You are on page 1of 49

BlLIM

SER!St

Ni~i
SOSYAi.iZM?
Prof. Albert EINSTEIN
Prof. Harold ). LASKI
Rli.iM SERlSi : 1

NiCiN
... SOSYALiZM?

Prof. Albert EiNSTEiN

Prof. Harold J. LASKi

--- -,0>-----

f.AGilUIZ YAYI~LARI
ista:nbul ---' 1~6:2
i('iNDEKlLER
. .,.

1\:i~in Sosyalizm? ...


Sosyalizm ve Demokrasi

T:\S <>.-\Zt:TE8t VE :!\1..\TB:\.\SI


t S T .-\ ::-.i B U L - 1 !) G '!
NiCiN SOSYALiZM?

Yazan:
Prof. Albert EiNSTEiN
Xi('L"V SOSYALi~l ?

Ekonomik ve sosyal konularda uzman olmayan


bir insan, sosyalizm mesel~:sinde fikrini bildirmeli mi-
dir? Evet, bildirmesi laz1m; buna muhtelif sebepler-
den dolaYI inamyorum.
Bu problemi once ilmi bilgi a~1smclan tetkik ede-
lim. Astronomi ile ekonomi arasmda metod bakimm-
dan esash farklar yok goriinlir; bu iki sahada bilgin-
ler muayyen bir fenomen (vak'a) grubunu idare
eden genel kanunlan, bu fenomenlerin birbi:riyle olan
baglantilarrm mlimklin oldugu kadar a<;Ik bir !?Ckilde
ifade edecek tarzda ke!?fetmeye <;ahqirlar. Fakat ha-
kiatte. metod farklan vard1r. Ekonomi sahasmda
genel kanunlarm ke!?fi, ekonomik vak'alarm ayr1 ay-
n takdiri pek mli§klil olan bir<;ok sebebin tesiri al-
tmda kalmasmdan glic;le§mi!? oluyor. Bundan ba§ka,
insanhk tarihinin medeni diye adlandmlan kismirun
ba§langiCmdanberi biriken tecriibe, ekonomi - di!?I
sebeplerle de hudutlandmlmi!? ve bu sebeplerin tesi-
ri altmda kalmiqtir. Mesela, tarihin bliylik milletleri-
nin c;ogu, mev~udiyetlerini, istilalara bor<;ludur. isti-
la edilen milletler hukuken ve ekonomik bak1mdan is-
tila edilen memleketin imtiyazh s1mfi olarak kendile-
rini kabul ettirmi!?lerdir. Once gayri menkul zenginligi
inhisarlanna aldJlar. kendi aralarmdan se<;ilmi§ ra-
hipler tayin ettiler. Rahipler, egitimi kontrol ederek,
cemiyetin s1mflara bollinmesini; ve bu karakteristigi
-6-

degi§miyen bir miiessese haline yiikselttiler; halkm


umumiyetle gayri :;muri olarak sosyal davram§larmda
kendini uydurdug·u bir ktymet mefhumlan sistemi
kurdular.
Fakat tarihi gelenek daha dUn ba§lamu~tir deni-
lcbil ir: Hir;bir yerde, insani tekamiiliin dlifjiiniir
Thorstein Veblen'in «Vahfji devre» diye vastflandtr-
dtgt devresini ger~ekten de afjamadtk. Tetkiki miim-
kiin olan ekonomik olaylar bu devreye aittir; hatta
bu olaylardan c;tkarabildigimiz kanunlar bile diger
devrelere tatbik edilemez. Sosyalizmin hakiki gayesi
insani tekamiiliin bu «vah§i devresinden» i:iteye ge<;-
mek oldu·gu ic;in, buglinkii bali ile ekonomi ilmi gele-
cekceki sosyalist cemiyet hakkmda bize pek bir fikir
verPmez.

*
Diger taraftan, sosyalizmin bir sosyal ahlak ga-
yesi vardtr. Bununla beraber. ilmin gayeleri olamaz
ve bu gayelerini de insanll'ga zorla kabul ettiremez;
olsa olsa ilim, muayyen sonuc;lar elde etmek ic.in yol-
lar gi:isterebilir.
Fakat bu gaycler yiiksek ahlaki bir ideali olan
~ahsiyetler tarafmdan a nlaf?thyor ve -!?a yet bu ga-
yekr i:iliime mahkum olmaytp, kuvvetli ve ya§amasi
miimkiin sonuc;lar ise- bunlar cemiyetin yava§ geli§-
ffi•'Sini temin eden insan kalabahklan tarafmdan ka-
bul ve tatbik edi!iyor.
-7-

Bunun i~indir ki, «insan»a ve «insanhga» ait mese-


lelerde, ilme v.e ilmi metodlara bu kadar onem verme-
miz gereldyor. Cemiyetin organizasyonuna tesir eden
meselelerde yalmz miitehassislarm fikir ve soz sahi-
bi olduklanna inanmamahy1z.

*
Son zamanlarda, say1s1z ag1zlar; i.nsan cemiycti-
nin bir buhran ge<;irdigini, muvazenesinin ve istikran-
nm sarsilchgmi aGiklami§tir. Boyle bir durumun ka-
rakteristik taraf1 ise, baz1 fertlerin, dahil bulundukla-
n biiyiik veya kiiGiik gruba kar§I lakayt, hatta dli£?-
man olmaland1r. Bu fikrimi daha iyi anlatmak ic;in,
burada §ahsi bir tecriibemi hatirlatmak isterim. Ge-
~enlerde, fikrimce insanhgm varhgm1 tehlikeye dii!jlii-
recek yeni bir harb ihtimalinden akilh birisine bahse-
diyordum ve kendisine, bu tehlikeye; ancak milletler
iistiinde bir organizasyonun karf?I koyabilecegini soy-
liiyordum. Kar§Imdaki bana sogukkanhhkla cevap
verdi. «insan cin,.inin kaybolmasma neden bu kadar
itiraz ediyorsunuz ?» dedi.

Eminim ki, yiiz sene evvel kimse bu kadar kolay-


hkla bu laf1 edemezdi. Bu davram!jl, i~ muvazenesi te-
min et!llek istemi!jl, fakat buna muvaffak olamami!?
ve buna varmak iimidini kaybetmi§ bir insanm takm-
digi tav1r ve zamamm1zda birGok insanm acisim Gek-
-8-

tigi bir yanlJ§hgm ifadesidir. Bunun sebebi nedir?


Bundan kurtulmak iGin bir c;are var m1d1r?
insan aym zamanda bir yamyla tek ba§ma, dig·er
yamyla c~miy~t halinde yalinyan bir yaratiktir. Tek
ba'~llla ya~'pyan bir yaratik olarak, kendi hayatlm, ya-
krnlarmm. ailesinin hayahm korumaya, kendi !iJahsi
ihtiyac;lanm temine ve dogu!iJtan olan kabiliyetle!·ini
g(oli~tirmeye Qah~Ir.

Cemiyct halinde ya~ayan bir yarat1k olarak da


be1~zerlerine kendini tamtmaya, sevgilerini kazanma-
ya. zevklerine i!?tirak etmeye, dertlerini hafifl~tmeyc,
ve hayat §artlanm iyile§tirmeye ~;ah§Ir. Bu Ge~itli; ba-
zan da birbirine zit isteklcrin mevcudiyeti insamn lm-
rakterini izah eder. Eu isteklerin bile§imi bir ferdin
ic; muvazeneye varmas1 ve cemiyetin geli§mesine i~ti­
rah: etmesi hususundaki paym1 tayin eder. Bu iki
meylinin nisbi !iJiddeti pek muhtemel olarak irsiyt:tin
tespit cttigi bir ~eydir. Fakat nihayet meydana 1;1kan
~ahsiyet, geli~:nesi esnasmda bir insamn bulundugu
muhit, ic;inde bi.lyUdiigii cemiyetin yap1s1, bu cemiye-
tin an'anesi ve baz1 hareket tiplerine verdigi yon'le
son 9eklini ahr. «Cemiyet» adh miicerret mefhum
fcrt i<;in, c;agda!?lan ve kendinden evvel gelen biiti.ln
nesillerin blitiin insanlariyle, vas1tah veya Yasitasiz
olan biitiin mi.lnase~tlerinin toplamidtr. Fert tek ba-
~ma dii§i.inebilir. hissed('bilir, miicadele edebilir, Gah-
l:1abilir; fakat maddi, akli ve hissi hayatmda cemiyete
-9-

o kadar baghd1r ki, cemiyet <;er<~cvesi di§mda onu an-


lamak veya dii9iinmek miimkiin degildir. insana yiye-
cegini, giyecegini, evini, i§ aletlerini, lisamm, dii9iince
~ekillerini ve dli§i.ince muhtevasmm en biiyiik kismi-
m temin eden cemiyettir. Hayati, bu kii<;iiciik «cemi-
yet» kelimesi arkasmda gizlenen bugiintin ve diinlin
say1s1z insan milyonlarmm <;ah§masi ve muvaffaki-
yetleri sayesinde bu seviyeye getirilmi9tir.

*
Karmcalarda ve anlarda oldugu gibi, ferdin ce-
miyete kar91 baghhg1 ortada11 kaldmlamaz tabii bir
vak1ad1r.
Bununla beraber, karmcalar ve anlann hayatt-
run teferruatma varmcaya kadar degi§mez, 1rsi i<; gii-
diilerle tespit edilmi§ken, sosyal hayat ve insanlarm
kendi aralarmdaki mlinasebet!eri geni§ ol<;iide degi§-
tirilebilir ve mlitemadiyen degi9ebilir. Haf1za, yeni
kombinezonlar yaratmak kabiliyeti, konu9:tp.a kabili-
yeti, insanlar ic;in biolojik ihtiyac;lardan gelmeyen ge-
li§meleri mlimklin kilmi§br. Bu nevi geli9meler an'a-
nede, miiesseselerde ve te§kilatlarda, edebiyatta, ilmi
,.e teknik icatlarda, sanat eserlerinde kendilerini belli
l"derler. i9te bu suretledir ki, insan bir dereceye ka-
dar kendi hayat1 tizerine davran19lanyla tesir edebili-
yor ve bu olU!~ta §Uurlu fikir ve irade bir rol oymya-
biliyor.
-10-

