Professional Documents
Culture Documents
Ortaçağ Ve Yeniçağ Türk Devletleri Tarihi (TAR203U) PDF
Ortaçağ Ve Yeniçağ Türk Devletleri Tarihi (TAR203U) PDF
Yazarlar
Prof.Dr. ‹lhan ERDEM (Ünite 1)
Prof.Dr. Üçler BULDUK (Ünite 2)
Doç.Dr. Yunus KOÇ (Ünite 3, 7, 8)
Prof.Dr. Tufan GÜNDÜZ (Ünite 4-6)
Editör
Prof.Dr. Tufan GÜNDÜZ
ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹
‹çindekiler iii
‹çindekiler
Önsöz ............................................................................................................ viii
Karakoyunlular......................................................................... 84 4. ÜN‹TE
KARAKOYUNLU ADI.................................................................................... 85
KARAKOYUNULARIN TAR‹H SAHNES‹NE ÇIKIfiI...................................... 86
BAYRAM HOCA (1351-1380) ....................................................................... 86
KARA MEHMET (1380-1389) ........................................................................ 87
KARA YUSUF (1389-1420) ............................................................................ 88
‹SKENDER (1420-1438) ................................................................................. 91
C‹HAN fiAH (1437-1467) ............................................................................. 93
HASAN AL‹ (1467-1469)................................................................................ 95
Özet ............................................................................................................... 96
Kendimizi S›nayal›m ..................................................................................... 97
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› ............................................................ 98
S›ra Sizde Yan›t Anahtar› .............................................................................. 98
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek Kaynaklar ............................................... 99
Önsöz
Asya’dan Avrupa içlerine kadar yay›lm›fl olan Türklerin bulunduklar› co¤rafya-
larda hemen teflkilatlan›p devletler meydana getirmeleri, onlar›n güçlü bir devlet
kültürüne sahip olmalar› ile ilgilidir. Bu kültürün temelinde sadece göçebe gele-
nekler de¤il, daha tarih sahnesine ilk ç›kt›klar› dönemlerde oluflmaya bafllayan
yerleflik kültürün de tesiri bulunmaktad›r. Bununla birlikte Türklerin en önemli
özellikleri hakim olduklar› co¤rafyalardaki yerel halklar›n kültürel özellikleri ve
yönetim anlay›fllar›na uygun olarak benimsenebilir bir idare tarz› ortaya koymala-
r›d›r. ‹slam öncesi Türk devlet anlay›fl›na göre hakan, Tanr› taraf›ndan yeryüzün-
deki ifllerin düzene konulmas› için görevlendirilmifltir. Bu yönüyle Türk hakan›
Tanr›n›n yeryüzündeki temsilcisidir. Bu anlay›fl Türklerin Müslüman olmaya bafl-
lamas›yla k›smen de¤iflikli¤e u¤ram›fl ve Türk hakan› ayn› zamanda ‹slam’›n yay›l-
mas› görevini de üzerine alm›flt›r.
Türk devlet anlay›fl›nda bir kiflinin hakan olmas› için onun Tanr› taraf›ndan
“Kut” lanmas› gerekir. Kut yönetme gücünün Tanr›’dan al›nmas› demek olup bu-
günkü anlay›fl›m›za göre liderlik karizmas›n›n ilahi kayna¤›n› gösterir. Bununla
birlikte bir kiflinin lider olarak ortaya ç›kmas›nda temel gereklilik bey veya belli
bir kiflisel statüye veya unvana sahip olmas›d›r. Bu statü veya unvan onu di¤er in-
sanlardan ay›r›r, etraf›nda onu destekleyen kiflilerin ço¤almas›n› sa¤lar. ‹kinci afla-
mada ise onun liderlik karizmas›n›n bulunmas›, etraf›nda toplanan insanlar›n
onun liderli¤ine hem ihtiyaç duymas› hem de inanmas›d›r. Bey veya unvan sahi-
bini di¤erlerinden ay›ran temel özellik de budur. Bu iki özelli¤e sahip olan bey
veya unvan sahibinin halk›n›n beklentileri do¤rultusunda halk› veya mensup
oldu¤u dinin ad›na savafllara girmesi ve kahramanl›klar göstermesi, halk›n› düfl-
mandan veya baflka tehlikelerden korumas› onun liderlik karizmas›n› parlat›r ve
ona duyulan güveni art›r›r. Son aflamada ise adaletli bir idare için teflkilatlanmas›-
n› tamamlamas› gerekir. Böylece devlet ortaya ç›kar. Türklerin tarih boyunca hâ-
kim olduklar› her co¤rafyada k›sa zamanda teflkilatlan›p çok say›da devlet kurma-
lar›n›n sebebi budur.
Öte yandan Türkler, Hindistan, ‹ran, M›s›r gibi nüfusu kalabal›k olan ülkeler-
de hakimiyet kurduklar› zaman yerel kültürlerden ve devlet anlay›fllar›ndan da ge-
nifl ölçüde istifade etme yoluna gitmifllerdir. Bu durum onlar›n yüksek hoflgörü ve
adalet duygular›na sahip olduklar›n›n bir göstergesidir. Ancak bu anlay›fl modern
araflt›rmac›lar taraf›ndan yanl›fl alg›lanm›fl ve ço¤u zaman bu hanedanlar›n Türk
olmad›klar› gibi bir yan›lg›ya düflülmüfltür. Bu yan›lg›da Orta Asya devlet gelene-
¤inde yer alan devlet kurmufl ve yönetmifl hanedanlara ba¤l› olma anlay›fl› da yat-
maktad›r. Örne¤in Timurlular Türk olduklar› halde kendilerini Cengiz soyundan
göstermeye gayret etmifllerdir.
Hindistan’a hakim olan Delhi Türk Sultanl›klar› ve Babürlüler de bu cümleden-
dir. Özellikle Türklerin Hindistan gibi yönetilmesi hayli zor olan, çok çeflitli ›rklar,
dinler ve kültürleri bar›nd›ran bir co¤rafyaya hakim olmas›n› ve yüzy›llar boyu yö-
netmesini Türklerin ifli olamayaca¤›n› düflünenler onlar› Mo¤ol olarak nitelendir-
mifllerdir. Oysa her ikisi de Türk hanedanlard›r.
Önsöz ix
Editör
Prof.Dr. Tufan GÜNDÜZ
ORTAÇA⁄ VE YEN‹ÇA⁄ TÜRK DEVLETLER‹
1
TAR‹H‹
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Do¤u Anadolu ‹lk Türk Beyliklerinin tarihsel rolünü aç›klayabilecek,
N
Malazgirt Savafl›n›n önemi ve Anadolu’da bafllatt›¤› de¤iflimi aç›klayabilecek,
Do¤u Anadolu’da kurulan ilk beyliklerin miras›n› aç›klayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Malazgirt • O¤uz Boylar›
• Anadolu’nun Fethi • Do¤u Anadolu
‹çindekiler
verdi. 640 y›l›nda Müslüman Araplar, bu yerel beyler ile de anlaflarak Do¤u Ana-
dolu’nun büyük bir k›sm›n› ele geçirdiler ve bölgede yeni bir dönemin bafllamas›-
na yol açt›lar. Üç as›r sürecek Müslüman-Arap hakimiyeti süresince, Do¤u Anado-
lu’da Sami kökenli yeni koloniler kuruldu. ‹ran ve H›ristiyan kültürünün yan› s›ra
‹slam kültürü de benimsendi. Böylece bölge çok kültürlü etnik mozaik haline gel-
di. Bu dönemde Anadolu’da Bizans-‹slam Dünyas› s›n›r›n› Tarsus, Malatya ve Er-
zurum yay› oluflturuyordu. 9. as›rdan itibaren Bizans ile Abbasilerin temsil etti¤i ‹s-
lam Dünyas›nda çat›flmalara bafllad›¤› zaman Do¤u Anadolu’nun büyük k›sm›,
Türkçe’de “uç” olarak adland›rabilece¤imiz birer sugur ve avas›m bölgesi oldu.
Abbasiler Bizans’a karfl› koyabilmek için sadece Müslüman Araplar› de¤il Orta As-
ya’dan, Horasan’dan çok say›da Türk as›ll› savaflç›lar› da bölgeye yerlefltirdi. Uzun
ve y›prat›c› savafllar her iki taraf›n s›n›r bölgelerinde yeni bir yaflam biçimi ve kül-
türü yaratt›. Savafllar dinsel bir içerik kazand›. Gaza ruhu canland› ve hayat tarz›
haline geldi.
10. Yüzy›l›n ortalar›nda bafllayan yeni kabile hareketleri, ‹slam Dünyas›nda
ekonomik ve sosyal alt-üst oluflun yan›nda siyasi parçalanma da getirdi. Bu ortam-
dan yaralanan Bizans imparatorlar› yavafl da olsa Do¤u Anadolu’ya hakim oldular.
Bu zamanda bölgede önemli yerel güçler olarak Van gölü havzas›nda Vaspuragan
Ermeni prensli¤i, Erzurum’un Kuzey-Do¤usu ile Artvin yörelerinde Gürcü-Ermeni
kar›fl›m› Aflot-Bagratiler Tiflis’te Müslüman-Arap Cafero¤ullar›, Diyarbekir bölge-
sinde Kürt as›ll› Mervaniler’i sayabiliriz. Bunlardan Bagratiler XI. asr›n bafl›nda böl-
gede en büyük güç haline gelmifllerdi. Bagratiler’in gücünden rahats›z olan impa-
rator Vasil 1001 y›l›ndan itibaren Gürcüler üzerine yürüdü ve 1023’e kadar onlar›
Erzurum-Ardahan hatt›n›n gerisine att›. S›ra Ani ve Vaspuragan’a gelmiflti. ‹flte tam
bu s›rada Ça¤r› Bey 6.000 O¤uz savaflç›s›yla yörede gözüktü. O, Van Gölü havza-
s›n› kuzeyden güneye bafltan bafla dolaflt›. Bölgenin Türkmenlerin mekan tutmas›
için uygun özellikler tafl›d›¤›n› gördü ve vaziyeti soydafllar›na müjdeledi. Türkmen-
lerin Do¤u Anadolu’da gözükmesi Bizans’› telaflland›rd›. Vaspuragan bölgesi sürat-
le ele geçirilerek bir Bizans eyaleti haline getirildi. Ermeniler de Kapadokya’ya göç
ettirildi. 1040’l› y›llar›n bafl›nda Bizans ‹mparatorlu¤u Do¤u Anadolu’nun büyük
bir k›sm›na hakim olarak s›n›rlar›n› Azerbaycan’a kadar uzatm›fllard›. Ayr›ca
güneyde Urfa ve çevresine hükmetmekteydiler.
Bu ortamda “Do¤u-Anadolu Türk Devletleri”nin oluflumuna zemin haz›rlaya-
cak Türkmen harekat› 1040 y›l›nda büyük Selçuklu Devletinin kuruluflu ile gerçek
anlamda bafllad›. 1054 y›l›nda Tu¤rul Bey’in Van gölü havzas›na (Vaspuragan) ger-
çeklefltirdi¤i sefer yeni bir bafllang›ç oldu. Bu tarihten itibaren bizzat Arran ve
Azerbaycan üzerinden Selçuklu flehzadeleri taraf›ndan yönetilen ve Türkmen emir-
lerince yürütülen ak›nlar çok etkili oldu. Kars ve Erzurum çevresinin yan› s›ra Türk
nüfuzu Sivas Malatya’ya kadar uzand›. Bayburt, Kögonya, Kemah, Ahlat, Ercifl ele
geçirildi. Alp Arslan döneminde Ani’nin fethi, Kafkasya’n›n denetim alt›na al›nma-
s› ve Gürcülerin Kür nehrinin kuzeyine at›lmas› sonucu Türkmen ak›nlar› Orta
Anadolu’yu kadar ulaflt›. Konya ve Kayseri Türkmen beyliklerince al›nd›. Urfa yö-
resi de a¤›r flekilde tahrip edildi. Ancak as›l fetih ve yerleflim 26 A¤ustos 1071 y›-
l›nda Malazgirt ovas›nda Bizans ordusunun yok edilip ‹mparatorun esir al›nmas›n-
dan sonra oldu. Selçuklu hükümdar› Alp Arslan’›n bütün samimiyetine ra¤men ye-
ni Bizans yönetimi anlaflmaya yanaflmay›nca büyük harekat bafllat›ld›. Artuk, Tu-
tak, Mengücük, Daniflmend, Saltuk gibi naml› Türkmen beyleri ile Kutalm›flo¤lu
Alp ‹lek, Devlet ve Süleyman fiah gibi fiehzadeler büyük O¤uz kitleleri eflli¤inde
Anadolu’da fetihler yapt›lar. Bu büyük hadise sonucunda bir tarafta Do¤u Anado-
1. Ünite - Anadolu’da ‹lk Türk Beylikleri 5
lu Türkmen beylikleri do¤arken di¤er taraftan Bat›’da ‹znik merkezli Türkiye Sel-
çuklular› devleti kuruldu. Büyük Selçuklu hükümdarlar› güçlü olduklar› dönemler-
de Anadolu’daki Türkmen emirlerini ve beylerini kontrol alt›nda tuttular. Ancak
Melikflah’›n daha sa¤l›¤›nda bafllayan parçalanma, bu fatih beylerin ba¤›ms›zl›k
e¤ilimlerini güçlendirdi. Esasen ‹dari mekanizmada feodaliteye zemin haz›rlayan
ikta sistemi de Do¤u Anadolu’ya hakim Türkmen beylerinin iflini kolaylaflt›r›c› bir
unsur oldu. 1085 y›l›nda Diyarbekir bölgesinin zabt› Do¤u Anadolu’da Türkmen
varl›¤› aç›s›ndan yeni bir dönüm noktas› oldu. Bu dönemde Amid’de ‹nal O¤ulla-
r›, Bitlis ve Erzen’de Dilmaç O¤ullar›, Harput’ta Çubuk O¤ullar› Beyli¤i kuruldu.
Ard›ndan Haçl› seferlerinin yaratt›¤› yeni ortam ve Selçuklularda Tapar-Bekyaruk
Mücadelesi Do¤u Anadolu’da Mardin ve H›sn-› Keyfa’da Artuklu, Ahlat’ta da Sök-
menliler’in do¤ufluna sebebiyet verdi. Daha Alp Arslan zaman›nda kurulan Danifl-
mendliler, Saltuklular ve Mengücükliler ile beraber bölgenin siyasi oluflumu ta-
mamland› ve iki as›r sürecek yeni bir devir bafllad›. Bu süre zarf›nda Do¤u Anado-
lu büyük bir istikrar ve refaha kavufltu. Türkmen beylikleri birbirleriyle hemen hiç
kavga etmediler. Bütün enerjilerini halk›n refah› ve geliflimi için harcad›lar. Pek
çok Türkmen’i bölgeye yerlefltirdiler ve yerli halkla beraber yeni bir sosyo-kültürel
geliflme bafllatt›lar. Bölgeyi mimari aç›dan sanat de¤eri yüksek eserlerle donatt›lar.
Cami, medrese, çarfl›, yol, kervansaray, imaret, zaviye, hamam SIRAve S‹ZDE
kümbetler ile SIRA S‹ZDE
doldurdular. Bölge 12. Asr›n ortalar›nda art›k bir Türk ülkesi haline gelmeye bafl-
lad›. Kendi aralar›nda büyük bir dayan›flma gösteren Türkmen beyleri, bat›dan Bi-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
zans ve Haçl›, kuzeyden Gürcü ve Güneyden Eyyübi sald›r›lar›na karfl› bölgeyi,
hatta Anadolu’yu baflar›yla savundular.
Ancak 12. asr›n sonunda ortaya ç›kan konjonktürde BüyükSSelçuklular›n
O R U tarih S O R U
sahnesinden çekilmesi, Gürcüler’in artan sald›r›lar› ve nihayet Eyyübi tehdidi bey-
liklerin yaflama sans›n› azaltt›. Bu ortamda Do¤u Anadolu Türkmen D ‹ K K Abeylikleri
T ter- D‹KKAT
cihlerini, Anadolu’yu Bat›’dan Do¤u’ya birlefltirerek tek bir Türk devleti olma mü-
cadelesi veren Türkiye Selçuklular› lehine kulland›lar ve bütün kültürel, etnik ve
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
sosyal miraslar›n› onlara devrettiler.
Do¤u Anadolu’daTükmen beyliklerinin b›rakt›¤› etnik, sosyo-ekonomik ve kül-
türel miras bugün dahi yaflamakta ve bask›n bir unsur olarakAMAÇLARIMIZ
varl›¤›n› korumakta- AMAÇLARIMIZ
d›r. fiimdi, s›ra ile bu beyliklerin tarihini görelim:
olan bölgeye çekildi; k›sa süre sonra da Selçuklu Sultan› Muhammed Tapar tara-
f›ndan Ba¤dat flahneli¤ine tayin edildi. Artuklular, H›sn›keyfâ (Hasankeyf), Mardin
ve Harput olmak üzere üç kol halinde hüküm sürmüfllerdir.
mak üzere, Palu, Mazgirt, Çemiflkezek, E¤in, Arapgir, Genç ve Dersim’in güneyini
hâkimiyet sahas›na alarak bir beylik kurmufltu. 1085 y›l›nda, Büyük Selçuklular ta-
raf›ndan Harput’un kendisine ›ktâ edilmesiyle Çubuk Bey’in kurmufl oldu¤u bu
Türkmen Beyli¤i, Belek Gazi’nin Harput’u zapt›yla 30-35 y›l kadar k›sa bir ömürle
sona ererek bölgeye Artuko¤lu Belek hâkim olmufltur.
Artuk Bey’in torunu olan Belek b. Behram, 1112 y›l›nda Harput’a hâkim olmufl
ve Palu merkez olmak üzere burada kendi beyli¤ini kurmufltu. Belek, amcalar›
Sökmen ve ‹lgazi ile birlikte Haçl›lara karfl› bir çok mücadeleye girmifltir. Belek, 6
May›s 1224’de muhasara alt›nda tuttu¤u Menbiç kalesinden at›lan bir ok ile flehit
edildi. Ayn› sülâleden Süleyman Harput’u elinde tuttu ise de çok k›sa bir süre ölü-
müyle flehir s›ras›yla H›sn-› Keyfâ sahibi Davud’a, o¤lu Kara Arslan’a ve torunu
Muhammed Mehmed’e intikal etti (1165/1166). Nureddin Muhammed’in 1185/86
y›l›nda ölümünden sonra, kardefli ‹madüddin Ebu Bekir burada bu hanedan›n ay-
r› bir flubesini kurdu. Kardeflinin ölümü s›ras›nda, o Musul’da, Selâhaddîn’in ordu-
sunda bulunuyordu. Bu haberi al›r almaz taht› ele geçirmek amac›yla hemen H›sn-
› Keyfâ üzerine yürüdü. Fakat ye¤eni II. Sökmen daha çabuk davranarak kaleyi eli-
ne geçirmifl ve Selâhaddîn taraf›ndan hükümdar olarak tan›nm›flt›. Ebu Bekir bu
vaziyet karfl›s›nda Harput ve civar› hâkimiyeti ile yetinmek zorunda kalm›flt›. Ebû
Bekir 1204 y›l›nda ölünce, yerine Nizameddin ‹brahim geçti. ‹brahim’in, Ahmed ve
H›z›r adlar›nda iki o¤lu vard›. H›sn-› Keyfâ ve Âmid flubesinin hükümdar› olan
Mahmud 1205 y›l› bahar aylar›nda Harput’u muhasara etmesine ra¤men bir netice
alamam›flt›r. Bu son Harput Artuklu hükümdar› da Eyyûbi hâkimiyetini tan›mak-
tayd›. ‹zzeddin Ahmed döneminde Harput, geçici olarak 1227’de Celaleddin Har-
zemflah taraf›ndan iflgal edilmifl, bir ara da geçici bir süre Mo¤ollar›n eline geçmifl-
tir. Anadolu’da siyasî birli¤i sa¤lamaya çal›flan Sultan Alâeddin Keykubad, 1234 y›-
l›nda, zaman zaman Eyyubîlerle iflbirli¤i yapan Harput Artuklular› üzerine yürüye-
rek flehri kuflat›p ele geçirdi. Harput Artuklular›’n›n hâkimiyetine son veren Türki-
ye Selçuklu Sultan›, son Harput Artuklu hükümdar›n› affederek ona Ilg›n ve Akfle-
hir’i dirlik olarak verdi. Böylece 1185 y›l›nda ‹madeddin Ebû Bekir taraf›ndan ku-
rulmufl olan Harput Artuklular› tarihe kar›flt›.
tan› I. K›l›ç Arslan’a karfl› Çavl›’n›n saf›nda yer ald›. K›l›ç Arslan 1107’de yap›lan sa-
vafl› kaybetti ve Habur suyunu at›yla geçmek isterken bo¤ularak öldü. Zaferden
sonra Mevdud, Harran’›n idaresini ‹lgazi’ye verdi.
‹lgazi 1113 ve 1117 y›llar›nda D›maflk ve Haleb’e sald›ran Haçl›lar ile mücade-
le ederken bir yandan da Selçuklular ile rekabete giriflti Halk taraf›ndan Halep’e
davet edilen ‹lgazi, Aksungur Porsukî’den önce davrand› ve o¤lu Timurtafl ile be-
raber gelerek flehri teslim ald›. Böylece Suriye Selçuklular›’n›n Halep Melikli¤i so-
na erdi (May›s 1117). Halep’ten sonra Balis ve Buzaa’y› ele geçiren ‹lgazi, Antakya
hâkimi Roger komutas› alt›ndaki Haçl› ordusunu Tellafrin vadisinde büyük bir
bozguna u¤ratt›. Roger bu savaflta öldü (Haziran 1119). ‹slâm aleminde büyük se-
vinç yaratan bu zafer neticesinde Halep, Haçl› tehdidinden kurtuldu. Haçl›larla
yapt›¤› savafllarda ünü çok artan ‹lgazi, Irak Selçuklu Sultan› Mahmud taraf›ndan
Gürcüler üzerine sefere tayin edildi. Bu seferden muvaffak olamadan dönmesine
ra¤men (1121), sultan yan›ndaki itibar›n muhafaza eden ‹lgazi, bir süre sonra Mey-
yafarikin (Silvan)’in ›kta›n› Sultan Mahmud’dan ald›. Bu ünlü Artuklu Beyi, Haçl›-
lara karfl› yan›nda ye¤eni Belek ve Atabeg Tu¤tekin oldu¤u halde Zerdana kalesi
üzerine sefere ç›kt›¤› bir s›rada hastaland›. Önce Halep’e, sonra Mardin’e ve daha
sonra da Meyyafârikin’e gitti ve 19 Kas›m 1122 Pazartesi günü yaklafl›k altm›fl ya-
fl›ndayken öldü.
‹lgazi’nin ölümünden sonra o¤ullar›ndan Süleyman Meyyafarikin’e, Timurtafl
Mardin’e, ye¤eni Süleyman da Halep’e hâkim oldular. Hüsameddin, Haleb’i de hâ-
kimiyeti alt›na ald› (1124). Ancak Timurtafl’›n tecrübesizli¤i Halep halk›n› kendisin-
den so¤uttu ve Halep daha sonra Emîr Aksungur el-Porsukî’nin eline geçti. Timur-
tafl, kardefli Süleyman’›n ölümünden sonra Meyyafârikin’e de sahip oldu, fakat Mu-
sul Atabegi Zengi’nin Nusaybin’i ele geçirmesine engel olamad›. Timurtafl’›n 1152-
53 y›l›nda ölümünden sonra yerine o¤lu Necmeddin Alp› geçti. O da kardefllerin-
den Cemaleddin’i Hani, Silvan ve Kulp beldelerine, Behram’› ise Dâra’ya emir ta-
yin etti. Necmeddin Alp›, Nûreddin Mahmud ile ittifak yapt›. 1176 y›l›nda ölen Al-
p›’n›n yerine o¤lu II. Kutbuddin ‹lgazi hükümdar oldu. Mardin’deki büyük camiyi
yapt›ran ‹lgazi zaman›nda Eyyûbî hükümdar› Selâhaddîn Harran, Habur, Dâra ve
Nusaybin gibi merkezleri zaptetti. Selâhaddin’in ülkesini tehdidi karfl›s›nda II. ‹lga-
zi, daha çok II. K›l›ç Arslan ile müttefik kald›. onun 1184 y›l›nda ölümüyle küçük
yafltaki o¤lu Hüsameddin Yavlak Arslan tahta geçti. Onun zaman›nda Ahlat fiah› II.
Sökmen, Mardin Artuklular›n› himâyesi alt›na ald› ve Nizameddin Alpkufl adl› bir
memlükünü hükümet iflleri ile görevlendirdi. Selâhaddin Eyyûbi, II. ‹lgazi zama-
n›ndan beri Artuklular’›n iç ifllerine müdahale etmekteydi. Eyyûbiler Ahlat fiah› II.
Sökmen’in ölümünden sonra Meyyafârikin’i geri almaya muvaffak oldu ise de
uzun süre hâkimiyetleri alt›nda tutamad›lar. Selâhaddin’in 1193 y›l›nda ölümü Mar-
din Artuklular›’n› biraz rahatlatt›. Fakat bu defa do¤udan gelen yo¤un Türkmen
göçleri içtimaî sars›nt›ya sebep oldu. Yeni Eyyubî hükümdar› el-Melikü’l-Âdîl çok
geçmeden Mardin’i kuflatt›. Eyyûbi tehlikesinin kendi ülkesini de tehdit etti¤ini gö-
ren Musul Atabegi Arslanflah, Yavlak Arslan’›n yard›m›na kofltu. Neticede Eyyûbi-
ler ma¤lup olarak Mardin’den çekildiler (1199). Ancak el-Melikü’l-Âdil, o¤lu el-Me-
likü’lEflref’i 1202 y›l›nda büyük bir ordu ile Mardin üzerine gönderdi. Zor durum-
da kalan Mardin Artuklular›, Halep Hükümdar› el-Melikü’l-Zahir’in arac›l›¤› ile Ey-
yûbiler’in hâkimiyeti alt›na girmeye mecbur oldular.
Yavlak Arslan’dan sonra kardefli Artuk Arslan Mardin’de hükümdar oldu. Onun
zaman›nda Anadolu Selçuklular› Eyyûbiler’i ma¤lup ederek Do¤u Anadolu’da hâ-
kimiyetlerini kurdular. Artuk Arslan bu durumdan faydalanarak Alâeddin Keyku-
1. Ünite - Anadolu’da ‹lk Türk Beylikleri 9
bad’a tâbi olup Eyyûbiler’e karfl› ittifak yapt›. Ancak Eyyûbi hükümdar› el-Melikü’l-
Kâmil 1236 y›l›nda Urfa ve Harran’› iflgal etti. Alâeddin Keykubad’dan sonra Ana-
dolu Selçuklu Sultan› olan II. G›yaseddin Keyhüsrev, Eyyûbiler’in elinden kurtar-
m›fl oldu¤u yerlerden Sincar ve Nusaybin’i Artuk Arslan’a ikta olarak verdi. Otuz
befl y›ll›k hükümdarl›ktan sonra 1239 y›l›nda ölen Artuk Arslan’›n yerine o¤lu Nec-
meddin Gazi geçti. O da Eyyûbiler’in kendi aralar›ndaki geçimsizliklerden faydala-
narak Meyyâfarikin Eyyûbi hâkimi Melik fiehabeddin Gazi ile Halep Eyyûbilerine
karfl› anlaflt›. Urfa, Harran ve Cezire’yi ele geçirdi. Mo¤ollar Necmeddin Gazi’nin
hâkimiyeti s›ras›nda Diyarbekir ve Meyyâfarikin yöresine girdiler (1252). Suruç,
Harran ve Urfa’ya kadar ya¤ma ak›nlarda bulunup 1256 y›l›nda da Harput ve Ma-
latya bölgelerini iflgal ettiler. Mo¤ol hakan› Hülâgü 1257’de Suriye seferine gider-
ken Yaflmut kumandas›nda bir birli¤i Mardin ve Meyyâfarikin’i zaptetmekle görev-
lendirdi. Bu Mo¤ol birli¤i Meyyâfarikin’i uzun bir kuflatmadan sonra ele geçirdi.
Mardin müstahkem bir kaleye sahip oldu¤undan sekiz aydan fazla dayand›. Ancak
flehirde açl›k bafllad› ve veba salg›n› ç›kt›. Bu s›rada Necmeddin Gazi de hastal›¤a
yakaland› ve öldü. Yerine o¤lu Kara Arslan geçti (1260).
Mo¤ol Nüfuzu
Mo¤ol bask›n› karfl›s›nda çaresiz kalan Kara Arslan, Dârâ, Habur, Nusaybin ve Re-
sülayn’›n Artuklular’a geri verilmesi karfl›l›¤›nda Mo¤ol hâkimiyetini tan›d›. Kara
Arslan Mo¤ol felaketini atlat›nca onlar›n tabiyetinde (1259-1291) uzun ve sakin bir
hayat sürmüfl ve bu sayede küçük Artuklu Devleti’ne bir buçuk as›rl›k bir ömür
sa¤lam›flt›r. Bir çok hükümdar Mo¤ol darbeleri ile taht, hayat ve devletlerini kay-
bederlerken Kara Arslan bu suretle Mardin Artuklular›’n›n hayat›n› uzatm›flt›r. Mo-
¤ollar’›n 1260’ta Musul, 1281’de Suriye seferlerine Kara Arslan da kat›ld›. Otuz üç
y›ll›k hükümdarl›ktan sonra ölen Kara Arslan’›n yerine o¤lu fiemseddîn Davud geç-
ti. Hükümdarl›¤›n›n üçüncü y›l›nda ölen Davud’un yerine de kardefli II. Necmed-
din Gazi tahta ç›kt› (1294). Bu hükümdar zaman›nda Mardin Artuklular›’n›n ‹lhan-
l›lar’a yak›nl›¤› daha da artt›. Necmeddin Gazi 1312 y›l›nda öldü ve yerine o¤lu Ali
Alp› geçti. Onun hükümdarl›¤› iki hafta kadar devam etti. Fakat kendisinden son-
ra gelen kardefli Melik Salih (1312-1364) ise elli y›ldan fazla saltanat sürdü. Melik
Salih zaman›nda Memlükler, ‹lhanl›lar’a karfl› devaml› sald›r›larda bulunduklar›n-
dan,onlara tabi olan Mardin Artuklular› da sürekli rahats›z oldular. Memlükler’in
Halep valisi fiihabeddin Karatay, Artuklu ülkesine girerek Mardin ve civar›n› ya¤-
malad› (1315). Mo¤ol han› Olcaytu’nun ölümünü f›rsat bilerek Türkmen Cacao¤lu
Alaeddin, Âmid’i iflgal etti.
‹lhanl› Devleti’nin 1336 y›l›nda y›k›lmas› üzerine Süleyman Han ve Çobano¤ul-
lar› Diyarbekir bölgesine girdiler ve k›sa süre sonra da Melik Salih’in saltanat›n› tas-
dik ettiler. ‹lhanl› Devleti’nin çöküflü ile Do¤u Anadolu bir çok Türkmen oyma¤›-
n›n faaliyet sahas› haline geldi. Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türkmenleri bölgede
nüfuz sahibi olmaya bafllad›klar› bir s›rada Melik Salih öldü (1364) ve yerine o¤lu
el-Melikü’l-Mansûr Ahmed geçti. Ahmed, Karakoyunlu Türkmenleri’nin reisi Bay-
ram Hoca’n›n taarruzuna karfl› Celayirli hükümdar› Üveys’ten yard›m ald›. Dört y›l-
l›k bir saltanattan sonra Ahmed’in yerine o¤lu Mahmud hükümdar oldu (1368).
Mahmud’un çok küçük yaflta olmas› sebebiyle yerine amcas› fiemseddin Davûd
Artuklu taht›na geçti. Gerek 1376 y›l›nda ölen Davûd’un gerekse yerine geçen o¤-
lu Mecdüddin ‹sa’n›n hâkimiyet devirleri Karakoyunlular ve Akkoyunlular ile mü-
cadeleyle geçti girdiler. Akkoyunlular ‹sa’y› öldürdüler(1407). ‹sa’dan sonra Mar-
din surlar› içine kapanan Artuklular’a onun o¤lu fiihabeddin Ahmed hükümdar ol-
10 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
SIRA S‹ZDE du. Ahmed,SIRA S‹ZDE Akkoyunlular’a karfl› müdafaa edemeyece¤ini anlay›nca, Ka-
Mardin’i
rakoyunlu Kara Yusuf ile anlaflarak flehri ona teslim etti (1409). Kara Yusuf, Ah-
med’e Musul’u verdiyse de Ahmed bir hafta sonra öldü. Böylece Artuklular devle-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
tinin Mardin flubesi de tarihe kar›flm›fl oldu
Eski Türk devlet anlay›fl›n› esas alan Artuklular, devleti hanedan mensuplar›-
S O R U n›n ortak mal› S O kabul
R U ettiklerinden, merkeziyetçi bir hükümet kurup tek bir devlet
haline gelemediler. Hükümet iflleri Divanlar vas›tas›yla yürütülür, halk›n sorunlar›
D‹KKAT karfl›lan›rd›. DArtuklular
‹KKAT kentlerin geliflmesine büyük önem vermifller, sanayi ve ti-
careti teflvik etmifllerdir. ‹lim ve e¤itim alan›nda da hakim olduklar› sahalarda gö-
rülmemifl ilelemeler kaydedildi. Her alanda bir çok alim yetiflti. Büyük fizikçi Ebu’l-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
‹zz bu dönemde yaflam›flt›r.
SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ Artuklular›nAMAÇLARIMIZ
En Uzun
SIRA S‹ZDESüre Yaflayanan Kolu Hangisidir? Nerede Kurulmufltur?
1
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
K ‹ T A P Artuklular için
K ‹ temel
T A Pbir kaynak olarak ‹bnü’l-Ezrak, (1992). Meyyafarikin ve Amid Tari-
hi, Erzurum.
S O R U S O R U
TELEV‹ZYON DAN‹fiMENDL‹LER
TELEV‹ZYON (1071-1178)
D‹KKAT D‹KKAT
Beyli¤in Kuruluflu ve Daniflmend Gazi Dönemi (1071-1104)
Daniflmendliler, Anadolu’daki en önemli Türkmen beyliklerinden biri olarak, 1071-
N N
‹ N T E RS‹ZDE
NET
SIRA 1178 y›llar›‹SIRA
N T E RS‹ZDE
aras›daNET
Sivas, Malatya, Kayseri, Tokat, Niksar, Amasya, Kastamonu,
Çank›r›, Çorum ve Elbistan dolaylar›nda hüküm sürmüfltür.
AMAÇLARIMIZ
Beyli¤inAMAÇLARIMIZ
kurucusu Daniflmend Gazi, Alp Arslan’›n önde gelen komutanlar›ndan
olup, Malazgirt savafl›n› takiben Emir Artuk ile beraber Yeflil Irmak havzas› ve Kel-
kit vadilerinde fetihlere kat›lm›flt›r. Daha sonra Artuk’un Sultan Melikflah taraf›ndan
K ‹ T A P geri ça¤r›lmas›
K ‹ TileA Daniflmend,
P Niksar ve havalisinde beyli¤ini tesis etmifltir.
Daniflmendliler Türkiye Selçuklular›yla birlikte Haçl›lara karfl› mücadele ettiler.
Haçl› tehlikesini atlatan Daniflmendliler, 1098’den itibaren tekrar Malatya’y› s›k›flt›r-
TELEV‹ZYON maya bafllad›lar.
T E L E V ‹ ZKent
Y O N üç y›l kuflatma alt›nda tutuldu. Daniflmendliler ülkesi 1101
y›l›nda Lombardlardan oluflan büyük bir Haçl› ordusunun istilas› ile karfl›laflt›. Da-
niflmend Gazi derhal I. K›l›ç Arslan ile ittifak yapt›. Ard›ndan Haleb Selçuklu Meli-
ki R›dvan’›n yard›m›n› ald›. Merzifon’a ulaflan Haçl›lar Daniflmendliler taraf›ndan
‹NTERNET ‹ N T E R N E ve
pusuya düflürüldü T a¤›r bir ma¤lubiyete u¤rat›ld›. Daniflmend Gazi, ayn› y›l I. K›-
l›ç Arslan ile beraber Ere¤li yak›nlar›ndaki bir baflka Haçl› kuvvetini imha ederek,
Anadolu’nun bir Türk yurdu olarak kalmas›nda büyük bir hizmette bulunmufltur.
Haçl›lara karfl› kazand›¤› zaferden sonra Daniflmend Gazi yeniden Malatya üze-
rine yürürken Bohemond’u 100.000 alt›n karfl›l›¤›nda serbest b›rakm›flt›r. Malat-
ya’y› kuflatan Daniflmendli ordusu karfl›s›nda Haçl›lardan yard›m alamayan ve halk
taraf›ndan sevilmeyen Gabriel direnemedi. Türkler kenti teslim ald›lar .(Eylül 1102)
Kaynaklara nazaran Daniflmend Gazi kenti imar etmifl, ahaliye aman vererek mülk-
lerini geri iade ettikten baflka onlara g›da ve yiyecek da¤›tm›flt›r.
Daniflmend Gazi 1105 y›l›nda ölmüfltür. Yerine on iki o¤lu aras›ndan Emir Ga-
zi geçmifltir. fiahsiyeti ve yapt›¤› hizmetler Türkmenlerin nazar›nda destanlaflm›fl ve
ölümsüzleflmifltir. Tabiyetindeki H›ristiyan unsurlar da ölümüne son derece üzül-
müfl ve günlerce matem tutmufllard›r.
1. Ünite - Anadolu’da ‹lk Türk Beylikleri 11
nehrinin mans›plar›na kadar uzand›. Ayn› y›l›n (1139) yaz›nda ‹mparator ‹aonnes,
Daniflmendliler’e karfl› Niksar’a kadar uzanacak uzun ve yorucu bir sefere ç›kt›. Paf-
lagonya üzerinden Daniflmendli arazisine giren Bizans ordusu Türklerin bitmek tü-
kenmek bilmez bask›nlar›na karfl› Niksar’a kadar geldiler. Kent bir y›l kadar kuflat›l-
d› ancak bir sonuç al›namad›. ‹mparator 1140 y›l› sonunda ‹stanbul’a döndü.
6 Aral›k 1143 y›l›nda ölen Melik Muhammed ard›nda güçlü bir ordu ve genifl
bir ülke b›rakm›flt›. O hay›rsever, dindar ve adil bir hükümdard›. Kayseri Ulu Cami
onun eseridir. ‹lim ve kültüre büyük önem vermifl, Abdülmecid b. ‹smail Herevî gi-
bi alimleri Anadolu’ya davet ederek himaye etmifltir. Onun ölümüyle Daniflmend-
liler parçalanma sürecine girmifllerdir.
cuklar›n›n küçük olmas› dolay›s›yla yerine kar›s›n›n davetiyle on alt› yafl›ndaki ye-
¤eni ‹smail b. ‹brahim geçti. Ya¤›-Basan Daniflmendliler’in son kudretli hükümda-
r›yd›. Sivas ve Niksar’da yapt›rm›fl oldu¤u güzel eserleri vard›r. Ölümünden sonra
Daniflmendliler süratle da¤›ld›lar.
Daniflmendlilerin Y›k›l›fl›
Ya¤›-Basan’›n ölümü Daniflmendliler’i birbirine düflürdü. Bundan istifade eden K›-
l›ç Arslan 1165 y›l›nda Elbistan, Gedük ve Darende’yi ele geçirdi. Zünnun’un ka-
y›ts›zl›¤› neticesinde de 1169’da Kayseri ve Zamant› da Selçuklular taraf›ndan zap-
tedildi.
Öte yandan Zülkarneyn’in 1162 y›l›nda ölümünden sonra yerine geçen o¤lu
Muhammed Malatya’y› yönetmeye bafllam›flt›. Muhammed 1170 y›l›na kadar kenti
idare etti. Bu zaman zarf›nda Harput Artuklu hükümleriyle iflbirli¤i edecek kendi
hükümranl›¤›n› sürdürdü. Ancak e¤lence ve iflrete düflkünlü¤ü ile halk›n nefretini
kazanm›flt›. Nihayet onun yapt›klar›na dayanamayan halk, emirlerini kentten ç›kar-
d›lar. Yerine de küçük kardefli Ebu’l-Kas›m geçirildi. Ebu’l-Kas›m 1171 y›l›nda Har-
put hakimi Kara Arslan’›n k›z›yla evlendi. Ancak dü¤ün esnas›nda at›ndan düflüp
ölünce Malatyal›lar bu kez onun küçü¤ü Feridun’u tahta ç›kard›lar. Bu geliflmeler
üzerine Harput hakimi Kara Arslan’›n Malatya’ya da yönetimi fiili olarak ele ald›¤›
anlafl›l›yor. Artuklular’›n yöreye s›zmas›n› istemeyen Selçuklu sultan› 1171 y›l›nda
Malatya seferine ç›kt›. Kenti bir süre kuflatt›ysa da alamad›. Bu olay Suriye hakimi
Nureddin’in müdahale etmesine sebep oldu.
Selçuklular Sivas’tan çekildiler ve kente Nureddin’e ba¤l› bir askeri güç yerlefl-
tirildi. Nureddin Mahmud’un 1174 May›s›nda ölmesinden sonra, Abdülmesih ida-
resindeki fiam birlikleri Sivas’tan ayr›l›nca K›l›ç Arslan derhal harekete geçti. Sivas,
Niksar, Tokat k›sa sürede düfltü. Zünnun ise Bizans’a kaçt›. Amasya da biraz diren-
meden sonra Selçuklara teslim olmas›ndan sonra Selçuklular art›k Malatya hariç
Daniflmendli ülkesinin sahibi oldular. Olup bitenleri flaflk›nl›k ve kayg›yla izleyen
‹mparator Manuel derhal müdahale etti ve hakk› oldu¤una inand›¤› topraklar› iste-
di. Ayr›ca Zünnun ve fiehinflah’a da bir miktar yer b›rak›lmas›n› talep etti. ‹stekleri
K›l›ç Arslan taraf›ndan reddedildi. Selçuklular ile Bizans ‹mparatorlu¤u aras›nda
Eylül 1176’da Firikya geçitlerinde yap›lan Myrikephalon savafl›n›n sebeplerinden
biri de Daniflmendli topraklar›n›n paylafl›m sorunu idi. ‹mparator Manuel Konya
üzerine sefere ç›kmadan önce Zünnun’u 30.000 atl› ile Niksar üzerine göndermifl-
ti. Zünnun ve emrindekiler Niksarl›lar›n tuza¤›na düflerek da¤›lm›fllar ve bir daha
Zünnun’dan bahseden ç›kmam›flt›r.
K›l›ç Arslan Myriokephalon zaferinden sonra Malatya’ya geldi ve kentin önün-
de karargah kurdu. Dört ay bekledikten sonra anlaflma ile kenti 25 Ekim 1178’de
teslim ald›. Muhammed ise Harput’a gitti. Bu flekilde Daniflmendlilerin son temsil-
cileri de tarihe kar›flt›.
Daniflmendlilerin yüz y›ldan fazla süren hakimiyetleri boyunca Anadolu’nun
sosyal, kültürel ve ilmi olarak geliflmesine katk›lar› büyüktür. Daniflmendname on-
lar›n ülkeye hizmetlerinin yüceltilmifl bir anlat›m›d›r. Daniflmendliler hakim olduk-
lar› sahalarda çok say›da cami, medrese imaret, türbe gibi tarihi eser vücuda getir-
mifllerdir. Bunlardan önemli bir k›sm› günümüze kadar varl›klar›n› korumufllard›.
Onlar ilim ve fen adamlar›na da de¤er vermifllerdir. Bu meyanda Kayseri, Malatya
ve Sivas alimlerin s›k s›k u¤rad›¤› birer e¤itim ve bilim merkezi haline gelmifllerdir.
Daniflmendliler’de daha ilk dönemlerden itibaren para tedavülü görülür. Kendi
ad›na ilk para bast›ran beyli¤in kurucusu Daniflmend Gazi’dir.
14 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE önce Roma ve Bizans devirlerinde önem arzeden bir ko-
Bölge, Türklerden
numda de¤ildi. Divri¤i ve Kemah bir ara Müslüman Araplar›n elinde kalm›fl, yöre-
AMAÇLARIMIZ
de 9. as›rda Pauluscu olarak zikredilen yeni bir mezhep ortaya ç›km›flt›.
AMAÇLARIMIZ
O¤uz Türklerinin Anadolu’ya girmeye bafllad›klar› XI. asr›n ortalar›ndan itiba-
ren Mengücük yöresi de ak›nlara tabi tutuldu. Tu¤rul Bey döneminde Kemah ve
K ‹ T A P fiebinkarahisar
K ‹ Tbirkaç
A P kez Türklerin eline geçti. Ancak as›l fetih Malazgirt zaferin-
den sonra gerçekleflti. Alp Arslan’›n önde gelen komutanlar›ndan Mengücük Gazi
yöreyi feth ederek ad›yla tarihe geçen beyli¤ini kurdu. Beyli¤in kurucusunun flah-
TELEV‹ZYON siyeti hakk›nda
T E L E V ‹kaynaklardan
ZYON edindi¤imiz bilgiler edebi eserlerden çok kitabeler-
de mevcuttur. Bu sebepten onun flahsiyeti ve dönemi hakk›nda çok az fley biliyo-
ruz. Mengücük Gazi’nin ne zaman öldü¤ü hakk›nda da hiçbir bilgimiz yoktur. Ko-
nu ile ilgili görüfller tamamen tahmin ve varsay›mdan ibarettir.
‹NTERNET Beyli¤in‹ Nmerkezi
T E R N E T Kemah idi. Megücekler’in uç (su¤ur) dan ziyade iç beylik ka-
rakteri tafl›mas› siyasi ve askeri hareketlilikten çok istikrarl› ve huzurlu bir dingin-
li¤in hakim olmas›na yol açt›. Bu farkl›l›k, Mengücük Beyli¤ini di¤er Türkmen
devlet ve beylikleri içinde en zengin kültürel birikime sahip olma konumuna
getirmifltir.
‹shak
Mengücük Gazi’den sonra yerine o¤lu ‹shak geçti. Bu dönemde beyli¤in do¤udan
Daniflmendli güneyden de Emir Belek’in bask›lar›na maruz kald›¤› anlafl›l›yor.
Mengücüklerin Daniflmendiler ile akrabal›k kurmak suretiyle kendilerini koruya-
bildikleri görülüyor. 1112 y›l›nda Malatya Sultan› Tu¤rul’un atabeki Emir Belek Ke-
mah kap›lar›na dayanm›fl, s›n›rlar› ak›n ve ya¤maya tabi tutmufltu. Bu sald›r›ya
1118 y›l›nda Mengücük Beyi ‹shak, cevap verince Belek ve Sultan Tu¤rul, bir kez
daha Kemah üzerine yürüdüler. ‹shak kaçt› ve Bizans’›n Trabzon valisi Konstantin
Gabras’a s›¤›nd› (1119).
‹ki taraf 1120 y›l›nda Erzincan’›n kuzeyindeki fiiran mevkiinde karfl›laflt›lar.
Gabras ve Mengücüko¤lu a¤›r bir ma¤lubiyete u¤rad›lar; ordular› da¤›l›rken ken-
dileri de esir düfltü.
Mengücüko¤lu ‹shak bu olaydan sonra tamamen Daniflmendlilerin nüfuzu alt›-
na girdi. 1124 y›l›nda ezeli rakibi Emir Belek’in ölümü, beyli¤i daha da rahatlatt›.
1. Ünite - Anadolu’da ‹lk Türk Beylikleri 15
‹shak 1142’de sessiz sedas›z öldü. Daniflmendli meliki Muhammed derhal Kemâh’›
iflgal etti. Ancak Melik Muhammed’in çok geçmeden ölümü ile Mengücükler ken-
ti kurtard›lar.
‹shak’tan sonra beylik, o¤ullar› Davud ve Süleyman aras›nda iki flubeye bölün-
müfltür. Davud’un hakimiyetindeki sahalar Erzincan’dan baflka Kemah ve fiebinka-
rahisar’› kapsarken, Süleyman Bey’in elinde sadece Divri¤i ve çevresi vard›r.
1151 y›l›nda Erzincan kolunun bafl›nda bulunan Mengücük Beyi öldürülünce
Divri¤i hakimi Süleyman tüm beyli¤e hakim oldu.1160’l› y›llar›n bafllar›nda Kemah
ile beraber Mengücüklerin de Daniflmendlilerin hakimiyetinde oldu¤unu tahmin
edebiliriz.
Divri¤i Mengücükleri
Melik ‹shak’›n ölümünden sonra o¤lu Süleyman Divri¤i kolunu kurmufltur. Men-
gücükler’in bu kolu hakk›nda bildiklerimiz son derece s›n›rl›d›r. Süleyman devrin-
de siyasi olarak en güçlü dönemlerini yaflad›klar› tahmin ediliyor.
Süleyman’dan sonra yerine o¤lu fiahinflah geçti. Onun uzun süren hakimiyeti
döneminde Divri¤i geliflmeye bafllad›. fiahinflah döneminde Divri¤i Türkiye Sel-
çuklular›na ba¤lanm›flt›r. Onun bast›rd›¤› paralarda da bu keyfiyet aç›kça görülür.
1197-1198 y›llar›nda öldü¤ü tahmin edilen fiahinflah’dan sonra Divri¤i’ye iki o¤-
lundan Süleyman’›n hakim oldu¤unu görüyoruz. Süleyman döneminde de kentte-
ki kültürel geliflmeler devam etti. Divri¤i kalesi onun devrinde yenilenmifltir.
Ne zaman öldü¤ü bilinmeyen Süleyman Bey’den sonra beyli¤in bafl›na o¤lu
Ahmedflah geçti. Onun devrinde Divri¤i Mengücükleri sosyal ve kültürel alanlarda
en yüksek dönemlerini yaflad›lar. 1228’de tamamlanan Ulu Camii taç kap›s›, süsle-
mesi ve minberi ile Anadolu Türk sanat›nda yeni bir 盤›r açm›flt›r. Ayn› y›lda Er-
zincan Mengücükleri tarihe kar›flm›flt›. Divri¤i Mengücükleri ise çok dikkatli bir po-
litika takip ederek varl›¤›n› sürdürebilmifl, özellikle Türkiye Selçuklular› ile iyi ge-
çinmeye gayret etmifllerdir.
1250 y›l› öncesinde öldü¤ünü tahmin etti¤imiz Ahmedflah’dan sonra beyli¤in
SIRA S‹ZDE bafl›na o¤luSIRAMelik S‹ZDE Salih geçmifltir. Ancak onun dönemi ve sonras› hakk›nda kay-
naklarda bir bilgi bulunmad›¤›ndan Divri¤i Mengücükleri’nin ak›betinin ne oldu-
¤unu bilemiyoruz. 1277 y›l›nda Abaka Han Divri¤i’ye geldi¤i zaman kendisini kar-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
fl›layanlar aras›nda herhangi bir Mengücük beyi yoktu. Herhalde bu tarihten epey
önce Divri¤i’deki Mengücüklü hanedan› ortadan kalkm›fl, kent Mo¤ol tahakkümü
S O R U S O R U
alt›na girmifltir.
Divri¤i’deki sanat harikalar›n› yaratanlar Ahlatl› Türk ve Müslüman ustalar idi.
D‹KKAT Edebiyat alan›nda
D ‹ K K A T1236’da Divri¤i’de do¤mufl olan ünlü lügatçi ve Türk dili uzma-
n› Fahreddin Muhammed Hoca Hasan el-Salgurî, O¤uzlar›n Salur Türkmenlerine
mensuptu. Yine Erzincan’l› musikiflinas Siraceddin Ahmed’in flöhreti Anadolu’yu
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
afl›p Suriye’ye kadar ulaflm›flt›.
SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ Mengücükler Hangi
SIRA Alanda Çok Baflar›l› Olmufllard›r?
S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ
3
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
K ‹ T A P MengücüklerK için
‹ T Ayararl›
P bir kaynak: Sümer, Faruk (1990), Selçuklular Devrinde Do¤u
Anadolu’da Türk Beylikleri, Ankara.
S O R U S O R U
TELEV‹ZYON SALTUKLULAR
TELEV‹ZYON
D‹KKAT D‹KKAT
Türkmen Ak›nlar›; Erzurum ve Çevresi
1071 Malazgirt zaferinden sonra Anadolu’nun do¤usunda kurulan Türkmen bey-
N N
‹ N T E RS‹ZDE
SIRA NET ‹SIRA
N T E RS‹ZDE
NET
liklerinden biri de Saltuklular’d›r. Beyli¤in merkezi Erzurum idi. Bunun d›fl›nda Pa-
sinler, ‹spir, Kars, Oltu, Tercan, Bayburt, Micinkerd, Koçmaz, Artvin kent ve kale-
AMAÇLARIMIZ lerinde hüküm sürmüfltü. Beyli¤in kurucusu Ebu’l-Kas›m Saltuk’a Sultan Alp Ars-
AMAÇLARIMIZ
lan’›n Malazgirt zaferi sonras›nda Erzurum ve civar›n› ikta etti¤i görüflü tart›flmal›
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
1. Ünite - Anadolu’da ‹lk Türk Beylikleri 17
Saltuklular›n Sonu
Gürcü ve Eyyubi nüfuzu Anadolu’nun güvenli¤i aç›s›ndan Türkiye Selçuklular›n›
son derece rahats›z ediyordu. Sultan Rükneddin Süleyman fiah devleti tek bir ida-
re alt›nda toplad›ktan sonra 1202 y›l›nda Gürcüler’e karfl› sefere ç›kt›. Selçuklu or-
dusu Erzurum önlerine geldi¤inde Saltuklu hakimi Melikflah, askeri destek ver-
mekten çekinmifltir. Bunun üzerine Sultan Rükneddin, derhal Saltuklu melikini tu-
tuklatm›fl ve ona ait yerleri Mugiseddin Tu¤rul-flah’a vermifltir. Tu¤rul-flah’›n Erzu-
rum meliki olmas› dolay›s›yla da art›k Saltuklular tarihe kar›flm›flt›r. Yaln›z bu ha-
nedan›n bakiyeleri Pasinler (Micinkert) ve Çemiflkezek’de bir süre daha hüküm
sürmüfllerdir.
Saltuklular devrinde mimari, sanat ve kültür alan›nda önemli at›l›mlar gerçek-
lefltirilmifltir. Ekseriyeti Erzurum ve civar›nda olan mimari eserlerin en seçkinleri
Kale Cami,Tepsi Minare, Ulu Cami, Üç Kümbetler, ‹spir’deki Kale Cami, Artvin’de-
ki ‹ki Kümbet, Tercan’da Mama Hatun Kervansaray›, Türkler’in sanat zevki ve sen-
tezci ruhunu yans›t›r. ‹lim, edebiyat ve müzik alan›nda da Receb b. Karaca, Mu-
hammed b. Hüseyin, Darirî ve tabib Ekmeleddin gibi gibi üstadlar yetiflmifltir. Er-
zurum ve yöresi bugün bile hala izlerine rastlad›¤›m›z, Hazar ötesinden ve Türkis-
tan’dan ozan ve flairlerce tafl›nan ve ço¤u göçebe ruhunu yans›tan folklorik ve et-
nolojik zenginli¤e daha Saltuklular zaman›nda ulaflm›flt›r. Kentlerde Ahi kültürü ve
gelene¤i etkindi. Köy ve k›rsalda ise ço¤unlu¤u Haydarî ve Kalenderî olan Türk-
men babalar› hakimdi. Bunun yan›nda Saltuk ilinde di¤er etnik ve dini unsurlar da
bar›fl içinde yaflam›fllard›r.
Saltuklulardan Günümüze Kalan Kültürel Miras Nelerdir? SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
4
SÖKMENL‹LER (AHLATfiAHLAR) (1100-1207)
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Kurulufl Dönemi
Sökmenli Devleti 1100-1207 y›llar› aras›nda Ahlat merkez olmak S Oüzere
R U Van, Ercifl, S O R U
Bargiri, Tatvan, Malazgirt, Mufl ve Sason civar›nda hüküm sürmüfltür.
Ça¤r› Bey 1016-21 y›llar› aras›nda gerçeklefltirdi¤i ünlü yürüyüflünde
D‹KKAT
1018 y›l›n- D‹KKAT
da Anadolu’ya Van Gölü’nün kuzeyinden girmifltir. Ünlü Selçuklu lideri Van Gölü
havzas›n› bafltan bafla dolaflt›¤›, talan ve ya¤ma yapt›¤› halde karfl›s›na herhangi bir
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
güç ç›kmam›flt›.
Ça¤r› Bey’den sonra yöreye yo¤un Türkmen ak›nlar› 1040’dan sonra bafllad›.
Bu dönemde Anas›o¤lu, Bo¤a ve Mansur liderli¤inde Yabgulu Türkmenleri kitle-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
ler halinde Van Gölü’nün k›y›s›ndan Anadolu’ya girmifller, harekâtlar›n› Diyarbekir
ve Musul’a kadar uzatm›fllard›r.
Tu¤rul Bey 1054’te yöreye geldi. Malazgirt’i alamamakla beraber
K ‹ T AAhlat, P Van, Er- K ‹ T A P
cifl, Adilcevaz ve Besni, Selçuklu hakimiyetini tan›d›. Bu tarihten sonra Türk varl›-
¤› etkisini hissettirmeye bafllad›.
Sultan Alparslan devrinde Ahlat, Türkmen emirlerinin TAnadolu’ya
E L E V ‹ Z Y O N karfl› gi- TELEV‹ZYON
rifltikleri ak›n ve gazalarda önemli bir üs haline geldi. Afflin, Ahmedflah ve Sanduk
‹NTERNET ‹NTERNET
20 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
gibi ünlü emirler karargâhlar›n› burada kurdu. Yöre “Malazgirt Savafl›”na da tan›k-
l›k etmifltir. Bu aç›dan da ayr› bir önem arzeder.
Malazgirt zaferinin ard›ndan bir süre Selçuklulara tabi Mervanilerin elinde kalan
Ahlat ve yöresi, 1085 y›l›nda Sultan Melikflah döneminde Sanduk ve Dilmaço¤lu
Mehmed Bey taraf›ndan zaptedildi. Yöre Diyarbekir eyaletine ba¤l› olarak yönetildi.
Melikflah’›n 1092’de ölümü ile Melik Tutufl’un saltanat iddias› ile isyan etmesi
Ahlat ve yöresine tekrar Mervanilerden bir emirin hakim olmas›na yol açt›. Bu du-
rum 1100 tarihine kadar sürdü. Zikredilen tarihte Sökmen el-Kutbî Ahlatl›lar›n da-
veti üzerine Azerbaycan’dan geldi. Ahlat merkez olmak üzere Van Gölü havzas›n-
da Sökmenli Beyli¤i’ni kurdu.
düren Sökmen, 1175 y›l›nda sultan Arslanflah ve atabeg ‹ldeniz’in o¤ullar› ile bir-
likte Gürcülere karfl› büyük bir zafer kazanm›flt›r.
Selâhaddin Eyyûbi, Kas›m 1182’de Musul’u kuflatt›¤› zaman ‹zzeddin Mesud,
Sökmenlilerden yard›m istedi. Bunun üzerine Sökmen derhal ordusuyla Musul’a yö-
neldi. Yan›nda Mardin hâkimi Kutbeddin, Bitlis ve Erzen hâkimi Devletflah vard›.
Selâhaddin Eyyûbi, Sincar’› al›p Harran’a ulaflt›¤› s›rada Sökmen de Mardin’den
hareket etmiflti. Ancak Eyyûbi hükümdar›n›n geri dönmesi üzerine müttefik kuv-
vetler çat›flmay› göze alamayarak da¤›ld›lar. Sökmen Ahlat’a döndü.
Kutbeddin ‹lgazi’nin 1184 y›l›nda ölümünün ard›ndan Artuklular’› himayesine
alan Ahlatflah bölgedeki gücü ve nüfuzu en yüksek düzeye eriflti¤i bir anda 1185
Temmuz ay›nda vefat etti. Onun ölümü Sökmenliler’in oldu¤u kadar bölgenin ka-
derini de etkiledi.
Gürcüler, 1204 y›l›nda Ahlat üzerine fliddetli bir sald›r› bafllatt›lar. Malazgirt’e
kadar geldiler. Onlara hiçbir kuvvet karfl› ç›kmad›. Bölgeyi bafltan bafla ya¤mala-
yan Gürcüler, pek çok da esir ald›lar ve ülkelerine götürdüler. Onlar 1205 y›l›nda
tekrar geldiler. Ercifl’i ald›lar ve tahrip ettiler. Ahlat’› bir süre kuflatt›lar. Daha son-
ra da Erzurum taraf›na gittiler. Düflman H›sn T›bn (Samankale) civar›nda iken Ah-
latflah Muhammed Erzurum Selçuklu Meliki Tu¤rulflah’tan yard›m alarak onlar›n
üzerine yürüdü ve onlar› a¤›r bir ma¤lubiyete u¤ratt›. Baflkomutanlar› Zakari öldü-
rüldü. Türkler büyük ganimet ele geçirdiler.
Son baflar›ya ra¤men Gürcüler sald›r›lar›na devam ettiler ve 1206 y›l›nda Kars’›
ald›lar. Gürcüler Ahlat’a kadar geldiler ve kenti ya¤malad›lar. Bu s›rada çevreden
Ahlat’a yard›m gücü geldi. Halk›n ve askerlerin morali artt›. Uleman›n da teflviki ile
Gürcülere karfl› bir sald›r› bafllatt›lar. Onlar› da bir vadide k›st›rarak imha ettiler.
Zaferin ard›ndan Mardin hâkimi Nas›rüddin Artuk Arslan’› Ahlat’a davet ettiler. Zi-
ra Ahlatflahlar ile Artuk Arslan aras›nda akrabal›k vard›. Mardin hâkimi davete uya-
rak Ahlat’a gitti. Ancak halk Maaddilerden korkarak kenti teslim etmekte tereddüt
gösterdiler. ‹flte tam bu s›rada Ahlat’a, Malazgirt hâkimi Balaban geldi. Balaban,
önce Artuk Arslan’› uzaklaflt›rd›. Ard›ndan da Muhammed’i ma¤lup ederek kente
hakim oldu.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
sonunda Ahlat, uluslararas› çok ifllek bir merkez haline gelmifltir.
SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ Sökmenlilerin Gürcü
SIRA S‹ZDEK›rall›¤› ‹le ‹liflkileri Nas›l Geliflmifltir?
AMAÇLARIMIZ
5
D Ü fi Ü N E L ‹ M
K ‹ T A P SökmenlilerDKhakk›nda
Ü fi Ü N E L ‹ M
‹ T A P daha fazla bilgi için, Osman Turan (1993), Do¤u Anadolu Türk Dev-
letleri Tarihi, ‹stanbul adl› eserden yararlan›n›z.
S O R U S O R U
TELEV‹ZYON ‹NAL O⁄ULARI
TELEV‹ZYON (1098-1183)
D‹KKAT D‹KKAT
Diyarbekir Bölgesi ve Türkmen Ak›nlar›
‹nal O¤ular› 1098-1183 y›llar› aras›nda Amid (bugünkü Diyarbak›r) merkez olmak
N N
‹ N T E RS‹ZDE
SIRA NET ‹SIRA
N T E RS‹ZDE
NET
üzere, Ergani, Talhum, Çermuk ve Zülkarneyn’de hüküm sürmüfl bir Türkmen
beyli¤idir.
AMAÇLARIMIZ Dicle nehrinin
AMAÇLARIMIZ kaynaklar›n›n bulundu¤u Diyarbekir havzas› tar›ma elveriflli düz
bir arazi yap›s›na sahiptir. Do¤al bitki örtüsü hayvanc›l›¤a müsait step tarz›ndad›r.
Tarihi çok eski olan Diyarbekir’de Miladi 639’da Müslüman hakimiyeti bafllad›. 9.
K ‹ T A P As›rdan sonra K ‹ daT AyerelP hanedanlar fieyh O¤ullar›, Hamdaniler, Buveyhiler ve Mer-
vaniler ortaya ç›kt›. Türkleri Anadolu’ya geldi¤i zaman bölgede Mervaniler hakim-
di. Mervaniler, Abbasiler, Fatimiler ve Bizans ‹mparatorlu¤u aras›nda denge üzeri-
TELEV‹ZYON ne dayal› bir
T E L Epolitika
V ‹ Z Y O N izleyerek varl›¤›n› koruyabilmifllerdir.
1070 y›l›nda M›s›r seferine ç›kan Sultan Alparslan Amid’de bir süre konaklam›fl,
Mervani Said itaatini bildirerek büyük hizmetler yapm›flt›r.
mücadele etmifltir. 1099-1100 y›l›nda D›maflk hakimi Melik Dukak Diyarbekir’e se-
fer düzenledi. ‹brahim Bey Meyyafarikin’de Melik’in huzuruna gelerek ba¤l›l›¤›n›
arz etmifltir.
Türkiye Selçuklu hükümdar› I. K›l›ç Arslan 1105 y›l›nda Diyarbekir bölgesine
geldi¤i zaman Emir ‹brahim b. ‹nal (Yinal) da huzura gelerek ba¤l›l›¤›n› sundu.
Amid hakimi, 1107 Mart›nda Musul’un al›n›fl› s›ras›nda K›l›ç Arslan’›n yan›ndayd›.
Ancak Emir Çavl›’n›n gelmekte oldu¤unu haber al›nca Sultan› terk etmifl ve Türki-
ye Selçuklu Sultan›n›n ma¤lup olmas›na sebebiyet vermifltir (Temmuz 1107).
K›l›ç Arslan’›n ölümünden sonra ‹brahim Bey Sökmenliler’e boyun e¤mifltir.
Emir ‹brahim 1110 y›l›nda öldü. Kaynaklara göre o, kötü huylu, zalim ve halka s›-
k›nt› veren biriydi. Onun zulmü sebebiyle pek çok kifli Amid’i terk etmifltir.
mifl ise de Musul hakimi Seyfeddin Gazi’nin sald›rmas› sonucu tekrar Kara Ars-
lan’›n olmufltur.
Mardin Artuklular›yla olan iliflkileri daha da gelifltirmek isteyen ‹nalo¤lu Cema-
lüddin 1148 y›l› sonunda Timurtafl’›n k›z› Safiyye Hatun ile evlenerek akrabal›k te-
sis etmifl iken iliflkiler bir süre sonra bozulmufl Timurtafl, 1151 y›l›nda Amid’e sefer
yapm›flt›r.O, yollar› kesip kenti s›k›flt›rd›. ‹nal O¤ullar› haraç vermeyi kabul edince
kuflatma kalkt›.
Bu dönemde ‹nal O¤ullar›n›n Daniflmendliler ve Dilmaç O¤ullar›yla da iyi ilifl-
kiler kurma gayreti içinde oldu¤unu görüyoruz. Bu durumdan rahats›z olan H›sn›
Keyfa ve Harput hakimi Fahreddin Kara Arslan, May›s 1163 y›l›nda Amid üzerine
yürüdü ve flehri kuflatt›. Kendisine Mardin hakimi Necmeddin Alp› ordusuyla des-
tek verdi. Kara Arslan manc›n›klar ile kenti dövmeye bafllad›. Bunun üzerine Amid
hakimi Daniflmendliler’den yard›m talep edince. Sivas hakimi Ya¤›-Basan derhal
Harput üzerine yürüdü ve Artuklu topraklar›n› talan etti. Ülkesine sald›r› haberinin
gelmesiyle Kara Arslan kuflatmay› kald›rd› ve H›sn-› Keyfa’ya döndü. (Eylül 1163).
Böylece ‹nal O¤ullar› büyük bir tehditten kurtulmufl oldu.
1165 bahar aylar›nda ‹nal O¤ullar›, H›sn-› Keyfa hakimi Fahreddin Kara Ars-
lan’›n yüksek hakimiyetini tan›d›lar. Amid kad›s› Nasihüddin, H›sn-› Keyfa’ya gide-
rek anlaflma yapt›. Fahrüddevle Kara Arslan 1167 y›l›nda Amid’i bir kez daha ku-
flatt›. ‹çeriden gördü¤ü yard›mla iki burcu da ele geçirmesine ra¤men Amidliler Ar-
tuklular› püskürttüler. Kara Arslan ac› ve ›zd›rap içinde Harput’a döndü ve burada
öldü. ‹nal O¤ullar› güçlü bir düflmandan kurtuldular.
Nureddin Mahmud’un ölümünün ard›ndan, onun emirlerinden Selahaddin Ey-
yubi M›s›r’da hükümdarl›¤›n› ilan etmifl ve Suriye’ye gelerek D›maflk, Hama, Hu-
mus’u alm›fl, gözünü Diyarbekir bölgesine dikmifltir.
