Professional Documents
Culture Documents
Aloe Vera Ve Si̇profloksasi̇n İçeren Anti̇bakteri̇yel Özelli̇kte Nanoelyaf Yara Sargi Malzemeleri̇ni̇n Üreti̇mi̇ Ve Karakteri̇zasyonu.
Aloe Vera Ve Si̇profloksasi̇n İçeren Anti̇bakteri̇yel Özelli̇kte Nanoelyaf Yara Sargi Malzemeleri̇ni̇n Üreti̇mi̇ Ve Karakteri̇zasyonu.
Halime SERİNÇAY
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
KASIM 2014
Halime SERİNÇAY tarafından hazırlanan “ALOE VERA VE SİPROFLOKSASİN İÇEREN
ANTİBAKTERİYEL ÖZELLİKTE NANOELYAF YARA SARGI MALZEMELERİNİN
ÜRETİMİ VE KARAKTERİZASYONU” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından OY
BİRLİĞİ ile Gazi Üniversitesi İleri Teknolojiler Anabilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ
olarak kabul edilmiştir.
Jüri tarafından kabul edilen bu tezin Yüksek Lisans Tezi olması için gerekli şartları yerine
getirdiğini onaylıyorum.
…………………….…….
Prof. Dr. Şeref SAĞIROĞLU
Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü
ETİK BEYAN
Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tez Yazım Kurallarına uygun olarak
hazırladığım bu tez çalışmasında;
Tez içinde sunduğum verileri, bilgileri ve dokümanları akademik ve etik kurallar
çerçevesinde elde ettiğimi,
Tüm bilgi, belge, değerlendirme ve sonuçları bilimsel etik ve ahlak kurallarına
uygun olarak sunduğumu,
Tez çalışmasında yararlandığım eserlerin tümüne uygun atıfta bulunarak
kaynak gösterdiğimi,
Kullanılan verilerde herhangi bir değişiklik yapmadığımı,
Bu tezde sunduğum çalışmanın özgün olduğunu,
bildirir, aksi bir durumda aleyhime doğabilecek tüm hak kayıplarını kabullendiğimi
beyan ederim.
Halime SERİNÇAY
28/11/2014
iv
Halime SERİNÇAY
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
Kasım 2014
ÖZET
Halime SERİNÇAY
GAZİ UNIVERSITY
GRADUATE SCHOOL OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES
November 2014
ABSTRACT
Polyvinyl alcohol (PVA) and because of its humidity reserving nature poly acrilic
acid (PPA) has been used in the main chemistry of nanofiber wound dressing
materials that will be produced in this thesis. In addition to these polymers, to get
an antibacterial properties, a new generation antibiotic that is called ciprofloxacin
HCl which is known to have broad spectrum and aloe vera with its healing effects
known for centruies has been added inside nanofiber wound dressing materials. In
this study, the addition of antibiotic and aloe vera into the nanofiber wound
dressing materials provide us to put on substances needed in healing process for
wounds locally.Polymer solution consisting natural polymers such as PVA/PPA
and aloe vera has been transformed into nanofiber wound dressing materials by
electrospinning method, the characterization of the obtained nanofiber wound
dressing materials has been made, the releasing conditions of the antibiotic to be
put on the wound to test the nanofiber wound dressing materials has been
designated and microbial activity tests has been practiced. The use of nanofiber
wound dressing materials produced at the end of this study on wounds, especially
on burn wounds is expected to be helpful in cases of protecting the wound surface
efficiently, healing the wound quickly and in addition to these, being supportive of
the goverment’s economy thanks to quick and on foot treatment.
TEŞEKKÜR
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET ................................................................................................................ iv
ABSTRACT ...................................................................................................... v
TEŞEKKÜR ...................................................................................................... vi
1. GİRİŞ ......................................................................................................... 1
2. GENEL BİLGİLER................................................................................... 5
3.1. Gereç.................................................................................................... 23
viii
Sayfa
5. SONUÇ ve ÖNERİLER.......................................................................... 47
KAYNAKLAR .................................................................................................... 49
ÖZGEÇMİŞ ...................................................................................................... 53
ix
ÇİZELGELERİN LİSTESİ
Çizelge Sayfa
ŞEKİLLERİN LİSTESİ
Şekil Sayfa
Şekil 2.5. Elektroeğirme işlem parametrelerinin lif çapı üzerindeki etkisi .......... 21
Şekil 4.1. Nanoelyafların SEM görüntüleri; (a) A1, (b) A2, (c) A3 ve (d) A4. ..... 36
Şekil 4.2. Nanoelyaf çapları dağılımı (a) A1, (b) A2, (c) A3 ve (d) A4. .............. 37
SİMGELER VE KISALTMALAR
Simgeler Açıklama
µm Mikrometre
0
C Derece Celsius
cm Santimetre
dk Dakika
g Gram
kg Kilogram
kV Kilovolt
m Metre
m2 Metrekare
mL Mililitre
mm Milimetre
nm Nanometre
rpm Dakikadaki devir sayısı
Vc Kritik voltaj değeri
Kısaltmalar Açıklama
Kısaltmalar Açıklama
1. GİRİŞ
Cilt insan vücudunu kaplayan en geniş organ olup organizmanın çevreye karşı
olan dış duvarıdır. Cilt dokusu canlıyı dış etkilere karşı koruyan ve vücut bütünlünü
sağlayan bir doku olması nedeniyle korunması son derece önemlidir. Canlının dış
dünya ile temas noktası, cildi olduğu için bazen istenmeyen etkilere maruz
kalabilir. Evlerde ya da iş yerlerinde çeşitli ölçeklerdeki kazalarda farklı tiplerde
yaralanmalar meydana gelmektedir. Yara, doku bütünlüğünün cerrahi veya
travmatik olarak bozulmasıdır. Yara tipleri; sıyrık, kesik, ezik, delici, parçalı,
enfekte, ciddi yaralar ve yanıklar olarak sınıflandırılabilir. Sıyrık yaralar, derinin sert
bir yüzeye sürtünmesi ile derinin en üst katmanında meydana gelen yaralardır.
