכ َ א ُ ِّ ُ َא ِ ِ َ َّ َ َכ َو ِ َ ا ْ ۪ ِ َ א
َ َ َ ْ ْ
ِِ َא ِ َ א ِ َא وأَ אرِ َא و ُ َא ِ ِ
َّ َ َ ْ َ َ ْ ْ ّ َ َّ ُ ّٰ َا.ُ َ ِّ ُن ِ َ َ ْ َא َ َ אئ َ ا ُّ ْ َ א
ث ِ َّא َوا ْ َ ْ َ ْ َر َא َ ٰ َ ْ َ َ َ َא َوا ْ ُ َא َ َِ א أَ ْ َ ْ َ َא َوا ْ َ ْ ُ ا ْ َ ار
ْ
ا א أَכ אدا َא َو َ َ ْ َ ْ ُ ۪ َ َא ۪ ۪د ِ א و
َ َ ْ َ ْ ُّ ِ َ ْ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ َٰ
«َ ِّ َא َو َ َ َ َ ِ ْ ِ َא َو َ ُ َ ِّ ْ َ َ َא َ ْ َ َ َ ُ َא
ْ ْ ْ
Abdullah İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem genellikle şu dua cümlelerini okumadan bir
meclisten kalkmazdı:
“Allahım! Bizlere öyle bir haşyet ve mehafet hissi ihsan et ki
her ne zaman Sana isyana kalkışsak onu önümüze çıkar ve bize
mâni ol. Bizleri cennetine ulaştıracak ibadet ve taati yapmaya
muvaffak kıl. İmanımızı yakîn mertebesine yükselt ki dünyalık
musibetler gözümüzde küçülsün.
Allahım! Yaşamamızı takdir ettiğin müddet içinde bizleri
kulaklarımızdan, gözlerimizden ve kuvvetimizden yararlandır
(bu nimetlerden Senin yolunda sıhhatli bir şekilde istifade etmeyi
nasip et). Vefat edinceye kadar da onları sıhhat ve afiyet üzere
28 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
Rüya Hakkında
28 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ »اَ ْؤ א ا א ِ ُ )و:
َ َ َّ َ ُّ : ِ َ َאل ا: َ َאل אد َة
ُّ َّ َ َ َ ۪ َ َ ْ أ423
َ َ ْ َر ٰأى َ ًئא،אن ِ َ َّ ا ِ ُ ْ وا،ِ ّٰ رِ وا ٍ ا ْؤ א ا ْ َ ُ( ِ ا
ْ ْ َ ُ ُ َ َ َ َ َ ُّ َ َ
ِ َ َّ ا
«אن َ ِ َّ َ א َ َ ُ ُّ ُه ِ ْذ ِِ ِ
ْ َ َّ َ َ َ ْ َ ْכ َ ُ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ א َ َ ًא َو
Ebû Katade demiştir ki: Peygamber Efendimiz
radıyallahu anh
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Salih yahut güzel rüya, Allah’tandır. (Şerir ve çirkin şeylerin
tesiriyle görülen) düş ise şeytandandır. Her kim hoşuna gitmeyen
bir rüya görürse, sol tarafına üç defa üflesin (tüf tüf desin) ve
şeytandan Allah’a sığınsın. Böyle yaptığı takdirde o rüyanın ona
bir zararı olmaz.” [Buhari, Ta’bîr 4; Müslim, Ru’yâ 1]
ِ ِ ِ ْ َ َ ِ َ ْ َوا424
َ ْ َ ْا
ْ »إ َِّن: ّٰ ُ ُل ا َ َאل َر: َ َאل ِ
أَ ْو، َ َ ُ ِ َي َ َ ُ َ א أَ ْو، ِ ِ َِإ ٰ َ ِ أ ِ َ ِ ا ْ ِ ى أَن
َ ْ ْ ْ ُ ُ َّ ا
َ َّ َ ْ ٰ ْ َأ
«َُْ א ِ ّٰ َل َ ٰ َر ُ ِل ا
َْ َ َُ
Vâsile İbn Eska radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimsenin nesebini babasından başkasına isnad etmesi,
görmediği rüyayı görmüş gibi aktarması ve Resûlullah’ın sallallahu
aleyhi ve sellem söylemediği bir sözü O’na nispet etmesi, şüphesiz en
büyük iftiralardandır.” [Buhari, Menâkıb 5]
ٰ َ َא أَ ُّ َ א ا َّ ۪ َ آ َ ُ ا َ َ ْ ُ ُ ا ُ ُ ًא َ ْ َ ُ ُ ِ ُכ ْ َ ّٰ َ ْ َ ْ ِ ُ ا َو ُ َ ِّ ُ ا
“ أَ ْ ِ َ אEy iman edenler! Kendi eviniz dışındaki evlere, sahiplerin-
den izin isteyip onlara selam vermeden girmeyiniz.” {Nûr Sûresi,
24/27}
28 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ ِ ِ ِ ِ َ ِ
َ َ ُ ّٰ “ َ ِ َذا َد َ ْ ُ ْ ُ ُ ًא َ َ ّ ُ ا َ ٰ أ ْ ُ ُכ ْ َ َّ ً ْ ْ اEv-
ً َ ِّ َ ً אر َכ
lere girdiğiniz zaman, Allah katından kutlu, feyizli, bereketli bir
iyi dilek temennisi olarak birbirinize selam verin.” {Nûr Sûresi,
24/61}
ِ ط
ٌ َ ْ َِ ِ أ ٍِ ٰ َ َّ َ ِ َّ أَ َّن ا َ َ َ ْ أُ َ א431
َ ْ َ َّ
. ِ َّ ا ْ ُ ْ ِ ۪ َ َوا ْ ُ ْ ِ ۪כ َ َ ِة ا ْ َ ْو َאن َوا ْ ُ د َ َ َّ َ َ ِ ا
ِ ِ
ُّ ُ ْ َ َ َ
Üsâme radıyallahu anh demiştir ki:
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, müslümanlardan, puta
28 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
olmamış gibiydi ki “Ben? Ben?” diye tekrar ettiler. [Buhari, İsti’zân 17;
Musafaha Yapmak
: ِ ّٰ ا
ِ ْ َ ِ ْ ُ ْ ِ » َ א: َ َאل َر ُ ُل : َ َאل ا ْ ِاء ِ َ 436
ََ
«َ ْ َ ِ َ א ُ َ א َ َ أَ ْن
ْ َ َ ِ ُ َّ אن ِإ
ِ َא
َ
ِ ِ
َ َ َ َ َ ْ َ َ אن
Berâ radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
“İki müslüman kişi karşılaştıklarında musafaha yaparlarsa
(tokalaşır ve birbirlerine hayır duada bulunurlarsa), daha birbirle-
rinden ayrılmadan günahları affedilir.” [Ebû Davud, Edeb 143]
ِ ّٰ ُ َ אرِ َ َ ا ْ َ ۪ َ َ َو َر ُ ُل ا ِ ِ
ْ ُ ْ َ َم َز: ْ َ َ ْ َ אئ َ َ َ א 438
«ُ َ َ َ ُ ُّ َ ْ َ ُ َ א ْ َ َ َ ُ َو ِ َ אه ع ا אب אم ِإ ِ ا ۪ ۪
َّ ُّ َّ ْ َ َ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ ُ َ َ َْ
Hz. Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki:
Zeyd İbn Hârise radıyallahu anh Medine’ye gelmişti. O esnada
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem benim hanemde idi. Zeyd
doğruca haneye geldi ve kapıyı çaldı. Nebiler Serveri sallallahu aleyhi
ve sellem hemen kalktı ve elbisesini toparlayarak onu bağrına bastı
ve öptü. [Tirmizi, İsti’zân 32]
ٍّ ِ َ َ ْ ا ْ َ َ َ ا ِ ا
ُّ َّ َ َّ َ
: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة439
َ َ
ِ ِ ۪ إ َِّن:َ َ َאل ا ْ َ ْ ع ٍ ِא ِ
ُ ْ َّ َ َ َ َ ًة َ ا ْ َ َ َ א ُ َ َ ُ ْ َو ْ َ ُه ا ْ َ ْ َ ُع
« َ ُ َ َ َ َ ْ َ » : َ َ َאل ِ ّٰ ُل ا ِ َ
ُ ْ ُ ْ أ َ ً ا َ َ َ َ ِإ َ ْ َر
ِ
ْ ْ ْ ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki:
Nebîler Serveri sallallahu aleyhi ve sellem, torunu Hasan İbn Ali’yi
öpmüştü. O esnada yanında bulunan Akra İbn Hâbis, “Benim
on çocuğum var; daha hiçbirini öpmüş değilim.” dedi. Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem ona baktı ve şöyle buyurdu: “Merhamet et-
meyene merhamet edilmez.” [Buhari, Edeb 18; Müslim, Fedâil 65]
28 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
אد ِة ِ ِ
َ َ ِ ّٰ َא َر ُ ُل ا أ:אل َ ِ ا ْ ِاء ْ ِ َאزِ ٍب440
ََ َ َ ََ
ِ ْ َ َو ِإ ْ ارِ ا ْ ُ ْ ِ ِ َو ِ ِ אز ِة و َ ْ ۪ ِ ا ْ א ِ ِ ۪
َ َ َ َ َ َ ْ َوا ّ َ א ِع ا َ ْا
ِ َ ْ ْ ُ ِم و ِإ א ِ ا ا ۪ و ِإ
.אء ا َّ َ ِم َ َّ َ َ َ َ ْا
Berâ İbn Âzib radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize şu yedi şeyi yerine getir-
meyi emretti; hastayı ziyaret etmek, cenazeye katılmak, aksırana
“yerhamukellah” demek, (dünyevî-uhrevî zarar gelme durumu
yoksa) yemininde hânis olmaması için yemin eden kişiye yardım-
cı olmak, mazluma yardım etmek, davete icabet etmek ve selamı
yaygınlaştırmak. [Buhari, Cenâiz 2, Mezâlim 5, Nikâh 71; Müslim, Libas 3]
َ ّٰ إن ا
َّ :: ِ ّٰ אل َر ُ ُل اَ َ :אل َ َ َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة441
אر ِّب َ َ ، ِ ْ ُ َ ْ َ َ ُ ْ ِ َ آد َم ِ ِ
َ َ :אل َ َ ْ » َא ا: َ َ ُ ُل َ ْ َم ا ْ َ א
أَ َ א َ ِ ْ َ أَ َّن َ ۪ ي:אل َ َ َכ ْ َ أَ ُ ُد َك َوأَ ْ َ َر ُّب ا ْ َ א َ ۪ َ ؟
ْ
. أَ َ א َ ِ ْ َ أَ َّ َכ َ ْ ُ ْ َ ُ َ َ َ ْ َ ۪ ِ ْ َ ُه،ُ َ ًא َ ِ َض َ َ َ ُ ْ ُه
ْ
ِ
َא َر ِّب َכ َ أُ ْ ُ َכ:אل ِ ِ
َ َ ، ْ ْ ُ ْ َ َ آد َم ا ْ َ ْ َ ْ ُ َכ
ْ َ َ ْ َא ا
أَ َ א َ ِ ْ َ أَ َّ ُ ا ْ َ ْ َ َ َכ َ ۪ ي ُ َ ٌن:אل َ َ َوأَ ْ َ َر ُّب ا ْ َ א َ ۪ َ ؟
ْ
َא. أَ َ א َ ِ ْ َ أَ َّ َכ َ ْ أَ ْ َ ْ َ ُ َ َ َ ْ َت ٰذ ِ َכ ِ ْ ِ ي، ُ ْ ِ ْ ُ َ َ
ْ
َ ْ َ َא َر ِّب َכ ْ َ أَ ْ ۪ َכ َوأ:אل َ َ ، ِ ِ ْ َ ْ َ َ آد َم ا ْ َ ْ َ ْ ُ َכَ َ ْا
َ ْ ِ َ أَ َ א، ِ ِ ْ َ ْ َ َ אك َ ْ ۪ ي ُ َ ٌن َ َ ْ َ ْ ِا:אل
َ َ َر ُّب ا ْ َ א َ ۪ َ ؟
«أَ َّ َכ َ ْ َ َ َ ُ َ َ َ ْ َت ٰذ ِ َכ ِ ْ ِ ي
ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
28 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ َض ِ
َ َ َّ ِ َّ אن ُ َ ٌم َ ُ د ٌّي َ ْ ُ ُم ا َ َכ: َ َאل ٍ َ َ َ ْ أ442
ِ ِ َأ ٰ »أَ ْ ِ ْ « َ َ َ َ ِإ: ُ َ َ ُ ُد ُه َ َ َ َ ِ ْ َ َر ْأ ِ ِ َ َ َאل ُّ ِ َّ َ َ َ ُאه ا
: َو ُ َ َ ُ ُل ِ َّ أَ ِ ْ أَ َא ا ْ َ א ِ ِ َ َ ْ َ َ َ َج ا:َو ُ َ ِ ْ َ ُه؟ َ َ َאل
ُّ َ َ
« ِ» َا ْ َ ْ ُ ِ ّٰ ِ ا َّ ۪ ي أَ ْ َ َ ُه ِ َ ا َّאر
Enes radıyallahu anh demiştir ki:
Resûl-i Ekrem’in sallallahu aleyhi ve sellem hizmetini gören Ya-
hudi asıllı bir çocuk (hizmetkâr) vardı ve hastalanmıştı. Nebiyy-i
Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem onu ziyaret etti, başucuna oturdu ve
ona: “Müslüman ol!” buyurdu. Çocuk, bu teklif karşısında ne
düşündüğünü öğrenmek için yanında bulunan babasının yüzüne
29 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ
ُ َ َ َو،אد َة َ َ ّٰ ا ْ ِ ُ َ َ أَ َّن َر ُ َل ا
َ َ ُ َ ْ َ ْ َ אد ِ َ 452
sellem:
“Bilmez misiniz ki Allah asla gözyaşından ve kalb üzüntü-
sünden dolayı azap etmez. Ancak şundan azap veya merhamet
eder.” buyurdu ve dilini gösterdi. [Buhari, Cenâiz 44; Müslim, Cenâiz 12]
۪ َ َ ٰ ا ِ ِ ِإ ا
َ َد ِ ّٰ أَ َّن َر ُ َل ا ٍ َ ََ ْ أ 453
َ َْ ْ
ِ ِ ّٰ א ر ِل ا ِ ِ َِْ د
ُ َْ ُ َ َ َאل. َ ْ رِ َ אن ُ َ ََْ ْ ََ َ َ ُ ُ َ َ ُ َو
ِإ َّ َ א » َא ا ْ َ َ ْ ٍف:َ َ َאل َوأَ ْ َ َא َر ُ َل ا ّٰ ِ؟:ْ ُ َ ْ ٍف ِ ٰ ْ ا
َّ
َ َو، »إ َِّن ا ْ َ ْ َ َ ْ َ ُ َوا ْ َ ْ َ َ ْ َ ُن:ُ َّ أَ ْ َ َ َ א ِ ُ ْ ٰ ى َ َ َאل «ٌ َ ْ َر
.«َ َ ْ ُ و ُ َن َ א ُ ۪ ر א و ِإ א ِ ِ ا ِ כ א ِإ ا َّ َ ُ ُل ِإ
ُ َ ْ َ َ َ َّ َ َ َّ َ ْ
Enes radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, can çekişmekte olan oğlu
İbrâhîm’in yanına girdi. Oğlunun can çekişir halini görünce
mübarek gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Orada bulunan
Abdurrahman İbn Avf hayretle, “Siz de mi ağlıyorsunuz, ya
Resûlallah?” diye sordu. Âlemlere rahmet Efendimiz sallallahu
aleyhi ve sellem ona döndü ve “Ey İbn Avf! Bu gözyaşları rahmettir,
merhametin varlığına delildir.” buyurdu. Ardından şunları ekledi:
“Göz yaşarır, gönül mahzun olur; ancak biz Rabbimizin hoşnut
olduğundan başka bir şey söyleyemeyiz. İbrâhîm! Seni kaybet-
mekten dolayı çok üzgünüz.” [Buhari, Cenâiz 43; Müslim, Fedâil 62]
29 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ ِ ٍ
ْ » َ א: َ ُ ُل ّٰ ُ َر ُ َل ا ْ َ :َ ِ ا ْ ِ َ َّ אس َ َאل
456
َ ِْن،אز ِة
َ َ َ ْ »أَ ْ ِ ُ ا ِא: َ َאل ِّ ِ َّ َ ِ ا َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة459
ِ ِ ِ ِ ِ
ُ َ ُ َ َ ٌّ َ َ َوإ ِْن َ ُכ ٰ ى ٰذ َכ، ْ َ َ ُכ َ א َ ً َ َ ْ ٌ ُ َ ّ ُ َ َ א ِإ
« ِכ رِ א
ُْ َ ْ َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu
şöyle buyurdu:
aleyhi ve sellem
“Cenazeyi defnetmekte acele edin. O eğer salih bir kul ise bir
an evvel onu hayra kavuşturmuş olursunuz. Şayet salih değilse,
bir an evvel omuzlarınızda taşımış olduğunuz şerri atıp kurtul-
muş olursunuz.” [Buhari, Cenâiz 51; Müslim, Cenâiz 50]
َ َ َ א َ ا َ َ َאل
ًْ ْ َ َ َ ِ َ ُّ وا: َ َאل ٍ َ َ َ ْ أ463
אز ٍة َ َ ْ َ ْ ا
ِ َّ ا َ َ َאل ا
ُّ ًّ َ ُ َّ َ ُّ وا ِ ُ ْ ٰ ى َ َ ْ َ ْ ا َ َ ْ َ א،« ْ َ َ »و َ ُّ ِ َّ ا
َ » ا أ:אل َ א َو َ ْ ؟: : אب ِ َّ َ ْ »و َ َ ْ « َ َ َאل ُ َ ا ْ ُ ا
ْ ُ َْ ْ َ ٰ َ َ َ ُ َ
،אر ِ َ ِ
ُ َّ َو ٰ َ ا أ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ًّ ا َ َ َ َ ْ َ ُ ا، ُ َّ َ ْ َ َ ْ َ ْ ً ا َ َ َ َ ْ َ ُ ا
«أَ ْ ُ ُ َ َ ُاء ا ّٰ ِ ِ ا ْ َ ْر ِض
ْ
Hz. Enes radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bazı sahabilerle birlikte iken
yanlarından bir cenaze geçti. Oradaki insanlar cenazeyi hayırla
yâd edip senada bulundular. Akabinde Allah Resûlü sallallahu aleyhi
ve sellem, “Vacip oldu (kesinleşti)” buyurdu. Sonra bir cenaze daha
geçti. Oradakiler bu sefer onu kötülükleriyle andılar. Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem yine: “Vacip oldu (kesinleşti)” buyurarak aynı
ifadeleri kullandı. Bunun üzerine Hz. Ömer “Ey Allah ̦ın Resûlü!
Vacip olan (kesinleşen) nedir?” diye sordu. Allah Resûlü de şu ce-
vabı verdi: “Önceki cenazeyi hayırla yâd ettiniz; ona cennet vacip
oldu. Sonrakini ise menfi olarak andınız; ona da cehennem vacip
oldu. Zira sizler (müminler), yeryüzünde Allah’ın (şahadetlerine
değer verdiği) şahitlerisiniz.” [Buhari, Cenâiz 86, Şehâdât 6; Müslim, Cenâiz 60]
ٍ َِ ت
َ ُ ُ َ َ » : : ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة464
َ َ
« ِ َ َ ْ אر ِإ َّ َ ِ َّ َ ا ِ ِ
ُ َّ َ َ َ َ ٌ َ ا ْ َ َ َ َ َ ُّ ُ ا
۪ ِ ِْ ا
ُْ َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Müslümanlardan herhangi birinin (büluğ çağına ulaşmamış)
üç çocuğu vefat ederse, o kimseye cehennem ateşi Allah ̦ın
30 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
İzah: Hadiste Allah’ın yeminin yerine geleceği kadar kısa bir süreden
maksat “Sizden hiç kimse yoktur ki Cehennem’e varmasın. Bu Rabbinin
katında kesinleşmiş bir hükümdür.” (Meryem Sûresi, 19/71) âyetidir. Bu
âyette Cenâb-ı Hak herkesin Cehennem’e uğrayacağını bildirmiştir. Ancak
müminlerin uğraması hızlıca geçip gitme şeklinde veya Hz. İbrahim’e ateşin
berdü selam olması şeklinde olacaktır. Bu da çok kısa bir süredir.
۪ َ ا:אل ِ ِ
ٰ َ َ َ ِאء َ ً َ ا ْ َ ْ َ אر َ َ َ «َ ا ا ْ َ َ ُ ؟ ٰ ْ َ ،ِ َ َ ْا
»أَ َ َ َ َّ ِ ا ّٰ َ ۪ ٰ ِ ِه ا ْ ۪ َ ِ ا َّ ۪ َ َّ َכ َכ:אل َ ََ . ِ ّٰ َא َر ُ َل ا
َ
« ُ َ ْ ُכ ِإ َ أَ َّ َכ ُ ۪ ُ ُ َو ُ ْ ِئ ُ َّ َ ا ّٰ ُ ِإ َّא َ א؟
ُ َّ
Abdullah İbn Cafer radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir gün beni terkisine
bindirdi ve hiç kimseye bahsetmediğim bir sır verdi. Kendisi
abdest bozacağı zaman gözlerden ırak olmak için daha ziyade
kum tepesi veya hurma bahçesinin duvarı gibi yerleri siper
ederdi. Ensardan birinin bahçesine girmişti ki orada bir deve
olduğunu farketti. Hayvan, Resûl-i Ekrem’i sallallahu aleyhi ve
sellem görünce böğürdü ve gözlerinden yaşlar aktı. Efendimiz
devenin yanına kadar gidip hörgücünü ve kulaklarının arkasını
okşadı. Bunun üzerine hayvan sakinleşti. Akabinde Resûl-i
Ekrem: “Bu devenin sahibi kim? Bu deve kimindir?” diye
sordu. Ensardan bir delikanlı belirdi ve “Bana aittir, Ey Allah’ın
Resûlü!” dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’ın sana
emanet olarak verdiği ve bakımını sana havale ettiği şu hayvan
hakkında O’ndan korkmuyor musun? Hayvan bana, senin onu
aç bıraktığından ve çok yorduğundan şikayet etmektedir.” bu-
yurdu. [Ebû Davud, Cihâd 44]
ُ ۪ َ َ ٍ ِإ ْذ َ َאء ٍ ۪ ۪ ََ ْ أ
ْ َ َ ْ َ َ א: َ َאل ا ْ ُ ْ رِ ِ ّي َ
472
َ َ َאل َر ُ ُل، ً َ א ِ ه ۪ ًא و
َ َ ُ َ َ َ َ َ َ َ ْ ِ ُف َ ُ َ ٍ َ ِ َر ُ ٌ َ ٰ َرا
ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ُ َو
ِ
َ َٰ ِ ْ ُ ََْ ٍ َْ ُ ْ َ ُ َ َ אن َ » َ ْ َכ:: ِ ّٰ ا
אلِ ْ אف ا
َ
ِ َ َِ أ
ْ ْ زاد « כ
ََ َ َ َُ َ َ َ ْ َ َٰ
ِِ ْ ُ َ ْ َ אن َ ُ َ ْ ُ َز ٍادَ َכ
.ٍ ْ َ ۪ َّ ِ َ ٍ ِ א َ ُ َّ َ َ ّٰ َرأَ ْ َא أ،َ א َذ َכ َ ُه
َّ َ َ
30 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
אن ا َّ ۪ ي َ َّ َ َא
َ َ َ َّ ُ َ ۪ ِ ِه َ אرِ ً א ِإ ٰ َ َ ٍ َכ َّ َ َ َ ًא
َ َ ْ ُ » :אل
30 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ َ ْ َ ْ َو َ َ َ َ ْ َ ُه َو َ َ َم ا
«اب َو ْ َ ُه
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Nebîler Serveri sallallahu aleyhi ve sellem hac ya da umreden dö-
nerken her yokuş veya tepeye çıktığında üç defa ‘Allahu ekber’
der, sonra şöyle dua ederdi:
“Allah’tan başka ilah yoktur. O, tektir, şeriki yoktur. Mülk
Onundur, hamd O’na mahsustur ve O, her şeye kâdirdir. Bizler
sefere çıkıp geri dönen, tövbekâr, âbid, sâcid ve Rabbimize hamd
eden kullarız. Allah, vaadini yerine getirdi, kuluna yardım etti ve
müttefik düşman topluluklarını tek başına hezimete uğrattı.” [Bu-
hari, Cihâd 158; Müslim, Hac 428]
ات ٍ
َ َ ث َدُ َ َ » : ِ ّٰ َر ُ ُل ا: َ َאل: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة477
َد ْ َ ُة ا ْ َ ْ ُ ِم َو َد ْ َ ُة ا ْ ُ َ א ِ ِ َو َد ْ َ ُة: َّ ِ ِ אت َ َ َّכ ٌ َ ُ ْ َ َא
«ا ْ َ ا ِ ِ َ ٰ َو َ ِ ِه
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Üç kişinin duasının makbul olduğunda şüphe yoktur: (Bun-
lar) Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına olan
duasıdır.” [Ebû Davud, Vitr 29; Tirmizi, Birr 7, Deavât 47]
30 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
: َ ُ ُل ِ ّٰ َل ا ِ
ُ َ ْ ُ َر: ْ َ َ א
ٍ ۪כ ِ
َ ِْ َ َ ْ َ ْ َ 479
ُ ْ َّ َ א َ َ َ َ ْ َ َ ا ِإ َذا ِ ّٰ אن َر ُ ُل ا
َ َכ:َ َאل ا
ََُ ِ ْ ِ َ
480
31 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ : ُ ُل ِ ّٰ ر َل ا
»ا ْ ُؤا ِ ُ َ
ُ َ ُ ْ َ : َ َאل َ َ َ ْ أ ۪ أ َ א
484
َ َ
« ِ ِ آن َ ِ َّ ُ َ ْ ۪ َ ْ َم ا ْ ِ א َ ِ َ ۪ ً א ِ َ ْ َ א
َ ْ ُ ْا
َ
Ebû Ümâme radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah’ı sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyururken işittim:
“Kur’ân okuyunuz. Zira o, kıyamet günü kendisini okuyan-
lara şefaatçi olacaktır.” [Müslim, Salâtu’l-musâfirîn 252]
31 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ ْ ُ ْ َ أُ ا
آن ْ َ »اَ َّ ۪ ي: ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: ْ َ َ א َ َ َ ْ َ ِאئ 486
ِ ِ
ُ َ ْ ََ َ ْ ُ ْ َوا َّ ۪ ي َ ْ َ أُ ا،َ ِة ا ْ ِכ َ ِام ا ْ َ َ َر ِة
آن َو َ َّ ٌ ِ ِ َ َ ا ِو א
َ َُ َ
ِ
«ان ْ َאق َ ُ أٌّ َ ِ و
َْ َ َ ُ َ
َ
Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
“Kur’ân’ı maharetle okuyan bir insan, Kirâmen Kâtibîn
melekleri ile beraberdir. Kur’ân’ı okumada pek mahir olmayıp
zorlanarak da olsa okuyan insana iki sevap vardır.” [Buhari, Tevhîd 52;
Müslim, Salâtu’l-musâfirîn 243]
31 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ َّ :
َ ْ َ »إن ا َّ ي : ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا:َ َאل אسٍ ا
َّ َ ِ ْ ِ َ
491
ِ ُ ِْ ِ َ ء ِ ا
«آن َכא ْ ِ ا ْ َ ِ ِب ۪
َْ ْ َ ٌ ْ َْ
İbn Abbas radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hafızasında bir miktar olsun Kur’ân ̦dan ezber bulunma-
yan kimse, viraneye dönmüş ev gibidir.” [Tirmizi, Fedâilu’l-Kur’ân 18]
ِ ِ ۪
ْ َ » : َ َאل َّ ِ َّ أَ َّن ا ِ َ ْ أَ ۪ ُ َ א َ َ َ ِ ْ ِ َ ْ ا ْ ُ ْ ر495
«آن َ َ َ ِ َّא
ِ ُ ْ َ َ َ ِא
َّ َ ْ
ْ ْ
Ebû Lübâbe Beşîr İbn Abdilmünzir radıyallahu anh demiştir ki:
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kur’ân’ı ihtimamla okumayan veya onunla sesini güzel-
leştirmeyen veyahut Kur ̦ân dışındaki şeylere karşı müstağni
davranmayan kimse bizden değildir.” [Ebû Davud, Vitr 20]
،«آن ِ :
َ ْ ُ ْ »ا ْ َ ْأ َ َ ا : ِ َّ َ َאل ِ ا : َ َאل ِ ا ْ ِ َ ْ ُ ٍد َ 496
َّ ُّ َ
ِ ۪
» ِإ ّ أُ ُّ أَ ْن:َو َ َ َכ أُ ْ ِ َل؟ َ َאل َر ُ َل ا ّٰ ِ أَ ْ أُ َ َ َכ َא: ُ ْ ُ َ
ْ ْ َ
אء َ ّٰ ِ ْئ ُ ِإ ٰ ٰ ِ ِه ِ ِ ر َة ا ِ َ ت ْ َ ِ ي« ْأ ِ
َّ َ ُ ْ َ ُ َََ ْ ُ َ َ ْ َأ
31 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
31 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ۪ م
ٌ ْ َ ََْ »و َ א ا َ : : ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة507
َ َ
ِ ِ
َّ אب ا ّٰ َو َ َ َ َار ُ َ ُ َ ْ َ ُ ْ ِإ ِ ِ ِ ِ ٍ
ُ َْ َ ْ َ َ َ َ َ ْ ُ ُ ت ا ّٰ َ ْ ُ َن כ َْ
«۪ َ ْ ِ ْ َ ُه ِ ِ ۪
ُ ّٰ ا َّ כ َ ُ َو َ َ ْ ُ ُ ا َّ ْ َ ُ َو َ َّ ْ ُ ُ ا ْ َ َ ئ َכ ُ َو َذ َכ َ ُ ُ ا
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir topluluk, Allah’ın evlerinden bir evde toplanır ve orada
marifet-i ilâhi adına Allah’ın kitabını tilâvet eder, aralarında mü-
zakere ve mütalaa yaparlarsa, üzerlerine sekine iner, kendilerini
rahmet bürür ve melekler etraflarını kuşatır. Cenâb-ı Hakk da
onları kendi nezdinde bulunanlara anlatır ha anlatır.” [Müslim, Zikr 38]
ِ
ُ ْ َ ْ » ِإ َذا َ َ َّ َ ا: َ َאل ّٰ أَ َّن َر ُ َل ا َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة509
ٍِئ ا ْ ُ ْ ِ أَ ِو ا ْ ُ ْ ِ ُ َ َ َ َ َو ْ َ ُ َ َج ِ ْ َو ْ ِ ِ כ
َ َ َ َ َ ُّ ُ َ ُ
ِ ِ ِ ِ ِ ِ
ْ َ ِ َذا َ َ َ َ َ ْ َ َ َج،ِإ َ ْ َ א ِ َ ْ َ ْ َ َ ا ْ َ אء أَ ْو َ َ آ ِ َ ْ ِ ا ْ َ אء
،אءِ ْ אء أَو آ ِ ِ َ ْ ِ ا ِ َ َ َ ْ ِ ُכ ُّ َ ِ َئ ٍ َכ
َ َ َ ْ َ ْ אن َ َ َ ْ َ א َ َ ُاه َ َ ا
ِ ٍ ِ ِ
َ َ َ ِ َذا َ َ َ رِ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُכ ُّ َ َئ َ َ ْ َ א رِ ْ َ ُه َ َ ا ْ َ אء أَ ْو
ِ ْآ ِ ِ َ ْ ِ ا
«אء َ ّٰ َ ْ َج َ ِ ًّא ِ َ ا ُّ ُ ِب
ُ َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir müslüman veya bir mümin, abdest alırken yüzünü
yıkayınca gözüyle bakarak işlediği bütün günahlar yanaklarından
damlayan o su ile veya suyun son damlasıyla dökülür gider; elle-
rini yıkayınca, elleriyle tutarak işlediği hatalar abdest suyuyla veya
suyun son damlasıyla beraber çıkar gider. Ayaklarını yıkayınca
da harama yürümek suretiyle ayaklarının sebep olduğu bütün
günahlar abdest suyuyla veya parmaklarının ucundan süzülen en
32 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ْ َ ُ َّ ِ َ َّ َ َ َ ُّ ا َّ ُ ُ
،ل ُ َ ُ ا ِ ْ َ َא ُ َ » ِإ َذا َ ِ ْ ُ ُ ا ِ ّ َ َاء:َ ُ ُل
َ َ ۪ َ ْ ُ ا ا ّٰ َ ِ ا ِ
َ َّ ُ ،َ َ ْ ِ َ א َ ْ ً ا ُ ّٰ َ ّٰ َ َ َّ َ َ ًة َ ّٰ ا
َ
32 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ً َو ِא ْ ِ ْ َ ِم ٍ ِ ۪ ً ا ُ ه ور ُ ر
ُ ُ ِא ّٰ َر ًّא َو ِ ُ َ َّ َر َ ُ ُ َ َ ُ ْ َ َّ َ ُ
« ُ ْ ۪د ًא ُ ِ َ ُ َذ
ُ َ
Sa’d İbn Ebî Vakkas radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallal-
lahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kim müezzinin okuduğu ezanı dinledikten sonra şun-
ları söylerse geçmiş günahları bağışlanır: “Tek olan ve ortağı bu-
lunmayan Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in sallallahu
aleyhi ve sellem O’nun kulu ve resûlü olduğuna şehadet ederim. Rab
olarak Allah’tan, peygamber olarak Muhammed ̦den sallallahu aleyhi
ve sellem din olarak da İslâm’dan hoşnudum.” [Müslim, Salât 13]
33 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
: َ ُ ُل ِ ّٰ ُ َل ا َر ِ
ُ ْ َ : َ َאل אن َ َّ َ ِ ْ אن َ َ ُْ ْ َ 519
َ ْ ِ ُ ُو ُ َء َ א ِ ٍ ِ ِ » َא
ُ ٌَ ُ ا ْ ِ يء ُ ْ ٍ َ ْ ُ ُ ُه َ َ ٌة َ ْכ
ِ َ ا ُّ ُ ِب א אر ًة ِ َ א َ َ َ אَ َّ َ א َو ُر ُכ َ َ א ِإ َّ َכא َ ْ َכ َ ُ ُ َو
َْ َ ْ
« ُ َّ َو ٰذ ِ َכ ا َّ ْ ُכ،ٌة ۪ ُ ْ َت َכ
َ َ
Hz. Osman radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah’ı sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyururken işittim:
“Herhangi bir müslüman şahıs, beş vakit farz namazın
herhangi birinin vakti geldiğinde güzelce abdest alır, huşû içinde
ve rükûunu da tam yaparak tadil-i erkân üzere namazını kılarsa,
herhangi bir büyük günah işlenmediği müddetçe kılmış olduğu
namaz önceki küçük günahlarına keffâret olur. Bu müjde, kıya-
mete kadar geçerlidir.” [Müslim, Tahâret 7]
ِ ِ َ ۪ َأ
ْ َ ْ » َ ْ َ َ ا ِإ َ ا: َ َאل َّ ِ َّ أ َّن ا ْ َ َة َُ ْ َ 523
ِ ِ
َ ا ْ َ َّ ُ ُ ً ُכ َّ َ א َ َ ا أَ ْو َر
«اح ُ َ ُ ّٰ َّ ا َ َ أ،اح
َ أَ ْو َر
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kim sabah akşam camiye ve cemaate devam ederse,
onun her gidip gelişine mukabil Allah cennette izzet ü ikram
(yüksek mertebeler) hazırlar.” [Buhari, Ezan 37; Müslim, Mesâcid 285]
ُ َ َ َ َر َاد، ِ ِ ْ َ ْ אع َ ْ َل ا ِ
ُ َ ِ ْ َ َ ا: َ َאل ٍ ِ َ ْ َ א525
۪ َ َ » : َ َ َ َאل ِ َ َ َ ٰذ ِ َכ ا، ِ ِ ْ ِ َ أَ ْن ْ ِ ُ ا ُ ب ا
َ ُْ َّ َّ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ
ِ ِ ِ
ْ َ ّٰ َ َ ْ َא َر ُ َل ا:ون أَ ْن َ ْ َ ُ ا ُ ْ َب ا ْ َ ْ ِ ؟ َ א ُ ا َ ُ ۪ ُ ْ أَ َّ ُכ
ِ ِ ِ ۪ ِ َ
ْ َ אر ُכ ْ ُ ْכَ َ د، ْ אر ُכ
ُ َ אر ُכ ْ ُ ْכ َ ْ آ َ َ » َ َ َ َ د: َ َ َאل،أ َر ْد َא ٰذ َכ
. َ א َ ُ ُّ َא أَ َّא ُכ َّא َ َ َّ ْ َא:אر ُכ « َ َ א ُ ا آ
ْ ُ َ
Câbir radıyallahu anh demiştir ki:
Mescid-i Nebevî’nin etrafında boş araziler vardı. Selimeo-
ğulları da mescidin yakınına taşınıp yerleşmek istediler. Taşınma
33 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
33 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ
َ ْ َ »إ َِّن: َ ُ ُل ّٰ َ ْ ُ َر ُ َل ا: َ َאل ٍ ِ َ ْ َ א533
«ا ُ ِ َو َ َ ا ِ ّ ِك َوا ْ ُכ ْ ِ َ َك ا َّ َ ِة
ْ ْ ْ َّ
Câbir radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah’ı sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyururken işittim:
“Şu bir hakikat ki insanla şirk ve küfür arasındaki perde
namazı terk etmekle kalkar.” [Müslim, İman 134]
İzah: Kişi namazı terk etti mi, işte o zaman küfürle arasında hiçbir
perde kalmamış demektir. Küfür tarafına geçmesi an meselesidir; hatta sınır
kalktığı için geçtiğini anlayamaz bile…
ُ ّٰ ُ ا
ِ ِِ
َ َ ٰ َ َ َ َر
ِ َ َّ
ُ ْ َ ْ َ ۪ ِ ْ ِ َ ْ ِ ا ّٰ ِ ا َّא ِ ِ ِ ا535
ّ
כ ِ
ُ َ ا ْ َ ْ َ אل َ ْ ُכ
ِ َ ًئא َ َ ْو َن ٍ َّ َ ُ אب َ َ َכ:َ َאل
ُ َ ْ אن أ
ٌ ُْ ْ َ
.َ ا َّ َ ِة
َْ
33 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
، » ُ ِ ُّ َن ا ُّ ُ َف ا ْ ُ َو َل:َو َכ َ َ ُ ُّ ا ْ َ َ ِئ َכ ُ ِ ْ َ َر ِّ َ א؟ َ َאل
ْ
ِ ِ
« ّ َّ َو َ َ ا ُّ َن ا
َ
Câbir İbn Semura radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hane-i saadetinden mescide
çıktı ve bizim yanımıza gelince “Meleklerin Rableri huzurunda
saf tuttukları gibi saf tutmak istemez misiniz?” buyurdu. Biz, “Ey
Allah’ın Resûlü, Melekler Rablerinin huzurunda nasıl saf tutarlar?”