1182’de Selahaddin F›rat’› geçti. Urfa ve Harran’dan sonra Amid üzerine yürü-
dü ve kenti kuflat›p May›s 1183’de ele geçirdi. Bu suretle ‹nal O¤ullar› da tarihe ka-
r›flt›. ‹nal O¤ullar› zaman›nda Amid büyük bir geliflme göstermifl ve Diyarbekir böl-
gesinin di¤er kentlerinin önüne geçmifltir. Bu dönemde Kent merkezlerinin yan›s›-
ra yaylak ve k›fllaklara da çok say›da Türkmen yerleflmifltir. Bu zamanda Amid
imar görmüfl, kentte çok say›da eser yap›lm›flt›r. Ulu Camii ve kentin surlar› da ta-
mir görmüfltür. Bu dönemde Amid ile Diyarbekir’in di¤er kentleri aras›nda çok
canl› ticari, sosyal ve kültürel iliflkiler kurulmufltur. Alimler ve düflünce adamlar› hi-
maye edilmifltir. Devrin dikkat çeken simalar› aras›nda fieyh Mübarek, ‹bnü’l-Ez-
rak, ez-Zahid, Kad› Bahaüddin, Ebu Tahir, Cemalüddevle ve bir milyon cilt kitab›n
sahip olan Bahaüddevle b. Nisan’› sayabiliriz.
Kurulufl Dönemi
Sultan Alparslan’›n komutanlar›ndan Dilmaço¤lu Mehmed Bey taraf›ndan kurulan
bu mütevaz› beylik, 1085-1192 y›llar› aras›nda Bitlis, Erzen ve Vestan’da hüküm
sürmüfl iken, Erzen kolu Mo¤ollar devrine kadar yaflam›flt›r.
Beyli¤in kurucusu Mehmed Bey, sultan Alparslan devrinde Afflin, Duduo¤lu ve
Ahmed-fiah gibi Türkmen emirleri ile Anadolu’ya ak›nlarda bulunduktan sonra
1071 y›l›ndaki Malazgirt Savafl›’na kat›lm›fl ünlü bir beydi. Tutufl’un yörede gözük-
mesiyle de bir süre Selçuklu melikine ba¤l› olarak faaliyetlerde bulunan Dilmaço¤-
lu, Melikflah’›n daveti üzerine de 1084-1085 y›llar›nda Diyarbekir’in fethine kat›l-
m›flt›r.
1. Ünite - Anadolu’da ‹lk Türk Beylikleri 27
1094 y›l›nda Diyarbekir bölgesini denetimi alt›na alan melik Tutufl, bölgenin va-
lili¤ini atabeg Tu¤tekin’e vermifltir. Tutufl’un ölümünden sonra Tu¤tekin D›maflk’a
gidince Diyarbekir vilâyeti Türkmen emirleri aras›nda yeniden paylafl›ld›. Yeni
paylafl›mda Dilmaç O¤ullar›’n›n ismi geçmez. Bu zamanda Erzen fiahruh, Bitlis ise
Yeltekin adl› emirlerce yönetilmekteydi.
Dilmaç O¤ullar›’n›n, Berkyaruk ile Tapar mücadelesi esnas›nda Bitlis ve Erzen’i
tekrar elde ettikleri anlafl›l›yor. Bu dönemde Dilmaç O¤ullar›’n›n bafl›nda Togan
Arslan bulunuyordu.
Özet
N
A M A Ç
Do¤u Anadolu Türk Devletlerinin tarihsel rolünü NA M A Ç
Do¤u Anadolu’da kurulan ilk beyliklerin miras›-
1 aç›klamak. 3 n› aç›klamak.
Malazgirt Savafl›’ndan sonra Anadolu’da kurulan Erzurum, Erzincan, Sivas, Malatya, Tokat, Har-
Türk Beylikleri, Anadolu’nun Türkleflmesinde ve put, H›sn-› keyfâ, Mardin, Meyyâfar›kîn (Silvan),
‹slâmlaflmas›nda baflat bir role sahiptir. Anadolu Mufl, Bitlis, Ahlat gibi bölgelerde önemli sanat
Yar›madas›n›n do¤u, bat›, kuzey ve iç kesimle- eserleri ortaya koyan Anadolu Beylikleri, idarî,
rinde kurduklar› devletlerle bir taraftan Orta As- hukukî, dinî, askerî ve sosyal kurumlar› ile gele-
ya’dan getirdikleri geleneklerini yaflarlarken di- neksel Türk varl›¤›n›n sembolleri olduklar› gibi
¤er taraftan Bizans ve Haçl› Birliklerine karfl› ver- kendine has kimi özellikleri ile de Türk ve Dün-
mifl olduklar› mücadelelerle Anadolu’nun “Türk ya tarihi bak›m›ndan önemli medeniyet eserleri
Yurdu” haline gelmesine çok büyük katk›lar sa¤- ortaya koymufllard›r.
lam›fllard›r.
N
A M A Ç
Malazgirt Savafl›n›n Önemi ve Anadolu’da bafl-
2 latt›¤› De¤iflimi aç›klamak.
Sultan Alparslan komutas›ndaki Selçuklu kuvvet-
leri ile Romanos Diogenes komutas›ndaki Bizans
kuvvetleri aras›nda günümüz Mufl ilinin Malaz-
girt ilçesinde meydana gelen ve Selçuklular›n ke-
sin zaferi ile neticelenen Malazgirt Savafl›, sadece
Türk Tarihi için de¤il; Dünya Tarihi için de önem-
li bir askeri-siyasî olayd›r. Savafl sonunda Anado-
lu’da kurulan Türkiye Selçuklu Devleti ve di¤er
Anadolu Beylikleri, Anadolu’nun medenî seviye-
sini yükseltmifller, kurduklar› birçok kurum ile
de Osmanl› Devleti’nin kurumsal zeminini olufl-
turmufllard›r.
Orta Asya’dan Anadolu’ya bir köprü kurulmufl
ve buradan gelen Türkmenler, Anadolu’nun de-
¤iflik yerlerine yerlefltirilerek bölge her yönden
bir Türk kültür merkezi haline gelmifltir. Anado-
lu Beylikleri, bu kültürün yerlefltirilmesi yönün-
den önemli bir yere sahiptirler.
30 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›dakilerden hangisi Do¤u Anadolu Türk Dev- 6. Do¤u Anadolu Beylikleri hükümdar›ndan hangisi
letlerinin Kurucular›ndan biri de¤ildir? “Melik” ünvan› alm›flt›r?
a. ‹l- gazi a. Emir Gazi.
b. Ebu’l Kas›m Saltuk b. Melik Muhammed.
c. Kutalm›fl c. Daniflmend Gazi.
d. Mengücük Gazi d. Fahreddin Behramflah.
e. ‹nal Türkmâni e. ‹zzeddin Saltuk.
2. Nizamî, “Mahzenü’l- Esrâr” adl› eserini hangi devlet 7. Afla¤›dakilerden hangisi fiiran Savafl›’n›n sonuçlar›n-
ve hükümdar› ad›na yazm›flt›r? dan biri de¤ildir?
a. Fahretddin Behramflah-Mengücükler a. Mengücükler galip gelmifltir.
b. Daniflment Gazi-Daniflmendliler b. Daniflmendliler galip gelmifltir.
c. Togan Arslan-Dilmaço¤ullar› c. Bizans kazanm›flt›r.
d. Cemalettin Mahmud-‹nalo¤ullar› d. Emir Belek öldürülmüfltür.
e. ‹zzeddin Saltuk-Saltuklular e. Yeni bir beylik kurulmufltur.
3. Afla¤›dakilerden hangisi Artuklulara ait merkezler- 8. Sökmenliler ilgili afla¤›daki ifadelerden hangisi
den biri de¤ildir? yanl›flt›r?
a. H›sn-› Keyfâ a. Ahlat, Sökmenlilerin baflkentidir.
b. Ahlat b. Sökmenlileri Eyyübî y›km›flt›r.
c. Meyyâfar›kîn c. Mama Hatun Sökmenlileri yönetmifltir.
d. Mardin d. fiah Bazu Hatun ünlü Sökmenli kad›n yöneticidir.
e. Harput e. Ahlat Sökmenliler devrinde çok geliflmifltir.
4. Afla¤›daki ifadelerden hangisi do¤rudur? 9. Dilmaço¤ullar› ile ilgili afla¤›daki ifadelerden hangi-
a. Saltuklular Gürcüler taraf›ndan y›k›lm›flt›r. si yanl›flt›r?
b. Mengücükler Ad›yaman yöresinde kurulmufltur. a. Dilmaço¤ullar› Bitlis ve Erzen’de kurulmufltur.
c. Fahreddin Behramflah en ünlü Daniflmend hü- b. Beyli¤in kurucusu ‹nal Türkmâni’dir.
kümdarlar›ndand›r. c. Dilmaço¤ullar› Gürcülere karfl› savaflm›flt›r.
d. ‹nalo¤ullar› Eyyübiler taraf›ndan ortadan kald›- d. Dilmaço¤ullar›n›n en önemli eseri Bitlis’teki Ulu
r›lm›flt›r. Cami’dir.
e. Divri¤i’de Sökmenliler hüküm sürmüfltür. e. Dilmaço¤ullar› Celaleddin Harezmflah devrine
kadar yaflam›flt›r.
5. Saltuklular ile ilgili afla¤›daki ifadelerden hangisi
do¤rudur? 10. Afla¤›da ismi geçen âlimlerden hangisi Do¤u Ana-
a. Saltuklular Gürcülerle mücadele etmemifltir. dolu Türk Devletlerinin hizmetinde bulunmam›flt›r?
b. Saltuklular hiçbir tarihi eser b›rakmam›flt›r. a. Abdülmecid b. ‹smail Harezmî
c. ‹zzeddin Saltuk dönemi beyli¤in en parlak dö- b. Genceli Nizâmî
nemidir. c. Bahaeddin Veled
d. Saltuklular›n kurucusu Selçuklu komutanlar›n- d. Evhâüddin Kirmanî
dan de¤ildir. e. ‹mam Gazalî
e. Tercan Saltuklu hakimiyetinde olmam›flt›r.
1. Ünite - Anadolu’da ‹lk Türk Beylikleri 31
S›ra Sizde 4
Kale Cami,Tepsi Minare, Ulu Cami, Üç Kümbetler, ‹s-
pir’deki Kale Cami, Artvin’deki ‹ki Kümbet, Tercan’da
Mama Hatun Kervansaray›.
S›ra Sizde 5
Gürcüler 1162 y›l›nda Duvin’ i al›nca Ahlatflah Sökmen,
Irak Selçuklu hükümdar› sultan Arslanflah ile birlikte
Temmuz 1163’de Gürcü topraklar›na girdi. Bir aydan
fazla süren savafllardan sonra Gürcüler a¤›r bir ma¤lu-
biyete u¤rad›. Gürcüler, 1204 y›l›nda Ahlat üzerine flid-
ORTAÇA⁄ VE YEN‹ÇA⁄ TÜRK DEVLETLER‹
2
TAR‹H‹
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Anadolu’da Türk Beyliklerinin önemini aç›klayabilecek,
N
Anadolu Türk Beyliklerinin Selçuklulardan devrald›¤› miras› aç›klayabilecek,
Osmanl› öncesi Anadolu’nun durumunu ve Osmanl› devletinin birli¤i sa¤la-
ma nedenlerini tart›flabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Uc Bey’li¤i • Selçuklular
• Türkmenler • Anadolu Beylikleri
• Mo¤ol ‹stilasi
‹çindekiler
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Mo¤ol ‹stilas› sürecinde ortaya ç›km›fl belli bafll› Türkmen beylikleri flunlard›r:
SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ
Bat› Anadolu’da
SIRA beyliklerin
S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ
kurulmas›n› kolaylaflt›ran en önemli sebepler hangileridir?
1
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E Ldaha
‹ M iyi kavrayabilmek için flu kitab› okuyunuz: Cahen, Claude (1979),
K ‹ T A P Beylikler dönemini
K ‹ T A P
Osmanl›lardan Önce Anadolu’da Türkler, ‹stanbul.
S O R U S O R U
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
D‹KKAT D‹KKAT
N N
‹ N T E RS‹ZDE
SIRA NET ‹SIRA
N T E RS‹ZDE
NET
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
2. Ünite - Anadolu Beylikleri 35
Karamano¤ullar› (1256-1487)
Tarih kaynaklar› Karamano¤ullar›n›n adlar›n› mensup olduklar› Karaman oyma-
¤›ndan ald›klar›n› ve bu oyma¤›n O¤uzlar›n Afflar boyundan geldiklerini belirtmifl-
lerdir. Yaklaflan Mo¤ol tehlikesine karfl› tedbir olarak 1228 y›l›ndaSelçuklu Sultan›
I.Alaaddin Keykubad taraf›ndan Ermenek civar›na yerlefltirilen Karaman Türkmen-
lerinin bafl›nda Nure Sof› bulunmaktayd›. Nure Sof› Ermenek ve çevresindeki Er-
menilerle mücadele etmifl, Ermenek’i ve baz› kaleleri feth etmiflti. Babai tarikat›
mensubu olan Nure Sof›, muhtemelen Babai isyan›nda da aktif rol oynam›fl ve
böylece Türkmenler üzerinde nüfuzunu art›rm›flt›r. Nitekim ‹syan›n bast›r›lmas›n-
dan sonra etraf›nda toplanan Türkmenlerle ‹ç-‹l çevresinde topraklar›n› genifllet-
mifltir. Nure Sof›’n›n ölümünden sonra o¤lu Kerimeddin Karaman Bey bafla geçti.
Karaman Bey’in hakim oldu¤u alan sarp ve korunakl› oldu¤u için, serbestçe hare-
ket ediyordu. Selçuklu hükümdar› IV. K›l›çarslan, gücünden çekindi¤i için, Kara-
man Bey’in ele geçirdi¤i yerleri kendisine ‘‹kta’ verdi ve bölgedeki hakimiyetini ta-
n›d› (1256). Ermenek’te kurulan beylik onun ad›n› alm›flt›r.
IV. K›l›çarslan’a karfl› taht mücadelesi veren II. ‹zzettin Keykavüs’ü destekleyen
Karaman Bey, 1261 tarihinde Konya’y› ele geçirmek istediyse de baflar›l› olamad›.
Gevele Kalesi civar›ndaki muharebede Selçuklu kuvvetlerine yenildi. Kardeflleri
Bunsuz ve Zeynelhac yakalan›p idam edildi. Savafltan k›sa bir süre sonra Karaman
Bey de öldü. Yerine büyük o¤lu fiemsüddin Mehmed Bey geçti (1261).
Karamano¤lu Mehmed Bey, hem Mo¤ollara ve hem de Anadolu Selçuklular›na
karfl› amans›z bir mücadeleye giriflmifltir. Karamano¤lu Mehmet Bey, Selçuklulara
isyan eden Ni¤de Emiri Hatiro¤lu’nun yan›nda yer alm›fl ve Selçuklu hazinesine
gönderdi¤i vergiyi kesmifltir. Hatiro¤lu’nun öldürülmesinin ard›ndan Mo¤ol kuv-
vetleriyle takviye edilen bir Selçuklu ordusu Karamano¤lu’nun üzerine gönderil-
mifl, fakat bozguna u¤ram›fllard› (1276). Ayn› y›lda üzerine gönderilen birkaç Sel-
çuklu emirini de ayn› flekilde yenmifltir. Bu zaferler Karamano¤lu’nun ününü ve
gücünü art›rm›flt›r. Nitekim Karamano¤lu kazand›¤› bu zaferleri Memluk sultan›
Baybars’a bildirmifltir. Baybars’›n bu s›rada ç›kt›¤› Anadolu seferinde, Mo¤ollar› El-
bistan ovas›nda yenmesi Mehmed Bey’i daha da cesaretlendirmifltir. Nitekim baba-
s›n›n daha önce almak için teflebbüs etti¤i Konya’y› kuflatm›flt›r. 14 May›s 1277 ta-
rihinde Konya’y› ele geçiren Karamano¤lu, II. ‹zzettin Keykavus’un o¤lu oldu¤u
iddia edilen Siyavufl’u Konya’da tahta ç›kard› ve ad›na hutbe okuttu. Ancak Selçuk-
lular Siyavufl’un gerçek hanedan üyesi de¤il, sahte bir flehzade oldu¤unu ileri sü-
rerek onun hükümdarl›¤›n› tan›mad›lar. Bu nedenle onu ‘Cimri’ ad› ile and›lar.
Konya’y› ele geçirdikten sonra Karamano¤lu Mehmet Bey, Farsça konuflan dev-
let adamlar›na ve Mo¤ollara tepkisini göstermek için, ‘Bundan’ böyle divanda, der-
gahta ve bargahta Türkçeden baflka dil konuflulmaya... diye bafllayan ferman› ile
hat›rlan›r. Böylece Mehmed Bey zaman›nda yaz›flma dili olarak Türkçe’ye ve dola-
y›s›yla Türklere itibar› iade edilmifltir.
Ancak bir ay kadar Konya’y› elinde tutabilen Karamano¤lu, Mo¤ol askerleri ile
desteklenen Selçuklu veziri Sahib Ata ile giriflti¤i mücadeleyi kaybetmifl; Siyavufl
(Cimri) ve Karamano¤lu öldürülmüfltür. Kardeflleri Güneri Bey ve Mahmud Bey,
Larende (Karaman) civar›nda hüküm sürmüfllerdir.
‹lhanl›lar›n y›k›lmas›ndan sonra (1335) Karamano¤ullar› beyli¤i gücünü gittikçe
art›rm›fl, bölgedeki di¤er beylikler ve özellikle Osmanl›larla mücadele etmifltir. ‹lk
Osmanl›-Karaman mücadelesi Alaaddin Ali Bey zaman›nda bafllam›flt›r (1361).
Germiyan topraklar›na tecavüz eden Alaaddin Ali Bey, kay›npederi I.Murad’›n Ha-
36 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
D Ü fi Ü N E L ‹ M Germiyano¤ullar›
D Ü fi Ü N E L ‹ M (1300-1429)
Beyli¤e ismini veren Germiyan’›n bir flah›s ismi mi yoksa afliret ad› m› oldu¤u bi-
S O R U linmedi¤i gibi, S O Germiyanl›lar›n
R U menflei de tam olarak çözülememifltir. Umumiyet-
le, Türkmen olarak nitelenen Germiyanl›lar›n, Harzemflah Celaleddin ile beraber
Anadolu’ya geldi¤i ve onlar›n K›pçak as›ll› olduklar› da iddia edilmektedir. I.Alad-
D‹KKAT D‹KKAT
din Keykubad’›n Harzemflahlarla yap›lan Yass›-çemen savafl›ndan sonra Germiyan-
l› afliretini Selçuklu hizmetine ald›¤› söylenmektedir. 13. Yüzy›l›n ilk yar›s›nda Ger-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE Malatya civar›nda yurt tutmufllard›r. Nitekim 1239-1240 y›lla-
miyanl› Türkmenleri
r›nda Malatya’daki Germiyanl› afliretinin reisi Muzafferüddin Aliflir Bey, Selçuklu
hizmetinde Babai isyan›n› bast›rmakla görevlendirilmifl, ancak iki kez bu teflebbü-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
sünde baflar›s›z olmufltur.
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
2. Ünite - Anadolu Beylikleri 37
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
rin de temelini oluflturmufltur. Özellikle Kütahya onlar›n zaman›nda bir ilim ve kül-
tür merkezi haline gelmifltir. Ahmedî, fieyhî gibi edip ve flairler,
S O‹shak
R U Fakih gibi S O R U
alimler Germiyanl› saray›nda yetiflmifl ve Osmanl› saray›na intisap ederek, Türk di-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
line ve bilimine büyük hizmetlerde bulunmufllard›r.
D‹KKAT D‹KKAT
Germiyano¤ullar› tarihi hakk›nda genifl bir araflt›rma için flu kitab›K okuyunuz:
‹ T A P Varl›k, M. K ‹ T A P
N N
Çetin (1974), Germiyano¤ullar› Tarihi (1300-1429), Ankara. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
TELEV‹ZYON
AMAÇLARIMIZ TAMAÇLARIMIZ
ELEV‹ZYON
K ‹ T A P K ‹ T A P
‹NTERNET ‹NTERNET
38 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
‹nanço¤ullar› (1262-1390)
Kuruldu¤u yerden dolay› Lâdik -Denizli Beyli¤i ad›yla da bilinir. Bu bölge Malaz-
girt Savafl›’ndan k›sa bir süre sonra Türkleflmeye bafllam›flt›r. Nitekim Denizli böl-
gesine 200 bin çad›r halk›n›n yerleflti¤ini dönemin kaynaklar› yazar. Ancak beyli¤i
kuran Türkmenler Mo¤ol istilas›n›n ard›ndan Denizli, Honaz ve Dalaman’a göç et-
mifllerdir.
Uc beylerinden Mehmed Bey beyli¤in ilk kurucusu olarak bilinir (1262). Sel-
çuklulara isyan ederek ‹lhanl› hakimiyetini tan›yan Mehmed Bey, 1262’de
öldürülmüfl, Mo¤ollar›n deste¤i ile damad› Ali Bey beyli¤in bafl›na geçmifltir. Ger-
miyanl›lar›n uc beylerinden olan Ali Bey, Siyavufl (Cimri) taraf›n› tuttu¤u için,
Cimri hadisesinin halledilmesinin ard›ndan yakalan›p Afyonkarahisar Kalesine
hapsedildi. Ladik (Denizli) ve çevresi, III. G›yaseddin taraf›ndan yeniden Sahib
Ata ailesine verildi (1277). Ancak Germiyano¤ullar› buray› tekrar elde etmifller ve
beyli¤in bafl›na da Ali Bey’in ölümünün ard›ndan (1286) yine Germiyan ailesin-
den Bedrüddin Murad’› getirmifllerdir. Anadolu Selçuklu sultan› II.Mesud’un emir-
lerinden ‹zzeddin Bey, Denizli’yi tekrar Sahib Ata o¤ullar›na vermek maksad›yla
Günler mevkiinde Germiyanl›larla karfl›laflt›. Germiyan ordusu da¤›ld› ve Bedrüd-
din Murad öldürüldü (1289).
1289 tarihinden itibaren Ali Bey’in o¤lu ‹nanç (Yinanç) Bey, Ladik Beyli¤i’nin
bafl›na geçmifltir. Uzun bir süre tahtta kald›¤› için Ladik Beyli¤i onun ismiyle an›l›r
olmufltur. Ünlü seyyah ‹bni Battuta 1332’de Denizli’ye geldi¤inde onunla görüfl-
müfltür. ‹nanç Bey’den sonra Murad Arslan Bey bafla geçmifltir. Ona ait sikkelerden
1360 tarihinden sonra öldü¤ünü söyleyebiliriz. Son Denizli Beyi olan Murad Ars-
lan’›n o¤lu ‹shak Bey’in ölümü ile beylik sona ermifltir (1390).
Saruhano¤ullar› (1300-1410)
Selçuklular›n uc emirlerinden ve Germiyano¤ullar› komutanlar›ndan Saruhan Bey
taraf›ndan kurulmufltur. Saruhan Bey’in Harzemflahlar ile Anadolu’ya gelen Saru-
han ismindeki bir komutan›n torunu oldu¤u söylenir. Babas›n›n ad› Alpa¤› olup,
Çu¤a ve Ali Pafla adlar›nda iki kardefli vard›r. Merkezi Manisa olan beyli¤in s›n›rla-
r› içerisinde Menemen, Foça ve Kemalpafla (Nif) da bulunmaktayd›. Saruhano¤ul-
lar›, Ayd›no¤ullar›, Karasio¤ullar› ve Mentefle beyli¤i gibi denizci Türkmen beylik-
leri aras›nda yer alm›flt›r.
Saruhan Bey, 1290’larda Bizans ve Katalanlara karfl› verdi¤i mücadelelerin ard›n-
dan 1313’te Manisa’y› ele geçirdi ve buray› kendisine merkez yapt›. Kardefli Ali Pa-
fla da, fethetti¤i Nif’in emirli¤ini yürütmekteydi. Saruhan Bey oluflturdu¤u donanma
ile Cenevizlilerin elindeki Ege k›y›lar› ve adalar›na seferler düzenlemekteydi. Ayr›-
ca Ayd›no¤ullar›n›n ç›kt›¤› deniz seferlerine Saruhan donanmas› da kat›l›yordu.
1344 y›l›nda Ayd›no¤lu Umur Bey’in donanmas›, Bizans kraliçesi Anna’n›n tefl-
viki ile Haçl›lar taraf›ndan yak›lm›fl ve ‹zmir iflgal edilmiflti. Umur Bey, Bizans tah-
t› için mücadele eden Kantakuzen’e kat›lmak üzere Saruhan Bey’in o¤lu Süley-
man’›n ordusu ile Rumeli’ye geçti. Ancak Süleyman Bey sefer s›ras›nda hastalan›p
öldü. Bu nedenle Saruhan Bey ittifaktan çekildi. K›sa bir süre sonra da vefat etti
(1346).
Saruhan Bey’den sonra yerine o¤lu Fahreddin ‹lyas Bey geçti. Osmanl› flehza-
delerinden Halil’in Foçal› korsanlar taraf›ndan kaç›r›lmas› üzerine Osmanl›-Bizans
kuvvetleri Foça’y› kuflatm›flt›. Gönüllü olmasa da ‹lyas Bey bu ittifaka kat›ld›. An-
cak kendisini hile ile yakalama plan› kurdu¤u bahanesini ileri süren Bizans impa-
2. Ünite - Anadolu Beylikleri 39
ratoru, ziyafet için ça¤›rd›¤› ‹lyas Bey’i rehin ald› (1355). Han›m›n›n ödedi¤i fidye
ile kurtulan ‹lyas Bey, belki bu olaydan etkilenerek tahttan feragat etmifl ve son-
ras›nda ölmüfl olmal›d›r (1362).
‹lyas Bey’den sonra yerine o¤lu Muzafferüddin ‹shak Bey geçti (1362). ‹shak
Bey’in zaman›nda Saruhano¤ullar› Beyli¤i en parlak dönemini yaflam›flt›r. Gittikçe
güçlenen Osmanl›lar ve Karamano¤ullar›’na karfl› ›l›ml› bir iliflki kuran ‹shak Bey,
bu beyliklerle münasebetini iyi tutmaya çal›flm›flt›r. Deniz ak›nlar› ve ticareti saye-
sinde ekonomik refah oldukça artm›flt›r. Ekonomik refah›n sonucu olarak, O’nun
döneminde Manisa’da pek çok dini ve sosyal yap› infla edilmifltir.
‹shak Bey’in 1388 y›l›nda ölmesinin ard›ndan kar›fl›kl›k yaflanm›fl; o¤ullar› H›z›r
fiah ve Orhan, beylik için mücadele etmifllerdir. H›z›r fiah Bey, tahta ç›km›fl karde-
fli Orhan ise ülkeden ayr›lm›flt›r. Orhan Bey’in Osmanl›lara veya Karamano¤ullar›-
na s›¤›nd›¤› söylenir. Y›ld›r›m Bayezid, ünlü Bat› Anadolu seferi ile iç mücadelele-
rin sürdü¤ü beyli¤e son verdi (1390). Manisa’y› kendilerine teslim eden H›z›r fiah’a
Osmanl›lar, pek çok mülkler tahsis etti. Manisa Osmanl›lar›n flehzade sanca¤› ya-
p›ld› (1390). Timur’un taraf›na geçen Orhan, 1402’de beyli¤i yeniden canland›rd›
ise de kardefli H›z›r fiah Bey taraf›ndan bertaraf edildi (1404). Fetret devri esnas›n-
da tekrar canlanmak isteyen beyli¤i, Çelebi Mehmet kesin olarak ortadan kald›rd›
(1410). Saruhanl›lar›n Demirci kolu varl›¤›n› bir müddet daha devam ettirmifltir.
Ayd›no¤ullar› (1308-1426)
Ayd›no¤ullar›, Merkezi Birgi olmak üzere Ayd›n, ‹zmir ve Manisa çevresine hâkim
olmufllard›r. Devletin kurucusu Ayd›n o¤lu Gazi Mehmet Bey’dir. Mehmet Bey,
Germiyanl› I.Yakub Bey’in subafl›s› (ordu komutan›) olup, Bat› Anadolu’nun fet-
hinde önemli yararl›klar göstermifltir. Mentefle beylerinden Sasa ile birlikte devleti-
ni kuraca¤› Ayd›n ilini fethetmifl; ancak anlaflmazl›¤a düfltü¤ü Sasa Bey’i, yap›lan
savaflta ortadan kald›rm›flt›r (1308). 1310 y›l›nda ‹zmir’in iç kesimlerini ele geçirdi.
Ard›ndan Ayasulug (Efes-Selçuk), Ödemifl ve Tire’yi al›p buralar› o¤ullar› aras›nda
paylaflt›rd›. 1328 y›l›nda di¤er o¤lu Umur Bey, ‹zmir ‘in sahil kesimini de fethedip,
bu flehrin emiri oldu. Özellikle Ayasulug ve ‹zmir’in ele geçirilmesinin ard›ndan
oluflturulan donanma ile Sak›z, Bozcaada, ve Mora’ya seferler düzenlendi. Bu se-
ferlerin bafl›nda Mehmed Bey’in o¤lu Gazi Umur Bey bulunmaktayd›. Nitekim ba-
bas›n›n bir av esnas›nda hastalan›p ölmesi üzerine di¤er kardefllerinin de ›srar› ile
Gazi Umur Bey bafla geçti (1334).
Gazi Umur Bey zaman›, beyli¤in en parlak devridir. Kuvvetli bir donanma ku-
ran Umur Bey, henüz babas›n›n sa¤l›¤›nda Ege adalar›na seferler yapm›fl, ‹zmir’i
ele geçirmifl idi (1328). Babas›n›n ölümünden sonra da fetih ve ak›nlara devam
eden Umur Bey, ak›lc› bir d›fl politika da yürütmekteydi. Menfaatleri gere¤i Bizans
ile iflbirli¤inden geri durmamaktayd›. Nitekim, Cenevizlilerin elindeki Foça’y› kufla-
tan Bizans imparatoruna, Saruhan Bey ile birlikte yard›mda bulunmufltu. Neticesin-
de Sak›z Adas› Umur Bey’in nüfuzuna girmiflti. Bizans taht› için mücadele edecek
olan Kantakuzen’in en büyük destekçisi de Umur Bey idi. Bu durumdan endiflele-
nen Bizans imparatoriçesi Anna, Papa’ya müracaat ederek, Umur Bey’e karfl› bir
Haçl› ittifak› oluflturmay› baflard›. Haçl› donanmas› ‹zmir’in sahil kesimini ele ge-
çirdi. Ayd›no¤ullar›n›n donanmas› imha edildi(1344). Yeniden güç kazanmak iste-
yen Umur Bey, Saruhanl› Süleyman Bey ile birlikte, isyan eden Kantakuzen’e yar-
d›m için Rumeli’ye geçti (1345). Süleyman Bey, Rumeli’de hastalan›p ölmüfltü. ‹z-
mir’in Müslüman kesimine dönen Umur Bey, Haçl›lar›n iflgal etti¤i ‹zmir’i tekrar
kuflatt›ysa da bu savaflta flehit düfltü (1348).
40 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
Umur Bey’den sonra Ayd›no¤ullar› eski gücünü yitirdi. Umur Bey’in yerine ge-
çen büyük kardefli H›z›r Bey, Latinlerle a¤›r bir anlaflma imzalamak zorunda kald›
(1348). Bu anlaflma bir anlamda Latinlere ticari imtiyazlar sa¤lanan ilk kapütilasyon
say›labilir. Deniz ticareti ile oldukça zenginleflen Ayd›no¤ullar›, bu özelli¤ini anlafl-
ma ile kaybetmifl ve çöküfl dönemine girmifltir. Nitekim H›z›r Bey’in yerine geçen
kardefli ‹sa Bey, Venediklilerle yap›lan eski anlaflmay› yenilemifl (1371) ve Osman-
l›larla iyi iliflkiler kurmufltur. Y›ld›r›m Bayezid, Karamanl›lar›n kendisine karfl› k›fl-
k›rtt›¤› beyli¤i Osmanl› hâkimiyetine ald›(1390).
Ankara Savafl›’ndan sonra ‹sa Bey’in o¤lu II. Umur Bey, Ayd›no¤ullar›n› canlan-
d›rmaya çal›flm›flt›r. Ancak damad› ve Umur Bey’in torunlar›ndan ‹zmir Beyi Cü-
neyt, onun hakimiyetini tan›mad›. Nitekim II. Umur Bey’in ölümünün ard›ndan
beyli¤in bafl›na ‹zmiro¤lu Cüneyt Bey geçti (1405). Cüneyt Bey çok cüretkar ve ce-
sur bir kifli idi. Osmanl›lar›n fetret devri mücadelelerine kat›ld›. Osmanl› flehzade-
lerini epeyce u¤raflt›rd›. Nihayet Çelebi Mehmed iktidar› ele geçirdi¤inde, Cüneyd’i
affedip ona Ni¤bolu Sanca¤›’n› verdi (1413). Cüneyt Bey bu kez Mustafa Çelebi is-
yan›nda yer ald›. ‹zmir’e geldi ve Ayasulug’u ele geçirdi. II. Murad onun üzerine
bir ordu gönderdi. Cüneyd’i takip eden ordu onun teslimini sa¤lad›. Fakat kendi-
lerini çok s›k›nt›ya düflürdü¤ü için affedilmeyen ‹zmiro¤lu Cüneyt ve akrabalar› öl-
dürüldü. Böylece Ayd›no¤ullar› beyli¤i sona ermifl oldu (1426).
Karesio¤ullar› (1293-1359)
Karesi Beyli¤i’nin kurucusu, Melik Daniflment Gazi’nin soyundan gelen Kalem Bey
o¤lu Karesi Bey’dir. Daniflmendli Ya¤›basan’›n o¤ullar› Selçuklular taraf›ndan Bi-
zans ucuna yerlefltirilmifl idi. ‹flte bu aileden gelen Kalem Bey ile o¤lu Karasi Bey,
Germiyanl›larla beraber Bat› Anadolu’da fetihlerde bulunmufllard›r. Bal›kesir ve
çevresininin Bizans’tan al›nmas›yla beylik kurulmufltur. 1302 tarihinden itibaren
ele geçirilen Bergama, Edremit, Susurluk gibi bölgenin mühim yerleflmelerine çok
say›da Türkmen yerlefltirilmifltir. Sar› Saltuk’a ba¤l› Türkmenler de bölgeye yerlefl-
tirilenler aras›ndad›r.
Kalem Bey ve Karasi Bey’in ne zaman öldükleri belli de¤ildir. Karesi Bey’in
o¤ullar› Demirhan ve Yahfli Bey, beyli¤i Edremit ve Bal›kesir olmak üzere iki
kol hâlinde yönetmifllerdir. 1328 y›l›nda Bizans, Demirhan Bey ile, Karasio¤ul-
lar›n›n Çanakkale sahillerine sald›rmamalar› için bir anlaflma yapar. Ancak 1331
y›l›nda Demirhan’a ba¤l› donanma Gelibolu sahillerini vurmufl; Ayd›no¤lu Umur
Bey’in deniz seferlerine ifltirak etmifltir. Bergama’da bulunan Yahfli Bey de iki
kez Gelibolu yar›madas›na asker ç›karm›fl, baflar›l› olamayarak Kantakuzen ile
anlaflmak zorunda kalm›flt›r (1341/2). Bu seferden sonra Yahfli Bey’e ait baflka
bir bilgi bulunmamaktad›r.
Osmanl› kaynaklar›n›n Aclan Bey diye and›klar› kiflinin Demirhan Bey oldu¤u
söylenir. Muhtemelen 1334 tarihinde ölen Demirhan Bey’den sonra Osmanl›lar,
Bal›kesir ve Ayd›nc›k taraflar›n› ele geçirmifllerdi. Karasi ümeras›ndan Hac› ‹l Bey,
Evrenos Bey ve Ece Halil, Orhan Gazi’nin hizmetine girmifllerdir. Çanakkale/Tru-
va taraf› ise Karasio¤lu Süleyman Bey’in elinde kalm›flt›r. Süleyman Bey, Ayd›no-
¤ullar› ve Saruhanl›lar ile birlikte Kantakuzen’e yard›m için Rumeli’ye geçmiflti
(1345).
1357 y›l›na kadar Süleyman Bey’i Truva hakimi olarak görüyoruz. Bu tarihten
sonra Karasi topraklar›n di¤er k›sm› gibi bu bölge de Osmanl›lar›n eline geçmifltir.
Karasi Beyli¤inin Osmanl› Beyli¤ine ilhak› 1359 y›l›nda tamamlanm›flt›r.
2. Ünite - Anadolu Beylikleri 41
Osmanl› hizmetine giren Hac› ‹l Bey, Evrenos Bey ve Ece Halil, Osmanl› dev-
letinin Rumeli’ye geçiflinde ve yay›lmas›nda önemli rol oynam›fl; Karasi donanma-
s› Osmanl› deniz gücünün geliflmesine temel oluflturmufltur.
Mentefleo¤ullar› (1282-1424)
Antalya civar›ndan gemilerle sahile ç›kan Türkmenler, karadan gelenler ile beraber
Karya (Mu¤la) bölgesini ele geçirmifllerdi. 1261 y›l›ndan itibaren bafllayan fetihler-
de Türkmenlerin bafl›nda Mentefle Bey isimli bir uc sahil beyi bulunmaktayd›.
Mu¤la ve Ayd›n’›n fethiyle beylik kurulmufl oluyordu (1282). Mentefle Bey, beyli-
¤in kurulmas›n›n ard›ndan vefat etmifltir. Damad› ve subafl›s› olan Sasa Bey, Men-
deres havzas›nda ak›nlarda bulunmufl, Ayd›no¤lu Mehmet Bey’le birlikte Ayd›n
‹li’ni ele geçirmifltir. Ancak Ayd›no¤lu ile anlaflmazl›k yaflayan Sasa Bey yap›lan sa-
vaflta öldürülmüfltür (1308).
Mentefle Bey’in ard›ndan iki o¤lundan Mesut, beyli¤in bafl›na getirilmifl, di¤er
o¤lu Kirman ise Foke’ye (Finike) sahip olmufltur. Milas, Fethiye, Denizli bölgeleri-
nin de al›nmas›yla Mesut Bey zaman›nda Mentefleo¤ullar› en genifl s›n›rlar›na ulafl-
m›flt›r. Mesud Bey 1300 y›l›nda donanmas› ile denizlerde baflar›lar elde etmifl, Ro-
dos adas›n›n bir k›sm›n› Rumlardan alm›flsa da tamam›n› elde edememifltir. Ro-
dos’daki faaliyetler 1312’ye kadar devam edecektir. Mesut Bey’in ölümünden son-
ra bafla geçen o¤lu Orhan Bey de Rodos’u Sen Jan flovalyelerinden kurtarma tefleb-
büsünde baflar›s›z olmufltur (1320).
1344’ten sonra Mentefle Beyli¤inin bafl›nda Mesut Bey’in o¤lu ‹brahim Bey’i
görmekteyiz. Ayd›no¤lu Umur Bey’in ölümünden sonra sahil beylikleri güç kay-
betmiflti. Nitekim Ayd›no¤ullar› gibi Mentefle Beyli¤i de kendilerini tehdit eden Ve-
nediklilerle a¤›r bir anlaflma yapmak zorunda kalm›fllard›r (1355).SIRA S‹ZDE‹brahim Bey’in SIRA S‹ZDE
ölümünden sonra (1360), Musa, Mehmed ve Ahmed Gazi adlar›ndaki üç o¤lundan
her biri bir tarafta hüküm sürdü. Böylece devletin bütünlü¤ü kaybolmufltur.
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Y›ld›r›m Bayezid, ünlü Bat› Anadolu seferiyle bu beyli¤e de son vermifltir (1390).
Ankara Savafl›’ndan sonra hakimiyetini tan›mas› kayd› ile Timur, Mehmed Bey o¤-
S O R ile
lu ‹lyas’a, Mentefle ilini geri verir (1403). Saruhan ve Ayd›n o¤ullar› U birlikte Çe- S O R U
lebi Mehmed’e karfl› mücadele veren ‹lyas Bey, müttefiklerinin yenilmesi üzerine
Çelebi Mehmed’e itaat eder (1405). Mentefleo¤lu ‹lyas Bey’in Dölümünden ‹KKAT sonra, D‹KKAT
Osmanl› saray›nda rehin tutulan iki o¤lu kaç›p, Mentefle iline gelmifllerdi. Ancak II.
Murad, bu iki kardefli yakalatm›fl ve Mentefle Beyli¤ini ortadan kald›rm›flt›r (1424).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Denizcilikte ileri giden Mentefleo¤ullar›, Güney-Bat› Anadolu’nun ve sahillerin
Türkleflmesinde önemli rol oynam›fllard›r. Bir müddet Rodos’u da ellerinde tutan
Mentefleo¤ullar› güçlü donanmalar›yla M›s›r Memluklerine, Ayd›no¤ullar›na
AMAÇLARIMIZ destek AMAÇLARIMIZ
vermifller; Venediklilerle ticari ve politik anlaflmalar yapm›fllard›r.
Mentefle Beyli¤i konusunda daha genifl bir araflt›rma için flu kitab› okuyunuz:
K ‹ T A PWittek, Paul, K ‹ T A P
Mentefle Beyli¤i (1986), 13.-15. As›rda Garbi Küçük Asya Tarihine Ait Tetkik, Ankara.
çiren Felekeddin Dündar Bey, buray› kardefli Yunus Bey’in idaresine vermifltir. Ni-
tekim daha sonra beylik Antalya ve E¤ridir flubeleri olmak üzere iki kola ayr›lm›fl-
42 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
t›r. E¤ridir kolunun bafl›na geçen Dündar Bey, ‹lhanl› hâkimiyetini tan›m›flt›r. Ebu
Said’in küçük yaflta ‹lhanl› taht›na geçmesiyle bafllayan kargafladan faydalanan
Dündar, ba¤›ms›zl›¤›n› ilan edip, sultan ünvan›n› alm›flt›r (1316) Bu olay›n ard›n-
dan Ayd›n, Saruhan ve Mentefl beylikleri ona tabi olmufltur. Ancak ‹lhanl›lar›n Ana-
dolu valisi Timurtafl, Dündar Bey’in üzerine yürümüfl; Yunus o¤lu Mahmud Bey’in
elindeki Antalya’ya kaçan Dündar Bey, ye¤eni taraf›ndan yakalanarak Timurtafl’a
teslim edilmifltir. Dündar bey derhal katledilmifl ve beyli¤in Isparta, E¤ridir flubele-
ri Timurtafl’›n eline geçmifltir (1324).
Dündar beyin o¤ullar›ndan H›z›r ve ‹shak Bey 1325’te beyli¤i yeniden canlan-
d›rm›fllard›r. Eflrefo¤ullar›na ait Beyflehri, Seydiflehri ve Akflehir Hamido¤ullar›n›n
eline geçmifltir. Ancak Karamano¤ullar›n›n bask›s›ndan b›kan Hüseyin Bey, bu
topraklar› 80 bin alt›n mukabilinde I.Murat’a satmak zorunda kalm›flt›r (1374). Os-
manl› himayesine giren Hüseyin Bey, bilinmeyen bir sebepten, Y›ld›r›m Bayezid
taraf›ndan öldürülmüfltür (1391).
Tekeo¤ullar› ad›yla da bilinen Hamido¤ullar›n›n Antalya flubesi, daha uzun
ömürlü olmufltur. Timurtafl’a amcas› Dündar Bey’i teslim eden Mahmud, Timurtafl
ile birlikte M›s›r’a kaçm›flt›. Mahmud’un soyundan gelenler, daha sonra Antalya’da
hakimiyetlerini devam ettirmifllerdir. Kar›fl›kl›k döneminde K›br›s kral› Petro Antal-
ya’y› iflgal etmiflti. Onbir y›l süren iflgali Mahmud Bey’in o¤lu Mehmet Bey sona er-
dirdi (1373). Bu durum Antalya’daki ünlü Yivli Minare Cami kitabesinde nakfledil-
mifltir. Antalya 1393 y›l›nda Y›ld›r›m Bayezid taraf›ndan ele geçirilmifltir. Hamido-
¤ullar›ndan Osman Bey, Timur’un himayesinde Antalya’y› almak için birkaç kez te-
flebbüste bulunur. Karamano¤lu II.Mehmed ile birlikte flehri almak ister. Ancak
Antalya sancak beyi Hamza, bir bask›n yaparak Osman Bey’i ortadan kald›r›r. Ar-
d›ndan flehri kuflatan II. Mehmed’e kaleden at›lan bir gülle isabet eder. Karama-
no¤lu bu yaran›n etkisiyle vefat eder. Böylece Hamido¤ullar›n›n Antalya flubesi de
sona ermifl olur. (1423).
Sahipatao¤ullar› (1288-1342)
Türkiye Selçuklu veziri Sahib Ata’n›n (Fahreddin Ali) iktâ’› olan Afyonkarahisar ve
çevresinde, o¤ullar› taraf›ndan kurulmufltur. Sahib Ata’n›n ölüm tarihi beyli¤in bafl-
lang›c› olarak kabul edilmektedir (1288). Beyli¤in merkezi Afyonkarahisar olup,
Sahib Ata’ya izafeten uzun müddet bu flehir Karahisar-› Sahib veya Sahibin Karahi-
sar’› ad›yla an›lm›flt›r.
Sahib Ata, ‹lhanl› hakimiyetinden sonra pek çok Selçuklu sultan›n›n vezirli¤ini
yapm›fl ve devletin dengelerini elinde bulundurmufltu. Sahib Ata’n›n o¤ullar› Kara-
manl›lar›n Cimri’yi destekleyerek Konya’ya girmesinden sonra onlarla mücadele
ettiler. Fakat Karamano¤ullar›na yenildiler. Çay mevkiinde yap›lan savafla kat›lan
Sahib Ata’n›n o¤ullar› Nusretüddin Hasan ve Tacüddin Hüseyin öldürüldüler (1277).
Afyonkarahisar emiri olan Nusretüddin Hasan Bey yerine iki o¤ul b›rakm›flt›;
fiemseddin Mehmed ve Muzaffeüddin Devle. Babas›n›n ölümünden sonra Karahi-
sar serleflkerli¤i fiemseddin Mehmed Bey’e verildi. 1278’e kadar memleketi on se-
ne müddetle idare etti. Germiyan beylerinin Mo¤ollar›n tahta ç›kard›¤› II Mesud’u
tan›mamalar› sebebiyle, Selçuklular bu beyli¤e savafl açm›fllard›.. Selçuklular›n ya-
n›nda savafla kat›lan fiemseddin Mehmed Bey savaflta öldürüldü (1287). Bu olaya
çok üzülen Sahib Ata bütün görevlerini b›rakt› ve k›sa bir süre sonra öldü. (1288).
fiemseddin’in yerine Karahisar serleflkerli¤ine di¤er torunu Muzafferüddin Devle
Bey getirildi. Bu dönemde Germiyan ve Karaman beylikleri ile yap›lan savafllarda
Müzafferüddin Devle, yine Selçuklular yan›nda yer ald›. Ancak, Selçuklular›n aske-
2. Ünite - Anadolu Beylikleri 43
Eflrefo¤ullar› (1280-1326)
Selçuklu uc beylerinden olan Eflrefo¤lu Seyfüddin Süleyman Bey taraf›ndan Bey-
flehir ve Seydiflehir civar›nda kurulmufltur. ‹lk merkezleri Gurgurum iken daha
sonra Beyflehri merkez yap›lm›flt›r.
Eflrefo¤lu Süleyman Bey, Anadolu Selçuklular›n›n taht kavgalar›na müdahil ol-
mufl ve nüfuzunu oldukça art›rm›fl bir devlet adam› idi.. Örne¤in öldürülen III. G›-
yaseddin Keyhusrev’in iki çocu¤u Konya’da hükümdar oldu¤unda Eflrefo¤lu onla-
r›n beylerbeyili¤i (ordu komutan›) görevini üslenmifltir (1284).
Eflrefo¤lu Süleyman Bey, kendi ismine izaf edilen Beyflehri’ne büyük bir kale
ve cami yapt›rm›flt›r. Özellikle, 1297 tarihinde infla ettirdi¤i Eflrefo¤lu Cami’i, günü-
müze ulaflan Anadolu’nun en eski ve en güzel ahflap cami örne¤idir.
Süleyman Bey 1302 y›l›nda vefat etmifl ve yerine o¤lu Mübarüziddin Mehmet
Bey geçmifltir. Mehmed Bey, Akflehir ve Bolvadin taraflar›n› ele geçirerek toprak-
lar›n› geniflletmifltir. Ancak ‹lhanl› valisi Emir Çoban’a itaat›n› arzeden beyler ara-
s›nda Mehmed Bey de bulunmaktad›r (1314). Emir Çoban’dan sonra lhanl›lar›n
Anadolu valisi olan o¤lu Timurtafl Bey, Hamido¤ullar› önderli¤inde ba¤›ms›zl›kla-
r›n› ilan eden beyliklere karfl› harekete geçmifl idi. Bu s›rada Eflrefo¤ullar›n›n ba-
fl›nda Mehmed Bey’in o¤lu II. Süleyman Bey bulunmaktayd›.. Beyflehri’ne gelen
Timurtafl Bey, flehri ele geçirdi. II. Süleyman Bey, Timurtafl taraf›ndan iflkence ya-
p›larak öldürüldü. Böylece Eflrefo¤ullar› Beyli¤i sona ermifl oldu (1326).
Eflrefo¤lu, Sahip Ata ve Muiniddin Pervane gibi Selçuklu devlet adamlar›n›n kendi beylik-
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
lerini kurmas›, ne anlama gelmektedir? 4
Alâiye Beyleri D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Akdeniz’in önemli limanlar›ndan olan Kolonoros, Selçuklu sultan› I.Alaaddin Key-
kubad taraf›ndan fethedilince, onun isimine izafeten Alaiye (Alanya)
S O R U ad›n› alm›flt› S O R U
(1223). Daha sonra burada küçük bir beylik kurulmufltu. Alaiye beylerinin Selçuk-
lu hanedan›ndan olduklar› söylenir. Ancak Alaiye beylerinin tarihi Karamano¤ulla-
D‹KKAT D‹KKAT
r› ile yak›ndan iliflkilidir.
Anadolu Selçuklular›n›n son y›llar›nda Alaiye, Karamano¤lu Mahmud Bey’in
N N
SIRA S‹ZDE hâkimiye-
eline geçmiflti (1293). Alaiye’deki Karaman beyleri M›s›r Memlûklerinin SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
44 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
tini tan›m›flt›r. Nitekim flehir 1427’de befl bin alt›n karfl›l›¤›nda Memlûklere sat›ld›.
Alaiye Beyleri kendileri ve Memlûkler ad›na para bast›rd›lar. Bu paralardan, ilk
Alaiye Beyi’nin fiemseddin Mehmed o¤lu Savc› oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Kardefli
Savc› Bey’i öldürerek bafla geçen Lütfi Bey, K›br›s Krall›¤› ile 6 y›l mücadele etmifl,
sonuç alamay›nca K›br›s ile bir güvenlik anlaflmas› imzalam›flt›r (1450). Karamano-
¤ullar› tehlikesine karfl› da Osmanl›larla akrabal›k tesis etmifltir. Lütfi Bey’den son-
ra yerine muhtemelen ye¤eni olan K›l›ç Arslan geçmifltir.
Karamano¤ullar›na karfl› sefere ç›kan Gedik Ahmet Pafla Alaiye’yi de ele geçir-
mifl ve flehri Osmanl› idaresine katm›flt›r(1462). K›l›ç Arslan, Osmanl›lar›n kendisi-
ne dirlik olarak tahsis etti¤i Gümülcine’de durmay›p ailesiyle birlikte M›s›r Mem-
luklerine s›¤›nm›flt›r.
Tersane ve liman› ile Alaiye büyük bir ticaret merkeziydi. K›brs, M›s›r ve Rodos
gibi yerlerle baflta kereste olmak üzere çok çeflitli mallar›n ticareti yap›lmaktayd›.
Bu sebeple Alaiye Beyleri ve flehir halk› oldukça zengin idiler.
Candaro¤ullar› (1292-1461)
Türkmen bir aileden gelen ve Selçuklu komutanlar›ndan olan fiemseddin Yaman
Candar, beyli¤in kurucusudur. Selçuklu sultan› II. Mesud saltanat mücadelesinde
kardefli Rükneddin K›l›çarslan’a esir düflmüfltü. fiemseddin Yaman Candar, sultan›,
kardefli ve ona destek veren Kastamonu valisi Yavlak Arslan’›n (Emir Çoban) elin-
den kurtard›. Bu hizmetinden dolay› ‹lhanl›lar, Yavlak Arslan’›n iktas› olan Kasta-
monu ve çevresini kendisine vermifl; böylece beyli¤in temelleri at›lm›flt›r (1292).
fiemseddin Yaman Candar 14. yüzy›l bafl›nda ölmüfl ve o¤lu Süleyman Pafla
beyli¤in bafl›na geçmifltir. Süleyman Pafla ilk ifl olarak, babas›n›n ölümünden son-
ra Yavlak Arslan’›n o¤lunun eline geçen Kastamonu’yu 1309 y›l›nda yeniden ele
geçirmifltir. Süleyman Pafla 1335 y›l›na kadar ‹lhanl› hakimiyetini tan›m›flt›r. Perva-
neo¤lu Gazi Çelebi’nin ölümünden sonra Sinop’un da al›nmas›yla beylik iki kola
ayr›lm›flt›r (1322);Sinop ve Kastamonu Sinop beyi olan ‹brahim Bey, babas›na is-
yan ederek Kastamonu’yu da hakimiyetine alm›flt›r.(1339).
Kastamonu koluna birkaç hükümdar geçmiflse de faaliyetleri hakk›nda fazla bir
bilgimiz yoktur. 1361 y›l›nda Bayezid (Kötürüm) emir oldu¤unda Osmanl›larla iyi
iliflkiler kurmufl; Kad› Burhaneddin’e karfl› mücadele vermifltir. Ancak Bayezid’in
büyük o¤lu II.Süleyman’›n taht mücadelesine girerek I. Murad’a s›¤›nmas› ile bu iyi
iliflkiler de bozulmufl oluyordu. Babas› Kötürüm Bayezid’i Sinop’a kaç›ran II. Sü-
leyman Kastamonu’da hükümdarl›¤›n› ilan etmiflti. Böylece Candaro¤ullar› beyli¤i
kesin olarak ikiye ayr›lm›fl oldu (1383). Kendisini destekleyen Osmanl›lara öncele-
ri ba¤l›l›¤›n› sürdüren II. Süleyman, Timur tehlikesinin yaklaflmas›ndan da faydala-
narak, Kad› Burhaneddin ile ittifak kurmufltur. Bu geliflme üzerine Y›ld›r›m Baye-
zid, II. Süleyman’› ortadan kald›rm›fl, Kastamonu ve Çank›r›’y› ele geçirmifltir. Böy-
lece Candaro¤ullar›n›n Kastamonu kolu sona ermifltir (1391).
Sinop’a çekilmifl olan Kötürüm Bayezid öldü¤ünde, Candarl›lar›n Sinop koluna
o¤lu ‹sfendiyar Bey geçti (1385). Kastamonu koluna son veren Y›ld›r›m Bayezid ‹s-
fendiyar Bey’e dokunmam›fl, hatta onunla bir s›n›r anlaflmas› imzalam›flt›r. ‹sfendi-
yar Bey yar›m as›rdan fazla hüküm sürdü¤ünden (1385-1440), Osmanl›lar bu bey-
li¤in Sinop koluna ‹sfendiyar Beyli¤i de demifllerdir. ‹sfendiyar Bey Ankara Sava-
fl›’ndan sonra Timur’un yan›nda yer alm›flt›. Timur bu nedenle, Kastamonu ve Çan-
k›r›’y› da ona verdi. Böylece ‹sfendiyar Bey bütün Candaro¤ullar› topraklar›na sa-
hip olmufltur. ‹sfendiyar Bey, Çelebi Mehmed’in birli¤i sa¤lamas› üzerine Osman-
l›larla iyi geçinmeye çal›flm›flt›r. Ölümüne kadar Osmanl›lara ba¤l› olmakla birlik-
2. Ünite - Anadolu Beylikleri 45
te, ‹sfendiyar Bey f›rsat buldukça onlarla mücadele etmekten de geri durmam›flt›r.
‹sfendiyar Beyden sonra s›ras›yla o¤lu ‹brahim Bey ve torunu ‹smail Bey tahta geç-
mifllerdir. ‹smail Bey kardefli K›z›l Ahmet Bey ile u¤raflmak zorunda kalm›fl; Fa-
tih’in deste¤i üzerine beyli¤i K›z›l Ahmet Bey’e b›rakm›flt›r. Ancak Fatih Sultan
Mehmet, Trabzon seferi esnas›nda bu beyli¤e son vermifltir (1461). K›z›l Ahmet
Bey, kendisine verilen Mora Sanca¤›’na gitmeyip Akkoyunlu Uzun Hasan’a iltica
etmifltir.
Candaro¤ullar›n›n hakimiyetinden önce Kastamonu ve civar›nda Çobano¤ulla-
r›, Sinop ve çevresinde ise Pervaneo¤ullar›, beylikleri kurulmufl idi.
Pervaneo¤ullar› (1277-1322)
Anadolu Selçuklular›n›n ünlü veziri Muinüddin Süleyman (Pervane), Trabzon
Rumlar›n›n iflgalindeki Sinop’u ele geçirip, buray› mülk edinmiflti (1260). Pervane
görevi gere¤i merkeze döndü¤ünden Sinop’a o¤lunu b›rakm›flt›. Ancak ‹lhanl›
Abaka Han taraf›ndan Pervane’nin öldürülmesinden sonra o¤lu Mehmed Bey istik-
lalini ilan etmifl, Pervaneo¤ullar› Beyli¤ini kurmufltur (1277). ‹lhanl›larla iyi geçinen
Mehmed Bey, babas› gibi pervanelik görevine getirilmifl ve halka a¤›r vergiler yük-
lemifltir. Mehmed Bey, Mo¤ollara karfl› bir harekat›n haz›rl›¤› içerisindeyken hasta-
lan›p vefat eder (1296).
Mehmed Bey’in ölümünden sonra Mesud, beyli¤in bafl›na geçti. Bafra ve Sam-
sun’u ele geçirdi. Ancak Sinop’taki Ceneviz kolonisine ba¤l› donanma askerleri
onu esir al›p Kefe’ye götürdü. Mesud Bey a¤›r bir kurtulufl akçesi ödeyerek Sinop’a
dönebildi (1298). 1310 y›l›na kadar Sinop emirli¤ini yapan Mesud’un yerine geçen
o¤lu Gazi Çelebi, Trabzon Rumlar› ve Cenevizlilerle mücadele etti. O¤lu olmad›¤›
için ülkesini Candaro¤ullar› hakimiyetine b›rakt› ve k›sa bir süre sonra öldü (1322).
Canik Beylikleri
Samsun, Giresun, Ordu, Niksar’› içine alan Orta Karadeniz bölgesine Canik ad› ve-
rilmifltir. Canik bölgesi daha çok O¤uzlar›n Çepni boyu taraf›ndan iskân edilmiflti.
Türkiye Selçuklular›n›n da¤›lma devrinde, ayr› ayr› ailelerden gelen beyler Canik
Bölgesi’nde kendi hakimiyetlerini oluflturmufllard›r. Bayramo¤ullar›, Kubado¤ulla-
r›, Taflano¤ullar›, Taceddino¤ullar› bunlardan en önemlileridir. Kad› Burhaneddin
Ahmet ve Y›ld›r›m Bayezid aras›ndaki mücadeleye sahne olan bu bölge, II. Murad
devrinde kesin olarak Osmanl› hâkimiyetine girmifltir (1428).
Taceddino¤ullar›
Niksar merkez olmak üzere Bafra ve Ordu’ya kadar uzanan bölgelerde kurulmufl-
tur. Beyli¤in kurucusu Türkmen beylerinden Emir Taceddin’dir. Babas›, Anado-
lu’da ‹lhanl› hakimiyetinin sona erdi¤i y›llarda yaflam›fl nüfuzlu bir beydir. Babas›
Do¤anc›k’›n ölümünün ard›ndan (1349), önceleri Amasya emiri fiadgeldi’ye tabi
olan Canik emiri Taceddin Bey, uzun süre Kad› Burhaneddin ile mücadele etmifl-
tir. Trabzon hükümdar›n›n k›z› Evdokia ile evlenerek nüfuzunu iyice art›rm›flt›r
(1382). Taceddin Bey, Ordu bölgesinin emiri Hac› Süleyman Bey’in ülkesine yap-
t›¤› bir hücumda ma¤lup olup öldürülmüfltür (1386). Yerine o¤lu Mahmud Çelebi
beyli¤in bafl›na geçti. Bu dönemde Taceddino¤ullar› önce Kad› Burhaneddin’in ar-
d›ndan Osmanl›lar›n hakimiyetini tan›m›fllard›r. Mahmud Çelebi’nin kardefli Alp
Arslan’›n kendisine s›¤›nd›¤› Kad› Burhaneddin taraf›ndan öldürülmesinin ard›n-
dan (1394), o¤ullar› Hüsameddin Hasan ve Mehmed Yavuz, Samsun ve Çarflamba
taraflar›n› idare ettiler.
46 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
Ankara Savafl›’ndan sonra Hasan Bey bir müddet Timur’un himayesinde kald›.
Ancak Çelebi Mehmed’in birli¤i sa¤lamas› üzerine, iki kardefl Osmanl›larla dostluk
kurdu. Nihayet, Hasan Bey, Osmanl›lar›n Amasya beyi olan Yörgüç Pafla’n›n ülke-
sini zapt edece¤ini anlad›¤›ndan, direnmedi. Taceddino¤ullar›’n›n son beyi Hasan,
ülkeyi Osmanl›lara b›rakmak zorunda kalm›fl, böylece beylik tarihe kar›flm›flt›r
(1428 ).
Eretna Devleti
Aslen bir Uygur Türk’ü olan Eretna (Erdana) devletin kurucusudur. Eretna, ‹lhan-
l›lar›n Anadolu valisi olan Emir Çoban’›n o¤lu Timurtafl’›n yak›n adam› idi. Hatta
onun k›zkardefli ile evlenerek akrabal›k da kurmufltu. ‹lhanl›lar›n içinde bulundu-
¤u karmafladan faydalanan Timurtafl, baz› Anadolu beyliklerini iflgal etmifl; ba¤›m-
s›z olma hevesine düflmüfltü. Ancak baflar›l› olamad›¤›ndan M›s›r’a kaçm›fl, yerine
Eretna’y› vekil b›rakm›flt› (1328).
Timurtafl’tan sonra Anadolu valili¤ine getirilen fieyh Hasan Celâyirî de, taht mü-
cadelesine kat›ld›¤›ndan Eretna Bey’i görevinde b›rakm›flt›. ‹lhanl›lar›n içinde bu-
lundu¤u karmafladan faydalanan Eretna Bey, Anadolu’nun orta kesimlerinde hâki-
miyetini kuvvetlendirdi. Önce M›s›r Memluklerinin himayesine girdi (1338). Timur-
tafl’›n o¤lu Küçük fieyh Hasan, kendisine itaat etmedi¤i için bir ordu ile üzerine yü-
rüdü. Karanbük savafl›nda fieyh Hasan’› ortadan kald›ran Eretna’n›n gücü ve ünü
daha da artt› (1343). Bu zaferden sonra ba¤›ms›zl›¤›n› ilân etti ve sultan ünvan›n›
ald›( 1344).
Eretna Bey, Orta Anadolu’nun hemen tamam›n› hakimiyeti alt›na ald›. Devletin
merkezi önce Sivas, sonra ise Kayseri olmufltur. Adalet içerisinde ülkesini yöneten
Eretna, 1352 y›l›nda öldü. Yerine genç yafltaki o¤lu G›yaseddin Mehmed geçti.
Devletin as›l idaresi veziri Ali fiah’›n elindeydi. Bu durumdan faydalanan Türkmen
afliretleri Canik bölgesini ellerine geçirmifllerdi. Vezir Ali fiah da bu esnada isyan
etti. Ancak Memluklerin yard›m› ile Ali fiah ma¤lup edilip, öldürüldü (1364).
Amasya Emiri Hac› fiadgeldi ve baz› emirler, Mehmed Bey’in güçlenmesinden
çekindiklerinden onu Kayseri’de katlettiler ve yerine küçük yafltaki o¤lu Alaüddin
Ali Bey’î getirdiler (1365). Ülkede tam bir bafl›bozukluk yaflan›yordu. Karamano-
¤ullar› Kayseri’yi ele geçirmifl, Ali Bey Sivas’a kaçm›flt›. Kayseri Kad›s› Burhaned-
din’in sayesinde Kayseri geri al›nd› ve kendisi Ali Bey’in vezirli¤ine getirildi (1378).
Ali Bey,1380’de hastalan›p ölünce yerine yedi yafl›ndaki o¤lu II. Mehmet Bey geç-
ti. Kad› Burhaneddin, küçük yafltaki hükümdar› tahttan indirerek sultanl›¤›n› ilan
etti. Böylece Eretna Devleti sona ermifl oluyordu (1381).
neddin, muhalifi olan fiarki Karahisar valisi K›l›çarslan ve Amasya emiri Hac› fiad-
geldi’yi ortadan kald›rd›ktan sonra, II. Mehmed’i tahttan indirip Sivas’ta hükümdar-
l›¤›n› ilan etmiflti (1381).
Kad› Burhaneddin, k›sa zamanda Ni¤de, Erzincan ve Canik (Orta Karadeniz) böl-
gelerini hâkimiyetine ald›. Böylece Eretna Devleti’nden daha güçlü bir devlet kur-
mufl oluyordu. Timur tehlikesi üzerine anlaflmazl›k yaflad›¤› Memluklerle dostluk
kuran Kad› Burhaneddin ayn› sebeple Akkoyunlularla da bir ittifak SIRA S‹ZDE oluflturmufltur. SIRA S‹ZDE
Candaro¤ullar› ve Taceddino¤ullar›’n›n tahrikleriyle Osmanl›larla karfl› karfl›ya
gelen Kad› Burhaneddin, Osmanl› ordusunu Çorum yak›nlar›ndaki K›rkdilim mev-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
kiinde a¤›r bir yenilgiye u¤ratm›flt›r (1391). Bu savaflta Y›ld›r›m Bayezid’in büyük
o¤lu Ertu¤rul öldürülmüfltür. Buna ra¤men Timur’a karfl› Osmanl›larla da iyi iliflki-
S O R U Kad› Burha-
ler tesis etmifltir. Ancak, bir müddet sonra Karamano¤ullar› yüzünden S O R U
neddin ile Akkoyunlular›n aras› aç›l›r. Akkoyunlu beyi Karayülük Osman Bey, es-
ki hamisi Kad› Burhaneddin’i S›vas d›fl›nda ma¤lup eder. Ele geçirilen
D ‹ K K A TKad› Burha- D‹KKAT
neddin katledilir (1389). Onun ölümünden sonra devlet da¤›l›r ve hâkim oldu¤u
bölgeler Osmanl›lar taraf›ndan ele geçirilir (1398). Sivas merkez olmak üzere bu
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
bölge “Rum Eyaleti” ad›yla Osmanl› eyaletleri aras›na kat›l›r.
N N
‹ N T E RS‹ZDE
SIRA NET ‹SIRA
N T E RS‹ZDE
NET
den Elbistan’› alarak beyli¤i kurmufltur(1337). Bölgedeki A¤açerileri ve Türkmen
cemaatlerini bir araya getiren Karaca Bey, Memluk sultan› Melik Zahir taraf›n-
dan”Türkmen Emirli¤i”ne atanm›flt›r.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Karaca Bey, Eretna topraklar›na ak›nlarda bulundu ve Sis (Kozan) Ermenileri
ile mücadele etti. Hatta Halep taraflar›nda baz› yerleri ele geçirdi. Üst üste kazan-
d›¤› baflar›lara güvenerek Melik Zahir ünvan› ile hükümdarl›¤›n› ilan etti (1348). ‹s-
K ‹ T A P K ‹ T A P
yan eden Halep valisi Beybo¤a’y› Memluk sultan›na teslim etmemesi onun sonu-
nu haz›rlad›. Üzerine gönderilen Memluk kuvvetlerine direnemeyerek Eretna Hü-
kümdar› Mehmet Bey’e s›¤›nd›. Ancak Mehmet Bey onu Memluklara teslim etti.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Karaca Bey Kahire’de as›ld› (1353).
Karaca Bey’in yerine geçen o¤lu Halil Bey zaman›nda Marafl, Malatya, Harput
taraflar› ele geçirilerek s›n›rlar geniflletilmifltir. Durumdan rahats›z olan Memluk
sultan› Berkuk, nifak ç›karmak için kardefllerini ona karfl› k›flk›rtmaktayd›.
‹NTERNET Nitekim ‹NTERNET
Halil Bey bir suikast sonucu öldürüldü (1386). Halil Bey’in küçük kardefli Süli Bey
tahta geçti. Süli Bey önce, üzerine gönderilen Memluk ordusunu, ard›ndan kendi-
sine muhalefet eden kardefli ‹brahim Bey’i bozguna u¤ratt› (1387). Muhasara etti-
¤i Antep’ten çekilen Süli Bey, Berkuk’tan korkarak af diledi. Bunun üzerine sultan
Berkuk onun Türkmen emirli¤ini yeniden tasdik etti. (1391). Ancak Timur’u Suri-
ye seferine teflvik etti¤i gerekçesiyle sultan Berkuk, Süli Bey’in üzerine bir ordu
gönderdi. Süli Bey a¤›r bir yenilgiye u¤rad› (1395). Memlukler daha sonra bir sui-
kast tertip ederek Süli Bey’i ortadan kald›rd› (1398).
