Professional Documents
Culture Documents
Başlarken
H er Şey D ü şüncede Başlar 11
K endini-Y önetm e'nin Yolu 19
İste ve Sahip 01 29
K endiniz Olm a C esaretin i G österin 37
A m açlara U laşm ak için Beş îlke 52
Sınırsız F ikir Kaynağım K ullanm a 64
Yaratıcı tm ajinasyonun G ücü 74
K endine G üven Nasıl O luşturulur 82
îlk Adım: K a rar Vermek 95
K endini-Y önetm e Refah G e tirir 102
işler K ötü G ittiğ in d e Ne Yapmalı? 118
Z am an ın Efendisi Olun! 132
iyi Bir Bellek için D ö rt ilke 140
Sakinleştirici H a p la r A lm adan R a h a tla m a 152
Endişelenm eyi Bırak, Yaşamaya Bak! 162
Korku Sizi Yenmesin-Siz Korkuyu Yenin 173
Evet, Sigarayı Bırakabilirsiniz 182
Uykusuzluk H astalığını Yenebilirsiniz 191
Cesaretsizliğin Çaresi 201
K endini iyi Y önetm e, Sürekli H u z u rd u r 209
D ü n y a n ın sıvı h alde olduğu ilk z a m a n la rd a n beri aynı
büyük gelişm enin b irbirini tak ip eden safhalarını izlem ek te
yiz. Jeokim ya, jeo tek n ik ve jeobiyoloji yoluyla h er zam an a n
laşılabilecek tek ve tem el bir süreç bulduk -ilk hücreleri
o lu ştu ra n ve d ah a so nra sinir sistem lerinin oluşturulm asıyla
devam eden süreç. Jeojenezin biyojeneze yükseldiğini gör
dük, sonra da psikojeneze d ö n ü ştü .
T eilh ard de C h a rd in , tnsan Fenomeni
7
konusunda verdiğim konferanslar ve özel konsültasyonlarla
insan lara çok d aha yararlı olabileceğimi görm üştüm .
Ofisime akan insan selinin, hiç kesilmeyen telefon ko
n u şm aların ın ve d aha iyi bir yaşam felsefesi arayan in sa n
lard an aldığım m e k tu p la rın kayıtlarını tu tm a y a başladım .
Kısa bir süre sonra dosyalarım , d u ru m ların d ak i gelişmeleri
a n la ta n in san ların m ektuplarıyla, kendi koşullarını iyileştir
mek için yapabilecekleri bir şeyler olduğunu keşfeden m in
n e tta r kişilerden aldığım haberlerle dolup taşm aya başladı.
B unları "kanıt dosyalan" diye adlandırıyorum ; çünkü d ü şü n
ce gücünün neler yapabileceğini gösteriyorlar.
in san larla yaptığım bu çalışma sayesinde'Kendini-Yö-
netm e bilim ini -bilinçaltını doğru kullanım a lan la rın a yön
lendirm e sa n a tın ı- geliştirdim . Bu bilimin geçerliliği h ak k ın
da kafamda artık hiçbir kuşku yok. Kişi kendisiyle ilgili
inandığı, hayal ettiği, güvenle beklediği şeyleri mutlaka yaşa
yacaktır. Bilinen tüm sorunların üstesinden gelebilecek
kesin ve kolayca uygulanabilir bir Kendini-Y önetm e sistem i-
vardır. E vrenin kendine ait bir düzeni ve yasaları vardır. Ela-
yatm her alanı yasalarla yönetilir. Hiçbir şey çevreye veya
şansa bağlı değildir. Dış dünyadaki her şey d ü şüncenin kul
lanım ı yoluyla halledilebilir. Eler sorunu K endini-Y önetm e'
yle çözümlemek m ü m k ü n d ü r. A nahtar Psikojenez'dir; yani
her şey düşüncede başlar. Bu sadece dünyanın başlangıcında
olm adı: Elayat sürekli kendisini yeniliyor, yeniden yaratıyor.
Biz de devamlı olarak b aştan başlıyoruz. Başlangıçta Düşün
ce, cenneti ve dünyayı yarattı. Kafamıza yerleştirdiğimiz her
yeni kavram , deneyim lerim izde tam am ıyla yeni bir olaylar
zinciri olarak kendini gösterir.
Karşılaştığım en yaygın sorunların çözüm lerini bu ki
ta p ta sunm aya çalıştım . Bu sorunlar birlikte çalıştığım in
sanlar tarafın d an çözüm lendi. U m arım daha birçok insan
K endini-Y önetm e'den y ararlan a cak tır.
K endini-Y önetm e'de kullandığım ız kural şu: Kişinin bi
linçli olarak düşündüğü her şey bilinçaltını etkiler ve bu dü
şünce, içerdiği arzu ve güce göre gerçekleşir.
H epim iz bilinçaltım ızı nasıl temizleyeceğim izi, bir gün
gerçekleşmesini istemediğimiz düşünceleri orad an nasıl sö
küp atacağım ızı öğrenmek zorundayız. D üşüncem ize ve dola
yısıyla hayatım ıza hakim olabileceğimizi; bilinçaltına em ir
ler verebileceğimizi ve E vren'in gücü ve bilgeliği sayesinde
bu em irlerin yerine getirileceğini k an ıtlam ak zorundayız.
K endini-Y önetm e, akim , onu takip edip olum lu em irlerim izi
yerine getireceğini bilerek b ilinçaltını olum lu yönde yeniden
yönlendirm e san atıd ır. Psikojenez, "H er şey düşüncede baş
lar" prensibi; K endini-Y önetm e ise bu prensibin kullanım ı
dır.
Şimdi sizlere kaderinizin efendisi olma fırsatını sunuyo
rum . Psikojenezi anlarsanız* bu sandığınızdan kolay olacak
tır. Ev k adını, işadam ı, satıcı, öğretm en ya da öğrenci olabi
lirsiniz, fark etm ez. K endini-Y önetm e yoluyla Psikojenez'in
nasıl kullanılacağını anladığınızda, istediğiniz zam an r a h a t
lam ayı, sizi rah atsız eden kötü alışkanlıklarınızdan k u rtu l
mayı, bir bebek gibi uyum ayı, in san larla daha iyi geçinmeyi,
m u tlu bir evlilik yapmayı ve giriştiğiniz her işte hayallerini
zin ötesinde başarılı olmayı öğrenebilirsiniz.
11
% 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
şünce'de olu ştu ru ld u ve D ü şü n c e 'n in yaratıcı sürecinin ü r ü
nü olarak gerçekleşti.
" F a k a t", diyorsunuz, "bedenim e ne demeli? P e n c e re m
den gördüğüm ağaca ne demeli? O nları ben düşünm edim .
O nlar var olm adan önce aklım da değillerdi.
DÜŞÜNCE SONSUZDUR
12
önem li bir olay olm alı. Anne sinekler acaba çocuklarına k a
n a tla rın ı böyle özene bezene parlatm ayı öğretir mi? Bu tım a r
işlemini ilk sineğe kim öğretti peki? Karışık aerodinam ik sis
tem i ve yeşil k a n a tla rı ile o önemsiz kara sineğe kadar her
şeyi D ü şünce plânladı! Tüm b u n ların ard ın d a Yüce bir Zekâ
olmalı; h ay atın her zerresine nüfuz eden, h er şeyi bilen bir
Akıl.
tn sa n b ed en in in çeşitli faaliyetlerindeki bu kusursuz
dengeyi başka tü rlü nasıl açıklayabilirsiniz? O rganlar, salgı
bezleri ve bed en in çeşitli fonksiyonları birbirine öylesine m ü
kemmel bağlanm ış ki, iyi çalışm ayan bir salgı bezinin yerini
bir başkası alabiliyor; bedenim iz tehlike a n ın d a istem im iz d ı
şında gerekeni yapabiliyor ya da onu yanlış kullandığım ızda
telafi edebiliyor. Yüce M üh en d is işini bu denli ustaca y ap
mış. Bedenim izle karşılaştırılabilecek bir m akine yapılabildi
mi şimdiye dek? H ayır, asla, insanoğlu tek bir u n su r yü zü n
den bugüne dek kendi yerini alabilecek bir robot y aratam ad ı.
Bu Evrensel Z ek â'n m birbirine bağlama eylemidir.
E vrenin bu karm aşık m odelini inceleyen insan kendi
kendisine "Tüm b u n la rın bir Yüce Z ekâ'nm eseri olm adığına
nasıl inanabilirim ?" diye sorm ak zo ru n d ad ır. Bu Yüce
Zekâ'yı y a ra ttık la rın d a n ayrı nasıl düşünebiliriz? Z ate n ku
sursuz olan bu mucizevi h ay a tın m odelini değiştirmeye ve
geliştirmeye çalışmak in san ların büyük yanılgısıdır.
13
% 100 D Ü Ş Ü N C E GÜCÜ
olayları yönetm e otoritesini verir.
Davut Peygam ber bunu şöyle dile getirm iş: Ona yarattı
ğın şeyler üzerinde hâkimiyet verdin, her şeyi ayaklarının al
tına serdin.
Kendim iz için yarattığım ız dünyadan hoşlanm ıyorsak,
hoşlanabileceğimiz yeni olaylar başlatabilecek bir dünya ya
ra tm a hakkı verilm iştir bize. Bu "K endini Y ö n etm ek tir. Biz
zihinsel kalıbı h azırlarız ve D üşünce onu bizim için doldu
rur. D ü şü n ce'n in nasıl çalıştığını anlarsak ona güvenebiliriz.
İNSAN ONURLANDDIRILMIŞTIR
14
Her Sey Düşüncede Başlar
Yüce Zekâ yaratıcılığını fikirlerle sü rd ü rü r, in san ın aklı,
T a n rı'm n ağzıdır.
in san ın gereksinim duyduğu her şey Evrensel Akıl'da
zaten m ev cu ttu r, tn s a n algılamayı ve Yüce D ü şü n ce'n in akı
şına nasıl açılacağını öğrendikçe, kendisine gelen fikirleri
alabilir ve b u n lar arasın d a izlemek istediği yolu seçip uygu
layabilir, insan şans rüzgârlarıyla bir o yana bir bu yana
savrulan bir kader m ahkûm u olmak zorunda değildir. E vren
sel Z ekâ'nm düzenli plânı doğrultusunda hay atın ı düzenleye
bilir, in san a ne büyük bir onur verilmiş: E layatm a h ü k m e t
me fırsatı! F ak at o n u n la birlikte, h ay atın sonsuz kaynakla
rını akıllıca kullanm a sorum luluğu da verilm iştir.
15
% 100 D Ü Ş Ü N C E G Ü C Ü
Zihinsel olarak aynı a n d a iki yöne gittiğini anlam aya
başlam ıştı yavaş yavaş. Bilinçli olarak boşanm ayı hiç d ü ş ü n
m ediğini iddia ed e rk en , b ilin ç altın d a boşanm a korkusuyla
doluydu. Z ih n in in hislerle ilgili derin lik lerin d e boşanm ayı
bir olasılık olarak kabullenm ekle kalm ayıp d ü şü n celerin e de
bu şekilde yön verm eye başlam ış ve so n u n d a boşanm a olayı
nı yaşam ıştı.
L au ra ve b e n , ona yeni bir zihinsel yapı k azan d ırm ak
gerektiği k o n u su n d a fikir birliğine vardık. Yeni bir zihinsel
başlangıç yapabilm esi için psikojenez prensibini uygulaya
rak h ay a ta karşı yeni bir bakış açısı kazanm ası gerekiyordu.
Ancak n e re d e n başlayacağını bilm iyordu. Bir kırtasiyeciye
gidip kendisine büyükçe bir defter alm asını ö n erd im . O lu m
suz d ü şü n ce le rin in farkına vardıkça b u n la rı yazm asını iste
dim . D a h a sonra b u n ları analiz edecek ve olum lu karşılıkla
rını bulm aya çalışacaktı. H e rh an g i bir k o n u d a kendisini
suçlu h issettiğ in d e b u n u da günlüğüne yazm ası k o n u su n d a
an laştık . Böylece h er suç kon u su , kendini suçlam a o lm ak tan
çıkarılıp k en d in i kabullenm eye d ö n ü ştü rü lece k ti.
A radan birkaç hafta geçti. G ü n lü ğ ü n ü getirdiğinde, yaz
dığı olum suz d ü şü n ce le rin bir kısm ını ta rtıştık . H a y atın d a k i
h em en her şeye karşı olum suz düşünceler geliştirm e eğili
m in d e olduğunu görm eye başladı. Ö rneğin, avukatı hisse se
n ed in e yatırım yapm asını ö n erdiğinde, h em en b u n u n parayı
sokağa atm ak olduğunu d ü şü n m ü ştü . A rkadaşları o rtam d e
ğişikliğinin onu m u tlu edeceğini düşünerek ta tile çıkm asını
ö n erd ik le rin d e, h em en bir kaza olasılığını d ü şü n m ü ştü . Ye
n id en evlenm ek k o n u su n d a ise şöyle d ü şü n ü y o rd u : "Bir d a
ha asla evlenmeyeceğim. U z u n , yalnız bir h ay at uzanıyor
önüm de."
Ve şim di, defterini okudukça L aura gülmeye başlam ış
tı: "Nasıl bu k ad ar olum suz olabiliyorm uşum ?"
Birlikte yeni, olum lu bir "k endini-yönetm e" plânı ü z e
16
Her Sey Düşüncede Başlar
rin d e çalıştık. Yeni bir zihinsel yap ın ın çatisıydı bu. H ayata
olum lu b a k m a n ın olum suz bakm ak k ad a r kolay ve çok daha
ü re tk e n olduğunu görmeye başladı. G ü n lü k , pek çok şeyi o r
taya çıkarıyordu. Eğer siz de hoş olm ayan düşünceleri aklı
n ız d a n söküp a tm a k istiyorsanız, bu sistem i tavsiye ederim .
Bir gün L au ra şöyle dedi: "D ü şü n d ü ğ ü m şeyler zam a n la ger
çeğe dönüşüyorsa, sadece gerçekleşm esini istediğim şeyleri
dü şü n m em akıllıca olur."
Yeni zihinsel yapının h er an kullanılm aya hazır bekle
diğini söyleyebilmeyi isterdim , am a bu o kad ar basit değildi.
Eskisini söküp a tm ak oldukça z a m a n aldı. L a u ra 'n m g ü n lü
ğü bir gün önce olum suz düşüncelerle doluyken bir gün son
ra yeni ve olum lu bir yaklaşım a sahip olm adı. D ü şü n ce b a h
çesi yabani o tlarla kaplıydı ve b u n la r bir gecede sökülüp a tıl
m ad ı. Sökülüp atılm ası gereken eski ko rk u lar, eski suçluluk
duygulan b ilin ç altın ın derinliklerine yerleşm işti çünkü.
Ö rn eğ in , "h ay atın artık o n d an geçtiği", yeniden evlenm e
şan sın a sahip olmadığı gibi bir düşüncesi vardı. G eçm işteki
başarısızlığından dolayı kendini bağışlayam ıyordu bir tü rlü .
Bazı gizli kalm ış yeteneklerini bugün ortaya çıkarıp gelişti
rebileceğine in a n m a k ta güçlük çekiyordu.
17
% 100DÜŞÜNCE GÜCÜ
L aura günlüğünün arka tarafına am açlarını şöyle sıra
lam ıştı: 1. K endini ifade etm ek
2. Arkadaşlık
3. M utlu bir evlilik
Bugün, tüm bu am açların gerçekleştiğini söylemekten
m utluyum . Oysa L aura onları ilk kez yazdığı zam an hepsi
nin olanaksız göründüğünü söylüyordu.
L aura şimdi, bir z a m a n la r dansa sarıldığı arzu ve şevk
le yağlı boya resme başlayan usta bir sanatçı. G eçenlerde a ç
tığı kişisel sergiyi gezerken birçok tab lo su n u n "satıldı" etik e
ti taşıdığını gördüm . Resim leri büyük ilgi topluyor ve sürekli
talep ediliyor. Kafasını ken d in d en ve so ru n ların d an k u rta r
dığından beri de dostluğu a ra n a n bir kişi oldu, işi nedeniyle
san at çevrelerinde birçok ortak zevkleri olan arkadaşlar
ed indi. İkinci am acının ilkinin bir yan ü rü n ü olarak gerçek
leştiği söylenebilir.
Çalışması sü rerken, güzel tab lo ların d an etkilenip k en
disine yaklaşan dul bir ressam la ta n ıştı. Adam bir ark ad aşı
n a, "Onu m u tlak a tanım alıyım ", dem işti, "tabloları yaşama
duyduğu coşkulu sevgiyi yansıtıyor. Resim lerini seyrederken
öylesine haz duyuyor ki insan; harika bir kadın olmalı bu..."
T an ıştılar ve daha ilk görüşte birbirlerinden h o şlan d ı
lar. Altı ay içinde evlendiler ve bugün m utlu olup olm adıkla
rını sorduğum da b ana, "Adeta c e n n e tte yaşadıklarını" söylü
yorlar.
Evet, üçü n cü am aç da gerçekleşmişti. Size L a u ra 'n m
önceki ve sonraki resim lerini gösterebilmeyi isterdim . Bugün
o ilk karşılaştığım kadın değil asla. Artık geçmişe bakm ıyor,
kin duym uyor ya da kendisini suçlamıyor. Zihinsel yapısını
düzenlediği zam an, dünyasını her açıdan yeniledi. Kendisi
için belirlediği am açlar, hak k ın d a konuştuğum uz zihinsel
kalıplardı. Evrensel D üşünce hepsini doldurdu.
18
2
K E N D İ N İ - Y Ö N E T M E N İ N YOLU
19
% 100 D Ü Ş Ü N C E G Ü C Ü
bile okurduk. İç in d e sarm ısak varsa hafiyemizin onu h e m e n
cecik ortaya çıkaracağını biliyorduk. Böylece, bizi kendisine
tu zak k u rm ak la suçladığında m asum iyetim izi kanıtlayabili
yorduk. Çok iyi bir a rk a d a ştı, bu konuda şakalaşırdık h e p ;
"Biliyorum, sarım sağı seversiniz, m u tla k a bir şeylere kat-
m ışsm ızdır", derdi.
G ittiği h er yerde sarsım ak arıyor, genellikle de buluyor
ve o an d a h a sta la n ıy o rd u . Bazı lo k an talar yem eklerinde sar
ım sak olm adığına dair g a ra n ti veriyorlardı; am a eğer varsa
buluyor ve acı çekerek ödüyordu b u n u . İşin ilginç yanı, b a
zen yem ekte sarm ısak olm asa da h astala n ıy o rd u Evet, sar-
ım sağm düşüncesi bile yetiyordu onu h asta etm eye. T a tm in
edebileceğiniz gibi, yıllar boyu büyük bir sorun oldu bu o n u n
için.
BİLİNÇALTI: B ED EN İN YAPICISI
20
Kendini yönetmenin yolu
BİLİNÇALTI, ÖRNEKLER H AKKINDA YARGIYA
VARMAK İÇ İN KURALLARDAN YOLA ÇIKAR.
GÖNÜLLÜ HİZMETKÂR
21
% 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
YASALARIMIZI K E N D I M i Z YAPARIZ
22
Kendini yönetmenin yolu
K E N D İ N İ - Y Ö N E T M E NASIL OLUR?
BİRÇOK İNSAN K E N D İ K E N D İ S İ N İ H İ P N O T İ Z E E D E R
i n s a n l a r , gereksiz s ı n ı r l a m a l a r ı k a b u l e d e r e k k e n d i l e r i
ni h i p n o t i z e e d e r l e r . Bir seferinde g enç bir kız böyle bir s o r u
n u t a r t ı ş m a k için a r a d ı b e n i . Şu a n d a Los Angeles' te y a ş a d ı
ğını, işini çok sevdiğini ve iyi p a r a k a z a n d ı ğ ı n ı , a m a evde
kendisine g er e ks i n im duyan iki k ü ç ü k ç oc uğ u ol duğu için
evine d a h a y akı n bir y er d e ç a l ış m a k i st ediği ni söyledi. Evine
yakı n çalışabileceği bir yer mevcuttu ama buna karşılık,
eline daha az para geçecekt i. Bilinçaltı, evine yakın bir yerde
gönlünce bir iş bulmasının olanaksız olduğuna ikna olmuştu.
K o n u ş m a l a r ı m ı z a r a s ı n d a bi r çok kez, b u k u r a l ı k a b u l l e n d i ğ i
ni d o ğ r u l a d ı . "Evi me y a kı n bir yer de ç a l ı ş a b i l m e k için d a h a
23
% 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
düşük bir m aaşı kabullenm ek zorundayım ", deyip d u ru y o r
du.
B una b en zer birçok olay gördüm . Bu genç h a n ım ın ken-
dini-y ö n etm e yoluyla yeni bir ö n erm e olu ştu racağ ın a ve b i
lin ç a ltın ın b u n u gerçeğe d ö n ü ştü rm ek için h a re k e te geçece
ğine kesinlikle in a n ıy o rd u m . K uralları insan koyar, bilinçal
tı b u n ları uygulam akla görevlidir.
24
Kendini yönetmnin yolu
Ienm ek istem iyorum ."
Bunu söylemesi yeterliydi. "Kabul etm e H arry" dedim ,
"Kendi düşünce b içim inden başka hiçbir şey sm ırlayam az
seni. Senin yaşında bir in sa n ın çalışamayacağı kuralına
in a n m a z sa n , çalışm aya hazırsın dem ektir. Ç alışm ak için çok
yaşlı olduğunu d ü şü n en in sa n la r için geçerlidir bu kural. O
zam an her şey o n u n iş b u lm asın a engel olm ak için elele
verir. Koyduğum uz bu yeni kuralı b ilin ç altın a veririz ve o
bizi bir başarısızlıktan ötekine sü rüklerken em irlerim izi ye
rine getirdiğini d ü şü n ü r.
Bu k o n u d a uzu n bir süre k o n u ş tu k ta n sonra H arry ya
şın ın , isteklerini gerçekleştirm eye engel teşkil etm eyeceğine
ikna oldu. Açıklığa kavuşturulm ası gereken bir şey daha
vardı.
"Yeteneklerin d o ğ ru ltu su n d a h erh an g i bir işte çalışm a
ya razı mısın? Devlet için değil de h erh an g i bir şahıs için ça
lışırsan m u tlu olur m usun" diye sordum .
"Evet, olurum " dedi.
Şimdi istediği yere gitmeye h azırd ı. O sırada devlet k u
ru lu la rın d a n b irin d e görev y ap m ak ta olan bir ark ad aşın a
m ek tu p yazıp söz konusu projede yer almayı ne k adar çok is
tediğini b elirtm esin i, ancak tü m u m u tla rın ı da bu işe bağla
m am ış olduğunu yazm asını tavsiye e ttim .
Olaya yaklaşımı ta m a m e n değiştirdik, tü m endişeyi o r
ta d a n kaldırdık. K endisini bekleyen bir işin, yaşını sorun
yapm ayarak o n u n bu yeteneğinden y a ra rla n m a k isteyecek
b irin in var olduğuna in andık. Artık bilin çaltı, yaşından dola
yı iş bulam ayacağını k a n ıtla m a k z o ru n d a değildi. Yeni direk
tif, yaşın iş bulm aya engel oluşturm ayacağını söylüyordu.
H arry çok kısa bir süre so n ra m e k tu b u n a yanıt aldı. Ar
kadaşı, m im arlık dairesine gittiğinde konuştuğu ilk kişinin,
H arry'yi ve okul sistemi k o n u su n d ak i çalışm asını uzun yıllar
25
% 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
öncesinden bilen birisi olduğunu söylüyordu. H arry bu ad a
m ın orada çalıştığını bu m ektupla öğrenm işti.
Arkadaşının yazdığına göre, "Onu hem en buraya geti
rin. İhtiyacım ız var ona. Yaş sınırı mı? Hallederiz!" demişti
adam .
Bana ilk geldiğinde çalışmak için çok yaşlı olduğuna
in an m ak üzere olan bu adam , birkaç gün içinde S acram en-
to 'd a m im ar olarak çalışmaya başladı ve kendi isteğiyle
emekli olana dek beş yılını orada geçirdi.
in san lar kendileri için kurallar, yasalar koyuyorlar,
sonra da b u n ların esiri olup m utsuz oluyorlar. Kırk beş yaşı
nı geçtiklerinde iş b u lam ayacaklarına in a n a n in san lar t a n ı
yorum . Nasıl yapıyorlar bilm iyorum , am a hep yaşı dikkate
alan işverenler bulm ayı başarıyorlar. Belki caddenin biraz
aşağısında yaş sorm ayan bir işyeri vardır, am a bilinçaltına
verilen direktif değiştirilm edikçe iş bulm a şansları yok.
Sınırlarla ilgili düşüncelerin değişimine koşut olarak
yaşantıların da değiştiği birçok örnek verebilirim. B unların
en ilginci, Los Angeles'te tanıdığım bir adam la ilgili, ismi
C laude idi; bir telefon şirketinde, sadece o ofiste uygulanan
özel bir işte çalışıyordu. C laude San Diego'ya yerleşmek isti
yordu. Defalarca, "E lbette ki bu m üm kün değil, çünkü bana
göre iş yoktur oralarda," dediğini duydum . Bir gün ona,
"Bunca yıldır kabullenm iş olduğun bu kuralı neden değiştir
meyi düşünm üyorsun?" diye sordum .
O anda kabullendi bu düşünceyi, "Pekâlâ" dedi, "yeni
bir kural oluşturacağım ." Ve pekiştirm ek için hem en yazdı
bu düşünceyi: "San Diego'da yaşam ak istiyorum . O rada tüm
yeteneklerim i kullanabileceğim güzel bir iş m u tlak a vardır.
O halde San Diego'da bana uygun bir iş var ve ben bu d u ru
mu kabul ediyorum."
İster in an ın ister in an m ay ın , çalıştığı telefon şirketi
o n u n çalıştığı bölüm ü altı ay sonra San Diego'ya taşıdı. Cla-
26
Kendini yönetmenin yolu
u de'un taşın m a m asraflarını bile şirket karşıladı!
27
%100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
KENDİNİ- YÖNETME
28
3
29
% 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
H İ Ç B İ R ŞEY U Z U N S Ü R E GİZLİ TUTULAMAZ
30
İste ve Sahip Ol
E m irleri bizim verdiğimiz o rta d a , ancak so n u çlan o rta
ya çıkınca, d ü şüncelerim iz gerçekleşince; sonuç her zam an
bizi h o şn u t etm iyor. Ekilen her zihinsel to h u m u n bir gün
meyve verm esi, h ay atın y asalarından biridir oysa. Meyveyi
sevmezsek, h atay ı, ektiğimiz to h u m d a aram am ız gerekir. Bu
herkesi kapsayan bir yasadır ve bizleri arzuladığım ız şeylere
ulaştırm ayı sü rd ü recek tir.
Kısa bir süre önce New York'ta yaşayan bir kadından
aldığım bir m e k tu p ta şöyle yazıyordu:
"Babam send ik alara sem patiyle bakılm ayan bir d ö n em
de sendikacılık yapıyordu. Ve ben şu yargılarla büyüdüm :
'işçi Sınıfı insan gibi yaşayabilmek için gereken parayı
alma k o n u su n d a m ücadele etm eli, h ak ların ı korum alıdır.
Ben işçi sınıfının bir üyesiyim, öyleyse yeterli bir yaşam
s ta n d a rd ın a ulaşabilm ek için deliler gibi çalışm alıyım .'
Şimdi anlıyorum ki otuz yıldan beri bu sınırlayıcı k u ra
lın etkisi altın d a yaşam ışım . Yeni d ü stu ru m ise şu:
'T a n rı, sonsuz Sevgi, Sağlık, Bilgelik ve B olluk'tur. Ben
O 'nun kendi su re tin d e yarattığı çocuğuyum ; o halde özgür,
sevgi dolu, bilge, her zam an rehberlik edilen ve sınırsız kay
nakları olan bir varlığım."
Bu kadın h ay ata bakış açısını tüm üyle yenilem işti ve
b u n u n her alan d a olum lu sonuçlarıyla karşılaşm ası da kaçı
nılm azdı.
