You are on page 1of 14

GELECEĞİN İSTİHBARAT YÖNETİMİNDE ÖZEL ŞİRKETLERİNİN ROLÜ; AMERİKA

BİRLEŞİK DEVLETLERİ İSTİHBARAT SİSTEMİNİN KONU KAPSAMINDA ANALİZİ

Ali Burak DARICILI

Özet
11 Eylül sonrasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin önderliğinde radikal teröre karşı
başlatılan savaş ile birlikte, özel istihbarat şirketlerinin istihbarat sistemindeki önem ve rollerinde kayda
değer bir artış söz konusu olmuştur. Bu süreçte değişen tehdit algıları, tehditlerin asimetrik hale gelmesi ve
global şirketlerin uluslararası yatırımları ile ilgili olarak ihtiyaç duydukları risk analizlerine yönelik artan
talepleri ile birlikte, özel istihbarat şirketleri büyük bir gelişim süreci içine girmişlerdir. Bu dönemde
tamamen “kâr” amacı ile çalışan özel istihbarat şirketleri, ait oldukları devletin gizli servislerinin de zaman
zaman destek ve yönlendirmesi ile geniş bir hareket alanına sahip olmuşlardır. Bununla birlikte son yıllarda
bahse konu şirketler gelişen ekonomik güçleri ve irtibat ağı ile birlikte adeta bir istihbarat servisi gibi
çalışmaya ve müşterilerine hizmet sağlamaya başlamışlardır. Sonuç olarak geleceğin istihbarat yönetiminde
özel istihbarat şirketlerinin önemli işlev göreceği ortadır. Bu itibarla çalışmada öncelikle özel istihbarat
şirketlerinin etkili bir şekilde faaliyet gösterdikleri ABD istihbarat sistemindeki rolleri ve ortaya çıkardıkları
sorunlar ana hatlarıyla ele alınacaktır. Böylelikle geleceğin istihbarat yönetiminde etkileri hızla aratacak olan
özel istihbarat şirketlerinin ABD sistemindeki fonksiyonları analiz edilecek ve böylelikle de küresel düzeyde
bu tür şirketlerin geleceğin istihbarat yönetimindeki etkinlikleri ortaya konmaya çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: İstihbarat, İstihbarat Yönetimi, İstihbarat Şirketleri, ABD, 11 Eylül


Bu çalışma “The Role of Private Companies in the Future’s Intelligence Management; Anaysis of The US Intelligence
System Within This Scope” başlığı altında, MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi’nde (Cilt 8, Sayı 4, ss.3958-3976,
Ekim 2019) tarihinde yayımlanmış makalenin Türkçe çevirisidir.

Dr. Öğretim Üyesi, Bursa Teknik Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü,
Bursa / Türkiye, ali.daricili@btu.edu.tr

1
1. GİRİŞ

İstihbarat faaliyetleri insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahiptir. İstihbarat elde etme
ihtiyacı öncelikle insanın biyolojik kökeni ile ilgilidir. Doğada hayatta kalmak isteyen her canlı
gibi, insanoğlu da varlığını sürdürmek ve güvenliğini sağlamak amacıyla olası tehlikeli önceden
kavrayabileceği yöntemleri geliştirmeye gayret etmiştir. Önceleri sadece yaşamak için gerekli olan
bilgiye sahip olma ihtiyacına odaklanan istihbarat faaliyetleri, insanların topluluklar halinde
yaşaması ile birlikte diğer toplumsal yapılara nüfuz etmek ve onlara üstünlük kurmak amacına
yönelmiştir. Günümüzde ise bu ihtiyaç uluslararası sistemde rekabet halinde olan devletlerin
birbirlerine karşı avantaj sağlamak amacıyla kullandıkları en önemli enstrümanlardan biri haline
evrilmiştir.

İstihbarat kavramımın birçok farklı tanımı yapılabilmektedir. Genel olarak kabul edilen
yaklaşımla ele alınması halinde istihbarat faaliyeti; “bir devletin sekiz ana konudaki (askeri, siyasi,
ekonomik, sosyal, ulaştırma, muhabere, biyografi, ilmi ve teknik) örtülü bilgilerinin temin edilmesi
hedefine odaklanan ve hasım bir devlet tarafından sürdürülen planlı ve örtülü gizli faaliyetler”
şeklinde tanımlanabilir. Ancak bahse konu genel tanımlamanın günümüz dünyasında bilginin son
derece çeşitlendiği, her alanda en kıymetli değer haline geldiği bir dönemde tam anlamıyla isabetli
olmadığı, ayrıca istihbari faaliyetleri belirtilen şekilde sekiz ana konu ile sınırlandırmanın da
yetersiz bir yaklaşım olduğu ileri sürülebilir (Darıcılı, 2018, s.88).

Bununla birlikte istihbarat faaliyetlerini salt bir haber toplama çalışması olarak görmek de
son derece yetersiz bir değerlendirmedir. İstihbarat faaliyeti haber toplama ve toplanan bu
haberlerin analizi şeklinde ilerleyen bir süreci işaret eder. Bu süreç, istihbarat ihtiyaçlarının tespiti
ve yönlendirilmesi, haberin toplanması, haberin işlenmesi ve istihbaratın yayımı ve kullanılması
şeklindeki aşamalara sahip bir “istihbarat çarkı” şeklinde tanımlanabilir
(http://www.mit.gov.tr/t-cark.html, 2019). İyi analiz edilerek, doğru karar vericiye zamanında
ulaştırılan stratejik ve operasyonel istihbarat, etkili politikaların belirlenmesine önemli ölçüde katkı
sağlar.

Belirtildiği üzere günümüzde gizli servisler tarafından planlanan ve bilgiye sahip amacını
güden profesyonel ve örtülü faaliyetler uluslararası sistemde rekabet halinde olan devletlerin
birbirlerine karşı avantaj sağlamak amacıyla kullandıkları en önemli enstrümanlardan biridir. Bu
önemine rağmen uluslararası ilişkiler disiplinindeki teorik yaklaşımlar tarafından istihbarat kavramı
sınırlı olarak ele alınmıştır. Öte yandan istihbarat faaliyetleri ile ilgili teorik bir analizin en uygun
şekilde realist paradigmalar kapsamında ortaya konabileceği de iddia edilebilecektir.

Bu kapsamda realizme göre, hasım devletin veya devletlerin niyetini önceden tahmin
edebildiği ölçüde bir devlet kendisini sert bir rekabetin sürdüğü uluslararası sistemde en iyi şekilde
konumlandırabilecektir (Kahn, 2001, 79). Bilindiği üzere realist teori analizlerinde güvenlik
kavramı en temel belirleyicidir. Realizm için temel aktör olan devletin gücü, güvenliği sağlama
kapasitesi ile birlikte değerlendirilir (Çetinkaya, 2012, 247). Öte yandan realizmin güvenlik
varsayımları evrenseldir ve bu evrensel varsayımlar uluslararası yapının anarşik olduğunu iddia
eder. Bu anarşik yapıda ise devletler güce sahip olabilmek amacıyla politika belirlerler (Kegley,

2
1995, 1-5). Bu çerçevede sert bir rekabetin sürdüğü ve anarşik bir yapıya sahip olan uluslararası
sistemde devletler bekaları için hasım devletler hakkında istihbarat faaliyeti yapmaları kadar, hasım
devletlerin kendilerine yönelik istihbarat faaliyetlerini de engellemeleri (kontr/espiyonaj) gerektiği
de iddia edilebilir. Bu noktada Kent’in ifade ettiği üzere; “muharebede silahlar kullanılır, diplomasi
iddia ve iknayı kullanır, istihbarat ise bilgi alma ve karşı tarafın bilgi almasını engelleme
mücadelesi verir” (Kent, 1965, 209).

