Professional Documents
Culture Documents
Mason Currey
Türkçesi:
Tülin Er
Sevinç Kayır
Kolektif Kitap ~ 36
Günlük Ritüeller - Büyük Eserlerin Yaratıcıları Nasıl Çalışır?
ISBN: 978-605-5029-06-7
Önsöz 17
Bir buçuk yıl boyunca hafta içi hemen her sabah beş buçuk-
ta kalktım, dişlerimi fırçaladım, bir fincan kahve hazırladım
ve son dört yüz yılın büyük zihinlerinden bazılarının aynen
bu şekilde çalışmaya nasıl koyuldukları –yani, en iyi eserleri-
ni oluşturmak için her gün zamanı nasıl kullandıkları, yara-
tıcı ve verimli olmak için nasıl bir program yaptıkları– konu-
sunda yazmaya çalıştım. Ele aldığım kişilerin günlük yaşam-
larının sıradan detayları –ne zaman uyudukları, yemek yedik-
leri, çalıştıkları ve endişelendikleri– üstüne yazarak, onların
kişilikleri ve kariyerleri hakkında özgün bir bakış açısı sağla-
mayı; alışkanlık olduğu üzere, sanatçıların eğlenceli portrele-
rini çizmeyi umuyordum. Fransız gastronom Jean Anthelme
Brillat-Savarin bir defasında, “Bana ne yediğini söyle, sana ne
olduğunu söyleyeyim,” diye yazmıştı. Bense, bana saat kaç-
ta yemek yediğini ve sonrasında şekerleme yapıp yapmadığı-
nı söyle,” diyorum.
Bu bakımdan elinizde tuttuğunuz kitap, ürünün kendi-
siyle değil, yaratıcı faaliyetin gerçekleştiği koşullarla ilgili;
anlamdan ziyade üretimle ilgileniyor. Ama ayrıca kaçınılmaz
biçimde kişisel. (John Cheever, iç dünyanızdan bir şeyleri
afişe etmeden bir iş mektubu bile yazamayacağınızı söylerdi;
ne kadar doğru, değil mi?) Benim kitapta esas ilgilendiğim,
17
GÜNLÜK RİTÜELLER
18
BÜYÜK ESERLERİN YARATICILARI NASIL ÇALIŞIR?
19
GÜNLÜK RİTÜELLER
20
BÜYÜK ESERLERİN YARATICILARI NASIL ÇALIŞIR?
21
Günlük Ritüeller
W. H. Auden
(1907 - 1973)
“Akıllı insanda rutin, ihtirasın işaretidir,” diye yazmıştı Au-
den 1958’de. Bu doğruysa, o halde Auden kendi kuşağının
en ihtiraslı insanlarından biriydi. Şair, takıntılı bir şekilde
dakikti ve hayatı boyunca da sıkı bir programa bağlı kalarak
yaşadı. “Tekrar tekrar saatine bakar,” demişti Auden’in misa-
firlerinden biri. “Yeme, içme, yazma, alışveriş yapma, çapraz
bulmaca çözme ve hatta postacının gelişi... tüm bunlar daki-
kası dakikasına belliydi ve hepsine eşlik eden rutinler vardı.”
Auden, bunun gibi askeri dakikliğe sahip bir yaşamın, yara-
tıcılığı için elzem olduğuna inanıyordu; ilham perisini kendi
programına göre eğitmenin bir yoluydu bu. “Modern bir stoa-
cı, tutkuyu kontrol etmenin en kesin yolunun zamanı kontrol
etmekten geçtiğini bilir: Gün içinde ne yapmak istediğinize
ya da ne yapmanız gerektiğine karar verin, sonra onu her gün
kesinlikle aynı zaman aralığında yapın, böylece tutkularınız
başınıza dert olmayacaktır,” diyordu.
