You are on page 1of 5

Sezer AÇİLER, 19 Haziran 1995 tarihinde Sakarya’da dünyaya geldi.

2018 yılında Sakarya


Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirdi. Gayrimenkul danışmanı, stajyer sosyolog ve Felsefe
Grubu öğretmeni olarak çalıştı. Sertifika programlarına katıldı. 2019 yılında İstanbul İşletme
Enstitüsünde blog yazarı olarak çalışmaya başladı.

DEMOGRAFİK NEDİR?

Demografik; nüfus bilimiyle ilgili olan, nüfus bilimsel demektir. Demografi ise en genel anlamıyla
nüfus bilimi olarak adlandırılır. Demografi, dünyada ya da herhangi bir ülkede nüfus yapısı, durumu ve
nüfus dinamiklerini inceleyen disiplindir. Bu disiplinle ilgili olan her şey de demografik olarak
tanımlanır. Doğum, ölüm, göç, yaşlanma, evlilik vb. konular bu disiplinin konularıdır. Aynı zamanda
demografik sürecin bir parçasıdır.
Birleşmiş Milletler Sözlüğüne göre demografi tanımı; amacı insan nüfusunu incelemek ve bu
nüfusun boyutlarını, yapısını ve niteliklerini inceleyen bir bilimdir. İnsan nüfusunun yenilenme ya da
yenilenmeme durumlarını inceleyen bir disiplindir. Bu disiplinle ilgili olan yapıya da demografik denir.
Nüfusun doğum, ölüm, evlilik gibi yönlerini incelemenin yanında ülkelere veya bölgelere göre nüfus
dağılımlarını da inceler. Göç hareketlilikleri de en önemli konularından biridir. Bu bilimle uğraşan
kişilerin üzerinde durduğu en önemli başlıklar ise doğum, ölüm, evlilik ve göç konularıdır.

