You are on page 1of 24

SOZCUKTE ANLAM:

1) GERCEK ANLAM – A) TEMEL (AYAK) B) YAN (MASANIN AYAGI) , B) MECAZ (SICAK KANLI
INSAN) – DEYIM, CUMLE, TAMLAMALARDA BLNMKTDR, C+) TERIM ANLAM (TAC,
OVERLUK)

IKILEMELER:

1) AYNI SOZCUKLERIN TEKRARI (HEMEN HEMEN) 2) ANLAMLI-ANLAMSIZ (UFAK TEFEK) 3) YAKIN


ANLAMLI (YALAN YANLIS) 4) ZIT ANLAMLI (IYI KOTU) 5) OLUMLU OLUMSUZ (OLUR OLMAZ) 6)
IKISI ANLAMSIZ (TIRI VIRI)

BUYUK UNLU UYUMU:

*KALINLIK-INCELIK UYUMU OLARAK DA BILINIR – TURKCEDE BIR SOZCUGUN ILK HECESINDE A U


I O KALIN SESLERINDEN BIRI VARSA – DIGER HECELERINDE SESLI HARFLER DE KALIN OLMAK
ZORUNDADIR / INCE ISE e i .O. .U. INCE OLMAK ZORUNDADIR.

DIGER DILLERDEN gelen kelimeler genelde B U U’NA uyumazlar.

KARANLIK – TERMINAL

KUCUK UNLU UYUMU:

Dudakların durumuna göre:

Düz Sesliler: a, e, ı, i  (sesli harflerin sırasıyla ilk dörtlüsü olarak düşünebiliriz)

Yuvarlak Sesliler: o, ö, u, ü (sesli harflerin sırasıyla son dörtlüsü olarak düşünebiliriz)

Ağzın açıklığına göre:

Dar Sesli Harfler: ı, i, u, ü

Geniş Sesli Harfler: a, e, o, ö

Patlıcan = a (düz) → ı (düz)   → a (düz)

YARDIMCI SESLER

Yardımcı Ünsüzler : y , n ; Yardımcı Ünlüler : ı, i, u, ü

"n" ise "pronominal n" denen bir tür zamir n'sidir, YARDIMCI SES DEGIL
SES OLAYLARI:

UNLU DUSMESI – HECE DUSMESI (İlerlemek (ileri-le-mek), Burnu (burun-u)Orada(o-arada))

ÜNLÜ DARALMASI - Ağlıyor (ağla-yor)

ÜNLÜ DEĞİŞİMİ – SEN+E – SANA

ÜNLÜ TÜREMESİ – ses artımı

A) +CIK KUCUTME EKIYLE Azıcık(az-ı-cık)

B) Pekiştirme yapılırken - yapayalnız (yap-a-yalnız)

ÜNSÜZ DÜŞMESİ

küçücük (küçük-cük)

Alçaldı (alçak-l-dı)

ÜNSÜZ BENZEŞMESİ (SERTLEŞMESİ)

F, s, t, k, ç, ş, h, p ünsüzleriyle biten sözcükler c, d, g ile başlayan ek alırlarsa bu ünsüzler ç, t, k


ye dönüşür.

Küskün (küs-gün) etçil (et-cil)

Seçkin (seç-gin) yurttaş (yurt-daş)

Türkçe (Türk-ce) inatçı (inat-cı)

Unutkan (unut-gan) ortalıkta (ortalık-da)

Geçti (geç-di)

ÜNSÜZ YUMUŞAMASI (DEĞİŞİMİ)

PCTK–BCDGG

Yurdumun (yurt-u-m-un) gittiği (git-tik-i)

İsteğe (iste-k-e) dolabı (dolap-ı)


Varlığın (varlık-ın)

İsimden İsim Yapım Ekleri

İsim kök veya gövdelerine gelerek onlardan yeni isimler yapan eklerdir.

Örnek(ler)

