Professional Documents
Culture Documents
Kişiliği Anlamak
Kişiliği Anlamak
Bununla birlikte, bu farklılıkların belirli seviyelerde bir bireyin ne şekilde bir deneyim yaşadığı ve
ne şekilde davrandığı üzerinde bir etkisi olabilir ve olmaktadır. Bu farklılıkların anlaşılması sadece kafa
karışıklığını gidermeye değil, aynı zamanda bu farklılıklar için daha yüksek bir tolerans ve anlayış
sağlanmasına da yardımcı olmaktadır.
Kültür ve cinsiyet farklılıklarını anlamak oldukça önemliyken, kimi zaman çok daha önemli bir
hal alabilir. Bu nedenle, aşağıdaki bölümler kişisel farklılıkların anlaşılmasına odaklanmaktadır.
Amacım, kişiliğin dinamiklerinin altında yatan şeyleri açıklığa kavuşturmak ve böylece, benim
görüşüme göre, şu anda mevcut olan en faydalı kişilik modeline ilişkin bir giriş sağlamaktır.
Temel Güdülerimiz
Bilinçli bir şekilde farkında olalım veya olmayalım, hepimizin aşağıda belirtilenleri
gerçekleştirmek üzere faal güdülerimiz bulunmaktadır:
1. Değerlerimizi yaşamak, doğru olan şeyi yapmak ve dünyayı daha iyi bir yer haline
getirmek
2. Yardımsever olmak, sevgi vermek ve almak
3. Bir şeyleri başarmak ve başarı ve katkıda bulunma hissine sahip olmak
4. Özel bir şeyler yaratmak ve benzersiz bir şekilde fark edilmek
5. Dünyanın nasıl işlediğini bilmek ve anlamak
6. Emniyet ve güvenliğe sahip olmak
7. Bir hayalin peşinden keyifli ve tutkulu bir şekilde koşmak
8. Kendimize güvenmek, yaşam denen oyunun ne olduğuna karar vermek, yükümlülük
almak ve yükümlülük vermek
9. Huzuru bulmak
Yanlış olsun veya olmasın, inançlarımız, gerçeklik algımızın temelini oluşturmaktadır. Bir travma
veya bir bunalma durumu (o anda olan şeyleri bir araya getirememe) yaşadığımızda, bu durumdan
kurtulabilmek için dikkatimize odaklanmamız gerektiğine inanırız. Buna yaparken, özümüze ilişkin
temel yönleri kaybetmemeliyiz, ancak bunlarla olan irtibatı kaybedebiliriz.
Yaşamın başlangıcında yaşanan travmalar (doğumun kendisi de bir travmadır), bir önemsizlik
kuruntusu oluşturarak bir ayrılık, kayıp ve “yeterli olamama” hissiyle sonuçlanır. Geçici olarak sıklıkla
bir görkemlilik kuruntusu ile kaplanan önemsizlik kuruntusu, bütün kısıtlayıcı davranışların altında
yatar.
- Alfred Adler
Bu algılanan hayatta kalma ihtiyacıyla baş edebilmek için, odak noktamızı “Ben yetersizim” veya
“Ben güçsüzüm” veya “Ben sevilmiyorum” gibi kısıtlayıcı bir batıl itikat biçiminde önemsizlik
kuruntusuna getiririz. Bu inanca reaksiyon olarak, bireyler arasında farklılık gösteren ve farklı tutum
ve davranışlarımızın altında yatan bir telafi edici hayatta kalma stratejisi geliştiririz.
- Carl Jung
İnsanın en büyük korkusu, var olmama duygusunun varlığıdır. Kendimizi maskemizle ne kadar
fazla özdeşleştirirsek, bu kimliğe yönelik tehditler daha fazla bir şekilde varlığımıza ilişkin tehditler
olarak algılanır. Bu, ne zaman işlevsiz ve acı verici olacaklarını bilsek bile, genelde eski işlevsizlik
paternlerinden kurtulmamızın neden bu kadar güç olduğunu açıklamaya yardımcı olmaktadır.