48 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
Süli Bey’in yerine o¤lu Sadaka geçti ise de amcas› Mehmet Bey, Elbistan’› fet-
heden Y›ld›r›m Bayezid taraf›ndan, beyli¤in bafl›na getirildi (1399). Sadaka Bey
kaçmak zorunda kald›. Mehmet Bey, hem Memlukler hem de Osmanl›larla iyi ilifl-
kiler kurdu. Dulkadiro¤ullar› Osmanl›lar ile Memlûkler aras›nda bir tampon göre-
vi görmekteydi. Varl›¤›n› sürdürmek için kâh Osmanl› kâh Memlûk hâkimiyetini
kabul etmifllerdir. Karamano¤ullar› ve komflular› Ramazano¤ullar› ile ise devaml›
mücadele etmifllerdir. Nitekim Kayseri flehri iki kez (1419, 1436) Karamano¤llar›n-
dan al›narak Osmanl›lar taraf›ndan Mehmed Bey’e verilmifltir.
Mehmed Bey’in ölümünden sonra (1442) o¤lu Süleyman ve torunu Melik Ars-
lan Dulkadir beyi oldular. Melik Arslan, kardefli fiah Budak taraf›ndan gönderilen
SIRA S‹ZDE
bir fedai taraf›ndan
SIRA S‹ZDE
öldürüldü ve Memluk sultan› Kay›tbay’›n deste¤i ile hükümdar
oldu (1465). Ancak Osmanl›lar Süleyman’›n o¤lu fiahsuvar’› desteklediler. Memluk-
lerle uzun süre mücadele eden fiahsuvar, esir al›n›p Kahire’de öldürüldü (1472).
D Ü fi Ü N E L ‹ M MemluklerDfiahÜ fi Ü NBudak’›
EL‹M yeniden Dulkadir Beyli¤ine gönderdilerse de O, Osmanl›-
lar›n destekledi¤i kardefli Alaüddevle Bozkurt taraf›ndan beylikten uzaklaflt›r›ld› ve
S O R U sonra öldürüldü.
S O R U
Alaüddevle Bozkurt, Akkoyunlular›n elinden Diyarbak›r’› ald›, fakat fiah ‹smail
karfl›s›nda a¤›r bir yenilgiye u¤rad› (1507). Dostlu¤unu kaybetti¤i Osmanl›lar kar-
D‹KKAT D‹KKAT
fl›s›nda da yenilgiye u¤ramas› üzerine Dulkadirli topraklar› Osmanl›lar›n eline geç-
ti (1515). Yerine geçen Ali Bey, Yavuz Sultan Selim’in M›s›r Seferi’nde ve Canber-
N N
SIRA S‹ZDE dî isyan›nda,SIRAOsmanl›lara
S‹ZDE mühim hizmetlerde bulunmufltu. Fakat Osmanl› veziri
Ferhat Pafla onu k›skand›¤›ndan, Yavuz’u onun aleyhine k›flk›rtt›. Ali Bey hile ile
yakalanarak katledildi. Böylece Dulkadir Beyli¤i ortadan kald›r›lm›fl oldu ve top-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
raklar› Osmanl› eyaletine dahil edildi. (1521).
K ‹ T A P Dulkadirli Beyli¤i
K ‹ T Akonusunda
P daha genifl bir araflt›rma için flu kitab› okuyunuz: Yinanç,
Refet (1989), Dulkadir Beyli¤i, Ankara.
TELEV‹ZYON Ramazano¤ullar›
T E L E V ‹ Z Y O N (1378-1608)
Ramazano¤ullar›, Adana merkez olmak üzere Çukurova bölgesinde kurulmufltur.
Beyli¤e ad›n› veren Ramazan Bey, O¤uzlar›n Üçok koluna ba¤l› Yüre¤ir boyundan-
d›r. Memlûk Sultan› Baybars taraf›ndan Gazze-Antakya aras›na yerlefltirilen Üçok’lu
‹NTERNET ‹NTERNET
Türkmenler, daha sonra Adana ve Payas bölgesini Ermenilerden alm›fllard›.
Memluklerin Haleb valisi Beybo¤a’n›n isyan›na kat›lan Dulkadir Beyi Karaca,
Memluk sultan› Melik Salih taraf›ndan öldürülmüfltü. Sultan, Dulkadirli beyli¤i’ni
Ramazan Bey’e vermifl ve onu “Türkmen Emiri” olarak kabul etmiflti (1353). Rama-
zan Bey’den sonra Türkmen Beyi ve Adana valisi olarak o¤lu Sâr›m ‹brahim’i gö-
rüyoruz. ‹brahim Bey, 1378 tarihinde Adana, Sis (Kozan), Payas havalisinde Mem-
luk sultanl›¤›na ba¤l› olarak beyli¤ini ilan etmifltir. Memlûklere karfl› Dulkadiro¤lu
Halil Bey’in yan›nda mücadele etmifl; ancak Sis valisi arac›l›¤›yla Memluk sultan›n-
dan ba¤›fllanmas›n› istemifltir. Fakat ‹brahim Bey’in sadakati çok k›sa sürmüfl ve
Haleb valisi Yelbo¤a, Sis’e gelerek onu ve kardefli Kara Mehmed’i öldürmüfltür
(1383).
Ramazano¤ullar› gücünden çekindikleri ve onlar›n yard›m›na ihtiyaç duydukla-
r› için genellikle Memlûklerin hâkimiyetini tan›d›lar. Nitekim kardefli ‹brahim
Bey’den sonra bafla geçen Ahmed Bey Türkmen, k›z›n› Memluk sultan› Ferec’e ve-
rerek akrabal›k kurmufltur. 1410 y›l›nda damad›n› Kahire’de ziyaret eden Ahmed
2. Ünite - Anadolu Beylikleri 49
Özet
NA M A Ç
Anadolu’da Türk Beyliklerinin önemini aç›k- N
A M A Ç
Osmanl› öncesi Anadolu’nun durumunu ve Os-
1 lamak 3 manl› devletinin birli¤i sa¤lama nedenlerini
Anadolu’da kurulan Türk Beylikleri, günümüzün tart›flmak
Türkiyesi’ni oluflturmada temel bir rol oynam›fl- Osmanl›larda önce Anadolu’da siyasal bir birlik
lard›r. Gaza ve Cihat ruhu ile Anadolu’nun Türk- bulunmamaktayd›. Mo¤ol bask›s› ve Selçuklu
leflmesini kal›c› hale getirmifllerdir. Sahip olduk- otorite yoksunlu¤u bu durumun temel sebebi idi.
lar› bölgelerde büyük imar faaliyetlerine girifl- Beylikler bu durumdan faydalanarak ortaya ç›k-
mifller; çok say›da maddi ve manevi eserler orta- m›fllard›. Her ne kadar bu olumsuzluklar içinde
ya koyarak, bizlere miras b›rakm›fllard›r. Kurulan beylikler kurulmuflsa da, onlar›n bölgelerinde
beylikler sayesinde Türkmen göçü ile Türk nüfu- Türkleflmeyi sa¤lamalar›, dini ve içtimai hayat›
su artm›fl ve ele geçirilen topraklara Türkçe isim- güçlü tutmalar› ve b›rakt›klar› ekonomik ve kül-
ler verilerek büyük Türk flehirleri kurulmufltur. türel miras, Osmanl› devletinin her aç›dan büyü-
N
mesine, hayati katk›lar sa¤lam›flt›r.
Anadolu Türk Beyliklerinin Selçuklulardan dev-
A M A Ç
Kendimizi S›nayal›m
1. Bat› Anadolu’da kurulan Türkmen beylikleri ile ilgili 6. Afla¤›daki beyliklerden hangisinde Denizcilik faali-
afla¤›dakilerden hangisi yanl›flt›r? yetleri bulunmamaktad›r?
a. Mo¤ol ‹stilas›ndan sonra ortaya ç›km›fllard›r. a. Ayd›no¤ullar›
b. Bizans devletinin Rumeli’ye a¤›rl›k vermesi ve b. Karasio¤ullar›
taht mücadelelerinden faydalanm›fllard›r. c. Saruhano¤ullar›
c. Kurucular› umumiyetle, Selçuklular›n uç bey- d. Ladik Beyli¤i
leridir. e. Dulkadiro¤ullar›
d. Malazgirt Savafl›’n›n ard›ndan kurulmufllard›r.
e. Anadolu Selçuklular› ve ‹lhanl›lar›n zay›flamas›- 7. 1348 y›l›nda imzalanan ve ilk kapitülasyon olarak
n›n ard›ndan ba¤›ms›zl›klar›n› ilan etmifllerdir. nitelenen anlaflma hangi devletler aras›nda olmufltur?
a. Karasio¤ullar›-Bizans
2. Afla¤›daki beyliklerden hangisi Germiyano¤ullar›n›n b. Menteflo¤ullar›-Venedik
içerisinden ç›km›fl beyliklerden biri de¤ildir? c. Osmano¤ullar›- Fransa
a. Ayd›no¤ullar› d. Ayd›no¤ullar›- Venedik
b. Menteflo¤ullar› e. Caniko¤ullar›-Ceneviz
c. Hamido¤ullar›
d. Saruhano¤ullar› 8. Afla¤›daki beyliklerden hangisi Canik Bölgesinde
e. Ladik-‹nanço¤ullar› (Orta Karadeniz) kurulan beyliklerden biri de¤ildir?
a. Bayramo¤ullar›
3. Karamano¤ullar›n›n ilk merkezi afla¤›dakilerden b. Eflrefo¤ullar›
hangisidir.? c. Kubado¤ullar›
a. Ermenek d. Taflano¤ullar›
b. Larende e. Taceddino¤ullar›
c. Konya
d. Silifke 9. ‹lhanl› Mo¤ollar›n›n ortadan kalkmas›n›n ard›ndan,
e. Alaiye afla¤›dan hangileri, onlar›n yerini alabilmek için müca-
dele etmifllerdir?
4. 14 May›s 1277 tarihinde Konya’y› ele geçiren Kara- a. Eretna-Dulkadiro¤ullar›
mano¤lu Mehmet Bey’in buradaki faaliyetleri ile ilgili b. Osmanl›lar-Karamano¤ullar›
afla¤›dakilerden hangisi yanl›flt›r? c. Kad› Burhaneddin-Ramazano¤ullar›
a. II. ‹zzettin Keykavus’un o¤lu oldu¤u iddia edi- d. Osmanl›lar-Eretna
len Siyavufl’u (Cimri) Konya’da tahta ç›kard›. e. Eretna-Kad› Burhaneddin
b. ‘Bundan böyle divanda, dergahta ve bargahta
Türkçeden baflka dil konuflulmaya...’ denilen 10. Ramazano¤ullar› ve Dulkadiro¤ullar› afla¤›daki
ferman› haz›rlatt›. devletlerden hangileri aras›nda taraf tutmak zorunda
c. Konya’y› Karamano¤ullar›n›n baflkenti yapt›. kalm›fllard›r?
d. Konya’y› elinde bir aydan fazla tutamad›. a. ‹lhanl›lar-Memlukler
e. Konya halk› ona ve Cimri’ye direnç gösterdi. b. Memlukler-Osmanl›lar
c. Karamano¤ullar›-Osmanl›lar
5. Timur, 1402 Ankara Savafl›’ndan sonra Osmanl› dev- d. Memlukler-Eretna
letinin sa¤lad›¤› birli¤i bozmak amac›yla, Osmanl› dev- e. ‹lhan›lar-Osmanl›lar
letinin hakimiyetindeki Bat› Anadolu beyliklerini yeni-
den canland›rm›flt›r. Afla¤›daki beyliklerden hangisi bu
siyaset sonucu yeniden canland›r›lan beyliklerden biri
de¤ildir?
a. Karasio¤ullar›
b. Germiyano¤ullar›
c. Saruhano¤ullar›
d. Hamito¤ullar›
e. Menteflo¤ullar›
52 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
S›ra Sizde 3
Karamano¤ullar›, Germiyano¤ullar›’n›n s›n›rlar›n› tehdit
ediyordu. Bunun üzerine Germiyano¤ullar›, Karamano-
¤ullar›na karfl› ittifak oluflturma arzusu ile Osmanl› hi-
mayesini kabul etmifltir. Ayr›ca II.Yakup Bey yerine ge-
çecek evlâd› olmad›¤›ndan, ülkesini Osmanl›lara vasi-
yet etmifl ve ölümünden sonra 1429 y›l›nda Germiyan
Beyli¤i Osmanl›lar taraf›ndan ilhak edilmifltir.
S›ra Sizde 4
Anadolu Selçuklu devletinde yer alan önemli devlet
adamlar›n›n kendi beyliklerini kurmas›, merkezi otorite-
nin zay›flad›¤›n› ve devlet adamlar›n›n bu durumdan fay-
dalanarak müstakil hareket ettiklerini göstermektedir.
S›ra Sizde 5
Eretna ve Kad› Burhaneddin Ahmet’in devletlerini di¤er
beyliklerden ay›ran en önemli özellik Türkmen as›ll›
beyliklerden olmamalar›d›r. ‹lhanl›lar içindeki Türk bey-
leri taraf›ndan kurulan bu beylikler ‹lhanl› Devleti’nin
mirasç›s› durumundad›rlar.
2. Ünite - Anadolu Beylikleri 53
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
Ak›n, Hikmet (1968), Ayd›no¤ullar› Hakk›nda Bir
Araflt›rma, Ankara.
Cahen, Clande (1979), Osmanl›lardan Önce Anadolu’da
Türkler, ‹stanbul.
Ebu Abdullah Muhammed ‹bn Battuta Tancî (2004), ‹bn
Battuta Seyahatnamesi, ‹stanbul.
Köymen, Mehmet Altay (1963), Selçuklu Devri Türk
Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›, Ankara
Merçil, Erdo¤an(1985), Müslüman-Türk Devletleri
Tarihi, ‹stanbul.
Sevim, Ali, Anadolu’nun Fethi (1986), Selçuklular
Dönemi, Ankara
Sümer, Faruk (1972), O¤uzlar (Türkmenler), Tarihleri-
Boy Teflkilât›-Destanlar›, Ankara.
Turan, Osman (1973), Do¤u Anadolu Türk Devletleri
Tarihi, ‹stanbul.
Türk Dünyas› El Kitab›, C.I. (Co¤rafya Tarih), (1992)
Türk Kültürünü Araflt›rma Enstitüsü Yay›n›, Ankara.
Uzunçarfl›l›, ‹.Hakk› (1988), Anadolu Beylikleri ve
Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Ankara.
Varl›k, M.Çetin (1974), Germiyan-O¤ullar› Tarihi (1300-
1429), Ankara.
Wittek, Paul, Mentefle Beyli¤i (1986), 13.-15.As›rda Garbi
Küçük Asya Tarihine Ait Tetkik, Ankara.
Yinanç, Refet (1989), Dulkadir Beyli¤i, Ankara.
Yücel, Yaflar (1970), Kad› Burhaneddin Ahmet ve
Devleti, Ankara.
ORTAÇA⁄ VE YEN‹ÇA⁄ TÜRK DEVLETLER‹
3
TAR‹H‹
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
Harezmflahlar Devleti’nin kuruldu¤u siyasi ortam ve befleri co¤rafya hakk›n-
N
da de¤erlendirmeler yapabilecek,
Harezmflahlar döneminde ‹ran, Afganistan ve Maveraünnehir bölgelerinin si-
N
yasi ve toplumsal yap›s›n› de¤erlendirebilecek,
Mo¤ol ‹stilas›n›n Maveraünnehir ve ‹ran’da yapt›¤› siyasi, ekonomik, toplum-
N
sal ve kültürel tahribat› de¤erlendirebilecek,
H›zla yükselen bir devletin, idareciler taraf›ndan yap›lan bireysel hatalar ne-
ticesinde nas›l çoktü¤ü konusunda karfl›laflt›rmal› yorumlar yapabilecek,
Anahtar Kavramlar
• Otrar • Ahmet Yesevi
• Harezm • Mo¤ol ‹stilas›
• Ürgenç • Seyhun
• Maveraünnehir • Ceyhun
‹çindekiler
KURULUfi
Harezm, Ceyhun (Amuderya) nehrinin döküldü¤ü Aral gölünün güneyinde ve bu
nehrin her iki taraf›nda uzanan arazinin ad›d›r. Harezmflah tabiri de ‹slam’dan ön-
ceki zamanlardan beri bu ülkeye hâkim olanlar için kullan›lagelen bir tabirdir. Ba-
t› Türkistan topraklar›n›n merkezinde yer alan Harezm bölgesi, K›rg›z bozk›rlar› ile
K›z›lkum Çölü’nü sa¤›nda, Üstyurt düzlü¤ü ile Karakum Çölü’nü de solunda b›ra-
karak Aral’a do¤ru akan Ceyhun’un göle do¤ru yaklaflt›kça oluflturdu¤u yüzlerce
kolu sayesinde çöllerin ortas›nda genifl bir hayat alan›d›r. Bu sebeple her zaman
bir çekim merkezi olan bölge, Amuderya’dan sulanan arazisi ile her türlü tar›m›n
yap›labilece¤i bir co¤rafyaya sahiptir. Civardaki düzlükler ve engebeli arazi de
hayvanc›l›k için uygun bir alan sa¤lar. Bu sebeple bölge tüm tarihî dönemlerde
önemini korumufl ve siyasi teflekküllerin ya merkezinde yer alm›fl ya da komflu si-
yasi yap›lar›n satartejik hedef alan›n›n bir parças› olmufltur. Bu bölgede daha ön-
ce kurulan devletler bulunmakla birlikte Harezmflahlar Devleti olarak üzerinde it-
tifak edilen siyasi teflekkül, XI. yüzy›lda Türkler tarar›ndan kurulan Harezmflahlar
Devletidir. ‹dare merkezi Gürgenc’tir.
Harezmflahlar Devleti, XI. yüzy›l›n sonlar›nda Büyük Selçuklu ‹mparatorlu¤u
yöneticilerinden Kudbeddin Muhammed b. Anufl-Tigin’in, gelenek icab›, Harezm-
flâh unvan› ile Harezm valili¤ine tayini ile bafllayan ve o¤lu Ats›z devrinde, onun
Selçuklulardan ba¤›ms›z hareket etmeye bafllamas›yla geliflen süreçte kurulmufl ol-
du. Bu devlet, Selçuklu Sultan› Sancar’›n ölümünden sonra (1157), ‹l-Arslan (1156-
1172) ve Tökifl/Tekifl (1172-1200) zamanlar›nda güçlendi. Türk kökenli sülale tara-
f›ndan kurulan bu devlet, Alâeddin Muhammed (1200-1220) devrinde büyük bir
imparatorlu¤a dönüfltü fakat Mo¤ol istilas› ile de çöktü. ‹slamiyet’ten önce ve son-
ra Harezm’de bu unvan› tafl›yan muhtelif sülâleler vard› ancak, Harezm’in büyük
bir imparatorluk merkezi olmas›, tarihte ilk ve son olarak, ancak Anufl-Tigin’in ço-
cuklar› zaman›nda oldu¤u için, do¤u ve bat› tarihçileri aras›nda, Harezmflahlar ta-
biri bilhassa bu Türk devleti için kullan›lm›flt›r.
Devletin siyasi olarak geliflimi ve ülke topraklar›n›n Orta Asya’da hat›r› say›l›r bir
geniflli¤e ulaflmas› Alâeddin Harezmflah devrinde oldu. Ancak, bundan önce
1193’ten itibaren Alâeddin Muhammed Tökifl/Tekifl zaman›nda Irak Selçuklular›n›n
son hükümdar› Tu¤rul’un ma¤lup edilmesi ve ölümü (1194) üzerine Harezm dev-
leti art›k bir imparatorluk yap›s›n› kazanm›flt›r. Bunu, Talas civar›ndaki savaflta Ka-
ra-H›taylar’›n ma¤lup edilmesi (1208) ve ard›ndan da fliddetli mücadelelerden son-
56 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
ra, Afganistan’da Gurlular devletine son verilerek, Hindistan d›fl›nda onlara tabi ge-
nifl bölgelerin de Harezmflahlar eline geçmesi (1210) takip eder. Mazenderan ile
Kirman’›n da imparatorlu¤a kat›lmas›ndan (1211-1212) sonra Alâeddin Harezmflah,
art›k kendisini Büyük Selçuklu sultanlar›n›n varisi saymakta hakl› hale gelmifl oldu.
Gösteriflli unvanlar›na Sencer ve ‹skender lakaplar›n› da ilave etmek suretiyle,
yaln›z Selçuklu ‹mparatorlu¤unun varisi, yani ‹slam dünyas›n›n sultan› de¤il, cihan
imparatorlu¤una da aday olmak iddias›nda bulunan Alâeddin Muhammed Ha-
rezmflah, bir taraftan Ba¤dat’taki Abbasi halifesini emri alt›na almak istiyor ve di-
¤er taraftan da, Kara-H›taylar›n vârisi s›fat› ile do¤u sahalar›na da hâkimiyetini yay-
may› hedefliyordu. Harezmflahlar devletinin Tökifl/Tekifl devrinin sonlar›nda bafl-
layan bu h›zl› geliflimi, Dünya tarihinin ender olyalar›ndan biridir. Bunu, uygun
flartlarda uygun kiflifllerin iktidarda bulunmas› ve bunlar›n uygun hamleler yapma-
s›n›n bir tezahürü olarak yorumlamak mümkündür. Mahiyeti flimdiye kadar tama-
m›yla anlafl›lamam›fl olan bu h›zl› yükselifl ve çöküfl hadisesini, birbirinden ba¤›m-
s›z çok çeflitli faktörlerin bir arada bulunmas›na ba¤lamak ve gerçek niteli¤ini an-
layabilmek için, yaln›z askeri ve siyasi hadiselerin seyrini takip etmek elbette ye-
terli de¤ildir. Devletin iç bünyesini ve karakterini bilmek, sosyal tabaka ve zümre-
ler ile kabile teflekküllerinin kuvvet derecelerini ve münâsebet flekillerini anlamak,
dinî ve fikrî ak›mlar ile sosyal ve ekonomik flartlar› göz önünde bulundurmak ge-
rekir. Harezm bölgesinin canl› kültürel, ilmî ve ticari ortam›n›n sa¤lad›¤› avantajlar
ne kadar önemliyse, o dönemdeki di¤er imparatorluklar›n tarihen hayatlar›n›n
sonlar›na yaklaflm›fl olmalar› ve tâbiyeti alt›ndaki halklara dinamik bir yönetim pro-
fili sunamamalar› da o kadar önemlidir. Birbirinden farkl› flekillerde tecelli eden bu
iç faktörler ve onlarla ba¤lant›l› ya da ba¤›ms›z olarak geliflen d›fl siyasi ve askerî
olaylar, bir devletin teflekkülü ve çöküflünde ne tür faktörlerin etkili olabilece¤ine
dair önemli örnekler sunmaktad›r.
Harita 3.1
S O R U S O R U
3. Ünite - Harezmflahlar Devleti (1092-1220) 57
Kuvvetli bir edebî kültür sahibi olan ve zaman zaman fliir de söyleyen Ats›z, da-
ha babas›n›n sa¤l›¤›nda Sancar’›n saray›nda önemli bir mevki kazanm›fl, sevgi ve
hürmet toplam›flt›. Bir kasidede ona verilen bahâü’d-din ve alâü’d-din gibi lakap-
lar›n resmî bir mahiyet tafl›d›¤› anlafl›lmaktad›r. Ebu muzaffer, husam emirü’l-
mü’minin gibi lakaplar› da bulunan Ats›z’a, Harezm hudut boylar›ndaki müslü-
man olmayan Türklerle savaflt›¤› için de, gazi s›fat› verilmiflti. Ats›z, ilk zamanlar-
da Sancar’a karfl› tam bir sadakat ile hareket ederek, onunla birlikte muhtelif sefer-
lere kat›ld›. Bunun yan›nda, kendi nüfuz ve kudretini artt›rmak için, Cend ve Man-
g›fllak gibi, askerî bak›mdan çok mühim merkezlerin yönetimini de elinde bulun-
duruyordu. Seyhun ötesindeki sahalara ilerleyerek, siyasi nufuzunu oralarda da
kurmaya çal›flt›. Ancak, Sancar ile beraber Gazne seferine kat›ld›¤› s›rada huküm-
dar›n kendisine karfl› so¤uk ve flüpheli davrand›¤›n› gören Ats›z’›n, hükümdara
karfl› sadakatinin sars›ld›¤› anlafl›lmaktad›r. Ats›z’›n, Cend ve Mang›fllak fütuhat›
Sancar’› k›zd›rm›flt› çünkü bu seferler için ondan izin almam›flt›. Zira kendisine ta-
bi olan ve ‹slam dini u¤runda kâfirler ile cihad eden bu saha müslümanlar›n›n kan-
lar›n› döktü¤ü için Sancar, Ats›z’a k›z›p onu afla¤›lad›. Ats›z da bu f›rsattan istifade
ederek ba¤›ms›zl›¤›n› ilan etti. Selçuklu memurlar›n› haps ve mallar›n› müsadere
etti¤i gibi, Horasan yollar›n› da kapatt›. Bu s›rada Belh’te bulunan Sancar, toplad›-
¤› kuvvetli bir ordu ile Harezm üzerine yürüdü (1138). Bu savaflta Ats›z’›n ordusu
a¤›r bir ma¤lubiyete u¤rayarak 10.000’den fazla zayiat ve birçok esir verdi. Esirler
aras›nda bulunan Ats›z’›n o¤lu Atl›¤ hemen öldürüldü. Ats›z’›n kaçamayan kuvvet-
leri affedilerek, sultan›n ordusuna kat›ld›lar. Sancar Harezm’in idaresini hemflire-
zâdesi Süleyman b. Muhammed’e vererek, o devir idare gelene¤ine göre vezir, ata-
bey ve hacib gibi, memurlardan oluflan bir divan kurduktan sonra, 1139’da Merv’e
döndü.
Harezm’de uzun y›llardan beri kurulmufl olan düzenin böyle askerî bir zafer ile
birden bire de¤iflmesi, halk› memnun etmedi. Yeni kurulan askerî idarenin fena ha-
reketleri de vaziyeti büsbütün s›k›nt›l› bir hale getiriyordu. Sars›lmaz bir iradeye
sahip olan Ats›z’›n faaliyetleri de buna kat›l›nca, Süleyman ve adamlar› Harezm’i
terk etmek zorunda kald›lar ve Ats›z tekrar hâkimiyeti ele geçirdi. 1140’ta Buhara’ya
karfl› yapt›¤› bir seferde baflar›l› olmas›na ra¤men, May›s 1141’de Ats›z’›n tekrar Sul-
tan Sancar hâkimiyetini tan›mak zorunda kald›¤›n› görüyoruz. Fakat bu durum çok
sürmedi ve Eylül 1141’de Sancar’›n Kara-H›taylara karfl› Katavan’da u¤rad›¤› a¤›r
ma¤lubiyet üzerine, Ats›z, bir kaç ay önceki sadakat yeminini bozarak, ba¤›ms›zl›-
¤›n› tekrar ilan etti. Bununla da yetinmeyen Ats›z, Selçuklu nufüzunun sars›lmas›n›
f›rsat bilerek, h›zla Horasan’a yürüyüp Sancar’›n baflkenti olan Merv’i zaptetti. Ar-
d›ndan 1142 ilkbahar›nda, Horasan’›n mühim merkezlerinden biri olan Niflapur’u
da elde ederek, kendi ad›na hutbe okuttu. Ancak bu durum çok sürmemifl ve Ho-
rasan’da hâkimiyetini tekrar kuran Sancar’›n karfl›s›nda tutunamayaca¤›n› anlayan
Ats›z, ayn› h›zla buralardan çekilmek zorunda kalm›flt›r. Hatta Sancar’›n 1144’te Ha-
rezm’e karfl› giriflti¤i baflar›l› seferler sonucu, Ats›z tekrar Selçuklular›n metbulu¤u-
nu tan›maya ve Merv’de ele geçirdi¤i hazineleri iade etmeye mecbur olmufltur.
Maveraünnehir bölgesinde artan Kara-Hitaylar›n nüfuzu karfl›s›nda, onlara her
y›l 30.000 dinar alt›n vermeyi taahhüt eden Ats›z, Horasan üzerindeki emellerini
gerçeklefltirmek için f›rsat kollamakta idi. Bunu haber alan Sancar, vaziyeti daha
yak›ndan tetkik için, meflhur flair Edib Sabir’i elçi olarak Harezm’e yollad›. Ats›z’›n,
Sancar’› öldürtmek üzere, Merv’e iki fedai göndermeyi planlad›¤›n› ö¤renen flair,
meseleyi süratle Sancar’a bildirdi. Sancar bu suretle tehlikeden kurtuldu ise de, za-
vall› flair yakalanarak, Ceyhun nehrine at›ld›. Sancar, 1147’de Harezmflah’a karfl›
3. Ünite - Harezmflahlar Devleti (1092-1220) 59
üçüncü bir sefere giriflerek, iki ayl›k bir muhâsaradan sonra, Hazarasp kalesini zapt
etti ve payitaht olan Gürgenç önüne geldi. Harezmflah’›n ricas› üzerine, kaynaklar-
da Zahid-i Ahupufl lakab› ile zikredilen münzevi bir dervifl, kan dökülmemesi için
arac›l›k etti. Sancar’›n bunu kabul için koydu¤u flart ise, Ats›z’›n bizzat gelerek, sa-
dakatini göstermesi idi. May›s-Haziran 1148’te vukua gelen bu karfl›laflmada, Ats›z,
teamüle göre, at›ndan inip sultan›n karfl›s›nda topra¤› öpecek yerde, hayvan›n üs-
tünde bir selam vererek geri dönüp gitti. Sancar da bununla yetinip onu makam›n-
da b›rakarak Merve döndü.
Horasan üzerindeki emellerinden bir süreli¤ine vazgeçmek zorunda kalan At-
s›z, bütün gayretiyle Seyhun k›y›lar› ile civarda nüfuzunu kuvvetlendirmeye çal›fl-
t›. 1152’de putperest K›pçaklar›n merkezi S›¤nak flehrine karfl› hücum ile Cend fleh-
rinin zapt› ve flehzâde ‹l-Arslan bölgenin valili¤ine tayin etti. Fakat bu s›ralarda Ho-
rasan’da zuhur eden O¤uz isyan› ve Sancar’›n isyanc›lara esir düflerek, 3 y›l onla-
r›n elinde kalmas›, (1153-1156), Ats›z’a Horasan ifllerine fiilen müdahil olma imkâ-
n› verdi. Fakat o, bu sefer “efendisine isyan etmifl bir f›rsat kollay›c›” vaziyetine
düflmekten ise, “meflru sultan›n haklar›n› korumaya çal›flan sad›k bir tâbi” rolünde
meydana ç›kmay› daha do¤ru ve emellerinin gerçekleflmesi için daha faydal› bul-
du. Baflta Merv ve Niflapur olmak üzere Horasan’daki çeflitli merkezleri ya¤ma ve
tahrip eden isyanc› O¤uzlar›n, Selçuklu ‹mparatorlu¤u’nda yaratt›klar› anarfli bü-
yüktü. Bundan faydalanmak isteyen Ats›z, askerî mevki olan Amul (bugünkü Çar-
cuy) kalesini elde etmek istedi ama baflar›l› olamad›. O, bir taraftan putperest K›p-
çaklara karfl› askerî hareketlerde bulunurken, kardefli ‹nal-Tigin kumandas›ndaki
bir kuvvet de 1153/1154 senelerinde Bayhak (bugünkü Sebzvar ) civar›n› ya¤ma
etmekle meflguldü.
Sancar’›n ordusundan ve emirlerinden baz›lar›, Maveraünnehr hükümdar› ve
Sancar’›n k›zkardeflinin o¤lu Mahmud’un etraf›nda toplanm›fllard›. Mahmud, duru-
ma bir çare bulmak üzere, Ats›z ile haberleflmeye bafllad›. O¤lu ‹l-Arslan’› yan›na
alarak, Mahmud ve Selçuklu emirleri ile müzakere için, Horasan’a do¤ru hareket
eden Ats›z, Nasa’da Mahmud’un elçisinden Sancar’›n O¤uzlar›n elinden kurtuldu-
¤u haberini ald›. Bunun üzerine sultana bir tebriknâme yazan Ats›z, Mahmud
Han’a ve baz› büyük emirlere de mektuplar gönderdi. Oradan Habuflan (Mo¤ollar
devrindeki Kuçan) flehrine gelerek, Mahmud’la birleflen Ats›z, asi O¤uz beylerine
de mektuplar yollayarak, Sancar’›n merhametine s›¤›narak af diledikleri takdirde,
kendisinin ve Mahmud Han ile Gur ve Sicistan emirlerinin bu hususta hukümdar
nezdinde flefaatte bulunabileceklerini bildirdi. Fakat bütün bu giriflimlerden hiç bir
sonuç alamadan, 59 yafl›nda Kuça’da vefat etti (30 Temmuz 1156).
Selçuklu kuvvetlerinin bafl›nda bulunan ye¤eni Mahmud Han, day›s›n›n büyük ma-
nevi nüfuzuna sahip olamad›. O¤uz isyan›n›n yaratt›¤› derin anarfli henüz devam
ediyor, Sancar’a tabi yerel hanedanlar, O¤uz baflbu¤lar›, büyük Selçuklu emirleri
kendi nüfuz bölgelerini geniflletmeye çal›fl›yorlard›. Irak’taki Selçuklu sultan› Giya-
seddin Muhammed b. Mahmud, nüfuzunu Horasan’a kadar geniflletme imkân›ndan
mahrum idi. ‹flte ‹l-Arslan, bu durumdan yararlanarak, Sancar’›n ölümü sebebiyle
Harzem’de üç gün matem tutulmas›n› emretmekle beraber, tam ba¤›ms›z bir hü-
kümdar gibi hareket etmeye bafllad› ve Selçuklu saraylar›yla yapt›¤› yaz›flmalarda
bunu aç›kça gösterdi. Harezmflahlar, art›k Sancar zaman›nda oldu¤u gibi, sultan›n
bendesi de¤il, sadece dostu idiler ve eski tabiyet ba¤lar›ndan art›k hiç bir fley kal-
mam›flt›. Ats›z’›n bütün ömrü boyunca varmaya çal›flt›¤› amaç, art›k gerçekleflmiflti.
‹l-Arslan, saltanat› boyunca, do¤u ‹ran’da birbirleriyle çarp›flan eski Selçuklu
emirlerinin mücadelelerine zaman zaman kendi menfaatine müdahale etmek; Se-
merkand Kara-Hanl› hükümdarlar›n›n Karluk kabilesi reisleri ile yapt›klar› iç çekifl-
melerde bir hakem rolü oynamak; Kara-H›taylar›n istila ve müdahale hareketlerini
önlemekle u¤raflt›. Bunun d›fl›nda ‹l-Arslan, Irak Selçuklu Sultan› ile daima dostça
münâsebetler kurmaya, Ba¤dad halifesi ile sultan aras›ndaki ihtilaflarda da bir ara-
c› rolü oynamaya çal›flt›. Ba¤dad’a gönderdi¤i mektuplar›nda, halifenin sultana ih-
tiyac›ndan ve Maveraünnehr’i Kara-H›taylar›n elinden ancak sultan›n kurtarabile-
ce¤inden bahseder. Fakat Irak Selçuklular›n›n burada etkili bir askerî müdahalele-
rine fiilen imkân yoktu; Harezmflah ‹l-Arslan, onlara karfl› gösterdi¤i hürmet ve
ba¤l›l›k sayesinde, daha ziyade, Horasan halk› ve büyük Selçuklu emirleri aras›n-
da mânevi bir sevgi kazanmaya çal›fl›yordu. Kara-H›taylara vergi vermek mecburi-
yetinden bir türlü kurtulamayan ‹l-Arslan, bütün çabalar›na ra¤men, Maveraünnehr
ifllerinde herhangi bir baflar› elde edemedi¤i gibi, Horasan’da da O¤uzlara ve Sel-
çuklu emirlerine karfl› da etkili birfley yapamam›flt›r. Niflapur’u kendine payitaht it-
tihaz ederek, Tus, Bistam, Damgan taraflar›n› da ele geçirdikten sonra, Horasan’da
Irak Selçuklular›n›n vekili s›fat›n› tak›nan ve hutbeyi onlar›n nam›na okutan Müey-
yed Ay-Aba’ya karfl› giriflti¤i mücadelede, ‹l-Arslan yaln›z Dihistan’› ele geçirebil-
mifltir. Kendilerine verilecek verginin zaman›nda ödenmemesinden dolay›, Kara-
H›taylar taraf›ndan, Harzem’e karfl› yap›lan askerî hareket ve Harzem kuvvetlerinin
yenilgisi (1171-1172), ‹l-Arslan devrinin son önemli olaylar›d›r. Harezmliler, her za-
man oldu¤u gibi, bu defa da istila sahalar›n› su alt›nda b›rakmak yöntemini kullan-
m›fllar ve hastalanarak payitahta dönen ‹l-Arslan da orada ölmüfltür (1172).
‹l-Arslan öldü¤ü zaman, küçük o¤lu ve veliaht› Calaleddin Sultan fiah, annesi
Melike Terken ile beraber, Harezm’de bulunuyordu. Veliaht olmas› sebebiyle Ha-
rezmflahl›k taht›na oturdu. Bunda annesi Terken Hatun’un da etkisi olmufltu. Fakat
Cend’de vali bulunan büyük kardefli Tökifl, Harezm’e gelmesi hususunda, karde-
flinden ald›¤› emre itaat etmedi. Bunun üzerine, kendisine karfl› askerî bir kuvvet
gönderdi¤ini haber alan Tökifl, Kara-H›taylara iltica ederek, onlardan askerî yard›m
istedi. Harezm ifllerine her vesile ile müdahale etmek için f›rsat arayan ve kendile-
rini Harezmflahlar›n metbuu sayan Kara-H›taylar, bu talebi kabul ettiler. Çok kuv-
vetli bir Kara-H›tay ordusunun yard›m› ile Tökifl’in Harezm’e yürüdü¤ünü haber
alan Sultan fiah ve annesi, mukavemetin faydas›zl›¤›na hükmederek, taraftarlar› ve
hazineleri ile birlikte, Harezm’i terk ettiler ve o s›rada Horasan’›n en kuvvetli emi-
ri ve Irak Selçuklular›n›n nâibi mahiyetinde bulunan Melik Müeyyed Ay-Aba’n›n
yan›na geldiler. Maksatlar›, Kara-H›taylardan destek alan Tökifl’e karfl› Melik Müey-
yed’in kuvvetinden istifade ederek, tekrar harezmflahl›¤› ele geçirmek idi. Fakat
Sultan fiah, maceralarla dolu hayat›nda bir türlü bu maksad›na ulaflamam›fl, sade-
3. Ünite - Harezmflahlar Devleti (1092-1220) 61
su ve hazinesi Tökifl’e intikal etti. Harezmflah, Merv Valili¤i’ne o¤lu Kutbeddin (son-
raki lakab› ile Alâeddin) Muhammed’i tayin etmek istemiflti. Ancak Niflapur Valisi
olan büyük o¤lu Nas›rüddin Melikflah, zengin av sahalar›na sahip olan Merv’in Va-
lili¤i’ne kendisinin talip oldu¤unu beyan edince Sultan fiah’›n yerine Merv’e vali ol-
du. Kutbeddin ise Niflapur Valili¤i’ne tayin edildi. Kardeflinin ç›kard›¤› sorunlardan
kurtulan ve Horasan’da kuvvetle yerleflerek nüfuzunu bütün do¤u ‹ran topraklar›n-
da hissettiren Tökifl, art›k bat› ‹ran ifllerine de kar›flabilecek duruma gelmiflti. Sel-
çuklu Sultan› II. Tu¤rul’un Abbasi Halifesi Nâs›r ile aras›nda ihtilaf yaflamas› ve Sul-
tan ile büyük Emir Kutlug ‹nanç aras›ndaki düflmanl›k, Tökifl’e çok iyi bir f›rsat ya-
ratt›. Rey civar›nda meydana gelen savaflta Selçuklu ordusu katî bir flekilde yenildi
ve Tu¤rul katledildi (1194). Bundan sonra Hemedan ile beraber, Acem Irak’›nda
Selçuklulara ait baz› önemli kaleler de kolayl›kla zaptolundu. Büyük Selçuklu Sul-
tanl›¤› böyle hazin bir flekilde ortadan kalk›nca, Tökifl art›k kendisini Selçuklular›n
vârisi, yani sultan olarak görmeyi hak etmifl gibi görüyordu. Gerçekten de onun bu
baflar›dan sonra bast›rd›¤› sikkelerde sultan unvan›n› kullanmaya bafllad›¤› görülür.
‹ran’daki muhtelif yerli hanedanlar›, atabeyleri, hatta bir zamandan beri Gurlu hu-
kümdarlar›n› bile kendine tabi bir prens olarak görüyordu. Resmî yaz›flmalarda on-
lara karfl› babal›k s›fat›n› tak›nan Tökifl, bu flekilde Sancar zaman›ndan sonra, ilk
olarak, bütün ‹ran’› Harezmflahlar’›n yönetimi alt›nda birlefltirmeyi, görece de olsa
baflarm›flt›. Bunu fiilen gerçeklefltirmek ise o¤lu Alâeddin Muhammed’e nasip ol-
mufltur. Bununla birlikte bat› ‹ran co¤rafyas›nda Harezmflahlar hâkimiyeti kolay te-
sis edilmedi. Tökifl, ölümüne kadar, Irak iflleri ile u¤raflmak zorunda kald›. Harezm-
flah Tökifl’in bir k›s›m Irak memleketlerini do¤rudan do¤ruya kendi idaresine b›ra-
kaca¤›n› ümit eden Halife En-Nâsir Lidinillah bu umudunun bofla ç›kt›¤›n› ve Tö-
kifl’in kendisini, t›pk› büyük Selçuklu sultanlar› gibi, sadece “ruhani reis” addetmek
istedi¤ini görünce, Harezmlilere karfl› mücadeleye bafllad›, ama ordusu ma¤lup ol-
du. Harezmflah, ‹sfahan’› Kutlug ‹nanç’a ve Rey’in idaresini de o¤lu Yunus Han’a
vererek, büyük emirlerinden fiemseddin Mayac›k’› o¤luna atabey tayin ettikten son-
ra kendisi Harezm’e döndü. Bu s›rada halife ordusunun Irak’a yapt›¤› bir taarruz ko-
layca püskürtüldü. Yunus Han’›n, bozulan sa¤l›¤› yüzünden Rey’den ayr›lmas›yla,
idare do¤rudan do¤ruya Mayac›k’›n eline geçti. Bu esnada Ba¤dad ordusunun
Irak’a taarruzu haberi karfl›s›nda, Rey’e yard›ma gelen Kutlug ‹nanç, Mayac›k tara-
f›ndan, düflmanlar ile ifl birli¤i etti¤i suçlamas› ile katledilerek kellesi Harezm’e gön-
derildi. Ortaya ç›kan kargaflay› düzeltmek için, 1196’da üçüncü defa Irak’a gelen
Tökifl, Ba¤dat ordusunu ma¤lup etti. Hemedan’› kendisine iltica etmifl olan atabey
Özbek’e, ‹sfahan’› da torunu Erbuz’a verdi. Bu s›rada büyük o¤lu Malikflah’›n ölü-
mü üzerine Niflapur’da ç›kma ihtimali bafl gösteren baz› kar›fl›kl›klar› da düzelttik-
ten sonra, Seyhun hudutlar›nda baz› önemli olaylar›n ortaya ç›kmas› üzerine, Ha-
rezm’e döndü. Bu hadiseleri baflar›l› bir flekilde bast›ran Tökifl, 1198’de tekrar Ho-
rasan’a gelerek, isyan niyetleri art›k iyice meydana ç›km›fl olan Mayac›k’› ve taraf-
tarlar›n› kontrol alt›na ald›. Irak halk›na karfl› büyük zulümlerde bulunmufl olan Ma-
yac›k’›n katli, halk aras›nda olumlu yank›lar uyand›rd›. Bu s›rada Seyhun hudutla-
r›ndan da baflar› haberleri al›nd›¤› gibi, halifeden gelen bir elçilik heyeti de kendi-
sine Irak, Horasan ve Türkistan sahalar›n›n hâkimiyetini tasdik eden saltanat men-
flûrunu getirdi. Umumi vaziyetten memnun olan Tökifl, ‹smaililerin elindeki baz› ka-
leleri zaptettikten sonra, Harezm’e döndü ve orada öldü (1200). Seyhun yukar›s›n-
da yaflayan Kangl›-K›pçak kabilelerini, gerek Kara-H›taylara karfl› ve gerek Horasan
fütuhat› için, siyasi ve askerî bir güç olarak, kullanmak isteyen Tökifl, onlar ile aile-
vi ba¤lar kurmufl ve devlet idaresinde onlar›n reislerine önemli mevkiler vermiflti.
3. Ünite - Harezmflahlar Devleti (1092-1220) 63
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Niflapur’u da kolayca ele geçiren Gur sultanlar› Taceddin Ali fiah b. Tökifl de dâhil
baz› flehzade ve emirleri esir ederek, Gur’a gönderdiler. Niflapur’da önemli bir as-
kerî kuvvet b›rakarak, Curcan ve Bistam’a kadar, muhtelif Horasan AMAÇLARIMIZ merkezlerine AMAÇLARIMIZ
flahneler gönderen Gurlular, Horasan’› Harezmflahlar›n elinden almak istiyorlard›.
Gurlular›n bu müdahaleleri sebebiyle h›zla Niflapur’a yürüyen Alâeddin, Gurlular›
memleketlerine gitmekte serbest b›rakmak flart› ile teslim ald›ktan K ‹ ve T Ahisarlar›n›
P y›k- K ‹ T A P
t›rd›ktan sonra, Merv ve Sarahs’› da zaptetti. Hindu Han kaçmak zorunda kald›. Ha-
rezm’e dönen Alâeddin, ertesi y›l Herat muhârebesine teflebbüs ettiyse de, Sultan
fiihâbeddin Gurî’nin kendisine karfl› yürüdü¤ünü haber al›nca, T E LMerv
E V ‹ Z Y-OSarahs
N yolu TELEV‹ZYON
ile Harezm’e dönmeye karar verdi. Sarahs’ta, baz› Horasan flehirlerinin kendilerine
b›rak›lmas› flart› ile sulha raz› olacaklar›n› bildiren Gurlu elçilerine red cevab› vere-
rek, Harezm’e çekilen Alâeddin’in ordusunu takip eden Gurlu ordusu Tus’a geldi.
Halk üzerine yüklenen mali külfetler, Gurlular aleyhine büyük‹ N bir T E R nefret
NET uyand›r- ‹NTERNET
m›flt›. Bu s›ralarda Merv’deki Gurlu valisinin, küçük bir Harezm kuvvetine ma¤lup
olmas› ve katledilmesi üzerine, Alâeddin Muhammed, G›yaseddin’in ölümünden
sonra, Gurlu Hanedan› aras›nda bafllayan mücadelelerden istifade maksad› ile He-
rat’› zaptetmek istedi. Fakat muhasara olumlu bir netice vermeyince, Badgis havâli-
sini ya¤ma ederek, Merv’e geldi (1204).
Fakat Gur Sultan› fiihabeddin’in çok kuvvetli bir ordu ile do¤rudan do¤ruya
Harezm’e yürüdü¤ünü haber al›nca, çöl yolundan, h›zla, Harezm’e döndü. Bir ta-
raftan Ürgenç ahalisini genel bir savunmaya haz›rlarken, di¤er taraftan da Hora-
san’a ve civara haberler göndererek, az zamanda 70.000 kiflilik bir kuvvet toplad›.
Ayr›ca Kara-H›taylardan da yard›m istedi. Harezmlilerin, geleneksel savunma tak-
tiklerine uygun olarak, havaliyi sular alt›nda b›rakmalar›na ra¤men, Gurlular, 40
günlük bir gecikmeyle geldiler ve Kara-Su’da Harezm ordusunu yenip baflkenti
kuflatt›lar. Ceyhun’un iki k›y›s›nda iki ordu karfl›l›kl› mevzi alm›fllard›. Sultan fiiha-
beddin, filler v.b. her türlü vas›talar ile donanm›fl olan büyük ordusunu karfl›ya ge-
çirmek üzere, geçit aranmas›n› emretti. Fakat bu s›rada, Semerkand Kara-Hanl›la-
r›ndan Sultan Osman’›n kuvvetleri ile birlikte, Kara-H›tay ordusunun gelmesi, Gur-
lular›, a¤›rl›klar›n› yakarak, süratle geri çekilmek zorunda b›rakt›. Onlar› takip eden
Alâeddin Muhammed, Hazarasp’ta Gurlular›n sa¤ kolunu hezimete u¤ratarak, esir-
ler ve ganimetler ald›ktan sonra, Ürgenç’e döndü. Takibe devam eden Kara-H›tay-
lar, Andhod önünde fiihabeddin’in ordusunu çevirerek, iki gün devam eden flid-
detli bir mücadelede bu orduyu periflan ettiler. Zorlukla flehrin kalesine s›¤›nabi-
len fiihabeddin ve bir avuç maiyeti, Semerkand Sultan› Osman’›n arac›l›¤› ile bü-
yük tazminat karfl›l›¤›nda, esaretten kurtulup, Gazne’ye dönebildi. Dört sene süren
64 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
men, Ba¤dad Abbasi Halifesi En-Nâs›r’› (1180-1225) nüfûzu alt›na almak ve ilk bü-
yük Selçuklu sultanlar› zaman›nda oldu¤u gibi, halifeyi sadece bir “ruhani reis”
flekline sokmak için sarfetti¤i çabalar olumlu sonuçlanmam›flt›r. Kendi taleplerini
Abbasi halifesine kabul ettirmek için, Bagdat’a elçi göndermifl ve halife de buna
karfl›l›k meflhur fiihabüddin Suhreverdi’yi elçilik görevi ile Harezm’e yollam›flsa da,
bunlardan bir sonuç ç›kmam›fl ve aradaki gerginlik daha çok artm›flt›. Maddi ve
manevi nüfûzunu artt›rmak için, her vas›taya mürâcaat› meflru gören, ‹smailî feda-
ileri arac›l›¤› ile kendisine zararl› görünen bir tak›m büyük flahsiyetleri ve bu ara-
da Mekke emiri ile Harezmflah’›n Bagdad’daki vekilini öldürten Halife En-Nâs›r’›n
bu gibi hareketleri, bilhassa sünni âlimler aras›nda, hiç de hofl görülmüyordu. He-
le Gazne’nin zapt› esnas›nda ele geçen bir tak›m belgeler sayesinde, En-Nâs›r’›n
Gurlu sultanlar›n› kendi aleyhine gizliden gizliye tahrik etmifl oldu¤unu ö¤renme-
si, Alâeddin’i büsbütün hiddetlendirmiflti. Bunun üzerine bu türlü hareketlerde bu-
lunan bir imam›n hilafet makam›nda bulunamayaca¤›na; sultan›n böyle bir halife-
yi yok sayabilece¤ini ve esasen hilafet makam›n›n Hazreti Ali’nin çocuklar›na ait
olup, bu hakk›n Abbasiler taraf›ndan gasbedilmifl bulundu¤una dair, ulemadan fet-
va alan Alâeddin, Halife En-Nâs›r’›n ad›n› hutbelerden de kald›rd›. Onun yerine,
Seyyid Alâülmülk-i Termizî isminde meflhur bir seyyidin halifeli¤ini ilan etti. Ha-
rezmflah bu suretle Ba¤dad’a karfl› giriflece¤i askerî bir hareketin meflruiyet zemi-
nini de haz›rlam›fl oluyordu.
Alâeddin Muhammed’in 1217’de ‹ran’a yapt›¤› sefer sonucu Irak’ta, Fars Atabe-
yi Sa’d b. Zengi ve Azerbaycan Atabeyi Özbek ma¤lup edilmifl ve itaat alt›na al›n-
m›fllard›. Fakat Hemedan’dan Asadabâd yolu ile Ba¤dat’taki halifeye karfl› gönder-
di¤i ordu, k›fl›n fliddetli geçmesi ve Kürtlerin hücumlar› sonucu zayiata u¤rayarak,
periflan oldu ve ordunun çok küçük bir k›sm› geri dönebildi. Do¤u hudutlar›nda-
ki genel gidiflat›n arzetti¤i tehlike yüzünden süratle Horasan’a dönmek zorunda
kalan Alâeddin, Ba¤dat baflar›s›zl›¤›n›n ac› sonuçlar›n› gördü; çünkü bütün Müslü-
manlar bunu, Allah taraf›ndan verilmifl bir ceza olarak telakki ediyorlard›. Buna
ra¤men ma¤rur ve inatç› Hükümdar, Halife En-Nâs›r’a karfl› besledi¤i düflmanl›k-
tan vazgeçmemifl, 1218’de Niflapur’a gelir gelmez, hutbede onun ad›n›n okunma-
s›n› men etmifltir. Bu emir Merv, Belh, Buhara ve Sarahs’ta da uygulanm›flt›r. Se-
merkand ile Herat’ta hutbede bir de¤ifliklik yap›lmamas›, bu konudaki yerel gele-
ne¤in çok kuvvetli olmas›ndan ileri gelmifltir. Ayn› durum Terken Hatun ile onun
nüfuzu alt›nda bulunan Türk Hanlar›n›n ve ulemâ s›n›f›n›n direnci sebebiyle Ha-
rezm’de de devam etmifltir. Sultan ile Anas› aras›ndaki siyasi nüfuz mücâdelesi bu
konuda da kendisini göstermifltir. Alâeddin’in 1216’da, annesinin fleyhi ve bir riva-
yete göre, sevgilisi olan genç ve yetenekli sûfi Mecdeddin Ba¤dadî’yi, bir öfke kri-
zi esnas›nda verdi¤i bir emir ile öldürtmesinden beri, bu ana-o¤ul rekabeti çeflitli
olaylar vesilesiyle ortay ç›kmakta ve devletin iç bünyesini sarsmaktayd›. 1218’de
Niflapur’da iken, kudretsizlik ve para h›rs› bahanesiyle vezirlikten azletti¤i Niza-
mülmülk’ü, annesinin bask›s› sonucu, tekrar ayn› makama getirmesi, idaredeki bu
gerginli¤in en aç›k örneklerinden birisidir.
ni Mo¤ol Devleti’ydi. Mo¤ollarla ilk defa, 1215-1216 K›pçak seferi esnas›nda tesadüf
eseri olarak karfl›laflan Alâeddin, onlar›n harp yeteneklerinden haberdar olmufltu.
Cengiz’in zaferleri ve bu yeni devletin kudret derecesi hakk›nda bilgi edinmek
için, O’nun yan›na bir elçilik heyeti gönderen Harezmflah’›n bu hareketine karfl›l›k
olmak üzere, Mo¤ol Hükümdar› da ona bir heyet gönderdi. 1218’de Maveraünne-
hir’de Alâeddin Muhammed taraf›ndan kabul edilen bu heyet, Cengiz’in kendisi ile
dostluk ve ticaret iliflkiler kurmak istedi¤ini ifade etti; bu suretle yap›lan anlaflma
gere¤i karfl›l›kl› bar›fl ve ticaret münasebetleri kurulmufl oldu. Bu anlaflmaya daya-
narak ve daha do¤ru görünen di¤er bir rivayete göre, elçilik heyetinin hemen
ad›ndan Harezmflahlar ülkesine gelen 450-500 kiflilik bir ticaret kervan› Harzemflah
ülkesinde belirdi. Kervan, s›n›r flehri olan ve Terken Hatun’un akrabas›ndan, muh-
temelen de biraderinin o¤lu, ‹nalc›k’›n vali olarak bulundu¤u Otrar’da, casusluk
töhmeti ile tutuklan›p bütün mallar›na el konulduktan sonra, tacirler ve kervanc›-
lar öldürüldü. Bu olay tarihe meflhur “Otrar Hadisesi” olarak geçti (1220). Nas›lsa
kaç›p kurtulabilen bir kifli, durumu Cengiz’e bildirdi. Cengiz, Harezmflah’a bir he-
yet göndererek, Kay›r Han lakab›n› tafl›yan Vali ‹nalc›k’›n teslimini ve mallar›n taz-
minini istedi. Alâeddin bu talebi hakaretle reddedince, Cengiz Han Harezmflahlara
karfl› harekâta giriflmek için f›rsat› elde etmifl oldu.
Yaln›z Harezmflahlar ‹mparatorlu¤u’nun ani ve korkunç bir flekilde y›k›lmas› ile
kalmay›p, ‹slam dünyas›nda yüz binlerce Müslüman›n ölümüne, birçok flehrin ya-
k›l›p y›k›lmas›na sebep olan ve daha birçok tarihî neticeler do¤uran bu savaflta Alâ-
eddin Muhammed’in sorumlulu¤u çok büyüktür. O’nun gururu, dar düflüncesi ve
tamahkârl›¤› bunda bafll›ca etken olmufltur. Annesinin ve onun akrabas› olan Türk
Hanlar›n›n tamam›yla Müslümanlardan mürekkep bu ticaret kervan›na karfl› yap›lan
muamelede ve Cengiz’in son taleplerinin reddi hususunda etkili olmalar›, Harezm-
flah’›n sorumlulu¤unu azaltamaz. E¤er bu “Otrar Hadisesi” olmasa idi, henüz Küç-
lük’e karfl› mücadelesini bitirmemifl, Çin ve Tangut harekât›n› sonuçland›rmam›fl
olan Mo¤ollar›n, d›flar›dan çok azametli görünen Harezmflahlar ‹mparatorlu¤u’na
hücum etmeleri beklenemezdi. Bu fikri teyid eden en büyük kan›t, harbe giriflmek
zorunda kalan Cengiz’in, harekate kalk›flmadan evvel, uzun haz›rl›klarda bulunma-
s› ve 1219 yaz›n› ‹rtifl nehri kenar›nda geçirerek, bütün kuvvetlerini toplad›ktan son-
ra harekete giriflmesidir. Cengiz, bir an önce Küçlük gailesinden kurtulmak için, bü-
yük kumandanlar›ndan Cebe’yi bir ordu ile Kaflgar üzerine yollad›. Küçlük’ü ma¤-
lup ve kaçmaya mecbur eden Cebe, Do¤u Türkistan Müslümanlar›n›n kurtar›c›s› gi-
bi telakki edildi. Çünkü Müslümanlar, Naymanlar›n hâkimiyeti alt›nda ibadetlerini
yapmaktan bile menedilmifllerdi. Küçlük, Bedahflan s›n›rlar›nda yakalan›p öldürül-
dükten sonra, Naymanlar da her tarafta takip ve imha edildiler (1219). Mo¤ollar›n
bu ani ve h›zl› baflar›s›, Küçlük’e karfl› y›llarca sonuçsuz ve baflar›s›z mücadelelerde
bulunan Alâeddin Muhammed’i derin endiflelere sevketti¤i gibi, Do¤u Türkistan
Müslümanlar›n› dinî hürriyetlerine kavuflturmas› yönünden, ‹slam umumi efkâr›nda
Mo¤ollar lehinde bir etki yaratmaktan da geri kalmad›.
Cengiz’in Harezmflahlara karfl› haz›rlad›¤› ordu, ‹slam tarihçilerinin abart›l› ra-
kamlar›na ra¤men, 150-200.000’den fazla de¤ildi. Alâeddin’in elinde ise, flüphesiz,
bundan daha fazla bir kuvvet bulunuyordu. ‹ntizam ve düzen bak›m›ndan, Mo¤ol
ordusu, Harezmflah›nki ile mukayese edilmeyecek kadar mükemmeldi. Fakat üs-
tünlük, bilhassa genel plan, sevk ve idare konusunda kendisini göstermifltir. Daha
son Mo¤ol elçilik heyeti gelmeden evvel, Alâeddin’in kurdu¤u büyük bir savafl
meclisinde, Mo¤ol ordusunu Seyhun k›y›s›nda karfl›lamak hususunda ileri sürülen
teklifi Alâeddin be¤enmemifl ve onlarla Mâveraünnehr’de harp fikrine itibar etmifl-
68 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
ti. Kuvvetlerini büyük flehir ve kalelere da¤›tarak parçalayan Harezmflah, garip bir
endifle ile bu kuvvetlerden herhangi birinin bafl›nda bulunmaya da cesaret edeme-
yerek, onlar› ayr› ayr› kumandanlar›n emrinde b›rakt› ve kendisi Horasan’a geçti.
Daha ziyade annesinin nufüzu alt›nda bulunan Türk kumandanlar›n›n sadakatine
güvenmemesi de, bunda etkili olmufltur. Düflman›n vaziyeti, zaaf› ve müdafaa pla-
n› hakk›nda do¤ru ve muntazam bilgiler alan Cengiz, kuvvetini muhtelif parçalara
ay›rarak, Maveraünnehr’in müstahkem mevkilerini birer birer ele geçirdi. Mukave-
met gösteren yerler korkunç bir katliama u¤rat›l›yordu. Bu suretle muhtelif küçük
flehirlerden baflka, Buhara ve Semerkand gibi, büyük kaleler de; az veya çok dire-
niflten sonra, zaptedildiler. Maveraünnehr’in güney bat›s›ndaki Otrar, S›gnak, Barc-
l›¤-Kend, Cend, Benaket ve Hocend gibi flehirler de ayn› ak›bete u¤rad›lar. Türk
kumandanlar›n›n ve Harezm savunma kuvvetlerinin yer yer büyük kahramanl›klar
göstermelerine ra¤men, sonuç daima ayn› oldu.
Maveraünnehr’in en kuvvetli müdafaa merkezi olan Semerkand’›n zapt›ndan
sonra Cengiz, ordusunu tekrar muhtelif parçalara ay›rarak, imparatorlu¤a tabi
muhtelif vilayetlerin zapt› için görevlendirdi. Belh’te bulunan Alâeddin Muham-
med, Irak’a, o¤lu Rukneddin’in yan›na gitmek ve Mo¤ollar›n takibat›ndan kurtul-
mak amac›yla oradan Tus’a kaçt›. Fakat Mo¤ollar, her tarafta zaferler kazanarak,
süratle ilerliyorlard›. Niflapur ve Bistam yolu ile Rey’e gelerek, Hemedan civar›nda
Ferrezin kalesinde, 30.000 kiflilik bir ordu ile kendisini bekleyen Rükneddin’in ya-
n›na geldi. Ani bir Mo¤ol sald›r›s›nda can›n› zor kurtaran Alâeddin, Kazvin’e bakan
kalelerden bir olan Sercâhân’a s›¤›nd›. A¤›r bir moral bozuklu¤u alt›nda olan flafl-
k›n hükümdar ciddi ve makul bir karar verebilme yetene¤ini de kaybetmiflti. Rey’e
kadar ilerileyen Mo¤ol kuvvetlerinin kendisini fliddetle takip etmeleri, vehm ve te-
lafl›n› büsbütün artt›r›yordu. Alâeddin, Mazenderan yolu ile gelip Hazar denizinin
güney do¤u sahillerine yak›n Abeskûn adalar›ndan birine s›¤›nd› ve biraz sonra
hastalanarak, öldü (Aral›k 1220). Alâeddin, ölümünden biraz evvel, Mâzende-
rân’da ‹lâl Kalesi’ne s›¤›nm›fl olan annesi Terken Hatun ile bir k›s›m aile efrad›n›n,
Mo¤ollar taraf›ndan, esir edildi¤i haberini de alm›fl idi. Harezmflah Alâeddin s›¤›n-
d›¤› bu adada ömrünün son 4-5 ay›n› Mazenderan köylülerininin gizli yard›m› ile
geçirmifl, ölmeden önce de yan›nda bulunan o¤lu Celaleddin’i yeni veliaht tayin
etmiflti. Öldü¤ünde adada kefen bulunamad›¤› için Çavufl fiemseddin’in gömle¤i-
ne sar›l›p gömülmüfltü. O¤lu Sultan Celaleddin, 1229 y›l›nda Ahlat’› muhasara
ederken babas›n›n kemiklerini gömmek için Isfahan’da bir medrese inflas› emrini
vermiflti. ‹nflaat sürerken Alâeddin Muhammed’in kemiklerinin Mazenderan ile Dü-
mavend aras›nda sarp bir bölgede bulunan Erdehn’e getirilmesini emretmiflti. An-
cak Mo¤ollar, Celaleddin’i ele geçirdikten sonra Erdehn’i de kuflat›p zaptetmifller
ve iflgal ettikleri her yerde oldu¤u gibi önceki hükümdarlar›n kemiklerini ç›kart›p
yakma gelene¤ini burada da yerine getirmifllerdir. Alâeddin Muhammed’in kemik-
leri gömüldükleri yerden ç›kart›l›p Ka¤an Ögeday’a gönderilmifl ve onun emriyle
de yak›lm›flt›r. Alâeddin’in o¤lu Sultan Celaleddin’in yaklafl›k on y›l süren heyecan
dolu mücadelesi ise Harezmflahlar devletini yeniden canland›rmaya yetmemifltir.
Alâeddin Muhammed, daha Mo¤ol istilas›ndan evvel, annesi Terken Hatun’un
ve onun nüfuzu alt›ndaki Türk kumandanlar›n›n tazyiki ile küçük o¤lu Uzlug’u,
Ebu’l-Muzaffer Kutbeddin lakab› ile veliaht tayin etmiflti. Çünkü Uzlug’un annesi,
Terken Hatun ile ayn› kabileden idi ve Terken Hatun, Celaleddin’e karfl›, büyük bir
nefret besliyordu. Fakat Alâeddin, Abeskun’da ölümünden biraz evvel, Celaled-
din’i veliaht tayin ederek, orada haz›r bulunan di¤er iki flehzadeye de a¤abeyleri-
ne tabi olmalar›n› emretti. Babalar›n›n ölümünü müteakip, henüz Mo¤ollar›n eline
3. Ünite - Harezmflahlar Devleti (1092-1220) 69
larla dolu bir flehir olan Ürgenç, tüm bunlardan ve ihtiflam›ndan hiçbir iz kalmaya-
cak fleklide tarih sahnesinden silindi.
Harezmflahlar›n son talihsiz hükümdar› Celaleddin’in, maceralar ile dolu haya-
t›, zaman zaman büyük kahramanl›k safhalar› arzeden muvaffakiyetleri ve flahsiye-
ti hakk›nda söylenecek pek çok fley varsa da sonuç de¤iflmeyecektir. Esasen onun
saltanat›n›, Harezmflahlar Devleti’nin tabi’i bir devam› olarak telakki etmek bile
zordur; o imparatorlu¤un enkaz›ndan koparabildi¤i ve kurtarabildi¤i unsurlar ile
müstesna flahsiyetine dayanarak, geçici bir mahiyette de olsa, yer yer ve zaman za-
man askerî ve siyasi teflekküller vücuda getirmifl ve Mo¤ol kudretine direnerek, ba-
t›ya do¤ru yay›lan bu istila selini geciktirmeyi baflarm›flt›r. Bu bak›mdan as›l Ha-
rezmflahlar ‹mparatorlu¤u’nun tarihi hayat›, Celaleddin ile sona ermifl say›labilir.
Mo¤ol istilas› karfl›s›nda, muazzam Harezmflahlar saltanat›n›n bu kadar çabuk y›k›-
l›p gitmesinin sebeplerini iyi anlamak ve üzerinde dikkatlice durumak gerekir.
Resim 3.1
Otrar’›n Çengiz’in
ordular›
taraf›ndan 1220’de
elegeçiriliflinin
temsili resmi. Otrar
Müzesi ( Nisan
2012)
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fiDevleti
ÜNEL‹M
D‹KKAT HarezmflahlarD ‹ K K A T konusunda daha genifl bilgi edinmek için flu kitab› okuyunuz: Kafe-
so¤lu, ‹brahim, (1984), Harezmflahlar Devleti Tarihi (485-618/1092-1221), Ankara,
S O R U Türk Tarih Kurumu
S O R U Yay›nlar› (2. Bas›m).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
D‹KKAT
Harezmflahlarda
D‹KKAT
Devlet Teflkilat›
AMAÇLARIMIZ Orta ça¤ Müslüman-Türk
AMAÇLARIMIZ Devletleri aras›nda, muhtelif sebeplerden do¤an birçok
gerçek veya görünüfle göre benzeyifllere ve ayn› ismi tafl›yan bir tak›m kurumlara
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
tesadüf olunur. Bilhassa ayn› co¤rafi sahalarda kurulan, hâkimiyetin bir sülâleden
K ‹ T A P di¤er sülâleye
K ‹ Tgeçmesi
A P suretiyle birbirini takip eden devletlerde buna daha çok
AMAÇLARIMIZ
rastlan›r. Fakat bütün
AMAÇLARIMIZ
bu taklit ve uyarlamalar›n yaratt›¤› benzeyifllere ra¤men, mü-
esseseler tarihinde en ehemmiyetli nokta, farklar› ve de¤iflmeleri tesbit etmektir.
TELEV‹ZYON Bunun için T E ilk
L E Vönce
‹ Z Y O Ngöz önüne al›nmas› gereken husus, devletin bünye ve karak-
K ‹ T A P teridir. Ayn›K co¤rafi
‹ T A Psaha üzerinde, sosyal ve iktisadi yap› bariz bir de¤ifliklik arzet-
medi¤i halde, birbirini takiben hükümrân olan iki devlet, e¤er birbirinden ayr›
bünye ve karakterlere sahip iseler, hatta ayn› isimler alt›nda bile birbirinden farkl›
‹NTERNET ‹NTERNET
TELEV‹ZYON müesseselereT E L Esahip
V ‹ Z Y O Nolabilirler.