D Ü Ş Ü N C E N İN YASASINI KEŞFETMEK
31
% 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
Artık, d ü şüncenin eylem lerini tan ım la m ay a başlıyor ve gün
lük deneyim lerim izle a ra la rın d a bağlantı kurabiliyoruz. Bu
rad a, dü şü n cen in d ü zenli, bilimsel süreci ortaya çık m ak ta
dır. Bu düzenli süreci anladığım ız zam an düşüncelerim ize
egemen olabiliriz. Ben buna kendini-yönetm e diyorum . Bu,
eylem halindeki Psikojenez'dir.
32
İste ve Sahip Ol
bu n lar hep söz konusu yasanın yanlış an laşılm asından kay
n ak lan m a k ta d ır.
RENKLİ MENDİL
B urada suçlu, küçük, zararsız bir renkli m endildi. Ola
yın k a h ra m a n ı olan kadın kendisi için şöyle bir yasa o lu ştu r
m uştu: "Ne zam an renkli bir m endil kullansam b u rn u m şişi
yor. D em ek ki m endilin üzerindeki küçücük pembe gül
33
% 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
gon ca sı baskısı burnumu kızartıyor." Kendini-yönetmenin
yanlış kullanımının bir başka örneğiydi bu da. G erçekten de
kadın her renkli mendil kullandığında burnu şişiyordu. Ku
maşın boyasından mı kaynaklanıyordu bu? H ayır, yalnızca
bir yasayı eyleme geçirm işti.
PATLAYAN SİVİLCE
Bizim m ah alled e o tu ra n bir çocuk, yüzündeki bir sivil
cenin n ed e n olduğu kan zehirlenm esi sonucu h ay atın ı kay
b e tti. T anıdığım bir aile de bu olaydan çok etkilenerek k en d i
si için bir yasa o lu ştu rd u . Aileden b irin in yüzünde bir sivilce
çıksa, bu kişi bir an d a ilgi odağı oluyordu. B oynunun üst t a
rafındaki h erh an g i bir kabartı ölüm cül bir belirti olarak gö
rülüyor, h em en an tisep tik lerle, iyotlarla ilk m ü d a h a le yapı
lıp h asta acele doktora yetiştiriliyor ve korku dolu bekleyiş
başlıyordu. Oysa, biliyoruz ki bu çeşit kan zehirlenm eleri
gerçekten çok n a d ird ir. Bu tip cilt h asta lık la rın a sahip yüz
binlerce genç çok az ya da hiç ilgi gösterilm eksizin h ay atta
kalırken bu ailen in iki üyesi yüzdeki cilt ra h a tsız lık la rın d a n
k ay n a k la n an kan zehirlenm esi sonucu çok ağır biçim de h a s
ta la n d ıla r. Evet, kendi yasalarını o lu ştu ru p bu sonucu h azır
lam ışlardı.
34
İste ve Sahip Ol
v erd iğ im iz emirleri d e ğ iş tirm e k le başlamalıyız. A n c a k , b i-,
linçli olarak yeni bir h ay ata başlam aya karar versek de bilin
çaltın a yeni düşünce biçim im izi işlem edikçe o, bir hafta, bir
ay, bir yıl önce verdiğimiz em irleri yerine getirmeyi sü rd ü
rür. Tek bildiği şey bize h izm et e tm e k tir ve bunu iyi yapar.
B ilinçaltı, em irlerim izi değiştirinceye dek onları yerine getir
meyi sü rd ü re n sadık bir h iz m e tk â rd ır. O nun bildiği ve uygu
ladığı em irler aslında bizim kendim izle ilgili in an çlarım ızd ir.
H iç, bir süre enerji kaybettiğinizi, kolayca y o ru ld u ğ u n u
zu, her bulaşıcı hastalığa y ak alan acak kadar zayıf d ü ştü ğ ü
nüzü d ü şü n d ü ğ ü n ü z oldu mu? Olduysa ve sonuçta d ü ş ü n d ü
ğünüz şey başınıza geldiyse şaşırm ayın. E m ir alıcı ve uygu
layıcı bölüm ler tam bir uyum içinde dem ektir. Evet, bilinçal
tı sürekli olarak, istediğimizi düşündüğü şeyleri deneyim le-
m em izi sağlam aktadır.
Şimdi bilinçaltını yeniden nasıl düzenleyeceğimizi, eski
olum suz kalıpları yeni ve olum lu olanlarla nasıl değiştirece
ğimizi öğreneceğiz. Bu da belirli bir teknikle sağlanabilir.
K en d in i-y ö n etm e, öğrenilm esi gerekli bir sa n a ttır.
35
% 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
mutluluk, arkadaşlık, başarı -bilinçaltı istediğiniz şeyi
sunmak için gerekeni yapacaktır.)
ÎS T E -S E N ÎN OLSUN!
36
4
K E N D İ N İ Z OLMA C E S A R E T İ N İ G Ö S T E R İ N
37
% 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
K EN D ÎN Î KABULLENME SAATİ
38
"Kendiniz Olma Cesaretini gösterin
GERÇEK B EN İN İ KEŞFETMEK
39
% 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
K a r ş ı m d a k i a d a m . "Söz k o n u s u b u o l u m s u z ya da k o r k u dolu
d ü ş ü n c e l e r n e d i r peki?"
"Sayılamayacak kadar çokturlar" dedim, "İşte bir kaç
t a n e s i : Benci llik, g u r u r , b e nl ik davası, sürekli k e n d i n i hakl ı
g ö r m e s a p l a n t ı s ı , kıska nçl ık, k e n d i n e a c ı m a , k i n, h i l e , k e n d i
ni s u ç l a m a , ç e k e m e m e z l i k , güvensizlik, h e p eleştirel d a v r a n
m a , nef ret , güvensizlik, çaresizlik, d ü ş m a n l ı k ve d a h a birçok
şey."
" Anlı yorum! E vet , anlıyorum!" diye h e y e c a n l a karşılık
ver di, "Benim için var o l m a y a n bir benl iği b u l m a y a çalışır
ke n k e n d i gerçek B e n ' i m i i n k â r e d i y o r d u m . T a n r ı Alemi' ni
k e n d i i ç i mi z d e a r a m a m ı z ı , ger i si ni n geleceğini söyleyen İsa
çok h a k l ı y m ı ş me ğer se. "
B İ R E Ü Ç , YAPABİLİRSİNİZ
M a r g a r e t Blair J o h n s o n kilisede p a p a zl ı ğ a b a ş l a d ı k t a n
kısa bi r sür e s o n r a işi b ı r a k m a n o k t a s ı n a nasıl geldiğini Gui-
deposts Dergisi'ndeki bir makalesinde anlatmış. N ew
Y o r k' u n üst k ı s ı m l a r ı n d a , b i r b i r i n d e n o l d u k ç a u z a k üç kilise
n i n bir p a p a z t a r a f ı n d a n i d a re e d i l me s i gerektiği bi r bölgeye
g ö n d e r i l m i ş t i . Eler p a z a r b u üç kilisede b i r d e n görev y a p m a s ı
g e r e k i y o r d u . Koca sı d en i z a ş ı r ı görevdeydi. İki bebeği vardı.
O n u n için işler sür ekl i k ö t ü y e g i di yor du, a m a asıl fırtına bir
c u m a r t e s i a k ş a m ı k o p t u . D ı ş a r ı d a ısı sıfırın a l t ı n d a y d ı ve
kar yağı yordu. Kalorifer k a z a n ı p a t l a d ı ğ ı n d a s a at geceyarısı-
n a y ak l a ş ı y o r d u . Eski bir m a h a l l e d e o t u r u y o r d u . Bir k o m ş u
su y a r d ı m ı n a gelip y an g ı n ı s ö n d ü r d ü a m a , B a y a n J o h n s o n
ç o k t a n k a r a r ı n ı v e r m i ş t i ; d a h a fazla s ü r d ü r e m e y e c e k t i b u işi.
G e c ey a r i s ı o l m a s ı n a k a r ş ı n k e n d i m e z h e b i n i n y ö ne t ic i s i n e t e
lefon e t t i . O s ı r a d a p a r a l e l t e l e f o n l a r ı n da açıldı ğını d u y du ;
k o m ş u l a r ı d i n l i y o r l a r d ı . Yine de al dırış e t m e d i ; yö n e t ic i si n e
t ü m olayı a n l a t t ı k t a n s o n r a , " P e k â l â , b e n i m b u r a d a işim
40
"Kendiniz Olma Cesaretini Gösterin
bitti. Buraya h e m e n b a ş ka b i r in i bulursanız iyi e d e rs i ni z .
D a y a n a m ı y o r u m ! Artık d a y a n a m ı y o r u m ! " diye a ğ l a ma k l ı bir
halde noktaladı konuşm asını.
Ba ya n J o h n s o n er t e si s a b a h k a p ı s ı n ı n ö n ü n d e imzasız
bir m e k t u p b u l d u . "Bire ü ç , y a pa bi l i rs i n" diye baş l ı yor du
m e k t u p . M e k t u b u y a z a n kişi, P a u l ' u n T i m o t h y ' y e yazdığı
m e k t u p t a n bir a l ı nt ı d a y a p m ı ş t ı :
Ç ü n k ü T a n r ı bize k or k u değil;
Güç
Sevgi
Ve k u s u r s u z d ü ş ü n e n bir r u h b a h s e t m i ş t i r .
Bu s a t ı r l a r ı o k u y u n c a B a y a n J o h n s o n ' u n bir s ü r e d i r
d u y d u ğ u k or k u bir a n d a yok o l m u ş t u . E v e t , k o r k u üç- bir
m a ğ l u p o l m u ş t u ve Ba ya n J o h n s o n gül me ye b a ş l a d ı , işini
ar t ı k s ü r d ü r e m e y e c e ğ i s a ç m a l ı ğ ı n a i n a nd ı ğı için k e n d i s i n e
g ü l ü y o r d u . B i r d e n d e v a m edebileceğini a n l a d ı . Ç ü n k ü h a y a t
o n u n l a birlikt i, o n a karşı değil. O g ü n d e n s o n r a işini o l d u k ç a
başarılı bir şekilde s ü r d ü r ü r k e n bi r k aç k i t a p ve m a k a l e de
yazdı. O üç sözcük h a y a t ı n ı n d ö n ü m n o k t a s ı o l m u ş t u : Bire
üç yapabilirsin.
ASLA YALNIZ D E Ğ İ L S İ N İ Z
41
% 100 D Ü ŞÜ N C E GÜCÜ
Üzerinde bulunduğunuz toprak kutsaldır. B ü tü n yaratıcılık,
h a y a tın t ü m gücü ve mucizesi sizinle yaşar; istek ve beklen
tilerinizi doyuma ulaştırm ak için gerekli her şeyi verir.
K o rk u n u n bir sürü çocuğu vardır: Kıskançlık, nefret,
kin ve şimdiye dek söz edilen tü m olumsuz düşünceler kor
k u n u n çocuklarıdır. K o rk u n u n bizi yönetm esine izin verecek
miyiz? Böyle bir zorunluluğum uz yok. T a n rı bize korku ver
m edi. Varlığımızın üzerine çökmüş birer felaket olan bu ço
cukları biz benimsedik. T anrı bize sevgiyi verdi ve gerçek
sevgi korkuyu defeder. Korkuyu defeden bu gerçek sevgi
nedir? Ben'i sevmek, içimizdeki G ü ç 'ü n bizim vasıtamızla
her şeyi yapabileceğini idrak etm ek dem ektir. Bizi yaratan
yüce Sevgi'dir. Sevgi bizi yaratıp boşlukta, d ü ş m a n c a bir or
t a m a bırak m a d ı. Sevgi bizi yaratıp imkânsızlıklar içine terk
etm edi.
Yaratıcımız bizi koşulsuz bir sevgiyle sever. Kim oldu
ğum uza, nered e yaşadığımıza, h a y a tta k i pozisyonumuza
bağlı değildir bu sevgi. H e r h a n g i b i r kişiye, y e r e , koşula v i -
da o rta m a bağlı değildir. Koşulsuz Sevgi bizimle yaşar ve
korkuyu defeder. D a h a ötesi, bu koşulsuz Sevgi her yerde
m e v cu ttu r. N ereye gidersek gidelim Sevgi'yi bulabiliriz. Ya
bancı diyarlara gittiğimizde Sevgi'nin değişik ifade biçimle
riyle karşılaşırız. T a n rı kendisini, bireyselleştirmemiz, ayrı
ayrı ifade etm em iz, kişiselleştirmemiz için bize teslim etti.
H e r birimiz O'nu kendi bilgimiz ölçüsünde ifade ediyoruz.
T A K L İ T İNTİHARDIR
42
Kendiniz Olma Cesaretini Gösterin
lik, güç ve Sevgi'ye inanm alıyız. Hepim iz aynı K a ynak'tan
geliyoruz. H a ta yapabiliriz, am a ne fark eder! H a t a , h e r h a n
gi bir kimsenin bir şeyin nasıl yapılması gerektiği k o n u s u n
daki fikrinden başka nedir ki? Doğruyu kim bilebilir ki?
Kendiniz olursanız h a ta yapmazsınız. M utlak a kendiniz ol
malısınız. Eski bir özdeyiş, Hiç hata yapmayan kişiler, hiçbir
şey yapmayanlardır, der. Gelecek sefere daha iyisini y a p m a
nın yollarını h ata la rım ız sayesinde bulm az mıyız? H a ta la r
bazen pahalıya mal oluyorlarmış gibi görünebilirler, am a as
lında öyle değildir. S onuçta hiçbir şey yitirmezsiniz. Siz bir
Sonsuz K a y n ak 'tan geliyorsunuz ve Sonsuz'dan hiçbir şey
alınam az. Evet, yalnızca geriye d ö nün ve yeniden deneyin.
43
% 100 DÜŞÜNÇE GÜCÜ
Denizdeki balık gibi biz de D ü ş ü n c e 'n in sonsuz denizin
de ilerliyoruz. O çevremizde ve içimizden akıp gidiyor. Her
gereksinmemizi karşılıyor. Eflatun gibi düşünebiliriz; fakat
tıpkı deniz, balığın kendi sonsuz kay n a k la rın d an ne kadarını
kullandığına dikkat etmediği gibi, Evrensel Bilinç de onun
ne kad a rın ı kullandığınıza aldırış etm ez.
İb rah im Peygamber'e söylenmiş şu sözler bize de söy
lenmiş dem ektir: Görebildiğiniz tüm topraklan size verece
ğim. (Jenesis 13:15)
"Evrenin yaratıcı G üç'ü sizin vasıtanızla iş görüyor"
demiş R obert Collier, 'Yüksek Potansiyelin Yasası' adlı kita
b ında, "Gelmiş geçmiş en büyük çıkışı olabilirsiniz o gücün.
Yapmanız gereken yalnızca şekil verecek kalıbı h azırlam ak
tır; o kalıp da düşüncelerinizle biçimlenir. En büyük arzunuz
nedir? En çok istediğiniz şey nedir İ n a n ın ve sahip olun. En
önemli düşünceniz bu olsun, düşüncenizi bu n d a yoğunlaştı
rın. O za m a n bu düşüncelerin gerçekleşmesi için gereken her
şeyi kendinize çekersiniz."
44
'Kendiniz Olma Cesaretini Gösterin
Büyük bir bireyci olan H enry David T ho re au , "Herkes
duyduğu t r a m p e t sesine doğru yürüm eli", diye yazıyor, "Her
birimizin ayrı bir tram petçisi var; başkasının t ra m p e t sesine
doğru yürüyenler hayata uyum sağlayamazlar."
George C h a p m a n ise şöyle yazıyor:
Kendi kendisinin yasası olan insana hiçbir yasa gerekmez
Hiçbir yasayı çiğnemez o ve gerçek bir kraldır.
46
'Kendiniz, Olma Cesaretini Gösterin
şıyor, hareket ediyor ve varlığımıza sahip oluyoruz. Beyin ve
D üşünce farklı şeylerdir. Birine "büyük bir beyin" demek as
lında yanlış bir terim kullanm aktır. Beyin düşüncenin a racı
dır. R adyonun ses dalgalan denizinden birkaçını alıp algıla
nabilir hale getirmesi gibi, beyin de düşünce denizinden bazı
düşünceleri bulup çıkarır. D üşü n ce evrenseldir, her yerde
m evcuttur. Bir bölgeye ya da bir kişiye özgü değildir. O
halde düşü n m ek demek, Düşünceyi kendi algılamamız, ölçü
sünde kullanmak demektir.
Ü n lü bir doktorun söylediği şu sözleri çok beğenirim:
"Beyin, karaciğerin safra salgıladığı gibi düşünce salgıla
maz."
D ü ş ü n c e , beynin içinde ya da uzayda herhangi bir
yerde değildir. Z am a n gibi uzay da insana ait bir kavramdır
ve onun seçtiği iki noktaya dayanır. Uzayın "ölçülebilir" olu
şu yalnızca insanın zannıdır. Bu ölçü tüm üyle görecelidir.
D üşünce evrenseldir. Sınırsızdır. Hiçbir şey Düşünce'yi ku-
şatam az. D üşü n ce âlemi, insanın kafatasına hapsedilemez.
Beyin h ü crelerinin sayısının bu işte hiçbir rolü yoktur.
Önemli olan, Düşünce'yi nasıl kullandığımızdır. Dolayısıyla,
Evrensel D ep o 'd an fikirler almak için bilincini açan kişi, yal
nızca aldığı eğitimle kazandığı niteliklerine güvenen kişiden
daha etkili bir d ü şü n ü rd ü r.
G ü n ü m ü z ü n en üzücü olaylarından biri, sadece üniver
site m ezunu olduklar» için birtakım in sanların ötekilere t e r
cih edilmesidir. Oysa, üniversite m ezunu olmayan bir kişi
daha yetenekli, daha yaratıcı ve alan ın d a daha bilgili olabi
lir pekâlâ. Birçok kişi için diplomalarını rulo yaparken be
yinlerini de birlikte sardıkları söylenir. Em in olun, girişimci
liklerin! ve başarı duygularını da daha o günlerden diplo
mayla birlikte rafa kaldıranlar vardır.
Tüm insanlık ortak bir Bilinç'e sahiptir; bu Evren'in
Yaratıcı Bilinci'dir. Buna E m erso n , "Ruh Ü stü"; İsa, "Baba";
47
% 100 DÜŞÜMCE G Ü C Ü
doğu dinlerinin büyük öğrencisi P aul B r u n to n , "Üst Ben";
büyük sosyolojist D r. Pitirim Sorokin, "Bilinçüstü" diyor. D i
ğerleri de b u n u "Süper Bilinç" ya da "Tanrı" olarak a d la n d ır ı
yorlar.
B İ L İ N C İ N İKİ G Ö R Ü N Ü M Ü
48
Kendiniz Olma Cesaretini Gösterin
ni bilir. Sonsuz Zekâ, h a y a tın en küçük birimi a to m d a bile iş
başındadır. Yalnızca korkularım ız, endişelerimiz, çeşitli
streslerimiz içeri girebilirler. Bilinçaltı, yalnızca b ed e n in k o
ruyucusu değil, bedenim izin ve hayatım ızın k u ru c u s u d u r
aynı z a m a n d a .
49
%100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
HAKİMİYETİ ELE GEÇİRM EK
50
Kendiniz Olma Cesaretini Gösterin
rettiğimiz şeyi tam olarak gerçekleştirmek için B ü tü n 'ü d ü
zenleyerek bizim için çalışır. Seçtiğimiz şeylere sahip olabili
riz. Bu yüzden akıllı seçimler yapmalıyız.
KENDİNİ- YÖNETME
51
5
52
Amaçlara ulaşmak için bes ilke
kaydettiğim hayallerime geri d ö n d ü r m ü ş tü .
Amaçlarımı yeniden gözden geçirmeme n e d e n olan bu
genç adam kendi am aç ların ın bir kısmını gerçekleştirmişti
bile. Otuz sekiz yaşında, kendine ait iş yerini bir milyon d o
ların üzerinde bir fiyatla devretmiş ve tic aret dünyasından
elini eteğini çekmeye hazırlanıyordu. Şimdi de z a m a n ın ı ve
kayda değer yeteneğini, am açlarım ı gerçekleştirebilmem için
bana yardımcı olmaya adamayı öneriyordu. Şu sözleri bana
b u n d a n sonraki bölüm ü yazmam için ilham kaynağı oldu:
Y a p m a m ız g e re k e n şey, şu anda olanaksız gibi görünseler
de, am açlarım ızı belirlemek ve hedef doğru ilerlemektir."
BEŞ BASAMAK
53
% 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
KENDİNİZ İÇİN İDEAL ZİHİNSEL İMAJI BELİRLEYİN
54
Amaçlara ulaşmak için beş İlke
Emile Zola otobiyografisinde üç a m a c ın d a n söz eder: 1.
Bir çocuk sahibi olmak. 2. Bir kitap yazmak. 3. Bir ağaç dik
mek. Birçok kitap yazdı, çocukları oldu ve arazisine pek çok
ağaç dikti. O n u n am aç ları, yaşamın sürekliliğine ilişkindi.
Varoluş amacının, hayatı sürdürm e k olduğunu hissetmişti.
Kitaplar zihinsel, ağaçlar fiziksel, çocuklar da ruhsal düzey
de bir şeyler bıraktı gelecek kuşaklara.
M a h a tm a G a n d i kendisine neredeyse imkânsız bir h e
def seçmişti. Fiziksel olarak çok şey başaramayacağı izleni
mini u y a n d ıra n bu küçük adam ın gün gelip E lindistan'm İ n
giliz İ m p a r a t o r l u ğ u 'n u n hegem onyasından k u rtu lm asın a ö n
cü olacağını kim düşünebilirdi ki?
55
% 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
Üniversitesi Jeoloji B ölü m ü 'n d en m ezun oldu. "H ayatın tü m
sillesini yemiş" diye tanım lanabilecek bir adam dı kendisi.
Küçük yaşta a n n e ve babasını kaybetti, akrabalarının y a n ın
da kaldı ve tü m okul hayatı boyunca giderlerini karşılamak
için çalışmak zorunda kaldı. Stanford'dan ilk m ezun oldu
ğunda h e m e n çalışmaya başladı, am a jeolog ya da m ad en
m ühendisi olarak değil de, California'da bir m ad en d e sıra
dan bir işçi olarak. Ancak bir z a m a n sonra bu ağır işi bıraktı
ve hepim izin bildiği gibi m a d e n mühendisliği alanında isim
yaptı. Kırk yaşina gelmeden pek çok m a d e n şirketine d a n ış
m an olup NewYork, San Fransisco ve L o ndra'da bürolar açtı.
G e n ç bir m ültim ilyoner olarak artık insanlığa yardıma h a z ır
dı ve b u n u da olağanüstü bir başarıyla gerçekleştirdi. Birinci
D ü n y a Savaşı patlak verince kendisine, açlık sorunuyla
karşı karşıya olan uluslara yiyecek yardımı yapması çağrı
sında b u lu n u ld u . O da savaş boyunca, büyük diplomatik ve
pratik güçlüklere karşın işgal altındaki Belçika ve F ransa'ya
piyasa değeri bir milyon doların üzerinde beş milyon to n yi
yecek ve giyecek sevk etti. Bu başarısı ona dünya çapında bir
ün k azandırdı, insanlığa yaptığı hizm etleri saymaya kalksak
kitaplar doldurur. Kendisini, Birleşik Devletlerin otuzbirinci
devlet başkanı olarak tanıyoruz.
H e rb ert Hoover Jr. de benzer am açlar hedeflemişti,
a m ac ın a petrol araştırm aları sayesinde ulaştı ve kendini
halk h izm etin e adam ak amacıyla kırk yaşında iş hayatını bı
raktı.
İn s a n ın kendisini ucuza satm a, yeteneklerini ve p o t a n
siyelini küçüm sem e eğilimi vardır. Bazen am açlarım ızı, n e le
ri başarabileceğimizi daha iyi bilen birisinin belirlemesine
gereksinim duyarız. Adamları için yüksek hedefler belirleye
rek onları sürekli çaba göstermeye zorlayan satış m ü d ü rü
b u n a bir örnektir.
G e çen lerd e, çok başarılı bir iş d anışm anı olan bir arka-
56
Amaçlara ulaşmak için beş ilke
daşım, m üşterilerin d en biri olan sigorta komisyoncusu bir
firmayla ilgili bir öykü a n lattı. Bu firma geçen yıl boyunca
yedi yüz bin dolarlık iş yapmış. Arkadaşım, "Gelecek yıl bir
milyon üç yüz bin dolarlık iş çıkaracaksınız" dediğinde aldığı
yanıt, "Deli olmalısınız! Neredeyse geçen yi ikinin iki katı
bu!" olmuş. Arkadaşım onların a k im d a n bile geçmeyen p o
tansiyellerini dikkate almıştı oysa. Bu ta h m in i yaparken cid
diydi. Ertesi yıl bu firma t a h m i n edilen ra k am a ulaşmakla
kalmayıp binlerce dolar da fazla kazandı. Robert Browning
bu kon u d a, insan, elinin uzanabildiğinden daha ötesini
amaçlamalı diyor. Evet, am aç belirleme, düşüncede başlar.
Bu da kendini-yönetm e ile m ü m k ü n d ü r.
ÇALIŞMADAN I N A N M A K H I Ç B I R I Ş E Y A R A M AZ
57
% 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
ren bir kadının öyküsün ü anlatacağım sizlere. Sanıyorum ki
bu kadın bulunduğu noktaya yıllarca hayal k u rm a k ta n yor
gun d üştükten sonra geldi. U z u n yıllar evlenmeyi istediği
halde bu isteğini bir tü rlü gerçekleştirememişti. B u n u n n e
deni belki de annesiyle birlikte yaşaması ve onun hislerini
in citm e k ten sürekli korkmasıydı. Evlenmek istediği adam
Elavvaii A daları'ndan b irinde, deniz gören çok güzel bir evde
yaşıyordu. Çok yaratıcı bir ad a m d ı, iyi para kazanıyordu ve
iyi bir yaşam sürüyordu. Adamın da hayallerinde hep bu ka
dınla evlenmek vardı. K adının bana başvurm adan önceki öy
küsü işte böyleydi.
Öyküsünü bitirdiği z a m a n , "Bana yardım istemek için
geldiniz, ama açıkça görüyorum ki bu konuda bir şeyler yap
maya hazır değilsiniz" dedim.
"Ne demek istiyorsunuz?" diye sordu.
"Pekâlâ, içinizden bir sesin bu adam la evlenmenizi söy
lediğini varsayın. Birbirinizi seviyorsunuz, b ü tü n dünya da
m u tlu olmanızı istiyor. Peki, bu d u ru m d a iç sesinizi dinler
miydiniz? Şu anda a n n e n iz e çok yakınsınız. Bu konuda bir
şey yapmazsınız, sorunu halletm ek için gereken adımı a t a
mazsınız."
"Evet, ne demek istediğinizi anlıyorum," diye karşılık
verdi, "Bir şeyler yapmaya niyetli olm adıktan sonra karar
verm enin bir anlam ı yok, öyle değil mi? Pekâlâ, gerekeni ya
pacağım." Birlikte harika k ararlar verdik, ki ben b una tedavi
diyorum.
Kadın evine gitti ve eşyalarını toplam aya başladı. A n n e
si endişeyle onu izliyordu; son u n d a ne yapmak istediğini
sordu. O da Elawaii'ye gidip yıllardır evlenmeyi düşlediği
adam la evleneceğini söyledi. Ve her şey yolunda gitti; kızının
gözünü sürekli onunla korkuttuğu kalp krizini geçirmedi
a n n e ; h a t t a yalnız kalmak hoşuna bile gitti. Kadınla adam
evlendiler ve m utlu bir yaşam sürmeye başladılar. G ö rü ld ü -
58
Amaçlara ulaşmak için bes ilke
ğü gibi, kadın önceleri evlenmeyi d ü ş ü n m ü ş , am a hiçbir giri
şi inde b u lu n m am ıştı. Evet, gerekli adımları atm aya istekli
olmalısınız.
