You are on page 1of 113

Walter Benjamin

Bin Dokuz Yiizle.rin B:t$mda


Berlin'de yocukluk

lA\AHTI

V M •
BiN DOKUZ YUZLERiN BA$1NDA
BERLiN'DE �OCUKLUK

Walter Benjamin 1892'de Berlin' de dogdu. Alman edebiyat ele�tir­


meni, dii�iiniir, kiiltiir tarihc;isi ve estetik kuramcJs!dir. Yahudi bir
aileden gelen Benjamin, Berlin, Freiburg im Breisgau, Miinih ve
Bern'de felsefe ogrenimi gordii. 1920'de Berlin'e yerle�erek edebi­
yat ele�tirmenligi ve c;evirmenlik yapmaya ba�lad1. 1928'de sundu­
gu Ursprung des Deutschen Trauerspiels (Alman Tragedyasmm Ko­
keni) adh doktora tezi Frankfurt Oniversitesi'nde geri <;evrilince,
zaten pek sJCak bakmad1g1 akademik kariyerden biitiiniiyle vaz­
ge<;ti. Ernst Bloch, Theodor W. Adorno ve Bertolt Brecht' in etkisiyle
1930'larda giderek Marksizm'e yakmla�an Benjamin, 1933'te Al­
manya'yl terk ederek Paris'e yerle�ti. ourada edebiyat dergilerine
ve New York'ta Adorno ile Horkheimer tarafmdan yapmlanan
Zeitschrift fur Sozialforschung' a (Sosyal Ara�hrmalar Dergisi) ele�tiri
ve denemeler yazd1. 1939 yilmda, Alman miilteciler tarafmdan ya­
y1mlanan bir dergide <;1kan yazlsl nedeniyle Alman vatanda�hgm­
dan <;1kanld1. Almanlann Frans<.'y1 i�gal etmesi ve Paris'teki evini
Gestapo'nun basmas1 iizerine 1940'ta Fransa'nm giineyindeki Port­
Sou kentine ka<;h; burada polis tarafmdan Gestapo'ya teslim edile­
cegini ogrenince intihar etti.
Ba�hca yap1tlan: Daha <;ok deneme tiiriinde kaleme ald1g1 yazilan
Goethes Walzlverwandtschaften (1924-25; Goethe'nin Se<;ilmi� Akraba­
hklan), Einbahnstrasse (1928; Tek Yon, YKY, 1999), Berliner Kind/zeit
um Neunzehnlzundert (1950; Bin Dokuz Yuzlerin Ba�znda Berlin 'de
(:ocukluk, YKY, 2004) ve Benjamin'in 1927'de ba�lay1p oliimii nede­
niyle tamamlayamadJgl Das Passagenwerk (Pasajlar, YKY, 1993) gibi
kitaplarda topland1.

Tevfik Turan 1954'te dogdu. i stanbul Oniversitesi'nde Alman filo­


Jojisi okudugu y1llarda ba�lad1g1 <;eviri <;ah�malanm TTOK'da mii­
tercimlik, Tiirk-Alman Egitim Merkezi'nde Almanca ogretmenligi,
i stanbul ve Hamburg Oniversiteleri'nde Tiirk<;e okutmanhg1 ya­
parken siirdiirdii. ilk <;eviri kitab1, Patrick Siiskind'den Koku,
1987'de yay1mlandL Bunu Peter Handke, Sten Nadolny, Wassily
Kandinsky ve Walter Benjamin c;evirileri izledi. $iir c;evirileri, Hok­
ka dergisi d1�mda, Ernst Jandl'm Dalw lyisi Saksofon (YKY, 1998) ad­
h kitabmda yay1mland1.
Walter Benjamin'in
YKY'deki kitaplarz:

Pasajlar (1993)
Tek Yon (1999)
Bin Dokuz Yiizlerin Ba�mda Berlin' de �ocukluk (2004)
WALTER BENJAMIN

Bin Dokuz Yiizlerin Ba�tnda


Berlin' de �ocukluk

c;:eviren:
Tevfik Turan

Ya�anh

omo
iSTANBUL
Yap1 Kredi Yaymlan- 1967
Edebiyat- 561

Bin Dokuz. Yiizlerin Ba�mda Berlin' de <;:ocukluk I Walter Benjamin


Ozgi.in adt: Berli11er Kindheit urn Newrzelmlumdert
Almancadan �eviren: Tevfik Turan

Kitap editorii: Ay�a Sabuncuoglu


Di.izelti: Incilay Yilmazyurt

Kapak tasanmt: Nahide Dike!

Bask!: �efik Matbaas1 San. ve Tic. Ltd. �ti.


Turgut Ozal Cad. No: 137 ikitelli/istanbul

<;:eviriye temel ahnan basla: Suhrkamp, 2000


1. bask!: istanbul, Ocak 2004
2. bask!: istanbul, Mart 2009
ISBN 978-975-08-0728-6

© Yapt Kredi Ki.ilti.ir..San.,at \av•l)cilrk Ticaret ve Sanayi A.�. 2003


Sertifika N6: 12334
©S'!ihrkflmp Ver1ag'.J=!ranklurt.em Main 1950
Biitii'n yayni haklan·sakhdir.
Kaynak gosterilerek tam!im i�in yaptlacak kisa alt'n!ilar dt�mda
yaymcmm yazil1 izni olmakstzm hi�bir yolla �ogal!ilamaz.

Yap! Kredi Ki.ilti.ir Sana! Yayn\ciltk Ticqret ve Sanayi A.�.


Yapt Kredi Ki.ilti.ir Merkezi
istiklal Caddesi No. 161 Beyoglu 34433 istanbul
Telefon: (0 212) 252 47 00 (pbx) Faks: (0 212) 293 07 23
http://www.yapikrediyayinlari.com
. e-posta: ykykultur@ykykultur.com.tr
Internet sal!� adresi: http://alisveris.yapikredi.com.tr
http://www .yapikredi.com.tr
ic;iNDEKiLER

Mummerehlen • 9
Tiergarten • 12
Kayzerpanorama • 16
Zafer Siitunu • 20
Telefon • 23
Kelebek Av1 • 25
Yola <;1k1;> ve Donii;; • 28
Cinsiyetin Uyam;;1 • 31
K1;; Sabah1 • 32
Steglitzer-Genthiner Caddeleri Ko;;esi • 34
Herr Knoche ile Fraulein Pufahl • 37
Magdeburger Platz Pazar Hali • 39
Ate;; • 41
Athkarmca • 46
Kunduz ·• 47
Bir Oliim Haberi • 50
Pfaueninsel ve Glienicke • 52
Blumeshof 12 • 56
Okuma Sand1g1 • 61
Dolaplar • 63
Ogrenci Kitaphg1 • 67
Saklamlacak Yerler • 70
Bir Hortlak • 72
Davet • 74
Dilenciler ve Fahi�eler • 78
Kazalar ve Ciiri.imler • 80
Diki� Sand1g1 • 84
Bir Noel Melegi • 87
iki Madeni Nefesliler Orkestras1 • 90
Kambur Adamcik • 93

Sonsoz • 96
Notlar • 107
"Ey, fOcukluk giinlerinin kz� �ekeriyle kaplz
nar gibi kzzarmz� zafer siitunu"1
Mummerehlen

Eski bir �ocuk tekerlemesinde Muhme Rehlen ad1 ge�er.


"Muhme" bana hi�bir �ey ifade etmediginden,2 bu yarahk benim
i�in, ad1 Mummerehlen olan bir hayalete doni.i�mi.i�ti.i. Bu yanh�
anlama benim gozi.imde di.inyanm gori.ini.imi.ini.i degi�tirdi. Fakat
iyi bir yolda degi�tirdi; onun i�erilerine dogru giden yollan gos­
terdi bana. Bu yanh� anlama i�in, kendisini destekleyen ne varsa
dogruydu. Derken, tesadi.if bu ya, ben yanlarmdayken bi.iyi.ikler
bak1r gravi.irlerden (Kupferstich) soz ettiler bir keresinde. Ertesi
gi.in bir sandalyenin altma girmi�, ba�1m1 aradan uzahyordum ve
bu bir "Kopfverstich" oluyordu.3 Bu arada kelimeyi bozuyor
idiysem, bu, hayatta tutunabilmek i�in yapmam gereken bir �ey­
di. Vakti ge�meden, ashnda birer bulut olan kelimelere bi.iri.ini.ip
k1hk degi�tirmeyi ogrendim. Benzerlikleri ke�fetme yetenegi za­
ten o eski, benzeme ve benzer davranma zorunun zay1f bir kahn­
hsmdan ba�ka bir �ey degildir. Fakat beni bu zora kelimeler ko�u­
yordu. Beni terbiyenin degil, evlerin, mobilyamn, elbiselerin or­
neklerine benzeten kelimeler. Ama bunlar beni hi�bir zaman, be­
nim kendi imgeme benzetemediler. Onun i�in de, benden ken­
dimle bir benzerligim olmas1 istendiginde �aresizlik i�inde kahr­
dim. Fotograf�1ya gidildiginde boyle olurdu. Nereye baksam,
kendimi paravanalar, minderler, kaidelerle �evrili buluyordum
ve bunlar, Hades' in golgeleri nas1l kurbanhk hayvanm kamna su­
sami� iseler aym oyle, benim resmimi ele ge�irmeyi bekliyordu.
Sonunda beni kaba f1r�a darbeleriyle yapllm1� bir Alpler manza­
rasmm online getiriyorlard1 ve sag elim, ke�i sakah si.isli.i bir �ap-

9
kay1 havaya kaldmrken, golgesi­
ni tuvalin bulutlanyla buzullan­
mn iizerine dii�iiriiyordu. Gene
de, kii�k Alplinin dudaklanm
c;evreleyen zoraki giiliimseme,
salon palmiyesinin golgesinde
kalan c;ocuk yiiziindeki bakl�m
yiirek burkuculugu kadar i�lemi­
yor ic;ime. i skemleleri ve sehpala­
n, goblenleri ve �ovaleleriyle bir
yandan boudoir'a4, bir yandan i�­
kence odasma benzeyen o atolye­
lerin birinden geliyor palmiye.
Ba�1m ac;lk ayakta duruyorum;
sol elimdeki devasa sombreroyu
nice provalarla ogrenilmi� bir za­
Walter ve Georg Benjamin, Schreiberhau 'da, rafetle tutuyorum. Sag el, a�agtya
yakla!jlk 1902. dogru egilmi� tokmagi on planda
goriilen bir bastonla me�gul, bas­
tonun ucu ise bir bahc;e masasmm iistiinden sarkan tavusku�u tii­
yii demetinin ic;inde gizlenmi�. iyice kenarda bir yerde, kap1 per­
desinin yanmda, dar bir korsaj ic;inde annem put gibi duruyor.
Bir terzi mankeni gibi, kadife kostiimiime bakmakta; kostiim ise
katbekat bordiirler, �eritlerle siislii haliyle bir moda dergisinden
c;lkmt�a benziyor. Fakat ben, burada beni c;evreleyen her �eyle oy­
le bir benzerlik ic;indeyim ki, ben olmaktan c;lkmt�Im. Nasil pa­
vurya bir deniz hayvanmm kabugunda banmrsa, ben de ic;i bo­
�almi� bir kabuk gibi oniimde duran on dokuzuncu yiizyilm ic;in­
de oyle banmyorum. Kabugu kulagrma tutuyorum. Ne i�itiyo­
rum? Sahra toplannm veya Offenbach'm balo miiziginin giiriiltii­
siinii degil, fabrika sirenlerinin haykln�m1 veya oglenleri borsa
salonlanru c;mlatan bagn�lan da degil, hatta atlann parke ta�la­
nndan gden nal seslerini ya da muhahz taklmmm mar� miizigini
de degil. llayir, benim i�ittigim, bir teneke kovadan demir sobaya
dokiilen antrasitin c;lkardtgt klsaclk �aprrh, gaz lambast gomlegi­
nin alev ahrkl•n Gikardigt poflama ve caddeden bir at arabas1 ge­
c;erken lamha �i�esinin pirinc; yuvasmda hngrrday1�1. Ba�ka sesler

10
de var, anahtar sepetininS �akrrhs1, on merdivenle arka merdiven­
deki iki zil; nihayet, kii«;i.ik bir <;ocuk tekerlemesi de var aralarm­
da: "Sana bir �ey anlataytrn I Murnmerehlen iistiine." Tekerleme
<;arp1hlrnl�; gene de <;ocuklugun biitiin o <;arp1hlrm� diinyasma
yer var i<;inde. Bir zamanlar yeri tekerlemenin i<;inde olan "Reh­
len adh Muhrne" tekerleme bana ilk defa soylendiginde, <;oktan
I

kaybolrnu� gitrni�ti bile. Fakat Murnrnerehlen daha da gii<; sezilir


bir haldeydi. Arada srrada, tabagm dibinde, siitlacrmm veya Sa­
go6 pelternin puslan ardmda yiizen mayrnunun o oldugunu sa­
nrrdrm. Tabagrmdakini, onun goriintiisii a<;Ilsm diye yerdim. Bel­
ki Murnrnelsee7 idi oturdugu yer ve goliin uyu�uk sulan etrafrm
gri bir pelerin gibi sanyordu.8 Bana onun hakkrnda ne anlahldigt­
m -veya sadece anlahlrnak istendigini- bilrniyorum. Muhme, dil­
siz olan, gev�ek, lapa lapa oland1; kii«;i.ik cam kiirelerin i<;inde
ah�trran kar gibi, nesnelerin <;ekirdegmde bulut bulut oland1. Ba­
zen i<;lerinde savrulurdum. Gua�la resim yaparken olurdu bu.
Orada kan�trrdtgrm renkler bana da vururdu. Daha ben boyalan
resrnin iistiine aktarrnadan, onlar beni biiriiyiip gizlerdi. Paletin
iizerinde 1slak 1slak birbirlerine kan�rrlarken, onlan sanki eriyip
dagilan bulutlarrnt�<;asma, ihtirnamla frr<;ama alrrdrm. Ama res­
me aktardtgtrn her �eyin i<;inde en <;ok sevdigirn �ey <;in porsele­
niydi. Elbette sadece ucuz ihra<; mah olan o vazolann, <;anaklann,
tabaklann, kutulann iistii rengarenk bir kabukla kaphydt. Gene
de, beni oyle Slkl sooya kendilerine baglarlard1 ki, nice yll sonra
beni bir kere daha Murnrnerehlen'in yaphklanna gotiiren hikaye­
yi sanki o zamanlar pekala biliyorrnu� gibi olurdum. Bu bir <;in
hikayesiydi, ya�h bir ressam iizerineydi ve bu adam dostlanna en
son yaphgt resrni gosterrni�ti. Resirnde bir park goriiliiyordu,
aga<;lar arasmdan bir suya dogru ve su boyunca uzanan dar bir
yol; bu yol kii«;i.ik bir kaptya vannca bitiyor, kap1dansa arkadaki
kii«;i.ik bir eve giriliyordu. Ancak, dostlanrun bakl�lan ressam1
arad1gmda, ressam gitrni� ve resme girrni� oluyordu. 0 dar yolun
iistiinde, kaptya dogru yiiriy i or, kapmrn oniinde durakhyor, do­
niiyor, gilliirnsiiyor ve arahgmda kayboluyordu. Onun gibi ben
de, hokkalanrn ve frr<;alanrnla ha�rr ne�irken, birden klllk degi�­
tirrni� , bozulup resme kan�rm� oluyordum. Bir boya bulutuyla ta
i<;ine girdigirn porselene benziyordurn.

11
Tiergarten9

Bir �ehirde yolunu bulamamak pek bir �ey ifade etmez. Bir
�ehirde, ormanda kaybolur gibi kaybolmak ise egitim ister. Bu­
nu ba�arana cadde isimleri kuru dallarm c;thrhst gibi seslenme­
li, �ehir merkezindeki dar sokaklar ona giiniin hangi saati oldu­
gunu dag ba�mdaki bir golciigun kesinligiyle yansttmahdu.
Ben bu sanah gee; ogrendim; ogrenince de, ilk btrakhgt izleri
defterlerimin arasmdaki kurutma kagttlarmda beliren labirent­
ler olan riiyayt gerc;ege c;evirdi bu sanat. Haytr, ilk izleri degil,
c;iinkii onlardan once de bir labirent vard1 ki, omrii belki hep­
sinden uzun siirmii�tiir. Ariadne'si eksik olmayan bu labiren­
teiO giren yol Bendlerbriicke' den11 gec;iyor, bu kopriiniin hafif
kavsi yoluma c;tkan ilk tepenin s1rt c;izgisi oluyordu. Tepenin
eteklerinden pek uzak degildi hedef: Friedrich Wilhelm ile Kra­
lic;e Luise. Yuvarlak kaideleri iizerinde, onlerinden akan bir su­
yun kuma yazd1g1 egrilerin biiyiisiiyle ta� kesilmi�c;esine yiik­
seliyorlardt tarhlarm ic;inden. Hiikiimdarlardan c;ok, kaideleri­
ne yonelmeyi seviyordum, c;iinkii bunlann iistiinde olup biten­
ler, ilintileri baktmmdan muglak da olsa, mekanca daha bir ya­
kmdt. Bu yolumu �a�m�m ic;inde bir i� oldugu benim ic;in ta
ba�tan beri burada, faytonlarla beylik arabalarm turladtgt yol­
dan sadece birkac; adtm ileride, biitiin parkm en garip ko�esinin
uyumakta oldugunu hie; ac;tga vurmayan o geni�, stradan mey­
dandan belliydi. Daha pek erken almt�hm bunun i�aretini.
Evet, burada veya buraya yakm bir yerde kurmu� olmahydt
otagm1 Ariadne; yakmmda ilk defa ve bir daha hie; unutmama-

12
Tiergarten semlinde Herkules koprusu, yakla�zk 1900.

casma, kelime olarak dilime ancak nice zaman sonra konacak


olan �eyi, a�k1 kavrad1g1m Ariadne. Ama gene o kelimenin kay­
nagmda, soguk bir golge halinde a�km iizerine yayllan "Fraule­
in"12 beliriyor. 0 yiizden bu, ba�ka hi�bir parkm olmadtgl ol�ii­
de �ocuklara a�1k goriinen park, benim i�in ba�ka baktmlardan
da gii�liiklerle, uygulanmazhklarla dolu bir yer olmu�tur. Ne
seyrek se�ebilmi�imdir bahkh havuzun ktrmiZtbahklanm. is­
miyle ne �ok �ey vaadetmi�tir Hofjagerallee13 ve ne kadar azm1
yerine getirmi�tir. kinde kumtzi, beyaz, mavi kulecikleriyle
Anker oyun kiipleri iislubunda yapllm1� bir ko�kii barmdtran o
taflanhgt ne kadar �ok arami�Imdir, bo� yere. Her bahar nasll
bir iimitsizlik i�inde donmii� dola�m1�, ayaklanmn dibinde ilk
c;uha�i�ekleriyle nergislerin a�hgt Prens Louis Ferdinand' a geri
donmii�tiir a�k1m. Bizi ay1ran su onlan benim ic;in o kadar do­
kunulmaz kthyordu ki, sanki bir cam fanus ic;indeydiler. Giize­
lin ic;ind�, boyle sopsoguk durmas1 gerekiyordu soylu olanm;
ben ise, oldiigii giine kadar okuloncesi grubunda beraber oldu­
gum Luise von Landau'nun nic;in Liitzowufer'de14, dallannda­
ki �i�ekleri kanalm sularma emanet etmi� o kiic;iik vah�i koi>e-

13
nin �aprazma gelen yerde oturmak durumunda oldugunu anh­
yordum. Daha sonralan yeni ko�eler ke�fettim; obiirleri hakkm­
da bilgim arth. Ama ne bir k1z, ne bir ya�anh, ne bir kitap bana
bu ko�e iizerine yeni bir �ey anlatabilecekti artik. Nitekim otuz
yil sonra, <;evreyi iyi bilen biri, Berlinli bir <;ift<;i, �ehirden epey­
ce uzakla�hgimiz bir giiniin donii;;iinde beni yanma ald1gmda,
izledigi yollar bu bah�eden de ge<;ecek ve buraya suskunluk to­
humlanm ekecekti. Benim oniimden basamaklan iniyordu ve
her biri dik geliyordu kendisine. A;;ag1ya gotiiriiyordu bu basa­
maklar, varolu;;un degilse bile, elbet bu bah�enin analanna. Yii­
riidiigu asfaltm iizerinde ad1mlan yankdamyordu. Oniimiizii
aydmlatan havagaz1 lambasmdan miiphem bir 1;>1k dii;;iiyordu
yolumuza. Tiergarten villalarmm kii�iik merdivenleri, siitunlu
antreleri, frizleri, ba;;kiri;;leri - ilk defa biz oluyorduk, kelimesi
kelimesine ciddiye alan onlan; en ba;;ta da, oturulan i<; kisimlar­
da c;ok ;;ey degi;;mi;; bile olsa, camlanyla eskiden neyseler hala
ayms1 olan o merdiven bo;;luklanm. Okuldan sonra, merdiveni
<;Ikarken duraklad1gimda, kalbimin vuru;; aralanm dolduran o

Tiergarten parkmda oynayan fOcuklar, yaklafzk 1900.

14
mrsralar hiUa hatmmdadrr. Sistine Madonnasr gibi bo�lukta
yi.izen bir kadmm, elinde bir <;elenkle, bir ni�in i<;inden beliri�i­
ni gosteren camdan i.izerime r�ryan mrsralar. Okul <;antamm
omuzlanmdaki kayr�lanm ba�parmagrmla iterek srrhmr hava­
landmrken okurdum: "C::ah�ma vatanda�m ziynetidir I Bere­
kettir zahmetin kar�rhg1." A�agrda sokak kaprsr, bir hortlagm
mezarma donerken <;rkardrgma benzer bir i<; <;eki�le kapamr,
kilidine otururdu. Dr�anda yagmur yagryor olurdu belki.
Renkli camlardan biri a<;rkh ve damlalarm trkrrhsmm tempo­
suyla devam ederdi merdiven <;rkr�. 0 zamanlar yi.izi.ime bakan
karyatitlerin ve atlaslanniS, tann ve melek heykelciklerinin
arasmda en sevdiklerim ise, varolu�a veya bir eve atrlan adrma
gozkulak olan o i.izeri toz tutmu� e�ik erbabr si.ilalesiydi. C::i.in­
ki.i beklemenin ustasrydr onlar. Oyle olunca da, bir yabancryr
mr bekliyorlar, eski tannlarm doni.i�i.ini.i mi.i, yoksa otuz yrl on­
ce okul <;antasryla ayaklan dibinden ge<;ip giden <;ocugu mu,
onlar i<;in farketmiyordu. Gi.in onlarm burcundaysa, eski Bah 16
antik <;agm bahsr olur, o <;agm ri.izgarlan esip Hesperidlerin el­
malanyla17 yi.ikli.i mavnalanm Landwehrkanal boyunca yava�
yava�, yana�acaklan Herakles iskelesine dogru yi.iri.iten gemi­
cilere ula�rrd1. Ve gene, <;ocuklugumdaki gibi, Hydra ile Ne­
mea aslam18 Grof5er Stern19 <;evresindeki cengelde yerlerini
ahrlard1.

15
Kayzerp anorama

Kayzerpanoramada20 goriilen seyahat resimlerinin \Ok ca­


zip bir taraf1, insanm tura hangi resimden ba�lad1gmm hi\
onemli olmamasiydi. <::unkii, oniinde oturaklarm oldugu go­
riintii perdesi bir \ember \izerek dondiigiinden, her resim bii­
tiin duraklardan ge\iyor ve her seyirci bir \ift pencereden bii­
tiin resimlerin pastel renkli ufuklanna bakabiliyordu. Yer her
zaman bulunuyordu. Ozellikle de \Ocuklugumun sonuna dog­
ru, modamn kayzerpanoramalara sut \evirmeye ba�lad1g1 yll­
larda, bu gezilerin yan yanya bo� odalarda yap1lmasma ah�Il­
dl. Sonralan miizik, film yoluyla seyahat etmeyi insana bitkin­
lik veren bir �ey haline getirecekti, \iinkii hayalgiiciiniin besle­
nebilecegi bir �ey olan goriintii, miizik olunca ayn�1p daglli­
yordu - miizik yoktu kayzerpanoramada. Fakat kii\iik, aslm­
da rahats1z edici bir efekt vard1 ki, vahalann \evresinde pasto­
ral ezgilerin veya duvar kalmhlanmn \evresinde matem mar�­
lanmn ordiigii biitiin 0 yalanCI sihirden iistiin goriinurdii ba­
na. Bu bir \mguak sesiydi ve goriintii bir sarsmhyla kay1p gi­
derek yerini once bir bo�luga, ardmdan bir sonraki goriintiiye
b1rakmadan once birka\ saniyeligine duyulurdu. Ve her sefer,
her duyulu�unda, eteklerine kadar daglar, ayna gibi pml pml
biitlin pencereleriyle �ehirler, uzak, rengarenk yerliler, san,
yogun dumanlanyla tren istasyonlan, en kii\iik yapraklarma
kadar iiziim baglan derin bir keder ta�1yan bir veda havas1yla
lebalep dolard1. ikinci bir kere kanaat getirirdim ki -\iinkii he­
men her seferinde, daha once, daha birinci resme f1rlathg1m

16
0riedrichstrafle ile Behrenstrafle'nin kii§esi. Panopticum'un [balmumu heykeller ve fe§itli
rarip e§ya sergisi] bulundugu pasaj, yakla§lk 1900.

17
bak1�la dogard1 bu kanaat- bu kadar ihti�am1 tek bir oturumda
sonuna kadar gormek imkans1zd1. Ve o zaman olu�urdu o -hi<;
yerine getirilmeyen- ertesi gi.in bir daha gelme karan. Ama,
daha ben heni.iz tamamen karanm1 vermeden, benimle arasm­
da sadece bir tahta paravanm bulundugu bi.iti.in o mekanizma
sars1hr, ki.i<;i.ik penceresindeki resim sallamr, ardmdan da go­
zi.imi.in oni.inde, sola dogru kaybolur giderdi. Burada aslmda
doldurup bitirdikleri omi.irlerinin otesini ya�ayan sanatlar, on
dokuzuncu yi.izyllla birlikte uyanm1�lardu. Erken kalkm1� sa­
yllmazlar, ama gene de, Biedermeier21 donemine selam dura­
bilecekleri bir zamana yeti�mi� oldular. 1822 yllmda Daguerre,
Paris'teki panoramasm1 a<;ml�h. 0 gi.in bu gi.indi.ir bu billuri,
pmlhh sand1klar, uzaklarm ve ge<;mi�in bu akvaryumlan, mo­
damn canh oldugu bi.iti.in bulvarlan ve gezileri yurt edinmi�­
tir. Ve boyle yerlerde olsun, pasajlarda ve pavyonlarda olsun,
snoplarla sanat<;1lara memnuniyetle i� vermi�lerdir; ta ki <;o­
cuklann, <;izdigi <;emberler i<;inde en sevin<; verici olan <;embe­
rin -en gi.izel, en bol resimli meridyenin- kayzerpanoramadan
ge<;tigi yeryi.izi.iyle dostluk kurmalanm saglayan birer oda ha­
line gelene kadar. Oraya ilk girdigimde, o alabildigine ince i�­
lenmi� vedi.itlerin22 zamam <;oktan ge<;mi�ti. Ama son izleyici­
leri <;ocuklar olan o sihir hi<; zay1flamaml�h. Bu sihir beni bir
ogle sonras1 Aix �ehrinin �effaf resmi kar�1smda, <;mar yaprak­
lan arasmdan Cours Mirabeau'ya23 doki.ilen zeytuni 1�1k i<;in­
de, tabii benim hayahmm diger donemleriyle hi<;bir ortak nok­
tasl olmayan bir zamanda, bir kere oynam1� olduguma ikna et­
meye bile yeltenmi�ti. Zaten, yolculuklarda garip olan �uydu:
Vard1klan uzak di.inya her seferinde yabanCl bir di.inya ve bu
di.inyanm i<;imde uyandud1g1 hasret her seferinde insam bilin­
meze ayartan bir hasret degil, zaman zaman daha hafif bir
hasret olarak hissedilen s1la hasreti oluyordu daha <;ok. Ama
bu belki de, her �eyin i.izerine yumu�ak yumu�ak di.i�en hava­
gaz1 1�1gmm eseriydi. Yagmur yagd1gmda ise, o zaman elli res­
min hepsinin teker teker, iki si.itun halinde yaz1h oldugu afi�­
ler kar�1smda oyalanmam gerekmezdi - i<;eriye girerdim ve
gerek fiyortlarda, gerek hindistancevizi palmiyelerinin i.izerin­
de, ak�amlan odevlerimi yaparken ki.irsi.imi.i aydmlatan 0 aym

18
1�1g1 bulurdurn. Ola ki birdenbire 1�1k diizeninde bir hata, i�in­
de rengin rnanzaradan kayboldugu o nadir alacakaranhg1 ya­
ratsm. 0 zarnan, kiilden bir gok altmda siikut i�inde uzamyor­
rnu� gibi olurdu goriintii; sanki daha dernin, biraz daha dikkat
etrni� olsarn, riizgarm ve �anlarm sesini duyrnu� olabilecegirn
hissine kapdud1rn.

