Professional Documents
Culture Documents
GÜDÜLEME YÖNTEMLER!
METİN İNCEOĞLU
Ankara -1985
ANKARA ÜNİVERSİTESİ BASIN-YAYIN YÜKSEK OKULU YAYINLARI; 4
/ajc
GÜDÜLEME YÖNTEMLERI
M 3
Ankara -1885
ÖNSÖZ
V
Bölüm
MOTIVATION (GÜDÜLEME)
GİRİŞ:
Kitle iletişiminde yer alan bir mesaj neden değişik biçimlerde yo-
rumlanmakta (algılanmaktadır). Bu değişikliği izleyici-okuyucular
arasındaki bazı farklılıklara bağlayabiliriz. Belli bir kişi ya da guru-
ba seslenen bir uyarı çeşidi, bir başkası için neden aynı derecede et-
kili olamamaktadır. Bir gurup için neden bazı şeyler, başka seçenek-
lerden daha çekici olabilmektedir. Pek çok insan davranışlarında söz-
konusu olduğu gibi gerek tanıtma gerekse reklâm, propaganda ve en-
formasyon konularında tutumların oluşumu ve nedenlerinin bilin-
mesi gerekmektedir.
1 Gürel, Seval, Sosyal Psikolojinin Önemi, A.Ü. SBF-BYYO, Yıllık, 1974-1976, Do-
ğan Basımevi, Ankara, 1977, p. 333.
2 GÜDÜLEME YÖNTEMLERI
I — GÜDÜLENME (MOTIVATION)
1. Davranışların Dinamiği :
II — TUTUMLAR
Sayıları çok az olan doğuştan var olan reflexler hayatın akışı için-
de edinilen denem-bilgilerle kazanılır ve geliştirilir. Objelere karşı te-
pide bulunmaya hazır olma durumu bir kez organize olduğunda, artık
istikrara kavuşma eğilimine sahip olmaya başlar; böylece zaman için-
de bireyin davranışları üzerinde tutarlılık kalıplan empoze etmeye baş-
lar. Belli bir objeye karşı belli bir tepide bulunmaya hazır durma hali
peşpeşe eylemli tepilerin seyrinde bir değişme olup olmamasını belir-
ler. Özetle, tutum denemin ürünü olmakla beraber kendinden sonraki
denemler için yönlendirici bir unsur durumuna gelmektedir. Tanımda,
tutum "bireyin bir obje veya duruma karşı tepüeri üzerinde yönlendi-
rici veya etkin bir güç gerçekleştirir" demiştik. Tutum kavramı bir te-
pide bulunmaya hazırlanma veya hazır olma olarak tanımlanınca, pa-
sif bir şey, görülemeyen bir şey olarak ele alınmış olmaktadır. Oysa, tu-
tumlar dinamiktir. Bireyi organize oldukları objelerin aranması yönün-
de harekete geçirirler. Allport'un önerdiği gibi, tutum bir eylemin baş-
lamasından bu eylemin kullanılıp-bitimine kadar geçerli olan organize
' 2 Oskay, Ünsal Kitle Haberleşme Teorile'rine Giriş (Seçilmiş Parçalar), II. Baskı,
A.Ü.-SBF Yayınları, No: 281, p. 11.
MOTıVATıON 9
I I I — ALGILAMA
V — TUTUMLAR VE KANAATLER :
eğilimlerini ifade etmekte, diğer yandan bireyin belli bir gözlemde kul-
landığı içeriği (contex) yani bireyin belli bir durumu genel olarak kur-
masını (sturucturelle) ifade etmiş olmaktadır. Terimin bu ikili kulla-
nımı sayesinde, aynı terim hem tutum hem de kanaat araştırma ve
çalışmalarında kullanılmaktadır. Tutumsal izafet çerçeveleri ile, ka-
naatlerde sözkonusu olan izafet çerçeveleri arasında bir farklılık var-
dır : Tutumsal izafet çerçeveleri (kanaatlere temel oluşturan) dışa vu-
rulmuş (ifade edilmiş) tutumlar aracılığı ile çıkarsanabilirler.
1. Tutumların Oluşumu
Tutumların hayatında, onların oluşumu ve değişmeleri ayrı aşa-
malar değillerdir. Bu ayırım ancak analiz, inceleme amacıyla yapıl-
maktadır. Bu nedenle tutumların oluşumu ve değişme oluşumları
birbirine uyar. Görüldüğü gibi ferdin tutumları, bilgisi, grup ilgileri
de kişilik yapısı ile belirlenir. Bunun için bireyin tutumlannı değiştir-
mek bu faktörleri değiştirmekle olur. Gene bilindiği gibi tutumlar bi-
rey tarafından anlamlı düzenli ve istikrarlı bir ortam yaratmak için
kullanılır.
Tutumlar ilgili konulara karşı belirli biçimde tepkide bulunmaya
hazırlık durumları olduklarına göre, o konulara karşı tepki biçimini
ölçmede çok önemlidir. Tutumların bu niteliği göz önünde tutulursa,
özellikle sosyal konularla ilgili olduğu alanlarda bu önem daha da ar-
tar. Donald T. Campell'ın belirttiği gibi bir sosyal tutum, objelere kar-
şı gösterilen tutarlı davranıştır.
İşte sosyal tutumları belirleyen bu sosyal objelere karşı tutarlı
tepkide bulunma hali yalnız bir fertte değil fakat bir kitle veya grubun
diğer üyelerinde de görülür. Örneğin; belirli grup bireylerinin belir ü
sembollere (bayrak gibi), özel günlerde (bayram gibi) karşı yaptıkları
tutarlı davranışlar bunlara karşı o toplumda tutumların varlığına ka-
nıttır. Bu halde gerek birey davranışlarını, gerekse grup davranışlarını
anlatmakta tutumların nitelikleri ve ölçülmeleri ve yönlendirilmeleri
hakkında bilgili olmak gerekir.
Ancak, insan eylemlerini önceden kestirerek (projection), kontrol
altına almak gerekirse bu yetmez. O zaman tutumların nasıl oluştuğu
ve aynı oluşum içinde nasıl değiştiklerini de bilmek gerekir. Bu konu,
teorik bilim adamlarını olduğu kadar hatta ondan daha çok sosyal ey-
lemleri yönlendirmek isteyen eğitimcileri, reformcuları, politikacıları.
MOTıVATıON 15
Bu konuda daha tatmin edici açık verilere ulaşmak için önce tu-
tumların oluşumu ve gelişimini belirleyen etkenler üzerinde çeşitli bi-
lim dallarında geliştirilen modeller üzerinde durmamız gerekmektedir.
B. TUTUMLAR VE BİLGİ
Tutumlar salt isteklerin tatmini oluşumu içinde ortaya çıkmazlar.
Tutumlar bireyin edindiği bilgiye göre de oluşurlar. Eğer bir şey hak-
kında ferdin hiç bilgisi yoksa çeşitli araçlar kullanarak konu ile ilgili
pozitif veya negatif tutum edinebilir. Ancak bu biçimde tutumlarm
salt bilgi ile ortaya çıkması çok enderdir. Genellikle salt bilgi tutumu
belirlemez. Yani bilgiler daha önce varolan tutumlara uygun olan tu-
tumlar oluşturur.
n ibid., p. 47.
fi ibid., p. 47.
MOTıVATıON 17
Bir grup, kişinin kendini ona üye kabul ettiği ve onu temsil ettiği
derecede kendisi için bir referans grubu olur ve bireyin tutumlarının
oluşumuna etki eder. Bu grup ferdin fiilen temasta olmadığı fakat, psi-
kolojik bağlarla bağlı olduğu bir grup da olabilir. Özellikle sosyal ta-
baka veya sınıf değiştirmede bu durum açıkça gözlenebilir. "Bir birey
yükselmek ister, kendi sınıf mı değil ulaşmak istediği sınıfı kendisine
referans grup yapar ve onun tutumlarını benimser."28
2. Tutumların Değişmesi29
Tutumlar Başlıca iki şekilde Değişirler :
1 — Aynı Yönlü (congruent) Değişme : Konu ile ilgili olumlu ve-
ya olumsuz tutumun şiddetini değiştirmektir. Örneğin; bir tüketime
ait olumlu bir tutumun daha olumlu, olumsuz bir tutumun ise daha.
olumsuz hale gelmesidir.
2 — Ters Yönlü (incongruent) Değişme : Yani konu ile ilgili
olumlu bir tutumun olumsuz, olumsuz bir tutumun olumlu hale gel-
mesidir.
Tutumların değişmesine ait kurallar bu iki değişme şekline göre
aynı olmayabilir. Bu konuda özellikle iki varsayım (hipotez) vardır :
Aynı yönlü değişme, aksi yönlü değişmeden daha kolaydır.
Aynı yönlü değişme : Tutumu daha aşırı, daha çok yanlı, daha tu-
tarlı, karşılıklı birbirine bağlı (interconnecte) kılar. Uyumlu isteklere
hizmet eden ve merkezi değere sahip oldukça, daha kolay olur.
Tutum Değişikliğinin Genel Koşulları30
Tutumların değişebilme derecesi;
a) Tutum sisteminin özelliklerine,
b) Bireyin kişiliğine,
c) Grup ilgilerine bağlıdır.
Kişinin tutumları bir kere oluştuktan sonra değişebilme bakımın-
dan farklıdırlar. Bu değişme; a) mevcut tutumun derecesine, b) buna
sahip kişinin özelliklerine c) grup ilişkilerine bağlıdır.
54 ibid., p. 222.
35 Krech. D., Crutchfield, Nazariye ve Prob..., ibid., p. 191-220.
MOTıVATıON 25
>
26 GÜDÜLEME YÖNTEMLER
nan rol sonucu kişilerin tutum değişikliği ortaya çıkar. Bu konuda çe-
şitli araştırmalar yapılmıştır. Örneğin; açık rol oynama ile inançlarda
meydana gelen değişme hakkındaki ilginç araştırma Yale Üniversite-
sinde yapılmıştır.
Bireyin özel tutumlarına zıt tutumları açık olarak ifade etme, bire-
yi bu açıkça desteklediği tutumları kabule sürükler. Oyun oynama bi-
reyde devamlı değişme meydana getirebilir. Rol yapan onaylanır ödül-
iendirilirse bu değişme daha çabuk olur, yani rol benimsenir.
Bireyin tutumlarını zorunlu ilişki (bir arada oturma gibi) veya
rol oynayarak değiştirmesini; Festinger'in Bilgi Uyumsuzluğu Teorisi
ıThe Theory of Cognitive Dissonance) ile açıklayabiliriz. Festinger'e
göre iki bilgi unsuru birbiri ile uyuşmazsa bu hal psikolojik bir huzur-
suzluk meydana getirir. Sonuçta bunlardan biri diğerini izler. Yani
uyuşmazlık bozulur ve yeni bir uyuşma meydana gelir. Burada da kişi
huzursuzluk, durumuna konmaktadır. Sarbin'in dili ile söylersek den-
ge bozulur, psikolojik bir gerilim meydana gelir ve sonuçta yeniden
bir denge kurulur.
Rol oynama ile tutumların değişmesini son zamanlarda gittikçe
gelişen psiko-dram ve sosyo-drama deneylerinde —uygulamalarında—
görebiliriz.
lara göre oluşmuş tutumlara yardımcı veya onlara zıt olabilirler. Çe-
şitli ve çatışmalı olabilirler. Onların ilişkide bulunduğu grup çatışmalı
bağlılıklar isteyebilir. Tutumlardaki değişme veya direnç, bu çeşitli ve
genellikle zıt güçlerin karmaşık, karşılıklı etkilerinin sonucudur.
X — ENGELLENME (FRASTRATION)
XI — SAVUNMA MEKANİZMALARI:
1 — Saldırma (agression) :
Amacına varmada engelle karşılaşan kişi de öfke, kızgınlık tepki-
ler görülür. Eşya ve insanlara karşı maddi ve sözle sataşmalar olur,
bunlar iftiralar olarak da görülür. Bu saldırmaların ferdin varmaya
çalışıp engelle karşılaştığı hedefle mutlak, doğrudan doğruya ve man-
tıki bir ilgisi olmayabilir. Çoğunlukla da böyle olur. Patronuna kızan
kişinin karışma çatması, kocasına kızan annenin çocuğunu dövmesi
vb...
2 — Gerileme (regression) :
Bu konu ile ilgili olarak Barker, Dembo ve Lewin 1940 ta bar ince-
leme yapıyorlar. Çocukların cazip oyuncaklarla oynamasına izin ve-
rildiği ve engellendiği durumlarda çocukların davranışları inceleniyor.
Engelleme durumunda davranışların;
1 — daha az ogun,
2 — daha çocukça,
3 — daha az kontrollü
4 — daha basit olduğu görülüyor.
Kısaca engellenme sonucu davranışların düzeyinde bir düşme gö-
rülüyor.
3 — Çekilme (resignation) :
Engellemeden psikolojik bir kaçışla kurtulmak demektir. Bu du-
lumda birey isteği ile ilgili amaçlarla kendi arasına psikolojik bir duvar
koyar. Örneğin seçimi kaybeden bir aday siyaseti bırakır, çevrenin do-
ğal engelleri ile karşılaşan bir kimse orayı terk eder.
4 — Bastırma (repretion) :
Bazı istekler özellikle sosyal kurallar tarafından engellenir, bun-
lar bilinçli olmasa da bilinç altına itilir, unutulur. Bastırma bir çözüm
değildir, bilinç dışına itilen istekler bu kez kendilerini başka biçimde
ifade olanağı bulurlar.
Bastırılan bazı arzu ve istekler, dışardan bunlarla ilgisiz görünen
yeni objeler, yeni hedefler ve yeni etkinlikler durumuna dönüşür. Bun-
lar toplumun onayladığı bir biçimde ortaya çıkabilirler. Örneğin; iti-
len bir cinsel istek bir sanat eserini yaratmakla başka ve toplum tara-
rından onaylanan bir biçimde ortaya çıkabilir. Buna Freud diliyle yü-
celtme (sublimation) denmektedir.
MOTıVATıON 31
5 — Ussallaştırma (rationalisation) :
Engellemeden meydana gelen gerilimin kongnitif yapılanmalar
aracılığı ile giderilmesidir. Hedefe varamamaktaki yetersizliklere, akla
yakın ve sosyal onay gören nedenler bulunmaya çalışılır.
6 — Projeksiyon (projection) :
Bireyin hedefe varmadaki başarısızlığı, başkalarma yüklenerek
gerilim azaltılır. Başarısızlığın nedenleri ikinci üçüncü... kişlere veya
başka bir şeye yansıtılır.
8 — Özdeştirme (identification) :
Engellenme sonucu gerilimi gidermenin biğer bir yolu da bireyin
kendini bir başka kişi veya grupla özdeştirmesi ve onun prestij ve ba-
şarıları ile kendini tatmin etmesidir. Kenar mahalleden biri bir ar-
tistle kendini özdeştirir. Bazı kişiler devamlı olarak Avrupa'dan Vak-
ko'dan, Yves St.Lourain giyindiğini vb. söyler.
Yukarıda engellenme (frastrasyon) sonucu meydana gelen bazı
savunma mekanizmaları özetlenmiştir. Ancak engellerle karşüaşma,
insanları her zaman bu yollara itmez. Engellerle karşılaşmanın, olum-
lu sonuçları da vardır.
Engeller çabayı arttırabilir. Amaca varmada başarısızlığa uğra-
dan birey, daha büyük bir çaba ve güç ile işe sarılabilir ve sonuçta en-
geli aşabilir.
