You are on page 1of 4

VEZÝR

dil bilimlerinde dörtlü ve beþli kök keli- sarf ilminde fiilden türeyen isim cinsin- daha sonra Arapçalaþtýrýldýðýný söylemek-
melerin kalýplarý, “  ”nin “lâm”ý gere- den bütün kelimeler de “  ! ” kökünden te (ÝA, XIII, 309, 310), diðer bazýlarý ise ke-
ði kadar tekrar edilerek meydana geti- türetilen vezin kalýplarýyla belirtilir. Kök limenin Araplar tarafýndan, vezirliðin ku-
rilmiþtir. Dil bilimlerinde “  ”den türe- veya türemiþ fiillerden türeyen etken ve rum olarak ortaya çýktýðý Abbâsîler döne-
tilen kelimeler için vezin tabiri kullanýlýr, edilgen ortaçlar (müteaddî ve lâzým sýfatlar), minden önce de bilindiðini ve Arapça kö-
hareke ve sükûn itibariyle bu vezin kalýp- masdarlar, mimli masdar, nicelik ve nite- kenli olduðunu savunmaktadýr. Bunlar ve-
larýna eþdeðer olan kelimelere de lik masdarlarý, zaman, mekân ve alet zirin Kur’ân-ý Kerîm’de (Tâhâ 20/29; el-Fur-
mevzûn denilir. Bazý kadîm sarf kitaplarý isimleri, küçültme ismi, aitlik ismi (ism-i kan 25/35), hadislerde (Ebû Dâvûd, “Pa-
ile muhtevasýnda sarf konularýnýn da mensûb), üstünlük ismi (ism-i tafdîl), abar- râc”, 4) ve birçok þiirde geçmesini, Hz. Ebû
yer aldýðý eski nahiv kitaplarýnýn genellik- týlý etken ortaç (mübalaðalý ism-i fâil) ve sý- Bekir, Muhtâr es-Sekafî, Ziyâd b. Ebîh gibi
le son kýsýmlarýnda “el-Mesâilü’l-avîsa” ve fat-ý müþebbehe gibi isim soylu türler þahsiyetlere vezir unvaný verilmesini delil
“el-Mesâilü’l-müþkile” gibi baþlýklar altýn- ve bunlarýn çekim kalýplarý yine “  ! ”den göstermektedir (Sourdel, s. 50 vd.; Goite-
da çoðu yapay olan kelimelerle ilgili vezin türetilmiþ vezinlerle gösterilir. Sözlükler- in, s. 172-173, 194-196). Ayrýca erken dö-
/ kalýp bulma alýþtýrmalarýna yer verilmiþ- de de isim olsun fiil olsun kelimenin kö- nem Arapça sözlüklerde (Ezherî, IV, 3883;
tir. Örnek olarak “  ” fiilinin “  ‫” א‬ künün, asýl ve ziyade harflerinin ne oldu- Cevherî, s. 1136) ve kurumlar tarihi kay-
kalýbýndaki yapay vezni “
‫” א‬, bunun ðu yine “  ! ” kökünden türetilmiþ vezin- naklarýnda (Mâverdî, Æavânînü’l-vizâre, s.
“  ” kökünde vezni “  ‫” א‬dir. Fiil ve- lerle belirlenmiþtir. Kelimenin verilen vez- 61-62) kelime Arapça kökenli diye göste-
zinlerine “bab” da denilen sarf ilminde ni ayný zamanda hareke zaptýnýn da en ký- rilmektedir. Sözlüklerde vezir kelimesinin
üçlü kök fiilin harfleri “ " ،# ،$” esas sa belirlenmesi olduðundan bu hususa “vezer” (sýðýnýlacak yer), “vizr” (aðýr yük,
alýndýðýndan ilk harfine “fâü’l-fi‘l”, ikinci sözlüklerde özel itina gösterilmiþtir; me- günah) ve “ezr” (güç, kuvvet) kökünden tü-
harfine “‘aynü’l-fi‘l”, üçüncü harfine “lâ- selâ Fîrûzâbâdî’nin el-Æåmûsü’l-mu¼î¹’i rediði kaydedilmektedir.
mü’l-fi‘l” adý verilir. Arap dilinde fiillerin bu hususa önem veren bir sözlüktür. Kurumun kökeniyle ilgili tartýþmalar da
çoðunun ait bulunduðu üçlü kök fiiller BÝBLÝYOGRAFYA : söz konusudur. Araþtýrmacýlarýn büyük bir
için mâzi ve muzâride aynü’l-fi‘lin hare- Tehânevî, Keþþâf, II, 1779-1781; Ýbn Reþîk el- kýsmý, hilâfetin Emevîler’den Abbâsîler’e
kesine göre deðiþen altý vezin belirlen- Kayrevânî, el-£Umde (nþr. M. Karkazân), Beyrut
geçmesiyle birlikte devlet teþkilâtlanma-
miþtir. Bunlar en çok kullanýlandan baþla- 1408/1988, I, 268-269; Kartâcennî, Minhâcü’l-
büla³åß ve sirâcü’l-üdebâß (nþr. M. Habîb Ýbnü’l- sýnda Ýran etkisinin öne çýktýðýný dikkate
mak üzere þu þekilde sýralanmýþtýr: Hoca), Tunus 1966, s. 266; Ýbrâhim Enîs, Mûsî- alarak bu kurumun Sâsânî kökenli oldu-
  ،  ،  ša’þ-þi £r, Kahire 1965, s. 177; Mecdî Vehbe – ðu konusunda birleþir. Goitein ise vezir-
Kâmil el-Mühendis, Mu£cemü’l-mu½¹ala¼âti’l- liðin Arap kabile geleneðinin bir devamý
  ،  ،  £Arabiyye fi’l-lu³a ve’l-edeb, Beyrut 1979, s.