19
Zafer Siitunu24

Geni;; meydanm uzerinde, gunluk takvim yapragmdaki


k1rm1Z1 tarih gibi dururdu sutun. Son Sedan Gunu'nde25 onun
da indirilmesi gerekiyordu sanki. Ama ben ku<;ukken, Sedan
Gunu olmayan bir y1l du;;uniilemezdi. Sedan'dan geriye sadece
resmige<;itler kald1. Onun i<;in, Ohm Kruger bin dokuz yuz iki­
de Boer sava;;Im26 kaybettikten sonra TauentzienstraBe'yi ge<;ip
gelirken, yol kenanna dizilenler arasmda murebbiyemle bera­
ber ben de vard1m. <:;unku olacak ;;ey degildi, ba;;mda silindir
;;apkas1yla arabasmm koltuguna gomiilmu;;, "bir harbi idare et­
mekten" gelen bir beyefendiyi merak etmemek. 0 zamamn ta­
biriydi bu. Bana ise hem ihti;;amh, hem de biraz ay1p bir ;;ey gi­
bi gelirdi, sanki adam bir gergedam veya hecin devesini "idare
etmi;;" de onun i<;in me;;hur olmu;; gibi. Sedan'dan sonra ne ge­
lebilirdi ki? Frans1zlann yenilgisiyle sanki dunya tarihi ;;anh
mezarma gomulmu;;tu, o mezarm uzerindeki ta;; bu sutun, ora­
ya giden yol da Siegesallee'ydW. Lise u<;teyken, bu sutunun
mermerden hukumdarlarma dogru yukselen geni;; basamakla­
nm <;1k1yor ve bu arada, ileride onume amtm bu mufevaz1 mer­
divenine benzer nice imtiyazh yukseli;;lerin a<;Ilacagmi hisset­
meden de edemiyordum; sonra, sag ve sol kolda arka duvan
ta<;landuan vasallara donuyordum; k1smen, efendilerinden da­
ha al<;akta olduklan ve daha rahat seyredilebildikleri i<;in, kis­
men de, annem-babam ile o gun iktidarda olanlar arasmdaki
uzakhgm buradaki zevat ile kendi zamanlanndakiler arasmda
oldugundan pek buyuk olmad1g1 kanaatiyle i<;im dolu oldugu

20
i<;in. Ama aralarmda en <;ok, liseli ile devlet adam1 arasmdaki
ol<;iiye stgmaz u<;urumu kendi usuliince kapatan bir tanesini
severdim. Bu bir piskopostu, elinde kendi idaresinde bulunan
katedrali tutuyordu ve bina o kadar kii<;iik yapllmt�?h ki, Anker
oyun kiiplerimle aymsm1 ben de yapabilirdim. 0 zamandan
beri bir Azize Katharina'ya rastlaytp da tekerlegi, bir Azize
Barbara'ya rastlaytp da kulesi nerede diye bakmmadtgtm ol­
mamt�?hr. Zafer Siitunu'nun siislerinin nereden geldigini bana
a<;tklamayt ihmal etmemi�?lerdi. Ama ben siitunu olu�?turan top
narnlularmm neyin nesi oldugunu tarn kavrayamarnt�?hm:
Frans1zlar rn1 altmdan toplarla savai?a <;tkrnt�?lardt, yoksa onla­
rm elinden alman alhm biz eritip top dokrnekte mi kullanmt�?­
hk? Kari?l kar�?tya oldugurn i?ey, o muhte�?em kitap kar�?tsmdaki
halirne benziyordu; aym sava�?m resirnlenmi�? gunliiguydii bu
kitap ve hi<;bir zaman bitiremedigimden, biitiin agtrhg1yla iis­
tiime biniyordu. ilgimi <;ekiyordu gunliik; i<;indeki muharebele­
rin planlanm iyi biliyordum; ama gene de, altm yaldtz kabart-

Friedensal/ee [Ban? Bulvan] ve Siegessiiule [Zafer Sutunu},


Waldemar Titzenthaler, yakla?tk 1 903.

21
mah kapagmdan <;tktp i<;ime yayllan isteksizlik gittik<;e bi.iyi.i­
yordu. Altm pmlhsmm daha da ugursuz oldugu yer, Zafer Si.i­
tunu'nun alt k1smm1 saran revaktaki fresk dizisiydi. Arka du­
varmdan yanstyan lo� bir 1�1gm doldurdugu bu mekana hi<; gir­
medim; orada, Dore'nin, Dante'nin Cehennem'ine yaphgt ve her
a<;1�1mda deh�ete kapllmadan edemedigim gravi.irleri ti.iri.inden
tasvirlerle kar�Ila�maktan korkuyordum. Bana oyle geliyordu
ki, ba�anlan orada, si.itunlu salonda uyuklayan o kahramanlar
da kendi ba�lanna kaldtklannda, hpkt kastrgalann kam<;tladtgt,
etleri kanayan aga<; govdelerine yamanm1�, buzullarm arasmda
buz kesmi� halde karanhk dehlizlerde <;ile dolduran si.iri.i si.iri.i
zavalhlar kadar bahts1zd1. i�te bu yi.izden bu revak cehennem­
di, yukanda panldayan Viktoria'nm <;evresinde ko�an o in(lyet
gormi.i�ler <;emberine tam uygun di.i�en kar�1 kutup. Baz1 gi.in­
ler yukanda insanlar olurdu. Arkalarmda gokyi.izi.i, siyah kon­
turlan varm1�, <;tkartma resim dosyalarmdaki ki.i<;i.ik figi.irler­
mi� gibi gori.ini.irlerdi gozi.ime. Ben de zaten elime makas1 veya
tutkal <;anagmt almaz mtydtm,. <;ah�mam bittikten sonra, boyle
heykelcikleri ci.imle kapllarmm onlerine, <;ahlann ardma, si.i­
tunlarm arasma ve daha ba�ka, beni <;eken her yere dagttmak
i<;in? Boyle bahtiyar bir iradenin yarahklanydt yukanda, l�tkta­
ki o insanlar. Bir ebedi pazar gi.ini.iydi.i etraflanm saran. Yoksa,
sadece ebedi bir Sedan Gi.ini.i mi.iydi.i?

22
Telefon

Cihazlarm veya hahrlay1i'm yap1smdan ileri geliyor olabilir


- i'uras1 kesin ki, ilk telefon konui'malanna ei>lik eden seslerin
kulag1mdaki yank1s1 bugiinkiilerden <;ok farkh olarak kalm1i'.
Gece <;mlamalanyd1 bunlar. Hi<;bir ilham perisinin haberini
vermedigi <;mlamalar. i<;inden <;1k1p geldikleri gece, her ger<;ek
yeniden dogui'un arifesindeki gecenin ayms1yd1. Ve yeni dog­
mui' bir sesti, cihazlarda uyuyarak bekleyen ses. Telefon, giinii­
ne, saatine varmcaya kadar benim ikiz kardei>imdi. Onun i<;in
de bana, bai>lang1<;taki ai'ag1sanmasm1 o magrur kariyeri bo­
yunca nasll geride b1rakhgm1 izlemek nasip oldu. <::unkii, o za­
manlar evin on cephesine bakan odasml i'ai'aalanyla dolduran
kristal avize, saba paravam ve palmiye, konsol, <;i<;ek sehpas1
ve cumba korkulugu <;oktan kohneyip oldiiklerinde, karanhk
koridoru, daglann arasmdaki derin bir koyakta kaderine terke­
dilmii' efsanevi bir kahramandan farks1z, arkasmda b1rakan bu
cihaz, arhk gen<; kui>agm oturmaya bai>lad1g1 o hafiflemii', daha
aydmhk mekanlara giriyordu, muzaffer bir kral edas1yla. 0 ku­
i'agm yalmzhgmm tesellisi oldu. Bu kotii diinyay1 terkedecek
alan iimitsizlere son iimidin li'1g1yla goz k1rpard1. Terkedilmii'­
lerle yataklanm paylai'1rd1. Siirgiinden geleli beri korudugu
keskin <;mlamasm1 da k1s1p s1cak bir vmlamaya <;evirmek iize­
reydi. <::unkii, zaten herkesin ondan gelecek sesi tath hayaller
i<;inde veya bir giinahkar gibi titreye titreye bekledigi yerlerde
daha fazlasma ne liizum vard1. Bugiin onu kullananlar i<;inde
hahrlay9-n pek kalmamli>hr, vaktiyle ailelerin kucagmda beliri-

23
vermesmm ne vahim sonw;lara yol a\hgm1. Saat ikiyle dort
arasmda, gene bir okul arkada�1mm benimle goru�mek istedigi
s1rada \ah�1, sadece annemle babamm ogle istirahahm degil,
aym zamanda dunya tarihinin, orta yerindeyken esiri olduklan
bir \agm1 altust ederdi. Santrallarla arada hep bir fikir aynhg1
olurdu, babamm �ikayet merkeziyle konu�urken yagdird1g1
tehditlerle azarlar da cabas1. Ama onun as1l zevk i\inde kendin­
den ge\tigi alemler, dakikalarca, kendini unutma raddelerine
gelinceye kadar \eviredurdugu manyeto koluna adanm1� olan­
lardl. Eliyse, raksmm �ehvetine kapllm1� bir dervi� gibi olurdu.
Ama benim yuregim \arpard1, boyle durumlarda memurenin,
sallapatiliginin cezas1 olarak, \arpllma tehlikesiyle yuz yuze
geldigine kesin gozuyle bakard1m. Telefon o zamanlar ahlm1�
ve d1�lanm1� bir halde, arka koridorun bir ko�esinde, kirli \a­
ma�Ir sand1g1yla gaz saatinin arasmda, hani \mlamasmm Ber­
lin evinin urkuntlllerini daha da arthrd1g1 o yerde as1hydi. Ve
ben o zaman, neredeyse hepten sersemlemi� bir halde, dar ve
karanhk koridorda el yordam1yla epey bir ilerledikten sonra,
yaygaray1 susturmak i\in elimi uzahp, her biri halter agirhgm­
daki iki kulakhg1 yerlerinden \ekip ba�1m1 aralanna kishrdi­
gimda, cihazdan gelen sese amans1z bir bi\imde teslim olmu­
�um demekti. Bu sesin ustume abam�mdaki o yurek daraltan
kuvveti hafifletecek hi\bir �ey yoktu. Sesin i\imde zaman, go­
rev ve niyete yonelik her fikri yok edi�ini, kendi du�unu�umu
hi\e indirgeyi�ini acizce bir aCiyla izler, otelerden gelen sesin
emri altma giren medyum gibi, bana telefondan ge\ip gelen ilk
iyi teklife hemen teslim olurdum.

24
Kelebek Avz

Ara s1ra <;Ikhgimiz yaz yolculuklan bir yana, ben okula


ba�lamadan once her y1l <;evredeki yazhklara ta�nmd1k. Bunla­
nn hahras1 daha uzun bir zaman, <;ocuk odamm duvanndaki,
ilk par<;alan Brauhausberg' deki28 bah<;ede yakalanm1� olan bir
kelebek koleksiyonunun ba�lang1<;lanm i<;eren camekfmda ya­
�amaya devam etti. Y1pranm1� kanat u<;lanyla lahana kelebek­
leri, fazlas1yla parlakla�m1� kanatlanyla orakkanatlar beni defa­
larca bak1mh bah<;e yollanndan ayarhp bir cengelin i<;ine <;eker­
di; ben de orada, herhalde kelebeklerin u<;u�unu yonetmekte
olan riizgarla kokulann, yapraklarla giine�in komplosu kar�I­
smda aciz, kalakahrd1m. Onlar bir <;i<;ege dogru w;:ar, <;i<;egin
iizerinde havada dururdu. Ben kep<;eyi kaldmr, artJk sadece,
<;i<;egin o bir <;ift kanat iizerinde yaphg1 belli olan etkinin kema­
le ermesini beklerdim; derken o narin govde hafif <;Irpmhlarla
yana dogru kay1verir, aym kimllhsizhk i<;inde durarak g6lgesi­
ni ba�ka bir <;i<;egin iistiine dii�iiriir ve aym anilikle onu da do­
kunmadan b1rak1rd1. Boyle, ag1r ag1r yiiriisem gc<;ebilecegim
yava�hkta bir aglia veya kmakelebegi, tereddudi.i, gidip gelme­
leri, oyalanmalanyla beni ahmak yerine koydugu zamanlar, sa­
dece av1ma hissettirmeden yana�1p onu altedebilmek i<;in, eri­
yip hava ve 1�1k olmay1 dileyecek hallere gircrdim. Bu dilek,
hayram oldugum o kanatlann her titreyi�i veya sahm�1 bana da
ula�hgl, veya beni de tepeden hrnaga titrettigi ol<;iide ger<;ek­
le�mi� de olurdu. Aram1zda o eski avo kurah hiikiim siirmeye
ba�lard1: Ben her telime kadar hayvana uyduk<;a ve i<;ten i<;e,

25
Braul!ausberg'den r;evreye bakz$. Aynz donemin kartpostalz. Sanat kitaplarz basan
Robert Hugel Yaymevi, Potsdam.

kanat �1rpan bir kelebege donii;;tiik�e, kelebek de, yaphg•yla­


yapmadtgtyla, insana ozgii kararhhgm rengine biiriiniirdii ve
sonunda, yakalanmas1 sanki sadece benim insan varhgtmi tek­
rar ele ge�irebilmemin bedeliymi;; gibi olurdu. Ama bu i;; niha­
yet ba;;anldtgmda, o avCI saadetinin bana nasip oldugu yerden
botanik tamburundaki29 eterin, pamugun, renkli ba;;h topluig­
nelerin ve Cimbtzlann meydana �tkacagi otag1ma kadar, zah­
metli bir yol vard1 a;;tlacak. Ya geride btrakhgim av sahamm
hali neydi! Otlar yatm1;;, �i�ekler ezilmi;; olurdu; av pe;;inde ko­
;;an, kep�esinin ardmdan, bu da cabas1 dercesine, kendi viicu­
dunu da atm1;>h ortaya; bunca ytktm, beceriksizlik ve kaba kuv­
vet kar;;1smda titreyerek, ama gene de piir-zarafet duruyor
olurdu agm bir ko;;esinde, korku i�indeki kelebek. Bu zahmetli
yol yiiriiniirken, oliime adanmlg olanm ruhu avCiya ge<;erdi.
Kelebekle �i�eklerin onun gozii oni.inde birbirleriyle anla;;hkla­
n dil - avCI bu dilin birka� kurahm ele ge�irmi;;ti ;;imdi. Oldiir­
me arzusu azalm1;>, giiveni bir o kadar bi.iyiimii;;tii. Ne var ki, o
zamanlar i�inde kelebegin sahnd1g1 ,hava, onyillardan beri bir
daha ne kulaklanma gelmi;;, ne dudaklanmdan dokiilmi.i;; bir
kelimeyle dopdolu bugi.in. <;ocuklugun kelimelerinin yeti;;-

26
kinlerin kar�nsma \lkt�mdaki s1rnna vanlmazhgt korumu� bu
kelime. Uzun zaman susulmu�lugu i\inde nurlanm1�. Kelebek
dolu havada oylece titre�mekte "Brauhausberg" kelimesi. Pots­
dam yakmlannda, Brauhausberg adh tepedeydi yazhgtmlZ.
Ama biitiin agtrhgmt kaybetti bu isim, bir bira fabrikastyla ise
hi� ilgisi kalmad1, arhk olsa olsa yazlan annemi-babam1 ve beni
banndtrmak i�in orada yiikseliveren, maviliklerin sard1g1 bir
tepe. Ve onun i�indir ki, benim �ocuklugumun Potsdam'1 da
oyle, sanki sogut kelebekleri, atalantalan, giindiiztavuslan ve
turuncusiisliileri, Kudiis'iin bur�lanyla surlanmn lacivert ze­
min iizerinde belirdigi o pmlhh Limoges minesi resimlerden
birinin iistiine serpilmi��esine, maviliklere biiriinmii� halde
duruyor.

27
Yola c;zkz? ve Donil?

Bir onceki ak�am, otekiler daha uyamkken yatak odas1 ka­


p•smm altmdan goriilen 1�1k <;izgisi - yolculugun ilk i�areti de­
gil miydi bu? <;ocugun bekleyi�lerle dolu gecesine, sonralan
bir tiyatro perdesinin altmdaki 1�1k <;izgisinin salonda bekle�en­
lerin gecelerine girecegi gibi dalm1yor muydu? Galiba insam
ahp gotiiren riiya gemisi o zamanlar s1k s1k, konu�ma sesleriyle
tabak �akirhsmdan olu�an dalgalarm iizerinde sallana sallana

·,

Anhalt lstasyonu. A1w salo11a ba�1�, yakla�1k


"
1 900.

28
Stettin lstasyon u'nda bagaj teslim kzsmz, Waldemar Titzenthaler, 1 897·

yataklanmtza yana;nr, sonra da sabah erkenden bizi, daha yeni


c;tkacagtmtz yolculugun heyecam sanki yol bitmi� de doni.iyor­
mu�uz gibi i.isti.imi.izde, ktytya indirirdi. Takuhlar ic;inde Land­
wehrkanal boyunca ilerleyen ve ic;inde birdenbire yi.iregimin Sl­
kt�hgmt hissettigim faytondaki yolculuk. Tabii, olmast bekle­
nenler ya da aynh� yi.izi.inden degil; o bitmek bilmeyen, ha.Ia
si.iren, yolculugun esintisi kar�1smda bir hayaletin sabah alaca­
smdan kac;1�1 gibi kaybolup gitmemi� olan o ic; bunalhc1 birara­
da oturu� ic;ime bir hi.izi.in salard1. Ama uzun si.irmezdi. <;:i.inki.i
araba ChausseestraBe'yi ardmda btrakmca di.i�i.incelerim gene
ko�turur, trenle yapacagtmtz yolculuga ula�ud1. 0 gun bu gi.in­
di.ir benim ic;in Koserow'un ya da Wenningstedt'in kum tepele­
ri buraya, ba�kalanmn Stettiner Bahnhof'un kumta�1 bloklany­
la kar�Ila�hg1 lnvalidenstraBe'ye kadar iner. Ama o erken saat­
lerde hedef c;ogunlukla daha yakm bir yer olurdu: "Anhal­
ter" di buras1, admdan anla�tlacagt gibi trenlerin ana magaras1,
lokomotiflerin bannacagt, katarlarm duracag1 yer.30 Hic;bir
uzakhk, siste raylarm kavu�tugu yerden daha uzak degildi.

29
Arna, daha dernin <;evrerni saran yakmhk da uzaklara ka<;Iyor­
du. Ev hahralarda ba�kala�rn1� gibiydi. Diiriilrni.i� hahlan, ke­
ten ortiilere sanhp dikilrni� avizeleri, klhf ge<;irilrni� koltukla­
nyla, jaluzilerinden s1zan yan aydmhg1yla, biz daha ekspresi­
rnizin basarnagma ayag1rniZ1 basarken, bir saattir ag1r ag1r yer­
le�rneye ba�layan tozun i.isti.ine belki de <;ok ge<;rneden kendi
h1rs1z izlerini b1rakacak olan yabanCI tabanlara, hafif ayak ses­
lerine duyulan bir bekleyi�e kap1 a<;ard1. Bu yi.izden, her sefe­
rinde yurtsuz biri olarak donerdirn tatilden. i sterse izbe bir
bodrurn ko�esi olsun, larnbas1 yanan -Once yak1lrnas1 gerekrne­
yen- her yer, bahda karanhga gorniilen evirnizle kar�Ila�tmldi­
gmda, g1pta edilesi bir yer gibi gelirdi. 0 zarnan, Bansin' den ya
·

da Hahnenklee' den doni.i�teki istasyonlar bir si.irii ki.i<;i.ik, hi.i­


zi.inli.i s1gmak sunard1 bana. Tabii, sonra �ehir gene i<;ine ahrd1
bunlan, sanki yard1rnseverliklerinden gocunuyorrnu� gibi.
Arna tren gene de onlerinde duraksayacak olursa, bu olsa olsa
rnakasa giri�teki i�aretin ge<;i�irnizi engellernesinden olurdu.
Tren ne kadar yava� giderse, yangm duvarlanmn ardmda yak­
la�an ana-baba evinden ka<;abilrne urnudu da o kadar <;abuk
kaybolurdu. Gene de, herkesin inrnesinden onceki bu say1s1Z
dakikalar bugi.in bile gozi.irni.in oni.indedir. Belki kirni goz do­
la�rnl�hr i.istlerinde; avlularm kmk doki.ik duvarlannda, arka­
lannda bir larnbamn yand1g1 goriilen pencereler gibi.

30
Cinsiyetin Uyanz�z

Sonralan bitmek bilmeyen gece gezintilerimde ar�mlaya­


cak oldugum o caddelerden birinde, zamam geldiginde, garip
mi garip ko�ullar altmda cinsiyet gi.idi.isi.ini.in uyam�1 �a�1rth
beni. Yahudilerin Yeniyll gi.ini.iydi.i, annem�babam da beni kut­
lama ayinlerinden birine yerle�tirmek i<;in hazuhklar yapml�­
lardl. Soz konusu olan galiba, annemin aile geleneginden oti.iri.i
yakmhk duydugu Reform cemaatiydi. Ben bu bayram gi.ini.i
i<;in uzak bir akrabaya emanet edilmi�tim, evine ugray1p onun­
la beraber gitmem gerekiyordu. Ama adresini kaybettigim i<;in
midir, yoksa o <;evreyi iyi bilmedigim i<;in midir, zaman gittik<;e
ilerledi, dolamp durmalanm gittik<;e i.imitsiz bir hal ald1. Kendi
ba�1ma sinagoga girmeye cesaret etmem hi<; soz konusu degil­
di, <;i.inki.i giri� kartlan koruyucumdayd1. Ugrad1g1m talihsizli­
gin ba� sorumlusu, hemen hemen hi<; tammad1g1m bu ki�iye
kar�1 duydugum tepkiydi, bir de, bana mahcubiyet vaadetmek­
ten ba�ka bir �eye yaramayan o dini torenlerden ho�lanmayi­
�Imdl. Derken, <;aresizligimin orta yerinde birdenbire, yak1c1 Sl­
cakhkta bir korku dalgas1 sard1 i<;imi -"<::ok ge<;, sinagog ka<;­
h" -, ama bu daha yah�madan, hatta tastamam aym anda ikin­
ci, mi.ikemmel bir vicdan kaygllarmdan armm1�hk dalgas1 -
"Her �ey olacagma vanr, bana ne". Ve bu iki dalga dur-durak
bilmeksizin <;arp1�arak, bayram gi.ini.ine sayg1s1zhk ile sokagm,
uyanm1� gi.idi.ilere verecegi hizmetleri bana orada once �oyle
bir sezdiren sokagm, <;6p<;atanca dostlugunun birbirine kan�h­
gi o ilk bi.iyi.ik zevk duygusunu meydana getirdiler.

31
Kz§ Sabahz

Herkesin, bir dilegini yerine getirecek olan perisi vard1r.


Ne ki, pek az kimse tuttugu dilegi hahrlayabilir; bu yiizden,
pek az insan daha sonralan kendi hayatmda o dilegin gen;ek­
le�tigini farkeder. Ben gerc;ekle�en dilegimi biliyorum, masal­
lardaki c;ocuklarm dileklerinden daha akllhca oldugunu soyle­
yecek de degilim. Bu dilek benim ic;imde, k1� sabahlan erken­
den, alh buc;ukta yatag1ma yakla�an ve dad1mm golgesini tava­
na vurduran lambayla olu�tu. Soba tutu�turuluyordu. <::ok gec;­
meden, pek dar bir bolmeye sikl�hnlmi�, komiir kalabahg1 yii­
ziinden k1m1ldamakta bile giic;liik c;eker gibi goriinen alev bana
dogru bakacakh. Gene de muazzam bir �eydi, orada, yamba­
�Imda, benden de kiic;iik, yerine yerle�meye c;ah�an, k1zm be­
nim ic;in egildiginden de c;ok egilmesini gerektiren ate�. Onun
i�i goriiliip bitince, k1z sobanm goziine bir elma koyacakh. <::ok
gec;meden soba kapagmm parmakhg1 k1rm1Zl titremelerle yere
yansud1. Ve benim mahmurlugum bu goriintiiye kavu�unca,
biitiin giine yetecek kadar bir �ey elde etmi� hissine kapllud1.
Bu saat hep boyleydi; sadece k1zm sesi bozard1, k1� sabahmm
beni odamdaki nesnelere ah�hrmas1 anlamma gelen siireci. Da­
ha jaluzi kaldmlmam1� olurdu, soba kapagmm siirgiisiinii ilk
defa itip fmn goziindeki elmay1 yoklad1g1mda. Bazen rayihas1
daha neredeyse hie; degi�memi� gibi olurdu. Sonra da, k1� gii­
niiniin, Noel ak�ammda bir c;am agaCI kokusundan bile daha
derin ve ketum bir hiicresinden geliyormu�a benzeyen o ko­
piiksii kokuyu burnumda duydugumu samncaya kadar sabre-

32
derdim. i �te o koyu renkli, steak meyva kar�tmdaydt, seyahat­
ten doniip yamma gelmi� bir dost gibi bildik ve degi�mi�. Ka­
ranhk sobastcagt iilkesinde yaphgt yolculuk olmu�tu, giiniin
benim i<;in haztr tuttugu her �eyin rayihasm1 ona veren. Bunun
i<;in de, <;tplak yanaklarmda ellerimi ISihrken, i<;ime beni her se­
ferinde elmay1 ISirmaktan ahkoyan bir tereddiidiin yaytlmasi
garip olmazd1. Bana kokusunda getirdigi o varia yok aras1 miij­
denin dilime ge<;erek <;abucak ka<;tverecegini hissederdim. Oyle
bir miijdeydi ki bu, verdigi �evk beni bazen, okula dogru yii­
riirken bile hala teselli ediyor olurdu. Tabii, okula gelince, stra­
ma dokunur dokunmaz, daha demin u<;up gitmi�e benzeyen
mahmurluk on kat biiyiimii� olarak yeniden belirirdi. Ve mah­
murlukla beraber o dilek: doyastya uyuyabilmek. Bunu belki
bin kere dilemi�imdir ve dilek sonralan sahiden ger<;ekle�mi�­
tir de. Ama bu ger<;ekle�menin, siirekli bir i� ve giivenli ekmek
kap1s1 konusunda beslemi� oldugum iimidin her seferinde bo�a
<;tkhgmt farkedi�imde oldugunu gorene kadar uzun bir zaman
ge<;mi�tir.

33
Steglitzer-Genthiner Caddeleri Ko�esi

Her c;ocuklugun ic;erilerine o zamanlar daha, evlerinden ar­


hk <;tkmaz olmu�, annemizle ziyaretlerine gittigimizde hep bizi
bekler buldugumuz, ba�lannda hep aym siyah bone, iizerlerin­
de aym ipek elbiseyle aym koltukta oturup aym cumba pence­
resinden bizi kar�Ilayan teyzeler uzamrd1. Biiyi.ileri, hie; derin­
liklerine inmeseler bile biitiin bir vadiye yayllm1� periler gibi,
biitiin biitiin caddeler, hie; ayaklanm basmadtklan halde o tey­
zelerin idaresi altmdaydt. Bu varhklardan biriydi Tante Leh­
mann3I. Durmu� oturmu� bir Kuzey Almanyah soyadm1 ta�I­
masi, bir insan omrii boyunca, SteglitzerstrafSe'nin Genthinerst­
rafSe'ye ac;Ildtgt ko�eye hakim bir cumba iizerinde kendisi ic;in
iddia ettigi hakkm teminahydt. Bu ko�e son otuz ylldaki degi�­
melerin pek dokunmadan gec;tigi yerlerdendir. �imdi degi�en
sadece, c;ocukken onu benim goziimden saklayan ti.iliin inmesi
oldu. �iinkii o zamanlar benim ic;in ad1 Steglitz �ehrinden gel­
miyordu. Stieglitz [saka] ku�uydu, ona adm1 bagt�layan. Hem,
teyze de orada, kafesinde, konu�abilen bir saka gibi oturmuyor
muydu? Bu kafese ne zaman girsem, ic;erisi bu kiic;iik, siyah ku­
�un ctvtlhstyla dolu olurdu; bir zamanlar Mark'ta si.ilalesinin
dagllm1� olarak oturdugu biitiin bucaklann, c;iftliklerin iizerin­
den uc;a uc;a gelmi� ve her ikisinin de -hem koylerin, hem si.ila­
lelerin- c;ogu zaman tamamen birbirinin hpahp ayms1 olan
isimlerini aklmda tutan bir ku�. Teyze bir zamanlar Markisches
Land' da veya Mecklenburg' da32 biiyiikba� hayvan veya tahll
tiiccarhg1 yapm1� biitiin o Schoenfliesler, Rawitscherler, Lands-

34
bergler, Lindenheimlar, Stargardlar arasmdaki dunurlukleri,
oturduklan yerleri, ba�larmdan ge<;en tath, tats1z olaylan bilir­
di. Ama �imdi <;ocuklan, hatta belki torunlan buraya, eski Ba­
ll'ya yerle�mi�, Prusya generallerinin veya terkedip geldikleri o
kii<;iik �ehirlerin adlanm ta�1yan sokaklarda oturuyorlard1. Da­
ha sonralan s1k s1k, bindigim ekspres boyle kii<;iik, ucra yerle­
rin k1y1smdan ko�up ge<;erken, demiryolu setinden a�ag1, kii­
\iik <;iftlik evlerine, avlularma, samanhklanna, <;ahlanna bak­
lm� ve kendi kendime sormu�umdur: Benim o zamanlar kii<;iik
bir <;ocuk olarak odalanna girdigim o ihtiyar teyzeciklerin, an­
ne-babalannm golgelerini terkedip geldikleri yerler i�te buralar
olmasm? 0 odalarda orselenmi�, kmlgan bir ses bana s1r<;adan
bir merhaba derdi. Ama bu ses hi<;bir yerde, orgiisii Tante Leh­
mann' dan duydugum kadar narin ve akordu beni orada bekle­
yen �eyle oylesine ahenkli bir ses olmazd1. <::unkii Tante Leh-

I mzdwehrkanal, Waldemar Titzenthaler, 1 9 10.