Engellenme algıda bir yeniden düzenleme (reorganisation) oluş-
turabilir. Hedefe giden yeni ve daha uygun yollar bulunur.
Engellenme sonucu esas amaç yerine geçecek başka amaçlar ko-
nabilir. Alternatif hedeflerden biri diğerinin yerine geçebilir. Onun ye-
rini alabilir.
47 ibid.,
48 Belirli bir anda bireyin psikolojik varlığının bir kesiti olarak tanımlanabilir.
Bu alan sadece o anda varolanı şeyi kapsar, daha öncekileri ve ilerde olacakları
dışarda bırakır.
Psikolojik alan a: Kişinin dış fiziki çevresi, b : Kişinin iç fizyolojik durumu,
c: Geçmiş yaşantılarının izlerinin dinamik bir bütünüdür. Levin'in Gestalt'cı
görüşü etkisinde bir kavramdır. x
4 9 ibid., p. 49-50.
MOTıVATıON 33
:ak bakabiliriz. Başka bir deyimle birey, devamlı olarak daha karmaşık
bir bünye kazanmak üzere büyür ve aynı zamanda bu karmaşıklıklar
daha farklı bir içeriğe bağlanır. Bunun için gereksinimler, istekler ve
hedefler organize olur. Böylece birey ihtiyaç, istek ve hedefleri öncelik
ve önem derecesine göre bir sıraya koyar.
Gereksinim istek ve hedeflerin böyle bir organizasyona sokulması
bireydeki idealleri ve değer sistemleri aracüığı ile olanaklıdır. Bunlar
istek, gereksinim ve hedefleri yönlendiren görecelik (izafet) çerçevele-
ri işlevini görürler. Tam bir kişilikte ihtiyaçlar, istekler ve hedefler ken-
di içinde uyumlu, birbirini destekleyici ve çatışmasız bir biçimde işlev
görürler. Değerler ve idealler bireyin kendisi hakkında verdiği hüküm-
ler için birer kriter oluşturur. Bireyin kendini takdir duygusu bu ku-
rallara göre olur. Bu duygular bireysel beklenti düzeyi ile ilgilidir.
Çoğu kez istekler zihni süreçler sonucu oluşur, düşünme ile istek-
ler uyarılır. Otistik düşünce, düş kurma bunlara örnek olarak verile-
bilir. Kısa süre olarak isteklerle ilgili objelerden yoksun kalmak istek-
leri uyarır. Bazan isteklerle ilgili objelerin uzun süre yokluğu, bu is-
tekleri unutturabilir.
51 Joseph, T., Klapper, The Effects of Mass Communication, New York Free Press,
1960, p. 1-4, op. cit.. Sezer, D., Kamuoyu ve Dış Politika, A.Ü.-SBF, Yayınlan no:
339, Sevinç Matbaası, 1972, p. 27.
MOTıVATıON 35
dır. Bu konuda ayrıntılı bilgi için, Duygu Sezer, Kamuoyu ve Dış Politika ibid.,
p. 22-41.
36 GÜDÜLEME YÖNTEMLERI
5. Başarma
4. Saygı
— başarılı
3. Ait olma ve sevgi
— toplumda olma
2. Güvenlik I 7 Z i
! — gruba ait olma saygı ve
1. Fizyolojik |
— fiziksel sevme sevilme itibar
— yeme, içme, ekonomik görme, ün
uyku vb. ve sosyal
D. ALGILAMA
Özetle algılama, bir olay veya nesnenin varlığı üzerinde duyular
yoluyla bilgi edinmedir.* Algılama süreci ile kişi çevresindeki uyarıcı-
lara anlam verir. Algılamayı etkileyen çeşitli etkenler vardır. Bunla-
rın başlıcaları, uyarıcının fiziksel nitelikleri, uyarıcının çevresiyle iliş-
kileri ve kişinin içinde bulunduğu özelliklerdir.
II
Fiziksel uyarıcüarın özelliklerinin algılama üzerindeki etkisine,
renkli bir gazete reklâmı veya bir ürün ambalajının, aynı özellikteki
renkli olmayan reklâm veya ambalâjdan çok daha fazla tüketici dik-
kat ve ilgisini çekmesi örnek verilebilir.
Algılama ihtiyaçları, güdüleri ve tutumları koşullandırmak su-
retiyle bireyin eylemsel davranışlarına etki eder. Bu nedenle propagan-
dacılar, reklâmcılar seslenecekleri kitlenin algılamalarının seçici özel-
liğini kendi lehlerine çevirmeye ve bunda süreklilik sağlamaya çaba
göstermeleri gerekir.
E. TUTUM VE İNANÇLAR
1 — Kültür
2 — A l t Kültür
3 — Sosyal Sınıf
4 — Referans Gruplan
5 — Aile
Sosyal sınıf, karmaşık bir kavram olup, bir toplumun aynı değer-
leri ,aynı ilgileri, yaşam biçimini ve davranış şeklini benimsemiş göre-
ce olarak homojen alt bölümleri olarak ifade edilebilir. Bir toplum de-
ğişik açılardan sınıflandırılabilir. Bir veya iki değişken değil, çok sayı-
da ortak nitelik sosyal sınıfı belirler (gelirin tipi ve kaynağı, meslek
değer yağıları, konut tipi ve yeri, meslekî başarı vb.). Ama sosyal sı-
nıflar arasmda mutlak sınırlar yoktur, kişiler üst sınıfa geçebilir veya
alt sınıfa düşebilirler.
(1) Başta aile olmak üzere, kişinin yakm çevresi. Kişiyi yüz yüze
ilişkilerde etkileyen yakm arkadaşları, akrabaları, komşuları, iş arka-
daşları, meslekî ve diğer kişi ve kuruluşlar kişiye yakm çevrenin yüz-
yüze tavsiye ve öğütleri reklâmlardan daha etkili olabilmektedir.
(2) Kişinin üyesi olmadığı gruplar ve yüzyüze ilişkide olmadığı
kimseler; ünlü sinema ylıdızları, ünlü sporcular vb. Bunlar değer yar-
gıları, giyinişleri, hareketleri tutum ve davranış biçimleri örnek alman
grup ve kimselerdir.
Reklâmcılar,- bu "örnek alma", "taklit etme" olgusunu işleyerek,
özellikle ünlü yıldız ve sporcuları kendi ürün markalarını kullanırken
MOTıVATıON
referans grupları ve aile gibi sosyokültürel veya dış sosyal çevre etken-
lerinin sonucudur.
Gerçek hayattaki tüketici davranışı, tüm bunların ve işletmenin
pazarlama karması unsurlarına dayalı olarak yürüttüğü pazarlama ça-
balarının oransal etkilerinin ve karşüıklı etkileşimlerinin sonucu ola-
rak kendini gösterir. Örneğin; işletme, yoğun reklâm çabalarıyla, pekâ-
la, belirli tüketici davranış biçiminin şekillenmesinde etkili olabilmek-
tedir. İşte böyle bir anlayış çerçevesinde geliştirilmiş bulunan çeşitli
pazarlama modellerinin bazı ortak yanlarını kapsayan basitleştirilmiş
"pazarlama satmalma karar süreci modeli" şekil 5'de görünmektedir.62
GİRDİ : ÇIKTI :
UYARICI SÜREÇ DAVRANIŞ
Aslında, niteliği gereği çok yönlü olan ve başta ana bilim dallan,
iktisat ve işletme yönetimi olmak üzere, mantık, psikoloji ve sosyoloji-
den geniş ölçüde yararlanılarak derlemeci (eclectic) bir yaklaşımla
geliştirilmiş bulunan pazarlama modelleri, insan zihninin inceliklerine
ve karmaşık yapışma uygun şekilde kompleks yapılar halinde kurul-
muşlardır.
Bu nedenle, Şekil 5'de görülen model, işletmenin pazarlama çaba-
larını, sosyal etkiler veya bilgileri, kişinin iç yapısıyla ilgili güdüleri,
62 Marcus, op. cit., beşinci bölüm : Şekil, 82'deki şeklin özellikle süreç kısmı de-
ğiştirilerek, burada anlatılan temel noktaları kapsayacak biçimde karma bir
model oluşturulmuştur, sürecin aşamalarının bu şekilde gruplandırılması, pa-
zarlamada yaygındır. Örneğin; Kotler, Principles Marketing, s. 252 ve Stanoto.
op cit., p. 119.
MOTVATıON 49
5. İnandırma
Çağdaş kitle iletişim kuramları ile güdüleme'nin (inandırma) na-
sıl sağlanacağının kavramlaştırılması arasındaki ilişki çok açık değil-
dir. Reklâm dünyası belki bilimsel şekilde ortaya konmuş kuramlara
dayanan bir eylem olmaktan çok bir sanattır. Aynı durum diğer moti-
masyon biçimleri içinde geçerlidir. Ancak motivasyon sürecinin nasıl
çalıştığı konusunda temel varsayımlarda, çağdaş güdüleme kampan-
yalarının çözümlemeleri bazı düzenlilikler ve bazı belirli anlamlı ben-
zerlikler ortaya koymaktadır. Bu varsayımlar makro biçimde ele alın-
dığında iki model olarak ortaya konabilir.63
Gizli
İnandırıcı Açık davra-
Psikolojik
(Güdüleyici) nışta değişik-
Değiştirici
Mesaj liği sağlar
(Modifiers)
ettiklerini söylüyordu. Bkz.: Vance Packard, The Hidden Persuaders, New York
David McKay Company, Lac.. 1957. Bu aym zamanda Yale İletişim vo Tavır De-
ğişikliği Programında Cari Houland ve öğrencilerinin çalışmalarının temel yön-
lendirici ilkesi olmuştur. Op. Cit., ibid., s. 186.
6E Melvin De Fleur, ibid., p. 172.
6 6 ibid., p. 173.
MOTVATıON 51
67 ibid., p. 175.
52 GÜDÜLEME YÖNTEMLERI
r
Şekil : 7 İnandırma Süreci
70 ibid., p. 176.
56 GÜDÜLEME YÖNTEMLERI
•2 1789 Fransız İnsan ve Vatanda-ş Haklan Bildirisi. Ayrıca bu konuda geniş bilgi
için: A. Danışman, Basın Özgürlüğünün Sağlanması Önlemleri, AÜ.-BYYO Ya-
yınları no : I, p. 1-5.
58 GÜDÜLEME YÖNTEMLERI
Katkısı Üzerine Bir İnceleme, İstanbul Üniversitesi, Doktora Tezi, Güryay Mat-
baacılık, İstanbul, 1976.
n Davit, Easton, A System Analysis of Political Life, (New York : John Wiley and
PROPAGANDA
2. Propagandanın Tanımı
"Bir bireyin veya grubun başka bireylerin veya grupların tutum-
larını belirleyip biçimlendirmek, denetim altma almak veya değiştir-
mek için, iletişim araçlarından yararlanarak bu bireylerin veya grup-
ların belirli bir durum veya konumdaki tepkilerinin kendi amaçlarına
uygun tepkiler olacağmı umarak gerçekleştirdikleri bilinçli bir girişim-
dir." 85 Propagandacı bu tür girişimde bulunan tek bir birey olabilece-
ği gibi bir grup da olabilir. Bu tanımdaki bilinçli girişim terimi propa-
ganda kavramınm en can alıcı yanmı dile getirmektedir. Bu terim
propaganda olanla olmayanı birbirinden ayırmaktadır. Herhangi bir
edimin propaganda sayılabilmesi için böyle bir edimin tutumlar üze-
rinde kontrol kurarak belirli eylemlere yol açmayı bilinçli olarak he-
def almış bir kampanyanın içeriğinde yeralmış olması gerekir. Bu ne-
denle herhangi bir sözün, kitabın, afişin dedikodunun, geçit töreninin,
serginin, heykel veya tarihi anıtm, bilimsel bir buluşun veya istatistik
dökümün... bunlar doğru veya asılsız, rasyonel ya da irrasyonel de olsa,
ancak tutumlar üzerinde kontrol kurmak ve böylelikle bu tutumları
değiştirmek isteyen birinin izlediği bilinçli bir eylem siyasetinin gereği
ve özel bir ilgi alanı halini almıştır. Bu nedenle bir tek gözlemcinin dik-
katini çeken ve toplumda geniş bir alana seslenmeye çalışan herhangi
bir propaganda ediminin "propaganda" sayılması geçerli olabilir.
Tanımımızda tutumlar üzerinde denetim kurmaktan söz ederken
"iletişim araçları kullanarak" demiştik. İletişim araçları terimi insa-
nın insana bir görüş veya düşüncesini aktarmada yararlanabileceği
tüm araçları kapsayan genel bir terim olarak kullanılmıştır. Sözlü ve-
ya yazılı dil, müzik, oyun, sergi, gözle veya kulakla algılanabilen her-
şey "iletişim araçları" kavramının kapsamı içindedir. İletişim araçları
alanında propagandacının önünde bu denli çok alternatifin bulunuşu,
propagandanın kullandığı iletişim aracma göre belirlenmesini güçleş-
tirmekte ise de "propagandanın şiddet kullanma veya rüşvet ve men-
faat sağlama yoluyla yürütülen ikna türlerinden ayırt edilebilmesi için
"iletişim araçlarından yararlanma" koşuluna propaganda tanımında
yer vermek gerekir.
"Propagandacı servet ve zenginlik vaadedebilir, şiddet kullanımı
tehdidinde bulunabilir, veya başkalarının sahip olduğu servet ve zen-
ginliğe dikkat çekebilir, eziyet çekenlerin durumlarını görüngen hale
getirebilir, fakat propagandacı olarak, rüşvet ve yolsuzlukla, şiddet kul-
lanımına ortam hazırlayamaz."88 Propagandacı başkalarının kendi is-
tediklerini yapması için zor kullanamaz, propagandacı başkalarının
kendi isteklerini yerine getirmesi için gerekli koşulları oluşturarak bu
amacına ulaşmaya çalışır.
Tanımda vurgulanan propagandanın bir başka önemli yanı da
"belirli bir durumda, etkilenen kimselerin propagandacının istediği
tepkilerde bulunmaları amacıyla" biçiminde belirtilmiştir. Propagan-
dacı, bu tanımda var olan veya gelecekte ortaya çıkacak bazı belirli
durumları düşünerek, kişilerin kendi istediği eylem ve edimlerde bu-
lunmalarını sağlamak için bağıntılı, belirli tutumları oluşturmaya ça-
lışan biri olarak değerlendirilmiştir. Propagandacı kendi mesaj mı
alanların sonunda istediği şeyleri yapacağmı umduğu için girişimde
bulunur. Propaganda sırasında yayılacak olan malzeme ve bunun ya-
yılışında izlenecek biçimin seçimi, propagandacının istediği sonucu
oluşturmakta taşıdıkları etkinliklere göre oluşur. Propagandacının he-
defi yalnızca tutum değişikliği yaratmak değil, sonunda eylem alanın-
da bir etkinlik olarak görülecek tutum değişikliği yaratmaktır. Tanı-
mımızın ışığı altmda propagandacı denen kimseler siyasal partilerin,
devletin, siyasal nitelikte kuruluşların Halkla İlişkiler birimlerinde ça-
lışan kimselerdir. Belirli bir politikayı destekleyen bütün gazete ve der-
1959), p. 115-116. Op. Cit., E. Alçora, Türkiye'de Siyasal Parti Propagandası 1946-
1900, Doktora tezi, p. 8.