238; Câbir Usfûr, Mefhûmü’þ-þi £r, Beyrut 1982,
kabul edilebileceðini belirtir ve kurumun
Son vezne dahil üçlü kök fiil sayýsý on s. 239; Ahmed Fevzî el-Heyb, el-¥areketü’þ-þi £riy- Sâsânî kökenine dayandýðýný reddetmenin
beþ-on altý kadardýr. Üçlü kök fiillerin (sü- ye zemene’l-Memâlik fî ¥alebi’þ-þehbâß, Beyrut bazý açýlardan Ýranî izler taþýmasý ihtima-
lâsî mücerred) kýrka varan masdar vezinle- 1406/1986, s. 386-394; Mîþâl Âsî – Emîl Bedî‘ lini ortadan kaldýrmayacaðýný söyler (Stu-
ri semâîdir. Bunlar için ekseriyet esas alý- Ya‘kub, el-Mu£cemü’l-mufa½½al fi’l-lu³a ve’l-edeb, dies in Islamic, s. 191-193). Goitein’in id-
Beyrut 1987, II, 1305; M. Mustafa Heddâre, Ýt-
narak meslek / sanat ifade edenler “  ” ticâhâtü’þ-þi £ri’l-£Arabî fi’l-šarni’¦-¦ânî el-hicrî,
diasýna benzer görüþler ileri sürmekle bir-
(ticaret, ziraat, kitâbet ...), hareket / dep- Beyrut 1408/1988, s. 566-570; Kahtân Reþîd et- likte ilk Abbâsî vezirlerinin Ýran kökenli ol-
renme bildirenler “  ” (cereyan, heye- Temîmî, Ýtticâhâtü’l-hicâß fi’l-šarni’¦-¦âli¦i’l-hic- masýndan hareketle vezirlik kurumunun
can...), sese delâlet edenler “ % ” / “  ” rî, Beyrut, ts. (Dârü’l-mesîre), s. 217-226; Mah- Sâsânî etkisinde þekillendiðine daha faz-
mûd Fâhûrî, Sefînetü’þ-þu£arâß, Dýmaþk 1410/
(bükâün, sahîlün ...), hastalýk bildirenler la vurgu yapan Sourdel bunun Sâsânî ida-
1990, s. 144, 197-218; Ahmet Talât Onay, Türk
“  ” (düvâr, zükâm ...) gibi bazý genel Þiirlerinin Vezni (haz. Cemâl Kurnaz), Ankara re geleneðinin basit bir taklidi sayýlmadý-
tesbitler ortaya konulmuþtur. Üçlü kök 1996, s. 7-9; Haluk Ýpekten, Eski Türk Edebiya- ðýný ifade etmekte, dolayýsýyla Abbâsîler’in
fiilden türeyen fiillerle dörtlü kök fiilin tý: Nazým Þekilleri ve Aruz, Ýstanbul 1999, s. ayný idarî ihtiyaçlara karþý benzer bir ku-
(rubâî mücerred) ve türemiþlerinin mas- 131-132; Muhammed el-Ayyâþî, “Mefhûmü’l-mî- rumsal yapýyla çare bulma arayýþý olarak
zân .inde’l-.Arab”, el-¥ayâtü’¦-¦ešåfiyye, sy.
darlarý kýyasîdir. Fiil vezinleri masdarlarýyla deðerlendirilebileceðini yazmaktadýr (Le
38, Tunus 1985, s. 27-35; Abdülhamîd Hamâm,
isimlendirilir. Üçlü kök fiilin müfred mâzi “Evzânü’l-.Arabi’þ-þi.riyye”, MMLAÜr., XIII/36 vizirat, s. 59 vd.). Esasen tartýþma, Arap-
kipine bir, iki ve üç harf eklenerek türe- (1409/1989), s. 233-273. lar’ýn önceden beri bildikleri vezirle (yar-
tilen üç grup türemiþi mevcuttur (me- ÿÝsmail Durmuþ dýmcý) Abbâsîler’de baþlayan kurumsal ya-
zîd). Baþýna veya ortasýna bir harf ekle- pýnýn temsilcisi konumundaki kâtip sýnýfýn-
nen “if‘âl, tef‘îl, müfâale” kalýplarýna üçlü – — dan gelen vezirin ayný olup olmadýðý nok-
kökün dörtlü türemiþleri (sülâsî mücerredin VEZÝR tasýnda yoðunlaþmaktadýr. Abdülazîz ed-
rubâî mezîdleri), iki harf eklenen “infiâl, if-
( 
‫) א‬ Dûrî’nin, ilk Abbâsî veziri Ebû Seleme el-
tiâl, tefe‘‘ul, tefâul, if‘ilâl” kalýplarýna Ýslâm devletlerinde Hallâl’in üstlendiði görevlerin son Emevî
“beþli türemiþleri” (humâsî mezîdleri), üç hükümdardan sonra gelen kâtibi Abdülhamîd el-Kâtib’in görevlerine
harf eklenen “istif‘âl, if‘ivvâl, if‘î‘âl, if‘îlâl” en yetkili yönetici. benzediði ve Abbâsîler’in aslýnda yeni bir
˜ ™
kalýplarýna “altýlý türemiþleri” (südâsî me- kurum ihdas etmedikleri þeklindeki görü-
zîdleri) adý verilir. Çok az fiilin yer aldýðý Vezîr kelimesinin kökeni hakkýnda fark- þü dikkat çekicidir. Mes‘ûdî’nin, Abbâsî-
dörtlü kök fiilin iki vezni (fa‘lele / fi‘lâl), lý görüþler ileri sürülmüþtür. Bazý araþtýr- ler’in kâtibi vezir diye adlandýrdýklarý yo-
beþli türemiþi olarak bir vezni (tefa‘lül) ve macýlar, vezirlik kurumunun Sâsânî dev- lundaki ifadesinin (et-Tenbîh, s. 340) bu-
altýlý türemiþi olarak birkaç vezni (if‘inlâl, let teþkilâtýndan alýndýðý görüþüne daya- nu teyit ettiðini belirten Dûrî, Abbâsî ida-
if‘illâl ...) bulunmaktadýr. Ayný þekilde narak kelimenin Farsça’dan geldiðini ve rî yapýsýnýn temel unsurlarý arasýnda yer

79
VEZÝR

alan vezirlik kurumunun Fars unsurunun vezirlerinin çok geniþ yetkilerle donatýldýðý Mâverdî Abbâsîler’de tefvîz ve tenfîz ad-