35
mann, ben odaya girer girmez, hepsi de bir saat mekanizmasi­
nm dakikligine denk bir canhhk i<;inde elarabalan, kazmalan,
lambalanyla hareket eden kii<;iik kalfalan, kazmaolan, takim­
ba1?lan olan biitiin bir maden ocagm1 barmd1ran biiyiik cam
sand1gm oniime konmasma ozen gosterirdi. Bu oyuncak -eger
oyuncak tabiri caizse- zengin bir 1?ehirli ailenin <;ocuguna, <;ah-
1?Ilan yerlere ve makinalara bir goz atmanm <;ok goriilmedigi
bir zamandan kalm11?h. Boyle yerler arasmda da maden ocag1
eskiden beri ozel bir onem ta1?1yordu; sadece ag1r bir <;ah1?ma­
nm, biitiin gayretli insanlann faydalanmas1 i<;in ocagm derin­
liklerinden <;ekip <;1kard1g1 hazineleri degil, aym zamanda Bie­
dermeier <;agmm, Jean Paul'u, Novalis'i, Tieck'i ve Wemer'iyle
kendini adad1g1 o 1?ehla baki1?1 gosterdigi i<;in de. - Bu cumbah
daire, i<;inde boyle degerli 1?eyler bannd1ran mekanlara yak11?rr
bi<;imde, <;ift kat gizlenmi1? bir haldeydi. Sokak kap1smdan he­
men sonra, giri1?te, solda koyu renkli, <;mg1rakh daire kap1s1 ge­
lirdi. Bu kap1 oniimde a<;Ild1gmda, dik ve nefes kesici bir mer­
diven <;1kard1 yukanya, benzerlerine sonralan sadece koy evle­
rinde rastlad1g1m cinsten. Yukandan gelen zay1f gaz lambas1
11?Igmda ya1?h bir hizmet<;i kadm duruyor olurdu ve ben hernen
sonra, onun korumas1 altmda, o karanhk dairenin holiine a<;I­
lan ikinci e1?igi ge<;erdim. Zaten, bu daireyi o ya1?hlardan biri ol­
maksizm tasavvur edemezdim. Bunlar, arhk suskunluga go­
miilmii1? olmakla birlikte, aralarmdaki ortak servetlerini te1?kil
eden hahralan payla1?hklan kimseler olan hammlanm sadece
kelimesi kelimesine anlamakla kalmaz, onlan her yabano kar-
1?ISmda a<;1k almla temsil etmeyi de bilirlerdi. Ama bu ternsil i1?i­
ni herkesten kcilay benim kar1?1mda becerirlerdi, <;iinkii beni ek­
seriya hammlanndan <;ok daha iyi anlarlard1. Buna kar1?1hk ben
de onlara sayg1, hatta hayranhk dolu gozlerle bakard1m. Ham­
mefendilerinden ekseriya daha ag1r, daha gii<;liiydiiler, hem de
bu sadece viicut<;a boyle degildi; ve i<;erisi, salon, benim i<;in
hazen maden ocagma ve <;ikolataya ragmen, evin ya1?h destegi­
nin geldigimde beni bir yiikten kurtanrcasma paltomu ald1g1,
giderken de kasketimi, beni takdis etmek istercesine, almma
bashrd1g1 o kap1aras1 kadar <;ok 1?ey ifade etmezdi.

36
Herr Knoche ile Fraulein Pufahl

Koleksiyonumdaki kartpostallar i<;:inde birka<;: tanesi var ki,


yazth taraflan hahnmda resimlerinden daha belirgin kalm1�.
Altlannda gi.izel, okunakh harflerle Helene Pufahl imzas1 var.
Bu, ogretmenimin ad1yd1. Soyadmm ba� harfi, P, Pflicht'in [go­
rev], Pi.inktlichkeit'm [dakiklik], Primus'un [smtf birincisi]
P' siydi; f, folgsam [itaatkar ], fleifSig [ <;:ah�kan], fehlerfrei [hata­
siz] demekti; sondaki l ise lammfromm [akllh uslu], lobenswert
[ovgi.iye lay1k] ve lernbegierig'e [ogrenmeye hevesli] �ekil ve­
ren harfti. Boylece bu imza, eger Sami dillerinin yaztlan gibi sa­
dece i.ins:i.izlerden olu�sayd1,33 sadece kaligrafi ustahgmm do­
rugunu degil, aym zamanda bi.iti.in erdemlerin koki.ini.i de ba­
nndmrdL Bah semtleri burjuvazisinin en iyi ailelerinin oglanla­
n, k1zlan girerdi Fraulein Pufahl'm grubuna. Tabii, kesin bir
aynm gozetilmediginden, bu burjuva <;:evresine asillerden bir
k1z da kan�abilmi�ti. Luise von Landau'ydu ad1 ve bu isim be­
ni <;:ok ge<;:meden etkisi altma alm1�h. Bugi.ine kadar hahramda
canh kald1, ama bu sebepten degil. Daha <;:ok, ya�1tlanmm isim­
leri arasmda i.izerine oli.imi.in vurgusunun di.i�ti.igi.ini.i i�ittigim
ilk isim oldugundan. Bu, ben bi.iyi.iyi.ip bizim gruptan aynldik­
tan sonrayd1. Arhk ne zaman Li.itzowufer' e gitsem, bak1�lanm
onun evini arar olmu�tu. Tesadi.ifen, ev suya kadar inen ki.i<;:i.ik
bir bah<;:enin kar�1smdayd1. Bu gori.inti.i zamanla o sevgili isim­
le o kadar kayna�h ki, sonunda, kar�1 k1y1da dokunulmazhg1
i<;:inde habire <;:i<;:ek a<;:an tarhm ki.i<;:i.ik mi.iteveffanm kenotafi­
onu34 oldugu kamsma vard1m. Fraulein Pufahl'm yerini Herr

37
Knoche ald1. Herr Knoche, annemin-babamm beni yardimlany­
la Kayzer'in ordusundaki gorevime bir an once haz1rlamak zo­
runda olduklanna inand1klan astsubaylar tiiriinden biriydi.
Herr Knoche bana yaz1 dersi veriyordu; bek<;iler de bedenegiti­
mi. Anne-babalarm i<;giidiisii, gorevi mahkemelerde, vergide,
poliste infaz alan s1mfa giiveniyordu. Bu s1mftan alan tek bir
ogretmen gelip ge<;mi�se, o da Herr Knoche'ydi. Zadegan evle­
rinde kendini dizginlemek zorunda idiyse, kendisine emanet
edilen s1mfta -bu s1mf sonra benim s1mf1m oldu- dizginleri
hepten koyverirdi. Bu, s1mfm Savignyplatz' a ta�mmasmdan ki­
sa bir zaman onceydi. 0 zamanki yeri PassauerstrafSe'ydi. Bir
okul binas1 degil, olsa olsa sadece akaret olarak dii�iiniilmii�,
ruhsuz bir binayd1 buras1. Orada, o karanhk dershanede Herr
Knoche'nin yonetimi altmda olup biten itici geliyordu bana.
Ama onun o dayak sahnelerinden biri degil kendisiyle kar�Ila�­
hgim yer, her insamn <;ocuklugunda ya�ad1g1 s1radan bir an.
Oniinde iki kanad1 da kapah bir ciimle kap1s1 belirir ve kendisi­
ne bu kapmm giiniin birinde a<;1hp onu hayata giden yola sah­
verecegi temin edilir. Dersimiz �ark1yd1. Wallenstein' dan35 ath­
nm �ark1s1m ogreniyorduk: "Haydi kalkm arkada�lar, atlara,
atlara, I Er meydanma, hiirriyete ko�ulsun! I Meydan, ki erke­
gin degeri var orda hala, I Tarhhyor orda hala yiirek." Herr
Knoche s1mfa, son m1srada ne demek istendigini sordu. Tabii,
kimse cevap veremedi. Dogrusu da buydu anla�Ilan Herr Knoc­
he i<;in; a<;1klad1: "Bunu biiyiiyiince anlayacaksm1z." $imdi bii­
yiidiim. Herr Knoche'nin bize o zaman gosterdigi kapmm i<; ta­
rafmda duruyorum. Ama kanatlan hala kapah. Ben bu kap1dan
ge<;me �erefine katllmad1m.

38
Magdeburger Platz Pazar Hali

Her �eyden once, admm Pazar Hali oldugu samlmasm.


Haytr, "Paza-Rali" denirdi ve bu iki kelime konu�ma ah�kan­
hklannm etkisiyle nasll a�mm1�, hic;biri artlk eski anlamm1 ta�t­
maz olmu�sa, goz oniine serdigi biitiin tablolar da benim bu
halden gec;me ah�kanhgtm ic;inde oyle a�mmi�h ki, hic;biri kay­
nagmdaki ah� veya satl� kavramma ulanm1yordu. insan giic;lii
helezonlannda salmarak ac;1hp kapanan ag1r kap1lan ardmda
b1rakt1 m1, ilk bak1�1, bahk suyundan veya sabunlu sudan kay­
ganla�ml�, iistiinde havuc;lara veya labada yapraklanna bas1p
kaymanm an meselesi oldugu yer c;inilerine taklltrdi. Tel kafesli
dolap kapllarmm gerisinde -her birinin iistiine bir numara
konmu�tu- hantal kadmlar taht kurmu�tu; satlhk Ceres36 rahi­
beleri, tarlada ve agac;ta yeti�en biitiin meyvalann, eti yenir bii­
tiin ku�larm, bahklann, memelilerin pazarCilan, c;opc;atanlar,
dokunulmazhk sahibi yiinorgiisii izbandutlard1 bunlar; ister
biiyiik diigmelerindeki bir panldayi�la, ister onliiklerine bir
�aplak atl�lanyla, ister gogus kabartan ic;c;ekmeleriyle olsun,
tezgahtan tezgaha birbirleriyle haberle�irlerdi. Eteklerinin al­
tmda yer k1v1r k1v1r kaynamaz, kabarmaz, ta�maz: mtydi, oras1
degil miydi asll verimli toprak? Kucaklarma mah atan ise bir
pazar tannsmm ta kendisi degil miydi: yemi�ler, kabuklu hay­
vanlar, mantarlar, kiilc;e kiilc;e et ve lahana; gozlere goriinme­
den, kendilerine teslim olan bu kadmlarla yatan, onlar tembel
tembel, ft<;Ilara dayanm1� ya da gev�ek zincirleriyle terazileri
dizlerinin arasmda, dolu c;antalanm ve filelerini yiiklenmi�,

39
Magdeburger Platz 'ta 5 no.lu Pazar Hali, Hermann Ruckwardt, 1 899.

binbir gii<;liikle onlerindeki <;ocuk siiriisiinii kaygan, pis sokak­


larda giitmeye <;ah�an evkadmlanm ses <;tkarmadan siizerken.
Ama sonra hava karanp da yorgunluk <;oktiigiinde daha bir
derine batard1 insan, takati tiikenmi� bir yiiziicii gibi. Nihayet,
siingersi Naiadlann37 yan gelip yattlklan dikenli resiflerdeki
bahklar gibi bon bon bakan dilsiz mii�terileri ta�tyan thk akmh­
da kendileri de siiriiklenir giderlerdi.

40
Ate�

Her hastahk ba;;lang1c1 durup durup yeniden, talihsizligin


beni ne yamlmaz bir incelikle, nasll da ihtimam ve maharet
gostererek buldugunu gosterirdi. Ortahg1 velveleye vermek
ona gore bir ;;ey degildi. Deride birka\ leke, bir mide bulanh­
siyla ba;;lard1 talihsizlik. Ve sanki hastahk, hekim kendisine ya­
tacak bir yer haz1rlayana kadar sabretmeye gayet ah;;kmm1;; gi­
biydi. Hekim gelir, bana bakar ve i;;in geri kalamm yatakta bek­
lemem gerektigi konusunda titizlik gosterirdi. Okumam1 yasak
ederdi. Benim de zaten, yapacag1m daha onemli ;;eyler olurdu.
�iinkii o andan itibaren, gelmesi ka\1mlmaz olam, heniiz za­
man uygun oldugu ve kafamm kan;;1khg1 elverdigi ol\iide, ak­
hmdan ge\irmeye ba;;lard1m. Yatakla kap1 arasmdaki mesafeyi
ol\er ve sesleni;;imin bu mesafeyi daha ne kadar zaman a;;abile­
cegini sorard1m kendime. Goziimiin online, kenanna annemin
ricalanmn Siralandigi ka;;1k ve ka;;1gm, dudaklanma ihtimamla
yakla;;tmld1ktan sonra, birdenbire ger\ek tabiatmm ortaya \lkl­
vererek i\indeki aCI ilaCI g1rtlag1ma zorla boca edi;;i gelirdi. Na­
sll ki bir adam sarho;;ken de zaman zaman, sadece kendine
"Daha elimden geliyor" diyebilmek i\in kafasmdan hesaplar,
dii;;iinceler ge\irirse, ben de oyle, odamm tavanmda oyna;;an
giine;; lekelerini sayar ve duvar kag1dmm baklavalanm durup
durup yeni demetler halinde toplard1m. Ben \Ok hasta oldum.
Belki bundan ileri geliyordur, ba;;kalannm benim sabnm ola­
rak gordiigii, ama ger\ekte erdemle uzaktan yakmdan ilgisi ol­
mayan ;;ey: benim i\in onemli olan her ;;eyin uzaktan bana dog-

41
ru yakla�hg1m, hasta yatag1mda
saatlerin yakla�hgm1 goriir gibi
gorme egilimi. Bunun i<;in, bir
yolculuktan alabilecegim en bii­
yiik zevki alamam, eger istasyon­
da treni uzun uzun beklememi�­
sem; gene bunun i<;indir hediye
vermenin bende tutku haline gel­
mesi, <;iinkii ba�kalan i<;in siirpriz
olan �eyi ben, hediyeyi veren ola­
rak, ta onceden goriiyorumdur.
Hatta bu, hastanm yatagmda sir­
tim yashklara dayamas1 gibi, bek­
leme siiresine yaslamp gelmekte
olana dogru bakma ihtiyaCI, daha
sonralan kadmlann, ne kadar sa­
Pauline Benjamin, kzzlzk soyadz birla ve uzun beklemem gerektiy­
Schoenjlies, yakla�zk 1 896. se, goziime o kadar giizel goriin-
melerine yol a<;mi�hr. Ba�ka za­
manlar varhgm en iicra ve sessiz yeri olan yatag1m, ben hasta
olunca, ev halk1 indinde ge<;erli bir mertebe ve saygmhk kazan­
mi� olurdu. Uzun bir sure i<;in, ak�amm okuma ve mumlarla
oynama gibi gizli seriivenlerine sahne olmayacakh arhk. Yash­
gm altmda, her gece tekrarlanan yasak adetin ardmdan son bir
gii<;le yerine itilen kitap yoktu arhk. Ve o lava selleri, stearini
eriten o kii<;iik yangm odaklan da boyle haftalar boyunca orta­
dan kalkard1. Evet, belki de hastahgm benim elimden <;ahp al­
d1g1 �ey, benim i<;in gizli bir tedirginlikten azade olarak asla oy­
nanmami� olan o soluk soluga, suskun oyundan ba�ka bir �ey
degildi: daha sonralan duyacag1m ve gecenin aym k1psmda
oynanan, buna benzer bir oyuna e�lik eden tedirginligin haber­
cisi. Hastahgm gelmesi gerekiyordu, vicdamm1 rahatlatmak
i<;in. Ve bu vicdan, ak�amlan yatag1ma yatmhrken beni bekle­
yen buru�uksuz <;ar�afm her bir noktas1 gibi temiz oluyordu.
<;ogu zaman annem yapard1 yatag1m1. Divandan, yashklarla
k1hflan silkeleyi�ini seyreder ve bu s1rada, banyoya sokuldu­
gum ve arkasmdan porselen bir tepsi iizerinde yatag1ma ak�am

42
kahvalhsmm getirildigi ak�amlan dii�iiniirdiim. Karmakan�1k
yabani ahududu dallan arasmdan, smn arkasmdan bir kadm
goriiniir, riizgara iizerinde �u vecizenin yazth oldugu bir �eridi
a\ardt: "ister doguya git, ister bahya I En iyisi yuvandtr." Ve
ak�am kahvalhsmm ve ahududu dallannm hahrast, viicut bir
�eyler yemek ihtiyacm1 a�m1� oldugu duygusuna ne kadar ka­
pllmt�sa, bir o kadar ho� olurdu. Buna kar�thk doyastya hikaye
\ekerdi cam. Hikayeleri dolduran o gii\lii akmh viicudun ta
i\inden ge\er ve hastahk adma ne varsa, selin siiriikledigi \ah
\trpt gibi gotiiriirdii. Agn bir su bendiydi, hikayeye sadece ba�­
langt\ta diren\ gosterirdi; sonra, anlah gii\lendik\e, bu bendin
dibi oyulur, sonunda unutu�un U\urumuna siiriiklenirdi. Ok­
�ama olurdu bu sele yatagmt haztrlayan. Ok�anmayt severdim,
\iinkii birazdan annemin agzmdan dolu dizgin dokiilecek olan
hikayeler, �imdiden elinde ktptrdanmaya ba�lard1. Bunlarla
birlikte, siilalem hakkmda ogrenmi� oldugum tek tiik bilgiler
de giin yiiziine \1kard1. Atalardan birinin strastyla ne i�ler yap­
mt� oldugu, biiyiikbabanm koydugu hayat kurallan saythrdt
kar�1mda; sanki, soyum sayesinde elimde tuttugum o biiyiik
kozlan erken bir oliimle elden \Ikarmamm fazla acelecilik ol­
dugunu kavramam istenirmi�\esine. Oliime ne kadar yakla�h­
gtma giinde iki kere bakard1 annem. Sonra, termometreyle
usulca pencereye veya lambaya dogru gider ve o kii\iik cam
tiipii, sanki i\inde hayahm sakhym1� gibi dikkatle tutard1. Be­
nim i\in sonralan, biiyiidiik\e, bedende ruhsal olanm varhgt,
cam borucugun i\inde olup da bakt�lanmm bir tiirlii yakalaya­
madtgt o hayat ipliginin nereye kadar \Ikhgt kadar zor \OZiiliir
bir bilmece te�kil etmemi�tir. 01\iilmek yorard1. Bu i�ten sonra
en \Ok istedigim, tamamen yalmz kahp yashklanmla ugra�mak
olurdu. <;iinkii yashklanmm kenar \izgilerini, tepe ve dag strt­
larmm bana heniiz pek bir �ey ifade etmedigi zamanlarda bile
iyi biliyordum. Oyle ya, onlan olu�turan kuvvetlerle birlik ha­
lindeydim yorgammm altmda. Onun i\in bazen, bu dag strast­
nm i\inde bir magara olu�tururdum. Girerdim i\ine; yorgam
ba�1ma \eker, kulagtml o karanhk bo�luga verir, oradaki sessiz­
lige arada bir sozler atar, sonra bunlarm hikaye olup geri do­
nii�lerini izlerdim. Kimi zaman parmaklar da i�e kan�1r, kendi-

43
leri bir olay sahnelerdi; ya da "diikkan" yaparlard1 beraberce,
ortaparmaklann meydana getirdigi "tezgah"m ardmdan iki
sen�eparmagt ben mii�?teriye hararetle ba�? sallard1. Ne var ki,
onlann oyununu <;ekip <;evirme istegim de, giiciim de gittik<;e
zaytflardl. Sonunda, neredeyse hi<; ilgisiz bir halde izler hale
gelirdim, yangmm kemirdigi bir �?ehri yagmalamaya koyulmui?
�?iipheli bir tembeller giiruhuna benzeyen parmaklanmm ko­
�?U�?turmasml. Bunlara giivenmeye hi<; gelmezdi. �iinkii, ma­
sumken biraraya gelmi�? de olsalar, bu iki kafilenin, birbirlerini
nasll buldularsa aym sessizlik i<;inde, tekrar ayn ayn yollanna
gitmeyeceklerinden hi<; emin olamazd1 insan. Ve gittikleri yol
hazen, bitiminde tath bir dinleni�?in, kapah gozkapaklarmm ar­
dma serili alevden tiilde oyna�?arak el eden o goriileri ortaya <;t­
kardtgt, yasak bir yol olurdu. �iinkii her tiirlii itina veya sevgi,
yatagtmm durdugu odayt evimizin biitiiniine eksiksiz bir bi­
<;imde eklemeye yetmezdi. Ben ak�?amm gelmesini beklemek
zorundaydtm. 0 zaman, kap1 lambanm oniinde a<;thp lamba­
mn fanusu sallana sallana e�?igi ge<;ip bana dogru ilerlediginde,
sanki giindiiziin her saatini ftr dondiiren o altm hayat topu be­
nim odama, ktytda k6�?ede kalmt�? bu hiicreye ilk defa ula�?abil­
mi�? gibi gelirdi. Ve daha ak�?amm yammda �?6yle iyice rahat et­
mesine ftrsat bile kalmadan, benim i<;in yeni bir hayat ba�?lardt;
daha <;ok, ate�?le ge<;en eski hayat lambanm I�?tgi altmda bir an­
dan otekine, <;i�ek gibi a<;ard1. Yahyor olmamdan ba�?ka bir �?ey
yoktu, l�?lktan otekilerin oyle kolayca kazanamayacagt bir avan­
taj elde etmeme izin veren. istirahahmdan ve yatagtmm hemen
yakmmda bulunan duvardan faydalanarak I�?tgt golge oyunla­
nyla selamlardtm. Parmaklanmm oynamasma izin verdigim
biitiin o oyunlar, bir kat daha miiphem, daha gorkemli ve daha
i�lerine kapah bir bi<;imde duvar kagtdmm iistiinde tekrar beli­
rirdi. "Ak�?amm golgesinden korkacak yerde, deniyordu oyun
kitabtmda, ne�?eli �ocuklar onu eglenmek i<;in kullamr." Bunun
ardmdan bol resimli a<;tklamalar geliyordu, yatagm duvanna
dag ke<;isi, piyade, kugu ve adatavi?am resimlerini nasll yanst­
tabilecegimi gosteren. Tabii, benim ba�?arabildigim ender ola­
rak, agzm1 a<;m•�? kurttan ileri gidebiliyordu. Ne var ki bu agtz
o kadar biiyiik ve o kadar a<;tkh ki, <;ocuk hastahgmm bile beni

44
ele ge�irrnesine izin verilrneyen bu rnekanda, o kurdu diinyay1
yokeden Fenriswolf38 olarak dola�hrrnadan edernezdirn. Sonra,
giiniin birinde �ekip giderdi hastahk. Yakla�an iyile�rne, do­
gum gibi, ate�in bir kere daha ac1 verici bir bi�irnde s1khg1 bag­
Ian gev�etirdi. Benirn varhg1rnda hizrnet�iler gittik�e daha s1k
bir �ekilde annernin yerini alrnaya ba�lard1. Ve bir sabah yeni­
den, uzun bir aradan sonra ve daha giiciirnii iyice toplarnarn1�
bir halde, hah dovrne sesine verirdirn kendirni: yiikselip pence­
relerden giren ve kendine �ocugun kalbinde, sevgilinin sesinin
erkegin kalbinde edindiginden daha derin bir yer edinen, alt
tabakanm dili olan, ger�ek yeti�kinlerin, hi� kesilrneyen, konu­
sundan saprnayan, bazen yava�layan, ternbelce ve hafifleyerek
her bir �eye haz1r oldugunu belirten, gene bazen, sanki a�ag1da
yagrnurdan bir ka�an varrn1��asma, a�1klanarnaz bir dortnala
ko�u tutturan hah dovrne sesine. Hastahgm ba�lang1�ta benirn­
le dii�iip kalkrnas1 nasll farkma bile vanlrnaz bir yava�hkla ol­
duysa, gitrnesi de oyle olurdu. Ne var ki, onu tarn unutrnaya
ba�lad1g1rnda son bir selarn1 ula�1rd1 bana, karnernde. Ka�Irdi­
girn saatlerin toplarn1 yaz1h olurdu alt ucunda. Kesinlikle, kahl­
digirn saatler kadar gri, rnonoton gelrnezlerdi bana, tersine, ga­
zinin gogsiindeki renkli �eritler gibi dururlard1 orada, dizi dizi.
Hatta, benirn goziirnde uzun bir ni�an dizisini sirngelerdi "Na­
rnevcut: yiiz yetrni� ii� saat" ibaresi.

45
Atlzkarznca

Emre amade hayvanlan ta�;ayan tahta do�eme, topragm he­


men iizerinde donmekteydi. Yiiksekligi, w;ma riiyasmm en iyi
goriildiigii yiikseklikti. Miizik duyuluyor, <;ocuk bir sarsmhyla
annesinden uzakla�maya ba�hyordu. Once, anneden aynlmak­
tan iirkiintii duyuyordu. Fakat sonra kendi sadakatinin farkma
vanyordu. Sad1k bir hiikiimdar olarak, kendine ait bir diinya­
nm iizerinde tahtma kurulmu�tu. Bu diinyaya teget <;izgilerde
aga<;larla yerli halk saflar halinde dizilmi�ti. 0 s1rada, $ark'm
birinde, gene anne beliriyordu. Sonra, cengelin i<;inden bir aga<;
tepesi goriiniiyordu, <;ocugun daha binylllarca once, yani ath­
karmcaya bindikten hemen sonra gordiigii bi<;imiyle. Bindigi
hayvan kendisine dosttu: Dilsiz bir Arion39 gibi dilsiz bahgmm
s1rhnda habire ilerliyordu, tahtadan bir boga-Zeus kusursuz
Europe40 diye ka<;1rmaktayd1 onu. Biitiin nesnelerin sonsuz do­
nii�iimii <;ocuk i<;in <;oktan bir hikmet olmu�, hayatsa ortasmda
miizik makinasmm yer ald1g1 ezeli bir ugultu olup <;1km1�h.
Muzik yava�hyor muydu, o zaman ortahk kekelemeye ba�h­
yor, aga<;lannsa sanki ak1llan ba�larma geliyordu. Athkannca
giivensiz bir zeminde doniiyordu. Ve anne <;1k1yordu ortaya,
defalarca <;aklla <;aklla yerine oturtulmu� o kaz1k, <;ocugun ba­
ki�lannm halahm sard1g1.

46
Kunduz

insan nasll, birinin oturdugu meskenden ve ya�ad1g1 semt­


ten onun tabiah ve mizac1 iizerine bir tasavvura vanrsa, ben de
Hayvanat Bah<;esi'nin hayvanlanna o a<;Idan yakla�1yordum.
Arka planlarmda sfenkslerle piramitlerin birer s1ra asker gibi di­
zildigi deveku�lanndan, pagodasmda bir biiyiicii rahip gibi
hiikmiinii siiren ve hizmetine durdugu iblisle kayna�Ip yekvii­
cut olma yolundaym1� gibi goriinen tavusku�una vanncaya ka­
dar hemen hi<;bir hayvan yoktu ki, yuvasma sevgiyle veya kor­
kuyla bakmayay1m. Bunlar arasmda, bannaklannm konumu
a<;Ismdan ozel bir taraflan olanlar daha nadirdi - Hayvanat Bah­
<;esi'nin, kahve biifelerine veya sergi sahasma biti�tigi, �ehrin bir
par<;as1 olan kesimlerin sakinleri. Boyle yerlerde ya�ayan bi.itiin
hayvanlar i<;inde en <;ok kunduzdu dikkate deger olan. U<; bii­
yiik giri� kap1smdan ona en yakm olam Lichtensteinbriicke ka­
plsiydL Kapllarm en az kullamlamyd1 bu, bah<;enin de en ISSIZ
bolgesine a<;1hrd1. Orada ziyaret<;iyi kar�Ilayan aga<;h yol, lamba­
lannm beyaz top fanuslanyla Eilsen veya Bad Pyrmont'ta41 bu­
lunan, reva<;tan dii�mii� bir gezi yolunu andmrd1; hem de bu
yerlerin Roma kaphcalanndan bile daha antik goriinecek kadar
bak1ms1z kalmasmdan nice yll once, gelecek olamn belirtilerini
ta�1yordu Hayvanat Bah<;esi'nin bu ko�esi. Kehanet dolu bir ko­
�eydi. <::unkii, nasll ki insanm gelecegi gormesini saglama ozelli­
gine sahip oldugu soylenen bitkiler varsa, aym yetiye sahip yer­
ler de vard1r. Terkedilmi� yerlerdir bunlar ekseriya, aynca du­
varlann kar�1sma gelen aga<;lann tepeleri, <;1kmaz sokaklar ve

47
hic;bir zaman kimselerin bulunmad1g1 on bahc;eler. Boyle yerler­
de, ashnda oniimiizde olan her bir ;;ey sanki gec;mi;;e kan;;m1;;
gibi goriiniir. Hayvanat Bahc;esi'nin bu k1smmdayd1 i;;te, her ne
zaman yolum ;;a;;1p da oraya varsa, bir kaphca parkmm ortasm­
da dururmu;;a benzeyen havuzun duvannm iistiinden ic;ine
bakmama izin verilen yer. Buras1 kunduzun kafesiydi. Gerc;ek­
ten bir kafes; c;iinkii hayvanm c;ogu zaman bulundugu havuzun
korkulugu, kahn demir c;ubuklardan oriilmii;; bir parmakhkla
c;evriliydi. Arka tarafta, beyzi havuzun arka plamm kiic;iik bir
kayahk, magarahk bic;iminde in;;a edilmi;; bir yap• s1mrhyordu.
Hayvana mesken olarak dii;;iiniilmii;;tii, ama ben onu hic;bir za­
man o yapmm ic;inde gormedim. Onun ic;in de s1k s1k, sonsuz bir
bekleyi;; ic;inde, bu dibi goriilmez ve kara derinligin kar;;•smda,
bir yerlerinde kunduzu gorebilirim diye dikilip durmu;;umdur.
Sonunda, eger istedigim olduysa, sadece bir an ic;in olurdu; c;iin­
kii goz ac;1p kapaymcaya kadar kayboluverirdi sarmcm 1;>llhh sa­
kini 1slak gecesinin ic;inde. Tabii, kunduzun kondugu yer ger-

Hayvanat Bah�esi, yak/a�rk 1901.

