You are on page 1of 5

Fatih Dönemi Astronomisine Genel Bir Bakış1

Yavuz Unat

Astronomi ve matematik bilimleri, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan (1299) Fatih Sultan


Mehmet’in (1451-1481) tahta çıktığı tarih olan 1451’e kadar geçen sürede Osmanlılarda çok fazla ilgi
görmemiş, bu bilim dallarına gösterilen önem, Fatih’in eğitime ve bilime özel ilgisi sonucunda
artmıştır.
Astronomi alanında Osmanlı Devleti’nin en önemli dönemi, Fatih zamanında Türkistan’dan
İstanbul’a davet edilen ve Osmanlı bilimine önemli katkıları olan Ali Kuşçu (ölümü 1474) ile
başlamıştır. Ali Kuşçu ile başlayan pozitif bilimlere ilgi Fatih Sultan Mehmet’in ölümünden sonra bir
süre daha devam etmesine karşın Osmanlıların İstanbul’un fethinden sonra Batı’da başlayan Rönesans
hareketlerinden etkilenmesi beklenirken, tam tersine, astronomi alanında önemli bir gelişme olmamış,
eskiye bağlı kalınmakta ısrar edilmiştir.
Osmanlıların, ele geçirdikleri yerlerde, hiç vakit kaybetmeden, kültür çalışmalarını başlatmak
amacıyla medreseler açmalarının kültür faaliyetlerinin gelişmesi açısından oldukça önemli olduğunu
biliyoruz. Fatih de İstanbul'u fethettikten sonra, önce kilise ve manastırlardan bazılarını medreseye
çevirmiş, buralarda hemen öğretimi başlatmış ve daha da önemlisi, dönemin önemli bilim adamlarını
toplayarak burada dersler vermelerini sağlamıştır. İstanbul’un fethinden sonra Fatih’in inşa ettirdiği
Fatih Külliyesi (1463-1470) de pozitif bilimlerin gelişmesinde önemli bir yere sahiptir.
Diğer taraftan fetihten sonra yaygın olarak muvakkithaneler, hemen her şehir ve kasabada
camilerin veya mescitlerin bahçelerinde kuruldu. Çoğunlukla ibadet zamanlarının belirlenmesi
amacını taşıyan ve bu işi yapan kişiye muvakkit adı verilen bu yapılarda bu iş için çeşitli astronomik
araçlar da yer alıyordu. Muvakkithanelerde kullanılan başlıca araçlar, kadran (çevresi
derecelendirilmiş dörtte bir daire ve merkeze saptanmış dönebilen bir çubuktan oluşan bir araçtır;
açısal yükseklik ölçümünde kullanılır), usturlap (gökcisimlerinin ufuk yüksekliklerini ölçmeye
yarayan bir araçtır), sekstant (yıldızların meridyen geçişlerini gözlemekte kullanılan bir araçtır), kum
saati, güneş saati ve mekanik saatlerdir. Muvakkithaneler, hem astronomi eğitimi veren hem de basit
bir gözlemevi vazifesini gören kurumlardı. Muvakkitlerin atamaları müneccimbaşı tarafından
yapılırdı. Bu kurumlar Cumhuriyet’in ilanı ile başmuvakkitlik adı altında yeni bir kuruma devredildi
ve 1952 yılında da kapatıldı.
Osmanlı astronomi çalışmalarında, Uluğ Bey’in (1394-1449) Semerkand’da kurduğu
Semerkand Gözlemevi’nde yetişen bilim adamların büyük etkisi bulunmaktadır. Anadolu’da yetişip
daha sonra Semerkand’a giden ve Semerkand Gözlemevi’nin bir süre müdürlüğünü yapan
Kadızâde’nin (1337-1412) Türkistan’da yetiştirdiği iki öğrencisi Fethullah Şirvanî (ölümü 1486) ve
1
Ortaçağ İslâm Dünyası’nda Bilim ve Teknoloji, (Editör: Yavuz Unat), Lotus Yayınevi, Ankara 2008, s. 451-
456.
Ali Kuşçu (ölümü 1474) sonradan Osmanlı Devleti’ne gelerek matematik ve astronomi bilimini
yaymışlardır.