Kesik yaralar, keskin cisimlerle meydana gelen ve derinliği cismin şekline göre
değişebilen yaralardır. Ezik yaralar, kesici olmayan sert bir cisim vasıtasıyla deride
oluşmuş yaralardır. Delici yaralar, sivri uçlu cisimlerle oluşan yaralar olup, yaranın
derinliği ve yüzey genişliği delici cismin uzunluğuna ve şekline bağlıdır. Parçalı
yaralar deri veya deri altındaki dokuların dış etkiler vasıtasıyla parçalanması ile
oluşmuş yaralardır. Bu yaralarda kanama oldukça fazladır. Enfekte yaralar, bakteri
bulaşma olasılığı yüksek olan yaralardır. Ciddi yaralar ise kenarları 2- 3 cm’ den
daha fazla ayrık olan, kanaması durdurulamayan, kas ve kemiğin göründüğü,
delici aletlerle oluşan, yabancı cisim saplanmasıyla ya da insan ve hayvan
ısırmaları sonucu oluşan, görünürde iz bırakma ihtimali olan yaralardır [1]. Yanma
sonucu oluşan yaralar da iyileşmesi güç ve tedavi süreci ağrılı olan yara
çeşitlerindendir. Derideki hasara göre yanıklar, derinliğine ve tuttuğu vücut yüzey
alanına göre derecelendirilir. 1. derce yanıklar; yara bakımı açısından önemli
değildir, iyileşme süreçleri diğer tiplere nazaran daha kısadır. Güneş yanıkları bu
yanık çeşidine örnek olarak verilebilir, 2.derece yanıklar; iyi bir bakım gerektirir.
Gereken önem verilirse 2-3 haftada iyileşir fakat bakımı iyi yapılmazsa 3.derece
yanık yaralarına dönüşebilir. 3.derece yanıklar; bu yanık türünde tüm deri harap
olmuştur, iyileşmesi zor, iz kalma olasılığı yüksek yaralardır. Çoğu zaman cerrahi
müdahale ve pansuman gerektirir.
sarılmalıdır. Bu malzemeler, cilt ile uyumlu, hava geçirgenliği olan, nem dengesini
koruyan, mikroorganizmalara karşı bariyer oluşturan ve onların üremelerini
engelleyen niteliklerde olmalıdır.
Bu nedenle oldukça etkili bir antibiyotik olup, yara çevresinin korunması için
oldukça başarılıdır. Bu nedenle yara sargı malzemelerinin etken maddesi olarak
kullanılabilir [7].
Bu malzemelere ek olarak yapının içerisine aloe vera bitki özü eklenmiştir. Aloe
vera bitkisinin öz sularının cilt üzerindeki iyileştirici etkisi yüzyıllardır bilinmektedir.
Aloe veranın yaraların iyileşmesinde özellikle de birinci ve ikinci derece yanık
yaralarının iyileşmesinde kullanıldığı ve olumlu sonuçlar alındığı bilinmektedir.
Aloe veranın jelinin içerisinde bulunan antraginonlar yaranın epitelizasyonunu
hızlandırarak iyileşme sağlar [8]. Aloe veranın cilt üzerinde iltihap azaltıcı, şişmeyi
önleyici, nemlendirici, antifungal, antimikrobiyal, ağrı kesici, hücre yenilenmesini
tetikleyici etkileri olduğu yapılan çalışmalarda gözlenmiştir. Yapılan bu
çalışmalarda aloe vera uygulanan yüzeyde herhangi bir yan etki ya da irritasyona
rastlanmamıştır [9].
Çalışmanın ilk aşamasında gerekli malzemeler temin edilmiş, içerikleri farklı beş
çözelti hazırlanmıştır. Beş farklı çözelti hazırlamadaki amaç, yapıya eklenen her
4
bir etken maddenin yapı üzerindeki etkilerinin tek tek gözlemlenmesidir. % 10’luk
PVA çözeltisi içerisine etken maddeler eklenerek çözeltiler hazırlanmıştır.
Hazırlanan polimer çözeltilerinin, nanoelyaf çapına ve nanoelyaf üretiminde hata
oluşumuna etkisi literatürde tespit edilmiş parametrelerden olan pH, viskozite,
iletkenlik ve yüzey gerilim değerleri ölçülmüştür ve değerler optimum seviyede
tutulmuştur. Bu parametreler kontrol altına alındıktan sonra ikinci aşama olan
nanoelyaf üretimi aşamasına geçilmiştir. Bu aşamada, hazırlanan çözeltiler
elektroeğirme cihazında eğrilerek nanoelyaflar elde edilmiştir. Elektroeğirme
cihazındaki parametreler de literatürden elde edilmiş bulgular ile düzenlenmiştir.
Elde edilen nanoelyaflar, yüksek vakum altında fırında kurutulmuş ve içeriğindeki
çözücülerin ve suyun uzaklaşması sağlanmıştır. Bu aşamadan sonra
nanoelyafların karakterizasyonu yapılmıştır. Sentezlenen bu nanoelyafların yapısal
karakterizasyonu, Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM- Scanning Electron
Microscopy), Fourier Dönüşümlü Kızılötesi Spektroskopisi (FTIR-Fourier
Transform Infrared Spectroscopy), Termal Analiz Cihazları (DSC- Differential
Scanning Calorimetry, TGA- Termogravimetrik Analiz) vasıtasıyla yapılmıştır.
