You are on page 1of 10

04.05.

2021 Gel ş m Ps koloj s

İçindekiler

1. Gel ş msel Süreçler İncelemeye Başlarken

Grş
1.1. B r Süreç Olarak Gel şme Ve Değ şme
1.2. Gel ş msel Süreçlerle İlg l Temel Kavramlar
1.3. B r İnceleme Alanı Olarak Gel ş m Ps koloj s Nasıl Gel şt ?
1.4. Yaşam Boyu Gel ş m Anlayışı Ve Temel İlkeler
1.5. Gel ş msel Süreçler Nasıl Araştırıyoruz?
Bölüm Özet
Ün te Soruları

2. Gel ş m n Kaynakları Ve Temel Kavramlar

Grş
2.1. Ps koloj Ne Demekt r?
2.2. B yoloj İle Ps koloj n n Farkı Ned r?
2.3. Gel ş msel Ps koloj Ned r?
2.4. Davranış İç n S n r S stem Şart Mıdır?
2.5. Evr m Ned r?
2.6. Kalıtsal Davranış Ned r?
2.7. Öğrenme Ned r?
2.8. Tüm Bunlar Yeter M ?
2.9. İnsanın Ps koloj k Gel ş m n n Kaynağı Ned r?
Bölüm Özet
Ün te Soruları

3. F z ksel Büyüme Ve Motor Gel ş m- D nam k S stemler Teor s Çerçeves nde Yen Yaklaşımlar

Grş
3.1. F z ksel Büyüme Ve Gel şme
3.2. Motor Gel ş m
3.3. Motor Gel ş me Güncel Bakış-D nam k S stemler Teor s
Bölüm Özet
Ün te Soruları

4. B l şsel İşlevler Ve Gel ş m

Grş
4.1. Yönet c İşlevler n Tanımı Ve Önem
4.2. Yönet c İşlevler n B leşenler
4.3. B l şsel Esnekl k
4.4. Çalışma Belleğ
4.5. İnh b syon
Bölüm Özet
Ün te Soruları

5. En Ayırıcı Özell ğ m z: D l Gel ş m

Grş
5.1. D l D ğer İlet ş m S stemler nden Ayıran Özell kler Nelerd r?
5.2. D l Becer ler ne Yönel k Teor k Açıklamalar:
5.3. D l Becer s n n Altında Yatan B yoloj k Mekan zmalar Nelerd r?
5.4. D l Ed n m İç n Kr t k B r Dönem Var Mıdır?
5.5. Evrensel Olarak İzlenen D l Gel ş m Aşamaları Var Mıdır?
5.6. D l Becer m z n Alt B leşenler Nelerd r?
5.7. Çocukların D l Gel ş m Nasıl Destekleyeb l r z?
Bölüm Özet
Ün te Soruları

6. Z h n Kuramı

Grş
6.1. Z h n Kuramının Tanımı
6.2. Z h n Kuramının Ölçümü
6.3. Z h n Kuramı Gel ş m n Etk leyen Faktörler
6.4. Z h n Kuramına Kültürün Etk s
6.5. Z h n Kuramını Değerlend ren Farklı Yaklaşımlar
Bölüm Özet
Ün te Soruları

7. Duygular Ve Gel ş m

https://cdn-ac kogret m. stanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Bahar/gel s m_ps koloj s /1/ ndex.html 2/76


04.05.2021 Gel ş m Ps koloj s
Grş
7.1. G r ş
7.2. Temel Duyguların Gel ş m
7.3. Bağlanma Ve Duygular
7.4. Özb l nç Duygularının Gel ş m
7.5. Duygu Düzenleme
Bölüm Özet
Ün te Soruları

8. Arkadaşlık İl şk ler

Grş
8.1. G r ş
8.2. Arkadaşlık Ned r?
8.3. Akran İl şk ler ne Sosyometr k Yaklaşım
8.4. Arkadaşlık Kuramları
8.5. Arkadaşlıkta Benzerl k
8.6. Arkadaşlıkta Sosyal Becer ler Ve Sosyal Algı
8.7. Arkadaşlığın Çocuk Gel ş m ndek Yer
Bölüm Özet
Ün te Soruları

9. Etk leş m İç nde Oyun

Grş
9.1. Oyunun Tanımlayıcı Özell kler
9.2. Oyuna İl şk n Farklı Sınıflandırmalar
9.3. Oyuna Da r Araştırma Bulguları
9.4. Oyun İle İlg l Yaklaşımlar
9.5. Oyunu Sosyokültürel Bakış Açısıyla Gen şletmek
Bölüm Özet
Ün te Soruları

10. Ahlak Gel ş m Ve Prososyal Davranışlar

Grş
10.1. Ahlak Gel ş m Ve Temel Kavramlar
10.2. B l şsel Gel ş msel Kuramlar
10.3. Ahlak Gel ş me İl şk n Alternat f Yaklaşımlar
10.4. Prososyal Davranış Türler Ve Gel ş m
Bölüm Özet
Ün te Soruları

11. Evl l k Ve Çocuk Gel ş m

Grş
11.1. Ebeveynler Arası İl şk : Evl l k Çatışması
11.2. Evl l k Çatışmasının Ebeveynl ğe Etk ler
Bölüm Özet
Ün te Soruları

12. Çocuklukta Görülen Ps kopatoloj ler

Grş
12.1. Ps kopatoloj Kavramına Genel Bakış
12.2. Çocukluk Dönem Ps kopatoloj ler
12.3. Ps kopatoloj ler Ve Normal Gel ş m
12.4 Ps kopatoloj ler Ve A le
Bölüm Özet
Ün te Soruları

https://cdn-ac kogret m. stanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Bahar/gel s m_ps koloj s /1/ ndex.html 3/76


04.05.2021 Gel ş m Ps koloj s

1. GELİŞİMSEL SÜREÇLERİ İNCELEMEYE BAŞLARKEN

Giriş

Bu bölümde gel ş msel süreçler ve gel ş msel değ şme le lg l temel kavramları ve yaşam boyu gel ş m anlayışının temel lkeler n gözden geç receğ z.

1.1. Bir Süreç Olarak Gelişme ve Değişme

Bütün canlılar doğar, gel ş r, değ ş r ve ölürler. Hayatın döngüsü, canlılığın cansızlığa ve yen den canlılığa doğru dönüşümünü çeren b r süreçt r. B ld ğ m z yaşam döllenmeye başlayan ve ölümle sona eren b r akıştır. Bütün d ğer canlılar
g b , nsanlar da bu süreç boyunca gel ş p değ ş rler. O halde gel ş m ded ğ m z zaman k ş n n döllenmeyle başlayan ve ölüme kadar devam eden gel şme ve değ şme sürec n kasıt ed yoruz. K m zaman her k ş de rastlanan döngüler, k m
zaman da süpr zler çeren bu sürec gözlemek çoğu zaman lg çek c d r. O yüzden örneğ n çocukların davranışları merak uyandırır hatta pek çok k ş ye değ ş k ve şaşırtıcı gel r. Bu sürec n nasıl b r sey r zled ğ n tanımlamak, örneğ n
değ ş mler n zamansal akışını bel rlemek oldukça b lg lend r c d r. Ancak gel ş m ps koloj s n n amacı, yalnızca bu değ ş mler tanımlamak değ l aynı zamanda neden veya nasıl böyle olab ld ğ n , örneğ n neden ve nasıl B den önce A’nın
geld ğ n açıklamaktır.

Gel ş m sözcüğü, gündel k konuşmalarda lerleme kavramını hatırlatacak şek lde, olumlu b r manada kullanılır. Ancak canlıların değ ş mler n n tamamını döngüsel b r şek lde ele aldığımızda olumsuz g b görünen şeyler n de olageld ğ n
ve bunların o sürec n doğal b r parçası olduğunu fark edeb l r z. Örneğ n koku almakla görevl hücreler oldukça kısa b r süre ç nde tamamen ölür ve yen len rler; her gün der m z veya saçlarımızın b r kısmı ölür ve tazelen rler. B tk ler n
mevs msel döngüler de bu duruma b r örnekt r. İnsanlardak değ ş m ve gel ş mler n, kend ler nden sonrak kuşaklara hem b yoloj k hem de kültürel ve hem de davranışsal olarak aktarıldığını düşündüğümüzde bu döngüyü daha y
gözümüzde canlandırab l r z. Her kuşakta nsanlığın b r k m yen den doğar, değ ş r ve sonrak kuşaklar le yen den doğar. Dolayısıyla her türlü değ ş m aynı zamanda gel ş msel süreçler n b r parçasıdır ve gel şme yalnızca bugün b ze
olumlu görünen durumları çermez.

Her gel şme veya değ şme aslında b r süreç ç nde oluşur. Günlerden b r gün b r bebeğ n yürür veya b r oyuncağı uzanıp alab l r hale gelmes sank an den oluverm ş g b görüneb l r. Halbuk bu yapab l rl k, bebeğ n uzun nce b r yolda
b r kt rd ğ deney mler n ve çabasının b r sonucudur ve b r süreç ç nde gel ş p değ şm şt r.

1.2. Gelişimsel Süreçlerle İlgili Temel Kavramlar

Gündel k hayatta gel ş msel değ ş mler anlamlandırmak ve nedenler n açıklamak ç n kullandığımız en yaygın kavram, yaş kavramıdır. Hatta b raz bu konulara meraklı b r sek dönem kavramını da kullanab l r z. Gel ş msel süreç, ster
stemez b r zaman ç zg s üzer nde oluşmaktadır ve bu durum hep m ze yaş artışının ve buna bağlı olarak ç nde bulunduğumuz dönem n oluşan bu değ ş mler n neden olduğunu düşündürür. Ancak durum tam olarak böyle değ ld r. Ş md
yaş, dönem ve temel bazı kavramların aslında tam olarak ne olduğunu ve nsan gel ş m n kend bütünlüğü ç nde anlayab lmek ç n neler yapab leceğ m z gözden geç rmeye başlayalım.

1.2.1. Yaş

Gündel k hayatta, nsanların davranışlarındak değ şmeler n nedenler n açıklamak ç n “Tab canım, O artık 9 yaşına geld , kardeş ne göz kulak olur”; “Yaş kemale er nce, nsanın aklı başına gel yor” g b fadeler sıklıkla kullanırız. Halbuk
yaş h ç b r davranışın neden değ ld r. Burada kasıt ed len şekl yle yaş, kronoloj k yaş da den len takv m yaşıdır. Dolayısıyla sm üzer nde, takv m yaşı, k ş n n takv m zaman üzer nde geç rd ğ günler n sayısından barett r. İnsanların
zamanın geç ş n kavramlaştırmak üzere cat ett kler takv m, saat vb. araçlar, n hayet nde yalnızca b rer ölçüm gösterges d r. Nedensel açıklamalar yapmamıza z n vermezler. Örneğ n b r k ş n n d ğer nden daha uzun olmasını açıklarken,
“Bu çocuk 82 cm, uzun olmasının neden bu” d yeb l r m y z? Hemen fark edeb leceğ n z g b burada çocuğun boyunun d ğer nden uzun olmasının başka nedenler vardır. Beslenme alışkanlıkları, atalarından aktarılmış özell kler ,
ep genet k etmenler g b olası pek çok değ şken bu durumun neden olab l r. D kkat edersen z bu olası nedenler n tamamı b r şley ş yoluna ve b r açıklamaya şaret etmekted r, örneğ n bu çocuk daha uzun çünkü …. türü bes nler daha çok
(veya az) tüketm ş d yeb l r z. Ayrıca bu açıklamamız nedenlere l şk n test ed leb l r b r şley ş b ç m ne atıf yapmaktadır ve böylece araştırıp b r sonuca ulaşab l r z. Dolayısıyla b r k ş n n yaşı, herhang b r özell ğe sah p olmasının veya
becer ler n n düzey n n neden değ ld r; yalnızca yaşın artışı le becer n n değ ş m n n eş zamanlılığı vardır. Boy uzunluğunu açıklayan başka etmenler olduğu g b , k ş n n b l şsel, duygusal, sosyal alanlarındak durumunu açıklayan başka
etmenler vardır. Bu k taptak konular boyunca çeş tl becer ler n gel ş m n ve değ ş m n sağlayan veya etk leyen pek çok etmen gözden geç receğ z.

