Professional Documents
Culture Documents
Yarinlara Ümi̇tle Bakalim - Recep Yazicioğlu - Muhammet Negi̇z
Yarinlara Ümi̇tle Bakalim - Recep Yazicioğlu - Muhammet Negi̇z
Sayfa 2 / 50
YARINLARA ÜMİTLE BAKALIM
RECEP YAZICIOĞLU
Sayfa 3 / 50
Merhum Vali Recep Yazıcıoğlu’nun 2001 yılında, Aydın Marangozlar Odasınca düzenlenen
“Yarınlara Ümitle Bakalım” başlıklı seminerinin Muhammet Negiz tarafından hazırlanan
dipnotlar ve görsellerle zenginleştirilmiş metnidir. Okuyucu ve araştırmacılara yararlı olması
dileğiyle…
Sayfa 4 / 50
İÇİNDEKİLER
Sayfa 5 / 50
11 YIL SONRA… ............................................................................................................................. 31
ERZİNCAN’DA HASTANE… ........................................................................................................ 32
TASARRUF TEDBİRLERİ! ............................................................................................................ 32
POLİTİKACILARIN ZİYARETİ ..................................................................................................... 32
BAKAN SAYISI ÜZERİNE… ......................................................................................................... 34
YEREL POLİTİKACI ÖNERİSİ ...................................................................................................... 34
TAYİN-TERFİ VE DÜRÜLEN DEFTER ........................................................................................ 34
BAŞHEKİM KİM?............................................................................................................................ 34
BİR BAŞKOMİSER.......................................................................................................................... 35
GERMENCİK VE JEOTERMAL..................................................................................................... 35
SEÇİMLE GELEN VALİLER .......................................................................................................... 37
TÜRKİYE’NİN YENİDEN YAPILANMASI .................................................................................. 37
BEYLİKLER DÖNEMİ .................................................................................................................... 38
UYGARLIKLARIN SIRRI ............................................................................................................... 38
SİYASETİN SÜRESİ........................................................................................................................ 39
RECEP YAZICIOĞLU VE SİYASETE ADAYLIK ........................................................................ 39
SORU-CEVAP BÖLÜMÜ................................................................................................................ 40
HAYVANCILIK VE HÜLYA AVŞAR ........................................................................................... 41
MADALYA BEKLEMİYORUM AMA.. ......................................................................................... 44
Sayfa 6 / 50
Sayfa 7 / 50
Sayfa 8 / 50
VALİ RECEP YAZICIOĞLU: YARINLARA ÜMİTLE BAKALIM1
Sevgili hemşerilerim,
(Diyeyim, çünkü ben 40 yıldır Söke’de oturuyorum. Aydın Lisesi mezunuyum. 2 yıl da
burada beraber olduk. )
Hepinize teşekkür ederim bu davete icabet ettiğiniz için. Marangozlar Odası başkanına da
teşekkür ediyorum. “Yarınlara umutla bakalım” diyor. Gerçekten, Türkiye’nin karamsarlık
tablosu içinde, “Yarınlara umutla bakalım!” çığlığı da, insanlara umut verir, sevinç verir.
Ben de katılıyorum. Yarınlar inşallah umutlu olacak. Ben de ona inanıyorum. O zaman…
Zaten buna inanmasak… Bir şeyin de anlamı kalmaz!
Yıllar sonra, gene bir aradayız. Basın mensuplarına da, burada birlik başkanına, arkadaşlarına,
herkese teşekkür ediyorum. BİSKİ’ye de teşekkür ediyorum! Böyle güzel bir salonu, bu
vesile ile gördüm. Ben, 10 yıl önce, Aydın’da iken bir tek salon vardı! Halk Eğitim salonu…
125 kişilikti… Sonra, Ticaret Odası’nın bir salonu vardı. O da 100 kişilikti. Şimdi görüyorum
1
2001 yılında, merhum Vali Recep Yazıcıoğlu, merkez valisi iken Aydın Marangozlar Odası tarafından
düzenlenen “Yarınlara Umutla Bakalım” seminerinin Muhammet Negiz tarafından dipnot ve görsellerle
zenginleştirilmiş halidir. Muhtemel hata ve düzeltme bildirimleri için mnergiz@live.com adresi aracılığı ile
iletişime geçebilirsiniz. Yararlı olması dileğiyle.
Sayfa 9 / 50
ki, Aydın’da yeni yeni salonlar, yeni yeni mekânlar var. Odaların da… Esnaf Odaları’nın da
böyle mükemmel bir binası… Ve burada, böyle bir mekânda olmak… Ben de bunu
görmekten mutluluk duydum. Arkadaşları da kutluyorum. Tebrik ediyorum!
Bu tür salonlar, kültür faaliyetleri için, bu tür çalışmalar için önemli mekânlardır. Bir ilin, bir
şehrin altyapısı yoksa orası kasabadır! Ben o dönemde… O yetersizlikten şahsen rahatsız
oluyordum ama onu çözecek zamanı bulamadık o zaman. Çünkü bizim Aydın macerası,
biliyorsunuz, 2 yıl sürdü. 2 yıl tabii… Daha “bismillah” demeden “Allah’a ısmarladık”
demektir. Bizim Erzincan macerası nerdeyse 9 yıla çıktı. Tabii 9 yılda da herhalde
Erzincan’da da bıkmışlardır bizden! Çünkü az bir zaman değil yani… O da doğuda iyi bir
süreydi…
Aydın, çok ilginç bir bölge… Çok ilginç bir yöre… Burası, tek parti devrinden çok parti
dönemine geçen Menderes’in memleketi… Fakat Menderes, bir dönem Kütahya’da
milletvekili olmuş. Bir dönem… Biliyor muydunuz onu?
2
Cerci ya da Çerçi hoca. İnternet üzerinden bahsedilenlerden “gezgin hoca” olarak anlaşılsa da ilgili metinlerde
genel olarak olumsuz bir hoca tipi olduğu ifade ediliyor. “Bir dönem Anadolu’da din bilgisi dini anlayış zayıftı.
Çerçi hoca, az bir Kur’an ve dini bilgi ile değişik nedenlerle uğradığı köylerdeki insanların dini duygularını yer yer
istismar ederek para toplayanlara denirdi.” http://www.hayrat.net/haber/ofluhoca.htm
3
Merkez Valisi olmasına değiniyor.
Sayfa 10 / 50
program… Ülkeyi değiştirecek, dönüştürecek bir programdan bize görev varsa; ben, “varım”
diyorum o işe! Ama bir “Mehdi” hareketine yokum! Bir lider hareketine de yokum!
MEHDİ VE KURTARICILAR
Valla, bizim halkımız lideri çok sever! Mehdi’yi çok sever! Mehdi, gerçi bir yerlerde çıktı
ama henüz tam ortaya çıkamadı! Biraz arızalı bir şekilde çıktı. Onun için Türkiye hep
kurtarıldı, bir türlü kurtarılamadı! “Biz bu
‘kurtarıcılar’dan kurtulduğumuz zaman,
Türkiye kurtulacak!” diyorum ben de! Yarının
güzel günler… Kurtarıcılardan kurtulduğumuz
zaman olacak gibime geliyor bana!
MENDERES
Aydın, çok ilginç bir yöre! İlginç bir bölge… Evet, Kütahya’da… Orda bir avukat dedi ki
bana; “Menderes, buradan milletvekili seçildi. Biz de bir heyetle gittik Ankara’ya…
Menderes’i ziyarete!
Heyetin istediği çok ilginç; “Ulu Cami imamını değiştir, bir de bize çivi ver!’ dediler. “
Yani, Kütahya’nın Menderes’ten istediği önemli iş… Ulu Cami imamı ile çiviymiş yani… O
zaman herhalde çivi çıkıntısı var ki… Çivi istemişler…
AYDIN…
Şimdi neden Aydın ilginç bir yöre? Yalnız
bu yönüyle… Tek partili dönemden çok
partili döneme geçen bu rüzgârın estiği bir
yer değil! Bundan 2500 yıl önce… 3 bin yıl
önce Aydın’da çok büyük uygarlıklar var! 3
bin yıl önce!
Biliyorsunuz bu uyarlıkları… Bu
uygarlıklar, bu site devletleri, bu şehirler…
Nasıl oldu?
Sayfa 11 / 50
Şimdi bile… Onlara erişemiyoruz yani… O dönemdeki ortaya konan… 3 bin yıl önce, 4 bin
yıl önce… Ortaya konan bu mimari eserlere, bu altyapıya şu çağda bile ulaşmamız mümkün
değil!
ŞEHİR DEVLETLERİ
Bu “şehir devletleri” dediğimiz, otonom şehirler… Büyük! Bir sefer, tiyatro binaları var! 10
bin kişilik, 20 bin kişilik, 30 bin kişilik amfiteatr dediğimiz açık tiyatrolar var!
Bak, Aydın’da var mı şimdi böyle bir şey! 125 kişilik salondan bahsediyoruz!
2000 yılındayız!
2000 yıl önce, 3000 yıl önce 30 bin kişilik işte Afrodisias’taki antik tiyatroya 4 bakın! Var mı
şimdi öyle bir şey?
Yok!
Senato binası… Demek ki… Halkı… 2500 yıl önce halkın bir araya gelip o şehrin, o bölgenin
sorunlarının tartışıldığı bir meclisleri var bu adamların yav!