2. GENEL BİLGİLER
Deri, yaklaşık 2 m2 yüzey alanı [10] ve 9 kg ağırlığı [11] ile vücudun en büyük
organıdır. En büyük organ olma özelliğindeki deri, vücudu dış çevreden koruyan
bir kılıf gibi tüm vücudu çepeçevre sarmaktadır. Deri hareketli yüzeylerde hasar ve
kalıcı kıvrım oluşturmayacak kadar esnektir. Ayrıca oldukça hassas uyaranları bile
algılayacak kadar incedir. Deri, temel görevi olan korumanın yanı sıra sentez,
metabolizma ve terleme gibi görevleri de yerine getirir. Terleme sayesinde vücut
deri yolu ile boşaltım yapmış olur. Vücuttaki atık ürünler terleme yoluyla
uzaklaştırılır. Bu görevlerinden başka deri vücudu antijenik uyarılardan da korur.
Derinin bu bölümü immün sistemin bir parçasıdır ve bu kısma lenfoit doku adı
verilir [11].
Epidermis; derinin en dış tabakasıdır. Kan damarı ve lenfatik sistem içermez. Ağrı
algısının sağlanması için bazı sinir sonlanmaları bu bölgede gerçekleşir.
Epidermis, hücrelerin farklılaşma durumuna göre tabakalara ayrılmıştır. Bu
tabakalar farklılaşan hücrelerin değişik aşamalarını temsil eder.
Stratum Lucidum: Bu bölge yalnızca derinin çok kalınlaştığı avuç içi ayak tabanı
gibi bölgelerde görülür.
Bazal tabakadaki stern hücreleri adı verilen hücrelerin mitoz bölünme ile çoğalarak
genç hücreleri oluşturması ile yaşlı hücreler deri yüzeyine doğru yönlenir. Stern
hücreleri farklılaşmaya uğradıkça epidermisin üst tabakalarına geçer. Stratum
corneum sağlıklı bir deride 15 günde bir kendini yeniler [14].
7
Deri metabolizması
Deride miligram dokuya düşen spesifik enzim aktivitesi, karaciğer ve akciğer gibi
metabolik aktivite seviyesi daha yüksek olan organlara kıyasla daha düşük olsa da
deri boyutlarının büyük olması metabolizma için yüksek bir kapasiteye sahip
olduğu anlamına gelir. Spesifik enzim aktivitesi diğer dokulardan düşük olmasına
rağmen, diğer organlarda oluşan bütün enzimatik aktivitelerin deride de oluştuğu
saptanmıştır. Yapılan deneylerde, deri metabolizmasında aril hidrokarbon
hidroksilaz, esteraz ve glutatyon 5-epoksit transferaz isimli enzimlerin rol oynadığı
saptanmıştır [15].
1. Porlardan geçiş ( Transappendageal pathway): Polar yol ismi verilen bu yol, kıl
folikülü ve ter bezleri yoluyla bariyeri geçen etken madde için düşük dirençli bir
yan geçittir. Bu geçiş yolu etken madde için derinin dış yüzü ile kapiler yatak
arasında bir geçit sağlar [19].
2.1.1. Yara, yara tipleri, yara iyileşme mekanizmaları, yara bakımı ve önemi
Yara iyileşmesi, kompleks fakat düzenli bir dizi biyokimyasal ve hücresel olaylar
dizisidir. İyileşmenin temeli hücre üremesidir. Yani yara çevresindeki hücrelerin
çoğalarak o bölgeyi kapatmasıdır. Yara iyileşmesinin evreleri şu şekilde
sıralanabilir: İnflamatuar, substrat (hazırlık) evresi, proliferasyon, kollajen yapım
evresi, maturasyon ve remodelizasyon evresi.
etkenler yok edilir. Zararlı maddeler oluşan ödem sıvısı içinde sulandırılarak
zararsız hale getirilir. İnflamasyon meydana gelmezse mikroorganizmalar
dokularda birikir ve enfeksiyon ağır seyreder. Bunun sonucunda yara iyileşim
süreci uzar. İnflamasyon belirtileri arasında, kızarıklık, şişme, ısı artışı ve ağrı
sayılabilir.
Fiziksel koruma: Bir yara sargı malzemesi yarayı dış ortamdan ayırarak, bakteri
bulaşmasını ve dokunun zarar görmesini engellemelidir.
Açık yaralar enfeksiyon bulaşma riski ile karşı karşıyadır. Bu nedenle yaranın
oldukça iyi korunması gerekmektedir. Aksi takdirde açık yara üzerinden vücuda
girecek bir mikroorganizma canlı için çok daha tehlikeli durumlar yaratabilir. Açık
yara üzerine lokal olarak uygulanan antibiyotik katkılı merhemler yaranın iyileşme
süreci için oldukça gereklidir.
Aloe vera eski çağlardan beri değişik uygarlıklar tarafından çeşitli amaçlarla
kullanılmıştır. Özellikle eski Mısır’da çok yaygın bir biçimde kullanılan aloe vera,
zamanının en popüler bitkilerinden biri olarak “ölümsüzlük bitkisi” adını almıştır.
