You are on page 1of 14

İskandinav Mitoloji Sözlüğü

 Balder – Aydınlık, barış, yeniden doğum ve adalet tanrısı. Eşi: Nanna

 Bor – Odin, Vili veVe’nin babası. Eşi: Bestla

 Bragi – Şiir tanrısı. Eşi: Idunn

 Buri – İlk tanrı ve Borr’un babası.

 Dagr – Gündüz tanrısı, Delling ve Nott’un oğlu.

 Delling – Şafak tanrısı ve Dagr’ın Nott’dan olan oğlu.

 Eir – İyileştirme tanrısı.

 Forseti – Adalet, barış ve doğruluk tanrısı. Balder’in ve Nanna’ın oğlu.


 Freyja – Bereket, sağlık, aşk, güzellik, sihir, kehanet, savaş, çarpışma ve
ölüm tanrıçası. Eşi: Od

 Frey – Erkeklik gücü tanrısı. Eşi: Gerd

 Frigg – Evlilik ve annelik tanrıçası. Eşi: Odin

 Fulla – Frigg´in hizmetçisi.

 Gefjun – Bereket ve saban tanrıçası.

 Hel – İskandinav mitolojisindeki yeraltı diyarı Hel’in kraliçesi.

 Heimdall – Asgard’ın koruyucusu.

 Hermod – Odin’in oğlu.

 Hlin – Teselli tanrıçası.

 Hod – Kış tanrısı.

 Hoenir – Sessiz tanrı.

 Idunn – Gençlik tanrıçası. Eşi: Bragi.

 Jord – Yeryüzü tanrıçası. Thor’un annesi.Odin’in oğlu.

 Kvasir – İlham tanrısı.

 Lofn – Aşk tanrıçası.

 Loki – Düzenbaz, yaramazlık, sorun ve ateş tanrısı. Eşi: Sigyn

 Mani – Ay tanrısı.

 Mimir – Odin´in amcası.

 Nanna – Balder’in karsı ve Forseti’nin annesi.

 Nerthus – Tacitus tarafından bahsedilen tanrıça.

 Njord – Deniz, rüzgar, balık ve bolluk tanrısı.

 Norn – Kaderin üç tanrıçası; Urd(Yazgı), Skuld(varlık, yada gelecek),


Verdandi(ihtiyaç, yada hediye).
 Nott – Gece tanrıçası, Narvi’in kızı ve Aud, Jord ve Dagr’in annesi.

 Odin – Aesir’in efendisi. Bilgelik ve savaş tanrısı. Eşi: Frigg.

 Rynkar- Zaman tanrısı

 Saga – Tam olarak bilinmeyen bir tanrıça, Frigg’in başka bir ismi olduğu
tahmin edilimekte.

 Sif – Thor’un karısı.

 Sjofn – Aşk tanrıçası.

 Skadi – Kış tanrıçası Njord’ün eski karısı.

 Skirnir- Frey’in habercisi ve hizmetçisi.

 Skuld – (varlık, yada gelecek) Üç norn tanrıçadan biri.

 Snotra – İhtiyat tanrıçası.

 Sol – Güneş tanrıçası.

 Thor – Gökgürültüsü ve savaş tanrısı. Eşi: Sif.

 Tyr – Savaş ve savaşçı tanrısı.

 Ull – Beceri, av ve duello tanrısı. Sif’in oğlu.

 Urd – (Yazgı) Üç norn tanrıçadan biri.

 Vali – İntikam tanrısı. Odin’in oğlu

 Var – Sözleşme tanrıçası.

 Ve – Üç yaratılış tanrısından biri. Odin ve Vili’nin kardeşi.

 Verdandi – (ihtiyaç, yada hediye) Üç norn tanrıçadan biri.

 Vidar– Dev Grid ve Odin’in oğlu.

 Vili – Üç yaratılış tanrısından biri. Odin ve Ve’nin kardeşi.

 Vor – Bilgelik tanrıçası.
 
 Aegir – Denizin hükümdarı. Eşi: Ran

 Andhrimnir – Tanrıların aşçısı.

 Aurvandil – Genç Edda’nın bir bölümünde geçen küçük bir karakter.

 Bil

 Elli – Yaşlığın kişileşmiş hali.

 Fenrir- Dev Angrboda ve Loki’nin oğlu.

 Gerd

 Gna

 Hnoss

 Ilm

 Magni – Thor ve Jarnsaxa’nın oğlu.