Gel ş msel süreçler döllenmeden başlattığımıza göre, nsanın (ve d ğer canlıların) yokluk haller ve başlangıçlarının ölçmeye uygun b r karşılığı mevcuttur. İstat st k fades yle, canlıların mutlak sıfır noktaları vardır ve böylece takv m yaşı
araştırmalarda sürekl (kes nt s z) b r değ şken olarak kullanılab l r. Üstel k takv m yaşı, b r nsanın yaşam akışı boyunca oluşan pek çok karmaşık değ ş m anlayıp karşılaştırmamız ç n b ze kolaylık sunar. Takv m Yaşı b r karşılaştırma veya
kıyas gösterges olarak elver şl b r kavramdır ancak herhang b r özell ğ m z n veya b reysel farklılığımızın neden olamaz.

Takv m yaşı, toplumsal hayat çer s nde ve çok çeş tl toplumsal uygulamalarda yaygın olarak kullanılmaktadır. K m durumlarda, takv m yaşı hukuk b r dayanak noktasıdır; reş t olma yaşı veya seçme/seç lme yaşı g b . Bazen toplumsal
kurumlara dah l olma veya ayrılma zamanlamasını düzenler; okula başlama yaşı, emekl l l k yaşı g b . B r ülken n veya tüm dünyanın takv m yaşına göre nüfus dağılımları; yen doğan sayıları, ortalama yaşam süreler veya ortalama ölüm
yaşları g b saptamalar se nüfus yapısının anal z ed lmes nde kullanılır ve böylece eğ t m, ekonom , sosyal pol t kalar g b alanlarda geleceğe yönel k planlamaların yapılab lmes n sağlar. Örneğ n yen doğan sayısı, yaklaşık 6 yıl sonra kaç
tane okula ht yaç olab leceğ n bel rlemek ve bu sayılara göre yen yatırımları planlamak ç n kullanılab l r. Bu tür uygulama veya kararların nsan gel ş msel süreçler yle b r bağlantısı olmadığını düşüneb l rs n z. Ancak vardır. Her şeyden
önce bu tür uygulamalar yaşam dönemler ndek öneml olayları bel rled ğ g b özell kle yet şk nl k g b yaşam dönemler ne geç şler sağlayan olayları da bel rler. Bundan sonrak başlıkta yaşam dönemler n nceleyeceğ z. Fakat ondan
önce, takv m yaşından başka ne tür yaşlar olduğundan da bah s edel m.
 

Takv m yaşı, k ş ler n doğumu le başlayan ve ölümü le sona eren b r aralıkta takv m zaman üzer nde geç rd kler günler n m ktarıdır ve takv m b lg s c ns nden fade ed l r. B z gel ş m ps koloj s nde çocukluk dönemler nde k ş n n yaşını
gün, ay ve yıl olarak bel rt r z, 3 yaş, 4 ay 12 gün g b . Ancak örneğ n doğum önces dönemde ha a c ns nden ve yet şk nl k le beraber yıl c ns nden fade ed lmes terc h ed l r.

K ş n n takv m yaşı ne olursa olsun farklı şlev kapas teler açısından farklı yaşlarda olab l r. Bunlardan en sık duyduğumuz b yoloj k yaştır. Belk “59 yaşındasınız ama akc ğerler n z 20 yaş g b ” şekl nde b r f lm repl ğ d kkat n z çekm ş
olab l r. B yoloj k yaş, asl organlarımızın şlev kapas teler n fade eden b r yaş türüdür. Elbette, az öncek örnektek g b kıyaslamalar yapab lmek ç n yaş normlarının bel rlenm ş olması gerekl d r.

B r d ğer , ps koloj k yaştır. Ps koloj k yaş, k ş n n h sler , eylem ve davranışları açısından, aynı takv m yaşındak lerden farklılığını fade eder (Symons, 2011). Örneğ n b r ergen, akranlarına oranla daha olgun olab l r ve daha uzun vadel
hedefler koyab l r veya orta yaşlarında b r k ş akranlarına göre değ ş mlere daha y ayak uydurup daha esnek davranab l r. Türkçe’de “ruhu genç” fades , ps koloj k yaş farklılığı ç n çok uygun b r örnekt r.
 

Sosyal yaş se, toplumların bel rl yaşlardak k ş lerden bekled kler veya onlara uygun/uygunsuz buldukları roller le h s, eylem ve davranışları tanımlar. Örneğ n “…. yaşına geld hala b r baltaya sap olamadı’ veya “yaşlı başlı kadın oldu, şu
g yd ğ kılığa bak” g b fadeler bu tür beklent ler yansıtır.

B r gel ş msel b r özell k çoğu zaman an den ortaya çıkmış g b görünse b le, bu farklılaşma yavaş yavaş oluşan bazı küçük değ ş mler n b r k ml b r sonucudur. Bu yüzden, eğer somut ya da açık b r b yoloj k gösterge yoksa her şlev ç n
esnek ve gen ş b r yaş aralığı düşünmek gerekl d r. Bu bakımdan dönem kavramı b ze daha elver şl b r çerçeve sunar.

1.2.2. Gelişimsel Dönem

Dört kuşağın b r arada olduğu b r a le fotoğrafı düşünün. Dede/anneanne; anne/baba; onların genç ve yet şk n çocukları ve onların ergen veya küçük çocukları ya da bebekler . Bu hoş görüntü, nsanların yaşamları boyunca geç rd kler
değ ş mler ortaya koyduğu g b , b r yandan da b r nsanın zaman ç zg s boyunca geçt ğ farklı dönemler b r arada göstermekted r. Her ne kadar yaş/zaman gel ş m n nedenler n açıklayab lecek b r etmen olmasa b le, nsan yaşamının ayırt
ed leb l r dönemler vardır. Bu dönemler , doğum önces , bebekl k, lk ve orta çocukluk, ergenl k, lk ve orta yet şk nl k ve yaşlılık olarak tanımlıyoruz.

K ş sel değerlend rmeler yaparken bu dönemler b rb r nden ayırmak kolaydır. Ancak nasıl ayırdığımızı açıklamak ç n ölçütler tanımlamak stersek karşımıza çok çeş tl güçlükler çıkacaktır. Üstel k ekonom k, sosyoloj k, ps koloj k ve
kültürel olarak değ şen dünya, dönemler n yaş karşılıklarının da değ şmes ne neden olmaktadır.

Doğum önces , bebekl k, lk ve orta çocukluk, ergenl k dönemler n n aş kar b yoloj k ve f z ksel karşılıkları vardır. Doğum önces , döllenme le başlayıp doğuma kadar süren dönemd r. Bebekl k, ayağa kalkılab ld ğ ve otonom hareket n
başladığı zamanlara kadar sürer. Ergenl k hormonal süreçler tarafından başlatılır. Ancak yet şk nl k dönemler nde bu tür b yoloj k ayrımlar söz konusu değ ld r. K me lk yet şk n den ld ğ tar h boyunca değ şkenl k gösterd ğ g b , sosyo-
kültürel özell klere de bağlıdır. Günümüzde, 1900’lü yılların başlarında olduğu g b , lk yet şk nl ğ kend k ş sel ve ekonom k bağımsızlığını kazanma olarak tanımladığımızda 30’lu yaşlarındak çok sayıda nsanın bu tanımın dışında
kalacağını rahatlıkla söyleyeb l r z. Çünkü zorunlu temel eğ t m yılları uzamıştır; daha fazla sayıda k ş ün vers te eğ t m görmekted r ve yüksek l sans vb üst düzeyde eğ t m olanakları yaygınlaşmıştır. Bu g b olanaklar k ş ler n 20’l yaşlarda
meslek sah b b r olarak toplum örgütlenmes ne dah l olma, gel r elde etme ve bağımsız hayatını kurma zamanlamasını da ler ye götürmekted r. Benzer b r şek lde, günümüzde nsan ömrünün uzaması ve ortalama yaşam beklent s n n
artması yaşlılık dönemler n n uzamasına neden olmuştur. Çocukluk dönemler de değ şen koşullardan etk lenmekted r. Örneğ n okullaşmanın g derek daha erken yaşlarda başlaması orta çocukluğu ger ye çekme potans yel taşıdığı g b ;
ebeveynler n çocuklarının hayatını t t zce planlama ve kontrol etme eğ l mler n n baş göstermes lk çocukluk dönem n g derek uzatmaktadır.

Sonuç t bar yle nsan yaşamını dönemlere ayırarak ncelemek sted ğ m zde, bu dönemler n ekonom k, sosyoloj k, ps koloj k ve kültürel etmenlere bağlı olarak geçen zaman boyunca farklılaşab leceğ n ve değ şmez olmadıklarını
b lmel y z. Bu durumun en yakın örneğ “bel ren yet şk nl k” sm ver len yen b r dönem n tanımlanmış olmasıdır. Bel ren yet şk nl k, ergenl kten sonra fakat yet şk nl kten önces ne, yaklaşık 18-25 yaş arasına denk düşen; ancak 28-29
yaşılarına kadar uzayab len b r dönem olarak tanımlanmaktadır (Arnett, 2000). Bu kavramı ortaya atan Arnett’e göre, bu dönem nde k ş ler, ergen olmadıklarının farkındadırlar ancak kend ler n henüz b r yet şk n olarak tanımlamazlar. Aynı
zamanda, bu dönem önler nde pek çok fırsatın olduğu, yen deney mler ed neb lecekler ve hayatlarına yön vereb lecekler b r dönem olarak ele alırlar. Doğan (2011) tarafından ülkem zde yapılan ve 817 ün vers te öğrenc n n (yaş ort: 21.2)
ncelend ğ b r çalışmada, katılımcıların % 54’ü, kend ler n bel ren yet şk n dönem n n özell kler n gösterd kler n bel rtm şt r (Akt: Doğan ve Ceb oğlu, 2011).

https://cdn-ac kogret m. stanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Bahar/gel s m_ps koloj s /1/ ndex.html 4/76


04.05.2021 Gel ş m Ps koloj s
Daha önce söyled ğ m z g b , yaşlılık dönemler de hem n cel k ve hem de n tel k açısından değ şkenl k gösterm şt r ve görünen o k önümüzdek 50 yılda bu değ şme süregelecekt r. Ülkem zde, ortalama yaşam beklent s 78.5 yaş olmuştur.
65 yaş üzer nüfusun toplam nüfusa oranı, 1938 yılında %3.5 ken; 2017 yılında %8.5’tur. Bu sayıların ortalama değerler olduğunu ve yaşam süreler nde kadınlar leh ne fark olduğunu bel rtel m. Örneğ n ortalama yaşam beklent s kadınlar
ç n 81.3 yaştır (TÜİK, 2016). D ğer pek çok dünya ülkes nde yaşam beklent ler daha yüksekt r. Bu durum, yaşlılık dönemler n n genç-yaşlılar (65-84) ve yaşlı-yaşlılar (85 ve üzer ) şekl nde k ye ayrılması le sonuçlanmıştır (Santrock, 2011).

Dönem kavramı, herseye rağmen bell başlı değ ş mler tanımlayab leceğ m z b r çerçeve ve kaba dah olsa karşılaştırmalar yapmak ç n b r dayanak noktası oluşturmaktadır. Şüphes z, yaş g b dönem de herhang b r gel ş msel özell ğ n
neden değ ld r. Ayrıca, b r gel ş msel dönem n ne zaman başlayıp b tt ğ veya b r şlev n açığa çıkmasının (yürüme g b ) tam olarak ne zaman olacağının net yaş karşılıklarını bel rlemek doğru b r bakış açısı değ ld r. Çünkü her nsan aynı
zamanda kend tar hsel, b yoloj k, çevresel geçm ş üzer nden değ ş r.