‹NTERNET ‹NTERNET
3. Ünite - Harezmflahlar Devleti (1092-1220) 71
Resim 3.2
Kazakista’da
Yesi/Türkistan
flehrinde bulunan
Ahmet Yesevi
türbesi ( Nisan
2012)
Harezm’de, daha Gazneliler hatta Samaniler devrinden beri devam edip, Selçuk-
lular zaman›nda son fleklini alan mahalli devlet müesseseleri, Harezmflah müesse-
selerinin esas›n› da teflkil etmifltir. Gerek saray hayat ve teflkilat›nda ve gerek mer-
kezi idarede bilhassa Sancar devrindeki Büyük Selçuklu teflkilat› bafll›ca örnek ola-
rak al›nm›flt›r. Ats›z devrinden itibaren bu müesseselerin varl›¤› bilinmektedir. Ha-
rezmflahlar› baz› farklar ile Büyük Selçuklular›n bir devam› saymak yanl›fl olmaz.
Ancak temelde baz› mühim farkl›l›klar vard›r. Bir kabile hareketinden do¤an ve as-
kerî kuvvetini göçebe kabilelerden alan Büyük Selçuklu ‹mparatorlu¤u, Gulam Sis-
temi’nin genifl ölçüde uygulamas›, kabilelere karfl› çok ustal›kla yürüttü¤ü iskân ve
tehcir siyaseti, devlet merkezlerinin daha çok yerleflik halk ile meskûn sahalardaki
büyük flehirlerde kurulmas›yla dikakti çeker. Böylece devletleflme süreci göçebe
karekterinden kurtulmayla baflat gider. Halbuki böyle bir mahiyet tafl›mas›na imkan
olmayan Harezmflahlar Devleti, co¤rafi vaziyeti baflta olarak, di¤er baflka faktörler
sebebiyle bilhassa Tökifl devrinden bafllayarak, göçebe Türk kabilelerinin kuvveti-
ne dayanmak zorunda kalm›flt›r. Bu da devletin göçebe geleneklerinin etkisi alt›na
girmesine sebep olmufltur. Bu hal, hem bir taraftan onun süratle bir imparatorluk
fleklini almas›nda bir neden olurken, di¤er taraftan da devlet müesseselerinin dü-
zenli ifllemesine engel olmak suretiyle, y›k›l›fl›n›nda bafll›ca sebeplerinden birini tefl-
kil etmifltir. Selçuklulara tabi muhtar bir eyaletin tedricen büyük bir imparatorluk
mâhiyetini almas›, Harezmflahlar idare teflkilat›n›n sa¤lam esaslara dayand›¤›n› aç›k-
ça göstermektedir. Tökifl ve bilhassa Alâeddin devirlerinde, mahalli muhtariyetlere
ve mahalli hanedanlara son verilerek, o devir anlay›fl› ve imkânlar›n›n elvermesi
nisbetinde merkeziyetçi bir yap›n›n teflkiline çal›fl›lmas› biraz cüretli ve siyasi ba-
k›mdan, sak›ncalar› olmakla beraber, devlet telakkisinin ve merkeziyetçi imparator-
luk anlay›fl›n›n geliflimini göstermek bak›m›ndan önemlidir. Di¤er taraftan son ya-
r›m as›rda s›k s›k tekrar eden iç isyanlar, harpler, ya¤ma ve istilalar, huzur ve refa-
h› bozmufl, halk› a¤›r mali külfetler alt›nda b›rakm›fl idi. Bütün bu flartlar idare tefl-
kilat›na, Alâeddin devrinde ihtilâfli bir manzara vermifltir. Sadece yeni ilhak edilen
sahalarda de¤il, Harezm sahas›nda da göze çarpan bu manzara, teflkilat yoklu¤un-
dan de¤il, eski idari müesseselerin bozulmas›ndan ve bu umumi flartlar alt›nda ye-
ni sahalarda muntazam teflkilat kurmaya imkân bulunmamas›ndan ileri geliyordu.
Merkezi idarenin bafl›nda, Selçuklularda oldu¤u gibi, vezir bulunuyordu. Hü-
kümdar›n vekili s›fat› ile bütün devlet ifllerini idare eden vezir, e¤er nizamü’l-mülk
lakab›n› tafl›yorsa, hukümdar›n yan›nda oturmak ve beraber yemek yemek gibi im-
tiyazlara sahipti. Vezâret mührü onda bulunur, memuriyetin alameti olarak, alt›n
divit tafl›rd› ki, bütün bunlar Selçuklular devrinden kalan ananelerdir. Bütün Timar-
lardan, hatta sultana mahsus olan Hasslardan öflür alan vezirin maiyetinde, muhte-
lif divanlar vard›. Çeflitli yönetim flubeleri fleklinde olan bu divanlar›n (divan-› tu¤-
ra, divan-› infla, divan-› arz, divan-› istifa, divan-› israf v.b.) görev ve yetkileri,
Büyük Selçuklular›nki gibiydi. Merkezi idarede, vezirden sonra, bir de divan reisi
vard›. Muhtelif divanlar›n bafl›ndaki büyük memurlar›n, biribirine nazaran, teflrifat
dereceleri de de¤iflirdi. Alâeddin Muhammed bir aral›k vazife ve salahiyetini 6 ki-
flilik bir heyete vermek gibi, mühim bir idari de¤ifliklik yapmaya kalk›flt› ise de, bu
usul hiç de iyi bir netice vermedi ve tekrar eski usule dönüldü. Celaleddin zama-
n›nda da bir k›s›m yetki ve imtiyazlar›ndan mahrum edilen vezirlere rastlan›r. Ha-
rezmflahlar sülalesine mensup hükümdarlar, genellikle yüksek kültür sahibi insan-
lar oldu¤u için, devlet idaresini de fiilen ellerinde bulundurmay› tercih diyorlard›.
Bunda sülale içi rekabetin de etkisi vard›. Bilhassa bu sebeple Selçuklular devrin-
deki Nizamü’l-Mülk gibi, makam›n› uzun bir süre korumufl nüfuzlu vezirler yoktu.
3. Ünite - Harezmflahlar Devleti (1092-1220) 73
r›n son devrindeki bu tecellisini, Türk kabilelerinin bu s›rada sahip olduklar› bü-
yük nüfuza ve eski kabile ananelerinin devlet idaresindeki tesirine atfetmek gere-
kir. Celaleddin devrinde, Türklerin “yuluk” ad›n› verdikleri bir divan-› mezâlim
bulundu¤u ve Harzemflahlar teflrifat›nda Amir ve Malik unvanlar›n›n üstünde bu-
lunan han unvanl› birisinin bu divan bafl›nda oldu¤u belirtilmektedir.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
türlü akideler beslemek, nizam ve asayifli bozmak ve verilen emirlere karfl› gelmek
en a¤›r suçtur. Buna mukabil hükümdar, t›pk› bir çoban gibi, ra’iyyet sürüsünün
AMAÇLARIMIZ can, mal veAMAÇLARIMIZ
›rz›n› korumakla mükelleftir. Tökifl’in baz› fermanlar›nda Türk ve Tacik
bütün reayaya karfl› adaletle muamele edilmesi, çiftçilerin menfaatlerinin korunma-
s› ve kanuna ayk›r› fazla vergiler al›nmamas› hakk›nda emirler mevcuttur. Devlet
K ‹ T A P hazinesinden K ‹ faydalanmay›p,
T A P bilakis ona vergi vermekle mükellef olan insanlar›n
hepsini birden ifade eden reaya mefhumunu, sadece idari bir mefhum olarak kabul
etmek laz›md›r. Çünkü siyasi ve hukuk bak›m›ndan birbirinden farks›z olan bu çok
TELEV‹ZYON genifl kitleTiçinde,
E L E V ‹ Z Yiktisadî
ON ve içtimaî bak›mlardan çok farkl› zümreler mevcuttur. Bü-
yük flehirlerde ve kasabalarda, yaln›z imparatorluk memleketleri ile de¤il, d›fl ülke-
lerlele de büyük ölçüde ifl yapan zengin ve nüfuzlu bir tüccarlar s›n›f› vard›. Bütün
bu içtimaî s›n›flar›n d›fl›nda, bir devlet idaresini daima meflgül eden di¤er bir unsur
‹NTERNET daha vard›r‹ Nki,T E RoN Eda T konar-göçer kabilelerdir. Esasen geçim vas›talar› hayvanc›l›k
olan bu kabilelerle, onlar›n otlak ihtiyaçlar›n› karfl›layacak yaylak ve k›fllaklar bul-
mak ve mevsim göçleri esnas›nda yol üstündeki yerleflik halk›, yani köy ve kasaba-
lar›, onlar›n hareketlerinde korumak laz›md›r. Kabilelerin de devlete karfl› hukuki
vaziyetleri ile ödedikleri vergilerin mahiyet ve miktar› da birbirinden farkl›yd›.
Resim 3.3
Kazakistan’da
Otrar yak›nlar›nda
bulunan Arslan
Baba türbesi
(Nisan 2012).
3. Ünite - Harezmflahlar Devleti (1092-1220) 75
Orta Ça¤ cemiyetinin hayat›nda, adeta ilk planda gelen dini amilleri daima göz
önünde tutmak gerekir. Fat›mi Hilafetinin kuruluflundan sonra, onlar›n sünni
mezhebindeki Abbâsi Halifelerine karfl› ‹ran ve Afganistan sahalar›nda girifltikleri
propoganda, ilk Selçuklular devrinde son haddini bulmufl ve Hasan Sabbah’›n
kurdu¤u ‹smailî teflkilât›, Selçuklu ‹mparatorlar›n›n bütün çabalar›na ra¤men, her
tarafa yay›lm›flt›. Abbasi Halifelerini fiii mezhebindeki Büveyhilerin tahakkümün-
den kurtard›ktan sonra, genifl imparatorluklar›nda sünnili¤in zaferini te’min eden
Selçuklu hükümdarlar›, türlü amillerin te’siri alt›nda, ‹smâilî-Bât›ni cereyan›n› tam
olarak temizlemeye muvaffak olamad›lar. Kendilerinden önce Samanilerin ve
Gaznelilerin takip ettikleri sünnilik siyasetini daha büyük bir azimle devam etti-
ren Selçuklular zaman›nda, sünnili¤in ve hanefili¤in imparatorluk memleketlerin-
de, resmî ve hâkim mezhep oldu¤u muhakkakt›r. Hanefilikten sonra, imparator-
lukta yay›lm›fl olan en mühim mezhep fiâfiilikti. Selçuklular devrinde imparator-
lu¤un her taraf›nda, kurulan Hanefi ve fiafii medreseleri sünnili¤e düflman ve dev-
letçe takibata maruz di¤er mezhep ve zümrelere karfl› mücadele edecek unsurla-
r› yetifltirmekteydi. fiiilik Kum, Kaflan, Sebzvar, Türfl›z, Rey ve Ferahan gibi, s›n›r-
l› sahalarda ve Kühistan gibi, baz› m›ntakalarda etkindi; ‹sfahan ve Niflapur gibi
büyük flehirlerde de, az say›da olmakla beraber, fiiilere rastlan›yordu. Selçuklula-
r›n ehl-i sünnet akidelerine ayk›r› düflünceler besleyenleri fliddetle takibata u¤rat-
malar› sebebi ile feylesoflara ve dehrilere art›k tesadüf edilmedi¤ini, o devrin mu-
taass›p bir müellifi iftiharla söylemektedir. Harezm sahas›na gelince, sünnili¤in es-
kiden beri hâkim oldu¤u bu sahada din âlimleri aras›nda kelam ilminin en rasyo-
nalist bir mektebi (mezhebi) olan Mütezile XI. yüzy›lda büyük bir geliflme göster-
mifl ve bu geliflme Mo¤ol istilas›ndan sonra da devam etmifltir. Harezm âlimleri
aras›nda dini münâzaralar›n taassuptan uzak ve objektif bir tarzda cereyân etti¤i
bilinmektedir. Tökifl’in Rey’deki fiafiilerin reisi ‹mam Sadreddin Muhammed b. El-
Vazzan’a karfl› büyük teveccüh göstermesi, tan›nm›fl fiafii fakihlerinden fiihabüdin
El-Hiveki’nin Alaeddin Muhammed’in en nufuzlu müflâvirlerinden olmas› dikkat
çekicidir. Alâeddin Muhammed, Abbasi halifesi En-Nâs›r Lidinillah yerine, Tirmiz
seyyidlerinden birini halife ilan› eylemi gibi olaylar tamamen siyasidir. Seyyidler,
Selçuklular ve daha evvelki sülaleler devrinde oldu¤u gibi, bütün imparatorluk
memleketlerinde imtiyazl› bir s›n›f teflkil etmekte idiler. Onlar baflta olmak üzere,
müderrisler, vaizler, müzekkirler, imam ve hatipler, medrese talebesi halk üzerin-
de çok müessir bir “din adamlar› flebekesi” vücuda getiriyorlard›. Buhara’da daha
Kara-Hanl›lar devrinde büyük bir nüfuz ve servet kazanarak, çok önemli siyasi
roller oynayan ve aile reislerine sadr-i cihan unvan› verilen El-Burhan, kendi ser-
vetleri ile binlerce talebeyi medreselerde besleyip, okutmaktayd›. Bu ölçüde ol-
mamakla beraber, di¤er büyük flehirlerde de bu gibi eski ve nüfuzlu ulemâ aile-
leri, halk üzerinde büyük tesire sahipti ve flehir reisli¤i, kad›l›k ve fleyhülislâml›k
gibi, mühim vazifeler bunlar›n elinde bulunuyordu. ‹flte Alâeddin Muhammed’in
Abbasi Halifesi En-Nâsir karfl›s›nda politik olarak muvaffak olamamas›nda genel
vaziyeti tanzim eden bu din adamlar› flebekesinin büyük etkisi olmufltur.
Harezmflahlar›n teflekkül ve inkiflaf devri olan XII. yüzy›l ve sonras›, tarihi rolü
gittikçe artan yeni bir kuvvet olarak büyük Sûfilerin teflkil ettikleri tarikatlerin orta-
ya ç›kt›¤› dönemdir. Irak ve Horasan’da daha XI. as›rda kendini gösteren tarikat-
ler, XII. yüzy›l toplumu içinde maddi ve manevi büyük bir rol oynamaya bafllad›.
Tökifl ve Alâeddin Muhammed devirlerinde Terken Hatun ile büyük ricalin de hür-
metini kazanan, Necmeddin Kübra ve sevdi¤i halifesi Mecdeddin Bagdadi’nin ka-
zand›¤› nüfuz ortadad›r.
76 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
ordu lisan› olarak kullan›ld›¤› Harezmflahlar devrinde yaz› ve edebiyat dili s›fat› ile
gösterdi¤i geliflme ve elde etti¤i önem henüz tam olarak bilinmemektedir. Ahmed
Yesevî ile takipçilerinin XII. as›rda yaratt›klar› Türk tasavvuf edebiyat›n›, do¤rudan
do¤ruya Harezmflahlar devrinin ürünü olarak görmek mümkündür. Yesevîlik, Türk
konar-göçerleri ve köylüleri aras›nda dervifllik propogandas› amac›yla hareket etti-
¤inden, büyük ölçüde Türk halk fliiri ananelerine ba¤l› bir edebiyat geliflti. Di¤er ta-
raftan Harezm ve ona civar Horasan sahalar›ndaki flehir ve kasabalarda, klasik
Acem fliiri örneklerine göre, Türkçe fliirler yaz›ld›¤›, Arapça ve Farsça’dan nesir ter-
cümeler yap›ld›¤› ve bu ak›m›n Mo¤ol istilas›ndan sonra da devam ederek, Azer-
baycan ve Anadolu sahalar› üzerinde de etkili oldu¤u söylenebilir.
Diyarbekir’e do¤ru çekilen Eyyûbi ordusu, Harput’tan gelen Artuklu kuvveti ile tak-
viye edildi ise de, karargâh›n› Malatya’da kuran Kaykubad’›n gönderdi¤i kuvvetler
taraf›ndan ma¤lup edilerek, Harput kalesine s›¤›nmak zorunda kald›. Harput kuflat-
mas›na Kaykubad ordusunun da ifltiraki üzerine, Eyyûbi ordusu serbestçe ç›k›p git-
mek flart› ile kale teslim edildi (1234). Birkaç ay sonra Kemaleddin Kamyar kuman-
das›ndaki Selçuklu ordusu Suruc, Urfa, Siverek, Harran ve Rakka’y› zaptetmifl ise
de, ordunun dönüflünü müteakip buralar El-Melikü’l-Kamil taraf›ndan, geri al›nd›
(1235). Harezmlilerin bu harekete ifltirakleri hakk›nda bilgi yoktur; fakat onu takip
eden Diyarbekir kuflatmas›nda K›rhan ile di¤er Harezmli emirlerin de bulundu¤unu
ve bunlar›n Sincar’a kadar bütün o sahalarda büyük tahribat ve mezalim yapt›klar›
bilinmektedir(1236). Bu kuflatman›n neticesiz kalmas› ve Harran havaIisinin Eyyû-
biler eline geçmesi yüzünden hiddetlenen I. Kaykubad, yeni bir sefer için, ordusu-
nu Kayseri’de toplad›; K›rhan’› Sivas valili¤ine tahvil ederek, Erzincan’›n idaresini
o¤lu Giyaseddin’e verdi ve di¤er o¤lu ‹zzeddin K›l›ç-Arslan’› veliaht tayin etti. Fakat
biraz sonra, zehirlenerek öldü (1237).
II. Giyaseddin Keyhusrev’in, babas›n›n vasiyetine ayk›r› olarak, tahta ç›kmas›, Ha-
rezmlilerin kaderi üzerinde olumsuz bir tesir yapt›: di¤er birçok büyük emirler gibi,
K›rhan’›n da ‹zzeddin’e, veliaht olarak, sadakat yemini etmifl olmas›n› bahane eden
Saadettin Köpek’in k›flk›rtmas› sonucu Harezmlilerin bu en büyük emiri tevkif edile-
rek, Zamantu kalesine gönderildi ve pek az sonra orda hastaland›¤› ve öldü¤ü habe-
ri yay›ld›. Bu vaziyeti gören di¤er Harezmli emirler, kendileri de ayn› ak›bete u¤rama-
mak için, iktalar›n› b›rakarak, bütün kavim ve kabileleri ile birlikte, süratle Anado-
lu’dan ç›kmak üzere, harekete geçtiler. Genifl ölçüde katliam ve ya¤malar ile yap›lan
bu ani ve süratli göç, her tarafta büyük bir heyecan uyand›rd›. G›yaseddin, onlar› ge-
ri döndürmeye ikna için, ordu kumandan› Kemaleddin Kamyar’› Malatya’ya gönder-
di. Bu s›rada Harezmliler Arapkir yolundan F›rat’› geçmifllerdi. Kendilerine karfl› ç›kan
Selçuklu emirlerine, yollar›n› kesmemelerini ve hicret kararlar›n›n kati oldu¤unu bil-
dirdilerse de, anlatamad›lar. Meydana gelen savaflta Selçuklu kuvvetleri yenildi. Ald›k-
lar› mühim ganimetler ile Ayntab’a gelen Harezmliler, El-Cezire Hükümdar› El-Meli-
kü’s-Salih’in hizmetine girerek, sonra da kendilerine ikta edilen Harran, Urfa, Suruc
ve Rakka m›nt›kalar›na yerlefltiler ve 1237-1246 y›llar› aras›nda El-Melikü’s-Salih’in
yard›mc› kuvveti s›fat› ile El-Cezire-Suriye siyasetinde önemli rol oynad›lar.
F›rat ötesinde yerleflmifl olan bu Harezmli emirlerin bafl›nda o zaman Diyar Mu-
dar’›n en mühim askeri bölgesi ve en kuvvetli kalesi olan Harran kalesinde oturan
Muhammed Berke Han b. Davlatflah bulunuyordu. El-Melikü’s-Salih hemflirelerin-
den birini onunla nikahlam›flt›. Sair bafll›ca kalelerde de di¤er emirler hâkimdiler.
Celaleddin Harezmflah’›n meflhûr münflisi Muhammed Nesevi, Berke Han’›n veziri
idi. Baz› Anadolu kervanlar›n›n bu bölgede Harezmlilerin sald›r›s›na u¤ramas› üze-
rine, sultan onlar ile eski dostlu¤u olan Mecdeddin Tercüman’› husûsi surette yol-
layarak, türlü vaadler ile, kendilerini Anadolu’ya davet etti. Harezmliler sultan› ha-
la metbu olarak tan›d›klar›n›, e¤er sultan buralar›, ikta suretiyle, kendilerine verdi-
¤ini bildiren menflur gönderirse, minnetle kabûl edeceklerini; hutbe ve sikkede
onun ad›n› zikreyleyeceklerini, sultan›n tebeas›na ve topraklar›na asla tecavüzde
bulunmayacaklar›n› temin edeceklerini bildirdiler ama geri dönme teklifini kabul
etmediler. Fakat aradan bir müddet geçince, eski çapulculuklar›na tekrar bafllad›-
lar. 1241’deki Babailer isyan›nda isyanc›lar›n, Harezmlileri de isyana kat›lmaya da-
vet etmeleri, onlar›n durumu hakk›nda bir fikir verebilir. Halep ve Hums Eyyûbi-
leri ile daimi düflmanl›k içinde bulunan Harezmlilerin, onlar›n müttefiki olan II.
Keyhusrev’e karfl› dostluk göstermeleri de normaldi. 1240’ta Halep’ten bir askerî
3. Ünite - Harezmflahlar Devleti (1092-1220) 79
ç›dan fazla bulunmad›klar› göz önüne al›n›rsa, birçok savafltan sonra say›lar›n›n
çok azalm›fl oldu¤unu ve kalanlar›n da son hezimette büyük ölçüde imha edildi¤i
kolayca tahmin edilebilir.
I. Keykubat’›n hizmetine girmelerinden bafllayarak, 1245 Hums hezimetine kadar
geçirdikleri serseri harp ve çapul hayat›, Harezmlilerin, nitelik bak›m›ndan, gittikçe
zay›f düflmelerini ve nihayet tarih sahas›ndan silinmelerine yol açm›flt›r. Anadolu’dan
kaç›fl hareketine muhtelif sebeplerle kat›lmad›klar› için, kalan baz› küçük afliretler
ise, hurzumlu ismi alt›nda yaflamaya devam etmifller ve nihayet Hurzûm/Horzum is-
mi ile köyler kurarak, yerleflmifllerdir. Sinop vilayetinde bu ismi tafl›yan bir köy istis-
na edilirse bu isimde di¤er 8 köye Manisa vilayetinde rastlanmas› kayda de¤erdir.
‹bn Bibi tarihinde bir defa ismi geçti¤i halde, sonradan kendisine nerede ikta veril-
di¤i aç›klanmayan Saruhan adl› emirin ismi ile XIV. as›rda Saruhan Beyli¤i’ne bu is-
mi veren emirin ad› aras›ndaki münâsebet ve Hurzûmlû köylerinin bafll›ca bu ima-
ret sahas›nda mevcudiyeti sadece tesâdüfle izah olunamaz. Dolay›s›yla Saruhan ma-
iyetinde bu bat› m›ntakalarda yaflayan Harezmlilerin muhâceret hareketine ifltirak
edemeyerek, buralarda kald›klar› tahmin edilebilir. Urfa vilayetinde yine Harezm is-
miyle alakal› 3 ve Malatya’da bir köy vard›r ki, bunlar›n Suriye’den kaç›p, buralara
gelen Harezmliler taraf›ndan kurulmufl olmas› muhtemeldir.
3. Ünite - Harezmflahlar Devleti (1092-1220) 81
Özet
N
A M A Ç
Harezmflahlar Devleti’nin kuruldu¤u siyasi or- N
A M A Ç
Mo¤ol ‹stilas›n›n Maveraünnehir ve ‹ran’da yap-
1 tam ve befleri co¤rafya hakk›nda de¤erlendirme- 3 t›¤› siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel tahri-
ler yapabilecek bat› de¤erlendirebilecek
Harzem bölgesinde Karahanl›lar döneminde ko- Mo¤ol ‹stilas› bafllad›¤›nda ‹slam dünyas› ve ‹ran
nargöçer Türkler ve yerleflik yerli ahali bulun- köklü bir kültürel gelene¤i yaflat›yordu. Mo¤ol-
maktayd›. Bunlar h›zla Müslümanlaflmaktayd›lar. lar bir yandan flehirleri ve kasabalar› tahrip edip
Harezmflahlar Devleti, XI. yüzy›l›n sonlar›nda Bü- ahaliyi kendilerine ba¤larken, di¤er yandan ken-
yük Selçuklu ‹mparatorlu¤u yöneticilerinden di inanç ve dünya görüflüne ayk›r› olan ‹slam
Kudbeddin Muhammed b. Anufl-Tigin’in, gele- kültür ve medeniyetini tahrip ettiler. Ekonomik
nek icab›, Harezmflâh unvan› ile Harezm valili¤i- kaynaklar› Mo¤olistan’a götürmek üzere kendi
ne tayini ile bafllayan ve o¤lu Ats›z devrinde Sel- lehlerine kulland›lar. ‹stilan›n yaratt›¤› güvensiz-
çuklulardan ba¤›ms›z hareket etmeye bafllama- lik ortam› ticari hayat› bütünüyle ortadan kald›r-
s›yla geliflen süreçte kurulmufltur. Bu devlet, Sel- d›. Ahali, daha güvenli olan istiladan uzak yerle-
çuklu Sultan› Sancar’›n ölümünden sonra (1157), re göçmeye mecbur kald›. Pek çok bilim ve kül-
‹l-Arslan (1156-1172) ve Tökifl/Tekifl (1172-1200) tür adam› ise Anadolu’ya göç etti.
N
zamanlar›nda güçlenmifltir.
N
H›zla yükselen bir devletin, idareciler taraf›n-
A M A Ç
Harezmflahlar döneminde ‹ran, Afganistan ve 4 dan yap›lan bireysel hatalar neticesinde nas›l
A M A Ç
Kendimizi S›nayal›m
1. Harezmflahlar devletinin ilk kurucular› aras›nda bu- 6. 1172 y›l›nda Harezmflah ‹l-Arslan öldü¤ü zaman, kü-
lunan Anufl-tigin’in Büyük Selçuklu saray›nda bulundu- çük o¤lu ve veliaht› Calaleddin Sultan fiah, annesi Me-
¤u en son makam hangisidir? like Terken ile beraber, nerede bulunuyordu?
a. Tafldarl›k a. Merv’de
b. Veziriazaml›k b. Niflapur’da
c. Emir-i ahurluk c. Urgenç’te
d. Çaflnigirlik d. Horasan’da
e. Atabeglik e. Cend’de
2. Harezmflah Kutbeddin Muhammed Selçuklular›n ge- 7. ‹l-Arslan’›n o¤lu Alaeddin Töküfl, Harezmflah taht›na
nel valisi s›fat› ile Harezm’i kaç y›l idare etmifltir? ç›kmak için kiminle mücadele etti?
a. 20 a. Melik Müeyyed’le
b. 25 b. Sultan Sancar’la
c. 30 c. Kara-Hitaylar’la
d. 35 d. Celaleddin Sultan fiah’la
e. 40 e. Terken Hatun’la
3. Kudbeddin Muhammed’in o¤lu K›z›l-Arslan Ats›z gö- 8. Babas› il Arslan’›n ölüm döfle¤inde bulundu¤u ha-
çebe ve müslüman olmayan Türklere karfl› yürüttü¤ü beri geldi¤inde veliaht Alâeddin, hangi flehrin muhasa-
savafllarla hangi unvan› elde etmifltir? ras› ile meflguldü?
a. Melik a. Merv
b. Emirü’l-müminin b. Niflapur
c. Celaleddin c. Cend
d. Gazi d. Tus
e. Alaüddin e. Turfliz
4. Harzemflah Ats›z, Büyük Selçuklu Sultanlar›ndan 9. Gurlular saltanat›n›n çöküflü üzerine bölgeye kay›t-
hangisi zaman›nda ba¤›ms›zl›¤›n› ilan etti? s›z kalmayan Harezmflah Alâeddin Muhammed’e Gur
a. Melikflah baflkent› Herat’› teslim etmek maksad›yla müracaat eden
b. Alparslan kifli kimdir?
c. Tu¤rul Bey a. Vali Hüseyin Harmil
d. Muhammed Tapar b. Sultan Mahmud
e. Sancar c. Sultan fiihabüddin
d. Vali Abdülmelik
5. Harezmflah Ats›z, k›sa bir süreli¤ine de olsa Nifla- c. Vali Baykara
pur’u ve Mervi’ hangi tarihte Büyük Selçuklular›n elin-
den ald›? 10. Tarihe “Otrar Hadisesi” olarak geçen olay kaç y›l›n-
a. 1138 da meydana geldi?
b. 1140 a. 1218
c. 1141 b. 1219
d. 1142 c. 1220
e. 1143 d. 1221
e. 1223
3. Ünite - Harezmflahlar Devleti (1092-1220) 83
S›ra Sizde 2
Kara-H›taylar›n Tökifl’i kendilerine tabi bir hükümdar
olarak görmeye bafllamalar› ve afl›r› vergi taleinde bu-
lunmalar›; Tökifl’in vergi almaya gelen Kara-H›tay elçi-
sini öldürtmesi. Sultan fiah’›n Kara-H›taylarla ittifak ku-
rarak Harzem ülkesine sald›rmas›.
ORTAÇA⁄ VE YEN‹ÇA⁄ TÜRK DEVLETLER‹
4
TAR‹H‹
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
‹ran’a hakim olan Türk devletlerinin önemini tart›flabilecek,
N
Karakoyunlular›n tarihi önemini aç›klayabilecek,
Türkmen Devletlerinin özelliklerini aç›klayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
‹çindekiler
• KARAKOYUNLU ADI
• KARAKOYUNULARIN TAR‹H
SAHNES‹NE ÇIKIfiI
• BAYRAM HOCA (1351-1380)
Ortaça¤ ve Yeniça¤ • KARA MEHMET (1380-1389)
Karakoyunlular
Türk Devletleri Tarihi • KARA YUSUF (1389-1420)
• ‹SKENDER (1420-1438)
• C‹HANfiAH (1437-1467)
• HASAN AL‹ (1467-1469)
Karakoyunlular
KARAKOYUNLU ADI
Do¤u Anadolu ve ‹ran sahas›nda bulunan konar-göçer Türkmen oymaklar› yaylak-
ta veya k›fllakta hayvanlar›n›n birbirine kar›flmas›n›n önüne geçebilmek için belli
cins veya renkte koyunlar beslemekteydiler. Karakoyunlular›n da adlar›n› t›pk› Ak-
koyunlular gibi besledikleri koyunlar›n renklerinden alm›fl olmalar› kuvvetli bir ih-
timal olarak görünmektedir.
Karakoyunlular› meydana getiren en önemli Türkmen afliretleri Sa’dl›, Kara-
manl›, Baharl›, Duharl›, Alpavut, Ayinli, Hac›l›, A¤açeri, Dö¤er, Bayraml› ve Cakir-
li idi. Kaynaklarda Karakoyunlu hanedan›n›n Türkmenlerin Baranl› oyma¤›na men-
sup oldu¤u bildirilmektedir. II.Murad döneminde Karakoyunlu hükümdar› Cihan
fiah’a elçi olarak giden Osmanl› tarihçisi fiükrullah, onlar›n O¤uzlar›n Deniz Han
kolundan geldi¤ini bizzat hükümdardan dinledi¤ini ileri sürmüfltür. Onlar›n O¤uz-
lar›n hangi boyuna mensup olduklar› belli olmamakla birlikte Y›valar›n soyundan
gelmifl olduklar›na dair kuvvetli izler bulunmaktad›r.
Karakoyunlu hanedan›n› meydana getiren Türkmenler Mo¤ol istilas› s›ras›nda
Cengiz Han’›n hücumu üzerine Türe Bey adl› beylerinin idaresinde Türkistan ve
Maveraünnehr’deki yurtlar›n› terk ederek Anadolu’ya gelmifllerdir.
N N
ya oymak ad›ndan m› yoksa bir yer ad›ndan m› geldi¤ini tespit SIRA
etmekS‹ZDEgerekiyor. SIRA S‹ZDE
Türkçe’de baran fleklindeki bir kelimenin mevcudiyeti ve b,unun flah›s veya oymak
ad› olarak kullan›ld›¤› hakk›nda hiçbir suretle flüpheyi davet etmeyecek misallere
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
rast gelinemiyor. Bu ismin Selçuklular›n amans›z düflman› Cend emiri fiah Melik’e
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
86 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
bir ‹ranl› müellif taraf›ndan verilen “Beranî” yahut “ Berranî” nisbesiyle alakal› ola-
ca¤› hakk›nda da hiçbir fley söylenemez. Bugün Mardin taraflar›nda “baran” sözü-
nün “koç” manas›nda kullan›lmas› üzerine durulma ihtimali de hat›ra geliyor.
Çünkü Karakoyunlular›n› ad›n› tafl›d›klar› koyuna hususi bir ehemmiyet verdikleri
ve mezar tafllar›nda koç heykelleri kulland›klar›n› biliyoruz. Karakoyunlular›n Ba-
ranî yahut Baranlu (koçlu?) ad›n› tafl›mas›, mezar tafllar› olarak koç heykelleri yap-
t›rmas›, Mardin havalisinde (belkide Güney Do¤u ve Do¤u Anadolu’nun di¤er yerle-
rinde) bu kelimenin koç manas›nda kullan›lm›fl olmas› aras›nda bizi bu meselenin
halline kat’î bir flekilde götürecek bir münasebet olabilir. Lakin flimdilik bu hususta
daha fazla bir fley söylemek mümkün olmuyor.
Faruk Sümer (1984), Karakoyunlular, Ankara, s. 16-17’den.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
ortadan kald›rarak Türkmenlerin bafl›na geçti (1351).
1356 y›l›nda Celayirlilerin bafl›na fieyh Hasan’›n o¤lu Üveys geçti. Azerbaycan,
AMAÇLARIMIZ Erran ve Irak-› Acem’de ise Çobanl›lardan Melik Eflref bulunuyordu. Ancak, böl-
AMAÇLARIMIZ
ge halk› Melik Eflref’in kötü idaresinden dolay› ondan nefret ediyordu. Alt›n Or-
du hükümdar› Can› Bey, Azerbaycan üzerine yürüyerek Melik Eflref’i ortadan kal-
K ‹ T A P d›rd›. Can› KBey’in
‹ T A Pülkesine dönmesinden hemen sonra ise Celayirli Üveys Bey
Azerbaycan’a yönelip 1359’da bölgeyi ele geçirdi. 1364’te Tebriz’de bafllayan isya-
n› bast›rd›.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
4. Ünite - Karakoyunlular 87
Bu esnada Mardin’i kuflatan Bayram Hoca flehri tahrip etti¤i gibi Artuklulara da
a¤›r zarar vermiflti. Mardin Hakimi Melik Mansur’un flikayeti üzerine Üveys Bey,
Bayram Hoca’n›n üzerine yürüdü. 1366’da Musul’u ele geçirip Bayram Hoca’n›n
kardefli Berdi Hoca’y› da esir ald›. Bayram Hoca Mardin kuflatmas›n› kald›rarak
Üveys Bey’i karfl›lamaya ç›kt›. Mufl yak›nlar›nda yap›lan savaflta Bayram Hoca ye-
nilip ona tabi hale geldi.
1374’te Üveys’in ölümü üzerine yeniden harekete geçen Bayram Hoca, Musul,
Alakilise, Hoy ve Nahç›van havalisine hakim oldu. 1375’te Musul’u ele geçiren Pir
Baba adl› Türkmen beyini ma¤lup ettikten sonra Musul’un idaresini yeniden kar-
defli Berdi Hoca’ya b›rakt›.
Karakoyunlu hanedan›n› ortaya ç›kararak Musul’dan Erzurum’a kadar genifl bir
sahada hakimiyet kuran Bayram Hoca 1380 y›l›nda vefat etti. Yerine kardefli Berdi
Hoca geçti. Ancak onun Karakoyunlular›n bafl›nda iken etkin bir rol oynamad›¤›
anlafl›lmaktad›r.
Timur’un bat› seferi Karakoyunlular›n tarihini nas›l etkilemifltir? SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
3
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
88 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
ho¤lu Ebubekir’i kuvvetli bir orduyla Karakoyunlular›n üzerine gönderdi. Sib ya-
k›nlar›nda Nehrü’l-Ganem k›y›s›nda yap›lan savaflta Kara Yusuf a¤›r bir yenilgiye
u¤rad›. O savafl meydan›ndan kaçarak fiam’a (D›maflk) s›¤›nd›. Celayirli Ahmet de
k›sa süre önce fiam’a gelmifl ve fiam naibi fieyhü’l-Mahmudî’den kabul görmüfltü.
Timur bu defa Memlük sultan›na bask› yaparak onlar›n öldürülmesini istedi. Mem-
lük Sultan› Ebu’l-Ferec, Timur’un düflmanl›¤›n› göze alarak onlar› öldürmedi. An-
cak hapsetti. fiam’da bir y›l kadar zindanda kalan iki sultan yeniden dostluk kur-
dular. Hatta Azerbaycan Kara Yusuf’a, Irak-› Arap da Celayirli Ahmet’e kalmak su-
retiyle aralar›nda anlaflma bile yapt›lar.
fiam naibi fieyhü’l-Mahmudî’nin Ebu’l-Ferec’e isyan›n› desteklemeleri üzerine
serbest kalan iki sultan Mahmudî’nin M›s›r seferine de kat›ld›lar. Ancak onun ye-
nilmesi üzerine Kara Yusuf Mardin’e gelerek bir süre kald› (1404). 1405 y›l›n›n›n
k›fl›n› Musul’da geçirdikten sonra ata yurdu Van’a gelen Kara Yusuf, daha önce Ti-
mur’a destek veren Van hakimi ‹zzeddin fiir’i yendi. Onun yeniden ortaya ç›kt›¤›-
n› duyan Türkmen oymaklar› etraf›nda toplanmaya bafllad›lar. Böylece askeri ba-
k›mdan da h›zla güçlendi. Avnik’i alarak Do¤u Anadolu’ya yeniden hakim oldu.
Onun eski topraklar›nda yeniden görülmesi üzerine Irak-› Arap hakimi Timur-
lu Miranflaho¤lu Ebubekir, güçlü bir orduyla Karakoyunlular›n üzerine yürüdü.
Nahç›van yak›nlar›nda yap›lan savaflta Ebubekir yenilip Tebriz’e çekildi. Buraday-
ken flehri ya¤malat›p Sultaniye’ye gitti. Kara Yusuf 1407’de Sultaniye üzerine yürü-
dü. Ebubekir’i flehirden ç›kard›. Kendisine deste¤e gelen Timurlu ordusu ile gücü-
nü art›ran Ebubekir’i Serdrud mevkiinde bir kez daha ma¤lup etti. Böylece Kara-
koyunlular genifl bir arazi parças› üzerinde hakimiyetlerini kurdular.
Kara Yusuf’a ba¤l› beylerden Bistam Bey 1408’de Sultaniye’yi ele geçirdi. Kara
Yusuf, buray› kardefli Masum Bey’in idaresine b›rakt›ktan sonra 1409’da Al›ncak
kalesini ele geçirdi.
Ayn› y›l Akkoyunlular Mardin’i kuflatm›fllard›. Mardin Beyi Melik Salih Artu-
kî’nin yard›m ça¤r›s› üzerine Akkoyunlular›n üzerine yürüyen Kara Yusuf, Diyar-
bekir yak›nlar›nda Akkoyunlu Kara Yülük Osman’› yendi. Daha sonra Mardin’e gi-
ren Kara Yusuf, flehrin hakimi Melik Salih Artukî’yi Musul’a tayin etti. Böylece Ar-
tuklu Devleti’ne son verdi (1409).
OKUMA PARÇASI
‹kimiz de Türkmeniz
‹ki taraf›n askerlerinden her biri kendi yerini ald›. Araç gereçlerin sa¤lanmas› ta-
mamlan›nca Emir Yusuf savaflmak için Mardin, H›sn (H›sn›keyfa/Hasankeyf) ara-
s›nda bulunan ve do¤usu H›sn’a ve bat›s› Mardin ve Tak› mevkiine gelip orada ko-
naklad›. Tedbirli davranarak savafl düzenini ald›. Emirlerin ve ordu ileri gelenleri-
nin menzillerini belirledi. Ordular savafla girifltikten ve birkaç gün sonra birbirinden
ayr›ld›ktan sonra tekrar birbirine girdiler. Göçün bafl›nda bulunan ‹brahim Be¤,
Emir Yusuf’un ordusuna yetiflti. Onun ordusunun bir cenah›na sald›rd›. Ok ve k›l›ç
darbeleriyle ve meydan› tutan gençlerin bilek gücüyle onlar›n serdarlar›ndan bir
toplulu¤u attan düflürüp yakalayarak esir etti. Karakoyunlunun yenilmifl askerlerini
ve bir çok Karakoyunluyu ele geçirdi. ‹ki taraftan çok say›da insan öldü.
‹ki taraf aras›nda yakla›fl yirmi gün fitne ve fesat odunu alevlenip kar›fl›kl›k ve kav-
ga denizi dalgaland›ktan sonra ileriyi görenlerden bir topluluk emirlerin her birine
“‹slam›n selameti aray› düzeltmekte, gazap ve s›k›nt› ateflini söndürmektedir.” diye
90 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
arz ettiler. Onun üzerine iki tarafta öfke uyand›rma ve kan dökme ifli yat›flmaya bafl-
lad›. Emir Yusuf, Emir Osman’a haber göndererek: “Biz her ikimiz Türkmeniz. Da-
ha fazla birbirimizle dövüflmeyelim. Her birimiz Rum ve Ça¤atay gibi düflmanlar›-
m›zla meflgul olal›m. Senin için en uygun davran›fl durumlar›n› bildi¤in Suriye ve
Rum’a sald›rmak; benim için ise Ça¤atay ile mücadele etmektetir. Bu devletin selam-
ti için gerektir” dedi.
Ebubekr-i Tihrani (2001), Kitab-› Diyarbekriyye, çeviren Mürsel Öztürk, Ankara, s.
48-49’dan
Kara Yusuf’un 1410 y›l›nda Erzincan’› ele geçirdi¤i s›rada Celayirli Ahmet’in
Tebriz’e girerek Türkmenleri öldürdü¤ü haberi geldi. H›zla Azerbaycan’a yönelen
Kara Yusuf, Tebriz yak›nlar›nda Celayirli Ahmet ile karfl› karfl›ya geldi. 30 A¤ustos
1410’da meydana gelen savaflta Celayirli Ahmet a¤›r bir yenilgiye u¤rat›ld›; esir
edildikten sonra öldürüldü. Kara Yusuf bir süre sonra etraftaki bütün Türkmen
beylerini Tebriz’e davet edip onlar›n huzurunda o¤lu Pir Budak’› sultan ilan etti.
Hatta 1412’de o¤lunun sultanl›¤›n› kutlamak amac›yla Mufl ovas›nda büyük bir toy
düzenledi.
Ayn› y›l fiirvanflah fieyh ‹brahim, fieki Valisi Seyyid Ahmet ve Gürcistan Kral›
Köstendil, Kara Yusuf’a karfl› ittifak kurarak Karakoyunlular›n üzerine yürüdü. Kür
Irma¤› kenar›nda yap›lan savaflta Kara Yusuf büyük bir zafer kazand›. fiirvanflah
fieyh ‹brahim ve Gürcü Kral› Köstendil esir edildi. Kara Yusuf, fiirvanflah’› fidye ile
serbest b›rakt›. Köstendil ise öldürüldü. Daha sonra fiirvan topraklar›na girilerek
fiamah›’ya kadar olan yerler ya¤maland›.
1413 y›l›nda ‹sfahan hakimi Mirza ‹skender’in Azerbaycan’› ele geçirmek üzere
harekete geçti¤i haberi gelince, onu karfl›lamaya ç›kan Kara Yusuf, ordusunda sal-
g›n hastal›k ortaya ç›k›nca geri dönmek zorunda kald›. Mirza ‹skender de hareka-
t›n› yar›da keserek ‹sfahan’a döndü. Bu s›ralarda Timur’un yerine geçmifl olan o¤-
lu fiahruh, babas›n›n imparatorlu¤unu yeniden canland›rmak amac›yla Azerbayan
üzerine ordu sevk etmiflti. Bu ordu Mirza ‹skender’in karfl› ç›kmas›yla baflar›ya ula-
flamad›. Buna ra¤men fiahruh, yüz bin kiflilik bir ordu ile Herat’tan ayr›larak Kara-
koyunlu ülkesine yöneldi. Önce Mirza ‹skender’i ma¤lup edip ‹sfahan’› ele geçir-
di. ‹skender esir düfltü. Onun ‹sfahan’dan ayr›lmas›ndan bir süre sonra (1414) Ka-
ra Yusuf Herat’a bir elçi göndererek Sultaniye’nin kendisine b›rak›lmas› kayd›yla
fiahruh’a ba¤l› kalaca¤›n› bildirdi (1415). Ancak bu teklif fiahruh taraf›ndan kabul
görmedi.
Öte yandan 1415’te fiahruh’un kendisine karfl› isyan etmifl olan Mirza Bayka-
ra’n›n isyan›n› bast›rmak için Fars üzerine yürüdü¤ü esnada Akkoyunlu Kara Yü-
lük Osman Bey de Erzincan’› kuflatm›flt›. Erzincan beyi Pir Ömer, Kara Yusuf’tan
yard›m istedi. Kara Yusuf, o¤lu ‹skender Bey’i Kara Yülük’ün üzerine gönderdi.
Akkoyunlular savafl› göze alamayarak geri çekildiler. Kara Yülük ile Kara Yusuf
aras›nda bar›fl sa¤land›ysa da Akkoyunlular›n Mardin’e sald›rmas› üzerine iki taraf
yeniden karfl› karfl›ya geldiler. Kara Yusuf Mercidab›k yak›nlar›nda Kara Yülük’ü
a¤›r bir yenilgiye u¤ratt› (1418). Bununla kalmayarak, Akkoyunlulara destek verdi-
¤i gereçesiyle Memlüklere ait Antep ve Bire flehirlerini de ya¤malatt›.
1420 y›l›nda Kara Yusuf’un kendi yerine sultan ilan etti¤i o¤lu Pir Budak vefat
etti. Kara Yusuf derin bir üzüntüye kap›lm›fl halde iken fiahruh’un iki yüz bin kifli-
lik bir orduyla Karakoyunlular›n üzerine yürüdü¤ü haberi geldi. Hasta oldu¤u hal-
de onlar› karfl›lamak için yola ç›kt›. Hazinesindeki bütün alt›nlar› ordusuna da¤›tt›.
4. Ünite - Karakoyunlular 91
Öte yandan onun o¤ullar›ndan hiç biri orduda de¤ildi. fiah Mehmet Ba¤dat’ta, ‹s-
kender Kerkük’te, ‹spend Adilcevaz’da, Cihan fiah Sultaniye’de, Ebu Said ise Erzin-
can’da bulunuyordu. Kara Yusuf, Ucan yak›nlar›ndaki Sadabad köyüne geldi¤inde
hastal›¤› a¤›rlaflt›. Burada konaklad›¤› esnada da vefat etti (1420). Bunun üzerine
Karakoyunlu ordusunda büyük bir karmafla meydan geldi. Ordu da¤›ld›. Karako-
yunlu beyleri Kara Yusuf’un cenazesini Ercifl’e getirerek defnettiler. fiahruh ise ko-
layl›kla Sultaniye ve Tebriz’i ele geçirdi.
OKUMA PARÇASI
Kara Yusuf Bey’in Kiflili¤i
Kara Yusuf Bey, Karakoyunlu Devleti’nin as›l kurucusu olup ayn› zamanda en bü-
yük hükümdar›d›r. O devletini kurduktan sonra Kazvin’den Erzincan’a, Ba¤dat’tan
fiirvan’a kadar uzanan genifl bir sahay› ülkesi içine katmay› baflarm›flt›. Bütün ha-
yat› mücadele içinde geçmifl olan bu zat, çeflitli kaynaklara göre uzun boylu ve iri
yar› bir insan olup son derece fleci, kudretli, faal ve irade sahibi idi. Mükemmel bir
harp adam› olup eflsiz yi¤itli¤ine yaln›z kendi askerleri de¤il, baflta Ça¤ataylar ol-
mak üzere bütün düflmanlar› hayrand›. Nitekim O, bu vasf› dolay›s›yla ordusunu
gayet iyi bir surette techiz etmiflti. Savafllarda çeflitli manialar ve bilhassa hendek
kazd›rmak yoluyla ordusunu emniyet alt›nda tutard›. Onun fiahruh’a karfl› son se-
ferine ç›karken yaya askeri toplamas› yeni bir savafl› usulü deneyece¤i intiba›n›
uyand›rmaktad›r. Ancak buna ömrü kifayet etmemifltir.
Kara Yusuf ayn› zamanda tedbirli, dirayetli, mert ve cömert bir flahsiyet idi. Liyakat-
l› insanlar›n de¤erini takdir eder ve onlara her türlü itibar› gösterirdi. Nitekim çok
sevdi¤i ümeradan Pir Ömer öldürüldü¤ü zaman üzüntüsünden günlerce Tebriz’den
ç›kmam›fl ve yas tutmufltur. Cömertli¤i o derece idi ki, hazinesinde hiçbir zaman pa-
ra bulunmazd›. Savafllarda ele geçen ganimetleri emirlerine ve askerlerine b›rak›r,
kendisine ise hemen hemen hiçbir fley ay›rmazd›. Kara Yusuf adalet ve merhameti ile
tan›nm›fl olup askerinin maafl ve erzak›n› muntazam verirdi. Bu vas›flar› Karako-
yunlu beyinin baflr›lar›nda en önemli rolü oynam›flt›r. Ölümünde alt› o¤lundan be-
fli hayatta idi. Çok sevdi¤i ve hayatta iken hükümdarl›k makam›na geçirmifl oldu¤u
Pir Budak, onun Kara Yülük üzerine yapt›¤› seferden dönüflünde genç yafl›nda öl-
müfltü. Di¤erleri s›ra ile fiah Mehmed, ‹skender, ‹spend, Cihan fiah ve Ebu Said idiler”
‹smail Aka (1988), Kara Koyunlular, Do¤ufltan Günümüze Büyük ‹slam Tarihi, c.
VIII, ‹stanbul, s. 461’den.
‹SKENDER (1420-1438)
Kara Yusuf vefat etti¤inde ‹skender Kerkük beyi idi. Kardefllerinden Adilcevaz be-
yi ‹spend, Karakoyunlular›n güçlü oymaklar›ndan Sa’dl›lar›n da deste¤ini alarak
babas›n›n yerine geçti¤ini ilan etti. Nahç›van Beyi fiah Mehmet ise Ba¤dat’a gitmifl-
ti. Çok geçmeden Sultaniye beyi Cihan fiah kendisine kat›ld›.
Öte yandan Akkoyunlular, Kara Yusuf’un ölümünden faydalanarak Mardin
üzerine yürümüfllerdi. Haberi alan ‹skender Akkoyunlular› karfl›lamaya ç›kt›. fieyh
Kendi mevkiinde yap›lan savaflta Akkoyunlular a¤›r bir yenilgiye u¤rat›ld›lar (1421).
Bu savafl ‹skender’in durumunu güçlendirdi. Akkoyunlu Kara Yülük Osman, Van
yak›nlar›nda bulunan fiahruh’a elçi göndererek onu Karakoyunlulara karfl› k›flk›rt-
t›. fiahruh, ‹spend’in elinde bulunan Bayezid kalesini ele geçirdi. ‹spend kaçarak
kardefli ‹skender’e s›¤›nd›. ‹ki kardefl fiahruh’a bar›fl teklif ettilerse de kabul görme-
di. ‹ki ordu Eleflkird yak›nlar›nda Yahfli mevkiinde karfl› karfl›ya geldiler. Karako-
yunlular kendilerinden dört kat fazla olan fiahruh’un ordusu karfl›s›nda tutunama-
92 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
y›p da¤›ld›lar. fiahruh ele geçirdi¤i Türkmen esirleri Tebriz yak›nlar›nda serbest b›-
rakt›ktan sonra Herat’a döndü.
fiahruh Tebriz’den ayr›lmadan önce buras›n›n idaresini o¤ullar›na b›rakmak is-
temiflti. Ancak, onlar Karakoyunlulardan çekindikleri için bu görevi almak isteme-
diler. Hakikaten çok geçmeden Karakoyunlu ‹spend Bey Tebriz’e gelerek flehri ele
geçirdi. ‹skender h›zla hareket ederek Tebriz’i kardeflinin elinden alarak bütün
Azerbaycan’a hakim oldu. ‹spend Bey bir süre Erzurum yak›nlar›ndaki Avnik ka-
lesinde kald›. Daha sonra Ba¤dat’a gitti.
‹skender Bey, saltanat›n›n ilk y›llar›nda fiahruh’a ba¤l› kald›. Bununla birlikte
hakimiyetini kuvvetlendirmek için etraftaki idarecileri kendisine ba¤lamaya devam
etti. Bitlis ve yöresini tamam›yla zapt etti. 1423 y›l›nda Ahlat’› kuflatt›. Ayn› y›l Van’›
ele geçirip idaresini o¤lu Yar Ali’ye b›rakt›.
‹skender bey, 1427-1428’de fiirvan üzerine seferinden dönüflünde Sultaniye
üzerine yürüdü. fiahruh, Irak-› Acem valisi Hoca Yusuf’u ma¤lup ederek flehri ele
geçirdi. Bunun üzerine fiahruh büyük bir ordu ile Karakoyunlular›n üzerine yürü-
dü. Karakoyunlular Selmas yak›nlar›nda fiahruh’un ordusunu karfl›lad›lar. ‹ki gün
savafl›n sonunda Karakoyunlular üstün gelemeyeceklerini anlay›p Van taraf›na çe-
kildiler. fiahruh ise güçlükle kazand›¤› bu zaferden sonra kendilerine ba¤l› kalmak
flart›yla Karakoyunlu topraklar›n› Kara Yusuf’un o¤ullar› aras›nda paylaflt›rd›. Bun-
dan amac› onlar›n aras›nda rekabet yaratarak devletin zay›flamas›n› sa¤lamakt›. Ni-
tekim bu plan›nda baflar›l› oldu. Kara Yusuf’un o¤lu Ebu Said, fiahruh taraf›ndan
kendisine verilen Azerbaycan valili¤ini yerine getirmek üzere Tebriz’e girdi. O bu-
rada yaklafl›k alt› ay valilik yapt›. fiahruh’un bölgeden ayr›lmas›n› f›rsat sayan ‹s-
kender h›zla Tebriz’e yürüyerek kardeflini ortadan kald›rd›.
Öte andan Van’›n idaresini yürüten Yar Ali’den halk›n flikayetlerinin artmas›
üzerine ‹skender Bey, o¤lunu yan›na ça¤›rd›. Fakat babas›ndan korkan Yar Ali,
onun yan›na gitmek yerine fiirvan fiah Halilullah’a s›¤›nd›. O da Yar Ali’yi esir
ederek fiahruh’a gönderdi. Bu duruma içerleyen ‹skender Bey fiirvanflahlar üzeri-
ne büyük bir sefer düzenledi (1434). Ülkeyi bafltan bafla tahrip etti. Halilullah’›n
yard›m talebi üzerine Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey, Diyarbekir’den hareket
ederek Erzurum üzerine yürüyüp flehri ele geçirdi.
fiahruh ise 1435’te Karakoyunlular›n üzerine sefer ç›k›p Rey flehrine geldi. Bu-
rada iken Karakoyunlu Türkmenlerinin ileri gelenleri ve oymak beyleri onun yan›-
na gelerek ba¤l›l›klar›n› bildirdiler. fiahruh, Cihan fiah’a elçi göndererek yan›na ça-
¤›rd›. Cihan fiah Rey’e gelip fiahruh’a ba¤l›l›¤›n› bildirdi. fiahruh da daha önce ya-
n›na gelen Karakoyunlu beylerini Cihan fiah’›n emrine vererek ‹skender’in elinde
bulunun topraklar›n ele geçirilmesi görevini verdi. Böylece Karakoyunlu flehzade-
leri aç›kça birbirlerine karfl› cephe alm›fl oldular.
Durumun kritik hale geldi¤ini gören ‹skender Bey, Erzurum’a çekilmeye karar
verdi. fiahruh, Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey’den, onun yolunu kesmesini is-
tedi. Akkoyunlular h›zla Erzurum taraf›na hareket ettiler. ‹ki Türkmen kuvveti Er-
zurum yak›nlar›nda Karaz denilen yerde karfl› karfl›ya geldiler. ‹skender Bey, daha
zay›f kuvvete sahip olmas›na ra¤men Akkoyunlular› ma¤lup ettiler. Kara Yülük
Osman Bey a¤›r yaral› olarak savafl meydan›n› terk etti. Erzurum’a geldikten bir sü-
re sonra da vefat edince Akkoyunlular Erzurum’u boflaltt›lar. ‹skender Bey bir sü-
re flehirde kald›. Bu esnada fiahruh’un kumandanlar›ndan Cuki Bey’in idaresinde
bir ordunun Erzurum’a yaklaflt›¤›n› ö¤renince maiyeti ile beraber Osmanl› hakimi-
yetinde bulunan Tokat’a gitti. Muhammed Cuki Bey ise onu sadece uzaktan takip
edip herhangi bir sald›r›da bulunmad›.
4. Ünite
SIRA - Karakoyunlular
S‹ZDE 93
SIRA S‹ZDE
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
der Bey, Cihan fiah tehlikesini savuflturmay› beklerken o¤lu fiah Kubad taraf›ndan
öldürüldü (1438). Kalede bulunan Karakoyunlu beyleri fiah Kubad’› sultan ilan et-
mek istedilerse de O, Avnik ve Pasin kendisine verilmesi flart›yla amcas› Cihan fiah
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
ile anlaflt›. Ancak Cihan fiah, kaleyi teslim al›r almaz onu öldürttü.
tini ele geçirmifl ve fiahruh’un halefi durumuna gelmiflti. Hatta halka gösterdi¤i iyi
muameleden dolay› baz› Timurlu beylerin de deste¤ini kazanm›flt›. Böylece Mave-
rünnehr bölgesindeki Ebu Said’den baflka rakibi kalmam›flt›. Ancak bu s›ralarda
Makü kalesinde hapis bulunan o¤lu Hasan Ali’nin kaçarak Tebriz’e geldi¤i ve ken-
disini sultan ilan etti¤i haberi gelince Cihan fiah, Ebu Said ile anlaflma yaparak He-
rat’tan çekilmeye karar verdi (1458). O¤ullar›n› vilayetlerine gönderip, kendisi de
Tebriz üzerine yürüdü. Hasan Ali, babas›n›n geldi¤ini duyunca flehirden ç›k›p Ma-
kü’ye kaçt›. O, kendisini k›flk›rtan beylerini öldürtmek suretiyle babas›n›n aff›na
u¤rad›. Fakat bununla kalmayarak Ba¤dat’ta bulunan kardefli Pir Budak’›n yan›na
gitti.
Fars ve Irak-› Arab’› elinde bulunduran Pir Budak Bey kardeflinin de kat›l›m›y-
la güçlenip babas›na karfl› isyan etti. Bunun üzerine Cihan fiah 1465’te Ba¤dat› ku-
flatt›. fiehir bir buçuk y›ldan fazla direndiyse de açl›k yüzünden teslim olmak zo-
runda kald›. Cihan fiah o¤lu Pir Budak’› öldürttü. Hasan Ali’yi ise yeniden Makü
kalesine hapsettirdi. Bu geliflmeler Cihan fiah’›n gücünü zay›flat›rken, en fazla Ak-
koyunlu hükümdar› Uzun Hasan Bey’in ifline yarad›.
Cihan fiah Akkoyunlu ülkesinde meydana gelen geliflmelerden ve Uzun Hasan
Bey’in faaliyetlerinden haberdar idi. Bu yüzden Akkoyunlular› ortadan kald›rmak
amac›yla f›rsat kollamaya bafllam›flt›. 1467’de fiirvan üzerine sefer yap›p fiirvan fla-
h› Ferruh Yesar’› kendisine ba¤lad›ktan sonra Akkoyunlular üzerine yürüdü. Kara-
koyunlular›n geldi¤i haberini çok önceden alm›fl olan Uzun Hasan aç›k bir savafl
yerine Karakoyunlu ordusuna bask›nlar yapmay› tercih etti. Bu yüzden 1467 y›l›-
n›n bütün yaz› boyunca Akkoyunlular›n sald›r›lar›yla Cihan fiah’›n ordusu y›prat›l-
d›. Karfl›s›nda muntazam bir ordu bulamayan Cihan fiah k›fl›n bast›rmas› üzerine
ordusunu da¤›tmak zorunda kald›. Bunu f›rsat sayan Uzun Hasan Bey, Karakoyun-
lu karargah›na bask›n yaparak Cihan fiah’› öldürdü (1467). Cihan fiah güçlü bir hü-
kümdard›. Sa¤l›¤›nda baflta Tebriz olmak üzere ülkesini bay›nd›r hale getirmiflti.
‹lim adamlar›n› korumufl kendisi de Farsça ve Türkçe fliirler yazm›flt›.
OKUMA PARÇASI
Cihan fiah’›n Öldürülmesi
Bir baflka zaman fiah’›n yard›mc›lar›ndan olup sarayda sofraya oturan bu dervifller-
den birini gördüm. Bu s›ralarda Sultan Hasan Bey, flimdi Türkmen Ülkesi diye an›-
lan Büyük Ermenistan’da idi. ‹ran’a gelip o s›ralarda ‹ran ve Ça¤atay hükümdar›
olan Cihan fiah ile savaflmak istiyordu. Bu dervifl gelip flah ve saray ileri gelenlerinin
sofrada oldu¤u s›rada elindeki asay› kaplar›n ortas›na f›rlatt›. Baz› fleyler söyleyip
bütün kaplar› k›rd›. Bu eblehi herkes iyi bir ebleh san›yordu. fiah, derviflin ne söyle-
di¤ini sordu. Derviflin söylediklerini anlam›fl olanlar: “Diyor ki flah muhakkak zafer
kazan›r ve düflmanlar›n› t›pk› k›r›lm›fl olan tabaklar gibi ma¤lup eder.” dediler. fiah
“Do¤ru mu söylüyorsunuz?” diye sordu. Herkes derviflin böyle fleyler söyledi¤ini tas-
dik edince, fiah, savafltan dönünceye kadar onu koruyup kollamalar›n› emredip onu
yüceltme ve sayg› gösterme sözü verdi. fiah savafla gidip düflman›n› yenip öldürdü,
bütün ‹ran’› hattâ Herat’› ald›. Bütün ülkeyi kendisine tâbi k›ld›. Sonralar› sözünü
unutmad›. O eblehi yan›na getirmelerini ve ona sayg›l› davranmalar›n› emretti.
Josaphat Barbaro (2005), Anadolu’ya ve ‹ran’a Seyahat, Tercüme: Tufan Gündüz,
‹stanbul. s.106’dan.
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
S O R U S O R U
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
4. Ünite - Karakoyunlular 95
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
kaçt›. Ebu Said’den ald›¤› kuvvetlerle yeniden sald›r›ya geçtiyse de yine baflar›l›
olamad› (1469). Bu defa Hemedan taraflar›na do¤ru kaçmaya çal›flt›. Ancak Akko-
yunlular›n takibi üzerine kendi hayat›na son verdi. Bundan sonra Uzun Hasan Bey
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Kirman ve Ba¤dat’› ele geçirerek Karakoyunlu Devleti’ni y›kt›.
Karakoyunlular ünitesini daha iyi anlamak için flu kitab› okuyunuz:K AKA,
‹ T A‹smail,
P (2001), K ‹ T A P
‹ran’da Türkmen Hakimiyeti Karakoyunlular, Ankara.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
96 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
Özet
N
A M A Ç ‹ran’a hakim olan Türk devletlerinin önemini N
A M A Ç Türkmen devletlerinin özelliklerini aç›klamak
1 tart›flmak 3 Türkmen devletleri genellikle konar-göçer yap›
Karakoyunlular Do¤u Anadolu ve Azerbaycan’da ve geleneklerini muhafaza etmifllerdir. Afliretle-
bulunan Türkmen afliretlerinin bir araya gelme- rin bir araya gelmesiyle büyük bir boylarbirli¤i
siyle kurulmufltur. Devlet, k›sa zaman içinde Ba¤- meydana gelmekte ve bu boylar aras›ndan ç›kan
dat’tan Erzurum ve Azerbaycan’a kadar genifl bir yönetici hanedan devletin idaresine sahip olmak-
alana hakim olmufltur. Konar-göçer Türkmenler tayd›. Türkmen afliretleri ise devletin en önemli
Karakoyunlu devleti içinde afliret yap›lar›n› her askeri gücünü oluflturmaktayd›. Ancak bu yap›
zaman korumufllard›r. Ülke idaresinde görev al- devletlerin da¤›lmas›n› da kolaylaflt›rd›¤›ndan ha-
d›klar› zaman da geleneksel hayatlar›n› devam nedan ailesinin ve yönetici s›n›f›n çok güçlü flah-
ettirmifllerdir. Bununla birlikte devletin en önem- siyetlerden oluflmas› gerekmekteydi.
li askeri gücü olarak varl›klar›n› devam ettirmifl-
lerdir. Ancak Timur’un bat› seferi s›ras›nda ona
karfl› ç›kmalar› devletin güçlenmesini engellemifl
uzun süre Timur ile u¤raflmak zorunda kalm›fl-
lard›r. Karakoyunlular›n bölgedeki di¤er Türk-
men devleti olan Akkoyunlularla mücadeleleri
birçok Türk flehrinin tahrip olmas›na yol açm›fl,
ayn› zamanda y›k›lmalar› da Akkoyunlular›n eliy-
le olmufltur.
N
A M A Ç Karakoyunlular›n tarihi önemini aç›klamak
2
Karakoyunlular, Mo¤ol hakimiyetinin zay›flama-
s›yla birlikte Do¤u Anadolu ve ‹ran’da Türkmen
idaresini yeniden canland›rm›fllard›r. Bu yönüyle
bölgedeki Türk hakimiyetinin devaml›l›¤› bak›-
m›ndan önemli bir yer tutarlar. Öte yandan Ti-
mur’un bat› seferi s›ras›nda ona en fazla direnifl
gösteren devlet olmufllard›r.
4. Ünite - Karakoyunlular 97
Kendimizi S›nayal›m
1. Karakoyunlu hanedan›n afla¤›daki Türkmen afliret- 6. Karakoyunlular›n Kuzey Suriye üzerinde etkinli¤i-
lerinden hangisinden geldi¤i iddia edelir? nin artmas› üzerine afla¤›daki Türkmen boylar›ndan
a. Alpavut hangisinin deste¤ini kazanm›fllard›r?
b. Baranl› a. Avflarlar
c. Karamanl› b. Bay›nd›rlar
d. Ayinli c. Y›valar
e. A¤açeri d. Eymürler
e. Dö¤erler
2. Karakoyunlular›n Do¤u Anadolu’da güç kazanmaya
bafllamalar› afla¤›dakilerden hangisinin gücünün zay›f- 7. Timur’un 1386’da bat› seferi bafllad›¤› s›rada Kara-
lamas›n›n bir sonucudur? koyunlu hükümdar› afla¤›dakilerden hangisiydi?
a. ‹lhanl›lar›n a. Bayram Hoca
b. Timurlular›n b. Kara Mehmet
c. Osmanl›lar›n c. Kara Yusuf
d. Akkoyunlular›n d. ‹skender
e. fiirvanflahlar›n e. Cihan fiah
3. Karakoyunlu hanedan›n›n kurucusu afla¤›dakiler- 8. Kara Yusuf taraf›ndan 1389 y›l›nda ele geçirilen Teb-
den hangisidir? riz flehri afla¤›dakilerden hangisinin hakimiyetinde bu-
a. Bayram Hoca lunuyordu?
b. Kara Yusuf a. Akkoyunlular
c. Cihanflah b. Timurlular
d. Kara Mehmet c. fiirvanflahlar
e. Hasan Ali d. Celayirliler
e. fiirvanflahlar
4. Afla¤›dakilerden hangisi Karakoyunlular›n hakimi-
yetinde kalan flehirlerden biri de¤ildir? 9. Kara Yusuf’un ça¤dafl› olan Osmanl› padiflah› afla¤›-
a. Musul dakilerden hangisidir?
b. Ercifl a. I.Murad
c. Tebriz b. Y›ld›r›m Bayezid
d. Diyarbekir c. Fatih Sultan Mehmet
e. Erzurum d. Yavuz Sultan Selim
e. Kanuni Sultan Süleyman
5. Karakoyunlular 1387 y›l›nda afla¤›daki beyliklerden
hangisinin deste¤i ile Akkoyunlular› ma¤lup etmifllerdir? 10. Karakoyunlu Devletine son veren hükümdar afla¤›-
a. Karamano¤ullar› dakilerden hangisidir?
b. Kad› Burhaneddin a. fiahruh
c. Erzincan Emirli¤i b. Timur
d. Dulkadirliler c. Celayirli Ahmet
e. Artuklular d. Uzun Hasan
e. Fatih Sultan Mehmet
98 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
Aka, ‹smail (1988), Karakoyunlular, Do¤ufltan Gümüze
Büyük ‹slam Tarihi, C. 8, s. 407-439,‹stanbul.