İstihbarat, devletlere anarşik bir yapının bulunduğu uluslararası sitemdeki çatışmaların


doğası ile ilgili olan belirsizliğin giderilmesi noktasında yardımcı olur. Bununla birlikte nitelikli
istihbarat, karar verici aktörlerin kararlarının çok daha isabetli hale gelmesine yol açar. Bu noktada
istihbarat sadece hasım devletler ile girilen güç mücadelesi noktasındaki karar süreçlerinin en iyi
şekilde işletilmesine yardımcı olmaz, aynı zamanda geçici ittifakların kurulduğu uluslararası
sistemde müttefik olarak kabul edilen aktörlerin gelecek dönem hareket tarzlarının anlaşılmasını da
kolaylaştırır.

Bunlarla birlikte istihbarat, ortaya çıktığı ilk dönemlerden itibaren çeşitli gelişim evreleri
içinde olmuştur. Öncelikle teknolojik gelişmelere bağlı olarak belirlenen bahse konu gelişim
evreleri günümüzde istihbarat ihtiyaçlarının çeşitlenmesi ve devlet dışında da istihbarata ihtiyaç
duyan yeni aktörlerin (şirketler, bireyler, diğer özerk kurumsal yapılanmalar vb.) ortaya çıkmasıyla
yöntem, teknik ve kaynaklar düzeyinde farklılaşmıştır. Günümüzde, istihbarat çok boyutlu bir
çalışma alanı olarak kabul edilmektedir.

Bu kapsamda Soğuk Savaş boyunca Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD)
gizli servislerinin domine ettiği Doğu ve Batı Blok’unun istihbarat servisleri NATO ve Varşova
Paktları’nın savunma ve güvenlik ihtiyaçları kapsamında faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Ancak 1990
sonrası dönemde istihbarat servislerinin faaliyetleri kapsamında hedef gördükleri tehdit odaklarının
çeşitlenmesi ile birlikte klasik güvenlik paradigmaları dahilinde şekillenen gizli servislerinde yeni
şartlar uygun olarak yeniden reforme edilmeleri gündeme gelmiştir. Bu reform ihtiyacının en somut
sonucu da istihbarat örgütlerinin haber toplama ihtiyaçlarının karşılanması noktasında özel
istihbarat şirketlerine yönelmeleri olmuştur.

Bu bağlamda 1990’lar ile birlikte özellikle I. Körfez Savaşı ile başlayan ABD İstihbarat
Topluluğu’nun özel istihbarat servisleri ile olan atan ticari ilişkileri son 10 yılda artan bir ivme içine
girmiştir. Bu ivmenin en önemli nedeni ABD İstihbarat Topluluğu’nun istihbarat toplama
ihtiyaçları kapsamında özel istihbarat servislerinin daha sık başvurmasının yanı sıra, küresel ölçekte
faaliyet gösteren şirketlerin de yatırım yapacakları bölgelerdeki riskleri analiz etmek amacıyla bu
tür şirketlerin müşteri haline gelmeye başlamasıdır. Bu haliyle ABD istihbarat sisteminde yer alan
özel istihbarat şirketlerinin gösterdiği hızlı gelişme ve ivme, küresel düzeydeki istihbarat şirketleri
piyasasını da şekillendirmekte ve domine etmektedir.

Sonuç olarak ABD’nin istihbarat sisteminde özel şirketlerin rolünün, etkisinin ve öneminin
hızla artacağı iddia edilebilir. Bu iddia kapsamında çalışmada öncelikle özel istihbarat şirketlerinin
etkili bir şekilde faaliyet gösterdikleri ABD istihbarat sistemindeki rolleri ve ortaya çıkardıkları
sorunlar ele alınacaktır. Böylelikle geleceğin istihbarat yönetiminde etkileri hızla artacağı iddia
edilen özel şirketlerinin ABD sistemindeki fonksiyonları analiz edilecektir. Bu analiz dahilinde ise
konuyla ilgili ABD literatüründeki önemli akademik çalışmaların yanı sıra resmi kaynaklar ile bu

3
şirketlere ait veriler değerlendirilecektir. Yukarıda belirtilen iddianın ortaya konulmasına yönelik
değerlendirme ise makalenin sonuç bölümünde detaylıca ele alınacaktır.

2. ÖZEL ŞİRKETLERİN ABD İSTİHBARAT SİSTEMİNDEKİ TARİHSEL


GELİŞİM SÜREÇLERİ

Özel istihbarat şirketlerinin ABD yönetim sistemindeki etkinliğinin başlaması, ABD’nin ilk
kuruluş dönemlerine kadar uzanmaktadır. Bu kapsamda Pinkerton Detektiflik Ajansı ve bazı yerel
izci örgütlenmeleri ABD silahlı kuvvetlerine ile ücret karşılığında istihbarat toplanması konusunda
1898 yılında başlayan İspanyol-Amerikan Savaşı esnasında işbirliği tesis etmiştir (Voelz, 2009,
586-590). Ayrıca Meksika-Amerikan Savaşı esnasında Meksika Casusuluk Şirketi (Mexican Spy
Company’) isimli özel bir yapı, ABD tarafından Meksika’ya yönelik olarak istihbarat toplamak
amacıyla kullanılmıştır (Rose, 1999). Özel şirketlerin ABD istihbarat sisteminde sıklıkla
kullanıldıkları bir diğer dönem ise ABD İç Savaşı (Civil War) yıllarıdır. İç savaşın meşhur
generallerinden biri olan General George McClellan Allen, Pinkerton’un Dedektiflik Ajansı
(Pinkerton’s Detective Agency)’nı Birlik Ordusu (Union Army)’nun operasyonlarını desteklemek
amacıyla kullanmıştır. İç Savaş sırasında Lafayette C. Baker isimli bir işadamı da Birlik
Ordusu’nun kontr/espiyonaj soruşturmalarını ve askeri polisliğe dair ihtiyaçlarını karşılayan bir
şirket kurmuştur. (Edvin, 1996, 55).