Hatalı bir şekilde, kurtuluşun her ne pahasına olursa olsun bu kimliği sürdürmek, korumak ve
savunmaktan geçtiğine inanmaktayız. Bu batıl itikat, kendimizi mesafeli, uzak ve yalnız hissetmemize
neden olarak bizi diğer kişilerden ve kendimizden duygusal olarak uzak tutmaktadır.
Eninde sonunda bilinçsizce ve otomatik bir şekilde meydana gelecek halde, hem bu kimliği
korumak hem de farklılık hislerimizi bastırmak üzere bir savunma mekanizması yaratmada ve
benimsemede uzman olduk. Bu, kişiliğin ne şekilde oluştuğunu göstermektedir.
Kişilik Hakkında
Ne kadar az etkiye sahip olduğumuzu hissedersek, kişiliğimizi o kadar fazla ileri sürme ihtiyacı
hissederiz ve otomatik telafi mekanizması da bize yardımcı olmak yerine, bize daha fazla hükmeder.
Bir etki sahibi olma isteğimiz ve gücümüz ne kadar fazla olursa ve şahsi güvenlik hissimiz ne kadar
fazla olursa, o kadar fazla istekli oluruz ve her ne olursa olsun daha kolay bir şekilde ortaya çıkan
şeyle yüzleşebilir ve baş edebiliriz ve kendi kişiliğimizi daha az ileri sürme ihtiyacı hissederiz.
Bütün bu zorlayıcı mekanizma bir kuruntuya ve batıl itikada dayandığından, her zaman yetersiz
olacaktır ve açgözlülük her zaman mevcut olacaktır. Açıkça veya gizlice, bu ayrı kimliği (maskeyi)
korumaya ilişkin zorunluluk derecesi, doğrudan kişinin duygusal toyluğu, bütünlük eksikliği,
hoşnutsuzluğu ve mutsuzluğu ile doğrudan ilişkili olarak gerçekte kim olduğumuzu bulmaktan bizi
uzaklaştırır.
- Thomas Metron
İşin doğrusu, söylediğimiz ve yaptığımız her şeyin bir etkisi vardır ve bunu inkar ettiğimizde,
sorumluluğumuzu da inkar etmekte ve büyümemizi geliştiren değişiklikleri proaktif olarak seçme
yeteneğimizden vazgeçmekteyiz. Kendi sorumsuzluğumuzun kurbanları oluruz ve kendimizi köşeye
sıkışmış ve güçsüz hissederiz. Sonuç olarak meydana gelen gazaptan kendimizi “korumaya” ilişkin
Önemsizlik kuruntusu ve batıl itikadımıza ilişkin yalanı sürdürmeyi daha fazla isteyerek, sabit
odak noktamızı ve bunlara karşı olan reaksiyonlarımızı kaybederiz. Zorunlu kısıtlayıcı telafilerimizi
azalttığımızda, algı ve farkındalığı arttırarak, reaktiviteyi azaltarak, tepki vermeyi arttırarak ve böylece
kendi bütünlüğümüzü ve yetkilendirmemizi arttırarak güdülerin tamamının daha pozitif yönlerini
kullanma yeteneğimiz artış gösterir. Sonuç, yaşamın bütünlüğü ve zenginliğini daha keyifli bir şekilde
yaşamak için daha yüksek bir kapasite ile birlikte, kişiliğe ilişkin nispeten daha özgür sınırlara (sabit)
sahip bir bireydir.
Bu bütünlük artış gösterdikçe, giderek artan bir şekilde kendini açıkça gösterir. Kim
olduğumuzdan çok entegre kişilik ile ifade edilen şefkatli davranışlar sabitlikle yönetilir.
Eğitim, koçluk, rehberlik, terapi ve/veya kişisel gelişim çalışmalarının büyük bir kısmı, genellikle
sorunları semptomatik seviyede belirleyerek telafilerimizi “iyileştirmeye” veya “sabitleştirmeye”
yönelik girişimlerden daha fazlası değildir. Bunun yapılması sadece yardımcı olmamakla kalmaz,
ayrıca kişiyi kısıtlayıcı bir bakış açısı ve odak noktasını güçlendirdiğinden çoğu zaman zararlı da olur.
Telafiler yanlış çözümler olduğundan, bizler sadece yeterli olmama kuruntusunu güçlendirmekteyiz.