Auden sabahları saat altıdan hemen sonra kalkar, kendine
kahve yapar ve belki bir tur çapraz bulmaca çözdükten sonra
çalışmaya otururdu. Zihninin en iyi çalıştığı zaman aralığı sa-
bah yediyle on bir buçuk arasıdır ve onun da bu saatlerden is-
tifade etmeyi kaçırdığı pek görülmemiştir. (Gece kuşu olmayı
aşağılardı: “Ancak ‘dünyanın Hitlerleri’ gece çalışır; hiçbir dü-
rüst sanatçı böyle çalışmaz.”) Auden genellikle öğle yemeğin-
den sonra tekrar çalışmaya başlardı ve akşamüstüne kadar de-
vam ederdi. Kokteyl saati tam olarak altı buçukta başlardı; şair
o saatte kendisi ve varsa misafirleri için birkaç tane sert votka-
martini hazırlardı. Ardından akşam yemeğine oturulurdu; ye-
25
GÜNLÜK RİTÜELLER
mekte de bol bol şarap içilir, bunu daha fazla şarap ve sohbet
izlerdi. Auden erken yatardı, asla on birden sonraya kalmazdı
ve yaşlandıkça bu saat dokuz buçuğa kadar düştü.
Şair enerjisini ve konsantrasyonunu korumak için amfeta-
mine güvenirdi; pek çok insanın her gün multivitamin alması
gibi, her sabah bir doz Benzedrin alırdı. Geceleri uyumak için-
se Seconal ya da başka bir sakinleştirici kullanırdı. Bu rutini
–kendisi buna “kimyasal hayat” diyordu– yirmi yıl boyunca,
ta ki haplar artık etki etmez hale gelene dek sürdürdü. Auden
amfetaminleri, alkolün, kahvenin ve tütünün yanı sıra, “zi-
hin mutfağı”nda bulunan “emek koruma araçları”ndan biri
olarak görüyordu; bununla birlikte “bu mekanizmaların son
derece ham olduğunun, aşçıda hasar oluşturmasının ve daimi
bir ruhsal çöküntüye yol açmasının muhtemel olduğunun”
da gayet farkındaydı.
Francis Bacon
(1909 - 1992)
Bacon, dışarıdan bakan birine karmaşadan besleniyormuş
gi-bi görünürdü. Atölyelerine, boya lekeleriyle kaplı duvarla-
rı ve yerlerde diz boyuna gelen kitap, fırça, kırık mobilya ve
başka döküntülerden oluşan yığınlarla olağanüstü bir kaos
hâkimdi. (Daha düzenli bir dekorun yaratıcılığını köstekle-
diğini söylerdi.) Bacon resim yapmadığı zamanlarda, hedo-
nistik uçlarda gezen bir yaşam sürerdi; günde pek çok zengin
öğün yer, muazzam miktarda alkol tüketir, elinin altında han-
gi uyarıcı varsa onu alır ve genellikle geç saatlere kadar ayakta
kalıp çağdaşlarının hepsinden daha sıkı partilerdi.
26
BÜYÜK ESERLERİN YARATICILARI NASIL ÇALIŞIR?
27
GÜNLÜK RİTÜELLER
Simone de Beauvoir
(1908 - 1986)
Beauvoir, 1965’te The Paris Review’a, “Genel olarak, güne
başlamayı sevmesem de çalışmaya koyulmak için hep acele
ederim,” demişti. “Önce çay içerim, ardından saat on civa-
rında masanın başına oturup bire kadar çalışırım. Ardından,
arkadaşlarımla görüşürüm ve daha sonra beşte tekrar çalış-
maya başlar ve dokuza kadar devam ederim. Öğleden sonra
ipin ucunu yakalamakta hiç güçlük çekmem.” Gerçekten de
Beauvoir çalışma konusunda pek sıkıntı yaşamazdı, hatta bu-
nun tam tersi geçerliydi – her yıl çıktığı iki-üç aylık tatillerde
sıkılır ve işinden ayrı kaldığı birkaç haftadan sonra kendini
rahatsız hissederdi.
Her ne kadar Beauvoir’ın işi her şeyden önce gelse de,
Jean-Paul Sartre ile 1929’dan Sartre’ın 1980’deki ölümüne
dek sürdürdükleri ilişki günlük programını da belirliyordu.
(Onlarınki biraz garip bir cinsellik de barındıran entelektü-
el bir ortaklıktı; Sartre’ın ilişkilerinin başında önerdiği bir
anlaşmaya göre, birbirlerine her şeyi anlatmaları şartıyla her
iki eş de başka sevgililer edinebiliyordu,) Beauvoir genellikle
sabahları yalnız başına çalışıyor, öğle yemeğinde Sartre’a ka-
28
BÜYÜK ESERLERİN YARATICILARI NASIL ÇALIŞIR?
29