1900’ler ile birlikte ABD özel istihbarat şirketlerinin gelişimi durağan bir seyir izlemiştir.
Öte yandan I. Dünya Savaşı ile II. Dünya Savaşı arasındaki dönemde, ABD istihbarat sistemi
tamamen devlet tekelinde olmuştur. Bu dönemde durağan bir gelişim seyri gösteren ABD istihbarat
şirketlerinin etkinliği, Soğuk Savaş dönemi ile birlikte yeniden hızlı bir gelişim süreci içine
girmiştir (Voelz, 2009, 588). ABD istihbarat sistemindeki genel özelleştirme eğilimi ise 1950
yılından sonra Başkan Eisenhower döneminde başlamıştır. Soğuk Savaş’ın yarattığı güvenlik odaklı
politikalar nedeniyle artan istihbarat bütçelerinde casus uyduların ve uçakların kullanılması
konusunda özel istihbarat şirketleri ile yakın ticari işbirlikleri geliştirilmiştir Bu dönemde Varşova
Paktı üyesi devletleri takip etmek amacıyla ayrılan geniş bütçeler kapsamında özel şirketlerin ABD
istihbarat sistemindeki rollerinde önemli artış söz konusu olmuştur. Bu dönem ile birlikte
kurumsallaşmaya başlayan özel şirketler ve istihbarat servisleri arasındaki işbirliği süreçleri, Soğuk
Savaş dönemi boyunca ortaya çıkan yeni krizler ile birlikte giderek daha profesyonel bir hale
gelmeye başlamıştır (Stanger, 2009, 13-14).

Başkan Reagan, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali ile başlayan ve Gorbaçov’un


iktidara gelmesine kadar süregelen 1979-1985 yılları arasındaki dönem boyunca Sovyetler
Birliği’ne karşı sertlik yanlısı politikalar sürdürmüştür. Bu sertlik yanlısı politikaların bir sonucu
olarak da özel şirketlerin ABD istihbarat sistemindeki rolleri daha da artmıştır. Soğuk Savaş’ın sona
ermesi akabinde de Başkan Clinton döneminde istihbarat yönetiminde özel şirketleri ile ticari
ilişkiler geliştirilmesine yönelik Başkan Reagan tarafından başlatılan strateji devam ettirilmiştir
(Storm, 2018, 5-6). Bu dönemde Bosna ve Kosova Savaşı ile Somalia ve Haiti müdahaleleri
kapsamında ortaya çıkan istihbarat ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla özel şirketlerden daha fazla
faydalanılması yolu tercih edilmiştir. Bu noktada ABD özel şirketlerinin temel rolü, ABD istihbarat
sistemi için belirtilen kriz bölgelerinde görev yapabilecek yerel personellerin istihdamı ile ilgili
olmuştur. Özellikle tercümanlık hizmetlerinin sağlanması, yerel güç odakları ile temasa geçilmesi,
sahadaki operasyonel çalışmaların koordinesi, günlük ve stratejik istihbarat ihtiyaçlarının
karşılanması noktasında bu yerel personellerden başarıyla yararlanılmıştır. (Voelz, 2009, 591).

4
11 Eylül 2001 sorasında ise küresel düzeyde radikal terör ile başlatılan mücadele
kapsamında Başkan Bush tarafından ortaya konan stratejiler kapsamında, ABD istihbarat şirketleri
büyük bir gelişim süreci tecrübe etmeye başlamışlardır. Irak’ın işgali, akabinde Afganistan ve
Pakistan’da El-Kaide ile girilen mücadele, özel istihbarat şirketlerinin gelişimini önemli ölçüde
desteklemiştir. Bu dönemde özel şirketler, ABD’nin kontr/terörizm faaliyetlerinde önemli roller
üstlenmeye başlamışlardır. Bu kapsamda özel istihbarat şirketleri, gerçek bir istihbarat servisi gibi
faaliyet gösterebilecek kapasiteye ulaşmıştır. Küresel düzeyde terörle mücadele stratejisi dahilinde
ortaya konan “önleyici meşru müdafaa doktirini” ile birlikte artan savunma ve istihbarat bütçeleri,
Başkan Bush’un inisiyatif ile birlikte özel istihbarat şirketlerine aktarılmaya başlanmıştır. Bu süreç
ise özel istihbarat şirketlerinin operasyon ve kârlarında büyük bir artışa neden olmuştur. (Sills,
2012).

2010 yılından sonraki dönemde ise Ulusal Güvenlik Ajansı (National Security Agency /
NSA)’in görevi kapsamında çok sayıda ticari şirket ile istihbarat toplama konusunda ticari ilişkiler
geliştirmiştir. NSA’in geniş bütçe imkanları dahilinde özel istihbarat şirketleri ile geliştirdiği
işbirliği süreçleri, ABD istihbarat sisteminde özel şirketlerin etkinliğini giderek artırmıştır. Bu
kapsamda Edward Snowden’in de bu şekilde NSA ile ticari ilişki içinde olan bir şirket çalışanı
olmasının da konu bağlamında önemli bir detay olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Snowden’in
yaptığı ifşalar sonrasında ABD sisteminde özel istihbarat şirketleri ile girilen ticari ilişkilerin
güvenilirliği ciddi bir tartışma konusu haline gelmiştir (Storm, 2018, 8).

3.ABD İSTİHBARAT SİSTEMİNDE ÖZEL ŞİRKETLERİN FONKSİYONLARI

ABD güvenlik ve istihbarat şirketleri belirtildiği üzere, 1890’ların sonlarından itibaren özel
şirketler ile ticari ilişkiler kurmaya başlamışlardır. Söz konusu ticari ilişkiler Soğuk Savaş dönemi
ile birlikte çok daha sofistike hale gelmiştir. Başkan Reagan ve Clinton dönemlerinde ABD
istihbarat sistemi bünyesinde özel şirketlerin rolü hızla gelişmiştir. Ancak söz konusu şirketler asıl
önemli gelişim süreçlerini ise 11 Eylül saldırıları sonrasında tecrübe etmişlerdir. Bu itibarla küresel
düzeyde radikal terör ile mücadele özel şirketlerin karlarını önemli ölçüde artırmasına neden
olmuştur.

Artan ticaret hacimleri ve karlılıkları ile birlikte hızla gelişen ABD özel istihbarat piyasası,
küresel şirketlerin de bu alana yatırım yapmasına neden olmuştur. Bu kapsamda Loocheed Martin,
Northrop Grumman, Raytheon, Boeing, Science Applications International Corparation (SAIC),
Google, AT&T, Verizon ve Booz Allen gibi önemli uluslararası şirketlerin de ABD istihbarat
servisleri ile bu tür ticari ilişkileri olduğu iddia edilmektedir (Krishnan, 2011, 178).

