You are on page 1of 2

KEFE

Azak ve Taman'dan Hazar'a kadar ge- len Kefe bugün Ukrayna'ya bağlı 80.900 nıldığı,bazan da ölünün elbisesiyle defne-
niş bir hinterlandı olan Kefe. Deşt-i Kıp­ nüfusa sahip ( 1998 tah.) bir gıda sanayi dildiği bilinmektedir(bk.CENAZE; DEFİN).
çak'ın hayvansal ürünlerinin İstanbul'a merkezi (özellikle balık konserveciliği). İslam öncesi Arap toplumunda Sami ge-
nakledildiği yer olmakla dikkat çeker. İs­ balıkçılık limanı ve sayfiye şehridir. Kefe'- leneğin devamı olarak ölünün kefenlenip
tanbul'un yağ ihtiyacı büyük çapta bura- de tarihi surların bir bölümü hala ayak- gömülmesi adeti yanında elbisesiyle gö-
dan karşılanıyordu. Rusya içlerinden ge- tadır. Ayrıca Osmanlı döneminden kalma mülmesi adeti de vardı. Kefen için genel-
len kürklerle büyük bir tican değeri olan birkaç cami bugüne ulaşmıştır. de Yemen mamulü pamuklu beyaz bez
esirler de Kefe vasıtasıyla naklediliyordu. BİBLİYOGRAFYA : kullanılır, elbise ile defnedildiğinde ise
Sancak gelirleri arasında en büyük pay BA. TD, nr. 214, 370; BA, KK, nr. 2283, 5280; ölenin konumunu ve ona saygıyı temsi-
gümrüğe aitti. Anadolu ile Karadeniz şe­ İbn Battüta, Seyahatname, ı, 358-359; İbn Ke- len elbisenin yeni ve pahalı kumaştan ol-
hirleri arasında kurulmuş bulunan çok mal. Tevarih-i AL-i Osman, VII, 384-385; Evliya ması tercih edilirdi (Cevad Ali, V, 160-161 ).
yönlü örgütlü iktisadi ve ticari ilişki Kefe Çelebi, Seyahatname, VII, 671-684; J. Chardin. İslam döneminde cenazenin elbiseyle gö-
Voyages, Amsterdam 1701, 1, 104; W. Eten, A
vasıtasıyla Kuzey Karadeniz'i de ihtiva mülmesi adeti kaldırılarak hem ölüye say-
Suruey of the Turkish Empire, Landon 1782,
ediyor. Osmanlı iktisadi şebekesinin ku- s. 328-329 vd.; Halim Giray. Gülbün-i Hanan gıyı içeren hem de israf ve gösterişi ön-
zey ayağı Kefe ve mülhakatına bağlı bu- (nşr. M. Sadi Çöğenli - Recep Toparlı). Erzurum leyen sade bir kefenleme usulü getiril-
lunuyordu. Kefe, Anadolu'nun yünlü ve 1990, tür.yer.; M. B!iışkyan, Karadeniz Kıyılan miştir.
pamuklulardan oluşan tekstil ürünlerini Tarih Coğrafyası (trc. H. D. Andreasyan). İstan­
bul 1969, s. 97; E. D. Clarke. Travels in Various Cenazenin kefenlenmesi işi geride ka-
kuzeye, kuzeyin deri ve Azak denizinin lanlar üzerine farz-ı kifayedir. Ölenin aksi
Countries of Europe, Asia and Africa, New York
zengin balık ürünlerini İstanbul'a ve Ana- 1970, s. 329 vd.; Oktay Aslanapa. Kırım ve yönde bir vasiyetinin bulunması bu yü-