Daha derine inmemiz gerekmektedir.
Telafi edici, bilinçsiz ve alışıldığı şekilde tekrar edici paternler haline gelmiş olan şeylere
yönelik bir bilinçli farkındalık yaratmak gerekmektedir. Yanlış ve kısıtlayıcı olmalarından dolayı bu
paternlerin altında yatan yanlış, kısıtlayıcı inançları görmeliyiz.
Ne olduğuyla ilgili olarak maskeyi – kişiliğimizi – görmeliyiz: kendimize ait kısıtlı bir yanlış
tanımlama – çoğunun farkında olmadığımız, kısıtlayıcı inançlar ve bununla ilgili olarak teşebbüs edilen
Daha önceden de söz edildiği gibi, bu şekilde tanımlamış olduğumuz şeyden vazgeçmenin zor
olan kısmı, bunu yaptığımızda kendimizden bir parçayı kaybediyormuşuz hissidir. Büyümeye
(olgunlaşmaya) ilişkin isteksizlik, bu kaybı yaşamayı (bununla karşılaşmayı) istememek değildir. Bu
nedenle büyümeli ve potansiyelimizi yaşamaya başlamalıyız.
- Ram Dass
Kendi farklı batıl itikatları ile birlikte çeşitli kişilik tiplerini ayırt etme yeteneği, kişisel güçlü ve
zayıf yanların nasıl ve neden meydana geldiğini anlamaya yardımcı olmada güçlü bir araç olabilir. Bu,
pozitif olanları güçlendirerek ve gerçekte ne olduğumuza daha fazla ulaşmak için kapıları açarak
“sabit” zorunlu davranışlardan uzaklaşıp işlevsiz paternleri giderme yolunda paha biçilemez bir
yardımcıdır.
Daha da önemlisi, bu sürecin bir parçası olarak, kişilik tipleri arasındaki farklılıkların anlaşılması,
diğer kişilerin algıları ve davranışlarındaki farklılıklara göz yummanın yanı sıra bunları takdir etmemizi
de sağlayacaktır. Bu, daha özgün, şefkatli ve verimli iletişim ve ilişkilerin temelini sağlar.
Kişilik Enneagramı
Birçok farklı kişilik modeli bulunmaktadır. En basit tanımı, davranışlardaki farklılıklardır. Kişilik
Enneagramı, davranışlardaki benzersiz farklılıkları ayırt etme ve tanımlamada oldukça zekice bir iş
görürken, bunların altında yatan motivasyonlar üzerindeki odak noktası da bunu benzersiz bir şekilde
güçlü bir model haline getirmekte ve sürekli değişim için potansiyel bir araç kılmaktadır.
Birçok kişi Enneagramın zihinsel, duygusal ve manevi süreçlerimizi anlamak üzere kullanılan
kayda değer 21. yüzyıl modellerinden biri olacağını öngörmüştür. Genişliği ve derinliği nedeniyle,
“hızlı” yanıtlar isteyen, kolaya kaçan kişilere uygun değildir. Ancak, buna hak ettiği ilgiyi göstermek
isteyenler için, ödüller büyük olabilir.
Enneagramın kökeni ilk çağlarda kaybolmuştur, ancak bazıları bunun antik Yunan döneminden
ve hatta daha da gerilere giderek Perslerden ve Hindistan’dan geldiğine inanmaktadır. Tarihinin
büyük bir kısmında, sıradan halk tarafından Enneagram “çok güçlü ve sofistike” olarak
Enneagram, gizli bir Sufi okulunda bunu öğrenmiş olan George Gurdijeff tarafından 1900’lü
yılların başlarında Batı’ya getirilmiştir. Dr. Oscar Ichazo tarafından iyice genişletilmiştir ve daha sonra
Dr. Claudio Naranjo’ya öğretilmiş ve bu kişi tarafından daha da geliştirilmiştir. Bugün yayınlanan
Enneagram materyalinin büyük bir çoğunluğu, bu iki adamın öğrencilerinin öğrencileri tarafından
yayınlanmaktadır.