insan dogarken irsiyetin tesiriyle, degl§miyen,


dsgi~tirilemiyen, insan cinsinin karakteristigi olan
tabii meyillcrdPn ibarct olan muayyen biolojik bir
~t>kil alrnaktad1r. Bundan ba·~ka, hayatl boyunca, di-
g-cr bin;ok c;e§itli tesirler sayesinde, cerniyetten ald1g1
bir kiiltlirel §ekil kazamr. Zamanla degi§mesi mlim-
kUn olan ve c;ok geni§ bir ~ekiide fcrt ile cemiyet ara-
smdaki miinasebeti tayin eden bu kliltiirel ~ekildir.
Modern antropoloji «Primitif» denilen kliltiirlerin
mukayeseli tetkiki ile, insanlann sosyal davram!?lan-
nm c;ok biiyiik farklar arzedebilecegini bize goster-
mektedir; zira bu sosyal davram§, bu sosyal hareket
tarz1 ccmiyette ba§ rolli oymyan organizasyon ~ekil­
lerine ve kiiltiir ~ekillerine ba·ghdir. i~te, insanlann
gelccegini miikemmelle~tirmeye c;ah§anlar bu vakaya
limit baghyabilirler. lnsanlar biolojik yap1lan yiizi.in-
den birbirlerini mahvetmeye veya kendi kendilerinin
sebep olduklari ac1 bir sonun esiri kalmaya mahkum
degildirler.
«Cemiyetin yap1s1 ve insamn kliltiirel durumu,
hayati miimkiin oldugu kadar tatmin edici bir hale
getirmek iizere, ne §ekilde degi§melidir?» diye bir
sual soracak olursak, bizim tek ba§Imiza degi§tirme-
mize imkan olm1yan baz1 ~artlann mevcudiyetini
unutma:nahytz.
Yukar1da soyledigim gibi, insanm biyolojik yapl-
si pratik olarak degi~mez. Son as1rlann teknolojik ve
-11-

demografi geli§meleri degi~meyen ~artlar meydana


getirmi§tir. Nisbeten kalabahk ve yerle§mi~ halk kit-
lelerinde, hayatlarmm temini ve devam1 konusunda ge-
rekli mahsuller ic;in, son haddini bulmu§ bir i§ bollimi.i
ve fevkalade merkezile§tirilmi§ bir istihsal mekaniz-
masi muhakkak lazimdir. Fertlerin veya nisbeten ki.i-
<;i.ik topluluklarm liendi kendilerine yetebildigi za-
manlar, bugiin bize masal gibi gelir .. Ve tamamiyle
kaybolmu~tur. Bugiin insanhgm bir istihsal ve istioh-
lak birligi (komi.inotesi) te!jkil ettigini soylemek pek
tuhaf bir mubalaga olur.

*
Burada, zamamm1zdaki krizin asll sebebinin, be-
nim nazanmda ne oldugunu k1saca soyliyebilirim: Bu
sebep fert ile cemiyet arasmdaki mi.inasebetlere bag-
hdir. Fert, cemiyete kar~I olan baghhgm1 her zaman-
dan fazla idrak etmektedir. Fakat bu ba·ghhgi orga-
nik bir iyilik, koruyucu bir kuvvet olarak degil de,
aksine tabii haklarma, hatta iktisadi mevcudiyetine
kar~n bir tehdit olarak idrak ediyor. Hatta, cemiyet
ic;indeki durumu oyle ki, tabiatmm egoist meyilleri
gitgide kuvvetleniyor, ve tabiatile daha zaYlf olan
sosyal meyilleri gitgide zay1fhyor. Cemiyet ic;indeki
durumlan ne olursa olsun, bi.iti.in insanlar bu zaYifla-
ma gidi§atmdan 1stirap c;ekmektedir. Farkmda obm-
yarak kendi egoizmalarmm esiri, kendilerini yalmz,
rahat ya~amak zevkinden rnahrum ve tehlikede his-
-12-

sediyorlar. insan bu k1sa ve tehlikeli hayata -istemi-


yerek de olsa- kendini cemiyete vererek mana ka-
zandira biliyor.

*
Zamamm1zm kapitalist ecmi::eti.ndeki iktisadt
anan;;i hence felaketin asii seb..:bidir. Kollektif ~ah§­
malanm birbirinden ~almaya ugra~an muazzam bir
miistahsil komiinotesi kar::;;1smday1z. Kuvvet sayesin-
de degilse de, umumiyetle kanunun koydugu kaidele-
re uyarak -bu bak1mdan istihsal imkanlannm- ya-
ni istihlak mallanm oldugu kadar ilave - sermayeyi
temin i~in icabeden biitiin istihsal kabiliyetfnin kanu-
nen ve fiilen birka~ muayyen ferdin hususi
miilkiyetini te!?kil cttigini g(irmek; bu hususu anla-
rnak yonlinden onemlidir.
Meseleyi daha kolay bir ~ekilde vazetmek i<;in
a~ag1daki izahlarda, istihsal vas1talaruun miilkiyeti-
ne i!jtirak etmeyenler i~in «<;ah~ma», «i~<;i» tabirini
kullanacagim; bu tabirin umumiyetle kullam§ tarz1
bu manaya gel:nekted.ir. istihsal vasitalannm rnali-
ki, c.ah_!jan i§ kuvvetini elc ge~irecek vaziyetted.ir; bu
istihsal vas1talanm harekete gec.iren «<;ah§an» unsur
kapitalistin mall olan yeni mallar meydana getiriyor.
Bu olu§ta, bu gidi§atta en miihim nokta, <;ah§amn
meydana getird.igi ile aldig1 iicret arasmdaki farktir.
i§ mukavelesi «serbesb> oldugu nisbette, ~ai..L.5anm al-
-13-

\:ltgJ. iicret, meydana getirdigi mallann hakiki luyme ..


ti ile degil, asgari (minimum) ihtiya<;lan ve kapita~
listlerin i!? arayan i!?<;ilerin saytsma nisbeten i!?<;i ih-
tiya~;larma gore tesbit edilmektedir. Nazari olarak
bile, i~<;inin iicreti istihsal ettigi maim ktymetiyle ta-
yin edilmemektedir. Bunu iyice anlamak Hiztmdtr.

*
Kapitalistler arasmdaki rekabet, nisbeten de tek-
nik gelif?me, gittik<;e artan ve geli§en i~ b6liimii, diger
ufaklarm aleyhine olarak muazzam istihsal birlikleri-
nin te§ekkiiliinii miimklin ktldlg1 i<;in hususi sermaye
birka<; ki!?i arasmda kalmaya dogru gidiyor. Bu teka-
mliliin neticesi, ezici kudreti demokratik bir §ekilde
te§kilatlandmlml!? siyasi bir cemiyet tarafmdan bile
hudutlandmlamayan hususi sermaye oligar§isi olu-
yor. Ger<;ekten siyasi meclislerin azalan siyasi parti-
ler tarafmdan se<;iliyor ve bu partiler de hususi ser-
mayedarlar tarafmdan para ile satm ahmyor. Yahut
da herhangi ba!?ka bir !?ekilde tesirleri alt.Inda kah-
yor; boylece bu kapitalistler neticede te§ri organlanm
se<;men kiitlesinden aytrmaya <;ah~tyor.
Netice olarak, halkm temsilcileri, halkm imtiyaz-
stz kiitlelerinin menfaatlerini kafi derecede koruma-
maktadlrlar. Bugiin hususi sermayedarlar dogrudan
dogruya olsun, vas1tal1 ~ekilde olsun, ba§hca yaytn
kaynaklar1m kontrol etmektedirler. (Yaym, radyo,
milli egitim). Neticede, fert olarak vatanda§ i<;in ob-
-H----

jektif bir kanaate varmak ve siyasi haklarun akllli:·:


bir §ekilde kullanmak zordur, hatta umumiyetlc i.m-
kansizdir.

*
Dcmek oluyor ki, sermayenin hususi mi.ilkiyt'tJ
tiz('rin<' kurulmu§ bir ekonomik sistemde, vaziyeti iki
biiyiik prensip hi.ilasa ediyor: 1 - istihsal kuvvetlerr
(scrmayC') baz1 kimselerin mahdtr ve malikler iste-
dikkri gibi onu kullanabilir. 2 - Bir de i§ akdi ser-
bC'sttir.
lstihsal i~i, menfaat ve kar igin yapthyor. Kulla-
m:::; ic.;in degil. <;ah!jlabilen ve ~ah§mak isteyenler i<;;in
daima i§ bulmay1 temin eden kanun yoktur; a§agt yu-
kart her yerde, bir «i§siz ordusu» na tesadlif ediliyor;
i§c;i daima i§ini kaybetmek korkusu i~inde ya§tyor.
l~sizler ve az ticret alan i§giler, kar temin eden·
bir pazar te~kil etmedikleri i~in, istihlak mallanmn
istihsalindc bir azalma meydana gelmekte ve bu va-
ziyPttC'n bliytik 1sbraplar dogmaktad1r. Teknik ilerle-
m<'l<'r herkes ic;in i!jlin ytiklinli hafifletmekten ziyade
daha c.;ok i~sizligi arbrmaktad1r. Kar gayesine ser-
maycdarlar arasmdaki rekabet de ilave edilince,
gitgidc daha ciddi krizlere sebep olan, sermayenin
kullam§I ve artl§mda bir muvazenesizlik ortaya ~tk~
n1aktad1r. Hudutsuz rekabet muazzam bir i§ ziyamna
-15-

-:~;e
yukanda bahsettigim, fertlerin sosyal idrakinin
kaybolmasma sebebiyet vermektedir.
Bu fertlerin sosyal eksikligi hence kapitalizmin
biiyiik fenahg1d1r. Biitlin e·gitim sistemimiz bu fe·
i:'ll
nahg,n tesiri altmdad1r. Talebe, mlisabakalarda mu·
vaffak olmak mecburiyetini miitemadiyen akhnda ta-
-:;:unakta, kendisine, yarmki meslegine en iyi haz1rhk
olara.k kar getiren muvaffakiyetlt're tapmak liizumu
fogretilmektedir.

*
Bu ciddi mahzurlarm ortadan kalkmas1 i~in bir
tek ~are bulunduguna kaniyim: 0 da sosyal gayeleri
olan bir cgitim sistemiyle sosyalist bir ekonominin
kurulu~udur. Boyle bir ekonomi sisteminde istihsal
vas1talan cemiyetin mahd1r ve bir plana gore kulla·
mlmaktad1r. lstihsali cemiyetin ihtiya~lanna uydu-
ran planh bir ekonomi .;;ah~abilenler arasmda i~i tak-
sim eder vc her insana, her erkege, her kadma, her
c;ocuga; ya!?ama imkam temin eder. Ferdin yeti§tiril-
mesi, dogu!?tan olan istidatlanm inki§af ettirmekle
beraber, bugiinkii cemiyette oldugu gibi, ancak kud-
rt'ti ve rnuvaffakiyeti on planda tutmaz; kendisinde
bt>nzerlerine kar§I sorumluluk ~uurunu geli§tirmeye
~alll?tr.