Aka, ‹smail, (2001), ‹ran’da Türkmen Hakimiyeti Kara-
koyunlular, Ankara.
Aka, ‹smail (1989) fiahruh’un Karakoyunlular Üzerine
Seferleri, Tarih ‹ncelemeleri Dergisi, c. IV, s. 1-20,
‹zmir.
Cahen, Claude, (1984), Osmanl›lardan Önce Anado-
lu’da Türkler, Çeviren: Y›ld›z Moran, ‹stanbul.
Sümer Faruk (1984), Karakoyunlular (Bafllang›çtan Ci-
han fiah’a Kadar), I. Cild, Ankara.
Minorsky, Viladimir, (1970), Karakoyunlu Cihan fiah ve
fiiirleri. Çeviren: Mine Erol, Selçuklu Tarih ve Mede-
niyeti Enstitüsü, Selçuklu Araflt›rmalar› Dergisi, II,
Ankara.
Yücel, Yaflar, (1998) Timur’un Ortado¤u-Anadolu Sefer-
leri ve Sonuçlar› (1393-1402), Ankara.
ORTAÇA⁄ VE YEN‹ÇA⁄ TÜRK DEVLETLER‹
5
TAR‹H‹
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
Do¤u Anadolu’da ortaya ç›kan Türkmen devletlerininin önemini aç›klayabi-
N
lecek,
N
Akkoyunlular›n tarihi rolünü de¤erlendirebilecek,
Akkoyunlu-Karakoyunlu-Osmanl› devleti mücadelelerinin sebep ve sonuçla-
r›n› tart›flabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Türkmen Boylarbirli¤i • Otlukbeli Savafl›
• Bay›nd›r • Tahta Kavgalar›
‹çindekiler
• KURULUfi
• TUR AL‹ BEY (1340-1363)
• KUTLU BEY (1363-1389)
• P‹R AHMET BEY (1389-1403)
• KARA YÜLÜK OSMAN BEY (1403-
Ortaça¤ ve Yeniça¤
Akkoyunlular 1435)
Türk Devletleri Tarihi
• AL‹ BEY (1435-1438)
• HAMZA BEY (1438-1444)
• C‹HANG‹R BEY (1444-1453)
• UZUN HASAN BEY (1453-1478)
• ÇÖKÜfi
Akkoyunlular
KURULUfi
Akkoyunlu Devleti’nin idaresindeki konar-göçer Türkmenler ve Akkoyunlu hâne-
dan›n›n dayana¤› Bay›nd›r boyunun Do¤u Anadolu’ya gelmesi, SIRAmuhtemelen
S‹ZDE Mo- SIRA S‹ZDE
¤ol istilas› s›ras›nda olmufltur. Burada Karakoyunlu ulusunu meydana getiren di¤er
Türkmen kardeflleri ile birlikte Mo¤ol-‹lhanl› hakimiyetinde kalm›fllard›. Konar-gö-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
çer Türkmenlerin yaylaklar› Erzurum, Erzincan, Kemah ve Kars’a kadar uzanan
platolard›. Bunlar güz mevsiminin gelmesi ile birlikte güneye do¤ru hareketleni-
yorlar, Memlük s›n›r› boylar›nda Urfa, Birecik, Mardin, Caber ve S O Rakka’ya
R U do¤ru S O R U
uzanan sahada k›fll›yorlard›. Ancak bunlar, Mo¤ol hâkimiyeti esnas›nda henüz tefl-
kilatland›r›lmam›fl olup boy ve afliret reislerinin idaresinde hayatlar›n›
D ‹ K K A T sürdürüyor- D‹KKAT
lard›. ‹lhanl›lar ile Memlüklüler aras›ndaki s›n›r bölgede yaylak ve k›fllak hayat› ya-
flayan Dögerler ise zaman zaman Arap Benî Rebia aflireti ile çat›flma halinde idi.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
XIV. yüzy›l›n bafllar›nda Mo¤ol hâkimiyetinin çözülmeye bafllamas›, Anado-
lu’daki Celayir, Suldus, Uyrat gibi Mo¤ol afliretleri aras›nda çat›flmalar do¤mas›na
yol açt›. Bu esnada, Sivas ve çevresine hâkim olan Eratnal›larAMAÇLARIMIZ
ile Mardin ve çevre- AMAÇLARIMIZ
sine hâkim olan Artuklular da çöküfl dönemine girmifllerdi.
Akkoyunlular konusunu daha iyi anlamak için flu kitab› okuyunuz: KWoods
‹ T A J.P (1993), 300 K ‹ T A P
Y›ll›k Bir Türk ‹mparatorlu¤u Akkoyunlular, çeviren Sibel Özbudun, ‹stanbul.
Tur Ali Bey, Bayburt hakimi Mahmud ve Erzincan Hakimi Ahi Ayna Bey ile kuv-
vetlerini birlefltirerek 1348 y›l›nda Trabzon üzerine de sefer düzenledi. Her ne ka-
dar bu seferden beklenen baflar›y› elde edemediyse de Trabzon imparatoru III.
Aleksios’u iyice rahats›z etmiflti. O, Akkoyunlu tehlikesinden kurtulabilmek için k›z
kardefli Maria’y› Tur Ali Bey’in o¤lu Kutlu Bey ile evlendirerek akrabal›k kurdu.
‹lhanl› hakimiyetinin çökmesine paralel olarak Karakoyunlular, Irak’taki Cela-
yirlilerin, Akkoyunlular da Diyarbekir taraflar›ndaki Sutayl›lar›n hakimiyetini be-
nimsemifllerdi. Ancak Sutayl›lar›n egemenli¤i sona erince Akkoyunlular bu defa
Mardin bölgesinde hüküm süren Artuklularla ittifak kurdular. Bu sayede Diyarbe-
kir çevresindeki baz› kalelere sahip oldular. Tur Ali Bey’in bu baflar›lar› etraftaki
Dö¤er, Bayat, Çepni, Avflar, Musullu, Pürnek gibi baz› Türkmen boy ve oymakla-
r›n›n onun etraf›nda toplanmas›na sebep oldu. Tur Ali Bey’in 1362’de ölümünden
sonra Akkoyunlu taht›na Fahreddin Kutlu Bey oturdu.
OKUMA PARÇASI
Tur Ali Bey Kimdir?
Tur Ali Bey: O da de¤eri yüksek, bilge ve büyük bir emir idi. Babas› Pehlivan Bey’den
sonra Akkoyunlular›n il ve askerleri onun etraf›nda topland›lar. Ona ba¤lan›p itaat
etmeyi kabul ettiler. Ferman› alt›nda yaklafl›k otuz bin hane vard›. Rum hududun-
dan fiam, M›s›r, Cezayir (Basra’n›n kuzey taraflar›) Irak-› Arap hududuna kadar
y›llarca Diyarbak›r’da serdarl›k ve komutanl›k yapt›. Etraf›ndakiler ve çevresindeki-
lerle muharebelerde bulundu. Ço¤u zaman onlara galip ve üstün geldi. Sultan-› Adil
Gazan Han’›n Suriye (fiam) taraf›na yürüdü¤ü s›rada gençli¤inin bahar›nda yeti-
flip büyümekte olan Tur Ali Bey, o seferde onun yan›nda bulundu. Kendisinden s›k
s›k yi¤itlik ve mertlik görüldü. Her türlü flahane iltifata mazhar oldu. Onun emirli¤i-
nin payesi ve gücünün fazlal›¤› o mertebeye ulaflt› ki, dünyan›n her yerinde tan›n›r
oldu. Öyle ki M›s›r ve Suriye ülkesinde Akkoyunlu’ya Tur Ali der oldular.
Ebubekr-i Tihrani (2001), Kitab-› Diyarbekriyye, çeviren Mürsel Öztürk, Ankara,
s. 22.
SIRA S‹ZDE Akkoyunlu devletini meydana getiren afliretler nerelerde konar göçerlik etmekteydiler?
SIRA S‹ZDE
1
KUTLU BEY (1363-1389)
D Ü fi Ü N E L ‹ M
Kutlu Bey Dzaman›nda
Ü fi Ü N E L ‹ M Karakoyunlular Musul’dan Erzurum’a kadar olan sahay› hâ-
N N
SIRA S‹ZDE P‹R AHMET BEY (1389-1403)
SIRA S‹ZDE
Kutlu Bey öldü¤ünde o¤ullar›ndan Ahmed, Palu’yu yönetiyordu. Pir Ali, Ki¤›’ya,
Kara Osman ise Diyarbekir’in kuzey bat›s›ndaki Ergani’ye hâkim idi, ki bu kentler
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Pasin’den Ki¤›’ya, Ergani ve Palu üzerinden Berriye’ye uzanan en önemli göç yol-
lar›ndan birini kontrol etmekteydi. Böylece, Akkoyunlular›n fetih siyaseti de önce-
K ‹ T A P likle kuzey-güney
K ‹ T A istikametinde
P yaylak-k›fllak hayat› sürdüren ve önemli iktisadî-
askerî kaynak durumunda olan konar-göçer Türkmenleri denetim alt›na almak
fleklinde belirginleflmeye bafll›yordu. Ruha (Urfa) ile Rakka aras›nda bulunan Dö-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
5. Ünite - Akkoyunlular 103
Kara Yülük 1407’de Memlük Sultan›’na karfl› isyan ederek emirli¤ini ilân eden
Cekem’in isyan›n› bast›rd›. Bu sayede Ruha (Urfa) ve çevresindeki nüfuzu artt›. Bu
s›rada Cekem’in zulmüne u¤rayan Bayat ve ‹nallu afliretlerinin bir bölümü Akko-
yunlu konfederasyonuna/boylarbirli¤ine dâhil oldu. Kara Yülük’ün Mardin’i alma-
ya çal›flmas› ise Karakoyunlular›n karfl› koymas› yüzünden sonuçsuz kald›. Kara-
koyunlu Kara Yusuf’un ölümünden sonra Akkoyunlular rahat bir nefes ald›lar. Ka-
ra Yülük 1421’de Ruha’y›, 1424’te Tercil ve Silvan’›, 1429’da Erzincan’›, 1432’de Çe-
miflezek’i ald›. Böylece Akkoyunlu afliret reisleri Diyarbekir ve çevresinde önem-
siz, küçük bir beylikten, varl›klar› Kahire, Herat ve Bursa’da iflitilen güçlü bir dev-
let durumuna yükselmeye bafllad›lar.
Kara Yülük Osman Bey, Timurlular›n (Ça¤atayl›lar) Karakoyunlularla mücade-
lesinde aktif rol alm›flt›. 1421 ve 1429’da fiahruh’un Karakoyunlularla yapt›¤› savafl-
lara kat›lm›flt›. 1435’te fiahruh’un Azerbaycan üzerine yapt›¤› sefer s›ras›nda Kara-
koyunlu ‹skender Bey’e geri çekilme izni vermedi. Ancak, Karakoyunlu ‹skender
ile Erzurum yak›nlar›nda giriflti¤i savaflta a¤›r bir yenilgiye u¤rad›. Yaral› olarak
geldi¤i Erzurum’da vefat etti.
OKUMA PARÇASI
Osman Be¤: O dünyan›n kendisine s›¤›nd›¤› padiflah Sahib K›ran-› Azam Timur-i
Gurgan’›n -topra¤› pak olsun- saltanat günlerinde büyük bir üstünlük kazand›. Sa-
hip K›ran’dan (Timur) padiflahlara lay›k e¤itim ve ders ald›. Sahip K›ran’›n Rum
üzerine yürüyüp Y›ld›r›m Bayezid’e karfl› galibiyet ve üstünlük kazand›¤› s›rada or-
dunun önünde bulundu. Zeka, cesaret ve iyi adalet bak›m›ndan yafl›tlar›n› geçti.
Kendisinden önce zay›flam›fl olan bu büyük ailenin emirlik ve komutanl›k soy da-
mar›n› onun devletinin flahs›nda atmaya bafllad›. Bu eski ailein misafirlik atefli,
onun yönetim kanunun mangal›nda alevlendi. Gecelerin ve gündüzlerin geçmesiy-
le mezarlarda uyuyanlar ve mabedlerde oruç tutanlar sessizlik k›n›nda gömülü du-
ran ve düflman› kan içen k›l›ç onun devletinin dostu olan kahredici bile¤iyle Zülfi-
kâr gibi k›n›n yaln›zl›¤›ndan ç›k›p muhaliflerle savaflmaya ve vuruflmaya yöneldi.
Asilik ve serkefllik makam›nda duran muhaliflertinin her birini yere serdi. Adalet
flehrinde emirli¤in temelini sa¤lam ve kal›c› k›ld›.
Ebubekr-i Tihrani (2001), Kitab-› Diyarbekriyye, çeviren Mürsel Öztürk, Ankara,
s. 20.
N N
SIRA S‹ZDE da kald›. SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
5. Ünite - Akkoyunlular 105
kir koridorunda göçebe hayvanc›l›k ile u¤raflan Türkmenleri siyasî çat›lar›n›n alt›-
na alma çal›flmalar›n› tamamlam›fl oldular. Böylece, Do¤u Anadolu’da bulunan
Musullu, Pürnek, Hamza Hac›lu, Avflar, Bayat, ‹nallu, Tabanlu, Daniflmendlü, Bi-
canlu gibi boy ve oymaklar Bay›nd›r boyunun etraf›nda toplanarak Akkoyunlu
Devleti’ni meydana getirdiler.
1464 y›l›nda Karamano¤ullar› aras›nda meydan ç›kan taht mücadelesinde ‹bra-
him’e karfl› ‹shak Bey’i destekleyip onun beyli¤in bafl›na geçmesini sa¤lad›. Ancak
k›sa süre sonra Osmanl›lar›n bask› yapmas›yla ‹shak Bey, ülkesinden kaçarak Ak-
koyunlulara s›¤›nd›. 1465’te ise Dulkadirlilerin elinde bulunan Harput’u ele geçirdi.
1467 y›l›nda en büyük düflman› Karakoyunlu Cihanflah üzerine yürüyen Uzun
Hasan Bey, ani bir bask›nla onu öldürdü. Ertesi y›l Karakoyunlu Hasan Ali’yi He-
medan yak›nlar›nda bozguna u¤ratarak Karakoyunlu topraklar›n›n önemli bir bö-
lümünü ele geçirdi. Hasan Ali’nin yard›m talebi üzerine Azerbaycan’a gelen Timur-
lu Ebu Said’i Aras ›rma¤› k›y›s›nda büyük bir bozguna u¤ratt›. Ebu Said savaflta öl-
dürüldü (1469). Bu olay›n ard›ndan yan›na s›¤›nm›fl olan Timurlu beylerinden Bay-
sungur’un o¤lu Yadigâr Mirza’y› hükümdar tayin etti. K›sa zaman içinde Karako-
yunlu beylerini ard arda yenip Karakoyunlu Devleti’ne son verdi. 1471’de Mufl,
1472’de Ahlat ve Cizre, 1473’te Bitlis Akkoyunlulara ba¤land›. Böylece Akkoyunlu
ülkesi Sivas’tan Horasan’a kadar genifllemifl oldu.
Karakoyunlular›n ortadan kalkmas› ile Alpavut, Cakirlü, Karamanlu, Sa’dlu gibi
oymaklar da Akkoyunlu boylarbirli¤ine dâhil oldular. Bunlara Dulkadir, Halep ve
‹sfendiyar bölgesindeki baz› Türkmen afliretleri de eklenerek Akkoyunlular›n in-
san gücünü art›rd›lar.
Akkoyunlu Devleti’nde konar-göçer afliret reisleri, devletin askerî ve siyasî gü-
cünün en önemli dayana¤› idi. Bunlar, kendilerine tahsis edilmifl olan iktalarda afli-
retleri ile yar›-ba¤›ms›z bir hayat sürmekteydiler. Büyük emirler yaln›z ekonomik
aç›dan de¤il siyasî aç›dan da genifl ölçüde özerktiler. Merkezî idareyi zay›flatan bu
duruma göçebelerin siyasî s›n›rlara riayet etmemeleri ve devlete zay›f ba¤larla ba¤-
lanm›fl olmalar› imkân veriyordu.
Akkoyunlular›n, Erzurum’dan Diyarbekir, Ruha ve Diyar-› Mudar’a do¤ru uzanan
kuzey-güney koridoruna tam hâkimiyet kurmalar›, do¤u-bat› transit ticaretinden ge-
nifl ölçüde istifade etmelerini sa¤l›yordu. Do¤u-bat› ticaretinde, de¤iflim yapan mal-
lar Akkoyunlu ülkesinden gelip-gidiyordu. Bunlardan al›nan vergiler önemli bir ge-
lir kayna¤› idi. Ticarî hayat flehir ve kasabalarda belli bir nizama kavuflturulmufltu.
OKUMA PARÇASI
Akkoyunlulara Venedik Yard›m›
Sayg›de¤er Signioria ile Osmanl› Sultan›’n›n 1471’de yapt›¤› savafllar s›ras›nda, bar-
barlar›n aras›nda gezip dolaflmaya ve onlarla yaflamaya al›flm›fl, tecrübe kazanm›fl
ve yukar›da bahsetti¤im Ekselanslar›na hizmet etmeye raz› oldu¤um için, beni o s›-
ralarda ‹ran Padiflah› olan Hasan Bey’in elçisi ile yoldafl olarak ‹ran’a gönderdiler.
Hasan Bey’in elçisi Venedik Cumhuriyeti’ni, Osmanl›lara karfl› savafla devam etme-
leri için teflvik etmek amac›yla gelmiflti.
Biz iki gemi ile Venedik’ten yola koyulduk. Savafl mühimmat› ve askerlerle dolu iki
büyük gemi de arkam›zdan geliyordu. Bunlar› Sayg›de¤er Signioria -arma¤anlar-
dan ayr› olarak- bizimle beraber Hasan Bey’e gönderiyordu. Bana, Karaman ülke-
sine inmem için emir vermifllerdi. Bütün hediyeleri ve mühimmat› teslim etmem için
Hasan Bey’in s›n›rlara kadar gelmesi veya birilerini göndermesi imkân dâhilinde
5. Ünite - Akkoyunlular 107
idi. Benim bütün bu mühimmat› ona teslim etmem gerekiyordu. Hediyeler, birkaç
top, bomba malzemeleri, tüfek, barut, gülle, kurflun ve 3000 duka de¤erinde muhte-
lif silahlardan ibaretti. Askerler ok-yay ve tüfekliydiler. ‹ki yüz kifli, üç subay ve ‹mo-
lal› Thomas adl› bir komutan’›n -on kifliyi her biri bir tak›m›n bafl›na geçecek flekilde
seçmifl ve techiz etmiflti- emri alt›nda bulunuyorlard›. Arma¤an ve hediyeler: 3000
duka de¤erinde gümüfl kaplar, 2500 duka de¤erinde s›rmal› kumafllar, 2000 duka
de¤erinde k›rm›z› kumafllar ve di¤er yünlü kumafllardan ibaretti. Nihayet K›br›s
adas›na ulaflt›k ve Famagosta’ya girdik. Orada, biz iki kifli, yani ben ve Uzun Ha-
san’›n elçisi, Papa’n›n elçisi ve Kral Ferdinand’›n elçisi ile birlikte o yerin kral›n›n
yan›na gittik. Ben orada, -onlar› b›rak›p Karaman ülkesine ulaflmam mümkün ol-
du¤undan- güvenli yollar konusunu tahkik ettim. Osmanl› Sultan›’n›n bütün sahil
flehirlerini ve iç kesimlerde olan bütün beldeleri ele geçirdi¤ini ö¤rendim. Bu yüzden,
mecburen bir süre Famagosta’da kald›k. Bu müddet zarf›nda, yoluma devam etmek
arzsusunda oldu¤umdan, K›br›s’ta buldu¤um Karaman Beyi’nin elçisi ile birlikte
birkaç defa -‹ran elçisini arkamda b›rak›p- küçük bir gemiyle Karaman sahillerine
kadar gittim. Bunlar›n birinde bir limana indim. Burada Sigi adl› bir kale vard›. Bu
diyar›n hâkimi ile sohbet ettim. Bu kifli di¤er bütün kalelerini elinden ald›rd›ysa da
henüz yüz asker ve birkaç hâne onunla beraberdiler. Onlar, beyleri nereye giderse
onun arkas›ndan gidiyorlard›.
Bu Bey’in büyük kardefli, Osmanl›lara karfl› yard›m istemek amac›yla Hasan Bey’in
yan›na gitmiflti. Bize iltifatlar etti¤ini görünce onunla sohbet ettik. Bize iyi haberler
verdi: O da bizim yolumuzu gözlemekte imifl. Hasan Bey’in yazd›¤› bir mektubu gös-
terdi. Rahat olunmas›n›, Venedikli askerlerin h›zl› bir flekilde ona ulaflaca¤›n›, onla-
r›n yard›m›yla Karaman sahillerini yeniden ele geçirebilece¤ini yazm›flt›.
Josaphat Barbaro, Anadolu’ya ve ‹ran’a Seyahat, Tercüme: Tufan Gündüz s.39-41’den.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
108 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
dan sonra hemen bütün cephelerde savunmaya geçen Uzun Hasan Bey birkaç kez
Gürcistan üzerine sefer düzenlemekten baflka Tebriz’den ayr›lmad›. Burada, dev-
letin merkezîleflme çabalar› yüksek bir kültürün geliflmesini sa¤lad›. Ancak, bir
yandan, Akkoyunlu afliretleri aras›nda meydana gelen gerginliklerin çözümlene-
memesi, di¤er yandan Sûfî propagandalar›n›n önlenememesi devletin çöküflünü
yavafl yavafl haz›rlamaya bafllad›.
OKUMA PARÇASI
Otlukbeli Savafl› Sonras›nda Uzun Hasan
Uzun Hasan yenilgiden sonra Tebriz’e geri döndü. 1473 y›l›nda flehre ulaflan Beye-
fendi Josaphat Barbaro, Emir Hasan Bey’in o y›l flehirde dinlendi¤ini, ertesi y›l adeti
oldu¤u üzere flehrin d›fl›nda kamp kurmaya karar verdi¤ini anlat›yor. Uzun Hasan
Bey, Josaphat Barbaro’ya kendisi ile birlikte gitmeyi isteyip istemedi¤ini sordu. O da
böyle bir maceraya hevesli oldu¤undan, beraber yola koyuldular. Emir Uzun Hasan,
May›s ay›nda ordusuyla hareket etti. Askerleri, yirmi befl bin piyade ve on sekiz bin
köylüden ibaret idi. Bundan baflka üç bin çad›r, alt› bin deve, otuz bin yük kat›r›,
befl bin binek kat›r›, iki bin yük at›, befl bin kad›n, üç bin erkek ve kad›n hizmetkâr
ve çok say›da de¤iflik cinste hayvan› yan›nda götürüyordu. Bütün bu insanlar ve
hayvanlar ovada ve k›rda gidip; bolca otlaklar buluyorlard›. Hasan Bey ile göç et-
mekte olan askerler, onun bayra¤› alt›nda bulunanlar idi. fiimdi bak›n›z, e¤er zaru-
ret halinde asker toplamak isterse sipahilerinin say›s› nereye varacak?
Emir Hasan Bey, Sultaniye’ye yak›n köylerde iken o¤lu U¤urlu Mehmed’in fiiraz’›
ele geçirdi¤i haberini al›nca hemen ordusunu kald›r›p fiiraz taraf›na yürüdü. O¤-
lu, babas›n›n kalabal›k bir ordu ile üzerine geldi¤ini duyunca kaç›p, ülkeden ç›k›p,
efli ve ailesiyle birlikte Osmanl› topraklar›na gitti. Orada Sultan Bayezid’e elçiler
gönderip aman diledi. Bu esnada Bayezid, Uzun Hasan’›n ülkesine uzak olmayan
bir mahalde bulunuyordu. Bayezid bu haberi hemen babas›na ulaflt›rd›. O, U¤ur-
lu Mehmed’in s›¤›nma iste¤ine r›za gösterip, Bayezid’in Amasya topraklar›ndan d›-
flar› ç›kmamas› ve ‹ranl› flehzâde ile görüflme yapmamas› ama di¤er hususlarda
ona karfl› sayg›l› davranmas›, ‹ranl›lar›n hile yapmas› korkusu ile onun faaliyetle-
rini gözlemesi gerekti¤ini söyledi. Belki bilirsiniz: Ad› geçen U¤urlu Mehmed’in ba-
bas›n›n elinden ald›¤› fiiraz flehri ‹ran’›n en önemli flehirlerinden biri olup Kirman
s›n›r›nda yer al›r ve tafltan kalesi vard›r. Çevresi 20 mil ve nüfusu iki yüz bindir. Ti-
caret geliflmifl olup silahlar, koflum tak›mlar›, e¤er örtüsü ve erkeklerin ihtiyaç duy-
du¤u gereçlerin imalat› ile u¤rafl›rlar. Bunlar Suriye, ‹stanbul ve bütün do¤u ülke-
lerine gönderilir. Aç›klad›¤›m gibi U¤urlu Mehmed Sivas’a kaçt›. Efli ve bütün aile-
sini önceden buraya gönderip kendisi de üç yüz kifli ile birlikte arkalar›ndan gitti.
Bayezid onu sevgiyle karfl›lay›p, yan›na al›p onuruna padiflahlara uygun misafir-
perverlik gösterdi. Bir kaç gün sonra U¤urlu Mehmed sipahileriyle birlikte Sivas’tan
ayr›ld›. Üsküdar’a var›nca Büyük Türk, sayg›n muhaf›zlar›n› onu karfl›lamaya
gönderdi. fiehzâde onlarla birlikte ‹stanbul’a gitti. Orada sayg› gösterip durumuna
uygun bir ev verdiler. Büyük Türk’ün masraf›ndan ona ve yan›ndakilere yiyecek
temin edilmesi kararlaflt›r›ld›. Sultan misafirlerini kabul etti¤i yere vard›. U¤urlu
Mehmed bu zamana kadar görmedi¤i sultan ile görüflmek için saraya gitti. Büyük
Türk vezirlerini ve beylerini onu karfl›lamaya gönderip, ata binerek ikinci hareme
gelmesine izin verdi. Sultandan baflka birinin oraya atl› olarak gitmemesi adetleri-
dir. fiehzâde attan inince belinde k›l›ç ile sultan›n huzuruna ç›kmas›na müsaade
edildi. Çünkü ister bey ister ileri gelenlerden olsun hiç kimsenin, hatta bizzat Türk
flehzâdelerin bile bellerinde k›l›çla Sultan’›n huzuruna ç›kmaya haklar› yoktur.
5. Ünite - Akkoyunlular 109
U¤urlu Mehmed gelince Büyük Türk yerinden kalkt› ve sevgiyle onu selamlay›p yan›-
na oturttu. Bir saat kadar her konudan sohbet ettiler. Mehmed ona “o¤ul” diye hitap
edip, pek çok konuda önerilerde bulundu. Bu görüflmede U¤urlu Mehmed, Sultan’dan
ne aman talep etti, ne de baflka bir lütuf veya inayet diledi. Ama bir kaç defa Sultan
ile görüflmeye gittikten sonra, kendisine Macaristan s›n›r›nda bir yöneticilik vermesi-
ni talep etmeyi uygun görüp ona ba¤l›l›k ve vefadarl›k gösterece¤ine dair söz verdi.
Büyük Türk, ona, düflman› olan babas› Uzun Hasan’›n saray›nda padiflahl›k taht›-
na oturtaca¤› cevab›n› verdi.
U¤urlu Mehmed’e mücadelesini bafllatmas› için asker ve sefer malzemeleri verip, Büyük
Türk ile Uzun Hasan aras›nda s›n›r bölgesinde yer alan Sivas flehrine gönderdi. U¤ur-
lu Mehmed s›n›ra vard›ktan k›sa zaman sonra sald›r›lara ve gece bask›nlar›na baflla-
y›p babas›n›n memleketlerini harap etti. Uzun Hasan ülkesini korumak için ordu gön-
derdi. Bununla birlikte o¤lu ile savaflmak hususunda çok fazla istekli olmad›¤›n› gös-
teriyordu. Aksine, o¤lunun isyan›ndan dolay› oldukça üzgün görünüyor ve onun yap-
t›¤› ifli utanç kayna¤› olarak tasavvur ediyordu. Bu s›rada, hasta olup yata¤a düfltü¤ü
haberini yayd›. Daha sonra bir kaç gün saray›nda uzlete çekilip, haremindekilerden
baflka kimsenin kendisini görmeye gelmesine izin vermedi. Bu riyakârl›kla meflgul iken
‹stanbul’da, Uzun Hasan’›n, o¤lunun ayaklanmas›ndan dolay› üzüntüden hastalan-
d›¤› haberini dile düflürdü. Daha sonra halinin iyice kötüleflti¤i dedikodusunu yayd›.
Kararlaflt›r›ld›¤› gibi sad›k adamlar› ve taraftarlar› onun öldü¤ü haberini yayd›lar.
Örf ve adetleri üzere habercileri mektuplarla ve niflanlarla U¤urlu Mehmed’in yan›na
gönderip, babas›n›n ölümünden haberdar edip, Halil ve Yakub’un saltanat taht›na
eriflmeden önce ‹ran’a dönmesini, padiflahl›k taht›na oturmas›n› istediler. Daha da
inand›r›c› olmak için cenaze töreni düzenlediler. Ülkenin her yerinde ahali onun ölü-
müne inand›. U¤urlu Mehmed hükümdarl›k ifllerinde kullan›lmakta olan gizli alamet-
ler ile üç farkl› mesaj ald›ktan sonra, Tebriz’e dönmesinde herhangi bir tehlikenin ol-
mad›¤›n› düflünüp flehrin yolunu tuttu. Muhaf›zlar›ndan az bir grup ile bir kaç gün
sonra Tebriz’e vard›. fiah olmak amac›yla saraya gitti. Onu babas›n›n sapasa¤lam
oturdu¤u bir yere götürdüler. Uzun Hasan, U¤urlu Mehmed’i zindana atmalar›n› em-
retti. K›sa müddet sonra babas›n›n sevgisi engel olmadan o¤lunu öldürdüler.”
Sultanlar ve Savafllar (2008), Giovanni Maria Angiolell, Venedikli Bir Tüccar ve Vin-
cenzo D’Alessandri’nin Seyahatnâmeleri, Tercüme: Tufan Gündüz, ‹stanbul, s.61-
64’den.
N N
düzenledi. Akkoyunlular›n ikinci defa olarak yakalad›¤› parlak SIRA S‹ZDE dönem Yakup SIRA S‹ZDE
Bey’in bir salg›n hastal›k neticesinde ölümü üzerine yerini yine taht mücadeleleri
ve afliret kavgalar›na b›rakt›. Musullu, Pürnek, Bicanlu, Kaçar gibi afliretler iktidar
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
kavgalar›nda bizzat yer ald›lar.
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
110 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
beylerine dirlikler tahsis edildi. Afliretler ise, Osmanl›lar›n Do¤u ve Güneydo¤u
Anadolu’ya hâkim olmas›ndan sonra tahrire tâbi tutularak, Erzurum, Mufl, Bingöl
AMAÇLARIMIZ
yaylalar› ile Urfa ve Berriye k›fllaklar› kendilerine yurt tayin edilmek üzere Bozu-
AMAÇLARIMIZ
lus ad› alt›nda belli bir idarî yap›ya ve vergi düzenine dahil edildi.
K ‹ T A P Akkoyunlu Türkmenleri
K ‹ T A P konusunu daha iyi anlamak için flu kitab› okuyunuz: GÜNDÜZ, Tu-
fan, (2008), Anadolu’da Türkmen Afliretleri, ‹stanbul.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
5. Ünite - Akkoyunlular 111
Özet
N
A M A Ç
Do¤u Anadolu’da ortaya ç›kan Türkmen devlet- N
A M A Ç
Akkoyunlu-Karakoyunlu-Osmanl› devleti müca-
1 lerininin önemini aç›klamak. 3 delelerinin sebep ve sonuçlar›n› tart›flmak.
Akkoyunlular Güneydo¤u Anadolu’da kurulmufl Akkoyunlu ve Karakoyunlu devletlerine tabi olan
ve hakimiyetlerini ‹ran’a kadar yaym›fl olan bir Türkmenler ço¤unlukla Do¤u Anadolu’da yafl›-
Türk devletidir. Ortaya ç›kt›¤› sahalar ayn› za- yorlard›. Onlar›n yaylak ve k›fllak alanlar›na sa-
manda Karakoyunlular›n hakimiyet sahas› oldu- hip olan devletler siyasi güçlerini kolayl›kla art›-
¤u için bu devlet ile uzun mücadeleler içinde ol- rabilmekteydiler. Bu yüzden iki Türkmen Devle-
mufllard›r. Akkoyunlular›n Anadolu’da Karama- ti birbirleriyle s›k s›k mücadele halinde olmufllar-
no¤ullar› ile iflbirli¤ine girmeye çal›flmalar› yü- d›r. Bu durum iki Türkmen devletinin de gücünü
zünden Otlukbeli savafl› meydana gelmifl ve zay›flatt›¤›ndan Timur, Karakoyunlu ülkesini ko-
Uzun Hasan bu savaflta a¤›r bir yenilgiye u¤ra- layca ele geçirmifltir. Son olarak Karakoyunlular,
m›flt›r. Akkoyunlular, bulunduklar› saha itibariy- Akkoyunlular taraf›ndan y›k›lm›flt›r.
le Türk devletleriyle çevriliydiler. Bu yüzden da-
ha çok Osmanl›lar ve Karakoyunlular gibi dev-
letlerle mücadele halinde olmufllard›r.
N
A M A Ç Akkoyunlular›n tarihi rolünü de¤erlendirmek.
2
Akkoyunlular Mo¤ol hakimiyetinin zay›flamas›n-
dan sonra ortaya ç›km›fllard›r. Devlet bütünüyle
Türkmenlere dayan›yordu. Türkmenler yaylak
ve k›fllak hayat›n›n yan› s›ra yerleflik düzene de
sahiptiler. Bu sayede Do¤u Anadolu’nun Türk-
leflmesinde önemli rol oynam›fllard›. Karakoyun-
lular›n, Timur’a rakip olmalar›na karfl›n onlar Ti-
mur’un yan›nda yer ald›lar. Bu sayede ülkeleri-
nin tahrip olmas›n› önledikleri gibi h›zl› bir flekil-
de de güçlendiler. Ancak t›pk› Karakoyunlularda
oldu¤u gibi devletin Türkmen boylar›na dayan-
mas› merkezi bir devlet meydana getirmelerini
engellemifltir. Bu yüzden s›k s›k taht kavgas› mey-
dana gelmifl, yine Türkmen afliretleri taraf›ndan
kurulmufl olan Safeviler taraf›ndan y›k›lm›fllard›r.
Akkoyunlu halk›n›n bir bölümü Osmanl› hakimi-
yetine girmifl, ‹ran’da kalanlar ise Safevi Devle-
ti’ni meydana getirmifltir.
112 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
Kendimizi S›nayal›m
1. Akkoyunlu hanedan›n›n dayand›¤› O¤uz boyu afla- 6. Otlukbeli Savafl› hangi tarihte olmufltur?
¤›dakilerden hangisidir? a. 1473
a. Kay› b. 1474
b. Bayat c. 1480
c. Eymür d. 1389
d. Dö¤er e. 1402
e. Bay›nd›r
7. Akkoyunlular› Osmanl›lara karfl› destekleyen Avru-
2. Akkoyunlular tarih sahnesine ilk ç›kt›klar›nda afla¤›- pa ülkesi afla¤›dakilerden hangisidir?
daki isimlerden hangisiyle an›l›yorlard›? a. ‹ngiltere
a. Tur Aliler b. Fransa
b. Bay›nd›rl›lar c. Avusturya
c. Uzun Hasan Hanedan› d. ‹spanya
d. Timurlular e. Venedik
c. Mo¤ollar
8. Uzun Hasan’›n Osmanl›lara karfl› koruma alt›na ald›-
3. Akkoyunlular tarih sahnesine ç›kt›klar›nda afla¤›daki ¤› beylik afla¤›dakilerden hangisidir?
flehirlerden hangisini kendilerine merkez edinmifllerdi? a. Karamano¤ullar›
a. Mardin b. Germiyano¤ullar›
b. Trabzon c. Dulkadirliler
c. Urfa d. Eretna Beyli¤i
d. Diyarbekir e. Candaro¤ullar›
e. Musul
9. Akkoyunlu Devleti ne zaman y›k›lm›flt›r?
4. Akkoyunlu Kutlu Bey’in 1389’da ölümü üzerine Ak- a. 1487
koyunlu topraklar›na sald›ran Erzincan Beyi afla¤›daki- b. 1473
lerden hangisidir? c. 1501
a. Kara Yusuf d. 1514
b. ‹skender e. 1389
c. Mutaharten
d. fiahruh 10. Akkoyunlu hükümdar› Göde Ahmet Bey afla¤›daki
e. Cihan fiah Osmanl› Sultanlar›ndan hangisinin damad›d›r?
a. II.Murat
5. 1400 y›l›nda Timur ile Anadolu seferine kat›lan Ak- b. Fatih Sultan Mehmet
koyunlu beyi afla¤›dakilerden hangisidir? c. II.Bayezid
a. Tur Ali Bey d. Y›ld›r›m Bayezid
b. Kara Yülük Osman Bey e. Yavuz Sultan Selim
c. Uzun Hasan
d. Yakup Bey
e. Elvend Bey
5. Ünite - Akkoyunlular 113
S›ra Sizde 3
Venedik ve Papal›k Osmanl› tehlikesine karfl› daha do-
¤uda Osmanl›lara cephe açabilecek bir devletin yard›-
m›na ihtiyaç duyuyorlard›. Bu yüzden Akkoyunlular›
Osmanl›lara karfl› k›flk›rtmaya çal›flt›lar.
S›ra Sizde 4
Akkoyunlular›n Osmanl›lar›n hakimiyet sahas› olan
Anadolu ile ilgilenmeleri, Karamano¤ullar›na destek
vermeleridir.
ORTAÇA⁄ VE YEN‹ÇA⁄ TÜRK DEVLETLER‹
TAR‹H‹
6
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Safevilerin ‹ran tarihindeki rolünü aç›klayabilecek,
N
Osmanl›-Safevi iliflkilerinin tarihi sonuçlar›n› tart›flabilecek,
N
Türkmenlerin ‹ran tarihindeki rolünü aç›klayabilecek,
Safeviler döneminde ‹ran’da meydana gelen dini ve sosyal de¤iflimi
de¤erlendirebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• fiiilik • Tarikat
• K›z›lbafll›k • fieyh
• Türkmen Afliretleri • fiah
‹çindekiler
• KURULUfi
• fiEYH CÜNEYD
• fiEYH HAYDAR
• fiAH ‹SMA‹L (1501-1524)
• I. TAHMASB (1524-1576)
• II. ‹SMA‹L (1576-1578)
Ortaça¤ ve Yeniça¤ Safeviler • I. ABBAS (1587-1629)
Türk Devletleri Tarihi
• fiAH SAF‹ (1629-1642)
• II. ABBAS (1642-1666)
• fiAH SÜLEYMAN (1666-1694)
• SULTAN HÜSEY‹N (1694-1722)
• SAFEV‹ DEVLET‹NDE TEfiK‹LAT VE
KÜLTÜR
Safeviler
KURULUfi
Hanedan, ad›n› merkezi Erdebil’de bulunan Safevîye tarikat›n›n reisi fieyh Safi-
yüddin’den alm›flt›r. Safiyüddin’in etnik kökeni belirsizdir. Bununla birlikte özellik-
le Safevî Devleti’nin kurulmas›ndan sonra yaz›lan eserlerde onun, Hz. Ali’nin so-
yundan geldi¤i ve yedinci ‹mam Musa Kâz›m’a dayand›¤› ileri sürülmüfltür. Hane-
dan’a ad›n› veren fieyh Safiyüddin, fiafiî mezhebinden idi. Safiyüddin’in ölümün-
den sonra (1334) tarikat reisli¤ine önce o¤lu Sadrüddin, daha sonra da onun o¤lu
Hoca Ali geçti. Böylece, tasavvuf geleneklerine ayk›r› olarak tarikat reisli¤i baba-
dan o¤la geçer hale geldi. Hoca Ali’nin fiiîli¤e e¤ilimi tarikat›n mahiyetini de¤ifltir-
di. Timur’un Anadolu seferinden dönerken Hoca Ali’yi ziyaret etmesi, onun nüfu-
zunu daha da artt›rd›. Bu sayede tarikat, etraftaki memleketler üzerindeki faaliyet-
lerini rahatça yürütme imkân› buldu. Hoca Ali’den sonra tarikatin bafl›na s›rayla
fieyh ‹brahim ve fieyh Cüneyd geçti.
fiEYH CÜNEYD
Cüneyd’in fleyhli¤ine karfl› ç›kan amcas› Cafer, Karakoyunlularla iflbirli¤i yaparak
onun Erdebil’den uzaklaflmas›n› sa¤lad›. Cüneyd, Anadolu’ya gelerek II.Murad’dan
kendisine faaliyet gösterebilece¤i bir yer vermesini istedi. Osmanl› Sultan› bu iste-
¤i reddetmesi üzerine Konya’ya giden Cüneyd, Sadreddin Konevî dergah›nda bir
müddet ikamet etti. Burada dergah›n reisi fieyh Abdüllatif ile fikri münakaflaya gi-
riflip fiiîlik konusundaki düflüncelerini a盤a vurunca, Konya’dan ayr›lmak zorunda
kal›p, Karamano¤ullar›na tabi olan Varsak Türkmenlerinin aras›na gitti. Ancak bu
defa Karamano¤ullar›n›n bask›s› ile buradan da ayr›lmak zorunda kal›p, Halep
Türkmenlerinin içine gitti. Burada y›k›k bir kaleyi tamir ettirip, Türkmenler aras›n-
da irflad faaliyetlerine devam etti. Bu esnada Anadolu’da ve Rumeli’de bulunan
Bedreddinî zümrelerden kat›l›mlar oldu. Nüfuzu artmaya bafllay›nca Memlükler
onun bölgeden ç›kmas› için bask› yapmaya bafllad›lar. Bunun üzerine Akkoyunlu
Uzun Hasan Bey’e s›¤›nan Cüneyd, Akkoyunlu saray›nda iltifata mahzar olup,
Uzun Hasan Bey’in k›z kardefli Hatice Begüm ile evlendi. Bu evlilikten o¤lu Hay-
dar do¤du. Akkoyunlu topraklar›nda faaliyet gösterdi¤i esnada etraf›nda toplanan
Türkmenler ile Canik bölgesine giden Cüneyd, bölgedeki Çepnileri kendisine ba¤-
lad›¤› gibi Trabzon Rumlar›na da birkaç zay›f ak›nlarda bulundu. Daha sonra Er-
debil’e giderek tekkenin bafl›na geçti. Siyasî fikirleri iyice belirginleflen Cüneyd gü-
cünün neye yetti¤ini ö¤renmek amac›yla bu defa kuzeydeki Çerkesler üzerine
116 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
ak›nlar yapmaya bafllad›. Ancak fiirvanflahlar ile yapt›¤› savaflta öldürüldü (1460).
Bunun üzerine Safevî müridleri Haydar’› kendilerine reis olarak benimsediler.
fiEYH HAYDAR
Uzun Hasan’›n k›z› Alemflah Begüm ile evlenen fieyh Haydar, Erdebil’e giderek ir-
flad faaliyetlerine devam etti. Anadolu, Suriye ve Azerbaycan’da olan Safevî tarika-
t›n›n takipçileri fieyh Haydar’› ziyaret için büyük kafileler halinde Erdebil’e geliyor-
lar, tekkeye maddî destekte bulunuyorlard›. Müridlerinin say›s› h›zla artan fieyh
Haydar, tarikat›n simgesi olarak onlara on iki dilimli k›rm›z› renkli bafll›klar giydir-
di. Böylece hem gücünü a盤a vurmufl hem de müridlerinin tefrik edilmesini sa¤-
lam›fl oldu. Bundan sonra Safevî tarikat›n›n takipçileri K›z›lbafl ad›yla an›lmaya
bafllad›. Erdebil’de bulundu¤u süre içinde devaml› suretle k›l›ç, ok ve m›zrak uçla-
r› imalat› ile meflgul olan Haydar, gücünü denemek ve babas›n›n intikam›n› Kaf-
kaslar üzerine ak›nlar yap›p, elde etti¤i ganimetleri müridleri aras›nda paylaflt›rd›.
Bu sayede etraf›nda sadece müridleri de¤il ayn› zamanda ganimet yoluyla kazanç
sa¤lamaya çal›flan kifliler de toplanmaya bafllad›. Kafkaslardan vergi almakta olan
fiirvanflah Ferruh Yesar, Haydar’a karfl›, Akkoyunlu hükümdar› Yakup Bey’den
yard›m istedi. Derbend yak›nlar›nda yap›lan savaflta Akkoyunlular, fieyh Haydar’›
öldürüp (1488) cesedini Tebriz’e getirerek halka teflhir ettiler. Haydar’›n o¤ullar›
Ali, ‹brahim ve henüz bebeklik ça¤›nda olan ‹smail’i anneleriyle birlikte ‹stahr ka-
lesine hapsettiler. Akkoyunlu flehzâdeleri aras›nda patlak veren taht mücadelele-
rinde kendisine Safevî müridlerinden destek bulmaya çal›flan Rüstem Bey, 1493’te
fieyh Haydar’›n çocuklar›n› ‹stahr’dan Tebriz’e getirtti. Daha önce iki defa fleyhle-
rini kaybeden K›z›lbafllar bu defa Sultan Ali’nin etraf›nda topland›lar. Bu geliflme-
ler Akkoyunlular› rahats›z edince onu Erdebil yolunda öldürdüler. K›z›lbafllar,
Haydar’›n küçük o¤lu ‹smail’i Erdebil’e götürüp gizlediler. Ancak Akkoyunlu taki-
bi devam edince, bu defa Gilan’a kaç›r›p, bölgenin ileri gelenlerinden fiemsettin
Lahicî’ye emanet ettiler. ‹smail burada geçirdi¤i sekiz y›l müddetince fiemseddin
Lahicî’den Kur’an, kelam ve hadis dersleri ald›. fiiîli¤in esaslar›n› ö¤rendi.
‹sfahan yak›nlar›nda vefat etti. Öte yandan, Diyarbekir hakimi olan Muhammed
Han Ustacalu, Osmanl› kuvvetlerine karfl› kazan›lan küçük baflar›larla yetinmeye-
rek I. Selim’e hakaret içeren ifadelerle dolu bir mektup gönderdi. Bütün bunlar Os-
manl› Devleti’ni Safevîlere karfl› harekete geçirmeye mecbur b›rakt›.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
ise, elçilerin vakitlice yerine ulaflamamas› yüzünden gerçekleflmedi. Bununla birlik-
te fiah, 23 May›s 1524’de ölümüne kadar sakin bir hayat sürdü. O’nun zaman›nda
AMAÇLARIMIZ Azerbaycan, Horasan, Fars, Irak-› Acem, Kirman ve Huzistan Safevîlere ba¤lanm›fl-
AMAÇLARIMIZ
t›. Belh, Kandahar ve Diyarbekir ise zaman zaman Safevî hakimiyetinde kalm›flt›.
K ‹ T A P fiah ‹smail ve
K dönemini
‹ T A P daha iyi anlamak için flu kitab› okuyunuz: Gündüz, Tufan (2010),
Son K›z›lbafl fiah ‹smail, Yeditepe Yay›nevi, ‹stanbul.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
OKUMA PARÇASI
Çald›ran Sonras› fiah ‹smail
Çald›ran yenilgisinden sonra fiah ‹smail -t›pk› Uzun Hasan Bey’in Otlukbeli savafl›n-
‹NTERNET dan sonra ‹ N Tyapt›¤›
E R N E T gibi- devlet ifllerinden elini büyük ölçüde çekti. Ülke do¤udan ve ba-
t›dan sald›r›lara maruz kalmas›na ve toprak kayb›na u¤ramas›na ra¤men, bizzat or-
dunun bafl›na geçerek problemleri ortadan kald›rma veya kaybettikleri yerleri geri al-
ma gibi bir niyet göstermedi. Durmufl Han, Zeynel Han, Çayan Sultan, ‹brahim Han,
Emir Han, Div Sultan gibi sad›k K›z›lbafllar›n gayreti ile daha büyük bir da¤›lma ya-
flanmad›. Ülkenin iç kesimlerinde görülen küçük ayaklanma belirtileri k›sa zaman
içinde bertaraf edildi. En büyük toprak kayb›na u¤rad›¤› Do¤u Anadolu’da Bitlis, Er-
zincan, Diyarbekir gibi büyük eyaletleri kaybetmifl olmas›na ra¤men Osmanl›larla ba-
r›fl› yeniden tesis etmek için çaba sarfetti. Belki de bu yüzden Orta Anadolu’da patlak
veren Bozoklu Celal ayaklanmas›na herhangi bir destek vermedi. Yavuz Sultan Se-
lim’in ölümü üzerine hem bafl sa¤l›¤› hem de tebrik için Kanunî Sultan Süleyman’a el-
çi gönderdiyse de bu girifliminden de netice alamad›. Elçileri yine hapsedildi.
Di¤er taraftan Osmanl›lara karfl› Avrupal› devletlerden müttefik bulmaya çal›flt›. Maca-
ristan kral› II. Lodovik’in ortak düflmanlar› olan Osmanl›lara karfl› ittifak kurmak ama-
c›yla gönderdi¤i elçisini lay›k›yla a¤›rlad›ktan sonra memnuniyetini bildiren bir mektup
ile geri gönderdi. Ayn› elçiye Avusturya imparatoru fiarlken’e verilmek üzere Ekim/Kas›m
1518 tarihli baflka bir mektup verdi. O bu mektubunda 1519 y›l›n›n Nisan ay› içinde Os-
manl›lara karfl› sald›r›ya geçmeyi planlad›¤›n› ve Avusturya’n›n da bat›dan sald›r›ya
geçmesini talep ediyordu. Ancak mektup fiah ‹smail’in ölümünden iki y›l sonra Avustur-
ya kral›n›n eline ulaflabildi. Avusturya Kral› bu s›ralarda ‹spanya’da bulunuyordu ve
mektup ulaflt›¤›nda her nas›lsa fiah ‹smail’in ölümünden haberdar de¤ildi.Kral,
6. Ünite - Safeviler 119
25 A¤ustos 1525 tarihinde gönderdi¤i cevab›nda, mektubun geç gelmesi üzerine Ni-
san ay›nda Osmanl›lara birlikte sald›r›n›n mümkün olmad›¤› ama kendisiyle ittifak
kurmaktan ve Osmanl›lara karfl› birlikte hareket etmekten memnunluk duyaca¤›n›
bildirdi. Mektup yine Ferer Petrus ile gönderildi. Ancak ‹ran kaynaklar›nda mektu-
bun ulafl›p-ulaflmad›¤›na dair bir kay›t bulunmamaktad›r.
Osmanl›lara karfl› ittifak aray›fl›nda olan bir baflka devlet ise Hürmüz k›y›lar›na yer-
leflmeye çal›flan Portekizliler idi. Onlar 5 May›s 1515’te fiah ‹smail’e a¤›r hediyelerle
bir elçilik heyeti göndererek denizlerde Osmanl›lara karfl› birlikte hareket etmeyi ta-
lep ettiler. fiah ‹smail öncelikle kendilerine savafl gemisi verilmesini talep etti. Ancak
elçi bu hususta söz verme yetkisine sahip olamd›¤›n› bildirince görüflmelerden bir ne-
tice al›namad›. Elçilerin dönüflünde yanlar›nda fiah ‹smail’in elçisini de götürdüler.
Ancak bu flahs›n herhangi bir netice al›p-alamad›¤› bilinmiyor. 1523 Nevruz’unda
gelen Portekiz elçisi ise sadece bayram dolay›s›yla tertip edilen e¤lenceleri seyredebil-
di. fiah ‹smail’in hastal›¤› ve ölümü herhangi bir mzüakere yap›lmas›na imkân tan›-
mad›.
fiah ‹smail’in Çald›ran sonras› günlerini daha çok e¤lence ve av partilerinde geçir-
mesi ve bu yönüyle halk›n nazar›nda Mürflid-i Kâmil s›fat›ndan uzaklaflarak s›ra-
dan insan konumuna inmesi K›z›lbafllar aras›nda ciddî bir k›r›lma meydana getir-
di. Özellikle makam ve mans›p için gizli veya aç›k mücadeleler yaflanmaya bafllad›.
Daha önce, fiah’›n emriyle ölüme giden ve dünya hayat›na de¤er vermeyen K›z›lbafl
reisler, bu defa gerek eyaletlerdeki gerekse saraydaki etkinliklerini koruma gayreti içi-
ne düfltüler. fiah, bu tür çekiflmeleri sert bir flekilde cezaland›rmas›na ra¤men zaman
zaman kontrolünü de kaybetti. Yine de av ve e¤lenceyi b›rakmad›. Hülasatü’t-Tevâ-
rih müellifi, fiah’a musallat olan iki ‹sfahan’l›n›n -yani Mir Necm-i Sâni ve Mirza
fiah Hüseyin’in- fiah’›n sonunu haz›rlayan bir dizi olaylara sebep oldu¤unu; Necm-
i Sanî’nin bofl yere Maverünnehr’e ordu çekip ordunun k›r›lmas›na yol açt›¤›n› ve bu
yüzden fiah’›n dört bir tarafa sefer düzenlemesini engelledi¤ini; Mirza fiah Hüseyin
ise fiah’› içki ve flaraba al›flt›r›p onun bedenini zay›f düflürdü¤ünü kaydediyor.
1524 y›l›n›n yaz›nda yaban at› avlamak için gitti¤i fieki’de hastaland›. Tebriz’e dön-
dükten k›sa süre sonra 23 May›s 1524’te vefat etti. Emir Muhammed Sadr-› Esteraba-
dî na’fl›n› y›kad›ktan sonra Erdebil’e götürülüp atalar›n›n bulundu¤u hazireye def-
nedildi.
O, orta boylu, güzel görünümlü, sa¤lam vücutlu ve kuvvetli biriydi. Di¤er K›z›lbafllar
gibi sakal›n› t›rafl edip sadece b›y›k b›rak›rd›. Avc›l›¤a merakl› ve iyi okçuydu. Hazi-
nesi her zaman bofltu. Ülkenin dört bir yan›ndan gönderilen her türlü hediyeleri et-
raf›ndakilere da¤›t›rd›.
Mührü “Z” fleklinde ve yar›m ceviz büyüklü¤ünde olup, ortas›nda fiah ‹smail’in, et-
raf›na da Oniki ‹mam’›n adlar› kaz›nm›flt›. Gilanda iken fiiî ortamda büyümüfl, hü-
kümdar olunca da fiiîli¤i resmî mezhep yapm›fl olmas›na ra¤men etraf› tamamen K›-
z›lbafllardan oluflmaktayd›. Hataî mahlas›yla Türkçe söyledi¤i fliirlerinde K›z›lbafll›-
¤›n derin tesirleri görülür. Ne var ki, onun ruh dünyas›n› infla eden K›z›lbafll›k, dinî
siyasete bütünüyle hâkim olamam›fl, fiiîlik ona galip gelmifltir.
fiah ‹smail öldü¤ünde o¤ullar› henüz çocuk yafltayd›lar. Taçl› Begüm henüz on bir
yafl›nda olan büyük o¤ul Tahmasb’›n bizzat elinden tutarak getirip tahta oturttu. As-
kerî ve sivil bürokratlar ile eyaletlerdeki K›z›lbafl reisler Tahmasb’a biat ettiler. Ancak
f›rt›nal› günler de bafllad›. Çünkü fiah ‹smail’e kay›ts›z flarts›z itaat eden K›z›lbafllar,
Tahmasb’a karfl› ayn› ba¤l›l›¤› göstermediler.
Gündüz, Tufan (2010), Son K›z›lbafl fiah ‹smail, ‹stanbul s. 152-156’ten.
120 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Ancak bu durum uzun sürmedi. 1526’da kuzey-bat› ‹ran’da bafllayan iç kar›fl›kl›k-
lar k›sa sürede bütün ‹ran’a yay›ld›. Bu mücadeleler s›ras›nda Ustaclular a¤›r bir
AMAÇLARIMIZ
darbe al›rken Tekelü afliretinin gücü artt›. 1527’de Div Sultan-› Rumlu’nun öldürül-
AMAÇLARIMIZ
mesinden sonra iktidar Tekelü afliretinden Çuha Sultan’a geçti. 1530 y›l›nda ise
fiamlular ile Tekelüler aras›nda meydana gelen savaflta Çuha Sultan öldürüldü. Hü-
K ‹ T A P seyin Han-›K fiamlu‹ T A onun P yerine geçti. Ancak o da üç y›l sonra öldürüldü.
Öte yandan Do¤u’da ve Bat›’da ülkenin s›n›rlar› tehdit alt›nda idi. Eskiden beri
Horasan’a hakim olmaya çal›flan Özbekler iç kar›fl›kl›lardan istifade ederek fiah ‹s-
TELEV‹ZYON mail’in ölümünden
T E L E V ‹ Z Y Ohemen
N sonra sald›r›ya geçmifllerdi. 1524 y›l›ndan 1536’ya kadar
defalarca Horasan’a sald›ran Ubeydullah Han, nihayet Timurlular devrinin en
önemli flehirlerden olan Herat’› ele geçirdi. Ancak, fiah Tahmasb’›n büyük bir or-
du ile Horasan’a yürümesi üzerine bölgeyi boflaltt›. Safevîler her hangi bir direnifl
‹NTERNET ‹ N T E R N EHerat’›
ile karfl›laflmadan T ve çevresini geri ald›lar. H›zl› bir flekilde Kandehar üzeri-
ne yürüyen fiah Tahmasb, buray› ele geçirdikten sonra Kaçar Budak Han’› vali ta-
yin edip Herat’a geri döndü. Kandehar bir y›l sonra Safevîlerin elinden tekrar ç›k-
t›. 1544’de Hind hükümdar› Hümayun, Tahmasb’dan ald›¤› yard›mlara mukabil
Kandehar’› Safevîlere teslim etmiflse de k›sa süre sonra elden ç›km›fl, flehir 1558’de
yeniden Safevî hakimiyetine girmifltir.
Bat›da ise Osmanl›lar Azerbaycan’› tehdit alt›na alm›fllard›. 1533’te Avusturya ile
bar›fl antlaflmas› yapan Kanunî Sultan Süleyman, dikkatini ‹ran’da meydana gelen
olaylara çevirmiflti. 1531’de Tekelü afliretinin iktidardan uzaklaflt›r›lmas› üzerine
Osmanl› Devleti’ne s›¤›nm›fl olan eski Azerbaycan beylerbeyi Ulama Han, Kanunî
Sultan Süleyman’› ‹ran’da meydana gelen iç kar›fl›kl›lar ile Özbeklerin sald›r›lar›
konusunda bilgilendirmifl ve onu ‹ran’a sefer düzenlemeye ikna etmiflti. Osmanl›
Sultan›, Ulama Han’› pafla ünvan›yla Bitlis’e gönderdi. Osmanl›lar›n bu tutumun-
dan rahats›z olan Bitlis hakimi fieref Han ise Tahmasb’a s›¤›nd›. Veziriazam ‹bra-
him Pafla 1534’te Tebriz’e yürüyerek buray› ele geçirdi. Kanunî Sultan Süleyman iki
ay sonra Tebriz’e geldi. Bu s›ralarda Tahmasb, Özbekler ile savafl halinde idi. Üs-
telik fiamlular da ayaklanm›fllard›. Dulkadirli ve Tekelü Türkmenlerine mensup ba-
z› gruplar›n Osmanl›lara kat›lmas› K›z›lbafllar›n mukavemetini biraz olsun k›rm›flsa
da k›fl›n erken bast›rmas› yüzünden Kanunî Sultan Süleyman Ba¤dat’a çekilmifl ve
buray› herhangi bir direniflle karfl›laflmadan ele geçirmifltir. Buna mukabil, fiah
Tahmasb da Tebriz ve çevresini geri alm›flt›r. Takip eden tarihlerde fiah Tah-
masb’›n Osmanl›lara bar›fl teklifleri olmuflsa da Kanunî Sultan Süleyman bunlar›
dikkate almam›flt›r.
fiah Tahmasb’a karfl› isyan hareketine giriflen Elkas Mirza baflar›s›z olunca ‹stan-
bul’a s›¤›nm›fl ve Kanunî Sultan Süleyman’› ‹ran’a karfl› harekete geçmesi için tah-
rik etmiflti. 1547’de bafllayan ‹ran seferi Elkas Mirza’n›n vaadlerinin gerçekleflme-
6. Ünite - Safeviler 121
mesi üzerine beklenen fayday› sa¤lamam›fl, hatta onun gözden düflmesine de se-
bep olmufltur. 1549’da Erdelan yak›nlar›ndaki Mihriban kalesine s›¤›nmak zorunda
kalan Elkas Mirza burada Safevîler taraf›ndan yakalanarak Kahkaha kalesine hap-
sedilmifl ve bir y›l sonra da zehirlenerek öldürülmüfltür. 1554’de Osmanl›lar›n
‹ran’a yöneldi¤i haberi üzerine fiah Tahmasb, Kanunî Sultan Süleyman’a elçiler
göndererek iyi niyetli yaklafl›mlarda bulunmufl, mektuplar teati edilmek suretiyle
1555 y›l›ndan itibaren Osmanl›larla bar›fl dönemi bafllam›flt›r. fiehzâde Bayezid’in
‹ran’a s›¤›nmas› bu bar›fl› k›smen zedelemiflse de, onun Osmanl›lara teslimi ve kat-
ledilmesinden sonra yeniden eski duruma dönülmüfltür.
Öte yandan, Osmanl›lara karfl› ‹ran’dan destek sa¤lamay› düflünen Avrupal›
devletler elçiler göndermek suretiyle Safevîleri Osmanl›lara karfl› k›flk›rtmaya çal›fl-
m›fllarsa da fiah Tahmasb bunlara fazla itibar göstermemifltir. Bu cümleden V.Karl
taraf›ndan fiah ‹smail’e gönderilen elçi onun ölümünden hemen sonra ‹ran’a ulafl-
m›fl ve mektubu fiah Tahmasb’a sunmufltur. Keza 1571 y›l›nda ‹nebaht› Deniz Sa-
vafl›ndan biraz sonra Papa Pius, Tahmasb’a elçiler göndererek kendilerinin kara-
dan ve denizden Osmanl›lara karfl› harekete geçeceklerini bu arada Safevîlerin de
Suriye ve Irak’a sald›rarak daha önce kaybettikleri topraklar› geri alabileceklerini
telkin etmifl; ancak bu teklif, Safevî hükümdar›nca makbul karfl›lanmam›flt›r. Öte
yandan Hind Denizinde Osmanl›larla mücadele halinde olan Portekizlilerin 1551
ve 1574’teki giriflimleri de fiah Tahmasb taraf›ndan geri çevrilmifltir.
fiah Tahmasb’›n 1576 y›l›nda vefat› üzerine tahta kimin geçece¤i hususunda ye-
niden rekabet bafllam›fl, Ustacalular›n deste¤iyle Haydar Mirza tahta oturtulmuflsa
da Avflar, Rumlu ve Türkmen beylerinin muhalefeti üzerine tahttan indirilmifl ve
yerine II. ‹smail, Safevî taht›na oturtulmufltur.
OKUMA PARÇASI
Venedik Elçisinin Tahmasp Hakk›nda Raporu
fiah Tahmasb’›n her biri ayr› ayr› ve görkemli saraylara sahip olan on bir o¤lu var.
Ama onlara ne kadar para verdi¤ini kimse bilmez. ‹ran’da bütün orduyu haz›rla-
yan elli “Sultan”var. Çünkü flah›n ve çocuklar›n›n do¤rudan yönettikleri yerler ha-
riç, memleket elli k›sma ayr›lm›fl olup bunlar›n idaresi sultanlar›n elindedir. Bu bey-
lerin her biri befl yüz ilâ üç bin süvarinin kumandanl›¤›n› da üzerlerine alm›fllard›r.
Kendilerine verilmifl olan t›marlardan yeteri miktarda gelir elde ederler; hizmetkâr-
lar›na ve süvarilerine kâfi gelebilen miktarla askerlerini defalarca yanlar›na topla-
yabilirler. Bu yüzden fiah, savafl zaman› iki ay önceden birini beylerinin yan›na
göndermekten baflka bir ifli yoktur. Çünkü bunlar durumlar›na ba¤l› olarak her an
savafla haz›rd›rlar ve hiçbir zorlukla karfl›laflmadan vaat edilen yerde bulunurlar.
‹ran askerlerinin say›s› -her ne kadar bu say› ka¤›t üzerinde daha fazla ise de- alt-
m›fl bin kiflidir. ‹ran askerleri genellikle güzel görünümlü, sa¤l›kl›, boylu-poslu, güç-
lü, oldukça yi¤it ve iyi savaflç›d›rlar. Silahlar›, k›l›ç, m›zrak ve tüfek olup bütün sipa-
hileri bunlar› kullanabilirler. Silahlar›, di¤er ülkelerdeki askerlerin silahlar›na naza-
ran epey iyi ve daha fazla sertlefltirilmifltir. Tüfeklerin namlular› genellikle alt› kar›fl-
t›r. Kurflunlar›n›n a¤›rl›¤› doksan gramdan birazc›k daha azd›r. ‹ran askerleri bu si-
lahlar› o kadar suhuletle kullan›yorlar ki, onlar›n yay çekmelerine ve k›l›ca as›lma-
lar›na engel olmuyor. K›l›çlar›n› e¤erin ön k›sm›na as›yorlar ve zaruret halinde onu
çekiyorlar. Yani tüfe¤i di¤er silahlar› kullanmalar›na engel olmas›n diye arkalar›na
geçiriyorlar.
122 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
Atlar› o kadar iyi e¤itmifller, öylesine kaliteli ve güzeller ki, di¤er ülkelerden getirme-
ye gerek yok. Bu husus Sultan Bayezid’in kaç›p ‹ran’a geldi¤inde meydana geldi: O
yan›nda çok say›da Arap ve Karaman at› getirdi. Bu atlar› ülkenin her taraf›na da-
¤›tt›lar. Daha sonra Bayezid’i, fiah’›n emriyle öldürdüklerinde ‹ran’da onun getirdi-
¤i k›srak ve beygirden bin tane bulunuyordu. Bu yüzden böylesine güzel atlar asla
görülmemifltir. Hatta Osmanl› Sultan›, bunlara benzer bir tane bile elde edememifl-
tir. Bayezid, ‹ran’a otuz top arabas› getirdi. Bunlar› Hazar Denizi havalisinde yer
alan San Marco’ya gönderdiler. Ama yan›nda çok fazla para ve ganimet yoktu.
fiah›n ne kadar güçlü oldu¤u flundan anlafl›lmaktad›r: Türklerin ele geçirme e¤ilimi
olmas›n diye, ‹ran ve Osmanl› s›n›r›n›n iki taraf›nda alt› günlük yol mesafesinde yer
alan köyler harap edilmifl ve o beldelerdeki kaleler y›k›lm›flt›r. Bu yolla kendisini
Türklere karfl› daha da güçlendirmifltir. fiimdi flah ile komflu ülkeler aras›ndaki ilifl-
kileri aç›klamaya ve anlatmaya çal›flay›m.
Bu fiah, Osmanl› Sultanlar›’n›n ondan ald›¤› bir taraftan F›rat ›rma¤›ndan Babil’e
kadar uzanan topraklar; Bat›’da Diyarbekir, Urfa, Mardin, Bire, Adilcevaz, Bitlis,
Van, Vestan, Hizan, Kilisçe, Halikan, Bayburt’tan oluflan Küçük Ermenistan ve di-
¤er memleketler üzerinde iddia sahibidir. Gürcistan hakimi olan Levento¤lu adl› bir
H›ristiyan, fiah Tahmasb’a ba¤l› olup, ona vergi verir. Her y›l fiah’a yirmi bin duka
ödüyor. Ülkesi Hazar Denizi’nin yak›n›ndad›r. E¤er, ‹ran ile Osmanl›lar aras›nda
savafl meydana gelirse, bu Gürcü prens, on bin güçlü ve savaflç› Gürcü askeri ile ‹ran
flah›na yard›m edebiliyor.