» tuz

İsim kökü + luk İsimden İsim Yapım Eki

» sanat

İsim kökü + çı İsimden İsim Yapım Eki

» -lik: zeytinlik, şekerlik, suluk, insanlık, kardeşlik

» -li: köylü, nişanlı, renkli, mavili, bilgili, görgülü

» -siz: evsiz, huysuz, akılsız, işsiz, parasız

» -cil: evcil, otçul, bencil


» -cık: kızılcık, arpacık, kulakçık, kitapçık

» -daş: meslektaş, vatandaş, arkadaş, sesteş

» -inci: üçüncü, beşinci

» -msı: acımsı, ekşimsi

» -sal: kumsal, evrensel

» -ıt: yaşıt

» -tı: horultu cıvıltı

1.2. İsimden Fiil Yapım Ekleri

» -le: başla-, suçla-, sula-, terle–

» -al: azal-, çoğal-, düzel–

» -l: doğrul-, sivril–

» -a: kana-, yaşa-, türe-, boşa–

» -da: fısılda-, horulda-, gürülde–

» -at: yönet-, gözet–

» -kır: fışkır-, haykır–

» -lan: evlen–

» -laş: şakalaş-, dertleş-, çocuklaş–

» -(a)r: morar-, karar-, yaşar–

» -se: önemse-, garipse–

1.3. Fiilden İsim Yapım Ekleri

» -im: seçim, üretim, bölüm, çözüm, verim

» -gi: vergi, sevgi, görgü, bilgi, örgü, sergi, algı, atkı

» -gın: dalgın, kızgın, bilgin, durgun, salgın


» -ı / -i: yazı, doğu, batı, gezi, tartı

» -ıcı / -ici: yırtıcı, satıcı, yapıcı, geçici, kurucu

» -ca: düşünce, eğlence

» -ecek: giyecek, yakacak, açacak

» -ak: yatak, kaçak, durak,

» -ga: bölge, bilge, süpürge,

» -gan: çalışkan, unutkan, çekingen

» -gıç: bilgiç, dalgıç, başlangıç

» -ik: kesik, açık, göçük, kırık

» -ın / -in: yığın, akın, tütün, ekin,

» -nç: gülünç, basınç,

» -ıntı: esinti, çıkıntı, döküntü,

» -(e)r: gelir, gider, okur,

» -maca: bulmaca, kesmece

» -sel: görsel, uysal, işitsel

» -anak: gelenek, görenek, olanak, seçenek

» -ış: dikiş, yürüyüş

» -ıt: geçit, yakıt, ölçüt

» -ma: dondurma, danışma

» -mak: çakmak, ekmek

» -tı: belirti, kızartı

1.4. Fiilden Fiil Yapım Ekleri

» -t: yürüt-, anlat-, ağlat–


» -(a)r: kopar-, çıkar-, uçur-, düşür–

» -dır: yazdır-, açtır-, bıktır-, sordur–

» -(ı)l: atıl-, yazıl-, çözül-, sorul–

» -(ı)n: taran-, yıkan-, silin-, alın–

» -ele: kovala-, itele–

» -ı: kazı-, sürü–

» -msa: anımsa-, gülümse–

*** 2.1.5. Eşitlik Ekleri (-ca / -ce / -ça / -çe) (cekim ekleri) » Böyle çocukça davranmamalısın.
(benzerlik) » Ailece tatile gittik. (topluluk, birlikte)

» Benden boyca uzunsun. (karşılaştırma, bakımından)

» Bence sen de haklısın. (görelik, kanaat)

» Masraflarınız şirketimizce karşılanacak.” (tarafından)

b) Dilek Kipi Ekleri

Bir dileği, bir isteği, tasarlanan bir hareketi anlatan kiplerdir. Dilek kiplerinde zaman
anlamı yoktur.

Dilek kipleri dörde ayrılır, bunlar:

1) Gereklilik kipi

2) Şart kipi

3) İstek kipi

4) Emir kipi
1- Gereklilik Kipi (-meli / -malı)

Eylemin yapılmasının gerekli veya zorunlu olduğunu ifade eder.

2- Koşul (Şart) Kipi (-se / -sa)

Fiil kök veya gövdesine gelerek söz konusu olan işin dileğe ve şarta bağlı olduğunun
bildirilmesini sağlar.

» Bu akşam sinemaya gitsek. (dilek)» Ödevlerini bitirsen dışarı çıkmana izin verebilirim.
(şart)

3- İstek Kipi (-e / -a)

Cümleye istek, dilek, temenni anlamı katar. Cümle içerisinde genelde “-elim, -eyim”
şeklinde kişi eklerini almış haliyle karşımıza çıkar. » Eğri oturup, doğru konuşalım.

4- Emir Kipi ( – )

2.2.2 Kişi (Şahıs) Ekleri Oku – malı – lar

OZNE - Özne, yükleme sorulan “kim, ne?” (SUBJEKT)

NESNE – NE, KIM? (B’SIZ) NEYI KIMI (B’LI) (OBJEKT)

DOLAYLI TUMLEC - nereye, nerede, nereden, kime, kimde, kimden

Edat Nedir?
 Edat Nedir ?

Edatlar, tek başlarına bir anlam taşımayan, fakat cümle içinde anlam kazanan,
sözcükler arasında çeşitli anlam ilgileri kuran sözcüklerdir. Genellikle bağlaçlar ile
karıştırılabilen edatlar; bağlaçların aksine, cümledeki unsurları birbirine bağlamaz,
onlarla anlam ilişkisi kurarlar. Şimdi dilimizde en sık kullanılan edatların hangileri
olduğunu, cümleye kattıkları anlamları, karıştırılabilen bazı durumları ve özelliklerini
inceleyelim.
yalnız, ancak, sadece, sade, tek, bir
için, diye, üzere
kadar, denli
gibi
ile
değil
Ayrılma/Uzaklaşma Hâl eki ile kalıplaşmış olanlar
-den başka
-den beri
-den dolayı
-den ötürü
-den sonra
-den önce
-den evvel
Yönelme/Yaklaşma Hâl eki ile kalıplaşmış olanlar
-e dair
-e doğru
-e değin
-e dek
-e göre
-e kadar
-e karşın
-e rağmen

