You are on page 1of 465

Ünlü Bir Medyomdan

Astrolojik Açıklamalar

"İnsanın alın yazısını gezegenler belirler. " - EDGAR CA YCE

YILD/ZlARIN NE SÖYLEDİGİNİ ÖGRENİN, KENDİNİZİ ANLAMAYA BAŞlAYIN

Yaşamın gizemleri üzerine olaganüstü öngörüleri olan eşsiz insan Egdar Cayce,
arayış içinde olan milyonlarca insana durugörü yetenegi ile yardım etmeyi sürdürüyor.
Bu kez, onun görkemli astroloii anlayışını yayına hazırlamış bulunuyoruz.
Edgar Cayce evrenle aramızda kurulan ve inkar etmemize imkan olmayan
bir ilişkiye açıklık getirmektedir.

KİTABI OKUYUNCA NELER KEŞFEDECEKSİNİZ?

• Fiziksel doğum ile ruhsal doğum arasında ne fark vardır?

• Bedeninize hangi astroloiik bilgiler kaydedilmiş bulunuyor?

• Kozmik oluşumlar fiziksel ve zihinsel tepkilerinizi nasıl harekete geçiriyor?


• Doğumdan önce ruhunuz nereden gelmişti ve ölümden sonra nereye gidecek?

• Yaşam amacınıza astroloii nasıl açıklık getirebilir, gerçek aşkı nasıl bulursunuz

ve başka neler neler...

ISBN 978-975-63n-32-1

.lllU�IJ
JOHN WILLNER

ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN


ASTROLOJİK
_AÇIKLAMALAR
EDGAR CAYCE'DEN YAŞAMINIZI
DEGİŞTİRME VE ALIN YAZINIZI
YAZMA KILAVUZU

Çeviren: YALÇIN SARAÇOGLU

Ruh ve Madde Yaymları


���
.l.;t�J.
+o. °''it
�uı ue \.cı

Edgar Cayce� Astrological Revelations

Copyright © 1 996 by John Willner


"Who was Edgar Cayce?" Copyright © 1995 by William A. McGarey, M.D.

Bu kitabın yayın hakkı İnsanlığı Birleştiren Bilgiyi Yayma (BİLYAY)


Vakfının bir kuruluşu olan Ruh ve Madde Yayıncılık ve Sağlık
Hizmetleri A.Ş.'ye aittir. Ruh ve Madde Yayıncılık ve Sağlık Hizmetleri
A.Ş:den yazılı izin alınmadan hiçbir alıntı yapılamaz. ©

İstanbul, Ekim 2009

Kapak: Ferda Gürsoy

ISBN: 978-975-6377-32-1

Yayıncı Sertifika No. 1 1 225

Yayın
Ruh ve Madde Yayıncılık ve Sağlık Hizmetleri A. Ş.
Hasnun Galip Sok. Pembe Çıkmazı No:4/9
34433 Beyoğlu/İSTANBUL
Tel: (212) 243 18 14 - 249 34 45
Faks: (2 1 2) 252 07 1 8
www.ruhvemadde.com
info@ruhvemadde.com

Baskı
Boraks Matbaacılık ve Ambalaj Sanayi
Ticaret ve Pazarlama Ltd. Şti.
Maltepe Malı. Gümüşsuyu Cad.
No: 8 D: 1 Zeytinburnu/İstanbul·
Tel: (212) 567 64 26 Faks: (212) 567 64 26
www.boraks.com.tr
info@boraks.com.tr
Bu kitap, Edgar Cayce'nin okumalarından çok
yarar sağlayan eşim Priscilla'ya adanmıştır. Aynı
zamanda, bana her zaman destek olan ve çalışma­
larıma ilgi duyan Barbara, Paul, Ross, Lance ve
Claude'a, birinci ve sonuncu çocuklarımın eşleri
Carlos ve Kathy ile, beni sürekli destekleyen na­
zik insan Deborah'ya adıyorum.
EDGAR CAYCE KİMDİR?

Edgar Cayce, 1877 yılında Kentucy Eyaletinin Hopkins­


ville kentinde doğdu. Çok aydınlabcı ama zaman zaman acıy­
la dolu 67 yıllık bir ömür sürdü. Yaşamının henüz başlangıç
döneminde, farklı bir bilinç düzeyine geçme yeteneği geliş­
tirmişti: Akaşik kayıtlara ulaşarak, kendi tanımıyla Evrensel
Bilinç'ten bilgi alabiliyordu.
Cayce kendisine yöneltilen soruları bu bilinç düzeyin­
de yanıtlıyor ve çeşitli konulara ilişkin özel açıklamalarda
bulunuyordu. Onun verdiği yaklaşık 15.000 dolayındaki
okuma'mn üçte ikisi insan bedenine şifa vermeyi amaçlamak­
tadır. Cayce, bunun yam sıra yeryüzünde yaşanması muhte­
mel değişimlerle ilgili öngörüleriyle, yeniden doğuş, rüyalar,
ruhsal gelişim sorunu, Mesih bilincinin anlamı, astroloji, At­
lantis, eski Mısır tarihi ve duygusal gelişim gibi çok çeşitli ko­
nular üzerine verdiği okumalarla da ünlüdür. Cayce'nin oku­
malarıyla İsa peygamber ve onun öğretisi arasında çok yakın
bir bağlantı olduğu için kendisine başvuran yüzlerce kişiye
zor dönemlerinde peygamber İsa'yı örnek almalarını öğütle­
miş olması hiç de şaşırbcı olmasa gerekir.
Cayce okumalar sırasında bedensel olarak çok uzakta olsa
bile, insanların bilinç dışıyla temas kurmakta zorlanmaz ve il­
gili kişilerin geçmiş yaşamına dair bilgiler de verirdi. Soruyu
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

yönelten insanların fizyolojik sorunlarına ilişkin açıklamalar­


da bulunmakla yetinmez, tam anlamıyla iyileşmeleri için ne
yapılması gerekiyorsa onu açıklardı.
Cayce'nin dünyaya bıraktığı bu yazılı miras, yalnızca on­
dan etkilenen milyonlarca kişinin yürek ve zihninde değil,
okuma metinlerini kendi kitaplığında koruma altına alan As­
sociation for Research and Enlightenment (ARE)1 örgütünde
de hak ettiği yeri almıştır.
Edgar Cayce verdiği hizmeti "Mesih'in çalışmaları" ola­
rak adlandırır. Okumaları derinlemesine inceleyen her kişi
büyük olasılıkla bunu onaylayacaktır.

William A. McGarey, M.D.

1 Araştırma ve Aydınlanma Birliği (Ç.N)


İÇİNDEKİLER

Çevirmenin Notu . 13
....... ....... ...................................................

Önsöz 19
......................................................................................

1. İlk Astrolojik Okuma 33


......................................................

2. Yeniden Doğuş (Reenkarnasyon) . 57


........... .....................

3. Ruhun Seçenekleri 77
........................................ . . . ...............

4. Doğum Haritasinda Başlangıç Saati.. 91


...........................

5. Doğum Haritasi Bilgilerinin Yeri ................................ 121


6. Bilimsel Veriler Üzerine 149
............... ................................

7. Karmik Inanç .......................... : ...................................... 177


8. Geçmiş Yaşamlar ve Gezegenlerdeki Yaşarn 199
.............

9. Rahatsızlıklar . . 229
................. ........................................... ...

10. Alın Yazısı ve Özgür İrade . 255


............ ..............................

11. Aile ve Arkadaşlık İlişkileri 283


............. ............................

12. İçsel Kararlar . . . . 305


................ .............. .. .................. .......... ..

13. Dışa Dönük Kararlar 345


.............. ......................................

14. Kendine Yardım . 413


.......... ..................................................

Ekler . 433
..................................... ................................................

A. Deneyimli Bir Ruhun Doğum Haritasi.. . 433


....... .........

B. Örgütsel Bir Varlık İçin Harita Uygulaması 449


...........

Çizimler Listesi 463


......................................... ...........................
Olabildiğince özgün biçimde okuyucuya aktar­
mak amacıyla ARE tarafından CD-ROM'a kayde­
dilen Edgar Cayce'nin okumaları buraya elektro­
nik ortamda aktarılmışhr. (Yazar, burada İngilizce
orijinal metinden söz etmektedir. Biz çeviriyi ya­
parken metnin özünü aktarmaya çaba gösterdik.
Ç.N.). Okumaları başlangıçta Gladys Davis steno
etmiş ve daha sonra, o günün koşullarında bunları
bir daktilo makinesiyle yazıya dökmüştür. Büyük
harflerle yazılan sözcükler vurgulama amacım ta­
şımaktadır. Noktalama işaretleri bilgisayar işlem­
ciden çok daktilo makinesine uygundur. Akaşik ve
Akaşa sözcükleri aynı kaynağı ifade etmekte olup,
metinlerde Edgar Cayce'nin onayladığına kuşku
duyulmayan diğer tüm sözcüklerin kullanım şek­
li aynen korunmuş, yalnızca birkaç sözcük tekrarı
ve yazım hatası düzeltilmiştir.

. 11 .
Varlık, eylem içinde özgür iradesini kullanırken
görünmeyen kimi astrolojik güdülerin de ifade edildiği
görülür.
İ nsanoğlunun bilgi ve bilgelik arayışında kolay­
lıkla yanlış anladığı ve yanlış yorumladığı bu etkilerin
doğru anlaşılmasında yarar vardır. Bilgelikten yoksun
bir bilgi, çoğu kez kişinin maddi yaşamında bile -ve
daha çok ruhsal ve zihinsel yaşamında- tehlikeli ola­
bilir.
1081-001
ÇEVİRMENİN NOTU

Eğer kendinize izin verirseniz, okumak üzere edindiğiniz


bu kitap yaşamınızı tümüyle değiştirecektir. Edgar Cayce'nin2
verdiği bilgiyi özümsedikçe yaşamınızda daha önce farkına
varmadığınız pek çok gerçeği görmeye başlayacaksınız. Bun­
dan böyle, fırtınalı yaşam denizinde yol almaya çalışırken
astrolojinin deniz fenerleri size yol gösterecek ve ulaşmayı
düşlediğiniz limana güvenli bir biçimde ulaşma olanağı elde
edeceksiniz.
Belki bu bilgiler başlangıçta sizin için bir inanç düzeyini
aşmayacaktır. Ama bunları kendi yaşamınızda sabırla kullan­
maya devam ederseniz, astrolojinin sizi kendinizden bile iyi
tanıdığını görecek ve şaşıracaksınız. İşte o noktadan itibaren
sözü edilen bilgiler sizin için artık "inanç" değil, birer "ger­
çek" olacaktır. Bu bilginin "bilimsel" olup olmaması sizi ra­
hatsız etmeyecek çünkü kendiniz için gerçeğin ne olduğunu
bulmuş olacaksınız.
Bu pratiğin pek kolay olduğu sanılmamalıdır. Öncelik­
le Edgar Cayce'yi iyi anlamak gerekiyor. Bu nedenle, onun
kullandığı kimi kavramları kısaca açıklamanın yararlı olaca­
ğına inanıyorum. En başta, ruhsal konulara ilişkin Cayce'nin
okumalarında ifade edilen görüşlerin çoğunu bu kitaptan öğ­
renme olanağı bulacağınızı belirtmeliyim. Ama özellikle as­
trolojiyle bağlantılı açıklamalarını ilginç, belki de çok aykırı
bulacağınızı sanıyorum. Bununla beraber, doğum haritanızın

2 Edgır Keysi okunur (Ç.N.)

. 13 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

neler söylediğini öğrenmek için profesyonel bir astrologdan


yardım istemeniz gerekebilir. Öyle olsa bile, kullanılması ge­
reken doğum saati konusunda Edgar Cayce'nin söyledikle­
rine kulak vermenizi öneriyorum. Bir başka deyişle, hesap
yaparken astroloğu uygun biçimde yönlendirmeniz gere­
kiyor. Çünkü elinize tutuşturulan bilgiler sizin yaşam boyu
kullanacağınız bir yol haritasıdır. Kendinize huzur ve sevgiyi,
bilgeliği hedefliyorsanız, bu haritanın sizi altın madenine gö­
türeceğinden emin olabilirsiniz.
Edgar Cayce koyu bir hristiyandı. Ancak, Hristiyanlık
inancıyla çelişir gibi görünen konularda bile yaşamı boyunca
bağnaz bir tavır sergilemedi. T üm dinlerin saygınlığına ina­
nırdı. Adı ne olursa olsun, her dinin Yaratan'ın sevgisi üzeri­
ne kurulduğunu ve her şeyin birlik içinde olduğunu söylerdi:
'1Tanrı sevgisini kazanmak için ya da İsa'nın yol göstermesi
için mutlaka hristiyan olmanız gerekmez. Onun yaşam ör­
neğinde görüldüğü gibi, bu sevgi herkese açıkhr." Cayce her
bireyin kendi ruhsal gelişimine odaklanmasını ve bir başkası­
nın izlediği ruhsal gelişim yolunu kimsenin yargılama hakkı

olmadığını vurgulardı.
Okumalarda sık sık sözü edilen Mesih Bilinci ya da Me­
sih Farkındalığı bu kapsam içinde düşünülürse anlamlıdır.
Cayce'nin bu tanımlama ile söylemek istediği, her bireyin (bi­
lincinde olsun ya da olmasın) kendi içindeki farkındalığı or­
taya çıkarması önemlidir. "Bizler Yaratan'ın, yaratıcı güçlerin,
Tanrı'nın tekliğinde bir parçayız," diyordu. Farkındalık kav­
ramı böyle ele alınırsa, ahenkli bir yaşam arayışı içinde olan
her bireyin yararlanacağı bir anlam kazanmaktadır. Sanırım,
farkındalıkla ilgili tanımlamanın başına İsa peygamber yerine
sizin uygun olduğuna inandığınız başka bir isim kullanmanı-

, 14,
JOHN WILLNER

za Edgar Cayce'nin diyecek bir sözü olmazdı. Bilge bir filozo­


fun dediği gibi: "İyi bir hristiyan gerçeği İsa'nın aracılığıyla
sevmelidir; müslüman ise Muhammed aracılığıyla."
Akaşik Kayıtlar kolektif ya da evrensel bilinç üstü ortamda
var olduğu kabul edilen ve bireysel bilinç dışından kaynakla­
nan bilgilerdir. Cayce'nin bildirdiğine göre, insanlığın başlan­
gıcından bu yana her düşünce ve her eylem buraya kaydedil­
mektedir. O, bunlara Akaşik Kayıtlar, Tanrı'nın Hatıra Defteri
ya da Yaşam Kitabı adını veriyor.3 İddiasına göre, okuma ye­
teneğini geliştiren herkes bu bilgiye ulaşabilir. Bunlar kişiye
özgü olup, doğumdan itibaren zaman ve uzay yumağına sa­
bırla yazılmaktadır.
Edgar Cayce yeryüzünde yaşayan her varlığın fiziksel
beden, zihin ve ruh'tan oluştuğunu söylüyor. İnsan zihni,
ona göre bilinç ve bilinç dışı olarak ikiye ayrılmaktadır. Bilinç
dışı da, yine ona göre, bilinçaltı ve üst bilinçten (süper bilinç)
oluşuyor. Cayce'ye göre, geçmiş yaşam bilgileri bilinçaltında
korunmaktadır. Fiziksel beden ölünce, yaşam boyunca bi­
linçaltında kalmış olan her şey varlığın (ruhun) bilinci olur.
Yeryüzü yaşamında sağlanacak gelişme, insanın üst bilinçteki
ruhsal enerjiyi dışarı çıkarma becerisine ve bunu bilinçli ola­
rak ifade etmesine bağlıdır.
Son olarak, Edgar Cayce'nin okumalarda kullandığı dile
ilişkin birkaç söz söylemeliyim. Cayce trans sırasında olduk­
ça karmaşık ve izlenmesi zor bir dil kullanmıştır. Bildiğimiz
kadarıyla, onun okumalarını inceleyen çoğu kişi bu zorluktan
yakınıyor. Cayce'nin bu konuda kendisine yöneltilen sorula­
ra verdiği yanıt ise kısa ve anlamlıdır: "Anlamak için daha

3 İslam inancındaki 'amel defteri' belki bunun karşılığıdır. (Ç.N.)

. 15 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

çok çaba göstermelisiniz." Ana dilimizin İngilizce olmaması


nedeniyle çeviriyi yaparken zaman zaman zorlandığımı itiraf
etmeliyim. Okuma metinlerinin gizemini, kitap yazarının yo­
rumuyla çözmeye çalıştım. Umarım yaptığım çeviri hataları
asgari düzeydedir.
Çeviriye başladığım sırada kitabın yazarı sevgili John
Willner sağdı. Astrolojiyle ilgili kendi bakış açısını kabul
ettirme çabalarını ısrarla sürdürüyordu. Kitabı okuyunca
görülecektir, doğum haritası (horoskop) çıkarmak amacıyla
kullanılan doğum saati konusunda yazarın görüşleri fazlasıy­
la radikaldir ve uzun araştırmalara dayanmaktadır. Öte yan­
dan, haritayı çıkaran astroloğun yüklendiği sorumluluk da
küçümsenemez. Çünkü bu harita ruhun yaptığı bir seçimdir
ve özgür irade ile yazılan alın yazısıdır. Yazar yeniden doğuş
(reenkarnasyon), kader, karma, özgür irade gibi tartışmalı
kavramları irdeleyerek bunlar arasındaki ilişkiyi göstermekte
ve bize göre uyumlu bir sonuca ulaşmaktadır. Kitapta ruhun
diğer gezegenlerdeki yaşamı da kapsamlı bir biçimde ele alı­
nıyor. Edgar Cayce'nin okumalarıyla desteklenen görüşlerin
ilgiyle okunacağını ümit ediyorum.
Kitabın astrolojiyle henüz tanışmamış insanlar tarafından
da anlaşılmasını sağlamak amacıyla dipnot şeklinde bazı as­
trolojik kavramlara açıklık getirmeye çalıştım. Kitabın amatör
bir astrolog tarafından gerçekleştirilen bir çeviri olarak görül­
mesini diliyor ve uzman astrologların terminoloji hatalarımı
bağışlayacağını umuyorum.
Yazar, sağlığında kitapta sözü edilen ilkelere göre çalışan
ve olası ruhsal doğum saatlerini veren bir bilgisayar progra­
mı geliştirmişti. Web sitesinde yayımlanan ve doğum haritası
oluşturma kriterleri adı altında özetlediği ilkeleri buraya ak-

, 16 ,
JOHN WILLNER

tarmayı bir görev biliyorum. Umarım bu görüşler Türk astro­


loglar arasında bir tartışma ortamı yaratır ve belirli bir stan­
dart oluşturma girişimine vesile olur.

"Tropikal Sistemde Doğum Haritasını Doğrulamak


Amacıyla Kullanılacak Standartlar İçin Öneri:
1 ) Varlığın kişilik ve dış görünüşü, özellikle davranışları, be­
densel görünümü, el ve ayakları ile baş yapısı Yükselen
burcun özelliklerine uymalıdır. Bunlar, Yükselen çizgisiyle
kavuşum yapan ya da onunla paralel konumdaki gezegen­
lerin özelliklerinden etkilenerek bir ölçüde değişebilir ama
onun yerini tutamaz.
2) Her gezegenin, içinde yer aldığı astrolojik evi doğru şekilde
etkileyip etkilemediği kontrol edilmelidir. Bu durum, evin
sınırına çok yakın olan gezegenler için özellikle önemlidir.
Çünkü söz konusu temel etkiler sadece bir evde görülebi­
lir, diğerinde değil.
3) Yaşamın her belirleyici olayı, buna uygun düşen (boylam­
sal) progres açılarla ya da progres deklinasyon açılarıyla
teyit edilmelidir. Fazlası elbette daha iyi olur ama yaşan­
mış en az üç önemli olay bu şekilde sınanmalı ve bunların
harita ile uyum içinde olup olmadıkları saptanmalıdır. Açı
farkı dört dakikayı aşmamalıdır. Olaylardan en az bir tane­
si doğum haritası ve progres haritadaki Y ükselen ya da Ba­
şucunun açılarıyla bağlantılı olmalıdır. Çünkü bunlar bir
doğum haritasında en hızlı değişen düğüm noktalarıdır.
4) Placidus ev sisteminde görüldüğü gibi, eğer haritada kıs­
tırılmış burçlar varsa kişisel meslek ve yeteneklerle burç
özelliklerinin çakışıp çakışmadığı ya da ilgi alanlarının bu
astrolojik evlerde güçlü bir biçimde ifade edilip edilmedi-

. 17 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ği araşhrılmalıdır. Bu evlere uygun düşen ilgi alanları, en


azından ortalamanın üzerinde bir vurgu almaktadır.
5) Yükselen, Başucu, Alçalan ve Ayakucu ile kavuşum ha­
linde olan ya da bunlarla paralel açı oluşturan gezegenler,
içinde bulundukları burcun doğasına uygun olarak insan­
da olağanüstü ve hemen göze çarpan özellikler ortaya çı­
karmaktadır.
6) Doğum haritasının genel havası hiçbir kuşkuya yer bırak­
mayacak şekilde kişiyle uyumlu olmalıdır."

2007, Yalçın Saraçoğlu

. 18 .
ÖN SÖZ

Yetişkin insanların çoğu, durugörü sahibi bir kişi olarak


Edgar Cayce adını şimdiye değin duymuş ya da onunla ilgili
bir şeyler okumuş olmalıdır. Cayce'yi tanımayanlar Amerika­
lı yazar Thomas Sugrue tarafından kaleme alınan ünlü There
Is A River adlı yapıtı okumalıdır (ARE Press, Virginia Beach,
Virginia).4 Kendini başkalarına yardım etmeye adayan bu in­
sanın yaşam öyküsünü okumak, kitabımızda açıklanan dü­
şünceleri anlamak için uygun bir önbilgi sağlayacaktır. Özetle
anlatmak gerekirse, 18 Mart 1877'de Kentucy'nin Hopkins­
ville kentinde doğan Cayce koyu bir dindardı. Resmi eğitimi
ilkokul düzeyini aşamadı. Genç yaşta kendi kendini ipnotize
etmeyi öğrendi. Trans durumundayken sorulan her şeye güç­
lü ve anlamlı yanıtlar verebiliyordu. Yanıtlar sık sık ağdalı bir
dille ifade edilmekle birlikte, yaşamın gizemlerine ilişkin de­
rin görüşler içermekteydi. Bu soru ve yanıtlar zamanla 'oku­
ma' diye anıldı. İlk okumaların neredeyse hepsi hastalıkların
doğasını araştırmayı amaçlıyor ve bunu, hastalıkları iyileş­
tirmeye yönelik öneriler izliyordu. Ne var ki ünü yayıldık­
ça geleneklere bağlı çevrelerin ona karşı bir protesto fırtınası
estirdiği görüldü. Ne de olsa, resmi bir tıp eğitimi almadığı
gibi, yalnızca belli otoriteler tarafından verilen bir diplomaya
da sahip değildi. Bu nedenle lisans almadan çalıştığı ileri sü-

4 İlk İngilizce basımı Holt, Rinehart and Winston, Inc. ve Dell Publis­
hing Co. tarafından yapılmıştır. Ruh ve Madde Yayınevi tarafından, Bir
Medyom'un İnanılmaz Yaşam Öyküsü adıyla yayımlanmıştır. (Ç.N.)

' 19 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

rüldü. Hakkında soruşturma ve hukuki girişimler başlatıldı.


Ancak bunların çoğu belirsiz kararlar ve hukuksal açmazlarla
sonuçlandı.
Cayce'nin trans süresince dile getirdiği birçok kavram
hakkında, uyandıktan sonra hiçbir bilgiye sahip olmadığı gö­
rülürdü. Önerdiği şifa yöntemleri, başkaları için olduğu ka­
dar kendisi için de şaşırtıcıydı. Ancak, toplum içinde dikkat
çekmeye başlaması ve basının onu halka tanıtmasıyla birlikte
soruşturmalar da bunu izledi. Kendini görevli bilen ve içle­
rinde üniversite profesörleri de olan birçok uzman, bu sözde
aldatmacayı teşhir etmek amacıyla onun üzerine gittiler. Ne
var ki, bu eğitimli kişilerin hiçbiri onun (veya başvurduğu
bilgi kaynağının) hastalıkları nasıl teşhis ettiğini bir türlü an­
layamadı.
Trans durumundayken verdiği reçetelerin holistik5 bir ni­
teliği vardı. Bunlar omurilik ve kalın bağırsakla ilgili rahat­
sızlıklarda kullanılan ve eczanelerde, aktar ya da kolayca ula­
şılan diğer satıcılarda bulunabilen sıradan hazır ilaçları kap­
sıyordu. Bazı patentli ilaçlar dışında, doktorların o dönemde
verdiği ilaçların hiçbiri onun önerdikleri arasında yer almadı.
Önerdiği ilaçları alan ve tedavi edilen hastaların çoğu sağlığa
kavuştu. O ise, uyandığında ne söylediğini bile anımsamıyor­
du.
Kısa bir süre hapse girmesine rağmen, insanların iyileş­
mesine gerçekten yardım ettiğini fark edince okuma verme
işini sürdürmekte kararlı davrandı. Ona göre, yaptığı insancıl
ve dinsel bir işti. Edgar Cayce çok dindar bir kişiydi. Ondan
yardım isteyenlere günde üç kez okuma seansı yapacak kadar

•,

5 Evrende her şeyin bir ve birlik içinde olduğu inancı. (Ç.N.)


JOHN WILLNER

çaba harcadığı oluyordu. Ancak bu çalışma temposu onun


için fazlasıyla yorucu oldu ve aşırı gerginlik yaratarak sonun­
da ölümüne neden oldu. Ne var ki, yardım ettiği bu kimseler
daha sonra onun başlıca taraftarı oldular.
Okumaya başlamadan önce, Edgar Cayce'nin normal
olarak yaptığı işlem kravatını gevşetmek ve rahat bir divan
ya da mindere uzanmaktı. Kendini trans durumuna soktuk­
tan sonra oturumu yöneten kişi soruları sıralamaya başlardı.
Bu görevi çoğu kez karısı, oturuma katılan bir misafir ya da
(daha sonraları) oğulları üstlendi. Soruyu alır almaz net bir
sesle yanıt vermeye başlardı. Bir konuyu sonlandırmak için
oturumu kendisi bitirirdi. Daha sonra, uyanabilmesi için tel­
kin alması gerekiyordu.
Bereket versin ki, okumaları kayda geçirme işine oldukça
erken karar verildi. Bu amaçla görevlendirilen Gladys Davis
adında genç bir sekreter, süreç içinde adeta aileden biri hali­
ne geldi. Yıllar boyunca 18.000 dolayında ipnotik oturum ya­
pıldı ve bunların 14.000'den fazlası kayda geçirildi. Bunların
tamamını Gladys Davis yazmadı, ama çoğunda işin içindey­
di. Şimdi bu kayıtlar "Association for Research and Enligh­
tenment (ARE)"de (Virginia Beach, Virginia) korunmaktadır.6
Okuma metinleri tüm dünyaya yayıldı ve birçok insana esin
kaynağı oldu. Cayce'nin söyledikleri tüm insanlığa ruhsal bir
destek oldu ve binlerce insanı daha iyi bir yaşam sürmeye
inandırdı.
Okumalar giderek tıbbı ilgilendiren sorunların ötesine
geçti ve eski dönemlere ve ezoterik konulara ilişkin birçok
soruyu ve bunlara verilen yanıtları da kapsadı. Konunun bu

6 CD'ye kaydedilen okumaların tamamı www.edgarcayce.org adresinden


temin edilebilir. (Ç.N.)

. 21 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

boyuta ulaşması 1923 yılında gerçekleşti. O tarihte, Cayce'nin


yaşadığı Selma kentine (Alabama) Dayton'dan (Ohio) Arthur
H. Lammers adında bir yayınevi sahibi gelmişti. Bu şahıs fizik
ötesi konularda araştırma yapıyordu. Lammers okült felsefe
öğrencisi olduğundan, bu konulara ilişkin bilgi peşindeydi.
Gerçekte Edgar Cayce'nin yararlı yanıtlar vereceğine öyle­
sine inanıyordu ki, kendi yaşadığı Dayton kentine yerleştiği
takdirde Cayce'ye evini taşıma parasını bile ödemeye ha­
zırdı. Astrolojiyle ilgili sorular da bu sırada soruldu. Edgar
Cayce'nin durugörü ile verdiği bilgiler hastalıklarda olduğu
gibi yine sezgi doluydu. Yanıtların içeriği derin ve karmaşıkh.
Yeryüzü yaşamı ve doğum öncesi yaşamlar hakkında radikal
bir görüş dile getiriyordu. Yeniden doğuş (reenkarnasyon) ko­
nusu, bir niteleme yapılmadan ama dolaylı olarak bu yanıtlar
içinde yer aldı. Bunlarla insan bedeni üzerine verilen okuma­
lar arasındaki farkı belirtmek amacıyla, söz konusu okumalar
dizisine "yaşam okumaları" adı verildi. Astroloji de bu yaşam
okumaları içinde yerini aldı.
Astrolojiyle ilgili ilk okumalardan hemen sonra, verdiği
yanıtlar nedeniyle Edgar Cayce fazlasıyla şaşırmış ve biraz da
ürkmüştü. Gerçekten, 1923'e kadar yıldız falının sahtekarlık
olduğunu düşünürdü. Karısı Gertrude'un dediği gibi, Bay
Cayce'nin astroloji öğrenimi doktorluktan ileri değildi. Ne
kendisi ne de ailesi açıklanan bu garip bilgiyle ne yapacak­
larını biliyordu. Üstelik çok dindar ve Tanrı korkusuyla dolu
olduğu için Cayce bunun bir şeytan işi olabileceğinden endi­
şe ediyordu. Trans halindeyken verdiği bilgilerde gezegenler
ve özellikleri, gezegenlerdeki yaşam ve yıldızların fiziksel ve
zihinsel etkilerine gönderme yapılıyordu. Korkularını ya­
hştırmak amacıyla birkaç kez ciddi biçimde değerlendirme
JOHN WILLNER

yapması ve Lammers'in onu inandırmak için yoğun bir çaba


harcaması gerekti. Okumaların kendisi, bu bilginin Akaşik
Kayıtlardan veya Evrensel Bilinç'ten geldiğini söylüyordu. O
tarihte bu bilgilerin ne anlama geldiği tam olarak anlaşılama­
dı ama gelecekte tekrar değerlendirilmek ve analiz edilmek
üzere kayıtlara geçirildi. Edgar Cayce kendine bu kapsamda
yöneltilen soruları zamanla içine sindirmeyi bildi. Çünkü ken­
di yaşam amacı, gerçekte Lammers'in sözcüklerinde ifadesini
buluyordu. O nedenle, okumalarda verdiği yanıtlardan insan­
lığın gerçekten yararlanmakta olduğunu düşünmeye başladı.
Margareth H. Gammon'un yazdığı Asrology and the Edgar
Cayce Readings adlı kitabın ilk basımı ARE Yayınevi tarafından
1967 yılında yapıldı. Kitapta, astrolojik bilgiyi içeren okuma­
lar dikkatlice taranıyor ve birçok örnek veriliyordu. Ayrıca
genel bir değerlendirme yapılıyor ve derinlemesine incelen­
memekle birlikte, geleneksel astroloji ile Cayce'nin yorumları
arasındaki fark açıklanıyordu. Bunların büyük bir öneme sa­
hip olduğu zamanla dikkat çekti. Edgar Cayce'ye göre, zama­
nımızda astrologlar düzeltilmesi gereken ciddi hatalar yapı­
yordu. Gerçekte, modern astrolojide görülen tutarsızlık onun
başlıca zaaflarından biriydi. Zaten bu nedenle astroloji, bilim
adamlarının ve sistemli düşünme yetisine sahip insanların
muhalefetiyle karşılaşıyordu. Söz konusu durum, ne yazık ki
yetmiş yıl sonra da geçerliğini korumaktadır.
Ben Edgar Cayce adını ilk kez 1930'larda, bir hayli er­
ken yaşta duydum. Bir çeşit korku içinde annem söz etmiş­
ti: Tanrı'nın ona bir güç bahşettiğini ve hastaları bu gücüyle
iyi ettiğini söylüyordu. Bu, onun yüceltilmesi için yeterliydi.
O dönemde, belki de toplumda çok bilinmediğinden yaşam
okumaları daha tartışılmıyordu.
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Gerçekten, Edgar Cayce kitaplarının basımı çok sonra ya­


pıldı. Ben 1950'li yıllara değin hiçbirini okumadım. Anlaşılan,
Edgar Cayce'nin verdiği yaşam okumalarını incelemem için
on yıl daha beklemem gerekiyordu. Verdiği yanıtlar içinde
parça parça bir sürü astrolojik bilgi vardı. Astrolojik okuma­
ları yorumlamaya çalışan kimi çağdaş astrologların, kullanı­
lan sözcüklerin tam olarak ne anlama geldiğini anladıkları
pek söylenemezdi. Onlar, ana hususları gözden kaçırmış gibi
görünüyor ve Edgar Cayce'nin duru görü içeren deyişleriyle
astroloji eğitiminin verileri arasında bir ilişki kurmaya çabalı­
yorlardı. Ancak bu hatalı bir yaklaşımdı. Çünkü öğrendikle­
rinin bir bölümü zaten yanlıştı. Aynca, bu yazarların yorumu
kuşkulu ve kanıtsız tahminler içeriyordu. Önemli kavramlar
hiç dikkate alınmıyordu.
Çıkardığım bu sonuçlar, kendi çabamla yürüttüğüm yarım
yüzyıllık inceleme ve deneyime dayanmaktadır. Başlangıçta,
daha 12 yaşındayken bazıları gerçekten çok eski astroloji ki­
tapları okumuştum. Büyüme çağımda ve aralıklı olarak daha
sonraları konuyla ilgili pek çok kitap edindim ve bunları ince­
ledim. 1942 yılında da bir hayırsever, genç yaşta edindiği ve
gizli kalmış kimi astrolojik bilgileri bana aktardı. Bunlar hem
işin felsefesini hem de astrolojik formülleri içeriyordu. Bilgi­
leri bana verme kararının bir lütuf olduğunu anlıyordum. Ne
var ki, bu kişi verdiği temel bilgiler için çok yüksek bir fiyat
biçmekten geri kalmadı. Konuyu böyle dile getiriyor olmak,
işin içine hile karıştığı kuşkusunu veriyorsa da, bu alışverişten
hiçbir zaman pişmanlık duymadım. Bu kişinin inanışına göre,
yaşamda değeri olan hiçbir şey bedava değildir ve değeri olan
hiçbir şey karşılığı ödenmeden, çalışılmadan ya da emek har­
canmadan verilmemelidir. Böyle yapılmadığı takdirde bilgi-
JOHN WILLNER

nin değeri yeterince anlaşılmış olmayacaktır. Bana aktarılan


bilginin değerli oluşu bir yana, üzerime aldığım sorumluluğu
belirtmeden geçemeyeceğim. Bu bilginin içeriğini açıklama­
yacaktım. Onun öngördüğü gibi, söz konusu gizemli bilginin
son derece değerli olduğunu artık kanıtlamış bulunuyorum.
Çünkü söz konusu bilgi, natal (doğum anını esas alan) astrolo­
ji için geçerli bir temel oluşturmaktadır. İşin ilginç yanı, sözü­
nü ettiğim bilgelik ve gizli kalmış kurallarla, Edgar Cayce'nin
daha sonra fark edilen astrolojik okumaları arasında tam bir
uyum vardı. Gerçekten, Edgar Cayce'nin açıklamaları yıllar
boyunca uyguladığım ve bağımsız bir biçimde elde ettiğim
sonuçları doğrulamaktaydı.
Astroloji öğrenimim, aldığım bilim ve mühendislik eğiti­
minden, mesleki unvanı hak edip yüksek teknolojiyle çalışan
şirketlerde yöneticilik, bilimsel çalışmalar içinde yeni dene­
yimler kazanma ve birçok araştırma-geliştirme projesinin yö­
netimini üstlenme gibi etkinliklerden çok önce gerçekleşmişti.
Astroloji alanına böyle girmeseydim konuya farklı bir biçim­
de bakabilir, yetersiz bilgiyle donatılmış bazı meslektaşları­
mın zaman zaman yaptığı gibi astroloji hakkında kendimce
dürüst kınama yazıları yayınlıyor olabilirdim. Ne var ki, do­
ğum haritamdaki Uranüs'ün konumu benim ilgi alanımı çok­
tan belirlemiş bulunuyordu.
İşin ilginç ve aykırı olan yam, doğru yorumlanması ko­
şuluyla astrolojinin aşina olduğumuz bilimle uyum içinde
olmasıdır. Süreç içinde, eksik olan birçok bağlantı pekala ku­
rulabilir. Ancak, kimi zaman bu büyük ve eski öğretiye yönel­
tilen belagatli hakaretlerden dolayı insan bu sonuca kolayca
ulaşamaz. Elbette, iyi bilinen bir başka neden de sahtekar, şar­
latan ve dolandırıcıların astrolojiye sahip çıkıyor olmalarıdır.

. 25 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Zaten bundan dolayıdır ki, Platon zamanından bu yana Grek


eleştirmenler bile birçok yakışıksız uygulamayı sergilemek­
ten geri kalmamışlardı. Daha sonra her kuşak içinde yeni
eleştiriler birbirini izledi.7
Ne yazık ki, astrologları kötüleyen bu kişiler (suçlamalar
doğrudan astrolojinin kendisine yönelik olmasa bile) bilgiyi ta­
şıyanlarla bilginin özü arasına bir perde indirmeyi başardılar.
Modern olumsuzlar çoğunlukla bunu araştırma zahmetine de
katlanmadı.8Bu nedenledir ki, eski dönemlerde yaşamış say­
gın ve bilge kişilerin neden hem astrolog hem de bilim adamı
olduklarını fark etmedikleri gibi konuyu anlamakta başarılı
olamadılar. Oysa sözünü ettiğimiz deneyimli bilim adamları
bu eski bilginin tüm aşamalarında uzman kişilerdi. Reform
dönemine doğru gidilirse Johannes Kepler, Tycho Brahe ve Sir
Isaac Newton gibi büyük zekaların astrolojiyle uğraştığını bi­
liyoruz. Ne yazık ki bu gerçek yirminci yüzyılda yaşayan bir­
çok astronom, fizikçi, kimyacı, matematikçi ve diğer yüksek
öğrenimli profesyonel bilim adamının inancına ters düşmek­
tedir. Öyle de olsa, bilimin öncüleri birkaç yüzyıl öncesine ge­
linceye değin astrolojiyle yakından ilgiliydi. Birkaç yüzyıl ise,
yerküre ve astroloji tarihinde çok kısa bir süre demektir. Bu
saptamalar hafife alınıp, görmezlikten gelinemez.
Bu süreç içinde Edgar Cayce'nin astroloji üzerine yaptığı
açıklamalar halka, özel olarak da konuya ilgi duyabilecek as­
troloji öğrencilerine ve astrologlara yeterince açıklanabilmiş
değildi. İdeal olarak, en bilgili insanların bunu yapması bek-

7 Örneğin, Platonun okulunda eğitmen olan, onun izleyicilerinden biri


ve aynı zamanda Clitomachus'un da öğrencisi olan Corneades bunlar­
dan biridir.
8 Bugün, astroloji saflarında bu tür araştırmaları yaptıktan sonra sorunu
aşabilen pek az sayıda kişi bulunuyor.
JOHN WILLNER

lenirdi. Ancak bu kimselerin çoğu söz konusu işi hor gördük­


lerini zaten baştan açıklamışlardı. Edgar Cayce'ye ait yaşam
okumalarını önyargı nedeniyle nesnel biçimde değerlendir­
meleri mümkün değildi. Aynı şekilde, tarihsel kayıtları göz­
den geçiren astroloji bilginleri de önyargı etkisiyle yeterince
nesnel davranabilmiş değildi. Başka bir nedenden de söz
edebiliriz: Çoğu bilim adamı kendi alanında kuşkusuz seçkin
kimselerdir, ama bu olağanüstü mantıklı insanlar kendi araş­
tırma alanlarının dışına çıkınca acıklı denecek kadar bilgisiz
olabilmektedir. Ne yazık ki, çoğu zaman da böyledir. Yabancı
oldukları bir alana girince kanıtları dikkatli bir biçimde in­
celeme alışkanlıklarını ve titizlikle uyguladıkları yöntemleri
kolayca kapı dışarı ediveriyorlar. Bilinmeyenden hep korkul­
muştur.
Y ıllar önce, diğer yanda bir başka aykırı sonuca varılmış­
tı. Anlaşılan gelenekçi astrologlar da Edgar Cayce'nin söz­
cüklerini yorumlamak için yeterli değildiler. Onlara göre bu
kendi ilgi alanlarıydı. "Yedinci ev açık düşmanlıklar evidir"
ya da "Hapishaneler ve hastaneler on ikinci evin konusudur"
türünden, din kitapları örneğinde olduğu gibi ezbere öğren­
dikleri sorulu-yanıtlı bilgi ile okumalar arasında bir ilişki kur­
maya çabalıyorlardı. Oysa Edgar Cayce'nin sunduğu bilgi bu
söyienenlerden çok daha derine iniyordu. Alışılmamış konu­
lara zihinlerini açmakta bilim adamlarına göre daha istekli
olmalarına rağmen, kimi astrologlar da sanki gözlerini bantla
kapamış gibi davranıyorlardı. Bu tür araştırmacılar da tam
anlamıyla nesnel davranamıyorlar.
Her nasılsa zaman böylece akıp gitti. Edgar Cayce'nin
bildirdikleriyle bağlantı kurmayı kimse başaramadı. Bilgi
derinliğine sahip olmak sorunun çözümüne bir yarar sağlar
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

mı bilinmez ama bugün konuya uzak olanların tahmin ede­


ceğinden daha çok sayıda yüksek eğitimli astrolog yetişmiş
bulunuyor. Şurada burada, ön yargı karmaşasından uzak bazı
bilimsel araştırmaların yapıldığını da görüyoruz. Bunlar cesa­
ret verici gelişmelerdir.
Özel bilgiyle donatılmış bir kimse olarak Edgar Cayce'nin
astrolojik açıklamalarına ilişkin algılarım da yıllar boyunca
büyüyüp gelişti. Okumaları yorumladıkça zihnimde yerlerini
aldılar. Bu arada, daha önce varlığı bilinmeyen bazı deneyler
yapma olanağı da buldum. Edgar Cayce'nin kehanet içeren
sözcükleri ile kurulan bağlantıyı defalarca gözden geçirdim.
Genç yaşta öğrendiğim eski, bilgelik dolu metinlerle, onun
dile getirdiği düşünceler arasındaki uyumu özümsemeye de­
vam ettim. Bu süreç içinde, hiç kimse ortaya çıkıp geniş oku­
yucu kitlesine anlaşılır bir biçimde söz konusu bilgiyi açıkla­
ma görevini üstlenmedi. Benim için artık hedef belirlenmişti:
İnsanı son derece etkileyen özellikleriyle bu kışkırtıcı bilginin
eninde sonunda ortaya dökülmesi gerekiyordu.
Ne var ki, konuyu ele alma yöntemine ilişkin birçok dü­
şünsel sorunla karşılaştım. Edgar Cayce'nin okumalarda kul­
landığı karmaşık sözcük yapısı nedeniyle uygun bir sunuş
biçimi belirlemek beni bir hayli zorladı. Edgar Cayce, kabul
gören düşüncelere ters düşen görüşler de ileri sürüyordu.
Halkın görüşlerine aykırı, ürkütücü kavramların işlenmesi
her zaman zor olmuştur. Üstelik bu gibi durumlarda insa­
na kolayca sahtekar damgası da vurulabiliyor. Dahası, kimi
yorumlarda tahminler işin içine girer ve çıkarılan sonuçların
doğrulanması için her zaman kolay bir yol bulunamaz. Kabul
edilmelidir ki, düşünsel önerilerin sınanması mümkün olmak­
la birlikte, yeterince bilgilendirilmemiş bir topluluğa bunları
JOHN WILLNER

açıklamak kolay değildir. Bilimsel çevrelerin ilgisini çekmek


ise, yayınlanmış karşı görüşler dikkate alınırsa son derece
zordur. Birçok okumuş insan astrolojiyi falcılık sanmakta ve
okültün dokunduğu her şeye karşı çıkmaktadır. Buna rağmen,
ileri sürülen izlenimlerin gerçekte yanlış olduğunu göstermek
gerekiyordu. Ama inandırıcı kanıtları sunmak hiç de kolay ol­
madı. Bulgulardan en çok yararlanabilecek olan astrologların,
zor olsa da bildiklerinden bir bölümünü unutmaları isteniyor­
du. Yapılan hatalar kabul edilmediği sürece, bu bilgi hazinesi,
sonu gelmeyen tarhşmalara indirgenebilirdi. Bu nedenlerden
dolayı olası sorunlar üzerinde çok düşündüm. Hiçbirinin ger­
çekleşmemesi ne büyük şans olurdu. Ayrıca, Edgar Cayce'nin
gönüllü olarak yaymaya çalıştığı gerçekleri elverişli bir biçim­
de sunma amacıyla hayli zaman harcadım. Dürüst olmak ge­
rekirse, çabalarımın hiçbiri yeterli seviyede olmadı.
Ama kazanılan bilgi bir köşede başkalarına aktarılmayı
bekliyordu. Ve süreç içinde bu bilgi arttı, gelişti. Zaman za­
man elle tutulur bazı kanıtlar da eklendi. Uzun yıllar sonra
hedefim artık netleşmişti. Bu tarhşmalı malzemeyi kabul edi­
lebilir biçime sokmanın bir yolu olmalıydı. Giderek bu konu
bende bir saplantı haline geldi. Yaklaşım basit olmalıydı. Açık
seçik bir amaç belirlenmeli ve buna sadık kalınmalıydı. Ki­
tabın hedefi çoğu kişinin kolayca anlayabileceği bir biçimde
daha başlangıçta ortaya konmalıydı. Farkında olmasalar da,
başkalarının yaptığı yardımlarla ana eksen oluşmaya başladı.
Kitabın amacı artık belli olmuştu: Edgar Cayce'nin okumaları
yorumlanarak astrolojinin tarhşmalı konularında büyük bir
boşluk doldurulmalı ve açıklamalardan okuyucunun günlük
yaşamda nasıl yararlanacağı anlatılmalıydı. Okuyucu kitlesi­
ne bu bilgiyi eksiksiz aktarmayı başarmalıydım.
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Her konuya sağduyu ile yaklaşmak ve hayal gücünü as­


gari düzeyde tutmak üçüncü hedefim oldu. Edgar Cayce'nin
astrolojiye yaklaşımını doğru biçimde kavrayabilmek için mo­
dern fizik, tıp, matematik, astronomi, çoğu kimseye yabancı
olan gizemli ilkeler, istatistik, tarih, din, psikiyatri, kabul gör­
müş kimi doğrulama yöntemleri, belli başlı kuvvetlerin fizik­
sel ve ruhsal ilişkileri gibi pek çok kaynaktan bilgi aktarmam
gerekti. Ancak, böyle geniş kapsamlı bir inceleme, zorluklarını
da beraberinde getiriyor. Birincisi (pek çok kişiye oranla daha
geniş bir alanda deneyim kazanmış olmama rağmen), ben
değil, hiçbir insanoğlu bu konularda her yönüyle bilgi sahibi
olduğunu iddia edemez. İkincisi, konuyu her yönüyle kavra­
mamış olan bir sunucu, meslekten olmayan insanların yanlış
anlamalarına meydan vermeden bu malzemeyi nasıl öğretip
yorumlayacağı ve nasıl yazacağı sorunuyla karşı karşıyadır.
Üçüncüsü, sıkı bir deneysel denetim mekanizmasından onay
alması mümkün olmayan ve tahmine dayalı birtakım unsur­
lar yine de kalacaktır. Dördüncüsü, felsefi tartışmalar zaten
muhataplar arasında sürüp gitmektedir. Bütün bunlar dikka­
te alınınca, söz konusu muazzam bilgi kümesiyle baş etmenin
güçlüğü anlaşılmaz değildir. Ama bunun üstesinden gelmek
gerekiyordu. Astrolojinin yeniden ün kazandığı 20. yüzyılın
son yarısında bu gereksinimin hissedilmiş olması, bize göre
zamanlama bakımından da ilgi çekicidir. Görevi başarmak
için ben gönüllü oldum. Astrologlar zamanlamanın doğru ol­
duğunu biliyorlar çünkü Kova Çağı bu sırada başladı.
Kitabın yazılması birkaç ay sürdü. Notlarımı gözden ge­
çirirken yazıların niteliğiyle ilgili birkaç söz etmenin uygun
olacağını düşündüm. Sözcüklerin seçiminde en azından üç
farklı okuyucu kitlesini dikkate aldım: Astrologlar grubu,
JOHN WILLNER

bilim adamlarım da içine alan kararlı eleştirmenler grubu ve


nihayet toplumun geri kalan kesimi. İnsanın kullandığı dil ve
seçilen sözcükler, bilim adamları, astrologlar ya da toplumun
diğer kesimleriyle iletişim kurarken birbirinden farklı olmak­
tadır. Kitabımın türü Yeni Çağ9 akımı içinde kalmakla birlikte,
kullanılan üslubun buna pek uygun düşmediğini biliyorum.
Eğer sözcükler daha çok bir profesyonel dergide görülenlere
benziyor ve bilim çevrelerine bir çağrı gibi duruyorsa, özür
diliyor ve geri kalan okuyucu kesiminin beni anlayacağını
umuyorum. Eğer sözcükler profesyonel astrologlara hitap
ediyor gibi görünüyorsa, yine beni anlayacağınızı umuyorum.
Dahası, işlenen konuların büyük bir bölümü Edgar Cayce'nin
de üzerinde durduğu "uygulama kusurlarıyla" ilgili oldu­
ğundan, kimsenin gücenmemesini diliyor, süreç içinde as­
trologların bunları öğreneceğini umuyorum. Eğer sözcükler
daha çok toplumun geniş kesimine ve astroloji meraklılarına
uyarlanmış gibi görünüyorsa, doğrusu bunun için bir savun­
ma yapmayacağım çünkü bunu da amaçladım. Aslında çok
sayıda arkadaşım bu sonuncu gruba giriyor ve ben onları da
kazanmak istiyorum. Boğa Burcundan olduğum için benim
eğilimim elverişli olanı seçmek ve yararlı olabilmekten ya­
nadır. Doğru kullanılırsa, bu açıklamaların herkese yardım­
cı olacağına inanıyorum. Edgar Cayce'nin inanılmaz ölçüde
güçlü olan mesajlarındaki astrolojik bilgiyi okuyucularım
doğru algılar ve böylece yaşamın gerçek anlamım kavrama
sürecinde daha büyük kazanımlar elde ederlerse,. benim di­
leklerim gerçekleşmiş olacak.
John Willner

9 İng. New Age. Ruhsal kökenli bilgilerle modern bilimsel yaklaşımları


uzlaştırmaya çalışan, esnek ve yenilenmeye açık düşünce akımı. (Ç.N.)

. 31 .
1

İLK ASTROLOJİK OKUMA

Oturumda hazır bulunanlara açıklanan ilk astrolojik bil­


giler çok şaşırtıcı ve benzersiz bir özellik taşıyordu. Çünkü bu
açıklamalar yeniden doğuş (reenkarnasyon) kavramını geze­
gensel etkilere ve alın yazısına bağlamaktaydı.
Arthur H. Lammers'in çağrısıyla Edgar Cayce'nin 1923
Ekiminde Ohio, Dayton kentine gelmesinin hemen ardından,
astroloji ve bunun yaşam üzerindeki zorunlu rolünü konu
alan çok etkileyici bir okuma seansı düzenlendi. Gerçekten,
1923 yazından önceki okumaların hemen hemen tamamı has­
talık nedenlerini belirleyici ve şifa verici öneriler kapsamında
olmuştu. Kayıtların çoğunu tutmuş olan Gladys Davis gerçi
1911'de verilen bir okuma sırasında konu dışı olarak yeniden
doğuş konusundan söz edildiğini anımsıyordu. Ama o za­
man bu konu üzerinde fazla durulmamış ve görünüşe göre
kimse de bunu sorgulamamıştı. Sonuç olarak, Edgar Cayce,
Dayton'a gelinceye değin Lammers'in hazırladığı sorular di­
zisi gündeme hiç gelmemişti. İlk sorular dizisi bilinçaltı, fel­
sefe, metafizik ve medyomluk konularını içeriyordu. Bunlar
Lammers'in üzerinde çalıştığı ve yanıt beklediği sorulardı.
Dördüncü oturumda sorular dizisi astrolojiye ayrıldı. Hazır­
lıklar tamamdı. Astrolojiye ilişkin on soru ve bunlara verilen
yanıtlar öylesine önemliydi ki, tümü kayıtlara geçirildi. Kim-
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

likleri gizlemek amacıyla okumalara katılan kişiler sadece bi­


rer sayı ile anıldı.
Soruları 3744 no.lu kişi soruyordu. Doğrusunu söylemek
gerekirse yanıtlar beklentilerin ötesindeydi ve şaşırtıcıydı.
Astrolojinin insan yazgısını anlamayı kolaylaştıran özlü rolü
hakkında, o güne değin hayal dahi edilmeyen kavramlardan
söz edilmekteydi. Yeniden doğuş ve astroloji bir bütünlük
içinde ele alınıyor ve tam olarak anlaşılmaları için bunların
birbirinden ayrı tutulmaması gerektiği söyleniyordu. Bu ara­
da, gerek yeryüzü yaşamı, gerekse yerküre dışındaki yaşam­
larla ilgili olarak gezegenlerin üstlendiği temel işlev açıkla­
nıyordu. Sonuç itibarıyla, her soruya karşılık olarak sarsıcı
nitelikte yanıtlar alındı ve gizlemli bilgiler elde edildi. Kimi
sorular nedeniyle konu, katılanların tasarladığından farklı
alanlara da kaydı. Yine de, genel hatlarıyla yanıtlar konuya
yeterince derinlik kazandırıyordu. İlk okumanın verildiği
oturumda elde edilen bilginin çok önemli olması nedeniyle,
aşağıda yazılı her soru-yanıt çiftini, bunlara ilişkin değerlen­
dirme ve görüşlerimiz izlemektedir.

OKUMA METNİ 3744-4


Bu ruhsal okuma Edgar Cayce taraftndan [571 7], [953],
[294] ve diğerlerinin isteği üzerine 24 Kasım 1 923 'te Philips
Otelinde verildi.

HAZIR B UL UNANLAR
Edgar Cayce; Linden Shroyer- Yönetici; Gladys Davis­
Steno
JOHN WILLNER

OKUMA

Okuma Zamanı 15:30,


Philips Oteli- Dayton, Ohio

S-29: Lütfen astroloji sözcüğünü tanımlayın.


Y-29: Uzaydaki konumları nedeniyle yerküreyi etkileyen
ve etkilemeyen birçok güç bulunmaktadır. Astroloji,
tüm bu güçlerin içinde bulunduğu koşulların ince­
lenmesidir.
En başta gezegenimiz, yani yerküre harekete ge­
çirilmişti. Tasarlandığı üzere, yerküre üzerinde ya­
ratılan her şeyin yazgısını bundan sonra gezegenler
yönetmeye başladı; tıpkı Ay'ın yerküre çevresinde
dönerken tüm su kütlelerini geçmişte yönettiği ve
şimdi de yönetmekte olduğu gibi. Tıpkı, bilinç düzeyi
yüksek yaratıkların ortaya çıkmasıyla birlikte onların
da yerküre çevresinde bulunan gezegenler tarafından
yönetilmesi gibi. Güneş, insanoğlunun alın yazısını
etkileyen en büyük güçtür. Güç sıralamasında daha
sonra yerküreye yakın olan gezegenler ya da kişinin
doğduğu sırada yükselişte olan gezegenler gelir. AN­
CAK Ş U KONU ÇOK İYİ ANLAŞILMALIDIR:
NE HERHANGİ BİR GEZEGENİN HAREKETİ
YA DA G ÜNEŞİN KONUMU, NE DE AY YA DA
DİGER BİR GÖK CİSMİ İNSAN İRADESİNDEN
G ÜÇLÜ OLAMAZ. Yaşayan bir ruh olarak, ortaya
çıktığı andan itibaren insana Yaratan tarafından ira­
de gücü verilmiş ve seçme özgürlüğü tanınmıştır.
üNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

İnsandaki eğilimleri gezegenlerin doğum anında­


ki konumu belirlemektedir. Aslında alın yazısı deni­
len şey, gezegenlerin etki alanıyla sınırlıdır.

Edgar Cayce, yanlış anlamaya imkan vermeyen bir bi­


çimde açık konuşuyor: "İnsandaki eğilimleri gezegenlerin do­
ğum anındaki konumu belirlemektedir." Astroloji, güneş sis­
temimiz içindeki gezegenlere ve bu sistem dışındaki 'sözde'
sabit yıldızlara ait güçlerin incelenmesi demektir. Uygulama
alanı, etkinin görüldüğü uzay bölümüyle sınırlıdır. Ay'ın yer­
küre çevresinde harekete geçirilmesiyle birlikte, yerkürenin
tüm akışkan bölümleri bundan etkilenmeye başlamıştır. Hem
insan bedeni, hem de gezegenimizin büyük bir bölümü katı
maddeye oranla akışkan maddeden oluştuğuna göre, bu sap­
tan,ı.a önemlidir. Tasarlandığı üzere, gezegenlerin her biri bi­
linç düzeyi yüksek olan insan için farklı etkiler ortaya çıkaran
özelliklerle donatılmıştır. Gezegenler, uzayın bu bölümünde
yaratılan her maddenin yazgısını yönetmeye böyle başlamış­
tır. Burada kullanılan "madde" sözcüğü, herhangi bir varlık
için olduğu gibi, eti ve kemiğiyle insanı da kapsıyor. Varlık
kapsamına şirketler, ülkeler, devletler, kentler ve anlaşmalar
da girmektedir.
Sisteminin ortasında yer aldığı için insan yazgısına en
güçlü etki Güneş'ten gelmektedir. Daha sonra, doğum anın­
da yeryüzüne en yakın olan ve doğu ufkundan10 giren geze­
genler (ve doğu ufkunun kendisi, yani doğum haritasındaki
adıyla Yükselen çizgisi) insana biçim veriyor. Güneş, bireyin
iskelet yapısını ve kimliğini-bireyliğini belirlerken; Y ükselen

10 Doğum haritasında sol yatay eksen (Ç.N.)


JOHN WILLNER

ve onun yakınındaki gezegenler kişilik özelliklerine şekil ver­


mektedir. Bedenin fiziksel görünümü ve soyla ilgili özellikler
de bu kapsam içinde düşünülmelidir. Tüm gezegensel etkiler
birbiri içine girmiş gibidir. Doğu.l_ll saatinin ve progres açıla­
rın11 çeşitliliği nedeniyle, bu özelliklerin sayısı on binlere ulaş­
maktadır. Tüm bunlar, niyet ve amaçlarımız için farklı aralık­
larda ve gel-git olayına benzer biçimde yaşam boyunca etkili
olurlar. Gezegenler arasında açı oluşmayan tek bir gün yok
gibidir. Her açı farklı bir etkiye kaynaklık etmektedir.
Ne var ki, bir ruh olarak yeryüzünde yaşamaya başladığı
günden itibaren insanoğluna tüm bu etkileri denetleme gücü
verilmiştir. İnsan iradesi herhangi bir gezegen ya da gezegen­
ler kümesine ait birleşik etkinin üstesinden gelecek güçtedir.
Gezegensel etkilerin çoğu gruplar halinde oluşmakta ve bu
nedenle güdüler belirli bir anda, birden fazla gezegen tara­
fından üretilmektedir. Bu etkilerin bileşimi yaşamımıza çeş­
ni katmakta ve ilginç bir karmaşa yaşanmaktadır. Her birey
kendine göre bağımsız bir yol izleyebilir. Ancak bu seçim, ge­
zegensel eğilimlerle uyum içinde kalmakta ve genellikle bu
etkilere yanıt biçiminde gerçekleşmektedir. Etkiler güç ve ni­
telik bakımından çok değişiktir. Gezegenler ve düğüm nokta­
ları12 arasında oluşan güçlü progres açılar yaşamın en önemli
evrelerine karşılık gelir. Gücü daha az olan açılar ise önem
derecesi düşük günlük işlerle ilgilidir. Böylece, çok büyük bir
kararlar kümesi, yol boyunca karşımıza çıkıp durmaktadır.
İnsanoğlunun tüm eğilimleri, gezegenlerin doğum anın­
daki konumuna göre şekil alır. Bu eğilimler onun yazgısını

11 Belirli bir hesap yöntemiyle konumu ilerletilen gezegenlerin doğum ha­


ritasındaki gezegenlerle yaptığı açı (Ç.N.)
12 Doğum haritasındaki temel düğüm (köşe) noktaları Yükselen, Alçalan,
Başucu ve Ayakucu'dur. (Ç.N.)
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

oluşturan yapıyı ya da görüntüyü belirler. Ne var ki, irade gü­


cünü kullanma biçimi kişisel yazgıyı belirleyen biricik yol ol­
maktadır. Sonuç olarak, alın yazısı bir dizi özgür irade seçene­
ğiyle birlikte, gezegenlerden kaynaklanan karmaşık güdülere
verilen tepkiler tarafından biçimleniyor. Öyle de olsa, özgür
seçim yoluyla herhangi bir gezegensel gücün ya da güçlerin
dağıttığı rol bileşiminin üstesinden gelmek mümkündür. Bu
nedenle, güdünün ortaya çıktığı her durum karşısında, irade
buna onay verebileceği gibi karşı da çıkabilir. Bu etkiyi hiç
dikkate almama olanağı da bulunmaktadır. Kişi, güdünün
doğasına uygun şekilde işbirliği yapabilir, buna karşı çıkabi­
lir ya da başka işlerle oyalanmayı tercih edebilir. Her ne olur­
sa olsun, insanoğlunun yeryüzü deneyimi gezegenlerin ayırt
edici özelliği ve konumuyla yakından ilgilidir.

S-30 Gezegensel etkiler: doğan her insan için geçerli midir?


S-30: Kesinlikle. Yerküre güçleri harekete geçirildiği andan
itibaren, gezegensel güçler en küçük zerreyi de kapsa­
yacak şekilde onun her parçasını yönetmektedir. İnsa­
nın gelişiminde belirleyici olan ve irade gücünden ba­
ğımsız olarak gerçekleşen bu etkiler bireysel bir özellik
taşır. Bunlar, Yaratan 'ın verdiği bir nefestir. Kişi bir
evreden diğerine doğru varoluş sürecini tamamlarken,
zaman içinde bu etkiler de kendini göstermeye başlar.
Gelişim sürecinin bir parçası olarak, bazı koşul­
lar altında insanların güneş sisteminde bulunan di­
ğer gezegenlere sürgün gittiğini görürüz. Küçük bir
parçası olduğumuz bu evrende, sonsuz Yaratan 'la
buluşmaya hazır oluncaya değin, onlar tekrar tekrar
bu gezegenlere dönmek zorunda kalacaklardır.
JOHN WILLNER

Ama korkmayın. [Aldanmayın.] Ne var ki,


Tanrı 'yı kandıramayacağınızı da bilin; "İnsanoğlu ne
ekerse, onu biçer. [Gal.6:7]13
11

Bu koşullara uyum sağlamak ve Yaratan'ın bir


parçası olmak için tıpkı yaratılışın parçası olan her bi­
rey gibi bu gezegenlerde yaşamak bir zorunluluktur.
Her bireyin hissettiği gezegensel etkiler böyle oluşur.
Bu etkileri almak zorundasınız. Yine de her aşamanın
yaşanması gerekmeyebilir. İnsan, ete-kemiğe bürün­
müş olarak şimdi yalnızca yeryüzünde yaşıyor. Diğer
gezegenler ise bireysel gelişime hazırlık amacıyla uy­
gun biçimde yapılandırılmıştır.
Bilindiği üzere, "Gökler, Tanrısal görkemin açık
kanıtıdır ve gök kubbe Tanrı'nın eseridir. Gün be gün
bunlar söylenir; bu bilgi, almak isteyene her gece gös­
terilir. 11 Başlangıçtan sonsuza değin bu hep böyle ol­
muştur. [Ps.1 9:1,2]
İnsanoğlunun kötülüklerden kendini nasıl koru­
yacağı bu sözlerle anlatılmaktadır. Benlik duygusu ve
bencillik, ruhu lanetleyerek değiştirir ve bu güçlerin
etkisiyle insan bilerek Yaratan 'a karşı gelir. Önemli
olan önceden yaptığınız ya da tamamlayamadığınız
işler değil, birey olarak yaratılan her şeye karşı ka­
yıtsız kaldığınız zaman yitirdiğiniz şeylerdir. Bu
nedenle, duraksamadan gerekeni yapın. "Verdiğiniz
[sözün] uygulayıcısı olun, yalnızca dinleyici olmakla
yetinmeyin {Jas.1:22]
11•

13 Kısaltmalar, İncil'den yapılan alıntılara ait bölümleri göstermektedir.


(Ç.N.)
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

İster inansın ister inanmasın, hiç kimse astrolojik etkiler­


den kaçamaz. Gezegenler yerküre üzerinde her şeyi ve her
kişiyi etkilemektedir. Etkiler irade gücünden bağımsızdır.
Gerçekte, bu etkiler iradeyi özendirmek üzere yaşam boyun­
ca sürer gider. Ne var ki, iradenin kullanılması insanoğlunun
gelişimini belirleyen ana etmendir. Bu nedenle, astrolojiyi
görmezden gelenler Tanrı'nın bize verdiği bir şeye dil uzat­
makta ve kendi yazgılarını ilgilendiren bu uygulama yönte­
mini yadsımaktadırlar. Ne denli yüce amaçlara hizmet ederse
etsin, başka bir kişinin yazgısına biçim vermeye yeltenenler
ya da alın yazısını açıkladığımız biçimde kabul edenleri ce­
zalandırma gayreti içinde olanlar hata yapıyorlar. Bir başka
yaşam sürecinde bunun bedelini ödeyeceklerdir.
Bu okumayı değerlendirirken sakın hataya düşmeyiniz.
Doğrudur, oldukça ileri gidildiğini biliyoruz: Burada, astrolo­
ji ile reenkamasyon arasındaki bağlantı net bir biçimde ifade
edilmektedir! Bir yaşam evresi tamamlanınca diğer bir yaşam
evresi başlamakta ve ruhun yaşadığı her evrede gezegensel
etkiler varlığını sürdürmektedir. Kusursuzluğa ulaşıncaya
değin, hepimiz zorunlu olarak bu yaşam evrelerinden geçe­
riz. Söz konusu yaşam evreleri hem yeryüzü yaşamım, hem
de zaman zaman sürgün gittiğimiz diğer gezegenlerdeki ya­
şam sürecini kapsamaktadır. Doğrusu, astroloji ve yeniden
doğuşa inanmayan kimi entelektüel kişiler için fazlasıyla
üzüntü verici bir durum. Bu kişiler, belki de yaptıklarının far­
kına varmadan, kendilerini Yaratan'ın varlığını yadsıyan ve
inançsız olduğunu açıkça söyleyen ateist ve bilinemezciler
grubuna dahil ediyorlar. Bu nedenle, onlar "gelişim sürecinin
bir parçası olarak, bazı koşullar altında . . . güneş sisteminde
bulunan diğer gezegenlere sürgün" gitmekten kaçmamaya-
JOHN WILLNER

caklardır. Sürgün yaşamının diğer ölümlülere göre daha zor


olması mümkündür. Çünkü, "Tanrı'yı kandıramayacağınızı
da bilin; İnsanoğlu ne ekerse, onu biçer." [ Gal. 6:7]
Ne var ki, yeniden doğuş inancını paylaşmayanlar sade­
ce onlar değildirler. Evrenin Yaratıcısıyla bütünleşmeye hazır
oluncaya değin, hepimiz tekrar tekrar yeryüzü yaşamına geri
döneceğiz. Bu nedenle, inançlı insanlar da kendini beğenmiş­
lik duygusuna pek fazla kapılmamalıdır. Her yaşam evresin­
de gezegensel etkiler tekrar yaşanacaktır. Ama bazı kişiler
tüm bu evrelerden geçmek zorunda kalmayabilir.
Okuma içinde pek alışılmadık bir ifade yer alıyor: "İnsan
ete-kemiğe bürünmüş olarak şimdi yalnızca yeryüzünde ya­
şıyor. Diğer gezegenler ise bireysel gelişime hazırlık amacıyla
uygun biçimde yapılandırılmıştır." Buradan, ete-kemiğe bü­
rünmüş olarak insanın Güneş sistemi içinde sadece yeryü­
zünde yaşadığını, diğer gezegenlerin bireysel gereksinime
uygun olarak koşullandırılmış olduğunu öğreniyoruz. Geli­
şim amacıyla tekrarlanan geri dönüşlerin başta gelen nedeni
kendine hizmet anlayışı ve bencillik olsa da, en büyük kusur
"birey olarak yaratılan her şeye karşı kayıtsız" kalmaktır.
Astroloji ve yeniden doğuş üzerine verilen okumalar yu­
karıda verilen soru-yanıt oturumuyla sınırlı kalmış olsaydı,
bunların geçerli olup olmadığı belki tartışılabilirdi. Ancak, ye­
niden doğuş ve kaderi etkileyen güdüler konusu, yıllar boyu
verilen okumalar içinde yüzlerce kez yinelenmektedir. Bu ne­
denle, astroloji artık tek başına incelenip uygulanan bir konu
olmaktan çıkmalıdır. Onun yeniden doğuş kapsamı içinde ele
alınması gerekiyor.
Doğum haritasındaki gezegenlerin dağılımı, Tanrı'yla bü­
tünleşmek amacında olan bireyi uygun kararlar almaya özen-

. 41 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

diren karmaşık eğilimler olarak yorumlanmalıdır. Gezegenler


arasında oluşan her açı, karar verme ve ruhsal gelişime ya­
pacağı katkı bakımından ele alınırsa anlamlı olacaktır. Prog­
res açılar da, daha üst düzeyde bir yazgıya doğru ilerlerken
yolumuz üzerindeki takvime bağlanmış enerji paketlerinin
somut bir göstergesi olarak değerlendirilmelidir. Böylece, as­
trolojinin insanlığa yaptığı büyük hizmetin iyi ve kötü talihi
açıklamak olmadığını, kader yolunda ilerlerken karşılaşılan
her durumun ne, niçin, nasıl ve ne zaman oluşacağını anla­
manın bir yöntemi olduğunu görmüş oluyoruz. Taşıdığı ön­
cül haberler, doğum haritasını yorumlayabilen kimse için her
eğilimin ayrıntılarını gösterir. Bunlara nasıl tepki vereceği o
kişiye kalmıştır ama bu ruhsal yol haritalarının ve zaman çi­
zelgelerinin odaklanmamızı sağlayacağı ve karar vermemizi
kolaylaştırabileceği açıktır.
Bu konu daha fazla tartışmayı gerektirdiği için, ilerleyen
bölümlerde değişik yönleriyle yeniden ele alınacaktır. Şimdi,
öncelikle okuma içinde yer alan diğer soru ve yanıtları göz­
den geçirmeye devam edelim:

S-3 1 : İnsan yaşamını etkileyen belli başlı gezegen adlarını


veriniz.
Y-3 1: Merkür, Mars, Jüpiter, Venüs, Satürn, Neptün, Ura­
nüs ve Septimüs. Yeryüzünde bu gezegenlerle bağ­
lantılı olarak alındığı söylenen etkilerin çoğu kusur­
ludur, eksiktir. Aslında, yaşarken hissettiğiniz etki­
lerin birçoğu, irade gücü bir tarafa, bu gezegenlerde
sürdüğünüz yaşam sırasında edindiklerinizdir. Be­
lirleyici olan ise irade gücünün kullanılmasıdır. Ruh
JOHN WILLNER

ve spirit'in14, söz konusu bir gezegenden yeryüzüne


getirip bedene üflediği bu güç nereden kaynaklanıyor
dersiniz ? Gerçek etki işte budur. Birçoğunuzun dene­
diği gibi, söz konusu güçlerin kaynağı devrimci dü­
şünceleriniz olamaz, konuya böyle yaklaşırsanız hata
yaparsınız; Beytüllahim Yıldızı15 yeryüzüne indikten
sonra Gerçeği ve Işık16 yolunu bizlere nasıl gösterdiy­
se, siz de incelemenizi öyle yapın. İnsanlar ancak bu
ışık ve etkinin yardımıyla yolunu bulabilirler.

Edgar Cayce, bu okumayı 1923 yılında vermişti. 1930 yı­


lına değin, bugün belli başlı gezegenlerden biri olarak kabul
edilen Plüton modern astronomlar tarafından daha keşfedil­
memişti. Bu nedenle, yedi yıl sonra adı konulacağından ta­
nımlanması mümkün olamazdı. Septimüs, Latince'de yedinci
anlamına gelmektedir. Eski sıralama ve sayım yöntemine göre,
gezegenlere bulunduğumuz konumdan itibaren sıra numara­
sı verilirdi, en baştakinden değil. Bu durumda yerküreye 'bir'
sayısı vererek dışa doğru saymaya devam edersek, Mars 'iki'

14 İng. "spirit" ve "soul" sözcüklerini konuşma dilinde çoğu kez "ruh"


olarak kullanıyoruz. Oysa bunlar felsefi ve metafizik literatürde farklı
kategorilerdir. Biz, "soul" sözcüğünü ruh olarak çevirdik ve "spirit" söz­
cüğünü aynen kullanmayı tercih ettik. Spirit, bizim anlayışımıza göre
ruhun, zihin ve irade ile birlikte üç temel özelliğinden biridir. Yaşamsal
özdür, cevher ve can verendir. Ruhu, bir bakıma onun kalıbı gibi dü­
şünebiliriz. Türk Dil Kurumu Sözlüğünde öz karşılığı olarak iç, nefis,
derun, bir şeyin temel öğesi, hülasa, zübde, künh, ekstre sözcükleri ve­
riliyor. "Spiritüel" sözcüğünü ise, yaygın olarak kullanıldığı için çoğu
yerde "ruhsal" olarak çevirdik (Ç.N.)
15 İsa peygamber Beytüllahim kasabasında doğmuştur. Onun doğduğu
gün kasaba üzerinde bir yıldızın parladığına inanılır. (Ç.N.)
1 6 Evrensel yasaya göre her şey tek bir amaca yönelmiştir: Aydınlanma. Bu ne­
denle ışığa gerek duyulur. Işık, karanlığı yok eder. Işık gerçektir. (Ç.N.)
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

numara, vb... sonunda Güneş sisteminde dışa doğru yedinci


gezegen olan Plüton'a ulaşırız.
Edgar Cayce, Plüton keşfedildikten sonra Plüton adını
Vulkan17 ile birlikte kullandı. Septimüs adı ise yer belirleyici
olarak kaldı. Grek ve Roma mitolojilerinde Plüton ve Vulkan'a
ilişkin alegorik öyküleri hahrlayın. Ne var ki konumuzla ilgili
olmadığı için bunun üzerinde durmayacağız.
31 No.lu yanıt, ilk değilse bile, ruh ve spirit'in gezegensel
yaşamını anlatan öncül açıklamalardan biridir. Yeryüzü ya­
şam evreleri arasındaki varoluş biçimini anlatan 30 No.lu ya­
nıta açıklık getirmektedir. Öyle görünüyor ki, ruh ve spirit'in
doğumdan önceki dönemde yaşadığı bir gezegenin etkisi,
oraya hiç gitmemiş olanın alacağı etkiye göre çok daha güçlü­
dür. Bu nedenle, astrologların gezegenlerle bağlantılı olarak
öngördüğü yeryüzü deneyimleri bir ölçüde farklı olmalıdır
ya da bilinenlerin ötesinde bu etkiler çok daha karmaşık bir
nitelik kazanmaktadır. Deneyimlerin gücü bir bütün olarak
ele alınmadığı takdirde, yorum hatalı bile olabilir. Medyom­
luk yeteneğinden yoksun olanlar ya da başka yöntemlerle bu
ayrıntıyı göremeyenler için durum sıkıntı vericidir. Örneğin,
doğum haritasında Merkür, Mars ya da Venüs'le bağlantılı
olan kimi özelliklerin anlamı, gezegensel yaşamdan kaynak­
lanan etkiler nedeniyle kişiden kişiye farklı olacaktır. Çoğu
astrologun bildiği gibi, incelenmekte olan kişinin yapısı zaten
yeterince karmaşıktır. Bu mesajla, yorumlara pek çok kişinin
hayal dahi edemeyeceği ölçüde karmaşa eklenmektedir. Bu
bağlamda, şimdi yaygın olarak kullanılan bilgisayar yorum­
larının değeri fazla abartılmamalıdır. Astroloji analizlerini bil­
gisayardan temin eden kişiler, bunların yetersiz kalabileceği-
ı 7 Romalıların ateş tanrısı. ( Ç.N.)
JOHN WILLNER

ni kabul etmek zorundadırlar. Bilgisayarın doğmadan önce,


yaşanan gezegeni bilmesi beklenemez. Program yazarının bu
bilgiye ulaşması mümkün olmadığı gibi, bilinen hiçbir yazı­
lım uzmanının da bireyin gezegen yaşamında kazandığı ben­
zersiz deneyimi hissetmesi mümkün değildir.
Edgar Cayce'nin söylediğine göre, bu etkileri kavraya­
bilmek için Gerçeği ve Işık yolunu hedef alan bir yaklaşım
izlenmelidir. Burada söz konusu edilen yorum anlayışı, nor­
mal olarak "turnayı gözünden vurmayı amaçlayanların" yak­
laşımından farklıdır. Bu, derin bir anlam içeren Beytüllahim
Y ıldızı'nı, görünen herhangi bir yıldız ya da gezegenle kar­
şılaştırmaya benzer. öte yandan, gezegensel eğilimlerle ilgili
yorumun etkili olabilmesi için bireyin yolunu kendi başına
bulması amaçlanmalıdır. Kötü ya da iyi kader çerçevesinde
yapılan açıklamalar uygun olmadığı gibi, bu tür yaklaşımlar
bireye zarar da verebilir. Günümüzün alışılmış yorumları için
Edgar Cayce, "kusurlu, eksik" demektedir. Astrologların, yo­
rum hatasını düzeltmek amacıyla ellerindeki tüm kaynaklar­
dan yararlanmaları kendileri için bir kazanç olacaktır.

5-32: Yeryüzü dışındaki gezegenlerde insan ya da herhangi


bir hayvan türü yaşıyor mu ?
Y-32: Hayır.

Bilim adamları da Güneş sistemimiz için bu yanıtı doğ­


ru kabul ediyorlar. Ama diğer güneş sistemlerinde yaşam ol­


madığı düşüncesi herhalde insan bencilliğinin uç verdiği bir
noktadır. Evren içinde küçük bir zerreden başka neyiz ki?
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

S-33: Şu anda yerküreye en yakın konumda olan gezegeni


ve bunun insanlar üzerindeki etkisini açıklayın.
Y-33: Önümüzdeki birkaç yıl boyunca yeryüzündeki zihin­
leri etkisi altına alacak olan gezegen, burada bilinen
adıyla Mars 'tır. 1 924 yılında yerküreden 56 milyon
kilometre uzakta olacaktır. Etkisi yerküreden uzak­
laştıkça artarak hissedilecek ve onun doğasına aşina
olanlar, bir başka deyişle doğumdan önce orada ya­
şamış olanlar yeryüzünde zor günler geçirecektir. Bu
etkiler ancak Jüpiter, Venüs ve Uranüs 'ün sevgi dolu
ve dayanma gücü veren soylu etkileriyle yumuşatıla­
bilir.

Bu soru, yerküreye yakın olan bir gezegenin uzakta ola­


na göre insanlar üzerinde daha etkili olacağı inancından kay­
naklanınaktadır. Oysa, fiziksel yakınlık dışında gezegensel
etkinin gücünü belirleyen başka unsurlar da vardır. Aslında,
belirtilen bu inanç çok eskilere dayanıyor. Eskiden, özellikle
Mars'ın yerküreye yaklaşhğı dönemlerde insanlar korkuya
kapılırlardı.
Yerkürenin yörüngesi, Venüs ve Mars yörüngelerinin
arasında kalmaktadır. Dolayısıyla, bu iki gezegen dışında bir
başka gezegenin yerküreye daha yakın olması ihtimali yok
gibidir. Bu okumanın verildiği 24 Kasım 1923'te Mars yerkü­
reye Venüs'ten daha yakındı. Ağustos 1924'de ise, aynı burç
ve açıyla birbirlerine en yakın konuma gelmişlerdi. Edgar
Cayce bu soruyu fazla önemsemeden yanıtlamaktadır. Oysa,
o tarihte Mars yerküreye, Ay dışında tüm gökcisimlerinden
daha yakındı. Öte yandan, Mars yerküreden uzaklaşırken,
yani 1924 Ağustos'undan sonra kimi duyarlı kişilerin bundan
JOHN WILLNER

dolayı sıkıntı duyacakları bildirilmektedir. Daha önce Mars'ta


yaşamış olan kimseler bundan fazlasıyla etkileneceklerdi. O
sonbahar döneminde Jüpiter, Venüs ve Uranüs arasında güç­
lü açılar oluşuyordu. Sonuçta, sevgi ve dayanışma gücünün
bileşimiyle yumuşatılmış soylu bir etkinin belirleyici olacağı
anlaşılmaktadır. Bu söylenenler Jüpiter, Venüs ve Uranüs'ün
özellikleriyle uyum içindedir.
Bilindiği kadarıyla, Cayce ailesi 1924 yılında para sıkıntısı
çekiyordu. Lammers'in yargı organlarıyla başı derde girdiğin­
den bu gelir kaynağı da kurumuştu. Mars gezegeni genellik­
le çekişme ile bağlantılıdır. Aile okuma karşılığı insanlardan
alınan parayla geçiniyordu. Ama yapılan işe daha kapsamlı
bir boyut kazandırma düşüncesi bu zor dönemde bile kaybol­
madı. Edgar bir örgüt oluşturarak hastaların fiziksel okuma­
lara uygun biçimde bakıldığı bir hastane kurmak istiyordu.
Ancak, yaşam okumalarına göre Dayton'da değil, Virginia
Beach'te yerleşmeleri öngörülmüştü. Kaynak yaratmak için
sevgi ve güç gerekiyordu. Bu nedenle, Dayton'da örgüt kur­
ma girişimine son vererek Virginia Beach'e taşınma hazırlık­
larına başladı. Bu, doğrusu aile için soylu bir karardı, Mars'ın
mücadeleci ve coşku verici etkisi hemen göze çarpıyor.

5-34: Uranüs gezegeni önümüzdeki iki yıl boyunca insan­


lar üzerinde nasıl bir etki yapacaktır ?
Y-34: Bu gezegen olağanüstü ve aşırıya kaçma eğilimindeki
güçlerle ilgilidir, fiziksel yaşamın her aşamasında ve
fiziksel güçlerin her türünde sıra dışı olguları bera­
berinde getirmektedir. Bu güçlerin etkisi önümüzde­
ki iki yıl boyunca fazlasıyla görülecektir. Doğmadan
önce bu gezegende yaşamış olanları firtınalı günler
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

bekliyor, çünkü sahne buna göre düzenlenmiştir. Bu


etkiler nedeniyle yeryüzünün de 1 925 ve 1 927 yılla­
rında sarsıntılı günler geçirmesi mümkündür.

Edg�r Cayce, Uranüs'e özgü etkilerin genel doğasını açık­


lamaktadır. Uranüs etkisiyle herhangi bir yaşam alanında aşı­
rı ve ender rastlanan güçler oluşabiliyor. "Aşırı" sözcüğüne
Webster Sözlüğünde "Öbür uca savrulan ya da sınır ötesine
geçen" gibi anlamlar veriliyor. Bu iki yıllık dönem içinde Al­
manya ekonomik bunalıma katlanmak zorunda kaldı. Adolf
Hitler sıra dışı düşüncelerini yazıp söyleyerek güç kazandı.
Yeryüzünde yoksulluk fazlasıyla yaygınlaştı. Öte yandan, ilk
kez Charles Lindbergh bir kıtadan diğerine uçarak geçti. Bu
dönem içinde elektrik ve elektromanyetik alanında gerçekle­
şen devrimler de Uranüs'le bağlantılıdır. Televizyon bulundu.
Günlük yaşamda sıra dışı, deyim yerindeyse fırtınalı değişim­
ler yaşandı . Daha önce Uranüs'te yaşamış olan kimi bireyler
bu etkiden aldıkları güçle yeteneklerini gösterecek uygun bir
ortam buldular. Birçok bilim adamı bu kapsama girmektedir.
1925'ten 1927'ye kadar süren iki yıllık dönem boyunca,
Uranüs (geri giderken kısa bir süre için Koç burcuna girmiş
olsa da) çoğunlukla Balık burcunun ikinci yarısında yer al­
mıştı. Geri gitme deyimi, yeryüzünde gözlem yapan birine
göre gezegenin yörünge üzerinde geriye doğru yol alıyor gibi
görünmesini anlatmaktadır. Balıl< burcu kavrayış yeteneği ve­
rir ve birçok etmeni (birlikte) fark etmemizi kolaylaştırır. Ura­
nüs ise buluşçu ve radikaldir. Ona göre modern olan, modası
geçmiş olandan daha iyidir. Dış gezegenlerle ilgili, özellikle
dinamik değişimlere yol açan temasların birçoğu bu dönem
içinde gerçekleşti. Diğer yandan, 1925 yılında Edgar Cayce ve
JOHN WILLNER

ailesi tası tarağı toplayıp Virginia Eyaletinde Virginia Beach


kentine taşındı. Association for Research and Enlightenment
örgütü (ARE; Araştırma ve Aydınlanma Birliği) 1927'de ku­
ruldu. Kuşkusuz her iki olayda da Uranüs'ün parmağı var­
dır. Ve yeryüzü gerçekten sarsıldı. Depremler de dahil olmak
üzere, Uranüs'e bağlı diğer etkiler nedeniyle yeryüzü bir dizi
sarsınh geçirdi.

S-35: Gezegenlerle bağlantılı eğilim ve isteklerimizin daha


iyi anlaşılması için gezegensel etkilerin incelenmesi
uygun mudur?
Y-35: Doğru bir yaklaşımla yapıldığı takdirde fazlasıyla ya­
rarlıdır. Peki, doğru yaklaşım nasıl olmalıdır? Ölüm­
lü insanoğlu bu etkilerin bilgisine zaten sahiptir.
İNSANI HER ZAMAN İLERİYE DOGR U YÖN­
LENDİRENİN KENDİ İRADE G ÜCÜ OLDUG U
UNUTULMAMAK KOŞ ULUYLA bu bilgi insana
çok şey kazandırır.

Bu okuma, Edgar Cayce'nin astroloji üzerine bildirdi­


ği en önemli mesajlardan birisidir. Üstelik geçerli olduğu su
götürmez ve insanlık için değeri büyüktür. Doğru yaklaşım
konusunun vurgulanıyor olması, birçok durumda astroloji­
nin doğru bir tavır içinde incelenmediğini hatırlatmaktadır.
Kuşkusuz, gezegensel etkileri, ölümlü insanoğlu her zaman
bilmiştir. Bunlar birçok ülkede ve asırlar boyunca her zaman
kabul görmüştür. Bazı toplumlar özenli bir biçimde bu etki­
leri görmezden gelmiş ya da bilenler tedirgin edilmişse de,
hiçbiri onu ortadan kaldırabilmiş değildir. Önemli olan, bu
bilgiyi irade gücünün her zaman yönlendirici olduğu bilinci
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

içinde kullanmaktır. Ruhun gelişimi bakımından, gezegenle­


rin özendirici etkisiyle irade gücü ikilemini bir bütün olarak
kavramak önemlidir. Zamanımızda, uygulanan astrolojinin
eksik halkalarından biri de budur. Yorumun doğru olması için
resmin tamamını vermek gerekiyor.

S-36: Astroloji daha iyi bir yaşam sürmek ve insanlara yar­


dımcı olmak amacıyla nasıl kullanılmalıdır ?
Y-36: Astroloji, irade gücünü hesaba katmazsak, belirli bir
yaşam boyunca gezegenlerin konumu nedeniyle olu­
şan eğilimleri vermektedir.
Bu durumda, insan eğer bilgece bir yaşam sürmek istiyor­
sa, bu eğilimlerle baş etmek için İRADESİNİ nasıl kullanaca­
ğını bilmek zorundadır. Aslında hepimiz bunlarla baş etmek
zorundayız. Gezegenlerin konumu insana gideceği yolu gös­
termez. Ama yaratılış sürecinde iyi ve kötüyü seçmek de dahil
olmak üzere, ortaya çıkan bu güçlere karşı irade gücünü etkin
biçimde kullanabilirsek, işte o zaman içimizdeki üstün insanın
ortaya çıkması mümkün olabilir. B UNU YAPIN.
3744-001

Astroloji insanlara yardımcı olmak istiyorsa, gezegenlerin


konumuna bağlı olarak ortaya çıkan eğilimleri belirleme işini
kendine temel kullanım alanı olarak benimsemelidir. Karar
verme işi bireye bırakılmalıdır. Astrolojik bilgiyi alan kişinin,
iradesini kullanarak yaşam boyunca karşılaşacağı sorunların
üstesinden gelmeyi öğrenmesi gerekiyor. Birey, irade gücünü
kullanarak yaşamın zorluklarına rağmen büyümeyi öğrene­
cektir. İyi ve kötü arasında seçim yaparak kişisel yeteneklerini
en üst düzeye çıkartmak zorundadır. Bu seçimler belki bire-

. 50 .
JOHN WILLNER

yin Yaratan1 a geri dönüşünü sağlamayabilir ama bunlar ona


ulaşmanın zorunlu adımlarıdır. Astroloji ne zaman harekete
geçilmesi gerektiğini gösterir; etkin bir davranış biçimi için
karmaşanın kavranmasına yardımcı olan öngörülerin ince­
lenmesidir.
Astrolojik bilgiyi insanlara açıklarken, yorumcunun ken­
dini konunun dışında tutması önemlidir. Kendi iradesini baş­
kasına zorla kabul ettirmek ya da uygulanmak üzere bireyi
belirli, kapsamlı ve düşüncesizce eylem planlarına yönlen­
dirmek o kişinin ilerlemesine engel olma anlamına gelebilir.
Kendini ifade etme biçimine kısıtlama getiren dar görüşlü
yaklaşımlar yerine, ortak yararları gözeten ve yol gösterici bir
bilgi verilmesi daha uygundur. Gerçekte, bu yaklaşımın tüm
yöneticiler tarafından benimsenmesi çok iyi olur. Çalışanlar
düşünce ve uygulama özgürlüğüne sahip olarak yönetilmeli­
dir. Her davranışı zorla kabul ettirme yerine çalışana hareket
özgürlüğü tanınacak olursa, onun kendine ve çalıştığı örgüte
daha yararlı olması kolaylaşacaktır.

S-37: Yeryüzünde astrolojiyi ilk kez kimler ve hangi tarihte


kullanmıştı ?
Y-37: Binlerce, binlerce yıl önce kullanılmaya başladı. Ka­
yıtlara göre, ilk kez Musa 'dan önce yaşamış olan
Eyüp peygamber zamanında kullanılmıştır.

Pek çok tarihçi, arkeolog ve astrolog bu soruya yanıt ola­


rak Kalde halkım ve zaman olarak yaklaşık 5000 yıl öncesini
vermektedir. Doğru olmayan bu yanıtın dayanağı, arkeolog­
ların ortaya çıkardığı ve günümüze değin ulaşan eski astro­
lojik yapıtlar olabilir. Eski el yazmaları da bu dönemi işaret

. 51 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

etmektedir. Ancak, Edgar Cayce'nin söylediğine göre astroloji


bundan çok daha eskidir. Kutsal İncil'de, Eyüp peygamberle
ilgili bölüm dikkatle okunursa, kayıtların on binlerce yıl ge­
riye gittiği görülebilir. Eyüp, Özbek topraklarında yaşamıştı.
Musa'dan öncedir. Özbekler bir Türk topluluğu olup, yaşa­
dıkları yer şimdi Rusya toprakları içinde kalıyor.18
Eyüp peygamberin konu edildiği 38. Bölümde astrolojiye
şöyle gönderme yapılmaktadır; eski dönemlerin Özbek halkı­
na bunlar yabancı olmasa gerekir:

31. Ülker'in hoş, yumuşak etkilerini almayı ya da Orion


kuşağını gevşetmek istemez misin ?
32. Mazarot'u uygun bir döneme çekmek istemez misin ?
Ya da oğullarının yardımıyla Arkturus 'u yönlendir­
mek istemez misin ?
33. Göklerin düzenini bilmiyor musun ? Yeryüzünde yö­
netimi düzene sokmak istemez misin ?

Ülker ve Orion, astrolojik etkileri olduğu kabul edilen ta­


kımyıldızlardır. Mitolojide, Ülker'i genç bayanların kurduğu
kabul edilir. Etkilerinin hoş olduğunu düşünmek doğal olsa
gerekir. Orion'un, hpkı avcıların kullandığı gibi kuşağı var­
dır. Mazarot herhangi bir mevsimde Zodyak kuşağının anla­
şılması güç ve gizlenmiş bir bölümüyle ilgilidir. Gökyüzüne
bakıldığında, yerkürenin arkasında kalan kısmın gizli ol­
duğu kabul edilmiştir. Cayce'nin verdiği diğer okumalara
göre Arkturus, ruhların yaşam yolculuğunda önemli bir yeri
olan birinci kadir' den19 bir yıldızdır. Göklerin düzeni, in-

18 Bilindiği gibi Özbekistan şimdi bağımsız bir cumhuriyettir. (Ç.N.)


19 Gökcisimlerinin görünen parlaklığını belirten sayıdır. Birinci kadir sa­
yısı 1,5 olup, 21 yıldız bu parlaklığa sahiptir. (Ç.N.)
JOHN WILLNER

san yaşamının aşamalarıyla ilgilidir. "Yeryüzünde yönetim


düzeni"'astrologların diline "astrolojik ev"20 olarak çevrile­
bilir. Belki de "ev" yerine "alan" sözcüğü, etkilenen yaşam
bölümlerini daha iyi açıklamaktadır. Tüm bu yazılanlar hta
götürmez bir biçimde astrolojik öze sahiptir. Sözü edilen dö­
nem çok eskilere dayanıyor. Kaide halkının yaşadığı zamanın
binlerce yıl daha öncesine gidilmektedir.

S-38: Kişisel eğilimleri, doğum anında yerküreye yakın


olan gezegenler mi belirlemektedir?
Y-38: Bireyin bulunduğu yerin zenit21 noktasında bulunan
(ruh ve spirit'in, yeryüzüne dönmek üzere uçmaya
hazırlandığı küre ya da düzlemin üzerindeki) geze­
genler daha etkili olmaktadır. Çünkü bu gezegenler,
aralarındaki ilişkiler bakımından göreceli olarak güç
alanın hemen dışında, dikkat edin, hemen dışında kal­
maktadır.

Basit bir soruya, anlamı derin bir yanıt alıyoruz. Yanıtın ilk
bölümü açıktır. Horoskop'da zenit'e (Medium Coeli, MC'de
denilen gökyüzünün ortasına) yakın olan gezegenlerin birey
üzerinde görülen etkisi, yerküreye yakın diğer gezegenlerden
daha fazladır. Yükselen'le ilgili 29. yanıtın bununla çelişiyor
gibi görünmesi bir açıklamayı hak ediyor. 38. soru kişiyi en
çok etkileyen ya da en güçlü güdüyü veren gezegenlerle il­
gilidir. Yükselen çizgisine yakın olan gezegenler ise, kişilik
ve dış görüntü özelliklerini belirler. Bunların etkisi özellikle
doğum sırasında belirgindir. Gerçekte, etkiler bireyin beden

20 Toplamı 12 olan, temel astrolojik yaşam alanları. (Ç.N.)


21 Başucu, gökyüzünün ortası. (Ç.N.)
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ve zihnine önceden işlenmektedir. Verilen yanıt bu nedenle


doğrudur. MC ya da zenit'e yakın gezegenlerin etkisi sürekli
ve güçlüdür. Bu gezegenler bireyin toplum içindeki konumu­
nu belirlemektedir.,
Gezegenlerin yerküreye yakınlığı, eski astrolojik metin­
lerde nedense hep vurgulanmıştır. Örneğin, Mars yeryüzüne
yaklaştığı zaman bundan çok korkulurdu. Ancak yakınlık ne­
deniyle insanoğlu üzerinde görülen gezegensel etkinin gücü,
zenit'teki gezegenlere oranla fazla değildir. Bu konu, 33. so­
ruda sözü edilenlerin devamı gibidir. Fizik biliminin kuralla­
rına göre, iki kütle arasındaki çekim gücü, aradaki uzaklığın
karekökü ile orantılıdır. Ama bilinen tek fiziksel olgu bu de­
ğildir. Öyle olsaydı, söz gelişi Plüton'un etkisi hiçbir zaman
Ay'ınki kadar güçlü hissedilemezdi. Astrolojl.k açıların gücü­
nü ölçmeyi deneyen kimselerin bulgularına bakılırsa, zahiri
konumlar yerküre ile birlikte gün boyu değişen fiziksel konu­
ma göre daha önemlidir. Bunun anlamı; uzaklaştıkça (doğum
haritasında zenit'e yaklaşıldığı ölçüde) dış gezegenlerin etkisi
daha güçlü hissedilmektedir. Dış gezegenlere ait yükselim­
deklinasyon açıları22, göksel boylamda oluşan açılara oranla
daha yavaş değiştiğinden, zenit'de oluşan açılar daha güçlü­
dür. öte yandan, Mars ve Venüs'ün yerküreye yakınlığı artık
günümüzde pek konuşulmaz olmuştur.
Edgar Cayce ise açıklamalarında biraz daha ileri gitmekte,
ruh ve spirit'in uçuşa geçtiği yeri bildirmektedir. Kalkış yeri
bebeğin doğduğu yerin tam üzerine denk düşen küre ya da
düzlem üzerinde bulunan zenit noktasıdır. Ruh ve spirit'in,

22 Göksel ekvator ekseniyle gezegenin yörünge ekseni arasında oluşan açı


(Ç.N.)

, 54 ,
JOHN WILLNER

bir araya geldikleri bu küre ya da düzlemin göreceli olarak


etki alanının hemen dışında kaldığı anlaşılmaktadır. Öyle
görünüyor ki, bu alan güçlü gezegensel çekim kuvvetlerinin
hemen dışına düşmekte ama göksel cisimler arasındaki me­
safeler dikkate alınırsa yerküreye yeterince yakın olmaktadır.
Uçuş mesafesi bir ölçüde kısaldığı için, bizim hız anlayışımız
çerçevesinde ruh ve spirit'in bedene giriş eylemi kısa bir za­
man aralığında gerçekleşmektedir. Bu hız seviyesine, etkilerin
kalkış ve varış noktaları arasında değişmeden kalması ve se­
çilen saatte doğum haritasına işlenmesi için gerek duyulmuş
olabilir. Ruh ve spiritler bu fırlatma rampasında toplaşmakta
ve yeniden doğuş, bedenin dünyaya geldiği yerin tam üze­
rinden gerçekleşmektedir. Bireyin olgunlaşma sürecinde bu
hattın üzerinde olan ya da yakınında yer alan gezegenlerin
etkisi çok büyüktür.
Astrolojinin bu yoğun ezoterik yönü daha sonraki bölüm­
lerde kapsamlı olarak araştırılacaktır. Çağdaş kültür anlayışı
içinde yetişen insanların bu akıl yürütme yöntemini kabul
etmesi zor olabilir. Büyük bir olasılıkla konuya bu yönüyle
bakmamışlardır. Ancak ne Tanrı'nın ne de Edgar Cayce'nin
hafife alınmaması gerekir! Doğum haritası bilgilerinin bedene
şimşek hızıyla işlenmesi için yapılan düzenlemeler anlamlı­
dır. Dahası, diğer açıklamalarla kurulan ilişki de bu görüşe
şaşmaz bir biçimde güç kazandırmaktadır.
Yeryüzü yaşamından ders almak gerektiğini fark eden
bilge kişiler, bu on soru ve yanıt içinde aradıkları birçok bağ­
lantıyı görebilirler. Okuyucu olarak sizi bu içerik şaşkına çe­
virdiyse, bir de uyandıktan sonra bu sözleri ilk kez okuyan
Edgar Cayce'nin durumunu düşünün. Bu bilginin, kişisel
olarak onu ve ailesini derinden kaygılandırdığı bir gerçek-

, 55 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

tir. Onun bir ölçüde rahatlamasını sağlamak için söz konusu


araştırma konuları üzerine pek çok tartışma yapması gerek­
miştir. Okumaların bu anlayış içinde sürmesi, Lammers'in
inandırıcı olmasına ve yapılan açıklamaların insanlığa yarar
sağladığının anlaşılmasına bağlıydı. Sonunda, Edgar Cayce
araştırmayı sürdürmeye karar verdi ve bu süreç içinde astro­
lojik bilgelik içeren yüzlerce fizik ötesi okuma elde edildi.
2

Y ENİDEN DOGUŞ (REENKARNASYON)

Edgar Cayce'nin yanıtladığı ilk on soru, başta astrolojinin


yeniden doğuşla ilişkisi olmak üzere birkaç karmaşık konu­
yu da tartışmaya açmış oldu. Yanıtların tartışmalı içeriği bir
yana, bunlar pek çok kişi için inanılmaz büyüklükte bir plan­
dan söz etmekteydi.
Daha fazla ilerlemeden önce, ilk astrolojik okumalar ve
bunları izleyen benzeri okumalardan çıkarılabilecek dört var­
sayımın açıkça belirlenmesinde yarar görüyoruz: Birincisi, ye­
niden doğuş konusu astrolojiyi tamamlayan bir özellik olup
bunların birbirine bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır. İkincisi,
ruh ve spirit'in doğum anında oluşan astrolojik seçenekler­
le birlikte bebeğin fiziksel bedenine girme yeteneğine sahip
olmasıdır. Ruh ve spirit'in insan bedeninde nereye yerleştiği
ve/ veya gezegensel etkilerin beden içinde nereye kaydedil­
diği ve bunların nasıl eyleme geçirildiği gizemi üçüncü var­
sayımın konusunu oluşturmaktadır. Ruhun bir yaşam alanı
kurmak amacıyla insan bedeninde kendine bir mesken edini­
yor olması akla yakın gelmektedir. Dördüncüsü, saygıdeğer
uzmanlarca kabul görüp görmemesi bir yana, bu yeni astro­
lojik görüşlerin bilim ve tıpla uyumlu hale getirilmesi ve bir
biçimde onlarla bütünleşmesi gerekmektedir.
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Sözü edilen her bir konu çok derin içeriğe sahiptir.


Okumalar bunlara çok değişik açıdan yaklaşmaktadır. Bu
okumalar zaman içinde uzun yıllara yayılmış olmakla birlik­
te, aralarındaki tutarlılık olağanüstüdür. Aynı konuların şaş­
maz bir uyum içinde tekrarlanıyor olması insana bu bilginin
gerçekliği konusunda güven duygusu veriyor. Okumalarda
yapılan açıklamaların yardımıyla birçok karmaşık konu ku­
sursuz biçimde birbirine bağlanmakta ve daha sonra gelen
doğrulamalar da bunların geçerlik düzeyini arttırmaktadır.
Elde ettiğimiz kadarıyla deneysel veriler de her durumda
bunu desteklemiştir. Bu nedenle, elle tutulur kimi doğrulama­
lar eksik kalsa bile, Edgar Cayce'nin bu konuya ilişkin verdiği
bilginin dürüst bir aydın yaklaşımıyla ele alınması gerektiği­
ni düşünüyoruz. Görüşlerin kabul edilip edilmemesi kişisel
bir tercihtir. Ama bunun konuyu iyi etüt etme sorunu olduğu
da unutulmamalıdır. İnsanoğlu anlamadığı şeyden korkar.
Konuyu anladıklarında ise, aynı kişiler korkularını da çoğun­
lukla terk edebiliyorlar.
Söz konusu düşünceleri gözden geçirirsek, Edgar Cayce
yeniden doğuş kavramının evrensel olarak kabul gördüğünü
varsaymaktadır. Günümüz bah dünyasında yaygınlık kazan­
masına rağmen, bu varsayımın tam da doğru olduğu söyle­
nemez. Onun bildirdiğine göre, ruh yeryüzü yaşam süreleri
arasında kalan bölümü gezegenlerde geçirmekte ve bu ziya­
retlerinde (ya da sürgün döneminde) edindiği deneyimleri bir
sonraki yaşama taşımaktadır. Bu ise, birçok insanın inancına
göreceli olarak yeni ve ilginç bir boyut ekliyor.
Edgar Cayce ruhların zamanı geldiğinde yeni doğacak
bebeklerin bedenine girmek üzere yerküre çevresinde toplan­
dıklarını söylemektedir. Aday ruh bedene girmeden önce bir
JOHN WILLNER

seçim yapmalıdır. Büyük ölçüde astrolojik etmenlere dayan­


dığı için, bu seçimin astrolojik anlamda önemli olduğu ileri
sürülmektedir. Yeni doğan bebeğin bedenine girmek ama­
cıyla yerküreye doğru uçuşa geçen bir ruhun yaptığı seçim,
gezegenlerin konumuna bağlı olan güdülerin yoğunluk ve
özelliklerini yansıtmaktadır.
Doğum haritasındaki bilgilerin beden içinde bir yerlere
işlenmiş olması gerekiyor. Bu düşünce belki de insan mantı­
ğının işleyiş tarzından kaynaklanmaktadır. Söz konusu bilgi
çocuk bedenine doğum öncesinde ya da sonrasında işleniyor
olabilir. Kimi ezoterik çevreler bu bilginin bir ya da daha çok
salgı bezinde korunduğuna ilişkin ilgi çekici yaklaşımlar ya­
yınlanmış bulunuyor. İnandırıcı görünmekle birlikte, bu dü­
şüncenin bilim adamları ya da tıp yetkilileri için tartışmalı
olduğu aşikardır. Ancak, eğer etkilerin yaşam boyunca du­
yulması isteniyorsa ve tepkilerin belirli bir anda tetiklenmesi
gerekiyorsa, bu bilginin insan bedeninde uygun bir yere iş­
lenmiş olması zorunlu görünmektedir. Gezegensel ve beden­
sel işlevler birlikte değerlendirildiğinde, iç salgı bezlerinden
daha iyi neresi olabilir ki? Bunun için, tek başına bir yürek ya
da beynin elverişli olmadığı açıktır. Bu nedenle, daha iyi bir
anlayışa ulaşabilmek amacıyla beden içinde yer alan bağlan­
tısız iç salgı bezleriyle ilgili yazılanları kapsamlı olarak değer­
lendirmek uygun olacaktır. Tıp uzmanları iç salgı bezlerinin
ürettiği hormonları yeterince belirlemiş bulunuyorlar ve bun­
ların pek çok işleve sahip olduğu bilinmektedir.
Edgar Cayce'nin verdiği bilginin temelinde yatan düşün­
ceye göre, bunlar doğru olmasaydı zaten açıklanmazdı. Oysa
günümüz dünyasında bir şeyin doğru olabilmesi için toplum­
da kabul gören zihinsel, fiziksel ve davranışsal kurallara tam
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR
'

bir uyum sağlanmış olmalıdır. Bilimsel ve tıbbi kurallar da bu


kapsam içine girer. Tüm olgular gözlenip ölçülebilseydi kuş­
kusuz çok iyi olurdu. Ama kimi veriler bazen elde edilemiyor
ya da kimi önemli bağlantılar açıkça belirlenebilmiş değildir.
Ne yazık ki, gerçek veriler olmadığı zaman inanç zayıf düşer.
Ne var ki, yine de bazı çağrışım ve bağdaştırmalar yapılabilir.
Şimdilik hayali diye nitelense bile, bunlar bazı kişilerin zih­
nen konuya uyum sağlamasına yardım edebilir. Okumalar
içinde geçen karmaşık ve yinelenen bağlantılara rastlantının
ötesinde bir anlam verilmelidir. Unutulmamalıdır ki, bu şe­
kilde kurulan bağlantılar buluşların gerçekleşmesinde temel
etmen olmuştur.
Yeniden doğuş sorununa geri dönersek, akla gelebile­
cek bazı gözlemleri dile getirmek anlamlı olacaktır. Yeniden
doğuş pek çok farklı kültürün benimsediği bir inanç olmuş­
tur. Mezar kalıntılarından anlaşıldığına göre, bu konu Mısır
firavunları zamanında da biliniyordu. İ.Ö. Üçüncü yüzyıl­
dan sonraki dönemde konuşulduğu bilinen eski Hint dili
Sanskritçede bu kavramın kullanıldığını görüyoruz. Yeniden
doğuş, bu kaynaktan başlayarak Hint ve İslam inancını ta­
mamlayan bir parça haline gelmiştir. Her kıtanın ilkel kavim­
lerinde bile yaşam sonrasına ait inancın izlerine rastlanır. Bu
nedenle, bu anlayış seçkin gruplara özgü dinsel bir yaklaşım
olamaz. Yeniden doğuş kavramı, bilindiği kadarıyla araların­
da iletişim olmayan birçok farklı kültürün inançları arasında
yer almaktadır. Dahası, batı dünyasının pek dikkate almaz
gibi görünen tavrına rağmen yeniden doğuş kavramının
Hristiyan inancı içinde de yer aldığını görüyoruz. İsa pey­
gamber döneminden sonra bu anlayışa ilişkin yayınları din
kitaplarından ayıklama çabasına kendini adayanlar görülmüş
JOHN WILLNER

olmakla birlikte ve (ayıklama projelerinin bir parçası olarak)


bcızı bölümlerin çıkartılmış olmasına rağmen, İncil'de bile bu
konuyu destekleyen önermelere sık sık rastlanmaktadır.
Din adamları hem astrolojiye hem de yeniden doğuş
anlayışına karşı tavır alabiliyorlar. Bu, söz konusu kişilerin
kendi uzmanlık alanlarım tam olarak kavrayamamış olması
anlamına gelmektedir. Çünkü İncil her iki konuya ilişkin gön­
dermelerle doludur. Edgar Cayce de sık sık bunları dile getir­
miştir. Sözünü esirgemeyen kimi uzmanların yeniden doğuş
konusuna yaklaşımları son derece olumsuz olmakla birlikte,
ifade edilen kuşkulara karşı Edgar Cayce'nin yanıtı kavgacı
olmaktan çok uzaktır. O sadece duru görü ile gözlemlediği
gerçekleri bildirmekle yetinmektedir.

S-25: Daha önceleri reenkarnasyon düşüncesinden hoşlan­


mazdım. Ama şimdi gerçeği öğrenmek istiyorum. Daha
önce yaşadığıma ilişkin bir kanıt bulunabilir mi?
Y-25: Varlığa burada açıklanan güdüler sorunun yanıtı ol­
malıdır. Çünkü yanıt her zaman içinizdedir. Çünkü
"Tanrı diyor ki, benim ruhumla seninki yaratılışa bir­
likte tanık oldular. "
3228-001

S-29: Reenkarnasyon sürecinde bugüne değin ne kadar za­


man geçirdim ?
Y-29: Yeni başlayan her dönemin hemen hepsinde bulun­
dun. Yeryüzüne ilk gelişin uzlaşmazlığa düşen At­
lantisliler döneminde olmuştu. Zaman olarak yakla­
şık yirmi bin yıl öncesine denk düşüyor.
707-001

, 61 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Bu okumalar kuşku duyanları kendi düşünceleriyle baş


başa bırakmakta ve duyduklarına inanamayanların sayısı bi­
raz daha artmaktadır. Tartışmalı Atlantis ırkı burada bir ger­
çek olarak gündeme getiriliyor. Edgar Cayce'ye göre, yeniden
doğuş bir iki kez olan bir şey değildir. İnsanlar binlerce yıl bo­
yunca yeryüzüne tekrar tekrar gelmişlerdir. Yeryüzüne dönüş
sayısının bu denli çok olması, kader yolunda sona doğru iler­
leyişin çok yavaş gerçekleştiğini ya da birçok durumda ilerle­
menin değil, geriye gidişlerin de yaşandığını göstermektedir.
Bir olasılığa göre, insan belirli bir ilerleme gösterdikten son­
ra, baştan başlamasını gerektiren ve kendine zararlı bir başka
yaşam düzenine kayabiliyor. Benzeri geriye gidişlerin ise çok
sayıda reenkarnasyona neden olduğu anlaşılmaktadır.
Lammers'in başlattığı ilk okumadan sonra, onu izleyen
pek çok oturumda konuyla ilgili her türden soru birbirini
izlemişti. Yeniden doğuşu destekleyen İncil bölümleri sorul­
duğunda Edgar Cayce'nin aşağıdaki yanıtı tipik bir örnektir.
Hiç duraksamadan yanıtlanmış olup, doğruluğu tartışılamaz.
Yanıtlar sanki dilinin ucunda hazır beklemektedir.

S-24: Yeniden doğuş, Yeni Ahit'in23 hangi bölümünde öğre­


tilmektedir?
Y-24: Yohanna İncili, altıdan sekize ve üçten beşe kadar
olan bölümler. Sonra da geri kalanın tamamına bakın,
göreceksiniz.
425-006

Bazı sorular ise biraz anlamsız kaçıyordu:

23 İncil (Ç.N.)
JOHN WILLNER

S-53: Yeniden doğunca varlığın ruhu değişmiş mi olur ?