“Güdü” ifadesi Enneagram’ın dinamiklerini daha doğru bir şekilde tanımladığından ve bizim
bir tip olmaktan çok bir güdüye sahip olduğumuzu belirttiğinden, genel olarak kullanılan “tip”
ifadesi yerine çeşitli noktaları tanımlamak için “güdü” terimini kullandım. Kendi sübjektif
tercihlerimize sahip olsak bile, hiçbir kişilik güdüsü niteliği gereği bir diğerinden daha iyi değildir.
Hepimiz benzersiz birer bireyiz ve hiç kimse güdü tanımlamalarından herhangi birine tam
olarak uymaz. Ancak, değerlendirmelerimizde “yeterince yakın” bir sonuç almak bile kendimizi
anlama ve diğer kişilerin dünyayı nasıl ve neden bizlerden farklı bir şekilde algılama ve ilişkilendirme
eğiliminde olduklarını anlamamız konusunda oldukça faydalı olabilecektir.
Bütün kişilik güdülerinin birer telafi olduğunu unutmamak önemlidir. Bazılarının altında yanlış
ve yanıltılmış, ancak yine de etkili bir önemsizlik hissinin varlığıyla, dünyadan ve kendimizden
saklanmak üzere yaratılmış olan maskelerdir.
Enneagram’a yeni olanlar için, Renee Baron ve Elizabeth Wagele tarafından yayınlanmış olan
The Enneagram Made Easy (Enneagram İşinizi Kolaylaştırır), M.D. David Daniels ve Ph.D. Virginia
Price tarafından yayınlanmış olan The Essential Enneagram (Temel Enneagram) ve yakın bir zamanda
Ph.D. Susan Rhodes tarafından yayınlanmış olan The Positive Enneagram (Pozitif Enneagram) kitapları
tavsiye edilmektedir. Hem The Essential Enneagram (Temel Enneagram) hem de The Positive
Enneagram (Pozitif Enneagram) kişinin güdüsünü belirlemede yardımcı olabilecek, kullanımı kolay
araçlar sağlamaktadır.
Janet Levine tarafından yayınlanmış olan The Enneagram Intelligences (Enneagram Anlayışları)
isimli kitap, ne şekilde öğrendiğimiz konusunda eğitmenler, eğiticiler ve ebeveynler için birçok konuya
ışık tutmaktadır. Don Riso ve Russ Hudson tarafından yayınlanmış olan The Wisdom of the
Enneagram (Enneagram’ın Bilgeliği) kitabı ise mükemmel bir genel açıklama içermektedir. Helen
Örgütsel uygulamalar için, Ginger Lapid-Bogda tarafından yazılmış olan Bringing Out the Best in
Yourself at Work (İş Yerinde İçinizdeki En İyi Potansiyeli Ortaya Çıkartın) ve Michael Goldberg
tarafından yayınlanmış olan Getting Your Boss’s Number (Patronunuzun Numarasını Çözün) isimli
kitaplara bakınız.
Bu bölüm, batıl itikat (güdülerin her birinin telafi etmeye çalıştığı evrensel önemsizlik
kuruntusu) dahil olmak üzere her bir kişilik güdüsüne atfedilmiş olan bazı özellikleri kısaca
vermektedir.
1. Güdü: Mükemmeliyetçi
Enneagram modelinde, bu kişilik güdüsü daha çok yerinde davranan (veya resmi), düzenli,
sorumlu, idealist, eleştirel ve kontrollü olarak tanımlanmaktadır. Mükemmeliyetçi’nin arkadaşları ve
iş arkadaşları size bu kişinin ilkeli, ciddi, titiz ve “doğru” olduğunu söyleyecektir. Rasyonel ve makul
görünmeyi severler. Çalışkan, dakik ve terbiyeli olmanın yanı sıra, işleri “doğru olarak yapma”, “iyi
olma” ve çevreyi geliştirmeye yönelik güçlü bir ihtiyaca sahiptirler.
Diğer kişiler bir işi “yeterince iyi” yapma konusunda sıkıntı yaşayabileceğinden, o işi kendileri
yapmak üzere sürekli olarak ısrar ederler. Mükemmeliyetçi eğilimleri çok uç noktalara çıkabilir.