Edatların Cümleye Kattığı Anlamlar


 “yalnız, ancak, sadece, tek, bir”
CÜMLEYE KATTIĞI ANLAMLAR
Hayatı boyunca yalnız ailesi için çabaladı. (sadece)
Yüreğim sadece senin için atıyor. (bir tek, sadece)
Bu yoğunlukta ancak iki bardak çay içebiliyorum. (en fazla)
Barajlardaki su ancak bir sene yeter. (en fazla)
Seni ancak ben mutlu edebilirim. (sadece)
Daha çok işimiz var, yola gece ancak çıkarız. (ihtimal)
Müzik konusunda bir onu örnek alırım. (sadece)
Balkonu çiçeklerle donatan tek bizdik. (sadece)
KARIŞTIRILABİLEN DURUMLAR
 NOT: Yalnız ve ancak edatını diğer sözcük türleri ile karıştırmamak gerekir. Bu
sözcüklerin edat olup olmadığını anlayabilmek için yalnız veya ancak sözcükleri yerine
“sadece” kelimesi getirilmelidir. Cümlenin anlamında bir bozulma olmazsa bu
sözcükler edattır diyebiliriz.
 Yalnız veya ancak kelimeleri yerine “ama, fakat” getirilebiliyorsa bu sözcükler
edat değil bağlaç olur. Yalnız sözcüğü eğer bir ismi niteliyorsa sıfat, bir fiili
veya fiilimsileri niteliyorsa zarf olarak görev yapar.
ÖRNEKLER:
İstanbul’a kadar yalnız onu görmeye geldim. (Sadece = Edat)
İstanbul’a kadar geldim; yalnız sen görüşmek istemedin. (Ama, fakat = Bağlaç)
İstanbul’a kadar yalnız geldim. (Nasıl geldim? Yalnız = Zarf)
İstanbul’a yalnız bir hayat sürmeye geldim. (Nasıl hayat? Yalnız = Sıfat)
 NOT: “Bir ve tek” kelimeleri de sıfat ve zarf görevlerinde kullanılabilir. Bunlar da
“sadece” anlamını taşıdıkları takdirde edat olurlar.
ÖRNEKLER:
Tatile tek onunla giderim. (Sadece = Edat)
Tek kişilik odada kalmak istediğini söyledi. (Sıfat)
Gece vakti sokağa tek çıkmaktan korkmuyordu. (Fiilimsiyi niteleyen zarf)
Bir saatte iki kilometre yol alamadık. (Sıfat)
Yaptıklarını bir bir söyledi. (Nasıl söyledi? Bir bir = zarf)
 “için, üzere, diye”
CÜMLEYE KATTIĞI ANLAMLAR
 Bu edatlar cümlede -“amaç, maksat, koşul-şart, neden, özgüleme, görelik,
karşılık, hakkında, gibilik” anlamlarını sağlarlar.
ÖRNEKLER:
Para kazanabilmek için başka işler yapmaya başladı. (amaç)
Okumak için gittiği şehirden hemen sıkılmıştı. (maksat)
Finale çıkabilmen için şarkıyı çok güzel söylemelisin. (koşul-şart)
Annesini ziyarete gidemediği için kendini kötü hissediyordu. (neden, sebep)
Bu ayakkabıyı babam için aldım (özgüleme)
Senin için her şeye katlanırım. (uğruna)
Senin için her şey çocuk oyuncağı zaten. (görelik)
Onun için pek iyi şeyler söylemediler? (hakkında)
Bu ev için ne kadar kira ödüyorsun? (eve karşılık)
Faturaları yatırmak üzere bankaya gidiyorum.  (amaç, için)
Arabayı haftaya getirmek üzere kiralayabilirsin.  (koşul-şart)
Yemeği hazırlayın, misafirler gelmek üzere. (zamansal yakınlık)
Anlaştığımız üzere kimse ses çıkarmayacak. (gibilik)
Sınavı kazanayım diye çok yoğun çalışıyorum. (amaç)
Kar yağıyor diye sobayı yaktı. (neden)
KARIŞTIRILABİLEN DURUMLAR
Senin için fesat! (İsim)
İçinden bir şeyler geçiriyordu. (İsim)
İçin için kan ağlıyorum. (Nasıl ağlıyorum? İçin için = Zarf)
Senin için bu dünyanın ipini çekerim. (Edat)
 “ile”
CÜMLEYE KATTIĞI ANLAMLAR
 Cümlede “neden, araç, beraberlik, alet, zaman” anlamları kurar.
 “i” sesi düşerek “-le, -la” şeklinde sözcükle birleşik şekilde de yazılabilir.
ÖRNEKLER:
Havanın temizliğiyle kendinden geçti. (neden)
Özel arabası ile Kırşehir’e kadar yol aldı. (araç)
Onunla Sezen Aksu konserine gittim. (beraberlik)
Tabloyu duvara çivi ile asabilirsin. (alet)
Yazla birlikte havuzlar da doldu taştı. (zaman)
KARIŞTIRILABİLEN DURUMLAR
Not: Edat olan “ile” ve bağlaç olan “ile”yi karıştırmamak gerekir. Cümledeki ile
kelimesinin yerine “ve”  getirdiğinizde anlamda bozulma olmuyorsa ile kelimesi bağlaç;
getiremiyorsanız, bozulma oluyorsa edattır.

ÖRNEK:
Müzik ile edebiyat onun vazgeçilmezleriydi. (müzik ve edebiyat = Bağlaç)
Müzik ile ruhunu dinlendirebiliyordu. (Edat)
 “kadar, -e kadar, denli”
o Kadar edatı, sözcük halinde veya –e yönelme hali eki almış kelimelerle
birlikte kullanılır.
o Kadar edatı ile aynı anlamda ve görevde olan “denli” kelimesi de
kullanılabilir.
CÜMLEYE KATTIĞI ANLAMLAR
 Bu edatlar cümleye “eşitlik, karşılaştırma, benzerlik, ölçü yaklaşıklık,”
anlamları katar.
ÖRNEKLER:
Ben de senin kadar gitar çalabiliyorum. (eşitlik)
Melekler kadar güzelsin. (benzerlik)
Üç kilo kadar su içmelisin. (ölçü, aşağı yukarı)
İki güne kadar haber verecekler. (yaklaşıklık)
Gitmeseydin belki midem ağrımazdı bu denli… (ölçü, kadar)
KARIŞTIRILABİLEN DURUMLAR
 Kadar edatı yanındaki kelimeyle birlikte kullanıldığında isim, sıfat ya da zarf öbeği
oluşturur. Bu durumda cümlede yine edat görevindedir; fakat öbekleştiği kelime ile
beraberken isim, sıfat veya zarf olarak nitelendirilir.
ÖRNEKLER:
Uyumuş kadar dinlendik. (zarf)
Güneş kadar yakıcılığı var. (sıfat)
Ben ondan bu kadarını beklemiyordum. (isim)
 İsim tamlamalarında  tamlanan olarak görev yapabilir.
Görgüsüzlüğün bu kadarı da fazla.  ( tamlanan görevindedir.)
 “gibi”
CÜMLEYE KATTIĞI ANLAMLAR
 Gibi edatı cümleye eşitlik ve benzetme anlamları katar.
ÖRNEKLER:
Annesi gibi güzel yemekler yapabiliyordu. (eşitlik)
Zeytin gibi simsiyah gözleri vardı. (benzerlik)
NOT: “-ce, -imsi, -cesine, -cileyin” ekleri “gibi” edatı anlamını veren eklerdir.
Çocukça davranma (çocuk gibi)
Kadifemsi bir kumaş aldım (kadife gibi)
Uçarcasına gitmelisin (uçar gibi)
Sencileyin güzele bencileyin yar gerek. (Senin gibi, benim gibi)
 “(-den) dolayı, (-den) ötürü”
CÜMLEYE KATTIĞI ANLAMLAR
 Bu edatlar –den, -dan ayrılma hal ekiyle birlikte kullanılarak cümlede neden-
sebep anlamı sağlarlar.
ÖRNEKLER:
Burnundaki eğrilikten dolayı rahatça nefes alamıyordu.
İşini sevmediğinden ötürü her gün mutsuzdu.
NOT: “-den” hal eki tek başına sebep anlamı taşıyabildiği için, dolayı veya ötürü
kelimesi ile birlikte kullanılması anlatım bozukluğu olarak değerlendirilir.  Sebep anlamı
sağlamak için sadece “-den” hal eki kullanılması yeterlidir.
En sevdiği arkadaşı uzaklarda olduğundan  dolayı kendini çok yalnız hissediyordu.
Eve geç kaldığından dolayı babası ile tartıştılar.
 “-e doğru”
CÜMLEYE KATTIĞI ANLAMLAR
 -a, -e yönelme hal ekiyle birlikte kullanılarak cümlede yön-yer
anlamı sağlarlar.
Annesine doğru koşar adımlarla geldi. (Yön)
Aldığı hediyeyi masaya doğru fırlattı. (Yer)
KARIŞTIRILABİLEN DURUMLAR
 Edat olan “doğru” kelimesi ile isim, sıfat veya zarf olabilen “doğru” kelimelerini
karıştırmamak gerekir.
Doğruyu söylemediği gözlerinden okunuyordu. (isim)
Doğru eşi seçmek için uzun yıllar harcadı. (sıfat)
Doğru yürümediğin için elendin. (fiilimsiyi niteleyen zarf)