Şirvanlı olan Fethullâh Şirvânî, Semerkand’da eğitimine başlamış ve daha sonra Kastamonu’ya
gitmiştir. Candaroğlu İsmail Bey’in ilgisini çekmiş ve burada kelam, mantık, astronomi ve matematik
okutmuştur. Kastamonu’yu 1462’de Osmanlı hâkimiyetine alan Fatih’ten de saygı ve iltifat gören
Fethullah Şirvanî, Anadolu’da matematik, geometri ve astronomi bilimleri öğretimini başlatmış olan
Osmanlı bilginlerindendir. Fethullah Şirvanî’nin en önemli eseri, hocası Kadızâde’nin Şerh el-
Mulahhas fî’l-Hey’e (Kısa Astronomiye Açıklama) adlı eserine yazdığı Hâşiye ‘Alâ Şerh el-Mulahhas
lî Kâdî-Zâde (Kâdî-Zâde’nin Kısa Astronomiye Açıklamasına Yorum) adlı Arapça yazılmış
yorumdur. 1473 yılında tamamlanan bu eser Fatih’e ithaf edilmiş ve Osmanlı medreselerinde ders
kitabı olarak okutulmuştur. el-Mulahhas fî’l-Hey’e (Kısa Astronomi), 13. yüzyıl astronomlarından
Çağmînî'nin (ölümü 1221) eseridir. Bu yapıt, dönemin astronomi birikimini ana çizgileriyle tanıttığı
için çok beğenilmiş ve sonraki dönemlerde pek astronom tarafından yorumlanmıştır.
Yine Türkistan’da yetişen diğer bir bilim adamı da Ali Kuşçu’dur. Hangi ilde ve tarihte doğduğu
kesin olarak bilinmemekle birlikte, 15. yüzyılın ilk çeyreğinde Maverâünnehir bölgesindeki
Semerkand’da doğduğu kabul edilmektedir. Ali Kuşçu’nun babası, Timur’un (1369-1405) torunu olan
Uluğ Bey’in (1394-1449) doğancıbaşısı idi; “Kuşçu” lâkabı da buradan gelmektedir. Ali Kuşçu,
Semerkand’da bulunduğu sıralarda, Uluğ Bey, Kadızâde-i Rûmî ve Gıyâsüddin Cemşid el-Kâşî (?-
1429) gibi dönemin önemli bilim adamlarından matematik ve astronomi dersleri almıştır. Öğrenimini
tamamlamak amacı ile Uluğ Bey’den habersiz gizlice Kirman’a gitmiş ve orada yazdığı Risâle fî Hall
Eşkâl el-Mu‘addil li’l-Mesîr (Ekuant Probleminin Çözümlenmesi Üzerine) adlı risalesi ile geri
dönmüştür. Dönüşünde, hazırlamış olduğu risaleyi Uluğ Bey’e armağan etmiş ve Ali Kuşçu’nun
kendisinden izin almadan Kirman’a gitmesine kızan Uluğ Bey, risaleyi okuduktan sonra onu af ve
takdir etmiştir.
Ali Kuşçu, Semerkand’a dönüşünden sonra, Semerkand Gözlemevi’nin müdürü olan Kadızâde-i
Rûmî’nin ölümü üzerine Gözlemevi’nin başına geçmiş ve Zîc-i Uluğ Bey’in (Uluğ Bey Zîci)
tamamlanmasına yardımcı olmuştur. Ancak Uluğ Bey’in ölümü üzerine Semerkand’dan ayrılmış ve
Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın yanına gitmiştir. Daha sonra Uzun Hasan tarafından,
Osmanlılar ile Akkoyunlular arasında barışı sağlamak amacı ile Fatih’e elçi olarak gönderilmiştir.
Bir kültür merkezi oluşturmanın şartlarından birinin de bilim adamlarını bir araya toplamak
olduğunu bilen Fatih, Ali Kuşçu’ya İstanbul’da kalmasını ve medresede ders vermesini teklif eder.
Bunun üzerine Ali Kuşçu, Tebriz’e döner, elçilik görevini tamamlar ve tekrar İstanbul’a geri döner.
İstanbul’a dönüşünde Fatih tarafından görevlendirilen bir heyet tarafından sınırda karşılanan Ali
Kuşçu için ayrıca karşılama töreni de yapılır. Ali Kuşçu’yu karşılayanlar arasında, zamanın ulemâsı
İstanbul kadısı Hocazâde Müslihü’d-Din Mustafa ve diğer bilim adamları da vardır. Ali Kuşçu’ya 200
altın maaş bağlanır ve Ayasofya’ya müderris olarak atanır.
Ali Kuşçu, İstanbul’da astronomi ve matematik dersleri vermiş, İstanbul’un enlem ve boylamını
ölçmüş ve çeşitli Güneş saatleri yapmıştır. Ali Kuşçu’nun medreselerde matematik derslerinin
okutulmasında önemli rolü olmuş ve daha da önemlisi, medreselerin çerçevesini çizen vakfiyede aklî
ilimleri dinî ilimlerin yanında okutulması şartını sağlamıştır. Verdiği dersler olağanüstü rağbet görmüş
ve önemli bilim adamları tarafında da izlenmiştir. Bunlar arasında, öğrencilerinden Molla Lütfi (ölümü
1494) aracılığı ile Ali Kuşçu’nun derslerini takip eden Sinan Paşa (yaklaşık 1440-1486) da
bulunmaktadır.