Günümüzde söz konusu ticari ilişkilerin önemli bir boyutu görüntü (Imagery Intelligence /
IMINT) ve sinyal istihbaratı (Signal Intelligence / SIGINT) alanı ile ilgilidir. Gerçekte görüntü ve
sinyal istihbaratı alanında ABD istihbarat sisteminin özel şirketler ile yakın işbirliği U-2 casus
uçaklarının ve Corona casus uydularının geliştirilmesi noktasında 1960’lı yıllarda Lockheed Skunk
Works ile imzalanan ticari kontratlara kadar dayanmaktadır. Günümüzde ise Irak’ın işgali, Çin Halk
Cumhuriyeti (ÇHC) ve Rusya Federasyonu (RF) ile artan küresel rekabet, Suriye krizi,
Afganistan’ın işgali, ABD’nin küresel radikal terör ile mücadele faaliyetleri kapsamında, ABD
istihbarat sisteminde özel şirketlerin rolü bu tür istihbaratın toplanmasında çok daha sofistike hale
gelmiştir. Bu kapsamda ABD orijinli özel istihbarat şirketlerinin ulaştığI ticaret hacminin 50 Milyar
ABD Doları’nı aştığı iddia edilmektedir (Krishnan, 2011, 179)

5
ABD istihbarat sisteminin özel şirketler ile işbirliğinin bir diğer boyutu ise ABD’de faaliyet
gösteren akademik kuruluşların ABD dış politika süreçlerinde oynadığı rol ile ilgilidir. Bu tür
akademik kuruluşlar imzaladıkları kontratlar ile ABD’nin dış politika süreçlerinde karar verici
aktörlere önemli danışmanlık hizmetleri sağlamaktadırlar. Belirtilen kuruluşlardan akan stratejik
istihbarat analizleri ilk etapta açık kaynaklardan derlenen bilgilerden hazırlanmış olması nedeniyle
önemsizmiş gibi değerlendirilebilir. Ancak son yıllarda ABD merkezli düşünce kuruluşlarında
istihdam edilmeye başlanan yerel araştırmacıların yaptığı değerlendirmelerin kalitesi ile bahse konu
kuruluşların artan profesyonelliği birlikte düşünüldüğünde, ABD akademik kurum ve kuruluşları
ABD istihbarat sisteminde özellikle stratejik istihbarat ihtiyaçlarının karşılanması noktasında
önemli bir yer edinmeye başlamışlardır. Bu kapsamda bahse konu kuruluşlardan gelen detaylı ve
değerli analizler, artan kaliteleriyle ile birlikte başkanlık günlük bilgilendirmelerine dahil edilmeye
başlanmıştır (Hillhouse, 2007).

Özel şirketlerin ABD istihbarat sistemine yaptığının bir diğer boyutu ise kontr-terörizm
konuları kapsamındadır. Hatta bu katkı dönem dönem belirli bir ticari ilişkinin de ötesine geçerek
insana dayalı istihbarat (Human Intelligence / HUMINT) operasyonlarının planlanması noktasına
dahi ulaşmıştır. Bu itibarla bazı özel istihbarat şirketlerinin 2000’li yılların başında Irak’ta yerel
istihbarat personelinin istihdamı ve bu personel vasıtasıyla eleman (agent) angaje etme
(recruitment) konusunda Merkezi Haber Alma Ajansı (Central Intelligence Agency / CIA) ile ticari
ilişkiler geliştirdiği bilinmektedir (See more at; Chatterjee, 2008). Bununla birlikte CIA’in Doğu
Avrupa, Kuzey Afrika, Küba, Orta Doğu ve Orta Asya’daki bazı örtülü sorgu faaliyetlerini kimi
taşeron (implemeter) özel istihbarat şirketleri vasıtasıyla gerçekleştirdiği ileri sürülmektedir (Stack,
2009). Barack Obama’nın iktidara gelmesi ile birlikte, özellikle Kuzey Pakistan’da radikal terör
unsurlarına yönelik olarak silahlı insansız hava araçları (armed drone) ile gerçekleştirilen suikast
eylemlerinde özel istihbarat şirketlerinin konu kapsamındaki imkan ve kabiliyetlerinden
yararlanıldığı ABD kamuoyu gündemine gelmiştir (Hartung, 2011, 220).

Bu noktada bazı sayısal verilerden yararlanmak suretiyle özel istihbarat şirketlerinin ABD
istihbarat sistemindeki önemli fonksiyonları daha net ortaya konabilir. Kamuoyunda özel istihbarat
şirketleri ile ilgili yapılan spekülasyonların artması akabinde, Ulusal İstihbarat Direktörlüğü (The
Director of National Intelligence / DNI) tarafından yayınlanan bir rapora göre, özel şirketler 75
Milyar Dolarında olan ABD istihbarat bütçesinin %75’ini kullanmaktadırlar. Yine bu rapora göre
özel istihbarat şirketleri ile girilen ticari ilişkiler kapsamında bu şirketler tarafından istihdam edilen
personelin %27’sinin doğrudan operasyonlarda yer aldığı, % 19’unun ise istihbarat analist olarak
görevlendirildiği belirtilmiştir (http://www.dni.gov/interviews/20080827_interview.pdf, 2018).

Öte yandan ABD istihbarat sisteminde özel şirketlerin sayısının 2010 yılı sonrasında, 2000
civarında olduğu, bu şirketlerin 10.000 civarı noktada 260.000 civarı insanı istihdam ettikleri ileri
sürülmektedir (Priest and Arkin, 2010). Dahası Ulusal Keşif Ofisi (National Reconnasisance Office
/ NRO)’un 8 Milyar Dolar civarı olan bütçesinin %95’inin özel şirketler tarafından kullanıldığı da
iddia edilmektedir. Bu iddianın yanı sıra NRO’un iş gücünün %90’ının özel şirketlerde çalışan
personellerden oluştuğu da belirtilmektedir (Shorrock, 2007). 2007 yılında CIA’de görevli eski bir
meslek memuru (case officer) tarafından gündeme getirilen bir iddia kapsamımda, CIA’in Ortadoğu
operasyonlarının %60’ının özel şirketler tarafından sürdürüldüğü belirtilmiştir (Baer, 2007).

Öte yandan adı skandallar ile gündeme gelen Blackwater isimli özel istihbarat ve güvenlik
şirketinin radikal terör unsurları ile mücadelede, Pakistan, Afganistan ve Irak’ta suikast eylemleri,

6
sorgu faaliyetleri, adam kaçırma, diğer teknik ve fiziki takip konularında CIA ile yakın ticari ilişki
gerçekleştirdiği, bu ticari ilişkinin ise çoğu zaman temel insan hak ve özgürlüklerini ihlal eder
boyuta ulaştığı da ileri sürülmüştür (Hudson ve Owens, 2011, 128).

Özel bir şirketin temel amacının kar elde etmek olduğu düşünüldüğünde, özel istihbarat
şirketleri ile bir devletin istihbarat ve güvenlik kurumlarının gireceği olası ticari ilişkilerin
denetlenmesi konusunda azami tedbirlerin alınması birincil öncelik olmalıdır. Bu denetimin
yeterince sağlanmadığı için ABD kamuoyunu derinden sarsan skandalların patlak vermesi de
engellenememiştir. Bu kapsamda Blackwater Şirketi merkezli ifşalar ile Abu Ghraib
Hapishanesi’nden sızan insanlık dışı fotoğraflar konulu tartışmalar, bu duruma yeterince iyi örnek
teşkil etmektedir.

Belirtilen skandalların ifşa ile birlikte ABD yönetimleri bazı yasal düzenlemeler ile özel
şirketler ile ABD istihbarat ve güvenlik şirketlerinin geliştirdikleri ticari ilişkileri denetlemeye
yönelik yasal tedbirleri gündeme getirmeye başlamışlardır. Bu tedbirlerin önemlilerinden biri 2010
yılında kabul edilen Milli Savunma Yetkilendirme Yasası (National Defence Authorization
Act)’dır. Bu yasa, sadece istihbarat alanında değil, aynı zamanda askeri ve güvenlik sektörlerinde
de devlet kurumları ile özel şirketlerin geliştireceği ticari ilişkilerin standartları özellikle sorgulama
konularını kapsayacak şekilde sıkı şartlara tabi kılınmıştır
(https://www.congress.gov/bill/111th-congress/house-bill/2647/text, 2010).