Edatların Özellikleri
1-Bir edat, bir adla öbekleşerek sıfat ya da zarf görevi yapabilir.

o Aslan gibi delikanlı, baksanıza…


(İsim)    (edat)
  (Sıfat öbeği)
2-Edatlar iyelik eki aldıklarında ad gibi kullanılır.

o O kadarını herkes biliyor.
o Bunun gibisini bulamazsınız.
3-Edatlar tek başlarına ya da başka sözcüklerle öbekleşerek  nesne, tümleç,
yüklem göreviyle kullanılabilir.

o Bu kadarını beklemiyorduk. (Belirtili Nesne)


o Yaşlı kadın çocuk gibi ağlıyordu (Zarf Tümleci)
o Denize bakan evler gibiydik seninle. (Yüklem)
o İçin, çoğu kez neden-sonuç ilgisi kurar. (Özne)
4-Edatlar cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamında daralma veya bozulma
meydana gelir. Bağlaçlardan ayrılan önemli bir özelliği budur. Bağlaçlar
cümleden çıkarıldığında anlamda bozulma meydana gelmeyen sözcüklerdir.
5-Bazen isim tamlamasında tamlama unsurundan biri olabilir.

o Onun kadarını kimse görmemiştir. (Tamlanan)


6-“Yalnız, ancak, karşı” gibi bazı edatlar başka sözcük türleri olarak da
kullanılabilirler. Bu sözcüklerin türünü belirlemek için cümlede kazandıkları
anlamlara bakmak gerekir.

o O kitap yalnız bende var. (Edat)


o Yıllardan beri yalnız yaşıyor. (Zarf)
o Gelsin; yalnız kardeşini getirmesin. (Bağlaç)
o İşimiz sabaha ancak biter. (Zarf)
o Karşı kaldırımda bekliyordum. (Sıfat)

 Edatli tumlec


 – Bu çiçekleri annem için topladım.
 Yarın trenle İzmir'e gideceğiz.
 Sabaha karşı yola çıktık.
 Yağmur başladığı için pikniği iptal ettik.
 Sen gelmeden önce baban aradı.
 Servis iptal olduğu için okula babamla gideceğim

Zarf (Belirteç)
Fiillerden, fiilimsilerden, sıfatlardan veya kendiyle aynı görevdeki kelimelerden
(zarflardan) önce gelerek onların özelliklerini, zamanını, yönünü, miktarını belirten
sözcüklere zarf (belirteç) denir.
Örnek(ler)
» Öğrenciler kitaptaki metni okuyor.
» Öğrenciler kitaptaki metni sessizce okuyor.
Yukarıdaki ilk cümlede okuma eyleminin yapıldığını görüyoruz fakat bu eylemin nasıl, ne
zaman veya ne kadar yapıldığı belirtilmemiş. İkinci cümlede ise okuma
eyleminin sessizce yapıldığı belirtilmiştir ve zarf kullanılmıştır.

Zarfların Özellikleri

 >  Zarflar da tıpkı sıfatlar gibi tek başlarına kullanıldıklarında isim görevindedir. Zarf
görevini cümle içerisinde kullanımına bağlı olarak kazanır.

Bir sözcük fiille bağlantılıysa, fiili niteliyorsa zarf; isimle bağlantılı olup ismi niteliyorsa
sıfat görevindedir.

Örnek(ler)
» hızlı (isim)
» Arkadaşım, İngilizce’yi hızlı öğrendi. (öğrenme fiilini nitelediği için zarf)
» Arkadaşım, hızlı arabaları çok seviyor. (araba ismini nitelediği için sıfat)

 >  Cümle içerisinde genelde zarf tümleci olarak kullanılırlar.

 >  Zarflar; durum zarfı, zaman zarfı, miktar zarfı, yer-yön zarfı ve soru zarfı olmak
üzere beşe ayrılır:
1. Durum Zarfları

Fiilin bildirdiği işin, oluşun veya hareketin durumunu, özelliğini veya sebebini belirten
zarflardır. Fiille sorulan “nasıl?” veya “neden, niçin, niye?” sorularına cevap verir.

Örnek(ler)
» Öğrenciler konuyu dikkatle dinliyordu.
Bu cümlede “dinliyordu” eylemine “nasıl dinliyordu?” sorusunu yönelterek eylemin
“dikkatle” yapıldığı cevabını alıyoruz. “dikkatle” sözcüğü fiilin durumunu belirttiği
için durum zarfıdır.
» Tüm söylediklerimi yanlış anlamış. (nasıl anlamış? → yanlış)
» Arabanın motoru gürültülü çalışıyor. (nasıl çalışıyor? → gürültülü)
» Konuyu uzun uzun tartıştılar. (nasıl tartıştılar? → uzun uzun)
» Hür doğdum, hür yaşarım. (nasıl doğdum? → hür / nasıl yaşarım? → hür)
» Uyanamadığı için gelmemiş. (neden gelmemiş? → uyanamadığı için)
» Sessiz durursan seni parka götürürüm. (nasıl durursan? → sessiz)
» İçeri sevinçle girip boynuma sarıldı. (nasıl girip? → sevinçle) (girip sözcüğü fiilimsidir.)

