You are on page 1of 7

İslâm'ın Kadına Getirdiği Haklar

Woman Rights in islâm

Prof.Dr.Süleyman ATEŞ

19 Mayıs Ü. ilahiyat Fakültesi, A N K A R A

Bazı çevrelerde islâm'ın, kadın haklarını son derece - E y Allah'ın Peygamberi, müslüman olduğumdan
kısıtladığı, kadını peçeye sokup dört duvar arasına ka­ beri İslâmın tadını tam alamadım. Çünkü cahillik
pattığı, onun kişiliğini yıprattığı, ezdiği iddia edilmektedir. devrinde bir kızım vardı. Karıma onu süslemesini emret­
tim. Sonra onu götürüp yüksek bir uçurumdan aşağı
Tanınmış bir dergide "Eşitsizliğin kaynağı islâm mı?"
attım. " B a b a , beni niçin öldüreceksin?" demişti. Onun bu
başlığı altında bir yazı yayınlanmıştı. Doçent titrini
sözünü hatırladıkça içim yanıyor, hiçbir şey beni teselli
taşıyan yazar, islâmdan önce Orta A s y a ve Arabistan'da
etmiyor.
kadının, daha özgür olduğu savını ileri sürüyordu.
Varsayımlarını da herhalde tanımadığı için olacak İslâm Peygamber (s.a.v.), İslâmın, câhiliyye devrinde işle­
kaynaklarına değil, İslama karşı pek de sempatik nen günahları sileceğini buyurmuş ve onu tevbe ve istiğ­
olmayan Avrupalı yazarlara dayandırıyordu. Margaret fara davet etmiştir. 3

Smith: Kur'ân, toplumun bu anlayışını değiştirerek kız


İslâmiyetten önceki köle olmayan Arap kadınlarının, çocuğunun da erkek gibi Allah'ın lûtfu olduğunu, Allanın,
bugünkü islâm kadınlarından çok daha özgür olduklarını dilediğine kız, dilediğine erkek çocuk vereceğini
ileri sürüyormuş. O n a göre islâmlığın ikinci ve üçüncü söylemiştir:
yüzyıllardaki aşırı baskısı, kadını bugünkü durumuna Göklerin ve yerin sahibi Allah'tır. O, dilediğini yaratır.
indirmiş. Dilediğine kızlar, dilediğine erkekler bahşeder. Yahut onları
Evvelâ islâm'dan önceki ve sonraki kadının Arap çift çift yapar: Hem dişi, hem erkek verir. O herşeyi bilendir,
herşeye gücü yetendir. 4

toplumundaki yerini Margret Smith'den değil, Arap ve


İslâm kaynaklarından öğrenmek gerekir. S a n i y e n Ayette erkekten önce, kız çocuğunun lütuf olarak
Margret Smith, aktarılan cümlesinde, İslâmiyetin, kadını anılması Kur'ân-ın kadına verdiği önemi göstermez mi?
bugünkü durumuna indirdiğini değil, ikinci ve üçüncü
İslâm'dan önce yalnız cariyeler değil, hür kadınlar
asırdaki baskının onu bu hale getirdiğini söylüyor, ikinci dahi miras yoluyla vârislere intikal ederdi. Adam öldüğü
ve üçüncü asırdaki anlayış başkadır, orijinal olarak islâm zaman başka kadından doğmuş oğlu veya akrabası,
başkadır. Şimdi biz, kadının Arap toplumundaki yerini ölenin karısının üzerine elbisesini atar: "Malına vâris
tesbit etmek için, onun İslâm'dan önceki durumunu göz­ olduğum gibi karısına da vâris olurum" derdi. Böylece
den geçireceğiz. kadın ona kalır, dilerse kadını başka biriyle evlendirip
İslâm'dan önce kadın, iddia edildiği gibi özgür değil­ karşılığında para alırdı, dilerse kendisi onunla evlenirdi.
di. Erkek gibi savaşamaz, ailenin namus ve şerefini Kadın istesin, istemesin fark etmezdi, işte İslâm, kadının
koruyamaz düşüncesiyle kız çocuğun doğmasından böyle mal gibi elden ele geçmesini yasaklamıştır. 4/Nisa
utanç duyulurdu. Bu yüzden Arap kabileleri arasında Sûresinin 19. âyetinde şöyle buyrulur:
küçük kız çocuklarını öldürenler, diri diri toprağa gömen­
Ey inananlar, (akrabanızın kadınlarına) zorla vâris olmanız
ler olurdu, işte Kur'ânı Kerîm, asırlarca bu anlayış içinde
size helâl değildir. Onlara verdiğiniz saçının bir kısmını geri
bulunan toplumun davranışını şiddetle kınamaktadır: almak için onları sıkıştırmayınız. Şayet açık fuhuş
Onlardan birine kız çocuğu olduğu müjdelendiği zaman içi yaparlarsa başka. Onlarla iyi geçininiz.
öfke ile dolarak yüzü kapkara kesilir. Kendisine verilen
Bazı insanlar, vasisi bulundukları yetim kızlarını
müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Şimdi
ne yapsın, onu hakaretle tutsun mu, yoksa toprağa mı
mallarını ele geçirmek için onlarla evlenir, ama gerçekte
gömsün (diye düşünür)? Bak ne kötü hüküm veriyorlar. 1 onlardan hoşlanmazlardı. Sırf malın başkasına geçmesi-

Ve sorulduğu z a m a n o diri diri toprağa gömülen kıza:


Hangi günahı yüzünden öldürüldü (zavallıcık ne suç n
3 3 / N a h l Suresi: 58-59.
işlemişti ki öyle diri diri toprağa gömülerek öldürüldü) d i y e 2
2
81/Tekvîr Suresi: 8-9.
Yeni müslüman olmuş bir Arap, Hz.Peygamber 3
R â z î , Mefâtîhu'l-gayb, c.20, s.55.

(s.a.v.)'e şöyle demişti: 4 2 / Ş û r â S u r e s i : 49-50.


