Professional Documents
Culture Documents
Adamın birinin Nasrettin Hoca’ya işi düşer ve Hoca’nın kapısını çalar; ama
açan olmaz. Birkaç saat sonra tekrar gelir,kapıyı çalar. Kapı yine açılmaz. İnsan bu, her
zaman evde olacak değil ya. Ama adam insana ve insan hallerine saygı duymayacak kadar kaba bir
kimsedir. Hoca’ya büyük bir saygısızlıkta bulunur ve kapısına bir hayvan
ismi yazar.
Ertesi gün adam, Hoca’yı çarşıda görünce,
-Hocam, der, seni dün çok aradım; ama evde yoktun.Evin kapısını çaldım çaldım açan olmadı.
Hoca,
Dün bize geldiğini biliyorum der.
Adam şaşkınlıkla sorar:
-Nereden biliyorsun Hocam?
Hoca, kendisine yapılan bu saygısız davranışı karşılıksız bırakmak istemez.
-Nereden bileceğim, kapıya ismini yazmışsın ya, onu okudum der.
Bir kedi varmış,Çok yalnızmış çünkü kedini annesini babasını kaybetmiş.Hergün yollarda
gezermiş aç aç. Çöplükte yaşarmış. Bir gün bir evin yanından geçerken bir çocuğa rastlamış. Çocuk
kediyi 2-3 dakika sevdikten sonra onu evine götürmüş, kedi ise hiç bir şey dememiş çünkü kedi hiç evde
yaşamamış, gittiği evden çok memnunmuş. Eve geldiklerinde çocuk babasına;
-Baba bu kedi bizim olabilir mi? diye sormuş.
Babası ise birazcık üzülerek şöyle bir cevap vermiş:
"Olamaz çünkü onun bir ailesi var." demiş. Ancak çocuk ısrar etmiş ve babasını ikna etmiş.
Çocuk da mutluymuş kedi de. Kediyi beslemeye başlamışlar. 1 sene geçtikten sonra kedinin annesi ve
babası ortaya çıkmış. Yavrularını bulmak için çabalamışlar ve sonunda bulmuşlar. Kedi ilk önce gitmek
istememiş fakat annesi babası olduğunu anlayınca hemen onların yanına gitmiş. Çocuk ağlamaya
başlamış. Ve babalarıyla aralarında bir diyalog geçmiş.
-Baba neden kedi onlarla gidiyor, neden bizi bıraktı?
-Oğlum kedinin annesi ve babası onlar. Biz değiliz öyle olması gerekiyor demiş.
-Anladım baba, mutlu mutlu yaşasınlar, demiş. Kedi ve ailesi yola çıkmışlar, iyi bir hayata yeniden
başlamışlar.
Korkunç Bir Gece
Genç kadın bir gürültü ile uyanır,yavaşça kalkıp odasından çıkar. Kalbi korkuyla çarpmaktadır. Usul
usul yürüyerek salona gelir. O da ne!.. Karşısında bir karaltı durmaktadır. Bu uzun boylu karaltı onu çok
korkutmuştur.Genç kadın karanlıkta onun yüzünü göremez ve çok korkar. Adam da kadını görür ve hareket
edemez. Korkuyla birkaç saniye birbirlerine bakarlar ve sonra adam hızlı evin balkonuna doğru koşar.
Kadının şaşkın bakışları altında adam balkondan atlayıp ağaçlıklı bahçede kaybolup gider.
Kadıncağız bir süre daha oyle haraketsiz kalır, kendisini biraz topladıktan sonra işikları açar.
O gece evde yalnızdır, çünkü kocası bir iş için şehir dışındadır. Hemen polıse arar ve adresi verir. On
beş dakika sonra polis kapıdadır. Polise her şeyi anlatır. Detektifler dikkatle her yeri kontrol ederler ve
sonunda adamın bir hırsız olduğunu anlarlar. Adam bir hırsızdır. Çünkü kadının evindeki tüm paralar,
mücevherler ve değerli eşyalar gitmiştir.