Konu kapsamındaki bir diğer düzenleme ise Abu Ghraib skandalı kapsamında gündeme
gelmiştir. Bu konu ile ilgili olarak insanlık dışı fotoğraflarla ifşa edilen işkence yöntemlerinin bir
daha uygulanmaması amacıyla Askeri Adalet Yasası (Uniform Code of Military Justice /
UCMJ)’nın ilgili maddelerinde değişikler yapılmıştır. Bu değişiklikler ile birlikte özel istihbarat
şirketlerinin askeri bir operasyon kapsamında ABD Silahlı Kuvvetleri ile gireceği olası operasyonel
planlamaların alanı daraltılmış ve sıkı denetim mekanizmaları tesis edilmiştir
(http://www.au.af.mil/au/awc/awcgate/ucmj.htm, 2019)

4. ÖZEL ŞİRKETLERİNİN ABD İSTİHBARAT SİSTEMİNE SAĞLADIĞI


AVANTAJLAR ve ORTAYA ÇIKARDIĞI DEZAVANTAJLAR

Özel şirketlerinin ABD istihbarat sistemine sağladığı avantajlar ve dezavantajlar oldukça


tartışmalı ve farklı fikirlerin karşılıklı çatıştığı bir tartışma konusudur. Bu sistemin lehine olan
görüşler, daha çok güvenlik kaygılarını ön planda tutan analistler tarafından gündeme
getirilmektedir. Bu görüşlere, nitelikli istihbarat bilgilerinin farklı kaynaklardan temin edilmesinin
ABD’nin küresel düzeydeki hegemon güç rolünü sürdürmesine önemli katkı yapacağı fikri
dayanaklık etmektedir. Özel istihbarat şirketlerini eleştirel yaklaşan fikirler ise temel insan hakları
ihlalleri kapsamında şekillenmektedir. Bu fikirlerin ana fikri ise söz konusu şirketlerin karıştığı
yukarıda belirtilen insan hakları ihlalleri ile ilgilidir.

Konu kapsamında ABD istihbarat ve güvenlik kurumlarının, özel istihbarat şirketleri ile
girdiği ticari ilişkiler kapsamında ortaya çıkan sakıncalı ve tartışmalı durumlar ise genel olarak
aşağıdaki haliyle belirtilebilir (Krishnan, 2011, 179);

-Söz konusu şirketlerin artan ticaret hacimleri, resmi devlet görevlileri ile ister istemez
rüşvet vb. gibi kirli ilişkilerin gelişmesine neden olmuştur.

7
-Söz konusu ticari faaliyetlerin artan kapasiteleri, verimliliğin değerlendirilmesi ve
kıymetlendirilmesi noktasında net bir verinin ve sonucun ortaya konamamasına neden olmaktadır.

-Kar motivasyonu ile hareket eden bir ticari şirketin sağladığı istihbarat hasılasının kalitesi,
çoğu zaman oldukça tartışmalı hale gelebilmektedir.

-Bu tür şirketlerin denetlenmesi ve kontrol edilmesi çoğu zaman oldukça güç hale
gelebilmektedir. Sürdürülen faaliyetin özü itibariyle illegal nitelikte olması, denetim ve kontrol
mekanizmalarını etkisizleştirmektedir.

Belirtilen dezavantajların daha iyi analiz edilebilmesi amacıyla, gerçek vakalardan oluşan
örneklerin verilmesinin çalışmamızın amacı kapsamında önemli görülmektedir. 2005 yılında açık
kaynaklarda yer alan bir haberde, NSA’in Terörist İzleme Programı (Terrorist Surveillance
Programı) kapsamında ABD’nin telekomünikasyon şirketleri ile ticari işbirliğine gittiği, bu
kapsamda yasal izni olmadan 200 milyon şahsın kişisel verilerini temin ettiği iddia edilmiştir (CBS
News, 2011). Bu durum özel şirketlerin temel insan hakları ile ilgili olarak ortaya çıkarabilecekleri
komplikasyonlara iyi bir örnek teşkil etmektedir. Bunun yanı sıra II. Körfez Savaşı öncesinde
Irak’ta kitle imha silahlarının (mass destruction weapons) bulunduğuna dair istihbaratın temin
edilmesinde SAIC isimli şirket vasıtasıyla elde edilen bilgilerden önemli ölçüde yararlanılmıştır.
Ancak süreç sonunda bu iddianın gerçek olmadığı da çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır (Dreyfus
and Vest, 2004). Bu vaka bile tek başına kar amacıyla hareket eden özel istihbarat şirketlerinin
politik amaçlar dahilinde nasıl manipüle edilebileceğine dair somut bir örnek olarak karşımıza
çıkmaktadır.

Ayrıca radikal teröristlerin sorgulanması ve Avrupa, Afrika, Küba, Orta Asya ve


Ortadoğu’daki özel merkezlerde gözaltında tutulması süreci boyunca CIA’in özel istihbarat ve
güvenlik şirketleri ile işbirliği geliştirdiği ileri sürülmüştür. Bu süreçler boyunca gözaltındaki
şahıslara sorgulamalar esnasında ağır işkenceler yapıldığı da iddia edilmiştir. Bu durumlar da özel
istihbarat şirketlerinin denetimi ve kontrolünün oldukça zor bir süreç olduğuna dair iyi bir örnek
teşkil etmektedir. (Meyer, 2006). Bunlarla birlikte CIA ile özel ticari işbirliği olan the SITE
Intellignce Group ile IntelCenter isimli özel istihbarat şirketlerinin, CIA ile olan ticari kontratlarını
uzatmak amacıyla El Kaide (Al Qaeda) teröristlerine yönelik olarak abartılı istihbari raporlar
düzenlediği, bu durumu gizlemek amacıyla da CIA’in bazı görevlileri ile menfaat ilişkisi tesis
ettikleri ileri sürülmüştür (Zetter, 2007).

Görüldüğü üzere istihbarat faaliyetlerinin gizli kalması prensibi dikkate alındığında, özel
şirketler ve istihbarat servisleri arasındaki ticari ilişkilerin yasal sınırlarını net bir şekilde ortaya
koymak ve bu ilişkileri şeffaf bir denetim mekanizması ile kontrol etmek oldukça zorlu bir süreçtir.
Bu noktada özel şirketler ve istihbarat şirketleri arasındaki ilişkinin en hassas yanının, demokratik
ve insan haklarına saygılı denetim, kontrol ve planlama mekanizmalarının sağlanabilmesi ile ilgili
olduğu ifade edilebilir. Bununla birlikte konu kapsamında siyasi iktidarların inisiyatif alarak gerekli
planlamaları ve yasal düzenlemeleri gerçekleştirmesi zorunluluk haline gelmektedir.