Y-53: VARLIKTAN MI söz ediyorsunuz ? Ruhun kendisi
VARLIKTIR! Varlık denilen şey ruh, zihin ve beden­
den oluşur ve bunlar yeniden doğunca sadece madde­
ye dönüşmekte ya da yeni bir eve girmektedir.
1494-001

Son zamanlarda yapılan bir ankete göre Birleşik Devletler


nüfusunun yüzde SO'ye yakını bir biçimde yeniden doğuş
inancını paylaşmaktadır. Bunun anlamı , yani ruhun bir başka
beden içinde yeniden doğmuş olması Amerika'da yarı yarıya
tartışmalıdır. Avrupalıların inancı da, Birleşik Devletler'de,
yaşayanlardan önemli ölçüde farklı değildir. Orta Doğu, Uzak
Doğu ve yeryüzünün diğer yörelerinde nüfusun çok daha
büyük bir oranı bu inancın doğruluğunu tartışmaya gerek
bile duymazlar. Dolayısıyla , reenkarnasyon anlayışını yeryü­
zünde yaşayan insanların çoğu kabul ediyor görünmektedir.
Ancak, çoğunluğun inanıyor olması bunun doğruluğuna bir
kanıt oluşturmaz. Ayrıca, bu nedenle söz konusu inancın daha
iyi bir karar olduğu da söylenemez. Bu durumda, araştırma­
cı bir mantığın yapması gereken şey, eğer yeniden doğuş bir
gerçekse nüfusun herhangi bir bölümünün buna neden inan­
madığını sorgulamaktır. Ne yazık ki , bugüne değin duydu­
ğumuz yanıtlar akılcı ve inandırıcı olmaktan uzaktır. Bunlar
inandırıcı bir düşüncenin ürünü olmaktan çok, konuyla yete­
rince ilgilenilmediğini göstermektedir.
Edgar Cayce'nin sözlerini yaymak amacıyla kurulan ARE
vakfı üyelerinin birçoğu konuya yabancı değildir. Bu kimse­
lerin çoğu, okumalarla ilgili kitap ve dolaşımdaki doküman­
ları incelemiş olmalıdır. Onlar Edgar Cayce'nin, yeniden do-

' 63 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ğuş konusunu ruhsal gelişim ve sürekli ilerlemenin bir adı­


mı olarak sık sık tartışmaya açtığını biliyorlar. Her yeniden
bedenlenme yeryüzü yaşamına bir örnek oluşturmaktadır.
Okumalarda yüzlerce yaşam örneği veriliyor. Açıkça belirtil­
mese de, her seferinde insanoğlunun yeryüzüne bir kez daha
gelebilme hakkı olduğu ima edilmektedir:

Ruhun maddi bir deneyime başlayışı rastgele bir olay de­


ğildir. Bu yaşam, amaç doludur. Bir tek ruhun bile yok olma­
yacağına dair verilen söz yerine getiriliyor. Her ruhun Yaratıcı
Güçleri tanıması ve onlarla kurulan ilişkinin farkına varması
istenmektedir.
Bu durumda ruhun belirli bir yaşam sürecinde gelişim
göstermesi ya da gerilemesi, varlığın kendini nasıl ifade etti­
ğine bağlıdır. Ya da davranışlarının seçilen, belirlenen ideale
uygun olup olmamasına . . .
1 767-002

Bu sözlerle, ruh-varlığın şans eseri oluşmadığı ve onu


amaçla dolu bir görevin beklediği vurgulanmaktadır. Ruh,
ölümle birlikte yok olmaz; yaşamını başka bir biçimde sür­
dürür. Bir varlık, eylemlerinin seçimine bağlı olarak gelişir ya
da geriler. Astrolojik güdülerin uyarısı yaşam boyunca sürer
gider.
Bir sonraki okuma içinde pek çok ayrıntıya yer verilmiştir.
Konuşma oldukça dinsel bir hava içinde geçmekte, yeniden
doğuşun ne anlama geldiği ve amacı açıklanmaktadır. Edgar
Cayce reenkarnasyon ve din konularını aynı başlık altında
işlemiştir. Ayrıca, sanki birisi sormuş gibi, yeniden doğuş ta­
raftarlarının ve karşı görüşte olanların düşüncelerine de yer
JOHN WILLNER

verir. Kim bilir, belki de bu konuya kuşkuyla yaklaşanların


olduğunun farkındaydı. Bu vesile ile onlara da yanıt vermiş
olmaktadır. Kuşku duyanlar, yapmaları gerektiği gibi yeni­
den doğuş ve astrolojinin birlikteliğine katlanabilirler mi aca­
ba? Pek olası görünmüyor, ama bunu yapsalar ne iyi olurdu.
Astrolojinin yeniden doğuşla bağlanbsı son bölümdeki soru
ve yanıtlarda yer almaktadır:

5753-1 Sayılı OKUMA METNİ


Bu ruhsal okuma, katılanların isteği üzerine 1 6 Haziran
1 933 'te Edgar Cayce'nin evinde yapılan ikinci ARE Yıllık Ge­
nel Kurulunda verilmiştir.

KATILANLAR
Edgar Cayce; Gertrude Cayce, yönetici; Gladys Davis,
steno; ve Genel Kurula katılan yaklaşık otuz beş kişi

OKUMA
Okumanın yapıldığı saat: 1 7:00'den 1 8:00 'ya kadar.
1. GC: B u oturumda yeniden doğuşla ilgili kapsamlı
açıklamalar yapacaksınız. Ruh birbirini izleyen görü­
nümler şeklinde yeryüzüne dönüş yapıyorsa, bunun
neden gerekli olduğunu ya da istendiğini bize açıkla­
yacaksınız. Bu dönüşlerle ilgili yasaları örnekleriyle
gün ışığına kavuşturacak, konuya ilişkin soruları ya­
nıtlayacaksınız.
2. EC: Evet. Araştırılan konuya bir yaklaşım olması ba­
kımından, kimi ilkelerin açıklanması uygun olacaktır.
Bunlardan sonuçlar çıkartarak ya da benzerliklerden
yararlanarak bazı somut örneklerle konuyu bir ölçü-
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

de akıl yoluyla anlaşılır duruma getirebilir ve böylece


bireysel deneyim içinde yer almasını sağlayabiliriz.
3. Yeryüzüne dönüş yapan her ruhun, Yaratıcı Enerji­
den ya da ilk nedenden kaynaklanan bir güce sahip
olması gerekmektedir.
4. Peki, ilk neden nedir ya da ne olabilir? En başta, ilk
nedenle ilgili bir yasa varsa bunun değişmeyen bir
yasa olması gerekmektedir. Ve gerçekten ÖYLEDİR,
Tanrı 'nın "Ben, Ben 'imf "24 diye seslenişi kadar ger­
çek. Bu durumda şöyle akıl yürütebiliriz:
5. Tanım olarak, ilk neden yaratılanın Yaratan'a yoldaş
olduğu gerçeğidir. Yaratılan, eylemleriyle Yaratan 'a
yalnızca layık olduğunu değil, ona yoldaş olabileceği­
ni de göstermelidir.
6. Bundan dolayı, dünya aleminde gördüğünüz her ya­
şam biçimi Yaratan'ın bir cevheri ya da tezahürüdür;
Yaratan 'ın kendisi değil ama ilk nedenin bir tezahü­
rüdür. Ne var ki bu, yaşadığı çevre ortamında ve ken­
di eylemlerinin bilinci içinde gerçekleşmektedir.
7. İnsan bu dünya aleminden geçerken, bilinciyle bağ­
lantılı ya da eylemlerine uygun düşen bir ifade tarzı
kullanır. Bunlar yeni bir tezahüre yön veren yasanın
en temel ilkesini oluşturmaktadır.
8. Daha sonra, Yaratan'ın bir ürünü olarak ruh, bilinçli
bir tavır içinde ve her mekanda kendini ifade eden bir
farkındalık yaşar. Özgür iradeyle yetenek ve becerile­
rini, çevre koşullarını kullanarak kendini ifade edip
tezahür ettirirken, aslında eylemleriyle ilk nedeni
yansıtmış olmaktadır.

24 Tanrı, yanan çalılıklarda Musa peygambere böyle seslenmişti. (Ç.N.)


'
JOHN WILLNER

9. Bu nedenle, insanoğlunun her düzeyde gördüğü şey­


ler (kendi içinde algıladığı ve çevresine ifade ettikleri)
hatta dünya alemindeki tüm güçler ve tüm etkinlikler
birer tezahürdür. Öyleyse, tüm güçlere ait bu nitelik­
lerin her mekanda ifade edilmesi ya da tezahürü için
onlarla bir olma yeteneğine sahip olmak gerekir.
1 0. Bir atom, bir madde ya da oluşumun değişime uğra­
ması özün, kaynak ya da spirit'in değiştiği anlamına
gelmez. Bu biçimsel olarak görüntüde gerçekleşen, ilk
nedenle olan ilişkisini ETKİLEMEYEN bir değişim­
dir. İnsan bilgisi, zekası ve ilk nedene ilişkin bilinciyle
fiziksel alemde ne yaptığının farkına vardığı ölçüde
ve ilk nedene doğru dönüş yolunda ilerlerken, temel
unsurları ya da özü, yaptıklarında ya da ürettiklerin­
de ifade ederek -ki bunlar ruhun ve varlığın kazanım­
larıdır- Yaratıcı Güçlerin ve Yaratıcı Etkilerin yoldaşı
olma bilincine ulaşır. Anlıyorsunuz değil mi?
11. Bir varlığın, bir ruhun maddi aleme nasıl giriş yaptı­
ğı, nerede ve ne zaman vücut bulduğu ve neyin buna
neden olduğu konusunda şunlar söylenebilir:
12. Başlangıçta, yani oluşumun gerçekleştiği ilk anda da
yasalar aynıydı. Bir taraftan maddenin yok edilemez­
liği olgusu, diğer taraftan çeşitli oluşumlara olanak
sağlayan her gücün, her kaynağın ya da ilişkinin ken­
dine özgü niteliği, belirli bir yaşam ortamında kendi
tezahürünü üretmektedir. Bunlar, görüleceği üzere
insanın hazırlanması için çeşitli biçimlerde oluşturu­
lan ve onun ilk nedenle ya da Tanrı ile olan ilişkisini
yöneten yasalarda ifadesini buluyor.
13. Bu nedenle, ilke şöyledir:
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

14. Kendi nasılsa, neden olduğu da ona benzer. Pozitif


ve negatif kuvvetlerin farklı bir kaynak içinde ya da
farklı bir tezahür olarak birleşmesiyle bu bileşimin
her elemanı, tezahür eden her ilkesi, kendisiyle ilgili
tezahürü ortaya çıkarmak için bu işbirliğinden (kendi
yarattığı etkinlikler içinde) yarar sağlamaktadır.
1 5. Bundan dolayı, insan maddi alemin, nedensellik ale­
minin en büyük tezahürü olarak kendini hem neden
hem de sonuç olarak bulur. Buradan geçerken değişi­
me uğrayan, bileşimin bir parçası olan ve geldiği yere
doğru ilerleyen ruh, kendi kazanımlarından yarar­
lanarak insana verilen tüm becerileri kullanır; ürün
verir, ifade eder ya da tezahür ettirir.
1 6. Yaşam süresi, zamanlama ve yer konusuna gelince;
her oluşum, kendine uygun bir yerde ve uygun bir
zamanda gerçekleşmektedir.
1 7. İnsana kendi küçük dünyası içinde bunlar hep göste­
rilir. İnsan, nereden gelip nereye gittiğine dair edin­
diği bilgiyle kendi farkındalığını yaşamaktadır.
1 8. Bu nedenle, insanın kendini araştırma ve anlama sü­
recinde nereden geldiğini ve nereye gittiğini bilmesi
önemlidir.
1 9. Soruları bekliyorum.

S-20: Deneyimlerin eşitsizliği ne anlama geliyor? Yeniden


doğuş bakımından bunun güçlü bir düşünce olduğu
söylenebilir mi ?
Y-20: Biraz önce söylenenler dikkate alınırsa, aynı düşün­
ceyi ifade etmiş olmuyor muyuz ?
S-21: Söz konusu deneyimler yeryüzüyle mi sınırlıdır?
JOHN WILLNER

Y-21 : Her varlık, her ruh birbiri peşi sıra çeşitli bilinç sü­
recinden geçerken, o mekan içinde, maddi alemdeki
kazanımlarıyla kendi farkındalığını yaşamaktadır.

Varlık yerküre ve güneş sisteminin çeşitli , mekanlarında


bulunup, burada edindiği çeşitli deneyimlerle ya da bu gelişim
boyutundan ve etkinlikler İÇİNDEN GEÇEREK, doğru ola­
rak söylendiği gibi, bir biçimde gezegensel etkiler alarak geliş­
mektedir. Varlığın gelişimi bu farklı mekanlardan GEÇEREK
mümkün oluyor.
Sonuç olarak Güneş, Ay, yıldızlar ve bunların göksel ko­
numları ya da yerkürenin içinde bulunduğu güneş sistemi­
miz, büyük bir kütlenin pusulayı kendine çekmesi gibi etki
yaparlar. Kaba bir benzetme olmakla birlikte, bu örnek söz ko­
nusu etkiyi iyi açıklıyor.
Bunlara doğru çekiliyoruz! Ama neden ? Çünkü etkilenen
bir ruhun, varlığın zihni de fiziksel varlık kadar gerçektir. Tıp­
kı fiziksel bedenler gibi, maddi alem ve üzerindekilerin uydu­
. ğu yasalara uymak zorundadır! Ateş, ruhu da fiziksel beden
gibi yakabilir mi? Ruh yanlış yaptığının farkındaysa, insanın
kendini ateşe atması mümkündür.
Peki, bir şeyi yanlış ya da doğru yapan nedir? Ruh bu
soruya, onu var edenle kendi bilincinin uyum içinde olup ol­
madığına bakarak yanıt vermeye çalışır.

5-22: Başkasına ait bir belleği ele geçirmek ve buna kişisel


bir deneyim gibi sahip çıkmak uygunsuz bir davranış
değil midir?
Y-22: Kişisel deneyimin etkisi ruhun derinliklerine işler.
Oysa bedensiz varlıklar (fiziksel bedeni olmayan var-
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

lıklar) bir varlık ya da zihni ancak düşünce düzeyinde


etkileyebilirler.
Her şey bir tarafa, ister kendi içinden kaynaklansın ister­
se başkaları tarafindan yaratılsın, bir etkinin ortaya çıkması­
na kim izin vermektedir? Başlangıçtan beri bu hiç değişmedi:
Buna karar veren, ilk nedenle bir olmayı amaçlayan ruhun
kendi İRADESİDİR. Birçok ruhun, birçok varlığın bedensel,
zihinsel ve ruhsal deneyiminde, "Bunu ya da şunu yap, " şek­
lindeki düşüncelerle onu etkileyen birileri hep VAROLMUŞ­
TUR. Buna kim izin veriyor dersiniz ? Kendiniz! Bir varlık,
bir beden zihnini (düşünce düzeyinde ve fiziksel olarak) dün­
yevi güçlere ilişkin şeylerle doldurmuyor mu? Oysa zihin
bu süreç içinde tam anlamıyla yapı ustasıdır. Ama MADDİ
ALEM, düşüncelere ya da zihnin fiziksel boyutuna böyle yön
vermeye çalışır.
İster ruhsal boyutta isterse beden içinde olsun, zihin her
zaman yapı ustasıdır. 25 Eğer bir kimsenin zihni ruhsal enerjiy­
le doluysa, o kişi ruhsal farkındalık boyutuna ulaşmış demek­
tir. Maddi alemde bulacağınız kıskançlık, çekişme, bencillik,
açgözlülük, hasislik, hepsi İNSANOGLUNUN çocuklarıdır!
Sabırlı olma, sevecenlik, kardeşçe sevgi ve yapılan iyi işler ise
ruhsal ışığın çocuklarıdır.
Size hep söylendiği gibi, kime hizmet edeceğinizi kendiniz se­
çiyorsunuz. Kısır döngüye düşmeyin! Sınır ötesi varlıklar, gerile­
yen ya da akıntıya kapılıp sürüklenen kimselere düşünce düzeyin­
de rehberlik etmezler mi? Kesinlikle ederler! Eğer izin verilirse!
Şüphe yok ki, kendi içine bakmayı bilen kişi yücelir. Çün­
kü spirit, kendini Yaratan Spirit'i ve O 'nun çocuklarını tanır.

25 Edgar Cayce'nin bildirdiğine göre yaratıcı olan zihindir. Ruh onun ya­
rarlandığı kaynak, fiziksel beden ise sonuç olmaktadır. (Ç.N.)

. 70 '
JOHN WILLNER

Bize can veren, "Benim Ruh 'um, sizin ruhunuzun doğuşuna


tanıklık etmiştir, " diyor.
Hem, yaşam NEDİR Kİ? İlk nedenin, yani Tanrı'nın teza­
hür etmesinden başka bir şey olabilir mi?

S-23: Olgunlaşma sürecinde bireysel gelişim döngüsünü


reenkarnasyonla bağlantılı olarak açıklayınız.
Y-23: Ruh ya da varlık, birey olarak her deneyimiyle, her
zaman aralığında ve Yaratıcı Güçlerin koyduğu ya­
saların bilinci içinde neye doğru gelişmektedir ? Bu
gelişimin doğrultusu elbette Yaratıcı etkinin yoldaş­
lığına doğrudur!

Yasaya uymayanlar, yalnızca fiziksel doyumu ya da zevk


almayı amaçlayan deneyimlerin etkisiyle, bunların yapacağı
olumsuz etkilere ve ilk nedenle kurulan ilişkiye aldırmadan,
tıpkı kendini Babil Kulesinde görenler gibi ya da Gomora ken­
tindeki, Mısır'ın sefahat alemlerindeki benzerleri gibi karma
üretmektedirler! Oysa bunlar çoğunuz için gelişimin önüne
çıkan engellerdir.
Mesih bize şöyle demişti: "Yolunuz Ben 'im; Tanrı'ya
ancak beni izlerseniz ulaşırsınız. " Ruh, maddi alemde kendi
kurtuluşunu gerçekleştirmek için uğraş verirken ve bilincini
yükseltip Yaratan'ın yoldaşı olmak için bu aleme tekrar tekrar
dönüş yaparken, tıpkı Mesih gibi bedenin çarmıha gerilmesine
izin verebilir mi?
Deneyiminizde bağışlama yasasını geçerli kılın. Mesih 'le
birlikte olunca işleriniz kolaylaşacaktır. Çünkü O size yol gös­
terecektir; çağrı aldığında her zaman yardıma hazır olan ışık­
tır. Ruh ilk nedene güvenmelidir!

. 71 .
ÜNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

İnsana, zihin ve düşüncelerinin dış etkilere AÇIK olduğu


bildirilmedi mi? Yolunu yitirenlerin rehberliği kabul edilirse,
her ikisinin de batağa saplanması kaçınılmaz değil midir? Ru­
hun, izlenmesi gereken Yol ve Işığa güvenerek, aydınlığın yo­
lunu araması daha doğru olmaz mı ?
Yeryüzünde bencilliği başlatan ilk etki neydi, bilir misi­
niz ? Bunun yanıtı tanrılar gibi olma isteğinizdir ve bu baş­
kaldırı sürecinde ruhun zihinsel düzeni altüst olmuş ve günah
böyle başlamıştır.

S-24: Yeniden doğuşa karşı ileri sürülen en güçlü düşünce


hangisidir?
Y-24: MADDİ alemde neden-sonuç yasası geçerlidir. An­
cak HER kuralda geçerli olduğu gibi işin özüne ini­
lirse, en güçlü karşı düşünce bile tersine çevrildiği
zaman, onun en güçlü taraftarı durumuna dönüşür.
Bildirildiği andan itibaren YASA işlemeye başlamıştı!
Ruh yeniden doğmayı ASLA istemezse, bu durumda
sürekli yanmaya devam edecek ya da sürekli acı çek­
mek zorunda kalacaktı! Çünkü cenneti de, cehennemi
de yaratan ruhun kendisidir. Tanrı 'ya yoldaş olmak,
Onunla Bir Olmak demektir. Ancak Tanrı 'dan ayrı
düşmek de bir armağandır ya da Bütün 'ün içinde,
ama yine de ondan ayrı olmak.
S-25: Yeniden doğuşu destekleyen en güçlü düşünce hangi­
sidir?
Y-25: Biraz önce söyledik. Bunları tersine çevirmeyi dene­
yin ya da söylenenleri bir kez daha gözden geçirin.

26. Oturumu şimdilik bitiriyoruz .

. 72 .
JOHN WILLNER

"Tanım olarak ilk neden, yarahlanın Yaratan'a yoldaş ol­


duğu gerçeğidir." Bu durumda Yaratan'a yoldaş olma, yeni­
den doğuşun arkasındaki rehber ilkedir. Bu değişmez bir yasa
ve ilkedir. Ruhumuz, varlık olarak Yaratan'ın tezahürüdür.
Yeryüzündeki her şey benzer biçimde Yaratan'ın tezahürü
olup, insanlığın hizmetine sunulmuştur. Bunlar bize, yoldaş
olma çabamızda yardım eder. Gezegenlere ait özellikler bu
büyük planın parçasıdır ve onların hareketi bu anlayışla uyum
içindedir. İnsanoğluna, seçim yapmak üzere özgür irade ve­
rilmiştir. Sonuçlarına katlanmak koşuluyla, kendi eylemleri­
mizi iyi ya da kötüye doğru yönlendirme imkanına sahibiz.
"Çünkü cenneti de, cehennemi de yaratan ruhun kendisidir."
Edgar Cayce, acaba cennet ve cehennemin reenkarnasyon ve
gezegenlerde geçirilen yaşam döngüsünde gerçekleştiğini mi
söylemek istiyor?
Yasa ile ilgili olarak bize çeşitli bilgiler verilmektedir.
Örneğin, madde insanoğlu tarafından yok edilemediği gibi,
yoktan var edilemez. Madde sadece biçim değiştirir. Yasayı
iyi bilen fizikçi ve kimyacılar bu açıklamanın altında yatan
anlama dikkat etmelidirler. Madde ve ruh birbirine benzer. Bu
durum Yaratan'ın buyruğu olup, hiçbir ölümlü, Tanrı'nın ya­
sasını değiştiremez. Yine de, pozitif ile negatif olanın bir araya
getirilmesiyle değişik özellikte kimyasal bileşimler oluşabil­
mektedir. Pozitif ve negatif ruhlar da bir araya gelerek aile­
yi oluştururlar. Bir ailenin ayırt edici özelliği, her iki ruhun
özelliklerinden farklıdır. Kimyasal oluşum içindeki atomlar
değişmezken, ortaya çıkan bileşim bambaşkadır. Aileyi oluş­
turan ruhlar değişmezken, birim olarak aile tek tek bu kişiler­
den farklıdır. Her iki durumda da karışım ve oluşan harman,
yeni özellikler ve yeni kazanımlar demektir. Kimyacılar ve

. 73 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

evli çiftler buradaki ilkeyi hemen kavrayacaktır. Ama bunları


yöneten yasanın yapısını gerçekten anlayabiliyor muyuz aca­
ba?
Diğer bir bilgi, her sonucun bir nedene bağlı olduğudur.
Bir şeyin kendi nasılsa, neden olduğu da aynen ona benzer.
Harekete geçirilen göksel cisimlerin etkisinden kaçınmak
mümkün değildir; zaten böyle bir kaçış arzusu da olamaz.
Çünkü hepsinin yararlı bir amacı vardır. Tüm gezegenler ken­
di eksenleri etrafında ve Güneş çevresindeki yörüngelerinde
dönmektedir. Onlar bu güçlerini eksensel ve yörüngesel de­
vinimlerinin sonucu olarak ve Yaratan'ın dileğiyle kullanırlar
ve kendilerini bu şekilde ifade ederler.
Okuma içinde karma konusuna da değinilmektedir.
Karma, kişinin bir bütün olarak bir sonraki yaşama taşıdığı
eylemlerin dile getirildiği, Hint ve Müslüman topluluklara
özgü bir kavramdır26• Bu eylemler, dengelenmemiş suçları da
kapsamaktadır. Zevke dalma, kötülük yapma ve zalimce dav­
ranışlarda bulunmanın bir şekilde dengelenmesi gerekir ve
adalet kavramı çoğunlukla burada gündeme gelmektedir: Bu
yaşamda hak yerini bulmayabilir ama bir sonrakinde ya da
daha sonrakinde sorun mutlaka çözülecektir. İnsanoğlunun
tanrılar gibi davranma hevesi günaha yol açmıştır. Bunun ce­
zası yeryüzü cehenneminde çekilebilir ya da bu yükümlülük
başka bir düzeyde dengelenir. Eğer yeniden doğuşa karşı ileri
sürülen gerekçeler ters yüz edilirse, neden-sonuç ilişkisi olan
karma daha iyi anlaşılabilir. Herhangi bir gezegensel etkiye
olumsuz tepki verilmişse, karmik içerikli bir deneme daha yap­
mak üzere ve daha iyi kararlar üretmek amacıyla yeryüzüne

26 Karma sözcüğünün Türkçe'de tam karşılığı bulunmasa bile, "Ne Ekersen


Onu Biçersin" inancı Müslümanlar arasında da yaygındır. (Ç.N.)

. 74 .
JOHN WILLNER

bir kez daha dönülecektir. Öte yandan olumlu bir tepki ilahi
ilerlemeye yol açacaktır. Kuşkusuz, iyilik önünde sonunda üs­
tün gelecektir; ruh, bunun gerçekleşmesi için bir başka düzeye
ve tekrar tekrar bir başkasına geçmek zorunda kalsa bile...

S-9: Her ruh kusursuzluğa ulaşıncaya değin yeniden doğ­


maya devam edecek midir; bu süreç içinde bazı ruhla­
rın kaybolması mümkün müdür ?
Y-9: Eğer Tanrı, Tanrılığını biliyorsa kendini yitirebilir mi?
Tanrı evrensel ruhun ve bilincin içinde sürüklenip ka­
yıplara karışabilir mi? R UH yitip gidemez, yitirilen
ondan ayrılan BİREYSELLİGİDİR. Ruh tam anla­
mıyla bir VARLIK oluncaya ya da Tanrı'ya dönünceye
değin, yeniden doğuş ya da yaşam olanakları son bul­
maz.

S-1 0: Ruh kendini geliştiremezse ne olur?


Y-1 0: Yeniden doğuş bu nedenle vardır. İnsan bu nedenle
yeniden doğar. Böylece bir olanak daha elde edilmiş
olur. İnsan, onu Yaratan Gücü inkar etmeyi ne kadar
sürdürebilir ki ?
826-008

Bireysellik Güneş'tir ve birey güneşini yitirebilir. Ama


ruh yitip gidemez. Buna güvence verilmektedir. Ruh, bir var­
lık oluncaya değin olanaklar kesintisiz devam etmektedir.

. 75 .
3

RUHUN SEÇENEKLERİ

Yeryüzünde yaşayan ve yeniden doğuş kavramını be­


nimseyen insanların pek azı ruhun, dönüş yapmadan önce
kapsamlı ve astrolojiyle bağlantılı bir seçim yapma gücünden
haberdardır.

Ruh-varlığın önünde, maddi bilinç boyutunda İFADE


EDİLECEK olan olanakların uygulama süreci içinde, çevre
koşullarına ve izlenecek yolun özelliklerine bağlı olarak her za­
man bir seçenek bulunur.
2650-001

Edgar Cayce'ye göre, ruhun yaşama yeniden başlamadan


önce yaşayacağı ülke, devlet, kent, ev ve aileyi seçme hakkı
vardır. Onun söylediğine göre ruh, izleyeceği yaşam yolunu
da seçer. Yaşam yolu ise doğum haritası ve progresyonlarla
tanımlanmaktadır. Bu kortuyla bağlantılı olarak Edgar Cayce,
astrologların benimsediği horoskop (doğum haritası) sözcü­
ğünü kullanmamaktadır. O, daha çok kozmik güçler sözcü­
ğünü uygun buluyor. Aşağıdaki okumada, maddi aleme dö­
nüş için kozmik ya da Tanrısal Güçle yapılan bir seçimden söz

. 77 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

edilmektedir. Bu bilgiye ek olarak, eylemlerimizi yöneten ve


düşünce ile koşullar arasında bağlantıyı kuran göksel etkileri
anlatırken, ruhun hazırlık yaptığı sırada bu güçlere aşina ol­
duğu da açıklanıyor. Bu bölümde astrolojik güç ile Tanrısal
Güçler birbiri yerine kullanılmakta olup, kurulan bağlantı son
derece önemlidir.

Sık sık yinelendiği gibi ruh, deneyim kazanmak için koz­


mik ya da Tanrısal Gücün maddi alemdeki yasalarını öğren­
me, bunlara saygı duyma ve uygulama sürecinde Yaratan 'la
bir olma dileğindedir. Bu amaçla, birey olarak yasalara saygı­
lı biçimde giriştiği her eylemde kendine yön veren, koşulları
oluşturan ve çeşitli düşünceler arasında bağlantı kurmasını
sağlayan göksel etkilere yoldaşlık ederek içsel hazırlığını ta­
mamlamaktadır.
Bu nedenle ruh, şimdiki koşullara uygun düşen birliktelik
türlerini ve amacını belirlemek zorundadır. Kaçınılmaz olarak
yinelenen her şey maddi açıdan mı ele alınacak, yoksa ruhun
gelişimine uygun olan bir yol mu seçilecektir. Bu seçim, aynı
zamanda ruhun gelişimine bağlı olan ve koşulların belirlendi­
ği eylem alanını da kapsamaktadır. Gerçeğin, yaşam ve farkın­
dalığın özüyle daha yakın ilişki kurmayı sağladıkları için irade
gücü ve seçim hakkı ruha sunulan birer armağandır.
556-001

Maddi bir yaşam tarzını benimsemek, kendi gelişimini


daha ileri bir konuma taşımak ya da her ikisini birden yap­
maya çalışmak ruhun seçenekleri arasındadır. Öncelikle, çev­
resi ve ailesi hakkında karar verecek, sonra da kendi ifade bi­
çimini arayacaktır. Bunları yaparken, maddi alemde kozmik

' 78 '
JOHN WILLNER

ya da Tanrısal Güce ait yasaların bilgisiyle donanmış olma­


sı nedeniyle, bunları anlamakta ve saygılı davranmaktadır.
"Kendine yön veren. .. göksel etkilere" ruhun bel bağlamış ol­
ması, kararların ayrılmaz bir parçasıdır. Konuyla ilgili olarak
yapılan açıklamalarda ruhsal seçimlere defalarca gönderme
yapılarak, sanki her seçeneğin önceden ve kapsamlı bir biçim­
de belirlenmiş olduğu ve seçenek sayısının da sınırlı olduğu
anlatılmaktadır. Belirli bir doğum haritasıyla tanımlanan olası
yaşam biçiminin netlik kazanması ve en uygun tek seçim an­
cak böyle sağlanabilir. Bu nedenle her doğum haritası ancak
kesin bir zaman aralığı için geçerlidir.

Güdüler her varlığın yaşamında gizli ve açık biçimde yer


almaktadır. Akıl düzeyinde tanımlanan biçimiyle, astrolojik
etkiler varlığın yaptığı seçimlerin birer göstergesidir. Bunlar,
varlığa ve ilgilenen kimselere her bireysel varlığın geçmiş de­
neyiminde aldığı etkileri de gösterir.
Astrolojik etkiler her zaman böyle anlaşılmış ve böyle yo­
rumlandığı için gelişmiştir.
2629-001

Karar verme sürecinde dikkate alınması gereken gizli ve


açık güdüler, önceki yaşamlar sırasında yapılan seçimlerin so­
nucu olarak gerçekleşenlerle de ilgilidir. Bu etkiler astrolojik
açılarla bilinç düzeyine yansıtılmakta ve geçmiş zamanı da
kapsamaktadır. Varlığın yaptığı seçim, yaşamın hangi döne­
minde bu etkilerin ortaya çıkacağını gösterir. Bu deneyimler
gözlendiği takdirde astrolojik etkiler daha iyi anlaşılacak ve
. yorumlanabilecektir.

. 79 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Hiçbir varlık fiziksel aleme rastgele dönüş yapmaz. Varlık,


yeryüzü yaşam dönemleri arasında geçirdiği ortamın bilinci
içinde gerekli düzeltmeleri yapabileceği bir çevre seçer ya da
yaptığı ve yapmakta olduğu seçimler onun gerçek iç benliğine
uyan özellikleri yansıtır.
3027-002

Diğer gezegenlerdeki yaşam koşulları ve oluşan bilinç


düzeyi ruhun çevre seçimini etkilemektedir. Yeni bir bedenle
ve doğum haritasıyla yapılan her olası seçim, zorunlu olarak
kişiye düzeltme ve ilerleme olasılığı veren farklı bir yolu ya da
farklı fırsatları ortaya çıkaracakhr. Olası bir doğum haritasını
ve onun progresyonlarını anlamadan yapılacak bir seçim dü­
şünmek mümkün değildir. Etkilerinin sonsuza değin sürme­
si nedeniyle, bu seçim fazlasıyla ciddiye alınmalıdır. Sonsuz
olana uyum sağlamak yaşamsal bir zorunluluk olmalıdır.
Bir sonraki okumada belirtildiği gibi, ruhun maddi alem­
deki sayısız astrolojik koşula uyan bir beden-zihin bulması
gerekmektedir. Göstergelerle bağdaşan fiziksel deneyimler
de bunlar arasındadır.

Varlığın umudu ve beklentisi, sonsuza değin bilinçli bir


varlık olarak kalmaktır. Kendisi başlangıçta zaten bilinçli bir
varlıktı. Ancak, ruhsal yetenek ve etkinliklerini sonsuz olana
uydurmaya çalışırken yaşadıklarının farkında değildi. Varlık,
bu amaçla kendine ya bir beden-zihin-ruh bulacak ya da zihin­
sel beden, gizli-açık güdülerle kendini gösteren maddi alemin
fiziksel koşullarına uymak zorunda bırakılacaktı. Söz konusu
güdülerin kapsamı, varlığın etkinlik düzeyine ve güdülerle
olan ilişkisine bağlı olarak büyür ya da küçülür.
4082-001
JOHN WILLNER

Astroloji zaten tam da gizli ve açık güdülerle ilgilidir.


Ruhun yaptığı seçimlerde, her seçeneğe özgü astrolojik et­
kinin dikkate alınmadığını iddia etmek mümkün değildir.
Çünkü astrolojik etkilere doğrudan gönderme yapan başka
okumalar da bulunuyor. Daha açıkçası, temel seçim astrolojik
etkilere göre yapılmaktadır. Bu seçimle, birbirine benzemeyen
bir yığın güdü belirli bir kalıp içine dökülüyor. Bireyin geçmiş
deneyimlerinden gelen etkiler ve ömür boyu uyum sağlana­
cak geleceğe yönelik etkiler de dikkate alınmak zorundadır.
Etkinlikler önceden değerlendirilmekte ve alınan kararlar
sonsuza değin geçerli kılınmaktadır.
Gelecek ve geçmiş zamanı da kapsayan bu doğum hari­
talarını değerlendirme işleminin şimşek hızıyla yapılması ge­
rekiyorsa (ki buna pek ihtimal vermiyoruz) bir yığın bilgi içe­
ren sonsuz sayıda harita seçeneği gözden geçirilecek demektir.
Bunun hiç de kolay olmayacağı açıktır. Belirli sayıdaki doğum
haritasının, daha düşük bir hızla değerlendirilmesi akla daha
uygun gelmektedir. Konuyla ilgili hemen hemen her okumada,
en elverişli seçim konusu işlenirken ve özellikle acil bir durum
söz konusu olduğu zaman harita sayısıyla ilgili düşüncenin
vurgulandığını görüyoruz. Harita seçeneğinin belirli sayıda ol­
duğu fikri astrolojide yeni bir şey değildir. Ancak çoğu çağdaş
astroloğun harita üzerinde olası doğum saatlerini doğru olarak
belirleme yöntemini bilmediği görülüyor.
Geçmişi yüzyıllar öncesine giden bir astrolojik inanca
göre, doğumlar kesintisiz bir zaman ekseni üzerinde gerçek­
leşmez. Doğum, enerji titreşimleriyle uyum içinde ve yalnız­
ca belirli anlarda oluşabilir. Bu enerji titreşimlerinin modern
kuantum anlayışı ile yakın bir ilişkisi vardır. En küçük enerji
kümesine (birimine) kuantum adı verilir; bu gözlenemez ya

. 81 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

da ölçülemez. Her enerji kümesi, zaman içinde bir anda orta­


ya çıkar. Benzer biçimde, Edgar Cayce'nin verdiği bilgi doğru
yorumlanırsa, ruhsal doğum27 bir anda ve yerkürenin hemen
dışından, tam tepede başlamaktadır. Ruhsal doğum, sancı­
larla başlayıp göbek bağının kesilmesiyle son bulan oldukça
uzun bir fiziksel doğum sürecinin ortalarında gerçekleşir.

Çünkü her ruh, her varlık rastgele değil, seven bir Tanrı 'nın
izni ve merhametiyle yeryüzüne döner. Ruh, Yaratıcı Güçlerle
bütünleşmeyi ve onlarla bir olmayı amaçlamaktadır. Seçimini,
bunu engellemeye çalışan hata ve kuruntularını giderecek şe­
kilde yapar.
Bu nedenle varlığı, şimdiki yeryüzü deneyiminde (maddi
ve zihinsel ortamda) as trolojinin görünmeyen güçleriyle çev­
rili olarak, karmaşık ya da çok çeşitli bir yığın gizli ve açık
güdü ile baş başa buluruz.
459-012

Olası kişilik özelliklerinin ve diğer etmenlerin gözden


geçirilmesi amacıyla, iyi düşünülmüş bir seçim için ne kadar
zamana gereksinim duyulacağını bilmiyoruz. Belki de yerkü­
renin dışındaki zaman kavramı ile bizim insan olarak algıla­
dığımız zaman aynı şey değildir. Yine de, bu denli çok bilgiyi
kısa bir süre içinde değerlendirmek kolay olamaz. Ayrıca, her
seçenek için ayrı bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Bu nedenden dolayı her seçeneğe ait değerlendirme süresi de
birbirine eklenecektir. Ruhsal doğum tüm değerlendirmeler
bittikten ve bir karara varıldıktan sonra gerçekleşir.

27 İng. spiritual birth, spirit'in bedene girişi. (Ç.N)


JOHN WILLNER

Anne uzun bir yolculuğa çıkmış bulunuyorsa ya da çok


geniş bir alan içinde hareket halindeyse, gebelik süresince çok
çeşitli astrolojik güdüler kümesi de buna uygun olarak deği­
şip durmaktadır. Bu nedenle, doğum yaklaştığı sırada anne
adayı seyahat halinde olursa ruh, karar verme hızını arttır­
mak zorunda kalabilir. Doğum yaklaşırken yapılan yer deği­
şiklikleri doğum zamanını değiştirebileceği gibi, doğum ha­
ritasının tümü ve progresyonlar da değiştirmektedir. Doğum
yerinin değişmesinden dolayı seçtiği haritayı değiştirmek zo­
runda kalan ruhun, olası beden biçimini, kişiliğini ve önemli
olayların tarihlerini de değiştirmesi gerekecektir. Bu nedenle,
doğum yaklaştığı zaman annenin belirli bir yerde kalıyor ol­
ması, ruhun görevini hafifletebilir. Bu şekilde davranmak su­
retiyle belki eldeki doğum haritası seçeneklerini ruhun daha
derinlemesine gözden geçirmesine olanak sağlamış oluruz.

3. Görebildiğimiz kadarıyla, annenin içindeki bedenin


doğacağı saat hızla yaklaşmaktadır. Her şey yolunda
gidiyor. Annenin bedeninde beklenmedik bir sorun
çıkmazsa ya da bir kaza olmazsa doğum yakında ger­
çekleşecek. Bir sorun çıkmasını beklemiyoruz. Aşırı
endişeye kapılmamak koşuluyla, son derece normal ve
bilinen bir şekilde doğum olacak.
4. Soruları bekliyorum.

5-5: Bu bedene girecek olan ruhun amaçlarına hizmet et­


mek ve ruhsal gelişimine yardımcı olmak için bebeğin
doğum saatinde ayarlama yapılabilir mi ya da bunun
yapılması uygun olur mu?
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Y-5: Biraz önce belirttiğimiz gibi, her şey normal gelişmek­


tedir. Beklenmedik bir heyecan ya da benzeri bir olay
yaşanmadığı takdirde doğum normal ve zamanında
gerçekleşecektir.
1505-006

Her doğum haritası için doğum yeri ve saatinin tam ola­


rak belirlenmiş olması gerekiyor. Yolculuk yapmıyor olsa
bile gebe annenin karşılaşacağı olaylar ruhun hızlı bir tepki
vermesini gerektirebilir. Örneğin, beklenmeyen bir kaza ne­
ticesinde hızlı davranmaya zorlanabilir. Bu durumda ruh ilk
seçtiğinden farklı bir doğum haritasında karar kılacaktır. Yine
de, bu seçimin ciddiyetten uzak olması ve aceleye getirilmesi
düşünülemez. Seçim, dikkatsiz davranmaya izin vermeyecek
kadar önemlidir. Ayrıca, doğum haritası seçiminde anne ve
babanın doğum haritaları da dikkate alınmalıdır. Çocuğun do­
ğum haritası, ebeveynin doğum haritalarıyla uyumlu olmak
zorundadır. Bu arada, karmaşayı artıran birçok başka etmenle
de uyum sağlamak gerekecektir. Karar verme süresi yeterince
uzun olsa bile ruhun görevi kolay değildir. İnsanın aklına, do­
ğuma saniyelerin kaldığı bir anda, ani bir karar değişikliği ne­
deniyle ruhun zorlanıp zorlanmadığı sorusu takılıyor. Ancak,
olası doğum saatinin değişip değişmediğine bakılmaksızın,
ruhun sürekli olarak her seçeneği değerlendirdiği konusunda
bizlere güvence verilmeye devam edilmektedir.

İnsanın maddi deneyime rastgele başlamadığını bilin. Ruhun


kendini ifade etmesine izin vermek üzere, buna imkan sağlayan
zihinlerin bir araya gelmiş olması, bu ikilinin bir olma isteği ve ru­
hun da benzer bir arayış içinde olması bu olanağı yaratmaktadır.
JOHN WILLNER

Ancak çevre koşulları değişebilir. Bireyin isteği ve iradesi


dışında değişen koşulların yarattığı etkiler neticesinde bireyin
davranışları da değişebilir. Ruh, yeryüzüne dönüş yapmadan
önce tüm bunları vizyon gücüyle değerlendirir ve bazen uzlaş­
mak zorunda kalır.
Şunu bilin ki, hiçbir ruhun yok olmasına izin verilmez.
Özendirici etkilerle her deneyimle bir imkan yaratılmış olur
ve ruhun gelişimi böyle sağlanır. Ruh, maddi alemde kendini
ifade etmek için yaptığı bu seçimle amacına biraz daha yak­
laşmaktadır. İzlenecek yolun, yaşamın ve gerçeğin ta kendisi
olan Mesih de yaşama böyle başlamıştı. Maddi alemde O 'nun
yolunu izleyecek olursak, O 'nun desteğiyle, karşılaşacağımız
tüm sorunlara yanıt bulabiliriz.
1 981 -001

Edgar Cayce, "Ruh, yeryüzüne dönüş yapmadan önce


bunların hepsini vizyon gücüyle değerlendirir ve bazen uzlaş­
mak zorunda kalır," demekle, farklı bir yaşam biçimi güvence
altına alınıncaya değin bu doğumun belki de gerçekleşmeyece­
ğini söylemek istiyor olabilir. Doğum sırasında koşulların çok
dengesiz gelişmesi ya da çok köklü değişimlerle karşılaşıldığı
takdirde bu mümkündür. Ancak, bu tür uygunsuz olaylara
rağmen bebek doğacaktır ve her bebeğin bir ruhu olmalıdır.
Bize söylendiğine göre ruhlar yok olamaz ve hiçbiri için ya­
şama dönüş rasgele bir olay değildir. Bu doğum, ebeveyn de
dahil olmak üzere, bir araya gelen tüm zihinlerin istekleriyle
uyumlu olmak zorundadır. Ruh, koşullara uyması gerektiği
için uzlaşmak zorunda kalabilir. Bir ruh acaba nereye kadar
uzlaşabilir? İşbirliği, eğer yapılabilirse ruhun karar vermesini
kolaylaştıracaktır. Sorunların farkında olan bir anne adayının

. 85 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

doğum yaklaşırken karar verme sürecinde ruha bir biçimde


yardımcı olmaya çalışması daha iyi olmaz mı? Yoksa bu davra­
nış şekli bir değişiklik yaratmaz mı? En iyisi hiçbir şeye karış­
mamak diyebilir miyiz? Yoksa, belirli bir ruh hali içinde olmak
ya da belirli bir düşünce sistemini benimsemiş olmak bu sürece
yardıma olur mu? Yeni yaşamın olası amaçlarına odaklanmak
yararlı mıdır? Görünen o ki, doğum sancıları çeken bir anne
daha iyisini yapabilecek durumda değildir ve belki de önemli
kararlar çoktan verilmiştir. Hangi hızda olursa olsun, ruhsal se­
çenekler tüm olaylara uyacak şekilde ayarlanmaktadır.
Acil durumlarda, ruhun önceden seçilen doğum haritasını
değiştirme ve ilk özgün seçeneğini bir başka doğum için erte­
leme hakkı olduğuna inanmamız gerekiyor. Doğum saatlerinin
uygun olmaması durumunda ruh acaba bedeni terk ederek bir
başka aday ruha yerini bırakabilir mi? Konuyu anlamamıza ya­
rayıp yaramadığı bir yana, bu tür sorular gündemde kalmaya
devam edecektir. Her ebeveyn, yavrusu için en iyi olanı ister ve
doğum yaklaşhkça ne yapacağını düşünmeden edemez.

Kendi ideal ve amaçlarıyla uyum içinde, belirli fiziksel-zi­


hinsel duygularla hareket eden bu kimselerin aracılığı netice­
sinde gebelik oluşmakta ve ruh-varlığın kendini ifade etmesine
olanak sağlanmaktadır. Her ruhun fiziksel bir yaratık olarak
doğum sırasında seçtiği beden ve maddi alemde gerçekleştire­
ceği eylemler birçok yönden doğumdan sorumlu olan çevre­
nin kontrolü altındadır. Öyle olsa bile ruh taşıdığı niyet, amaç
ve isteklerin denetimi altında bedensel ve zihinsel gelişimini
tamamlarken, Tanrı'nın yaşayan bir tapınağı olan ve kendini
ifade etmek için seçtiği bu bedenden bizzat sorumludur.
263-013
JOHN WILLNER

Yeryüzüne dönmeye niyetlenen bir ruhun ideal ve amaç­


lar konusunda çok ısrarlı olması gerekiyor. Çünkü çevre ko­
şulları ruh-varlığın kendini ifade ediş tarzını birçok yönden
kontrol altına almaktadır. Öyle olsa bile ruhun sorumluluğu
ortadan kalkmaz. Doğum, koşullar ne olursa olsun niyet,
amaç ve isteklerin denetiminde gerçekleşir. Bu bağlamda,
doğmak üzere olan bebeklere yetecek sayıda ruhun yeryüzü­
ne dönmeye karar vermiş olması gerekiyor.
Ruhların sayısı yeniden doğuş taraftarı bazı insanların
kafasını kurcalamaktadır. Bir başka merak konusu, çok sayıda
insan ruhu gerektiğinde, daha düşük seviyeli yaşam biçimle­
rinin bir üst düzeye yükselip yükselmediğidir. Edgar Cayce
genel olarak bu tür düşüncelere prim vermez. Anlayışla karşı­
lanabilir olmakla birlikte, bu tür konuların üzerinde durmak
anlamsızdır. Anlayıp anlamamak bir yana, en azından bir ru­
hun doğuma eşlik ettiğini görüyoruz. Tersine bir kanıt olma­
ması nedeniyle, bu bilginin birçok korkuyu gidermiş olması
gerekir. En azından bir ruh, ebeveyn adaylarını tanımakta,
geçmiş yaşam ile gelecek yaşam sürecinin olanaklarını, meka­
nı ve çevre koşullarını bilmektedir. Bu ruh, derinlere gömülü
anı ve beklentilerini de fiziksel yaşama taşıyacaktır.

Ruh-varlık, maddi alemdeki yaşantısına başlamadan önce


çevre koşullarının nasıl olduğunu bilmektedir. İnsanların,
yeryüzünde zamana bağlı olarak çeşitli yaşam dilimlerine böl­
düğü (ve her çevre için tek tek tanımlanan) deneyimler, ruhun
bakış açısına göre bir bütün ya da bir birim olarak değerlen­
dirilir. Ruhun kendini ifade ediş biçimi, ruh ve zihnin bu de­
neyim sürecinde elde edeceği olanaklara bağlıdır. Ne gibi, diye
sorabilirsiniz. Burada ruh için yaratıcı ve anlamlı olan bir ifa-
üNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

de tarzından bahsediyoruz. Bunlar, doğru bir tanımlamayla


ruhsal özün meyveleridir; ya da gerçek olandır, ışıktır. Eylem
içinde Yaratıcı Güçlerle kurulan ilişki böyle ifade edilir. İnsa­
nın birlikte olacağı kişilerle ilişkisi içinde ifade edeceği şeyler
de onlarla birlikte değerlendirilir.
Bir kez daha yaşama dönmekle, her ruh umut etme, sabırlı
ve hoşgörülü olma, kardeşçe sevgi duyguları taşıma, sevecen
duygularla ve alçakgönüllü davranma gibi özellikleri yeterin­
ce öğrenememiş olduğunu açığa vurmaktadır. Oysa bunlar
ruhsal özün meyveleridir. Her ruhun dünya yaşamında bu
nitelikleri ifade etmesi istenir. Mesih İsa 'nın dediği gibi, ya
Yaratanın armağanı olan ve her bireye doğuştan hak olarak
tanınan farkındalığa ulaşılır; ya da maddi aleme ilişkin do­
yumlar peşinde koşarak tüm çabalar boşa harcanmış olur. Bu
durumda dünyevi güçlere yenik düşülmüş demektir. Bir başka
deyişle, kişi gücünü yitirmiş ve deneyimin farkına varmakta
başarılı olamamıştır. Buna rağmen, ortam koşulları ne olursa
olsun, ruh yeniden deneyim kazanma şansını elde edecektir.
Ruhun (öz benliğinin) yaşayacağı ORTAM, Yaratıcı Etkileri
ifade etmek için çevresindeki insanlarla geçmişte kurduğu ve
halen kurmaya devam ettiği ilişkilerle belirlenmektedir.
505-004

Sonuç olarak, her ruh yaşama başlamadan önce bir küme


halinde duran olasılıkları ve olanakları bilmektedir. Bu veri kü­
meleri, kesintili (sürekli olmayan) kozmik kalıplarla, bir başka
deyişle doğum haritasıyla ilgilidir. Doğumun gerçekleştiği çev­
re bizim daha önceki eylemlerimize uygun düşen bir seçimdir.
Ruhumuz yüksek bir kavrama yeteneği ve parlak zekasıyla
tüm bunların bilincindedir ve adımını atarken kararlıdır.
JOHN WILLNER

Son karar ne olursa olsun kader yolunda zorluklar tüken­


mez. Bu nedenle, anlayışını geliştirmek ve yeterli bir olgunlu­
ğa ulaşmak için ruhun eğitimi sürer, gider.

9. Astrolojiye ilişkin konuları herhangi bir kişinin belir­


lediği kapsam içinde değil, bir şeyler kazanma umu­
duyla ve Tanrı 'nın sözleri ışığında incelemelisiniz.
Baştan beri söylediğimiz gibi, gezegen ve yıldızlar
(evreni gözlemleyen insan için) mevsimler ve yıllar
boyu kurulacak yakın ilişkilerin göstergesidir.
1 0. İnsanoğluna Tanrı gibi yaratma gücü verilmiştir. İn­
san, yıldızların konumuna bağlı olarak iyi ya da kötü
olmaz. Yıldızların konumu, maddi alemde kendini
ifade etme olanağı verildikten sonra varlığın Tanrısal
planı nasıl uyguladığını açıklamaktadır.
5124-001

Astrolojik araştırmalar insanın yakın ilişkilerine açıklık


getirmektedir. Y ıldızların konumu insana yeryüzü çalışma­
larında başarılı olmak için ön bilgi sağlar. Her yeni yaşam
sürecinin başında, belirli yıldızları içeren bir oluşumu seçme
imkanı verilmiştir. Hazırlıklar yaşam boyu süren bir ders gi­
bidir. Astrolojiyi öğrenmek bu hazırlıklar için vazgeçilmez bir
öneme sahiptir. Ancak astrolojiyi öğrenme yöntemi Tanrı'nın
sözlerini inceler gibi ele alınmalıdır. Ne var ki günümüzde as­
trolojinin pek de böyle öğretildiği söylenemez. Buraya kadar
öğrendiklerimiz gösteriyor ki, geleceğin neler getireceği çev­
remizdeki insanlarla kurulan ilişkilerde Yaratıcı Etkilerin nasıl
ifade edileceğine bağlıdır. Zorluklar önümüzde durmaktadır.
Doğru kararı vermek için daha gayretli olmamız gerekiyor.
4

DOGUM HARİTASINDA BAŞLANGIÇ SAATİ

Günümüz astroloji uygulamasıyla ilgili olarak okuma­


lardan çıkartılan en önemli sonuçlardan biri, doğum harita­
sında başlangıç saatini belirlerken hata yapılıyor olmasıdır!
Astrolojiye karşı çıkan görüşlerin temelinde de bu hatanın
olduğu söylenebilir.

S-36: Beden bölümleri için verilen zodyak28 dilimleri doğ­


ru tanımlanmış mıdır, gerçekten bir bağlantı olduğu
söylenebilir mi?
Y-36: Doğrudur, ama göreceli olarak. Size tekrar tekrar
söylediğimiz gibi, Zodyak burçlarının dizilişinde
hata yapılmıyor. Ama bunlar yerküre çevresinde yol
alırken, biraz önceki konumla şimdiki konum arasın­
da çok farklı özelliklerin ortaya çıktığını görmezden
geliyorsunuz.
281 -029

Edgar Cayce yapılan zamanlama hatasını sürekli vurgu­


lamıştır. Astrologlar gezegenleri Zodyak burçları içine her za-

28 Güneş, Ay ve gezegenlerin izlediği kabul edilen, her biri 30 derecelik yay


uzunluğunda ve 12 burca bölünmüş kuşak. (Ç.N.)

. 91 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

man doğru olarak yerleştirmektedir. Ama gezegen ve burçla­


rın yerküre çevresinde harekete başlama zamanını belirlerken
hata yapıyorlar. Bilindiği gibi, bütün burçlar her yirmi dört
saat içinde doğum yerine ait ufuk çizgisi üzerinden bir kez
geçerler. Yerkürenin eksensel dönüşü nedeniyle koordinatlar
hızla yer değiştirmekte ve zaman boyutunda yapılan küçük
bir hata, küresel boyutta büyük açısal hatalara yol açabilmek­
tedir.
Ruhun değerlendirme yapmak amacıyla doğum önce­
sinde doğru horoskop saatini seçme ihtiyacı ve astrologların
doğum sonrasında bu saati hatalı belirlediklerine ilişkin güç­
lü kanıtlar elde etmiş olmamız fazlasıyla önemli konulardır.
Bu nedenle, haritada başlangıç saatine ilişkin konuya açıklık
getirmek amacıyla kitabımızın bu bölümünü ruhun seçe­
neklerini ele alan önceki bölümle, bedende harita bilgisinin
kaydedildiği yerleri açıklayan sonraki bölüm arasına yerleş­
tirmeyi uygun bulduk. Edgar Cayce başlangıç saatini belir­
lemek amacıyla ruhun tüm olası doğum haritalarını ve diğer
birçok etmeni gözden geçirmesi gerektiğini açıklayınca, doğal
olarak insanın aklına bunun ne ölçüde pratik olduğu sorusu
takılmaktadır. Doğum için öngörülen kısa süre içinde ancak
belirli sayıda seçenek gözden geçirilebilir. Bu arada şunu da
belirtmek gerekir ki, Cayce harita seçimini doğumu başlatan
bir olgu olarak göstermez, seçim sırasında gezegensel konum
ve progresyonların değerlendirildiğini ima eder. Doğum, se­
çim yapıldıktan sonra doğal akışı içinde gerçekleşmektedir.
Bu arada, ruhsal doğumun (ani değilse bile) hızla tamamlan­
ması bir ön koşul olabilir. Ruhların doğum öncesinde yerkü­
re üzerinde toplanması, hızla tamamlanması gereken eylemi
JOHN WILLNER

kolaylaştırmaktadır. Ruh olası birkaç doğum haritası içinden


ancak bir tanesiyle kendini doğru biçimde ifade edecektir.
Öyle de olsa, daha önce kapsamlı biçimde açıkladığımız
gibi, ruhun doğum koşullarını değerlendirdiği sırada yer­
küre kendi ekseni çevresinde dönmeye devam etmektedir.
Gezegenler ve Zodyak burçları görünen yörüngesel devi­
nimlerini durdurmaya niyetli değildir. Bu nedenle, Yükselen
burç ve açılarının ifade ettiği kişilik özellikleri de sürekli de­
ğişmektedir. Değişim hızı, dakikada çeyrek derece kadardır.
Horoskop dört dakika içinde bir derece kayar. Bu nedenle,
her-yıl-için-bir-gün hesabıyla yürütülen progresyonların ru­
hun karşılaşacağı önemli olayları günü gününe göstermesi is­
teniyorsa, astrologlar günümüzde uygulanan standartları çok
daha duyarlı hale getirmelidir. En başta, saat ve dakikaları
yuvarlatarak bulunan doğum saati kullanılmamalıdır! Ayrıca,
bazı doğumlar kimsenin haberi olmadan gerçekleşmektedir!
Olası doğum saatleri, daha önce sözünü ettiğimiz eski as­
trolojik öğretinin yardımıyla yeterli bir doğruluk derecesi için­
de hesaplanabilmektedir. Bu yöntem, saniye mertebesinde ya
da saniyenin onda biri ölçüsünde duyarlık sağlıyor. Duyarlığı
yükseltmemizin nedeni, olası doğum saatleri arasında ancak
birinin ruh tarafından kabul edileceği görüşünden kaynak­
lanmaktadır. Amaca uyan haritayı ancak doğru bir doğum sa­
ati verebilir ve ruhsal doğum o anda gerçekleşmelidir. Edgar
Cayce, konuya bu açıdan yaklaşmakta ve özellikle bu noktayı
vurgulamaktadır:
Sınırlı sayıda harita seçeneği bulunduğunu açıklayan eski
astroloji kitaplarının baskısı çoktan tükenmiş bulunuyor. Bu
nedenle, sürekli yeni bir çare arayışı içinde olan günümüz as­
trologları ya ilk nefes anına göre horoskop başlangıç saatini
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

belirlemekte ya sonradan meydana gelen belirli bir olaya göre


haritada gerekli düzeltmeler yapmakta ya aileden birinin ver­
diği doğum saatini kullanmakta ya doğum öncesi dönemi esas
alan bir yöntemi izlemekte ya verilen .fiziksel doğum saatin­
den belirli bir süre çıkartarak hesap yapmakta ya hesaplanan
Yükselen noktasını belirli bir yay uzunluğu çıkartarak düzelt­
mekte ya da bir başka yönteme başvurmaktadır. İlginç olan şu
ki, bu yöntemlerin hepsi de gerçekten kullanılıyor. Bu sonuca,
astrologlar arasında yaptığımız soruşturma neticesinde ve
kullandıkları başlangıç saatlerini yeniden hesaplayarak ulaş­
mış bulunuyoruz. Beklendiği üzere, hiçbir yöntemin bulduğu
başlangıç saati diğeriyle aynı olmamakta ve hiçbiri ruhun seç­
tiği doğum saatine yaklaşmayı becerememektedir. Düzeltme
yöntemini uygulayanlar, gerçeğe yaklaşmakla beraber doğru
doğum saatini seçme başarısına nasıl ulaştıklarını yayınlanan
haritalarda belirtmiyorlar. Gerçi bu haritalar tanınmış astro­
loglara ait değildir ama örnek oluşturuyor. Kontrol ettiğimiz
haritalardan ancak birkaçının ruh tarafından benimsenmiş
olabileceği anlaşılmaktadır. Diğerleri ise işlevsel olmaktan
çok uzaktır. En önemli kontrol yöntemlerinden biri olan ve
her-yıl-için-bir-gün yürütülerek hesaplanan progresyonlar bu
hatalı haritalarda önemli olayların zamanını gösterememek­
tedir.
Eski zamanlarda, astrolojiye ilişkin bilginin özü çoğunluk­
la ustadan öğrenciye sözlü olarak aktarılırdı. Ancak bu sözel
geleneğin kayıtları tutulmamıştır. Halen yaşamını sürdüren
kimi öğrenciler söz konusu bilgiye sahip olsalar bile, onların
da ne yazık ki basılı bir yayını bulunmuyor. Bu nedenle, sınır­
lı sayıda doğum saati olduğu gerçeğini anlatan kitap, makale
ya da tutanak için bir referans veremiyoruz. Öyle de o!sa, eski
JOHN WILLNER

öğretilerin anlathğına göre doğru doğum saatinin tespitinde


Güneş, Ay ve Uranüs belirleyici rol oynamaktadır. Aslında
bu kadarının bile astroloji bilimine yapacağı katkı tahminle­
rin ötesindedir. Ama matematiksel işlemlerin karmaşık oldu­
ğunu ve kolayca yayıma hazırlanamayacağını belirtmeliyiz.
Kitabımızın amacı Edgar Cayce'nin açıklamaları olduğu için
şimdilik bu konuda daha kapsamlı bilgi vermiyoruz.
Edgar Cayce, doğum haritası başlangıç saatiyle ilgili ola­
rak herhangi bir hesap yöntemi önermemiştir. Belki de böyle
gerekiyordu. Çünkü hesap yöntemi belirli bir okuma kapsa­
mında açıklanamayacak kadar karmaşıktır. Buna karşılık, do­
ğum saatine ilişkin sorulara yanıt vermekle yetinmiş ve bazen
de ruhun seçim felsefesi üzerinde durmuştur. Bu arada, bir­
çok okuma içinde astrologların hata yaptığını da yinelemek­
ten geri kalmamıştır.

S-12: Varlığı yöneten astrolojik yasaları öğrenmek amacıy­


la, 11 Şubat 1911 doğumlu bu kimsenin dakika mer­
tebesinde doğum saatini bildiriniz.
Y-12: Bulgularımıza göre, doğum saatiyle ilgili kayıtlar saniye
mertebesinde doğrudur. Ancak, varlığın fiziksel ve ruh­
sal doğum saatleri biraz farklıdır. FİZİKSEL doğum bir
burçta, RUHSAL (Spiritüel, ÇN) doğum ise diğer burç­
ta gerçekleşmiştir! Astrolojik yorumlarda zaten bundan
dolayı sık sık kararsızlığa düşülmektedir.
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

S-13: Ruhun doğum saatini bildiriniz.29


Y-13: Açıklandığı gibidir.
488-006

Normal koşullarda astrologlar doğum haritasını fiziksel


doğum saatine göre düzenlemektedir. Ancak, ruhun değer­
lendirmeyi ruhsal doğum saatine göre yaptığını ve doğum
haritasını buna göre seçtiğini kabul etmek zorundayız!
Daha önce bahsedildiği gibi, astrologların önemli bir
bölümü doğum haritasında başlangıç saatini belirlerken ilk
nefes öğretisine bağlı kalmaktadır. Onlara göre, bağımsız bir
birey olarak yeryüzüne gözlerini açan bebeğin nefes almaya
başladığı anda doğum haritası da belirlenmiş olmaktadır. Bu
varsayım birçok yönden akılcı görünüyor. Önemli ve ölçüle­
bilir bir olay olmakla birlikte, bunun ne kadar gözlenebildiği
ve kayıtlara geçirildiği ise sorgulanmalıdır. Doğum saatinin,
en iyimser ölçülerle dakika mertebesinde ve daha çok en ya­
kın saat başında ya da buçuklu saatlerde kayıtlara geçirilmesi
kaçınılmazdır. Ne var ki, söz konusu düşünceyle büyülenen
insanlar çoğunluğu oluşturuyor. Astrolojiye ilgi duyan kimi
babalar ise, daha iyi bir doğum haritası elde etme çabasıyla ilk
ağlama sesinin duyulduğu anı olabildiğince hassas biçimde
kayıtlara geçirmeye gayret ediyorlar. Ancak böylesi bir duyar­
lığın geçerli olmadığını kanıtlamak mümkündür. Çünkü bun­
lardan hiçbiri ruhun seçimiyle uyumlu olduğuna inandığımız
ve hesaplanmış ruhsal doğum saatiyle uyuşmamaktadır.
29 Dikkat edileceği üzere, Cayce'nin birinci soruya verdiği yanıtta "ruhsal=
spiritual" doğum saatinden söz edilirken, ikinci soru ruhun "ruh= soul"
doğum saatiyle (ruhun bedene girişiyle) ilgilidir. (Ç.N.)
JOHN WILLNER

Burada söz konusu çevrelere sorulması gereken soru bizce


şöyle olmalıdır: "Fiziksel doğum saatini kullanan bir astrolo­
gun çıkardığı doğum haritalarından herhangi biri, ruhun se­
çimine uyum sağlamakta mıdır?" İncelediğimiz haritalardan
hiçbiri uyum sağlayamadığına göre, bu olasılık fazla yüksek
olamaz. Bu nedenle soruya genel olarak, "Hayır" ya da, "Pek
değil," biçiminde yanıt vermek gerekiyor. Ama bu gerçek, bü­
yük sorun yaratmaktadır. Çünkü astrologun çıkardığı doğum
haritası kişiye tam uymamakta ve aynı kişi için iki astrologun
çıkardığı haritalar birbirine benzememektedir. Bu haritalar­
da gezegenlerin konumu yaklaşık olarak doğru saptanmakla
birlikte, astrolojik evlerin başlangıç noktası birbirinden fark­
lıdır. Edgar Cayce kaydedilmiş fiziksel doğum saatiyle ruhsal
doğum saati arasındaki farktan hep söz etmiştir. Bu nedenle,
uygulanan kişisel yöntemler ne olursa olsun, astrologların ço­
ğunlukla hedefi tutturamadığı görülüyor.
Aslında çahşma iki temel görüşe indirgenebilir. Birinci
görüşe göre, doğum haritası kesintisiz bir zaman ekseni (ana­
log eksen) boyunca herhangi bir anda başlablabilir (ki, birçok
astrolog böyle uygulamaktadır) . Karşı görüşe göre, ruhun de­
ğerlendirmeye aldığı ve içlerinden birini seçtiği harita sayısı
sonsuz değildir ve doğum haritasının özellikleri sanki şimşek
hızıyla bedene işlenmektedir. İkinci görüşü savunanlar birçok
astrologun inanarak kullandığı fiziksel doğum saatini red­
detmektedir. Hiçbir fiziksel doğum saati ruhun seçtiği saatle
uyuşmamakta veya bu şekilde düzenlenen doğum haritala­
rı doğrulanamamaktadır. İlk nefese göre düzenlenen doğum
haritalarından hiçbirinin bir bütün olarak geçerli olduğunu
görmedik. Hiçbirinin bir bütün olarak işlevsel olduğunu be­
lirleyemedik!
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Kesintisiz zaman anlayışının karşısında yer alan ve sınırlı


sayıda doğum saati bulunduğunu savunan görüş hem Edgar
Cayce'nin açıklamalarında izlenen mantığa uygundur hem
de (referans vermekte zorlandığımız) eski astroloji kuramının
sonuçlarıyla uyum içindedir. Edgar Cayce, okumalarında fi­
ziksel doğum saatinden çok sık söz eder. Fiziksel ve ruhsal
doğum saatleri arasında oluşan farkı açıklayan ilk okuma
aşağıda verilmektedir. Bu okuma, daha önceki bölümde konu
edilen kuramı uygulayarak yarım yüzyıldan daha uzun süre
kayıtlara geçirdiğimiz çalışmalarla uyum içindedir. Yıllar bo­
yunca dışardan sağlanan tek uyumlu veri olmakla birlikte, bu
veri kaynağının gücünü tartışamayız. Yaşadığımız deneyim
etkili ve son derece doyurucu olmuştur. Öyleyse doğru olma­
lıdır. Okuma, yaşamın gizemli yanıyla ilgili yeni bir farkında­
lık döneminin başladığına işaret ediyor ve Edgar Cayce'nin
açığa çıkardığı derin zekayı sergiliyor:

Burada yorumlamaya çalıştığımız şeyler zaman ve uzay


boyutunda tutulan kayıtlardan alınmıştır. Bunlar, varlığın
yeryüzü yaşantısı boyunca ve fiziksel beden dışındaki bilinç
ortamında gerçekleştirdiği zihinsel ve fiziksel etkinliklere iliş­
kin astrolojik bilgilerdir. Ama bunlar sizin astrolojik olduğunu
sandığınız bilgiden çok farklıdır. Yaptığınız astrolojik yorum­
lar büyük ölçüde doğru olmakla birlikte, birbiriyle uyuşma­
maktadır. Çünkü şimdiki astrologların birçoğu başlangıç saa­
tinde 30 derecelik hata yapıyor.
3376-002

Otuz derecelik bir hata ne demektir! Otuz derece,


Yükselenin bir başka burca kayması anlamına gelir. Otuz
JOHN WILLNER

derece, ekvator üzerinde ortalama iki saatlik bir fark demek­


tir. Bu fark mevsimlere bağlı olarak Kuzey ve Güney enlem
derecelerinde biraz değişmekle birlikte, yıllar boyunca yap­
hğımız hesaplar ve tutulan kayıtlar da farkın otuz dereceye
yakın olduğunu göstermektedir. Fiziksel doğum saatinin bur­
cun ilk derecelerinde olması durumunda, farklı başlangıç saat­
leri kullanılsa bile fiziksel doğum saati ve ruhsal doğum saatinin
verdiği Yükselen burç aynı olabilmektedir. Ama diğer durum­
larda Yükselen bazen bir önceki burca kaymakta, bazen de iki
burç geriye gitmektedir. Belirlemelerimize göre çok seyrek olarak
Yükselen'in üç burç geriye kaydığı görülmüştür. Bu konu kimi
astrologlara açıklandığında, birçoğu bulgularımızı kuşkuyla kar­
şıladı. Belki de kendimizi yeterince iyi anlatamamıştık. Burada
önemli olan, Edgar Cayce'nin açıkladığı bilgi kaynağı konusunda
astrologların farklı düşünüyor olmalarıdır. Gerçekten de görüşler
arasındaki fark büyüktür! Ne var ki Cayce'nin söylemi doğrudur.
Laf aramızda, zaman ve uzay boyutunda yazılan kayıtların ya­
yımlandığı bir kitap da bulamazsınız.
Edgar Cayce'nin yaklaşımından bağımsız olarak toplan­
mış bunca kanıtın okumalarla uyum içinde olduğu ilk kez ileri
sürülmektedir. Diğer birçok okuma bu görüşü teyit eden ka­
nıtlarla doludur. Zaten, insanlara tam tamına uyan doğum ha­
ritalarını saklamış da değiliz. Progres açılar gün bazında, eğer
istenirse saatlik olarak astrolojik güçlere işaret etmektedir. Bir
bölüm dürüst astrolog, bu düzeyde öngörü elde edemediğini
ya da seyrek olarak bunu başardığını itiraf etmiştir. Uygun
doğum haritaları elde edildikçe ve yinelenen kusursuzluk
duygusu içinde, gün yüzüne çıkarılan doğruların olağanüstü
farkındalığını yaşamaktayız. Ruhsal seçeneğin bir gerçek ol­
duğu anlaşılmaktadır. Bu olgu, geçerliği sınanmamış doğum
üNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

haritalarından çıkartılamazdı. Hesapladığımız haritaların her


biri, seçilmiş ve doğrulanabilen kusursuz doğum haritalarına
çok daha yakındır. En önemlisi, bu haritaların her biri kontrol
etme imkanı bulunan takvimi doğru olarak vermektedir.

Bu içsel güçler, varlığın fiziksel bedeninde önce yedi ya­


şında, daha sonra on dört ve yirmi iki yaşlarında kararlı deği­
şimler şeklinde birbiri peşi sıra etkili olacaktır. Varlığın tam da
bu dönemlerde değişim geçireceğini, fiziksel ve ruhsal doğum
saatleri arasında (maddi alemde kullanılan zaman ölçüsüyle)
belirli bir süre geçtiği için söyleyebiliyoruz.
İtiraf etmek gerekirse, size verilen astrolojik bilgiler spiri­
tüel bakımdan varlık ya da ruhun deneyimlerinden çok fark­
lıdır. Birçok kimsenin benimsediği gibi, varlığın deneyimleri
mevcut astroloji pratiği içinde açıklanmış olsaydı, bunların
bizim verdiğimiz ya da bizim bakış açımızla yapılan değerlen­
dirmelerden bütünüyle farklı olduğu görülecekti. Çünkü ver­
diğimiz bilgiler varlığın ya da ruhun gelişimine tanıklık eden
Akaşik kayıtlardan alınmaktadır.
566-001

Buradan da anlaşıldığı gibi, Edgar Cayce'nin sözünü etti­


ği astrolojik etkiler, ruhsal doğum saatiyle bulunan horoskopa
uymaktadır. Bu harita birçok astrologun kullanmaya çalıştığı
fiziksel doğum haritasından temelde farklıdır. Doğrudur; fi­
ziksel doğum saatine dayalı harita sistemini birçok kişi kul­
lanıyor. Ama bunlar arasındaki fark öylesine bariz ki, fizik­
sel doğum haritasının değeri ciddi olarak sorgulanmalıdır.
Çünkü bu yöntemle hazırlanan haritaların anlamlı bir amaca
hizmet ettiğini söylemek kolay değildir. Her şeye rağmen,

. 1 00 .
JOHN WILLNER

fiziksel doğum haritalarına fazla haksızlık etmemek gerekir.


Çünkü farklı bir biçimde de olsa, fiziksel doğum saatinden
yararlanıyoruz. Örneğin, onu ruhsal doğum saatini elde et­
mek için hesaplarımızda bir başlangıç noktası olarak kullan­
mamız mümkündür. Doğrudan kullanılmasa bile, bu veri ol­
madan bir yere ulaşmak zaten çok zor olurdu. Öte yandan,
geleneklere bağlı kalıyor olsa da ruhsal yetenekleri gelişmiş
bir astrologun, psişik güçlerini kullanarak fiziksel doğum ha­
ritasından bir hayli malzeme çıkarabildiğini görüyoruz.
Ruhsal doğum haritalarıyla, varlık ya da ruhun gelişim
bilgilerinin işlendiği Akaşik kayıtlar arasında kurulan bağ­
lanh insana korkuyla karışık bir heyecan vermektedir. Çünkü
çıkarhlan bir Haritanın yorumlanması Akaşik kayıtlardan
küçük bir bölümün okunması anlamına geliyor. Eski öğreti­
ye göre elde ettiğimiz ve modern astrologların dikkate alma­
dığı bu doğum haritaları acaba amacına hizmet edebilir mi?
Öğretiye göre belirlenen doğum saatinin ama yalnız bir tane­
sinin her varlık için ve her zaman tümüyle işlevsel ve geçerli
olduğunu doğrulamış bulunuyoruz. Bu ise, Akaşik kayıtlarla
ilişki kurduğumuzun kanıh olsa gerekir.
Ruhsal doğum haritasının geçerliğine ilişkin kanıtlar güç­
lü olmakla birlikte, temel bir konu hala yanıtlanabilmiş de­
ğildir: Ruhun seçilen bedene ulaştığı zamanla, ruhsal doğum
haritası tarafından belirlenen ve bir program içinde çalışma­
sı öngörülen enerji kütlesinin bedene giriş zamanı arasında
bir ilişki var mıdır? Bu soru bütünüyle fiziksel doğum saati­
ni gündemden çıkarmaktadır. Edgar Cayce de zaten birçok
kez bunların aynı olmadığını söylüyor ve aralarındaki fark
gerçekten birkaç saati bulabiliyor. Cayce'ye soru yöneltenle­
rin çoğu, ne yazık ki bu konuda terminoloji karmaşası yarat-

, 101 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

mışlardır. Öyle de olsa, doğum haritasını ruhun belirlediği ve


fiziksel doğum sürecinin ruh tarafından denetlendiği anlaşıl­
maktadır. Ruhun doğumu30, (ruhsal-spiritüel doğumdan farklı
olarak, Ç.N.) daha sonra, fiziksel doğuma oldukça yakın bir
zamanda gerçekleşiyor. Bu düşüncemiz aşağıdaki okumayla
uyum içindedir.

S-45: Fiziksel doğum saatimi söyleyiniz ?


Y-45: Öğleden sonra üç ile dört arası.

S-46: Ruhum tam olarak saat kaçta doğmuştu ?


Y-46: Hemen hemen aynı zamanda gerçekleşti. Bedensel
güçlerin birlikte hareket etmelerinde bir amaç olduğu
için böyle davranırlar. Fiziksel doğum ve ruhun do­
ğumu ya da ruhsal (spiritüel) doğum arasında (sizin
zaman ölçülerinize göre) bir saatlik fark oluştuğunu
söyleyebiliriz.
1336-001

Bu okuma birkaç biçimde yorumlanabilir: Edgar Cayce


kesin bir dil kullanmasa da ruhun bedene girişiyle ruhsal do­
ğumun aynı zamanda gerçekleştiğini söylemektedir. Ancak
bu yorumun geçerli olmadığını düşünüyoruz, çünkü diğer
okumalarda söz konusu doğumların farklı zamanlarda ger­
çekleştiği açıklanıyor. Ne var ki, fiziksel doğum saati bun­
lardan farklıdır. Yukarıda sözü edilen kişi için ruhun bedene
girişiyle fiziksel doğumu arasında bir saatlik fark oluştuğunu
anlıyoruz. Belki ruhsal ve fiziksel doğumlar arasında da bir
30 İng. "Soul birth': ruhun bedene girişi. (Ç.N.)

. 1 02 .
JOHN WILLNER

saatlik fark vardır. Öyle anlaşılıyor ki, ruhun doğum saatin­


deki fark muhtemelen pozitiftir, yani ruh bedene daha sonra
girmiştir. Ruhsal doğum saati için fark muhtemelen negatiftir,
yani ruhsal doğum fiziksel doğumdan önce gerçekleşmiştir.
Bir sonraki okuma üzerinde daha uzun duracağız çün­
kü aynı konuyu işlemekle birlikte, sık sık bu okumanın yan­
lış yorumlandığını görüyoruz. Soru basit olmakla birlikte, ne
yazık ki soruş tarzı doğru değildir. Edgar Cayce'nin, uygun­
suz sorular gelince soran kişiyi sık sık uyardığını biliyoruz.
Ancak bu kez herhangi bir uyarı yapılmadığından, bu okuma
konuyla ilgili astrologlar arasında birçok tartışmanın merke­
zi olmuştur. Okuma, iddiaya göre onların görüşünü destek­
lemektedir. Oysa Edgar Cayce okuma içinde 'kafa karıştırıcı'
deneyimlerden de söz ediyor. Aslında bu bir uyarı olmalıydı.
Tartışmaya bir son vermenin zamanı artık gelmiştir. Ayrıca,
ilk nefes kuramına bir kanıt bulma gayreti içinde olan iddia
sahipleri, sözcükler arasında bulunan ve iyi anlaşılması gere­
ken bir onaylamayı da gözden kaçırıyorlar.

S-5: Astrolojik doğum haritası fiziksel doğum saatine göre


mi, yoksa ruhun bedene giriş saatine göre mi belirlen­
melidir?
Y-5: Fiziksel doğum saatine göre belirlenmelidir. Ama
bunların sadece EGİLİMLERİ gösterdiği unutulma­
malıdır. Ve eğilimler iradenin etkisinden bağımsızdır.
İRADE ruhsal güçlerle ilgilidir; yapılan seçimler
kapsamında ve yeryüzüne dönüşüyle birlikte insana
sunulan bir armağandır ve hep öyle . olmuştur. An­
ladığınızı umarım. Bu nedenle, konuya astrolojik
açıdan bakanlar fiziksel doğum saatini kullanıyorlar.
, 1 03 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Ancak doğum haritasını çıkaran ve bunu okumaya


çalışan kimseler, aynı olması gereken anlam (yorum)
konusunda sık sık kafa karıştırıcı deneyimler yaşa­
maktadır.
Çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi, açıklanan bilgiler,
bu doğum haritaları, bu nitelikler; iki, bilemediniz üç evre ya
da okuldan, yani Mısır, Acem ve Hint okullarından bize ulaş­
mıştır:
Acem yöntemi bir bileşim olarak bunlar arasında EN ESKİ
olandır ve hepsi de harita ya da semboller şeklinde düzenlenir.
Bunlar tartışmasız olarak bireysel etkinlikler şeklinde yaşan­
maktadır. Ama İNSANI yerküre yönetmez, tersine yerküreyi
yöneten İNSANDIR. Ve bu astrolojik eğilimler, insanın irade
gücünü kullanıp kullanmadığını gösterir!
Bu nedenle eğilimler insanın iyiliğine çalışmaktadır; ama
kişi irade gücünü kullanmayıp bu eğilimlere kendini kaptırır­
sa, onun tökezlemesine de sebep olurlar!
826-008

Bu okuma ile Edgar Cayce fiziksel doğum ile ruhun bede­


ne giriş saatlerinin farklı olduğunu ya da olabileceğini tekrar
belirtmiş olmaktadır. Nitekim bazı okumalar, ruhun bazen ne­
redeyse bir güne yakın gecikmeyle bedene girdiğini doğrulu­
yor. Ancak diğer okumalarda doğumla ilgili üç aşamadan söz
edilmektedir. Bunlar, Şekil 1' de gösterildiği gibi ruhsal doğum,
fiziksel doğum ve ruhun bedene giriş aşamalarıdır. Yukarıdaki
okuma bu aşamalardan sadece ikisini ele alıyor. Öyle de olsa,
"İRADE ruhsal güçlerle ilgilidir, yapılan seçimler kapsamın­
da . . . " sözleriyle, üçüncü doğum aşamasına (yani ruhsal doğu­
ma) ilişkin yerinde bir dokundurma yapılmaktadır.

. 1 04 .
JOHN WILLNER

ı. Ruh, yaşayacağı çevreyi ve anne-babasını seçer.


2. Ruh, olası ruhsal doğum saatlerini ve bunlara ilişkin
kozmik kalıp seçeneklerini gözden geçirir
3. Ruhsal doğum, seçilen saatte ve zeni! noktasında
gerçekleşir
4. Fiziksel doğum (dakikalar ya da saatler sonra) gerçekleşir
5. Ruh, sonraki 24 saat içinde bedene girer.

1
® r'
///il\\ ı
Ruhsal Doğum Fiziksel Doğum Ruhun Bedene Girişi

� � *
Astrolnglar burada bata yapıyorlar ve

Doğum Süreci pek de kesin olmayan birfiziksel doğum
saatine göre harita çıkarıyor/ar

Şekil 1 Doğumun Normal Gelişim Planı.

Edgar Cayce'ye göre, ruhsal ve fiziksel doğumlar (birbiriyle yer değiştirme


olasılığı da dahil olmak üzere) ruh tarafından izlenmektedir. Ruh, bedene
daha sonra giriyor. Kozmik kalıplar ruhsal doğum sırasında belirleniyor.

Edgar Cayce'nin söylediklerini tekrar değerlendirirsek,


akla hemen şu soru geliyor: "Harita doğum sürecinin hangi
anına göre düzenlenmelidir?" Ne yazık ki, Edgar Cayce'ye
bu soru hiç sorulmadı ve o nedenle yanıtlanamadı. Cayce'ye
yöneltilen soru çok genel olduğundan, yanıt da aynı kapsam
içinde alınmıştı. Soruya, "ya bu ya da öbürü şeklinde" iki se­
çenekli bir yanıtla karşılık verilmesi istenince, ruhun doğumu­
nu esas alan bir yanıtın yanlış olacağı baştan bellidir. Çünkü
buraya kadar yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere ruh,
astrolojik bir haritaya sahip değildir. Ruhun astrolojik eği-

, 105 ,
ÜNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

!imlere ruhsal planda doğrudan tepki vermesi beklenemez.


Ruhun, bedenden bağımsız olarak eğilimlerden etkilendiğini
düşünmek pek yerinde olmasa gerekir. Sonuç olarak, ruhun
bedene girişini esas alan bir doğum haritası pek anlamlı gö­
zükmemektedir. Bu nedenle yanıtın soru içindeki ikinci se­
çenekle çakışacağı baştan bellidir. Doğum haritasının ruhun
bedene giriş saatine göre değil, fiziksel doğum süreci içinde­
ki olaylara dayandırılması gerekir. Spiritüel-ruhsal güçler bu
aşamada devreye girmektedir.
Birçok astrolog yukarıda verilen soru-yanıt bölümünü fizik­
sel doğumun ilk nefesle başladığına ilişkin bir kanıt olarak sun­
maktadır. Harita onlara göre bebeğin nefes almaya başladığı sa­
ate göre düzenlenmelidir. Ne yazık ki bir sürü tartışmaya neden
olan da bu talihsiz yorumdur. Oysa Edgar Cayce okumada 'ilk
nefes' sözcüğünü kullanmadığı gibi, böyle bir düşünceyi de dile
getirmemiştir. Sonuç olarak, okuma metninin sadece bu bölümü­
nü dikkate alırsak, doğum haritasında başlangıç saatinin sorul­
mamış bir soru olarak kalmaya devam ettiğini söyleyebiliriz.
Okumada Mısır, Acem ve Hint astroloji öğretilerine ya­
pılan gönderme, Tropikal ve Sidereal Astroloji31 arasındaki
farka dikkat çekmektedir. Doğum haritasının yorumu zaten

3 1 Tropikal Astroloji batı sisteminde kullanılan Tropikal Zodyak esasına


göre çalışır. Tropikal Zodyak'ta başlangıç (referans) noktasını bahar
ekinoksu (gündönümü, gündüz ile gecenin eşitlendiği gün) belirler.
Bu nedenle baharın ilk günü (yaklaşık 22 Mart), Koç burcunun baş­
langıcı olarak kabul edilir. Sidereal Astroloji (Hint Astrolojisi) ise
Hint sisteminde kullanılan (ve yıldızların konumuyla hesaplanan)
Sidereal Zodyak esasına göre çalışır. Sidereal Zodyak'ta da, Tropikal
Zodyak'ta olduğu gibi başlangıç noktasının yeri Koç Takımyıldızının
ilk derecesi olmaktadır. Ama gündönümünün batıya doğru kayması
(presesyon) nedeniyle bu Zodyak sistemleri arasında her 72 yıl için
1 derecelik fark oluşmaktadır. Günümüzde bu fark 22-24 dereceyi
bulmuştur.(Ç.N.)

. 1 06 .
JOHN WILLNER

yeterince karmaşık bir iştir ve Mısır, Acem ve Hint astroloji­


lerine ilişkin öğretiler arasındaki farklı yaklaşımlar nedeniyle
bir yığın sorun yaşanmaktadır. Edgar Cayce'nin söylediğine
göre Acem Okulu tercih edilmelidir. Bu öğreti, şimdi bilinen
adıyla Tropikal Astroloji sistemine dönüşmüş bulunuyor.
Öte yandan, daha önce değinilen bir başka konu da sanki
bu açıklamayla güç kazanmaktadır. Diyor ki, " ... bunlar harita
ya da semboller şeklinde düzenlenir." Gerçekten de öyledir;
haritalar tam anlamıyla semboller kullanarak düzenleniyor.
Düzenlenen bu harita seçeneklerinin ruh tarafından gözden
geçirildiği düşüncesi daha açık bir şekilde dile getirilemezdi.
Edgar Cayce trans durumundayken fiziksel doğum saati­
ne ilişkin uyuşmazlıklar konusunda birçok ayrıntılı bilgi ver­
miştir. Aşağıda verilen okumaya göre, bir öncekinin tersine
astrologların hesabıyla aradaki zaman farkı iki burca çıkmak­
tadır. Gerçekten, kayıtlara geçmiş fiziksel doğum saatleri ile
doğrulanmış doğum haritalarının başlangıç saatleri arasında
iki burç kadar fark oluşması mümkündür. Bazı yazarlar gün­
dönümü noktalarının zaman içinde batıya doğru kaydığını
ileri sürerek oluşan farkı bununla açıklamaya çalıştılar. Bu
arada başka türlü açıklamalar da yapıldı. Ancak bunlar ya­
nıltıcı düşüncelerdir; ruhsal ve fiziksel doğuma ilişkin anlayış
eksikliğini yansıtıyorlar. Kitabımızın yazıldığı 1995 yılına de­
ğin gündönümü nedeniyle Tropikal ve Sidereal Zodyak ku­
şakları arasında oluşan kayma (presesyon) bir burçtan daha
azdır. Farkın iki burca çıkması durumunda söz konusu dü­
şünce uygulanamaz ve geçerli değildir.

Sonuç olarak, bu varlık hangi burçlar altında yeryüzünde


yaşamaya başlamıştı ? Siz Balık burcu diyorsunuz. Ama kayıt-

' 1 07 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Zara göre, sizin astrolojik hesabınızla bunlar arasında oluşan


fark iki burca yakındır.
5755-001

Okuma dikkatle incelenirse, 'burçlar' ve 'bunlar' çoğul


olarak kullanılmışhr. Doğum haritasındaki iki temel burç,
Güneş ve Yükselen burçlarıdır. Hassas bir yöntemle hesap­
landığı ve diğerlerine göre çok yakından izlendiği için, Gü­
neş burcu belirlenirken yapılan hatalar yok denecek kadar
azdır. Güneş burcu her gök günlüğü32 ve yıllıkta, birçok tak­
vim, gazete ve dergide bulunabilir. Yükselen burç ise fark­
lıdır. Yükselen (doğu ufku, ç.N.) hızlı hareket eder; öyle ki,
bütün burçlar gün içinde bir kez doğum yerine ait ufuk çizgi­
si üzerinden geçer. Yükselen, her zaman olmasa bile fiziksel
doğum saatinin iki burç gerisinde kalabilmektedir. Ancak bu,
ilk nefes kuralına uygun olarak hazırlanan doğum haritasına
uygulanamaz. Farkın iki burç olması, iki doğum saati arasın­
da iki-dört saate kadar fark demektir. Farkın iki burç olması
nedeniyle 5755 no.lu soru sahibinin Y ükselen burcu kesinlikle
Oğlak olmalıdır.
Bir somaki okuma harita seçimini ruhun bizzat yaphğını
açıklamakla kalmıyor, ebeveyn ve kardeşlerin de dikkate alındı­
ğını söylüyor. Üstelik eldeki seçenekler ruhsal öngörü ile gözden
geçirilmektedir. Yınelemek gerekirse, değerlendirme sırasında
zaman alıcı birçok koşul hesaba kahlıyor. Öyle ki, akrabalar ara­
sındaki karakter farkları bile değerlendirme kapsamındadır.

S-59: Niye erken yaşta anne ve babamdan ayrı düştüm ?


32 İng. Ephemeris: Güneş, Ay ve gezegenlerin herhangi bir anda burç için­
deki konumunu belirler.(Ç.N.)

' 1 08 '
JOHN WILLNER

Y-59: Bu tür deneyimleri doğru anlayabilmek için bazı bera­


berlikleri bir arada değerlendirmek gerekebilir. Çünkü
bazı durumlar fiziksel olmaktan ziyade ruhun dene­
yimiyle ilgilidir. Hatırlanacağı gibi, bu seçimi (maddi
aleme geçerken) vizyon gücüyle bizzat ruh yapmak­
tadır. Öyle olur ki, maddi aleme dönmesini sağlayan
insanların, onları kanal diye adlandıralım, ruhun ge­
lişmesine ya da gerilemesine katkısı pek azdır. Ruhun
yaklaşımı bellidir: "Benim annem, erkek ve kız karde­
şi kimlerdir, Tanrı 'nın iradesine boyun eğenler onlar
değil midir? " Ruh bunu bilerek tercihini yapar.
2301-001

"Bazı beraberlikleri bir arada değerlendirmek gerekebilir"


sözüyle, varlığın kendi haritası ile anne, baba ve kardeşlerinin
haritaları arasındaki ortak özellikleri de dikkate aldığı anlatılmak
isteniyor. Öyle görülüyor ki, ruh maddi aleme dönmeden önce
haritalar arasında gerek gördüğü tüm karşılaşbrmaları vizyon
gücüyle yapmaktadır. Bu öngörü bağlamında, yukarıdaki oku­
madan bu ruhun harita seçiminde "Tann'nın iradesine boyun
eğen" aile bireyleriyle yetindiğini anlıyoruz. Ruh doğru bir harita
seçmek istiyorsa, aile bireylerine ve diğer yakınlarına ait nitelikle­
re önem vermelidir. Bu konu yeterince önemli olduğu için kitabı­
mızın ayn bir bölümünde kapsamlı olarak ele alınacaktır.

Astrolojik açıdan ve yeryüzü yaşam deneyimi bakımın­


dan, varlığın maddi aleme girişi yani fiziksel doğum, akşam
saatlerine denk düşmektedir. Oysa ruhsal doğum büyücüler
saatine (gece yarısı, ÇN.) çok yakındır.
1391-001

. 1 09 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Doğum sürecinde Yükselen çok hızlı değişir. Bu neden­


le, aralarında birkaç dakika fark olsa bile, ruhsal horoskoba
ait Yükselen burcun fiziksel horoskoptaki Yükselen burçtan
farklı olması mümkündür. Ama yukarıda verilen okumada,
gece yarısıyla akşam saatleri arasında oluşan fark birkaç saati
bulmaktadır.
Buradan kesin bir sonuç çıkıyor: Astrologlar bu gerçeği
kavrayıp izledikleri yolu değiştirmezlerse, insanlığa yaptık­
ları hizmetin yararı azalacaktır. Horoskop düzenleme yönte­
mini herhangi bir bilgi kaynağından elde edilen doğum bil­
gisine dayandırmanın uydurma bir yaklaşım olduğu açıktır.
Bu sanatı bilen birisi harita okumayı pekala becerebilir ama
elimizdeki kayıtlara göre bu değerlendirmelerde birçok şey
gözden kaçabilmektedir. Sonuç olarak, mevcut astrolojik yo­
rumlar kısmen kusurludur ve yanlışlardan arındırılması gere­
kiyor. Her şey bir tarafa, uygulama alanında astroloji kendine
yetecek ölçüde gerçeklerle doludur. Kusurları olsa da, zaten
bu nedenle yaşamaya devam etmektedir.
Bir sonraki okuma fiziksel ve ruhsal doğum saatleri ara­
sındaki farkı göstermekle kalmıyor; dikkatimizi bu kez alın
yazısı (ya da kader) konusuna çekiyor. Burada, ruhun kendi
kaderini özgür iradeyle belirlediği açıklanmaktadır. Böylece,
savımıza önemli bir kanıt daha eklenmiş oluyor. Soru içinde
geçen "ruhun doğumu" şeklindeki ifadenin, yanıtta "ruhsal
(spiritüel) doğum" ile yer değiştirmiş olması ilginçtir. Edgar
Cayce bu kez hiçbir kuşkuya yer bırakmıyor:

S-3: 1 7 Ocak 1913 tarihinde doğan bu kişiye ait fiziksel


doğum saatini ve ruhun doğum saatini verir misi­
niz ?

, 110 ,
JOHN WILLNER

Y-3: Elbette. Fiziksel doğum ve ruhsal doğum saatleri ara­


sında otuz-otuz beş dakika fark bulunuyor. Bunun
sonucunda, kalıtsal etkiler diye tanımlayacağımız
güçlerle birlikte, bunlara uygun bir çevre oluşmakta­
dır. Varlık, özellikle bu yaşamında ve söz konusu çev­
re koşullarında bu kozmik güçlerden etkilenecek ya da
kozmik VE fiziksel etkilerden oluşan karmik nitelikli
güçlerle buluşacaktır. Bazı kimseler bu ilişkiye kader
demektedir. Diğerleri ise kişinin kendi davranışları
neticesinde bu buluşmanın ortaya çıktığını düşünür.
275-005
Kozmik güçlerle ancak ruhsal bir doğum haritasında kar­
şılaşırız. Daha önce belirtildiği gibi, ruha ait bir doğum hari­
tasından söz etmek anlamsızdır. Birçok okumada fiziksel ve
ruhsal doğum saatleri arasında fark oluştuğu ve seçilen do­ (

ğum saatinin, yeryüzünde kişiyi bekleyen kaderle uyum için­


de olduğu yinelenmiştir. Kader kapsamında karmik ve koz­
mik güçlerle, fiziksel etkilerle karşılaşmak da vardır. Ruhsal
ve fiziksel doğum saatlerinin farklı olduğunu açıklayan oku­
malar bu konuda en ufak bir kuşkuya yer bırakmıyor.

Doğum saati öğleden önce 10:58 'dir. Ama ruh, spirit ve fi­
ziksel bedenden oluşan varlığın tamamlanması öğle saatlerini
bulmaktadır.
234-001

S-11: Fiziksel ve ruhsal doğum arasındaki süreyi bildirir


misiniz ?
Y-11: Dört buçuk saat kadar.
566-001

' 111 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Yukarıda verilen iki okuma, oluşan zaman farkının mut­


lak değeri konusunda bize yeterince bilgi vermektedir. İlk
okumada bu fark yaklaşık bir saat iki dakika dolayındadır.
Rastlantıya bakın ki, kayıtlara geçmiş fiziksel doğum saatleri
ile hesaplanan ruhsal doğum saatleri arasında bugüne değin
bizim de karşılaştığımız en büyük negatif fark dört buçuk
saat kadardır. Peki, farkın pozitif olması mümkün müdür? Bu
farkların mertebesi ne kadardır?

S-6: Ruhun çocuk bedenine girişi hamile kalındığı zaman


mı, doğumda mı, yoksa bu ikisi arasında geçen sürede
mi gerçekleşmektedir?
Y-6: İlk nefes aldığı an olabilir; doğumdan birkaç saat önce
ya da doğumdan birkaç saat sonra da olabilir. Bu, du­
ruma ve çevresel koşullara bağlıdır.
457-01 0
Bu soru ruhun bedene girişiyle ilgilidir, ruhsal (spiritü­
el) doğumla değil. Anlaşıldığı üzere, birbirine yakın olmak­
la birlikte ruhun bedene girişi ile ruhsal doğum genellikle
aynı zamanda gerçekleşmiyor. Ruhsal doğum saatiyle ilgili
kanıtlarımız, Edgar Cayce'nin açıklamalarıyla uyumlu olan
ve doğrulanmış doğum haritalarına dayanmaktadır. Ruhun
bedene giriş zamanını belirleyen bir yöntem henüz geliştiri­
lebilmiş değildir.
Ruhun en önemli görevi ruhsal doğumu denetlemektir.
Ruhsal doğum için ve seçilen doğum saatiyle bağlantılı koz­
mik etkileri yakalamak amacıyla fiziksel doğum süreci ruh
tarafından önceden başlatılmaktadır. Eğer her şey yolunda
gidiyorsa, fiziksel doğumun tamamlanması için gerekli olan
diğer işlemler ruh için fazla önemli değilmiş gibi görünüyor.

. 1 12 .
JOHN WILLNER

Elli yıllık çalışmalarımızın sonucuna göre, doğrulanmış


haritada kullanılan başlangıç anı ile ilk nefes alınan an ara­
sında saptanan en küçük fark yaklaşık üç dakikadır. Edgar
Cayce yukarıda verdiğimiz okumada ruhsal doğumun fizik­
sel doğumdan önce gerçekleştiği eğiliminden söz etmemek­
tedir. Gerçekte, fiziksel doğum bazen saatleri bulan uzun bir
süreç olmakta ve astrologlar bu sürecin yalnızca bitiş zama­
nıyla ilgilenmektedir. Yaptığımız araştırmaların sonucuna
göre, kayıtlara geçmiş fiziksel doğum saatiyle ruhsal harita
başlangıç saati arasındaki fark negatiftir. Bir başka deyişle,
ruhsal doğum sancının ilk duyulduğu an ile bebeğin yeryü­
züne fiziksel olarak giriş yaptığı zaman arasında gerçekleş­
mektedir. Ruhsal doğum ile fiziksel doğumun bitiş saatleri
arasında oluşan ortalama negatif fark yaklaşık bir buçuk saat
kadardır. Diğer bazı araştırmacılar bu ortalamanın iki saat ol­
duğunu ileri sürüyorlar. Ne yazık ki hiç kimse söz konusu
ortalamaların doğrulanması amacıyla Edgar Cayce'ye bunu
sormadı. Öte yandan, ruhsal doğumun fiziksel doğumdan iki
saat önce gerçekleşmesi hiç de zor olmasa gerekir. Ruh da, bu
süreç içinde bedene girmiş olabilir.
Bugüne değin karşılaştığımız en büyük pozitif sapma
yaklaşık yirmi bir dakikadır. Kim bilir, belki de bu hesaplarda
kullanılan fiziksel doğum saati geçerli olmayan bir tutanağa
dayandırılmıştı. Ancak, Edgar Cayce'nin önceki açıklamasına
göre, ruhsal doğum ya da ruhun bedene girişi sanki fiziksel
doğumdan sonra da gerçekleşebilmektedir. " . . . doğumdan
birkaç saat sonra da olabilir," dendiğine göre bu da bir olası­
lıktır. Ancak, biz şimdiye değin hiçbir doğum haritasında bu
durumla karşılaşmadık; doğrusu neden diye sormak gerek!

' 113 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Üstelik daha da büyük pozitif farkların oluşması bizi şaşırt­


mamalıdır. Böyle bir farkın oluşması için herhalde olağanüs­
tü "çevre koşulları" olmalı. Söz gelişi, kaza benzeri şok edici
bir olay, doğum sürecini başlatmış olabilir. Bu şok edici olay
karşısında ruh, seçimini erteleyebilir ya da uygun bir seçene­
ğin gelmesini bekliyor olabilir. Gerçekleşmesi planlanan bir
doğum saatine karar verilmişken, çevre koşullarında oluşan
beklenmedik bir değişim nedeniyle harita seçeneklerinin tü­
müyle değişmesi mümkündür. En yakın doğum saati uygun
bulunmamış olabilir. Beklenmeyen ve böylesine büyük bir
olay karşısında ruhun anında tepki vermesi gerekmeyebilir.
Dikkate alınması gereken o kadar çok şey var ki. . . Farklı bir
,
kişilik, olayların farklı zamanlarda oluşacak olması, dış görü­
nüşte önemli bir farklılık, yaşama bakışın bütünüyle değiş­
mesi, anne ve baba özelliklerinin yerli yerine oturması, gele­
cekte doğacak çocukları, akrabalar, amcalar, hala ve teyzeler,
arkadaşlar vs ... Gerçekte bunlara birkaç saat içinde karar ver­
mek bile yeterince hızlı davranmayı gerektirir. Bizim alışhğı­
mız düşünme süreci, bilginin hafızadan çağrılması ve işlenme
hızıyla orantılıdır. Ruhun düşünme hızı belki daha yüksektir
ya da pek farklı değildir. Doğruyu söylemek gerekirse, bil­
miyoruz. Beklenmedik durumların nasıl ve hangi koşullarda
oluşabileceğini düşünürsek " ... doğumdan birkaç saat sonra"
sözüyle anlatılmak istenilen şeyi anlamamız zor değildir.
Anımsamanızı istiyorum: Varsayımımıza göre, harita bil­
gisi bebeğin bedenine kaydedilince ruhsal doğum tamamlan­
maktadır. Bu, uzun bir fiziksel doğum süreci içinde gerçekle­
şiyor. Genel konuşma üslubu içinde ruhsal ve fiziksel doğum­
dan birlikte söz edebiliriz ama ayrıntılı bilgi verirken bunları
birbirinden ayırt etmemiz gerekiyor. Ruhun bedene girişi bu

' 1 14 '
JOHN WILLNER

kapsam içinde düşünülemez. İnsanların anladığı tarzda söy­


lemek gerekirse, ruhun bedene girişi doğumdan bir hayli son­
ra gerçekleşebilmektedir.

S-11: Fiziksel doğum ve ruhun bedene giriş saatlerini_ tam


olarak söyleyiniz.
Y-11: B U varlık için, bizim bulgularımıza göre ve insa­
noğlunun zaman ölçüsüyle dört ile dört buçuk saat­
lik fark oluşmaktadır. İnsanın aklına gelen soru, bu
tartışma konusu, bize göre şöyle açıklanabilir: Yaşam
E VRENSEL bilincin maddi alemdeki ifadesidir, yani
bilinen ya da söylenen biçimiyle, evrim sürecinde ya­
şanan tüm gelişmelerdir. Bu, gebelikten başlayarak
sizin deyiminizle ölüm dediğiniz noktaya kadar bede­
nin bir parçası olarak kalır. Ruh yeryüzündekifiziksel
yaşamı belirli bir dönem için kullanmaktadır ya da
ona yoldaşlık etmektedir. Yaşanan değişim ise, belir­
li bir bedende ortaya çıkan ve varlığın İSTEYEREK
kendine doğru çektiği ya da kendinden uzaklaştırdığı
etkinliklerle birlikte gelir. Anlıyorsunuz değil mi?

S-12: İki doğum saatinin arasında neden fark vardır, arada­


ki süreç içinde ne olmaktadır?
Y-12: Bir fiziksel varoluş ya da yaşam, eldeki verilere göre
başlangıçla ilgilidir ve evrensel bilincin ifadesidir.
Anladığınızı umuyorum. Söz konusu bedende olduğu
gibi, fiziksel varoluş ya da bedenin FİZİKSEL ortama
giriş S ÜRECİNDE, B U ruhun B U bedene yerleşme
kararı verilmektedir. Anlaşılıyor değil mi?
276-003

. 1 15 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Düzenli olarak ve uzun yıllar boyunca Edgar Cayce'ye bu


doğrultuda pek çok soru yöneltilmiştir. Bazıları, biraz önceki
gibi tartışma götürür. Ama sanki oturumlara hiç ara verilme­
miş gibi sorular birbirini izlemektedir. Konunun ele alınış tar­
zı çoğu kez ya ruhun bedene girişini ya da fiziksel-ruhsal do­
ğumu esas almaktaydı. Ne var ki Edgar Cayce her seferinde
kozmik kalıpların bedene işlenme konusunu ruhsal doğumla
özdeşleştirmiştir. Ruhsal doğumdan önce bir karar verme sü­
recinin yaşandığını birçok kez yinelemiştir. Kararın doğum
yerinin hemen üzerinde verildiğini söylemektedir. Ruh ve
spirit doğum yerinin üzerindeki zenit noktasından harekete
geçiyor. Bunlar havada durabilmek için yerkürenin dönüş hı­
zına uygun şekilde hareket etmek zorundadır. Anlaşılan, ruh
zodyak çarkının dönüşünü bu konumda izlemektedir.
Aşağıda verilen okumadan, bedene giriş sürecinde bile ru­
hun kişilik değişimine hazırlıklı olduğunu anlıyoruz. Kuşku
duymaya yer bırakmayacak biçimde görülüyor ki, ruh giriş
yapmaya hazırlanırken bile harita seçeneklerini gözden ge­
çirmeye devam etmektedir. Yükselen burç, astrolojik anlayı­
şa göre kişilik özelliklerini yansıtır. Kişilik değişimi farklı bir
Yükselen derecesi ve burç demektir. Akla uygun olan, fark­
lı kişilik seçeneklerinin oluşması için doğum haritalarında
Yükselenin farklı burçlara karşılık gelecek biçimde ve zaman
bakımından yeterince birbirinden uzak olmasıdır. Gerçekten,
olası haritalar arasında çoğunlukla birkaç saatlik fark olu­
şabilmektedir. Edgar Cayce fiziksel doğumla ruhun bedene
girişi arasındaki farkın saatlerle ölçüldüğünü sürekli olarak
doğrulamıştır. Bununla beraber, Cayce ölümünden önce ver­
diği bir okuma içinde ilk nefesten de söz eder. Ama bu konu
ruhun doğumuna ilişkindir, önemli bir fark:

. 1 16 .
JOHN WILLNER

S-26: Ruh bedene doğumdan önce mi girer?


Y-26: Ya fiziksel anlamda ilk nefesle birlikte ya da maddi
alemin zaman anlayışına göre ilk yirmi dört saat
içinde bedene girmektedir. Bu her zaman ilk nefeste
gerçekleşmez, bazen saatler alabiliyor. Giriş yapmaya
hazırlanırken bile kişilik değişimi mümkündür.
S-27: Ruh bedene girinceye kadarfiziksel bedeni canlı tutan
nedir?
Y-27: Bunun spirit olduğundan kuşkunuz olmasın! Çünkü
spirit maddenin özüdür; yaşam kaynağı, Tanrı'dır.
Anlıyorsunuz, değil mi?
2390-002

Verdiğimiz okumalarda, ruhun normal koşullarda bedene


girı;neden önce ilk nefesi beklediği söyleniyor. Yaşamın kayna­
ğı olan spirit, bebeğin bedenine bu olay gerçekleşmeden önce
girmektedir. Bu arada bireysel özellikler ve kişilik seçilmiş ve
doğum haritası belirlenmiştir. Ruh bedene girmeden önce, ya­
şamı sürdürmek spirite düşmektedir. Ruhun bedene girişi ilk
. nefeste, ilk gün ya da daha sonra olabilir.
Tüm bu seçim sürecinden ruh sorumludur. Doğum rast­
gele oluşmaz. O, bir enerji paketi olarak yukarıdan gelir. Enerji
paketinin aşamalı olması mümkün değildir, iyi tanımlanmış
ve kesindir. Giriş bir anda, belki de ışık hızında tamamlanır.

S-15: Ruhun çalışmak istediği gelişim düzeyine uyan çe­


şitli kalıplardan söz edilebilir mi? Örneğin, bir ruh
kendi bireysel gereksinimlerine uygun düşen birçok
kişilik içinden birini seçebilir mi?
. 1 17 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Y-15: Doğrudur.
5749-014

Bir konuyu netleştirmek yararlı olacaktır. Astrolojide


kişilikler Yükselen burç kapsamındadır. Bireysel özellikler
ise Güneş burcunun kapsamına girer. Güneş burcu doğum
günüyle belirlenir. Güneş burcu ayda bir kez ve belirli bir
anda değişir. Oysa zaman ekseninde bir dakikalık değişim,
Yükselen için kabaca 15 dakika mertebesinde bir açı farkı
demektir. Yükselen, yaklaşık olarak iki saat içinde bir başka
burca adım atar. Eğik kutup ekseni ve mevsimler nedeniyle
bu süre önemli ölçüde değişebiliyor. Doğum saatinde yapı­
lan küçük bir değişiklik Yükselenin burç değiştirmesine ne­
den olabilirken, Güneş açısı derecenin küçük bir kesri kadar
fark eder. Ruhun olası kişilik tiplerinden birini seçmesi için
önündeki farklı Yükselen burçlarına sahip doğum haritaları
bulunmalıdır. Dört buçuk saatlik bir zaman dilimine normal
olarak iki ya da üç Yükselen seçeneği girer. Genellikle potan­
siyel doğum haritalarının sayısı daha çoktur. Bu durumda,
kendi içindeki çeşitlemelerle birlikte iki ya da üç kişilik seçe­
neği ortaya çıkmaktadır. Söz konusu süre içinde kimlik değiş­
mez. Herhalde, ilkesel düzeyde bundan daha iyi bir uzlaşma
beklenemezdi.

Hiç kimse rastlantı sonucu yaşama başlamaz, bu kendi


seçimidir: Öğrenecek ya da kendisiyle yüzleşecektir. Çevre ko­
şullarına bağlı olarak, ruh oluşan fiziksel olanakların eşsizliği
içinde ve arayış tarzına göre kendi ifadesini bulur. Bunlar bir
bütün olan deneyimin parçalarıdır.
2990-002

. 1 18 .
JOHN WILLNER

Evet, ruh bir seçim karmaşası içindedir ve seçme irade­


si ona 'doğmadan önce' verilmiş bir haktır. Bu noktanın çok
önemli olduğuna şüphe yok. Ruh seçim yapmak için irade
gücünü kullanır ve bunu yapma yeteneği Yaratan'ın ona sun­
duğu bir armağandır. Ancak ruh bu irade gücünü kullanırken
bir bedel ödemek zorunda kalır.

Maddi alemdeki deneyime başlamak rastgele bir olay de­


ğildir; yapılan bir seçimin sonucudur. Çünkü her ruh doğuş­
tan irade gücüyle donatılmıştır. Bu, ona verilen bir haktır,
Yaratan'ın bir armağanıdır. Bunu, maddi aleme geçerken öde­
nen bir bedel olarak da düşünebilirsiniz.
2462-002

Buraya kadar, Edgar Cayce' den yeterli sayıda okuma ve­


rerek fiziksel doğum sürecinin son aşamasıyla ruhsal doğum
saatinin çoğu kez çakışmadığını göstermiş olduk. Ruhsal do­
ğum, genellikle sancılarla başlayan ve bebeğin fiziksel aleme
girişiyle son bulan süreç içinde gerçekleşmektedir. Zamanlama
konusunun önemli olması nedeniyle, bu hususu teyit eden
�·kuma sayısı çok fazladır. Edgar Cayce, okumalarında konu­
yu tekrar tekrar ele almak suretiyle, bu arada birçok küçük
gizemli konuyu bizlere açıklamış olmaktadır.
Özet olarak, kozmik güdüler ancak ruhsal doğumu te­
mel alan bir harita kapsamında ele alınabilir. Ruhun önün­
de aynı kimlik için farklı kişilik özelliklerine karşılık gelen
bir dizi olası yaşam biçimi vardır. Yapılan seçim, yeryüzüne
ayak basan canlının kaderini belirlemektedir. Ruhsal ve fi­
ziksel doğum saatleri arasındaki saat farkı değişkendir ve
bazı durumlarda dört buçuk saati bulur. Seçeneklerin sayısı
açıklanmamıştır ama bunlar Yaratan'ın bağışladığı birer ar-

' 1 19 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

mağandır. Maddi alemde kendini ifade etmenin bedeli, seçi­


len alın yazısıdır. Sözünü ettiğimiz faktörlerin tümü birbiriyle
uyum içindedir.
Astrologların inatla sürdürdüğü zamanlama hatası bu gö­
rüntüye ters düşmektedir. Onlar kabul etmediği için yüzyıllar
boyunca kabul gören kimi astrolojik ilkeler dikkate alınamı­
yor ve horoskopta hatalı doğum saati kullanma alışkanlığı
devam ediyor. Bu durumda astrolojinin bir yönüyle iş gördü­
ğü ama diğer yönüyle eksik kaldığı düşünülecektir. Yaratıcı
insan aklı elbette bu hata ve ihmallerin nedenini aramalıdır.
Bunun sonucu olsa gerek, kimi astrologlar yeni yöntemler ge­
liştirmektedir: Kimi doğum saatini düzeltmek için yeni yollar
uyduruyor. Kimi doğum öncesi döneme ilişkin yeni bir hesap
yöntemi geliştiriyor. Kimi henüz keşfedilmemiş gezegenle­
rin hayalini kuruyor ya da asteroitlerin33 konumunu yeniden
değerlendiriyor. Kimi yeni ve akıllıca düşünülmüş matema­
tiksel yöntemlere başvuruyor ya da bir başkasının öne sür­
düğü yöntemi deniyor. Kimi başka açıların etkisini dikkate
almak üzere gezegenler arasında orta noktalar tanımlamaya
girişiyor. Kimi de uyumsuzlukları becerikli bir biçimde ma­
kul göstermeye çalışıyor. Doğumun tam da bir astrolojik evin
başlangıcında gerçekleştiğini kabul edenler olduğu gibi, etki
aralığını (İng. orb) geniş tutmayı yeğleyenler de var. Bir baş­
kası da, doğum haritasını işaret ederken (sanki aynı şeymiş
gibi) başka şeylerden söz edebiliyor. Dürüst bir değerlendir­
me yapmak gerekirse, günümüzde bu yöntemlerin hepsini
deneyen insanlar var. Genel durum o ki, Edgar Cayce'nin de
belirttiği gibi, doğum haritalarında bol miktarda zamanlama
hatasının yapıldığı bir dönem yaşıyoruz.

33 Mars ile Jüpiter arasında konumlanan küçük gezegenler kuşağı. (Ç.N.)

' 120 '


5

DOGUM HARİTASI BİLGİLERİNİN Y ERİ

Spiritin yerküreye doğru uçuş yolculuğuna başlamasının


ardından, seçilen astrolojik etkilerin bedende kaydedildiği
yeri araştırmak ve eğilimlerin ifade ediliş yöntemi üzerine
düşünmek yararlı olacaktır.
Doğum haritası bilgilerinin iç salgı bezlerine34 yerleşti­
rildiği iddiası felsefeyle uğraşan yazarlar kadar, diğer bazı
araştırmacılar tarafından da ileri sürülmüştür. Bunun akılcı
bir nedeni, bezler tarafından üretilen salgıların (hormonların)
birçok bedensel işlevi denetliyor olmasıdır. Doğum haritasın­
da, benzersiz bir kozmik kalıba dökülen ve ruhun kimliğini
tanımlayan bilgiler yer almaktadır. Bireyin bu yeryüzü yaşa­
mında yüz yüze geleceği, önemli tarihlere denk düşen sayı­
sız güdü ve yönelimler de burada gösterilir. Bezlerin ürettiği

34 İç salgı bezleri, ürettikleri hormonları salgılayıcı hücrelerin çevresin­


de bulunan ekstrasellüler boşluğa bırakmaktadır. Bu hormonlar daha
sonra kapiller damarlara geçmekte ve kan aracılığı ile taşınmaktadır­
lar. Endokrin sistemini bu bezler oluşturur. Bu sistem metabolizmanın
eylemlerini, büyümeyi ve fiziksel gelişimi düzenler, üreme etkinliğini
yönlendirir. Temel dürtü ve duygular, beden sıcaklığı, doku onarımı ve
benzeri işlevler de endokrin sistemin salgıladığı hormonlar tarafından
düzenlenmektedir. Hormonlar, kendilerine özgü hedef hücreleri etkile­
yen kimyasal maddelerdir. Bunlar etki süreleri değişmekle birlikte çok
düşük yoğunlukta bile etki gösterebilir. (Ç.N.)