4

304 İSLÂMÎ ARAŞTIRMALAR CİLT: 10, SAYI: 4, 1997


SÜLEYMAN ATEŞ

ni önlemek için böyle yaparlardı. Evlendikten sonra da güzeliyle v e r i r i z . Müslüman erkekler ve müslüman
11

hayatı onlara zindan ederlerdi, işte Nisa Suresi'nin ikinci kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, tâate devam
ve üçüncü âyetleri, yetimlerin mallarını yemeyi, mallarına eden erkekler ve tâate devam eden kadınlar, doğru erkek­
konmak için onlarla evlenmeyi yasaklamıştır: ler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden
kadınlar, (gönülden Allah'a) saygılı erkekler ve (gönülden
Yetim kızlarla evlendiğiniz zaman onlara karşı adaletli Allah'a) saygılı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka
davranamayacağınızdan korkarsanız, başka kadınlarla veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar,
evleniniz. ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar,
Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar: (işte)
Tenkid edilen bir husus da İslâm'ın, dörde kadar
Allah, bunlar için bağış ve büyük bir mükâfat hazır­
kadınla evlenmeye müsade edişidir. Evvelâ şunu belirt­
lamıştır. 12

mek lâzımdır ki bu bir emir değil müsaadedir. Buna


müsaade eden Nisa Suresinin üçüncü âyetinin sonunda iddiaya göre "Bütün dünyada toplumsal durumları
bir kadınla yetinilmesi öğütlenir: en kötü olan kadınlar, müslüman ülkelerinde yaşayanlar-
mış." A c a b a bu görüş bir istatistiğe, yanut dünya çapında
Eğer kadınlar arasında adalet yapamayacağınızdan
yapılmış bilimsel, ciddî bir araştırmaya mı dayanıyor?
korkarsanız bir tane alınız! Yahut cariyelerinizle yetininiz.
C e v r ve zulüm yapmamanız için en uygun olan budur. Bizzat gidip Hindistan'da, Günay Amerika yerlileri arasın­
da, Afrika'daki ilkel kabileler arasında incelemeler mi
İslâm'dan önce erkek, istediği kadar kadınla yapılmış ki böyle kesin bir yargıya varılıyor? Hayır,
evlenebilirdi. Bazı kimselerin 5,10,15,20 hatta daha fazla sadece bu konuda, kasden yarım olarak alınan bazı âyet
kadınları vardı. Çok kadınla evlenme âdeti, eski toplum­ ve hadisler, çürük savlara kanıt olarak ileri sürülmektedir.
ların birçoğunda geçerli idi. Eski Hindular, sınırsız kadın­
la evlenmeyi mubah gördükleri gibi Lidyalılar, Babilliler, Âyetlerin bir cümlesiyle hüküm verilemez. Onları
iranlılar, Yahudiler istedikleri kadar kadınla evlenirlerdi. tüm olarak ve genel konteksi içinde mütâlâa etmek
Kitabı Mukaddes'e göre Hz.ibrahim'in iki karısı vardı. gerekir. Bektaşiye demişler:
Yakub'un birkaç karısı vardı. 5

-Erenler niçin namaz kılmıyorsun?


Hz.Davud'un, yüz karısının olduğu, Tevrat'tan ve -Allah Kur'ân'da " N a m a z a yaklaşmayınız" diyor,
Kur'ân-ı Kerîm'den anlaşılıyor. Hz.Süleyman'ın 700 demiş.
karısı, 300 cariyesi vardı. 6

-İyi ama demişler, âyetin devamını okusana: "Ey


Talmud, erkeğin evleneceği bütün kadınların inananlar, sarhoş iken namaza yaklaşmayınız ki ne
ihtiyaçlarını giderecek derecede güçlü olması şartını dediğinizi bilesiniz". Neden öyle yarım okuyorsun?
getirdi ise de kadın sayısını sınırlamadı. Avrupa ile Batı
-O kadarını bilmem, ben hafız değilim demiş.
Asya'nın çeşitli yörelerinde yaşayan Trakyalılar, Medler,
plajlarda pek fahiş derecede çok kadınla evlenmeye işte bazıları da aynı düşünce ile âyetleri yarım yarım
alışkın idiler. Kadının bir eşya gibi miras kaldığı, hibe alarak ters biçimde yorumlamıştır.
olunduğu, vasiyetle devredilebildiği Atina'da da erkek, " H z . M u h a m m e d , Vedâ 'hutbesinde Kadınları
dilediği kadar kadınla evlenebilirdi. 7

hafifçe cezalandırabileceklerini' söyler. Fakat Peygamber


Görülüyor ki hiç de iddia edildiği gibi islâmdan önce bazen daha da serttir: 'Sizlere kadınlardan daha büyük
kadının durumu öyle parlak değildi. İslâm geldiği zaman bir talihsizlik bırakmadım' dediği söylenir' diyor, yazarın,
mevcut toplumların birçoğunda uygulanmakta olan pek Peygamber'e atfettiği ikinci cümle uydurmadır, bu sözün
çok kadınla evlenmeyi sınırlamış, en fazla dört kadınla Hz.Peygamber (s.a.v.) ile bir ilgisi yoktur. Birinci cümleye
evlenmeye müsaade etmiş, bunu da şartlara bağlayarak gelince, Peygamber (s.a.v.)'in sözlerini, söylendiği ortam
kısıtlamış ve bir tane ile yetinilmesini tavsiye etmiştir. ve şartlar içerisinde değerlendirmek gerekir.
Hz.Peygamber, kadına kocasına karşı cevap verme
islâm, kadını horlandığı mevkiden alıp yükseltmiş,
özgürlüğü dahi tanımayan bir topluma, kadınlara iyi
erkeği de kibir ve gururundan aşağı indirmiş, iki cinsi kul­
davranmalarını öğütleyerek şöyle buyuruyor:
luk ve insanlık mertebesinde eşit saymıştır. Birçok
âyetlerde erkek ve kadına birlikte hitabedilir. Kur'ân-ı Kadınlar hakkında Allah'tan korkunuz. Çünkü siz onları
Kerîm, kadın ve erkeğin birbirlerini tamamladıklarını, Allah'ın emaneti diye aldınız. Allıh'ın sözü uyarınca
birisi olmadığı takdirde diğerinin de olmayacağını, insan­ ırzlarını kendinize helâl kıldınız. Onların, sizin yatak­
larınıza, sizin istemediğiniz bir kimseyi yatırmamaları, sizin
lık bakımından aralarında bir fark bulunmadığını
onlar üzerindeki haklarınızdandır. Eğer böyle bir şey
söylemiştir. Kur'ân şöyle diyor:
Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık, bir­ 5
T e k v î n , bâb: 28, cümle: 8-9.
birinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.
Allah katında en üstün olanınız, (günahlardan) en çok
6
I. Krallar, II.bâb.

korunanızdır. 8
^Abdulâziz Çaviş, Anglikan Kilisesine C e v a p , Çeviren: Mehmet Akif,
Sadeleştiren: Süleyman Ateş, A n k a r a , 1974, s.164-166.
O'dur ki sizi bir tek nefisten yarattı, gönlünün ısınması için 8
4 9 / H u c u r â t S u r e s i : 13.
eşini de kendisinden var etti.^ Rableri onlara şöyle dedi:
B e n sizden, erkek-kadın hiçbir çalışanın işini zayi etmeye­
9
7 / A ' r â f S u r e s i : 189.
ceğim, hep birbirinizdensiniz. Erkek ve kadından her kim
10
 I İ imran Suresi: 95.
1 0

inanmış olarak iyi bir iş yaparsa onu (dünyada) hoş bir 1 1


1 6 / N a h l S u r e s i : 97.
hayatla yaşatırız. Onların ücretlerini, yaptıklarının en 1 2
3 3 / A h z â b Suresi: 35.