1.3. Bir İnceleme Alanı olarak Gelişim Psikolojisi Nasıl Gelişti?

En erken dönemlerden bu yana, çocukluk dönemler ne duyulan lg n n odağı çocukların nasıl eğ t leceğ , yet şt r leceğ veya terb ye ed leceğ ne yönel k olmuştur. Böyle pedagoj k b r çerçeve kurab lmek ç n, çocukların özell kler ,
yeterl l kler , ney nasıl öğreneb lecekler ne da r b r kavrayış da gerekl d r. Bu bakımdan çocukluğun doğası ve yapısı hakkında da görüşler n b ld ren pek çok düşünür ve yazar vardır. Berk (2013) gel ş m ps koloj s n n doğuşunu ncelerken,
günümüzdek bakış açılarının da temeller n oluşturan k felsefec ye d kkat çek yor; J.J. Rousseau ve J.Locke.

John Locke (1632-1704), nsan z hn n n doğuştan beyaz b r sayfa g b boş olduğuna ve geç rd ğ deney mler le gördüğü muamelen n onun özell kler n oluşturduğunu kabul etm şt r. Yet şk nler çocukların yaşantılarını b ç mlend reb l r ve
onlar üzer nde etk sah b d r. Dolayısıyla k ş n n geç rd ğ deney mler n z hn n ve dünyayı anlayış b ç m n bel rled ğ görüşü le davranışçılık akımının felsef dayanağını oluşturmuştur. Tabula Rasa (boş levha) ter m n n ona a t olduğu dd a
ed lmekle b rl kte kend s yazılarında yalnızca beyaz sayfa ter m n kullanmaktadır (Apa Yaşam Boyu Gel ş m Sözlüğü, 2020). Locke, z hn n kaynağını davranışcılık zamanlarında çevre; bugün deney m, bağlam vb. ter mlerle fade ed len b r
çerçeveye oturtulmasının felsef temeller n ortaya koymuştur.

Aydınlanma düşünces n n kurucularından kabul ed len J.J.Rousseau (1712-1778) se, Türkçeye “Em le veya Terb yeye Da r” sm yle çevr len ve b r çocuğun büyüme h kayes n anlattığı eser nde aynı zamanda nsan davranışlarının kaynağı,
b r çocuğun nasıl yet şt r lmes gerekt ğ ve bunların nedenler hakkındak görüşler n anlatmıştır. Rousseau’ya göre çocuklar boş b r levha değ ld r, çler nde doğru-yanlış ayrımı dah l temel eğ l mler barındıran ve kend ler ne özgü b r
düşünme b ç mler olan varlıklardır. Yet şk nler n verd ğ eğ t m ya da terb ye özell kle bebekl k ve çocukluk dönemler nde çocuğun “as l vahş ” doğasını bozacaktır. Dolayısıyla çocukların esas gel ş mler n ortaya koyab lmeler ç n
yet şk nler n terb ye çabasından uzak, doğal ortamlar ç nde yet şmeler daha uygundur. Rouesseau’nun görüşler gel ş m ps koloj s nde dönem, olgunlaşma ve evre g b kavramların felsef temeller n oluşturarak etk l olmuştur.

Çocuklarla lg l çalışmaların yet şt rme veya terb ye odağından çıkması ve çocukluğun kend s n n b r araştırma konusu olması se çok daha yen zamanlarda, 20 yüzyıl başlarında söz konusu olmuştur. Şüphes z bu lg aynı zamanda tar hsel
ve sosyoloj k olarak çocukluk kavramının nasıl değ şt ğ le de bağlantılıdır. Ancak b z bu konulara g rmeyeceğ z. Yalnızca erken yaşam dönemler n n önem ne d kkat çeken ve canlıların değ ş m n n s stemat k olarak nasıl açıklanab leceğ ne
yönel k b rer teor ortaya atan ve gel ş m ps koloj s n dolaylı olarak etk leyen k s mden söz edeceğ z.

Çocukluk dönemler n n pedagoj k olarak ele alınmaktan daha fazlasını hak edeb leceğ ne yönel k farkındalık sağlayan öneml b r etk , S.Freud ‘un (1856-1939) yet şk n davranış ve özell kler n n yaşamın erken dönemler nde b ç mlend ğ
görüşünü ortaya atmasıdır. Bu görüş çocukluk dönemler n n ncelenmes ne yönel k genel b r lg yaratmıştır. Berk’e göre (2013) d ğer öneml etk C.Darw n’ n (1809-1882) çalışmaları ve ortaya koyduğu Evr m Kuramından gelmekted r.
Gerçektende Darw n, pek çok canlı türünün erken yaşam dönemler n karşılaştırmalı olarak ncelem ş, t t z b r şek lde gözleyerek gel şme esnasındak değ ş m ç z mler yle tesp t etm şt ve kend çocukları ç n gel ş m günlükler tutmuştu.
Darw n aynı zamanda çocukların büyüme aşamaları le nsan türünün evr m arasında paralell k kurmak stem şt r. Bu görüşü destekleyen kanıtlar ortaya konulamasa b le, Darw n’ n bakış açısı ve kullandığı yöntemler erken yaşam
dönemler n n nasıl nceleneb leceğ ne l şk n etk ley c b r çerçeve sunmuştur.

20 yüzyıl başlarında Amer ka’da çocukluk dönemler n t t z ve ayrıntılı şek lde nceleyen s mler görürüz. Stanley Hall (1844-1924), çocukların refah ve haklarının gel şt r lmes n vurgulayarak çocukluk dönemler n n b l msel olarak
ncelenmes ne öncülük eden Çocuk Çalışmaları Hareket ’n başlatmıştır (APA Yaşam Boyu Gel ş m Ps koloj s Sözlüğü, 2020). S.Hall’un doktora öğrenc s olan ve daha sonra ortak çalışmalar yürüttükler Arnold Gesell (1880-1961) se b r
d ğer öneml s md r. Gesell, Darw n’ n çalışmalarından etk lenerek gel ş m b yoloj k olarak kend l ğ nden ve doğal olarak ortaya çıkan, genet k olarak bel rlenm ş, olgunlaşmaya bağlı b r süreç olarak ele almıştır. Hall le b rl kte çocukların
f z ksel ve sosyal çok çeş tl özell kler hakkında gözlem, görüşme, anket g b ver toplama yolları kullanarak gen ş kapsamlı ver ler toplamışlar ve bu ver lere dayalı olarak norm çalışmaları yapmışlardır. (Berk, 2013). D ğer alanlarda olmasa
b le büyüme ve motor gel ş m alanında yaşa bağlı normlar çıkartmışlar ve arkalarında etk s uzun yıllar sürecek olan hareket gel ş m n n yalnızca olgunlaşmaya bağlı olduğuna yönel k b r nanış bırakmışlardır. Aynı zamanda Amer ka ç n,
yaşa bağlı sosyal kalıp yargıların (gürültücü 9’lar g b ) oluşmasına neden olmuşlardır (Gander ve Gard ner, 2004).

20 yüzyılın hemen başlarında Avrupa kıtası kökenl k öncü gel ş m kuramcısı olan J.P aget (1896-1980), L.S.V gotsky (1896-1938) gel ş m ps koloj s nde bugün etk ler hala süren kend teor ler n ortaya koymuşlardır. Gel ş m ve değ ş m n
kaynağı veya kökenler hakkında farklı duruşlar taşıyan bu k kuramcının tar hçe açısından önem ; çocukların gel ş msel süreçler n ncelemen n nsan doğasını açıklamanın b r yolu olduğunu göstereb lm ş olmalarıdır. Gel ş msel süreçler,
ster P aget g b olgunlaşmaya bağlı ve evrelere dayalı açıklansın; sterse V gotsky g b f logenet k (soyoluş), sosyo-kültürel ve ontogenet k (b rey oluş) süreçler n etk leş m le açıklansın; nsanlar kend gel ş msel kökler üzer nde çok erken
zamanlardan t baren başlayarak değ ş p dönüşmekted r. Bu k kuramın en öneml yanı, erken zamanlarla ler zamanları b rb r ne bağlayan gel ş msel b r şley ş , s steml b l msel araştırmalar le kend teor k çerçeveler nde ele alarak
açıklayab lmeler d r.

Gardner ve Gard ner’a (2004) göre, 1930’larda patlayan çocuk gel ş m araştırmaları, k nc dünya savaşı yılları boyunca ger lem ş olmakla b rl kte, savaştan sonrak yıllarda yen den etk nleşm şt r. 1960’lı yıllarda Hall ve Gesell tarafından
yapılan normat f çalışmalara yönel k eleşt r ler de başlamıştır (Gardner ve Gard ner, 2004). Aynı zamanda çocukluk ve ergenl k dönemler yle lg l çok sayıda araştırma yürütülmüş, testler gel şt r lm ş ve müdahale programları üzer nde
çalışılmıştır. 20 yüzyıl başlarındak gel ş m n ergenl k t bar yle sona ermes kabulü, ortalama yaşam süreler n n uzaması ve yet şk nl k dönemler ne yönel k araştırmaların artmasıyla b rl kte yen den gözden geç r lmeye başlanmıştır. Erken
dönemler nde yet şk n gel ş m nceleyen Paul Baltes, 1970’l yıllarda, gel ş m yaşam boyu devam eden b r süreç olarak ele alan Yaşam Boyu Gel ş m Anlayışı’nı ortaya atmıştır (Houston-Ste n, Baltes, 1976). Gel ş m döllenmeden ölüme
kadar süregelen çok boyutlu ve esnek b r değ ş m sürec olarak tanımlayan; hem b yoloj k ve hemde tar hsel-kültürel b r bağlamın ç nde oluştuğunu kabul eden bu bakış açısı, hang yaş dönem yle çalışılırsa çalışılsın artık gel ş m
ps koloj s n n günümüzdek anlamını tanımlamaktadır.

1.4. Yaşam Boyu Gelişim Anlayışı ve Temel İlkeler

Yaşam boyu gel ş m anlayışı, gel ş msel değ ş m tüm yaşam boyu devam eden b r süreç olarak ele alır. Gel ş m sürec nde daha öneml ya da kalıcı etk ler bırakan b r yaşam dönem yoktur, her yaşam dönem b r öncek n n kazanım ve
kayıplarıyla; onların gel şt r lmes veya telaf s yle.. b r akış olarak sey r eder.

Gel ş m çok boyutlu b r süreçt r. Gel ş m ps koloj s le lg lend ğ m zde sık sık b l şsel gel ş m, motor gel ş m veya ahlak gel ş m , duygusal gel ş m g b konu başlıkları le karşılaşırız. Bu sınıflamalar, bazen konuları anlamak/anlatmak ç n,
bazen araştırma çerçeves n daha derl toplu kılmak ç n kullanılmaktadır ve oldukça şlevseld r. Ancak unutulmaması gerek r k gel ş msel süreçler b r bütündür. B r d ğer fadeyle b r nsan gel ş p değ ş rken b l şsel, duygusal, sosyal… vb.
bütün alanlarda b rb r n n ç nde, b rb r yle b rl kte, b rb r yle etk leşerek gel ş r. Dolayısıyla eğer gel ş m alanlara bölerek ncel yorsak, bu alanların b rb r yle olan etk leş mler n ve bütüncüllüğü hatırımızda tutmalıyız. B r çocuğun
gel ş msel h kayes n anlayab lmek ç n onun f z ksel, b l şsel, sosyal ve duygusal alanlardak görünümünü b r bütün olarak kavramaya çalışmamız gerekmekted r.

Gel ş m çok yönlü b r süreçt r. Gündel k gözlemlerden çocukların bel rl yaşlarda bel rl özell kler n n sırayla gel şt ğ (1 yaşta hareketler gel ş r, 2 yaşta d l gel ş r g b ) b r düşünceye kapılınab l r ancak gel ş msel süreçler her zaman
eşgüdümlü ve b rl kte lerler. Bel rl zamanlarda bel rl şlevlerde b r sıçrama göreb l r z ama bu durum yalnızca “O” şlev n gel şt ğ , d ğerler n n se durduğu anlamına gelmez. Bel rl zamanlarda se bazı özell kler öncel k kazanır, d ğerler
arka plana düşer. Bu durum yaşam döngüsü ç nde bu öncel kler n yen den değ şmeyecekler anlamına gelmez. Örneğ n lk yet şk nl kte a le l şk ler , arkadaş l şk ler n n önüne geçeb l r ancak yaşlılık dönemler nde bu durum
farklılaşab l r.