diye sorduk. Cevaben şöyle buyurdu: “Onlar ön safları tamamlar
ve safları birbirine perçinlenmiş gibi sımsıkı tutarlar.” [Müslim, Salât 119]
ِف ِ َ
ُ ُ ْ َ » : ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
538
אء آ ِ َ א َو َ ُّ َ אِ ِ ُ ِف ا ِ َ ِ
ُ َّ ُ ُ ْ ا ِّ َ אل أ َّو ُ َ א َو َ ُّ َ א آ ُ َ א َو
«أَ َّو ُ َ א
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
şöyle buyurdu:
ve sellem
“Erkekler için safların en makbulü ilk saf, en az makbul olanı
ise son saftır. Kadınlar için safların en makbulü son saf, makbul
olmayanı ise ön saftır.” [Müslim, Salât 132]
ِ אכ َא
ِ ِ ّٰ אن َر ُ ُل ا َ َכ: َ َאل ُ ٍد َ
ْ َ َ۪ ْ أ
َ ََ ُ َ َْ
539
ِ ِ ۪ ِ כ، ُ ُכ ُ ُ َ ِ َ ْ َ َ ُ وا َو َ َ ْ َ ِ ُ ا ِ ِ
ْ »ا:ا َّ َ ة َو ُ ُل
ُْ ْ َ ْ
ُ َ َ ۪ َّ ُ َّ ا َّ ۪ َ َ ُ َ ْ ُ َّ ا ِ
« َ
ْ ٰ ُّ أُو ُ ا ا ْ َ ْ َ م َوا
Ebû Mes’ûd radıyallahu anh demiştir ki:
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, namaza duracağımız
zaman eliyle omuzlarımıza dokunarak saflarımızı düzeltir ve
şöyle derdi:
“Safları düzgün tutup hizayı bozmayın ki kalbleriniz de birbi-
rinden farklı düşüp, hizadan çıkmasın (zahiren dağınık durmanız
34 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ّٰ ر ُل ا ا َّ َ ُة َ َ ْ َ َ َ َא ِ ُ۪ ٍ َ َأ
َ أ: َ َאل
540
ُ َ ْ َ ْ َ
ِِ وراء و ا ا ِ ۪ أَراכ כ »أ َ ۪ ُ ا : ِ َ ْ ِ ِ َ َ َאل
َ َ ْ ْ ُ َ ّ َ ُّ َ َ َ ُْ َ ُ ُ
«َ ْ ِ ي
Enes radıyallahu anh demiştir ki:
Bir defasında namaz için kamet getirilmişti. Resûlullah sal-
lallahu aleyhi ve sellem mübarek yüzünü bize çevirdi ve buyurdu ki:
“Saflarınızı dümdüz ve sımsıkı tutun! Zira ben sizi arkamdan da
görmekteyim.” [Buhari, Ezân 72; Müslim, Salât 125]
İzah: Görme ameliyesi göze değil beyne ait bir fonksiyondur. Görüle-
cek nesneleri beyne göz ulaştırdığı için biz mecaz olarak, gözün gördüğünü
söyleriz. Ama mutlaka bu nesneleri beyne gözün ulaştırması şart değildir.
Bu itibarla da Efendimiz’in, arkasında bulunanları görmesi için muhak-
kak surette kafasının arka kısmında iki göz olması gerekmez.
İkincisi, nasıl ki Cenab-ı Hakk’ın gördürmesiyle o cennetleri, cehennem-
leri misalî tablolar halinde görmüştür. Ve bazen içinde bulunduğu zamanın
çok üstüne çıkarak, uzak ve yakın mazide vuku bulan ve istikbalde vuku
bulacak olan hâdiseleri bizzat görüp müşahede etmiştir; öyle de, arkasında
bulunan eşyayı aynı şekilde ya temessül keyfiyetiyle ya da O’nun zamanı
aşmışlığının normal bir sonucu olarak görmesi mümkündür ve vakidir.
َ َ َو ۪ ُ ا ِ َ ْ ۪ ي ِإ ْ َ ا ِ ُכ َو َ َ َ ُروا ِ َ ْا
َ ْ אכ ِ َو ُ ُّ وا ا و אذوا
ْ َ َ َْ ُ َ َ
ِ ٍ
ِ אت
ُ َ َ َ ًّ א َو َ َ ُ ا ّٰ ُ َو َ ْ َ َ َ َ ًّ א َ َ َ َّ ْ َאن َو َ ْ َو َ ُُ
«ُ ّٰ ا
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah aleyhi ekmelü ̦t-
tehâyâ şöyle buyurdu:
“Safları dosdoğru tutun. Omuzları da bir hizaya getirin.
Boşlukları doldurun. Saf düzeni için elinizden tutup sizi ileri veya
geri çeken kardeşlerinize mülâyemet gösterin. Safların arasında
şeytanın girebileceği boşluklar bırakmayın. Allah, safları tamam-
layıp bitiştirenlere lütuf ve ihsanını ulaştırır. Safları bitiştirmeyip
saf düzenine muhalif hareket edenlere ise nimetlerini lütfetmez.”
[Ebû Davud, Salât 93]
ا ُّ ْ ِ َو َر ْכ َ َ ِ َ ْ َ َ א َو َر ْכ َ َ ِ َ ْ َ ا ْ ُ ُ َ ِ َو َر ْכ َ َ ِ َ ْ َ ا ْ َ ْ ِ ِب
ْ ْ ْ
ِ َ ِ ْا
.אء َ ْ َ ِ ْ َ َ َو َر ْכ
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte şu vakitlerde iki
rekât sünnet namaz kıldım: Öğle namazından önce ve sonra;
cuma, akşam ve yatsı namazlarından sonra. [Buhari, Teheccüd 25, 29; Müslim,
Salâtu’l-musâfirîn 104]
َ
ِ ِ »رכ א ا: אل ِ ِ َّ َ ِ ا
ٌَْ ْ َْ ََ ْ َ َ َ َ َ َ ْ َ ِאئ546
ّ
«ا ُّ ْ א َو َ א ِ َ א
َ
« »أَ َ ُّ ِإ َ ِ َ ا ُّ ْ א َ ۪ ً א: َو ۪ رِ َوا َ ٍ َ ُ َ א
َ َّ
Âişe radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Sabah namazının iki rekât sünneti, dünya ve içindeki her
şeyden daha hayırlıdır.”
34 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ א َ َ أَ ْن َ ْ َغ
ُ ْ
۪ ّ۪
ُ ُّ ِ َّ אن ا
َ َ َכ: ْ َ َ א َ َ َ ْ َ ِאئ548
ِ ْ َ َ َ ْ َ ُכ ّ ِ َر ْכ ِ
אء ِإ َ ا ْ َ ْ ِ ِإ ْ ٰ ى َ ْ َة َر ْכ ِ َ ِ ْ َ ِة ا ِ
ُّ َُ ً َ َ ْ
ا ِة ا ِ و ِ و ِ ِ ا ِ ٍة ِ ذا כ ا ِذن
ُ ْ َ ْ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ّ َ ُ ْ َ َ َ َ َ َ َ ُ ُ َ
ِ ِّ ِ ٰ ۪ ِ
َ َ َ َ ْ ُ َّ ا، ِ ْ َ َ َ ِ ْ َ َ َ َאم َ َ َכ َ َر ْכ،َو َ َאء ُه ا ْ ُ َ ّذ ُن
. ِ َ َ َכ َ ا َ ّٰ َ ْ ِ ُ ا ْ ُ َ ِ ّذ ُن ِ ْ ِ َ א، ِ َ ْ َ ْ ا
َ
Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki:
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem yatsı namazını kıldıktan
sonra sabah namazına kadar olan süre içerisinde on bir rekât
namaz kılardı. İki rekâtta bir selam verir ve sonunda bir rekât
vitri eda ederdi. Müezzin sabah ezanını okuyup tanyeri ağarma-
ya başlayıncaya kadar bekler sonra Resûl-i Ekrem’i uyandırır,
o da kalkıp iki hafif rekât hâlinde sünneti kılar, sonra müezzin
tekrar gelip sabah namazının farzı için kamet getirme vaktinin
geldiğini haber verinceye kadar sağ tarafına uzanırdı. [Müslim, Salâtu’l-
musâfirîn 121]
İzah: Vitir namazı Hanefilere göre üç rekât, diğer mezheplere göre ise
34 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
bir rekâttır. Hanefiler de vitri tek rekâtlı bir namaz olarak uygulamışlar
fakat rekât sayısını üç olarak ikrar etmişlerdir.
َ َْ ِ َْ ۪ ّ ۪ َ ُ ُّ ِ َّ אن ا
َ َכ : ْ َ َא َ َ َ ْ َ ِאئ549
ِ ْ َ َ َر ْכ ّ ۪ َ ُ َ ُ ُ ْ َ َّ ُ ،אس ِ ِא
َّ ّ ۪ َ ُ َ ُ َّ َ ْ ُ ُج،ا ُّ ْ ِ أَ ْر َ ً א
ّ ۪ َ ُ ِ َو ۪ رכ ۪
َْ َ ْ َ ّ َ ُ َ َْ ُ ُ ْ َ َّ ُ ،אس ا ْ َ ْ ِ َب ِ אن ۪ ّ ِא
َّ َ ُ َ َو َכ
. ِ َ َ אس ا ْ ِ َ َאء َو َ ْ ُ ُ َ ِ َ َ ّ َر ْכ
۪ ِ ِא
َّ
ْ ُ ْ
Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki:
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem öğle namazının farzın-
dan önce hanemde dört rekât sünnet kılar, sonra mescide çıkıp
cemaate farzı kıldırırdı. Farzdan sonra tekrar haneme gelir ve
iki rekât sünnet kılardı. Akşam ve yatsı namazını kıldırdıktan
sonra haneme gelerek iki rekât sünnet kılardı. [Müslim, Salâtu’l-musâfirîn
105]
ّٰ َ »ر ِ َ ا ّٰ ُ ا ْ ًءا
َ : َ َאل ِّ ِ َّ َ ِ ا ا
ََُ ِ ْ ِ َ
550
َ
«َ َ ا ْ َ ْ ِ أَ ْر َ ً א
ْ
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki: Peygamber Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İkindi namazının farzından önce dört rekât sünnet kılan
kimseye Allah rahmetiyle muamele buyursun.” [Ebû Davud, Tatavvu 8;
Tirmizi, Salât 201]
34 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ َ ِ ُכ ِ ِ
َ ْ »ا ْ َ ُ ا: َ َאل ِّ ِ َّ َ ِ ا ََُ ِ ْ ِ َ
ا 553
ْ
« َو َ َ َّ ِ ُ و َ א ُ ًرا، ُ ِ ُכ
ُ ْ ُ
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Namazınızın bir kısmını (nafile veya sünnetleri) evlerinizde
eda edin de oraları kabirlere çevirmeyin.” [Buhari, Salât 52, Teheccüd 37; Müslim,
Salâtu’l-musâfirîn 208]
Vitir Namazı
ِ ِ ِ ٍ ِ ا: אل ٍ ِ َ ْ َ 554
ْ َو َכ، َ ُ َ ْ َ ِ َ ْ َכ َ َ ة ا ْ َ ْכ ُْ ْ َ َ ّ
َ ْ َ َ َ ْو ِ ُ وا َא أ، َ ْ ِ ْ ّٰ َ ِو ْ ٌ ُ ِ ُّ ا »إ َِّن ا: َ َאل ِ ّٰ َ َّ َر ُ ُل ا
«آنِ ُ ْا
ْ
34 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِכ ِاآ ِ
ُ َ ْ »ا: َ َאل ِّ ِ َّ َ ِ ا ا
ُْ َ َ َ ََُ ِ ْ ِ َ
555
«ِא َّ ِ ِو ْ ا
ً ْ
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Gece kıldığınız son namaz vitir olsun.” [Buhari, Vitr 4; Müslim, Salâtu’l-
musâfirîn 151]
34 7
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
Tahıyyetü’l-Mescid Namazı
» َא ِ َ ُل:אل ِ ِ َ ٍل
َ َ ِ ّٰ أَ َّن َر ُ َل ا ْ َة ۪ َ َ ْ أ559
َ َُ
َ ِ ْ ُ َد َّف َ ْ َ َכ ّ۪ ِ َ ِ ْ ِ ا ْ ِ َ ِم ٍ َ َ ٰ ْ ۪ ِ َ ْر ِّ َ
ْ ْ َُ َ
۪ َِ ْ ۪ ي ِ أ ِ « ِ َّ َ ْ َ َ َّي ِ ا
َْ ّ ْ ٰ َ א َ ْ ُ َ َ ً أَ ْر:אل َ َ َ َْ
34 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َِ َّ ُ ِ ٰ ِ َכ ا ُّ ُ ر
ْ َّ ُ ُ ًرا ۪ َ א َ ٍ ِ ْ َ ْ ٍ أَ ْو َ َ אرٍ ِإ ْ َّ َ َ
َأ
. ِّ َ َُ ِ أَ ْن أ ِ א ُכ
َ
َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Bilal’e (sabah namazı esnasın-
da) şöyle dedi:
“Bilal! Müslüman olduktan sonra farzlar dışında işlediğin
salih ameller içinde en fazla sevap kazanmayı umduğun amel
hangisidir, bana söyler misin? Zira ben (rüyamda) cennette
tıpkı dünyada olduğu gibi senin ayakkabılarının sesini önümde
duydum!”
Bilal dedi ki: “Kendi nazarımda nafile ibadetlerim içinde en
çok ecir beklediğim amel şu olsa gerek: Gece ve gündüz her ne
zaman abdest almışsam, mutlaka onunla elimden geldiği kadar
namaz kılmayı mutat hale getirmişimdir.” [Buhari, Teheccüd 17; Müslim,
Fedâilu’s-sahâbe 108]
gusledip boy abdesti alırsa, daha faziletli bir iş yapmış olur.” [Ebû
َُّ ُ َ َ ِ َ א ُכ ّ ۪ َ ُ َّ ُ ِ ْ َ ْ ِ ْ ۪ ِ َ ْ ِ ِ ُ َّ َ ْ ُ ُج َ َ ُ َ ِّ ُق َ ْ َ ا
«אم ِإ َّ ُ ِ َ ُ َ א َ َ ُ َو َ َ ا ْ ُ ُ َ ِ ا ْ ُ ْ ى ِ
ُ َ ِ ْ ُ ْ ُ ِإ َذا َ َכ َّ َ ا
ٰ ْ ْ َ
Selman el-Farisî radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse cuma günü boy abdesti alarak elinden geldiğince
her çeşit temizliğini yapar, saç ve sakalını yağlayıp tarar (saç
ve sakal bakımını yapar) veya evindeki mevcut güzel kokudan
sürünür sonra hanesinden çıkıp mescide gider, orada yan yana
oturan iki müminin arasını açmadan ve onlara eziyet vermeden
güzelce oturur daha sonra Allah’ın kendisine bahşettiği kadar
namaz kılar, ardından da hutbeye başlayan hatibi sükûnet içinde
dinlerse, o kişinin o cuma ile bir sonraki cuma arasındaki küçük
günahları bağışlanır.” [Buhari, Cum’a 6]
Şükür Secdesi
۪ ُ ر َ ر ْأ،ِ ً ا ِ ۪ ُ ْכ ا
ّ ۪ َ َ َ ْ ُ َر َ ُ ْ َ َّ ً َّ ت َא ُ ِ ْر َ َ ِ َّ ُُ ُ َ أ
۪ ُ ر َ ر ْأ،ت א ِ ً ا ِ ۪ ُ ْכ ا ُ ۪ ِ ُ ِ َ َ َא
َ ُ ْ َ َّ ً َّ َ ُ ِ َ َ ِ ْر َّ ُ ُ َ أ ْ َّ
« ِّ ِ ت َ א ِ ً ا ِ
َ ُ َא ِ ا ُّ ُ َ ا ْ ِ َ َ َ ِ ْر ْ َ َ ِ َّ ُ ّ ۪ َ َ َ ْ ُ َر
Sa’d İbn Ebî Vakkas radıyallahu anh demiştir ki:
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber Medine’ye
dönmek üzere Mekke’den ayrılmıştık. Azverâ denen mevkiye
yakın bir yerde iken Resûl-i Ekrem bineğinden indi. Sonra ellerini
kaldırarak bir müddet dua etti. Ardından secdeye kapandı ve
uzun müddet başını secdeden kaldırmadı. Sonra ayağa kalktı ve
tekrar ellerini açıp bir süre daha dua etti. Ardından yine secdeye
kapandı ve bunu üç kez tekrarladı. Sonra bize buyurdu ki:
“Rabbime niyaz edip ümmetim için şefaat diledim; ümme-
timin üçte birini bana bağışladı. Bundan dolayı Rabbime şükür
secdesi yaptım. Sonra başımı secdeden kaldırdım ve tekrar
Rabbimden ümmetimi bağışlamasını istedim. Bana ümmetimin
üçte birini daha bağışladı. Ben de Rabbimin bu lütfuna şükür
secdesine kapanarak mukabele ettim. Son bir defa daha başımı
kaldırıp Rabbimden ümmetimi diledim. Benim için geride kalan
son üçte birini de bağışladı. Ben de Rabbime şükür secdesi ile
mukabelede bulundum.” [Ebû Davud, Cihâd 152]
َ۪ ِ ِ
َ ّ ِ َ ًא َ َ ْ َ َ َ َ َّ َ ا ْ َ َّ ْ ُ ْ َ ةٌ َ ِْن َ َّ ا ْ َ َّ ْ ُ َ ُ ُه ُכ ُّ َ א
«ا َّ ْ ِ َو ِإ َّ أَ ْ َ َ ۪ َ ا َّ ْ ِ َכ ْ َ َن
َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz gece uyuduğu zaman şeytan onun ense köküne üç
düğüm atar. Her düğümü attığı yere “Önünde uzun bir gece var,
yat, uyu, keyfine bak!” diyerek eliyle vurur. Buna rağmen şayet o
kişi uyanır ve (besmele, tesbih, tehlîl vb. çekerek) Allah’ın adını
anarsa, düğümlerin biri çözülür. Abdest alırsa, bir düğüm daha
çözülür. Bir de namaz kılarsa, şeytanın attığı bütün düğümler çö-
zülür ve böylece (şeytana karşı zaferini ilan etmiş olan o teheccüd
kahramanı) canlı ve hoş bir hâlet-i ruhiye ile sabaha erer. Aksi
halde içi kararmış, keyifsiz ve uyuşuk bir halde güne başlar.” [Buhari,
Teheccüd 12; Müslim, Salâtu’l-musâfirîn 207]
ّٰ َ ِ ْ َّ ُ ِ َ ا ِ ْ ِ ّٰ אن ر ُل ا ٍ َ
ُ َ َ َכ: َ َאل َ َ ْ أ
572
ُ
َ אن َ ِ ْ ُ َ ْ ًئא َو َכ ِ أَن م ِ و م أَن
ُ ْ ُ َ ْ َّ ُ َ ّٰ َ ُ ُ َ َ ُ ْ ُ ُ َ َ ْ َّ ُ َ
. ُ َ ْ ََرأ َّ َ َ ُאء أَ ْن َ َ ُاه ِ َ ا َّ ْ ِ ُ َ ِّ ً א ِإ َّ َرأَ ْ َ ُ َو َ َ ِאئ ً א ِإ
Enes radıyallahu anh demiştir ki:
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem bazen günlerce oruç tutmaz-
35 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ُ َ ۪ ّ ِإ ْ ٰ ى َ ْ َة
َ َ َכ ِ ّٰ َ ْ َ ِאئ َ َ أَ َّن َر ُ َل ا573
אن
ر א أ ُ أَ כ َر ْכ َ ً َ ْ ِ ِ ا َّ ِ َ ْ ُ ُ ا َّ ْ َ َة ِ ْ ٰذ ِ َכ
ُْ ُ َ َ َْ َ َ َْ ْ
ِ ِة ا
َّ ُ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ِ ْ َ َ َو َ ْ َכ ُ َر ْכ، ُ َ َ ْ ۪ َ آ َ ً َ ْ َ أَ ْن َ ْ َ َ َر ْأ
.َّ َ ِة ِ ٰ ِ ِّ ِ ا ْ َ ِ ّٰ ْ ِ ا ْ َ ۪אدي
ُ َُ َ َ َْ َ ُ ِ َ َْ
Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki:
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem geceleri on bir rekât namaz
kılardı. Bazı rekâtlarda, sizden birinin elli âyet okuyacağı süre
kadar secdesini uzatır, başını yerden kaldırmazdı. Sabah namazı-
nın farzından önce de iki rekât sünnet kılar, müezzin gelip namaz
için nida edene kadar sağ tarafı üzerine uzanıp biraz istirahat
ederdi. [Buhari, Vitir 1, Teheccüd 3.]