. 121 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

salgılar, söz konusu güdülerin ortaya çıkmasında rol oynuyor


olabilir. Şimdiye değin bu kanıtlanabilmiş değildir. Öte yandan
bu düşünce Edgar Cayce'nin okumalarıyla ve Kutsal İncil'in
ilgili bölümleriyle uyum içinde görünmektedir. Okumalar da
dinsel metinleri desteklediğine göre, bizim bu konu üzerinde
düşünmemiz için iyi bir neden ortaya çıkıyor.
Kendi çalışmalarımızın dışındaki bilgi ve kanıtlara da ilgi
duymamızın nedeni, Edgar Cayce okumalarının en kuşkucu
aydınları da kapsamak üzere, herkesin yararına olduğu ger­
çeğidir. Gereksinim olsun olmasın, astrolojik bir konuda farklı
kaynaklardan gelen düşüncelerin uyum içinde olması güven
duygumuzu güçlendirmektedir. Bilindiği üzere, günümüz as­
trologlarına yöneltilen eleştirilerden biri de iddialara destek
olacak kanıtların ender olarak verilmesidir. İnsan kendinden
emin değilse kullanılan sözcüklerin eğilimi daha otoriter olu­
yor. Ancak yerküremiz Balık Çağından Kova'ya geçerken kör
bir inancın baskın gelmesi beklenemez. Kabul etmek gerekir
ki, hoşgörü ortamından çıkıp soğukkanlı akıl yürütme orta­
mına giriyoruz.
Yaşam okumaları başladıktan sonra Edgar Cayce'ye
İncil'in gizemli bölümlerini yorumlamak üzere birçok soru
yöneltilmişti. Bu okumaların bazı bölümlerinde iç salgı bez­
lerine de gönderme yapılıyordu. Kendi hesabımıza, ihtiyatlı
davranarak söylenenlerin doğru olup olmadığını kontrol ettik
ama kusurlu bir şey bulamadık. Şimdi aktaracağımız okuma,
düşüncelerimize önemli bir katkı yapıyor. Bunlar Cayce'nin
kararlı vizyon gücünü göstermektedir.

9. Bazı kimseler uzun zamandır yedi merkeze yorum


getirme arayışı içindedir. Farkındalığı artan ya da

. 1 22 .
JOHN WILLNER

gelişimin ileri aşamalarına ulaşanların çoğu bedenin


çeşitli bölümleriyle fiziksel, zihinsel ve ruhsal bölüm­
ler arasındaki' bağlantı ya da ilişkiyi görmekte başarılı
olmuşlardır. Bazıları ise, bunları güdülerle uyarılan
zihinsel süreçler olarak yorumlamakta ve bu nedenle
zihnin uyardığı merkezler olarak anlamaktadır.
10. Bu yorumlar ve sunulan koşullar birlikte incelendi­
ğinde anlaşılacağı gibi, bunlar göreceli olarak doğ­
rudur. Çünkü maddi alemde beden, zihin ve ruh
gerçekte BİR 'dir. Analiz edecek olursak ve İncil 'de
Yohanna'nın Esinleme bölümünde verildiği gibi, bu
merkezler insanlar da dahil olmak üzere her canlı or­
ganizmada etkindir. Tanrı 'yı aklıyla kavrayabilen ve
bunu ilişkilerine yansıtabilen insanoğlu, ne yazık ki
aklıyla yoldaşlarının yıkımına da yol açabiliyor. Bu
kimseler eylemleriyle KENDİ yıkımlarına neden ol­
duklarının farkında değildir.
281 -005

Yedi merkez, iç salgı bezleridir. Bunlar fiziksel, zihinsel ve


ruhsal etmenlerle göreceli bir ilişki içindedir. Çünkü beden,
zihin ve ruh bir' dir. Yine de, analiz edildiğinde görüleceği
gibi, "bu merkezler insanlar da dahil olmak üzere her canlı
organizmada etkindir." Burada özel olarak belirtilmese de,
etkiler gezegenlerden kaynaklanmaktadır. Ama bu noktada
bir uyarı alıyoruz: İnsan, arkadaşının yıkımına yol açan bir
anlayış içinde olursa, eylemin etkisi kendine de zarar veriyor.
Savaşlar ve hasımlara karşı yürütülen her mücadele ciddi so­
nuçlar doğurmaktadır. Çünkü bu durumda ilgili tüm ruhların
ilerlemesini durduran bir etki yaratılmış oluyor.

. 123 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

İsa peygamberin havarilerinden Yohanna'nın Esinleme


Kitabı'nda astrolojiye ilişkin özlü sözler bulunmaktadır. Aslan,
canavar, adam ve kartal tanımları astrolojide Aslan, Boğa, Kova
ve Akrep burcu simgeleridir. Bunlar yeryüzünün kurucularıdır.
On iki Zodyak burcu öncü, Sabit ya da Değişken niteliklidir ve
her nitelik grubunun içine dört burç girer. Burçlar dört elemen­
te ayrılır: Ateş, Toprak, Hava ve Su. Bu elementler kimyacıların
gerçekte inanarak kendilerini kandırdıkları gibi kimyasal ele­
mentlerin eski bir listesi değildir. Sürekli olarak yinelenen yedi
sayısı, hem salgı bezleri sayısına hem de İncil'in yazıldığı tarih­
te bilinen gezegenlerin sayısına eşittir. On iki sayısı ise Zodyak
burçlarıyla bağlanhlıdır. Esinleme Kitabındaki sözcükler kolay
anlaşmıyor. Ama Edgar Cayce'nin söyledikleriyle bire bir ben­
zerlik göstermesi ilgi çekicidir.

5-1 : İncil'de, altıncı melekle bağlantılı olarak Fırat akar­


suyu na bağlı dört melek ne anlama gelmektedir?
[Başl.2: 1 4; Esinl.9: 14,16: 12]
Y-1 : Söylediğimiz gibi, Esinleme'nin her yerinde bedenin
belirli bir bölümüne, duyguların fiziksel, zihinsel ve
maddi bağlantılarına ve bölümler arasındaki faaliyet­
lere gönderme yapılmaktadır. Bunlar varlığın kendi­
ni ifade ettiği ya da gelişimin belirli bir aşamasına
ilişkin konulardır. Başka bir deyişle, bunların tümü,
yazarın hitap ettiği kimselerin iyi bildiği gibi insa­
noğlunun deneyimidir.
İlk başta olduğu gibi, Fırat akarsuyu ya da güzel akarsu
[Frat.]35 ya da [Başl. 15:1 8 ile uyumlu olarak] fiat36 şimdiki an-

35 İng. Dost, kardeş anlamında (Ç.N.)


36 Ing. Buyruk anlamında (Ç:N.)

' 124 .
JOHN WILLNER

layışımıza göre, öncüllerin etkisi ve gücüyle bireysel varlığın


enerji merkezlerini açan, duygu ve anlayışına, yaşam koşulları­
na yön veren bir dizi değişimin başlangıç anını simgeliyordu.
Sonuç olarak, Fırat akarsuyu geçmişten bugüne elde edi­
len olanaklarla bireyin tekrar zihinsel, ruhsal ve maddi olarak
yapacağı ya da uygulayacağı şeyleri göstermektedir.

S-2: Fırat akarsuyuna bağlanan dört melek kimlerdir?


Y-2: Daha önce belirtildiği gibi, bunlar dört etkiyi; Hava,
Toprak, Ateş ve Su elementlerini anlatmaktadır. Var­
lık-ruh-birey, şimdi bu etkilerin her birini tekrar ken­
dine ait bir parça gibi algılıyor.
281 -031

Ruhun yeryüzüne gelişiyle birlikte boy gösteren yeni eği­


limler ve bedende akmaya başlayan değişimlerle Fırat akar­
suyu arasında bir paralellik kurulmaktadır. Eğilimler fiziksel,
zihinsel ve maddi duygular şeklinde kendini gösterir. Bunların
faaliyeti bedenin çeşitli bölümlerine paylaştırılmakta ve bu
merkezler etkinleştirilmektedir. Okuma içinde Zodyak kuşağı­
nın elementlerinden de söz ediliyor. Gezegensel etkiler, önce­
den geliştirilmiş olan bir düzen içinde salgı bezleri üzerinden
uygulamaya konuyor. Söz konusu merkezleri uyaran gezegen­
lerin tamamı Hava, Toprak, Ateş ya da Su burçlarından birine
girmekte ve etkilerini buna göre göstermektedirler.

11. Beden içinde Yaratan'ın insanoğluna armağan olarak


sunduğu bir eylem düzeni vardır. Sadece fiziksel be­
dendeki güçleri değil, zihni ve ruhu da kapsayan üre­
me, bozulma ve yeniden yapılanma olgularıyla salgı

' 125 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

bezleri arasındaki bağlantı, istendiği takdirde kolayca


görülebilir.
12. Ruhun beden içinde beslendiği kaynaklar ve salgı bez­
leriyle bağlantılı güçler birbirine fazlasıyla yakındır.
281 -038

Yedi salgı beziyle ruh arasında bağlantı kuran bu açıkla­


ma özellikle önemlidir. Edgar Cayce'nin söylediğine göre, sal­
gı bezlerini etkileyen güçlerle "ruhun beden içinde beslendiği
kaynaklar" arasında çok yakın bir ilişki bulunuyor. Bu bağ­
lantı yalnızca üreme, bozulma ve yeniden yapılanma gibi be­
densel işlevlerle sınırlı kalmaz; zihin ve ruh için de geçerlidir.
Bezler ruhun konumlandığı yerlerdir. Cayce'nin sözünü etti­
ği bezler Yumurtalık ve Erbezi, Leydig (ya da Leydik), Solar
Pleksus (Adrenal, böbreküstü bezleri), Timüs, Tiroit, Epifiz ve
Hipofiz' dir. Hiçbirinin salgısı bedene bir kanal aracılığıyla ile­
tilmez.
Konumuzla doğrudan ilgili olmasa da, Cayce bir soruyu
şöyle yanıtlıyor:

S-5: Beden içindeki konumu itibarıyla en yukarıda olan


bez hangisidir; Epifiz mi, Hipofiz mi?
Y-5: Hipofiz bezi!
281 -029

Bu yanıt tıp çevrelerinde anlamlı bir kaş hareketine neden


olabilir. Çünkü ayakta duran bir insanda Epifiz bezi Hipofiz' in
biraz üzerinde durmaktadır. Aslında, soru salgı bezlerinin fi­
ziksel konumuyla değil, dizilme mantığıyla ilgilidir. Dikkat
edilmesi gereken husus budur. Acaba bu bezler yer mi değiş-

' 126 .
JOHN WILLNER

tirmişti? İncil'le ilgili birkaç okumayı aktarmak amacıyla şim­


dilik bu konuyu bir yana bırakıyoruz, tekrar döneceğiz.

5-6: Esinleme'de adı geçen simgelerle bağlantılı olarak,


bedenin on iki temel bölümü nelerdir?
Y-6: Bir bölümü bedenin genel yapısıyla, bir bölümü fizik­
sel anlamda kişisel canlılığın sürdürülmesiyle ve bir
diğer bölümü de zihinsel, maddi ve ruhsal etkilerle
bağlantılıdır. Her birini, maddi alemde yürütülen çe­
şitli faaliyetler için etkin duruma getirilen bedensel
güçlerde görmemiz mümkündür.
281 -030

Zodyak kuşağının on iki temel bölümü, 4x3 boyutunda


bir matris oluşturur. Her burç Öncü, Sabit ya da Değişken' dir.
Bunlardan her biri Ateş, Toprak, Hava ve Su olarak tanımla­
nan dört temel özelliğe sahiptir. Ateş burçları fiziksel canlılık
sağlamaktadır. Toprak burçları maddi alemle, Hava burçları
zihinsel süreçle bağlantılıdır. Su burçlarının ruhsallıkla bağ­
lantısı vardır. Bunlardan başka, üç temel bölünme bu eğilim­
lere canlılık katar ya da baskın bir özellik kazandırır (Öncü
burçlar), yapıcı ya da heveslidir (Sabit burçlar), aydınlatıcı ya
da işbirliğine yatkındır (Değişken burçlar). Matristen çıkarı­
lan anlam bunlarla sınırlı değildir, ama bunlar tanımlayıcı ve
temel niteliklerdir.
Konuya kuşkuyla yaklaşan bir kimse, Edgar Cayce'nin
sözlerinden kozmik eğilimlerin salgı bezlerinde bulunduğu­
nu ama herhangi bilimsel bir kanıt gösterilmediğini ileri sü­
rebilir. Onun söylediği, ruhun beden içinde bu salgı bezleri
aracılığıyla ilişki kurduğundan ibarettir. Ne yazık ki bu öngö-
,

' 127 '


üNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

rüyü yeniden doğuş süreci içinde doğrulayacak herhangi bir


ölçme yöntemi bulunmuyor. Ruhun seçeneklerini belirleyen
ya da astrolojik bilginin beden içinde hangi bölüme yerleştiril­
diğini saptayan bir aygıt da geliştirilmiş değildir. Çok dolaylı
olanlar dışında, işlevsel ilişkilere ait gözlemleri doğrulayacak
deneyler de yoktur. Bu durumun can sıkıcı olması bir tarafa,
verilerin bilim çevrelerini inandırmaya yetmeyeceğinden en­
dişe duyuyoruz. Öyle de olsa, tıp mesleği endokrin salgıları­
na ilişkin işlevleri yeterince belirlemiş durumdadır ve bun­
lar üzerinde kafa yormanın yerinde olacağını düşünüyoruz.
Ayrıca konuyu aydınlatacak başka yollar da yok değildir.
Gerçek verilerin olmaması nedeniyle, geri planda ön yar­
gılarla biçimlenmiş bazı konuları araştırmakla işe başlaya­
biliriz. Edgar Cayce'nin sözcüklerindeki anlam derinliği ve
bunları kavrama güçlüğü bazı önyargıların oluşmasında baş­
lıca etken olmaktadır. Ancak yıllar boyunca bu konular netlik
kazandığı için şimdi daha geniş açıklamalarda bulunmamız
mümkündür. Bunlar ayrıntılı kanıtlarımız içinde yerini ala­
caktır.
Örneğin, renkler konumuzla bağlantılıdır. Renklerin fi­
ziksel özellikleri laboratuvar koşullarında ölçülebiliyor. Her
rengin, gezegenin ve salgı bezinin sistem içinde diğerlerine
göre farklı bir konumu vardır. Astrolojik bağlantı bunlar ara­
sında gizlenmiş olup, bunların ne anlama geldiğini eskiler
çok iyi biliyorlardı. Renklerin zeki bir düzenlemeyle evrensel
Zodyak burçlarına uyum sağladığı görülmektedir. Söz konusu
bağlantılar kurulduktan sonra, daha önce yayınlanmış araş­
tırmalarda belirtilen bazı kuramsal verilerde ayarlama yap­
mak gerekmiştir. Bu yazarların varsayımlarında niçin hataya
düştüklerini tam da anlamış değiliz. Yapılan en büyük hata,

' 128 .
JOHN WILLNER

Güneş ve Ay'ın dikkate alınmamış olmalarıdır. Bu unutkanlık


kesinlikle kabul edilemez. İtiraf etmeliyiz ki, Edgar Cayce'nin
sözleri bazen yanlış anlamalara yol açmaktadır. Ancak söy­
ledikleri her zaman tutarlıdır ve bize her zaman doğru yolu
göstermiştir.

5-1 : ·
Yedi temel salgı merkezini ve renklerle ilişkilerini lüt­
fen kapsamlı biçimde açıklayınız. Her salgı bezinin
rengi kişiye göre değişmekte midir; yoksa her merkez
için ayrı bir renk tanımı yapılabilir mi?
Y-1 : Her ikisi de doğrudur. Çünkü bilindiği gibi rengin
özü ya da temeli titreşimdir. Unutmayalım, bunların
yalnızca burada verilen bilgi kapsamında değil, maddi
alemin deneyimleri içinde etüt edilmesi gerekir. Me­
ditasyon sürecinde olduğu gibi, renk ve titreşimler çe­
şitli merkezleri etkileyerek bireyin bilincine ulaşmak­
tadır. Bunlar gerçekte yaşanan deneyimlerdir. Tıpkı
öfkenin kırmızı olması ve iç karartıcı şeylerin mavi
olması gibi. Öyle de olsa, bunların gölge ve tonları
deneyim sürecinde her kişi için değişik anlamlar ifa­
de edebiliyor. Örneğin, öfkenin rengi kırmızı olmakla
birlikte, birçok ruh için gül pembesi sevinç ve neşe
demektir; bu renk bir merkezden öbürüne geçerken
şekil değiştirir ve maddi eylem planında ya da zihin­
sel, ruhsal deneyim içinde neşe TARZINA dönüşür,
ya da renge böyle bir anlam yüklenir. Beyaz rengin
geleneksel yorumunda olduğu gibi, bedenden dışarı
doğru titreşen ve zihinsel deneyimin etkinliklerinden
. 1 29 .
üNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

kaynaklanan aura37, gerçekte çeşitli merkezlerin rengi­


ni açığa vurmaktadır.

S-2: Bu durumda şimdi vereceğimiz sıraya göre salgı bez­


lerinin rengini söyleyiniz: (1 ) Üreme (2) Leyden (3)
Güneş Sinir ağı38 (4) Timüs (5) Tiroit (6) Epifiz (7)
Hipofiz.
Y-2: Bunlar en alttan (ayak ucundan) başlayıp yukarıya
(başa) doğru sıralanır. Her biri farklı ve etkin güçler
olup, prizma düzenine uygun biçimde renk alır.
281 -030

İkinci sorunun yanıtıyla verilen renk dizilimi özellikle


önemlidir. Prizma düzeninde renklerin dizilişi kırmızı, turun­
cu, sarı, yeşil, yeşilimsi mavi (tirşe), mavi ve mordur. Kimileri
erguvan kırmızısı (mavimsi kırmızı, Ç.N) ya da morumsu
kırmızının bu dizi içinde yer alması gerektiğini ileri sürebilir.
Oysa bu renkler gerçek anlamda birer alaşımdır. Verdiğimiz
renklerin dizilimini, biri diğerinin tersi olan dalga boyu ve
frekans (sıklık) sayısına göre yapabiliyoruz. Okuma içinde
beyaz rengin geleneksel yorumuna ilişkin söylenenler dikkat
çekicidir. Çünkü bütün ışın türlerine farklı açılardan yakla­
şarak beyaz renk elde edilebilmektedir. Özetle; Kırmızı ile
Mars ve üreme bezleri, turuncu ile Güneş ve leyden, sarı ile
Merkür ve güneş sinir ağı, yeşil ile Satürn ve timüs, tirşe ren­
giyle Venüs ve Tiroit, mavi ile Jüpiter ve Epifiz, mor ile Ay ve
Hipofiz arasında bağlantı kuruyoruz. Bu sıralama mantığına
göre Hipofiz bezinin en üste yerleştirilmesi gerekiyor. Yoksa

37 İnsan bedenini çevrelediği kabul edilen ışınım, enerji alanı. (Ç.N.)


38 İng. Solar plexus. (Ç.N.)

. 1 30 .
JOHN WILLNER

dizilim düzeni bozulmaktadır. Öte yandan (konunun uzma­


nı olmayanlar belki bilmezler) ikisi dışında tüm salgı bezleri
çifttir ya da bunların ikili bir yapısı vardır. Bunlar, biraz sonra
açıklanacağı gibi, verilen bilgiyle uyum içindedir ve olağa­
nüstü bir olguya işaret etmektedir.
Edgar Cayce'nin okumalarından astrolojik ve ruhsal ya­
rar sağlamak için yeniden doğuşa inanıp inanmamak, ruhun
seçenekleri, salgı bezleriyle kurulan bağlantı, renkler ve ben­
zeri konular zorunlu bir koşul olamaz. Ayrıca, inanç ve ya­
rarlanma birbirinden farklı konulardır. Bir şeye aklın yatması
için özenle irdelenmesi ve tüm parçaların yerli yerine oturma­
sı gerekir. Ayrıca, araştırmacının kolay aldanan değil, eleştiri­
ci bir yaklaşım içinde olması yarar sağlar. Tersi olursa birçok
değerli bilginin kirlenme olasılığı artacaktır. Bu durum, bilim­
sel alanda olduğu kadar astroloji için de geçerlidir. Dünyamız
tutanaklara geçen ve şarlatanların ürettiği yanıltıcı bilgilerle
doludur. Bu nedenle, gerçeği ararken dalavereye karşı uya­
nık olmamız gerekiyor. Derin konularda, kapalı olmayan ve
açık fikirli bir tavır benimsemek her zaman için araştırmayı
olumlu etkiler. Kendini koruma altına alan bir araştırmacının,
genel olarak hiç fark gözetmeyen ve edilgen bir tutum içinde
olan kişiye göre daha kazançlı çıkacağına inanıyoruz. Edgar
Cayce'nin okumaları karmaşık konularda yanıltıcı yorumlar
yapmaya açık olduğu gibi, aydınlığa ulaşmak isteyenler için
de fazlasıyla yol göstericidir.
Buraya kadar söylenenleri gözden geçirirsek, dikkatli bir
inceleme gerektiren inançlar dizisine yenilerinin eklendiğini
görüyoruz: Yeryüzüne yeniden giriş yapan bir ruhun seçtiği
yaşam kalıbı sadece BİR doğum haritasına karşılık gelmek zo­
rundadır. Ruh fiziksel doğumdan önce (doğum yerine uygun

. 131 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

düşen) eldeki doğum saatlerinden sadece birini seçmektedir.


Ruhun, her bir doğum saatine ait kozmik özellikleri iyi bildiği
anlaşılıyor. Aynı bilgiyi yeryüzünde edinebilmek için, insanın
genellikle bir doğum haritası çıkartıp bunu yorumlaması ge­
rekmektedir. Ruhun yaptığı seçim belirli bir saatte ve çok kısa
bir süre içinde bebeğin bedenine işlenir. Doğum haritasının
başlangıç saati tam tamına bu ana denk düşer. Harita, yapı­
lan enerji seçimini göstermekte ve kişiye özgü etkiler bebek
için değişmez kılınmaktadır. Bu astrolojik etkilerin yedi salgı
merkezi üzerinden çalıştığına inanmamız isteniyor. Her salgı
merkezine karşılık gelen bir renk vardır. En aşağı konumdaki
salgı bezinden yukarı doğru çıkarak oluşturulan bir sıralama
ve buna karşılık gelen gezegenler, prizmadan ayrışan renk
sıralamasına uymaktadır. İç içe örülmüş bir başka düzenle­
me de Zodyak burçlarıyla ilgili olup, bu konu da fazlasıyla
önemlidir.

S-3: Fiziksel bedendeki belli başlı salgı merkezlerini belirli


bir düzen içinde yedi melek mi yönetmektedir?
Y-3: Belirli ve ayarlanmış bir düzen içinde.
281-031

İncil'de bu konuların işlendiği bölümler ve beden içindeki


salgı bezleri, özgün yedi gezegenle ilgilidir. Gerçekten endok­
rin bezleri yedi tanedir. Ne var ki, daha sonra Uranüs, Neptün
ve Plüton gezegenleri keşfedildi. Astrologlar, Uranüs'ü
Satüm'ün bir üst oktavı olarak görürler, yani onun farklı bir
frekans ve düzlemde çalıştığı düşünülür. Benzer biçimde,
Neptün Jüpiter' in bir üst oktavı, Plüton ise Mars'ın bir üst ok­
tavı olarak kabul edilir. Bu nedenle, söz konusu gezegensel

. 1 32 .
JOHN WILLNER

etkiler bir biçimde önceden bilinen gezegen ve salgı bezleriyle


belirlenmiş olmalıdır. Aşağıdaki okuma bu ilişkiyi tam ola­
rak kurmamakla birlikte, başka çağrışımlar da yapmaktadır.
Konuya biraz sonra döneceğiz.

Ruhsal temas, salgı bezlerinin yaratıcı gücünden ya da


bunların yarattığı enerjiden sağlanmaktadır . . . Bu nedenle,
ruhsal varlıkla zihinsel beden arasındaki bağlantı ya da ilişki
bu merkezler üzerinden kurulur ve etkiler tüm organlara, tüm
duygulara ve fiziksel bedenin tüm eylemlerine yansır.
263-013

Yinelemek gerekirse, sözü geçen ruhsal merkezler salgı


bezleridir. Bezlerle ilgili güç ve yarabcı enerji aynı kapsam
içinde ele alınmaktadır. Ruhsal varlığı zihinsel bedene bağla­
yan bunlardır. Salgı bezlerinden kaynaklanan tepkiler bede­
nin tüm organlarına yayılmakta, tüm duygu ve bedensel ey­
lemler benzer biçimde uyarılmaktadır. Gezegenlerin dizilimi
ile salgı bezleri arasında doğrudan bir ilişki bulunuyor. Şimdi,
daha önce sözü edilen Hipofiz ve Epifiz bezleri arasındaki di­
zilimle ilgili ilginç aykırılığa dönmemiz gerekiyor:

5-14: Tıp Bilimi, beynin tabanında bulunan salgı bezlerini


Hipofiz ve Epifiz (üçüncü göz) olarak adlandırıyor.
Bunlar neden ters sıralanmıştır? Lütfen açıklayın.
Y-14: Bizim bakış açımıza göre, etkinlikler bakımından bu
bezler ters sıralanmalıdır.

5-15: Yani sıralamayı biz mi ters yapmalıyız, yoksa Tıp Bi­


limi mi?

. 133 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Y-15: Eğer verilenleri anlamak istiyorsanız sizin ters sıra­


lamanız gerekiyor! Biz Tıp Bilimine ne yapacağını
anlatmıyoruz, SİZİN ne yapmanız gerektiğini bildi­
riyoruz.
281 -054

Gray's Anatomy adlı kitaba göre, dik duran bir insanda


Epifiz'in konum olarak Hipofiz'e göre biraz daha yukarıda
kaldığı görülmektedir. Öyle de olsa, Edgar Cayce Hipofiz'in
en üstte olduğunu ve değerlendirmenin bu şekilde yapılma­
sı gerektiğini vurguluyor. Bu temel bilgiler ışığında şimdi bir
başka öneriye göz atabiliriz. Astroloji' de bazı burçlar için çift
gezegenli yöneticilik öngörülürken, diğerlerinde buna gerek
duyulmaz. Bununla ilişkili olarak, bazı salgı bezleri ve bun­
ların işlevlerine de iki gezegen ayrılabilir. Gezegen, salgı bezi
ve renklerin dalga boyuna göre sıralanışını yeniden gözden
geçirirsek, gerçekten tek ve çift bağlantının uygulanabilen bir
özellik olduğunu görürüz (bkz. Şekil 2 ve Şekil 3) . Üreme
bezleri, kırmızı renk ve Mars ile Plüton gezegenlerine bağ­
lantılı görünmektedir. Timüs salgı bezi, yeşil renk ve Satürn
ile Uranüs gezegenlerine; Epifiz bezi, mavi renk ve Jüpiter ile
Neptün gezegenlerine bağlantılıdır. Tekil bağlantıların konu­
mu aynı kalmaktadır.

. 1 34 .
JOHN WILLNER

l\.kor(AJ)
)',.AKtPr8rıT�

M.,.i (.fiipil«-Neptiial
J'ıı_r "<'Bııhl.Bıı.r.:ıı

Tıltıım.uCGüa@ıfl
A$ı..1r Hım:ll.

"tlf ""' Ak""pll.rnı


t.:mmnıMan.Plütop)

Şekil 2 Salgı Bezlerinin Anatomik Konumu, Bağlantı Kurulan


Renkler ve Gezegenler

Şekil 3 İnsan Başındaki En Üst İki Salgı Bezinin Yandan Görünüşü.

Edgar Cayce'ye göre "En yukarıda olan Hipofiz bezidir". Bu durumda, yalnız­
ca adların sıralamasında bir terslik vardır. Bezlerin fiziksel konumu bu düzen­
lemeden sonra prizmadan ayrışan renk sıralamasına uygundur: Kırmızıdan
yukarı doğru ilerlerken dizinin son iki rengi önce mavi, sonra mor olmaktadır.
Gösterilmemiş olmakla birlikte, Hipofiz bezine yukardan aşağı doğru bakınca
iki yanında birer çıkınh görülür. Doğrun haritasındaki Yükselen ve Başucu
(MC) bilgilerinin buraya yerleştirilmiş olması mümkündür.

. 1 35 .
üNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Bu arada bilgi alanımızı biraz daha genişletebiliriz: Mars


ve Plüton tarafından yönetilen üreme bezleri erkekte testis,
kadında yumurtalık olarak biliniyor. Bunlar cinsel organlar­
dır. Salgıları, spermatozoa ve ova' dır. Kırmızının çeşitli ton­
larıyla bağlantılıdır. Edgar Cayce'ye göre, her biri "üremeyle
ilgili bezler olup, güdülerin kaynağı ve başlangıç noktasıdır.
Deneyim sürecinde çoğalmanın kaynağını bunlar oluşturur" .
Hem erkek hem kadında üreme bezleri iki tanedir. Buna uy­
gun olarak iki ayrı gezegen belirlenmiştir: Mars ve Plüton. Ve
iki ayrı burç öngörülmüştür: Koç ve Akrep.
Okumada bir adet Leydig bezinden söz edilmekle bir­
likte, bu salgı bezi intersitisyel hücrelerden oluşmaktadır.
İntersitisyel sözcüğüyle dokular arasında kalan ve birbirine
yakın boşluklar anlatılmak isteniyor. Edgar Cayce'nin söyle­
diğine göre bunlar üreme bezlerinin hemen üzerinde yer al­
maktadır:

S-6: Leydig, bizim leyden diye adlandırdığımız bezdir ve


üreme bezleri içinde bulunur.
Y-6: Hem içinde, hem de üzerinde demek daha doğrudur.
Etkisini üreme bezleri üzerinden gösterir. Leyden,
bezin belirleyici anlamını verir; Leydig ise etkinliğin
adıdır. Siz nasıl isterseniz öyle adlandırın.
281 -053

Tıp kitaplarındaki eğilime göre, Leydig hücreleri yalnızca


erkeklere mahsustur ve testise ait seminifer tübülleri birbirin­
den ayıran bağlayıcı doku içinde bulunmaktadır. Bu bezler iç
içe geçmiştir ve biraz üstte kalırlar. Ancak intersitisyel hücre­
ler şimdi kadın anatomisinde de belirlenmiş bulunuyor. Erkek

. 1 36 .
JOHN WILLNER

hücreler testosteron salgılamaktadır. Dişi hücreler ise östro­


jen salgılıyorlar. Edgar Cayce, 281-063 sayılı okuma içinde
sentrosum'un39 gücüyle ilgili bir soruyu yanıtlarken, "Bunlar,
sonunda leyden bezi içinde ifadesini bulan MERKEZİ güçler­
le ilgili duygulardır ya da kendi içlerinde bulunan yeniden
yaratma yeteneğini ifade ederler," diyor. Bu ise, Güneş' in işle­
vidir. Güneş, yaşam gücünün merkezidir. Birçok Leydig hüc­
re bulunmakla birlikte, bu hücrelerin erkek ve kadında belirli
bir alan içine yoğunlaştıklarını görüyoruz. Güneş tek başına
bir astrolojik burcu yönetir: Aslan Burcu.
Bir sonraki dalga boyunda sarı renkli Merkür gezegeni
bulunuyor. Yukarı doğru ilerleyince salgı bezi diziliminde
adrenal ile (böbreküstü bezleri, Ç.N) karşılaşırız. Bu bezler­
den iki tane bulunur. Yassı biçimli olup böbreklerin üst-ön
bölümünde yer alırlar. Bu bölgeye güneş sinir ağı ya da mide
çukuru denmektedir. Anatomik olarak, güneş sinir ağı mi­
denin arka bölümündeki karın boşluğunda yer alan ve ana
atardamar ile diyaframın alt bölümü önünde bulunan sinir
şebekesidir. Bu salgı bezleri ile sinir sistemi arasında çok ya­
kın bir ilişki vardır. Adrenal zarından salgılanan hormonlar
yaşamsal bir öneme sahiptir ve kimya kitaplarında steroit ola­
rak bilinir. Adrenal bezindeki zar renginin koyu sarı olması
ilginçtir. Yine belirtmek gerekir ki bu rastlantı olamaz. Edgar
Cayce'ye salgı bezleriyle ilgili sorular yöneltildiğinde adrenal
konusunda şu açıklamayı yapmıştı:

Böylece, bireyliğe ait ilk belirti bu hareketle boy gösterir ve


gelişir. Sizin yanlışlıkla adrenal dediğiniz güneş sinir ağına

39 İng. Centrosome. Mitoz sürecinde, hücre bölünürken etkin olan


merkezdir. (Ç.N.)

. 137 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ait salgı bezi, duygularla bağlantılıdır ve bedenin büyüme, ge­


lişme sürecinde etkin bir görev üstlenmektedir.
281 -051

Öyle anlaşılıyor ki, yanıt bekleyen kişinin yaptığı yanlış


bir yorum üzerine açıklama yapılmaktadır. Konu, güneş sinir
ağı bezinin adrenal olarak adlandırılmasıdır. Bu bağlamda,
yanlış yorumlanan bir başka soru da biraz azarlama havasın­
da yanıtlanıyor:

S-4: Yaşam enerjisi, bir merkezden diğerine akarken her


defasında güneş sinir ağı üzerinden geçer.
Y-4: Büyüme söz konusu olduğunda bu doğrudur. Me­
ditasyon sırasında ise buna hem evet hem de hayır
dememiz gerekiyor. Diğer durumlar için sözgelimi
belirli bir amaca uyum sağlama sürecinde de bu açık­
lama doğru kabul edilmelidir.

Böyle farklı aşamalar hakkında soru sorarken, bunların


birbiriyle çelişmemesine ya da kafa karışıklığı ve yorum farkı
yaratmamasına özen göstermelisiniz.
Yaşamın farklı aşamalarında, örneğin büyüyen, gelişen
bir beden içinde (ki bunu örnek olarak vermiştik) ya da medi­
tasyon yaparken, yardım amacıyla bir başkasına enerji aktarır­
ken, şifa gücünü kullanırken ya da daha derin ve kapsamlı bir
anlayış geliştirmek amacıyla uyum sağlamaya çalışırken her
birinde farklı şeyler yaşanır. Sorular ya da kullanılan ifadeler
bazılarının kafasını karıştırabilir, ama doğru biçimde sorarsa­
nız karışıklık ortadan kalkacaktır.
281 -053

. 1 38 .
JOHN WILLNER

Astrolojide iletişimi Merkür kurar. Hareketin, meditas­


yonun, düşünce ve ticaretin gezegenidir. Merkür'ün, bukale­
mun gibi bir ölçüde diğer ilişkilerin renk ve tonunu aldığını
düşünebilirsiniz. Edgar Cayce'nin söylediğine göre, adrenal
bezi "şifa gücünü kullanırken ya da daha derin ve kapsamlı
bir anlayış geliştirmek amacıyla uyum sağlamaya çalışırken"
görev başındadır. Edgar Cayce'nin bir çeşit tedavi yöntemi
olarak önerdiği sulu pil gereci40 kullanılırken, bağlantı uçla­
rından biri mutlaka güneş sinir ağının üzerine yerleştirilmek­
tedir. Burası bedenin tüm bölümleriyle ilişki içindedir. Bazı
araştırmacılar, duyguların adrenalle olan bağlantısı nedeniyle
Mars'ın buraya daha uygun olduğunu düşünüyorlar. Ama
Mars'ı böyle değerlendirirsek diziliş hatasına neden oluruz.
Bu gezegen zaten üreme bezlerine adanmış bulunuyor.

Adrenal bezleriyle ilgili bir başka soruya verilen yanıt


içinde aşağıdaki bilgileri alıyoruz:

S-7: Öfke sırasında bezlerden zehir salgılanır. Neşenin


etkisi ise ters yöndedir. Adrenal bezleri ilkesel olarak
bu süreç içinde etkindir, Güneş sinir ağı üzerinden
bedenin tüm bölümleri etkilenir.
Y-7: Adrenalle ilgili olarak söylenenler ilke olarak doğru­
dur. Ancak, bu süreç içinde TÜM diğer salgı bezleri
de etkin durumdadır. Örneğin, süt veren bir anne,
öfke nedeniyle göğüs bezlerini etkilediğini fark edebi­
lir. Ama süt verirken sindirim bezleri de etkilenecek­
tir. Aslında karaciğer, böbrekler ve TÜM salgı bezleri

40 Edgar Cayce'in önerdiği bir tedavi yöntemi. Daha fazla bilgi için
Internet'te www.areclinic.org adresine bakınız. (Ç.N.)

. 1 39 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

etkilenirler. Ama tepkinin İLKE OLARAK adrenal­


den geldiği doğrudur.
281 -054

Merkür gezegeniyle ilgili bu okumalara yer vermemi­


zin nedeni, bu gezegenin, bırakınız astrolojiden anlamayan
ortalama bir kimseyi, pek çok astrologun bile hayal ettiğin­
den çok daha fazla astrolojik, fiziksel ve zihinsel etkiye sahip
olduğunu göstermektir. İki adrenal bezi bulunmaktadır. Bu .
bezler, beden tehlikede olduğu zaman adrenalin salgılıyorlar.
Merkür iki burçla bağlanhlıdır: İkizler ve Başak.
Yukarı doğru sıralama içinde bir sonraki salgı bezi
timüs'tür. Bu bezle ilgili gezegenler Satürn ve Uranüs'tür ve
rengi yeşilin çeşitli tonlarıdır. Timüs göreceli olarak büyük­
çe bir bez olup, boynun derinliklerine gömülüdür. Ergenlik
döneminden sonra boyutları küçülür. Söz konusu küçülme­
nin Satürn'le bağlanhlı olduğunu düşünüyoruz. Bez birbiri­
ne bağlı iki loptan oluşur. Lenfatik sistem içine, enfeksiyonla
savaşan hücrelerin çoğalmasını uyaran timosin ve timopoi­
etin salgılar. Bu salgılar, tedavi edici rolleri nedeniyle bağı­
şıklık sistemi için önemlidir. İki lop, iki burçla bağlanhlıdır.
Lopların birbirine fiziksel olarak bağlı olması ile söz konusu
iki burcun haritada yan yana konumlanmış olmaları ilginçtir.
Burçlar, Oğlak ve Kova' dır. Her iki burç da Satürn ve Uranüs
tarafından yönetilmektedir.
Satürn sakınma, kısıtlamalar ve zamanın harcanma biçi­
miyle ilgilidir. Uranüs elektriğin, ileri teknolojinin, tutarsız
eylemlerin ve astrolojinin gezegenidir. İkisinin birlikteliği,
sanki sakınma ile hızlı davranış arasında kalan tüm olası­
lıkları kapsıyor gibi görünür. İnsanın aklına ikiyüzlü Roma

' 1 40 '
JOHN WILLNER

tanrısı JANUS geliyor. Güvenliğin tam olarak sağlanması için


sakınmak kadar hızlı davranmak da gerekir. Bu gezegenler
birlikte ve gerek duyulan ölçüde bedenin savunma sistemini
düzenlemektedir.
Tiroit beziyle bağlanblı olan renkler tirşe (yeşilimsi mavi)
ve çivit mavisidir. Tiroit bezinin, birbirine doğrudan bağlı
olmayan iki lopu vardır. Venüs'le ilgilidir. Bu lopları istmus
denilen ince bir şerit birbirine bağlıyor. Bu nedenle, Venüs' ün
yönettiği burçların çember üzerinde yan yana gelmesi bek­
lenmemelidir. Nitekim öyle değildir. Boğa ve Terazi burçları
Zodyak çemberinde birbirinden hayli uzaktadır.
Tiroit bezinin iki lopu, boyun içinde yanlamasına ve ne­
fes borusunun hemen arkasında yer almaktadır. Bedendeki
iyot miktarının hemen hemen tamamı tiroit keseciklerinde
saklanır. İyotlu bileşimlerden oluşan çeşitli hormonlar bura­
da üretilmektedir. Örneğin Tiroksin, bedenin bazal metabolik
hızını (BMR) denetler, Kalsitonin, bedenin kalsiyum düzeyini
denetler. Bu düzenleyici işlevler Venüs'le ilgili astrolojik açık­
lamalara uygun düşmektedir. Venüs uyum ve denge peşinde­
dir. Ayrıca güzellik demektir, deri ve saçlarla ilgilidir.
Şimdi, konumları ters olduğu ileri sürülen ve insan başı
içine yerleştirilmiş iki salgı bezine geliyoruz (Şekil 3). Bez ad­
larının yerini değiştirdikten sonra, Epifiz beziyle Jüpiter ve
Neptün arasında bağlanb kurabiliriz. Bu salgı bezinin renk
karşılığı mavidir. Hipofiz beziyle bağlanblı gökcismi ise
Ay' dır, mor renge karşılık geliyor.
Tıp dilindeki adıyla Hipofiz bezinin bir sapı, bir arka
ve bir de ön lopu vardır. Göz çukurlarının arkasında, beyin
tabanının albnda kalmaktadır. Belli başlı beş hormon salgıla­
dığını biliyoruz. Bunlar Tiroit uyarıcı hormon (TSH), gluko-

. 141 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

kortikoid üretiminin artması için adrenal bezi zarını uyaran


adreno-kortikotropik hormon (ACTH), kadınlarda ova ve ös­
trojen ile erkeklerde spermatozoa salgılamak için gerekli olan
kesecik uyarı hormonu (FSH), FSH ile işbirliği içinde (Leydig
hücrelerini uyaran) kadında progesteron ve östrojen ile erkek­
te testosteron üretimi için gerekli olan LH hormonu, göğüs
bezlerinin büyüme ve gelişimini uyaran prolaktin adlı lakto­
jenik hormon. Diğer bezleri etkileyerek büyüme sürecini uya­
ran bu işlevler Jüpiter ve Neptün'ün doğasıyla uyum içinde­
dir. Özellikle Jüpiter uyarı ve genişlemenin gezegenidir. Yan
yana duran iki lop doğrudan bezin sap bölümüne bağlıdır.
Görünüşe göre aralarında doğrudan bir etkileşim yok gibidir.
Jüpiter ve Neptün, birbirinden ayrı konumlanan Yay ve Balık
burçlarını yönetirler.
Saptan aşağı doğru bakıldığında iki ana lop açık biçimde
görülmektedir. Ama burada gerçekte dört adet çıkıntı bulu­
nuyor. Yükselen ve Başucu41 bilgisi bunlarla bağlantılıdır ve
buraya kaydedilmiş olmaları mümkündür. Çok çeşitli salgı
üretiyor olması nedeniyle bu bezin ikiden fazla işleve sahip
olduğu tahmin edilmektedir. Edgar Cayce Epifiz beziyle ilgili
olarak verdiği bir okumada bu özelliklere değiniyor:

Bir sonraki Epifiz bezidir. Beyinle ilgili güçler bunun üze­


rinden ifade edilir: Fiziksel bedenin çok iri olmasını ya da cüce
kalmasını bu bez belirler. Yüz biçimi de dahil olmak üzere, bu
özellikler gebelik sürecinde yaşanan HER bez etkinliğinin ay­
rışma ve BİRLEŞMESİYLE korunmaktadır. Tanrı'nın isteğine
uygun olarak, bireyin ilk nedenden kendini ayırışı gibi, kendi
41 Başucu (MC), doğum haritasının tepe noktası, gökyüzünün ortası, as­
trolojik zenit. (Ç.N.)

. 1 42 .
JOHN WILLNER

seçtiği soyla ilgili kimi özellikler, söz gelişi yüz hatları, yüzün
biçimi belirlenmiş olur.
281-051

Beyin güçlerinin etkisiyle biçimlenen boy pos ve yüz ifa­


desi, soyla ilgili özellikler ya da bedensel çizgiler Yükselen
burçla bağlantılıdır. Bu nedenle, temel düğüm noktalarına iliş­
kin astrolojik bilgilerin hipofiz bezine ait ek çıkıntılara kayde­
dildiğini düşünüyoruz. Yükselen ve Alçalan42 düğüm noktaları
birinci çifti oluşturmaktadır. Diğer çift ise Başucu ve Ayakucu43
düğüm noktalarıdır. Hipofiz bezinin küçük çıkıntılarına bu
bilginin yerleştirilmesi sorun olmasa gerekir. En az iki salgı ile
bu çıkıntılar arasında bağlantı kurmak mümkündür.

Beyin ilkfiziksel devinimle birlikte oluşmaya başlar. Bey­


nin fiziksel gelişiminden Epifiz bezi sorumludur. Bu, bedenin
zihin yapısıyla vefiziksel olarak gelişen varlığın içinde bulun­
duğu çevre koşullarıyla bağlantılıdır. Biliyoruz ki, (hareketi
başlatan dürtü) daha sonra sinir sisteminin beyni durumun­
daki güneş sinir ağı merkezine geri döner ve oradan, kendi Zİ­
HİNSEL faaliyeti olarak bedensel gelişimin sürdüğü fiziksel
güçlere yansır. Yine biliyoruz ki, beden gelişimi tamamlanıp
gebelik süreci sona erdiğinde varlık artık kendi kendine yeter­
li duruma gelmiştir. Bu aşamaya gelindiğinde tüm fiziksel ve
zihinsel dürtüler bu merkez üzerinden geçmiş olur. Epifiz bezi
daha sonra parçalanmakta ama etkinlik devam etmektedir. Ni­
çin ? Nasıl?

42 Alçalan (DC), doğum haritasında batı ufku, gün batımı. (Ç.N.)


43 Ayakucu (IC), doğum haritasının en alt noktası, gökyüzünün dibi, as­
trolojik nadir. (Ç.N.)

. 143 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Bunlar yalnızca patolojik sorular değildir, zihinsel ve ruh­


sal yönlerini de düşünmelisiniz.
281 -057

"Gebelik sürecinde yaşanan HER bez etkinliğinin ayrış­


ma ve BİRLEŞMESİ" Başucu ve Yükselenin işlevleri olmalı­
dır. Verilen okuma bu görüşü onaylıyor. Y üz hatları özellikle
Yükselen tarafından biçimlenmektedir. Bu nedenle, Y ükselen
burç yeni doğan her birey için belirleyici bir astrolojik gös­
tergedir. Dış görünüş, Güneş'in belirlediği iskelet yapısı üze­
rine oturur. Fiziksel gelişim birinci evin konusudur. Fiziksel
gelişim, zihinsel gelişimle yakından ilgilidir. Her iki etkinlik
de gebelik sırasında bedendeki değişimin ve büyümenin gös­
tergeleridir. Bu nedenle, söz konusu salgı bezi tüm fiziksel
ve zihinsel güdülerden etkilenen bir merkez durumundadır.
Gebelik süreci tamamlandıktan sonra Epifiz bezi parçalan­
makta ama çalışmaya devam etmektedir. Bezle ilgili olarak
tıp dilinde kullanılan "görevini tamamlamış bir organ" (İng.
vestigial) nitelemesi gerçekten doğrudur.
Sonunda Hipofiz bezine ulaşmış bulunuyoruz. Tıbbi te­
rimlerle açıklarsak, en yukarıda olan bu endokrin bezi ara
beyinde sırt kısmın uzantısı olup üçüncü karıncık üzerine
oturmaktadır ve ince bir sapla orta beyne bağlanır. Tıp çevre­
leri, bu salgı bezinin işlevini henüz tam olarak tanımlayama­
dıkları için, onu da görevini tamamlamış bir organ gibi kabul
ediyorlar. Ancak bezin hormon etkisi gösteren melatomin ve
serotonin adlı iki salgı ürettiği bilinmektedir. Melatomin'in üre­
me bezleri üzerinde olgunlaşma ve işlevsel etkinliği gecikti­
ren bir etki yaptığı düşünülüyor. Aynca, adrenal korteksi ve
tiroit üzerinde de etkili olmaktadır. Kadınların yumurtalık ve

. 144 .
JOHN WILLNER

rahimle ilgili dönemsel, aybaşı değişimlerinde etken olduğu


sanılıyor. Ergenlik sürecini başlatanın da melatomin olması
mümkündür.
Tıbbi terminoloji kapsamında verilen bu işlevler, astroloji­
de Ay'la bağlantılıdır. Bedensel devinim, zihin ve bellek (tüm
geçmiş yaşamlar, diğer gezegenlerdeki yaşam bilgileri de da­
hil olmak üzere) Ay'la ilgili işlevlerdir. Ay'a karşılık gelen renk
mordur. Bu, görünebilen renkler içinde en kısa dalga boyuna
sahiptir; bir başka deyişle en yüksek frekansla titreşmektedir.
Görünür tayf içinde kalmak koşuluyla, çember kapatılırsa mor
renk kısa yoldan kırmızıya kavuşur. Ay iç dünyamızla ve duy­
gularımızla ilgilidir. En çok Mars (ve Plüton'un) eylemlerine
karşı duyarlıdır. Hipofiz bezinin salgıladığı hormonlar üreme
organlarını, örnek vermek gerekirse, kadında aybaşı dönemle­
rini ve yumurtlamayı denetlemektedir. Bu nedenle Ay'la ilgili
hormonların Mars'ın bağlantılı olduğu bezler üzerinde belirle­
yici bir etkisi vardır. Aşağıdaki okuma bu doğrudan bağlantıya
dikkat çekiyor. Sözü edilen zihin Ay' dır!

Bu nedenle merkezlerden başlayan hareket, her yönüyle


bir deneyimdir. Peki, beraberinde getirdiği nedir? Elbette Zİ­
HİNSEL BEDENDİR! Şunu unutmayın ki, kalıbın biçimi hiç
değişmez: Yapı ustası zihindir!
281 -051

Bir başka soru-yanıt Hipofiz bezine ilginç bir yorum geti­


riyor. Soruyu yönelten kişi İncil'in Esinleme bölümünde oku­
duklarını yorumlamaya çalışmaktadır.

' 145 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

S-23: Hipofiz bezinde ilahi bir yön olduğu söylenebilir mi?


Y-23: Doğrudur. Bunu açıkça tüm faaliyetlerinde görebi­
liriz. İnsanı, ilişkilerinde ileriye taşıyan düşünceler
nasıl verilmiş olabilir ki ? "O, alfa ve omega, her şe­
yin başlangıcı ve sonudur. " Biz de diyoruz ki, insanla
bağlantısı bakımından bu salgı bezi her şeyin başlan­
gıcı ve sonudur.
281 -029

Hipofiz bezi ve Ay, doğum ve ölümle bağlantılıdır. Edgar


Cayce'nin söylediğine göre, Hipofiz ve Epifiz bezleri geliş­
mekte olan embriyo içinde oluşmaktadır. Hipofiz bezi Yengeç
burcuyla bağlantılıdır. Epifiz bezi tek olmasına rağmen Yay
ve Balık burçlarıyla bağlantılıdır. Daha önce sözünü ettiğimiz
eski astrolojik kurama göre, ruh tarafından seçilen doğum
saatinin hesabında Güneş, Ay ve Uranüs gezegenleri kulla­
nılıyor. Hesap yöntemi Zodyak burçlarının başlangıç ve bitiş
noktalarını dikkate almaktadır. Bu burçlar Yay ve Yengeç'tir.
Bezlerin oluşumu, Hipofiz (Yengeç) ve Epifiz (Yay) ile başlar.
Jüpiter'in yöneticisi olduğu diğer burç (Balık), başlangıcın
tersine yaşamın sonuyla bağlantılıdır. Balık burcunun bu ne­
denle doğumda etkin bir görevi olamaz. Fevkalade ilginç olan
şu ki, gebe kaldıktan sonra bezlerde başlayan gelişim süreci,
açıklamaya çalıştığımız iki salgı bezi ve eski astrolojik kura­
ma göre tek bir doğum saatinin geçerli olması birbiriyle hep
bağlantılı konulardır. Buradaki astrolojik bağlantıyı Uranüs
sağlamakta ve doğum olayının birdenbire, zorlamayla oluş­
tuğuna işaret etmektedir.
Geçenlerde bilim adamları bebek cinsiyetini belirleyen bir
anahtar buldular. Bilindiği üzere, cenin cinsiyeti gebe kalındı-

. 146 .
JOHN WILLNER

ğı sırada dişidir. Organlar gebeliğin sonraki haftalarında biçim


almaya başlar. Yumurta, babanın spermindeki X kromozomu
ile döllenmişse bebek dişi olarak kalmakta, Y kromozomu ile
döllemişse gebeliğin 35 ile 40 . günü içinde erkekliğe doğru çe­
kilmektedir. Atomik düzeyde ve geliştirilmiş imgeleme yön­
temleriyle yapılan araştırmalar sonucunda, bilim adamları
erkekliğe giden biyolojik yol üzerinde SRY ve MiS adlarında
iki gen keşfettiler. SRY erkek özellikli bir kalıbın gelişmesine
izin vermektedir. MiS ise, SRY tarafından etkin duruma ge­
tirilince embriyo içinde büyümeye başlayan dişi organların
yok olmasını sağlamaktadır. Bu süreç içinde Hipofiz ve Epifiz
bezleri, diğer tüm bezlere göre çok daha karar verici durum­
dadır. Tıp adamlarının Hipofiz ve Epifiz bezlerinde özel cinsi­
yet belirleyici unsurlar bulup bulamayacaklarını bize zaman
gösterecek.
Dikkat edileceği üzere, burada renkler, gezegenler ve salgı
bezleri üzerine yaptığımız açıklamalar diğer yazarlar tarafın­
dan daha önce gerçekleştirilen çalışmalardan biraz farklıdır.
Söz konusu yazarların samimiyetinden kuşku duymuyoruz.
Ne var ki, belirtildiği üzere bizim yorumumuza daha önce
dikkate alınmayan Güneş ve Ay da dahil edilmiştir. Ayrıca,
Yükselen ve Başucu bilgilerinin kaydedildiği yer konusu,
kuramsal olmakla birlikte şimdi daha akılcı bir biçimde dile
getiriliyor. Burçların tek ya da çift gezegenle yönetilme olgu­
suna uyumlu bir açıklama verilmiş ve bunlara karşılık gelen
salgı bezleri de hesaba katılmıştır. Tıp çevrelerinin iyi tanıdı­
ğı salgı türleri, ilgili gezegen ve düğüm noktalarının neden
olduğu astrolojik güdülerle uyum içindedir. Prizmada ayrış­
tıktan sonra gözlemlenen renkler de bu düzene uymaktadır.
Bu arada Edgar Cayce'nin okumalarıyla da uzlaşma sağlandı .

. 147 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Kundalini enerjinin44 iddia edildiği gibi yukarıya doğru iler­


lerken geri dönüş yapmadan ve herhangi birini atlamadan
tüm salgı bezlerini etkilediği de doğrulanmış oluyor. Uyum,
egemenliğini sürdürmektedir.

Astroloji, numeroloji, renkler ve titreşimlerin yarattığı


etkiler varlık için anlamlıdır ve deneyim sürecinde hepsinin
bir amacı vardır. Ancak her zaman şunu biliniz ki, bunlar de­
rinden gelen güdülerdir. Evet, bir rüzgargülünde olduğu gibi,
yapı ustası olan zihnin yönelim ve isteklerini gösterir. Bina,
umuda verdiğiniz biçimle bunlar üzerinde yükselir.
1 626-001

44 Hint inancında bilinci uyandıran kutsal dönüşüm enerjisi. Sarmal bi­


çimde omuriliğin tabanına yerleştiği kabul edilir ve yüksek bilinç düze­
yine ulaşma ve sonsuzluğu öğrenme gücünü ifade eder. (Ç.N.)

. 148 .
6

BİLİMSEL VERİLER ÜZERİNE

Bilimsel araştırmalar Edgar Cayce'nin astrolojik okuma­


larını onaylayabilir mi? Birçok bilim adamı belki bu soruyu
başından savacaktır. Ama yapılan birkaç teknik karşılaştırma
şaşırtıcı sonuçlar veriyor.
Bir önceki bölümde Edgar Cayce okumaları içinde sözü
edilen endokrin bezleri ve bunların astrolojik içeriğinin, mev­
cut tıbbi yayınlarla karşılaştırıldığında bilimsel bir öze sahip
olduğu görülmektedir. Gerçekten, bunlar arasında birçok
olağanüstü bağ kurulması mümkündür. Şimdi, biraz da as­
tronomi ve istatistik gibi bilimin diğer dallarına göz atmayı
öneriyoruz.
Bilim, modern çağları geçmiş dönemden farklı kılan
önemli gelişmeler sağlamıştır. Birçok tehlikeleri beraberinde
getirmekle birlikte binlerce elektromanyetik, kimyasal, optik,
biyolojik ve mekanik ürün yaşamımıza derinlik kazandırıyor.
Nükleer santrallerde yaşanan kazalar bilimle gelen tehlikenin
bir örneğidir. Ama sağlanan ilerleme bu tehlikelerden genel
olarak daha fazladır. Bilgisayarlar, daha önce gereksinim du­
yulduğunda elle yapılan hesapların milyonlarcasını ve büyük
veri dosyalarındaki çeşitli düzenleme işlemlerini kısa sürede

' 149 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

gerçekleştirebilmektedir. Doğruluğu kanıtlanmış ve insanlığa


yararlı olan bu teknik ilerlemenin genel anlamda hayranlıkla
karşılandığı da bir gerçektir. Halk başardıklarına bakarak bili­
mi kabul etmiş görünüyor. Öyle de olsa, bilimin hata yapma­
yacağı düşüncesi genel kabul görmez. Birçok insan, bilimin
ya da bilim adamlarının kendi hedeflerini, kendi hukuksal
hak ve kazançlarını kovalarken, zaman zaman çok fazla ileri
gittiğini düşünmekte ve insancıl olan şeylere önem verilmedi­
ği kuşkusunu içinde taşımaktadır.
Bilimsel verilerle astrolojik işlevler arasındaki benzerlik
rastlantı olamaz. Üstelik Edgar Cayce, ilerleme konularından
söz ederken insancıl bir yaşam gerçeğini anımsatmaktan geri
durmaz. Bu yaklaşım, teknik olsun ya da olmasın tüm okuyu­
cunun yararınadır. Cayce bilimin kendini yok eden tohumu
bizzat yarattığını söylemektedir. Bu eğilim nedeniyle bilim
yok olma ve her şeye yeniden başlama döngüsünün içine sıkı­
şıp kalmıştır. Sonuç olarak, halkın kendine sakladığı kuşkular
doğrulanmaktadır.

S-7: İnsanoğlunun yeryüzü yaşam tarzını bilimsel olarak


geliştirme ve iyileştirme çalışmalarının, örneğin tıbbi
ve diğer bilimsel çalışmaların, kendi gelişim ve evri­
mine katkısı olup olmadığını açıklayın.
Y-7: Bildiğimiz kadarıyla insanoğlunun gelişimi Evrensel
yasaların anlaşılmasına ve uygulanmasına bağlıdır.
İnsanoğlu bunları uyguladıkça gelişmekte ve tüm in­
sanlığın gelişimine katkıda bulunmaktadır. Bu yasa­
larla ilgili olarak bireysel düzeyde yapılan çalışmaların
zaman içinde insanlığın günlük yaşamına girdiğini
görüyoruz. Bunlar ister tıp biliminde isterse anatomi

' 1 50 '
JOHN WILLNER

ve mekanik bilimlerde ya da herhangi bir başka bilim


dalında uygulanmış olsun, sadece bir gelişmedir ya
da Evren 'de var olmuş ve her zaman varolan Evren­
sel yasaların insan tarafından kullanıldığı anlamına
gelir. Şimdi de böyle oluyor. Evrensel güçlerin bir
uzantısı olan elektrik, Adem peygamberin yaşadığı
günlerde ne ise, Mesih 'in döneminde ya da günümüz­
de de aynıdır. Antenlerle uygulamaya konan iletişim
yasaları o günlerde ne ise, bugün de aynıdır. Ne yazık
ki insanoğlu bunları anlayamıyor. Yeryüzünde evrim
birçok kez bugünkü gelişim düzeyine ulaşmıştı. Ama
tekrar bir sonraki gelişim düzeyine yükselmek için
yerin dibine batmaktan kurtulamadı. İnsanoğlunun
gelişim sürecinde birçok kez görülmüştür ki, bilimin
sözde ileri konumda olan bölümleri, kimi bir yönde
kimi de diğer yönde kendilerini yok edecek tohumu
yaratmaktadır. Bu, tıp alanında geçerli olduğu gibi
astrolojide, belirli ruhsal araştırma konularında ve
her çeşit yıkıcı çalışma için geçerlidir.
900-070

Edgar Cayce bilimin tıp ve astroloji konularında ve ruhsal


alanda yetersiz kaldığını söylerken ve doğru yönün seçileme­
diğine ilişkin serzenişte bulunurken sanki uğursuz bir şeyden
söz eder gibidir. Bunlar bilim adamlarının en kibirli davran­
dıkları ve bilgisizliklerini dışa vurdukları alanlardır. Tıp ala­
nında, hastaların neredeyse ölünceye değin kan kaybetmesi­
ne izin veren uygulamaların üzerinden fazla zaman geçmiş
değildir. Astrolojik çalışmalara karşı tüm Avrupa'yı saran kin
dolu düşünceler fazlasıyla yazılıp çizildi. Engizisyonun da,

' 151 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ruhsal konularda insanlık üzerine kara bulut gibi çöktüğü dö­


nemler olmuştu.
Edgar Cayce, tüm yüksek öğrenim kurumlarını insanlığın
gelişim sürecinde üretilen kötü tohumlar konusunda uyar­
maktadır. Birçok okumada bencilliğin, kibrin ve başkalarını
kullanma isteğinin yıkıcı güçler olarak belirtilmiş olması bo­
şuna değildir. Yıkıcı güçler insanları birbirine düşürür. Çünkü
bunlar yaratıcı ifadenin ortaya çıkma şansını yok eder. Yıkıcı
güçler yalnız üniversitelerde değil, her yerde etkindir. Onlar
yalnızca haber başlıklarına bakarak karar verirler. Akademi
kalelerinde üretilen kampüs politikasının zararları ne zaman­
dır bilinmektedir. Düşünce devleri, kişisel amaçlarını kovala­
ma sürecinde olduğu kadar, rakip yaratan söylem biçimlerine
karşı da acımasızdır.

1 4. Her deneyimin varlık için bir amacı vardır. Kişi, baş­


kalarıyla olan ilişkisine özen göstermeden yalnızca
kendini hoşnut etmeyi yeğlerse, bunlar ona korku ve
kuşkuyu getirir, kin ve düşmanlık duygularını körük­
leyerek birçok yaşamın yıkımına yol açar. Yaşamın her
aşamasında aşağılayıcı ve zararlı şeyler böyle üretilir.
Sonunda yeteneklerden bir bölümü yitip gider, yara­
tıcı ifade olanakları azalır ve varlığın deneyiminde yı­
kıcı güçlerin daha da ARTMASINA yol açılmış olur.
1 827-001

Öğretmenlik mesleğine karşı olmamakla birlikte, Edgar


Cayce akademik dersleri insanlığa faydası yönünden ele alır.
Yararlı bulduklarını açıklamaktan geri kalmaz, ama yanlış bir
yönlendirme ya da hatalı bir davranış görürse hiç çekinme-

. 1 52 .
JOHN WILLNER

den bunu belirtir. Aşağıdaki örnekte kaçınılmaz sonu görmek


zor olmasa gerekir.

S-4: Bu varlığın astroloji ve numeroloji alanında sürdür­


mek istediği çalışmalara Massachusetts Extension
Üniversitesindeki astronomi kursu yeterli bir temel
oluşturabilir mi?
Y-4: Çok iyi bir temel olur ama yeterli değildir. Şimdiki
haliyle verimli bir eğitim olduğu söylenemez.
256-002

Okumalar bilim ve eğitime ölçülü bir saygı göstermekte­


dir. Ama onun çıkmazını gerçekçi bir biçimde ortaya koymak­
tan da geri kalmaz. Soruların niteliğine bağlı kalarak, sadece
üniversitelerde verilen bilginin yetersiz olduğunu belirtir.
Akademik bilginin astroloji ve ruhsal konularda yetersiz kal­
dığı açıktır. Birkaç kurumda açılan bir iki astroloji programı
ancak tecrit edilmiş bir tarzda öğretiliyor. Öyle de olsa bilim­
sel yöntemler güçlüdür ve sıkı bir deney sürecinde toplanan
veriler güven ortamı oluşturmaktadır.
Doğrulanmış bilimsel kavramlar ve astrolojik konular
arasındaki benzerlik ortaya konabilirse, kısa bir süre için de
olsa insani etmenleri aşmak belki mümkün olabilir. Bunun
için biraz bilim ve biraz da astroloji bilgisi gerekmektedir.
Okuyucunun teknik düşünme alışkanlığı yoksa ve kendi
Güneş burcundan öte astrolojiyle ilgili değilse, aşağıda ve­
receğimiz ayrıntıların bir bölümünü algılamakta güçlük çe­
kecektir. Aslında ele aldığımız her konuyu uzman olmayan­
ların da anlayacağı sözcüklerle açıklamaya çalıştık. Ne var
ki, matematiği güçlü olmayan insanlar denklemleri görünce

' 153 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

kendilerini pek rahat hissetmezler. Ama sabırlı olmanızı rica


ediyorum. Söz konusu kimselerin bile bu yazıları gözden ge­
çirmekle kazançlı çıkacağını umuyorum. Teknik bulgularla
astroloji arasında kurulan bağlantı olağanüstü ilginç olmakla
beraber, ne yazık ki okuyucuya bunları sunmanın başka bir
yolunu bulamadık.

ASTRONOMİK OLGULAR

Edgar Cayce'nin sözünü ettiği ve güdüleri sağlamak üze­


re eyleme geçirildiği söylenen göksel cisimlerden başlayalım.
Geçmiş dönemlerde bu konu, saf bilim dalı olan astronomi ve
(birçok kişinin zihninde kehanet kokusuyla birlikte yer eden)
astroloji olarak işlenirdi. Söz konusu çalışma alanları ancak
son birkaç yüzyılda birbirinden ayrılmıştır. Eski dönemler­
de, iyi eğitimli insanların her iki konuyu da bilmesi ve başka
birçok alanda geçerli bilgiye sahip olması beklenirdi. Kısaca
denebilir ki, İncil' de sözü edilen bilge kişiler, astrolog olduğu
kadar birer astronomdu. Astronomi bilmeyen bir astrolog, iyi
yetişmemiş kabul edilir ve hor görülürdü. Deneyimli bilgele­
re göre, astroloji bilmeyen bir astronom düşünülemezdi bile.
Böyle birisi olsa da, eğitim eksikliği nedeniyle insanlığa katkı­
da bulunma yönünden yetersiz kalacağına inanılırdı. Öyle ki,
bu kişilerin o dönemde toplum tarafından dışlanmış olması
da mümkündür.
Edgar Cayce güneş lekelerine ilişkin astronomik (ve bize
göre aynı zamanda astrolojik) bir okumada ekoller arasında­
ki ayrılığa değinmektedir. İki öğrenim dalı arasındaki ayrılık
akıllara durgunluk verecek düzeydedir. Bu nedenle okuma­
nın tamamını aktarıyoruz.

. 1 54 .
JOHN WILLNER

1 -1 SAYILI OKUMA METNİ


Bu ruhsal okuma, ARE 'nin, Warner Otelinde (Virginia
Beach, Va.) yapılan 21 Haziran 1940 tarihli dokuzuncu Yıl­
lık Genel Kurul çalışmaları sırasında, Edgar Cayce tarafından
verilmiştir.

KATILANLAR
Edgar Cayce; Bayan Cayce, yönetici; Gladys Davis (steno).

OKUMA
Okuma Zamanı
Öğleden sonra 4:00 ile 4:30 arası, Doğu Standart Zaman Di­
limi

1. GC: B u oturumda Güneş lekeleri diye bilinen konu


hakkında açıklama yapacaksınız. Bu olgunun neden­
lerini ve yerküreye, üzerinde yaşayanlara yaptığı et­
kiyi açıklayacaksınız.
2. EC: Yeryüzü insanının deneyiminde yaşanan birçok
olayı ve dönemi dikkate alan ve burada toplananların
deneyim sürecinde kullanabilecekleri yararlı bilgiler
aktaracağız.
3. Gökler ve yerküre yaratıldığında, insanlar evren diye
bunu bildiler. Oysa güneşimizin ve yerkürenin dönüp
durduğu ve bir yerlere doğru yol aldığı evren içinde
sayısız başka güneşler var. Uzay ve zaman sanki daha
tamamlanmamış gibi görünüyor.
4. Zaman ve uzay bir bütündür. Ve bu sistemin mer­
kezinde duran Güneş, gerçek anlamda bir merkezdir.

. 155 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Eskiden beri bilindiği üzere, yerküre ve ona yoldaşlık


eden gezegenler onun etrafında dönerler, evrim geçi­
rirler.
5. İlk başlarda, eskiden yaşamış insanlar bunları an­
lamak ve bireysel yaşam üzerinde görülen etkilerini
kavrayabilmek için çok kafa yormuş, çeşitli düşünceler
geliştirmiş ya da değişik yorumlar ileri sürmüşlerdi.
Ama bu süreçten geçerken, onlar şimdiki yaklaşımın
ön koşulu olan gözlem yöntemini kullanmamışlardı.
6. Astronomiyi bilim olarak kabul ediyor ama astrolojiye
saçmalık diyorsunuz. Peki, bunlardan hangisi doğru­
dur? Onlara göre, konumları gereği yerküre, güneş
ve gezegenler belirli bir denge içindedir ve bunun in­
san yaşamıyla, onun yeryüzündeki yaşam alanı ya da
duygusal varlığıyla herhangi bir ilişkisi olamaz.
7. Güneşin yeryüzünde bilinen tüm yaşam biçimlerini ET­
KİLEDİGİ açıkça görülürken, aynı güneş nasıl ve niçin
İNSAN yaşamına, duygularına etkili olmasın ki?
8. Güneşin bu sistemde yönetici olarak belirlenmesin­
den sonra, bitki ve mineraller üzerinde olduğu kadar
yeryüzü yaşayanları üzerinde de etkili OLMASI size
tutarlı görünmüyor mu?
9. Eğer öyle değilse, eski insanlar bireysel yaşamda sü­
rekli yardımseverliğin ve yararlı etkilerin simgesi ola­
rak gördükleri güneşe neden ve niçin tapınmıştı ?
10. Bize verilen bilgilerden anlıyoruz ki yasa koyucunun
güneş, ay ve yıldızları yaratmış olmasının nedeni,
gerçekte bunların bir ETKİ unsuru olduklarının fark
edilmesidir. Unutmayınız ki, onlar -Güneş, Ay ve ge­
zegenler- kutsaldır ve devinimleri de öyledir.

. 1 56 .
JOHN WILLNER

11. Bir doğum hakkı olarak, özgür irade yalnızca insana


verilmiştir. İsterse sadece o Tanrı 'sına karşı çıkabi­
lir!
12. Acaba içinizden kaç kişi yeryüzünde ortaya konan so­
rumsuz tavrın göksel topluluğa yansıdığını yürekten
sorguluyor ve Tanrısal buyruk doğrultusunda yürüt­
tükleri eylemin bundan etkilendiğini anlayabiliyor!
SİZ ruh olarak, Tanrı 'nın oğlu ve kızları olarak, yaşa­
yan Tanrı 'ya KARŞI ÇIKIYORS UNUZ!
13. Güneş ışığı yeryüzünde Tanrı'nın çocukları üzeri­
ne saçılmaya ve onları ısıtmaya başladığında, insa­
nın ve yerkürenin bileşiminde bildiğiniz katı ve sıvı
maddeler vardı, buhar vardı. Bunlar gerçekte bir 'dir
ve bilincin değişik aşamalarıdır. Bütün bunlar ne
için yaratılmıştı dersiniz ? Elbette insan için, İLAHİ
İNSAN için! Peki, Tanrı'nın görkemini, güzelliği­
ni, merhametini, eksilmeyen umudunu ve (evet) tü­
kenmeyen sabrını göstermek üzere harekete geçmesi
emredilen Güneş 'in yeryüzüne gönderdiği ışık ener­
jisini umursamadan, insanlığın geçmişte işlediği ve
şimdi de işlemeye devam ettiği günahın (karmaşa ve
çekişmelerin) Güneş 'e yansıyabileceğini düşünemi­
yor musunuz ?
1 4. Bu olayların ne zaman başladığını fark ettiniz mi?
15. Her şey, TANRI'NIN çocuklarını gerçekten ÖNEM­
SEDİGİNİ, oğullarına (ruhlara) göstermek için yara­
tılmıştır.
1 6. Bunlar insanı nasıl etkiliyor ? Ters bir söz sizi nasıl
etkiler? Tanrı'nın bir ÇOCUG U olarak sizi öfke, kıs­
kançlık, kin ve düşmanlık nasıl etkiler ? Siz de baba

. 1 57 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

olunca bu duyguları sık sık yaşarsınız. Bunları size


başkaları, kardeşleriniz yapsa nasıl etkilenirsiniz ?
Yeryüzünde yaratılan birçok karmaşa, güneş lekele­
ri şeklinde yansıma buluyor. Sizce, insanlar arasında
her türden iletişimi altüst eden bu etki ne olabilir?
Babil Kulesi diye bilinen sembolik öyküyü anımsa­
yın.
1 7. Evet, Tanrı 'ya güvendiğinizi söylüyorsunuz ama di­
ğer taraftan Tanrı 'ya nasıl davranacağını öğretmeye
kalkıyorsunuz!
1 8. Sözü edilen etkiler, kindar duygular içindeyken, dü­
rüst davranılmadığı ya da yalana başvurma keyfi
yaşanırken insana ne denli küçüldüğünü göstermeli­
dir.
1 9. Kendinize karşı dürüst olun; yerkürenin yöneticisi
konumunda olan güneşin bile, (sizin nasıl davran­
dığınıza ALDIRMADAN) Yaratan 'ın sesine kulak
vererek ışığını göndermeye devam etmesinin nedeni­
ni kendinize sorun. Biliniz ki, güneş dürüst olanla
olmayanı ayırt etmeksizin üzerinize ışık saçıyor ama
yaşam serüveninde yaptıklarınızı size yansıtmaktan
da geri durmuyor.
20. Evrenle ilişkinizin ve bunu denetleyen etkilerin farkı­
na varabildiğiniz ölçüde yardım etme ve destek olma
yeteneğiniz artacak, kendi içinizdeki Tanrısal güce
güven duygunuz gelişecektir. B UNUNLA BİRLİK­
TE insanlığa karşı SOR UML ULUG UNUZ DA ar­
tar. Bunu yapmıyorsanız, Yaratan 'a da yapmıyorsu­
nuz demektir; güneşte yankı bulan sizin karmaşanız­
dır, depremler, savaşlar ve kin duygularının ortaya

. 1 58 .
JOHN WILLNER

çıkışı ve günlük yaşamda deneyimlediğiniz etkiler de


öyle . . .
21. Bu durumda güneş lekeleri nedir, ne anlama geliyor?
Bunlar, yeryüzünde Tann 'nın çocukları tarafından
yaratılan karmaşanın doğal sonucu olarak ortaya çı­
kan yansımalardır.
22. Bunu fark edenlerin kafası karışıyor.
23. Ama yüreğiniziferah tutun ve Tanrı'ya inancınızı yitir­
meyin. Ve başkalarına da bu inanç içinde davranın.
24. Tanrı size akıl ve beden verdi, yeryüzünü ve yaşama­
nız için toprak verdi. İlahilerde, "Gün boyu dile ge­
tirir, gece boyunca bilgi saçarsın, " denilir; Tanrı size
bunları anımsatmak amacıyla Güneş ve Ay'ı, gezegen
ve yıldızları harekete geçirdi.
25. Bunları biliyor ve anlıyorsunuz, ancak üzerinde yete­
rince düşünüyor musunuz acaba ?
26. BİLİNİZ Kİ, yapı ustası olan zihindir, sizin ZİHNİ­
NİZ! Ruhunuzun nasıl bir görüntü verdiğini düşü­
nüyor musunuz ? Güneşte bir leke, bir kir tabakası
gibi mi? Ya da karanlıkta kalanlara, umut için haykı­
ranlara sunulan bir ışık gibi mi?
27. İnsanlara umut dağıtmayı becerebiliyor musunuz ?
28. Güneş üzerindeki lekelerin yarattığı karmaşayı gö­
rünce korkuya kapılıp siniyorsunuz.
29. Tanrı 'yı her gün inkar ederseniz ve kardeşlerinize
bir süprüntü ve değersiz bir eşya gibi davranırsanız,
Kurtarıcınız bu durumda neler HİSSETMELİDİR,
görüntüsü nasıl OLMALIDIR, size nasıl GÖR ÜN­
MELİDİR ?
30. Oturumu bitiriyoruz .

. 1 59 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Kutsal Güneş, Ay ve gezegenler yeryüzündeki yaşam


biçimlerini etkiliyorsa, Edgar Cayce bunların insanı neden
etkilemeyeceğini sorguluyor. Tersi bir düşünce mantık dışı­
dır. Doğum hakkı olarak özgür irade yalnızca insana veril­
miştir. Ancak bu hakkın yanlış kullanılması karmaşaya ne­
den olur. Yaratan'ın armağanlarına karşı çıkıldığı takdirde,
"Kurtarıcınız bu durumda neler hissetmelidir?"
Güneş lekelerini başlatan duygular insana özgü günah­
lar kapsamında olan öfke, kıskançlık, kin ve düşmanlıktır. Ve
sonunda insanın söz dinlemezliği karmaşaya yol açmaktadır.
Yaratan' a ve onun yaptıklarına karşı çıkmak daha da büyük
karmaşaya neden olur. Bilgiçlik taslayan astronomlar büyük
ihtimalle güneş lekelerini hiçbir zaman bu biçimde ele alma­
dılar. Bunların astroloji kapsamında düşünülmemiş olması
da mümkündür. Ancak konuyu doğru değerlendiren kimi
araştırmacılar, 1920'lerde tarihsel kayıtlara geçen güneş leke­
leriyle halkın yükselen heyecanı arasında bir paralellik kur­
mayı başarmışlardır.45 John H. Nelson ise yoğun güneş leke­
leriyle birlikte iletişimin bozulduğuna ilişkin bilimsel bulgu­
larını 1952 yılında RCA'da yayınladı. Bozulan iletişim Babil
Kulesiyle ilgili sembolik öyküyü anımsatmalıdır. Daha sonra
yayımlanan kimi bilimsel yazılarda güneş lekeleriyle toplum­
sal ve ekonomik olgular arasındaki ilişki etüt edilmiştir.46 Bu

45 En klasik örnek; A.I.Tchijevsy'nin Moskova'da yayınladığı "M.Ö.5000-


M.S. 1922 Arasında Kitlesel Heyecanın Yükseldiği Anlar" adlı inceleme­
sidir.
46 Edward R.Dewey, 6 Eylül 1968 Belçika-Brüksel'de toplanan, Fiziksel
Kimya ve Yaşam Bilim.i ile Güneş Sistemi ve Göksel Cisimler Arasın­
daki Ilişki Konusunda !kinci Uluslararası Sempozyuma "\}üneş'in Dav­
ranışı ve Etkilerinin Ekonomik ve Toplumsal Olgularla Ilgisi" başlıklı
yazısını sundu. Dewey daha sonra, "Foundation for Cycles" adlı bir ör­
güt kurdu. Üyeler için yayımlanan "Cycles" dergisinde (adresi 900 West
Vailey Road, Suite 502, Wayne, Pennsylvania 19087- 1 82 1 ) güneş lekeleri
ve ilgili konular üzerine birçok yazı yer aldı.

. 1 60 .
JOHN WILLNER

araştırmalar bütünüyle bilimseldir. Konunun astrolojiyle olan


bağlantısı açıkça belirlenip tartışılmış değildir. Bize göre bağ­
lantının ipuçları, kozmik olaylar, döngüler47 ve gezegenlere ait
yörünge süreleri vb. kavramlar içine gizlenmiş olmalıdır.

RENKLER

Edgar Cayce'nin söylediği gibi, gezegenler konusunda


bilgi elde etmek amacıyla " . . . eskiden yaşamış insanlar bun­
ları anlamak ve bireysel yaşam üzerinde görülen etkilerini
kavrayabilmek için çok kafa yormuş, çeşitli düşünceler geliş­
tirmiş ya da değişik yorumlar ileri sürmüşlerdi. Ama bu sü­
reçten geçerken, onlar şimdiki yaklaşımın ön koşulu olan göz­
lem yöntemini kullanmamışlardı." O dönemin bilge kişileri,
insan bedenindeki güdülere kaynaklık ettiği düşünülen yedi
göksel cisim tanımlamıştı. Daha dışta kalan gezegenler de son
üç yüzyılda keşfedilerek (ya da yeniden keşfedilerek) evrim
sürecinde yerlerini aldılar. Güneş'ten başlayarak dışa doğru
dizilen gezegenlerin astronomik görüntüsü Şekil 4' deki gi­
bidir. Ölçeksiz bir çizim olduğundan gezegenler arası uzak­
lık belirtilmemiştir. Bugün genel olarak benimsenen astrolo­
jik sıralama ise Ay, Güneş, Merkür, Venüs, Mars ile Plüton,
Jüpiter ile Neptün, Satürn ile Uranüs şeklindedir. Normal sı­
ralamaya göre bunlar Zodyak burçlarının yöneticileridir. Ay
Yengeç burcunun, Güneş Aslan'ın, Merkür Başak'ın, Venüs
Terazi'nin, Mars ve Plüton Akrep' in, Jüpiter ve Neptün Yay'ın,
Satürn ve Uranüs Oğlak'ın yöneticileridir. İkili grupların geri­
ye doğru oluşturulması durumunda, yöneticilerin yine uyum

47 Son bilimsel verilere göre, güneş lekeleri 11 yıllık döngüler biçiminde


ortaya çıkmaktadır. ( Ç.N)

. 161 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

içinde sıralandığı görülmektedir. Buna göre, Satürn ve Uranüs


Kova'nın, Jüpiter ve Neptün Balık'ın, Mars ve Plüton Koç'un,
Venüs Boğa'nın ve Merkür İkizler'in yöneticisidir. Astrologlar,
çift yöneticilik olgusunu burcun üst ve alt oktavları olarak düşü­
nürler (Ne var ki bu tanımlama bazen yanılba olabilmektedir).
Burada dikkati çeken bir başka özellik, tek yöneticisi olan Aslan
ve Yengeç burçlarına yalnızca Güneş ve Ay'ın karşılık geliyor
olmalarıdır, bpkı bunların leydig ve hipofiz gibi tekil bezlere
karşılık gelmesi gibi. Gerçek anlamda gezegen olan gökcisimle­
rinin hepsi, iki burcu ve iki parçalı (çift) salgı bezinin yönetimini
paylaşmaktadırlar, yönetimi birlikte üstlenmişlerdir.
Renklerin Şekil 4' de gösterildiği gibi dağılmış olması
bazı soruları beraberinde getirmektedir: Acaba bunlar Edgar
Cayce'nin iç salgı bezleriyle kurduğu renk ilişkisine uygun
mudur? Zodyak burçlar dizilimine ve prizmatik dizilime (sık­
lık ya da dalga boyu dizilimi anlamında) uyum sağlanmış mı­
dır? Bu soruları yanıtlamak için renkler konusuna teknik bir
geri dönüş yapmanın yerinde olacağını düşünüyoruz .

. 1 62 .
JOHN WILLNER

İkincil (Eksilten) Renkler Birincil (Ekleyen) Renkler


Galibarda Sarı Tirşe Kırmızı Mavi Yeşil
(Morumsu

ı'
o
Kırmızı)

····· ··
· ·

......!....
ti "' w�
e .

.....J.
.... . •....... f"�.!�:;···· .;r .
1o,;····· �-·······
1 \"'.ı····\. •·;;;··; .,.
ı ! l ın.
lW
Şekil 4 Gezegenlerin Dizilişi, Bağlantılı Renkler ve Zodyak Burçları.

Mor renkli Ay, Yengeç'i; turuncu renkli Güneş, Aslan'ı yönetir. Her ikisinin
karışımı morumsu kırmızı rengi vermektedir. Gezegenlerin Güneş'ten dışa
doğru sıralanmasıyla, diğer burçların ters yönde sıralanışı uyum içindedir.
Dış gezegenlerin tamamı için çift yöneticilik söz konusudur. Tüm gezegenler,
Güneş ve Ay dışında (ki bunlar gezegen değildir) iki burcu paylaşıyorlar.

Işık konusunda deneyimli bir bilim adamı ya da mühen­


disin Şekil 5'te verilen temel renk üçgenini referans aldığı­
m görüyoruz. Söz konusu üçgenin çok ilgi çekici özellikleri
vardır. Koyu siyah eğri, çıplak gözle görülebilen renkleri be­
lirtmektedir. Sağ alt köşede kırmızı renkten başlayıp saat yö­
nünün tersine doğru gidilirse, renklerin dizilimi prizmadaki
ayrışma düzenine uyar. Bu durum Edgar Cayce'nin bildirdik­
leriyle uyum içindedir. Koyu siyah eğri boyunca üçgen dışına
yazılan sayılar, azalan büyüklükte ışık dalga boyunu göster­
mektedir. Dalga boyu azaldıkça renk titreşiminin sıklığı artar.
Koyu siyah eğri üzerinde olmayan renkler bir karışımdır ya
da çıplak gözle iyi görünmeyen renklerdir.

. 1 63 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Beyaz renk, üçgenin ortasındaki "w" harfinin bulunduğu


yerde oluşur. Koyu siyah eğride görünen herhangi bir renkten
başlayıp "w" noktasından geçirilen bir doğru, koyu siyah eğ­
riyi karşı tarafta kesmektedir. Değişik dalga boylarında olan
bu iki renk karıştırılırsa beyaz elde edilir. Bu ·şekilde birçok
doğru çizilebilir. Sonuç olarak, birçok karşıt rengin birleştiril­
mesiyle beyaz ışık üretilebilmektedir.
Edgar Cayce, daha önce verdiğimiz 281-030 sayılı okuma için­
de bu ışından söz etmişti. Tekrar etmemiz yerinde olur: "Beyaz
rengin geleneksel yorumunda olduğu gibi, bedenden dışarı doğ­
ru titreşen ve zihinsel deneyimin etkinliklerinden kaynaklanan
aura, gerçekte çeşitli merkezlerin rengini açığa vurmaktadır."
Titreşen tüm renklerin karşıt bir rengi vardır ve bunların
kesişmesiyle beyaz elde edilir. Grafik bu kavrama açıklık ge­
tirmekte ve renklerin hangi noktada birleşerek bedenden çı­
kan aura'ya dönüştüğünü göstermektedir.

. 164 .
JOHN WILLNER

100% Yeşil

� ı, Yeşil
..•

..•
---
""" '�""'
d 1\ ı.. ';::;...
0.1 �
YE/ue11i � AdmıQl Br.Jeri
�.. San
,�
TiroU Bni 1'- .se
...
Tôrşe " U:Jiiı Be:j
(Yeşilimsi Mavi)
!j! �
0.-4 ın rtiı"' Q Tunın<u
il' n

.. '- ,....
0.3 - � ...

0.2
,;.'° ·"· � d'K>
Mavi 4 J ' � ' Ürrm B
0,1 ) ... "
Epi/iılhıi ,V Uf ''l<
1 '"
M

... 1 1 l"I\.
o 0.1 ... 0.3 •.. ... ... 0.7 ... •.. 1.
• '$'
., .:..... 1 XEbelli 100% 1Urmm
100% !\tavı
) Mor
Hipofl:Br.i

Şekil 5 Renk Üçgeni.

Gezegenler, iç salgı bezleri ve bunlara karşılık gelen renklerin dalga boyu


eklenmiştir.

Şimdi, yeşilden başlayarak koyu siyah eğri üzerinden


karşıt renkleri birer birer saptayabiliriz. Beyazı veren yeşilin
karşıtı morumsu kırmızıdır. Bu renk mordan kırmızıya çizi­
len doğrunun hemen dışında kalmaktadır. Söz konusu renk,
gerçekte mor ile turuncu karışımıdır. Bunlar, Ay ve Güneş' e
uygun olduğunu düşündüğümüz renklerdir. Morumsu kır­
mızı, ikincil renkler grubunun üçüncü rengidir. Grubun di­
ğer renkleri tirşe (yeşilimsi mavi) ve sarıdır. Birincil ve ikincil
renkler kendi aralarında bir çizgiyle birleştirilince üçgen oluş­
tuğuna dikkat ediniz. Altı çizginin kesişmesiyle oluşan şekil
Davut'un Yıldızına benzemektedir.

' 1 65 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Kısa bir süre için teknik konulara geri dönüş yaparsak,


birbiriyle ilişkili üç değişkenin varolduğunu görürüz. Bunlar
sıklık, dalga boyu ve ışık hızıdır. Dalga boyu biliniyorsa ""A=
c / f"48 denkleminin yardımıyla titreşim sıklığı hesaplanabilir.
Şekil S'te gösterilen sayıların birimi mili-mikrometredir [na­
nometre ya da (metre)xl0-9] . "c" ışık hızı olup, büyüklüğü
(2,9986)xl09 metre / saniyedir (yaklaşık 300.000 km / sn, ç.N.).
Aynı denklemden, birimlere dikkat etmek koşuluyla hızı,
sıklığa bölerek ışığın dalga boyu elde edilir. Söz konusu bü­
yüklüklerden ikisi biliniyorsa, her koşulda üçüncü değişken
hesaplanabilmektedir. Işık hızının sabit bir sayı olması, sizce
Yaratan'ın akıllıca verdiği bir kararı olamaz mı? Yoksa renkler
için bir standart oluşturma şansımız olmayacaktı.

Müzik, renkler ve titreşimin gezegenleri oluşturan parça­


lar olması size tuhaf görünmemelidir. Aynı şekilde gezegenler
de evrenin bir parçası, bir örneğidir.
5755-001

Her gezegenin belirli bir renge karşılık gelen dalga boyu


ve buna uygun titreşim sıklığı vardır. Mars ve onunla bağlan­
hlı kırmızı renkten başlayarak, saat yönünün tersine doğru
gidilirse prizmadaki renk dizilimi elde edilir. Görünen tayfta
en uzun dalga boyu ve en düşük sıklık kırmızıya aittir. Ay için
öngörülen mor renk, görünen tayfta en kısa dalga boyuna ve
en yüksek sıklığa sahiptir.
Biri dışında, tüm renk ve gezegenler Edgar Cayce'nin ver­
diği dizilime uymaktadır. Aura konusu açıklanırken Edgar

48 Bu denklemde '")..." (lambda okunur) dalga boyunu, "f" sıklığı, frekansı,


" "
c ise ışık hızını gösteriyor. (Ç.N.)

. 1 66 .
JOHN WILLNER

Cayce'nin, Venüs için (tirşe yerine) çivit mavisini verdiği ileri


sürülmektedir. Çivit mavisinin çok da iyi tanımlanan bir renk
olmadığı biliniyor. Bu renk, başlangıçta çeşitli bitkilerden,
özellikle çivitten üretilirdi. Çivit rengi şimdi sentetik olarak
üretildiğinden, süreç içinde ortaya çıkan ürün renginin titre­
şim frekansı değişmiş olabilir. Öte yandan, radyo dalgaların­
da olduğu gibi, renk çiftleri için de toplam ya da fark sıklı­
ğı tanımlanabilmektedir. Radyocular buna 'heterodin' ilkesi
diyorlar. Renklerin de, toplam ve fark dalga boyları vardır.
Bu durumda, bilinen adıyla vuruş sıklığı (ya da dalga boyu)
teknik analizine göre Venüs için hem çivit mavisi hem de tirşe
rengi uygun renklerdir. Dalga boyu en kısa olan kırmızı renk
için 0,650 nanometre alınır ve düz bir hatla "w" noktasının
devamında 0,493 nanometre dalga boyundaki tirşe rengiyle
karıştırılırsa, aralarındaki dalga boyu farkı 0,346 nanometre
olmaktadır. Bu ise, görünen tayf içinde çivit mavisini üretir.
Toplam dalga boyları da rastlantı sonucu 0,558 nanometre olur
ki, bu da içinde biraz yeşil olan tirşe rengidir. Tirşe, Venüs'le
bağıntılı olduğu düşünülen bakır cevherinin de rengidir. Bu
hesaplar, gerçekte hem tirşe hem de çivit mavisinin Venüs için
uygun olduğunu göstermektedir. Ama tirşenin prizmada ay­
rışan renklerden biri olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca ikincil
renkler grubunun bilinen bir üyesidir. Yukarıdaki denklemi
vermemizin nedeni şimdi anlaşılmış olmalıdır.

İnsan sesinde gam'ın üst ve alt perdeleri, bir başka de­


yişle enerji kademeleri bulunur. Aynı şekilde, insanların nor­
mal olarak bildiği ışık tayfının üstünde ve altında da renkler
vardır. Benzer güç oktavları üretken bir güç yaratmak üzere
birçok element içinde de bulunur. Görebildiğimiz kadarıyla
bunlardan birçoğu belirlenmiş ve tanımlanmış olmakla bir-
' 167 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

likte, yararlanılan bir güç kaynağı olarak ayrıştırılmış ya da


uygulamaya konulmuş değildir.
4665-008

Edgar Cayce gezegenler, iç salgı bezleri ve renkler arasın­


da ruhsal bir bağlantı kurmaktadır. Karşıt renkler ve bezler,
astrolojik burç çiftleriyle eşleşirler. Renkler, dalga boyuna göre
hem astrolojik burçların dizilişiyle hem de gezegenlerle (renk
üçgeni içindeki çember üzerinde, önce yukarıya, sonra geri­
ye ve aşağı doğru giderken birbiriyle) eşleşirler. Kırmızı ve
en uzun dalga boyu bu sıralamada başlangıç noktasıdır; tıp­
kı Zodyak döngüsü içinde Mars tarafından yönetilen Koç' un
başlangıç noktası olması gibi. Dalga boyları da, yukarı doğru
çıkış yönünde insan bedenindeki iç salgı bezlerinin göreceli
konumuna uyan bir düzen içindedir. Doğrusu pek rastlantı
sayılmayacak bir olgu!
Şekil 5' e astrolojik semboller ve iç salgı bezlerine ilişkin
bilgiler de eklenmiştir. Dış gezegenlerden üçünün, Uranüs,
Neptün ve Plüton' un konumlarına dikkat ediniz. Bunlar burç
yöneticiliğini sırasıyla Satürn, Jüpiter ve Mars'la paylaşıyor.
Üçgenin uçları, görünen tayfın en tepe noktasına denk düşü­
yor. Söz konusu üç nokta, doyma düzeyi % 1 00 olan renklere
karşılık gelmektedir. Bunlar, aynı zamanda en dıştaki üç geze­
gene aittir. Böylece, her renk ve ona uyumlu dalga boyu için
tüm gezegenler yerlerini bulmuş oluyorlar. Mars'ın Plüton'la,
Satürn'ün Uranüs'le ve Jüpiter'in Neptün'le olan bağlantısı
açıkça görülmektedir. Böylece, birincil ve ikincil renkler be­
lirlenmiş, ikili yönetim olgusu uygun bir düzen içinde yerini
almış oluyor.

. 1 68 .
JOHN WILLNER

Daha önce sözünü ettiğimiz doğru çizgiyi herhangi bir


gezegene karşılık gelen renkten başlayarak "w" noktasından
geçirir ve karşı yöndeki koyu siyah eğriye doğru uzatırsak,
bir başka gezegene karşılık gelen diğer renge ulaşırız. Beyaz
rengi üreten bu karşıt gezegenler, astrolojik burçların çift ge­
zegenli yönetim anlayışına tam olarak uyum sağlamaktadır.
Buna göre, Koç' un kızıl Mars'ı, Terazi'nin tirşe renkli Venüs'ü
karşısında yer alıyor. Aynı durum, Akrep ve Boğa için geçerli­
dir. İkizlerin sarı renkli Merkür'ü, Yay'ın mavi renkli Jüpiter'i
karşısındadır. Söz konusu durum, Başak ve Balık için geçerli­
dir. Oğlak ve Kova'nın yeşil Satürn'ü, koyu siyah eğrinin düz
kısmına denk düşüyor. Renk üçgeninde bu bölüm, Yengeç
için mor renkli Ay ile Aslan için turuncu renkli Güneş' in karı­
şımından ortaya çıkan morumsu kırmızının tonlarından oluş­
maktadır. Sonuç olarak, tüm birincil renklerde ikili yönetim
söz konusudur. Tüm ikincil renkler için yönetim tekildir ya
da bunlar için yönetimin paylaşılması söz konusu değildir.
Birbirine karşı olan ikincil renkler yüksek oktavlı gezegenlerle
destekleniyor. Merkür ve Venüs ikişer burcu yönetirken, Ay
ve Güneş' in durumu böyle değildir: Her biri yalnızca bir bur­
cu yönetmektedir.
Böylece, renk üçgeni üzerinde bilinen gezegenlerle
Zodyak burçları ve iç salgı bezleri arasında oluşan bağlantıyı
göstermiş olduk. Renk üçgenine ilişkin düzenleme bütünüy­
le teknik bir konudur ama şimdi buna ruhsal bir anlam yük­
lemiş oluyoruz. Üç köşenin üçü de doldurulmuştur. Sistem
iki boyutlu düzenlenmiş ve boş bir alan bırakılmamıştır.
Dolayısıyla şimdilik şöyle bir sonuca varabiliriz: Eğer Güneş
sisteminde başka gezegenler varsa, bunların astrolojik etkisi
renk üçgeninde üçüncü bir boyuta yerleştirilmelidir. Bir baş-

, 1 69 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ka olasılık ise, iki boyutlu çizim içine yerleştirilemeyen geze­


genler görünmez renklerle bağlantılı olmalıdır.
Uranüs okulundan kimi astrologlar, teleskopla gözlenmiş
olmasa da altı yeni gezegen belirlediklerini iddia ediyorlar.
Görünmez oldukları için öncelikle bunları renk üçgenine yer­
leştirmek mümkün değildir. Neptün ve Plüton' un yörüngele­
rinde gözlenen sapmalar konusunda bazı profesyonel yazılar
yayımlanmış olmakla birlikte, hiçbir astronom bugüne değin
güneş sisteminde yeni bir gezegen keşfedildiğini bildirme­
miştir. Dolayısıyla bu konu bilimsel ve astrolojik bakımdan
inandırıcı olamaz.

İSTAT İST İK BİLİMİ

İstatistik, matematiksel bir bilim dalıdır. Fizik ve diğer bi­


limsel çalışmalarda sık sık kullanılır. Bu bilim yardımıyla rast­
lantı sonucu toplanan çeşitli veri biçimleri işlenmektedir. Veri
kümesinin dağılımı düzenli ya da düzensiz olabilir ve her iki­
si de bu bilim dalının kapsamı içine girer. İstatistiğin bir dalı
(Gauss dağılımı), eşit dağılan olasılıklardan söz etmektedir.
Toplanan rastlantısal veri miktarı yeterince büyükse ve (çan
eğrisi içine uydurulan) "normal" bir dağılıma sahipse, uygun
denklemler kullanarak bunun olası sonuçlarını öngörmek
mümkündür. Gerçekte istatistik bir çeşit entelektüel falcılık­
tır. Profesyonel istatistikçiler, bu denklemleri gerçek anlam­
da "normal" dağılıma uymayan kümelere ve çok küçük veri
gruplarına uygulayan insanlarla sürekli kavga etmektedir.
"Normal" sözcüğünün ilgi çekici bir özelliği vardır: Madeni
parayla oynanan yazı tura oyununda olduğu gibi, tüm değiş­
kenler için eşit olasılıkla yazı ya da tura geleceği varsayılır.

. 1 70 .
JOHN WILLNER

Bu koşulun sağlanması gerçek yaşamda her zaman mümkün


olmaz. Söz gelişi madeni paranın bir yanı diğerine göre daha
ağır olabilir.
Bu nedenle söz konusu matematiksel bilimin öngörüleri,
tıpkı astrolojik öngörülerde olduğu gibi sık sık sorgulanır. Öyle
de olsa, istatistikle birçok yararlı iş başarılmıştır. Örneğin, yarı
iletken teknolojisinde özellikler istatistik kullanarak öngörül­
müştü. Benzer şekilde, hastalıkların temel nedenleri astroloji
kullanarak öngörülebilmektedir. Bu öngörüleri aynı sepete
koymayı elbette kimse aklından geçirmez. Bu kehanetlerin
yapılabilmesi için radikal anlamda farklı bir entelektüel tavır
gerekir. Şüphe yok ki, her iki konuda da yalnızca bilge insan­
lar uzmanlaşabilir.

Bilgiye doğrudan ulaşmak isteyen bir kişi, her şeyin tek


nedeni olan Evrensel Gücü bir olgu olarak kabul etmelidir.
Oysa materyalist zihin HİÇBİR ŞEYİ olgu olarak görmek iste­
mez. Kanıtlamak için istatistik verilere bu nedenle gereksinim
duyarlar. Bunlar HER devirde böyle olmuştur, gerçek budur.
900-286

Edgar Cayce bu saptamayı yapmakta haklıdır. Bilim


adamları her şeye materyalist bir tavır içinde yaklaşırlar.
Şüphesiz, akademik unvan taşıyan bu kişilerin gözetmeleri
gereken saygın bir kimlikleri vardır. Ya yaptıkları çalışmaları
yayımlayacak ya da yok olacaklardır. Bilimsel yöntem hiçbir
şeyi olgu olarak göremez. Bilimsel yazarlar, kuramlarını ka­
nıtlamak için bu nedenle istatistiksel verilere sık sık başvurur.
Meslektaşları, istatistik verilerden çıkan sonucu benimseme­
diği zaman çoğunlukla verilerin yeterli olmadığı ya da ön-

. 1 71 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

yargılı yöntemlerin "normal" olmayan bir dağılıma yol açlı­


ğı düşünülür. Oysa Edgar Cayce'ye göre, doğrudan ulaşılan
bilgi ya da Yaratan' dan kaynaklanan ve her şeyin tek nedeni
olan evrensel bilgi, gerçek bir olgudur. İşin püf noktası, doğ­
rudan ulaşılan evrensel bilginin koşulsuz olarak tanınmasıdır.
Birtakım astrolojik verinin, tıpkı birtakım bilimsel veri gibi
evrensel olduğu gerçeği kimi bilim adamlarına ve matema­
tikçilere şaşırtıcı gelebilir.
Geçmiş yıllarda, istatistikçiler zaman zaman bu mate­
matiksel bilimi astrolojiye uygulamak istediler.49 Başlangıç
kabullerinin evrensel olmaması nedeniyle, bu çabalar mes­
lektaşlarını çoğu zaman inandırmaya yetmedi. Bu nedenle
girdi verileri sorgulandı ve sonuçların bir bölümü inandırıcı
bulundu. Ne var ki, deneyleri tekrar eden başkaları tam da
aynı sonuçları elde edemediler. Bulabildikleri, bir öncekinden
farklı olasılık değerleri ya da yapay olarak belirlenen güvenir­
lik dereceleri için farklı yüzdelerdi. Şüphe yok ki, elde edilen
sonuçlar istatistiğin doğasına aykırı değildir. Ama aynı sonuç­
lara ulaşmak bilim için son derece önemlidir. Çünkü Edgar
Cayce'nin dediği gibi, "materyalist zihin HİÇBİR ŞEYİ olgu
olarak görmek istemez."
Herhangi bir bilim adamı istatistik bilimini, örneğin ışık
hızına uygulamayı düşünmez. Bu niceliğin sabit bir değer
olduğu kabul edilir. Bir ölçüde değiştiği düşünülüyorsa, du­
yulan en küçük kaygıyı gidermek amacıyla ölçümler tekrar­
lanabilir. Bu tür sabit sayılar Evrensel Zihin' den kaynaklan­
maktadır. Bunların değişmesi beklenmez çünkü değişme ola-

49 Örneğin, Michel Gaugelin İnsan Davranışı Üzerine Kozmik Etkiler adlı


yapıtıyla bunu yaptı. Güneş burçlarıyla iş grupları arasında bağlantı kur­
maya çalışıyordu. Ancak bu konu astrolojinin temel uğraşı alanı içinde
kabul edilemez.

' 1 72 '
JOHN WILLNER

sılığının 1,0 olduğu bilinir. Bunun anlamı, hangi kaynaktan


çıkarsa çıksın, tüm ışık hızlarının eşit olduğudur.
Benzer biçimde, astroloji alanında her birey için dikkate
değer ve olağanüstü gözlemler gerçekleştirmiş bulunuyoruz.
Her birey için yalnızca bir doğum haritası güdülerin zaman­
lamasına uygun düşmektedir. Bu tablo ruh tarafından seçil­
miştir, ama onun Evrensel Zihin' den kaynaklandığına kuşku
yoktur. Zamanlama tablosu ile güdülerin birbirine denk düş­
mesi için olasılığın 1,0 olması gerekir. Buna göre ruhların ta­
mamı (yüzde yüzü) sadece bir doğum haritası seçerler. Sonuç
olarak ruhun seçtiği doğum haritasına ait verilerin uygulan­
ma olasılığı da 1,0' dir. Bunun anlamı, istatistik bilimi bu ko­
nuya uygulanamaz. İstatistik, tıpkı ışık hızı için uygun olma­
dığı gibi astrolojinin temel konularına da uygun değildir. Her
ikisi de Evrensel Zihnin temel konularıdır.
Sırası gelmişken söyleyelim; astrolojinin temel bir konusu
olan "ruh tarafından seçilmiş ve doğrulanmış doğum harita­
larının" istatistik olarak doğruluğunu kanıtlamak ya da bunu
soruşturmak amacıyla yaptığımız tüm etütlerde Ki Kare so­
nuçları sıfır bulunmuştur! Konunun uzmanı olmayan bir kişi
bu istatistiğin ne anlama geldiğini bilmeyebilir, ama bir ma­
tematikçi bunu iyi bilir: Sonuçlar, her durum için yüzde 100
aynı kalmaktadır.

KANITLAR

S-42: Bir olgu olarak, ruhsal yetenekler günün birinde ya


da gelecek yıllarda (en azından 50 yıl içinde) doğru­
dan bilimsel ölçümler (yani ölçü cihazları ve matema­
tiksel yöntemler) yoluyla kabul görecek mi ve bunlar
. 1 73 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

kanıtlanabilecek mi? Eğer bu gerçekleşmeyecekse, ne­


den ?
Y-42: Fiziksel ya da maddi olgular için olduğu gibi, zihinsel
ve ruhsal konu ya da olguların da çeşitli aşamalarına
yeterince ilgi duyulursa ve bu yönde yapılan araştır­
malara devam edilirse, insan deneyiminin diğer aşa­
malarında görüldüğü gibi bunların da pratik olarak
ölçülmesi ve kaydedilmesi mümkün olacaktır.
Evet, sen bunu geçmişte yapmıştın! İnsanlığın tümü sana
karşı geldiğinde bile onu doğru biçimde kullanmıştın: Neden
yine yapmayasın ki ?
2012-001

Bu okumaya, ruhsal yeteneklerle ilgili bilimsel ölçümler


yapmanın kolay olmadığını ve bu konudaki kavrayış eksik­
liğini tartışmaya açtığı için yer verdik. Bugün değilse bile,
bir gün bilim çevreleri de maddi olmayan konulara ilgi du­
yacaktır. Astroloji çoğunlukla ruhsal olgular kapsamında ele
alınmaktadır. Belki de konunun tamamı astrolojiktir. Öyle gö­
rünüyor ki okuma verilen kişi, karşı çıkanlara rağmen daha
önceki yaşamında bu ölçümleri gerçekleştirmişti. Ve bunu
doğru bir biçimde yaptığını öğreniyoruz.

Yaşamın sadece maddi ya da fiziksel bir ifade tarzı ol­


madığını görebilen kişinin, (manevi yaşamın) var olduğuna
inanması zor olmasa gerekir. Yolunu yitiren kimseler ya da el
yordamıyla, kuşku ve korku içinde ilerlemeye çalışanlar, yaş­
lanma sürecinde (yılları yıllara eklerken) ve cezaya çarptırılma
endişesiyle kendilerine yardım gelmesini bekliyorlar; huzur

' 1 74 '
JOHN WILLNER

içinde yaşamak, umut etmek ve inanmak istiyorlar. Oysa yaşa­


mın bizatihi kendisi ve maddi alemdeki görüntüsü de gerçekte
ELEKTRONİK bir enerji NİTELİGİNDEDİR.
440-020

Edgar Cayce yaşamın maddi olmayan kısmından söz


ederken, arayış içindeki insanların inanç gereksinimi üzerin­
de durmaktadır. Ona göre, inançlı insan cezaya çarptırılmaz,
oysa inançsızlar "el yordamıyla, kuşku ve korku içinde" iler­
lemeye çalışırlar. Yolunu yitirecek olanlar da bunlardır. Korku,
daha çok olumsuz olanın arkasına gizlenir.
Ve diyor ki, yaşamın ve tüm görüntülerinin doğası elek­
troniktir. Elektronik verilerin ölçülebilir olduğunu biliyoruz.
Hem elektronik bilimi hem de astroloji Uranüs tarafından yö­
netilmektedir. İnançlar, kuşku ve korkular arasındaki fark ve
benzerlikler dikkate alındığında paradoksal bir durum ...
Bu arada yardım gelmesini bekleyen, huzur içinde yaşa­
mak isteyen, umut etmek ve inanmak için kanıt arayan insan­
lar yüreklendirilmektedir. Astroloji, yeniden doğuş ve ruhsal
olgu gibi konuların gözden düşmesi için kanıt arayanlar ger­
çekte kendi korkularını dile getirmektedir; gülünç olma kor­
kusunu ve toplum tarafından ya da saygıdeğer meslektaşları
tarafından dışlanma korkusunu . . . Bir bölümün kendi güven­
liğiyle ilgili ciddi takıntısı olabilir. Bu üstün zekalı insanların
entelektüel kaleleri kendilerine barınak seçmesi daha kolay­
dır, zaten öyle yapıyorlar.
Edgar Cayce diyor ki: "Fiziksel ya da maddi olgular için
olduğu gibi, zihinsel ve ruhsal konu ya da olguların da çeşit­
li aşamalarına yeterince ilgi duyulursa ve bu yönde yapılan
araştırmalara devam edilirse, insan deneyiminin diğer aşa­
malarında görüldüğü gibi bunların da pratik olarak ölçülmesi

' 1 75 '

ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ve kaydedilmesi mümkün olacakhr." Eğer "zihinsel ve ruhsal


konu ya da olguların çeşitli aşamalarıyla" ilgili koşullar belirli
bir olgunluğa ulaşırsa, elektronik ölçümlerle verilerin toplanma­
sı ve bunların kabul görmesi mümkündür. Şimdilik, beden etra­
fındaki elektriksel alanı gösteren Kirlian fotoğrafı gibi yalnızca
birkaç deney kayıtlara geçmiş bulunmaktadır. Bilim adamları­
nın çoğu, genel ilgi yükselinceye kadar kolay olan kaçış yolunu
izlemeyi tercih edecek gibi görünüyorlar. Oysa Edgar Cayce'ye
göre, Tann'ya inanmak gizlenen tüm korkuları yok edecektir.

S-45: Okült konulara fazlasıyla ilgi duyuyorum. Ancak


daha önce bana ait doğum haritası yorumunda kara
büyünün etkisi altında kalacağım belirtildiğinden
medyomlukla ilgili herhangi bir konuya yönelmekten
korkuyorum. Bu korkudan nasıl kurtulabilirim ?
Y-45. Şimdi vereceğim öneriden daha iyisi olamaz: B U etki­
leri ortadan kaldırmak için birçok büyük insana yar­
dımcı olan Tevrat'ın 5. kitabında (İng. Deuteronomy,
ÇN.) 30. bölümü okuyun. Daha sonra, Yohanna'dan
14, 15, 1 6 ve 1 7. bölümleri okuyup, anlamaya çalı­
şın. Yine söylüyorum, kural olarak değil, bunu UY­
G ULAMA olanağı bulunan bir deneyim gibi, ortaya
çıkan yaratıcı gücü, Tanrz 'yı yaşamın kuralı haline
getirme arayışı içinde olan herhangi bir ruh gibi ya­
pın. Nasıra'lı İsa'dan daha büyük medyom yaşama­
dı. Kendi oğullarından oluşan ev halkını yönetirken,
Mesih'in varlığından daha yüce bir etkinlik yaşan­
madı. Onun iki oğlu kara büyü ile uğraşmıştı ve yok
oldular. Korkuyu yaratan bunlardır. Ama Tanrz 'ya
duyulan inanç bu korkuyu yok edecektir.
2630-001

. 1 76 .
7

KARMİK İNANÇ

Yararlı ve zararlı kararlara ilişkin bilgiler bir sonraki ya­


şamda yerküreye ve diğer gezegenlere taşınır ve buralarda
özümsenir.

S-11: Daha önceki yaşamımda oluşan ve üstesinden gel­


mem gereken bir karma bulunuyor mu ?
Y-11: Karma konusu iyi anlaşılmalı ve nasıl göğüsleneceği
iyi bilinmelidir. Çünkü ister felsefi yönüyle olsun, is­
terse dini ya da daha bilimsel tanımıyla neden-sonuç
ilişkisi kapsamında olsun bu konuda çeşitli düşünce­
ler dile getirilmektedir. Karma bunların hepsidir ve
daha fazlasıdır. ·
Bu durum, sindirim sistemine giren balık ya da ekmek
gibi bir parça yiyeceğe benzer. Söz konusu besinler beden içine
alındığında sindirim organlarında özümlenmektedir. Topla­
nan besinler beden içinde akıp giden güce dönüşür ve canlı
nesneye, varlığa ya da bedene güç ve can verir.
Aynısı, yeryüzüne dönen ruhun yaşadıkları için geçerlidir.
Ruhun besleyen düşünceleridir. Dönem boyunca geliştirdiği­
niz düşüncelerle ve sürdürdüğünüz eylemlerle yeteneklerinizi
sergilersiniz. Bunlar, deneyim İÇİNDE düşüncenin etkin gü­
cünü ya da ilkesini korumak için gereklidir.

. 1 77 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Daha sonra, ruh farklı bir ortamda başka bir bedene ye­
niden girince geçmiş yaşamın deneyimlerinden yararlanmaya
çalışır. Bazı dinlere göre bu olgu ruhun alın yazısıdır. Bir baş­
ka felsefeye göre, geçmişte biriktirilenler şu ya da bu biçimde
göğüslenmek zorundadır. Ya da bilimsel yaklaşıma göre belirli
bir neden, belirli bir sonuç üretir.
Görüldüğü gibi, karma bunların HEPSİ ve daha fazlası­
dır. Peki, fazlası nedir? Yaratan 'a DUYULAN aşk nedeniy­
le, ruh ve spirit'in Onunla birlik olmak ve bağlantı kurmak
üzere maddi aleme her girişinde kendini affettirmenin, bedel
ödemenin bir yolu olmuştur. B UNUN DA göz önünde bulun­
durulması gerekir. Çünkü karma KİŞİSEL gelişim anlamına
da gelebilir -ki bundan dolayı karmanın şu ya da bu biçimde
dengelenmesi gerekmektedir-. Ya da temizleyici etkisi nedeniy­
le zihin-ruh (ruh-zihin) bileşiminin arınması, arındırılması ya
da ruhun kendini arıtması anlamını taşır. Bu değişim gerçek­
leştiği zaman, bazıları o kişiye "talihin güldüğünü " söylerler,
ya da, "Bu beden uğurlu bir yıldızın etkisi altında doğmuş, "
denir. Gerçekte her şey ruh-zihin bileşiminin başarılarıdır.
Her şey ruhun bedel ödeme ÇABASIDIR! Ya da buna ruh,
zihin, spirit vefiziksel beden arasında oluşan neden-sonuç iliş­
kisi diyebilirsiniz.
440-005

Ruhun karmik birikimlerini çözmek üzere yerküreyi


seçmesiyle birlikte birtakım astrolojik etkenler de gündeme
gelmektedir. Doğum haritası potansiyel karma açılımının bir
örneği olduğu için, doğum saati ruhun değerlendirme çalış­
masında güçlü bir etkiye sahiptir. Doğum sürecinin karmik
açıdan değerlendirilmesi uygun olacaktır. Öncelikle topluluk,

. 1 78 .
JOHN WILLNER

ülke, yer ve aile seçimi karmik birikimle uyumlu olmalıdır.