dolu'ya ulaştıran antrepo durumundaydı. Kuzey Azerbaycan'da Türk Eserleri, İstanbul kümlülüğü kaldırmaz. Erkeğin kefeni ka-
XVll. yüzyılda Kefe sık sık Kazak ve Rus 1979, s. 113-115; A. Yu. Yakubovskiy. Altın Or- mis. izar ve lifafe adı verilen üç parça bez-
du ve Çöküşü(trc. Hasan Eren). Ankara 1992,
saldırılarına maruz kaldı, bu yüzden kale s. 12; V. E. Potekhin - D. V. Potekhin. Tavrida-
den oluşur. Kamis boyun kısmından ayak-
surları birkaç defa tahkim edildi. Osman- Kırım, Simferepol 1994, s. 1O; An Economic lara kadar uzanan ve gömlek yerine ge-
lı- Rus savaşları sırasında Mayıs 1736'da and Social History of the Ottoman Empire çen, izar da don veya eteklik yerini tutan
Rus ordusunun saldırısına uğradı. Bu se- (ed. Halil inalcık- Donald Ouatert). Cambridge ve baştan ayağa kadar uzanan bir bezdir.
beple Kefe. Ruslar'a karşı oluşturulan Kı­ 1994, s. 196; Halil inalcık. Sources and Stu- Lifafe ise sargı yerinde olup baştan ayağa
dies on the Ottoman Black Sea I the Customs
rım seraskerliğinin ana üssü oldu. 1768 kadar uzanarak baş ve ayak taraflarından
RegisterofCaffa: 1487-1490, Harvard 1995;
savaşı sırasında Ruslar tarafından işgal a.mlf.. "Kırım", İA, VI, 751; Şerafettin Turan. düğümlenir. Bu bakımdan izardan biraz
edildi ( 177 ı ). Şehrin Türk ahalisi Kırım iç- Türkiye-İtalya İlişkileri /,Ankara 2000, s. 67 daha uzundur. Her üçü de yensiz ve yaka-
lerine ve Anadolu'ya kaçtı. Bu esnada Ke- vd.; Yücel Öztürk, Osmanlı Hakimiyetinde Ke- sız, etrafları dikişsiz olur. Kadının kefeni.
fe'nin nüfusu 20.000 dolayındaydı ve 50 fe: 1475-1600, Ankara 2000; Abdullahoğlu Ha- bu üç parçaya ilave olarak yüzü de kapa-
san. "Ceneviz Menbalanna Göre XV. Asır Kının
kadar cami. elli altı kilise bulunuyordu. tacak bir baş örtüsü ile göbekle göğüs
Hanlığı", AYB, 1/10 (1932), s. 336-337, 376;
İkinci Rus saldırısı ve işgali 1777'de ger- "Kırım Tarihi veya Necati Efendi'nin Rusya arasını kapatacak genişlikte bir göğüs ör-
çekleşti ve Ruslar anlaşmaya rağmen Ke- Sefaretniimesi" (haz. Faik Reşit Unat). rv, lll/14 tüsünden ibaret beş parça bezden mey-
fe'yi ellerinde tuttular. 1783'te Kefe kesin (1944),s.139, 147,225;Ill/15(ı949),s.226; dana gelir. Bu, sünnete uygun kefenleme
olarak Rus hakimiyeti altına girdi. Bu sıra­ Mirza Bala, "Kırım", İA, VI, 745; Cengiz Orhon- (kefen-i sünnet) için gereken parça sayısı
lu, "Kefe", E/2 (İng.), iV, 868-870.
da şehirde yirmi dokuz cami. on üç Rum. olup buna imkan bulunamadığında er-
yirmi iki Ermeni kilisesi. 694'ü Türkler'e !il YÜCEL ÖZTÜRK kek için izar ve lifafe. kadın için bu ikisine