 Meili – Thor’un kardeşi.

 Miming – Bir orman trolü

 Modi ve Magni – Thor’un oğulları.

 Njorun

 Ottar

 Ran – Boğulanların bekçisi. Eşi: Aegir

 Rind

 Syn

 Trud – Thor ve Sif’in kızı.


 

 İskandinav mitolojisien genel anlamıyla İskandinav topluluklarının


Hristiyanlık öncesi dinleri inanışları ve efsaneleridir. Danimarka İsveçNorveç
ve İzlanda gibi İskandinav ülkelerinde yaşayan halkların atalarının kuşaktan
kuşağa aktardığı zengin bir mitos öykü ve masal dağarcığı vardır.
İskandinavya’da tapılan tanrılara ilişkin efsanelerin yanı sıra ‘Sağa’ denen ve
kahramanların haydutların hayaletlerincanavarların deniz krallarının
köylülerin cücelerin aşk ve serüvenlerinin anlatıldığı Öyküleri de vardır.
İskandinav mitolojisi günümüz dünyasında mitoslarda geçen tanrılar ve
simgeler yönüyle oldukça bilinir bir durumdadır.Örneğin ’Yüzüklerin efendisi’
kitap ve film serisi temeline bu mitosları oturtarak şekillendirilmiştir. ( Yazar
Tolkien’in Orta Dünya (Middle Earth) adı İskandinav mitolojisindeki dokuz
dünyadan insanlara ait olan Midgard’dan esinlenilerek yaratılmış. Cüceleri
yaratan Äule demirciler tanrısı balta kullanan Thor’la önemli benzerlikler
taşıyor. Tolkien’in kullandığı çoğu cüce adı ve bunların yanında Gandalf da
İskandinav mitolojisi kökenli. Ayrıca Gandalf’ın tanrı Odin ile kimi benzerlikler
taşıdığı görülüyor. Odin de Gandalf gibi uzun sakallı asa taşıyan yaşlı bir adam
olarak anlatılır. Runik alfabeyi insanlara hediye eden kişi Orta Dünya’da
Gandalf İskandinav mitolojisinde ise Odin’dir. Her ikisi de sıradan insanların
anlayamadığı görevler uğruna tek başlarına seyahat ederler. Gandalf’ın atı
Shadowfax Orta Dünya’nın en hızlı atıdır Odin’in sekiz bacaklı atı Sleipnir
gibi. Ancak Odin İskandinav mitolojisinin en üstün tanrısıyken Gandalf
kendisinden üstün güçlerin emirlerine uyar. Ayrıca Odin Gandalf’a göre daha
zalimdir ve kişisel hırslara sahiptir ) Mitoloji ana sayfasında da en başta duran
tek gözlü tanrı odin’ i herkes duymuştur.Dünyadaki her mitolojik anlatının
kendine özgü tarihsel ve sosyal bir şekillenişi vardır.İskandinav mitolojisinin de
böyledir.ÖrneğinHıristiyanlık’ın İskandinavya’ya özellikle uzak İzlanda Adası’
na girmesinin gecikmesi ve ancak MS. 1100’den sonra kurumlaşması
efsanelerin kendini korumaına yol açan faktörlerden biridir.Yine bu şekillenişe
katkı yapan bir diğer odak çeşitli kültürel toplulukların aynı coğrafyayı
paylaşmasıdır.MÖ 1000’li yıllardan sonra Avrupa ülkelerinin büyük
çoğunluğunda Hint-Avrupa dilleri yaygınlık kazanmaya başlamıştı. MÖ ilk bin
yılın ortalarından itibaren Germen kabileleri kuzey İskandinavya’da ve kuzey
Almanya’da yaşadılar.Aynı coğrafyayı paylaşmak beraberinde sosyal ve
kültürel bir etkileşimi\kaynaşmayı getirdi. M.Ö.1000 yıl sonrasında birçok
avrupa ülkesinde Indo-Avrupa dili konuşuluyordu. Temel olarak bu nedenle
İskadinav ve Alman mitolojileri temelde ortak bir kültürel yapıya sahiptir.
( Romalı Julius Caesar (Sezar) ve Tacitus’un gözlemleri dışında Germen
mitolojisi Hıristiyan kaynaklarına dayanmaktadır.Eski İskandinav mitlerini
tercüme eden ve bu konuda temel kaynaklardan en önemlisi kabül edilen