48
<;ekte sam1<; degildi. Ama ben suyuna bakmca, her seferinde,
yagmur �ehrin biitiin IZgaralanna, sanki s1rf bu havuza dokiiliip
hayvamm beslemek i<;in akm edermi� gibi gelirdi. <;iinkii nazh
bir hayvand1 burada banndmlan ve bo�, nemli magaray1 sigi­
naktan <;ok tapmak olarak kullanan. Yagmur suyunun kutsal
hayvamyd1 o. Ama yagmurun kanallannda, sulannda m1 olu�­
mu�tu, yoksa sellerinden ve s1zmtliarmdan beslenmekle mi kah­
yordu, buna karar veremezdim. Hep alabildigine me�guldii, ya­
�ad1g1 derinliklerde onsuz edilemezmi�<;esine. Ne ki, ben nice
uzun ve aziz giinler boyunca almm1 parmakhgma dayayabilir
de onu seyretmeye gene doyamazd1m. Bu bak1mdan da, yag­
murla gizli bir akrabahg1 oldugunu gosterirdi. <;iinki.i bana hi<;­
bir giin, yagmurun ince veya kaba di�leriyle yava� yava� saatle­
rini, dakikalanm tarad1g1 giinler kadar uzun ve aziz gelmezdi.
Ki.i<;i.ik bir k1zm uysalhg1yla egerdi gi.in ba�m1 bu kur�uni tara­
gm altmda. Ben de o zaman doymak bilmeden onu seyreder­
dim. Beklerdim. Hafiflemesini degil. Daha <;ok, gittik<;e daha bol
doki.ilmesini. Camlarda trampet <;ah�1m, oluklardan bo�am�m1
ve gurultularla kanal borulanndan a�ag1ya akl�m1 dinlerdim.
Yagmur iyiydi, bana gi.iven hissettirendi. Ve kendi gelecegim
bo�amr gelirdi bana dogru, be�ik ba�mda bir ninni soylenirmi�­
<;esine. Ne iyi kavrard1m, insanm yagmur i<;inde bi.iyi.idi.igi.ini.i.
Bugulanm1� camm ardmda ge<;en boyle saatlerde kunduzun ya­
mnda, onun evinde olurdum. Fakat bunun boyle oldugunu da
ancak, bir dahaki sefer kafesinin oni.inde dururken anlard1m. 0
zaman gene uzun uzun beklemem gerekirdi, o siyah, parlak vii­
cut f1rlay1p <;Ikana, sonra hemen gene dahp acele i�lerine segirte­
ne kadar.

49
B ir GlUm Haberi

Deja vu defalarca tasvir edilmi�tir. Bu adlandtrma yerin­


d e mi? Onun yerine, bizi -kendisini uyandtran sesin ge\ip
gi tmi� hayatm karanhk bir zamamnda yiikseldigi- bir yank1
gibi ilgilendiren olaylardan soz etmek gerekmez mi? Zaten,
bir anm daha once ya�anm1� bir an olarak bilince gelmesiyle
ya �anan �okun c;okluk bir ses kthgmda kar�tmtza \Ikmast da
bu na uyar. Bu, kendisine, bizi hazuhkh olmadigimiz bir an­
da , kubbesinden zamammtza sadece bir yank1 bi\iminde ak­
seder gibi goriinen ge\mi�in soguk dehlizine c;ag1rmaya yete­
cek kadar kudret verilmi� bir soz, bir ht�Irh veya zonklama­
dtr. Gariptir ki, bu kaytp gidi�in
kar�1 kutbunun -bir kelimenin bi­
zi odamizda unutulmu� bir man­
§On kadar afallatmasmm yarathgt
§Okun- pe§ine dii§iilmemi§tir he­
niiz. Nas1l bu man§ondan, odada
yabanCl bir kadmm bulunmu§ ol­
dugunu \Ikanyorsak, oyle Sesler
veya susu�lar vardu ki, bizi o go­
riinmez yabanCiya, ilkinin yam­
mtzda unuttugu gelecege gotiiriir.
- Be� ya§mdaydtm belki. Bir ak­
�am -yataga girmi§tim bile- ba­
bam belirdi. Herhalde sadece, ba­
na iyi geceler demek i\in. Yan ya-
Benjam in ' in babasz, yakla§lk 1 896.

50
nya iradesi d1�mda oldu samnm, bana bir kuzeninin olii­
miinden bahsetti. Kuzen beni hi<; ilgilendirmeyen, ya�hca bir
adamd1. Ama babam haberi bana biitiin aynnhlanyla veri­
yordu. Benim sorum iizerine, kalp sektesinin nasil bir �ey ol­
dugunu anlath, uzun uzad1ya. Anlahlandan pek bir �ey kap­
mi� degildim. Ama o ak�amki haliyle odam1 ve yatag1m1 yaz­
mi�Im akhma, tipk1 insanm, giiniin birinde ugray1p, unuttu­
gu bir �eyi almak zorunda kalacagm1 sezinledigi bir yeri akh­
na yazmas1 gibi. Bunun ne oldugunu y1llar sonra ogrendim.
0 odada babam benden haberin bir par<;asmi gizlemi�ti. Ku­
zeninin frengiden oldiigiinii.

51
Pfaueninse[42 ve Glienicke

Yaz beni Hohenzollern'e43 yakla;;tmrd1. Potsdam'da Neues


Palais'yle Sanssouci, Wildpark'la Charlottenhof, Babelsberg'de
saray ve bah<;eleri yaz1 ge<;irdigimiz evlere kom;;uydular. Bu
hanedan bah<;elerinin yakmhg1 beni oyunlanmda hi<; rahats1z
etmezdi, ben bir yandan boyle kraliyet binalannm golgesinde
kalan yerleri kendime maleder dururdum. Benim hiikiimranh­
gimm da, bir yaz giinii tahta <;1k1;>1mdan devletimin sonbahar
sonunun eline ge<;i;;ine kadar uzanan tarihi yazllabilirdi. Varh­
gim tamamen, bu iilke ugruna verdigim sava;;larla tiikenip gi­
derdi. Bu sava;;larm garip taraf1, bir rakip imparatorla degil,
kar;;1ma <;1kard1g1 ruhlan yoluyla da olsa, bu topragm kendisiy­
le becelle;;mekten ibaret olu;;lanydt. Bir ogleden sonra, Pfauen­
insel' da en ag1r yenilgime ugrad1m. Bana orada, otlarm i<;inde
tavus tiiyii arayacag1m soylenmi;;ti. Boyle olunca, ada goziime
bu kadar giizel ganimetlerin bulundugu bir yer olarak <;ok da­
ha <;ekici goriinmii;;tii. Ama sonra, <;imenlikleri ba;;tan ba;;a
beyhude yere aray1p tarad1g1mda i<;imi kaplayan his, siisleri bir
tamam iistlerinde, telorgiilerin arkasmda bir a;;ag1 bir yukan
gezinen hayvanlara kar;;1 kinden <;ok, kederdi. Bulunan ;;eyler
<;ocuklar i<;in, biiyiiklere zafer neyse odur. Adamn bana, tama­
men ve yalmz bana mahsus olarak verecegi, sadece bana a<;aca­
gi bir ;;eyi aram1;;hm. Tek bir tiiy ile benim olacakh: Yalmz ada
degil, o ogle sonras1 da, Sakrow' dan vapurla geli;; de, biitiin
bunlar ancak o tiiy sayesinde tamamen ve tarh;;mas1z bi<;imde
hakimiyetim altma girecekti. Ada elden gitmi;;ti, onunla birlik-

52
Pfaueninsel. Harabe iislubunda yaprlmr? Kraliyet Yazlrgr, yakla�zk 1 890.

te bir vatandan fazlas1 da gitmi§ti: tavus arazisi. Ve ancak §im­


di, eve donmeden az once, saray avlusuna bakan <;tplak pence­
relere giine§in pmlhsmm i§ledigi levhalan okuyordum: Bugiin
i<;eri girmemeliymi§im. Fakat nas1l ki, miras olarak aldtgtm bii­
tiin bir iilkeyi o giin elimden ka<;trdtgtm tiiyle birlikte kaybet­
mi§ olmasaydtm, aom da oylesine teselli kabul etmez bir ac1 ol­
maz idiyse, ba§ka bir seferinde bisiklete binmeyi ogrenmi§ ol­
mamn verdigi mutluluk, bu yoldan yeni topraklar fethedecek
olmasaydtm, o kadar biiyiik olmazd1. Bu i§, bisiklet sporunun
moda oldugu zamanlarda, bugiin bir <;ocugun bir digerinden
ogrendigi sanatm, otomobil kullanmak gibi teferruath bi<;imde
ogretildigi o asfalt d6§enmi§ hangarlann birinde oldu. Hangar
Glienicke yakmlarmda, §ehir dt§mda bir yerdeydi; gozle gorii­
liir bir bi<;imde, spor ile a<;tkhavanm heniiz birbirinden aynl­
maz olgular oldugu bir donemde yaptlmt§h. Degi§ik temrin <;e­
§itleri o zamanlar heniiz genel ve eksiksiz bir beden egitimi

53
ic;inde biitiinle;;rni;; degildi. Daha c;ok, her bir ternrin k1skanc;
bir tavtrla, kendine ozgii rnekanlar ve alabildigine kendine oz­
gii bir giyirnle biitiin otekilerden aynhp kendi ic;ine kapanrnaya
c;ah;;tyordu. Gene bu erken donernin bir ozelligi, sporda -hele
hele burada yapllan tiiriinde- havayt belirleyen unsurun ek­
santrik yonii olrnastyd1. 0 yiizden, bu hangarlarm ;;urasmda
burasmda, erkek, kadm ve c;ocuk bisikletlerinin yamnda, on te­
kerlekleri arka tekerlekten dort be;; kere daha biiyiik ve hava­
daki selelerinde bir nurnara ic;in c;ah;;rna yapan akrobatlann yer
ald1g1 modern bisikletler de dola;;tyordu. Yiizrne salonlarmda
ekseriya yiizrne bilenler ve bilrneyenler ic;in ayn havuzlar bulu­
nur; onun gibi burada da bir aynrndan soz edilebilirdi. Bu c;iz­
gi, asfalt iizerinde c;ah�rnak zorunda olanlar ile hangardan c;t­
ktp bahc;ede pedal c;evirrnelerine izin verilenler arasmdan gec;i­
yordu. Benirn bu ikinci gruba yiikselrnern bir vakit ald1. Fakat
sonunda, giizel bir yaz giinii serbest btrakthp ac;tkhavaya gon­
derildirn. Uyu;;rnu;; gibiydirn. Yol c;akdhydt; ta;;lar gtctrdtyor­
du; ilk defa olarak, goziirnii alan bir giine� kar�Ismdaydtrn ve
siperligirn yoktu. Daha once asfalt golgelik, yolsuz ve rahat gel-

l 'olsda m . Babelsberg Saray:, 1 8gB.

54
mii>ti. Oysa burada her virajda tehlikeler pusudayd1. Bisiklet,
serbest donmeli olmadigi, yol da heni.iz di.iz oldugu halde, ken­
di kendine gidiyor gibiydi. Ama ben sanki daha once hi<;: i.ize­
rinde oturmam1i' gibiydim. Gidonunda bir kendi bai>ma buy­
rukluk bai>gosterdi. Her ti.imsek dengemi elimden ald1 alacak
gibi oluyordu. Di.ii>meyi unutah <;:ok olmui'tu, fakat derken, yer­
<;:ekimi y1llardir feragat ettigi bir hakk1 yeniden talep edecek ol­
du. Birdenbire, ki.i<;:i.ik bir yokui>tan sonra, yol durup dururken
al<;:ahverdi ve topragm beni dorugundan ai'ag1 kayd1ran o dal­
gasi, lastiklerimden bir toz ve <;:akll bulutudur yi.ikseltti. Yanla­
nndan ge<;:tigim dallar yi.izi.imi.i s1ymr ve ben durabilme i.imidi­
mi hepten kaybetme noktasma gelirken, birdcnbire girii'in
oni.indeki hafif ei'igin bana el sallad1gm1 gordi.im. Kalbim vura
vura, ama hala arkamda b1rakhg1m inii'in verdigi hiZla, bisikle­
timin i.isti.inde, hangann golgeliginde beliriverdim. Bisikletten
atlayii>Imm i<;:inde bir gi.iven vard1: Nas1l prenslikler vcya kral­
hklar evlenme yoluyla imparatorun idaresi altma giriyorduysa,
bu yaz tren istasyonuyla birlikte Kohlhasenbri.ick, iskelelerine
kadar uzanan kemerli revaklanyla Griebnitzsee, ciddi bur<;:la­
nyla Babelsberg Saray1 ve Glienicke'nin hoi> kokulu <;:ift<;:i kuli.i­
beleri de yolun dalgas1yla yaphg1m izdiva<;: sayesinde, bir o ka­
dar kolayca kucag1ma di.ii>eceklerdi.

55
Blumeshof 1 2

<;mlay1�1 kulaga ondan daha canayakm gelen bir zil yoktu.


Bu evin e�igini ge�tim mi, kendi anne-baba evimde oldugum­
dan da biiyiik bir korunmu�luk i�indeydim. Aynca, adres Blu­
mes-Hof degil, Blume-zoo£44 bi�imindeydi ve yiiziime �arplve­
ren devasa bir pelii� �i�ekti. Bu �i�egin i�inde biiyiikannem
otururdu, anneannem. Duldu. Ya�h hammefendiyi hah do�eli
ve kii�iik bir korkulukla siislii, Blumeshof'a bakan cumbasmda
ziyaret eden, onun her birka� yllda bir kahld1g1 "Stangens
Reisen" turlanyla uzun deniz yolculuklan, hatta �01 gezileri
yapm1� biri oldugunu pek dii�iinemezdi. Girip �1khg1m biitiin
yiiksek tabaka evleri arasmda, bir diinya vatanda�ma ait olan
tek ev buras1yd1. Boyle oldugu, eve bakmca goriilen bir �ey de­
gildi. Fakat Madonna di Campiglio'dan olsun, Brindisi, Wes­
terland, Atina veya yolculuklannda ugrad1g1 daha ba�ka yer­
lerden olsun, gonderdigi biitiin kartpostallar Blumeshof'un ha­
vasml ta�1rd1. Ve resimlerin eteklerini dola�an, goklerini bulut­
landlran iri, rahat elyaz1s1 anneannemin oralarda bulundugunu
oyle iyi gosterirdi ki, o yerler hep Blumeshof'un kolonileri olur
�1kard1. Sonra, anayurdunun kap1s1 yeniden a�1ld1gmda, ayagl­
ml bu iilkenin do�eme tahtalanna, sanki onlar da hammefendi­
leriyle birlikte Bogazi�i'nin dalgalan iizerinde dans etmi�ler gi­
bi, iran hahlannda sanki Mla Semerkant'm tozu gizliymi� gibi,
iirkek iirkek basard1m. Bu evden yayllan, burjuvaya ozgii o
ezeli giivenlik duygusunu hangi kelimelerle anlatmah? Odala­
rmm bir�ogunu dolduran demirba� bugiin eskici diikkanlarma

56
bile iftihar vesilesi olamazd1. <;iinkii, her ne kadar yetmi�li yil­
larm mobilyalan daha sonraki Art Nouveau'nunkilerden �ok
daha dayamkh idiyseler de, en karakteristik yonleri, i�leri za­
manm ak1�ma b1rak1�larmdaki ve kendi geleceklerini hi�bir
noktada akllCI bir hesaba kitaba degil, sadece malzemenin da­
yamkhhgma baglay1�larmdaki sallapatilikti. Burada hakim
olan mobilya �e�idi, bir�ok yiizy1lm siislemelerini iizerinde bir­
le�tirmekte gosterdigi ba�mabuyrukluktan otiirii kendisiyle ve
kendi kahCihgiyla oylesine dopdoluydu ki, herhangi bir a�m­
mayi, sah�1, ta�mmay1 hesaba katm1yordu ve kendi sonuna hep
aym yakmhg1 ve kendi sonundan hep aym uzakhg1 koruyordu:
Her �eyin sonu gibi goriiniiyordu bu son. Sefaletin bu mekan­
larda hi� yeri olamazd1, oliimiin bile yeri olmad1g1 gibi. Bura­
larda olmeye mahal yoktu; nitekim sakinleri de sanatoryumlar­
da oliir, mobilyalarsa hemen, ilk miras�1 ku�agmm elinden, es­
kiciye devredilirdi. Bunlarda oliim ongoriilmemi�ti. Onun i�in
giindiizleri o kadar rahat goriiniirler, geceleriyse kotii riiyalara
sahne olurlard1. Binanm ayak bashg1m merdiven yuvas1, once
kollanm1 bacaklanm1 ag1rla�tmp dermandan kesen, sonra da
beni, ozledigim o e�ikle aramda sadece birka� ad1m kalm1�ken,
pen�esine ahveren bir kabusun yuvas1 oldugunu gosterirdi.
Boyle riiyalar orada saglayacag1m korunmu�luk duygusu i�in
odedigim bedeldi. Anneannem Blumeshof'ta olmedi. Kar�Ism­
daki dairede �oktan beri, daha ya�h olan babaannem oturuyor­
du. 0 da ba�ka bir yerde oldii. Boylece bu cadde benim i�in bir
cennet, oliimsiiz ama gene de aram1zdan aynlm1� biiyiikanne­
lerin golgelerini barmd1ran bir iilke haline geldi. Ve hayalgiicii
bir bolgenin iistiine tiiliinii sermeyegorsiin, o tiiliin kenarlanm
da ak1l almaz k1vnmlarla siislediginden, yakmlarda bulunan
bir koloni mallan diikkamm45 tiiccar olan biiyiikbabamm bir
amh haline getirdi, s1rf onun sahibinin ad1 da Georg oldugu
i�in. Erken olmii� olan biiyiikbabamn portresi canhsmm bii­
yiikliigiinde, kansmm portresiyle simetrik bi�imde, dairenin
daha iicra k1simlanna giden koridorda as1hyd1. <;e�itli vesileler
olurdu buralara hayat ta�1yan. Evlenmi� bir k1z �ocugun misa­
fir geli�i, �oktand1r kullamlmaz olmu� bir dolap odasm1 a�hnr­
di; ba�ka bir arka oda, biiyiikler ogle uykusuna yathklarmda,

57
Berlin 'de bir dairenin salonu, Walter Benjamin 'in koleksiyonundan, Sasha Stone.

beni misafir ederdi; bir i.ic;i.inci.isi.i, eve bir terzi kadmm geldigi
gi.inlerde diki� makinasmm hk1rhsmm duyuldugu odayd1. Bu
arka odalardan benim ic;in en onemlisi locaydi46, ister daha mi.i­
tevazi do�enmi� haliyle yeti�kinlerin pek deger vermedigi bir
yer oldugu ic;in olsun, ister boguk da olsa cadde gi.iri.iltiisii du­
yuldugu, ister gozlerimin oni.ine kapiCilanyla, c;ocuklan ve la­
terna c;algiCilanyla yabanCI avlulan serdigi ic;in olsun. Zaten, lo­
cadan oni.ime ac;1lan, gori.inti.ilerden c;ok sesler olurdu. Hem,
mahalle kibard1 ve avlularmdaki hayat hic;bir zaman pek hare­
ketli degildi; burada yapllan i� de, yaplld1g1 ki�iler olan zengin­
lerin si.ikunundan haberdard1 ve her �ey aniden, derin bir pa­
zar gi.ini.i huzuruna gomi.ili.ip gitmeye haz1r gori.ini.irdi.i. Onun
ic;in pazar gi.ini.i locamn gi.ini.iydi.i. Pazar, hep bir eksikleri var­
ml� gibi duran obi.ir odalarm bi.iti.ini.iyle asia kavrayamad1klan
gi.indi.i, c;i.inki.i otekilerin arasmdan SlZlp gec;erdi bu gi.in ve onu
sadece, i.istlerine hahlann as1hp <;Irpildigi smklarm oldugu ve
obi.ir localarm da bakhg1 avluya bakan loca tutabilirdi; Zwolf­
Apostel ve Matthaus47 kiliselerinin i.izerine boca ettigi c;an ses-

58
leri yiikiinden tek bir titre�im bile kenarmdan ko�esinden ka­
ytp gitmez, ak�ama kadar locada istif istif ytglltp kahrd1. Bu da­
irenin odalan saytca <;ok olmaktan ba�ka, ktsmen <;ok da geni�­
ti. Anneannemi cumbasmda, <;ok ge<;meden diki� kutusunun
yanmda, meyva ya da <;ikolatayt oniimde bulacagtm ko�esinde
selamlamak i<;in, once o kocaman yemek odasm1, sonra da
cumbah oday1 bir u<;tan bir uca ge<;mem gerekirdi. Ama bu
odalann ne i<;in yapllm1� oldugunu ancak Noel bayrammm bi­
rinci giinii gosterirdi. Tabii, bu biiyiik bayramm ba�langtcl her
ytl garip bir gii<;liikle birlikte gelirdi. Hediyelerin konmu� oldu­
gu uzun masalarm iistii, hediye verilecek olanlann <;oklugun­
dan otiirii, dopdolu olurdu; <;iinkii dii�iiniilenler sadece, biitiin
dallan ve kollanyla aile mensuplan degildi, hizmet edenlerin
de yeri vard1 agacm altmda, iistelik o an gorevde olanlann yam
s1ra, emekliye aynlm1� olanlann da. Onun i<;in, biitiin bu stkl­
�Ikhk i<;inde, ogleden sonra, biiyiik yemegin bitiminde eski bir
hizmetkara veya kaptcmm <;ocuguna yemek verilmesi gereke­
bileceginden, insan onceden kestirilmez bir bi<;imde saha kay­
bma ugramayacagmdan hi<; emin olamazd1. Fakat gii<;liik bura­
da degil, ba�langt<;ta, <;ift kanath kapmm a<;tldtgt andaydt. Bii­
yiik odanm gerilerinden agacm 1�1lhst vururdu. Uzun masalar­
da bir kan� yer yoktu ki, insam hi<; degilse badem ezmeli, <;am
dah siislii bir <;erez tabag1 <;agmyor olmasm; bir de, her taraftan
el eden bir siirii oyuncak ve kitap. iyisi mi, <;ok goniil baglama­
mahydt her birine. Acele edip benim olacakm1� goziiyle bakh­
gtm bir hediyenin sonradan bir ba�kasmm kazamlm1� hakk1
oluvermesi biitiin giiniimii berbat edebilirdi. Bundan ka<;mmak
i<;in, e�ikte mthlamp kahrdtm; dudaklanmda, agacm 1�Ilhsmm
m1 uyandtrdtgmt, yoksa, bana aynlm1� hediyelerden �a�kma
donmii� bir halde, yakla�maya cesaret edemeyi�imden mi kay­
naklandtgmt kimsenin bilemeyecegi bir giiliimseme. Ama niha­
yet, boyle gostermelik gerek<;elerden de, hatta asll gerek<;em­
den bile daha derin, ii<;iincii bir �ey vard1 bana hiikmeden. Oy­
le ya, oradaki hediyeler heniiz, benim olmaktan az1c1k daha
<;ok, hediye edenin mahydt. Kmlgandllar; onlan herkesin gozii
oniinde elime ahrken bir beceriksizlik yapmaktan korkum bii­
yiiktii. Ancak dt�anda, holde ktz onlan ambalaj kagtdma sard1-

59
gmda, hediyeler de boylece iiekillerini kaybederek kutulara,
boh<;alara girip bize kendilerinin yerine rehin olarak agirhklan­
m b1rakhklannda emin olurduk, onlann yeni mallanm1z olarak
bize ait olduklanndan. Saatler sonra vanrd1 iii oraya. Sonra, he­
diyeler sanhp sarmalanm1ii, s1k1ca baglanmlii olarak elimizde,
akiiam karanhgma <;Ikhgimizda, fayton apartman kap1smm
oniinde bekler, kar pervazlann ve <;itlerin iistiinde dokunulma­
illlii halde, kaldmmda daha bir kirlice duradurur, Liitzowufer
tarafmdan bir k1zagm <;mg1rag1 duyulur ve birbiri ardmca ay­
dmlanan gazh sokak lambalan, bu tath bayram akiiam1 dahi
degnegini omuzuna atmadan edemeyip dolaiian fenercinin gii­
zergahml a<;1ga vururken, iiehir oylesine kendi alemine dalm1ii
olurdu ki, benim ve mutlulugumun agirhg1yla dolu bir <;uvala
benzerdi.

60
Okuma Sandzgz

Unutulmu�u bir daha asia tamamen geri gctiremeyiz. Boy­


lesi ,de belki iyidir. Yoksa, onu yeniden elde etmenin �oku o ka­
dar y1kiC1 olurdu ki, hasretimizi anlama i�ini anmda b1rakma­
m1z gerekirdi. Oysa boyle, anlanz hasreti, hem, unutulan �ey
i<;imize ne kadar gomiilmii�se, o kadar iyi anlanz. Daha demin
dilimizin ucunda olan kay1p kelime bize dilimizi Demosthenes­
vari48 bir <;oziilmeyle kanatland1rabilirmi� gibi gcliyorsa, unu­
tulan da goziimiize, bize vaadettigi onca ya�anm1� hayatm
agirhg1yla yiikliiymii� gibi goriiniir. Belki, unutulmu�u o kadar
ag1r ve vaatkar kllan �ey, arhk eri�emedigimiz, kaybolup git­
mi� ah�kanhklann izinden ba�ka bir �ey degildir. Belki bizim
kohne yap1m1zdan kalan toz zerreleriyle kan�mas1d1r, unutul­
mu�un oylece siiriip gidi�inin s1rn. Ne olursa olsun - herkes
i<;in, ba�kalarmda oldugundan daha siirekli ah�kanhklar olu�­
turan �eyler vard1r. Varhgm1 belirlemekte katk1s1 olacak yete­
nekler bu ah�kanhklara dayanarak bi<;im ahr. Bu yetenekler de,
benim kendi varhg1m a<;1smdan, okuma ve yazma oldugundan,
<;ocukluk ylllanmda kar�1ma <;1kan nesnelerden hi<;biri okuma
sand1g1 kadar biiyiik bir hasret uyand1rm1yor i<;imde. Sand1k,
iizerlerinde elyazisiyla yaz1lml� tek tek gotik harfler olan kii<;iik
levhaCik!ar i<;eriyordu, basllm1� hallerinden daha <;ocuksu ve
onlarm aksine, k1zlann yaz1s1m and1ran harfler. Egik bir deste­
gin online dizili dururlard1, incecik, her biri miikemme}, SlraJa­
m�Jan i<;inde tarikatlanmn, birer karde� olarak iiyesi olduklan
kelimenin kurahyla bagh. Bunca tevazuun bunca ihti�amla bi-

61
rarada olabilmesine hayrandtm. Bir hituftu bu. Ve bu li.itfu elde
etmek i�in itaatle �abalayan sag elim ula�amtyordu ona. Dt�an­
da oturup duracakh, se�ilmi�leri i�eriye almakla gorevli kap1c1
gibi. Bu yi.izden, elin o harf levhactklanyla ili�kisi feragatle do­
lu bir ili�kiydi. Bu ili�kinin bende uyandudtgt hasret, onun �o­
cuklugumla ne ol�i.ide ozde� bir �ey oldugunun delilidir. San­
dtkta ger�ekten aradtgtm �ey �ocuklugun kendisi: mekam, dizi­
lip kelime olmas1 istenen harf levhactklanm �1talanna oturtur­
ken elin yaphgt hareketin i�inde olan bi.iti.in bir �ocukluk. El o
hareketin ri.iyasm1 hala gorebilir, ama uyamp da onu ger�ekten
yapmayt hi� beceremeyecektir. Bunun gibi, yi.iri.imeyi nasll og­
rendigimi ri.iyamda gorebilirim. Ama bunun bana bir faydas1
yoktur. $imdi yi.iri.iyebiliyorum, yi.iri.imeyi arhk ogrenemem.