Gel ş m esnek ve b ç m değ şt reb l r b r süreçt r. Gel ş msel süreçler, çevre-kalıtım ve kayıp-kazanç etk leş m ne bağlı olarak veya onlara göre b ç m değ şt reb len ya da esnek b r yapıya sah pt r. Burada d kkat ed lmes gereken,
b reyler n farklı kayıp-kazançlara farklı şek llerde uyum sağlayab lmeler d r. İnsanlar b reysel yaşam koşullarına bağlı olarak farklı yollardan geçerek lerleyeb l rler. Ancak bu durum, onların, yaşam hatlarında benzer noktalarda
olab lmeler ne engel olmaz.

Gel ş m sürec kayıp ve kazançların etk leş m le oluşur. İnsan gel ş m n n üç ana hedef vardır: lerleme, sürdürme/koruma ve kayıpların düzenlenmes . Gel ş m bu üçü arasındak d nam k l şk ler kapsar. B r k ş n n gel ş m sürec n
anlamaya çalışırken onun yaşamındak kayıp ve kazançların b rb rler yle olan etk leş m n n d nam ğ n gözden kaçırmamak gerekl d r.

Gel ş msel değ ş m b yoloj , kültür ve k ş n n ortak ürünüdür. B r k ş n n gel ş m , hem b yoloj k özell kler ne, hem kültürel etmenlere ve hem de k ş n n yaşam olaylarını ele alışı g b b reysel özell kler ne bağlı olarak b ç mlen r. Bu
etmenler arasında karşılıklı etk leş m vardır. Örneğ n k ş b r zaman ve kültürün ç ne doğar ama kend yaşadığı zaman çer s nde k ş sel veya toplumsal kültürü değ şt r p dönüştürür.

Gel ş m Bağlamsaldır. Gel ş m sürec her zaman b r bağlam ç nde yer alır. K ş ler a le, okul, ş yer , bel rl b r büyüklükte yerleş m yer g b çok çeş tl ortamlarda yaşarlar. Bu ortamlar da k ş g b , tar hsel, toplumsal, ekonom k, kültürel
etmenlerden etk len rler. Dolayısıyla her gel ş msel kayıp ya da kazanç dönem n n bağlamsal etk ler ne duyarlıdır. D ğer canlılar g b nsanlar da değ şen dünya le değ şen varlıklardır.

Yaşam boyu gel ş m anlayışına göre, bu değ ş mler n etk ler n üç şek lde ele alab l r z. Normat f ve yaşa bağlı olan etk ler, aynı yaş aralığında olan tüm b reyler etk leyen b yoloj k ve çevresel etmenlerd r. Örneğ n, menopoz veya
ergenl ktek hormonal değ ş mler g b b yoloj k veya okula başlama yaşı, emekl l k yaşı g b sosyo-kültürel ve çevresel etk ler. İk nc olarak normat f ve tar he bağlı etk lerden söz edeb l r z. Bu etk ler bel rl b r tar hsel zaman aralığında
yaşamakta olan her yaştan tüm b reyler n gel ş msel özell kler n etk ler. Ekonom k değ ş m dönemler , savaşlar, b lg sayar devr m , büyük pol t k değ ş mler, salgın hastalıklar g b . Bu etk ler aynı zamanda kuşak etk s n (cohort e ect) de
tanımlar. Örneğ n 2020’l yıllarda yaşayanlar, Cov d-19 salgının normat f ve tar he bağlı etk ler n taşıyan b r kuşak olarak tar he geçecekler. B r d ğer öneml etk kaynağı, normat f olmayan yaşam olaylarıdır. Bunlar, b r b rey n yaşamını
etk leyen temel/asl olayları çer r. Küçük yaşta ebeveyn kaybı, ergenl kte ham lel k, b r kaza ya da felaket g b veya p yango/yarışma kazanma g b . Ancak ster olumlu, sterse olumsuz olsun, bu g b olayların etk ler her b reyde
görülmeyeb leceğ g b , her b rey de aynı şek lde etk lemez. Normat f olmayan yaşam olaylarının rolünü anlamak, b rey n bunlara nasıl uyum sağladığının ncelenmes le lg l d r. K m durumlarda olumlu gözüken olaylar (p yango
kazanma) olumsuz sonuçlara veya olumsuz gözüken olaylar (yakın kaybı) olumlu sonuçlara dönüşeb l r. Bu noktada gel ş m n b r kayıp-kazanç etk leş m olduğunu ve b ç m değ şt reb l r olduğunu yen den hatırlamalıyız.

Gel ş m b l m çok d s pl nl d r. Ps koloj dışında da gel ş msel süreçlerle lg lenen d s pl nler olduğu g b , gel ş m anlamak ç n farklı d s pl nlerle b rl kte çalışmak gerekl d r. Sıralanan bütün lkeler, gel ş msel süreçler n b yoloj , nöroloj ,
sosyoloj , antropoloj hatta tar h g b pek çok d s pl n le b rl kte çalışılmasının uygun olacağını söylemekted r. Günümüzde, yapay zeka ve robot k araştırmaları, b lg sayar b l mc ler le şb rl kler ve ortak çalışmaların ortaya çıkışını da
sağlamıştır.

1.5. Gelişimsel Süreçleri Nasıl Araştırıyoruz?

https://cdn-ac kogret m. stanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Bahar/gel s m_ps koloj s /1/ ndex.html 5/76


04.05.2021 Gel ş m Ps koloj s
Daha önce söyled ğ m z g b , gel ş m ps koloj s nsanların zaman boyunca gel ş m ve değ ş mler n tanımlamak ve nedenler n açıklamakla lg lenmekted r. O halde, değ şen b r şey n nasıl değ şmekte olduğunu anlamanın yolu ne olab l r?
Bu değ ş m b l msel yöntemlere dayalı olarak nasıl ortaya koyab l r z? Üstel k, ç nde bulunduğumuz dünyada her şey b zler g b değ şmekte oluğundan, nsan özell kler ndek değ ş mler n nedenler n açıklamak ç n neler yapab l r z?

Hemen fark edeb ld ğ n z g b , bu b r araştırma yöntem meseles d r. Gel ş m ps koloj s nde de, ps koloj n n d ğer alanlarında olduğu g b özell kler tanımlamak; başka ne g b özell k ve şlevlerle bağlantılı ya da bağlantısız olduğunu
b lmek; benzer ya da farklı grup ya da özell klerle karşılaştırmak ç n bet msel yöntemler ; neden-sonuç bağlantılarını test etmek ç n se deneysel yöntemler kullanab l r z. Ayrıca ps koloj de kullanılan bütün ver toplama yollarından
yararlanab l r z. Ancak bütün bu yöntem ve tekn kler, zaman ç ndek değ ş m tanımlamak ve değ şen şeyler n nasıl değ şt ğ n açıklamak ç n yeterl değ ld r. Gel ş m ps koloj s nde bu konu zamana duyarlı araştırma desenler yle
çözümlenmeye çalışılmaktadır.

Ş md hep beraber düşünel m. Küçük çocuklar kalem tutab ld kler andan t baren b r şeyler ç zeb l rler. Bu ç z mler g derek karmaşıklaşır ve zaman ç nde gerçek nesneye benzeyen b r hal alır. D yel m k , çocukların nsan resm ç z mler n n
zaman boyunca nasıl farkılaştığını veya bu değ ş m n yaşlar boyunca sey r n ncelemek st yoruz. Ne yapacağız?

Araştırma yöntemler açısından sunulan problem n fades son derece yeters zd r. Ancak ş md l k bunu b r kenarda bırakalım ve nsan ç z mler ndek değ ş m göstermek ç n zaman eksen nde nasıl çalışab leceğ m ze bakalım.

Hemen akla geleb lecek yollardan b r tanes , örneğ n 2 yaşında b r çocuk grubundan ölçüm almak ve düzenl aralıklarla (örneğ n 6 ayda b r) ölçüm almaya devam etmekt r. B r d ğer fadeyle, 2 yaşındak bu çocukları 6 yaşına kadar her 6
ayda b r test ederek tak p edeceğ z. Fakat bu durumda sonuç elde edeb lmek ç n 4.5 yıl kadar beklemem z gerekecekt r. Mevcut durumda 2 le 6 yaş d l mler nde pek çok çocuk olduğuna göre, o zaman bu kadar beklemeye gerek
olmadığını, bulunduğumuz yıl ç nde, lg l yaş gruplarından ölçüm alarak ver y hemen toplayab leceğ m z de düşüneb l r z. İşte şu anda el m zde zaman boyunca oluşan değ ş m göstermen n k yolu bel rd : Boylamsal ve Kes tsel
Desenler.

Boylamsal desen (Long tud nal) , aynı grubu bel rl b r süre boyunca düzenl ölçümler alarak zled ğ m z b r desen türüdür. Bu desende, b r özell k/ şlev n değ ş m n anlamanın yolu, bel rl aralıklarla tekrarladığımız ölçümlerdek
performansın ne şek lde veya ne kadar değ şt ğ n göstermekted r. Yukarıdak örneğe devam edersek, 2 yaş le 6 yaş arasında nsan resm ç z mler ndek değ ş m ncelemek ç n 24 aylık b r çocuk grubu bel rler ve bu çocuklar 6 yaşına
gelene dek her b r nden toplam 9 kez ölçüm almış oluruz. Bu ölçümlerde b r nsan resm ç zd rd ğ m z ve res mdek parça sayısını puan olarak hesapladığımızı varsayalım. Böylece el m zde, çocukların her 6 ayda b r artan/eks len parça
sayılarından oluşan b r dağılım olacaktır. Uygun stat st k tekn kler kullanarak bu dağılımdan, nsan f gürler n n oluştuğu parça sayısında zaman boyunca b r değ ş m olup olmadığını göreb l r z. Boylamsal desenler şlev n değ ş m
hakkında ayrıntılı b lg ver rler. Ancak ver toplama sürec uzun sürer, süres ne bağlı olarak katılımcı kayıp oranı yüksekt r ve araştırmacı ek b n n devamlılığını gerekt r r. Ayrıca katılımcı grubunun tems l ed c l ğ yüksek olmalıdır.

Kes tsel desende (Cross-sect onal) se, farklı yaşlardak farklı gruplardan aynı anda aynı ölçümü alırız. Böylece, farklı yaş gruplarının lg l şlev açısından durumu karşılaştırmış oluruz. Y ne nsan f gürü ç z m örneğ le, bulunduğumuz yılda,
24, 30, 36, 42, 48, 54, 60, 66, 72 aylık çocuklara b rer nsan resm ç zd r r z. Böylece el m zde y ne 9 ölçüm olur. Uygun stat st k tekn kler kullanarak, farklı yaş d l mler ndek çocukların kullandıkları parça sayısı arasında b r fark olup
olmadığını nceleyeb l r z. D kkat edersen z ulaşacağımız b lg , boylamsal desenden farklıdır. Bu desende değ ş m n m ktarını veya yönünü değ l; yalnızca değ ş m olup olmadığını göreb l yoruz.

Gel ş m ps koloj nde yürütülen pek çok araştırmada kes tsel desen kullanılmaktadır. Çünkü kes tsel desenler, harcanan zaman ve para açısından oldukça ekonom kt r. Katılımcı kaybı ve ek p devamlılığı gerekt rmez. Fakat, her yaş
d l m ndek grupların nceled ğ m z değ şken etk leyeb lecek d ğer özell kler açısından denkl ğ n sağlamak zordur. Örnek verd ğ m z ç z m araştırmasında gruplardak çocukların nce kas motor becer düzey denkl k sağlanması gereken b r
değ şkend r. Çünkü ortaya çıkan ve yaşa bağlı sandığımız farklar, nce kas motor becer düzey ndek farklılıklardan kaynaklanıyor olab l r.