İyileştirici bir bitki olmasının yanı sıra o dönemde insanlar aloe veranın kutsal bir
bitki olduğuna da inanmaktaydılar. Bu nedenle aloe vera dini törenlerin de
sembolü olarak kullanılmıştır. Aloe veranın kötü ruhların etkilerinden insanları
koruduğuna inanılır [23]. Aloe vera, iyileştirici etkilerinden dolayı günümüzde de
kullanılmaktadır. Bu etkiler, son yıllarda pek çok bilimsel araştırmaya konu
11
Aloe veranın iyileştirici etkileri oral ve topikal yollarla yapılan pek çok çalışmada
kanıtlanmıştır. Bu çalışmalar sayesinde aloe veranın antimikrobiyal, antifungal,
antiödem, analjezik, antienflamatuar ve epitelizasyonu hızlandırıcı etkileri
kanıtlanmıştır [24].
Bu çalışmada aloe vera kullanılmasının sebebi, insan sağlığı için bu denli yararlı
bir bitkinin teknoloji ile buluşmasını sağlamaktır. Nanoelyaf malzeme içerisine
eklenen aloe vera, hastanın kullanım kolaylığı açısından düşünüldüğünde de
oldukça sevindirici sonuçlar vermektedir. Yaranın bir yandan dış etkilere karşı
korunurken diğer yandan iyileşiminin dışarıdan bir madde alımına gerek olmadan
desteklenmesi kullanıcı açısından büyük kolaylık sağlayacağı düşünülmektedir.
Yara örtüsü olarak eski zamanlardan beri çok çeşitli malzemeler kullanılmıştır. Bu
malzemelerin özellikleri; insanlığın bilgi birikiminin değişimi ile doğru orantılıdır.
Eskilerde değişik bitkilerden elde edilen malzemeler kullanılırken günümüzde
modern sargı malzemelerinin kullanımı teknolojinin gelişimi ile gündeme gelmiştir.
Modern yara sargı malzemeleri, yarayı fiziksel etkilerden korumanın yanı sıra
nemli ortam sağlama ve iyileşme sürecini destekleme amacıyla tasarlanmıştır.
Modern yara sargı malzemeleri; alginat örtüleri, poliüretan filmler, hidrojeller,
hidrokoloid örtüler ve köpükler olarak sınıflandırılabilir.
Poliüretan filmler; yarı geçirgen filmler olarak yara sargı malzemeleri arasında
yerini almıştır. Bu filmlerin özeliği; gaz geçişine izin verir, su ve
mikroorganizmalara karşı bariyer özelliği gösterir. Bu nedenle yalnızca kuru
yaralarda kullanımı daha olumlu sonuçlar verir.
2.3. Nanomalzemeler
metre (m), metrenin milyarda biri olarak tanımlanmıştır. Bazı fiziksel büyüklüklerin
nanometre cinsinden bilinmesi bu kavramın daha iyi anlaşılması açısından
yardımcı olacaktır. Örneğin; bir insan saçının kalınlığı yaklaşık 100.000
nanometredir. Bir karıncanın başının genişliği bir milyon nanometredir. Nano
ölçekte belli bir işlevi olabilecek yapıların malzemelerini ve kendilerini kontrollü bir
şekilde üretebilmek, özelliklerini ve işlevlerini belirleyecek nano ebatlarda aygıt
yapabilmek, bu aygıtları günlük hayatımızda kullanılır hale getirmek
nanoteknolojinin hedefidir. Nano ölçekteki yapıların farklılıkları sadece ebatlarının
küçüklüğü ile ilgili değil, ayrıca küçük ebatlarda farklı fiziksel özelliklerin ortaya
çıkması ile de ilişkilidir. Ebatlar küçüldükçe kuantum özellikler (mikroskobik
özellikler) daha belirgin hale gelir. Bunun en önemli sonuçlarından birisi atomların
geometrik düzeninin maddenin bazı fiziksel özelliklerini etkilemesidir. Örneğin;
bizmut kristali makroskobik ebatta yarımetal bir malzemedir, fakat nano tel halinde
yarıiletken bir malzeme özelliği göstermektedir. Aynı atomlardan oluştuğu halde
farklı geometride birbirinden apayrı davranışa sahip iki farklı malzeme karşımıza
çıkmaktadır, üstelik her iki yapıda da atomların birbirine bağlanma şekilleri aynıdır.
Buradan; malzemelerin nanoölçekteki yapılarını kontrol etmeyi başarmakla birçok
özelliği ve dolayısı ile işlevleri kontrol edilebilmektedir. Nanoölçekteki malzemeler,
nano yapıların boyutlandırılmasına göre, nanoparçacıklar (3 boyutlu), nano
teller/tüpler/elyaflar (2 boyutlu) ve nanokatmanlar (tek boyutlu) ya da nanoporlu
(nano gözenekli) olarak sınıflandırılabilirler. Uygulama yapılacak alana göre
nanoölçekte malzeme seçimi yapılmaktadır. Örneğin; uygulama yapılacak olan
alanda elektrik iletkenliğinin iyi olması isteniyorsa, 2 boyutlu malzemelerden
nanoteller tercih edilebilir.
2.3.1. Nanotüpler
2.3.2. Nanoelyaflar
Nanoelyaflar genel olarak, lif çapları 1 mikrondan daha küçük olan malzemeler
olarak tanımlanırlar [26].
