You are on page 1of 2

1/26/2018 Rusya’dan sevgilerle!

- Şenay Aydemir

Şenay Aydemir

Rusya’dan sevgilerle!
Cuma, 26 Ocak, 2018

Sinemanın yalnızca soyut göndermeler, çarpıcı kareler, karakter derinlikleri, insan ruhu, iyilik-
kötülük ve bir tür ‘sahne performansı’ndan ibaret olduğunu düşünenler için “Sevgisiz”in (Loveless)
nalinde Zhenya’nın koşu bandı üzerindeki sekansının çok fazla ‘kör gözüm parmağına’ gelmiş
olması normal. Oysa bazen anlatmak istediği şeyi tam da seyircinin gözüne gözüne sokmak için var
sinema! Zhenya’nın üzerinde Rusya yazan eşofmanıyla koşu bandı üzerinde ilerlemeye çalışan ama
aslında yerinde sayan hallerinin, ülkesinin durumuna açık bir gönderme olduğunu yönetmen bize
gösterdikten sonra anlıyoruz. Bundan sonra sahnenin çok doğrudan bir anlatım tercih etmesi artık
bir teknik sorun olarak kalıyor. Sahne işlevini tamamlamış, seyircisine bütün lm boyunca
anlattıklarının özetini geçmiştir oysaki. Zhenya’nın bir süre sonra koşu bandını durdurup ifadesiz bir
yüzle kameraya doğru bakması anlatıyı tamamlar. Yönetmen Andrey Zvyagintsev’in “Dönüş”ten bu
yana anlatmaya çalıştığı şeyin dolaysız bir ifadesidir bu: Sovyetler Birliği’nin çözülmesi sonrası
sürekli hareket halinde olan, ama aslında bir yere gidemeyen koca bir ülkenin takındığı ifadesiz bir
yüz…
Andrey Zvyagintsev her ne kadar anlattığı hikâyenin “evrensel” olduğunu söylese de, nihayetinde
seyircinin gördüğü şey Rus toplumuna dair oluyor. Kendimize anlatılan hikâyeden paylar biçiyoruz
hiç kuşku yok ki. Nihayetinde yüksek binalar, dijital aletler, sorunlu işler ve tatminsizlikle çevrili bir
küresel dünyanın gelişmiş/gelişmekte olan ülkelerine yabancı değil anlatılanlar.
“Dönüş”, “Sürgün” ve “Elena”da Sovyet sonrası Rus toplumunun dönüşümünü aileyi merkeze alarak
farklı açılardan ele alan Zvyagintsev, bir kez daha bildiği sularda. Boşanma arifesinde olduklarını
anladığımız Zhenya ve Boris’in evindeyiz. Bir dizi pişmanlık ve hayal kırıklığıyla dolu geçmişin
ardından karşılıklı küçümseme ve hakaretlerle dolu boşanma sürecinde küçük çocukları Alyosha’nın
hangisinde kalacağına dair bir tartışma bu. Tartışma esnasında küçük çocuğu görmüyoruz.
Tartışma bitip de uyumaya hazırlanırken banyoya giden Zhenya’nın çıkarken kapattığı kapının
ardında, kendisini yok etmiş, görünmez kılmış Alyosha’nın çığlıklarını içine gömerek ağlayışına
tanıklık ediyoruz. Yalan aşklarının meyvesine sahip çıkmayı iki taraf da reddederken, her ikisinin de
hali hazırda başka ilişkilerinin varlığını da öğreniyoruz hemen sonra. Alyosha’nın ortadan
kaybolmasıyla birlikte lmin seyri de değişiyor.
KENDİNİ DAHA ÇOK SEVMEK
Zvyagintsev ilk lmi “Dönüş”ten sonraki lmlerini birlikte kaleme aldığı Oleg Negin ile işbirliğini
burada da sürdürüyor. Hikâyenin çarpıcı tarafı, Alyosha’nın kaybından sonra Zhenya ve Boris’in
çocuktan ziyade kendi gelecekleri için daha fazla kaygılandıklarını, içten içe büyüyen bencilliklerini
seyirciye göstermedeki başarısı. Genç yaşta yaptıkları bir hata olarak gördükleri, uzun yıllarını
kaybettiklerini düşündükleri bir ilişkiyi bitirip yeni sulara ve mutlu olmayı umdukları bir geleceğe
https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/01/26/rusyadan-sevgilerle/ 1/2
1/26/2018 Rusya’dan sevgilerle! - Şenay Aydemir