70 GÜDÜLEME YÖNTEMLERI
4. Reklâm ve Propaganda
Kamuoyu'nu etkilemek için gerçekler kadar, hatta onlardan daha
fazla dedikodulardan, yarım gerçeklerden, hatta yalanlardan yararla-
nılır. Propagandacı yalan gerçek farkını pek önemsemez. Doğru söylen-
diği, yazıldığı izlenimini vermek bazen doğruyu söylemekten daha et-
kili olur. Propagandacı açısından seçilen "gerçekler" propaganda me-
sajı içine yerleştirilir.
Hernekadar propaganda ve reklâmcılığm gelişmesi ve kullandığı
teknikler birbirleriyle ilintili ise de, birbirlerinden farklı iki olgudur.
Örneğin, William Albig (1936) "Public Opinion" ve daha sonra
"Modern Public Opinion" (1956) adlı eserlerinde "propaganda kay-
nağının daima saklı tutulmasmm temel ilke olduğunu savunmuştur.
Propaganda, özündeki nitelikler yönünden, gizli, el altından yapılması
gereken, kimin tarafmdan yapıldığı anlaşılır anlaşılmaz basit bir rek-
lâma dönüşecek bir edim sayılmıştır."93
Örneğin; propaganda ve reklâmcılık arasmda kuşku götürmez
benzerlikler vardır. İkisi de temelde aynı şeylerdir. Her ikisi de şeyler,
düşünceler, fikirler hakkmda insanların belirli bir yönde karar alma-
larını sağlamak için girişilen süreçler olduğunu kabul etmek gerekir.
81 Mit: Harekete geçiren bir imaj, malzeme niteliklerini kaybetmiş ve salt renkli,
sarsıcı, kapsayıcı hale gelmiş olanı, arzu edilir objektivlerin bir görüntüsüdür,
ibid., p. 40.
9 2 J. Ellul, ibid., p. 40.
96 E. Özkök, ibid.,
07 ibid.,
ibid., p. 139.
PROPAGANDA 73
rak bireye yönelmek olanaksızdır. Birey hiçbir zaman "bir birey" ola-
rak ele alınmaz, daima diğer insanlarla ortak şeyler (motivasyonları,
duyguları, mit'leri) açısmdan dikkate alınır, ortalama bir düzeye in-
dirgenir.
Propaganda kitleye yöneldiğinde, kitledeki her bireye dokunmalı-
dır. Etkinliği bakımından kişisel olduğu izlenimini yaratmalıdır. Tüm
modern propagandalar kitlelerin yapısından yararlanır ve bireylerin
kendini-onaylama gereksinimini sömürür. Bu operasyon modern kitle
iletişim araçlarından yararlanılarak gerçekleştirilir. İletişim araçları
aracılığı ile kitleye anında ulaşılabilinir. Gazete okuyucusu, radyo din-
leyicisi film ya da TV izleyicisi organik bar varlığı olan belirli bir yer-
de toplanmamış dağınık olmakla birlikte bir kitle oluşturur. Bu bi-
reyler aynı motivlerle hareketlendirilir ve aynı motivasyon ve izlenim-
leri alır, kendilerini aynı ilgi, çıkar merkezlerinde odaklanmış bulur-
lar, aynı duyguları denerler, genellikle aynı tepkiler ve fikir realizas-
yonlarma sahiptirler, aynı mit'ler içinde yer alırlar ve psikolojik bir
kitle söz konusu olduğuna göre, tüm bunlar aynı zamanda olur. "Yal-
nız kalabalığın" bu durumu ya da kitle içinde yalıtılmışlık, günümüz
toplumunun doğal bir ürünüdür ve kitle iletişim araçları aracüığı ile
kullanılıp derinleştirilen bir olgudur. "İnsanı yakalayıp, etkilemek için
en uygun zaman, onun kitle içinde yalnız olduğu andır. İşte bu nok-
tada propagandadan son derece etkili sonuçlar alınabilir."99
7. Topyekûn Propaganda
Propaganda her şeyden önce bütünsel olmalıdır. Propagandacı tüm
teknik araçları amacına ulaşmak için kullanmalıdır (gazete, radyo, TV
poster, miting...). Bunlardan yalnız birini kullanarak propaganda ya-
pılamaz. Hepsinin özel olarak üstünlükleri ve sınırlılıkları vardır. Ken-
di başlarına bireyde tutum değişikliği yaratıp birey adına karar vere-
mezler. Bir film bir gazetenin uyandırdığı etkiyi uyandıramaz, aynı
motivler üzerinde duramaz ve aynı duyguları harekete geçiremez. Her
aracın etkinliği belirli bir alanla sınırlıdır. Bu gerçek nedeniyle her
aracm diğer bir araçla tamamlanması zorunluluğu ortaya çıkar.
Her araç bireye özel bir model içinde ulaşır ve onu aynı tema üze-
rinde, aynı yönde fakat farklı olarak harekete iter. Bu araçlar aynı
yolla aynı kitleye ulaşmaz. Haftada iki kez sinemaya giden kimse ile,
gazetesini dikkatle okuyan kimse aynı tip insan değildir. Propaganda
araçları böylece kendi toplulukları açısmdan biçimlenir ve mümkün
olan ençok sayıda bireye ulaşmak için uyumlu kullanımı gerektirir.
Ayrıca her araç belirli tip propagandaya uygundur. "Fikir iklimi ya-
latma, yavaş sızma ve yaygın bütünleşme açısmdan filmler, Tv. ve ba-
sın, şok propaganda ve anmda eylem, açısmdan poster, genel görüşleri
biçimlendirme uluslararası eylem ve psikolojik savaş aracı olarak rad-
yo etkin birer propaganda aracı olabilir." 100 ancak her şıkta tüm bu
araçlar belirli bir bütünsellik (conbination) içinde kullanılmalıdır. Pro
paganda insanı mümkün olan bütün yollarla çevrelemeye çalışır. Kit-
le iletişim propagandasında yasal kurallar, sansür vb. propagandanın
elemanları olarak işlev görürler.
gibı kısa bir reklâm müziği (jingle) olabilir. Şayet bu belirtken uyarılardan,
biri bize etki etmişse mesaja kulak veririz. Tersi durumda ise mesaj bize ulaş-
sa bile "kuru gürültü"den öte gitmeyecektir. A. Moles. ibid., p. 96.
1 0 5 Jacques Ellul, Alfred Knopf, ibid., p. 43.
PROPAGANDA 79
TANITMA
108 Bu bölümün hazırlanmasında: DPT Tanıtma Özel İhtisas Komisyonu, Alt Ko-
misyon Raporları 1, 2, 3. 4., Tanıtma ve Kamuoyu Aydınlatma, V. Beş Yıllık
Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporu. T.C Başbakanlık Devlet Plan-
lama Teşkilâtı öneri ve görüşlerinden geniş ölçüde yararlanılmıştır. Yayın No •
DPT: 1907, OİK: 297, Ankara 1983.
TANıTMA 83
a. Basılı Araçlar:
Gazete, dergi, broşür, kitap, bülten, yıllık, mektup, damga, el ilânı,
afiş, poster, pankart, pul.
b. Görsel-İşitsel Araçlar:
Radyo, TV., Kablolu TV., Video, kaset, videotex, teletex, faksimil,
konulu ve belgesel filmler, slayt, fotoğraf, plak.
c. Sosyal Olaylar :
Yarışma, festival, toplantı (konferans, seminer, forum, kollokyum).
sergiler, fuarlar, tiyatro, opera, bale, konserler resitaller, seyahatler, zi-
yaretler, ağırlamalar.
1. İnsan Unsuru
İnsan unsuru değerlendirilirken üzerinde önemle durulması gere-
ken bazı noktalar vardır. İnsan unsuru ele almırken genellikle iki tür
yanlışa düşülmektedir. Bunlardan birisi, insan unsurunu "tek başına
insan" olarak değerlendiren yaklaşım, öteki ise, "kitle" ile bütünleşti-
ren yaklaşımdır. Bu iki yaklaşıma temel oluşturan insan anlayışı da
tanıtma açısından bugün artık anlamını yitirmiş, yerine toplumsal
grupları109 temel alan bir yaklaşım benimsenmiştir. Bir topluluğun
grup olabilmesi için ortak amaçlar, ortak normlar ve kendilerini grup
olarak hissetmeleri gibi özelliklerin bulunması gerekmekle birlikte,
grup olmanm asgari koşulu "etkileşim"dir. Buna göre grup, "etkileşim
halinde olan birden fazla insan"dır. Yığın, yani kitle ile toplumsal grup
arasmdaki fark, birincisinde sadece fiziki yakınlığın bulunması, diğe-
rinde yani toplumsal grupta, üyeler arasında etkileşimin bulunması-
dır. Bu nedenle hedef olarak insan unsuru incelenirken hedef kitle ye-
rine, hedef gruplar deyimini ve doğal olarak bunların gerisindeki sos-
yolojik birimleri ele almak gerekir.
2. Örgüt Unsuru
Örgüt, genel anlamı ile görevler, ayrıcalıklar ve sorumlulukları res-
men belirleyen ve dağıtan, böylece bir grubun etkinliklerinin nasıl yü-
rütüleceğini açıklayan kurallar ve hedefler düzeni olarak tanımlana-
bilir. İnsanların günlük olayları değerlendirmesinde, çeşitli konularda
tutum alışlarında, tutum belirlemelerinde "ikincil grup" denilen ve
büyük ölçüde çağdaş örgüt gerçeği tarafından belirlenen gruplar etki-
li olmaktadır. Dolayısıyla, ulaşılması gerekli hedefler arasmda etkili
119 Toplumsal Grup: Üyeleri arasında bir etkileşim olduğu sürece varlığını sürdü-
ren, ortak bir amaca yönelik toplumsal bir olgudur. Bu tanım psikolojik ola-
rak grup üyelerinin birbirlerinin varlığından haberdar olma, birbirleriyle etki-'
leşim içinde bulunma, kendilerim grup olarak algılamayı içermektedir.
TANıTMA
3. Konjonktürel Unsur
Hedefle ilgili çalışmalar yapılırken dikkate alınması gerekli bir
üçüncü özellik de konjonktürlerdir.
Tanıtma çalışmalarının belirlenmesi açısmdan ulusal ve uluslar-
arası konjonktürler büyük önem taşır. Çünkü çeşitli konjonktürler de-
ğişik tipte ve açıklıkta gruplar ortaya çıkarır. Örneğin, "uluslararası
sakatlar yılı" kendi iç özellikleri, etkilenme alanları, genişlikleri ve du-
yarlılıkları bulunan çeşitli gruplar ortaya çıkarır. Belli konjonktüre ait
olan bu toplumsal gruplar, geçici bir özelliğe sahip olmakla birlikte,
dikkatle çalışıldığında tanıtma açısmdan elverişli bir yapı oluşturur-
lar. Bu nedenle konjonktürel grupların iyi izlenmesi dinamik bir ta-
nıtma takviminin hazırlanması bakımından büyük önem taşımakta-
dır.
2. Yurtdışındaki Türkler
Bugün yurtdışında küçümsenmeyecek bir Türk topluluğu oluşmuş-
tur. Bu topluluk, tanıtma açısmdan iki ayrı role uygun olarak düşü-
nülebilir.
a) Aydınlatılmaları gerekli bir Türk topluluğu olarak,
b) Türkiye'nin tanıtılması açısmdan potansiyel bir güç olarak
yurtdışındaki Türkler, örgütlenmeye değer, hedef gruplar ola-
rak dikkate alınmalıdır.
Merkez Örgütü :
Basm Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü merkez örgütü
ana hizmet birimleri, danışma birimleri ve yardımcı birimlerden olu-
şur.
96 GÜDÜLEME YÖNTEMLERI
Genel Müdür:
Genel Müdür, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün
en üst amiridir. Genel müdür, hizmetlerini, Başbakan veya görevlendi-
receği Devlet Bakanmm talimatları yönünde, milli güvenlik politika-
sına, kalkınma planlarına, yıllık programlara, kanun, tüzük ve yönet-
melik hükümlerine uygun olarak düzenler ve yürütür.
Danışma Birimleri :
Basm Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün danışma bi-
rimleri şunlardır :
a) Hukuk Müşavirliği,
b) Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı.
Hukuk Müşavirliği:
Genel Müdürlük Hukuk Müşavirliğinin görevleri şunlardır :
a) Genel Müdürlüğün diğer birimlerinden sorulan hukuki konu-
lar ile hukuki, mali, cezai sonuçlar doğuracak işlemler hakkında görüş
bildirmek,
b) Genel Müdürlüğün menfaatlerini koruyucu, anlaşmazlıkları
/
98 GÜDÜLEME YÖNTEMLERI
Yardımcı Birimler:
Basm Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün yardımcı bi-
rimleri şunlardır:
a) Personel Şubesi Müdürlüğü,
b) İdari ve Mali İşler Şubesi Müdürlüğü,
c) Savunma Uzmanlığı,
Savunma Uzmanlığı:
Savunma Uzmanlığı özel kanununda ve diğer kanunlarda gösteri-
len görevleri yapar.
Taşra Örgütü : Genel Müdürlük, genel hükümlere göre taşra örgü-
tü kurmaya yetkilidir.
Yurtdışı Örgütü : Genel Müdürlük, 189 sayılı Kamu Kurum ve
kuruluşlarının Yurtdışı Teşküâtı Hakkmda Kanun Hükmünde Karar-
name esaslarına uygun olarak yurtdışı teşkilâtı kurmaya yetkilidir.
Yöneticilerin Sorumlulukları:
Genel Müdürlük merkez, taşra, yurtdışı teşkilâtının her kademe-
sindeki yöneticileri yapmakla yükümlü bulundukları hizmet veya gö-
revleri, Genel Müdürlük emir ve direktifleri yönünde mevzuata, plan
ve programlara uygun olarak düzenlemek ve yürütmekten bir üst ka-
demeye karşı sorumludur.
Yetki Devri :
Genel Müdür ve her kademedeki yöneticiler sınırlarını açıkça be-
lirlemek şartıyla yetkilerden bir kısmını astlarına devredebilir.
TANıTMA 101
Atama :
23.4.1981 tarihli ve 2451 sayılı Kanun Hükümleri dışında kalan
memurların atamaları Başbakan tarafmdan yapılır.
Başbakan gerektiğinde, bu yetkisini Genel Müdür'e devredebilir.
Anadolu Ajansı:
Genel Müdürlük her yıl, kendi bütçesinin Anadolu Ajansı bölü-
mündeki ödeneği aşmamak üzere, Anadolu Ajansı ile en çok 5 yıllık
sözleşme yapmağa ve Başbakan veya görevlendireceği Bakan adma
Anadolu Ajansının bütçesini, kadrosunu ve bunların uygulanmasını
denetlemeye yetkilidir.
Bu amaçla, Anadolu Ajansı'nda bir denetçi görevlendirilir.
Yapılacak sözleşmede, Anadolu Ajansı yöneticilerinin atanma yol-
ları da belirtilir.
Dairesi de, radyo hizmetleri ile görevli tek merkezi bir kuruluş haline
sokulmuş ve aynı Genel Müdürlüğün 1957 yılında Basm-Yaym ve Tu-
rizm Vekâleti haline getirilmesinden sonra da radyo hizmetleri tama-
men bu Bakanlığa devredilmiştir.
Radyoların devlet tekelinde ve hükümetlerin emrinde kalması
1961 yılıan kadar sürmüştür. 1961 yılnıda kabul edilen yeni Anayasa'
ya göre radyo ve televizyon istasyonlarmm yönetimi özerk kamu tüzel
kişiliğine sahip bir kuruma verilmiştir.111 Bu kurum Anayasa'ya uygun
olarak hazırlanan 359 sayılı Kanunla "Türkiye Radyo Televizyon Ku-
rumu" adı ile kurulmuş ve 1 Mayıs 1964 tarihinde faaliyete geçmiştir.