62
Dolap lar

istedigim zaman a�1lan ilk dolap etajerdi. Kulpunu �ek­


mem yetiyordu, kap1s1 kilidinden kurtulur, gelirdi. kine elbise­
lerim yerle�tirilmi�ti. Herhalde orada bulundurulmu� olan ve
arhk hi� hahrlamadigim biitiin gomleklerim, pantolonlanm, i�
donlanm arasmda bir �ey vard1 ki, kaybolup gitmedi ve bu do­
lab! a�manm goziime siirekli �ekici ve macerah goriinmesine
sebep oldu. En arka uca kadar bir yol a�mam gerekiyordu; boy­
Ieee, orada �oraplanma ula�1yordum, eskiden beri bilinen usul­
le diiriiliip klvnlml� olarak yahyorlardl yerlerinde, oyle ki her
�ift, kii�iik bir �anta goriiniimiindeydi. Hi�bir �ey bana, elimi
i�lerine alabildigine sokmaktan daha biiyiik bir zevk veremez­
di. Bunu da sadece �oraplarm yiinsii s1cakhg1 i�in yap1yor de­
gildim. Hep "getirilen �ey" vard1, diiriilii �orabm i�inde elimde
tuttugum ve beni ta o derinliklere �eken. Onu elimi yumruk
edip sard1g1mda ve kendimi olabildigince bu yumu�ak, yiin­
den y1gmm sahibi hissettigimde, oyunun ikinci boliimii ba�lar,
bu da o nefes kesici a�I11�1 getirirdi. <::unkii o zaman, "getirilen
�ey"i yiin �antasmdan �1karmaya koyulurdum. Yava� yava�
kendime dogru �ekerdim bu nesneyi, ta ki insam hayrete dii�ii­
ren o olay ger�ekle�ene kadar: "Getirilen �ey" �antasmdan ta­
mamen �1km1� olurdu, ama kendisi de arhk ortada olmazd1. Bu
gizemli ger�egi durup durup smamaktan bikmami�Imdir: Bi­
�imle i�erik, zarfla mazruf, "getirilen �ey"le �anta birdi. Birdi­
ler, hem iistelik ii�iincii bir �eydiler: her ikisinin de donii�iip ki­
hgma girdikleri o �orap. Bu mucizeyi gormeye ne kadar doy-

63
maz bir istegim oldugunu dii�iiniince, kendimi o hiinerimin
masallarm kii<;iik bir karde�i oldugunu dii�iinmeye yatkm bu­
luyorum, <;iinkii onlar da, en azmdan beni ruhlar ve biiyi.iler
diinyasma davet edip sonra aym �a�mazhkla yahn ger<;ege geri
verir, ger<;ek de beni bir <;orabm avutuculuguyla kar�Ilard1. Bu­
nun ardmdan y1llar ge<;ti. Biiyiiye olan giivenim sarsilmi�h ar­
hk; onu geri getirmek i<;in daha keskin uyarhlara ihtiya<; vard1.
Bi.iyi.iyi.i garipte, korkun<;ta, metrukta aramaya ba�lad1m; ve ge­
ne bu sefer de, onu tatmaya ugra�hg1m yer bir dolabm onii ol­
du. Ama oyun daha ciiretli bir oyundu. Masumiyet ge<;ip git­
mi�ti arhk ve bir yasakh oyunu yaratan. Bana yasak olan �ey,
kaybolan masal diinyasmm yerini gayet iyi tutacak bir �ey ve­
receklerini umdugum yaztlard1. Ger<;i ba�hklan -"Die Ferma­
te" [Uzun Es], "Das Majorat" [Evladiyelik], "Haimatochare"­
bana karanhk kahyordu. Ama anlamadigim biitiin ba�hklara
kar�1hk elimdeki garanti, "Hortlak<;I Hoffmann"49 ad1 ve bu
adamm kitaplannm kapagm1 asla a<;mamam yolunda verilmi�
Siki talimath. Sonunda onlara ula�mayi ba�ardim. Ogleden on­
celeri, bazen oyle rast geliyordu ki, annem �ehirden, babamsa
diikkandan heniiz donmeden, ben okuldan eve gelmi� oluyor­
dum. Boyle giinlerde aziCik olsun zaman kaybetmeden kitap
dolabma yollamyordum. Garip bir mobilyayd1 bu. Cephesin­
den, i<;inde kitaplar barmdird1g1 anla�Ilmazd1. Kap1larmm me�e
<;er<;eveleri i<;inde camdan dolgular vard1. Hem, bu dolgular
kii<;iik par<;alardan olu�uyor, kur�undan bir <;ember ise her bir
par<;ayi yanmdakinden aymyordu. Ne var ki bu kii<;iik camlar
kirmiZI, ye�il ve san renkteydiler ve hi<; mi hi<; �effaf degildiler.
Dolayisiyla, bu kap1lardaki cam sa<;mahkh; ve cam bu kaderi­
nin ociinii almak istermi�<;esine itici, kimseyi yakmma davet et­
meyen yans1malar sa<;ardi ortahga. Ama bu mobilyay1 saran
naho� hava bana o zamanlar dokunmu� olsayd1, bu da, ona
kar�I o sag1r, aydmhk ve tehlikeli ogleden once saatinde planla­
digim saldmya azmettirici bir sebep daha buldugum anlamma
gelirdi. C::ifte kap1y1 a<;ar, kitap sirasmda degil, onun arkasmda
aramam gereken cildi el yordam1yla bulur, hummah bir �ekilde
sayfalan <;evirip, kaldigim yeri a<;ar ve oldugum yerden kipir­
damadan, dolabm a<;Ik kap1s1 dibinde sayfalan u<;ar gibi oku-

64
yarak annemin-babamm gelmesine kadar olan zamandan fay­
dalanmaya bakard1m. Oyle okuyu okuyuverdigimden hi<;bir
�ey anlamazd1m. Gene de, her bir hortlak sesinin, her geceyan­
smm ve her lanetin verdigi deh�et, her an daire kap1smda
anahtar sesini ve babamm bastonunun sofada bastonluga dii­
�erken <;1kard1g1 boguk darbeyi bekleyen kulagm korkulanyla
kertelenir ve kemale ererdi. - Fikir iiriinlerinin bu evde sahip
olduklan ayncahkh yerin bir i�aretiydi, biitiin dolaplar i<;inde
tek bunun a<;lk kalmasl. <;iinkii biitiin oteki dolaplara ula�ma­
nm tek yolu, o ylllarda her ev kadmma evin her ko�esinde e�lik
eden, gene de ikide birde kaybedilip aranan anahtar sepetin­
den ge<;erdi. Kadmm kan�hrd1g1 anahtar y1gmmm �ang1rhs1
ba�lahrd1 evle ilgili her i�i; kaos isyan halindeydi o y1gmm i<;in­
de ve bu isyan, kutsal diizenin tablosu ardma kadar a<;llm1� do­
lap kapllannm ardmdan, bir sunak dolabmdan goriiniir gibi,
bize selam verene kadar siirerdi. Bu kaos benden de sayg1 ve
hatta kurban isterdi. Her Noel ve dogum giinii eglencesinden
sonra, hediyelerden hangisinin, anahtanm benim ad1ma anne­
min saklad1g1 "yeni dolap" a vakfedilecegine karar verilmesi
gerekirdi. Kilit altmda olan her �ey daha uzun sure yeni kah­
yordu. Ama benim akhm yeniyi yeni tutmakta degil, eskiyi ye­
nilemekteydi. Benim kendimin, ailenin Yenisinin, eskiyi kendi­
nin kllarak yenilemesi ise <;ekmecede biriktirdigim koleksiyo­
nun eseri oluyordu. Buldugum her ta�, kopanlm1� her <;i<;ek ve
tutulmu� her kelebek benim i<;in bir koleksiyonun ba�lang1c1
oluverirdi; ve sahip oldugum her ne varsa, biitiiniiyle benim
tek koleksiyonumu olu�turuyordu. "Ortahg1 toplama" i�i, hirer
sabah ylld1z1 olan dikenli kestanelerle, bir giimii� hazinesi olan
stanyol )<ag1tlanyla, tabutlar olan oyun kiipleriyle, totem aga<;­
lan olan kaktiislerle ve kalkanlar olan bak1r feniklerle dolu bir
binay1 yerle bir etmek olurdu. Boylece biiyiir ve boylece klhk­
tan k1hga girerdi, <;ocuklugun gozlerdeki, <;ekmecelerdeki, ku­
tulardaki varhg1. <;iinkii bir zamanlar o eski koy evinden masa­
la ge<;en �ey -Meryem'in <;ocuguna yasak olan o son oda__so bii­
yiik�ehir evinde ufala ufala dolap haline gelmi�ti. 0 giinlerin
ev idaresinde biitiin dolaplarm en karanhk suraths1 ise biifeydi.
Evet, bir kiler ve kilerin muglak esrannm ne oldugunu, geni�,

65
kiitleli ve almhg1yla tavana kadar uzanan biife ile kap1s1 arasm­
daki orans1zhgm farkma varabilmi� olan kavrar ancak. Odada­
ki yeri iizerinde, hpk1 ta eskiden gayrimenkulle mobilyap bira­
raya getirmi� bir akrabahgm �ahidi olarak yiikseldigi zamanda
sahip oldugu haklara benzer, tescilli haklan vard1 sanki. Etrafta
her ne varsa hepsini ISSIZ kllan temizlikc;i kadm onunla ba�a c;I­
kamazdl. Kadm sadece, biifenin oymalarmda, istiridye bic;imli
yanmkubbelerinde, teraslannda, �ahni�lerinde, ciimle kapllan­
nm arasmda ve kaplamah yiizeylerinin oniinde duran giimii�
buz kovalanyla c;orba kaselerini, Delft vazolanyla Mallorca se­
ramiklerini, bronz vazolarla cam kupalan indirip yan odaya y1-
gard1. Taht kurmu� olduklan yerin yalc;m yiiksekligi bunlan
her c;e�it pratik kullamma yabanCI k1hyordu. Bu yiizden biife­
nin, tapmak tepeleriyle bir benzerliginin oldugu dogruydu.
Aynca, putlarm etraflanna toplamaktan ho�land1klan tiirden
zenginlikleriyle gosteri� yapabiliyordu. Bu gosteri� ic;inse, evde
davet verilen giinler en uygun f1rsath. Daha ogleyin biifenin
battal govdesi ac;Ilu, suye�ili renkli yosunu and1ran kadifeyle
kaph gozlerinde saklanan, evin giimii� hazinesini gosterirdi ba­
na. Ama orada ne varsa, ondan onar tane degil, hay1r, yirmi�er
veya otuzar tane vard1. Hele ben o uzun mu uzun kahve ka�1g1
veya b1c;ak destegi, meyva b1c;ag1 veya istiridye c;atah dizilerini
goriince, bu bollugun verdigi zevk ile sanki beklenen misafirle­
rin de birbirlerine o masa tak1mlan kadar benzer c;1kacag1 kor­
kusu ic;imde bir kavgaya tutu�urdu.

66
Ogrenci Kitap lzgz

Bir teneffiiste olup biterdi bu i�: Kitaplan toplar, sonra ta­


liplerine yeniden dag1hrlard1. Her seferinde gerekli ivediligi
gosterernezdirn. <;ogu zarnan, o ozledigirn ciltlerin, kiyrnetleri­
ni bilrneyenlere ganirnet oldugunu goriirdiirn. Ne kadar ba�­
kaydi onlann diinyas1, nizarniyelerinin iizerinde yaz1h adlan­
mn oniinde bir nurnaralan alan k1�lalarda k1�larcasma giinler,
hatta haftalar boyunca i�lerindeki tek tek hikayelerde bekledi­
girn okurna kitaplarmm diinyasmdan. Daha da berbah, her
rn1sra1 bir hiicre alan vatan �iirlerinin kale duvarlan arasmda
olrnakh. Nasll da okurna keyfinin giineysi 1hk esintisi vururdu
yiiziirne hafif�e, teneffuste dag1hlan kitaplardan. Bu hava, Vi­
yana'yi ku�atan Tiirklere Stephan Katedrali'nin uzaktan el sal­
layi�Imn, Tabakskollegiurn'unSI pipolanndan yiikselen rnavi
durnanlann bulut bulut kiirneleni�inin, Beresina' da kar tanele­
rinin dansmm ve soluk bir 1�1gm Pornpei'nin son giinlerini ha­
ber veri�inin havas1yd1. Ne var ki, biraz sas1 bir hava olurdu
bu, eger iistiirniize Oskar Hocker'le W.O. von Horn' dan, Julius
Wolff'la Georg Ebers'ten esiyorsa. En koku�rnu� haline de Va­
tammzzm Germi§inden adh ciltlerde rastlamrd1; ortaokulun hi­
rind s1mfmda o kadar biiyiik bir y1gm olu�turuyordu ki bunlar,
ili�rneden yanlanndan ge�ip bir Worishoffer veya Dahn cildine
rastlarna ihtirnali kii�iiktii. Kurn1z1 bez cilt kapaklarma bir te­
berci52 kabartrnas1 bas1lrni�h. $6valye u�aklannm ta�1d1g1 siislii
bayraklara rastlamyordu rnetinde, aynca saygm zanaatkar ya­
rnaklarma, �ato kahyalarmm veya silah yapan dernirci ustalan-

67
mn san�m k1zlanna, efendilerine sadakat yemini eden vasalla­
ra; fakat ote yanda, entrikalar kuran hain kahya ile Roman i.il­
kelerinden birinin parah askerligini yapan yersiz-yurtsuzlar da
eksik degildi. Ve biz ti.iccar ogullan ve ozel dam�man <;ocukla­
rmm bi.iti.in bu efendilerin ve u�aklarm ne menem �eyler oldu­
guna akll erdiremeyi�i sanki onlann kendinden ho�nutlugunu
bir o kadar arttmrd1 da, bize hi<; ald1rmadan evlerimize yerle�­
meye koyulurlard1. $atolarmm i.izerindeki amblem onlara ba­
bamm deri koltugundan selam gonderirdi, onlann sofralarmda
elden ele dola�an bira ma�rapalan bizim <;ini sobalanm1zm
i.izerindeki raflarda emre amade beklerdi ve iskemlelerin onla­
rm erat salonlarmda oteye beriye <;aprazlamasma itilivermi�,
hep birilerinin yolunu kesecek bi<;imde duru�lan hpk1 bizdeki
Aubusson hahlarmm i.isti.indeki gibiydi, tek farkla: Bizimkilerin
i.isti.inde ata biner gibi oturmu� tek bir arabaCI yamag1 bile go­
ri.ilmezdi. Fakat bir durum vard1 ki, iki di.inyanm kayna�masm1
fazlas1yla gi.izel bir bi<;imde ger<;ekle�tiriyordu. Bir gen<;lik der­
gisinde oluyordu bu ve akhmda sadece, renkli bir resimle ilgili
yeri kald1. Bu sayfay1 her a<;1�1mda deh�etimden bir par<;a bile
eksilmezdi; ka<;ard1m, aym zamanda arard1m da; kaplld1gim
duygu, daha sonralan, Robinson'un Cuma'ya ilk defa yabanCI
ayak izlerini ve bunlann yamba�mda kurukafayla iskeleti gos­
terdigi resim kar�1smda hissettigime benziyordu. Ama <;ok da­
ha muglak bir deh�etti, uyur halde ve elinde bir smk gibi egrice
tuttugu �amdanla bir galeriden ge<;mekte olan beyaz gecelikli
kadmdan yayllan deh�et. Kadm kleptomand1 (Kleptomanin);
ve bu kelime, di�lerini gosteren, koti.i bir on sesin zaten oylesi­
ne hortlaks1 olan "Ahnin" [olmi.i� aile bi.iyi.igi.i (kadm)] heceleri­
ni <;arp1hr, bozard1, hpk1 Hokusai'nin bir oli.i <;ehresini birka<;
flr<;a darbesiyle hayalete <;evirdigi gibi - bu kelime beni deh�ete
salar, huzurumu bozard1. Kitap -ad1 Kendi c;abasz yla idi- <;oktan
ortaokul birdeki yerine donmi.i� olurdu, evin Berlin odasm­
dan53 daha arkadaki odalarma giden koridor hala, �atodaki ka­
dmm geceleri gezdigi uzun galeri olmaya devam ederken. Bu
kitaplar ister ban�<;Il veya ti.iyler i.irpertici, ister sik1c1 veya si.i­
ri.ikleyici olsunlar, sihirlerini hi<;bir �ey arthramazd1 da, eksilte­
mezdi de. <::unki.i bu sihir kitaplarm i<;erigine muhta<; degildi,

68
Berlin ' in Charlottenburg semtinde, Savignyplatz'ta Kaiser Friedrich Okulu,
aynz diinemin kartpostalz.

daha c;ok, bana durup durup yeniden, ugruna o tats1z-tuzsuz


okul hengamesinin zavalhhgm1 katlamhr gordi.igi.im bir \eyrek
saatin ger\ekten benim oldugu gi.ivenini vermelerinden ileri ge­
lirdi. Daha ak�amdan, kitabt onceden toplanmt� \antama koyar­
ken bu \eyrek saatlere ayarlardtm i\imi; ve \anta bu yi.ikle olsa
olsa ancak hafiflerdi arhk. Orada defterlerim, ders kitaplanm,
kalem kutulanmla payla�hgt karanhk, bir sonraki okul gi.ini.in­
de kar�1sma \Ikacak olan esrarengiz si.irece uyard1. Sonra niha­
yet, daha demin a�agtlanmama sahne olan mekanda, Meph­
istopheles'in yamnda belirdigi zaman Faust'un kazand1g1 gi.ice
denk bir gi.i\ bolluguyla beni donatan an gelmi� olurdu. Podyu­
mu terketmi�, Slmf dolabmm oni.inde kitaplan toplayan veya
dagttmakta olan ogretmen de neydi ki, benim zevklerimin hiz­
metinde sanahm gostermek ir;in zarar verme yetisini kaybetmi�
bir �eytan yamagmdan ba�ka. Ve nasll da ba�anstzhga ugrard1,
bir ogi.it veya deginiyle bu zevklere yon verme yolunda yaphgt
utanga\\3 giri�imleri. Nas1l da yi.izi.isti.i kalakahrd1, zavalh bir
�eytan olarak, \ile dolu i�inin ba�mda, ben \Oktan bir sihirli ha­
hmn i.isti.inde, son Mohikan'm \admna veya Konradin von
Staufen'm otagma dogru yol ahrken.

69
Saklamlacak Yerler

Evde saklamlacak biitiin yerleri bilirdim ve oralara, insan


her �eyi eskiden oldugu gibi bulacagmdan emin oldugu bir
eve donermi� gibi, doniip doniip gelirdim. Kalbim <;arpard1.
Nefesimi tutard1m. Buralarda maddeler diinyasma kapan­
mi�tlm. Urkiitiicii bir yakmhkla iistiime gelirdi bu diinya, dil
bilmez bir yakmhk kazamrd1. Boyle kavrar asllan biri, neyin
ip, neyin tahta oldugunu. Kap1 perdesinin ardmdaki <;ocugun
kendisi de salman, beyaz bir �ey olur, hortlak olur. Altma bii­
ziiliip <;omeldigi yemek masas1 onu, oymah ayaklarmm dort
siitununu te�kil ettigi, tapmagm aga<;tan putuna donii�tiiriir.
Bir kapmm ardmda ise kendisi kap1d1r, ag1r bir maske halin­
de kap1yla bir olmu�, bir biiyiicii rahip olarak, hi<;bir �eyin
farkmda olmadan i<;eriye giren herkesi <;arpacaktlr. Ne paha­
sma olursa olsun, kimse bulamamahd1r <;ocugu. Yiiziinii <;ar­
plthgmda denir ki kendisine, saat bir <;almayagorsiin, <;arpit­
hgi �ekliyle kalacaktlr yiizii. Bunda ne kadar ger<;ek pay1 ol­
dugunu sakland1g1m yerde anlam1�Imd1r. Beni bulan kimse,
masanm altmda ilelebet put gibi donup kalmama, ilelebet ha­
yalet olarak perdenin dokusuna girmeme, hayatlm boyunca o
agu kapmm kanadma kan�mama yol a<;abilirdi. Onun i<;in,
arayan beni yakalad1gmda, bir <;1ghk kopararak, beni o hale
getirecek �eytam kovard1m; hatta, o am bile beklemeden ko­
yuverirdim beni kurtaracak o <;1ghg1. Onun i<;in, �eytanla mii­
cadelede yorulmak bilmezdim. Bu arada ev maskelerle dolu
bir silahhane olurdu. Ama y1lda bir kere bu evin esrarengiz

70
yerlerinde, bo� goz <;ukurlannda, kaskah agzmda hediyeler
bulunur, biiyii tecriibesi ilme donii�iirdii. 0 karanhk evi, bu
ilmin miihendisi olarak biiyiisiinden anndmr, paskalya yu­
murtalanm arardim.54

71
Bir Hortlak

Hayatmun yedinci veya sekizinci y1lmda, Babelsberg' de­


kiSS yazhk evimizin oni.inde bir ak�amd1. Bizim k1zlardan biri
bir si.ire daha, aga�hkh yollardan kimbilir hangisine a�1lan par­
makhkh kap1da duruyor. Yabanile�mi� uzak ko�elerinde si.ir­
ti.ip durdugum bi.iyi.ik bah�e kendini bana kapatm1� arhk. Yat­
maya gitme zamam gelmi�. Belki en sevdigim oyuna iyice doy­
mu�um: Telorgi.ili.i �itin bir yerlerinde, �ahlann i�inde, Heureka
tabancammS6 lastik mermileriyle tahta ku�lara ni�an alm1�1m,
ku�lar merminin �arpmas1yla, boyanm1� yapraklarm arasma
yerle�tirilmi� olduklan yuvarlak tabladan di.i�mi.i�ler. Bir sun
bi.iti.in gi.in kendime saklam1�1m: son geceki ri.iyay1. Bu ri.iyada
bir hortlak gormi.i�ti.im. Hortlagm bir �eylerle ugra�hg1 yer hi�
de kolay kolay tasvir edebilecegim gibi degildi. Gene de, benim
tamd1g1m, ne var ki ula�amad1g1m bir yerle benzerligi vard1.
Annemin,babamm yathg1 odayd1 buras1; rengi atm1�, mor, ar­
kasmda annemin sabahhklanmn as1h oldugu bir kadife perde­
nin ortti.igi.i bir ko�e. Perdenin arkasmdaki karanhk, sonu bulu­
nur gibi degildi: Bu ko�e, annemin �ama�u dolab1 bi�iminde
oni.imde a�llan o aydmhk cennetin �ohreti koti.iye �1km1� kar�1
kutbuydu. 0 dolabm raflan -onlerinde, beyaz bordi.ir boyunca
maviyle Schiller'in "Glocke"sindenS7 almma bir metin i�lenmi�­
ti- istif istif yatak tak1mlanyla ve ev i�lerinde kullamlan bezler­
le yi.ikli.iydi.i: �ar�aflar, k1hflar, masa orti.ileri, pe�eteler. iki dar,
uzun kapmm i� tarafmdaki pilili kaplamamn i.izerinde sallanan
ki.i�i.ik, hka basa dolu ipek keselerden lavanta kokusu gelirdi.

72
Boylece o eski, esrarengiz, vaktiyle yeri iplik <;1kng1 olan i�leme
ve dokuma biiyiisii, cennetle cehennem olarak ikiye aynlm1�h.
Riiya ise bunlarm ikincisinden <;1kma bir riiyayd1: iizerinde
ipekler as1h, tahtadan bir tezgahta bir �eylerle ugra�an bir hort­
lak. Hortlak bu ipekleri a�myordu. C::ekip yanma alm1yordu,
ahp gotiirmiiyordu da; aslmda onlarla veya onlara bir �ey yapl­
yor degildi. Ama gene de biliyordum, <;ahyordu; aynen, efsane­
lerde insanlarm bir hortlaklar sofras1yla kar�Ila�hklarmda, ora­
daki hortlaklann bir �eyler yedigini, i<;tigini gormeseler bile, bir
sofra ba�mda olduklanm anlamalan gibi. i�te bu riiyayd1 ken­
dime saklad1g1m. Bunu takip eden gece ise, ah�1lmad1k bir saat­
te -sanki onceki riiyanm i<;ine bir ikincisi giriyormu� gibiydi­
annemin ve babamm odama girdigini goriiyordum. Kap1y1 ki­
litleyip odamda kald1klanm gormeden tekrar uyumu�um. Erte­
si sabah uyand1g1mda, kahvalhda yiyecek bir �ey yoktu. 0 za­
man anlad1m ki, ev soyulmu�tu. Ogleyin akrabalar gelip en ge­
rekli �eyleri getirdiler. Kalabahk bir haydut <;etesi geceleyin eve
girmi�ti. iyi ki, deniyordu, evde <;1kard1klan seslerden <;ok ki�i
olduklan anla�Ilmi�h. Sabah yakla�ana kadar siirmii�tii bu teh­
likeli ziyaret. Annem-babam bo�u bo�una pencerenin ardmda
giiniin agarmasm1 beklemi�ler, sokaga dogru bir i�aret gonde­
rebileceklerini ummu�lard1. Ben de kan�tmlm1�hm olaym i<;i­
ne. Ger<;i, ak�amleyin <;it kap1smda duran k1zm davram�I hak­
kmda soyleyebilecegim bir �ey yoktu, ama onceki gece gordii­
gum riiyay1 merakla dinliyordu herkes. Merak, Mavisakal'm
kans1 gibi, bu riiyanm odac1gma giriyordu.58 Ve daha konu�ur­
ken deh�etle farkma vanyordum: 0 riiyay1 asla ele vermeme­
liydim.