Öte yandan, tehdit odaklarının asimetrik hale gelmesi ve çeşitlenmesi, teknolojik


gelişmelere bağlı olarak istihbarat faaliyetlerinin çok daha sofistike yöntemlerle planlanmaya
başlanması dikkate alındığında, günümüzde özel şirketler ile istihbarat servisleri arasında işbirliği
süreçleri geliştirmekte bir zorunluluk haline gelmiştir. Günümüzde istihbarat servisleri ortaya çıkan
tehditler ile mücadele kapsamında, mevcut bütçe ve personel imkanları ile planlamalar ortaya

8
koymakta zorlanmaktadır. Bu durum ise zaruri olarak özel istihbarat şirketleri ile ticari ilişkilerin
geliştirilmesine neden olmaktadır. Özel şirketlerin ABD istihbarat sistemine sağladığı avantajlar ise
genel olarak aşağıda belirtilen fikirler ile ifade edilmektedir (Storm, 2018, 2-3);

-Özel şirketler bilgisayar yazılım, donanım ve diğer bilişim sistemlerini sağlama, geliştirme
ve kullanma konusunda resmi kurum ve kuruluşlara göre çok daha verimli hareket
edebilmektedirler. Bu nedenle de istihbarat şirketlerin bilişim teknolojileri temelli olarak sahip
oldukları imkan ve kabiliyetlerden istifade edilmesi, ABD istihbarat sistemine son derece nitelikli
katkı sağlayabilecektir.

-Kar amacıyla hareket eden özel şirketlerin idari açıdan hizmet sağlama, sürdürme, gelen
şikayetleri giderme ve sıkıntılı süreçleri yönetme konusunda hantal yapıya sahip resmi güvenlik ve
istihbarat örgütlerine göre üstünlükleri söz konusudur.

-Lojistik sağlama, lojistik ihtiyaçların giderilmesi ve planlanması konusunda kar


motivasyonuna sahip özel şirketler ABD istihbarat ve güvenlik örgütlerine önemli katkı
sağlamaktadırlar. Bunun en iyi örneği ise Halliburton Şirketi’nin Irak operasyonu sırasında ABD
Silahlı Kuvvetleri’ne sağladığı hizmetler oluşturmaktadır.

-Stratejik istihbarat oluşturma konusunda bünyelerinde istihdam ettikleri nitelikli


akademisyenler ile birlikte, think-thank kuruluşları ABD istihbarat sistemine önemli katkı
sağlamaktadırlar. Resmi güvenlik ve istihbarat servislerinin bütçe imkanları ve personel istihdam
etme konusunda yaşadıkları diğer sıkıntılar nedeniyle bu tür kaliteli personeli istihdam etmeleri zor
bir süreçtir. Bu nedenle de güvenlik ve istihbarat servislerinin stratejik istihbarat ihtiyaçlarını
akademik kuruluşlardan temin etmeleri daha verimli bir stratejidir.

Bununla birlikte, somut vakalar üzerinden belirtilen avantajların analiz edilmesinin


çalışmamızın bu aşaması için faydalı olduğu düşünülmektedir. Örneğin 2000 yılı sonrasında Irak’a
yönelik operasyonlar kapsamında CIA’in Arap kökenli yerel personellerin istihdamına yönelik
gereksinimleri artmıştır. Mevcut bürokratik zorluklar nedeniyle bu istihdam süreçlerinin Titan ve
CACI isimli istihdam şirketleri vasıtasıyla sürdürülmesi bütçe ve zaman açısında CIA’ye büyük
katkı sağlamıştır (Chatterjee, 2008). Ayrıca 1990’lı yılların sonu itibariyle Afganistan’daki CIA
operasyonlarının kapasitesi oldukça artmıştır. Bu durumda CIA’in meslek memurlarının (case
officers) sınırlı sayısı dikkate alındığında ciddi komplikasyonlara neden olmaya başlamıştır. Bu
sorunun giderilmesi amacıyla CIA’nin resmi olmayan örtülü kimlikler (non-official cover identities)
sahip yerel personelleri özel istihbarat şirketleri vasıtasıyla kullandığı ileri sürülmüştür (Keefe,
2007).

Ayrıca gelişen teknolojik imkânlar ile birlikte, istihbari hedeflere ulaşılması amacıyla takip
edilmesi gereken şahıs ve veri sayısının arttığı da ortadadır. Bu durum ise mevcut bütçe ve
teknolojik imkânları kapsamında istihbarat servisleri için ciddi komplikasyonlara neden olmaktadır.
Örneğin NSA’in günde 1.7 milyar civarındaki iletişimi takip ettiği ve depoladığı iddia edilmektedir.
(Priest and Arkin, 2010). Bu veri bile istihbarat servislerinin neden özel istihbarat şirketleri ile
işbirliği geliştirmek zorunda olduğuna dair çok yeterli bir örnek teşkil etmektedir.

5.SONUÇ

9
Özel istihbarat şirketlerinin, ABD’nin resmi istihbarat ve güvenlik kurumları ile ticari
ilişkiler geliştirmeleri, 1898 yılında başlayan İspanyol-Amerikan Savaşı döneminde başlamıştır. Bu
kapsamda ABD Silahlı Kuvvetleri ile Pinkerton Detektiflik Ajansı ve bazı yerel izci
örgütlenmelerini arasında istihbarat faaliyetleri konusunda işbirliği yapılması amacıyla ticari
ilişkiler tesis edilmiştir. I. Dünya Savaşı ile II. Dünya Savaşı arasındaki dönemde, ABD istihbarat
sisteminde devlet, monopol aktör olmuştur. ABD istihbarat şirketlerinin asıl etkinliğinin gelişimi
ise Soğuk Savaş dönemi ile yaşanmıştır.

ABD istihbarat sistemindeki toplu özelleşme sürecinin başlaması Başkan Eisenhower’ın


inisiyatifi ile olmuştur. Soğuk Savaş’ın sona ermesi akabinde de Başkan Clinton kendinden önceki
başkan Reagan’ın politikalarını sürdürerek, istihbarat yönetiminde özel şirketleri ile ticari ilişkiler
geliştirilmesine yönelik stratejiyi devam ettirmiştir. 11 Eylül 2001 sorasında Başkan Bush
tarafından ortaya konan stratejiler kapsamında, küresel düzeyde radikal terör ile başlatılan
mücadele kapsamında ABD istihbarat şirketlerinin ticaret hacmi önemli ölçüde artmaya başlamıştır.
Bu sürece 2010 yılından sonraki dönemde ise NSA’in görevi kapsamında çok sayıda ticari şirket ile
istihbarat toplama konusunda ticari ilişkiler geliştirmesi de önemli katkı sağlamıştır.

Özel istihbarat şirketlerinin ABD istihbarat sistemine sağladığı katkı, öncelikle IMINT ve
SIGINT sağlanması konuları ile başlamıştır. Bu kapsamda casus uçak ve uyduların geliştirilmesi, ve
kullanılması konularında özel şirketler ile ABD istihbarat ve güvenlik kuruluşları 1960’lardan
buyana sıkı işbirliği geliştirmişlerdir. 11 Eylül sonrası dönemde radikal terör ile mücadele stratejisi
kapsamında özel şirketler HUMINT konularında da ABD istihbarat sistemine katkı sağlamaya
başlamışlardır. Bu çerçevede mahkûm nakilleri, El-Kaide mensuplarına yönelik sorgu
yöntemlerinin uygulanması, radikal teröristlere yönelik suikast eylemlerinin gerçekleştirilmesi, Irak
ve Afganistan’da yerel istihbarat ajanlarının istihdamı konularında özel istihbarat şirketleri ile ABD
istihbarat ve güvenlik kuruluşları ticari kontratlar imzalamışlardır.