Bu tarihten itibaren TRT Kurumu'nun çalışmaları, Anayasa'ya ve
Anayasa'nm öngördüğü kanunlara göre düzenlenmiştir. Ancak Arıaya-
sa'nın TRT İdaresi ve haber ajanslarıyla ilgili 121. maddesinin 2.9.1971
gün ve 1488 sayılı Kanunla değiştirilmesi, TRT'nin 24.12.1963 gün ve
359 sayılı kuruluş Kanununun bazı maddelerinin yeniden düzenlenme-
sini gerektirmiş ve bu düzenleme 129.2.1972 gün ve 1568 sayılı Kanun-
la sağlanmıştır. 1982 Anayasası'nın 133. maddesi Radyo ve Televizyon
İdaresi ile ilgili şu hükmü getirmektedir.
"Radyo ve Televizyon istasyonları, ancak devlet eli ile kurulur ve
idareleri tarafsız bir kamu tüzel kişiliği halinde düzenlenir."
Kanun : Türk Devletinin varlık ve bağımsızlığını, ülkenin bölün-
mez bütünlüğünü, toplumun huzurunu, genel ahlâkı ve Anayasa'nm
li.nci maddesinde belirtilen Cumhuriyetin temel niteliklerini koruya-
cak tarzda yayın yapmasını düzenler ve Kurumun yönetim ve deneti-
minde, yönetim organlarının oluşturulmasında ve her türlü radyo ve
televizyon yayınlarında tarafsızlık ilkesini gözetir.
Haber ve programların seçilmesi, işlenmesi, sunulması ve milli kül-
tür ve eğitime yardımcılık görevinin yerine getirilmesi, haberlerin doğ-
ruluğunun sağlanması esasları, organlarm seçimi, görev, yetki ve so-
rumlulukları kanunla düzenlenir.
Yukarıdaki ikinci fıkra hükümleri, kamu iktisadi kuruluşu niteli-
ği taşıyan veya devlet yahut diğer kamu tüzel kişilerinden yardım gö-
ren haber ajanları hakkında da uygulanır."
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun 359 sayılı Kanunla sap-
tanmış olan görevleri:
— Radyo ve Televizyonla haber hizmetlerini görmek; eğitici, öğ-
retici, kültür ve eğitime yardımcı, eğlendirici, yurdu içerde ve dışarda
tanıtıcı yeterli, doğru ve tarafsız yayın yapmak;
111 1961 Anayasası, md: 121
TANıTMA 103
EĞLENCE 5.00 — —
ASYA-U. DOGU
(G. Batı Asya) Türkçe 5 Saat 00 Dakika
(G. Dogu Asya) Türkçe 4 Saat 00 Dakika
İngilizce 2 Saat 00 Dakika
Urduca 30 Dakika
Farsça 30 Dakika
Rusça 15 Dakika
Çince 15 Dakika
Azerice 2 Saat 00 Dakika
Toplam ; 64 Saat 00 Dakika
1982 yılı yabancı dil yayınlarının süre ve oranları ile bunların prog-
ram türlerine göre dağılımı ise Tablo 7 ve 8'de verilmiştir.
* Tabloda görülen yayın süre ve oranlan 03.55 - 00.55 arasında hergün 18 saat
kesintisiz Avrupa'ya yöneltilen yayın üzerinden hesaplanmıştır. Bu yayın her-
gün C6.55 -13.00 arasında Orta Doğu'ya 06.55 -12.00 arasında Güney Batı As-
ya'ya 13.00 - 20.00 arasında Kuzey Afrika'ya yöneltilmiştir.
1 * Tabloda görülen yayın süre ve oranları 01.55 - 05.50 arasında 1 Temmuz 1982 ta-
rihinden itibaren hergün, 7 Eylül 1982 tarihinden itibaren salı dışında hergün
3 saat 55 dakika süreyle Kuzey Doğu Amerika'ya yapılan yayın üzerinden he-
saplanmıştır. Bu yayın aynı saatlerde Avustralya'ya da yöneltilmiştir
TANıTMA 107
Tür Tür
Yayın Dili Haber Yn. Söz Yn. Müzik Yn. Anonsu dışı Toplam
V — HABER AJANSLARI
1. Anadolu Ajansı:
Kurtuluş Savaşı boyunca haberleşme eksikliğinin farkmda olan
M. Kemal, Milli bir haber ajansı kurulması gereğini pek çok kez belirt-
miştir. Böylece 6 Nisan 19"20'de haberleşmeyi sağlayacak bir kuruluş
olan Anadolu Ajansı kurulmuştur. Anadolu Ajansı, Kurtuluş Savaşı
süresince, Türk kamuoyunu dış tahriklere karşı uyanık tutmak ve
milli kurtuluşu sağlayacak karar ve hareketleri halka vaktinde bildir-
mek gibi önemli görevleri başan ile yerine getirmiştir. Ajans 1925 yı-
lında yüzde 49 payı devletin, yüzde 51'i ise özel kişilerin elinde bulu-
nan bir Anonim Şirket haline getirilmiştir.
Anadolu Ajansı, Türkiye'de yarı resmi bir organ olarak çalışan
devlet bütçesinden yardım gören, iç ve dış haber ağını kendisine ait
araç ve gereçlerle takviye eden bir ajanstır. Yerleşik büroları ve per-
sonel sayısı bakımından olduğu kadar, sahip olduğu teknik imkânlar
ile de Türkiye'de mevcut haber ajansları içinde ilk sırayı almaktadır.
Anadolu Ajansı yurtiçinde, merkezde 244 tam kadrolu ve kaşeli
personeli, İstanbul, İzmir, Adana, Bursa, Erzurum, Diyarbakır, Trab-
zon ve Antalya'da 8 bölge bürosu ve 25 kaşeli muhabiri ile iç haberle-
ri abonelerine iletmektedir. Yurtdışında ise Kıbns Türk Federe Dev-
ieti ve Federal Almanya'da iki bürosu bulunmaktadır. Aynca, yurtdı-
şında bazı şehirlerde (Bonn, Washington, Münih, Abu Dhabi ve Ro-
ma'da) kadrosuz, gönüllü muhabirleri bulunmaktadır.
Anadolu Ajansı'nm abonesi olduğu dış haber kaynaklan :
Associated Press (ABD), Agence France Press (Fransız), Reuter
(İngiliz)dir. Haber alışverişinde bulunduğu diğer yabancı ajanslar ise,
BTA (Bulgar), Ager Press (Romen), ATSH (Arnavutluk), TASS
TANıTMA 109
AP 140 Haber
Reuter 67 Haber
AFP 37 Haber
IRNA 7 Haber
TASS 5 Haber
ANSA 4 Haber
INA 2 Haber
KUNA 2 Haber
ÖZEL 5 Haber
Associated Press, Reuter ve
5 büyük gazete (Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Günaydın, Tercüman)
dışında kalan Türk basmı kaynak olarak yüzde 95-100 oranında Ana-
dolu Ajansından yararlanmaktadır. Ajansm haberlerinden ayrıca TRT
Basm Yayın Gn. Mdl., Dışişleri Bakanlığı, abonesi olan büyükelçüik-
ler, AP, Reuter, AFP, ANSA, BTA, IRNA, XINHUA ajanslarının Anka-
ra büroları ile bazı ulusal ajanslar yararlanmaktadır.
Almanya ve Ortadoğu ve
Kıbrıs'a Balkanlarla
Yurtiçi Yurtdışı Türkçe lig. ve Fran-
(Ortalama) (Ortalama) Yayın sızca Y. TOPLAM
Haber
Sayısı 120 40 20 26 206
Sayfa
Sayısı 00 30 7 10 137
Kelime
Sayısı 40.000 10.000 2.500 4.000 56.500
VI — BASIN
REKLAMCILIK
I — PAZARLAMA
Bazan bir firma sahibi kendi kendine şöyle söyleyebilir. "Bu ka-
dar parlak ve masraflı bir reklâm kampanyası yaptığım halde satışlar
kötü gitti." Başka bir durumda daha az çaba harcanmış, daha az mas-
raf edilmiş bir kampanya satışları arttırabilir. Acaba neden?
114 Y. Ünsal, Bilimsel Reklâm ve Pazarlamadaki Yeri, Bilim Kitabevi, 1971, p. 65.
114 GÜDÜLEME YÖNTEMLERI
potansiyeli belli bir mal grubu için yakm gelecekte gerçekleşmesi bek-
lenen toplam talebin kantitatif olarak ifade edilmesidir. Pazar payı ise
saptanan pazar potansiyeli içinde kendi işletmesinin beklediği payın
coğrafik bölgelere göre saptanmasıdır.
Pazar potansiyelinin ve pazar payının saptanması, geleceğe iliş-
kin bir talep tahminini gerektirir.
Pazar potansiyelinin saptanması aynı zamanda pazarlama fırsat-
larını açıklığa kavuştururken, pazar payının saptanması pazar fırsat-
larını değerlendirebilmek için gerekli pazar hedeflerini verir. Pazar he-
defleri saptanınca, bu hedeflere ulaşabilmek için gerekli alternatif yol-
lar ve bu yolların kısa ve uzun dönemde maliyetleri hesaplanarak en
isabetli alternatif seçilir.
Pazar hedefleri saptandıktan sonra, bu hedeflere ulaşılabilmesi
.için izlenmesi gereken alternatif yollarm belirlenmesi işletmenin üret-
tiği mal ve hizmetlerin, dağıtım araçları ve fiyat politikasının ve ta-
nıtma/reklâm faaliyetlerinin saptanan hedefe ulaşacak, optimal bi-
çimde uyumlaştırılması gerekir.
II — REKLÂM
1. Tarihsel Gelişim :
Antik çağın reklâma gereksinmesi yoktur. Bu devirde reklâm ne
yapısal ne işlevsel bir zorunluktur. Aile ekonomisinin, kapalı ekono-
mik düzenin geçerli olduğu bir ortamda reklâmın yeri olamaz. Fakat,
reklâmcılığı günümüzdeki işlevlerinden çok daha farklı biçimde ele
alan görüşler Antik Çağda mal tanıtmayı amaçlamış, yazı ve şekilleri
reklâm (tanıtma) faaliyeti olarak nitelemektedir.
Eski Yunan, Finike, Mısır uygarlıklarının tapmaklarda, papirüs-
lerde bıraktığı şekilleri bir reklâm olarak görmek kuşkusuz olanaksız-
dır. Bu yazı ve şekiller, satış için üretimle ilgili olan bir eylemden çok,
tanıtmaya yönelik bir iletişim ve çoğu kez güzel sanatlarla ilgili bir ni-
telik taşır.
Günümüzdeki reklâmcılık anlayışı ve uygulamasının ilk izlerini
görebilmek için Orta Çağ'a kadar beklemek gerekmiştir.
Orta Çağ'm ekonomik ve toplumsal yapısı reklâmın oluşması için
gerekli olan ilk koşulu yaratmıştır. Feodal yapıda zorunlu işbölümü-
nün ortaya çıkardığı tüketici-üretici ayırımı reklâmın oluşmasında ilk
gerek koşul niteliğindedir.
İşbölümü ve mesleklerin ortaya çıkması, tezgâhların kullanılmaya
başlaması, üretimde elde edilen artı için pazar aramak, hatta kimi kez
pazarlarda malı satabilme endişesi reklâmcüığın doğmasında birincil
etken olmuştur.
Tüketici-üretici kesin ayırımı yanında pazarlara açılma, reklâm-
cılığın vazgeçilmez koşullarıdır. Ancak, reklâmın biçimsel bir öğesi
olan iletişim araçlarıyla ilgili teknolojik gelişim reklâmcılık tarihinde
önemli bir yer tutar. Nitekim, matbaanın bulunması ile hem etkin bir
yayma başarılmış hem de o zamana dek insandan oluşan "media"nın
(tellal) yerini önce yazılı sonra görsel işitsel araçlar almaya başlamış-
tır.
Özellikle baskı aygıtının bulunması reklâmcılığın gelişmesinde öy-
le büyük bir rol oynamıştır ki bazı yazarlar reklâmcılığın tarih içinde
geçirdiği evrimi baskı makinasmın bulunmasından önce ve sonra ol-
mak üzere ikili bir ayırımla incelemektedirler.
REKLÂMCıLıK 1
TABLO: 9
Tüketici Toplam
ÜLKELER115 başına (dolar) milyon (dolar)
1. Amerika 1265 61,320
2. İsviçre 194 1,236
3. Finlandiya 183 892
4. Norveç 165 682
5. Avustralya 161 2,358
6. Kanada 144 3,529
7. Hollanda 130 1,822
8. İsveç 130 1,090
9. Danimarka 128 657
10. İngiltere 106 5,925
11. Japonya 94 11,120
12. F. Almanya 90 5,536
13. Yeni Zelanda 85 294
14. Avusturya 83 623
15. Fransa 81 4,414
16. İtalya 59 3,108
17. Belçika 54 538
18. Arjantin 48 1,370
19. İsrail 44 176
20. Singapur 44 106
21. Hong Kong 36 173
22. Şili 35 405
23. İspanya 34 1,322
24. G. Afrika 33 822
25. Brezilya 21 2,589
26. Yunanistan 13 128
127. G. Kore 12 468
28. Meksika 12 821
29. Portekiz 6 58
30. Türkiye 4 202
Geniş kapsamlı bir görüş içinde reklâm, yalnız kitle iletişim araç-
larını kullanmak ya da yalnız işletmenin bir faaliyeti olarak değil çok
yönlü planlama, araştırma, araç seçimi mesaj, kodlama117, yollama ve
işletmenin boyutları ile ilişkilendirilmesi gereken bir etkinlik olmak-
tadır.
llb İletişim: İnsanını türsel özelliği olan toplumsallaşmasının bir yansımasıdır. İle-
tişim sözcüğü Latincedeki comminis sözcüğünden türetilmiş communication kav-
ramının karşılığı olarak kullanılmaktadır. Anlaşılacağı gibi dilimizdeki karşı-
lığı yabancı dillerdeki anlamının en önemli kesimini içermemektedir. Birey ile
birey —ya da bireyler— arasında yapılan bir anlamlar yüklü simgeler gön-
derimi, alımı, işlenimi yeniden-gönderimi, yeniden alımı ve yeniden-işlenimi...
vb .süreci olarak ifade edilen iletişim bu sürecin temelindeki toplumsallaşma-
yı ifade etmektedir. Oysa Latincede ki anlamı commune, de communis, commu-
nicare gibi kelimelerden de anlaşılacağı gibi, bir ortaklığı toplumsallaşmış ol-
mayı. birlikteliği, iştirak haline gelmiş olmayı kapsamakta, dolayısiyle iletişi-
mi hem bireyler arası bir süreç olarak, hemde, bunlar aracılığı ile, toplumsal
düzeyde bir süreç olarak ifade edebilmektedir.
* Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için bak: Ü. Oskay, Kitle İletişiminin Kültürel İş-
levleri, A.Ü. SBF-BYYO Yayınları, no: 495, Ankara 1982 p. 322-323 ve Roma Hu-
kuku Lügati, "Commünio incides" maddesi.
KOD: Repertuvardaki göstergelerin ifadesi dışında, hem alıcı hem de verici ta-
rafından önceden (a priori olarak) tanınan her şeyi "kod" terimi altında top-
luyoruz. Demek ki, kod, göstergelerin keyfi seçimini engelleyen, alıcının zih-
ninde az veya çok bir öngörülebilirlik yaratan, anlaşılabilirliğe katkıda bulu-
nan ve gösterge bütünlerine bir düzen getiren kurallar bütünüdür. A. Moles.
ibid., p. 91.
