You are on page 1of 8

KAPIDAKİ İSİM

Adamın birinin Nasrettin Hoca’ya işi düşer ve Hoca’nın kapısını çalar; ama
açan olmaz. Birkaç saat sonra tekrar gelir,kapıyı çalar. Kapı yine açılmaz. İnsan bu, her
zaman evde olacak değil ya. Ama adam insana ve insan hallerine saygı duymayacak kadar kaba bir
kimsedir. Hoca’ya büyük bir saygısızlıkta bulunur ve kapısına bir hayvan
ismi yazar.
Ertesi gün adam, Hoca’yı çarşıda görünce,
-Hocam, der, seni dün çok aradım; ama evde yoktun.Evin kapısını çaldım çaldım açan olmadı.
Hoca,
Dün bize geldiğini biliyorum der.
Adam şaşkınlıkla sorar:
-Nereden biliyorsun Hocam?
Hoca, kendisine yapılan bu saygısız davranışı karşılıksız bırakmak istemez.
-Nereden bileceğim, kapıya ismini yazmışsın ya, onu okudum der.

Bir kedi varmış,Çok yalnızmış çünkü kedini annesini babasını kaybetmiş.Hergün yollarda
gezermiş aç aç. Çöplükte yaşarmış. Bir gün bir evin yanından geçerken bir çocuğa rastlamış. Çocuk
kediyi 2-3 dakika sevdikten sonra onu evine götürmüş, kedi ise hiç bir şey dememiş çünkü kedi hiç evde
yaşamamış, gittiği evden çok memnunmuş. Eve geldiklerinde çocuk babasına;
-Baba bu kedi bizim olabilir mi?  diye sormuş.
Babası ise birazcık üzülerek şöyle bir cevap vermiş:
"Olamaz çünkü onun bir ailesi var." demiş. Ancak çocuk ısrar etmiş ve babasını ikna etmiş.
Çocuk da mutluymuş kedi de. Kediyi beslemeye başlamışlar. 1 sene geçtikten sonra kedinin annesi ve
babası ortaya çıkmış. Yavrularını bulmak için çabalamışlar ve sonunda bulmuşlar. Kedi ilk önce gitmek
istememiş fakat annesi babası olduğunu anlayınca hemen onların yanına gitmiş. Çocuk ağlamaya
başlamış. Ve babalarıyla aralarında bir diyalog geçmiş.
-Baba neden kedi onlarla gidiyor, neden bizi bıraktı?
-Oğlum kedinin annesi ve babası onlar. Biz değiliz öyle olması gerekiyor demiş.
-Anladım baba, mutlu mutlu yaşasınlar, demiş. Kedi ve ailesi yola çıkmışlar, iyi bir hayata yeniden
başlamışlar.
Korkunç Bir Gece
Genç kadın bir gürültü ile uyanır,yavaşça kalkıp odasından çıkar. Kalbi korkuyla çarpmaktadır. Usul
usul yürüyerek salona gelir. O da ne!.. Karşısında bir karaltı durmaktadır. Bu uzun boylu karaltı onu çok
korkutmuştur.Genç kadın karanlıkta onun yüzünü göremez ve çok korkar. Adam da kadını görür ve hareket
edemez. Korkuyla birkaç saniye birbirlerine bakarlar ve sonra adam hızlı evin balkonuna doğru koşar.
Kadının şaşkın bakışları altında adam balkondan atlayıp ağaçlıklı bahçede kaybolup gider.
Kadıncağız bir süre daha oyle haraketsiz kalır, kendisini biraz topladıktan sonra işikları açar.