Bununla beraber yanh§ planh bir ekonomi ile SOS·


yalizmin meydana gelmedigini unutmamak lazamdlr;
-16-

planh bir ekonomi ferdin mutlak esareti ile bir arada


olabilir. Sosyalizmin tam tahakkuku son derece mii§-
.kiil sosyal ve politik birka~ meselenin hallini gerekti-
rir. Siyasi vc ekonomik bak1mlardan gitgide artan
mt>rkezile§llle kanjilsmda, biirokrasinin hudutsuz ola-
rak hiikiim siirmesine nasll mani olunabilir? Fcrdin
haklan nas1l mlli.~afaza edilebilir ve biirokrasinin nii-
fuzuna karli}I nas1l bir demokratik muvazene unsuru
bulunabilir?
i§te a<;1k ola.rak sosyalizmin gayeleri ve mesele-
leri. i~te bizim istihsal devrem.izde §art alan §eylcr.

---o---
SOSYALiZM ve DEMOKRASi

Prof. Harold J. LASKi


SOS\'ALiZlU ''e DEMOKRASt

Planh cemiyet, hiirriyeti inkarm ta kendisidir,


deniyor. Planll cemiyet insan §ahsiyetini, ferdiyetini,
hususiyetini yok eder diyorlar. Planh cemiyet otokra-
tik bir deYlet demektir, bir siirii rnernurlarla hepirni-
zin hirer onba91 takJmJ haline sokulmasJ dernektir, di-
yorlar. Planh cemiyetin Nazi Alrnanyasmda, Fa.§ist
italyada, Bol§e\·ik Rusyada neye mal oldugunu gor-
miiyor musunuz? diyorlar. Planh demokrasinin ozii
diktatorliikttir, diyorlar. Ha!buki bizim vazifemiz, di-
yorlar, kanunun hlikmtiyle mevcut olan, tarafs1z ve
ga~Ti ~ahsi bir pazar me kanizmasmm, her ferdin ha-
yatma istikamet verecek ~en;eveyi meydana getirme-
si ic;in gereken :;;artlan tekrar canlandirmaktir. Adam
Smith'in, (ferd.in kendi menfaatini gtitmesinin nasil
olup da cemiyetin menfaatiyle tam bir ahenk te§kil
edecegini bir ttirlti anhyarnadJ~mJz bir mucize balin-
d.e b1rakan me9hur kasidesindeki) §U «gortinmez el» in
geri gelmesi laZirndJr, diyorlar (1).

( 1 J Mr. Walter Lippmann'm (Amerikah yazar) kendisine


r:1ahsus belagatla Good Sodety (1937) adll eserinde ileri sUr-
dtig"tine gore ancak serbest piyasamn geli§i ile hiirriyet sag-Ja-
nabilir. Bu kanaate dayanarak her c;e§it kollektivist plAnlB§--
brmayl reddediyor; <;iinki.i ona gore her c;e§it plAnla§brma pa-
zar hiirriyetine mimidir, bu itibarla da pro tanto her c;e§it hUr-
riyetin inkan demektir. Lippmann, cemiyetin oymyacajp oyu-
nun zarurl kaidelerini sag"lamak ic;in (tabiat kanunu fi.krinin
bir nevi canlandmlrru§ veya tadil edilmi§ f1ekli ohm) "kanu-
nun hiikmii'' mefhumuna dayamyor. Bu gori.i§iin Birle§ik
-20-

Bu gorii§iin birc;ok meseleleri izah etmiye mecbur


oldugu meydandad.Ir. Bir defa, ni~in serbest piyasa
mekanizmasmm yerini, gittikt;e ::;;u ( kartel ve trost
gibi) muazzam anla§malara ve birle§melere verdigmi,
ni~in bunlarm adcta devlet kadar kudretli muazzam
imparatorluklar haline geldig·ini bize izah etmesi la-
Zimdir. Keza, iki taraf arasmda im.kan miisavatl ol-
madik<;a (i§ verenle i§~i arasmdaki) mukavele hiirri-
yetinin bir manas1 olup olmad1gmi bize isbat etmesi
laz1md1r. Bugiin oldugu gibi, sistemin en yiiksek dev-
rinde. blitiin diinyada miilkiyet sahibi olanlardan
rnaadakiler ic;in, ni<;in hiirriyetin hemen hemen hic;bir
manas1 olmadiglfll izah etmesi 13.zlmdir. Bunlann, her
nevi sosyal reformu daima son dakikasma kadar ge-
ciktirerek bunu ancak zorla vermiye yana§an bir sis-
temi bize mazur gosterebilmeleri laz1md1r.
Sonra bunlann bize bilhassa ::;;unu isbat etmesi
hlz1md1r: 1stihsal vas1talannm hususi miilkiyet halin-
de bulundugu bir cemiyette devlet iktidan ka.nunun
tarafs1z hiikiimranhg1 kaidesini saghyabilir mi? BOy-
le bir siyasi iktidann ne Birle§ik Amerikada, ne de
Biiyiik Britanyada, laissez - faire'in en ba§anh za-
manlannda bile, bu kabiliyeti gostermedigi :nuhak-
kaktlr. Emerson'nun, Channing'in ikazlan; Carlyle'-
Devletlerdeki ba~hca hayranlan •'Hiirriyet Birligi" (Liberty
League) 8.zas1 idi. (Son zamanlarda Avusturyah - tngiliz ik-
tisat<;ISI Von Hayek "Koleli.k Yolu" adh eserinde ayni tezi
mi.idafaaya <;ah§Iyor.)
-21-

in, Dickens'in ve Ruskin'in (1) tel'inleri hep, serbest


pazarm gayri 9ahsi mekanizmas1 imamna dayanan
bir cemiyetin meydana getirdigi insan sefaletini an-
latan kuvvetli yaz1lardan ba§ka neydi?
Bu sistem bi.itlin ba§anlanndan sonra bile, yine
azmhk olan zenginle <;ogunluk olan fakir arasmdaki
fark1, m!"deniyetin ana <;izgisi olarak birakmi§tir. Me-
deniyetimizin fikir mira::;ma halk kiitlelerinin ula§ma-
Sl yoluna a§Ilmaz cngeller koyan yine bu sistemdir.
Lippmann'm; hiirriyetin zaruri l?arh sayd1g1 bir §eyi,
havadisleri tahrif etmiyen gi.ivenilir bir basm meyda-
na getirmeyi bile bu sistem gi:ize alamaml§hr. Blitiin
ba~anlarma ragmen, yine bu sistem her <;e§it renk,
1rk, mezhep prejlijesini kendi kazan~ prensipini lw-
rumak ugruna istismar etmi~tir. Bu sistemde c;ok ya-
~amak, s1hhatli olmak, emniyet altmda ya~amak ve
eglenmek bile geni§ i:il<;lide mlilkiyet sahibi olmtya
bagh clmu§tur. Bu sistemin imparatorlugunun hlik-
mettigi lilkelerdcki hliklimdarlari; yaptlklan gizli i§-
1erden hi<;bir vicdan azab1 duym1yan kanun koyucu-
lar, ahlaks1z hakimler ve memurlar satm alml§tlr.
DevlEtin silahh kuvvetleri; bu kuvvetlerle elde edilen
ic;timai neticeler ne olursa olsun, eninde sonunda im-
tiyazlan zor vas1tasiyle muhafaza ve devam ettirme

( 1 J Bu yazarlann ilk ikisi Amerikah, son ti<;i.i ingilizdir.


Hepsi de eserlerinde Yeya romanlannda daha <;ok hissi, dini
veya romantik endi~elerle kapitalizmin insan i.izerindeki kotii
tesirlerine ~iddetle hi.icum etmi~lerdi.
-22-

aleti olmu§tur. Birle~ik Amerika devletlerinde ser-


mayedarla i§Gi arasmdaki ihtilaf ehemmiyetli bir 61-
~liye gelir gelmez, Cumhurreisinin mlilkiyet sahiple-
rinin menfaatini korumak iGin kanun ve niza:n namt-
na i§e miidahale etmemesi, vatanda'? harbindenberi
ilk defa olarak ancak 1937 gre\'lericde goriilmli~tlir.
Eu sistem i~timai ilimleri, hiG degilse akademik l?ek-
linde, mlilkiyet sahiplerinin imtiyazlanm reddeden
ldmselere yer vermiyen bir GCrGeve ic;inde kalmtya
mahkum etmh;;tir. Brita!lyada 1822 tsl:ihat kanunun-
dan sonraki devre ic;inde, i§Gi s1mfnnn sendikalar,
yardnn cemiyetleri gibi bliylik te§kil~.tlar kurdugu,
kooperatif~ilik hareketini ba§lattlg"l \'e hiG degilse va-
sati bir siyasi ve ekonomik kabiliyet gosterdigi bir
devrede, muhafazakar partinin parlamentoda kendi-
ni temsil edecek bir avuc; i§Gi bile bulamamas1 l?ayam
diklmt degil midir? Blitiin kapitaiist de:nokrasilerde,
hiikumetin yaptmli~ sosyal ve ekonomik mahiyette-
ld incelemelere ba§kanhk eden §u •·tarafstz" -zatlar
daima hukuk meslegi gibi ( genil? tH<;iide hususi mlilki-
yet sahiplerine bagh olan) mt:>sleklerden s~~ilirler.
Eger 1919 da komiir gibi esash bir emtiamn hususi ·
mlilkiyet rejimi ic;inde millet i<;in tat:ninkar olabilecek
~eklde i~letmesine imkan olmadt~m ilan ederek her-
kesi §a~rrtan Lord Sankey gibileri c;tkmt~sa, bun-
Jar daima emanete ihanet eden kimseler gibi kar§lla!l-
m!~lardlr.
Serbe.3t pazar mekanizmasma dayanan bir cerni-
-23-

yt:-tin oziindeki sakathk. Carlyle'in gosterdigi gibi, in-


sanlar arasmdaki ba!?hca mlinasebetleri para bagma
baglami§ olmasidrr. Kapitalizm, feodalizmin asalet
prensipini y1k1p yerine servet prensipini koymakla
kendi koklinden kendi topragma bir zehir akitmi§ olu-
yordu. Bu zchir, iktidarm ba§hca kayna~ olan hususi
mlilkiyeti insanlara asll gaye olarak gosteren }\anaa-
tin yerle~mesi olmu!?tur. Artik inam§m ger~ek unsur-
lan ne kudsiyet, ne kliltlir, ne dostluktu. Sosyal ha-
yat, Sir Henry Maine'in (1) ifadesiyle "faydab bir hu-
susi harb" idi. Boyle bir harbte muhite uymasm1 en
iyi bilen ya§ad1g1 i~in, ferdin mukadderati, blitlin kai-
nat c;erGevesi ic;inde blitlin diger hadiseler gibi bir ha-
diseydi. Bu gibi esaslarla, hayat sava!?mda son
bulma dencn !?eyin, cemiyetin yap1smi harekete geti-
ren kazanc; kudretinin bir miyarmdan ba§ka bir §ey
olmadigi anla~nlamad1. Cemiyetin blitlin dlizeniyle de-
vami isteniyorsa bu kazan~ kar§Ilrgi olarak bir fidye
odemek mecburiydi.
Otoritesini mlitemadiyen din gibi, sanat gibi
(kendi menfaatlerine dli§man hissettigi) sahalara ka-
dar geni~lt>tmiye ~ah§tl. Fakat bu sistem, kendi kiy-
met ol~lilerini, bu olc;iilerin tatbik inikam obuyan
'?eyler lizerine zorla kabul ettirmiye daima mahkum-
du. Ferdin k1sacik omrlinde o, uzun vadeli gayelerle
ut>gil, hep c:abuk eri!?ilecek yakm hl'deflerle alakadar-
( 1) tngiliz hukuk tarih<;isi.
-24-'