G ü ç 'ü n sevgiyle kullanılması gerektiğini bilerek ideal
zihinsel imajı yaratm akla işe başlıyor ve İç Rehberimiz'in
gösterdiği yolda ilerliyoruz. Gerçekleşmesini istediğimiz "il-
ham 'i içimizde aramalıyız.
59
% 100 DÜŞÜNCE G Ü C Ü
ESNEK OLUN, G E R E K T İĞ İN D E PLÂNINIZI YENİLEYİN
60
Amaçlara ulaşmak için bes ilke
y a p tık ta n sonra perşembe öğleden sonraları iple çekmeye
başlamıştı; b u n u n dışında her şey önem ini yitirmişti. Casa
de Todas'taki kliniğe o n unla birlikte gittiğim gün ne demek
istediğini anladım . Bu iş am aç ların ı değiştirmesine n ed e n ol
m u ştu . Yeni am a c ı, tıbbi y ardım ın mevcut olmadığı yerlerde
ücretsiz hizm et veren klinikler a ç m a k tı. B u n u n sonucu ola
rak G ü n e y W ietnam , H ong Kong, Meksika ve d ah a birçok
yerde Yardım Projesi uygulanmaya başladı.
G Ö ZÜ N Ü ZÜ H E D E F T E N AYIRMAYIN,
YARI YO L D A DURMAYIN
61
% 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ
çok akt ifmiş gibi g ö r ü n ü y o r d u , a m a söylediğine göre de h i ç
bir işin sonunu getiremiyordu. Tam bir satış söz l eşmesi ni
g e r ç e k l e ş t i r m e k ü z e r e y k e n , bir p ü r ü z çıkıyor ve a n l a ş m a b o
z u l u y o r d u . D e f a l a r c a k ar ş ı l aş m ı şt ı b u d u r u m l a . D ü ş ü n c e l e r i
n i a n a l i z e d e n e dek b a n a i n a n ı l m a z g ö r ü n m ü ş t ü b u d u r u m .
"Bu sefer b a ş a r a c a ğ ı m , " diyor du h e p . Y ü r ü d ü ğ ü t a k d i r d e iyi
bir y ö n t e m d i bu, a n c a k s o n u n d a e m l a k sözleşmesiyle ilgili zi
hinsel imajını d eğ i ş t i r me si ger ekt i ği ni fark ettik. Emlak
satış i şl emi , para a l ı n d ı ğ ı n d a ve m a l yeni sahibine teslim
e d i ld i ğ i n d e t a m a m l a n m ı ş olur . B u n u t a m o l a r a k a n l a y ı p z i h
nin e kaz ıd ığ ın da satışlarını t a m a m l a m a y ı b aş ard ı. Değiştiri
len zi hi nse l imajı yeni d e n e y i m l e r izler. G e n e l d e zilinsel i m a
j ımızı bi r n o k t a y a k a d a r k o r u r u z ; s o n u n a dek s ü r d ü r e m e y i z
onu.
P r o j e m i z ne o l u r s a o l sun, t a m a m l a n m ı ş h a l i n i d ü ş ü n
me l i ve gerçekleştirmek için gereken adımla rı a t mal ıyı z .
Aksi t a k d i r d e , yapt ı ğı mı z iş eksik ve a n l a m s ı z ol ur ; gece g ü n
düz sevdiği i n s a n ı n iyileşmesi için d u a e d e n b i r i n i n , bir y a n
d a n da c e n a z e t ö r e n i için haz ı r lı k y a p m a s ı gibi ya da b a ş a r ı
ya u l a ş m a k için d u a l a r edi p bir y a n d a n da iflas edişiyle ilgili
kâbuslar g ö r e n biri gibi. İnandığınız, ölçüde sahip olursunuz.
Elayatın sübjektif y a n ı , Yasa, d u a l a r ı n yüzeysel d e ğe r i n e
göre h a r e k e t e d e r ve h a y a t t a n a l m a y a istekli o l d u ğ u m u z şey
leri bize verir.
AMAÇLARINIZIN ENVANTERİNİ T U T U N
KENDİNİ- YÖNETME
1. Amaçlarınızı yazın.
63
6
H e p i m i z i n i ç i n d e , d e r in l e r d e y ü z y ıl la r ı n b il g e li ğ i y a t a r .
A sla tü k etilem ey ecek , sonsuz bir y a r a t ı c ı fikirler k a y n a ğ ı
s a k lıd ır içim izd e, in sa n la r g erek sin im duyd u k ları fikirleri
k it a p s a y f a l a r ı n d a y a da b a ş k a l a r ı n ı n d ü ş ü n c e l e r i n d e arar
la r. H a l b u k i bu fikirler h e r i n s a n ı n k e n d i v a r lı ğ ın ı n m e r k e
z in d e vardır zaten . İn sa n ın v a r o ld u ğ u n a in a n m a cesareti
g ö ste r d iğ i her şeyin ö te s in d e k i ilh am , in sa n ın o ld u ğ u h er
y e r d e d ir .
F İK İR L E R N E R E D E N G E L İR L E R ?
N e d e n büyü k ş i r k e t l e r , a y a k la r ı n ı m a s a l a r ı n ı n ü z e r i n e
u z a t ı p d i n l e n m e k t e n b a ş k a bir ş e y y a p m ı y o r m u ş gibi g ö r ü
n e n fikir a d a m l a r ı n a e n y ü k s e k m a a ş l a r ı v e r ir le r ? Ç ü n k ü bu
i n s a n l a r tü m k u r u lu ş u n b a ş a r ı s ı n ı sağ la y a n fikirleri ü r e t i r
le r . M ü z i s y e n l e r , y a z a r l a r , bilim a d a m la r ı v e m u c i t l e r y a r a t ı
c ı fikirlerini n e r e d e n a lır la r ? N a s ı l olur da bir b e s t e c i k e n d i-
64
Sınırsız 'fikir 'Kaynağını Kullanma
sine t a m a m e n y a b an cı olan bir senfoniyi z i h n i n d e d a h a ö n c e
d e n ü r e t i l m i ş gibi d u y a r ? N e d e n bazı insanlar diğerlerine
göre d a h a y a r a t ı c ı d ı r l a r ?
Çünkü h e r gerçek y a r a t ı c ı , d i r ek t t e m a s k u r d u ğ u E v
r en se l Bilinçaltı'na, tüm fikirlerin görünmeyen kaynağına
g ü v e n m e y i ö ğ r e n m i ş t i r . K u l l a n d ı ğ ı a r a ç , sezgisidir. Sezgi; di
reki bilme, yüce ya l göstericilik, aydınlanma, fikirler ve içe
doğma o l a r a k a d l a n d ı r ı l ı r . N e r e d e n geldiği a n l a ş ı l a m a y a n ve
i ç i mi z i n d e r i n l i ğ i n d e n çı kı p gel en fikirler h e p sezgidir.
B e n sezgiyi, mantık yürütmekten çok, içimizden ruhsal
algılama yoluyla gelen bilgi olarak ta n ım lıy o ru m .
S e z g i , d u a n ı z a t a m z a m a n ı n d a g e l e n bir y a n ı t o l a b i l i r .
P r o j e n i z i g e r ç e k le ştir e m e y e c e ğ in iz e inandığınız a n d a a n s ı z ı n
uyanan fikirdir. Sezgi önceden düşünerek d eğ il, bir a n d a
y ü k s e l ir ; zo rla n a m a z. Bazen y a p m a k t a o ld u ğ u m u z ş e y d e n
v a z g e ç m e m i z i , b a z e n n e ş e l e n m e m i z i e m r e d e r ; b a z e n de k a
rar, yargı v e g e n e l g ö r ü n t ü d e an i d e ğ i ş i k l i k l e r y a p m a m ı z a
n e d e n olu r. D i k k a t e a l ı r s a k h a y a t ı m ı z d a k i e n d e ğ e r li ş e y d i r .
G e r ç e k a n l a m d a b a ş a r ı y a u l a ş a n l a r , s e z g i l e r i n i n s e s i n i d in
lem ey i öğ ren ip onu izley en lerd ir.
b a şa r il i İn s a n l a r d a î m a s e z g i l e r i n e g ü v e n i r l e r
65
% 100 Düşünce gücü
z a m a n ın a kadar çok az t a n ı n a n ve anlaşılabilen bu zihinsel
faaliyet alanı, şu a n d a yaşadığımız çağdaş uygarlığı m ü m
kün kılan ve destekleyen her büyük başarıya ilham vermiş
tir."
Harvard Ü niversitesi, Yaratıcı Özgecilik Araştırına
Merkezi Yöneticisi Dr, P itirim A. S orokin, Sezgi Kaynağı'na
"b ilin çö te si *1 adını veriyor ki bu da sonsuz Zekâya, yani
Tanrı'ya verilen bir başka isim dir. Şöyle yazıyor Dr. Sorokin:
insanın yaratıci zekâsıyla ilgili olan bilim , din, felsefe, tekno
loji, förebilim, hukuk, güzel sanatlar, ekonomi ve politika gibi alan
lardaki tüm basariların ve keşiflerin asıl kaynağı bilinçötesi gibi g ö
rünüyor. Onun dehası ve işlevi olmadan bilincin ve bilinçaltının
kullanımıyla yalnızca vasat basarilar elde edilebilir, öma en büyük
ler asla. Bir edebiyat ya da beste uzmanı, edebiyat veya müzik da
lında harika eserlerin oluşturulmasındaki tüm kural ve teknikleri b i
lir; ancak bîiinçötesinin dehasından yoksun ise Shakespeare'in,
Chaucer'in, Bach'ın ve Beethoven'in kötü bir taklidi bile olamaz. Bir.
bilimsel yöntem uzmanı için de aynı şey geçerlidir. Biiinçötesinden
yararlanamıyorsa Galileo, Nevvton, Eflatun ya da Kant gibi olma
konusunda hiçbir şansı yoktur. Bu bakımdan bilinçötesi bilinen en
yüksek yaratıcı enerjidir. Bilinçötesi, bilinçötesi sezgi yoluyla yaratır
ve keşfeder. Algılama, gözlem gibi duyusal sezgilerden, matema
tiksel ve kıyaslamaya dayalı mantıktan çok farklıdır. Duyuların ve
mantığın aksine, sezgisel ilham veya idrak, sabırlı bir gözlemden
ya da matematiksel, mantıksal analizden farklı şekilde bir anda
akla gelir. Bu anlık ışığin zamanının ve koşullarının önceden kesti
rilmesi, tahmin edilmesi ya da isteyerek yaratılması oldukça zordur.
Patlama genellikle en beklenmedik anda ve koşullarda gerçekleşir.
66
Sınırsız Fikir Kaynağını Kullanma
"Ego'yu t a m a m e n ve koşulsuzca aşar."
Isa da şu sözleri yüce bir sezginin ışığında söylemiş ol
malı: Ben kendim hiçbir şey yapamam; her şeyi yapan içim
deki Baha'dır. Browning, "İçimdeki İh tişam ", Azize Theresa
da, "Ben değil, benim vasıtamla çalışan T an rı," demiş bu sez
giye. Tüm mistik kişiler, yüce Ben'in tüm ihtişamıyla ortaya
çıkabilmesi için önce küçük ben'in ölmesi gerektiğini biliyor
lardı.
Tanrı bir kez söyledi, iki kez söyledi, ama insanlar anla
madılar. Bir gece, insanlar yataklarında derin uykuya dalıp
düş görmeye başladıklarında onların kulaklarını açtı ve ge
rekli bilgiyi verdi. (Eski Ahit'in Eyüp Kitabı-33:14-16)
Elias Howe, yüz yıl önce bir gece derin uykudayken gör
düğü bir düş, bir vizyon sayesinde m odern dikiş m akinesinin
icadmi sağlayan fikri buldu. Bu düşü görene dek haftalardır
icadı üzerinde çalışıyordu Howe. Ancak makineyi t a m a m l a
yacak son parçayı yaratam ıyordu bir tü rlü . İpliği iğneden ge
çirdikten sonra üst ucunu m a k in a d a nasıl tutacağını b ulam ı
yordu ne kadar uğraşsa da. Bir gece geç saatlere dek ça
lıştıktan sonra bitkin halde yatağa uzandı. Rüyasında kendi
ni yam yam lar tarafından esir edilmiş gördü. Yamyamlar
kendisine, yirmi dört saat içinde makineyi tam am layacak
parçayı bulamadığı takdirde onu yiyeceklerini söylüyorlardı.
Yamyamlar çevresinde dolanıp duruyorlardı ve birden şefle
rinin elindeki mızrağın u cunda bir delik olduğunu gördü.
Soğuk terler içinde uyandığında s o ru n u n çözüm ünü bulm uş
tu!
FİKİRLER H İ Ç U M M A D IĞ IM IZ ANLARDA G E L İR L E R
67
hepsi göste'riyor ki fikirler en um ulm adık an d a , insanlar
m ücadeleden vazgeçtiklerinde, yarı uykudayken ya da hayal
kurarken ortaya çıkm aktadırlar. Bazıları araba kullanırken,
balik tu ta rk e n ya da avlanırken ya da iş dışında dinlenm ek
amacıyla bir şeyler yaparken aniden kafalarında çakan bir
şimşekle bu fikirlerin doğduğunu söylüyorlar.
Çoğu ressam, tablosunu b ü tü n olarak zihn in d e görüp
tuvale döküyor. Besteciler senfonilerini içsel olarak duyup
n o ta la ra döküyorlar. M ozart ilhamıyia ilgili olarak şöyle
diyor: "Hayalim de, sıralı parçalar halinde değil de, oldukları
gibi, bir anda duyuyorum... Ne büyük bir zevk olduğunu a n
latam am ."
Ben en iyi k onuşm alarım ı televizyonda bir golf ya da
futbol karşılaşmasını izlerken hazırlıyorum. Ailem aklımı yi
tirdiğimi düşünüyor. Öğleden sonrayı televizyon izleyerek
harcadığımı gören karım , "N eden konuşm anla meşgul olm u
yorsun?" diye soruyor. Sarı çizgili not defterimi hiç y anım dan
ayırm am . O tu rm u ş maçı izlerken birden bir fikir uyanır,
sonra bir ta n e d ah a , bir tan e daha. Kuşkusuz bu fikir futbol
m a ç ın d a n değil, bilincimi a ra d a n çıkardığım için bilinçaltım-
dan gelmektedir.
Şu sıralar UÇLA'da profesör olan bir arkadaşım en iyi
fikirlerini bahçesindeki gülleri budark en bulur. Tıbbi araştır
m alarla ilgili makaleleriyle ünlü olan bu arkadaşım her m a
kalesi yayınlandıktan sonra, ona kaynaklık eden fikri hangi
gülle uğraşırken bulduğunu söyleyebilir.
Paul B ru n to n , Kişiyi Aşan Bilgelik adlı kitabında, sezgi
yi, bilinçli düşüncenin eşiğinin altındaki derin düşünce taba
kasına yerleştiriyor:
Yazarlıkla uğraşan kişiler sık sık, kafalarında coşkuyla koşu
şan düşüncelerle uyanıp bunları kâğıda dökmek için yataklarından
fırlarlar. "Kubla Han" gibi uzun bir şiirin, şair Coleridge'in uyku
sunda ortaya çıktığını, uykuya dalmadan önce kafamızı meşgul
68
eden bir sorunu ertesi sabah çözmüş olarak uyandığımızı, unuttu
ğumuz isimleri uyandıktan sonra hatırlayabildiğimizi göz önüne
alırsak, çıkarabileceğimiz aşikâr sonuç, aklın gizemli bir biçimde
gece boyunca ertesi gün bilince sunulmak üzere bitirilmiş bir sonuç
verilmesini sağlayan gizli bir eylemde bulunduğudur. O muhteşem
sanatsal ilhamların ve kafa karıştırıcı durumlara karşı zafer kaza
nan sezgiye dayalı kararların gizli kaynağı, bilinçli düşünme sınırı
nın ötesindeki derin düşünce tabakasıdır. "Tanrı doğruyu sevgili
kullarına uykuda ulaştırır" der Davut Peygamber. Uykudayken ger
çekleşen bu zihinsel eylemi kanıtladıktan sonra uyku için "bilinçsiz
liğe geçiş" demek, deneyimlenen şe/in yalnızca yüzeysel değerini
dikkate alıp altında yatan her şeyi görmezlikten gelmektir.
69
YARATICILIĞI G ELİŞTİRM EK İÇ İN DÖRT KURAL
70
3. F ik irler geldiğinde yakalam aya hazır o lu n :
Sezgiler kısa ö m ü rlü , gelip geçici d ü şü n celerd ir. Adeta
birer p arçanız olm uş, alıştığınız sınırlı d ü şü n ce le rin izd en t a
m am en farklıdırlar. Bu düşünceler bir kelebek zerafetiyle
gelir ve çabucak uzaklaşıp giderler. Flenüz belleğinize kayde
dilm em işlerdir. Araba kullanırken ya da uykuya dalm ak
üzereyken gelen ilham ı hatırlayabileceğiniz! sanm ayın. Bir
çok iyi fikir bu şekilde kaybolur gider. D u ru m ne olursa
olsun, arabayı d u rd u ru n ya da kalkıp ışığı yakın ve fikrinizi
bir yere yazın.
İçin d en gelen sesi dinlem eyi öğrenen yaratıcı in san , not
defterini ve kalem ini y a n ın d a n ayırm az. F ikirler genellikle
uyanm ak üzereyken ya da gece boyunca geldiği için kâğıt ka
lem iniz yatağınızın b aşu c u n d a olsun. Birçok insan çözmek
istediği bir soruyu y a tm a d a n önce kendisine sorup, istediği
yanıtla uyanm ayı güvenle beklemeyi öğrenm iştir.
Bir konuşm acı ya da yazarsanız, kendinize bir taslak
hazırlayın. Birkaç kez ü ze rin d en geçerek aklınıza yerleşti
rin. Sonra da birkaç gün içinde gelecek fikirleri yakalam aya
hazır olun. D iktiğiniz ağaca asm onları; göreceksiniz ki her
zam anki bilinçli d ü şü n celerin izin yapabileceklerinden çok
daha iyilerini üreteceksiniz. D a h ası, bu şekilde çalışmak
sinir ve gerginliği de o rta d a n k aldıracaktır.
71
G leen C lark, Evrenin Sırlarına Ulaşabilen İnsan adlı
bir kitap yazdı. Bu, aynı h a y a tta boş ayrı hayat yaşadığını
söyleyen W alter Russel'in öyküsü. Kendisi başarılı bir m üzis
yen, m im a r, ressam , heykeltıraş, kitap ve dergi ressamı idi.
Russell, 1897 ve 1898 yıllarında Collier's Weekly'de sanat
ed itö rü olarak çaliştî. İspanyol Savaşı sırasında Collier's ve
Century için savaş m uhabiri olarak görev yaptı. 1900'de ilk
olarak Tülin U lu slararası S anat Sergisi'nde sergilenip İ ta l
ya'da gurur verici eleştiriler alan , daha sonra tüm Avrupa'da
sergilenip F ra n s a , Belçika ve İspanya'da ödüller kazanan ve
ken d isin e, Toledo'daki İspanyol S an at ve Edebiyat Akademi-
si'ne üyelik getiren "Yüzyılların G ücü" adlı alegorik resm ini
ta m a m la d ı. D a h a sonra büyük bir p o rtre ressam ı oldu ve ü l
kenin çeşitli yerlerinde kayda değer eserler y a ra ttı. Bu arada
birçok kitap yazdı ve konferans verdi. M im arlıkla ilgili hiçbir
eğitimi olm am asın a rağm en -ki okulu on yaşında bırakm ıştı-
New York'ta yirmi milyon dolarlık, tüm dünyaca bilinen bi
n aları inşa etti. İn şa a tla rı kendisi finanse etti ve hepsini sat
tı, h a tta kooperatif yoluyla satırı alm a y ö n tem in i, ki o za
m a n la r bu işe hiç de iyi gözle bakılm ıyordu- uyguladı.
D r. C lark "Walter Russell'in resim den heykeltıraşlığa
geçişi elli altı yaşındayken gerçekleşti ve ta m a m e n ra stla n
tıydı" diye yazıyor. Tüm hayatı boyunca resim yapm ış, çam u
ra elini bile sürm em işti. S anat ve Bilim T opluiuğu'na başkan
seçilmişti ve bu topluluk E dison'a bir m adalya verecekti.
"M adalyanın b ü stü n ü yapan heykeltıraş başarılı olam adı.
B un u n ü zerin e Walter Russell biraz çam ur aldı ve Bayan
E dison'a telgraf çekip büstü kendisinin yapacağını bildirdi."
D a h a sonra bilim a lan ın d a büyük keşifler yapm asına,
filozof ve konuşm acı olarak uluslararası bir ün kazanm asına
rağm en asıl şö h retin i heykeltıraşlıkla kazandı. Z am anım ızın
birçok büyük kişisinin b ü stü n ü yapm ış olm asına rağmen ko
nuşm a özgürlüğünü, din özgürlüğünü, gereklerden ve korku
72
dan k u rtu lu şu tem sil eden dört figürden oluşan eseriyle t a
n ındı en çok.
"Hiçbir zaman Tanrı'dan başarıya ulaşmasını sağlayacak
gücü vermesini islemedi; o bu güce zaten sahip olduğunu biliyor
du.Sözsüz ve ilhama dayalı bir ilişki içinde ondan istediği tek şey,
içindeki mutlak kudretin daima bilincinde olmasın! sağlamasiydı."
D r. C lark'in kitabına n eden Evrenin Sırlarına Ulaşabi
len İnsan ismini verdiğini m erak ediyor m usunuz?
Walter Russell ve diğerleri evrenin sırlarına ulaştıiar,
biz de ulaşabiliriz. Eflatunun bildiğini siz de bilebilirsiniz,.
Sezgi yalnızca aşırı duyarlı kişilere, m edyum lara has bir
özellik değildir. Sigm und F reu d ve C ari Jung sezgiyi, zihnin
no rm al bir fonksiyonu olarak kabul etm işler, am a keşfede
m em işler. D ü şü n c e 'n in ulaşabileceği yerler henüz ortaya çı
k arılm am ıştır. H erkes bu alan d a bir kâşif olabilir. Sezginin
sesini dinlem eyi öğrenirseniz, sorularınıza yanıt bulabilmek
için o n d an ona koşmaya, endişelenm eye son verebilirsiniz,
içinizdeki Bilge, karşılaşabileceğiniz her so ru n u n çözüm ünü
bilir ve beşeri d ü şü n cen in ü rü n ü olan y a n ıtla rın aksine b u n
lar doğru y a n ıtla rd ır. D eneyin. Şaşırabilirsiniz.
KENDİNİ- YÖNETME
73
7
YARATICI İ M G E L E M E N İ N G Ü C Ü
74
Yaratici imgelemenin gücü
Albert E i n s t e i n "H a ya l gücü bilgi den daha önemlidir" der .
R a l p h Waldo E m e r s o n , "Bilim, h a ya l g ü c ü n e ne k a d a r b o r çl u
o l d u ğ u n u bi l me z " diye y a z m ı ş .
D ü n ü n haya l ü r ü n ü o l a r a k n i t e l e n d i r i l e n , a s l ı n d a e n
g e l l e n m e m i ş haya l g ü c ü n ü n ü r ü n ü o l a n bi l i m kur gu k i t a p l a
rı ve der gil er i b u g ü n ger ç ekçi ka b u l ediliyor.
YARATICI İ M G E L E M E S İ Z E N E İ F A D E E D E B İ L İ R
Atasözü
K U T S A L K İ T A P YARATICI İ M G E L E M E Y İ
NASIL KULLANIR
76
Evrensel B ilinç'te birçok bilinç hali vardır. Eler in san ın ;
kendisiyle, fikirleriyle, yaşadığı hayatla ilgili ken d in e ait
in an çla rı vardır. Baha'mın evinde bir sürü oda var. İsa b u n
dan o k adar em indi ki çevresindekilerin de b u n u bildiğini
varsaydı. Senin için bir yer hazırlamaya gidiyorum. İçim iz
deki Bilgelik, yaratıcı im gelem e, yolu açm ak için önden
gider.
78
yaratıcı İmgelemenin Gücü
z ü n ü n ö n ü n d e sürekli kusursuz bir sırtın hayalini yaratm ış
ve bu ideal g ö rü n tü sonunda gerçekleşm işti.
79
alar yoluyla iş görür. Böylece de Bilgelik K aynağı'nm y a ra tı
cı etkisine açılm am ızı ve yeni fikirlerin hayatım ıza girm esini
sağlar.
B unun bir örneği, bilimsel gücü başkaları için k u llan
m ak tır. H a y atın tü m yükünü o m uzlarında taşıyorm uş gibi
görünen birinin bize geldiğini varsayın. H er şeyin kendisine
karşı olduğunu d ü şünüyor. Eski resmi söküp çıkarm alı, onu
b ü tü n ve özgür olarak görmeliyiz. Yaratıcı imgeleme sayesin
de şimdi güçle dolm uş ruhsal bir varlık görüyoruz. Ö lüm lü
y ü zü n ü n ard ın d ak i bu in san ı, Y aratıcı'nm sureti ve benzeri
olan yüce, m ükem m el ve ruhsal bir varlık olarak gördük mü
hiçbir şey bu gerçeğin zaferini engelleyemez.
80
H enry T h o reau .
D üş k u rm a k ta n korkm ayın. H ayat düşlerden y aratılır;
ancak düşlerinizin gerçekleşeceğine gönülden in a n ın ve o n la
rı gözünüzde çoktan gerçekleşm iş gibi c a n la n d ırın . Sağlığını
zın m ükem m el olduğunu d ü şü n ü n ; ark ad aşların ız a "K endi
mi h arik a hissediyorum " dediğinizi duyun. K endinizi, "Çok
başarılı bir yıl geçirdim . Yaptığım h er işte başarılı oldum "
derken düşleyin.
E in stein düş g ü c ü n ü n bilgiden daha önem li olduğunu
söylemiş. William Blake bu düş gücüne "T anrı" der. Ben de
"Düş gücü, eyleme geçmiş T an rı'd ır" diyorum .
KENDİNİ-YÛNETME
81
8
K E N D İ N E G Ü V E N N A S IL O L U Ş T U R U L U R
82
UTANGAÇLIĞI YENMEK
KARANLIKTA IS L IK ÇALMAK
BAŞARISIZLIK KORKU SU
83
o l m a k is t e r . B a ş a r m a y a duyduğu aşırı is t e k yü zü n d en y a rış
s ı r a s ı n d a b a ş a r ı s ı z l ı ğ a u ğ r a m a s ı n a n e d e n o l a c a k bir o l a y ı n
o r t a y a ç ık a c a ğ ı k o r k u su n a k a p ıla n a t l e t i e le a la lım . B u b a ş a
r ıs ız lık k o r k u s u a t l e t i iki ayrı ş e k i l d e e t k i l e y e b i l i r ; b a ş a r ı y a
u l a ş m a k iç i n d a h a da it il im d u y m a s ı n a n e d e n o lu r y a da k e n
d is in i bu k o r k u y a k a p tır ıp g ü v e n in i y itirir. O z a m a n da y e t e
n e ğ i k a y b o lu r g id e r .