4
İlgili haber için Bkz: Ara Güler 1958'de Keşfetmişti: Aydın'daki Afrodisias Antik Kenti UNESCO Dünya Mirası
Listesi'ne Girdi, https://onedio.com/haber/ara-guler-1958-de-kesfetmisti-aydin-daki-afrodisias-antik-kenti-
unesco-dunya-mirasi-listesi-ne-girdi-776413, Son Erişim Tarihi: 11.01.2021
Sayfa 12 / 50
Allah Allah! Böyle şey olur mu ya?!
Var mı şimdi bizim böyle bir meclisimiz? Bir il genel meclisi vardır ama onun varlığından,
yokluğundan kimsenin haberi yoktur! Çünkü ağırlığı da ona göredir, yetkileri de sınırlıdır,
varlığı da o nedenle fark edilmez!
Biz, niye şimdi Aydın’ın sorunlarını tartışmayalım? Aydın’ın böyle bir platformu niye
olmasın? Yani, Aydın derken Aydın’dayız. Onun için söylüyorum bunu…
Neden olmasın?
Yok! Böyle bir platform yok Aydın’da! Böyle bir mekân yok! Böyle bir anlayış yok! Böyle
bir sistem yok! Böyle bir model yok!
Parayla kurulu o binalar, abideler! Biliyorsunuz, parasız-pulsuz bir şey olmaz! Bunlar para
kazandılar demek ki burada! Uygarlıklar kurdular burada!
Demek ki, halkın gücüyle yapıldı bunlar! Halkın katılımıyla yapıldı! Halkın olaya dâhil
olmasıyla bu iş ortaya çıktı!
Ne zaman ki… İşte İranlılar geldiler… Sonra Roma geldi… Sonra Bizans geldi… O katılım,
ortadan kalktı… O yerel meclisler, o çoğulcu yapı yıkıldı… Medeniyet de sona erdi!
Şimdi biz, Aydın olarak, bekliyoruz ki… İşte milletvekillerimiz, bakanlarımız bize para
getirecekler, biz de bina yapacağız burada!
Ne olacak şimdi? Bakanlar para getirsin, biz de bina yaptık ne oldu? Yani, ne oldu Aydın’a?
Bina oldu! Zaten biz, bina yapıyoruz, başka bir şey yaptığımız yok!
Sayfa 13 / 50
OLİMPİK HAVUZLAR
Hele bir tane ilimizde olimpik havuz yapmışlar biliyorsunuz… Televizyonda da yayınlandı…
Bilecik’te olimpik havuzlar yapıldı5. Çünkü oranın bakanı olimpik havuzlardan sorumlu
bakan olduğu için oraya paralar döktürüldü!
BETON
Bina yapa yapa bu memleketin
k… Bir kara deliğimiz de binadır!
Bina!
Dev binalar!
Bina!
Beton!
Ağanın kızını istiyor… (Ağa) vermeyince adam… Alıyor üç-beş tane adam… Çıkıyor dağa…
Ondan sonra güçleniyor, geliyor…
5
Ne Şeker icraat(2001), Milliyet, https://www.milliyet.com.tr/gundem/ne-seker-icraat-5284520 (Son erişim
tarihi: 09.01.2021), “SEÇİM yatırımı için uçak inmeyecek yerlere yaptırılan havalimanlarından sonra lisanslı
yüzücüsü bile olmayan Bilecik’e 6 olimpik havuz yapıldığı ortaya çıktı. DYP Bilecik eski Milletvekili Bahattin
Şeker, spordan sorumlu Devlet Bakanı olduğu dönemde, 200 bin nüfuslu Bilecik ve ilçelerine altı olimpik yüzme
havuzu yaptırdı. Oysa 10 milyon nüfuslu İstanbul’da bile sadece 4 havuz var.”
Sayfa 14 / 50
Aydın vilayetine el koyuyor! Ve Aydınlılar çok memnundur! 1,5 yıl kadar valilik yapıyor
burada!
Aydınlılar çok memnundu… Herhalde bir seçim-meçim olsa… Çok büyük bir oranda rey
alabilirdi.
Neden?
Çünkü o dönemin bürokrasisi tefessüh etmiş, çürümüş, bitmiş… Bir şey üretmiyor… Bugün
git, on ay sonra gel! Halkla alay eden bir yapı var orada!
Tabii, böyle bir… Buzlar çözülmeden bir adam gelince6… Pratik çözümler bulunca… Ki bu
tip insanlar hem adaleti, hem pratik çözümleri bulurlar! Ondan sonra millet memnun oldu
adamdan!
Ama…
Merkezi idare, tabii, memnun olmadı… Biliyorsunuz… Kafasınız kesip padişaha gönderdiler!
6
Görsel kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/At%C3%A7al%C4%B1_Kel_Mehmet_Efe, Son Erişim Tarihi:
01.01.2021.
Sayfa 15 / 50
Yani… Böyle bir dönem de yaşadı bura! İlginç bir dönem aslında! Yani, o dönemi farklı
şekilde yorumlayan yazarlar da var.
Biz, biliriz işte… Sivas Kongresi… Amasya Kongresi… İşte… Erzurum Kongresi…
Nazilli Kongresi?8
“Nazilli Direnişi” vardır! Nazilli, bir kongre toplar! Ve burada bir mahalli hükümet kurar!
Mahalli hükümet! Bal gibi hükümet kurar! Ve vergi sağlar! Para toplar! Asker toplar! Ve ilk
direnişi başlatır burada! Ve Yunan’ı durdurur burada! Çünkü Yunan, elini kolunu sallayarak
geliyordu ama orada durdu!
7
Görsel kaynağı: http://yuzyildabir.com/2019/08/06/birinci-nazilli-kongresi-acildi/, Son Erişim Tarihi:
01.01.2021.
8
Birinci Nazilli Kongresi (6-8 Ağustos 1919), İkinci Nazilli Kongresi (19-23 Eylül 1919), Üçüncü Nazilli
Kongresi (6 Ekim 1919)…
https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/Mill%C3%AE_M%C3%BCcadele_D%C3%B6neminde_Kongreler, Son
Erişim Tarihi: 11.01.2021.
Sayfa 16 / 50
Demek ki… Bu topraklarda9… Bu bahsettiğim 3 olay… Yine, halkın gücüyle, halkın
güveniyle ve halkın katılımıyla oluşan 3 tane, tarih içinde yakın ve uzak tarih olarak bir kesiti
ifade ediyor...
Neden?
Yerimizde sayıyoruz…
9
Aydın haritası, https://www.ayto.org.tr/tr/kurumsal/102, Son erişim tarihi: 09.01.2021.
Sayfa 17 / 50
Bugün bir Denizli, vadinin başında10… Almış başını gidiyor! Vadinin sonunda İzmir var…
Eh işte! O da idare ediyor vaziyeti…
Ama ortada Aydın, sıkışıp kalmış! Ne İzmir’e benziyor, ne Denizli’ye benziyor! Ortada
sıkışıp kalan bir yer!
GAZİANTEP
Şimdi Gaziantep’e gidin… Gaziantep’e
gideniniz vardır. Her taraf kayadır, kaya!
Ama Gaziantep’te şimdi 3. Sanayi Bölgesi’ni
yaptılar. O da neredeyse bitmek üzere! 11 İşte
Kemal Derviş de12 ilk ziyaretini Gaziantep’e
yaptı!
10
Aydın Vadisi, https://www.nkfu.com/aydin-daglari-nerededir-ozellikleri-nelerdir/ , Son Erişim Tarihi:
09.01.2021.
11
Şimdi ise Gaziantep’te 5 sanayi bölgesi bulunmaktadır (Bkz: https://gso.org.tr/tr/genel-sayfa/gaziantep-
sanayisi/sanayi-bolgeleri-56.html). Aydın’da Aydın Sanayi Bölgesi web sitesine bakıldığında 1991 yılında ihalesi
yapılarak başlanan bşr bölge bulunmaktadır (Bkz: http://www.aydinosb.org.tr/sayfa.asp?idx=26). Muhammet
Negiz, Son Erişim Tarihi: 09.01.2021.
12
İlgili haber(2001) için Bkz: https://www.hurriyet.com.tr/gundem/gaziantep-le-basliyorlar-39244413 ,
Sayfa 18 / 50
Anadolu’da büyük patlama yapan ve sanayide, ticarette çok büyük mesafe alan bir il! Hiçbir
yer yok! Kayaların içinde! Pazarlara da uzak! Bizim gibi böyle denize, limana yakın değil!
Evet! Yani, böyle bir özeleştiri yapmamız gerekir. Ve acaba buradaki imkânları biz nasıl
harekete geçirebilir diye düşüncemiz lazım!
STRATEJİK PLAN
Biliyorsunuz… Biz, 10 yıl önce bir stratejik plan hazırlamıştık burada… 15 yıllık kalkınma ve
gelişme planı! O zaman, odalar katılmıştı. Belediyeler… Ve bütün sanayiciler… İşte, burada
olan bir kısım arkadaşlar bilir… 15 yıllık bir stratejik plan…
Bu memleketin stratejik planı yoktur ha! Bu memleketin altyapısı ile ilgili… Denizyolları ile
ilgili… Limanlar, barajlar, enerji ile ilgili bir stratejik planı var mıdır Türkiye’nin?
Yok!