da katýlmasýyla zaman içerisinde oluþtu- anlaþýlmaktadýr. Valilerin tayin ve azilleri, larýyla iki çeþit vezirlik bulunduðunu be-
ðunu söylemektedir (el-£A½rü’l-£Abbâsiy- vergilerin tesbiti ve toplanmasý, devlet lirtmektedir. Geniþ yetkileri olan, halife adý-
yü’l-evvel, s. 51-52). gelirlerinin denetlenmesi, Dîvânü’r-resâilin na devletin bütün iþlerini yürüten tefvîz ve-
Tarihî Geliþim. Abbâsîler. Abbâsîler dö- idaresi, askerî tekilâtý da ellerinde bulun- zirleri halifenin nâibi sýfatýyla hilâfet müh-
nemine kadar vezir unvanýný taþýyan yö- durmalarý bu dönem vezirlerinin nüfuzu- rünü taþýyordu. Yetkileri daha kýsýtlý ten-
neticiler bulunmamakla birlikte bu süreç- nu ve geniþ yetkilerini göstermektedir (el- fîz vezirleri ise yalnýzca kendileri için be-
te devlet baþkanýna yardýmcý konumun- Vüzerâß, s. 177). Ancak baþta Yahyâ olmak lirlenen görev alanlarýnda söz sahibiydiler;
da kiþilerin varlýðý bilinmektedir. Hz. Pey- üzere Bermekîler, yönetimi tekellerinde yetkileri yürütme ile sýnýrlý olup halifenin
gamber sahâbe ile istiþareyi bir prensip tutma gayretleri ve büyük bir servet edin- verdiði emirleri yerine getirirlerdi. Bir tef-
haline getirmiþti. Bu istiþareler esnasýn- meleri gibi tepki çeken uygulamalarý yü- vîz vezirine karþýlýk tenfîz vezirlerinin sayý-
da öncelik verdiði, bazan da görüþü doð- zünden aðýr biçimde cezalandýrýlmýþtýr. Bu sý zamana ve iþlere göre deðiþebiliyordu (el-
rultusunda kararlar aldýðý Hz. Ebû Bekir dönemde vezirlerin çoðu devletin kurulu- A¼kâmü’s-sul¹âniyye, s. 25-32).
vezir diye nitelendirilmiþtir. Ebû Bekir dö- þuna büyük katký saðlayan Fars asýllýlar- Abbâsîler’de vezirliðe tayin yapýlýrken
neminde Ömer, Ömer döneminde Osman dan seçilmiþtir. özel bir merasim düzenleniyordu. Vezirli-
ve Ali bu konumda kabul edilmekteydi (Ýbn Abbâsîler’de Halife Mansûr zamanýndan ðe tayini kararlaþtýrýlan kiþiye halife tara-
Haldûn, I, 295). Emevî halifeleri devlet iþ- itibaren orduda istihdam edilen Türkler’in fýndan bir mektup gönderilirdi. Mektubu
lerinde görüþlerine baþvurduklarý kâtipler 232 (847) yýlýnda Vâsik-Billâh’ýn ölümün- alan vezir adayý kadýlar ve inþâ kâtibi gibi
tayin etmiþse de bunlara resmî anlamda den sonra kumandan ve idareci sýfatýyla ileri gelen kiþilerle beraber saraya gider,
vezir unvaný verilmemiþtir. Ancak Emevî- yönetimde söz sahibi olmalarýnýn ardýndan halifenin huzuruna çýkardý. Daha sonra
ler devrinde de bazý kimselerin vezir un- vezirlerin nüfuz ve yetkileri azalmaya baþ- kendisine cübbe, sarýk, kýlýç ve divitten
vanýyla anýldýðý bilinmektedir (Süyûtî, II, lamýþtýr. Ancak bu durum uzun sürme- ibaret vezirlik alâmetleri verilir, ardýndan
125; Sourdel, s. 53-55). Muâviye zamanýn- miþ, III. (IX.) yüzyýlýn sonlarýndan itibaren tekrar halifenin katýna giderdi. Saraydan
da Ziyâd b. Ebîh, Abdülmelik b. Mervân vezirler yeniden güç kazanmýþtýr. Vezir- ayrýlýrken süslenen bir ata biner, önün-
döneminde Ravh b. Zinbâ‘ el-Cüzâmî ve- liðin tekrar önem kazanmasýnda bu dö- deki devlet adamlarýyla birlikte makamý-
zir unvaný taþýyordu. Abbâsîler’e kadar ge- nemde yöneticilik yeteneði zayýf halifele- na varýrdý. Burada kendisini karþýlayanla-
çen süreçte kâtipler veya halifenin danýþ- rin iþ baþýna geçmesinin de önemli rolü rýn önünde tayin yazýsý (taklid) okunur, böy-
maný konumundaki kiþilerin mevcudiye- vardýr. Söz konusu dönemde bu makamý lece vezirlik görevine baþlamýþ olurdu. Kal-
ti bu dönemde vezirliðin bir kurum olarak ele geçirebilmek için Benî Furât ile Benî kaþendî, Kaim-Biemrillâh ile Müsterþid-
var olduðunu göstermez. Ýbnü’t-Týktaka, Cerrâh aileleri arasýnda büyük bir müca- Billâh’ýn vezirleri için yazdýrdýklarý iki vezâ-
vezirlik kurumunun usul ve kaideleri be- dele baþlamýþ, ailelerden birinin vezirlik ret tayin yazýsýný kaydetmektedir (Øub-
lirlenmiþ durumda Abbâsîler devrinde gö- makamýna geçmesiyle önceki vezirin mal- ¼u’l-a£þâ, X, 234-242). Vezire daha sonra
rüldüðünü belirtmekte (el-FaÅrî, s. 153) larý müsadere edilmiþtir. Ancak bu mü- halife tarafýndan çeþitli hediyelerin yollan-
ve ilk Abbâsî Halifesi Ebü’l-Abbas es-Sef- cadeleler yüzünden gelirlerin azalmasý ve dýðý rivayet edilir.