Kadın hemen kocasına telefon açar ve onu eve çağırır. Kocası eve gelir. Kadına ‘ Bundan sonra seni asla
yalnız bırakmam. Sen de benimle iş gezilerine geleceksin. Tamam mı canım? Merak etme.’der.
Polisler hırsızı aramaya başlarlar. Üç gün sonra, yine kadının evine gelirler ve hırsızı yakaladıklarını
söylerler. Ama kadın o günden sonra evde yalnız kalmaktan çok korkar.
Ah Tamara!
Çok eski zamanlarda Akdamar (Van), çok güzel badem ağaçlarıyla dolu bır adaymış. Bu adaya çıkmak
yasakmış. Burada bir de kilise varmış. Bu kilisenin papazının da ‘Tamara’ adında çok güzel bir kızı varmış.
Papaz, kızını o çevrenin en zenginliğine bile vermemiş.
Çevre köylerden bir delikanlı bu adayı çok merak etmiş. Bu genç çok iyi bir yüzücüymüş. Bir
gün adaya kadar yüzmüş. Çok yorulmuş ve kıyıda biraz dinlenmek istemiş. Bu sırada ağaçların arasında
dünya güzeli Tamara’yı görmüş. Genç kızla delikanlı göz göze gelmişler ve ikisi de o anda birbirlerine aşık
olmuşlar. Bundan sonra iki genç, hep gizli gizli buluşmuşlar. Genç kız her gece kıyıdan delikanlıya bir fener
yakmış; delikanlı da karşı kıyıdan bu ışığa doğru yüzmüş. Böylece günler geçmiş. Bir gün, adadaki başka bir
papazın kızı onları görmüş ve çok kıskanmış. Bunu hemen babasına anlatmış.
Bir gece çok şiddetli bir fırtına çıkmış. Dalgalar adam boyu yükselmiş. Tamara,gölü çok tehlikeli
görmüş, bu yüzden o gece feneri yakmamiş.Diğer kızın papaz babası kıyıya gitmiş bir fener yakmış.
Delikanlı feneri görmüş, hemen suya atlamış, fenere doğru yüzmüş. Fakat papaz biraz sonra feneri
söndürmüş. Delikanlı gece karanlıkta yönünü kaybetmiş, bir türlü kıyıya ulaşamamış. Delikanlının sonunda
güçü tükenmiş ve yardım istemek için ‘Ah Tamara!’ diye bağırmış. Ama sular onu dıbe çekmiş. Tamara
delikanlının çığılını duymuş, hemen kıyıya koşmuş, ama sevgillisinin sesi artık kesilmiş. Tamara ‘O,
boğulup öldü.’ Diye düşünmüş ve kendini suya atmış. İki sevgillinin cansız bedeni Van Gölü’nün sularında
birbirine kavuşmuş.
İşte adaya o günden sonra ‘ Ah Tamara!’ demişler. Zamanla bu ad ‘Akdamar’ a dönüşmüş.
YABANCI DİL
Karadenizli Temel ile arkadaşı Dursun sokaktadırlar. Yanlarına bir turist gelir ve onlara İngilizce bir
şeyler söyler. Ama onlar hiçbir şey anlamazlar. Turist Fransızca sorar, anlamazlar:Almanca sorar, yine
anlamazlar... Turist çaresiz yürür ve gider.
Dursun, arkadaşı Temel’e düner ve der ki:
-Temel, ben bir yabancı dil öğrenmeye karar verdim.
Temel, arkadaşına hayretle bakar:
Bir yabancı dil öğreneceksin de ne olacak?
Dursun:
-Baksana, adamın dediklerinden hiçbir şey anlamadık.
Temel:
-O adam üç dil biliyor, yine de derdini anlatamadı. Sen bir yabancı dille nasıl anlatacaksın?...
Öğretmenlik
Öğretmek: Bir öğrencinin bir şeyler öğrenmesini sağlamak. Belki de dünyanın en zor işlerinden biri.
Ancak zor olması, bu mesleği sevmeye engel değil. Bir öğretmenını sabırlı,sakin olması gerekiyor.