Bu k temel desene daha sonrak yıllarda Ardışık veya Peşpeşe Desen (Sequent al des gn) eklenm şt r. Bu desen n ortaya çıkışı oldukça lg çek c d r. W.Scha e’ın (1956) yet şk n gruplarda z h nsel düzey değ ş m n nceleme amacını taşıyan
doktora tez araştırmasında, kes tsel desen le boylamsal desenden elde ed len bulgular b rb r yle uyuşmamıştır. B r d ğer fade le, kes tsel araştırmada elde ed len bulgular, boylamsal araştırmada tekrarlanmamış; kes tsel desende
sonuçlar azalma olduğu yönünde ken, boylamsal desen kayıp olmadığı sonucunu verm şt r. Scha e, bu durumun nedenler n açıklamak üzere yen araştırmalar yürütmüştür. Bu tak p araştırmaları gel ş m ps koloj s ne hem yen yöntem ve
kavramlar, hem yet şk nl k dönemler ne yen perspekt fler ve hem de yet şk n z h n gel ş m üzer ne çarpıcı sonuçlar get rm şt r (Akt:Scha e ve W ll s, 2010). Fakat b z yet şk n gel ş m araştırmalarına g rmeks z n, bu çel şk l bulgularının
nedenler n n ncelenmes yle ortaya konulan k öneml kavram üzer nde duracağız.

Ardışık Desen ve Kuşak Etk s

Ardışık desen, kes tsel ve boylamsal desenler n özell kler n b rleşt rmekted r. Kes t alarak başladığımız b r araştırmaya boylamsal olarak devam eder z. Hatırlarsanız nsan f gürü ç z mler n kes tsel olarak ncelemek ç n 9 farklı ay
grubumuz vardı. Ş md bu grupları boylamsal olarak zleyeceğ m z ve her aylık d l mden 6 ayda b r toplamda 9 ölçüm alacağımızı düşünel m. Her aylık d l m, 6 ay sonunda b r ler grubu oluşturacaktır. B r nc zamanda en sonda bulunan
72 aylık grup, k nc zamanda 78 aylık olacak ve 24 aylık grup se 30 ay grubunu oluşturacaktır. Bu durumda, çalışmamızın hedef yaş aralığı dışında kaldığından 78 aylık grubu çıkarırız. O aylık grupta katılımcı olmadığı ç n araştırmamıza
yen b r 24 aylık çocuk grubu ekler z. Böylece ardışık desen, hem yaş d l mler arası farklılıkları ve hem de k ş ler n zaman boyunca değ ş m n b r arada göstererek daha der n b r b lg sağlar. Aynı zamanda kuşak etk s n de ortadan kaldırmış
olur. Boylamsal ve kes tsel desenlerde kuşak etk s sonuçları etk leyeb l r. Ancak, ardışık desenler, boylamsal desenler n uzun sürme, katılımcı kaybı g b bazı güçlükler n bünyes nde barındırır.

Araştırma desenler , araştırmanın bet msel, korelasyonel veya deneysel olup olmamasından bağımsızdır. Gel ş m ps koloj s nde bütün yöntem türler nde çalışmalar yürüteb l r z ve değ ş m nasıl nceleyeceğ m ze göre desen m z bel rler z.
Bu k tabın d ğer bölümler nde farklı yöntemler ve desenler kullanan pek çok araştırmayı göreb leceks n z.

Gel ş m ps koloj s nde ver toplama yolu olarak gözlem, test ve görevler kullanıldığı g b gerekt ğ durumlarda ölçeklerden de yararlanılab l r. Bazen ebeveyn veya öğretmenlerden de çocuklar veya kend ler hakkında ver toplarız. Özell kle
küçük yaş çocuklarını ve bel rl şlevler n yapısını ncelerken çok çeş tl görevlerden yararlanırız. Gel ş m ps koloj s nde kullanılan t p k görev örnekler n z h n kuramını anlatan bölümde göreb l rs n z.

İnsanların nasıl değ ş p gel şt ğ n anlayıp açıklayab lmek ç n temel b r çerçeve oluşturma amacını taşıyan bu bölümden sonra artık önce gel ş msel değ ş m n kaynakları hakkındak tartışmaları ve daha sonra özell kle küçük yaş
dönemler ndek bell başlı süreçler ncelemeye başlayab l r z.

Bölüm Özeti

Gel şme k ş n n döllenmeyle başlayan ve ölüme kadar devam eden gel şme ve değ şme sürec n tanımlayan b r kavramdır. Gel ş m ps koloj s n n amacı, yalnızca bu değ ş m ler tanımlamak değ l aynı zamanda neden veya nasıl böyle
olab ld ğ n , örneğ n neden ve nasıl B den önce A’nın geld ğ n açıklamaktır. Gündel k hayatta nsanların gel ş m ve değ ş mler n açıklamak ç n sıklıkla yaş ve dönem kavramlarını kullanırız. Ancak takv m yaşı, k ş n n takv m zaman üzer nde
geç rd ğ günler n sayısından barett r. İnsanların zamanın geç ş n kavramlaştırmak üzere cat ett kler takv m, saat vb. araçlar, n hayet nde yalnızca b rer ölçüm gösterges d r. Benzer şek lde dönem kavramı da karşılaştırmalar ç n elver şl
olmasına rağmen b r sınıflamadır. Her k s de gel ş m nedensel olarak açıklamamızı sağlayamaz. İnsan yaşamının dönemler n , doğum önces , bebekl k, lk ve orta çocukluk, ergenl k, bel ren, lk ve orta yet şk nl k le yaşlılık olarak
tanımlıyoruz. Çocuklarla lg l çalışmaların yet şt rme veya terb ye odağından çıkması ve çocukluğun kend s n n b r araştırma konusu olması 20 yüzyıl başlarında söz konusu olmuştur. Günümüzde gel ş m döllenmeden ölüme kadar
süregelen çok boyutlu ve esnek b r değ ş m sürec olarak tanımlayan; hem b yoloj k ve hemde tar hsel-kültürel b r bağlamın ç nde oluştuğunu kabul eden Yaşam Boyu Gel ş m bakış açısı, hang yaş dönem yle çalışılırsa çalışılsın artık
gel ş m ps koloj s n n günümüzdek anlamını tanımlamaktadır. Gel ş m ps koloj s nde bet msel, korelasyonel ve deneysel araştırma yöntemler kullanılab l r. Ver toplama yolu olarak gözlem, görüşme, test veya görev g b ver toplama
yollarından yararlanırız. Gel ş msel değ şmeler ncelemek ç n se boylamsal, kes tsel ve ardışık desenler kullanırız.

Kaynakça

APA Yaşam Boyu Gel ş m Ps koloj s Sözlüğü (2020). 1.Basım, Ed: Vandesfeld (2013), Çev r Ed törler : G.Şend l, S.Karakelle, Nobel Akadem k Yayıncılık, Ankara.

Arnett, J. J. (2000). Emerg ng adulthood: A theory of development from the late teens through the twent es. Amer can Psycholog st, 55, 469-480.

Berk, L. E. (2013). Bebekler ve Çocuklar: Doğum Öncesinden Ergenliğe., Çev.Ed: Nesr n Işıkoğlu Erdoğan. Nobel Akadem k Yayıncılık, Ankara.

Doğan, A., Ceb oğlu, S. (2011). Bel ren Yet şk nl k: Ergenl kten Yet şk nl ğe Uzanan B r Dönem. Türk Psikoloji Yazıları, 14 (28), 11-21

Gander, M.J., Gard ner H.W. (2004). Çocuk ve Ergen Gel ş m ., 5.Baskı, Çev.Ed : Bek r Onur, İmge K tabev , İstanbul.

Houston-Ste n, A., Baltes, P.B.(1978). Theory and Method L fe Span Developmental Psychology : Impl cat ons For Ch ld Development. Advances n Ch ld Development and Behav or. 11, 169-188.

Santrock, J.W. (2011). Yaşam Boyu Gelişim, Nobel Akadem k Yayıncılık, Ankara.

Scha e, W. K., W ll s, L, S. (2010). The Seattle Long tud nal Study of Adult Cogn t ve Development, ISSBD Bull ; 57(1): 24–29.

Symons D.K. (2011) Psycholog cal Age. In: Goldste n S., Nagl er J.A. (eds) Encyclopedia of Child Behavior and Development. Spr nger, Boston, MA. https://do .org.10.1007/978-0-387-79061-9_2298

https://cdn-ac kogret m. stanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Bahar/gel s m_ps koloj s /1/ ndex.html 6/76


04.05.2021 Gel ş m Ps koloj s

Ünite Soruları

1. Aşağıdak lerden hang s “k ş ler n doğumu le başlayan ve ölümü le sona eren b r aralıkta takv m zaman üzer nde geç rd kler günler n m ktarı”nı tanımlar?

A) Takv m yaşı

B) Ps koloj k yaş

C) Sosyal yaş

D) B yoloj k yaş

E) İşlevsel yaş

2. Aşağıdak lerden hang s günümüzde kullanılan gel ş msel dönemlerden değ ld r?

A) Doğum önces

B) Yaşlılık

C) Orta Çocukluk

D) Bel ren Yet şk nl k

E) Döllenme

3. Bel ren yet şk nl k kavramı k m tarafından ortaya atılmıştır?

A) J.Baltes

B) W.Scha e

C) J.J.Arnett

D) J.Locke

E) L.Berk

4. Aşağıdak lerden hang s yaşam boyu gel ş m anlayışının temel lkeler nden değ ld r?

A) Gel ş m b ç m değ şt reb l r ve esnekt r.

B) Gel ş m ergenl k le tamamlanır.

C) Gel ş m çok d s pl nl d r.

D) Gel ş m bağlamsaldır.

E) Gel ş m çok boyutludur.

5. Yaşam boyu gel ş m anlayışı görünüşünü ortaya atan kuramcı aşağıdak lerden hang s d r?

A) J.P aget

B) L.S.V gotksy

C) S.Hall

D) P.Baltes

E) A.Gesell

6. Yaşam Boyu Gel ş m Anlayışına göre, Cov d-19 salgınının yaşandığı dönemde yaşıyor olmak, ne tür b r etk kaynağıdır?

A) B reysel yaşam olayı

B) Normat f ve yaşa bağlı etk

https://cdn-ac kogret m. stanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Bahar/gel s m_ps koloj s /1/ ndex.html 7/76


04.05.2021 Gel ş m Ps koloj s
C) Hastalık etk s

D) B r etk kaynağı değ ld r

E) Normat f ve tar he bağlı etk

7. Aynı grubu bel rl b r süre boyunca düzenl ölçümler alarak zled ğ m z araştırma desen aşağıdak lerden hang s d r?

A) Boylamsal desen

B) Kes tsel desen

C) Ardışık desen

D) Peşpeşe desen

E) Karmaşık desen

8. Farklı yaşlardak farklı gruplardan aynı anda aynı ölçüm aldığımız desen aşağıdak lerden hang s d r?

A) Boylamsal desen

B) Kes tsel desen

C) Ardışık desen

D) Peşpeşe desen

E) Karmaşık desen

9. Hem yaş d l mler arası farklılıkları ve hem de k ş ler n zaman boyunca değ ş m n b r arada gösteren gel ş msel desen türü aşağıdak lerden hang s d r?

A) Boylamsal desen

B) Kes tsel desen

C) Ardışık desen

D) Karışık desen

E) Karmaşık desen

10. İnsan f gürü ç z mler n n yaşa göre nasıl farklılaştığını ncelemek ç n bulunduğumuz yılda, 24, 30, 36, 42, 48, 54, 60, 66, 72 aylık çocuklardan ver topladığımda hang desen kullanmış olurum?