Dikkatsizce yapılmış olan bir iş veya kurallar, yönetmelikler, kanunlar veya sosyal davranış kurallarının
ihlal edilmesi halinde (hem kendilerini hem de diğer kişileri) eleştirme eğiliminde olurlar. Güçlü bir
ahlaki yükümlülük duyguları vardır ve genellikle diğer kişilerin de kendi değerlerini ve standartlarını
kabul etmesini bekleyerek/talep ederek kendilerini ahlaki hakemler olarak görme eğilimindedirler.
Kendilerini bunalmış hissettiklerinde, kendilerini üstün görerek eleştirici ve keyfi olabilirler. Diğer
yandan, sağlıklı Mükemmeliyetçiler kusursuzluğu değil, mükemmeliyeti ararlar ve kişisel bütünlük
konusunda harika bir model olabilirler.
Bu kişilik güdüsüne sahip olan kişiler cana yakın, insancıl ve yardımcı olmalarıyla bilinirler.
Genellikle fedakar bir mizaçları vardır, diğer kişilerin ihtiyaçlarına karşı hassastırlar ve işlerini hızlı bir
şekilde hallederler. Diğer yandan, yardıma ihtiyacınız olmadığında veya yardım istemediğinizde bile
ısrarlı bir şekilde size yardımcı olan bir iş arkadaşınız olduysa, sağlıksız bir Yardımsever görmüşsünüz
demektir.
Yardımseverler ihtiyaç duyulmaya ihtiyaç duyarlar. Sevilmek isterler. Diğer kişiler tarafından
kolay bir şekilde memnun edilirler ve değer gösterilmesini isterler ve göz ardı edilmeleri, takdir
edilmemeleri veya bir şekilde kısıtlanmaları halinde kolaylıkla yaralanırlar veya reddedilirler ve acı
çekiyormuş gibi davranmaya başlarlar.
Yardımseverler, veriler ve istatistiklere oranla kişilere ve ilişkilere daha çok değer verirler ve
genellikle kendi zararlarına olacak şekilde verileri ve istatistikleri göz ardı ederler. Diğer kişileri
hüsrana uğratmayı ve kurallar veya rutinlere karşı sinmekten nefret ederler. Kendilerine bir seçim
hakkı tanınacak olursa, tek başlarına çalışmak yerine, genellikle başka kişiler ile çalışmayı seçerler.
Kolay kolay değişim göstermeyen Yardımseverler kendi kişisel ihtiyaçlarını, düşmanlık hislerini ve
pasif-agresif davranış anlarını inkar ederler. Sağlıklı olduklarında, bilinçli hassasiyet ve gerçekten
katkıda bulunan yardımseverlik modelleridirler.
Başarı Odaklılar gizli bir şekilde başarısızlık korkusu yaşarlar. Kabul ihtiyacıyla güdülenirler ve
“en iyi olmaya” çabalayarak telafide bulunurlar. Bu rekabetçi bireyler hızlı sonuçlar, onay ve maddi
başarı ararlar. Usta, yeni koşullara adapte olabilen ve ikna edici olan bu çalışkan tipler aynı zamanda
talepkar da olabilirler.
Verimsizlik, yavaş konuşma, tembellik veya “yapamam” tutumlarıyla hüsrana uğrayan Başarı
Odaklı, kendi başarı imajına katkıda bulunan sonuçları elde etmek için kimi zaman “sonu ne olursa
olsun” tutumuyla davranış ve imaj arasında geçiş yapabilen etkileyici bireyler olarak departmanınız
için oldukça becerikli olabilirler.
Sağlıksız olduklarında, başka kişiler ve aynı zamanda kendileri için özellikle aldatıcı ve yanıltıcı
olabilirler. Sağlıklı olduklarında, kamu yararı için dikkate değer ve önemli katkılarda bulunabilirler.
4. Güdü: Özgün
Özgünler genellikle sezgisel, yaratıcı ve dramatik olarak gözlemlenirler. Onları iyi tanıyanlar, bu
kişileri hassas, gözlemci, estetik ve inceliğe sahip kadirşinaslar veya bencil, kendine düşkün ve daha uç
durumlarda trajik olarak tanımlarlar.