Günümüzde çok miktarda lif üretimi için kullanılan yaygın yöntemlerden biri
meltblowing yöntemidir. Termoplastik polimerlerden düşük maliyetle çok miktarda
nanolif üretimi eldesi amaçlanır. Bu yöntem ile elde edilen liflerin çapları teorikte
0.5 ile 30 µm, pratikte ise 2-7 µm civarındadır. Meltblown tekniğinde
yüksek hızlı sıcak hava ile filamentler düzelerden fibrilli bir tülbent
oluşturmak üzere çekim işlemine tabi tutulurlar. Bu teknikte polimer öncelikle
ekstruderde eritilir, daha sonra çeşitli filtrelemelerden geçirilir, daha sonra bir
pompa yardımıyla lif çekim başlıklarına gelir ve düzeden fışkırtılır. Bu sistemin
normal eriyikten üretim sisteminden farkı düze bölümüdür. Düze bölümünden
polimer geçirilirken yüksek basınçta sıcak hava üflenerek düzeden çıkan
filamentler inceltilir ve hareketli bant üzerine dökülür. Polimerden doğrudan tekstik
yüzeyi oluşumunu sağlayan bu yöntemin dezavantajı ise ekipmanlarının oldukça
maliyetli olmasıdır. Ayrıca lif çaplarının mikron seviyesinde olması kullanım alanı
olarak kısıtlamaya neden olmaktadır. Bu yöntem mikrolif üretimi için yaygın olarak
kullanılmaktadır.
16
Fibrilasyon yöntemi ile nanolif elde edilmesi, selülozik liflerin çok ince lifler şeklinde
fibrilasyonu esasına dayanır. Fibrilasyon ile, selülozik lif 1 mikrondan daha küçük
çapa sahip lifçiklere bölünür. Fibrilasyona uğrayan selülozik liflerden, ince, hidrofil,
mikro gözenekli yapıda yüzeyler elde edilir.
17
Elektrik alan etkisi altındaki sıvının yüzeyi yüklenir ve karşılıklı yüklerin birbirlerini
itmesi ile dış bir kuvvet oluşur. Eşik değerini geçtikten sonra elektrostatik kuvvet
sayesinde, sıvı damlacığı bir koni şeklini alır ve fazla yükler koninin ucunda oluşan
yüklenmiş jetten dışarı çıkar. Taylor, yaptığı çalışmalar ile elektriksel kuvvetin
yüzey gerilimine eşit olduğu bu kritik noktada koni oluştuğunu belirtmiştir [32].
18
Taylor’a göre, yüksek voltajlarda küresel bir damla oluşmakta ve kritik noktada
viskoz damlanın yarı küresel şekli bozularak jet oluşumundan önce koni şeklini
almaktadır. Bu durumda yüzey gerilimi, elektriksel kuvvetlere karşı koyan tek
kuvvettir [33].
Burada; H, elektrotlar arası mesafe (cm);R, kılcal borunun yarıçapı (cm);L, kılcal
borunun uzunluğu (cm) ve T, yüzey gerilimi (dyne/cm) dir.
Elde edilmek istenen lifin, hazırlanmış olan polimer çözeltisine elektrot yardımıyla
yüksek voltaj uygulanmakta ve lif eldesi sağlanmaktadır. Polimer çözeltisi bir
şırınga içine koyulmaktadır. Şırınganın pistonu bir pompa yardımıyla kontrollü
olarak hareket ettirilmektedir. Şırınga içinde bulunan polimer çözeltisi, sıvı yüzey
gerilimi sayesinde hareket etmeden durur ve çözeltiye verilen voltaj sayesinde eşik
değeri geçilerek elektrostatik kuvvetler yüzey gerilimini aşar. Sonuç olarak damla
çözeltiden uzaklaşarak toplaca doğru hareket eder [27].
Nanolifler cam, poliester, poliamid ve selüloz gibi çok değişik malzemelerin üzerine
filtrasyon amacı ile uygulanabilmektedir [27].
Elektroeğirme işlemini etkileyen pek çok faktör bulunmaktadır. Bir işlem sırasında
bu parametrelerin sabit tutulması, elde edilecek liflerin kalitesini ve homojenliğini
artırır. Bu parametrelere değinecek olursak;
Çözelti değişkenleri
Moleküler ağırlık
Polimerin yapısı (dallı, lineer)
Çözelti özellikleri (viskozite, iletkenlik, yüzey gerilimi, dielektrik katsayısı,
elastiklik, pH, konsantrasyon)
İşlem değişkenleri
Çevresel değişkenler
Sıcaklık
Nem
Hava akış hızı
Vakum
Yüksek verimli bir elektroeğirme işlemi sonucunda kaliteli nano malzemeler elde
etmek için en önemli parametreleri; polimer konsantrasyonu, çözeltinin viskozitesi,
yüzey gerilimi, çözeltinin iletkenliği ve bu çözeltiye uygulanan voltajdır. Bu
parametrelerin değişmesi lif çaplarının boyutu için önemlidir. Ayrıca, şırınga ile
toplayıcı metal tabaka arasındaki mesafe de liflerin çapının büyüklüğü için
21
Şekil 2.5. Elektroeğirme işlem parametrelerinin lif çapı üzerindeki etkisi [35].
3. GEREÇ ve YÖNTEM
3.1. Gereç
İlaç salım deneyleri süresince yapay deri ortamını sağlamak için, Franz hücre
sistemi, bu sistemden alınan verilerin analizi için UPLC (Ultra performance liquid
chromatography) cihazı kullanılmıştır.
3.2. Yöntem
A0: PVA
A1: PVA+PAA
A2: PVA+PAA+Aloe vera
A3: PVA+PAA+Siprofloksasin
A4: PVA+PAA+Siprofloksasin+Aloe vera
25
PVA çözeltisinin içerisine, 3,69 g PAA polimeri eklenmiş ve iki saat boyunca
manyetik karıştırıcıda karıştırılmıştır. İki saatin sonunda polimer çözeltisi
oluşturmuştur.
0,2 g toz haldeki Siprofloksasin HCl üzerine 1,25 g asetik asit ve 5 g su eklenerek
manyetik karıştırıcı yardımıyla Siprofloksasin HCl’ in çözünmesi sağlandı.