ٍ
َ َ َ ْ ذاَ َت َ ْ َ َ א ِّ ِ َّ َ َّ ْ ُ َ َ ا: َ َאل َ َ ْ َ ُ ْ َ 576
ٍ ۪ ّ ِ א ۪ ر ْכ ِ ِ ِ
َ َ َ َ ُ ُ ْ ُ َ ٰ َ َّ ُ ، ا ْ َ َ َ َة َ ُ ْ ُ َ ْ َכ ُ ْ َ ا ْ َئ
َ َ ْ ِ آل
ان َ َ َ َ ْ ُ َّ ا، ُ َّ ا ْ َ َ َ ا ِ ّ َ َאء َ َ َ أَ َ א،َ َ ٰ َ ُ ْ ُ َ ْ َכ ُ ِ َ א
ال َ َ َل ٍ َ ِ و ِإ َذا ِ ٍ ِ ُ َ
ُ َّ َ َ َ َّ َ ٌ ۪ ْ َ ِإ َذا َ َّ ِآ َ َ א،ً ّ َ َ ُ َ َ َ أ َ א َ ْ َ أ
אنَ אن َر ِّ َ ا ْ َ ۪ ِ َ َכ َ َ ْ ُ : ُ َّ َر َכ َ َ َ َ َ َ ُ ُل،َو ِإ َذا َ َّ ِ َ َ ُّ ٍذ َ َ َّ َذ
، ُ ْ َ ْ َ ِ َ ا ّٰ ُ ِ َ ْ َ ِ َ ُه َر َّ َא َ َכ ا: ُ َ َאل، ِ ِ ُر ُכ ُ ُ َ ْ ً ا ِ ْ ِ א
َّ َ
אن َ אن َر ِّ َ ا ْ َ ْ ٰ َ َכ َ َ ْ ُ :ُ َّ َ َאم َ ۪ ً َ ۪ ً א ِ َّ א َر َכ َ ُ َّ َ َ َ َ َ َאل
. ِ ِ ُ ُ ُد ُه َ ۪ א ِ ْ ِ א
َ ً
35 7
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
: ِ ّٰ ُ ِئ َ َر ُ ُل ا: َ َאل ٍ
أَ ُّي ا َّ َ ِة أَ ْ َ ُ ؟: َ ْ َ א577
«ِت ُ ُ ْ » ُ ُل ا:َ َאل
Câbir radıyallahu anh demiştir ki:
Resûl-i Ekrem’e sallallahu aleyhi ve sellem “Hangi namaz daha
efdaldir?” diye sorulunca “Kıyamı (kıraati) uzun olan namazdır.”
buyurdu. [Müslim, Salâtu’l-musâfirîn 165]
35 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
: َ ُ ُل ِ ّٰ ْ ُ َر ُ َل ا ِ ِ
َ :َ א ِ ٍ َر َ ا ّٰ َ ْ ُ َ َאل ْ َ 579
ِ ِ اِ אر ِ ْ َّ »إ َِّن ِ ا
ْ َ ْ َ ُل ا ّٰ َ َ َ א ٰ َ ْ ً ا ٌ ْ ُ ٌ ُ َ َ ُ َُ َ ً َ َ َ
א
«ٍ َ َ َّ ِ َ ِة ِإ َّ أَ ْ َ ُאه ِإ َّ ُאه َو ٰذ ِ َכ ُכ ْ أَ ْ ِ ا ُّ ْ َ א َوا
ْ
Câbir radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah’ı sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyururken işittim:
“Gecelerde saklı öyle bir vakt-i icâbet vardır ki, herhangi bir
müslüman o ana tevafuk edip Allah’tan dünya ve âhirete dair ha-
yırlı bir şey isterse, Cenâb-ı Mevlâ ona istediği şeyi verir. Bu lütuf
her gece böyle devam eder.” [Müslim, Salâtu’l-musâfirîn 166]
36 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
«اك َ َ ُכ ّ ِ َ َ ٍة ِ
َ
ِ َ ِ َ ۪ ُ
ّ أ َّ أ ْو َ َ ا َّאس َ َ ْ ُ ُ ْ ِא
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ümmetime yahut insanlara meşakkat verme endişesini taşı-
masaydım, her namaz öncesinde misvak kullanmalarını (dişlerini
temizlemelerini) emrederdim.” [Buhari, Cum’a 8, Savm 27; Müslim, Taharet 42]
ٌاك َ ْ َ َ ٌة ِ ْ َ ِ َ ْ َ אة
ُ َ ِّ »ا: َ َאل َّ ِ َّ أَ َّن ا َ َ َ ْ َ ِאئ 588
«ِ ِّب
َّ
Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
“Misvak kullanmak (diş fırçalamak), hem ağzı temizler hem
de Rabbi razı eder.” [Nesai, Taharet 4]
َو َ א أُ ِ وا ِإ َّ ِ ْ ُ وا ا ّٰ َ ُ ْ ِ ۪ َ َ ُ ا ۪ ّ َ ُ َ َ َאء َو ُ ۪ ُ ا ا َّ َ َة َو ُ ْ ُ ا
ُ َ ُ
ِ ِ َ ْ “ ا َכא َة و ٰذ ِ َכ ۪د اHâlbuki onlara, şirkten uzak olarak yalnız
َّ ُ َ َّ
Allah’a ibadet etmeleri, namazı hakkıyla ifa etmeleri, zekâtı ver-
meleri emredilmişti. İşte sağlam, dosdoğru din budur.” {Beyyine
Sûresi, 98/5}
36 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
36 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ َ ا ْ ِ ِאد َ ى َ ۪ َ ُ ِ ،إ َّ א
َ َٰ ْ ُْ ٰ ِ ْ َ ُار ُه َ ْ ۪ َ أَ ْ َ َ َ ٍ ّٰ َ ،
ِإ َ ا ْ َ َّ ِ َو ِإ َّ א ِإ َ ا َّאرِ «
۪ َ :א ر َل ا ّٰ ِ َ א ْ َ وا ْ َ َ ؟ َ َאل :و َ א ِ ِ َ ٍ و َ َ َ ٍ
َ َ َ َ َ ُ َ ُ َ َ ُ
אن َ ْ ُم ا ْ ِ َ א َ ِ ُ ِ َ َ َ א ِ َ א ٍع َ ْ َ ٍ َ َ ْ ِ ُ َ ُ َ ۪ ّدي ِ ْ َ א َ َّ َ א ِإ َّ ِإ َذا َכ َ
ِ ْ َ א َ ًئא َ َ ِ َ א َ ْ َ ُאء َو َ َ ْ َ ُאء َو َ َ ْ ُאء ُ ِ ُ ُ َ ْ َ ،و ِ َ א
ُ َ ْ ْ
אن
َ ْ م َכ َ ٍ ۪ ِ ِ ِ
َو َ َ ُ ُه ِ َ ْ َ َ א ُכ َّ َ א َ َ َ أُو َ َ א ُر َّد َ َ أُ ْ ا َ א
َ ْ َّ ْ
ِ ْ َ ُار ُه َ ْ ۪ َ أَ ْ َ َ َ ٍ َ ّٰ ُ ْ ٰ َ ْ َ ا ْ ِ َ ِאد َ َ ٰ ى َ ۪ َ ُ ِإ َّ א ِإ َ
ا ْ َ َّ ِ َو ِإ َّ א ِإ َ ا َّאرِ «
َ َُ
ِ رِ َ ًאء َو َ ْ ً ا َو ِ َ ًاء َ ٰ أَ ْ ِ ا ْ ِ ْ َ ِم َ ِ َ َ ُ ِو ْز ٌر َوأَ َّ א ا َّ ِ
ُ ُ رِ َ א َّ ا ّٰ ِ ۪ ِ ِ َ ٌ ر َ א ۪
َ ۪ ِ ا ّٰ َ َ ْ َ ْ َ َّ ُ ، ٌْ َ ُ ََ َ
َ۪ ِ و َ رِ َ א ِ א َ ِ َ ِ وأَ א ا َّ ِ ِ َ أَ َ ٌ ر َ א ۪
َ ُ ْ ٌ َ ُ ََ َ َ َ ُ ْ ٌ َ َّ َ
ا ّٰ ِ ِ َ ْ ِ ا ْ ِ ْ َ ِم ۪ َ ٍج أَ ْو َر ْو َ ٍ َ َ א أَ َכ َ ْ ِ ْ ٰذ ِ َכ ا ْ َ ِج أَ ِو
ْ ْ
ٍ
אت َو ُכ ِ َ َ ُ َ َ َد ا َّ ْو َ ِ ِ ْ َ ْ ء ِإ َّ ُכ ِ َ ُ َ َ َد َ א أَ َכ َ ْ َ َ َ ٌ
אت َو َ َ ْ َ ُ ِ َ َ َ א َ א ْ َ َّ ْ َ َ ً א أَ ْو َ َ َ ْ ِ أَ ْر َوا ِ َ א َوأَ ْ َ ا ِ َ א َ َ َ ٌ
אت َو َ َ ِ َ א َ א ِ َ א َ ٍ َ ِ
ُ َّ ِإ َّ َכ َ َ ا ّٰ ُ َ ُ َ َ َد آ َאرِ َ א َوأ ْر َوا َ א َ َ
َ ٰ َ ْ ٍ َ َ ِ َ ْ ِ ْ ُ َو َ ُ ۪ ُ أَ ْن َ ْ ِ َ א ِإ َّ َכ َ َ ا ّٰ ُ َ ُ َ َ َد َ א
َ
َ ٍ
אت« َ َِ ْ َ َ
36 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
» َ א أُ ْ ِ َل َ َ ِ ا ْ ُ ُ ِ َ ٌء: َא َر ُ َل ا ّٰ ِ َ א ْ ُ ُ ؟ َ َאل: َ ۪
ْ َّ ُ
ٍ ِ ِ ِِ
ْ َ } َ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ َאل َذ َّرة َ ْ ً ا َ َ ُه َو:ُ َ ِإ َّ ه ا ْ ُ ا ْ َ א َّذ ُة ا ْ َ א
{َ ْ َ ْ ِ ْ َ َאل َذ َّر ٍة َ ا َ ُه
َ ًّ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Sahip olduğu altın ve gümüşün zekâtını vermeyen kişinin
bu kıymetli eşyaları kıyamet günü cehennem ateşinde kızdırılarak
levha haline dönüştürülür ve onunla sahibinin yanları, alnı ve sırtı
dağlanır. Bu ateşte kızdırılmış levhalar soğudukça, süresi elli bin
sene olan bir günde kullar arasında hüküm verilinceye ve o zekâtı
esirgeyen kişinin cennete mi yoksa cehenneme mi gideceği belli
oluncaya kadar tekrar tekrar kızdırılıp azab edilir.”
Ashab-ı Kiram “Ya Resûlallah! Develeri olup da onların
zekâtını vermeyen kişinin hali nicedir?” dediler. Resûl-i Ekrem
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Zekâtını vermeyen her deve sahibi -ki bu hayvanlar su
içmek için subaşına geldikleri zaman sağılıp sütlerinin muhtaçlara
dağıtılması da onların ödenmesi gereken haklarından biridir-
kıyamet günü düz ve geniş bir alanda yüzükoyun yere çarpılır.
O develer de en semiz hallerinde ve bir tek yavru bile dışarıda
kalmamak şartıyla sürü halinde gelip zekât vermeyen o kişiyi bir
taraftan ayaklarıyla tepip çiğner, diğer taraftan dişleriyle ısırırlar.
Öndeki develer geçtikçe arkadakiler gelir ve süresi elli bin sene
olan bir günde insanlar hakkında hüküm verilinceye ve o zekât
vermeyen kişinin cennete mi yoksa cehenneme mi gideceği belli
oluncaya kadar böyle sürekli devreder dururlar.”
Ashab-ı Kiram: “Ey Allah’ın elçisi! Zekâtı verilmeyen sığır
veya koyun sahiplerinin hali nice olacaktır?” diye sordu. Resûl-i
Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi:
“Zekâtı verilmeyen her sığır veya koyun sahibi, kıyamet günü
36 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ َ و َכ،אن
ْ אن
ِ
ْ َ َ َّ َّ אب ا ِ َ ْ ِ ِ ِّ ِאم ُد أَ ْ ِ ا ْ אن
ِ َ و َכ،ا ْ ِ ِאد
ْ ََ َ
َ َ
۪ َ َ َ ِ ِ ِ ِ
ّ ُ ِ ۪ أ ْ َ َوأ: ٍ َّ َ َ « َ َאل أ ُ َ ْכ אب ا
ِ َ ْ َ أَ ْ ِ ا َّ َ َ ُد
ٍ
ٰ ْ ُ ْ َ َ ورة
َ ُ َ ْ اب
ِ ِ َ ْ ِ ِ ْ َכ ا ِد ٰ א،ِ ّٰ َא َر ُ َل ا
َْ ْ َ ُ ْ َ َ
.« ُ ْ ِ َوأَ ْر ُ أَ ْن َ ُכ َن، َ َ » :َ َאل اب ُכ ِّ َ א؟ِ َ ْ َ ْ أَ َ ٌ ِ ْ ِ ْ َכ ا
ْ ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kim Allah rızası için (malından iki sığır, iki koyun vs.)
çift sadaka verirse, cennetin bütün kapılarından, ‘Ey Allah’ın
(rızasına ermiş) kulu, bu kapıya gel, burada hayır ve ihsanla ağır-
lanırsın!’ diye davet edilir. ‘İkâme ̦ keyfiyeti içerisinde namazlarını
eda edip namazla bütünleşenler namaz kapısından; (ömürlerini
Hakk ̦a hizmet yarışında geçiren) mücahitler cihat kapısından;
Allah için açlığa, susuzluğa katlanan oruç ehli reyyân kapısından;
sürekli hayr ü hasenât peşinde koşan infak ve hayır-hasenat ehli
de sadaka (zekât) kapısından (cennete) davet edilirler.”
Bunun üzerine Ebûbekir radıyallahu anh sordu: “Anam babam
sana feda olsun ya Resûlallah! Her ne kadar o kapıların birinden
davet edilip cennete giren kimsenin diğer kapılara ihtiyacı olma-
sa da cennetin bütün kapılarından davet edilecek kimseler var
mıdır?”
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem cevaben: “Elbette vardır;
senin de onlardan birisi olacağını ümit ediyorum.” buyurdu. [Buhari,
Savm 4; Müslim, Zekât 85]
ِ ِ ٍ ۪ َ
ْ » َ א ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل ا ْ ُ ْ رِ ِ ّي َ ۪أ ْ َ 598
ِ َ ُ َ ْ َ ْ ً א ۪ َ ۪ ِ ا ّٰ ِ ِإ َّ َא َ َ ا ّٰ ُ ِ ٰ ِ َכ ا ْ َ ْ ِم َو َ ٍ َ ُ ُم
ْ
۪
«َ ۪ ً א َ ْ َ ِا َّאر
37 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ ا ِ ْؤ
َ ُ ُ ُ » :َ َאل ِ ّٰ أَ َّن َر ُ َل ا ْ َة ُ ۪ ََ ْ أ 601
َ َ
.« َ ۪ َ َ אنَ َْ َ َ ِ َ َ َ ْ ُכ ْ َ َ ْכ ِ ُ ا ِ َّ َة ِ ْؤ َ ِ ِ َ ِْن َوأَ ْ ِ وا
ُ ُ
.« ا َ َ ۪ َ َ ْ ً א ٍِ ِ ۪و
ُ ُ َ ْ » َ ِْن ُ َّ َ َ ْ ُכ: ْ ُ َ رِ َوا َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Hilâli görünce oruca başlayın! Hilâli görünce de oruca son
37 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
Sahur Vaktinde ve
Sahur Yemeğinde Bereket Vardır
37 7
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
אس ِ َ ٍ
ُ َّ » َ َ َ ُال ا: َ َאل ّٰ أ َّن َر ُ َل ا ْ َ ِ ْ ِ ْ َ ْ َ 607
« ِ اا ِ ٍ א
َ ْ ْ ُ َّ َ َ ْ َ
Sehl İbn Sa’d radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Oruçlu insanlar, (sünnete uyarak) iftarı yapmakta acele
davrandıkları müddetçe daima hayır içindedirler.” [Buhari, Savm 45;
Müslim, Sıyâm 48]
37 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
« َ ِ َ א ِ ٍ َ َ ُ َ َّ ا َّא
İbn Abbas radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah ömür verir de gelecek seneye kadar yaşarsam, muhar-
rem ayının dokuzuncu günü oruç tutacağım.” [Müslim, Sıyâm 134]
38 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ُ َ ْ َ ْ َ ُض ا
אل ِ ِ َ
ْ ُ » : َ َאل ّٰ َ ْ َر ُ ل ا َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
616
.« ِאئ َ َ ِ ُ ِ ۪ َ ْ م ا ْ ِ ْ َ ِ وا
ٌ َ َ ُّ أ ْن ُ ْ َ َض َ َ ِ َوأ َא َ ْ َ َْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellemşöyle buyurdu:
“Pazartesi ve perşembe günleri haftalık ameller (Allah’a) arz
edilir. Binaenaleyh ben amelimin oruçluyken arz olunmasından
hoşlanırım.” [Tirmizi, Savm 44]
َ َ َ ّٰ ى َ ْ َم ِ ّٰ אن َر ُ ُل ا
َ َכ: ْ َ َ א َ َ َ ْ َ ِאئ617
. ِ ۪ َ ْ ا ْ ِ ْ َ ِ َوا
ْ
Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem pazartesi ve perşembe günleri
oruç tutmaya gayret ederdi. [Tirmizi, Savm 44]
ٍ ۪א َ ِ َ ْ أَ ِ ا618
ْ َ ََِ ث ۪ َ۪ َ أ ْو: َ َאل َّ ْر َداء
ِ ِ ٍ ِ ِ ِ : ُ ْ ِ أَ َد َ ُ َّ َ א
ٰ ُّ ُכ ّ ِ َ ْ ٍ َو َ َ ة ا ْ ِ َ אم َ َ َ أَ َّאم
. ِ و ِ َ َّ أَ َאم ّٰ أُو
َ َ َ َ
38 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ٍ
َ َ َאء אد َة َ َ ُ ِ ْ ْ َ ٰ َ َאء ِإ َّ ِ َّ أَ َّن ا َ َ َ ْ أ619
َ »أَ ْ َ َ ِ ْ َ ُכ ُ ا َّ ِאئ ُ َن َوأَ َכ:
: ِ َّ ِ ُ ٍ َو َز ْ ٍ َ َ َכ َ ُ َ َאل ا
ُّ َّ ْ
«ُ َ َ א َ ُכ ا ْ َ ْ ُار َو َ َّ ْ َ َ ُכ ا ْ َ َ ِئ َכ
ُ ْ َ ُ
Enes İbn Mâlik radıyallahu anh demiştir ki:
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, Sa’d İbn Ubâde’ye misa-
fir olmuştu. Sa’d, hemen bir parça ekmek ve biraz da zeytinyağı
getirip Resûlullah’a sallallahu aleyhi ve sellem ikram etti. Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem bunları yedikten sonra ev sahibine şöyle dua
etti: “Hanenizde oruçlular iftar etsin! Sofranızdan ebrâr (salih
insanlar) yesin! Melekler de size (rahmet ve mağfiret) duasında
bulunsunlar!” [Ebû Davud, Et’ıme 54]
ِ ِ : َة ۪ َ َ ْ أ621
َّ َ ْ َ » : َ ُ ُل ّٰ َ ْ ُ َر ُ َل ا: ََُْ
« ُ ُّ َُ َ َ ُ ْ َو َ َ ْ ُ ْ َر َ َ َכ ْ َم َو َ َ ْ ُ أ
َ ْ ْ ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah’ı sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyururken işittim:
38 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ َ ْ َאد أ ِ ِ
َ َ ِ ْ ُ ْ ُ َא َر ُ َل ا ّٰ َ ٰ ى ا: ْ َ َ א، َ َ َ ْ َ אئ622
.«ور ِ ِ َ ِ َ
ٌ ُ ْ َ ٌّ َ » َ ُכ َّ أ ْ َ ُ ا ْ َ אد:ا ْ َ َ ِ أ َ َ ُ َ א ُ ؟ َ َ َאل
Âişe vâlidemiz radıyallahu anhâ demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’e “Ya Resûlallah!
Amellerin en faziletlisi olarak cihadı biliyoruz. Biz hanımlar
cihada katılmayacak mıyız?” diye sordum. Buyurdular ki: “Sizin
için cihadın efdali, hacc-ı mebrûrdur. (Yani, Allah ve kul hakkına
riayet edilerek yapılan makbul hactır)” [Buhari, Hac 4]
ِ َ ٍم أَ ْכ ِ ِ َ ِ
ْ َ ْ » َ א: َ َאل، ّٰ َ ْ َ אئ َ َ أ َّن َر ُ َل ا
623
ْ َ
« َ َ َ أَ ْن َ ْ ِ َ ا ّٰ ُ ِ ِ َ ً ا ِ َ ا َّאرِ ِ ْ َ ْ ِم
َ ْ
Âişe vâlidemiz radıyallahu anhâ demiştir ki: Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“(Senenin günleri arasında) Allah’ın kullarını cehennemden
en çok azat ettiği gün, (kurban bayramı öncesindeki) arefe günü-
dür.” [Müslim, Hac 436]
אن َ ْ ِ ُل
َ َ َ َر » ُ ْ ٌة: َ َאل ِ َّ أَ َّن ا ٍ
אس ا
َّ َ ِ ْ ِ َ
624
َ َّ
« ِ َ ً َّ َ َ َّ ً أَ ْو
Abdullah İbn Abbas radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ramazan ayında yapılan umre, bir hac ya da benim refaka-
timde yapılan bir hac sevabına muadildir.” [Buhari, Umre 4; Müslim, Hac 221]
38 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ َ ِ ر ْכ א ِא و
ِ َ » :אء َ َ َאل ِ َّ אس أَ َّن ا ٍ ِ ْ َ ِ ا626
َ ْ َّ ً َ َ َّ َّ َ
ِ َ َ «ِ ّٰ »ر ُل ا:َ ؟ َ َאل ْ َ َ ْ أ: َ א ُ ا.ْ ِ ُ َن
َ َ ُ َ ُ ْ ا:ا ْ َ ْ ُم؟« َ א ُ ا
.« ْ ََو َ ِכ أ َِ
َ َ » :أ ٰ َ ا َ ٌّ ؟ َ َאل ْ َ ا ْ َ أَ ٌة َ ِ ًّא َ َ א
ٌ ْ
İbn Abbas radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ravhâ denilen mevkide bir
kafileyle karşılaştı ve “Bu topluluk da kim?” diye sordu. Onlar:
“Biz müslümanlarız, peki ya sen kimsin?” dediler. Resûl-i Ekrem:
“Ben Resûlullah’ım” diye cevapladı. Derken onların içinden bir
kadın, yukarı doğru kaldırdığı bir çocuğu göstererek: “Bunun
için de hac mevzubahis midir?” diye sordu. Allah Resûlü: “Evet
(o nafile olarak haccetmiş olur), sana da ayrıca sevap verilir.”
buyurdu. [Müslim, Hac 409]
ِ ْ َ ْ أَ ُّي ا:
אل : ِ ّٰ ِئ َ ر ُل ا: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة627
َ ُ َ ُ َ َ
۪ »اَ ْ ِ אد:َ َאل
ُ َ ُ َ א َذا؟: َ ۪ « ِ ِ ُ ّٰ ِ َو َر »إ۪ َ א ٌن ِא:أَ ْ َ ُ ؟ َ َאل
َّ
«ور ۪ ِ
ٌ ُ ُ َ ٌّ َ » : ُ َّ َ א َذا؟ َ َאل: َ « ّٰ َ ۪ ِ ا
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki:
Allah Resûlü’ne sallallahu aleyhi ve sellem “Hangi amel efdal-
dir?” diye soruldu. “Allah’a ve Resûlüne iman etmektir.” diye
cevapladı. “Ondan sonra hangisi? denildi. “Allah yolunda cihat
etmektir” diye mukabele etti. “Peki ondan sonra hangisi?”
denilince: “Hacc-ı mebrur (Allah ve kul hakkına riayet edilerek
yapılan, riya karıştırılmamış makbul hac)” buyurdu. [Buhari, Hac 4;
Müslim, İman 135]
אط َ ْ ٍم
ُ َ ِ » ر: َ َאل، ّٰ أَ َّن َر ُ َل ا ٍ ْ َ ِ ْ ِ ْ َ ْ َ
630
ِ ِ ِ
َ ْ ُ َ ْ ط أَ َ ُכ
ِ ۪ َ ۪ ِ ا ّٰ ِ َ ِ َ ا
ْ َ َو،ُّ ْ א َو َ א َ َ ْ َ א ٌْ
ِ ّٰ ۪ ِ ا ۪ ُ ْא ا َوا ْو َ ُ َ و،َ َ َ א ا ْ َ َّ ِ َ ِ َ ا ُّ ْ א َو َ א
َ َْ َ ُ ُ َّ ْ َ ٌْ
.« َ َ א ٰ أَ ِو ا ْ َ ْ َو ُة َ ِ َ ا ُّ ْ א َو َ א َ َ َ א
ْ َ ٌْ
Sehl İbn Sa’d radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendinizi Allah yoluna adadığınız (cihada çıktığınız, nöbet
38 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ٍ ِ
َّ ُ : َ َאل ِ ّٰ أَ َّن َر ُ َل ا ٍ ْ َ ُ ِ ْ َ َ ْ َ َ א
ُّ »כ َ 631
ٰ ُ ِإ ُ َ َ ُ َ ّٰ َ ُ ُ َّ ِ َ ،ِ ّٰ َ ۪ ِ ا َ ِ َ َ ِ ِ ِإ َّ ا ْ ُ َ ا َٰ َُ ْ ُ
« ِ َ ْ ِ َو ُ َ َّ ُ ِ ْ َ َ ا ِ ِ
َ َ ْ م ا ْ َא
ْ
Fadale İbn Ubeyd radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Herkesin amel defteri vefatıyla kapanır, mühürlenir. Ancak
Allah yolundaki murabıt bundan müstesnadır. Zira onun ameli,
kıyamet gününe kadar kendisi lehine nemalanır ve o kabir fitne-
sinden de güvende olur.” [Ebû Davud, Cihâd 15; Tirmizi, Fedâilu’l-cihâd 2]
İzah: Murabıt; kendisini hak yoluna adamış, davasından başka bir
şey düşünmeyen insandır. O, memleketine sızacak bütün tehlike deliklerini
tıkamayı hayatının gayesi edinmiş ve bununla beraber kendisine akseden
yümün ve bereketi de başkalarına intikal ettirmeyi en büyük vazife telâkki
etmiştir.
ِ ِ
ْ َ ُ ّٰ » َ َ َّ َ ا: ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة632
ٌ ۪ ْ َ אد ۪ َ ۪ ۪ َوإ۪ َ א ٌن ۪ َو ٌ َ ِ َّ َ ۪ َ ُ ْ ِ ُ ُ ِإ
ِِ ۪ َ ج
َ َ
ِ ُ ۪ َ ُ َ َ א ِ ٌ أَ ْن أُ ْد ِ َ ُ ا ْ َ َّ َ أَ ْو أَ ْر ِ َ ُ ِإ ٰ َ ْ ِ ِ ِ ا َّ ۪ ي َ َج
َ ُ
ٍ ْ ٍ ِ ِ ِه א ِ َכ ۪ ٍ ۪ ِ ِ
ْ َ َ َّ َ ُ ُ ْ َ َوا َّ ي، َ َ ْ ُ ِ َ א َ َאل ْ أَ ْ ٍ أَ ْو
ُ ْכ َ ۪ َ ۪ ِ ا ّٰ ِ ِإ َّ َ َאء َ ْ َم ا ْ ِ א َ ِ َכ َ َئ ِ ِ َ ْ َم ُכ ِ َ ْ ُ ُ َ ْ ُن َد ٍم
َ ْ َ ُ
39 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ََ َّ ُ َُ َ َّ ٍ ِ َ ِ ِه َ ْ َ أَ ْن أ ۪ ٍ ِ
ُ ْ َ َوا َّ ي،َور۪ ُ ُ ر۪ ُ ْ כ
ِ ِ ۪ َْ و ٍ ِ א َ ْ ت ِ َ َف
َ ْ و ٰ כ،َ ۪ ِ ا ّٰ أَ َ ً ا ُ َّ َ ُ َ َ َ ۪ ِ ْ ُ ْا
، ّ ِ َ َ ً َو َ ُ ُّ َ َ ْ ِ ْ أَ ْن َ َ َ َّ ُ ا َ ون َ ُ ِ َ َ أَ ِ ُ َ َ ً َ َ ْ ِ َ ْ َو
، َ َ ْ ُ َ ِ ّٰ أَ ْن أَ ْ ُ َو ۪ َ ۪ ِ ا ت ٍ
ُ َوا َّ ۪ ي َ ْ ُ ُ َ َّ ِ َ ِ ِه َ َ ِد ْد
َّ ُ
« َ َ ْ ُ َ ُ أَ ْ ُ َو، َ َ ْ ُ َ أَ ْ ُ َو
َّ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah, kendi rızası istikametinde cihada çıkan kimseye,
‘Onu başka bir gaye değil sadece Benim rızamı tahsil yolunda
mücahede aşkı, Bana olan imanı ve peygamberlerimi tasdiki
yollara düşürmüştür.’ buyurarak kendisini ihsan ve lütfuyla
ağırlayacağını taahhüt eder. Allah, o samimi eri şehadet şer-
betini içerse cennete koymaya, gazi olursa uhrevî-dünyevî
ecir ve ganimete nail olmuş olarak evine döndürmeyi tekeffül
eder. Muhammed’in aleyhi ekmelü ̦t-tehâyâ nefsi kudret elinde olan
Allah’a kasem olsun ki, Hak rızası yolunda açılan bir yara,
kıyamet gününde açıldığı günkü şekliyle gelir; rengi kan rengi,
kokusu da misk kokusudur. Muhammed’in aleyhi ekmelü ̦t-tehâyâ
nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, eğer müslü-
manlara meşakkat vereceğini bilmesem, Allah için cihada çıkan
hiçbir seriyyeden geri kalmaz, refakat ederdim. Fakat benim
bütün müminleri sevk etmeye imkânım olmadığı gibi onların
da imkânları buna el vermiyor. Sadece benim gitmem onların
arkada kalması da ağırlarına gidiyor. Muhammed’in nefsi kudret
elinde olan Allah’a kasem ederim ki ne kadar arzu ederdim,
Allah yolunda cihat edeyim ve şehit olayım. (Sonra Allah beni
yeniden diriltsin) Yine cihat edip şehit olayım, tekrar cihat edip
şehit olayım.” [Müslim, İmâre 103]
39 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ّٰ אب ر ِل ا َ ِ َ
ُ َ ِ َ ْ َ َّ َر ُ ٌ ْ أ: َ َאل َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
633
אس َ ٍ ِ ِ ِ ٍ ْ ِِ
َ َّ َ ِ ا ْ َ َ ْ ُ ا:ُ َ ْ َ ٌ ْ َ אء َ ْ َ ٌ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ َאل
ِכ، ِ ّٰ ٰ َ ا ا ِ ّ ْ ِ َو َ ْ أَ ْ َ َ َ ّٰ أَ ْ َ ْ ِذ َن َر ُ َل ا ۪
ُ ْ ََ َ
َ َُ
ِ ّٰ ۪ ِ ا ۪ » َ َ ْ ْ َ َِّن َ אم أَ ِ ُכ: َ َ َאل ِ ّٰ ِل ا ِ ِ
َ ْ َ َ ُ َ ُ َ ٰذ َכ
أَ ِ ن أَن ِ ا כ،א א ۪ ِِ ِِ َ ِ
ْ ُ َ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ ُّ ُ َ ً َ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َأ
َ ْ َ א َ َ ۪ َ ۪ ِ ا ّٰ ِ ُ َ َاق،ِ ّٰ ا ْ َ َّ َ ؟ اُ ْ ُ وا ۪ َ ۪ ِ ا و ِ כ
ُُ َ ُْ َ
.«ُ َّ َ ْ َא َ ٍ َو َ ْ َ ُ ا
َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki:
Sahabeden bir şahıs, bir vadiden geçerken tatlı bir su kaynağı
ile karşılaştı ve orası çok hoşuna gitti. İçinden: “İnsanlardan el
etek çekip yalnız başıma şu sulak yerde yaşasam, ne güzel olur-
du!” diye geçirdi ama hemen peşinden “Resûlullah ̦tan sallallahu
aleyhi ve sellem izin almadan böyle birşeyi asla yapamam.” dedi.