A) Boylamsal desen

B) Kes tsel Desen

C) Ardışık Desen

D) Peşpeşe desen

E) Karmaşık Desen

CEVAP ANAHTARI

1. a 2. e 3. c 4. b 5. d 6. e 7. a 8. b 9. c 10. b

https://cdn-ac kogret m. stanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Bahar/gel s m_ps koloj s /1/ ndex.html 8/76


04.05.2021 Gel ş m Ps koloj s

2. GELİŞİMİN KAYNAKLARI VE TEMEL KAVRAMLAR

Giriş

Öncek bölümde gel ş msel ps koloj n n tar h n , temel kavramlarını, lkeler n ve araştırma tekn kler n öğrend n z. Ş md k bölümde se gel ş msel olguların kökler ne n p onları b rb rler yle l şk lend rerek bütünleşt receğ z. Gel ş msel
olguları anlamak ç n gerekl olan temel b yoloj , ps koloj ve antropoloj kavramlarını tar hsel b r akış ç nde hatırlayacağız. Ardından gel ş m n kaynaklarını tartışan k ana parad gmayı tanıyacağız.

2.1. Psikoloji Ne Demektir?

Gündel k hayatta “psikoloji” et ket yle epeyce karşılaşırız. Örneğ n, “ps koloj s bozulmak” kalıbını kuvvetle muhtemel s z de sıklıkla kullanıyorsunuzdur. Oysak ps koloj , “bozulab len” b r şey değ ld r. Bunun ç n İng l zcede “mood”
sözcüğü kullanılır. Türkçede se b r zamanlar “haletiruhiye” den rm ş. Yan ps koloj , ruh durumu demek değ ld r. Ps koloj kel mes , Esk Yunanca “psişe” le “logos” kel meler n n b rleş m nden barett r. Ps şe, “ruh” d ye de çevr leb len,
aslen nefes anlamına da geleb len b r kel med r (bkz. Dürüşken, 1994). Daha z yade rad hareketler fade eder. Ant k Yunanların d kkat n , nefes n varlığındak hareketlerle yokluğundak hareketler n uyumsuzluğu çekm ş olmalı. Nefes can
anlamında kullanmış, yaşayanlar le yaşamayanların farkı g b düşünmüş olab l rler. Logos se b r d s pl n fade eder. Bel rl b r konuda s stemat k olarak ed lm ş sözler , yan o konunun mantığını tanımlıyor. Dolayısıyla ps koloj , “canlı
hareketlerinin bilgisi” g b b r manaya gel yor. Türkçeye lk önce “ruhiyat,” b raz sonra “ruh bilim” d ye çevr lm şse de ps koloj kel mes bugün genel kabul görmüş ve Türkçeye de mal olmuştur. B r ps kolog, ps koloj sözcüğünden “ruh
durumunu” değ l, yukarıdak çerçevey anlar.

Ps koloj n n genel kabül görmüş olan k tab tanımını ele alalım ş md : İnsan ve hayvan davranışlarını ve bu davranışların arkasında yatan zihinsel süreçleri inceleyen bilimdir, den r. Bu tanımda hatalar bulunmaktadır. İlk n canlılar alem altı
büyük krallıktan oluşur: Arkeler, bakter ler, prot stler, mantarlar, b tk ler ve hayvanlar. İnsan, hayvanlar krallığının b r üyes d r. B yoloj dek tekn k sm m z “Homo sapiens”d r. “Homo” nsan demekt r, “sapiens” se b len demek. Yan “bilen
insan.” Tüm bu tanımlamaları yapab len tek tür b z olduğumuz ç n kend m z d ğer canlılardan bu tanımlama kab l yet m z üzer nden ayırmamız pek tab d r. B lme yet s olan tek tür b z olmasak da böyle tanımlar yaparak b len başka b r
tür yoktur.

2.1.1. Zihin Nedir?

İşte bu b lme noktasında k tab ps koloj tanımının k nc hatası gel yor. B lmek b r f ld r. Pek , bu eylem gözleneb l r m ? Nerede cra ed lmekted r? Z h n, bu eylem ç n b r sahne g b düşünüleb l r (düşünmek nereded r?). Belk de z hn m z
sayes nde başka h çb r canlının b lemed ğ şek lde b l yoruzdur b ld kler m z . Felsef açıdan durduğumuz yere göre “mutlaka” da d yeb l r z buna. Fakat bu süreç, ps koloj de böyle şlemez. Yan ps koloj de zihin b r “neden” değ l b r
açıklama çerçeves d r. Hatta z h n b r araştırma nesnesi de değ ld r. D kkat edersen z h çb r zaman z h n üzer nden ampirik bir nedensellik fade ed lmez. Çünkü z h n, ölçüleb len b r n cel k değ ld r. Z h n le davranışın ya da beyn n vs. b r
l şk s göster lemez. Ancak z h n, örneğ n davranış le bey n arasındak l şk şekl nde kurgulanab l r.

“Neden öyle” sorusuna “çünkü z hn m z böyle” demek b l msel b r açıklama yapmak anlamına gelmez. Z h n, yöneld ğ nedensel l şk ler ağını soyut düzeyde tems l eden b r modelleme, aslında b r nev b l msel b r özet ya da benzetmed r.
K mse b r z h n görmem şt r. Z h n, gerçekten gördükler m ze (ölçümler m ze) b r çerçeve ç zer k o parça parça gördükler m z b r l şk ler bütününe dönüşeb ls n. Bu nedenle ps koloj de aynı anda geçerl olab len b rçok farklı ve hatta
ht laflı z h n model vardır. Ancak ps koloj dek s stemat k gözlemler, ps kologlar ç n ortaktır. Farklı modeller, bu tekrar edilen gözlemler , yan olguları teor k b r bütünlük hal ne get rmeye çalışırlar. B r olgu, ona göre başka bana göre başka
olamaz. Ama farklı araştırmacılar, farklı modeller kullanarak bu olguları farklı şek llerde açıklayab l r ve sınayab l rler. Bilimsel birikim, bu açıklama ve sınama üzer nden yapılan b r yanlışlama yarışıdır.

2.1.2. Psikolojinin Konusu Nedir?

Pek , ps koloj olgusal olarak ney nceler? Gördüğü şey ned r? Ney n nedensel b lg s n oryaya çıkarmaya çalışır? Yanıt oldukça bas tt r: Davranış. Ps koloj , davranışı nceler. İnceled ğ davranışları teor k b r bütünlüğe oturtmak ç n—
gerekl yse—z h n modeller de önereb l r. Yan ps koloj aslında doğrudan b r zihin bilimi değ ld r. Açıklamaya yöneld ğ şeyler açıklayab lmek ç n zihin modelleri de üreteb len b r b l md r. Ps kologlar, ps koloj k olgulara özgü sebeplerden
z h n kavramına ht yaç duyarlar. Bu sebepler n başında ps koloj n n b reysel davranış farklılıklarını ncelemes gel r. Bu farklılıkları özell kle karmaşık sürü l şk ler olan etobur memel lerde hakkıyla açıklayab lmek ç n görünenler n
(davranışların) ötes nde olan, daha der nlerde b r şey kurgulamak zorunda kalab l r z. Z h n o zaman başvurduğumuz b r felsef b r k m de fade eder. Ps koloj n n z h n b l m olduğunu dd a edenler de son tahl lde sadece davranışları
ölçerler.

2.1.3. Biyolojinin Konusu Nedir?

Davranış dey nce aklımıza gelmes gereken lk b l m d s pl n biyoloji olmalıdır. B yoloj , canlıları nceler. Canlılığı araştırır, modeller. Canlılık, temel f z k ve k mya süreçler n n ayrıksı b r şek lde örgütlenmes d r. K myasal/moleküler b r
yapıdır. Ancak bu yapı, f z k ve k mya teor ler nde modellenmeyen b rkaç şey yaparak b yoloj k b r olguya dönüşür. Öncel kle canlılar ürerler. B r ömür yaşarlar. Bu sırada da büyür ve gelişirler. Büyüme ve gel şme, canlının iç dengesini
korumasıyla l şk l d r. Bu dengen n b r ömür boyunca tekrar ve tekrar kurulab lmes ç n canlı b rtakım değ ş mler yaşar. Hacm n n artmasına büyüme, canlılık süreçler ndek etk nl ğ n n çevreden görece bağımsız olarak değ şmes ne se
olgunlaşma den r. İç dengen n bozulmasının sebeb , canlının entropisini yavaşlatacak, yan ölümünü gec kt recek metabolik süreçlerdir. Yan canlının hayatta kalması, ç denges n n devamlı olarak bozulup tekrar sağlanmasıdır. Bu süreç,
aslında b r d z kimyasal tepkimeden barett r. Bu tepk meler sırasında canlı, enerjisini metabol k süreçlerde şleyerek dönüştürür. Çevres ne bu dönüşmüş enerj y salar, çevres nden de tekrar enerj alır. Bu döngü ömür boyu devam eder. Bu
sırada canlı, metabol k denge ve denges zl k dalgalanmaları yaşar. Çevres yle enerji değiş tokuşunu sürdürür. Bu değ ş tokuş ç n çevrede uygun enerji kaynaklarıyla buluşmalıdır. Bu uygunluğun kuşaklar boyunca sağlanmış olmasına
adaptasyon d yoruz. Canlı b rey, hem deney mler sonucu hem de genet k olarak bu uyuma yönel k bel rl b r potans yele sah pt r. Canlıların bu potans yel ortaya çıkaran özell kler nden b r de davranıştır.

2.1.4. Davranış Nedir?

Davranış, canlının spesifik bir uyarana spesifik bir tepki vermesidir. Bu tepk , onun ç denges n tekrar sağlamasıyla sonuçlanırsa; canlı, hayatta kalmaya ve böylece üremeye devam edeb l r. Canlının her davranışı, metabol zmasına uygun
olacak enerj kaynaklarına öyle ya da böyle ulaşması ya da ulaşmaması le sonuçlanır. Canlının enerj ht yacını g deren davranışın zaman ç ndek sıklığı artacaktır. O davranış, canlının hayatta kalma, büyüme ve gel ş p üreme olasılığını
arttıracaktır. Böylece o davranışa neden olan k myasal süreçler tet kleyen metabol k yapıyı nşa eden moleküller (genler) de üreme üzer nden sonrak kuşaklara aktarılacaktır (kalıtım). Yan sadece o canlı b rey n o davranışı gösterme
olasılığı değ l, sonrak popülasyonu oluşturacak b reyler arasında da o davranışın görülme olasılığı yükselecekt r.

2.2. Biyoloji İle Psikolojinin Farkı Nedir?

B yoloj , davranışı popülasyon üzer nden nceler. Örneğ n b r ördekle lg lenmez, tüm ördeklerle lg len r. Bu arada nceled ğ tek konu da davranış değ ld r. Canlılığın bütününü anlamaya çalışır. Davranış, o bütünün b r özell ğ d r. B yoloj de
özell kle davranışı nceleyen, davranışa özelleşm ş alt dallar da mevcuttur. Örneğ n etoloji, hayvan davranışlarını nceleyen b r b yoloj alt d s pl n d r. Pek , bu durumda ps koloj y b yoloj den ayırt eden ned r? Ps koloj , davranışın b reysel
yönünü nceler. B reyler n davranışlarına odaklanır. Psikoloji, aynı türden iki bireyin aynı çevrede neden birbirlerinden farklı davrandıklarını inceleyen bilim dalıdır. Bu farklılığın b reye özgü b yoloj k sebepler de olab l r. Dolayısıyla
ps kologlar en azından temel düzeyde b yoloj b lmek zorundadır. Psikologlar, belirli bir bireyin bir davranışının aynı çevrede zaman içindeki değişimini ve o davranışın diğer davranışlarla ilişkisini de anlamaya çalışır. Bu değ ş m, b yoloj k
açıdan (yan türe bağlı, kalıtsal) nedenlerle açıklanamazsa ps koloj k açıdan (yan b reye özgü) ncelen r.

2.3. Gelişimsel Psikoloji Nedir?

Ps koloj , b r davranış b l m d r, ded m. Ama davranışı nceleyen tek b l m değ ld r. Ayırt edici olarak; psikoloji, bireylerin kendi deneyimlerinden kaynaklanan ve popülasyonun genelinden farklılık gösteren davranışlarını inceler. B r b rey n
kend ç nde, ömrü boyunca yaşadığı deney mler ve ayrıca genet k yapısı neden yle serg led ğ davranış farklılıkları ps koloj n n konusudur, ded m. Ps koloj de buna özelleşm ş b r alt alan vardır: Gelişimsel psikoloji.