Siprofloksasin HCl çözeltisi daha sonra polimer çözeltisi içerisine eklenmiştir. Aloe
vera katkılı nanoelyaf çözeltisi hazırlanıyorsa 0,8 g aloe vera jeli bu basamakta
eklenmiştir ve manyetik karıştırıcı yardımıyla homojen bir çözelti elde edilene
kadar 1 saat süreyle 300 rpm’de karıştırılmıştır.
3.2.3. Elektroeğirme
kapiller tüp metal bir elektrot ile birbirine bağlıdır. Toplayıcı metal tabaka da güç
kaynağından gelen başka bir elektrota bağlıdır. Yüksek voltaj güç kaynağı olarak
Gamma High Voltage Research, ES 30P-20W/DAM model güç kaynağı
kullanılmıştır. Pompanın ne kadar miktarda çözeltiyi boşaltacağı
ayarlanabilmektedir. Bu çalışma için 0.8 ml/sa çözelti aktarımı yapılan literatür
çalışmalarından yola çıkılarak uygun görülmüştür. Elektroeğirme işleminin
gerçekleşmesi için uygulanması gereken bir kritik voltaj değeri vardır. Bu kritik
voltaj değeri hesaplanmıştır. Bu hesaplamalar sonucunda, yaklaşık 18kV olmasına
karar verilmiştir. Bütün nanoelyaflar aynı voltaj değerinde üretilmiştir. Uygulanan
bu voltaj polimer çözeltisinin kapiller tüpten toplaca doğru hareket etmesini sağlar.
Kapiller tüp ile toplayıcı metal tabaka arasındaki mesafe, literatür taraması sonucu
17 cm olarak belirlenmiştir. Bu mesafe de elde edilecek olan malzemenin
özelliğine göre ayarlanabilmektedir. Aradaki mesafe elde edilecek liflerin çap
boyutunu etkilediğinden, optimum mesafenin ayarlanması çalışmanın güvenilirliği
açısından oldukça önemlidir. Metal toplacın üzeri, nanoelyafların sorunsuz bir
biçimde elde edilmesi için alüminyum folyo ile kaplanmıştır. Düzeneğin kurulumu
ve parametrelerin ayarlanmasından sonra elektroeğirme işlemine geçilmiştir.
Elektroeğirme işlemi sonrasında nanoelyafların içeriğindeki suyun ve diğer
çözücülerin (asetik asit) uçurulması için nanoelyaflar üzerlerinde biriktikleri
alüminyum folyo ile birlikte yüksek vakumlu etüvde 90°C’de 12 saat boyunca
kurumaya bırakılmıştır. Bu aşamadan sonra alüminyum folyo üzerinden soyularak
çıkarılmıştır.
TG-DTA çalışmaları
DSC çalışmaları
Mikrobiyolojik testler
Disk difüzyon:
Disk difüzyon testi, antibiyotik duyarlılığının saptanmasında en sık kullanılan
yöntemdir. Ucuz ve kolay uygulanabilir olan bu yöntem, Kirby-Bauer tarafından
geliştirilmiştir ve günümüzde CLSI tarafından standardize edilmiştir [39] [40]. Disk
difüzyon testi, disklere emdirilen antibiyotiğin duyarlılığı araştırılan
mikroorganizmanın ekildiği besiyerine difüzyonu esasına dayanmaktadır.
Belirlenen miktarda antibiyotik emdirilen diskler, duyarlılığı test edilecek
mikroorganizmanın ekildiği katı besiyerleri üzerine yerleştirilir. Belirlenen
inkübasyon süresi boyunca diskten antibiyotik çözünerek ortama salınır. Bu süre
içerisinde ekimi yapılan mikroorganizmalarda da üreme gerçekleşir. İnkübasyon
süresi sonunda, mikroorganizma duyarlı ise ortama yerleştirilen diskin çevresinde
mikroorganizma üremesi gerçekleşmez. Bu üreme gerçekleşmeyen alana
inhibisyon zonu denir ve bu zon ölçülerek mikroorganizmanın antibiyotik
üzerindeki duyarlılık durumu belirlenir.
Agar yüzeyine, daha önceden antibiyotik emdirilmiş diskler steril bir pens
yardımıyla koyularak 350C’de 24 saat inkübe edilir. İnkübasyon süresi sonunda
inhibisyon zon çapları ölçülür.
İn vitro etken madde salım hızı tayini için “Franz Difüzyon Hücresi Yöntemi”
kullanılmıştır. Franz difüzyon hücresi düzeneğinde geçecek maddeyi içeren donör
kompartman reseptör kompartmandan bir membran ile ayrılır. Bu membran,
kadavra derisi olabileceği gibi sentetik filtre de olabilir. Filtre seçiminde por çapları
dikkate alınır. Deri gözeneklerine en yakın olması için por çapı 0,45 µm lik filtreler
seçilmiştir. Franz hücrelerinin sıcaklığı çalışma boyunca 37 0C sabit tutulmalıdır. Bu
nedenle hücreler ya su banyosu içerisinde muhafaza edilir ya da her bir hücrenin
etrafında bulunan ısıtma ceketleri sayesinde sıcaklık sabit tutulur. Franz hücreleri
çalışma boyunca manyetik karıştırıcı düzeneği üzerinde tutulur. Sıvının sürekli
karışım halinde olması zaman içerisinde çözünen etken maddenin çözücü
içerisinde homojen olarak dağılmasını sağlar. Franz hücrelerinin etrafında bulunan
ısıtma ceketleri içerisinde bulunan su, ortamın sıcaklığını sabit tutar [43]. Bu su
32
peristaltik pompa sayesinde su banyosu ile ceketler arasında sürekli devir daim
halindedir.