Sonra bu sahabinin düşünceleri Resûlullah ̦a sallallahu aleyhi ve sellem
aktarıldı. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu
ki: “Sen böyle bir şey yapma! Zira sizden birinizin Hak rızası isti-
kametinde dâim ve kâim olması (hizmette fütur göstermemesi),
evinde oturup yetmiş sene namaz kılmasından (şahsî kemâlât
yapmasından) efdaldir. İstemez misiniz Allah sizi bağışlasın ve
cennete koysun? Eğer buna talipseniz O ̦nun rızasını tahsil yo-
lunda (maddi manevi fedakârlık yaparak) mücahede ediniz. Zira
her kim rıza-yı ilâhî yolunda bir deve sağımı süresi kadar olsun
mücahede ederse, cenneti hak etmiş olur.” [Tirmizi, Fedâilu’l-cihâd 17]
ِ
َ َ ِ ْ َ א َ ْ ُل ا
אد ،ِ ّٰ َא َر ُ َل ا: َ ۪ َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة634
َ َ
َّ َ ْ ِ أَ ْو َ َ ًא ُכ ِ « َ אدوا ۪ » :َ ۪ ِ ا ّٰ ِ؟ َ َאل ۪
َّ َ ْ َ َ ُ َ َ ُ َ ُ َ ْ َ َ
39 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ّٰ ِ ۪ ِ ا ۪ ِ ِ » َ ُ ا ْ א:َن« ُ َ َאل ۪ ِ
َ ُ َ َّ ُ َ ْ َ َ » :ٰذ َכ َ ُ ُل
َو َ ِ ٍאم ٍَ ة ِ ْ َ ِ ّٰ אت اِ ِ ِآ ِ َכ َ ِ ا ِאئ ِ ا ْ َ ِאئ ِ ا ْ َ א
َ َ ْ ُُ َ َ َّ َ
.«ِ ّٰ َ ۪ ِ ا ۪ ُ ِ ِ اْ א
َ ُ َ ْ َ ّٰ َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki:
“Ya Resûlallah! Allah yolunda cihada muadil başka bir amel
var mıdır?” diye sorulduğunda, “Var ama sizin onu yapmaya
gücünüz yetmez.” buyurdu. Bu soru kendisine iki veya üç defa
tevcih edildi ve O her defasında aynı cevabı verdi. Akabinde
şöyle buyurdu: “Allah yolundaki mücahidin misali, gündüzleri
sâim, geceleri kâim, Allah’ın âyetlerine (emir ve yasaklarına) karşı
saygılı (hüşyâr bir kalbe sahip) ve -rıza-yı ilâhî yolunda hizmet
eden mücahit, cepheden dönünceye kadar- aralıksız namaz kılıp
oruç tutan bir kimse gibidir. (Hiç kimse bu kadar ibadet edeme-
yeceğine göre mücahidin alacağı sevaba da kimse erişemez.)”
[Buhari, Cihâd 1; Müslim, İmâre 110]
ِ
ُ ۪ َא َر ُ َل ا ّٰ ِإ ۪ ّ أُر: أَ َّن َ ً ِ ْ أَ ْ َ َ َ َאل ٍ َ َ َ ْ أ637
َ »ا ْئ ِ ُ َ ًא َ ِ َّ ُ َכ ِ : َ َאل، ِ ِ ۪
َ َّ َ َ ْ َ אن ُ َّ َ َ ََ א أ َ َ ْ َ ا ْ َ ْ َو َو
ِ ِ َ ْ ِ ئُ َכ ا َ م و ُ ُل أ ِ ّٰ إ َِّن ر َل ا:َ ِ َض « َ َ َאه َ َ َאل
ْ َ َ َ َّ ُ ُ َ ُ َ
َ ت ِ ِ َو ِ
ُ ْ َّ َ َ ُ ْ أَ ْ ِ ا َّ ۪ ي ُכ، ُ َ َ ُ َא: َ َאل، ِ ِ ا َّ ۪ ي َ َ َّ ْ َت
. ِ ِ אر َك َ ِכ ِ ۪ ِ َ َ ِ ّٰ َ ِ ۪ ِ ْ َ ًئא َ ا
َ َ ُ َ ْ ُ َ ْ ًئא ْ َ ْ ُ ْ
Enes radıyallahu anh demiştir ki:
Eslem kabilesinden bir delikanlı “Ey Allah’ın Resûlü! Ben ci-
hada çıkmak istiyorum ancak yanımda gerekli teçhizat yok.” dedi.
39 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Filan şahsa git!
O, cihada çıkma niyetiyle teçhizat hazırlamıştı ancak rahatsızlan-
dı.” Emri alan delikanlı da o şahsa gelerek “Resûlullah ̦ın sallallahu
aleyhi ve sellem sana selâmı var. Harp için hazırladığın teçhizatı bana
vermeni buyuruyor.” dedi. Genci dinleyen adam (hasta olduğu
için) hanımına şöyle seslendi: “Hanım! Hazırladığım teçhizatı bu
gence ver! Sakın o malzemelerden bir tanesini bile vermemezlik
etme! Allah aşkına ondan hiçbir şeyi esirgeme ki, hâsıl olan ecir
ve berekete sen de eksiksiz nail olasın!” [Müslim, İmâre 134]
:ٌ ُ َ َّ ٌ ِא ْ َ ۪ ِ َ َ َאل ِ
ُ َر َّ ِ َّ أَ ٰ ا: َ َאل َ ِ ا ْ َ َ اء638
َ َ ُ َّ َ א، َ َ ْ َ َ « ْ ِ َ א ، ِ َ »أ:ُ َل ا ّٰ ِ أُ َ א ِ ُ أَ ْو أُ ْ ِ ؟ َ َ َאل َא َر
َّ ُ ْ ْ ُ
« » َ ِ َ َ ۪ ً َوأُ ِ َכ ۪ ا: ِ ّٰ َ َ َאل َر ُ ُل ا ََُِ
ً َ
Berâ radıyallahu anh demiştir ki:
Baştan aşağıya silâhlı ve zırhlı bir adam, Resûl-i Ekrem’in
sallallahu aleyhi ve sellem huzuruna geldi ve dedi ki: “Ya Resûlallah!
Önce harp mi edeyim, yoksa müslüman mı olayım?” Allah
Resûlü: “Önce müslüman ol, sonra harbet!” dedi. Bunun üzerine
adam müslüman oldu ve cephede savaşıp şehit düştü. Ardından
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz onun hakkında şöyle
buyurdu: “Az amel yaptı fakat çok mükâfat kazandı.” [Buhari, Cihâd
13; Müslim, İmâre 144]
her şey kendisine verilecek olsa bile dünyaya geri dönmeyi iste-
mez. Şehit ise şehadetin faziletini ve yüksek payesini hakkalyakîn
bildiği için dünyaya tekrar tekrar dönmeyi ve on defa şehit olmayı
temenni eder.” [Buhari, Cihâd 21; Müslim, İmâre 109]
ِ ِ
َ َ ِ ْ َ َאم ْ َ َ َכ َ أَ َّن ا ّٰ
אد أَ َّن َر ُ َل ا אد َة َ َ َ ۪ َ َ ْ أ640
ِ ِ َ ۪ ْ ۪ ۪ ِ ا ّٰ ِ وا
َא َر ُ َل:אل َ َ َאم َر ُ ٌ َ َ َאل َ ْ َ ْ أَ ْ َ ُ ا، ّٰ אن ِא َ َ َ
אي؟ َ َ َאل َ ُ َر ُ ُل ۪
َ َ َ ّ َ َא ُ َّ ا ّٰ ِ أَ َرأَ ْ َ إ ِْن ُ ِ ْ ُ ۪ َ ۪ ِ ا ّٰ ِ أَ ُ َכ
ِ ِ ِא َ ۪ ا ِ وأ ۪ َ ْ ِ ُ » َ إ ِْن: ِ ّٰ ا
ُ ْ َ ٌ ْ ُ ٌ َ ْ ُ ٌ َ َ ْ َ ّٰ ِ َ َْ
۪ ْ ِ ُ أَرأَ َ إ ِْن:»כ َ ُ ْ َ ؟ « َ َאل : ِ ّٰ ُ ْ ِ ٍ « ُ َ َאل َر ُ ُل ا
ُ ْ َ َْ َّ
ِא َ » وأ: ِ ّٰ אي؟ َ َ َאل ر ُل ا ۪ ِ
َ َ َ ۪ ِ ا ّٰ أَ ُ َכ َّ ُ َ ّ َ َא
ٌ َ َ ْ َ ََْ ُ َ
.« َ َאل ۪ ٰذ ِ َכ َ ۪ ِ َ َِّن، َ ْ َّ ُ ْ َ ِ ٌ ُ ْ ِ ٌ َ ُ ْ ِ ٍ ِإ َّ ا
ْ ُْ
Ebû Katade radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem aramızda otururken ayağa
kalktı ve “Amellerin en faziletlisi Hak yolunda mücahede etmek
ve Allah ̦a imandır.” buyurdu. Bunun üzerine bir şahıs kalkıp
“Ya Resûlallah! Eğer Allah yolunda şehit düşersem günahlarıma
kefaret olur mu?” diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu-
yurdu ki: “Evet! Sabreder, mükâfatını sadece Allah’tan bekler ve
cephede düşmanla çarpışırken sebat edip kaçmadan ilâ-yı kelime-
tullah yolunda şehit düşersen günahlarına kefaret olur.” Az sonra
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem o şahsa “Nasıl demiştin?” diye
sordu. O da: “Allah yolunda şehit düşersem, günahlarıma kefaret
olur mu? diye sormuştum.” dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
Efendimiz bu sefer buyurdu ki: “Elbette! Sabreder, mükâfatını
sadece Allah’tan bekler ve cephede düşmanla çarpışırken sebat
edip kaçmadan ilâ-yı kelimetullah yolunda şehit düşersen kul
39 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
39 7
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ّٰ א ِ ِ ِ ِ ا
ْ َ ِّ ِ َّ ِ َء ِ َ ۪ ِإ َ ا:َ َאل َْ ْ َ ْ َ
645
ِ ِ َ ُ ِ َ َ َ َ َ ْ ِ َ َ َ ُ أَ ْכ ِ ُ َ ْ َو ْ ِ ِ َ َ َ א ۪ َ ْ ٌم َ َ َאل َ ِّ ُ
ْ ْ
« » َ א َزا َ ِ ا ْ َ َ ِئ َכ ُ ُ ِ ُّ ُ ِ َ ْ ِ َ ِ َ א: ِ ا
ُّ َّ
Câbir İbn Abdullah radıyallahu anhumâ demiştir ki:
(Uhud’da şehit edilen) Babamın (müşrikler tarafından) müsle
(işkence) yapılmış cesedi getirilip Resûlullah ̦ın sallallahu aleyhi ve sel-
lem önüne konuldu. Yüzünü açmak için gittim, fakat bazı insanlar
bana mâni oldular. Bu esnada Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
babamın (zahirî hâli böyle olmasına rağmen) manevi durumunu
haber verme sadedinde buyurdular ki: “Melekler hiç durmadan
40 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ
ُ ۪ َّ » َ א َ ِ ُ ا: ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة646
« ِ َ َ ْ ِ ْ َ ِّ ا ْ َ ْ ِ ِإ َّ َכ َ א َ ِ ُ أَ َ ُ ُכ ِ ْ َ ِّ ا
ْ ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Şehidin can verirken hissettiği acı, sizden birinin (ancak
hafifçe çimdiklendiğinde veya) pire (gibi haşerelerin) ısırdığında
duyduğu acı kadar hafiftir.” [Tirmizi, Fedâilu’l-cihâd 26]
ِ َ
َ َ َ ْ » َ ِ ا: ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
648
ِ ِِ ۪ ِ ِ َ۪ א
ُ َ َ ۪ ِ ا ّٰ إ۪ َ א ًא ِא ّٰ َو َ ْ ً א ِ َ ْ ه َ َِّن َ َ ُ َو َر َّ ُ َو َر ْو ً َ
« ِ َ ۪ َ ا ِ ِ َ ْ َم ا ْ ِ א ۪ َ و
ُ َْ َ
َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’a inanarak ve O’nun vaadini tasdik ederek ilâ-yı keli-
metullah yolunda kullanılması gayesiyle bir at besleyen kimse, o
atın yediğinden içtiğine, tersinden idrarına varıncaya kadar her
bir şeyi kıyamet günü sevap olarak mizanında bulacaktır.” [Buhari,
Cihâd 45]
ِ ّٰ َ ِ ْ ُ َر ُ َل ا : َ َאل ِ ِ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ ِ َ א ِ ٍ ا649
ّ َ
ُ ِ ْ ُ َّ ٍة أَ َ إ َِّن ا ْ ُ َّ َة َِ ِ
ْ َ َ ْ َوأ ُّ وا َ ُ ْ َ א ا:َو ُ َ َ َ ا ْ ْ َ ِ َ ُ ُل
.« أَ َ إِن ا ْ ة ا، ْ أَ َ إ َِّن ا ْ ُ َّ َة ا، ْ ا
ُ ْ َّ َ َّ ُ َّ ُ َّ ُ َّ
Ukbe İbn Âmir el-Cühenî radıyallahu anh demiştir ki:
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem minberde iken: “Düş-
manlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın.” {Enfâl
Sûresi, 8/60} âyetini okudu ve ardından ‘kuvvet hazırlamaktan ̦
maksadın ne olduğunu şöyle açıkladı: “İyi bilin ki kuvvet atmak-
tır; kuvvet atmaktır; kuvvet atmaktır (Ok, mızrak, mermi, top,
füze vb. silahları kullanmak ve geliştirmektir.)” [Müslim, İmâre 167]
ِ ِ ِ وا ا
ْ َّ َ َوأَ ْن َ ْ ُ ا أَ َ ُّ ِإ،ا َو ْار َכ ُ ا ُ َو ْار، ُ َ ِ ْ ُ ِ َو َ َّ َ َ ْ َ
ْا
«َ א ُ ِّ َ ُ َر ْ ً َ ْ ُ َ ِ َّ َ א ِ ْ َ ٌ َ َכ َ א َ ْ َ َ ْ َّ ْ َ َ َك ا َ َو.أ ْن َ ْ َכ ُ ا
َ
َ َ
.«َ א »כ:أَو אل
َََ َ َ ْ
Ukbe İbn Âmir radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallal-
lahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah, bir ok vesilesiyle üç kimseyi cennete koyar: Hayra
vesile olur ve hayır getirir umuduyla oku yapan ustayı, onu Allah
rızası istikametinde atanı ve atıcıya yardımcı olan kişiyi.
Atıcılık ve biniciliği iyi yapın (bu konularda kendinizi gelişti-
rin). Bana göre atıcılıkta usta olmanız, binicilikte iyi olmanızdan
daha yeğdir. Kendisine atıcılık eğitimi verildikten sonra ona değer
vermeyip terkeden, sahip olduğu önemli bir nimeti terk etmiş
veya nankörlük yapmış olur.” [Ebû Davud, Cihâd 23]
İzah: Mümin, hayatındaki her şeyi belli bir plan ve program dahilinde
yapan ve öncelikli hedefinde rıza-yı ilâhi bulunan kimsedir. Bu sebeple
o, seyahate çıkarken bile niyetini gözden geçirir; ilim tahsil etmek, Hak
dostlarının meclislerine uğramak, ticaret, sağlık vb. sebepler için yolculuğa
çıkar. Gayesiz bir şekilde vakit israfı ve birtakım haramları irtikâp etme
40 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
düşüncesiyle çıkılan bir seyahat rıza-yı ilâhiye muvafık düşmeyen bir du-
rumdur. Binaenaleyh her durumda niyetlerin ve amellerin Allah’ın rızasına
uygun olmasına özen gösterilmelidir.
َ ْ ُ أَ ْو ُ َ ِ ّ ْ َ אزِ ًא َ
َ » : َ َאل ِّ ِ َّ َ ِ ا َ َ َ ْ أ ۪ أُ َ א
َْ ْ
655
« ِ َ َ ْ ِم ا ْ ِ א
َ َ َْ ٍ ِِ ۪
َ ِأَ ْو َ ْ ُ ْ َ אزِ ًא أَ ْ ِ َ ْ ٍ أَ َ א َ ُ ا ّٰ ُ ِ َ אر
Ebû Ümâme radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kim bizzat cihada katılmaz veya bir askeri (mücahidi)
teçhiz etmez ve yahut onun geride bıraktığı aile fertlerine sahip
çıkmayıp hayrı dokunmazsa Allah kıyamet gününden önce o
kimseyi ciddi bir musibete uğratır.” [Ebû Davud, Cihâd 17]
Şehitler Hakkında
40 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ ْ ِ و ْ ِ ُ َ ٍ أَ َ ِ ا ْ َ َ ِة ا ْ َ ْ ُ ِد
َ ْ ِ ْ ِ ْ َ ْ َ ۪ ِ ْ ِ َز657
ِ ِ ون א ِ ِ ِ ِ
َ َ » َ ْ ُ َ ُد: َ ُ ُل ّٰ َل ا ُ َ ْ ُ َر: َ َאل َّ َ ْ َ ُ ْ ِא
ِ ِ ۪ َ َ َ ۪ ٌ و ُِ َ د ِ ِ ون د ِ
َ ُ َ ون د ُ ْ ََ َُ َ َ َ ُ َ َ ۪ ٌ َو َ ْ ُ َ ُد
« ٌ ۪ َ َ ُ َ ِ ِ ْ َون أ
َ َ ۪ ٌ َو َ ْ ُ ِ َ ُد
Aşere-i Mübeşşereden Saîd İbn Zeyd radıyallahu anh demiştir
ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Malını koruma uğrunda öldürülen, canını koruma uğrunda
katledilen, dini uğrunda öldürülen ve ırzı ve namusu uğrunda
öldürülen kimse hem dünya hem de âhiret bakımından şehittir.”
[Ebû Davud, Sünnet 29; Tirmizi, Diyât 21]
40 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ً َ َ » َ ْ أَ ْ َ َ َر: ِ ّٰ ُل ا ۪
ُ َ َאل َر : َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة659
َ َ
« ِ ِ َ ِ ُ َ َ ّٰ َ َِ ا َّאر ِ ِْ ْ ا
ُ ً ُ ُ
ِْ ٍ ْ ِ ّ ِכ ِ
ُ ُ ُ ّٰ ُ ْ َ ً أَ ْ َ َ ا
ْ ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kim müslüman bir köleyi azat ederse, Allah Teâla da
azad olan kölenin her uzvuna bedel azat edenin bir uzvunu
–tenâsül uzvuna mukabil tenâsül uzvuna varıncaya kadar– ce-
hennem ateşinden azat eder (kurtarır).” [Buhari, Keffarât 6; Müslim, Itk 22]
ِ ِ ٍ
َ ُ » : ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ أَ ۪ َ ْ ُ د ا ْ َ ْ رِ ِ ّي667
ُ ِ אن ُ َ אَ אن َ ْ َ ُכ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ُ ِ َ ا ْ َ ْ ِ َ ْ ٌء ِإ َّ أَ َّ ُ َכَ َر ُ ٌ ِ َّ ْ َכ
َ َאل. ِ ِ ْ ُ ْ אن َ ْ ُ ِ ْ َ א َ ُ أَ ْن َ َ َ َאو ُزوا َ ِ ا ا אس وכאن ِ ا وכ
ُ َ َ َ ً ُ َ َ َ َ َّ
« ُ ْ َ َ َ َאو ُزوا، ُ ْ ِ » َ ْ ُ أَ َ ُّ ِ ٰ ِ َכ: ُ ّٰ ا
Ebû Mes’ûd el-Bedrî radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sal-
lallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden önceki ümmetlerden bir adam (vefatından sonra)
hesaba çekildi. Hayır adına lehinde olabilecek bir şey bulunama-
dı. Ancak şu var ki, adam (hayatta iken) ticaret yapar ve kolaylık
sağlardı. Adamlarına darda ve zorda kalan borçlulara kolaylık
göstermelerini söylerdi. İşte bu muamelesi sebebiyle Azîz ve
Celîl Allah buyurdu ki: “Biz, darda kalanlara müsamahalı davran-
maya ondan daha layığız; onu affedin!” [Müslim, Musâkât 30]
41 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
» َ َ ا ّٰ ِ َ َ ْن:
: ٍ ِ َ ِ َ َאل ِ أَن ا ٍ ْ َ ِ ْ ِ ْ َ ْ َ 669
ّ َّ َّ َّ
« ِ َ َّ ْ ُ ْ ِ ا ِ ِ ي ا ّٰ َِכ ر ً وا ِ ً ا َ َ َכ
ٌْ َ ُ َ ُ َ َْ
Sehl İbn Sa’d radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu
aleyhi ve sellem Hz. Ali’ye radıyallahu anh hitaben şöyle buyurdu:
“Ya Ali! Allah’a yemin ederim ki, Cenâb-ı Hakk ̦ın senin
vasıtanla bir kişiyi hidayete erdirmesi, sana (paha biçilmez) kızıl
develerin bahşedilmesinden (senin de onları tasadduk etmenden)
daha hayırlıdır.” [Buhari, Megazî 38; Müslim, Fedâilu’s-sahabe 34]
»و َ ْ َ َ َכ َ ۪ ً א
َ : َ َאل،، ِ ّٰ أَ َّن َر ُ َل ا َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة 671
َ َ
« ِ َّ َ ْ ِ ِ ِ ْ ً א َ َّ َ ا ّٰ ُ َ ُ ِ ِ َ ۪ ً א ِإ َ ا ِ
ُ َ َْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah Cennete
giden yolu ona kolaylaştırır.” [Müslim, Zikr 39]
ِ ِ ِ
ْ َ » : َ ُ ُل ّٰ َ ْ ُ َر ُ َل ا: َ َאل َ ْ أَ ِ ا َّ ْر َداء672
َوإ َِّن، ِ َّ َ ْ َ َ َכ َ ۪ ً א َ َ ۪ ِ ِ ِ ْ ً א َ َّ َ ا ّٰ ُ َ ُ َ ۪ ً א ِإ َ ا
ْ
ِ وإ َِّن ا ْ א، ُ ْ ا ْ َ ِئ َכ َ َ َ أَ ِ א ِ َא ِ ِ ا ْ ِ ْ ِ رِ ً א ِ א
َ َ َ ُ َ َ َََ ْ ُ َ َ
ِ،ا ْ ۪ א ُن ِ ا ْ אء
َ َ ّٰ َ ات َو َ ْ ِ ا ْ َ ْر ِض ِ ِ
َ ٰ َّ َ َ ْ َ ْ ُ َ ُ َ ْ ا
ِ
َوإ َِّن، ِ اכ ِ ِאئ ِ ا ْ َכ ِ ِِ
َ َ ٰ َ ِ َ َ ْ َو َ ْ ُ ا ْ َ א َ َ ا ْ َ א ِ َכ َ ْ ِ ا
אرا َو َ ِد ْر َ ً א َو ِإ َّ َ א ۪ ِ
ً َ ا ْ ُ َ َ َאء َو َر َ ُ ا ْ َ ْ ِ َ אء َوإ َِّن ا ْ ْ ِ َ َאء َ ْ ُ َ ِّر ُ ا د
« ٍ ِ َ َ ْ أَ َ َ ُه أَ َ َ ِ َ ٍ ّ َوا، ْ ِ ْ َو َّر ُ ا ا
َ
Ebu’d-Derdâ radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah’ı sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyururken işittim:
“İlim tahsil etmek maksadıyla yola revan olan kimseye Allah
Teâlâ Cennet yollarını açar. Melekler, ilme ve onu tahsil edene
karşı hürmet ederek kanatlarını gererler. Göklerde ve yerdeki her
şey, hatta su içindeki balıklar bile ilim talibi için Allah’tan rahmet
diler. Âlimin, âbide (ibadet eden kimseye) üstünlüğü; dolunayın,
diğer bütün yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin
varisleridir. Peygamberler, miras olarak altın ya da gümüş değil,
sadece ilmi bırakırlar. Kim o miras kalan ilimden nasiplenmişse
büyük ve değerli bir kısmete nail olmuş demektir.” [Tirmizi, İlm 19; Ebû
Davud, İlm 1]
41 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ ٍ
ُ ّٰ » َ َّ َ ا: َ ُ ُل ّٰ َل ا ُ ُ َر ْ َ : َ َאل َ ْ ُ د ِ ْ َ ِ ا673
.« ٍ ِ ُ َّ ٍ أَ ْو ٰ ِ ْ َ א َ َّب ،ُ َ ِ َ َ ًئא َ َّ َ ُ َכ َ א ا ْ ًءا َ ِ َ ِ َّא
َ ُ َ ْ َ
İbn Mes’ûd radıyallahu anh demiştir ki: “Resûlullah’ı sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyururken işittim:
“Allah, bizden bir şey işitip de onu başkalarına tebliğ eden
kimsenin ahlâk ve şerefini güzelleştirip yüzünü ak etsin. Kendi-
sine bu tebliğin ulaştığı nice kimseler vardır ki o bilgiyi bizzat
benden işitip nakledenden daha anlayışlı ve kavrayışlı olurlar.”
[Tirmizi, İlim 7]
ِ ِ َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة674
ْ َ َ » َ ْ ُ ئ: ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا:َ َאل َ َ
« ٍِ ِ َ ٍאم ِ ْ َאر ِ أُ ْ ِ م ا ْ ِ א، ِ ْ ٍ َ َכ
َ َ َ َْ َ ُ ََ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kime ilminden istifade etmek için bir bilgi sorulur da
onu ketmederse (söylemeyip kendine saklarsa) âhirette onun
ağzına ateşten bir gem vurulur.” [Tirmizi, İlim 3]
ِ ّٰ ر َل ا ِ ِ ِْو ِ ا ِ ِ
ُ َ ُ ْ َ :َ َאل אص َ ْ ْ َ ِ ْ ّٰ َ ْ َ ْ ا676
ِ ِ ِ
ْ َو ٰ כ،َ ْ َ ِ ُ ُ َ ا َّאس »إ َِّن ا ّٰ َ َ َ ْ ِ ُ ا ْ ِ ْ ا ْ ِ َ ا ً א: َ ُ ُل
َ
ِ ِ ِ َ ْْ ِ ُ اْ ِ ْ ِ َ ِ ا
אس ُ َّ ا َّ َ َ ا،ُ ْ ِ َ א ً א َْ َ
אء َ ّٰ ِإذا َ ُ ْ َ َ
«ُّ ا َوأَ َ ُّ ا َ َ ، ٍ ْ ِ ِ ْ َ ِ ُر ُؤو ً א ُ َّ א ً َ ُ ِئ ُ ا َ َ ْ َ ْ ا
Abdullah İbn Amr İbn Âs radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Resûlullah ̦ı sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyururken işittim:
“Allah, ilmi, insanların sadırlarından çekip almak suretiyle
değil hakiki âlim kalmayıncaya kadar ulemanın ruhlarını kabze-
derek ortadan kaldırır. Bundan sonra ise halk, bir kısım cahilleri
kendilerine rehber edinirler. Bu âlim görünümlü insanlara birta-
kım meseleler sorulduğunda ilimleri olmadığı halde fetva verirler.
Böylece hem kendileri sapıtır, hem de halkı sapıklığa sürüklerler.”
[Buhari, İlim 34; Müslim, İlim 13]
41 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ٍ »כ ُّ أَ ٍ ۪ذي
אل َ ْ ُ : : ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة678
َ َ
.« ُ َ ْ َ ُ َ أُ ِ ِ ِـא ْ َ ْ ِ ِ ّٰ َ ُ َ أ
َ ِ
ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’a hamd ederek başlanmayan her önemli iş bereketsiz-
dir, (devam etmez ve) köksüzdür.” [Ebû Davud, Edeb 18]
41 7
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
אل
َ َ َ ِ ِ َّ ّٰ َ َ َ א ٰ َو َ ْ ُ َ ّ ِ َ َ ا ُ ۪ َ َ ِ ِ َو َ َ ْ َ ِ ا َْ
ّ ْ
ّٰ َ ِإ َذا:אل َ ُ أَ ْو ِ َ ْ ِ ِه
َ َ َ ُ َّ َد َ ُאه « » َ ِ َ ٰ َ ا: ِ ّٰ ُل ا ُ َر
ِّ ِ َّ ُ َّ ُ َ ۪ ّ َ َ ا، ِ ْ َ َ אء ِ َّ א َ وا ِ ِ ُ ُכ َ ْ َ ْأ ِ ۪ ِ ر
َ َ ُ َ ُْ َّ ْ َ َْ ْ َ َأ
«ُ َ ْ ُ َ ْ ُ ِ َ א َ َאء
َّ
Fedâle İbn Ubeyd radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir şahsın namazdan sonra
Allah’a hamd etmeden ve Peygamber’e sallallahu aleyhi ve sellem
salavât getirmeden dua ettiğini farketti. Bunun üzerine: “Bu şahıs
41 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
acele etti” buyurdu. Sonra o şahsı yanına çağırdı. Hem ona hem
de oradakilere şu tavsiyede bulundu: “Biriniz namaz sonrası dua
ederken Allah’a hamd ve senâ ile başlasın! Sonra Peygamber’e
sallallahu aleyhi ve sellem salavât getirsin! Daha sonra arzu ettiği şekilde
dua etsin!” [Ebû Davud, Vitir 23]
ِ َ ٍ َ
ُ ْ َ َو ّٰ ُل ا ُ أ َא َא َر: َ َאل َ ْ أ ۪ َ ْ ُ د ا ْ َ ْ رِ ِ ّي
683
أَ َ َא ا ّٰ ُ أَ ْن: ٍ ْ ۪
َ ُ ْ ُ َ ُ َ َ َ َאل אد َة َ َُ ِ ْ ْ َ
ِ ِِ
ْ َ
۪
َ
ّٰ َ َכ َ َر ُ ُل ا َ ُ َ ِّ َ َ َ ْ َכ َא َر ُ َل ا ّٰ ِ َ َכ ْ َ ُ َ ۪ ّ َ َ ْ َכ؟
ِ ّ َ َّ ُ ّٰ َ ا: ُ ُ ا، ِ ّٰ ُ َّ َ َאل َر ُ ُل ا، ُ ْ َ ْ َ ْ َ ُ َّ َ َ ّٰ َ َ َّ ْ َא أ،
آل ِإ ْ ا ۪ َو َאرِ ْك
َ َ
ِ ٰ َ َ ْ َّ َ َכ َ א، ٍ َّ َ ُ آل ِ ٰ َ َ ٰ ُ َ َّ ٍ َو
ِإ َّ َכ، ۪ آل ِإ ْ ا ِ ٰ َ َ אر ْכ ٍ ِ ٍ
َ َ َ َ َכ َ א، َّ َ ُ َ ٰ ُ َ َّ َو َ ٰ آل
« ُ ْ ِ َ ْ َ َ ۪ ٌ َ ۪ ٌ َوا َّ َ ُم َכ َ א
ْ
Ebû Mes’ûd el-Bedrî radıyallahu anh demiştir ki:
Biz, Sa’d İbn Ubâde’nin radıyallahu anh yanında iken Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi. Beşîr İbn Sa’d: “Ya Resûlallah!