O gece evde yalnızdır, çünkü kocası bir iş için şehir dışındadır. Hemen polıse arar ve adresi verir. On
beş dakika sonra polis kapıdadır. Polise her şeyi anlatır. Detektifler dikkatle her yeri kontrol ederler ve
sonunda adamın bir hırsız olduğunu anlarlar. Adam bir hırsızdır. Çünkü kadının evindeki tüm paralar,
mücevherler ve değerli eşyalar gitmiştir.
Kadın hemen kocasına telefon açar ve onu eve çağırır. Kocası eve gelir. Kadına ‘ Bundan sonra seni asla
yalnız bırakmam. Sen de benimle iş gezilerine geleceksin. Tamam mı canım? Merak etme.’der.
Polisler hırsızı aramaya başlarlar. Üç gün sonra, yine kadının evine gelirler ve hırsızı yakaladıklarını
söylerler. Ama kadın o günden sonra evde yalnız kalmaktan çok korkar.
Ah Tamara!
Çok eski zamanlarda Akdamar (Van), çok güzel badem ağaçlarıyla dolu bır adaymış. Bu adaya çıkmak
yasakmış. Burada bir de kilise varmış. Bu kilisenin papazının da ‘Tamara’ adında çok güzel bir kızı varmış.
Papaz, kızını o çevrenin en zenginliğine bile vermemiş.
Çevre köylerden bir delikanlı bu adayı çok merak etmiş. Bu genç çok iyi bir yüzücüymüş. Bir
gün adaya kadar yüzmüş. Çok yorulmuş ve kıyıda biraz dinlenmek istemiş. Bu sırada ağaçların arasında
dünya güzeli Tamara’yı görmüş. Genç kızla delikanlı göz göze gelmişler ve ikisi de o anda birbirlerine aşık
olmuşlar. Bundan sonra iki genç, hep gizli gizli buluşmuşlar. Genç kız her gece kıyıdan delikanlıya bir fener
yakmış; delikanlı da karşı kıyıdan bu ışığa doğru yüzmüş. Böylece günler geçmiş. Bir gün, adadaki başka bir
papazın kızı onları görmüş ve çok kıskanmış. Bunu hemen babasına anlatmış.
Bir gece çok şiddetli bir fırtına çıkmış. Dalgalar adam boyu yükselmiş. Tamara,gölü çok tehlikeli
görmüş, bu yüzden o gece feneri yakmamiş.Diğer kızın papaz babası kıyıya gitmiş bir fener yakmış.
Delikanlı feneri görmüş, hemen suya atlamış, fenere doğru yüzmüş. Fakat papaz biraz sonra feneri
söndürmüş. Delikanlı gece karanlıkta yönünü kaybetmiş, bir türlü kıyıya ulaşamamış. Delikanlının sonunda
güçü tükenmiş ve yardım istemek için ‘Ah Tamara!’ diye bağırmış. Ama sular onu dıbe çekmiş. Tamara
delikanlının çığılını duymuş, hemen kıyıya koşmuş, ama sevgillisinin sesi artık kesilmiş. Tamara ‘O,
boğulup öldü.’ Diye düşünmüş ve kendini suya atmış. İki sevgillinin cansız bedeni Van Gölü’nün sularında
birbirine kavuşmuş.
İşte adaya o günden sonra ‘ Ah Tamara!’ demişler. Zamanla bu ad ‘Akdamar’ a dönüşmüş.

Eşimle Nasıl Tanıştık?