73
Davet

Annemin beyzi bir tak1s1 vard1. Goguste ta;;mamayacak ka­


dar biiyiiktii, onun i<;in de, ne zaman kullansa, kemerinde go­
riiliirdii. Ama sadece bir davete gittiginde takardt bunu; evde
ise, sadece biz bir davet veriyor idiysek. Ortasmda bulunan bii­
yiik, pmlhh ve san bir ta;; ile bunun etrafmdaki bir dizi biiyii­
cek, rengarenk ta;;m -ye;;il, mavi, san, pembe, erguvani- ;;a;;a­
asmt sergilerdi. Bu taktyt goriir gormez hep biiyiik bir sevince
kapthrdtm. Annemin onu kutusundan <;tkardtgt o onemli daki­
ka takmm <;ifte giiciinii gun t;>tgma <;tkanrdt: Bu siis benim i<;in
davet demekti ve yeri annemin kemerinin iistiiydii; ama benim
i<;in aym zamanda, annemi dt;;anda ona tehlikeli olabilecek her
tiirlii kotiiliikten koruyan muskayd1. Onun korumas1 altmda
ben de esirgenmi;; olurdum. Ne var ki bu muska kendisinin
gozler online <;tkhgt o nadir ak;;amlarda bile benim yataga yol­
lanmak zorunda olu;;umu engelleyemiyordu. Bu ise camm1, da­
vet bizdeyse, <;ift kat s1kard1. Gene de e;;igimi a;;tp odama girer­
di davet, bense, daha zilin ilk <;mlayt;;mdan itibaren siirekli
baglanh i<;inde olurdum onunla. Zil bir miiddet koridora nere­
deyse hi<; aman vermezdi. Ba;;ka giinlerde oldugundan daha
ktsa, daha kesin <;ahm;;t iirkiitiiciiliigiinii azaltmazd1. Sesinde
ba;;ka zamanlar hakkm1 isteyi;;inden daha ileri giden bir curet
oldugunu benden gizleyemezdi. Onun bu ciiretine uygun kar­
;>thk da, kapmm a<;th;;mm bu sefer amnda ve sessizce ger<;ekle;;­
mesiydi. Sonra davetli toplulugunun, daha olu;;maya bile ba;;­
lamamt;;ken, sona erer gibi goriindiigii zaman gelirdi. Ger<;ek-

74
te, sadece daha uzak mekanlara
<;ekilmi� olur, orada bir siirii
ayak sesinin ve konu�manm
hayhuyu ve tortusu i<;inde, da­
ha dalgalarla karaya vuruldu­
gu anda ktymm 1slak <;amurun­
da stgmak arayan bir canavar
gibi kaybolurdu. Ve onu ftrla­
hp ortahga atan u<;urum benim
smtftmm u<;urumu oldugun­
dan, ben de bu stmfla ilk boyle
ak�amlarda tam�m1�1mdtr. Te­
kin goriinmemi�tir gozume.
$imdi odalan dolduran �ey her
neyse, onun elle tutulmaz, kay­
gan ve �u an <;evresinde oyna�­ Sogar1 motifli rorba kfisesi,
hgi herkesi bogmaya siirekli Meifien, yakla?lk 1730.
haz1r bir �ey oldugunu hisset-
mi�imdir; zamam ve yeri kar�1smda kor, besin aray1�mda kor,
davram�mda kor. Babamm boyle bir ak�am giydigi, bt<;ak gibi
diimdiiz frak gomlegi goziime tam bir z1rh gibi goriinmii� ve
bir saat once heniiz bo� sandalyeler iizerinde gezdirdigi bakl­
�mda �imdi ke�fetmi�imdir silahlanmt�hgt. Bu arada bir ugultu
odama dahp girmi� olurdu: Goriilmez olan kuvvetlenmi�, her
uzvunda kendi kendisiyle gorii�melerine ba�lamt�h. insan na­
stl bir deniz hayvamnm kabuguna kulak verirse, o da kendi
me�um mmlhsma kulak veriyordu; riizgara kap1lm1� yapraklar
gibi kendi kendine ol\iip bi<;iyor, ocakta kiitiik gibi <;thrd1yor
ve sonra sessiz sessiz, dii�iip kendi iistiine kapamyordu. $imdi,
hesaba stgmaz olanm daha birka<; saat once yolunu a<;mi� ol­
maktan pi�manhk duydugum an gelmi�ti. Bir <;trpxda yapllan
bir �eydi bu: Yemek masas1 bir <;1rp1da ikiye aynlm1� ve aradaki
bo�lugu, alttan <;Ikanhp a\Ilan bir tabla, biitiin misafirlere otu­
racak yer saglayacak bi<;imde kapatmi�h. Sonra, sofra kurmak­
ta benim de yard1m etmeme izin verilmi�ti. Hem bu arada sa­
dece elimden ge<;en gere<;lerin bana �eref bag1�layan �eyler -Is­
takoz <;atallan, istiridye bi<;aklan- olmas1yla da bitmiyordu i�,

75
giindelik hayatm daha bildik nesneleri de torensi bic;imleri ic;in­
de c;tktyordu ortaya. Bardaklar ye�il Roma bardagt59, bodur,
kesme Porto �arab1 bardagt, filigran i�li yayvan �ampanya bar­
dagt kthgmda; tuzluklar giimii�ten hokkalar olarak; �i�elerin
tepelerindeki hpalar agtr, metal ciiceler veya hayvanlar bic;i­
minde. Nihayet, her servisteki bir siirii bardaktan bir tanesinin
iizerine, misafire kendisini bekleyen yeri gosteren karh koyaca­
gtm zaman gelirdi. Bu kiic;iik kartla eseri tamamlam1� olurdum;
ardmdan, son bir defa, hayranhk ic;inde, arhk sandalyelerinden
ba�ka eksigi olmayan masamn etrafm1 dola�trken, ancak o za­
man doldururdu ic;imi, bana biitiin tabaklardan el sallayan o
kiic;iik ban� i�areti. Peygamberc;ic;egiydi bunlar, kusursuz por­
selenden yemek tak1mm1 kiic;iik motifler halinde saran; oyle bir
ban� i�areti ki, tathhgmt ancak, biitiin obiir giinlerde kar�lma
c;tkan o obiir, sava�c;1 motifle tam�1k olan gozler kavrayabilirdi.
Mavi renkli sogan motifine60 gidiyor akhm. Bu motiften, �imdi
kar�1mda pmlhlar sac;an bu masanm c;evresinde yapllm1� nice
cenk boyunca, yalvar yakar bana yardtm etmesini dilemi�im­
dir. Say1s1z defalar dallanm, siirgiinlerini, c;ic;eklerini, sarmalla­
nm izlemi�imdir, kendimi en giizel bir tabloya bile hic;bir za­
man vermedigim kadar vererek. Kimse hic;bir zaman bir dost­
lugu, benim bu mavi sogan motifinden istedigim pervastzhkla
istemi� olamaz. Bana stk stk ogle yemegini zehir eden o denk
olmayan miicadelede miittefikim olmasm1 o kadar dilemi�im­
dir. Ama hie; ba�aramadtm bunu. C::iinkii bu motif C::inli bir ge­
neral kadar sahhkh, onun da be�iginin kenannda haz1r bulun­
mu�tu. Annemin onu garkettigi �eref payeleri, tak1m1 bir resmi­
gec;it ic;in dizi�i, taburun zayiata ugrayan her bir mensubu ic;in
mutfaktan yiikselen agttlar benim dostluk c;agnlanm1 iimitsiz
kthyordu. C::iinkii sogan motifi, soguk ve sinsi, benim bakt�lan­
ma yiiz vermiyordu ve yapraklanndan en kiic;iigiinii bile gore­
ve yollamayacakh, beni korumas1 ic;in. Bu soframn torensi go­
riiniimii beni o felaket motiften kurtanrd1, ki sadece bu bile ne­
�elenmem ic;in yeterliydi. Fakat ak�am yakla�hkc;a, bana daha
ogle iizeri vaadettigi o panldayan, o mutluluk dolu �eyin iistii­
ne de bir keder perdesi yaythrdt. Ve sonra annem, evde kalacak
oldugu halde, iyi geceler demek ic;in �oyle bir odama ugrad1-

76
gmda, ba;;ka giinler bu s1ralarda yorgammm iistiine hangi he­
diyeyi buakhgm1 c;ift kat hissederdim: giiniin heniiz kendisine
ay1rd1g1 saatler oldugu, benim de bu saatleri, bir zamanlar be­
begimi ald1g1m gibi, uykuya dalarken rahat rahat yamma ald1-
g1m bilgisi. Bu saatlerdi, gizlice ve o farkmda olmadan, c;ekip
diizelttigi yorgammm k1vnmlanna dokiilen. Ve i;;te gene o sa­
atler, evden <;1kmak iizere oldugu ak;;amlarda bile, daha ic;eri­
deyken boynuna dolad1g1 ba;;ortiisiiniin siyah oyalan k1hgmda
bana dokunarak teselli verirdi. Severdim onun yakmhgm1 ve
ho;; bir koku olarak bana verdigini: 0 ba;;ortiiniin golgesinde,
san ta;;m hemen yamba;;mda kazand1g1m her dilim zaman, be­
ni operken ertesi sabah ic;in vaadettigi kestane fi;;eklerinden da­
ha c;ok mutlu ederdi. Sonra, d1;;andan babam seslendiginde,
annem kalk1p giderken ic;im arhk sadece, onu o pmlhs1 ic;inde
davete gonderiyor olmanm gururuyla dolard1. Ve bilincinde ol­
madan, yatag1mda, uykuya dalmadan hemen once, kiic;iik bir
bilmecenin gerc;egini hissederdim: "Ak;;am ne kadar ilerlerse,
misafirler o kadar giizelle;;ir."

77
Dilenciler ve Fahifeler

<::ocuklugumda eski ve yeni Bah'mn tutsag1yd1m. Kabilem


o zamanlar bu iki semti, kahhk ve benlik duygusundan olu�an
ve bu duygulan, kendi timan olarak gordiigii bir gettoya do­
nii�tiiren bir tutumla mesken edinmi�ti. Bu miilk sahipleri ma­
hallesinde kapah kalm1�hm, diinyada ba�ka tiirlii bir �eyin de
olabilecegini bilmeden. Fakirler - benim ya�1mdaki zengin \O­
cuklan i\in ancak dilenci bi\iminde vardllar. Ve fakirligin, kar­
�1hg1 yeterince verilmeyen i� demek oldugunun kafama dank
etmesi biiyiik bir ilerleme olmu�tu. Yalmz kendim i\in yazd1-
g1m kii\iik bir yaz1da ger\ekle�mi�ti bu. El ilanlan dag1tan bir
adamdan ve bu adamm, dag1thklarma hi\ ilgi duymayan bir
\evreden gordiigii a�agllamalardan soz ediyordu. Bu ilgisizlik
sonucu adam -boyle bitiriyordum- gizlice biitiin yiikiinii ahp
kurtuluyordu. Tabii, bu durum i\in dii�iiniilebilecek en verim­
siz \OZiim. Ama o zamanlar akhma sabotajdan ba�ka bir ba�­
kaldm bi\imi gelmemi�ti; bu da elbet kendi deneyimime daya­
myordu. Annemden uzak kalmaya \ah�hg1mda bu yonteme
ba�vururdum. En \Ok da o "tedariklerini" yaparken, hem de
onu s1k s1k \1ld1rma raddelerine getiren laf anlamaz bir inat\1-
hkla. Hep yanm ad1m geriden gitme ah�kanhgm1 edinmi�tim.
$ehirde beraber yaphg1m1z dola�malarda geli�tirdigim, bu rii-
. yada gezercesine direni�e neler bor\lu oldugumu ileride, bu di­
reni�in labirenti cinsellik diirtiisiine a\Ild1gmda kavrayacakhm.
Ama diirtii ilk yoklay1�larmda bedeni degil, hepten bir kenara
ahlm1�, kanatlan bir gaz fenerinin 1�1gmda bir \iiriime pmlhs1

78
yayan, ya da kendini koza gibi saran kiirkiiniin altmda, daha
geli�memi� bir halde uyuyan Psyche'yi61 anyordu. Gen;ekte
kapsad1g1 �eylerin ii�te birini gormiiyor hissini veren bir bak1�
�imdi i�ime yanyordu. Daha o zamanlar, annem oraya buraya
takthp uyur gibi yiiriidiigiim i�in azarladtgmda, i�inden �Ika­
mtyor goriindiigiim bu sokaklarla birlik olup annemin ege­
menliginden ka�abilecegim ihtimalini belli belirsiz seziyordum.
En azmdan -maalesef aldahCI bir duygu da olsa- ona ve stmft­
ma veda etme duygusunun pay1 olmu�tu, sokak ortasmda bir
fahi�eye bir �eyler soylemenin 0 e�siz �ekiciligine kapllmamda.
i� o noktaya gelene kadar saatler siirebilirdi. Bu strada duydu­
gum deh�et ise, harekete ge�mesi i�in bir soru sormamn yeterli
oldugu bir otomat kar�1smda duyabilecegimin aymstydt. Boy­
Ieee athm sesimi yanktan i�eri. Sonra, zonklayan kulaklanm
uguldamaya ba�ladt; bense o makyajh dudaklardan dokiilen
sozleri toplayacak halde degildim. Oradan ka�hm ve aym gece
-ve daha nice geceler- o goziipek�e deneyi tekrarladtm. Sonra,
hele bazen ancak sabaha kar�1, bir avlu giri�ine dahp durakla­
dtgtmda, sokagm asfalttan baglarma iflah olmaz bir �ekilde do­
lanmt� bulunuyordum; beni kurtaran eller ise ellerin en temiz­
leri olmuyordu.

79
Kazalar ve Cilrilmler

$ehir onlan bana her giinle birlikte yeniden vaadeder, ak­


�amleyin ise bon;lu kalm1� olurdu. Ortaya �1kt1lar m1, birdenbi­
re, ben yanlarma gelince, oliimliilere aynlacak bir andan fazla
zamanlan olmayan tannlar gibi, hemen gene kaybolurlard1. So­
yulmu� bir vitrin, i�inden bir Oliiniin �1kanld1g1 ev, caddede bir
atm tokezledigi yer - boyle yerlerde dikilir kahr, olaym b1rakh­
g1 o varia yok aras1 esintiye doymaya bakard1m. Derken bu da
hemen u�ar gider, her biri bir tarafa dag1lan merakhlar yigmm­
ca ta�m1p gotiiriiliirdii. Kim yeti�ebilirdi, yan� siiriiciileriyle bi­
linmedik yangm yerlerine yeti�tirilen itfaiyenin ardmdan; kim
bakabilirdi buzlu camlanndan, sedyenin kenannda belki bir re­
fakat�inin oturdugu cankurtaranlarm i�ine? Caddelerden bu
arabalarla kayar gider, u�ar giderdi izini siiremedigim felaket.
Fakat bir de, sulanm C::ingene arabalanmn inat�1hg1yla koru­
yan daha acayip ara�lar vard1. Ve bu arabalann da pencerele­
riydi, bir ugursuzluk sezinledigim yerleri. Demir �ubuklar ko­
rurdu bu pencereleri. C::ubuklann arahg1 her ne kadar, bir insa­
mn kesinlikle ge�emeyecegi kadar kii�iik de olsa, kimseye belli
etmezdim ama, mahkum edilip arabalara kondugu bana soyle­
nen kotiilere akhm tak1hr kahrd1. 0 zamanlar bunlann sadece
dosya ta�1yan arabalar oldugunu bilmiyordum, bilmedigim
i�in de, felaketi barmduan bogucu yerler olduklanm daha bir
iyi kavnyordum. Suyun oyle koyu renkte ve yava� yava�, sanki
kederin ta kendisiyle senli benliymi��esine akhg1 kanal da beni
her seferinde oyalard1. Kopriilerinden her birinin bir cankurta-

80
ran sirnidiyle oliirne niiJanh oluiJu beyhudeydi. Dstlerinden
ge�tik�e k1zoglank1z olduklanm anlard1rn. Sonunda da, bogu­
lanlar iizerinde yap1lacak canland1rrna denernelerini gosteren
levhalarla yetinrnek zorunda kahrdtrn. Arna bu hareketler bana
Bergarna Miizesi'ndeki savaiJ�Ilar kadar yabanCI kahrd1. Dernek
ki felaket i�in her yerde tedbir ahnrniiJh; iJehir ve ben onu yu­
rnuiJaCik bir yataga yahrrniiJhk, arna o hi�bir yerde gosterrni­
yordu kendini. Evet, keiJke bakiiJlanrn Elisabeth Hastanesi'nin
s1k1 s1k1 kapah panjurlanm delip ge�ebilseydi! Liitzowstra­
Be' den ge�tik�e, buradaki baz1 panjurlann giinortas1 kapah ol­
dugu dikkatirni �ekrniiJti. Sorurna cevap olarak, boyle odalarda
"ag1r hastalann" yathgm1 ogrenrniiJtirn. Azrail'in, ilk dogacak
�ocuklan olecek olan M1s1rhlann evlerini parrnagtyla gosterdi­
ginden soz edildigini iiJiten Yahudiler de, o evleri gozlerinin
oniinde, benirn panjurlan kapah kalan bu pencereler kariJISmda
duydugurn dehiJetle canlandurniiJ olrnahlar. Arna iiJini acaba
ger�ekten yap1yor rnuydu o, Azrail? Yoksa gene de, giiniin bi­
rinde panjurlar a�1hyor, agu hasta iyileiJrnekte olan hasta ola­
rak pencereye uzamyor rnuydu? Ona yard1m edilemez rniydi:
oliime, yangma, veya sadece, camlanrnda davul �alan, ama on­
Ian hi� mi hi� k1rmayan doluya? Ve felaket ile ciiriim nihayet
gelip �athklannda, bu yaiJantmm, etrafmdaki her iJeyi -evet, rii­
ya ile ger�eklik arasmdaki eiJigi bile- hi�e indirgemesi mucizevi
bir iJey degil rniydi? 0 yiizden bilmiyorum, bir riiyadan m1
kaynaklamyordu, yoksa riiyada sadece defalarca tekrarland1g1-
m m1 gordiim. Ne olursa olsun, "zincire" dokundugum anda
canlamveriyordu bu yaiJanh. "Once kapmm zincirini takrnay1 ·

unutma," deniyordu, kap1y1 a�marna izin verilmiiJse. Bir ayagm


var kuvvetiyle kap1ya abanmas1 korkusu bana biitiin �ocuklu­
gum boyunca sad1k kalmiiJhr. Ve bu korkularm orta yerinde,
anlaiJilan gene de, zincir tak1h olrnad1gi i�in ger�ekleiJIDiiJ olan
dehiJetin verdigi cehennem 1shrab1 uzamp gider. Babarnm �ahiJ­
ma odasmda bir bey durrnakta. Kotii giyirnli degil ve annemin
orada oluiJunu farketmerniiJ goriinmekte, sozleri sanki annem
havaCivaymiiJ�asma iistiinden ge�ip gitmekte. Hele benirn yan
odadaki varhg1m onun i�in hi� kale almacak bir iJey degil. Ko­
nuiJtugu ton nazik�e ve pek de tehditkar degil gibi. Daha tehli-

81
Berlin 'de Chausseestrajle'de bir yangzm sondiirmeye falzf?ii n itfaiye ekipleri,
Waldemar Titzenthaler, 1 897.

kelisi, sustugu zamanki sessizlik. Bu dairede telefon yok. Baba­


mm hayah pamuk ipligine bagh. Belki boyle oldugunun farki­
na varmayacak ve terketmeye flrsat bulamad1g1 yaz1 masasm­
dan kalkarak eve girip, c;oktan yer tutmu� olan beye c;1kmasm1
. soylerken, beriki ondan once davranacak, kaplyl kilitleyip
anahtan alacak. Babamm geri c;ekilme yolu kesilmi�, annem ise
adamm ha.la hie; umurunda degil. Zaten onun en korkunc; taraf1
da bu: annemi sanki kendisiyle, bu katil ve �antajCiyla birlik­
mi�c;esine, hepten yok saymas1. Ama bu en karanhk bela da ba­
na tJlSiillh kelimesini buakmadan gittiginden, kac;1p ilk onlerine
c;1kan yangm ihbar cihazma s1gmanlan hep anlami�Imd1r. Bun­
lar yol kenanna konmu� sunaklard1r, onlerinde felaket tanru;a­
sma yalvanlan. 0 zaman, arabanm belirmesinden de heyecan
verici bir �eyin, heni.iz uzaklardaki siren di.idi.igi.ini.i yoldan ge­
<;en tek insan olarak i�itmek olacagm1 tasavvur ederdim. Ama
hemen her seferinde, o noktaya ula�Ild1gmda belamn en iyi kis­
mi gec;mi� gitmi� olurdu. <;unki.i, ko�up da gerc;ek bir felakete

82
yeti�rni� bile olsa, hi<;bir �ey gorernezdi insan. Sanki �ehir alev­
lerin iistiine ktskan<;hkla kol kanat geriyor, onlan avlunun veya
<;atmm ta i<;erlerinde besliyor ve orada yeti�tirdigi o ate�li, o
gorkernli hindiyi herkesin goziinden esirgiyordu. Sondiirrne
ekipleri <;tktp geliyordu arada s1rada i<;eriden, arna onlar da do­
yastya tatrn1� olduklan beklenebilecek o rnanzaraya laytkrnt�
gibi goriinrniiyorlardt. Olaya tarn hakkm1 verenler sadece aylak
seyircilerdi. Sonra ikinci bir ekip horturnlan, rnerdivenleri, tan­
kerleriyle gelince, o da ilk ba�taki aceleci rnanevralanndan son­
ra, hiikiirn siirrnekte olan ternbelligin i<;inde yerini bulrnu�, bu
rnigferli ve kavi takviye ekibi de goriinrneyen bir yangmm dii�­
rnam olrnaktan <;ok koruyucusuyrnu� izlenirnini uyandmyor­
du. Fakat <;ogu zarnan, arkadan ba�ka araba da gelrnezdi; aksi­
ne, birdenbire polislerin de azaldtgt ve yangmm sondiiriilrnii�
oldugu farkedilirdi. insan yangmm kasten <;tkanlrnt� oldugunu
onaylayacak kirnseyi bularnazd1.

83
Diki§ Sandzgz

Uyuyan Gi.izel'in parmagma bahp onu yi.iz yllhk uykuya


salan igi arhk bilmiyorduk. Ama nasll Pamuk Prenses'in anne­
si, krali<;e, kar yagarken pencerede oturuyor idiyse, bizim anne­
miz de diki;; malzemesiyle pencerede otururdu; eger parmagm­
dan ii<; damla kan di.i;;mi.iyorsa, bu da sadece, <;ah;;trken yi.iksi.ik
takhgt i<;indi. Buna kar;;1hk yi.iksi.igi.in tepesi u<;uk k1rmiZI renk­
teydi ve eskiden batm1;; ignelerin izlerine benzeyen <;ukurlarla
si.isli.iydi.i. Ama 1;>1ga tutuldugunda kor gibi yanard1, i;;aret par­
magtmtzm pek gi.izel bildigi o karanhk <;ukurunun sonu. <;un­
ki.i bu ki.i<;i.ik taCI ele ge<;irmeyi pek severdik, gizli gizli bize de
ta<; olabilsin diye. Onu parmag1ma takhgtmda, annemin hiz­
met<;i ktzlar indindeki admm ne oldugunu kavrard1m. "Gnadi­
ge Frau" demek isterler, ama ilk kelimeyi oylesine sakat eder­
lerdi ki, ben epey bir sure "Nah-Frau" dediklerini zannetmi­
;;imdir.62 Annemin iktidarmdaki mutlakhgt benim i<;in bundan
daha anla;;1hr bir ;;ekilde ifade eden bir unvan aransa buluna­
mazdl. Bi.iti.in ger<;ek hi.iki.imdarlann tahh gibi, onun diki;; ma­
sasmdaki yerinin etrafmda da bir girilmezlik <;emberi vard1. Ve
zaman zaman ben de bu <;emberi hissederdim. K1p1rdamadan,
solugumu tutarak dururdum i<;erisinde. Annem ise, ben onun­
la birlikte misafirlige veya ah;;veri;;e <;Ikmak i.izereyken, giyi­
mimde di.izeltilecek bir taraf ke;;fetmi;; olurdu. i;;te boylece, ge­
mici gomlegimin, i<;ine kolumun <;oktan girmi;; oldugu yenini
tutmu;;, mavi-beyaz man;;etini dikiyor veya birka<; ktvrak diki;;­
le ipekten gemici di.igi.imi.ine "pili"sini oturtuyordu. Bense

84
ayakta duruyor, kasketimin terli
lastik bagm1 kemiriyordum, ek;;i
geliyordu tad1 agztma. Boyle, i.ize­
rimde diki� malzemesinin en sert
bir bi<;imde hi.iki.im si.irdi.igi.i anlar­
da, i<;imde inat ve ofke kendini his­
settirmeye ba�lard1. Sadece, strhma
<;oktan ge<;irmi� oldugum elbiseye
yonelik bu ihtimam sabnm1 <;etin
bir smava soktugu i<;in degil, ha­
ytr, bundan da fazla, i.izerimde ya­
ptlan bu muamele ile oni.imde seri­
li o rengarenk ibri�imler, ince igne­
ler, boy boy makaslar arasmda en
ufak bir oranh bile bulunmadtgt
i<;in. i<;ime, bu sandtgm daha yapt­
h�mdan beri diki� i<;in mi di.i�i.ini.il­ Walter vc Georg Benjamin bahriyeli
mi.i� oldugu konusunda �i.ipheler klyafetiyle, yak/a�1k 1903.
girerdi - �imdi bazen sokaklarda
kar�1ma <;1k1veren ve uzaktan bakmca bir �ekerlemeci vitrinin­
de mi, yoksa kuafor vitrininde mi durdugunu aytrt edemedi­
gim etajerlere benziyordu. Ve makaralannm arasmda bir konu­
�am olsaydt, neredeyse ktrk ytl sonra tamdtgtm Odradek adh
makara, pek de �a�umazdtm. Ger<;i yazar bu konu�an ve mer­
divenlerde, oda ko�elerinde dola�1p duran esrarengiz makara­
ya "aile babasmm kaygtst"63 adm1 verir. Ama soz konusu olan,
cinsiyet ili�kilerinin tersine dondi.igi.i o bulamk ailelerden biri­
nin reisi olsa gerekti. En azmdan, daha o zamanlar bile, iplik
makaralannm edepsizce ayarhlanyla bana eziyet ettigini hisse­
diyordum. Bu davetin hedefi ortadaki bo�luktu, evvelinde htzh
doni.i�i.iyle ipligin makaraya sanlmasm1 saglayan milin oturdu­
gu. Sonradan bu bo�luk iki tarafmdan da, <;ogu zaman siyah
olan ve altm yaldtzla �irketin adm1 ve ipligin numarasm1 belir­
ten yuvarlak birer etiketin altmda kaybolurdu. Parmak u<;la­
nmla bu yapragm ortasma bashrmak istememe yol a<;an ayarh
fazla bi.iyi.ik, o noktamn ytrhlmastyla a<;Ilan delige dokunmanm
verdigi doyum fazla derindi. - Sandtgm, bu makaralarm bira-

85
rada durdugu, siyah igne ciizdanlannm pmldad1g1, makaslar­
dan her birinin kendi deri k1hfma sokulu bulundugu iist b<:Hge­
sinin yan tarafmda o karanhk yeralh diinyas1, \Oziilmii� \ilele­
rin hiikiim siirdiigii, lastik �erit arhklarmm, kop\alann, ipek
par\alarmm alt alta iist iiste oldugu y1gm vard1. Diigmeler de
vard1 bu 1skartanm arasmda; bazllan o �ekildeydi ki, hi\bir za­
man hi\bir elbisede goriilmii� degildiler. Benzerlerini \Ok daha
sonralan buldum: Gokgiiriiltiisii tanns1 Thor'un arabasmm te­
kerlekleri olarak, yiizyllm ortalarmda kii\iik bir ogretmenin bir
okul kitab1 i\in \izdigi bi\imleriyle. Demek bir hayli siirmii�,
bu sand1gm diki� i�lerinden ba�ka bir �ey i\in ongoriilmii� ol­
dugu yolundaki �iiphemin soluk bir resimde onaym1 bulmas1.
- Pamuk Prenses'in annesi diki� dikmekte, d1�andaysa kar yag­
maktadir. Etraf ne kadar sessizse, bu en sessiz ev i�i de o kadar
biiyiik saygmhk kazamr. D1�anda karanhk ne kadar erken ba­
sarsa, makas1 da o kadar s1k isterdik. $imdi arhk biz de, kahn
bir yiin ipligin tembel tembel sarkhg1 igneyi gozlerimizle izle­
yerek bir saati ge\iriyorduk. �iinkii ses \Ikarmadan her birimiz
online diki� oyuncagmi alml� -kagit tabaklar, kurutma kagitla­
n, k1hflar-, iizerindeki ornege gore \i\ekler i�liyor olurduk. Ve
kag1t hafif bir \Ihrhyla igneye izleyecegi yolu a\arken, arada Sl­
rada beni ayartan sese uyup i�in arka yiiziinii \evirir, ignenin
beni hedefe yakla�hran her bah�1yla daha bir \etrefille�en ag
orgiisiine hayran hayran bakardlm.

86
Bir Noel Melegi

�am aga�lanyla ba�lard1. Bir sabah, biz okula giderken,


�ehri biiyiik bir Noel hediyesi paketiymi��esine yiiz kenarm­
dan, ko�esinden stktca tutuyor gibi goriinen ye�il miihiirler ta­
kllmt� olurdu cadde ko�elerine. Sonra �ehir gene de patlard1
giiniin birinde ve i�inden akm akm oyuncak, fmdtk flshk, sa­
man64 ve aga� siisii ta�ard1: Noel pazarmm tezgahlan. Fakat
onlarla birlikte ta�an bir �ey daha vard1: fakirlik. Nasll ki Noel
tabagmda65 elmayla fmdtk ftshk, biraz yald1zla beraber, badem
ezmesinin yanmda el i�ine �1kabiliyor idiyseler, fakirler de ge­
linteli ve renkli mumlarla iyi mahallelere �Ikabilirdi. Zenginler
kendi yerlerine �ocuklanm gonderirdi, fakirlerin �ocuklanndan
yiin kuzucuklar satm alsmlar, ya da vermeye utan�tan kendi
ellerinin varmad1g1 sadakalan dagttsmlar diye. Bu arada, ve­
randada annemin gizlice ahp arka merdivenden eve getirtmi�
oldugu aga� duruyor olurdu.66 Ve ona mum 1�1gmm verdigi
her ne varsa, ondan daha mucizevi olan �ey, yakla�an bayra­
mm agacm dallanna her ge�en giinle beraber daha bir stktca
oriilii�iiydii. Avlularda laternalar, kalan son giinleri korallerle
esnetip uzatmaya ba�lard1. Ama sonunda bu miihlet de dolar
ve �urada en eskilerinden birini hahrladtgtm o giinlerden biri
gene gelirdi. Odamda saatin alh olmasm1 bekliyordum. Sonraki
omriin hi�bir bayraml, giiniin kalbinde bir ok gibi titreyen bu
saati tammayacakhr. Hava kararm1�h bile; gene de, ilk mumla­
nn goriildiigii, avluya bakan pencerelerden goziimii aytrma­
mak i�in lambay1 yakmtyordum. Noel agacmm varhgmda yeri

87
Laterrzacz, Waldemar Titzerzthaler, 1897.

olan biitiin anlar i�inde en korku dolu olamyd1 bu: Avluya ba­
kan bir dairenin bulamk penceresinde, ignelerini ve dallanm
karanhga feda etrni�, eri�ilrnez arna gene de yakm bir taktrnyll­
dtza donii�iirdii. Fakat boyle bir takrmylldtz nasll ara s1ra bu
terkedilrni� pencerelere �eref veriyor, bu arada bir�ok ba�ka
pencere karanhk kahyor, gene ba�kalan ise, daha da kederli,
onceki ak�arnlann gaz 1�1gmda solup gidiyorduysa, benirn go­
ziirnde, bu Noel pencereleri i�erilerinde yalmzhgt, ya�hhg1 ve
rnahrurniyeti -bunlann hepsi o fakir insanlarm suskunlukla
sakladtgt �eylerdi- banndmyordu. Sonra akhrna, annernin-ba­
barnm o anda haztrhgmt yaphklan hediyele�rne fash geliyordu.
Arna daha, ancak kesin bir rnutlulugun yakmhgmm verebilece­
gi bir yiirek agtrhgtyla pencereye strhrnt �evirir �evirrnez, oda­
da yabanc1 bir varhgm oldugunu hissediyordurn. Bu bir riiz­
gardan ba�ka bir �ey degildi, oyle ki dudaklanrnda olu�an keli­
rneler, hantal bir yelkenin aniden �1kan serin bir esinti kar�tsm­
da yaphgt k1vnrnlara benziyordu: "Her yll doniip gelir I C::o­
cuk isa buraya I iner diinyarntza I insanlar arasma" - bu soz­
lerle i�lerinde olu�rnaya ba�larn1� olan rnelek, gene bu sozlerle

88
Piramit bifiminde Noel suslemesi. Walter Benjamin 'in ko/eksiljO I I I I /Ida/1 bir fotograf.

kay1plara kan�nyordu. Ama bo;; odada daha fazla kalmayacak­


hm. Kar;;1daki, bu arada agacm gorkemli bir 1;>1lt1ya bogulmu;;
oldugu odaya <;agnhyordum; taklld1g1 kaidesi altmdan ahmp
da, karla ortiilii veya yagmurda pmldar bir halde, bayraml bir
latemanm ba;;latt1g1 yerde bitiri;;ine kadar agaca beni yabanci­
la;;hran bir gorkemdi bu.