4. BULGULAR ve TARTIŞMA
Şekil 4.1. Nanoelyafların SEM görüntüleri; (a) A1, (b) A2, (c) A3 ve (d) A4.
İmagej programı yardımıyla hesaplanan lif çaplarından elde edilen dağılım grafiği
Şekil 4.2’de görülmektedir. Grafik incelendiğinde, nanoelyaf lif çaplarının aloe vera
ve siprofloksasin HCl katılımıyla azaldığı görülmektedir. .
37
Şekil 4.2. Nanoelyaf çapları dağılımı (a) A1, (b) A2, (c) A3 ve (d) A4.
Chiniwalla ve ark.a göre, 1438 cm−1 da elde edilen bükülme titreşimine ait pikin
asimetrik alifatik karbon hidrojen bozunumundan meydana gelmektedir. Chiniwalla
ve ark. çalışmalarına göre 3600-3300 cm−1 arasında görülen pik, karakteristik
hidrojen bağlı OH grupları pikidir. [46]
−1
Kurkuri ve ark.a göre, 1133 cm da elde edilen gerilme titreşimine ait pik, PAA
polimerinden gelen C-O bağları tarafından, 819 cm−1 dalgaboyunda elde edilen pik
38
2930 cm−1 dalgaboyunda elde edilen gerilme titreşimine ait pik, CH2 ve CH3
gruplarının C-H bağlarından meydana gelen karakteristik piktir [48].
Siatis ve ark.a göre, 1100 cm−1 dalgaboyunda elde edilen pik, C–CH2–O bağ
titreşimlerinden meydana gelmektedir [49] [50].
Şekil 4.5’te verilen DTA grafiği incelendiğinde, bütün nanoelyafların 804 0C’de
0
ekzotermik pik verdiği gözlemlenmektedir. A1(PVA+PAA) örneği; 448 C ‘de
ekzotermik pik vermiştir.A4(PVA+PAA+Aloe vera+Siprofloksasin HCl) örneği; 390
40
0 0
C ‘de ekzotermik pik vermiştir. A0(PVA) örneği; 220 C ‘de endotermik pik
vermiştir. A2(PVA+PAA+Aloe vera), A3(PVA+PAA+Siprfloksasin HCl) ve
A4(PVA+PAA+Aloe vera+Siprofloksasin HCl) nanoelyaf örneklerinde 209 0C’de
endotermik pikler gözlenmiştir. Grafikteki endotermik pikler; su kaybetme,
indirgenme veya bozunmalar sonucu meydana gelen pikler olup, ısının numune
tarafından absorplandığının göstergesidir. Ekzotermik pikler ise; yükseltgenme,
polimerleşme ve katalitik reaksiyonlar sonucunda meydana gelir, numuneden ısı
açığa çıktığının göstergesidir.
Çizelge 4.2. Pseudomonas aeruginosa (ATCC 27853) ‘ya karşı oluşturduğu zon
çapları
Tutunma (adhezyon) testi sonucunda elde edilen veriler, ANOVA, Tukey ve t testi
kullanılarak analiz edilmiş ve grafiklerde gözle görülen farkların istatistiksel olarak
da ifade edilmesi sağlanmıştır.
5. SONUÇ ve ÖNERİLER
KAYNAKLAR
1. MEB. (2011). Yaralanmalarda ilk yardım, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara.
3. Mahmoudi, M., Simchi, A., Imani, M., Milani, A. S. and Stroeve, P. (2008).
Optimal Design and Characterization of Superparamagnetic Iron Oxide
Nanoparticles Coated with Polyvinyl Alcohol for Targeted Delivery and
Imaging†. The Journal of Physical Chemistry B, 112(46), 14470-14481.
6. Alovero, F. L., Pan, X. S., Morris, J. E., Manzo, R. H. and Fisher, L. M. (2000).
Engineering the specificity of antibacterial fluoroquinolones:
benzenesulfonamide modifications at C-7 of ciprofloxacin change its primary
target in Streptococcus pneumoniae from topoisomerase IV to
gyrase.Antimicrobial agents and chemotherapy, 44(2), 320-325.
7. Öztürk, E., Ağalar, C., Keçeci, K. and Denkbas, E. B. (2006). Preparation and
characterization of ciprofloxacin‐loaded alginate/chitosan sponge as a wound
dressing material. Journal of applied polymer science, 101(3), 1602-1609.
9. Vogler, B. K. and Ernst, E. (1999). Aloe vera: a systematic review of its clinical
effectiveness. British journal of general practice, 49(447), 823-828
11. Lynch, D. H., Roberts, L. K., & Daynes, R. A. (1987). Skin immunology: The
Achilles heel to transdermal drug delivery. Journal of Controlled Release, 6(1),
39-50
16. Hadgraft, J., Walters, K. A. and Guy, R. H. (1992, June). Epidermal lipids and
topical drug delivery. In Seminars in dermatology, 11(2), 139-144.
17. Eckert, R. L. (1992). The structure and function of skin Pharmacology of the
Skin, (Ed: H Mukhtar}, CRC Press Inc., Florida, 3-12.
18. Lampe, M. A., Williams, M. L. and Elias, P. M. (1983). Human epidermal lipids:
characterization and modulations during differentiation. Journal of Lipid
Research, 24(2), 131-140.
22. Erdost Ş.K., Çetinkale O., (2008) Yara bakımı ve tedavisi- İ.Ü Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Sempozyum Dizisi, No:67.
24. Vera, A. (1989). Wound Healing, Oral & Topical Activity Of Aloe Vera. J Am
Podiatr Med Assoc, 79(11), P559-62.