Bu dönem ile birlikte Blackwater Şirketi ve Abu Ghraib Hapishanesi merkezli olarak ortaya
çıkan skandal ifşalar ile birlikte, özel istihbarat şirketlerinin ABD istihbarat sistemindeki rolü ciddi
şekilde tartışılmaya başlanmıştır. Bu nedenle de ABD istihbarat sisteminde özel şirketler ile girilen
ilişkileri denetleyen yeni yasal düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır. Bu düzenlemelerin ilk
örnekleri ise UCMJ’de yapılan değişikler ile 2010 yılında kabul edilen Ulusal Savunma
Yetkilendirme Kanunu (National Defence Authorization Act)’dır.

Özel istihbarat şirketlerinin ABD istihbarat sistemine yaptığı katkı, ABD kamuoyunda
sıklıkla gündeme gelen oldukça tartışmalı bir konudur. Bu sistemin lehine olan görüşler, daha çok
güvenlik kaygılarını ön planda tutan analistler tarafından gündeme getirilmektedir. Bu görüşlere,
nitelikli istihbarat bilgilerinin farklı kaynaklardan temin edilmesinin ABD’nin küresel düzeydeki
hegemon güç rolünü sürdürmesine önemli katkı yapacağı fikri dayanaklık etmektedir. Özel
istihbarat şirketlerini eleştirel yaklaşan fikirler ise temel insan hakları ihlalleri kapsamında
şekillenmektedir. Bu fikirlerin ana fikri ise söz konusu şirketlerin karıştığı yukarıda belirtilen insan
hakları ihlalleri ile ilgilidir.

Yukarda özetlenen tarihsel gelişim süreçleri, ABD istihbarat sistemine yaptıkları katkı ve
haklarındaki olumlu-olumsuz görüşlere rağmen, özel şirketlerin günümüzde ulaştığı ticaret hacmi
50 Milyar ABD Doları’nın ötesindedir. Bu kadar büyük bir ticaret hacmine ulaşan ve güçlü bir
sektör haline gelen ABD özel istihbarat şirketleri piyasasının gelecek dönemde de hızla gelişmeye

10
devam edeceği açıktır. Bu gelişim sürecine katkı yapan bir diğer unsur ise istihbarat servislerinin
siyasi, sosyal, kültürel, teknolojik ve ekonomik gelişim süreçleri ile birlikte süratle tecrübe etmeye
başladıkları yeni tehdit algılamaları ile ilgilidir

Günümüzdeki tehdit odakları, Soğuk Savaş dönemine göre oldukça farklı özellikler
içermektedir. Soğuk Savaş döneminde tek bir merkezden geleceği bilinen ve standartları belli olan
tehditler, günümüzde ortaya çıkan siyasi, sosyal, kültürel, teknolojik ve ekonomik gelişim süreçleri
ile birlikte artık asimetrik bir hale evrilmişlerdir. Yeri, zamanı, kaynağı ve şekli kolay kolay tahmin
edilemeyen asimetrik tehditler ile mücadele stratejisinde özel istihbarat servislerinin tek başına ve
klasik yöntemleri ile etkin mücadelesi artık mümkün değildir. Bu nedenle özel istihbarat şirketleri
ile işbirliği geliştirilmesi realist bir yaklaşımın olağan bir sonucu haline gelmiştir.

Küresel düzeyde etkin Batılı büyük gizli servislerin, ortaya çıkan bu zaruri şartlar nedeniyle
özellikle açık kaynakların takibi, siber istihbarat, SIGINIT, IMINT ve stratejik istihbarat oluşturma
konularında özel şirketler ve özerk akademik kuruluşlarla işbirliği geliştirdikleri ve bu konularda
ticari kontratlar imzaladıkları görülmektedir. Böylelikle söz konusu gizli servisler tüm bütçe güçleri
ve personel imkanları ile daha büyük uzmanlık, tecrübe, hassasiyet ve sofistike mücadele kapasitesi
gerektiren kontr/espiyonaj ve kontr/terörizm konularına odaklanmak istemektedirler. Böyle bir
stratejik bakış açısı, kontr/espiyonaj ve kontr/terörizm faaliyetlerinin etkinliğinin artırılması
noktasında doğru bir yaklaşım olarak kabul edilebilecektir. Bununla birlikte çalışmada belirtilen
skandallar ve sakıncalı durumlar kapsamında özel şirketler ile istihbarat ve güvenlik servisleri
arasındaki ilişkilerin sıkı yasal şartlara ve başta parlamento denetimi olmak üzere diğer denetim
mekanizmalarına tabi olmaları da demokratik değerlerin gelişimi ve korunması noktasında hayati
öneme sahiptir.

Bunlarla birlikte çalışmada belirtilen sayısal veriler dahilinde ABD istihbarat yönetiminde
özel istihbarat şirketlerinin rolü ve etkisinin büyüklüğü özellikle dikkate alınmalıdır. Bu noktada
özellikle CIA’in Irak operasyonlarının %60’ının özel şirketler tarafından sürdürülmesinin,
NRO’un bütçesinin %95’ini özel şirketlerin kullanmasının ve 75 Milyar Dolar civarındaki ABD’nin
toplam istihbarat bütçesinin %75’inin özel şirketlere ayrılmış olmasının oldukça dikkate çekici
olduğu değerlendirilebilir. Bu kapsamda özel ve kamu otoriterleri arasındaki işbirliği süreçlerinin
ABD istihbarat sisteminin temelini oluşturduğu da çok net bir şekilde anlaşılmaktadır. Görüldüğü
üzere ABD istihbarat sisteminde teknik istihbarat ve stratejik istihbarat konularındaki görevler, özel
şirketlere ve bazı stratejik araştırma faaliyetleri yürüten akademik yapılanmalara önemli ölçüde
devredilmiş durumdadır. Bunun nedeni giderek çeşitlenen, profesyonelleşen ve asimetrik hale gelen
tehditlere karşı ABD’nin resmi istihbarat örgütlenmesinin mevcut bütçe ve personel şartları
dahilinde etkin mücadele edememesi ile ilgilidir. Bu noktada ABD istihbarat otoritelerinin, özellikle
teknik ve stratejik istihbarat konularında özel şirketlere ile işbirliği geliştirmeyi bu sorunun çözümü
olarak gördükleri anlaşılmaktadır. Böyle bir çözüm tercihi ile birlikte gizli servisler daha örtülü
(cover) kalması gereken ve daha sofistike tekniklerle mücadele edilmesi şart olan kontr/terörizm
kontr/espiyonaj ve yurtdışı özel istihbarat operasyonlarına odaklanmak istedikleri de ileri
sürülebilecektir.