2. Zaman Zarfları

Fiilin bildirdiği işin, oluşun veya hareketin zamanını belirten zarflardır. Fiille sorulan “ne
zaman?” sorusuna cevap verir.

Örnek(ler)
» Soğuk hava haftaya etkili olacakmış.
Bu cümlede “etkili olacak” eylemine “ne zaman etkili olacak?” sorusunu yönelterek
eylemin “haftaya” yapılacağı cevabını alıyoruz. “haftaya” sözcüğü fiilin zamanını belirttiği
için zaman zarfıdır.
» Haftada iki gün balık yemeliyiz. (ne zaman yemeliyiz? → haftada iki gün)
» Okullar haziranda kapanacak. (ne zaman kapanacak? → haziranda)
» Sabahları iki kilometre koşarım. (ne zaman koşarım? → sabahları)
» Bugün gitti, yarın gelecek. (ne zaman gitti? → bugün / ne zaman gelecek? → yarın)
» Eve gelir gelmez yattı. (ne zaman yattı? → eve gelir gelmez)
» Her bayram köye gidip akrabalarımızı ziyaret ederiz. (ne zaman gidip? → her
bayram) (gidip sözcüğü fiilimsidir.)
 

3. Yer-Yön Zarfları

Fiilleri veya fiilimsileri yer-yön bakımından belirten zarflardır. Fiille


sorulan “nereye?” sorusuna cevap verir. Yön zarfları yalın (ek almamış) halde kullanılırlar.
“Aşağı, yukarı, içeri, dışarı, ileri, geri, öte, beri, doğru” en çok kullanılan yön
zarflarıdır.

Örnek(ler)
» Pencereden aşağı bakıyor.
Bu cümlede “bakıyor” eylemine “nereye bakıyor?” sorusunu yöneltince “aşağı” cevabını
alıyoruz. “aşağı” sözcüğü fiilin yönünü belirttiği için yer-yön zarfıdır.
» Gece yarısında dışarı çıkmış. (nereye çıkmış? → dışarı)
» Üşüyünce içeri girdi. (nereye girdi? → içeri)
» İleri gitme, biraz geri gel. (nereye gitme? → ileri / nereye gel? → geri)
» Aşağı bakınca başı dönmüş. (nereye bakınca? → aşağı) (bakınca sözcüğü fiilimsidir.)

 UYARI  Yer-yön zarfları çekim eki almazlar, çekim eki aldıklarında zarf olmaktan çıkarak
isim olurlar.

Örnek(ler)
» Attığı top camdan içeri girdi. (“içeri” kelimesi ek almadığı için zarf)
» Attığı top camdan içeriye girdi. (“içeri” kelimesi “-e” yönelme ekini aldığı için isim)

 UYARI  “Aşağı, yukarı, içeri, dışarı, ileri, geri, öte, beri, doğru” gibi kelimelerin zarf
olabilmesi için bir fiilin yönünü belirtmeleri, bir fiille bağlantılı olmaları gerekir. Eğer bu
sözcükler bir isimle bağlantılıysa sıfat görevinde kullanılmış olurlar.

Örnek(ler)
» Merdivenden yukarı çıktı. (“yukarı” kelimesi fiille ilgili olduğu için zarf)
» Sesler yukarı kattan geliyor. (“yukarı” kelimesi isimle ilgili olduğu için sıfat)

 
4. Miktar (Azlık-Çokluk) Zarfları

Bir fiilin, bir sıfatın veya kendi türünden bir sözcüğün (zarfın) miktarını, ölçüsünü belirten
zarflardır. Fiille, sıfata veya zarfa sorulan “ne kadar?” sorusuna cevap verir. “Az, çok,
daha, çokça, kadar, bu kadar, biraz, oldukça, pek, pek çok, en, en çok, fazla, epey,
epeyce, bayağı” en çok kullanılan miktar zarflarıdır.

Örnek(ler)
» Bu hafta hava sıcaklığı çok düşecekmiş.
Bu cümlede “düşecekmiş” eylemine “ne kadar düşecekmiş?” sorusunu yöneltince “çok”
cevabını alıyoruz. “çok” sözcüğü fiilin miktarını belirttiği için miktar zarfıdır.
» Telefonla çok fazla ilgileniyor. (ne kadar ilgileniyor? → çok fazla) (ilgileniyor: fiil)
» Çok büyük bir ev almış. (ne kadar büyük? → çok) (büyük: sıfat)
» Beklediğim kargo epey geç geldi. (ne kadar geç? → epey) (geç: zarf)
» Az yiyerek kilo verdi. (ne kadar yiyerek? → az) (yiyerek: fiilimsi)

5. Soru Zarfları

Fiilleri veya fiilimsileri soru bakımından belirten zarflardır. Bir cümlede zarfları bulmak için
kullandığımız “nasıl, neden, niçin, niye, ne (eylemin nedenini sormak için
kullanılıyorsa), ne zaman, nereye, ne kadar?” cümle içerisinde yer aldıklarında
soru zarfı olur.

Örnek(ler)
» İstanbul’a ne zaman varırız?
Bu cümlede “ne zaman” sorusu “varırız” fiiline sorulmuştur ve alınacak cevap da
“İstanbul’a akşam varırız.” cümlesindeki gibi zarf olacaktır. Bu yüzden “ne zaman”
sözcüğü soru zarfıdır.
» Bu saatte nereye gitmiş?
» Bu arabayı nasıl aldın?
» Dersin bitmesine ne kadar kaldı?
» Toplantıya neden yetişemedin?
» Ne ağlıyorsun öyle sessiz sessiz? (“Ne” sorusu eylemin sebebini sormak için, “neden?”
sorusu yerine kullanılmıştır.)
Zarf tümleci cümlede yüklem ile bildirilen iş, oluş veya yargının zamanını, durumunu, miktarını,
yönünü, koşulunu vs. bildiren öğedir. Yükleme yöneltilen ne zaman, nasıl, ne kadar, nereye, hangi
takdirde vb. soruların yanıtı niteliğindedir:

 "Ablamlar haftaya yola çıkacaklarmış." (eylemin zamanını belirtir)