ait olmak üzere 813 evin mevcut olduğu ilaveten baş örtüsü yeterli olur (kefen-i ki-
tesbit edilmişti. il. Katerina şehrin adını r fayet). Bu da mümkün olmadığı takdirde
Theodosia (Rusça Feodosia) olarak değiş­
KEFEN cenazenin bedenini kaplayan tek parça
(~f)
tirdi. Fakat Kefe adı kısa süre için de olsa bezle yetinilir (kefen-i zaruret). Buluğ çağı­
kullanılmaya devam etti. Şehirdeki Türk Cenazenin yıkanıp kurulandıktan sonra na yaklaşmış çocuklar büyükler hükmün-
nüfusu gerek gönüllü gerekse zorla göç gömülmek üzere sarıldığı bez. dedir. Bu çağa gelmemiş çocukların ke-
L ~
ettirildi. Böylece Kefe kalabalık bir şehir fenleri sadece izar ve lifafeden ibaret
olmaktan çıkıp harap bir taş yığını hali- Sözlükte "örtmek" anlamına gelen kefn olur. Savaşta şehid düşen kimse. üzerin-
ne geldi. 1800'1erde burayı ziyaret eden masdarından gelmektedir. Cenazenin ke- deki silah vb. malzeme çıkarılarak elbise-
Clarke. Rus yıkımına bizzat şahit olmuş. fenlenmesi işlemine de tekfin denilir. Ölen siyle gömülür. Şehidin, bedeninin sünne-
Kefe'de yalnız elli haneden müteşekkil kimsenin yıkanıp genelde beyaz olan te- te uygun kefenlemeye göre açık kalan
bir nüfus bulunduğunu belirtmiştir. Rus- miz bir beze sarılarak gömülmesi çevre yerlerinin kefenlenerek örtüleceği ve öyle
lar. ayrıca birçok cami ve mescidi yıkarak temizliği, sağlık, insan saygınlığının ko- defnedileceği görüşü de vardır.
buradan elde ettikleri kurşunu silah ve runması. ölünün yakınlarının hatıralarına Kefenin elbise dikimine yarayan her-
teçhizat imalinde kullandılar (Clarke. s. saygı, ölümün hatırlanması gibi hikmet- hangi bir bez veya kumaştan olması ca-
329 vd.). ler taşıdığından hemen bütün diri ve me- izse de beyaz pamuklu bezden yapılması
xıx. yüzyılın sonlarına doğru nüfus ya- deniyetlerde cenaze kültünün önemli bir menduptur. Hadiste de kefenin temiz ve
vaş da olsa artış gösterdi. 1897'de şehir­ öğesini teşkil eder. Grek- Roma dünyasın- . güzel olması. kefenlemeye özen gösteril-
de 27.238 kişinin yaşadığı tesbit edilmiş­ da, erken dönem Hinduizm'inde, Yahudi- mesi, fakat aşırılığa gidilmemesi isten-
tir. Bunun ancak 3000 kadarını Kırım lik ve Hıristiyanlık'ta cenazenin yıkandık­ miştir (Müslim. "Cenif'iz", 49; Ebu Davud,
Türkleri oluşturuyordu. il. Dünya Savaşı tan sonra kefenlenip gömüldüğü. kefen "Cenifiz", 34-35). Bu sebeple kefen ola-
sırasında Almanlar tarafından işgal edi- olarak genelde beyaz keten bezin kulla- rak çok adi ve basit bezin veya çok pahalı

