You are on page 1of 6

Karakterler

iSHAK genç gökbilimci

SAİT nur’a ve nurani âlemlere takıntılı bir seyyah-ı âlem

İBRAHİM önceki hükümdarın saray hekimi ve İshak ile Sait’in babası

ESTHER güzel güzel dokuyan

OĞLAN atalarının bildiklerini anımsar

ABRAHAM Oğlan ile Esterin dedesi

HÜKÜMDAR Aristoteles’e takıntılı genç hükümdar

AZRA güzel konuşan

FAYSAL mistik filozof

AZER İnsana dair hiçbir şey kendisine tuhaf gelmeyen şair

FARABİ matematikçi ve eski astrolog

BÜNYAMİN hekim ve tercüman

MUZAFFER hem hâlihazırdaki Hükümdarın danışmanı hem de yaşlı hükümdarın müşaviri


1. KISIM
1. SAHNE

Semayı üzerimize onlar çekmediler...


Hayatı bize onlar bahşetmediler…
İshak, İbrahim Sait

Çöle yakın bir ev.

Pencereden ve yarıklardan sızan ışık oyunu.

İshak eşyalarını hazırlar,

İbrahim içeri girer…

İBRAHİM- Nereye İshak?

İSHAK- Saraya.

İBRAHİM- (onu önce süzer ve sonra fısıldayarak): Üç şey hakkında ketum olmalısın: nereye gittiğin; ne
düşündüğün ve sahip olduğun altınların hakkında. Sarayda bu üçüne dair sessizliğini muhafaza et.

İSHAK- (tebessüm ederek) Benim altınım yok!

İBRAHİM- Düşündüğün de, eğer iyi düşünürsen, pek ala bir hazine olabilir.

İSHAK- Bunu aklımda tutacağım, baba.

IBRAHIM- Bu saydığım üç şeyin düşmanı çoktur. Onlar pusuda bekler ve fırsat bulduklarında avlarını
yakalarlar.
İSHAK- Biliyorum.

İBRAHİM- Kendi içinde düşün ve onu orada tut!

İSHAK- Sessizlik içinde, kendi kendine düşünülen bir düşüncenin ne yararı var?
İBRAHİM- Ölümün ne yararı var?

İSHAK- Ölümden söz açan kim baba?

İBRAHİM- (aheste ve mistik bir tavırla) Ketman!

İSHAK- Neden bu numaraları yapıyorsun baba?

İBRAHİM- Annenin de kim olduğunu hatırlıyor musun?

İSHAK- Elbette.

İBRAHİM-Ya babanın?

İSHAK- (gülümser): Baba…

İBRAHİM- İki farklı millet, iki farklı inanç…

İSHAK- Baba, biliyorum her şeyi.

İBRAHİM- Eğer biliyorsan, acı çekiyor olmalısın. Ve kimi zaman bu acı çok… Tek başınayken… kalabalık içinde, farklı
olana tahammülü olmayan meczuplardan korunmak için aslını gizlemelisin…

İSHAK- Ben genç hükümdarın sarayında çalışıyorum. O bizzat herkesin birbiriyle eşit olduğunu taahhüt ediyor. Arap’ın
Yahudi’ye bir üstünlüğü olmadığı gibi, Yahudi’nin de Arap’a üstünlüğü yoktur. Herkes neyse odur ve yine herkes
inancını koruyabilir. İlim dışında hiç kimse ya da hiç bir şey arasında hiçbir fark yoktur.

İBRAHİM- Evladım, belki genç hükümdar böyle düşünüyordur, ancak kesinlikle böyle düşünmeyenler de var.

İSHAK- Eğer hükümdarın düşüncesi buysa, ötekilerin aynı şekilde düşünmeleri gerekmez mi?

İBRAHİM- Hükümdarlar değişse de saraylar hep aynıdır.

İSHAK- Baba…

İBRAHİM- Ancak itaatkâr ederek bu saraylara girebilirsin; girerken etmezsen bile zamanla itaatkâr olmaya
başlayacaksın.

İSHAK- Semayı üzerimize onlar çekmediler... Hayatı bize onlar bahşetmediler…

İBRAHİM- Sana bunu kim söyledi?

İSHAK- Sen baba! Yolum saraya ilk düştüğünde…

İBRAHİM- Ben mi? Hiçbir şey… Hatırlamıyorum… Sadece acı…


(İbrahim elleriyle yüzünü kapatır ve acı içinde ah çeker)

İSHAK- Baba ne oldu? Baba!

İBRAHİM- (ellerini yüzünden çeker, İshak’a farklı ve bulanık gözlerle bakar) ve Sen kimsin?
İSHAK- (Babasına sarılır): Ben sana ait olanım, baba.

İBRAHİM – Hatırlamıyorum…

İSHAK- Yorgunsun baba.

İBRAHİM – (Kulak kabartır): Çölün çağrısını duyuyor musun?

İSHAK- Senin çölde böyle başıboş dolanmaların tehlikeli olabilir.

İBRAHİM – Oğlum, kaderimde korkunun olmadığı yıldızlarımda yazılı.

Sait içeri girer

SAİT – Galiba uzaklarda fırtına var.

İBRAHİM – Sait, evladım, çok uzak bir yoldan bana sağ salim dönmen kadar güzel.

SAİT – Burada Nur oradakinden farklı baba.

İBRAHİM – (fısıldayarak): Sait bir daha yabancı memleketlere yolculuk yaptığında bunu unutma…

SAİT – Unutmadım baba. Senin şu “Ketmanı” birkaç kez tatbik ettim. Bir yabancı yerde en son kaldığımda
kendimi “İvan” olarak tanıttım.

İBRAHİM – Seni nasıl karşıladılar?

SAİT – Bana kendilerinden biriymişim gibi yaklaştılar baba. Ve bana ziyadesiyle saygı gösterdiler.

İBRAHİM (İshak’a dönerek) – İşittin mi? (Nihayet bir anda durur ve kulak kabartır….... onun ruhu ... çölde… İşte
şimdi tezahür edecektir...
İbrahim oradan ayrılır…
Sait ve İshak arkasından bakarlar ...

İSHAK- (sessizce): O, eski o değil.

SAİT - O, bir âlimin bedeninde bir ilim ağacıydı.


İSHAK- Ama şimdi ruh sağlığı eskisi gibi değil.

SAİT- Bedeni buradaki nurda kalsa da o, sıkça başka bir nura geçer.

İSHAK- Sen hala nura takıntılı mısın?

SAİT- Nur her şeyin bilmecesidir.

İshak ayrılmaya başlar…

SAİT- Nereye?

İSHAK- Saraya, kardeşim.

SAİT- İshak, orada benim hakkımda birkaç şey söylesen?

İSHAK- Bunu kendin yapmalısın... İvan…

İshak oradan ayrılır.. Sait ardından bakar…


Uzakta çöl fırtınası…
Sahne kararır… Müzik..

You might also like