 "Çocuk korkudan titriyordu." (eylemin nedenini belirtir)
 "Eve koşarak gittim." (eylemin nasıl yapıldığını belirtir)
 "Öğretmen uzunca bir cetvelle tahtaya çizgiler çizdi." (eylemin ne ile yapıldığını belirtir)
 "Yatmadan önce biraz kitap okudum." (eylemin ne kadar yapıldığını belirtir)

Adlaşma
İleri, geri, beri, doğru, içeri, dışarı, aşağı, yukarı gibi yer-yön zarfları, hâl eki aldığında adlaşır ve zarf
tümleci oluşturmaz:

 İçeri gelsene! (yalın hâl, zarf, zarf tümleci)


 Artık komutanlardan başka hiç kimse dışarı çıkmazdı. - Attilâ İlhan (yalın hâl, zarf,[2] zarf
tümleci)
 Şu sandalyeleri içeriye taşıyalım. (-e hâli, isim, dolaylı tümleç)
 Ben dışarıyı bir kontrol edeyim. (-i hâli, isim, belirtili nesne)
 Dışarıda karlar erimeye başlamış." - A. Ümit (-de hâli, isim,[2] dolaylı tümleç)

FIILDE CATI

Özne-Yüklem İlişkisi Nesne-Yüklem İlişkisi

1- Etken 1- Geçişli

2- Edilgen 2- Geçişsiz

3- Dönüşlü 3- Ettirgen

4- İşteş 4- Oldurgan

ETKEN – OKUMAK

EDILGEN – YAP+IL+MAK

ISTES – YAP+IS+MAK
DONUSLU – SEV+IN+MEK

ETTIRGEN – KES+TIR+MEK (GECISLI + T TIR R)

OLDURGAN + KORK+UT+MAK (GECISSIZ + TIR R)

GECISSIZ FIIL: NESNEYE GECMEZ – KORKMAK – ONU KORKMAK OLMAZ

GECISLI FIIL : NESNEYE GECER: KESMEK – ONU KESNEK – OLUR

FIILERDE YAPI

1) BASIT FIILER – KALKMAK


2) TUREMIS FIILER – ISIMDEN TUREMIS OR. GOZ+LE+MEK , FIILDEN TUREMIS OR,
CIK+AR+MAK
3) BIRLESIK FIILER
A) YETERLIK FIILI – A/E (BIL) MEK – YAPABILIRIM / YAPAMAM
B) TEZLIK FIILI – IVER – YAZIVERDI (CABUKLUK)
C) SUREKLIK – EDUR, EKAL, EGEL, - BAKADURMAK, CIKAGELMEK, UYUYAKALMAK
D) YAKLASMA – EYAZ – DUSEYAZDI
E) YARDIMCI EYELEMLE YAPILAN TUREMIS FIILI
İsim soylu sözcüklerden sonra gelen «etmek, olmak, kılmak, eylemek ve buyurmak»
yardımcı eylemlerinin kendisinden önceki isimle birleşmesiyle oluşur.
Sevdiğim için bu mesleği tercih ettim.
Sınavdan yüksek puan alınca mutlu oldu.
Adam, etrafındakilere sürekli emir buyuruyordu.
Mevla bize yardım eylesin.
Dili sade kullanarak sözü etkili kılmış.
Not: Yardımcı eylemle birleşik fiil oluşturulurken ses türemesi veya ses düşmesi olursa
yardımcı fiiller bitişik yazılır. (his-et= hissetme)

BAGLACLAR

Genel olarak;
 Bağlaçlar tek başına anlamı olmayan ve cümlede bir görevi olan sözcüklerdir.
Bağlama görevi yanında cümlede çeşitli anlam ilgileri de kurabilirler.
 Cümleden çıkarıldıklarında cümlenin anlamında bozulma olmaz; fakat daralma
olabilir.
 Bağlaçlar kendinden önceki ve kendinden sonraki sözcüklerden ayrı yazılırlar.
Bağlaçlara benzediğini ve bağlaç olduğunu düşündüğünüz birleşik yazılmış olanlar
bağlaç değil ektir.
  Hiçbir cümle ögesi olmazlar.
 Bağlaçların yerine uygun olan bir noktalama işareti konulabilir.
 

En sık kullanılan bağlaçlar şunlardır:


 ama, fakat, lâkin, ancak,  yalnız, oysa, oysaki, hâlbuki
 ve, ile
 ki
 de
 çünkü, zira
 madem, mademki
 veyahut, yahut, veya, ya da
 şayet, eğer, ise
 öyleyse, o halde, kısacası, demek ki,  nitekim
 yoksa, anlaşılan
 ne……ne (de), ya….ya (da), gerek…gerek(se), ha……..ha, ister…..ister(se),
kâh……….kâh, de…..de
 hatta, üstelik, ayrıca, hem,  hem de,
 yine, gene
 meğer
 
İLE BAĞLACI
 Çoğu zaman “ve” bağlacı ile eş görevli kullanılır. Ancak bu bağlaç cümleleri
bağlama göreviyle kullanılmaz.
 
ÖRNEKLER:

Güneş ile dünya arasındaki uzaklığı soruyor. (İsimleri bağlar)


(isim)         (isim)
Gelmesi ile gitmesi bir oldu. (Fiilimsileri bağlar)
Annesi ile teyzesi termal otelde konakladılar. (Özneleri bağlar)
(özne)        (özne)
 
KARIŞTIRILABİLEN DURUMLAR:  İle sözcüğü cümlede sözcükler arasında anlam
ilgisi kurarak edat olarak da  görev yapabilmektedir, bu durumda  bağlaç olan “ile”yle
karıştırmamak gerekir. Bunun için cümledeki ile sözcüğü yerine “ve” bağlacı getirilir.
Anlamda bozulma olmuyorsa ile sözcüğü bağlaçtır.
ÖRNEK:
Bu para ile nasıl geçinebileceğimi bilmiyorum. (Edat) (ile ≠ ve)
Amcası ile halası bahçede semaverin başındaydı. (Bağlaç) (ile = ve)
 