Astronomi bilimine verdiği önem sonucu devrinde çığır açarak değerli astronomların
yetişmesini sağlayan ve Salih Zeki’nin (1864-1921) “Osmanlı Türkiye'sinin ilk gerçek astronomu”
dediği Ali Kuşçu, 1474 yılında ölmüş ve Eyüpsultan civarına gömülmüştür.
Ali Kuşçu’nun Osmanlı bilginleri arasında en çok bilinen eserleri, Fatih’in adına atfen
Muhammediye adını verdiği matematik kitabı ile Otlukbeli Savaşı sırasında bitirilip zaferden sonra
Fatih’e sunulduğu için Fethiyye adını verdiği ve astronomiye ilişkin olan Fethiyye’dir (1473). Her ikisi
de çok okunmuş ve okutulmuştur.
Fethiyye, bir giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında, nokta, çizgi, düzlem gibi bazı
geometrik kavramların tarifleri yer alır. Birinci bölümde gezegenlerin küreleri ele alınmakta ve
gezegenlerin hareketlerinden bahsedilmektedir. İkinci bölüm Yer’in şekli ve yedi iklim üzerinedir. Son
bölümde ise Ali Kuşçu, Yer’e ilişkin ölçüleri (çevresi, çapı, vs.) ve gezegenlerin uzaklıklarını
vermektedir. Bu son bölümün giriş kısmında ise, daire çevresi ve alanı, küre yüzeyi ve hacmi,
birbiriyle orantılı dört miktardan bilinmeyen miktarın nasıl hesaplanacağı, üçgenlerin kenarları ve
açıları arasındaki oranlar ele alınmıştır. Döneminde hayli etkin olmuş olan bu astronomi eseri bir
elkitabı niteliğindedir ve yeni bulgular ortaya koymaktan çok, medreselerde astronomi öğretimi için
yazılmıştır.
Bunların dışında Ali Kuşçu, Zîc-i Uluğ Bey’in (Uluğ Bey Zîci) düzenlenmesinde görev almış ve
bu eser üzerine Şerh-i Zîc-i Uluğ Bey (Uluğ Bey Zîcine Yorum) adlı Farsça bir yorum hazırlamıştır.
Ali Kuşçu’nun İstanbul’a gelmesi ve medreselerde dersler vermesiyle Osmanlılarda pozitif
bilimlerde bir canlanma yaşanmıştır. Nitekim Ali Kuşçu’nun çabaları 16. yüzyılda meyvelerini
vermeye başlamış, Mirim Çelebi (ölümü 1525) ve Takîyüddîn (1526-1585) gibi önemli astronomlar
yetişmiştir.
Ali Kuşçu ile Kadızâde-i Rûmî’nin torunu olan ve Mirim Çelebi (Mahmud İbn Mehmed), 16.
yüzyılın önemli astronom ve matematikçilerindendir. Dönemin önemli bilim adamlarından dersler
almış ve matematik ve astronomide üstün bir başarı göstermiştir. Gelibolu Medresesi’nde müderrisliğe
başlamış ve daha sonra çeşitli medreselerde görev yapmıştır. Bayezid II zamanında, 1508’de Anadolu
Kazaskerliği’ne getirilen Mirim Çelebi, Yavuz Sultan Selim padişah olduktan sonra, 1512’de bu
görevden kendi isteğiyle ayrılmış, ancak Kanûnî Sultan Süleyman tarafından 1522-1523 tarihinde
ikinci kez bu göreve atanmıştır. Bir süre sonra yeniden görevden ayrılmış, Edirne’ye yerleşmiş ve
ölümüne kadar bu şehirde kalmıştır. Mirim Çelebi’nin en tanınmış eseri Zîc-i Uluğ Bey için yazmış
olduğu Düstur el-Amel ve Tashih el-Cedvel (İşlemin İlkesi ve Tablonun Düzeltilmesi, 1498) adlı
Farsça şerhtir. Mirim Çelebi ayrıca Ali Kuşçu’nun Fethiyye adlı astronomi eserine de Şerh el-Fethiye
fî’l-Hey’e (Astronomide Fethiyye’ye Yorum) adında bir yorum yazmıştır. Bu eserler dışında, el-
Makâsid (Amaçlar) adında bir astroloji kitabı da vardır.