J O U R N A L O F ISLAMIC R E S E A R C H V O L : 10, N O : 4 , 1997 305


İSLÂM'IN K A D I N A GETİRDİĞİ H A K L A R

yaparlarsa onları hafifçe dövünüz. Sizin de onların geçim­ metodu gösterilmektedir. Önce kadına tatlı dille öğüt ver­
lerini ve giyimlerini sağlama, onların sizin üzerinizdeki hak­ meli, hattâ bazı hediyelerle gönlünü kazanıp yola getir­
larındandır.13

meye çalışmalıdır. Böyle yola gelmezse kadından ayrı


Bu hadisi, Tirmizi'deki şekli de şöyledir: yatmak etkili olabilir. Çünkü kocasını seven kadın, onun
kendisinden ayrı yatmasına dayanamaz. Hatâsından
Kadınlara hayır tavsiye ediniz. Çünkü onlar sizin
dönebilir. Fakat kadın bununla da yola gelmezse son
emrinizdedir. Onlara başka türlü davranmaya hakkınız
yoktur. Şayet açık bir fuhuş yaparlarsa onları yataklarında çare olarak hafifçe dövülebileceği söylenmiştir. Dövme,
yalnız bırakınız ve hafif bir şekilde dövünüz. Size itaat başvurulabilecek son eğitim metodudur. Başka eğitim
ederlerse onlara başka türlü davranmayınız. 14
yollan denenmeden bu yola gidilmez. İslâm hukukuna
göre döverken aşırılıktan sakınmak, kamçı ve değnek ile
Görüldüğü üzere Hz.Peygamber (s.a.v.) kadınlara değil, bükülmüş mendille veya elle vurmak, yüze göze
iyi davranılmasını emrediyor. Şayet onlar, yabancı bir vurmaktan sakınmak, vücudun belli yerine değil, ayrı ayrı
erkeği eve alır, kocalarının yatağına yatırırlarsa onları yerlerine vurmak gerekir. İbn Abbâs ve Atâ, misvak ile
hafifçe dövmeye müsaade ediyor. dövülebilir demişlerdir. 15

İslâm toplumlarında kadının, yabancı bir erkeği,


Düşünmek lâzımdır ki bu metodlar, 1400 yıl önce
kocasının izni olmadan içeri alması, hem de kocasının
getirilmiştir. O zaman kadını dövmek, sakatlayıncaya
yatağında yatırmış olması bir namus meselesidir, büyük
kadar dövmek normal bir şeydi. Böyle sert anlayışlı bir
bir suçtur, islâmdan önceki Arap toplumunda suç idi. Bu
toplumda Kur'ân, getirdiği bu hükümlerle kadına karşı
takdirde erkek, karısını öyle döverdi ki bir uzvunu sakat­
yapılan muameleyi düzeltmiş, dövmeyi hafifletmiş ve en
lar, onu yaralardı. Dövmenin bir haddi yoktu. İşte
son eğitim çaresi olarak göstermiştir. Öyle ise iddia
Peygamber (s.a.v.) bu takdirde dahi kadının, merhamet­
edildiği gibi Kur'ân dövmeyi emretmemiş, yumuşatmış ve
sizce değil, hafifçe dövülmesini öğütlüyor. Bu tavsiye,
ondan önce güzellik metodunun kullanılmasını emret­
kadının durumunu düzeltmekten başka nedir?
miştir. Bugün dahi bütün okullardan dövme metodu kalk­
P e y g a m b e r i n bu öğüdü, Nisa Suresinin 35. âyetine
mış değildir. Gerek Avrupa'da, gerek doğudaki toplumlar­
uygundur:
da 20-30 yıl öncesine kadar dövme, bir eğitim vasıtası
Allah, bazı kimseleri, diğerlerinden üstün kıldığı ve erkek­ olarak kullanılmıştır. Bizleri de modern okullarda öğret­
ler, mallarından harca (yıp kadınların geçimini sağla) dık- menlerimiz dövmüştür. Bu sözlerimle dövme metodunu
ları için erkekler, kadınlar üzerinde yöneticidirler. Bundan övmüyorum, ancak gerçeği söylüyorum.
dolayı iki kadınlar itaatkar olup Allah'ım kendilerini koru­
masına karşılık (Allah'ın verdiği başarı ile) gizliyi korurlar Dediğimiz gibi dayak, İslâmın teşvik ettiği bir metod
(kocalarına gizlice ihanet etmezler). Dikkafalılık, şirretlik değil, fakat çaresiz kalındığında son ümit olarak başvu­
etmelerinden korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt veriniz, rulacak bir usuldür. Başka ıslâh metodu varken hemen
(bununla yola g e l m e z l e r s e ) yataklarından ayrılınız,
dayağa başvurmak, hiçbir suretle hoş görülmemiştir.
(bununla da yola gelmezlerse) dövünüz. Eğer size itaat
Kadın isanın kölesi değil, hayat arkadaşı, en yakın dos­
ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayınız.
tudur. Canı sıkılınca nefsini tatmin, öfkesini gidermek için
Yaratılışta bazı hususlarda erkek vücudu kadın ikide birde ona dayak atmak, sonra da onunla aynı yatak­
vücudundan daha güçlüdür. Bazı hususlarda da kadın ta yatmak uygun bir hareket değildir. Peygamber (s.a.v.)
daha üstündür. Çünkü Allah öyle yaratmıştır. Âyette, şöyle buyurmuştur:
"Allah erkekleri kadınlara üstün kıldı" denmiyor. "Bazı
Daha ne z a m a n a dek, biriniz karısını, cariyeyi döver gibi
kimseleri, diğerlerinden üstün kıldı" deniyor. Genellikle,
dövecek, belki günün sonunda da onunla birleşip yatacak-
erkek vücudu daha dayanıklıdır. Erkekte siyaset ve yöne­
tır? 1 6

tim yeteneği daha fazladır. A m a kadında da duyarlılık,


merhamet duygusu erkekten üstündür. Her cinsin diğe­ Hz.Peygamber (s.a.v.) hiçbir hanımına bir fiske dahi
rine karşı üstün olan meziyetleri bulunur. "Allah bazı kim­ vurmamış, zaman zaman onların dünyalık, refah istek­
seleri, diğerlerinden üstün kılmıştır" cümlesinde buna leriyle kendisini rahatsız etmelerine de s e s çıkar­
işaret vardır. mamıştır. Hz.Ömer, şöyle diyor:

Aile reisi olmalarının ikinci sebebi de erkeklerin, B i z Kureyşliler, karılarınızın sözünü dinlemezdik.
Medine'ye geldik, Medinelilerin, karılarının sözleriyle
çalışıp kazanmaları, kadınların mehirlerini vermeleri,
gezdiklerini gördük. Bizim kadınlarımız da onların kadın­
geçimlerini sağlamalarıdır. Kadının geçimini sağlamak,
larından öğrenip, bize karşılık vermeye başladılar. Bir gün
erkeğin üzerine farzdır. Kendilerini himaye edip geçim­ karıma kızdım. Çünkü yapmak istediğim bir şeyde bana:
lerini sağlamalarına karşılık kadınların da kocalarına itaat
-Şöyle yapsan daha iyi olur, dedi.
etmeleri gerekir. Allah'ın, kendilerini koruması, muvaffak
kılmasıyla, namuslarını, kocalarının bütün haklarını - S e n kim oluyorsun ki benim işime burnunu sokuyorsun,
dedim. Karım:
korurlar. Karı-koca arasında gizli kalması gereken şeyleri
kimseye söylemezler.

Kocasına itaat eden iyi huylu kadınlar yanında 1 3


M ü s l i m , H a c , b.19, h.147.
kocasının sözünü dinlemeyen, devamlı söylenerek evde 14
T i r m i z î , Tefsir, S u r e : 9.
huzursuzluk çıkaran kadınlar da vardır. İşte âyetin ikinci 15
T a b e r î , Câmi'ul-beyâm, Cilt 5, s.68.
şıkkında böyle huzursuzluk eden kadınları eğitmenin 1 6
M ü s l i m , Cennet, b.13, h.49: Buhârî, Nikâh, 93; İbn Mâce, Nikâh, 51.

306 İSLÂMÎ ARAŞTIRMALAR CİLT: 10, S A Y I : 4, 1997


SÜLEYMAN ATEŞ

- S e n , sana karşılık verilmesini istemiyorsun a m a kızın, Erkeklerin bir derece fazla hak sahibi olmaları, aile
Allah'ın Resulüne öyle karşılık veriyor ki Peygamber, bir hayatının kuruluşundan ileri gelir. Aile reisi erkektir. Aileyi
günü kırgın, dargın geçiriyor, d e d i .1 7

korumak, bakımını sağlamak erkeğin görevidir. Bu görev­


İşte, kadınlarının, bir fikir beyan etmesine dahi lerine ve yükümlülüklerine karşılık ona bir derece fazla
müsaade etmeyen bir ortamda Peygamber kadınların hak tanınmış olması, adaletsizlik midir? Her toplulukta bir
durumunu yükseltmiş, onlara iyilik edilmesini emretmiş: başkan, yönetici lâzımdır. Başsız yönetim olmaz.
Toplumda en küçük idare birimi ailedir. Aileye de bir baş,
Sizin hayırlınız, kadınlarına hayırlı o l a n d ı r . Kadınlara
18

yönetici lâzımdır ki hayat düzenli yürüsün. Öteden beri


ancak kerim olanlar ikram ederler. Onlara kötülük edenler
topluluklarda aile reisi erkektir. Aile reisi erkek ise onun
leîm (kötü insan) lerdir. En güzel dünya nimeti: zikreden
19

hakkı yani onun oyu daha ağırlıklıdır. Nitekim dairede


dil, şükreden kalb ve insanın, inancına göre yaşamasına
müdürün, Fakültede dekanın, Mecliste başkanın,
yardımcı olan kadındır. Sizin dünyanızdan bana üç şey
20

sevdirildi: Güzel koku, kadın ve gözümüzün bebeği kılınan hükümette başbakanın, devlette Cumhurbaşkanının oyu
namaz. ' daha ağırlıklı, hakkı diğerlerinden fazladır. Yönetimin
doğal gereği budur. B u n d a garipsenecek ne var?
iddiaya göre "Kur'ân-ı Kerîm'in Bakara Suresinin Bugünkü laik toplumda de aile reisi erkek değil midir?
178. âyetinde öç almak için öldürülecek insanlar arasın­ Batılı ailede kadın, tamamen kendi başına buyruk
da kadın, özgür insan ile köle dışında üçüncü bir sınıf mudur? Bırakın insanları, hayvanlar üzerinde yapılan
oluşturuyor." Söz konusu edilen âyet şöyledir: araştırmalar göstermiştir ki erkeğin dişisine karşı bir ağır­
Ey inananlar, öldürmede kısas, size farz kılındı (Katilin de lığı, etkenliği vardır. Yaratılış kanunlarını değiştirmek
öldürülmesi gerekir). Hür yerine hür, köle yerine köle, mümkün değildir.
kadın yerine kadın.
Bazı yazarlar tarafından anlamı çarpıtılan Bakara:
Câhiliye çağında kabileler, kendilerini birbirlerinden
Sûresinin 223. âyetinin mânâsı şudur: "Kadınlarınız sizin
üstün görürlerdi. Şayet kuvvetli kabilenin kölesi öldürülse
tarlanızdır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varınız."
yerine hür bir erkek; hür bir erkek öldürülürse yerine iki
hür erkek, kadın öldürülse, yerine erkek öldürmek ister­ O günkü yahudilerden bazıları, kadınla şu veya bu
lerdi. Böylece o kabile, kendi kölelerinin, başkalarının hür­ şekilde cinsel ilişkide bulunurlarsa, doğacak çocuk şaşı
lerine; kadınlarının, başkalarının erkeklerine; bir erkek­ olur, derlermiş. İşte bu münasebetle inen bu âyet, kadı­
lerinin, başkalarının iki erkeğine denk olacak kadar şeref­ na, normal yoldan, istenilen biçimde varılabileceğini
li olduğunu gösterirdi, işte âyette ancak köle karşılığında bildirmiştir. Âyet, kadını tarlaya benzetiyor. Tarla ürün
köle, kadın karşılığında kadın, hür erkek karşılığında hür verdiği gibi kadın da ürün verir. Ona varmaktan asıl mak­
erkek öldürüleceği bildirilerek bütün kabilelerin ve insan­ sat, şehvet tatmini değil, çocuk sahibi olmak, nesli devam
ların eşit olduğu, herhangi bir kabilenin veya milletin, ettirmektir. Allah, kadın ve erkeğe şehvet duygusunu da
ötekinden farkı veya üstünlüğü bulunmadığı anlatıldı. birbirlerine yaklaşıp birleşmeleri, neslin devam etmesi
Âyetin maksadı, kadını üçüncü sınıf olarak saymak değil, için vermiştir. Kadın, şehveti tatmin aracı değil, şehvet
her yerde aynı cinsten insanların birbirine eşit olduğunu neslin vasıtasıdır. Nesil de ancak belli yere varmakla
belirtmektir. Bunu başka şekillerde yorumlamak doğru ürer. işte âyette "O belli yere hangi yandan dilerseniz
değildir, Âyet, bütün kadınların birbirine denk, erkeklerin oradan varabilirsiniz" buyuruluyor.
birbirine denk olduğunu belirtiyor. Hiçbir kabileye veya
Evet cinsel birleşmenin amacı çocuktur. Fakat kör
millete üstünlük tanımıyor.
şehvet duygusu, özellikle şu yirminci yüzyılda birçok
Hz.Peygamber (s.a.v.)'in: "Eğer bir insanın, diğer bir insanların ruhunu sarmış, onlarda şehvet, vâsıta değil,
insana secde etmesini buyuracak olsaydım, kadına, gaye olmuştur. Bazı çevreler, açık saçık filimler, sinema
kocasına s e c d e etmesini e m r e d e r d i m . " mealindeki
22 ve dergilerle, her türlü yayın araçlarıyla insanların
hadise gelince bu hadis graptir. Peygamberin böyle kafasını şehvet hisleriyle doldurup onları ilimle uğraş­
söylediği çok şüphelidir. Gerçekten Peygamber (s.a.v.)'in maktan alıkoymak, bozmak, dejenere etmek isterler.
böyle söylediğini kabul etmek bile bu sözün amacı, Böyle sürerse insanlık değerlerini yitirecek, şehvetten
kadını kocasına itaate, ona saygılı davranmaya teşviktir. başka birşey düşünmeyen nesiller, toplumun başına belâ
Aile saadeti, karşılıklı sevgi ve saygıya bağlıdır. Ailenin olacaklardır.
reisi erkektir. Müslüman aile reisi, karısına karşı kaba Şahitlik sorununa gelince: Evet İslâm, bazı konular­
davranmaz. Müslüman kadın da kocasına saygı gösterir. daki şahitlik meselesinde iki kadını bir erkeğe denk tutar.
Eğer ailede sevgi ve saygı olmaz da kadın kendi başına Bunun sebebi, erkeği kadından üstün görmesi değil,
buyruk, çocuklar kendi başlarına buyruk olursa o ailede kadının erkeğe göre daha unutkan olmasıdır. Çünkü
mutluluk ve birlik, dirlik olmaz. çocuklarının terbiyesi, evinin tertip ve düzeni gibi birçok
Bakara Suresinin 228. âyeti, boşanmış olan karı
kocayı birleşmeye teşvik etmektedir: 1 7
M ü s l i m , Talâk, b.5, h.31, 34; Ahkâmu'l-Kur'ân, c.3, s.1507-1510.