Ben 30 yıl önce talebeydim! 35 yıl önce talebeydim. Ankara Hukuk Fakültesi’ne
gidiyordum… Aynı yoldan gidiyoruz şimdi! Aynı yol!
Afyon-Denizli yolu… Sandıklı yolu… Aynı yol! Değil midir aynı yol? Aynı yol!
Geçen… İzmir’den Mustafa Kemal Paşa üzerinden Bursa’ya gideceğiz… Konvoy halinde
arabalar gidiyor! Konvoy halinde! Aynı yol gene!
Yav bu ne biçim iştir ya? Bu ülkenin altyapısını kim yapacak? Ben mi yapacağım? Nerde
bunun stratejik planları?
Bir ülkenin altyapısı yapılacak… Hem de “dünya fiyatlarına göre” olacak! Dünya fiyatlarına
göre!
Enerji!
Eğer Avrupa, enerjiyi iki sentten (cent) alıyorsa, bizim Marangozlar Odası’nın bunu 12
sentten almaması lazım! Çünkü 12 sentten alırsa, rekabet edemez. Maliyeti artar.
Yani, yalnız enerji olması şart değil! Enerjinin de dünya fiyatlarına göre, cari fiyatlara göre
olması gerekir. Bu, yalnız enerji için değil, diğer tüm altyapılar için geçerlidir!
Bunları… Bu ülkeyi yöneten kadrolar yapacak! Bu kadrolara imkân verecek olan da nedir?
Halktır!
Sayfa 19 / 50
“TÜTTÜRÜK” MUHTAR OLURSA
Geçen… Bir esnaf anlattı bana… Şimdi… 40 yıllık muhtar ölmüş. Demişler ki; “Tüttürük’ü
muhtar yapacağız!”
Tüttürük de köylünün alay ettiği bir adam! Tüttürük’e demişler; “Seni muhtar yapacağız!”
Birisi, ölü taklidi yapıp uzanıyor… Tüttürük gelip kulağına diyor ki; “Nenesini bellediğimin
köylüleri” diyor. “Beni muhtar yaptılar!” diyor. “Senden önce gidenlere de ki…”
(Gülüşmeler…)
Recep Yazıcıoğlu: Şimdi… Tüttürük, muhtar olduysa; biz, Tüttürük’le yatıp Tüttürük’le
kalkıyoruz!
Peki, Tüttürük’ü muhtar yapan kim? Onlar nerde? Sevgili halkımız nerede?
Yok, öyle bir şey! Hiç kimse mecbur değil be kardeşim! Öyle bir şey yok!
(Alkışlar…)
Bu, Osmanlı’da yüzde 25 iken, Düyûn-u Umûmiye İdaresi idaresi kuruldu! Yüzde 25 iken!
Şimdi yüzde 100!
O zaman, 7 tane ülke geldi, 7 bin kişilik kolcu teşkilatıyla… Silahlı kolcu teşkilatıyla…
Devlet gelirlerini, vergileri topladılar. İyi mi?
Düyûn-u Umûmiye İdaresi… Yani, ülke işgal edildi, bağımsızlığını yitirdi. O dönemde,
İngiliz büyükelçisi Abdülaziz’e gelir… Der ki; “Size, 24 yıl vadeli, yüzde 4 faiz, 6 milyon
Sayfa 20 / 50
sterlin kredi verelim.” der. Abdülaziz, bunu kabul etmez… Sonradan kabul eder! Ama
aldıkları bu paralarla, saray yapmaya başlarlar…
200 milyar dolar borcu var Türkiye’nin şimdi… İç ve dış borcu… 220 milyar doları buldu…
220 milyar dolar! Milli gelirimiz 150 milyar dolara düştü! Borcumuz, 220 milyar doları
aşmak üzere! Bu yeni aldığımız borçla beraber!
Peki, ne yapıldı bu 220 milyar dolarla? Son 10 yılda! Son 15 yılda! Ne yapıldı?
Nerdeyiz?
Demiryollarımız mı yapıldı?
Limanlarımız mı yapıldı?
Karayolları mı yapıldı?
Enerji santralleri mi yapıldı?
Nereye gitti bu 220 milyar dolar?
Soracak ne? Nesini soracak? Keşke sorsa! Onu sormak… Onu sorduğumuz anda zaten işte
kurtarıcı! Onu sorduğumuz anda zaten olay biter yani!
ULUSAL PROGRAM
Şimdi biz, Ulusal Program hazırladık. Avrupa Birliği’ne gönderdik biliyorsunuz. Ulusal
Program13… Bu Ulusal Program’dan haberiniz var mı?
13
İlgili haber: “19 Mart 2001: Türkiye AB'ye uyum reformları için yol haritası olan "Ulusal Program"ı onayladı.”,
Kaynak: https://twitter.com/TrDisPolitika/status/848423012441485312?s=20, Son Erişim Tarihi:
11.01.2021.
Sayfa 21 / 50
Türk ulusunun Ulusal Program’dan haberi var mı?
Recep Yazıcıoğlu: Hükümetin haberi var mı? İnternette varsa çok iyi! Demek ki internetten
ulaşmak mümkün… Hükümet, yarım saat görüştü, Milli Güvenlik Kurulu 45 dakika
görüştü… Ondan sonra gönderildi Ulusal Program, Avrupa’ya! Demek ki Türk ulusunun
bundan haberi yok!
En son gene böyle bir belge gitti… “Üstünü imzaladık, altını bilmiyoruz.” falan diyenler
oldu!
Türkiye, 3 tane Ulusal Program hazırlamıştır. Islahat fermanı hazırlamıştır… Birisi Tanzimat
Fermanı’dır. Birisi Islahat Fermanı’dır… Birisi de bu Avrupa Birliği’ne gönderdiğimiz ulusal
programdır! Üç tane fermandır bunlar! Bu 3 ferman da dış baskıyla, dış taleple ve dış
dayatmayla olmuştur! İyi mi?
Peki, neden bize bir şeyler dayatılıyor ya? Biz niye kendi ayağımız üzerinde duramıyoruz?
İlla birisinin bize, dışardan bir şey mi dayatması lazım ya?
Yani, Türkiye’nin kurtuluşu, dış dayatmalarla imza edilen, dış dayatmalarla ilan edilen
fermanlarla mı olacak?
Neden biz kendi kendimizi kurtaramıyoruz? Kendi kendimize proje hazırlayamıyoruz, proje
hazırlayamıyoruz!
Recep Yazıcıoğlu: A, işte tabii! Başkan, tabii bu işleri yakından takip ettiği için, 8. 5 yıllık
planın… Plandayız! Ne eder?
8. beş yıllık plan dönemindeyiz! Demek ki, 8 tane 5 yıllık plan hazırlanıyor! 5 kere sekiz…
40... 40 yıldır, 5 yıllık planlar hazırlanıyor! Bu planları, binlerce, on binlerce insan hazırlar!
On binlerce!
Sayfa 22 / 50
Sanayicisinden… Bürokratından… Uzmanından… Üniversite hocasına kadar… Sayısız kişi
katılır! Ve çok geniş bir çalışma içinde, geniş bir yelpaze içinde bu programlar hazırlanır.
Hükümetlere geçer… Parlamentodan geçer… Resmi Gazete’de yayınlanır! Bizim bu Ulusal
Program gibi gizli kapaklı yayınlanmaz!
4 bin tane tedbir, 200 tane kanun! Yarısı yeni, yarısı değişecek! E, bizim 5 yıllık kalkınma
planlarında da benzer, sayısız tedbirler, sayısız öneriler ve projeler var! Hiçbir dayatma
olmadan, kendi insanımız tarafından hazırlanan metinlerdir bunlar! Ama bunlar hayat bulmaz,
bunlar uygulamaya geçmez! Sonunda sorunlar birikir, birikir, birikir!
Ondan sonra;
Borcu borçla…
Kara delikler çoğalır, çoğalır, çoğalır!
Gelir-gider dengesi kaybolur!
Kamu açıkları büyür!
Ve ülke iç borç ve dış borç batağına girer!
Ondan sonra da ülke iflas eder!
Bir ülkenin gelir ve gideri birbirini tutmazsa… Bir ailenin gelir ve gideri birbirini tutmadığı
zaman ne olur o aile? Hapı yutar! İflas eder?
Bu noktaya gelmemizde halkımızın hiç mi dâhili yok? Şimdi biliyorsunuz, 15 tane kanun
çıktı. Bu on beş kanun ne yapıyor? “Siyasetçiler” diyor, “çok kötü ülkeyi yönetti. Biz, bu
siyasetçileri linç edeceğiz. Siyasetçilerin defterini düreceğiz.”
Ee?
15 tane kanunla!
Biliyorsunuz üst kurullar kuruldu. Ve artık ülkeyi politikacılar değil, teknisyenler yönetecek!
Buna, “Teknokrasi” denir! Teknokrasi!
Tamam mı?
Ancak ihtilal idarelerinde olur bu! Ha! Acaba bunlar faydasız mıdır? Böyle bir şey
söylemiyorum. Faydalı mıdır? Öyle bir şey de söylemiyorum. Yani, ben tereddüt ediyorum.
Neden?