<!1. Amerikanm Pasifik sahillerindeki §imal bati cya- ·


letlerinin orman mmtakalarmdaki metruk iskan yer-
lerini gorenler kazan~cillk prensipinin diinyevi dini-
mizin ana iman diregi haline getiril:ni:;; olmasmm, ce-
miyete maddeten kaGa mal oldugunu gozleriyle gor-
mii!;llerdir. Kapitalist sistem belki ilmin geli§mcsini
tc§vik etmi!;l, fakat onun baltalanmasmda da az mu-
vaffak olmu§ deg·ildir. Maarifin yayilmasma belki hiz-
met etmi§tir, fakat hep haddinden fazla tahsilin li.i-
zumsuzlugunda ISrar ederek, insana ozbenligini duyu-
racak alan sanat ve ilim ba§anlarmdaki paymdan,
halk kiitlelerini daima uzak tutm1ya ~ah:;;ml§tlr. Ka-
zan<;ci cemiyetin en biiyiik cinayeti, sanatkarm ce-
miyet i<;indeki mevkiini bir golge haline sokarak, onu
kendi medeniyetinin biiyiikliigiiniin yegane alameti
yapacak yerde, keyfinin oyuncagi haline sokmasidir.
Kapitalist ccmiyctte sanatkar bir oyuncak gibi anla-
~lldrgi zaman bile, meseHi. bir ressamm eserine bi~ilen
deger; onun giizelligi ile degil, kendini bir sanat ha-
~nisi gibi satarak gururunu tatmin etmek istiyen bir
zenginin, s1rf zamamr- modasma gore odemiye mecbur
oldugu bir fiyatla ol<;iiliir.
Kazanc:; h1rsmm yeni bir §CY oldugunu iddia ede-
cck dcgilim, onun diinya kadar eski oldugu meydan-
d.adir; onun otoritesine isyan edenleri!lliz olmadi~m
da iddia edecek degilim. Fakat §Unu iddia ediyorum
ki, bugiinkii harb gibi bir faciaya yol ac:;an zaruret,
-onun ie,timai biinyenin temel prensipi haline gelmesi
-25-

olmu§tur. Eski Atina medeniyetini itham ettirecek c:;ok


:;;eyler var. Fakat, onun en iyi mlidafaasm1 yapm1~
olan Thucydides'in Perikles'e si::iylettigi si::izleri ka-
:..angcihk cemiyetinin ilk ve parlak fecrinde (ingiliz
tarihc:;isi) Macaulay'm yaptig1 methiye ile (1) muka-
yese edcrsek, verilecek hliklim, herhalde eski Atina-
mn aleyhine otmyacaktir. Sonra §Unu da unutmama-
hyiz ki, Macaulay, i::inlinde henliz daha l?i::iyle boyle ya-
rim as1rhk bir geni§leme imkanlan bulunan bir cemi-
yetin miidafaasm1 yap1yordu. Hele, kazang prensipi-
ne dayanan cemiyet, daralma safhasma ge<;tigi za-
man, prcnsipinin mtidafaasm1 Hitler, Mussolini ve
Laval gibi adamlara emanet etti'gi zaman manzara
~ok daha korkunqla~;nr. <;linkli onun bu mlidafileri bu
prensipi ancak di§arda harb, i<;erde diktati::irllik saye-
sinde zorla kabul ettirebilmil?lerdir. 0 art1k insanm
haysiyeti namma her §eyde tezat haline geldigi bir
safhada bulunuyor.
Evet, mlilkiyet menfaatlerini temsil eden her hi.i-
kumct ( bu menfaatler <;i:ikli§ halinde bulunan bir ka-
zan<; sistemi lizerine kurulmu§sa) daglim1ya mah-
kumdur. Fa:;;izm bize pekala gi:il:termil?tir ki, demokra-
si davas1 b~r politika formaliteleri olarak degil, gerc;ek
bir hayat !5l'kli olarak ilf'ri siirlildligu anda senna~·e­
darlar onu }){'kala bir dava olarak inkar edebiliyorlar.

t 11 8 temmuz 1831 !'\utku, Macaulay'in Nutuklan (Di.inya


Klasikleri tab"!). s. 27.
-26-

Onlar, hatta barb zamamnda milli varhk bahis mev-


zuu oldugu zaman bile, demokrasinin dinamizminden
korkarlar. Evet, miilkiyet sahipleri buhran kan}Ism-
da kiitlelerle elbirlig·i etmiye mecbur olduklan zaman
daima alicenaphklarmt iddia ederler. Fakat barb, bun-
larm vaadlerini yerine getirmiye mecbur olmaktan
korktuklanm a~;tga vurmak suretiyle, parlak nutuk-
lannm gerisindeki kokmu!';)lugun derinligini meydana
<;tkaran merhametsiz bir hakimdir.
Daralma safhasmda bulunan kapitalist cemiyet-
teki miilkiyet sahiplerine nerede meydan okunmw:~sa,
orada kendilerine miisavi olarak yiikselme haklan
verilmemi!';l olan fertler vc milletler arasmda adaletin
imkanstzhgt anla~llmt!';)tlr. Boyle bir meydan okuyu~
daima korkuya dayamr. Bu korku cemiyetin her ta-
rafma yaythr. Resmi smtf her ne pahasma olursa ol-
sun hatalardan sakmmak ister. Fakat insanlarm dai-
ma hata yapmaktan sakmmak korkusuyla hareket
ettikleri zaman hi<; bir i!';l yapamadtklanm dii§iinmez.
Bir Gogu sadece kagtt bollugunu, semereli enerjiler
harcad1gmm bir delili olarak goster:nek hatasma sa-
parlar. Muhayyel bir gorii!';l bitarafhgt iizerinde 1srar
ederler. Halbuki goriil'J zaviyesi olmtyan bir kimsenin
hareketlerine felsefe katamtyacag,.ll! dii!';)iinmezler.
Tuttuklar1 yolun dogru olduguna inananlar arasmda-
ki §ohretlerini kaybetmek korkusuyla, biiyiik bir har-
bin daima oniimiize <;Ikardtgl pratik imkanlarm hu-
dutlanm geni!';)letmiye yana;;mazlar. Buqlar, ~;okmek-
-27-

te olan bir sistemde, harbin daha once (hatira bile


gelmiyen imkanlar yaraLnak suretiyle) unutulmu~
samlan ~ikayetleri uyandirdignu anlamaktan acizdir-
ler. Miilkiyet sa hibi s1mfm gosterdigi bu aciz, resmi
mevkilerdc' bnlunanlarm ihtiyatkarhgi ile birle~tigi
zaman bir htikumetin aksiyon sahasmda inisiyatifi
ele almas1 ve onu devam ettirmesi giigle§ir; giinkii
boyle bir inisiyatif, daima halk kiitlelerinin muhayye-
lesini kazanan biiyiik liderlere tam ve hiir bir itimat
sa·gJayan bir fikir atilganhgi havas1 iginde dogabilir.
Bir milletin harbte bUtiin enerjisini elde edebilmek
kudrcti, demokraside halki idare cdenlerin biiyiik re-
formlara ba!')lamak istegini gostermesine baghd1r.
Bunlar yapilmadigi takdirde ancak seri ve ezici mu-
vaffakiyetler, halk kiitlelerinin gen;ekle!'?mesini iste-
digi ihtiyac;lardan gittik<:e uzakla~an gayelere c;e...-ril-
mi§ bir iman sayesinde tutunabilir.

*
Bana oyle geliyor ki, Lippmann gibi her c;e9it kol-
lektivizm'i hiirriyet ic;in bir tehlike sayan mtitefekkir-
ler iki !')eyi unutuyorlar. Birincisi, bunlar her yeni tari-
hi 9art altmda hiirriyetin ne oldugunu yeniden tarif
etmenin zaruri oldugunu unutuyorlar. Tarihin her ye-
ni devrinin f?artlan, hiirriyt>te yeni ve baf?ka bir ma-
na vermi!')tir. Fakirligin zerresini bile tatmami!? me§-
·nur bir gazetecinin nazHrmda piyasadaki c;e!')it c;e§it
mallar arasmda seGme yapmak hiirriyeti, ta ~orgia'­
mn pamuk tarlalarmdan kalkarak San Joaquin vadi-
-28-

sinin gcni~ mcyva c;iftliklerinde acaba i§ bulacak m1-


y1m, diye yollara dii~en mevsim amelelerinin gi:iztine
gi:iziiktliglinden daha i:inemlidir. Fabrikalar devlet
miilkiyetine gec;tigi zaman, dogmas1 muhtemel olan
biirokrasi tehlikesi, sendikaya yazlld1g1 ic;in Mr. Ford'-
un hafiyelerinden birinin ihbarma kurban olmaktan
korkan bir ameleyi dii§iindiirdiigiinden daha c;ok Mr.
Ford'un kendisini dii§iindiiriir. Halk kiitlelerinin ha-
yatmda miisavat ve emniyetin var veya yok olu~u,
alelade bir i~c;i ile miireffeh bir muharririn birbirinden
QOk farkh olan gi:irii§ zaviyelerine gore verilen hlik-
me bag·hdn·. Bu alelade i~c;i ile mlireffeh muharrir,
hiirriyetin her ikisi ic;in de normal olarak aym mana-
ya almmasma imkan vermiyecek kadar birbirinden
uzak ve ayn olan alemlerde ya§arlar.
Mr. Lippmann gibi zatlann kanaatimcc unuttugu
ikinci nokta bundan belki de daha da milhim olan di-
gcr bir noktad1r. Hiirriyeti gerc;elde§tirecek kanun
iistiinltigii mefhumu, arkasmda oldukc;a uzun bir ta-
rih bulunan bir prensiptir. Bu tarihin bizc verdigi ders
---€ger ondan bir ders alabilmi§sek- §Udur ki, bir
biitlin olarak cemiyetin gidi:;;ine kanunun iistlinltigli
-ister hakiki, ister htikmi ~ah1slar §eklinde olsun-
ancak siyasi iktidara e§it olarak i~tirak eLne hakk1
kabul edilmi:;; olanlar arasmda tatbik edilebilmi§tir.
Bir defa, yeni bir hadise kar~1smda kanunun hiikmli.
icra kuvvetini elindc tutanlarm zaruri sayd1klan se-
beplere daima feda edilmi§tir. Lincoln bile, Amerika-
-29-