... Kocaları barışmak isterlerse kadınlarını geri almaya


18
F e y d u ' l - K a d î r , c.2, s.97.

d a h a çok hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerinde


19
F e y d u ' l - K a d î r , c.3, s.496.
hakları olduğu gibi kadınların da erkekler üzerinde hakları 20 T İ

vardır. Erkeklerin, kadınlar üzerindeki hakları, bir derece rmizî, Tefsîr, S u r e : 9.


fazladır. 21
T a b e r â n î , el-Evsat, Keşfu'l-Hafâ, c . 1 , s.338.
22
T i r m i z î , Radâ, 10; ibn Mâce, Nikâh, 4; İbn Hanbel, M u s n e d , c.4, s.381.

J O U R N A L O F ISLAMIC R E S E A R C H V O L : 10, N O : 4 , 1997 307


İSLÂM'IN K A D I N A GETİRDİĞİ H A K L A R

işler meşgul olan kadın, aynı zamanda çok hassas haklarından yoksun yaşıyor, bir eşya gibi kabul ediliyor­
olması yüzünden zamanla unutkan olur. Bundan dolayı du. Kur'ân, onun elinden tutup yükseltmiş, hak ve yüküm­
borç senedi yazımında: "Erkeklerinizden iki kişiyi de şahit lülükleri olan saygıdeğer bir insan yapmıştır.
tutun. Eğer iki erkek yoksa razı olacağınız şahitlerden bir
İddiaya göre güya Kur'ân, 4/Nisâ Suresinin 24.
erkek ve iki kadın şahitlik etsin. Tâki kadınlardan biri
âyetinde evlenme imkânı bulamayan erkeklerin, evli
unutursa diğeri ona hatırlatsın..." buyurulmuştur.
23

câriyeleriyle cinsel ilişkide bulunabileceklerini söylemiştir.