İzlandalı tarihçi Snorri Studuson’dur (M.S. 1179-1241) “Prose Edda”adlı
kitabıyla..) . En önemli mitolojik hikâyeler uzak geçmişte bir zamanda Vanir ve
Aesir arasında çok vahşi bir savaşın çıktığından bahseder. Bazı araştırmacılar
bu savaşı Alman ırkının diğer ırklarla karşılaşmasının bir yansıması olarak
görürler. Georges Dumezil ve Jan De Vries tanrılar arasındaki savaş ve
bölünmenin Indo-Avrupa mitolojisinin bir parçası olduğunu ortaya
çıkardılar.İskandinav mitolojisini daha iyi kavramak için tarihin biraz daha
gerilerine gitmek gerekli.. Tarihin daha gerileri; Arkeolojik ve etimolojik
araştırmalar M.Ö. 7000’lerden itibaren Balkanların önemli bir kısmına hakim
olan Trakların( Trakya’nın antik çağlardaki halkı olan Traklar Hind-Avrupa
kökenli bir halktı. Yazılı dil verilerinin çok az olması nedeniyle dilleri hakkında
çok fazla bilgi edinmenin mümkün olmadığı Traklar’dan kalan özel isimler yer
adları tanrı adları ve çok kısa bir metin onların dillerinin Satem gurubuna
girdiğini ve İllirce ile birlikte Slave ve Balto-Slav dilleriyle ilişkili olduğunu
göstermektedir. Ölülerini yakmaları sebebiyle fazla bir biyolojik malzeme
bulunmamasına rağmen eldeki çok az iskelet örneğiyle birlikte eski
Yunanlılar’ın kayıtları ve sanat eserleri üzerindeki tasvirler bize renkli gözlü ve
beyaz tenli Avrupalıları göstermektedir. Genel olarak Dinarik ve Dinaro-
Nordik bir ırkın varlığı sözkonusudur.) Rusya bozkırlarından Ege’ye
İlliryalıların ülkesinden Karadeniz sahillerine dek uzandığını gösteriyor.
Trakların bölgedeki etkilerini artırmasıysa M.Ö. 1200 ile 200’ler arasındaki
bin yıllık süreci kapsıyor. Bir başka deyişle Troia Savaşı ile başlayan uzun bir
döneme. M.Ö. 1200’ler kent-devletlerin çeşitli ittifaklar kurarak birbirleriyle
savaştığı bir dönemdir. Bu savaşların en ünlüsü ise Akhalar ile Troialılar
arasında geçen ve günümüzde filmlere konu olan Traia Savaşı’dır. M.Ö.
1184’te Troia’nın düşüşüyle birlikte binlerce Troialı ülkelerinden ayrıldı.
Anadolu’dan dünyanın dört bir yanına uzanan bu büyük göç aralarında
Roma’nın kuruluşunu anlatan Aeneas olmak üzere pek çok efsaneye esin
kaynağı oldu. Efsaneler vatanlannı terk etmek zorunda kalan Troialılara dair
pek çok hikaye anlatıyor. Fransızlara göre onlar Tours kentini kuran
kahramanlardı. Kuzey İtalyanlara göreyse gerçek Troialılar yıkılan kentlerinin
adını Torino’ya verenlerdi. İngilizler içinse Troia’dan kaçanlar Comwall
Düklüğü’nü kuran ve Plymouth’ta Yecüc ve Mecüc isimli devi yenen efsanevi
kahraman Corineus’u izlemişlerdi… Kökenini Troia’da arayan bir başka halk
ise çok daha uzaklardan geliyor: İsveç’ten! İsveçlilerin bir çeşit “Ergenekon
Destanı” da diyebileceğimiz mitolojik öyküye göreİskandinav kavimlerinin
atası Troia’nın yıkılışından sonra Trakya’dan kuzeye doğru yüzyıllar süren bir
yürüyüşe başlayan Tiras ve oğullarından başkası değildi. Troia’nın unutulmuş
evlatları; Aesirler: Homeros ve Etrüsk kaynaklarına göre Troia’nın düşüşünden
sonra 30.000 Troialı kenti terk etti. Troia’nın son günlerini anlatan kaynaklara
göre yenilgiden sonra burada kalmayıp göç etmelerinin en önemli nedeni
Yunanlıların kenti acımasızca yağmalamasıydı. Arkeolojik ve etimolojik