120 GÜDÜLEME YÖNTEMLERI
XX. yüzyıl boyunca büyük bir hızla artan ve önem kazanan rek-
lâm giderlerini belirli bir ekonomik temele oturtmak gerekir.
Bu saydığımız her iki aşama için geçerli olan pazarlama anlayışı "ge-
leneksel pazarlama" biçiminde nitelenir.
c) Bizim asıl üzerinde durmak istediğimiz üçüncü aşamada üre-
timi doğrudan doğruya etkileyen temel özellik "pazar kıtlığıdır."
4. İşletmeler ve Reklâmcılık
Özel kesim firmalarının tümü bir tek ortak ölçüt içinde toplana-
bilirler : Kâr amacı. Her firma yalnızca kâr elde etmek için doğmuştur.
Özel kesimde bu amacı yadsıyan hiç bir firma olamaz. Kâr maksimi-
zasyonu kuşkusuz üretileni satmaya bağlıdır. Satışı sağlamak, artır-
mak gibi bir firma için yaşamsal önemi olan bir eylemi gerçekleştir-
me yollarından birini de reklâmcılık olarak nitelendirebiliriz. İşlet-
melerin satışı ya da satış artırımım sağlamak için tüketici üzerinde üç
tür etki yöntemi kullandıkları varsayılabüir. Bunlardan ilki yüzyüze
satış, ikincisi satışta öne sürme, üçüncüsü de reklâmdır.
Ancak reklâm öteki iki yöntemden çok önemli bir farkla ayrılır.
Reklâmda emek çok daha az yoğundur. Bir başka değişle reklâm, da-
ha büyük bir kitleye çok daha az bir emek harcayarak seslenebilme
özelliğini içerir. Reklâm uygulamasında firmanın kendisi, ürettiği mal,
hizmet ve çevrenin devingen öğeleri işletmenin daha fazla kâr sağla-
ması için devreye sokulur.
Reklâm ile ekonomik sistem arasında sıkı bir ilişki olduğu açık-
tır. Bir deyişle reklâm, kapitalist ekonomik sistemde geçerliliğe sahip
ve bu sistemin bir aracı niteliğindedir. Reklâm kapitalist gelişmenin
bir türevi olmuştur. Birden çok firmanın, kâr amaçlı çalışmaları, mal
farklılığı, alıcılar üzerinde etkili olmak istemeleri reklâmın serbest re-
kabet düzeni içinde varlık nedenini açıklamaya yeterlidir.
Teknolojinin hizmet ve üretime girmesi, firmaların sunumlarını
nicelik ve nitelik bakımından etkilemiş, hatta artı üretimden çok, pa-
zar ya da tüketici bulabilmek temel sorun olmuştur. Yalnızca tüket-
mek ölçütü üzerine oturmuş olan ve "tüketim toplumu" denilen, fir-
ma amaçlarının tüketimi en azından belli bir düzeyde tutmak şeklin-
de saptandığı ortamda reklâm kesinlikle vazgeçilmez, hayati bir ey-
lemdir.
Açıktır ki, reklâmcılık en geniş ve etkin uygulanabilme olanağma
20. yy .da kavuşmuştur. Ancak firma yanşmasmdan çok malı tanıtmak
REKLÂMCıLıK
amacı ile girişilmiş reklâmcılık çabalarma çok eski çağlardan beri rast-
lanılmaktadır. Sosyo-ekonomik sistemin bağımlı bir değişkeni olarak
reklâm uygulayımını açıklamak, onun komşu uygulayımlarla ilişkisini
kurmak, zaman içinde gösterdiği gelişimi saptayıp günümüze getir-
mekle olanaklıdır. Her devirde reklâmm önem ve kapsamını açıkla-
mak, reklâmı yönlendiren, oluşturan, bağımsız değişkenleri saptaya-
bilmek, çağımızda reklâmm önemini göstermek açısmdan da gereklidir.
Bir mal veya hizmet ne kadar yüksek kaliteli olursa olsun tüketi-
cilerce talep edilmediği sürece bir değer ifade etmez.
Ancak talep ne kadar fazla olursa olsun, mal veya hizmet fülen
satılmadıkça hasılat sağlanamaz. Piyasaya sunulan mal veya hizmet-
lerin önemli bir kısmının dağıtım kanallarından otamatik olarak ve
yalnızca tüketici istemi ile sağlanacağını sanmak, hatalıdır.
Tüm bunların harekete geçirilmesi için özel ve yoğun bir çaba ge-
reklidir. Üretilen malın veya hizmetin kalitesi yüksek, fiyatı uygun
dağıtımı için seçilen kanallar uygun olsa bile reklâm yoluyla malın
tanıtımı sistemin zorunlu bir koşulu olarak gerekmektedir.
7. Reklâmın Amaçlan :
1 — Talebi arttırmak,
2 — Talebin fiyat esnekliğini azaltmak,
3 — Satıcıya yardımcı olmak,
REKLÂMCıLıK 129
8. Reklâm Organizasyonu:
1 — Araştırma
2 — Stratejik Planlama
i
Hedef, Yöntem Han ve Metinler Araç Seçimi
4 — İlanların Hazırlanması
I
Metin Yazımı Şekil ve Tertip Çoğaltma İşleri İlanların
(Polikopi) Tamamlanması
5 — YAYIN
Ekonomik Kaynaklar
Tüketiciler
üreticiler
(Talep)
(Arz)
Mal ve Hizmetler
Şekil : 9 Klâsik Dairesel Akış Modeli
134 GÜDÜLEME YÖNTEMLERİ
Pazarlama Talep
B i l g i Akışı
Ekonomik Kaynaklar
T ü k e t i c i
( Talep )
V B i l g i Akışı
MalPazarlama
ve Hizmetlerin
Dağılımı
Arz
ibid., p. 23.
117 Mendel Novak, p. 35.
REKLÂMCıLıK 137
için bir çok ülkede "Halkla İlişkiler Aktöre (etique) Yasaları" adı al-
tında sözleşmeler benimsenmiş olduğunu görüyoruz. Bunların bir bö-
lümü uluslararası onay kazanmıştır. Özel kesimdeki halkla ilişkiler an-
layış ve uygulaması kamu kesimindeki anlayış ve uygulamadan bü-
yük ölçülerde ayrılmaktadır. Bunun en önemli nedeninin iki kesim
arasmdaki amaç ayrılığından ileri geldiği de su götürmez bir gerçek-
tir. Bu olumsuz yönü yanında, özel kesimdeki halkla ilişkiler uygula-
masını, tümüyle aktöre dışı olarak nitelemek haksızlık olacaktır. Bu-
gün birçok kuruluşun tanıtma ve çevreyi etkilemeyi, herkesçe onay
gören bir anlayış içinde yürüttükleri de yadsınamaz.
I — Olumlu Eğilimler:
a) Kitle iletişimi çağdaş insan yaşamının bir parçası olmuştur:
Birey iletişimde bulunmak için hazırdır. Bu onun toplumsallaşma-
sının gereğidir. Bu birey için kimi kez doğal bir gereksinme, kimi kez
de merak giderme yöntemidir. Çağdaş kitle iletişim araçları bireyin
bu isteğini belki de daha çok ve daha yoğun biçimde karşılamaktadır-
lar. Yirminci yüzyıl insanının yaşantısının her anında basılı, görsel-
işitsel kitle iletişim araçlarının yeri vardır. İşte bu araçlarla insan ya-
şantısının birbiri içine girmiş olması reklâmm başarısı için uygun bir
ortam yaratmaktadır.
b) Ürün çeşitlerinin artması sonucu, mal seçiminin zorlaşması
reklâmm işini kolaylaştırmaktadır. Sık sık kullanılan deterjanlar, traş
bıçakları gibi tüketim mallarını alırken daha önce denenmiş olanlar
içinde yeğleme yapılırken, örneğin fotoğraf makinesi, televizyon, buz-
144 GÜDÜLEME YÖNTEMLERİ
dolabı gibi dayanıklı tüketim maiı alınırken geniş ölçüde reklâmm et-
kisinde kalınmaktadır. Uzun ömürlü ve pahalı olan tüketim mallarım
çoğunlukla önceden denemek olanaksız olduğuna göre, satın alma sı-
rasında daha önce reklâm mesajlarının bellekte bıraktığı izlerin etkisi
tüketiciyi yönlendirir. Böylece reklâm bir bölüm malların seçiminde
süreci kolaylaştırmakta, seçmede ortaya çıkan boşluk reklâm aracılığı
ile doldurulmaktadır.
c) Birey esprisi, zihni tembellik dozlarına sahiptir. Belli bir so-
runun çözümü için birey zekâsının çoğu kez çok tembelleştiği bilinir.
Hele günlük çalışmalarm ağırlığı altında ezilmiş, iş hayatındaki sorun-
ları çözmek için uğraşan insanın, alış veriş sırasında tercihinin çok
yönlü işlemesi oldukça zordur. Bu durumda birey dıştan gelen önerile-
re, etmenlere tamamen açıktır. İşte reklâm bu aşamada büyük bir ge-
çerliliğe sahiptir. Dayanıksız tüketim malı seçimi yapılırken birey rek-
lâmm etkisiyle hareket etmektedir. Nitekim bir araştırmada, ev kadı-
nı olmayan yani çalışan alıcıların % 42'sinin dayanıksız tüketim malı
alırken reklâmm etkisinde kaldıkları, % 12'sinin ise daha önce kullan-
mış oldukları mallara itibar ettikleri saptanmıştır. % 23'ü ise özellik-
le en son duyup gördüğü reklâm mesajının etkisinde kalmaktadır."132
d) Bireyin daha az yorulma ve çaba ile amacına erişme isteği de
reklâmda gözönünde tutulan ve reklâmm psikolojik etkisini artıran
bir özelliktir. "Daha az çaba" bir yandan reklâm tarafından işlenir,
bir yandan da bu tema hizmet ve mala yönelmeyi sağlayan bir etmen
olur. Hatta bu özelliğin malm fiatını, ucuzluğunu bildirmeden çok da-
ha önde geldiğini söyleyebiliriz.
e) Reklâmm diğer psikolojik bir boyutu, yarışan bireylerin bu
durumlarını sömürmektir. Özellikle lüks tüketimde reklâmm bu rolü
çok ağır basar.133
f) Son olarak seks ayrımının reklâmın amacına erişmesinde ko-
laylaştırıcı bir rol oynadığmı belirtmekle yetinelim. Özellikle, kozme-
tikle ilgili reklâmlarda genellikle seks ayırımına ve vurgulanmasına
büyük önem verilmektedir.
II — Olumsuz Eğilimler:
Reklâmm psikolojik haşarısını sağlayan insan eğilimlerine karşı
reklâmm psikolojik başarısını engelliyen olumsuz eğilimler de söz ko-
nusudur. Bunlar :
132 Bernard de Plas, Henri Verdier, La Publicitâ, Presses Universitaires de France,
Que Sais-je, Paris, 1968, p. 29.
1 3 î ibid., p. 34.
reklâmcılık 145
ibid., p. 3 .
146 güdüleme yöntemleri
2. Psikolojik şok :
V
148 güdüleme yöntemleri
Buna karşılık, bir kez iyimser bir hava elde edildikten sonra, bir
açıklama metniyle hastalığın belirtileri, ilâcın kullanılması halinde ge-
çeceği açıklanırsa belki de çok daha iyi bir sonuç alınabilecektir.
Reklâmın gelişmesi, psikolojik şokun sürekli olarak bir antipati
tepkisi doğurmadığı sürece etkilidir.
Gösterilen kişiler, güzel, hoş ve sosyal sınıflarıyla bağdaşan bir ha-
va içinde olmalrdırlar. Bu, kişilerin, reklâmın hedef aldığı sosyal sını-
fın ideal tipini çağrıştırması (andırması) ilkesidir.
Eğer reklâmcı, reklâmı yapılan ürünü oluşturan maddelerin eksik-
liği halinde ortaya çıkacak sakıncaları ima etmek istiyorsa, antipatik
bir tepkiye neden olacak şekilde ve ürünü ön plana çıkarmadan gerçek-
leştirmelidir.
Bu olumsuzluklar, eğlendirici bir yolla ortaya konulursa, zorluğun
yenilmesinde iyi bir araç olabilir.
4. İnandırmanın Sağlanması:
İnandırma, özellikle kamtlayıeı metinlerle sağlanır. Çünkü bir re-
3
ibid p. 4 .
reklâmcılık 149
sim, bir slogan ya da bir çarpıcı cümle, özendirir, hoşa gider, alıcıyı
etkileyebilir ancak ender olarak inandırır.137
Kanıtlama teknik terimlere, ürünün analizinden alman sonuçla-
rın ortaya konulmasına dayanabilir, sık sık sayı ve tanıklara başvurur.
lâm da sınırlı bir gruba, örneğin bir mesleğe bağlı olanlara yönelikdir.
Böyle reklâmlar içinde meslek dergilerinin seçilmesi hem ekonomik
hem de isabetli olur.
Reklâm aracmı seçmede rol oynayan önemli bir etken tüketicinin
tanınmasıdır. Tüketici, kadınlar, çocuklar, sporcular, çiftçiler olabilir.
Tüketici grubunu tanımak, onun istediği malm reklâmını yaptığımız
mal olduğunu reklâmda iyice belirtebilmek için Tüketim Araştırması ya-
pılır. Tüketici araştırması bize o tüketici grubunun en çok izlendiği
haberleşme aracmı gösterir. Örneğin Mimarlara seslenmek istiyorsak
onların okuyucusu olduğu dergiler vardır. Bu durumda sınırlı bir gru-
ba yöneliyorsak o grubun dergisinde reklâm yayınlarız.
Kullanacağımız kitle iletişim aracmm seçiminde bize yol göstere-
cek temel ilkeleri şöyle özetleyebiliriz :
1. Pazar niteliği, niceliği: Ne tip bir tüketiciye sesleneceğiz. Bu
tüketicinin ortalama sayısı nedir? Ön araştırma bize bunu gösterecek-
tir. Örneğin; Okur-yazar oranı, kişi başına gelir durumu...
2. Mesajm niteliği: Mesajın niteliği de çoğu kez reklâm aracını
etkiler. Mesaj, genel olarak topluma mı sesleniyor? Yoksa uzmanlara
mı yönelik?
3. Kullanılacak araçların seçiminde, araçların toplum gözündeki
değeri, güvenilirlik derecesi de önemli rol oynar.
Reklâmcı çeşitli bölgelerdeki temel malların nasıl pazar bulduğunu
bilmelidir. Hangi cins malm, hangi bölgede daha çok alıcı bulduğu bi-
linmelidir.
Reklâmı yapılacak malm cinsi de iletişim aracmm seçiminde rol
oynar. Örneğin besin maddeleri için, talep elastikiyeti olmayan gaze-
teler seçilir. Ama talep elastikiyeti fazla mallar için (otomobil lüks eş-
ya) pahalı dergiler, pazar gazetelerinin ekleri seçilebüir. İklimin de
reklâm aracına etkisi vardır. Güney Anadolu'da gaz sobası, kalorifer
kazam reklâmı yapmak gereksizdir. Onun için genel dağıtım yapan
gazetelere bu reklâm verilemez. Kullanılan iletişim araçlarının özellik-
leri de reklâmcıları etkiler. Pazarı tanıdıktan, tüketicinin nicelik ve
niteliğini öğrendikten sonra bu tüketiciye mesajı iletmek için hangi
araçları kullanacağız? Bunu bilmek için iletişim araçlarının özellikle-
rini, üstünlüklerini bilmek gerekiyor.