İyi hatırlıyorum, on sekız yaşındaydım. En iyi arkadaşım Özlem’le birlikte bir partiye gittik. Çok
kalabalık bir partiydi. İçeri girdik. Herkes Özlem’e selam verdi, çünkü orada birçok arkadaşı vardı. Özlem
uzun boylu, güzel ve cana yakın bir kızdı. Ben işe ufak tefek, hafif toplu ve oldukça sıkılgandım; üstelik pek
de füzel değildim. Partide bütün gençler Özlem’le dans etmek istedi. Ben ise bir kenarda oturdum. Hiç kimse
beni dansa kaldırmadı. Bu sırada Özlem arkadaşlarından birinin yanına gitti ve beni işaret etti, bir şeyler
söyledi. Biraz sonra o genç yanıma geldı ve beni dansa davet etti. Ben utandım ve teklifini kabul etmedim,
ama o genç çok ısrar etti. Bir dans ettik. Adı Ali’ydi, benimle aynı yaştaydı ve gerçekten çok kibar bir
gençti. Danstan sonra bana ‘Yarın ne yapıyorsun,Meral?Meşgul müsün?’ dedi. Ben de ‘Hiç bir işim yok.’
dedim. Beni sinemaya davet etti, ben de memnuniyetle kabul ettim. Daha sonra Ali ve ben çok iyi anlaştık.
Tam iki yıl sonra bana evlenme teklif etti. Benim doğum günümde, yani 12 Mart’ta evlendik. Şimdi üç
çocuğumuz var ve çok mutlu bir aileyiz. Sıs sık Özlem’le buluşuyoruz, o hala benim en iyi arkadaşım.
Özlem zaman-zaman bana ‘ O akşam iyi ki Ali’yi senin yanına gönderdim ve sen de onun teklifini kabul
ettin, değil mi?’ diyor. Özlem çok haklı.

YABANCI DİL
Karadenizli Temel ile arkadaşı Dursun sokaktadırlar. Yanlarına bir turist gelir ve onlara İngilizce bir
şeyler söyler. Ama onlar hiçbir şey anlamazlar. Turist Fransızca sorar, anlamazlar:Almanca sorar, yine
anlamazlar... Turist çaresiz yürür ve gider.
Dursun, arkadaşı Temel’e düner ve der ki:
-Temel, ben bir yabancı dil öğrenmeye karar verdim.
Temel, arkadaşına hayretle bakar:
Bir yabancı dil öğreneceksin de ne olacak?
Dursun:
-Baksana, adamın dediklerinden hiçbir şey anlamadık.
Temel:
-O adam üç dil biliyor, yine de derdini anlatamadı. Sen bir yabancı dille nasıl anlatacaksın?...
Öğretmenlik

Öğretmek: Bir öğrencinin bir şeyler öğrenmesini sağlamak. Belki de dünyanın en zor işlerinden biri.
Ancak zor olması, bu mesleği sevmeye engel değil. Bir öğretmenını sabırlı,sakin olması gerekiyor.
Öğretmenin öğrenciye sadece matematik,kimya,fizik,Türkçe,coğrafya gibi dersleri öğretmiyor. Aynı
zamanda öğrenciye bir birey olmayı, öğrenci olmayı ve kimi zaman da insan olmayı, sevmeyi , kurallara
uymayı, insanlara ve tüm canlılara saygılı olmayıükısaca hayatı öğretebiliyor. İşte bunu yapıyor öğretmen.
Bir insan yetiştirmenin zorluğunu anne ve babadan sonra en iyi biliyor. Çünkü eğitim ailede bitmiyor.
Öğretme aileden sonra bir kişinin hayatındaki en önemli insan haline geliyor, kimi zaman.
Tüm zorluklara rağmen keyifli bir iş öğretmenlik...Bir öğretmen