89
iki Madenf Nefesliler Orkestrasz

Muzik hi<;bir zaman, Hayvanat Bah<;esi parkmda, Dediko­


du Bulvan67 boyunca kahve salonlan arasmda gidip gelen in­
san selini tava getiren o askeri bandonun miizigi kadar insan­
hktan <;Ikmi�, utanmaz bir nitelik ta�Imami�hr. Bugiin anhyo­
rum, bu akmtmm giiciinii olu�turan �eyin ne oldugunu. Berlin­
liler i<;in, gnularla zebralann gezindigi kumluklar, kondorlarla
akbabalarm yuvaland1g1 <;Iplak aga<;lar ve yanklar, kotii kotii
kokan kurt kafesleri, pelikan ve bahk<;Illarm kulu<;ka alanlan
arasmdaki bu yerden iistiin bir a�k okulu yoktu. Bu hayvanla­
nn sesleni�leri ve <;Ighklan davullarla baterinin giiriiltiisiine ka­
n�Irdi. i<;inde oglanm baki�mm ilk defa, yoldan ge<;en bir di�iye
yamanmaya <;ah�hgi hava buydu; bu arada arkada�1yla konu�­
masi ozellikle hararetlenirdi. Ve yoldan ge<;en di�iyi hi<; mi hi<;
gormedigini sesinin tonuyla olsun, baki�Iyla olsun, a�ikar etme
yolundaki gayreti de bir o kadar kuvvetlenirdi. Oglan bundan
<;ok daha onceleri ba�ka bir tiir madeni nefesli <;alg1lar orkestra­
siyla kar�Ila�mi�h. Ne kadar da farkhyd1 bu iki miizik: Burada­
ki ag1r, bungun ve davetkar bir �ekilde <;admn, <;ardagm altm­
da sahmrken, o eskisi, <;ml<;Iplak ve <;arpici, ince bir cam fanu­
sun altmdaym1� gibi soguk havada as1h duruyordu. Rousseau
Adasi'ndan68 geliyordu bu davet ve Neuer See69 iizerinde pa­
ten kayanlann <;izdikleri egrilere, fiyonklara �evk kahyordu.
Ben de vard1m aralannda, bu adanm isminin kokeni ve hele ya­
zih�mdaki gii<;liikler heniiz akhmm ucundan bile ge<;mezken.
Bu buz pisti, yeri bak1mmdan, hele mevsimler boyunca ya�ad1-

90
Tiergarten 'daki Neuer See gii/Uniin buz tutmu� hali, 190 1 .

gi hayat baklmmdan, otekilerle hi<; kiyas kabul etmez nitelik­


teydi. Oyle ya, yaz neye <;evirirdi otekileri? Tenis kortuna. Oysa
burada gene, k1y1daki aga<;larm iyice a;;ag1 sarkan dallan altm­
da, <;er<;evelenmi;; haliyle beni biiyiikannemin karanhk yemek
odasmda bekleyen o aym gol uzamrd1. <;unkii o zamanlar, labi­
rentimsi su ge<;itleri olan bu goliin resmini yapmay1 severlerdi.
Ve ;;imdi, bir Viyana valsinin nagmeleri e;;liginde, yazlan kor­
kuluklanna dayamhp kay1klarm koyu renkli sularda tembel
tembel ge<;i;;inin seyredildigi o aym kopriilerin altmdan patenle
kayi11yordu. K1vnmlan kan;;1k yollar vard1 yakmda ve her ;;ey­
den once, k1y1da ko;;ede kalm1;; s1gmaklar: "Sadece Yeti;;kinler
i<;indir" banklan. Kum havuzu yuvarlagmm <;evresi bunlarla
sanlm1;>h, ortada kii<;iikler kumlan kan;;tmr veya dalgm dalgm
dururlard1, ta ki bir ba;;ka <;ocuk <;arpana veya banktan, <;ocuka­
rabasmm ardmda, bir yandan, ogrenme hevesiyle dopdolu, ro­
mamm okuyan, bir yandan da, neredeyse bak1;;lanm hi<; kaldlr­
madan, kendisine gozkulak olan dad1 seslenene kadar. Elden
ayaktan dii;;mii;; ya;;h erkeklerin yolu oraya dii;;er, bunlar o
ak1l fukaras1 hatunlar y•gmmm orta yerinde, bagn;;an <;ocukla­
nn arasmda, hayatm ciddiyetine itibanm iade eder, gazete geti­
rirlerdi. Bu k1yilar boyleydi. Fakat gol benim i<;imde hala, paten

91
Tiergarten parkmda dad1lar, 1901.

kaya kaya ag1rla�m1� ayaklann temposunda ya�1yor; buzun iis­


tiinde �oyle bir dola�hktan sonra altlannda do�eme tahtalanm
hisseden ve i\inde bir dokme sobanm yand1g1 bir salona pald1r
kiildiir dalan ayaklann. Orae1kta, insamn oturup ayaklanndaki
aguhg1, c;oziip c;1karmaya karar vermeden once bir kere daha
tarthg1 bank. Sonra, uyluk \aprazlamasma dizin iistiine yatml­
dl ve paten gev�edi miydi, insamn iki tabanmda kanatlar bit­
mi� gibi olurdu ve donmu� toprag1 dost\a selamlayan adimlar­
la dl§anya c;1kard1k. Adadan gelen miizik beni bir parc;a daha
·

eve gotiiriirdii.

92
Kambur Adamczk

Kii\iik oldugum siirece, gezintiye \Ikhgimda, tam altmda,


derinlerdeki bodrum pencerelerine 1�1k ve hava saglamaya ya­
rayan bir bo�luk a\Ihyor bile olsa, bir vitrinin kar�Isma dikilme
imkamm veren o yatay parmakhklardan a�ag1ya bakmay1 se­
verdim. Bu pencereler pek d1�anya a\Ihyor sayilmazdi, daha
\Ok yeraltma bak1yorlardt. Onun i\indi, ayaklanmm basmakta
oldugu parmakhgm \Ubuklan arasmdan a�ag1ya bakarken
duydugum merak, bodrum katmdan bir kanaryanm, bir lamba­
mn veya orada oturan birinin goriintiisiinii ahp gotiirebilir mi­
yim diye. Bu her zaman ger\ekle�mezdi. Ama giindiiziin bo�u­
bo�una boyle bir goriintiiniin pe�inde ko�mu�sam, geceleyin
· bu kovalay1�m tersine dondiigii ve benim kendimin riiyada,
boyle bodrum gediklerinden beni hedef alan bak1�lara yakalan­
d1g1m olabilirdi. Sivri kiilahh ciicelerdi bu bak1�lan flrlatan.
Ama i\ime sald1klan korku daha tam iliklerime kadar i�leme­
mi�ken, yok oluveriyorlard1 bile. Pek kesin \izgilerle aynlma­
mi�h benim i\in, bu pencereleri giindiiziin dolduran diinya ile
geceleri orada pusuya yahp riiyamda iistiime sald1ran diinya.
Onun i\in, kitaplanm arasmdaki, Georg Scherer' in Alman (:ocuk
Kitabz'nda70 �u pasajla kar�Ila�hg1mda, neyin soz konusu oldu­
gunu hemen anlam1�hm: "Mahzenime ineyim, I $arap\1g1m1
alay1m; I Bir kambur adamCik orda, I Testimi kapar elimden."
Akh fikri zarar ziyanda ve �eytanhkta olan bu siilaleyi tamyor­
dum, bodrumu yurt edinmi� olmasmda da �a�Ilacak bir �ey
yoktu. "Serseri takim1"yd1 bu. Ve hemen hahrhyordum; bu ge-

93
ce ku�lan iyice ge<; bir saatte, dt�anda tavuk<;ukla horozcuga
rasthyordu: Diki� ignesiyle topluigne, ikisi birden, "�imdi orta­
hk zifir gibi kararacak" diyordu. Ama bunun iizerine, geceleyin
kendilerine yer gosteren hanCiya yaphklan kotiiliigiin herhalde
sadece �aka oldugunu samyorlard1. Oysa ben deh�ete dii�iiyor­
dum. Onlann soyundand1 kambur adam. Ama yamma daha
fazla yakla�mtyordu. Ancak �imdi anladtm admm ne oldugu­
nu. Annem soylemi�ti bana, kendi de bilmeden. "<::olpa selam
eder" derdi bana hep, bir �eyi ktrdtgtmda veya dii�tiigiimde.
$imdi anhyorum, neden soz ettigini. Soziinii ettigi, yiiziime
bakm1� olan kambur adamctkh. Bu adamctk kimin yiiziine ba­
karsa, o kimse dikkat etmez. Kendine de etmez, adamCiga da.
$a�km �a�km, bir kmk dokiik ytgmt kar�tsmda kalakahr: "Mut­
fak<;tgtma gideyim, I <::orbactgtml pi�ireyim; I Bir kambur
adamok orda, I Kasecigimi k1rd1 bile." Onun belirdigi yerde
ben kaybediyordum. Oyle bir kaybedi� ki, nesneler ka<;tp ka<;tp
gidiyordu, ta ki bah<;e bir yll i<;inde bah<;ecik, odam odaCik, s1ra
da stractk olana kadar. Kii<;iiliiyorlardt ve sanki strtlannda, on­
Ian uzun bir zaman i<;in adamogm diinyasmm birer par<;ast ha­
line getiren bir kambur biiyiiyordu. Adamcik her yere benden
once yeti�iyordu. Benden once davramp yoluma <;tktyordu. Fa­
kat bana, yamna vardtgtm her nesneden unutu�un yan hissesi­
ni kopanp almas1 dt�mda, bir �ey yapmtyordu bu me�um tah­
sildar: "Odactgtma gideyim, I LapaCigtml yiyeyim; I Bir kam­
bur adamok orda, I <::oktan yemi� bitirmi�." Boylece, adamCik
stk stk kar�tma <;tktyordu. Yalmz, ben onu hi<; gormedim. Hep
oydu beni goren. Ve ben kendimi ne kadar az goriirsem, o beni
bir o kadar daha keskince goriiyordu. Samnm, olmekte olamn
gozleri onlinden aktp ge<;tigi anlahlan o ''biitiin hayat", bizim
hepimizin o adamctgm kafasmda olan goriintiilerimize benzer
resimlerden olu�uyor. <::abucak aktp ge<;iyor bunlar, hpkt bu­
giinkii sinematograflanmtzm bir zamanlar onciileri olan o s1k1
s1k1 ciltlenmi� kitaplarm yapraklan gibi. Ba�parmak hafif bir
bastm�la elimizdeki kitabm kenanm stvazlardt; o zaman, sani­
yelik bir sure i<;in, birbirlerinden hemen hemen hi<; farkl olma­
yan resimler goriiliirdii. Elle tutulmaz akt�lan i<;inde, i�i ba�m­
da boksorii ve dalgalanyla cebelle�en yiiziiciiyii gosterirlerdi.

94
AdamCikta benim de resimlerim var. 0 beni saklandigim yerde
de gordii, kunduzun kafesi oniinde de, kii> sabahmda da gordii,
arka koridordaki telefonun bai>mda da, Brauhausberg' de kele­
beklerimle de gordii, madeni nefesli <;alg1lar ei!liginde buz pis­
timde de, dikii! sand1gmm oniinde de gordii, <;ekmeceme egilir­
ken de, Blumeshof'ta da gordii, yatakta hasta yatarken de, Gli­
enicke' de de gordii, tren istasyonunda da. $imdi ii!ini bitirmii!
bulunuyor. Ama sesi, gaz lambas1 gomleginin VIZiltismi andi­
ran, yiizy1lm ei!igini ai>IP gelen sesi arkamdan i>U sozleri fisildi­
yor:
"<::ocuk<;agzim, ah n' olursun,
Kambur adamCigi da kat duana."

95
Sonsoz

Kitap olarak yay1mlanmas1 Benjamin hayattayken gerc;ek­


le�emeyen Bin Dokuz Yilzlerin Ba§znda Berlin 'de c;ocukluk, ilk de­
fa, yazarmm ohimiinden on yll sonra Adorno tarafmdan yayi­
ma haz1rland1. Kitab1, Adorno'nun kendi kitab1 olan ve baz1
yonlerden arkada�I Benjamin'in c;ocukluk hahralanmn devam1
olarak yazllmi� Minima Moralia ile birlikte, Peter Suhrkamp
1950' de yeni kurdugu yaymevinin ilk iiriinleri arasmda yay1m­
lad1. <;ok gec;meden yayimcl, Benjamin'in kitabm1 biraz aceleci
bir tavula, yaymevinin en kotii satacak kitab1 olarak nitelendi­
riyordu. Oysa 1962' de "Bibliothek Suhrkamp" dizisine almdlk­
tan sonra, yazarm en ba�anh kitaplarmdan biri olacakh.
Benjamin c;ocukluk hahralan iizerinde 1932 ile -bu arada
Hitler ayagm1 e�ige c;oktan atmi�h- 1938 yll1 -Benjamin siirgii­
ne dii�eli be� yll gec;mi�ti- arasmda c;ah�h. Bin Dokuz Yilzlerin
Ba§znda Berlin 'de c;ocukluk' a bu sure ic;inde verdigi en az iic; ay­
n bic;imden hic;biri Adorno'nun ilk kitab1 haz1rlay1�mda orta­
da yoktu. Adorno bu yay1m1 da, 1955'te Benjamin'in Yazzlar'1
kapsammda <;Ikan yay1m1 da c;e�itli elyazmalanm, daktilo niis­
halanm ve otuzlu ylllarda c;e�itli gazete ve dergilerde bas1lan
parc;alan birle�tirerek meydana getirmi�ti ve aynca, bu basim­
larda ne yay1mc1 ne de sonsoziin yazan olarak kendi adm1
kullanmi�h. Her �eyden once, Adorno'nun elinde tek tek me­
tinlerin sualam�I konusunda Benjamin'in tutumunu ac;1ga vu­
racak hic;bir �ey bulunmuyordu. 1972'de Tillman Rexroth'un
Benjamin'in Toplu Yazzlar'1 ic;in yeniden gozden gec;irdigi me-

96
- ... ... -..,

Bin Dokuz Yiizlerin Ba�mda Berlin' de <;:ocukluk, manuskri sayfasz.

97
.

..

••

Bin Dokuz Yiizlerin Ba�mda Berlin'de c;:ocukluk, maniiskri sayjas1.

98
tin Adorno'nun iki yay1mmm bin;ok yerinde diizeltmeler ve
bu arada bulunmu� baz1 ek pan;alar i\eriyordu, fakat metnin
genel durumu i\in sozkonusu olan belirsizligi ortadan kald1-
ram1yordu.
Benjamin'in 1 940'ta Paris'ten ka\madan once saklanmasm1
saglad1g1 ve o zamandan beri kay1p sayllan bir miktar kag1t an­
cak 1 981 'de aym �ehirdeki Milli Kiih.iphane'de bulundu. Bunlar
arasmda Bin Dokuz Yilzlerin Ba�mda Berlin 'de <:;ocukluk'un bir
daktilo niishas1 da vard1; 1 938' de ortaya \1km1� olan bu son el
versiyonu, o zamana kadar bilinen tek ni.isha, yazarm kendisi­
nin kitabm bi.ih.ini.ine nasll bir bi\im vermek istedigini gosteri­
yordu. "Bibliothek Suhrkamp" dizisinde bag1ms1z bir cilt halin­
de \lkan kitabm yerini almak iizere 1987'de yay1mlanan ve iki
yll sonra Toplu Yazllar kapsammda ek bir cilt olarak da basllan
bu metin, Benjamin'in kitabm1 onceki yay1mlanndan bildigini
sanan okuru yeni ve belli bir oranda ba�ka bir kitab1 ahmlamak
durumunda b1rak1yordu. Yazann son versiyona ald1g1 otuz me­
tin iizerinde yaphg1 degi�iklikler, derine inen ve Benjamin'in
ge\ donemi i\in gayet karakteristik degi�ikliklerdi. Egilim ola­
rak, daha genel nitelikteki gozlemler azaltllm1�h; eski metindeki
her bir par\amn asll konusu a\1smdan okumaya engel olacak ne
varsa amans1z bir bi\imde ahlm1�h. Metnin bir\ok yerindeki kl­
saltmalar, yogunla�tumalar, ama aynca eklemeler de, di.i�iince­
nin kesin bir bi\im almasma veya i.islubun di.izeltilmesine hiz­
met ediyordu. Benjamin'in ge\ doneminin i.islup ideali -\ocuk­
luk hahralannm son versiyonunun da gosterdigi gibi- kendine
ozgi.i olanm gayet nesnel bi\imde dile getirilmesiydi; hem He­
bel'.den, hem Brecht'ten gelen, gene de \Ok kokli.i bir bi\imde
Benjamin' e ozgii olan, alabildigine karma�1k bir lakonizm.
Bin Dokuz Yilzlerin Ba�mda Berlin 'de <:;ocu kl u k un ba�ka bir
'

versiyonu 1 988'de, Toplu Yazllar'm ek cildi de yay1mland1ktan


sonra ele ge\ti. Elinizdeki bu kitap, Benjamin'in \Ocukluk hah­
ralarmm kitap halinde ilk basllt�mm ellinci ylldoniimi.i vesile­
siyle yaymlanan, ve saklanmakta oldugu yere atfen GiefSen
ni.ishas1 adm1 alan versiyonu i\eriyor: Bu arada metin yazllah
neredeyse yetmi� y1l olmu� ve kitabm konusu olan, imparator­
lugun kurulu� donemi [Gri.inderzeit: 1 870-90] sonras1 Berlin'in-

99
deki Yahudi burjuvazisi i\inde bir \Ocuklugu tam bir yi.izyll
-ama ne yiizy1l- ezip ge\mi;;. Goriinii;;e bak1hrsa, Benjamin'in
\Ocukluk kitabmm meydana geli;;ine ve yay1mlam;;ma ili;;kin
veriler, kendi paylarma, yazann "Tarih yazmak demek, ylllan
belirten say1lara fizyonomilerini vermek demektir" soziinii
onaylamak istiyorlar.

Son el niishas1 nas1l Benjamin'in \Ocukluk hahralan iizerin­


deki \ah;;malarmm ge\ donemini ortaya koyuyorsa, GiefSen
niishas1 da erken donemini ortaya koyuyor. 1932 / 33 k1;;mda
olu;;an bu niisha her bak1mdan bir ilk derlemenin izlerini ta;>I­
yor ve bu niteligiyle, ;;imdiye kadar bilinen yay1mlar arasmdaki
kendine ozgii yerini ahyor: son el niishasmm agz1s1kihgi kar;;I­
smda, \Oksesli bir beste denebilecek bir metin. Anlahyla dii­
;;iince yan yana durmuyor, zorunlu bir bi\imde birbirlerinin
i\inden doguyorlar. Yazar, ahmlanabilirlik yoniinii hi\ dii;;iin­
meden, gezilerini yapmakta; kendini tamamen konusuna ver­
mi;; olarak \Ocukluk labirentini son ko;;esine kadar dola;;maya,
Holbein'm giimii;; kalemiyle en ince ayrmhsma kadar inen bir
kopyasm1 \Ikarmaya \ah;;1yor. Almancada bu metinlerdeki ka­
dar yogun, i\inden 1;>1yan bir nesir bulabilmek i\in, ge\en yiiz­
ylli ge\ip Kafka'ya kadar \Ikmak gerekir.
Bin Dokuz Yilzlerin Ba�mda Berlin 'de (:ocukluk'un, Ador­
no'nun birle;;tirip Rexroth'un gozden ge\irdigi versiyonuyla kar­
;;lla;;tmldigmda, GiefSen niishas1, tek tek par\alan yazann kendi­
si tarafmdan diizenlenmi;; olmas1 baklmmdan daha otantik ola­
mdir.* GiefSen niishas1 Benjamin'in elyazisiyla iizerinde diizelt­
meler yaphg1 daktilo kopyas1d1r. Onceleri, Brecht'in \evresinden
Berlinli bir avukat olan ve Benjamin'e 193 1'de bir Lichtenberg
bibliyografyas1 haz1rlama gorevini veren Martin Domke'nin
miilkiyetinde bulunan bu kopya, altm1;>h ylllarm ortalarmda Ka-
* Daktiloya c;ekilrni� olan Giel5en niishasmda her rnetin yeni bir sayfada ba�hyor,
ba�tan sona nurnaralanrni� degil. Fakat dosya sabit bir karton cilt haline getiril­
rni�; bu bak1rndan, tek tek rnetinlerin kondugu s1ranm Benjamin tarafmdan sap­
tandigmi yalanlayacak degil, dogrulayacak pek c;ok sebep var. - Elinizdeki bu ba­
SIITI irnla ve noktalarna bak1rnmdan biiyiik i:ilc;iide Giel5en' daki i:izgiin rnetne sa­
dik kahyor; yapilan kiic;iik diizeltrnelerde, Toplu Yazzlar ic;in gec;erli olan ilkeler
c;erc;evesinde kahnd1.

1 00
D 1 e Y u m m e r e h L e n

ln ei n em a l ten ::inderTerae lanmr1t uie :!uhme "eulen vor .

_. � 1 1 ::tir �t.e• nicnta eagu: , wurde c H e e .ieachopi' !Jr

ml c h zu e1nem .}e i a t : de:r: Llw:r.un: eh .IM!!• . .a u .:1 aver e t e hen Ter at.� l l­

tc: mi:r: d i e ...e l t . .Jedoch auf gu te /J t , e e wit "· �U� · "'-'"' ' die in

i h:r Inneres !'lh:r ten. .d. Jedez Ana t o ' .,. r ;lz,. ::e ci H . ::,o wo ll te

der :ou!r.ll , da! in =einel!l B£ 1 a e 1 n e 1 nm a l von 'l.lpf'n a t ichen wr.r

ges.,roch&n worden . /;;'Jl Ta,o: da%auf' u t eckte 1ch un t � rm >tuLl den

..cp! :.ervor : daa 1111.r e 1 n •::opt-ver - a t i cb • . erm 1ch dab e 1 o1ch

un<1 daa �·o r t en t a te l l t e , tat ich nur ,wae ich tun mu B t e , uo 1m

Leben ?u l zu !a aaen. Beiaeiten lernte icn ea , 1� � i e or t e , die


It'� .....,J, ..., ....,...,.
e 1 ,;en U 1 cn __.. war en , � ii!IIPIIH ;)ie Gabe , .'.e hn l i c t. il:ei ten

zu e:r: kennen , 1st Ja n i ch t e a la ein achwachea �ebe r b l ei b a e l dee

.. l te r. z.,an gs , ii.hr.lic!. zu we r der. und. sich zu ve r b a l t e n . J e n ailer

Joten ;or te au! r.:ich at.:a. ;Iicht ao lche , d i e m l ch ..: u a t e :r n der

J e a i t tung eonde rn ohnun,;en, �Bi:>eln, :. lt: i de :rn ut;n l l c h mac h t en •

e.-:r-- AU..11ol..
...... ........_
:na �---� Und. dar LIII -..u r d e ich so r at lo a , wenn oan

Aehn l : ch ke 1 t ..i t r.�iz aelbat Ton mir nr lang \ e . .Jea war oe im

?tlotograptien . · - o hin ich b l i c lt t e , eah 1cll mien Wlla t e l l t von

Le1nwand.ach1rmen, l-'o l e t £ r u , �ocke l.IJ , d i e nac,. ceinem 31 l.:i e :{ie r ­


o�
ten wi e die ':.chat t e n dee .iadea nach .;em 3lut d e s u.;>fer t i e r s .

!::l .:nde brach te ::Jail mien ei r.em r o n �epinllel t e n •·roepekt der ,'.l­

pt!ll dar , u.na me1ne iie cr.te , d. i c ein Ge:l! sbar t h- t l e i n erhe Oefi mu5-

te, legte aut d.ie '>o lken und Fi:rnen de:r 3eepa•• : uz;,; i hr e n : , c hat­

ten. .JOCb !las 611quti.lte :.&oh e l u 1.1::1 den :cunei d<!a ic le 1 ue:; . . e lpler a
�...,;1.-....,J-
i ll t nicb\ 110 eallla'*'fJI:fC1lM wi a de:r .Slick, a<!r aua ue, .. 1ndezant-

1 1 ta , 4aa 1:::� �ha t tan dar Zimr.ler pa llll e l iegt , e i o h in mich aenkt.

>ie at�t aue einem J ener Atelier s , we lche r.� 1\ i hr an scheoeln

Bin Dokuz Yiizlerin Ba�mda Berlin' de <;:ocukluk, Gieflen niishasl, daktilo sayfasl.