fâh’a vezirlik yapan Ebû Seleme el-Hal- bürokrasideki genel bozulma vezirliðin ge- Vezirler siyasî, askerî, iktisadî, idarî ve
lâl’in vezir unvanýný taþýyan ilk kiþi olduðu rilemesini de beraberinde getirmiþtir. Ve- hukukî sahalarda birçok görev üstlenmiþ-
kaydedilmektedir (Dîneverî, s. 370; Mes‘û- zirlerin parlak dönemi 324’te (936) emî- tir. Halife Ebü’l-Abbas es-Seffâh’ýn cünd
dî, et-Tenbîh, s. 339; Kudâî, s. 394). rü’l-ümerâlýk kurumunun ortaya çýkma- ve haraç divanlarýnýn idaresini vezir unva-
Diðer taraftan vezirlerin bir danýþman sýyla sona ermiþtir. Ardýndan vezirlerin gö- ný taþýmamakla birlikte Hâlid b. Bermek’e
konumundan çýkarak teþkilâtlý bir kuru- revleri, vezir tayin ve azletme yetkisi de verdiði, Halife Ebû Ca‘fer el-Mansûr’un ve-
mun baþý haline gelmelerinin Halife Meh- kendilerine verilen emîrü’l-ümerâlar ta- zirlerinden Ebû Eyyûb el-Mûriyânî’nin ge-
dî-Billâh zamanýnda (775-785) gerçekleþ- rafýndan yürütülmüþ, vezirlik ise vezâret niþ yetkilere sahip bulunduðu belirtilmek-
tiði bilinmektedir. Nitekim Taberî ilk defa alâmetleri olan siyah elbise giyip kýlýç ve tedir (Cehþiyârî, s. 89, 97). Abbâsî vezirle-
bu halife döneminde vezirden bahsetme- kuþak takýnarak hilâfet sarayýndaki mera- ri arasýnda mutlak yetki bakýmýndan öne
ye baþlar (TârîÅ, VIII, 136, 156 vd.). Ýlk iki simlere katýlmaktan ibaret bir görev hali- çýkanlar Bermekî ailesine mensup vezir-
Abbâsî halifesi Ebü’l-Abbas es-Seffâh ile ne gelmiþtir. 334 (946) yýlýndan 447 (1055) lerle Fazl b. Sehl’dir. Hârûnürreþîd, iktida-
Ebû Ca‘fer el-Mansûr devrinde vezirlik gö- yýlýna kadar Büveyhîler’in, 447’den 530’a rýný borçlu olduðu Bermekî ailesinden Yah-
revine getirilenlerin biri dýþýnda hepsinin (1136) kadar Büyük Selçuklular’ýn nüfuzu yâ b. Hâlid’e sýnýrsýz yetkilerle vezirlik pâ-
ölüm cezasýna çarptýrýlmasý ve özellikle altýnda kalan Abbâsî Devleti’nde Büveyhî yesi vermiþ, divanlarýn kontrolünü ona bý-
Mansûr’un idareyi tam anlamýyla kendi ve Selçuklu vezirlerinin yönetimde büyük rakmýþ, Yahyâ ve oðullarý tam anlamýyla
kontrolünde tutmak istemesi (Ýbnü’t-Týk- yetkiye sahip olduklarý görülmektedir. VI. devleti yöneten bir aile haline gelmiþtir.
taka, s. 155-156, 174 vd.) bu kurumun baþ- (XII.) yüzyýlda Abbâsî Devleti’nin bazý böl- Me’mûn’un veziri Fazl b. Sehl de siyasî ve
langýçtaki geliþimini engelleyen önemli bir gelerde otoritesini yeniden tesis etmesiy- askerî yetkilerin tamamýný elinde bulun-
etken kabul edilebilir. Siyasî ve idarî istik- le birlikte güçlü Abbâsî vezirleri ortaya çýk- duruyordu. Halife bizzat yazdýðý bir tevký‘
rarýn büyük ölçüde saðlanmasýyla Mehdî- mýþtýr. Muktefî-Liemrillâh’ýn vezirlerinden ile ona çok geniþ yetkiler vermiþti. Yetki
Billâh ve ondan sonra gelen Abbâsî hali- Ebü’l-Muzaffer Ýbn Hübeyre, Müstazî-Bi- bakýmýndan öne çýkan vezirlerden biri de
feleri devlet yönetimiyle ilgili bütün iþleri emrillâh’ýn vezirlerinden Adudüddin Ýbnü’l- Mu‘temid-Alellah zamanýnda görev yapan
vezirlere býrakmýþlardýr. Cehþiyârî’nin Hâ- Müslime Reîsü’r-rüesâ ve son Abbâsî ve- Ebü’s-Sakr Ýsmâil b. Bülbül’dür. Mukte-
rûnürreþîd’in veziri Yahyâ b. Hâlid el-Ber- ziri Ýbnü’l-Alkamî bunlar arasýnda zikredi- dir-Billâh’ýn vezirlerinden Ali b. Îsâ Ýbnü’l-
mekî hakkýnda yazdýklarýndan ilk dönem lebilir. Cerrâh bu yetkilerin yaný sýra Dîvân-ý Me-

80
VEZÝR

zâlim’e baþkanlýk etmesiyle de meþhur- van teþkilâtý örnek alýnmýþtýr. Sâmânîler’- lerinden önemlerini nisbeten korumuþlar-
dur. Abbâsîler’in son dönem vezirlerinden den II. Nasr b. Ahmed’in veziri Ceyhânî’- dýr. Edebî ve idarî sahada bilgili ve tecrü-
Ebü’l-Muzaffer Ýbn Hübeyre’nin de geniþ nin yaptýðý düzenlemede Dîvân-ý Vezâret beli kimselerden seçilen vezirler hüküm-
yetkileri vardý. Son vezir Ýbnü’l-Alkamî de diðer divanlarýn üstünde bir konuma ge- darýn sarayýnda kendilerine ayrýlan bö-
uzun süren görevi sýrasýnda mutlak yet- tirilmiþ, vezirlere büyük yetkiler tanýnmýþ- lümlerde görev yaparlardý (Ýbn Haldûn, I,
kiyle devlet iþlerini üzerine almýþ ve dile- týr. I. Nûh’un veziri Hâkim eþ-Þehîd bütün 298).
diði tasarruflarda bulunmuþtur. devlet iþlerini üstlenmiþti. Sâmânîler’in son Tolunoðullarý. Mýsýr’da vezirlik kurumu
Abbâsîler’de vezirlerin geliri dönemle- hükümdarlarýndan II. Nûh dönemindeki Tolunoðullarý döneminde ortaya çýkmýþtýr.