Öğretmenin öğrenciye sadece matematik,kimya,fizik,Türkçe,coğrafya gibi dersleri öğretmiyor. Aynı
zamanda öğrenciye bir birey olmayı, öğrenci olmayı ve kimi zaman da insan olmayı, sevmeyi , kurallara
uymayı, insanlara ve tüm canlılara saygılı olmayıükısaca hayatı öğretebiliyor. İşte bunu yapıyor öğretmen.
Bir insan yetiştirmenin zorluğunu anne ve babadan sonra en iyi biliyor. Çünkü eğitim ailede bitmiyor.
Öğretme aileden sonra bir kişinin hayatındaki en önemli insan haline geliyor, kimi zaman.
Tüm zorluklara rağmen keyifli bir iş öğretmenlik...Bir öğretmen
Aşk ve Zaman
Bir zamanlar, bütün dünyaların üzerinde yaşadığı bir ada varmış. Mutluluk, Üzüntü, Aşk ve
diğerleri...
Bir gün adaya doğru esen bir rüzgar duygulara,’Büyük bir fırtına gelip adayı yerle bir edecek.’
demiş. Bunun üzere, bütün duygular hızla adadan uzaklaşmış. Adada yalnız Aşk kalmış. Aşk adayı en
son ana kadar terk etmemiş. Aradan günler geçmiş ve o büyük fırtına gelmiş, adayı yerle bir etmış. Ada
tamamen sulara gömülmek üzereymiş, o zaman Aşk da adayı terk etmek istemiş, ama binmek için bir
teknesi yokmuş. Bu sebeple başkalarından yardım istemeye karar vermiş. Bu sırada Zenginlik çok çok
büyük bir teknenin içinde oradan geçmekteymiş. Aşk, ‘Zenginlik, beni de yanına alır mısın?’ diye
sormuş. Zenginlik,’Daha fazla para kazanmam gerek, bunun için sana zaman ayıramam.’ Deyip gitmiş.
Aşk, çok güzel bir yelkenliyle kendisine yaklaşan Kibir’den yardım istemiş. Kibir,’Sana yardım
edemem,Aşk.Sırılsıklamsın, bu halinle yelkenlimi bitirirsin.’ demiş. Aşk, bu sefer yakınlardaki
Üzüntü’den yardım istemiş: ’Üzüntü, izin ver seninle geleyim.’ diye yalvarmış. Üzüntü ise,’ Offf,Aşk o
kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var.’ Demiş ve oradan uzaklaşmış. Mutluluk da bu sırada
Aşk’ın yanında geçmiş, ama o kadar mutluymuş ki, Aşk’ın farkına bile varmamış. Aşk,’ Her şey bitti.’
diye düşünmüş. Bu sırada bir ses duymuş. Birisi,’ Gel Aşk, seni yanıma alayım.’ demiş. Bu Aşk’tan
daha yaşlıca birisiymiş. Onu teknesine alıp kurtarmış. Yeni bir kara parçasına varmışlar ve Aşk
tekneden inmiş, diğeri yoluna devam etmiş. Aşk kendini o kadar mutlu hissetmiş ki, kendini kurtaranın
adını sorumayı unutmuş. Sonradan,’Ona çok şey borçluyum.’ diye düşünüp Bilgi’ye,’Beni kim
kurtardı?’ diye sormuş. Bilgi ise, ‘O, Zaman’dı.’ diye cevap vermiş. ‘Neden bana yardım etti?’ diye
sormuş Aşk. Bilgi, gülümsemiş ve şüyle cevar vermiş:
‘Çünkü sadece Zaman,
Aşk’ın yüceliğini anlayabilir.
PİRAMİTLER
Piramitler, her biri 20 ton ağırlığında olan taşlardan yapılmıştır. Bu taşlar, yüzlerce kilometre öteden
getirilmiştir. Bu taşların nasıl getirildiği tam olarak bilinmemektedir. Piramit, kimin adına yapıldıysa
onun bulunduğu odaya yılda sadece iki defa güneş girmektedir. Bu günler, o kişinin doğduğu ve tahta
çıktığı günlerdir. Piramitlerdeki mumyalarda radyoaktif madde bulunmaktadır. Bu yüzden mumyaları
ilk defa bulan 12 bilim adamı kanserden ölmüştür.