Ey sayg›de¤er prens ve ey Venedik Cumhuriyeti’nin yüce soylular›! Gayret ve istekle
‹ran ülkesinin iflleri hakk›nda yirmi bir ay müddetince, yani siz Ekselanslar›’n›n
aya¤›n›n dibinden ayr›l›p ‹ran’a gitti¤im günden Venedik’e dönünceye kadar, mü-
flahede ettiklerim budur. “
Sultanlar ve Savafllar (2008), Giovanni Maria Angiolell, Venedikli Bir Tüccar
ve Vincenzo D’Alessandri’nin Seyahatnâmeleri, Tercüme: Tufan Gündüz, ‹s-
tanbul, s.234-236’den.
min teflkil etti. Sokollu Mehmet Pafla karfl› ç›kmas›na ra¤men III. Murad, Vezir Mus-
tafa Pafla’y› ‹ran üzerine gönderdi. Mustafa Pafla, Azerbaycan bölgesinde Safevîler
taraf›ndan püskürtülmüflse de Tebriz, Güney Kafkaslar, Azerbaycan, Luristan gibi
bat› topraklar› Osmanl›lar›n eline geçti. Bu geliflmeler K›z›lbafl Türkmen kabileleri
aras›ndaki çekiflmelerin de bir müddet ortadan kalkmas›na ve devletin yeniden to-
parlanma sürecine girmesine ortam oluflturdu. 1584’te Ferhad Pafla ve Osman Pa-
fla’n›n kumandas›ndaki Osmanl› ordular›n›n Azerbaycan topraklar›na girmesi üze-
rine, Hamza Mirza zay›f bir ordu ile karfl› koymaya çal›flt›. O, Tebriz’i bile geri ala-
mad›¤› gibi 1586’da ordugâhda öldürüldü. Onun ölümü Abbas Mirza’n›n tahta geç-
mesinin yolunu açt›. Ancak bu durum Türkmen reisleri aras›ndaki dahili mücade-
lelerin de yeniden canlanmas›na sebep oldu. Abbas Mirza, Mürflid Kulu Han Usta-
calu’nun deste¤i ile Kazvin’e gelerek tahta oturdu. Muhammed Hüdabende, taht›-
n› yeniden ele geçirmek için baz› zay›f teflebbüslerde bulunduysa da baflar›l› olma-
d›. Abbas’›n saltanat›n›n onuncu y›l›nda Kazvin’de öldü (1596).
I. ABBAS (1587-1629)
I. Abbas tahta geçer geçmez ilk ifl olarak iç problemleri ortadan kald›rmak amac›y-
la orduda genifl bir ›slahata giriflti. Öncelikle K›z›lbafl reislerinin gücünü k›rmak
amac›yla fiahseven ad›yla yeni askeri birlikler meydana getirdi. Bu yeni ordu, fiah’a
sad›k oldu¤una flüphe olmayan K›z›lbafl Türkmenlerden baflka, Gürcü, Çerkes, Er-
meni ve di¤er Kafkas halklar›ndan küçük yaflta ‹ran’a gelenler ile savafllarda esir
düflüp ‹slamiyeti seçenlerden olufluyordu. Keza bunlar›n bafl›na da daha önce ‹s-
lamiyete girmifl olan Allahverdi Han atand›. Bunlar›n yan› s›ra Tüfekçiyan ve Top-
çuyan ad›yla ateflli silahlar› kullanabilen birlikler kuruldu. Her ne kadar bu birlik-
lerin oluflturulmas›nda ‹ngiliz elçileri Sherley kardefllerin etkili oldu¤u söylenirse
de bu husus aç›k de¤ildir. Kald› ki Safevîlerde daha fiah ‹smail döneminden itiba-
ren ateflli silahlara aflina idiler. Yeni askeri sistemin d›fl›nda kalan K›z›lbafl Türk-
menler, gerek ateflli silahlar› kullanmaktan hofllanmamalar› gerekse siyasal ve eko-
nomik güçlerini kaybetmifl olmalar›ndan dolay› etkinliklerini h›zla kaybettiler. Yi-
ne de Safevî Devleti’nin son zamanlar›na kadar, hatta Nadir fiah döneminde bile
Safevî ordusu içindeki varl›klar›n› devam ettirdiler.
N N
se on y›ld›r Horasan’› ellerinde tutmakta olan Özbeklerin üzerine SIRA yürüdü.
S‹ZDE 1598’de SIRA S‹ZDE
Herat ve Meflhed’i geri al›p hakimiyetini Belh, Merv ve Esterabad’a kadar geniflletti.
Ancak iki y›l sonra Baki Muhammed Han, Belh’i geri ald›. Safevî ordusu a¤›r kay›p-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
lar vermesine ra¤men, Merv, Herat, Nesa, Ferah ve Sebzevar flehirlerini topraklar›-
na katt›lar. Bundan sonra Özbekler ile uzun süreli bir bar›fl dönemine girildi. Öte
yandan 1601’de Bahreyn, 1608’de fiirvan ve Gürcistan, Safevîlerin K ‹ hakimiyetine
T A P gir- K ‹ T A P
di. 1622’de ise Portekizliler, ‹ngilizlerin deste¤i ile Hürmüz’den uzaklaflt›r›ld›lar.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
124 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
I. Abbas, Özbek tehlikesini bertaraf ettikten sonra yeniden bat›ya yöneldi. Azer-
baycan, Nahcivan ve Revan’› geri ald›. Osmanl› serdar› Ca¤alo¤lu Sinan Pafla’y›
Tebriz’de yenilgiye u¤ratt›. Osmanl›larla 1612’de yap›lan bar›fla ayk›r› olarak aske-
ri harekatlara devam ederek Kerkük, fiehrizor, Kerbela, Necef ve Ba¤dat’› ele ge-
çirdi (1624). Böylece ‹ran en genifl s›n›rlar›na ulaflt›.
Haricî tehlikelerin bertaraf edilmesine paralel olarak, ‹ran’da neredeyse ba¤›m-
s›z hareket eden mahallî hakimler de ortadan kald›r›ld›. Böylece, Mazendaran, Gi-
lan, Lahican, Lar gibi pek çok mahallî hanedanlara son verildi.
I. Abbas’›n baflkenti Kazvin’den ‹sfahan’a tafl›mas›ndan sonra bu flehir, gerek
sanat ve gerekse ticaret bak›m›ndan büyük bir geliflme göstermeye bafllad›. Sa-
vafl esiri olarak ‹ran’a getirilmifl olan Gürcüler ile Culfa bölgesinde bulunan Er-
menilerin büyük bir bölümü ‹sfahan’a iskân edildi. ‹ngiliz ve Hollandal› tüccar-
lar›n baflkentte temsilcilik açmalar›na izin verildi¤i gibi bunlara genifl kapitülas-
yonlar da tan›nd›.
flehzâdelerin bir k›sm› kör edilmifl, baz›s› ise taht iddias›nda bulunma ihtimaline
S O R U karfl› öldürülmüfltü.
S O R U Bu yüzden daha önce öldürülmüfl olan Safi Mirza’n›n o¤lu Sam
Mirza, fiah Safi ad›yla Safevî taht›na oturdu. O da devlet adamlar›na ve flehzâdele-
re karfl› ac›mas›zca davran›p pek çok önemli flahsiyeti idam ettirdi. Avusturya ile
D‹KKAT D‹KKAT
bar›fl antlaflmas› yapm›fl olan Osmanl›lar, ‹ran’a sald›rd›lar. 1635’te Revan Osman-
l›lara geçtiyse de k›sa süre sonra fiah Safi taraf›ndan geri al›nd›. Bu zaferden sonra
N N
SIRA S‹ZDE Safevîlerin SIRA
bar›flS‹ZDE
teklifi, Ba¤dat’› geri almak niyetinde olan Osmanl›lar taraf›ndan
reddedildi. 1638’de Ba¤dat IV. Murad taraf›ndan ele geçirildi. 1639’da Osmanl›lar-
la imzalanan Kasr-› fiirin Antlaflmas› Osmanl›-‹ran s›n›r›n› genifl ölçüde belirledi¤i
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
gibi iki ülke aras›nda uzun süreli bir bar›fl dönemin de bafllang›c› oldu. Öte yan-
dan Özbeklerin Horasan’a defalarca yapt›klar› ak›nlar da ya¤ma ve talandan baflka
K ‹ T A P tesirsiz kald›.
K ‹ T A P
Divan
Günlük ifllerin yürütüldü¤ü divan›n baflkanl›¤›n› veziriazam yapard›. Divan’da çok
say›daki vezirlerden baflka bir de vakanüvis bulunurdu. Vakanüvis ayn› zamanda
flah›n münflisi idi. Divan’da veziriazamdan sonra Korçubafl›, Eflik A¤as› Bafl› ve Kul-
lar A¤as› Bafl› gelirdi. Maliye iflleri Müstevfî-yi Memalik ünvan› alt›nda bir vezirin
uhdesinde idi. Saray›n bütün ifllerinin yürütülmesi ise Naz›r-› Buyûtat veya Buyû-
tat-› Hassa-i fierife taraf›ndan gerçeklefltiriliyordu.
Safevîlerin ilk dönemlerinde hem dini kurumlar›n hem de Adalethane’nin ba-
fl›nda Sadr bulunuyordu. Ne zaman tesis edildi¤i tam olarak belli olmamakla bera-
ber sonralar› adalet iflleri Divan Begi’nin uhdesine devredildi. Divan Begi, en yük-
sek mahkeme görevini yürütüyordu. Bu görevin bafl›nda ço¤unlukla Türk köken-
liler bulunmaktayd›.
Bürokrasi, Tacik diye de adland›r›lan Fars kökenlilerin elindeydi. Bununla bir-
likte, bu zümre aras›nda ‹skender Bey Türkmen, Budak Münfli, Hasan Rumlu gibi
Türkmen kökenliler de bulunmaktayd›. Buna mukabil askerî s›n›f› meydana geti-
ren K›z›lbafllar hem merkezdeki hem de eyaletlerdeki bütün üst düzey görevleri el-
lerinde tutuyorlard›. K›z›lbafl reisler Beylerbeyi unvan› ile eyaletlerde görevlendi-
rildiklerinde maiyetlerinde bulunan kendi kabilesi ile birlikte gidiyor; kabilesinin
erkekleri ayn› zamanda onlar›n askerî gücünü oluflturuyordu. Bu vesile ile eyalet-
lerin gelirlerini de tasarruf ediyorlar; savafl halinde kendilerine tabi askerlerle or-
duya kat›l›yordu. Bununla birlikte iç huzursuzluklar veya kendi aralar›nda meyda-
na gelen çekiflmeler ordunun savafl gücünü büyük ölçüde azalt›yordu. fiah I. Ab-
bas, K›z›lbafllar›n› gücünü k›rmak ve Osmanl›lar tarz› modern bir ordu kurmak
amac›yla “fiahseven” ad›yla yeni askeri birlikler vücuda getirdi. Ateflli silahlar›n
kullan›m›n› yayg›nlaflt›rmak amac›yla Topçu ve Tüfengçi s›n›flar›n› meydana getir-
di. Yine de Safevîlerin son zamanlar›na kadar K›z›lbafl Türkmenlerin etkinli¤i de-
vam etti.
Ülke Yönetimi
Ülke; fiirvan, Karaba¤, Azerbaycan, Hemedan, Irak-› Arab, Fars, Kuh Giluye, Kir-
man, Kandehar, Belh, Herat, Merv, Meflhed, Esterabad gibi çok say›da eyalete bö-
lünmüfltü. Eyalet idaresine genellikle “bey”, “han” veya “sultan” rütbesi ile Türk-
men kökenli reisler tayin edilirdi. Baz› eyaletler ise flehzadelere tahsis edilirdi. Sa-
fevilerin ilk dönemlerinde eyaletlerin idaresini elinde bulunduranlar hangi rütbeye
sahip olursa olsun “hâkim” olarak nitelendirilirlerdi. Ancak sonralar› en yüksek
idarî makam› tan›mlamak amac› ile Beylerbeyi unvan› kullan›lmaya baflland›. Bu-
nunla birlikte kaynaklarda nadiren “Emirü’l-ümera” ve “Hanlar Han›” unvanlar›na
da tesadüf edilmektedir.
Topraklar nazari olarak flah›n mal› say›l›rd›. Genifl arazilere sahip hanedan üye-
leri veya saray ileri gelenleri gelirlerinin bir bölümünü veya bazen tamam›n›, ya
müsadere edilmesi korkusundan veya tamamen dinî gerekçelerle vak›flara tahsis
ederlerdi. Öte yandan, Selçuklularda da uygulanan ikta gelene¤inin bir devam›
olarak, idarecilere veya askeri s›n›fa “tuyul” ad› ile araziler tahsis edilirdi. Tuyul
topraklar ya daimi veya bir y›ll›k süreler ile verilirdi. Askeri s›n›ftan olup ta kendi-
sine tuyul tahsis edilenler, sipahili¤i terk etmedi¤i müddetçe ömür boyu topra¤› ta-
sarrufunda tutar ve ›rsî olarak erkek evlad›na devredebilirdi. Y›ll›k olarak tahsis
edilen tuyullar ise her y›l›n sonunda yenilenebilir veya baflkas›na verilirdi. Bu sis-
tem Selçuklularaki ikta ve Osmanl›lardaki t›mar sisteminin bir devam idi.
6. Ünite - Safeviler 127
Ekonomi D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
‹ktisadî hayat›n temelini tar›m ve hayvanc›l›k oluflturuyordu. Bu ayr›m asl›nda ‹ran
toplumunu meydana getiren Türkler ve Farslar›n hayat tarz›n›S tan›mlamaktayd›.
O R U S O R U
Çünkü hayvanc›l›k, daha çok konar-göçer hayat› bütün canl›l›¤› ile devam ettiren
Türkmenlerin elindeydi. Türkmenler “Han” veya “Bey” ad› verilen bir afliret reisi-
D‹KKAT D‹KKAT
nin etraf›nda irili ufakl› cemaatler halinde hareket ediyorlar, yayg›n olarak koyun
besliyorlard›. Her ne kadar Selçuklular›n ‹ran’a hakimiyet kurmas›ndan itibaren
N N
özellikle kuzey ‹ran topraklar›nda büyük ölçüde Türk yerleflmesi SIRAmeydana
S‹ZDE ç›km›fl- SIRA S‹ZDE
sa da tar›m hayat› genel olarak Farslar taraf›ndan temsil olunmaktayd›. Köylüler
topraklar›n› sulamak amac›yla erken dönemlerden itibaren su kuyular›ndan ve su-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
lama kanalar›ndan istifade etmeye çal›fl›rlard›. Bununla birlikte Orta ve Güney
‹ran’›n büyük bölümü yazlar› kurak geçirdi¤inden hemen hemen her yerleflim ye-
rinde büyük sarn›çlar infla edilmiflti. K ‹ T A P K ‹ T A P
Safevîlerin ilk dönemlerinde dahilî ticaretin önündeki en büyük engel ülke-
deki yol a¤›n›n düzenli ve güvenli olmamas›yd›. fiehirlerin birbirine olan mesa-
fesinin oldukça uzak olmas› tafl›mac›l›k aç›s›ndan da önemli bir müflkilat idi. I.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Abbas zaman›nda köprüler ve kervansaraylar yap›lmak suretiyle yol a¤› daha gü-
venilir ve kullan›labilir hale getirildi. Hatta ‹pek Yolu’nun güzergah›n›n ‹sfa-
han’dan geçmesini sa¤lamak amac›yla Orta ‹ran’da yer alan Kevir Çölü’nü kate-
den bir yol infla edildi. Bu dönemde Tebriz, ‹sfahan, Kazvin, ‹ N Tfiiraz
E R N E gibi
T flehirler ‹NTERNET
h›zla geliflmeye bafllad›.
fiehirlerde ticarî hayat daha çok Ermeni, Yahudi ve Hindli tüccarlar›n elindey-
di. Yahudiler ve Hindliler k›ymetli madenlerin ticareti ile meflgul iken Ermeniler
d›fl ticareti ellerinde bulunduruyorlar ve neredeyse bütün Avrupa flehirlerini dola-
fl›yorlard›. Ermeniler sayesinde ‹ran ipe¤i ve hal›s› Avrupa’n›n en uzak flehirlerine
kadar pazarlanabiliyordu. Dahilî ticaretin geliflmesinden çok, d›fl ticarete önem ve-
ren I.Abbas, Ermeni tüccar›n Avrupa ile ba¤lant›s›ndan istifade etmek amac›yla
Azerbaycan’›n Culfa flehrinde bulunan Ermenilerinin büyük bir bölümünü ‹sfa-
han’a nakledip onlar için yine Culfa ad›yla yeni bir yerleflim yeri kurmufl ve dinî
hayatlar› da dahil olmak üzere genifl imtiyazlar tan›m›flt›.
‹ran ipe¤inin üretimi büyük ölçüde devletin tekelinde idi. XVII. yüzy›l›n ortala-
r›nda Buyutat-› Hassa-i fierife’ye ba¤l› olarak otuzdan fazla imalathâne bulunuyor-
du ve yaklafl›k befl bin sanatkar burada çal›fl›yordu. Kazvin, Tebriz ve ‹sfahan ipek
ticaretinin yap›ld›¤› bafll›ca flehirlerden idi. ‹ran ‹pe¤i Tebriz üzerinden Bursa’ya ve
‹stanbul’a hatta buradan da Balkan memleketlerine kadar uzan›yordu. Osmanl›-
‹ran savafllar›n›n yo¤unlaflt›¤› dönemlerde ipek ticaretinde aksamalar olmakla be-
raber, özellikle Akdeniz limanlar›na ulafl›m için kullan›lan Tebriz-Halep yolu öne-
mini daima muhafaza etmifl, Co¤rafi kefliflerden sonra bile canl›l›¤›n› devam ettir-
miflti. Osmanl›lar›n 1639’da Safeviler ile bar›fl antlaflmas› imzalamas›ndan sonra ise
bu yol daha çok tercih edilir olmufltu. Öte yandan ‹ran ile ticareti gelifltirmeye ça-
l›flan ve baz› imtiyazlar elde etmifl olan ‹ngilizlerin Tebriz-Halep yolunu tercih et-
mekle beraber, Karadeniz’in kuzeyinden dolaflmak suretiyle Kafkaslar veya Hazar
denizi üzerinden ‹ran’a ulaflma gayretleri, tasavvur edilen yolun güvenli¤inin ol-
mamas› yüzünden k›sa zaman içinde kesintiye u¤rad›. Öte yandan Basra körfezine
yerleflmeye çal›flan Hollandal›lar ‹ran’da ticaret yapma imtiyaz› elde ettiler. Bunlar
128 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
ipek dokumalar›n yan› s›ra baharat, alt›n ve gümüfl ticareti ile de meflgul oluyorlar-
d›. Ne var ki saray›n tezgahlar›nda dokunan ipe¤in kalitesinden flikayetçiydiler ve
bu hususu düzeltmek için gayret sarf ediyorlard›. Frans›zlar ise bölgeye biraz geç
gelmifllerse de k›sa sürede imtiyazlar elde etmifllerdi. Öte yandan XVII. Yüzy›l›n or-
talar›ndan itibaren Avrupa’da ipe¤e olan ilginin azalmas› ‹ran ipe¤inin de¤er kay-
betmesine ve ipek ticaretinin giderek önemini yitirmesine sebep olmufltur.
Avrupa pazarlar›nda ‹ran hal›s›n›n en güçlü rakibi Osmanl› hal›lar› idi. Osman-
l›-Safevî savafllar› ticaret yollar›ndan mal ak›fl›n› büyük ölçüde etkiledi¤inden, ‹s-
tanbul’lu hal› tüccarlar› Avrupa’ya ‹ran hal›lar›na nazaran daha gösteriflli ve daha
ucuz olan Türk hal›lar›n› kolayca pazarlayabiliyorlard›. Her ne kadar ‹ran hal›lar›
da deniz yolu ile Hollanda ve ‹ngiltere pazarlar›na ulafl›yorsa da hiçbir zaman ipek
ticareti kadar önemli bir mevki iflgal edememiflti.
‹lim
Timurlular ve ‹lhanl›lar devrine nazaran Safevî dönemi ‹ran’› ilim merkezi olmak-
tan oldukça uzakt›. Bununla birlikte, ‹ran ordusunun ateflli silahlardan yoksun ol-
mas›ndan dolay› Osmanl›-Safevî mücadeleleri boyunca onlar›n özellikle askerî tek-
nolojiye ilgisini artt›rm›flt›. Gerçi Venedikli ad› bilinmeyen bir tüccar›n nakletti¤ine
göre daha fiah ‹smail döneminde ‹ran ordusunda Osmanl› tarz› top dökümü yapan
Ermeni mühendisler buluyordu; ancak, fiah I. Abbas zaman›na kadar Tophane ku-
rulamam›flt›. fiah Abbas zaman›nda ‹ran’a gelen Sherley kardefller yanlar›nda baz›
askerî teknoloji kitaplar› ile top dökümünü bilen bir mühendis de getirmifllerdi.
Keza baflta Portekiz olmak üzere Avrupa devletleri ile olan münasebetler Safevîle-
rin eline k›ymetli toplar›n geçmesine vesile oldu.
Öte yandan geleneksel olarak astronomiye ve ilm-i nucûma ilgi devam edi-
yordu. fiah ‹smail Meraga rasadhanesinin yeniden canland›r›lmas› için çal›flt›ysa
da muvaffak olmad›. Keza o¤lu fiah Tahmasb, ‹sfahan’da saltanat saray›nda rasad
çal›flmalar› yap›lmas› için gayret göstermifl ve y›ld›z cedvellerinin haz›rlanmas›n›
sa¤lam›flt›. Usturlab ise hem oldukça gelifltirilmifl, hem de sanatkârane bir esteti-
¤e kavuflturulmufltu. Safevî saray›nda pek çok müneccim bulunuyordu. Bunlar,
gelecek ile ilgili tahminlerin yan› s›ra baz› hastal›klar›n tedavisiyle ilgili görüfller
öne sürüyorlard›. Bu durum saray›n tabipleriyle kuvvetli bir rekabetin do¤mas›-
na sebep olmufltu.
T›p konusunda en önemli flahsiyetlerden biri, Herat ve Rey’de tahsil görmüfl
olan Muhammed Hüseyin Nurbahflî Bahaüddevle idi. Onun, 1501’de yay›nlad›¤›
Hülasatü’l-Tecarüb adl› eseri k›sa sürede flöhret sahibi olmas›n› sa¤lad›. Meflhed’de-
ki flifahanede çal›flan ‹madeddin Muhammed fiirazî ise 1569’da yazd›¤› risalesinde
özellikle frengi hastal›¤›n›n tedavisinden bahsetti. fiah I. Abbas zaman›nda Safevî
saray›nda çok say›da tabip bulunuyordu. Bununla birlikte özellikle devletin çöküfl
sürecine girmeye bafllamas›yla, pek çok tabip Hindistan’a göç etti. Bunlar aras›nda
Elfazü’l-Adviye ve Dara fiukuhi adl› risalelerin müellifi Nureddin Muhammed’de
bulunuyordu. ‹laçlar›n haz›rlanmas›nda geleneksel yöntemler kullan›l›yordu. Bu-
yutat-› Hassa’ya ba¤l› bir de ilaç imalathanesi vard›. Devletin sa¤l›k ifllerinden ve
tabiplerin faaliyetlerinden sorumlu olan kifli Hekimbafl› idi.
6. Ünite - Safeviler 129
Özet
NA M A Ç
Safevilerin ‹ran tarihindeki rolünü aç›klamak N
A M A Ç
Türkmenlerin ‹ran tarihindeki rolünü aç›klamak
1 Safeviler Anadolu ve ‹ran’da yaflayan konar-gö- 3 Safevi Devleti Anadolu, Azerbaycan ve ‹ran’da
çer Türkmen afliretleri taraf›ndan kurulmufl bir yaflayan Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmenle-
devletdir. fiah ‹smail’in hükümdarl›¤›ndan baflla- ri taraf›ndan kurulmufltur. Bunlar Safevi tarikat›-
yarak ‹ran’› h›zl› bir flekilde fiiilefltirmifllerdir. Sa- n›n müritleriydi ve kendilerine K›z›lbafl denil-
feviler bat›da Osmanl›larla, do¤uda Özbeklerle mekteydi. K›z›lbafllar Safevi Devleti’nin baflta or-
uzun savafllar yapt›lar. Osmanl›larla yap›lan sa- dusu olmak üzere merkez ve memleket idaresin-
vafllar 1639 y›l›nda imzalanan Kasr-› fiirin Antlafl- de etkin görevlerde bulundular. Bu yönüyle Sa-
mas›na kadar aral›klarla sürdü. Bu anlaflma ile fevi Devleti gerçekte bir Türk devletdir.
N
Osmanl›-‹ran s›n›r› son halini ald›. Safevi Devle-
ti’ni meydana getiren Türkmen afliretleri daha Safeviler döneminde ‹ran’da meydana gelen di-
A M A Ç
çok orduda ve eyalet idaresinde görev almaktay- 4 ni ve sosyal de¤iflimi de¤erlendirmek
d›lar. Bunlar›n gücü fiah I.Abbas zaman›nda k›- fiah ‹smail 1501’de Tebriz’de tahta oturduktan
r›ld›. Yerlerine fiahsevenler ad›yla yeni birlikler sonra On ‹ki ‹mam fiiili¤ini ‹ran’›n resmi mezhe-
oluflturuldu. Ancak, fiah Abbas’›n ölümünden bi yapt›. Bu tarihe kadar ‹ran’›n önemli bir bölü-
sonra devlet h›zla zay›flad›. Afganl›lar›n istilas› mü henüz fiii de¤ildi. Bu yüzden fiiili¤in esaslar›-
ile devlet y›k›ld›. n› ö¤retmek üzere fiii din bilginlerinin ülkeye
N
gelmesini sa¤lad›. Her tarafta fiiili¤i ö¤reten me-
Osmanl›-Safevi iliflkilerinin tarihi sonuçlar›n› dereseler açt›rd›. Bundan sonra ‹ran h›zla fiiilefl-
A M A Ç
Kendimizi S›nayal›m
1. Safevi devletinin kurucusu kimdir? 6. fiah ismail’in 1510 y›l›nda do¤uda savaflt›¤› Özbek
a. fieyh Safiyüddin han› afla¤›dakilerden hangisidir?
b. fieyh Cüneyt a. fieybani Han
c. fieyh Haydar b. Timur
d. fiah ‹smail c. Ubeydullah Han
e. fiah Tahmasb d. fiahruh
d. Bediüzzaman Mirza
2. Afla¤›dakilerden hangisi fieyh Cüneyt’in Erdebil fleh-
rinden ç›kar›ld›ktan sonra geldi¤i Anadolu flehirlerin- 7. fiah Tahmasp zaman›nda Osmanl›lar›n ‹ran üzerine
den biridir? ç›kt›¤› seferlere ne ad verilir?
a. Konya a. Çald›ran savafl›
b. Kayseri b. Irakeyn Seferi
c. Urfa c. Gürcistan seferleri
d. Ankara d. Tekeli Olay›
e. Malatya e. Kandehar seferi
3. Safevi tarikat›n›n müditlerine K›rm›z› renkli bafll›klar 8. fiah Tahmasp’a isyan ederek Osmanl› Devleti’ne s›-
giydirerek onlar›n K›z›lbafl diye an›lmas›n› sa¤layan Sa- ¤›nan Safevi flehzadesi afla¤›dakilerden hangisidir?
fevi fleyhi kimdir? a. Abbas Mirza
a. fieyh Safiyüddin b. Elkas Mirza
b. fieyh Sadrüddin c. Rüstem Mirza
c. fieyh Cüneyt d. U¤urlu Mehmet
d. fieyh Haydar e. Süleyman Mirza
e. fiah ‹smail
9. fiah I. Abbas’›n Safevi ordusunda meydana getirdi¤i
4. Safevi Devleti ne zaman kurulmufltur? askeri birliklerin ad› afla¤›dakilerden hangisidir?
a. 1487 a. Tuyul
b. 1493 b. K›z›lbafl
c. 1501 c. fiahseven
d. 1514 d. Topçiyan
e. 1524 e. Tüfenkçiyan
5. fiah ‹smail’in Oniki ‹mam fiiili¤ini resmi mezhep ilan 10. fiah Süleyman zaman›nda Basra körfezinde Kiflm
etmesi afla¤›daki olaylar›n hangisinden sonrad›r? adas›n› iflgal eden ülke afla¤›dakilerden hangisidir?
a. Akkoyunlu Elvend’i fierur’da yenmesinden a. Hindistan
b. Akkoyunlu Murad ile savafllmas›ndan b. ‹ngiltere
c. fiirvanflahlar› itaat alt›na almas›ndan c. Fransa
d. Orta ‹ran’a hakim olmas›ndan d. Osmanl›
e. Tebriz’de tahta oturmas›ndan e. Hollanda
6. Ünite - Safeviler 131
7
TAR‹H‹
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
Gaznelilerin y›k›l›fl›ndan sonra ortaya ç›kan siyasi tablonun etkisiyle Türk
N
beylerinin Kuzey Hindistan’a yönelme sebeplerini de¤erlendirebilecek,
Delhi Türk Sultanl›klar› döneminde Hindistan’da ‹slamiyet’in yay›l›fl› ve ku-
N
rumlaflmas› hakk›nda de¤erlendirmeler yapabilecek,
N
Hindistan’daki kal›c› Türk etkileri hakk›nda de¤erlendirmeler yapabilecek,
Delhi Türk Sultanl›klar›n›n Abbasi halifeli¤ine ve ‹slam dünyas›na bak›fllar›
hakk›nda yorum yapabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Delhi • Balaban
• Aybek • K›rklar
• ‹ltutmufl • Kutup Minare
• Halaç • Hindistan
‹çindekiler
• G‹R‹fi
• AYBEK VE DELH‹’DE ‹LK TÜRK
SULTANLI⁄I’NIN KURULUfiU
(1206-1211)
• ‹LTUTMUfi VE fiEMS‹YYE
HANEDANI (1211-1266)
• BALABAN HANEDANI (1266-1290)
Ortaça¤ ve Yeniça¤ Delhi Türk • DELH‹’DE HALCÎ / KALCÎ / KALAÇ
Sultanl›klar›
Türk Devletleri Tarihi (1206-1451) SULTANLI⁄I (1290-1230)
• DELH‹’DE TU⁄LUK SULTANLI⁄I
(1320-1414)
• DELH‹’DE SEYY‹D VE LOD‹
HANEDANLIKLARI
• ‹DAR‹ HAYAT
• D‹N‹ VAZ‹YET
• KÜLTÜR VE SANAT
Delhi Türk Sultanl›klar›
(1206-1451)
G‹R‹fi
Hindistan’daki Türk egemenli¤i ve ülkenin ‹slamlaflmas› Gazneliler zaman›nda ol-
mufltur. Gazneli Mahmut’un Hindistan’a yapt›¤› 16 sefer sonucunda, Hindistan’›n
kuzey k›sm›na hâkim olan yerel yönetimler k›r›lm›fl, bölgede Türk egemenli¤i
bafllam›flt›r.
Bugünkü Afganistan’da bulunan Herat’›n do¤usundaki ülkeye Gur ad› verilir.
Bölgede yaflayan insanlar›n ve onlar› idare edenlerin kimlikleri hakk›nda kesin bil-
gi yoktur. Ancak Gurlular›n Afgan veya Pathan olduklar› ileri sürülmüfltür. Gurlu-
lar hakk›nda daha aç›k tarihî bilgiler, Büyük Selçuklu Sultan› Sancar devrinde or-
taya ç›kar. XI. yüzy›l›n bafllar›nda ‹zzeddin Hüseyin adl› bir Gur Emir’i hem Sultan
Sancar’a hem de Gazne Sultan›’na arma¤anlar sundu¤u için kay›tlara geçmifltir. Ad›
geçen Emir’in daha çok Gazne Sultan› III. Mesut’a tabi oldu¤u anlafl›lmaktad›r.
Bu süreçte Gazneli Hükümdar› Behram (1118-1152) Gur Hükümdarlar›yla ça-
t›flmaya girdi. 1150’de Alâeddin Gazne’yi tahrip etti ve ard›ndan Behram, Gazne’yi
ele geçirerek bölgedeki hâkimiyetini yeni-
Harita 7.1
den kurdu. Onikinci yüzy›l›n sonlar›na do¤-
ru ‹ran hariç, Gaznelilerin hâkim olduklar› Kaynak: Jean-Paul
bütün topraklar› ele geçiren bu topluluk, ROUX (2008),
Türklerin Tarihi,
biraz da kuzeydeki güçlü rakipleri, Harezm- Pasifik’ten
flahlar Devleti sebebiyle güneye yönelmifl Akdeniz’e 2000 Y›l,
ve tamamen Türk memlûklardan teflekkül (çev. Aykut
eden ordularla Hindistan’a seferler düzen- Kazanc›gil, Lale
Arslan-Özcan),
lemifltir. Bu yönelifl özellikle Muizüddin ‹stanbul, Kabalc›
Muhammed Gûrî’nin Gazne’ye hâkim ol- Yay.
mas›ndan sonra daha belirgin bir hâle gele-
cektir. Gurlular Devleti’nin güçlenmesi ve
Hindistan’a seferler yapmas›, Gazneli so-
yundan gelen iki kardeflin yani G›yaseddin
Muhammed ve fiihabüddin Muhammed’in
zamanlar›nda gerçekleflmifltir. Bu iki kar-
deflten özellikle fiihabüddin Muhammed’in
Hindistan’a seferler yapt›¤› görülür. Çünkü
Gazneli I. Mesut’tan sonra Hindistan’›n bü-
yük bir k›sm› Gaznelilerin denetiminden
134 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
D Ü fi Ü N E L ‹ M AYBEKDVE
Ü fi Ü N EDELH‹’DE
L‹M ‹LK TÜRK SULTANLI⁄I’NIN
KURULUfiU (1206-1211)
S O R U Gur Sultan› Muizüddin,
S O R U ordusundaki ünlü kumandanlar›ndan Aybek’i Hindistan’da
genel vali ve ordu komutan› olarak b›rakt› ve kendisi Gazne’ye döndü. Aybek
1193’de Delhi’yi ele geçirdi. Bu tarihten itibaren de Kuzey Hindistan’da fiilen Del-
D‹KKAT D ‹ K K A Tkurulmufl oldu. Ancak devletin resmi kuruluflu Muizüddin’in
hi Türk Sultanl›¤›
1206 y›l›nda ölümünden sonrad›r. Devletin güçlenmesinde Delhi’nin zapt› önemli
N N
SIRA S‹ZDE bir rol oynad›.
SIRA 1197
S‹ZDEile 1202 y›llar› aras›nda genel bir sükûnet dönemi ve ele geçi-
rilen yerlerin düzenlenmesi devresi yafland›. Bu s›rada, Hindistan’›n do¤u bölge-
sinde Kalaç Türklerinden Muhammed b. Bahtiyar Kalaç idaresinde, baz› fetihler
AMAÇLARIMIZ yap›ld›. BuAMAÇLARIMIZ
ba¤lamda, Bahtiyar Kalaç küçük bir t›mar sahibi iken güçlenerek fetih-
lere bafllad›; önce Bengal’i daha sonra da Bihar’› ele geçirdi. Onun Bengal’i fethi
tarih destanlar›ndan biridir. Ayr›ca Kalaç, 18.000 süvarilik küçük bir birlikle Nadi-
K ‹ T A P K ‹ T Aele
ya’n›n baflkentini P geçirdi. Bu baflar›lar› sebebiyle Aybek kendisini Delhi’ye ça-
¤›rd› ve iltifatlarda bulundu. G›yaseddin Muhammed’in 1203’te ölümü üzerine fii-
habüddin Muhammed, Muizüddin unvan› ile sultan olarak resmen göreve bafllad›
TELEV‹ZYON T E L E Vfazla
ancak iktidar› ‹ Z Y O uzun
N sürmedi. Hayat›n›n son birkaç y›l›n› Orta Asya’daki zor-
luklar› halletmekle geçirdi ve orada 1205 y›l›nda Kara-Hitaylara yenildi. Sultan, bu
ma¤lubiyet sonras›nda Gazne’ye dönerken, 1206 y›l›nda Damik’de bir ‹smailî fedai
taraf›ndan katledildi. Muizüddin Muhammed, Gazneli Mahmud kadar parlak bir
‹NTERNET ‹NTERNET
hükümdar de¤ildi ancak Hindistan tarihinde kal›c› bir etki b›rakt›. ‹yiliksever bir
insan, iyi bir kumandan ve adil bir hükümdar olarak ün yapt›.
7. Ünite - Delhi Türk Sultanl›klar› (1206-1451) 135
1203 y›l›nda Gur taht›nda bulunan G›yaseddin ölmüfl, yerine kardefli Muizüd-
din geçmiflti. Muizüddin de 15 Mart 1206’da ölünce, Tacettin Y›ld›z Gazne taht›na,
Aybek de Hindistan taht›na varis oldular. Delhi, Bedaun, Ecmir havalisi baflta ol-
mak üzere, ‹ndus’tan Ganj’a, Himalayalardan Vindhiya da¤lar› eteklerine kadar
Kuzey Hindistan’›n orta kesimlerine Aybek’in hâkim oldu¤u görülmektedir. Gaz-
neli Sultan› fiihabüddin Muhammed’in kölesi ve kumandan› olan Kutbeddin Ay-
bek, Delhi Sultan› olarak tahta ç›kar›ld› ve alt k›tan›n büyük bir k›sm› tedricen
onun hükümranl›¤› alt›na girdi. Aybek, 1206’da Lahor’da Hindistan taht›na ç›kt›¤›n-
da “Kutbü’d-dünya ve’d-din” unvan›n› ald› ve daha sonra devlet merkezini Del-
hi’ye tafl›d›. Çok geçmeden Gazne taht›ndaki Tacettin Y›ld›z ile Pencak ve Lahor
yüzünden aras› aç›lan Kutbeddin Aybek, Y›ld›z’› yenerek Gazne’yi ele geçirdi. An-
cak k›sa sürede toparlanan Y›ld›z, yeniden Gazne’ye girdi.
Kutbeddin Aybek zaman›nda alt k›tan›n büyük bir k›sm› tedricen Türk hâkimi-
yetine girdi. ‹slam hâkimiyeti Hindistan’›n kuzey yar›s›nda sa¤lam bir temele otur-
du. Kutbeddin Aybek’in 1206-1210 y›llar› aras›ndaki sultanl›k döneminde önemli
bir hadise görülmemektedir. Kutbeddin Aybek’in, sultan oldu¤u son dört y›ll›k dö-
nemde ciddi bir ak›nda bulunmamas› ve bu dönemin sönük geçmesi dikkati çek-
mektedir. Ancak O, daha önce oldu¤u gibi s›k›fl›k zamanlarda Gazne’den yard›m
alamayaca¤›n›n fark›ndad›r. Bunun için gerçekçi bir politika ile hâkimiyet alan›n-
da konumunu güçlendirmek istemifl ve do¤ru olan› yapm›flt›r.
Aybek, 1211 y›l›nda Lahor’da çevgan oynarken attan düflerek hayat›n› kaybe-
der. Kutbeddin Aybek, sars›lmaz bir iradeye sahip, kudretli bir kumandand›. Hem
ordu, hem de halk›n›n kalbine girmeyi baflarm›fl ve kendisini sevdirmiflti. Aybek,
baflar›l› bir devlet adam›, cömert bir insand›. O’nun Delhi’yi fethettikten sonra yap-
t›rmaya bafllad›¤› ancak halefi Sultan ‹ltutmufl taraf›ndan tamamlanan Kutup Camii
ile ‹bn Battuta’n›n dünyan›n en eflsiz eserleri aras›nda gösterdi¤i 73 metre yüksek-
li¤indeki Kutup Minar, Hindistan’da günümüze kadar ulaflan ilk ‹slâmî eserler ara-
s›nda olup, Türk’ün Hint topraklar› üzerinde yükselen muhteflem abidelerindendir.
Aybek’in ölümünden sonra, Hindistan Türk Sultanl›¤›n›n dört ana bölüme ay-
r›ld›¤› görülür.
• Delhi’de Aybek’in o¤lu Ârâm fiah
• Badaun bölgesinde Aybek’in damad› ‹ltutmufl
• Yukar› Sind bölgesinde Aybek’in di¤er damad› Kabaca
• Bengal’de Kalaçlardan Ali Bey
Bunlar kendilerini bir müddet ba¤›ms›z sayd›lar ve bu da¤›n›k vaziyetten yarar-
lanan yerel Racalar birçok yerde yeniden egemenlik kurdular. Bengal bölgesine
hâkim olan Kalaçlar, Delhi ile mevcut ba¤lar› koparmakta gecikmedi ve Ali Mer-
dan Kalaç, Lakhnauti Sultan› olarak istiklâlini ilân etti. Kuzey Hindistan’da Türk
egemenli¤ini tekrar bir merkezde toplama flerefi ‹ltutmufl’a nasip olacakt›r. Ay-
bek’in ölümünden sonra yerine geçen o¤lu Ârâm, ülke yönetiminde baflar›s›z ol-
du¤u için yerine Aybek’in damad› fiemseddin ‹ltutmufl seçildi.
D‹KKAT D‹KKAT
hammed’in de bizzat ifltirak etti¤i Gakhar seferinde isyanc›lara büyük bir darbe
vurmas›yla Sultan’›n dikkatini çeken ‹ltutmufl, savafltan sonra Sultan taraf›ndan biz-
zat hilat giydirilerek flereflendirilmifl ve azat edilmiflti. Ard›ndan emirü’l-ümeral›¤a
yükseltilen ‹ltutmufl, Aybek’in kaynaklarda ismi geçmeyen bir k›z›yla evlendiril-
miflti. Aybek öldü¤ü s›rada Bedaun’da bulunan ‹ltutmufl, ak›ll› ve ileriyi gören bi-
risi oldu¤u için Aram fiah’›n tahta geçirilmesini önce sükûnetle karfl›lam›fl ve her-
hangi bir harekette bulunmam›flt›r. Tahtta bulunan Ârâm’›n ülke yönetiminde ba-
flar›s›z olaca¤› k›sa sürede anlafl›ld›¤›ndan, Delhi’de bulunan ümeradan ‹ltutmufl’a
davetler gelmeye bafllam›flt›r.
Delhi’de bulunan Aybek’in o¤lu Ârâm fiah ile damat ‹ltutmufl aras›nda, Delhi
taht› için yaflanan mücadeleyi ‹ltutmufl kazanm›fl ve tahta ç›km›flt›r. Önce rakiple-
riyle u¤raflan ‹ltutmufl, bunlardan Lahor’da bulunan ve bütün Kuzey Hindistan’› ele
geçirmek isteyen Tâcceddin ile bir s›n›r tart›flmas› bahanesiyle karfl› karfl›ya gelmifl-
tir. Neticede Samana civar›nda bütün haz›rl›klar›n› tamamlayarak harekete geçen
Sultan ‹ltutmufl, Tarain düzlüklerinde karfl›laflt›¤› Tâcceddin Y›ld›z’› ma¤lup etme-
yi baflarm›fl ve böylece gücünü sa¤lamlaflt›rarak Delhi’nin en büyük sultanlar›ndan
biri olmufltur. “fiemsü’d-dünya ve’d-din” unvan›n› alan ‹ltutmufl, Delhi taht› için
Ârâm fiah ile savaflt›¤› esnada, Yukar› Sind bölgesinin hâkimi olan Kabaca, Multan,
Lahor ve baflka bölgeleri ele geçirerek devletini büyütmüfltü. ‹ltutmufl, böylece Ay-
bek’in di¤er damad› Kabaca ile de u¤raflmak zorunda kalm›flt›r. Esasen Lahor, Ta-
berhinde ve Kuhram yüzünden Sultan ‹ltutmufl ile Kabaca aras›nda devaml› bir sa-
vafl hâli vard›. Bu s›rada Kabaca’n›n istenilen vergiyi vermemekte direnmesi, biz-
zat Sultan ‹ltutmufl’un harekete geçmesini gerektirmifltir. 1217’de Çenab nehri k›y›-
s›nda Mansura civar›nda yap›lan savaflta Kabaca ma¤lup edilmifltir. Bu galibiyet
sonras›nda parlak bir törenle Delhi’ye dönen Sultan ‹ltutmufl, Kabaca’n›n tekrar
güçlenmesini önlemek için bu s›rada Gazne’den Sind’e ak›nlar yapmaya bafllayan
Kalaç Meliklerini devreye sokmufltur. Kabaca’n›n bunlar› ma¤lup etmesi üzerine
de, Kalaçlar bölgede bir denge unsuru olarak himaye alt›na al›nm›flt›r.
Ancak bu s›rada do¤uda yaflanan olaylar dikkat çekicidir. Cengiz Han ortaya
ç›km›fl ve 1220 y›l›nda Harezmflahlar› yenmifl, Müslüman ülkeleri istilaya bafllam›fl-
t›. Bu sebeple de Harezmflah Celaleddin Mengüberti Mo¤ollar›n önünden Hindis-
tan’a kaçm›flt›. Mengüberti’yi takip eden Mo¤ollar Hindistan’a girmifl ve Multan’›
kuflatm›fllard›. Kabaca, Multan’› baflar› ile savunurken bu esnada Celalettin Mengü-
berti de Mo¤ollar›n elinden kurtularak Delhi’ye do¤ru çekilir. Delhi civar›nda as-
kerleriyle dolafl›rken ‹ltutmufl’a ifl birli¤i teklif ederek kendisine bar›nacak bir yurt
vermesini ister. ‹ltutmufl bu teklifi flüphe ile karfl›lar ve Celaleddin’e bu bölgenin
ikliminin kendisine iyi gelmeyece¤ini, kendisi için uygun bir yurt bulunamad›¤›n›
üzülerek (!) belirtir. Bunun üzerine Celaleddin Pencâb’a döner ve oradan 1224 y›-
l›nda ‹ran’a geçer. Bu geliflmeler neticesinde ‹ltutmufl, nihayet ‹ran’dan vazgeçmek
suretiyle Celaleddin’den kurtulmufltur. Böylece Mo¤ollar›n do¤rudan ‹ltutmufl’a ve
Hindistan’a yönelmesinin önü al›nm›flt›r. Orta Asya’daki Mo¤ol istilas›n›n Hindistan
Türklü¤ü aç›s›ndan önemli bir sonucu olmufltur: bu istila bafllar bafllamaz önemli
ölçüde Müslüman Türk, Hindistan’a ak›n etmifl, ‹ltutmufl veya Kabaca’ya s›¤›nm›fl-
t›r. Böylece Hindistan’daki Türk nüfusu artm›fl, bu da Hindistan’daki geliflmeleri
olumlu yönde etkilemifltir.
Bu s›rada üzerinde durulmas› gereken önemli bir konu da Bengal olaylar›d›r:
1225 y›l›nda Lakhnauti’ye yapt›¤› seferden anlaflma sa¤lanmas› üzerine geri dönen
‹ltutmufl’un Retenbûr seferi ile meflgul oldu¤u bir s›rada, Lakhnauti Kalaç Sultan›
G›yâseddin’in harekete geçerek Bihar’› iflgal etmesi üzerine, Delhi’den önemli mik-
7. Ünite - Delhi Türk Sultanl›klar› (1206-1451) 137
tarda kuvvet bölgeye gönderildi. O s›rada Oudh havalisinde bulunan Melik Nâs›-
ruddin Mahmud da Kalaçlar üzerine sevk edildi. Büyük bir orduyla Oudh’dan ha-
reket eden Melik Nâs›ruddin Mahmud ile ‹zzeddin Canî, 1227 y›l› bafllar›nda Bi-
har’› tekrar ele geçirdi¤i gibi Lakhnauti ile Hasankot flehrini de kolayl›kla teslim al-
d›lar. Kendisine karfl› bir hareketin yap›labilece¤ini düflünemedi¤i için o s›rada
Kamprup ile Banga taraflar›nda seferde bulunan G›yâseddin, bu durum karfl›s›nda
çaresiz harekât› yar›da keserek geri döndüyse de, ma¤lup edilerek esir al›nd› ve
akrabalar› ile birlikte ortadan kald›r›ld›. Lakhnauti do¤rudan do¤ruya Delhi’ye ba¤-
lanarak, kendisine çetr, durbafl ve hilat verilen fiehzade Nâs›ruddin Mahmud’un ta-
sarrufuna b›rak›ld›.
Nâs›ruddin Mahmud, Kalaç beyleri ile iyi geçinerek, zeki, enerjik ve iyiliksever
tavr›yla k›sa sürede Lakhnauti’de mükemmel bir idare kurmay› baflard›. Ancak, da-
¤›lm›fl olmas›na ra¤men Kalaç nüfuzu gerek Pencâb, gerekse Lakhnauti bölgesin-
de kendisini hissettirmekteydi. ‹flte böyle bir dönemde Kabaca meselesini hallede-
rek baflkente dönen Sultan ‹ltutmufl, Abbasî halifesinin elçilerini büyük törenlerle
karfl›lad›¤› s›rada, Nisan 1229’da, çok sevdi¤i o¤lu Melik Nâs›ruddin Mahmud’un
bilinmeyen bir sebeple hayat›n› kaybetti¤ini ö¤rendi. Delhi’de hüküm süren bay-
ram havas› yerini mateme b›rakt›.
Melik Nâs›ruddin Mahmud’un ölümüyle ortaya ç›kan boflluktan faydalanmak
isteyen son Kalaç Sultan› G›yâseddin’in o¤lu Bilge Melik ve di¤er Kalaç beyleri
isyan etmekte gecikmedi. Bunun üzerine bizzat harekete geçen ‹ltutmufl, vakit
geçirmeden Lakhnauti üzerine yürüdü. Delhi ordusu s›k› bir takiple, 1230 y›l›n-
da ‹htiyârüddin Bilge Kalaç baflta olmak üzere bütün âsileri yakalad›¤› yerde yok
etti. Böylelikle Kalaçlar›n Lakhnauti’deki hâkimiyeti kesin olarak ortadan kalkar-
ken, bölgeye vali olarak Alâeddin Canî’yi atayan ‹ltutmufl, May›s 1230’da Del-
hi’ye döndü. Bundan sonra Lakhnauti, daha çok merkezden atanan valiler tara-
f›ndan yönetilecektir.
‹ltutmufl’un Abbasi Halifeli¤i ile kurdu¤u iliflkiler de dikkat çekicidir. 1229 y›l›n-
da Halifenin elçileri ‹ltutmufl’a hilat ve menflur getirerek ‹ltutmufl’un, Hint Sultan›
ve fethettikleri yerlerin hükümdar› olarak tan›nd›¤›n› beyan etmifllerdi. Bu hareke-
tin anlam› Delhi Türk Devleti’nin, Ba¤dat Halifesi’nce resmen tan›nmas› demekti.
Bu da Hindistan’da yeni kurulan devletin ‹slâm dünyas› içerisindeki politik yerini
ald›¤›n› göstermesi bak›m›ndan önemlidir. ‹ltutmufl’un bundan sonraki faaliyetleri
fetihlerle geçti; 1232’de Gvalory, 1234 tarihinde de Malva’y› fethetti. Ayr›ca kendi-
sine bu s›rada “Sultan-› Muazzam” unvan› da verildi. Kendisine, dikkate de¤er bir
idari kabiliyet ve anlay›fl sahibi olan Nizamülmülk Kemaleddin Muhammed Cü-
neydi mahirane yard›mlarda bulundu. Bu dönemde sufi tarikatler halk aras›nda et-
kin hale geldi ve fethedilen bölgelerde ‹slam’›n geliflmesine ve yerleflmesine önem-
li katk›da bulundular.
30 Nisan 1236’da ölen Kudbeddin ‹ltutmufl, büyük bir törenle eski Delhi’deki
Kutub Camii’nin kuzeybat› köflesindeki türbede topra¤a verildi. ‹ltutmufl, Aybek’in
ölümünden sonra parçalanm›fl ve bir k›sm› da Hindular›n eline geçmifl bulunan
Hindistan co¤rafyas›n› yeniden tek bir idare alt›nda toplam›flt›r. Asya’daki Mo¤ol
yükseliflini kendi lehine kullanmas›n› da bilmifltir. Kay›tlara göre, Mo¤ollar›n önün-
den kaçan pek çok idareci ile birlikte, çok say›da sanatkâr, emir, melik ve çeflitli
hükümdarl›k ailelerine mensup kifliler hatta bizzat hükümdarl›k yapm›fl kifliler, ‹l-
tutmufl’un yönetimine girmifllerdir. Ayr›ca bunlar Sultan’dan gördükleri itibara kar-
fl›l›k baflar›l› hizmetler vermifl, dolay›s›yla ‹ltutmufl’un meclisi her yönden Gazneli
Mahmud ve Sultan Sencer’inkiler kadar muhteflem olmufltur. ‹ltutmufl, adalet husu-
138 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
sunda da titiz davranan Türk hükümdarlar›ndan birisidir. Cüzcânî, onun alçak gö-
nüllü, insafl›, iyiliksever, gazi, mücahit ve âlemi birlefltirici nitelikleri yan›nda ada-
letli oldu¤u kadar adaletle hüküm sürenleri de takdir eden bir flahsiyete sahip ol-
du¤unu belirtirken, Sirhindî ondan “Sultan-› Adl” olarak bahseder.
‹ltutmufl’un kendisinden sonras› baflka o¤ullar› bulunmas›na ra¤men k›z› Razi-
ye’yi veliaht yapmas› flaflk›nl›k yaratm›flt›. Kendisi “O¤ullar›m gençlik e¤lenceleri-
ne dalm›fllar, hiç birisinde ülkeyi idare edecek yetenek yok, ben öldükten sonra
o¤ullar›mdan hiçbirisinin k›z›m kadar veliahtl›¤a yaraflmad›¤› görülecektir” demifl-
tir. Bu duruma ra¤men beyler, ‹ltutmufl son Pencâb seferindeyken yan›nda bulu-
nan o¤lu Rükneddin’i sultan ilan etmifllerdir. ‹ltutmufl’un vasiyetine ra¤men Rük-
neddin Firûz fiâh’› tahta geçiren fiemsî Melikleri (K›rklar) Firûz’un ülkeyi yönetme-
deki aczini k›sa zamanda görmüfller; olup bitenleri bir müddet üzüntü ile takip et-
mifller ve O’nun hükümdarl›¤a lây›k birisi olmad›¤› kanaatine vard›ktan sonra da
harekete geçmifllerdir. Zira Rükneddin Firûz, babas›n›n tahminine uygun flekilde,
kendisini e¤lenceye vermeye bafllam›fl, iktidar da Rükneddin’in annesi fiah Tür-
kan’›n eline geçmiflti. Rükneddin kendisine isyan eden beylere karfl› sefere ç›kt›-
¤›nda Pencâb ve Kuhram’a yöneldi¤i s›rada baflkent Delhi’de, devlet erkân› ve me-
liklerin deste¤ini alan ‹ltutmufl’un k›z› Raziye tahta ç›kar›lm›flt›. Rükneddin Firûz
da, üzerine gönderilen kuvvetlerce yakalan›p öldürülmüfltü (1236). Devlet idare-
sinde al›fl›lm›fl›n d›fl›nda kararlar alarak askerî bir topluma kad›n bir hükümdar
aday› gösterecek kadar gerçekçi ve sa¤l›kl› düflünebildi¤ini ortaya koyan ‹ltut-
mufl’un, bu cesur ve ileriyi gören karar›nda yan›lmad›¤›n›, ayn› zamanda çok iyi bir
e¤itim görmüfl olan Sultan Raziye de hareketleriyle gösterecektir. Bunu, Rükned-
din Firûz’u tahta geçirdikten sonra bizzat yaflayarak, Türk emir ve melikler de gör-
müfltür. Bunun üzerine Raziye, kendilerine babas›n›n vasiyetini hat›rlatarak, onla-
r› içine düfltükleri durumdan ancak kendisini tahta oturtmak suretiyle kurtulabile-
ceklerine inand›rm›fl ve hükümdar olmay› baflarm›flt›r.
Tahttaki rakiplerini ortadan kald›ran Raziye hâkimiyetini tan›mayan birçok bey-
le u¤raflmak zorunda kal›r. Bunlar›n bir k›sm› Delhi kap›lar›na kadar gelerek bafl-
kenti tehdit ederler. Muhalif emir ve meliklerin ortadan kald›r›lmas›yla durumu iyi-
ce kuvvetlenen Raziye, devlet ifllerini yeniden düzenlemek için harekete geçer ve
önemli mevkilere kendi taraftarlar›n› tayin eder. Bu arada Sultan fiemseddin ‹ltut-
mufl’un ölümünden k›sa bir süre sonra Hindûlar taraf›ndan kuflat›lan ve iç çekifl-
meler sebebiyle gerekli yard›m›n yap›lamad›¤› Retenbur’a Melik Kutbeddin Hüse-
yin komutas›nda kuvvetli bir ordu gönderilir. Bu ordu, kalede mahsur kalan aha-
liyi kurtard›ktan sonra civardaki istihkâmlarla birlikte kaleyi de yerle bir ederek ge-
ri dönmüfltür. Bütün bu kar›fl›kl›klar› Raziye baflar› ile sonland›r›r, ancak ülke yö-
netiminde etkin olan beyler Raziye’nin iktidar›ndan yine de hoflnut de¤illerdir. Ço-
¤unlu¤u Türk olan bu beylere genel itibari ile ‘K›rklar’ ad› verilir. Raziye, babas› ‹l-
tutmufl’un saltanat› döneminde de¤erli hizmetler yapm›fl güçlü subaylar grubu
olan “K›rklar”› idare etmekte zorlan›r. Kendine sad›k insanlar› önemli mevkilere
getiren Raziye, ülkenin di¤er yerlerinde etkin olan beylerle mücadelesinde baflar›-
l› olamaz. Galyûr yöresindeki isyanlar›n bast›r›lmas› ve Lahor valisinin itaat alt›na
al›nmas› harekât›ndan sonra 1240’da Delhi’ye dönen Raziye’nin, babas› gibi mer-
kezî bir idare kurmak isterken ayaklanan bir meliki cezaland›raca¤› yerde onunla
anlaflarak geri dönmesi, o s›rada geliflmekte olan muhalefetin boyutlar› ile ilgili ol-
mal›d›r. Nitekim Baflkent’e dönülmesinden yirmi gün sonra Taberhinde Melik ‹hti-
yârüddîn Altuniye de ayakland›. Bu isyanlar›, Emir-i Hâcib Melik ‹htiyârüddîn Ay-
tigin’in teflvik etti¤i, daha sonraki geliflmelerle ortaya ç›kacakt›r. 3 Nisan 1240’da
7. Ünite - Delhi Türk Sultanl›klar› (1206-1451) 139
büyük bir ordu ile Baflkent’ten ayr›lan Sultan Raziye, Taberhinde civar›na ulafl›ld›-
¤› s›rada ayaklanarak Emir-i Ahur Cemâleddîn Yakut’u öldüren Türk emir ve me-
likler taraf›ndan tutuklanarak, hapsedilmek üzere ad› geçen kaleye gönderildi. Bu
hadisenin Baflkent’te duyulmas› üzerine hapsedilen Sultan Raziye’nin yerine Delhi
Türk Sultanl›¤› taht›na ‹ltutmufl’un o¤ullar›ndan Behram fiah geçirildi. Raziye, Ta-
berhinde kalesinde hapiste bulundu¤u s›rada Delhi’de önemli olaylar cereyan etti.
Nâibülmülk tayin edildikten sonra iktidar› ele geçiren Melik ‹htiyârüddîn Aytigin
öldürülüp, Melik Bedreddîn Sungur Rumî, “Emir-i Hâcib” olarak tayin edildi. Buna
karfl›n “K›rklar” grubunun etkinli¤i o kadar güçlüydü ki, Raziye bunlarla savaflarak
ma¤lup oldu ve kaçarken de bir Hindu çiftçi taraf›ndan öldürüldü (1240). Del-
hi’deki beyler de ‹ltutmufl’un o¤ullar›ndan Muizüddin Behram fiâh’› tahta ç›kard›-
lar. Üç buçuk y›l kadar tahtta kalan Raziye’nin bu hayat›, genç bir kad›n için bafla-
r› say›l›rsa da, halk›n erkek hükümdarlar için tabii gördü¤ü hareketlere kalk›flmas›
düflmanlar›n iflini kolaylaflt›rd›. Sultan Raziye, aktif ve güçlü bir siyaset takip etme-
ye çal›fl›rken babas›ndan yadigâr Türk emir ve meliklere dayanaca¤› yerde onlar›n
güçlerinden çekindi¤i için, biraz da merkezî idarelerin bir özelli¤i olarak kay›ts›z
flarts›z kendisine ba¤l› bir grup meydana getirmeye çal›flt›. Türklerin karakterini
bildi¤inden Tacik ve Habeflli zümreleri kullanmaya kalk›flmas›, onun taht› ve ha-
yat› ile ödeyece¤i en büyük hatas› olmufltur. Yaflad›¤› felâketlere ra¤men y›lmadan
gösterdi¤i benzersiz cesaret ve yi¤itlik yan›nda Sultan Raziye’nin fliire karfl› da bü-
yük bir istidad›n›n oldu¤unu görmekteyiz. Zira “fiirin-i Dihlevî” veya “fiirin-i Gurî”
mahlaslar›yla yazd›¤› beyitleri, kendi zaman›ndaki Türk-Fars edebiyat›n›n en güzel
örneklerindendir.
Sultan Muizüddin Behram fiâh bir müddet sessiz kald›ktan sonra, Nizâmülmülk
Hoca Mühezzebüddîn Ivaz ile birlikte Melik ‹htiyârüdddîn Aytigin’in devlete tama-
men hâkim olmaya bafllamas›, hatta bunlardan ikincisinin o dönemin sultanlar›na
mahsus teflrifat› uygulamaya kalk›flmas› üzerine harekete geçmifltir. Bu iki kifli ve
etraf›ndakileri etkisiz hale getirdikten sonra bunlar›n yerine atananlar da Behram’›
yönetmeye kalk›fl›nca nüfuz mücadelesi bafllayacak ve hileye dayanan kurnaz bir
politika takip etmeye çal›flan Behram fiâh’›n saltanat› tam bir entrika ve kaos dö-
nemi haline gelecektir. Baflkentte bütün bu olaylar olurken Tayir komutas›nda bir
Mo¤ol ordusu da Lahor’u kuflatm›fl bulunuyordu. Genç subaylara ba¤›ml› olmak
ve onlar›n vesayeti alt›nda olmaktan b›kan Behram, ülkeyi bu subaylar› birbirine
karfl› kullanarak yönetmeye çal›fl›yordu. Lahor’un Mo¤ollar›n eline geçti¤i haberi-
nin Delhi’ye ulaflmas› üzerine, Cüzcânî’nin teklifi do¤rultusunda ordunun bafl›na
getirilen Melik Kutbeddin Hüseyin Gurî ile Nizâmülmülk Mühezzebüddîn Mo¤ol-
lara karfl› harekete geçti. Delhi Ordusu, Biyah nehri k›y›s›na ulaflt›¤› s›rada Sul-
tan’dan intikam almak için harekete geçen Mühezzebüddîn’in entrikalar› neticesin-
de büyük bir infiale kap›lan Melikler, düflman› bir tarafa b›rakarak kendi varl›kla-
r›na kasteden Sultan Behram fiâh üzerine yürüdüler. Bunun üzerine Sultan, fieyhü-
lislâm Seyid Kutbeddin’i orduyu teskin için göndermiflse de, o da gizlice isyanc›la-
r› iyice tahrik ettikten sonra Delhi’ye dönecektir.
Sonuçta, 22 fiubat 1242’de Baflkent’i kuflatan hükümdarl›k ordusu yaklafl›k üç
ay kadar sürecek bir savafl› da bafllatm›fl oluyordu. Bu mücadele esnas›nda Del-
hi’nin etraf› tahrip olurken her iki taraf da önemli ölçüde zayiat verdi. Kuflatman›n
bu kadar uzamas›n›n sebebi, Sultan’› tamamen avucunun içine alan oda hizmetçi-
lerinden Mübârek fiâh adl› birisinin inad›yd›. Nihayet 10 May›s 1242 günü Delhi
düflürüldü. Sultan Behram fiâh da tutuklanarak birkaç gün sonra katledildi. Sultan
Muizüddin Behram fiâh’›n gözalt›na al›nd›¤› s›rada bir oldubitti ile Delhi taht›na
140 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
Baflkentte fazla kalmayan Sultan Nâs›rüddin Mahmud, bu sefer de, k›sa bir sü-
re önce Türkistan’a giderek Mo¤ollara s›¤›nan Melik Nusretü’d-dîn fiîr Han’›n
adamlar›n›n elinden Uçç, Multan ve Taberhinde kalelerini almak üzere harekete
geçti. fiubat 1254’de Taberhinde’yi ele geçirip Melik Tâceddin Sencer Arslan Han’a
veren Sultan, Uçç ve Multan’a ikinci defa Melik ‹zzeddin Balaban Kiflili Han’› tayin
ederek Biyâh nehri k›y›s›ndan geri döndü.
Sultan Nâs›rüddin Mahmud fiâh’›n bundan sonraki saltanat y›llar›nda da pek
çok hadise meydana geldi. Öncelikle ülkeyi tam bir s›k›yönetim ile idare etmeye
bafllayan vezir ‹mâdüddin ülkenin her yan›nda bafllat›lan ayaklanmalar ile Del-
hi’den uzaklaflt›r›ld› ve Ocak 1255’de Ulu¤ Han Balaban’›n yeniden yönetimin ba-
fl›na geçmesi sa¤land›. Sonraki y›llarda da iç ve s›n›r boylar›nda seferler düzenle-
yen Nâs›rüddin Mahmud 1264 y›l›nda hastaland› ve iki y›l sonra, 1266’da öldü.
Tüm bu süreçte ülke yönetiminde etkin olan ve “K›rklar” ad› verilen Türk emir
ve melikler, ne görüflleri ne de menfaatleri bak›m›ndan birlik içindeydiler. Onlar›
birbirine ba¤layan tek etken, güçlü bir hükümdara duyduklar› nefretti. Bu etken
d›flar›dan gelen Mo¤ol bask›s› sebebiyle k›sa zaman sonra ortadan kalksa da ‹ltut-
mufl neslinden Mesud ve Nâs›rüddin Mahmud’un iktidarlar› döneminde hep var ol-
du. Bu sebeple tahta ç›kan hükümdarlar hep bu faktörü göz önünde tuttular ve
K›rklar›n bu vesayet rejimine karfl› tedbirler almaya çal›flt›lar. Bu dönemin tek d›fl
tehdidi ise Mo¤ol istilas› idi.
XIII. yüzy›l›n sonlar›na do¤ru Hindistan, Mo¤ol ve Ça¤atay Devletlerinin ak›n
alan› hâline gelmiflti. Bu ak›nlara karfl› koyanlar ise Kuzey Hindistan’daki Müslü-
man Türkler ve bunlar›n temsilcisi durumunda bulunan Türk beyler, yani ‘K›rklar’
idi. Gerçek egemenli¤i elinde bulunduran bu beyler, istedikleri zaman ‹ltutmufl so-
yundan gelen birini tahta geçirmifller, gerekti¤inde bunu indirip baflkas›n› tahtta ç›-
karmak suretiyle fiili hâkimiyetlerini sürdürmüfllerdi. Ancak ‹ltutmufl soyundan
baflka kimse kalmay›nca içlerinden en kuvvetlisi olan Balaban Ulu¤ Han’› tahta ç›-
karm›fllard›r.
‹ltutmufl’un Delhi Türk Sultanl›¤› içinde önemini aç›klay›n›z. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
3
BALABAN HANEDANI (1266-1290)
Mo¤ollar 1240’l› y›llar›n bafl›nda Sind, Multan ve Bat› Pencâb’a D Ü figirmifller,
ÜNEL‹M 1241’de D Ü fi Ü N E L ‹ M
Lahor’u ya¤malam›fllard›. Bu durumda Delhi yönetimindeki baz› asiller Mo¤ollarla
ittifak içine bile girmifllerdi. K›rklar’›n gücü de bu flekilde yavaflS yavafl
O R U kaybolmufl, S O R U
tüm Kuzey Hindistan’da güvenlik sorunu bafllam›fl, Delhi’nin kap›lar› akflam karan-
l›¤›ndan önce kapanmak zorunda kalm›flt›. Bengal ile haberleflme neredeyse kesil-
D‹KKAT D‹KKAT
miflti. Bengal, ‹slam hâkimiyeti alt›ndayd› ama gerçekte ba¤›ms›zd›. Merkezî otori-
tenin ve gücün bulunmad›¤› yerde, istikrar ve güven bar›namazd›.
N N
SIRA S‹ZDE Balaban,
Delhi’de hüküm süren Türk Sultanl›klar›n›n üçüncüsü Balabanl›lard›r. SIRA S‹ZDE
Orta Asya’n›n Mo¤ollarca istila edildi¤i dönemde köle olarak yakalanm›fl ve Del-
hi’de ‹ltutmufl’a sat›lm›flt›. Kabiliyeti ve sebat› sayesinde yüksek yerlere geldi. 1266
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
ile 1290 tarihleri aras›nda yirmi dört y›l hâkimiyet süren bu hanedan, bir rivayete
göre K›pçaklar›n Ulu¤-Borlu kabilesine, baflka bir rivayete göre de Orta Asya’n›n
‹lberi Türklerine mensuptu. K ‹ T A P K ‹ T A P
1242’de Nizâmü’l-Mülk Hoca Mühezzebüddin’in öldürülmesinden sonra Emir-i
Hacibli¤e yükseltilen Balaban, Nâs›rüddin Mahmud’un ömrünün sonlar›na do¤ru
bütün otoriteyi devralm›flt›. Balaban’›n görevde olmad›¤› 1253-1255 y›llar› hariç sal-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
tanat› boyunca idareye müdahale etmedi. Balaban, zaten son Sultan Nâs›rüddin
‹NTERNET ‹NTERNET
142 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
“fiemseddin” unvan›yla tahta ç›kar›ld› (1290). Bu operasyonda küçük bir Türk f›r-
kas›n›n, sonra da Afgan partisinden Melik Ayt›mar Kaçan ile Melik Ayt›mar Sur-
ha’n›n önemli rolü vard›. Bu arada Kalaçlar›n devlet kademelerinden tamamen at›l-
mak istenmesi Âr›z-› Memâlik Firuz Han’›n harekete geçmesine sebep oldu. Kalaç-
lar ve bir k›s›m Türk meli¤in yard›m› ile Melik Kaçan ve Melik Surha öldürüldü. O
arada Muizzüddin Keykubat, Kilughari’de bulunuyordu. fiemseddin Keyûmers’i bir
müddet yan›nda tutan Âr›z-› Memâlik Firuz Han önce onu, sonra da babas›n› öl-
dürtüp, Kuzey Hindistan’da Balabanl› hâkimiyetine son verdi. fiemseddin Keyû-
N
mers’in Halcî/Kalcî vekili Firuz, rakiplerini ma¤lup etti ve 1290’da Celaleddin Firuz
Kalcî unvan›yla tahta ç›kt›. 1320 y›l›na kadar devam eden Kalaç Hanedan›’n› 1413
y›l›na kadar hüküm sürecek olan Tu¤luk Hanedan›, bu tarihten 1453 y›l›na kadar
da Seyyid Hanedan› takip etmifltir.
n› Firûz onlar› affetti. Kiflili Han gözetim alt›nda tutulmak üzere Multan’a gönderi-
lirken, Kara valili¤ine Alâeddin Kalaç tayin edildi.