Gelişimsel psikoloji, bir davranışın bir ömür boyunca nasıl ve neden değiştiğine odaklanır. B reyler arası farklar kadar birey içindeki farklılaşmayı da anlamaya ve açıklamaya çalışır. Ps koloj n n davranışsal değ ş me özelleşm ş alt alanı
gel ş msel ps koloj d r. Geld k değ ş me. Ned r değişim? Bir şeyin zaman boyunca azalıp çoğalması ya da bir niceliğin farklı değerler alması diyebiliriz. O n cel k, ps koloj bağlamında davranış ölçümler d r. Pek , dönüşüm ned r? Bir şeyin
başka bir şey haline gelmesi. Burada n tel ksel b r değ ş mden söz ed yoruz. Örneğ n b r kelebeğ düşünel m. Kelebek, tırtılın hem devamıdır hem de tırtılı ortadan kaldırmıştır. Yan yen b r şey (kelebek), onu oluşturan esk şeyler (tırtıl)
hem kapsıyor hem de aşıyor (onu çererek ortadan kaldırıyor; sentez). Gelişimsel psikoloji, bir davranıştaki değişimin yanı sıra bir davranışın başka (yeni) bir davranışa dönüşmesini de inceler.

https://cdn-ac kogret m. stanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Bahar/gel s m_ps koloj s /1/ ndex.html 9/76


04.05.2021 Gel ş m Ps koloj s
Dönüşüm

2.4. Davranış İçin Sinir Sistemi Şart Mıdır?

Ps koloj , antropoloj ya da sosyoloj g b sadece nsan davranışını ncelemez. Ancak aynı türden b reyler arasında gözlenen en yüksek davranış farklılığı şamp yonu b z nsanlarız. Dolayısıyla ps koloj ç n en göze çarpan tür b z z. Buna
rağmen ps koloj , tek hücrel ler n davranışlarını da; mantarların davranışlarını da; b tk ler nk n de; den zanası, salyangoz, meyve s neğ , yunus, şempanze, ked , köpek g b her hayvanın davranışlarını da nceler. Çünkü davranış tüm bu
canlıların b r özell ğ d r. L steme yakından bakarsanız göreceğ n z üzere sinir sistemi sadece hayvanlarda vardır, k tüm hayvanların da s n r s stem yoktur. Ama çoğu hayvan türünde s n r s stem bulunur. Yan canlılık alem n oluşturan o altı
krallıktan sadece b r n n üyeler nde s n r s stem vardır. Kaldı k s n r s stem olan her canlının da beyni yoktur. Sadece bazı hayvanların beyn vardır. Görüldüğü üzere s n r s stem , davranışla l şk l b r organken; davranış, s n r s stem olsun
olmasın, tüm canlıların kab l yet d r. Dolayısıyla davranış den ld ğ nde s n r s stem şartmış g b düşünmek doğru değ ld r.

2.5. Evrim Nedir?

S n r s stem n açıklamaya çalışayım. Korkmayınız, s ze uzun uzun f zyoloj anlatıp canınızı sıkmak değ l n yet m. Yukarıda bahsett ğ m g b , b r ps kolog esasen temel b yoloj b lmek zorundadır. Ardından temel f zyoloj de b lmes evladır.
Ş md tekrar davranışa odaklanalım. Gezegen m z üzer ndek lk canlının üç m lyar sek z yüz m lyon Dünya yılı evvel yaşadığını tahm n ed yoruz. Etrafınızda gördüğünüz her canlının atası o. Korona v rüsün de ben m de atamız o lk
moleküler yapı. O yapı da yukarıda sıraladığım canlılık emareler n n heps n göster yordu. Bugünse ona benzeyen b r canlının olmadığını düşünüyoruz. Bugün yaşayan bakter de ben de şempanze de pırasa da çağdaş türler z. Çünkü
değ şmeden kalan h çb r tür yoktur.

Bu ata canlı nasıl davranıyordu acaba? Yavruları arasında davranış farklılıkları var mıydı? Muhakkak vardı k o farklar, kelebek etkisiyle bugün bu muazzam çeş tl l ktek canlılık alem ne g den yolu açmış. B reyler arasında genet k farklar
olması b yoloj k b r yasa. H çb r döl, atasının b reb r kopyası olmuyor. Genleri aynı olan klonlar bile epigenetik (aynı genlerin çalıştırılmasını değiştiren, genom harici kalıtsal yapı ve süreçler) ve paylaşılmayan çevresel etkiler (çevrenin sadece o
birey üzerindeki etkileri) nedeniyle birbiriyle aynı fenotipte (genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimiyle birlikte ortaya çıkan organizma) olmaz. Dolayısıyla lk canlı le yavruları ve o yavrularla da onların torunları arasında küçük ya da büyük
kalıtımsal farklar vardı. Bu farklar neden yle muhtemelen bu b reyler az ya da çok farklı davranıyorlardı. D yel m k b r ışığa yönel yordu, d ğer ışıktan kaçıyordu, b r ışığa daha hızlı, d ğer daha yavaş yaklaşıyordu. D yel m k bu hücreler
büyütecek, gel şt recek ve onların üremeler n tet kleyecek metabol k reaks yonlar ç n gerekl enerj de ışıklı ortamda bol olsun. Işığa çabuk varan daha hızlı büyüyüp gel şecek ve daha çok üreyecekt r, değ l m ? İşte tüm espr burada.
Sonrak popülasyonda b reyler n çoğu, ışığa yönelen ve ona hızla g den ataların döller olacaktır. Yan öncek popülasyona göre yen popülasyonda ışığa yönelme ve ona doğru hızla g tme davranışı daha fazla görülecekt r. Biyolojik evrim,
bir popülasyondaki bir özelliğin kuşaklar arasındaki bu nispi değişiminden başka bir şey değildir.

2.5.1. Beden Nedir?

Canlıların bedenler le davranışları arasında evr msel b r l şk vardır. O lkel canlıları tekrar hayal edel m. Farz edel m k b r yavrunun hücre zarındak bel rl b r kısmında ışığı daha y duyumsayan b r yapı oluşmuş. Ataları, ışığa her yönden
eş t derecede hassasken; bu yavru, ışığa b r tarafıyla daha hassas. Kuşaklar boyunca, bu g b yollardan g tg de bel rl b r bedenleşmen n oluştuğunu düşünüyoruz. Öncel kle b r yöne ustalaşmış olab l rler. Enerj kaynaklarıyla l şk l olan
uyaranı en y duyumsayan canlının bel rl b r ekoloj k s stemde döller n gelecek kuşaklara bırakma olasılığı yükselecekt r. Bu matemat k devamlı şlemekted r. O vak t o bölgedek canlı b reyler, kuşaklar boyu başka canlılardan daha fazla
farklılaşacak ve oluşan her b r popülasyonda bel rl yapıların tekrarlama olasılığı g tg de artacaktır. Buna da türleşme d yoruz. Işığı her yer yle duyumsayab len b r tür, ışığı sadece bel rl b r yerden ama daha ayrıntılı duyumsayab len b r
türe evr leb lecekt r.

Canlılık alem nde yönsüz ve bel rl b r yöne sah p olan türler görüyoruz. Yönü olan türler, o yönden gelen uyaranlara hassastırlar. O yöne doğru davranmaya ustalaşmışlardır. Örneğ n den zanasının yönü yukarı ve aşağıdır. Dolayısıyla
beden sağ ve sol olarak s metr k ancak alt ve üst olarak as metr kt r. Üstü başka yapılardan, altı başka yapılardan oluşur. Davranış yönü de aşağıdan yukarıya doğrudur. Canlılar zaman ç nde böyle yönler kazanmışlardır. Örneğ n b tk ler n
genel n n beden yapısı da alt ve üst şekl nde as metr kt r. Ancak den zanasıyla b r ağacın davranışları arasında c dd b r fark vardır. Ağaçlar, bel rl b r bölgede görece sab t durup form değ şt rerek davranırlar. Işığa doğru dal ver r ve yaprak
açarlar. O yüzden her ağacın dallanması ve yaprak sayısı farklılaşır. Den zanasının formu se genet k olarak şek llen r. O sınırların dışına pek çıkamaz. Ancak den zanası, görece hızlı b r şek lde bölge değ şt rerek uyaranlara tepk ver r. Yan
hızla davranır. Bunun ç n tüm beden yle yer değ şt r r. Böylece bedenen yaklaşıp uzaklaşarak çevres n değ şt rmekted r.

Den zanası

2.5.2. Sinir Sistemi Nedir?

Den z anasının görece çev k hareketler , bunun ç n ustalaşmış b r organla l şk l d r: Sinir sistemi. B tk ler n ya da mantarların böyle b r organı yoktur. Hayvanlar, hem hızlı davranan hem de çok hücrel organlı yapılardır; ve çoğunda bu
organ bulunur. Bu organ, nöron denen s n r hücreler nden oluşur. B r nöron, d ğer nöronlarla onlarca bağlantı kuran b r hücred r. S n r s stem , temelde k yapıdan oluşur. Uyaranları duyumsayan alıcı nöronlar ve onların hemen ger s ndek
duyusal nöron ağları le canlının davranışına neden olan hareketler başlatıp sürdüren motor nöron ağları. Bu ağlar boyunca z nc rleme b r elektrokimyasal olay oluşur. Bu z nc r k m nöronlar arası bağlantıda durdurulur, k m s nde aktarılır.
Tüm s stem, bu temel lken n b r akış hal nde tekrarlanmasından barett r. Ancak her türde bu hücreler n oluşturduğu ağlar farklıdır. Her b reyde de bu ağlardak nöronların bağlantıları farklılaşır.

2.5.3. Beyin Nedir?

Pek , beyin ned r? K m hayvanlar, çevreler ndek bel rl enerj formlarına duyarlı olan farklı alıcı nöronlara sah pt r. Bu alıcı nöronlar, bazı türlerde özelleşm ş organlarda yer alır. Bunlara duyu organı d yoruz. Örneğ n gözümüzdek alıcı
nöronlar bazı t p fotonları, burnumuzdak ler se bazı t p k myasal moleküller duyumsar. Duyumsama, çevredek spes f k b r enerj formunun s n r s stem n n d l ne tercüme ed lmes d r. O enerj durumu, alıcı nöronlar tarafından s n r
s stem ndek ağlar boyunca dolaşacak olan b r elektrok myasal olaya çevr l r. Bu duyumsamanın yoğunlaştığı yerler n olması, bel rl b r beden bölümünü seç l me uğratmış ve b rçok türde bu bölümün tekrarlanmasına neden olmuştur:
Baş. Baş, hareket yönünde alıcı nöronların yoğunlaştığı b r anatom k yapıdır. Uyaranları lk burası karşılar ve b rey n davranışı o yöne doğru olur. İşte beyin, bu farklı tür alıcı nöronlardan gelen elektrok myasal olayların motor nöronlara
let lmeden evvel hızla b rleşt r ld ğ b r şleme yatağıdır. Beyn n de başta bulunmasının neden muhtemelen bu hız baskısıdır. O yüzden bey n, duyu organlarının en yoğun bulunduğu yer olan yüzün hemen arkasında ve başın ç nde
konumlanmıştır. Bey n ne alıcı ne de motor nöronlardan oluşur. Bey ndek nöron ağları, alıcılardan gelen elektrok myasal olay dalgasını işler ve motor nöronlara bu şlenm ş elektrok myasal olayı iletir. Böylece beyn olan canlılar,
çevreler ndek uyaranları çok boyutlu duyumsayıp şley p onlara yönel k daha karmaşık davranışlar serg leyeb l rler.