Demografik Nedir?
Demografi, sınırlı ya da belirli bir coğrafyada bulunan nüfusun yapısını, değişimlerini ve özelliklerini
inceleyen bir bilimdir. Bu bilimle ilgili olan her şey de demografik olarak adlandırılır. Çalışma alanı
olarak göçten evliliğe, doğumdan ölüme, yaşlılıktan şehirleşmeye kadar çok geniş bir yapı arz eder.
Aynı zamanda birçok disiplin ile ortak çalışır ya da birçok disiplinden yararlanır. Örneğin,
tarih, sosyoloji, coğrafya, antropoloji vb. disiplinlerle ortak çalışır ve yararlanır. Demografik, nüfus,
nüfus incelemeleri hatta kısaca nüfusla ilgili olan her şeyle ilgilidir. Demografik dönüşüm, demografik
hareketlilik vb. konularla bu alandaki çalışmalar hakkında bilgi verir.
Nüfus Nedir?
Nüfus ya da popülasyon, belirli bir zaman diliminde belirli bir bölgede yaşayan bireylerin sayısıdır.
Genel olarak insan sayısını belirlemek için kullanılan bir kavramdır. Dünyada, belirli bir ülkede, belirli
bir şehirde, belirli bir evde, belirli bir alanda yaşayanların oluşturduğu sayıdır. Nüfus, sayımlar
sonucunda oluşur. Nüfus sayımları her ülkede yapılır. Yapılma amaçları olarak seçmenleri
belirleme, kadın-erkek nüfusunu belirleme, toplam nüfusu belirleme, köy-kent nüfusunu belirleme,
yaş gruplarına göre nüfus, eğitim durumunu belirlemek vb. için yapılmaktadır.
Nüfus, sürekli değişen dinamik bir yapıya sahiptir. Doğumlar ve ölümler yaşanmakta, göç
hareketlilikleri gerçekleşmekte, insan nitelikleri değişiklik göstermekte ve nüfus miktarı ve nitelikleri
zaman içerisinde değişiklikler göstermektedir. Demografi bilimi, nüfusun miktarı, yapısı ve bunlarda
meydana gelen değişiklikleri incelemektedir. Demografi, ön görüye dayanmaktadır.
Bir bölgenin veya ülkenin niteliği ve niceliği ile bilgiler nüfus sayımları ile elde edilen bilgilerdir.
Böylece nüfus miktarı, nüfus artışı, cinsiyet, köy-kent nüfus dağılımı, ülkenin eğitim durumu, çalışan
nüfus sayısı, işsizlerin sayısı, çalışanların sektörlere göre dağılımı, nüfus hareketleri ve daha fazlası
öğrenilebilir ve bu alanda gerekli planlamalar yapılabilir.
Nüfus alanındaki bu bilgilerle birlikte ülkelerin gelişmişlik düzeyleri hakkında da bilgi sahibi olabiliriz.
Özellikle ülkede yaşayan nüfus sayısı, çalışan nüfus oranı ve bu oranın sektörlere dağılması, yaş
grupları gibi özellikler ülkenin gelişmişlik düzeyi hakkında bilgi vermektedir. Nüfus, gelişmiş ülkeler
ve gelişmemiş ülkelere göre farklı özellikler taşır. Gelişmekte olan ülkeler için nüfus, aşırı nüfus artışı
ve buna bağlı nedenlerden beslenme, açlık, sağlık, sosyal hizmetler, eğitim vb. yetersizliği
demektir. Gelişmiş ülkelere göre ise düşük nüfus artışı, nüfus azlığı ve yaşlı nüfus gibi problemler
demektir.
Bunların yanında bir ülkedeki yatırımlar ile nüfus doğru orantılıdır. Yatırımlar, ülkedeki nüfus artışı ile
paralel yürürse ülkenin gücü artar. Belli düzeye ulaşan nüfus artışları ile ülkeler gençleşir ve dinamik
bir yapıya bürünür. Genç nüfusa sahip olan ülkelerde gençler gelişime ve yeniliklere daha açıktır. Bu
durumda üretime olumlu yansır. Her ülke nüfus artış hızı yaşamaz. Bazı ülkelerde nüfus artış hızı
durmuş hatta eksi seviyelere inmiştir. Bu durumda olan ülkelerin nüfusu yaşlanmaktadır. Bu sorun
genellikle Batı Avrupa, Japonya gibi gelişmiş ülkelerde bulunur. Bu gibi ülkeler nüfusu arttırmaya
yönelik politikalar izler. Buna karşın nüfus artışından dolayı sosyal yapıların zayıfladığı ülkeler
bulunur. Bu sorunu yaşayan ülkeler de sosyal yapılarını güçlendirmek için politikalar izler.
Demografik Yapı Nedir?
Toplumun omurgasını oluşturan ve toplumdaki ilişkileri sürdürenler bireylerdir. Bu yüzden toplumsal
yapıda analiz yapmak için kurumsal yapının yanında toplumun nüfusu bilmek gerekir. Nüfus
yapısında nüfusun büyüklüğünü yani ülkede yaşayan toplam insan sayısını bilmek gerekir. Nüfus
büyüklüğünün yanında nüfus bileşimini yani doğum, ölüm oranları vb. bilmek gerekir. Bunlara ek
olarak nüfus dağılımını, göç hareketlerini bilmek gerekir. Sosyal yapının demografik etkeni dinamik
bir yön oluşturur. Demografik yapı sürekli değişirse toplumsal yapı da sürekli değişiklik geçirir.
Sosyal yapının demografik etkeni onun dinamik yönünü oluşturur demiştik. Demografik yapı sürekli
değişirse sosyal yapı da sürekli değişir. Hızlı nüfus artışı, yaşlılık oranlarının artması, göç hareketleri
vb. sosyal yapının değişmesini sağlar. Yani demografik yapının değişmesi sosyal yapının
değişmesini sağlar. Batı Avrupa ülkelerinde yaşlı nüfus oranın artması demografik yapıda büyük bir
krize neden olmaktadır. Yaşlı nüfus çocuk sahibi olamayacağı için nüfus gençleşememektedir. Bu
da üretime katılan nüfusu azaltmakta ve çalışan nüfusa bağımlı bir nüfus yaratmaktadır.
Göç hareketleri de demografik yapıyı etkiler. Örneğin, Afrika kıtasındaki olaylar bireyleri dış göçe
zorlamaktadır. Genellikle kaçak olarak gerçekleştirilen bu göç hareketleri, göç rotası üzerinde
bulunan ülkeleri de etkilemektedir. Birleşmiş Milletler ‘de bu hareketlilikle ilgili mevzuatlar
geliştirmektedir. Genel olarak baktığımızda demografik yapı sürekli değiştiğinde ülkelerin sosyal
yapıları da mutlaka değişiklik göstermiştir.