çalışmalar bu göç iddialarından en azından ikisini bir miktar doğruluyor. M.Ö.
1200’lerde Troia’da yerel halk tarafından konuşulan Luvi dili ile
Etüskçe( Etrüskler İtalya’da kurulmuş ilk büyük medeniyetti. Etrüsklerin
kökenleridilleri ve adetleri hala gizemlidir. Kendilerine “Rasena” diyen bu
halka Romalılar “Tusci” ya da “Etrusci” yaşadıkları bölgeye de “Etruria”
diyorlardı.Yunan tarihçi Heredot’a göre Etrüskler Lidya’dan İtalya’ya göç
etmişlerdir bunun yanı sıra pek çok tarihçi de Etrüskler ile doğu uygarlıklarının
adetleri arasında bağ kurmaktadır. Bu sebeplerden dolayı Etrüsklerin
kökeninin Doğu uygarlıklarına dayandığını savunurlar.) arasında bulunan
şaşırtıcı paralelliğin çok daha çarpıcı bir örneği çağdaş Baltık dilleri ile Trak
dili arasında mevcut. Efsaneye göre savaştan sonra hayatta kalan en iyi
savaşçılardan oluşan Troialılar Karadeniz’in kuzeyindeki Azak Denizi’ni
geçerek Don Nehri kıyı ları na vardılar. M.Ö. 1 150’de Macaristan’dan Don
kıyılarına uzanan bölgede Sicambria Krallığı’nı kuran Troialı fatihlere
bölgenin yerli halkı olan İskitlerin dilinde “demir adam” anlamına gelen
“Aesir” adı verilmişti.Ve bu demir adamlar yine Troia gibi güçlü bir şekilde
tahkim edilmiş olan “Aesgard” kentini kurdular. Bölge artık “demir adamların
ülkesi” “Asaland” ya da “demir adamların evi” yani “Asaheim” diye
biliniyordu.Aesirler yüzyıllar sonra Kimmer ve İskit akınıarı karşısında kuzeye
göç ettiklerindearkalarında Karadeniz’ den dar bir boğazIa ayrılan Azak
(Azov) Denizi’ne verdikleri isimlerini bıraktılar… İskandinavlar Troia’dan mı
göç ettiler? İskandinav tarihinin eksiksiz bir değerlendirmesini yapmak epey
zor. Çünkü yazılı kaynakların çok az bir kısmı M.S. 600 yılından öncesine
dayanıyor. Bu “görece eski” kaynakların önemli bir kısmı da Romalı tarihçi
Tacitus (M.S. 55-117) ve Got krallarının resmi tarihçisi Jordanes’e (M.S. 500-
551) ait. Dolayısıyla bazı tarihsel sorular kolaylıkla cevaplandırılamıyor.
Karadeniz’in kuzeyine geldiklerinde Aesirler diye anılan kabileler
konfederasyonunun gerçekten Troia’ dan göç edip etmediği tam olarak
bilinmiyor. Bu iddiayı ortaya atanlardan biri bizzat Halikarnasoslu tarihçi
Heredotos olsa bilebu konuda net bilgiler sunmuyor; “Karadeniz’in
kuzeyindeki uzak kolonilerde yaşayan halk oraya Troia Savaşı’ndan sonra
yağmalanan şehirden kaçanların soyundan geliyor.” Asıl şaşırtıcı bilgiler son
10 yılda arkeolojik kazılardan elde edildi. Ulaşılan son bulgular M.Ö.
1150’lerde Karadeniz’in kuzeyinde kurulan Sicambria Krallığı’nın Antik Grek
kaynaklarındaki efsaneleri doğrularcasına Trak ve Kimmer kültürlerinin güçlü
bir karışımı olduğunu ortaya çıkarıyor.Öyleyse Karadeniz’in kuzeyinde büyük
bir uygarlık kuran Traklar nereye gitti? Tarihi veriler “kuzey-kuzeybatı”
yönünü işaret ediyor. Doğudan gelen İskit ve Hun boylarının önüne kattığı
Trak-Kimmer kabilelerinin büyük bir kısmıBa1tık ve Danimarka sahillerine
oradan da İskandinavya ve hatta İngiltere’ye uzandılar! Aesirler
İskandinavya’daki yeni vatanlarına birbirini izleyen kafileler halinde göç etti.
Baltık kıyılarına vardıklarında Romalılar ile savaşan inatçı Germen kabileleri