re göre deðiþmektedir. Halife Mansûr’un vezirlerin de idarede ve askerî alanda söz Devletin kurucusu Ahmed b. Tolun devrin-
Baðdat’ý kurduktan sonra þehri dört kýs- sahibi olduklarý görülmektedir. II. Nûh’un de Ahmed b. Muhammed el-Vâsýtî önem-
ma ayýrdýðý ve bunlardan birini veziri Ebû küçük yaþta tahta çýkmasý üzerine yöne- li bir konuma yükselerek vezirin üstlenme-
Eyyûb el-Mûriyânî’ye iktâ ettiði nakledil- timi üstlenen Ebü’l-Hüseyin Ubeydullah b. si gereken görevleri kâtip sýfatýyla yürüt-
mektedir (a.g.e., s. 100). Me’mûn da Irak’- Ahmed el-Utbî ordu kumandanlarýnýn ta- müþtür. Ahmed b. Tolun’un Baðdat ve Sâ-
taki Sîb bölgesini Vezir Fazl b. Sehl’e ver- yin ve azil yetkisine de sahipti. Onun ar- merrâ’daki tecrübelerine dayanarak vezir
miþtir (a.g.e., s. 306). Muktedir-Billâh za- dýndan vezirliðe getirilen Abdullah b. Mu- tayin etmeyip bütün yetkileri elinde top-
manýnda nafakalar hariç vezirlere tahsis hammed b. Üzeyr, hükümdarýn yönetim- ladýðý da belirtilmektedir (Nâsýr el-Ensâ-
edilen iktânýn gelirleri 170.000 dinardý (Ýbn de etkin olan annesiyle birlikte hareket rî, s. 104-105). Ýbn Tolun’un oðlu Humâre-
Miskeveyh, V, 229). Vezir Ýbnü’l-Husaybî’ye ederek ordu kumandanlarýný deðiþtirebi- veyh zamanýnda ise Ebü’l-Hasan Ali b. Ah-
5000, Ali b. Îsâ Ýbnü’l-Cerrâh’a aylýk 7000 liyordu. Vezirlerden Ceyhânî, Ebü’l-Fazl el- med el-Mâzerâî vezir sýfatýyla görev yap-
dinar maaþ baðlanmýþtý (a.g.e., V, 225, Bel‘amî ve Hâkim eþ-Þehîd gibi þahsiyet- mýþ, daha sonra bölgede kurulan Ýhþîdî-
229). Muktefî-Liemrillâh’ýn veziri Ebü’l-Mu- lerin tarih, fýkýh, inþâ gibi sahalarda eser ler Devleti’nde de vezirlik uygulamasý de-
zaffer Ýbn Hübeyre’ye yýllýk 100.000 dinar verenler arasýndan seçilmesi dikkat çek- vam etmiþtir. Ýhþîdîler’de vezirler hüküm-
ödendiði tesbit edilmektedir (Ýbnü’t-Týk- mektedir. darýn yardýmcýsý sayýlsa da “müdebbirüd-
taka, s. 312). Vezirlerin çocuklarýna da ay-
Endülüs Emevî Devleti. Bu dönemde ön- devle” unvanlý Ebü’l-Misk Kâfûr el-Ýhþîdî
lýk ve yýllýk ödeme yapýlýrdý.
celeri Abbâsîler’deki gibi yönetimde ikin- hükümdarlardan daha etkiliydi (Ýbn Mis-
Önceleri halifenin sarayýnda bir maka- keveyh, VI, 138, 211, 287). Ýbn Hinzâbe di-
ci sýrada yer alan vezirler (Ýbn Haldûn, I,
mý olan vezirler daha sonra sarayda hâci- ye bilinen Ebü’l-Fazl Ýbnü’l-Furât bu döne-
298), II. Abdurrahman dönemiyle (822-
be ait baþka bir daireye taþýnmýþtýr (Hilâl min en önde gelen veziridir (Ýbn Hallikân,
852) birlikte bu konumlarýný hâcibe terket-
b. Muhassin es-Sâbî, el-Vüzerâß, s. 268). I, 346-347).
mek zorunda kalmýþtýr (Özdemir, s. 130).
Kaynaklarda Muktedir-Billâh’ýn vezirlerin-
II. Abdurrahman önceleri tek olan vezir Fâtýmîler. Fâtýmîler’de vezirlik kurumu
den Ýbnü’l-Furât el-Âkulî’nin Muharrim de-
sayýsýný arttýrarak her birini farklý alanlar- 358 (969) yýlýnda Mýsýr’ý ele geçirmelerinin
nilen yerde halifenin tahsis ettiði bir ika-
da görevlendirmiþtir. Makkarî’nin Endülüs ardýndan ortaya çýkmýþtýr. Bu tarihten dört
metgâhýndan bahsedilmektedir. Kendisin-
Emevî Devleti’nde vezirlik görevinin bir yýl sonra Mýsýr’a gelen Halife Muiz-Lidînil-
den sonra vezirler tarafýndan resmî ma-
kam olarak kullanýlan bu ikametgâh Ka- kurul tarafýndan yürütüldüðüne dair ifa- lâh yetki ve otoritesini hiç kimseyle paylaþ-
hir-Billâh döneminde satýlmýþ, vezirlere deleri muhtemelen II. Abdurrahman dö- mak istemediðinden vezir tayin etmeyip
Muktedir-Billâh’ýn oðluna ait bir ev ayrýl- nemi ve sonrasýndaki uygulamaya iþaret devlet iþlerini kendisi yürütmüþtür (Ebü’l-
mýþtýr (Ýbn Miskeveyh, V, 80, 112, 217, 332). etmektedir. Söz konusu kuruldaki vezirle- Kasým Ýbnü’s-Sayrafî, s. 19). Mýsýr döne-
Son dönem Abbâsî vezirlerinin Mu‘temid- rin hükümdar tarafýndan görüþlerine baþ- minin ikinci Fâtýmî Halifesi Azîz-Billâh’ýn