Ayrıca, Suriye Krizi, Irak’a yönelik operasyonlar, İran’a yönelik artan baskılar, küresel
düzeyde radikal gruplar ile sürdürülen mücadele, Latin Amerika ülkeleri ile ilgili sorunlar, Çin Halk
Cumhuriyeti (PRC) ve Rusya Federasyonu (RF) ile küresel düzeyde olası rekabet süreçleri, bu
ülkelerin ABD’ye yönelik siber espiyonaj ve endüstriyel ve teknolojik casusluk faaliyetleri, bireysel

11
hactivist faaliyetler ABD istihbarat sisteminin gelecek dönemde tedbir alması gereken temel konu
başlıkları olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla artan tehditler dahilinde, ABD’nin istihbarat
sisteminin özel şirketler ile ticari ilişki süreçlerini daha da derinleştireceği ileri sürülebilir. Zaten
ABD istihbarat sisteminde yukarıda belirtildiği şekilde özel sektöre olan bağımlılık dikkate
alındığında, özel şirketlerin öneminin, faaliyetlerinin ve bütçelerinin gelecek dönemde de artmaya
devam edeceği ileri sürülebilecektir. Tüm bu sonuçlar dahilinde ABD’nin istihbarat sisteminde özel
sektör ile olan ticari ilişkilere bağımlılığın giderek aratacağı, daha da sofistike ve profesyonel bir
düzeye evrileceği, bu durumlarında gerekli denetim ve kontrol mekanizmalarının sağlanmaması
halinde ciddi komplikasyon ve skandallara neden olacağı da iddia edilebilecektir.

KAYNAKÇA

Baer R. (2007) “Just Who Does the CIA’s Work?” Time Magazine,
http://content.time.com/time/nation/article/0,8599,1613011,00.html, (accessed at; 20.03.2019).

Chatterjee, P. (2008) “Outsourcing Intelligence in Iraq: A CorpWatch Report on L-3/ Titan”,


https://corpwatch.org/article/outsourcing-intelligence-iraq-corpwatch-report-l-3titan-0, (accessed at;
20.01.2019).

CBS News (2011) “The Espionage Act: Why Tom Drake Was Indicted”,
https://www.cbsnews.com/news/the-espionage-act-why-tom-drake-was-indicted-22-05-2011/, ,
(accessed at; 17.03.2019).

Çetinkaya Ş. (2011/2012) “Güvenlik Algılaması ve Uluslararası İlişkiler Teorilerinin


Güvenliğe Bakış Açıları”, 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler, Sayı 2, Aralık/Ocak/Şubat 2011/2012, pp.
241-246

Darıcılı, A. B. (2018) “ABD’nin Ulusal Enerji Sektörünü Hedef Alan İstihbarat


Faaliyetlerine Yönelik Kontr/Espiyonaj Stratejisi”, Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar, pp.
85-108, Nobel, Ankara, Türkiye

Dreyfus R. and Vest J. (2004), “The Lie Factory,” Mother Jones,


https://www.newyorker.com/magazine/2012/09/24/the-lie-factory, (accessed at; 20.03.2019).

Edwin C. F. (1996) “The Secret War for the Union: The Untold Story of Military
Intelligence in the Civil War”, Houghton Mifflin, Boston, USA

Hartung, W. (2011) “Prophets of War: Lockheed Martin and the Making of the
Military-Industrial Complex”, Nation Books, New York, USA

Hillhouse, R.J. (2007) “Outsourcing Intelligence: How Bush Gets His National Intelligence
From Private Companies” The Nation.

12
https://www.alternet.org/story/57979/outsourcing_intelligence%3A_how_bush_gets_his_national_i
ntelligence_from_private_companies, (accessed at; 17.01.2019).

Hudson, L. and Owens, C. (2011) “Drone Warfare: Blowback from the New American Way
of War” Middle East Policy, Vol. 18, No. 3, pp.122-134

http://www.mit.gov.tr/t-cark.html, (accessed at; 17.01.2019).

https://www.congress.gov/bill/111th-congress/house-bill/2647/text, (accessed at;


19.01.2019).

http://www.au.af.mil/au/awc/awcgate/ucmj.htm, (accessed at; 18.01.2019).

http://www.dni.gov/interviews/20080827_interview.pdf, (accessed at; 18.03.2019).

Kahn D. (2001) “An Historical Theory of Intelligence”, Intelligence and National Security,
2001, Vol. 16, No. 3, pp. 79–92.

Kegley C. (1995) “Neoliberal Challange to Realist Theories of World Politics: An


Introduction”, St. Martin’s Press, New York, USA

Keefe P. R. (2007), “Don’t Privatize Our Spies,” New York Times,


https://www.nytimes.com/2007/06/25/opinion/25keefe.html, (accessed at; 18.03.2019).

Kent S. (1965) “Strategic Intelligence for American World Policy”, Hamden, Connecticut:
Archon, USA

Krishnan, A. (2011) “The Future of U.S. Intelligence Outsourcing”, The Brown Journal of
World Affairs, Vol. 18, No. 1, pp. 195-211

Meyer J. (2006) “The CIA’s Travel Agent,” The New Yorker,


https://www.newyorker.com/magazine/2006/10/30/the-c-i-a-s-travel-agent, (accessed at;
20.03.2019).

Priest D. and William M. A. (2010), “A Hidden World, Growing Beyond Control,”


http://projects.washingtonpost.com/top-secret-america/articles/a-hidden-world-growing-beyond-con
trol/, (accessed at; 17.03.2019).

Rose P.K. (1999) “The Founding Fathers of American Intelligence”, Washington, DC:
Central Intelligence Agency, Center for the Study of Intelligence,
http://www.cia.gov/csi/books/940299/art-1.html, (accessed at; 18.03.2019).

13
Sills, E. (2012) “Critical Function: Improving Outsourcing Decisions Within the Intelligence
Community”, Public Contract Law Journal, Vol. 41, No. 4, , pp. 1007-1026

Shorrock T. (2007) “Domestic Spying Inc.,” CorpWatch,


http://www.corpwatch.org/article.php?id=14821, (accessed at; 20.03.2019).

Stack, L. (2009) “US court allows rendition lawsuit against CIA contractor”,
https://www.csmonitor.com/World/terrorism-security/2009/0429/p99s01-duts.html, (accessed at;
25.01.2019).

Stanger, A. (2009) “One Nation Under Contract: The Outsourcing of American Power and
the Future of Foreign Policy”, Yale University Press, Yale,

Storm, J. R. (2018) “Outsourcing Intelligence Analysis: Legal and Policy Risks”,


http://jnslp.com/wp-content/uploads/2018/09/Outsourcing_Intelligence_Analysis_2.pdf, (accessed
at; 22.01.2019).

Voelz, G. (2009), “Contractors and Intelligence: The Private Sector in the Intelligence”,
International Journal of Intelligence and CounterIntelligence, Vol. 22, No.4, pp.586-613

Zetter K. (2007), “Researcher’s Analysis of al Qaeda Images Reveals Surprises - Update,”


Wired Danger Room, https://www.wired.com/2007/08/researchers-ana/, (accessed at; 20.03.2019).

14

You might also like