İçinde bulunduğumuz bilim çağında,bu bilimin günümüze kadar nasıl
ulaştığını ,hangi aşamalardan geçtiğini anlamamız için ilk doğuşunu
yani tarihinin başlangıcına bakmak gerekir.tarih öncesi çağlara baktığımızda bilimin ilk oluşmaya başlaması, insanların ihtiyaçları, korkuları ve meraklarıyla paralellik göstermiştir. İlk olarak evrendeki esrarengiz olayları kendi üstün yetenekleriyle açıklamaya çalışan gözlemler yapan bu bilgileri toplayan, bilimin atası olarak kabul büyücü kavramı karşımıza çıkıyor .. Bilimin gelişmesine ve ortaya çıkmasına insanların yaşadığı zorluklar ve deneyimlerin katkısı büyüktür. Yaşama ve barınma ihtiyaçlarının yanında insanlar doğayı anlamaya ona ayak uydurmaya çalışmışlardır. Diğer bir meraklarıda gökyüzüne karşı olmuştur inanç sistemide bu doğrultuda gelişmiştir.Gökyüzüne duyulan bu merak insanlarda zaman kavramını oluşturmaya buna dayalı gözlem yapmaya neden olmuştur ve bunu hemen hemen her toplumda görmekteyiz. Toplumların kendileri için ulaşılmaz olanı , kendilerine en faydalı olan nesneyi olguyu tanrı olarak kabul ettiklerini görüyoruz. Biraz daha genellikden cıkarak özel olarak bilimin tarihini incelemek istersek şüphesiz ki mısırdan başlamamız gerekir. Nil nehri kenarında kurulmuş olmaları tarımın gelişmesine, senede bir defa taşması suyu kanallar yaparak sulama sistemi ile tanışmalarına neden olmuştur . bunun yanında Nil'in senelik taşmasının, göze çarpıcı bir astronomi olayı ile çakıştığı erken dönemlerde fark edilerek ilk 354 gunden oluşan takvim kuruldu daha sonra idari olaylar ve bazı uyumsuzluklar göz önüne alınarak eklemeler yapılmıştır sene sonuna.365 günlük takvimde yine mısırlılar tarafından kullanılmıştır.matematik alanında teorik olmasada pratikte aritmetik işlemler, hazır cetveller ve 2 ile çarpma metodu vardır. Ölümden sonra hayatın olduğuna olan inanç mısırlıların tıpta cerrahi alanda ilerlemisini sağlamıştır tahnit edilme yöntemi onların cerrahi deneyim ve anatomik bilgisini geliştirmiştir. Mumyalama balıkları salamura ile saklama da kimya alanındaki gelişmelerinden gösterilir,Yine herkesin bildiği piramitler bölgedeki nil vadisinin taş ocağı olması ve mekanik ilkelerin ileri düzeyde kullanılmasının bir sonucudur.Mezopotamyaya gelindiğinde ise tarımın nehir kıyısında yapıldğı , ticaretin olduğu , tekerlekli araba ve kerpiç evlerin bulunduğu görülüyor. Bu devirde sümerlerin yazının icadını bulması mısırda kullanılan fakat bu bolgede nemden dolayı dayanıklı olmayan papirusun yerini kilden tabletlerin almasına ve hitit devleti tarafından kullanılan çivi yazısının da diplomasi dili olmasına neden olmuştur. Bu gelişmelerle ilk alfabe 22 harfe fenikelilerde görülmüştür.bu kilden tabletler sayesinde sümerler babiller ve akadların kültürleri hakkında bilgi sahibi oluyoruz.Tıp alanında büyü,kehanetlerin ve sayıların etksi büyük yapraklar kökler ilaç olarak kullanılmakta fakat mısıra göre cerrahi işlem daha az ve başarısızlıklara göre ceza ,başarılara göre ödül ücret politikası sınıf ayrımı yapılarak gerçekleştirilmiştir.Yine bu coğrafyada sümerler ilk düzenli ölçü ve tartı sistemine sahip toplumdur .Babiller ise günümüzdeki matematiğin temellerini atmış, cebiri geliştirmiş geometride bir çok katı cismin hacmini hesaplamış fakat bu başarı 9 yy da İslam matematiği canlanana kadar uyku halinde kalmış bu başarıları devam ettirilememiştir. Sümerlerin astronomi modeline değinecek olursak mısırlılara göre daha materyalist kalmıştır fiziksel olgular daha fazladır fakat mısırlılara göre gezegenleri daha fazla incelemişlerdir.Bu donem astrolojisine batıl itikadlara olanak sağladığı için yozlaşmış astroloji adıda verilir.Astronomi batı avrupada ise enlem farkından kaynaklanan sebeplerden daha rahat güneşin batışı ve doğuşu gözlenemediği için gözlem evleri yapılarak araştırılmaya çalışılmıştır.Orta amerika kültüründe ise mayalar en gelişmiş şehricilik örneğini göstermişlerdir. Bütün bu gelişmeler göz önüne alındığında ilk uygarlıklarda, insanların gözledikleri doğa olayları ile evren anlayışları arasında bir bağ kurmaya yönelik sistemler geliştirme yolunda ilerledikleri görülmektedir.bütün bu çalışmalardaki incelik beceri ve yaratıcılık gerek dinden kaynaklanan gerekse nesnelerin doğasından çok olgular arasındaki ilişkilere daha fazla önem veren bir büyüleyene olan inançtan alınan ilhamın güzel bir eseridir.