1. Gazeteler:
Bölgesel gazetelerle reklâm yapma, bir bölgeyi etkilemek için etkili-
dir. Örneğin; yalnız Nevşehir'de satış yapan bir şarap için Radyo-TV de
152 GÜDÜLEME YÖNTEMLER
2. Dergiler:
3. Radyo:
Reklâm yayınları radyodan günün reklâm kuşağı olan her saatin-
de verüir. Hatta aradaki spotlardan (küçük Hânlardan) da yararlanıla-
bilir. Aynı zamanda il/bölge radyolarının yaym alanları hesaplanarak,
istenen bölge radyosuna reklâm verilir, istenmeyene verilmez. Radyo-
nun dinleyicisi, belli program saatleri için seçilmiştir. Özellikle sabah
programları ev kadmlarmca, ya da evde kalan çocuklarca izlenir. Bu
programlar arasmda sıkıştırüacak kadın eşyası reklâmları başarılı
olur. Gazeteler gibi radyolarm da belli dinleyiciye seslenen programla-
rı vardır.
4. Televizyon:
Televizyon yeni olmasına karşm hızlı bir yayılma göstermiştir.
Bugün pek çok ülkede temel iletişim aracıdır. Ancak çok masraflı olu-
şu reklâmcılar için sorunlar doğuruyor. Bir dergide, hatta radyoda tek-
nik bir hata yapıp yanlış düzenlenmiş, amacına varamayan bir reklâm
yayınlarsanız bunun zararı televizyona oranla çok azdır. Televizyon
için ise böyle hatalar büyük paralar demektir. Onun için reklâmcı ne
yaptığmı kesinlikle bilmelidir.
Televizyon öteki iletişim araçlarından çok daha etkilidir. Akıllı bir
biçimde kullanılan reklâm kampanyası bir şirketi yoktan var edebilir.
Özellikle batı ülkelerinde siyasal partner, seçim dönemlerinde televiz-
yondan bir çeşit "siyasal reklâm kampanyasıyla" seçmenleri etkileme-
ğe çalışırlar. Bu amaçla özel TV istasyonlarından yüksek ücretler kar-
şılığı zaman kiralanır.
154 GÜDÜLEME YÖNTEMLERİ
2 — Mizahlı Metin :
3 — Tanımlayıcı Metin :
Metinde yazar, ürünün görünen özelliklerini sayıp döküyorsa bu
tanımlayıcı bir metindir. Bu durum reklâmı ilgi çekici olmaktan çıka-
rır. Bu tür reklâm metni yazma yöntemi, çok modası geçmiş bir yön-
temdir. Soğuk ve resmi dille yazıldığı zaman bilgi vericilik özelliği bi-
le kaybolur. Bu tür reklâm metinlerine reklâmcılar arasmda "mezar
taşı" reklâmcılığı denir.
4 — Tanıklı Metin :
Metinde ünlü bir kişinin ürün hakkındaki düşünceleri zekice kul-
lanılabilirse ilgi çekici olabilir. Çoğunlukla halk, ünlü bir sinema yü-
dızmın saçlarmı yıkadığını söylediği bir şampuanın, kendi salçannı da
onunki kadar güzel yapacağına inanır. Tanınmış bir futbolcunun giy-
diği ayakkabıyı giymekle onunla özdeşebileceğini sanır.
Bu tür reklâmlarda halkın dikkatini yatay değil dikey yöne kay-
dırmak gerekir.
Psikolojik bulgularda bunu doğrulamaktadır. İnsanlar önemli
saydıkları kişilerin görüşleri doğrultusunda hareket etme (referans-
kişi-grup) eğilimindedir.
158 GÜDÜLEME YÖNTEMLERİ
5 — Konuşmalı Metin :
Konuşma doğal bir biçimde düzenlenebilirse inandırıcı bir metin
elde edilebilir. Reklâm metni yazarı bu tür metin hazırlarken, bir ti-
yatro ya da sinema senaryo yazarı gibi düşünmek zorundadır. Doğal
ve inandırıcı olmaktan uzak konuşmalar can sıkıcı ve itici olur.
6 — öykülü Metin :
Genellikle insanlar öykü dinlemekten hoşlanır. Reklâm metinle-
rinde kullanılan şekiller, kısa öykü, açıklamalı resimler veya karika-
türlü bantlardır. Belirli bir gruba seslenen öykü, ancak o kişüere özgü
medialarda yayınlanmalıdır. Genel bir media söz konusu olduğunda
hikâyenin herkesi ilgilendirecek bir konuda olması gerekir.
a) Tekrarlama Reklâmcılığı,
b) Kanıtlama Reklâmcılığı,
c) Sempati (prestij) Reklâmcılığı,
Bazen ticari reklâm özellikle bir meslek g-rubuna, örneğin salt çift-
çilere yöneliktir diyelim, bu reklâma "ticari reklâm" denir. Ancak bun-
ların tümünü "ticari reklâm" olarak kabul ediyoruz. Sınıflandırma
tüm topluma veya bir gruba göre de yapılabliir. Yine " x " marka sabu-
nu ömek alalım; Her çeşit tüketiciye hitap eden harcıalem bir sabun
olsun, bu takdirde malımız için yapmamız gereken reklâmı "kitle rek-
lâmı". zengin bir alıcı kitlesine satılabilecek çok lüks ve pahalı bir tu-
valet sabunu reklâmı yapacaksak, salt bu kişileri hedef alan bir "sınıf
reklâmı" yapmamız gerekecektir.
c) Araçlara Göre :
Reklâmlar mesajm verildiği yayın organlarına göre de isim alır-
lar. Gazete reklâmı, radyo reklâmı, TV. reklâmı gibi.
d) Amaca Göre :
Reklâmlar bazan amaçlarına göre "ürün reklâmı" ve "firma rek-
lâmı" olarak sınıflandırılır. Değişik mallar üreten bir firma salt adı-
nın (marka) ya da ürünlerinden birinin reklâmını yapabilir. Örneğin;
REKLÂMCıLıK 163
2. İÇERİK AÇISINDAN :
a) Tekrarlama Reklâmcılığı:
Tekrarlama reklâmcılığı, "çivi çakma" ilkesine dayanır. Bu tür
reklâmcılık, nitelikli reklâm yerine çok fazla sayıda nicelikli reklâm
tercih eder ve az önce açıkladığımız süreci izleyen bilinçsiz eylemden
hareket eder. Sonuç olarak külfetli bir türdür. Bunu, özellikle geçerli
kanıtlama yapamayan, ayrıntı gözetmeden kitle reklâmcılığı yapanlar
kullanacaktır. Ancak şunu da gözönünde bulundurmak gerekir ki, rek-
lâm panolan gibi bazı reklâm yollarında başka bir yöntem kullamla-
maz.
b) Kanıtlama Reklâmcılığı:
Hoş bir resim, komik, tuhaf bir çekici cümle, mizah, esrarlı, anla-
şılması güç bir sunuş biçimi, kamunun ilgisini çekme (dikkatini top-
lama) amacmı güden sempati reklâmcılığının kullandığı yollardır.
Prestij reklâmcılığı, tam anlamı ile özel bir reklâmcılık türü de-
ğildir. Çoğu kez, tekrarlama ve sempati reklâmcılığının yerini alır. Bir
markanın iyi bir isimle tanıtılmasını sağlamak için yapılan her tür
reklâmcılık, prestij reklâmcılığıdır.142
1960 dan sonra 195 sayılı yasa ile "Basm İlân Kurumu" oluşturul-
muş, "yalnızca resmi ilânlar ve yabancı kaynaklı reklâmların bu ku-
rum aracılığı ile yayınlanması" kuralı getirilmiş ve bunun dışındaki
tüm ilân ve reklâmlar serbest bırakılmıştır. 1979 yılma gelindiğinde
3 milyar 614 milyon TL.na ulaşan reklâm giderleri 1980 de 8 milyar TL.,
1981 de 19,5 milyar TL., 1982 de 23 milyar TL. ve 1983 de 24 milyar 708
milyon TL.ye ulaşmıştır.* (Bak : Tablo: 10).
Medyalar
Basın TV Radyo Diğer Toplam
Yılar
1979 1.450 0.980 0.164 0.500 3.614
1980 4.020 2.083 0.305 0.900 7.900
1981 9.900 5.634 0.720 3.246 19.500
1982 10.677 7.388 0.640 4.227 22.932
1983 11.688 6.495 1.411 5.114 24.708
147 S.W. Duıın, International Handbook of Advertising, New York, Mc Graw Hill,
Co., 1984, p. 487.
REKLÂMCıLıK 169
1950 yıllarından sonra radyo alıcı sayısında hızlı bir artış göster-
mesi,, basm reklâmlarının bir kısmının radyoya kaymasına neden ol-
muştur.
1950-1960 dönemi radyo reklâmcılığının gelişim yılları olmuştur,
Asıl gelişme ise 1960 yıllarından sonra özellikle TRT kurumunun ku-
rulmasıyla gerçekleşmiştir.
Sözünü ettiğimiz bu ilk tarifenin 4. maddesi ilân ve reklâmları iki
kümede ele almaktadır.
Buna göre reklâmlar, süreleri 1 dakikayı aşmayan "spot reklâm-
lar" ve süreleri 5-15 dakika arasmda olan "programlı reklâmlardan"
oluşmaktadır. Ayrıca bu yönetmelikte ilân ve reklâm sahiplerine, "rad-
yoların teknik olanaklarından ve personelinden usulü dairesinde ve be-
deli mukabilinde" yararlanma olanağı sağlanmıştır.
Yine bu yönetmelikte yer alan diğer bir maddeye göre "bir ilân
veya reklâmın ilgili radyo idarelerince reddi halinde, ilân sahibine se-
bep göstermek mecburiyeti yoktur." Nitekim radyo yönetimleri siyasal
iktidarın güdümünde bu hükme dayanarak istemedikleri reklâmları
yayınlamamışlardır. (Akis Dergisi reklâmlarında olduğu gibi).
Ülkemizde TV. deneme yayınlarına ilk kez 1968 Ocak ayında baş-
lanmıştır. 1969 Kasım ayında ise Yüksek Plânlama Kurulunca 1971 yı-
lında Türkiye çapmda bir ulusal TV. şebekesi kurulması ve bu iş için
gerekli hazırlıklara 1970 yılında başlanması kararlaştırılmıştır.
Bu arada şunu belirtelim ki, 1970 yılında DPT'nin hazırlamış ol-
duğu yıllık programda "TRT'nin gelir gider dengesinin sağlanmasın-
da mevcut olanaklardan yeterince yararlanılmadığı" görüşüne yer ve-
rilmekte ve "Ankara TV'sine kaliteli reklâm almmak suretiyle, gelir-
lerin arttınlmasmm temin edilmesi" üzerinde duruluyordu. Daha son
ıaki yıllık programda da buna benzer örneklere rastlamak olasıdır.
yacağı önceden pek kestirilemiyor. Bu kez sözkonusu ekmeklerin satışı iki ka-
tından fazla artış göstermiş... Ortak Pazar Topluluğu, Avrupa Konseyi Danış-
ma Meclisi'nin 17 Mayıs 1973 de bir kararla, yanıltıcı reklâmlar karşısında, tü-
keticinin eğitimi, temsili, savunulması ve görüşünün alınması konularında or-
taklarını bağlayıcı birçok hükümler, kurallar ortaya koymuştur,
b) Sonra... Avıupa'da ve Amerika'da doğrudan doğruya profesyonel reklâm
ajansları —tıpkı bizdeki basın ahlâk yasasına benzer şekilde— bu düzene bir
oto-kontrol, bir oto-disiplin getirmişlerdir. Yasalarla, reklâmcılığın özüne aykı-
rı her olayı denetlemenin güçlüğü karşısında, daha çeşitli daha esnek kural-
larla, profesyonel reklâm örgütleri, örneğin bir reklâmcıyı cezalandırmadan
önce hakeme baş vurulması vb. gibi kendi aralarında oturup görüşerek, bir
takım prensipler saptamışlar... Fransa da bu tür bir "Reklâmcılık Ahiak Yasası"
ilk kez 1937 yılında yayınlanmış. Uluslararası Ticaret Odalarının da desteği ile
daha sonraları 1953 de "Reklâmların Doğruluğunu saptama Bürosu" —Bureau
de verification da la publicite— (BVP) kurulmuş... Bununla da yetinilmemiş...
bir yandan "Ulusal Tüketim Enstitüsü", —Institut national de la consomma-
tion— (INC) diğer yandan "Reklâm verenler birliği" —Union des annonceurs—
UDA) ile "Reklâm ajansları topluluğu" —Association des agences conseils de
publicite— (AACP) tarafından sürdürülen ortak çabalar sonucu, tüketiciyi ya-
nıltıcı, haksız rekabete yol açıcı, sağlığa ve ahlaka aykırı reklâmların hiçbir
Kitle İletişim Aracında yayınlanmaması konusunda önlemler getirilmiş. İngilte-
re de bu oto-disiplin sistemi daha da ileri ve güçlü... Bir reklâmın yayınlanıp
yayınlanmayacağı, öncelikle reklâm veren ve reklcm ajansları bünyesinde
oluşturulmuş, büyük sorumlulukları bulunan denetim kurullarından geçmek
onaylanmak zorunda... Bu durum tüm Kitle İletişim Araçlarında da aynı şe-
kilde, bir reklâmın doğruluğunu, sakıncalı olup olmadığını araştırmakla görev-
li kişiler var. Her şeyin ötesinde tüm İngiliz Medialarım, reklâm verenlerini,
reklâm ajanslarını kapsayan, temsil eden "Advertising Pratice Committee"
Bir reklâm kampanyası hakkında olumsuz bir rapor verdiği takdirde o reklâm-
ların artık hiçbir İngiliz yayın organında yer almasına olanak yok. Yine ayrıca
"Advertising Standart Authorithy" adlı yan kamu, yarı özel nitelikte bir ku-
ruluş, dilerse milyonlarca Sterling harcayarak, bütün ülke çapında yapılmış
olsa dahi, tüketiciyi koruma dernekleri tarafından yapılmış haklı ve kanıtlan-
mış şikâyetler üzerine bir reklâm kampanyasını olduğu yerde durdurmak ve
yasaklamak yetkisine sahip...
Türkiye'de aldatıcı-yanıltıcı reklâm uygulanılan üç kümede toplanabilir:
1 — Genellikle gözlemlenen aldatıcı-yanıltıcı reklâm uygulamlari;
a — Gerçeğin tümünü söylemeyip yalnızca cazip yanlarına ilişkin açıklamala-
ra yer veren reklâmlar,
b — Çift anlama gelebilecek reklâm mesajları,
2 — İşin, işletmenin niteliğine ilişkin aldatıcı-yanıltıcı reklâmlar.
a — Vakıf, Enstitü, Kooperatif, Kılinik, Uluslararası Türk, Türkiye... vb. gibi
ad ve sıfatlann kullanılması,
b — Eldeki stok miktarı ve süresi belirtilmeksizin yapılan indirimli, taksitli
satış kampanyalarına ilişkin reklâmlar,
REKLÂMCıLıK 177
BİRİNCİ KISIM
GENEL HÜKÜMLER
BİRİNCİ BÖLÜM
AMAÇ, KAPSAM VE TANIMLAR
AMAÇ
Madde 1 — Bu yönetmeliğin amacı, radyo ve televizyon reklâm
yayınları ile spor saha ve tesislerine kabul edilecek reklâmlarda uyul-
ması gereken esasları belirlemektir.