Sayfa 23 / 50
Çünkü Merkez Bankası başkanı mahkemeye verilmiş14. Neden? Devalüasyondan bir gün önce
parasını dolara yatırmış. Bir de 10 milyar dolar para, devalüasyondan önce banka ve bir kısım
kurumlara transfer etmiş. Tek başına, kendisi transfer etmedi bunu! Bir kadro olarak, Merkez
Bankası bürokrasisi olarak… Yardımcıları ile… Şube müdürleriyle beraber yaptı bunu! Tek
başına değil! Bir politikacının da buna dâhili yoktur!
Merkez Bankası’nı bağımsız yaptık. Ve Merkez Bankası’nı o dönemin baş sorumlusu olan,
şimdi mahkemeye verdiğimiz kişinin yardımcısına teslim ettik!
İyi mi?
Hani bunların güvencesi vardı? Demek ki bundan sonra bir iktidar gelse, bundan sonra ilk
yapacağı iş, hemen bir kanun çıkarıp “Türkiye’deki bütün üst kurulların görevi sona
erdirilmiştir, bunların yerine yeni atama yapılacaktır” diye tek maddelik kanun çıkaracak
bundan sonra! Kendileri çıkarttılar! 6 ayda defterini dürdüler Bankacılık Üst Kurulu’nun!
Şu hale bakın ya! Eskiden kararname ile bürokratlar atanırdı, şimdi kanunla atanacak! Bundan
sonra… Yeni bir dönem açıldı…
Yav, biz bize benzeriz ya! Olmaz böyle bir şey ya! Türkiye, olmazı olur yapan bir ülkedir
yani!
14
Bkz. İlgili haber: Merkez Bankası eski Başkanı Gazi Erçel'e hapis cezası,
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/merkez-bankasi-eski-baskani-gazi-ercele-hapis-cezasi-3720634, Son
Erişim Tarihi: 11.01.2021
Sayfa 24 / 50
YURTDIŞI YASAĞI
Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz! Şu hale bakın ya! Bunu kimsenin eleştirdiği yok… İşte,
sivil toplum diyoruz… Demin Marangozlar Odası’nın genç başkanı… Ne güzel! İşte, burada
bir platform oluşturmaya çalışıyor, bir tartışma zemini yakalamaya çalışıyor. Onun için çaba
gösteriyor ve siz de onun çabasına icabet ediyorsunuz. Destek veriyorsunuz.
Şimdi, bunlar tartışılmıyor. Bakınız… Geçen, Ziraat Odası Genel Başkanına dedim ki; “Niye
siz, bir seçim kanunu, bir siyasi partiler kanunun değiştirilmesini zorlamıyorsunuz?
Türkiye’nin yüzde 40’ı çiftçidir. Çiftçileri temsil eden bu oda, Ziraat Odaları Birliği, niye
böyle bir dayatma yapmıyor?”
“Bakan” dedi.
Demek ki, odalar bir anlamda böyle bir bağlantı içinde. Kanunla kurulmuş… Bildiğimiz,
gerçek anlamda bir sivil toplum anlayışında olsalar bile bir kısım engeller var.
SENDİKALAR: NE DEĞİŞECEK?
Peki, sendikalar?
Ben dedim ki; “Bu sendikalar, gidip Ankara’da, zil takıp oynayıp para istiyorlar. Bunlar,
sistemi tartışsınlar. Düzen değişikliği istesinler.” dedim.
Bayram Meral, telefonla katıldı… Dedi ki; “Ya, biz siyasi parti değiliz” dedi. “Ne
değişecekmiş?” dedi, “Türkiye’de.”
Harika!
“Ne değişecekmiş?” dedi, “Türkiye’de. Vali Bey, gelsin. Bir çay içelim de ne değişeceğini
tartışalım.” dedi. Türkiye’nin en büyük sendikası, “Ne değişecekmiş?” diyor “Türkiye’de!”
ÜNİVERSİTELER
E, gelelim üniversitelere! Sivil toplum! Hiç üniversiteden bir ses, seda, bir nefes duydunuz
mu?
Sayfa 25 / 50
E, şimdi nasıl olacak?
SESSUZLUK!
Sessuzluk!
Şimdi bir karikatür yapılmış Cumhuriyet Gazetesi’nde… Keşke getirseydik ama Ankara’da
kaldı.
“Susa susa hakkımızı alırız! Sessuzluk!” diye bir karikatür. Susa susa hakkımızı alırız! Bunu
dünyaya herhalde biz icat ettik. Patenti bize ait olacak herhalde!
İTAAT VE BİAT
Şimdi biz… İtaati iman haline getiren… İtaati kültür haline getiren bir toplumuz. Ve böyle bir
geçmişimiz var!
Şimdi bizim Profesör Hüseyin Atay var… Bizim biraderin de hocasıydı… Diyor ki;
“İslam’da Sünnilik kurumu, devletin, dinin çıkarını gözetir. Bireyi ezer. İtaate mahkûm
eder. Mutezilik, bireyin çıkarını gözetir…” Demek ki, bizim inancımız buradan geliyor.
Yani, itaat! Biat!
İşte, ne dedik? Baba dedik. Baba ne demek? Bizim babamız yok mu? Yetim miyiz yani?
Babaya mı ihtiyacımız vardı? Çoban Sülü dedik15. Çoban Sülü ne demek? “Biz, sürüyüz. Sen
çobansın!” demek. Yav, bunu 8 sefer
söyledik ya! Allah’tan korkmak
lazım! Kıl payı kurtardık ya! 5 çarpı
5’ten kıl payı kurtardık ya!
(Alkışlar…)
(Gülüşmeler…)
(Vali, güler…)
15
Görsel kaynak: https://www.omurokur.com/2015/06/coban-sulu-hakkin-rahmetine-kavustu/, Son Erişim
Tarihi: 11.01.2021.
Sayfa 26 / 50
(Yine alkışlar…)
Recep Yazıcıoğlu: Yav, bizim görevimiz alkışlamak! İşte, ülkeyi yönetenlerin görevi de
yerinde saymak! İşte, ülkenin altyapısı ortada!
YUNANİSTAN VE PARLAMENTOSU
Yunanistan’a gittik bundan 3 yıl önce… Yunanistan! On milyon nüfuslu! Bizim üç tarafımız
denizle çevrili… Yunanistan’ın üç tarafı denizle çevrili!
Bizim nüfusumuz… Aa! Nüfusumuzu bilmiyoruz ha! Bir de o var! Ama 60 milyon olarak
rivayet ediliyor. Bazen 70 milyon olarak rivayet ediliyor! Çünkü belediyeler para almak için
nüfusu ikiye katlıyorlar! Onun için dünyada nüfus sayımı yapıp da… Nüfusunu bilmeyen
dünyada tek ülke biziz! Nüfusumuzu bilmiyoruz! Onu bile beceremiyoruz!
Nüfusunu bilmeyen adam, nasıl planlama yapacak? Nasıl plan, proje hazırlayacak?
Neyse…
Bizim yüklerimizin yüzde 85’ini Yunan gemileri taşıyor, biliyor musunuz? Yüzde 85!
Şimdi, adamlar Avrupa Birliği’nden ne aldılar? 40 küsur milyar dolar bağış aldılar! Bağış!
Şimdi bir 25-30 milyar dolar daha alacaklar bağış! 70 milyar dolar ediyor! Bağış! 100 milyar
dolara yakın para alacak İspanya!
Adamlar, alt yapılarını yaptılar! Limanlarını yaptılar! 10 milyon nüfuslu bir yer ya!
Yunan Parlamentosu’nu gittik gördük. Hani önünde etekli metekli adamlar var ya, yürür? Ya
bizim Otlukbeli’ndeki hükümet binasından küçüktü ha! Otlukbeli ilçesi var bizim
Erzincan’da. Onun hükümet binası, Yunan Parlamentosu’ndan büyüktü!
Düşünebiliyor musunuz?
Otlukbeli dediğim yerin nüfusu 1500’dür. “Uyduruk ilçe” dedim. Benim için Otlukbelililer
bildiri yayınladılar. Protesto ettiler beni. “Niye bizim ilçemize uyduruk dedin?” diye…
Dedim, “Yav, reklamın kötüsü olmaz! Yapmayın, etmeyin!”
(Gülüşmeler…)
Neyse… Sonra barıştık… Dediler; “Sen söyle… Bizim namımız dünyayı tuttu.” dediler.
ALMANYA VE ASİMİLASYON
Yani böyle garip bir şey ya! Şimdi Almanya’daydım 3 gün önce… Almanya’daki Türk
vatandaşları neyin mücadelesini veriyor, biliyor musunuz?
“Asimile olmayalım!”
Sayfa 27 / 50
Alman diyor ki; “Almanca öğreneceksin!” diyor… Bunlar diyor ki; “Tamam! Almanca
öğreneceğiz ama Türkçe de olsun! Okullarda Türkçe de olsun! Türkçeyi unutmayalım!”
Bunun mücadelesini veriyorlar! “Din dersi olsun. Dinimizi unutmayalım!”
Orada bir kongreye gidiyordum. “Yav!” dedim, bu adamlar bize dayatıyorlar; “Türkiye’deki
azınlıklar da kendi dillerinde eğitim yapsınlar!” diye bize dayatıyorlar… Bizim adamlar da
orada (Almanya’da) uğraşıyorlar; “Kendi dilimizi de öğrenelim! Dilimizi unutmayalım!”
diye uğraşıyor adamlar!
Bundan bilmem 25 yıl önce… Bir işçi kasabasının! İş-çi ka-sa-ba-sı! 20 bin nüfusu var!