Öğrenimin sürekliliği için her yuvanın düzeni ve muhtemel
ebeveyn ortamı dikkate alınması gereken önemli etkenlerdir.
Ruh-zihin bileşiminin arınma düzeyi belki de "talihini gül­
düren" zengin bir aile içinde ödüllendirilmeyi gerektirmekte­
dir, ya da fakir bir aile ortamında sıkıntılı bir yaşam sürmek
zorundadır. Çevre, aile ve beden seçiminden sonra, olası do­
ğum haritasının daha ileri kararlar için gerek duyulan temel
bilgileri de içermesi gerekiyor. Anne ve baba adayı belirlen­
dikten sonra, hamilelik sürecinde değerlendirmeye alınması
gereken olası yaşam biçimleri ve doğum saati seçenekleri için
en fazla birkaç haftalık süre kalmış olmalıdır. Doğum saatiyle
ilgili olasılıklar bir hayli çok olabilir ama sonsuz değildir. Her
doğum haritasının güzellikleri olduğu kadar yükümlülükle­
ri de bulunacaktır. Ruhun, doğum haritalarını karmik amaca
uygunluk bakımından değerlendirmesi gerekebilir. Yapılan
seçim, büyük olasılıkla ilerleme için gerekli olan tüm etmen­
lerin en elverişli biçimde buluştuğu noktada gerçekleşmek­
tedir. Bu etmenler, tercih edilen ruhsal yolda ilerlemek için
yeni olanakları ve süreklilik sağlayan karmik kanalları oluş­
turacaktır. Söz konusu doğum saatiyle belirlenen harita, yeni
yaşam deneyiminde ilerlemeyi amaçlayan ruhun isteklerine
uygun düşmelidir. Böyle bir seçim çalışması son derece cid­
di bir konudur. Çünkü Tanrı'ya dönüş yolculuğunda bir kez
daha zorlu bir adım atılmaktadır. Yaşamın yeryüzünde hiç de
kolay olmadığı düşünülürse, bunun pek karmaşık bir seçim
olduğu daha iyi anlaşılır. Tüm titreşimler, renkler, ilişkiler ve
gezegensel etkiler buna uyum sağlamalıdır. Ayrıca bu seçim,
grup olarak yeryüzüne dönen diğer ruh-zihin bileşimlerinin
planına da uymalıdır.

' 1 79 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Varlık, sonuç olarak bu aşamalardan geçer. Kimi bunları


yaşam alanları olarak görür, kimi ise atılan adımlar şeklinde
algılar. Kimi de bunları, devirler ya da yaşanan yerler olarak
deneyimler.
5755-001

Kavramlar yerli yerine oturmuş olursa, ruh tarafından


seçilen doğum haritası (natal horoskop) yeni doğan insanın
yaşam ve bedeni için ona karma'nın çözümünde yarar sağ­
layacak bir temel oluşturur. Yapılan seçim, yeryüzünde yeni­
den başlayan karmaşık ve kaderci bir dönemin planıdır. Ruh
daha önceki yolculuklarında karmik ilerleme kadar, gerile­
me de yaşamış olabilir. Yapılan hataların bedeli ödenmelidir.
Kazanımlar ileri taşınabilir ve çoğalblabilir. Ruh daha önce
yaşadığı bu olumlu ve olumsuz deneyimleri yeni bedene ta­
şımaktadır. Ama bunların çoğu yeni gelişim dönemi boyunca
bilinçli olarak anımsanamaz.

Bu güdülerin, deneyim içinde NASIL böylesine belirle­


yici olabildiğini haklı olarak sorabilirsiniz. Açıklandığı üzere,
bunlar belirli bir devir boyunca geçerlidir. Çünkü maddi alem­
deki ölümün, ruhsal-zihinsel aleme doğuş anlamına geldiğini
unutmayınız. Maddi aleme doğuş ise ruhsal-zihinsel alemde
ölüm demektir.
Bu nedenle, hamile kaldıktan sonra büyümeye başlayan
beyin merkezi etkilenmeye başladığı andan itibaren geçmiş
deneyimlere ait izlenimlerin anımsamasına yardım edilmez,
hatta çoğu zaman bunun engellendiği görülür.
2390-002

, 1 80 ,
JOHN WILLNER

Doğum ve ölüm, maddi ve ruhsal-zihinsel alemlere giriş


noktalarıdır. Bunlar birbirini izler. Edgar Cayce'nin söyledi­
ğine göre, yeryüzüne tekrar dönmeden önceki döneme ait
deneyimleri ve bunların izlenimlerini belleğin anımsamasına
yardım edilmez, hatta çoğu zaman bunun engellendiği görü­
lür. Açıklamanın yalnızca okuma verilen kişi için mi, yoksa
herkes için mi geçerli olduğu belli değildir. Kesin olmamak­
la birlikte bu ve daha önceki okumalardan çıkartılan sonuca
göre, önceki yaşam biçimleriyle ilgili olarak belleğe konulan
kısıtlama herkes için geçerlidir. Yine de, anımsanamayan de­
neylerin derin etkilerine duyulan ilgi son derece fazladır.

Varlığın geçmiş yaşamlarına ve bunun etkilerine bir yo­


rum getirmek gerekirse, bunların şimdi gösterilen yetenekler,
yapılan hatalar ve kazanılan erdemlerle ilgisi olduğunu söy­
lemek gerekir. Geçmişte yaşadıklarının şimdi ne ölçüde etkili
olduğunu yorumlamak da uygun olacaktır.
Bunlar bir varlığın okulda işlenen dersler sırasında edin­
diği deneyime benzer. Önemli olan okulda yaşananların anım­
sanması değildir. Ama eğitim ya da gelişme dediğimiz şey, bu
günlük deneyimlerin ışığında, karşılaşılan günlük sorunların
aşılmasına olanak sağlamaktadır.
Her birey, günlük yaşantısı içinde öğrendiği, bilgi hazne­
sine kattığı ya da unuttuğu derslerle geri planda bir zemin
oluşturur ve zihin, karşısına çıkan günlük sorunlara bununla
tepki verir.
Bu varlığın dile getirdiği gibi, sorabilirsiniz: "Öyleyse in­
san niçin çoğu zaman geçmişte yaşadıklarını anımsamaz ? "
Aynı soru şöyle de sorulabilir: Niçin iki kere ikinin dört et­
tiği ya da kedi deyince bunun K-E-D-İ harflerinden oluştuğu

. 181 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

anımsanmaz. Gerçekte bunlar hep anımsanmaktadır! Sizler


yararlı bir uygulama alanına ihtiyaç duyunca, ancak o zaman
bunun farkına varırsınız!
Aynı durum maddi alemdeki uygulamalarınız için de
geçerlidir. İhtiyaç duyunca, günlük sorunlarla ilişki kurmak
üzere olanakların nasıl, nerede ve hangi yöne doğru kullanıla­
cağını hemen bilirsiniz.
2301 -004

Doğum haritası, bir önceki dönemde geliştirilen yetenek


ve ustalıkların bu yaşamın hangi alanlarında kolayca ve yeni­
den kazanılacağını da gösterir. Üstün zekalı çocukların sanat
alanında zor koşullara ne denli hızla uyum sağladığına dikkat
ediniz. Geçmiş dönemdeki başarının düzeyi belirsiz olmakla
birlikte, haritada yetenekler açıkça görülebilir. Geçerli açıla­
rın kesinlik derecesi50 ilgi alanına yönelişin düzeyini belir­
lemektedir. Bunun geçmiş yaşamlardan taşınan yetenekleri
gösteriyor olması ihtimal dahilindedir. Öyle de olsa, doğum
haritasının belirlenen alanlarda yeni kararları hayata geçirme
ve yeni deneyimler kazanma konusunda sürekliliğe sahip bir
model olduğuna güvenebilirsiniz. Ruh dilerse geçmiş yaşam
deneyimini bir kez daha yaşamayı seçer; dilerse, bedelini öde­
yeceği farklı bir karmik kararla geçmişle hiç ilgisi olmayan bir
yön tutturur. Her ne olursa olsun, doğum haritasında oluşan
açılar hem yaşamın alacağı biçimi hem de onun genel hava­
sını göstermektedir. Burçlar, gezegenler, titreşimler, renkler, iç
salgı bezleri, anılar, açıların kesinlik derecesi, göksel devinim
hızları, manyetik etkiler ve duyular hep birlikte ve eşzaman-

50 Temel açılara yakınlık. (Ç.N.)

. 1 82 .
JOHN WILLNER

lı olarak dengeye getirilmektedir. Buna rağmen doğumdan


sonraki gerçek yaşamda karmanın bazen yanlış yorumlandığı
görülüyor.

S-15: Kişisel gelişim çizgim karmik gerekleri yerine getir­


meme imkan veriyor mu?
Y-15 BİRÇOK insan günümüzde karmik koşulları yanlış
yorumlamaktadır. Gelişim diyorsunuz, karmik etki­
ler ve kaderden söz ediyorsunuz. Her ruh, her varlık
kader konusunu doğru anlamalıdır. Kader içsel bir
olgudur. İnanç gibi ya da Yaratıcı Güçlerin sizlere
verdiği bir armağandır. Karmik etki ise buna başkal­
dırır. Varlık, gücü yettiği ölçüde İRADESİNİ kullan­
malıdır. İlerlemeyi sağlayan bu güç onu diğer ruhsal
güçlerden farklı kılar ya da en azından onlarla eşit
düzeye getirir. Kurulan HER ilişkiyle, İlk Nedenden
kaynaklanan Yaratıcı Güçlerle buluşmak üzere, Yara­
tıcı Güçle bir olmak için bir firsat doğar. Sonuç ola­
rak, varlık gerekenin yerine getirilmesi bakımından
HER ZAMAN doğru yoldadır. Göstergelere göre,
[903} diye bilinen bu varlık için önümüzdeki üç yıl
boyunca yeryüzü yaşantısında astrolojik ve ona eşit
ağırlıkta diğer etkiler gündeme girerken, söyledikleri­
mizi uygulayacağı birçok imkan ortaya çıkacaktır,
903-023

Yetenekler doğru yönde ve uygun zihinsel amaçlar için


kullanılırsa kötü karmanın üstesinden gelmek kolaylaşır.
Örneğin, kişi haritadaki gezegenlerin konumuna ve yaşam
alanlarına bakarak belirli bir meslek grubunu seçebilir. İş bö-

' 183 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

lümleri geniş kapsamlı olduğundan, söz konusu kişinin belir­


li bir grubun içindeki mesleklerden herhangi birine doğru çe­
kilmesi sorun yaratmaz. Söz gelişi, göstergeler tiyatro alanını
işaret ediyorsa, kişi bir sahne görevlisi, yer gösterici, oyun ya­
zarı, yönetici, perde ve ışık yöneticisi, efekt, müzisyen, şarkıcı,
yardımcı, sahne düzenleyici ya da kostüm sorumlusu, aktör
ya da artist olabilir. Öte yandan, karmik ceza senaryolarının
karşısında yer almak için birçok olasılık mevcuttur. Önceki
yaşamında zulmeden bir kişinin, benzer bir yaşam alanı için­
de zulüm görmesi mümkündür. Önceki yaşamın iyiliksever
insanı, benzer bir yaşam alanında yeni kazanımlarla daha
da iyiliksever bir konumda yükselebilir. Böylece hem kefaret
ödenmiş hem de ilerleme sağlanmış olur. Kısacası, doğum ha­
ritası ruhun ne tür bir yaşam tarzı benimsediğini göstermek­
tedir. Bu yaşam tarzı içinde gelişim göstermek, irade gücüne,
elde edilmiş yeteneklere ve kalıtsal etkilere bağlıdır.

5. Deneyim sürecinde alınan astrolojik etkiler ve yaşam


İÇİNDE bunların UYGULANMA şekli varlığın
GERÇEK çevresini oluşturur. Geçmiş yaşamlarda
yapılmış olanlar ve DİGER yeryüzü deneyimleri de
gerçek kalıtımsal etkilerdir. Karma ise varlığın şimdi
yeryüzü yaşamında karşılaşacağı, kozmik etkiler şek­
linde algıladığı, hissettiği ve ANLADIGI şeylerdir.
Varlık, ruhsal güçlerin yardımıyla eşyanın tabiatını
ve koşulları öğrenmeye ve anlamaya çalışırken, aslın­
da KENDİ idealine anlam kazandırmaktadır. Bunlar
düşünce, dilek ya da ARZULARDAN oluşmaz. Ru­
hun ARZULARINI yürekten gelen bir ZENGİNLİK
içinde dile getirmek emek ister! Beden çoğu kez güç-

, 1 84 ,
JOHN WILLNER

süzdür; spirit ise HER ZAMAN arzuyla doludur!


İdealinizi belirlediniz mi? [İdealinizi belirleyin]
451 -002

Gerçek çevre koşulları ve gerçek kalıhmsal etkiler her­


halde hiçbir yerde bu denli iyi anlatılmamıştır. Kozmik etki­
ler, karmik duygular şeklinde ideallerimizi belirlemektedir.
Bunlarla "yeryüzü yaşamında" karşılaşırız. Progres açılar, ya­
şanacak olan şeylerin niteliğini gösterir. Ne tür güçlerin ortaya
çıkacağı ve bunların ne zaman gerçekleşeceği böyle belirlenir.
Her gezegenin, progres açı yapınca ortaya çıkan belirleyici bir
özelliği bulunmaktadır. Örneğin, Mars erkeksi ve zorlayıcıdır.
Venüs kadınsı ve güzelliğe düşkündür. Merkür yolculuk ya­
par ve iletişim kurar. Güneş ego ve bedensel yapıyla ilgilidir.
Jüpiter genişleme eğilimi demektir ve iyi ya da kötüye doğ­
ru büyüme olanağının göstergesidir. Satürn ise kısıtlayıcıdır;
özen ve dikkate ne zaman gereksinim duyulacağını bildirir.
Uranüs ileri teknoloji ve modern düşünceye giriştir. Neptün
illüzyonların kaynağıdır ve dramatik olanla ilgilidir. Plüton
en verimli biçimde eldeki kaynaklara yönelir ve onları kulla­
nır. Özellikle son üç gezegen modern çağın tekdüze olmasına
izin vermezler. Burada basit açıklamalarla yetiniyoruz. Her
gezegenin özellikleri karmaşık ve çok daha kapsamlıdır.
Gezegenleri barındıran burçlar, buna yeni özellikler ekle­
yerek gezegensel enerjinin biçimine çeşni katarlar. Örneğin,
Koç burcu hırs, itici güç ve öncü bir ruh hali verir. Boğa ka­
rarlılık, dayanıklılık ve becerikliliğe katkıda bulunur. İkizler
resmin bütününü görür ve çevreye yayılması gereken önemli
konular hakkında iletişim kurma yeteneğine sahiptir. Yengeç
duygularıyla vardır, evcimendir ve yüzleşmelerden kaçarak

. 185 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

yoluna devam eder. Aslan hemen ilgi odağı olmayı becerir ve


bağışlayıcıdır. Başak detaylara odaklanmıştır, kusursuz!uk pe­
şindedir. Terazi kültürlü olma, güzel görüntü verme eğilimin­
dedir ve denge arayışı içindedir. Akrep coşkulu bir yoğunluk
içindedir ve kaynaklarını her zaman yedekte bir şeyler bu­
lunduracak biçimde kullanır. Yay veriyle aşırı yüklenmekten
hoşlanmaz ve her konuda sorarak, açıklama yaparak doğru­
dan işin bütününe yönelir. Oğlak kanıtlanmış uygulamalara
güvenir ve her zaman ilerleme yanlısıdır. Kova varsayımlar
yerine gerçeklerden yararlanırken, insanlığın kusurlarını gün
yüzüne çıkarır. Balık anlayışlıdır, sanatsal duyguları gelişmiş­
tir ve içinde yaşanan her durumun farkındalığına katkıda bu­
lunur. Her burç, gezegenlerin belirleyici enerjisine farklı bir
tat ve anlam kazandırır.

24. Varlık bulunduğu tapınağın hizmet işlerine yardım


ederek, oradaki çalışmalarıyla kazanç sağlamıştı. O,
Kurban Tapınağında çeşitli bölümler oluşturulduğu
zaman tüm aşamalardan geçen birkaç öğrenciden bi­
riydi. Şimdi söylendiği gibi, güneşin izlediği on iki
öğrenim evinin her birinde yer aldı ve dersini öğren­
di.
3474-001

Astrolojik evler (ya da yaşam alanları) yönlendirilmiş


enerjiyi on iki yaşam bölümüne odaklar. Tüm aşamalardan
geçmek, yaşam evlerinin her birinde yerini alarak ihtiyaç du­
yulan derslerin öğrenilmesi anlamına geliyor. Birinci ev, kişi­
nin tümüyle şimdiki zamana ilişkin eylemlerini kapsar. İkinci
evin kapsamı, kişinin sahip olduğu ve daha sonia kullanacağı

. 1 86 .
JOHN WILLNER

fiziksel ve zihinsel güçleri içerir. Üçüncü ev, yakın çevreyle


ilgili düzenlemeler kapsamında yapılan yerel çalışmalar ve
öğrenimle ilgilidir. Bu yaşam alanında geçmişte yaşanılanlar­
dan yararlanılır. Dördüncü evin kapsamında kişisel statü ve
insanın yaşamına biçim veren etkiler vardır. Kişinin büyüyüp
yetiştiği yuva ve kendine yakın hissettiği ebeveyn burada
yer alır. Beşinci evde enerjiler kişisel yaratıcılığa, çocuk yetiş­
tirmeye, eğlenceye ve kuramsal düşüncelere yönelir. Altıncı
evde kişisel başarı için gerekli olan ustalık ve bilgi birikimi
kullanılır. Yedinci ev, iş ve evlilik de dahil olmak üzere ortak­
lık ilişkilerine odaklanmıştır. Sekizinci ev, ikinci evin tam kar­
şısına düşer ve sigortacılık faaliyetleri, hisse senetleri, bono­
lar, muhasebe işlemleri ve başkalarının mal varlığıyla ilgilidir.
Dokuzuncu ev, yüksek öğrenim kurumlarındaki öğrenim ve
öğretmenlik faaliyetlerini, yasal uygulamaları, yabancı ülke­
lerde yapılan çalışmaları, uzun yolculukları ve tüm bu şekilde
kazanılan deneyimlerin sözlü ya da yazılı olarak anlatılması
ya da şarkı biçiminde dile getirilmesiyle ilgilidir. Onuncu ev,
bir bütün olarak kişisel itibarla (ait olduğu sınıf, toplumsal
konum, otorite ya da yönetim gibi) ilgili konulara ayrılmıştır.
Ayrıca, kişinin patronunu ya da ikinci ebeveyni gösterir. On
birinci ev, arkadaşlık ilişkileriyle, müşterilere yönelik planlar­
la ve gelecek için yapılan tasarılarla ilgilidir. Bu tasarılar top­
luma neşe veren ve eğlendirici konuları da içerebilir. On ikinci
ev, insanlığa yarar sağlayan gerçek başarıları ya da gelecek
nesillere bırakılan değerleri yansıtır. İnsanı koşullandıran top­
lumsal etkiler de burada görülür. Birinciden altıncıya kadar
sıralanan evler, yedinciden on ikinciye kadar olan evlerin tam
karşıtıdır. Söz konusu ikilik (düalite) anlayışı astrolojinin tü­
münde uygulama alanı bulur. Ayrıca, çember üzerinde şimdi-

' 1 87 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ki zaman, gelecek zaman ve geçmiş zaman üçlemesi, haritada


her ev için dört kez yinelenir. Bireyle ilgili gerçekleşebilecek
her olay, söz konusu on iki bölümden birine girmek zorunda­
dır. Hiçbir olay dışarıda kalmaz. Böylece yaşamın tüm zihin­
sel, fiziksel ve ruhsal bileşenleri için bir yer bulunmuş olur.
Karma bunların her biri için geçerlidir.

S-32: Bir sonraki yaşamda ülkemi ve çevre koşullarını ken­


dim mi belirleyeceğim, yoksa karma yasasının gereği
olarak uygun bir yere mi yerleştirilirim ?
Y-32: Karmik yasanın uygulanışı ve bu zamanda anlamlı
bir hizmet verme konusu, iyi bir seçim yapmaya bağ­
lıdır. Yapılan şey bir seçim olduğu kadar, karmik bir
tepkidir. .
5265-001

Gezegenler ya da düğüm noktaları arasında oluşan be­


lirli bir açı, (kendi gücü ve rengi ölçüsünde) kaygı verici ya
da uyumlu bir ortam oluşturur. Açılar bir müzik aletindeki
tellerin ayarlanmış frekansta ses veren denetimli titreşimleri
gibi düşünülebilir. Müzik aletleri üst perdeden sesler de ya­
yar ve her sesin bir rengi vardır. Aynı şekilde, her birey için
açılar da benzer özellikler taşır. Progres açıların enerjisi ge­
çicidir. Meydana gelecek olayların tam zamanını kesinlikle
göstermezler. Öyle de olsa, iyi bir medyom titreşimlerin ötesi­
ni görebilir. Edgar Cayce'nin açılarla ilgili kısa bir okumasını
buraya aktarmak uygun olacaktır:

Her gezegensel etkinin titreşimi farklıdır. Etki altına giren


varlık bu titreşimleri alıyor demektir. Varlık değişmek zorunda

, 1 88 ,
JOHN WILLNER

değildir ama Tanrı'nın izniyle değişebilir de! Bu evrensel bi­


lincin, evrensel yasanın bir gereğidir.
281 -055

Göksel boylamda normal olarak değerlendirmeye alı­


nan açılar 360 derecelik bir çember içinde kalmaktadır.
Bunlar 1-12 arasındaki sayılara tam bölünebilen açılardan
ve bu açıların bazı katlarından oluşuyor. Çift tamsayıla­
ra bölünerek hesaplanan açılar şiddetli ve kaygı vericidir.
Çünkü bunlar alt harmonik titreşimlerden sürekli güç alır­
lar. Tekil tamsayılarla oluşan açı ve titreşimleri göğüsle­
mek daha kolaydır ve genellikle daha uyumlu ya da huzur
verici oldukları kabul edilir.

Bir çemberi 2, 3, 4, 5, 6, 8 ve 12'ye bölerek 180°, 120°, 90°,


72°,60°, 45° ve 30° elde edilir. 7 ve ll'e bölünce tam açı oluş­
maz ve bu nedenle sabit titreşim oranı olan açılar kapsamında
ele alınmazlar. Astrologlar 9 ve 10' a bölme işlemini genellikle
dikkate almazlar çünkü bu yöntemle elde edilen açıların dü­
şük şiddetli olduğu kabul edilir. Zaten bunlara güç veren alt
harmonikler de zayıfhr ama var olduklarından kuşku duyul­
mamalıdır. Ayrıca kimi küçük açıların birleşmesiyle oluşan
iki farklı açının da yeterince güçlü olduğu gözlenmiştir. Bu
açılar 135° (=3x45°) ve 150° (==5x30°)'dir. Alt harmonikler gö­
receli olarak bunlara yeterince güç kazandırmaktadır. Bazen
(24 sayısına bölünerek elde edilen) 15° de değerlendirmeye
alınır, çünkü bu açı altı temel açının alt harmoniğidir. Bazı as­
trologlar, haklı olarak 105° (=7xl5°) ve 165° (=llxl5°) açılarını
da kullanmaktadır.

. 1 89 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Göksel boylamda oluşan bu açılara ek olarak, paralel ve


kontra paralel deklinasyon açıları da vardır. Bunlar, iki ya da
daha çok gezegenin ekvatora göre kuzey ya da güney kürede
oluşturdukları açılardır. Yükselim-deklinasyon açısına.sabitle­
nen bir doğru parçası, yerküre kendi çevresinde dönerken her
iki gezegeni de kesen hayali bir koni çizer. Bu kesişme nokta­
ları paralel dairesel düzlemler olmaktadır. Oluşan açılara İ şte
bu nedenle paralel denilmiştir: Yerkürenin dönen elektroman­
yetik bir kütle olduğu düşünÜlürse, konik yüzeyden yansıyan
titreşimler insanı etkiliyor olabilir. Yükselim-deklinasyon açı­
larıyla ilgili güçlerin temelinde yatan anlayış budur.
Göksel paralel deklinasyon açılarıyla yerkürenin jeosan­
trik enlem çizgileri arasında kaba bir ilişki kurulabilirse de,
bunlar tam olarak birbirinin aynı değildir. Çünkü yerküre ku­
sursuz bir yuvarlak olmaktan uzakhr. Tüm astrolojik açılar
dairesel bir temele oturtulmaktadır.
Gezegenlerin yükselim açısı, yörüngelerin eğikliğinden
(yani yerkürenin ekvator düzlemiyle, gezegenlerin izlediği
yörüngenin düzlemi arasında oluşan açıdan) daha büyük de­
ğildir. Bu nedenle, Mars gibi yakın ve hızlı hareket eden geze­
genlerin sık olmayan çıkışları dikkate alınırsa, yükselimler en
çok 26° Güney ile 26° Kuzey aralığı içinde kalmaktadır.
Sonuç olarak, iki ya da daha çok gezegen ekvatorun ku­
zeyinde aynı yükselim değerine sahip olursa, bu durumda
oluşan düzlemler ekvatora Kuzey yarımkürede paraleldir.
Kuzey paralelleri insanı dışa açılma şeklinde etkiler. İki ya da
daha çok gezegen ekvatorun güneyinde aynı yükselim de­
ğerine sahip olursa, bu durumda oluşan düzlemler ekvatora
Güney yarımkürede paraleldir. Güney paralelleri insanı içe
dönük, içsel şekilde etkiler. İki ya da daha çok gezegen, aynı

. 1 90 .
JOHN WILLNER

büyüklükte yükselim değerine ekvatorun hem kuzey hem de


güneyinde sahip olursa, bu durumda oluşan düzlemler bir­
birine kontra paraleldir. Bir başka deyişle paralel düzlemler
ekvatorun hem üst hem de alhnda oluşur. Kontra paralel açı­
lar hem kişiyi hem de toplum üyelerini etkiler. Yükselen ve
Başucu da, hpkı gezegenler gibi ele alındığı için paralel açıları
vardır.

2. Astroloji ya da numeroloji haritalarından çıkartılan


anlam ya da uygulamalar biraz kafa karıştırıcı bulu­
nabilir. Ama bu güç ve etkiler varlığın şimdiki yaşan­
tısıyla yakından ilgilidir. Varlık bu gerçeği iyi kavra­
dığı ölçüde, kendisi ve ruhun gelişimi için bunlardan
birer atlama taşı gibi yararlanabilir.
3. Her ruh, yeryüzü yaşantısında bu güçleri, koşulla­
rı ya da deneyimlere ilişkin bilgiyi ve daha fazlasını
kazanmak için çaba göstermelidir. Yalnızca etkilere
özgü bilgiyi edinmek ya da kavramak değil, söz konu­
su etkilerin bir rehber, yön gösterici ve koşul oldukla­
rını öğrenmek de önemlidir. Ruh bunları kullanarak
daha çok gelişme olanağı bulur. Çünkü beden-zihin
ve ruh-zihin bileşiminin edindiği her bilgi ve anlayış,
o ruhun gelişimine destek olmaktadır. Buna varlığın
yeryüzü yaşamlarından çok güzel örnekler verebili­
riz. Söz gelişi, geçmiş yaşamında Süleyman 'ın bir
yakını ya da kardeşi olarak edindiği bilgi ve anlayışla
yapılmış olanlar, diğer yaşam dönemlerinde yaptıkla­
rından çok farklıydı.
4. Astrolojik etkiler yönlendirici olmaktan çok, güdü­
ler biçiminde ortaya çıkar. Ancak bu eğilim ve etkiler
' 191 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

varlığın deneyiminde süreklidir. Bu güdülerle, ken­


di ruhsal gelişimini gerçekleştirme ya da engelleme
yönünde ne yapacağı, kendi bakış ya da görüş alanı
içinde varlığa kalmıştır.
476-001

Edgar Cayce özel olarak paralel açılardan söz etmemiş


olsa bile, bunların çok güçlü ve çok önemli olduğu anlaşıl­
maktadır. Günümüz astrologlarının çoğu bunu görmezden
geliyorlar. Onların sıradan tepkisi, "Yükselim açıları olmadan
da biz işimizi görüyoruz," şeklindedir. Ne bu sözler, ne de
şimdiye değin söylenenler geçerli bir açıklama oluşturamaz.
Doğrusu, ortada tuhaf bir görüntü var: Astrologlar bazı olay­
ların neden astrolojik yöntemlerle belirlenemediğini sürekli
merak etmişler ve bu nedenle her zaman söz konusu boşlu­
ğu dolduracak bir şeylerin arayışı içinde olmuşlardır. Oysa
eski zamanlardan kalma bir yöntem belki de bu görevi pekala
yerine getirecek durumdadır. Ama çoğu kez buna itibar edil­
mez. Sanki bu kimseler doğum çarkının simgelerini anlama
konusunda daha fazla ilerleme gösteremiyorlar. Evler, evle­
rin başlangıç çizgisi ve gezegenler bu çark üzerinde göksel
boylam dereceleriyle gösterilmektedir. Ama nedense burada
yükselim açılarına yer verilmez. Buradan çıkarılması gereken
sonuç şudur: Yükselim açılarının evlerdeki etkisini kavraya­
bilmek için bu açıların önce boylamsal konumlarının belirlen­
mesi gerekmektedir. Belki de, bu çevirme işlemine duyulan
gereksinim, zihinleri karıştırıyor. Ancak ruhun seçtiği ve ka­
nıtlanmış kayıtlara bakılırsa, paralel açılar kullanmadan olay­
ların en az yüzde 20' si doğrulanamamaktadır.

' 1 92 '
JOHN WILLNER

Boylamsal açılar ve yükselim açılarıyla birlikte toplam


on beş ya da daha çok sayıda farklı titreşimsel etki elde edil­
mektedir. Bu titreşimler zayıftan güçlüye doğru çeşitli kade­
melerde oluşuyor. Bazıları dışarıdan güç alırken, diğerleri
yalnızca kendi gücüyle yetinmek durumundadır. Ancak içer­
dikleri anlam benzersizdir. Her açı kendi özelliğini yansıtır.
Meydan okumalar, çatışmalar, değişimler, kazanımlar, kayıp­
lar, doğumlar, yüzleşmeler, toplantılar, yeni girişimler, yeni
düşünceler, dönüşümler ve bilinen tüm öteki olayların za­
manlamasıyla bu enerji kümelerinin çakıştığı görülmektedir.
Gezegenlerdeki yaşamla ilgili bilinçaltındaki anılar da bunlar
üzerine bindirilmiştir.

1 0. Belirtildiği gibi, spirit'in HAREKETİ, görünen şey­


lerle ilgisi olmayan ama kendisi ortaya çıkarıyor gibi
de görünmeyen şeyleri GÖRÜNÜR yapmaktadır.
11. B u durumda insanın hem etkileyen hem de etkilenen
olmasının nedeni, onun belirli bir etkinlik içinde (o
ortam koşullarında ve o davranış biçimiyle) birtakım
güçlerin etkisini alıyor olmasıdır. Yaşamınızda, kuru­
lan ilişkiler yoluyla alınan ve gezegensel güçler dedi­
ğiniz ya da onların yerküreye yönelik titreşimlerinin
dönemsel etkileri bulunur.
12.. Görebildiğimiz kadarıyla bunlar sezgiyle algılanır.
Bunlar, kişinin derin meditasyon ortamında bağlantı
kurarak ilişkiye girebileceği yüksek zihinsel güçler­
dir.
13. Ama maddi yaşam ortamının etkileri duygular şek­
linde algılanır.
' 193 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

14. Ruh-varlığın eylemine ya da isteyerek yaptığı seçim­


lere bağlı olarak zaman zaman uyumlu ve destekle­
yici olan bu etkiler, her ruhun Yaratıcı Güçlerle ya
da Tanrı ile bir olduğunun farkına varmasına ya da
KENDİNİ yönetebileceğini görmesine yardımcı olur­
_
lar.
1486-001

Görüldüğü üzere, her karmik senaryo için sayısız karma­


şık durum söz konusudur. Tüm açıları kapsayacak biçimde,
12 gezegeni ve düğüm noktalarım da dikkate alırsak, olası ikili
oluşumların sayısı 65'i bulmaktadır. Açı yapan gezegenlerden
her biri, aynı zaman kesitinde olmasa bile 12 burçtan birinin
içine girer. Her biri 12 astrolojik evin benzer kısıtlamalarım gö­
ğüslemek zorundadır. Kabul gören temel açıların sayısı, Güneş
ile yerküre arasında kalan 'içerdeki' gezegenlerin tamamı için
söz konusu olmasa da, en az 15'tir. Ayrıca, bir olay için normal
koşullarda birden çok açının bir araya geldikleri görülür. Bu ne­
denle oluşumların sayısını arttıran başka ayrınblar da günde­
me gelmektedir. Yaşam, gerçekten çeşitli etmenlerin karışımın­
dan oluşan bir labirent gibidir ve her birimizin önünde birçok
seçenek vardır. Gerçek şu ki, yukarıda verilen sayıların birbi­
rine çarpımıyla yüz binlerce oluşum elde etmek mümkündür.
Bu durumda, (ruhun sürekli gelişimi için) seçilen her doğum
saatiyle çok sayıda olanak yarablmaktadır. Açısal oluşumların
sayıca büyük olması bir yana, bunların ortaya koyduğu senar­
yolar da çok fazladır. Çeşitli enerji kümeleri, geçici olanakları
herkese sunmaktadır. Her yön göstergesinin bulunduğu yerde,
karmik amaca hizmet eden ve kişisel güdülere çarpıcı biçim­
de uygun düşen güdüler kümesiyle karşılaşırız .

. 1 94 .
JOHN WILLNER

Yukarıda belirtilen bir dizi özelliğin doğum haritası ve


progres açılarla muhteşem bir uyum içinde olması hem şaşır­
tıcı hem de karmaşık görünmektedir. Öyle de olsa, her plan
kendi mantığı içinde yerli yerine oturuyor. Doğum haritası
seçerken, ruhun çok çeşitli natal (doğum haritasındaki) açı­
lar ve progres açıların bileşim ve karışımım görmesi ve zekice
karşılaştırmalar yapması gerekmektedir. Seçim sonuçları bir
şekilde derecelendirilmiş olmalıdır. Bunların yararlı ve yararlı
olmayan yönleri önceden bilinmeli, böylece en uygun seçimin
yapılması sağlanmalıdır. Doğum öncesinde, doğum sürecinde
ve sonrasında gerçekte nelerin olup bittiği şimdi gözünüzün
önünde daha iyi canlanıyor olmalı.
Tüm güçler bileşimini istediği gibi kullanma olanağına
rağmen, bazı ruhların daha uzun erimli bir bakış açısı be­
nimsemesi mümkündür. Belki karmik yüzleşmeleri ön sıraya
almak isteyebilir ya da doğum sırasında oluşan bir kaza ne­
deniyle belirli bir uzlaşmaya zorlanmış olabilirler. Her şeye
rağmen, yapılan seçim istenen sonucu vermeyebilir. Ruh, in­
san olarak zayıf güdülerin sağladığı olanakları yeterince kul­
lanamamış olabilir. Bu durumda ne yazık ki bazı olanaklar
da yitip gidecektir. Bu gruba giren insanların, diğer etki ve
ilişki türlerine oranla astrolojik yasalara daha az duyarlı ol­
ması mümkündür. Bunun sonucu olarak karma bastırılır ya
da ötelenir, diğer yasalar ön plana çıkar.

11. Astrolojik etkiler her zaman görünür olmakla birlikte,


bunların varlığı gerçek anlamda etkilemediğini görü­
yoruz. Bunun nedeni, varlığın kendi ilişkileri içinde
ortaya çıkan uygulamalardır. Bazı öğrenciler bunu
karmik etki olarak adlandırır. Evet, çünkü karma do-
' 195 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ğal bir yasadır. Ama iyilik yasası ve merhamet yasası


da VARDIR. Bunlar da, verilen önem ve yapılan vur­
guya bağlı olarak karma yasası KADAR geçerlidir.
2727-001

Bir bireyin yaşamında diğer yasalar vurgulanıyor olsa


bile, gezegenlerin konumu ve bellekte saklanan anılar onu
yapması gereken işler konusunda aydınlatabilir. Bu nedenle,
çeşitli yollardan ve birçok farklı zihinsel yönelimlerle karma­
nın yüklediği işler eninde sonunda karşımıza çıkacakbr. Tüm
karmik yüzleşmeler kişiseldir ve önceki yaşam süreçlerinde
çiğnenen tüm yasaların bedeli ödenmelidir. Bu arada ola­
naklar elden kaçabilir, farkına varılmaz; yüzleşmekten kor­
kabilir ya da yaşanbmızı kararlı bir eyleme dönüştürebiliriz.
Olanakları görmezden gelirsek, kesinlikle ileri bir tarihte yine
karşımıza çıkacağından kuşku duymamalıyız.

S-50: Zihinsel ve ruhsal anlamda özgür olabilmek için han­


gi karmanın üstesinden gelmeliyim ?
Y-50: KARMA, (daha çok) ne yapılacağı BİLİNMESİNE
rağmen bunu yaşama geçirememektir. Siz bağışlana­
caksınız, öyleyse siz de bağışlamayı bilin. İŞTE, kar­
manın ödeniş tarzı budur.
2271-001

S-34: Bu kadın neden düşmekten çok korkuyor?


Y-34: Bu karmanın bir parçasıdır. Çünkü zamanında O da
pek çok kişiyi ayrı düşürmüştü!
3057-001

. 1 96 .
JOHN WILLNER

Hayatta rollerin değişmesi birçok karmik duruma eşlik


etmektedir. Bu değişim sürecinin olmazsa olmazı, "sana nasıl
davranılmasını istiyorsan, sen de onlara öyle davran" ilkesi­
dir. Geçmiş yaşamda yapılan her sorumsuz davranış bu ya­
şamda karşılığını bulacaktır. Bu, kaçma olasılığı bulunmayan
bir başka alın yazısıdır. Edgar Cayce'nin okumalarında açık­
lanan karmik bilginin, okumayı alan kişilerde ne tür davranış
değişikliğine yol açtığını doğrusu insan merak ediyor.

S-15: Edgar Cayce'nin çalışmaları neticesinde dönüşmekte


olan ya da dönüşecek olan nedir?
Y-15: Her konuşmanın anlamını kendi içinde değerlendir­
melisiniz. Bu dönüşüm, bazılarına göre daha büyük
güçlere ulaşmanın yoludur. Diğerleri için maddi
olanın ötesinde, ruhsallığa yönelmek anlamına gelir.
Karmik etkilerden dolayı DEGİŞİM noktasına gel­
miş olan birinin, aldığı titreşimlerle başka bir kişiye
dönüşmesi mümkündür. Dönüşüm sırasında neye
BAKMAK istiyorsanız, ışık onun üzerine düşecek­
tir.
262-007

Birey değişimi arıyorsa ve karmik etkiler de bu doğrultu­


daysa, "aldığı titreşimlerle başka bir kişiye dönüşmesi müm­
kündür." Anlayışınızda bir şeylerin değişmeye başladığını
umuyorum. Ancak, karmanın şaşkınlığımızı daha da artıran
başka bir yönünü, yani diğer gezegenlerdeki yaşam konusu­
nu işlememiz gerekiyor.

. 197 .
8

GEÇMİŞ YAŞAM�AR VE
GEZEGENLERDEKi YAŞAM

Edgar Cayce'ye göre her bireyin yaşadığı güdülerin üç


kaynağı vardır: Astrolojik etkiler, geçmiş yaşamlardan kay­
naklanan etkiler ve gezegenlerdeki yaşamdan gelen etkiler.
Astrologların çoğu son iki etkinin farkında bile değildir. Oysa
doğum haritasında onlara ilişkin pek çok ipucu bulunur.
Öğrendiğimiz kadarıyla astrolojik güdülerin doğal ola­
rak karmik bir içeriği vardır. Astrologlar doğum haritasını
yorumlarken belki hiçbir zaman karma, geçmiş yaşamlar
ve gezegenlerdeki yaşam arasında bir bağlanh kurmamıştır.
Onlar, genel olarak doğum çarkında bulunan gezegenlerin
konumu ve oluşan açılardan bir anlam çıkarmaya çalışırlar.
Müşterisine deneyüstü güdülerden söz ediyorlarsa, bunlar
en başta transitler ve onların yaptığı açıların yorumundan
türetilmektedir. Transitler gezegenlerin günlük hareketiyle
doğum haritası arasında kurulan ilişkidir. Bunların olayların
zamanını kestirme bakımından çok iyi iş gördükleri doğru­
dur. Ama haritanın başlangıç saatinde yapılan bir hata, ilgili
güçlerin nereye odaklandığı konusunda yanlış yorumlara yol
açabilir. Daha küçük bir astrolog grubu, gerçek anlamda her­
yıl-için-bir-gün ilkesiyle belirlenen progresyonlarla (ilerletme
tekniğiyle) ya da başka biçimde hesaplanan, örneğin lunar

. 1 99 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

(Ay'a özgü) progresyonlarla çalışmaktadır. Ne var ki, işin


tam hakkını vermek istiyorsak tüm önemli astrolojik güdüleri
doğru biçimde belirlemek ve yorumlamak zorundayız.
Güç seviyesi önemli olduğundan en güçlü etkilere önce­
lik vermeliyiz. Transitlere göre her-yıl-için-bir-gün ilkesiyle
hesaplanan progresyonlar çok daha güçlü olduğu için öncelik
bunlara verilmelidir. Edgar Cayce'ye göre, geçmiş yaşam ve
gezegenlerdeki yaşam da aynı ölçüde önemlidir. Bu durumda
transit astrolojinin gücü geçerli olmakla birlikte, diğerlerine
göre zayıf kalmaktadır. Bunu üç kör maymun hikayesinde
dile getirilen fil tanımına benzetebiliriz: Fil uzun ve kıvrıla­
bilen bir boru olabileceği gibi, bir ağaç gövdesi ya da ince bir
halat olabilir. Ama haklı da olabilirsiniz; bu tanımların içinde
gerçek payı yok değildir.

2. Varlığın bu dönemle ilgili yeryüzü deneyimini astro­


lojik açıdan incelediğimiz zaman, içsel olan ve dile
getirilen yeteneklerin yalnızca gezegenlerin konumu
ya da evler ve çeşitli astrolojik açılardan ileri gelme­
diğini, bunların daha çok gezegenlerdeki yaşamdan
taşınan etkilerle belirlendiğini ve yeryüzü yaşam ko­
şullarının da etkili olduğunu görmekteyiz.
31 7-004

Daha önceki yaşamlardan kaynaklananın güçlü etkiler


dikkate alınmak isteniyorsa, astrolog ya da varlığın bunları
nasıl belirleyeceğini bilmesi gerekir. En başta, neden gezegen
yaşamına gerek duyulduğu ve bununla nasıl başa çıkılacağı
öğrenilmelidir. Bu yaşamların özelliği ne olabilir? Ruh sıradan
bir yeniden doğuş olgusuna göre bir ölçüde farklı olması ge-

, 200 ,
JOHN WILLNER

reken gezegen yaşamına neden gerek duymaktadır? Örneğin,


bir gezegenden yerküreye gelirken farklı bir tavır sergiliyor
olabilir mi ya da yerküreye farklı bir yönden mi yaklaşmak­
tadır? Bu gezegenin özellikleri yeni yaşam ortamında korun­
makta mıdır?
İnsan manhğım zorlayan böyle bir sürü soru takılıyor
aklımıza. Gerçek cennet ve cehennem gezegensel yaşam mı­
dır? Cennet, ruhun yararlı bazı şeyler öğrendiği ve göreceli
olarak daha keyifli bir yaşam alam olabilir mi? Cehennem,
yeryüzünde yapılan uygunsuz işler nedeniyle sürgün gidilen
ve göreceli olarak tatsız bir yer midir? Güneş sistemimizdeki
gezegenlerin gerçekten cennet ve cehennem diye kabul etti­
ğimiz yerler olması mümkün müdür? Yanıtları okumalardan
çıkarmak istiyoruz. Cehennem, ateş ve kükürtle ilgili bir soru­
yu yanıtlarken Edgar Cayce şöyle konuşmaktadır:

S-25: Bize kesilen ceza ateş ve kükürt müdür ?


Y-25: Bunu yaratan sizlersiniz. Bunlar, siz sevgili varlık­
ların deneyim sürecinde aldıkları ve yarattıkları sem­
bolik etkilerdir. Her ruh yaratılışın bir parçası olduğu
için deneyimin bir bölümü olarak, bunları fiziksel-zi­
hinsel ya da ruhsal-zihinsel oluşum içinde yaratmak
durumundadır. Her varlık, kendisi için yaratılmış
olan cennet ve cehennemi BİR BİÇİMDE yaşamak
zorundadır. Siz, kendi cehenneminizi ateş ve kükürtle
mi doldurdunuz ? Şunu biliniz ki, her ruh tek tek ateş­
le sınanmıştır; ateşle arınmış ve yıkanmıştır. Mesih
bile, Oğul olmasına rağmen acı çekerek boyun eğmeyi
öğren�i. Siz de yapmakta olduğunuz ve yaptıklarınız­
la bilineceksiniz.

. 201 .
üNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

S-26: İncil'de sözü edilen büyük azap günlerini mi yaşıyo­


ruz ? Eğer öyle ise, Tanrı 'ya daha yakın olabilmek için
ne yapmalıyız ?
Y-26: Büyük azap günü ve azap dönemleri, açıkladığımız
üzere her ruhun, her varlığın kendi deneyimi içinde
yerini alır. Bunlar insanoğlunun her yaşam içinde
yaptıklarının eseridir...
281 -01 6

Ateş ve kükürt birer semboldür. Onun söylediğine göre,


(cehennem) azabı "her yaşam içinde" yaratılır. Önceki açıkla­
maya göre, daha sonraki yaşamlarda da bu azap çekilecektir.
Spirit tüm bunların bilincindedir.

S-20: Spirit hangi bilinç düzeyinde var olur?


Y-20: Sizin bilinçaltı dediğiniz bilinç düzeyindedir; maddi
alemde beden olarak yaptığınız ve düşündüğünüz her
şeyden, her zaman haberdardır. Şimdi kimin kendine
cehennem çukuru kazdığını bir düşünün; oysa birço­
ğunuz kendine bir sığınak yapmayı, bir cennet yarat­
mayı bilmiştir.
5756-004

Bu soru ve yanıtları daha iyi anlayabilmek için aşağıya


uzun bir okuma metni aldık. Burada, öncelikle gezegen yaşa­
mına neden gerek duyulduğu ve bununla nasıl başa çıkılacağı
anlatılıyor. Cennet ve cehennemden söz edilmese de, yapılan
açıklamalar anlayış ufkumuzu genişletmektedir. Daha fazla­
sını uygulama sürecinde öğreneceğiz .

. 202 .
JOHN WILLNER.

2. Varlık ya da ruhun şimdiki yaşantısına ve bununla il­


gili kayıtlara baktığımızda, deneyimlerinde yükselen
ve alçalan, gelip geçici konular bağlamında şunları
görüyoruz:
3. Tutulan kayıtlara ilişkin nedenleri açıklayarak ve ya­
şam alanları hakkında bilgi vererek varlığın bu ya­
şantıyı daha iyi değerlendirmesine yardım etmeye
çalışıyoruz.
4. Söyleyeceklerimizden şu sonuç çıkarılmalıdır ki, her­
hangi bir konu ve durumla ilgili olarak verdiğimiz
her bilgi maddi alemde uygulamaya dönüştürülemez­
se, bunun bireysel yaşamdaki anlamı fazla değildir.
5. Ruh-varlığın yaşamını astrolojik açıdan değerlendi­
riyoruz, çünkü deneyiminde süreklilik vardır. Güçlü
olan ya da HER bireyin yaşantısında güçlü olarak
hissedilen etkiler, yaşamın üç yönünü ya da yönlen­
dirici etkilerin üç boyutunu göstermektedir. Bir taraf­
ta maddi bir ifade tarzı söz konusudur. Bu bütünüyle
fizikseldir, bir başka deyişle tam anlamıyla yeryüzüne
aittir. Ama varlığın bir de zihinsel yaşantısı vardır.
Bu ise, yeryüzüne ait ya da en azından onun bir bö­
lümüyle İLGİLİ deneyimleri paylaşmakta, açığa çı­
karmakta ya da geliştirmektedir. Bunlardan başka,
yeryüzü yaşamının dışında da geçirilen bir dönem
olduğunu bilmelisiniz. Bu dönemler, tıpkı yeryüzü
deneyimleri yaşanırken olduğu gibi, varlığın eylem­
lerine yansıyarak belirli etkinliklerin ortaya çıkması­
na neden olur. İşte, bu ifade tarzları bir bütün olarak
varlık ya da ruhun ZİHİNSEL bilincini oluşturur.
Dolayısıyla herhangi bir deneyim sürecinde ortaya

. 203 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

çıkan yönlendirici güçler ve sözü edilen çeşitli ya­


şam alanlarına özgü ifade tarzları, varlıktan beklenen
davranış biçimlerine uygulanacak bir ölçüt olabilir.
Böylece, varlığın tepkilerine, yeteneklerine, kusur­
larına ve gelişim gösterdiği konulara uygulanabilen
BELİRLİ ya da özel BİR ölçüt, bir standart geliştir­
miş oluruz.
6. Şimdi haklı olarak sorabilirsiniz: Söz konusu bilgiyi
kullanarak ya da bir varlığın gelişim çizgisini izleye­
rek hangi standart ya da ideale ulaşırız ?
7. Bunun yanıtı Yaratıcı Gücün her dönemde, yarattığı
her şeye duyduğu sevginin dile getirilmiş olmasıdır.
8. Çünkü Her Şeyi Bilen ve bizleri Esirgeyen Tanrı, İlk
Neden, Anamız ve Babamız, bizlere kendisiyle bir­
olma imkanı tanımaktadır. Varlığın çeşitli dönemle­
re ilişkin özellikleri anlaması ya da bunların farkına
varması, bunlara katlanmayı bilmesi ya da kimi et­
kinliklerden sakınmayı öğrenmesi bu nedenle isten­
mektedir. Ama bunların gerçekleşmesi, varlık ya da
ruhun eldeki olanakları nasıl kullanacağını bilmesine
bağlıdır.
9. Peki, ruha özgür irade gücü armağan edilmemiş ol­
saydı, Tanrı dediğimiz, Başlangıcı ve Sonu Olmayan
Yaratıcı Gücün ya da Enerjinin varlığını NASIL fark
edilebilirdik ki?
1 0. Bu söylenenlere uygun olarak, [945] diye bilinen bi­
reyin Merkür, Venüs, Jüpiter, Mars ve Satürn 'den
kaynaklanan astrolojik etkiler altında doğduğunu gö­
rüyoruz.
11. Bunun anlamı nedir? Diyoruz ki, yeryüzü yaşamları

. 204 .
JOHN WILLNER

ya da deneyim dönemleri arasında kalan süre içinde


ruh, yerkürenin de parçası olan güneş sistemine bağlı
bu gezegenlerde yaşamıştır. Bu gezegenlerin, bizim
dünyevi dediğimiz üç boyutlu farkında/ık ortamında
ifade edilen ya da dile getirilen birçok etkisi bulun­
maktadır.
12. Bir varlık ya da ruh, Merkür 'ün belirlediği etki nede­
niyle yeryüzü ortamında yüksek düzeyli zihinsel güç
ve yetenek kazanmaktadır. Zihinsel melekelerle ilgili
olarak, bilgi dediğimiz şeyin böyle bir kişi tarafından
elde edilmesi, yeryüzüne dönmeden önce Satürn,
Mars, Venüs, Uranüs, Plüton ve Ay ortamında ya da
bu gezegensel koşullarda bulunan kimselere göre çok
daha kolay olmaktadır. Peki, bunun anlamı nedir? Bu
yeteneklerin iyi ya da kötü olduğu söylenebilir mi?
Kuşkusuz, bunların BELİRLEDİGİ sadece koşullar­
dır. Önemli olan, ruh ya da varlığın bu koşullarda NE
yaptığıdır. Ya da sizin tanımınızla Neden ve Sonuç'a
götüren hangi değerlendirme standardının kullanıl­
dığı önemlidir. Varlığın yaşadığı diğer küresel dene­
yimler ya da yaşam evreleriyle ilgili olarak da benzeri
şeyler söylenebilir. Venüs, Merkür, Mars, Jüpiter ve
diğerlerinde yaşayan bir varlığın buralarda edindiği
özellikler bedenin bir parçası olan ZİHİN içinde yeri­
ni alır.
13. Şimdi bu varlıkla ilgili açıklamalara göz atalım:
14. Merkür yüksek düzeyde zihinsel yetenek sağlamakta­
dır.
15. Varlığın duygusal yanını bu dönem boyunca Venüs
etkiliyor. Zaman zaman eksikliği görülse de, varlığın

. 205 .
üNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

deneyiminde Venüs 'ün yönlendirici etkisi ve gücü


hep olmuştur; bunu her zaman, hem kişisel boyutta
hem de maddi alemin çeşitli etkinlikleri içinde geliştir­
diği ilişkilerde hisseder. Venüs, yaşantısı nedeniyle ey­
lem içinde ve çevresine karşı aşın duygusal değildir ama
duygusallık yok denemez. Merkür etkisi nedeniyle duy­
gularını sağduyulu bir biçimde ifade ettiğini görüyoruz.
öyle de olsa, dönemin etkinliklerinde varlığın görüntü­
süne ya da duygularına belirgin bir yalnızlık hakimdir.
Yeterince yakın bir arkadaşın, her şeyi ile güvenilen
yeterince yakın bir yoldaşın eksikliğini hep duyar.
1 6. Bunlar varlığın deneyimlemek istediği özlemlerdir.
Ancak, görebildiğimiz kadarıyla füpiter 'in (bura­
da daha önce yaşamış olanlar üzerinde) son birkaç
ay boyunca yönlendirici etkisi bulunuyor. Venüs,
Merkür ve Jüpiter özellikle bu gezegenlerde yaşamış
olanların davranışlarında etkili olmaktadır. Birey, bu
etkiler nedeniyle yıl içinde ya da gelecek yıl bir başka
ruhla yaşamını birleştirecek, böylece (uzun zamandır
özlediği) bir YUVA kurma olanağı bulacaktır. Varlı­
ğa, doğum tarihi ya da gezegensel bağlantıları ben­
zer durumda olan kişiler (yani 1 905-1 907 yıllarında,
Haziran sonu ile 20-26 Temmuz arasında doğanlar)
iyi bir yoldaş olabilir.
1 7. Bu dönem boyunca alınan Satürn etkisiyle, varlı­
ğın ilişkilerinde (sürekli özlemi çekilen) bir değişimi
gerçekleştireceğini görüyoruz. Bu durum, varlığın
zaman zaman hayal peşinde koşmasına da neden ol­
maktadır. Daha önce yaptığı gibi, kendisi için ideal
bir ilişki düzeni kurma ya da bunun koşullarını oluş-

. 206 .
JOHN WILLNER

turma özlemiyle (kendisi böyle öngörüyor) maddi is­


teklerine daha büyük bir eylem planı içinde doyum
sağlamayı ya da ruhsal ve zihinsel güçlerin daha iyi
ifade edilmesi için uygun bir ortam oluşturmayı ha­
yal etmektedir. Bunların çoğunlukla MADDİ şeyler
üzerine yoğunlaştığı bir gerçektir ama bu değişimler
tamamlanınca sadece maddi olanlar değil, zihinsel ve
ruhsal ifade arayışları da deneyimin içinde yerini ala­
caktır.
1 8. Yerkürenin tam Satürn karşısında yer alması nede­
niyle, daha önce yaşandığı gibi bir yenilenme süreci
başlayabilir. Satürn diğer etkilerle birlikte ve uygun
ortam koşullarında varlığın yaşamında lekelenmiş
olan pek çok şeyi harekete geçirmektedir.
19. Mars 'la ilgili bulgularımıza göre, belirli dönemlerde
yaşanan öfke, hiddet ve birdenbire oluşan şartlar ya da
başkalarının varlıkla ilgili tavırları kendisini de değiş­
tirmiştir, bir başka deyişle varlığın büyük bir değişim
yaşadığı söylenebilir. Bunlar daha çok varlığın içinde
yer aldığı beraberliklerden ve ortam koşullarından kay­
naklanan, kaçınılmaz ve yaşamını etkileyen şeylerdi. Ve
bunlar onun DENEYİMİNE çoğu kez çeşitli korkular
biçiminde yansımıştı. Bu dönemde, daha önce olduğu
gibi, Merkür'ün güçlü etkisiyle korkuların sağduyu
içinde göğüslenmesi mümkündür.
20. Açıkladığımız şeyleri, astrolojik bakış açısıyla var­
lığın ZİHİNSEL yaşamından çıkarıyoruz. Bunlar
insanın İÇİNDEN gelmekte ve belirttiğimiz şekilde
ifade edilmektedir.
945-001

. 207 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Gezegenlerde geçirilen yaşamın gerekçelerini yeryüzün-


de alınan kararlarda aramak gerekir. Aldığımız bu kararların


bir bölümü dengelenmek zorundadır. Yaşam sürecinde yanlış
kararlar üretmiş olmamız kuvvetle muhtemeldir. Ve birçok
yanlış adım, normal olması gereken bir yeniden doğuş süre­
cini tümüyle değiştirebilir. Ürettiğimiz önemli ama yanlış bir
karar, ruh için çıkartılması gereken bir diken gibidir. Kararın
düzeltilmesi öyle önemli olabilir ki, sonunda bir süre belirli
bir gezegende yaşamak zorunda kalırız. Ruhun düşüncesine
göre, gezegen yaşamıyla arınmak, normal yeniden doğuş sü­
recinden daha yüksek bir önceliğe sahip olabilir.

Bulgularımıza göre, varlık Uranüs gezegeninden uçuşa


geçmiştir. Yeryüzü yaşamının bu döneminde alın yazısını Ve­
nüs ve Merkür belirlemektedir. Özellikle, en saf biçimde sevgi
ve sevecenlik üzerine, soyluluk ve iyilik için eğitime gereksinim
duymasının nedeni budur ve yeryüzünde kendini bu şekilde
ifade etmektedir. Bu etkiler nedeniyle ve Uranüs etkilerinin
olağanüstü koşullarda ortaya çıkmasıyla, varlık bu dönemde
kendini olağanüstü bir tarzda iyi ya da kötü ifade edecektir.
143-001

Yeryüzünde yaşam basit değildir, öyle olması da gerekmez.


Dile getiriliş biçimi olağanüstü iyi ya da kötü olsa bile, yaşam
ilginç olabilmelidir. Daha önceki yeryüzü yaşamlarında ve ge­
zegen yaşamlarında alınan kararlar yeryüzünde seçilen eylem
planının gereklerine uygun düşmektedir. Netice itibarıyla, ru­
hun eğitimi için izlenecek pek çok yol olduğu anlaşılıyor.
Yeni bir yaşama başlarken, daha önce alınmış olan bir sürü
kafa karıştırıcı karar görünmez kılınmaktadır. Gezegenlerdeki

. 208 .
JOHN WILLNER

yaşam nedeniyle dengelenen ya da ilave edilen davranışlar


da gizlenmektedir. Öte yandan, bazı çocukların bölük pörçük
de olsa geçmiş yaşamı anımsadıklarını biliyoruz.51 Öyle de
olsa, yaşananların çoğu anımsanmaz ve gezegensel yaşamlar
da besbelli ki bu kapsam içinde kalmaktadır. Bir başka de­
yişle, doğarken zihnin bilinç tahtası tertemizdir. Geçmişe ait
trajik anıların, düşkünlüklerin, dramatik hataların ya da dü­
zeltilmesi gereken kararların ve şimdilik unutulması daha iyi
olan diğer yargı sonuçlarının yeni bir başlangıç aşamasında
yaşama ayak bağı olmaması belki de böyle sağlanmaktadır.
Geçmiş yaşamlar anımsanmayınca, sanki prangadan kurtul­
muş gibi yepyeni bir dış görüntü kazanılmakta ve bir bedel
ödemeyi gerektiren karmik sorunların çözüme kavuşturul­
ması yeni baştan seçilen davranış biçimiyle sağlanmaktadır.
Böylece, yasal bir zorunluluk olmamakla beraber süreklilik
sağlanmış oluyor. Geçmiş yaşama ilişkin anılar görünüşe
göre bilinçaltının derinliklerine gömülüdür. Bilinçaltı, Ay ve
Hipofiz beziyle bağlantılıdır. Eğer bir yarar umuluyorsa, ip­
noz yardımıyla geçmiş yaşamları anımsamak mümkündür.

Astrolojik ve geçmiş yeryüzü yaşamlarından kaynaklanan


etkiler yalnızca birer belirti ve işarettir. Evet, bunlar değişik
biçimlerde ortaya çıkan gizli ya da açık güdüler üretmektedir.
Yeryüzü yaşam dönemleri arasında geçen gezegen yaşam­
larının astrolojik etkisi zihinsel boyutta ve içsel olarak yaşanır.
Bunları derin vizyonlar ya da düşler şeklinde yaşarız. Derin
meditasyon ile erişilmesi de mümkündür.

5 1 Belki de en çok bilinen ve sık sık alıntı yapılan kitap, lan Stevenson,M.D.
tarafından yazıldı: Twenty Cases Suggestive of Reincarnation (Universal
Press of Virginia, Charlottesville, Virginia, 1974)

. 209 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Yeryüzü yaşamına ait etkiler ise varlığın duygu gücünden


kaynaklanan güdüler biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Bu varlık duygusallığı gerçekten yaşamakla birlikte, mad­
di içerikli güdülerin astrolojik olanlardan daha baskın olduğu
söylenemez.
Anlaşılacağı üzere, bunlar yalnızca birer güdüdür. Ruhun
gelişim yönünde davranıp davranmaması ya da yalnızca mad­
di kazanç peşinde koşuyor olması, kendi iradesini kullanabilme
becerisine, belirlediği ideale ve spiritüel ilişkiler yönünde ya­
pacağı seçimlere bağlıdır.
1470-001

Gezegensel yaşamın nedenleri hakkında, insanların du­


yumsama tarzına bakarak daha çok bilgi sahibi olabiliriz. Bir
önceki açıklamaların bize öğrettiğine göre gezegenlerdeki
yaşamın etkisini derin meditasyonla anlamak mümkündür.
Ne var ki, astrolojik etkiler ve geçmiş yeryüzü yaşamlarından
kaynaklanan etkiler değişik biçimlerde alınan işaret ve belir­
tilerden ibarettir. Gezegen yaşamıyla ilgili güdü ve dürtülerin
niteliği astrolojiktir. Çünkü ruh nerede bulunmuşsa, o geze­
gene ait özellikleri korumaktadır. Edgar Cayce, başka bir oku­
mada ilgili kişiye bu etkileri uzun uzun şöyle açıklıyor:

EC: Evet, şimdi varlıkla beraberiz ve onun evrenle, evren­


sel güçlerle olan ilişkisini etüt ediyoruz. Bunlar, [264] no.lu
varlığın kişiliğinde ortaya çıkan gizli-açık güçlerdir.
Bu yaşamında Ay ve Güneş 'ten astrolojik etkiler alınmak­
tadır. Gezegen yaşamları da dahil olmak üzere, bunların hem
fiziksel bedeni hem de zihin ve ruhu etkilediği görülüyor.

, 210 ,
JOHN WILLNER

Maddi alemden bakınca bu etkilerin tek kaynaktan geldi­


ği düşünülebilir. Çözümleyince durum netlik kazanacaktır.
Aslında bunları bedenin fiziksel özelliklerine etki yapan bir
bileşim gibi düşünebiliriz. Bir etki ve etkinlik tek başına da
anlamlıdır ama etkiler birleşince deneyimin tüm aşamalarına
yansıyan ve daha kapsamlı bir etki şekli ortaya çıkmaktadır.
Ne var ki, varlığın irade gücünü dikkate almayanların bu
etkileri yanlış yorumladığı görülüyor. Ayrıca, inanç gibi kimi
zorlayıcı etkilerin ya da dışarıdan kaynaklanan diğer etkilerin
zihin üzerinde yönlendirici olabilmesi için buna izin verilmesi
(varlığın buna izin vermesi) gerekir.
Burada, özellikle bu beden üzerinde ve bu dönem boyunca
maddi, zihinsel ve ruhsal çalışmalarda kendini gösteren etkile­
rin gerçek kapsamını olağanüstü bir biçimde anlatma olanağı
buluyoruz.
İnceleme ve çözümleme yoluyla anlamaya çalıştığımız
konu hakkında, burada verdiğimiz ya da elde ettiğimiz bilgi­
lerin, varlığa ait yazılı yaşam kayıtlarından alındığını bilme­
niz gerekiyor. Bu kayıtlar, (ilk neden ya da dürtüden bağımsız
olarak) varlığın yaşamı boyunca gerçekleştirdiği etkinliklerle
ilgilidir ve tam anlamıyla gerçeği yansıtırlar. Ve de.neyim bü­
tün çeşitliliğiyle maddi, zihinsel ve ruhsaldır; kusursuz bir
anlayışa ulaşabilmek için bu ayrımın yapılmasında yarar gö­
rülmüştür.
Bir anlayışa göre, yerkürenin uydusu Ay'da yaşamış olan­
lar madde üzerinde geliştirilen yeteneklere öncelik tanımakta­
dır. Burada kullandığımız "madde " sözcüğü yeryüzünde kul­
lanılan anlamdadır. Bu varlık da orada yaşamıştı, üstelik bunu
iki kez deneyimledi.
. 211 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Uydunun yerküreyi ve üzerindeki elemanları kendine çe­


kiyor olması bir yana, varlık zihnen bu etkiye egemen olmak
yerine etkinin ona egemen olmasına izin verirse, belirli dö­
nemler boyunca deneyiminde fiziksel olduğu kadar, zihinsel ve
maddi değişimlerin gerçekleşmesine de yol açacaktır.
Güneş yaşamının etkisi, zihnen hem maddi olarak hem de
element düzeyinde güçlü olarak hissedilmektedir. Bunlar var­
lığın tüm düşünce, girişim ve etkinliklerine yansıyorlar. Şöyle
örnek verebiliriz:
Varlık gün ışığının pek az olduğu bulutlu günlerde fazla­
sıyla korku ve ürküntü hissiyle doludur. Ay yerkürenin karşı
tarafında olduğu zaman bu durum özellikle söz konusu olu­
yor.
Varlığın, ruhsal anlamda bu etkiye karşı irade gücünü
kullanması önemli bir fark yaratacaktır.
Doğal olarak şöyle sorabilirsiniz: Bu tür etkilerin zihin
üzerinde yarattığı baskı duygusunu haffletmek
i amacıyla na­
sıl, ne zaman ve ne tarzda davranmamız gerekir?
En başta, farkına varmanız gereken şey bu etkilerin dı­
şarıdan kaynaklandığıdır ve birey bunun ya yanında ya da
karşısında yer almaktadır. Tüm varlıklar şunu bilmelidir ki,
kendi bütünlüğü içinde etkilerin hem olumlu hem de olum­
suz yanları bulunur. Bu durum, ilk neden ya da spirit için de
geçerlidir. Ama etki onun için ağırlıklı olarak olumluya doğ­
rudur. Çünkü spirit, varlığın yer aldığı eylem içinde etkinin
cezbeden yanını kendine çekerek, bozguncu yanını iterek yanıt
verir (bkz. 264-5, Par. 1 5-A, 1 6-A, Çiçek ve hayvanlardan iğ­
renme konusu).
Sonuç olarak, varlığın etkiler arasındaki bağlantıyı gör­
mesi, onun deneyimini değiştirecek önemli bir fark yaratabilir.

. 212 .
JOHN WILLNER

Varlık, yöneten ya da talep eden konumunda olmak yerine, zi­


hinsel-ruhsal güçlerin desteğini alarak, bilinçli bir tavır içinde
yönetilen olmayı seçebilir. Bize söylendiği gibi: "Sevgili Tan­
rım, iraden bende gerçekleşsin istiyorum; beni bu yolda kul­
lanmanı, bana yol göstermeni diliyorum. "
Astrolojik yaşantılar bakımından, bu etki ve dürtüler bir
varlık için (daha önce de açıklandığı gibi) zihne ait kalıtsal ya
da dürtüsel özelliklerdir. Maddi alemin geçmiş yaşantıları ise
zihne çevresel etkiler şeklinde yansımaktadır.
Varlık bu yaşamında astrolojik bak_ış açısına göre iki bü­
yük kalıtsal ve çevresel ışığın etkisini diğer bireylerden daha
çok hissediyor. Neden ? Bunun yanıtı biraz önce sözü edilen
etkilerdir!
Sözün kısası, varlığın zihinsel yetenekleri mistik özellikler
göstermeyen, alışkanlık ya da formül gibi algılanmayan, her
yönüyle çözümleyici olmaktan yanadır. Bu özellik onun tüm
yaşamına yansımaktadır. Çünkü varlık özünde çözümleyici
bir kimsedir!
Astrolojik ve gezegen yaşamıyla bağlantılı bulgularımız
şunlardır: Aslında gezegensel etkiler ve varlığın geçmiş yer­
yüzü yaşamları hakkında pek çok şey söylenebilir. Ama yer­
yüzünde yaşayan birinin, maddi şeylerle- uğraşırken ŞİMDİ
ile başa çıkma sorunu vardır. ŞİMDİ hem başlangıç hem de
sondur! Merkür, Venüs, Jüpiter ve Uranüs etkileri (deyim
yerinde ise) kendi atmosferlerinden çevreye yayılır. Merkür
zihinsel konularla, Venüs ise sevgi, anlayışlı olma, güzellik
ve benzeri konularla ilgilidir. Jüpiter güç, dayanıklılık, uzak
görüşlülük ve değişken mizaç gibi özellikler verir. Bunların
hepsi, söz konusu ortamda yaşamış olan varlığın deneyimine
yansımaktadır.

. 2 13 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Maddi aleme yansıyan davranışlarını değerlendirdiğimiz­


de bireyin zihinsel yönden oldukça iyi donanmış oldu$unu
görüyoruz. Ama birçoğunun dediği gibi zaman zaman sanki
"yarı ça,tlak" bir görüntü vermekte ya da fazlasıyla tutarsız
kararlar üretebilmektedir. Oysa bazen zihinsel yeteneğini kul­
lanarak başkalarının düşüncelerini OKUD UGUNU ve daha
önce olduğu gibi, itici izlenimler aldığını da görmekteyiz. Ne
yazık ki, yaptığı değerlendirmeler akılcı olmaktan çok tepkisel- .
dir.
Venüs etkisiyle varlık cana yakın, sevgi dolu ve sabırlıdır.
İnsanlara alışılmamış bir tarz içinde nezaket göstermeyi iyi
bilmektedir.
Varlığın, Jüpiter yaşamı nedeniyle ve onun etkisi altında
zaman zaman maddi aleme ilişkin büyük şeyler gerçekleştirme
gayretiyle sabırsız bir davranış içine girdiği görülüyor; san­
ki görünmez bir güçten kaynaklanan zorlama, güç kullanma,
yönetme, yönlendirme ya da etkileme arzusuyla dolup taşmak­
tadır. Davranışları sabırsızdır ama bunun Venüs 'e özgü, bi­
raz önce sözü edilen evrensel etkilere uygun düşmediği de bir
gerçektir.
Bir taraftan Uranüs'ün kişiyi fevri davranışlara iten eth­
si, diğer taraftan Ay ve Güneş 'in belirlediği etkiler ve varlığın
diğer gezegen yaşamlarından aldığı çeşitli astrolojik etkiler bir
araya gelince ortaya nasıl bir şey çıkmaktadır? Bu etkilerle İL­
GİLİ olarak, varlık kendisi için ne yapmıştır; daha güçlü bir
etki olan ruhsal dürtünün ya da ilk nedenin onu kullanmasına
izin verebilmiş midir? (İnanın ki, bu söylediklerimiz her birey
için geçerlidir. Söz konusu varlığın coşkun ve tepkisel gücü ya
da yaşam sürecinde aldığı bu etkiler, ifade etmek istediğimiz
şeyleri açıklama konusunda bize kolaylık sağlamıştır.)

. 214 .
JOHN WILLNER

Bu etkilerle oluşan yeteneklerin, (uygulama sürecinde


kazanılan bilginin de kullanılmasıyla) inanç, güven, umut,
uysallık, sabır, dayanıklı olma, kararlılık ve tutarlılık gibi özel­
likler kazandırabileceğini görüyoruz. Böylece, elde edilen güç
ve yetenekle birlikte gerek duyulan diğer özellikler de edini­
lirse, varlık bu dönemde diğer insanların sorunlarını çözüm­
leme alanında ustalık kazanabilecektir. Bir başka deyişle, bazı
çevrelerde söylenen biçimiyle "günah çıkartan anne " olarak
her inanç, kültür ve ülkeden gelen insanlar ona başvuracaktır.
Böyle bir danışman, şüphe yok ki onların kısa süreli ve geliş­
mekte olan gereksinimlerine çare olmayı bilir.
264-031

Gezegen yaşamları, bu varlıkta sanki kalıtsal bir etki bi­


çiminde ortaya çıkarken astrolojik etkiler çevre boyutunda
algılanmaktadır. Gezegensel etkilere ilişkin yorumlar bizim
için şaşırtıcı olmasa gerekir. Okumada gezegen yaşamının
bazı durumlarda kararları nasıl yönlendirdiği de açıklanıyor.
Yetenekler birbiri ardına eklenince uygulamanın yönü de be­
lirlenmiş olmaktadır.
Benzer sözcüklerle başlayan bir başka okumadan, geze­
gen yaşamının değişik bir tarzda hissedildiğini görüyoruz.
Buradan çıkardığımız sonuca göre, gezegenlerdeki yaşamın
algılanış biçimi bireyin doğasıyla doğrudan bağlantılıdır.
Öyle de olsa, gezegensel özellikler yabancı olmadığımız as­
trolojik bilgiler kapsamında tanımlanıyor.

EC: Evet, varlıkla beraberiz ve onun evrenle, evrensel


güçlerle olan ilişkisini etüt ediyoruz. Bunlar, şimdiki zamanda
varlığın kişiliğine yansıyan gizli-açık güçlerdir.

. 215 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Yeryüzüne dönen varlığın aldığı saf astrolojik etkiler birer


eğilim niteliğindedir. Oysa, geçmiş yaşamlardan kaynakla­
nan etkiler ve gezegenlerdeki yaşamın zihinsel etkisi (ya da bu
gezegenlerde ruhun ulaştığı gelişim düzeyi) varlığın şimdiki
yaşamında ortaya çıkan eğilimlere karşı dürtüsel bir TEPKİ
görünümündedir.
Bu dürtülerin kaynağını oluşturan gezegensel yaşamları
incelersek:
Belirleyici zihinsel etki Merkür'den geliyor. Bu etki, çalış­
malarında varlığa güçlü bir vizyon sağlamaktadır. Ama varlık
maddi konularda, zihinsel etkinliklerinde ve ruhun gelişimi
konusunda hayalci bir tavır içindedir. Bu nedenle, zihinsel
yeteneklere de yararı dokunan başka astrolojik ya da geze­
gensel etkiler alınmaktadır. Çünkü zihinsellik maddi çalışma
ortamında her zaman akla yatkınlık ya da sağduyu anlamı­
na gelmiyor. Merkür'e, zihinsel etkinin uygulanma sürecin­
de Venüs ve Jüpiter'in olumlu etkilerle katkıda bulunduğunu
görüyoruz. Kitap okumayı bundan dolayı sevmektedir. Çeki­
ci ve sevecen olmanın ötesinde, oluşan bir sevgi anlayışıyla
varlığın etkinliklerine yalnızca hoşgörünün değil, SEVGİYLE
DOL U bir hoşgörünün hakim olması bundandır. Çünkü bu,
kendi gerçekliği içinde bir GÜZELLİK olarak ortaya çıkıyor.
Ruh kurduğu ilişkiler içinde zihinsel etkinliklerini sürdürmek,
sevgiyi ortaya çıkarmak ve Jüpiter'in vizyon ve derinlik ka­
zandıran etkilerini yaşamak için gelişirken bunlara gereksinim
DUYAR ve D UYMALIDIR DA.
Varlığın yaptığı işler de dürtülerin ortaya çıkmasına des­
tek oluyor. Bu dönemde, kişisel gelişim için gerek duyulan bir
yığın yıldız ya da gezegenin konumundan kaynaklanan güdü­
lerle birlikte, maddi güçler kapsamında (nasıl söylemeli) "uy-

. 216 .
JOHN WILLNER

gun " yeteneklerin oluşumu işte böyle sağlanmakta, deneyim


için gereken kararlı etkilere böyle yol verilmektedir. Buna göre,
kişilik özellikleri şöyle şekilleniyor:
Varlık hoş, insana dostça yaklaşan, cana yakın, hoşgörülü
bir kimsedir ve arkadaş edinme konusunda zorlananlara bile
tam anlamıyla ARKADAŞ olabiliyor. Arkadaş edinme yetene­
ği, yalnızca maddi birlikteliklerin gereği olan sıradan ilişkile­
rin çok ötesine taşmaktadır.
443-001

Bu okumayla gezegensel yaşamlardan kaynaklanan et­


kinin dürtü biçiminde ortaya çıktığı açıklanmaktadır. Daha
önce, bunların derin meditasyonla hissedildiği ya da belirli
ruh halleri şeklinde yaşandığı söylenmişti. Böylece gezegen
yaşamına ilişkin etkileri tanıyabilmek için üç değişik yoldan
söz edilmiş olmaktadır. Öyle de olsa, astrolojik etkilerle birlik­
te geçmiş yaşamlar ve gezegensel yaşamlardan ileri gelen et­
kiler bir bütün oluştururlar. Gezegen yaşamına ilişkin etkiler
sanki kişiye özgü bir duyum sistemi tarafından algılanmakta­
dır. Herkesin duyum sistemi farklıdır. Bütün bunları dikkate
alırsak, söz konusu etkileri birbirinden ayırt etmek ve kay­
naklarını belirlemek için astrologların her zamankinden daha
çok medyom özelliğine· sahip olması gerekecektir.

Varlığın şimdiki yaşamında alınan, tam anlamıyla saf de­


nebilecek astrolojik etkiler (hatta dürtüler bile) geçmiş yeryüzü
deneyimleri sürecinde elde edilenlere göre ikincil bir öneme sa­
hiptir. Gezegensel yaşama ilişkin etkiler her zaman geçerli ol­
makla birlikte, varlık bunları birer ruh hali şeklinde yaşamak­
tadır. Bu durumda bile belirli birkaç gezegensel etki bileşimi-

. 217 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

nin fiziksel boyutu (böyle tanımlamış olalım) zihinsel güdülere


göre ağır basmaktadır. Tıpkı 1889, 1898, 1 909, 1917-1 8-1 9'da
olduğu gibi. Etkiler bu tarihlerde gerçekten güçlü olmuştu. Bu
durum en başta kurulan ilişkiler bakımından geçerlidir. İkin­
ci olarak, bu etkiler (1 898 'de) nesneler VE bireylerle ilgiliydi.
1 909 'da ise, (görünüşe göre) varlığın çabası ilişkilere odaklan­
mıştı ve şimdiye oranla geçmişteki etkilerin astrolojik niteliği
daha ağır basıyordu. 1917-1 8-1 9 yıllarında etkiler daha çok
maddi konulara yönelmişti.
Varlığın bu dönemdeki ruh halini güdülerin belirlediğini
söyleyebiliriz. Bunlar varlığın saati saatine uymayan ya da
tuhaf biri olduğunu göstermez ama dürtü şeklinde OLD U­
GUNU söylemeliyiz. Şöyle ki:
Kimileri onu bazı konularda inatçı ve bazı konularda
kararlı bulmaktadır. Aşırı olumsuz bir tavır takınmamasına
rağmen, kendini deneyim sürecinde ifade ederken arkadaşları
onun zaman zaman uzlaşmaz bir kişi OLABİLDİGİNİ dü.­
şünmektedir. Her şeye rağmen, bu özelliğini düzenli olmasına
(oysa bu durum Nisan 'da doğan varlıklar için kural dışıdır)
ve hem tek tek insanlarla hem de gruplarla olan ilişkisinde ve
maddi konularda ayrıntıyı önemsemesine bağlamak gerekir.
Bunlar, yönlendirici etkisiyle yüksek düzeyde zihinsel ye­
tenek kazandıran Merkür yaşantısından ve ona fazlasıyla duy­
gusallık kazandıran Venüs yaşantısından kaynaklanmaktadır.
Söz konusu durum nedeniyle, (dürtünün yoğunluğuna bağlı
olarak) onunla iş yapmak her zaman keyifli olmuştur. Öyle de
olsa, o her zaman ayağını yere sağlam basmayı bilen ve kendi
politikasını yürütmeyi beceren bir kimse olmuştur.
Öte yandan, oluşturduğu maddi beraberliklerde (Jüpiter
ve Satürn 'deki) yaşantıların etkisiyle sanki başarılı olamamış

' 21 8 '
JOHN WILLNER

gibi görünmektedir. Nitekim 1 928, 1 930 ve 1 931 'de böyle ol­


muştu. Yine de bu etkiler onun zihinsel gelişimine imkan ta­
nıyor. Bu nedenle, önümüzdeki üç yıl içinde (ya da değişim
tamamlanınca) varlık beraber olduğu kimselere ve kendine bü­
yük bir maddi kazanç sağlayacaktır.
378-012

Yukarıdaki okumaları biraz ayrıntılı olarak verdik.


Böylece gezegensel yaşamın ortaya çıkardığı değişik etkiler
ve gezegenlere ilişkin özellikler konusunda daha fazla bilgi
edinmiş olduk. Şurası muhakkak ki insanlar her zaman ilgi
çekici olmuştur ve herkesin kendine özgü bir öyküsü vardır.
Ruhun yaptığı seçim nedeniyle, doğumla birlikte bir kitap­
lık dolusu bilgi elde edilmektedir. Söz konusu bilgi büyük bir
olasılıkla (Ay'la bağlantılı olan ve bellek bankası olarak ad­
landırdığımız) Hipofiz bezinde saklanıyor. Bu bilgiye ulaşım
plansız ve aniden olamaz, ancak derin düşünceye dalmak
suretiyle ya da dürtüler vasıtasıyla gerçekleşir. Bunun bazen
ruh hali olarak yaşanması da mümkündür.
Buraya kadar gezegensel yaşamın nedenlerini bir ölçüde
aydınlatmaya çalıştık. Bunların geçmiş yaşamlar sırasında
yaptıklarımızın bir sonucu olduğu açıktır. Bir an için konu­
dan uzaklaşırsak, önceki yaşamda edinilen bilginin yeryüzü­
ne gelirken izlediği fiziksel yol bizim aklımızı kurcalıyor. Söz
konusu bilginin ruhla birlikte geldiği kuşku götürmez. Ama
gezegen yaşamıyla ilgili veriler bir önceki yeryüzü yaşamında
edinilenlerden farklı mıdır ve bu durum fizik yasalarıyla ne
ölçüde uyumludur? Söz konusu soruların yanıtı olmayabilir,
ama öğrenme isteğiyle insan yine de bunları merak ediyor.

. 219 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Belleğe kaydedilen bu bilgi, başlangıçta yerküreye dışa­


rıdan geliyor olmalıdır. Gezegen yaşamıyla ilgili veriler doğ­
rudan gezegenden geliyorsa, tüm erişim yolları ekliptik düz­
lemin alt ve üstünde kalan dar bir bant içinde kalır. Bilindiği
üzere, yalnızca Plüton ekliptik düzlemden 11° kadar dışarı
doğru açılmıştır. Bu değer, bir gezegenin göksel enlemde ya­
pabileceği en büyük yükselim açısıdır ve diğer hiçbir geze­
genin yükselim-deklinasyon büyüklüğü buna ulaşmaz. Öte
yandan, kutup ekseninin biraz eğik olması nedeniyle doğu­
mun gerçekleştiği yere ait Başucu noktasının her gün ekliptik
düzlemi iki kez kestiğini biliyoruz. Akla gelen bir soru, ruhun
geldiği gezegenle Başucu noktasının doğum gününde aynı
doğru üzerinde olup olmadıklarıdır. Böyle bir dizilimin ger­
çekleşme olasılığı fazla değildir. Edgar Cayce'nin bize daha
önce bildirdiğine göre, ruh önce yerküreye doğru yaklaşmak­
ta ve daha sonra doğumun beklendiği yerin üzerindeki zenit
noktasına yönelmektedir. Bu durumda, bebek bedenine tepe­
den giriş yapabilmesi için ruhun gezegensel yaşamları içeren
bellek paketiyle birlikte yerküreye yaklaşırken yön değiştir­
mesi gerekiyor. Edgar Cayce, aşağıdaki okuma ile bu soruna
açıklık getirmektedir.

Bu bedeni geçmişte etkilemiş olan, bugün etkileyen ve ya­


rın da etkileyecek olan gezegensel güçlerin, doğum anında (ya
da ruh ve spirit'in yeryüzünde fiziksel bedeni ele geçirdikleri
sırada) en yüksek düzeyde olduklarını görüyoruz. Bu bedeni
yöneten güçler Venüs ve Neptün 'dür; Mars 9. evde, Jüpiter
12. evde ve Uranüs 7. evde bulunuyor. Septimüs (Plüton,
ÇN) zenit noktasına yakın olmakla birlikte, şimdi yönlendi­
ren bir güç değildir. Çünkü Septimüs etkisi, bir taraftan Ve-

. 220 .
JOHN WILLNER

nüs ve Neptün 'ün konumları, diğer taraftan Balık burcunun


etkisi ve Castor ile Apollo (Pollux?) takımyıldızlarının konu­
mu nedeniyle değişmiş bulunuyor. Bundan dolayı beden aşırı
niteliklere sahip güçlerin etkisindedir. Çünkü bedenin iradi bir
kararla [GD'nin notu: Danimarka'dan Amerika 'ya] taşınmış
olması koşulları değiştirmiş bulunuyor. Söz konusu takımyıl­
dızlarının ve Venüs, Neptün, Mars, Jüpiter ile Uranüs 'ün de­
ğişen konumları nedeniyle, bedenin yaşam ortamı birçok kez
ve çeşitli şekillerde değişime uğramıştı, anladığınızı umarım.
Bunlar, gelişim yolu üzerinde birçok çalışma anlayışının ve
davranış biçiminin ortaya çıkmasına neden oldu. Öyle ki, var­
lık yaşamını tam bir çalışmaya adamışken, koşulların değişme­
si nedeniyle diğer güçlerden kaynaklanan bir başka etken boy
göstermektedir.
583-001

Astrolojik güçlerle ilgili bu alıntıdan, Uranüs gezegenin­


de geçirilen yaşamın doğum haritasında ne denli güç kaza­
nabildiğini görüyoruz. Söz konusu birey pek çok gezegende
yaşamıştı ve her bir gezegene ait etki, güçlü bir konum elde
etmek için sanki diğerleriyle çekişme halindedir.
Teknik olarak, ruhlar yerküreyi saran küresel yüzeye doğ­
rudan yaklaşmaktadır. Öyle görünüyor ki, ruh daha sonra do­
ğumun beklendiği jeosantrik enleme ulaşıncaya değin bu kü­
'tenin kuzey ya da güneyine doğru yol alıyor. Sonra da bu küre
üzerinde yerkürenin açısal hızına uyarak (büyük bir olasılıkla)
yaklaşık 78° Güney ve 78° Kuzey enlemleri arasında bekleme­
ye başlıyor. Reenkarnasyon için toplanma yeri burası olmalıdır.
Bütünüyle imkansız değilse bile, doğumlar normal koşullarda
kutuplara yakın 1 2°lik bölümde gerçekleşmemektedir.

. 221 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Sonuç olarak, gezegensel yaşamı tamamlayan ruhlar yer­


yüzünün hemen dışında ve yerküre çekim gücünün en az ol­
duğu bir küre ya da düzlemdeki toplanma yerine doğru yola
çıkıyorlar. Beden seçimi bu konuma ulaşmadan önce ya da
sonra yapılırken doğum haritası seçenekleri gözden geçiril­
mektedir. Daha sonra, ruhlardan biri kararlaştırılan anda ya­
nındaki bellek paketiyle birlikte yukarıdan aşağı süzülür. En
güçlü astrolojik etkiler, belirli bir yükselim ya da (boylamsal)
açı ile astrolojik zenite en yakın konumda olan gezegenler­
den gelmektedir. Bunun, ruhun son kaldığı gezegen olması
gerekmiyor. Belki de bu gezegenden alınan etki daha güçlü­
dür. Uçuş güzergahında oluşabilecek bir değişiklik nedeniyle,
getirilen bir yığın bilginin bozulmadan yerine ulaşıp ulaşma­
dığını doğrusu insan merak ediyor.

Varlığın yeryüzüne Uranüs'ten geldiğini görüyoruz; Ve­


nüs, Neptün, Jüpiter ve Merkür'ün izlerini, Mars ve Satürn'ün
sıkıntılı yaşantılarını da beraberinde getirmektedir. Varlık bu ge­
zegenleri kapsayan tüm aşama ya da evrelerden geçmiş olması­
na rağmen, yeryüzü erdemlerini kazanma isteğiyle bir kez daha
yeryüzü yaşamına dönmüş bulunuyor. Ruh ve spirit, Evrensel
Güçler içinde (Satürn etkilerini de alarak) tekrar gelişmek ve
kendini ifade edebilmek için fiziksel aleme dönmüştür.
Varlık yeryüzü yaşamına başlamak üzere buraya ulaş­
tığı zaman birçok koşul dönemin zihinsel ve çevresel güçleri
tarafından zaten oluşturulmuş bulunuyordu. Yine de birçok
güdüye yanıt verilmesi, ulaşılması ve öğrenilmesi, anlaşılma­
sı ve araştırılması gerekiyordu. Gerçekte birçoğuna ulaşmak
mümkün olmaktadır. Bir bölümü ise yitip gidebilir.
249-01 9

' 222 .
JOHN WILLNER

Acaba gezegen yaşamının bir nedeni de y�tirilen bu bil­


giler olmasın? Edgar Cayce bize bu olasılıktan mı söz ediyor
dersiniz?

Gezegensel yaşamın etkileri güdüler biçiminde alınır.


Deneyim sürecinde ne tür etkinliklerin yer alacağı ya da gü­
dülerle ne yapılacağı varlığın özgür iradesine ve benimsediği
(zihinsel, fiziksel YA DA ruhsal) ideal ile ne yaptığına ve ne
yapmaya çalıştığına bağlıdır.
Varlığın ideali ruhsal konuları temel almıyorsa, bu durum
eninde sonunda kendi aleyhine çalışmaya başlar. Bu tür ideal­
ler, ruhun sürekli peşinde olduğu huzuru, neşe ve uyum için­
de ilerlemeyi sağlayamaz. Üstelik bunlar, şimdi ve sonrasında
onun ilerlemesi için bir basamak oluşturmayacağı gibi, onu
tökezleten taş olur.
1082-003

Sonuç olarak, hep kuşkulandığımız gibi, gezegensel yaşa­


ma gerek duyulmasının nedenlerinden biri de irade gücünün
yeterince uygulanmamış olmasıdır. Diğer nedenler arasında
yetersiz ideallerin benimsenmiş olması ve aşırı bilgi yükünün
getirdiği kafa karışıklığı olabilir. Güdüler çeşitli biçim ve güç­
te ortaya çıkmaktadır. Güçsüz olan güdüler belki de yeterli
bir şevk ya da sevecen bir tutumla yanıtlanmamış olabilir.
Yetersiz kalan tepkilere bir şans daha vermek gerekiyor, yok­
sa güdüler varlığın aleyhine çalışarak onun tökezlemesine
neden olurlar. Reenkarnasyonun bu kez amacına ulaşmamış
olması durumunda; huzur, neşe ve uyum için basamak taşı
görevini yapacak bir başka gezegensel yaşam gündeme ge­
lebilir.

. 223 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Ölüm halinde ruh tekrar dönüş yolculuğuna çıkar. Son


gereksinimlerini karşılamak üzere bir başka gezegene doğru
yönelmiş olması mümkündür. Yeryüzü yaşamını tamamla­
yan ruhun bir başka gezegene gidişi konusunda acaba neler
söylenebilir?

S-5: Ruh her yaşamdan sonra gideceği gezegeni kendisi mi


seçer? Seçimi kendi yapmıyorsa hangi güçler buna
karar vermektedir ?
Y-5: Yaratılış sürecinde güçlerin hepsi birbiriyle ilişkilidir,
tıpkı yeryüzü yaşamında olduğu gibi. Aşama aşama
gerçekleşen gelişim süreci bir dallanma ve genişleme­
dir ya da geçen uzun süre içinde iradenin erdemle do­
nanmasıdır.
Bunun en güzel örneğini İsa diye bilinen kişide görebili­
rız.
Ruh, Her Şeyle Bir Olma gayreti içinde yerküreye vardığı
zaman, eriştiği gelişim düzeyine bağlı olarak diğer gezegen ya
da kürelerde elde ettiği tüm özellikleri bedeninde taşımakta­
dır.

Merkür zihinsel etkiler verir.


Mars 'tan öfke gelir.
Yeryüzünde bedensel güçler geliştirilir.
Venüs 'ten sevgi alınır.
Jüpiter, Güç kaynağıdır.
Satürn yeryüzü dertlerini başlatır; başlarken karşılaşılan
tüm yetersizliklerdir.
Uranüs medyomlara özgü nitelikler kazandırır.
Neptün mistik özellikler verir.

' 224 '


JOHN WILLNER

Septimüs bilinçlenme demektir.


Arkturus gelişime katkıda bulunur.
Çeşitli takımyıldızı ve yıldız topluluklarında gerçekleşen
farklı var oluş biçimleri ve türlü koşullarda yaşanan her şey
onun deneyiminde dallanıp büyüme anlamına gelmektedir.
900-010

Bu okuma parçası biraz düşünmemizi gerektiriyor:


Septimüs, Plüton'dur. Bilinçlenme Plüton' un gerçeği kavrama
özelliğidir. Arkturus sabit bir yıldız olarak bilinmektedir ve
burada diğer gezegenlerle birlikte dile getiriliyor. Yanıtın için­
de Ay görünmüyor ve bunun nedeni pek anlaşılır gibi değil.
Belki de, okuma verilen birey geçmiş gezegen yaşamlarında
ya da yeryüzünde yeterli ve uygun ölçülerde sevecen olmayı
zaten başarmışh ve bu nedenden dolayı Ay'dan söz edilme­
miştir. Öyle de olsa, gezegensel yaşamın nitelikleri gündeme
başka sorular getiriyor:

S-1 7: Yaşadığım bu gezegenin ortam ve koşulları konusun­


da bir okuma alabilir miyim ?
Y-1 7: Jüpiter ortamını ve onun dilini anlayabiliyorsanız,
evet.
826-008
Verilen bilgiye bakılırsa, gezegensel yaşamın ortam ve ko­
şulları yeryüzünün fiziksel koşullarından bütünüyle farklıdır.
Gezegensel yaşam yeryüzündeki fiziksel yaşama hiç benze­
mez. Söz konusu yaşam biçiminin doğasını anlamak için her
gezegenin ortamını tanımamız ve dilinden anlamamız gereki­
yor. Öyle de olsa, nedenleri öğrenme arayışı içinde olanların
soruları hiç bitmez.

. 225 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİ� AÇIKLAMALAR

Görünmeyen alemden maddi aleme geçerken ruhun yol­


culuğunu neler etkilemektedir? Belirleyici olan ruhun gelişi­
midir. Her ruh ve beden, sonsuz eylem alanında ya da derslik­
lerde fiziksel etkinliklerle deneyim kazanırken, yaşam alanına
girmeden önce ve en başta gelişim için kendine nelerin yoldaş­
lık edeceğine bakar. Bu kapsamda, bir ruhun deneyiminde ya
da ruhun gelişmesini sağlayan bu deneyimde yeryüzü yasaları
kadar aileden gelen kalıtsal etkiler ve (düşünce eğilimini belir­
leyen) çevresel etkiler bulunmaktadır.
Peki, [541] diye bilinen varlığın ruh-beden olarak aldığı
çevresel ve kalıtsal etkiler nelerdir?
Varlığın şimdiki yaşamını Güneş Sistemi içinde geçirdiği
yaşamlar belirlemektedir. Venüs, Jüpiter, Mars, Uranüs ya da
Güneş sisteminin herhangi bir gezegeninde yeryüzündekine
benzer varlıklar yoktur. Orada yaşayanlar, güneş ışığını alış
konumları ya da ışık ve ısı durumuna bağlı olarak kendilerine
özgü bir ortam ve yapıda var olurlar. Ayrıca, diğer güneş sis­
temlerinin, güneş ve benzerlerinin de çeşitli tonlarda hissedi­
len etkilerini almaya devam ederler.
Bu yaşam ortamları hakkında pek çok şey söylenebilir.
Ama asıl önemli olan, ruhun buralardaki yaşamını anlamlı
kılan, çeşitli gezegensel özelliklerin nasıl ve niçin ortaya çıktı­
ğıdır. Biliniz ki, bu yerlerde geçici bir süre kalınır. Yeryüzün­
de olduğu gibi, oralarda da yaşam var. Yerkürenin çevresinde
olduğu gibi, onların da ayları, uyduları var. Dörtte üçü suyla
kaplı olan yeryüzü, evet, insanoğlunu da barındırıyor. Benzeri
etkinlikler diğer güneş sistemlerinde de sürüp gidiyor.
Sonuç olarak, aynı anne babaya sahip olan ve aynı çevre
içinde büyüyen bireylerde sık sık görüldüğü üzere, biri üstün
zekalı olurken diğeri budala olabiliyor; sorgulama gereği bile

' 226 '


JOHN WILLNER

olmayan etkiler nedeniyle biri bozuk ahlaklı olurken, diğeri


yüce gönüllü, dürüst ve erdemli olabiliyor.
Ne var ki, ruhun gelişimi için böyle bir FİZİKSEL ortam
gerekiyor.
Varlık bu zihinsel etkileri yeryüzü yaşamında ifade edilen
ve tüm çabaların başarısız kalmış gibi göründüğü zamanlarda
YARDIMA ÇAGRILAN, aslında FAAL OLMAYAN içsel bir
nitelik olarak algılamaktadır.
541-001

Gezegensel yaşamın yararlı olduğu kuşku götürmez,


yoksa bu denli çekici olmazdı. Amacına ilişkin en iyi yanıt,
ruhun gelişim sürecinde duyulan acil bir gereksinimi karşılı­
yor olmasıdır. Bir diğer olasılık, yeryüzü yaşamları arasında
bunların iyi bir durak işlevi görmesidir; bir sonraki yeryüzü
yaşamını değerlendirmek için olanak sağlanmış olur. Benzeri
görevleri tamamlayan ruh, gezegensel yaşama ilişkin anıla­
rını da beraberinde getirmektedir. Bunlar içseldir ya da faal
olmayan bir niteliğe sahiptir. Ama yardım gerektiren bir du­
rum ortaya çıkınca göreve çağrılabilirler. Amaca ulaşmak için
destek sağlandığını bilmek insana güven veriyor. Birçok ko­
ruyucu melekten yardım alıyor gibiyiz!

' 227 .
9

RAHATSIZLIKLAR

Düzeltilemeyen rahatsızlıklar52 hastalıklara yol açar. Bu


eğilimleri haritadaki gezegenlerin konumu ve aralarında olu­
şan açılar göstermektedir.

S-1 7: Hastalık nedir, mikropların yaratılış amacı ne olabilir,


örneğin benim boğazım ve diş etlerimdeki hastalığın
nedenlerini açıklayın ?
Y-1 7: Hastalık önce bir rahatsızlıkla başlar. Başlangıçta nor­
mal olan bir dengenin sonradan yitirilmesi demektir.
Hastalık ya da rahatsızlık, ideal olandan, ilk neden
ya da ilk ilkeden sapmadır. Bu durumda, son tahlilde
hastalığı günah olarak adlandırabiliriz. Amaç denge­
nin sürdürülmesi olmalıdır.
Maddi alemde yaşayan herkes, doğal olarak günahla yüz
yüze gelir ve onunla birarada yaşar. Bu nedenle her varlık,
ruh-varlık onunla karşılaşmak, ona temas etmek, onun üste­
sinden gelmek ya da ona boyun eğdirmek zorundadır. Birinci
ilkeyi anımsayın: "Verimli olun ve çoğalın; ama yeryüzüne
boyun eğdirmekten geri kalmayın. "
52 Cayce'nin İngilizcede Dis-ease (biz rahatsızlık olarak çevirdik) ve Dise­
ase (biz hastalık olarak çevirdik) sözcüğüne verdiği farklı vurgu dikkate
alınmıştır. (Ç.N.)

, 229 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Rahatsızlıklar bu nedenle her yönden yeryüzüne aittir.


2533-003

Yeryüzünde kaldığı süre boyunca insanoğlu hastalık ve ka­


zalar nedeniyle acı çeker. Kiminin acısı daha çoktur. Herkesin
rahatsızlık duyduğu bir dönem olduğu gibi, rahat geçen dö­
nemleri de olmuştur. Ruh halimizin sürekli değişiyor olması
nedeniyle bundan kaçınmamız kolay değildir, kendimizi hep
coşkunluk ile umutsuzluk arasında gidip gelirken buluruz.
Bazı insanlar duygularım belli etmezken, . diğerlerinin ruh
hali yüzünden okunur. Ama kötüye giden ruh hallerinin dışa
vurulmaması yıkıcı olabilir. Her an yaşamımıza kin, hiddet,
öfke ve korku girerse ya da sinirli bir havada olursak bunların
birtakım dengeleyici duygularla değiştirilmesi gerekir. Yoksa
hastalık belirtileri ortaya çıkar ya da bir başka bedensel hasar
oluşur. Rahatsızlıkların astrolojik karşılığı gerilimli açılar diye
bilinen çift harmoniklerdir.

S-48: Belirli dönemlerde ortaya çıkan ve uzun süre iyileş­


meyen hastalığımın nedeni yaptığım şeylerin denet­
leniyor olması mıdır?
Y-48: Hastalığının nedeni içine gizlenmiş olan korkudur.
Verdiğimiz açıklamalara bakarak bunu çözümleyebi­
lirsin. Söz konusu korku yok edilirse iyileşme sağla­
nacak ve seçtiğin doğrultuda arınma gerçekleşecektir.
Daha önce bunu yapmıştın ve yine yapabilirsin.
2630-001

Satürn, korku ve kronik hastalıklarla bağlanbsı olan geze­


gendir. Kronik bir hastalık öncesinde sık sık ve aniden patlak

' 230 '


JOHN WILLNER

veren duygusal huzursuzlukların yaşandığı bilinen bir olgu­


dur. Söz konusu huzursuzlukların genel olarak birçok kez yi­
nelendiği görülür. Nedenlerini kavramak için Satürn açılarına
bakmak gerekir.
Satürn' den kaynaklanan fiziksel sorunlara her kişinin
verdiği tepki değişik olmaktadır. Bazı insanlar uzun süren
hastalıklar nedeniyle kendilerini kurban gibi algılamaya baş­
larken, bazıları da geçirdikleri ameliyatı, kullandıkları ilaçla­
rı ve benzeri konuları konuşmaya bayılırlar. Çünkü bunlar o
kimselerin yaşamında önemli olaylardır. Belki de onlar için
bu bir boşalma yoludur. Diğerleri ise sessizce acı çeker ya da
durumlarından yakınıp dururlar. Öyle ya da böyle, ayrıntıla­
ra katlanmak gerekir.
Kazalar her zaman uzun süren rahatsızlıklarla birlikte
gelmeyebilir, ama dikkatleri başka yöne çeken sorunları orta­
ya çıkardıkları dc;ı. olmaktadır. Bu tür kazalar çoğunlukla Mars
ya da Plüton ve Yükselenin gerilimli açılarında oluşur. Kişi
o sırada farklı düşünüyor olabilir ama sorun zihnin geri pla­
nında yanıt beklemektedir. Sonuç olarak, hem kaza hem de
hastalıklar sıkıntılı dönemlerle ilgilidir. Şunu bilmelisiniz ki,
gezegenler hastalıklara işaret ettiği gibi, çarenin nasıl buluna­
cağını ya da tedavi yönteminin ne olacağını da göstermekte­
dir.

S-12: Bu bedene şimdi herhangi bir öneriniz olacak mı ?


Y-12: Fiziksel durumuyla ilgili olarak birçok öneri verebili­
riz. Zaten organizma içindeki oluşumlar ve bu sorun
hakkında yeterince bilgi vermiş bulunuyoruz. Varo­
lan çeşitli olumsuz koşullarda belirli uyarılar almaya
başlayınca, bedendeki yaratıcı güçlerin yardımıyla

. 231 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

bunları çıkartıp atmanız gerekiyor. Beslenme, boşal­


tım ve sindirim sistemleri düzgün çalışmalıdır. Böyle
olmadığı takdirde, fazlalıkların birikimi neticesinde
sistemde önce KÜÇÜK düzensizlikler ortaya çıkar ve
huzursuzluk baş gösterir. Bir başka deyişle rahatsız­
lık (hastalık değil, bunu iyi anlamalısınız) evet, ra­
hatsızlık deneyimlersiniz. Fazlalıkların sistem içinde
kalmasına izin verilirse, yani o zaman bunlar hastalı­
ğa dönüşür.
136-069

Edgar Cayce de kendi yaşamında pek çok zorlukla kar­


şılaşmıştı. Tam anlamıyla sağlıklı değildi. Eşi Gertrude
Cayce'nin de sağlığı bozuktu. Sonunda Bayan Cayce vereme
yakalandı. Bu hastalık o günlerde ciddi bir hastalıktı, bugün
de (daha denetlenebilir olsa bile) öyledir. Sonuç olarak, Cayce
ailesi de gerçek anlamda hastalıklarla uğraşmış ve istendiği
zaman Cayce, hem kendine hem de Gertrude' a bu amaçla
okuma vermişti.

EC: Evet, beden şimdi bizimle birlikte bulunuyor. Onu


daha önce de ele almıştık. Fiziksel duruma göre, so­
runu ORTAYA ÇIKARAN elementlerin şimdi daha
geniş bir alana yayıldığı görülüyor. YALNIZCA fi­
ziksel bedeni dikkate alan bir yaklaşım yerine, konuyu
bir bütün olarak ele alırsak farklı bir görüş derinliği
elde ederiz. Çünkü sorunun nedenleri fiziksel olduğu
kadar astrolojik, ruhsal ve zihinseldir.
Fiziksel olarak BÖYLE görünüyor; şimdi GÖRÜNEN
budur. Ama bunun ne anlama geldiğine dikkat etmelisiniz!

. 232 ,
JOHN WILLNER

Alınan gıdaların özümsendiği midenin alt bölümünde, bir


başka deyişle on iki parmak bağırsakta yüzey dokusu şişmiş,
uzamış ve büklümler boyunca yayılmış bulunuyor. Bunun
bir ülser OLMADIGINI, yani henüz bir hastalığın oluşma­
dığını söylemek gerekiyor. Bunu rahatsızlık diye tanımlamak
daha doğru olur. ZEHİRLİ maddeler bu doku içinden ya da
duodenum cidarından sızmakta, bedenin ifraz faaliyeti içinde
lenf yolları üzerinden kana karışmaktadır. Bunun sonucun­
da otonom sistem içinde basınç oluşmakta, radyal reflekslerin
kaynağı olan sempatik sistemde VE omurilikte sıkıntı yaşan­
maktadır. B UNLAR fiziksel belirtilerdir.
Psikolojik belirti olarak görünen endişe ve ZİHİNSEL bir
tepki olarak yaşanan üzüntü bu sıkıntıları daha da şiddetlen­
dirmektedir.
Astrolojik yönden, gezegenlerin konumu nedeniyle varlı­
ğın bu dönem içinde aldığı etkilerin de artmış olduğu görülü­
yor.
Bedenin durumunu anlamak istiyorsak bunların hepsini
birlikte değerlendirmeliyiz. Edgar Cayce hakkında konuştuk.
294-121

Edgar Cayce'nin Yükselen burcu Yengeç'tir. (bkz. Ek.A)


Midenin alt bölümü ve duodenum, Zodyak' ta Yengeç bur­
cuyla bağlanhlıdır. Burcun yöneticisi olan Ay, Neptün'le ka­
vuşum53 halindedir. Zehirler Neptün'le ilgilidir. Duodenum
dokusunun, içinden geçen zehirli maddeler nedeniyle rahat­
sızlandığı anlaşılmaktadır. Zehir bedenin ifraz sistemi ve lenf
yolları üzerinden kana karışıyor. Bunlar Neptün/ Balık bur-

53 Kavuşum doğum haritasında iki gezegen arasındaki açının 0° olduğunu


gösterir. (Ç.N.)

' 233 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

cu işlevleridir. Otonom sistem içinde oluşan basınç nedeniy­


le bedenin çeşitli bölümlerinde sıkıntı yaşanmaktadır. Ay'ın
Neptün'le Boğa burcunda kavuşum yapması boğaz bölgesi­
nin de duyarlı olduğunu gösteriyor. Söz konusu duyarlık do­
ğum haritasından kaynaklanmaktadır. Gırtlak da boğaz için­
dedir. Nitekim Edgar Cayce bir zamanlar bu bölgeyi etkileyen
bir sorun nedeniyle adeta konuşamaz duruma gelmişti. İlgili
gezegenlerden birinin yaptığı progres açılar, geçmiş dönemde
yaşanan bu olayı zamanında göstermiş olmalıdır. Astrolojik
tablo kuşku götürmeyecek biçimde Edgar Cayce'nin söyle­
diklerine uymaktadır. Ama çektiği acıdan dolayı onun astro­
lojiyi suçlama eğiliminde olduğunu söyleyemeyiz.

Benzer durumlarda görüleceği üzere, ruhsallığın tüm aşa­


maları boyunca bu üç boyutlu varlığın faaliyetlerinde belirli
bir gerginlik yaşanması kaçınılmazdır.
Gerçekten, deneyim sürecinde varlık bunun hep farkında
olmuştur. Burada eksik olan ya da dikkat edilmeyen husus, bu
gerilimin eşgüdümlü etkilerle ortaya çıkıyor olmasıdır. Aslın­
da Baba, Oğul ve Kutsal Ruh üçlemesinde olduğu gibi bunlar
arasında işbirliğinin olması doğaldır. Çünkü bunlar bir'dir.
Öyle de olsa, bu faaliyetlerin mükemmel bir uyum içinde ol­
maması ve etkilerinin yeterince farkına varılmaması nedeniyle
kişi önce rahatsız olacak, kendini bezgin hissedecek, günlük
yaşamında yasal ve dürüst olmaya özen göstermemeye başla­
yacaktır.
Astroloji kimi zaman bazı öğrencilerinin düşündüğü gibi
işlemiyor: Varlık, gezegenlerin belirli konumu nedeniyle şu ya
da buna eğilimli olmak, şu ya da buna katlanmak zorunda de­
ğildir. Unutmayınız ki, bedenin her hücresi, evet, fiziksel var-

. 234 .
JOHN WILLNER

lığın atomik düzeydeki her parçası evrensel bilincin bir ifadesi­


dir. Astrolojik etkiler herhangi bir şekilde yanlış yorumlanır ve
yanlış değerlendirilirse ve varlık yanlış yönlendirilirse, fiziksel
bedende varlığın amacını zedeleyen karışıklıkların yaratılması
mümkündür. İşte gezegensel etki böyle çalışır.
2396-002

Anlaşılacağı gibi, gezegenler bize bedenin duyarlı bö­


lümlerini göstermektedir. Bireyin ille de tüm rahatsızlıklara
izin vermesi ve gerçekten hasta olması gerekmiyor. Bunun
üstesinden gelenler kararlı davranabilen ve kendi kaderini
aşmış kimselerdir. Birçok doğum haritasında kare açı54, kar­
şıt açı55 ve kontra paralel açı oluşmasına rağmen, gezegen ya
da burçların tanımladığı hastalıklar hiç yaşanmayabiliyor. Bu
tür doğum haritası olan ve yine de sorun yaşamamış kimse­
ler söz konusu sorunlarla başa çıkmayı öğrenmiş demektir.
Onlar dengeli bir yaşam tarzı benimseyerek bu hastalıklara
yakalanmamayı başarmışlardır. Edgar Cayce · şifa için hasta­
larına ilaç önerirken uyumlu bir yaşam tarzının önemini her
fırsatta vurgulamıştı. Her zaman, hastalığın belirtilerine değil
gerçek nedenlerine dikkat çekerdi. Tutulan kayıtlara göre, te­
davi yöntemini onun söylediği şekilde uygulayanların aldığı
sonuçlar gerçekten etkileyicidir. Verdiği yanıtlar çoğu zaman
yalındır, ama her zaman gerçeği yakalamıştı.

S-26: Ciddi bir hastalık geçirmeyeceğimi söyleyebilir misiniz?