Allah sana salavât getirmemizi emretti. Sana nasıl salavât getir-
meliyiz?” diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem içimizden
‘Keşke sormasaydı!’ diye geçirecek kadar sükût ettiler. Az sonra
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem: “Siz şöyle salavât getiriniz:
“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ
salleyte alâ âli İbrâhîm ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Mu-
hammed, kemâ bârekte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdun mecîd”
dedi ve ardından da “Selam vermek ise bildiğiniz gibidir.” buyur-
du. [Müslim, Salât 65]
Hadisteki salavâtın meali: Allahım! İbrâhîm’in aleyhisselâm
âline rahmet ettiğin gibi Muhammed’e aleyhi ekmelü ̦t-tehâyâ ve âline
de rahmet et. Allahım! İbrâhîm’in aleyhisselâm âline hayır ve bereket
41 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
42 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ
אل ِ ِ ِ َ َوا ْذ ُכ ْ َر َّ َכ ۪ َ ْ ِ َכ َ َ ُّ ً א َو ۪ َ ً َو ُد
َ ْ ون ا ْ َ ْ ِ َ ا ْ َ ْ ل ِא ْ ُ ُ ّو َوا
ِ۪ ِ
َ “ َو َ َ ُכ ْ َ ا ْ َאSabah akşam Rabbini, içinden yalvararak, ür-
pererek ve yüksek olmayan, kendin işitebileceğin bir sesle zikret,
gafillerden olma!” {A’râf Sûresi, 7/205}
ِ َ ْ ِ َر ّ َِכ َ َ ُ ُ ِع ا َّ ْ ِ َو َ َ ُ و ِ َ א ْ ِّ َ “ َوGüneşin doğma-
ُ ْ ْ
sından ve batmasından önce Rabbinin yüceliğini ilan et, O’na
hamdet.” {Tâhâ Sûresi, 20/130}
ِ“ َو َ ِ ْ ِ َ ْ ِ َر ّ َِכ ِא ْ َ ِ ِ َوا ْ ِ ْ َכאرSabah akşam Rabbine hamde-
ّ ّ
derek zikir ve ibadete devam et.” {Mü’min Sûresi, 40/55}
ِ
אل ِ ِ ِ َ َِ ٍ ۪
َ ْ ُ ُ ت أذ َن ا ّٰ ُ أ ْن ُ ْ َ َ َو ُ ْ َכ َ َ א ا ْ ُ ُ ُ َ َّ ُ َ ُ َ א ِא ْ ُ ُ ّو َوا
ِّٰ אر ٌة َو َ َ ْ ٌ َ ْ ِذ ْכ ِ ا ِ
َ َ ْ ِ ِ ْ ُ َ אل ٌ َ ِ“ * رO nura, Allah’ın yüksel-
tilmesine ve içlerinde kutlu isminin zikredilmesine izin verdiği
evlerde (mescidlerde) kavuşulur. Oralarda, sabah akşam O’nun
şanını yücelterek tenzih eden öyle yiğitler vardır ki, ne ticaretler,
ne alım ve satımlar onları Allah’ı zikretmekten, zekâtı vermekten
alıkoymaz.” {Nûr Sûresi, 24/36, 37}
אتِ ِ وا ْ َ א ِ۪ ِ ِ ِ۪ ِ ِ ۪ ِ ْ إ َِّن ا
َ َ َ َ َوا ْ ُ ْ َ אت َوا ْ ُ ْ َ َوا ْ ُ ْ َאت َوا ْ َ א ُْ
۪ ِّ ِ ِ ۪ ِ َوا َّ ِאد ۪ َ َوا َّ אد َ אت َوا َّ א ِ ۪ َ َوا َّ א ِ ات َوا ْ َ א
ِ ِ ِ
َ َ َ ُ ْ َ َوا ْ َ א َ אت َوا َ
ِ َّ אت وا
اכ ِ َ ِ وا ْ א و ۪ ِ א ِ ِ ِ۪ ِ ِ
َ ۪ َ َ َ ُْ َ ُُ َ َ َوا ْ ُ َ َ ّ َ אت َوا َّ آئ َ َوا َّ آئ َ אت َوا
ْ
ات أَ َ َّ ا ّٰ ُ َ ُ َ ْ ِ ًة َوأَ ْ ا َ ۪ ً א ِ اכ ِ “ ا כ ۪ ا واAllah’a teslim olan
ً َ ْ َ َّ َ ً َ َ ّٰ
erkekler ve teslim olan kadınlar, İslâm dinine iman eden erkekler
ve iman eden kadınlar, ibadet ve taate devam eden erkekler ile
ibadet ve taate devam eden kadınlar, sadık erkekler ve sadık ka-
dınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler
ve mütevazi kadınlar, hayır yolunda infak eden erkekler ve infak
eden kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını
koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikre-
den erkekler ve çok zikreden kadınlar var ya, işte Allah onlara
mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. {Ahzâb Sûresi, 33/35}
42 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
אنِ َ َ ۪ َ אن
ِ َ ِ »כ
َ َ :: ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ ْ َة685
َ َ
ِ ّٰ אن ا ِ َ ۪ ان
َ َ ْ ُ : ِ ٰ ْ َّ אن ِإ َ ا ۪
ِ َ ْ אن ا ِ ِ ِّ ا
ِ َ َ ِ َ אن ََ
َ َ َ
« ِ ۪ َ ْ אن ا ّٰ ِ ا
َ َ ْ ُ ،َ ْ ِ ِه ِ َو
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“İki söz vardır ki dile hafif, mizanda sevabı pek ağır ve
Rahman’a da sevgilidirler:, bunlar, Sübhânallahi ve bi-hamdihî,
sübhânallahi’l-azîm’dir.” [Buhari, Deavât 65; Müslim, Zikr 31]
Hadisteki tesbih cümlelerinin meali: Sübhansın ya Rab!
Hamd ü senâ duygusuyla dopdolu olarak Seni tesbîh ederim. Ey
yüce Allahım! Sen noksan sıfatlardan, eksik ve kusurdan, şerik ve
yardımcıdan münezzehsin, mütealsin.
אل
َ َ ْ َ » :אل َ َ ِ ِ َّ َ ِ ا أَ ُّ َب ا ْ َ ْ َ אرِ ِ ّي ۪ َ َ ْ أ687
ّ
ٰ َ َ ُ ْ َ ُه َ َ ۪ َכ َ ُ َ ُ ا ْ ُ ْ ُכ َو َ ُ ا ْ َ ْ ُ َو َ ِإ ٰ َ ِإ َّ ا ّٰ ُ َو
ِ َ אن َכ أَ َ أَر َ أَ ْ ُ ٍ ِ و
َ ْ
ٍ
َ َ ْ َ ْ ْ َ َ َ ْ َ َ َّ ات َכ ، ۪ َ ُכ ّ ِ َ ٍء
ٌ ْ
« َ ۪ ِإ ْ َ א
Ebû Eyyûb el-Ensarî radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kim on defa: “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke
leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr
(Allah ̦tan başka hiçbir ilâh yoktur, sadece O vardır. O ̦nun
eşi, menendi ve ortağı yoktur. Mülkün hakiki sahibi O olduğu
gibi ezelden ebede bütün hamdler de O ̦na râcidir. Hem O her
şeye kâdirdir.)” zikrini okursa, Hz. İsmâîl’in soyundan dört
bendeyi azad etmiş gibi ecr ü mükâfata nail olur.” [Buhari, Deavât 64;
Müslim, Zikr 30]
42 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِِ َ ِ ِ
َ ْ ِإ َذا ا ْ َ َ َف ّٰ ُل ا ُ אن َر
َ َכ: َ َאل אن َ َ ْ َ ْ َ 688
َ َא َذا אر ْכ ِ َ ِ
َ َ َ ،َ ُم َو ْ َכ ا َّ َ ُم َّ » َا ّٰ ُ َّ أ ْ َ ا:َ ْ َ َ َ َ ًא َو َ َאل ْا
«َ َ ِل َوا ْ ِ ْכ ِام ْا
َ
Sevbân radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazını bitirip selam ver-
diğinde üç defa ‘estağfirullah’ diyerek istiğfar eder ve şu duayı
okurdu: “Allahumme ente’s-selâm ve minke’s-selâm tebârekte
yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm. (Allahım! Senin esmâ-i hüsnândan biri
de Selâm ̦dır. Sen selâm, selâmet ve emniyetin kaynağısın. Ey
celâl ve ikram sahibi olan Rabbim! Sen ne yüce, ne müteâlsın)”
[Müslim, Mesâcid 135]
ِ
َ אن ِإ َذا َ َ َغ َ َכ ِ ّٰ َل ا
َ ِ ۪
ُ أ َّن َر َ َ ْ ُ ِ ْ َ ِ ا ْ ُ َ ة
689
» َ ِإ ٰ َ ِإ َّ ا ّٰ ُ َو ْ َ ُه:َ ِة َو َ َّ َ َאل
ُ َ َ ُ ا ْ ُ ْ ُכ َو، ُ َ َ َ ۪ َכ َّ ا
َ
ِ َ اَ ّٰ َ א ِ ِ א أَ َ و. ۪ َ ْ ُ َو ُ َ َ ٰ ُכ ّ ِ َ ٍء َ ْا
َ ْ ُ َ َ ْ ْ َ َ َ َّ ُ ٌ ْ
ِ ِ
« ُّ َ ْ َ َ ْ َ َو َ َ ْ َ ُ َذا ا ْ َ ّ ْ َכ ا ِ َא
Muğîre İbn Şu’be radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazını bitirdiğinde şöyle
dua ederdi:
“Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve
lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Allâhümme lâ mâni’a
li-mâ a’tayte ve lâ mu’tıye li-mâ mena’te velâ yenfeu ze’l-ceddi
minke’l-ced.” [Buhari, Deavât 18; Müslim, Mesâcid 137]
Hadisteki duanın meâli: Allah ̦tan başka hiçbir ilâh yoktur,
sadece O vardır. O ̦nun eşi, menendi ve ortağı yoktur. Mülkün
hakiki sahibi O olduğu gibi ezelden ebede bütün hamdler de
O ̦na râcidir. Hem O herşeye kâdirdir. Allahım, Senin ihsan etti-
42 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ אن ُ ُل د ُכ ّ ِ َ ٍة َ ِ ِ
َ َ َ ْ َ ْ ا ّٰ ْ ِ ا ُّ َ ْ ِ أ َّ ُ َכ
690
َ َ َُُ
ِ
َ ُ َ ُ ا ْ ُ ْ ُכ َو َ ُ ا ْ َ ْ ُ َو، ُ َ َ ِإ ٰ َ ِإ َّ ا ّٰ ُ َو ْ َ ُه َ َ ۪ َכ: ُ ّ َُ
َ َ ِإ ٰ َ ِإ َّ ا ّٰ ُ َو،ِ ّٰ َ َ ْ َل َو َ ُ َّ َة ِإ َّ ِא. ٌ ۪ َ ُכ ّ ِ َ ٍء َٰ
ْ
ِ
ُ ّٰ َ ِإ ٰ َ ِإ َّ ا، ُ َ َ ْ َ ُ ا ّ ْ َ ُ َو َ ُ ا ْ َ ْ ُ َو َ ُ ا َّ َ ُאء ا،ُ ِإ َّ ِإ َّ ُאه َُْ
.ون َ ُ ِ َ َو َ ْ َכ ِ َه ا ْ َכא ّ۪ ُ ْ ِ ۪ َ َ ُ ا
ُ َ ِّ ُ ِ ِ َّ ُد ُ ُכ ّ ِ َ َ ٍة ِ ّٰ אن َر ُ ُل ا َ َو َכ: ِ ْ َ ُّ َ َאل ا ْ ُ ا
َ
. ٍ َ ُ َ ْכ
Abdullah İbn Zübeyr radıyallahu anhumâ namaz kılıp selam
verince şöyle zikrederdi:
“Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve
lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr; lâ havle velâ kuvvete
illâ billâh; lâ ilâhe illallahu velâ na’büdü illâ iyyâh; lehü’n-ni’metü
ve lehü’l-fadlu ve lehu’s-senâü’l-hasen; lâ ilâhe illallahu muhlisîne
lehü’d-dîne velev kerihe’l-kâfirûn.”
Abdullah İbn Zübeyr demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem her farz namazın ardından bu şekilde dua okurdu. [Müslim,
Mesâcid 139]
ِ ُ َ ا ّٰ َ ۪ ُد ِ
َ ْ َ » : َ َאل ّٰ َ ْ َر ُ ل ا َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
َ 691
َّ
۪ ۪ ِ ۪ ٍ
َ َ َ َ َ ًא َو َ ّٰ ُכ ّ ِ َ َ ة َ َ ًא َو َ َ َ َو َ َ ا ّٰ َ َ َ ًא َو َ َ َ َو َכ َّ َ ا
ُ ْ َ ْ َ ِإ ٰ َ ِإ َّ ا ّٰ ُ َو ْ َ ُه َ َ ۪ َכ َ ُ َ ُ ا ْ ُ ْ ُכ َو َ ُ ا: ِ َو َ َאل َ َ َאم ا ِ َئ
« ِ ْ ْ ُ ِ ْت َ َא َ ُאه َوإ ِْن َכא َ ْ ِ ْ َ َز َ ِ ا، ۪ َ َو ُ َ َ ٰ ُכ ّ ِ َ ٍء
َ َ ٌ ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellemşöyle buyurdu:
“Her kim namazdan sonra otuz üç defa ‘sübhânallah ̦, otuz
üç defa ‘elhamdülillâh ̦, otuz üç defa ‘Allâhü ekber ̦ deyip yü-
züncüsünü “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü
ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr (Allah ̦tan başka
hiçbir ilâh yoktur, sadece O vardır. O ̦nun eşi, menendi ve ortağı
yoktur. Mülkün hakiki sahibi O olduğu gibi ezelden ebede bütün
hamdler de O ̦na râcidir. Hem O her şeye kâdirdir.)” duasıyla ta-
mamlarsa, günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile affedilir.”
[Müslim, Mesâcid 146]
ذد
َ ُ ُ ُ َّ َ َ َ َ َכ ِ ّٰ أَ َّن َر ُ َل ا אص
אن ٍ َّ ِ ِ أَ ۪ و
َ ْ ْ َ ْ َ
692
ٌ َ َ َ َ ُכ ُّ َ ْ ۪ َ ٍ َ َ َ ٌ َو ُכ ُّ َ ْ ۪ َ ٍة:ٌ َ َ َ ْ ْ أَ َ ِ ُכ ِ
ٰ َ ُ
ٌ َ َ َ وف ِ وأَ ِא وכ כ ۪ ٍة ٍ ۪ َ ُّ و ُכ
ُ ْ َ ْ ٌ ْ َ ٌ َ َ َ َ ْ َ ُّ ُ َ ٌ َ َ َ َ ْ َ
ِ ِ ِ ِ
َ يء ْ ٰذ َכ َر ْכ َ َאن َ ْ َכ ُ ُ َ א ُ ِ ْ ُ َو.ٌ َ َ َ ِ ا ْ ُ ْ َכ ِ َ ْ َ َو
ٌ
« ٰ ُّ ا
Ebûzer radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden her birinizin her bir eklemi için bir sadaka vermesi
gerekir. Buna güç yetiremeyeceği müsellem olmakla beraber, her
42 7
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
«ونَ َ ِّ ُد ِ َ
ُ ْ » َ َ َ ا: ّٰ ُل ا ُ َ َאل َر: َ َאل َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
696
ِ ّٰ َ َ َر ُ ِل ا َ َ أَ َّ ُ َد אص ٍ َّ ِ ِ أَ ۪ و
َ ْ ْ َ ْ َ 699
»أُ ْ ِ ِك ِ َ א:אل ِِ ِ ُ َ ٍَ
ُ َ ََ ُ ّ َ ً َ َ َ ا ْ َ أة َو َ ْ َ َ َ ْ َ א َ ً ى أ ْو
אن ا ّٰ ِ َ َ َد َ א
َ َ » :אل َ َ َ « ُ َ ْ َُ َ أَ ْ َ ُ َ َ ْ ِכ ِ ْ ٰ َ ا أَ ْو أ
ُْ
َ َ ْ ُ َو،אن ا ّٰ ِ َ َ َد َ א َ َ َ ِ ا ْ َ ْر ِض
אن َ َ ْ ُ אء َوِ ِ َََ
َ َّ ا
َ ْ ِ ُ َ َوا ّٰ ُ أَ ْכ. ٌ ِ אن ا ّٰ ِ َ َ َد َ א ُ َ َ א َ َ ْ ُ ا ّٰ ِ َ َ َد َ א َ ْ َ ٰذ ِ َכ َو
َ ٰذ ِ َכ َوا ْ َ ْ ُ ِ ّٰ ِ ِ ْ َ ٰذ ِ َכ َو َ ِإ ٰ َ ِإ َّ ا ّٰ ُ ِ ْ َ ٰذ ِ َכ َو َ َ ْ َل َو
«ُ َّ َة ِإ َّ ِא ّٰ ِ ِ ْ َ ٰذ ِ َכ
Sa’d İbn Ebî Vakkas radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber, önündeki hurma
çekirdekleri veya çakıl taşlarıyla tesbih çekmekte olan bir kadının
yanına uğramıştık. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kadına şöyle
dedi: “Sana bu çektiğin meşakkatli tesbihten daha kolay ve daha
faziletli dua ve tesbih cümleleri öğreteceğim: “Sübhânallahi
adede mâ halaka fi’s-semâi ve sübhânallahi adede mâ halaka fi’l-
ard ve sübhânallahi adede mâ beyne zâlike ve sübhânallahi adede
mâ hüve hâlık.”
Bunu okuduktan sonra da metinde geçen “Sübhânallah”
ifadesi yerine bir kez “Allahü ekber”, bir kez “elhamdülillâh”,
bir kez “lâ ilâhe illallah” ve bir kez de “lâ havle velâ kuvvete illâ
billâh” ifadelerini katarak oku.” (Böylelikle tam beş kez okunmuş
olur.) [Tirmizi, Deavât 113]
Duanın meali: “Ben Allah’ı semadaki mahlukâtı sayısınca
Şânına yakışmayan sıfatlardan tesbih ü tenzih ederim. Ben
O’nu yeryüzündeki mahlukâtı adedince Şânına yakışmayan
sıfatlardan tesbih ü tenzih ederim. Ben Allah’ı sema ile arz
arasındaki mahlukâtı adedince Şânına yakışmayan sıfatlardan
tesbih ü tenzih ederim. Ben O’nu ezelden ebede yarattığı ve
43 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
: ِ ّٰ ُل ا
»أَ َ أَ ُد َُّכ: ُ َر
۪ َ َאل: َ َאل
ٰ ُ َ۪ ْ أ
َ 700
ٍ
َ ُכ ِإ َذا
ْ َ َ » َ ْ أَ َّن أ: َ َאل ِّ ِ َّ َ ِ ا אس ا
َّ َ ِ ْ ِ َ
701
۪ » َ َאل: ِ
َ ْ َ : ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة705
ِ َئ َ َ ٍة َ َ ْ ِت أَ َ ٌ َ ْ َم،אن ا ّٰ ِ َو ِ َ ْ ِ ِه
َ ْ ُ : ِ ْ ُ َ ۪ ُ ْ ِ ُ َو
ْ َّ
«ا ْ ِ א َ ِ ِ َ ْ َ َ ِ َّ א َ َאء ِ ِ ِإ َّ أَ َ ٌ َ َאل ِ ْ َ َ א َ َאل أَ ْو َز َاد
َ
43 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah aleyhi ekmelü ̦t-
tehâyâ şöyle buyurdu:
َ ِ ّٰ ا َ َ َ ِ ا ْ ِ َ ْ ُ ٍد708
ٰ ْ ِإ َذا أ ِ כאن:אل
ُّ َ َ َ
ِِ ِِ
َ ٰ َ ِإ، ّٰ ُ ْ َ ْ أَ ْ َ ْ َא َوأَ ْ ٰ ا ْ ُ ْ ُכ ّٰ َوا:אل
ِإ َّ ا ّٰ ُ َو ْ َ ُه َ َ
ِ : ِ ّٰ ُل ا
»ا ْ ْأ ۪ ِ ِ
ُ َ َאل َر: َ َאل ٍ ْ َ ُ ِ ْ ّٰ َ ْ َ ْ ا
709
َ
اتٍ ث ۪ ۪ ُ ۪ ِ َ ا ّٰ أَ ٌ وا ْ ِ َذ
َّ َ َ َ َ ُ
ِ ْ ُ َ َو ْ َ ْ َّ ُ َ َ ُ َُ ُْ
«َ ْכ ۪ َכ ِ ْ ُכ ّ ِ َ ٍء
ْ
Abdullah İbn Hubeyb radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem bana şu tavsiyede bulundu:
“Akşama ve sabaha erdiğinde ‘Kulhüvallâhu ehad’ ile ‘Mu-
avvizeteyn’ sûrelerini (İhlâs, Felâk ve Nâs sûrelerini) üçer defa
oku! Zira bu sûreleri okuman bütün kötülüklere karşı sana kâfî
ve vâfidir.” [Ebû Davud, Edeb 101; Tirmizi, Deavât 116]
ٍ : ِ ّٰ ُل ا
ِ » א:
ُ َ َאل َر: َ َאل אن َ َّ َ ِ ْ אن َ َ ْ ُ ْ َ 710
َْ ْ َ
۪ ِ ِ ٍ ِ ٍ ِ َ َ ۪ َ ُ ُل
َ َ ُّ ُ َ َ ا ّٰ ا َّ ي ْ ِ : َ ْ َ ِ ّ َ ْ م َو َ َ אء ُכ ِ ّ אح ُכ
43 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ث ِ
َ َ َ ، ُ ۪ َ ْ אء َو ُ َ ا َّ ۪ ُ ا ِ َ ا ِ ِ َ ء ِ ا ْ َر ِض و
َ َّ ا َ ْ ٌ ْ ْ
ٍ
« ِإ َّ َ َ ُ ُه َ ٌء،ات
ْ َّ ْ َّ َ
Osman İbn Affân radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kul her günün sabahında ve akşamında üç defa şu
duayı yaparsa, ona zarar isabet etmez: ‘Bismillâhillezi lâ yedurru
me’asmihi şey’un fıl’ardı ve lâ fı’ssemâi ve hüve’s-semiu’l-alîm.
O’nun adıyla hareket edip O ̦na sığındıktan sonra yerde ve gökte
hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın ismiyle (sabahladım,
akşamladım). O her şeyi işiten ve bilendir.” [Ebû Davud Edeb 101; Tirmizi,
Deavât 13]
ُ ُ ََ א َوأ ِ ِ ِ ِ
.«ت ْ َ » ِא ْ َכ ا ّٰ ُ َّ أ:َ ا َ َאل
Huzeyfe ve Ebûzer radıyallahu anhumâ demişlerdir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yatağına uzandığı zaman şöyle
dua ederdi: “Bismike’llâhumme ahyâ ve emût: Allahım! (Ölümün
kardeşi olan uykuya dalarken) Senin isminle ölür (uyur), senin
isminle dirilirim (uyanırım)” [Buhari, Deavât 7]
44 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
44 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ُ َ َّ َ َ َ ْ َُ ُ ِإ َذا أ َّ
אن اَ َכ: َ َאل َ َ ْ َ َ ْ َאرِ ِق ْ ِ أ717
ِ » ا ّٰ ا:אت ِ ِ ِ ُ َ ِء ا ْ َכ
ْ ْ َّ ُ َ َ ٰ َ ُ ْ َ ُ َّ أَ َ َ ُه أَ ْن، ا َّ َ َة ُّ ِ َّ ا
« ِ ْ ۪ َو ْار َ ْ ۪ َوا ْ ِ ۪ َو َ א ِ ۪ َو ْار ُز
ِ ِ ِ ِ
ْ » َ א: َ ُ ُل ّٰ َر ُ َل ا َ َ ُ َّ َ أ َ ْ أَ ِ ا َّ ْر َداء
720
44 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
אب ِ َ ِ כ ِ َ َ
ُْ َ ُ َ َ ْ ُ : َ َאل ّٰ َل ا ُ أ َّن َر َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
724
َ ْ ِ ُ ِ ْ َ ْ ََ ۪
ُ ۪ َ ْ َ ت َ َ ْ أَ َر
ُ ْ َ ت َو َ ْ َدُ ْ َ َ ْ َد:» َ ُ ُل
«َ َאء ُّ ٰذ ِ َכ َو َ َ ُع ا
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz “Rabbime ne kadar dua ettim de duama ica-
bet etmedi.” diyerek acele etmediği sürece talebine cevap verilir.”
[Buhari, Deavât 22; Müslim, Zikr 90],
אن ۪ َ א
َ » َ َ ْ َכ:: ِ ّٰ َ َאل ر ُل ا: َ َאل َة ۪ َ َ ْ أ726
ُ َ ََُْ
.« َ ُ ُ َّ ِ َ ٌ َ َأ ۪ ُ َ ِْن ُכ ۪ أ،َّ ُ َن ِ ُ ِ
ُ َّ َ َ ُ אسٌ َ َ ْ َ ْ َ ُכ ْ َ ا
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden evvelki ümmetler içinde ilhama mazhar insanlar
vardı. Benim ümmetimde de bir şahsı göstermek gerekirse o kişi
Ömer’dir.” [Buhari, Fedâilu’l-ashâb 6; Müslim, Fedâilu’s-sahâbe 23]
۪ ِ َ
ْ َ َ َכא أ ْ ُ ا ْ ُכ َ َ ْ ً ا:אل
َ َ َ ْ َ א ِ ِ ْ ِ َ ُ َة727
َ
ِ وا אبِ َّ َ ْ ِإ ٰ ُ َ ْ ِ ا אص ٍ َّ ا أَ ۪ و
ْ َْ َ َ َ ْ َ ْ َ ُ َ َ َ َ َ َ َ ْ
:אل َ َ َ ِ ْ َ ۪ ّ َ َ ْر َ َ ِإ ِ َ
َ ُ ُ ْ ُ َ ُ َّ אرا َ َ َכ ْ ا َ ّٰ َذ َכ ُ وا أ ً َّ َ
أَ َّ א:אل َ َ َ . ِّ َ ُ ُ ِ ِ
ْ ُ َ إ َِّن ٰ ُ َ ء َ ْ ُ ُ َن أَ َّ َכ،אقَ َ ْ َאأَ َא ِإ
َ أَ ْ ِ ُم َ ْ َ א ّٰ ِل ا ُ َ َ َة َر ّ ۪ َ ُأَ َא َوا ّٰ ِ َ ِ ۪ ّ ُכ ْ ُ أ
ْ
ِ
ِ
، ِ َ ْ ُ ْ ِ َوأُ ِ ُّ ِ ا
ْ َ ََْ ْ ُ أُ َ ۪ ّ َ َ َ ِ ا ْ ِ َ אء َ َ ْر ُכ
ِ ا ُو
ً َ َ َ َ ُ َر ُ ً أَ ْو رِ َ א َوأَ ْر.אق َ ِ َ َ
ْ ٰذ َכ ا َّ ُّ َِכ َא أ َא ِإ:אل
َ َ
َ ِ َ ِ
ُ ْ َ ِإ َ ا ْ ُכ َ َ ْ ُل َ ْ ُ أَ ْ َ ا ْ ُכ َ َ َ ْ َ َ ْع َ ْ ِ ً ا ِإ َّ َ َل
ِ אم ر ٍ ۪ ِ ِ ًا
ُْْ ٌ ُ َ َ ََ َْ َ ْ َ َ َ َ ّٰ َد،َو ُ ْ ُ َن َ ْ ُ و ً א
44 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ َ أَ َّ א ِإ ْذ:אل
ُ َ َ אن َ َ ْ َ َא َ َِّن َ ْ ً ا َכ َ ََ َ َ َ ُ ُ َ אل َ ُ أُ َ א
אد َة ُ َُ
ِ ّٰ أَ א وا: َ َ ، ِ َّ ِ َ ْ ا ِ ِ ُل ِ ِ َّ ِא َّ ِ َّ ِ َو َ َ ْ ِ ِא
َ َ ٌ ْ َ אل ْ َ َ َّ َو ُ
ً َ ْ ُ אم رِ َ ًآء َو ِ َ اَ ّٰ ُ َّ إ ِْن َכ:َ َ ْد ُ َ َّن ِ َ َ ٍث
َ َ ،ٰ َ ا َכאذ ًא َ ُ َك
ْ
אن
َ אن َ ْ َ ٰذ ِ َכ ِإ َذا ُ ِئَ َو َכ. ِ ِ ِ
َ ْ ُ ْ ِّ َ َ َ ِ ْ ُ ُ َ ُه َوأَ ِ ْ َ ْ َ ُه َو
. ٍ ْ َ َد ْ َ ُة ۪ أَ א،ْ ٌن
َْ َ ُ َ ٌ ۪ َ ْ ٌ َכ:َ ُ ُل
َ َ َة ِ ِ
ُ ُ ْ ََא َرأ َُ َ ِ ْ ِ ِ ُ ُ َ ْ ٍ ا ۪اوي َ ْ َ א
َّ ْ َ َאل َ ْ ُ ا ْ َ כ
َ َ ار۪ ي ْ ِ َ َّ ُض ِ ِ ِ
َ َ َ ُ َّ َ ٰ َ ْ َ ْ َ ا ْ כ َ ِ َو ِإ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ א ِ ُאه
َ
. َّ ُ ُ ِ ْ َ ِ ا ُّ ِق
َ ُ
Câbir İbn Semura radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Kûfe halkından bazıları, valileri Sa’d İbn Ebî Vakkas hak-
kında halife Hz. Ömer’e şikâyette bulunmuşlar, o da onu vazi-
feden alıp yerine Ammar İbn Yâsir’i getirmişti. Şikâyetçiler Sa’d
hakkında “Namaz kıldırmasını bile beceremiyor.” demişlerdi.