ile karşılaştılar. Bölgedeki Germen kabilelerin en inatçıları Gotlardı. Aesirler
büyük mücadeleler sonunda sadece Baltık kıyılarına değil İskandinav
Yarımadası’ndaki yerel kabilelere de üstünlük sağladılar.Baltık bölgesine göç
eden Aesirler (daha sonraları Svearlar günümüzde ise İsveçliler) birçok klan ve
kabileye sahipti. Bu kabilelerden en göze çarpanı Vanirlerdi. Vanirler sonraki
yüzyıllarda Daner yani Danimarkalılar olarak bilinecekti.Bununla beraber
Aesirler ile birlikte hareket eden kabilelerin en amansızıadları “vahşi
savaşçılar” anlamına gelen “Herüller”di. Romalıların “Harii” ve “Aeruli”
dedikleri Herüller klanı Aesirlerin yerel halkla mücadele ederek
İskandinavya’ya yerleşmesini sağladı.Efsanelerin büyük çoğunluğu hakkındaki
bilgiyi eski İskandinav mitlerini tercüme eden İzlandalı tarihçi Snorri
Studuson’un (M.S. 1179-1241) “Prose Edda”sı sağlıyor. Prose Edda
İskandinavya’nın efsane ve mitolojik olaylarına ilişkin akılcı bir açıklama
getiren ilk eser. Snorri Studuson Aesiderin Küçük Asya’dan geldiklerini yazmış
ve Troia’nın düşüşü ile İskandinav mitolojisindeki tanrılar ve insanlar arasında
geçen büyük savaş olan Ragnarök’ü karşılaştırmıştı. Troia’nın hikâyesi antik
çağlardan beri birçok kültür tarafından bilinmekteydi. Sturluson’un yaptığı şey
kuzey mitolojisindeki tanrılar ile Troia Savaşı’ nın kahramanlarını
karşılaştırmaktı. İskandinav mitolojisine giriş;Mitoloji (Yunanca μυθολογία
μυθος [mithos] yani “söylenen ya da duyulan söz” ve λογος [logos] yani
“konuşma”) kelimelerinin birleşiminden oluşmuş olup Eski yunan’da “geçmişte
söylenenlerin tekrar edilmesi ” gibi bir anlam barındırmaktayken zamanla Batı
dillerinde efsane anlamı kazanmıştır. Çağdaş kullanımda mitoloji ya belirli bir
din veya kültürdeki mitlerin bütününü tanımlar ya da mitlerin incelenmesi
yorumlanması toplanması (belki yeniden oluşturulması) ve benzeri çalışmaları
içeren bilgi bilim dalını tanımlar. Dünyadaki çeşitli ulusların belirli tarihsel
koşullarda ürettiği mitoslar mevcuttur.Bu mitoslar arasında sosyal ve tarihsel
etkileşim nedeniyle belirli benzerlikler olabildiği gibi kimi özgün farklılıklarda
oluşmuştur.İskandinav mitolojiside tarih sahnesinde kendi özgünlükleriyle
varlığını koyan\koruyan bir kültürel üretimdir. iskandinav mitolojisinin en
önemli farkı tanrılarının ölümlü olmasıdır. İskandinav tanrıları insana
benzemekle birlikte dev boyutluydu. Bu tanrılar yer uyur doğar ölür sever nefret
eder korkar ve kederlenirdi. başarılı olduğu kadar başarısızlık da gösterebilir
savaşta yenilebilirlerdi.Tanrılar ancak Idunn’un(gençlik tanrıçası) elmaları
sayesinde ragnarok’a(kıyamet tanrıların alacakaranlığı ya da büyük savaş)
kadar yaşayabilmektedir. Her kültürde olduğu gibi İskandinav kültüründede bir
yaratılış\dünyanın varoluşuna dair bir mitos vardır.Bu genel hatlarıyla
şöyledir.;İskandinav tanrıları ölümlüydü ve ancak Idunn’un elmaları ile
Ragnarok’a kadar yaşayabilirlerdi. Resim: J. Penrose 1890. Dünya
yaratılmadan önce sadece Ginnungagap adı verilen bir uçurum vardı.
Ginnungagap’ı Mısır mitolojisindeki Nun Yunan mitolojisindeki Kaos olarak da