Demekki islâmın borç yazmaya şahitlik hususunda iki
Hâşâ, bu iddia, Kur'ân'a iftiradır. Evli bir kadınla ilişki kur­
kadını bir erkeğe denk tutması, borcun unutulmasını
mak, Kur'ân'a göre en büyük namussuzluktur. Kur'ân,
önlemek içindir, yoksa kadını küçük görmek için değildir.
namussuzluğa en ağır cezayı koymuştur. Erkek olsun,
B u , genellikle erkeklerin uğraştıkları borç, ticaret gibi kadın olsun, zinâ edenlerin cezası yüz değnektir. Zâniler
meselelerde böyledir. A m a doğum, süt emzirme gibi evli ise, hadislere göre cezaları ölümdür.
kadınlara mahsus işlerde bir tek kadının tanıklığı bile Herhalde sayın doçent, Kur'ân'ın rastgele bir mea­
kâfidir. line bakmış ve yanlış anlamıştır. Evvelâ işaret ettiği âyet
Mirasta kadına, erkeğin yarısı kadar pay verilmesi Nisa Suresinin 24. değil 25. âyetidir. Âyetin meali aynen
de erkeğin üstünlüğünden değil, başka bir hikmetten şöyledir:
ötürüdür. Bu hükmü getiren Nisa Suresinin 11. âyetinde, içinizden, inanmış hür kadınla evlenmeğe gücü yetmeyen
aile hayatının sonucu olarak ortaya çıkan miras hukuku kimse, elleriniz altında bulunan inanmış genç kızlarınızdan
izah edilmektedir. Aile hayatında geçim yükü, genellikle (cariyelerinizden) alsın. Allah sizin imanızı daha iyi bilir.
erkeğin omuzlarındadır. Erkek, hem kendisini, hem de Hepiniz birbirinizdensiniz (Hepiniz aynı kökten gelmek­
tesiniz, insanlık bakımından hür ile köle ve câriye arasında
karısını olmak üzere en az iki kişiyi beslemek zorundadır.
fark yoktur). Öyle ki iffetli yaşamaları, zinâ etmemeleri ve
Bunun yanında küçük çocuklarını, annesini, babasını
gizli dost tutmamaları şartıyla sahiplerinin izniyle onlarla
geçindirmek de erkeğe düşer. O y s a kadın, kocasını evlenin, ücretlerini (mehirlerini) de verin. Eğer evlendikten
beslemek zorunda değildir. Kadına ya kocası, yahut oğlu sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınlara verilen
veya kardeşleri bakar. Bazı kadınlar, bizzat çalışarak cezanın yarısı (nı uygulamanız) gerekir. Bu (câriye ile
geçimlerini sağlasalar da bütün kadınlar bu durumda evlenme), içinizden sıkıntıya düşmekten korkanlar içindir.
değildir. Bundan asırlarca önce kendi geçimini sağlayan Sabretmeniz ise sizin için daha iyidir.
kadın çok nadirdi. Âyetlerin indiği şartlarları düşünmek
Bu âyette hür kadınlarla evlenmeye mâli gücü yet­
gerekir. Kadına başkaları tarafından bakılır, kadın himaye
meyen kişinin, sahibinden izin alarak câriye ile
edilir. Erkek ise karısını, ailesini, hâmisi olmayan
evlenebileceği belirtiliyor. Sahibi izin verdiği taktirde
kızkardeşlerini himaye eder.
câriye ile evlenebilir. Câriye evlenince yine efendisinin
işte hem kendisine, hem karısına, çoluk çocuğuna, mülküdür, ona hizmet eder ama efendisi onunla cinsel
gerektiğinde annesine, babasına, kızkardeşlerine bak­ ilişkide bulunamaz. Eğer bulunursa bu zina olur. Kur'ân,
mak, onların geçimlerini sağlamak zorunda bulunan "zinâ etmemesi şartıyla evlenebilirsiniz" diyor. Âyetin
erkeğin, icabında yine kendisinin bakıp himaye edeceği devamında belirtildiği üzre zinâ eden cariyeye elli değnek
kızkardeşinden bir kat fazla miras alması, adalete aykırı vurulur, sahibine de yüz değnek. Sahibi evli ise cezası
değildir. Zira erkek, bir kadını getirip ona bakacak, kız ise ölümdür. A c a b a Alkan Bey, efendisinin, evli câriye ile cin­
bir başka erkek tarafından bakılacaktır. Toplumun düzeni sel ilişkide bulunabileceği hükmünü bu âyetin neresinden
böyledir. çıkardı?

Âyette dikkat edilecek önemli bir husus da vardır ki Sayın yazar, yanlış yargılarına devam ediyor:
o da erkek gibi kadına da borç ve vasiyet hakkının tanın­ "Erkeğe tanınan bu geniş haklara karşılık, zina eden
mış olmasıdır. Ölen kimse, erkek olsun, kadın olsun, kadın, ölünceye kadar evde hapsedilme cezasına çarp­
borcu verilip vasiyyeti yerine getirildikten sonra geri kalan tırılabilir" diyor. Evet islâmda ilk önce zinâ hakkında bu
mirası taksim edilir. Bu, kadına bütün medenî ve sosyal ceza getirilmiştir. 4/Nisa Suresinin 15. âyetinde, fuhuş
hakların tanınması demektir. Kadın mülk sahibi olur, yaptıkları, dört tanıkla saptanan kadınların, ölünceye, ya
miras bırakır, miras alır, vasiyyet eder, vasiyyeti yerine da Allah kendilerine bir yol gösterinceye dek evde tutul­
getirilir, borç alıp verebilir. Kur'ân, kadına her türlü maları emredilmektedir. Bu âyette belirtilen fuhuş, sevici­
mülkiyet ve mülkünde tasarruf hakkını tanıdığı gibi lik denilen, kadınlar arası cinsel ilişki (homoseksüellik) tir.
60/Mümtehine Suresinin 12. âyetiyle ona oy verme hakkı Edepsizliğin topluma yayılmaması için bu kadın­
da tanımıştır. Halbuki Batı toplumlarında yakın zamana ların, sokağa bırakılmamaları emrediliyor. Allah'ın kendi­
kadar evlenen kadının mülkiyet hakkı yoktu. En ileri ülke lerine göstereceği yol da evlenmeğe işarettir. Yani
sayılan isviçre'de bile kadınlara oy hakkı verilmesi, daha evlenirlerse evden giderler, böylece namusları korunur.
çok yenidir, birkaç yılı geçmez. O y s a İslâm, onbeş asır
önce kadına bütün işlemleri yapma hakkı verdiği gibi 16. âyette de erkekler arasındaki homoseksüelliğin
nikâh esnasında konulacak bir şart ile kocasını boşama cezası belirtilmiştir ki bu da ta'zîrdir. Yani halkın içinde
hakkı dahi vermiştir ki bunlar, o günkü dünya şartlarıyla dövülüp rezîl edilmeleri, toplumda böyle bir şeyin yapıl­
karşılaştırılırsa kadın lehine büyük inkılâblardır. Bunları maması için başkalarına da böylece gözdağı verilmesidir.
bir çırpıda inkâr etmek, güneşi balçıkla sıvamaya benzer.
Kur'ân indiği zaman kadın, mirastan ve birçok sosyal ;
2/Bakara Suresi: 282.