Alellah’ýn Huld Sarayý’ndan ayrýlarak Bað- vurulmak üzere tayin edildiðini söyleyen 368’de (979) Ya‘kub b. Killîs’e “el-vezîrü’l-
dat’ýn doðu yakasýnda dârülhilâfe diye þöh- Makkarî, bunlardan birinin daha çok ve- ecell” lakabýný vermesiyle birlikte ortaya çý-
ret kazanan saraya yerleþmesinin ardýn- zir diye adlandýrýlan nâib makamýna geti- kan vezirlik unvaný dördüncü Halife Zâhir-
da bu sarayýn karþýsýndaki Dârülvizâre’de rildiðini ve ona hâcib unvaný verildiðini söy- Lii‘zâzidînillâh devrinde 418 (1027) yýlýnda
görev yaptýklarý anlaþýlmaktadýr (Ýbrâhim lemekte, kuruldaki vezirlerin belirli ailele- Ebü’l-Kasým el-Cercerâî’nin vezirliðe geti-
Selmân el-Kürevî, s. 251). Öte yandan ve- re mensup olduðunu, kurul üyeliðinin ba- rilmesiyle resmî bir görev haline gelmiþ ve
zirlere çeþitli þeref unvanlarý ve lakaplar badan oðula geçtiðini, bunun mülûkü’t- “rütbe” adýyla anýlmýþtýr. Abbâsîler’de ol-
verilmiþtir. Me’mûn tarafýndan veziri Fazl tavâif dönemine kadar devam ettiðini be- duðu gibi Fâtýmîler’de de iki türlü vezirli-
b. Sehl’e verilen, askerî ve siyasî yetkileri- lirtmektedir (Nef¼u’¹-¹îb, I, 216). Vezirler ðin bulunduðu anlaþýlmaktadýr. Ýbnü’t-Tu-
ne de iþaret eden “zü’r-riyâseteyn” unvaný hâcibin idaresi altýnda kendilerine verilen veyr, Fâtýmî vezirlerini mensubiyetlerine
burada zikredilmelidir. Cehþiyârî onun la- görevleri yerine getirirdi. Ancak bu uygu- göre kalem ve kýlýç ehli þeklinde ikiye ayýr-
kap alan ilk vezir olduðunu söyler (el-Vü- lama Murâbýtlar ve Muvahhidler’in Endü- dýktan sonra yetkilerine göre vezâret-i
zerâß, s. 305, 306). Vezirlerin daha sonra lüs’te hâkimiyet kurmasýyla deðiþmiþ, ve- tâmme ve vezâret-i vesâta diye ikinci bir
“veliyyüddevle, amîdüddevle” gibi lakaplar zirler tekrar eski konumlarýna kavuþmuþ- tasnif yapmakta, vesâtanýn Vezâret-i tâm-
taþýdýklarý kaydedilmektedir (Hilâl b. Mu- lardýr. Nasrîler (Benî Ahmer) zamanýnda ve- meden daha aþaðý bir pâye olduðunu söy-
hassin es-Sâbî, Rüsûmü dâri’l-Åilâfe, s. zirler diplomasi dahil sivil ve askerî idareyi lemektedir (Nüzhetü’l-mušleteyn, s. 105).
130; ayrýca bk. Tevfîk Sultân el-Yûzbekî, s. tamamen ellerine almýþ, hükümdardan Kalkaþendî ikinci tasnife biraz daha açýklýk
47-49; Ýbrâhim Selmân el-Kürevî, s. 245- sonra en yetkili devlet adamý konumuna getirmekte, kalem veya kýlýç ehlinden ol-
249). yükselmiþtir. Vezirler hâcibin gerisinde kal- sun etkin bir konuma sahip vezirlerin ken-
Sâmânîler. Abbâsîler döneminde kuru- makla birlikte hâcibler, daha önce vezir un- di zamanlarýnda sultanlýða denk gelen tef-
lan diðer Ýslâm devletlerinde Abbâsî di- vaný taþýyan kimseler arasýndan seçildik- vîz veziri sayýldýklarýný, onlarýn vazifeleri için

81
VEZÝR

vezâret, etkinliði sýnýrlý vezirler için de ve- 340; Nerþahî, TârîÅu BuÅârâ (trc. ve nþr. Emîn ye”, Mecelletü’l-Ba¼¦i’l-£ilmî ve’t-türâ¦i’l-Ýslâmî,
sâta kelimelerinin kullanýldýðýný belirtmek- Abdülmecîd Bedevî – Nasrullah Mübeþþir et-Tý- I, Mekke 1398/1978, s. 156-163; R. A. Kimber,
râzî), Kahire 1385/1965, s. 18, 46, 137, 142; Ýbn “The Early Abbasid Vizierate”, JSS, XXXVII/1
tedir (Øub¼u’l-a£þâ, III, 478-479). Bu iki sý-
Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem (nþr. Ebü’l-Kasým (1992), s. 66, 68; Cengiz Kallek, “Mâverdî’nin Ah-
nýfa mensup vezirler arasýnda birçok gay- Ýmâmî), Tahran 2001, III, 504, 519, 521 vd.; V, lâkî, Ýçtimaî, Siyasî ve Ýktisadî Görüþleri”, Dî-
ri müslim vardý (M. Hamdî el-Münâvî, s. 80, 82, 96, 112, 149, 217, 223, 225, 229, 260- vân: Ýlmî Araþtýrmalar, sy. 17, Ýstanbul 2004, s.
38-39, 297-304). 261, 332; VI, 138, 211, 287; Hilâl b. Muhassin es- 227; “Vezîr”, ÝA, XIII, 309, 310, 311; Muhammad
Sâbî, Rüsûmü dâri’l-Åilâfe (nþr. Mîhâîl Avvâd), Qasim Zaman, “Wazýr”, EI 2 (Ýng.), XI, 185, 186.