görebiliriz. Dünya daha var olmadan önce 11 nehir akan Niffleheim’da ölüm
var oldu. Niflheim’ın güneyinde başka bir sıcak dünya daha oluştu; Muspell;
Devlerin koruduğu yer. Devler buraya Stur yani Siyah dediler. Niflheim’ın
nehirleri donmuştu. Bu nehirlere Ginnungagup dendi. Günün birinde
Muspell’deki kıvılcımlar nehirlerin üzerine düştü ve nehirleri eritti.
Muspelheim’dan çıkan ateşler Niflheim’dan çıkan buzları eritti ve oluşan sihirli
sudan ilk yaratık meydana geldi: dev Ymir. Ymir ne erkek ne de dişiydi fakat
buz devleri sülalesinin atası oldu. Diğer devleri “terleyerek” yarattı .Vücudunu
oluşturan sihirli sular koltukaltları eriyince aktı ve bunlardan diğer devler
oluştu. Bir süre sonra çiftleşmeyi öğrenen bu devlerin çocukları oldu. Bu
çiftleşmelerin en önemlisi Bor ile Besta’nın çiftleşmesidir. Bor ve Besta’nın üç
çocukları oldu; Odin Vili Vé. Bu üç kardeş kendilerine bir dünya yaratmak
isteyip devlerin saldırısına uğradıkları zaman Ymir’i öldürdüler. Bu öyküleden
birine göre de başlangıçtaki boşluk ve kargaşadan sonra önce tanrılar
yaratıldı; sonra koca bir devin gövdesinden dünya oluştu. Devin dünyanın
köşelerinde duran dört güçlü cücenin omuzlarında taşınan kafatası gökyüzüydü.
Dünya yassıydı ve dü-yayı kuşatan okyanusun dibinde yılan Jörmungand
yaşıyordu. Dünya büyük dişbudak ağacı Yggdrasil’in üzerinde duruyordu. Bu
ağacın en üst dalları Asgardr’a değiyor yeraltındaki kökleri Mimir’ in
kuyusundan ya da insanların yazgılarını belirleyen Nornlar’ın pınarından
sulanıyordu. İnsan ırkı tanrıların ağaç kütüklerinden biçimlendirdiği Askr ve
Embla’dan türemişti.Ragnarök yani “tanrıların alacakaranlığı” dünyanın
sonuna ilişkin bir öyküydü. Loki ve kurt Fenrir zincirlerinden kurtulacak devler
Asgardr’a saldıracak ölüm gemisi dehşet salacak Jörmungand yılanı denizden
çıkacak dağlar titreyecekti. Tanrılar ve düşmanları arasındaki son savaşta
herkes birbirini öldürerek yok olacak tüm dünya ve üzerindeki insanlar ateşte
yanacaktı. Ne var ki bu mutlak son değildi. Bir süre sonra yeni bir çağ
başlayacak Balder dirilecek ve eski dünyanın küllerinden yeni bir dünya
oluşacaktı .Yaklaşık İS 1. yüzyılda Avrupa’nın kuzeyinde yaşayan Germenler
tanrılarına kutsal saydıkları korularda taparlardı. Bazı ağaçlarda tanrısal
özellik bulunduğuna inanılırdı. Büyük dişbudak ağacı Yggdrasil’in evreni
taşıdığı söylenirdi. Yaratılış efsanesinin bir başka versiyonu daha vardır:
Muspell’deki kıvılcımlar nehirlerin üzerine düştü ve nehirleri eritti.Eriyen
damlalar en ilkel inek şeklini aldılar. Audhumla; sütüyle Ymir’i besleyen inek.
Audhumla aynı zamanda tuz parçalarını yalayarak bu bloklara ilk insan şeklini
verir. İlk insan Buri. Buri’nin bir devin kızı olan Bolthor ile evli bir oğlu vardır;
Bor. Bolthor’u OdinVili ve Ve birleşerek Bor’a uygun bir biçimde
yarattılar.Ve şeklinden dolayı Ymir’i öldürdüler.Ve sonra iki tane ağaç
yarattılar. Düşünen nefes alan duyan ve de görebilen iki ağaç.Yaratılan
ağaçlardan ikisini canlandırarak insanları oluşturdular. Bu ağaçlar insan
ırkının ilk modelleriydi. Erkeğe Askr (ash tree = Kül ağacı) dişiye de Embla
(Sarmaşık) dediler. Ardından Asgard’ı yarattılar. Tanrıların meskenini. (Snorri