Demografik Dönüşüm Kuramı Nedir?


Demografik Dönüşüm Kuramında var olan bütün toplumlar doğum ve ölüm hızlarının yüksek olduğu
bir aşamadan doğum ve ölüm oranlarının düşük olduğu bir aşamaya dönüşüm yaşayacaklardır. Bu
kuram sosyolojik olarak ilerlemeci-evrimci bir anlayışa sahiptir. Bu kuram uzun bir dönem boyunca
ölüm hızlarının izlenmesi ile oluşturulmuştur. Notestein tarafından geliştirilen bu kuram 3 aşamaya
sahiptir. İlk aşama, sanayileşme öncesi aşamayı belirtir. Sanayileşme öncesinde hem doğum hem
ölüm oranları yüksektir. Nüfus artış hızı ise asgari düzeyde olarak belirtilir.
İkinci aşama, Sanayi Devrimisonucu iyileşen sağlık ve yaşam koşullarının etkisi ile ölüm hızlarının
düşemeye başladığını belirtir. Doğum hızlarında yaşanan düşüşlerde gecikmeli de olsa onu takip
etmektedir. Yaşanan bu gelişmelerle ikinci aşamada yüksek nüfus artışı yaşandığı belirtilir. Üçüncü
aşama, doğum ve ölüm hızları çok düşük seviyeleri göstermektedir. Birinci aşamada olduğu gibi bu
aşamada da nüfus artış hızı düşük düşük seviyededir.
Demografik Dönüşüm Kuramı, genel olarak bir seyre sahip değildir. Başlangıç zamanı, ne kadar
sürdüğü bilgisi, hangi faktörlerin etkisine maruz kaldığı vb. alanlarda her ülkede farklılıklar
görülmektedir. Her ülkede görülen farklılıkların yanı sıra ülkelerin alt gruplarında bile farklılıklar
görülmektedir. Ülkeler kendi tarihleri ve yaşadıkları karmaşık toplumsal olayların sonucuna göre
demografik dönüşüm sürecini yaşarlar. Yani ülkeler bu dönüşümü kendilerine özgü bir biçimde
yaşamaktadır. Örneğin, demografik dönüşüm süreci Avrupa’da bir yüzyıl sürmüştür. Türkiye vb.
ülkelerde ise daha erken bir zamanda yaşanmıştır.