nm vatanda§ harbinde, mahkemenin karan olmadan


bir §ahsm tevkif edilemiyecegi prensipini kaldirmi§-
b (1). tkincisi, kanunlar, zaman ve mekandan ve
kendilerini tatbika memur hakimlerin ~ahsiyetinden
miistakil olarak otomatik bir §ekilde tatbik edilen kai-
deler d.egillerdir. Kanunun hiikmii, Georgia'h bir
zenci iGin ba~ka, Georgia'h bir beyaz i<;in yine ba~ka
olmu§tur. Keza, Massachusetts'deki zenci ile beyaz
iGin yine de ba§ka olmu~tur. Kanunun hiikmii, Lipp-
mann'm iddia ettigi gibi, hlirriyetin adeta kapah zar-
fi mahiyetinde olan bir tabiat kanununun ifadesi ise
bu, her zaman her yerde fark gozetilmeksizin herke-
se tatbik edilen bir tabiat kanunu olmam1~t1r. Say1s1z
misaller bize bunu gosteriyor: Amerikan mahkeme-
lerinin patron ve i§Gi ihtilaflarmda ald1~ tav1r; Bir-
le§ik Devletler anayasasmm on dordiincii zeyl mad-
.desinin Holmes ve Me Reynolds gibi iki me§hur haki-
min elinde birbirine taban tabaiia z1t tefsirlere ugra-
masl; !ngilterede icra kuvvetinin kaza salahiyetinin
tayini meselesinde Lord Haldane ile Lord Sumner'in
birbiriyle katiyyen uym~amaz esaslara dayanmas1;
·demiryol i~<;ileri ile Osborne arasmdaki davada go-
riildiigu gibi, "umumi siyaset" meselesinin ald1g1 §e-
kil; Roberts - Hopwood davasmda oldugu gibi tefsir

(1) Anglo - Sakson hukukunda habeas l'orpus (Latince


· 'cesedini getir") vatanda!i!lann hareket hiirriyetini korumak
llaksadiyle bir §.ahs1 tevkif edenin mahkeme huzuruna gelip
·.twkif sebebini bildirmeye mecbur oldug"unu emreden ilamd1r.
-30-

meselesinde hakimlerin birbirinden o kadar farkh


kaidelcr ileri siirmesi ;' "asayi~i ihlal" ve "ihlale te~­
vik" gibi tefsiri, suc;un i~lendigi yere, hakimlerin i<;-
tihadma ve hatta jiirinin i<;timai te~ekkiiliine bagh
alan tabirlerin elastikiligi; sonra me§hur Dreyfus,
Mooney ve Billings, Sacco ve Vanzetti davalarmda ol-
dugu gibi siyasetin, kanunlarm tatbiki iizerine tesir
edh;;i gibi hadiseler aGik<;a hep bunu gostermi§tir. Al-
manyada cumhuriyet zamamnda, hakimlerin kanuna
ayk1r1 hareket eden Nazileri muhakeme ederken sos-
yalist veya komiinistlere tatbik ettikleri hiikiimleri
tatbik etmcmeleri Weimar rejiminin sukutunda az
m1 pay1 olmu§tur?
Mesele basittir; Kanun hiikmiiniin muhtevasm1,.
muayyen bir zaman ve mekanda iGtimai kuvvetlerin
tesiriyle hakim alan miieyyideli temayi.iller tayin
eder. istihsal mlinasrbetlerinin tarihi su gotiinnez bir
!}fkild:' isbat ftmi§itir ki, hangi t.ema;riiUel'in mtieyyi-
delendirilecegini tayin etmekte en miihim rolti oyru-
yan istihsal miinasebetlerid:;r. Bizim cemiyetimiz gi-
bi, h:endini hcmen bir miisavats1zhk dinine baglanu§
bir cemiyette kanunun hiikmii s1mftan s1mfa deg~ir.
Binaenaleyh, onu, demokratik hiirriyetin ozii olan ka-
nun nazarmda miisavilik prensipinin daLni kalkam/
saymak, gerc;ek manasiyle saGmalamak degilse bile,
adliye tarihinin gerc;eklerini goremiyen bir tecritC$i·
likten ba§ka bir ~ey degild.ir. Hukuk; arkasmda de..-
letin en yiiksek zecr kudre£inin sakland1~ kaide~r
-31-

heyeti mecmua.s1d1r. Bu kaideler, goriinii§leri ne ka-


dar asil olursa olsun, miicerret mefhumlar hat1r1 i~in
konmu§ degillerdir. Bunlar, kendilerinin akil ve adil
olduguna inanm1~ kimseler tarafmdan ve boyle bir
jnan<:la konmu§lardir. Fakat bu inan~, bir devletin
hiiktin:etinin himayeye karar verdigi menfaatlerden
dogar. Kararlanmn <;ogunu yakmdan inceliyecek olur-
~.ak. Priestley- Fowler muhakemesindeki Lord Abin-
ger'in verdigi karar gibi, bunlarm ancak ve ancak is--
tihsal miinasebetleri c:;en:;evesi i<;inde anla§Jlabilir ol-
duklanm goriiriiz.

*
Hiilasa, Lippmann ve onun gibi dii§iinenlerin,
vaktiyle Jeremy Bentham'1 iyi kalbli bir Tory olmak-
tan <;1ka11p, bir Islahat<;1 yapan ke§iften hala haber-
leri yoktur: Kanun, Bentham'm "ugursuz menfaat-
ler" dedigi menfaatler hizmetine kolayhkla biikiile-
bilir ve bunu yapanlar bu "ugursuz menfaatler" in
gerc:;ekten cemiyetin menfaati demek olduguna sami-
mi olarak inanabilirler. Bu iki z1t menfaati birbirinin
aym zannedi~. cemiyette miisavats1zh~n arb~1 nisbe-
tinde kuvvetlenir. Kazan<; prensipine dayanan bir
cemiyette hiikmedenler, meselelerini bi.ikmedilenler
zaviyesinden gorecek bir muhayyileye nadiren ba!jl-
vurmu~lardlr. Miicerret bir mefhum olarak degil, tat-
bikat sahasmdaki hiirriyet fikri hakkmda bir hiiki.im
vermek i<;in, tarihin ve onun tahlilinin ~ok defa hi.ik-
neden1er veya onlarm adam1an tarafmdan yazlld1~-
-32-

m hie; unutmamak el.zemdir. bnce devlet mi.idahale-


sinden serbestlik hakkmt alan, fakat sonra, emniye-
ti tehlikeye di.i§i.ince onu dt§ardan tehdit edenlere kar-
§1 devletin himayesini istiyen burjuvazinin kapita-
list de!llokrasisi hi.irriyetinin tarihi Mecaulay ve-
ya Guizot tarafmdan yazlldrgt zaman ba~ka, Mr. Bel-
Joe gibi monar§i taraftan bir katolik tarafmdan ya-
ZI!dtgt zaman ba§ka, Louis Blanc gibi Jacobin men-
;;;eli bir sosyalist tarafmdan yazlldtgt zaman ba§ka
olur. Hi~ ljli.iphe yoktur ki, her cemiyette kendi husu-
si menfaatlerinin sm1rlanm aljlmtya muvaffak olan,
bi.iti.in millet ic;in bu menfaatleri fedaya deger bulan
adamlar c;tkmtljlttr. Zamanlarmm teami.il halindeki 61-
c;i.ilerini reddeden bu gibi adamlara karljlt borcumuz
olc;iisi.izdi.ir. Fakat, u:numi bir kaide olarak, her dev-
rin sosyal felsefesi o devrin kendine mahsus bilgi
cihazlariyle yi.ikselmi§ insanlarmm ya§ayt§tnl meljl-
rula§ttrma te§ebbiisiinden ba§ka bir §ey degild.ir.
Locke'u bugiin hepimiz hahrhyoruz. Halbuki onun
eserine ljliddetle hiicum eden ~ok kuvvetli miinekkit-
l!:'r bugi.in raflarda tozlamyorlar. Ancak bir antika
merakhst bunlan, unutulduklart koljlelerdeki uykula-
rmdan tesadiifen uyandtnyor. Hall, Thompson ve
Bray gibi ilk lngiliz sosyalistlerine, bi.itiin ehemmi-
yetlerine ragmen, d.ikkat eden olmad1. Ancak il:;ti-
mai kuvvetler ka.fi derecede geli.ljltikten ve i.ljlc;i hare-
keti, bilhassa Marx ve Engels gibi adamlann haZirla-
dtg, ateljlli silahlarla muanzlanm mahkum edebile
-33-

cek hale geldiktcn ve istikbalin kendi tarafmda oldu-


guna inand1ktan sonrad1r ki onlara kar§l alaka uyan-
rolya ba§larnl§hr.

*
Mr. Lippmann'm ileri siirdiigii planh demokrasi
alcyhtarhg1 davas1 wya daha dogrusu planc1hkla de-
mokrasinin uyu§amaz oldugu iddias1 da, her §eyden
once, boyle bir tarihi c;erc;eve i<;inde ele ahnmahd1r.
M.\cses'in vc Profcsor Robbins'in eserleri gibi, onun
cseri de omriiniin sonuna gelmi!jl bir sistemin mlida-
faasma mahsus alan biittin tarihi vas1flar1 ta§Iyor.
Her sistemin omrtinlin son dcvresinde daima yaplldl-
!P gibi, bunlar sistemin ilk yaratlc1 safhasmda gtidii-
len ilcri davalan canlandmyorlar. Kapitalist demok-
rasinin ba!jlard1g1 geni~leme sayesinde insan hiirriyeti-
ni sa·glamaktaki ilk kudretini, sanki o sistemin bu-
gtinkii safhasmda da bulunan bir hususiyet imi§ gibi,
hararetle ileri siiriiyorlar. Onun en bliyiik ba~an saf-
hasma ait alan ozii, daralma safhasma dogru gittik<;e
etrafma sahverdigi cerahatlerden temizliyerek orta-
ya siiriiyorlar, bu cerahatleri ozlin kendisiyle hi<; bir
ilgisi olm1yan anzi §cylermi!jl gibi gosteriyorlar. Sis-
temin yiikseli!jl devrinin §artlanm canlandiralllll di-
yorlar; felaketi onlemek i<_;in bunun biricik <;are oldu-
gunu bize ihtar ediyorlar.
Halbuki tarihin aktiiel sahnesinde bOyle bir yeni-
den yaratdma asia olmaml§hr. Mr. Lippmann ile
Profesor Robbins'in biitlin hararetleriyle yeniden
-34-