diğer bir çok versiyonda kader ağacı Yggdrassil’den bahseder. Onun ne kadar
ihtişamlı olduğunu dünyanın merkezinde nasıl görkemli bir şekilde yükseldiğini
tasvir eder.) Ağacın altındaki kader feminen formu olarak tasvir edilir. Ve insan
hayatının buradan başladığı düşünülür.Bazı versiyonlarda da Tanrıların büyük
meclisinin burada toplanıp kararlar aldığından bahsedilir. Bu ağaç üç
köklüdür. Bu köklerden biri cehenneme kadar uzanır diğeri devler ülkesine
gider ve sonuncu kök de insanların dünyasına gider. Bütün dünyanın mutluluğu
bu ilk ağaca bağlıydı. İskandinav tanrıları üç grupta toplanır; Aesir(tanılar)
Asynjur(tanrıçalar) ve Vanir(hem tanrı hemde tanrıçalar) tanrıları Vanirler
zenginliği ve bereketi sembolize ederler. Denizi ve toprağı
yönetirler.Vanes tanrıları insanlar arasında en çok rağbet görülenlerdir .onlar
toprağızenginliğiaşkıyani dünyevi ihtiyaçları temsil eder.Toprağa ve onun
üzerin de yaşayan canlılara sağlığı ve mutluluğu getirenlerdir. Sayıca Vanes
tanrılarından oldukça üstündürler. İkinci plandadırlar çünkü günlük ihtiyaçlar
içerisinde yer almamaktadır onların vaat ettikleri. Onlar daha karmaşık
kavramların hakimleri ve efendileridir. Onlar bilgiye ve kadere sekil
verenlerdir. Kimi zaman cesareti kimi zaman büyüyü temsil ederler. İnsanlar
onlara az ihtiyaç duyar ancak hiçbir zaman unutmazlar çünkü onlara
fırtınalarda ve savaşlarda yol gösteren onlara zaferi bağışlayan onlara
bilgeliği ve büyüyü öğreten Ases tanrılarıdır Aesir’in en önemli tanrıları; Odin
Thor ve bazende Tyr Asynjur’un ıdunnbil nannaVanir’de ki önemli tanrılar ise
Njord Frey ve Freya dır. En önemli mitolojik hikâyeler uzak geçmişte bir
zamanda Vanir ve Aesir arasında çok vahşi bir savaşın çıktığından bahseder.
İskandinav mitolojisinde Odin ve Thor arasındaki çelişki bütün tanrılık
statülerinin Vanir’de kalmasıyla başladı. mitlerinde en büyük mücadele baş
tanrılar Odin ve Thor’un Vanirler’in tanrısal konuma sahip oluşlarına karşı
çıkmalarıyla başlar. Aesirler Vanirler’i çöküşe uğratmak için Gullveig (altın
içki) adlı kadını aracı ederler. Ve savaş böylece başlar. Her iki grubun da
tamamen güçten düşmesiyle tanrılar taraf değiştirirler. Vanirler Njord ve oğlu
Frey’i; Aesirler ise Mimir ve Hoenir’i değiş tokuş için gönderirler. Ateşkesi
kutlamak üzere toplanan tanrıların tümü bir kaseye tükürerek aralarındaki
ahengin ve barışın alameti olan Kvasir adlı devi yaratırlar. Kvasir bir süre
sonra kurban edilir ve yeni tanrıların meydana getirilebilmesi için kanından
güçlü bir içki yapılır. Kvasir tanrıların yeni içeceği olur ve birçok şiire de ilham
kaynaklığı yapar.Ases ve Vanes tanrıları her zaman birbirleriyle
savaşmışlardır ancak bu savaş en büyük savaşla sona ererbu savaş bir
katliamla değil ancak bir birleşme bir ittifakla sona erer. Tanrılar birbirleriyle
savaşmalarının sadece devlerin ve diğer güç sahibi varlıkların isine yaradığını
fark ederler. Barış imzalanmalıdır bozulması imkansız olan bir barış
birbirleriyle karışmaya karar verirler : Njord Vanaheim`in rüzgar ve deniz
tanrısı oğlu Frey ve kızı Freya ile Ases tanrılarının yanına yerleşir. Ases