Bedr el-Cemâlî’ye kadar görev yapan Beyrut 1406/1986, s. 91, 130; a.mlf., el-Vüzerâß
Fâtýmî vezirleri tenfîz veziri kabul edilir. ev Tu¼fetü’l-ümerâß fî târîÅi’l-vüzerâß (nþr. H. F. ÿFatih Yahya Ayaz
Bunlar sýnýrlý yetkilere sahipti ve halife on- Amedroz), Leiden 1904, s. 268, 325; Mâverdî, el-
larýn bütün iþlerini denetlerdi. Halife Müs- A¼kâmü’s-sul¹âniyye, Beyrut 1405/1985, s. 25-
32; a.mlf., Æavânînü’l-vizâre (nþr. Fuâd Abdül-
Müslüman Türk Devletlerinde Vezirlik.
tansýr-Billâh’ýn 467 (1074-75) yýlýnda bütün Karahanlýlar. Karahanlýlar’da hükümda-
mün‘im Ahmed – M. Süleyman Dâvûd), Ýskende-
yetkilerini devlette düzeni yeniden saðla- riye 1398/1978, s. 61-62; Kudâî, TârîÅu’l-Æudâ£î: rýn vekili sýfatýyla devlet iþlerini yürüten
yan Bedr el-Cemâlî’ye devretmesiyle bir- Kitâbü £Uyûni’l-ma£ârif ve fünûni aÅbâri’l- vezirin (yuðruþ) baþlýca görevleri ülkede
likte vezirlik saltanat makamý yerine ge- Åalâßif (nþr. Cemîl Abdullah M. el-Mýsrî), Mekke
dirlik ve düzeni, halkýn huzur içinde yaþa-
çerek tefvîz vezirliðine dönüþmüþtür. Bedr 1415/1995, s. 394; Ebü’l-Kasým Ýbnü’s-Sayrafî, el-
Ýþâre ilâ men nâle’l-vizâre (nþr. Abdullah Muh- masýný saðlamak, devletin hâkimiyet sa-
el-Cemâlî ayrýca kadýlkudâtlýk ve dâiddu- halarýný geniþletmek, hazineyi zenginleþ-
lis), Kahire 1923, s. 19, 21, 59, 63; Ýbnü’l-Cevzî,
âtlýk gibi büyük önem taþýyan görevlere el-Munta¾am (Atâ), XIV, 49-50; XVIII, 166-170, tirmek, devlet hizmetinde çalýþanlara kar-
tayinle de yetkili kýlýnmýþ, bu görevleri üst- 246-247; Ýbnü’t-Tuveyr, Nüzhetü’l-mušleteyn fî þý iyi davranmak, onlarýn sadakatle görev
lenenler onun nâibi kabul edilmiþtir. Bedr aÅbâri’d-devleteyn (nþr. Eymen Fuâd Seyyid),
yapmalarýný temin etmektir. Yûsuf Has
el-Cemâlî’ye ve daha sonra bu göreve ge- Stuttgart 1412/1992, s. 47, 105, 106, 107, 110,
120-122; Yâkut, Mu£cemü’l-üdebâß (nþr. Ýhsan Hâcib vezirin hükümdarýn eli olduðunu,
tirilenlere vezir ismi terkedilerek “emîrü’l-
Abbas), Beyrut 1993, V, 2317-2319; Ýbnü’l-Esîr, kanun çýkarýrken daima halkýn yararýný dü-
cüyûþ” unvaný verilmiþtir. Sultanlara mah- el-Kâmil, VIII, 403, 404, 459; X, 88-89; Ýbn Hal- þünmesi gerektiðini belirtir (Kutadgu Bi-
sus el-Melikü’l-Efdal, el-Melikü’l-Mansûr likân, Vefeyât, I, 346-347; II, 195; VI, 232, 233; lig, beyit nr. 4140). Vezir akýllý, hesap bilir,
gibi unvanlar da taþýyan bu vezirler baðým- Ýbnü’t-Týktaka, el-FaÅrî, s. 153, 155-156, 174 vd.;
268, 312, 319-321, 337-339; Zehebî, A£lâmü’n-
dürüst, tok gözlü, dindar, becerikli, bilgili
sýz hareket etmiþ (Makrîzî, el-ƒý¹a¹, I, 440)
nübelâß, XV, 292; XXIII, 361-362; Ýbn Haldûn, el- ve heybetli olmalýdýr. Asil bir aileden gel-
ve mezâlim toplantýlarýna baþkanlýk yap-
£Ýber (nþr. Halîl Þehhâde), Beyrut 2001, I, 295- melidir. Halka âdil davranmalý, hükümda-
mýþtýr (Ýbnü’t-Tuveyr, s. 122). 296, 298; Kalkaþendî, Øub¼u’l-a£þâ, III, 347, 478- rýn güvenini zedeleyecek tutum ve dav-
Fâtýmî vezirlerine “sicillü’l-vizâre” deni- 479, 525; X, 234-242; Makrîzî, el-ƒý¹a¹, I, 402- ranýþlardan sakýnmalýdýr (a.g.e., beyit nr.
len bir görevlendirme yazýsý veriliyordu. Ve- 403, 438, 440, 483; II, 155; a.mlf., el-Mukaffa’l-
kebîr (nþr. Muhammed el-Ya‘lâvî), Beyrut 1411/
2184-2262). Karahanlý devri kaynaklarýn-
zirlik alâmetleri genelde cübbe, sarýk, kol- da kadýlýk, nâiblik ve vezirliðin önemine
1991, III, 43; Süyûtî, ƒüsnü’l-mu¼âŠara, II, 125,
ye, kýlýç ve divitti. Asker ve sivil kökenli 193 vd.; Makkarî, Nef¼u’¹-¹îb, I, 216; C. Zeydân, iþaret edilmiþ, bunlarýn kötü kimselerin
oluþlarýna göre deðiþmekle birlikte vezir- TârîÅ, I, 151, 152; D. Sourdel, Le vizirat £abbåsi- eline geçmesi halinde halkýn iþlerinin de
lerin kendilerine has kýyafetleri vardý. Fâ- de de 749 a 936, Damas 1959-60, tür.yer.; S. D.
kötüye gideceði vurgulanmýþtýr (Genç, s.