B i r k a ç yıl ö n c e k i bir g o lf m a ç ı n ı h a t ı r l ı y o r u m . Büyük
t u r n u v a n ı n s o n g ü n ü y d ü . H e r v u r u ş bü yü k bir p a r a ve p r e s
tij d e m e k t i . Ö n d e o l a n o y u n c u , y a p a c a ğ ı e n ufak h a t a n ı n n e
l e r e m a l o l a c a ğ ı n ı n b il in c i n d e y d i. O y u n i l e r l e d i k ç e g e r g i n l i ğ i
artıyord u . Y ö n t e m l i bir o y u n o y n a d ı ğ ı n d a n oyunu kazana
c a k m ı ş gibi g ö r ü n ü y o r d u h â l â . O n a ltın c ı çukurda h e y e c a n
d o r u ğ a u l a ş m ı ş t ı . M ü s t a k b e l ş a m p i y o n u m u z u n u zu n bir v u
ruş y a p m a s ı g e r e k iy o r d u . V uruşa k o n s a n t r e o lm a y a ç a l ı ş ı
y o r d u . V u ru ş ç i z g i s i , t o p u n ç im a l a n d a k i h ız ı, s ü r t ü n m e e t k i
s i , h e r ş e y k o n t r o l ü a l t ı n d a y d ı . A t ış ı a d e t a e z b e r e y a p a b il ir
di. V u r u ş u n u y a p m a k ü z e r e g o l f s o p a s ı n ı k a ld ır ır k e n birden
y a n ı n d a k i , o s ı r a d a ç a l ı ş t ı r ı l a n k a m e r a y ı fark e t t i . A d a m a n i
d e n irkildi. H a y a t ı m d a o n u n k a d a r ş a ş ı r ı p s e r s e m l e y e n biri
ni g ö r m e d i m . K a m e r a d ik k a t in i ç e k e n e k a d a r , i n s a n l a r ı n h e r
h a r e k e t in i izled iğ in i d ü ş ü n m e m iş ti. O ld u ğu y e r d e k a lak ald ı,
a tışın ı yap am ad ı.
S o n u n d a to p a vurmayı b a şa r d ı, a m a s a n k i a r tık a y n ı
o y u n c u d e ğ il d i. Ç ü n k ü b ird en b e n li k b i l i n c i n e v a r m ı ş t ı . T u r
n u v a y ı bitirdi, a m a k a z a n a m a d ı . N e d e n ? Ç ü n k ü k e n d i s i n i n
fa r k ın a vararak g ü v en in i y itirm işti. B a şa r ısız lık k o r k u su
k a p l a m ı ş t ı iç i n i. A t ı ş ı y a p a m a z s a n e l e r o l a c a ğ ı n ı d ü ş ü n m e y e
b a ş l a m ı ş t ı . Ve b ir ç o k a t ı ş ı k a ç ır d ı. K o r k t u ğ u b a ş ı n a g e l m i ş t i .
ALAYA A L I N M A K O R K U S U
B a ş k a bir k o rk u d a , k o m ik g ö r ü n m e k o r k u s u d u r . B i r ç o k
84
k iş in i n k e n d i n e g ü v e n i n i y i t i r m e s i n e n e d e n o lu r bu. H e p i m i z
d e n g e l i g ö r ü n m e k i s t e r i z . K o m ik d e ğ il k e n d i n d e n e m i n g ö
rünmek isteriz . K o m b in ezo n u n u n g ö rü n e c e ğ in d e n korkan
k ız, günün sonunda korktu ğu nu n b aşın a g e lm iş o ld u ğ u n u
g ö r ü n c e k ız a r ır . S p o r k ı y a f e t l e g i t t i ğ i p a r t i d e h e r k e s i n ü z e
rin d e s m o k i n o ld u ğ u n u g ö r e n a d a m y ı l l a r s o n r a bun u h a t ı r
la d ı ğ ın d a k e n d i n e g ü v e n i s a r s ı l ı r , " N e g ü l ü n ç d u r u m a d ü ş
m ü ş tü m !" d iy e d ü ş ü n ü r . H a y a tım ız boyunca küçük ş e y le r
yü zü n d en kom ik durum a d ü şe r iz . B ir d e n d ik k a t le r ü z e r im i
z e ç e v r i lir , k e n d i m i z i n fa rk ın a v a rır, k ız a r ır , k e k e l e r i z .
" Ş U A D A M BA N A V U R D U ! "
i ş t e b a ş k a bir k o rk u d a h a : i n c i t i l m e k o r k u s u . E g o ç o k
d u yarlıd ır v e h e p i n c i t i l m e a r a r , k e n d i s i n e z a r a r v e r ild iğ in i
düşünür. Bir a r k a d a ş ı m ş öyl e bir h i k â y e a n la t m ış tı: Ö ğ l e y e
m e ğ i iç i n o k ü ç ü k y e r l e r d e n b irin e g i t m i ş . D a r k o r id o r d a y ü
rürk en n a s ı l o l d u y s a a y a ğ ı n ı k o r id o r a d o ğ r u h a fifçe u z a t m ı ş
ol a n bir k a d ı n a t a k ı l m ı ş . Özür d i l e m e k için geri d ö n d ü ğ ü n d e
k a d ı n ı n "Bu a d a m b a n a v u r d u ! " diye şikâyet e t t i ğ i n i d u y
m u ş . A r k a d a ş ı m ö zü r d i l e mi ş ve o t u r a c a ğ ı yere d o ğr u y ü r ü
meye d e v a m e t m i ş . K a d ı n u z u n c a bir sür e " Z a t e n i n s a n l a r
h e p b e n i itip kakı yorl ar !" diye y a k ı n m a y a d e v a m e t m i ş .
Böyle kişi ler i n k e n d i l e r i n e g ü v e n l e r i n i y e n i d e n k a z a n m a y a
i h t i y a ç la r ı var dı r .
B a ş k a bir k o r k u d a r e d d e d i l m e k o r k u s u d u r . G e n ç bir
kıza b i r l ik t e çı kma y ı teklif e d e c e k u t a n g a ç g enç çoc uk b u n a
klasik bi r ö r n e k t i r . Kızarmış, kekeliyor , u t a n m ı ş ve b e n l i k -
bil i nçl i , akıcı k o n u ş a m ı y o r , a c ı n a c a k d u r u m d a . Bize k o m i k
gel en b u olay o n u n için h i ç de öyle değil. R e d d e d i l m e k t e n
m ü t h i ş k o r k m a k t a d ı r . Bu d u r u m d a k e n d i n e g ü v en i n i t a m a
m e n y i t i r m i ş t i r . R e d d e d i l m e k o r k u s u , h a y a t ı n bi r ç o k a l a n ı n
da k a r ş ı m ı z a çı kar. Bazı i n s a n l a r a r k a d a ş sahibi o l m a k t a n
k o r k a r l a r ve r e d d e d i l m e o l a s ı l ı ğ ı n d a n k o r u n m a k için yal nız
bi r h a y a t y a ş a m a y ı yeğlerler.
P si ko lo gl a r b u r e d d e d i l m e k o r k u s u n u n , evlilik ilişkileri
n i n e n ö n e m l i s o r u n l a r ı n d a n bir i o l du ğ u s o n u c u n a v a r m ı ş l a r .
E ş l e r d e n birisi b u k o r k u y ü z ü n d e n t ü m ben l i ği ni t a m o l a ra k
evliliğe v e r e m i y o r , a r a d a h e p bi r engel oluyor, tyi bir evlilik
te eş l er i n y üz d e yüz k a t ı l ı m ı ger eki r . " S e n i n sevgini ve k e n
dini b a n a a d a m a n ı istiyorum, a m a b e n sa na b u n l a r ı v e r e m e
yeceği m; ç ü n k ü z a r a r g ör ebi l ir i m" gibi b i r tavır yanl ış olur.
Ço ğ u evliliklerde karşılıklı o l a r a k , a n c a k yarı yar ıya bir k a t ı
lım var, b u t ü r bi r k a t ı l ı m d a k e n d i n i k o r u m a y a d a y a n a n bir
y a r ı ş m a c ı lı k söz k o n u s u d u r .
ONAYLANMAMA KORKUSU
İ S T E N M E Y E N S O N U Ç L A R L A K A R Ş IL A Ş M A K O R K U S U
İ s t e n m e y e n s o n u ç l a r l a k a r ş ı l a ş m a ve b u n l a r ı n ü s t e s i n
d e n g e l e m e m e k o r k u s u y ü z ü n d e n riskli işlere gi r me ye c e s a
r et e d e m e y e n bi r çok i n s a n t a n ı d ı m .
S a n F r a n c i s c o ' d a çok b ü y ü k bi r f i r m a n ı n yönet ici si o l a n
b i r i n i t a n ı m ı ş t ı m ; çok b a ş ar ı lı bir y ö n e t i c i ve h e r k e s t a r a f ı n
d a n sevilen bir i n s a n d ı r . Ş i r k e t y e n i bi r işe gireceği z a m a n
b ü y ü k bi r p a n i k y a ş a r d ı . Üzücü olan şey, şir ket z a t e n o
k a d a r z e n g i n d i ki p a n i k y a p m a y a h i ç gerek y o k tu . Yeni bi r iş
d a h a a l m a l a r ı n ı n da hiç ö n e m i yoktu bu yüzden. B u n a rağ
m e n d i k k a t i n i yeni bir iş a l m a y a çevirdiği z a m a n farklı bir
insan ol uyor , kendisine güvenini yitiriyordu. Ondan ona
gidip,"Bunun nasıl yapılması gerektiğini düşünüyorsun?"
diye s o r u y o r d u . O n l a r da, k e n d i l e r i n d e n ö n c e o n - o n b e ş kişiye
87
a y n ı ş e y i s o r d u ğ u n u v e a y n ı b e lir s iz lik d u y g u s u y l a d a h a n i
c e l e r i n e s o r a c a ğ ı n ı b il m e d e n iyi n i y e t l e t a v s i y e l e r d e b u lu n u
y o r la r d ı. B ir g ü n t a m b ö y l e bir i ş in o r t a s ı n d a c a n ı n a kıydı.
İ s t e n m e y e n s o n u ç l a r l a k a r ş ı l a ş m a k o r k u su bu k e z o n u i n t i
hara sü r ü k le y e c e k kadar y en ik düşü rm ü ştü .
NEYE G Ü V E N İY O R U Z ?
88
d iy e bir ş e y o l m a d ı ğ ı n ı biliyordu. İ n s a n l a r için i m k â n s ı z v a r
dır. K en d i g ü c ü m ü z v e z e k â m ı z m ü c a d e l e e t m e k iç in y e t e r l i
d e ğ il; tü m G ü ç v e Z e k â 'n ı n K a y n a ğ ı o l a n T a n r ı'y a g i t m e l i y i z .
E v e t , b e n i n s a n b e n l i ğ i m l e hiçbir ş e y y a p a c a k g ü ç t e d eğ ilim ;
iç i m d e k i Z e k â y a p a r h e r ş e y i .
G Ü V E N K A Z A N M A N I N B Î R Y O L U VAR
k e n d i n e g ü v e n b ir ç o k a l a n d a u y g u l a n a b il ir
T op lu lu k ö n ü n d e k o n u ş m a y ı e l e a l a l ı m ; h i t a b e t , k a y d a
d e ğ e r b ir B e n ' e gü ve n g e r e k t i r e n bir sanattır. Isa h a v a r i l e r i
n e , I n c i l ' d e n v a a z l a r v e r m e k ve h a s t a l a r a şifa g ö tü rm ek için
g i t t i k l e r i y e r l e r d e k o n u ş m a c ı k ü r s ü s ü n e ç ık m a d a n ö n c e n e
söyleyecekleri ü z e r i n e d e r i n d e r i n d ü ş ü n m e l e r i n e gerek ol
madığını, Oz'e güveni rl er se ö z ' ü n o n l a r a ne a n l a t m a l a r ı ge
r e k t i ğ i n i söyleyeceğini b e l i r t t i . Böyle d ü ş ü n ü n c e benl ik- bi-
linci o r t a d a n k al k a r ve gerçek Be n' e güven o n u n yerini alır.
İnsanın iyi t e k n i k l e r ö ğ r e n m e k için çalışması ve p r a t i k y a p
ma sı gerekliği d o ğ r u d u r . K o n u ş u l m a k i s t e n e n k o n u l a r h a k
89
kında a ra ştırm a yapıp aa z ırla n m a k gerekir. B unlar atılm ası
gereken insani a d ım lard ır; fakat endişeye kapılm am ak gere
kir. İlh a m , G ü ç ve Zekâ içinizde saklıdır.
İşte , evde, okulda, n ered e olursa olsun yaptığımız her
şeyde H ay at'ı ifade ettiğim izi ve bu H a y a tın Sonsuz ve M ü
kem m el olduğunu anlam alıyız. İfade ettiğim iz bu H ay at tüm
H a y at'la birdir; b u n d a n dolayı insanla T an rı arasın d a veya
in san la insan arasın d a ayırım yoktur.
P a rm a k la rın d a n m üzik akan piyanist, Yaratıcı D ü şü n -
ce'yi dile getirm ek için kalem i tu ta n yazar, ikisi de kendi açı
la rın d a n güzelliği ifade ederler. "Tüm yazılanlar, y apılanlar
ve sahip o lu n an lar T a n rı'n m lütfudur," diyor E m erson. Evet,
am açladığınız kariyer için çalışm ak, pratik yapm ak ve h a z ır
lan m ak gerekir; am a çalışan in san , Evrensel Akıl'ı kullanır.
O n u n vasıtasıyla ifade edilen Sınırsız Zekâ olm adan çalış
m ak olanaksızdır. Asıl büyüklük ve Tüm İlh am , küçük b e n
lik yoldan çekilip Yüce Ben parladığında gelir.
MEDİTASYONLAKAZANILAN G Ü Ç
91
olur. (Isaiah 30:15)
içim izden gelen em irleri dinlem eyi öğrenmeliyiz. H a z ır
ladığım ızdan farklı bir konuşm a yapm aya yönlendirilebiliriz
belki de. Yaptığımız ev, önceden d ü şü n d ü ğ ü m ü z, istediğimiz
gibi olm ayabilir ya da aldığımız elbise almayı dü şü n d ü ğ ü
m üz elbise olmayabilir. Ama, içsel rehberim ize güvenirsek
sonuç her zam an iyi olacaktır; çünkü O hiçbir zam an bizi b a
şarısız kılmaz ve yüzüstü b ırakm az.
İçim izdeki H ay at'ı sevm enin ve ona tam olarak güven
m en in ö n em ini tam olarak vurgulayam ıyorum . içinde b u lu n
dukları ko şu llard an ve d o s tla n n d a n korkm ayı alışkanlık h a
line getirm iş in san lar için b u n u an lam ak oldukça zor görü
nebilir. B aşkalarını geçmek için m ücadele etm ek, sürekli
haklılığımızı k an ıtlam ay a çalışm ak gibi yanlış dürtüleri terk
etm eliyiz. G erçek Ben'e güveni olu ştu rm ak için tüm çabam ı
zı içimizdeki G üç'e yöneltm eliyiz. Böyle yaparak k o rkuları
m ızdan arınabiliriz; çünkü T a n ri'n in Varlığı'nda korkuya yer
yoktur. H a y a ta can veren coşku her zam an Ben'e güvene eş
lik eder. İngilizce de "coşku, heyecan" a n la m ın a gelen "ent-
husiasm " kelimesi Y unanca'da "T anri'da" a n lam ın d a ku llan ı
lan "en theos" kelim elerinden gelir. Coşku ve heyecanla ya
şarsak T anrı'yla b ü tünleşiriz ve hiçbir şey bize zarar vere
m ez, bizi yenem ez. Benim içimde olursanız ve benim sözlerim
sizin içinizde olursa, istediğiniz şey size verilir. (John 15:7)
Kendi kavrama gücünüze değil Tanrıya tüm kalbinizle
inanın ve güvenin. Yaptığınız her şeyde O'nu görün ve bıra
kın o size yol göstersin. (Atasözü) M utlak G ü ç'e, Sonsuz
Sevgi'ye ve Zekâ'ya güvenerek h u zu r içerisinde istediğimiz
h ay ata doğru ilerleyebiliriz. Ben'e güven ancak bu şekildi
oluşturulabilir. Bu güveni kazandığım ızda belalı egomuzu
korum aya gerek kalmaz artık ; böylece hiçbir şey kaybetm e
yeceğimiz gibi çok şey kazanırız. Bu iç güvenliğini bir kez
sağladık m ı, güvenimizi asia kaybetmeyiz bir daha.
92
Tanrıya güvenmek insana güvenmekten çok daha iyi
dir. (Z ebur 118:8) Aradığımız nedir aslında? Övgü ve yaltak
lan m a ile egonuzu beslemekse önem li olan, başarısızlığa,
korkuya ve düş kırıklığına m a h k û m su n u z d em ektir. E m er-
son'un "yağlanmış hiçbir şeyliğimiz" dediği şeyi kutsal devre
den çık arm ad ık ça, gerçek B en-güvenine sahip olamayız.
insan için imkânsız vardır, ama Tanrı için her şey mümkün
dür. içimizdeki Mutlak Güç her şeyi kolaylıkla ve kesinlikle yapabi
93
lir. Mutlak Güç'ün benim vasıtamla konuşmasına ve benim için ey
leme geçmesine izin veriyorum.
BEN-GÜVENİ İÇ İN KENDİNİ-YÖNETME
94
9
Î L K A D I M : K A RA R Y E R M E K
95
k arar veriyorlar; am a sonra çocuklar öylesine yaygara yapı
yorlar ki ailede h u z u ru sağlam ak için D isneyland'e gitmek
üzere geri dönüyorlar. Bu a ra d a , k arar verem edikleri için
ta til g ü n lerin i boşa h arcıyorlar. Bu, k arar vermeye çalışırken
fikirlerin nasıl o rad an oraya döndüğüne güzel bir örnek.
K arar verem eyen insan hiçbir yönde yol katedem ez.
Bilinçaltı sürekli olarak b ilin çten gelen em irleri yerine
getirir. B ilinçaltı bilinç ta ra fın d a n in a n ıla n her em re yanıt
verir. K ararsızlık olursa, her dakika fikir değiştirilirse, bilin
çaltı karm aşaya düşer. Bir em ri yerine getirm eden yenisi
gelir, ayak uydurm aya çalışır, am a yapam az. Sadık bir h iz
m e tk â rd ır, am a bu d u ru m d a ne yapacağını bilemez.
Kesin k a ra rla r vermeyi öğrenmeliyiz, in san a seçme
hakkı verilm iştir. K ullanıp k u llan m am ak kendisine bağlıdır.
Yanlış seçim y ap m ak ta n korktuğum uz için seçim yapm aya
çekinirsek b ilin çaltın ın eli kolu bağlanır, çıkmaza girer ve
hiçbir şey başaram az.
K E S İN KARARLILIĞA K E S T İR M E B lR YOL
96
BU i l h a m b a n a n a s il g e l d i
K İŞİSEL FAKTÖR
97
b iz e g u ç v e r e n d ü ş ü n c e l e r
99
riz. İşsiz bir adam ı d ü şü n ü n . Bir yol ayrım ında olduğunu d ü
şünüyor, am a ne yöne gideceğini bilemiyor. "Bir iş b u lan a
kadar k arar verem em " diyor. H er düşüncesi, işsizliğine ve
her şeyin boş olduğu hissine katkıda bulunuyor. Atması gere
ken ilk adım , iyi bir iş bulm aya k arar vermek. B ilinçaltına,
"Gelecek bir ta rih te iş bulacağım" em rin i vermeyi s ü rd ü rü r
se, bilinçaltı onun için hiçbir şey yapam az. Yarın asla gel
m ez, yarın daim a y arındır, "iş sahibiyim. Benim için uygun
bir iş var. Çalışmaya k arar verdim ve işi nerede bulabilece
ğim gösterildi bana" demeye başlam ası gerekiyor. Şimdi b i
lin çaltın ın ü stü n d e çalışacak bir şeyleri oldu ve tüm H ayat
bu k ararı gerçekleştirm ek için çalışmaya başlayacaktır. K en
dimiz hakkm daki in an cım ız, bilin çaltın a verdiğimiz em irdir.
Bir in san , işsiz olduğunu düşündüğü sürece işsizlikten kur
tu lam az.
Sağlık, arkadaşlık, bellek ve hayatım ızın diğer yönleri
için de aynı şey geçerlidir. B aşkalarına ve kendisine sürekli
olarak h asta olduğunu, acı çektiğini, m ikroplara karşı h a s
sas olduğunu söyleyen insan kendisini her zam an ra h atsız ,
halsiz hisseder. Öte y an d an çok sağlıklı olduğunu, h a y a tın d a
bir kez bile h astalan m ad ığ ın ı söyleyip övünen insan sağlık
ve kuvvet abidesi olur. Bazıları aradıkları arkadaşı bulurken
n ed en diğerleri yalnız bir hayat sürerler? Bazıları istedikleri
her şeyi h a tırla rk e n n eden diğerlerinin belleği kötüdür? H a
yat in san lara farklı m uam ele etm ez; biz bilinçaltım ıza verdi
ğimiz yanlış em irlerle başarısızlığı, m utsuzluğu seçeriz. K a
rarlı bir şekilde h ayatım ıza hakim olmak kendi ellerim izde-
dir.
100
olanı bilir ve seçim yapmamda bana yol gösterir. Bilinçaltım
Evrensel Akılla bütünleşmiş durumda, o yüzden tüm Haya
tın benimle çalıştığından eminim. Evrensel Akılda benim
için mükemmel bir plân var, almak için aklımı açarsam
bana verilecek. Şu anda içimden gelen kusursuz, yanıtı kabul
ediyorum. İçimdeki Bilgelik benim için karar veriyor. Bu ka
rarlara güveniyorum. Doğru yolda sakin ve güvenle ilerliyo
rum.
101
10
102
ta m a bağlı değildir.
2. K endi kendim ize koyduğum uz sın ırlam aları o rtad a n
kaldırıp S onsuz'un bizde hüküm sürm esine izin verm ek yine
kendi elim izdedir.
3. H er insan sonsuzluğu kendi sözleriyle bireyleştirir.
4. K ural şudur: D ü şü n d ü ğ ü n ü z , inandığınız ve güvenle
beklediğiniz her şey m u tlak a gerçekleşir.
5. Verdiğiniz ölçüde H a y a t'ta n geri alırsınız; H ayat'la
bir b ü tü n s ü n ü z .
Bu beş ilkenin sağlamlığıyla ilgili hiçbir kuşkum yok.
B unlar ü zerin d e çalışır, b u n larla yaşar, uygular ve a n la rsa
nız asla kaybetm ezsiniz. S o n u n d a, sürekli a rta n bir bollukla
ken d in i gösteren iç güvenliğine sahip o lu rsu n u z.
U n u tm a y ın : Düşünebildiğiniz, inanabildiğiniz ve gü
venle bekleyebildiğiniz, her şey mutlaka geçekleşir.
Bu bir yaşam yasasıdır! Kim o ld u ğunuzun önem i yok.
Yasa kişiler arasın d a ayırım yapm az. Kim olduğunuzu, geç
m işinizi, ulu su n u zu veya ırkınızı dikkate alm az. Bilinç yo
luyla işler. Bu yüzden kendinizle ilgili inanabildiğiniz her
şey gerçekleşerek deneyim iniz olur.
işte b ahsettiğim şeyle ilgili bir öykü: Balıkçı üçüncü
defa, oltaya ta k ıla n büyük alabalığı dereye geri fırlatır. Son
raki d en em esin d e serçe p arm a ğ ın d an d ah a büyük olm ayan
bir alabalık çeker, sevinçle gülüm seyip balığı sepete atar.
Y anında balık tu tm a k ta olan adam d ah a fazla dayana
maz ve "Üç ta n e kocam an alabalık yakalayıp geri a ttın ,
sonra da bu küçücük balığa sevinip sepetine a ttın ! Hiç a n la
m ıyorum !" der şaşkınlıkla.
"Evet, am a tavam küçük" der beriki y an ıt olarak.
Bazen böyle küçük bir hikâye büyük gerçekleri ifade
eder. İn s a n la r sürekli kendilerini ucuza sa ta rla r, küçük gö
rü rler; çünkü y eten e k lerin d en h abersizdirler. K utsal K itap'-
103
ta "balık", fikir a n la m ın d a kullanılır. Acaba kaç ta n e h arik a
fikri d ü şü n celerin izd e yer bulam adığınız için akıl denizine
geri fırlattınız?
T A N R IN IN SEVGİSİ KOŞULSUZDUR
SINIRLARI K E N D İM İZ KOYARIZ
104
H a y a t'a koyduğunuz sınırlam ayı tem sil eder. Çizdiğiniz d a i
re n in büyüklüğü şimdi ilginç gelecektir. Bazıları küçücük bir
d aire çizerken bazıları tü m kâğıdı d o ld u ru rlar.
Şimdi daireyi silin. Artık büyük ya da küçük olm asının
hiçbir önem i yok. G eriye sadece n o k ta kaldı. Şimdi sınırı ol
m ayan bir d a ire n in m erkezindesiniz. Bu S o k rat'm insan t a
n ım ıd ır. Sınırı olmayan bir dairenin merkezi. D aireyi silerek
d ü n y an ızın sın ırla rın d a n k u rtu ld u n u z ve D ü şü n c e n in S on
suz H a y a tı'n a girdiniz.
Sildiğiniz d a ire n in izine b ak arak kendinize sorun:
"K endim e koyduğum sınırlar n elerdi?", "K endi kendim e sü
rekli olarak 'olm az' mı diyordum ?", "K endim için sınırlı bir
geliri mi kabullenm iştim ?", "Bazı şeyleri b aşarm ak için k en
dimi yaşlı mı hissediyorum ?" "Eğitim eksikliği, sınıf farklılı
ğı, ırk ve çevre farklılığıyla ilgili sın ırla m a la rım , sa p la n tıla
rım var mı?"
Şimdi daireyi silerken bu sın ırlam aları da sildiniz. N o k
taya b ak a rk en , h ay atın başka bir b ö lü m ü n ü a r ttırıp eksilt
m ed en sonsuz h ay ata bağlanabileceğinizi anlıyorsunuz. Eler
zam an h atırla y ın , m erkezdeki n o k ta sizi tem sil ediyor. Çev
resindeki sın ırlar yüzünden sınırsız doğasını ifade ed e m e
yen, am a şu an d a bu sın ırlard a n k u rtu lm u ş olan sınırsız bir
varlıksınız. K âğıttaki daireyi sildiğiniz gibi kendinizle ilgili
dü şü n ce ve in an çla rın ız ı sınırlayan aklınızdaki daireyi de si
lebilirsiniz. Büyük ya da küçük, o sizin d aire n izd i. Ç evreniz
deki o sın ırlan siz çizdiniz. Yalnızca siz o daireyi yıllarca,
"Yapamam" gibi yargılarla kendinizi m ah k û m ederek, sınır
layarak o rada m uhafaza ettin iz .
Ama şimdi daireyi sildiniz. Eski bir şarkıdaki gibi,
"Beni içeri h ap setm e!" diyorsunuz a rtık . D aireyi sildikçe son-
luğu görüyorsunuz. Sizin göreviniz refahınızın eski sınır-
la m a la rin ı o rta d a n k aldırarak daireyi silm ekti. Şimdi sın ır
sız a m a ç la ra doğru ilerleyebilirsiniz.
105
SONSUZLUK BİZİ SINIRLAMAZ
106
Jules Verne, içinde insanla aya gönderilen bir uzay ge
misi hayal e tti. W ernher Von B raun ve arkadaşı H an s F ried-
rich aynı şeyi d ü şü n d ü ler ve bu fikrin gerçekleştirilebilmesi
için p lân lar h azırlad ılar. D r. Von B rau n , D r. F rie d ric h ve di
ğerlerinin yardım ıyla 1952'de uzay platform u, roket veya
m odülü için gerekli olan m atem atik sel d enklem ler, hav alan
ma ve iniş için gerekli ayrıntılarla tüm projeyi ortaya koydu.
Şimdi bu proje gerçekleşmiş d u ru m d a. G ereken ad ım lar ka
fada planlandığı şekilde atıldı. D r. Von B raun ve yardım cıla
rı ça d ırla rın ın (bilinçlerinin) sın ırların ı genişlettiler ve bu
n u n so n u c u n d a n b ü tü n dünya y a ra rla n d ı. D r. F riedrich
1953'te projeyi b ana kişisel olarak açıkladı ve aynı yıl Dr.
Von B raun ve yardım cıları projeyi kâğıda dökerek "Mars
Projesi" adı a ltın d a Illinois Ü niversitesi Yaym ları'na bastır
dılar. Evet, proje yalnızca aya gitm ekle sın ırlan m am ıştı.
107
8. Zengin olmaya layık olmadığımızı düşünm ek yanlış
tır.
9. Sefalette erdem olduğunu düşünm ek yanlıştır.
10. H ay atın bize karşı olduğunu kanıtlam ak yolunda
kendim izi feda etm ek yanlıştır.