tanrıları bu değişime Odin’in öz kardeşi Hoenir`le Odin’le beraber ilk insani
yaratan tanrılardan biri karşılık verirler. Artık iki irkin kani birbirleriyle
karışır.İskandinav Mitolojisindeki Temel KavramlarTanrılar ve
Tanrıçalar;İskandinavyalılar birçok tanrıya tapıyorlardı. Ayrıca cinler rüzgar
ve ateş devleri gibi tuhaf ve güçlü yaratıklara da inanıyorlardı.. İlk tanrının adı
Buri idi. Ymir’in ve Buri’nin yaratma güçleri vardı. Yalnız kalmamak için
kendilerine eşler bu eşlerdende çocuklar yarattılar. Tanrıların ve Devlerin soyu
Ginungagap içerisinde üremeye başlamıştı. Bu iki ırkın birleşiminden ise Üç
büyük tanrı doğdu. Odin Vili ve Ve. Bütün tanrılar ve devler Odin’in bu zamana
kadar doğmuş en güçlü canlı olduğunu anladılar ve ona saygı gösterdiler. O
geleceğin ve geçmişin ve insanların babası idi. Midgard da bir sabah Odin
kardeşleri Hoenir ve Lodur deniz kıyısında dolaşmaya çıktılar. Sahilde yanyana
duran iki ağaç ile karşılaşdıklarında bu ağaçları ilk insanlara dönüştürmeyi
karar verdiler. Erkeğin ismi Ask kadınınki ise Embla idi. Lodur onlara fiziksel
güzellikleri Hoenir hareket yeteneğini Odin ise duyguları verdi. Sonunda Ask ve
Embla birleşerek insan ırkını oluşturdular ve önlerindeki yolda ilerlemeye
başladılar. Ancak Odin onların kaderini o anda yazmıştı. Bütün İnsan ırkı
devlerle yapılacak son savaşta Ragnarök’ta Odin’in yanında savaşacak ve yok
olacaktı…İnsanın yaratıldığı esnada devler çoğalarak Ymir’in öcünü almak için
and içiyor ve kendilerini intikam duyguları ile besliyordu. Her şey tüm insanlık
ve bizim bildiğimiz manadaki varoluş bir cinayetle başladı.Odin ve kardeşleri
Vili ve Ve ilk varlık Ymir’i öldürdüğünde başladı. Bu cinayetin sebeplerini
hiçbir saga anlatmaz. Ymir’in vücudu dünyanın topraklarına vücudundaki su
denizlere ve vücudundaki kan kaynayan lavlara dönüştü. Dünya artık
oluşmuştu. Bu oluşumu Odin doğduğu günden beri biliyordu. Bu kaçınılmaz
olan idi.Sıra devlerde idi . Odin ve kardeşleri tüm devleri öldürmek için yola
koyulmuşlardı. Sadece Bergelmir ve ailesi bu katliamdan kurtulabilmişti.
Kaçmışlar ve saklanmışlardı. Bundan sonra kendilerini ve çocuklarını intikam
hırsı ile büyüttüler. Bir gün gelecek intikamlarını alacaklardı. Bunu Odinde
biliyordu… Dünya nın yaratılışı artık tamamlanmıştı. Artık onu sabitleyecek ve
koruyacak varlıklara ihtiyaç vardı. Bu yüzden Odin cüceleri yarattı. Dört cüce
dünyanın dört yönünü korumak için and içtiler : Austri(doğu) Nordri(kuzey)
Vestri(batı) Sudri(güney) ve bu ülkeye (dünyaya) Midgard adını verdiler..
Toplam dokuz dünya (alem) vardı : Muspelheim Ateş ve ısı Niflheim Buhar ve
duman ki Ejder Nşdhug’un eviydi burası Helheim Karanlığınve acıların
dünyası Jotunheim Devlerin yaşadığı dağlardan ibaret olan alem Asaheim Asa
tanrılarının yaşadığı alem Vanaheim Vane tanrılarının yaşadığı yer Alfaheim
Beyaz alfların (elf) yaşadığı alem Svartalfaheim Siyah alfların (Kara
elfler)dünyası Mannaheim İnsanların yaşadığı alem (Midgard Mannaheimde
bulunur) Bu alemlerde yaşayan farklı varlıkların çoğu bir diğer dünyaya
gidebilme gücüne sahipti.
Kaynak: http://www.estanbul.com/iskandinav-mitolojisi-
245329.html#.WS_YBOvyjcs
 

You might also like