Celâaleddn Firûz fiâh 2 fiubat 1291’de Delhi’ye döndükten sonra yeni bir ayak-
lanma ile karfl›laflt›. ‹ran’dan Hindistan’a göç ederek, Balaban zaman›nda Delhi’ye
yerleflen Seydi Mevla, Kalaçlardan memnun olmayan baz› kiflilerle harekete geçe-
rek Sultan’a bir suikast tertip etti. Sultan öldürüldükten hemen sonra Seydi Mevla
tahta ç›kacak, bu arada halifeli¤ini de ilan edecekti. Bu teflebbüs bizzat Sultan ta-
raf›ndan ö¤renildi ve ertesi gün büyük bir ayaklanma için haz›rl›klar› tamamlad›¤›-
n› sanan Mevla’n›n dergâh› ans›z›n Kalaç askerleri taraf›ndan bas›ld›.
Saltanat›n›n sonlar›na do¤ru 1294’te ye¤eni ve damad› Muhammed, sekiz bin
kiflilik bir ordunun bafl›nda Kara’dan yola ç›kt›. Zorlu arazi flartlar›n› iki ayl›k bir
yürüyüflle geçerek Devletâbât (Deogir/Devagiri) önlerinde görüldü ve oray› zapt
etti. Çok büyük ölçüde alt›n, gümüfl, inci ve ipek ele geçirdi. Geri döndü¤ünde sa-
raya ça¤r›ld› lâkin O, saray›n izni olmadan sefere ç›kt›¤› için cezaland›r›laca¤› dü-
flüncesiyle korkarak ça¤r›y› reddetti. Bu durumda Celaleddin Firûz fiâh, Kara’ya
gitmeye ve Alâeddin Muhammed’i tedib etmeye mecbur kald›. Son derece kurnaz
birisi olan bu melik, olay›n Sultan taraf›ndan ö¤renilmesi üzerine bir mektup ile af
dilemifl ise de savafl kaç›n›lmaz hâle geldi. Bizzat harekete geçen Sultan Celâlaled-
din Firûz fiâh, Kara civar›nda Ganj nehri k›y›s›nda Alâeddin Muhammed Kalaç ile
karfl› karfl›ya geldi. Sultan, tedbirsiz davranarak görüflmeler yoluyla meseleyi çöz-
mek üzere, ye¤eni ve ayr›ca damad› olan Alaeddin ile bulufltu¤u s›rada öldürüldü
(Temmuz 1296).
Alâeddin, hemen Alâeddin Muhammed Kalcî olarak kendisini sultan ilan etti.
Kalaçlar›n en büyük Sultan› ve Delhi’de tahta ç›kan dördüncü büyük hükümdar
olarak kabul edilen Alâeddin Muhammed fiâh, babas› çok önce öldü¤ünden, am-
cas› Celâleddin Firûz fiâh’›n gözetiminde yetiflmiflti. Balabanl›lar zaman›nda Mo¤ol-
lara karfl› yap›lan savafllarda sertli¤i ve ac›mas›zl›¤› ile tan›nm›fl; Celâleddin Firûz
fiâh’›n tahta geçmesinden sonra da, O’nun k›z› ile evlenerek Kara’ya vali atanm›fl-
t›. Etkili, yarat›c› ve güçlü idi. Tahta ç›kt›¤› flartlara ra¤men Hindistan tarihinde
önemli izler b›rakt›. Onun Devletâbât seferi tarihteki en cesur askerî harekâtlardan
birisidir. Firûz’u öldürmüfl olmas› onun hayat›nda bir leke olmakla beraber, Kalcî
hâkimiyetinin devam› için de önemlidir.
Alâeddin k›sa zamanda siyasi olaylar› do¤ru de¤erlendirmeyi baflard›. Alaeddin
Muhammed fiâh, gençli¤inden beri Mo¤ollara karfl› takip etti¤i ac›mas›z siyaset ile
flöhret bulmufltu. Taht› ele geçirdikten sonra da Mo¤olpur’u yerle bir etmifl, Sultan
Celâlaleddin Firûz fiâh’›n damad› olan Algu Han’› da öldürtmüfltü. O s›rada Erkli
Han’›n ortadan kald›r›lmas›yla Multan bölgesinde zay›flayan Kalaç nüfuzuna karfl›-
l›k, Ça¤atayl›lar’›n geniflleyebilecekleri tek yer olarak Hindistan kalm›flt›. O yüzden
Kad›r Han, 1297’de k›rk bin kiflilik bir ordu ile Pencâb’a girdi. Lahor’a kadar ilerle-
yen Ça¤atay ordusu, Câranmancur’da (Cullandar) Kalaçlar taraf›ndan durduruldu
ve fliddetli bir savafl›n sonucunda yirmi bine yak›n zayiat vererek geri çekilmek zo-
runda kald›. 1299’da Ça¤atay kumandan› Sald›, Sivistan’› istila ettiyse de Kalaç kuv-
vetleri taraf›ndan büyük bir bozguna u¤rat›ld›. Ayn› y›l, Ça¤atay hükümdar› Duva
Han’›n o¤lu Kutlu¤ Hoca’n›n düzenledi¤i intikam seferi geliflmifl, Lahor düflürüle-
rek Delhi önlerine kadar ulafl›lm›flt›. Baflkent’e ilk defa bu kadar yaklaflan Mo¤ol-
lara karfl› bizzat Alâeddin’in yürüttü¤ü zorlu savaflta Ça¤atay ordusu bir kez daha
ma¤lup oldu. 1303 ve 1306 y›llar›ndaki Mo¤ol sald›r›lar› da ayn› fleklide durdurul-
du. Mo¤ollar karfl›s›nda gösterdi¤i baflar›lar sebebiyle Pencâb ve Multan valilikleri-
ne atanan Gazi Tu¤luk, emrine tahsis edilen güçlü bir ordu ile Kabil, Gazne, Kan-
146 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
dahar ve Germsir yörelerine ak›nlara bafllad›. Her y›l, düzenli olarak yap›lan bu se-
ferler sayesinde Mo¤ollar da taarruzdan savunma pozisyonuna geçmek zorunda
kald›lar. Böylece Mo¤ol hücumlar›ndan topraklar›n› koruyan Alâeddin Muham-
med hâkimiyetini daha uzaklara yaymaya çal›flt›. Ça¤atay tehlikesinin ortadan
kalkmas› üzerine, o zamana kadar hiçbir Sultan›n cüret edemedi¤i bir ifle, yani Gü-
ney Hindistan’›n fethine giriflti. Melik Naib Kafur Hazar Dinarî, 1309 y›l›ndan itiba-
ren Ganapati, Hoysala ve Pandya Racal›klar›n› ele geçirmek üzere seferlere baflla-
d›. Bir y›l kadar önce zapt edilen Deogir’in Racas› Ram Chandra Deva, en önemli
müttefik idi. Mart 1310’da Kakatiya Racal›¤›’n›n Baflkenti Varangel flehri birkaç çar-
p›flmadan sonra bizzat Raca Pratab taraf›ndan Melik Naib’e teslim edildi. Savafl için
terbiye edilmifl yüz kadar filin yan›nda, binlerce deve yükü ganimet ile çok mik-
tarda mücevherat›n Raca taraf›ndan hemen takdimi Melik Naib’i flafl›rtm›flt›. Del-
hi’de s›k›nt›l› günler geçiren Alâeddin Muhammed, Haziran 1310’da Varangel sefe-
ri galibi Melik Naib’i, Caputra-i Nas›rî denilen düzlükte bizzat karfl›lad› ve ona en
yüksek rütbelerden olan “‹zzü’d-Devle” unvan›n› verdi. Güneydeki fetihlere de-
vam eden Alâeddin Muhammed’in ordular› Hindistan’›n en zengin köflelerinden
birisi olan Pandya bölgesi ele geçirildikten sonra Seylan adas›n›n hemen karfl›s›na
düflen Raesvaran flehrine kadar ilerlediler. Böylece Türkler, tarihlerinde ilk defa
Seylan kap›lar›na kadar ulaflm›fl oluyordu. Nisan 1311’de Racal›¤›n Baflkenti Madu-
ra iflgal edilirken parlak bir zafer kazan›ld›. Melik Naib Kafur Hazar Dinarî, sadece
bu bölgede 512 fil, befl bin civar›nda Yemen ve Suriye’den gelmifl at ile k›ymeti ka-
tiplerce tespit edilemeyen çok miktarda mücevher ele geçirdi. Nihayet, on bir ay-
l›k bir seferin sonunda, Ekim 1311’de, ganimetler ile birlikte ordu, muzaffer bir fle-
kilde Delhi’ye döndü.
Hindistan’daki hâkimiyet önemli ölçüde güçlü bir teflkilata ve büyük bir mali
güce dayanmak zorundayd›. Bu sebeple memurlar ve Hindu racalar üzerindeki de-
netimini s›klaflt›rd›. ‹lave vergilerle hazineyi doldurdu. Tavizsiz bir ekonomi ve ba-
flar›l› bir fiyat kontrol sistemi kurarak orduya mali kaynak sa¤lad›. Sadeli¤e önem
verdi, manas›z konuflma ve entrikaya fliddetle karfl› ç›kt›. Haber alma teflkilat›n› iyi-
lefltirdi ve böylece devlet aleyhine konuflma ve bir araya gelme ihtimalini ortadan
kald›rd›. Memurlar›n gruplar içinde örgütlenmelerini önlemek için yak›n akraba
evliliklerini bile yasaklad›. ‹çkili ziyafetleri sona erdirdi ve böylece memurlar›n ta-
n›flma ve kaynaflma ortamlar› da yok oldu. Devlete ödenen vergileri art›rd› ancak
Racalar›n köylülerden alageldikleri vergileri azaltt›. Önceki hükümetler dönemin-
de karfl›l›ks›z verilen topraklar›n denetimini yeniden sa¤lad› ve eski ba¤›fllar›n ge-
çersiz oldu¤unu söyleyerek geri ald›. Bütün nakdi hediyeleflmeyi ortadan kald›rd›.
Ordudaki ücretleri düflük seviyede tuttu, flair ve bilginlere de fazla hediyeler ver-
medi. Kamu ücretleri de düflük seviyede tutuldu ve sistemin yürümesi bu flekilde
sa¤lanm›fl oldu. Köylüden bütün ihtiyaç fazlas› hububat› sat›n almak ve devaml›
erzak temin etmek maksad›yla onu flehre getirmek suretiyle yiyecek al›m sat›m›n›n
süreklili¤ini sa¤lad›. Tah›l üreticisi, devlet ödemeleriyle himaye edildi. Birçok yer-
de hububat depolar› yap›ld› ve hububatlar depo edildi. Depolama ustal›kla idare
edildi. Bu sistem o kadar güçlüydü ki, ‹bn Battuta zaman›nda dahi (1334-1342),
Delhi’de, ülke k›tl›k içerisindeyken Alâeddin Kalcî zaman›nda depolanm›fl pirincin
halka da¤›t›ld›¤›na flahit olmufltu. Tedbirler son derece baflar›l› idi. Dönemin otori-
teleri aras›nda Kalcî’nin saltanat› boyunca fiyatlar›n Sultan taraf›ndan tespit edildi-
¤i ve düflük seviyede tutuldu¤una dair ittifak vard›r. Ordunun maafl› da ayn› flekil-
de düzenli idi. Süvari birlikleri için yetifltirilen atlar düzenli bir flekilde muayene
edildi ve damgaland›. Tar›mda arac›lar ortadan kald›r›ld›. Alâeddin Kalcî toprakla-
7. Ünite - Delhi Türk Sultanl›klar› (1206-1451) 147
r›n› Mo¤ol istilas›na karfl› korumada da baflar›l›yd›. Sultan›n hükümeti halk üzerin-
de iyi bir izlenim b›rakt›, türbesi bir evliya türbesi gibi ziyaret edildi. Zira onun dö-
neminde çok önemli ifller baflar›lm›flt›. Mo¤ollar’›n 1303’te Delhi’yi kuflatmalar› ber-
taraf edilmifl, bu tür tehditlere karfl› etkin tedbirler al›nm›flt›. Balaban taraf›ndan in-
fla ettirilen istihkâmlar tamir edilmifl, yeni hisarlar infla edilmiflti. Dipalpur eyalet s›-
n›r› Tu¤luk’un yönetimine verilmiflti. Sonunda Mo¤ollar, Alâeddin Kalcî’nin ordu-
suna olan ba¤l›l›klar›n› göstermek zorunda kalm›fllar, ayn› baflar›l› performans gü-
neyde de devam etmiflti. Onun Hint kökenli bir köle olan kumandan› Melik Kâfur,
haraç vermeyen Devletâbât’l› Raca Ramadeva’y› yenmifl, Raca ba¤l›l›¤›n› ilan et-
mek için Delhi’ye gelmek zorunda kalm›flt›. Melik Kâfur’un, 1308’de Varangel’i fet-
hi ve 1310’da Madura’n›n Kalaç ülkesine kat›lmas›yla sultanl›¤›n s›n›rlar› güneyde-
ki en uç sahillere kadar genifllemiflti. Bengal, Sind, Malva ve Gucerat da kontrol al-
t›na al›nm›fl, Kalaç ak›nlar›, Seylan bo¤az›na kadar ulaflm›flt›. Neticede, Hindis-
tan’da hiçbir Fatih’in ulaflamad›¤› bölgeler Alâeddin Muhammed fiâh’›n hâkimiyeti
alt›na al›nm›flt›. Delhi’de elçilik misyonlar› bulunuyor ve bunlar Kalaç Sultan› ile
görüflme çareleri ar›yordu. 1315 y›l›nda Alâeddin Muhammed fiâh’›n sa¤l›¤› bozul-
maya bafllad›. Psikolojik rahats›zl›klar geçiren Sultan 1316’da öldü.
Alaeddin Muhammed döneminde halk aras›nda dinî ve ahlaki duyarl›l›¤›n art-
mas›nda sufi fieyh Nizameddin’in rolü büyüktür. Alâeddin’in ölümü üzerine, görü-
nüflteki varisler aras›ndaki iliflkiler kötüleflti. Bu durumda Melik Kâfur’un etkisi bü-
yüktü. Bu sebeple Melik Kâfur, Alâeddin’in üçüncü o¤lu Mübarek Han taraf›ndan
öldürüldü ve Mübarek Han Kudbeddin Mübarek fiah unvan›yla tahta ç›kt› (1316).
Tahttayken fliddet temelli bir yönetim sergiledi ve baz› yüksek dereceli memurlar›
idam ettirdi. Sonunda Sultan›n gözdelerinden bir köle olan Hüsrev taraf›ndan öl-
dürüldü ve Hüsrev saray› bizzat yönetmeye bafllad›. Onun yönetiminde, çok say›-
da Hindu akrabas› yüksek mevkilere geldi ve ‹slam aç›kça tahkir edildi. Nihayet
tecrübeli bir komutan olan Bengal s›n›r› muhaf›z› Gazi Melik Tu¤luk, devletin bu
tür vaziyetine tahammül edemedi ve yönetime el koymak üzere Delhi’ye hareket
etti. 1320’de Delhi varofllar›nda yap›lan savafllarda Tu¤luk galip geldi ve yönetimi
ele geçirdi.
N N
SIRA S‹ZDE
Gazi Tu¤luk, daha önceki sultanlar taraf›ndan geniflletilen Delhi’ye yeni bir bölüm SIRA S‹ZDE
ilave ettirerek, Tu¤lukâbâd denilen bu k›sma tafl›nd›.
Bengal, hâlâ Balaban’›n torunlar›n›n idaresinde idi. 1318’de fiemsettin Firûz fiâh
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
ölünce ortaya iç kargafla ç›km›flt›. Daha sonra, taraflardan biri olan Nas›ruddin’in
yard›m istemesi Tu¤luk’un Bengal’e müdahale etmesi için f›rsat oluflturdu. Ben-
gal’e yürüyen Tu¤luk bölgeyi ilhak etti ve 1325’te Delhi’ye döndü.
K ‹ T ADelhi’de
P yap›- K ‹ T A P
lan törenler s›ras›nda çad›r›n çökmesi sonucu Tu¤luk öldü. ‹ktidar› o¤lu Cavna/Cu-
na Han ele ald› ve Muhammed fiah unvan› ile tahta ç›kt›. Muhammed b.Tu¤luk iyi
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
148 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
e¤itim görmüfl, ‹slam hukuku, felsefe, matematik, mant›k ve t›p ilmine aflina birisi
idi. Karakter olarak da sab›rs›z, haris ve aceleci idi. Bu sebeple emirlerinin yerine
getirilmemesi, yahut aksakl›klar yüzünden memurlar› cezaland›r›rd›. Adalete sayg›-
s› büyüktü. Uygulayaca¤› emirler, kendisine karfl› bile olsa, flahsen gaziler mahke-
mesine ç›kabilirdi. Sert bir yönetim sergiledi.
Ülkenin güneyindeki ilhaklar neticesinde orada yeni bir imparatorluk merkezi-
ne ihtiyaç duyuldu¤u anlafl›ld›. Muhammed Tu¤luk Devletâbât ad›n› verdi¤i Deo-
gir/Devagiri’yi seçti ve orada 1327’de bir metropol kurmaya karar verdi. Planl› cad-
deleri ve düzenli binalar›yla güzel bir flehir infla ettirdi. Bu flehir 2. bir baflkent ola-
rak veya Delhi’nin yerini almak için planlanm›flt›. Birçok devlet memuru, bilgin ve
tüccar bu yeni flehre yerleflti. Kendi iste¤iyle Devletâbât’a yerleflmeye karar veren-
ler teflvik edildi. Delhi ile olan ba¤lant› yolu tamir edildi ve konaklama yerleriyle
ulafl›m kolay hâle getirildi. Bütün bu çabalar sonucunda Delhi 2 y›l sonra tamamen
boflalm›flt›. Delhi havalisindeki ahaliyi mecburi olarak bu flehre iskân ettirmesi ül-
ke içinde huzursuzluklara sebebiyet verdi.
Devletâbâd’›n Müslüman olmayan nüfusu göçe zorlanmad›. Ekonomik alanda
güneyde uygulanan politikalar ve tar›mda ürün kayb› köylülerin toprak b›rakmas›-
na sebep oldu. Sultan 1330-1332’de alt›n, gümüfl ve külçelerin yerini alacak bak›r
ve pirinçten yap›lm›fl “mecburi” bir nakit ç›kard› fakat, sahtekârl›klar›n önüne ge-
çilemedi¤i için bu politika baflar›s›z oldu. Daha önce Maber valisi olarak tayin edi-
len Celaleddin Ahsen Keysalî’nin Madura’da isyan etmesi üzerine 1335’de Sultan
güneye do¤ru hareket etmek zorunda kald›. Sultan ve ordusunun Varangel’e ulafl-
t›¤› s›rada bafl gösteren kolera yüzünden seferden vazgeçildi ve Maber, sultanl›¤›n
elinden ç›kt› ve 1378’e kadar ayr› bir hanedanl›k olarak varl›¤›n› sürdürdü.
Delhi’ye geri dönen Muhammed Tu¤luk ciddi bir mali krizle karfl› karfl›ya kal-
d›. Tar›mda ortaya ç›kan kötüleflme ve kurakl›k sonucu k›tl›k bafl gösterdi. Sulta-
n›n köylüleri teflvik için ald›¤› tedbirler ifle yaramad›. Bunun üzerine Sultan, saray
erkân› ve Delhi’li birçok insan ile birlikte, geliflmifl ve bereketli bir bölge olan
Oudh (Eved) Eyaleti’ne gitti. Delhi’den 200 km. ötede surlarla çevrili bir flehir olan
Svargadvara’ya tafl›nd›. Sultan burada toplad›¤› ordu ile kuzey ve do¤uya fetihler
düzenlemeyi tasarlad›. Sultan ülkede kaybolan istikrar› sa¤lay›p, bozulan iktisadi
hayat› düzene sokaca¤› yerde anlafl›lmaz bir cihangirlik hevesine tutulmufltu. O
yüzden 1338’de Çin’i fethetmek üzere harekete geçti. Haz›rlanan bir ordu Tibet’e
gönderildi. Tu¤luk ordusu, Himalaya eteklerinde Karaçal denilen bir yerde a¤›r bir
yenilgiye u¤ramakla kalmad›, da¤larda ve ya¤mur sebebiyle dönüfl yolunda telef
oldu. Bozulan ekonomik vaziyet yüzünden ülkenin birçok yerinde isyanlar patlak
verdi. Hem Do¤u Bengal’de hem de Dekkan’da ortaya ç›kan isyanlar güçlükle bas-
t›r›ld›. Sultan Muhammed Tu¤luk bütün bu bafl›bozukluktan âmirân-› sada’n›n so-
rumlu oldu¤unu düflünerek onlardan 89 tanesini idam ettirdi. Bengal ve Dek-
kan’da ç›kan isyanlar sebebiyle yola ç›kan Sultan bunlar› güçlükle bast›rd›ktan
sonra, Gucerat’ta isyan eden Tagi üzerine de yürüdü. Sind’deki isyan› bast›rmak
üzere ilerledi ve bölgenin merkezi olan Tatta’ya 10 km. kala hastaland› ve öldü
(1351). Muhammed Tu¤luk ölünce ordu Sind’de lidersiz bir flekilde kald› ve kar›-
fl›kl›klar içine geri dönmeye bafllad›. Sultan’›n ye¤eni Firûz fiâh isteksizce tahta ç›k-
maya raz› edildi. Bununla beraber yol üstünde kargafla devam etti ve befl ay son-
ra Delhi’ye dönüldü. Muhammed Tu¤luk, Halife taraf›ndan kabul görmek için bir-
tak›m uygulamalarda bulunmufltu. Bunlardan en ilginci üç y›ll›¤›na Cuma namaz-
lar› ve iki bayram namaz›n›n geçici olarak iptal edilmesidir. Halife’den gelen elçi
üzerine 1344’de namazlarla ilgili karar iptal edilmifltir.
7. Ünite - Delhi Türk Sultanl›klar› (1206-1451) 149
Hiç bir ihtiras› olmayan, geriye kalan ömrünü dünyadan elini çekerek inzivada
geçirmek isteyen Firûz fiâh Tu¤luk, (1351-1388) tahta geçti¤i s›rada Hacca gitmek ka-
rar›ndayd›. Tatta’dan Delhi’ye hareket eden Sultan, befl ay sonra ulaflt›¤› Delhi’de befl
alt› yafllar›ndaki bir çocu¤un tahta oturmufl oldu¤unu gördü. Bu hadisede baflrolü
oynayan Melik Ahmed Ayaz, Tatta taraflar›nda bütün ordunun Mo¤ollar taraf›ndan
yok edildi¤ini duyduklar› için böyle davrand›klar›n› ileri sürerek Firûz fiâh’tan özür
diledi. Affedilen Melik Ahmed Ayaz bir müddet sonra Samana’ya gönderildi. Firûz
fiâh ilk olarak devlet ifllerini yeniden organize etmeye koyuldu. Devletin gelirlerini
yeniden düzenlemek maksad›yla maliye idaresinin bafl›na Hoca Hüsameddin Cü-
neyd’i tayin etti. Kanal açt›rmak, kuyu kazd›rmak gibi al›nan tedbirler ve a¤›r vergi-
lerin kald›r›lmas› sonucu tar›m geliflti, üretim artt›. Firûz fiâh infla faaliyetlerine girifl-
ti. Harabe olmufl birçok an›t› tamir ettirdi. Bunlardan biri Delhi’deki Kutbu Minar’d›r.
Aralar›nda Hisar ve Cevnpur olan birkaç yeni flehir kurdu. Cevnpur, Do¤u Sultanl›-
¤›n›n baflkenti oldu ve büyük bir ö¤retim merkezi hâline geldi. Firûzabad ad› veri-
len yeni bir flehir infla ettirdi. Delhi’nin güneyinde büyük bir medrese infla ettirdi.
Dört büyük camii, otuz saray ve çok say›da kamu binas› infla ettirdi. Firûz fiâh, Müs-
lüman ulema ve dini liderlerin iflbirli¤ini esas ald›, onlara sayg› gösterdi. Di¤er din-
lerin papaz, rahip ve kefliflleri cizye ödemekten muaf tutuldular. Firûz fiâh’›n d›fla yö-
nelik siyasi emeli yoktu. Daha çok içteki restorasyonla u¤raflt›. Buna ra¤men da¤›n›k
vaziyetteki orduyu toparlad› ve Bengal’e sefer düzenledi (1353). Di¤er bir sefer de
1357’de yap›ld›. Firûz fiâh Orisa’ya da bir sefer düzenledi ama Orisa Racas›’n›n bar›fl
istemesi sonucu geri dönüldü. Bundan sonra, Firûz fiâh yafll›l›k sebebiyle kontrolü
yavafl yavafl kaybetti. 1388 y›l›nda öldü¤ünde 83 yafl›ndayd›.
Firûz fiâh Tu¤luk’un iyice yaflland›¤› son dönemlerinde devlet yönetimi, büyük
ölçüde vezirlerin elinde kalm›flt›. Onun ölümünden sonra da soylu aileler ile saray
ailesi flehzadeler aras›nda uzun süren mücadeleler bafllad›. Hanedanl›k önemsiz
bir duruma düfltü. Bunlar›n çevirdi¤i entrikalar Tu¤luk’un ölümünden sonra da de-
vam edecek ve sonraki yedi y›l içerisinde befl hükümdar de¤iflikli¤i yaflanacakt›r.
Önce Muhammed Tu¤luk fiâh’›n torunu, Fetih Han’›n o¤lu G›yaseddin Tu¤lukflah
(1388-1389) tahta geçti. Bu hükümdar, iktidarda kald›¤› befl ay boyunca amcas›n›n
ç›kard›¤› kar›fl›kl›klarla u¤raflt›. fiubat 1389’da Melik Rükneddin Canda, Tu¤luklu
taht›n› sarsan bir ihtilal yapt›. Sultan ve veziri Han-› Cihan’› öldürdü.
Rükneddin Canda’n›n yard›m›yla tahta geçen Ebubekir Tu¤luk (1389-1390) bir
y›l kadar iktidarda kalabildi. Nisan 1389’da Kangra’dan Samana’ya hücum eden
Nâs›rüddin Muhammed, buray› ele geçirdi ve Sultanl›¤›n› ilan etti. Delhi’ye hare-
ket eden bu fiehzâde Düab’da durduruldu ve Calesar Kalesine kapanmak zorunda
b›rak›ld›. Temmuz 1389’da tekrar Delhi üzerine yürümüfl ise de ma¤lup edildi. An-
cak, bu s›rada Multan, Lahor ve Samana civar›nda bafl gösteren isyan O’na istedi¤i
imkân› sa¤lad›. Hemen Delhi üzerine hareket eden Nâs›rüddin Muhammed, A¤us-
tos 1390’da baflkenti ele geçirerek, taht›n da sahibi oldu. 1398’de Tu¤luk ailesinin
temsilcisi olarak sadece Nâs›rüddin Mahmud fiah hayattayd› ve O da güçlükle var-
l›¤›n› sürdürebilmekteydi. Hindistan’daki bu geliflmeler, o s›rada cihan hakimiyeti
peflinde koflan Timur’un dikkatini çekti. Esasen Afganistan’daki Timurlu flehzadesi
de O’nu bu yönde harekete geçirmeye çal›fl›yordu. Sonuçta Timur, meflhur Hindis-
tan seferine bafllayacakt›r. 1398’de Timur, Delhi üzerine yürüdü¤ünde devlet böy-
le bir bafl›bofllu¤un içerisindeydi. Sultanl›k kuvvetleri Delhi yak›nlar›nda Timur’a
a¤›r bir flekilde yenildi. Kaçan bir k›s›m birlikler Delhi kalesine s›¤›nd›. Ama az
sonra Delhi de tehdit edildi. Kuflatma için sabah›n olmas› beklenirken Mallu ve
Tu¤luk Sultan› Nas›ruddîn Muhammed gizlice firar etti. Onun üzerine ertesi gün
150 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
savafla lüzum kalmad›¤›n› gören Delhi halk› flehrin kap›lar›n› açt›. Timur’un kuv-
vetleri Cemne nehrine kadar bütün havaliyi talan etti. Timur sadece Delhi’den de-
¤il yol üzerindeki bütün bölgelerden muazzam ganimetler elde ederek döndü.
Tu¤luk Sultan› Nâs›rüddin, devlete hâkim olan mütegallibe Mallu Han’a ra¤-
men tekrar iktidar› ele geçirmifl ise de uzun ömürlü bir saltanat tesis edememiflti.
Nihayet 1413 y›l›nda son Tu¤luk hükümdar› ölürken, ülkede en nüfuzlu kifli Dev-
let Han Lodi idi. Bunlar bir y›l kadar taht›n gerçek sahibi oldu. Ama Tu¤luk ailesi-
nin geriye kalan fertlerine karfl› gayet cömert ve sayg›l› davranan H›z›r Han, 1414’te
askerî bir ihtilal ile iktidar› ele geçirerek Seyyidîler Hanedan›n› kurdu.
N
defli Barbeg, Cevnpur valisi olarak atanm›flt›. ‹skender’in hâkimiyetini kabul etme-
yerek isyan etti. ‹skender, Bengal’e ve Dholpur’a seferler düzenledi ve 1517 y›l›n-
da öldü. Yerine geçen ‹brahim Lodi Afgan soylular›n›n deste¤ini kaybetti ve Babür
taraf›ndan tahttan kovuldu (1516).
MAKALE Hindistan’da M
‹slamiyetin
AKALE yay›l›fl› konusunda daha genifl bilgi edinebilmek için flu makaleyi
okuyunuz: Kurefli, ‹.H., (1989), “Mo¤ollardan Önce Müslüman Hindistan”, ‹slam Tarihi
ve Medeniyeti, C. II. Ed. P.M. HOLT, Ann. K.S. LAMBTON, B. LEWIS, (Cev. Kas›m Turhan),
‹stanbul, Hikmet Yay›nlar›, s. 269-298.
‹DAR‹ HAYAT
Delhi Sultanlar› bafllang›çta Ba¤dat Halifeli¤i’nin hâkimiyetini kabul etmifllerdi. Bu
manada ilk resmi berat Halife el-Mustans›r taraf›ndan gönderilen bir icazetname ile
‹ltutmufl döneminde, 1229 y›l›nda sa¤land›. 1258’de Halifenin Mo¤ollarca
öldürülmesi üzerine sultanlar s›k›nt›ya düfltü. Zira son Abbasi halifesi el-Mustas›m
ad›na para bas›lmaya devam etti. Bu durum Celaleddin Firuz Kalci’nin ölümüne
kadar yaklafl›k k›rk y›l sürdü. 1286’da Kalci’nin o¤lu Mübarek fiah kendisinin hali-
fe oldu¤unu iddia etmiflti. Ancak Muhammed Tu¤luk meflruiyet için Halife’den
onay al›nmas› gerekti¤ini bilen birisi idi. Bu sebeple Kahire’deki Halife’ye baflvu-
rarak 1344’de icazetname ald› ve paralarda Halife’nin ad›n› zikretti.
Delhi Sultanlar› ‹slam Dünyas›nda yayg›n olan hükümranl›k anlay›fl›na ba¤l› kal-
d›lar. Ayr›ca elit bir zümre taraf›ndan yap›lan seçim flekline de sad›k kald›lar. Soy-
lular bir hükümdar› resmen seçtikten sonra ona ba¤l›l›k yemini yap›l›r, daha sonra
da devlet camiinde halk taraf›ndan ant içilirdi. Sultan›n seçilmesi gerçek manada
de¤il fetih veya üstün güce dayal› olarak önceden kararlaflt›r›lm›fl birisinin tasdiki
fleklinde idi. Sonunda sultan devleti denetlemeye, ‹slam’› ve topraklar›n› savunma-
ya, tebaas›n› kurmaya ve onlar aras›ndaki anlaflmazl›klar› yat›flt›rmaya, vergileri top-
7. Ünite - Delhi Türk Sultanl›klar› (1206-1451) 151
Devletin baflta gelir kayna¤›, tar›m ürünlerinden al›nan vergiler idi. Arazilerin
büyük bir k›sm› haraci statüsünde idi. Vergiler genellikle ayni al›n›r ve bölgeden
bölgeye de¤iflirdi. Ölçü genel olarak ürünün beflte biri idi. Birçok bölgede hükümet
ve köylüler aras›nda Hindu Reisler arac›l›k ederlerdi. Bununla birlikte topra¤›n sa-
hibi olarak kabul edilen rençber, belirlenen vergiden daha fazla vergi ödemezdi.
Delhi Türk Sultanl›¤›nda adalet teflkilât› di¤er bütün Orta Ça¤ Türk ‹slâm dev-
letlerinde oldu¤u gibi örfi yarg› ve fler’i yarg› olmak üzere ikiye ayr›lm›flt›. Örfi da-
valar›n görüldü¤ü ve karara ba¤land›¤› yarg› organ› “Dîvân-› Mezâlim” idi. Dîvân-
› Mezâlim’e bizzât sultan baflkanl›k ederdi. Ülkede asayifl ve huzuru temin etmek,
halk aras›nda adâleti sa¤lamak hükümdar›n bafll›ca görevlerindendi. Sultan bu gö-
revlerini büyük ölçüde Dîvân-› Mezâlim arac›l›¤›yla yerine getirirdi. Bu amaçla haf-
tada en az›ndan bir gün genifl bir meydanda Dîvân-› Mezâlim’i toplar, bütün dev-
let görevlileri ve halk›n huzurunda mazlum ve flikâyetçilerin flikâyetlerini dinler,
dilekçelerini kabul eder ve davalara bakard›. Delhi Türk Sultanl›¤›nda halk›n hu-
kuki ve fler’i ifllerine kad›lar bakar, davalarda hükümler Hanefî f›kh›na göre verilir-
di. Bütün kad›lar›n bafl› olan Kâd›-y› memâlik (Kâd›’l-kudât), sultandan sonra ül-
kedeki en büyük yarg›ç idi. Adalet sistemi mezalim, kaza ve siyaset mahkemele-
rince da¤›t›l›rd›. Eyalet yönetimi mukti olarak tan›nan valilerin uhdesinde idi. Eya-
letler fl›kk’lara fl›klar pargana’lara ve parganalarda dih topluluklar›na ya da köyle-
re bölünmekteydi. Bir dih sadece ikamete mahsus bir köy parças› de¤il ayn› za-
manda ona bitiflik tar›m arazisini de içerirdi. Pargana mahalli yönetimin temel biri-
mi olup bafl›nda amil denilen bir mutasarr›f bulunurdu.
Delhi Türk Sultanl›¤› ordusunu oluflturan unsurlar, kaynaklarda aç›k bir flekilde
belirtilmemektedir. Öyle anlafl›l›yor ki, sultanl›k ordusunun önemli bölümünü eyâlet
askerleri oluflturuyordu. Eyâletlerdeki askerlere, “haflem-i etrâf” denilmekteydi. Del-
hi’de bulunan askerlere ise “haflem-i kalb”, “leflker-i kalb”, “efvâc-› kalb” veya “ha-
flem-i hazret” adlar› verilirdi. Bunlardan saray ve hükümdar› korumakla görevli olan-
lara “haflem-i hâss” veya “hâssa-i hayl” denirdi. Hâssa-i hayl, hükümdar›n memlûkle-
ri (bendegân-› hâss) ve candâr, silâhdâr gibi muhâf›z gruplar› meydana getirmektey-
di. Ordu, süvari alay›n›n merkezinde bulundu¤u piyade ve fillerden oluflan bir düze-
ne sahipti. Eski ‹slâm devletlerinde ordu, saray ve idari teflkilâtta çal›flt›r›lan köle ve
esirlere gulâm denilirdi. Ortaça¤ Türk-‹slâm devletlerinin hemen hepsinde görülen
gulâm sistemi, Delhi Türk Sultanl›¤›nda da yayg›n olarak uygulanm›flt›r. Bu sistem
Gurlular ve onlar›n memlûkluktan yetiflme Türk as›ll› kumandanlar› vas›tas›yla Hin-
distan’a intikal etmifltir. Delhi Türk Sultanl›¤›n›n saray ve askerî teflkilât› önemli ölçü-
de gulâmlara dayanmaktayd›. Hattâ Celâleddîn Fîrûz-fiâh Halacî devrine kadar hü-
küm süren Delhi sultanlar›n›n hepsi gulâm veya gulâmlar›n soyundan idiler. Bunlar
aras›nda Delhi Sultanl›¤›n›n kurucusu Kutbeddîn Aybek, Sultan ‹ltutmufl ve Sultan Ba-
laban’› sayabiliriz. Gulâmlar öncelikle küçük saray memuriyetlerine tayin edilirler ve
e¤er baflar›l› olurlarsa belli bir süre sonra daha yüksek mevkilere getirilirlerdi.
Delhi Türk sultanlar› devrinde önem verilen ifllerden birisi de posta teflkilat›d›r.
Posta ifllerini büyük ölçüde düzenleyerek nizama sokan Alâeddin Kalaç (1296-1316)’t›r.
Onun zaman›ndan itibaren, bir at›n durmadan koflabilece¤i uzakl›klara konaklar ya-
p›lm›fl ve bu konaklarda her an koflmaya haz›r süvariler bulundurmufltur. Atl› posta-
c›lara Ulak ad›n›n verilmesi kesin bir flekilde Tu¤luklar devrinde gerçekleflmifltir. ‹bni
Battuta on günde gidilecek bir mesafeyi bu ulaklar›n iki günde gidip geldi¤ini söyler.
D‹N‹ VAZ‹YET
Delhi Türk sultanl›klar› Sünnili¤e ve Hanefili¤e s›k› s›k›ya ba¤l›yd›lar. Bu dönem-
de etkin olan fiii ve Batini hareketlerine karfl› Sünni Hanefili¤i ve kurumlar›n› aç›k-
7. Ünite - Delhi Türk Sultanl›klar› (1206-1451) 153
KÜLTÜR VE SANAT
Hindistan’da devletin resmi dili Farsça idi. Kuzey Hindistan’da ise daha çok Hindu
yerli dili konuflulmakta idi. Zamanla Türklerin ve yerlilerin karfl›l›kl› tesirlerinin so-
nucu olarak Farsça, Türkçe ve Hindu dilleri kar›fl›m›ndan oluflan “Ordu Dili’ ortaya
ç›kt›. Bu dilin geliflmesinde flair Emir Hüsrev’in etkisi büyüktür. Cümle kuruluflu ba-
k›m›ndan Sanskrit dilini esas alan ve Farsça, Türkçe kelimelerle zenginleflmifl bulu-
nan bu dil, bugün Pakistan ve Hindistan Müslümanlar›n›n kulland›klar› dildir. Hin-
distan’daki Türk idaresi döneminde bu idarenin merkezi olan Delhi büyük ve önem-
li bir kültür merkezi hâline geldi. Sünni ve Hanefi olan sultanlar Delhi’de medrese-
ler açm›fllar, müderris ve ö¤renciler için genifl imkânlar sunan vak›flar kurmufllard›r.
Türk sanat›n›n bölgedeki geliflmesi bu dönemde olmufltur. Müslüman Türkler, önce-
leri minare fleklinde kule ve hele de kubbenin hiç bulunmad›¤› ülkede dünyan›n
yükseklik bak›m›ndan ikinci ve bir binaya dayanmayan minareler aras›nda birinci
minaresini, Kutup Minar’› infla ettirmifllerdir. Bicapur’daki Sultan Muhammed Âdil
türbesi genifllik bak›m›ndan dünyan›n ikinci kubbesini temsil eder. Bu s›rada, Delhi
içinde befl flehir vard›r. Sonradan bu say› sekize ç›kar. Aybek’in 1193’de ald›¤› flehir
eski Delhi ad›n› tafl›r. Aybek, flehrin fethinden sonra burada hemen Kuvvetü’l-‹slam
ad›n› tafl›yan fakat daha çok Kutb Camii veya Delhi Büyük Camii olarak bilinen ese-
ri de infla ettirmifltir. Müslüman Türk idaresinin bafllang›c›nda nüfus art›nca Delhi’nin
iki kilometre kuzey do¤usunda Siri kasabas› kurulur. Bundan sonra da G›yaseddin
Tu¤luk, befl kilometre do¤udaki kayal›k alanda Tu¤lukâbat flehrini kurmufltur. Kutup
Minare Hindistan Türk Sultanl›¤›n›n zafer an›t›d›r. Eserin yap›m›na 1199’da Kutbed-
din Aybek zaman›nda bafllanm›fl ve ‹ltutmufl zaman›nda1230 y›l›nda tamamlanm›fl-
t›r. Tahminen 73 m olan yüksekli¤i, 12 m çap›ndaki kaide üzerinde yükselir. 5 flere-
fesi olan Kutup-Minar k›rm›z› kum tafl› ile ak mermerden infla edilmifltir. Kutbü’l-is-
lam caminden baflka sultan Raziye taraf›ndan Babas› ‹ltutmufl için yapt›r›lan türbe;
Alâeddin Kalaç türbesi ve medresesi önemli eserlerdendir.
154 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
Özet
N
A M A Ç
Gaznelilerin y›k›l›fl›ndan sonra ortaya ç›kan siya- N
A M A Ç
Hindistan’daki kal›c› Türk etkileri hakk›nda de-
1 si tablonun etkisiyle Türk beylerinin Kuzey Hin- 3 ¤erlendirmeler yapabilecek,
distan’a yönelme sebeplerini de¤erlendirebilecek, Günümüzde Hindistan’da ayakta olan ‹slami
Kara-H›taylarla Mo¤ollar›n bask›s› yüzünden Or- eserlerin ço¤u Delhi Türk Sultanl›¤›’n›n eserleri-
ta Asya’da istikrars›z bir döneme girilmiflti. Abba- dir. Bunlar›n etraf›nda oluflmufl olan ‹slami kül-
si halifeli¤inin gücünün zay›flamas› da bu istik- tür sayesinde Müslümanl›k, Hindistan’da kal›c›
rars›zl›¤› pekifltirmekteydi. Türk beylerinin bir hale gelmifltir.
N
bölümü bu f›rsattan istifade ederek ya ba¤›ms›z
beylikler oluflturmaya ya da kendileri için direnç Delhi Türk Sultanl›klar›n›n Abbasi halifeli¤ine
A M A Ç
N
Delhi Türk Sultanl›¤› bir Müslüman Türk devleti
Delhi Türk Sultanl›klar› döneminde Hindis- idi. Bu sebeple her zaman Abbasi halifesine kar-
A M A Ç
2 tan’da ‹slamiyet’in yay›l›fl› ve kurumlaflmas› hak- fl› sayg› göstermifller, onlar ad›na hutbe okutmufl-
k›nda de¤erlendirmeler yapabilecek, lar ve paralar›nda isimlerine yer vermifllerdir. Ab-
Delhi Türk Sultanl›¤› Müslüman Türkler taraf›n- basi halifeli¤inden gelen hilat ve menflurlarla
dan kurulmufl bir devletti. ‹dari ve askeri organ- meflruiyetlerini pekifltirmifllerdir.
lar› Türklerin elindeydi. Bunlar›n gerek kurumla-
r›n yap›lanmas›nda gerek idari ve hukuki ifllerde
‹slami esaslar› ön planda tutmalar› ve yerli hakli
‹slama girmeye teflvik etmeleri sayesinde ‹slami-
yet kuzey Hindistan’da yay›lmaya bafllad›. Aybek
ve ‹ltutmufl zaman›nda yapt›r›lan, cami, mescid
ve medreseler ve bunlara tahsis edilen vak›flar
sayesinde Delhi ve çevresinde önemli bir ‹slami
kültür alan› olufltu. Bu ortamda geliflen tarikatlar
dinin yay›lmas›nda önemli rol oynad›lar.
7. Ünite - Delhi Türk Sultanl›klar› (1206-1451) 155
Kendimizi S›nayal›m
1. Bugünkü Afganistan’›n güney do¤usunda yer alan 6. Sultan ‹ltutumufl Lakhnauti bölgesini fethettikten
ve Gaznelilerin çöküflü esnas›nda ayn› yerin ad›yla an›- sonra buran›n yönetimini kime b›rakt›?
lan sultanl›¤›n kuruldu¤u bölgeye ne ad verilir? a. Nizamülmülk Kemaleddin Mahammed’e
a. Kandahar b. Melik Nâs›ruddin Mahmud’a
b. Merv c. O¤lu Rukneddin’e
c. Gur ülkesi d. Bilge Melik’e
d. Maverünnehir e. Hiçbirine
e. Seyhun
7. 1242 tarihinde Delhi taht›na oturan fiemsî melikle-
2. Hindistan’›n, Gaznelilerin denetiminden ç›kmas›yla rinden Melik ‹zzeddîn Balaban Han’›n sultanl›¤›n› tan›-
yönetimde ne tür de¤ifliklikler meydana geldi? mayan Türk emir ve melikler kimi tahta ç›kard›lar?
a. Hindistan Krall›¤› kuruldu. a. ‹ltutmufl’un torunu Mesud fiah’›
b. Padiflahl›k ilan dildi. b. Mübarek flah’›
c. ‹ngiliz egemenli¤i bafllad› c. Melik Bedreddin Sungur’u
d. Feodal prenslikler halinde racalarca yönetildi. d. Emir-i Hacib Balaban’›
e. Portekiz idaresine girdi. e. Alaeddin Muhammed’i
3. Sultan Muizüddin Muhammed 1192 y›l›ndaki hangi 8. Hindistan’da Delhi Türk Sultanl›¤› döneminde ülke
savaflta Hintli Racputlar› yenerek önemli bir baflar› elde yönetiminde her zaman etkin olan Türk melik ve emir-
etti? lere ne ad verilir?
a. Tarain savafl› a. Yarenler
b. Gucarat savafl› b. Atabeyler
c. Multan savafl› c. K›rklar
d. Ecmir savafl› d. Otuzlar
e. Mercidab›k savafl› e. Elliler
4. Hindistan’da Delhi merkezli ilk Türk sultanl›¤› kim 9. Sultan Nâs›ruddin Mahmud’un ölümünden sonra
taraf›ndan kurulmufltur? Emir Balaban’›n G›yaseddin unvan›yla tahta ç›k›fl› kaç
a. Muiziddin Muhammd y›l›nda gerçekleflti?
b. Gazneli Mahmud a. 1261
c. fiah ‹smail b. 1263
d. Kutbeddin Aybek c. 1266
e. Taceddin Y›ld›z d. 1268
e. 1269
5. Kutbeddin Aybek öldü¤ünde dört ana k›s›mdan olu-
flan Delhi Türk Sultanl›¤›’n›n Bengal bölgesinde iktidar 10. Delhi Kalaç sultanl›¤›n›n kurucusu kimdir?
kimin elinde bulunuyordu? a. Celaleddin Firuz fiah
a. Aram fiah b. Melik Çahç› Kiflil
b. Kabaca c. Alaeddin Muhammd
c. ‹ltutumufl d. Seydi Mevla
d. Taceddin Y›ld›z e. Celaleddin Mengüberti
e. Kalaçlardan Ali Bey
156 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
S›ra Sizde 4
Ceyhun ile Sind nehirleri aras›na yerleflen Kalaçlar, özel-
likle Sind bölgesinden Duâb ve Bengal’e kadar hakimi-
yetlerini geniflletmifllerdi.
7. Ünite - Delhi Türk Sultanl›klar› (1206-1451) 157
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
Cöhce, Salim, (2002), “Hindistan’da Kurulan Türk Dev-
letleri”, Türkler, C. 8, s. 689-730.
Konukçu, Enver, (2002), “Bâbürlüler: “Hindistan’daki
Temürlüler” Türkler, C. 8, s. 744-760.
Kortel, S. Haluk, (2002), “Delhi Türk Sultanl›¤›’nda Tefl-
kilât”, Türkler, C. 8, s. 731-743.
Kurefli, ‹. H., (1989), “Mo¤ollardan Önce Müslüman Hin-
distan”, ‹slam Tarihi ve Medeniyeti, C. II. Ed. P.M.
HOLT, Ann. K.S. LAMBTON, B. LEWIS, (Cev. Kas›m
Turhan), ‹stanbul, Hikmet Yay›nlar›, ss. 269-298.
Kurefli, ‹. H., (1989), “Mo¤ollar›n Hakimiyeti Alt›nda
Hindistan Mo¤ol ‹mparatorlar›”, ‹slam Tarihi ve Me-
deniyeti, C. II. Ed. P.M. HOLT, Ann. K.S. LAMBTON,
B. LEWIS, (Cev. Kas›m Turhan), ‹stanbul, Hikmet
Yay›nlar›, ss. 299-327.
Macun, ‹nci, (2002), “Hindistan’da Türk-Müslüman Mi-
mari ve Resmi Sanat›”, Türkler, C. 8, s. 881-890.
Özcan, Azmi, (2002), “Osmanl› ve Bâbürlü Devleti Ara-
s›ndaki ‹liflkiler”, Türkler, C. 8, s. 761-765.
Parodi, Laura, (2002), “Hindistan Timuro¤ullar› Mimari-
si ve Sanat›”, Türkler, C. 8. s. 891-899.
Roux, Jean-Paul, (2008), Türklerin Tarihi, Pasifik’ten
Akdeniz’e 2000 Y›l, (çev. Aykut Kazanc›gil, Lale Ars-
lan-Özcan), ‹stanbul, Kabalc› Yay.
Yurdayd›n, Hüseyin Gazi, (1982), ‹slam Tarihi Dersleri,
Ankara, A.Ü. ‹lahiyat Fakültesi Yay.
ORTAÇA⁄ VE YEN‹ÇA⁄ TÜRK DEVLETLER‹
8
TAR‹H‹
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Babürlülerin tarihi önemini aç›klayabilecek,
Hindistan’daki yerel prensliklerin nüfusunun k›r›lmas› ve siyasi birli¤in sa¤-
N
lanmas› konusunda Babürlülerin etkisini aç›klayabilecek,
Hindistan’a hakim olmaya çal›flan Avrupal› devletlerin politikalar›n› tart›-
N
flabilecek,
Babürlü sultanlar›n bilim ve sanat alan›ndaki faaliyetleri ile onlar›n bilgi biri-
kimi ve fikri tart›flmalar› konusunda de¤erlendirmeler yapabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Babür • Raca
• Babürnâme • Racput
• Tac Mahal • fieyh Ahmet Sihrindî
• Ekber • fiah Cihan
• Cihanflah • Evrengzib
‹çindekiler
• BABÜR (1483-1530)
• HÜMAYÛN (1530-1540, 2. DEFA
1555-1556)
• OSMANLI-BABÜR ‹L‹fiK‹LER‹
• EKBER DEVR‹ (1556-1605)
Ortaça¤ ve Yeniça¤ Babürlüler Devleti • C‹HANG‹R DEVR‹ (1605-1627)
Türk Devletleri Tarihi (1526-1858)
• H‹ND‹STAN’DA NAKfi‹BEND‹L‹K
• fiAH C‹HAN DEVR‹ (1628-1659)
• DÂRÂ fiÜKÛH VE EVRENGZ‹B
• BABÜRLÜLERDE ‹DARE, DEVLET
VE TOPLUM
Babürlüler Devleti
(1526-1858)
BABÜR (1483-1530)
Bu imparatorlu¤un kurucusu olan Babür merkezi Endican olan Fergana Hanl›¤›- Babür: Hindistan’da Babürlü
devletinin kurucusu ve ilk
n›n beyi Ömer fieyh’in o¤ludur. Fergana hanl›¤› Ça¤atay neslinden gelen Mo¤ol hükümdar› (1526-1530)
hanl›¤›n›n parçalar›ndan biridir. Babür’ün babas› Ömer fieyh, Timur neslinden- olan Babür’ün babas›
Timur’un torunlar›ndan
dir. Timurlu bir flehzade olan Fergana Hükümdar› Ömer fieyh Mirza 1394’de öl- Fergana hakimi Ömer
dü ve yerine o¤lu 11 yafl›ndaki Babür’ü b›rakt›. Babür 1483 tarihinde do¤mufl, fieyh’tir. 1488’de Fergana’da
do¤mufl olan Babür, iyi bir
1494’te babas› ölünce çok genç yaflta babas›n›n ülkesini idare etmek ve korumak teflkilatç›, devlet adam›,
için uzun y›llar savaflmak zorunda kalm›flt›r. Bu esnada Orta Asya’da Özbekler strateji uzman› ve komutan
olmas›n›n yan›nda k›l›ç
taraf›ndan kurulan fiîbaliler Devleti ile uzun y›llar u¤raflmak zorunda kalm›flt›r. kullanma, ok atma, ata
1500’de Babür’ü Maveraünnehir ve Semerkant’tan uzaklaflt›ran fiiban Han’d›r. Bu binmede de mahirdi. O, ayn›
zamanda Türkçe ve Farsçay›
savafllar s›ras›nda Babür’ün k›z kardefllerinden üçünün Özbekler taraf›ndan rehin mahirane kullanan ve
al›narak götürülmesi, Babür’ün iflini zorlaflt›rm›flt›r. Bu olaylar sonunda Kabil’e yazd›klar›yla dünya
edebiyat›na bu anlamda
yerleflmek, devleti oradan yönetmek isteyen Babür, fiiban Han’›n Herat’› almas› eflsiz eserler b›rakan bir flair
üzerine Hindistan’a yönelmifltir. Yönetim merkezi, 1504 y›l›nda iflgal edip karar- ve yazar, tabiat afl›¤› ve
dikkatli bir seyyaht›.
gâh haline getirdi¤i Kabil oldu. Orta Asya’da Özbek-Safevi çekiflmeleri aras›nda 1530’da ölümünden alt› ay
kalan Babür 1512 y›l›ndan itibaren dikkatini Hindistan’a çevirdi. O s›rada Delhi sonra naafl› Kabil’e
getirilerek Ba¤-› Babür’de
Sultan› olan ‹brahim Lodi destekçisi olan soylular› küstürmüfltü. Lahor Valisi yak›nlar›n›n yan›na
gömüldü. fiah Cihan 1646
Devlet Han d›flar›dan destek için Kabil’e haberciler gönderdi. 1510’da fiah ‹sma- y›l›nda Babür için Kabil’de
il’in fiiban Han’› bozguna u¤ratmas›, Babür’ün fiah ‹smail’i tebrik etmesine neden muhteflem bir türbe infla
ettirdi. Babür’ün Türk
olmufltur. Bunun üzerine 1511’de gelen Safevi yard›m› ile Babür, Semerkad’› edebiyat› ve kültürü
üçüncü defa ele geçirdi. Babür’ün bu flekilde Safevilerden yard›m görmesi, Orta aç›s›ndan da de¤eri son
derece önemli katk›lar›
Asya’daki Sünni taraftarlar aras›nda itibar›n› gölgelemifltir. Bu sebeple Babür tek- olmufltur. Ça¤atay
rar Kabil’e dönmek zorunda kald›. Zaten fiah ‹smail’in onu desteklemesi Mave- edebiyat›n›n en de¤erli
örnekleri Ali fiir Nevaî’den
raünnehir’deki baz› idareciler üzerinde Safevi kudretini göstermek gayesi ile idi. sonra onun taraf›ndan
Ayr›ca Babür, fiah ‹smail ad›na para bast›rmak ve hutbeyi onun ad›na okutmak kaleme al›nm›flt›r.
Babürnâme adl› eseri,
mecburiyetinde kalm›flt›. Ancak 1524’de fiah ‹smail’in ölümü ve yerine genç yafl- Ça¤atay Türkçesiyle yaz›lm›fl
taki Tashmasb’›n geçmesi Babür’ün iflini kolaylaflt›rd›. Zaten bu esnada güçlenen nesirlerin en tabii ve ileri
örne¤i olarak
Özbekler de Merv ve Serahs’› ve Tûs flehirlerini alm›fllard›. Kuzeydeki bu gelifl- nitelendirilmifltir. Sadece
meleri izleyen Babür huzursuzluklar içindeki Hindistan’a sefer yapmaya karar Türk edebiyat› için de¤il,
türünde kendisini yabanc›
verdi. Hatta Babür’ü Hindistan’a davet edenler de olmufltu. Tüm bu geliflmeler okuyucuya da müstesna bir
neticesinde Babür’ün 17 Ocak 1525 tarihinde Hindistan seferi için harekete geç- hat›rat kitab› olarak kabul
ettirmifl bir eserdir. Ayn›
ti¤ini görüyoruz. Bu s›rada Delhi’de Ludîler’den Sultan ‹brahim (1512-1526) bu- flekilde Divan’› da Ça¤atay
edebiyat›n›n Nevaî’yi takip
lunmaktayd›. Babür Hindistan seferinde a¤›r ve tedbirli davrand›. Yol boyunca eden büyük temsilcisi olarak
birçok mahalli Afgan beyleri Babür’e ba¤l›l›klar›n› arz ettiler. Babür’ün yan›nda tan›n›r.
160 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
bulunan ordu mevcudu, Hat›rat’›nda kaydetti¤i üzere 12.000 kadard›. Daha ön-
ceden Pencap’a baz› ak›nlar yapm›fl olan Babür, f›rsattan yararlanarak Lahor’u
zapt etti. Ard›nda da Panipat’› iflgal etti. ‹brahim Lodi durumu kabullenmeyerek
Delhi’den hareket edip Babür’ün üzerine yürüdü. Kendilerini karfl›layan Delhi
ordusunu Panipat’ta ma¤lup eden Babür, 24 Nisan 1526’da Delhi’ye girmifltir.
Delhi’ye girdikten sonra büyük o¤lu Hümayûn’u da Agra’ya göndermifltir. Hin-
distan imparatoru olarak Babür’ün ad› hutbede okunarak bölgede Mo¤ol ‹mpa-
ratorlu¤u kurulmufl oldu. Delhi’de ilk ifl olarak Müslüman Türk zafer ve sanat›-
n›n ürünleri olan Kutbettin G›yaseddin ve Alaeddin gibi eski Türk Sultanlar›n›n
Türbelerini ziyaret etmifltir. 24 Nisan’da Cuma hutbesinin Babür ad›na okunma-
s›yla yeni bir dönem bafllam›fl oldu. Babür ilk bafllarda dengeli bir d›fl politika iz-
ledi. Osmanl›larla do¤rudan münasebet kurmayan Babür sadece topçulukta Os-
manl› usullerini takip etmifltir. Osmanl›lar bu s›rada ‹ran’daki Safevilere karfl› Ma-
veraünnehir’de Sünni bir Özbek devletinin kuruluflunu ilgiyle takip etmifllerdir.
Bu arada Afgan soylular› sultan olarak ‹brahim’in kardefli Mahmud’u seçmifllerdi.
SIRA S‹ZDE Mahmud Lodi SIRA 1529’da
S‹ZDE meydana gelen savaflta Babür’e yenildi ancak bir y›l son-
ra Babür hastaland› ve o¤lu Hümayûn’u veliaht tayin ettikten sonra öldü. Babür
iyi bir asker ve kabiliyetli bir kumandan olmas›n›n yan›nda baflar›l› bir yazar ve
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
flairdi. Hat›ralar› meflhurdur. Ayr›ca edebiyat eserleri, resim, yap›lar ve kurumlar-
la ilgili elefltirel denemeleri vard›r. Babür iyi bir devlet adam› ve komutan oldu-
S O R U ¤u kadar, yüksek
S O R U kültürü ve edebî kabiliyeti ile de ün kazanm›flt›r. ‹yi k›l›ç kul-
lan›p, iyi ok atan ve iyi ata binen Babür flair, yazar, hattat ve müzisyendi. Türk-
D‹KKAT
çeyi ve Farsçay›
D‹KKAT
ayn› kuvvetle kullan›rd›. Yazm›fl oldu¤u hat›ralar gerek devrin
tarihi gerekse Babür’ün yüksek kültürü ve edebî zevki hakk›nda aç›k bir fikir ve-
rir. Bu arada Babür’ün genifl bir tasavvuf kültürüne sahip oldu¤u da bilinmekte-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
dir. Bu sebeple dervifllere hizmet etmeyi kendisi için her zaman bir iftihar vesi-
lesi saym›flt›r. Bu duygular onu zulümden uzak tutmufl daima müflfik ve adil yap-
AMAÇLARIMIZ m›flt›r. Bütün bu özellikleri ile tarihte önemli bir yeri olan Babür 1530 y›l›nda öl-
AMAÇLARIMIZ
müfl, yerine o¤lu Hümayûn geçmifltir.
TELEV‹ZYON HÜMAYÛN
T E L E V ‹ Z Y(1530-1540,
ON 2. DEFA 1555-1556)
Hümayûn tahta sorunsuz ç›km›fl olmakla beraber daha sonra küçük kardefllerinin
muhalefetine maruz kald›. Bengal’e kaçan Mahmud Lodi sald›r›ya geçti¤i için Hü-
mayûn ona karfl› yola ç›kt› ve kesin bir zafer kazand›. Bucerat Sultan› Bahad›r da
‹NTERNET ‹ N THümayûn’a
ayn› flekilde ERNET karfl› sald›r›ya geçti fakat 1535’te yenilgiye u¤rad›. Man-
du’ya kaçan Bahad›r, Diu’ya ulaflmay› baflard›. Mandu’yu ele geçiren Hümayûn sa-
vafl› buradan idare etti. Bahad›r fiah’›n k›sa zamanda bir kuvvet toplayarak Ahme-
dabat üzerine yürümesi üzerine Hümayûn, Agra istikametinde geri çekildi. Hüma-
yûn Mandu’dan hareketinden sonra Malva, daha önceden bölgede vali olan Mallu
Han taraf›ndan zapt edildi. Bu dönemde Hümayûn’un rakiplerinden birisi de Af-
ganistan’daki fiir Han idi. fiir Han bir müddet Babür’ün hizmetinde bulunmufl ar-
d›ndan da kendisini Bihar Hükümdar› olarak tayin eden Sultan Muhammed’in sa-
ray›na giderek makam sahibi olmufltu. Bihar sultan› Muhammed, k›sa süre sonra
ölünce de fiir Han vekil olarak tayin olmufltu, zira sultan›n o¤lu Celal Han henüz
çok küçük yafltayd›. Bir süre sonra da fiir Han Bihar’›n gerçek sultan› olmufltu.
Bengal Hükümdar› Sultan Muhammed, Bihar’a karfl› bir kuvvet gönderdi ama ye-
8. Ünite - Babürlüler Devleti (1526-1858) 161
nildi. Soylular fiir Han’›n azledilmesini istediler. fiah Saram’a çekilen fiir Han, Celal
Han’la birleflen Bengal ordusunu yendi ve böylece fiir Han’›n iktidar› mutlak hale
geldi. fiir Han ve Mahmud Lodi’nin çekiflmesinden galip ç›kan da yine fiir Han ol-
du. fiir Han’›n bu faaliyetlerinin haberi Hümayûn’a ulafl›nca da O, Çunar’a karfl› ha-
reket etti ve zor bir kuflatmadan sonra oray› ele geçirdi (1537). Hümayûn Bengal’e
do¤ru yürüdü, bölgenin co¤rafyas› ve iklimi orada kal›fl süresinin uzamas›na sebep
oldu. Ancak fiir Han, Mogol irtibat bürolar›na sald›rarak haberleflme a¤›n› tahrip et-
ti. Böylece Bengal, fiir Han’›n üstün taktikleri sonucu Hümayûn için bir hapishane-
ye döndü. Bunun üzerine Hümayûn tehlikenin gerçek boyutunu anlayarak yola
koyuldu. Çavsa’ya var›ld›¤›nda fiir Han’›n kuvvetleri Hümayûn’a sald›rd› ve Mo¤ol
ordusu tamamen yenildi (1539). Savafltan sonra fiir Han kendisini sultan ilan etti.
Hümayûn’un ordusu 1540 y›l›nda fiir Han’a bir kez daha yenildi. Geri çekilen Hü-
mayûn Agra’ya, oradan Delhi’ye ve k›sa bir süre sonra, acelece Lahor’a geçti. Af-
ganlar taraf›ndan takip edilen Hümayûn Lahor’u da tahliye ederek Sind’e do¤ru
yöneldi. Ancak orada da baflar›l› olamad›. Sonunda uzun u¤rafltan sonra Ömerkut
Hükümdar› onu korudu. Ekber, 1542’de burada dünyaya geldi.
Hümayûn tahta ç›kt›ktan bir süre sonra Afgan Sur kabilesinden fiir fiah Surî is-
yan etmifl, büyüyen isyan sonucunda Hümayûn Hindistan’› terk ederek ‹ran’a s›-
¤›nmak zorunda kalm›flt›r. Ömerkut’da uzun süre kalamayan Hümayûn bir mülte-
ci olarak ‹ran’a girdi ve fiah Tahmasp’tan küçük bir takviye elde edebildi. ‹ran fia-
h› Tahmasb onu iyi karfl›lam›fl ve yard›m vaadinde bulunmufltur. Tahmasb’›n yar-
d›m›yla Hümayûn harekete geçerek, 1545’de Kandahar’› alm›fl ve ayn› y›l Kabil’i
ele geçirmifltir. Hümayûn’un Lahor’dan ayr›lmas›ndan sonra fiir Han Pencap, Mal-
va ve Rantanbor’u iflgal etti. Kalincar Kalesi’nin ele geçirilmesi s›ras›nda ald›¤› bir
yara sonucu 1545 y›l›nda öldü. fiir Han iyi bir komutan ve taktikçi idi. O, Delhi
Taht›na oturan en iyi idarecilerden birisi olarak an›l›r. Adil, hoflgörülü ve iyilikse-
verdi. Kervansaraylar infla ve tamir ettirdi. Sürgünde bir ö¤renci olarak bafllayan
hayat›, onu önce Bihar sonra da Delhi Sultan› yapm›flt›. Ondan sonra tahta, o¤lu
‹slam fiah geçti. fiüpheci karakteri yüzünden soylularla aras› bozuldu fakat karde-
fli ile olan mücadelesinde galip gelen ‹slam fiah 1554 y›l›nda öldü ve o¤lu Firuz
tahta ç›kt›. Firuz’un enifltesi Mabariz Han genç kral› tahttan indirerek yerine Adil
fiah unvan› ile kendi geçti. Bu arada soylularla iliflkisi bozulan Adil fiah ye¤enleri
üzerinde de kontrolü artt›rd›. Bunlardan biri olan ‹brahim Sur’a karfl› di¤er ye¤en
Ahmed Han mücadeleye giriflmiflti. Art›k üç Sultan vard›: Agra, Malva ve Cevnpur’a
uzanan bölgelerde hâkim olan Adil fiah, Delhi’den Pencab’taki Rohtas’a kadar hâ-
kim olan ‹skender fiah ve Pencap’tan Himalayalar›n eteklerine kadar hükmeden
‹brahim fiah.
fiir Han’›n ölümü üzerine rahat bir nefes alan Hümayûn, Surlar’›n bölünmüfl gü-
cüne karfl› yeniden harekete geçti. Lahor, Celender, Serhind, Hisar ve Dipalpur’u
ele geçirdi. ‹skender fiah karfl›s›nda Maçhivara’da galip gelen Hümayûn, Samana’y›
da ele geçirerek Delhi üzerine yürüdü ve ele geçirdi. Hümayûn uzun mücadeleler-
den sonra Delhi’ye 1555’de tekrar girerek babas›n›n taht›na oturmas›n›n ard›ndan,
bir y›l sonra 1556’da ölmüfltür. Daha önce, Kabil’in Hümayûn taraf›ndan yeniden
ele geçirilmesi sebebi ile gelen Safevi elçisi Veled Bey Tekelü vas›tas›yla Hüma-
yûn, ‹ranl› ünlü ressam Abdüssamed’i yan›na davet etmifl, böylece Hindistan’daki
Türk-Mo¤ol resim ekolünün temelleri at›lm›flt›r.