Aşk ve Zaman
Bir zamanlar, bütün dünyaların üzerinde yaşadığı bir ada varmış. Mutluluk, Üzüntü, Aşk ve
diğerleri...
Bir gün adaya doğru esen bir rüzgar duygulara,’Büyük bir fırtına gelip adayı yerle bir edecek.’
demiş. Bunun üzere, bütün duygular hızla adadan uzaklaşmış. Adada yalnız Aşk kalmış. Aşk adayı en
son ana kadar terk etmemiş. Aradan günler geçmiş ve o büyük fırtına gelmiş, adayı yerle bir etmış. Ada
tamamen sulara gömülmek üzereymiş, o zaman Aşk da adayı terk etmek istemiş, ama binmek için bir
teknesi yokmuş. Bu sebeple başkalarından yardım istemeye karar vermiş. Bu sırada Zenginlik çok çok
büyük bir teknenin içinde oradan geçmekteymiş. Aşk, ‘Zenginlik, beni de yanına alır mısın?’ diye
sormuş. Zenginlik,’Daha fazla para kazanmam gerek, bunun için sana zaman ayıramam.’ Deyip gitmiş.
Aşk, çok güzel bir yelkenliyle kendisine yaklaşan Kibir’den yardım istemiş. Kibir,’Sana yardım
edemem,Aşk.Sırılsıklamsın, bu halinle yelkenlimi bitirirsin.’ demiş. Aşk, bu sefer yakınlardaki
Üzüntü’den yardım istemiş: ’Üzüntü, izin ver seninle geleyim.’ diye yalvarmış. Üzüntü ise,’ Offf,Aşk o
kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var.’ Demiş ve oradan uzaklaşmış. Mutluluk da bu sırada
Aşk’ın yanında geçmiş, ama o kadar mutluymuş ki, Aşk’ın farkına bile varmamış. Aşk,’ Her şey bitti.’
diye düşünmüş. Bu sırada bir ses duymuş. Birisi,’ Gel Aşk, seni yanıma alayım.’ demiş. Bu Aşk’tan
daha yaşlıca birisiymiş. Onu teknesine alıp kurtarmış. Yeni bir kara parçasına varmışlar ve Aşk
tekneden inmiş, diğeri yoluna devam etmiş. Aşk kendini o kadar mutlu hissetmiş ki, kendini kurtaranın
adını sorumayı unutmuş. Sonradan,’Ona çok şey borçluyum.’ diye düşünüp Bilgi’ye,’Beni kim
kurtardı?’ diye sormuş. Bilgi ise, ‘O, Zaman’dı.’ diye cevap vermiş. ‘Neden bana yardım etti?’ diye
sormuş Aşk. Bilgi, gülümsemiş ve şüyle cevar vermiş:
‘Çünkü sadece Zaman,
Aşk’ın yüceliğini anlayabilir.

PİRAMİTLER
Piramitler, her biri 20 ton ağırlığında olan taşlardan yapılmıştır. Bu taşlar, yüzlerce kilometre öteden
getirilmiştir. Bu taşların nasıl getirildiği tam olarak bilinmemektedir. Piramit, kimin adına yapıldıysa
onun bulunduğu odaya yılda sadece iki defa güneş girmektedir. Bu günler, o kişinin doğduğu ve tahta
çıktığı günlerdir. Piramitlerdeki mumyalarda radyoaktif madde bulunmaktadır. Bu yüzden mumyaları
ilk defa bulan 12 bilim adamı kanserden ölmüştür.
Piramitlerin içinde bir çok teknolojik cihaz çalışmamaktadır. Su, bir kaç gün piramidin içinde kalırsa
tertemiz hâle gelmektedir. Piramidin içine konulan süt, bir kaç gün taze kalmakta ve yoğurt hâline
gelmektedir. Piramidin içindeki atıklar, etrafa hiç koku yaymadan mumya hâline gelmektedir. Kesik,
yanık gibi yaralar çok kısa sürede iyileşmektedir. Piramitlerin bazı odalarında ne olduğu
bilinmemektedir. Piramitlerin içi yazın soğuk, kışın sıcak olur. Piramitler, bu bilinenlere rağmen bugün
hâlâ sırrını korumaktadır.
Yan Gelip Yatmak
Yabancı bir turist, Ege’nin bir kıyı ilçesinde çok güzel bir ahşap koltuk gürmüş. Oradaki insanlara:
-Bu koltuğu kim yaptı? Ustası Yok mu? diye sormuş.
-Var, ama pek dükkanında oyurmaz, demişler.
-Nerede bulabilirim?
-Ya balık avlıyordur ya da bir ağacın altında yatıyordur
-Meraklı turist adamı aramaya başlamış,bir süre sonra gerçekten de onu bir ağacın altında bulmuş.
Yatıyormuş.
-Bu koltukları siz mi yapıyorsunuz?
-Evet ben yapıyorum.
-Bunlar harika dıstum. Bunu bana on dolara satar mısın?
-Elbette satarın.
-Bunları kaç günde yapıyorsun?
-Üç günde.
-Üç günde on dolar çok az. Kendine birkaç yardımcı al, bir günde bir koltuk yapmayı dene. Bu, ayda
otuz koltuk, yani üç yüz dolar eder. Sonra daha büyük bir mağaza açarsın. Günde on, belki yirmi koltuk
yaparsın ve ayda 6000-9000 dolar kazanırsın.
-Sonra, demiş uykucu.
-Ne demek sonra. Sonra zengin olur, yan gelip yatarsın,diye cevap vermiş turist.
Adam:
-Peki, ben şimdi ne yapıyorum? demiş.