54 Kare açı doğum haritasında iki gezegen arasındaki açının 90° olduğunu
gösterir. (Ç.N)
55 Karşıt açı doğum haritasında iki gezegen arasındaki açının 180° olduğu­
nu gösterir. (Ç.N)

. 235 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Y-26: Bu çoğu kez size bağlıdır. Çünkü ne ekerseniz, onu


biçersiniz.
5349-001

İnsanoğlu bu okumaların gereğini yerine getirmez ya da


yaşamında belirli bir dengeye ulaşamazsa bedeninde çoğu
zaman bir rahatsızlık baş gösterir. Ve sonunda ciddi hastalık­
lara yol açan gelişmeler görülür. Rahatsızlıklarla ilgili astrolo­
jik göstergeler öylesine güçlüdür ki görmezden gelmek müm­
kün değildir ya da bunları kendi haline bırakmak söz konusu
olamaz. Bunlar yıllar boyunca üzerinde çalışılmış, kayıtlara
geçmiş, kanıtları toplanmış ve tartışılmış konulardır.
İnsan bedeninin her Zodyak burcuyla ve her gezegenle
astrolojik bir bağlantısı vardır. Örneğin, Koç'un baş, yüz, beyin,
üst çene ve gözleri yönettiği söylenir. Boğa'nın boğaz ve bo­
yunla; İkizlerin sinir sistemi, akciğerler, el ve kollarla ilgisi var­
dır. Yengeç mide ve memelerle; Aslan kalp ve iskelet yapısıyla;
Başak sindirim sistemiyle; Terazi böbrekler ve bel kısmıyla bağ­
lantılıdır. Akrep'in üreme sistemi, rektum ve sinüslerle; Yay'ın
kalça ve butlarla; Oğlak'ın dizlerle; Kova'nın ayak bilekleriyle
ve Balık'm ayaklar ve lenf sistemiyle ilgisi vardır.
Öyle ki, teşhis edilen her hastalığın yukarıda verilen burca
ya da onun yönetici gezegenine karşılık geldiğini söyleyebili­
riz. Ruhun seçtiği harita, duyarlı olunan rahatsızlığın bilgisini
içermek suretiyle görevini gerçekten hakkıyla yapmaktadır.
Ancak Edgar Cayce' nin açıkça belirttiği gibi, bir rahatsızlık
duymak ya da hastalığa yenik düşmek verilen kararlara ve ta­
kınılan tavra bağlıdır, astrolojik göstergelere değil. Kişisel tep­
kiler uyumsuz olursa ve rahatsızlığı gidermek amacıyla irade
gücü gerektiği gibi kullanılmazsa ya da söz konusu gerilimli

' 236 '


JOHN WILLNER

dönem içinde alınan kararlar ruhun özgün hedefleriyle tam


uyuşmuyorsa hastalığın ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Fiziksel beden rahatsız olduğu zaman hissedilen ağrı ya


da rahatsızlık duygusu, bedende bir bölümün gerilim altın­
da olduğunu söylemektedir. Tehlikeyi savuşturmak için beden
otomatik olarak savaşçılarını orqya gönderir. Savunma sistemi
yeterli değilse ya da elde kargaşayı savuşturmaya yetecek cep­
hane bulunmuyorsa, bedenin uygun bir tepki vermesi (daha
önce olduğu gibi) ancak genel sağlık durumuna bağlıdır. Or­
ganik bozukluklar daha sonra ortaya çıkabilir.
639-002

İyi bir astrolojik eğitimle, organik bozukluğa yol açan


eğilimler doğum haritasından kolayca çıkartılabilir. Birkaç
belirtiyi bir arada bulmak mümkündür. İstenirse astrolojik
tanı yöntemi geleneksel bp eğitimine rahatlıkla eklenebilir.
Tarih boyunca, ancak sınırlı sayıda bp doktoru bu gerçeği
görebilmiştir. Oysa Grek ve Roma dönemlerinde gezegenlere
düzenli olarak başvurulurdu. İkinci işi doktorluk olan Orta
Çağ astrologlarına Nostradamus ve Paracelsus iyi birer örnek
oluşturmaktadır. Sayısı az olmakla birlikte günümüzde de
bu tür kimseler yok değildir. Adlarım açıklamasalar da bazı
çağdaş doktorlar hastalıkların teşhisinde astrolojinin gücün­
den yararlanıyorlar. Tıbbi raporlara girmese de, astrolojik
bilgiler çoğu zaman bir dolu laboratuvar sonucu kadar iyi iş
görmektedir, hatta bazen onlardan da iyi olduğu söylenebilir.
Şüphesiz, laboratuvar deneyleri kimi belirtilerin ölçülebilir ol­
masını sağladıkları için son derece yararlıdır. Ancak fiziksel­
zihinsel sorunların kaynağını bulma ya da niteliğini ortaya

' 23 7 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

çıkarma konusunda laboratuvarlar her zaman harikalar ya­


ratamaz. Bu nedenle, astrolojik teşhis verilerinin laboratuvar
raporlarına eklenmesiyle eksik parçalar da yerli yerine otura­
caktır. Tıp açısından hastalık teşhisinde güvenilir bir kaynak­
tan onay almak ve istatistik bilgiyle desteklenen nedenlere
doğru yönelmek tercih edilmektedir. Ne var ki, astrolojik has­
talık belirtileri de yeterince ayrıntılıdır ve bu bilgiyi kullanan
doktorlar hastalık teşhisinde ve kaynağı belirleme konusunda
diğer meslektaşlarına göre daha başarılı olmaktadır. Bir kez
daha vurguluyoruz: Astroloji doğru şekilde kullanılırsa in­
sanlığa yardımı büyük olacaktır.

S-73: Uzmanlık alanım tıbbi astroloji ya da numeroloji ola­


bilir mi? Yoksa yıldızlar ve numerolojinin benim için
uygun gördüğü başka bir çalışma alanı mı var?
Y-73: Görebildiğimiz kadarıyla, en sonunda yazarlık, danış­
manlık ya da yöneticilik yapıyor olacaksın. Bu çalışma­
lara hem fiziksel hem de ruhsal düzeyde katkı koyacak­
sın. Bu nedenle, mesleğini uygularken ne kendi kafanı
karıştır ne de başkalarının kafasını. Ve Tanrı'dan kay­
naklanan bir ideal benimsemeyi unutma. İdealini ger­
çekleştirmek için cesur ve yürekli ol. Onu her zaman
birinci sırada ve en ilerde tutma cesaretini göster.
Ünlü ve zengin olmanın, kişisel başarının kazandıraca­
ğı şey ne olabilir ki ? Düş kırıklıkları yağmur gibi yağmaya
başlayınca, sağlam inanç ve umudun kaynağı Tanrı 'dan başka
sığınacak kimse bulamazsınız.
Onun lütuf ve merhameti üzerinize olursa boyunduruğu
size zor gelmeyecektir. Ama bunu kazanmak için siz de başka­
larına öyle davranın!
1402-001

. 238 .
JOHN WILLNER

Doğru idealler benimsenirse, astrolojinin olası hastalık­


ları belirleme gücü artacaktır. Çünkü yüksek idealler taşıyan
bir insan başkalarına yardım etme isteğiyle dolu olur ve buna
uygun bir meslek seçer. Ve bu nedenle, Edgar Cayce tıbbi as­
trolojiyi meslek edinmek isteyen bu kimseye farklı bir öğüt
veriyor ve ona yazarlık, danışmanlık ya da yöneticilik öneri­
yor. Kuşku yok ki, söz konusu kişinin haritasında bu yetenek­
ler vurgulanmış olmalıdır.
Astroloji, teşhisi kolaylaştırmakla kalmaz, rahatsızlığın
ne zaman ortaya çıkacağını da bildirir. Rahatsızlık olgusuna
gerilimli açılar eşlik etmektedir. Bu açıların harmonik sayısı
çifttir. Bunların ne zaman oluşacağını, doğruluğu sınanmış
bir doğum haritasından hesaplamak zor değildir. Üstelik
günümüz olanaklarıyla bu tarihleri bilgisayarda kişisel ajan­
daya ya da eşdeğer bir program içine işlemek mümkündür.
Rahatsızlığa yol açan bir durum hakkında önceden uyarılmak
yararlı olacaktır. Böylece olumsuz eğilimlerin etkisini savuş­
turmak daha kolaydır. Bunlar, günah konusu da dahil olmak
üzere, yeryüzüyle ilgili sınavlardır. Edgar Cayce'nin dediği
gibi, rahatsızlığın fazlası hastalıklara yol açmaktadır. Aşırı
gerilim yaşam dengesini bozarsa hastalık baş gösterir. Birçok
kaza ve hastalıktan kurtulmayı başaran birinin yaşadığı içsel
huzur herhalde ortalamanın bir hayli üzerindedir. Öyle de
olsa, bu insanların da gerilimli dönemlerde öğreneceği çok
şey var.

16. Varlığın bu deneyim sürecinde kendi sağlık ve refahı


için birçok önlem alması gerekiyor ve bununla ilgili
uyarılar ilk dört yıllık yaşantının Ekim ve Kasım ay­
larında gelecektir. Özellikle duyu organlarının, boğaz

. 239 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ve kulakların çalışmasını engelleyen sorunlara dikkat


edilmelidir. Dolayısıyla, bu süreç içinde özellikle söz
konusu sisteme ilişkin rahatsızlıklara karşı önlem
alınması gerekebilir.
1 7. Ayrıca, beşinci ve yedinci yılların Aralık ve Ocak
aylarında beden ateşinin yükselmesine karşı tedbirli
olmalısın. Çünkü bu dönemde bir ateş burcu içine gi­
riyorsun.
1 8. Özetle, varlığı gelişim yılları boyunca mavi ve sarı, ya
da bu renklerin nüans ve tonları etkileyecektir. Ayrıca
opal taşı ve inci gibi madenler onu çekecek ve bunlar­
dan etkilenecektir. Çünkü o dönem boyunca varlığın
ilgi alanına değerli taş ve mücevherler girmektedir.
[314] no. lu varlık bunları on beş ya da on sekiz ay
sonra yaşayacaktır.
19. Bir sonraki etki fiziksel değişim ve gelişimin başladı­
ğı dönemde, bir başka deyişle on dört ile on beşinci
yıllarda Uranüs 'ten gelecektir. Varlık, on iki buçuk
ile on beşinci yıllar arasında bu ASTROLOJİK etkiyi
fazlasıyla alacaktır. Varlığın EGİTİMİNİ üstlenmiş
olan kişiler bu dönem boyunca söz konusu etkiden do­
layı büyük KAYGI duyacaklardır.
314-001

Astrolojik yaklaşımla hastalıkların teşhisinde kullanı­


lan ve bu alanda olumlu katkılar yapan stellar56 şifa yöntemi
(yani ruhsal şifa) üzerine pek çok kitap yazılmıştır.57 Edgar

56 Yıldızlarla ilgili (Ç.N.)


57 İlk örnek, Omar V Garrison'un yazdığı Medical Astrology, University
Books, ine., New York,1971; ikincisi, Elbert Benjamine'in yazdığı Body
Disease and lts Stellar Treatment, The Aries Press, Chicago, 1945 .

. 240 .
JOHN WILLNER

Cayce olumsuz etkilerin dengelenmesi için renklerin ve de­


ğerli taşların kullanımından da söz etmektedir. Bunlardan
başka, müzik ve (yatıştırıcı etkisi olan) gezegen ve burçlar
üzerine zihinsel odaklanma gibi şifa yöntemleri de bulunuyor.
Astrolojik yöntemin kullanılabilmesi için astrolojik araçların
öğrenilmesi gerekir. Bunlar Zodyak çemberinde tam karşıya
düşen gezegen ve burçlardır. Söz gelişi, sorunu başlatan Mars
Koç burcunda ise, çemberin karşı ucundaki burç Terazi oldu­
ğundan, şifa ile ilgili gezegenin Venüs olması gerekmektedir.
Bu durumda, zihnen Venüs özelliklerine ya da Terazi burcu
niteliklerine odaklanarak söz konusu sıkıntının yatıştırılması
mümkündür. Dikkat edilirse hedefi belirlemek için renk üçge­
nindeki beyaz ışıktan yararlanılmaktadır. Benzeri bir örnek,
Merkür ve İkizler burcu için verilebilir: Şifa bulmak için çem­
berin karşı ucundaki Yay burcu ile birlikte yöneticileri Jüpiter
ve Neptün kullanılacaktır. Bu burç ve gezegenlerin özellikle­
rine odaklanarak Merkür' den kaynaklanan acılar hafifletile­
bilir. Zodyak çemberindeki diğer gezegenler de benzer şekil­
de kullanılır. Bu yaklaşım bedeni bir bütün olarak algılamakta
ve bu ilkeden yararlanmaktadır.

S-10: [585] No.lu kişi, spirit ve beden arasındaki çatışma­


dan (fiziksel boyutta) etkilenebilir mi, örneğin yorgun
düşüp hastalanabilir mi?
Y-1 0: GÖRECELİ olarak evet. Mesih'in bize bildirdiği gibi,
(felçli birine) "Günahların bağışlandı demek mi daha
kolaydır, kalk ve yürü demek mi ? " Bedensel eğilim­
lerinin ve fiziksel iffetsizliğinin bir sonucu olarak
hastalanan kadına, "Hani nerede seni suçlayanlar? "
diye sorduğunda: "Kimse kalmadı Efendim, " yanıtı-
. 241 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

nz almıştı. O zaman, "Ben de seni suçluyor değilim;


BİR DAHA G ÜNAH İŞLEME, " dedi.
Kendileriyle YAŞAM, Işık ve Ölümsüzlük üzerine ko­
nuştuğu o kişiler daha sonra neyi deneyimlemişlerdi ? Yaşa­
nan şeyler hangi davranışlar üzerine yoğunlaşmış ve odak­
lanmıştı ? Beden, zihin ve spirit üçlemesi içinde yapı ustası
olan hangisidir ? Hep söylediğimiz gibi, insan kendini fiziksel
planda ifade etmektedir ama onu spirit yönlendirir ve zihin,
yapı ustasıdır. Peki, zihin bu sırada neyi inşa etmekle meşgul­
dü ? Alışkanlıklar konusunda olduğu gibi, bir beden yaşayıp
giderken, bilinç düzeyinde kendini ifade etmenin gereği ola­
rak ortaya çıkan rahatsızlıklar neyin doğal sonucu olabilir ki?
Tüm bunların yanıtı kutsal yasadan ayrı düşmüş olmak değil
midir? Doğruyu söylemek gerekirse, yasa ile uyuşmazlığa dü­
şen bir kimsenin fiziksel bedeni hastalık, rahatsızlık, karmaşa
ve gerilimden uzak duramaz.
Ama bedendeki yönlendirici güçlerin BİLİNÇ düzeyine
bağlı olarak zihin, telkinle ve el koyarak58 tam manasıyla iyile­
şebilir. Öyle ise, maddi düzeyde bir denge yaratmak üzere ilaç,
bıçak, su, ısı, elektrik ya da benzeri güçlerden HERHANGİ
birini kullanmaya neden gerek duyarız ?
Sormak gerekir, spirit nedir? TANRININ BİR TEZAHÜ­
R Ü değil midir? O zaman YARATICI G ÜÇ nerede, kimin­
le ve neyin üzerinde çalışmaktadır? Elbette, her BEDENDE,
ayrı düşmüş olsalar da zihin ve spirit'e ait müşterek bilincin
fark edilmesi için çaba göstermektedir! Yapılabildiği takdirde,
B UNDAN her birinin kazançlı çıkacağına kuşku yok! Ama siz
bunları görmüyorsunuz, "Evet, söylenenleri anlıyorum -ama

58 Edgar Cayce'in önerdiği holistik bir şifa yöntemidir. (Ç.N.)

, 242 ,
JOHN WILLNER

benim arzularım var, bedensel ihtiyaçlarım ve zaaflarım var,


şu ve bu diyerek- ben yapmadım, " deyip işin içinden çıkmaya
çalışıyorsunuz. Öyleyse kim yaptı ? Birçoğunuz kabul etmekte
zorlansa bile, sonunda şu gerçeği öğreneceksiniz: Kendi bilin­
cinizde ve iç benliğinizde nedenlerini yaratmadığınız sürece
hiçbir kusur, hiçbir ağrı size erişemez. Ne yazık ki size acı ve­
ren yalnızca sevdiklerinizdir.
262-083

Ruhsal ve fiziksel bedeni birbirinden ayrı tutup, sade­


ce fiziksel sorunlar üzerinde çal�şarak çare bulunamaz. İleri
\

sürdüğümüz özürler de sorunu çözmez. Eninde sonunda so-


,

rumluluğumuzu kabul etmek zorundayız: Kendimizi karma-


şık ve karışık yapan bizleriz. Fiziksel bedeni, zihin ve spirit'i
birbirine bağlayan bilincin elbette �arkındayız. Üstelik bunlar
tam anlamıyla birbirinden ayrı düşmüş de değildir. Çünkü
gezegensel etkiler, endokrin bezlef,i, güdüler, anılar, ruh hal­
leri, dış etkiler vs. hepsi birbiri için� girmiş bir bütündür. Öyle
de olsa, bize yalnızca sevdiklerimiz11acı verir. Edgar Cayce'nin
söylediği gibi, sevmediğimiz kişiler, umurumuzda değildir.
İnsan sağlıkla ilgili tabloyu bir �ütün olarak değerlendi­
rince akla yeni fikirler de geliyor. Ö�neğin, iç salgı bezlerinin
dizilişi ile burçlar tarafından belirle:J\len bedensel yönetim sı­
ralaması arasında ilgi çekici bir bağlantı göze çarpmaktadır.
İçsel kundalini güçlerinin akış yönü Üreme organlarından yu­
karıya, Hipofiz bezine doğrudur. Bed'.ensel yönetim sıralama­
sının akış yönü ise, (baş ile ilgili olan), Koç burcu ve Mars' tan
başlayarak aşağıya doğru, ayaklarla ilgili Balık burcu ve
Jüpiter' e doğrudur. Bu fiziksel bağlan�ının akış yönünde bazı
'


sapmalar da yok değildir. Örneğin, Akrep yalnızca cinsel

. 243 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

organlar ve rektuma egemen olmakla kalmaz, sinüslerle de


ilgilidir. Bu, kuşkusuz Plüton'un Akrep ve Koç burçları için
söz konusu olan ikili yönetimiyle bağlantılıdır. Benzer ilişki­
ler ikili yönetimin söz konusu olduğu burçlar ve diğer dışsal
gezegenler için geçerlidir. Kova baldırları, ayak bileklerini ve
bacaklardaki toplar damarları yönetir. Ama Uranüs adale ka­
sılmalarında, apandis ameliyatı ve diğer acil durumlarda da
etkindir. Balık, ayakları ve ayak parmaklarını yönetir. Ama
Neptün lenf yollarıyla taşınan toksinler, zehirler ya da bağım­
lılık içeren maddelerle de ilgilidir. Öyle de olsa, fiziksel be­
dende burç yönetimiyle ilgili belirleyici akış yönü yukarıdan
aşağı doğrudur.
İnsanı bir mıknatıs çubuğu gibi düşünün. Üreme organ­
larının Güney kutbu olduğunu varsayın. Bu durumda Kuzey
kutbu Hipofiz bezinde yer almaktadır. Manyetik akı, mıkna­
tıs çubuğunun (bedenin) içinden yukarıya, Kuzey kutbuna
doğru akar. Bu noktayı aştıktan sonra akı çizgileri bükülür ve
dışarıdan ayaklara doğru yönelir. Son aşamada, Güney kutbu
akı çizgilerinin beden içinden tekrar yukarı doğru bükülmesi­
ne neden olur ve akış yine Kuzeye doğru yönelir. Her insanda
(Uranüs'le bağlantılı) manyetik bir alan bulunmaktadır.
•.

2. Görebildiğimiz kadarıyla, mevcut koşullar fiziksel be­


denin daha iyi çalışmasına engel olmaktadır. Bedenin
astrolojik bakımdan olumsuz bir dönem içinden geç­
tiği doğrudur. Ancak sindirilen, hazırlanan fiziksel
güçlerin yaşamsal organlar üzerinde belirleyici etkisi
olduğu düşünülürse, bedenin normal çalışması gere­
kir. Ama öyle anlaşılıyor ki bu karmaşa en başta salgı
bezlerinin, organlarla birlikte yaşamsal güçleri can-

. 244 .
JOHN WILLNER

[andırmak için benimsedikleri çalışma tarzından kay­


naklanmaktadır. Psikolojik koşullar da etkili oluyor
ama patolojik tepkiler belirleyicidir. Bu durum orga­
nizmanın yalnızca fiziksel çalışma düzeninde değil,
varlığın zihinsel VE maddi güçlere verdiği tepkilerde
de görülmektedir.
831-001

Gezegen ve burçlar arasında yöneticilik bağı vardır. Ama


sık sık yinelediğimiz gibi bunlar iç salgı bezleriyle de bağlan­
ğ
tılıdır. Bu nedenle fiziksel ba lantılar hem iç organları hem
de dış organları kapsar. Örneğin, kalple ve beden duruşuyla
ilgili hemen hemen tüm sorunlarda Güneş vardır. Katarakt,
kadın hastalıkları, ödem ve uykuda gezme hastalığı Ay'la
ilgilidir. Sinirlilik, sağırlık ve bellek yitimi Merkür'den so­
rulur. Sivilceler, egzama ve guatr'ı Venüs etkiler. Tüm ame­
liyatlar, apandis ameliyatı, yanıklar ve isilik Mars ve Plüton
ile bağlantılıdır. Jüpiter-Neptün ise kanser, çıbanlar, kistler,
şeker hastalığı ve şişmanlığı başımıza bela eder. Mafsal ilti­
habı, gıdasızlık nedeniyle zayıflama (atrofi), kalın bağırsak
iltihabı (kolit) ve kabızlık, kronik hastalıkların çoğu Satürn ve
Uranüs'le gelir. Dış gezegenlerin diğer hastalıklarla da bağ­
lantısı vardır. Örneğin hıçkırık, saplantılar ve birdenbire or­
taya çıkan olayları Uranüs başlatır. Alkol bağımlılığı, sara ve
ilaç bağımlılığı Neptün'le ilgilidir. Birçok kaza, yoğun ve aşırı
yorgunluk Plüton'un peşi sıra gelir. Belirttiğimiz bu bağlan­
tıların hepsi fizikseldir. Ama bunların aynı zamanda zihinsel
ve ruhsal boyutu olduğu unutulmamalıdır.

. 245 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

3. Varlık için bu dönemin belirleyicigezegeni Uranüs 'tür.


Satürn, Merkür ve Mars yükseliyor. Yeryüzü yaşa­
mının ilk dönemlerinde Jüpiter ve Venüs etkilidir.
Bu nedenle başkalarıyla karşılaştırıldığında, dünya
yaşamında kendine ve amaçlarına birçok yönden ters
düşen bir insanla karşı karşıyayız. Gelişim sürecinde
varlığın zihin yapısı her yönüyle değişmiş bulunuyor.
Bu değişimin bir bölümü iyi yöndedir. Ama bazıları
için gelişim şöyle dursun; gerileme söz konusudur.
4900-001

Yükselenin konumuyla ilgili olan bu gerilemenin ciddi fi­


ziksel sorunlara yol açması mümkündür. Tespitlerimize göre
Yükselen, bedensel rahatsızlıklarda her zaman belirli bir açı
oluşturmaktadır. Bedeni etkileyen tüm ciddi hastalık ve ka­
zalarda ya Yükselenle ya da onun burcuyla ilişki kurulabilir.
Yükselenin bu denli önemli olması, haritadaki yerinin doğru
olarak belirlenme nedenlerinden biri olsa gerekir. Edgar Cayce
de, buna ilave olarak gezegenler ve iç salgı bezleri arasındaki
özel bağlanhya ilişkin bilgiler vermektedir. Ne var ki, para­
lel açılara bağlı etkilerden de kuşku duyulmamalıdır. Birçok
astrologun bunları dikkate almadığını gördüğümüz için
anımsatma gereğini duyduk. Gezegenler gerilim altındayken
salgı bezlerine bağlı bedensel işlevlerin denetimi kesintiye
uğramaktadır. Bu bağlamda, yavaş hareket eden bir kontra­
paralel tarafından başlatılan gerilimin etkisi, (göksel boylam­
da) hızlı değişen bir açıya göre daha şiddetli olabilmektedir.
Beden içinde bir zehir ya da hastalığın yayılma eğilimi salgı
bezlerinin işleviyle bağlantılıdır. Doğum haritasının başlan­
gıç zamanı, tüm bu bağlantı ve ilişkileri görebilmek için çok

. 246 .
JOHN WILLNER

hassas bir şekilde belirlenmiş olmalıdır. Yükselenin kuşatma


altında olması,59 bedenin kesinlikle saldırıya uğradığını gös­
terir. Kuşatma altında olan bir gezegen (varlığın ortaya çıkan
eğilimlere karşı herhangi bir önlem almaması durumunda) il­
gili iç salgı beziyle bağlantılı organın bedensel işlevlerini cid­
di biçimde etkileyebilir. Yükselen-gezegen açısının hastalıkla
çakışması durumunda gerilimin şiddeti görünür biçimde art­
maktadır. Uygun bir astrolojik eğitimle bu tür ilişkiler hatasız
olarak saptanabilir. Aynı şekilde, uygun bir ruhsal eğitimle
insan, belirlenen zorlukları yenmek üzere doğru kararlar ala­
bilir.
Yükselenin özürlü insanların doğum haritasında çoğu kez
çok sayıda gerilimli açı oluşturduğu görülmektedir. Özürlü
kişilerin haritasında gerilimli açıların her zaman ağırlıkta ol­
duğu biliniyor. Yükselen, birinci evin düğüm (köşe) noktası­
dır. Birinci ev, yaşamın kişilikle ilgili bölümüdür. Çok gerilim­
li hayat süren bir insanın sakat kalması mümkündür. Beden
karma nedeniyle de aşırı gerilim altında kalmış olabilir. Ama
eninde sonunda bir uzlaşma sağlanmak zorundadır.

S-15: Üstesinden gelmeyi beceremediğim sorunlar neler­


dir?
Y-15: Dik kafalısın. Yani sadece doyum sağlayan ve zevk
veren koşullarda, gününü gün ederek yaşamak isti­
yorsun. Bilmem anlatabildim mi?

59 Geleneksel inanca göre, Yükselenin iki yandan olumsuz özellikleri ol­


duğu bilinen gezegenlerle (örneğin Mars ve Satürn'le) çevrilmiş olması.
(Ç.N.)

, 247 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

S-1 6: Ben neden özürlüyüm ?


Y-1 6: Özürlü değilsin, yalnızca özlemi çekilen bir duru­
mun eksikliğini duyuyorsun. Ama bunun nedeni
başka alanlarda gösterdiğin dik kafalılık değil; koşul­
lar bunu gerektirmiştir.
Varlık bir zamanlar zalim insanların eline düş­
müştü. Aslında, bir bakıma kendisi de fazlasıyla acı­
masız bir insandı. Ve arzu ettiği başarıyı ya da ka­
zancı elde etmek için aynı yöntemleri kendi_s i de uy­
gulamıştı.
2278-004

İnsanın aklına Arnold Toynbee'nin, The History of


Civilization adlı dev yapıtında açıkladığı felsefe geliyor.
Toynbee'nin görüşüne göre hiçbir uygarlık gerilim altına gir­
meden büyüyemez. Ama gerilimin miktarı da ölçülü olmalı­
dır. Toplum ve ulus üzerine uygulanan aşırı basınç ya da ge­
rilimli bir yaşam türü, giderek o ülkenin zayıflamasına ya da
(düşmanlarına) boyun eğmesine yol açabiliyor. Diğer yanda,
düşük basınç altında tutulan toplumun tutkuları azalmakta­
dır. Bu ortamda insanlar uyuşuk ve kaygısızdır, yaşamından
hoşnuttur. Bol yiyecek, kalın giysi gerektirmeyen hava koşul­
ları ve barınak edinme kolaylığı insanda zaaf yaratır. Bu ne­
denle güçlü ülkelerin tamamı ılıman iklimden başlayıp sert
iklim koşullarına doğru uzanan bir kuşak içinde yer almış­
tır ya da güçlü ülkelerin büyük bölümü bu bölge içindedir.
Birleşik Devletlerde, Kuzey' in Güney' den daha güçlü olması
da bu nedene dayanır. Uluslara uygulanan bu ilkeler bireyler
için de geçerlidir.

. 248 .
JOHN WILLNER

Hava koşullarının uç noktada olması gerilim yaratmak­


tadır. İnsanlar kış aylarının sert koşullarına uymak için daha
çalışkan olurlar. Isınmak için daha çok çaba harcanır ve yi­
yecek elde etmek için daha çok çalışılır. Ekvator bölgesinden
hiçbir zaman büyük bir ülke çıkmadığı gibi, dondurucu ya­
şam koşulları nedeniyle kuzey ve güneyin en uç enlemlerinde
de kayda değer bir güç oluşmamıştır. İsveç bu kuralın dışında
kalmış gibi görünüyor. Bilindiği üzere, bir zamanlar hesa­
ba katılacak kadar güçlü olabilmişti. Ama ne denli kuzeyde
olursa olsun, İsveç golfstrim akıntısıyla ısınmaktadır. Daha uç
bölgelerde yaşayan insanlar ise birçok tersliğe katlanmak zo­
runda kalırlar.
Öyle görünüyor ki insanoğlunun rahat, kaygısız ve sakin
bir yaşamı bırakıp daha yükseklere tırmanması için gerilimli
koşullara gerek duyulmaktadır. Üne kavuşmak için zorluk­
ların üstesinden gelinmelidir. Doğum sırasında aşırı basınç
altında kalan kimseler ömür boyu sakat kalabiliyorlar. Bu in­
sanlar için belki de içinde bulundukları durumu haklı göste­
ren ve uğraş vererek kurtulmalarını gerektiren karmik bir yü­
kümlülük söz konusudur. Onların Yükseleni, saldırıya uğra­
mış ve pek çok yönden bataklığa saplanmış gibidir. Ayrıca, ba­
sıncın çok düşmesi halinde kimlik geliştirmek zordur. Çünkü
bu insanlara her şey bağışlanmış gibi görünür ve yaşamlarını
sürdürmek için fazla çaba harcamaya gerek duymazlar. Sanki
talih bu insanların yüzüne gülmüştür. Öyle de olsa, ideal olan
durum tek ve çift açıların haritada dengeli dağılmış olmasıdır.
Çift açılara, tek olanlar kadar gerek duyulmaktadır. En iyisi,
kolay ve zor açılardan oluşan bir karışımdır. Çünkü denge an­
cak böyle sağlanır.

' 249 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Eski bir mason özdeyişine göre insan kare üzerinde yük­


selmektedir. Dikkat edilirse masonlar, "Kişi üçgen üzerinde
yükselir," demiyor. En zor kare, 90° açıyla oluşur. Bu açı çift alt
harmonik olup, bir çember içindeki toplam açının dörtte birine
eşittir. Elverişsiz durumlarla yüzleşmek ve kimlik geliştirmek
için insan kare açılara ihtiyaç duyar. Anlaşılan, yaşam boyunca
sınanmak ve zor kararlarla yüzleşmek için gerilimli açılar ge­
rekiyor; ilerlemenin tek yolu budur. Ayrıca, her kare açıya be­
lirli bir rahatsızlık eşlik etmektedir. öyle anlaşılıyor ki, Edgar
Cayce'nin de ima ettiği gibi, düzeyi çok büyük olmamak koşu­
luyla hastalıklar insanlığın gerek duyduğu bir gerilim türüdür.

1 6. Gizli ve açık güdülerden kaynaklanan vizyon gücü­


nün aşırı gerilim altında kalmaması gerekir. Daha
önce olduğu gibi, gerilimin yeterli düzeyde olması
durumunda zihinsel, fiziksel ve ruhsal bedenlerin bü­
tünlüğü bozulmaz ve aralarındaki ilişki uygun şekil­
de dengelenmiş olur.
1 755-003

Fiziksel beden yeryüzü yaşamının sonuna doğru geri­


limlere yenik düşer. Ölüm göreceli olarak ömür boyu sağlıklı
yaşayan insanların astrolojik haritalarında bile hiç değişme­
yen bir biçimde gerilimli progres açılara eşlik etmektedir. Söz
konusu progres açılar Yükselenle ya da birinci evle bağlantı­
lıdır çünkü ruh, bedenden ayrılmak üzeredir. Dördüncü ev
de bundan etkilenir çünkü bedensel işlevler (davranış ya da
iş görme yeteneği) sona ermektedir. Nihayet, sekizinci ev de
etki alhnda kalır çünkü bedenin hükmettiği ruh ve ruhsal
güçler başka bir boyuta geçmek üzeredir.

. 250 .
JOHN WILLNER

S-7: Spirit ve ruhun ait olduğu alemi ve bu alemle yeryü­


zü arasındaki ilişkiyi açıklamanızı istiyoruz. Herhal­
de ölüm konusuna da değineceksiniz.
Y-7: O anda, tıpkı uzun ya da kısa bir süre için yeryüzü­
ne doğuyormuş gibi ruhsal aleme geçiş yaparız. Öbür
aleme doğuşumuz, spirit ve ruhun yeryüzünü terk
etmesinden başka bir şey değildir.
900-018

Gün olmuyor ki, iletişim araçlarından çok tanınmış bir


kimsenin ölüm haberi duyulmasın. Çoğunun yaşamı ya kan­
ser ya da ciddi bir hastalıkla son bulur. Oysa onlar zaman
içinde birçok hastalığa göğüs germesini bilmişti. Her biri, en
az bir ya da daha çok sayıda çocuk yaşlara ve erişkin döne­
me özgü hastalıklardan dolayı acı çekmişti. Çok az sayıda
insan soğuk algınlığı, nezle, boğmaca, yiyecek zehirlenmesi,
kurdeşen, üşütme ve ateş yükselmesi, kızamık, kabakulak ya
da su çiçeği gibi hemen akla geliveren hastalıklardan birine
yakalanmamıştır. Bu insanların pek azı bir yerini kesmemiş,
yakmamış, haşlamamış, kırmamış ya da bir kaza sonucunda
büyük, küçük bedensel yara almamıştır. Hemen hemen her­
kes bir dönem için hasta olmuş, yaralanmış ya da rahatsızlık
duymuştur. Modern tıp dev adımlar atmış olsa da hastane­
ler hiç boşalmıyor, üstelik boyuna yenileri yapılıyor. Ümitsiz
hastalıklar da dahil olmak üzere, doktorlar her türlüsüne çare
bulmaya çalışıyor. Öyle anlaşılıyor ki hastalık yeryüzü yaşa­
mında bizi terk etmeyen bir gerçektir ve insan yaşamı büyük
oranda ciddi bir hastalıkla son bulacaktır. Öyle de olsa, çok
az insan hastalıklara karşı takınılan tavrın fark yaratacağını

bilmektedir.

' 25 1 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

13. Çünkü takınılan bu tavır nedeniyle organların ve


sempatik sinir sisteminin çalışma düzeni bozulmakta,
bunun sonucunda insanın normal yaşantısı alt üst
olmaktadır. Organlar bunu hemen hastalık şeklinde
göstermez. Sorunun algılanışı, başlangıçta daha çok
bir rahatsızlık ya da bedenin fiziksel ve zihinsel an­
lamda kötüye kullanıldığına ilişkin bir uyarı şeklin­
dedir. Meseleyi böyle ele alacak olursanız, söz konusu
rahatsızlığın bu beden için olduğu kadar, diğer insan­
ların deneyimine de hoşnutluk ve mutluluk getirmesi
mümkündür. Bu suretle onlara içinde bulundukları
cesaret kırıcı, umarsız, üzüntülü ve acı dolu ortama,
hatta korkunç bir gerilim altında yaşayan bu beden ve
zihinlere umut vermiş olursunuz.
589-004

Bütün bunlara ek olarak, uygarlıklar da dönemsel felaket­


ler yaşar. Bunları çoğu kez ülkelerin doğum haritalarında ya
da uzun dönemli döngü haritalarında60 görmek mümkündür.
Örnek vermek gerekirse, Roma döneminde şarap kupaların­
dan kaynaklanan kurşun zehirlenmesi pek çok can almıştı.
Hıyarcıklı veba, Orta Çağda yüz binlerce insanın yaşamını
söndürmüştü. Şimdi biliyoruz ki bu hastalığı fareler taşımak­
tadır. Yeryüzü son zamanlarda bağışıklık yetersizliği sendro­
mu (AIDS) sorunuyla karşı karşıyadır. Bu hastalık nedeniyle
ölüm sayısı hızla yükselmektedir. Modern aşılar ve sağlık bil­
gisiyle pek çok eski ve yeni hastalığa karşı mücadele ediyor
olmamıza rağmen, AIDS için bugüne değin bir çare buluna-

60 İng.: Long Range Return Charts (Ç.N.)

> 252 >


JOHN WILLNER

bilmiş değildir ve bu felaketin kökü henüz kazınamamıştır.


Verem ve çiçek hastalığı birkaç on yıl öncesine göre azalmış
olmakla birlikte, şimdi yeniden dönüş yapıyor. Uğradığımız
tüm bu felaketler bize, insanlığın üstesinden gelmek zorunda
olduğu sorunları düşündürmelidir.
Hızla yayılan bu hastalıklara karşı doktorların insanlık
yararına savaşım verdiği doğrudur ve hemen herkes yapı­
lanların doğru olduğunu kabul etmektedir. Bunlar insanların,
irade gücüyle olumsuz koşullara karşı elden gelen her şeyi
yapma gayretinden başka bir şey değildir. İlaç ve biyo-tek­
noloji firmalarının araştırma görevlileri de irade gücünü kul­
lanarak hastalıklara çare bulmaya çalışıyor. Son on yılda in­
sanlık yararına birçok gelişme sağlandığını biliyoruz. Sağlık
cephesindeki görüntü genel olarak fazla cesaret kırıcı olmasa
gerekir. Birçok insan, bu arada AIDS'i durdurma ve ona çare
bulma gayretiyle çalışmalarını sürdürmektedir.
Ortalama insan ömrü bu son felakete rağmen uzamış bu­
lunuyor. Birkaç yüzyıl öncesine değin, bir hastalık ya da savaş
nedeniyle ölmeden elli-altmış yıl yaşamış olmak uzun yaşan­
dığı anlamına gelirdi. Kim bilir, bu nesil belki de yaşam sını­
rına dayanmıştır. Modern tıbbın yardımıyla ve sağlıklı yaşam
uygulamalarına ilişkin farkındalığın artmış olması nedeniyle
ortalama yaşam süresinin uzadığı doğrudur. Ama eski ya da
yeni biçimiyle virüs saldırılarına uğrama duyarlığı kesintiye
uğramış değildir. Hepimiz hastalanma gerçeğiyle karşı karşı­
yayız. Yine de, her gün fiziksel bedene karşı yapılan saldırıla­
rı yok etmenin yeni bir yolu keşfedilmekte ve bu yöntemler
artan bir sıklıkta uygulanmaktadır. Öyle de olsa, hastalık ve
kaza oranlarının yaklaşık aynı düzeyde kaldığı görülüyor.
Astrolojik güdüler böyle öngörüyorsa; fiziksel, zihinsel ve

. 253 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ruhsal bedenlerimizde yaşanan aksamalar da varlığını sürdü­


recektir. Edgar Cayce'ye göre nedenleri içimizde aramalıyız.
Nedenler "bir seçimin var olduğu bilincine ulaşmadan önce
şunu ya da bunu yapma" noktasına değin geri gitmektedir.

İrade denilen şey (yani dünyevi ya da kozmik çevreyi


oluşturma ve yaşamın deneysel koşullarını değiştirme yete­
neği) bir varlığı nihai sona ulaştıracak en büyük etkidir. Bu
durumda bir yaşamın ya da bir bireyin astrolojik koşulları,
oluşan astrolojik açılara ve (iradesini hangi alan içinde kul­
lanmış olursa olsun) o deneyim içinde yaptıklarına bağlıdır.
İrade bilinçli tavrın yoldaşı olduğundan kişinin, kullanmadan
önce (belirleyici bir etmen olabilmesi için) bu b.ilince ulaşması
gerekiyor. Bu nedenle, kişinin bir seçimin varolduğu bilincine
ulaşmadan önce şunu ya da bunu yapmak istemesi söz konusu
olamaz. Eğer bu YAPILAMIYORSA çevresel koşullar deneti­
mi ele geçirecek demektir. Oturumu bitiriyoruz.
900-357

' 254 .
10

ALIN YAZISI VE ÖZGÜR İRADE

Bir önceki bölümde verilen bilgilerden önemli bir sonuç çık­


maktadır: Bizim alın yazısı dediğimiz şey, gerçekte ruhun özgür
iradeyle yaptığı bir seçimdir. Bu bilgi, doğum haritasındaki geze­
genlerin astrolojik yerleşiminde ve oluşan açılarda saklıdır.
Soranların ilgisini çekse de, Edgar Cayce'nin alın yazısını
pek dert etmediğini görürüz. Aşağıda verilen okuma çok ay­
rıntıya girmeyen tipik bir örnektir. Öyle de olsa, her zaman ol­
duğu gibi önemli bir konuya dikkat çekiyor: Evrende var olan
her şeyin, göreceli koşullar altında yerküre üzerindeki her
elementle bağlantısı vardır. Bu kapsam içine astrolojik ögeler
de girmektedir. Cayce'nin, soru sahibi tarafından benimsenen
yazgı anlayışına nasıl karşı çıktığına dikkat ediniz. Gerçekte
sorulmaması gereken ikinci soru da reddediliyor:

S-7: Alın yazısı diye bir şey var mı ?


Y-7: Alın yazısından ne anladığınıza bağlıdır. Yeryüzü
aleminde her şey göreceli olarak birbiriyle ilişki için­
dedir. Ve zihinsel irade bu koşullarda kullanılır.

S-8: Bir varlık gelişimini tamamladığında, örneğin yer­


yüzünde kalmaya gerek duymadığı zaman (gelişimi-

' 255 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ni tümüyle tamamlamak için) Tanrı 'ya giden yolun


daha ne kadar uzağındadır?
5-8: Bu bilgi verilemez. Önce o düzeye ulaşın ve gelişimi­
nizi tamamlayın. Zamanı gelince, Tanrı'nın izniyle
istediğiniz şey size gösterilecektir.
900-020

Edgar Cayce astrolojik göstergelerin tüm ruhlar için be­


lirli bir aşamaya karşılık geldiğini çok değişik biçimlerde dile
getirmiştir. Progres açıların birer yön göstergesi olduğu bir­
çok okuma içinde yinelenmektedir. Bunlar, Kutsal İncil' de
sözü edilen bir-yıl-için-bir-gün yöntemiyle hesapladığımız
açılardır. Bir astrolojik gün, bir yıla karşılıkbr. İkinci astrolojik
gün ikinci yıla vb . . .

Fiziksel bedenle algılanamayan şeyleri, bizim "astrolojik


açı " diye tanımladığımız göstergeler açığa çıkarır. Bunlar tüm
ruhlar için belirli bir aşamaya karşılık gelmektedir ve bireyle­
rin yaşam yolunda yön gösterici olarak çalışır. Hepsi de senin
geçmişten getirdiğin, içsel güdülerinin bir parçasıdır. Gerek
duyduğun etkiyi, bu dönemin maddi yaşantısı içinde bunlar
üretir.
1 745-001

Ruhun yüzleşmek zorunda olduğu bu astrolojik yansıma­


ların doğası iyi incelenmelidir. Çünkü mücadele edilmesi ge­
reken birçok çapraşık konu bulunuyor. Farklı görüşlere karşı
çıkan ya da inanmayanların kafa karıştırıcı düşünceleri de
yanıtlanmalıdır. Çünkü astrolojiye hala kuşkuyla bakan bir­
çok insan vardır. Astrolojiye inanan insanların çoğu, astrolojik

' 256 '


JOHN WILLNER

açıların yalnızca yönlendirici olduğunu ve zorlayıcı özellikte


olmadığını kabul edeceklerdir. Edgar Cayce de irade gücüyle
astrolojik güdülerin üstesinden gelinebileceğini sık sık yine­
lemiştir. Ancak bunun ne zaman ve ne ölçüde uygulanabilir
olduğu ayrı bir konudur. Gerçekte, astrolojik gösterge kavra­
mının etrafında bir sürü görüş bulunmakta ve her biri konu­
yu ayrı bir yöne çekiştirmektedir. Kuşku duyanlar ya da eleş­
tirenler, yeterince güçlü olmadıkları zaman (inandırıcı olma
gayretiyle) soru sormaya başlıyorlar. "Alın yazısı nedir?" ve
"Özgür irade nedir?" gibi sorular binlerce yıldır insanlığı uğ­
raştırmaya devam etmektedir. İçsel güdülerin kalıhm yoluyla
geliyor olması fazlasıyla kafa karıştırıcıdır. Birçok insan inanı­
yor gibi görünse de, inatla kişisel önyargılara bağlı kalındığı
için bunları gerçek içeriğiyle kavradıkları söylenemez.

13. Eğer biraz önce söylenenler doğru ise, doğal olarak


akla gelen ya da ruhsal güçler konusunu araştıran bi­
rinin deneyiminde ortaya çıkan (ya da zamanımızda
yaşayanlara yön veren etkinlikleri ve etkilerin temel
ilkelerini araştıran herhangi bir felsefenin soracağı)
soru şu olabilir:
14. Karma bu beden için ne anlama gelmektedir? Bu ruh
için alın yazısı ya da yazgı ne demektir ? En iyinin
gerçekleşmesi için bireyin ne yapacağı ya da bunun
nasıl gerçekleşeceği önceden kararlaştırılmamış mıy­
dı ? Yoksa alın yazısı dediğimiz şey eylem ve etkilerin,
çevre koşullarının ve kalıtımsal güçlerin değişmesine
imkan tanıyan bir şekilde mi belirlenmektedir?
15. Üzerinde durduğumuz konular bakımından bunlar
gerçekten anlamlı sorulardır.

. 257 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

16. Ruhsal bakış açısına, Hristiyan ya da Musevi inanca


göre verile17 bilgiler eğer bir gerçeği ya da doğruyu
ifade ediyorsa, Tanrı'nın belirlediği yasalar değişe­
mez. Ama bu durumda gerçek diye kabul ettiğimiz
şeyler ve Tanrı'nın bizzat kendisi büyüyor ve sürek­
li değişme gücünü içinde taşıyorsa ve buna rağmen
"her zaman, dün ve bugün ve sonsuza değin değiş­
meden kalabiliyorsa hangi yasaların değişmez oldu­
11

ğunu söylüyoruz ?
1 7. Bunlar, bu sözcükler pek çoğunuza çelişkili gelebilir.
Ancak başlangıçta çelişki YOKTU. Çünkü Gerçek,
Yaşam, Işık ve Ölümsüzlük, bir ve aynı kavramı ifade
eden ya da bildiren sözcüklerdir.
1 8. Alın yazısı bu bağlamda şu anlama gelir: "Ne eker­
sen, onu biçersin. Ve kendi nasılsa, neden olduğu
11

şey de öyledir! Ve ruhsal yasanın fiziksel alemdeki


maddi ifadesi olan ilk doğa yasası üreme üzerinedir.
Bu, neslin sürdürülmesi demektir. İnsan (ya da onun
ruhsal özü), yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte bir
eş arayışı içine girmiştir.
1 9. Öyle ise karma nedir? Ve bununla bağlantılı olarak
alın yazısı nedir ? Ruh geçerli yasaları unutmadan ya
da bunlara saygılı davranarak (bilincini yitirmeden
ruhsal, fiziksel ve kozmik alemde yaşarken) yeryüzün­
de, boşlukta, cennet ya da cehennemde neler yapmış­
tı ? Gerçekte bunların hepsi birdir. Çünkü daha önce
söylendiği gibi, "Sabahın kanatlarını takıp göklerin
en uzak köşelerine uçtuğumda, Sen oradaydın! Ce­
henneme yatağımı serdiğimde, Sen oradaydın! Yer­
yüzünün en uzak köşelerine gittiğimde, Sen yine ora-

. 258 .
JOHN WILLNER

daydın! Sen Gerçeksin, sen Yaşamsın, sen Tanrı 'sın ! "


Bu nedenle, kozmik olan (ya da alın yazısı, karma de­
diğimiz şey) ruhun bilinçli olarak şimdiye değin yap­
tıklarıyla ilişkilidir.
20. Diyeceksiniz ki zihinsel, ruhsal ve fiziksel deneyim
sürecinde (açıklandığı üzere) irade ve arzuyla yapa­
bileceği her şeye uyum sağlamış ve dengeli olan bu
ruhun, bu varlığın şimdi söylediklerimizle ne ilgisi
olabilir? İlgisi vardır, çünkü yazgısını bu şekilde be­
lirleyen ve karmanın üstesinden bu şekilde gelmeyi
planlayan ruhun bizzat kendisidir. Çünkü sonunda
hesabı kendisi verecektir. Çünkü ölüm, günahla bir­
likte gelmiştir. Özgürlük; bir bilinç düzeyinden daha
yüce bir bilinç düzeyine geçmek için gerekli olan öz­
gürlük, kan akıtarak elde edilmiştir.
21. Evet, Tanrı'nın verdiği söze güvenerek yaşıyor, dav­
ranışlarımızı düzenliyor ve varlığımızı koruyoruz.
Sabırlı olun. Ama çok şey yapılabileceğini de bilin.
276-002

Edgar Cayce alın yazısı ve özgür irade konusunda in­


sanları acımasız hakaretlerle etkilemek istemiyor. Yönelti­
len sorulara basit, tutarlı yanıtlar vermekle yetiniyor. Şurası
muhakkak ki, akla uygun sözler ruhsal gelişim için verilen
uğraşıyla her zaman uyum içinde olmuştur. Ruhsal gelişim
sağlamak istiyorsak, başkalarının zorla kabul ettirmeye ça­
lıştığı düşüncelere ve saygısızca verilen emirlere karşı özgür
irademizi kullanarak direnmemiz gerekiyor. Bazı kimselerin
eyleme geçmek için diğerlerine göre daha çok yönlendirilme­
si gerekse bile, bu eylemler yine de onların kendi kararıyla

. 259 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

olmalıdır. Başkalarının görüşünü benimsemek yerine, her bi­


reyin olanaklar çer)evesinde kendi davulcusunun peşinden
gitmesi daha doğrudur. Burada kullandığımız /1 görüş" sözcü­
ğü, Webster Sözlüğünde /1 izlenimden daha güçlü ama pozitif
bilgi kadar güçlü olmayan inanç; bir inanç; bakış açısı; değer
yargısı" biçiminde tanımlanmaktadır. Yeterince sağlam bir te­
mele oturmayan ve kusurlu görüşleri aşma çabası değerli bir
amaç olsa gerekir.
Öte yandan, alın yazısı ve özgür irade konularını işlerken
manhk sınırlarını fazla zorlamamak uygun olacakbr. Edgar
Cayce'nin önermeleri doğru yorumlanmalıdır. Söyledikleri
doğru yorumlanmazsa, irademizi özgür olarak her zaman
ve her koşulda kullanabileceğimize inanmak gerekiyor. Oysa
bunun doğru olmadığını ya da bütünüyle gerçekçi sayılama­
yacağını biliyoruz. Zaten Edgar Cayce de bu düşünceyi sus­
turmakta gecikmez:

S-8: Her ruh, maddi alemde kendi yaşantısıyla ilgili olarak


iradesini özgür biçimde kullanır. Bazen bunu geçer­
siz kılan daha yüce güçler olabilir mi? Bu bilgi açık­
lanabilir mi?
Y-8: Evet, geçersiz kılınabilir. Alın yazınız içinde bunu
öğreneceksiniz. Ancak, önce ilk adımı atın ve öğren­
meniz gerekenleri öğrenin. Arkası gelecektir.
262-070

Özgür irade çoğu zaman yalnızca yeryüzünde kullanıl­


maktadır. Kararlaşhrılmış ya da önceden belirlenmiş bir ko­
nuya uygulanamaz. Denetimden çıkmış durumlar için de uy­
gulanması mümkün değildir. Ancak, ruhun bazı kararlaşhrıl-

. 260 .
JOHN WILLNER

mış konuları özgür iradeyle seçmiş olması mümkündür ama


bunu doğmadan önce yapması gerekiyor, doğumdan sonra
değil. Bu durumda özgür irade yine kullanılmış, ama fark­
lı bir zamanda gerçekleşmiş demektir. İşte, tam da bu nok­
tada Edgar Cayce'nin söyledikleri anlam kazanıyor: Doğum
öncesinde geçerli olan özgür irade artık doğum sonrasında
geçerli olamaz. Bu düşünce başlangıçta insanı biraz rahatsız
edebilir. Ama spirit, ruh ve fiziksel bedenle ilgili okumalarda
dile getirilen görüşleri kabul edersek birbiriyle çekişen etkiler
arasındaki farkı görmek olasıdır ve istenilen de zaten budur.
Hal böyle olunca astrolojik etmenlerin anlaşılması daha da
güçleşmektedir.

Şimdi merak ediyorsunuz, bunların hepsi 70 yıllık bir


ömre sığabilir mi? Yine düşünüyorsunuz, yazgıyı belirleyen
şey doğum saati ve doğumun gerçekleştiği çevre midir? Gün­
lerin, yılların ya da sayıların bir işlevi olabilir mi? Yanıtımız
evettir, hem de düşündüğünüzden çok! Yine de, (hep söyledi­
ğimiz gibi) bunlar yol üzerinde birer göstergedir. Yalnızca bi­
rer öngörüdür, size bir şeyler anlatan işaretlerdir. Açıklandığı
üzere, Tanrı kendi işaretini zaten koymuş bulunuyor. Bunlar
ise alın yazısı değildir, birer GÖSTERGE 'DİR! Çünkü zihin­
beden-ruh'un alın yazısını Tanrı belirlemektedir.
262-075

Tanrı'nın işaretini koyması, yazgı olgusunu anlatmanın


bir diğer biçimidir. Ama gezegensel etkiler kader olamaz,
onlar sadece yolumuz üzerinde karşımıza çıkan yön göster­
geleridir. Bu göstergelere karşı verilen yanıtlarla kaderimize
katkıda bulunuruz.

. 261 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Ele alınan düşünceleri irdelemeyi sürdürürken, konudan


biraz ayrılıp tarihin sayfalarını karışhrmak yararlı olabilir.
Eski çağlarda, koyu bir dinsel hava içinde başlayan astrolojik
çekişme konusu yazgı ve özgür irade üzerineydi. Bu anlaş­
mazlık Hıristiyanlığın ilk günlerinde su yüzüne çıkmıştı ve
zamanımıza dek uzanır. Konu, o dönemde giderek kilise için
bir sorun haline gelmişti. Çünkü (hepsinin olmasa bile) ilk dö­
nemlerde yaşayan papa, piskopos ve papazların da görüşleri­
ne ters düşüyordu. Aziz Augustin döneminde görüşler iyice
netleşti. Aziz Augustin falcılık, kehanet, büyü ve kadercilik
konularında kilise büyükleri arasında yetkin bir kişi olarak
bilinmekteydi. Çevresinde bir otorite olarak kabul ediliyordu.
O dönemde yayımlanmış olan kimi yasakları hala kabul ede­
bilen insanlar olsa bile, günümüzde de alın yazısı ile özgür
irade arasındaki sorun çözülmüş değildir. Kilise büyükleri
genellikle boyun eğen ve inanan, kader konusunda karma­
şa yaşamayan bir kitle istiyordu. Din adamlarının anlayışına
göre bir cemaat üyesi, kadere inandığı takdirde özgür iradey­
le davranmak, günah işlemek ve sonra da kurtarılmak gibi
seçenekler ortadan kalkıyordu. Kadere inanmak, yine onların
düşüncesine göre din adamlarına duyulan gereksinimi azal­
tacaktı. Kader anlayışına bu nedenlerden dolayı karşı çıkıldı.
Dinler tarihine göre, Aziz Augustin' den sonraki yüzyıllar
boyunca alt kademelerde görev yapan papazlar kendi arala­
rında alın yazısı ve özgür irade konusunda bir fikir birliğine
ulaşmayı başaramadı. Sonra Reform yapıldı. Bir şeyler değişti
mi bilinmez, ama Roma Katolik Kilisesinin bu dönemde ken­
di özgür iradesini fazlasıyla kullandığını söyleyebiliriz. Yine
tarih kayıtlarına göre, bazı din adamları tam karşı cephede
yerlerini aldı. Yıllar boyu sıcak bir tartışma ortamında ve şid-

. 262 .
JOHN WILLNER

detle savunulmuş olmasına karşın, onlar da alın yazısı-özgür


irade çatışmasını gerçek anlamda çözemedi.
Zamanımızda bu uyuşmazlık bazı tarikatlar için bedene
batmış bir diken gibi algılanmaktadır. Sorun çözülmediği gibi,
tartışmanın aldığı boyut nedeniyle son birkaç yüzyıl içinde
insanlar giderek bu durumdan sıkılmaya da başlamıştır. Öyle
ki, konu neredeyse yatışmaya yüz tutmuş gibidir. İleri tekno­
lojiye yatkın modern düşünürler ve en son bilgileri öğreten
üniversiteler de konuyu yeterince aydınlatabilmiş değildir.
Oysa Edgar Cayce'nin okumaları konuya fazlasıyla ışık tu­
tuyor. Söz konusu bilgiye göre alın yazısı ve özgür irade eş
zamanlıdır. Dahası, astroloji ve yeniden doğuş konularıyla
birleştirilip uygun bir biçimde değerlendirildiği zaman so­
run kolayca anlaşılır olmaktadır. Öyle görünüyor ki, bunlar
yüzyıllarca önce bilinmiş olsaydı söz konusu büyük tartışma
belki de hiç yaşanmamış olacaktı.
Edgar Cayce'nin yaşam okumaları içinde çok özel olarak
değindiği konulardan biri de, her ruhun seçimini özgür irade
ile yaptığım ve maddi alemde tezahür eden yaratıcı güçleri
kendisinin seçtiğini anlatan öğretidir. Her ruh özgür iradeye
sahip olduğu için, bu güç bir yasaya (alın yazısı, yazgı, kader)
dönüşmektedir. Seçilen güçlerle ilgili bu yasa, varlığın maddi
aleme adım atmasıyla birlikte yürürlüğe girer.

Bir varlık ya da ruh, Bütünün içinden, İlk Nedenden çı­


kan bir kıvılcımdır. Ve bundan dolayı İlk Neden ya da Amacın
çalışma arkadaşıdır. O, maddi alemde kendini gösteren yaratı­
cı ve etkin bir güçtür.
İrade gücü her varlığa, her ruha bağışlanmıştır. Yapım
gücü olan bir yasadır. Öyle de olsa evrensel amaca uyum sağ­
laması gerekir.

' 263 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Bu nedenle, ister yürüttüğü çalışmalar ve bilincin maddi


alemdeki ifadesi olsun, isterse spirit'in evrensel kozmik ifadesi
olsun, bunlar her zaman varlığın gösterdiği gelişimi ya da ge­
riye savruluşunu dile getirir.
Görüleceği üzere, varlığın yasalarla uyumlu olarak ger­
çekleştirdiği etkinlikler ya da maddi aleme girip çıkarken yap­
tıkları, yıldız ve gezegenlerin yönlendirici etkisiyle yapılanlar­
dan daha az değildir!
Sonuç olarak denebilir ki varlık, bir ruh olarak Yaratıcı
Güçlerin parçasıdır. Yıldız ve gezegenlerin konumundan kay­
naklanan etkiler, varlığın evrensel bilinçle ilgili konular üze­
rindeki etkisinden daha güçlü olamaz!
Çünkü gerçekte her varlık, her ruh İlk Nedene doğru ev­
rim geçirmektedir. Birçoğu için bu bir evrim olsa da, birçoğu
için süreç daha karmaşıktır; geriye savruluş yaşanabilir.
2079-001

İlk Nedenin iş arkadaşı olarak her ruhun, yasaya dönüşe­


cek olan alın yazısını belirleme konusunda iradesini özgürce
kullanma gücü vardır. Yine de bunu evrensel amaca uygun
olarak kullanması gerekir. Ruh doğumdan önce yeryüzü ya­
şantısı için belirli bir kozmik ifade tarzı seçmektedir. Seçim
yapıldıktan ve ruhsal doğum gerçekleştikten sonra söz konu­
su astrolojik ifade bir yasaya dönüşür. Gezegenler ve oluşan
açılar kaderci olmakla birlikte (ve yasa gibi çalışıyorsa da)
ruh-spirit, fiziksel bir beden içinde olgunlaşma sürecini ya­
şarken üretilen güdülere tepki olarak özgür irade gücünü kul­
lanabilmektedir. Özgür iradenin kullanım yönü, bu aşamada
yasayla kesin bir uyum içinde olmayabilir. Ancak özgür ira­
deyle ortaya konan eylemler astrolojik yasalara uygundur. Bir

. 264 .
JOHN WILLNER

başka deyişle, astroloji söz konusu ifade tarzına yeteri ölçüde


esneklik tanımaktadır. Öyle de olsa, bunun işlevi kendine ta­
nınan sınırlar içinde kalacaktır.

"İster yürüttüğü çalışmalar ve bilincin maddi alemdeki


ifadesi olsul\ isterse spirit'in evrensel kozmik ifadesi olsun,"
demekle, insanın yeryüzü yaşamında irade gücünü özgürce
kullandığı ve spirit'in de astrolojik etkileri ifade etme konu­
sunda irade gücünü özgürce kullandığı anlatılmaktadır. Bu
durumda, ruhun seçmiş olduğu doğum haritası onun ruh­
sal doğum saatini seçmek üzere özgür iradeyle belirlediği
seçeneklerden biridir. Ruhsal doğum bilgileri ruhun seçtiği
kusursuz haritaya işlenmektedir. Harita kusursuzdur çünkü
söz konusu kişiye tıpa tıp uyar. Güdülerin zamanlaması da
kesindir. Ruhsal ve fiziksel doğum saatlerinin sırası yer de­
ğiştirebilir ama normal koşullarda fiziksel doğum daha sonra
gerçekleşmektedir.

S-75: Yeryüzü yaşamına özgür irademi kullanarak mı baş­


ladım, yoksa belirli bir gelişim amaçlandığı için bazı
göreceli güçlerin bileşimi sonucunda mı burada bulu­
nuyorum ?
Y-75: Hem evet, hem hayır. Demek istiyorum ki, varlık ifade
tarzını belirlemek amacıyla çevresel koşulları ve bun­
larla bağlantılı etkinlikleri gözden geçirdikten sonra,
gereksinim duyulan (ve özgür iradenin kullanılacağı)
konular üzerinde çalışma olanağı gördükten sonra bu
yaşama başlamaktadır.
Bu nedenle, yapılan seçim yalnızca ruhun çevresindeki ki­
şilerin davranışları ya da spirit ve ruhun yeryüzüne gelmesine
. 265 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

aracılık edenlerle ilgili değil, o çevre koşullarında ruhun kendi­


ni ifade etme arayışıyla da ilgilidir.
1 641-001

İrade gücü birbirinden ayrı iki dönemde kullanılmaktadır.


Birincisinde ruh bir çevre ve doğum saatini seçer. Bununla,
yeryüzü yaşamına ait kişilik, cinsiyet ve karmik yükümlülük­
lerin gerektirdiği işlerin tamamı belirlenmiş olur. Ruh ikinci
dönemde insan bedenine yerleşmekte ve varlığın yazgısını
oluşturacak kararları üretmek üzere gerek duyulan güdüler
kozmik ifade ile sağlanmaktadır. Seçilen astrolojik yol harita­
sıyla uyumlu kaderci olanaklar böyle belirleniyor. Bu olanak­
lardan bir bölümü, ruh tarafından kötü ya da hoş olmayan
karmik yükümlülüklerin üstesinden gelmek amacıyla özenle
seçilmektedir.
Astrolojik öngörümüze göre, ruh maddi aleme girdikten
sonra uyarılara tepki olarak eylemleriyle ilgili kişisel karar­
lar üretmektedir. Ama doğum haritası tek bir bireye ait özel­
likleri ve tek bir kişiliği yansıtır. Doğum anında şekil verilen
özelliklerden herhangi bir sapma olamaz. Doğumla birlikte
edinilen fiziksel ve zihinsel bedenin doğası değişemez. Aile
yapısı ve doğum yeri belirlenmiştir, bunları daha sonra de­
ğiştirmek mümkün değildir. Bunların kaderci bir anlayışı
yansıtıp yansıtmadığı ya da belirli bir yasaya uygun olup ol­
madığını tartışabiliriz. Ama biraz önce Edgar Cayce'nin oku­
masında belirtildiği gibi, ruh, doğumdan önce gerçekten bir
seçim yapıyorsa kadercilik bu durumda özgür iradenin kul­
lanılmasından başka bir şey değildir! Spirit fiziksel bedene
girdiği andan itibaren, ruh bu seçimi yapmış ve uygulamaya
koymuş demektir.

. 266 .
JOHN WILLNER

Fiziksel doğum gerçekleştikten sonra ruhun seçenekle­


rinde ani bir değişim mümkün değildir. Değişim sadece dav­
ranışlar için geçerlidir. Davranışlarımız, karar verirken uygu­
lanan denetimin bir yansımasıdır. Söz konusu denetim süre­
ci, özgür iradenin (tekrar) sahneye çıktığı dönemdir. Özgür
iradenin tekrar kullanılıyor olması ruhun önceden belirlediği
kaderci bir olgudur. Yeryüzü yaşamında kendini zorlamadan
bir tepki vermek ya da kişiye özgü tepki seçeneklerinden bi­
rini kullanmak özgür iradenin eyleme dönüşen biçimleri ol­
maktadır.
Öte yandan kişi, doğum saatinde belirlenen özellikleri de­
ğiştirme çabası içine de girebilir. Fiziksel özellikler (örneğin,
plastik ameliyat yöntemiyle) değişebilir ya da eğitim yoluyla
kimliğe yepyeni bir şekil vermek mümkündür. İnsan isterse
bilinçli bir çabayla daha sağlıklı ve istenen özelliklerde bir
bedene sahip olabilir. My Fair Lady filminde görüldüğü gibi
konuşma biçimi de değiştirilebilir. Güzellikler yaratılabilir ya
da çoğaltılabilir. Güzelleşmek için en bilinen uygulamalardan
biri saç şeklini değiştirmektir. Erkek ya da kadın, her birey,
iradesini özgürce kullanarak ilerleme ve gelişme imkanına
sahiptir.

Gerçekten de, daha sağlıklı olma adına bedenin genel gö­


rünümü değişmekle kalmaz; erkeğe güç, kadına güzellik veren
güçler de harekete geçirilebilir. Erkeğe göre başındaki saç onun
gücünü simgelerken, kadının anlayışına göre bu güzelliktir.
636-001

Bütün bunlara ek olarak, gerçekleştirilen yer değişiklik­


leriyle çevresel etkiler (ve yıldızlardan kaynaklanan enerjiler)

' 267 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

yumuşatılabilir. Her halükarda, kişi kendine verilenle (ya da


ruhun seçtikleriyle) işe başlamaktadır. Ayrıca, yaşam boyunca
geçerli olan takvim de bu seçime göre düzenlenmiştir. Edgar
Cayce'nin okumalarıyla bize anlatılmak istenen, (çeşitli güç­
lere tahammül göstermek ve belki de onları yanıtsız bırakmak
ya da başkalarının yaphğını aynen izlemek yerine) her dönüm
noktasında ilkelere uygun şekilde düşünüp davranmanın çok
daha iyi olduğudur.
Sonuç olarak, astroloji çarpıcı ve karmaşık güçlerin karşı
karşıya geldiği ve yaşam boyu etkisi görülen kaderci bir prog­
ram belirlemektedir. Ama olaylar daha ortaya çıkmadan bu
güçleri hesaplamak mümkündür ve böylece ruh, bunlardan
hangisini seçeceğine önceden karar verebilir. Astrologlar da,
istenirse söz konusu güçlerin etkili olacağı zamanı gösteren bir
takvim üretebilirler. Kuşkusuz, astrologlar bunu ancak baş­
langıç saati doğru hesaplanmış bir doğum haritasıyla gerçek­
leştirebilirler. Çünkü bu güçler yaşamın yalnızca belirli alan­
larında etkili olmaktadır. Eldeki güçlerin ne olduğunu bize
gezegenler gösterir (Bunlar geçmişte yediydi, şimdi sayıları
on oldu). Güçler arasında oluşan uyum ya da uyumsuzlukları
ve bunların yoğunluğunu açılar belirlemektedir (Haritada on
iki açıyla birlikte üç farklı deklinasyon açısı görülebilir). Han­
gi yaşam bölümlerinin etkileneceğini evler gösterir (On iki as­
trolojik ev vardır). Tümüyle olmasa bile, alın yazısını önemli
ölçüde progres açıların belirlediği kabul edilmektedir.
Tropikal astrolojiye göre bu program değişemez, bu sis­
tem bütünüyle kadercidir. Sidereal astrolojiye göre, bireyin
yer değiştirmesi nedeniyle program da değiştiği için yorum
yaparken haritanın buna göre ayarlanması gerekmektedir.
Yer değişimi olmadığı sürece program da geçerliğini korur.

. 268 .
JOHN WILLNER

Yer değişimi sık olursa, Sidereal doğum haritaları da aynı sık­


lıkta değişmek zorundadır. En güçlü değişim açılarla birlikte
oluşmaktadır.

2. Çokfazla değişimin gerçekleştiği görülüyor. Bunların


çoğu, astrolojik nedenlerin yanı sıra çevresel koşul ve
ilişkiler nedeniyle varlığın astrolojik açılarında mey­
dana gelen değişimlerden kaynaklanmaktadır.
2670-003

Bizleri yönlendiren astrolojik güçlerle ve yaratılan koşul­


larla karmik yükümlülüğün üstesinden gelmeye çalışıyoruz.
Çalışma yöntemini seçmek (ister erkek olsun, isterse kadın)
bireye ve onun özgür iradesine kalmışhr. Bu nedenle, söz ko­
nusu plan bilindiği takdirde yaşayan her organizmanın yapa­
cağı seçim o denli kolaylaşacakhr. Ruhun yeryüzüne doğru
harekete geçmesiyle birlikte bu güçlerin ne zaman ortaya çı­
kacağını gösteren program da belirlenmiş olmaktadır. Ruhun
seçenekleri içinde birden çok doğum saati ve harita bulunur.
Program birbirine bağımlı birçok dönüm noktasından oluş­
maktadır. Tüm bunlardan oluşan paketin bir seçim konusu
olması gibi, doğum haritasını belirleyerek doğrulayacak olan
astrologun çalışması da bir seçim konusu olabilir. Ancak seçe­
neklerin sayısı sonsuz değildir. Çünkü İlk Neden, daha baş­
langıçta olası doğum saatleri sayısını belirlemiş bulunuyor!
Burada bilinmeyen husus, doğum haritasına ait sonsuz
sayıdaki ayrınhnın seçim yapmadan önce ruh tarafından an­
laşılmasının gerekip gerekmediğidir. Ancak birlikte ilerleyen
ruhlar söz konusu olunca, bu ruhlar için belli başlı tanımla­
malar ve paylaşılan eylem alanları iyice anlaşılmış olmalıdır.

. 269 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Bu konu kesinlik gerektirmektedir ve karmaşıkbr. Bunu hafi­


fe alan bir anlayışa büyük bir olasılıkla izin verilemez. Son çö­
zümlemede, iradesini özgürce kullanan ruhun onu bekleyen
yaşamın genel hatlarını bir biçimde tamamen biliyor olması
akla yakın gelmektedir. Eşgüdümü Evrensel Zihin' den baş­
kası yapamaz. Ne yazık ki başka hiçbir zihinsel güç bu görev
için yeterli değildir.

S-3 1 : Kendim de dahil olmak üzere, dört kuşak boyunca


aile bireylerinden bir bölümünün Aslan burcunda
doğmuş olması özel bir karmik sorun olduğunu mu
gösteriyor?
Y-31 : Olmayabilir. Ancak, aile bireyleri böyle olmasını isti­
yor ya da arzu ediyorsa neden olmasın. Hatırlanaca­
ğı üzere ruh, Tanrı ile birlikte yaratılmıştır ve Aslan
burcu talep edicidir. Eğer sen de talep etmeye devam
edersen, gerçekle yüzleşmeye devam edeceksin demek­
tir.
5259-001

Edgar Cayce hem trans halinde hem de uyanık durum­


dayken bazen alaycı bir tavır takınırdı. Gerçekle yüzleşmek
için her zaman iyi koşullarda olması gerekmeyen birçok farklı
karar almaya zorlanırız. Söz gelişi, birçok progres açı kişinin
doğumdan sonra iradesinin özgürce kullanılmasına olanak
tanımaktadır. Öte yandan, ruhun kendine göre düzenledi­
ği bu planda söz konusu tepkilere izin vermeyen koşullarla
karşılaşması da mümkündür. Bazen, söz gelişi bir kaza oldu­
ğunda hızlı hareket etmeyi gerektiren süre çok kısadır. Özgür
irade dar yolda denetimden çıkmış bir arabanın kendi üzeri-

. 270 .
JOHN WILLNER

ne geldiğini görünce olayı durdurmak isteyebilir. Ama sani­


yelerle ifade edilen bir süre içinde çarpışmanın gerçekleşme
olasılığı çok yüksektir. Diyebilirsiniz ki, normal işe gidiş yolu
olsa bile, söz konusu kişi o gün ve o yolda araba kullanmıyor
olabilirdi. Gerçeği söylemek gerekirse, bir olasılık dışında öz­
gür iradenin bu tür koşullarda yapacağı fazla bir şey yoktur.
Bu da, olası kaza ile ilgili önbilginin astrolojik olarak ya da
bir medyom aracılığıyla belirlenmesidir. Yoksa kazadan kaçış
neredeyse imkansızdır.
Öte yandan, kontrol dışı kazalara tepki vermenin dışında
yapıcı kimi eylemleri de gerçekleştirmek için birçok olanak bu­
lunur. İnsanlarla ilgili varsayımlar üzerinde konuşmak daha
da ilginç olmaktadır. İnsanlar çoğu kez bir arada yaşadıkları
için ruhların da birbiriyle ilişki içinde bulunmaları gerekiyor.
Ruhların doğum öncesi ve sonrasında geçirdiği aşamalar göz
önünde tutulursa, alın yazısı ve özgür irade karmaşasının
birçok durumda ortak sorumluluğa dönüşmesi kaçınılmaz
gibidir. Her ruh önceki yaşamında erkek ya da kadın olarak
ömrünü doldurabilir. Cinsiyet çok da önemli değildir ama
ruh, belirli bir aşamadan sonra cinsiyet değiştirme ihtiyacı
duyabilir. Birlikte olmayı kararlaştıran iki ruh, yeni yaşam­
larına cinsiyet değiştirmeden başlayabilirler ya da karşılıklı
olarak cinsiyet değiştirmek isteyebilirler. Aynı yörede doğup
karşılaşan ve arkadaş olan bireyler bu ilişkiyi daha sonra da
sürdürmek istemiş olabilirler.

S-8: Bu durumda cinsiyetim değişmedi mi?


Y-8: Fiziksel güçler bakımından herhangi bir değişim ol­
madı.
140-036

. 271 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Ruhların yeni yaşam sürecinde bir araya geldiğini göste­


ren birçok kanıt vardır. Doğrusu ruhsal gelişimin yakın bir iliş­
ki içinde gerçekleşmemesi için görünürde bir neden de yoktur.
Birlikte yaşama olgusunun, gerçekte birden fazla özgür irade
tarafından koordine edildiğini sanırım şimdi daha iyi anlıyor­
sunuz. Farklı zamanlarda doğmuş olsalar bile, aynı aile içinde
erkek ya da kız kardeş olmak yakın bir ilişki türüdür. Edgar
Cayce, geçmiş yaşamlarında bir aile oluşturanların, bir sonraki
yaşamda aile içindeki rolleri değişse bile, aynı aile grubu içine
yeniden doğduklarını gösteren birçok kanıt sunmuştur. Koca­
sıyken oğlu, karısıyken kızı ya da tam tersi olabilmektedir. Bu
değişiklik karmik borcun ödenmesi için bulunmaz bir fırsat ya­
ratabilir. Özgür iradeyi kullanma fırsatlarıyla, kaçınılmaz sona
doğru ilerleme süreci birbiri içine geçmek zorundadır.

Akaşik Kayıtlar denilen ya da bir ruhun maddi aleme gi­


rerken belirlenen alın yazısına göz atmamız yararlı olacak.
Hatırlayacağınız üzere, hareket halinde olan madde- ya da fi­
ziksel ortam içinde hareket eden madde- bu ortamda gelişimi
etkileyen bir güce DÖNÜŞMEKTEDİR. Varlık ya da ruh, İlk
Neden 'in, Tanrı'nın ya da Yaratıcı Enerji'nin bir parçasıdır. Ya
da maddeyi eyleme sokan, onu yaratan ETKİNLİGİN önkoşu­
ludur. Bilinen adıyla astrolojik yaşamlar boyunca ve bunların
etkisi altında topladığınız şeyler başka neyin meyvesi olabilir
ki ? Bunlar elbette spirit'in meyveleridir. Peki, ruhlar yeryü­
zünün maddi koşullarında ya da yerküre çevresinde yaşanan
çeşitli deneyimlerle doğal çekim gücünün etkisi altında nere­
ye doğru SÜRÜKLENMEKTEDİRLER ? Kuşku yok ki, TEK
amaca, tek nedene ulaşmak ve İlk Neden 'e yoldaşlık edebilmek
için ruhun TEKAMÜL etmesi istenmektedir.

• 272 '
JOHN WILLNER

Varlık, İlk Neden'e doğru tekamül etmek amacıyla ve


kendine göre uyumlu koşullarda oluşturacağı beraberliklerle,
bedenin her parçasını geliştirmek üzere maddi alemde çeşitli
bağlantılar kurar.
Bunlar her çocuğun yaşamında birbirini izler, benliğin çe­
şitli etkinliklere yönelmesi böyle sağlanır.
903-023

Alın yazısı bakımından aile bireylerinin birlikteliği özel­


dir. Çocuklar birlikte oynar, birlikte büyür ve birlikte öğrenir­
ler. Kavga eder, yarışır ya da dayanışma içinde olurlar, ama
aralarındaki bağ her zaman güçlüdür. İdeal bir aile içinde ebe­
veyn ilişkilerinin yakın olması nedeniyle, çocuğun eğitiminde
onlar önemli bir paya sahiptirler. Günümüzde aile sayısının
oran olarak azalıyor olmasından kaygı duymak gerekir. Belki
de kader uygulaması değişiyor. Kimi yeryüzü sakinleri, sanki
kader yolunu izlerken geriye doğru savrulmuş gibi görünü­
yorlar ya da alın yazısı onlar için pek önemli değilmiş gibi gö­
rünüyor. Bu ise tekrar yeryüzüne dönme sayısının artacağını
gösterir. Bazen aile dışındaki herkes insana yabancı gelmekte­
dir. Başka hiç kimseye güven duyulmaz. Ama bunlar kişinin
vereceği kararlara ve yaşamak istediği şeylere bağlıdır. Her
şey yuvada başlar. Edgar Cayce ev yaşamı için çok doğru şey­
ler söylüyor, bunları anlayabilsek iyi olurdu.

İnsanın yeryüzünde Yaratıcı 'yla ilişki kurduğu EN YA­


KIN çevre kendi yuvasıdır. Burada, yoldaşlık anlayışının pay­
laşıldığı bir amaç birliği vardır. Çünkü burası kişilik ve birey­
liğin bir neden uğruna eşgüdüm içinde olduğu ve her zaman
için yaratıcı bir ortamdır.
3577-001

. 273 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Bilinen aile içi ilişkiler dışında başka beraberlikler de oluş­


maktadır. Belirli bir hastanede birden çok doğum gerçekleşti­
ği zaman ve ruhların seçtiği doğum saatleri birbirine yakın
olduğunda, her bebek mevcut astrolojik doğum saatlerinden
birini seçecektir. Bu ise, olası doğum saatlerinin yeterli sayıda
olmasıyla mümkündür. Ama bu olanak kısıtlıysa, özellikle bü­
yük yerleşim yerlerinde birkaç bebeğin aynı doğum haritasını
seçme şansı yüksektir. Söylediklerimiz elbette bir varsayımdır
çünkü söz konusu özel durumu kanıtlayacak gerekli verileri
toplayabilmiş değiliz. Ancak bu çalışmayı yapmış olan kişiler
yok değildir. Onların elde ettiği verilere göre, farklı ailelerden
iki ya da daha çok bebeğin aynı doğum haritasına sahip ol­
ması mümkündür. Hatta bunun gerçekleşme olasılığı yüksek
gibi görünüyor. Bu nedenle, bebekler astrolojik anlamda ikiz
olacağından birçok yönden benzer özellikler taşımaları bekle­
nir. Eldeki kayıtlara göre, bu çocuklar gerçekten birbirine pa­
ralel yaşamlar sürmektedir. İkiz olanlar dışında, aynı zaman
dilimi içinde doğan bu bebeklerin anne ve babası farklıdır.
Buna rağmen ve eldeki kanıtlara göre, aynı progres açılara
sahip oldukları için ve birbirinden uzak ya da yakın yerlerde
yaşıyor olmalarına bakılmaksızın aynı şeyleri yaşadıkları an­
laşılmaktadır. Edgar Cayce de buna benzer bilgiler veriyor.

50. Varlık, Prens 'e çok benziyordu; adeta ikiz kardeş gi­
biydiler. Aynı aileden gelmemelerine rağmen aynı
kalıptan çıkmış gibiydiler. Bu durum çoğu zaman
bazı yönlerden yanlış anlaşılıp yanlış değerlendiril­
miş olsa da, varlığın deneyiminde karmaşa önlenmiş,
amaç ve eylem birliği sağlanmıştır.
1 61 0-002

. 274 .
JOHN WILLNER

S-55: İkiz kardeşim [2268] için ne söyleyeceksiniz ?


Y-55: Çok yakın bir beraberlik yaşıyorsunuz ve birçok konu
üzerinde birlikte çalışacaksınız. Her yaşam sürecinde
oluşabilen çok yakın bir beraberlik.
1 789-007

İkiz kardeşlik, diğer olasılıklara göre çok daha yakın bir


ilişki türüdür. Yarım yüzyıldan daha uzun bir süre içinde
doğan ikiz ve tek bebeklerde olası doğum saatlerinin sayısı
(bizim hesaplarımıza göre ve fiziksel doğum saatinden önce­
ki iki saat esas alınırsa) bir çeyrek günde 1' den 36'ya kadar
değişmektedir. Bu süre içinde olası ruhsal doğum saatleri
ortalaması 8' dir. Doğum saatlerinin 36' dan daha çok olması
da mümkündür ama biz bu durumla karşılaşmadık. Uygun
doğum saatlerinin birbirine yakın olması gerçekte sorun ya­
ratmaz. İki ruh, kozmik öngörüler uyumlu olursa çift yumur­
ta ikizi olarak doğarlar. Söz konusu dönemde ruhsal doğum
saati sayısı azsa, tek yumurta ikizi olarak doğmak da uygun
bir seçenektir. Bu ise ruhların paralel gelişimi sürdürmekte
ısrarlı oldukları anlamına gelir. Ruhsal gelişim serüvenini
birlikte yaşamak için aynı doğum haritasını paylaşmaları do­
ğaldır. Tek yumurta ikizi olarak doğmalarının nedeni budur.
Öte yandan, aynı doğum haritasını paylaşmanın bir özelliği
olmalıdır. Çünkü olağan bir durumdan söz etmiyoruz. Öyle
de olsa, Edgar Cayce'nin bize verdiği bilgilere göre bunlar
anlaşılabilir olgulardır. Bu değerlendirmeyi yapamayan bir
gözlemci, ikizlerin davranışındaki benzerliği kaderci bir yak­
laşımla yorumlayacakhr. Oysa her iki ruh da bu seçimi özgür
iradeleriyle yapmış olabilir. Özgür irade kapsamına müstak­
bel ebeveyn seçimini de katarsak karmaşa iyice artacakhr.

. 275 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

S-8: Astrolojik yorumlara göre, bir sonraki çocuğumun


kız olacağı söyleniyor. Bu doğru olabilir mi? Ve ikiz
doğurmam mümkün müdür? Hal böyle ise, hamile
kalmam için uygun zamanı söyler misiniz ?
Y-8: Sana ÖZGÜ astrolojik etkiler buna işaret etmektedir.
UYGUN ilişkinin kurulabilmesi ve olayın KESİNLİK
kazanması için annenin katılımı ve B UNA UYGUN
astrolojik açıların oluşması gerekiyor. Bizim görebil­
diğimiz kadarıyla, HERHANGİ BİR ASTROLOJİK
açıda olduğu gibi, ETKİLERİN ortaya çıkışı BİRE­
YİN eylemine bağlı olarak değişebilmektedir. Çünkü
her birey iradesini gelişim için kullanır. Bizim belir­
lemelerimize göre, bu KİŞİNİN ikiz doğum yapması
mümkündür. Ama açıkladığımız gibi, bunun gerçek­
leşmesi birçok değişkene bağlıdır. Bize göre DOG UM
TARİHİNİN Şubat ya da Mart ayına rastlaması uy­
gun olur.
1 925-002

Çıkarılan önemli bir sonuca göre, tek yumurta ikizlerinin


aynı doğum haritasını paylaşması mümkündür ama onların
fiziksel doğum saatleri kesinlikle aynı olamaz. İkisinin aynı
anda doğması ya da ilk nefesi birlikte almaları mümkün de­
ğildir. Gözlemlere göre, tek yumurta ikizlerinin fiziksel do­
ğumları arasındaki süre on beş ile otuz dakikayı bulmaktadır.
Doğum haritalarının farklı olduğuna inanmak için bir neden
olamaz. Konuyu yeterince kavramayan astrologların anlama­
sı gerekir ki, tek yumurta ikizlerinin var olması tüm ilk-nefes
kuramlarını geçersiz kılmaktadır!

' 276 '


JOHN WILLNER

Çift yumurta ikizleri de özeldir. Çünkü bu ruhlar arasın­


daki ilişki, sıradan kardeşlere göre daha yakın olur. İncelenen
tüm çift yumurta ikizlerinde fiziksel doğum (tek yumurta
ikizlerinde olduğu gibi) genellikle yarım saat arayla gerçek­
leşirken, doğum haritaları birbirinden farklı olmaktadır. Öyle
görünüyor ki, kesintisiz paralel gelişim için uygun ve kabul
edilebilir en az iki ruhsal doğum saati bulunmaktadır.

S-14: İkizlere gebe kalındığı zaman hem annenin hem de


babanın idealleri ifade edilmiş olmaktadır.
Y-14: Bu gerçek olabilir ama olmayabilir de.

S-15: Üçüz ya da daha fazla çocuğa gebe kalındığı zaman,


anne ve babanın ideallerindeki karmaşa ifade edilmiş
olmaktadır.
Y-1 5: Şunu unutmayınız: Fiziksel oluşum öncelik taşımak-
tadır. Zihinsel oluşum ve daha sonra da ruhsal olu­
şum bunu izler. Ama hepsi de birbirine bağlıdır.
281 -055

Ellerinde geçerli bir yanıt bulunmadığı için astrologların


zihnini yoran bir başka konu da sezaryenle ilgilidir. Yapay
doğum saatinin doğal olandan farklı olması nedeniyle, do­
ğum haritasının başlangıç saati akılları iyice karıştırmaktadır.
Deneysel kayıtların gösterdiğine göre, ruhsal doğum saati ile
operatörün ameliyatı gerçekleştirdiği saat arasındaki fark or­
talamanın biraz üzerindedir. Söz konusu fark çoğu zaman üç
ile dört saati bulmaktadır. Sezaryenle doğan ikizler de vardır.
Bu ise astrologların işini daha da zorlaştırır. Ne var ki, ruhlar
doğumun kısa bir süre içinde gerçekleşeceğini hissediyor ola-

' 277 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

bilirler. Her iki ruhun da, doktor işe karışmadan önce bedene
girmeleri gerekmektedir. Edgar Cayce konuyla ilgili fazla bir
şey söylememiştir. Ama bu varsayımlar ilginçtir. O, daha çok
sezaryenle yapılan doğumun nedenleri ve alınacak önlemler
üzerinde durmuştu.

S-2 1 : Sezaryenle doğumun nedeni nedir?


Y-21 : B u durum kimi karışıklıklar nedeniyle ortaya çıkmak­
tadır. Ama bu bedende sorun yaşanmayacaktır.
S-22: Bunun olmaması için nelere dikkat edilmeli, ne tür
önlemler alınmalıdır?
Y-22: Hamilelik sürecinde dinlenmeye tam anlamıyla özen
göstermek gerekiyor. Hamile olan kişinin rahim ko­
numu da önemlidir.
2072-006

Ruhsal doğum saatleri doğum yerinde her gün değişmek­


tedir. Günün belirli bir saatinde doğan bebeğin (benzer ruh­
sal koşulları yakalamak için) önceki gün biraz farklı bir saatte
doğmuş olması gerekiyor. Bir sonraki gün ise, fark ters yönde
oluşuyor. Gözlenen bu durum erken doğan bebekler için an­
lamlı olmalıdır. Bu bebeklerin doğum haritaları değiştiği gibi
alın yazıları da değişecektir. Bu ise yapay doğum sancısıyla
doğan birinin fiziksel özelliklerinde ve kişiliğinde küçük ama
belirgin değişikliklerin olacağı anlamına gelmektedir. Planla­
nan olayların yaşanma zamanı da değişecektir. Oluşturulan
doğum sancısı doğal olmadığından, iradi bir müdahale söz
konusudur. Ruh, aceleye getirilerek başlangıçta planlanandan
tümüyle farklı bir kişilikle, değişik bir karmik deneyim için
karar almaya zorlanmış olabilir.

. 278 .
JOHN WILLNER

Ruhsal doğum saatinin her gün Uranüs, Güneş ve Ay'ın


konumları tarafından belirlendiğini ve Zodyak çemberinde
Yengeç ile Yay'ın referans burçlar olarak kullanıldığını daha
önce açıklamıştık. Doğum saatini yalnızca bu üç gezegen be­
lirlemektedir, diğerleri değil. Ve sadece bu Tropikal burçlar
doğum saatinin sınırlarını çiziyor. Diğer burçlar hesaba ka­
tılmadığı gibi, söz konusu burçların "Sidereal" olmadığı da
kesindir. Bunlar "Tropikal" Zodyak burçlarıdır. Belirtilen üç
göksel cisim, doğum gününün yön belirleyici vektörlerini
oluşturmaktadır. Yön belirleyici vektörün her hizaya gelişi
doğum haritasını anında belirleyen bir boru hattı gibi çalış­
maktadır.61 Daha önce açıklandığı gibi, söz konusu doğum
haritası belirleme düzeninin gerçekte nasıl çalıştığını bilmi­
yoruz. Kozmik güçlerin yedi iç salgı bezine nasıl dağıldığına
ilişkin düşüncelerimizi de açıklamıştık. Ancak, fiziksel do­
ğum saati bilinen bir kimse için hesaplanan olası ruhsal do­
ğum saatlerinden yalnızca birinin çıkartılan doğum haritası­
na şaşmaz biçimde uyduğu görülmektedir. Doğru çıkartılan
bir harita, beraber doğan varlıkların tümüne uyar. Hiçbirinin
hakkı yenmez.
Bu özel konuları gözden geçirirken insanın aklına Edgar
Cayce'nin gezegensel yaşamla ilgili açıklamaları geliyor. Şöyle
sorulabilir: "Yeryüzüne dönmeye karar veren ikiz ya da dost
ruhlar, beraber yaşadıkları bir gezegenden geliyor olabilirler
mi?" Kim bilir, belki de. "Edgar Cayce'nin açıkladığı gibi, yer­
küre dışında ruhlara ait belirli bir bekleme noktasının olduğu
akıl yoluyla doğrulanabilir mi?" Pek sanmıyorum. "Ruhların

61 Yazar, olası ruhsal doğum saatlerini veren bir bilgisayar programı


geliştirmiştir (Incarn 2, Windows version 1 .2.0). Daha geniş bilgi
için http://sbastro.com/software.htm adresine başvurulabilir. (Ç.N.)

' 279 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

birlikte doğuyor olması bir bekleme yerinin var olduğu dü­


şüncesine katkıda bulunur mu?" Her ruh, en yakın konum­
dan hareket ederek, çok hızlı bir biçimde iki bedenden birine
giriş yapmak zorundadır. Aynı doğum haritasını paylaşacak­
larsa, kalkış noktasıyla bebek arasında en kısa yolu seçmeleri
gerekir. Çünkü aynı doğum haritası için seçilen başlangıç saati
farklı olamaz. "Durum değerlendirmesi yapılan nokta, daha
sonra yakın bir beraberlik oluşturacak olan diğer ruhların da
ortak kararlar ürettiği bir yer midir?" Belki de. "Bu ruhlar,
seçilen bebeklerle kurulan bağlantıyı koparmadan, alınacak
ortak kararlar için gerek duyulan sınırsız miktardaki bilginin
toplanması amacıyla buluşma noktasını değiştirebilirler mi?"
Bundan emin olamayız.
Sorulara verdiğimiz yanıtlar netice itibarıyla birer spe­
külasyondur. Öyle de olsa, çift yumurta ikizleri, tek yumurta
ikizleri ve rastlantı sonucu aynı anda doğan (ikiz gibi) bebek­
ler fazlasıyla vardır ve bir bölümünün yaşamı etüt edilmiş
bulunuyor. Bu kimselerle ilgili olarak aynı günde evlenme, el­
biselerin aynı günde satın alınması ya da aynı günde taşınma
gibi örnekler açıklama bekleyen gerçeklerdir. Bu tür eylem­
lerin aynı anda olması için birbirine çok benzeyen ya da bir­
birinin aynı kozmik oluşumlara ihtiyaç duyulur. Bunda hata
olamaz. Öyleyse, eldeki kanıtlara göre bu ruhların aynı yer­
den harekete geçmiş olmaları düşüncesi güç kazanmaktadır.
Yeryüzüne dönmek üzere yan yana ve her çocuğun başı üze­
rinde bekleşen ruhlar, Evrensel Zihinle ve ilgili diğer ruhlarla
birlikte alınan ortak kararları uygulamaya koymaktadır. Her
ruh, birlik için irade gücünü kullandığı gibi, gerek duyarsa
irade gücüyle değişiklik de yapabilir.

, 280 ,
JOHN WILLNER

2. Yeryüzüne gelirken varlığın astrolojik olarak Merkür,


Jüpiter, Uranüs ve Neptün 'den etkiler aldığını görü­
yoruz. Daha önce olduğu gibi, farklı açılar nedeniyle
Venüs ön plana çıkmıştır. Tüm varlıklarda olduğu
gibi, yaşam deneyiminde geliştirici bir rol oynayan
irade gücü nedeniyle bu etkiler bir ölçüde değişikliğe
uğramış bulunuyor. Çünkü söz konusu etkiler ya ki­
şinin yaşamında doğrudan uygulama alanı bulmak­
ta, ya da çevresel etkiler nedeniyle (içsel-kalıtımsal
güçlerin de katkısıyla) B U YAŞAM deneyimi içinde
irade gücüyle değişime uğramaktadır. Bunların hepsi
bir 'dir, tıpkı tüm güçlerin ve her spirit etkinliğinin
aynı kaynaktan geliyor olması gibi. Bireyler, içsel ge­
lişim sürecinde o birlikteliğe doğru gelişim gösterirler
ya da ondan ayrı düşerler.
1 924-001

Bu genel yapının ögelerini doğru kavrayan bir astrologun,


doğum haritası çıkarırken daha fazla sorumluluk duygusu
içinde davranmaya özen göstereceğini umuyoruz. Haritayla
belirlenmiş olan sadece gezegenlerin konumu değil, ruhun
belirli sayıdaki seçenekler arasından yaptığı tercihin resmidir.
Alın yazısı bu şekilde belirlenmekte ve özgür irade kullanıl­
mış olmaktadır. Falcılık doğum haritası çıkarmak için kesin­
likle bir amaç olamaz. Haritanın önemi çok daha büyüktür.
Yazgıya ait mutlak nedenler ve bunun olası etkileri, her ruh
tarafından yeryüzüne dönmeden önce gözden geçirilmekte­
dir. Bu nedenle, el yordamıyla saat ve dakika düzeyinde kaba
bir doğum saati belirleyip (muhtemelen varsayılan dakikalar
düzeyinde) bir düzeltme yaptıktan sonra bunun doyurucu bir

, 28 1 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

harita olup olmadığını araştıran yöntemler bir kenara bırakıl­


malı ve öncelikle (saniyeler düzeyinde) kesin doğum saatini
belirleyen bir yöntem benimsenmelidir. Konuyu anladığımız
ölçüde, ruhun kaderci ve titiz seçimini doğru olarak belirleme
sorumluluğumuz da artmaktadır. Gerçekte farklı bir bakış açı­
sıyla zaman ekseni üzerinde var olan belirli sayıdaki doğum
saatine karşılık gelen belirli sayıdaki doğum haritasını seçme
işini ruhun izlediği yönteme benzetebiliriz. Doğru harita için
karar verme yeteneğimizi geliştirmek, daha belirsiz ya da do­
lambaçlı yöntemlerin terk edilmesi anlamına geliyor. Böylece
hata yapma olasılığımız önemli ölçüde azalmış olacaktır. Bu
yaklaşımın özü, ince farkları görebilme yetimizi, sınırları as­
trolojik olarak belirlenmiş insan özelliklerine odaklamak ve
kapsamı önceden belirlenmiş, yasa gibi çalışan bir doğum ha­
ritasının seçimindeki işlevselliğin farkına varmaktır. Karmik
kalıbın köklü yapısını ve gezegenlerdeki yaşam biçimini ta­
hayyül edebilmek ve tüm bu ayrıntıları incelediğimiz varlıkla
bağdaştırabilmek, birbiri içine giren bir sorumluluk anlayışını
ve bunu uygulama zorluğunu da beraberinde getiriyor. Kök­
lü karmik kalıp sayısının iki ya da daha fazla olması halinde
ve bunlar arasında oluşacak çapraz bağları tahayyül edebil­
menin, daha zor olmakla birlikte ödülü daha büyüktür.

. 282 .
11

AİLE VE ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ

Ruh tarafından seçilen doğum haritası, sırasıyla anne,


baba, kardeş(ler), eş(ler), arkadaşlar ve ortakların nerede ko­
numlandığını ve bu kimselerle olan ilişkinin doğasını göster­
me bakımından son derece başarılıdır.
Ruh yalnızca kendi bireyliğini, kişiliğini ve karmik yü­
kümlülüklerinin çözülmesi için gerekli olan bir zaman çizel­
gesi ve fiziksel sağlığını etkileyen eğilimleri seçmekle kalmaz,
yaşam boyunca birlikte olacağı tüm aile bireylerini, arkadaş
ve ortaklarını da seçer. Bu inanılmaz göstergeler topluluğu,
bireyin yaşam düzeni ve zaman ekseni üzerinde kilometre
taşlarını belirleyen gezegenlerin hepsi, tek bir harita içine
sığdırılmıştır. Bunu herhangi bir doğum haritası başaramaz.
Ruhun elindeki seçeneklerden yalnızca biri tüm söz konusu
kişileri uygun bir düzen içinde gösterebilir. En başta, ruhtan
önce doğan anne, baba ve akrabalar seçilen haritada gösteril­
miş olmalıdır. Ayrıca, gelecekte edinilecek tüm akraba, arka­
daş ve eşler de belirlenmiş olmalıdır. Görüldüğü gibi, sözü
edilen kişiler ruhtan önce ya da sonra doğmuş olabilirler. Bu
durum sorun yaratmaz. Amaç, bütün ilgili kişileri bir araya
getirmektir. Doğrusu bunların her doğan birey için gerçekle­
şiyor olması heyecan vericidir.

. 283 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOfİK AÇIKLAMALAR

S-50: Varlık bu gezegene, bu zaman diliminde hangi amaç­


la gelmişti ve niçin özellikle bu aileyi seçti?
Y-50: Varlık bu aile birliği içinde (yeryüzüne dönüşünden
sorumlu olan kimselerle kuracağı ilişkiler kapsamın­
da) kendini bulmayı KOLAYLAŞTIRAN bir dizi ye­
teneği geliştirmek amacıyla yeryüzüne gelmiştir.
Bu süreç içinde onlara yardımcı olacağı gibi, onlar da var­
lığa yardımcı olabilirler. Böylece birbirlerini tamamlayan bir
yaşam sürülür.
Varlığın yeryüzü yaşamına bu zaman diliminde başlama­
sının amacı, sahip olunan şeylerin gereksinim duyan kişilere
verilmiş olması nedeniyledir. Varlık kendini ifade etme olana­
ğını bu şekilde bulacak ve başkalarına yardım etme olanağını
böyle yaratacaktır.
984-001

İrade gücünü kullanma fırsatı yaşamın ilerleyen aşama­


larında pek çok kez elde edilir. Bunun için kişi değişik birçok
arkadaş seçer ya da bu hakkını hiç kullanmaz. Kişi birçok
farklı insan arasından bir eş seçer. Tüm bu beraberlikleri ger­
çekleştirmek için irade gücünü kullanmaktadır. Öyle de olsa,
yapılan seçim haritada gösterilen kalıba uymak zorundadır.
Söz konusu seçenekleri kullanmak için ona geniş bir çalışma
alanı bırakılmıştır. Gezegen ve burçlarla ilgili dürüst bir yo­
rum, bireyler arasında birçok farklı beraberliğin gerçekleşe­
bileceğini kişiye açıkça göstermelidir. Bu gezegenlerin harita­
daki evlere dağılım şekli, ruhun yaşamına girecek kimselerin
özelliklerini tek tek belirleme olanağı verir.

. 284 .
JOHN WILLNER

2. Kendi çevresini OL UŞTUR URKEN, varlığın irade


gücüyle birçok kez kurduğu beraberliklerde ve tüm
ilişkilerinde kimi astrolojik özellikleri değiştirdiğini
görürsünüz.
772-002

Yukarıda belirtilen hususlar, kotarılmak üzere ruha ve­


rilen olağanüstü bir görevdir. Olağanüstü diyoruz çünkü il­
gili tüm ruhlar buna uymak zorundadır. Bu ancak Tanrı'nın
iradesiyle gerçekleşebilir. Ayrıca, astrolojik belirtiler karşılıklı
her bireyin haritasında görülmelidir. Basit bir akıl yürütmeyle
anlaşılacağı gibi, sadece bir harita ilgili ruhların seçimini esas
alan bu gösterge ve eğilimleri dikkate alabilir. Doğum yeri ve
doğum saati farklı olan diğer harita, seçeneklerinin yeryüzü­
ne doğmaya hazırlanan başka ruhlara ait olması gerekiyor.
Astroloji bilimine göre ebeveynin biri 4. evde, diğeri 10.
evde gösterilir. Çocukları 5. evin yöneticileri tanımlar. Eşin
özellikleri 7. evdedir. Aynı şekilde, yakın beraberlikler ya da
ortaklıklar da 7. evdedir. Ama arkadaşlar 11. evde gösterilir.
Erkek ve kız kardeşler 3. evde görünür. Diğer ruhlarla kuru­
lan ilişkilerin seçilen haritada tutarlı bir biçimde yer alması
istendiğine göre, ruhun seçim yaparken en son oluşacak ya­
kınlıkları bile biliyor olması gerekir. Her ev ve her doğum saa­
ti için geçerli olan ilişki türlerine ait bilgiler önceden elde edil­
miş olmalıdır. Örneğin, anne ve baba, erkek ve kız kardeşler,
çocuklar, arkadaşlar, gelecekte edinilecek eş(ler), ortak(lar) ve
diğer yakın beraberlik(ler) olası doğum haritasında tanım­
lanmış olmalıdır. Yeryüzünde yaşama başlayacak olan ruhun
seçtiği bir harita tüm bu bağlantıları yeterli bir netlikte göster­
melidir. Belirtilen evlere ait göstergeler birbirine uyumlu ol-

. 285 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

malı, belirli bir özelliğiyle, her şahıs burada hatasız bir şekilde
tanımlanmış olmalıdır. Gezegenler arasında oluşan açılar da
ruhlar arasında uyuşma olup olmadığını göstermelidir. Öte
yandan, bu bilgilerin ilgili tüm haritalara da işlenmiş olması
gerekiyor.62 Bunun, bir bütün olarak inanılmaz bir sipariş ol­
duğu yadsınamaz. Tüm bu değişkenleri içeren birden çok do­
ğum haritasının varlığı ve aralarında eşgüdümün sağlanıyor
olması insanı şaşkına çevirmektedir. Ancak, unutulmamalıdır
ki bunlar Evrensel Zihin tarafından düzenleniyor.

S-56: Aileme karşı herhangi bir borcum var mı? Eğer varsa
bunun ne olduğunu açıklayın.
Y-56: Sorunun kapsamı bize göre son derece belirsizdir.
Ailenin HER bireyi ile kurulan ilişki çerçevesinde,
KENDİNE karşı borçlu olduğun bir görev, bir yü­
kümlülük söz konusudur. Tıpkı, DİGER aile birey­
lerinin de sana borçlu olması gibi. Çünkü bu bera­
berliği yapıcı kılmak ve herkesin yüksek menfaatini
gerçekleştirmek üzere bir araya getirildiniz.
Çünkü hiçbir şey rastgele oluşmaz. Ve Tanrı'nın
görkemi, tüm yapılan işlerde ve bireyler arasındaki
ilişkilerde kendini gösterir.
1432-001

Karma açısından da, yani birlikte olan ruhların karmik


sorumlulukları bakımından da haritaların birbirine uyması
beklenmelidir. Her anne ve babanın kişiliği kendine özgü­
dür ve her biri karmik bir görevle başa çıkmak zorundadır.

62 Astrolojinin bu uygulama alanı "sinastri" adıyla bilinir. (Ç.N.)

. 286 .
JOHN WILLNER

Çocukların haritalarıyla bağlanhlı olarak, ebeveyn haritaları


üzerinde yapılan araştırmalarda elde edilen bulgular ilginçtir.
Bu haritaların, birlikte tekamül eden ruhların ilerlemesine im­
kan tanıdığını görüyoruz.

S-13: Yeni doğan ruh anne ve babanın bir bölüm karmik


yükümlülüğünü de zorunlu olarak üstlenir mi?
Y-13: Göreceli bir ilişki içinde ve aynı karmik yükümlülük-
ler kapsamında, evet. Ama diğer konularda, hayır.
5749-014

Sonuç olarak öyle görünüyor ki ruh, doğum haritası kap­


samında ve ilişkiler bakımından Evrensel Zihinle uyum içinde
çok dikkatli bir seçim yapmak zorundadır. Yeryüzüne dönecek
olan ruhun yaşamakta olan ruhların özelliklerini bilmesi gereki­
yor. Bu özellikler, eldeki doğum saatleri ve harita seçenekleriyle
uyumlu olmalıdır. öte yandan bu seçenek, gelecekte doğacak ço­
cukları ve akrabaları, eşleri ve diğer arkadaşları da göstermelidir.
Her ilişki ait olduğu eve uymak zorundadır.
Ancak, gelecek bir zaman kesitinde ortaya çıkacak bir ru­
hun, birey olarak ille de önceden belirlenmiş olması gerek­
mez. Uygun nitelik ve özellikleri sağladığı takdirde birden
çok ruh bu konumda yerini alabilir. Benzeri birçok ayrmhnm
ağırlığı tartıya vurulmalı ve dengelenmelidir. Söz konusu ay­
rıntılar her ruhun doğum saatini seçerken dikkate alması ge­
reken karmaşık etmenlerdir. Zorunlu olarak çok sayıda özelli­
ğin dikkate almıyor olması, sonsuz sayıda doğum saati yerine
niçin belirli sayıda doğum saatinin bulunduğunu açıklayan
bir başka neden olmaktadır. Şüphe yok ki seçim yumağı zaten
fazlasıyla karmaşıktır.

. 287 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Eğer bir insan, düşüncelerini bu tablo üzerinde yoğunlaş­


hrırsa ve her doğum aşamasında bunların yinelendiğini dik­
kate alarak eldeki doğum saatleri içinden (koşullara uyan)
sadece birini seçmek gerektiğini daha iyi anlayacakbr. Belirli
vakitlerin doğum saati olarak seçilmesi olanaksız değilse de,
tutarsızdır. Bir örnek vermek gerekirse, saat başlarında doğum
olasılığı çok düşük olsa da astrologların çıkardığı haritaların
yüzde otuzu saat başına denk düşmektedir. Yine astrologlar
tarafından çıkarblan haritaların yaklaşık yüzde yetmişi çeyrek
saatlerde başlıyor. Bu şekilde kaba yöntemlerle belirlenen bir
doğum saatinin, doğmamış olanlar da dahil olmak üzere, grup
içinde diğer ruhların gerek duyduğu uyumu sağlama olasılığı
son derece düşüktür. Öte yandan, görev ne denli büyük olursa
olsun, bu doğum haritaları içinde rollerin yer değiştirmesine
olanak tanıyan bir çalışma alam yine de bulunmaktadır.

S-1 6: Bu ailemle daha önceki yaşamlarımda ne tür beraber­


liklerim olmuştu ?
Y-1 6: O döneme ait etkiler, birlikte olunan kimselerin de­
neyim ve ifade tarzlarına da yansımaktadır. Yakın
ilişkiler içindeydiniz. Ama ilişkinin cinsi her zaman
bugünkü gibi olmadı. Bu varlığın ve aile bireylerinin
deneyiminde olduğu gibi, ilişkiler bazen tersine dön­
mektedir. Belirlemelerimize göre, geçmiş dönem çalış­
malarının DOGAL BİR SONUCU olarak ve şimdi
bu bilgiye, bu görev ve ilişkilere gereksinim duydu­
ğunuz için söz konusu durum oluştu. Eğer bir ne­
den aranıyorsa, bunlar GERÇEK nedenlerdir. Çün­
kü o dönemdeki erkek kardeş şimdi kız kardeştir; ya
da kardeşlik ilişkisi yerine arkadaşlık, yöneticilik ya

' 288 '


JOHN WILLNER

da danışmanlık ilişkisi kurulmuştur. Şimdi kurulan


ilişkiler ise, eğer bunların Yaratıcı Güçlerle bağlantılı
olduğunu kabul edersek, ilişkilerimizi spirit'in mey­
veleri olarak görür ve yaşarsak beden, zihin ve ruh
gelişiminin bu evresine uygun davranmış oluruz.
338-004

Edgar Cayce'nin açıkça belirttiği gibi her yaşam sürecin­


de farklı roller benimsenebilir. Ya da bir yaşamdan diğerine
geçerken ilişki düzeni değişebilmektedir. Belirli bir ruhun,
kurulan ilişki nedeniyle bu dönemde belirli bir astrolojik ev
içinde görünmesine karşılık, bir önceki yaşamda farklı bir
evde olmasının herhalde nedenleri olsa gerekir. Büyük olası­
lıkla bu nedenlerin bir bölümü karmiktir. Okumalar içinde bu
konuyla ilgili birçok açıklama buluyoruz.

S-56: Geçmiş yaşamlarımda bu ailemle nasıl bir beraberlik


yaşadım ? Önce eşimden [21 75] başlayınız ?
Y-56: Bundan önceki yaşamında bugünkü eşinin babası ol­
muştun ve bu beraberliğinde ona pek de huzur ver­
memiştin!
Ayrıca, Filistin eylemleri sırasında şimdiki eşinin kocası
ve çok yakın bir arkadaşıydın.
Atlantis döneminde ise, birbirini tanıyan ve karşılıklı ya­
rarlı etkileri olan bir beraberlik yaşadınız; yine de birbirinizi
sık sık sorgulamaktan geri kalmıyordunuz.

S-57: Kızım [2308] için ne diyeceksiniz ?


Y-57: Bundan önceki dönemde ve bir İngiliz ülkesinde bera­
ber oldunuz.

. 289 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİKAÇIKLAMALAR

S-58: Diğer kızımla [1566]?


Y-58: Mısır döneminde çok yakın bir beraberlik yaşadınız;
bundan hemen öncekinde de . . .

S-59: Niye erken yaşta anne ve babamdan ayrı düştüm ?


Y-59: Bu tür deneyimleri doğru anlayabilmek için bazı bera­
berlikler arasındaki paralelliği görmek gerekir. Çünkü
bunlar (fiziksel olmanın ötesinde) özellikle ruhun de­
neyimleri için birer ön koşul olmaktadır. Hatırlanaca­
ğı üzere ruh, bu seçimini maddi aleme geçerken kendi
yapmıştı. O, vizyon gücünü kullanarak kendini ge­
liştirecek ya da geriletecek en küçük kanaldan bile ya­
rarlanır. Ruh şöyle düşünür: "Kimdir annem, kimdir
kardeşlerim ? Tanrı'nın isteğini kim yerine getiriyor­
sa benim annem odur, benim kardeşlerim onlardır! "

S-60: Varlığa şimdi bir öğüdünüz olacak mı?


Y-60: Belirtilere göre varlığın önüne büyük olanaklar su­
nuluyor. Seni büyük sorumluluklar bekliyor. Seçimi­
ni iyi yapmalı ve adım adım ilerlemelisin. Yaptığın
seçimin seni Mesih'in, Kardeşinin seçtiği yola götü­
receğinden EMİN olmalısın. Çünkü Tanrı Mesih'i
sevenlerden hiçbir şey sakınmaz!
2301-001

Öyle görünüyor ki, bir önceki yaşamda arkadaş olan ki­


şiler, şimdi kız kardeş olabilir; ya da önceki yaşamda insanın
kendi çocuğu, şimdi anne ya da baba konumunda olabilir. Her
varlık için astrolojik evlerin konumu adamakıllı karmaşık bir
durum aldığından, ruh yeni bir harita seçerken bir biçimde
1

' 290 '


JOHN WILLNER

bunların çetelesini tutmak zorundadır. Ruhun önceden belir­


lemiş olduğu bir yaşam kalıbını terk ederek, acil durumlarda
başka bir yaşam kalıbına geçmek zorunda kalması, ister iste­
mez insanın aklım kurcalıyor. Bu bir karabasan olmalı! Üste­
lik birkaç ruhun birlikte ilerlemesi söz konusu olunca, bir son­
raki yaşam için bu ruhlara ait doğum haritalarının yeniden
eşzamanlı kılınması ve (hepsi için olmasa bile) ilgili bir ya da
birkaçına ait haritanın bu duruma uydurulması gerekebilir.
Doğum saati değişse bile, istek ve arzuların göz ardı edilme­
mesi gerekiyor. Temel ilkelerdeki bütünlük, peşi sıra gerçek­
leşen bu doğumlarda korunmuş olmalıdır. Bu bütünlük ancak
Evrensel Zihne atfedilebilir.

Astrolojik bulgulara göre arkadaşlık ilişkileri varlık için


hep önemli olmuştur ve olmaya devam edecektir. Bu ilişkiler
çoğunlukla maddi aleme özgü olan ya da aile içinde oluşan
bağlardan daha güçlüdür.
Arkadaş edinme yeteneğiyle güçlenmiş olan bu kişi, hiç
istemediği halde onları yitirme ve istediği halde onlardan bazı­
larını başından atmanın sonuçlarını da yaşayacaktır!
Sonuçta bunlar, varlığın yapıcı bir yaklaşım ve tavır için­
de ele alması gereken deneyimlerin bir bölümüdür.
1 522-001

Öyle görünüyor ki, yeryüzüne birlikte doğan arkadaşla­


rın, daha önce doğanlar da dahil olmak üzere aralarında bir
koordinasyon sağlanmalıdır. Yaşama anne baba olarak başla­
yan birinin ya da kendinden önce doğan bir başka akrabanın,
bu yaşama yeni adım atan ruhun yapacağı seçimlere müda­
hale etmesi pek mümkün değildir. Onlar yeryüzü yaşamına

. 291 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

daha önce başlamış oldukları için ruhun sahip olduğu tüm


ayrıcalıklardan yoksundurlar. Yine de, onların seçtiği harita­
lar ortak bir plana uygun olmalıdır. Çocukların yaşamı do­
ğum sırasında seçilen haritayla birlikte şekil almaktadır. Keza,
daha yaşlı bir akrabanın ya da bir başka aile bireyinin yapbğı
seçim, ruhla kurulacak yeni ilişkiye uyum sağlamalıdır. Ru­
hun, tüm yeni ve olası ilişkilerini, diğer ruhların yapbğı bir
dizi seçime uyum sağlayacak biçimde oluşturmak zorunda
olduğunu fark etmemiş olması mümkün değildir. Bu neden­
le, ertelenmesi gereken öncelikler ortaya çıkbğı zaman ruhun
sabretmek için ,harcayacağı çabanın büyüklüğünü anlamak
zor olmasa gerekir.

Sonuç olarak, daha önceki yaşam dönemlerinde olduğu


gibi ruhun bu ortama girmesi neticesinde ve gerekli koşullarla
yüzleşmesiyle bir firsat daha yaratılmış olmaktadır. Her Şeyi
Bilen ve Bağışlayan Yaratıcı Enerjinin (Tanrı'nın) yardımıy­
la, ruhun kazandığı yeteneklerin korunması ve aynı zamanda
sabretmeyi öğrenmesi böyle sağlanır. Çünkü Tanrı'nın herkese
bağışladığı gibi "ruhlarınız sabırla güç kazanır. "
731 -001

Buna benzer okumalardan bencil davranmamak gerekti­


ğini ve hoşgörülü olmanın toplu iyileşme sürecinin bir par­
çası olduğunu öğreniyoruz. Ne var ki bazı insanlar yoksul,
hatta çok yoksul bir aile ortamında gözlerini açıyor. Bazıları
ise varlıklı ailelere sahip oluyorlar. Başkaları tehlikeli ve kor­
ku dolu bir yaşam sürüyor, diğerleri huzurlu ve korunan bir
çevre içinde kalıyorlar. Reenkamasyon düzenine özgü adalet
anlayışından habersiz ve çoğu kez dini inançtan yoksun olan

. 292 .
JOHN WILLNER

kimseler, eşitsizlik gibi görünen bu olgulara her zaman dikkat


çekmişlerdir. Bu inançsız insanlar yaşamın şeytanca görünen
planları karşısında şaşkına dönerler. öyle de olsa yaşamın insa­
na sevimli gelen planları da yok değildir. Ekonomik ya da top­
lumsal çevre çoğu zaman karmik niteliklidir. Yaşamın belli başlı
ayrınhlarını, kazanılan ve üzerinde çalışılması gereken karmik
yükümlülükler oluşturur. Yaşam boyu rastlanh şeklinde kar­
şımıza çıkan oluşumları fark etmek isteyenlere çok şey anlahr.
Aynı durum, gerilimli oluşumlar için de geçerlidir. Kuşkusuz,
her ikisinin de varolması için geçerli nedenler vardır.