Maden işçilerinin oturduğu kasaba!
20 yıl önce bir kültür merkezi yapmışlar… Muhteşem! Bir kütüphanesi var! Aklınız durur!
Hepsi 3 bin metrekarede!
Bizim Erzincan’daki kültür merkezi ne kadar biliyor musunuz? 12 bin metrekare! Değil mi?
Oradaki (Almanya’daki) fonksiyonların hiçbiri de yok orada!
MENDERES HEYKELİ
Sayfa 28 / 50
Şimdi bu çok önemli! Yani, binaların projelerini de tartışmaya açmak lazım. Bakın, burada bir
menderes heykeli yapıldı16. Yapanları kutluyorum. Tebrik ediyorum! Fakat biz de bir
Menderes heykeli yapacaktık… Tartışmaya açacaktık Menderes heykelini…
Dedik ki; “Menderes, bize tepeden bakmasın.” Biliyorsunuz, bizde heykeller bize tepeden
bakar. Bir kaidenin üzerindedirler ve yukardan bakarlar aşağıya… O dönemin anlayışına
uygundur bu tepeden bakma… Ama Menderes, biliyorsunuz, halkın içinden bir insandı…
Nitekim kompozisyon da öyle olmuş… Ama kaide üzerine… Keşke kaide üzerine değil de…
Hele bir de girişte… Kimsenin yanına gidemeyeceği bir yerde değil de burada Belediye
Meydanı’nda yapacaktık bunu… Meydanda Menderes, yanındaki insanlarla yürüyor! İnsanlar
gidecekti… Menderes’i okşayacaktı, eliyle dokunacaktı… Onun yanında fotoğraf çekinecekti
ve o bronz heykel, o okşamaktan dolayı rengini değiştirecekti…
Yani, “Yeter, söz milletindir!” diyen insan, yukardan bakmaz! Halkın içinde olur.
KOLEKTİF SORUMLULUK
Biliyorsunuz, şimdi halkın içinde yürüyen yöneticiler, sanki büyük bir marifetmiş gibi halk
tarafından büyük bir sempati ile karşılanıyor. Hâlbuki bu çok doğal bir şeydir! Ama tabii, biz
doğalı unuttuğumuz için, onu da unutuyoruz!
Yani, tartışmak lazım projeleri… Laf oradan açıldı da… Oradan geldi… Projeyi
tartışmazsanız, “ben yaptım oldu” derseniz; bu, demokrasi de olmaz, yanlış da olur!
Kolektif
sorumluluk!
Sorumluluğu
dağıtırsın! Ama tek
başına, “Ben her şeyin en güzelini yaparım.” Gider, yaparsın, dev bir bina… O binanın
16
Bkz. İlgili Haber: “Aydın’da otoyol kavşağına inşa edilen ve 1999 yılında açılışı yapılan Adnan Menderes Anıtı,
bakımsız görüntüsüyle görenleri üzüyor. Vatandaşlar, anıt ve çevresinin hak ettiği ilgiyi görmesini istiyor.”
Kaynak: http://yenikiroba.com/post.php?ID=30270, Son erişim tarihi: 11.01.2021.
Sayfa 29 / 50
yüzde 10’u kullanılır. Şimdi burada Borsa da bir bina yaptı17. Sordum, “Ne kadarı
kullanılıyor?” “Yüzde 10’u” dendi.
Demek ki, devlet de israf ediyor. Bazen özel sektör de israf ediyor.
MİMARİ
Zaten bu kadar büyük binalar yaparak… Binaları da beceremiyoruz zaten! Binalarımız da
dökülüyor zaten! Necip Fazıl, bunlara, “Piç mimari” diyordu…
Taş! Taş!
Beton, ne idüğü belirsiz bir malzemedir! Dünyada ilk beşe giriyoruz betonda! Her işte ilk beşe
giriyoruz, yanlış işlerde!
DÜNYA SIRALAMAMIZ
Zararlı alışkanlıklarda ilk beşe giriyoruz… Bilmem nede ilk beşe giriyoruz!
Kirlilikte!
Niye?
Çünkü 20 milyon öğrencimiz var. Yani, çok az olduğu için öğrenci sayımız… Dolayısıyla,
milli gelirden 105. Sırada yer veriyormuşuz biz milli eğitime! Yani, eğitime ihtiyacımız
yokmuş bizim! Hepimiz birer profesör olduğumuz için! Böyle bir şey, böyle bir mesele
yokmuş bizde!
17
Kaynak: https://www.facebook.com/aydin.ticaretborsasi/photos/a.1671421906424184/1671422133090828,
Son Erişim Tarihi: 11.01.2021.
Sayfa 30 / 50
KİM DEĞİŞTİRECEK?
Kim bunları değiştirecek?
Ben mi değiştireceğim?
Bakınız, ben geldiğim zaman, senede 30 derslik yapıyordu Aydın! 30 derslik! Üçlü eğitime
geçilecekti. Efeler Lisesi’nin mevcudu 2 bin 500 kişiydi! 18 derslikteydi! 2 bin 500 kişi! 18
derslikte! Girdiğin zaman kapıda tuvalet kokusu! Bilmem ne kokusuyla karşılaşıyordun
orada!
800 derslik başlattık! 10 yıl sonra bitirilir Allah’ın izniyle! Bir 800 daha! Bir 800 daha
başlatacaktık! Malzemesini biz veriyorduk, işçiliğini de dernekler, işte okula-aile birlikleri,
belediyeler ve muhtarlıklar veriyordu.
KAYSERİLİLER
Kayseri’ye gittim. Kayseri’de üniversiteye ne kadar katkı yapmış iş adamları biliyor
musunuz?
50 milyon dolar!
Her biri, bir bina yapmış! Türkiye’nin en güzel kampüsü çıkmış Kayseri’de!
Bugün dersek… Biliyorsunuz, burada kampüs için faaliyete geçtik… Kimse oralı olmadı!
“İlköğretim okulu” adı altında Ziraat Fakültesi’ni başlattım Özel İdare olarak! “İlköğretim
okulu” adı altında!
Sonradan da pirincin taşını ayıklamak için, epey mücadele verildi, “Bunu nasıl
ayıklayacağım?” diye!
YARIŞ
Şimdi, dese ki hükümet; “Hangi il altyapıyı yaparsa, ben ona üniversiteyi vereceğim”
desin… Bakın ülkede nasıl bir yarış başlıyor! Desin bakalım ne olacak? Ama öyle
denmiyor…
Sen de ki; “Altyapıyı yapana, üniversite! Hadi bakalım!” Bak, nasıl yarış başlıyor!
11 YIL SONRA…
10 yıl geçti aradan… Hala Kuşadası Hastanesi, Söke Hastanesi ki projesini bir Özel İdare
olarak hazırladık… Devletin elinde 250 yataklı hastane projesi yoktu… Türkiye’nin 6-7 ilinde
uygulandı o proje… Germencik, bizim zamanımızda iken bitmişti… Diğerleri daha bitmedi…
Sayfa 31 / 50
Yani, bu sene sonunda mı, gelecek sene mi? Aradan kaç yıl geçti? 12 yıl mı geçti? Alangüllü
Kaplıcaları bitti. Çok da hoş oldu. 10 yıl sonra bitti nihayet! 11 yıl sonra…
Yani, netice-i kelam şu: Biz Kuşadası Hastanesi’ni arsayı satarak yapacaktık, iyi mi? Bir yılda
bitecekti! Oradaki arsayı satacaktık! Hastaneyi alan onunla yapacaktı, donatacaktı!
1 milyon nüfusu var Kuşadası’nın… Hastanesi yok, iyi mi? Sağlık ocağında hizmet
görüyor!18 Hale bak!
Söke Hastanesi, sağlık ocağıydı biliyor musunuz?! 50 tane mütehassıs var ama! 55 tane!
ERZİNCAN’DA HASTANE…
Erzincan’da da 15 tane mütehassıs vardı! Erzincan’ın nüfusu 100 bin! Söke’nin nüfusu 50
bin! Erzincan’da ne kadar yatak var biliyor musunuz? Bak devletin israfına! Şimdi 3 tane
hastane yıkıldı mı? 500 yatak, 3 hastane… Dedim ki; “Üç hastaneyi yapmayalım… Devam
eden bir hastane var… Araştırma hastanesi… 500 yatak onu yapalım! Tek hastanemiz
olsun!” “Ooo! Olmaz dediler!” Sağlık Bakanlığı; “Ben hastanemi isterim!” Çalışma
Bakanlığı, “Hastanemi isterim!” Askeriye, “Hastanemi isterim!” Çıktı mı beş yüz yatak, 3
hastane? Şimdi de Araştırma Hastanesi de devam ediyor. 500 yatak da o! Etti mi bin yatak?
Nüfus 100 bin! 10 kişiye bir yatak düşüyor! Dünyada 10 kişiye bir yatak… Böyle bir mucize
yok! Para bol! Yapılan ne biliyor musunuz? 28 bin metrekarelik poliklinik! Daha yatak yok!
Poliklinik bitmek üzere! Ben bunu buradan size söylemiyorum! Ben, Erzincan Valisi iken,
televizyonda ki hangi televizyondu? Bangır bangır bağırdım orada! Dedim, “Yahu…”
Dediler, “Bu adam üniversiteye kaşı çıkıyor!”