11. Zengin olmak için kötü olm anın şart olduğunu d ü şü n
mek yanlıştır.
108
Zenginlik şansa bağlı değildir. Bilincimize ve H er Şeyin
Kaynağı'yla kurduğum uz ilişkilere bağlıdır. Zenginlik Varol
ma G erçeği'ni kabullenm e isteğimize ve b u n u n günlük haya
tım ıza yansım asına izin verm em ize bağlıdır. Ne zam an bir
şeye ihtiyaç duysak bir boşluk oluşur ve bu boşluk ihtiyacın
yerine getirilm esini sağlar. Onlar sormadan ben yanıtlarım.
(Isaiah 65:24) İçinizdeki Öz, sizi ve ihtiyaçlarınızı bilir, onla
ra sahip olm anızı ister ve sağlar. Ne kad arın ı kabulleniyor
sanız o k ad arın ı tabii... Bu yüzden güçle ilerleyin, ihtiyaçla
rınızı bildirin ve yanıtı alm ak üzere aklınızı açın, ihtiyaçla
rınızın bilinç düzeyinde öğrenilm esini engellemeyin. Ç oktan
ulaşılmış gibi d ü şü n ü n ve ulaşın.
109
cek, b arın ak ve in san ın ihtiyaç duyduğu h er şey.
Yaşamın yasasını bir kez anladık mı her şey bilince
bağlı bir düzende gelişir ve iyiliğimiz için başkalarıyla yarış
m ak zo ru n d a kalmayız. İyiliğimiz başk aların a bağlı değildir.
Yasayı k u llan m am ıza bağlıdır. Biri zengin olurken neden d i
ğeri başarısız olur? Bazı şirketler sürekli büyürken neden
bazıları yavaş yavaş kaybolup giderler? Bu bir bilinç m esele
sidir. Akıllı insan zenginlik bilinci o lu ştu ru r.
G eçen lerd e 1889'da verilmiş bir vaazdan bir bölüm okudum :
"İnsan saklanamaz. Dağlarda dolaşan bir seyyar satıcı alabi
lir, ama dünya onu bir finans kralı yapmak için bulur çıkarır.
Dünya kendisinden tüm bir kıtanın demiryollarını işletmesini talep
ettiğinde Long island'dan lahana nakli yapıyor olabilir. Hak ettiği
kariyer kendisine verildiğinde bakkallık yapıyor olabilir. Ve sonun
da ülkedeki tüm yeşil petrol varillerinin iki ismi ve büyük bir şirketi
bildirdiği gün gelir." (Dr. John Paxton).
İn sa n bir fare k ap anını bile diğerlerinden d ah a iyi yapı
yorsa dünya onu bulur çıkarır. Bunu em erso n 'd an alm an şu
sözlerle d aha iyi açıklayabiliriz:
"Eğer bir insanın diğerlerinden daha iyi satılık mısırı, odunu,
tahtası veya domuzları varsa ya da herkesten daha iyi sandalyeler,
bıçaklar, eritme kapları veya kilise orgları yapıyorsa, ormanların
derinliklerinde dahi yaşıyor olsa tüm zor yollar aşılıp ona ulaşılır.
Ve kişi "yasayı" biliyorsa, ıssız bir kulübede de yaşıyor olsa insan
lar onu bulur çıkarırlar, insan bir enstrüman çalarak ya da şarkı
söyleyerek, cennete hapsolmuş ruhları sarabiliyorsa; veya peyzaj
lar yapıp ilkbaharın ve sonbaharın tüm cazibesini yağlıboyalarıyla
ifade edebiliyorsa ya da şarkıları veya mısralarıyla insanları rahat
latıp sarhoş edebiliyorsa, bu sırrın gizli tutulamayacağı kaçınılmaz
bir gerçektir, ilk tanık İkinciye söyler ve insanlar beşer, onar, ellişer
kapısına dayanırlar. (Ralph Waldo Emerson'un Günlükleri - Bos
ton, 1909).
110
/ar b aşarıların ı sigorta etm ek için b a şk a la rın d a n bir şeyler
alm aları gerektiğine in a n ırla r.
PARA KÖTÜ M Ü D Ü R?
112
T a n rı'n m iradesi sizin için en iyi ve en doğru olan şeyler yö
n ü n d e d ir. Seçim sizin. Bilincinizde kabullenebildiğiniz her
şeye sahip olabilirsiniz. Yoksul olmak bir erdem değildir.
113
T a n rı'n in çocuğu olarak zengin bir yaşamı ifade edebi
lirsiniz. Temrinin sahip olduğu her şey silindir.
114
nizde zenginlik bilinci o lu ştu rm ak için gerekli olan beş p r e n
sibi te k ra r gözden geçirin:
1. Tanrı'nın sevgisi her yerde mevcuttur ve kişiye, yere
ve çevreye bağlı değildir.
2. Daireyi silin-sımrları ortadan kaldırın ve sonsuzlu
ğun sizinle yaşamasına izin verin.
3. însan O'nun sözünü konuşarak Sonsuzluğu bireyleş-
tirir.
4. Düşünebildiğiniz, inanabildiğiniz. ve alabildiğiniz her
şey mutlaka gerçekleşir.
5. Verin ki Hayat da size geri versin. Neden ? Çünkü
Hayat tek bir bütündür.
Şimdiye kadar diğerlerine zem in hazırlayan beşinci
prensip için hazır d u ru m a gelmiş olm anız lazım -Verin ki
hayat da size geri versin! dedi. Meleklerin Tanrısı. Eğer size
cennetin kapılarını açmıyor ve nimetlerimi yağdırmıyorsam,
bu onları almak için yeterli yeriniz, olmadığındandır. (M alac-
hi: 10).
K endinizi tü m varlığınızla verebilecek kadar Sınırsız
bir K a y n a k ta n beslendiğinizi hissedebiliyor m usunuz? Bu
ruhsal zenginliğin ve gerçek zenginlik bilincinin ölçüsüdür.
Öğrendiğim iz h er şeyi bu zem in ü ze rin d e uygulam aya koya
cağız. H en ry F o rd 'u n , J.C . P e n n y 'n in , Andrew C arneige'in,.
R obert La T o v rn e au 'n u n , C olgates'in, G eorge R o m ney'nin,
Billy C osper'in bu derece başarılı o lm aların ın bir ra stla n tı ol
duğunu m u sanıyorsunuz? Llepsinin büyük vericiler olduğu
n u , k azan d ık ların ın % 10'dan % 90'a k ad a r bir kısm ını Lla-
yat'a geri verdiklerini göreceksiniz. Özgürce verdik mi Kay
nağa güveniriz ve böylece bilincim izi, özgürce alm aya h a z ır
larız.
115
G E R Ç E K Z EN G İN L İK ÎÇ ÎN M E D lT A S Y O N
K E N D Î N Î Z ÎÇ ÎN B ÎL ÎN :
KENDİNİ- YÖNETME
116
çalışan Sessiz bir Ortağım yar. O içimde ve günün her anın
da benimle birlikte çalışıyor.
Geçmişle ilgili pişmanlıklarım, şu an için korkularım,
gelecek için endişem yok. Sınırsız bir Güç tarafından korunu
yorum; İlahi Zekâ tarafından yönlendiriliyorum ve Seven bir
Varlık'tan güç alıyorum. Her şey Mükemmel ve ben şükran
doluyum.
17
11
İ Ş L E R K Ö T Ü G İ T T İ Ğ İ N D E N E YAPMALI
118
S o n u n d a k o n tra tı b itti ve Los Angeles'a geri döndü.
Bir akşam üzeri 5.45'de Las Vegas'taki aynı otelden t e
lefon geldi; program ın yıldızı D ebbie R eynolds'un h asta o ld u
ğu, o n u n yerine 8.30'da büyük sahneye çıkması gerektiği
söylendi. "O rada olacağım" diye y a n ıtlad ı. Telefon geldiğinde
saat altıya geliyordu ve Hollywood'daydı. Ç abucak işlerini
halletm eye çalıştı. Önce kuaförünü arad ı ve kendisini h av aa
lan ın d a karşılam asını istedi. Evini arayıp valizlerini h a z ırla
m a la rın ı, gelip alacağını söyledi; program da kendisine piya
noda eşlik edecek m üzisyeni arad ı ve d u ru m u bildirdi.
Kısacık sürede h er şeyi ayarlam ıştı. Ancak hava a la n ın a git
tiğinde Las Vegas'a tü m uçak seferlerinin fırtına y ü zü n d en
iptal edildiğini öğrendi. Birkaç dakika olduğu yerde k alak a l
dı. D u a ettiğini söylemedi röportaj sırasında, am a em inim e t
m iştir. Bir yolunu bulup oraya gideceğinden em indi ve asıl
bu d ü şü n ce n in kendisi bir duaydı. Az sonra B onanza Elava
Y olları'ndan bir görevli, bir uçak k aldıracaklarını bildirdi.
U çağa b in diler. Kay hâlâ h u z u rsu z d u . Bagajının u çak ta ol
duğunu d ü şü n ü y o rd u . Kuaförü o n u n ark asın a o tu rd u ve sa
çını yapm aya başladı. S onra hostes geldi ve uçağın Las
Vegas'a fırtınada güvenli bir iniş yapabilm esi için fazla ağır
lık olm am ası gerektiğini, bu yüzden bavulların uçağa a lın
m adığını bildirdi.
Elbiseleri, m üzik a le ti, güzel tuvaleti hava a la n ın d a
kalm ıştı; büyük salona girdiğinde olması gerektiği g ö rü n tü
yü sağlayacak hiçbir şeyi yoktu. Evet, h er şey kötü gidiyor
du, am a bu onu yıldırm adı. B irden u za n ıp uçak tu ta n yolcu
lar için h az ırlan m ış kesekâğıdm ı aldı, ç a n ta sın d a n bir kalem
çıkardı ve söyleyebileceği şarkılarla ilgili bir program h a z ır
lam aya başladı. Las Vegas'a 8.15 civarında vardılar. Polis r e
fakatindeki bir araba onu bekliyordu. Ç abucak otele g ö tü r
düler onu ve oraya v ard ık ların d a "Senin sıran!" dediler. îşte
oradaydı, saçında bigudiler, program için giyinmemiş. Siz ne
119
yapardınız? Aslında söyleyecek fazla bir şeyi yoktu. P lâ n ları
bir an d a değişmişti.
Röportajı d in lerk en bir yan d an da d ü şü n ü y o rd u m . Evet
başımıza ne geldiği değil, ona nasıl tepki gösterdiğimizdi
önemli olan. H a y a tın so ru n ların ı nasıl karşılam aliyız? K arşı
laştığımız p ro b lem lerden ders alıyor muyuz? H ep sin d en
önem lisi, T an rı'y a ve kendim ize güvenimizi oluşturm aya yar
dımcı oluyorlar mı? İşler yolunda gitmediği z a m a n la r kendi
kendim e şu telk in d e b u lu n u ru m . Bu her d u ru m a uyar. İçim
deki çok güçlü Tanrı'nın Mükemmellik derecesinde doğru ka
rarlarına engel olabilecek hiç kimse, hiçbir yer, hiçbir şart ve
durum yoktur.
Kay Stevens biliyordu ki gerçek benliğini ortaya koym a
sını engelleyebilecek hiçbir şey yoktu. Sahneye çıktı, orkest
ra şefine gitti ve "İşte n u m a ra la rım " dedi ve ü ze rin d e n u m a
ralar yazılı kahverengi kesekâğıdmı u z a ttı. P ro g ram a b aş
ladılar. Birkaç p a rç a d a n sonra piyanistin y an m a o tu rd u ve o
çalarken şarkı söylemeye başladı; bu arada kuaför de saçın
daki bigudileri çıkarm aya başladı. Kay de so n u n d a hepsini
bird en seyircilere doğru fırlattı. O rada dokuz yüz kişi oldu
ğunu ve h içb irin in p arasını geri istem ediğini söylüyordu r ö
portajda. H erk es m e m n u n kalm ıştı. N eden? F arklıydı, alışıl
m ışın dışındaydı; gerçek benliğinin ifadesiydi, in sa n la r işin
gösterişini değil özünü hissettiler ve bu cesur şarkıcıyla iş
birliği yaptılar. O nu sevdiler.
120
işbirliği yapar, her şey iyi için birlikte çalışır. Kay h ay atın
kendisi vasıtasıyla akıp gitm esine izin verdi, p lân ların d a k i
değişikliği güzellikle kabullendi ve herkes m e m n u n kaldı.
H a tta , program öylesine beğenildi ki b u n u h er program da
tek rarlam ası isten d i. H it oldu, çünkü panik yap m ad ı, egosu
n u n ortaya çıkm asına izin verm edi. H ay atla birlikte aktı ve
hayat ona güzel bir şekilde karşılık verdi. K ötü gidiyormuş
gibi görünen şeyler gerektiği gibi k arşılanırsa pekâlâ tebdil-i
kıyafet etm iş n im etle re dönüşebilirler.
NİMET YA DA BELA
121
rim . İşim de büyük kayıplarım olduğunu varsayalım , am a
kaybettiğim sadece para. Ailem, sağlığım ve içimdeki G üç
her an yanım da."
"Evet" dedim . "Elâlâ deha ve yaratıcılık sahibisin, T an rı'
nin m ükem m el E layatm ı hâlâ ifade edebilirsin."
İşler her ters gittiğinde Gerçeği k a n ıtla m a ve h ay a tı
m ızdaki G ü cü gösterm e fırsatına sahip oluruz. İn sa n la r so
ru n la rın ı a n latm ay a geldiğinde İsa hiçbir zam an şaşırm azdı.
D o ğ u ştan kör olan bir adam a şifa verdiğinde havariler, "Ki
m in gü n ah ı y ü zü n d en bu adam kör doğdu, kendisinin mi
yoksa an n e -b ab a sın ın mı?" diye sordular. Kimse günah işle
medi, Tanrının gücü onunla ortaya koyulmalıydı, dedi İsa.
D e u te ro n o m y 'd e de dendiği gibi, Bela nimete dönüştü, çünkü
Tanrı sizleri seviyor.
A rkadaşım b u n u k an ıtlad ı. Sahip olduğu deha ve yara
tıcılığı k u llan arak başka bir yerde başka bir iş kurdu. Bugün
eskisinden on kat d aha fazla p ara kazanıyor. Expres o to m o
bil yolu tebdil-i kıyafet etm iş bir n im ete d ö n ü ştü . Problem i
olum lu, yapıcı bir şekilde karşılam asaydı böyle olm ayacaktı.
E layatm kendisine karşı olduğunu d ü şü n ü p yenilgiyi kabul
len m ed i. Hayat bizimleyse kim bize karşı olabilir. Elayat her
zam an bizim ledir.
Var olan koşullara neyin n ed en olduğu gerçekten ön em
li değil. Sam anlık yanıyorsa yangını neyin başlattığının ne
önem i var. Sorulm ası gereken soru, "Yangını söndürm ek için
ne yapm alıyım ?" olm alı.
122
meye çalıştı, am a çok geçm eden vazgeçti. Kaymağın içinde
nefes alam ad ı ve boğuldu. Öbür kurbağa ise bir yolunu b u
lup kovadan çıkacağını biliyordu. Boğulan arkadaşını seyre
d erk en , "Bu benim başım a gelmeyecek!" dedi kendi kendisi
ne. S onra ön ayaklarını kovanın k e n a rın a yerleştirdi ve arka
ayaklarını çırpm aya başladı. Kısa za m a n d a a ltın d a bir t e r e
yağı tabakası oluştu. A ltındaki adayı hisseder hissetm ez d ı
şarıya atlad ı. Bu işin ü stesinden gelm enin bir yolu olduğunu
biliyordu ve haklı çıktı. M ücadeleyi göze aldı ve kazandı.
E v et ne olduğu değil, nasıl tepki gösterdiğimiz önemlidir.
123
dan k urtarabildi mi?" Ve D a n iel'in "Sevgili K ral, sonsuza dek
yaşa. T an rım meleğini gönderip aslanların ağzını kilitledi,
b an a d o k u n am ad ılar bile" dediğini duyduğunda sevincinden
ne yapacağını bilem edi Kral D ariu s.
Bir aslan inine atılsaydık neler hissederdik acaba? K en
dimize yeterince güvenebilir miydik, yoksa "Pes ediyorum ,
her şey benim aleyhim e" mi derdik? D aniel kralın da d ü şü n
düğü gibi olayın ü stesin d en gelmeyi başardı, incil'de sözü
edilen "Melekler", h izm etim izdeki Yüce îlham 'ı tem sil ed e r
ler, tçim izdeki M ükem m el G ü c ü n varlığına güvenirsek başı
m ıza hiçbir kötülük gelemez.
KADERİNİZİN EFENDİSİSİNİZ
Şans diye bir şey yoktur. Hiçbir şey şans eseri olmaz, iyi ya
da kötü, yaşadığınız her şey değişmeyen, kaçınılmaz yasanın bir
sonucudur. Ve o yasayı yöneten de yalnızca sizsiniz. Hiç kimse
size hiçbir zarar veremez, fakat çoğu zaman öyle görünür. Bilinçli
ya da bilinçsiz olarak bugünkü arzu ettiğiniz ya da etmediğiniz ko
şulları siz hazırladınız ve sonuç fiziksel sağlığınıza ya da bugünkü
durumunuza yansıdı. Siz, yalnızca siz bunları ısmarladınız ve tes
lim aldınız. Kendiniz ve hayat hakkında yanlış düşünmeye devam
ettiğiniz sürece aynı güçlüklerle karşılaşmaya devam edeceksiniz.
Her tohumun kendi cinsinden meyve vermesi kaçınılmazdır ve d ü
şünce de kaderin tohumudur.
125
Bazıları bu farklılıklardan ırk ayrım ını sorum lu t u t u
yorlar, am a azın lık lard an olup da iyi m aaş alan ve lüks bir
yaşam süren birçok insan tan ıy o ru m . Bazıları başarabiliyor-
larsa diğerleri n eden başaram asm lar?
Bazıları çok popüler olurken neden aynı geçmişe ve
özelliklere sahip diğerleri hor görülüp dışlanırlar? Bir sürü
iyi insanın n ed en m utsuz ve b unalım da olduğunu hiç d ü şü n
dünüz mü? Birçok zeki e n tele k tü e l, neden m utsuz bir aile ya
şam ına ve doyumsuz kişisel ilişkilere sahiptir? Bilgi güçse
ned en b ü tü n üniversite m ezu n ları m utlu ve başarılı değiller?
Bugün bir eğitim tan rısı y aratm ak eğilimindeyiz. Eğitim
tü m h astalık ların şifası olm uş. Ama gerçekte öyle mi? G e r
çek şudur ki bazı üniversite m ezunu insanlar herkese eşit
şans sağlayan bugünkü sistemi m utsuzca p ro testo ederler
ken, eğitimsiz ya da kendi kendini eğitmiş birçok insan başa
rının sırrını bulm uş görünüyor ve zengin bir yaşam sürüyor.
126
n n ve h ay atın b ana karşı olduğunu düşündüğüm ü kabul e d i
yorum . Belki yanlış to h u m la r ektim . Ama onları nasıl kazıp
çıkaracağım ve yeniden başlayacağım."
İşte bu harika! Yapabileceğiniz bir şey var. Bugünden
başlayarak gerçekten yaşam ak istediğiniz hayatı yaratm aya
koyulabilirsiniz. H içbir şey size karşı değil. Tüm Yaşam h iz
m etinizde.
Olay şu, çok azımız kendim izi ve kaderim ize yön ver
m ekteki rolüm üzü gerçekten biliyoruz. İn sa n ın hayatındaki
en önem li an , kaderin m e rh a m e tin e bağlı olm adığını, d ü şü n
celerin in , h ay atın özünün sürekli o n u n içine akıtıldığı bir
kalıp olduğunu anladığı an d ır. G erçek şu, inandığımız, ka
bullendiğimiz, ve güvenle beklediğimiz, her şeye sahip oluruz.
Bu hayat tarafın d an doldurulm ak üzere elimizde tu ttu ğ u
m uz kalıptır.
Bu büyük yaşam yasasını açıklam anın birçok yolu var.
Bu ektiğini biçmek, n ed en-sonuç ve benzer benzerini çeker
yasaları olarak da adlandırılabilir.
Z İH İN SE L EŞİTLİKLER
127
Şimdiye k adar hastalık, um utsuzluk, sefalet ve b aşarı
sızlık için zihinsel eşitlikler kurm uşsak, gelin b u n la n tersine
çevirelim. Başarılı bir yaşam sağlayacak olum lu zihinsel eşit
likler kullanm a fikri üzerinde çalışalım. Kendi hayatım ızı
kendim iz kurarız, am a bazen yarattığım ız zihinsel imajlar,
yaşamak istediğimiz şeylerden çok uzak olur.
D Ü Ş Ü N C E MADDEYE HAKİMDİR
128
B ütün teo ri, görünen ve görünm eyenin tek ve aynı oldu
ğunu varsaymaya dayanıyor. E instein bilimsel bir dille, k ü t
leyle enerjinin eşit ve birbirine dönüşebilir olduğunu söyledi.
B urada düşünce enerjidir ve dü şü n cen in etkisi hayatım ızda
kütle ya da dışsal şekillenmeyi yaratır. D üşünce ve m a d d e
nin farklı şeyler olmadığını söyleyen Spinoza da aynı şeyi
söylüyordu. P hineas P a rk h u rst Quimby de, "D üşünce çözül
müş m ad d e, m adde ise şekillenm iş düşüncedir" derken aynı
teoriyi vurguluyordu.
Başka bir deyişle, yaşam ın birliğinden söz ediyoruz.
D üşünce ve m adde birdir; her şey bir olduğu için aslında
m adde yoktur; görünen ve görünm eyen enerjiden oluşm akta
dır her şey. içsel ve dışsal görüntü bir ve aynıdır. Dışarıdaki
içeridekini yansıtır. B una, dışarıdaki içeridekinin görünen
bö lü m ü d ü r de diyebiliriz, "içerdeki neyse dışarıdaki de odur"
diyor H erm es. Bazıları da "Beden ru h u n görünen bölüm ü
dür" derler, içerideki resmi değiştirdik mi dışarıdaki de d e
ğişmek zoru n d a; çünkü devam etm esi için bir neden kalm az.
G ü c ü n ü elinden almış oluruz. D ışarıdaki direnem ez, çünkü o
sadece içeridekinin yansım asıdır. Projektördeki diyanm p er
dedeki resmi belirlemesi gibi, düşünce de yaşadığımız so n u ç
lan ü re tir. D ışarıdaki, belirleyici sebebin gölgesidir; yani
onu ü re te n dü şü n cen in . B unun ne dem ek olduğunu anlıyor
m usunuz? Düşünceyi ve böylece yaşadıklarım ızı değiştirecek
güce sahibiz. D üşüncelerim izi değiştirerek hayat için yeni
bir kalıp hazırlam ış oluruz. A rdından deneyim ler yaşanır ve
bu da yeniden düşünce ü re tir.
129
luyla kullandığım ız G üç bize so n rad an dağıtılm ıyor, o zaten
bizde m ev cu ttu r. Başımıza çok küçük iyiliklerin geleceğine
in an ırsak , gerçekten de küçük iyilikler yaşarız; çünkü k en d i
miz için kabullenebildiklerim izi deneyim leriz sadece. G öle su
almaya gitmek gibidir bu. Suyla doldurm ak için yanım ıza
fincan mı yoksa kova mı alacağız? Göl ald ırm az, o bizim için
orad ad ır. Aynı şekilde iyilik bolluğundan dilediğimiz kadar
yararlanabileceğim ize in an ırsak , hayatın her ala n ın d a iyilik
le karşılaşırız. Evet, artık h a y a tta n y ak ın m ak tan vazgeçip
bizi bekleyen sonsuz iyiliklerden y a ra rla n m a n ın zam anıdır.
Yalnızca iyiliğimizden ayrı olduğum uz in an cı bizi a rz u
ladığımız iyiden uzak tu ta r. Ayrılık imajını yarattığım ız a n
da iyiden ayrı düşmeye neden olmuş oluruz. B unun nasıl iş
lediğini görelim. Başka b irin in başarısını kıskandığım ız a n
da aklım ızda bir ayrılık imajı oluşturm uş oluyoruz; çünkü "O
başarılı, ben başarısızım " fikrini kabul etm iş oluyoruz. Bu şe
kilde düşüncelerim ize kendim izle ilgili başarısızlık imajı sok
muş oluruz. Başka b irinin sahip olduklarında gözümüz oldu
ğunu varsayalım . Eksiklik imajı yaratm ış olm uyor muyuz?
"O nun var benim yok" diyoruz. Başkasının başarısı gü cü m ü
ze gittiğinde eksiklik duygusuna ağırlık veririz, başarılı ol
madığımız fikrini y aratırız. Sınırsız stok o rad a, tıpkı gölün
fincan m ı, kova m ı, varil mi getireceğimizi görm ek için bekle
diği gibi. K endisini bize dökmeye ve istediğimizi ve alabilece
ğim izden fazlasını vermeye hazır. Bu b olluktan kendim izi
m ah ru m ediyoruz.
Eski olum suz, eksiklik ve başarısızlık d ü şü n ce le rin d en
sıyrılıp bol b a şa rın ın zihinsel eşitliğini o lu ştu rm a zam an ıd ır
şimdi.
K endini re d d e tm e , yetersizlik ve başarısızlık d ü şü n cele
riyle işinizin şu an d a bittiği k o n u su n d a anlaşalım . O nun ye
rin e , hiçbir şeyin bize karşı olmadığı bir Sevgi atm osferinde
var olan En Yüce'nin çocukları olduğum uzu, tüm hay atın
130
bizim için var o lduğunu, hiçbir şeyin bizim için im kânsız ol
m adığını, hiçbir şeyin gerçek olam ayacak kad ar ulaşılam az
olm adığını bilerek yüce m irasım ızı kabullenelim .
KENDİNİ- YÖNETME
131
12
ZAM ANIN E F E N D İ S İ O L U N
ZAMANIN E FE ND İS İ OLABÎLÎRSÎNÎZ
Z a m a n i n s a n l a r ı n s o n s u z l u k ö l ç ü s ü d ü r . Şimdiye k a d a r
z a m a n l a ilgili doğal ka b u l e t t i ği mi z h e r şey i ns a n d ü ş ü n c e s i
n i n ü r ü n ü d ü r ; görecelidi r. B i l i n ç a l t ı n ı n d ü ş ü n d ü ğ ü m ü z gibi
bir z a m a n k a v r a m ı y o k t u r . H a y a t ı m ı z ı y ö n e t m e s i n e izin ver
diğimiz z a m a n p r o g r a m l a r ı k e n d i d ü ş ü n c e m i z i n ü r ü n ü d ü r .
Evrensel Bilinçaltı'nda zaman ve yer yo k t ur . Kendini-yö-
netme olgusunu z a m a n l a ilgili o l a r a k nasıl k u l l a n a c ağ ı m ı zı
132
anlamak için b i l i n ç a l t ı n ı n z a m a n - y e r ili şkileri nin ve farklı
lıklarının b u l u n m a d ı ğ ı M utlak'm alanında çalıştığını a n l a
m a m ı z gerekiyor. Z a m a n ı a n l a y a b i l m e m i z için z a m a n ı n u z a
ya bağlı o l d u ğ u n u a n l a m a m ı z ger ekiyor. U z a y ö l ç ü d ü r . Za
m a n ı uzay sa yesi nde ölçebil iyoruz; z a m a n bi r n e s n e n i n u z a y
daki bir n o k t a d a n ba ş ka bir n o k t a y a geçtiği a r a l ı k t ı r . Z a m a n
aralığı o l a r a k d ü ş ü n d ü ğ ü m ü z budur. Zaman ve uzay kav
r a m l a r ı birbiri için gereklidir; biri d i ğ e r i n i n göreceli d e ğ e r i
ne bağlıdır. Zam anla ilgili gerçeği anladığımızda zamanın
efendisi olabiliriz.