Türkiye’de Demografik Dönüşüm


Cumhuriyetimizin kuruluşunda yaklaşık 14 milyon olan ülkemizin nüfusu günümüzde 80 milyon kişiyi
aşmıştır. Ülkemizde 1950’li yıllara kadar nüfusun dörtte üçü köylerde yaşamaktaydı. Zaman
içerisinde bu durum değişiklik göstermiştir. Günümüzde nüfusun dörtte üçü şehirlerde yaşamaktadır.
1960’ların ortasına kadar kadın başı ortalama 6-7 doğum düşerken bugün 2 doğuma kadar
düşmektedir. 1940’lı yıllarda her bin bebekten 274’ü bir yaşını tamamlamadan yaşama veda ederdi.
Günümüzde ise binde 17’ye kadar bu oran düşmüştür. Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında doğuşta
yaşam beklentisi 35 yaş idi. Günümüzde doğuştan yaşam beklentisi seksen yaşına yaklaşmıştır.
Ülkemizin geçirdiği bu değişimler demografik dönüşüm sürecinin tamamlanmasına çok yakın
olduğunu göstermektedir.
Ülkemizin yaşadığı demografik dönüşüm sürecini 3 aşamada inceleyebiliriz. Birinci aşama 1923-
1955 döneminde pronatalist nüfus politikalarının egemen olduğu dönem. İkinci aşama 1955-1980
döneminde antinatalist politikalara geçiş yapılan dönem. Üçüncü aşama 1980 ve sonrası döneminde
antinatalist politikaların yerleşmiş olduğu dönemdir.

Küresel Anlamda Demografik Gelişmeler


Dünyada çoğu ülke büyük demografik geçiş süresi yaşamaktadır. Bu süreç yüksek doğum ve ölüm
oranlarından, düşük doğum ve ölüm oranlarına doğru bir duruma geçiş süreci olarak tanımlanmıştır.
Dünyanın nüfusu 1950 yılında 2,5 milyardan 2007 yılında 6,7 milyara çıkmıştır. Birleşmiş Milletler
raporuna göre dünya nüfusu 2050 yılında 9,2 milyara ulaşacağı söylenmektedir. Dünya nüfusunda
büyük artışlar yaşanırken ülkelerdeki doğum oranlarının azalmasıyla düşüşler yaşanmaktadır.
Dünyadaki gelişmiş ülkelerde nüfusun yaşlanma süresi uzun zaman önce başlamıştır. Gelişmiş
ülkelerde yaşlı bağımlılık oranı 150 yılı aşkın süredir yükselmektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrası
dönemde bebek patlaması yaşandıktan sonra bu oranda azalma görülmüştür.  Birleşmiş Milletler
2006 verilerine göre dünyadaki demografik trendler şu şekildedir;
 Dünya nüfusunun 2050 yılında 9,2 milyar olacağı beklenmektedir.
 Gelişmiş ülkelerde doğum artış hızının azalması ya da durması gibi nedenlerle 2007-2050
arasında 1,2 milyar seviyesinde aynı kalacaktır. Buna karşın az gelişmiş 50 ülkenin nüfusunun
iki katına çıkması ön görülmektedir.
 Düşük doğum oranına bağlı nedenlerden dolayı nüfus artış hızının azalması nüfusun
yaşlanmasına yol açacaktır. Yaşlı nüfus ise ülkelerdeki toplam nüfusun büyük oranını
oluşturacaktır. Yalnızca Orta Doğu ve Afrika ülkelerinde yaşlı nüfus artış gösterse de yaşlı
nüfusun toplam nüfusa oranı az olacaktır.
 Yakın zaman içerisinde bütün ülkelerde yaşlanma süreci başlayacaktır.
 Toplam nüfusa oranla çalışan nüfus oranı düşüş gösterecektir. Ama gelişmekte olan
ülkelerde bu oran artış gösterecektir. Avrupa ülkeleri ve Japonya başta olmak üzere bu
süreç çoktan başlamıştır.
 Gelişmiş ülkelere yapılacak olan göç hareketleri nüfus büyümesine katkı sağlayacaktır. 2005-
2050 dönemi boyunca gelişmiş ülkelere göç hareketleri artacak. Bu dönem içerisinde 103
milyon göçmen oluşacaktır.

Türkiye’deki Demografik Dönüşüm Nasıldır?


Türkiye’de demografik dönüşüm 3 aşamadan oluşur. Birinci aşama 1923-1955 yılları arasını kapsar
ve bu dönemde pronatalist nüfus politikaları izlenmiştir. İkinci aşama 1955-1980 arasını kapsar ve
antinatalist politikalara geçiş yapılmıştır ve son aşama ise antinatalist politikalar yerleşmiştir. 

You might also like