kurmaya <;ah!jtlklart Adam Smith'in o "tabii hUrriyet


sistemi", btittin sosyal nazariyeler gibi, zamamna
mahsus §artlardan meydana gelmi§ bir nazariyeden
ba!jka bir §ey degildir. ~Uphesiz, o zaman i<;in ar!jitek-
tonik bir !jekilde dli§tintilmti§, zekice sec.ilmi!? kuvvet-
li delillerden mtirekkep payandalara oturtulmu§ bir
sistemdi. Ana ~izgileriyle tatbik edildigi zaman, hi~
degilse ingilterede, Adam Smith, vaadettigi faydala-
rm c;ogunu vermi!?tir. Ba!'/ka memleketlerde ise husu-
si §artlardan dolay1 ancak ktsmen kabili tatbik neti-
celer vermi!?, hi<; degilse Birle§ik Devletler gibi yeni
bir memlekette verebilecegi neti.celeri vermi§, Alman-
ya gibi Bismarck zamanma kadar verimli bir ekono-
mik birlik !jartlarma kavu§amamt§ eski bir memleket-
te ancak bu !?artlann mtisaadesi nisbetinde neticeler
vercbil:ni§tir. Fikri tesirleri, on dokuzuncu ytizytlm
daha ilk yansmda bile, en heyecanh taraflarmm id-
dia ettiginden daha dar olmu§tur. Alexander Hamil-
ton'un, List tarafmdan Avrupaya sokulan rakip na-
zariyesi gittik<;e kok salan mi\liyetc.ilik havasma, da-
ha verimli bir !jekild,' denemezse bile, daha kullam§h
bir §ekilde uymu!?tur. Adam Smith'in fikirleri, biittin
dtinyayt ken dine mli!?teri edinen "tliccar millete" ( 1)
daha uygun gelmi§ti. Fakat, 1927 Milletler Cemiyeti
iktisat konferansmda bir Yugoslav murahhasmm lilu

( 1) tngiliz yazat·t ve di.i~i.inilri.i Carlyle, l;:endi milletine bu


lakabt takmt~tl.
-35 ___,

sistemin dayand1g1 esaslarm, ancak sanayii dev-


letten yard1m gormeden di.inya rekabetinin baskllan-
na dayanacak kadar kuvvetli olan bir milletin harc1
olabilece·gini 1srarla iddia etmesinde §af?Ilacak bir !?eY
yoktu.

*
Hakikat ~udur ki, "tabii hiirriyet" sistemi daJta
on dolmzmH'u yiizyllm ortalanndan itibaren tatbik
sahasmdan kalknn~tJ. Onu oldi.iren §ey, mahdut me-
suliyctli ~;irkctlcrin gelif?mesi; teknolojik ke§iflerin
terakkileri; eski diinyada yi.iksek ve orta s1mflarm,
yeni cliinyada miilkiyet sahiplerinin, ellerindeki imti-
yazlan iGerden ve dif?ardan tehdit edenlere kar§I dev-
let iktidari vas1tasile kullanmay1 ke§fetmeleri olmuf?-
tur. ingiliz aristokrasisinin en kudretli oldugu devirde
yapt1g1 gibi, bu sistem de, Dickens'in zamamnda bile,
af?agidan siiziilenleri ic;ine alacak kadar kuvvetliydi.
Fakat Dickens'in sonraki eserlerinde ac;1kc;a gordi.igi.i-
miiz gibi, bu kendine gi.ivenif? daha o zamandan kaybol-
miya ba§ladi. Sistem, daha o zamandan, gittikc;e artan
bir devlet miidahalesine s1gmm1ya mecbur oldu. ic:;ti-
mai saghk, halk terbiyesi, fabrikalann mi.irakabesi, i§-
c:;i haklari her biri Iaissez-faire'in hiiki.imden di.i§mesi-
ni icabettiren adimlardi. Milli giivenine ancak vatan-
daf? harbinden sonra kavuf?mU§ olan Birlel1ik Devlet-
lerde, Theodore Roosevelt'in "biiyiik zenginlerin ha-
baseti" dedigi if?lere bir hudut c:;izmek ic;in devletin
mi.idahale etmesi zarureti, yirmi yll gibi k1sa bir za-
-36-

man i~inde anla~nld1. Dickens 1869 da §oyle diyordu:


"Bizi idare edenlere kar§t besledigim giiven, umumt
olarak, sonsuzdur; fakat idare edilen halka kar§t bes-
ledigim imamn hi~ bir hududu yoktur." Dickens, "ida-
re edenlerin" cemiyette ancak Oastler ve Shaftsbury
tipinden iyi ytirekli adamlarm gayretleriyle yumu§a-
yan "me§um menfaat" oldugunu seziyordu.
Daha 1843 ten itibaren Dickens'in ingilterenin
hakim smtfma giiveni kalmarru~ti. Bentham taraftan
bir tslahat<;t olan Southwood Smith'e yazdtg·I bir
mektupta: "Zorlu bir deg·i§me zaruretini a<:;IkGa go-
riiyorum" diyordu. Onun bu sezi~i, Birinci Cihan Har-
bi ile medeniyetimizin esas ekonomik ve sosyal mese-
lelerinin kapitalist demokrasinin varhg1 ile uyu~amaz
oldugu daha aGtk<;a anla~llmcaya kadar, umumi bir
sezi§ haline gel:nedi. Harbin sonunda balk kiitleleri
Lord Salisbury'nin "zenginin serveti, fakirin iyiligi
ic;in laztmdtr" tarzmdaki iddiasmt kabul etmek istemi-
yordu. Lord Salisbury, belki de bir memleketin varh-
gmt geli~tirmek i<;in istihlak edebileceginden fazlasuu
istihsal etmelidir, demek istiyordu. Onun anllyamadt-
g'l nokta, boyle bir geli§me ic:;in laztm alan sermaye
evv~lce nastl ferdi c;ah§malar mahsuli.i idiyse, §imdi,
Rusya tecri.ibesinin ac;tk<;a gosterdigi gibi, ancak dev-
letin §uurlu ve planh bir hareket siyasetiyle mi.imkiin
olabilecegiydi. Mr. Lippmann gibi onun da kusuru, ka-
pitalist demokraside devlet miidahalesine yer verile-
bilecek mahdut bir saba bulundugunu kabul ederken
-37-

ha.la siyasi iktidann tarafstz oldugunun iddia edil·


mekte oldugunu gi:irememesi, halbuki bu siyasi ikti·
dann harekete ge<;mesinin ancak mlilkiyet sahipleri-
nin iyi niyetine bagh kalan adamlarm elinde oldugu-
nu gizlemesiydi.

*
Hiilasa, planlaJ?tlrrna aleyhtarlaruun anladtgx
manadaki kapitaiist demokrasinin blitiin programl,
gergekte Uzerinde hi<; clurulmamt§ ve dli~iiniilmemiJ?
iki faraziyeye dayamyordu: Bunlarm birincisi, umu-
mi sec;im hiirriyetine dayanan belli ba~h modem dev-
letlerde siyasi kararlarm verilmesinde her vatanda§Ul
ancak ve ancak bir reyi oldug·u fikridir. tkincisi, umu-
miyetle vatanda:;;lann. hususiyetle hiikumet unsurla-
rmm kendi hususi menfaatlerinin iistiine C,tkarak bu
menfaatle1in <;izdigi hudutlan nazan itibara almadan
dli§linebilecegi kanaatidir.
Bu faraziyelerin hic. birinin dogru olmadtgma
t;;iiphe yoktur. Her cemiyette §ahsi -hayatmm stmrla-
nru a§abilme kudretini gostermi!] insanlara rastlan-
masl bunlar1 hakh c;tkarmaz. Hakikat !?Udur ki, fer-
di vatanda!?, elinde fevkalade bir kudret olmad1k~,
asalet veya servet sayesinde hususi bir mevki sahibi
olmadlk«;a modem demokraside tamamiyle aciz bir
durumdad1r. Bunlardan biri olmad1k«;a, yapmak iste-
digi §eyin tesir derecesi kendisiyle birlik olanlann
biitiinliigiindeki kuvvete baghdlr. Pek az kimsenin
fevkalade bir kudreti, asalet veya servetin verdigi
-38-

hususi bir me\·kii oldugu i<;in clemokratik sistemin il,?-


lemesi bu faraziyelerden ikincisinin dogruluk derece-
sine baghd1r. En demokratik hiikfunetlerin bir<c<ok
adamlarmm samimi olarak ellerinden geleni yapmak
iste-diklerini kabul etsek bile bunlarm, Lippmann'm
"Miikemmel Cemiyet" ini, halkm <c<ogunlu~t i<;in haki-
katen mtikemmel iyi bir cemiyet yapacak kadar ileri
g)demedigini gosteren tarihi deliller <;oktur.
John Stuart Mill Autobiography'sinin bir yerin-
de, kendisinin ve taraftarlannm "digergam iyilik
·;e adalet sevgisinin iistiinltigiinii tamamiyle teslim
etmekle beraber .... insanhg,.n dogrudan dogruya bu
gibi hislerle degil, bencilik duygularmt terbiye etrni~
aydm kafalardan" bekledigini anlattr. (1). Buna
ka191 soylenecek iki ~ey var: birincisi, Napolyon
devri sonrast iktisat<;llarmm insanhg,n gelecegi 'hak-
kmda i<;ine dti§tiikleri kottimserliktir. Cairnes (2)'
~oyle cliyor: "Ekonomi politik'in ilk tistadlanmn
-eserlerini inceliyen bir kimsenin, bunlarm insanhk
hakkmdaki kottimser gorii!;;lerinin farkma varmama-
st imkanstzd.Ir. Oyle goztiktiyor ki insanhgm btiyiik
kiitlelerinin durumunda esash bir kalkmmanm im-
kanstz oldugu telakkisi Ricardo'da kat'i bir kanaat
ha!inde idi." Malthus'un niifus naza.riyesinin ve tic-

(l) Autobiography S. 94.