B Î L Î N Ç , Z A M A N I N A S I L K U LLANIR
Bilinç h e r z a m a n i n s a n y a r g ı l a r ı n a göre m a n t ı k y ü r ü
t ü r ve ka r ş ıl a ş t ı rı r . Bilinç h e r şeyi geçmiş d e n e y i m l e r e b a ğ
l a ya r ak göreceli d üze yde d e ğ e r l e n d i r i r . Süre kl i ol a r a k beş
d u y u m u z a göre k a r ş ı l a ş t ı r m a y a p a r a k h a y a t ı n bir b ö l ü m ü n ü
d i ğ e r l e r i n e bağl arız. Z a m a n p r o g r a m l a r ı n ı h a z ı r l a r k e n uzay
( m e k â n ) ilişkilerini d ü ş ü n ü r ü z . Bu ilişkileri i s t ekl e ri mi z e u y
d u r m a y a çalışıriz. H e r şeyi belli k a l ı p l a r a u y d u r m a y a ,
m e k â n k a v r a m ı m ı z l a ilgili o l a n z a m a n k a v r a m ı m ı z a göre iş
leri y ü r ü t m e y e ç a lı ş ar ak ç e v r e m i z d e k i h a y a t ı itekleyip d ü r -
tükleriz h e p . Kend im izi d e ne yim lerim iz le , on la rın so nuç la
rıyla s ını rl a rı z . Kıtayı atlı a r a b a y l a geçen i n s a n ı n j et çağı
h a k k ı n d a bi r k a v r a m ı o l a m a z d ı . "Seks en G ü n d e D e v r i - a l e m "
b ü y ü k bir b aş a r ı yd ı; fakat uzay çağı d ü ş ü n c e l e r i m i z i nasıl
et kiledi? B u g ü n a s t r o n o t l a r b i r k a ç s a a t t e d ü n y a n ı n ç e vr es i n
de t u r at a b il i yo rl a r . Evet , z a m a n i n s a n ı n s o ns u z l u k ö l ç ü s ü
d ü r ; bir y e r d e n ba ş ka bir y e r e, bi r d e n e y i m d e n ba ş ka bir d e
n e y i m e geçişi nin ne k a d a r s ü r d ü ğ ü n e d a i r geliştirdiği kav
ramdır.
133
BİLİNÇALTI, ZAMANI NASIL KULLANIR
134
h ariç , deneyi planlandığı gibi ta m a m la d ı. M etronom dakika
başı değil saniye başı işaret veriyordu. Başka bir deyişle,
m etro n o m otuz saniye süre tu tm u ş tu toplam olarak.
O tuz saniyenin so n u n d a m etro n o m d u rd u ru ld u ve p ro
fesör genç kızı uyandırdı. S onra ona, ne hatırladığı soruldu.
O dalarda neler olduğunu, neler gördüğünü ve hatırladığını
birer birer ayrıntısıyla açıkladı kız. B ü tü n deneyin otuz d a
kika değil de otuz saniye sü rd ü ğ ü n ü öğrendiğinde ise çok şa
şırdı. Bilinçaltı kendisini, verilen em re göre ayarlam ıştı.
Bir kayığı gölün karşı tarafına bir saate de geçirebilirsi
niz, bir günde de. Ne kadar zam an ayırırsanız bilinçaltı o
kadar zam an d a yerine getirir. Önce bilinçli olarak kabul e t
m elisiniz, bilinçaltı tak ip eder. B unun birçok örneğini yaşa
dım. Aradığım bir makaleyi b u lm an ın birkaç gün alacağını
d ü şü n ü rsem öyle olur; am a bir sa a tte n kısa zam anda kolay
ca yapılabileceğini söylersem, şu ya da bu şekilde, zam an
h a rc a m a d a n doğru yere yöneltilirim . Büyük bir ihtim alle
bugün yazam ayacağım dersem , m u h te m e le n öğleye kadar
çalışmaya başlayam am ; bilinçaltı m asaya o tu rm am ı gecikti
recek bir şeyler bulur m u tla k a. D a k tilo m u n başına o tu r u r
ken saatin on iki olduğunu görür ve sabahım ın nereye h a r
candığını sorarım kendi kendim e.
Öte yan d an b ilin çaltım a belli bir işi belli bir za m a n d a
bitirm esi için em ir verirsem , D ü şü n c e 'n in görünm eyen d ü n
yası sayesinde başarılacağını bilerek ve buna güvenerek
ad eta k a n a tla n ırım ve fazla çaba h a rc a m a d a n işi b aşarırım .
Öylesine kolay olur ki bu, ta m a m la n m ış işi gördüğüm de hay
re tte n d o n ak alırım . M ucize gibi g ö rü n ü r bana.
135
bir pam uk çiftçisiyle yapıldı. Adam hipnotize edildi ve bu d u
ru m d ay k en , çiftliğine geri döndüğü ve tüm tarlayı dolaşıp
pam uk kozalarını saymak için bir saati olduğu söylendi. Bu
nu bir saa tte başarıp başaram ayacağı sorulduğunda "S anı
rım yap arım , oldukça hızlıyım dır" dedi. M e tro n o m u n dakika
da bir işaret vereceği söylendi. Adam ilk deneyde b u lu n m a d ı
ğı için kıza yapılan h ilenin kendisine de yapılacağını bilm i
yordu.
M etro n o m yine h ızlandırıldı ve her dakika yerine her
saniye işaret verdi. D enek, z ih n in d e pam uk tarlası boyunca
aşağı yukarı y ü rüdü. Altmış saniye sonunda m etro n o m d u r
du ruldu ve denek u y andırıldı. Bir saat süreyle dolaştığını d ü
şünerek her şeyi a n la ttı onlara. G erçekten de b ü tü n tarlayı
dolaşarak kozaların hepsini saymıştı.
Bu deneylerden gördüğüm üz gibi b ilin ç altın ın zam an
yargısı yoktur. E m irleri tak ip eder. M e tro n o m u n her dakika
işaret vereceği söylendiğinde bunu kabul eder ve b ü tü n t a r
layı dolaşır. Ve bu adam da zihnen aynı şeyi yapm ıştı. G ö r
düğünüz gibi, D ü şü n ce'd e hiçbir m ekân ve zam an sın ırlam a
sı yoktur.
K endinizi New York'ta 42. Cadde'yle Broadvvay'in kesiş
tiği bir köşe başında dikilirken hayal edebilirsiniz. Z ih n en
orada d u rd u ğ u n u z u , büyük binaları seyrettiğinizi, Broad-
vvay'e doğru baktığınızı; ufku, kalabalığı ve trafiği hissedebi
lirsiniz. Birden düşüncenizi değiştirip G ra n d C an y o n 'u n gü
ney k e n a rın d a olabilirsiniz. O rad an oraya h a re k e t edebilirsi
niz, çünkü düşü n ced e zam an ve yer sınırlam ası yoktur; bu
yüzden düşünceyi k u llan ım ın ızd a tam am iyle özgürsünüz.
136
den ö b ü rü n e gittiğiniz, geçm işte birlikte olduğunuz birçok
insanla karşılaştığınız, sonsuz karışıklıklar ve zor d u ru m la r
la m ücadele ettiğiniz bir rüya görüp, tüm bunları üç dakika
önce çalan alarm zilinden sonra görm üş olduğunuzu a n la d ı
ğınız oldu mu hiç? Rüya o kadar gerçek gibidir ki gün boyun
ca h a tırla r d u ru rsu n u z . Ailenize an latm ay ı d ü şü n ü rsü n ü z ,
am a birleştirm ek saatler a lac ak tır ve bilinçli halinizle b u n la
rı tek rarlay acak za m a n ın ız yoktur.
SONSUZ ŞÎMDÎ
137
gelecekte bir gün başarm ayı arzuladığınızı söylerseniz arz u
nu zu n gerçekleşm esini hep gelecek bir z a m a n a erteler. İç
Benliğe verilmesi gereken direktif her zam an şu an için veril
m elidir. A rzuların gerçekleşmesi göreceli yer ve zam an d ü n
yasına bağlı olarak ifade edildiği için sonuç yine gelecekte o r
taya çıkıyormuş gibi görünebilir. D irektiflerim izin yerine ge
tirilm esi için şimdi kelimesi kullanılm alı ve direktifimiz
"şimdi" için geçerli kabul edilm elidir.
138
eden bizleriz. Ve bir gün kolay bir şekilde direktifi "şimdi"
diye veririz. Geziye çıktığımızı gözüm üzde ca n lan d ırırız. D ü
şüncem izde Vaat edilmiş Topraklar'a doğru yürürüz; gardro-
bum uzu seçer, zihnim izde valizleri h azırlarız ve neyle gidece
ğimize k arar veririz. Ve işte oldu. F a rk ın a varm ad an geziye
çıkarız. Gelecek za m a n d a verdiğimiz direktifler her zam an
uzanam ayacağım ız bir yerde bizi cezbederek sallanır d u ru r
lar. G ö nü llü hizm etçi bilinçaltı böyle istediğimizi d ü şü n ü r.
İyileşm enin, başarılı o lm an ın , hayat arkadaşım ızı b u lm a n ın ,
isten en geziye çıkm anın uzun zam an alacağını düşünürsek
gerçekten uzun zam an alır. Yanıt, k en d in i-y ö n etm ed ir; ama
u n u tm a y ın , bilinçaltı zam an veya yere bağlı değildir. M ucize
zam an ı "şimdi"dir! Orağını salla, tarlalar biçilecek kadar
beyaz!
KENDİNİ- YÖNETME
139
13
İYİ B İ R B E L L E K İ Ç İ N D Ö R T İ L K E
140
"Baban in şaat işiyle uğraşıyor." O devam ederken ben
ağzım açık başımı sallıyordum .
Tüm bunları n e re d e n biliyordu? Ü niversiteye yeni baş
layan m ütevazi bir öğrenci hakkm daki onca ayrıntıyı nasıl
hatırlıyordu? Beni tan ıd ığ ın ı k an ıtlam ıştı. D a h a doğrusu
F lo rid a Ü niv ersitesi'n e, kendisi oradayken gelen herkesi t a
nıdığını k an ıtlam ıştı. K am püsteki herkesi tan ıy o rd u .
Bugün, Jacksonville'deki St. Jo h n s N e h ri ü zerin d e F u l
ler W arren ad ın d a bir köprü var. F uller VVarren, F lorida
E yaleti'nin valisi oldu; aynı kişinin ikinci kez vali seçilm em e-
si kuralı olmasaydı uzun yıllar bu göreve devam edebilirdi.
M ükem m el bir belleği vardı ve bu özelliği onun başarısında
büyük bir rol oynam ıştı.
Fuller VVarren üniversiteye gelen herkesin ism ini titiz
likle alır, hak k ın d a m ü m k ü n olduğu kadar bilgi to p la r, sonra
da ta n ışm a n ın bir yolunu b u lu rd u . Bunu yapm ak için m u tla
ka bir yol b u lu rd u . Belleği öyle güçlüydü ki sizinle ta n ıştığ ın
da neye benzediğinizi ve h akkınızda birçok şeyi bilirdi.
O gün y an im d ak ilerd en biri olan Dick D rysdale üniver
siteye gelm eden önce Jacksonville Times-Union 'da m u h a b ir
lik yapıyordu. Dick üç yıl önce F lorida Ü niversitesi'ne geldi
ğinde F uller VVarren'la tan ışm ıştı. O sıralar F u lle r, B lount-
stown'daki liseye devam ediyordu. Üç yıl sonra A tlan ta'd ak i
bir futbol m açına giderken aynı trendeydiler, F u lle r vagon
dan içeri adım ını atıp D ick'in kapıda d u rd u ğ u n u görünce
döndü ve "Fley, selâm Dick. Seni en son üç yıl önce görm üş
tü m " dedi. Oysa Dick onu ta n ıy a m a m ıştı.
"Ben F uller W arren" dedi beriki, "Üç yıl önce bir to p la n
tıda tanışm ıştık." Fler şeyin bir kategorisi vardı o n u n için.
Fler şeyin belleğinde yeri vardı. FTiç kimseyi ya da d u ru m u
h atırlam ay a değmeyecek kadar önem siz bulm azdı.
F u ller W arren k adar iyi bir belleğe sahip olmayı ister
misiniz? Bu m ü m k ü n . O da sizinle aynı zihinsel bilgisayara
141
sahip -sadece d ah a iyi kullanıyor. Aynı sistemi kullanırsınız,
onu n yapabildiği her şeyi siz de yapabilirsiniz.
142
h a tırla m a k sizin için önem li mi? Eğer öyleyse biri size ta n ış
tırıldığında d u ru n ve dinleyin. Böylece ismi doğru olarak d u
yarsınız ve gözünüzde c a n la n d ırırsın ız . Veya daha iyisi, bir
parça kâğıda yazın; böylece başka bir algı duyusu avantajına
sahip o lursunuz. Şimdi gözlerinizi sürece sokuyorsunuz. İyi
bir bellek için bir kalem ve not defteri oldukça gereklidir.
İyi bir belleğiniz var, m ükem m el bir belleğiniz var. İ n
san lar kötü bellekleri olduğunu söylediklerinde h a tırla m a
yetenekleriyle ilgili bir so ru n ları olduğunu söylemek isterler.
Bu h a tırla m a k istedikleri şeyi net olarak zihinlerine yerleş
tirm e m e le rin d e n kaynaklanıyor. Z a m a n ın d a o şeyi z ih in le ri
ne sokacak kadar önem li bulm am ışlard ır.
K endim ize karşı d ü rü st olalım. Kaç kez birisiyle t a n ış tı
rıldığım ızda hatırlayıp h atırlam ay acağ ım ıza aldırm adığım ız
dan o kişinin ismini dinlem em işizdir ya da nasıl olsa h a tır la
yamayacağız diye dert etm em işizdir.
M r. Cal Sudney a d ın d a biriyle tanıştığınızı farz edin.
Şim di, Cal Sudney ad ın d a kaç kişi tanıyorsunuz? E m inim
fazla değildir. Kendi ken d in ize, "Nasıl heceleniyor acaba -
şey, nasıl olsa heceleyem iyorum , o yüzden tak m a kafana- is
mi h atırlam ay a çalışmayacağım" diye düşünüyor m usunuz?
Birkaç dakika sonra aynı adam yine karşınızda ve onu
bir ark adaşınıza ta n ış tırm a n ız gerekiyor. Şim di, bu adam ın
adı neydi diye d ü şü n ü y o rsu n u z, garip bir isim - kolay gelm iş
ti, kolayca anlam ıştım am a neydi? İyi bir belleğe sahip ol
mak istiyorsanız, işe keskin bir izlenim y aratm ak la başlayın.
Belleğiniz teyp kaydedicisi gibidir, sürekli çalışır, am a teyp
ü zerin d e keskin bir etki bırak m an ız gerekir. Sesi yükseltm e
li ve uygun şekilde ayarlam alısınız, yoksa orijinal izlen im i
nizden farkı olm ayan k arm akarışık bir "playback" çıkar.
Bir ismi h a tırla m a k istiyorsanız bir yerlere yazın; Nasıl
yazıldığını bilmiyorsanız sorun. D inler ve belleğinize kayde
derseniz, em in olun ihtiyaç duyduğunuzda orada olacaktır.
143
Dinleyecek ve bilinçli olarak belleğinize kaydedecek
kad ar önem li buld u ğ unuz şeyleri her zam an h a tırla rsın ız .
B irbirine girmiş y a n ıtla rın belirsiz denizinde bocalam aya
son verin. K ötü belleğin suçlusu genellikle dikkatsiz bir yak
laşım dır. İlgilendiğiniz ölçüde h a tırlarsın ız. İçinizdeki kayıt
aleti verdiğiniz önem e göre kayıt yapar. N eler olup bittiğiyle
ilgilenm iyorsanız o anı pek h atırlam azsın ız. İlgileniyorsanız
kayıt aleti daha d erin baskılar yapar ve daha iyi h a tırla r s ı
nız. Bu yüzden, dur bak - dinle; daha sonra h a tırla m a k iste
diğiniz şeyi doğru ve n et olarak aklınıza yazın.
144
likten çıkan bir fare görür m asaya doğru kovalar ve m asa ör
tü s ü n ü n ü stü n d e kovalam aca devam eder; suyla dolu sü ra h i
yi devirirler; su m asaya dökülür ve halıda leke bırakır.
B İR L E ŞT İR M E OYUNU OYNAMAYI D EN E Y İN
Bellek dersi veren herkes, zayıf bellek diye bir şey olm a
dığını kabul ediyor. U n u tm a k denilen şey ilk e ta p ta öğren
m em ek ten başka bir şey değil. Bellek kasa benzer. Zayıf bir
kas egzersizle geliştirilm em iş kastır. Zayıf bellek denilen
şey, y eterin ce eğitilm em iş bellektir.
B irleştirm e belleğin tem elidir. H a tta o o lm adan bellek
olam az. H atırlad ığ ın ız her şey -bir isim, bir yüz, bir k ita p ta n
bir satır- sizin tarafın ızd an yapılan b irleştirm en in so nucu
dur. H atırlay am ad ığ ın ız isimler, yüzler, a lın tıla r zihninizde
birleştirilm esi kolay olm ayan şeylerdir.
İyi bir belleğe sahip olacaksanız, z ih n e n bilinçli bağlan
tılar kurm ayı alışkanlık haline getirm elisiniz. Aynı an d a iki
ya da d aha fazla isim veya fikir yerleştirm eniz gerekiyorsa
h a tırla m a n ın daha kolay olacağını görürüz. B ilinçaltına di
rektifi aynı za m a n d a vererek bir şeyi başka biriyle bağlayın.
Ö rneğin, M ary Fleetvvood'un iri kahverengi gözleri ve
uzun saçları var. Kocası F ra n k Fleetw ood uzun boylu ve a tle
te benziyor, koşar gibi yürüyen bir adam . F ra n k ve Mary'i
h atırlayacağım ; kahverengi gözlü M ary ve hızlı yürüyen
F ra n k . O nları gözüm de, o rm an ın içine koşarken c a n la n d ırı
yorum -F ra n k ve Mary Fleetvvood. Bunu okum ak kadar bile
sürm üyor d ü şünm ek. Z ihninizde anlık bir g ö rü n tü oluşuyor.
F a k a t isimleri yüksek sesle söyleyip bu isimleri zihninizdeki
in sa n la rın görüntüleriyle birlikte resm etm eyi u n u tm a y ın .
H a tırla m a k istediğiniz şeyi gördüğünüz, tanıdığınız a n
da kaydettiğinizden em in olun. U n u tm a y ın , p ratik m ü k em
145
m elleştirm ez, yalnızca alışkanlık h alin e getirir, ilk seferinde
ismi yanlış alırsanız, her h a tırla m a y a çalıştığınızda yanıla
caksınız. Doğru olarak alın; zih n in ize y erleştirin , bir fikir ya
da fikirler serisiyle birleştirin, bilinçaltm ıza bu bilgiyi kolay
ca h a tırla m a k istediğinizi söyleyin. M u tlak a h atırlarsın ız.
D e n ey in , eğlencelidir!
146
o n u n la barış yapabiliriz. B urada kendini-yönetm e devreye
girer. B ilinçaltına h a tırla m a k istediğim iz bir şeyi ka3'detm e-
si direktifini verdiğimiz gibi, eski bir düşmanlığı o rta d a n kal
dırm ası direktifini de verebiliriz. O geçmiş anı belleğimizde
yeniden ca n la n d ırır ve o n u n la barış yapabiliriz; bağışlar ve o
m u tsu z anıyı farklı duygularla sarm alayıp n ö tralize edebilir
ve böylece bize zarar verebilecek güçten m ah ru m kılarız. M e
sele bellekteki olaylarla dok u n m u ş g ö rü n tü leri, duygulan,
ruh h allerini ve karşılıkları b irleştirm ek ten ibaret. E m irleri
biz verdiğimiz için ne kadar şanslıyız. D u ru m a eşlik eden
duygu ve karşılıklardan daha sonra h a tırla m a k isteyecekle
rinizi zihninize yerleştirm eyi öğrenin.
BİLİNÇALTINIZA GÜVENİN
147
ma koym uştum ve o da gerekeni yapm ıştı. "H atırlayabilir
miyim?" ya da "Belleğime güvenebilir miyim?" diye d ü şü n
m em iştim hiç. Batı E lektrik'in bellek m akinesine güvendiği
k ad ar güvenmeliyiz b ilinçaltına. H a tırla m a k , hatırlay ab ile
cek şeyin içim izde olduğuna in a n m a k tır.
YAŞIN H İ Ç Ö N E M İ YOK
149
başka bir b ed e n e girm esine (tekrardoğuş) k a n ıt o lu ştu rd u ğ u
n u , genç kızın İtaly an ca'yı önceki y aşa m ın d a n hatırladığını
düşü n ü y o r. K onu a ra ş tırıld ık ta n sonra, kızın sekiz y aşların
dayken bir yıl süreyle İta ly a n bir dadısı olduğu, k ad ın ın n o r
m alde İngilizce k o n u ştu ğ u , am a yalnız kaldığında İtaly a n ca
gazete ve k ita p la rı yüksek sesle okuduğu ortaya çıkıyor.
Böyle z a m a n la rd a kız o tu ru p onu dinliyorm uş. N e söylediği
h ak k ın d a hiçbir fikri yoktu, am a onu oldukça etkileyen bu
yabancı dil, m era k ın ı uyandırıyordu. A kim daki kaydedici,
hepsini k ay d etm işti ve genç kız o za m a n söylenenleri yıllar
sonra m ü k em m el bir biçim de hatırlıyordu.
150
şeyleri h atırla y a m a m a la rı ise bugünkü dünyaya ilgilerini
kay b etm elerin d en k ay n a k la n m ak tad ır.
N e t bir belleğe yaklaşım ım ızda dikkatsiz hiçbir şey ol
m am alı. Bizi etkileyen şeyler kolayca h a tırla n ır. D ikkat
edersek, b ilin çaltın a kesin direktif verirsek, h a tırla m a k iste
diğimiz h er şeyi h atırlarız . İyi bellek d e n e n , çağrılmayı bek
leyen bilgiyi h a tırla m a yeteneğine h er yaşta sahip olunabilir.
KENDİNİ- YÖNETME
151
14
S A K İ N L E Ş T İ R İ C İ HAPLAR ALMADAN
R A HAT LAM A
RAHATLAMA B U G Ü N N ER ED E?
152
nem iyoruz. R a h a tla m a k için yaptığım ız şeylere şöyle bir göz
atalım .
Bugün in san lar ra h a tla m a sağladığı söylenen her tü rlü
ak tiv iten in peşine düşüyorlar. Ama, rahatlayabiliyorlar mı?
Briç, futbol, beyzbol veya golfü iyice k o n san tre olarak izle
mek insanı ra h a tla tıy o r m u? R a h a tla m a k için futbol m açın a
giden bir insanı ele alalım . Takım ı kazanm ak zo ru n d ad ır!
Oyun sıkıntılı hale gelir. O tu rm a yerinin ucu n d a o tu ru r. Bu
nalım a girer. K azanm ayı o kad ar çok ister ki, am a bağırıp
çağ ırm ak tan başka yapabileceği bir şey yoktur. G iderek a r
ta r gerginliği. O yunun so n u n d a sinirleri yıpranm ış bir h a r a
bedir artık.
P aza r günü öğleden sonra, ailenizi de yanınıza alıp a r a
bayla dolaşm aya çıkarsınız. M utlu günler geri geldi! Ama bu
otoyolda ra h a tla m a k ne m ü m k ü n ! Ç ünkü herkes aynı şeyi
d ü ş ü n m ü ş tü r; onun için de bu kalabalık yolda ra h a tla m ış bir
yüze rastlam ak olası değildir.
iyi bir gece uykusundan d ah a ra h a tla tıc ı bir şey yoktur
kuşkusuz -öyle mi gerçekten? Çoğu insan gergin bir şekilde
yatağa girer ve sabah daha da gergin kalkar. R ah atlam ış ola
rak uyanm ak istiyorsanız ra h a tla m ış olarak uyum anız gere
kir. Yalnızca yatağa girip gece boyunca uyuyarak gerginliğin
atılabileceğini düşünm ek h a ta d ır. G ergin y atarsanız gergin
uy u rsu n u z. R ah at bir u y k u n u n ta d ın ı çıkarm ak isteyen in
san gevşemeyi öğrenm elidir önce.
Avrupa'dan mobilya ith al eden bir New York'lu ta n ıy o
rum . Birkaç yıl öncesine kad ar yılda üç iş gezisine çıkıyordu.
Gem iyle gidip tren le tüm Avrupa'yı dolaşıyordu. H er yolculu
ğun yaklaşık bir ay aldığını söylemişti bana. G ezileri dört
gözle bekliyordu; çünkü d ö n d ü ğ ü n d e ayrıldığından çok daha
ra h a tla m ış oluyordu. G em id e geçirdiği günlerde sükunet ve
h u zu r buluyordu. T rende de ra h atlıy o r, dinleniyordu. Yapa
cak başka bir şey yoktu çünkü. Şimdi uçakla gidiyor. Birkaç
sa a tte oraya varıyor. Bu "kazanılm ış" zam anı başka yerlere
giderek ve d in len erek mi değerlendiriyor? H ayır, Avrupa'da
d ah a fazla iş görüşm eleri yaparak kullanıyor bu zam an ı.
A m erika'da yeni p a z a rla r kuruyor. G ü n ü m ü z ü n zam an ka
z a n d ıra n seyahat yöntem leriyle eskisinden on kat daha m eş
gul bir d u ru m d a. R a h a tla m a k için sakinleştirici h a p la r alı
yor; sonra da enerji kazan m ak için "kuvvet h ap la rı"n a ih
tiyaç duyuyor! N e h ay at! G eçen gün bu yarişa daha ne kadar
dayanabileceğini bilm ediğini söyledi bana. "R u h u m u n b ed e
nim e yetişmek için hiç şansı olm adığını hissediyorum " dedi.
İşyerinde yoğun bir günden sonra kendini tü k e n m iş h is
seden birçok insan bir bara k o ştu ru r ya da birkaç kadeh içki
içmek için aceleyle eve gider; b u n u n kendilerini r a h a tla ta c a
ğını d ü şü n ü rler. R a h a tla tıy o rm u ş gibi görünür. F a k a t içki
uyarıcıdır. Önce uyarır, sonra a p ta lla ş tım . Etkisi geçtiğinde
çok d ah a gergin h isse ttirir. îçki kimseyi ra h a tla tm a z .
154
ra h a tla m a el ele gider. En uzun atışları yapan golfçüler en
ra h a t v u ruşlara sah ip tirler. Billy C osper, Arnold P alm er ve
ya San S n ead 'in atışların ı ağır çekim de izleyin. G olfçünün
duası: Tanrım, kolay bir atış yapacak güç ver bana şeklinde
dir. R a h a tla m a yoluyla, ona gerçek bir am aç ve yoğunluk ka
za n d ıra ra k enerjimizi korum ayı, doğru z a m a n d a kullanm ayı
öğreniriz. Gerginliğin kendisi kötü bir şey değildir. Tehlikeli
olan sürekli gerginliktir. Elayat sürekli bir gelgittir. Eyleme
geçme ve geçm em e z a m a n ı, gerilme ve fırlamaya h az ırlan m a
za m a n ı, ra h a tla m a ve tüm gerginlikten k u rtu lm a zam anı
vardır. K ed in in h a re k e tle rin i izleyin. K ediden d ah a ra h a t bir
yaratık var m ıdır? Ama a n ın d a gerilip dengeyi sağlayabilir
ve sıçram aya h az ırlan ır. Sıçradığı za m a n d in len m e esn asın
da depoladığı tüm enerjiyi kullanır. E layatım ıza hakim ol
mak istiyorsak kediden ders almalıyız.
155
acele ediyordu. Soğukkanlılığını koruyordu.
D engeli in san hayatla birlikte akar. H ay ata direnm ez,
h a y a tta n ko rk m az, hayatla uyuşmazlığı yoktur.