Piramitlerin içinde bir çok teknolojik cihaz çalışmamaktadır. Su, bir kaç gün piramidin içinde kalırsa
tertemiz hâle gelmektedir. Piramidin içine konulan süt, bir kaç gün taze kalmakta ve yoğurt hâline
gelmektedir. Piramidin içindeki atıklar, etrafa hiç koku yaymadan mumya hâline gelmektedir. Kesik,
yanık gibi yaralar çok kısa sürede iyileşmektedir. Piramitlerin bazı odalarında ne olduğu
bilinmemektedir. Piramitlerin içi yazın soğuk, kışın sıcak olur. Piramitler, bu bilinenlere rağmen bugün
hâlâ sırrını korumaktadır.
Yan Gelip Yatmak
Yabancı bir turist, Ege’nin bir kıyı ilçesinde çok güzel bir ahşap koltuk gürmüş. Oradaki insanlara:
-Bu koltuğu kim yaptı? Ustası Yok mu? diye sormuş.
-Var, ama pek dükkanında oyurmaz, demişler.
-Nerede bulabilirim?
-Ya balık avlıyordur ya da bir ağacın altında yatıyordur
-Meraklı turist adamı aramaya başlamış,bir süre sonra gerçekten de onu bir ağacın altında bulmuş.
Yatıyormuş.
-Bu koltukları siz mi yapıyorsunuz?
-Evet ben yapıyorum.
-Bunlar harika dıstum. Bunu bana on dolara satar mısın?
-Elbette satarın.
-Bunları kaç günde yapıyorsun?
-Üç günde.
-Üç günde on dolar çok az. Kendine birkaç yardımcı al, bir günde bir koltuk yapmayı dene. Bu, ayda
otuz koltuk, yani üç yüz dolar eder. Sonra daha büyük bir mağaza açarsın. Günde on, belki yirmi koltuk
yaparsın ve ayda 6000-9000 dolar kazanırsın.
-Sonra, demiş uykucu.
-Ne demek sonra. Sonra zengin olur, yan gelip yatarsın,diye cevap vermiş turist.
Adam:
-Peki, ben şimdi ne yapıyorum? demiş.
чоң апа, чоң эне büyük anne (babaanne) бабушка (со стороны отца)
чоң ата büyük baba, dede (babanın дедушка (со стороны отца)
babası)
кайын ага, кайнага kayın birader старший брат мужа или жены
кайын ини, кайни kayın birader, kayın младший брат мужа или
жены
Kız kardeşim ve ben her gün öğleden sonra meşgul oluruz. Bizler öğleden sonra değişik çalışmalara
katılırız. Ben güreşi çok seviyorum. Her gün öğleden sonra antreman yapmaya giderim.
Antrenörüm benim için çok iyi güreştiğimi söyler. Ben gelecekte çok ünlü bir güreşçi olmak
istiyorum.
Kız kardeşim Nuran gelecekte çok başarılı bir piyanist olmak istiyor. Her gün derslerden sonra
piyano kursuna gider.
“ Futbol dünyasının unutulmaz yıldızlarından Maradona, 30 Ekim 1960 tarihinde Arjantin’in Lanus
şehrinde dünyaya
geldi. Maradona 8 çocuklu bir ailenin beşinci çocuğuydu. Tüm Arjantinli çocuklar gibi futbola küçük
yaşlarda ilgi duymaya başladı. 10 yaşında bir futbol kulubünde futbol oynamaya başladı. 1979 yılında
ilk golünü İskoçya’ya attı.1981yılında Arjantin’in güçlü futbol takımlarından Boca Juniors’la
şampiyonluk yaşayan Maradona, İspanyol Barselona, İtalyan Napoli futbol takımlarında futbol oynadı.
Maradona, Pele ile birlikte dünyanın en büyük futbolcularındandır. Futbolu bıraksa da unutulmaz bir
futbolcu olarak adını futbol tarihine yazdırmıştır.”