184
KEFEVL Mahmud b. Süleyman

kumaşın kullanılması uygun görülmez. BİBLIYOGRAFYA : ca ile talebelerini. ictihad ve taklid ehlini
Erkekler için ipekli kumaştan kefen yapıl­ Buhari, "Cena'iz", 12-20; Müslim, "Cenifiz", birbirinden ayıramadıklarını görünce bu
ması caiz görülmezken kadınlar için ipek- 44-49; Ebü Davüd, "Cena'iz", 34-37; Ya'kübi. eseri yazmaya başladığını, mütekaddimin
TariQ., il, 13; Şirazi. el-Müheg;;eb, ı, 129-131;Ka·
ten ve za'feranla usfur denilen boyalarla ve müteahhirin, müctehid ve mukallid
sani. Beda'i'. 1, 306-309; İbn Kudame, el-Mug-
boyanmış bezden kefen yapılması genel- tanınmış Hanefi fukahasını asır ve taba-
nf, Kahire 1388/1968, il, 346-352; Şemseddin
de caiz veya kerahetle birlikte caiz görül- er-Remli. Nihayetü'l-muf:ıtac, Kahire 1386/ kalara göre bu eserde topladığını söyler.
müştür. 1967, il, 455-465; İbn Abidin, Reddü'l-muf:ıtiır Kitabın önemli bir özelliği olarak da sade-
(Kahire), il, 202-207; Cevad Ali, el-Mufaşşal, V, ce biyografik matümatla yetinmeyip alim-
Cenazenin yıkanıp kurulanmasının ar-
160-161; Vehbe ez-Zühayli. el-Fıl):hü'l-İslamf
dından kefenlemeye geçilir. Sünnete uy- lerin rivayet ve isnadlarına, farklı görüş­
ve edilletüh, Dımaşk 1405/1985, il, 471-480;
gun kefenleme usulünde (Buharı. "Ce- "Tekfin", Mv.F, Xlll, 236-248. lerine ve kendileriyle ilgili dikkat çekici
bilgilere de yer verdiğini. daha önceki ta-
na'iz", 12-20; Müslim, "Cena'iz", 44-49;
~ MEHMET KESKİN bakat müelliflerinin bu hususu ihmal et-
Ebü Davud. "Cena'iz", 34-37). kefen ve ce-
nazeye güzel kokular sürüldükten sonra tiklerini belirtir.
r ~ ı
ili. Murad'a ithaf ettiği eserin "unvan",
lifafe tabut içine veya düz bir yere, onun KEFEVI, Mahmud b. Süleyman
üzerine de izar serilir. Ardından cenaze (1.5~fwl..c..ı.J...ı~~~) "burhan", "erkan", "sultan" şeklinde dört
kefen gömleği giydirilerek ve elleri iki ya- başlığa ayırdığı giriş kısmında Kefevl ilk
(ö. 990/1582)
na bırakılarak izarın üstüne konur. Erkel< başlıkta ictihad, müctehid imamlar, Ha-
ölüde izar önce soluna, sonra sağına geti- Hanefi fukahasımn nefi ulemasının ictihad ehliyeti açısından
rilerek sarılır, peşinden lifafe de aynı şe­ biyografisine dair eseriyle tanınan gruplandırılması konusunda bilgi verip
Osmanlı alimi.
kilde sarılır. Açılmasından korkulursa ke- L _J değerlendirmede bulunur. İkinci başlık­
fen bir kuşakla da bağlanabilir. Kadın ölü- ta din, hidayet. fıkıh, hikmet. millet, şe­
de ise saçları ikiye ayrılarak kefen göm- Kırım yarımadasının güneydoğu sahi- riat ve fıtrat gibi kavramlar; üçüncü baş­
leği üzerinden göğsü üstüne konulur ve lindeki Kefe şehrinden olup ilk tahsilini lıkta peygamberler ve Resül-i Ekrem; son
üzerine yüzünü de örtecek şekilde baş burada yaptıktan sonra 949 (1542) yılın­ başlıkta da Hz. Peygamber zamanında
örtüsü yerleştirilir. Ardından üstüne izar da İstanbul'a gitti. Ebü Bekir el-Kefevi el- yönetim ve yargı, Resülullah'ın tasarruf-
sarılır ve izarın üzerinden göğüs örtüsü KadirT'den tasawufterbiyesi aldı. Kaplıca larının teşri' bakımından değerlendiril­
bağlanır. daha sonra lifafe sarılır. Göğüs müderrisi Kadızade Ahmed Şemseddin mesi, usul ve fürü ilmi, ashabın ilimde
örtüsü lifafeden sonra da bağlanabilir. Efendi ve Sahn-ı Seman müderrisi Ab- önde gelenleri hakkında bilgi verdikten
Kefen kural olarak ölen kişinin malın­ durrahman Efendi'nin derslerine devam sonra ashap, tabiin ve müctehid imam-
dan karşılanır. Kefen harcamaları ölenin etti. Bu hocası 953'te (1546) Halep kadı­ lar ayrı birer bölüm olarak zikredilir. Ar-
borcundan. vasiyetinden ve varislerin lığına tayin edilince Anadolu kazaskeri dından Hanefi fukahası yirmi iki bölüme

haklarından önce gelir. Ölünün tekfin Ma'lül Emir Efendi'ye intisap etti ve ayrılır ve her tabakada mevcut alimlerin