VE BAĞLACI
ÖRNEKLER:
Türkiye ve Hırvatistan bu sene şarkı yarışmasına katılmadılar. (Özneleri bağlar)
(Özne)          (Özne)
Çarşıdan  gazete ve ekmek aldım.  (Eş görevli sözcükleri  (bsiz. nesne) bağlar)
 
Okuldan geldim ve dershaneye gittim. (Cümleleri (yüklem) bağlar)
 
Bahçedeki otları yoldum ve bir köşeye yığdım.  (Cümleleri bağlar)
 
Yaramaz ve çalışkan çocuk.  (Sıfatları bağlar)
 
Pahalı elbiseler ve ayakkabılar aldı. (Tamlananları aynı zamanda isimleri bağlamıştır
diyebiliriz)
 
Bu yazıda, Çehov’u ve Sait Faik’i anlatıyor. (Nesneleri bağlar) 
 
 
AMA, FAKAT, LÂKİN, ANCAK, YALNIZ, OYSA, OYSAKİ, HÂLBUKİ BAĞLACI
 Karşıtlık anlamı kazandıran bağlaçlardır. Genellikle cümleleri bağlama görevi
üstlenirler.
ÖRNEKLER:
Gitar çalıyorum ama kemanı daha çok seviyorum. (Cümleleri bağlamıştır.)
Kitabı daha bitiremedim ama keyifle okuyorum.
Sevmek ama sevilmemek işte bütün mesele bu. (Fiilimsiler bağlanmıştır.)
İyi koştu fakat birinci olamadı.
Benimki aşk değil lakin onu çok seviyorum.
Kimsesi yoktu ancak kendine bakabilecek kadar da güçlüydü.
Oysa ne çok sevmiştim seni. (Öncesinde başka bir cümlenin varlığı anlaşılıyor)
Paketi zamanında yerine ulaştıramadım oysaki yola çok erken çıkmıştım.
Arabayla gideceğini biliyordu halbuki. (Öncesinde başka bir cümlenin varlığı anlaşılıyor)
 
KARIŞTIRILABİLEN DURUMLAR:
 Ancak kelimesi  “sadece” anlamında kullanılırsa edat, “olsa olsa, en çok, daha
çok, güçlükle” anlamlarında kullanılırsa zarf, “ama, fakat” anlamlarında
kullanılırsa bağlaç olur. Ancak kelimesinin yerine bu anlamlardan hangisi
getirilebiliyorsa sözcük türü de o olur.
ÖRNEKLER:
Ancak kendisi bu işi başarabilirdi. (Sadece = Edat)
Yollar buzlu olduğundan eve ancak gelebildi. (Güçlükle = Zarf)
Cenazesine katılamadı ancak kargo ile çelenk gönderdi. (Fakat = Bağlaç)
 
 Yalnız kelimesi  bir ismi nitelerse niteleme sıfatı, bir fiili veya fiilimsiyi
nitelerse durum zarfı, “ama, fakat” anlamlarında kullanılırsa bağlaç, ya da
bir isim olarak kullanılabilir. Yalnız kelimesinin cümle içindeki anlamlarına göre
sözcük türü belirlenir.
ÖRNEKLER:
Kırşehir’e kadar yalnız onun için gittim. (Sadece = Edat)
Kırşehir’e kadar gittim; yalnız Boztepe’ye uğramadım. (Ama, fakat = Bağlaç)
Kırşehir’e kadar yalnız gittim. (Yalnız = Zarf)
Ankara, yalnız bir hayat sürmek için ideal yerdir . (Sıfat)
Kİ BAĞLACI
 Bağlaç olan “ki” daha çok  cümleleri bağlama görevi ile kullanılır. Ki bağlacından
sonra gelen cümle önceki cümlenin açıklayıcısı olur.
 Diğer sözcüklerden daima ayrı yazılır.
 Bu bağlacın sesli ve sessiz harflerinde değişiklik olmaz (kı, ku, kü şekilleri yoktur.)
 
ÖRNEKLER:
Canı sıkılmış ki bizimle gelmedi. (Neden-sonuç)
Artık erken yatmalı ki okula geç kalmasın. (Koşul-Şart)
Nietzsche der ki: “En büyük delilik, denize tuz atmaktır.”
Sen ki beni çok iyi tanırsın. (Özneyi pekiştirme)
Yarın buraya döner mi ki? (Kuşku, kaygı)
Beni anlamıyor ki… (Yakınma)
Dışarı çıktım ki ortalığı sel götürüyor. (Şaşma)
 
KARIŞTIRILABİLEN DURUMLAR:  İlgi eki olan “ki”, sıfat yapan “ki” eki
ve bağlaç olan “ki” karıştırılmamalıdır. İlgi eki adı üstünde ek olduğu için birleşik yazılır.
Bir ismin yerini tutar. Sıfat yapan ki de birleşik yazılır; ancak bağlaç olan “ki” başlı başına
bir sözcüktür ve ayrı yazılır.
ÖRNEKLER:
Odanınki salonun perdesinden daha gösterişliydi. (İlgi zamiri)
Odanın perdesi yıkanmadı ki takayım. (Bağlaç)
Odadaki eşyaları topladım. (Sıfat yapan ki)
 
 
DE BAĞLACI
 Bağlaç olan “de” Her zaman kendinden önceki sözcükten ayrı yazılır.
 Ünsüz benzeşmesine göre çeşitleri yoktur. Yani “d” sesi sertleşerek “t” olmaz.
Sadece de, da şekilleri vardır.
 Bulunduğu cümlede çeşitli anlam ilgileri kurabilir. Cümlede var olan anlam
ilgilerini (eşitlik, gibilik, katılma vb) pekiştirir.
ÖRNEKLER:
O dergiyi ben de okudum. (Eşitlik, gibilik)
Size de bir tablo yapabilirim. (Başkasına yaptığım gibi-gibilik)
Burayı da görmemiştim. (Başka bir yeri görmediğim gibi-gibilik)
Önce kendin çalış da sonra benden çalışmamı iste. (Kızgınlık)
Size ne oluyor da işimize karışıyorsunuz.(Azarlama)
Okula bir gel de oradan çarşıya gidersin. (İstek)
Ne iyi ettiniz de yemek getirdiniz. (Memnuniyet)
Okuyacak da bana yardım edecekmiş. (Alay)
Buraya gelmişsin de bize uğramamışsın. (Yakınma)
Oyuncak da oyuncak diye tutturdu. (İnat)
Bu sınavı kazanacak da ben göreceğim. (Küçümseme)
 