26. Süpüren, G., Kanat, Z. E., Çay, A., Kırcı, T., Gülümser, T. ve Tarakçıoğlu, I.
(2007). Nano Lifler (2). Tekstil ve Konfeksiyon, 83-89.
28. Yarin, A., Koombhongse, S., and Reneker, D. (2001). Taylor cone and jetting
from liquid droplets in electrospinning of nanofibers. Journal of Applied
Physics, 4837-4846.
51
29. Chun, I. (1995). Fine fibers spun by electrospinning process from polymer
solutions and polymer melts in air and vacuum: characterization of structure
and morphology on electrospun fibers and developing a new process model,
Doctoral dissertation, University of Akron, Department of Polymer Science and
Polymer Engineering.
30. Reneker, D. H., Yarin, A. L., Fong, H. and Koombhongse, S. (2000). Bending
instability of electrically charged liquid jets of polymer solutions in
electrospinning. Journal of Applied physics, 87(9), 4531-4547
34. Süpüren, G., Kanat, E., Çay, A., Kırcı, T., Gülümser, T. ve Tarakçıoğlu, I.,
(2007), Nano Lifler (1). Tekstil ve Konfeksiyon, 15-17.
37. Gül, M., Şensoy, A., Çetin, B., Korkmaz, F. ve Seber, E. (2004). Hastane
infeksiyonu etkeni P. aeruginosa suşlarında seftazidime duyarlılığın e-test ve
disk diffüzyon yöntemleri ile araştırılması. Türk Mikrobiyol Cem Derg, 34, 33-
36
38. Ryan, K.J. and Ray, C.G. (2010). Sherris medical microbiology. New York:
McGraw Hill Medical,
39. Bauer, A. W., Kirby, W. M. M., Sherris, J. C. T. and Turck, M. (1966). Antibiotic
susceptibility testing by a standardized single disk method. American journal of
clinical pathology, 45(4), 493.
40. Cockerill, F. R., Wikler, M. A., Alder, J., Dudley, M. N., Eliopoulos, G. M.
(2012). Performance standards for antimicrobial disk susceptibility testing:
approved standard. National Committee for Clinical Laboratory Standards,
Clinical and Laboratory Standards Institute.
42. Onurdağ, F. K., Özkan, S., Özgen, S., Olmuş, H. and Abbasoğlu, U. (2011).
Candida albicans and Pseudomonas aeruginosa adhesion on soft contact
lenses. Graefe's Archive for Clinical and Experimental Ophthalmology, 249(4),
559-564.
52
44. Değim T. (2007). Deriden Emilimve Deriye Uygulanan Yarı Katı Preparatlar,
Modern Farmasötik Teknoloji.
45. Kumeta, K., Nagashima, I., Matsui, S. and Mizoguchi, K. (2003). Crosslinking
reaction of poly (vinyl alcohol) with poly (acrylic acid)(PAA) by heat treatment:
effect of neutralization of PAA. Journal of Applied polymer science, 90(9),
2420-2427.
46. Chiniwalla, P., Bai, Y., Elce, E., Shick, R., McDougall, W. C., Allen, S. A. B.
and Kohl, P. A. (2003). Crosslinking and decomposition reactions of epoxide
functionalized polynorbornene. Part I. FTIR and thermogravimetric
analysis.Journal of applied polymer science, 89(2), 568-577.
47. Kurkuri, M. D. and Aminabhavi, T. M. (2004). Poly (vinyl alcohol) and poly
(acrylic acid) sequential interpenetrating network pH-sensitive microspheres
for the delivery of diclofenac sodium to the intestine. Journal of Controlled
Release, 96(1), 9-20
48. Mennella, V., Brucato, J. R., Colangeli, L. and Palumbo, P. (1999). Activation
of the 3.4 micron band in carbon grains by exposure to atomic hydrogen. The
Astrophysical Journal Letters, 524(1), L71
49. Siatis, N. G., Kimbaris, A. C., Pappas, C. S., Tarantilis, P. A. and Polissiou, M.
G. (2006). Improvement of biodiesel production based on the application of
ultrasound: monitoring of the procedure by FTIR spectroscopy. Journal of the
American Oil Chemists' Society, 83(1), 53-57
52. Öztürk, E., Ağalar, C., Keçeci, K. and Denkbas, E. B. (2006). Preparation and
characterization of ciprofloxacin‐loaded alginate/chitosan sponge as a wound
dressing material. Journal of applied polymer science, 101(3), 1602-1609.
ÖZGEÇMİŞ
KişiselBilgiler
Soyadı,adı : SERİNÇAY, Halime
Uyruğu : T.C.
Doğumtarihiveyeri : 25.01.1988, Bursa
Medenihali : Bekâr
Telefon : 0 (536) 3161344
Faks :-
E-Posta : h_serincay@hotmail.com
Eğitim
İşDeneyimi
YabancıDil
İngilizce
Yayınlar
Uslu, I., Aytimur, A., Serincay, H., (2013). Preparation of PVA/PAA/PEG/PVP
Nanofibers with HPMC and Aloe Vera-Current Nanoscience, 9 (4).
Serincay, H., Ozkan, S., Yılmaz, N., Kocyigit, S., Uslu, I., Gürcan, S., Arısoy,
M., (2013) PVA/PAA based antibacterial wound dressing material with aloe
vera, Polymer-Plastics Technology and Engineering, 2298.
54
Patentler
Polimer bazlı antibakteriyel nanoelyaf yara sargı malzemeleri
Biyopolimer bazlı antibakteriyel gıda ambalaj malzemesi
Hobiler
Edebiyat, Drama, Ahşap boyama, Sosyal Sorumluluk Projeleri
GAZİ GELECEKTİR...