masraflarını varislerinden biri karşılamış­ 959'da (1552) ona mülazım oldu. Kefevl, biyografileri kaydedilir. Her bölümden
sa bu masrafları ölünün terekesinden ala- eserinin birinci "ketıöe"sinin başında son sonra o dönemde yaşayan meşhur evliya
bilir. Geriye mal bırakmamış kimselerin iki hocası ile Muhammed b. Abdülvehhab ve sulehaya da yer verilmiştir.
kefen masrafı hayatta iken nafakasını adlı hocasını anarak Ebü Hanife'ye ula- Biyografik bilgiler için başta Kureşi'nin
vermekle yükümlü bulunduğu kimselere şan hoca zincirlerini kaydeder' (vr. 4 ı •ı. el-Cevdhirü'l-mu<;lıyye'si ve İbn Kutlu-
aittir. Böyle bir kimsesi yoksa duruma gö- 961'de (1554) 20 akçe ile İstanbul'da boğa'nın Tacü't-teracim'i olmak üzere
re devlet bütçesinden veya bölgenin müs- Molla Güran1 Medresesi müderrisliğine çeşitli tabakat ve tarih kitaplarından fay-
lüman halkı tarafından karşılanır. Hanefi getirilen Kefevl, daha sonra çeşitli defa- dalanan müellif, alimlerin görüşleri ve
mezhebinde fetvaya esas olan. Şafii mez- lar memleketi Kefe'de kadılık ve emval bazı biyografik ve bibliyografik bilgilerle

hebinde daha sahih kabul edilen, Maliki müfettişliği yaptı, ardından Gelibolu'ya ilgili olarak da meşhur fıkıh ve fetva ki-
mezhebinde de kısmen benimsenen gö- kadı oldu. 987'de (1579) Çivizade Meh- taplarına atıflarda bulunur. Ayrıca çağ­
rüşe göre arkada mal bıraksın bırakmasın med Efendi Rumeli kazaskeri, Kadızade daşlarına dair şifahi bilgilere başvurur.
kadınların kefenleri hayatlarındaki nafa- de şeyhülislam iken mazülen istanbul'a Muhteva ve hacim bakımından Hanefi
ka yükümlülüğünün devamı olarak koca- döndü. 990 (1582) yılı başında vefat etti. tabakat kitapları içinde önemli bir yeri
larına aittir. Ölen kocanın kefen yüküm- Atfü inşada kudretli olduğunu. Arapça ve bulunan eser, son dönem ulemasından
lülüğünün kansına ait olmadığı hususun- Türkçe şiirler yazdığını, eşsiz diye nite- Abdülhay el-Leknevl'nin Hanefi tabaka-
da ise fakihlerin ittifakı vardır. lendirdiği meşhur eserinden başka bazı tına dair el-Fevd'idü'l-behiyye'sinin te-
Yensiz ve yakasız. dikişsiz ve oyasız sa- risaleleri ve ta'likatı bulunduğunu kayde- mel malzemesini oluşturur. Keta'ib'in
de birkaç parça bezden ibaret olan kefen, der (Zeyl-iŞekaik, s. 273). Hanefi ulemasının biyografisine dair en
bir yönüyle ölünün bedenini örtme göre- Kefevl, tam adı Keta'ibü a<Jami'l-ab- iyi kitap olduğuna işaret eden Leknevi,
vini yerini getirdiği gibi bir yönüyle de in- yar min fu]saha'i meıhebi'n-Nu<ma­ Kefevi'nin alimler hakkında verdiği biyog-
sanın bu dünyadan bir şey götüremeye- ni'l-mu{J.tar olan eserini altmış yaşın.da. rafik matümatı olduğu gibi alarak diğer
ceğini, doğduğu gibi çıplak gideceğini ve iken kaleme aldığını belirtir. Alimlerin ta- bilgileri. ayrıca evliya ve suleha biyog-
dünyanın faniliğini temsil eder. Temiz bir bi tutulduğu gruplandırmayı bu tür eser- rafilerini çıkarmış. gerektiğinde başka
bezden olması, güzel kokular sürülmesi lerde yaygın olan "tabakat" yerine "keti- kaynaklardan ilaveler yapmış ve yer yer
ve kefenlemenin özenle yapılması ise in- be" (çoğulu ket.3.ib) adıyla yaptığından ki- değerlendirmelerde bulunmuştur.
san saygınlığının ve geride kalanlara hür- tabını bu şekilde adlandırmıştır. Müellif Çok sayıda yazma nüshası bulunan
metin bir gereğidir. katıldığı ilim meclislerinde insanların ho- Keta'ibü'J-a<Jami'l-a{J.yar (Süleymaniye

185

You might also like