yelken açmak üzeriyken Alyosha’nın kaybı kaygılarını da artıyor. Ancak bu bir bakıma, çocuğun
kimde kalacağına dair tartışmaları da sonlandırabilecek bir olanak! Yalnızca anne-babasının değil
devletin ilgili kurumlarının da bu kayboluş karşısındaki kayıtsızlığı ile sivil bir toplum kuruluşunun işi
ciddiye alması arasındaki ikilik de bugünün Rusya’sına dair önemli verilerle dolu.
Öte yandan Zhenya ve Boris’in ‘sevgisizliği’ne dair verileri farklı biçimlerde ele alıyor yönetmen.
Zhenya’nın önce annesinden gördüğü sevgisizlik, kocasıyla devam ediyor. Boris’in durumunu ise
geçmişine bakarak değil, tıpkı Zhenya gibi genç yaşta hamile bıraktığı Novia ile kuracağı olası
geleceğin ipuçlarından da anlıyoruz. Film Zhenya’yı daha acımasız ve duygusuzmuş gibi gösteriyor
bir bakıma ama içinde bulunduğu durumdan rahatsız olan ve belki yeni ilişkisinde aradığı sevgiyi
bulacağını düşünen de o! Boris ise olayları akışına bırakmayı tercih edecek ve muhtemelen Novia ile
ilişkisi de bir öncekine benzemeye başlayacak.
ÇOCUK ZATEN HEP KAYIP
Film, Alyosha’nın bulunması için yapılanları gösteriyor göstermesine ama seyircide çocuğun akıbeti
konusunda gerilim yaratmak gibi sulara girmekten imtina ediyor. Asıl olarak bu olağanüstü
durumun Boris ve Zhenya üzerinde yarattığı etkiye, onların gösterdikleri tepkiye odaklanmak
istiyor. Nihayetinde Alyosha anne-babası için tam anlamıyla var olmamış, hayatlarında bir yer
kaplamamış, kendisine bir yer açamamış bir çocuk olarak doğduğu andan itibaren kayıp olarak da
görülebilir. Yalnızca anne-baba değil. Acaba orada mı diye gidilen anneanne de kendisini anlatıyor,
kendi hesaplarını görüyor. Küçük çocuk gündem dahi olamıyor o anın içinde. Devlet yetkilileri
çocuğun kaybını önemsemek yerine bürokratik süreçlerden, eldeki olanaksızlıklardan yakınıp
duruyor. Tıpkı Zhenya’nın banyonun kapısını çarpıp çıktığında duvar ile bütünleşmiş ve nasıl
görünmez olmuşsa, aslında doğduğundan itibaren hep öyle Alyosha.
En nihayetinde aradan yıllar geçtikten sonra, herkesi bıraktığımız yerde buluyoruz. Yazının
girişindeki sahnede olduğu gibi, ileriye doğru hareket etmeye çalışan ama altındaki zemin sürekli
kaydığı için olduğu yerde sayan karakterlerimiz yalnızca kendilerini değil, aynı zamanda koca bir
ülkeyi de anlatıyorlar bize.
Bazı yönetmenlerin sinema serüvenini takip ederken, içinden doğduğu ülkenin kültürünün, günlük
hayatının değişiminin izlerini de süreriz. Ken Loach sinemasıyla İngiltere tarihinin geriye dönük 30-
40 yılına dair kir edinmek mümkündür. Asghar Farhadi yalnızca insanlığa dair evrensel öyküleriyle
değil, günümüz İran’ının toplumsal dinamikleriyle de tanıştırır seyircisini. Andrey Zvyagintsev de
geride kalan on beş yıla sığdırdığı beş lmiyle Sovyetler Birliği sonrası Rusya’sının dönüşünün izini
sürüyor ve ülkenin tarihini de yazıyor.

https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/01/26/rusyadan-sevgilerle/ 2/2

You might also like