Hz. Ömer, adam gönderip Sa’d’ı Medine ̦ye getirtti ve ona kün-
yesiyle hitap ederek “Ya Ebâ İshak! Şu seni şikâyet eden adam-
lar senin namaz kıldırmayı bile beceremediğini iddia ediyorlar
(Sen nasıl namaz kıldırıyorsun da bunlar böyle konuşuyorlar?)”
dedi. Bunun üzerine Sa’d kendini şöyle müdafaa etti: “Vallahi
ben onlara Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem nasıl namaz kıl-
dırdıysa, bir şey eksiltmeden o şekilde namaz kıldırdım. Yatsı
namazını kıldırırken ilk iki rekâtta kıyamı uzun yapar, son iki
rekâtta ise hafif tutarım” dedi. Hz. Ömer ona yine künyesiyle
hitap ederek: “Zaten biz de senden bunu beklerdik!” diye
iltifat etti. Sonra tahkikat için Sa’d ile birlikte bir veya birkaç
kişiyi Kûfe’ye gönderdi. Müfettiş Kûfelilerin Sa’d hakkındaki
45 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ َُ ٌ َد َ א ۪ أ
ُ َ א َ َ ْت أ:אل ِ ّٰ א ِ ِ ِ ِ ا
َّ َ َ
728
َ َْ ْ َ ْ َ
אب ِ َ ْ َِ ْ أ ُ َ ْ ُ ْ َ َ א أُ َرا ۪ ِإ َّ َ ْ ُ ً ۪ أَ َّو ِل:אل
َ َ َ ِ ْ َّ ِ َ ا
ِ ّٰ ِ ر ِل ا ْ َ َ ْ َ َو ِإ ۪ ّ َ أَ ْ ُ ُك َ ْ ۪ ي أَ َ َّ َ َ ِ ْ َכ ِ ِ َّ ا
ُ َ َّ ّ
َ َ َ ْ َ ْ َא َ َכ، َوإ َِّن َ َ َد ْ ًא َ א ْ ِ َوا ْ َ ْ ِص ِ َ َ َ ا ِ َכ َ ْ ً ا
אن
َّ
۪ ْ َ ِ َ َ ُ ،آ َ ۪ َ ِ ِه أ َو ل ۪ و د
ُ أَ ْن أَ ْ ُ َכ ْ ْ َّ ْ َ ُ َ َ ُ ْ َ َ َ ٍ َ َ َّ
45 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ َ أُ ُذ ِ ِ أَ ٍ ِ ذا כ ِم و ْ َ ْ َ َ آ َ َ َא
َ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ ُ َ َ ُ ْ َّ َ ْ َ ُ ُ ْ َ
.َ ٰ ِ َ ٍة ٍ َ ۪ َُُْ َ َ
ْ
Câbir İbn Abdullah radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Uhud harbinden bir önceki gece babam beni yanına çağırdı
ve “(Daha önce görmüş olduğu bir rüyaya istinaden) Ashab-ı
Resûlullah içinde ilk şehit olacak kişinin ben olacağıma inanıyo-
rum. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem müstesna, geride bıraktığım
en kıymetli kişi sensin. Borçlarım var, onları öde! Kardeşlerinle
iyi geçin!” diye nasihat etti. Nitekim ertesi sabah babam, harpte
ilk şehit düşen kişi oldu. Bir başka şehitle (Amr İbn Cemûh) bir-
likte onu aynı kabre defnettim. Neden sonra babamın cesedinin
bir başkasıyla aynı kabirde olmasına gönlüm razı olmadı. Altı ay
sonra kabri açıp baktığımda çok şaşırmıştım; kulağının bir kısmı
hariç, bütün vücudu kendisini kabre koyduğum günkü gibiydi.
Sonra onu diğer şehidin yanından alarak yalnız başına olacağı bir
kabre naklettim. [Buhari, Cenâiz 78]
ِ َ ِ َ ٍ َ َأ
ْ َ َ َא ِّ ِ َّ אب ا
ِ َ ْ أ َّن َر ُ َ ْ ِ ْ أ
ْ َ 729
ِ َ َ أَ ْ ِ ِ َ א
ْ َْ َ ْ ْ
ا ِ א ُ ْ ِ َ ْ َ ٍ ُ ْ ِ َ ٍ َو َ َ ُ َ א
۪ ِِ ِِْ ا
ّ َّ
. ُ َ ْ َأ ٰ ٌَ َ ّٰ أ ِ כ ّ ِ وا ِ ٍ ِ ْ א وا
אر
َ َ ُ َ َ ،َ َ َّ א ا ْ َ َ َ א
َ َ َ
ٍ َ ُ ُ ْ ُ َ ُ أَ َّن ا ُ َ ِ أ:َر َو ُاه ا ْ َ אرِ ُّي ِ ْ ُ ٍق َو ۪ َ ْ ِ َ א
ْ ْ ْ َّ ُ ُ
. ٍ ْ ِ ُ ْ אد ُ َّ َ َو
Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Ashab-ı Nebi ̦den iki zat, karanlık bir gecede Allah Resû-
lü ̦nün sallallahu aleyhi ve sellem yanından önlerinde kandile benzer iki
şey olduğu halde ayrıldılar. Bir süre sonra birbirlerinden ayrılınca
o kandiller de her birini evlerine varıncaya kadar takip etti ve
45 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
yollarını aydınlattı.
Buhari’nin bir çok isnadla rivayet ettiği hadisin bazı rivayet-
lerinde bu iki sahabinin, Üseyd İbn Hudayr ile Abbad İbn Bişr
radıyallahu anhumâ oldukları kaydedilmiştir. [Buhari, Salât 79; Menâkıbu’l-Ensar 139]
ٍ ْ َة ر ِ ّٰ َ ر ُل ا:אل َ
ُ َ َ َ َ َ َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
730
ْ َ َ َ
َ א ْ َ َ ُ ا َ ًא َ ِ َّ ً َوأَ َّ َ َ ِ َ א ِ ْ َ َא ِ ٍ ا ْ َ ْ َ אرِ َّي
َ ْ ْ َ ْ
ٍ ْ َ ُ ْ ِ ٍ َ ِ ُذ ِכ ُ وا، َ אن َو َ َّכ َ َ ْ ُ َ ْ َ ،َ ّٰ ِإ َذا َכא ُ ا ِא ْ ُ َ ِاة
ّ
אن َ َ َ وا َ ِ َ ۪ ٍ ِ ْ ِ َئ ِ َر ُ ٍ َر ٍام َ א ْ َ ُّ ا ِ ُ ا: َ אل
َ ُْ ُ َُ
ْ ُ َ َْ
َ َ َ َ ٍ ِ ْ َ ٰ َ َ ُوا ِإ، ُ ُ אر ُ ْ َ َ َّ א أَ َ َّ ِ ِ ْ َ א ِ ٌ َوأَ ْ َ א
אط َ َآ
אق أَ ْن ُ َ ۪ ْ ِا ْ ِ ُ ا َ َ ْ ُ ا ِ َ ْ ۪ ُכ ْ َو َ ُכ ُ ا ْ َ ْ ُ َوا:ِ ِ ُ ا ْ َ ْ ُم َ َ א ُ ا
َ َ أَ َّ א أَ َא، أَ ُّ َ א ا ْ َ ْ ُم: ٍ ِ אل َ א ِ ُ ْ ُ َאَ َ َ َ َ ْ ُ َ ِ ْ ُכ ْ أَ َ ً ا
ِ ِ ِ
َ َ ْ ُ ِא َّ ِ َ َ َ ُ ا َّא َ ِ َכ
ْ ْ َ َّ َ ْ ِ ْ َ َا ّٰ ُ َّ أ. ٍ أَ ْ ِ ُل َ ٰ ذ َّ َכא
ِ ِ ۪ ِ َ َ ٍ َ َ ُ َ َ َ ْ ِ ْ َ َ א ِ ً א َو َ َ َل ِإ
ٌ ْ َ ُ ْ ُ ْ ،ا ْ َ ْ َوا ْ َאق
ِ ِ ِ ِ כ ا ِ أَ ا أَو אر ِ ِ
ْ ّ َ َ ْ َُْ ُْ ْ َُ َْ ْ َو َز ْ ُ ْ ُ ا َّ َ َو َر ُ ٌ آ َ ُ َ َ َّ א ا
כ َرِ وا ِ أ ْ ٰ َ ا أَ َّو ُل ا : ُ ِ אل ا ُ ُ ا َّא َ َ ،َ َ َ ُ ُ ْ ِ َ א
ْ ُ ُ َ ْ َ ّٰ َ ْ َ َّ
ه َ أَن
ََُْ َْ ْ ٰ َ ُ ُ َ وه َو َ א
ُ ُّ َ َ ، ٰ ْ َ ْ ُ ۪ ُ ا،إ َِّن ۪ ِ ٰ ُ َ ِء أُ ْ َ ًة
َ ْ َ َ ُ َ א ِ َ َّכ ِ ِ ِ َ َ ُ ه وا ْ َ َ ُ ا ِ ُ ٍ و َز
ُ َ ّٰ َא، َ َّ ْ ِ ا ْ َ َْ َ ُ َ
ٍ
אف ُ א
ًَْ َ َ ِ َْ ِ ْ ِ َ ْ َ ِ ْ ِ ِ ِ َא ِ
ْ אع َ ُ ا ْ َ אرِ ث ا
ِ
َ َ ْ َو ْ َ َ ْ رٍ َ א
ٌ ِ ْ َ ُ أَ ۪ ا ِ ٍم ر ث َ ِאن ُ َ ْ ٌ ُ َ َ َ َ ا ْ َ אر َ َو َכ
ً ْ َْ ُ َ ََ ْ َ َ َْ
45 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ ْ ِ َא ِ ٍ ۪ َ ُ ِّ ُ ا أَ َّ ُ ُ ِ َ أَ ْن ُ ْ َ ْ ا ِ َ ْ ٍء ِ ْ ُ ُ ْ َ ُفَ .و َכ َ
אن َא
ِ ِ َ ِאئ ِ َ َ ا ّٰ ِ א ِ ٍ ِ ِ
ْ َ ا ُّ َّ َ ا َّ ْ ِ َ َ َ ْ ُ ُ َ َر ُ ً ْ ُ َ ْ َ َ َََ
ُر ُ ِ ِ َ َ َ ْ ِ ُروا أَ ْن َ ْ َ ُ ا ِ ْ ُ َ ًئא. ْ
ِ
ْ ْ ْ
45 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ ِ ٍ
ْ َ ْ َ ْ َ » : ّٰ ُل ا ُ َ َאل َر:َ ْ َ ْ ِ ْ ِ َ ْ َ َאل
732
ِ ِ
« َ َّ َ ْ َ א َ ْ َ َ ْ َ ْ َو َ א ْ َ رِ ْ َ ْ أَ ْ َ ْ َ ُ ا
Sehl İbn Sa’d radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
şöyle buyurdu:
ve sellem
“Kim bana, iki çene ve apış arası mevzuunda teminat verirse
(söz verir, kefil olursa) ben de ona Cennet için teminat veririm.”
[Buhari, Rikak 23. Ayrıca bk. Tirmizi, Zühd 61]
45 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
daha derin bir çukura yuvarlanıverir.” [Buhari, Rikak 23; Müslim, Zühd 49]
ٍ ۪
َ َ ْ َ » ِإ َذا أ: َ َאل ِّ ِ َّ َ ِ ا ا ْ ُ ْ رِ ِ ّي َ ۪ ََ ْ أ 736
45 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪
ُ ْ َ ا ّٰ َ َא َ ِ َّ َ א ِ َّ ِا:אن َ ُ ُل
َ َ ِّ ْ َ َאء ُכ َّ َ א ُ َכ ِّ ُ ا َ ْ آد َم َ َِّن ا
َ ُ ْا
«ْ َא ِ ِ ِ ِ
َ َ ْ َ ا ْ َ َ ْ َא َوإِن ا ْ َ َ ْ َ ا ْ َ َ ْ َ ِن ا:َِכ
Ebû Said el-Hudrî radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Âdemoğlu sabah uyanınca bütün azaları dile şöyle seslenir-
ler: “Bizim hakkımızda Allah’tan kork. Zira biz sana tabiyiz. Sen
istikâmette olursan biz de istikâmette oluruz, sen sapıtırsan biz
de sapıtırız!.” [Tirmizi, Zühd 61]
46 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
« ُ ُ ُ َو ِ ُ ُ َو َ א ُ َد:َ َ ٌام
ِ ِ ْا
ُْ
ْ
46 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
«אم
ٌ َّ َ
Huzeyfe radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
46 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
: ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا
ٌ َ َ » َ ُ َ ِّ ُ ۪ أ: : َ َאل َ ِ ا ْ ِ َ ْ ُ ٍد742
۪ أُ ِ أَن أَ ج ِإ כ وأَ א
ُ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ْ ْ ُّ ّ ۪ ِ َ ،ِ ْ أَ ْ َ א ۪ َ ْ أَ َ ٍ َ ْ ًئא
« ِا َّ ْ ر
İbn Mes’ûd radıyallahu anh demiştir ki: Kâinatın İftihar Tablosu
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
“Ashabımdan birisi, diğeri hakkında nâhoş bir hususu bana
arz etmesin. Zira ben sizin aranıza (kalbimde size karşı olumsuz
hiçbir his taşımadan) gönül huzuruyla çıkmayı arzu ederim.” [Ebû
Davud, Edeb 28; Tirmizi, Menâkıb 63]
İkiyüzlülük
ٰ ْ َ َ אس َو َ َ ْ َ ْ ُ َن ِ َ ا ّٰ ِ َو ُ َ َ َ ُ ْ ِإ ْذ ُ َ ِّ ُ َن َ א
ِ ْ ُ َن ِ ا
َّ َ َ َْ
۪ ِ
َ “ َ ا ْ َ ْ ِل َو َכİnsanlardan gizler de Allah’tan
אن ا ّٰ ُ ِ َ א َ ْ َ ُ َن ُ ًא
gizlemezler. Hâlbuki geceleyin, O’nun razı olmadığı sözü düzüp
kurarken Allah, onlarla beraber idi. Allah yaptıklarını kuşatıcıdır.”
{Nisâ Sûresi, 4/108}
46 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
אن ر ُل ا ّٰ ِ ِ א כ ِ
َّ ُ ْ ُ אلَ :כ َ َ ُ َ َ ُ َ ْ َ 745ة ْ ِ ُ ْ َ ٍب َ َ
َ ِ ِ כ ِ رؤ א؟« أَ ْن ُ َل ِ َ َ א ِ ِ ْ َ » :ر ٰأى أَ
َ ٌ ْ ُ ْ ْ ُ ْ َ َ َ ُ ُّ َ ْ َ ْ َ
אن ات َ َ ٍاةِ » :إ َّ أَ َא ِ ا َّ َ َ آ ِ ِ אل َ َא َذ َ َ ْ َ َאء ا ّٰ ُ أَ ْن َ ُ َّ َ .و ِإ َّ ُ َ َ
َ ْ ُ
َو ِإ َّ ُ َ א َ א َ ِ ِ :ا ْ َ ِ ْ َو ِإ ۪ ّ ا ْ َ َ ْ ُ َ َ ُ َ א َو ِإ َّא أَ َ ْ َא َ ٰ َر ُ ٍ
ُ ْ َ ِ ٍ َو ِإ َذا آ َ َ ِאئ َ َ ِ ِ َ ْ ٍة َو ِإ َذا ُ َ َ ْ ۪ ي ِא َّ ْ ِة
َ َ ٌ ْ ُ
ِ َ ْأ ِ ِ َ َ ْ َ ُ َر ْأ َ ُ َ َ َ َ ْ َ ُه ا ْ َ َ ُ ٰ ُ َא ُ َ ْ َ َ .ا ْ َ َ َ َ َ ْ ُ ُ ُه َ َ
אنُ ُ َ َّ ُ ،د َ َ ْ ِ َ َ ْ َ ُ ِ ِ ِ ْ َ َ ْ ِ ُ ِإ َ ْ ِ َ ّٰ َ ِ َّ َر ْأ ُ ُ َכ َ א َכ َ
َ א َ َ َ ا ْ َ َة ا ْ ُو ٰ «
َّ
ان؟ َ א َ ِ ِ :ا ْ َ ِ ْ ِا ْ َ ِ ْ אن ا ّٰ ِ! א َ ِ אل َ ُ َ ُ ْ ُ :אَ َ ْ ُ : َ َ
َ ٰ
َ א ْ َ َ ْ َאَ َ َ َ .א َ ٰ َر ُ ٍ ُ ْ َ ْ ٍ ِ َ َ ُאه َو ِإ َذا آ َ َ ِאئ َ َ ِ َِכ ُّ ٍب
ُ ٌ ْ ْ
ِ ْ َ ۪ ٍ َو ِإ َذا ُ َ َ ْ ِ أَ َ َ ِ َّ َو ْ ِ ِ َ َ ِ ِ ْ َ ُ ِإ ٰ َ َ ُאه
ُ ْ ُ ْ
َو ِ ْ َ ُه ِإ ٰ َ َ ُאه َو َ َ ُ ِإ ٰ َ َ ُאهُ َّ َ َ َ ُ ،ل ِإ َ ا ْ َ א ِ ِ ا ْ َ ِ
َّ ْ َ
َ َ ْ َ ُ ِ ِ ِ ْ َ َ א َ َ َ ِא ْ َ א ِ ِ ا ْ َ َّو ِل َ َ א َ ْ ُغ ِ ْ ٰذ ِ َכ ا ْ َ א ِ ِ
ُ
אنُ ُ َ ُ ،د َ َ ِ َ ْ َ ُ ِ ْ َ َ א ِ ذ ِכ ا א ِ כ א כ
ْ َ َ ّٰ َ َّ ٰ َ ْ َ ُ َ َ َ َ َّ
َ َ َ ِ ا ْ َ ِة ا ْ ُو ٰ .
َّ
ان ؟ َ א َ ِ ِ :ا ْ َ ِ ْ ِا ْ َ ِ ْ َ א ْ َ َ ْ َא. אن ا ّٰ ِ! א َ ِ َ َאلَ َ ْ ُ : ُ ْ ُ :
َ ٰ
ات َ א َّ َ ْ َא َ َ َ ْ َא َ ٰ ِ ْ ِ ا َّ ُّ رِ َ َ ْ َ ُ أَ َّ ُ َ َאلَ ِ َ :ذا ِ ِ َ َ ٌ َوأَ ْ َ ٌ
46 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
47 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
aleyhisselâm;
etrafındaki çocuklar da İslâm fıtratı üzere (günahsız ve
masum olarak) doğmuş ve küçükken ölen yavrulardır.”4
Ashabdan birisi araya girerek: “Ya Resûlallah! Müşrik ço-
cukları da (Hz. İbrâhîm ̦in çevresinde bulunan çocuklara dâhil
mi?” diye sordu. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem: “Evet, onlar
da dâhildir.” buyurdu.
(Allah Resûlü kaldığı yerden devam ederek) Yarı bedenleri
güzel, yarısı da çirkin olan adamlara gelince bunlar, güzel işlerine
kötü işler karıştıran mücrimlerdir ki, Allah onları lütfuyla bağış-
lamıştır.” [Buhari, Ta’bîr 48]
47 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
rışıncaya kadar tehir edin, evet evet siz onların affını aralarını
düzeltene kadar tehir edin!’ diye ferman edilir.” [Müslim, Birr 34-36]
ِ أَ َّ ْ َ ع ِ ّٰ ِل ا ِ
ُ َ ٌ ُ َذ َכ َ َر:َ َאل ا
ََُ ِ ْ ِ َ
759
ُ ُ ُ
: ِ ّٰ ا ْ ِع؟ َ َ َאل َر ُ ُل ا
« َ َ َ ِ َ ْ ُ َ َ ْ َ » َ ْ َא:
ُُ
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Bir şahıs, Allah Resûlü’ne sallallahu aleyhi ve sellem gelerek alışverişte
aldatıldığından yakındı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona şu tavsi-
yede bulundu: “Alışveriş yaptığın kişiyi ‘Dinimiz hiçbir şekilde hile
ve aldatmaya cevaz vermez!’ diye ikaz et!” [Buhari, Buyû 48; Müslim, Buyû 48]
ِ
َ َّ َ ْ َ » : ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة760
ٍ ِ َزو َ ا
«يء أَ ْو َ ْ ُ َכ ُ َ َ َ ِ َّא
ْ ْ َ ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
47 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ ِ ِ ِ
َ ّٰ »إ َِّن ا: ّٰ َ َאل َ َאل َر ُ ُل ا ٍَ ْ َ אض ْ ِ َ אر
763
أَ ْو ٰ ِإ َ أَ ْن َ َ ا َ ُ ا َ ّٰ َ َ ِ أَ َ ٌ َ ٰ أَ ٍ و ٰ َ َא
َ َ َْ َ َ َ َ ْ َّ
« ٍ َ ََ ٰ أ ٌ َ َأ
48 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ٍِ ِ ِ ِ َ
ْ ُ ُّ َ َ » ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
767
48 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
أَ ٌة ۪ ِ ٍة ِ ِ ِ َ
ْ » ُ ّ َ ا: َ َאل ّٰ ُ َ َ أ َّن َر ُ َل ا ِ َْ ِ ا 770
َّ َ
ِ َ א ِإ ْذ َ ِ ِ
َ َْ َ אر َ َ أ ْ َ َ ْ َ א َو َ َّ ْ َ َ َ َ ْ َ א ا َ َא ّٰ َ َ َ َ ْ َ א
«אش ا ْ َ ْر ِض
ِ َ َ ِ ُ َ َכ א َ ْ ُכ
ْ َْ َ
ِ َא و
َ َْ َََ
َ
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kadın, ölünceye kadar hapsettiği bir kedi yüzünden
azaba düçar oldu ve bundan dolayı cehenneme girdi. Hayvanı
eve hapsetmiş, ona bir şey yedirmemiş, içirmemiş, yerdeki haşe-
releri yemesine bile müsaade edip, imkân tanımamıştı.” [Buhari, Enbiya
54; Müslim, Birr 133]
.ِ ِ َ ْ ِ ط ِ ْ َ ۪ ي ُ ْ َّ َ َ َ َ ا : ٍ َ َو ۪ رِ َوا
َْ
:َ َ َאل ٰ َא َر ُ َل ا ّٰ ِ ُ َ ُ ٌّ ِ َ ْ ِ ا ّٰ ِ َ َ א: ُ ْ ُ َ : ٍ َ َو ۪ رِ َوا
«אر َ َّ َ َ َ َ ْ َכ ا ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ »أ َ َ א
ُ َّ אر أ ْو َ َ َّ ْ َכ ا
ُ
Ebû Mes’ûd el-Bedrî radıyallahu anh demiştir ki:
Kölemi kırbaçla döverken arkamdan “Ey Ebû Mes’ûd, bil
ki...” diye bir ses duyar gibi oldum fakat o kadar sinirlenmişim
ki sesleneni tanıyamadım. Bana doğru yaklaşınca gözlerime ina-
namadım. Gelen Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem olmasın! Bana,
“Ey Ebû Mes’ûd! Bil ki Allah’ın kudreti sana, senin bu köleye
gücünün yetmesinden çok daha fazla yeter!” diye sesleniyordu.
Bunu duyan ben, “Gayri bundan böyle asla hiçbir köleyi dövme-
yeceğim!” diye söz verdim.
Diğer rivayette ise;
“Resûlullah’ın mehabetinden elimdeki kırbaç yere düşüver-
di.”,
Bir başka rivayette de;
Allah Resûlü ̦nün bu ikazının ardından, “Ya Resûlallah! Bu
köle Allah rızası için artık bundan böyle hürdür.” dedim. Resûl-i
Ekrem bu davranışım üzerine buyurdu ki: “Eğer onu azad etme-
seydin, cehennemin alevi seni yalayacak ya da ateşi sana dokunup
yakacaktı.” [Müslim, Eyman 34-35]
ً ۪ َ َّ ون ا ّٰ َ ِإ
َ ُ אس َو َ َ ْ ُכ
َ َّ ون ا
َ “ ُ َ ُاؤMünafıklar, müminlere
gösteriş yaparlar. Yoksa aslında Allah’ı çok az hatırlarlar.” {Nisâ
Sûresi, 4/142}
ِ
َ ِ ْ ُכ َ َ ٰ ا: َ َאل ِّ ِ َّ َ ِ ا َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة779
آد َم
ِ َ אن زِ َא א ا َّ َ وا ْ ُ ُذ ِ َ ْ ا:َ َ א ِ ِ َ۪
אن َ ُ َ ُ َْ َ َ َ ُ ُ َ ا ِّ َא ُ ْ رِ ٌك ٰذ َכ
ُ ْ ِّ אع َوا ِّ َ א ُن زِ َ ُאه ا ْ َכ َ ُم َوا ْ َ ُ زِ َא َ א ا ْ َ ْ ُ َوا ِ ِ زِ َא
ُ َ ْ ُ َא ا
« ُ ُ ّ ِ َ א ا ْ ُ َא َوا ْ َ ْ ُ َ ْ ٰ ى َو َ َ َ ّٰ َو ُ َ ِّ ُق ٰذ ِ َכ ا ْ َ ُج أَ ْو ُ َכ زِ َא
ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanın zinadan ne kadar nasibi olacağı yazılmıştır ki, o hisse
ona her hâlükârda erişir. Gözlerin zinası bakmakla, kulakların
zinası dinlemekle, dilin zinası konuşmakla, elin zinası tutmakla,
ayakların zinası da yürümekle vuku bulur. Kalbe (nefse) gelince;
49 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
Namahrem Kadınla
Baş başa Kalmaktan (Halvetten) Sakınmak
ٍ َ ِ “ َو ِإ َذا َ َ ْ ُ ُ ُ َّ َ َא ً א َ א ْ َ ُ ُ َّ ِ ْ َو َر ِاءEğer Peygamberin
אب
hanımlarından bir şey soracak veya isteyecek olursanız, onu
perde arkasından isteyiniz.” {Ahzâb Sûresi, 33/53}
ِ ِ ٍ
َ َ ۪ ِّ َ َ ُ ْ ا ّٰ َ َ َ َر ُ ُل ا:َ َאل אس ا
َّ َ ِ ْ ِ َ
783
ِ ِ אء ِא
אل ِ ِ אت ِ ا ِ ِ ِ אل ِא
אء وا ِ ِ ا
َ ّ َّ َ َ ِّ َ َ ُ ْ َ َ ّ َ ّ
İbn Abbas radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, (Allah ̦ın takdir ettiği fıtrata
razı olmayıp, söz, fiil ve davranışlarında) kendilerini kadınlara
benzeten erkeklere ve erkeklere benzeten kadınlara lanet etmiştir.
[Buhari, Libas 61]
ُ َْ َ ِ ُ ْ َ َ ِ ًّא ِ ّٰ ُل ا ٰ
ُ َرأى َر ا
ََُ ِ ْ ِ َ
786
َّ َ َ َאم َ َ ُ َ ِאو ِ
َ َ ُ َّ ََّ ْ ٰ ِ أ َ ِ ا ِ ْ َِْ ُ ْ َ 788
ْ
َ ْ َ َא أ:َ َ َאل ٍّ ِ َ َ ِ ۪ ْ َ ٍ َכא َ ْ ِ ً َّ ُ َو َ َ َאو َلِ ْ ِ َْ َ ا
َ َ َ
:ٰ ِ ِه َو َ ُ ُل ِ ِْ ْ َ ٰ ْ َ َّ ِ َّ ا ُ ْ
ِ
َ אؤ ُכ ْ ؟ُ َ َ ُ َ ْ َا ْ َ ۪ َ ِ أ
« ُ אؤ ِ א
ْ ُ َ َ َ َ َّ
ا َ
۪ َ » ِإ َّ َ א َ َ َכ ْ َ ُ ِإ ْ َ ۪ائ
Humeyd İbn Abdurrahman demiştir ki:
Halife Hz. Muaviye radıyallahu anh son haccını yaptığı sene
(hicrî 51 yılında) Medine’de muhafızlarından birinin elinde tut-
tuğu bir tutam saçı alarak minberden halka göstermiş ve onlara
şöyle hitap etmişti: “Ey Medine halkı! Toplumu ıslah ve ikaz
etmekle sorumlu olan âlimleriniz nerede? (Niçin bunlara mâni
olmazlar?) Ben Resûl-i Ekrem ̦i sallallahu aleyhi ve sellem böyle uy-
gulamalardan insanları menetme sadedinde “İsrailoğulları ̦nın
helakete ve felakete götüren şeylerden biri de kadınlarının bu
tür şeyleri kullanmaya başlamalarıdır!” buyururken işittim. [Bu-
hari, Enbiyâ 54; Müslim, Libas 122]
. َ َ ِ ْ َ ْ ُ ْ َوا ْ َ ا ِ َ َ َوا
49 6
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َٰ َِ ۪ ْ ِא
َ ٌ ْ َ ْ َ َ َق ِا: َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ ٰ ا ْ َ ْ َ ِ ِ ّي793
אر ِِ
َ َّ ه ا
ِ
ٰ »إ َِّن:ْ ِ ْ َ َאل َ ِ ِ ّٰ ث َر ُ ُل ا َ ِّ ُ َ َ َّ א. ِ ْ َّ أَ ْ ِ ِ ِ َ ا
«َ ُ ٌّو َ ُכ َ ِ َذا ِ ْ ُ َ َ ْ ِ ئُ َ א
ْ ْ
Ebû Musa el-Eş’arî radıyallahu anh demiştir ki:
Bir gece Medine’deki bir ev, hane halkı içerde olduğu halde
yandı. Bu hadise Resûlullah ̦a sallallahu aleyhi ve sellem intikal ettirilin-
ce şöyle buyurdu: “Şu ateş var ya sizin (gaflet anınızı kollayan)
düşmanınızdır. Gece yatacağınız zaman onu söndürün!” [Buhari,
İsti’zân 49; Müslim, Eşribe 101]
: َ َ َאل ُ ٍد ِ ِ ٍ
ْ َ ِ ْ ّٰ َد َ ْ َא َ ٰ َ ْ ا:َ ْ َ ْ ُ وق َ َאل
794
اَ ّٰ ُ أَ ْ َ َ َِّن:
ُ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ אس َ ْ َ ِ َ َ ْ ًئא َ ْ َ ُ ْ ِ ِ َو َ
ُ َّ َא أ ُّ َ א ا
ْ ُ } : ِ ِّ ِ َ ِ ٰ َ َאل ا ّٰ ُ َ َ א. ُ َ ْ َ َا ّٰ ُ أ: ُ َ ْ َ َ ِ َ ا ْ ِ ْ ِ أَ ْن َ ُ َل ِ َ א
{ َ ۪ ِّ َ א أَ ْ َ ُ ُכ َ َ ِ ِ ْ أَ ْ ٍ َو َ א أَ َא ِ َ ا ْ ُ َ َכ
ْ ْ
Tabiîn âlimlerinden Mesrûk demiştir ki:
Abdullah İbn Mes’ûd’un radıyallahu anh huzuruna vardığımızda
bize şu tavsiyede bulundu: “Yârenler! Her kim birşey biliyorsa,
bildiğini söylesin; bilmeyen de ‘Allahu a ̦lem (Allah bilir)’ desin!
