Söyledikleriniz açıkça anlaşılmayabilir, dinleyicinizin
dikkati dağılabilir veya ilgisiz olabilir ya da sizin canınız
sıkılmaya başlayabilir... Yine de sonraki söyleyeceğiniz şey ilginizi tekrar merkeze getirir. “Siz çok algıları açık bir iş kadınısınız. Başarınızdan kavramları kolaylıkla anladığınızı görebiliyorum. Ben bunu şu şekilde daha iyi açıklayabilirim: ...” Şimdi dinleyiniz onun keskin zekâsını, anlama yeteneğini kabul ettiğinizi ve onu ilgi göstermek isteyeceği bir pozisyona yerleştirdiğinizi hisseder. Wendi Friesen yakın zamanda benimle aşağıda yer alan hikâyeyi paylaştı. Bu mevkideki birinin bu kadar acemi bir iletişimci olabilmesinin beni gerçekten şaşırttığını itiraf etmeliyim: Yönettiğim satış seansında şirket sahibinin inanılmayacak derecede kötü iletişimi vardı. En iyi becerisi, çalışanlarını küçük ve zayıf hissettirmekti. Örneğin, “Julie’nin anlamadığı ve muhtemelen hiçbir zaman anlamayacağı şey...” demişti. Cümlenin bu kısmında niyeti açık ve isabetliydi. Julie’nin bazı şeyleri anlama güçlüğünü ve gelecekte de anlayacak kadar zeki olmayacağını hissettiğini belirtti. Onun farklı yapacağına veya söyleyeceklerini anlayacağına dair hiç güveni olmadığını Julie’ye belli etti. Onu hatalı duruma düşürmeden iletişiminin nasıl zorluk yaratabileceğini anlamasına yardım etme fırsatı yakaladığım için ne kadar memnun olduğumu hayal edebilirsiniz. Niyetiniz, insanları iyi hissettirecek şekilde kelimelerinizi şekillendirecek ve cümlelerinizi ustalaştıracak. Diğerleri