İdeal çalışma ortamlarında, Özgünler ferdiyetlerini ve benzersiz fikirlerini kendilerine ait olan
sürede ifade etmek için özgürlük isterler. Kabul edildiklerini ve anlaşıldıklarını hissettiklerinde,
Özgünler hayal gücü kuvvetli ve oldukça yaratıcı olabilirler, ancak genellikle bağımsız olarak katkıda
bulunan kişilerdir.
Bürokrasi, katı bir yapı veya kör bir sıradanlık ile sınırlandırıldıklarında, bu bireyler genellikle
inatçı, mantıksız, kızgın ve kibirli gözükürler. Geçmişe odaklanma, eksik olan şeyi arama ve bunun
hakkında şikayette bulunma eğilimindedirler.
Özgünler, aleladeliği kaçınılması gereken bir şey olarak görürler ve sonuç olarak, yaptıkları
şeylerin büyük bir kısmı kendilerinin ve yaptıkları şeyin özel veya benzersiz olduğunu kanıtlamayı
hedefler. Sonuç olarak, uyumdan kaçınırlar, korkuyu reddederler ve duygularını işin içine katmadan
önce hızlı bir şekilde harekete geçerler. Başka kişilere olan bağımlılıklarını inkar etmeleri olasıdır.
Yetersiz olmaya ilişkin bu batıl itikat ve bunun sonucu olarak meydana gelen düşmanlık ile karşı
karşıya geldiklerinde, dünyayı herkes için gerçekten özel ve güzel bir yer yapabilmek için sezgisel ve
estetik yeteneklerini pratik bir şekilde uygulamaya sokabilirler.
5. Güdü: Araştırmacı
Araştırmacı anlamayı arzular. Gözlemci, dikkatli ve anlayışlı olarak bilinen bu bireyler oldukça
analitik, utangaç ve sosyal açıdan beceriksiz olabilirler. Yardımsever sosyal bağlantı arzuladığında,
Araştırmacı bundan uzak durur.
6. Güdü: Sorgulayıcı
Genellikle canayakın, sorumlu, pratik, destekçi ve güvenilir olan Sorgulayıcılar aynı zamanda
kronik şüpheciler ve/veya evhamlılardır. Dünyanın güvensiz bir yer olduğu ve bir rehberlik veya
desteğe sahip olmadıklarına ilişkin düşüncelerle sonuçlanacak şekilde “Yalnızım ve savunmasızım”
temel inancına sahiptirler. Sonuç olarak, Sorgulayıcılar, her zaman gizli tehlikeleri ararken, bir yandan
da kendileri ve diğer kişiler için emniyet ve güvenlik sağlamayı severler.
Sağlıklı Sorgulayıcılar, olası tehlikeleri fark ederek ve bunların sorumlu bir şekilde idare
edilmesini sağlayarak mükemmel bir şekilde şeytanın avukatı olabilirler. Öngörülebilirlik, tutarlılık ve
sadakat gösteren bir iş ortamında kendilerini oldukça mutlu hissederler. Belirsizlik, fikir birliğinin
olmaması ve hızlı değişikliklerin stres altına sokmakta olduğu bu kişiler, diğer kişilerin endişeleri
gidermesini sağlayarak şikayetçi ve tereddütlü olabilirler.
Kendilerini iki farklı yoldan biriyle ifade ettiklerinden, bu güdüyü tanımlamak biraz zor olabilir:
Bireyler oldukça tedbirli (fobik olarak bilinir) veya meydan okuyan (karşıt fobik olarak bilinir) kişiler
olabilir. Birinci tiptekiler endişeli ve kaygılıdırlar. Diğer yandan, karşıt fobikler ise saldırgan ve
çatışmacı olabilirler. Tedbirli Sorgulayıcılar çarpıklık ve riskten kaçınırken, meydan okuyan
Sorgulayıcılar uyumdan uzak dururlar. Her ikisi de sadakat modelleridir.
Hayatı parti olan birini düşünün: eğlenceyi seven, maceraperest, büyük resmi gören, iyimser ve
çekici; aynı zamanda düşüncelerini net olarak ifade edebilen, diğer kişileri motive etmede doğal
olarak oldukça becerikli ve sınırlanmayı sevmiyor. Biraz önce Maceracı’yı tarif ettik. Sevimli, akıllı, zeki
ve şakacı yöntemlerine dayanamazsınız. Daha derine baktığınızda, kolaylıkla dikkatinin dağılabildiğini,
düşüncesizce davrandığını ve bencil olduğunu görebilirsiniz.