TASARRUF TEDBİRLERİ!
Yahu ne ilgisi var be kardeşim yav! Allah Allah! Yav 28 bin karelik poliklinik olur mu ya?!
Dünyada böyle bir şey var mı be kardeşim ya? Bu paralar, kimin parasıdır ya? Şimdi, ne
yapıyor bizim hükümet? Tasarruf tedbirleri…
Başka?
Arabalara binilmeyecek!
POLİTİKACILARIN ZİYARETİ
Ben bir tane minibüs aldım. 3 yıl önce, daire müdürleri ile beraber toplu ulaşım! İki tane
minibüs; birisine basın biniyordu, diğerine müdürler… Gidiyorduk! Daha önce düğün alayı
gibi…
18
2021 Ocak ayı itibariyle internet üzerinden incelendiğinde başlıca üç büyük hastanenin yanında ufak çaplı
hastanelerin olduğu görülmektedir. (https://www.trhastane.com/kusadasi-hastaneleri.htm)
Sayfa 32 / 50
Hele bir de politikacı geldi mi? Herkes kurulur bir tane resmi arabaya! Konvoy gibi! Allah’ın
izniyle!
Politikacılar da ne kadar çok sever bu işi! Karşılama-uğurlama var ya! Adamlar sırf bunun
için zaten bakan olurlar biliyorsunuz!
(Gülüşmeler…)
(Gülüşmeler…)
Bir tane bakan geldi bizim Erzincan’a… 2 tane bakan ve Cumhurbaşkanı… Tabi
Cumhurbaşkanı gelince, hepimiz ev sahibi sayılırız… Bir tane Mercedes var benim. 4 sefer
bindim Mercedes’e!
Benim bir Jeep’im vardı 14 yaşında! Onunla gezdim… Erzincan’ın gitmediğim noktası yoktu!
Mercedes, duruyordu… Sonra satışa çıkarttık.
Tabii, bakanların Mercedes’e binmesi gerekiyor biliyorsunuz! Kur’an’da ayet var(!) Onun
için saklıyorduk onu…
Şimdi, iki tane bakan geldi… “Ulan” dedik, “bunlar belki beraber binerler.” Hani, çünkü
çok çabuk gidiliyor… İşte, Cumhurbaşkanı var falan… Her ihtimale karşı, bir tane
kaymakamın aracını da tahsis ettik. Hani, adam belki binmez falan!
Meğer adam darılmış! İl Başkanı dedi ki; “Yav, adam darıldı” dedi, “bizim arabaya biniyor”
dedi.
“Sayın Bakanım” dedim. “Özür dilerim. Biz, hani belki beraber binersiniz diye…”
Meğer bir zamanlar milletvekili olarak gelmiş… Gene ortada kalmış… Yav, Cumhurbaşkanı
ile geldiğin zaman, ortada kalırsın be kardeşim ya! Allah Allah!
Ne yapalım yani? Kucağımıza mı oturtup gezdireceğiz? Yav, adam şimdi… Özür diledik
gerçekten! Bak, adama özür dilediğimiz halde…
Sayfa 33 / 50
Adamı şimdi uçağa bindiriyoruz… Geldi herkesin elini sıktı… Benim elimi sıkmadan geçti
böyle… (Bkz: Fotoğraf karesi)
Yav… Tepem attı yav! Şu işe bak ya! Şu hale bak ya!
Bir de özür diledik adamdan… “Keşke özür
dilemeseydik!” dedim yav!
Yerel politikacı… Bak! Yerel politikacı! Bana derler ki, “Bu adam, politikacıyı sevmez!”
Yerel politikacı! Şimdi, serseri mayın gibi dolanan genel politikacı var ya! Burada da vardır
öyle adamlar!
Aydın’da da çok severler bu işi! Bu tayin-terfi var ya! Sabah erken kalkan burada müdür olur
Allah’ın izniyle! Her yerde öyle de yani, Aydınlılar çok sever bu işi! Çünkü bizim Nazilli’de
o zaman… Bizim Nazilli’deki başhekim 15 günde bir değişirdi. Aynı adamlar değiştirirdi ha!
BAŞHEKİM KİM?
Bir gün bir yazı… İsmini söylemeyeyim. “Falan memurun…” Şimdi adam hastanede…
Başhekimin imzasını taklit ediyor, işte disipline uymuyor… Başhekim de diyor ki; “Sağlık
müdürlüğünün elemanı…” “Bunu diyor, asli görevine gönderin” yazı… Bizde asli
görevine… Yani, biliyorsunuz, bir yol var arada... Oradan aldık, yolun öbür tarafına verdik.
Zaten orada görevli adam! Gitmediği parti başkanı kalmadı! Tabii, onlardan hava çıktı. Bu
sefer ilgili Bakana gitti. Bakan, yazıyor şimdi adımıza…
Sayfa 34 / 50
İade edecekmişiz! İlgiliye de bildirecekmişiz! Öyle emir buyurdular(!)
O, Sayın Bakan, geldiği zaman… Dedim ki; “Efendim, böyle bir yazı yazdınız” dedim, “Siz,
başhekim olsanız ve böyle bir memurunuz olsa… O memuru gönderseniz, sonra size
rağmen geri gelse… Başhekim kim olur?” dedim, “Siz mi, yoksa o memur mu?”
“Yav” dedi, “Bana öyle söylemediler” de… Kardeşim, her söylenene iş yaparsan, biz burada
neciyiz? Bizi buraya niye dikmişler?
Bu işleri yapmak için dikmişler! Sana bu tür bir konu geldiği zaman; “Ya, git işine ya!
Oranın valisi var, kardeşim ya! Bırak böyle şeyleri ya! Ben Bakanım kardeşim ya!”
BİR BAŞKOMİSER
Nazilli’de bir başkomiser! Adam orada ilçe başkanının kucağından çıkmıyor! 6 yıl kalmış
orada… Soruşturmayla almışız merkeze! Şimdi geri gidecek. İlçe başkanı istiyor onu, geri!
Neyse… Bir 5-6 ay sonra bana söyledi… Dedim, “Kim istiyor o başkomiseri geri?” İlçe
başkanı… “Bu adam, ilçe başkanının emrinde mi çalışacak? Kaymakamın emrinde mi
çalışacak?”
“Yav” dedi, “Ben Bakanım” dedi ya… “İşte, 40 yılda bir, bir şey istedik” dedi ya! Dedim,
“Yanlış o zaman!” Yani, bu istediğin de yanlış! Yaptığımız, yapacağımız şey de yanlış! Bu
olmaz ki böyle ya!
GERMENCİK VE JEOTERMAL
Ama Aydın’ın altında… Germencik’in altında… 170 derece ile 230 derece bin litre/saniye su
var, biliyor musunuz?
Doğal gaz var! Doğal! Petrol nedir? Petrol! Doğal gaz nedir?
Ne zamandan beri? 25 yıldır! 1200 metrede bekliyor! Neyi bekliyor? Aydınlıları bekliyor!
Aydın’daki politikacıları, Aydın’daki bakanları bekliyor! Buranın yöneticilerini, buranın
halkını bekliyor!
Bu milli serveti, yerin altında tutmanın vebali ve günahı, yalnız Aydın’a mı aittir?
(Alkışlar…)
Sayfa 35 / 50
Bunun projesini hazırladık… 300 milyon para verdik. Çevre Bakanlığı’ndan getirilmişti.
Aydın’ı 6 ay ısıtacak, 6 ay soğutacaktık! Dünyada ilk defa bir şehir, hem ısıtılacak, hem
soğutulacaktı!
Bilecik’e gittim… Bilecik’e… 40 derecelik suları var! Bir mahalleyi ısıtıyorlar! Ama suyu
ısıtmak kaydıyla… 40 derece yetmiyor. Onu ilave ısıtıyorlar... Tabii, enerji sarf ediyorlar…
Ondan sonra da bir mahalleyi ısıtıyorlar.
Bizim burada, 230 derecelik sıcak su var! 25 yıldır kuyular kazılmış, duruyor!
Duruyor!
Ve Aydınlı da bu servetin üzerinde oturuyor! Bunun günahını… Tek, tek… Aydınlılar olarak
nasıl vereceksiniz?
Tek, tek!
Adam… Falan işte, kâtip! Feşmekân bilmem ne! O kâtip, oraya gitsin! O, oraya müdür olsun!
Bilmem! Nedir bunlar ya! Müdür olsa ne yazar, olmasa ne yazar?
Böyle kıytırık işler uğraşarak, burada zaman öldürmedik biz! Neden bizim defterimiz dürüldü
burada? Bu projelerden dolayı defterimiz dürüldü! Başka ne için dürüldü?
Millet benden korkmadı, projelerden korktular! Sanki babamın projeleriydi bunlar! Devletin
projesiydi! Bunlar, benim şahsi projem değildi ki!
Şehri 6 ay ısıtıp, (6 ay) soğutacaktık! 60 milyar tuttu o zaman proje tutarı! Şirketimiz
bile hazırdı! Arsası hazırdı şurada, 170 dönüm! Avrupa İskân Fonu’ndan çok düşük
faizle kredi alacaktık… İller Bankası, Belediye, İl Özel İdare ve halk katılımıyla şirket
de hazırdı! Şehri 6 ay ısıtıp, 6 ay soğutacaktık!