(2) A. Bani'in J. S. ~lUI (1882) adh eserine yaull~ ekte
s 197.
-39-

retlerin TunQ kanunu nazariyesinin mcydana getir-


digi bu gorii~li. ingiliz idaresinin. daha dogrusu
(1870 s1ralanndaki Prusya idaresi belki mi.istesna)
blitlin mlilki idarelerin aczi kaf!}Ismda kuvvetleni-
yordu. Umwni kanaat. devletin her sahada mlispet
i~ yapmaktaki ceceriksizligini iktisat~Ilarm ispat et-
tigine inamyordu. Ya, Disraeli 'nin "va tanperver
kral" ile Burke'nin eserlerinden alarak acayip bir
halita haline soktugu §U nasblesse oblige'i canla:ldlr-
mak l8..ZJ.mdi, veyahutta di.i:;;lincesizlerin ve hesapslz-
larm okkamn altma gidi9i demek olan ~u "en uygu-
nun bakastm" limit etmekten ba§ka Qare gorlilmli-
yordu. Dickens, Manchestetism'in sert kalelerinin
arkasmda Mr. Podsnap'm yagh gonlil rahatltgmt se-
zerken hiQ yamlmtyordu.
J. S. Mill'in hiikmline kar§l soylenecek ikinci iti-
raz zamamm1za aittir. Mill'1:1. "aydm kafalar" dan
bekledigi 9eyin mahiyetini. di.inyarun en zengin me-
deniyetini kuran Amerika'da, Roosevelt'in 1933 de
~kanhga geli:;;i iizerine yapllan tahkikatm •!tetice~~­
rine dayanarak inceliyebiliriz. Senatonun Wall Street'-
nin i§leri hakkmda yapt1rdtg1 tahkikattan Qtkan
hakikatler kar:;;1smda art1k bu memlekette ''benci
duygularm" "k'tsanile~ebilecegini" akh ba:;;mda kim-
se iddia edemez. Kapitalist demokraside sermaye sa-
'hibi veya sermayeyi kontrol mevkiinde bulunanlarla
sabhk kol kuvvetinden b~ka hi~bir ~eyi olmiyanla-
nn hareket noktalannm birbirinden tamamiyle ayn
-40-

oldugu art1k basit bir hakikat haline geln~tir. Bu


sat1hk kol kuvvetinden ba~ka hic;bir 9eyi ollmyanlar
Beyaz Eve 1slahatg1 bir cumhurreisi getirdikleri za-
mru:l sennaye sahipleri, ya tamamile demokrasi pren-
sibinin dogrulugunde.n 9iiphe etmege veyahutta
laissez - faire prensiplerinden aynlmarun demokra-
siyi inkar demek oldugunu iddia etmege ba!]ladllar.
Amerika'nm eski Londra sefiri Kennedy, 1940 son-
baharmda Lcndra'dan Amerikaya dondtigu zaman
\·erdigi me§hur bir demec;:.e: "cie!nokrasinin lngilte-
re"de i9i bitmh;;tir" dedigi zan:an, o da Lippmann gi-
bi. ··demokrasi serbest pazar mekanizn:a~mm avan-
tajlarmdan yalmz becer:iklilerin faydalc•.nc.l1~ bir ta-
bii hlirriyet sistemidir"' dt-mek istiyoniu. Bu fay-
dalanll}m altmda neler bulundugunu, Arr.erikan Se-
!latosunda kurulan Black kom:.Syonu huzurunda
Wall Street'den gelen bir siirti 9ahitierin ifadelerini
inceliyen hakim Pecora kat"i surette ispat et.mil;ltir.

*
$u halde, istihsal vas1talannm husm;i millkiyet
esasma dayanan serbest pazar mekanizmas1ru y~t­
mak istiyenler ve Lippmann g:ibi aksi takclirde dik-
tatorliikten b&!jlka yol olmadl~m iddia edenler ger-
<;ekte, iddialanm~ arkasmda sakh ba.<?ka !jleyler is.
temektedirler. Bunlar bi.iyi.ik sanayiin gel~inden on-
ceki gi.inlerin kapitalist demokrasisine donmemizi is-
tiyorlar. Bunlar bu nizamm sagladl~ emniyete, di-
siplinindeki ba.sitlige hasret ge.kiyorlar. Lippma:rn
--41-

gibi sivrilmi-? bir e:1telb:ti.l.:-i, :Mr. Kennedy gil.>i mu-


vaffak bir spekmasyoncu bOyle bir emniyet altmda
ve bu nizamm o:1lara h:1zur n•!·en disij_Jlini ic:;inde ken-
dilerini hi.ir his::;ediyorlar. Fakat bu hlirriyetin ney~
mal oldugunu hie: a~·a§tlrnuyorla!'. Onlar sadece siyasi
iktidann kendi i9lerine kan§ma:nastm istiyorlar. Boy-
le bir mUdahalenin yapildtgi ba§ka mem!eketlere bak-
tiklan zaman bw·ada halkm faydalandtgi hi.irriyetin
}{endi tiplerinden olan ki.mseler ic:;in olmadtg·uu gorii-
yorlar. Binaenaleyh, devlet mi.idahalesinin sahas1 ne
kadar geni§lerse medeni hi.'tniyetin derecesi de o ka-
dar daralmaga mahkumdur, neticesini c:;tkanyorlar.
lf;lte bunun ic:;ir.dir ki, sermayedarlarm despotlu-
gu bunlann gozi.ine hi.lrriyet gibi gozi.ikebiliyor ve ba§-
kalarma da nedt>n bOyle gozlikmedigine cidd~n ~af;II­
yorlar. i§te bunun ic:;indir ki bunlar. mesela "Ameri-
kan Telefon ~irk-?ti" nin hususi mtilkiyetini demokra-
sinin canh bir timsali sayarlar da, mesela "Tenness~
Vadisi ldaresi'' (1) onlana nazarmda komlinistlik v~
binaenaleyh hakiki Amerikancthk prensiplerine aykt-
n bir i~tir.
Birle§ik Devletler ba!'i33.\"CI muadni Mr. Thur-
man Arnold, Amerika sanayiinde Ucretlerin ve ~ahf;l-

( 1) Roose\·e! t"in ba;;:>::anltgt zamamnda kuru ian bu idare


Tennessee vadi,;inde m·.:az:am sulama ve enerji tesisatt mey-
dana getirmi:;;ti. Bu t:-~ldat kapitalist matbuatmcta ytllaz'Ca
Roosevelt'e hi.icum VE''IilE'si ol1~:u~. bunun komtinistlikt!.'n ba~­
lm bir ',ey o!mact:g-1 i Jdi:1 e~iim~L
-42-

rna saatlerinin tanzimine dair Black - Connery tasa-


nsi hakkmda senato komisyonunun sorm~turmalarm­
da, "~Iilli Fc..brikatorler Birligi'' nin eski ba§karu Mr.
J. E. Edgerton'Wl s<:iyledigi dikkate !?ayan s<:izlerden
bir parc;a naklediyor. Mr. Edgerton burada: "l§~ileri­
ne, ihtiyac;larma gore ticret vermeyi asia dti!?tinmedi-
·gini ... Sadece verimlerine gore ticret verdigiui, fakat
~ahsan i~timai yard1m falan gibi §eylere; kilise vasi-
tasiyiP- olan mesaisinde alaka gosterdigini. ... bu gibi
~eylerin hayatm hissiyat taraf1 oldugunu, bunlan.n
sadece kiliseye yardtm w bir din meselesi olup, ken-
di sahasiyle alakast olmad1g-tm" soyltiyor.
~Ir. Edgerton vaktiyle (ingiliz fikir ve siyaset
adam1) Burke 'lin "siyasetle vaaz ktirsiisli aralarm-
da pek az uyu§ma olan iki §eydir" gorti!?tinli kabul edi-
yor. 1§c;inin ihtiyac;lan §ahsi te!?ebbtisiin online ~lkti­
gi zaman, demokrasinin ma!1tlgi tehlik~ye dti§tiyor.
I!?<;inin de, kendi ihtiyac;larmm tatmin edili§ini hlirri-
yet ve demokrasinin zaruri !?artl sayan bir sistemi
di.i!?linebilecegi onun hie; hatmna ge1miyor.
Vanlan netice gayet basittir: Demek ki, oyle bir
vaz.iyet ic;inde bulwmyoruz ki, i~inde ya!?adtgnruz sis-
temin felsefesi altmda kar§Imiza <;Ikan ihtiyac;lan tat-
min imkans1zchr. Fakat vaziyetimiz bundan da daha
kotlidiir: <;i.inkti bu felsefe yalmz en kuvvetli men-
faa.tlerin tatminine imkfm vermekle kalmtyor, yerine
ba§ka bir felsefenin gelmesini deh!?et i<;inde kar~Ih­
yan c;ok derin an'anevi his1erle de destekleniyor. Bu
-43-

hisler, onlan besiiyenlerde o kadar kokle~:ni~tir ki,


taraftarhgm1 ettikleri i~timai kijmetlerde herhangi
bir degi§iklik yapilmasi gozlerinde adeta tabiat niza-
mma bir tecavliz gibi bli:l-iiyor. i~?te bundan dolay1dlr
ki, Lippmann, yalmz kendi beg·endigi, hiirriyet ve de-
mokrasi ile bir sayd1g1 Amerikan hayat tarzuu bu ka-
dar benimsiyor. Sonra bunu kalk1yor italya ,ie Al-
manya'daki fa~?izmle mukaye~ ediyor; anaf9i ve iG
harblerden daha kurtuldugu giindenberi ikinci bir
diinya saval?mm belirtilerinin hazirladigi tehlikeled
hakh olarak o zamandan goren Soviet inkilabi ile mu-
kayese ediyor; sonra da planh bir cemiyetin hiirriyet
ve demokrasi ile uym~annyacagnu iddia ediyor.
Fakat bu iddiada onun asil ihmal ettigi noktaya
tabii dikkati hi~ c;ekmiyor. Onun anladigi manadaki
"mtikemmel cemiyet" in i~inde ya§adigimiz cemiyet-
lerde umumi olarak gerc;ekle!jtigini kabul ediyor. Bu
cemiyet ornegine kar§I olan baghhg1 onu o kadar kor-
le§tiriyor ki, Bay Edgerton'un "ihtiya~lan" dii§linme-
den s1rf kendine kazanc; getirecek olan ver;mlilikleri
ic;in -y1lda ortala-:na kirk iki haftahk mesaiye kar§I-
hk- on alt1 dolar haftahk verdig·i i?U insanlara, bu
cemiyetin ne ifade ettigini dii~?iinmeyi hatmna bite
getirmiyor. Bay Lippmann. bir arada bulunan iki ha-
dise arasmda, sadece bu bir arada bulunul?tan dolay1
bir sebep netice miinascbeti var samyor. Son zaman-
larda gordiigiimiiz belli ba$h planh cemiyetler dikta-
torliiktiir, binaenaleyh planli cemiyet ancak diktator-
-44-

li.ikle olabilir diye di.i§i.ini.iyor. Diktatoricri mcydana


getiren tarihi §.artlann .:-hemmiyetini hi<; dti.'?iinmtiyor;
planCihk siyasctinin hi.irriyeti yok etti'gi.ne bizi inan-
dlrmaya <;ah§1yor. Dger taraftan o ve onun gibi dti-
~Unenler §U "tabii hi\rriyet siste~i'' dt'dikleri §eyin
herkes i<;in mtisavi, tarafs1z kanunlar koyan siyasi
oir iktidara dayanaca~m iddia ediyorlar. Halbuki i<;-
timai servete mlisavi olarak i!;itirak etme hakk1 ve-
rilmemi!'J insanlar arasmda herke-si mtisavi sayan ta-
rafslz kanunlarm tatbiki bir mucizeden ba~ka nedir?