týmî vezirleri iktâlar hariç aylýk 5000 dinar Goitein, Studies in Islamic History and Institu-
tions, Leiden 1968, s. 168, 172-173, 191-196; 40, 165). Büyük divana (Meclis-i Âlî) vezi-
alýyordu. Çocuklarýna ve kardeþlerine 200- rin baþkanlýk ettiði, vezire baðlý olarak ça-
Tevfîk Sultân el-Yûzbekî, el-Vizâre: Neþßetühâ ve
300, yardýmcýlarýna ve maiyetine sayýla- te¹avvürühâ fi’d-devleti’l-£Abbâsiyye, Baðdad lýþan Dîvân-ý Ýstîfâ’nýn baþýnda aðýçý (müs-
rýna göre 300-500 dinar aylýk veriliyordu. 1390/1970, tür.yer.; M. Hamdî el-Münâvî, el-Vi- tevfî = hazinedar), Dîvân-ý Ýnþâ ve Tuðrâ’-
Vezirlerin görevlerini yaptýklarý resmî ko- zâre ve’l-vüzerâß fi’l-£a½ri’l-Fâ¹ýmî, Kahire, ts.; Mu-
nýn baþýnda bitikçi, ýlýmga ile tamgaçýnýn
naklarýn ilki halifelerin yaþadýðý el-Kasrü’l- hammed Misfir ez-Zehrânî, Ni¾âmü’l-vizâre fi’d-
devleti’l-£Abbâsiyye, Beyrut 1406/1986, s. 71 (mühürdar) bulunduðu, ayrýca Dîvân-ý Arz
kebîr civarýndaki Dârü’l-vizâreti’l-kübrâ idi. görevini yürüten bir kurumun varlýðý bi-
vd., 119 vd.; Ýbrâhim Selmân el-Kürevî, Ni¾âmü’l-
Bedr el-Cemâlî’nin inþa ettirdiði ve göre- vizâre fi’l-£a½ri’l-£Abbâsiyyi’l-evvel, Ýskenderiye linmektedir (a.g.e., s. 173). Vezirlik göre-
vi süresince kaldýðý bu konaðý ondan son- 1989, tür.yer.; Vefâ Muhammed Ali, el-ƒilâfetü’l- vine getirilen kiþiye unvan, mühür, tuð,
ra oðlu Efdal b. Bedr ilâvelerle yenilemiþ- £Abbâsiyye fî £ahdi tasallu¹i’l-Büveyhiyyîn, Ýs-
davul, zýrh, hil‘at, eyer takýmý, at, siyah
tir. Ancak Efdal burada fazla kalmamýþ, kenderiye 1991, s. 83-102; Hasan Ýbrâhim Hasan,
Siyasi-Dini-Kültürel-Sosyal Ýslâm Tarihi (trc. Ýs- ipekten bir çetr ve dirlik verilirdi (Yûsuf
Nil kýyýsýnda yaptýrdýðý konaða yerleþmiþ-
mail Yiðit v.dðr.), Ýstanbul 1991-92, II, 137; III, 72, Has Hâcib, beyit nr. 1036, 1766; Dîvânü
tir. Onun ardýndan vezirlik makamýna ge- 452-453; IV, 188; a.mlf. – Ali Ýbrâhim Hasan, en- lugåti’t-Türk Tercümesi, III, 41). Bulunduk-
tirilen Me’mûn el-Batâihî, Dârü’l-vizâre- Nü¾umü’l-Ýslâmiyye, Kahire, ts. (Mektebetü’n- larý bölgeleri hükümdar adýna yöneten hâ-
ti’l-kübrâ’ya geri dönmüþ, burasý Fâtýmî- nehdati’l-Mýsriyye), s. 113, 114; M. Ziyâeddin er-
Reyyis, Ýslâm’da Siyasî Düþünce Tarihi (trc. Ýbra-
nedan mensuplarýnýn da birer veziri (ket-
ler’in yýkýlýþýna kadar vezirlerin resmî ma-
him Sarmýþ), Ýstanbul 1995, s. 241; Abdülazîz ed- hüdâ) vardý.
kamý olmuþtur.
Dûrî, el-£A½rü’l-£Abbâsiyyü’l-evvel, Beyrut 1997, Gazneliler. Gazneliler’de birkaç divandan
BÝBLÝYOGRAFYA : s. 51-52; Nâsýr el-Ensârî, el-Mücmel fî târîÅi Mý½r,
oluþan hükümet teþkilâtýnýn baþýnda ve-
Ezherî, Teh×îbü’l-lu³a (nþr. Riyâd Zekî Kasým), Kahire 1997, s. 104-105, 114-115; Mehmet Öz-
Beyrut 2001, IV, 3883; Cevherî, e½-Øý¼â¼ (nþr. Ha- demir, Endülüs Müslümanlarý: Medeniyet Tari- zir (hâce-i büzürg) bulunurdu. Dîvân-ý Ve-
lîl Me’mûn Þîhâ), Beyrut 2008, s. 1136; Dîneverî, hi, Ankara 1997, s. 130; Mehmet Aykaç, Abbâsi zâret (Dîvân-ý Hâce, Dîvân-ý Vezîr), Dîvân-ý
el-AÅbârü’¹-¹ývâl, s. 370; Ya‘kubî, TârîÅ, Beyrut, Devleti’nin Ýlk Dönemi Ýdarî Teþkilâtýnda Dîvân- Risâlet, Dîvân-ý Arz, Dîvân-ý Ýþrâf, Dîvân-ý
ts. (Dâru Sâdýr), II, 352-353; Taberî, TârîÅ (Ebü’l- lar: 132-232/750-847, Ankara 1997, s. 21; Adam Vekâlet, Dîvân-ý Ýstîfâ, Dîvân-ý Berîd, Dî-
Fazl), VII, 450; VIII, 136, 156 vd.; X, 19, 21; Ceh- Mez, Onuncu Yüzyýlda Ýslâm Medeniyeti: Ýslâmýn
vân-ý Âb ve Dîvân-ý Müsâdere vezire bað-
þiyârî, el-Vüzerâß ve’l-küttâb, tür.yer.; Ebû Bekir Rönesansý (trc. Salih Þaban), Ýstanbul 2000, s.
es-Sûlî, Æýsmün min aÅbâri’l-Muštedir-Billâh el- 113, 114, 116, 118; Fatih Yahya Ayaz, Memlük-
lý olarak görev yapardý. Divan baþkanlarý,
£Abbâsî (nþr. Halef Reþîd Nu‘mân), Baðdad 1999, ler Döneminde Vezirlik: 1250-1517, Ýstanbul 2009; kumandanlar ve hâcibler vezirin emrinde
s. 151, 193-194, 264; Mes‘ûdî, et-Tenbîh, s. 339, Mahmûd Hilmî, “el-Vizâre fi’d-devleti’l-Ýslâmiy- çalýþýrdý. Vezirler göreve baþlamadan ön-

82

You might also like