Bireyin zengin, toplumda tanınmış ve güçlü bir aile içinde


gözlerini açmış olması rastgele bir olay değildir. Ruhun kendi­
ni ifade etme OLANAGI bulduğu bu ortamı hak edip etmediği
konusu daha önemlidir.
Bu varlıkla ilgili olarak, (yeryüzü etkinlikleri sırasında al­
dığı güdü ve etkilerle) KENDİ belirlediği idealler kapsamında
GELECEGE yönelik bir gelişim sağlamak için şimdi ne yaptı­
ğına bakmak gerekir.
Bundan dolayı, Tanrı'nın verdiği güçle Kendini Bilmeli ve
İÇ DÜNYANI tanımalısın. Seni şu ya da bu etkinliğe kimin
yönlendirdiğini sanıyorsun ?
Gerçekten, insana doğru gibi görünen birçok şey vardır.
Ama sonun ölümle geldiği de çok açıktır. Son, ayrılıktır. Son,
karmaşadır.
Büyüklük taslarsan ve düşkünlüklerin olursa başına gele­
cek olan budur. Evrim ya da gelişim sürecinde büyük olanak­
lar sunan kimi etkilerle doğmak önemli değildir. Önemli olan
insanın bunları nasıl kullandığıdır.
1167-002

. 293 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Geçmiş dönemin kazanımları ruha şimdiki yaşamında


iyi bir talih sunmuş olabilir. Ama başkalarıyla ilgili koşul ve
eğilimler de çoğu zaman bir önceki yaşamdan bugüne taşın­
maktadır. Karmik bağlar da sürekli bunlar arasındadır. Rast­
lantılar ömür boyunca öyle çok oluşur ki, bunların mutlaka
farkına varmak ve ne anlam ifade ettiklerini bilmek fazlasıyla
önem kazanır. Bunlar belki de zayıf insan zihninin neden­
lerini henüz keşfedemediği türden olaylardır. Buna rağmen
egemen olan sezgisel içgüdülerimizdir. Bunları duygu olarak
dışa vururuz.

S-50: Neden hep ailem ve kardeşlerimden ayrı düştüğüm


duygusuna kapılıyorum ?
Y-50: Çünkü bir zamanlar onlardan bazıları seni terk et­
mişti.
2624-001

Varlığın bir önceki ve ondan önceki iki önemli yeryüzü


deneyimine ilişkin kayıtlara baktığımızda şunları görüyoruz:
Saygıdeğer kimliğinden dolayı çok yakın birine ya da aileden
bir ferde verilen nişan ya da benzeri şeyler şimdi bu varlığın
adeta bir parçası haline gelmiş bulunuyor.
Doğuştan var olan ve ifade edilen bu etkiler ve yaşam
yolunda bireyi tökezleten taşlar olabileceği gibi onu yücelten
merdiven basamakları da olabilir.
İçinde bulunduğunuz toplumsal konum ne olursa olsun,
amaca ulaşma konusunda büyük olanaklar sağlayan yeryüzü
alemine dönmenin önemli olduğunu fark edin. Bu koşullar
kapsamında ve yaşam sürecinde elde edilen imkanlar çok faz­
ladır.

. 294 ,
JOHN WILLNER

Yorumlayacak olursak, bunlar en başta varlığın kendini


tanıma isteğine bağlı olarak, amaç ve isteklerini yakın ilişki­
ler içinde incelemek istemesinden kaynaklanmaktadır. Böylece
deneyimin daha keyifli ve uyumlu olacağını sanıyor, peşinde
koştuğun şöhretin giderek yaşantın içinde yer almasını bekli­
yorsun.
Ama yürek, zihin ve bedenin arzusu şöyle dile getirilmeli­
dir: "Sevgili Tanrım izin ver; senin iraden ve güttüğün amaç,
güçsüz de olsa benim çalışmalarım içinde gerçekleşsin. "
Gördüğümüz kadarıyla varlığın içsel duyguları, hayal ve
arzuları astrolojik göstergelere bakarak anlaşılabiliyor.
Ve varlığın duygu dünyasından, yeryüzü yaşamlarından
kaynaklanan her şey onun deneyiminin bir parçası olmaktadır.
1 582-002

Ruh tarafından seçilen doğum haritasının yalnızca baş­


kalarına yönelik duyguları değil, geçmişte kalan, gelecekte
yaşanacak ve şimdi insanlarla kurduğu ilişkilerin hepsini dile
getirdiği sürekli olarak vurgulanmaktadır. Ailedeki her bireyi,
her akrabayı ve varlıkla olan ilişkilerini gösteren astrolojik ev
farklıdır. Birlikte ilerleyen bu ruhlar başlıca üç, dört, yedi, on
ve on birinci evlerde görülmektedir. Birinci ev kişinin kendine
ayrılmıştır. Hem varlığın hem de diğer insanların özellikleri,
astrolojik evin içindeki gezegenlerle, evin başlangıç burcuna
ait yönetici gezegenle, evin içindeki gezegenlerin diğerleriy­
le (göksel boylamda) yaptığı açılarla, deklinasyon açılarıyla
ya da aynı evi paylaşan Zodyak burçlarıyla ifade edilir. Bir
evde kıstırılmış ya da kuşatılmış bir burç63 bulunuyorsa, o

63 Burcun aynı astrolojik ev içinde iki yandan kuşatılmış olması. (Ç.N.)

. 295 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

evin yönetici sayısı artmakta ve ev içinde gezegen olmasına


bakılmaksızın ilişkiler çoğalmaktadır. Etkilenen evde eylem
karmaşasının artması da beklenmelidir. Görüldüğü gibi, ola­
sı ilişkiler çoğu zaman geniş bir çeşitlilik içinde ortaya çıkar.
Bu çeşitliliğin, birlik oluşturan ruhların harita üzerinde yer­
lerini belirleme konusunda kolaylık sağlaması mümkündür.
Kim bilir, çok çocuklu ve çok sayıda arkadaş ve akraba sahibi
olanlar için böylesi bir çeşitliliğe gerek duyulmuş olabilir. Bu
bireyler birbirine hiç benzemezler, ama tüm haritalarda yer­
lerini almaları gerekir. Söz konusu kişiler, her doğuşta yine­
lenen ve doğru olması gereken ruhsal seçimin bir parçasıdır.
Tek bir evin bile kendine uymayan bir ilişkiyi tanımlamasına
izin verilmez!

3. Varlık bu dönemi yalnız farklı astrolojik etkiler almak


için değil, oluşacak beraberlikler ve uygun çevre ko­
şulları nedeniyle seçmişti. Gördüğümüz kadarıyla,
bu beraberliklerin varlık üzerinde şimdi ve geçmişte
olduğu gibi, gelecekte de belirgin bir etkisi olacaktır.
Öte yandan, varlığın gelişimine katkıda bulunan baş­
ka etkiler de vardır. Bunlar ruhun spiritüel (ruhsal)
beraberlikler ve etkinlikler içinde gelişimiyle ilgilidir.
4. Astrolojik bakımdan varlığın üzerinde Jüpiter 'in ve
yararlı yönleriyle Venüs 'ün etkilerini görüyoruz. Bu
nedenle çeşitli kuruluş, örgüt ya da gruptaki insan­
ları kapsayan etkinliklere eğilim duymakta ve birlik­
te olduğu insanları da etkilemektedir. Bu dönemde,
Venüs 'ün yararlı etkileri nedeniyle sevgi ve şefkat
ortamında ne denli hoş beraberliklerin oluşabileceğini
görüyoruz. Bundan varlığın kendi ailesi kadar birlik-

. 296 .
JOHN WILLNER

te olduğu birçok aile de payını almaktadır. Bir başka


deyişle, söz konusu faaliyetlerden birçok aile etkilen­
mektedir. Bunlar, varlığın geçmişte olduğu gibi şimdi
de (özellikle bu dönemde) ve belirli çevre koşullarında
yeryüzüne gelmek üzere yaptığı seçimlerdir.
5. Uranüs nedeniyle mistik ve hayal gücünü arttıran
etkiler aldığını görüyoruz. Bunlar yaşam boyunca
yürütülen çalışmaları, kurulan beraberlikleri ve ye­
tenekleri konu alan, hayali olup olmaması bir tarafa,
başkaları için dile getirilen ve yorumlanan şeylerdir.
Varlık, aslında sıra dışı olmayan ve insanların dene­
yimine katkıda bulunan bir sanat, şarkı ve şiir yo­
rumcusudur. Bu çalışmalarından dolayı kimileri onu
(sıra dışı değilse bile) çoğu kez alışılmamış bir kişi
olarak görmektedir. İnsanlar onun zaman zaman dik
kafalı ve söz dinlemez biri olduğunu da düşünürler.
Varlık bu etkileri Jüpiter ve Venüs nedeniyle, merha­
met ve adalet duygularıyla yumuşatılmış bir biçimde
yaşamaktadır.
6. İnsan astrolojik yaşamların etkisini içsel olarak du­
yar. Varlık belirtilen etkileri şimdiki deneyiminin bir
parçası olarak ifade etmektedir.
379-003

Usta bir astrolog doğumdan sonra çıkartılan yanlışsız bir


haritadaki evlere bakarak anne baba, aile bireyleri ve oluşan
diğer beraberliklere ilişkin bilgiye ulaşabilir. Harita hatalıy­
sa bu ilişkilerle ilgili astrolojik değerlendirmeler yüzeysel
kalacak ya da (göstergeler gerçeklerle uyum içinde değilse)
konuyu geçiştirme yoluna gidilecektir. İşte bu nedenle, hari-

' 297 '


ÜNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ta özenle doğrulandığı takdirde evler kapsamında belirlenen


ilişkilerin geçerliğine duyulan güven artacaktır. Tüm yoldaş
ruhları sadece doğru olan bir doğum haritası gösterebilir. Yer­
yüzü yaşamında kişiye eşlik eden ruhların doğasını sadece
doğru olan bir harita açıklayabilir. Şaşırtıcı rastlantılara sade­
ce doğru olan bir harita işaret edebilir. Bu harita tanışma ve
karşılaşma tarihlerini de göstermektedir. Harita doğru değil­
se1 kusurlu ve yanıltıcı bilgilerin yorum içine sızması işten
bile değildir ve hiçbir müşteri bunu onaylamayacaktır.

5-32: Kız kardeşimin 1 942 doğumlu ilk çocuğu ile 1 923


yılında ölen erkek kardeşimin aynı günde doğmuş
olmaları bir rastlantı mıdır1 yoksa bunun bir anlamı
var mıdır?
Y-32: Anlamlıdır.
5259-001

Bu noktada, doğruluğu kanıtlanmış haritalardan bazı ör­


nekler vermenin uygun olacağını düşünüyoruz. Üçüncü ev,
kız ve / veya erkek kardeşleri göstermektedir. Örnek verece­
ğimiz doğum haritasının üçüncü evinde hiç gezegen görün­
müyor. Bu evin başlangıcında Başak burcu var ve Başak bur­
cunun yöneticisi Merkür' dür. Merkür, Yay burcunda konum­
lanmış bulunuyor. Bu harikulade kadının erkek kardeşine ait
haritada Güneş Yay burcunda ve Yükseleni (yöneticisi Mer­
kür olan) İkizler burcudur. Bunlara ek olarak, harita sahibi
kadının (duyguları yöneten) Ay'ı da İkizler burcunda yer al­
mıştır. Söz konusu kardeşlerin yakınlığı inanılmaz bir boyuta
ulaşmış gibi görünüyor. Bu durumun pek olağan olmadığını
kabul etmek zorundayız.

. 298 .
JOHN WILLNER

Kocasının üçüncü ev başlangıcında Balık burcu bulun­


maktadır ve Kova burcu bu evde kıstırılmış vaziyettedir. Balık
burcunu Jüpiter-Neptün yönetir. Bu kişinin kız kardeşi de Yay
burcunda doğmuş olup, Yükseleni Kova' dır. Doğrusu kolay
anlaşılır bir uyum sergileniyor.

S-45: [849] no.lu varlıkla birçok kez aynı anda gördüğü-


müz düşlerin anlamını açıklayın.
Y-45: Onlar erkek ve kız kardeş olarak yakın bir beraberlik
oluşturdukları için düşünce ve amaç birliği taşımak­
tadırlar. Onlar, fiziksel olduğu kadar ruhsal anlamda
da kardeştir. Öyle görünüyor ki, bu bedenler uyurken
aynı KAYNAK tarafindan yönlendirilmektedir.
1 857-002

Ruhun seçtiği doğum haritasında dördüncü ve onuncu


evler ebeveyni gösterir. Örnek bir haritada onuncu ev Başak
burcuyla başlıyor. Başak'ın yöneticisi Merkür'dür. Merkür ise
Koç burcunda bulunuyor. Babanın Güneş burcu Koç, Yükse­
leni İkizler olup, bunu Merkür yönetmektedir. Oğlunun dör­
düncü evi Balık burcuyla başlıyor. Balık burcunun yöneticile­
ri Jüpiter ve Neptün' dür. Annenin Yükseleni Yay burcu olup,
bunu Jüpiter ve Neptün birlikte yönetmektedir.
Bir başka örnekte Mars, Boğa burcunda ve onuncu evde
bulunuyor. Babanın Güneş burcu Boğa' dır. Dördüncü ev Te­
razi burcuyla başlıyor. Terazi'yi Venüs yönetmektedir. An­
nenin Yükseleni Boğa, yöneticisi Venüs'tür. Bunların hepsi
sıradan göstergeler olabilir ama fazlasıyla anlamlı oldukları
inkar edilemez.

' 299 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

5-28: Geçmişte [ . . . ]babamla yaşadığım ilişkiyi açıklayın.


Y-28: Mısır 'da yakın bir beraberliğiniz oldu. O, MI5IR'da
da fiziksel anlamda babanızdı. Acem ülkesinde ise
farklı bir beraberlik yaşadınız. Öyle de olsa, bugün
onun yine baba konumunda olması gerekiyordu. An­
ladığınızı umarım.

5-29: Peki ya [ . . . ]annemle olan ilişkilerim ?


Y-29: Birçok yaşamda çok yakın beraberlikleriniz olmuştu.
Peş peşe Mısır 'da, Acem diyarında ve Amerika'da
birlikte olduğunuzu görüyoruz. Yeryüzü ilişkilerinde
hep birbirinize BAGLI kaldınız.
993-004

Beşinci ev, çocukları gösterir. Hatasız bir haritaya sahip


örnek bir ailenin beş çocuğu bulunmaktadır. Çocuklar hem
baba hem de annenin doğum haritasında görülmelidir. Anne­
nin beşinci evi Akrep burcuyla başlıyor. Evde Venüs, Güneş,
Satürn ve Merkür konumlanmıştır. Merkür, Yay burcundadır.
Bu dört gezegen birçok açı yapıyorlar. Ancak Neptün ve Ay'la
yapılan açıların kesinlik derecesi yüksektir. Babanın beşinci
evi Koç burcuyla başlıyor ve Merkür bu evde konumlanmış­
tır. Haritasında, Merkür diğer beş gezegenle ve Akrep Yükse­
lenle kesinlik derecesi yüksek açılar oluşturuyor. Ayrıca, onun
Yükseleni de Akrep burcunda bulunuyor. Bu doğum haritala­
rında çocukları Uranüs, Jüpiter, Neptün, Ay, Merkür ve Mars
temsil etmektedir. İlk çocuğun Güneş'i Yengeç burcunda ve
Yükseleni Yay' dır. İkinci çocuğun Güneş'i Oğlak burcunda ve
Yükseleni Yay'dır. Üçüncü çocuğun Güneş'i Boğa burcunda
ve Yükseleni Koç' tur. Dördüncü çocuğun Güneş'i Akrep bur-

' 300 '


JOHN WILLNER

cunda ve Yükseleni Başak'tır. Beşinci çocuğun Güneş'i Balık


burcunda ve Yükseleni Yay'dır. Ay, Jüpiter-Neptün, Satürn­
Uranüs, Mars-Plüton, Merkür ve Venüs hep birlikte bu çocuk­
ları tanımlamış oluyor.
Zodyak çemberine ait önemli bir bölümün bu büyük aile
kapsamında ele alınmış olmasını insan doğal görebilir. Ancak
şu da bir gerçek ki, hiçbir çocuğun haritasında Güneş burcu
ve Yükseleni İkizler, Aslan, Terazi ve Kova olmamıştır.
Yukarıda açıklanan göstergelere ek olarak, her çocuğun
kendi haritasında yer alan en az bir gezegenin, anne ya da
babaya ait haritalardaki en az bir gezegenle kesinlik dere­
cesi yüksek ve nitelikli bir açı yaptığını görüyoruz. Burada,
astrolojik açı ile söz konusu nitelikli açı arasındaki farkın en
çok 0°04' (dört dakika) olmasına ilişkin kabul bize aittir. Buna
göre, yukarıda verilen aile örneğine tekrar dönersek anne ve
babanın haritalarındaki Merkür, birinci çocuğun haritasında­
ki gezegenlerle kesinlik derecesi yüksek açılar oluşturmakta­
dır. Kısaca değinmek gerekirse, bir tarafta annenin Yükseleni
ve babanın Ay'ı kavuşum yaparken bunlarla ikinci çocuğun
haritasındaki gezegenler arasında kesinlik derecesi yüksek
açılar oluşmaktadır. Annenin Plüton'u ve babanın Merkür'ü
ile üçüncü çocuğun haritasındaki gezegenler arasında ke­
sinlik derecesi yüksek açılar bulunuyor. Annenin Güneş'i ve
babanın Ay'ı, dördüncü çocuğun haritasındaki gezegenlerle
kesinlik derecesi yüksek açılar oluşturmuş. Son olarak, anne­
nin Satürn ve Mars, babanın Satürn gezegeniyle beşinci çocu­
ğun haritasındaki gezegenler arasında kesinlik derecesi yük­
sek açıların oluştuğu da gözden kaçmıyor. Bilmem bu kişiler
arasında kurulan ilişkiyi desteklemek için başka bir yoruma
gerek var mı? İnsanoğlu, Evrensel Zihnin yardımı olmadan,

. 301 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

yalnızca aklını kullanarak bu seçimleri gerçekleştirebilir mi?


Zihnen ne denli güçlü ve akıllı olursak olalım, bize göre bunu
gerçekleştirmek mümkün değildir!
Böylesine güçlü astrolojik beraberlikler oluştuğu zaman,
kuşkusuz anne ve babanın sorumluluğu da her zamankinden
daha çok önem kazanmaktadır:

S-42: Çocuklarıma en çok nasıl hizmet edebilirim ?


Y-42: Onlara esin kaynağı olun.

S-43: İnsanlığa en büyük katkım nasıl olabilir?


Y-43: Çocuklarınız aracılığıyla.
2936-002

Yedinci ev evlilik ilişkilerini ya da evlilik kadar yakın


beraberlikleri, ortaklıkları gösterir. Aşağıda verilen örnek
yirminci yüzyıl toplumunda belki de sıra dışı bir çifti anlat­
maktadır. Yalnız bir kez, o da birbiriyle evlenmiş olan bu çift
böyle bir şeyi gerçekleştirdikleri ve boşanma sorunu yaşama­
dıkları için kendilerini talihli saymalıdır. Kocasının yedinci
ev başlangıcında Boğa burcu bulunuyor ve Mars bu evde ko­
numlanmış. Ay ile kesinlik derecesi yüksek bir açı oluşturu­
yor. Kadının yedinci evi Oğlak burcuyla başlıyor ve yöneticisi
olan Satürn Akrep burcundadır. Bu gezegen Venüs'le kavu­
şum halinde bulunuyor. Kocasının Güneş burcu Boğa, Yükse­
leni ise Akrep'tir. Kadının Güneş burcu Akrep, Yükseleni ise
Yengeç' tir. Bunlara ek olarak, kadının Güneş'i kocasının Yük­
seleniyle kavuşum yapıyor. Bunlar karşılıklı oluşan açıların
sadece birkaçıdır. Çiftin evliliği sanki cennette kararlaştırılmış
gibidir. Evlilik oluşmadan çok önce, astrolojik olarak bunun
haritalarda dile getirildiğini görüyoruz. Kurgu, Evrensel Zi-

. 302 .
JOHN WILLNER

hin tarafından yazılmış ve ruhlar da bu olanağı ellerine geçir­


mişken doğmadan önce bunu planlamış gibi görünüyorlar.
On birinci ev ortaklık dışında kalan yakın arkadaşları,
dostlukları gösterir. Belki bilirsiniz, Plüton, Edgar Cayce'nin
on birinci evinde konumlanmıştır (bk. Ek.A). Plüton çok güç­
lü arkadaşların varlığına işaret ediyor. Böyle bir ruh beraberli­
ğine (Plüton arkadaşlığına) onun dostu David E. Kahn iyi bir
örnek oluşturmaktadır. Astrolojinin temel ilkelerine uygun
olarak çıkartılmış hatasız bir doğum haritasında on birinci ev
her zaman arkadaşları gösterir.
Binlerce benzer örnekleri verme imkanı olması, astrolojinin
büyüleyici özelliklerinden biridir. Ama bunu ancak doğrulan­
mış haritalarla çalışan astrologlar başarabilir. Bu arada, Edgar
Cayce'nin şahsıyla ilgili sorular da gelmeye devam etmektedir:

S-73: Benim ya da yakın aile çevremden birinin 1 998 yılın­


da Bay Cayce ile birlikte yeniden doğmamız mümkün
müdür?
Y-73: Bu ya da benzeri şeyler açıklanamaz. Bunlar istek ve
gereksinim duymaya ve bu uygulamayı isteyenlere
bağlı olarak karara bağlanmaktadır.
2285-001

. 303 .
12

İÇSEL KARARLAR

Astroloji, yaşama dair karar ve değerlendirmelerin oluş­


ması amacıyla günlük yaşamda yararlanabileceğimiz iki te­
mel yön belirler. Bunlardan bir bölümü içe dönük (içsel), di­
ğerleri ise dışa dönük kararları kapsamaktadır.
Edgar Cayce'nin birçok kez açıkladığı gibi, (ruhun
Tanrı'ya geri dönüş yolculuğunda) her insan kişisel kararlar
üreterek yaşamını sürdürürken, kazanç sağlayan ya da kayıp­
lardan oluşan bir plana sahiptir. İnsan, bu süreç içine ilerleme
isteğiyle doğar ve giderek ruhsal olgunluğa ulaşır. Astroloji
söz konusu yaşamsal kararları on iki bölümde incelemektedir.
On iki ev Çin felsefesinin yin ve yang anlayışına uygun şekil­
de altı evden oluşan iki gruba bölünür. Bunlar yapısal olarak
içsel ve dışsal bölümlerdir; kişisel ve toplumsaldır ya da ben
ve sendir. Söz konusu bölünme yeryüzünde yaşayan birçok
kimsenin bildiği ve derinliği olan bir düzenleme biçimidir.
Edgar Cayce bu düzenleme biçimine doğrudan gönderme
yapmamakla birlikte, bunu ima etmekten de geri kalmamıştır.
Ayrıca, okumalarında birçok kez her ev için uygun kararlar
üretmenin gereğinden söz eder. Doğum haritasının alt bölü­
mü kapsamlı bir biçimde incelenirse daha iyi bir yaşam sür-

, 305 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

menin yolları ve kişiyi başarıya götürecek araçları öğrenmek


mümkündür. Bu arada, başarının yalnızca maddi alemde elde
edilen kazançlarla ölçülmediğini ve bunun ruhsal gelişim yo­
lunda ilerleme ile ölçülmesi gerektiğini anımsatmış olalım.
İnsanlığın yararlandığı planın bir parçası olmakla birlikte,
çoğunlukla yanlış ya da hatalı anlaşılan astrolojik bilgiler ilk kez
Lammers'in isteğiyle verilen yaşam okumaları sırasında günde­
me gelmiştir. Bu yaşam okumaları astrolojinin doğru anlaşılması­
na ilişkin bilgiyi de içermektedir. Lammers, aldığı yanıtlar nede­
niyle çok sevinmişti. Yanıtlar hemen kayda geçirilerek, açıklanan
bilgilerden başkalarının da yararlanması böyle sağlandı.
Lammers'in işleri kötü gitmeye başlayınca onun düzenle­
diği oturumlar da son bulmuştu. Ama yaşam ve doğum ha­
ritalarıyla ilgili okumaların arkası kesilmedi. Bu okumalarda
düzenli olarak astrolojik konulara değiniliyordu. Kuşkuşuz,
okumaların çoğu kişiye özeldi, yani bilgiler soruyu yönelten
kişiyle ilgiliydi. Ama bunların birçoğu kişilerin ilgi alanlarıyla
sınırlı kalmadı. İnsanlar yeryüzüne niye geldiklerini öğren­
mek istiyor ve verilmesi gereken kararlar hakkında daha çok
bilgi almak istiyordu. Okumalar içinde kişisel sorulara verilen
yanıtlar soruyu yönelten kişinin fiziksel ve zihinsel bedeni,
sahip olduğu mal varlığı, yetenekleri, etkinlikleri, aile çevresi,
anne baba ilişkileri, geleceğe yönelik planları, yaratıcı etkin­
likleri, kumar eğilimi, çocukları ve iş ya da sağlık durumuyla
ilgiliydi. Sorular belirli bir ev sırasına göre dizilmiş olmasa
bile, her biri astrolojik evler içinde yerli yerine oturuyordu.
Bu nedenle, evlerin sırasına uygun olarak bu okumalardan
bazı örnekler vermeye çalışacağız. İçe dönük sorular ilk altı
evle ilgilidir. Yanıtların birçoğu Edgar Cayce'nin açıkladığı
gizemlere eşlik ediyor.

, 306 ,
JOHN WILLNER

BİRİNCİ EV

Birinci astrolojik ev kişisel varoluş ve şimdiki zamana


ait fiziksel ve zihinsel beden için bilgiler vermektedir. Kişilik
özellikleri bu evdedir. Birinci ev konularıyla ilgili açılar, kişi­
nin bir bütün olarak yer aldığı yaşam alanım, söz gelişi seya­
hatleri, ev taşıma faaliyetlerini, sportif faaliyetleri, dans, ae­
robik ve diğer eylemleri kapsar. Bedensel hareketi kısıtlayan
yaralanma ve hastalıklar da burada gösterilir. Kişiyi yücelten
deneyimler buradadır. Kısacası, burası "Ben varım" denilen
_
yaşam· alamdır.

S-8: Persona'yı, aldığı biçimi, özelliğini ve geçirdiği evri­


mi açıklayınız.
Y-8: Ruhsal düzeydeki kazanımların dışa vurması olan
persona için şunlar söylenebilir: Aynı çevre koşulla­
rında yaşam süren ve aynı kalıtsal özelliklere sahip
iki varlığı ele alalım. Biri, kişiliği ya da persona'sıyla
her türlü düşünce ve eylem boyutunda çevresine ışık
saçarken; diğeri, ilişki kurduğu her personayı kendi
içine çekmektedir. Bu kimseler gelişimin farklı aşama­
larında bulunuyorlar. Persona hem yeryüzünde hem
de ruhsal düzeyde kazanılan gelişim düzeyini göster­
mektedir. Persona fiziksel olarak kazanılır, persona
doğal gelişimdir.
Gördüğümüz kadarıyla bu durum, gelişmekte olan bir
bireyin paylaştığı küresel çevre ya da evrensel eylem alanı
nedeniyle astrolojik koşullar şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu
nedenle, güneş sisteminin belirlediği benzer koşullarda doğan
insanların persona özellikleri birbirine benziyor olsa da, fark-

. 307 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

lı gelişim düzeyinde oldukları için, bireysel düzeyde her bir


persona 'nın ortaya çıkardığı özellikler çok farklı olabilmekte­
dir. Bunu, maddi aleme aynı anda doğan bireylerin yaşamında
gözlemek mümkündür. Biri Doğu 'da diğeri Batı 'da, yani iki
farklı çevrede yaşarken, dünya ortamı her ikisine de benzer ko­
şulları sunduğu halde persona kendini paylaştığı çevre koşul­
larında ifade edilecektir.
900-022
Persona, Latince'de belirli bir kişiyi ifade eder. Edgar
Cayce'nin söylediğine göre, persona ruhsal gelişimi, çevreyi,
astrolojik koşulları ve bireyin tüm bu bileşimi nasıl kullandı­
ğını gösteren bir işleve sahiptir. Sonuç olarak, persona belirli
bir zaman kesitinde tüm söz konusu deneyimlerin toplamı­
dır. Bu nedenle, tüm diğer koşulların yanı sıra, doğum yeri ya
da yerel çevre koşulları da fark yaratır. Kişisel varoluş, burada
olma nedenine bağlı olarak biçim alır.

S-45: Münferit bir varlık olarak ilk kez ne zaman varoldum?


Y-45: Bunu bilmek sana ne yarar sağlayabilir ki? İlk va­
roluş, elbette tüm ruhların da katılımıyla Yaratanın
ZİHNİNDE gerçekleşmişti. Zaman çizelgesi üzerin­
de buna başlangıç diyoruz. Peki, başlangıç ne zaman­
dır? Başlangıç, ilk farkında oluştur! Gerçekte zaman
diye bir şey yok, uzay da yok. Bu nedenle, öncelikle
ruhsal amaçları öğrenmenizi öğütlerim. İdealinizin
ne olduğunu öğrenin. Bunun, maddi alemde kuru­
lan ilişkilerle bağlantısını bulmaya çalışın. Huzur
ve uyumu böyle deneyimlersiniz, yaşamı sürdürmek
için bundan güç alırsınız.
2925-001

' 308 '


JOHN WILLNER

Burada tüm insanlığın yararlanacağı bir öğüt verilmek­


tedir: Ruhsal amacımızı öğrenmek zorundayız. Bunu henüz
bilmiyorsak, öğrenmek için çaba göstermeliyiz. Kişinin belirli
bir ideal' e sahip olması çok önemlidir. Bunların ille de bir yere
yazılması şart değildir ama odaklanmanıza yardım edecekse
bu da yapılmalıdır. Bazı kimseler günlük tutmayı yararlı bu­
lurlar. Diğerleri etkin bir biçimde ajanda kullanır. Kimisi diz
üstü bilgisayarını bu amaç için kullanmaktadır. Bu yöntemin
başlıca yararı kayıtların düzenli ve zamanında tutuluyor olma­
sıdır. Böylece beklenen görev ve işlere daha kolay odaklanırız.
Bu kayıtlar bize görevimizi anımsatmakla kalmaz, enerjimizi
yönlendirerek odaklanmamıza yardım ederler. İdeallerin iyi
bir ajanda ya da eşdeğerdeki yazılım içine kaydedilmesi, uzun
erimli hedeflerin belirlenmesi yararlıdır. Yaşamın uzun erimli
hedefleri üzerinde düşünmek gerekir. Sonuç olarak, bir taraf­
ta bu çalışma tarzını uygulamayı alışkanlık haline getirenler,
diğer tarafta ise bunların hiçbirini yapmayıp yaşam içinde bir
uçtan öbür uca sürüklenenler vardır. "Hangisi daha iyi?" diye
sormanın pek yerinde olduğunu sanmıyorum.

5-15: Bu aylarda, Neptün gezegeniyle bağlantılı olarak


odaklanmam gereken ne tür çalışmalar olabilir; ya da
yaşamımda dönüm noktası sayılabilecek konularda
bana yol gösterebilir misiniz?
Y-15: Belirtildiği üzere, astrolojik etkilerin sizi yönlendir­
mesine izin vermeyin. Onları hata ve yetersizliklerle
başa çıkmak için kullanın ya da üstesinden gelinecek
şeyler olarak değerlendirin. Bir başka deyişle bu etki­
lerden hatalarınızı azaltacak ve benliğin erdemlerini
arttıracak şekilde yararlanın. Etkilerden verimli bir
. 309 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

tarzda yararlanmanın yolu budur. Belirtilen yol iz­


lendiği takdirde kişisel deneyim içinde dengeyi sağla­
yan ve daha iyi etkileri ortaya çıkaran büyük adımlar
atarsınız.
Bunu yapın.
815-006

Edgar Cayce astrolojik etkileri kullanmanın ne denli ö-nem­


li olduğunu vu,rgularken, (yanıt bekleyen) bu kişiyi, bun-ların
yönlendirmesine göz �ummaması konusunda uyarmaktadır.
Kimlik gelişimi için kişisel kararlar üretirken irade gücünü kul­
lanmak son derece önemlidir. İrade gücünü kullanmadan as­
trolojik etki peşine takılmanın ilerleme için uygun bir yol olma­
dığı iyi anlaşılmalıdır. Kişinin, bir biçimde astrolojik etkilerle
ortaya çıkan güçlerden yararlanmak istemesi ayrı bir konudur.
Verdiğimiz örnek okumada bu gücü Neptün gezegeni sağla­
maktadır. Neptün, olayları dramatize eder ve kişiyi hayal ale­
mine sürükler. Soruyu yönelten kişi hayal alemine dalarak yal­
nızca bu etkilere saplanıp kalmamalı, dramatik ya da coşturan
bir şeyler yaratarak etkin bir tarzda bu güçten yararlanmalıdır.

5-7: Şimdi bu beden için vereceğiniz bir öğüt var mı ?


Y-7: Beden zihinsel,fiziksel, ruhsal ve mali yönden başarılı
olmak istiyorsa yaşamın ruhsal yanıyla yakın temas
içinde olmalı ve bunu içtenlikle yapmalıdır.
En güvenilir destek bedenin ruhsal doğasından gelir.
Hangi yoldan olursa olsun, bu bedenin ruhsal gelişim süre­
cinde içtenlikle yaptığı işlere ve edindiği tecrübeye kitleler yön
vermektedir.
254-002
1

, 310 ,
JOHN WILLNER

Bedenin tüm doğasını anlamak için en güvenilir destek


büyük bir olasılıkla astrolojiden gelmektedir. Ruhsal gelişim
sürecinde, okuma verilen bu bireyin içtenlikle yaptığı işlere
ve edindiği tecrübeye halk kitlelerinin yön verdiği söyleniyor.
Gerçek doğum haritalarının ruhsal bir seçim olduğu dikka­
te alınırsa, yapılan ruhsal içerikli çalışmalar yaşamın ruhsal
yanıyla kurulan yakın teması daha da güçlendirecektir. Ruh­
sal gelişim için yapılan fiziksel eylemler, kişinin birinci evine
ve bu evin yöneticisi olan gezegenin yaptığı progres açılara
yansımaktadır. Evin başlangıcında bulunan Yükselen güçlü
bir düğüm noktasıdır. Yükselenin doğum haritasındaki açısal
konumu ve burcun yöneticisi önemlidir. Kitlelere yönelik hiz­
metler ise doğum haritasının on ikinci evinde görülür. Ama
kişinin, ruh ve beden olarak ruhsal konulara kendini verme­
si birinci eve uygun düşmektedir. Astrolojinin geliştirdiği bu
kapsamlı bölüşümü anlamak her zaman heyecan vericidir.

İKİNCİ EV

Para ve benzeri maddi varlıklar, yeteneklerimiz ve yaşam


sürecinde edindiklerimizin tümü astrolojiye göre ikinci evin
konusudur. Biraz tehlikeli yanları olsa da, çoğumuz uyanık
kaldığımız süre içinde öncelikle para kazanma konusuyla il­
gileniriz.

26. Yeryüzünde edindiğiniz şeylerde güvence aramak


boşunadır. Çünkü yerküre ve onun içinde bulunan
gümüş, altın ve başka her şey Tanrı 'ya aittir. Bunları
YALNIZCA kendinizi hoşnut etmek ya da zaafları­
nızı tatmin etmek amacıyla kullanırsanız yanlış ya-
. 311 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

parsınız. Hani, bu işte yalnız sayılmazsınız. Doğru­


su şeytan da insanoğlunun bu zaafını kullanmayı iyi
bilir. Bununla egonun şöhrete ulaşacağını, saygınlık
kazanacağınızı sanırsınız.
2970-001

Zihinsel, fiziksel, ruhsal ve mali başarının elde edilmesi


için ikinci ev, kaynakları kullanılır. Bunlar doğumdan sonra,
özellikle yetişkinlik döneminde elde edilen şeylerdir. Kazanç­
ların tümü geleceği ilgilendirir. Edinilen şeyler ileride kulla­
nılmak üzere muhafaza edilir. Astroloji bu konularda güçlü
bir yardımcıdır. İkinci evde bulunan gezegenleri ve evin yö­
netici gezegenini inceleyerek kişiye para getirecek en uygun
mesleği öğrenmek mümkündür. En iyi kazancın elde edilmesi
için bu unsurlar yön belirleyici olmaktadır. Zengin olma uğraşı
içinde verilen kararların hepsi önemlidir. Ama bu arada güdü­
len amaç çok büyük fark yaratır. Paranın nasıl ve niçin kazanıl­
dığı ve nerede harcandığı yazgıyı belirleyen güçlü bir etkendir.
Birçok yaşam okuması finansal kazanç yollarıyla ilgili olup, bi­
rinin diğerine göre niye daha iyi olduğu açıklanmaktadır. Eğer
bu uğraşı yaşamı sürdürmek için yapılıyor ve başkalarına yar­
dım amacı güdüyorsa, okumaların bu kazanç türüne yaklaşımı
olumludur. Ama temel yönlendirici etken bencil nedenlerse, bu
yaklaşımın onay alması beklenemez. Gerçekten, bazı durum­
larda bu yönlendirici etkiler bilgi akışını engellemekte ya da
enerjilerin bastırılmasına neden olmaktadır.

S-52: Finansal durumu düzeltmek için kiminle görüşmem


uygun olur?

. 312 '
JOHN WILLNER

Y-52: ÖNCELİKLE kendinize danışın! Bundan sonra, ben­


liğin kendini ifade etme sürecinde gerek duyulan KA­
NALLARIN size açıldığını göreceksiniz.
Çünkü bilindiği ya da bilinmesi gerektiği üzere, yeryüzü­
nün maddi varlıkları ya da edindiğiniz her şey size ÖDÜNÇ
olarak verilmiştir! Ve eğer kutsal etkilerle uyum sağlayıp ken­
dinizi buna göre ifade edebilirseniz size tüm yollar açılır. Böy­
lesi, John Smith ya da John Henry ile görüşün demekten daha
doğrudur.
956-001

Hem ruhsal hem de maddi yönden gelişim sağlamak için


bu bölümde yazılanları çok iyi anlamamız gerekiyor. Hiçbiri­
miz bir şeyin gerçek sahibi değiliz ve edindiğimiz her şey ge­
çicidir. Tanrı'nın bize verdiği mülkiyet geçicidir. Ödünç alınan
bu şeylerin nasıl kullanıldığı iyiye gidiş sürecini etkilemekte­
dir. Maddi şeylere karşı takınılan uyumlu bir tavır tıkanmış
kanalları açacak, bencil ifade tarzları ise bunları iyice kapata­
caktır. Bu durumda, sahip olduğumuz şeyler bize mutluluk
getirebildiği gibi bizim için huzursuzluk ve öfke kaynağı da
olabilmektedir.
Astroloji bilgisi bu düşünceyi tamamlayan özel bir içgörü
sağlar. Astrolojinin temel işlevi ruhun seçtiği eğilimlerin ha­
ritasını vermektir. Bu nedenle bazı eğilimler finansal kazanç
sağlayacak iş alanlarına işaret eder. Bazı eğilimler ise paranın
harcanacağı en uygun yaşam alanlarını açıklar. Maddi var­
lıkları ödünç aldığımız düşüncesine uyum sağlayan kararlar
mutluluk getirmekte, bencil düşüncelerin yön verdiği karar­
lar ise acı vermektedir. Bu durumda zenginlik getirecek as-

, 313 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

trolojik göstergeler hakkında bilgi edinirken, kutsal etkilerle


uyum sağlamak çok aydınlatıcı olabilir.
Sahip olduklarımızın Yaratan' dan ödünç alındığı dü­
şüncesi kabul edilince, zenginlik kavramına bütünüyle farklı
bir açıdan bakmayı başarabiliriz. Bu kavram insan aklına bir
kez yerleşirse, zengin olmaya çalışırken her istenilenin satın
alınması bir amaç olmaktan çıkacak ve bu aşamada güdülen
amaç, biriktirilen zenginliğin Yaratan'ın onayladığı biçimde
kullanılmasından ibaret olacaktır. Astrolojiyi öğrenmek ve
uygulamak ise bu amacın gerçekleşmesini kolaylaştırır. Bir­
çok insan edinilen iç görü sayesinde sahip olduğu şeyleri iyi
yönde kullanabilir ve daha büyük bir içsel huzura kavuşur.
Paraya duyulan istek ya da edinilen paranın kullanım tar­
zı bazen aile içinde karmaşaya neden olmaktadır. Söz gelişi,
evin hanımı daha parıltılı şeyler isteyerek kendi tutkularını
karşılamak üzere kocasını mantıksız davranışlarda bulunma­
ya zorlayabilir ya da erkek salt kendi maddi gereksinimleri
uğruna evle ilgili sorumluluklarını bir kenara bırakmış ola­
bilir. Erkek kendi istediği gibi büyüklere özgü oyuncaklara
para harcarken, ailesi ikinci planda kalır. Bencil insanlar sa­
dece kendileri için çalışırlar. Aşırı bencil mülk sahiplerinin
ruhsal ilerleme sağlaması çok zordur. Bencil davranışları ön
plana çıkardığı için eşit ortaklık esasına göre düzenlenen evli­
lik birliğinin istenildiği gibi yürümediğine dikkat ediniz. Öte
yandan, görünüşe göre saygın tavırlı kimi yakınların bir aile
büyüğünün ölümünden sonra akbaba gibi çevrede dolanma­
ya başladığını ve mal varlığının paylaşımı sırasında yürütü­
len açgözlü yarışı izlemek şaşırtıcıdır. Eski bir atasözü şöyle
der: "Para her türlü kötülüğün anasıdır." Bu atasözünün çıkış
nedeni yukarıda sözü edilen davranışlar olsa gerekir.

. 3 14 .
JOHN WILLNER

Böyle olumsuz bir tavır her nerede varsa, orada zihinsel


huzursuzluk oluşmaktadır. Freud' a göre, huzursuzluk veren
durumun nedenleri bilinirse iyileştirecek olan psikolojik temel
de belirlenmiş olur. Doğum haritası mülkiyetle ilgili sorunla­
rın nedenini gösterdiği gibi, daha birçok soruna da açıklık ge­
tirmektedir. Doğrusu Freud bunu çok iyi kavramışh. Tedavi
yollarının doğum haritasından görülebileceğini ve alınan ders­
lerden yararlanmanın mümkün olduğunu biliyordu. Toplum,
astrolojinin ve Edgar Cayce'nin söylediklerini gerçekten anla­
yabilse zihnen herhalde önemli bir kesimi sağlığına kavuşacak­
tır. Bu yolla, (gelişim düzeyine bağlı olmakla birlikte) birçok
mutsuzluk kaynağının ortadan kalkacağına inanıyorum.
Biriktirme oyunu son bulduktan sonra, kimi ailelerin va­
kıf oluşturarak sahip oldukları şeyleri değerlendirmeye çalış­
tıklarım görüyoruz. Yeryüzünde çok sayıda iyi-zengin insan
olduğu gibi çok sayıda iyi-fakir insan da bulunuyor. Edgar
Cayce, okumalarında bu bakımdan kişiler arasında hiç ayrım
gözetmez. Ama sözlerinin çoğu alçakgönüllü ve sabırlı insan­
larla ilgilidir.

30. Alçakgönüllü ve sabırlı olmayı bilseniz iyi olur. Zih­


nen Tanrı 'yla bütünleşmiş olan kişi yerkürenin de,
üzerindekilerin de mirasçısı ve SAHİBİDİR.
31. Sahip olduğunuz şeylerle ne yapacağınızı bilin. Hem,
"Çok malım olsaydı fakire dağıtırdım, çok varlıklı ol­
saydım talihsiz insanlara yardımcı olurdum, " diye
konuşup hem de bunu kendi evladından bile esir­
gersen, başkalarına daha fazlasını nasıl verebilirsin
ki! Anımsayın: "Bu yoksul kadın yardım kutusuna
herkesten daha çok para attı. " İşte bu nedenle, çok az

, 315 ,
ÜNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

bile olsa kendinizde olanı veremiyorsanız, bunu yap­


mıyorsanız ve böyle olamıyorsanız yalnızca kendinizi
aldatırsınız!
254-095

Yüksek kazanç getiren yatırım türlerini soran kimselere


ya da işiyle ilgili başarı olasılığım öğrenmek isteyenlere bir­
çok okuma içinde astrolojik bilgi verildiğini görüyoruz. Ama
bunlar belirli bir zaman, yer ve kişi ile ilgili olduğu için bura­
da yer vermeyeceğiz. O zamandan günümüze çok şey değişti.
Değişmeyen ise, sahip olma yöntemlerinin çeşitliliğidir. He­
pimiz bize ait olanın değerli olmasını istiyoruz. Oysa önemli
olan, son tahlilde, bize ödünç verilen şeylere ilişkin niyetimi­
zin ne olduğudur.

ÜÇÜNCÜ EV

Yaşanılan çevrede gerçekleşen okuma, yazma, hesap iş­


leri, uygulamalar ve öğrenme türünden kişisel etkinlikler ve
eylem türleri üçüncü ev alanına giriyor. Yaşama hazırlık anla­
mında olan tüm bu kişisel eylemler yakın çevremizde meyda­
na gelmektedir. Bunlar Tanrı vergisi yeteneklerin ve Tanrı' dan
ödünç alınan malların, bilgi edinme, deneyimleme ve olgun­
laşma amacıyla kullanıldığı zihinsel, fiziksel ve ruhsal yü­
kümlülüklerdir. Şu gerçektir ki, tüm üçüncü ev konuları geç­
mişten kaynaklanır. Üzerinde çalıştığımız dersler, daha önce
yazılmış ya da öğretilmiş olan ve başkalarının önceden elde
ettiği bilgilerdir. Ya da bunlar bizzat kendi geçmiş yaşamları­
mızdan öğrendiğimiz derslerdir. Aşina olma duygusu, bilince
kazınmış olan bilinçaltı anılarımızdan gelmektedir. Önceden

. 316 .
JOHN WILLNER

var olan zeka düzeyi değişebilir ya da zihnen kendimizi daha


ileri noktalara taşıma becerisi gösterebiliriz. Gerçekleşen her
yeni içsel iletişim, Ay'ın kütüphanesindeki yerini sonsuza dek
almaktadır.

Gerçek, büyümektir! Çünkü gelişen bir ruh için bugün


gerçek olan, yarın belki de ancak bir bölümüyle gerçektir.
1297-001

Doğum haritasında üçüncü ev ve bu evin içindeki geze­


genler, bize öğrenmenin yolunu gösterir. Bunlar, kolay anım­
sanan bilgi türleri konusunda ya da anımsama yöntemleriyle
ilgili olarak bireye rehberlik etmektedir. Yazma, konuşma, sa­
natsal yetenek, el becerisi, oyunculuk ya da şarkı söyleme gibi
kişisel yetenekleri geliştirmenin yolunu burada bulabiliriz.
Belirtilen konular iletişimin sembolü olan Merkür'le ilgilidir.
Yaşamın bu alanını anlamak için astrolojiden yararlanmak is­
teyenler Merkür'ün üçüncü ev gezegenleriyle yaptığı açılara
bakmalıdır. Bu arada, kardeşler de üçüncü evin konusu içinde
kalır. Anne ve babanın yanı sıra, ilk iletişim bu bireylerle ku­
rulur ve genellikle en uzun ömürlü ilişki türüdür.

8. Merkür etkisiyle varlığı uygulamaya yönelik çalış­


malar içinde, bir başka deyişle zihinsel yeteneklerini
uygularken görüyoruz. Başkaları tarafından şaşırtıcı
ve korku verici olarak nitelense de, onların anlayama­
dığı Merkür etkisi ve Uranüs 'ün ortaya çıkardığı ek­
santrik güçler nedeniyle el atılan her işin becerilmesi,
iyi yaşama becerisi, kolayca sonuca ulaşma yetene­
ği, yaşamda karşılaşılan sorunlara somut, zihinsel,
. 317 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

maddi ve ruhsal boyutta yanıt verebilme gibi güç ve


yeteneklerinin yanı sıra, bu varlığın içsel adalet duy­
gusunu da geliştirmesi UYG UN OLACAKTIR. Aksi
takdirde varlık, davranışlarının bedelini son meteliği­
ne değin ödemek ZOR UNDA kalabilir. Varlığın bağ­
lılık duygularıyla başkalarının sözüne uyduğunu ya
da göreve bağlılık nedeniyle sık sık BAZI kanunsuz
işlere yöneldiğini görüyoruz. Bize göre, bu tür olur­
olmaz ilişkilere fazla bel bağlamamalısın ve sözünün
eri olmalısın.
9. Varlığın geçmiş yeryüzü yıJşantısına bakacak olur­
sak, bunların şimdi kullandığı yetenekleri kazanmak
için gereken DERSLERİ içerdiğini ve birlikte olduğu
kimselerin gönül ve zihinlerine de yansıyacak olan
dersler, gerçekler ve anlayış derinliği için uygulama
alanı bulduğunu görüyoruz. Bunlar, çevresindekile­
rin gelişimine yardımcı olan ve varlığın bir sonraki
nesle miras bırakacağı çalışmalardır.
933-001

Sonuca ulaşma, yaşamsal sorunlara yanıt verme, öğren­


me ve birlikte olunan kimselerin gönül ve zihninden geçen­
leri anlama gibi yetenekler ifade edilemezse, yaşamdan fazla
bir yarar sağlanmış olamaz. Kişinin, öğrendiği dersleri başka­
larına iletebilmesi için konuşma ve yazma konusunda ustalık
kazanması gerekir. İnsanların "gelişimine yardımcı olan ve
varlığın bir sonraki nesle miras bırakacağı çalışmalar" böyle
gerçekleşir. Dersler kapsamında diğer gezegenlerdeki yaşam
sürecinde öğrenilenlerin yanı sıra, büyüme sürecinde alınan
okul eğitimi de bulunmaktadır.

. 318 .
JOHN WILLNER

Yeryüzünde yaşayan her varlığın şimdi ne olduğunu belir­


leyen şey, daha önce ne olduğudur! Her zaman kesiti bir başka
zaman kesitiyle ilişki içindedir. Bu nedenle, belirtildiği üzere
yeryüzü etkinlikleri yaşam okulunda bir ders, bir deneyimdir.
Varlık kendini başkaldıran değil, destek veren bir güç olarak
kullanabilirse, (her varlık, her ruh-varlık gibi) Tanrı 'nın bir
parçası olduğunu daha iyi anlayacaktır.
2823-003

Doğum haritası Edgar Cayce'nin yaşam okumalarında


verilen bilgi ışığında ve doğru bir şekilde etüt edilirse, geli­
şim için gerekli olan doğru yolu aydınlatmış oluruz. Alınacak
kararların üretilmesi için yapılan bu çalışmalar astrolojinin de
yardımıyla anlam kazanmaktadır. Bir-yıl-için-bir-gün yönte­
miyle hesaplanan progres açıların kullanılması, kişinin kendi
kilometre taşlarını öğrenme becerisine ayrı bir anlam kazan­
dıracaktır. Başarı olasılığını artbran uygun bir hazırlık döne­
mi olduğu gibi, harekete geçmek ve dinlenmek için de uygun
zaman dilimleri bulunur. Dinlenme sürecinde, huzurlu ve
gösterişten uzak bir biçimde ve uygulanabilir önerilerle çev­
remizdeki insanlara yararlı olmanın yollarını ararken, kimi
tehlikelerden sakınarak riskleri bilinçli bir şekilde geçiştirmiş
olabiliriz. Kesinlikle söylenebilir ki, yalnızca içgüdü ile yol
almak yerine, varış noktasına bir harita yardımıyla ulaşmak
daha kolaydır. Bu görüş, haritanın yolculuk sırasında doğru
okunması ve büyümenin buna göre sağlanıyor olması bakı­
mından özellikle doğrudur.
Nereye gittiğinizi öğrenmek için kafa yormalısınız. So­
nunda, sıradan bir yaşam sürüp öldüğünüzü ve büyükanne­
nin bahçesindeki kiraz ağacının altına gömüldüğünüzü fark
. 319 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

edersiniz. Ama bu sizi asla iyi bir komşu, iyi bir vatandaş,
iyi bir anne ya da baba yapmaz. Öte yandan, kaba bir tavır
içinde konuştuğunuzu ve bu nedenle acı çektiğinizi bilirseniz
ve dürüst davranarak bunu şimdi düzeltebileceğinizin farkına
varırsanız işte, bu davranış fark yaratır.
5753-002

Birçok insan astroloji olmadan ya da Edgar Cayce'nin


verdiği bilgilerin farkına varmadan yalnızca bu anı yaşamayı
tercih ediyor. Birçoğu için yaşamın nedenleri pek anlaşılmış
değildir. Yapılan işlerden doyum sağlama derecesi kişiden ki­
şiye değişir. Bu insanların çoğu sabah dokuz-akşam beş ara­
sı işe gidip gelen kimselerdir. İşlerinden hiç keyif almazlar.
Öyle olsa bile, iş yerinde insanın önüne öyle olanaklar çıkar ki
ilerlemek için başka hedefler de gündeme gelebilir. Örneğin,
mevcut ilgi alanları yeni bir amacın oluşmasına yardımcı ola­
bilir. Çeşitli kurslara katılarak anlayış derinliği kazanırız. Yeni
ustalıklar edinerek bir taraftan özgüvenimizi arttırır, diğer
taraftan bakış açımızı genişletiriz. Denebilir ki, söz konusu
üçüncü ev etkinlikleriyle kişinin yaşam yolu aydınlanırken,
benzer düşüncelere sahip diğer insanlarla bir araya gelme im­
kanı da yaratılmış olur.
Kötü yola düşenler, genellikle mutluluğun ulaşılmaz bir
şey olduğunu sanırlar. Kimileri kuşku ve elem içindedir. Ya
da ailenin büyüğü olarak soğuk ya da itici davranış biçimleri­
ni sığınak belleyip, sarsıntı yaratan olayları kendilerine çeker­
ler. Bu eylem başkalarını doğru yola sokma adına yapılıyorsa
ya da amacın bu olduğu düşünülüyorsa, bu davranış biçimi­
nin içindeki gizli tehlikeyi bir an önce fark etsek iyi olur. Bu
insanlar Edgar Cayce'nin bu konuda söylediklerine özellikle

, 320 ,
JOHN WILLNER

kulak vermelidir. Astroloji öğrenirlerse, neler yapabilecekleri­


ni daha kolay fark ederler.

S-27: Astroloji çalışmalarına katılmam uygun olur mu?


Y-27: Astroloji çalışması herkes için yararlıdır! Çünkü, be­
lirtildiği üzere her ne kadar birçok insan astrolojik açı­
ların ve bu alanda yapılan çalışmaların kişisel geleceği
belirlediğini, geçmişe ait koşulları açığa çıkardığını
kanıtlamaya uğraşıyorsa da, gerçekte bunların sadece
bireysel yaşantı üzerine düşen etkiler olduğu ve çevre
ile kurulan ilişkilerin birer göstergesi olduğu anlaşılır­
sa daha uygundur. Böyle anladığınızı umarım.
Yıldızların insan yaşamını yönetmediğini, aksine on­
ların yörüngesini bireysel yaşamın belirlediğini görebilmek
önemlidir. Anlıyorsunuz değil mi? Mesih'in yıldızı göründü­
ğü zaman bu gerçeği anlamadınız mı ? Geçmiş dönemlerden
bu yana, yerkürenin geçirdiği aşamalar üzerine yapılan tüm
araştırmalar neden ve sonuç kuralının her koşulda yürürlük­
te olduğunu göstermiyor mu? Denge bu döngü içinde çeşitli
deneyimlerden geçen birey lehine giderek yükselme eğiliminde
değil mi? Bazı astrolojik raporlarda söylenenlerin aksine, bu­
rada verilen bilginin amacı bireylerin yeryüzüne dönüşüyle
ilgili belirli bir döngü süresinin olduğunu söylemek ya da her
iki bin yıl, bin yıl, haydi bilemediniz beş yüz ya da iki bin dört
yüz yıl ara ile bireyin yeryüzüne tekrar döndüğünü göstermek
değildir. Ama bir ırk olarak, insanlık alemi için iki bin dört
yüz yıllık döngü uygun bir süre gibi görünmektedir, anlatabi­
liyor muyum ? Çünkü her döngü süresinin sonunda yerküre,
gezegenler ve uzay boşluğunda varolan her şey ilk konumuna
dönerek çevrim yeniden başlatılmaktadır.

. 321 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Şunu anlamalısınız ki, bireysel etkinlik kendi içinde önem­


lidir. Çünkü bir bireyin yaşam sürecinde görüleceği üzere,
şimdi sahip olduğumuz düşünce çizgisi Koç çağından başlaya­
rak Balık çağına, oradan da Kova çağına ulaşmıştır. Bir başka
deyişle düşüncelerimiz benzeri etkinlikler içinde değişim ge­
çirmeye devam etmektedir. Ama bu demek değildir ki her birey
değişir; her birey farklı bir gelişim süreci yaşar. Uzaya bakınca
çeşitli asteroitler, küresel cisimler, gezegenler ya da güneş sis­
temleri görüyoruz. Bunların her biri kendi yolunu izlemekte­
dir. Şimdi, bir de insan ruhuna bakın ve onlarla eşit düzeyde
ya da onlardan daha üstün olup olmadığınıza siz karar verin.
Biliniz ki, insan onları denetleme yeteneğine sahiptir! Astrolo­
jinin engin bir çalışma olduğu kuşku götürmez, kesinlikle!
311 -010

Astroloji gerçekten çok engin bir çalışma alamdır ve


üçüncü ev kapsamına girmektedir. Verdiğimiz kararlarla ge­
zegen yörüngelerini bile değiştirme gücüne sahip olduğumuz
düşünülürse, bunun insan faaliyetleri bakımından ne kadar
anlamlı olduğunu daha iyi anlayabiliriz.

DÖRDÜNCÜ EV

Buraya değin üç varoluş alanına ait bilgileri inceledik. En


başta varoluş özelliklerini, sonra da kazanç sağlamaya ve ar­
kasından öğrenmeye ilişkin etkinlikleri ele aldık. Şimdi, bun­
lardan sonra gelen ikinci üçlü yaşam alanına giriyoruz: Bun­
lar etkin bir yaşam sürme, yarahcılık ve elde edilen başarılar­
dır. Bu kapsam içine giren kavramlar yetki erkini kullanma
biçimi, ev yaşamı, saygınlık kazanma, ünlü olma ve tanınma,
'

. 322 .
JOHN WILLNER

esinlenme, kafamızdaki tasarılar, uygulama gücü ve başarılan


işlerdir. Bu üçlü grup, kendimizi nasıl gösterdiğimizi ya da
tanımladığımızı anlahr. Fizik bedenimiz, sahip olduğumuz
şeyler ve yapılan ön hazırlıklar varoluşumuzun nedenlerini
oluştururken, bunlar varoluşumuzun sonuçlarını ya da etki­
lerini ifade etmektedir.
Dördüncü ev şimdiki zamanla ilgilidir ve ev yaşamıy­
la başlar. Aile içinde yetki erkinin bulunup bulunmadığı ya
da bu gücün kimde olduğu burada anlahlır. En azından bir
ebeveyn ilişkisi burada gösterilmektedir. Bu kimse genellikle
anne oluyor. Çünkü babanın işte olması nedeniyle yaşamın
ilk dö11:emlerinde geleneksel anlamda yetki erkini anne kul­
lanır. Kişinin yetişme ortamı da bu astrolojik evde gösterilir.
Çünkü kimliğin biçimlendiği ilk yer ailedir. Netice itibarıyla
aile bireyleri arasında sürüp giden ilişkiler de burada anlah­
lır. Etkiler olumlu ya da olumsuz olabilir ama bunlar yaşama
yeniden başlayan ruh tarafından özenle ve belirli bir nedenle
seçilmiştir. Dördüncü ev içindeki gezegen ve burçlar bu ya­
şam alanına özgü nitelikleri belirlemektedir.

8. Bu kişi Jüpiter ve Venüs'ten alınan etkiler nedeniyle


gençlik yıllarında çok sevilecektir. Daha sonraki yıl­
larda kendisini aile bireylerine adayacak ve onlara
sevgisini akıtacaktır. Seçkin bir anne olarak aile için­
de kendisinden ilgi bekleyenlere fazlasıyla yol gösteri­
ci olacaktır.
780-006

Yukarıda verilen okuma örneğinde, astrolojik göstergele­


re göre gençlik döneminde ve daha sonraki yıllarda devam
eden engin ve uyumlu bir ev yaşamı anlahlmaktadır. Bu

. 323 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

kimse herhalde çok talihli olmalıdır. Bir sonraki örnekte sözü


edilen kişi bu denli talihli olmasa bile, eldeki olanaklar aynı
ölçüde büyüktür.

5-24: Bir varlığın çocukluk dönemi boyunca aile içinde al­


dığı etkiler onun normal ve mutlu bir evlilik yapma
şansını ne ölçüde azaltır?
Y-24: Birey buna ne ölçüde izin verirse. Çünkü siz çocukluk
· döneminde bir çocuk gibi düşünürsünüz. Büyüdüğü­
nüz zaman çocukça davranışları terk etmeli ve bun­
lardan başkalarını sorumlu tutmamalısınız. Çünkü
her ruh bir varlıktır; beden, zihin ve ruh 'tur. Varlık
bu koşullarda dahi spirit'in meyvelerinden yararlan­
mayı bilirse sonsuz olana uyum sağlamayı başaracak­
tır. Ama gücünü kötüye kullandığı takdirde bedelini
ödemek zorundadır. Tıpkı senin durumunda olduğu
gibi. Bir ağaca şekil vermek istiyorsanız onu büyüme
sürecinde eğip bükersiniz. Her bireysel varlık da ben­
zer şekilde ama eğitim yoluyla şekle girer. Varlığın
karmaşık yönleri olduğu gibi, kendine özgü bir yanı
da vardır. Ve elma ağacından şeftali alınamayaca­
ğı gibi, Şeytan 'ın oğlundan da aziz yaratamazsınız.
Ama sen, tıpkı Şeytan gibi, her şeye gücü yeten Ya­
ratıcı Güçlerin oğlusun. Kimin tarafındasın ? Buna
ancak kendin karar verebilirsin! Öyle değil mi?
4083-001

Dördüncü evde bulunan gezegenler olumlu ya da olum­


suz yönleriyle ev yaşamını anlatmaktadır. Burada etkiler güç­
lüdür ve bireyin kimliği oluşmaya başlamışbr. Gezegen, burç

. 324 ,
JOHN WILLNER

ve açılar tüm ton ve çeşitleriyle etkilerini böyle gösterir. Dör­


düncü evde hiç gezegen yoksa evin gücünü yönetici gezegen
ve onun burcu belirler. Evde gezegen varsa bunlar da güçleri­
ni gösterme şansı bulurlar. Her gezegen kendini birçok biçim­
de ifade eder. Aşağıda bununla ilgili birkaç örnek veriyoruz:

7. Ev yaşamı ve aile ilişkilerinde Venüs 'ten kaynaklanan


hayal kırıklıkları yaşanmıştır. Varlık, yine de kendi
anlayışına göre bunların çoğunu güzellik şeklinde al­
gılamakta ve anılarında yaşatmaktadır. Ama bunları
hem kendi hem de başkalarının yaşamında geçerli kıl­
ması uygun olacaktır.
3197-001

13. Bu varlık faaliyetlerinin çoğunda astrolojik etkiler­


den payını yeterince almış görünüyor. Etkiler Jüpiter
nedeniyle koruyucu bir özellik taşıdığından, varlığın
ilişkileri, işleri ve diğer etkinlikleri -bireysel olmakla
birlikte- bir bütün, bir grup olarak insanların AKLI­
NA yöneliktir. Ama uygulama bireyseldir.
14. Bu nedenle, varlık herhangi bir alanda vereceği hizmet
ya da yapacağı çalışmalarla insanlık için bir umut ışı­
ğı ya da bilgi kaynağı olabilir. Ya da "Ruhlarımız ve
Tanrı'nın bizzat kendisi, onun çocukları olduğumuza
tanıklık etmektedir, " sözüne uygun olarak insanoğlu­
nun deneyim ve çabalarına güvence veren kişisel bir
ifade tarzı geliştirebilir.
1 5. Yeteneklerini soyut düzeyde değil, somut olarak ve
öncelikle bir yuva kurmak için kullanmalısın.
1458-001

' 325 '


üNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Her gezegen, ortaya çıkardığı güçle dördüncü evde ken­


dine göre bir uygulama alanı bulmaktadır. Fazlasıyla yoruma
açık olsa bile, bunların başında yuva kurmak gelir. Kimi as­
trologlar gezegenlerin konumunu gereğinden fazla önemse­
yerek hata yapıyorlar. Üstelik kendi öngörüleriyle uyuşması
için bazen olayları zorlayarak suç işlemektedirler. Edgar Cay­
ce doğru bir bakış açısıyla, olumsuz etkileri görülen dördün­
cü ev gezegenlerini şöyle değerlendiriyor.

S-35: [Metnin orijinali bulunamadı] Astrolojik açıklamala­


ra ve el falı yorumlarına göre varlık babasını erken
yaşta yitirecekmiş, bunun anlamı nedir? Sizce bu ne
zaman gerçekleşecek ya da söylenenlerde bir gerçek
olabilir mi?
Y-35: Böyle görünüyor olabilir. Ama unutmayın ki astro­
loji ve el falı yalnızca birer göstergedir. Bir önceki
yaşamında babasını yitirmenin ya da babanın onu
yitirmesinin nedeni neydi dersiniz ? Tek kelimeyle,
DÜŞ ÜNCESİZLİK! Öyleyse karmaşanın yoğun ol­
duğu dönemlerde bile HEPİNİZ soğukkanlı ve sakin
olmaya çalışmalısınız.
3089-001

Babanızı erken yaşta yitireceğinize dair aldığınız astro­


lojik bir bilgiyi peşinen kabul etmeniz gerekmiyor. Astrolojik
açıların gerilimli olması ille de babaya ilişkin yazgının kaçı­
nılmaz olduğunu göstermez. Nedenler birçok sonuca bağ­
lı olabilir ve güvenli bir ortamın yok olması durumunda en
uygun tavır soğukkanlı olmakhr. Soğukkanlı olmak kendine
güven duygusunu güçlendirir. Soğukkanlı davranmamak

' 326 '


JOHN WILLNER

ters yönde etki yapar. Açıların gerçekten kişinin ailesiyle ilgili


karmaşa dönemlerini gösterdiği doğrudur. Böyle durumlarla
karşılaşmak mümkündür. Ama bu karmaşa değişik biçimler­
de sonuçlanabilir ve kesin bir sonuç almak için seçim yapmak
zorunda kalırız. Astrolojik açının tam hakkını vermek bazen
bizim kararlarımıza bağlı olmaktadır.

Şimdi, varlığın tüm bunları dikkate alarak kendisi için


en elverişli koşulları yaratması gerekiyor. Varlık, istenen yön
ve tarzda gelişim sağlamak için ailesinden ayrılacaksa bunun
bedelini ödemeye hazır olmalıdır. Ama evini daha çok önem­
siyor ve sonuçta paranın önemsiz ve daha az etkili olduğunu
düşünüyorsa, BUNA uygun şekilde davranmalıdır. Varlık,
eninde sonunda irade gücünü kullanmak zorundadır. Koşul­
lar belirlenmiştir. Bunlara NASIL tepki vereceğini varlık bilir.
O nedenle özgür iradeyle ilgili olarak denmiştir ki: "İşte, hem
iyi hem de kötü bugün senin karşında duruyor, seçim SANA
kalmıştır. "
779-01 4

Her insan şunu kabul etmelidir ki, yeryüzü yaşamı bir


anne ve babanın isteğiyle başlamaktadır. Çocuğa biçim ve­
ren aile yaşantısıdır. Bu nedenle, aile bütünlüğünün giderek
bozulmaya yüz tuttuğunu fark eden insanların ciddi olarak
endişe duyması gerekiyor. Çünkü gereksinim duyulan dör­
düncü ev etkilerinde bozulma tehlikesi baş göstermiştir.

8. Şunu unutmayın: Size bir anne ve baba, bir yuva ve


elinizi uzatınca ulaşacağınız bir dolu olanak ve olası­
lıkları Tanrı veriyor. Kendisi için yapılmış ve yapıl-

. 327 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

makta olan bunca şeyi değerlendiremeyen bir kimse,


hiç kuşku yok ki yeryüzünün en alçak ve en küçük
insanıdır. İşte, bu nedenle Tanrı 'nın karşısında on­
dan yardım dilerken, insan kendini çok küçülmüş ve
alçalmış hisseder.
2780-003

Aile erişilmesi kolay olan birçok olasılığı içinde barındır­


maktadır. Aile yaşamından yeterince yararlanamamış olan
çocuklar diğerlerinin elde ettiği bu olanağı kıskanmakta hak­
lıdır. Ancak, iyi bir aile içinde büyüyen talihli çocukların da
sorumluluk duygusunu yeterince geliştirdikleri söylenemez
ya da bu olanağı tam anlamıyla değerlendiremediklerini gö­
rüyoruz. Yuva kurmak başlı başına bir sorumluluktur.

S-9: Sevgi dolu bir yuva ve sevgi dolu bir aile ilişkisi için
ne gibi tehlikelerden söz edebiliriz?
Y-9: İkaz edildiği üzere, kendi İYİLİGİN için, genel ola­
rak ilişkilerin ve özel olarak aile ilişkilerin hakkında
kötü konuşmamalısın. HER KOŞULDA ilişkilerinin
bencil ya da bağnaz olmamasına özen göstermelisin.
Bakımından sorumlu olduğun kimselerle kurduğun
ilişkilerde ve kendi yararın için bu uyarıları dikkate
alman uygun olur. Anlıyorsun, değil mi?
282-003

Görüldüğü gibi, her astrolojik evin olumlu ve olumsuz bir


yanı vardır. Dördüncü ev özelinde, tüm diğer evlerde olduğu
gibi karşılıklı iletişim arayışı en güçlü ve en değerli amaç olsa
1

. 328 .
JOHN WILLNER

gerekir. Bu konuda bireyin takınacağı tavır, bazen öyle görün­


mese bile her zaman önemlidir.

S-14: Lütfen bana yardımı dokunacak bir öğüt verin.


Y-14: Her varlık gibi -bu senin için de geçerlidir- mutlaka
bir yuva kurmayı denemelisin. Tasarlandığı gibi, bu
süreç içinde (bir bedenin yaşam boyu sahip olacağı
büyük ve yapıcı güçle yürütülen) hazırlık ve kuruluş
çalışmalarını ve sorumluluk duygusunu yaşarsın.
(Kafanı parasal konulara da fazla takma.)
Çünkü bir insan için YUVA zihinsel ve bedensel sürekli­
liği temsil eder. Burası, huzur ve uyum içinde erdemli olma
adına iyi işlerin yapıldığı, tahminlerin ötesinde birçok şeyin
yaşandığı bir ocak başıdır. Öyle ki evin bütün fertleri, anne ve
baba ve evin kendisi de her yönüyle bolca kutsanır.
41 6-011

BEŞİNCİ EV

Beşinci ev, meyvesini daha sonra vermek üzere büyüyen


ve esin kaynağı olan yaratıcı eylemlerin zıplama tahtasıdır.
Yaratıcı eylemler kapsamına planlar, icatlar, yatırımlar, kumar,
çocuklar, seks ve eğlence girmektedir. Eğlendirici bir şakanın
kurgusu bu evde yapılır, daha sonra anlatılmak üzere hafızada
tutulur ve böylece sürekli bir keyif ortamı yaratılmış olur. Bu
nedenle, burası keyif almanın da evidir. Ama daha da önemlisi,
burası ruhun geleceğe yönelik tasarılarını bulacağımız evdir.
Bir yaşama başlarken ruhun amacı, arzu diye nitelendi­
rilen maddi ve zihinsel keyif araçlarını kullanmaktan ibaret
olamaz. Ama bireysel düzeyde bunlar Yaratıcı Enerjinin ya da
y 329 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Tanrı'nın ifade edilmesi anlamına gelen yapıcı etkileri ortaya


çıkarıyorsa, bir ruh, bir varlık kendini maddi alemde bu yolla
ifade etmek istiyorsa, bu yaşam biçimi de fazlasıyla kutsanır.
Yaratıcı Güçler ya da herkesin içinde varolan kutsal öz,
eğer bu etkilerin ifade edilmesi için başkalarının yaşamına an­
lam kazandıran bir yanıt olamıyorsa, bu kimsenin yaşantısı
fazla anlamlı olamaz. Çünkü süregiden bu yaşam er ya da geç
insanı usandıracaktır. Bu nedenle, ruhsal kimliğinden ve onun
anlamından kaynaklanan güdülerle yön bulan ya da bunlarla
beslenen bir anlayışla ve yapıcı bir tarz ve yold1t başkalarının
yaşam ve deneyimine ilgi gösterilirse, bunu hiç YAPMAMIŞ
olanların BİLEMEYECEGİ ölçüde huzur duyulur ve uyum
sağlanır.
1 238-003

Yaratıcı olamayan bir yaşam türü usandırır. Can sıkıcı ve


yavan olmaya başlar. Yaratıcı etki yukarıdaki kişinin beşin­
ci evinde içe dönmüş görünüyor. Dolayısıyla, yeteneklerinin
sağladığı olanaklardan yararlanamazsa üzücü sonuçlar orta­
ya çıkabilir. Yanıtı diğer insanların yaşamında araması gere­
kiyor. En yakın insanlar kişinin kendi soyundan olanlardır.
Edgar Cayce'ye bu sevgili varlıklarla ilgili olarak neler sorul­
madı ki . . .
Aşağıda verilen astrolojik okuma kişinin ikinci çocuk bek­
lentisiyle ilgilidir. Edgar Cayce'nin bildirdiğine göre, istenen
çocuğun Güneş burcu Kova ya da Balık olmalıdır. Bu bilgiyi
açıklamak onun için fazla zor olmasa gerekir çünkü kullan­
dığı kaynak bitip tükenmez büyüklüktedir. Zaten kişiye özel
soruları bile yanıtlamayı hiç ihmal etmemiştir.

' 330 '


JOHN WILLNER

S-11: Cinsel konularda insan davranışını yönlendiren de­


neyim ve güdülerin özelliği nedir ve buna nasıl uyum
sağlanabilir?
Y-11: Bunun, şimdi vereceğimiz yön ve tarzda ele alınma­
sı uygun olur. Cinsellik doğanın bir parçası olmakla
birlikte, bunun bireysel idealler doğrultusunda de­
netlenmesi gerekebilir. Seçilen seks türü öncelikle ya­
ratıcı olmalıdır. Bunu bir şekilde suiistimal etmekten
tutun da, belirttiğimiz gibi olumlu bir şekil ve yönde
kullanmaya, söz gelişi yeryüzüne dönmeyi dileyen bir
ruha kanal olan eşin tercihlerine dikkat etmeye kadar
uzanan tüm konularda söyleyeceğimiz şudur: Eğer
gerçek bir yoldaş olmak istiyorsan, karşı cinse onun
sana davranmasını istediğin gibi davranmalısın.
31 98-003

Cinsel ilişki aynı cinsle kurulduğu takdirde bir başka ru­


hun yeryüzüne dönmesi için kanal oluşturmak mümkün de­
ğildir. Dolayısıyla, beşinci ev kararı bu yönde verilirse kader
yolunda ilerlemek için muazzam bir imkan kullanılmamış
olur. Bu tür aldanmalar konusunda Neptün gezegeni karşımı­
za çok sık çıkmaktadır. Neptün' ün beşinci evde olması, ancak
irade gücüyle üstesinden gelinebilen duygusal sapmalara yol
açıyor. Bir kez daha belirtmeliyiz ki, bu göstergeler nedeniyle
kişinin ille de böyle bir yaşantıyı seçmesi gerekmez. Neptün
etkisiyle, insanın idealize edilmiş, heyecan ve umut veren bir
geleceğe yönelmesi de mümkündür. Bu, doyum sağlamanın
bir başka yoludur.

. 331 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

S-70: Geleceğe ilişkin konularda kendimi zihinsel olarak


rahatlatmak, aklımdan hiç çıkmayan anlayış ve kuş­
kulardan kurtulmak için nasıl bir düşünce yapısı ge­
liştirmeliyim ya da bunun için gerçekçi bir plan nasıl
yapılabilir?
Y-70: Belirtildiği üzere, başkalarına umut dağıtan ve anla­
yış derinliği kazandıran bir hizmet alanında çalışman
uygun olacaktır. Örneğin, bunu edebiyat ya da eğlen­
ce alanında gerçekleştirebilirsin. Bu konular üzerinde
çalışmaya başlayınca hem maddi koşulların güvence
altına alındığını hem de zihinsel ve ruhsal güçlerin
yükseldiğini göreceksin. Buna güven. Öncelikle ide­
allerini ve onları yaratanı iyi tanı. Koşullar ne olursa
olsun ideallerine bağlı kal. Bunun sana sağlayacağı
güvence büyüktür. R UHSAL bir başlangıç da zaten
böyle olmalıdır.
Çünkü yaşayan sadece iyiliktir.
1 574-001

Bu evin kapsamım kavramak bazılarına zor gelebilir.


Çünkü keyif alma konusuyla birlikte, çocuklar da bu ev kap­
samına girmektedirler. Ayrıca, her türlü spekülasyon, kumar
ve bahis konusu da bu evde gösterilir. Bunlar geleceğin na­
sıl bir şey olacağına ilişkin hayallerimize ışık tutmaktadır. Ev
içindeki gezegenler tüm bu güdülerin gerçekleşmesine katkı­
da bulunur. Belirtilen farklı etkinlikleri birbirine bağlayan şey,
harita sahibinin öne çıkan ruhsal gücü ve onun öngörüleridir.
Tasarıların bir bölümü, iskambil destesi içinden as çekme gibi
ya da tavla zarıyla yedi sayısını tutturma_ gibi önemsiz şeyler­
le ilgili olabilir. Ama ideallerimizi gerçekleştirme umuduyla

. 332 .
JOHN WILLNER

evladımız için önemli ve büyük planlar da yapıyor olabiliriz.


Öte yandan ailemizin geçimini sağlamak adına kazanç arth­
rıcı projeler peşinde de koştuğumuz olur. Bazen de, engin bir
mutluluğa yol açan daha kapsamlı tasarılar gündeme gelir.

5. Görebildiğimiz kadarıyla, bunlar sezgiye bağlı olarak


ortaya çıkan gizli astrolojik güç ya da etkilerdir. Bu
bedenin sezgileri gelişmiş olduğu için eğer idealleri,
amacı ve dayandığı KAYNAKLAR yapıcı olursa ve
bunlar üzerinde sadece araştırma yapmak adına ya da
neler yapabilirim merakıyla çalışmıyorsa, medyomluk
yeteneğini ya da ruhsal güçlerini kendini ifade etme­
nin bir aracı olarak kullanması yararlı olacaktır.
6. İnsanı, Yaratıcı Güçlerle kurulan ilişkinin yönlendir­
mesi daha uygundur.
1444-001

Amacı yapıcıysa güzel düşünceler gerçekleşecektir. Ama


bir merakın giderilmesi ya da kişisel kazanç için sadece me­
rakla harekete geçen bir yönelim söz konusuysa sonuç olum­
suz olabilir. Gerçekçi ve insancıl olmayan cinsel ilişkiler de bu
gruba girmektedir. Bu eylem türü salt keyif almayla ilgilidir,
çoğunlukla kısa ömürlü olup yarahcı dürtüden yoksundur.

1 7. Şimdi, yaşamının bir bölümünde etkili olan kimi as­


trolojik göstergeler üzerinde duracağız. Bunların na­
sıl kullanılacağı ve seçerken hangi ölçü ya da standar­
da başvuracağı varlığa kalmıştır.
1 8. Bu bağlamda, tüm ruhlara ve bu ruha bir uyarımız
olacaktır: Ruhsal, zihinsel ve maddi anlamda ideali­
nizi ve onun YARATICISINI iyi BELLEYİN.

, 333 ,
ÜNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

1 9. Kendinizi maddi alemde ifade ediyorsunuz, doğru­


dur. Ama ruh zihnin ve bedenin benimsediği İDEAL­
LE uyarılır ve yön bulur. Her birinin ideali kendine
göredir.
20. Bunlardan HANGİSİNİ, neyi memnun etmek istiyor­
sunuz?
2462-001
S-32: Bundan böyle nasıl bir yaşam sürmeliyim ki, hem ya­
rarlı çalışmalar yapayım hem de olabildiğince keyif
alayım ?
Y-32: Ruh maddi aleme girerken hangi amacı taşıyorsa, ona
yönelmelisin. Kendini hoşnut etmeyi değil, Tanrı'nın
görkem ve saygınlığını gözetmelisin. Ne mi yapma­
lısın: Eldeki olanakların değerini bilmeli, başkalarına
yardımcı olurken kendini de ihmal etmemelisin. Çün­
kü komşuna nasıl davranıyorsan ve en azından kardeş­
lerine nasıl davranıyorsan, Yaratan 'a da öyle davranı­
yorsun demektir. Bu nedenle Tanrı'nın görkemini fark
etmeli ve kendine saygı duyarak yaşamalısın.
3083-001

Edgar Cayce'nin yineleyip durduğu bu konular dini ide­


allerin ötesine taşmaktadır. İnsan yaşamında yönlendirici bir
plan olması gerektiği okumalarda tekrar tekrar vurgulanıyor.
İlerleme ancak böyle gerçekleşir, yoksa bir keyif aracından
diğerine gezinerek ve umut ederek değil. Üstelik bu keyif
araçları aldahcı da olabilmektedir. Öte yandan, güldürünün
de insanın kendini ifade etme araçlarından biri olduğu unu­
tulmamalıdır. Beşinci evinde Uranüs bulunan bir kişiye bakın
neler söyleniyor:

. 334 .
JOHN WILLNER

19. Uranüs 'te aşırılıklara tanık oluruz. Bazen içe kapan­


ma eğilimi de görülür -nitekim daha önce bu konuda
bir uyarı yapılmıştı-. Oysa bir başkası, kendisi bunu
hissetmese bile, diğerlerinin tepkisini görmek ama­
cıyla güldürü biçiminde bir ifade tarzını tercih et­
miş olabilir. Bunun her zaman için bir erdem olduğu
bilinmelidir. Çünkü güldürü (ya da birçoğuna göre
kutsal olan bir deneyimin içinde bile eğlenceli ve saç­
ma olanı görebilme becerisi), bu kimsenin başarıyla
ortaya koyduğu ve ne yazık ki pek çok bireyde ender
görülen bir niteliktir.
2775-001

Uranüs'ü beşinci evde olan bir başkası için oldukça farklı


şeyler söylenmekte ve yapılan uyarılar değişmektedir:

15. İçinize dönün, böylesi daha uygun olacaktır. Bilmeli­


siniz ki, maddi yaşamın her aşamasında bir amaç var­
dır. Bu zaman kesitinde ve maddi ya da dünyevi bilinç
düzeyinde bulunmanızın rastlantı sonucu olmadığı­
nı fark edin. Zihin ve bedene özgü tüm etkinliklerin
R UHSAL bir temele dayanması gerekiyor. Kuşkusuz
bu her şeyin iyiye doğru gideceği anlamına gelmez.
Ama yapıcı ve YARATICI bir AMAÇ, bir ideal söz
konusu değilse -uç noktada- deneyim tümüyle eziyete
dönüşebilir.
1 6. İdealleriniz, amacınız ve bu doğrultuda oluşan istek­
ler YARATICI olursa, maddi alemde eğlenceli bir de­
neyim yaşanması işten bile değildir.

. 335 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

1 7. Uranüs'e özgü doğal eğilimler nedeniyle sıradan ol­


mayan konulara, mistik güç ve etkilere, ruhsal konu­
lara duyulan ilginiz artmaktadır.
18. Bu eğilimler üzerinde çalışın. Beden, zihin ve ruh
üçlemesinin bir bütün olduğu iyi anlaşılmalıdır. Ya­
ratan onları çeşitli deneyim aşamalarından geçirmek­
tedir.
1 754-001

Yarahcı etkilerin de beşinci ev kapsamına girdiğini böyle­


ce göstermiş olduk. Maddi alemdeki yaşam, istendiği takdir­
de eğlenceli bir deneyime dönüşebilmektedir.

ALT INCI EV

Bireyin kendine verdiği önem, yetkinlik duygusu ve bu


erkin kullanılması gibi şimdiki zamana ait (dördüncü ev) ko­
nular, gelecekte ürün toplama özlemiyle geliştirilen yeni kav­
ramlar, yeni evlatlar, yeni tasarılar, yeni ahlımlar ya da keyif
araçlarım (beşinci ev) gerçekleştirmek amacıyla kullanılmak­
tadır. Kişi önceden var olan ve daha sonra yaratılan olanakları
kullanarak, kendine ya da başkalarına yönelik hizmet konula­
rını yaşama geçirmektedir (altıncı ev). Böylece, geçmişe özgü
nedenler temel alınarak ve o zamana değin kader yolunda
biriktirilen her şey uygulamaya konmuş olur. Edgar Cayce
doğum haritasını okuyarak bir kişiye şu öğüdü veriyor:

1 0. Jüpiter yaşantısı nedeniyle hem yararlı hem de kar­


şıt güçlere özgü etkileri bir arada aldığını görüyoruz.
Çünkü bir yandan Venüs İLE Jüpiter etkilerinin bi-

. 336 .
JOHN WILLNER

leşimi nedeniyle evrensel bilinçle ya da etkinliklerle


ilgili güzelliklerden farklı biçimde zevk alma eğilimin
güç kazanırken, diğer yandan Mars 'ın yaptığı geri­
limli açılar nedeniyle hiddet, öfke, aksilik ya da benze­
ri duygular seni ters yöne doğru çekmektedir. Benzeri
sorunlar varlığın yeteneklerini UYGULAMA süre­
cinde daha önce de yaşanmıştı.
1 990-003

Cayce izlenmesi gereken yolu açıklarken, verdiğimiz ör­


nekte müşterinin doğum haritasını, (alışılagelen genel ilke ve
önerilere başvurmadan) dolaysız bir biçimde yorumlamak­
tadır. Cayce'nin, kişiye özel yanıtları genel ilkelerle bazen
birlikte, bazen de ayrı ayrı verdiğini görüyoruz. Bir sonraki
örnekte bunlar bütünüyle birbirinden ayrı tutulmuştur. Yanıt
bekleyen kişinin, çalışma gücünü etkileyecek derecede sağlı­
ğının bozuk olduğu anlaşılıyor. Oysa bir şeyler yapabilmek
için fizik bedenin sağlıklı olması gerekir. Bu nedenle, sağlık
konusu özellikle altıncı ev kapsamındadır.

S-19: Bir astroloji öğrencisi olarak takım yıldızların girdiği


yeni dönemi ve bunların fiziksel beden üzerindeki et­
kilerini nasıl anlayabilirim ve ne şekilde yorumlama­
lıyım ?
Y-1 9: Bu konu başlı başına KENDİSİ İÇİN bir okuma ge­
rektirir! Söz konusu bilgiler, bazı dönemlerde ortaya
çıkacak değişimlerin ne zaman ve nasıl olacağına iliş­
kin geçmiş dönemlerde yaşamış bilge kişiler tarafın­
dan yapılan açıklamaları kapsamaktadır. Belirttiği­
miz dönem bu yıl 26 Eylül'de başlamıştır.

. 337 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

S-20: Şimdi bana yararlı olacak bir öğüdünüz var mı?


Y-20: Zihinsel ve ruhsal anlayışını davranışlarınla uyum­
lu hale getirmeye çalışıyorsun. Bu yapıcı anlayışı
hem KENDİN hem de başkaları için koruman yararlı
olur. Böylece, bencillikten UZAK ve kendini aşan bir
deneyim yaşarsın. Çünkü yapıcı güçler her zaman
OL UMLU yönde çalışır. Zihinsel tepkiler ise kuşku
ve korku içinde olumsuzluklar üretir. İnancına GÜ­
VEN ve aldığın etkiler NE olursa olsun, sözünden
dönme. Çünkü yerkürenin ve içinde olan her şeyin
sahibi Tanrı 'dır. O bizleri hiç unutmadı! Yaşamın al­
dığı her biçim ONUN VARLIGINDAN söz etmekte
ve onun verdiği sözlerin dikkatle yerine getirildiğini
ı

göstermektedir.
11 00-008

Olumlu ve olumsuz güçler gibi, kendini aşma duygusu


da davranışlarımızda yansıma bulur. Kimi insanlar çalışmayı
eziyet olarak görür ki, bu olumsuz bir yaklaşimdır. Ne yazık
ki onlar çalışmayı yaşamın keyif veren bir bölümü olarak algı­
layamazlar ve bir yük ya da yaşadığımız süreç üzerine uygula­
nan bir kısıtlama olarak düşünürler. Sağlıklı olma, fiziksel güç
kullanımı, yapılan işle ilgili düşünceler ve iş yapma yeteneği
gibi konular adeta birbiri içine geçmiş gibidir. Edgar Cayce'nin
verdiği fiziksel okumaların büyük bölümü, ona başvuranla­
rın birçoğu hasta olduğu için altıncı ev kapsamındadır.

2. Bize göre, bedensel çalışmaları sürdürmek ve doğru


beslenmek için verilen önerilere uymanız gerekiyor.
Bunu zorunlu olduğu için ya da sıkıntı çekmek için
1

. 338 .
JOHN WILLNER

değil, bedenin fiziksel durumunu genel anlamda iyi­


leştirecek gerekli etkilerin yaratılması için yapmalısı­
nız.
3. Bir davranış şekli sıkıntı olarak algılanırsa fiziksel be­
denin zevk alması önlenmiş olacağından, uygulama­
nın faydası yarı yarıya azalacaktır.
4. En iyisi, bedenin kendini fiziksel olarak ZEVK AL­
MAYA ayarlamasıdır. Böyle yapıldığı takdirde, varlık
zihnen ve ruhsal olarak maddi alemde kendine daha
iyi bir tapınak yaratmış olur.
464-014

Astroloji konusunda ya da doğum haritasıyla ilgili oku­


malarda birçok soru, hizmet etme konusuna ayrılmıştır. Bu
nedenle, mesleklerle ilgili astrolojik soruların eninde sonunda
gelmesi kaçınılmaz oluyor.

S-2: Astrolojiye ilgi duyan bir kişi olarak bu iş bana uy­


gun mudur?
Y-2 Verilere göre, yaşamının en azından bir bölümü için
öyle görünüyor. Bu konular üzerine yazı yazmak ve
ruhsal-zihinsel gelişim konularında insanlara yar­
dımcı olmak işinin bir parçası olmalıdır. Ya da bunla­
rı yaşamını sürdürmek için yaptığın işle birleştirme­
ye çalışmalısın.

S-3: Astroloji bilgimi, yoğun şekilde ticari amaçla kullan­


mak istemiyorum. Tüm zamanımı astrolojik araştır­
malara harcayabileceğim uygun bir örgüt ya da vakıf
var mıdır?

. 339 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Y-3: Uygun ilişkiler geliştirmek suretiyle bunu bir film


yapımında kullanabilirsen ya da radyo ve benzeri ku­
ruluşlar için yeterince program hazırlayarak etkinliği
ticari bir boyuta çekebilirsen, bu örgütler içinde istedi­
ğin gerçekleşebilir. Eğilimlerine bağlı olarak parfüme­
ri ve tuvalet malzemesi üreticileriyle çalışabileceğin
gibi, benzeri bir örgüt içinde bedensel YETENEKLE­
RİNİ kullanarak da bu araştırmayı yürütebilirsin.
778-002

İnsan yaşamını etkileyen mesleki çalışmalar ya da verilen


'

hizmetler altıncı eve girmektedir. İş yapma yeteneğini etkile-


yen ortam koşulları da burada görülür. Ayrıca, kişiye hizmet
veren hizmetçi ve diğer çalışanlar da bu ev kapsamındadır.

S-8: Bizim için çalışanların elde ettiği kazanç, yapmak zo­


runda oldukları harcamaları yeterince karşılıyor mu?
Onları çalıştırmaya devam etmeli miyim ?
Y-8: Verilen ücret çoğu zaman fazlasıyla yeterli olmak­
tadır. Şunu belirtmek gerekir ki, bunun yeterli olup
olmaması işverenin çalışanlara karşı tutumuyla da
ilgilidir. Nerede bir şey isteniyorsa, nerede güven
unsuruna gerek duyuluyorsa, nerede fiziksel ve zi­
hinsel etkinlikler yapılıyor ve işbirliği bekleniyorsa,
öyle görünüyor ki orada ancak VERİLEN kadar al­
mak mümkündür. İşveren çalışanlara vefalı olursa,
çalışanlar da işverene vefa duyarlar. Etken ve edilgen
tepkilerin karşılıklı olduğu açıktır. Çünkü kişi kendisi
için çalışan birine önyargıyla yaklaşır ve onun eylem­
lerinden korku duyarsa, davranışlar da bu eğilimin
. 340 .
JOHN WILLNER

bir ifadesi olacağından, işin ağırdan alınması ve be­


ceriksizce tutumlar ön plana çıkacak ve zaaflar güç
kazanacaktır. Öte yandan işveren için çalışma yerine,
işverenle birlikte çalışmaya dayanan samimi bir or­
tam oluşursa ya da herkes için ortak bir amaç belir­
lenmişse, toplumsal eşitlik diye bir zorunluluk da söz
konusu olmayacağından, aynı amaç için birleşmek
ve sonuç olarak bireysel başarı, doğru tavır ve (iş ye­
rinde, toplumsal yaşamda, dini inançlarda ve yaşam
ilkelerinde) ortak BİR ideale sahip olmanın koşulları
yaratılacağından işbirliği anlayışı gelişir ve başarılar
güvence altına alınır. Çalışma anlayışınız böyle ol­
malıdır. Yetersiz kaldığınızı hissettiğiniz zaman, du­
rumu bu ilkelere göre değerlendirin, söylediklerimize
kulak verin ve değişin.
21 89-003

Burada verilen öğüt, çalışanlarla iyi ilişkiler kurmak için


gerçekten kestirme bir yol haritası gibidir. Mesaj açıktır: "Baş­
kalarının sana nasıl davranmasını istiyorsan, sen de onlara
öyle davran." Bu anlayışın, kişisel başarı, ruhsal uyum sağla­
ma ve ilişkiler konusuyla ilgili yanıtlarda değişik biçimlerde
tekrar edildiğini görüyoruz.

S-4: [257] No.lu grubun Chichester, . New York'ta aç­


mak istediği işyeri nasıl başarıya ulaşabilir ve hem
Yaratan 'ı hem de bu iş için bir araya gelenleri hoşnut
edecek ruhsal gelişim nasıl sağlanır?
Y-4: Soruyu yönelten kişi, maddi alemde başarılı olmanın
ve maddi yoldan ruhsal ve zihinsel gelişim elde etme-
, 341 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

nin farklı şeyler olduğunu düşünmektedir. Bu nedenle


soru kendi içinde doğru bir temele oturmuyor. Çünkü
bize göre çok kazanmanın bedeli ruhsal varlığın ya da
ruhun yitirilmesi olmamalıdır. Bundan dolayı, eğer
zihinsel, ruhsal ve fiziksel bir başarı bekleniyorsa, uy­
gulama yöntemi ve yürütülen tüm etkinlikler yapıcı
olmalı, aynı şekilde uyarıcı olmalıdır.
Elbette, maddi başarı için belirli yöntemlerin kul­
lanılması gerekmektedir. Çeşitli etkinliklerde, mad­
di başarı elde etmek için insanlardan yararlanırsı­
nız. Ama .unutmayın ki her şeyin sahibi olan Tanrı
BİR'dir! Bu kural iş yaşamında olduğu kadar, zihin­
sel ve ruhsal yaşamda da geçerlidir, böyle yorumlan­
malıdır. Böyle olmadığını düşünmekte ısrar edenler
kendi zihinsel ve ruhsal yıkımlarını hazırlıyorlar.
Eninde sonunda, bunun peşinden fiziksel ve zihinsel
başarısızlık gelir.

S-5: Grup benliği, arzu edilen amaca doğru ilerlemeyi


hangi yönden engellemiş olabilir?
Y-5: Öyle bir şey yok! Bu uyarı, uygunsuz ve yakışık al­
mayan beklentilerden dolayı ya da yaşamı tüm yönle­
riyle değerlendirmeden, sadece kazanç peşinde koşan­
lara korku vermek veya tutkularınızı sorgulamak için
yapılmadı.
Dikkat ederseniz, maddi alemde çok para kazanan bir ki­
şinin, bu nedenle bir ölçüde ünlenmiş olmakla birlikte, kendi
içinde, arkadaş çevresinde ve Tanrı katında pek huzura kavuş­
madığı görülür. Dışarıdan bakınca, kendini zihnen kandırmış
olmanın ötesinde, bu kişinin para kazanma deneyiminde hatalı

. 342 .
JOHN WILLNER

olduğu söylenemez. Ama yakın çevresinde insanların şöyle ko­


nuştuğunu duyarız: "Kuşku yok ki o para sıkıntı içinde olan
ve daha orta yaştayken yaşamı alt üst olmuş falanca kişinin
bakımı için harcanmalıydı. "
Tanrı 'yı aldatamazsınız. İnsan ne ekerse onu biçer.
Söylediğimiz gibi, [257]'nin DOG UŞTAN gelen ve çoğu
zaman fazlasıyla cömert, güzel ve samimi olan özelliklerinde,
maddi kazanç ve ünlenme isteğine bağlı olarak bozulma ihti­
mali belirmiştir. Uyarı şu nedenle yapılmaktadır: "Ey İsrail
halkı, sizin Tanrı'nız BİR'dir! Her ruh bunun anlamını kav­
ramış olsaydı, kendi yaşamını, oluşturduğu beraberlikleri ve
yaptığı alışverişi her yönüyle ve her koşulda buna göre düzen­
lerdi. Hem bunu öyle bir tarz içinde gerçekleştirirdi ki evin­
de ve zihninde uyum ve huzur içinde yaşadığı gibi, onunla
ilişkiye giren herkes, her bakımdan onun yaptığı alışverişteki
güzelliğin farkına varırdı.
İnsanoğlu şunu öğrenmelidir, [257] şunu öğrenmelidir:
Zenginliğin kaynağı Tanrı 'dır. Eskilerin dediği gibi, insan
çalışınca ücretini hak eder. Bu nedenle işveren, ortam uygun
olduğu zaman ya da koşullar elveriyorsa işçinin durumundan
yararlanmaya çalışırsa ya da işçi, gelişen koşullara bağlı ola­
rak işverenden yararlanma yoluna giderse, taraflardan her biri
zamanı gelince bunu geri ödemek zorunda kalacaktır.
Çünkü yasa böyle işler. En ince ayrıntısına varıncaya dek,
her bireyin deneyiminde hüküm yerine gelinceye değin yasa
işlerliğini korumaktadır!
Bu nedenle, içsel yapılanmaya ilişkin uyarımız koşulsuz
kabul edilmesi gereken bir söz değil yaşanan bir olgu olarak
algılanmalıdır. Çünkü her şeyin sahibi olan Tanrı yaşayan bir
Tanrı 'dır. İnsanoğlunun ruhu ve etkinlikleri yaşanılan dene-

. 343 .
üNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

yimlerdir. Bir faaliyetin her aşamasında başarıya ulaşmak is­


tiyorsanız, daha başlangıçta yapıcı bir tavır takınmaya özen
göstermelisiniz.
257-182

İşverenden teslim aldığımız eşyalar ve işverenin çalışan­


dan aldığı ya da teminat olarak alıkoyduğu şeyler konusunda
şunu unutmamalıyız: Üstlendiğimiz yükümlülükler en kap­
samlı biçimde ve her koşulda karşılanıncaya değin bir yasa
gibi geçerli olacaktır. Size verilmiş olan büro malzemesinin ve
işveren tarafından engellenen ödemelerin bu denli karmik bir
doğaya sahip olduğunu biliyor muydunuz? Bana yanıt ver­
menize gerek yok ama bu soruyu kendiniz için yanıtlamanız
yararlı olacaktır.

5-22: Varlığın çalıştığı bu iş ne kadar devam edebilir ?


Y-22: Kendisi bir değişimi seçinceye kadar! Belirtilere göre,
değişime yol açacak güçler harekete geçmiş bulunu­
yor. Bunlar uzak ve yakın güçlerin belirlediği koşul­
lardır. Bunlara uygun davranmak kişinin iradesine
bağlıdır, bunu yıldızlardan öğrenemezsiniz.
778-001

' 344 '


13

DIŞA DÖNÜK KARARLAR

Yediden on ikiye değin numaralanan astrolojik evlerin


işlevi, birden altıya değin olanların tam karşıtıdır. Her içsel
bakış evinin (yani alınan kararların) dışa dönük bir evi, yani
diğer insanlarda ne tür bir etkinin yaratıldığını gösteren bir
karşıtı vardır.
Doğum haritasında alt yarı kürenin içsel, üst yarı küre­
nin ise yükselen ve dışsal bir açılımı vardır. Her alt yarı küre
_,.... evinin karşıtı yukarıda yer alır. Bunlar yaşam alanında birbir­
lerine bağlıdır. Uyumlu olduklarında ve dengeye ulaştıkları
zaman ikili gruplar arasında sanki bir ışık köprüsü oluşmak­
tadır.

YEDİNCİ EV

Bu ev, birinci evdeki kişisel varoluşun karşıtı olan eş,


ortaklar ve çalışma arkadaşlarına aittir. İlişki ruhlar arasın­
da kurulmaktadır. Evlilik bir ruh eşinin seçilmesi anlamına
geliyor. İş ortamında ise ortaklık, ruhların birlikte çalışması
demektir. Ortaklık ilişkisi son tahlilde yapıcı ya da yıkıcı ola­
bilir. Bu nedenle her iki taraf da şansını denemeye zorlanır.
Eğer talih yüzlerine gülmezse birbirine rakip olur ya da ayrı

. 345 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

düşerler. Talih onlardan yana ise birbirine kenetlenerek iyi bir


ekip oluştururlar. Her ruh diğer ruha yol arkadaşlığı yapar.
Yaratan' a daha yakın yoldaşlar olmanın alt yapısı böyle ha­
zırlanmaktadır. Bu nedenle, başkalarıyla ilgili yükümlülük
içeren kararlar her yönüyle ciddidir ve iki tarafın yazgısında
da yer alır.

S-1 9: Bilinen biçimiyle evlilik gerekli bir kurum mudur,


bunu önerir misiniz ?
Y-19: Öyledir!

S-20: Kolayca alınan boşanma kararları desteklenmeli mi­


dir?
Y-20: Bu, öncelikle varlığın neyi öğrenmesi gerektiğine
bağlıdır. Bir araya gelindiği zaman, ilişki "bir olma "
şeklinde algılanmışsa buna benzer kararlara çok az
gerek duyulur. İnsan kazların yaşamını incelerse bu
konuda çok şey öğrenir. Bir kez eşlerini seçtikten son­
ra, onlar hiçbir zaman bir başkasıyla çiftleşmezler. Bu
durum, erkek ya da dişi için ve eşi ne denli erken ölür­
se ölsün değişmez, yeter ki insanoğlu dışarıdan buna
müdahale etmesin.
826-006

Yedinci ev kapsamına giren evlenme konusunda ve iş


ortamında kurulmak istenen ortaklıklar için Edgar Cayce'ye
sorulan yüzlerce soru vardır. Soruların gerisinde her zaman
bir tereddüt unsuru bulunur. Özellikle gençler, yaşamın bu
önemli adımı konusunda hep endişeli olmuşlardır. Her iki
cins de, çoğunlukla gençler, kiminle evleneceklerini merak

' 346 '


JOHN WILLNER

edip dururlar. Bu doğaldır. Evlilik, bugüne oranla önceki ya­


şam koşullarında çok daha ciddi bir yükümlülük anlamına
geliyordu. Çoğu insan, eski zamanlarda iyi ya da kötü, ömür
boyu bir evlilik sürerdi. Çağdaş toplumlarda ise evlilik ve bo­
şanma kolay gerçekleşen ve kolay bozulan bir ilişkjdir. Bo­
şanmalar, ABD içinde uzun süreli evliliklerden yüzde 50 daha
fazladır. Öyle olsa da, Edgar Cayce'nin yanıtları sanki geçmiş
dönemin düşüncelerin� yansıtmaktadır.

S-32: Kendime göre bir erkeği nasıl bulmalıyım ?


Y-32: İyi bir eş istiyorsan aramak zorundasın! Ama bunun
için yalnızca kendi çıkarını düşünüyorsan, yanlış
ağacı kesiyorsun demektir.
3655-001

Yanıtlar arasına sık sık astrolojik bilgiler de sokuşturul­


maktadır. Bu yanıtlar, doğru bir anlayış içinde kişinin ne tür
ortak beklentiler içine girmesi gerektiğine ilişkin ipuçları ve­
riyor. Aşağıdaki örnekte, bir bayana Boğa burcunda doğan eş
bulması önerilmektedir. Bir erkeğe ise, Terazi burcunda do­
ğan kızla evlenmesi öneriliyor. Bu bilgiler verilirken yedinci
ev burçlarını dikkate aldığından kimsenin kuşku duymaması
gerekir.

S-40: Benim için bir "ruh eşi" varsa, onu nerede aramalı­
yım ?
Y-40: Tanrı'nın onayladığı şekilde çalışır ve utanç duyacak
bir şey yapmazsan, doğruyu yanlıştan ayırt etmeyi
becerebilir ve lekelenmeden bu yaşamı sürdürmeyi
başarırsan bunu da deneyimleyeceksin. Ve gerçekleş-

. 3 47 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

tiği zaman bunun farkına varırsın. Eşin Mayıs ayın­


da doğmuş olması mümkündür.
2023-001

S-66: Bana uygun eşin özelliklerini tanımlar mısınız ?


Y-66: Senin için Ekim ayında doğan bir eş uygundur, Ma­
yıs ayında ya da (mevcut takvime göre) daha önce­
ki aylarda doğanlar değil. En iyisi Ekim ayı. Şunu
bilmelisiniz ki, her konuda uyuşmanız gerekmiyor;
önemli olan düşünce ve ideallerin birbirini tamamlı­
yor olmasıdır. Bu nedenle, her ne olursa olsun eşinin
Ekim ayında doğmuş olmasına dikkat etmelisin!
2285-001

Eş seçme konusunda Güneş burcunun tek astrolojik gös­


terge olmadığı biliniyor. Evlilik ve iş ortaklığına ilişkin beklen­
tileri yedinci ev yöneticisi ve Alçalan burç göstermektedir. Bir
ilişkinin olası türünü bu göstergeler tanımlar. Astrolojik burç
ya da gezegen, nasıl bir kişi arandığı hakkında bilgi vermek­
tedir. Ruh eşi için en uygun ilişki, genellikle Güneş, Yükselen,
Başucu ya da Ay burçları arasında kurulur. Ancak yukarıda
belirtildiği gibi, açıların her zaman uyumlu olması gerekmez.
Ortaklar sürekli uyuşmak zorunda değildir. Güçlü bir ekip
oluşturmak için düşünce ve ideallerin birbirini tamamlaması
yeterlidir.
Ortağın burcu Koç ise, bu kimsenin genellikle öncü bir
ruhsal yapısı vardır, kavgacı ve girişkendir. Her konuda ken­
dini ön plana çıkarır. Burcu Boğa olursa, genellikle dayanıklı,
kararlı ve ayağı yere basan bir kimsedir, güzellik ve uyum sağ­
lama isteğiyle doludur. Boğa zaman zaman huysuz ve inatçı

. 348 .
JOHN WILLNER

da olabilir, ancak değerbilir bir insan olduğundan hiç kuşku


duymamak gerekir. Burcu İkizler ise, bu ortağın el becerisi ge­
lişmiştir ama kitaplara da düşkün olduğu bilinmelidir. İkizler
konuştuğu insanlara karşı aldatıcı olmasa bile fazla ciddi ol­
mayan bir tutum sergiler. Diğer yandan birçok konuda parıl­
tılı konuşmalar yapabilir ve (doğrusu) resmin bütününü gör­
meyi iyi bilir. Yengeç burcu evinin kadınıdır ya da evcimen bir
erkektir. Normal olarak duygularım denetim altında tutar. Ne
var ki duyguları derinlere kök salmıştır. Yengeç' in en belirgin
özelliği olabildiğince yüzleşmekten kaçınmaktır ama duygu­
larım dile getirmeyi bilmiyor diyemezsiniz. Ayrıca, duygula­
rın hatırı sayılır bir güç olduğu da unutulmamalıdır. Aslan
görkemin sembolüdür. Bu burcun sahibi kendini hep ilgi ala­
nının ortasında kabul eder. Hizmet edilmeyi bekleme ya da
kontrolü elinde tutma tarzı böyledir. Zaman zaman çok cö­
mert olmayı bilir. Ancak, aynı idealleri paylaşmadığı takdirde
Aslan'ın kendi patronuna bile ağzını bozması işten değildir.
Başak' ın amacı birçok yönden kusursuz olmaktır. Bunlardan
biri her şeyi kapsamlı bir biçimde hesaba katma eğilimidir. Bu
nedenle muhasebeci ve tarihçiler arasında Başak çok görülür.
Doğru ile yanlışı ayırt etme konusunda çok keskin bir duyu­
ya sahip olduklarından, bu özellik onları fazlasıyla eleştirici
yapar. Terazi şiddetle, deneyim kazanma arzusundadır. Bu
nedenle ilk adımım hep sağlam atmaya gayret eder. Öyle de
olsa, onun için dış görünüş önemlidir. Hiçbir zaman dengeye
gelmeyecekmiş gibi görünen terazinin dengesini sağlamaya
çalışırken kolayca merkezin çok uzağında sağa ya da sola sav­
rulduğu olur. Ayrıca, zaman zaman çok kararsız da kalabilir.
Akrep hünerlidir, her zaman derin kaynaklara sahiptir. Akrep
eşler biraz telaşlı olur ya da insanları fazla çalıştırma çabası

. 349 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

içinde olabilir. Çoğu zaman gizemli ve çekici bir kişiliğe sahip


oldukları için bir işi iyi ya da kötü yönde ama en uygun şekil­
de başlatan kişi olabilirler. Yay eşler çok şey isteyip, çok konu­
şur. Çoğunlukla her şeyin özünü kavrama yetisi olan, kuram­
sal-idealist kimselerdir. İdeallerinin gerçekleşmediğini görün­
ce gemiyi hızla terk etmekten çekinmezler. Öyle de olsa, iyi
bir arabulucu oldukları su götürmez. Oğlak ruh eşleri, güçlü
tutkularıyla tam bir gelenekçidir. Başarı merdivenini çıkarken
hiçbir zaman kendiliğinden geri adım atmaya yanaşmazlar.
Daha önce denenmiş ve doğru olduğu bilinen şeylerden hoş­
lanırlar. Onlara göre atılan her adımın yere sağlam basması
gerekir. Kova insanı haksızlığa uğrayanlara ilgi gösterir. İnsan
doğasıyla ilgili keskin bir iç görüye sahip olduğundan, bu ye­
teneğini bencil ya da bencil olmayan amaçlar doğrultusunda
kullanabilir. Bağımsız bir düşünür olma eğilimindedir, beğe­
ni ya da hoşnutsuzlukları alışılmadık türdendir ve değiştiri­
lemez. Balık ruh eşleri ise aynı anda sanki her yöne doğru
yüzüyor gibi görünen, anlayışlı kimselerdir. Duyarlı, son de­
rece duygulu ve bağışlamaya hazır olurlar. Her durumu tüm
yönleriyle görme yetenekleri vardır. Bu burç Zodyak çembe­
rinin sonu demektir; bundan dolayı olsa gerek, söz konusu
kimseler insanlığa büyük bir anlayış içinde ve kazanılan bilgi
birikimiyle hizmet ederler.
Edgar Cayce'nin çoğu kez göstermiş olduğu gibi, ruhun
seçmiş olduğu kilometre taşlarını belirlemek ve yorumlamak
mümkündür. Evliliğin önemli bir kilometre taşı olduğu kuş­
ku götürmez. Deneyimlerimizden çıkan sonuca göre, evlilik
ilişkilerinde etkili olan yedinci ev gezegenlerine ait tek-çift
açıların yanı sıra, başka açıların da önemli olduğu anlaşılmak­
tadır. Bunlardan birincisi progres Alçalan, ikincisi ise Progres

. 350 .
JOHN WILLNER

Alçalanın paralel açısıdır. Progres Alçalan, Progres Yükselen­


le aynı açı derecesine sahip olup çarkın tam karşısındaki burç
içinde yer almaktadır. Progres Alçalanın paraleli ise, progres
Yükselene ait paralelin karşı kutbundadır. Bir başka deyişle,
biri Kuzey yarımküredeyse diğeri Güney yarımkürede olu­
şur.

20. Varlık karşı cinse büyük bir güçle çekilmektedir. Bu


nedenle varlığı erken evlilik yapmaması için uyarı­
yoruz. Çünkü bu durumda söz konusu girişim (Ve­
nüs üzerinden) Satürn ve Uranüs etkileri almaktadır.
Bunları on yedi ile on sekiz yaşında yaşayacaksın.
2015-003

Edgar Cayce'nin verdiği öğüde göre, varlık üzerinde Sa­


türn, Uranüs ve Venüs'ün progres açıları on yedi ve on sekiz
yaşlarında etkili olacakhr. Bilinen adıyla "gerilimli açılar"
evlilik için pek hayırlı değildir, o nedenle daha uygun gös­
tergelerin ortaya çıkması beklenmelidir. Gerilimli bir Satürn,
acımasız ve cimri bir angaryacıyla karşılaşma olasılığını arttı­
rırken, gerilimli bir Uranüs belki de vahşi, hippi türünden bir
kimseyle karşılaşılacağını ve geçim sıkınhsı çekileceğini işaret
ediyor olabilir. Her zaman rahatlahcı ve ağırbaşlı bir danış­
man olan Cayce şöyle öğüt vermektedir:

22. Astrolojik göstergeler bize yaşanan deneyimlerde or­


taya çıkan benzer koşulların bilgisini verir. Varlık
daha önceki yeryüzü yaşamlarının çoğunda bunları
aynen yaşamıştı ve yaşamaya devam etmektedir. Do­
layısıyla KUTSAL SEVGİYİ bir amaç edinmezse,
. 351 .
üNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

yaşamaya devam edeceği kafa karışıklığına şaşmamak


gerekir. Bu amaç tek başına yeryüzü deneyimini de­
ğerli kılacak kadar önemlidir; her şeyi gölgede bırakır.
Ne yazık ki varlığın deneyimine o dönemlerde pek çok
gölge düşmüştü. Ama bunları irade gücüyle aşması­
nı bildi ve buradan yepyeni bir umut doğdu.
23. Bu nesnelerin seni YÖNETMESİNE İZİN VERME.
Bunları, kendin için ve başkalarının yararına yerli yerine
oturtmayı bilmelisin.
1402-001

Bekleneceği üz�re, çağdaş evlilik anlayışıyla ilgili olarak


olumlu olduğu kadar olumsuz sorular da geliyordu:

Tüm bedenler fiziksel olarak birçok atomik birimden oluş­


maktadır. Ama bunlardan biri diğeriyle uyumlu değilse sorun­
lar baş gösterir. İçten yükselen şikayetler ve uyuşmazlıklarla
birlikte, bedene önce rahatsızlık ve daha sonra HASTALIK
yerleşir. Ancak birey fiziksel düzeyde, maddi, zihinsel ve ruh­
sal alemi kuran Evrensel Enerji ya da Evrensel Güce ulaşıp,
zihnen ve eylem planında onunla uyum içinde olursa, (zihnin
yapı ustası olduğunu unutmayın) YERKÜRE bile TERSİNE
DÖNDÜR ÜLEBİLİR. Anladığınızı umarım. Belirtildiği üze­
re, insan inançla dağları bile yerinden oynatır.
996-011

Okuyucunun kendi çevresini gözlemleyerek, ilişkilerinde


sorun yaşayanlardan ne kadarının gerçekten hasta olduğunu
saptaması ilginç olabilir. Büyük bir olasılıkla, hasta olanların
önemli bölümü geçmişte aile içi anlaşmazlıklar yaşamıştır ya

. 352 .
JOHN WILLNER

da halen yaşamaya devam ediyorlar. Çoğu kez, uyuşmazlık­


lar nedeniyle bir olayın diğerini yaratması gibi, rahatsızlıklar
da giderek hastalıklara yol açmaktadır.