*
bmrtini.in sonuna yakl~an bir sistemin taraftar-
lannm, bu sistemin zaferlerini saghyan prensiplere
sanlmas1 tabii bir ~eydir. Bilmedigi !;iE"ylerden korkan,
btiytik tecrlibelt>re cesaret edemiyen, gelecegin bir sti-
!"ti ihtimallerini hesaphyan insanlar i<;in mazi istik-
balden daha cazip goriintir. Sosyal fe!sefelerin bir
<;ogu, hentiz zafere ula§maml§ davalardan ziyade, mu-
zaffer olmu§ davalarm bir nevi avu.kathg1dJr. Bun-
Jar, iktidan e.Jinde tutanlann ugra§a ugra§a kurdugu
binay1 yikmaya <;ah!;ian muanzlarmdan ziyade, iktida-
1"1 clinde tutanlarm hakh oldugunu gosterm~k i<;in ya-
zllan felsefelerdir. Bunun ic:indir ki, mtispet devlette
memurlann <;ogalmas1, silahh kuvvetlerden, polisten
ve postac1dan ba!;ika devlete: ihtiyac1 olm1yan kazan<;
sahiplerin~. (mesela "1~?c;i Meclisleri 1~illi Birligi" sa-
yesinde birle~me hakkl!1ll1 tamn.:.-nas1 ile mukavele
hi.irriyetinin daha mi.isa,·i bir pazarbk kudreti <;er<;e·
-45-

n'si i<;inde tatbik edilebilecegini kavramaya ba:;;hyan 1


i§<;ilere goztikttigi.inden daha korkun<; goztiktiyor. Yi-
ne i!:~te bunun i<;indir ki, Tennessee Vadisi ldaresinin
sermayedarlarm tarihi htirriyetlerini tehlikeye soktu-
guna (bu mmtakada ya91yan ve hayatmda ilk defa
ba§kalan gibi ucuz elektrige ve suya kavu§anlarda.Jl
ziyade) New York borsacllanm inand1rabilir. l9te
bunun iGindir ki, piyasamn gayri 9ahsi mekanizmasi.
mtisavats1z bir cemiyette, zay1fm aleyhine kuvvetli-
nin otoritesini saglamla§tlnr ve zay1f1, kuvvetliye sag-
ladigi htirriyet ve huzur hissiylc asia telafi edi!emiye-
cek bir bogulma ve iktidars1zhk duygusuna mahkum
eder. Mr. Lippmann'm tavsiye ettigi htirriyet mesela
bir harb devrinde fedakarhklarm da ger~ekten mtisa-
vi olmasm1 idari bak1mdan bilfiil imkans1z bir hale
kor; onun iddiasmm Giirtikltigi.inti gosteren bundan
kuvvetli deli! olamaz.

*
Lippmann vesairenin bize tavsiye ettigi "tabii
hiirriyet sistemi" ne Gevrilecek aSil oldtirticti itiraz iki-
dir: Bu ya, Sherman kanununda oldugu gibi, iddia
edilen "normal" rekabet gayesine hiGbir zaman, ol-
dug·u gibi riayet etmemi9 bir sanayi te9kilatma don-
mek dcmektir. Veya (kapitalist demokraside iktisa-
di menfaatlerin hlikumetle olan mtinasebetleri gozo-
niinde tutulursa) siyasi iktidarm nadiren kar~n gele-
bildigi iktisadi menfaatlere hticum etmek neticesine
vanr. Birle!?ik Devletler ba!?savc1 muavini Mr. Thur-
--46-

man Arnold'un Amerikadaki inhisarlan y1kmak l\;111


yapt1g1 mlicadelelerle, muazzam bir memurlar ordu-
sunun yard1m1 ile bile ( ki, bu da bu dli!?lince taraftar-
lanna nazaran hlirriyet i~in bir tehlike oluyor) sagb-
yabildigi neticeleri mukayese eden bir kimse bu ba-
kimdan §oyle bir neticeye varmaktan kendini alamaz:
Rekabet serbestisini iade i\;in hiikO.met bir \;are bulur
bulmaz. avukatlarm zekas1 bunlardan kurtulmanm
yollarm1 aym slir'atle ke~fetmektedirler. Meselenin
azameti, kapitalist demokrasilerdeki normal tazyik
politikasma tabi hlikumetlerin iktidan di!Jmdadir ( 1).
~unu da aym derecede, anlamak laz1md1r ki, Lipp-
mann'lll bahsettigi, o ''iyi cemiyet" in temin edecegi
mlistehlikler hliklimranhgi eger hayati noktalarda,
demokrasi esasma dayanan bir devlet plam ile hima-
ye edilmezse kapitalist planc1hgm mtistehliki istismar
eden mekanizmalariyle kar!Jlla!Jacak; gerek istihsal,
gerek tevzide, mlistehliklerin hliklimranhgmi s1f1ra
indirecek bir kapitalist inhisarc1h~ boyle bir hiiki.im-
ranbk imkamm yok edecektir. 1919 da trostler hak-
kmda kurulan bir komisyon !]oyle diyor: "lngiltere-
deki anla!Jma ve trostlerin hususiyeti bunlarm azlrg,

( 1) Bu meselede muvaffakiyet ihtimalinin smu·lat·t hak-


kmda Mr. Arnold'un ba;;savct muavinli!tine tayin olunmasm-
dan onceki gortiii!liYle tayininden sonraki gorli~iinii mukayese
etmek enteresandn·. The Folklore of Cu,pitalism adh (1937,
fast! IX) eseriyle Bottlent'('ks of Capitalism (19-lOl adh eseri-
ni kar~nla;;ttnmz.
-47-

veya zay1fhg1 dcgil, gi:ize gliri.in•neyi§leridir. Bunlarm


vitrinleri bombo§ gi:irtinlir, halbuki i~eride neler yok ?"
0 tarihten QCyrek as1r sonra, bugi.in i~in bu htiklim
~ok zay1f kahr. <;Unkli o zamandanberi bunlar ka:hve-
cilerden cenazc te~hizat<;Ilarma kadar her QC§it klic;;i.ik
ticaret sahalanm bile btiytik birlikler halinde yutma-
ga ba§lam1§lard1r. Bu perakende ticaret tri:istlerinin
enteresan bir taraf1 kendilerine mahsus bir "ahlak tti-
ziigii'' meydana getirmege ba§lamalandlr ki, bir stirti
parlak laflar z1rhm1 si:ikiip attlgmiz takdirde bu ahla-
kiyatm i:izliniin !JU eski "lt, iti yemez" ata si:iziinlin <;e-
!jit 9ekillerinden ba!jka bir 9ey olmad1g,m gi:iriirsliniiz.
Fakat i:iteki cephe de az miihim degildir. Plansiz
bir cemiyet miisavats1z bir cemiyet demektir. Mtisa-
yatsiz cemiyet, Matthew Arnold'un "barbarlar, U§ak-
lar, halk" diye ay1rd1g, kategorilere nispetsiz §ekilde
taksim edilmi§ olan bir cemiyettir. Facia §Uradadir
ki, iktisatc;;Ilann anlad1g1 manadaki arz ve talep ka-
nununun kapitalist cemiyette tuttugu yer, kazan~c1hk
prensipini ba§ prensip haline gctiriyor ve i<;timai ha-
yatm her taraf1 bu prensipin esiri haline geliyor. Bu-
nun izlerini !ngiliz maarifinin tarihinde biraktig, de-
rin yaralarda gi:irliriiz. Bu prensipin ilmi ara§tlrma-
lar Uzerinde de muzur tesirleri olmu§tur. Yine bu
prensip, gi.izel sanatlari, tiyatroyu, ilim ve edebiyati
te~vik i[:Jin de "nerkezi ve ma-halli hi.ikumetlerin daima
online C:Ikmi~tlr. Bu cemiyet yalmz kazanam ideal in-
san saymak suretiyle fakirlig·i sadece muvaffakiyet-
-48-

sizlik alameti dcg·ii, adeta giinahkarhk mahsuli.i say-


maktan kendini kurtaramamHjtlr. Bu yiizden kapita-
!ist cemiyette i§ bulamiyan fakirlere, Gah§anlara na-
zaran, ahlakGa dii§i.ih: insanlar nazariyle balnlmiE)tlr.
Hatta Dickens ve Carlyle'in zamanmda s1rf mlilh:iyet
:,;ahiplerinin ihtilalden korktuklan iGin ba§ vurdugu
bir tedbir olan hayirseverlik usuliiniin yerini iGtimai
sigortalarm ah~n ile ya§amanm artik bir hak sayll-
maya baf?ladigi bir devirde bile hakim olan zihniyet
(W. R. Greg'in dedigi gibi) "bizimle miisavi olana
kar91 adalet degil .... bizdeu a!jag'l olana iyilik etmek"
telakkisi olmu!jtur.
Biz hala Malthus ile Ricardo'nun fakirlerin §id-
detli bir disiplin altma konmasnu adeta tabiat kanu-
nunun bir zarureti sayan sert kotlimserliginin tesiri
altmda ya§Iyoruz. Bu hay1rseverlik i§i §imdi geni9 61-
Qiide profesyonelle!jtirildigi iGin gerGi daha iyi idare
ediliyor, fakat yine d~', "yard1ma lay1k" fakir ile "yar-
c1l:na lay1k olm1yan" fakir tefriki biitlin 1slahat faali-
yctlerimizin temelini te9kil etmektedir. "Yard1ma la-
yik" olu9 bir ahlak meselesi sayildig'l iGindir ki, mesela
bir Mr. Edgerton "iGtimai yard1m" i9inin kendisini
bir i§ veren olarak degil, ancak bir kilise mensubu
vlarak ilgilendiren bir mesele olduguna kani oluyor.
1\Ir. Edgerton bu anlayH~mda yalmz degildir.

-SON-
Memleketimizde sosyalizm ve planh ekono-
mi konusunda ~ilen ta~lar gUniim.iizUn
bal}hca meselesini tel}kil etmekte bulunuyor.
Bu tartll}male.rda gerek telif gerekse tercU-
me gU.ve~r eserler parmakla saYIIacak ka-
dar az.
EI:1:rizdeki kitap, sosyal meselelerde gorii-
~UnUn saglamh~yla tamnml§ yetkili bir uz-
manla; bilgin olaro.k dUnyaca mel}hur bir aydi-
nm sosyalizm konusundaki dfu}iincelerini size
sunmaktadlr.
Faydah olaca~ru Umit ediyoruz. .

tsteme adresi :
Divanyolu, Ali Faik Han - Kat 3 - No. 4 ... 5
fsta.:1bul

Fiya.tr 200 Kr.

You might also like