308 İSLÂMÎ ARAŞTIRMALAR CİLT: 10, S A Y I : 4, 1997


S Ü L E Y M A N ATEŞ

Bu âyetlerde belirtilen hükümler her cinsin kendi müezzini gördüm, büyük bir ihtiyardı." demiştir (Ebû
aralarında yaptıkları sapık ilişkiler hakkındadır. Asıl zinâ Dâvûd, Salât: 62, h.592).
denilen, kadın erkek arası gayri meşru ilişkinin cezası,
Hâkimin Müstedrek'inde yer alan bu hadîs (1/23),
her birine yüz sopa vurmaktır (Nisa: 2).
Ebû Davud'un başka bir rivayetinde biraz daha ayrıntılı
Görülüyor ki Kur'ân, fuhuş işleyen erkek veya kadın olarak geçer:
arasında bir ayrım yapmıyor. İkisini de aynı şekilde c e z a ­
"Abdullah ibn Cumey 'demiş ki: Ninem ve Abdu'r-
landırıyor. Ancak zayıf, kendisini zor koruyabilecek olan
Rahmân ibn Hallâd el-Ensârî bana şunu anlattılar:'
cariyenin cezasını indiriyor. Öyle ise Kur'ân'ın, erkeğe
Peygamber (s.a.v.), Bedir Savaşına giderken, Nevfel kızı
kesin üstünlük tanıdığını iddia etmek doğru olamaz.
Ümmü Varaka, kendisine:
Sayın yazara göre "Selçuk kadını, İslâmlığı be­
- E y Allah'ın Elçisi, dedi, izin ver, ben de seninle
nimsemekle birlikte özgür yaşantısını tümüyle
beraber savaşa katılayım. Yaralılarınızı tedâvî eder,
yitirmemiştir. Bilimsel çalışmalarda, hayır işlerinde, sanat
hastalarınıza bakarım. Umulur ki Allah bana şehîtlik
çalışmalarında hâlâ kadınların bir ağırlğı vardı.
nasîb eder!
Osmanlıların ilk çağlarında da kadınların toplumsal etkin­
liği sürdü. Daha sonra tarihin karanlık peçesi arkasına Peygamber (s.a.v.) ona:
gizlenen kadınların sesleri uzun yıllar boyu duyulmadı..." - S e n evinde kal, dedi, yüce Allah, sana şehîtlik
Bu sözlerden, sanki İslâmın, kadının hürriyetini nasîb edecektir!
tamamen elinden aldığı, onu toplumsal hayattan uzak­ Bundan böyle ona: 'Şehîde' derdi.
laştırdığı, fakat Selçukluların İslâmı benimsemekle
beraber onun kadınlar hakkındaki katı hükümlerini pek Kur'ân'ı okumuştu (iyi biliyordu). Peygamber (s.a.v.)
uygulamadıkları anlaşılır. den, evinde, kendisine ezan okuyacak birini tutması için
izin isteyen Ümmü Varaka, bu izni aldı.
Tarihte Peygamber devrinden sonra kadının örtün­
Ümmü Varaka'nın m ü d e b b e r bir kölesi ve cariyesi 25

mesi konusunda aşırılığa kaçıldığı muhakkaktır. A m a bu,


vardı. Bu ikisi (herhalde bir an önce özgürlüklerine kavuş­
Peygamber devrinden sonra gelen insanların yanlış
mak için) geceleyin kalkıp, Ümmü Varaka'nın ağzına bir
anlayışından ileri gelmiştir. Bunu İslama mal etmek doğru
bez kapayarak onu boğdular ve çekip gittiler). Sabah
olmaz. Hz.Peygamber (s.a.v.) devrinde kadınlar câmi'e
olunca (Halîfe) Ömer:
geldikleri gibi savaşta da geri hizmetlerde çalışırlardı.
P e y g a m b e r i n hanımları bizzat savaşa katılmış, bazıları -Onları görüp bilen varsa, getirsin! diye emir verdi
hastabakıcılık yapmışlardır. Meselâ çok genç olan (Getirilen katillerin) asılmalarını emretti. Medine'de ilk
Hz.Âişe, Mustalik Oğulları savaşına Peygamberle asılanlar bunlardır." 26

beraber gitmişti. Hendek Savaşında yaralanmış olan


Ömer, onun öldürüldüğü haberini duyunca şöyle
Sa'd Rufeyde adında, Eslem'li cerrah bir kadının çadırın­ demiştir.
da tedavi g ö r m ü ş t ü . Peygamber (s.a.v.) in hanımları,
24

kendisinden sonra bir öğretmen gibi sahabilere "-Allah'ın Elçisi'nin dediği çıktı. 'Haydi, o şehîdeyi
Peygamberin sözlerini öğretmişlerdir. ziyaret edin! demişti." 27

Ebu't-Tayyib Muhammed Şemsu'l-Hakk el-


İmamlık Yetkisi Azîmâbâdi, Ebû Davud'un Sunen'ine yaptığı şerhte şöyle
diyor:
Batı ülkelerinde kadının ruhunun olup olmadığı,
ibâdet yetkisinin bulunup bulunmadığı tartışma konusu "Bu hadîs, kadının, ev halkına, erkek bile olsalar
yapılırken; İslâm Peygamberi, Allah önünde, erkeğe eşit namaz kıldırabileceğini gösterir. Zîrâ Ümmü Varaka'nın
saydığı kadına, dinî görevlerin en kutsalı olan namazda, müezzini, ihtiyar bir erkekti. Ümmü Varaka, müezzine ve
arkasındaki cemâate imam olması hakkını dahi cariyesine imam olup namaz kıldırıyordu."
tanımıştır.
"Ebû Sevr (Ö.240), Müzenî (Ö.264) ve Taberî (Ö.310)
Kadının kadın cemâate imam olacağında ittifak bu hadise dayanarak kadının erkeklere imam olmasını
vardır. Ancak kadının, erkeklere de imam olup olmaya­ caiz görmüşlerdir." 28

cağı, ihtilaflıdır. Biz, fakîhlerin görüş ayrılıklarını bırakıp, Bütün bunlar, ilk islâm çağında kadının toplum ha­
Peygamberimizden gelen hadîsi inceleyelim: yatından uzaklaştırılmadığını gösterir. Kadına peçeyi
Ebû Dâvûd, ibn Hanbel, Hâkim ve ibn Huzeyme'nin getiren İslâm değildir. Elbise üstüne baştan aşağı bir örtü
rivayet ettikleri hadise göre, kadının, kendi ev halkı olan
kadın ve erkeklere imamlık yapması caizdir.
2 4
M ü s l i m , Cihâd: b.22, h.64-67; Ahkâmu'l-Kur'ân: 3/1502.
Hanım sahâbîlerden Ümmü Varaka adında bir 2 5
M ü d e b b e r : Sahibi ölünce özgür olacak köle, demektir.
Ensâr kadını vardı. Kur'ân'ı cem'etmiş (ezberlemiş) olan 26
E b û Dâvûd, S a l â t b.62, h.591.
bu hanıma, Peygamber (s.a.v.), kendi ev halkına namaz 27
H i l y e t u ' l - E v l i y â : ? /63.
kıldırmasını emretmiştir. ( A v n u ' l - M a ' b û d Şerhu Süneni Ebî Dâvûd, 2/301-302, 1338/1968; keza
28

bakınız: M u h a m m e d ibn Ismâîl es-San'ânî, Subulu's-selâm Şerhu


Ebû Davud'un kaydettiği ve ibn Huzeyme'nin sahîh Bulûği'l-Merâm, çeviren: Ahmet Dâvûdoğlu, Sönmez, istanbul, üçüncü
gördüğü hadisin râvîsi Hallâd: "-Ben ona ezan okuyan baskı, 2/94).