156
kuşkusuz. Sahneye çıkan in sa n la rın belki de en çok k o rk tu k
ları şey, gülünç d u ru m a düşm ek, alay konusu olm aktır. Lily
Pons seyircinin niye güldüğünü a n la m a m ıştı. Sahneye çık
m ad an önce aynaya bakm ıştı; o yüzden görünüşüyle ilgili
komik bir durum söz konusu olam azdı. Tam bir denge içeri
sinde, dostça gülüm seyerek çevresine bakındı. Tam ü stü n d e
"Bu akşam güreş m ü sab ak aları var" diye yazan ilanı gördü.
H em en kıvrak zekâsını k u llan arak ellerini kaldırdı ve "Bay
lar b ayanlar, güreşeceğim ilk rakip..." diyerek, ilk aryasının
adını söyledi. Seyirciler alkışladılar, k ah k a h alar kesildi.
K onserine başladı ve başarıyla sü rd ü rd ü . Bir parça m izah,
günü k u rta rm ıştı.
157
suz yollarına devam ederler; gök gürlerken çalışmayı sü rd ü
ren bir saat gibi."
"insan kafasında cenneti ceh en n em e, cehennem i c e n n e
te çevirebilir" demiş M ilton. Sakin bir kafadan daha değerli
bir şey yoktur.
"Kulağa hoş geliyor" diyebilirsiniz. "Ama kendim i e n d i
şelenm ekten nasıl alıkoyabilirim? D üşüncelerim i d u rd u ru p ,
onları kafesteki bir sincap gibi daireler çizerek dolaşıp d u r
m a k ta n nasıl vazgeçirebilirim?"
P S İK O JE N E Z Y E RAHATLAMA
158
şılik verip, "Yorgunum, gerginim, sana ita a t edem em " de
mez. Siz de böyle bir karşılık beklemezsiniz. Aynı şey bedeni
nizin ve zihninizin her bölüm ü için geçerlidir. Hakim, olursa
nız ita a t ederler. Zihinsel ve fiziksel ra h a tla m a , karşılaşılan
d u ru m lar üzerinde hakim iyet k u rm ak ta n ibarettir.
159
D izlerim gevşiyor. (D izlerinizi gerin ve sonra gevşek bı
rak ın .)
B aldırlarım gevşiyor. (B aldırlarınızı gerin ve gevşek bı
rak ın .)
Kalçam gevşiyor. (K alçanızı gerin ve sonra gevşek b ıra
kın.)
P a rm a k la rım gevşiyor. (P arm a k la rın ızı gerin ve sonra
gevşek bırakın.)
Ellerim gevşiyor. (E llerinizi gerin ve sonra gevşek b ıra
kın.)
Kollarım gevşiyor. (K ollarınızı gerin ve sonra gevşek bı
rak ın .)
Diyafram ım gevşiyor. (Diyafram ınızı gerin ve sonra
gevşek bırakın.)
Şimdi o m uzlarım ın gevşemesine izin veriyorum , ta şıd ı
ğım tü m yüklerden k u rtu lm a sın a da. Boyun kaslarım ı gevşe
tiyorum (gerin ve gevşetin). G evşedim . Başımın üst kismi.
gevşedi... başım gevşedi... beynim gevşedi... zihnim gevşedi...
gözlerim gevşedi... yüzüm gevşedi (ifadenizi y u m u şatın )...
tü m bedenim gevşedi. Şimdi bu gevşemiş d u ru m d a kendim i,
içim deki M ükem m el G üce teslim ediyorum . Elayatm benim
hiçbir m ü d ah ale m o lm adan devam ettiğini anlıyorum ... Ken
dimi bırakıyor ve Tanrı'ya teslim ediyorum!
Gevşem e yeteneği o kadar önem li ki size ikinci bir eg
zersiz daha vereceğim. K endini-yönetm e egzersizi d ah a kısa
ve özlüdür. Eler iki egzersizde de birinci tekil şahsın k ullanıl
dığına dikkat edin. B ilinçaltm daki benliğe em irler veriyorsu
nuz. Bu egzersizleri ne kadar sık tek ra rlarsa n ız o kadar çok
alışkanlık halin e geleceğini u n u tm a y ın . Stres ve gerginlik
yerine gevşemeyi, ra h a tla m a y ı düşünm eyi alışkanlık haline
getireceksiniz.
160
KENDİNİ- YÖNETME
E N D İ Ş E L E N M E Y İ B I R A K , YAŞAMAYA BAK
ENDİŞELENM E ALIŞKANLIĞINI A Ş M AK
162
Yıllar boyu karısını end işelen d irm em ek için herşeyi
doğru yapm aya çalıştığını söylüyordu ad am . S o n u n d a , görü
n ü şte endişeye n ed en olan şeyden d ah a derin şeyler olduğu
nu an lam ıştı. G ö rü n ü rd e endişelenecek bir şey olm asa da k a
rısı bulup çıkarıyordu bir şeyler. B unu önem siz bir şey için
karısıyla birlikte endişelenm eyi reddettiği gün anladığını
söyledi. Sürekli duyulan bu en d işen in o n u n sağlığına nasıl
z a rar verdiğini de görüyordu. Olaylar kontrolden çıkm ıştı.
Bir şey yapılm ası gerektiğini anladığı için b an a gelmişti.
Aslında hepim izin aşırı endişe duyduğum uz a n la r var
dır. Bu yaygın bir sorun. "E n d işelen m ek ten vazgeç" kelim ele
rin d e n d ah a çok k arşım ızdakinin kafasında d iren ç , karşı
koyma y a ra ta n iki sözcük d ah a var m ıdır? Ama, yine de k e
sinlikle öğrenm em iz gereken bir şeydir bu. E n d işelen m ek ten
vazgeçmek için dikkatim izi endişe y a ra ta n şeyden u zak laş
tırm am ız ya da endişe y a ra ta n şeye karşı bakış açım ızı d e
ğiştirm em iz gerekiyor. B aşkalarının bize en d işelen m ek ten
vazgeçmemizi söylem elerinin gerçekten hiçbir yararı olm az.
B ıktırır o kadar.
ENDİŞE NEDİR?
163
E N D ÎŞ E Ç IK M A Z SOK AK TIR
164
k a lm a z, bu y a n ıt la r ı n y a ş a m ı m ı z d a iyi d e n e y i m l e r e dönüş
m e s i n i n y o lla r ın ı da a ç a r .
E N D İ Ş E D Ü Ş G ÜCÜ NÜ N O L U M S U Z KULLANIMIDIR
165
şey k az a n d ırm a d ığ ın ı, sahibine za rar verdiğini, en büyük a r
zularım ızın gerçekleşmesine engel olduğunu, uzun vadede
hayatım ıza" olumsuz etkileri olacağını kabul etm ektir. Bu
gerçekleri kabul ettik mi endişe alışkanlığından k u r tu lm a
nın gerekliliğini anlam aya başlarız.
Endişeli düşünce kalıplarının m e r h a m e t i n e ihtiyacımız
yok. Ü s te s in d e n gelmek için yapabileceğimiz bir şeyler var.
E ndişenizle yüzleşerek ona, "Senden korkm uyorum . Bir şey
ler olmaya çalışan bir hiçsin sen" deyin.
E N Y A Y G IN DÖRT ENDÎŞE
166
dişelenerek gelecekte endişelenm ek zoru n d a kalm ayacakla
rına inanırlar.
ilginç olan şu ki bir kez endişelenmeye başlandı mı e n
dişe duyulan şey önem ini yitirir. Bulmak için her taşı kaldır
m am ız gerekse bile h er z a m a n endişelenecek bir şey b u lu
n u r. O eski endişelenm e h u y u n u bir kez kazandık mı e n
dişelenecek bir şey bulm ak hiç zor olmaz.
G e n ç bir çift h atırlıyorum . K adın sab a h ta n akşam a k a
dar endişeli ve perişandı. Sürekli olarak yüksek sesle endişe
leniyordu. Sesiz kaldığı z a m a n ise kocası gülerek şöyle so ra r
dı: "Millie, b u n d a n sonraki endişelerini mi plânlıyorsun?"
G eçen gün iki kadın arasındaki bir konuşm aya kulak
misafiri oldum. K a d ın la r d a n biri çoğu za m a n suçluluk h is
settiğini söyledi. Birçok şeyden suçluluk hissettiğini, am a al
dırm adığını, çünkü suçluluk duyunca kendisini iffetli, e r
demli hissettiğini söyledi. Öteki kadının verdiği yanıt daha
da ilginçti: "Ben her z a m a n endişeleniyorum , am a aldırm ıyo
ru m ; çünkü endişelendiğim z a m a n çok sigara içiyorum ve
çok sigara içince de kilo almıyorum." Bu da bir bakış açısı.
Bu kadar çok olumsuz örneğe dalm am ın n e d e n in i m e
rak ediyor olabilirsiniz am a b u n la r en d işelenm enin ne kadar
aptalca olduğunu an la m a y a yardımcı olur. Endişe alışkanlı
ğının üstesinden gelm enin ilk adım ı o n u n la işinizin bittiğini
kabullenm ektir. Tıpkı bir sigara tiryakisinin sigarayı bırak
maya ya da bir alkoliğin artık içmemeye karar vermesi gibi,
"Endişelenerek vaktimi boşa harcam ayacağım artık" dem eli
siniz. Kötü bir alışkanlıktan vazgeçerken olduğu gibi o n d a n
vazgeçmeye istekli olmalıyız. Bir tabağı m a sad a n kaldırıp
m utfaktaki rafa yerleştirdiğimiz gibi endişeyi alıp " dokun
mayınız" dosyasına yerleştirmeliyiz.
167
E N D İ Ş E L E R İ N D E N SIYRILMAYI B A Ş A R A N B İR K A D IN
168
duğunu bilerek Tanrı'yı en yüksek noktaya çıkardığını söylü
yor kadın. M utlak Varlığa in an arak bugün olduğu gibi gele
cekte de her şeyin yolunda gideceğini biliyordu. Bu düşünce
yapısına sahip olduktan sonra endişeyi kapı dışarı etti. Aynı
anda endişelenmek ve güvenmek olanaksızdı.
E N D İŞ E L E N M E K T E N VAZGEÇİP YA Ş A M AYABAŞLAMA-
N IN ÜÇ GÜZEL YOLU
169
D üşün ce lerin izin geleceğinize şekil verecek kalıbı sağla
dığını u n u t m a y ı n . Bugün h a k k ın d a d ü şündüklerim iz, bilin
çaltına verilen iş emirleridir ve yaratıcı süreç onları gerçek
leştirmeye başlar. Ne d ü şü n d ü ğ ü m ü z önemlidir. Geçmişteki
yanlış düşünceleriniz için kendinizi suçlamayın; bugünkü
düşüncelerinizi olumlu yönde kullanm aya çalışın. E ndişelen
meye başladığınızda Tanrı'yla k o n u ş u n ; sorunlarınız h a k k ın
da değil, gerçekleşmesini istediğiniz şeyler hakkında.
Üç n u m a ra lı adımı gözardı etm eyin. Yapılması gereken
yapıcı bir h a r e k e t varsa korkusuzca yapın. Çoğu insan o t u
rup yapılması gereken şeylerle ilgili t e r e d d ü t eder durur.
Yapın! Çekindiğiniz o telefon konuşm asını yapın. Ver
m e k te n kaçındığınız o kararı verin. G id in ve uzun z a m a n d ır
m erak ettiğiniz arkadaşınızı görün. Erteleyip d u rd u ğ u n u z
dönem ödevini yazın. G ö rm e k te n k orktuğunuz m üşterinizi
arayın. Çoğu insan olumsuz hazırlıklarla, atılması gereken
adımı uzun u zun d ü şü n ü p kâbus haline getirerek h a r c a r z a
m a n ı n ı . S o n u n d a , içinde kendilerini kaybettikleri hayali du
ram larla te k r a r tek ra r m ücadele eder d u ru rla r, içimizdeki
G ü c e sırtımızı dayamak ve cesaretle ileriye adım atmak, en
dişelerimizi ardım ızda bırakm ak çok daha iyi. Şimdiye ka
dar hiçbir şey endişeleri geliştirerek kazanılm am ıştır. Yeni
bir şimdi yap program ına başlayın. Bir şeyi y a p m a n ın , o şey
h ak k ın d a düşünü].' d u r m a k ta n bin kat d ah a kolay olduğunu
göreceksiniz. E m e rs o n 'u n dediği gibi, "gerekeni yap ve güce
sahip ol". B ugünden başlayarak yolu yapıcı düşünce ve eyle
me açın. E n dişeden uzunca bir süre uzaklasın ve endişe duy
m am ayı alışkanlık haline getirin. O nu kendinize borçlusu
nuz. Tanrı hin orada olduğunu hep hatırlayın.
170
olmadığını d ü şü n ü rler. D u ru m öyle değil. H e r s o ru n u n y a n ı
tı, tam olarak doğru bir çözümü vardır. Sizin vasıtanızla ça
lışan Tanrı için hiçbir şey olanaksız değildir.
Bugün yaygın olan bazı sorunları ele alarak nasıl karşı
lanabileceklerini görelim. îşte sık sık karşılaşılan so runların
listesi. Belki bazıları size de aittir.
Soru: Tedavisi m ü m k ü n olmayan bir hastalığım var,
doktorlar hiçbir çözüm bulam ıyorlar. M ahvoldum.
Yanıt: Tedavisi m ü m k ü n olm ayan hastalık yoktur. Eğer
Tanri her yerde m evcutsa, O 'nun Varlığı her kad ın ı, erkeği
ve çocuğu sarar. G e rç e k te asıl siz. asla hasta olmazsınız, gü
n a h işlemezsiniz, acı çekmezsiniz. Yanlış kavram tedavi edil
di mi bedende de b u n a paralel bir değişiklik olur. H e r çeşit
hastalığın iyileşebildiğini gördüm . T a n r ı'n m her şeye m u k t e
dir olduğunu bilin yeter. Ruhsal bir bilince sahip olmaya çalı
şın ve bedeniniz T a n n 'y ı yüceltsin.
Soru: G eçim im i sağlamaya yetecek p aram o lm a m a s ın
dan endişeleniyorum. Çalışan insanın zengin olabileceğini
söylüyorsunuz, çok güzel am a ben emekliyim. Bu d u ru m d a
daha fazla parayı nasıl kazanacağım?
Yanıt: Em eklilerden aldığım m ektupları görebilmenizi
isterdim . Bu insan lar asıl K a ynak'larina yöneldiklerinde hiç
u m u lm a d ık yerlerden gelen p a ra la ra şaşıp kalıyorlar; azaldı
sanılan para, çeşitli kaynaklar ve hediyelerle artıyor. Aklımı
zı alm ak üzere açarsak o kadar çok yanıt var ki. T a n r ı'n m
farkında olmadığımız birçok çözüm yolları var, am a kafamız
endişelerle dolu olduğu sürece asla bulamayız onları. Bilinci
nizi Bolluk d üşüncelerine yükseltin ve yaşam koşullarınız
kısa z a m a n d a iyileşecektir.
Soru: K a rar verm ekte güçlük çekiyorum. H a ta y ap m ak
t a n korkuyorum. Yanlış karar verirsem ne olacak?
Yanıt: K a rar verm e k ten korkan insan, hep yenilgiyle
171
son b u lan h a y a li y o l l a r d a sa a tle r c e b o ş y e r e g e z e r durur.
D o ğ r u kararı v e r m e k t e k e n d i n i z e g ü v e n e m e y e b i l i r s i n i z , a m a
i ç i n iz d e k i s ı n ır s ı z Z e k â ' y a g ü v e n m e l i s i n i z . îla h i bir g ü ç t a r a
fından y ö n l e n d i r i l e c e ğ i n i z i bilin ve g e ld i ğ i z a m a n Yol G ö s t e -
r ic i'n iz e g ü v e n in .
S o r u : Ö ğ r e n c i y i m . S ı n a v l a r d a p a n iğ e k a p ılıy o r u m . K a
fam b o şa lıy o r san k i. S ın a v la r için en d işelen m ek ten nasıl
k u r t u l a b il ir i m ?
Y anıt: Ö ğren cilerin Tanrı'nın orada olduğunu, i ç i m i z d e
ve b iz im le ça lıştığ ın ı k a n ıtla m a k için h a r ik a bir fırsa tla rı
var. İsa'nın Kendi başıma hiçbir şey yapamam; içimdeki
Tanrı işleri yapar d e d iğ in i h a t ı r l a y ı n . S i z y a n ı t l a r ı b i l e m e y e
b ilir s in iz , a m a T a n rı a s l a ş a ş ı r m a z . Ş u a n d a b ilin en ve g e l e
c e k t e ö ğ r e n i l e c e k h e r ş e y i Y üce Akıl z a t e n biliyor. Akıl h er
ş e y i bilir. İ s a ' n ı n s ö z l e r i n i ş ö y l e de s ö y l e y e b i l i r i z : "Kendi b a
ş ı m a hiçbir ş e y y a p a m a m ; iç i m d e k i B i l g e iş le r i y ap a r." İ ç i
n iz d e k i B i l g e ' y e g ü v e n m e y e b a ş l a y ı n ; h a y a t ı n ı z ı n n a s ı l d e ğ i
şip r e n k l e n d i ğ i n e ş a ş a c a k s ı n ı z . H iç d ü ş ü n m e d i ğ in i z fikirler
g e lec ek a k lı n ız a . F ik ir le r b e k le n m e d ik şek ild e g elec ek ler.
M u t l a k G ü c e in a n ı n , a s l a d ü ş k ırık lığ ın a u ğ r a m a z s ı n ı z . O,
ö ğ ren ciler, işa d a m la rı, y a z a rla r , m ü zisyen ler, aktörler, ev
k a d ın la r ı, h e r k e s için ç a l ı ş ı r . A s l a a y ırım y a p m a z . K en d in iz i
ila h i G ü c ü a lm a k için a ç ı n , bir d a h a a s l a e n d i ş e l e n m e z s i n i z .
KENDİNİ- YÖNETME
Korkmuyorum.
Bugünü yaşıyorum.
Geleceğin ihtiyaç duyacağım her şeyle donatılacağına
güveniyorum.
Tanrı'nın orada olduğunu bilerek her günü geldiği gibi
karşılayacağım.
172
16
K O R K U SİZİ Y E N M E SİN ,
SİZ KORKUYU Y E N İN !
K orku i n s a n l ı ğ ı n bir n u m a ra lı d ü ş m a n ıd ır . E le r n e s i l d e
e n a z ın d a n b irk aç b ü y ü k adam, korkunun kendisinden başka
korkulacak bir şey olmadığını hatırlatır bi z le r e. E la l k ı nı
k or ku v a d i s i n d e n ç ı k a r m a y ı b a ş a r a n bir güçl ü i n s a n b ü y ü k
saygı g ö r ü r .
173
KORKU NEREDEN KAYNAKLANIR?
174
îsa cesaretin ne olduğunu biliyordu. Yaşadığı ülke işgal
ciler tarafından ele geçirildi. Romalı askerler ele geçirdikleri
topraklardaki insanların kendilerini korum alarını ve yiyecek
sağlamalarını istiyorlardı. Isa bireysel özgürlüğün insanın
içinde olması gerektiğini, özgürlüğün dış etkenlere bağlı ol
madığını öğretti. Bahsettiği krallık, tüm kuşkuların üstesin
den gelen ve insanı özgürleştiren Güç ve Z ekâ'nm anlaşılm a
sı yoluyla kazanılan içsel hakimiyettir.
175
k o rk u n u n bir çözümü vardır; bu çözüm sorunla ilgili gerçek
te b u lu n u r. Onu bulm ak için korkuyla yüzyüze gelmeye ve
onun hiçliğini kanıtlam ay a istekli olmalıyız.
176
SE V G İ KORKUYU D E F E D E R
"O P ren s değil" dedi beriki. "Sen gittikten kısa bir süre
sonra P rens öldü; biz de ona benzer başka bir köpek aldık,
am a bu bir katil. G ördüğün o yüksek çitin nedeni bu."
Korku olmadığı için tehlike yoktu. Sevgi aradaki u ç u r u
ma köprü o lu ştu rm u ştu . Adam giderken arkadaşının kapıya
kadar refakat etm e teklifini re d d e tti. K a pıda n geçerken k ö
pek ona baktı ve hafifçe hırladı. Adam birden korkuya kapıl
dı. D üşünm eye başladı, "Bu benim köpeğim değil. Bu bir
katil." G iderek hızlanm aya başladı, kapıya tam za m a n ın d a
vardı. Bahçeye ilk girdiğinde köpeğe duyduğu sevgi bulaşı
cıydı. Köpek bir katil olmasına rağmen dostça karşılık ver-
177
misti. G eri dönerken ise adam korku ve endişe duyduğu için
köpek de aynı şeyi hissetmiş ve korkuyla karşılık vermişti.
Sık sık dış şartlar ta ra fın d an yönetilmemize izin veri
riz. Adam, köpeğin bir katil olarak tanındığını duyunca gü
venini kaybetti. Varlığının gerçeği'ni bilse ve güvenseydi,
sevginin korkuyu defettiğini ve bizi hayatla bütünleştird iğ i
ni kanıtlayabilecekti. K o rk u n u n aldatıcı yönleri vardır. H e r
z a m a n korktuğum uz şey ta ra fın d an aldatılırız. B urada k öpe
ğin ünüydü, başka bir z a m a n kom ünizm tehdidi veya ölü-
m ü n g ö lg esi o la b ilir.
178
ÖLÜM K O R K U SU N U YENMEK
179
EKSİKLİĞİN KENDİ G Ü C Ü Y O K T U R
180
daha iyi anlaşılmasıdır. Bir in s a n d a n korkuyorsanız, o n u n la
konuşun ve onu motive eden şeyin ne olduğunu anlam a y a ça
lışın. Belki de sizin ona yapabileceklerinizden korktuğu için
öyle davranıyordur. K orkularım ız çoğu za m a n önyargıdan
kaynaklanır.
Korkularınızı açık fikirlilikle gözden geçirin -kılık değiş
tirm iş eski önyargılara mı dayanıyorlar acaba? B irinden sırf
eski bir düşm anım ıza benzediği için korktuğum uz olur sık
sık! G eçm işte acı çektiğimiz bir yere gitm ekten korktuğum uz
d u ru m la r az değildir!
T an rı bize k o rk u n u n değil G ü ç , Sevgi ve sağlam bir
akim r u h u n u verdi. K orktuğunuz biri mi var? Tanrı biz.im-
leyse kim bize karşı olabilir. (R o m an s 8:31). T ekrar d ü ş ü n ü n ;
o kişiden neden korkuyorsunuz? K orum anız içinizde yatıyor.
Korku yerine bir sevgi hissi y a ra tın kalbinizde. Tanrı'nın
Ruhıı'nun olduğu yerde özgürlük vardır. Sevgi'nin olduğu
yerde özgürlük vardır. Kusursuz Sevgi korkuyu defeder, in s a
nın korkusu, içindeki T a n n ' n m varlığına duyduğu güven ek
sikliğinden kaynaklanır. Sonsuz Zekâ yaşanan değişik d u
ru m ların nasıl karşılanacağını bilir. Kişilikte güç yoktur.
Kusursuz G üç'e güvenin, her z a m a n eşit m uam ele görürsü
nüz. Sevgi her yerde mevcutsa kim den korkabiliriz?
KENDİNİ- YÖNETME
181
17
E V E T , Sİ GAR AY I B I R A K A B İ L İ R S İ N İ Z !
182
yebiliriz. Alışkanlıklar önce bilinçli düşünceyle, sonra bilinç
siz davranışla oluşturulur. Kişinin bugün için bilinçli d ü ş ü n
ce olarak kabul ettiği şey, yarın akim derinliklerine yerleş
miş, ama aktif bir düşünce alışkanlığı haline gelebilir.
Bilinçaltının çalışma sistemi h a k k ın d a bildiklerimizden
harek etle, bilinçaltı alışkanlıkları sever diyebiliriz. Belleğin
oturduğu yer olan bu güvenilir h izm etçi, ne kadar çok tek
rarlanırsa te k ra rlan sın verilen emirleri yerine getirmeye h a
zırdır. Vazgeçilmez hale gelmiş bir alışkanlık, bilinçaltı için
gerçek bir zevktir diyebiliriz. "Çok iyi" der bilinçaltı, "İşte iyi
düzenlenm iş bir alışkanlık. Benim anladığım bu. Otom atik
bir harek et haline gelinceye kadar te k ra r te k ra r çalışırım
b u n u n için." Bu yörüngeye bir uydu yerleştirmek gibi bir
şeydir. Bilinçaltı bir alışkanlığı kazandı mı, bilinçli olarak
duruma müdahale etmedikçe ve bir şeyler yapmadıkça alış
kanlık devam eder. Çok şükür, son sözü yine bilinç söylüyor,
yoksa iyi ya da kötü hiçbir alışkanlığımızdan vazgeçemezdik.
183
"Büyük bir kaşık alıp hayatımı karıştırdınız" diyordu.
"Yılda bir kez zih insel envanter çıkarmakla ilgili sözlerinizdi
beni etk iley e n . S öylediğin izi yaptım, alışkanlıklarımı gözden
geçirip onların gerçek ten istediğim şeyler olup olmadıklarını
sordum kendi kendime. F izik sel, zihinsel ve ruhsal olarak
bana yararlı olup olmadıklarını düşündüm. H a t t a bir adım
daha ileri gidip alışkanlıklarımın zaman zam an başkalarını
kızdırıp kızdırmadığını düşündüm. Sürekli olumsuz düşü
nüp, kötüm serliğe kapılıp; kendimden, başkalarından ve g e
lecek ten kuşku duyarak, bu zihinsel alışkanlıklarım la kendi
mi tahrip eden tohumlar ekip ekmediğimi sordum k e n d i m e .
S o n r a dikkatle beslediğim bu alışkanlıkları sürdürmek i s t e
yip istemediğimi d ü ş ü n d ü m . H ayatım ın büyükçe bir kaşıkla
karm akarışık edildiğini hissettiğim an buydu! H er şey o da
nın ortasm daydı ve zihinsel evimde yaşamaya yeniden baş
layabilmek için önce ortalığı bir düzene sokmam gerekiyor
du.
Önce, bir g ü n ü m ü n envanterini çıkardım ; bir felaketti.
Yıllar geçtikçe akıllanm adığım ortadaydı. G ü n ü m şöyle geçi
yordu:
G ü n e , pijamayla kapıya gidip, ilk sayfada hangi kor
kunç felaketlerin yer aldığını görmek üzere gazeteyi gözden
geçirerek başlam a alışkanlığım var. -'G ü n e gerçekten böyle
mi başlamak istiyorum?' diye sordum kendim e. Sonra, dişle
rimi bile fırçalam adan bir sigara yakıyorum ve başım d ö n ü n -
ceye kadar d u m a n ı ciğerlerime çekiyorum. B u n u n benim için
çok kötü olduğunu söylüyorlar ve b u n d a n suçluluk duyuyo
rum . 'Bu alışkanlığı sü rd ü rm e k istiyor m uyum gerçekten?'
diye düşünm eye başladım. Sonra sabah boyunca on fincan
kahve içiyorum. B unun için de huzursuz oluyorum, am a bir
alışkanlık bu. Sigaraya uzanırken otom atik olarak fincana
da uzanıyorum . Birbirlerini tam am lıyor gibi görünüyorlar.
Bunu yıllardır yapıyorum. 'N e d en ?' diye d ü ş ü n d ü m yeniden.
184
"Öğle y e m e k l e r i n i y e m e m e alışkanlığım var. Yapacak o ka
dar iş var ki, öğleyi de çalışarak geçiriyorum. Bu sadece bir
alışkanlık sanırım. S a a t dört civarında bir kokteyl çekiyor
canım . B e ş e kadar bekleyip en yakın bara dalıyorum. Sank i
beni y ü k seltecek bir ş e y l e r istiyorum . Bunun sa d ece bir a l ı ş
kanlık olduğunu s ö y l ü y o r u m kendim e. İstediğim zaman vaz
geçebilirim , ama y a p m a y a devam ediyorum.