1 5. Öyle görünüyor ki, insan kendine yoldaş ararken


aynı amacı benimsediği düşünülen ya da bu amacı
PAYLAŞAN birini seçmelidir; hiç kimse bir yuva yı­
kıcıyı eş seçmek istemez. Bu nedenle yuva kurma ara­
yışı içinde olan birini seçmeye gayret etmelisin; bir
köşeye çekilip dinlenmeyi ve rahat etmeyi amaç edi­
nenleri değil. Seçiminiz bedensel gereksinimleri kar­
şılamanın ve maddi alemde ün, zenginlik, mevki gibi
bedensel ihtiras peşinde koşmanın ya da eşin dünyevi
bilgisinden yarar sağlamanın bir mazereti olmama­
lı. Maddi alemde bir yeryüzü sığınağı, bir cennet ve
dinlenme köşesi yaratan etkileri ancak bu ocak başın­
da, böylesi bir yerde, böylesi bir yuvada bulur, huzur
ve uyum içinde yaşayabilirsiniz. Yeryüzünün tüm
karmaşası ve günlük sıkıntılar bir süre için burada
unutulur. Burada, insanların her zaman yüreğini ısı­
tan o umut dolu ve söz verilen hayal alemine dalarsı­
nız: "Meyve verin, çoğalın, kendinize yeryüzünde bir
mekan edinin; çünkü efendi sizsiniz ama birbirinizin
efendisi değil. " Kendi kardeşinin efendisi olma yetkisi
kimseye verilmedi. Gerçekte insan kardeşinin efendisi
değil, koruyucusudur.
1 6. Varlık, Venüs yaşantısından kaynaklanan etkiler ne­
deniyle sevgi doludur; cana yakın ve sabırlıdır. Yine
de bu nitelik ya da (söylendiği gibi) özellikler çoğu
zaman kırılma noktasına değin gerilmektedir. Sahip

' 353 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

olma ERK VE KUDRETİ, "bu BANA ait, şu BANA


ait " anlayışı nedeniyle öyle dönemler oldu ki, varlık
bunun farkına vardığı zaman yaşadıklarını sanki bir
ceza gibi algılamıştı. Ve şüphe yok ki bundan dolayı
kendini çok alçalmış hissetti. Kefaret dediğimiz şey,
ne yazık ki yoldaşlarla kurulan ilişki içinde ortaya çı­
kıyor.
1 7. Bunlar insanın zihin, ruh ve beden deneyiminde fark­
lılık yaratır. Çünkü yaşanan etkiler bakımından, ke­
faret ve ceza yerkürenin iki kutbu kadar birbirinden
uzaktır. Hiç kimse Tanrı 'ya yaptığı yatırımın, kendi
arkadaş ya da hasmına yaptığından az olmasını iste­
mez. Ama ne ekerseniz, onu biçersiniz. Ve çevreniz­
deki insanlara hangi ölçü ile dağıtırsanız, size de aynı
ölçü ile geri verilecektir.
1 8. Çünkü her şeyin sahibi olan Yaratan, yargılama ko­
nusunda hiç üşengeç değildir. O, maddi çabalar ardı­
na gizleniyor olsa bile iyilik yapanları unutmaz.
1230-001

S-37: Ona eşinden ayrılmasını öğütler misiniz ?


Y-37: Tedavi sürecinde zorunlu bir ayrılık olması mümkün­
dür. Ancak ömür boyu sürecek bir ayrılık için beraber
karar vermelisiniz ve bunun için koşulların değişme­
si beklenmelidir. Çünkü bir beden içinde fiziksel ve
zihinsel karışıklık hüküm sürerken ya da herhangi bir
hastalık ve rahatsızlık durumunda, (normal ve itiba­
ri koşulların geçerli olduğu bir ortama göre) insan
kendi yaşamına (görevlerine, ilişkilerine ve çevresi­
ne) farklı bakmaktadır. Baskı ve gerginlik ortamın-

. 354 .
JOHN WILLNER

da karar vermek ya da bunun için ısrarlı olmak hiç


kimse için akıllıca bir yaklaşım olamaz. Bu nedenle
bedenin zihinsel, fiziksel ve ruhsal olarak iyileşmesini
ve uygun ÇEVRE koşullarının oluşmasını bekleyin.

· çünkü HER ŞEY, TÜM ZAMANLAR için dikkate
alınmalıdır.
Böyle yapın.
911-001
İş ortaklıkları ve evli eşler için yapılan öneriler birbirine
çok benzemektedir. Baskı ve gerginlik ortamında karar ver­
mekten olabildiğince kaçınma uyarısı tüm ilişkiler için ge­
çerlidir. Birbiriyle uyumlu ortaklar bu konuda fazla endişeli
olmazlar.

SEKİZİNCİ EV

Astrolojik sekizinci ev, ikinci evi tamamlamaktadır. Bir


ruhun sahip olduğu şeyler ikinci evde görünürken, diğer
ruhlarınki sekizinci evdedir. Bunlara ek olarak, sekizinci evde
varlığa bırakılan miras, ekonomik durum, yatırımlar, sigorta
ve bankacılık konuları, tasarruflar ve başkalarına ait para ya
da benzeri maddi şeylerin yönetimiyle ilgili diğer girişimler
de gösterilir.

S-49: Kalıtsal olarak ailemde en çok kimin özelliklerini taşı­


yorum ?
Y-49: Sana en çok kendinden miras kalır, ailenden değil!
Aile, içinde varlık-ruhun aktığı bir nehirden fazlası
değildir!
1233-001

. 355 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Her zaman olduğu gibi, Edgar Cayce her şeyi dobra dob­
ra söylemekte ve her işin doğrusunu açıklamaktadır. Amacını
benzersiz bir biçimde ifade ettiği görülüyor.

20. Maddi kazanç sağlamak için eğer bu amacın gerçekleş­


mesi isteniyorsa, düşündüğün yatırımlara özen göster­
men gerekiyor. Başka bir deyişle, hava ve toprağa bağlı
kalmalısın; toprak, hava ve suya; ama ateşe DEGİL!
1 662-002

Burada, benzerleri birçok yerde görülen bir astrolojik


öğüt verilmektedir. Edgar Cayce'nin söylediğine göre, bu
kimse için Zodyak burçlarından Koç, Aslan ve Yay dışında
(Bunlar ateş burçlarıdır, Ç.N.) herhangi bir burcun kapsamı
içine giren yatırımlar karlı olacaktır. Şüphe yok ki, kişisel
maddi kazançlar yalnızca ikinci evden kaynaklanmaktadır.
Ama brokerler, yatırımcı kuruluşlar, aracı kurumlar ve alım­
satımla uğraşanların kazandırdığı her şey sekizinci evdedir.
Gezegenlerin konumu tipik olarak iki ev arasında oluşan kar­
şılıklı etkileşimi gösterir. Cayce yatırımlar ve diğer sekizinci
ev konuları hakkında pek çok okuma vermiştir. Bunlar, trans
durumundayken insanların doğum haritalarına bakarak söy­
lediği birçok yararlı bilgiyi içeriyor.

7. Merkür ve Uranüs etkisi nedeniyle varlığın zihinsel be­


cerileri çok gelişmiştir. İnsanların karakterini kolayca
okuyabildiği için aklını kullanarak çeşitli örgüt ve ben­
zeri çevrelerde yönetici olarak çalışması mümkündür. Bu
örgütler içinde insanları özellikle para ve benzeri şeyler
TOPLAYARAK yönetecek ya da onların özel yaşamları

' 356 .
JOHN WILLNER

ve işleriyle, hatta paralarıyla da ilgilenecektir. Söz gelişi


sigortacılık, bankacılık ya da benzeri işler yapabilir. Tüm
bunlar belirtilen etkiler nedeniyle gerçekleşmektedir.
630-002

1 0. Jüpiter 'le birlikte Uranüs VE Satürn etkilerinin sonu­


cunda, mal mülk, taşınmaz varlıklar YA DA benzeri
yeryüzü edinimlerini kullanarak maddi kazanç elde et­
meyi umabilirsin. Ancak, en azından uzun bir dönem
için ŞANSIN yaver gitmeyecek.
2662-001

Edgar Cayce öğüt verirken ve astrolojik göstergelerden


söz ederken bazı dönemlerde bunların neden etkili olmaya­
cağını da açıklamaktadır. Gerçekten, belirli bir dönem için işe
yaramayan planların bir başka dönemde uygulanması müm­
kündür. Bu değişimler, gezegenlerin yerküre çevresindeki
dönme hareketiyle uyum içindedir.

3. Yeryüzüne bu zaman aralığında gelmekle, her evin başlan­


gıç burcunun getirdiği koşulları ve Balık burcunun özel­
liklerini bilerek seçmiş bulunuyorsun. Uranüs, Jüpiter,
Venüs ve Merkür 'ün etkileri, Mars ve Satürn'ünkiler,
Ay ve Neptün 'ün gerilimli etkileri de bilerek seçilmiş­
tir. B U etkiler çok çeşitli koşulları, çok özel nitelikleri ve
yaşam sürecinde çok soylu bir durumu ortaya çıkarmak­
tadır. Ay'ın gerilimli etkisiyle, bazı dönemlerde varlığın
her dokunduğu şey ona (yeryüzünde söylendiği gibi)
şans getirecek ama diğer dönemlerde girdiği her iş "ters "
gidecektir. Bu durum özellikle yapılan yatırımlar için ge-

' 357 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

çerlidir. Bir zaman gelecek, bunların akşam olunca keyfi


çıkarılan bir durumdan pek de farklı olmadığını anla­
yacaksın. Bunlar yaşanması gereken olumsuzluklardır.
Söz konusu etkiler, daha çok astrolojik bakımdan Ay'ın
diğer gezegenlerle gerilimli açı oluşturduğu süre içinde
yapılan yatırımlar için geçerlidir. Salt maddi amaçlara
yönelik yatırım yapmak ya da başka insanlara ne getirip­
götüreceğini düşünmeden para kazanmak yerine, irade
gücüyle ve daha SOYLU bir yaklaşımla davranman ye­
rinde olur.
2855-001

Düşünceler doğru bir tutumla uygulamaya konulmalıdır.


Zamanlama da önemlidir. Soylu ve soyluluk derecesi yüksek
olmayan gerekçelerle yapılan birçok yatırım türüne bakacak
olursak, insandan insana değişen ama farklı zamanlarda ger­
çekleşen ve aynı konuyla ilgili ne kadar çok düşüncenin var
olabileceği daha iyi anlaşılır. Bireyin eşini ve ailesini içine alan
soylu amaçlar taşıması çoğu zaman diğer insanlara da yarar
sağlamaktadır. Bunlar (ikinci eve göre) daha çok sekizinci
evde vurgulanır. Kumar gibi, yalnızca bencil kazançlara yö­
nelik ve soyluluk derecesi pek yüksek olmayan amaçlar ise
beşinci evde görülür. Bunlar bize aktarılan bilginin farklı ne­
denlerini açıklamaktadır.
Piyasanın durumu hakkında bilgi almak amacıyla Edgar
Cayce'ye başvuranlar genellikle uygun satış ve alış dönemle­
rini öğrenmek istiyorlardı. Bunlara verdiği yanıtlarda, geze­
gen ve burçlar her zaman belirtilmese bile çoğunlukla astro­
lojik bir nitelik göze çarpar.

. 358 .
JOHN WILLNER

5-1 2: Gelecek Pazartesi yapmaya niyetlendiğim yatırımlar


için zamanlama uygun mudur?
Y-12: Yatırım belirli bir süre için elde tutulacaksa zamanla­
manın uygun olduğunu söyleyebiliriz. Ama kısa bir
süre sonra elden çıkarmayı düşünüyorsan zamanla­
ma uygun DEGİLDİR. Açıkladığımız şekilde yatırım
yaparsan iyi sonuç alırsın.
3871 -001

Yahrım kararları birçok insan için fazlasıyla önemlidir.


Cayce'ye danışılan bir başka sekizinci ev konusu da sigorta­
cılık olmuştur. Çok uzun sürmemiş olmakla birlikte, Edgar
Cayce de sigortacılık yapmıştı. Bu deneyimi nedeniyle aşağı­
da verilen okumanın gizemli bir içerik taşıdığını söyleyebili­
riz.

4. Bu varlığa yardımcı olması bakımından, çeşitli uygula­


maların en azından bir bölümünü burada yorumlamak
yararlı olacaktır.
5. En başta, söyleyeceklerimiz iyi anlaşılmalı ve varlık
bunları iyi değerlendirmelidir. Belirtildiği üzere, vere­
ceğimiz bilgiler korunma konusuyla (bugün söylendiği
gibi sigortacılıkla) ilgili yararlı uygulamalarla ve buna
ilişkin kimi gerçeklerle ilgilidir.
6. Şunu iyi bilmelisiniz ki, ilk kez bu varlığın oluşturduğu
ya da ilkelerini bir bütün olarak düzenlediği korunma
sistemi, zaman içinde birçok insan tarafından ve birçok
biçimde değiştirilmiş bulunuyor. Birçok kurum ve örgüt
söz konusu korunma olanaklarından yararlanmış olsa
da, bunları kendi yararları için kullanarak ilk kuruluş

. 359 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ve örgütlenmenin gerçek amacını yok etmişlerdir. Ve


böylece, doğru bir tutumla bunu uygulayanlar ya da bu
örgütlerin ilk kuruluş ve yaratılış idealine ve amaçlarına
uygun davrananlar için bile şimdi birçok sorun ortaya
çıkmış bulunuyor.
7. Varlığın geçmiş deneyiminde, o döneme özgü koşullarda
bir yuvanın ve bir yaşamın korunması için (insanoğlu­
nun eylem içinde karşısına çıkan tüm sorunlara çözüm
bulma gayretiyle) idealler yeniden canlandırılmış ve bu
amaç bir kez daha özendirilmişti.
8. Varlık o zamanlar, kaza nedeniyle ya da karmaşa yara­
tan bir durum karşısında (örneğin, aile reisinin ya da
aileden birinin ölümü, oturulan evin bir kaza ya da her­
hangi bir nedenle, söz gelişi yangın sonucunda yıkılması
gibi sorunlar karşısında) insanların belirli amaçlar doğ­
rultusunda bir araya gelerek gerekli önlemleri alma dü­
şüncesini ya da (daha doğrusu) idealini çok iyi kavramış
görünüyordu. Bu insanlar, bugün düşünüldüğü gibi,
para için ya da yapılan ödemeler sonucunda bir şeyler
elde etmek için bir araya gelmemişti. Tersine, devletin
koruma düzeninden yoksun kaldıkları bir dönemde ken­
di ocaklarını tüttürmek, kendi güvenliklerini sağlamak
ve kendi düzenlerini sürdürmek üzere çeşitli grupların
oluşmasına izin verildiği ve buna gereksinim duyul­
duğu için bu tür örgütlenmeler gerçekleşmişti. Bunlar
kendi başlarının çaresine bakabilmek için ve bir kez daha
insanların yapacağı bağışlara, hayırsever kişilerin ilgi ve
sevgisine ya da devletin desteğine muhtaç olmamak için
bir araya gelmişlerdi.

. 360 .
JOHN WILLNER

9. Yardıma gereksinim duyan aile, topluluk ya da bireyle­


rin derdine çare olmak için güçlerini birleştiren ve bu
davaya kendilerini adayan insanlar, bu nedenle ortaya
çıkmışlardı.
1 0. Bu süreç içinde önce korunma gereksinimi olan çocukları
ve muhtaç durumda olanları kapsayan sigorta kuruluş­
ları boy gösterdi. Ancak bunlar, bugün olduğu gibi para
için KURULMAMIŞTI. Çocukların, yaşlı ve hastalıklı
olanların yaşamlarını sürdürmek üzere onlara maddi bir
olanak yaratmak amaçlanıyordu.
11. Anlaşılacağı üzere, bugün de söz konusu etkinliklerin
temel ilkesi böyle olmalıdır. Bunların birey ya da toplu­
luklara bir yatırım aracı olarak değil, bir korunma aracı
olarak sunulması daha uygundur. Çünkü sigortacılık
ancak bu temel üzerinde yükselirse insanlara yararlı
olur. Ve konu böyle ele alınırsa, onun gereğine herkes
inanacaktır.
12. Başlangıçta olduğu gibi, zamanımızda da insanla­
rın bu durumu dikkate alan topluluk ve örgütlerin
VAROLDUG UNU bilmesi önemlidir.
13. Bize göre günümüzün gereksinimi şudur:
14. Yaşamsal sorunlar kuşkusuz önemlidir ama oturulan
evin ya da taşınmazların, yangın ya da fırtına gibi fela­
ketlere karşı korunması farklı bir şeydir. Varlık, insanla­
rın bu tür FARKLI gereksinimler için bir araya gelmesi­
ne yardımcı olabilir.
1 5. Kuşku duyulmamalıdır ki, yaşam boyunca ölüm beklen­
tisi hiç kaybolmaz. Bu nedenle, her toplulukta söz ko­
nusu beklentinin koşullarına uyan sigorta poliçelerinin
sayısında önemli bir artış görülmektedir. Bunlar dikkate
' 36 1 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

alınmalı ve poliçe süresi tüm beklentileri kapsayacak ka­


dar uzun olmalıdır. Eğer bu YAPILMAZSA denge ko­
layca bozulur. Her koşulda, her ne olursa olsun bunun
bir korunma aracı olduğu, yatırım olmadığı gözden ka­
çırılmamalıdır.
1 6. Depo, ev ve benzeri yapılar için düzenlenecek poliçelerin
kapsamı, kırsal kesimde olanlar ya da çiftlikler için bü­
tünüyle farklıdır. Kendini bu amaca adayan topluluklar,
garanti edilen katılım payını ödeyerek -ki bunun tutarı
pek önemli değildir- sözleşmede belirtilen HERHANGİ
bir kayıp gerçekleştiğinde üye ve ortakların gereksinim
duyduğu yardıma katkıda bulunmak üzere anlaşmış ki­
şilerden oluşmalıdır. Hazırlanan plan yeterli ve güve­
nilir olmalıdır. Planın güvenilir olması örgüte katılan
bireylerin içtenlik derecesine bağlıdır.
1 7. Şurası muhakkak ki varlığın bu konuyu yatırım aracı
olarak değil, korunma amacıyla insanlara çekici gelecek
şekilde anlaması ve bunu hayata geçirmesi uygun olur.
2533-002

Öyle görünüyor ki diğer tüm evlerde olduğu gibi, seki-


. zinci ev kararları da doğru amaçlar için üretilmelidir. Geze­
gen ve burçlar, koşul ve gereksinimlere renk katmaktadır. Bu
kararlar kişinin kendine ait olmayan tüm mal ve mülk konu­
larını etkiler. Diğer yandan, insanların görmezden geldiği bir
başka mülkiyet konusu daha bulunuyor. Bu mülkiyet hakkı
beden içindeki ruhla ilgili olup, verilmesi gereken karar da
ölüm zamanıyla ilgilidir. Ölüm kararını vermek bütünüy­
le iradeye bağlı olmayabilir. Ne var ki bir süre için bedenin
mülkiyetinde kalan ruhun, başka bir aleme doğru yolculuğu

. 362 .
JOHN WILLNER

sekizinci evden başlar. Bu serüven, bir başka gezegene ve yine


bir başka bedene derken, söz konusu yolculuklar son bulana
değin devam edip gidecektir.

DOKUZUNCU EV

Şimdi, insanlara kazandırılan ya da insanların topluma


kazandırdığı bilgi ve deneyimi konu alan astrolojik eve gelmiş
bulunuyoruz. Geçmişte öğrendiklerimizi bu evde ifade ederiz.
İlginçtir, profesör ve öğrenciler öğrenim sürecinin bir parçası
olarak aynı okulda buluşurlar. Yolculuklar sırasında diğer in­
sanlarla burada temas kurarız. Bireyin yazdığı, bestelediği, oy­
nadığı ya da söylediği şeyleri diğer insanlar burada okur ya da
dinlerler. Dokuzuncu ev kapsamına yazarlar, yayıncılar, oyun
yazarları, öğretmenler, hukukçular, eğitim görevlileri, opera sa­
natçıları, aktörler, artistler, müzikçiler, yorumcular, gazeteciler
ve benzeri iş sahipleri girerler. Bunların tamamı iletişim usta­
sıdır. Onlar haber, bilgi, kültür yoluyla duygularını ve algıla­
dıkları şeyleri insanlık alemine neşrederler.
Ortalama bir astrolog dokuzuncu evin bu yanını doğrusu
oldukça iyi bilir. Ancak, bir başka yönü daha var ki, büyük bir
olasılıkla bunu gözden kaçırıyoruz. Sözü getirmek istediği­
miz konu, gezegenlerdeki yaşamın anımsanması ve öğrenilen
derslerin insanlık için uygulamaya konulmasıdır. Edgar Cay­
ce, mesleği dokuzuncu ev kapsamına giren bir matematikçiye
verdiği uzun okumada bu kavramları tartışmaktadır.

3. Bu varlığa deneyiminde yararlı olabilmesi umuduyla,


zorunlu olarak matematiksel bir yaklaşımla görüş bildi­
receğiz.
' 363 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

4. Çünkü varlığın tüm ilişkileri, metotlu olmaktan çok


(çünkü başka türlü bunları bizimle paylaşmayacaktır)
matematikseldir.
5. Varlığın etkinliklerinde ilgisini her zaman özü matema­
tiksel olan bulmaca ve bilmeceler ya da kelime oyunları
çekmiştir.
6. Söz konusu yaklaşımlar daha çok ilgi uyandırıyor olsa
bile, uygulama alanı bulunamazsa bunun varlığa pek
yararı yoktur ya da bu haliyle ona tecrübe kazandırması
mümkün değildir.
7. Oysa anlayışını geliştirebildiğin ölçüde kazançlı çıkar­
sın:
8. Nasıl ki, sayılar (birim halinde) üst üste konarak topla­
nırsa ve hepsi de bir birimin yan yana getirilen, çarpılan
ya da bölünen biçimleriyse, evren ve onun içinde kendini
ifade eden her şey, Evrensel Güç, Yaratıcı Enerji ya da
Tanrı adı verilen tek etki; tek gücün, tek spirit'in ve tek
enerji kaynağının farklı görünümleridir.
9. Bu nedenle her deneyim bir amaç yüklüdür ve tıpkı bir
matematik sorusunda olduğu gibi, bunun üzerinde de
kafa yormak gerekir.
1 0. Bu yapıldığı takdirde, varlık ya da ruh bir birim olarak
göreli ilişkiler içinde aldığı etkilerin ve bunların doğallı­
ğının, doğal bir sonuç olduğununfarkına varabilir; tıpkı
vicdanın, yaşamın ve Tanrı'nın VAR OLD UGUNUN
bilinmesi gibi.
1 1 . Bireysel etkinliğe ya da deneyimlere gereğinden çok
önem veren insanlar çoğu kez bunları yanlış değerlen­
dirmektedir.

. 364 .
JOHN WILLNER

12. Ruh ya da varlığın maddi alemdeki her deneyimi aslında


bir ders, bir eğitimdir. Maddi alemde varlığın aldığı etki­
ler çevresel ya da kalıtsal olarak hissedilir. Bu çevresel ve
kalıtsal etkiler, varlığın herhangi bir deneyim sürecinde
aldığı fiziksel etkiler kadar yön vericidir.
13. Ruh bu sürece spirit olarak başladı, zaten Tanrı da
Spirit'tir. Yaşam ya da varlığı harekete geçiren güç, bu
maddi beraberlikler içinde ortaya çıktı. Bu ise bir varlığın,
ruhun, zihnin yaşadıklarını değerlendirmesine ve para­
lellikler kurmasına imkan tanımaktadır. Söylediğimiz
gibi, zihnin yapı ustası olduğunu unutmayınız.
14. Maddi alem dışındaki yaşantılardan kaynaklanan et­
kiler içsel olarak hissedilir; ya da rüya, vizyon ve ben­
zeri ZİHİNSEL güdüler biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Bireyin maddi alemde, bir başka deyişle yeryüzünde
aldığı (tam anlamıyla) dunyevi-KALITSAL etkiler ise
bilince duygular biçiminde yansır ya da böyle hissedilir.
15. Daha önce olduğu gibi bunların tümü, maddi alemde
varlık ya da ruh diye bilinen Bedensel oluşumu meydana
getirir.
1 6. Astrolojik bakımdan, bu varlığın yaşantısında (daha önce
sözünü ettiğimiz maddi olmayan alemlere özgü yaşantı­
nın ZİHİNSEL dürtüleri olarak ortaya çıkan) atılganlık
ya da Koç burcu etkilerini ve Jüpiter, Merkür, Satürn
etkilerini, İÇSEL yapılanmanın doğal bir sonucu olarak
görmekteyiz. Örneğin, varlık Satürn 'den kaynaklanan
ve zaman zaman kendini gösteren içsel etkiyle yolculuk
yapma arzusu duyar.
1 7. Merkür yaşantısından kaynaklanan etkiler, zihinsel
anlamda yüksek verimlilik ve beceri kazandırmaktadır.
. 365 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Jüpiter ise, varlığın benlik gelişiminde koruyucu bir kay­


nak etkisi yaratır.
1 8. Varlığın içinde bulunduğu koşullar NE olursa olsun, bu
etkileri belirleyici kılacak ve bunlarla kendini geliştirecek
ya da YARATACAK olan kişi ancak kendisi olabilir.
1 9. Bu nedenle varlığın şimdiki yaşamında fazlasıyla dün­
yevi unsurlar yer alacaktır. Birçok ülkeyi gezme ve de­
ğişik yerlerde bulunma isteği de bunun bir parçasıdır.
Bu olguların, İÇTEN kaynaklanan ifade biçimleri olarak
varlığın yaşamında önemli bir yeri vardır.
20. Bu etkilerin nasıl ortaya çıkacağı, maddi alemdeki uygu­
lamalara ve (duygular şeklinde ifadesini bulan geçmiş
yeryüzü yaşamlarındaki) uygulamalara bağlıdır.
1462-001

Edgar Cayce'nin zihnin yapı ustası olduğu gerçeğini


anımsattığı her okumada bu yapının kapsamına giren tüm
ilişkilerin dokuzuncu evle ve bu evin içindeki gezegenlerle
bağlanhlı olduğunu okuyucunun bilmesinde yarar var. İfade
etmek, iletişim kurmak ya da öğretmek dokuzuncu evle ilgili
anahtar sözcüklerdir. Ancak, yaşanan deneyimlerle, tamam­
lanan işler arasındaki ayrımı iyi yapmalıyız. Çünkü söz konu­
su etkinlikler bazen birbiriyle karışhrılmaktadır. Tamamlanan
işler on ikinci ev kapsamında, yaşanan tecrübeler ve aktarılan
düşünceler ise dokuzuncu evde ele alınmalıdır. Dokuzuncu
evin başlangıç burcu ve içindeki gezegenler evin kapsamına
renk ve çeşni katarlar. Söz gelişi, dokuzuncu evinde Merkür
olan ve Venüs ile Jüpiter etkilerini alan birine söylenenlere ku­
lak verelim:

. 366 .
JOHN WILLNER

9. Yeteneklerini ifade etmek için önce kısa öyküler yazarak


işe başlamalısın; uzun bir romanı daha sonra denersin.
Seçeceğin konular hayal ürünü ya da yarı kurgu, yarı ta­
rihsel olabilir; belki de kaleme alacağın yazılar insanlara
öğüt veren nitelikte olur. Yazının türü varlığın kendini
bu işe verme isteğine ve gösterilen ilerlemeye bağlı ola­
rak kesinlik kazanacaktır. Bu nedenle, varlığın öğreni­
mini gazetecilik ya da kısa öykü yazımı üzerine yapması
uygun olur. Hazırlanmak için gerekli olan budur.
1 0. Merkür'le birlikte, Venüs ve füpiter'e özgü potansiyel
güçlere hayat vermelisin. Bir başka deyişle, başkalarının
sana yapmasından hoşlanacağın şeyleri, her ne koşulda
olursa olsun sen de onlara yapmalısın.
1 1 . Bu yeteneklerini birer gerçek olarak algılar ve ilişkilerin­
de hayata geçirebilirsen, önce kendi benliğinde daha son­
ra da diğer insanlarla olan ilişkilerinde uyum ve huzur
içinde yaşarsın.
12. Kendinde olmayan bir şeyi başkalarına veremezsin.
Ruhsal düzeyde, zihnen ve uygulamada benimsediğin
her ideali gerçekleştirme yeteneği ve elde etme gücü se­
nin içinde yaşamaktadır. Bunu yapmak zorundasın.
3807-001

Yazarak, konuşarak ve şarkı söyleyerek hazırlıklarımız


sürer gider (üçüncü ev). Günümüzde bilgisayar eğitimi ve İn­
ternet kullanımı da bunlara eklenmelidir. Daha sonra ürünle­
rimizi yayımlar, topluma sunar ve onlara bir şeyler öğretmeye
başlarız ya da daha yüksek düzeyde bilgi edinme işine devam
ederiz (dokuzuncu ev). Dışımızdaki insanlara ifade ettiğimiz
her şey buradan gün yüzüne çıkar.

. 367 .
ÜNLÜ Bİ:rt MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Çoğu yetişkin insan geliştirdiği ustalığa güven duyar.


Kimi de başkaları fark etmese bile yeteneklerini kullanma ko­
nusunda ürkek davranmaktadır. Söz gelişi, birçoğu topluluk
önüne çıkmaktan korkar. Bu tür sorunları eğitimle çözüme
kavuşturmak mümkündür. Bu alanda "Toastmasters" gibi
örgütler çok sayıda insana yardımcı olmuş ve sonunda onla­
rı iyi bir konuşmacı yapmışbr. Nitekim, insan olgunlaşbkça
ve süreç içinde kendine güven duygusu geliştirerek topluluk
karşısına çıkmaya alışabilir. Edgar Cayce bu konuya şöyle
açıklık getirmektedir:

S-67: Neden aşağılık kompleksi içindeyim ?


Y-67: Söz konusu olan aşağılık kompleksi DEGİLDİR. So­
run varlığın, maddeye ilişkin ve birçok insanın davra­
nışlarına ilişkin DOG UŞTAN bildiği derin deneyimi
aktarmakta yetersiz kalmasından ya da bunları tam
ifade edememesinden kaynaklanmaktadır. Toplantıla­
ra katılmaktan ve başkalarının senin hakkında söy­
leyeceklerinden KORKUYORS UN. Bu durumdan
kurtulmak için Öğretmenler Öğretmeninin verdiği
dersi iyi çalışmalı ve araçtan başka bir şey olmayan
ama büyük bir güç olan bedensel titreşimini gevşet­
melisin; yeteneklerine odaklanmalısın. Gerçeği bir
kez kabul edince özgür OL URSUN ve o zaman HER
ŞEY yerküre kurulduğundan beri bildiğin tüm konu­
ları anımsaman için sana yardım edecektir!
1473-001

Satürn gezegeni içsel korkuların tipik olarak nerede yattı­


ğını gösterir. Ama Satürn durulma ve sükunet etkisi de yaratır

. 368 .
JOHN WILLNER

ve bize nereden güç alacağımızı söyler. Birbirinin tamamlayı­


cısı olan evlerin yaşamda farklı cepheleri göstermesi gibi, her
gezegenin birden çok yönü bulunur. İlgi çekmekten korkmak
(dokuzuncu ev), kişinin üçüncü evde kendi içine kapanması
nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bundan da anlaşılacağı üzere,
doğum haritasında birbirinin karşıtı olan evler sürekli ileri­
geri etkileşim içinde olurlar. Bu, anımsanacağı gibi beyaz renk
üzerinden gerçekleşir. Aşağıda verilen okuma içinde sözü
edilen duygular üçüncü evle ilgili olmakla birlikte, diğer tüm
yorumlar dokuzuncu ev kapsamına girmektedir.

2 1 . Merkür yaşantısı nedeniyle ve Venüs 'e özgü güçlerin


etkisiyle öğrenmenin değerini bilen bir kimseyle birlikte­
yiz. Üstün bir düşünme gücüne sahip olsa da, öğrenim
sürecinde başkalarıyla birlikte yürüttüğü çalışmalarda
hep kendi yeteneklerine güvendiği için bu etki zayıf kal­
maktadır. Oysa varlığın da bildiği gibi bu tür ilişkilerde,
hissedilen ve yaşanan derin bir güç ve etki bulunur.
22. Sonuç olarak, varlık öğr�nmenin ortaya çıkardığı güzel­
likleri görmektedir. Ama faaliyeti BAŞLATANA değil bu
karmaşık güce bel bağladığı takdirde, başkalarına zarar
verebileceğinin de farkında olmalıdır.
23. Sözü edilen bilgi, birçoğunun ya da en azından bir bö­
lüm insanın kafasını karıştırsa da, varlık bunları insan­
lık yararına kullanılabileceğinin farkındadır.
1 648-001

Edgar Cayce istendiği takdirde, saf astrolojik etkiler­


le geçmiş yaşamlardan kaynaklanan etkiler arasındaki farkı
açıklamaktadır. Bunlar arasındaki ayrımın nasıl yapılacağı

. 369 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

dokuzuncu ev kapsamına giren aşağıdaki okumayla yanıtla­


nıyor. Burada, doğum haritasındaki gezegenlerden, progres
gezegenlerden ve yolculuk yapma düşkünlüğünün kaynağı
olan duygusal ya da duyumsal güçlerden söz edilmektedir.

1 8. Deneyim sürecinin sonlarına doğru, tüm iyiliksever


güçlerin başını çeken Jüpiter etkisiyle olağanüstü gö­
rüntülerin ve yolculukların doyum sağlayan sonuçları­
nı yaşayacaksın. Bunları hem Venüs ve Uranüs, hem de
Satürn gösteriyor. Bu söylediklerimizin yaşamının so­
nuna doğru gerçekleşmesi beklenmelidir. Seyahate olan
bu düşkünlük yalnızca astrolojik bir gösterge değildir,
geçmiş yaşamlarında olduğu gibi, gelecekte de farklı bi­
çimlerde bununla karşılaşacaksın.
1 9. Astrolojik etkiler potansiyel güçlerdir. Ya da rüya için­
de ve düşünceler biçiminde ortaya çıkarlar. Oysa geç­
miş yeryüzü yaşamlarından kaynaklanan etkiler fiziksel
bedende duygusal ve duyumsal güçler üzerinden ifade
ediliyor. Konuyu incelemeye çalışanlar ya da mistik güç­
leri fiziksel olarak uygulamaya yeltenenler bunları sık
sık birbirine karıştırmaktadır. Ama bedensel duyguların
tümüyle ruhsal uyanışla örtüşmediği de bilinmelidir.
2144-001

Duygular ve duyu organlarıyla bağlantılı güçler fark­


lı şeylerdir. Kaynakları farklıdır. Aralarındaki farkın önemli
olup olmaması kişiye göre değişir. Yorum yaparken astrolog­
ların zorlanması doğaldır. Herkes bir ölçüde medyom olmakla
birlikte, astrologlar diğer insanlara göre ruhsal yeteneklerini
daha çok kullanmak durumunda kalıyorlar. Ve astrologların

. 3 70 .
JOHN WILLNER

saf astrolojik etkiler ile gezegen yaşamına ait bilinçalb anılar


arasında fark olduğunu bilmesinde yarar vardır. Edgar Cay­
ce aşağıda, okuma isteyen kişiye yardımcı olmak maksadıyla
kapsamlı bilgi vermektedir. Tüm bu bilgileri alacağımız yer
dokuzuncu evdir.

5. Kendi başına çözümleme yapman uygun olsa da; konu­


yu burada verdiğimiz yaklaşım içinde ele alacak olursan,
kendi tecrübelerin ışığında ve bu yaşam boyunca parça
parça ya da bir bütün olarak ortaya Çıkan gizli eğilim
ve dürtüleri dikkatle incelemen gerekiyor. Bu deneyimi
yapıcı ve aydınlatıcı kılmak istiyorsan söylediklerimizi
uygulaman yararlı olacaktır.
6. Fiziksel yaşam ve astrolojik göstergeler arasında bağlan­
tı kurulduğu zaman görülecektir ki, bunlar hem birer
uyarı, hem de yardımcı etkilerdir:
7. Karşımızda, hemen hemen her uğraşın üstesinden gele­
bilen üstün bir yetenek görüyoruz.
8. Başkalarıyla yaşanan deneyim ya da beraberliklerde sez­
gi gücünü başarıyla kullanabiliyorsun. Ama bu gücü
başka deneyimlerinde kullanırken dikkatli davranmalı­
sın.
9. Şaşı olan kişi ya da kişilerden sakınmanı öneriyorum.
Onları izlersen baştan çıkman işten değil.
1 0. Karar verirken ve başkalarının davranışlarını değer­
lendirirken, gizli ya da açık ruhsal güç ve sezgilerini
zorlanmadan kullandığını görüyoruz. Ama bu durum
yargılama sürecinde senin sık sık hataya düşmene neden
olmaktadır.
. 371 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

11. İnsanları yargılarken tarafsız ve açık fikirli olmalısın ki,


onlar da seni aynı tarzda yargılayabilsin.
12. Yaşadığın bazı beraberliklerde, ilişki ve dostluklarında
zaaf ve eğilimlerin olduğunu görüyoruz. İnsanlar hak­
kında hüküm verirken fazla sert davranmamalısın.
13. Daha iyi olmak için esin gerektiren etkinliklere katılman
uygun OLUR. Örneğin, müzikle uğraşmak, yazı yaz­
mak ya da hitabet gibi ...
14. Birçok güdüye çıkış yolu bulabilmek amacıyla, bu dö­
nemde söz konusu yeteneklerden herhangi biri ön plana
çıkabilir. Varlık belirtilen amaçlar doğrultusunda kendi­
ni bunlarla ifade edecektir. Bunlar birçok kimsenin dene­
yimine katkıda bulunacak etkilerdir.
1 5. Görünüşe bakılırsa, iki potansiyel güdü özellikle ön pla­
na çıkıyor. Bunlar belki yeryüzünde yaşanan çevresel ve
kalıtsal etkilere benzetilebilir ama burada sözünü ettiği­
miz şey kişinin gerçek benliğiyle ilgili ruhsal çevre ve
ruhsal kalıtımdır.
1 6. Ruhsal kalıtım, varlık ya da ruhun bu ve diğer tüm de­
neyimlerinde hangi yaratıcı etkileri kullandığına ilişkin
bir bileşimdir. Kalıtım kapsamına, varlığın bu etkilerle
neler yaptığı da girmektedir.
1 7. Ruhsal çevre, hem burada hem de güneş sisteminin diğer
yerlerinde bu etkilerin ifade edildiği eylem alanını göste­
riyor. Burada sözü edilen, çeşitli sınıf ve yaştaki her ru­
hun çeşitli zaman aralıkları boyunca yaşadığı yeryüzü
etkiniikleridir.
18. Beden, zihin ve ruh bir 'dir. Bunu, Tanrı'nın mahiyetiyle
ilgili Baba, Oğul, Kutsal Ruh üçlemesine benzetebiliriz.
19. Varlığın gezegensel yaşamlarına bakınca şunu görüyoruz:

' 372 '


JOHN WILLNER

20. Venüs yaşantısı, maddi alemde bilinen şekliyle sanat­


sever özellikler ve sanatın tüm biçimlerini kapsayan
bir yetenek kazandırıyor. Yetenek ve etkinlikler arasına
hatiplik, yazarlık ya da müzikle uğraşmanın yanı sıra,
insanlarla (onların düzeyinde) söyleşi ve sohbet etmek
ve (deyim yerindeyse) onların dilini konuşmak girmek­
tedir.
21. Dostluk ilişkilerini geliştirme arayışı içinde insanları
kendine çekmeyi bildiğini de görüyoruz.
22. Yapılan uyarıları dikkate alman yararlı olur. Eğer aynı
şekilde karşılık görmek istemiyorsan hüküm verirken
fazla sert olmayacaksın. Çünkü hangi ölçüyle dağıtır­
san, sana da aynı ölçüyle geri verilecektir.
23. Uranüs etkisiyle gizemli ve okült konulara, medyomlu­
ğa ilgi duyduğunu görüyoruz. Bu etkiler, söylendiği gibi
değişken ruh halleri olarak varlığın deneyiminde zihin­
sel, ruhsal ve maddi ilişkilere, düşüncelere, koşulların
ruhsal yorumuna kadar uzanmaktadır.
24. Jüpiter'den yardımseverlik ve çok yönlü insan deneyimi­
nin aşamalarını görme yeteneği alıyorsun. Nesneleri, du­
rum ve olayları çözümleme yeteneğin de buradan geliyor.
25. Varlığın yardımseverliği evrenseldir. Ancak tam ters
yönde, ruhsal yasaları yanlış algılama ve yanlış uygula­
ma etkileri de alıyor. Bu ise, hem kendinin hem de birçok
insanın zihinsel ve fiziksel yaşamında huzursuz edici
durumlara neden olmaktadır.
26. Satürn'de, işlenerek değiştiğini söyleyebiliriz. Çünkü bu
ortam arınmanın gerçekleştiği yerdir; kokuşmanın değil,
arınmanın gerçekleştiği yer . . . Ancak varlığın kuralları­
nı kendi koyup uyguladığı yargı yöntemi, başkalarının

. 373 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

çalışmalarına canlılık kazandırabileceği gibi, onların ko­


kuşmasına da yol açabilir.
27. Başkalarına ve kendine ya da belirli gruplara çifte stan­
dart uygulamaktan kaçınmalısın. Çünkü senin Tanrın
bir 'dir ve insanlar arasında ayrım gözetmez. O, insanla­
rın birbirine eşit mesafede olmasını ister.
28. Varlık yeryüzü yaşamlarında kendini duygularla ifade
etmektedir. Uranüs ve Satürn yaşantıları nedeniyle,
varlık hem ruhsal hem de fiziksel duygularla doludur.
Her ikisinin de amacı bir olmalıdır. Oysa duygularına
eşlik eden değerlendirmelerde çoğu zaman hata yaptığın
görülüyor.
29. Burada, yeryüzü yaşamlarına ilişkin görüntünün tama­
mını vermiş değiliz. Bir dönem içinde ortaya çıkan gizli
ve açık güdüler karmaşasını göstermek amacıyla bu de­
neyim dönemi seçilmiştir.
2581 -002

Bu okumayı belirtilen gezegensel etkileri anlatmak ama­


cıyla seçtik. Etkiler birbirinden farklıdır ve her insan için öğ­
renim sürecinin parçası olmaktadır. Dokuzuncu ev de işte, bu
bağlamda yüksek öğrenim kapsamına giriyor. Yüksek öğreni­
min paylaşılan bir yaşam türü olduğuna dikkat ediniz.

Bir başkası için Edgar Cayce şu yorumu yapmaktadır:

5. Varlığın yeryüzü ortamında yaşadıklarını ve diğer bo­


yutlarda yaşanan (içsel olmakla birlikte dışa vurulan)
deneyimlerini açıklamak gerekirse:
6. Mars, Merkür, Jüpiter ve Venüs 'ten etkiler alınmakta­
dır. Bu nedenle, varlık zihnen aktif durumdadır. Grup ve

. 3 74 .
JOHN WILLNER

bireyler için ya da içinde yer aldığı kuruluşlarda sürekli


olarak standartlar oluşturmaktadır. Bu çalışmaların da­
yatılan bir tavırla değil yardımcı olma gayretiyle yapıl­
dığını görüyoruz.
7. Varlık sanki doğal bir öğretmen gibidir; nitelikli çalışma­
larda ve şimdi bile, özellikle dış ilişkilerde doğal bir yö­
netici konumundadır. Görebildiğimiz kadarıyla, kendini
gençlerin, özellikle de kızların fiziksel eğitimine adarsa,
sadece kendi içinde uyum sağlamakla kalmayıp (birçok
insana yaşam yolunda destek olacağı için) ışık saçan bir
örnek olacaktır.
8. Unutmamak gerekir; bu tür eğitim programlarında ön­
celik ruhsal eğitime verilmelidir. İyi özellikler kazandır­
mak amacıyla verilen beden eğitimi, uygun elbise seçimi,
saçın uygun renge boyanması, saç bakımı, bedene özen
gösterme ve benzeri yararlı çalışmalardan oluşan fiziksel
eğitim konuları daha sonra gelir. Çünkü herkesin başı
ve gözleri, elleri ve ayakları ve bir bedeni olmakla bir­
likte, bunlar farklı biçimde kullanılmaktadır. Oysa hepsi
de Tanrı'nın görkemini yansıtır. Çünkü Tanrı; her şeyin
sahibi olan Tanrı BİR'DİR!
9. Verilen fiziksel, zihinsel ve ruhsal eğitim ve bunların
hayata geçirildiği toplumsal faaliyetler belirli bir amaca
yönelik olmalıdır. Bedenimizin, her türden duygunun
aşırı ölçüde yaşandığı bir yer olarak değil, yaşayan bir
Tanrı 'ya ibadet edeceğimiz bir tapınak olarak algılanma­
sı ve varlığın faaliyetleriyle yön bulması daha güzeldir.
1 0. Merkür 'den dolayı zihinsel yetenek, Jüpiter'den evren­
sel farkında/ık, Venüs 'ten ise sanatseverlik, müzik ve
okuma sevgisi alıyorsun. Tüm bunlar çalışmalarının bir

. 375 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

parçası olmalıdır. Fiziksel eğitimle birlikte, bu gençlerin


mizacını da eğitmelisin. Onlara ne okumaları gerektiği­
ni göster. Ev kadını olarak, sekreter ya da stenografya da
neyi meslek edinmişlerse, yeteneklerini bu alanlarda na­
sıl kullanacaklarını anlat onlara. Her birinin davranışı
kendine yakışmalı, edepli davransınlar ve yaptıkları işler
biricik amacın görkemine uygun düşsün. Yeteneklerini
kullanma amacının, kendilerini değil Tanrı'nın görkemi­
ni yansıtmak olduğunu fark etsinler. Ve böylece senin
sonsuza değin onur duyacağın insanlar ve yardımsever­
liğinin ifadesi olsunlar.
1 1 . B u söylediklerimiz varlığın yapacağı işlerde uygulaması
gereken eğilim ve gerçeklerdir.
3350-001

Her ne kadar astrologlar kimi evlere "düşük" (İng. Ca­


dent, Ç.N.) diyorsa da, her ev kendine göre görkemlidir. Do­
k11zuncu ev de düşük kabul edilir. Ne var ki bu sözcüğün eski
dildeki anlamı "geride kalan" dır. Gerçekten de, düşük evler
güçlü olan "öncü" (İng. Cardinal, Ç.N.) evlerin gerisinde kal­
maktadır. Bununla birlikte, söz konusu evlerin bir uyum (İng.
Cadence, ç.N.) ve ahengi vardır. Ayrıca bu evler olmak zo­
rundadır çünkü ilerlemek istiyorsak öğrenmek zorundayız ve
insan aldığı bilgiyi etrafına dağıtmadan duramaz. Dokuzun­
cu evde bunları yapamıyorsak diğer ruhlarla uyum sağlama
şansımız yoktur.

. 3 76 .
JOHN WILLNER

ONUNCU EV

Onuncu ev doğum haritasının en tepesine yerleşmiştir


ve öncü niteliği olan dört astrolojik evden biridir. O, zirvenin
sultanı ve hakimidir. O, gücün ve toplum içinde ünlenmenin
evidir. Her insan yaşamda edindiği konuma göre yetkilerini
burada kullanır. Bu nedenle, diğer insanlarla ilişkiler bağla­
mında işe alma, işten atma, denetleme, komuta etme ve onur­
landırılma ya da ödüllendirilme türünden etkinlikler bu evin
kapsamına girmektedir. Bir kimsenin alkış toplaması, onuncu
evde oluşan ya da Başucu çizgisinin yaptığı açılarla kendini
gösterir. İlgili burç, gezegen ya da açılar bu beğeninin türünü
belirlemektedir. Söz konusu açılar onuncu ev içindeki geze­
genlerle ya da evin yöneticisiyle bağlantılıdır.
Babanın, gençlik yılları boyunca, yani işleri nedeniyle
evden uzak olduğu yıllarda yuvanın (dördüncü ev) yetkilisi
annedir. Ama çoğu kez, her ikisi de onuncu evde görülebili­
yor. Edgar Cayce bir annenin geçmiş yaşamlarını işlerken çok
derinlere iner.

5-36: Geçmişte, şimdiki annemle ne tür beraberlikler yaşa­


dım; şimdi ne tür güdüler beni etkiliyor ve bunlardan
nasıl yararlanmalıyım ?
Y-36: Eski Mısır'da birlikte olmuştunuz ama konumlarınız
bütünüyle farklıydı. Şimdi evde kimin patron olduğu
bu nedenle sorun yaratmaktadır.
2969-002
Patronlar onuncu eve aittir. Doğum haritasında dördün­
cü ve onuncu evler vurgulanıyorsa, örneğin ev içinde kıstırıl­
mış-kuşatılmış bir burç bulunuyorsa ya da bu evler gezegenle

. 377 .
ÜNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

doluysa o kimsenin lider olmak için doğduğu söylenebilir.


Haritada Mars'la ilgili güçler belirginse, orduda görev yapan
birinden söz ediyor olabiliriz. Vurgu Jüpiter üzerinde ise, o
kimsenin bir yönetici ya da genel müdür olma özlemi vardır.
Bu kimsenin en belirleyici amacı büyümektir. Her gezegen
kendine özgü birçok özelliği içinde barındırır. Bu durum be­
lirli bir cinsiyet ayrımı gözetmez.

7. Jüpiter ve Venüs etkilerinin alınması nedeniyle, varlı­


ğın yeteneklerini TİCARET alanında gösterdiğini ya
da yöneticilik becerisini çok geliştirdiğini görüyoruz.
Gerçekte, çok sayıda insanı etkileyen bir çalışma orta­
mında hem yöneticilik yapıp hem de danışmanlık hizme­
ti verme yeteneğinin ya da ilişkilerinde insanlara yar­
dım etme becerisinin bir cinsiyet içinde toplanmasına sık
rastlanmaz. Ama görülüyor ki, varlığın bunları yaşa­
ması gerekmiştir. Varlık ticaret dünyasında ya da maddi
alemdeki faaliyetlerini sürdürürken, çok kişinin çalıştığı
büyük şirketlerde, büyük kuruluşlarda yer almakla hem
fiziksel etkinliklerde deneyim kazanmış olmakta, hem de
zihinsel ve fiziksel yeteneklerini geliştirmektedir.
513-001

9. Jüpiter ve Mars etkileri birleşince, örgüt yönetiminde


ayrıntılarla uğraşmayı gerektiren hususlarda ya da bi­
rey ve nesneleri SINIFLANDIRMA konusunda yöneti­
cilik becerinin ön plana çıktığı görülüyor. İÇTEN gelen
bir etkiyle, varlığın İLGİSİNİ nesnelerden ÇOK birey­
lerin çekiyor olması nedeniyle, SONUÇ OLARAK ça­
lışan insanların tepkilerine ilgi duyulmaktadır. Bundan
dolayı varlık bir politikacı olmalıydı ya da olabilirdi. Ve

, 3 78 ,
JOHN WILLNER

doküman toplama ya da kayıt tutma gibi konularda, yö­


netme gücüyle birlikte aktif bir kişilik gerektiren çalışma
alanları onun için uygun olurdu; ya da olaylar VE sa­
yılar karşısında bireysel tepkilerin oluştuğu bir alan . . .
İşte, varlığın ilgi duyacağı çalışma alanları bunlardır.
AYRICA kamu politikası, halkın ilgi odağı olan konular,
TOPLUMSAL ve SINIFSAL çatışmalar da varlığın il­
gisini çekmektedir. GÖRÜNMEYENİ bulup çıkarma ve
anlaşılması güç sorunları ortaya dökme konuları ona ca­
zip geliyor ya da varlık bunlarla uğraşmayı SEVİYOR;
özellikle YAZILI dokümanlar üzerinde çalışmayı ...
1 0. Mars ve Uranüs nedeniyle şu etkiler alınmaktadır:
1 1 . Mars'tan kaynaklanan ve varlığın deneyiminde küçük
farklar yaratan etkiler, KÜÇÜK uyuşmazlıklarla birlikte
tüm yaşamını DEGİŞTİREN ani bir öfke patlamasına dö­
nüşmektedir. Gerçi bu durum gençlik yıllarında da bir-iki
kez yaşanmıştı. Varlık izin verirse, bunun benzeri Nisan
ya da Mayıs'ta tekrar yaşanacaktır. Bu süre içinde sakin
ve soğukkanlı olmaya gayret etmeli ve aşırı gergin bir ha­
vaya girmekten sakınmalısın. Öte yandan, bir değişim söz
konusu olacaksa, bunun ticaretle değil politikayla bağlan­
tılı olmasına özen göstermen uygun olur.
1 2 . Varlığın yaşamını e n belirgin şekilde Uranüs etkilemek­
tedir. Görebildiğimiz kadarıyla bu etki önümüzdeki iki ya
da üç yıl içinde kendini gösterecektir. Varlık İSTESEYDİ
ya da bireylerin, topluluk ve halkın yaşamını etkileyen
konularda (diğer konularda olduğu gibi) CİDDİ bir
araştırma yapmaya niyetlenmiş olsaydı, bu girişiminin
sonunda gerçek bir yönetici olabilirdi. Görebildiğimiz
kadarıyla, B U da yürütülen politikalarla, birey ya da

. 3 79 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

toplulukların duygu ve tepkileriyle ve buna benzer ko­


nularla yakından ilgilidir. Anladığınızı umuyorum. .

5463-001

Yukarıda verilen iki okumada gezegenlerin astrolojik ko­


numu nedeniyle meslekler üzerinde görülen belirleyici etkiler
anlatılmaktadır. Burada burçlar belirtilmemiş olmakla birlik­
te, Cayce'nin yorumları her zaman burç ve gezegen özellikle­
rinden oluşan bir karışım verir. Örgüt yönetiminde ayrıntılara
önem verme ya da sınıflandırma yapma becerisi, bu kişinin
onuncu evinde güçlü bir Başak etkisi olduğunu göstermekte­
dir. Burcun özellikleri burada adı konmadan verilmektedir.
Edgar Cayce genel yaklaşımına uygun olarak kimi uya­
rılar yapmaktan da geri kalmaz. Bilindiği üzere, henüz belirli
bir dönüşüm geçirmemiş bir gücün farklı amaçlarla kullanılı­
yor olması mümkündür. Kaderin oluşumunda bir gecikme ya
da belirli bir kayıp olması istenmiyorsa, gelişim için bu gücün
doğru yolda kullanılması gerekir.

2. Yeryüzü yaşamının bu kesitinde varlığın Merkür,


Jüpiter, Venüs ve Uranüs 'ten etki aldığını görüyoruz.
3. Astrolojik açıdan ele alınırsa, hiç de sıradan bir durum
olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü doğum haritasında ve­
rildiği üzere ya da astrolojik koşullarda belirtildiği gibi, bu
varlık hayatı boyunca birçok insan yaşamını yönlendire­
cek güç, konum ve zenginliğe erişmektedir. Ancak, yeryü­
zü yaşamına geri dönen bir kimsenin safastrolojik olanlar
dışında başka koşullara da maruz kaldığını biliyoruz.
4. Varlığın yeryüzü deneyiminde ortaya çıkan güdülere ek
olarak, astrolojik koşulların öngördüğü ve varlığın çe-

. 380 '
JOHN WILLNER

şitli yaşam evrelerinde kazanılan tecrübelerle birlikte,


yukarıda açıklanan hedeflerin çoğuna NEREDEYSE
yaklaşılmış bulunuyor. Ama yeryüzü yaşamının çeşit­
li aşamalarında ya da deneyim sürecinde verilen iradi
kararlar nedeniyle başarı elden kaçmak üzeredir, anlıyor
musun ? Bireysel gelişimini daha İLERİ konumlara taşı­
mak için söz konusu koşulları doğru değerlendirmeli ve
yaşamında yer alabilecek insanları özenle seçmelisin.
5. Ancak şu da iyi bilinmelidir ki, kendini geniş kitlelerin
hizmetine adayan biri gerçekten büyük insandır. Buna,
kulluk etme gibi sıradan bir anlam verilmemelidir. İşin
doğrusu, topluluğa HİZMET etmek önemlidir. Bu ko­
nuda başarılı olmanın ölçütü, toplumsal ve mali yönden
güçlü olmak ya da çok fazla mal-mülk sahibi olmak de­
ğildir. Elde edilen toplumsal konum ve olanakların, ça­
lışmalarıyla kendine değer kazandıran ya da onu hizmet
etmeye özendiren ve olgunlaştıran, kısacası yoldaşları­
nın hizmetkarı olma ya da onlara hizmet etme yeteneğini
ortaya çıkaran birer vasıta olarak algılanması daha uy­
gundur. Böylece insanın yeryüzünde bulunma nedeni
olan tüm yasalar, gereği gibi yerine getirilmiş olur.
270-015

Başkalarını yönetme gücü onuncu ev konusudur. Gerçek


anlamda hizmet vermek ise on ikinci ev kapsamına giriyor.
Astrolojik bakımdan aradaki farkın unutulmaması gerekir.
Ancak Edgar Cayce'nin yukarıda iletmek istediği mesaj açık­
tır. İlişki kurduğumuz insanlara yapıcı bir tavır içinde yaklaş­
malıyız, yoksa kaybederiz. Bir sonraki okumada belirtildiği
gibi, en iyi önder herkese hizmet edebilen kişidir.

. 38 1 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

S-81 : Şimdiki işim ve görevim sizce uygun mudur?


Y-81 : Bir atlama taşı olarak değerlendirebilirsen uygundur.
Girdiğin bu işte, çalışırken hizmet alanında karşına
büyük olanakların çıktığını göreceksin. Unutmaya­
lım, "Aranızda en büyük olan, herkese hizmet eden­
dir. "
1 650-001

İnsanın meslek seçimini hem astrolojik açılar hem de ge­


zegensel yaşamlar etkilemektedir. Onuncu ev dışındaki ge­
zegenler de bu konuda etkilidir. Kişinin bir bütün olarak ilgi
duyacağı iş alanlarını çoğu zaman Yükselen burcun yöneticisi
işaret eder. Altıncı evin yöneticisi çalışma alanının nitelikleri­
ne ışık tutmakta, ikinci evin yöneticisi para kazanmanın yol­
larını açıklamaktadır. Onuncu ev yöneticisinin bulunduğu ev,
çoğu kez bir kişinin hayatta neler yapabileceğini gösterir. Bu
göstergeleri içeren bir doğum haritası, uygun çalışma alan­
larını belirlemek için etkin bir kılavuz görevini yapmaktadır.
Ancak bu bilgiler meslek seçiminde henüz kararını vermemiş
olan ya da daha fazla açıklama bekleyenler içindir. Gerçekte
insanın seçeceği iş biraz aşık olmaya benzer. İnsan ruh eşiyle
karşılaşınca astroloji ya da herhangi bir şeyin yardımına gerek
duymadan bunu bilmektedir. Herhangi bir iş alanına girme
arzusu da otomatik olarak bilince yansır, sistemli düşünebilen
insanlar için bu gerçekten böyledir.

5. Astrolojik anlamda, bir başka deyişle astrolojik diye ta­


nımlanan yaşamlar nedeniyle Merkür, Mars, Venüs,
Jüpiter ve Satürn'ün biçim verdiği üstün zekalı bir yete-

. 382 .
JOHN WILLNER

nekle beraberiz. Bu gezegenler varlığın deneyimine hep


birlikte etki yapmaktadır. Ama her etki varlığın isteğine
bağlı olarak şekil alır. Ne yazık ki varlık, yeryüzü ya­
şamında bu yeteneklerini elem üretmek için kullanıyor.
Oysa bunları, dönem içinde hatalarını düzeltmek ve ke­
faret ödemek için ya da Yaratıcı Güçlerle bir olmak64 için
de kullanılabilirdi. Varlığın, her birey için geçerli olduğu
gibi astrolojik ya da astronomik açılar tarafından belirle­
nen gizli ya da görünür güdüleri terk etmesi uygun olur
ve bize göre etmelidir def Bunlar hep birer sınavdır. Ve
sınavlar her zaman varlığın belirleyip benimsediği ideal
ile (bu standartla) ölçülmelidir.
6. Üstün zekalı olması bir yana, varlığın kendine verdiği
önem de az değildir. Bu nedenle mevki, ün ve güç kazan­
mayı özendiren güdüler varlık üzerinde fazlasıyla etkili
olmaktadır.
7. Ruh kendine verilen gücün nereden kaynaklandığını an­
layamazsa, bu yük ona bir değirmen taşı kadar ağır gelir.
8. Bu nedenle, yeteneklerin ve aldığın uyarıcı etkiler, ya­
rattığı güdüler seni başka yönlere doğru çekse de, temeli
dünyevi olmayan bir ideale sıkıca tutunmalısın. Bu ide­
alin temeli SADECE zihinsel konular olmamalı; bunla­
rın ruhsal uygulanışı da dikkate alınmalıdır. Yalnız ken­
dini değil, başkalarını da kapsayan bir ideal seçmelisin.
Bilge kişinin izlediği yol, spirit'in seçtiği yoldur. Peki,
bu durumda spirit'in meyveleri ne olabilir ? İnsanı moti­
ve eden güçler nelerdir?
64 Edgar Cayce aynı sözcüğü farklı biçimlerde telaffuz ederek farklı an­
lamlara vurgu yapmaktadır: İng. atonement= kefaret; at-onement=bir
olma (Ç.N.)

' 383 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

9. Senin ölçü birimin nezaket, sevecenlik, çile çekme, kar­


deşçe sevgi ve sabır olmalıdır. Aldığın etkiler seni her
girdiğin bireysel ilişkide ve her fırsatta senden anlayış
bekleyenlere yardım etmeye, verici ve yardımcı olmaya
sevk etmelidir.
1221 -001

Güç, Yaratan'm armağanıdır. Ama yanlış uygulanan bir


güç, bize değirmen taşı kadar ağır gelecektir. Yetki, gücün kul­
lanımı anlamına gelir ve bunun zorunlu bir öğesi başkalarına
saygılı davranmaktır. Gücün kullanım sürecinde insanların
onurlandırılması ve sırtlarının sıvazlanması da vardır. Ödül
vermenin, insanları yönetmenin dışında başka nedenleri ola­
bilir ama kural bunlar için de geçerlidir.

(Rüyanda gördüğün) yargıcın seslenişi ve kazanılan madalya


ve ödüller varlığa hazır olması gerektiğini hatırlatıyor. Belirtildiği
üzere ve her zihne yazıldığı gibi, zihinsel ve manevi yönden hazır­
lanmanın anlamı (ne denli güç olursa olsun) tüm iyi ve kusursuz
armağanları verenle bütünleşmeye hazır olmak demektir. Çünkü bu
süreç içinde, Tanrı'yla bir olunca başkalarının gözünde hiçbir anlam
taşımayan şeyleri görmeye başlarsınız. Başarı, Tanrı'nın gücü ve
yardımıyla gelecektir. Bunu önemseyin.
341-012

Hazırlanmayı unutmayalım .

. 384 .
JOHN WILLNER

ON BİRİNCİ EV

Bu astrolojik evde hoşça vakit geçirme, satışlar, dostluklar,


öngörülen tasarılar ve yoğun planlama etkinlikleri bulunur.
Birdenbire akla gelen düşünceler burada ifade edilir. İnsan,
hayallerini burada anlatır. Ruh burada yüksekten uçmaktadır.
Vakıflar, dernekler, sendikalar ve planlanan kampanyalar ge­
leceğe yönelik tasarılarla buradan gün yüzüne çıkarlar.
Öncelikle tiyatro dünyasıyla ilgili bir konuya açıklık ge­
tirmenin yararlı olacağına inanıyorum. Bir opera rolünün öğ­
renilip dile getirilmesi ya da bir filmde, tiyatro sahnesinde ro­
lün çalışılıp icra edilmesi dokuzuncu ev konularıdır. Ancak bir
güldürü ustası için durum farklıdır. Onun yöntemi çok fevridir
ve sahnede seyircilerin ortak ruhunu yakalamak zorundadır.
Bu nedenle, bizi güldüren ve mizahın keyfini çıkarmamızı sağ­
layan güldürü ustaları on birinci evin gezegenleriyle gösterilir.
Keyif aldığımız dostluklar da burada yer alır. Büyük satıcılar
bu evdedir çünkü müşterinin hayal gücünü zarif bir biçimde
zorlayarak satış yapmayı becerirler. Burada hayal gücü somut
bir biçim alır ve insanı etkileyen ve okşayan tüm yöntem, öngö­
rü ve görüşler ifade edilme olanağı bulurlar.

Ruhun amacı, bir yaşama başlarken maddi arzular diye


nitelenen maddi ve zihinsel keyif araçlarını kullanmaktan iba­
ret olamaz. Ancak ruh-varlık, bunlarla Yaratıcı Enerjinin ya
da Tanrı'nın ifade edilmesi anlamına gelen yapıcı etkiler or­
taya çıkarılabilirse, maddi alemde kendini bu yolla ifade etme
olanağı bulacağından fazlasıyla kutsanacaktır.
Yaratıcı Güçler (ya da herkesin içinde varolan kutsal öz)
bu etkilerin ifade edilmesi için başkalarının yaşamına anlam
' 385 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

kazandıran bir yanıt olamıyorsa, bu yaşantının fazla anlamlı


olduğu söylenemez. Çünkü süre giden bu yaşam er ya da geç
insanı usandıracaktır. Bu nedenle, ruhsal kimlikten ve onun
anlamından kaynaklanan güdülerle yön bulan ya da bunlarla
beslenen bir anlayış içinde, başkalarının yaşam ve deneyimine
yapıcı bir tarz ve yolda ilgi gösterilirse, bunları hiç YAPMA­
MIŞ olanların BİLEMEYECEGİ ölçüde huzur duyulur ve
uyumlu bir ömür sürülür
1 238-003

On birinci ev herhalde bundan daha net açıklanamazdı.


"Yaratıcı Güçler (ya da herkesin içinde varolan kutsal öz . . . )
başkalarının yaşamına" burada anlam kazandırır. Bireyin ka­
fasındaki düşünceler burada toplumla buluşur. Ayrıca, dost­
larla yaşanan keyifli anların da önemli bir ruhsal ifade tarzı
olduğunu belirtelim.

9. Şunu bilin ki, hangi ölçüyle dağıtırsanız size de aynı öl­


çüyle geri verilecektir.
10. Eğer dost edinmek istiyorsanız, dostça davranın.
Yaşamda eğlence arıyorsanız, başkalarını eğlendirmeyi
öğrenin.
3440-002

2 1 . füpiter 'den alınan etkilerle ve bunların uygulanış biçi­


mi varlığın yeteneklerine evrensel bir nitelik kazandır­
mıştır. Bu nedenle, varlığın yaşayacağı ve kendini ifade
ederken yapacağı faaliyetler (ifade tarzı bireysel kalmakla
beraber) halkı, büyük yığınları ilgilendirmektedir. Buna
göre, varlık için başlangıçta en iyi çıkış noktası radyo

' 386 '


JOHN WILLNER

ile yayıncılık olmalıdır. Kendini öykülerle ifade ederken,


çoğu kez hafif komik ya da insanları güldüren şeyleri
bulup çıkarmayı her zaman başarmıştır.
2655-001

Sanırım, on birinci evi en güzel şu sözcükler anlahyor:


"Zihin bir yapı ustasıdır." İnsanları sevmek zihinsel bir çalış­
madır ve işbirliği böyle ortaya çıkar. Ortak çalışmalarda ka­
zanç sağlamanın en güzel yolu kişilerin birbirinden hoşnut ol­
masıdır. Ortak amaçlar için geliştirilen yarahcı planlar kişisel
yararın çok üzerindedir. Limitet ortaklıklar, anonim şirketler,
bir arsanın imara açılması ve yatırım ortaklıklarının kuruluşu
gibi etkinliklerin alhnda bu tür düşünceler yatar.
.
8. Öncelikle şunu belirtmeliyiz: Materyalize olan ya da fi­
ziksel boyutta ortaya çıkan her şey önce zihin ve spirit
düzeyinde kalıba :aökülmektedir. Zihin, yapı ustasıdır.
Amacınız hangi ruhsal tavırla işe giriştiğinize, yeryüzü
faaliyetlerini ne tür harç ve su kullanarak gerçekleştire­
ceğinize bağlıdır. Bir başka deyişle, varlığın zihin bedeni
ya da zihinsel yapısı nasılsa, yaratma eylemi de ona uy­
gun olacaktır.
9. Çevrenizdeki insanları yönetirken onlara ilgiyle bakıyorsa­
nız, onlar da size ilgi duyarlar! Planlarınızda bencil olur­
sanız, (güzel sözlerle ne denli gizlerseniz gizleyin) eğer
bunlar sadece öz benliğinize hitap ediyorsa, o zaman daha
gerçekleşmeden bu planlar içinizde bir Frankeştayn 'a dö­
nüşecektir. Sen bunu zaten yaşamıştın. Söylediklerimizin
ne anlama geldiğinin farkındasın. Bir şeyler satmaya ça­
lışırken konuya içtenlikle yaklaşmazsan ve bu ürünü ken­
dini karşmdaki bireyin yerine koyarak, işbirliği düşünce-
' 387 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

siyle ona tanıtmazsan, bu etkinlik eninde sonunda üstüne


çökerek senin benliğini yok edecektir.
10. Çünkü Tanrı yasası kusursuzdur. Sen kutsal olan
Tanrı'nın bir çocuğu olarak istersen bunları Tanrı 'nın­
Kurtarıcının yolunda, istersen O'nun söz dinlemeyen
oğlu Şeytan'ın yolunda hayata geçirirsin.
11. Astrolojik olarak Mars, Merkür, Jüpiter ve Venüs 'ten
kaynaklanan gizli-açık güdüsel etkiler alıyorsun.
12 . Son derece aktif olan bu birey; yanlış da olsa sürekli bir
.

şeylerle uğraşmaktadır. Yaptığın çalışmaların zararlı de­


ğil, yararlı olduğunu söylemeliyim. Bir şeyler yapmayı
sürdürmek zorundasın ve arayışın içtenlikli olursa yo­
lun açık görünüyor. Çünkü uygulama becerisi gösteren­
ler doyuma ulaşır ama eylemsiz kalanların başarı şan­
sı zaten yoktur. Anımsayın; kim ustalığını yitirebilir?
Korkak olan mı, yoksa etken ve canlı olan mı? Bundan
dolayı farkındalık düzeyini arttırmalı ve doğru yoldan
ayrılmamalısın. Daha iyi bir anlatım biçimiyle, önce
kendi gözünü ışığa kavuşturmalısın ki, daha sonra kar­
deşinin gözüne kaçan bir çöpü çıkarabilesin. Sonunda
her şey senin yaptığın çalışmalara bağlıdır.
3541 -001

Edgar Cayce trans durumundayken iyi bir astrolog ol­


maktadır. Gezegenler konusunda çok yerinde yorumlar yap­
mış ve yeryüzü insanlarına paha biçilmez bir rehberlik hizmeti
sunmuştur. Bireyin ikinci ev yeteneklerini nasıl belirlediğine,
kendisi için bunları beşinci evde nasıl kullandığına ve baş­
kalarına yararlı olabilmek için yeteneklerini on birinci evde
nasıl hayata geçirdiğine dikkat ediniz. Kuşku yok ki, insanlık

' 388 '


JOHN WILLNER

için çalışmak yerinde bir davranıştır. Ve hiç sevilmemektense,


önce sevip sonra yitirmek daha iyidir.
Aşağıda peş peşe verilen iki okuma onun ustalığına iyi
birer örnek oluşturmaktadır. Doğum haritasını yorumlarken
birçok evle bağlantı kuruyorsa da, on birinci ev vurgusu be­
lirgindir.

5. Yaşamın bu döneminde, sonraları daha büyük YÖN­


LENDİRİCİ konuma gelecek olan ve özellikle kavuşum
ya da kare açı yaparken ortaya çıkan Jüpiter etkisi ve
Uranüs'ün alışılmadık tarzdaki etkileri nedeniyle, var­
lığı olaylar içinde boğuşurken görüyoruz. Bu etkilerin,
varlığın yaşamında gelecek bahar aylarında (Nisan ve
Mayıs'ta) maddi vefiziksel değişimlere yol açması müm­
kündür. Görebildiğimiz kadarıyla bunlar birlikte oldu­
ğun insanlar ve kurulan ilişkilerle ilgilidir. Aynı şey
yer ve nesneler için de geçerlidir. Sonunda kararlı bir
değişim gerçekleştireceğini söyleyebilirim. Tüm bunlar
-ilişkilerden söz ediyoruz- kişisel iradenin kullanılma­
sına bağlı olarak farklı bir biçim almakta ve değişime
uğramaktadır. Çünkü ilişkiler kalıtımsal etkilerle bir­
likte, çevre ya da ortam tarafından belirlenir. Bunlar
VARLIGIN kendi İRADESİYLE bir ilke ya da bir ide­
al olarak BENİMSEDİGİ uygulamalardır. Bu varlığa
ÖZG Ü olarak, nesne ve insanlara karşı verdiği uğraş
ve halkla kurduğu ilişkiler için, ÖZELLİKLE yaptığı
zihinsel ÇALIŞMALAR ve KENDİ idealiyle kurduğu
bağlantı BELİRLEYİCİ olmaktadır. Gerçekleşecek olan
değişim, görebildiğimiz kadarıyla bireyin kendisiyle ve
kendi maddi çıkarlarıyla ilgilidir. Bu nedenle, söz konusu

. 389 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

değişimin ya da farklı ilişkilerin ciddiye alınması uygun


olacaktır. Hemen karar vermekten kaçınmalısın; kurdu­
ğun mali ilişkilerde kimi sorunlar yaşamak istemiyorsan
insanlarla bağlantı kurarken, beraberlikler oluştururken
aceleci davranmamaya özen göstermelisin.
6. Bu koşullarda, varlığın kişisel özellikleri ve irade gücüy­
le yaşayacakları şöyle olabilir:
7. İnsanın iyi bir satıcı olması için, satışa konu olan
MADDİ şeylerin somut bir değeri olmalıdır. Bu sözü­
müzden, varlığın deneyiminde ruhsal değerlendirme­
lerin yapılmayacağı ya da çalışmalarının zihinsel içe­
rikten yoksun olacağı anlamı çıkartılmamalıdır. Ama
bunun gerçekleşmesi, büyük ölçüde varlığın idealini bu
koşullara nasıl uygulayacağına bağlıdır.
348-014

1 0. Çoğu kez yaşamın gülünç ya da eğlendirici yanını göre­


biliyorsun. Ve yeteneklerini kullanarak uyumlu beraber­
likler oluşturma, arkadaşlar edinme eğiliminde olduğun
da anlaşılıyor. Ne var ki bu yetenekler mutluluk kaynağı
olabileceği gibi, üzüntü kaynağı da olabilmektedir.
11. İyi bir personel yönetimine ihtiyaç duyan HERHANGİ
bir kuruluş ya da örgüt içinde çalışmalısın. Bu örgüt bir
sirk ya da okul olabilir. Bir topluluk, örgüt ya da bireyin
temsilciliğini de yapman mümkündür. İş ilişkinin türü ne
olursa olsun, görevin çalışan personelle ilgili olmalıdır.
12. Astrolojik yaşantı bakımından Merkür, Venüs, Jüpiter,
Satürn ve Mars etkileri aldığını görüyoruz. Mars etkisi
bir sıkıntı kaynağı olmaktan çok, bir dürtü şeklindedir.
İyi yönde hissedilen bu dürtü, varlığın topluluk içinde

. 390 .
JOHN WILLNER

oluşturduğu beraberliklerde ve bireysel ilişkilerde kendi­


ni göstermektedir.
13. Ve kendileri de yetenekli olmakla beraber, ilerleme bece­
risinden yoksun olan kimseler bu varlığı gerçek bir arka­
daş olarak benimsemişlerdir. Bu yeteneğini geliştirmeli
ama kötüye kullanmamaya özen göstermelisin. Bunun
kötüye kullanılması ruhsal, zihinsel vefiziksel yaşamına
zarar verecektir.
2986-001

Her ev ve her astrolojik açı çift yönlü bir yola benzemek­


tedir. Her evin bir karşıtı vardır. Açıların etkisi olumlu ya da
gerilimli olabilir. Yararları çoğaltabilirsiniz ya da etkileri sade­
ce benimsemekle yetinirsiniz. On birinci ev, bu bakımdan di­
ğerlerinden farklı değildir. Bu evde, Neptün düzenbaz ya da
mistik bir arkadaşı gösteriyor olabilir. Uranüs kişiyi ya yetkin
arkadaşlara doğru çeker ya da ona şok edici ilişkiler yaşatır.
Merkür'le birlikte karşımıza sözünde durmayan arkadaşlar
çıkıp durur ya da bu arkadaş bir televizyon yorumcusudur.
Kuşkusuz, gezegenlerin birçok değişik yüzü vardır.

1 5. Venüs etkisiyle arkadaş canlısı oluyorsun. Bu etkiyle baş­


kalarını kendine çekme becerisi, kolay arkadaş edinme ye­
teneği ve yalnızca arkadaş olarak değil, zihinsel ve maddi
yönlerden de onları kendine bağlama gücü elde edilir. Yine
bu etki nedeniyle, varlık iyi bir insan olduğu ve iyimser
duygularla yüklü olduğu için sık sık (materyalist düşün­
cede olan kimselerin) avı durumuna düşmektedir.
1 6. Bu nedenle, varlık arkadaşlardan yana ve verilen söz­
lerin tutulmaması nedeniyle deneyim sürecinde zaman
zaman hayal kırıklıkları yaşayacaktır.

. 39 1 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

1 7. Öyle de olsa, varlığın içe dönük yaşamında bunlardan


dolayı uyumsuz tepkilerin oluşmadığı görülmektedir.
1010-01 2

Gezegensel etkilerin olumsuz yanlarını işlemeye devam


ediyoruz. Hiçbir gezegensel konumun fazlasıyla iyi olmadı­
ğını unutmamalıyız.

1 0. Görebildiğimiz kadarıyla, ruh-varlığın bilinci Merkür,


Mars, Jüpiter ve Venüs özellikleriyle örülmüştür.
Bundan dolayı da ona kimse tembel diyemez. Nitekim
kaçınılmaz olarak yorgun düşecek ve kesinlikle dinlen­
meye gereksinim duyacaktır. Ama bu dinlenmenin türü,
düşünülenin ya da sanılanın tersine, Mars 'ın belirlediği
gibi ve tercihen bilinçli olarak farklı bir etkinliğe başla­
ma şeklinde gerçekleşmektedir. Ayrıca hiçbir şeye öfke
duymaksızın ve Jüpiter etkisiyle faaliyetlerinin Tanrı 'yı
sevenlere iyilik getireceği bilinciyle davranmaktadır. Bu
tutum 'fazlasıyla iyi olmak" değildir; bir şey için, be­
lirli bir şey için iyi olmak anlamına geldiğini söylemek
daha doğrudur. Bu bağlamda eşine en iyi davranan koca
sen olmalısın; topluluk içinde en iyi satıcı sen olmalısın.
Bunun çok kısa süre sonra önemli bir fark yarattığını
göreceksin. Sabah ya da akşam ya da her ikisinde birden,
beş ya da on dakika süreyle hiçbir şeyin araya girmesi­
ne izin vermeden, belirlediğin bu süreye sıkı sıkıya bağlı
kalarak dua et. Sonra da dua ettiğin gibi yaşamaya çalış.
Sonra da kendini dinle ve güvenle bir yanıt almayı bekle.
Ve sonra herkesin seni gülümseyerek karşıladığını göre­
ceksin. Seçtiğin hizmet türü ne olursa olsun, onlar sana
yardım etmeye hazır olacaktır. Ve sonunda, çalıştığın

' 392 '


JOHN WILLNER

örgüt içinde, hazırlıklarını tamamlamana yardım edecek


ve insanlara hizmet alanını genişleten yeni bir konuma
getirileceksin.
5368-001

Gezegenler ne gösterirse göstersin, on birinci evde olası­


lıklar sonsuzdur. Onlar her zaman başkalarıyla kurulan iliş­
kilere işaret ederler ve münzevi bir yaşam seçilmediği sürece
bu ilişkilerin insana yarar sağladığı görülür. Düşüncelerini
bütünüyle kendine saklaması durumunda, insanın bunlarla
pek uzağa gitme imkanı olamaz.

9. Uranüs etkisiyle insanın aşırı uçlara savrulduğu görü­


lür. Ve gerçekten, varlık şimdi iyiden kötüye en uç nok­
taları yaşamaktadır: Bir yandan bolluk içinde yaşama­
nın keyfini çıkarırken, diğer yandan yaşamın sevimsiz
yanına katlanmak zorunda kalıyor.
10. Buna rağmen, varlık çoğu kimseye örnek olacak biçimde
ve ışıltılar saçan bir umut içinde bunları aşmış görünü­
yor. Varlığa söyleyecek fazla bir şey bulamıyoruz.
11. Sana başkalarıyla olan ilişki ve etkinliklerinde yol göster­
miş olan ve göstermeye devam eden inancına sıkıca sarıl­
mayı ihmal etmemelisin. Böylece bu deneyim sürecinden
daha büyük doyum hissi alacak ve huzur bulacaksın.
1556-002

İyimser bir tutum içinde ve yapılacak olanın en iyisini yap­


maya gayret etmek eninde sonunda ödüllendirilir. Kötümser
olanlar, zaten öngörülmüş olanla yüz yüze gelmekten kaçına­
mazlar. Neyi seçeceğinize sizin karar vermeniz gerekiyor.

' 393 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ON İKİNCİ EV

Sonunda, en fazla yanlış anlaşılan ama büyük olasılıkla


astrolojinin en büyük evine ulaşmış bulunuyoruz. Astrolog­
ların sözünü ettiği gizli düşmanları, hapishane ve hastaneleri,
büyük hayvanlardan gelebilecek tehlikeleri ve benzerlerini
anımsayınız. Bu anlayışa göre, insanın bu evde yalnızca teh­
like ve cezanın bulunduğuna inanması gerekiyor. Evet, ya­
şam boyunca bu tür felaketlerle karşılaşıldığı doğrudur ama
bu ev kapsamında son derece yapıcı ve ilgi çekici etkiler de
bulunmaktadır. Bu ev, kişisel hizmet evi olan altıncı evin tam
karşısına düşer. İşte bu nedenle, on ikinci ev insanlığa hizmet
alanıdır. Buna bağlı olarak, alın yazısı bakımından herkes için
evin önemi otomatik bir şekilde artmaktadır. Kişinin on ikinci
evi güçlü değilse, herhangi bir çalışma alanında gelecek ne­
sillere dişe dokunur bir şeyler bırakma olasılığı fazla değildir.
On ikinci evi güçlü olmayan birinin halkın hizmetkarı konu­
muna ulaşması düşünülemez.

5-54: İnandığım ve esin dolu bir kaynağın bana söylediğine


göre, kader beni çok önemli bir konuma getirecekmiş.
Y-54: Öyle olmalı. Belirtilere göre, ülkene diplomasi alanın­
da hizmet vereceksin.
1497-001

On ikinci ev Balık burcunun doğal evidir. Burcun özel­


liklerine benzer şekilde ilgi alanı çok çeşitlidir. Kendi çevre­
sinde dönüp durmak da dahil olmak üzere, bu ilgi herhangi
bir yöne dönebilir. Başkalarına hizmet anlayışıyla gerçekten
uyumlu olan tüm meslekler burada yer almaktadır. Hizmet

. 394 .
JOHN WILLNER

örgütlerinde önemli görevler üstlenen insanların on ikinci ev­


leri güçlüdür. Çiftçilik önemli bir on ikinci ev mesleğidir çün­
kü insanlık onların çabasıyla beslenir. Ülkelerine hizmet eden
diplomat ve devlet görevlileri de kuşkusuz bu kapsam içinde­
dir. Restoran sahipleri, erkek ve kadın garsonlar on ikinci ev
hizmeti görmektedir. Ayrıca, meslek olarak insanların sağlıklı
yaşamasını amaçlayan ve hastalıkları yenmek için uğraşan
doktor ve hemşireler de buradadır. Bu ev kesinlikle hastane
ve hapishanelerle sınırlı kalamaz. Oyun yazarları, aktörler,
yazarlar, büyük öğretmenler, Yargıtay hakimleri, yasa yapı­
cılar, yasaya karşı gelenler, tarihçiler ve bizlere büyük sanat
yapıtlarım, büyük heykelleri, bestelenen büyük senfonileri,
büyük buluşları ve daha nicelerini kazandıranlar bu evin et­
kisini güçlü olarak hisseden insanlardır. Bunların hepsi yang65
tipi başarılardır. Yine de, on ikinci ev etkinlikleri içinde kendi­
ni değersiz hisseden birçok yetenekli insan bulunur.

4. Bu kayıtlar yorumlarken, varlık gibi çoğu kez çevre ve


koşullara ilişkin sorunlar içinde bunalanların ve özellik­
le sık sık kendine acıyanların yararlanabileceği BİRÇOK
bilgi verilecektir.
5. Burada seçtiğimiz yorumlar varlığın deneyimine yar­
dımcı olma amacıyla seçilmiştir. Yine de, bu varlığa ait
bilgilerden ders çıkarmak mümkündür.
6. . Öyle görünüyor ki bu seçtiklerimiz, yani varlığın dö­
nem içinde kendi ideal ve amaçlarıyla ilgili olarak ger­
çekleştirdiği her şey, astrolojik eğilimlerin ya da geçmiş
yeryüzü yaşamlarının gösterdiğinden çok daha fazlasını

65 Çin felsefesinde olumlu ve parıltılı etkileri simgeler. İnsan kaderini Yang


ve (olumsuz ve karanlık etkileriyle) Yin belirler. (Ç.N.)

, 395 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

anlatmaktadır. İnsan, bu varlığın yaşamı boyunca gö­


zettiği niyet ve amacın sürekliliğindeki gerçeklik bağını
kolayca görebilir. Ayrıca, başkalarına her zaman umut
vermiş ve bunu hiç yitirmemeleri için onlara yardım et­
miştir. Böyle davranmaya devam edeceğinden de kuşku
duyulmamalıdır. Çünkü onun insanlarla olan ilişkisin­
de Yaratıcı Güçlerle bir olma isteği yatmaktadır.
7. Ve işini bu tarzdayapmaya devam ederken, "Başkalarının
sana nasıl davranmasını istiyorsan, sen de onlara öyle
davran, " sözlerinde ifadesini bulan inancı, bu gerçeği
(evet bu yasayı) yaşatmaya çalışmaktadır.
8. Varlık çevre ve ortam koşulları ne olursa olsun giriştiği
her işi, sanki kendine bir şeyler anlatılmak isteniyormuş
gibi ele almış ve umudunu hiç yitirmeden arzularını dile
getirmiş ve buna uygun biçimde davranmıştır. Amaçsız
bir denetim ve yönlendirme çabası içine girmeden, sesi ve
becerisiyle ve amaç dolu bir tutum içinde, örneğin yaptığı
müzikte umut dolu görüntü veren bir ifade tarzını tercih
etmiş ve bunu başkalarının deneyimine katmayı becermiş­
tir. Yaratma ve kendini ifade etme yeteneğini kullanırken
ya da yürekten gelen YAŞAM SEVİNCİNİ ifade ederken
başkalarının umutla dolmasını gözetmiş, yeryüzü sorun­
larının gerçek sessizliğe gömüldüğü bedeninde (bu kutsal
tapınak içinde) Tanrı'nın var olduğunu ve KORKUNUN
burada barınamayacağını hep bilmiştir!
9. Varlık hayal kırıklıkları yaşamamış değildir. İnsanların
ona verilen sözleri tutmadığı da olmuştur. Yine de, bu
kimselerle olan işlerinde, gerçekten B ÜYÜK EMRE,
Yaratan'ın verdiği ilk söze uygun biçimde yaşamış ve
böyle davranmaktan hiç vazgeçmemiştir!

. 396 .
JOHN WILLNER

10. Öyleyse kimdir senin annen, kimdir kardeşlerin ?


Tanrı'nın isteğini kim yerine getiriyorsa senin annen
odur, senin kardeşlerin onlardır!
11. Sonuç olarak, varlık hep başkalarına yardım etmiş ve on­
ların umut kaynağı olmuştur. Bunu sanat anlayışında
ortaya ·koyduğu yetenek ve mizacıyla, artistik etkinlik­
leri ve müzik yorumuyla gerçekleştirmiştir. Doğayı ve
kendi ilişkilerini şiirle, şarkı ve müzikle yorumlamıştır.
12. Bu nedenle, yaşamında çevresindeki insanların yalnız­
ca saygısını, tapınma derecesine varan saygısını değil,
SEVGİSİNİ de görmüştür. Ve bu keyfi yaşamaya devam
etmektedir. Sevgi, insanın yüreğinden ve zihninden nef­
reti uzaklaştırır, işlerin uyum içinde yürümesini sağlar.
13. Varlık, diğer insanlara özgürlüğün tadını yaşamaları
için doğru şekilde yaklaşmaya özen göstermektedir.
14. Astrolojik yaşantılardan kaynaklanan DÜRTÜLERE sa­
hip olmakla beraber, bu büyük deneyim içinde bunların
yeri fazla önemli değildir. Çünkü belirtildiği üzere, varlı­
ğın önceki yeryüzü yaşamlarından getirip KULLANDIGI
ve uyguladığı beceriler daha FAZLADIR.
15. Varlık, bu dönemi büyük bir DUYGUSALLIK içinde
yaşamakta ve birlikte yaşamanın getirdiği koşulların her
aşamasında karşılaştığı üzüntülerden fazlasıyla etkilen­
mektedir. Ama vaat edilen gerçekler içinde dile getirildi­
ği gibi, "Eğer sonuna değin sadık kalabilirsen, Tanrı'nın
sevinci senin de sevincin olacaktır, " umuduyla, her şeye
rağmen, kimi zaman kendine bile çok cılız gelen sesini
canlı tutmayı becerebilmiştir.
16. PEK AZ kişi yolunu şaşırdığında, üzüntü ve hayal kı­
rıklıkları içindeyken ya da SEVİNÇLİ ve yaşamın iyi

. 397 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLO}İK AÇIKLAMALAR

dönemlerinden keyif alırken bu sözleri ifade edebilir.


Oysa varlık bunu bir ilke, amaç ve hedef olarak benimse­
mektedir. HERKES, her birey bundan bir ders çıkarma­
lıdır. Çünkü değerli taşlarla, altın ya da gümüş karşılı­
ğında satın alınan şeyler GERÇEK manada iyi değildir.
Bunlar, elbette maddi esasa dayalı beraberliklerde gerek
duyduğunuz ölçü ve değerlerdir. Yeryüzünde beklenen
mutluluğa bunlarla kavuşulur. İnsanların aradığı uyum
bunlarla sağlanır. Bunların yardımıyla kardeşler arasın­
da ve aile içinde, bir kent ya da ulus boyutunda huzur
içinde yaşam sürülür. Ama çözüm burada değildir.
1 7. Çünkü belirtildiği üzere güç ve onu kullanmaya duyu­
lan düşkünlük insanları, devletleri (evet, ulusları) ve po­
litik güce sahip olanları günaha yöneltir.
18. Varlık her ne kadar beraber olduğu insanlarda bunları
görmüş ve benzer duyguları yaşamış olsa da, bağışlama
duygu ve düşüncesiyle söz konusu etkileri ilişkilerinde
ve girişimlerinde yumuşatmayı becermiş bulunuyor.
19. Maddi alemdeki yaşamı göz önünde tutan varlığın şöyle
seslendiğini duyar gibiyiz: "Tanrım, senin bu alçakgö­
nüllü hizmetkarın verdiği sözleri tuttu, sen de onu koru
ve ona yol göster. "
20. Gerçekten, gün be gün kurulan ilişkiler içinde bu kişinin
düşüncelerinden pek çok insan yararlandı ve yararlan­
maya devam etmektedir. Onlar, yaşam tarzlarını onun
öğütlediği şekilde düzenlemeyi öğrendiler.
21. Sonuç olarak, varlık tüm yaşamı boyunca çalışmalarıyla
insanlara yardımcı olmuş ve her zaman umut dağıtan bir
insan olmuştur. Verdiği öğütler de amacına ULAŞMIŞ
görünüyor. Kalıcı olan, işe yarıyor olmaktır!

. 398 .
JOHN WILLNER

22. Büyümenin sonsuza dek sürmesi için erdemle donanmak


ve bağışlama duygularıyla yüklü olmak gerekir. Bunu
böyle bilin. Sonsuz olan SADECE sevgidir, anlayışın da
ötesine geçen sevgi.
23. Her ruhun maddi aleme dönüş amacı, her gün karşılaş­
tığı insanların zihin ve yüreğini umutla doldurmak ve
içlerine uyum duygusu salmaktır.
24. Gerçeğin özünden, yani tohumdan başlayarak meyveye
dönüşen büyüme süreci böyle gerçekleşir.
25. Bu varlık yeryüzüne daha önce birçok kez gelmişti.
Bunlardan bir bölümü çok farklı ve oldukça uzun ara­
lıklarla gerçekleşmiş olmakla beraber, diğerleri birbirine
oldukça yakın aralıklarla yaşanmıştı.
26. Bir önceki yaşamında, ayaklanmaların sürdüğü sırada
Fransız topraklarında bulunuyordu. İyi bilinen ya da
pek çoğunuzun duyduğu bu eylemlerin etki ve gücü var­
lığın şimdiki doğum yerine değin ulaşmıştı.
27. Öyle ki, varlık söz konusu yaşam döneminde bazı yakın­
larıyla birlikte şimdiki doğum yerine de seyahat etmişti.
O zamanki adı Jean Paulusa de Lafayette idi.
28. Varlığın o deneyimden karlı çıktığını söyleyebiliriz.
Çünkü kendisi ve arkadaşları için konuşma özgürlüğünü
ve (kendi bilinç düzeyine uyan bir tavır içinde) Tanrı'ya
tapınma özgürlüğünü amaçlıyordu. Söz konusu dönem
boyunca ve o topraklarda boy gösteren benzeri görüşlere
de destek vermişti.
29. Varlık bunları günahkar yeryüzüne her geçen gün daha
çok bilgi kazandıran bir ülkede gerçekleştirdi.
30. Bu insanlar hem çalışmalarıyla hem de kurdukları iliş­
kilerde Tanrısal amacı geliştirmiş ve göstermişlerdi.
Bunlar gerçekten kutsanmaya değer eylemlerdi!

. 399 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

3 1 . Varlık DELİCE güç düşkünü birçok kişi arasında bu


heyecan verici yaşamını sürdürürken, içinden gelen kü­
çük, sakin sese kulak vermeyi hiç unutmadı: "Sen, kendi
eteklerini temiz tut! Seni kınamalarını istemiyorsan, sen
de onları kınamamalısın! "
32. Ve bunca karmaşa ve didişmenin bir gün sona ereceğini
ve sonunda yalnızca sevginin, umut ve uyumun kala­
cağını görmüştü. Çünkü varlığın yaşarken gördüğü bu
karmaşa ve didişme ortamında, "Göklerdeki Tanrı gibi
kusursuz olmaya çalış! " diyen Mesih'in kanatları altın­
da ona umudun yeşerdiği ve yeşereceği bir barınak sağ­
lanmıştı.
33. Sonuç olarak, varlık söz konusu yaşamda kazandığı
yetenekler sayesinde her bireyin YARDIMSEVER ve
UMUT DOLU bir tavır içinde kendini ifade etme hakkı
olduğu umudunu yitirmediği gibi, bunu insanlara gös­
termekten de geri durmamaktadır.
21 66-001

Biraz önce okuduğunuz yazıda, kimine göre büyük bir


olasılıkla kader yolunda çok ilerlemiş olan bir büyük insanın
davranış ve başarıları anlahlmaktadır. Edgar Cayce ona öğüt
veriyor, ama bu öğütler başkaları için de geçerlidir. Burada
tüm insanlar için geçerli olan yol gösterici ilkeler açıklanmak­
tadır. Bunlar bize pek çok yönden yaşamın ne anlama geldi­
ğini ve hangi yararlı dersleri öğrenmenin mümkün olduğunu
anlatıyor. Bu da bir hizmet türüdür. Tüm rahip, papaz, haham
ve ruhsal liderler de söz konusu ilkeleri yerine getirmektedir­
ler. Bu nedenle onların mesleği de on ikinci evle ilgilidir. An­
cak insan dilerse, her meslek on ikinci ev kapsamına girebilir.

. 400 .
JOHN WILLNER

Aşağıdaki uzun okuma bir papaza aittir. Okumada teoloji


ve ruhsal konular işleniyor. Kimi uyarılarla birlikte, burada
bizim gibi meslekten olmayanların da öğreneceği çok şey ol­
duğunu sanıyorum.

3. Ne olağanüstü bir görüntü böyle! Karşımızda, hikmet


sahibi kimselerin yazdıklarını yorumlayabilen ve onla­
rın düşünceleriyle bütünleşen deneyimli bir varlık du­
ruyor.
4. Bu zaman kesitinde yaşama dönen varlığın, geçmiş dö­
nemlerden miras kalan ve gelecek nesillere (ya da insan­
lığa) ışık tutacak olan ilke ve gerçekler arasındaki ilişkiyi
arama sürecinde kendine büyük bir çıkış imkanı yarattı­
ğını görüyoruz.
5. Böylece, güneş sisteminden ve yıllar boyu uzakta olan
sabit yıldızlardan kaynaklanan, elementler üzerinde ve
oluşan ilişkilerde insanlığın yaşam çabasına yeni bir dü­
zen getiren etkilerin nasıl çalıştığı anlaşılmış olacaktır.
6. Televizyon ve radyonun ya da göklerde uçmanın DERİN
bir etki yaratmasına şaşırıyor muyuz ? Herhalde insanın
çeşitli ortamlar ve değişik deneyim biçimleri içinde kar­
deşleriyle yaşadığı ilişkinin yaptığı etki kadar değil.
7. [1473] diye adlandırılan varlığın bu dönemle ilgili uzay-za­
man kayıtları ya da Akaşik kayıtları şöyle yorumlanabilir:
8. Bu varlığın da deneyimlediği gibi, zihinsel konularda
belirleyici olan tüm etkiler arasında göreceli bir ilişki bu­
lunmaktadır. Astroloji ve nümeroloji ile bağlantısı olan
bu etkilerin bir varlığın, bir ruhun geçmişfiziksel yaşam
dönemlerinden getirdiği etkilerle de bağlantısı vardır ve
onlarla uyum içindedir.

. 40 1 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

9. Ama belirtilen bu göreceli etkilerin hiçbiri bireysel irade­


den üstün olamaz.
10. Çünkü irade, ruh-varlığın bir parçasıdır; yaratılanın bir bö­
lümü ya da ta kendisidir. Ve nasıl ki her beden atomik düzey­
de bir ilişkiler ağı oluşturuyorsa, bir ruhun uzay-zamanda
yaptığı her hareket (bir faaliyetin, evrimin evrenselliği dik­
kate alınırsa) bir etkinin parçası durumuna gelmektedir.
11 . İrade bu durumda bile belirleyicidir.
12. Seçme özgürlüğü ve iradenin baskın güçler olduğu açık­
tır. Deneyim içinde ortaya çıkan ve insan zihnini yön­
lendiren dürtüler ise astrolojik açılar taraftndan belir­
lenmektedir. Bu dürtülere, göreceli olarak ve az ya da çok
nümerolojik etkiler de karışabilir.
13. Bir sayısı belirleyicidir; bölünerek elde edilen her şey
bu birimin bir parçası olur. Varlığın Jüpiter, Uranüs,
Venüs, Mars ve Satürn 'den, Ay ve Güneş'ten astrolojik
etkiler aldığını görüyoruz.
14. Varlığın deneyiminde iki sayısı da belirleyicidir. Bu,
bölünerek azalan bir etki değildir. Tersine, birçok ortak
özelliğe sahip diğer insanlara oranla, varlığın ölçümle­
me ve karşılaştırma becerisinin iki derece fazla olduğu
anlamına gelmektedir.
15. Astrolojik olarak ifade edersek, varlık Jüpiter etkisiyle
hem kitleleri kollayıp koruyan bir anlayış geliştirmiş
hem de düşüncelerini yayma becerisi göstermiştir.
1 6. Bu nedenle, varlığın aldığı ya da kendi fiziksel eylemle­
rinden kaynaklanan etkiler kendinden çok başkalarına,
yani kitlelere yansımaktadır. Kuşkusuz, bunu ancak ki­
şisel gayretiyle gerçekleştirebilir.
17. Uranüs'ten UÇ NOKTADA etkiler alındığı görülüyor.
Arayış içinde olan varlık, bu nedenle okült konulara,

. 402 .
JOHN WILLNER

ruhsal etki ve güçlere duyduğu ilginin özünü kavrama


noktasına kadar gelmekte, ancak her seferinde derinden,
"Yararı yok, yine beceremedim! " hissine kapılmaktadır.
Bunlar varlığın deneyiminde etken olan zihinsel güçler­
dir. Bunlar, zihnin VE yapılan seçimin VE iradenin bir­
likte gerçekleştirdiği şeylerdir.
18. Arkadaşlık ve sevgi etkileri saçan Venüs gezegeninin
Jüpiter'le yaptığı olağanüstü açı ve Uranüs 'le BİRLİKTE
Satürn'ün Mars 'la yaptığı açılar belirleyici oluyor. Bu
nedenle, varlık pek az kişiye TAM ANLAMIYLA güven
duymaktadır. Öyle de olsa arkadaşlık ve sevgi anlayışını
muhafaza ederek, normal koşullarda Venüs 'ten kaynak­
landığı kabul edilen göze hoş görünme, müzik sevgisi
ve benzeri özellikler bu güven eksikliğini önemli ölçüde
dengelemektedir
19. Satürn, varlığın belirli dönemlerde yaşadığı değişimler­
den sorumludur. Bu, yalnızca düşünme yöntemini değil,
çevresel güç ya da etkilerle beraber uygulama yöntemini
de etkilemektedir.
20. Zaman zaman ortaya çıkan kızgınlık, öfke ve benzeri
duygular Mars 'la ilgilidir. Bazen, bir seçim yapma ge­
reği ortaya çıktığında, bunun içsel duygularla birlikte
tartıya vurulması uygun olacaktır. Durum hafife alın­
mamalı ama fazla da önemsenmemelidir.
21. Çünkü öfkeyle birlikte hor görme duyguları da üretilir.
İnsan bir kez hor görmeye başlayınca arkasından didiş­
me gelir. Varlık kafa karıştırıcı güçlerin etkisini işte böy­
le yaşamaktadır. Uyumsuzluğu bunlar yaratır.
22. Geçmiş yeryüzü yaşamlarından kaynaklanan etkilere
bakacak olursak, diğer birçok etkiye göre bunlara ender
rastlandığını söyleyebiliriz.

. 403 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

23. Çünkü kayıtların aldığı biçim bile (bir harp'a benziyor)


varlığın geçmiş yaşamları boyunca yarattığı ya da yaşa­
dığı etkinliklerin ve birbirine eklenen çabalarının, ONU
diğer insanlardan çok üstün bir konuma getirdiğini gös­
termektedir.
24. Varlık zaman ve olayların karmaşası içinde görüş ufku­
nu elbette sık sık kaybetmektedir. Ama geçmiş yaşamlar­
. dan günümüze değin uzanan ve varlık üzerinde etkisini
sürdüren bağlar fazlasıyla belirgindir.
25. Burada amacımız her şeyi açıklamak değildir. Çünkü
nümerolojik bir evre tamamlandığı vakit ve talih çarkı
ya da (bazıları böyle adlandırıyor) kader kendi planını
uygularken, yapılanlardan bağımsız olarak yeni olasılık­
lar da gündeme gelebilmektedir.
26. Her beraberliğin getirdiği farkındalık, yeryüzü yaşamı­
nın çeşitli etkinlikleri boyunca kazanılan deneyimlerin
yarattığı duygulardan kaynaklanan yeni etkiler üret­
mektedir.
27. Bu nedenle, burada yapılan açıklamalar varlığın ilişkiler
içinde uygulama olanağı bulacağı ve umutsuzluğa ka­
pılmadan yardımsever bir anlayış geliştirmesi amacıyla
verilmektedir.
28. Varlığın deneyiminde, sıradan anlamıyla teolojinin
hemen hemen hiç yer almadığını görüyoruz. Ama
R UHSALLIK anlayışı etkinliklerinde giderek önem ka­
zanmış ve büyümeye devam etmektedir.
29. İnsan yaşamında bir bütün olması gereken teolojik ve
ruhsal yaklaşım, varlığın bakış açısına göre birbirinden
giderek uzaklaşmaktadır. Bu bir hatadır. BİR düşünce­
nin, BİR idealin kavranma sürecinde yaşanan başarı-

. 404 .
JOHN WILLNER

sızlıktır. Çünkü "BEN, kardeşimin koruyucusuyum ! "


deyişine uygun olarak, bunların BİR olması gerektiği
anlaşılmış olmalıdır.
1473-001

Edgar Cayce astroloji ile birlikte nümerolojiye de bir ölçü­


de saygınlık kazandırmaktadır. Çoğu kez ikisinin de amaçları
aynıdır. Bunlar bize yaşamın ilkelerini anlamamız için yar­
dım ederler. Yaşamı iyi işler yaparak sürdürmemiz gerektiği­
ni onun sözlerinden, yeryüzü dinlerinin söylemlerinden, aile
içinde bize öğretilenlerden ve daha birçok kaynaktan öğreni­
riz. İyi işler yapmak, kuşku�uz kötü eylemlere yeğ tutulmalı­
dır. Kız ve erkek izcilere de iyi şeyler yapmaları öğretilir. Ama
tavrınız yanlış ise, basit anlamda iyi şeyler yapıyor olmak
yeterli olamaz. En büyük suç, herhalde insanın kürsüye çı­
kıp, "Bakın ben ne denli iyi insanım! Bakın ben neler yaptım!"
demesidir. Böbürlenme ve kendini övme özellikle kaçınılması
gereken davranışlardır. Bu nedenle, değerli katkılarda bulun-.
duktan sonra adını bir yerlere yazdırmaya çabalayan birinin
gerçekten benimsemesi gereken yolun bu olup olmadığı sor­
gulanmalıdır. Ruhun gelişimi için anonim bağış yöntemi ter­
cih edilir.

2. Varlığın yeryüzü yaşamının bu döneminde astrolojik


açılar nedeniyle çok tuhaf ve sıra dışı deneyimler geti­
ren etkiler aldığını görüyoruz. İlgi duyulan konular ru­
hun gelişiminde önem kazanmakta, bunlar belirgin iki
dönem boyunca yaşanan değişimlerle gerçekleşmekte­
dir. Bu dönemin bir bölümünde oluşan koşullar ağırlık­
lı olarak maddi bir doğaya sahip olduğundan, varlığın

. 405 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

düşünceleri, amaçları ve etkinlikleri, kendi zevkine düş­


künlük değilse bile, şan-şeref peşinde koşma ve kendini
övme biçiminde gelişiyor; davranışlarında, başkalarına
yardımcı olma yerine daha çok kendi çıkarını kollama
anlayışı egemendir. Bu aşırılıklar yaşanırken ya da bede­
nin fiziksel gereksinimleri karşılanırken, aynı aşırılıklar
nedeniyle oluşan beraberlikler ve varlığın içinden gelen
ve geçmiş döneme ait beraberliklerinden bu yana bekle­
nen, bir bölümüyle hayalini kurduğu kimi deneyimler de
yaşanmaktadır. Varlık başkalarıyla bağlantılı maddi faa­
liyetlerin derin gücünü ve etkilerini işte bu süreç içinde
anlamaya başladı. Kuşkusuz, bu yaşantı her zaman hoş
olmadı. Görkemli bir etkinlik ortaya koymak için bunla­
rı birlikte olduğun insanların yaşamında daha yapıcı ve
daha etkin kılman gerekiyor. Böyle yapılırsa yaşamın bu
dönemi daha tatmin edici olacaktır. İnsan böyle yapar­
sa yaşamdan hoşnut olur ve böyle yaşayınca mutluluk
duygularıyla dolup taşar. Yaşamın daha sonraki dönem­
lerinde tekrar ortaya çıkacak olan bu hayaller, bu arzu ve
bu beklentiler bu kez varlığın deneyiminde zevk veren
şeyler olarak algılanmayacak ve çevresinde bulunan in­
sanlara yardım etmenin verdiği sevince eşlik edecektir.
3. Astrolojik kapsamda ele alırsak, bu koşullar altında sıra­
dan bir doğum haritasında bulunanlardan oldukçafarklı bir
görüntü söz konusudur. Ama burçların yalnızca birer işa­
ret olduğu unutulmamalıdır. Varlığın birey olarak şimdiki
yaşamında uygulamaya koydukları, tüm astrolojik etkilerin
çok ötesinde şeyler getirmiş ve getirmeye devam etmektedir.
Çünkü [3823] diye bilinen bu varlığın deneyimindeki
yönlendirici etki, kaynağı içsel olan ve süreç içinde uyan-

' 406 '


JOHN WILLNER

dırılan ya da uyandırılacak olanlar değil, şimdi ve daha


önceki yaşamlarında olduğu gibi, yaratılışına uygun dü­
şen ve zaman zaman kendi aklına bile yön veren duygu­
ları olmuştur. Çünkü o dönemlerin yeryüzü yaşamında
varlığın ilgisini hep insanlar, yerler ve bu yerlerde oturan
insanların yaşam koşulları çekmekteydi. Ama kimi zaman
yönlendirici birer güç konumuna yükselen küçük şeyleri
ve ayrıntıları görmüyor ve bedenin bunları da karşılaması
gerektiğini fark edemiyordu. Bu nedenle her gün, her ey­
leminde ve her ilişkisinde, belirli bir amaç doğrultusunda
insanlara daha çok yardımcı olma ve onların umutlarını
kırmama yolunu seçmediği için yaşam ona fazlasıyla sıkı­
cı gelmişti. Oysa yaşamın bir bütünlük arz etmesi daha
iyidir; bu tür yaşam tarzı bireysel deneyime daha büyük
katkıda bulunur. Ruhun kendini maddi alemde ifade etme
girişimi boşuna değildir; her zaman daha fazla değer
bilme, daha büyük anlayış geliştirme ve ruhsal alemde
başlattığı bu serüvende onun uygulamalarını daha fazla
hayata geçirme gayreti içinde olmalıdır.
3823-001

Öyle anlaşılıyor ki, hayırlı bir çalışma yapmadığımızı ve


yaşamın bize sıkıcı geldiğini düşünmeye başladıysak, büyük
olasılıkla amaçlarımız yanlış belirlenmiş demektir. Toplum­
dan uzun süre ayrı kalmak hiçbir durumda iyi bir düşünce
tarzı olamaz. İnsanın bir süre için toplumdan uzaklaşması,
ancak yeniden yapılanma ve bir eylem planı için güç toplama
ve yeni hedefler belirleme amacıyla yapılıyorsa anlamlıdır.
Dünyadan el etek çekmek yanlıştır. Bu, gerekçesi ne olursa
olsun günahkar bir eylemdir.

. 407 .
ÜNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

8. Bu durumda, öncelikle Tanrı 'nın onay verdiği bir insan


olmaya çalışmalısın. "Evet, " dediğin zaman gerçekten
evet, "Hayır, " dediğin zaman gerçekten hayır diyor ol­
malısın. Daha ileri düzeyde bir ruhsal uyanış ve ruhsal
anlayış geliştirmelisin.
9. Bu anlayış seni münzevi yapmamalıdır. Tüm yaşamında
ve yaptığın işlerde söz konusu anlayışı dürüstçe ve tu­
tarlı biçimde uygularsan -hep söz verildiği üzere- maddi
olarak ve zihinsel, toplumsal, mali bakımdan da hoşnut
olursun ve kutsanırsın.
1 0. Ama bunları unutacak olursan, kendi isteklerine düş­
künlük eğilimi baş gösterir ve kendini başarılarınla övü­
nür durumda bulursun. Doğal ve yüksek idealler, seni
toplumsal ya da ekonomik etkiler altında kalmaktan ko­
ruyacaktır.
11. Astrolojik yaşamlarınla ilgili güdüler kapsamında
Venüs, Jüpiter ve Uranüs 'ten güçlü etkiler aldığını gö­
rüyoruz. Bunlar çoğunlukla birbirinden bağımsız olarak
hissedilmektedir.
12. Bu nedenle, belirli dönemlerde toplumsal çevreden
uzaklaşma isteği duyuyorsun. Başka zamanlarda ise,
Venüs 'ten gelen güdüler nedeniyle ( Uranüs 'ün de kat­
kısıyla) büyük toplumsal ve ekonomik başarılara ulaşma
isteğin yoğunluk kazanıyor.
13. Bunların hepsi yararlıdır, yeter ki (belirtildiği üzere) bir
amaç olmasına izin verilmesin ve dürüst bir yaşamın
GERECİ OLARAK, her yönüyle iyi işler yapılsın.
1 950-001

. 408 .
JOHN WILLNER

Ruhun amacı "her yönüyle iyi işler yapmak" olmalıdır.


Olumsuz yayınlar bunu sürekli engellese de bunu başarmak
zorundayız. Basında bangır bangır yankılanan cinayet eylem­
leri bütün zihinleri doldurmaktadır. Adam öldürmek hafif
TV dizilerinin konusu olmuş bulunuyor. Eğlence dünyasının
yıllardır kabul görmeyen yoz düzeyi, şimdi kararlı bir sevi­
yede ve daha da geri bir konuma savrulmuş görünmektedir.
Aşağılık davranışlar keyif almanın yeni bir türü olarak baş
tacı ediliyor. Toplumsal ahlak anlayışını yavaş hareket eden
bir sarkaca benzetebiliriz. En üst noktaya tırmandıktan son­
ra, sarkacın ters yöne doğru hareket etmesi kaçınılmazdır. Bu
sıkıntılı döneme katlanan birçok iyiliksever insanın var oldu­
ğunu da biliyoruz. Neyse ki yaşamda her şey tatsız haberler
ya da çığlık çığlığa atılan haber başlıklarından oluşmuyor. Ya­
şam, arayan için harikalarla doludur ve iyi insanlar yaşamın
bu yönünü güçlendirmek için çaba harcıyorlar.