16. yüzyılda Osmanlıların en önemli astronomu hiç kuşkusuz Takîyüddîn’dir. Takîyüddîn’in
matematik ve astronomi başta olmak üzere birçok alanda araştırmaları vardır. Özellikle trigonometri
alanındaki çalışmaları oldukça önemlidir. 16. yüzyılın ünlü astronomu ve Güneş Merkezli Sistem'in
kurucusu Kopernik (1473-1543) sinüs fonksiyonunu kullanmamış, sinüs, kosinüs, tanjant ve
kotanjanttan söz etmemiştir; oysa Takîyüddîn bunların tanımlarını vermiş, kanıtlamalarını yapmış ve
cetvellerini hazırlamıştır. Diğer taraftan Takîyüddîn tarafından 1575 yılında kurulan, ancak 1577'de
görülen kuyruklu yıldız ve 1578'de İstanbul’da baş gösteren veba salgını nedeniyle oluşan olumsuz
tavırlar ve gözlem yapmanın uğursuz olduğuna ilişkin Şeyhülislam Ahmed Şemseddin Efendi'nin
Padişah’a verdiği rapor doğrultusunda, Kaptan-ı Deryâ Kılıç Ali Paşa tarafından 1580'de yıkılan
İstanbul Gözlemevi’nin önemi büyüktür. Bu gözlemevinde 16. yüzyılın en mükemmel gözlem araçları
inşa edilmiştir. Yapılan araştırmalar, bu gözlemevinde inşa edilen gözlem araçları ile Tycho Brahe’nin
(1546-1601) Danimarka kralı Frederic II’nin himayesinde Hven’de 1576 yılında kurduğu
gözlemevindeki gözlem araçlar arasında tam bir benzerlik olduğunu göstermiştir.

Kaynakça
Adıvar, A. Adnan, Osmanlı Türklerinde İlim, İstanbul 1982.
Bahadır, Osman, Osmanlılarda Bilim, İstanbul 1996.
İhsanoğlu, Ekmeleddin, Büyük Cihad’dan Frenk Fodulluğuna, İstanbul 1996.
İhsanoğlu, Ekmeleddin, Ramazan Şeşen, Cevat İzgi, Cemil Akpınar, İhsan Fazlıoğlu, Osmanlı
Astronomi Literatürü Tarihi, 2 Cilt, İstanbul 1997.
Dizer, Muammer, “Osmanlıda Rasathaneler,” Fatih’ten Günümüze Astronomi, Prof. Dr. Nüzhet
Gökdoğan Sempozyumu, 7 Ekim 1993, İstanbul 1994, s. 27-68.
Gökdoğan, Melek Dosay, Remzi Demir, Hüseyin Gazi Topdemir, Yavuz Unat, İnan
Kalaycıoğlu, Yasemin Emlü, Bilim Tarihi Kılavuzu, Buluşlar ve Yapıtlar, Ankara 2001.
Tekeli, Sevim, “Osmanlıların Astronomi Tarihindeki En Önemli Yüzyılı,” Fatih’ten Günümüze
Astronomi, Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan Sempozyumu, 7 Ekim 1993, İstanbul 1994, s. 69-85.
Tekeli, Sevim, Esin Kâhya, Melek Dosay, Remzi Demir, Hüseyin Gazi Topdemir, Yavuz Unat,
Ayten Koç Aydın, Bilim Tarihine Giriş, Ankara 2001.
Unat, Yavuz, Ali Kuşçu’nun ‘Risâlat al-Fathiyya Adlı Eserinin, Gök Küreleri Üzerine Olan
Dördüncü ve Beşinci Makaleleri Üzerine Bir Çalışma, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara
1990.
Unat, Yavuz, “Ali Kuşçu’nun ‘Fethiye’ Adlı Astronomi Eseri,” Felsefe Dünyası, Sayı 12,
Ankara 1994, s. 42-48.
Unat, Yavuz, “Ali Kuşçu ve Fethiye,” Uluğ Bey ve Çevresi Uluslararası Sempozyumu
Bildirileri, Atatürk Kültür Merkezi, Ankara 1996, s. 323-331.
Unat, Yavuz, “Osmanlı Astronomisine Genel Bir Bakış”, Osmanlı, Cilt 8, Yeni Türkiye
Yayınları, Editör: Güler Eren, Ankara 1999, s. 411-420.
Unat, Yavuz, Seyyid Ali Paşa, Miratü'l-Alem (Evrenin Aynası), Ali Kuşçu'nun Fethiyye Adlı
Eserinin Çevirisi, Kültür Bakanlığı Yayınları: 2696, Kültür Eserleri Dizisi: 314, Ankara 2001.
Ünver, Süheyl, Bursalı Kadızâde Rûmi ve Devrinin Diğer Bilimcileri, İzmir 1970.

You might also like