Zira insanın bilmediği mevzularda böyle diyerek aczini itiraf
etmesi de bir ilimdir. (Nitekim konuyla ilgili olarak) Allah Teâlâ,
Peygamberine şöyle buyurmuştur: “De ki, ben irşat ve risalet
49 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ْ َ َّא
ِ
َ ْ َ » :: ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: َ َאل َ ِ ا ْ ِ َ ْ ُ ٍد795
« ِ ِ ِ ود َو َ َّ ا ْ ُ َب َو َد َ א ِ َ ْ ٰ ى ا ْ َ א
َ ُ ُ ْ َ َ َب ا
َّ ُ
İbn Mes’ûd radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Vefat eden kişinin arkasından yüzünü dizini döverek ağla-
yan; üstünü başını parçalayan, cahiliye âdeti üzere münasebetsiz
sözler söyleyip feryat ve figan eden kişi bizden değildir (bizim
sünnetimize uymamış ve İslâm âdetine muvafık hareket etme-
miştir).” [Buhari, Cenâiz 36; Müslim, İman 165]
ِ ِ ِ ٍ ۪ َ ِ ْ אن
ِ ُّ ِ ا796
َ َ ِ َر َوا ْ ّٰ أُ ْ َ َ ٰ َ ْ ا:َ َאل َ ْ َ
. ِ َ َ ِّ ُد َ ُ :اכ َ ا َ َوا َ َ َ ُه َو: َ َ َ َ ْ أُ ْ ُ ُ َ ْ ۪כ َو َ ُ ُل
َ اכ َ ا َو
ْ
أَ ْ َ َכ ٰ ِ َכ؟: ِ َ ۪ َّ َ א ُ ْ ِ َ ًئא ِإ:אق
ْ َ َ ََ َ َאل ۪ َ أ
Nu’mân İbn Beşîr radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Abdullah İbn Ravâha radıyallahu anh baygınlık geçirmişti. Kız-
kardeşi, “Vah benim dağ gibi yiğidim, vah şöyle vah böyle olan
49 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ َ َ ُ ُد ُه َ َ َ ِ ا ْ ٰ ِ ْ ِ َ ْ ٍف َو َ ْ ِ ْ ِ أ ّٰ َ َ َ ُאه َر ُ ُل ا
َّ ْ
: َ َ َّ א َد َ َ َ َ ِ َو َ َ ُه ۪ َ ْ ٍ َ َ َאل، אص َو َ ِ ا ّٰ ِ ْ ِ َ ْ ُ ٍد ٍ َّ و
َ
َ ْ ْ
َ َ َّ א َر ٰأى ا ْ َ ْ ُم. ِ ّٰ َ ٰכ َر ُ ُل ا.ِ ّٰ َ َא َر ُ َل ا:»أَ َ ٰ ؟ َ א ُ ا
َ
ِ ْ َ ْ »أَ َ َ ْ َ ُ َن؟ إ َِّن ا ّٰ َ َ ُ َ ِ ّ ُب ِ َ ْ ِ ا: َ َאل، َ َכ ْ ا ِ ِ َّ ُ َכ َאء ا
ّ
ِ ِ ِ ِ ِ ِ
« َ َ َو َ ِ ُ ْ ن ا ْ َ ْ ِ َو ٰ כ ْ ُ َ ّ ُب ِ ٰ َ ا« َوأَ َ َאر ِإ ٰ َ א »أَ ْو
ُ ْ
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Sa’d İbn Ubâde radıyallahu anh hastalanmıştı. Allah Resûlü, bu
vefalı dostunu ziyarete gitti. Yanında Abdurrahman İbn Avf,
Sa’d İbn Ebî Vakkas ve Abdullah İbn Mes’ûd da vardı. İçeri
girdiğinde ailesini onun etrafında toplanmış ve onu da ağır hasta
görünce hane halkına, “Vefat mı etti?” diye sordu. Onlar “Hayır,
ya Resûlallah!” dediler. Sa’d b. Ubâde’nin hazin hâli Efendimiz ̦in
öylesine rikkatine dokundu ki hıçkırıklarını tutamadı ve ağladı.
O’nun ağlaması, orada bulunanları da ağlattı. Bazılarının bu
durumu garip karşılamaları üzerine ve bu gözyaşlarının başka
türlü değerlendirilmemesi için de şu ikazı yaptı: “Bilmez misiniz,
Allah asla gözyaşından ve kalb üzüntüsünden dolayı azap etmez.
Ancak şundan dolayı azap veya merhamet eder.” dedi ve dilini
gösterdi.” [Buhari, Cenâiz 45; Müslim, Cenâiz 12]
ِ ِ اْ א ِ ٍ ِ ٍ ِ
אت َ َُ َ أُ َ ْ ْ ِ أَ ۪ أُ َ ْ ا َّא ِ ِّ َ ِ ا ْ َ أَة ْ َ 798
َ َ َا َّ ۪ ي أ ِ
وف ِ ا ِ ّٰ َ א أَ َ َ َ َ َא َر ُ ُل ا ۪ אن
َ َכ: ْ َ َ א
ُْ َْ ْ
50 0
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َّ ُ َ َ ِ َ ُ ِ ِ أَ ْن َ َ ْ ِ َ َو ْ ً א َو َ َ ْ ُ َ َو ْ ً َو َ
ْ َ َ َ َ ْ َא أ ْن
.َ َ ا אو
ً َ ُ َْ َ َ ًْ َ
Tabiînden Üseyd İbn Ebî Üseyd, Resûlullah’a biat eden
kadın sahabilerden birinden şu haberi nakletmiştir:
“Resûlullah aleyhi efdalü ̦s-salavât ve ekmelü ̦t-tahiyyât biz kadınlarla
biat ederken; kendisine söz verdiğimiz hayr ü hasenât hususla-
rında O ̦na isyan etmeyeceğimize, yitirdiğimiz bir dostun veya
tanıdığın ardından yüz tırmalamayacağımıza, ‘vay başımıza
gelenler ̦ deyip vaveylâ koparmayacağımıza, yaka-paça yırtma-
yacağımıza ve saç-baş yolmayacağımıza dair bizden teminat
aldı.” [Ebû Davud, Cenâiz 25]
ِ ْ ًא : ِ ّٰ ُل ا
َ َ َ ْ » َ ِ ا: ُ َ َאل َر :َ َאل אس ٍ ا
َّ َ ِ ْ ِ َ
800
ِ ٍ
ِ ََ ْ َ ٰ َ ّٰ أَ َّن َر ُ َل ا َ ْ أَ ۪ َ ْ ُ د ا ْ َ ْ رِ ِ ّي801
. ِ ِ ان ا ْ َכא
ِ ْ ا ْ َכ ْ ِ و ِ ا ْ ِ ِ و
َ ُ َ ّ َ ََْ
Ebû Mes’ûd el-Bedrî radıyallahu anh demiştir ki:
Allah Resûlü aleyhi ekmelü ̦t-tehâyâ, köpek pahasını, fuhuştan
kazanılan parayı ve falcının (ücretini) avantasını (kazanç yolu
olarak) vermeyi yasakladı. [Buhari, Buyû 25; Müslim, Musâkât 40]
İzah: Hadiste köpeğin gelir getiren bir mal olarak değerlendirile-
meyeceği belirtilmekle beraber mezhepler arasında bu husus ihtilaflı bir
mevzudur. Şafiiler gibi hiçbir şekilde köpeğin satışına sıcak bakma-
yanlar olduğu gibi saldırgan köpek olması dışında câizdir diyen Hanefi
mezhebi imamları da vardır. Bu konuda ihtiyatı elden bırakmayarak
bekçi, çoban, polis ve av köpeği gibi ihtiyaç yörüngeli kullanılmaması
50 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ُّ »כُ : َ ُ ُل ِ ّٰ ُ َر ُ َل ا ِ
ْ َ :َ َאل אسٍ ا
َّ َ ِ ْ ِ َ
806
« َّ َ َ ۪ ُ ُ ّ ِ َ َ ٌ ْ َ َّ َر َ א ٍ ِ
َ ُ َ ِכ ّ ِ ُ َرة ُ ُ َ ُ َ ْ ُ ُِ ِّ رٍ ا َّאر
ِ. ِ َ ِ ا َّ و א َ روح َ ُ َّ َ א ِ ً َ א ٍ
َ ُ ََ ََ ْ َ ْ َ ِْن ُכ:َ َאل ا ْ ُ َ َّ אس
50 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ َ ِ »إن ٰ ِ ِه ا ْ א
َ َ َّ : َ َאل ِ ّٰ َل ا َّ ٍ َ َ َ ْ أ808
ُ أن َر
ٰ َא َ ِ ّٰ ِإ َّ َ א ِ َ ِ ِ ْכ ِ ا، َِو َ ا ْ َ َ ر َ ْ ُ ُ ِ َ ٍء ِ ْ ٰ َ ا ا ْ ْ ِل
َ ْ
ِ«و ِ اء ِة ا ْ ُ آن
ْ َ َ َ
50 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
َ ِ َ َ
ُ ۪ َ ْ َ ْ ُ ْ » ِإ َذا َرأ: َ َאل ّٰ َل ا ُ أ َّن َر َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
809
ً َ َ » َ ْ أَ َכ َ ُ ً א أَ ْو:
: ِ َّ َ َאل ا: َ َאل ٍ ِ َ ْ َ א811
ُّ
«َ ْ ْ َ ِ ْ َא أَ ْو َ ْ ْ َ ِ ْل َ ْ ِ َ َא
َ َ
Câbir radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve
şöyle buyurdu:
sellem
“Her kim sarımsak veya soğan yemişse, biz müslüman
cemaatinden -yahut mescidimizden- uzak dursun!” [Buhari, Et’ıme 49;
Müslim, Mesâcid 73]
َ ِ ا ْ ِ َ ِة ِ ٍ ِ
ْ ٰ َ َّ ِ َّ أَ َّن ا ِّ َ ُ ْ َ ْ ُ َ אذ ْ ِ أَ َ ا812
ِ
ُ َ ِ ْ َ ْ َم ا ْ ُ ُ َ َوا
. ُ ُ ْ َ אم
Muaz İbn Enes el-Cühenî radıyallahu anh demiştir ki:
Allah Resûlü aleyhi efdalü ̦s-salavât ve ekmelü ̦t-tahiyyât; imam cuma
hutbesini verirken dizleri yukarıya dikip ellerle dizleri kavramak
suretiyle oturmayı nehyetmiştir.” [Ebû Davud, Salât 228; Tirmizi, Cum’a 18]
وا أ َ כ
ْ ُ َّ ْ َ َ ّٰ َ ُ َ َ ْ ُ و ً א َ َכא ِ ئُ ُه َ ِْن َ ْ َ ِ ُ وا َ א ُ َכא ِ ئُ َ ُ ِ ِ َ ْאد ُ ا
«َ ْ َכא َ ْ ُ ُ ُه
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’a sığınarak size iltica eden kimseyi himaye edin! Allah
adına isteyeni O ̦nun şânına hürmeten geri çevirmeyin! Sizi
bir davete çağırana (dinî bir mâni yoksa) icabet edin! Şahsınıza
herhangi bir iyilik ve ihsanda bulunan kişiye siz de eşdeğer bir
iyilik ve ihsanda bulunun! Şayet iyiliğine mukabele edecek birşey
bulamazsanız, hiç olmazsa onun hakkında hayır duada bulunarak
iyiliğinin karşılıksız kalmadığını kendisine gösterin.” [Ebû Davud, Zekât
38; Nesai, Zekât 72]
:ا ۪ ُ َ َאل
ّ
ِ َ
َ َ إِذا ُّ ِ َّ אن ا َ َכ: ْ َ َ א َ َ َ ْ َ ِאئ 822
ِ
ْ ِ َوأَ ُ ُذ َ ِ َ ْ َ َ א َو َ ْ َ َ א ِ َ א َو َ ْ َ َ א أُر أَ ْ َ ُ َכ ِّ » َا ّٰ ُ َّ ِإ
« ِ ِ ْ َ ِ َ א ِ َ א َو َ ِ َ א أُ ْر ِ ِ אو َ ْ ِ َِכ
ّ ّ َ َ َ ّ
Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, rüzgâr şiddetli estiğinde
şöyle dua ederdi:
“Allahım! Senden bu rüzgârın bizatihi hayrını, içinde barın-
dırdığı fayda ve nimetlerin hayrını ve şu bize vazifeli gönderdiğin
rüzgârın hayrını isterim. Onun bizzat taşıdığı felâketlerin şerrinden,
içinde barındırdığı musibetlerin şerrinden ve şu an yerine getirmek
üzere gönderildiği şeyin şerrinden Sana sığınırım.” [Müslim, İstiskâ 15]
51 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
çok defa yağmurun gelmesini herhangi bir sebep veya bir yıldızın zuhuruna
mukarin kılar. Bu bir iktirandır. Tâ insanlar yağmurun geleceğine hazır-
lansınlar. Ama O, yağdırmayabilir de. Evet O, ne isterse onu yapabilir.
Efendimiz bu hakikate inandırmak için, yani esbab ve vasıtaların tesiri
olmadığını, her şeyin Müsebbibü’l-Esbâb olan Allah’ın elinde bulunduğu-
nu göstermek için, halkın eşya ve hâdiselere, sebep ve vesile saydığı her şeyi
yıkıyor ve nazarları Kudret-i Sonsuz’a çeviriyordu.
«ِ َ َ ْ َ َ
ْ َ َא َכא ِ ُ َ َ ْ َ َאء ِ َ א أَ َ ُ ُ َ א َ ِْن َכ: ِ ِ َ ِ
אن َכ َ א َ َאل َو ِإ َّ َر
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir şahıs din kardeşini ‘kâfir!’ diye itham ederse, söylenilen
bu iddia ya sözün muhatabına ya da söyleyen kişiye râci olur. Eğer
küfür ithamına maruz kalan kişi söylenildiği gibi hakikaten kâfir ise
o zaman o şahıs ehl-i küfürdür; söz yerini bulmuş olur. Eğer itham
edilen kişi kâfir değilse, söylenilen iddia boşta kalmayıp söyleyen
kişiye geri döner (o kişi kâfir olmuş olur).” [Buhari, Edeb 73; Müslim, İman 111]
51 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ
َ ُ ُ ْ » َ َ ُ ُّ ا َ ْ َ َ ا: َ َאل ِّ ِ َّ ِ ا َ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة ْ َ 834
َّ ا َ ْ َم ا ْ ُ ُ َ ِ ِ ِ َ ٍאم ِ ْ َ ْ ِ ا ْ َ َّ ِאم ِإ ُّ ُ َ َ ا َّ َ א ِ َو ِ ْ َ ْ ِ ِ ِ َ ٍאم
ٍ ۪ أَ ْن ُכ َن
« ُ ُכ
ْ َ ََ ْ م َ ُ ُ ُ أ َ
51 7
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
İzah: Kabrin yerini belli etmek için makul ölçüde bir yükseklik ver-
mek uygun olsa da üzerine duvar örüp küçük bir ev hâline dönüştürmek
ve bu tür yapıları kireçle, boyayla boyamak uygun görülmemiştir. Bununla
beraber âlimler, vefat eden Hak dostları, meşâyıh ve büyük âlimlerin
kabirlerini ziyaret edenlerin istirahati için türbe ve kümbet gibi yapılara
cevaz vermişlerdir.
« ِ َ ِ َّ ا ا ِ : َ َאل ِ ّٰ َل ا
ُ َّ »ا َ َ
ُ أ َّن َر َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
838
ْ
۪ אس أَو ِ
َّ َ۪ ِ ا ۪ ّٰ َ
ََ »ا َّ ۪ ي:אن؟ َ َאل ِ َ ِ َّ َ א ُ ا و א ا
ْ ََ
« ِ ِّ ِ
ْ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki:
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanların lanet etmele-
rine sebep olan iki şeyden sakının!” buyurdu. Sahabiler “O iki şey
nedir ki?” diye sorduklarında, “İnsanların yol güzergâhlarına ve
dinlenmek için kullandıkları gölgelik yerlere abdest bozmaktır.”
buyurdu. [Müslim, Tahâret 68]
51 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
Alışveriş Adabı
أَ ْن َ ۪ َ َ א ِ ِ ٍאد ِ ّٰ َر ُ ُل ا ٍ
ٰ َ : َ َאل َ َ َ ْ أ840
َ ٌ
. ِ ِّ ُאن أَ َ ُאه ِ َ ِ ِ َوأ
َ َوإ ِْن َכ
Enes radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, şehirlinin köylüye simsarlık
etmesini ana baba bir kardeş olsalar bile yasakladı. [Buhari, Buyû’ 58;
Müslim, Buyû’ 21]
ِ א
َ َ ۪ َ أَ ْن ِ ّٰ َر ُ ُل ا ٰ َ : َ َאل َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة841
ٌ
ٰ َ ْ ِ ْ َ َ َ ْ ِ أَ ِ ِ َو ٰ َ ُ ُ َّ ِ َ ٍאد َو َ َ َא َ ُ ا َو َ َ ِ ِ ا
.ِ َ א ِ َ ْכ َ َ َ א ۪ ِإ َ ِאئ َ א
ْ ُِ ْ َ ِ أَ ِ ِ َو َ َ ْ َ ِل ا ْ َ ْ أَ ُة َ َ َق أ
ِ ا ۪ وأَن אع ا א ِ ّٰ َ ٰ َر ُل ا:َو ۪ رِ َوا ٍ َ َאل
ُ َ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ ّ َ َّ ِ َ ُ َ
ٰ َ ُ ُ َّ ط ا ْ َ ْ أَ ُة َ َ َق أُ ْ ِ َ א َوأَ ْن َ ْ َ َאم ا َ ِ َ ْ َ ِ ْ َ ْ َ ا ِ ِ َوأَ ْن
ّ
. ِ َ ِ ْ َّ َ ْ ِم أَ ِ ِ َو َ ٰ َ ِ ا َّ َ ِ َوا
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, şehirde ikâmet eden şahsın
taşradaki üreticinin malına simsarlık etmesini yasakladı. Bundan
başka buyurdu ki: “Pazarlığı (müşteriyi) kızıştırmayın!
Din kardeşinizin yaptığı pazarlık üzerine pazarlık yapmayın!
Din kardeşinizin evlenme teklif edip söz kestiği bir bayana
evlenme teklif etmeyin veya dünür göndermeyin!
Afîfe hiç bir kadın da kardeşi konumunda olan (evli) bir
kadının çanağındaki nimeti kendi kabına doldurmak için onun
boşanmasını istemesin!”
Diğer rivayette ise Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle demiştir:
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem taşralı üreticinin bir takım
52 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
. َ ّ ۪ אن َ َ ُّد ا
َ َכ ِ َّ أن ا
َّ ْ ِ َ א ِ ٍכ ِ َ َأ
ْ َ 844
ُ َّ
Enes İbn Mâlik radıyallahu anh demiştir ki:
“Resûl-i Ekrem aleyhi ekmelü ̦t-tehâyâ güzel kokuyu geri çevir-
mezdi.” [Buhari, Hibe 9]
،אر
ُ ََ ٰ »إ َِّن ا ّٰ َ َ َ א: َ َאل ِ َّ أَ َّن ا َو َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة846
َّ
ِ« َ ّٰ و َ ُة ا ّٰ ِ أَ ْن ْ ِ ا ْ ء א م ا
ْ َ ُ َ َّ َ َ ُ ْ َ َ َ َْ َ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
“Allah gayret tecellisinde bulunur. Allah’ın gayreti kulun
işleyeceği haramlara karşıdır.” [Buhari, Nikâh 107; Müslim, Tevbe 36]
İzah: Allah, kulun harama girmesine katiyen razı değildir. Allah’ın
emir ve yasaklarının çiğnenmesi gayretullaha dokunur.
İnsanların Sakınması ve
Dikkat Etmesi Gereken Bazı Hususlar
َ َ َ א.אس
َْ
ِ ِ ا
َّ َ َ ِ َ ْ ا ْ َ َ ِ َ َ ْכ ِ ا َ
ِ َ ْ ِّ אس وا
َ َ
ِ اْ َ ۪ َ َ ِ ا
َّ َ
ِ ِ آא
ْ َ َ ْ َ ُْ ُ ُ ْ َ َ ً َ ِّ َ ر۪ ً א ٰ ُ ْ َכ ٰ ِ َכ إ ْذ َ َ َ ا ّٰ ُ َ َ א
אر ُ َن ِ ُ ْ ِ ٍ َو َ ٰ ِ ُار ِ ّ وح ُכ ّ ِ ُ ْ ِ ٍ َو ُכ
َ َ َ َ ا َّאس َ ْ َ َ َ ْ ِ ُ ُر
«ُ َ אر َج ا ْ ُ ُ ِ َ َ َ ِ َ ُ ُم ا َّ א ِ
ْ ْ ُ َ َ َא
Nevvâs İbn Sem’ân radıyallahu anh demiştir ki:
Bir sabah vakti Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz
teferruatlı bir şekilde Deccal’den bahsetti. Bazan sesini alçaltarak
onu aşağılıyor, bazan da sesini yükselterek onun (şahs-ı mane-
visinin) tahribatının büyüklüğüne dikkat çekmeye çalışıyordu.
O kadar ki biz Deccal’i sanki Medine civarındaki hurmalıklar
içinde gizlenmiş gibi kendimize yakın hissettik. Gün içinde tekrar
kendisinin yanına gittiğimiz zaman endişemizi anladı ve “Hay-
rola, neyiniz var?” diye sordu. Biz: “Ya Resûlallah! Sabahleyin
Deccal’den bahsettin. Onu kâh hakir göstererek kâh fehâmetine
vurgu yaparak öyle bir tasvir ettin ki biz onun etraftaki hurma-
lıklara gelip ulaştığını düşündük.” diye cevapladık. Bunun üzerine
buyurdu ki: “Sizin adınıza endişe ettiğim husus, Deccal değil
de başka fitnelerdir. Zira Deccal ben içinizde sağ olduğum bir
zamanda çıkarsa, onunla mübareze edip (iddialarının temelsiz
olduğunu ispatlar, vermesi muhtemel) zararlara karşı sizi koru-
rum. Fakat eğer ben aranızdan ayrıldıktan sonra zuhur ederse,
artık herkes kendini ona karşı korumaya baksın. Cenâb-ı Hak
müminlerin yâr ve yardımcısı olsun. Deccal ̦e gelince o, kıvırcık
saçlı, patlak gözlü, (Cahiliye devrinde ölen ve Huzâa kabilesinden
olan) Abdüluzzâ İbn Katan’a benzettiğim bir gençtir. Sizden
her kim ona ulaşırsa Kehf Sûresi’nin başından on âyet okusun
(bununla kendini korusun). Deccal, Şam ile Irak arasında bir
yerde çıkacak. (İletişim ve ulaşım vasıtalarının gelişmesiyle her
türlü ağları kullanarak) Sağa, sola kötülüğünü yayacaktır. Herşeye
52 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
rağmen siz ey Allah’ın kulları, din ve iman üzere sebat edin (fikr-i
küfrînin ayaklarınızı kaydırmasına müsaade etmeyin!)”
Biz: “Ya Resûlallah! Onun yeryüzünde kalış süresi ne kadar-
dır?” diye sorduk.
Buyurdu ki: “Kırk gün: Ancak onun bir günü bir yıl kadar,
bir başka günü bir ay kadar, diğer günü de bir hafta kadardır. Geri
kalan günleri ise sizin bildiğiniz günler gibidir.”
Biz bu sefer dedik ki: “Ey Allah’ın Resûlü! Miktarı bir sene
olan o günde, bir günlük namaz yeter mi?”
“Hayır ama siz namaz vakitlerini ona göre takdir (hesap)
edersiniz!” buyurdu.
Biz: “Ey Allah’ın Resûlü! Onun yeryüzündeki hareket hızı ne
kadardır?” diye sorduk.
Buyurdu ki: “Rüzgârı arkasına alan bulut gibi insanların ya-
nından süratle geçer; ulûhiyet iddia ederek onları kendisine iman
etmeye çağırır; onlar da kendisine icabet ederler. Göğe emreder,
yağmur yağar; yere emreder, yeşillikler biter; otlamaya gönderdik-
leri hayvanlar daha gösterişli, semiz, memeleri bol sütten dolayı
dolgun ve daha iri olarak geri dönerler.
Sonra Deccal, başka insanlara uğrar ve onları da kendine ve
davasına inanmaya davet eder. Fakat onlar bunu kabul etmeyip
teklifini geri çevirirler. Deccal de çekip gider; ancak ertesi sabah
suları çekilmiş meraları kurumuş, hayvanları da telef olmuş bir
şekilde ellerinde avuçlarında hiçbir şey kalmamış bir güne uya-
nırlar. Deccal yoluna devam eder ve harabe bir yere uğrayarak
‘Definelerini ortaya çıkar!’ diye emreder. Orada bulunan hazine,
arı beyinin arkasından giden arılar gibi Deccal’in peşine takılır.
Daha sonra Deccal (güç gösterisi yapmak veya ulûhiyetini
inkâr ettiğinden dolayı cezalandırmak için) körpe bir delikanlıyı
yanına çağırıp onu kılıcıyla ikiye ayırır. Öyle ki vücudunun her
bir parçası bir ok atımı mesafesi uzaklığında ayrı düşer. Bu du-
rumdaki cesede seslenir ve ceset canlanarak güleç ve parlak bir
çehreyle ona doğru gelir. O bu hâldeyken Allah Teâlâ, Mesih
52 9
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ٍ ِ ٍ ِ ِ
ّ ِ َ ْ َ ْ ا ْ َ َ ْ ُ َ َ أَ ۪ َ ْ ُ د ا: َ ْ رِ ْ ِّ ْ ِ َ اش َ َאل848
אرِي
ِ ِ ِ ِ ٍ ِ
ْ َ ْ َ َ َ َאل َ ُ أَ ُ َ ْ ُ د َ ّ ْ َ א ِإ ٰ ُ َ ْ َ َ ْ ِ ا ْ َ َ אن
،إن َ َ ُ َ ًאء َو َ ًאرا
َّ »إن ا َّ َّ َאل َ ْ ُ ُج َو َّ :אل َ َאل ِ َّ ِ ا ِ ّٰ ر ِل ا
َّ ُ َ
אرِد ۪ َ ۪ َ
ٌ َ אس َ ًאرا َ َ ٌאء ُ َّ َوأ َّ א ا َّ ي َ َ ُاه ا،אر ُ ْ ِ ُق
ٌ َ َ אس َ ًאء ُ َّ َ َّ א ا َّ ي َ َ ُاه ا
« ٌ َِ ب َ َ ْ أَ ْد َر َכ ُ ِ ْ ُכ َ ْ َ ْ ِ ا ۪ ي اه אرا ِ אء،ب
ّ ٌ ْ َ ٌ َ ُ َّ َ ً َ ُ َ َ َّ َ ْ ٌ َْ
. ُ ُ ْ ِ َ ْ َ َوأَ َא:َ َ َאل أ ُ َ ْ ُ ٍد
5 Evet, o gün, inkârın temsilcileri, inananları derdest ettikleri esnada, gök kuvvetini elinde
tutanlar, Allah’ın yardımıyla Müslümanların mâkus tali’ini bir kere daha değiştirecek ve ilhadın
burnu bir kere daha kırılacak...Cihanşümul bu boğuşmada her taraf cenazelerle dolacak ve
yeryüzünü dolduran bu cenazeleri de kartallar taşıyacaktır. Bu kartalların belli bir müesseseye
işareti ne kadar mânidardır!
53 1
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
»وا َّ ۪ ي
َ :: ِ ّٰ אل َر ُ ُل ا َ َ :אلَ َ َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة849
ِ َ َغ ِ ِא ا ِِ ۪ َْ
ْ َ َّ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ ُ َّ َّ ُ َ ّٰ َ ِ َ ه َ َ ْ َ ُ ا ُّ ْ َ א
ِ ِ ِ ِ ا ّ۪ و א אن َ א ِ ِ ٰ َ ا َ َא َ ْ َ ِ َ َכ:َو َ ُ ُل
َ َ ُ َ ْ َ ا ْ َ ْ ِ َو
«ِإ َّ ا ْ َ ُء
َ
53 2
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
» َ ْ ُכ َن:ُل
ُ ُ َ ِ ّٰ َ ِ ْ ُ َر ُ َل ا: َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة851
ِا ۪ - ۪ ۪ َ َ َ ٰ َ ِ َ א َכא َ ْ َ َ ْ َ א َ א ِإ َّ ا ْ َ َ ا َ ْا
َ ََ ُ ُ ْ
َ َ ۪ َ ْ ان ا
ِ َ ۪ ُ َ َ ْ َ ُ ْ ِ אنِ ِ َ را ِ وآ- ِ אع وا
َ َ ُ ْ ُ ْ َ ُ َ ْ َّ َ ِ َ
ِ
ّ ا
53 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ َِْ
ٰ َ אن ِ َ َ ِ ِ َ א َ َ ِ َ ا ِ َ א ُو ُ ً א َ ّٰ ِإ َذا َ َ َא َ ِ َّ َ ا ْ َ َدا ِع َ َّ ا َ
«ُو ُ ِ ِ َ א
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah’ı sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyururken işittim:
“Bir zaman gelecek ki istikbaldeki nesiller şu güzelim
Medine’yi kendi hâline bırakıp gidecekler. Orada rızkını ara-
yan vahşi hayvanlar ve kuşlardan başka kimse kalmayacaktır.