Bakın, burada terliyoruz şimdi! Şurada, şimdi… Burayı, bu su ile soğutacaktık! Bir oteli
düşününüz… Şehri otel gibi düşününüz… Aynı sistem! Hem soğutuyor… Musluklardan sıcak
su akacaktı… Rusya’da ve Kazakistan’da olduğu gibi… Kazakistan’da musluklardan sıcak su
akar… 24 saat!
İyi mi? Allah, böyle bir mucize, böyle bir imkân, böyle bir servet verdi!
Antalya’ya alternatif olacaktık! Havaalanı onun için yapıldı! Hollanda, çiçekten 50 milyar
dolar kazanıyor! Senede! 50 mil-yar- do-lar! Hollanda! 5 milyon nüfuslu Hollanda! Çiçekten!
Burada seralar yapılacaktı! Avrupa’nın çiçeğini biz buradan karşılayacaktık!
Ondan sonra termal tesisler yapacaktık! Denizleri kirlettik! Şifa! İşte, termal turizm!
Ondan sonra buz üretimi…
Ondan sonra enerji üretimi!
Sayfa 36 / 50
Ondan sonra yerin altına girecekti bu su!
Bu servet hala duruyor! Halen duruyor! Ben, o zaman toplantılar yaptım ki halk bunu
benimsesin ve politikacılara da dayatsın bunu! Politikacı, adımını buraya attığı an, “Doğal
gaz ne oldu?” desin! Belediyeye gitsin… “Doğal gaz ne oldu?” desin! Yakın takibe alsın
diye böyle toplantılar yaptım. O toplantılarda bu projeleri anlattık ki, kafasına girsin sevgili
halkımızın ve bunu talep haline getirsin!
O zaman… Ticaret Odası Başkanımız burada… Gitti… Gönen’e gitti. Gönen, ancak ısıtıyor.
Ondan sonra 3-4 tane il daha ısıtmayı yaptı ama soğutmayı yapan yok! Çünkü Aydın, hem
ısıtılması gereken, hem de soğutulması gereken bir yerdir.
Ben, Aydın’dan ayrıldığıma üzülmem ama bu projeden ayrıldığıma üzülürüm! Çünkü bu,
dünya çapında bir olay olacaktı!
Ne olacak yani Aydın? Gittim Erzincan’a ki doğa ile iç içe! Harika bir yer! İyi ki defterimiz
dürüldü, Erzincan’a gittik! Ama bu projeden ayrıldığıma üzülürüm ben! Çünkü bu, beni hala
heyecanlandırır! Aradan 10 yıl geçti ama…
Sizleri hiç heyecanlandırmıyor bu proje! Farkında bile değilsiniz! Siz derken, tüm Aydın
halkına demek istiyorum. Sizi şimdi ele geçirmişken söylüyorum.
(Gülüşmeler…)
Tabii… Odaları ile… Sendikaları ile… Burada odalar var şimdi… Sendikaları ile… Sivil
toplumu ile…
Bunlar yoksa… Bekleyerek, memur tayin ederek, kâtipleri bilmem nerden nereye sürerek bu
memlekete hizmet olmaz! Bunlar fasaryadır! Bunları hep söyledik, hep söylüyoruz!
Ulan seçimle gelen ne yaptı ki, şimdi onlar da seçimle gelsin?! Biz, seçimle geleni de
görüyoruz!
Ne oldu?
Sayfa 37 / 50
En iyi elemanı, en iyi projeyi, en iyi mühendisi, en iyi öğretmeni, en iyi teknisyeni alalım!
Kendi göbeğimizi kendimiz keselim! 2500 yıl önce yaratılan uygarlığı yaratalım burada!
İyi mi?
İşte, Kemal Derviş… Şimdi 14 aylık kanun yaparlar ama Türkiye’nin iç siyasetini linç etti!
Dünya’da siyasetsiz bir toplum var mı?
2500 yıl önce olduğu gibi… Osmanlı İmparatorluğu zamanında olduğu gibi!
BEYLİKLER DÖNEMİ
18. asırda mahalli bütçeler vardı! Mahalli vergiler var! Gider İstanbul’da tasnif olur gelir ve
mahallede kullanılırdı1 18. Asır! Beylikler dönemi!
Beylikler döneminin 2500 yıl önceden ne farkı var? Anadolu’da Beylikler döneminde yapılan
hizmetleri, Osmanlı İmparatorluğu yapamamıştır! Çünkü Beylikler otonomdu! Mahalli
vergilerle, mahalli projelerle hizmet yaptılar! Hala ayaktadır Beylikler döneminde yapılan
eserler!
İşte, bütün bunları Aydın’da söylemek, benim için büyük bir vesiledir ve mutluluktur! Neden?
Çünkü bu vesile ile geliyoruz… Annem burada… Kardeşlerim burada… Bizim 40 yılımız
burada geçti. Bir de uygarlıklar vadisi burası!
UYGARLIKLARIN SIRRI
Bu uygarlıklar nasıl kuruldu?
Rahmetli Özal, geldi… Afrodisias’ta çay içiyoruz… Orada da aynı nutku çektim! Dedim;
“Bakın, Afrodisias’ta tiyatro var! Senato binası var! Neden şimdi olmasın bunlar?” dedim.
Özal’ın kafasında bunlar vardı… Nerde kardeşim hükümet? Nerede bizim hükümetler?
Hükümetlerin projesinde, programında var mı bu söylediklerim? Yapabiliyor musunuz 10
tane? Ama taşrada teşkilatı olmayacak! Emniyet, adalet hariç…
İyi mi?
Öyle delegelerle, melegelerle, bilmem neyle değil! Genel başkan, delege tayin ediyor; delege,
genel başkanı tayin ediyor! Böyle bir şey yok! Böyle bir uygulama Tanzanya’da, Uganda’da
da bile yok böyle bir şey! Bunların defterini niye dürmüyorsunuz?
Sayfa 38 / 50
SİYASETİN SÜRESİ
Siyaset 5. Yıl! 5! 5!
Yok, böyle bir şey! Aydın’da hiç evlat doğmuyor mu? Aydın’da analar evlat doğurmuyor
mu?
Beş! (Yıl)
Bir dönemde bir şey yapamayan, ikinci dönemde zaten bir şey yapamaz!
“Yaparsın! Devam!”
(Gülüşmeler…)
Yav, adamlar bıkmış seçilmekten; millet, seçmekten bıkmadı be kardeşim yav! Siz, devam
edin kardeşim, aynı adamları sandıktan çıkartmaya!
(Gülüşmeler…)
(Alkışlar…)
Recep Yazıcıoğlu: Beni seçtiğiniz zaman; siz, zannediyor musunuz ki farklı bir şey olacak?
Bu sistem… Bu çark… Tayyip Erdoğan’ı da… Recep Yazıcıoğlu’nu da... Kemal Derviş’i de
öğütür!
Ama işte halkla beraber bir değişim ve dönüşüm projesi ve programı şeklinde hazırlıklı ve
donanımlı gelinirse, kadro hareketi şeklinde, ben varım diyorum! Ama sen bu sistem içinde…
Bu, Ecevit’i ne yaptı? Ecevit, düzen değiştirecekti! Nasıl “Başbuğ Ecevit” oldu?
(Gülüşmeler ve alkışlar…)
Recep Yazıcıoğlu: Yani, “Seni de, beni de değiştirir” demek istiyorum! Nicelerini
değiştirdiği gibi!
Sayfa 39 / 50
(Alkışlar…)
SORU-CEVAP BÖLÜMÜ
Bir dinleyici: Sayın Valim, helal süt emmiş bir insanı, hiçbir varlık, hiçbir canlı bozamaz!
Recep Yazıcıoğlu: Şimdi… Bozar… Neden bozar? Bakınız… Çark dönüyor… İyi niyet
kurtarmıyor. O anlamda, bu gelenlere, ülkeyi yönetenlere “kötü niyetli” diyebilir miyiz?
Bunların hepsi iyi niyetle geldiler ama çark dönüyor! O çark, seni de, beni de ezer diyorum!
İyi niyet, yüzde 2; sistem, yüzde 98! Bunu Japonlar söylüyor!
Bir dinleyici: Sayın Valim, Menderes asıldığı zaman bu ülkede hiçbir tepki olmamış. Siz, bu
memlekete, bu ilimize çok büyük hizmetler ettiniz. Siz gidince; kıblesini bilmeyenler, şükür
namazı kıldı bu ilde! Peki, biz ne yapabiliriz?
Recep Yazıcıoğlu: Peki, o zaman hepinize bir sual! Bu “tercihli oy”, geri alındığı zaman,
Aydın’dan kaç kişi telgraf, faks ve mektup yazdı?
Recep Yazıcıoğlu: (Hiç kimse) yapmadı! Kutluyorum sizi! Böyle güzel bir davranıştan
dolayı… Farkına bile varmadık yav! Tercihli oy! Tercihli! Yav, niye biz faturayı çıkarıyoruz
siyasete?
Peki, herkes faturayı siyasilere çıkarıyor. Günah keçisi yaptık herifleri! Şimdi adamların
defterini de dürdük! Şimdi Gazi Erçel’in yardımcısına ülkeyi teslim ettik! Allah, kolaylık
versin!
Yok, böyle bir olay ya! Biraz nalıncı keseri gibi… Yani, kendimiz zeytinyağı gibi üste
çıkmayalım! Yani, halksız kalkınma, halksız cumhuriyet, halksız demokrasi olmaz!