KAPSAM
Madde 2 -— Bu yönetmelik, Kurum ile reklâm veren müşterilerin
uyması gereken kuralları kapsar.
TANIMLAR
Madde 3 — Bu yönetmelikte geçen deyimlerden :
a) Kurum : Türkiye Radyo - Televizyon Kurumunu,
b) Müşteri : Reklâm veren gerçek kişiyi, özel hukuk tüzelkişisini,
kamu kurum ve kuruluşunu,
c) Reklâm : Müşterinin, bir ürün veya hizmetin ticari yönden
tanıtılması amacıyla vereceği görüntülü veya görüntüsüz duyuruyu,
* Yönetim Kurulu'nun 3 5 1934 tarih, 74 Sayılı Kararı ile kabul edilen "T.C.
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Reklâm Yönetmeliği" 15 Mayıs 1984 tarih ve-
18402 sayılı T.C. Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
180 GÜDÜLEME YÖNTEMLERİ
İKİNCİ BÖLÜM
TEMEL İLKELER
TEMEL İLKELER
Madde 4 — Reklâm yayınlarının düzenlenmesine ilişkin temel il-
keler şunlardır :
a) 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu'nda öngörü-
len görev ve yayın esaslarına uyulur.
b) Gerek mevzuat gerekse kamu yayın organı niteliğinin ve Ku-
rumun yaym politikasının sonucu olarak tesbit edilen ve edilecek olan
diğer yaym esasları ile verilmiş ve verilecek talimatlara uyulur.
c) Bu yönetmelik çerçevesinde yapılacak reklâm yayınları ile il-
güi işlemlerde, Kurumun yorum ve kararı esastır. Müşteri buna uy-
makla yükümlüdür.
d) Kurum, gerektiğinde reklâm kabul etmeyebilir; reklâm yayın
sürelerinde değişiklik yapabilir; reklâm yayınlarını kısmen veya ta-
mamen kaldırabildiği gibi, yaym için kabul edilmiş herhangi bir rek-
lâmın yayınlanmasını da durdurabilir.
ÜÇLNCÜ BÖLÜM
YAYIN ESASLARI
DİL
Madde 8 — Reklâmlarda, kolayca anlaşılabilir, doğru, temiz ve gü-
zel bir Türkçe kullanılır. Marka dışında, Türkçe karşılığı bulunan ya-
bancı dillerdeki terimler ile lehçe ve ağız kullanılamaz, argo kelimele-
re yer verilemez, etkink grup ayınmı yapılamaz.
POLİTİK PROPAGANDA
Madde 9 — Reklâmlarda, politik propaganda amacı güdülemez.
Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak politik nitelik taşıyan ve dev-
letin yasama, yargı ve yürütme yetkileri ve bunların kullanılması ile
ilgili bulunan reklâmlar kabul edilemez.
YANILTMA VE İSTİSMAR
Madde 11 — Reklâmlarda, halkı aldatıcı, yanıltıcı, tecrübe ve bil-
gi noksanlıklarını istismar edici söz ve görüntü unsurlarına yer veri-
lemez.
Reklâmlarda, bilinmeyen, açıklanmayan, özel nitelik taşıdığı şek-
linde bir kanaat uyandırabilecek unsurlar kullanılamaz.
Reklâm konusu ürün veya hizmet ile ilgili olarak muğlak, dinleyici
ve seyirci tarafmdan anlaşılması güç terimlere ve yanıltıcı istatistik-
lere yer verilemez. Geçerliliği sınırlı olan istatistik bilgileri genel ve
mutlak bir ifade şeklinde belirtilemez.
182 GÜDÜLEME YÖNTEMLERİ
ÖRF VE ÂDET
Madde 12 — Reklâmlar, genel ahlâkın gereklerine, milli gelenek-
lere ve manevi değerlere aykırı olamaz. Şiddet hareketlerine yol aça-
cak bunları teşvik edecek veya destekleyecek, toplumda tedirginlik ya-
ratacak unsurlar ihtiva edemez. Reklâmlarda seks, korku ve bâtıl
inançlara yer verilemez, merhamet duygusu istismar edilemez.
İSRAF
GÜVENLİK KURALI
BAĞIŞ VE YARDIMLAR
Madde 16 — Hayır ve yardımlaşma kurumlarının faaliyetleri ile
bu gibi kurumlara yapılan ve yapılacak yardımlar, reklâma konu ola-
mayacağı gibi reklâm aracı olarak da kullanılamaz.
TRT REKLÂM YÖNETMELİĞİ 183
MERAK KAMPANYASI
Madde 17 — Merak kampanyası niteliği taşıyan reklâmlarda, rek-
lamı yapılacak ürün veya hizmete ait bilgilerin, Kuruma, ilk müra-
caat sırasmda yazılı olarak bildirilmesi şarttır.
RÖPORTAJ VE SOHBET
Madde 19 — Reklâmlarda röportaj, sohbet ve benzeri usullerle bil-
gisine başvurulan kişilerin sözleri, reklâmın konu aldığı alanda uzman
olan kişi ve kuruluşların beyanları, bu kişi ve kuruluşların tecrübele-
riyle ilişkisiz ve gerçek dışı olamaz.
ÖZEL HAYAT
SES DENETİMİ
Madde 24 — Programlı ve özel tanıtıcı reklâmlarda görev alacak
spikerler ile reklâmlarda yer alacak cıngılların, Kurum denetiminden
geçmiş olması şarttır. Ancak, programlı ve özel tanıtıcı reklâmlarda
belli karakterin canlandırılmasında rol alan sanatçılar ve yardımcı ses-
ler, buna tabi değildir.
ÇOCUKLAR VE GENÇLER
Madde 30 — Reklâmlar, çocukların ve gençlerin beden ve ruf sağ-
lığını olumsuz yönde etkileyecek, onları bunalıma, özentiye ve çaresiz-
liğe düşürecek nitelikte olamaz.
Reklâm yayınlarında, çocukların inanç ve sadakat duygularmı ze-
deleyecek sözlere, görüntü ve yöntemlere yer verilemez; çocuk, reklâm-
ların esas unsuru olarak kullanılamaz.
Çocuklar reklâmlarda görüntü unsuru olarak bir ailenin üyesi gibi
yer aldıklarında, davranışlannın görgü ve terbiye kurallarına uygun
olması gerekir.
SATIŞ ŞARTLARI
Madde 32 — Ön ödeme şekliyle, taksitle veya diğer kredi sistemle-
riyle satışlardan söz eden reklâmlar, malm peşin ve taksitle satış fiyatı
veya satış şartları gibi konularda hiçbir yanlış anlamaya yer vermeye-
cek biçimde hazırlanır.
186 GÜDÜLEME YÖNTEMLERİ
REKLÂMLARIN TAKLİDİ
Madde 33 — Reklâmlarda, başka ürün ve hizmetlere ait reklâmla-
rın genel kompozisyonu, metni, sloganı, görüntü düzeni, müzik ve ses
efektleri, halkı yanıltacak veya karışıklığa yol açacak biçimde taklit
edilemez.
BİRİNCİ BÖLÜM
TÜR VE TANIMLAR
TÜR VE TANIMLAR
Madde 38 — Radyolarda yayınlanacak reklâmların tür ve tanım-
ları şunlardır:
İKİNCİ BÖLÜM
REKLÂM VE KAMU İLÂNI
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
PROGRAMLI REKLÂM
BAŞVURU ŞEKLİ
Madde 41 — Müşterilerin başvurularında uymaları gereken esas-
lar şunlardır :
a) Takvim yılı başlangıcında yapılacak başvurular, ilgili ünite-
lerin genel evrakına, duyuruda belirtilen süreler içerisinde yapılır.
b) Yıl içinde yapılacak başvurulardan, Ankara Radyosu ve yurt
dışı yayınları ile ilgili olanlar, Reklâm Dairesi Başkanlığına, ortak ya-
yınla ilgili olanlar, ortak yayın merkezi olarak ilân edilen bölge mü-
dürlüğüne, diğer bölge müdürlükleri için de, ilgili bölge müdürlükleri-
nin genel evrak ünitelerine yapılır.
c) Müşteri, her bir radyo ve postada, ayrı ayrı günlerde olmak
üzere haftada en çok dörder reklâm programına, süresi tahsisi için ta-
lepte bulunabilir.
d) Müşteri, talebini gerçek ihtiyacına göre yapmak zorundadır
Gerçek ihtiyacından fazla talepte bulunan müşteri, sözleşmeye davet
edildiğinde, talebinin sözleşmesini yapmaktan vazgeçtiği takdirde, sı-
vadaki bütün müracaatları geçersiz sayılır.
e) Müşteri, süre tahsisi için yapacağı başvurulara, ticaret siciline
kayıtlı olduğunu belirten belgelerle noterden tasdikli imza sirkülerini
eklemek zorundadır.
TRT REKLÂM YÖNETMELİĞİ 191
için hazır bulunması halinde, yazı ile sözleşmeye davet edilir. Davet ya-
zısı müşterinin başvuru dilekçesindeki adresine yapılır.
Müşteri, sözleşmeye davet tarihi hariç, üç iş günü içinde, müra-
caat etmediği veya edip de sözleşme teminatını yaptırmadığı takdirde
Kurum, müşteriyi talebinden vazgeçmiş sayarak süreyi sıradaki diğer
müşteriye tahsise yetkilidir. Bu şekilde kendisine süre tahsis edilen
müşteri, sözleşmenin imza tarihinden itibaren en geç bir hafta sonra
programını yayınlatmak zorundadır.
SÖZLEŞME TEMİNATI
PROGRAM BANTLARI
Madde 45 — Muhteva bakımından yasrnı ilkelerine ve yönetmelik
hükümlerine aykırı olan ve Kurum teknik standartlarına uymayan
program bantları kabul edilmez.
YAYIN AKSAMASI
Madde 49 — Teknik arızalar ve programlarda zaruri olarak yapı-
lacak değişiklikler sebebiyle, bir reklâm programının bütünü zamanın-
da yayınlanmazsa, önceden duyuru yapılarak, aynı gün başka saatte
veya ertesi günler açılacak yedek reklâm kuşağı içinde yayınlanır.
Programların ertesi gün yaymlanması istenmiyorsa, bu husus müşteri
tarafmdan başvuru dilekçesinde belirtilir. Yedek reklâm kuşağı önce-
den tesbit edilmiş ve devamlı bir süre olmayıp, sadece böyle durumlar-
da Kurumca tesbit edilen ve o gün yaymlanamayan reklâm program-
larının yayınlanmasına ayrılan yaym zamanıdır. Programlar, yedek
reklâm kuşağında normal kuşaktaki sıralarma göre yayınlanır. Ertesi
gün yaymlanması istenmeyen programların ücretleri iade edilir.
Y A Y I N SAATİNDE KAYMA
50 — Teknik arıza sebebiyle bir reklâm programının :
a) Yayını yarıda kalmışsa, yayını engelleyen sebep ortadan kalk-
dıktan sonra, o kuşak içinde diğer reklâm programlarının yayınma im-
kân verecek süre varsa kaldığı yerden devam edilir.
194 GÜDÜLEME YÖNTEMLERİ
Reklâm Reklâm
Reklâm Kelimelerinin Kelimelerinin
Program kelime âzamî yayın âsgari okuma
süresi sayısı süresi süresi
5 dakika 110 1 dak. 40 saniye 50 saniye
10 dakika 220 3 dak. 20 saniye 100 saniye
15 dakika 330 5 dakika 150 saniye
Yukarıda belirtilen reklâm kelime sayısından, daha fazla kelime
kullanılması halinde, her iki kelime için bir saniye yukarıdaki âzamî
yaym süresine eklenir. Reklâm kelimeleri sayısı, kelime başına tarife-
sindeki ücret ödenmek şartıyla, kelime sayısının % '20 sine kadar artı-
rılabilir. Kullanılması istenen fazla kelime sayısının metinde ve dilek-
çede mutlaka belirtilmesi gerekir.
REKLÂM TÂLİMATI
Madde 52 — Programlı reklâm tâlimatı Genel Müdrülükçe düzen-
lenir. Bu tâlimatta yapılacak değişiklikler müşterilere bir ay öncesin-
den duyurulur.
METNE UYGUNLUK
Madde 55 — Program muhtevası, metinde olduğu gibi ve sırasıyla
işlenecektir. Müşteri bu metinde, programda yer alan bütün spiker ve
sanatçıların adları ve soyadlarını belirtmek zorundadır.
SESLENDİRME
Madde 56 — Reklâm programına reklâm kelimelerinin okunması
için en çok beş spiker kullanılabilir. Ancak, reklâm kelimelerinin ka-
rakterine göre spikerden farklı nitelikte, çocuk sesi, yaşlı sesi gibi yar-
dımcı seslere ihtiyaç duyulursa, iki sese daha yer verilebilir. Reklâm
kelimeleri spikerlerce birlikte okunmaz.
YAYIN TEKRARI
Madde 59 — Programlı reklâmın sözlü program bölümlerinin aynı
radyo ve postada, aynen tekrarlanabilmeleri için yayından itibaren en
196 GÜDÜLEME YÖNTEMLERİ
SÜRE TESBlTİ
Madde 60 — Reklâm süreleri Kurum tarafından kronometre veya
yayında kullanılan nitelikte bir okuyucu cihazla tesbit edilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ÖZEL TANITICI REKLÂM PROGRAMI
YAYIN AKSAMASI
Madde 64 — Bir özel tanıtıcı reklâm programının :
a) Bütünü herhangi bir teknik ârıza veya herhangi bir sebeple
zamanında yaymlanamazsa, müşterinin onayı alınarak, ortak yayında
Reklâm Dairesi Başkanlığının, bölgesel yayında ilgili bölge müdürlüğü-
nün uygun göreceği başka bir gün ve saatte yayınlanabilir. Müşterinin
başka bir gün ve saatte yaymı istememesi veya başka bir gün ve saat
tahsis edilememesi hâlinde, yaym ücreti iade edilir.
b) Bir bölümünü yaymlanamazsa, programın yayınlanmayan bö-
lümünün ücreti saniye esasına göre hesaplanarak iade edilir. Yayın-
lanmayan program bölümünün süresi, teknik müdürlük, yayın şefliği
ve spikerlik raporlanyla tesbit edilir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
ÜNİTELERİN BİRBİRİ ADINA
REKLÂM VE İLÂN KABUL ETMELERİ
KABUL YETKİSİ
Madde 65 — Reklâm üniteleri birbirleri adına reklâm ve kamu ilâ-
nı, programlı reklâm ve özel tanıtıcı reklâm programı kabul edebilir.
Hangi ünitelerin birbirleri adına reklâm kabul edebileceği hususu Ge-
nel Müdürlükçe belirlenir.
ALTINCI BÖLÜM
ORTAK YAYINLANACAK REKLÂMLAR
YAYIN TÜRLERİ
Y A Y I N AKSAMASI
Madde 69 — Teknik ârızalar veya programda mecburi olarak ya-
pılacak değişiklikler sebebiyle:
a) Programlı reklâm ve reklâmlar postaya dahil hiçbir radyoda
yayınlanmazsa ve müşteri isterse, alman ücret iade edilir veya söz ko-
nusu reklâmlar bir başka gün ve kuşakta yayınlanabilir.
b) Programlı reklâm ve reklâmlar postaya dahil radyolardan en
az ikisinde yayınlandığı takdirde, normal yayınlanmış kabul edilir. Sa-
dece birinde yayınlandığı takdirde, yaym yapıldığı radyonun ücreti alı-
narak yaymlanamayan radyoların yaym ücretlerinin iadesi, kabulü ya-
pan ünitelerce gerçekleştirilir.