2.6. Kalıtsal Davranış Nedir?

S n r s stem , bazı spes f k uyaranlara b rtakım davranışları serg lemeye doğuştan hazırdır. Doğuştan olan her şey kalıtsal olmayabilir ancak buradak kastım kalıtsallıktır. Organ zma, kalıtsal davranışları deney mler sonucunda kazanmaz.
Bu davranışlar o türün b reyler nde yaygın olarak gözlen r çünkü o türün evr msel tar h nde oluşmuştur. Öyle ki bu davranışların bazıları beyinle bile ilişkili olmayabilir. Kökler , beyn n ortaya çıkmasından öncek zamanlara kadar uzanır.
Kalıtsal davranışlar genel olarak k şek lde değerlend r l r. Ayırt ed c özell k olarak y ne hızı ön plana alıyoruz. Kalıtsal davranışların k m s uzun sürelere yayılır. Örneğ n; kuşların göçü, örümceğ n ağ yapması, caretta caretta yavrularının
den ze yönelmeler . İlg l uyaran ortaya çıktığında organ zma bu davranışlar s ls les n başlatır. Hatta bu davranış örüntüsü, alt basamakları varmış g b de örgütlenm ş olab l r. Yan b r d z davranış gerçekleşt r ld kten sonra organ zma
durur ve tak p edecek davranış d z s ç n şaretç olan yen uyaran beklen r. Canlılık alem nde zled ğ m z bu davranışlara “türe özgü görece kalıplaşmış davranış örüntüleri” d yoruz. Organ zmanın spes f k b r uyarana hızla gösterd ğ
stençs z davranışa se refleks den r. Günlere hatta aylara yayılab len türe özgü kalıplaşmış davranış örüntüler yanında refleksler oldukça anidir. Örneğ n; göz kırpma, göz bebeğ n n büyümes , d z kapağı; ya da nsan yavrularında görülen
moro, bab nsk , tutunma, yutma, emme refleksler g b .

https://cdn-ac kogret m. stanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Bahar/gel s m_ps koloj s /1/ ndex.html 10/76


04.05.2021 Gel ş m Ps koloj s

Caretta caretta yavruları

2.6.1. Dürtü ve Güdü Nedir?

Kalıtsal davranışlar, çgüdüseld r. İçgüdü ned r? Bunun ç n davranışın dürtü ve güdü le olan l şk s n konuşmamız gerek r. Organ zma, b r davranışa başlamaya ht yaç duyar. İhtiyaç se organ zmanın iç denge halinin korunmasını ya da
yen den oluşturulmasını sağlayan şeyd r. Davranış, organ zmaya bunları tem n etmel d r. Dolayısıyla organ zma, davranmak ç n öncel kle b r ht yaç duymalıdır. Örneğ n, organ zma acıkmış olsun. Bu ht yaç, davranışa g den yolda
organ zma ç n b r rahatsızlık oluşturmalıdır. Bu rahatsızlığa dürtü d yoruz. Dürtü, b r çsel ger l md r. Aynı örnekten devam edel m; organ zma, açlık dürtüsü duyuyor. Davranış, son tahl lde bu dürtüyü yok edecek olan faal yett r. Yan
serg leyeceğ davranış örnektek organ zmayı doyurmadığı sürece, organ zma davranmaya devam edecekt r. Dürtü duyan organ zma, duruma göre en uygun davranışı serg lemeye yönel r. Bu yönelmeye güdülenme d yoruz. Güdü, dürtüyü
ortadan kaldıracak davranışı hazırlayan çsel b r yönel md r. Örnektek organ zmamız avlanmaya güdülenm ş olsun. Bu güdülenme le serg led ğ avlanma davranışı onu doyurunca davranış sonlandırılır. Çünkü ht yaç ortadan
kaldırılmıştır. Dolayısıyla dürtü duymaz, dürtü olmadan da herhang b r davranışa güdülenmez.

Böcek avlayan kurbağa

İk tür güdüden bahsedeb l r z. İlk , ilkel (biyolojik) güdüler: Organ zmanın davranışa güdülenmeye kalıtsal olarak hazır olduğu anlamına gel r. D ğer se sekonder (psikolojik) güdüler: Organ zmanın o davranışa deney mler sonucunda
güdülenmes demekt r. İçgüdüsel davranışlar, organ zmanın b r davranışı serg lemeye b yoloj k olarak güdülenmes le serg lenen davranışlardır. Ps koloj k güdülenmeye de oruç tutma davranışını örnek vereb l r m. Organ zma, çok temel
olan b yoloj k b r ht yacına rağmen başka b r ht yacını karşılamak ç n, b yoloj k olarak değ l ps koloj k olarak güdülend ğ davranışı serg leyeb l r. B yoloj k ya da ps koloj k güdüler çatışırsa hang s n n öncel kl olacağı organ zmanın o
bağlamdak öncel kl ht yacına göre değ ş r.

2.7. Öğrenme Nedir?

Canlılar, b r uyaranla b r kere karşılaştıkları zaman serg led kler davranışın ş ddet n aynı uyaranla tekrarlı karşılaşmaları sonucunda değ şt reb l rler. Aynı uyaranla tekrar karşılaşıldığında davranışta meydana gelen azalmaya alışma,
artmaya se duyarlılaşma d yoruz. Burada lk defa organizmanın kendi deneyimi sonucunda davranışında meydana gelen bir değişimden bahset yoruz. Alışma ve duyarlılaşma, en temel öğrenme süreçler d r. Örneğ n duvar saat n n s z
rahatsız eden t k tak sesler n b r zaman sonra duymamak alışmadır. Son seste b r korku f lm zlerken evden gelen ufacık b r tıkırtıya çığlıklar atarak tepk vermek de duyarlılaşmaya örnekt r. Öğrenme, deney m neden yle davranışın
değ şmes d r; ancak bu değ ş m, kalıcı değ ld r. Öğren lm ş davranışlar, genell kle uzun süreli olur. Öğrenme bağlamı sürekl yse veya tekrar ederse bu süre daha da uzar. Tat lden sonra eve geld ğ n zde duvar saat n z n t k taklarını tekrar
duyab l rs n z ama evde b r müddet zaman geç rd kten sonra bu sesler artık tekrar duymadığınızı fark eders n z.

2.7.1. Klasik Öğrenme Nedir?

B r refleks, spes f k uyaranı dışında başka b r uyarana da serg leneb l r m ? Hatırlayacağınız üzere Pavlov, yanıtın evet olduğunu klasik koşullama le ortaya koymuştur. B r refleks kalıtsal olarak ortaya çıkaran spes f k uyaran le o refleks
açısında nötr olan (o refleks tet klemeyen) başka b r uyaran zamanda ve mekanda eşleş rse ve bu eşleşme sıklığı ne kadar artarsa, organ zmanın gelecekte o refleks o nötr uyaran tek başına ortaya çıktığında da gösterme olasılığı yüksel r.
Örneğ n köpekler, et kokusuna salya salgılarlar. Et kokusu, salya salgılama refleks n kalıtsal olarak ortaya çıkaran uyarandır. Fakat s z et kokusu her ortaya çıktığında z l de çalarsanız, köpeğ n z b r zaman sonra sadece z l çaldığında da
salya salgılayacaktır. Burada organizma, kalıtsal davranış repertuarında olan bir davranışı, o davranışın ortaya çıkmasında biyolojik olarak herhangi bir güdülenmeye neden olmayan nötr bir uyarana karşı da göstermeyi öğreniyor. Z le salya
salgılamaya ps koloj k olarak güdülen yor. Bu güdülenme de b yoloj k ht yaçla l şk l . Z l ses , yemeğ n s nyal oluyor. Bu bağlamda köpeğ n z le salya salgılaması adapt f açıdan etk l b r davranış değ l m d r? Çünkü s nd r m s stem n
yemeğe hazırlıyor. Tıpkı et kokusu g b . Yan canlılar, öğrenerek davranışlarının çevreler ne uyumu ç n sadece kalıtsal olan güdülenmelerle kısıtlı kalmıyor. Öğrenme, canlıların çevreler ne uyum sağlamasında genel b r yetenek olarak
karşımıza çıkıyor.

2.7.2. Operant Öğrenme Nedir?

Pek , b r organ zma kalıtsal davranış repertuarında olmayan davranışları da öğreneb l r m ? Bunun da yanıtı evet. En bas t nden operant koşullama ded ğ m z yoldan. Organ zma, ht yaçlarını g deren davranışları zaman ç nde daha sık cra
etmeye güdülen r. Örneğ n, b r ked y b r odaya hapsett ğ m z hayal edel m. Odanın ne kapısı ne penceres olsun. Ked , lk n tüm odayı dolaşacaktır muhtemelen. Belk b r köşeye şeyecekt r. İlk end şey atlattıktan b r süre sonra acıkmaya
başlar. Açlık dürtüsü g tg de ked y ele geç r r. Ancak bu ortam, bu dürtüyü ortadan kaldıracak uygun davranışları serg leyeb leceğ b r yer değ ld r. Örneğ n avlanamaz. Bu sefer akla yatkın olan olmayan b rçok şey yapmaya başlar. Odayı
y ce keşfetmek ç n her çatlağı tırnaklar mesela. Ked n n karnını doyurmak ç n yapab leceğ h çb r şey yoktur. Artık oda ç nde dört dönüyordur. Yüksek duvara doğru atladığını hayal edel m. Üst üste zıplarken tavandan m n k b r paket
mama düşsün. Ked , düşen şey koklar ve yenecek b r şey olduğunu tesp t ett ğ anda açlıktan gözü dönmüş b r halde o yemeğ tüket ver r. Artık daha az açtır. Daha sak nd r. B raz d nlen r. Açlık, zamanla tüm beden n tekrar ele geç r r. Y ne
nlemeye, m yavlamaya başlar. Duvara doğru tekrar zıplamaya başlar ve y ne b r paket mama gel r. Bu döngünün böyle devam ett ğ n düşünel m. B rkaç gün sonra ked , açlık duyduğunda olduğu yerde sak nce üç defa zıplamaya
güdülenm ş halded r. Acıkınca üç defa zıplar, ne b r eks k ne b r fazla. Ve y yecek gel r. Doymazsa b r daha zıplar. Y ne y yecek gel r. Doyunca b r daha zıplamaz çünkü ht yacı kalmamıştır. Acıkınca ve doyana dek üçer defa zıplayarak mama
alır.

2.7.3. Ödül ve Ceza Nedir?

Ş md sahne arkası. Bu h kayedek odanın tavanında b r ked ye ömrü boyunca yetecek kadar mamanın depolandığı b r mekan zma vardır. Odanın zem n kocaman b r tartıdır. Bu tartının ölçtüğü ağırlığın üçüncü defa sıfıra nmes le
tavandak mekan zmaya elektr k g der ve b r paket mama otomat k olarak odaya düşer. Buna Skinner kutusu den r. Ked n n bu mekan zmadan h ç haber yoktur. Olmasına da gerek yoktur. Ked m z, acıktığı zaman üç defa zıplamayı
öğrenm şt r. Zıplama davranışı, mama ödülü ç n b r araçtır. Ked m z n davranış repertuarına kalıtsal olmayan, yen b r davranış eklenm şt r. Bu odada acıkınca üç defa zıplamaya güdülenm şt r artık. Karnı tokken zıplama davranışı
görülmez. Çünkü mamanın ödül gücü düşmüştür. Tokken yemeğe ht yaç duymamaktadır. Zıplaması ç n acıkması gerek r. Bu h kayede ked m z n kaç zamanda kaç defa zıpladığında b r mama alacağını değ şt reb l r z. Bu değ ş kl klerle
ked m z n zıplama davranışının zaman ç ndek sıklık m ktarını etk leyeb l r z. Ya da bel rl b r davranışının sonucunda hoşuna g tmeyecek b r uyaranla karşılaşmasını sağlayarak o davranışın zaman ç ndek sıklığını azaltab l r z. Araçsal
öğrenmede b r davranışın zaman ç ndek sıklığını arttıran uyarana ödül, azaltana se ceza den r. B r davranış sonucunda hoşa g tmeyen b r uyaranın organ zmadan uzaklaştırılması o davranışın zaman ç ndek sıklığını arttıracağı ç n o
uyaranın yok olmasına da ödül der z. Ya da b r davranış sonucunda hoşa g den b r uyaranın organ zmadan uzaklaştırılması o davranışın zaman ç ndek sıklığını azaltacağı ç n o uyaranın yok olmasına da ceza der z.

https://cdn-ac kogret m. stanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Bahar/gel s m_ps koloj s /1/ ndex.html 11/76

You might also like