Gürültü-patırtının ortasında sükûnetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.


Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında
verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma. İçten ol;
telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle
onları; çünkü, dünyada herkesin bir öyküsü vardır. Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını
çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş
seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle sev ki, başarıların bedenini ve
yüreğini güçlendirirken verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.
Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene
önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki,
insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha
fazla değildir.
Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye lâyık bir bahçıvan
olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.
Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an,ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu
sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır. Bu dünyada
bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.
Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe.
Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme. Rüzgârın yönünü değiştiremediğin
zaman, yelkenlerini rüzgâra göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana
getirip getiremediğinle ilgilenir. Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak
imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol.
Hatırlar mısın doğduğun zamanları: Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür
geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse. Sabırlı, sevecen, erdemli ol. Önünde
sonunda bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de
insanoğlunun biricik güzel mekânıdır.
Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü
zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası. Çocuk
bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir
kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. Hatta hayalindeki 200 dönümlük(гектар)
çiftliğin krokisini(эскиз)de çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200
dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000²(metre karelik) evin ayrıntılı planını da ekledi. Ertesi gün
hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev , tam kalbinin sesiydi...
İki gün sonra ödevi geri aldı. Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir “0” ve “Dersten
sonra beni gör”, uyarısı vardı.
- Neden 0 aldım, diye merakla sordu hocasına çocuk.
- Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal, dedi hocası.
- Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir.
Önce araziyi alman lazım. Damızlık hayvanlar(племенное животноводство)da alman gerekiyor.
Bunu başarman imkânsız. Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman
notunu yeniden gözden geçiririm.”
Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı.
- Oğlum, dedi babası; “Bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu senin hayatın için oldukça önemli bir
seçim!”.
Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına .
“Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin... Ben de hayallerimi...”

aпа anne мама


aта baba папа, отец

aта-эне ana-baba родители

aта-баба ecdat, ced предки

aга ağabey, büyük kardeş старший брат

aба 1. amca 2. ağabey, abi старший брат

байке ağabey, abi старший брат

эже abla, hala старшая сестра

сиңди kız kardeş (kızlar için), bacı младшая сестра (для


женщин)

карындаш kız kardeş (erkekler kızlara) младшая сестра (для мужчин)


bacı

бир тууган kardeş родной (-ая, -ое) брат и


сестра

бала çocuk ребенок

уул oğlan, oğul сын

кыз kız дочь

чоң апа, чоң эне büyük anne (babaanne) бабушка (со стороны отца)

чоң ата büyük baba, dede (babanın дедушка (со стороны отца)
babası)

небере torun внук

бөлө kuzen (teyze oğlu,teyze kızı) кузен, кузина (дети сестер)

бойдок bekar холостой, холостяк

жээн yeğen племянник

ини erkek kardeş младший брат

жеңе yenge 1. жена брата; 2. тётушка

aбысын elti сношеница (жена брата или


родственника по отношению
к жене другого брата или
родственника)

жезде enişte муж старшей сестры

бажа bacanak свояк


балдыз baldız младшая сестра жены

жуучу dünürcü сват, сваха (тот кто сватает)