12. Astrolojik yönden bakarsak, güzel şeyleri şu ya da bu


biçimde tanımlama becerisi olarak bilinen Venüs etkisi
aldığın görülüyor. Hangi yönde gerçekleşeceği varlığın
seçimine bağlı olmakla birlikte, eğer uygulama alanı bu­
lunursa varlık bu etkilerle insan ilişkilerine kalem ya da
fırçasıyla büyük katkıda bulunacaktır. Çünkü bireysel
becerilerin değerini bilen, dağıtımdaki reklamı yapılan
ürünlerin özelliklerini tanımlama becerisine sahip bir
kişiyle karşı karşıyayız.
13. Düşünce ya da ideallerin bileşimiyle yükselen yaratıcı
güçler, bilincin bir parçasını oluşturmaktadır. Her ikisi­
nin de kaynağı geçmiş yaşamlar ve astrolojik etkilerdir.
. 409 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

14. Bu nedenle, varlık söz konusu ifade tarzını herhangi bir


hizmet alanında uygulayabilirse maddi kazanç elde et­
menin yanı sıra, ideallerine ve yüce ilkelere ulaşmanın
getireceği zihinsel bir doyum elde edecektir; yardımcı
güçleri hem kendisi için hem de insan toplulukları ve
yığınlar için harekete geçirmiş olacaktır.
1 5. Kuşku yok ki, varlık bunları yaparken kendini satışa çı­
karmadığını bilmelidir.
231 0-002

Kendini iyi tanı; geçmişte yoldaşlarına sunduğun hizmet­


lerden dolayı hoşnut olmuştun. Yaşam kitabının senden söz
eden bölümünde, başardığın bu işler nedeniyle seni büyük bir
hizmetin beklediği yazıyor. Bunlar sana küçük gibi görünebi­
lir. Ama şunu bilmelisin; insanlar dış görünüşe önem verse de,
Tanrı senin yüreğinden geçene bakar.
702-001

Böylece doğum haritasının çevresindeki turu tamamla­


mış olduk. Birinci evde kişinin kendini tanımasıyla başlayan
yolculuğumuz, tüm derslerin sona erdiği on ikinci evde nok­
talanıyor. Bu aşamada akla bir soru gelebilir: "Yolculuğunu
tamamlayan ruh nereye gitmektedir?" Edgar Cayce buna şöy­
le yanıt veriyor:

3. Doğru bir zaman aralığında, Büyük Piramitin girişin­


den Büyük Ayı takımyıldızı içindeki ikinci büyük yıldız
Polaris 'e ya da Kutup Yıldızına doğru hayali bir çizgi
çekin. İşte bu çizgi güneş sisteminde yaşantısını tamam­
layan ruhun izleyeceği dönüş yolunu göstermektedir.

' 41 0 '
JOHN WILLNER

Ekim ayında, Büyük Piramitten uzatılan çizgiye göre


Kutup Yıldızının konumunda bir sapma gözleyeceksi­
niz. Büyük Ayının konumu zaman içinde değişmektedir
ve bu fark belirli bir büyüklüğe ulaşınca -bunun hesabı
Piramit'e göre yapılabilir- insan ırkında büyük değişim­
ler meydana gelecek ve Atlantis, Lemur, La, Ur ya da
Da gibi geçmiş medeniyetlerde yaşamış çok sayıda ruh
yeryüzüne geri dönecektir. Söz konusu koşullar Piramit
üzerinden yapılan yolculuklar için geçerlidir.
5748-006

Güneş sisteminde on ikinci eve ulaşarak görevini ta­


mamlayan bir ruh Polaris'e doğru yola çıkmaktadır. Atlantis,
Lemur, La, Ur ya da Da medeniyetlerinde yaşamış olan çok
sayıda ruh, bizimle birlikte olmak için yeryüzüne akın ede­
cektir. Yeni doğumların arkası kesilmeyecek gibi görünüyor.
Bu ruhlar, ilerleyebilmek için güneş sistemimizde yaşamayı
planlamaktadır.
Bu düşüncelerden esinlenerek, istek üzerine Edgar
Cayce'nin verdiği bir dua metnini buraya almanın uygun ola­
cağını düşünüyoruz:

O ZAMAN, OKUYACA GINIZ DUA Ş U OLMALIDIR:


TANRIM, ADINI VE ŞANINI YÜCELTEN B İR BİÇİMDE
BENİ VATAN HİZMETİNDE G ÖREVLENDİR, BENİ YOL­
DAŞLARIMIN HİZMETİNDE KULLAN. MESİH'LE B İRLİKTE
Y ÜR ÜMEMİ SAGLAYACAK ŞEKİLDE FARKINDALIK VE B İ­
LİNÇ D ÜZEYİMİN ARTMASINA İZİN VER.
361 -015

. 411 .
14

KENDİNE YARDIM

Edgar Cayce'nin okumaları açıkça gösteriyor ki, astroloji


bilgisine sahip olup olmamak bir yana, bu yaşamda en büyük
faydayı sağlamanın ve en güçlü biçimde kendine yardım et­
menin yolu başkalarına yardımdan geçmektedir.
Şurası muhakkak ki, birlikte yaşamak zorundayız. Edgar
Cayce insanlar arasındaki ilişkiyi geliştirme konusunda astro­
lojinin nasıl yararlı olacağına dikkatimizi çekerken önemli bir
konuya değinmektedir:

Ve sen başkalarına doğru şekilde davranmayı öğrendiğin za­


man, hem fiziksel hem de zihinsel anlamda kendine yardım etmenin
yolunu da bulmuş olursun.
3359-001

Bu kısa okumadan ve son iki bölümden sonra insan şöyle


düşünmekten kendini alamıyor: "Ben astrolojinin engin bil­
gisinden ve Edgar Cayce'nin açıklamalarından kişisel olarak
nasıl yararlanabilirim?" Bunu, astrolojiye kendini yakın his­
sedenler kadar astrolojiyle hiç ilgisi olmayanlar da soruyor
olabilir. Astroloji konusunda uzman olan astrologlar bu oku­
malardan büyük olasılıkla çok şey öğrenmiş olmalıdır. Temel
soru, bundan dolayı yollarım değiştirip değiştirmeyecekleri­
dir. Özümsenecek birçok radikal düşünce olması nedeniyle,

. 413 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

astroloji konusunda çok az bilgi sahibi olanlar için sunduğu­


muz gerekçeler daha da önemli gibi görünmektedir. Ne var ki bu
kimseler şöyle bir avantaj sahibidir: Zaten yanlış olan düşüncele­
ri hiç öğrenmeyebilirler. Herkes için geçerli ve gerçek olan yanıt,
kazanılan bu doğru bilginin insanlık yararına nasıl kullanılacağı
olmalıdır. Edgar Cayce bu düşünceyi değişik yönlerden ve tekrar
tekrar ele almıştır. Bireyin, kendi kader yolunda en ileri noktaya
ulaşmak için rehber ilkesi ne olmalıdır? Doğru yolda yürümek
isteyen bir kimseye yardım etmenin, onun yaşam amaana (ben­
merkezli kişisel başarılara odaklanmamak ve zorlayıa olmamak
koşuluyla) daha iyi hizmet edeceği açıktır. Edgar Cayce bu ama­
an gerçekleşmesi için astrolojinin bize harika bir destek sağladı­
ğını söylüyor. Gerçekten, üzerinde çalışılırsa astroloji olağanüs­
tü aydınlahcı bilgiler verebilmektedir.

S-36: Astroloji, maddi alemde insanoğlunun daha iyi bir


yaşam sürmesine yardımcı olmak amacıyla nasıl kul­
lanılmalıdır?
Y-36: Gezegenlerin konumu, irade gücünden bağımsız ola­
rak, belirli bir yaşam biçimini özendiren eğilimleri
göstermektedir. Böyle anlaşılırsa astrolojiyi doğru
kullanmış olursunuz. Bu durumda, insanoğlu bilge­
ce bir yaşam sürmek istiyorsa söz konusu eğilimler­
le baş etmek için İRADESİNİ kullanmayı öğrenmek
zorundadır. Aslında bunlarla hepimiz baş etmeliyiz.
Unutmayınız ki, gezegenlerin konumu insanı bir yere
götürmez. Yaratılıştan itibaren verilen irade gücüyle iyi
ve kötü arasında bir seçim yapmak zorundayız. İrade
gücünüzü etkin bir biçimde kullanarak içinizdeki üstün
insanı yaratmak sizin elinizdedir. B UNU YAPIN.
3744-001

. 4 14 .
JOHN WILLNER

Kuşkuyla karşılayıp güvenmese de, kusursuz bir doğum


haritasından elde edilen bilgiyi her insanın paylaşmak isteye­
ceğine inanıyoruz. Çünkü tanım gereği kusursuz olan doğum
haritaları tam anlamıyla işlevseldir. Bu haritalardaki gezegen­
sel göstergeler ve bilinen bireysel özellikler karşılaştırılmalı
ve progres açılar tarihi bilinen önemli olaylarla sınanmış ol­
malıdır. Kusursuz doğum haritaları, hiçbiri dışarıda kalma­
mak koşuluyla tüm temel astrolojik ilkelerle uyum içindedir.
Progres açılar, seçilen güdülerin zamanlamasına kesinlikle
uyarlar. Şimdiye değin topladığımız verilerin kazandırdığı
güvenle, kusursuz doğum haritalarının ruh tarafından irade
gücüyle seçildiğine dair inancımızı tekrar belirtmeye gerek
duymuyoruz. Bu verilerin hepsi astrolojinin belli başlı ilke­
lerine güç vermektedir. Bireysel ve kurumsal her kusursuz
doğum haritası Edgar Cayce'nin açıklamalarıyla tam uyum
içindedir. Test sonuçları ve kusursuz doğum haritalarıyla ilgi­
li gözlemlerimiz gizli tutulamayacak kadar önemlidir.
Konuya genel hatlarıyla göz atacak olursak, doğrulanmış
haritalarla yayımlanmış sıradan doğum haritaları arasında iki
temel fark olduğunu görürüz:

1. Doğrulanmış haritalar fiziksel doğum saatine göre değil,


ruhsal doğum saatine göre belirlenmiştir. İkisi arasında ço­
ğunlukla birkaç saat fark bulunmaktadır.
2. Haritaya hem doğum sırasında oluşan paralel açılar hem
de progres paralel açılar dahil edilmiştir. Gerçekte, paralel
ve kontra-paralel açıların önemli olduğunun farkına, doğ­
rulama çalışmaları yaparken vardık. Doğum haritalarının
yaklaşık yüzde 20' si bunlar olmadan doğrulanamıyordu,
olayın gerçekleştiği andaki güçlerle ancak bu açılar uyum
sağlıyordu.

. 415 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Bu doğum haritaları arasında, insanlara yararlı olması


bakımından iki önemli fark daha görüyoruz. Doğrulanmış
haritalar çarpıcı biçimde kullanışlıdır. Fiziksel doğum saati­
ne göre belirlenmiş olan haritalar ise kısmen kullanışlı olup,
ihmal edilen göstergeler hemen göze çarpmaktadır. İyi bir as­
trolog, ruhun seçtiği doğum haritasındaki kusursuzluğu ve
bütünlüğü duraksamadan fark edebilir.
Göksel boylamda oluşan açıların paralel açılarla birlikte
kullanılması durumunda elde edilen bilgiler önemlidir. Kon­
tra-paralel açılar, özellikle ruhsal ilerleme için büyük olanak­
lar sağlamaktadır. Çünkü bu açılar oluştuğunda insanlar ara­
sında her zaman bir ilişki kurulmaktadır. Bunlar, kimilerinin
karanlık açılar diye tanımladığı karşıt açıları, bir buçuk kare
açıları (İng. sesqui-square), kare açıları ve yarım-kare açıları
(İng. semi-square) tamamlayan bilgiler verirler. Belirtilen açı­
lar sırasıyla 180°, 135°, 90° ve 45°' de oluşmaktadır.

S-33: Benim doğum haritamda görünen gerilimli açıların an­


lamı nedir?
Y-33: Bunlar yaşamsal erdemleri ve kötü alışkanlıklara iliş­
kin uyarıları gösteren eğilimlerdir. Yaratıcı güçleri
esas alan ideallere bu nedenle gereksinim duyarsınız.
Bu dünyaya kim sahip olabilir ki? Öyleyse, doğru
yön ve tutum içinde ideallerinize sıkıca sarılmalısı­
nız. Belirsiz beklentileri, gerçeklerle ve yaşamın ken­
disi içinde yok etmeyi bilmelisiniz.
3656-001

Tüm açılar birer yön göstericidir. En rahatsız edici açılar


harmonik gücün en yüksek olduğu frekansta titreşirler. Tam
dalga boyunun 360° olduğu düşünülürse, söz konusu güç-

. 416 .
JOHN WILLNER

lü açıların yarım-dalga, çeyrek-dalga ve sekizde-bir-dalga


boyunda, bir başka deyişle 180°, 90° ve 45°' de gerçekleştiği
görülür. Bir çemberi 2, 4 ve 8 gibi çift tam sayılarla böldüğü
için bunlara bazen çift harmonikler denilmektedir. Daha zayıf
olmakla birlikte, 135°' de oluşan bir-buçuk-kare açı çoğunluk­
la gerilimli açılar listesine girer. Çift harmonikler, yerkürenin
kendi ekseni etrafında dönüşü sırasında uzun süre etkili olan
güçlü titreşimler üretmektedir. Bunlar en zor üstesinden geli­
nen açılardır. "Yaratıcı güçleri temel alan ideallere" bu neden­
le gerek duyulur. Kişiyi yaşamında en büyük dirence ve en
büyük sınavlara hazırlayan açılar bu gruba girer.
Üçüncü ve beşinci-dalga boylarına karşılık gelen açılar sı­
rasıyla 120° ve 72°' de oluşur. Üçüncü-dalga boyu iki kez daha
bölünerek 60° ve 30° elde edilir. Bu gruptaki açılar bazen tek
harmonikler adıyla bilinir. Bunların hiçbiri, daha önceki parag­
rafta sözü edilen çift harmonikler kadar rahatsız edici değildir.
Tek harmonikler yerkürenin kendi ekseni etrafında dönüşü sı­
rasında dinlenme aralıkları gibi görev yaparlar. Bundan dolayı,
önemli olaylarla en büyük uyumu bu açılar sağlamaktadır.
Kavuşum ve paraleller aynı açıya sahip olan gezegenlerle
ilgilidir. Bu açılar astrolojik güçler arasında (doğrudan temas
yoluyla) bire bir ilişki kurar. Kavuşum ve paraleller yerküre­
nin kendi ekseni etrafında dönüşü sırasında etkilerini uzun
süre korumakta ve bu nedenle gerilimli açılar grubuna gir­
mektedir.
Astroloji, bu açıların ne zaman oluşacağını, ne tür bir etki
yaratacağını, nasıl bir sahne düzeni içinde gerçekleşecekleri­
ni ve beklenen olayların özelliğini bize bildirerek olasılıkları
en iyi biçimde değerlendirmemize yardımcı olur. Böylece ha­
zırlıklar daha iyi yapılabilir ve irade gücü, ön bilgiye sahip
olunduğu için daha etkin biçimde kullanılabilir. Önemli olay-

. 417 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

lar, doğrulanmış haritalarla günü gününe belirlenebilmekte,


destekleyici bilgi sağlayan açılar da birçok ayrınhya açıklık
getirmektedir.

S-11: Yaklaşmakta olan saldırılarla ilgili herhangi bir uya­


rınız olacak mı ?
Y-11: Bunlar sana gösterilmedi mi? Ev sahibi hırsızın gele­
ceği saati bilseydi elbette gereken hazırlıkları yapabi­
lirdi. Hazır olmak demek, ruhsal kılıcın kuşanılması
ve zihnen amacın netlik kazanması demektir. Ve di­
renmeye hiç ara vermemek gerekir.
2828-005

Eğer bir saldırı bekleniyorsa, koruyucu önlemleri alacak


şekilde hazırlık yapmak uygun olur. Bu, en azından korun­
masız şekilde yakalanmaktan daha iyidir. Kendini kurban
gibi hisseden bir kimsenin, eğer şaşırtıcı bir etki altında de­
ğilse, sinirlerinin boşalması ve kendini kaybetmesi böyle en­
gellenebilir. Öte yandan, eğer hoş bir ilişki gelişecekse bunun
getireceği olanakları önceden görüp değerlendirmek de kötü
olmasa gerekir. Muhakkak ki İnsan kendi şansını yaratarak
daha fazla ilerleyebilir ya da yapmaya değer bazı girişimleri
zamanında başlatma imkanını bulur. Başarı çoğu kez birileri­
nin size yardım elini uzatmasıyla gerçekleşmektedir. Ayrıca,
birlikten güç doğar. Yaşamda başarıya ulaşmış olan kimseler
bunun (ve talihin döndüğü anın) farkındadır ama önbilginin
o kimselere ve yandaşlarına daha da yarar sağlayacağı inkar
edilemez.
Bu nedenle, kusursuz bir doğum haritasını incelerken
kendi içimizde yükselen ve diğer kişilerde ortaya çıkabilecek
eğilimlere de dikkat etmemiz gerekiyor. Bizi kötüye doğru

. 418 .
JOHN WILLNER

değil, iyiye doğru götüren eğilimlerin çoğalblması ve uygu­


lamaya sokulması en olumlu ve yarabcı amacımız olmalıdır.
Kişisel eğilimleri astrolojiden daha güçlü biçimde belirleyen
başka bir araç yoktur. Hepimiz belirli ölçüde ruhsal yeteneğe
sahibiz. Keşke, Edgar Cayce'nin yapbğı gibi Akaşik Kayıtlara
ulaşarak ruhsal yeteneklerimizi geliştirme becerimiz olabil­
seydi. Ama buna sahip olamıyorsak, büyük olasılıkla bir son­
raki seçenek astroloji olmalıdır. Kimi entelektüel kişiler onu
bir kenara itmiş olsa da, yüzyıllar boyunca astroloji herkesin
kullanımına açık kalmıştır. Yeryüzünün değişik bölgelerinde
değişik sistemlerin uygulanıyor olmasına aldırmadan, rehber­
lik için yıldızlara bakmanın bir yolunu bulmak zorundayız.

S-20: Astrolojide kullanılması gereken doğru sistem hangi­


sidir, Helyosantrik mi yoksa Jeosantrik mi?66
Y-20: Daha önce belirttiğimiz gibi, Acem sistemi ya da jeo­
santrik sistem daha doğru sonuç vermektedir. Ancak
hep söylediğimiz gibi, bunlar -yani astrolojik dürtü­
ler- YALNIZCA birer eğilimdir! İnsan, seçim yapmak
zorundadır ve önemli olan kişinin kendini evrensel
yasalara uydurmasıdır. Bu kural HER yaşam için ge­
çerlidir.
Bunları söylediğimiz şekilde uygulayın.
Size verilmiş olan her şeyi inceleyin. Bakın bakalım, hangisi
beklenti ve umutlarınıza uygun düşüyor. Böylece günlük yaşa­
mınızda neyin uygulanabilir olduğunu kolayca göreceksiniz.
933-003

66 Helyosantrik sistem, bilimsel anlayışa uygun olarak Güneş'i gezegen­


ler sisteminin ortasına koyar. Jeosantrik sistem ise yeryüzündeki insanı
kozmosun ortasında kabul eder. Astrolojide yaygın olarak ikinci sistem
kullanılmaktadır. (Ç.N.)

. 419 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Astroloji, bir biçimiyle bilinen tüm medeniyetlerde kul­


lanılmıştır. Bu konu her zaman için eski Sümerler, Mısırlı­
lar, Persler, Grekler ve Keltler' den tutun da her ülkenin il­
kel kavimlerinin, Amerika' da Kızılderili kabilelerin, Çin ve
Japonya'daki kalabalık kitlelerin, Avrupalıların, Rusların,
Güney Amerikalıların, Orta Amerikalıların, Avustralyalıların,
Madagaskar halkının ve çağdaş insan topluluklarının ilgisini
çekmiştir. Kullanılan astroloji biçimi farklı olmakla birlikte, in­
sanoğlunun ezici çoğunluğu onu araştırma ve kullanma inan­
cını hep korumuştur. Arkeologlar arasında tartışılıyor olsa
da, taş anıtların bir bölümü ya da tamamı astrolojik amaçlara
adanmış gibi görünmektedir. Bunların birçoğu günümüzde
hala ayakta durmaktadır. Mısır piramitleri, İngiltere'nin Salis­
bury Düzlüğündeki Stonehenge67, Fransa' daki benzer yapılar,
Meksika Yukatan' daki Maya Gözlemevleri ve Guatemala' da
bulunan yapılar başlıca örnekler arasındadır. Astroloji bu eski
medeniyetlerin çoğunda en gelişkin insanlar tarafından yürü­
tülen değerli bir çalışma alanı olmuştu. Ondan daha önemli
bir bilim tanınmıyordu. Astrolojiyi reddetmekle çağdaş bilim
adamları bugün neler yitirdiğinin pek farkında değildir.

Varlık, sanki gençlerin ÖGRETMENİYDİ. Dönemin şe­


cere uzmanı, arkeolog ve bilim adamı olarak, elindekileri değerlen­
dirmek için ÖZEL bir yeteneğe sahipti. Özellikle bunlann tarihsel
sıralamasında ve astrolojik etkiler konusunda uzmandı.
5424-001

Ne var ki, tüm bilim dallarında yükselişin ardından bir


düşüş yaşanır, daha doğrusu dönemsel bir hareket her zaman

67 Bir çember etrafına yerleştirilmiş tarih öncesi taş anıt. (Ç.N.)

' 420 '


JOHN WILLNER

söz konusudur. Geçen üç, dört yüzyıl boyunca astroloji çalış­


maları neredeyse en alt düzeylerde kalmıştı. Şimdi bile, batı
medeniyetinin önemli bir bölümünde olması gereken düzeyin
altında olduğunu görüyoruz. Üstelik astroloji adına birçok
yanlış şey de yapılıyor. Özensiz ve yanlış uygulamalar sürüp
gitmektedir. Yine de, gelişmeler umut veriddir ve çarpıklıklar
bir ölçüde düzeltilmiş bulunuyor.
Tarihin çeşitli evrelerinde sorumsuz kişilerin adı kötüye
çıkmıştır ve bu pekala anlaşılır bir durumdur. Kitabımızda
işlenen konular iyi değerlendirildiği ölçüde bunun daha da
anlaşılır olacağını sanıyoruz. Astrologlar, Edgar Cayce'nin be­
lirttiği hatalara hep düşmüşlerdir. Ama bu kimselerin takına­
cağı tavır önemlidir. Kendi ben-merkezci görüşlerini değiştir­
meye istekli olmadıkları sürece karanlıkta kalmaya mahkum
olacaklardır. Öte yandan, dinlemeye istekli olur ve Edgar
Cayce'nin uyarılarına kulak verirlerse umut var demektir.
Günümüzde astrolojiyi küçümseyenlerin tavrı da anlaşıl­
maz değildir. Ne var ki, burada eleştiren kişilerin yaklaşımı
önem kazanmaktadır. Okumalarında kullandığı üsluptan da
anlaşılacağı gibi, Edgar Cayce yumuşak huylu bir eleştirmen
ve çok nazik bir insandır. Oysa bir başkası, kendi görüşlerini
açıklarken alay edebileceği gibi, dalga geçen ve aşağılayan bir
tavır da takınabilir. Aslında bir tarafın bilimsel olma gayre­
ti ile diğer tarafın sözde batıl inanç iddiaları aynı şeylerdir.
Ne yazık ki, astrolojinin her söylediğini sürekli hor gören bir
kişinin, tekrar yeryüzü yaşamına dönüp gösterdiği bu kibirli
tavırla ilgili karmik sorunlar üzerinde çalışması gerekebilir.
Bizim de başka nedenlerden dolayı karma üreterek bu insan­
larla tekrar bir araya gelmemiz mümkündür. Ama Edgar Cay­
ce ve onun bilgi kaynağının ya da kaynaklarının hata yapma
olasılığı neredeyse yok gibidir. Bu nedenle, astrolojinin işlevi-

' 42 1 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

ni zedelemeyi sürdüren astrologlara karşı çıkmak da geçerli


bir çalışma alanı olmalıdır.

Astrolojik güçlerle nasıl uyum sağlanacağı konusuna dö­


nersek, bunların sadece birer dürtü olduğunu unutmayınız.
Bunlarla NE yapılacağı ya da bunların nasıl kullanılacağı ki­
şinin seçimine kalmıştır.
Bu nedenle her ruh, her varlık bir standarda, bir ideale ge­
reksinim duymalıdır. Yaşam düzeni ve yoldaşlarla kurulacak
beraberlikler buna göre biçim alır.
1 71 0-003

Bize göre astrologların ciddi biçimde bir standarda ihti­


yacı var. Ne var ki, düşüncelerini savunurken, birçoğunun
Edgar Cayce'nin okumalarında açıklanan düşüncelerden ha­
berdar olmadığı anlaşılıyor. İç görü kazanmak amacıyla be­
nimsedikleri idealler de iyi seçilmiş görünmüyor. Ne yazık
ki kendilerine verilmiş olan bilgiyle yetiniyor ve çalıştığına
inanılan bir sisteme bağlı kalıyorlar. Oysa bu bilginin nasıl
elde edildiği ve kişisel eyleme nasıl dönüştüğü de önemlidir.
Onların bu kitapta verilen açıklamalara karşı nasıl bir tepki
verecekleri de fazlasıyla önemlidir. Kitabı okuduktan sonra,
tüm astrologların bu konuyu dürüst bir biçimde ele alma şan­
sına sahip olacaklarını sanıyorum.
İlk başta ve en önemlisi, her astrolog tüm bebekler için
geçerli olan üç ayrı doğum olgusunun farkına varmalıdır:
Ruhsal (spiritüel) doğum, fiziksel doğum ve ruhun doğumu.
Bunlar birkaç saat ara ile gerçekleşebiliyorlar. Daha gerçekçi
ve kesin olmak gerekirse, aralarında dört buçuk saati bulan
bir süre (bazen daha da çok) oluşmaktadır. Ruhsal ve fiziksel
doğum arasında oluşan bu farkı, çıkardığımız işlevsel doğum

. 422 '
JOHN WILLNER

haritalarıyla doğrulamış bulunuyoruz. Bugüne değin topla­


dığımız verilere göre, hiçbir fiziksel doğum saatinin kişiye
tam anlamıyla uyan bir doğum haritası verdiğini görmedik!
Profesyonel astrologlar bu olguyu bilmezlikten gelirlerse
müşteriye iyi bir hizmet verdiklerini iddia edemezler. Ruhsal
doğum saatini saptamak amacıyla yeterince çaba harcamamış
olacakları için bu arada kendilerine büyük yarar sağlayacak
olan irade gücünü de kullanmamış olacaklardır.
Sonuç olarak, biraz çaba harcamak gerekse de, çıkarılan
doğum haritalarının işlevsel olması önemlidir. Çünkü her ruh
yeryüzü yaşantısına uyan kusursuz bir harita seçmekle işe
başlıyor. Kusursuz bir doğum haritası yüzde yüz işlevseldir.
Ruhun seçtiği haritadaki başlangıç saati, zaman ekseni üze­
rinde rastgele bir noktaya denk düşmez. Bir vuruş gibi, seçi­
min belirli bir süre içinde tamamlanmış olması gerekiyor. Bu
nedenle, doğum saatinin doğruluk derecesi haritadaki hızlı
hareket eden göstergeleri kullanarak araştırılmalıdır. Doğum
saatini yalnızca saat ve dakika cinsinden belirlemek yeterli
değildir. Gökyüzünün ortası (Başucu, MC) ve Yükselen'in ko­
numu bu şekilde doğru olarak belirlenemez. Ruhsal doğumu
belirlemek amacıyla saat, dakika ve saniyelerin de kullanıl­
ması duyarlığı arttırmaktadır. Yeryüzünün tam bir küre olma­
dığını dikkate alan düzeltmeler de yapılırsa, doğru haritanın
elde edilmesi için önemli bir ilerleme sağlanmış olacaktır. MC
ve Yükselen' in konumuna özellikle dikkat edilmelidir. Çünkü
bu göstergeler yaşam sürecinde fazlasıyla önemlidir. Önemli
olaylarla progres MC ya da progres Yükselen arasında en az
bir ilişki kurulamıyorsa, hiçbir doğum haritası tam anlamıyla
doğrulanmış sayılamaz.
Doğum yeri koordinatlarının yalnızca derece ve daki­
kayla ifade edilmesi durumunda haritanın doğruluk derecesi

. 423 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

azalmaktadır. Bundan dolayı enlem ve boylam değerleri de­


rece, dakika ve saniye olarak düzeltilmelidir. Bu bağlamda,
kasabanın çok küçük olması dışında hiçbir kent merkezinin
koordinatları harita çıkarmak amacıyla kullanılmamalıdır.
Kabul etmek zorundayız ki, bebekler çok ender olarak Bele­
diye Sarayında ya da Vilayet Konağında doğarlar. Jeodezi68
yöntemiyle doğum yeri artık bir mettekare hassasiyetle be­
lirlenebiliyor. Ruhun kendi doğum yerini eşdeğer kesinlikte
belirlediğinden kimse kuşku duymamalıdır.
En büyük yararın sağlanabilmesi için bir-gün-için-bir­
yıl yöntemiyle progres hesaplar mutlaka yapılmış olmalıdır.
Progres hesapların eksik kalması, yapılan hazırlıklar ve alı­
nan eğitime rağmen, eski bilimlerin en büyüğü olan astrolo­
jiye yine de hakkını vermemiş olduğumuzu gösterir. Gerçek
yaşam deneyimleri ve Progres açılar arasında ilişki kurama­
yan bir astrologun önünde, bu sanat alanında gerçekten usta­
laşmak için daha uzun bir yol var demektir.
Şunu biliniz ki, üzerinde kişinin adı, doğum tarihi, do­
ğum yeri ve (ileri sürüldüğü gibi) doğum saati belirtilen ama
deklinasyon açıları verilmeyen bir doğum haritasının ne hari­
ta sahibine ne de bu işi yapan astrologa ya da bu işten anlayan
bir kimseye fazla yararı olamaz. Doğum haritaları çoğunlukla
herhangi bir açıklama yapmadan basılmaktadır. Çünkü uygun
bir açıklama yapma imkanı zaten yoktur. Topladığımız veri­
lere göre, önemli olaylara karşılık gelen tüm progres açıların
yaklaşık yüzde 58'ini paraleller oluşturuyor. Fiziksel doğum
saatini kullanarak çıkartılan bir doğum haritası başarılmak
istenen işe iyi bir başlangıç noktası teşkil etmektedir. Ancak
bu kusurlu resim her zaman yetersiz kalacaktır. Bir astrolog
için irade gücünü kullanarak insanların yararına daha doğ-

68 Yeryüzü düzlemini ölçme bilgisi. (Ç.N.)

. 424 .
JOHN WILLNER

ru ve kesin doğum haritaları çıkarmaya çalışması ve bunları


doğrulamak için çaba harcaması, zamanı iyi değerlendirdiği­
ni gösterir. Kesin bilginin değeri çok büyük olabilir. Üzerinde
yeterince çalışılmamış doğum haritaları bu denli değerli ola­
maz. Öte yandan, hatalı ya da bilinmeyen doğum saatleri için
transitleri temel alan bir astrolojik yaklaşım ya da solar ha­
ritalar69 ancak belirli ölçüde yarar sağlayabilirler. Doğrulan­
mış harita kullanıldığında ne denli büyük fayda sağlanacağı
herhalde anlaşılmış olsa gerekir. Hedefimiz yapıcı amaçların
olabildiğince çoğaltılması olmalıdır.

Bireyin yeryüzü yaşamında uygulayacağı bilgi ya da veri­


ler ve bu süreç içinde yapılan eylemler, astrolojik uygulamalar
da bu kapsam içinde olmak üzere, yapıcı bir amaç taşımalıdır.
Ve her varlığın bireysel deneyim ya da eylemlerinde bir
ayar tutturması gerektiğinden ya da ona rehberlik edilmesi
ve onun kimi eylemler için özendirilmesi uygun olduğundan,
arayışı başlatmak amacıyla bu yanıtın İÇTEN geliyor olması
bir güven duygusu yaratacaktır.
Çünkü her ruhun dileği Yaratan'la bir olmaktır. Ama ruh
yine de kendi bireyselliğinin farkındadır. Bu bağlamda, insan­
ların acısını dindirmek, onların yardımına koşmak ve umut­
larının eksilmemesi için gayret göstermek ya da onların dene­
yimine katkıda bulunmak yararlı çalışmalardır. Size sağlanan
bilginin amacı budur.
Öte yandan insanı yönlendirmeye ve yönetmeye çalışan,
ona baskı yapan ya da onu kısıtlayan bilginin yıkıcı olduğu
muhakkaktır.
Bu nedenle, yanıtı İÇİNİZDE arayın!
1151 -009
69 Doğum saatinin bilinmemesi nedeniyle, doğum gününde saat 12:00'yi
esas alarak eşit evler ilkesine göre düzenlenen astrolojik harita. (Ç.N.)

. 425 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Tüm astrologlar olası en doğru doğum haritasını çıkart­


maya gayret etmeli, (göksel boylamdaki) açılarla birlikte pa­
ralelleri de kullanarak yapıcı yanıtları kendi içlerinde bulma­
ya çalışmalıdırlar. Haritanın başlangıç saati ruhun seçimine
uygun olursa yanıtların daha da yapıcı olması sağlanacaktır.
Bu uyumu gerçekleştirmenin en kestirme yolu, hızlı hareket
eden Başucu (MC) ve Yükselen çizgilerine ait (boylamsal) açı­
ları ve deklinasyon açılarını (hem doğum haritasında hem de
progres haritada) kesin bir biçimde belirlemekten geçiyor. Ku­
rulacak ilişkinin önemi anlaşılmadığı için birçok astrolog bu
belirleyici tavsiyeyi yerine getirmemekte ve söz konusu yön­
temi uygulamaktan kaçınmaktadır. Oysa bunun üstesinden
gelmeyi becermeli ve önemli deklinasyon açılarını da dikkate
almalıyız. Harita yorumunda, ruhun seçtiği açıların göreceli
bir güce sahip olduğu aklımızdan çıkmamalıdır. Bu göreceli
gücün, gezegenin konumunda (yeryüzünden bakınca) mey­
dana geliyor gibi görünen günlük küçük sapma miktarına
bağlı olduğunu unutmamak gerekiyor. Kullanılan bilgisayar
programı, natal (doğumla ilgili, Ç.N.) ve progres gezegenlere
ait deklinasyon açılarının yanı sıra, Yükselen ve MC'nin de
natal ve progres deklinasyon açılarını hesaplamalıdır. Ne ya­
zık ki, bazı bilgisayar programları Yükselen ve MC'nin prog­
res açılarını (dolaylı olarak elde edilenler dışında) vermiyor
bile! Bu durum, sıkıntı verici olması bir yana program yapım­
cısının anlayış eksikliğini de göstermektedir.
Eğer kullandığınız bilgisayar yazılımı yukarıda sözü edi­
len özellikleri içermiyorsa apaçık bir yetersizlik söz konusu­
dur. Bu durumda atılacak bir sonraki adımı irade gücünüz be­
lirleyecektir. En azından program yazarıyla iletişim kurarak
gerekli düzeltmenin yapılmasını sağlamayı deneyebilirsiniz.
Yeterli sayıda kullanıcının talep etmesi durumunda, program-

. 426 .
JOHN WILLNER

cının eksikleri gidermek amacıyla programı gözden geçirmesi


mümkündür. Yazılım satıcılarından çoğu, müşteriden yeterli
sayıda değişiklik talebi gelirse buna kulak kabartmaktadır.
Elle yapılan hesaplarda kullanılan en küçük birimin da­
kika olması nedeniyle, başlangıçta bilgisayar programları da
bu birimi kullanmışlardı. Biz, zaman için saat-dakika, enlem
ve boylam için derece-dakika olan mevcut giriş bilgilerini de­
ğiştirebilecek astroloji programcılarının var olduğunu umut
ediyoruz. Aslında bazı bilgisayar programlarında zaman aya­
rı yapılabilmektedir. Bu olmadığı takdirde elle enterpolasyon
yapmak son çare olabilir (Elimizin altında güçlü bir bilgisa­
yar dururken bu yolu denemenin pek akla yatkın olmadığını
sanıyorum). Burada zaman parametresinin önemini vurgu­
lamadan geçmeyelim. Harita hesaplarında kullanılan zaman
birimi yeryüzü saati değil, yıldız saati olmalıdır. Yoksa üç ya
da dört derecelik bir hata ortaya çıkmaktadır. Astroloji konu­
sunda pek bilgili olmayan programcı ve program geliştirme
uzmanlarının bu gereksinimleri kavramakta güçlük çektikleri
görülüyor. Bu nedenle, yaptıkları öneri ve ileri sürdükleri gö­
rüşler yanıltıcı olabilmektedir. Öyle de olsa, teknolojinin bu
denli ilerlediği çağımıza daha kesin yanıtlar yakışır.
Evrensel Zihnin verdikleriyle uyum sağlamaya istekli
olan zeki bir astroloğu, yapılan çalışmaları daha da geliştir­
mek için Edgar Cayce'nin sözlerine inandırmak zor olma­
sa gerekir. Önerdiğimiz doğruluk derecesine yükseldikten
sonra, bu uygulamanın irade gücüyle daha da geliştirilmesi
mümkündür. Doğru doğum haritası kullanarak yapılan bir
değerlendirme derinlere işler ve dürüst, kesin bir etki yara­
tır. Öte yandan, yaklaşık bir doğruluk derecesi olan ya da çok
hatalı bir doğum haritasına dayanan astrolojiden çok az şey
öğrenebiliriz. Edgar Cayce'nin açıklamalarıyla çelişen uygu-

, 427 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

lamaları düzeltilmek için bilgece bir yaklaşım ve irade gücü­


müzü kullanmazsak fazla ileriye gidemeyiz.
Astroloji hakkında fazla bilgili olmayan ama astrolojik
tavsiyeler almaya istekli bir insanın, ancak yeterli bilgi ve
deneyime sahip bir astrologla çalışması uygun olur. İyi bir
astrolog için yapılacak sorgulama tıpkı bir doktor seçerken
referans istemeye benzer ve seçim süreci sıkıntılı olabilir.
Şimdiye değin öğrenmemiş olanlar için söyleyeyim; mezun
olduğu okulun kalitesine bakılmaksızın, yetenek bakımından
doktordan doktora büyük fark vardır. Aynı durum diğer mes­
lek grupları için de geçerlidir. Her meslek grubunda gerçek
düşünce ustaları ve liderler üst kesimin ancak yüzde beş ya
da onu kadardır. Bu durum astrologlar için de farklı değildir.
Sonuç olarak, hizmet alımının çok farklı düzeylerde gerçek­
leştiği bilinciyle seçtiğiniz astrologun Edgar Cayce tarafından
ifade edilen öğütleri uygulayıp uygulamadığını sorgulamanı­
zı öneriyorum. Yönelteceğiniz birkaç soruyla durum değer­
lendirmesi yapmanız zor olmayacaktır.
Bilgi toplama isteği bazen öyle yoğun olur ki, kişi astrolo­
jiyi kendisi için öğrenmeye karar verir. Bu durumda astroloji
kitaplarında söylenenlerle kişinin yaşadıkları arasında rahat­
sız edici eksiklerin ya da farkların ortaya çıkması beklenme­
lidir. Doğum haritası yorumları geçmişle ilgili pek çok doğ­
ruya parmak basmış olabilir. Ama bu yorumlarda yukarıda
sözü edilen uyuşmazlıkların ya da belirsizliklerin bulunması
kaçınılmazdır. Bunları ortadan kaldırmanın tek yolu, doğum
haritasını (her zaman değil ama çoğu kez fiziksel doğumdan
önce gerçekleşen) ruhsal doğum saatine göre ayarlamaktır.
Anımsanacağı gibi, ruhsal doğum ile fiziksel doğum arasında
yaklaşık bir buçuk saat fark oluşmaktadır! Ayrıca, çok önemli
olduğu için yinelemekte yarar var, progres MC ve progres

' 428 '


JOHN WILLNER

Yükselen (hızlı hareket etmelerinden dolayı) doğum haritası­


nı doğrulamak için birer anahtar işlevi görürler. Eğer progres
MC ve progres Yükselenle yaşamın önemli olayları arasında
bir ilişki kurabiliyorsanız, o zaman doğum haritasının yete­
rince doğru olduğuna inanabilirsiniz ama daha önce değil!

Yardımcı .olması bakımından, varlığın bu yaşamında zihin


ve ruh gelişimi için alacağı astrolojik ve içsel etkileri, bunlar
arasındaki ilişkiyi de dikkate alarak vermeye çalışacağız.
Varlığı başlangıçta astrolojik yaşamların etkilediği görü­
lüyor. Burada önemli olan, gezegenlerin doğum anında belirli
bir konumda olması değil, varlık-ruh beraberliğinin bu geze­
genlerde geçirmiş olduğu yaşamlardır. Örneğin . . .
670-001

Bir bireyin "zihin ve ruh gelişimi için alacağı astrolojik


ve içsel etkilerle" bağlanblı ilişkilerin uygun biçimde dikkate
alınabilmesi için öncelikle doğru bir doğum haritası çıkarmak
gerekiyor. Ancak şimdiye değin yapbğımız açıklamalardan
anlaşılacağı gibi saf astrolojik dürtülerin dışında, gereksinim
duyulduğu zaman ön plana çıkan başka güçler de bulunmak­
tadır. Bu kapsam içine geçmiş yaşam deneyimlerine ilişkin
anılar ve gezegen yaşamlarının farkındalığı giriyor. Belki de
insanların astrolojiye duyduğu ilginin en belirgin göstergesi
bu dürtülerdir. Böyle olmasaydı, kendine yardım arayışı için­
de olan bir insan astrolojiye yönelme gereği duymayabilirdi.
Bir astrologun yalnızca astrolojik harita yorumuyla sınırlı ol­
duğu ve gezegen yaşamlarıyla ilgili özel dürtülerin onun ilgi
alanına girmediği ileri sürülebilir. Öyle de olsa, dışa vuran
kimi büyük tepkilerin tam da bu yaşamlardan kaynaklanma- 1
sı mümkündür. Belirli bir gezegen yaşamı, her zaman o ge-

. 429 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

zegenin astrolojik özelliklerini de beraberinde getirmektedir.


Bununla ilgili ruh hallerini, dürtüleri, esin dolu düşünceleri
ya da daha değişik güdüleri, astrolojiyle ilgilenen bir kişi ola­
rak herkesten çok siz tanıyabilirsiniz. Bu güçler, bir biçimde
doğum haritasıyla bütünleşmektedir. Gezegen konumlarıyla
birlikte gezegen yaşamlarına ilişkin kozmik etkilerin de oldu­
ğunu bilmek ve hissetmek, ruhun belirlediği kilometre taşla­
rını daha derinden fark etmenizi sağlayabilir.

Bu varlığa, yeryüzü deneyiminde yararlı olabilecek geç­


miş yeryüzü yaşam bilgileriyle birlikte gezegen yaşamlarıyla
ilgili astrolojik etkilerin bilgisi de verilecektir. Bilinmesi gere­
kir ki, bu ruhun çeşitli gezegen ortamlarında geçirdiği yaşam­
ların etkisi, gezegenlerin uzaydaki konumundan kaynaklanan
etkilere göre çok daha belirleyicidir. Bu olgu eski bilgelerin
ortaya koyduğu astrolojik çalışmaları küçümseme anlamına
gelmez; aksine, ifade edilen yine aynı ANLAYIŞTIR. Ve be­
lirtildiği üzere, varlığın Üzerinde görünen etkilerin kaynağı
Ay'ın Kova burcunda olması ya da Güneş'in Oğlak'ta, Venüs
ya da Merkür 'ün şu ya da bu ev-burç içinde olmaları ya da
Ay ve Güneş burcuna girmiş olmaları; göklerde bir gezegenin
şu ya da bu konuma sahip olması değil, VARLIGIN bir ruh
olarak göklerde, o konumda yaşamış olmasıdır! Yani kimi ge­
zegenlerin bu varlığı yeryüzünde daha güçlü biçimde etkiliyor
olmasının nedeni budur. Çünkü bir bedenin, zihnin YA DA
ruhun gelişimi demek, deneyimin yaşanması demektir. "Kişi
iyi olmanın anlamını biliyor ve yine de bu yoldan gitmiyorsa
günah işliyor demektir, " sözlerinin niye yazıldığını sanıyor­
sunuz ? Bu durumda, alınan bir etkiye rağmen ruh ya da varlı­
ğın buna farklı bir şekil vermek istemesi ya da onu değiştirmek
üzere İRADE gücünü kullanması fazlasıyla önemlidir. Bu

, 430 ,
JOHN WILLNER

güç, erkek ve kadına (gerçekte aralarında fark yoktur) Yaratan


tarafından armağan edilmiştir; O'nunla bir olma yeteneğimi­
zin göstergesidir.
Bu bağlamda, [ 630-002] diye bilinen varlık ya da bedenin
güneş sistemi içindeki gezegenlerden topladığı tecrübe ya da bu
gezegenlerdeki yaşamından kaynaklanan ZİHNE AİT içsel gü­
düler, onun İRADESİNE bağlı olarak hayata geçirilmektedir.
630-002

Öyle görünüyor ki, kişinin kendine yardım arayışı kar­


maşık bir görevdir. Çünkü bilgi eksiği bir tarafa, durum zaten
yeterince karışıktır. insanlığa yardımcı olma umuduyla kale­
me alınan bu kitap, söz konusu bilginin ancak küçük bir bölü­
münü açıklayabilir. Kişisel deneyimle çok daha fazlasını elde
edeceğinizi umuyorum. Neredeyse her astrolog, deneyim
içinde öğrenıilektedir ve gerçekten kendine neyin yararlı ola­
cağını iyi bilir. Gezegenlerin konumu bilmecenin yalnızca bir
bölümüdür. Bilgi kaynağımızı astrolojik yorumla sınırlayacak
olursak bir şeyler her zaman eksik kalacaktır. Böyle bir ikilem
karşısında, sadece yardım etme güdüsüyle değil, iyi bir astro­
lojik bilgi rehberliğinde yardım etme anlayışının daha uygun
olacağını sanıyorum. Yapacağımız iyilik bu şekilde çok daha
büyük olacaktır.

Ruhsal tavrınızı ele almakla işe başlayın. Öncelikle ruhsal


konularda nelere inandığınızı düşünün. Yasa koyucunun ver­
dikleriyle yetinin, başka şeylerle oyalanmayın. Kendi yüreğiniz
ve zihninizde belirli bir düzen tutturmadan göklerden yardım
beklemeyin. Çünkü sizi kurtaracak olan şey kendi faaliyetleri­
nizdir. Başkalarına nasıl davranmak gerektiğini öğrendiğiniz
zaman hem fiziksel hem de zihinsel olarak kendinize yardım
. 431 .
üNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

etme yolunu da bulmuş olursunuz. Bunu gerçekleştirince ya­


şama bakış tarzınız tümüyle değişmeye başlayacaktır. Başka­
larının ne söyleyeceğini ya da ne yapacağını sorgulamayı bir
kenara bırakıp, tüm bilgelik ve esirgeyiciliğiyle Tanrı 'nın, yer­
yüzünde bir tanık olma fırsatını size, [3359] no.lu kişiye nasıl
ve niçin verdiğini keşfetmeye çalışmalısınız.
Bunu bulduğunuz zaman doğru bir başlangıç yapmış
olursunuz. Çünkü spirit'in biçim aldığı yer zihindir. Zihin,
yapı ustasıdır. Fiziksel beden daha sonra ortaya çıkar.
3359-001

. 432 .
EKLER

A. DENEYİMLİ BİR RUHUN DOGUM HARİTASI

Diğer birçok ünlü kişide olduğu gibi, Edgar Cayce'ye ait


yayımlanmış DOGUM HARİTASI da hatalıdır. Doğrulanmış
haritayı aşağıda veriyoruz.
Deneyimli ruhlar birçok kez yeryüzüne gelmiş ve insanlık
için çok sayıda önemli işler başarmışlardır. Edgar Cayce'nin
ruhu da kesinlikle deneyimli sıfahna layıktır ve onun son yer­
yüzü yaşanhsını gerçekten incelemeye değer buluyoruz.
Thomas Sugrue'nün There is a River70 adlı yapıtında be­
lirtildiği üzere, büyükannesi Edgar Cayce'nin saat tam üçte
doğduğunu söylemektedir. Bu, büyük olasılıkla güneş saati­
dir. Bir başka kaynağa göre Edgar Cayce'nin fiziksel doğumu
Merkezi Standart Zaman dilimine göre saat 15:03 'de gerçek­
leşmiştir. Bu kaynak Edgar Cayce'nin kendisidir ve fiziksel
doğum saatinden söz etmektedir. Cayce, 18 Mart 1 877' de,
Kentucy Hopkinsville kentinin güneyindeki bir çiftlik evin­
de doğdu. Burası şimdi 107 no.lu Karayolunun hemen yanına
düşmektedir. Bildirilen tarih için verilen doğum saati ve yer
bilgilerine göre bilinçsizce çıkarhlan bir doğum haritasında
Yükselen çizgisi Aslan burcunun sonunda ya da bir olasılığa
göre Başak burcunun başında yer almaktadır. (Bkz. Şekil 6)
Bu yükselen burçları doğru olamaz. Onun yapısı, Yükselen
Aslan'a özgü heybetli bir kişiyi yansıtan iri ve kemikli olma-

70 Ruh ve Madde Yayınevi tarafından Bir Medyom'un İnanılmaz Yaşam


Ôyküsü adıyla yayımlanmıştır. (Ç.N.)

. 433 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

dığı gibi, yüzü de köşeli değildir. Omuzlan geniş olmadığı gibi,


göğüs yapısı da dar değildir. öte yandan, Başak yükselene sa­
hip bir insan gibi üçgen yapılı olmadığını da biliyoruz. Ayrıca
ince, kemerli ve aşağı doğru bakan bir. buma, kılı kırk yaran bir
kişiliğe de sahip değildir. Uyanık olduğu süre boyunca onun
ilgilendiği konular arasında sayılar ya da kesin aynnhlar hiç
yer almamışhr. Plüton bu hatalı haritalara göre MC çizgisinin
hemen yakınında yer alıyor. Şimdi bu yerleşim üzerinde biraz
düşünmemiz gerekir. Plüton, bildiğimiz gibi muazzam bir ener­
ji kaynağına işaret eder. Oysa bu haritada Güneş sekizinci eve
yerleşmiş bulunuyor. Böyle üstün bir enerji kaynağı için bu de­
rece hatalı bir yerleşim mümkün olabilir mi? Üstelik onun yaşa­
mında muhasebecilik ya da mali danışmanlık gibi bir eğilim de
görülmüş değildir. Bir süre sigortacılık yaphysa da, bu sekizinci
ev mesleğinin pek de uzun ömürlü olmadığını biliyoruz.
Aşağıdaki okuma Edgar Cayce'nin kendi kişisel özellikle­
rini açıklayan ve doğum haritasındaki gezegenlerin konumu­
nu veren ilginç bilgilerle doludur:

Bir insanın eğilimlerini, gezegenlerin doğum anındaki konu­


mu belirliyor. Bu yaklaşıma göre alın yazısı gezegenler tarafından
yazılmaktadır. Güneş sisteminde bulunan gök cisimlerinin doğum
saatindeki konumuna bakarak bir etüt yapılması mümkündür. Bir
başka deyişle, irade gücünü dikkate almazsak bu bilginin yardımıyla
kişinin eğilim ve faaliyetlerini yorumlamamız imkan dahilindedir.
Bu beden içindeki varlık [Edgar Cayce], 1 8 Mart 1 877'de saat
15:03 'te Güneş alçalırken doğmuştu. Doğum anında (eski) Ay yer­
kürenin öbür tarafında, Uranüs ise zenit'te bulunuyordu. Ve bu ne­
denle varlığın fiziksel eylemleri hep aykırı özellikler göstermektedir.
Neptün neredeyse kavuşum yapıyor ya da (astrolojik incelemelerde
söylenen biçimiyle) dokuzuncu evdedir. Güneş'ten sonra en güçlü
konumda olan Jüpiter ise alçalmaktadır. Venüs ufka doğru yol alı-

. 434 .
JOHN WILLNER

yor. Mars 'ın ufukta henüz battığını görüyoruz. Tüm yetersizliklerin


kaynağı olduğuna inanılan Satürn, Ay'ın görünen yüzünün karşı­
sında durmaktadır. Sonuç olarak, doğum saatine göre belirlenen eği­
limlerin astrolojik yorumuna göre; hiçbir şeyin ortasını bulamayan
bu kişi, bütünüyle irade gücüne bağlı olarak ya çok iyi ya da çok
kötü bir konumda olacaktır. Ya çok dindar ya da tümüyle yoldan
çıkmış biri olacak; ya.hep kaybeden kişi ya da çok zengindir. İlişkile­
rinde ya sever ya da nefret eder; ya kendini iyi işlere adar ya da hep
yanlış eylemler içine savrulur. İnsan bedeni, irade gücünü eğitimle
kazanmaktadır. Bu nedenle çocukların eğitiminde sabırlı ve ısrar­
lı olmanız gerekiyor, her zaman dürüst bir dikkat harcamalısınız.
(GD'nin notu: Edgar Cayce'nin, doğum bilgilerini kendi isteğiyle
verdiğine inanıyorum, çünkü Mr. Trash'in Edgar Cayce'den ve aile
bireylerinden bu konuda bir isteği olmamıştı.)
254-002
EDGAR CAYCE
IS Mart im 15.llJ CSTfl...� St.ılndvdTimel
HOPKINS\'ILLE,KENTUCY
Enlem J6N5l, Boyhun 817W27
llJ M.n 1877 21.oJ GMT
Tropilc Sht•m, Pllldd1'$ Ev Sist<l'rni, O"rr•k A)' l>iltifl'lk<ri kuUtuU�fl"·

Şekil 6 Fiziksel Doğum Saatine Göre Edgar Cayce'nin Doğum Haritası.

Yükselen onun dış görünüş ve kişiliğiyle uyuşmuyor ve be nedenle harita­


nın kullanılması doğru olamaz .

. 43 5 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Edgar Cayce'ye ait doğum bilgisinin Mr. Trash tarafından


istenmediğine ilişkin yorum ilgi çekicidir. Doğum saatinin bi­
linmeyen bir nedenle verildiği söyleniyor ve bu bilginin doğ­
ru olduğuna inanıyoruz. Aslında Edgar Cayce'nin verdiği
astrolojik etüt fazlasıyla karmaşık görünmekte ve (birazdan
değineceğimiz gibi) içinde kimi çelişkiler barındırmaktadır.
Önce, bu ruhun seçimini belirlemek amacıyla kendi
denklemlerimizi kullanacağız. Bu yöntemle, 15:03 CST giriş
bilgisini esas alan zaman ekseni üzerinde dört olası Yükselen
seçeneği saptayabiliyoruz. Bunlar 10:03 ile 16:03 CST (ya da
10:13 ile 16:13 Gerçek Yerel Saat) arasında kalan altı saatlik di­
lim içinde kalmaktadır. Aşağıda verilen olası doğum saatleri,
standart saate göre on dakika ileri olan gerçek yerel saate göre
hesaplanmıştır:
Gerçek Yerel Saat Yükselen Çizgisi

10:31:57 23° 34,6' İkizler


11:26:46 06° 10,1' Yengeç
12:33:14 20° 23,2' Yengeç
13:28:03 Ol 0 38,9' Aslan

Fiziksel doğumun gerçekleştiği 15:00 civarındaki bir bu­


çuk saatlik zaman dilimi içinde bilgisayar programımız her­
hangi bir çıktı vermemektedir. Yükselen, yukarıda hesapla­
nan doğum haritalarının hiçbirinde Başak olmuyor. Fiziksel
doğum saatine en yakın olan harita ise Aslan-yükselen ver­
mektedir. Ancak Aslan burcunu hemen elememiz gerekiyor
çünkü Cayce sürekli ilgi merkezi olmak isteyen, iri ve hey­
betli bir adam değildi. Diğer taraftan, uzun boylu olmasına
rağmen İkizler haritasındaki gezegenlerin de pek yerli yerine

. 436 .
JOHN WILLNER

oturmadığını görüyoruz. Bu durumda, elimizde yükseleni


Yengeç olan iki doğum haritası kalmaktadır. Yumuşak huylu
bu kimse 1çin, doğrusu iki haritadan birini seçmekte fazla zor­
landığımızı söyleyemem. Aranan doğum haritasında doğu
ufku (Yükselen), bize göre 20° 22,7' Yengeç olmalıdır. Laf ara­
mızda, bu haritanın başlangıç saatiyle 15:03 CST arasında 2
saat 39 dakika ve 41 saniye fark oluşmaktadır. Söz konusu
farkın, ruhsal ve fiziksel doğum saatleri arasında elde edilen
tipik bir değer olduğunu belirtmek gerekir.
Yapılan seçimi doğrulama girişiminde bulunmadan önce
Edgar Cayce'nin 254-002 no.lu okumada açıklanan doğum
bilgilerini sorgulamak istiyoruz. Ancak burada kimi zorluklar
olduğunu itiraf etmek zorundayız. Çünkü okumanın bir ye­
rinde yükseleni Yengeç olan ruhsal doğum haritasından (Şe­
kil 7) yükseleni Aslan olan fiziksel doğum haritasına (Şekil 6)
ve sonra tekrar birinci haritaya dönüş yapıldığı görülmekte­
dir. Kim bilir, belki de onun engin iç görüsüne göre bu usta­
lıklı oyunu garipsememek gerekiyor. Güneş her iki haritada
öğle sonrasını gösteriyor ve alçalmaktadır. Ay iki haritada da
yerkürenin öbür tarafındadır. Biliyoruz ki, yerküre astrono­
mik hesaplarda her zaman Güneş'in karşısında kabul edilir.
Bu durumda Güneş Balık burcunda, yerküre ise Başak'ta bu­
lunuyor. Öyleyse yeryüzünden bakınca Ay son dördün evre­
sindedir, yani "eski Ay" dır. "Uranüs zenit'te" açıklaması iki
haritanın da Başucu Noktası (MC) için geçerli değildir. Ama
bu gözlemi bir başka şekilde Uranüs' e uygulayabiliriz. Şöyle
ki, Aslan burcunda olan Uranüs, yöneticisi olduğu Kova'nın
tam karşısına düşmektedir. Bir başka deyişle, Kova burcu için
Aslan zenit' de bulunuyor. "Neptün neredeyse kavuşum ya­
pıyor," sözü, yükseleni Yengeç olan haritaya uyar çünkü bu

. 437 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

haritada ufuk çizgisinin üzerinde görülen (dönüş yönünde ve


MC'ye en yakın Ç.N.) ilk kavuşum budur. Neptün kavuşumu
fiziksel haritada herhangi bir eksen için ilk olma özelliğinde
değildir. Şurası muhakkak ki, doğum haritasında Yükselen ya
da MC'ye yakın bir kavuşumdan söz etmek doğal bir gözlem
niteliğindedir.
"Neptün . . . astrolojik incelemelerde söylenen biçimiyle
dokuzuncu evdedir," açıklaması 15:03' de başlatılan fiziksel
doğum haritasına uygun düşüyor. Cayce, bize göre "astrolojik
inceleme" sözüyle ortalama bir astrolog tarafından çıkartılan
(fiziksel) bir doğum haritasına gönderme yapmaktadır. Edgar
Cayce bilinen hiçbir astrologun "astrolojik incelemeyi" farklı
bir doğum haritası kullanarak yapmadığını bilecek kadar zeki
olmalıdır. Ama konuşmasının devamında ruhsal doğum hari­
tasına tekrar geri döner: Jüpiter'in alçaldığına ilişkin açıklama
her iki haritaya da uyuyor. "Venüs ufka doğru yol alıyor," açık­
laması birkaç şekilde yorumlanabilir. Venüs, yükseleni Yengeç
olan haritada MC'yi geçmiş ve ufuk çizgisine doğru yol al­
maktadır. Venüs, yükseleni Başak olan haritada yedinci evde
bulunduğu için ufuk çizgisine daha yakındır. Ama önünde iki
gezegen daha bulunuyor. Bu durumda her iki belirlemenin de
geçerli olduğunu söyleyebiliriz, ama "ufka doğru yol alıyor"
sözleri, MC'nin arkada bırakıldığı ve gezegenin ufka doğru al­
çalmaya başladığı olgusuna daha uygun düşmektedir. Jüpiter
iki haritada da alçalıyor. Mars'ın ufukta henüz battığına dair
açıklama ruhsal haritaya tam anlamıyla uygun düşmektedir.
Çünkü fiziksel haritada Mars, ufku çoktan geçmiş bulunuyor.
Ay'ın görünen yüzü eğer kendi konumuna dik açı yapıyorsa,
bir başka deyişle Ay'ın son dördün evresinde olduğu kabul
edilirse, "Satürn, Ay'ın görünen yüzünün karşısında duruyor,"
açıklaması her iki haritaya da uygundur.

' 438 '


JOHN WILLNER

EDGAR CAYCE
18 Mert 1879 12.23 CST
HOPK INS\'JLl�E. KENTliC\'
Enlem 36NJ6.57. Boylam 087W31 .35
12:33:14 Gerçek Yerel Saat 13:23:19 GMT
Tmpik. Si.'ftl!m, Pl.acidus Ev Sistemi, Gerçek Ay Dtığiimkri /cıJJanılmı;ınr. .......��-...-.-..

Şekil 7 Edgar Cayce'nin Ruhsal Doğum Haritası.

Harita tam anlamıyla doğrulanmıştır. Buradan çok şey öğrenebiliriz.

Bir bütün olarak bu yorumlar, fiziksel haritadan çok ruh­


sal doğum haritasına uygun düşmektedir. Ama kısa bir süre
için de olsa, üzerinde "astrolojik inceleme" yapılan bir hari­
taya dönüş yapmanın anlamı ne olabilir? Belki de bu sözler
metni okuyan astrologlarla iletişim kurmak ve onları teselli

. 439 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

etmek için söylenmiştir. Her ne olursa olsun, kendisi gerçek


Yükselenin Yengeç olduğunu biliyor olmalıydı. Onun kişili­
ği Yengeç'e uygun düşmektedir ve başka bir seçenek olamaz.
Fiziksel doğum saati ile ruhsal doğum saati arasında oluşan
farkın, birçok insanın haritasında bir ya da iki burç kadar fark
yaratması oldukça sık karşılaşılan bir durumdur.
Ruhun seçtiği spiritüel haritaya bakınca, kimi gezegen­
lerin yerleşimi bakımından hedefi tam ortadan vurduğumuz
görülüyor. Dokuzuncu ev Balık burcunda olup, burada dört
gezegen kümelenmiş bulunmaktadır. Söz konusu kümelenme
insanlar için geçmişle ilgili bilgi aktarma ya da Akaşik kayıt­
lardan bilgi edinme girişimine uygun düşüyor. Balık birçok
etmenin engin farkındalığını içeren duyarlı ve çok güçlü bir
burçtur. Simge olarak gümüş iple birbirine bağlı ve bir çem­
ber etrafında yüzen balıklar, belirli bir kavrama ait tüm bile­
şenlerin hepsine birden ilgi duymanın ve bu nedenle en elve­
rişli seçimi yapmak için zaman zaman yaşanan gecikmelerin
göstergesidir. Bilinmeyeni açıklamak için bu ev ve burçtaki
kümelenmeyle olağanüstü bir güç kazanılmışhr. Dokuzuncu
ev grubundaki gezegenler Ay ve Neptün' e altmışlık açı yapı­
yor. Her ikisi de, becerikli insanların burcu Boğa' da yer almış
ve onuncu evde kavuşum halindedir. Hayallerinin kaynağı bu
iki gezegen olsa gerekir. Aynı zamanda, trans durumundayken
ona şifa verme yeteneğini kazandırmışlardı. Bu tür faaliyetler
de zaten ünlü olmasının temel nedeniydi. Fotoğrafçılık mesleği
de bununla ilgilidir. Diğer yandan Güneş en tepede, kuşkusuz
soylu bir yerde durmaktadır. On birinci evdeki Plüton, çok ye­
tenekli ve kendi ilgi alanlarında uzman birçok dost edineceği­
ni gösteriyor. İkinci evde bulunan Uranüs ise kişisel serveti­
nin sık sık ve ani bir biçimde değişeceğine işaret ediyor.

. 440 .
JOHN WILLNER

Edgar Cayce'nin dolaylı olarak birçok kişiyle dostluk iliş­


kisi kurduğunu biliyoruz. Yedinci evin boş olması bu dolay­
lı ilişkiyi açıklamaktadır. Yine biliyoruz ki, mutlu bir evlilik
yapmıştı ve eşi onun önde gelen yardımcısıydı. Bunlar birer
gerçektir. Oğlak burcunun yöneticisi olan Satürn'ün çevresi,
dokuzuncu evde Merkür, Venüs ve Güneş'le sarılı durumda­
dır. Bu ise, onun eşiyle olan uyumlu ilişkisini ve zaman zaman
yaşanan fiziksel ayrılıkları açıklamaktadır. Ayrıca, müşterile­
riyle arasındaki fiziksel mesafe anlatılıyor.
Edgar Cayce'nin doğum haritasıyla ilgili bu yorumlar,
gezegenlerin yalnızca boylamsal konumuna göre yapılmış­
tır. Şimdi yükselim açılarını da değerlendirmemiz gereki­
yor. Jüpiter ve Mars birbirine paralel konumdadır. Her ikisi
de Güney yerkürede bulunuyor. Bu nedenle (boylamsal) bir
kavuşum gibi etki alınır. Ama buradaki olaylar kişisel ve içe
dönüktür. Yükselen, 1°07,6' ile Jüpiter' e kontra-paralel du­
rumdadır. Yükselenin deklinasyon açısı Kuzey' de olduğu için
Alçalanın deklinasyonu aynı açıyla Güney'de oluşmaktadır.
Alçalan, genişçe bir aralık içinde Jüpiter ve Mars' a paralel ko­
numdadır. Alçalan, bireyin eşini de kapsayan farklı ortaklık
ilişkileriyle ilgilidir. Jüpiter ise her zaman genişlemeyi temsil
eder. Cayce bir arkadaş ya da akrabasının aracılığı ile kendisi­
ne ulaşan bitmez tükenmez okuma talebine katlanmak zorun­
daydı. Pek çok okumayı eşi yönetiyordu. Jüpiter ve Mars'ın
altıncı evde bulunması, elde ettiği başarının işareti olsa gere­
kir. Mars, ona başvuranların ısrarlı tutumuna ve bunun kişi­
sel sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine ve harcanan zamana
dikkat çekmektedir. Ayrıca, Mars. onu kullanmaya çalışan ve
bir süre gerçekten kullanmış olan insanları işaret ediyor.
Gezegenlerin oluşturduğu açıların çoğu uyumludur.
Özellikle Ay-Neptün çifti onun ipnoz altında transa girme ye-

, 44 1 ,
ÜNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

teneğini açıklamaktadır. Kuşkusuz, bu etki rahat bir ortamda


kendini ipnotize edere� yürüttüğü çalışmaları kolaylaştırmış
olmalıdır. İpnotizmanın gezegeni Neptün' dür. Ama bunun
Başucu noktasına kare açı yaptığını görüyoruz. Bu, ona cephe
alan profesör, doktor ve diğer kuşkucu insanları işaret ediyor.
Jüpiter'in hem MC'ye hem de Güneş'e yaptığı gerilimli açılar
nedeniyle bu insanların oldukça fazla olduğunu anlıyoruz.
Gerçekten, sağlığında kimileri onun ününü lekelemek için
çok uğraşmıştı. Haritada yasal otoriteyle çatışmaya gireceği
görülmekle birlikte, onu suçlayanlar bu konuda başarı sağla­
yamadı. Belirli paraleller (ve Yükselenle oluşan kontra-para­
lel açılar) olmasaydı ve bunlara ilişkin özel bilgi birikimimizi
kullanmamış olsaydık, (diğer tüm göstergeler doğru görünse
bile) bu doğum haritasında bir şeyler eksik kalacaktı. Eksik
olan bilgiyi yükselim-deklinasyon açıları tamamlamaktadır.
Fazla ayrıntıya girmeden, doğum haritasını doğrulamak
için özenle attığımız adımları gözden geçirmenin yararlı ola­
cağını sanıyorum. Önce Yükselen burcunu ele alalım. Yengeç
burcu onun dış görünüşüne tam olarak uymaktadır. Oval bir
yüz yapısı olduğu biliniyor ve güçlü aile bağları Yengeç'e öz­
güdür. Hatları genelde yuvarlaktır. Üstelik duyguları da çok
güçlüdür ve zaten Yengeç bir su burcudur. Kişisel uğraşıları
ya da işiyle ilgili belli başlı konuların hepsi çoğu zaman geri
planda kalmıştır. İnsanlarla çatışmaktan kaçınır ve yüzleşme­
ye dayanamazdı. Bunlar hep Yengeç özellikleridir. Kimi astro­
loglar, Yengeç-yükselene sahip kişilerin genellikle orta boylu
olduğu görüşünden hareketle onun bir Yengeç-yükselen için
fazla uzun boylu olduğunu ileri sürebilir. Ancak kısa boylu
Yay-yükselene seyrek rastlanılması gibi, Yengeç-yükselenin
de arada bir uzun boylu olduğu görülmektedir.

' 442 .
JOHN WILLNER

Doğum haritasının doğrulanması için gezegenlerin ko­


numu da gözden geçirilmelidir. Aslında buna daha önce de­
ğinmiştik. Edgar Cayce'nin ikinci evinde bulunan Uranüs' ün
Plüton ile kare açı yapıyor olması, arkadaşlarıyla başlattığı ve
kişisel kazanç sağlamayan girişimlerini göstermektedir. On
birinci evde konumlanan Plüton, onun güçlüklere çare bul­
ma yeteneğini ve kurduğu sağlam arkadaşlıkları işaret ediyor.
David Kahn, dokuzuncu ev etkinliklerinde ona yardımcı olan,
ama birlikte gerçekleştirilen girişimlerde ona para kazandır­
mayan arkadaşa iyi bir örnektir. On birinci ev bu tür plan ve
girişimlerin yeridir. Plüton petrol ve gaz da dahil olmak üze­
re yeraltı zenginlikleriyle ilgilidir. Petrol arama girişiminden
kazanç sağlayabilmesi için Neptün'ün bu gezegenle uyumlu
bir açı yapması beklenirdi. Böyle bir açının oluşmamış olma­
sı nedeniyle girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Uranüs ve
Plüton arasındaki kare açının yarattığı engeller nedeniyle bu
sorun bir türlü aşılamadı.
Öyle de olsa Neptün alhncı evin müşterek yöneticisidir.
Ay'la kurulan uyumlu ilişki ve diğer altıncı ev gezegenleriy­
le oluşan üçgen açılar nedeniyle onun fotoğrafçılık mesleği
desteklenmektedir. Ama bunlar onun geçim derdiyle ilgilidir,
servet yapacağı anlamına gelmez. Neptün'le, film banyo eder­
ken kullanılan kimyasal maddeler ve fotoğrafın yarattığı yan­
sımalar arasında bir ilişki kurmak mümkündür. Neptün'ün
onuncu evde olmasına karşılık, Edgar Cayce'yi ne petrol ne
de fotoğrafçılık konusu ünlü yapmışh. Onun ünü Neptün' ün
bir başka yönüyle, sergilediği durugörü yeteneğinden kay­
naklanıyordu.
Dokuzuncu evde Merkür, Satürn, Venüs ve Güneş'in bu­
lunması ve bunların haritadaki diğer gezegenlerle uyumlu açı
yapması, onun verdiği sayısız okumaya işaret etmektedir. Bu

. 443 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

okumaların toplamı 16.000'i geçer ve 14.219'u kayıtlara geçmiş­


tir. Güneş' in Uranüs'le 150° açı yapıyor olması, okumaların ki­
şisel mal varlığını artıran bir etki yapmayacağını göstermekte­
dir. Oysa verdiği okumalar çok sayıda insana yararlı olmuştu.
Güneş'in Balık'ta, Ay'ın da Boğa'da olması, bir şeyi de­
rinlemesine kavrama yeteneği ile zarif bir mizacı ortaya çı­
karmaktadır. Tanıyanların sevdiği bir kimseydi. Ay, haritanın
doğrulanması bakımından kullanmaya elverişli bir konumda
bulunuyor. Acaba onuncu evde mi, yoksa on birinci evde mi
konumlanması uygun olurdu? Çünkü birkaç dakika farkla
Ay'ın ev yerleşimi değişmektedir. Doğum yeriyle ilgili yete­
rince doğru enlem ve boylam değerlerinin girilmiş olması ne­
deniyle, hesaplarda bu yönden bir hata yapmadığımızı düşü­
nüyoruz. Ay on birinci evde olsaydı çalışmaları desteklenmiş,
duygu yüklü ve beğeni dolu birçok yardım almış olması gere­
kirdi. Mevcut olandan çok daha fazla miktarda kamusal yatı­
rım planları bulunurdu. Arkadaş listesinde daha çok tanınmış
kimseye rastlardık. Yatırım alanlarının sık sık değiştiğini gö­
rürdük. Oysa Ay Boğa burcunda ve onuncu evde olduğu için,
tüm bunların tersine onun tanınma boyutu hep kararlı bir dü­
zeyde kalmıştır. İş planları uçarı değildi, her zaman ayakları
yere sağlam basmış ve kalıcı başarıları esas almıştı. Bir belaya
saplanan ya da sıkıntıya düşen insanlar bu sorunlarını aşmak
için ona güvenirdi. Neptün'ün konumundan kaynaklanan
sahtekarlık suçlamaları, Ay'ın sağlam konumu nedeniyle gü­
cünü yitirmektedir. Diğer gezegenlerle oluşan birçok uyum­
lu açı nedeniyle, bu suçlamalar da zaten fazla uzun sürmedi.
Görüldüğü gibi, doğum haritasını doğrulamak için küçük bir
zaman aralığı yeterli oldu ve Ay'ın yanlış evde yer almadığını
anlamış olduk.
JOHN WILLNER

Şimdi sıra bir-gün-için-bir-yıl hesabıyla bulunan prog­


res açılara geldi. Bir-gün-için-bir-yıl hesabıyla bulunan açılar
arasında Yükselen ve Başucu da bulunursa haritanın doğru­
lanması için güçlü bir araç elde edilmektedir. Saptadığımız
olay sayısı o kadar çok ki, bu işin nispeten kolay başarıldığını
söyleyebilirim. Kontrol edilen her olay, beklendiği gibi uygun
bir progres açıya eşlik ediyordu. Bu aşamada, çok sayıda açı
ve olayın dökümünü yaparak daha inandırıcı olma gereğini
duymuyorum. Çünkü bu insanla doğum haritası arasındaki
uyumun son derece güçlü olduğu zaten görülmektedir. Bu
nedenle yalnızca birkaç örnek vermekle yetineceğim. 7 Mart
1897' de eşine evlenme teklif ettiğinde progres Ay 0°3,3' farkla
Venüs'e altmışlık açı yapıyordu. Bu onun için duygusal bir
deneyimdi. Venüs, kadınlarla kurulan ilişkiyi ve bunun do­
ğasını anlatır. Progres Mars, 0°2,8' açı farkıyla Yükselene kon­
tra-paralel durumdayken Edgar, 1 Şubat 1900'da bir satıcı ve
sigorta temsilcisi olarak işe başladı (Oysa progres Yükselenin
yaptığı kontra-paralel bir açı, farklı şeyler söyleyecektir). Ama
bu işinden özel bir kazanç sağlayamadı. 17 Haziran 1903'te
gerçekleşen evliliğine progres haritada birkaç gösterge eşlik
ediyordu: En başta, progres Alçalan 0°1,7' farkla Merkür' e ya­
rım altmışlık açı (30°) yapmıştı. Ayrıca, Progres Uranüs, 0°1,0'
açı farkıyla Jüpiter' e paralel durumdaydı. Progres Jüpiter,
Neptün' e 0°4,6' içinde üçgen açı yapıyordu. Progres Güneş,.
0°1,7' farkıyla Merkür' e kontra-paralel durumdaydı (Bu­
nun evlilik töreniyle bağlantılı olması mümkündür). Edgar
Cayce'nin progres Ay'ı, 0"2,1' açı fakıyla Neptün'e kavuşum
yaptığı gün (9 Haziran 1931' de) Association for Research and
Enlightenment71 (ARE) adlı örgütün kurulmasına karar veril-

71 Araştırma ve Aydınlanma Birliği (Ç.N.)

. 445 .
ÜNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

di. Sonunda, 3 Ocak 1945 'de progres Yükselen 0°0,3' (ya da


18 saniye) açı farkıyla progres Satürn' e kontra-paralel durum­
dayken Cayce hayata gözlerini yumdu. Progres Ay da 0°3,8'
farkla progres Yükselene altmışlık açı yapıyordu. Bu sırada,
ölüm anıyla her zaman birlikte görülen birinci, dördüncü ve
sekizinci evler etkin durumdaydı. Dünya, deneyimli ruhun
kendi belirlediği bir tarihte, bu harika insanı kaybetti.
Değerlendirmek için, progres açıyla kuramsal açı arasın­
da 1°-10° farkın yeterli olacağını ileri süren astrologlar yanılı­
yorlar. Bize göre bu farkın en çok 4 dakika olması gerekiyor.
Bir başka deyişle, derece mertebesinde bir farkın kabul edi­
lemeyeceğini düşünüyoruz. Dikkat edilirse Edgar Cayce'nin
yaşamındaki her olayda, biri dışında tüm progres açılar ku­
ramsal açıya dört dakikadan daha yakındır. Söz konusu açı
için fark 4,6 dakika olup (ikinci derece öneme sahip olması
nedeniyle ve destekleyici özellikte olduğu için) istenirse bü­
tünüyle tarhşma kapsamından çıkarılabilir.
Haritada kıshrılmış-kuşatılmış burç içeren bir ev olma­
dığı için bu yöntem uygulanmarnışhr. Kıstırılmış burçların
bulunduğu ev çiftinde gücün görünür bir biçimde arttığı gö­
rülmektedir. Haritada bulunduğu zaman, çoğu kez kişinin
meslek türünü ya da meraklarını belirleyen yeterince güçlü
bir gösterge keşfederiz.
Son olarak, yukarıda ayrınhları açıklanan bilginin nor­
mal bir bütünlük içinde olup olmadığını görmemiz gerekiyor.
Kendisiyle ilgili okumanın içinde ruhsal ve fiziksel haritaları
birleştiriyormuş gibi görünen ve bu nedenle biraz kafa karış­
hran durum dışında, doğum haritasının genel havası kuşku
duyulmayacak ölçüde Edgar Cayce'ye uymaktadır. Doğ­
rulanmış doğum haritası, her zaman olduğu gibi en uygun
olandır. Progres açılar umulmadık ölçüde kesindir. Bu arada,

' 446 '


JOHN WILLNER

dikkatle incelendiği takdirde onun yaşamına ilişkin birçok


değerli bilgiyi de öğrenmemiz mümkün olmaktadır. Kendisi
gelecek kuşaklara miras olarak her zaman bir hastane ve üni­
versite bırakmak istemişti. On ikinci evin yöneticisi Merkür
dokuzuncu evdedir. Bu nedenle onun yakınlarına bıraktığı
en büyük miras sözcükler ve sözel reçeteler oldu ve bunların
hepsi de kayıtlara geçti. Öyle de olsa, hem hastane hem de
üniversite hayali gerçekleşti. Yengeç Yükselen değişmez bi­
çimde evcimen bir insan yaratır. O her zaman karısına, çocuk­
larına ve akrabalarına yakın oldu. İkinci evin başlangıcında
Aslan burcu olması nedeniyle, kendi parasal durumuyla ilgili
olarak hep soylu bir tavır sergiledi. Sık sık parasız kaldı ama
parası olduğu zaman bunu özgürce harcamayı bildi. Gerçek­
te, hepimizin soylu bir tavır takınacağı .Aslan'la başlayan bir
evi vardır. Bu, on iki evden herhangi birinde gerçekleşebilir.
Edgar Cayce' nin özelinde bunun ikinci evde gerçekleştiğini
görüyoruz.
Aslan'ı küçümsememek gerekir. Diğerlerinde olduğu
gibi, bu burç da birçok olumlu erdemi içinde barındırır. Baş­
kalarına özgürce armağan dağıtmak bunlardan birisidir ve
doğrusu takdir edilmesi gereken bir özelliktir.
Üçüncü ev başlangıcında Başak burcu bulunuyor. Yöne­
ticisi Merkür, Balık burcunda ve Ay'la altmışlık açı yapmak­
tadır. Okul yıllarında zihnini bir türlü toplayamazken, ders
kitaplarını başının altına koyup uyuduğunda onların tüm
içeriğini kesin bir biçimde anımsayabilmesine şaşmamak
gerekir. Bu durum, her şeyi en ince ayrıntısına değin bilen
Başak' a uygun düşmektedir. Dördüncü evde Terazi burcunu
Venüs yönetiyor. Venüs, Balık burcu içinde çok iyi bir konu­
ma yerleşmiş görünüyor. Edgar her zaman annesine yakın ol­
muştu. Beşinci evin egemen burcu Akrep verimliliği gösterir.

. 447 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Ancak, yöneticisi Plüton' un Uranüs' e kare açı yapıyor olması


nedeniyle kimi sorunların yaşanması kaçınılmazdı. Ne var ki,
bu değerlendirmeyi onun yakınlarına bırakmak uygun olur.
Yay'ın birinci derece yöneticisi olan Jüpiter, çalışma alanını
gösteren altıncı evdedir. Jüpiter burada pek de arzu edilen
bir burç içinde görünmüyor, Yengeç içinde olması herhalde
tercih edilirdi. Bu durum biraz sıkıntı vermekte ve duyulan
değişiklik ihtiyacı bundan kaynaklanmaktadır. Fotoğrafçılık
mesleği ona yeterli kazanç sağlamadı. Oysa Neptün fotoğraf­
çılıkta bir çıkış yapmasını sağlayacak şekilde haritada üçgen
açı yapıyordu. Anlaşılan o ki, aynı evde Mars'ın bulunması
ve mevcut kare açılar durumu karıştırmaktadır. Bu nedenle
geçimini temin etmek için başka yollar izlemek zorunda kal­
dı. Oğlak'ın yöneticisi dokuzuncu evde konumlandığı için
çok başarılı bir evlilik yaşadı. Öyle de olsa yeni bir iş bulma
umuduyla ya da ailesini geçindirmek için zaman zaman onla­
rı bırakıp uzaklara gitmek zorunda kalmıştı. Sekizinci ev baş­
langıcında bulunan Kova burcu Uranüs ve Satürn tarafından
yönetilmektedir. Sekizinci ev ortaklara ve diğer beraberliklere
ait mal varlığıyla ilgilidir. Uranüs etkisiyle ortaklık girişimleri
pek başarılı olamadı. Dokuzuncu ev etkinliklerinde daha ba­
şarılıydı. Dokuzuncu evde, Jüpiter ve Neptün'le birlikte dört
gezegen buna katkıda bulundular. Süreç içinde güçlükler ya­
şanmış olsa da, okumaların kayıt altına alınmış ve bu oku­
malardan elde edilen bilginin iletişimini sağlamak amacıyla
bir örgütün kurulmuş olması ve bir hastane ile üniversitenin
hayata geçirilmesi haritadaki göstergelerle uyum içindedir.
Güneş' in yaptığı kare açı ve bir gerilimli açı dışında diğer
açıların hepsi uyumludur. Burada en büyük sorun Mars'ın
Jüpiter'le yaptığı paralel deklinasyondan kaynaklanmakta­
dır. Açıları uyumlu olsa bile, Mars her zaman bir çatışmayı

. 448 .
JOHN WILLNER

akla getirir. Mars-Jüpiter arasında oluşan paralel açı onuncu


evde etkisini göstermektedir. Bu yaşam alanında, gelenekçi
doktorlar, ajanlar, kirli çamaşırları ortaya dökme çabası için­
de olan kimi uzmanlar ve diğer araştırmacılar kör kılıçlarını
savurarak onun sahtekar ya da düzenbaz olduğunu kanıtla­
maya çok uğraştılar. Ama on birinci evin başlangıcında Boğa
burcunun olması nedeniyle, arkadaşları her zaman onun yar­
dımına koştu. Boğa yöneticisi Venüs, haritanın en üstünde
ve Güneş'in hemen yanında çok iyi bir konumda yer almıştı.
Venüs'ün Satürn'le kavuşum yapıyor olması, ne yazık ki kı­
sıtlamaları da her zaman beraberinde getirmektedir. On ikinci
ev başlangıcında bulunan İkizler burcunun yöneticisi Merkür,
Satürn' ün diğer yanında iyi bir konuma yerleşmiş görünüyor.
Tekrar etmekte yarar duyuyoruz: Edgar Cayce'nin yaşamın­
da uyarı ve kısıtlamalar her zaman geçerli olmuştu. Buna rağ­
men, geride kalanlara çok büyük bir bilgi birikimi aktarmayı
başarmıştır.
Böylece Cayce'ye ait Zodyak çemberi üzerinde hızlı bir yol­
culuk yapmış olduk. Doğum saatiyle ilgili bir kuşkunun kalma­
dığını sanıyoruz. Her gezegenin konumu gerçeği dile getirmek­
tedir. Okumalarında kendi geçmiş yaşamlarının önem ve çeşitli­
liğini de açıklayan Cayce'nin, bu nedenle gerçekten deneyimli bir
ruh olduğu sonucuna ulaşmamız zor olmasa gerekir. Onun son
yeryüzü yaşamını anlatan bu haritanın son derece akıllı bir seçim
olduğundan kuşku duymuyorum.

B. ÖRGÜT SEL BİR VARLIK İÇİN HARİTA


UYGULAMASI

Association far Research and Enlightenment (Araştırma ve


Aydınlanma Birliği) adlı örgüt de bir varlıktır. İnsanlara uy-

' 449 '


ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

gulanan yöntemle bu örgütün doğum haritasını çıkarmak il­


ginç bir kapanış çalışması olabilir.
Normal olarak insanlar için uyguladığımız denklemleri
bir örgüt-varlığa ait doğum haritası hesabında kullanmayı
ilk kez Amerika Birleşik Devletleri Bağımsızlık Bildirisi için
denemiştik. Bu, bir toplantıya rastgele katılmış olan bir kişi­
nin gelişigüzel yaptığı bir öneriyle gerçekleşti. Beş-on dakika
içinde 4 Temmuz 1776 için birkaç olası doğum saati hesapla­
dık. Hemen o sırada uygulanan doğrulama işlemleri yalnızca
bir haritanın başlangıç saatine uygun düşüyordu.72 Sonuçlar
şaşırtıcıydı. Tüm Çark için, belirlenen özelliklerin hepsi tıpkı
bir insanda olduğu gibi uyum içindeydi. Olaylar tüm progres
açılarda günü gününe denk düşüyordu. Bir insan için olduğu
gibi, bu yeni yaklaşım da esin doluydu. Edgar Cayce'nin söy­
lediği gibi, astroloji yeryüzünde var olan her zerreye uygula­
nabiliyordu.
Örgüt-varlıklar tarafından seçilen doğum haritalarının
geçerli olduğunu görünce birçok kent ve işletmenin haritasını
çıkardık ve bunlar benzeri yollardan doğrulandı. Bu durum­
da, Araştırma ve Aydınlanma Birliği için bir doğum haritası
çıkarmak ve yorumlamaktan daha uygun ne olabilir?
Thomas Sugrue'nün There is a River adlı yapıtında be­
lirttiği gibi, bir dizi cesaret kırıcı olayın ardından 6 Haziran
193l'de bir toplantı gerçekleşti. Yeterli maddi birikim bulun­
madığı için o sıralar Atlantik Üniversitesi sıkıntı içindeydi.
Zaten bu kuruluşu 1932 yılında kapatmak zorunda kaldılar.73

72 Gerçek Yerel Saat 1 7:5 1 :29, Yükselen 2 1 Yay 3,8: Philadelphiya'daki imza
yerinin koordinatları 039N57: 13 ve 075W1 1 :05.
73 Atlantik Üniversitesi ancak 1985 yılında tekrar öğrenime başlayabildi.
İlk mezunlarını 1 989'da verdi. Faaliyetini halen ARE kampusu içinde
sürdürmektedir. (Ç.N.)

, 450 ,
JOHN WILLNER

Benzer nedenlerle, hastane de Morton Blumenthal' e devre­


dilerek kapatıldı.74 Bu kişi, büyük depresyon tüm kişisel ser­
vetini eritmeden önce hastaneye bağış yapanlardan biriydi.
Edgar Cayce de, bu arada oturduğu evi Bay Blumenthal'e geri
verdi. Okumalardan yararlanan kişilerin daha önce kurduğu
bir başka örgüt, Association of National Investigators iflas et­
mişti. Yukarıda belirttiğimiz toplantıya katılanlar, söz konu­
su örgütün üyeleri ve özellikle okumalardan yarar sağlayan
kimselerdi. Bunlar, mücadeleye devam eden 67 sadık insandı.
Edgar Cayce'nin konuşmasını aynen aktarıyoruz:

"Geçen kış, hastane kapatılıp örgüt dağıtılınca, diye 11

söze başladı, "adres defterimde olan herkese bir mektup gön­


derdim. Hepiniz bunu aldınız. Mektupta sizlere bir soru yö­
neltmiştim: Sizin düşüncenize göre yeni bir örgüt kurmalı
mıydık? Eğer çalışmalarım yararlıysa, size bunu sormuştum,
bana yanıt vermenizi istiyordum. Size göre bu çalışmaların
değeri var mıydı? Kendimi ve sizleri aldatmak istemiyordum.
Eğer bunların tamamı bir hata ise, kimseye daha fazla zarar
vermeden bu işe bir son vermek istiyordum . . . 11

Bu toplantı, yeni örgütün kurulması için esin kaynağı


oldu. Edgar Cayce, yine transa girerek birçok şeyle birlikte
yeni kuruluş için şunları söyledi:

74 ARE, kapatılan hastane binasını ancak 1 955 yılında geri alabildi. Bina,
Birlik tarafından çeşitli amaçlar için kullanılmaya devam ediyor. ARE
merkezinin de yer aldığı binada 1 987 yılında "The Cayce/Reilly School
of Massotherapy" faaliyete geçti. Tam donanımlı bir masaj okulu olan
bu öğrenim ve eğitim kurumunda, holistik bir ortam içinde kişisel dö­
nüşüm ve dengeli yaşam biçiminin kuralları öğretilmektedir. (Ç.N.)

. 45 1 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Maddi alemde, bir örgüt olarak yaşama başlarken, hangi


MADDİ değerlerin esas alınacağı, maddi ilişkilerde ne tür
DEGİŞ-TOKUŞ işlemlerinin yapılacağı belirlenmiş olmalıdır.
Bunların TÜMÜ, örgüt ya da kurumu etkin ve YARARLI
duruma getirmeyi amaçlamalıdır, böyle olması BEKLENİR.
B UNU gerçekleştirin. Örgüt YAŞAYAN ilkeler üzerine KU­
R ULMALIDIR, gerçek budur. Böyle yapılırsa büyür ve geniş­
ler, umudun hiç eksilmemesi sağlanır, insanlara sevinç kayna­
ğı olur. Onların zihnine, gönlüne ve ruhuna YAŞAM verir.
254-057

Araştırma ve Aydınlanma Birliği, 7 Temmuz 1931 tarihin­


de Richmond, Virginia' da kuruldu. Şirketin ana sözleşme­
sini on üç kişi imzaladı: David W.Kahn, Ernest W.Zentgraf,
David Levy, Hugh Lyne Cayce, L.B.Cayce, H.H.Jones, Paul
Kaufman, C.A.Barrett, Florence R.Edmonds, F.D.Lawrence,
F.H.Scattergood, Wallace Hardin McChesney ve Esther Wy­
nne. Mütevelli heyetinde, sözleşmeyi imzalayanlarla birlikte
on altı kişi bulunuyordu. H.H.Jones, başkan seçildi. Mildred
G.Davis' e sekreterlik ve muhasebe işleri verildi. Yeni olan
her örgütün kuruluşunda olduğu gibi, Ana Sözleşme önce­
den imzalanmıştı. Gladys Davis, noter onayını Haziran ayında
yaptırmıştı. Tüm dokümanlar usulüne uygun biçimde daktilo
edilmiş, imzalanmış ve dosyada sıraya dizilmişti. Onay, Vırgi­
nia Princess Anne yerel yönetimi adına gezici hakim B.D.White
tarafından verildi. Kuruluş belgesi 7 Temmuz günü bilinmeyen
bir saatte Richmond, Vırginia Eyalet Merkez Kurulu'na sunuldu.
Çoğu kuruluş işlemlerinde olduğu gibi, bu işlemlerin öğle saa­
tinden önce gerçekleştiğini sanıyoruz. Çoğunlukla kuruluş do­
ğumları sabah saat 10:00 ile 12:00 arasında, bazen biraz daha geç

, 452 ,
JOHN WILLNER

bir saatte tamamlanmaktadır. Bu süre, doğum haritası için olası


başlangıç saatini hesaplamaya yeterlidir.
Hesap yapmaya başlamadan önce, astrolojik bir gö­
rüşe açıklık kazandırmamız yararlı olacaktır: ARE, Edgar
Cayce'nin doğum haritasında olduğu gibi güçlü bir dokuzun­
cu eve sahip olmalıdır. Gerçekten, ARE'nin temel amacı bil­
giyi yaymak olmuştur ve bunu halen sürdürmektedir. Buna
göre, eğer haritada güçlü bir dokuzuncu ev bulunmuyorsa bir
uyumsuzluk var demektir.
Şansımıza, · biraz çok olmakla birlikte 32 adet olası do­
ğum saati hesapladık. İlk bakışta bu kadar çok sayıda saatin
irdelenmesi ezici büyüklükte bir iş gibi görünebilir. Bunların
çoğu Başak-yükselen, iki tanesi Aslan-yükselen, iki tanesi de
Terazi-yükselendi. Terazi-yükselene sahip olan haritalarda
doğum öğle vaktine çok yakın bulunuyordu. Bu doğum hari­
taları gözden geçirilince, kapsamlarının olağanüstü açıklayıcı
olduğunu gördük. Söz konusu iki Terazi-yükselenin dışında,
diğer olası haritaların hemen hemen hepsinde dokuzuncu ev
zayıf kalıyordu. Yalnızca bir haritanın üçüncü ve dokuzuncu
evinde kıstırma-kuşatma oluşuyordu. Bu, bir Zodyak burcu­
nun aynı ev içinde bütünüyle iki burç arasında kalması anla­
mına gelmektedir. Evin başlangıcında bulunan burçla birlikte,
kıstırılmış-kuşatılmış olan burcun enerjisi de yüklendiği için
söz konusu ev daha da güçlenmektedir. Kıstırma-kuşatma
konusuyla ilgili öğrendiklerimizi kullanarak üçüncü ve do­
kuzuncu evlerden beklenen ve ifade edilen gücü tanımlamak
zor olmadı. Peş peşe uygulanan tüm doğrulama işlemleri Şe­
kil 8' de verilen doğum haritasını işaret ediyordu .

. 453 .
ÜNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

A.R.E.
1 ·ıemmu:ı 1931 1 1 :23 EST
RfCHMOND vmGt:NIA
1 1 : 13:44 Gerçek Yerel Saat, 16:2J:ZKGMT
Enlem 31N32 18. Boylam 071W26 03
l'ropik Sistem, Placidus EWI Si.ttem/., c;,rçek AJ /Jüfiimkri k.ullanılmışur.ı:i::jt!l:�ct

Şekil 8 ARE'nin Ruhu Tarafından Seçilen Doğum Haritası.

Üçüncü ve dokuzuncu evlerde kıshnlmış olan burçlar ve paralel açılar çok


anlamlıdır.

Çözümleme çalışmalarının sonunda, 32 olası harita için­


den bir seçim yapmak çok kolay ve hızlı oldu. Ayrıca, ARE' nin
kişiliği Başak'tan çok Terazi'ye uyuyordu. Görüntü önemliy­
di. Konu ARE gibi bir örgüt olunca, yazım işlerinde kılı kırk
yaran bir tutumla faturaların izlenmesi ya da işleme konulma­
sı türünden faaliyetlere göre uyum ve denge daha belirleyici

, 454 ,
JOHN WILLNER

olmak zorundadır. Terazi yaşama kültürel bir yaklaşım içinde


bakma eğilimindedir. ARE'nin gerçekleştirdiği güzel çalışma­
lar sonucunda örgütün dışarıdan görüntüsü ve ezoterik bilgi
sunan örgütler içindeki konumu ortalamanın çok üstünde bir
düzeye ulaşmış bulunuyor. Bunlar Terazi özellikleridir.
Başlangıç saatinin birkaç saniye öne alınmasıyla elde
edilen bir haritada üçüncü-dokuzuncu evde görülen kıstır­
ma-kuşatma olgusu kaybolmakta ve kıstırma, ikinci-sekizinci
evlere kaymaktadır. ARE'nin kitap kiraladığı doğrudur ama
başta gelen görevi kesinlikle borç para vermek, yatırımların
ticaretiyle uğraşmak ya da müşterilerini sigortalamak değil­
dir. Bunlar, daha çok ikinci-sekizinci evde kıstırılmış burçlara
sahip kuruluşların etkinlikleri olabilir. Zaman ekseninde bi­
raz daha geriye gidince kıstırma olgusu bütünüyle ortadan
kalkmaktadır. Öte yandan, kıstırma olmayınca göreceli olarak
üçüncü ve dokuzuncu evlerin zayıf kaldığı da gözleniyor. Do­
ğum saati ile kıstırma olgusunun gerçekleştiği ev arasında­
ki ilişkiyi araştıran bir yöntemin, iki evin müşterek çizgisine
yakın olan bir gezegene uygulanan sınama yöntemi kadar
yararlı olduğu görülmektedir. Haritasında güçlü bir kıstırma
olgusuyla karşılaşan herkesin, kendi sınama yöntemini uygu­
larken Placidus ev sistemini kullanması uygun olur. Tutarlı
sonuçlar verdiği görülen tek ev sistemi budur.
ARE'nin doğum haritası bütününde gözlenen en belirgin
özellik, deklinasyon açılarının diziliş biçimi ve bunlara yük­
lenen anlam oldu. Plüton, Güneş, Venüs, Merkür ve MC hep
birlikte 71,6 saniye farkla paralel konumda bulunuyor. Bu
güçlü diziliş nedeniyle ünlenme ve güçlü bir saygınlık güven­
ce altına alınmış olmaktadır. Bir başka özellik, ikisi dışında
diğer tüm deklinasyon açılarının ekvatorun kuzeyinde ger­
çekleşiyor olmasıdır. On iki deklinasyondan onu dışa dönük,

' 455 '


ÜNLü BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

yani kamuya ilişkin sorumluluklarla ilgilidir. Mars ve Uranüs


birbirine paraleldir. Her zaman sorunsuz olmamakla birlikte
bu oluşum, insanlarla çalışmak için çok enerji sağlar. Koç bur­
cundaki Uranüs, T-karenin sapında öncü bir ruhsallık göster­
gesidir. T-kare, çok güçlü meydan okuma girişimlerini başlabr.
Sorunlar aşıldıkça kimlik daha da güçlenecektir. Bu ise kurulan
ilişkilerde ARE'nin savunduğu ezoterik amaçların ideolojik
sorunlara yol açabileceği anlamına gelmektedir. Mars, açıları
uyumlu olsa bile her zaman kavgaya ya da güç kullanımına
işaret eder. Bu yerleşim nedeniyle, yüzeydeki görüntü albnda
birçok kaygı verici durumun olması mümkündür. Olaylar pat­
lak verdiği zaman güçlü bir dış görüntü gerekir.
Doğum haritasının göksel boylamda gösterdiği özellikleri
göz alıcıdır. En tepede duran Venüs, eğer kıstırma olmasaydı
dokuzuncu evin en temel enerji kaynağı olacaktı. Venüs hem
dokuzuncu ev başlangıç burcunun hem de Yükselenin yöne­
ticisidir. Yazım sanatıyla ilgili İkizler burcunda bulunuyor. Bu
düzenlemenin karmaşıklığı örgüt çalışmalarına uygun düş­
mektedir.
Jüpiter, Merkür, Plüton ve Güneş toplumsal saygınlığın
yeri olan onuncu evde toplanmıştır. Hepsi de Yengeç bur­
cunda olduğundan, insanlar ARE ailesinin bir üyesi olmaya
özendiriliyor. Ancak, bu gezegenler Satürn'le karşıt açı ve
Uranüs'le kare açı yapmaktadır. Bu oluşum örgütün kurulu­
şunda karşılaşılan zorlukları, yaşamak ve büyümek için veri­
len mücadeleyi gösteriyor. Şans eseri Satürn kendi burcunda
bulunmaktadır ve bunun uzun dönemde yararlı olması bek­
leniyor. Satürn etkilidir ama katlanmak mümkündür. Kuru­
mun bina düzeni de geleneksel anlayışı ifade eder. İlk genel

. 456 .
JOHN WILLNER

merkez binasının adı da "Arctic Crescent"75 olmuştu. Bu dav­


ranış biçimi Oğlak burcunun özellikleriyle uyum içindedir.
Başucu'yla ilgili olumlu bir doğrulama, onun Yengeç bur­
cunda olmasıdır. Hatırlanacağı üzere bu örgütün kurulması­
na neden olan kişinin de Yükseleni Yengeç' ti.
On birinci evde bulunan ve Başak burcundaki Neptün
ile Plüton arasındaki açı yarım-kare oluşuma çok yakındır.
Neptün'ün bu konumu, kayıt altına alınan bilgilere etkin bir
biçim verileceğini göstermektedir.76 Yarım-kare oluşum, örgü­
tün topluma kendini kabul ettirme sürecinde ve erkek-kadın
aydınların saygısını kazanma konusunda sorun yaşayacağı
anlamına gelmektedir. Yükselen üzerindeki Terazi etkisi ve
on birinci evin başlangıcında bulunan Aslan burcunun da et­
kisiyle, aşırı görüşte olanlarla dostluk ilişkisi geliştirmeye de­
ğil, çok sayıda katılımcıdan onay almaya gayret edilmektedir.
Kimi dost görünenler, aslında uç noktada ezoterik uygulama
yanlısı kimselerdir. Örgüt gizemli konulara daha alt düzeyde
bulaşan bir seçim de yapmış olabilirdi. Ama uzman bir tavır
içinde ve inandırıcı yöntemlerle açıklamalarda bulunarak,
tüm yayın ve eylemlerinde her zaman kalite ve yüksek stan­
dardı ön planda tuttu. Gladys Davis ve diğerlerinin özenle
tuttuğu kayıtların yardımıyla Neptün' e özgü aldatıcı dost­
lukların etkisini belirli bir çizgide tutmayı başarmış görünü­
yor. On birinci evde, başlangıç burcunun yöneticisi Güneş'in
tanımladığı dostlar seçkin kişilerden oluşmaktadır. Bunların
çoğu fedakar insanlardır.
75 "Kuzeyden Yükselen Hilal" anlamında. (Ç.N.)
76 Gerçekten, Cayce'nin 14,306 ruhsal okuması CD ortamında kullanıma
arz edilmiş ve CD'ye birçok açıklayıcı bilgi ve belge eklenmiş bulunmak­
tadır. (Ç.N.)

. 457 .
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

Mars enerjisi erkeksidir. Çalışmalar on ikinci evde insan­


lık için girişken bir tavır içinde yürütülüyor. Başak burcunda
olması nedeniyle eylemler güce değil düşünceye yöneliktir.
Eylemler kavgacı olmayan, kapsamlı ve sözcüklerle örülmüş­
tür. Mars' ın Satürn' e yaptığı üçgen açı, uygulanabilir özellikte
ve dikkatli bir şekilde planlanmış ve zaman gerektiren işlerin
gerçekleşmesine yardımcı olmaktadır. Güneş ve diğer onuncu
ev gezegenleriyle oluşturduğu altmışlık açı ise örgütün tanın­
masına katkıda bulunuyor. Uranüs ve Ay'la yaptığı gerilimli
açılar, yakalanan fırsatlara işaret etmektedir. Ancak bunlar
zaman zaman insanlarla ilgili sorunları da beraberinde geti­
recektir.
Uranüs ve Ay, öncü Koç burcundadır. Uranüs etkisiyle
yeni üye kaydında yaratıcı yöntemler uygulandığı görülüyor.
Ay'ın konumu toplum içinde tanınma isteğini gösteriyor. Bu
nedenle kimi yeni üyeler yepyeni bir kimlik olarak örgüte
katılırken, kimi de önemli kişilerin saygısını kazanma iste­
ğiyle buraya gelmektedir. Diğerleri ise kendini duygusal ola­
rak Edgar Cayce'nin durugörü yeteneğine kaptırarak buraya
geliyor. Yararlanmak üzere bu insanlara verilen dokümanlar
ve örgüt kütüphanesi Ay'la ilgilidir. T-kare oluşumun sap
bölümünde Uranüs olmakla beraber, bu sorumluluğu Ay da
paylaşıyor. Bu nedenle yeni üye kabulünde Ay ve Uranüs'ün
elbirliği yaptığı söylenebilir. Koç burcundaki Ay daha soğuk
ve duygusallığı daha azdır. Ama hemen her zaman ileriye gö­
türür. Çok emek harcanır.
Doğum haritası ARE'nin nasıl bir örgüt olduğunu bize
yeterince anlatmaktadır. Kurumda çalışanların bunu değer­
lendirebilecek durumda olduğunu sanıyorum. Muhtemelen
yaptığımız bu yoruma katılıyorlar. Buna rağmen, doğrulama
yönteminin gereği olarak progres açıları da sınamak duru-

, 458 '
JOHN WILLNER

mundayız. Bir-gün-için-bir-yıl hesabıyla bulunan açılar, tıp­


kı insanlarda olduğu gibi kuruluşlar için de enerji düzeyinin
yükseldiği dönemleri işaretetmektedir. Bir harita, kusursuz­
luk tanımına uygunsa enerji paketlerinin doğası ve zaman­
lamasına da denk düşmelidir. Şans eseri, ARE tarihini bilen
pek çok kimse yaşamaktadır. Ama birçok olayın kesin tarihi
basılmış değil ve ulaşılması da mümkün görünmüyor. Ay ve
yıl bilgisi bilinmekle birlikte, olayın hangi gün gerçekleştiği
kayıtlarda belirtilmemektedir. Yine de tarihi belirlenebilen ye­
terli sayıdaki olayı kullanarak arzu edilen bir güvenlik aralığı
içinde çalışmamız mümkün oldu.
Örneğin, ilk çalışma grubu 14 Eylül 1931'de oluşturul­
muştu. Bu oluşum, ARE'nin kuruluşundan iki ay sonra ger­
çekleşti. Bu süre içinde birçok gezegenin yükselim açısı kuzey
yarıkürede en büyük değere ulaştıktan sonra, yine doğum sı­
rasındaki konuma dönmüştü. Başucu noktası kendi konumu­
na paralel durumdaydı. Yükselen kendi konumuna paralel
duruma gelmişti. Güneş de doğumdaki yerine paraleldi. Bun­
lara ek olarak progres Venüs yarım dakikalık bir yay farkıyla
progres Merkür' e paralel durumdaydı. Venüs, 0°2,7' yay far­
kıyla Jüpiter' e yarım-altmışlık açı yapıyordu. Bu açıların geçit
töreninde söz konusu olayın önem kazanmama şansı yoktur.
O dönem içinde alınan dersler "Kutsal Arayış" projesini or­
taya çıkarmıştı. Yukarıda verilen bilgiler kapsamında bunun
sıradan bir çalışma grubu olmadığı sonucunu çıkarmak zor
olmasa gerekir. Bu bağlamda çok önemli, uzun süren ve etkin
eylem planları geliştirildi.
., Bir sonraki yıl ARE'nin ilk bülteni yayımlandı. Tarih, Ey-
lül 1932'dir. Olay günü kesin olarak bilinmiyorsa da, çoğu kez
ay ortasını kullanarak yeterli bir doğrulama işlemi yapabili­
yoruz. Bu durum, açı yapan gezegenler göreceli olarak yavaş

, 459 ,
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

hareket ediyorsa özellikle geçerlidir. Progres doğum harita­


sının Venüs'ü, bu tarihte altı saniye ile Merkür' e paralel ko­
numdaydı. Venüs'ün deklinasyon açısı göreceli olarak yavaş
gerçekleştiğinden, doğrulama düzeyi yeterli kabul edilebi­
lir. Beklendiği gibi, yayınlarla ilgili dokuzuncu ev bu sırada
olağanüstü hareketlidir. Satürn, Plüton' a tam karşıt açı yapı­
yordu. Yayımcılık işinin büyük çaba gerektirdiğini biliyoruz
ve kolay gerçekleştiği söylenemez. Ama progres MC o sıra­
da 0°1,7' farkla kendine paraleldi. Yapılan çalışma saygınlık
uyandırmalı ve başarılı olmalıydı.
ARE' nin esin kaynağı Edgar Cayce, 3 Ocak 1945' de
öldü. Bu tarihte progres Satürn progres haritada 0°1,4' fark­
la Uranüs' e kare açı yapıyordu. Bu bile doğrulama amacıyla
yapılan çalışmalarda kullandığımız olaylar içinde tek başına
yeterli ve uygun bir gösterge olmalıdır. Aynı gün progres Ba­
şucu da 0°3,7' farkla Güneş' e paralel durumdaydı. Bir başka
deyişle dördüncü evin başlangıç çizgisi olan progres Ayaku­
cu, Güneş' e kontra-paralel durumdaydı. Bu tamamlayıcı bilgi
anlamlıdır. Olay basına yansıyacak kadar önemliydi, örgütün
yüreği ve ruhu derinden etkilenmişti. Haber çok büyük bir
kesime yayıldı. ARE'nin kilit adamı ölmüştü.
1945 yılının Mart ayında Thomas Sugrue'nün There is a
River adlı yapıtı Holt, Reinhart & Winston firması tarafından
tekrar yayımlandı. 1000 adet olan ilk basım 1942'de yapılmış­
tı. Daha sonra Dell Publishing Company tarafından birçok
kez yeni baskısı yapıldı. O zamandan bu yana kitabın satışı
önemli ölçüde arttı. Bu kitabın her yeni basımı üye sayısının
artışında belirleyici bir gösterge olmuştur. Bizim için ikinci
basımın belirleyici özelliği astrolojik inceleme için basım ta­
rihinin ay olarak saptanabilmiş olmasıdır. 1945 yılı Mart baş­
larında progres Venüs 0°1,3' farkla doğumdaki konuma para-

. 460 .
JOHN WILLNER

leldi. Progres Ay da hızla Mars' a paralel konuma geliyordu.


Venüs' ün açısı Mart ayına özellikle uygun düşmektedir; çün­
kü açı basım işleriyle ilgili dokuzuncu evde oluşuyordu.
Jess Stearn, The Sleeping Prophet adlı yapıtını 1965'de yaz­
dı. Doubleday firması bu kitabı yayımlamayı kabul etti ve ilk
baskı Ocak 1966'da çıktı. ARE için bu olay önemliydi çünkü
üye sayısını önemli ölçüde arttıran bir başka yayın olmuştu.
Doubleday'in satış hacmi de (göreceli olarak) büyüktü. Tanı­
hm iyi yapıldığı için, ilk kez binlerce okuyucu örgütle ilişkiye
girdi. Progres harita için Ocak ayının ortası kullanıldı. Progres
Başucu 0°1,2' farkla progres Neptün'e otuz derecelik açı yapı­
yordu. Yay burcunda olan Neptün üçüncü ev yöneticilerin­
den biridir. ARE'ye omuz vermiş bir kimse tarafından yapılan
bir yayını işaret etmektedir. Jess Stearn böyle algılanmalıdır.
Thomas Sugrue aileden biri sayılırdı, Cayce ailesiyle birlikte
yaşamıştı. Ne olursa olsun, Jess Stearn'in kitabı ARE'nin ta­
nınmasına katkıda bulundu. Progres Satürn, 54 saniye farkla
progres Plüton' a karşıt açı oluşturuyordu. Bu nedenle kuşku
duyulmaması gereken bir gerçek yaşandı: Birdenbire yeni
üyelerin akınına uğrayan örgütte kimi olumlu sorunlar ya­
şandı ve bunun sonucunda Genel Merkezde yeni düzenleme­
lere gidildi.
Burada, haritanın doğrulanması için, bir kural olarak bir­
gün-için-bir-yıl yöntemiyle tarihi bilinen en az üç olayı değer­
lendirmeye aldık. Tüm ciddi çalışmalar için en az üç olayın
gerekli olduğuna inanıyoruz. Bu uygulamada her ne kadar
bazı olayların tarihi ay düzeyinde belirlenebilmiş olsa da, ARE
haritası için yukarıda beş olay değerlendirmeye alınmıştır.
Karşılaşılan en büyük sorun, ARE tarihinde önemli .olaylara
ilişkin gün ve ay bilgisinin kayıtlara geçirilmemiş olmasıdır.
Etkinliklerin büyük bölümü için yalnızca yıl olarak kayıtlara

' 46 1 '
ÜNLÜ BİR MEDYOMDAN ASTROLOJİK AÇIKLAMALAR

geçirildiğinden, aranan kesinlik derecesi azalmaktadır. Ancak


gelinen bu aşamada doğum haritasının doğru olup olmadığı­
na ilişkin kuşkuların ortadan kalktığını düşünüyoruz. Uygu­
lanan tüm testler olumlu sonuç vermiştir. ARE ruhunun seç­
tiği doğum haritası için herhangi bir olumsuzluk belirlenmiş
değildir. Bu doğum haritası kendi üstün nitelikleriyle birlikte
anılacaktır, tıpkı Edgar Cayce'nin doğum haritası ve onun as­
trolojik açıklamaları gibi. . .

' 462 '


ÇİZİMLER LİSTESİ

Şekil 1 Doğumun Normal Gelişim Planı ........ . ................... 105


Şekil 2 Salgı Bezlerinin Anatomik Konumu, Bağlanh
Kurulan Renkler ve Gezegenler 1 35 .............................

Şekil 3 İnsan Başındaki En Üst İki Salgı Bezinin Yandan


Görünüşü . 135
............................. . . ...................................

Şekil 4 Gezegenlerin Dizilişi, Bağlanhlı Renkler ve Zodyak


Burçları ....................................................................... 163
Şekil 5 Renk Üçgeni . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 165
Şekil 6 Fiziksel Doğum Saatine Göre Edgar Cayce'nin
Doğum Haritası ......................................................... 435
Şekil 7 Edgar Cayce'nin Ruhsal Doğum Haritası. ............ . 439
Şekil 8 ARE'nin Ruhu Tarafından Seçilen
Doğum Haritası . .... . .............................. . .................... 454

' 463 '


YAZAR HAKKINDA

John Willner bir bilim adamı ve şirket yöneticisiydi.


John Willner'in astrolojiye duyduğu ilgi ilkokuldan he­
men sonra başlamışh. Teyzesi kendi astroloji kitaplarını vere­
rek onu bu konuda özendiriyordu. On yedi yaşına geldiğin­
de hem astrolojiyi bizzat uygulamış, hem de pek çok kişinin
bilmediği ilgi çekici konular üzerinde araştırmalar yapmaya
başlamıştı. Böylece, teknik eğitimine başlamadan önce on yıl
süreyle astrolojinin ileri seviyedeki konularına odaklanma
imkanı buldu. Böyle olmasaydı, benzeri pek çok meslektaşı
gibi, astroloji konusunda önyargılı bir eleştirmen olup çıkma­
sı işten bile değildi.
Willner, astroloji alanında başka kitaplar da yayınlamış-
tır:
• The Rising Sign Problem, AFA, 1991.
• The Powerful Declinations, AFA, 1998.
• The Twelve Houses: A Deeper Look, AFA, 2000.
• The Perfect Horoscope, Paraview Pres, 2000.
• INCARN: Olası ruhsal doğum saatlerini veren bilgisa­
yar programı.

You might also like