YEDİNCİ BÖLÜM
RADYO REKLÂM YAYINLARININ
ÜCRET TARİFELERİ
TÜR VE TANIMLAR
Madde 71 — Televizyonda yayınlanacak reklâmların tür ve tanım-
ları şunlardır :
a) Hareketsiz reklâm : İçinde hareket unsuru olmayan, yalnız
tek görüntü bulunan ve Kurum spikeri tarafından seslendirilen reklâm-
dır. Hareketsiz reklâmın süresi 10 saniyedir. Söz unsuru saniye başına
bir kelimedir.
b) Hareketli reklâm : Müzik ve söz veya yalnız söz eşliğinde çe-
şitli görüntülerle düzenlenen ve reklâm mesajlarını ihtiva eden rek-
lâmlardır. Hareketü reklâm 15, 20, 30, 45 ve 60 saniye süreli olarak ha-
zırlanır. Söz unsuru saniye başına iki kelimedir.
c) Özel tanıtıcı reklâm : Müşteri tarafmdan kültür, sanat, eğitim
ve turizm alanlarmda veya Yönetim Kurulunun belirleyeceği diğer
alanlarda yerli yapım olarak hazırlanan, en az 10, en fazla 50 dakika
süreli ve sadece başmda ve sonunda 37 nci maddede beilrtilen şekilde
tanıtıcı duyurular yer verebilen bir reklâm programıdır.
HAREKETSİZ REKLÂM
Madde 72 — Hareketsiz reklâm için, yaym gününden önceki bi-
rinci iş günü çalışma saati sonuna kadar Kuıuma başvurularak rek-
lâm ünitesine, Kurumca istenen miktarda metin ve görüntünün veril-
mesiyle ilgili muhasebe ünitesine yukarıda belirtilen süre içerisinde
ve Kurumca tesbit edilen ödeme şekli uyarınca yaym ücretinin öden-
mesi gereklidir.
Kurumca, başvuru gününde yapılacak denetim sonucunda, yayın-
lanması sakıncalı görünen metin ve görüntü düzeltilmesi için müşteri-
ye geri verilir. Müşteri bu düzeltmeyi yaparak, düzeltilmiş metin ve gö-
rüntüyü yayın gününden önceki birinci iş günü çalışma saati sonuna
kadar Kuruma teslim etmekle yükümlüdür.
HAREKETLİ REKLÂM
Madde 73 — Hareketli reklâm için yaym gününden, yaym günü
hariç en az oniki gün önce Kuruma başvurularak, yayma hazır hale
TRT REKLÂM YÖNETMELİĞİ 201
SÖZLEŞME ŞARTLARI
Madde 82 — Sözleşme şartları aşağıda belirtilmiştir :
a) Yönetmeliğin 78 ve 80 inci madedlerindeki şartlara uygun ve
sürekli olmak kaydıyla ve ayın ilk haftasındaki bir günden başlamak
üzere, periyodik olarak ,aynı gün, aynı kuşak, aynı süre ve aynı konu-
da, en az bir, en çok on iki aylık reklâm yapma taahhüdünü taşıyan
başvuru sahibi müşteriyle yer bulunması hâli ve bu başvurma önceliği
dikkate alınarak sözleşme yapılır.
b) Müşteri, talebini gerçek ihtiyacına göre yapmak zorundadır.
Gerçek ihtiyacından fazla başvuruda bulunan müşteri, sözleşme yap-
maya davet edildiğinde, taleplerinin konusu olan tahsislerden herhan-
gi birinin sözleşmesini yapmaktan vazgeçtiği taktirde, bütün başvuru-
ları geçersiz sayılarak bu müşteri ile sözleşme imzalanmaz.
c) Müşteri ile Reklâm Dairesi Başkanlığı arasmda 73 üncü mad-
dede öngörülen süre dikkate almarak reklâm sözleşmeleri imzalanır
ve bunların birer nüshası Kurumda saklanır.
d) Sözleşme metninde, sözleşme süresi, reklâmm yaym tarihi ve
günü, kuşağı, süresi ile reklâm konusu ürün veya hizmetin adı açıkça
belirtilir.
e) Noter çekilişi sonunda süre tahsis edilen müşterinin, tebliğ
tarihi hariç, beş iş günü içinde tebliğ Kuruma başvurup sözleşme ile
ilgili işlemi tamamlaması ve teminatı vermesi şarttır. Aksi halde Ku-
rum, müşteriyi talebinden vazgeçmiş sayarak boş süreyi diğer bir müş-
teriye tahsise yetkilid.r.
TRT REKLÂM YÖNETMELİĞİ 205
SORUMLULUK
e) Aynı gün, aynı kuşakta, aynı ürün ve hizmet için aynı mater-
yal ile ilgili birden fazla süre alıp program bildiriminde bulunan aynı
veya ayrı ayrı müşterilerin, reklâmlarından biri başvuru halindeki ön-
celik dikkate alınarak yayınlanır. Diğerlerinin yaym ücretleri irat kay-
dedilir.
TRT REKLÂM YÖNETMELİĞİ 207
SÖZLEŞME TEMİNATI
Madde 91 — Kendilerine süre tahsis edilen müşterilerin, tahsis
olunacak reklâm yaym süresinin bir yaym ücreti tutarında teminatı,
nakit ,banka teminat mektubu veya talep halinde derhal ödenebilecek
vadesiz devlet tahvili olarak vermeleri gereklidir.
hakkı Kuruma ait olmak kaydıyla, yabancı ülkelere naklen yaym ya-
pılacak spor müsabaklannda, yayını alacak ülkelerin alfabeleri ile ya-
zılmış reklâm panoları da kabul edilebilir.
SORUMLULUK
Madde 96 — Reklâm panolarıyla ilgili sorumluluklar aşağıda be-
lirtilmiştir :
a) Müşteri, reklâm panosunu ilgili spor saha ve tesisinin yetki-
lerine karşılaşmanın yapılacağı günden önce, çalışma saatleri içinde
teslim eder.
b) Müşterinin teslim edeceği panonun, daha önce Kurumca ka-
bul edilen örneğe uygun olması şarttır. Aksi halde pano teslim alınmış
olsa dahi yerine konmaz. Alınan ücreti iade edilmez.
Ancak, müşteri, herhangi bir sebeple değişiklik yapmak istiyorsa,
bu konuda Kurumun onayını almak zorundadır.
c) Sözleşme ile pano yeri tahsis edilen müşteriler, bu yeri bir
başkasma hiçbir şekilde kiralayamaz ve devredemezler.
d) Reklâm panolarının spor saha ve tesislerine konması sırasın-
daki montaj hatasından veya herhangi bir nedenle saha, tesis ve üçün-
cü şahıslara vereceği zarardan müşteri sorumludur.
e) Reklâm panolarının hasara uğratılması ve tahrip edilmesin-
den, bakım ve onarımından Kurum sorumlu tutulamaz.
f) Naklen yaym için kabul edilen reklâmlarm ücreti, naklen ve-
ya bant yayını yapılmadığı takdirde iade edilir.
g) Kurum ,tesbit edilen ücret tarifelerini stad ve tesis krokilerini
ve uygulanacak sözleşme ve form örneklerini, sezon başında Beden
Terbiyesi Genel Müdürlüğüne ve bölge müdürlüklerine gönderir.
h) Kurum yapılan reklâm panosu sözleşmelerinin bir suretini
karşılaşmaların yapılmasından önce Beden Terbiyesi Genel Müdürlü-
ğüne, bir sureti ile kağıda çizilmiş bir adet pano örneğini veya fotoğ-
rafını ilgili Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğüne gönderir.
ı) Lig maçları dışında özel isimler altmda yapılan maçlar ve mü-
sabakalar ile milletlerarası karşılaşmalar için Kurum özel tarife tes-
bitine yetkilidir.
j ) Normal tarife için de olup da önem taşıyan karşılaşmalarda,
reklâm panosu kabul edilebilecek boş yerler için Kurum daha yüksek
ücret tarifesi tesbit edebilir.
k) Belli bir dönem için tesbit edilen ücret tarifeleri, Kurumun
ihtiyaç duyması hâlinde yeniden düzenlenir ve yürürlüğe giriş tarihin-
den onbeş gün önce ilân edilir. Müşteri, yeni tarifeden dolayı sözleş-
TRT REKLÂM YÖNETMELİĞİ 213
ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER
KELİME SAYIMI
Madde 97 — Reklâmlarda kullanılacak kelime sayımında uygula-
nacak kurallar şunlardır:
a) Birleşik kelimelerin imlâ kurallarına göre birbirinden ayrı ya-
zılmaları hâlinde, bunlar iki veya daha fazla kelime olarak sayılırlar.
b) Sayılar, işaretler, okunduğu biçimde metne yazılır. Yazıldığı
şekilde de değerlendirilir.
c) Rümuz ve tescilli markalar tek kelime sayılır.
d) Şehir, semt ve sokak isimleri kaide olarak birleşik yazılıyorsa,
bir kelime sayılır.
e) Kurum gerekli gördüğü takdirde, açıklayıcı ve tamamlayıcı
kuralları uygulamadan bir ay önce, müşterilere ayrıca bildirir.
TALİMAT VE ŞARTNAME
Madde 98 — Programlı ve programsız reklâm talimatı reklâm spi-
keri, cıngıl ve müzik denetim işlem ve kuralları ile televizyon reklâm
yayınları teknik şartnamesi Genel Müdürlükçe hazırlanır ve bir ay ön-
cesinden müşterilere duyurulur.
ANLAŞMAZLIKLARIN İNCELENMESİ
Madde 99 — Kurum Koordinasyon Kurulu, yönetmeliğin uygulan-
masından doğacak anlaşmazlıkları inceler ve görüşünü Yönetim Kuru-
luna bildirir.
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
X. Engellenme (Frastration) 28
XI. Savunma Mekanizmaları 29
1. Saldırma (Agression) 30
2. Gerileme (Regression) 30
3. Çekilme (Resignation) 30
4. Bastırma (Repretion) 30
5. Ussallaştırma (Rationalisation) 31
6. Projeksiyon (Projection) ... ' 31
7. İçe Kapanma (Antisme) 31
8. Özdeştirme (İdentification) 31
XII. Tutum Değişikliği ve Kitle İletişiminin Sınırlılığı 34-36
X . İnsan Davranış Modelleri 36
1. İktisat Teorisi Davranış Modeli 36-37
2. Davranışları Etkileyen Psikolojik Etkenler ve Psikolojik
Davranış Modelleri 37
1. Davranışları Etkileyen Etken Olarak Gereksinimler ve
Güdüler 37-40
2. Öğrenme Süreci ve Etki-Tepki Teorisi Modeli 40
3. Davranışları Kişiliğe Dayandıran "Psikoanalitik Model" ... 41
4. Algılama ... 42
5. Tutum ve İnançlar 42
3. İnsan Davranışlarını Etkileyen Sosyolojik Etkenler ve
"Sosyoloji Davranış Modeli" 42-45
4. Satmalma Karar Süreci ve "Pazarlama Modeli" 45-49
' 5. İnandırma 49
1. İnandırma Sürecinin Psikodinamik Modeli ... 49-51
2. İnandırma Sürecinin Sosyo-Kültürel Modeli 51-53
BÖLÜM : II ENFORMASYON
1. Enformasyon Kavramının Gelişimi 55-59
2. Enformasyon ve Güçler Ayrımı 59-60
3. Enformasyon, Geribesleme (feedback) ve Sistemin Dönüşüm
Süreçleri 60-62
BÖLÜM: IV TANITMA
I. Tamtmamn Türkiye'deki Tarihsel Gelişimi 81
II. Tamtmamn Tanımı, Diğer Kavramlarla İlişkisi, İşlevleri ve Araçları 84
1. Tanıtmanın Tammı, Diğer Kavramlarla İlişkisi 84
2. Günümüzde Tanıtmanın Önemi ve İşlevleri 84
a. Tanıtmanın Yurtiçi ve Yurtdışı Siyasal İşlevi 85
b. Tanıtmanın Yurtdışı Ekonomik İşlevi 85
c. Tanıtmanın Toplumsal İşlevi 86
3. Tanıtma Etkinliklerinde Kullanılan Araçlar 86
III. Tanıtma Etkinliğinin Yöneleceği Hedef Grup ve Örgütler 87
1. İnsan Unsuru 88
2. Örgüt Unsuru ' 88
3. Konjonktürel Unsur 89
1. İÇ HEDEF GRUP ve ÖRGÜTLER 89
a. İşlevsel Hedef Grup ve Örgütler 89
b. Bölgesel Hedef Grup ve Örgütler 89
c. Yurtiçinde Geçici Görevle ya da Başka Amaçla Bulunan
Hedef Gruplar 90
2. DIŞ HEDEF GRUP ve ÖRGÜTLER 90
1. Yabaaıcı Hedef Gruplar ve Örgütler 90
a. İşlevsel Hedef Grup ve Örgütler 90
b. Dış Ülkeler Bazında Hedef Grup ve Örgütler 91
2. Yurtdışındaki Türkler 91
IV. Tanıtma İşlevli Kurumlar 91
I. Kültür ve Turizm Bakanlığı 91
II. Dışişleri Bakanlığı Enformasyon ve Kültür Genel Müdürlüğü 93
III. Basm Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 94
IV. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) 101
V. Haber Ajansları 108
VI. Basm 111
VII. Diğer Kuruluşlair 112
BÖLÜM: V REKLÂMCILIK
I. Pazarlama 113
II. Reklâm 116
1. Tarihsel Gelişim 116
218
TEKELİ, Şirin, David Easton'un Siyaset Teorisine Katkısı Üzerine Bir İnceleme,
Doktora Tezi, Güray Matbaacılık, İstanbul, 1976.
TOURAİNE, Alain, Sociologie de l'action, Sevil, Paris, 1974.
TOKGÖZ, Oya, Siyasal Haberleşme ve TRT'nin Rolü, A.Ü.-SBF-BYYO Yıllık 1974-76.
Doğan Basımevi, Ankara, 1977.
TOLAN, Barlas, Çağdaş Toplumun Bunalımı Anomi ve Yabancılaşma, A.İ.T.A.
Yayınları No : 132., Toplum Bilimleri Araştırma Enstitüsü Yayınları No : 1, Ka-
lite Matbaası, Ankara, 1980.
, Toplum Bilimlere Giriş, Kalite Matbaası, Ankara, 1978.
TUĞRUL, Semih, Türkiye'de Televizyon ve Radyo Olaylari, Koza Yayınları, İlgi
Dizisi: 2, Ankara, 1975.
TUNÇ, Güngör, Modern Pazarlamada Reklâmcılık, Kardeş Matbaası, Ankara, 1971.
T.C. T.R.T. Reklâm Yönetmeliği, "15 Mayıs 1984 tarih ve 18402 sayılı T.C. Resmi
Gazete."
VERDIER, Henri et BERNARD de Plas, La Publicite, Que sais-je, Ed., Presses Uni-
versitaires de France, 1968.
VVTLLENER Alfred, GUY, Milliard, ALEX, Ganty, Video et Scciefrâ Virtuelle, Tema-
Communication edition. Paris, 1972.
QUALTER, H., Terence, Propaganda Teorisi ve Propagandanın Gelişimi, A.Ü.-SBF
Dergisi XXXV, Ocak-Aralık 1980, No: 1-4.