кайын ата, кайната kayınpeder, kaynata, kayın свёкор, тесть


baba

кайын эне, кайнене kaynana, kayınvalide свекровь, тёща

кайын ага, кайнага kayın birader старший брат мужа или жены

кайын эже, кайнеже görümce старшая сестра мужа или


жены

кайын ини, кайни kayın birader, kayın младший брат мужа или
жены

кайын сиңди görümce (küçük) младшая сестра мужа

келин gelin сноха, невеста

күйөө бала, күйөө damat, güvey 1. жених; 2. зять (в


отношении всех старших
родственников и родичей
жены)

күйөө жолдош sağdıç дружка (парень,


сопровождающий жениха в
его поездках к невесте)

aял kadın, bayan женщина

таята dede (annenin babası) дедушка по матери

таене nine (anneanne) бабушка по матери

таяке dayı дядя по матери

таеже teyze тётя по матери

таажеңе yenge (dayı hanımı) жена дяди по матери

таажезде enişte (teyze kocası) муж тёти по матери

өгөй эне üvey anne мачеха

өгөй ата üvey baba отчим

өгөй бир тууган üvey kardeş не родной(ая), сводный


брат/сестра

өгөй кыз üvey kız падчерица

өгөй уул üvey oğul пасынок

жетим Yetim Öksüz сирота


тууган akraba родственник, родич

бир тууган kardeş кровный родственник,


родной

тууганчылык akrabalık родственность, родсвенные


чувства, родство

абышка, карыя yaşlı erkek, ihtiyar старик

үйлөн- evlenmek (erkekler için) жениться

ажыраш- 1. boşanmak, 2. ayrılmak разводиться

Tarkan: Neye karar verdiğimi tahmin et.


Koray : Neye?
Tarkan: İçkiyi bırakmaya karar verdim.
Koray: İçkiyi bırakmaya mı? Buna çok sevindim. Peki başarabilecek misin?
Tarkan: İnşallah Fakat kolay olmayacak. Çünkü uzun zamandan beri alkol alıyorum.
Koray: Peki daha önce hiç içkiyi bırakmayı denedin mi?
Tarkan: Hayır, bu ilk olacak.
Koray: Buna nasıl karar verdin?
Tarkan: Çünkü hem beden sağlığım hem de ruh sağlığım bozulmuştu.
Koray: Doğru söylüyorsun. İçki bütün kötülüklerin anasıdır.
Tarkan: Ayrıca ailem de çok mutsuz oluyordu.
Koray: İnşallah başarılı olursun.

Kız kardeşim ve ben her gün öğleden sonra meşgul oluruz. Bizler öğleden sonra değişik çalışmalara
katılırız. Ben güreşi çok seviyorum. Her gün öğleden sonra antreman yapmaya giderim.
Antrenörüm benim için çok iyi güreştiğimi söyler. Ben gelecekte çok ünlü bir güreşçi olmak
istiyorum.
Kız kardeşim Nuran gelecekte çok başarılı bir piyanist olmak istiyor. Her gün derslerden sonra
piyano kursuna gider.

“ Futbol dünyasının unutulmaz yıldızlarından Maradona, 30 Ekim 1960 tarihinde Arjantin’in Lanus
şehrinde dünyaya
geldi. Maradona 8 çocuklu bir ailenin beşinci çocuğuydu. Tüm Arjantinli çocuklar gibi futbola küçük
yaşlarda ilgi duymaya başladı. 10 yaşında bir futbol kulubünde futbol oynamaya başladı. 1979 yılında
ilk golünü İskoçya’ya attı.1981yılında Arjantin’in güçlü futbol takımlarından Boca Juniors’la
şampiyonluk yaşayan Maradona, İspanyol Barselona, İtalyan Napoli futbol takımlarında futbol oynadı.
Maradona, Pele ile birlikte dünyanın en büyük futbolcularındandır. Futbolu bıraksa da unutulmaz bir
futbolcu olarak adını futbol tarihine yazdırmıştır.”

You might also like