Babür Sultan› Hümayun’un ‹ran’daki Safevî yönetimi ile ittifak haline girmesinin
SIRA S‹ZDE sebeple- SIRA S‹ZDE
rini aç›klay›n›z. 1
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
S O R U S O R U
162 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
OSMANLI-BABÜR ‹L‹fiK‹LER‹
Kanuni devrinde Osmanl›’n›n Hindistan bölgesine olan ilgisi, Hint Denizindeki
Portekizlilerin faaliyetleri karfl›s›nda Gucerat hâkimi Bahad›r fiah’›n yard›m taleple-
ri ile bafllam›flt›. Bu istek üzerine Osmanl›lar Hint Denizine baz› seferler düzenle-
diler. Bunlar›n en önemlisi, 1538 tarihindeki Had›m Süleyman Pafla’n›n Hint sefe-
ridir. Sonuncu sefer ise Seydi Ali Reis taraf›ndan yap›lm›flt›r. Ali Reis donanma ile
gitti¤i Gucerat Liman›nda gemilerini b›rakarak Delhi’ye geçmifl, Hümayûn taraf›n-
dan iyi karfl›lanm›flt›r ve Ali Reis kara yoluyla Osmanl› topraklar›na dönmüfltür. Ay-
n› zamanda flair olan Ali Reis, Hint-‹ran fliirinden örnekler getirdi¤i gibi Türk fliir
gelene¤ini de Delhi saray›na tafl›m›flt›r. Ali Reis, Delhi Saray›nda Osmanl› Sultanla-
r›n›n di¤er Müslüman hükümdarlar üzerindeki siyasi gücü hakk›nda önemli bilgi-
ler verdi¤i için ziyaretin siyasi sonuçlar› do¤mufltur. Hümayûn’un da bu üstünlü¤ü
kabul etti¤i anlafl›lmaktad›r. Seydi Ali Reis’in Delhi’de bulundu¤u s›rada, 1556’da
Hümayûn ölmüfl ve bu olay, Ali Reis’in tavsiyesi ile Ekber fiah tahta geçinceye ka-
dar kimseye duyurulmam›flt›r. Genç Ekber tahta geçer geçmez Osmanl›lara ilgisini
ifade eden bir mektubu Ali Reis ile Kanuni’ye göndermifltir. Ekber bu mektupta
Kanuni’yi yeryüzünün halifesi, zaman›n bütün hükümdarlar›n›n s›¤›na¤›, anlafl-
mazl›klar›n halledicisi olarak vas›fland›rmaktad›r.
Di¤er taraftan Ekber’in mahalli subaylar› s›k› denetim alt›nda tutmas› ve Sünni
‹slam’a karfl› olumsuz tutumu, baz› isyanlar›n ç›kmas›na sebep oldu. ‹syanc›lar, Ek-
ber’in küçük kardefli Muhammed Hakim’in etraf›nda birlefltiler. Ancak Hakim ye-
nilerek Kabil’e kaçt›. Ekber tekrar Lahor’a döndü ve Kabil’e uzaktan müdahale et-
meye çal›flt›. 1585 y›l›nda Muhammed Hakim’in ölümü üzerine Ekber Kabil’i iflgal
etti. Bir baflka Mo¤ol gücü de Keflmir’e hareket etti ve 1586’da Keflmir ilhak edildi.
Faaliyetlerini sürdüren Ekber 1590’da Sind’i de ilhak ederek bütün Kuzey Hindis-
tan’› ele geçirdi. Dekkan’› denetim alt›na almak için ad›mlar atmaya bafllad›. Mo-
gollar, uzun süren bir savafltan sonra Ahmednagar’› iflgal ettiler ve 1600’de Dekkan
bölgesinin hâkimiyetini ellerine geçirdiler.
Ekber’in dini düflünceleri mu¤lakt›r. Babas› Hümayûn’un Hint ‹mparatorlu¤unu
kaybetti¤i ve ‹ran’a kaçt›¤› kar›fl›k devrede do¤an Ekber, do¤ru dürüst bir e¤itim
almam›flt›. Buna ra¤men dini duygular› güçlü ve Çifltî tarikat›na ba¤l› birisi idi. Hic-
retin 10. yüzy›l›n›n yani bininci y›l›n›n tamamlan›p 2. bin y›la girildi¤i bu s›ralarda
(1591) Hindistan’da Mehdilik fikri oldukça yayg›n hâle gelmiflti. Sonuçta ortaya,
kendisini mehdi gören bir sürü insan ç›km›flt›. Bunlardan baz›lar› zaman zaman et-
raf›na hayli taraftarlar toplayarak sultanlara kafa tutabilecek duruma gelebiliyorlar-
d›. Bu sebeple mehdilik iddias›nda bulunan kimselerle çok u¤rafl›lm›fl, ulema da
bu mücadelede sultanlar›n yan›nda yer alm›flt›. Bu mehdilik hareketleri Ekber’i de
etkilemifltir. Dolay›s›yla uleman›n nüfuzunu k›rarak ‹slam dininin bafl› olmay› plan-
layan Ekber, dini bir kiflilik olan fieyh mübarek ve o¤ullar›n›n etkisiyle mehdilik te-
mayülü göstermifltir. 1575’de yapt›rd›¤› bir ibadet-hane’de bütün dinler hakk›nda
tart›flmalar yapt›rm›flt›r. Bununla beraber 1578’den itibaren Ekber, ruhî bir kriz ge-
çirmifl ve sonuç olarak Sünni anlay›fl›ndan bir eklektisizme do¤ru kaym›flt›r. Onun
bu de¤iflmesinde yukar›da ad› geçen fieyh Mübarek’in o¤lu Ebulfazl’›n tesiri ol-
mufltur. Ebulfazl, zihninin kusursuz oldu¤unu, ruhunun kendisini dünyan›n bütün
hakimleri veya din adamlar›na do¤ru çekti¤ini söylüyordu. ‹mparator Ekber’in iba-
det-hane’sinde bu zihniyetin hakim oldu¤u, orada Hinduizm, Jainizm, Hristiyanl›k,
Yahudilik ve Zerdüfltîlik temsilcilerinin tart›flmalara kat›ld›klar› görülmektedir. Ek-
ber’in Müslüman adamlar› da bu tart›flmalar s›ras›nda, bir bak›ma Sünnilik d›fl›nda
say›labilecek fikirleri ileri sürdüler.
‹lk ibadet-hane toplant›lar›nda Müslüman olmayan bilginler yer almam›fl, fii-
î ulemadan ise az da olsa bulunanlar olmufltu. Ekber’in dini görüfl ve siyaseti afla-
¤›daki flekilde özetlenebilir:
1. Bir hükümdar olarak uleman›n egemenli¤inden kurtulmak ve Hindistan’da
‹slam’›n önderi olmak.
2. Müslüman ve Hindu dinleri aras›nda benzerlikler ve yak›nl›klar aramak;
böylece yak›nl›klar› tespit ederek aradaki ayr›l›klar› gidermeye çal›flmak.
3. Hem Müslüman, hem Hindular›n takip edebilecekleri dinî bir yol bularak
onun önderi olmak; böylece her bak›mdan eflit bir duruma getirilmifl olan
Müslüman ve Hindular›n birbirleriyle kaynaflmalar› gerekti¤ini anlatmak.
4. Dini temellere dayanan, dolay›s›yla türlü din mensuplar› için baflka baflka
olan kanunlar yerine, herkesçe uyulmas› gereken ve böylece dini esaslardan
ayr›lan laik mahiyette kanunlar yapmak.
5. Bütün halk›n birlikte kutlayaca¤› bayramlar yapmak ve türlü takvimleri bir-
lefltirmek.
‹flte bu konular üzerinde karfl›l›kl› fikir al›fl-veriflinde bulunmak üzere Ekber,
ibadet-hane toplant›lar› bafllatm›flt›r. Bu arada gerekti¤i zaman ak›l hilelerine bafl-
vurmakta hünerli olan baz› nüfuzlu uleman›n otoritesini k›rmak, gene bu maksat-
164 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
ber’in kafas›nda her dinde bir tak›m iyi prensipler oldu¤u ve kâmil insanlar bulu-
nabilece¤i fikri yer etmifltir. Buna karfl›l›k bütün bu olanlar›n Ekber üzerinde tesi-
rini Ebulfazl Allâmî flu flekilde anlatmaktad›r: ona göre, bu toplant›larda “ak›l yük-
seltilmifl, ulema-i taassub ve fukahay› taklîd’in iflleri zorlaflm›flt›r. Zira onlar, iflittik-
lerini nakil ile yetinmekte ve kendilerini büyük bilgin saymakta idiler”. Ebulfazl’›n
di¤er sözlerinden, Ekber’in türlü dinlerin bir sentezini yapmak hususundaki dü-
flüncesini de anlamaktay›z. Ekber’e göre “adam odur ki araflt›rma yolunda insaf›
kendine k›lavuz edinir, her güruhtan akl›n kabul edece¤i fleyleri al›r. Böylece bel-
ki de anahtar› kaybolmufl olan kilit aç›labilir”.
N N
çekiflti¤inizde, bu konuda, Allah’›n kitab›na ve peygamberin SIRA S‹ZDE baflvuru-
sünnetine SIRA S‹ZDE
nuz...” mealindeki ayeti (Nisa suresi, 59); “Kim ki, emir sözünü dinlerse, Allah’›n
sözünü dinlemifl olur; kim ki emir’e karfl› asi olursa, Allah’a karfl› asi olur” fleklin-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
deki hadisi ve di¤er delilleri inceledik ve flu kanaate vard›k: Allah’›n gözünde “Sul-
tan-› âdil” mertebesi, “müctehid” mertebesinden daha üstündür. Bu bak›mdan
Ebulfeth Celâluddin Muhammed Ekber, en adil, en hâkim, Allah’tan K ‹ T AenP çok korkan K ‹ T A P
bir padiflaht›r. E¤er ileride müctehidlerin, birbirine uymayan düflünceler ileri sür-
dükleri bir dini mesele ortaya ç›kar ve padiflah, milletin menfaati ve siyasi baz› ge-
rekler bak›m›ndan bu düflüncelerden birini seçer ve bu yolla bir emir ç›kar›rsa biz,
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
bunun, bizleri ve bütün milleti ba¤lad›¤›n› kabul ediyoruz. E¤er padiflah, yeni bir
emir ç›karmay› gerekli bulursa bizim ve milletin ona uymam›z bir borçtur. Yeter ki
bu emir Kur’an’›n bir ayetine uygun olmakla kalmas›n, ayn› zamanda millet için de
gerçekten faydal› olsun.” ‹NTERNET ‹NTERNET
Bu fetva metni Ekber’e fieyh Mübarek’in ek yaz›s› ile sunulmufltur. ‹mzalayan-
lar aras›nda Mahdumülkülk de bulunmaktad›r. Bu belge, bafll›ca dini konularda
uleman›n anlaflamad›¤›n› a盤a vuran ibadet-hane tart›flmalar›n›n ‹slam dini bak›-
m›ndan bir sonucu say›labilir. Böylece Ekber, Hindistan Müslümanlar›n›n dini ön-
deri olmufltur.
Ebulfazl’a göre Ekber, birçok mezheplerin görüfllerinden hangisini seçerse, uy-
gun olan› odur. ‹nsanlar, onu kabul etmekle Allah’›n r›zas›n› kazan›rlar. Bu fetva-
ya ra¤men Badâunî’ye göre Ekber, bundan sonra “lâ-ilâhe illallah, Ekberu vekilul-
lah” gibi sözler ç›kart›rsa da, bunun d›flar›da kötü tesir b›rakmas›ndan çekinilerek,
yaln›zca Harem’e hasredilir.
iki bilgin rahibin gönderilmesini istemifltir. Bu davet üzerine gelen tercümanla bir-
likte gönderilen iki Cizvit misyoneri, H›ristiyanl›¤›n mahiyetini aç›klar, bu arada ‹s-
lam’a ve O’nun peygamberine hücum ederler. Mollalarla yapt›klar› tart›flmalar o
kadar k›z›fl›r ki birbirlerine kimin dininin “Hak Dini” oldu¤unu göstermek üzere
kendilerini atefle atmay› dahi teklif ederler. Anlafl›ld›¤› kadar›yla Ekber, Hristiyan-
l›¤a karfl› büyük bir ilgi göstermifl, ancak o dine girmeyi düflünmemifltir. Bir gün
Hristiyan misyonerlerinin saray içinde kilise haline getirdikleri bir odaya girer ve
orada bulunan Meryem Ana resmini Müslüman, Hindu ve Hristiyan usullerine uy-
gun bir flekilde selamlar ve flöyle der: “Allah, bütün uluslar›n sayg›lar›n› hak etti¤i
için onu üç flekilde selamlad›m.” Bundan sonra da Hristiyanl›¤›n iyi bir din oldu-
¤unu ancak Allah’›n bir o¤lu olabilece¤ini anlayamad›¤›n› ifade eder.
Ekber’in bu çal›flmalar› yüzünden baz› dedikodular ortaya ç›km›flt›r. Bu konu-
da Ekber’in çal›flmalar›n› genellikle desteklemifl olan Ebulfazl’›n ifadelerine göre
“baz›lar› onun peygamberlik iddias›nda bulundu¤unu söylemifllerdir: bu zanna yol
açan sebep, onun yeni kanunlar yapmas›, eskilerin sözlerindeki tezatlar› meydana
ç›karmas›d›r”. Yine Ebulfazl’a göre “baz›lar› onu ‹slam aleyhinde göstermifllerdir.
Bu husustaki delilleri, herkesi iyi bir flekilde kabul etmesi, bütün dinlere mensup
bilginlerle görüflerek gerçe¤i aramas›, cahillerin iddialar›n› incelemeden kabul et-
memesidir. Hâlbuki Ekber, peygamber ve ailesine o zamana kadar hiçbir hüküm-
dar taraf›ndan gösterilmemifl sayg›y› göstermifltir”. “Ekber’in fiii oldu¤unu söyle-
yenler de olmufltur. Bunun sebebi Sünni ve fiiileri münakafla ettirmesi, uygun gör-
dü¤ü görüflü, seçmesidir. Nihayet Ekber’in Brahma dinine girdi¤ini söyleyenler ol-
mufltur. Bunun sebebi ise, Ekber’in Hindu hâkimleri dinlemesi, memleket masla-
hat› icab› onlar›n mevkiini yükseltmesi ve onlara iyi muamele etmesidir. Hâlbuki
Ekber, sadece insaf› fazla bir insand›. Her din veya mezhepte iyi bir taraf buluna-
bilece¤ini kabul eder, bu iyi taraf›n, karfl› bir din veya mezhep taraf›ndan perde-
lenmesine müsaade etmezdi.”
Bu aç›klamalar gösteriyor ki, Ekber, Müslüman ve Hindular aras›nda türlü ba-
k›mlardan bir eflitlik sa¤lamak istiyordu. Böylece Hindu ço¤unlu¤a da güvenle da-
yanabilme imkânlar›n› elde etmifl olacakt›. Bu sebeple türlü din ve mezheplerden
bilhassa ‹slamiyet ve Brahmanizm’den baz› kaideleri bir araya toplam›fl ve buna
“Tevhid-i ‹lahi” veya “Din-i ‹lahi” ad›n› vermifltir. Buna göre mutlak kudret sahibi
bir Allah vard›r. Günefl dünyan›n velinimetidir. Ancak o, “Din-i ‹lahi”ye girmek ko-
nusunda kimseye herhangi bir zorlamada bulunmam›flt›r. Badâunî’ye göre, sadece
bu kaideleri benimseyenleri mükâfatland›rm›flt›r.
Cihangir’in efli Nur Cihan, Hindistan’a göç etmifl ve devaml› devlet hizmetinde
bulunmufl yetenekli bir kifli olan Mirza G›yas Bey’in k›z› idi. Cihangir nefes darl›¤› ile
u¤rafl›rken Nur Cihan ona daha da ba¤land› ve babas›n›n yard›m›n› gördü. Nur Ci-
han’›n erkek kardefli de tahsili yüksek, iyi bir idareci ve maliye uzman› olan Asaf
Han’d›. Cihangir’e yard›m eden bu yetenekli aile içinden o¤ul fiah Cihan da yetifle-
cekti. Tahta varis olarak gösterilen fiah Cihan ayn› zamanda Asaf Han’›n damad›yd›.
1612’de Bengal’de bir Afgan ayaklanmas› patlak verdi ama bast›r›ld›. Ayn› flekilde
Mevar’da ç›kan isyan da bast›r›lm›flt› ve ard›ndan fiehzade Hürrem (fiah Cihan) bu-
raya atand›. 1616 y›l›nda Cihangir, Sir Thomas Roe’yu kabul etti, zira ‹ngilizler Mo-
¤ollardan bir tak›m imtiyazlar elde etmeye çal›flmaktayd›lar. Cihangir’den bir taviz el-
de edemeyen ‹ngilizler, Dekkan umumi valisi olan Hürrem’den ticarete devam etme
izni almay› baflard›lar. Ancak Dekkan’daki durum, Habefli komutan Melik Anber’in
Ahmednagar’da güçlenmesi yüzünden kötüye gitti. Melik Anber’in gerilla yöntemiy-
le savafl bafllatmas› ve toprak kazanmas› merkezi harekete geçirdi ve komuta flehza-
de Hürrem’e verilerek karfl› atak bafllat›ld›. Hürrem baflar›l› oldu ve isyan bast›r›ld›.
Babas›n› ziyaret etti¤inde de kendisine fiah Cihan unvan› verildi. Cihangir, rakibi ve
üvey kardefli karfl›s›nda güçlü bir mevki elde etmiflti. Ancak Kandehar’a sald›ran
‹ranl›lara karfl› sefere ç›kmas› istendi¤inde, bunu Cihangir’in efli Nur Cihan’›n f›rsata
çevirece¤inden endifle ederek emre uymad› ve yorucu bir seferle ma¤lup olduktan
sonra Balagat valili¤ine tayin edilmek suretiyle tenzil-i rütbe yap›ld›.
Onun Osmanl›-Babürlü iliflkileri hakk›ndaki bafll›ca intiba›n›n ise, sadece Ti-
mur’un Y›ld›r›m Beyazid üzerine kazanm›fl oldu¤u zaferlerin an›lar› olsa gerektir.
Ancak, 1607’de kendisinin Osmanl› elçisi oldu¤unu iddia eden ve bilinmeyen bir
yaz› ile yaz›lm›fl, belki de Uygur yaz›s› ile bir mektup getiren Orta Asyal› Âpâm Hâ-
c› adl› bir maceraperestin, Cihangir’in saray›na geldi¤ini görüyoruz. Ancak bu za-
t›n halleri dikkati çekmifl ve kendisi bir doland›r›c› ilan edilmifltir. Bundan seneler-
ce sonrad›r ki, Cihangir’in kendisi, ‹ran yoluyla ve I. Abbas’a hizmetlerini sunduk-
tan sonra mücevherler sat›n almak üzere ‹stanbul’a Muhabbet Hüseyin Çelebi ad-
l› zat› göndermifltir. Ancak bu zat, Osmanl› saray›na kabul edilmemifltir. Bu vesile
ile belirtmek gerekir ki, Cihangir’in hükümdarl›¤›n›n ilk y›llar›ndan itibaren d›fl po-
litikas›, ‹ran fiah’› I. Abbas ile çok s›k› bir dostluk esas›na dayanm›flt›r. Bu dostluk-
ta güzel kar›s› Nur Cihangir’in akrabalar›n›n, sarayda bulunan baz› ‹ranl›lar›n ve Ci-
hangir’in o s›ralarda ‹ran kültürünün inceliklerine düflkünlü¤ünün tesiri olmufltur.
Her iki hükümdar da, karfl›l›kl› elçilik heyetlerini göndermifller, birbirlerine pahal›
ve k›ymetli hediyeler takdim etmifllerdir. I. Abbas “biraderi” addetti¤i Cihangir’in
kâsesinden flarap içmek istemifl, Cihangir de saray ressam› Hindu Bishan Dâs’›,
‹ran fiah›’n›n resmini yapmak üzere ‹ran’a göndermifltir. 1616’da I. Abbas, Osman-
l›lara karfl› yapt›¤› harp için para yard›m› istemek üzere bir elçilik heyeti gönder-
mifltir. 1617’de I. Abbas, Osmanl›lara yenilmifl, bu yenilgi yüzünden duydu¤u ruhî
sars›nt› s›ras›nda Babürlerin idaresindeki Kandahar’› iflgal etmek suretiyle teselli
bulmaya çal›flm›flt›r. Ancak bu hareketi, çok yak›n dostu olan Cihangir üzerinde bir
flok tesiri yapm›fl ve bundan sonra Cihangir, ‹ran’a karfl› Özbekler ve Osmanl›larla
anlaflma yoluna gitmifltir. Bu sebeple Cihangir, zaman›n Osmanl› hükümdar› IV.
Murad’a yaklaflm›fl, IV. Murad, Cihangir’e yazd›¤› mektupta, O’nun Özbeklere yar-
d›m etmesini, kendisinin de ‹ran üzerine yürüyece¤ini bildirmifltir. Bu mektup bir
Osmanl› sultan›ndan bir Babürlü hükümdar›na yaz›lm›fl ilk mektup olarak bildiril-
mektedir. Fakat ad› geçen bu üç devlet aras›nda ittifak yap›lmas› sadece bir fikir
olarak kalm›flt›r. Burada bir Özbek generalinin Babürlüler idaresindeki Kâbil eya-
letini istilaya kalkmas›n›n rolü vard›r.
168 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
H‹ND‹STAN’DA NAKfi‹BEND‹L‹K
Cihangir devrinde, Ekber döneminde görülen dini faaliyetlerin bir reaksiyonu
olarak yeni bir dini hareketin ortaya ç›kt›¤› görülmektedir. Bu yeni hareket, te-
mel fikirlerini o s›rada Hindistan’a yay›lm›fl bulunan bir Ehl-i sünnet tarikat›ndan,
Nakflibendilik’den almaktad›r. Bilindi¤i üzere Nakflibendilik, ad›n› bu tarikat›n
ilk fleyhi Bahaüddin Muhammet b. Muhammet el-Buhari Nakflibend (1311-
1389)’den almaktad›r.
Hindistan’da, Ebulfazl’›n ölümünden sonra kuvvetli bir flekilde eEhl-i sünnet’e
inanmakta olan bir zümre, memleket idaresinde tesirini hissettirmeye bafllam›flt›r.
Mirza Aziz Koka, fieyh Ferit ve Lahor valisi K›l›ç Kan, Bâki Billâh’›n tesiri alt›nda
kalm›fllard›r. Bunlar aras›nda özellikle fieyh Ferit’in Sünni ‹slamiyet’e ba¤l›l›¤› dik-
kati çekiyordu. Fakat bu Nakflibendilik hareketi, Bâki Billah’›n seçkin bir ö¤renci-
si olan fieyh Ahmet Sirhindî’nin flahs›nda tam bir temsilcisini buldu.
Di¤er taraftan Sirhindî, ‹slam’›n iki bin y›l›ndaki Müceddidi olarak baflar›l› gö-
rülmektedir. Daha önceki mehdilik hareketleri, zihinleri bu istikamette h›zland›r-
m›fl bulunuyordu. Sirhindî, ‹slam’›n ikinci bin y›l›n› bir gerileme devri de¤il, Rö-
nesans devri olarak kabul ediyordu. Tasavvuf konusunda kutb anlay›fl›n› kayyum
anlay›fl› fleklinde gelifltirmifltir. Daha sonra taraftarlar›, kendisini ibadet edenlerin
arzular›n›, onlar›n ibadet fleklini tayin ve idare eden vas›flara sahip bir velî; ibadet
edenlerle, ibadet edilenler aras›nda bir arac›, bir mutavass›t olarak kabul etmifller-
dir. Kendisinin kayyum oldu¤unu iddia etmesine ra¤men, daha sonraki devirler-
de yaflam›fl olan taraftarlar›, O’nu o flekilde kabul etmifller ve kendisinden sonra-
ki iki halefi de bu unvan› alm›fllard›r. Ancak bu hâl, kayyumlu¤un bir taraftan
peygamberlikle ilgisinin bulunmas› bak›m›ndan Sünni ulemaya bir sap›kl›k olarak
görülmüfltür.
fieyh Ahmet Sirhindî, daha sonra uysal bir ruh hâleti içinde hapishaneden ç›k-
t›ktan sonra Cihangir taraf›ndan, her gün biraz daha artan bir hürmet görmüfltür.
Sirhindî de, Cihangir’in ordusunu ve gücünü art›rmas›n›, “dini hukuk k›l›çlar›n göl-
gesinde baflar› kazanabilir” fleklinde yorumlam›flt›r. Sirhindî’nin do¤rudan do¤ruya
ya da dolayl› olarak Cihangir’in üzerinde tesiri olup olmad›¤›n› tahmin etmek güç-
tür. Fakat flunu kesin olarak söyleyebiliriz ki Cihangir’in putperestlik temayülleri
mevcut de¤ildi. Cihangir’in kendi otobiyografisinden de anlafl›labilece¤i üzere, O,
Müslüman velilere son derece sayg› beslemekteydi. Bu bak›mdan Sirhindî’nin im-
paratoru, dini inançlar› bak›m›ndan memnuniyet verici bir konumda idi. Ancak, O,
Müslümanlar›n kaderi ile tahrip edilen camilerle ilgilenmekte, merkezi otoritenin
tesirinden uzak bölgelerde Hindular taraf›ndan ibadet hürriyetinde yap›lan müca-
deleden bahsetmektedir. Ona göre hükümdar, k›l›c›n ve dinin ayakta durmas›n› te-
min etmektedir. Onun devlet ile olan mücadelesi kalbin beden ile olan ilgisi gibi-
dir. ‹slam’›n emirlerinin yürütülmesi için devletin ileri gelenlerinin ona do¤ru tav-
siyelerde bulunmas› laz›md›r.
‹slam’›n kendi bünyesi içinde Sirhindî’nin bafll›ca ilgisi; dini hukuk, fleriat ile
mutasavv›flar›n tasavvufi ö¤retileri, tarikatlar aras›ndaki a盤› kapatmak di¤er bir
deyiflle bunlar› bir sentez hâlinde birlefltirme meselesi üzerinde toplan›yordu. Ona
göre din, tasavvufi tecrübe ile tam manas›yla bir uyumluluk hâlinde bulunmal›yd›.
Aksi takdirde bu sap›kl›kla veya flahsi yan›lmalarla lekelenmifl olurdu.
fieyh Ahmet Sirhindî’nin rafizi sûfizm’e olan itimats›zl›¤›, O’nun, Hinduizm ve
‹slam’›n bat›ni tecrübesine mahsus panteistik veya monistik anlay›fllar›na karfl› olan
hassasiyettir. Onun görüflüne göre halk seviyesinde Kebir’in daha yüksek, aristok-
ratik bir seviyede Ekber’in yapt›¤› bu türlü z›t fikirleri birlefltirme teflebbüsleri, Hin-
distan’da ‹slam’›n çözülmesi ve tedrici bir flekilde Hinduizm içinde erimesi sonu-
cunu verecektir. Bu sebeple ‹slam’›n mistik tecrübesini, dini tecrübesinin s›k› hu-
dutlar› içinde ele almaktad›r. Bu dini-mistik kompleksten sap›kl›kla ilgili unsurlar›
atmak kolay olacakt›r. Yarat›c› ve yarat›lan› birbirinin ayn› saymak yanl›flt›r. Yara-
t›c› ve yarat›lan ayn› fley olamaz. Rana ve Krishna do¤madan önce, kimse bu isim-
lerle bir Allah’tan bahsetmemifltir.
Sirhindî, ilahi lütfun, Hindistan’› Peygambersiz b›rakmam›fl olaca¤›na inand›¤›n-
dan, muhtemelen onlar›n gelip gitti¤ini ifade etmektedir. Onun anlad›¤› flekli ile
Hinduizm tezatlar içinde de¤il, fakat ‹slam’›n düflman›d›r. Bu sebeple O, Müslü-
manlar›n putperest adetlerini b›rakmalar› hususunda ›srar etmifltir.
Sirhindî, ‹bnü’l-Arabi’nin vahdet-i vücut doktrininin ve onun Hintli ve Türk
flerhçilerinin statik olmas›na karfl›l›k, bu vahdet-i fluhud doktrinin dinamik oldu¤u-
nu iddia etmifltir. Bu doktrinin esas prensibi “Allah’›n her fley olmas›” de¤il, “Al-
170 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
lah’›n yol gösterici”, rehber”, “Hâdi” olmas›d›r. ‹nsan ve Allah aras›nda olan tasav-
vufi irtibat, aflk fleklindedir, yoksa vasl bahis konusu de¤ildir. Mahlûk (yarat›k) ulû-
hiyetin, sonsuz derece bir tezahürü de¤ildir. Yarat›c› yarat›k münasebeti konusun-
da biri di¤eri ile ele al›n›r. Bu bak›mdan “ene’l-Hak” demek yanl›flt›r. Allah’›n sev-
gisinin tasavvufi feryad›, “ene abduhu” = “ben O’nun kuluyum” fleklinde olmal›d›r.
Böylece ‹bnü’l-Arabi’nin hem rasyonalist prensipler, hem de tamam›yla Ehl-i
sünnet görüflü bak›m›ndan tenkidi yap›lm›flt›r. Hint’te geliflen tasavvuf anlay›fl› için-
de daha önce böyle bir hâl çaresi görülmedi¤i gibi, Hindistan’da tasavvuf, ‹slam di-
ni esaslar›na hiç bir zaman bu derece yak›nlaflmam›flt›. Bu bak›mdan fieyh Ahmet
Sirhindî’nin bu vahdet-i fluhud doktrininin, Hindistan’a gelmifl olan ‹slami anlay›fllar
üzerinde devrimci bir tesir yapmas›na hayret etmemek laz›md›r. Böylece bütün di-
ni anlay›fllar, belli bir yolda kanalize edilmifl; Sünni telakkiler, dini hukuk ile tasav-
vufi tecrübeler aras›ndaki gerginlikler yumuflam›fl, bu yeni sentez sayesinde, ulema
ile mutasavv›flar aras›ndaki uyuflmazl›klar›n halli mümkün olmufltur. Sirhindî’nin
Hindistan d›fl›ndaki Müslümanlar üzerinde tesirleri olmufl; bu tesirler, en çok Orta
Asya ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun do¤u eyaletlerinde hissedilmifltir.
Böylece Sirhindî, ‹slam’›n ikinci bin y›l›n›n müceddidi, “müceddid-i Elf-i Sâni”
kabul edilmifltir. Gerçekten onun yaz›lar› ve tesiri, Hindistan’da ‹slamiyet’in, bir ta-
k›m farkl› cereyanlar hâlinde çözülmesini önlemifl ve dinin d›fla ve içe ait hayati-
yetini temin ederek kuvvetlendirmifltir. Bu husus onun özellikle ‹slam’›n dini-ta-
savvufi düflüncesine yapt›¤› önemli bir hizmettir. Fakat di¤er taraftan özellikle ak›l-
c›lara karfl› olan bu hâl, Hindistan’da geliflmifl olan ‹slami anlay›flta bu gün bile gö-
rülen kat›l›k ve muhafazakârl›¤›n da bafll›ca sebebi olmufltur. Bu gün Hind-Pakis-
tan yar›madas›nda görülen tecridci, kendi kendine yeter, muhafazakâr, yenilik ih-
AGRA: Agra, 1501 y›l›nda tiyac›n› hissetmeyen ve her türlü yenili¤e karfl› son derece itimats›z olan, tart›flma-
Lodi krall›¤›n›n baflflehri
olmufl, ancak k›sa süre y› nazari olarak kabul eden ancak onu fiiliyata götürmekten korkan ve nihayet di-
sonra Babürlülerin eline ¤er kültürlerle olan temaslar›nda daima dar bir görüflü benimsedi¤i belli olan ‹sla-
geçmifltir. Agra’da Babür
fiah ve Hümayûn fiah mi anlay›fl öncüsü de fieyh Ahmet Sirhindî olmufltur. Daha sonra yetiflmifl olan Sey-
dönemlerinde erken Babürlü yit Ahmet Han, ‹kbal ve Ebu’l-Kelâm Azad, dini ve siyasi görüfllerinde büyük fark-
tarz mimari örnekleri ilk kez
görülmeye baflland›. Agra, lar olmas›na ra¤men, hepsi de Sirhindî’nin tesiri alt›nda kalm›fllard›r.
Ekber fiah zaman›nda
görkemli eserlerle yükseldi.
Bunda flehrin hemen
fiAH C‹HAN DEVR‹ (1628-1659)
yak›n›ndaki Fetihpur Cihangirin, Hürrem ve fiehriyar adl› iki o¤lu vard›r. Hürrem, iyi bir komutan ve ba-
Sikri’nin baflkent olmas› da flar›l› ifller görmüfl bir insan idi. Ancak, babas›na karfl› ayaklanm›fl oldu¤u için Dek-
etkili olmufltur. ‹mparator
fiah Cihan, kendi döneminde kan’e sürülmüfltür. Zay›f bir flahsiyeti olan genç fiehriyar da, o s›rada Lahor’da bu-
Agra’da önemli mimari lunuyordu. Cihangir öldü¤ü zaman kar›s› Nur Cihan ve kay›n biraderi Asaf Han ya-
eserler meydana getirdi.
Bunlar, Tac Mahal, Agra n›nda idiler. Asaf Han, damad› olan Hürrem’i tahta geçirmek için faaliyetlerde bu-
Kalesi, Cuma Camii ve lunur ve ona karfl› olan bütün tertipleri baflar›s›zl›¤a u¤rat›r. Hürrem gönderdi¤i bir
di¤erleridir. Agra’da sultan
saray› olarak 1638-1648 yaz›da, Asaf Han’›n yapt›klar›n› be¤endi¤ini, ancak kar›fl›kl›klar› önlemek için di-
y›llar› aras›nda infla edilen ¤er tüm flehzadeleri öldürebilece¤ini bildirdi. Hürrem, Cihangir’in hayatta kalan
K›z›l Kale (Red Fort) ya da
Lal Kale de fiah Cihan’›n
o¤ullar›ndan en büyü¤ü ve en kabiliyetlisi idi. Ancak muhalif kanatta Nur Cihan ve
eserlerinden birisidir. o¤lu fiehriyar vard›. Lahor’da kendisini imparator ilan eden fiehriyar kolayca yenil-
1761’de flehir Jat’lar›n eline di. Hürrem ise Gucerat yoluyla Agra’ya ulaflt› ve 1628’de orada fiah Cihan ad›yla
geçti¤i zaman birçok an›t
y›k›lm›fl, bu s›rada Tac imparator ilan edildi.
Mahal bile çok zarar fiah Cihan ilk ifl olarak Mo¤ollara zorluk ç›karan Gülkende ve Bicapur flehirle-
görmüfltü. Bu an›t eserlere
1770’de Maratha’lar ve ri üzerine yürüdü. 1636’da Gülkende bask› alt›na al›nd› ve hutbede ‹ran fiah›n›n
1857’de ‹ngiliz’ler ad›n›n ç›kar›lmas›, fiah Cihan’›n ad›na yer verilmesi, para üzerindeki fiii düsturun
zaman›ndaki fliddetli
çarp›flmalar da zarar kald›r›lmas›, y›ll›k vergi ödenmesi ve Mo¤ol askerlerine yard›m edilmesi kabul
vermifltir. edildi. fiah Cihan ayn› zamanda saltanat›n sonlar›nda 1658’de o¤lu taraf›ndan indi-
8. Ünite - Babürlüler Devleti (1526-1858) 171
kan kargafla üzerine fiah Cihan bölgeye bir sefer düzenledi ve o¤lu Evrengzib Öz-
bekleri yenerek Belh’e hâkim oldu. Ne var ki 1648’de II. fiah Abbas, duruma mü-
dahale etti ve Kandehar’›n tahliyesi ile Belh’in Özbeklere iadesini istedi. Abbas
Kandehar’› ald› ve Babürlülerin Orta Aysa emelleri sona erdi. fiah Cihan, impara-
torluk merkezini Agra’dan Delhi’ye kayd›rmaya karar verdi. Bu çerçevede Tac Ma-
hal’i de Delhi yak›nlar›na infla ettirmeye karar verdi. Bundan sonra önemli bir se-
fer olarak 1655 yaz›nda fiah Cihan’›n o¤lu Dârâ fiükûh’un Kandehar seferi görül-
mektedir. Bu sefer esnas›nda baflar›s›zl›¤a u¤rayan fiah Cihan’›n, yard›m için Os-
manl›lara baflvurdu¤u görülmektedir. 1656 y›l› bafl›nda ‹stanbul’a gelen Kaim Bey
adl› bir elçi vas›tas› ile fiah Cihan, zaman›n Osmanl› padiflah› IV. Mehmet’ten flun-
lar› istemifltir:
1. Kandehar’›n ‹ran’dan geri al›nmas› için yard›m.
2. Mekke’de Hindli hac›lar›n namaz k›lmalar›na mahsus bir yer yap›lmas› için
izin.
3. Tac Mahal’in kubbesinin yap›lmas› için bir mimar gönderilmesi.
Öyle anlafl›lmal›d›r ki Osmanl›lar, yaln›z üçüncü iste¤i yerine getirmifllerdir. Tac
Mahal’i yapanlar aras›nda ad› kubbe yap›c›s› olarak geçen “Rum’dan gelme” ‹sma-
il Efendi’nin bu mimar olmas› ihtimal dâhilindedir.
N N
SIRA S‹ZDE çekmektedir. SIRADârâS‹ZDE ise, daha çok tasavvufa olan ilgisi ve bu konuda eser bile yaz-
m›fl olmas› ile ün kazanm›flt›r. Bu ilgi onu, Hind dinlerini de incelemeye götür-
müfl, bu konuda dedesi Ekber’in yolundan gidece¤i intiba›n› uyand›rm›flt›r. Ev-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
rengzib ise Dârâ’ya karfl› olan psikolojik durumun da tesiriyle tamam›yla aksi bir
yolu tutarak koyu ‹slami bir anlay›fl› benimsemifltir. Böylece ilerde olmas› müm-
K ‹ T A P kün bir tahtK kavgas›n›n,
‹ T A P belirtisi olarak fiah Cihan’›n, Eylül 1657’de a¤›r bir flekil-
de hastaland›¤› ve bu sebeple bir müddet halka görünmedi¤i için, ölmüfl oldu¤u
ve Dârâ fiükûh’un rahat bir flekilde tahta yerleflebilmek için bunu gizli tuttu¤u
TELEV‹ZYON
söylentileri ortaya ç›kar.
TELEV‹ZYON
Hatta daha sonra fiah Cihan’›n iyileflerek halka görünmesi bile, bu söylentileri
ortadan kald›ramaz. Ona benzeyen birinin gösterildi¤i söylenir. Ancak fiah Cihan,
bu iyileflme s›ras›nda Dârâ fiükûh’u veliaht tayin etmifl ve onu tutanlara önemli
‹NTERNET ‹ N T E R N E bafllam›flt›r.
mevkiler vermeye T Hatta Evrengzib’e taraftar olan ‹sa Bey hapsedilmifl-
tir. Bunun üzerine önce bir iki fiehzade, daha sonra da Evrengzib harekete geçer-
ler. Bu s›rada üç flehzadenin birlikte hareket etti¤i ancak baflbu¤lu¤un Evreng-
zib’de oldu¤u görülmektedir. O¤ullar aras›nda bafl gösteren taht mücadelesi so-
nunda Murad Bahfl, Gucerat’ta kendisini Cihangir ilan ederken, Bengal valisi olan
fiah fiuca baflkent yoluna ç›kt›. Evrengzib ise emrindeki hükümdarl›k kuvvetleri ile
Evrengabad’da idi. Bölgeye gelen Murad’la birlikte Agra’ya yürüdüler. Agra’n›n 15
km kadar kuzeyinde büyük kardefl Dârâ fiükuh’la savaflmak zorunda kalan Ev-
8. Ünite - Babürlüler Devleti (1526-1858) 173
rengzib bu savafl› kazand›; Agra üzerine yürüdü ve flehri ald›. 1658 y›l› içinde Dâ-
râ fiükûh ile olan çarp›flmalarda, Dârâ fiükûh yenilmifl ve kaçm›flt›r. fiah Cihan or-
dusuz kalm›fl; Evrengzib, Agra’y› alarak hükümdar olmufl ve babas› fiah Cihan’› da
1666 y›l›nda ölünceye kadar Agra saray›nda bir mahpus gibi muhafaza etmifltir. Ev-
rengzib, Alemgir unvan› ile 1658’de tahta ç›kt›. Böylece sona ermifl olan fiah Cihan
devri Babürlü imparatorlu¤unun en parlak devirlerinden birisidir. Bu devirde bil-
hassa bay›nd›rl›k ifllerine önem verildi¤i, sulama tesisleri kuruldu¤u görülmektedir.
Bu devirde yap›lan mimari abidelerinin güzelli¤i, sanat de¤eri dikkati çekmektedir.
fiah Cihan’›n 1631 y›l›nda ölen kar›s› Mümtaz Mahal için yapt›rd›¤› Tac Mahal adl›
türbe en meflhurudur ki daha sonra fiah Cihan’›n kendisi de oraya gömülmüfltür.
Tac Mahal, Babürlülerin Hindistan’da yapt›rd›¤› dünyaca ünlü Türk-‹slam mimarl›-
¤›n›n flaheserleri aras›nda yer al›r. Bu s›rada geliflen mimari üslup ise tüm Orta As-
ya’y› etkilemifltir.
mun aleyhine geliflti¤ini fark eden Cihandar fiah Delhi’ye s›¤›nd›ysa da burada ele
geçirildi. Ferruhsiyer 10 Ocak 1713’te Babürlü taht›na oturdu ancak kendisine bu
makam› sa¤layan Bare Seyyidleri ile aras› aç›ld›. Bengal’de ve dolay›s› ile Kalkü-
ta’da nüfuz kazanm›fl olan ‹ngilizler, f›rsattan istifade ederek Ferruhsiyer’den güm-
rük muafiyetini içeren bir izinname ald›lar. Ondan sonra s›ras›yla fiemseddin Refi-
üdderecat ve Refiüddevle II. fiah Cihan 1719 y›l›nda Babürlü taht›na ç›kt›lar. Sey-
yidler ve baz› Hind ileri gelenleri hükümdar›n zay›fl›¤›ndan istifade ederek düzeni
ve adaleti bozucu baz› menfaatler sa¤lad›lar. II. fiah Cihan da selefinden farkl› de-
¤ildi ve Seyyidlere boyun e¤erek onlar›n istedikleri flekilde kararlar al›p bu eksen-
de hareket etti. Maiyetiyle Agra’ya giderken Fetihpur Sikri yak›nlar›nda Eylül 1717
tarihinde öldü. Bu arada Malva sûbedar› Nikûsiyer, Ç›n K›l›ç Han’a güvenerek hü-
kümdarl›¤›n› ilan etmiflti. Ancak Ç›n K›l›ç Han ve ona tabi olanlar Nikûsiyer’i yal-
n›z b›rakt›lar. Ali ve Seyyid Hüseyin Hanlar Nikûsiyer’i Agra’da muhasara alt›na al-
d›ktan sonra esir ederek Delhi’ye sürgüne yollad›lar.
Babürlülerin son güçlü hükümdar› Nâs›rüddin Muhammed’dir. Ruflen-ahter la-
kab›n› tafl›yan Nâs›rüddin Muhammed 29 Eylül 1719’da tahta ç›kt› ve Seyyidlerin
de yard›m›yla iktidar›n› sa¤lamlaflt›rarak otuz y›la yak›n saltanat sürdü. Afganistan
ve ‹ran’da Afflarlar› güçlendiren ve onlara parlak bir devir yaflatan Türkmen reisi
Nadir fiah, Kandehar meselesi yüzünden Babürlüler’le anlaflmazl›¤a düfltü. Gal-
zaylar’›n Hindistan’a s›¤›nmas› üzerine Nadir fiah, Nâs›rüddin Muhammed’e mek-
tup yazd›. Fakat Nadir fiah’›n gün geçtikçe artan gücünü göremeyen Babürlü hü-
kümdar› Afflarlar’›n ricas›n› cevaps›z b›rakt›. Nadir fiah da bu sebeple 1738’de Ka-
bil’i, 1739’da da Delhi’yi iflgal edip ülkeyi ya¤malad›. Kuzey Hindistan’›n zengin-
likleri ‹ran’a götürüldü. Nâs›rüddin Muhammed, Nadir fiah’›n Hindistan’dan ayr›l-
mas›ndan sonra içeride emniyeti sa¤lamaya çal›flt›. 1747’de Nadir fiah’›n öldürül-
dü¤ü haberi Delhi saray›na ulaflt›. Afflar ordusundaki Afganlar Abdâlî kabilesin-
den Ahmed’i kendilerine flah seçtiler. Afganl›lar tekrar Hindistan s›n›rlar›n› kolay-
l›kla aflarak kuzey bat›daki Pencab’› ya¤malad›lar. Nâs›rüddin Muhammed son ça-
re olarak o¤lunun idare etti¤i mühim bir Babürlü kuvvetini Ahmed fiah Dürranî
üzerine yollad›. Pencab-Delhi yolu üzerindeki Sirhind’de meydana gelen savaflta
Babürlü kuvvetleri istilac› Abdalîler yenildi. Nâs›rüddin Muhammed, bu savaflta
o¤lunun Afganl›lar taraf›ndan öldürülmesinden k›sa bir süre sonra 16 Nisan
1748’de vefat etti. Delhi’de XIV. yüzy›l›n büyük velisi fieyh Nizameddin Evliya’n›n
türbesi yak›nlar›nda gömüldü. Babürlüler bundan sonra h›zl› bir çöküfl evresine
girdiler. Ülke Mataralar’›n, Pindârîler’in ve hepsinden önemlisi ateflli silahlarla do-
nat›lm›fl ‹ngilizler’in istilas›na u¤rad›. Evrengzib devrinde en genifl s›n›rlar›na ula-
flan Babürlüler büyük kay›plara u¤rayarak h›zla eridiler. Afganl›lar, Sindliler, Pen-
capl›lar, Keflmirliler, Bengalliler ve Güney Hint racalar›, imparatorluktan paylar›-
na düflen topraklar› ald›lar.
Mücahidüddin Ebu Nasr unvan›n› alan Ahmed fiah Bahad›r (1748-1754), anne-
si Udam Bai ve harem a¤as› Cavid Han’›n etkisinde kald›. Afgan Ahmed fiah Dür-
ranî onun zaman›nda Pencap’› istila etmifl ve ya¤malam›flt›. Bu arada ‹skenderâ-
bâd’daki Maratalar da ayaklanm›fllard›. Ahmed fiah Bahad›r’›n yak›n adamlar›ndan
olan Safter Ceng’in 1750’de Maratalar’a kat›lmas›, iflleri büsbütün zorlaflt›rd›. Bu
ayaklanmadan sonra gücünü iyiden iyiye kaybeden Bahad›r tahttan indirildi. Azi-
züddin II. Âlemgir (1754-1760) vezir ‹mâdülmülk Gâziddin’in yard›m›yla nüfuz
sa¤layabildi. Güçlükle toparlayabildi¤i orduyla Pencap’› Dürrânîler’den geri alma
teflebbüsü felaketle sonuçland›. Ocak 1757’de Delhi ikinci defa Afganl›lar’›n eline
geçti. Bu hadiseden sonra vezir Gâziddin bir komplo haz›rlayarak II. Âlemgir’i
176 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
tahttan indirip öldürttü (1760), ve yerine hükümdar›n o¤lu Ali Cevher’i, Celaleddin
fiah Âlem unvan›yla tahta ç›kard›.1760-1806 devresinde iki defa tahta ç›kan fiah
Âlem, Baksar Savafl›’ndan sonra ‹ngilizlerin himayesini kabul etti. Robert Clive,
1767’ye kadar devam edecek olan valilik görevine getirildi. Hükümdar ise ‹ngiliz-
lerden maafl alan bir memur durumuna düflmüfltü. Biderbaht ve Muinüddin II. Ek-
ber de ‹ngilizlerin gölgesinde varl›klar›n› kabul ettirebilmifllerdi. Son Babürlü hü-
kümdar› Sirâceddin II. Bahad›r fiah’t›r. 1837-1858 y›llar› aras›ndaki hükümdarl›¤›
döneminde Babürlülerin eski ihtiflam ve büyüklüklerinden hiçbir eser kalmam›flt›.
II. Bahad›r fiah 1857’de Delhi’de patlak veren bir ayaklanmaya zoraki bir flekilde
önayak oldu¤u gerekçesiyle ‹ngilizler taraf›ndan sert bir fleklide cezaland›r›ld›.
Aral›k 1858’de Birmanya’ya, Rangun’a sürüldü ve 6 Kas›m 1862’de orada öldü. II.
Bahad›r silik bir flahsiyet olmas›na karfl›n, flairli¤i, musiki bilgisi ve hattatl›¤›yla Ba-
bürlüler’in son temsilcisidir.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
fl› ve ordular›n kumandan› idi ve iktidar› fleriatla s›n›rl›yd›. Mo¤ol ‹mparatorlu-
¤u’nda Ekber’in iktidar›n›n sonlar›na do¤ru Sünnilik toparlanm›fl ve devletin önem-
li bir dini siyaseti haline gelmiflti. Bu toparlanma ayn› zamanda iktidar› eline geçi-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
renlerin dayanmas› gereken bir güç haline gelmifl ve taçlanm›flt›.
Mo¤ol hükümdarlar› gerçek manada otoritenin tek sahibi idiler. Hükümdardan
K ‹ T A P
sonra vekil-i saltanat gelirdi ve görünüfle bak›l›rsa tüm idari ve sivil meselelerde
K ‹ T A P
hükümdar›n vekili, hükümdar ad›na idarenin bafl› idi. Vezir yahut divan mâli ida-
renin bafl›yd› ve iki yard›mc›s› bulunurdu. Divan-› halise ve divan-› ten. Ordunun
TELEV‹ZYON
teflkilatlanmas›ndan
TELEV‹ZYON
ve organizasyonundan sorumlu mir bahfli idi. Eyaletlerden
gelen istihbarat› de¤erlendiren ve gerekli olanlar› hükümdara ileten de oydu.
Kendisinin dörde kadar ç›kan yard›mc›s› vard›. Sadrü’s-südur dini ifllerden, vak›f-
lardan ve sanat erbab›ndan sorumlu idi. Ayn› zamanda o kadü’l-kudat görevini
‹NTERNET ‹NTERNET
de yürütmekteydi.
Kamu hizmetleri, mansabdâri ad› verilen birleflik bir sistem alt›nda düzenlen-
miflti. Mir memurun rütbesi, onun mans›b›n› belirleyen karmafl›k bir kadro yap›s›
içinde, onluk, binlik, befl binlik kiflilere göre sorumluluk ve yetkisi belirlenmifl
mans›p kadrolar› ihdas edilmiflti. Bu sistem, hiyerarflide hükümdara rahatça hare-
ket etme imkân› sa¤lad›. Rütbe ve mans›p almak uzun bir prosedür gerektirmek-
teydi ve yetki tamamen hükümdardayd›.
Devletin bafll›ca gelir kayna¤› tar›m ürünlerinden al›nan vergilerdi. Gümrük ge-
liri önemsizdi ve cizyenin de önemi yoktu. Mo¤ollar zirai yönetimi bilim, tecrübe
ve ihsan üzerine oturmufltu. fiir Han zaman›nda yap›lan ›slahatlarla tar›msal politi-
kalar pragmatik bir esasa oturmufltu. Sistemin esas› ekilen arazinin ölçümü ve
mahsulün taksim tarifeleri üzerine dayanmaktayd›. Topraklar iyi, orta ve zay›f ola-
rak üç s›n›fa ayr›lm›flt›. Bu üç s›n›ftan muayyen ölçüde al›nan ortalama mahsul ay-
8. Ünite - Babürlüler Devleti (1526-1858) 177
sonsuz merak ve tecessüsü, onu, Jagannâs Misrâ ve Bâbâlâh Vairagi gibi Hindu
mistikleri ile de dostluklar kurmaya sevk etmiflti.
Dârâ fiükûh hayat›n›n 1650-1655 y›llar› aras›nda rastlayan devresinde, daha zi-
yade Hindu eserlerinin tercümesi, aç›klamas› ve ‹slami tasavvufla, Hindu mistisiz-
mi aras›nda bir ayniyet bulunup bulunmad›¤› konular› ile meflgul olmufltur. Onun
yaz› hayat› bak›m›ndan yarat›c›l›¤›n›n da ortaya konmufl oldu¤u bu devrede o, Yo-
ga Vasista’n›n Farsçaya yeni bir tercümesini yapm›flt›. 1653-55 y›llar›nda Dârâ fiü-
kûh, Farsçaya Bhagavad Gita’y› da çevirmifltir. Bu tercümesine baz› Hindular›n
yard›m etti¤i anlafl›lmaktad›r. Fakat onun üzerine en çok konuflulan tercümesi S›rr›
Ekber’dir. Bu eser, Upaniflad’›n Farsçaya yap›lm›fl bir tercümesi olup, Sankaâ-câr-
ya’n›n flerhi sadakatla takip edilmifltir.
S›rr-› Ekber tercümesinin giriflinde Dârâ fiükûh, onu, Hindu eserlerinin muka-
yeseli bir flekilde tetkikine götüren bir tak›m ruhani sorular›n, 1641 y›l›nda bafl-
lad›¤›n› ifade etmektedir. O s›rada Kur’an’da marmûz, sembolik s›rr›, remizli bir
flekilde zikredilmifl olan fleylerin Eski ve Yeni Ahid gibi di¤er kutsal kitaplar›n ›fl›-
¤›nda yorumlamak anlafl›lmas› problemi ile son derece meflgul bulunuyordu.
Kur’an, aç›k bir flekilde, bir peygamber yolu ile veya kutlu yaz›larla (sahifelerle)
ilahi rehberlikten mahrum b›rak›lm›fl memleket bulunmad›¤›n› ifade etti¤ine gö-
re, her fleyin bir tek kaynaktan ç›kt›¤›n› kabul eden (monist) ve tek Allah’›n var-
l›¤›na inanan (monoteist)’la dolu olan Hindu Hindistan’›n, benzer gerçek ilahi
emirlere sahip olmufl bulunmas› düflünülebilir ki bunlar da, Vedalar ve Upani-
fladlar olacakt›. Kur’an’da aç›klanmam›fl olarak kalm›fl mu¤lak hususlara aç›kça
dokunan Upanifladlar, Kur’an’da zikri geçen “kitab-› meknun” olarak kabul edi-
lebilir (Kur’an, VI, 77-79). Dârâ fiükûh, kendi görüfllerini, iflaret edilen bir hipo-
tez üzerine dayand›r›r ve Upanifladlara her türlü monoteist görüfllerin kendi için-
den ç›kt›¤›, nihai bir kaynak olarak bakar. Ona göre Upanifladlar hem orijinal bir
kaynak hem de Kur’an’latamamen uyuflma hâlindedir. Gelifltirmifl oldu¤u bu te-
zin esas›, daha çok mukayeseye dayan›r. Yoksa tarihi bir araflt›rma ve tenkidin
sonucu de¤ildir. Fakat o Kur’an’da bulunan ve anlafl›lmayan baz› hususlar›n
Upanifladlar yolu ile anlafl›labilece¤ini düflünmüfltü. Baz› Brahmilerin yard›m› ile
Upanifladlar› bu maksatla tercüme etti. Ancak k›smen baz› hükümlerin, k›smen
de Hindular›n din konusunda gizlili¤i olan baz› temayüllerinin sonucu olarak o,
Hindu iman›n›n s›rlar›n› pek anlayamam›flt›. Bununla beraber pek çok yazma
nüshalar›n›n mevcut oluflu, tercümesinin hat›r› say›l›r derecede popüler oldu¤u
intibah›n› vermektedir.
Dârâ fiükûh’un Hinduizm ile ‹slam’›n esaslar›n›n ayniyeti hakk›ndaki fikirlerini,
di¤er bir eserinde, Mecma’ül-Bahreyn’de bulmak mümkündür. Bu eser esas itiba-
riyle Sûfî ve Upanifladik kozmoloji -ki kâinat›n mahiyetinden ve kanunlardan fel-
sefe sistemi içinde bahseden ilim demektir- bât›nî inançlar ve ameller aras›nda ol-
du¤u farz edilen, daha çok z›tlar› birlefltirici bir kelime tekni¤i ile ilgilidir. Dârâ fiü-
kûh, sabda kelimesi üzerinde durur; ondan ses ç›kar. Bu sûfîlerin ism-i a’zam gö-
rüflünün kayna¤›d›r. ‹sm-i a’zam anlay›fl› Hindu üçlemesinin yani yaratma, muha-
faza etme ve mahvolma’n›n bütün vas›flar›n› bünyesinde toplam›flt›r. O, mukaye-
se yapmak suretiyle ayn› zamanda flu sonuca var›r. Arapça fethe, zamme ve kesre,
‹sm-i a’zam’dan ç›kan ve Hindular aras›nda görülen akâra, ukâra ve makâra’n›n
ayn›d›r.
Onun, bu tezatlar› birlefltirme tekni¤inde, flah›slar ile ilgili olarak yap›lanlar da-
ha kar›fl›kt›r. Meselâ; Viflnu ile Mikâil, Makadeva ile ‹srâfil, Brahman/Manu ile
Adem/Cebrail ayn›d›rlar. Bütün bunlar, flüphesiz bir tak›m mübala¤alard›r. Fakat
8. Ünite - Babürlüler Devleti (1526-1858) 179
z›tlar› böylece birlefltirme¤e çal›fl›rken, Dârâ fiükûh’un bu iki din üzerinde muka-
yeseli bir flekilde düflünmekte oldu¤u da görülmektedir. ‹slam’›n ruh anlay›fl› ile
Vedânta’daki âtman ve pramâtman anlay›fllar›n›n ayniyeti konusu üzerinde de
duran ve Dârâ Shikoh adl› eseri 1953 y›l›nda Calcutta’da bas›lm›fl olan Bikramajit
Hasrat’in belirtti¤ine göre ‹slami ruh görüflü, Vedanta’n›n görüflünden farkl›d›r. ‹s-
lami görüfl ruhu, bir gerçek olarak ele almaz. Di¤er bir ifade ile söylemek icap
ederse, onun Allah ile irtibat halinde oldu¤una veya Allah ile ayn› oldu¤una inan-
maz ve bunda bulunan nefs (ben), rûh’dan tamam›yla ayr› bir fleydir. Hâlbuki Upa-
nifladlar’da, as›l ö¤reti, âtman’› yegâne gerçek olarak kabul etmektir ve Brah-
man’›n âtman halinde gerçekleflmifl olaca¤› meselesine önem verilmifltir. Ayn› fle-
kilde Dârâ fiükûh’un, Hindû mâyâ (illusion) anlay›fl›yla sûfî aflk anlay›fl›n› ayn› say-
mas› veya Hindu Hiranyagrabha anlay›fl›yla sufîli¤in Ruh-› A’zam (Hakikat-i Mu-
hammediye) anlay›fl›n› k›yaslamas›, zoraki telakki edilebilecek yak›flt›rmalard›r.
Ancak ifade etmemiz lâz›md›r ki, Dârâ fiükûh’un bu z›tlar› birlefltirme teflebbü-
sü Hinduizm istikametinde ‹slamiyet’ten bir uzaklaflma hareketi de¤ildir. Bu asl›n-
da bir inan›fl›n sonucu olarak gösterilen samimi bir gayrettir. Yanl›fl olan, bu iki din
aras›nda müflterek baz› fleyler bulundu¤una inan›lm›fl olmas›d›r. O, bu hareketinin,
Hindular kadar, Müslümanlar taraf›ndan da tasvip görmesini istemifltir. Mecma’ul-
Bahreyn, Samudra Sangam unvan› ile Sanskrit diline de çevrilmifltir. Bugün Müs-
lüman olmayanlar›n görüflüne göre, onun bu birlefltirme teflebbüsünün de¤eri top-
lay›c›l›¤›ndaki serbestlik; bafll›ca zaaf› ise muhteva bak›m›ndan olan bofllu¤u, ilmî
ya da metafizik bir de¤erden yoksun bulunuflu ve tamam›yla nazarî bir karakter sa-
hibi olufludur. Onun Hinduizm’i ele al›fl› ve müflterek bir taraf aramas›, tamam›yla
batinî bir görüfl aç›s›ndan da de¤ildi. ‹fade edildi¤i üzere Bâbâlâl Vairâgî ile çok
çeflitli konularda konuflmalarda bulunmufltur. Hindu mitolojisi, ölü yakma, puta
tapma vb. gibi konular üzerine Bâbâlâl, mistik olmaktan çok, Ortodoks bir görü-
flün ifadesi olan bilgiler vermiflti.
Dârâ fiükûh, Hindu metempsychosis (ruh göçü), tenasüh, ruhun bir vücuttan
di¤erine intikali ve reenkarnasyon, yani insan ya da hayvan fleklinde tecessüm, te-
cessüd nazariyelerinin tesiri alt›nda, hemen hemen Nietzsche’nin tarihin tekerrürü
anlay›fl›na benzer bir anlay›fla inanmaya bafllam›flt›. Onun baz› Kur’an ayetleri ile
ilgili zoraki tefsirlerinin sebebi, bu olsa gerektir. Onun anlay›fl› içinde az da olsa si-
hir ve hurafe de yer alm›fl bulunmaktad›r. Halk›n genel olarak kanaati, Dârâ fiü-
kûh’un muayyen bir dini olmad›¤›, her dini, onun taraftarlar› önünde be¤endi¤i
fleklinde olsa gerek. Ancak gerçek odur ki, kafas› Hinduizm ile son derece meflgul
olmas›na ra¤men, O, daima inanm›fl bir Müslüman olarak kalm›flt›r.
Evrengzib ile Dârâ fiükûh aras›nda olan saltanat mücadelesinin bafl›ndan itiba-
ren Evrengzib, Dârâ fiükûh’a karfl› onun Hindu ilâhiyatç› ve mistikleri ile irtibat ha-
linde bulundu¤unu ifade etmifltir. Hindu asillerinin en kudretlilerinden biri olan
Jaswant Singh birkaç defa taraf de¤ifltirmesine ra¤men, esas itibariyle Dârâ fiü-
kûh’un bir taraftar› idi ve Evrengzib’e karfl› savaflan generallerin ilki say›labilirdi.
Ancak onun Müslüman subaylar›, gizlice Evrengzib ile irtibat halinde idiler. Onla-
r›n, kendisini terk edece¤i korkusu ile o da, yön de¤ifltirdi. Hatta Dârâ fiükûh’un
kaçmas›na imkân verdi¤inden flüphe edilen Jai Singh bile, Evrengzib’e olan sada-
katinden vazgeçmedi.
Evrengzib’in, Dârâ fiükûh hakk›ndaki resmî ithamnamesinde, onun, kendisini
geleneksel sûfîzme vermedi¤i, aksine Hindulara ve onlar›n iman›na döndü¤ü, Hin-
dû yogî ve sanyasî’leri ile dostluklar›n› devam ettirdi¤i, onlar›n kitaplar›n› Tanr› ke-
lâm› kabul etti¤i, onlar› tercüme etti¤i ve üzerinde bir Hindu efsanesine ait bir ifla-
180 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
ret bulunan bir yüzük tafl›d›¤› hususiyle zikredilmifltir. Onun öldürülmesine resmi
sebep olarak, dinden ç›kma yani irtidat gösterilmifltir. Bu konu ile ilgili olarak, o
s›rada genellikle Müslüman kamuoyunun gerçek fikrinin ne oldu¤unu kestirmek
oldukça güçtür. Fakat denebilir ki Delhi halk›, Dârâ fiükûh’un bu talihi sebebiyle
adeta bir flok tesiri alt›nda kalm›fl gibi idi ve onun için matem tutmufllard›. Hindu
münevverlerine, bu hal, bir u¤ursuzluk alâmeti olarak göründü. XVIII. yüzy›l gibi
çok daha sonraki bir devirde bile, Dvija Râm adl› Bengalli bir flairin, onun bu ta-
lihsizli¤ini a¤layarak terennüm etti¤i görülüyordu.
di. Hayat›n›n sonlar›na do¤ru bu tür spekülasyonlardan uzak durdu. Cihangir za-
man›nda ise Sünni ‹slam yeniden eski mevkiini kazand› ve fieyh Ahmed Sirhindî
ile yeni bir canlanma dönemine girdi. Tasavvufta yeni bir anlay›fl olarak vahdet-
i fluhud görüflünü savundu. Bununla o, tasavvuftaki mu¤lak vahdet-i vücud
inançlar› yerine daha sade ve zahiri bir söylem gelifltirdi. fieyh Ahmed’in etkisi
büyük oldu ve Evrengzib’in politikalar› ile Sünnilik doru¤a ulaflt›. fieyh Ahmed’in
etkisi Hindistan d›fl›na taflt› ve Nakflibendiye tarikat›n›n Müceddidiye kolu ile ba-
t›da Türkiye ve do¤uda da Endonezya’ya kadar uzand›. Onun gayret ve irflatlar›
ile tasavvuf tedricen Sünnilik d›fl› unsurlardan temizlendi ve Sünnili¤in bafll›ca
savunucular›ndan biri haline geldi.
184 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
Özet
Kendimizi S›nayal›m
1. Babür’ün ilk olarak devlet merkezi yapmak istedi¤i 6. Sultan Hümayûn Afgan Sur kabilesinin tehdit ve sal-
flehir neresidir? d›r›lar› sonunda bir süreli¤ine hangi ülkeye s›¤›nmak
a. Kandahar zorunda kalm›flt›r?
b. Merv a. Özbekistan
c. Kabil b. ‹ran
d. Urgenç c. Türkiye
e. Delhi d. Bengal
e. Tibet
2. Babür’ün 1510 y›l›nda fiah ‹smail’e tebrik elçisi gön-
dermesinin sebebi nedir? 7. Hindistan-Osmanl› iliflkilerinin bafllamas›na sebep
a. fiah ‹smail’in do¤um günü olmas› olan daveti kim yapm›flt›r?
b. fiah ‹smail’in Özbek fiiban Han› yenmesi a. Babür
c. fiah ‹smail’in Osmanl›lara karfl› zafer kazanmas› b. Hümayûn
d. fiah ‹smail’in Hindistan’a sefer düzenlemesi. c. fiah Ekber
e. Hiçbiri d. Bahad›r fiah
e. Sultan Süleyman
3. Babür’ün Hindistan Seferine zaman bafllad›?
a. 1515 8. Hümayûn’un o¤lu Ekber tahta ç›kt›¤›nda kafl yafl›n-
b. 1520 dayd›?
c. 1525 a. 18
d. 1530 b. 20
e. 1535 c. 19
d. 15
4. Hindistan’da Agra kentini Babür ad›na kim fethet- e. 14
mifltir?
a. Hümayûn 9. 1607 y›l›nda kendisini Osmanl› elçisi olarak tan›tan
b. fiah Ekber ve elinde name türü bir yaz›yla Cihangir’in saray›nda
c. Karman Miraz kabul gören kimdir?
d. Askar’› Mirza a. ‹ranl› Kutluk
e. Hindal Mirza b. Afganl› fiahpur
c. Orta Asyal› Apam Hac›
5. Sultan Hümayûn’un Afganistan’daki siyasi rakibi d. M›s›rl› Korkut
kimdir? e. Özbek fiir Ahmed
a. ‹brahim Lodi
b. fiir Han 10. Osmanl› Sultan’› IV. Murad’a 1636 y›l›nda elçi yolla-
c. Mahmud yan Babür sultan› kimdir?
d. Muhammed a. Ekber fiah
e. Celaleddin b. Hümayûn
c. Babür
d. Evrengzib
e. fiah Cihan
186 Ortaça¤ ve Yeniça¤ Türk Devletleri Tarihi
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
Akün, Ömer Faruk, (1991), “Babür”, TDV ‹slam Ansik-
lopedisi, C. 4, s. 396-400.
Akün, Ömer Faruk, (1991), “Babürnâme”, TDV ‹slam
Ansiklopedisi, C. 4, s. 404-408.
Gazi Zahirüddin Babür fiah (2006), Babürnâme, (Çevi-
ren: Reflit Rahmeti Arat) Kabalc› Yay›nevi, ‹stanbul.
Konukçu, Enver, (1991), “Babür”, TDV ‹slam Ansiklope-
disi, C. 4, s. 395-396.
Konukçu, Enver, (1991), “Babürlüler”, TDV ‹slam An-
siklopedisi, C. 4, s. 400-404.
Konukçu, Enver, (2002), “Bâbürlüler: “Hindistan’daki
Temürlüler” Türkler, C. 8, s. 744-760.
Kurefli, ‹.H., (1989), “Mo¤ollardan Önce Müslüman Hin-
distan”, ‹slam Tarihi ve Medeniyeti, C. II. Ed. P.M.
HOLT, Ann. K.S. LAMBTON, B. LEWIS, (Çev. Kas›m
Turhan), ‹stanbul, Hikmet Yay›nlar›, s. 269-298.
Kurefli, ‹.H., (1989), “Mo¤ollar›n Hakimiyeti Alt›nda Hin-
distan Mo¤ol ‹mparatorlar›”, ‹slam Tarihi ve Mede-
niyeti, C. II. Ed. P.M. HOLT, Ann. K.S. LAMBTON,
B. LEWIS, (Çev. Kas›m Turhan), ‹stanbul, Hikmet
Yay›nlar›, s. 299-327.
Macun, ‹nci, (2002), “Hindistan’da Türk-Müslüman Mi-
mari ve Resmi Sanat›”, Türkler, C. 8, s. 881-890.
Özcan, Azmi, (2002), “Osmanl› ve Bâbürlü Devleti Ara-
s›ndaki ‹liflkiler”, Türkler, C. 8, s. 761-765.
Parodi, Laura, (2002)0, “Hindistan Timuro¤ullar› Mima-
risi ve Sanat›”, Türkler, C. 8. s. 891-899.
Yurdayd›n, Hüseyin Gazi, (1982), ‹slam Tarihi Dersleri,
Ankara, A.Ü. ‹lahiyat Fakültesi Yay.