101
nada' daki bir sahaf iizerinden GiefSen' a, Justus Liebig Universi­
tesi'nin Yeni Alman Edebiyah boliimiine ula�h. Bu versiyonun
Benjamin'in haztrhklarmt bitirmi� oldugu ilk versiyon olmas1
muhtemel; bunun dt�mdaki kopyalar sunulduklan yaymevlerin­
de kaybolmu� bulunuyor. Benjamin 10.12. 1932'de, kitabm yirmi
dort pan;adan ibaret "ge<;ici" bir niishasm1 Kudiis'teki Scholem'e
gonderir; daha o s1ralar "maniiskrinin son �eklinin (. .. ) otuz par­
<;adan olu�acagt" bellidir. Daha sonraki, ahctsi tarafmdan
15.1.1933 �eklinde tarihlenen bir mektupta Benjamin, Scholem' e,
kendisinden klsa bir sure once aldtgt, "Cinselligin Uyam�t" ba�­
hkh metni <;tkarmak yolundaki tavsiyeye uyacagmt bildirir. Ger­
<;i GiefSen niishas1 ongoriilen otuz pan;aya ula�rnaktadu, fakat
bu saymm i<;inde "Cinselligin Uyam�1" da vardtr: Yazar ancak
28.2.1933'te, dt�anda btrakllan bu metin sayllmadtgmda soz ko­
nusu alan otuzuncu par<;ayt ''bir hafta once" bitirdigini yazabile­
cektir. Bu baklmdan, GieBen'da bulunan versiyonun 10 Arahk
1932 ile 1933 ocak ayt ortas1 arasmda ortaya <;1km1� olmas1 gere­
kir. i <;erigi de bu tarihlemeyi dogrular gibidir: Dosya, Frankfurter
Zeitung ve Vossische Zeitung'da 1 4.7.1933'e kadar yaytmlanan on
yedi metinden on alhsmi i<;ermektedir; sadece, Frankfurter
Zeitung' da �ubatta <;tkan "Ge<; Kalmak" eksiktir: Benjamin bu
par<;ayt 1928'de <;tkan Tek Yon adh kitabmda bulundugu i<;in <;I­
karmt� olabilir. GieBen niishasmda bundan ba�ka, 1933 haziran
veya temmuzunda yazlldtgt kesin alan ve Benjarnin'in "Murn­
merehlen" yerine kitabm "en ba�ma" koymak istedigi "Localar"
ba�hkl1 yaz1 eksiktir.
GiefSen niishasmm metin varhgt 1933' e kadar yay1mlanm1�
alan gazete versiyonlarma alabildigine yakmdtr. Bu versiyonlar
ile dosya arasmdaki farklar <;ogu durumda, gazete redaksiyon­
lanmn azizligiyle a<;tklanabilir: Benjamin'in kullandtgt noktala­
ma genel olarak kullamlan noktalamaya benzetilmi�, onun ne­
sir iislubunun ak1�1 bir<;ok paragrafa boliinerek kesilmi� veya
yer darhgma Benjamin'in metni ktsalhlarak <;are bulunmu�tur.
1933'iin ikinci yansmdan ve 1934 yllmdan kalan gazete basktla­
n arasmda Benjamin'in siirgiinde -onun i<;in siirgiin 1933 mar­
tmm ortasmda ba�lamt�h- yazdtgt ve bu yiizden GiefSen dosya­
sma giremeyen metinler de vardtr; ornegin, yukanda sozii edi-

1 02
�a c$ereft(l�ttt.
�-���rroi'eher ronnen tmr !&rg�enee- gana ··aurilc!gel»lnmn.
- »a� ift ui>effeid}t gu,t. �r €:4Joc! bte �i>ebet:I}af!en� llmte
4t ,t-crta�b. �f! . hrl�,i'nt· !1!ugenbfic! (lufijoren mft{rten, un:fere
��fud}t .au b�tfte9en. � abet betfreqen ltllir fte, mt1> um fo
1itfl'er, ie berfunfttttt hal �rgeffene in unl · Iiegt. JlBie bai
beclorene mort, '0015 e'ben . notf} G'U'f U'llltten 2t�n fag, bit
.Bunge ·au b.tmoftljenif�r �efiiigeiunir· lofen ltriirbt, fo f4eint
unl5 ·ba� metgeffen-e fd)'!tm bo:nt ganaen ge'Leoten 2elieJt, �
e! unl berfprld)t: iJterretd)t ift, tnal5 iJergeffene! fo li�
ftf}!iletf unb trad}tig mad}t, nid)te• anbetd .ai15 b-re 6pur l�r·
fdjolktret �I;n'(leiten, in bit h}ir urrl5 ni(9t me'f}r fin:bett
fonnten. mtdlieid;t .. ift . feine IDnfd}un� mit ben . etaunayeit
unferer aerfallrnen ' �ljiiufe bal5 �'ij-eimni�, (lU� 'bem � .
it&er001lert. mlie bem aud; 1ei - fU.t .jebttt gibt d �nge, Me
bauer�ftere ®emol}n9eiten fn t'Qm entfalteten al15 eire anberett.
�n fqnen fortnfen j\(9 .b'it �iiljigfeiten, bie fii r fein �afein
mitbtfl:iitrtObO!r · tmtrben. llnb roeii bal5, !l)a� mein eigend <Jilt:"
ge'f}t. 2ef� unb €5'd}tei'flen ltXIten, moec!t von ali-eni, rod mil:
in frii l} eten �lj.ren unterfam, ni�tB griiflere 6el}n judjt
a!J bet 2if.efafkn·. C$t e,t:�t'QU!H mtf . ffeinen 5r1ifeid)en 'hie �
2ettern, efnaein, tn beutfd)tt €ld)tift, in 'bet fie jiinger unl>
·

m�dj .m(ib�nljaffiet fd}ientn·' n>!i itit �rue!. 61� f>etteten ftdj


fdji{lnl mtf� f.cf)tnge 2a:��, , i�e ein¢ne oo!Ienbet unb in
ilj.ret mei'f}enfo!ge ge'&unli.en lmtd) bie �gei i�r�� Orben�, �
Dai �ort, bem fte a!� �eftem angef/Orltn. 3cf} och}unberte,
ttn� footer �nfpru�i!rifigfeit bereint . mit fotrid S)errHdjfel.t �

lieft�ljen liiwne. �i toot ein ®na:benftanl>. Un'b mein.e �te; ·� t')
bile fidj· geqorfa:m um i�n mifeyte, fmt� il)n nid;t. 6ie muste
btau&en �i.e b� �fo:tner ftten, be� bie �tltl�giten · lrur�u�
� l")
'((rfef n l)at. � war. t� · lltn{Jattg mtt ben 2ettern bolt �nto � �

fagung. , � ·<t? el}nfud}t, bit er mit et1nec!t, &e1mift, wie fef}r . � �
er eini mit mciner �inbl;eit �fen iff. ID!ai i<l} in ��r�
� �
ljeit hr iqm fu . d)e, ift fie. feThft: l>ie. . IJana.e . �inblj eit, tuie f�e t� .i . �
l>em &tiff geiegen f;«t, mit bem bie �b bie .2ettern ' in bie,
2eiftt fd)oli, . in her fie . {id} au JlBot:Um reiqen Joliten. �ie , ....,t
d
�anb lanit bief� @tiff nod) trifunren, alier nie meljr erlt)(ldjen,
·

� .
1tTtt iljn mirrlidj au bo!Iaieljen. 6o fann id}- babon triiumen; � .;;t; . :
� t.c9 eintOOI ba!S (Me()en lttnte. !Dod} bai l)!Ift mir ni(9ti. �1·
ihm fnnn id) gel}en.; geqen Iemtn ntd}t meqr.
·
•·· ·
'

. • , . � ;� ..
.. �

Frankfurter Zeitung, 14 Temmuz 1933, kupur: "Okuma Sandzgz ", Bin Dokuz Yi.izlerin
Ba�mda Berlin' de <;:ocukluk'un onbaszmz.

1 03
len "Localar" dan bai>ka, "Ay", "Erkek <;ocugun Kitaplan"
( "Sevilen Kitaplar" ad1 altmda da yayimlanmii>hr), "Renkler"
veya "Krumme StraiSe" Baz1lan ozellikle bai>anh olan bu me­
0

tinier ve gene GieiSen niishasmda bulunmayan obiir metinler


ic;in, Rexroth'un yayimlad1g1 Toplu Yaztlar'm dordiincii cildinde
yer alan versiyona bai>vurulmahd1ro Arahk 1932-Temmuz 1933
arasmda <;Ikan gazete versiyonlan ise, GieiSen dosyasmm ayms1
olan bir niishadan -belki GieiSen' daki karbon kopyanm orijina­
linden- ahnmii' gibidiro En azmdan, bai>langi<;taki baz1 gazete
baskilannda, yazann elyazisiyla GieiSen niishasma ii>ledigi dii­
zeltmelerin bile goz oniinde tutulmui' oldugu goriiliiyoro
Frankfurter Zeitung kiiltiir redaksiyonunun Bin Dokuz Yilz­
lerin Ba?mda Berlin 'de (:ocukluk'un son olarak bas1lan parc;asmda
yaphgi bir k1saltma sadece politik ac;1dan aydmlahci olmakla
kalm1yoro Gazetede 1934 agustosunda Detlef Holz takmaad1 al­
tmda yay1mlanan "Blumeshof 12" metni, biiyiikannenin evin­
den ve onun gezilerden gonderdigi kartpostallardan soz eder.
GieiSen niishasmda "Girip <;Ikhgim biitiin yiiksek tabaka evleri
arasmda, bir diinya vatandai>ma ait olan tek ev buras1yd1" de­
nirken, bu ciimle gazete bask1smda sansiiriin veya otosansiiriin
hii>mma ugramii>hro Ciimleyi Benjamin'in <;Ikarmii' olmad1gm1
son el niishas1 gostermekte, c;iinkii orada metne yeniden eklen­
mii': Diinya vatandai>hgma olumlu bir yaklai>Im, her i'eye rag­
men bir muhalefet gazetesi olma iddiasmdaki Frankfurter
Zeitung ic;in, daha 1934'te bile arhk sakmcah olmaya bai>lamii>­
hr. Tipk1 daha once, daha 1933 temmuzunda, gazetenin uzun
yillardan beri yazan olan Benjamin'in yazilanm kendi saygm
ad1yla basmanm sakmcah goriilmiii' olmas1 gibi (c;iinkii yeni
denetleme kurullan bu kii>inin Yahudi oldugunu anlayabilirler­
di) : "Okuma Sand1g1" yazar ad1 belirtilmeden, "Dolaplar" C.
Conrad takmaad1yla yayimlanmii>hro Benjamin'in ari'ivindeki
gazete kesiklerinde, elyazisiyla diii>iilmiii' i>U kenar notlan go­
riiliiyor: "Yazar ad1 gayrikanuni olarak belirtilmemii>" ve "Tak­
maad redaksiyon tarafmdan keyfi ve gayrikanuni olarak kon­
mui>" Daha o zaman bile, yiiriirliikten kaldmlmas1 giindemde
0

olan bir hukuka s1gmmamn ne kadar zavalhca bir c;aba haline


geldigini, sonunda yazann bizzat, kitabm bai>ka parc;alanmn

1 04
Alrnanya'da basllrnasm1 saglarnak ve bunun kar�1hgmda onli­
ne ahlacak, ciizi de olsa hayati onern ta�1yan telif iicretini ala­
bilrnek i<;in, kendi tercih ettigi takrnaad1 olan "Detlef Holz" u
kullanrnak zorunda kah�1 gosteriyor.
Benjamin Bin Dokuz Yiizlerin Ba�mda Berlin 'de c;ocukluk'un
yayirnlanrnasmi nas1l bir kaderin bekledigini onceden gorrnii�e
benziyor; en azmdan, bu konuda hayallere kapilrnadigmi daha
1933 �ubah sonunda yazd1g1 bir rnektubun �u boliirnii gosteri­
yor: "Bunun kitap olarak yayirnlandigmi gorrne iirnidi yok de­
necek kadar az. Gayet iyi oldugunu, Oliirnsiizliigiin onu rna­
niiskri olarak da yamna <;ag1racagm1 herkes biliyor. Basllan ki­
taplar bas1lrnaya daha <;ok ihtiya<; duyanlar oluyor." Ger<;i eli­
nizdeki bu yay1rnla birlikte kitabm iki otantik versiyonu basll­
rni� oluyor, fakat kitap son bi<;irnini kendi kendine bulabilrni�
degil; o da yazan gibi tarihin "kasap tezgah1" iizerinde bir kur­
ban. GieBen versiyonunun son versiyon olmadigi, Benjarnin'in
bu dosyay1 bitirdikten sonra yazrnaya devam etrnesinden bile
a<;Ik<;a belli oluyor. Fakat, bu ilk bi<;irnin as1l <;ekici ve onernli
tarafm1 olu�turan pek <;ok �eyin <;1kanlrn1� oldugu son el versi­
yonu da kesin bi<;irnini ahp kapahlrn1� degil, daha ba�ka rnetin­
lerin elden ge<;irilrnesiyle tarnarnlanrnas1 tasarlanrn1� bir eser.
Boylece, Benjarnin'in ba�ka eserleri gibi, Bin Dokuz Yiizlerin Ba­
�mda Berlin 'de c;ocukluk da bir <;e�it olu�um halinde eser olarak ka­
hyor; oznel a<;1dan bakmca, elbet bitirilrnez bir �ey degil, arna
nesnel olarak bitirilrnerni�. Bunun i<;in Adorno hakh olarak,
Benjarnin'in hahralarmda <;izdigi tablolann iizerine daha o za­
rnandan "Hitler devletinin golgesi"nin dii�rnii� oldugu husu­
sunda 1srar ediyordu: "Benjarnin'in anlathklannda uyanrnaya
yeltene p sahneleri saran hava oliirnciildiir. Buralara rnahku­
rnun bakl�lan deger ve o buralan rnahkurn olrnu� biri olarak
algllar."

Rolf Tiedemann

1 05
Notlar

1 Bu mottoyu Benjamin esrar kullanmay1 deneyerek yazd1g1 m1sralar ara­


smdan almi�hr. Metnin tamam1 ic;in bkz. Gershom Scholem'in sonsozii:
Walter Benjamin, Berliner Chronik, Frankfurt am Main, 1 970. (�ev. n.)
2 "Teyze" anlamma gelen "Muhme" c;oktand1r kullamlmayan bir kelime
oldugundan c;ocuga "hic;bir �ey ifade etme(mektedir)". (�ev. n.)
3 "Kupferstich" kelimesinin bile�enleri "Kupfer" (baku) ve "Stich" (gra­
viir); "Kopfverstich" ise "Kopf" (ba�) ve aslmda olmayan, fakat olsay­
di "sokma" anlamma gelebilecek bir kelime olan "Verstich"ten olu�u­
yor. (�ev. n.)
4 Boudoir: Frans1zcada kiic;iik, �1k hamm odas1. (�ev. n.)
5 Anahtar sepeti: Evin hammmm yanmda ta�Idigi, kilerin, dolaplann
vb. anahtarlanm ic;eren sepet. (�ev. n.)
6 Sago: Aym adh palmiyeden elde edilen, danya benzer, bol ni�astah ta­
neler. (�ev. n.)
7 "Niliiferli go!" anlamma gelir. (�ev. n.)
8 Burada "Muhme" kelimesinin, ses benzerligiyle "vermummen" (bir
�eye biiriiyiip gizlemek) fiilini c;agn�hrmas1 ima ediliyor. (�ev. n.)
9 Tiergarten: "Hayvanat Bahc;esi" anlamma gelen bu kelime, Berlin'in
merkezindeki, ic;inde hayvanat bahc;esi de alan biiyiik bir parkm bu­
lundugu semtin ad1d1r. (�ev. n.)
1 0 Yunan mitolojisinde Ariadne, Theseus'a verdigi yiin yumag1yla onun
labirentten c;1kmasmi saglar. (Ed. n.)
11 Bendlerbriicke: Bendler Kopriisii. Yer adlanndaki koprii, cadde, mey­
dan gibi kelimeler, tamladiklan isimle bir biitiin olu�turduklan ic;in
c;evrilmeden birakiidi. (�ev. n.)
12 Fraulein: Matmazel. Burada "dad1" kastediliyor. (�ev. n.)
1 3 Hofjiigerallee: Saray A volan Yolu. GroBer Stern (bkz. not 19) kav�agi­
na ac;Iian biiyiik caddelerden biri. (�ev. n.)

1 07
14 Liitzowufer: Liitzow Sahili. Burada Liitzow suyun degil, Berlin'i kate­
den Spree nehrinin bir kolu iizerindeki, caddesi ve parklanyla bir k1y1
pan;:asmm ad1d1r. (<;ev. n.)
15 Eski Yunan mimarisinde siitun yerine kullamlan kadm heykellerine
"karyatit", erkek heykellerine "atlas" denir. (Ed. n.)
1 6 Eski Bah, "Der alte Westen" ile, Berlin'in �imdi merkezinde kalan
Charlottenburg, Wilmersdorf, Zehlendorf ve Tiergarten gibi semtleri
kastediliyor. (<;ev. n.)
1 7 Yunan mitolojisinde Hesperidler, tannlann bah<;esindeki altm elmala­
nn koruyuculand1r. (Ed. n.)
18 Yunan mitolojisinde Hydra, y1lana benzeyen, dokuz ba�h bir yarahk;
Nemea aslam ise, insanlara zarar verdigi i<;in Herakles tarafmdan Ne­
mea vadisinde i:ildiiriilen asland1r. (Ed. n.)
19 GroBer Stern: Biiyiik Y1ldiz. Berlin'in Bah kenan ile merkezini birle�ti­
ren geni� bulvar iizerindeki en biiyiik meydan. Zafer Siitunu (bkz. not
24) Nazi di:ineminde bu meydana ta�mm1�hr. (<;ev. n.)
20 Kayzerpanorama, "Kaiserpanorama" : Sinemanm i:inciileri arasmda
olan ve ii<;boyutlu bir gi:iriintii veren bu cihazlardan toplam elli tane
kadar yap1lm1�h. (<;ev. n.)
21 Biedermeier: 1815-1 848 arasmda, i:izellikle Almanya, Avusturya, Ku­
zey italya ve iskandinavya'da gii<;lenmekte olan burjuvazi i<;inde etki­
sini gi:istermi� sanat ak1m1. Klasisizm ile Romantizm arasmdaki geri­
lim i<;inde geli�en bu ak1m ya�ama bi<;imini, mobilyalan, miizigi ve
resmi etkilemi�tir. (<;ev. n.)
22 Vediit: Aslma uygun olarak resmedilmi� tabiat veya �ehir manzaras1
(Kar�Ih: prospekt, perspektif derinligi az olan manzara resmi). (<;ev. n.)
23 Aix, Cours Mirabeau: Giiney Fransa'daki Aix-en-Provence �ehri ve bu
�ehirde kafeleriyle iinlii Mirabeau Bulvan. (<;ev. n.)
24 Zafer Siitunu, "Siegessaule" : A<;Il1�1 Sedan zaferinin 3. yildi:iniimiinde
(bkz. not 25) yapilan bu siitun, Prusya'nm Danimarka (1 864), Avustur­
ya (1 866) ve Fransa (1870/71) kar�Ismda kazand1g1 zaferlerin amsma,
Almanya'nm "milli abidesi" olarak dikilmi�tir. (<;ev. n.)
25 Sedan Giinii: Prusya'nm 2 Eyliil 1 870'te kazand1g1 ve Fransa sava�mm
sonucunu belirleyen son zaferin pldi:iniimii. Bu zaferin tarihi i:inemi, o
zamana kadar bagimSIZ devletler olan Alman prensliklerinin Prusya
i:inderliginde birle�erek Alman imparatorlugu'nu (1871 -1918) olu�tur­
masma yol a<;mas1d1r. (<;ev. n.)
26 Boer: Hollanda ki:ikenli Giiney Afrikah. ingiltere'ye ve Almanya'ya
kar�I kazand1klan sava�lar Giiney Afrika'ya bagimsizhk, Boerlere de
bu iilkenin efendileri olma konumunu getirir. (<;ev. n.)
27 Siegesallee: Zafer Bulvan. Bugiin arhk olmayan bulvar 1 873'te, Ki:i­
nigsplatz'taki Zafer Siitunu'na yi:inelen bir cadde olarak yap1lmi�,
1895-1901 arasmda Brandenburg ve Prusya hiikiimdarlarmm heykel­
leri ve biistleriyle siislenmi�ti. (<;ev. n.)

1 08
28 Brauhausberg: Birahane (bira fabrikast) Tepesi. Berlin'in giineyinde,
Potsdam yakmmda bir yer ve cadde ad1. (<;:ev. n.)
29 Botanik tamburu: Toplanan bitki orneklerinin ezilmeden ta�mmasm1
saglayan, bir kemerle omuza astlabilen teneke kutu. (<;:ev. n.)
30 Anhalter Bahnhof: Anhalt istasyonu. Bir merkez gan olmayan Ber­
lin'de .;e�itli yonlerden gelen trenlerin son duraklan olarak 19. yiiz­
ytlm ortalarmda yap1lm1� bir dizi istasyondan biri. Bunlara trenlerin
gittigi yonlere uygun adlar verildiginden (Stettiner, Hamburger,
Gorlitzer Bahnhof gibi), Anhalt yoniine bakan istasyon da, "dur­
mak" anlamma gelen "anhalten" kelimesini .;agn�hran bu ad1 almt�­
h. (<;:ev. n.)
31 Tante: "Teyze", "hala", "yenge" veya akraba olmayan kadmlar it;in
kullamlan "teyze" anlamlarma gelir. (<;:ev. n.)
32 Markisches Land, ktsa adtyla Mark, Berlin'i .;evreleyen ktrsal bolgedir.
Geni� diizliikleri, say1s1z akarsulan ve golleriyle dikkati .;eken ve pek
verimli olmayan bu topraklarda 20. yiizytlm ba�mda geleneksel bir ta­
nm ekonomisi hakimdi. Ayms1, Berlin'in kuzeybahsmda, Balhk Deni­
zi'ne kadar uzanan Mecklenburg bolgesi it;in de ge.;erlidir. (<;:ev. n.)
33 Yazar h harfini iinsiizlerden saymtyor, .;iinkii Almancada bu harf ken­
dinden onceki iinliiniin uzun telaffuz edildigini gosterir. (<;:ev. n.)
34 Kenotafion (Yunanca "kenotaphion": Bo� mezar): Ba�ka bir yerde def­
nedilmi� birinin temsill mezan. (<;:ev. n.)
35 Wallenstein: Friedrich Schiller'in (1 759-1 805) dramas1. (<;:ev. n.)
36 Ceres: Romahlann dininde, yenilecek bitkilerin biiyiimesini yoneten
tann.;a; kendisine kah yalmz olarak, kah yer tanns1 Tellus'la beraber
taptmlmt�hr. Ceres kiiltiiniin yerini erken bir donemde Demeter kiiltii
ahr. (<;:ev. n.)
37 Naiad (Yunanca "akmak" anlamma gelen "naiein"den): Yunan mito­
lojisinde akarsu perilerinden biri. Temiz suyla ili�kili olu�larmdan do­
layt giizel, aynca yardtmsever periler olarak amhrlar. Obiir peri tiirleri
gibi omiirleri .;ok uzundur, fakat oliimsiiz degildirler. (<;:ev. n.)
38 Fenriswolf, Fenrir: Kuzey A vrupa mitolojisinde ate� tanns1 Loki ile
dev anas1 Angrboda'nm canavar oglu. Biiyiilii bir bagla kayalara bagh
olarak tutulan Fenrir'in serbest kalacagt giinden duyulan korku stkt;a
i�lenmi�tir. (<;:ev. n.)
39 Arion: ib 7. yiizytlda ya�am1� Yunan lirik �air. Herodotos'un anlathgt
efsaneye gore, korsanlar tarafmdan denize ahlan Arion, bir yunus ba­
hgt tarafmdan kurtanlmt�hr. (Ed. n.)
40 Europe: Yunan mitolojisinde Fenike krah Phoiniks ya da Agenor'un
k1z1. Boga kthgma giren Zeus tarafmdan ka.;mlarak Girit' e gotiiriildii.
Daha sonra Girit krah Asterion'la evlendi. (Ed. n.)
41 Eilsen, Bad Pyrmont: Orta Almanya'daki bu kiit;iik �ehirler 19. yiizyll­
da kaphcalarmdan otiirii biitiin Avrupa aristokrasisinin ugragt haline
gelmi�ti. (<;:ev. n.)

1 09
42 Pfaueninsel: Tavus Adas1. Berlin'i <;evreleyen <;ok saytdaki golden bi­
rindeki bir ada. (�ev. n.)
43 Hohenzollern: Brandenburg-Prusya Prensligi'ni (1415-1918) ve Alman
imparatorlugu'nu (1871-1918) yoneten hanedan. (�ev. n.)
44 Blumes-Hof, Blume-zoof: Bir sokak ad1 olan Blumeshof (Blume Avlu­
su) kelimesindeki "Blume" ad1 "<;i<;ek" anlamma gelir. (�ev. n.)
45 Koloni mallan diikkam: Eskiden, kolonilerden getirilen gtda ve ihtiya<;
maddelerinin sahldtgt diikkan. (�ev. n.)
46 Loca (Almancas1 "Loggia"): i<;erlek bir balkona a<;tlan oda. (�ev. n.)
47 Zwolf-Apostel ve Matthaus: On iki Havari ve Matta (kiliseleri) .
(�ev. n.)
48 Demosthenes: Atinah hatip ve devlet adam1 (i6 384-322). Adm1 ta�l­
yan altmt� soylev vardtr. Soylevlerinin gii<;liiliigii, getirdigi kamtlarm
kesinligi, sozii dallandmp budaklandumamas1 onu belagat sanatmm
en onemli isimlerinden biri haline getirmi�tir. (Ed. n.)
49 E.T.A. Hoffmann (1 776-1 822): Romantizm doneminin, biiyiilii, esra­
rengiz, tabiatiistii unsurlan ustahkla i�lemi� bir yazan. (�ev. n.)
50 Grimm masallan arasmda bulunan "Marienkind"de (Meryem'in �o­
cugu), Meryem Ana'nm yoksul bir oduncu ailesinin klZlm evlat edini­
�i, fakat ktzm on dort ya�mdayken yasak bir kap1y1 a<;hgt ve su<;unu
Meryem'e itiraf etmedigi i<;in Cennet'ten kovulu�u anlahhr. (�ev. n.)
51 Tabakskollegium: Tiitiin Ehli. Tiitiin i<;meyi seven bir hiikiimdar olan
I. Friedrich Wilhelm, her ak�am dam�manlanm, subaylan, bilginleri,
bakanlan ve davetlileri biraraya getirdigi, sadece tiitiin ve bira sunu­
lan, rahat bir ortam i<;inde tarih, politika, ilahiyat, ahlak ve iktisat ko­
nulan iizerine konu�ulan, Frans1z, Hollanda ve Alman gazetelerindeki
yaztlar iizerine tarh�tlan toplanhlan gelenek haline getirmi�ti. Zaman­
la "Tiitiin Ehli" toplanhlanna "Tiitiin Parlamentosu" denmeye ba�la-
·

dt. (�ev. n.)


52 Teberci: Sap1 uzun, keskisi yay bi<;iminde, kii<;iik ve hafif bir balta ta�l­
yan ki�i. (Ed. n.)
53 Berlin odas1: Berlin'in tipik dairelerinde, avluya bakan tek penceresin­
den 1�1k alan, biiyiik<;e oda. (�ev. n.)
54 Paskalya bayramtyla ilgili adetler arasmda, <;ocuklann evde veya bah­
<;ede, yeti�kinlerin daha onceden sakladtklan yumurtalan ve yumurta
bi<;imli �ekerlemeleri aramas1 da vardtr. �ocuk inancma gore bu �eker­
lemeleri "Paskalya tav�am" yumurtlamt�hr. (�ev. n.)
55 Babelsberg: Berlin'in giineyinde, Potsdam yakmmda bir sayfiye yeri.
(�ev. n.)
56 Heureka marka tabancalarla, lastik mermiler veya u<;lanndaki lastik
vantuz sayesinde diiz yiizeylere yapt�abilen oklar ahlabiliyordu.
(�ev. n.)
57 Friedrich Schiller'in (1 759-1 805) "Glocke" [�an] adh �iiri kastediliyor.
Bu �iir 19. yiizyll sonlarmda bir<;ok antolojiye, okuma kitabma vs. ah-

1 10
narak ogrencilere ezberletildikten ba�ka, m1sralan bin;:ok siislemede
kullamlan, bilinmese olmaz bir metin haline gelmi�tir. <C::e v. n.)
58 Charles Perrault'nun 1 7. yiizyilda yazd1g1 "Mavisakal" adh hikayede,
gaddar bir �ovalyenin, gen<; ve merakh kanlanm yasak bir odaya gir­
dikleri i<;in oldiirii�ii anlatihr. <C:: e v. n.)
59 Roma bardag1: Renkli ayag1 dibine dogru kalmla�an bir tiir �arap bar­
dagi. (C:: e v. n.)
60 Sogan motifi: Uslupla�tmlm1� sogan ba�I, <;i<;egi ve yaprag1 motiflerin­
den olu�an, geleneksel bir siisleme. <C:: e v. n.)
61 Psyche (Yunancada "ruh", "can"): Eros'un sevgilisi; Eros'un annesi
Aphrodite'nin h1�mma ugrar, fakat sonra Zeus tarafmdan oliimsiiz ki­
lmarak Eros'la evlenir. Yunan mitolojisinde kelebek ile simgele�tiril­
mi�tir. (C:: e v. n.)
62 Gnadige Frau: Kelime anlam1 "liitufkar hamm" olan bu ifade ozellikle
toplumsal konumu yiiksek kadmlara kar�I, Tiirk<;edeki "hammefendi"
gibi, hitap olarak kullamhrd1. Konu�ma dilinde, vurgusuz hecelerin
yutulmas1yla <;ogu zaman "Gnafrau" bi<;imini ald1gmdan, <;ocuk Wal­
ter i<;in, "diki�<;i kadm" anlamma gelen "Nah-Frau" kelimesini <;agn�­
tmyor. (C:: e v. n.)
63 "Aile babasmm kayg1s1" : Kafka'nm bu ad1 ta�1yan metninde, Odradek
diki� ipligi makarasmm evin kah bir ko�esinde belirip kah bir siire i<;in
gozden kaybolu�u, varhgmm herhangi bir hedefi olmad1g1 i<;in de gii­
niin birinde olemeyecegi anlatihr. <C:: e v. n.)
64 Saman, isa'nm bir ah1rda dogduguna inamld1gmdan, Noel dekorasyo­
nunda <;ok kullamlan bir malzemedir. (C:: e v. n.)
65 Noel tabag1: Noel adetleri arasmda, ortaya i<;inde fmd1k fistik, �ekerle­
me gibi �eyler bulunan, isa'nm dogumuyla ilgili motiflerle siislii bir
tabak konmas1 da yer ahr. (C:: e v. n.)
66 Noel agacmm gizliligi: Bir adete gore Noel agao, <;ocuklar i<;in siirpriz
olmas1 i<;in, eve gizlice getirilir ve ak�amm yakla�tig1 saatlerde gizlice
siislenir. <C:: e v. n.)
67 Bu biiyiik parkm i<;indeki biiyiik gezinti yoluna "Dedikodu Bulvan"
(Lasteral � eeradrta� ilmi.Sfi'f��v.wm� v� Miiii�'te.Ki �ehir parklarmda ve
baz1 sayfiyeyer�en �de de bu ad�.\' l!i �I � '!_l} gez�l �r vard1. (C:: e v. n.)
.
68 Rousseau Afj.asi:.1.xiJ):�$0eiS<\t: ti:ens�:·f;.i�.nc�Franz ( 1 740-1817) ta­
rafmdan D�ssau yakmlarmda yaphr• b¥1< Worlitz bah<;elerinde
bulunan bir;ada. <C:: e v. n.) .
69 Neuer See (Yeni GoD: Berlin'in merkez'indeki Tiergarten semtinde, bir
kanalm geni�letilmesiyle olu�turulmu� golciik. <C:: e v. n.)
70 Georg Scherer, Alman halk edebiyatmm soyleyi� ozelliklerinden esin­
lendigi �iirlerinin yam s1ra, <;ocuklar ve gen<;ler i<;in yazd1g1, 19. yiizyil­
da <;ok yaygm olan bir dizi �iir ve �ark1 kitab1yla tammr. Alman (:ocuk
Kitabz da bunlardan biridir. (C:: e v. n.)

111

You might also like