Recep Yazıcıoğlu: Yav, belediye başkanı olsan ne yazar? Ben ne diyorum? Türkiye’nin
yeniden yapılandırılması lazım! Yerel vergiler olması lazım! Bunu yapacak bir değişim ve
dönüşüme ihtiyaç var! Yoksa belediye başkanı da burada çırpınıyor! Herkes iyi niyetli ama
imkânlar oranında ne yapılabiliyorsa, o yapılıyor.
Yani, sistemi tepeden tırnağa, sil baştan düzeltmemiz lazım! Böyle bir iradeyi halkın ortaya
koyması lazım! Yoksa siz belediye başkanı olun, ben belediye başkanı olayım… Biz de
çırpınırız… İmkânlar ne kadarsa, ancak o kadar harekete geçirebiliriz!
Sayfa 40 / 50
Yani, bu uygarlıklar vadisini yaratabilmemiz için, kökten bir değişime ihtiyaç var! Yoksa
Türkiye bak geldi, tosladı ya! Tosladı! Tosladı kardeşim ya!
Canavar gibi yuttu! Bu kamu var ya? Kamu! Bütün paraları… Tabii, bu kamu, halkla beraber!
Karadelikler! Karadelikler, yalnız devletin günahı değil ki! Karadeliklerin içinde sevgili
halkımızın talepleri yatmıyor mu?
Yatıyor!
Şimdi biz, suni yemle hayvanı besleyeceğiz ve kapalı ahırda! Aydın gibi yerde! Kapalı ahır!
Aman Allah’ım! Hayvan, amonyak çıkarıyor ve zehirliyor kendini… Siz, yarım saat
duramıyorsunuz ahırda! Gözleriniz yaşarıyor. Bir gün ahırda kalın, nalları dikersiniz! Hayvan
niye nallarını dikmiyor? Alışmış! Zehire alışmış! Ama ne et var, ne süt var!
Şimdi, bizim Kasaplar Odası… Bilmem şey odası… Diyor ki; “Efendim, bize taban fiyat
verin!” diyor. “İthalatı yasaklayın!” diyor. “Kaçağı yasaklayın!” diyor.
Hayvancıları topladık, çiftçiyi… Topladık 60 tane bilim adamını… Geldiler… Dediler ki;
“Hayvancılığı anlatacağız adamlara… Kimse gelmedi.” Ben, çiftçileri temsilen katıldım!
(Gülüşmeler…)
Seyretmez!
Sayfa 41 / 50
Recep Yazıcıoğlu: Avşar Show! Onun için Avşar Show’a yaptırmak lazım bu programı!
Avşar Show’a bu programı yaptırırsak, bu hayvancılıkla ilgili programı… Belki sevgili
çiftçimiz, Hülya Avşar uğruna, belki bu programı izler! Yoksa asla izlemez!
Çünkü adam diyor ki, “Ben, profesörüm!” Profesör! Adam, bilmediğini bilmiyor ki! Şimdi,
bilmediğini bilmeyen bir adama sen ne anlatacaksın be kardeşim ya!
Geçen gün bizim 75 yaşında bir amca var… Evlendirme komisyonunun da imtihan
heyetinden sorumluydu. Kimseye tabii puan vermedi. Kimseyi de evlendiremedik! Neyse…
Moraller biraz bozuk, biraz da şey yapalım…
“He!” dedi.
Dedim; “İmtihan!”
“Olsun” dedi.
Orada biri oturuyordu. “Bu adam Kemah’a yürürse, ben Kayseri’ye yürürüm yav!” dedi.
“Bu ne biçim iş?” dedi.
Adam, nasıl yürüyecek? Adam, evlenmek için Kemah’a kadar yürüyecek ve yüzecek!
Gene böyle bir vatandaş geldi… Bizim Hacı… Zaten bu evlendirme işi oradan çıktı. Diyor ki;
“40-50 yaşları arasında olacak! Bu şart!”
(Gülüşmeler…)
Recep Yazıcıoğlu: Ha! Hacı’dan geldik! Bizim imtihan heyeti başkanı… Adam diyor ki;
“Yav, bizim vali, gelip ikide bir bizim ahıra giriyor! Bir hayvanın ağzında kaç tane dişi var,
bilmez! Gelip de bize bilgiçlik taslıyor!” diyor! Böyle sağda solda konuşuyor!
Bir gün yakaladım onu televizyonda! Dedim; “Hacı! Benim için böyle diyormuşsun!
‘Hayvanın ağzında kaç dişi var bilmez, langur lungur konuşuyor’ demişsin!”
Dedim, “Doğru… Ben bilmiyorum kaç tane dişi… Saymadım. Sen saymışsın herhalde
biliyorsun. Ama ben amonyağı öğrendim! Bana öğrettiler! Amonyak diye bir şey var!
Zehir! Zehir! Adı amonyak onun! Kibrit çaksan uçacak havaya! Ben bilmediğimi
Sayfa 42 / 50
biliyorum. Bileni dinliyorum! Sen bilmediğini bilmiyorsun! Bileni dinlemiyorsun!
Aramızdaki fark bu!”
Buna hükümetler ne yapsın? Buna Kemal Derviş ne yapsın? Buna Tayyip Erdoğan ne yapsın
yav?
Yav, ben yöneticilik yaptığım ilde başaramadım bunu! Özel İdare’den aldık, millete bedava
mısır dağıttık! 10 bin dönüm mısır ektirdik! Mısırı bilmiyor Erzincanlı! Mısır olmayan yerde
hayvancılık olur mu be kardeşim ya? Ama bu olmuyor be kardeşim ya! Ol-mu-yor! Olmuyor!
O zaman… Biz, tek tek… Kendimizden başlayacağız önce! Kendimizi sorgulayacağız! Sonra
sistemi sorgulayacağız! Önce kendimizi sorgulayacağız! Biz, ne yaptık? Ne halt ediyoruz?
Neyi biliyoruz? Neyi Öğrenmemiz lazım? Yaptığımız işin hakkını veriyor muyuz?
Hoppala!
Ulan, her işin bir kaçamağı varsa, onu yapmak da bir marifet haline geldiyse, Allah kolaylık
versin ya! Bir rüzgâr… O duvarı, bir rüzgâr yıkar ha! Çünkü yan taraflarına harç koyacak ki
çelik gibi olsun! Bir duvar haline gelsin, duvar.
Hammurabi kanunları var, bilir misiniz? “Usta, yaptığı bina yıkılır da altında ev sahibi
ölürse, usta öldürülür! Ev sahibinin çocukları ölürse, ustanın çocukları öldürülür!” diye
kanun çıkartmışlar 2500 yıl önce!
Bizde Marmara Depremi2nde bir tane Veli vardı orada… Onu aldılar içeri… Çıktı herhalde…
Veli Göçer… Paçayı kurtarmıştır mutlaka!
Bizim gücümüz ancak Meclis’te pankart açan çocuklara yetiyor! 148 yıla mahkûm oldular…
Savcı, idam istedi! İyi ki idam etmediler çocukları! “Niye pankart açarsın Meclis’te?”
Çocuklar!
Sayfa 43 / 50
Şimdi, onun için… Türkiye, önce kendini sorgulayacak! Sonra sistemi sorgulayacak!
Yok!
Bana diyorlar ki, “Bu doğa sporlarına niye 3 milyon verdin?” Doğa Sporları Derneği’ne!
“Yahu” dedim, “Milletin 30 milyon dolarla, 3 milyon dolarla yaptığı işi ben 3 milyar lira ile
yaptım ya! Allah’tan korkun ya!”
Aydın’dan bir öğretmen! Anne-kız… Öğretmen! Geldi… Dedi, “Benim kızımı” dedi…
İngilizce öğretmeni… Öğretmenin kızı öğretmen… Kendisi de öğretmen…
“Niye?” dedim.
“Hocam ne demek? Burası dağ başı mı? Niye çıkılmasın?” dedim ya! “Herkes çıkar!”
dedim, “24 saat herkes
sokaktadır!”
Sayfa 44 / 50
Böyle bir memlekette ben valilik yaptım! Orada yaşamın devam ettiğini… Hayatın devam
ettiğini… Nasıl ispat edecektik insanlara?
Nasıl olacaktı?
Biz de girecektik deliğimize! 100 tane askerle beraber çıkacaktık biz de! Ortasında…
Etrafımızda bir şey!
Biz, dağlarda-mağlarda yatıyorduk yav! Eşkıya dağda geziyordu… Benden yarım sat önce
geçti oradan… Biz de yarım saat sonra oradan geçtik! 500 kişilik bir orduyla da değil!
Başka çaresi yok yani1 Risk alacaksın kardeşim! Risk almadın mı olmaz ki bu iş ya!
Tesadüfen postu deldirmedik! Tesadüfendir ha! Kesin öyledir yani! Kıl payıdır ya! Ama
başka çaresi yok ya!
Sen, 500 kişi ile sokağa çıkarsan… Adamlar der ki; “Eyvah! Memleket elden gitti!”
(Alkışlar…)
Sayfa 45 / 50
Sayfa 46 / 50
MUHAMMET NEGİZ
Sayfa 47 / 50
Sayfa 48 / 50
Sayfa 49 / 50
Sayfa 50 / 50