KARIŞTIRILABİLEN DURUMLAR:
 Bağlaç olan de ile bulunma hal eki olan “de” ve yapım eki olan “de”yi
karıştırmamak gerekir.
 De bağlacı ayrı yazılır ve cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulmaz.
 Hal eki olan ve yapım eki olan “de” hem birleşik yazılır hem de çıkarıldığında
cümlenin anlamında bozulma olur. Bağlaç olan “de”nin sadece “da, de” şekilleri
varken diğerlerinin “da, de, ta, te” şekilleri  mevcuttur.
ÖRNEKLER:
Bugün bahçede mangal yakacağız. (Hal eki)
Bugün bahçe mangal yakacağız. (Cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulur.)
Bugün sabah bahçe de temizlendi. (Bağlaç)
Bugün sabah bahçe temizlendi. (Cümlenin anlamı bozulmaz ancak daralma meydana
gelebilir.)
Sözde bize gelecektin (Yapım Eki) 
 
ÇÜNKÜ, ZİRA BAĞLACI
 Bu bağlaçlar başına geldikleri cümleyi kendisinden önceki cümlelere bağlarlar.
ÖRNEKLER:
Düğününüze gelemedim; çünkü hastalandım.
Bu soruyu çözemedim; çünkü konuyu kavrayamamışım.
İpleri sıkıca bağlamalısın zira yıkılacak gibi duruyor.
Bu yıl ürünler iyi çıktı zira yağmurlar boldu.
 
 
MADEM, MADEMKİ BAĞLACI
 Bu bağlaçlar başına geldikleri cümleyi daha sonrakilere bağlarlar.
Mademki buraya geldiniz, bir çayımızı için.
Kitabı okumayacaktın madem, neden satın aldın?
 
 
VEYAHUT, YAHUT, VEYA, YA DA BAĞLACI
 Bunlar birbirine denk olan, birbirinin yerini tutabilecek olan iki unsuru birbirine
bağlayan, birbiriyle karşılaştıran bağlaçlardır. Bağladıkları iki unsurun, iki kelime,
kelime gurubu veya cümlenin arasına girerler.
ÖRNEKLER:
Roman veya öykü ikisini de okumayı çok severim.
Kardeşin yahut baban okula gelsin.
Müzik ya da resim dersini seçebilirsin.
Akşam veyahut gece yarısı yola çıkarız.
 
 
ŞAYET, EĞER, İSE BAĞLACI
 Bu bağlaçlar koşul-şart ifade eden veya şart anlamını kuvvetlendirirler.
 Başına geldikleri cümleyi daha sonraki cümle veya cümlelere bağlarlar.
 İse bağlacı kendinden önceki sözcükle birleşik yazılabilir.
 Eklendiği sözcüğe göre “se, sa” şeklinde değişiklik gösterebilir.
ÖRNEKLER:
Eğer son soruyu bilseydik, yarışmayı kazanacaktık.
Şayet paranız biterse beni arayın.
Bügün güzel yemekler olduğu için yemekhaneye gittik, Ahmet ise bizle gelmedi.
Ben hızlı hızlı yürüdüm annemse arkamdan ağır adımlarla geliyordu.
 
KARIŞTIRILABİLEN DURUMLAR:
Not:  “İse” sözcüğü ek-fiil olarak da kullanılabilir. Ek fiiller isim soylu sözcükleri yüklem
yaparken, basit zamanlı fiilleri de bileşik zamanlı yapar. Cümlede  koşul-şart anlamı
sağlar. Baglaç ile farkı ek fiilin olumsuzu yapılabilirken bağlaç olan “ise” nin olumsuzu
yapılamaz ve  şart anlamı da sağlamaz.
ÖRNEK:
Yola erken çıkarsa yetişebilir. (ek-fiil)
Tansiyonu yüksek, ateşi ise normalin üstünde. (Bağlaç)
 
 
ÖYLEYSE, O HALDE, KISACASI, DEMEK Kİ, NİTEKİM BAĞLACI
 Özet anlamı kazandıran bağlaçlardır. Kendinden önceki cümle veya cümleleri özet
veya sonuç cümlesine bağlarlar.
Sınıfta çok ses var; o halde dersi burada bitiyorum arkadaşlar.
 
ÖRNEKLER:
O halde bu konuyu anlamadığını düşünüyorum.
Öyleyse bu işten vazgeçelim artık.
Kısaca seninle aynı ortamda bulunmaktan çok memnunum.
Demek ki onu bugüne kadar kimse anlayamamış.
Nitekim yapayalnız kaldığını kendisi de anlamıştı. (Sonuç olarak)
 
 
YOKSA, ANLAŞILAN BAĞLACI
 Olasılık anlamı kazandıran bağlaçlardır.
Yoksa bu akşam bana sürpriz mi yapacak.
Anlaşılan yemeği hemen yapamayacak.
 
NE……….NE (DE), YA……..YA (DA),
GEREK…GEREK(SE), İSTER……..İSTER(SE),
KÂH……..KÂH, DE…….DE BAĞLAÇLARI
 Çoğunlukla karşılaştırma anlamı sağlayan bağlaçlar olmakla birlikte cümlede
değişik anlam ilgileri oluştururlar.
 Bu bağlaçlar ile ilgili sorular daha çok “hangi öğeleri bağlamıştır” şeklinde
gelmektedir.
ÖRNEKLER:
Memlekete ne seni ne de annemi götürüyor. (Nesneleri bağlamıştır)
Ya bu odayı temizlersin ya da bir daha buraya gelmezsin. (Cümleleri bağlamıştır.)
Gerek milletimiz gerekse devletimiz bu uğurda her şeye hazırlıklıdır. (Özneleri
bağlamıştır.)
İster bu ceketi ister yeşil paltoyu alabilirsin. (Nesneleri bağlamıştır.)
Evini de arabasını da çok ucuza satmış. (Nesneleri bağlamıştır.)

You might also like