J O U R N A L O F I S L A M I C R E S E A R C H V O L : 10, N O : 4 , 1997 309


İSLÂM'IN K A D I N A GETİRDİĞİ H A K L A R

örtmek, eski bir Arap geleneği idi. Kadın eğer, örtü birini sevmek, ona bağlanmak ne? Her gün biriyle düşüp
almadan dışarı çıkarsa, bazı kimseler onu cariye sanarak kalkmak gerekir onlara göre. Evlilik kurumu, günden
ardına düşerlerdi, işte tanınıp da sataşılmaması için hür güne değerini yitirmekte, nikâhsız yaşamalar artmaktadır.
kadınlara, geleneklere uygun olarak, sokağa çıkarken Bu başıboşluk, kadını çok mu mes'ud edecektir? Birkaç
(abâye veya cilbâb) denen dış örtülerini üstlerine almaları ay, birkaç yıl sonra fizikî güzelliğini, gençliğini yavaş
emredilmiştir.29
yavaş yitirince kadının nasıl bir ümitsizliğe, mutsuzluğa
düştüğünü Avrupa'yı görenler bilirler.
Henüz örtünme âyeti inmeden önce Hz.Ömer, bir
gün çarşıda rastladığı abâyesiz bir kadını çubukla Bizim toplumumuzda 20-25 yıl öncesine kadar
dövmüş, kadın onu Peygamber (s.a.v.) şikâyet edince anneler, babalar yapayalnız bir eve terk edilmezlerdi.
Hz.Ömer kendisini şöyle savunmuş: Çünkü Kur'ân-ı Kerîm: "Rabbin, yalnız kendisine tap­
- Y a Resulâllah, o kendisini belli etmedi. B e n manızı ve anneye babaya iyilk etmenizi emretti, ikisinden
üzerinde cilbâb görmeyince onu câriye sandım. birisi, yahut her ikisi, senin yanında ihtiyarlık çağına
ulaşırsa sakın olara " ö f deme, onları azarlama, onlara
işte ondan sonra örtünmeyi emreden 33/Ahzâb
güzel söz söyle. Onlara acımadan dolayı alçakgönüllülük
Suresinin 59. âyeti inmiştir. islâmdan önce de hür
30

kanadını indir ve: "Rabbim, bunlar beni nasıl yetiştirdi-


kadınların örtünmesi gelenek idi. Ancak bu gelenek dışı­
lerse sen de bunları (öyle) acı!" d e . buyurmuştur. 3 1

na çıkan bazı kadınları, gençler câriye sanıp takibedince


Peygamber (s.a.v.) de "Kime iyilik edeyim?" diyen birine
bunların tanınıp sataşılmaktan uzak kalmaları için örtün­
üç defa: "Annene, annene, annene" demiş, daha sonra
meleri emredilmiştir. B u , onları evlere mahkûm etmek için
babasına ve komşusuna iyilik etmesini tavsiye etmiştir.
değil, tanınıp sataşılmaması içindir. Kur'ân'ın emrettiği
Yine Allah'ın Resulü: "İhtiyarlık zamanlarında annesine
örtünme, baştan aşağı dış elbiseyi kapatacak biçimde
babasına, yahut bunlardan yalnız birine yetiştiği halde
örtünmedir. Yüzü kapatmak, peçe örtmek gerekmez.
bunların rızasını kazanarak cennete giremeyen kimsenin
Kur'ân, yüzü el ve ayakları örtünme dışı tutmuştur. 31

burun yerlerde sürünsün!" demiştir, işte Allah'ın ve 32

Peçe örtmek, sonraki asırlarda âdet olmuştur. Sonradan


Resulünün sözlerine gönülden bağlı olan mü'minler,
ortaya çıkmış bu katı anlayışı islâmın kendisine mal
annelerini, babalarını bir damın deliğinde yapayalnız
etmek hatâdır.
bırakmazlardı. A m a şimdi bizde de annesini, babasını
İslâm, kadına kişilik kazandırmış, ona saygı ve yalnız bayramlarda görenlerin sayısı artmaya başladı.
şefkat gösterilmesini, kaba davranışmamasını emret­ Böyle bilimsel araştırmalar (!) ortaya kondukça bu
miştir. Bugün dünyaya örnek olarak gösterilen Avrupa'da sayının daha çok artacağı anlaşılıyor.
acaba kadın, gerçekten mutlu mudur? İslâm ülkelerinde
kadın, asla ağır işlerde çalıştırılamaz. A m a Bulgaristan Sayın beyler, çalışınız, araştırınız, Avrupa'nın
gibi Komünist ülkelerde kadın en ağır ve onur kırıcı tekniğini öğreniniz ama boş, tutarsız fikirlerle kendi
işlerde çalıştırılmaktadır. Avrupada 60'şını geçmiş kadın­ mukaddes geleneklerinizi sarsmayınız. Millî değerleri
ların temizlik işlerinde çalıştıklarını bizzat gördüm. Orada zedelemeyiniz. Millet gençlerinin gönüllerinden dinî
çocuklar, 18-20 yaşlarına gelince yuvalarını terk ederler. inançları koparırsanız, artık milleti mes'ud edecek, bir­
Hele evlenen gençler, kesinlikle anne babalarıyla birine kenetleyecek ve gerektiğinde vatan uğrunda ölüme
beraber oturmazlar. Eğer kadının kocası da ölmüş ise o, götürecek başka kuvvet kalmaz. Kişinin imanı sarsılınca
bir dairede yapayalnız kalır, insanın, ihtiyar yaşında bir dünyadan umduğunu bulamazsa kurtuluşu intiharda arar.
hizmet edene, kendisini seven ve kendisinin seveceği Nitekim inanç zayıflamasıyla birlikte intiharlar da artmak­
çocuklara, torunlarına ihtiyacı vardır. Konuşmak, tadır.
dertleşmek ister insan. Avrupalı ihtiyar kadın, bu sıcak
yuvayı bulamaz. Kendisini bir köpekle avundurmağa islâm Peygamberi, "Cennet annelerin ayakları altın­
çalışır. Nihayet günün birinde ya bir odanın köşesinde dadır" demiştir. Hangi toplum, kadına, cenneti onun ayak­
veya hastanede ölüp gider. A c a b a hayatının sonunda ları altına seren islâm kadar değer vermiştir?
böyle yalnızlığa terk edilmekten o, çok mu memnundur?

Avrupa'nın kadın erkek ilişkisi de hep karşılıklı men­ ^ 3 3 / A h z â b S u r e s i : 59. âyet.


a

faate, şehvet duygularına dayanır olmuştur. Artık aşk 30


A h k â m u ' l - K u r ' â n , c.3, s.1574.
kalkmış, şehvet onun yerine oturmuştur. Ömür boyunca 3 1
2 4 / N u r Suresi, 31. âyete bakınız.

310 İSLÂMÎ ARAŞTIRMALAR CİLT: 10, SAYI: 4, 1997

You might also like