Şakacılığın arkasına saklanılması genellikle bir şekilde eksik ve başarısız oldukları inancını
doğurur. Bu, özellikle her şeyi hafife alma ve sürekli olarak eğlence arama yoluyla kaçınmaya
çalıştıkları inanılmaz bir acıya neden olur. Samimiyetten kaçınma eğilimindedirler ve derin bir bağlantı
kurmuş ve bunu daha sonra kaybetmişlerse, bilinçsiz bir şekilde acının aşırı olacağı korkusunu taşırlar.
Yediler sürekli olarak birçok proje, macera ve yeni arkadaşla bir teşvik ararlar – bunlardan
birinin kaybolması halinde, hızlı bir şekilde bir diğerine geçerler – ve bu kayba dair acıyla
yüzleşmezler. Dolayısıyla, rutin olan şeyleri sıkıcı, taahhütleri külfetli bulurlar ve daha da önemlisi
izolasyondan ve negatif olan her şeyden dolayı hüsrana uğrarlar.
Sağlıksız olduğunda, bu kişilik ufak bir değişiklik hissiyle anlık zevk arama eğilimindedir.
Kaçtıkları şeyler ile karşılaştıklarında, yaşamın sunabileceği en iyi şeyleri görebilen bu kişiler için artık
bir kaçış noktası yoktur, ancak genişletilmiş seçeneklerden oluşan bir macera ile hepimizi
zenginleştirebilecek pozitif bir bakış açısı sağlarlar.
Genellikle kendinden emin ve direkt gözüken Meydan Okuyan’ın etkili varlığı ve tutkusu, diğer
kişiler için ilham verici olabilir. Bu tipteki sağlıklı kişilere, samimi açıksözlülükleri ve yüce gönüllülükleri
için değer görürler. Kriz zamanlarında sadık liderler ve müttefikler olarak ve haksızlığa uğrayan
kişilerin koruyucusu olan bu kişiler, azimli ve becerikli olabilir.
Bu tipin sağlıksız kişileri düşüncesiz, içine kapanık, dik başlı ve/veya zorba olabilir. Sağlıklı
olanlar söz konusu olduğunda, kolaylıkla sorumluluk alan ve ihtiyaç kalmadığında yetkiden kolaylıkla
vazgeçebilen bu kişilerden daha güvenilir bir arkadaş ve koruyucu bulamazsınız.
Bu tipteki kişiler iddiacılığa, açık konuşmaya ve oldukça güçlü sonuçlara değer verirler.
Samimiyetsizlik ve her türlü yalancılıktan uzak dururlar ve bu alanlarda oldukça çatışmacı olabilirler.
9. Tip: Barışçı
Nadiren başkalarını kızdıran, sürekli olarak hoş gözüken ve harika bir masalcı olan bir kişi
biliyorsanız, muhtemelen çatışmadan hoşlanmayan bir Barışçı ile karşılaşmışsınız demektir. Birden
fazla bakış açısını görme ve ele alma ve böylece klasik kibar, iyi konuşan bir diplomat kişiliğine
bürünebilme konusunda benzersiz bir yetenekleri vardır.
Barışçılar, seçim önceliklerini zor bir hale getirerek her şeyi eşit ağırlıkta verme eğilimindedirler.
Değişiklikler veya sınırları belirleme veya karar vermeye yönelik talepler ile stres altına girerler.
Bu kişilere sorun yaratacak olan eğilimler sürüncemede bırakma, dalga oluşturmak yerine uyum
sağlamaya ilişkin aşırı isteklilik ve kendi ihtiyaçlarına ait önemin inkar edilmesidir. Barışçılar birçok
şeyi başlatabilir, ancak genellikle kaçınmak için çok uğraştıkları üzüntülere neden olan eksik eylemler
nedeniyle dikkatleri kolaylıkla dağılabilir. Bu kısıtlayıcı inançlar ve eğilimler ile yüzleştiklerinde, tam
donanımlı ekip oyuncuları, motive ediciler ve süper başarılı kişiler olarak parlarlar.