Medine ̦ye en son gelenler, koyunlarına bağıra çağıra ilerleyen
Müzeyne kabilesinden iki çoban olacaktır. Bunlar da Medine ̦yi
ıssız bulacaklar ve Veda Tepesi’ne varınca da yüzüstü düşüp
öleceklerdir.” [Buhari, Fedâilu’l-Medîne 5; Müslim, Hac 498]
ُ َن ِا א
َّ ُ َ ْ َ » :
: ِ َّ َ َאل َ َאل ا
ُّ ِّ ِ َ ْ َ ْ َ ْ ِ ْ َد ٍاس ا852
« ً َ َא ِ َِ ۪ ِ ا ْ َ َّو َل َ א ْ َ َّو َل َو َ ٰ ُ َא َ ٌ َכ
ُ ّٰ َ ُ َ א ِ ُ ا، ِ ْ َّ ُ َא َ ا َّ ِ أو ا ْ
Mirdâs el-Eslemî radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bu ümmetin sâlih kulları (kıyamete yakın) birer birer Allah ̦a
yürürler. Onlar göçüp gittikten sonra dünyada arpa veya hurma
artıkları hükmünde değersiz ve kof insanlar kalır. Allah da böylesi
insanlara hiçbir veçhile kıymet vermez.” [Buhari, Rikak 9]
ِ ّٰ ر ِل ا ِ ُ ِم ِ َא ِ ۪ َ َ ْ أ854
ُ َ ْ َ ٍ ْ ا
ْ ُ ِّ َ ُ ْ َ َ َ ْ َ
ِ
َ َ ودا
ً ُ ُ َّ َ َو،َ א ُ ِّ َ ُ َ َ َ إ َِّن ا ّٰ َ َ َ א ٰ َ َ َض َ َ ائ: َ َאل
כ أَ אء ر َ َو َ َכ، َو َ َّ َم أَ ْ َ َאء َ َ َ ْ َ ِ ُכ َ א،َ ْ َ ُ و َ א
ُْ َ ً َ ْ َ َ ْ ْ َ
«אن َ َ َ َ ُ ا َ ْ َ א ٍ ِ َ
ْ َ ْ َْ
Ebû Sa’lebe el-Huşenî Cürsûm İbn Nâşir radıyallahu anh demiştir
ki: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
“Allah Teâlâ, bir kısım şeyleri farz kıldı; sakın onları zayi
etmeyin! Bir kısım şeyleri yasaklayıp işlenmeleri hâlinde onlara
cezalar takdir etti; zinhar o sınırları aşmayın! Bir kısım şeyleri ise
haram kıldı; o haramları çiğnemekten uzak durun! Bir kısım hu-
suslarda da –unuttuğu için değil– size rahmet (merhamet) ettiği
için sükût buyurdu; onları da araştırıp sorgulamaktan sakının!”
[Dârakutnî, es-Sünen, 4/184; Hâkim, el-Müstedrek, 4/115]
ِ ِ
ْ ُ ْ ُ ْ » َ ُ ْ َ ُغ ا: َ َאل َّ ِ َّ أَ َّن ا ُ َ ْ َ َة ۪ َ َ ْ أ855
«ِ َ َ ٍ ْ ُ
ْ َّ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Mümin aynı delikten iki defa ısırılmaz (aynı hataya tekrar
düşmez).” [Buhari, Edeb 83; Müslim Zühd 63]
ِכ » : ِ ّٰ ُل ا َ
ُ َ َאل َر: َ َאل َ ْ أ ۪ ُ َ ْ َ َة
ُ ُ ُ َّ ُ َ ٌَ ََ
856
ٌ ُ َر: ٌ ۪ َاب أ
ٌ َ َ ْ ُ َ ِ ْ َو َ ْ َم ا ْ ِ א ِ َو َ َ ْ ُ ِإ َ ِ َو َ ُ َ ِّכ ُ ّٰ ا
ْ ْ ُ َ
ً َ ْ ِ ً ُ َو َر ُ ٌ َא َ َ َر، ِ ٍ
۪ َّ َ ْ ِ َ אء ِא ْ َ َ ِة َ ْ َ ُ ُ ِ ِ ا ْ ِ ا َٰ
53 5
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
»إ َِّن ِ َّ א:
: ِ َ َאل ا: َ َאل َ ْ ُ ٍد ا ْ َ ْ َ אرِ ِ ّي ۪ َ َ ْ أ858
ُّ َّ
« َ َ ْ َ א ِ ْئ ِ ِ ِ أَدر َك ا אس
ْ ِإ َذا َ ْ َ ْ َ ِ َ א: ٰ ْ َכ َ م ا ُّ ُ َّ ة ا ْ ُو ُ َّ َْ
Ebû Mes’ûd el-Ensarî radıyallahu anh demiştir ki: Peygamber
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
“İnsanlığın ilk peygamberlerden itibaren idrak ede geldiği
sözlerden birisi de: Hayâsız olduktan sonra istediğini yap! sözü-
dür” [Buhari, Edeb 78]
: ِ ّٰ َ َאل َر ُ ُل ا: ْ َ َ א
ُ » ُ ِ َ ِ ا ْ َ َ ِئ َכ: َ َ َ ْ َ ِאئ810
َ ِ آد ُم ِ َّ א ُو ِ ِ
َ َ ُ אن ْ َ אرِ ٍج ْ َאرٍ َو
ِ ُّ ْ ا
َ َ ِ ُ ِ ْ ُ رٍ َو
« َ ُכ
ْ
Âişe Validemiz radıyallahu anhâ demiştir ki: Peygamber Efendi-
miz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Melekler nurdan; cinler dumansız hâlis ateşten; insanlar ise
Kur ̦ân ̦da size anlatılan şeyden (yani topraktan) yaratıldı.” [Müslim,
Zühd 60]
ِ َّ ِ َ אء ا َ ِ َ َ ْ َ ِאئ
َّ َ » َ ْ أ: َّ َ َאل َر ُ ُل ا: ْ َ َ א
861
َ َ
ِ َّ א ر َل ا: ْ ُ « َכ ِ ه ِ َ אء ا َّ ِ َכ ِ ه ا َّ ِ َ אءه ِ َ
ُ َ َ ُ َُ ُ َ َ َ ْ َ َ َאء ُه َو ُ َّ أ َ َّ ا
ِ ِ ِ ِ ِ ْ أَ َכ َ ا ِ َ َ ا
َ ْ ُ ْ » َ ْ َ َכ َ כ َو َכ َّ ا: َ َאل.َ ْ ت؟ َ ُכ ُّ َא َ ْכ َ ُه ا ْ َ ْ َت
ْ َ ِ ا َّ ِ َورِ ْ َ ا ِ ِ َو َ َّ ِ ِ أَ َ َّ ِ َ َאء ا َّ ِ َ َ َ َّ ا َّ ُ ِ َ َאء ُه َوإ َِّن ِ ِ ِإذا
َ َ ُّ َ
اب ا َّ ِ َو َ َ ِ ِ َכ ِ َه ِ َ َאء ا َّ ِ َو َכ ِ َه ا َّ ُ ِ َ َאء ُه
ِ َ َ ِ ِّ ُ ا ْ َכא ِ ِإ َذا
َ َ
Âişe annemiz radıyallahu anhâ demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem: “Allah ̦a kavuşmayı arzu eden kimseyle Allah da mülâkî ol-
mayı ister. O’na kavuşmaktan hoşlanmayan kimseyle O da mülâkî
olmayı istemez.” buyurdu. Bunun üzerine ben: “Ya Resûlallah!
Ölümden çekindiği için mi Allah ̦a kavuşmayı arzu etmez demek
istiyorsunuz? Bu durumda hepimiz ölümden korkuyor ve çe-
kiniyoruz” dedim. Allah Resûlü cevaben: “Hayır, düşündüğün
gibi değil.” dedi ve ekledi: “Mümin sekerât halinde iken Allah ̦ın
rahmeti, rıdvanı ve cenneti ile müjdelendiğinde bir an önce Rab-
bine kavuşmak isteyip kendisine vadedilen güzelliklere erişmek
ister. Böylesi bir insanla mülâkî olmayı Allah da arzu eder. Kâfire
gelince ölüm anında âhirette karşılaşacağı azap, nikmet ve vaidler
kendisine tebliğ edildiğinde söylenilen şeylerle karşılaşmamak için
53 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
۪ َ َ َ َ ْ َ ِאئ865
: ِ َّ َ َאل ا: ْ َ َ א
َ ّٰ » َ ْ َ َ َر أ ْن ُ َ ا: ُّ
« ِ ِ ْ َ َ َ َ ّٰ َ ْ ِ ْ ُ َو َ ْ َ َ َر أَ ْن َ ْ ِ ا
َ ُ
Âişe validemiz radıyallahu anhâ demiştir ki: Resûl-i Ekrem sallal-
şöyle buyurdu:
lahu aleyhi ve sellem
“Her kim Allah’a itaati (mûcib bir hayır ve ibadet) hususun-
da nezirde bulunursa, onu yerine getirmek suretiyle Allah’a itaat
etsin! Her kim de Allah’a karşı masiyeti (mûcib şer bir iş) husu-
sunda nezirde bulunursa vazgeçsin ve Allah’a isyan etmesin!”
[Buhari, Eyman 28]
َ ِ َّ َ ْ أَ ۪ ُ َ ْ َ َة866
َّ َ َّ َ َ َ ٌ ُ » َ َאل َر: َ َאل ّٰ أن َر ُ َل ا
ٍ
:ُ َن َّ َ َ َ ِ َ َ َ َ َ َ َج ِ َ َ َ ِ ِ َ َ َ َ َ א ۪ َ ِ َ אرِ ٍق َ َ ْ َ ُ ا
ٍ َ َ ِ َ َ َ َ ُ ْ اَ ّٰ َ َכ ا:אرِ ٍق َ َ َאل ِ
َ َّ َّ َ ْ َ َّ ُ َ ٰ َ َ َ ْ َّ ُ ُ ّ َق ا
َ َ ْ َّ َ َ َ َج ِ َ َ َ ِ ِ َ َ َ َ َ א ۪ َ ِ َزا ِ َ ٍ َ َ ْ َ ُ ا َ َ َ َّ ُ َن ُ ُ ِّ َق ا
َ َ َ َ َّ َ َّ ِ َ َ َ ٍ َ َ َج، ٍ ِ َا ّٰ ُ َ َכ ا ْ َ ْ ُ َ ٰ زا:َ ٰ َزا ِ ٍ َ َ َאل
َ َ َّ َ
ٍّ ِ َ ٰ َ ُ ُ ِّ َق:ِ َ َ َ ِ ِ َ َ َ َ َ א ۪ َ ِ َ ِ ٍّ َ َ ْ َ ُ ا َ َ َ َّ ُ َن
َ ۪ َ ِ ُ َ ٍ ِ َ ٰ َ َا ّٰ ُ َّ َ َכ ا ْ َ ْ ُ َ ٰ َ אرِ ٍق َو َ ٰ َزا ِ ٍ َو:َ َ َאل
َ ّ
ُ َ أَ َّ א َ َ َ ُ َכ َ ٰ َ אرِ ٍق َ َ َ َّ ُ أَ ْن َ ْ َ ِ َّ َ ْ َ ِ َ ِ ِ َوأَ َّ א ا َّ ا: ُ َ
ِ
«ُ ّٰ َ َ َ َّ َ א َ ْ َ ِ ُّ َ ْ زِ َא َ א َوأَ َّ א ا ْ َ ِ َ َ َّ ُ أَ ْن َ ْ َ ِ َ ْ ِ َ ِ َّ א آ َ ُאه ا
ُ َ ُّ
Ebû Hureyre radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Vaktiyle (İsrailoğullarından) bir adam ‘Bu gece kesinlikle bir
fakire tasaddukta bulunacağım (ahdim olsun) ̦ diye nezretti. Hava
kararınca vermeyi düşündüğü sadakayı yanına alarak evinden
54 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
54 4
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِِ ِ ِ ِ ِ
ْ َ ْ ا ّٰ ُכ َّא َ ُ ُّ َ ُ ل ا:َ َאل ََُ ِ ْ
ا ِ َ 869
« ۪ اب ا ِإ כ أَ ا و ِ ٍة »ر ِب ا َ َا ْ َ ا ِ ِ ِ אئ
ُ َّ ُ َّ َّ َ ْ َ َّ َّ َ َ ْ ُ َ ِ ْ ْ ّ َ َّ َ
İbn Ömer radıyallahu anhumâ demiştir ki:
Kimi zaman biz, Resûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem aynı
mekânda şu duayı yüz defa tekrar ettiğini sayardık: “Rabbim,
beni bağışla ve tövbemi kabul eyle; zira Sen tevvâb (tövbeleri
çokça kabul eden) ve rahîmsin (rahmeti gazabına sebkat eden
merhamet sahibisin” [Ebû Davud, Vitr 26; Tirmizi, Deavât 39]
ِ َّ ُ ا ِ َ ُ ِ اب َو ِ َ א َ א َ ْ َ ِ ِ ا ْ َ ْ ُ ُ َو َ َ ُّ ا ْ َ ْ ُ ُ َوأَ ْ ُ ْ ِ َ א َ א
ٍ َ َوأَ ْכ
َّ َ ْ ون * َو ْ َכ ا
אכ َ ٌ َכ ۪ ةٌ ِ ْ َ א َ ْ ُכ ُ َن
ِ َ א ِ א ُכ ْ َ ُ َن * َ ُכ ِ א
َ ْ ُ
َ ْ ْ ُ َ َ ُ ُ ْ ِ“ أورAllah müttaki-
َ
lere şöyle buyurur: Ey benim kullarım! Bugün size herhangi bir
endişe yoktur. Sizi üzen bir durum da olmayacaktır.” Ne mutlu
onlara ki, âyetlerimize inanmış ve Allah’a itaat etmişlerdir. Haydi
siz de eşleriniz de neşe dolu olarak buyurun cennete! Altın tepsi
ve kâselerle kendilerine ikram eden hizmetçiler, etraflarında
hizmet eder dururlar. Hülasa orada canınız ne isterse, gözleri-
niz hangi manzaralardan hoşlanırsa hepsi var! Hem siz burada
devamlı kalacaksınız! İşte dünyada yaptığınız makbul işlerden
dolayı vârisi yapıldığınız cennet! Size orada, istediğiniz şekilde
yiyeceğiniz her türlü meyve vardır.” {Zuhruf Sûresi, 43/68-73}
* ِ ۪ َّ ون * َ ْ ِ ُف ۪ ُو ُ ِ ِ َ ْ َة ا
َ ُ ُ ْ َ إ َِّن ا ْ َ ْ َ َار َ ۪ َ ۪ ٍ * َ َ ا ْ َ َر ِائ ِכ
َ ْ
ِ ِ ِ ِ ۪ ِ ِ ٍ ۪ ِ
ُ ُ ُ ْ َ ْ َن ْ َر ٍ َ ْ ُ م * َא ُ ُ ْ ٌכ َو ٰذ َכ َ ْ َ َ َא َ ا ْ ُ َ َא ُ َن * َو َ ا
“ ِ ْ َ ْ ۪ ٍ * َ ًא َ ْ ُب ِ َ א ا ْ ُ َ ُ َنİşte o hayırlı insanlar, Naîm cen-
َّ َ ْ
netlerindedir. Koltuklarına kurulup neşe ile etrafa bakarlar. Sen
onlara bakınca yüzlerinde, cennet nimetlerinin verdiği sevinci
okursun. Kendilerine ağzı mühürlü saf şarap şişelerinden şarap
ikram edilir. Hitamı misktir, içildiğinde sonu mis gibi kokar. İşte
yarışacaklarsa insanlar, bu cennet devletine konmak için yarışsın-
lar! O şaraba Tesnîm içkisi de karıştırılır. Tesnîm de, Allah’a yakın
olanların içecekleri bir kaynaktır.” {Mutaffifîn Sûresi, 83/22-28}
54 8
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
ِ َ ٍ ۪ َ
َ ّٰ »إ َِّن ا: َ َאل ّٰ أ َّن َر ُ َل ا ا ْ ُ ْ رِ ِ ّي َ َ۪ ْ أ
875
55 2
İNDEKS
A âciz 37
aç gözlü 190
aba 77
açlık 21, 171, 180, 184, 188
Abbad İbn Bişr 453
adak 183
abdest 53, 62, 178, 252, 253, 272, 305,
325, 326, 327, 331, 334, 335, 349, adalet 27, 112, 133, 232, 234, 235,
350, 363, 519 451, 520
abdest alınca imkân varsa iki rekât adaletli devlet başkanı 234
nafile namaz kılmak 348 adavet 475
abdest bozmak 506 Adbâ 219
abdestin fazileti ve adabı 324 Âdem, Hz. 78, 91, 92, 268
Abdukulâl oğlu İbn Abduyâlîl 229 Âdemoğlu 173, 290, 372, 460
Abdulkaysoğulları 226 âdet-i sübhânî 219
Abdulmuttaliboğulları 127 âdil idareci 132
Abdumenafoğulları 127 Adn Cenneti 29, 387, 471
Abdurrahman İbn Avf 163, 295, 296, afîfe 544
500 afiyet 30, 280, 292, 401, 444, 551
Abdurrahman İbn Esved İbn ağaç 62, 63, 186, 470
Abdiyegûs 542 ağaç altı 174
Abdurrahman İbn Semura 240, 509 ağaç yaprağı 178
Abduşemsoğulları 127 ağarmış kıllar 497
Abdüluzzâ İbn Katan 528 ağırbaşlı 250
âbid 307, 309 ağıt 256, 500
Absoğulları 451 ağız temizliği 362
aceleci 448 ağlayan göz 394
55 3
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
554
İ n d ek s
555
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
556
İ n d ek s
557
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
558
İ n d ek s
emekle 328 F
emniyet 96, 377
fâhişe 544
En hayırlı nesil 182 fakih 412
enbiya 417 fakir 112, 337, 365
Enes İbn Nadr 53, 54 fakirlik 48, 196, 199
Ensar 23, 28, 78, 119, 126, 131, 166, falcı 502
176, 188, 203, 305, 306, 399, 539 fâni 48
ense kökü 355 farz namazlara hiç terk etmeden de-
er 394 vam etmek 337
Erîs kuyusu 252 fâsık damgası 477
erkeğimsi 494 Fâtıma 127, 232, 244, 245
erkeklik uzvu 497 Fâtiha Sûresi 318
ervah 71 faydalanılan ilim 300
esir 58, 92, 455, 456 fazilet 118, 119, 207, 300
Eslem kabilesi 394 fedakârlık 204, 392
esmâ-i hüsnâ 424 Felâk 439, 442
es-Selâmu aleyke 271 feryat 470
es-Selamü aleyküm 285 feryat ü figan 499
estağfirullah 424 fesat 216
eşbah 71 fesleğen 313
Eşec 226 fetih günü 269
fetva 213, 214, 415, 505
eşek 370
Fırat 533
eşek başı 516
fırın 470
et parçası 213
fıtrat 363, 416
etek 70
fıtrat kanunlarına muhalif davranmak
etek tıraşı 363, 455
yasaklanmıştır 495
ev 108, 324, 333
fıtrat kimyaları 494
ev sahibi 131
fıtratı bozmak 495
evlad 309 fidye 371
evlenme 65, 521 Firdevs cenneti 400
evliyâullah 448 fiskos 483
Eyyûb aleyhisselâm 206 fitne 38, 46, 216, 238, 409, 493, 522
ezan 77, 328, 336, 343, 349 fitne, fesat ve günah ortamından uzak
ezanın fazileti ve adabı 328 durmak, şüpheli şeylerden kaçın-
ezber 315 mak 215
Ezd kabilesi 95 fitre 322
eziyet 59 fokur fokur 163
ezvâc-ı tâhirât 64, 203, 244, 420 fuhuş 93, 502, 544
559
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
560
İ n d ek s
561
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
562
İ n d ek s
563
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
işaret parmağı 111 kan 13, 24, 93, 94, 98, 102, 103, 230,
işçi 484 470, 471, 539
itaat 29, 37, 39, 69, 70, 74, 84, 114, kan damlası 164
181, 192, 235, 236, 237, 238, 239, kan davaları 537
292, 536, 543, 548 kan pıhtısı 147
itham 92, 451, 513 kan rengi 391
itiraf 158, 489, 498, 510 kanaat 130, 183, 184
itminan 31, 214 kanaatkâr 43, 189
iyi veya kötü çığır açanlar hakkında 76 kandil 452
iyiliği yaymak, kötülükten alıkoymak kanıksama 67, 209
(emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münker) kaos 409
81
kap 180, 185
iyilikleriyle böbürlenmemek 479
kapı 38, 375, 393, 474, 475
izâr 182, 205, 222
kaplan 77
izhir 172
karârît 218
izzet ve azamet 222
karın 123, 147
K karış 49, 94, 239, 530
Karnusseâlib 229
Kâ’b İbn Lüey 127 Karun 175, 220
Kabil 78 kasadar 80
kabir 205, 452
kasır 224
kabir azabı 439
katı kalb 109
kabir ziyareti 211
katı yürek 221, 246
kabrin üzerine oturmak yasaklanmıştır
katıksız münafık 246, 465
518
kavga 372, 379
kaburga 186
kaya 187, 188, 469
kabz 415
kayıp eşya 506
kader 34
kadının kocasına itaati 515 kayıt 56
kadife 170 kazan 263
Kadir gecesi 361 kazma 188
kâfir 46, 512, 513, 530 kebair 128
Kâfirûn sûresi 344 kedi 484
kaftan 172 kefen 163, 205
kâhin 501 keffâret 240, 331, 509
kalkan 372, 461 kefil 224, 458
kalp 33, 99, 213, 250 kehanet 502
kamçı 192, 390, 494 Kehf Sûresi 108, 110, 129, 323, 528
kamet 77, 250, 341, 343, 344 kelebek 70
564
İ n d ek s
kelime-i şehadet 145, 153, 243, 255, kol kanat 99, 110, 123, 217, 232, 246
327, 461 kolaylık 12, 64, 65, 108, 234, 371, 410,
kelime-i tevhid 207, 367 411
kem söz 372, 379 koltuk altı 96
kese 200 koltuk altı kılları 363
kesici 523, 524 komisyon 520, 522
Kevser Havuzu 29 komşu 60, 121, 122, 407, 484
kezzâb 31 konuşma adabı 514
kılıç 18, 54, 524 konuşmacının dikkat etmesi gereken
kılıçların gölgeleri 393 hususlar 514
kınayıcı 84 kor 85, 278, 519
kır 336 korkaklık 427
kırat 505 korku ve ümit arası yaşamak 159
kırba 266 koru 78, 213
kırbaç 485 kostüm 170
kırk 147, 178, 281, 297, 491, 517, 542 koşucu 91
kırk gün 147 koşuşturmak 389
kırmızı 268, 470, 471 kovuculuk 463, 464
kıtlık 271 koyun 32, 35, 96, 122, 130, 174, 176,
kıvırcık saç 528 179, 196, 213, 216, 218, 272, 295,
kıyam 51, 357 342, 369, 374
kıyamet alâmetleri 35 koyun paçası 60
kıyamet saati 146 köksüz 416
kız çocuğu 112 köle 22, 58, 70, 117, 170, 237, 272,
kızıl deve 412 407, 409, 423, 445, 484, 485, 520,
kibir 109, 219, 220, 221, 225, 264, 542
270, 272, 481, 514 köle azat etmenin fazileti 407
kibir ve ucub (büyüklük taslamak ve köle veya hizmetçilerin hukukunun
kendini beğenmek) 219 korunması 407
kibriyâ 222 köpek 61
Kirâmen Kâtibîn 313 köpek pahası 502
kireç 519 köprücük kemikleri 200
kisâ 182 körükçü 135
kişiyi yüzüne karşı övmek uygun gö- köşk 224, 295, 471, 550, 551
rülmemiştir 524 kötü sözden ve lanet etmekten sakın-
koca 112, 115, 116, 120, 233, 360, 515 mak 513
kocanın karısı üzerindeki hakları 114 köy 134
koç 352 köylü 520, 521
kof 534 kral 264
565
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
566
İ n d ek s
567
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
568
İ n d ek s
569
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
R S
Râfi’ İbn Muallâ 317 Sa’d İbn Ebî Vakkas 16, 178, 216,
Rahîm 45, 157 295, 330, 353, 426, 430, 450, 500
Rahman 189, 422 Sa’d İbn Mâlik 178
rahmet 46, 108, 151, 154, 155, 444, Sa’d İbn Muaz 54
512, 538, 546 Sa’d İbn Ubâde 295, 383, 419, 500
Ramazan ayı 371, 375, 376 saadet (cennet) ehli 147
Ramazan ayının hilali 371 sabah namazı 101, 330, 332, 337, 343,
ramazan gecelerinde kılınan namaz 344, 356
(teravih namazı) 361 sabah ve akşam vakitlerinde okunacak
Ramazan orucu 39, 364, 375, 461 dualar 436
raşid halife 70 sabır 21, 22, 23, 24, 206, 226, 380
Ravhâ 386 Sabit el-Bünânî 291
reca 160, 161, 256 sâcid 309
saç 222, 260, 351, 369, 494, 495, 496
Receb 381
saç-baş yolma 501
rehin 182
saçı-başı dağınık 110
resim ve heykelcilikte menedilen
sadak 398
hususlar 504
sadaka kapısı 374
Resûlullah’a salavât getirmek 416
sadakat 29, 54
reyyân kapısı 374
sade olma 174
Rezzâk-ı Hakiki 200
sadık 29, 123, 242, 365, 387, 421, 479,
rıdvan 251
542
Rıdvan biatı 304
sadık rüya 281
rıfk 226
saf süt 471
rızık 38, 39, 55, 157, 183, 262, 431, saf şarap 548
443, 444, 547 saf tutma 340
ribat 327, 334 safları düzgün tutmanın fazileti ve
ridâm 222 adabı 339
riya 388, 487 sağ el 497
riyakârane avurdunu 225, 514 sağdan başlamak 260
ruh 91, 92, 137, 299, 318 sağım hayvanları 505
rukye 293 sağlık 206, 267, 403, 444, 551
rükû 138, 358, 427 sağmal hayvan 176
rütbe 387 sahra 149
rüya 281, 469 sahur yemeğinde bereket vardır 377
rüzgâr 377, 511 Saîd İbn Müseyyeb 254
rüzgâra lanet edilmez, ancak şerrinden sakal 132, 351, 363, 497, 540
Allah’a sığınılır 511 salât 24, 32, 230, 329, 330, 337, 352,
570
İ n d ek s
571
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
572
İ n d ek s
169, 173, 183, 196, 197, 198, 199, tesnîm içkisi 548
200, 201, 202, 218, 352, 412, 543, testere 26
544 teşe’üm 503
tasvir 504 tevazu 109, 481
taş 72, 178, 188, 221, 243, 292, 470, tevekkül 39, 40, 42, 43
471 Tevrat 88, 138, 387
taşkınlık 82, 87, 514 teyze 176
taşra 521 tezkiye 221, 525
tatlı su kaynağı 392 tıraş 495
tavuk 352 tırmık 26
tay 201 tırnak 363, 370
Tebârekellezî biyedihi’l-mülk 319 tilâvet 324, 489
tebessüm 166, 180, 550 tirit 263
tebliğ 94, 337, 365, 414, 499, 538, 552 tohumluk 202
tecessüs 476 top 402
teenni 226 topluluk 41, 77, 79, 81, 100, 108, 141,
tefe’ül 503 145, 156, 183, 217, 324, 386, 428,
tefrika 342, 523 477, 531, 546
teheccüd 51, 67, 68, 246, 353, 354, toprak 21, 265, 429, 533, 538
355 topuk 182, 272
teheccüd namazı 353, 461 toz 265
tehlîl 59, 348, 355, 425, 428 transparan 494
Tekâsür Sûresi 165, 173, 175 tuğla 470
tekbir 59, 249, 274, 307, 348, 428, 434 Tûr Dağı 530
tembellik 439 turunçgil 313
temcid 434 tüccâr 522
temizleyici 378
temizlik 22, 260, 351, 441 U/Ü
tenâsül uzvu 407, 491 uğursuzluk 42, 250
tencere 163 uhde 114
tepe 309 Uhud 47, 54, 163, 168, 172, 297, 400,
tercüman 148 452
tereddütsüz iman 39 Uhud Savaşı 229
tertil 315, 358 Ukbe İbn Âmir 319, 402, 403, 459,
tesbih 57, 59, 249, 274, 348, 355, 358, 492
360, 422, 423, 428, 430, 431, 434, Ukkaşe İbn Mihsan 42
544 ulema 415
tesettür 494 Umeyr İbn Hümâm 398
teslimiyet 40 umre 138, 258, 309, 385, 386
573
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
umum okunacak dualar 442 Üsâme İbn Zeyd 89, 116, 145, 232,
urgan 193 447
Usfân 455 Üseyd İbn Hudayr 28, 453
usta 403 üzengi 308
ustura 275, 456 üzüm 94, 456
utangaç 243
utanma duygusu 514 V
utanmak 61
vaaz 248, 257
Utbe İbn Gazvân 177
vacip 301
Uyeyne İbn Hısn 27, 133
vadi 15, 21, 217, 304, 389, 392
uyku 278, 361, 432, 440, 442
vahiy 134
uyku adabı ve okunacak dualar 278
vahşi hayvan 534
uykuya varırken ve uyandığında okuna-
vakt-i icâbet 359
cak dualar 440
vali 178, 337, 365, 450
uzlet 389
vâris 47
Übey İbn Kâ’b 320, 511
vasiyet 210, 256
ücret 21, 405
vatan 17
üç kişi 303, 483
vaveylâ 501
üç kişiden ikisinin kendi arasında
veba 405
fısıldaşıp kulis yapması kardeşliği
vebal 199, 370, 479
zedeler 483
Veda Haccı 113
üç şey 52, 167, 383, 451
Veda Hutbesi 39
üç zümre 270, 480, 536
veda konuşması 70
üçte biri 185, 202, 318, 353, 359
Veda Tepesi 534
üfleme 266
vekil 40
ülfet 67, 209, 256
veli 49, 87, 142
ülülemr 235
veren el 118, 190, 191, 196
Ümmet-i Muhammed 81
vesile 329
Ümmü Eymen 134
vicdan 213
Ümmü Hârise 400
vicdanî muhasebe 159
Ümmü Hârise İbn Süraka 400
vitir namazı 346, 347
Ümmü Rübeyyi’ bint Berâ 400
vitr 344, 345, 355, 357, 383
Ümmü Seleme 98, 268, 269, 293, 294,
492
Y
Ümmü’d-Derdâ 67
ünsiyet 256 yağmur 164, 271, 512, 529, 531
üretici 520, 521 yağmurun yağması yıldızlara yahut
üryan 206, 470, 494 tabiat olaylarına havale edilemez
Üsâme İbn Katade 451 512
574
İ n d ek s
575
R i yâ z u ’s - S â l i h î n
576