Güzel bir m a n z a r a değildi önümde uzanan. Kendime
sorm aya başladım, b u alışkanlıkların bazılarını g e r ç e k t e n
sürdürmek istiyor m u y d u m ? İnsanlara hayatlarına ve d ü
ş ü n c e l e r i n e hakim o lm a hakkı v e r ild iy s e , bu alışkanlıkların
hayatımı kontrol etmesine n ed e n izin veriyorum? Bedenim
yaşayan Tanrı'nın tapmağıysa, ona bu şekilde m uam ele e t
mek istiyor m uydum gerçekten? Doğrusu, son günlerde siga
ra n ın zararlarıyla ilgili de birçok m akale okuyordum . Bu k o
n u d a da huzursuzluk hissetmeye başlam ıştım . D o k to rların
kendi çocuklarını sigara k o n u s u n d a uyarıp u yarm adıklarını
m erak ediyordum ; gazetelerin ve dergilerin yazdığı gibi dok
torların yüzde yetmişi sigaranın kansere, emboli şişmesine,
kalp ve d am ar hastalıklarına n ed e n olduğu k o n u su n d a fikir
birliğine varıyorsa; Devlet Tıbbi D e n e tle m e K urulu başkanı,
t ü t ü n firmalarının Amerikan halk ın a bir çeşit zehir, sersem-
letici ilaç sattığı konusunda kuşku olmadığını söylüyorsa, si
gara içmeye devam etm ek akıllıca bir iş miydi?
Sanırım tü m bunlar size olumsuz geliyor. Bu fiziksel
düzeyde bir bilgi kuşkusuz. Sizin düşünce k o n tro lü n ü öğret
tiğinizi biliyorum. Sigara içer ve bir ölçüye k adar zararlı e t
kilerden koruyabilirim kendim i, am a kim tü m z a m a n ın ı d ü
şünce k o n santrasyonu yoluyla bu zararlı etkileri o rta d a n
kaldırm ak için harcamayı ister? İn s a n , t ü t ü n ü n kendisine
zararı olmadığı konusunda ne kadar inançlı olursa olsun z a
rar görür sigaradan. H er zam an için uğraşması gereken sinsi
düşünceler olacaktır çünkü. Akciğer, boğaz veya dudak kan-
185
seriyle ilgili okuduğum her hikâyeyi kendim e mal edebilir
dim. Boğazımda her boğukluk hissettiğimde, her nefes d arlı
ğında, öksürükte veya kalp çarpıntısında sigaranın bana za
rar verip verm ediğinden endişe duyabilirdim. O an 'sigara iç
meyi sürdürm eye değer mi? diye sordum kendim e. G e rçek
ten de D r. Addington, bu otoyolun ortasında d urup trafikten
k o ru n m ak için dua etm ek gibi bir şey değil mi?"
"Evet" dedim , "Şeytan, İsa'yı ta p in ağ m tepesinden a tla
yıp T a n r ı'n m kendisini k o ruduğunu kanıtlam ası için k a n d ır
maya çalıştığında Isa: Tanrıyı günaha teşvik edemezsin, d e
di. Şeytanın beni sigara içmeye teşvik ettiğini hissedersem
sigarayı bırakmayı tercih edeceğimi d ü ş ü n ü rü m ."
"Ben de b u n u yaptım" diye yanıtladı, "ve neden sigara
ya başlamak istediğimi m erak ettim . B unlara hep konferan
sınız sırasında 'Evet, sigarayı bırakabilirsiniz, değiştirmek
istediğiniz diğer alışkanlıkları da. K endini-yönetm e yasasını
anlarsanız çok kolay olur bu' demeniz yol açtı. Sorun şu ki,
sigara içmek zoru n d a olmadığımı an la d ık ta n sonra, bana
hiçbir yararı olmayan birçok alışkanlığı değiştirmeye karar
verdim; hayatım bu yüzden karışmış görünüyor şimdi."
186
1. Sigarayı bırakmayı siz mi seçtiniz? Bu sizin seçiminiz
olmalı.
2. Bilinçaltına verdiğiniz em irler her za m a n olumlu
olsun. Bilinçaltı olumsuz emirleri a n lam a z. "Artık sigara iç
meyeceğim" dersek, dikkat hâlâ sigara içmek üzerinde olur.
E m ir, "Sigara içme alışkanlığından k u rtu ld u m " olmalı.
3. Kendiniz için yeni bir zincirleme reaksiyon, yeni bir
m otor karşılık sırası hazırlayın.
4. Kendinizi sigara alışkanlığından çoktan kurtulm uş
olarak kabul edin.
Birinci adım, sigarayı bırakmayı seçmek. Sigarayı ger
çekten bırakm ak istiyor m usunuz? Belki de kendinize, siga
rayı bırakamadığımzı kan ıtlam ak istiyorsunuz yalnızca. Si
garayı bırakmayı seçer ve yapabileceğinize inanırsanız, bi-
linçaltm ıza olumlu emirler vererek bu alışkanlıktan kesin
olarak k u rtu lu rs u n u z . Hepsi hu, sadece bir alışkanlık kalıbı.
Seçiminizi yapmalı ve çoktan başarıldığına inanm alısı
n ız. Dua ederken ne isterseniz isteyin, eğer onları elde edece
ğinize inanıyorsanız elde edersiniz. Sigara alışkanlığının ü s
tesinden gelmek hakkm daki G erçek bu. Bilinçaltmız için
yeni, yapıcı bir emir hazırlarsanız, bilinçaltı derhal eskisinin
yerine yenisini oluşturm ak üzere işe koyulur. Evet, sigarayı
bırakabilirsiniz.! Ama gerçekten bırakm ak istiyor musunuz?
in s an lar sık sık başarısız olurlar, çünkü gerçekten yap
mak istemedikleri şeyleri yapmaya çalışırlar. Sigarayı bira-
kamadıklarını kanıtlam ak zo ru n d a d ırla r. Samimi olmayan
bırakm a kararları verirler, am a aslında bu fikre için için is
yan ederler. Belki de an n e le rin i, kocalarını, karılarını, h a tta
kendi suçlu vicdanlarını m e m n u n etm ek için bırakmaya ça
lıştıklarını söylerler, am a aslında bırakm aya hiç niyetleri
yoktur. Biri bana gelip, "Sigarayı bırakm ak istiyorum ama..."
dediğimde durum genellikle budur. Sigara içmeye devam
ederseniz siz öyle istediğinizdendir. Sigara alışkanlığının si-
187
zin üzerinizdeki gücü, kendi gücü değil sizin ona verdiğiniz
güçtür.
YENİ B İR Z İN C İR L E M E REAKSİYON O L U Ş T U R U N
189
alm ak, t ü t ü n ü dökmek, yakm ak, ilk nefes vs. sırası yerine
kendiniz için yeni bir sıra düzenleyin. Çokları bu basamağı,
terc ih e n ayrı ayrı sarılmış n a n e şekeri paketi taşıyarak aşı
yorlar. Bir t a n e alın, yavaşça açın ve ağzınıza a tın . Kilo a l
m a k ta n korkm ayın, yakında o kadar tez canlı olacaksınız ki
kilonuz kendini ayarlayacaktır. Tavsiye edebileceğim başka
bir yol da kaleminizi ve bu am açla bulduğunuz bir kartı dik
katle çıkarıp şunu yazm anız: "Sigara içmeyi seçmiyorum"
veya "Artık sigara içm iyorum ; bu alışkanlıktan ku rtu ld u m ."
Bu yeni d ü şünce bilinçaltm ıza kazınıp sigara içme fikri ya
bancı gelinceye kadar kaç küçük kart harcadığınızı sayın.
B u n d an sonra k a rtla ra ihtiyacınız olmayacak, çünkü özgür
lüğünüzü k azanm ış olacaksınız.
KENDİNİ- YÖNETME
190
18
UYKUSUZLUK HASTALIĞINI
YENEBİLİRSİNİZ!
Ş U H A Y A L İT E H L İK E -U Y K U S U Z L U K HASTALIĞI
(İNSOMNİYA)
191
ye yazmış D r. J o sep h in e Jackson.
D r. Jackson meslek hayatı boyunca, acı çeken birçok i n
sanı tedavi etm iş. "Acı çeken" nitelemesini insomniya için
bile bile kullanıyorum , insom niya k o rk u s u n u n , zorunlu u ya
nıklıkla kasti uyanıklık (insomniya) arasındaki farkı b ilm e
meye dayandığını keşfeden D r. Jackson'a göre insomniya bir
alışkanlık. Bu alışkanlığı k a z a n a n kişi neredeyse süresiz ola
rak zarar görm eden uyanık kalabilir diyor D r. Jackson.
Sinirlerimizi Yenmek adlı kitabında haya tla rın ı h e m e n
h em en hiç u y u m a d a n geçiren birçok in s an d an bahsediyor,
însomniyalı in s a n la rın da u z u n yıllar yaşayabildiklerini,
çünkü insom niyanm bir alışkanlıktan ibaret olduğunu k a n ı t
lıyor. Uyanık kalm ak için bir çaba h a r c a n m a d ığ ın d a n , i n
somniya esnasında beyin hücreleri uyarılmıyor, rahatsız
edilmiyor, böylece de y atak ta d önüp endişelenm e durum ları
dışında enerji harcan m ıy o r. "Beden sakin t u t u l u r ve hislere
hakim olunursa, yorgunluk ürün leri tem izlenip rezervler ko
laylıkla doldurulabiliyor."
Dr. Jackson, insomniyaya "daireler içinde düşünm ek"
diyor ve devam ediyor:
192
Dr. Jackson bu düşünceleri, binicisinin rehberliğine
gerek duym adan bir daire içinde koştu ran bir ata benzetiyor.
193
araştırm ası bu h ü c u m u n ilaç sektöründeki yerini gösteriyor.
Yalnızca Amerikalılar yılda üç yüz milyon dolar harcıyorlar
sakinleştirici ilaçlara.
NASIL UYUNUR
195
"Uykuyu ara m a y ın ; peşine düşerseniz bir güvercin gibi
u çar gider" derler.
H e rh an g i bir şeye dikkati yöneltm enin zihni uyanık
tu ttu ğ u b u lu n m u ş ; çoğu z a m a n uyku için de geçerli bu. t n -
somniyaklar uyuyup uyuyam adıklarm ı görmek için u y an ır
lar genellikle! Ama bu, kendimizi a l d a tm a k ta n ibaret olan
bir mesele değil. U y k u n u n m u tla k a gerekli olm adığına, b e
denim izin u y u m a d a n da ihtiyacı olan dinlenmeyi sağlayabi
leceğine ikna olursak bizi u y u m a k ta n alıkoyan endişenin
h a k k ın d a n gelebiliriz. O z a m a n insomniya önem ini yitirir ve
bir süre sonra kaybolur gider.
TÜ M YÜKLERİNİZDEN KURTULUN
19 7
lıklarinizı u n u tu n . G ü n ü n h a ta la rın ı ve acılarını y atak ta d ü
şünen insan uyuyam az. B unu yapm a eğilimindeyseniz biten
günle uzlaşm aya çalışın. G ü n ü n ü z ü gözden geçirin ve sizi in
cittiğini d ü şü n d ü ğ ü n ü z herkesi bağışlayın. N e kadar aptal
olduğunuzu d ü şü n ü rsen iz d ü şü n ü n , yaptığınız tüm h a ta la r
için kendinizi de bağışlayın. Biriyle sert konuşup sonra da
kendinizi mi suçladınız? U yarınızın onu düşünm eye sevket-
m ek açısından gerekli olm adığını n ereden bilebilirsiniz ki?
G eçen gün ne getirm iş olursa olsun ra h a t b ırak ın . O an ya
pabileceğinizin en iyisini yaptınız. Şimdi her şey b itti. Yarın
yeni bir gün olacak. Sıkıntı ve üzüntüleri bir yana bırakın.
H ay at size karşı değil. Bırakın gitsin. H ayatınızı ve her şeyi
nizi, her şeyin ü stesin d en gelmeyi bilen G üce teslim edin.
3. H içbir za m a n uyu y am am ak tan korkm ayın. Yatakta
sessizce y atarak geçirilen saatler de uyku kadar iyi gelecek
tir.
Sabah üçte plân y a p a n la rd a n biri olduğunuzu varsayın.
G eceleri uyanıp plân yapmayı özellikle seçm ektesiniz. G e r
çekten de gün boyunca düşüncelerinizle başbaşa kalabilece
ğiniz tek zam an buym uş gibi görünüyor. B aşucunuzda bir
kalem le defteri h azır t u t u n , fikirlerinizi ve p lân ların ızı oraya
yazın; o zam an b u n la rd a n k u rtu lu p ra h a tç a uykuya dalabile-
ceğinizi göreceksiniz. Bu uyku saatlerini yitirm ek size zarar
verm ez. B edeniniz bu açığı gelecek uyku dilim inizde telafi
eder.
4. Koyun yerine size su n u lan nim etleri sayın. Uyku,
eğer h alin izd en h o şn u tsan ız gelir. E ndişe, ü z ü n tü gibi duy
gular ne k adar özenle kendim izden gizlersek gizleyelim, bizi
uyanık tu ta rla r . Sahip olm adıklarınızla m ücadele etm ek ye
rin e , h ay atın ızd ak i güzel şeylerin listesini yapm ayı deneyin.
D u ru m ne k ad ar kasvetli olursa olsun her zam an şükredile
cek bir şey vardır. H içbir şey göründüğü kad ar korkunç d e
ğildir. Bir deneyin. A rtılar h an e sin d e ne kad ar çok şeyiniz
198
olduğunu görünce şaşıracaksınız. Kısa za m a n d a h o şn u tlu
ğun sıcaklığını hissedecek ve uykuya dalacaksınız.
5. K endiliğinden akan bu büyük H a y at'm bize kuvvet ve
u m u t verdiğini bilerek yatıp uyuyabiliriz. H a y at, biz uyur
ken bile kalbimizin atm asını sağlar, sindirim im izle ilgilenir,
kan dolaşım ını sağlar ve bedenin kalan tüm h arika işlerini
y ü rü tü r. Biz uyurken yeni beden h ü creleri o lu ştu ru r, eskile
rini a ta r. Biz, tüm bu harika süreci tabii karşılarız. Bilinçal
tın ın ilgisi ve yardım ları için teşekkür etm eyi hiç d ü şü n m e
yiz. Sonsuzluğa işlerimizle ilgilenmesi için de güvenemez
miyiz? Biz uyurken, işler bizim için yapılır. Birçok insan
yarın yiyeceğimiz şeyleri üretip hazırlıyor. D iğerleri kahvaltı
m asam ızd a okuyacağımız gazeteyi düzenleyip basıyorlar.
Doğal kabul ettiğim iz o kadar çok şey var ki. Bir d ü şü n ü n ,
aklım ıza ektiğimiz tüm düşünce to h u m la n biz uyurken geliş-
m ekteler. Bırakın devam etsin ve T an rı size göz kulak olsun,
İçinizdeki Kusursuz G üce güvenin; az sonra uykuya dalacak
sınız.
199
KENDİNİ- YÖNETME
Uyanık kalmaktan korkmuyorum; uykumu getirmek zo
runda değilim.
Geçmişle ilgili pişmanlığım, gelecek için endişem yok.
Tüm kavgacı düşüncelerden arınıyorum.
Kendimi ve başkalarını geçmiş hatalar yüzünden bağış-
lıyorum.
Kafam rahat; ben huzurla doluyum.
mm.
200
19
C E S A R E T S İZ L İĞ İN ÇARESİ
H e p i m i z a r a sıra c e s a r e t i m i z i y i t i r i r i z . H a y a t ı n g er ekl i
b i r p a r ç a s ı o l m a m a s ı n a r a ğ m e n k i m s e o n a kar şı bağı şıklı d e
ğildir, i n s a n y ar g ı s ı n a g ü v e n e bağlı o l d u ğ u için n e d e n l e r i ç e
şit li di r , i n s a n yargısı o l m a d a n c e s a r e t s i z l i k o l a m a z .
C e s a r e t s i z l i k k e l i m e s i n i n a n l a m ı n ı d ü ş ü n m e k bile c e s a
r e t kir ici, İ ngi l i z ce ' de c e s a r e t a n l a m ı n a ge l en " c o u r a g e " k e l i
m e s i F r a n s ı z k ök en l i o l u p , "kalbe ai t" d e m e k o l a n c o u r + a g e
k e l i m e l e r i n i n birle şim idir, İngilizce'de "d i sco u r ag e ", c e s a r e t i
ni k ırm a k , cesareti a z a l tm a k , gü v en d e n m a h r u m e t m e k , a n
l a m ı n a gelir. Ba şa r ıs ı zl ı k, d e p r e s y o n , k e d e r , h ü z ü n , e n d i ş e ,
m e l a n k o l i veya kas vet gibi k a ç ı n m a y a ç a lı ş tı ğı mı z o l u m s u z
k e l i m e l e r d e n b i r i d i r - b i r c e s a r e t s i z l i k d u y g u s u iç er i r .
D ü ş kırıklığıyla c e s a r e t i n k ı r ı l m a s ı a r a s ı n d a b i r a y r ı m
201
yapılm alıdır. D üş kırıklığı gerektiği gibi karşılan ırsa, cesa
retsizliğe dö n ü şm ek zo ru n d a değildir. İn s a n la r veya olaylar
la ilgili b ek lentilerim iz veya üm itlerim iz gerçekleşm ezse,
düş kırıklığına uğradığımızı söyleriz. Eskisinin yerini alması
için yeni bir ü m it veya beklenti yaratılırsa düş kırıklığı n ö t
ralize edilebilir.
Eler zam an iyi için dua etm ek iyiyi getirir. İyiliği seven
ler için her şey el ele verir ve iyiyi sunar. (R om ans 8:28).
D ü rtü le rim iz d ü rü stse, dikkatim iz içimizdeki kusursuz
G üce yöneltilm işse, hayatım ızdaki tüm değişikliklerin iyi
yönde olm asını bekleyebiliriz.
Oğlu üniversiteye gitm em eye k arar verdiği için düş kı
rıklığına uğrayan bir baba d ü şü n ü n . Baba oğlunun, kendisi
nin sahip olam adığı fırsatlara sahip olabilmesi için büyük
p lân lar yapm ış, özverilerde b u lu n m u ştu . Ama şimdi tüm
u m u tla rı bir an d a yıkılm ıştı. Oysa babanın cesaretin in kırıl
ması gerekm iyordu. İçinde bulunduğu d u ru m u n iyi yönlerini
görmeye çalışm alı, yargı ve suçlam adan kaçınm alıydı. Böyle
bir k arari verebilm enin oğlu açısından büyük bir cesaret ge
rektirdiğini, o n u n için de zor olabileceğini ve herkesin kendi
hayatını doğru bildiği şekilde yaşaması gerektiğini a n la m a
lıydı. Ü niversite eğitim inin olm am ası, başarısızlığa m ahkûm
olmak a n la m ın a gelmez. Ü n iv ersiten in kapalı yaşamı yerine
hayatla yüz yüze gelerek, güçlüklerini yaşayarak başarılı
olan ların sayısı az değildir. Belki oğul daha sonra bu eğitim
den geçmeyi isteyebilir ve o zam an kendisi için daha büyük
çaba gösterm eye hevesli olabilir. N e olursa olsun, insanın
diğer bir insan için beslediği ü m it ve b ek len tilerin , karşısın
daki insan ın ü m it ve beklentileriyle uyuşması gerekir. Baba,
oğlunun da içinde var olan ve onun vasıtasıyla işleyen ilahi
Z ek â 'n m , ona doğru yolu bulm ası için yol göstereceğini ve
yönlendireceğini bilmelidir. Eler insan Ö z'ün eşsiz bir birey-
selleşmesidir ve herkes için Tek B ilinç'te, in san ların kendi
202
idrak düzeylerine göre fa rk ın a vardıkları kusursuz bir plân
vardır. Gerçeklesmeye« bir iş için büyük ü m it ve beklentileri
olan bir iş adam i. dikkatini derhal başka bir işe yöneltm eli
dir. F ord M otor Şirketi Edsel'de 265 milyon dolar kaybetti.
Kim hatırlıyor simdi bu zararı? B aşarısızlıklarla yaşamak
yalnızca basarisizlik getirir. Düş kırıklığı geçici bir şeydir.
Ö nem li olan kişinin onu nasıl karşıladığıdır. Kişi, başarısızlı
ğın veya yıkılmış beklentilerin cesaretini yitirm esine yol a ç
m asına izin verdiği, cesaretini kaybetm eye başladığı zam an
tehlikeli bölgededir
C esaretini yitiren insan yalnız olm adığını, herkesin şu
ya da bu şekilde düş kırıklığına uğradığını an lam alıd ır. İn sa
noğlu, her zam an kendisi için en iyi olanı bulam az, in sa n la
rın çok büyük üm it ve beklentilere kapılm a eğilimleri vardır;
o yüzden de düş kırıklığı sık ra s tla n a n bir so n u çtu r. Büyük
beklentiler, gerilem em ize neden olurlar; bu yüzden de varlı
ğının farkında olmadığımız iç kaynaklarım ızı kullanam ayız.
203
Her şeyin mevsimi, her amacın bir zamanı vardır.
Doğma zamanı, ölme zamanı, ekme zamanı ve ektiğini
biçme zamanı.
Tanrı her şeyi zamanında güzel olacak şekilde yarattı."
Ecclesiastes 3:1, 2, 11
205
duygusudur. H a y a tta hiçbir şey bize karşı değil, bu yüzden
cesaretsizliğe yer yok hayatım ızda.
HAYAT B İR S E R Ü V E N D İR
206
bir ay ya da bir yil sonnrayı d ü şünerek ileri baktığım ızda h a
yatım ızın ne sekil alacaginı her zam an göremeyiz. On yıl
sonra ne yapıyor, olacagimızı d ü şü n ü rk e n , bu değişen d ü n y a
da neler olacagini bilme şansım ız bile yok. Ama, bir şeyi
kesin olarak biliyoruz İçim izde bizi asla terk etm eyecek
veya yüzüstü bırakm ayacak T a n rı'n m Bilgeliği, G ücü ve Sev
gisi daim a var olacak.
KENDİNİ- YÖNETME
207
Her duruma göğüs gerecek bilgelik tam içimde.
Doğru seçimler yapmak için yönetiliyor ve yönlendirili
yorum.
İçimdeki Kusursuz Güç, ne yapacağımı ve nasıl yapaca
ğımı biliyor.
Hiçbir şeyin onun için imkânsız olmadığı Güç içimde.
Yaptığım her şeyde içimdeki Kusursuz Güce güveniyo
rum.
208
20
K E N D İ N İ İYİ Y Ö N E T M E ,
SÜREKLİ H U Z U R D U R
İşin ö z ü n e indi ği mi z z a m a n g ö r ü r ü z ki b u g ü n h e p i m i z i n
asıl a m a c ı h u z u r d u r . Bazı l ar ı b u n u y e n i l e n m i ş sağlıkla b u l a
c a k l a r ı n ı d ü ş ü n ü r l e r ; b a z ıl a rı m u t l u bir evliliğin b u h u z u r u
get ir ece ği ne i n a n ı r l a r ; b ü y ü k bir ç o ğ u n l u k da ze ngi nl i ği n h u
z u r a k a v u ş m a k için en e m i n yol o l d u ğ u n a i n a n ı r . Çı lgı nc a
d a h a büyük bir h u z u r p e ş i n d e o l a n l a r , u y u ş t u r u c u veya alkol
gibi geçici d e v a l a r d a n m e d e t u m a r l a r . B u n l a r d a n h i ç b i r i n i n
o erişilmez a m a c a - h u z u r a - u l a ş m a y a yet erli o l m a y a c a ğ ı n ı
a n l a m a k için çe vr emi z e b a k m a m ı z ya da k ü ç ü k bir r u h s a l
a r a ş t ı r m a y a p m a m ı z yet er li.
209
DİRENME ZİHİNSEL ZEHİRDİR
HAYATLA UZLAŞMAK
210
O ndan önce, catisma içindedir ve bu onun h a y a tta n ayrı ol
ma hissine kapilmasina yol açar. Bugün bazı doktorlar tüm
hastalıkların stresten kaynaklandığını söylüyorlar. Stres,
ona döndüğümüzde bize sağlık, zenginlik ve bilgelikle ku
sursuz bir uyum sağlamaya yetecek gücü ve isteği olan H a
yat Prensibiyle uzlaşm aktan kaçınm ak dem ektir. Bir ça re
sizlik duygusunun etkisiyle tek G üç olan H ayat P rensibi'ne
dönm em izi ve sonunda onunla uzlaşmamızı sağlayan her
problem in sekil değiştirmiş bir nim et olduğunu anlam ak ol
dukça kolay. İsa Tanrim, benim değil senin isteğin yerine ge
lecektir dediğinde dünyanın üstesinden gelmiştir.
211
sevgi saygıdeğerdir -yapılan şeye saygıyla dolu olm aktır.
Sevgi, T a n ri'n m G ü c ü 'n ü ortaya çıkarır; çünkü o, in san ın h a
y atın d a ifade edilen T an rı'd ır.
TANRIYLA UZLAŞIN
HUZURLA UZLAŞIN
212
şa rtla ra direnm eyiz an lam ın a gelir. Sürekli h u zu ru d ü şü n e
rek, çevremizde ne olursa olsun ilerleriz. İn sa n ın aklı, çekiş
m e, çatışm a, yüksek kadem elerdeki yolsuzluklar, kötülük ve
bozulm a düşünceleriyle dolu olursa, o kişi bu düşünceleri
kendi h ay atın d a, ilişkilerinde ve to p lu m u n daha kapsamlı
olan hay atın d a ifade edecektir. D ü şü n ce leri; koşullara d ire
nerek harcayacağı enerjiyi koruyarak T a n ri'n m h u z u ru n a ,
ad alet ve doğru davranışa yönelirse h u z u r ve barış için bir
güç, bulunduğu her yerde bir iyilik vasıtası olacaktır. H u z u
ru sağlam anın tek yolu, Huzur olsun ve benimle başlasın d ü
şüncesidir
Dikkat T anrı üzerinde yoğunlaştığında, T an rı ve Ben
çoğunluğu o lu ştururuz. D ikkat h u zu r ü zerin d e yoğunlaştırıl-
dığm da. kişi h u zu r için bir araç olur. K a n a tla rın ı boş yere
çırpıp cam dan geçmeye çalışan küçük kuşlar olm aktan vaz
geçelim D irenm ek her zam an için yıkıcıdır. Barış taraftarı
birkaç kişi bile büyük isler başarabilir.
Bu yalnızca dünya koşullarına değil, bugünkü tüm y an
lışlıklara ve adaletsizliklere uygulanabilir.
KÖTÜTÜĞE DİRENMEYİN
213
ğım çeviren in san d a kin yoktur, nefret yoktur, karşı olma
duygusu y o k tu r; uzlaşm a vardır. D iren ç olm ayan yerde d ü ş
m an kızgınlığını kaybeder. Silahsız kalır.
P itirim A. Sorokin'in çok değer verdiğim Sevginin Yolla
rı ve Gücü adlı k itab ın d a, sevginin h arik a bir şekilde nefreti
yendiği birçok gerçek olaydan söz eder. H ırsızlar, istedikleri
her şey k en d ilerin e verildiğinde bir şey çalam ıyorlar ve d ö
n ü p gidiyorlar. İşkenceciler d irenç yerine sevgiyle karşılaş
tık la rın d a zulm etm ek istem iyorlar. "Ö ldürülen insan genel
likle kendi ö lü m ü n d en sorum ludur," diyor Ermiş adlı k ita
bın d a H alil C ib ran . D ire n ç , karşılığında direnç ve k en d i
sinden k ay n a k la n an tüm diğer h astalık ların ı görür; am a
sevgi nefreti, iyi kötüyü yener. Tek yol bu.
Ve birisi sizi dava eder ve paltonuzu alırsa pelerininizi
de verin. îsa yargı yoluna başv u rm am an ız gerekir demiyor;
b u ra d a öğretilm ek istenen, sizden şikâyetçi olan davayı k a
zan ır ve p alto n u zu alırsa, nefret veya kin duym am ak için
d ah a fazlasını verm enizdir. Bu içinizdeki kin ve nefret duy
gusunu sizden uzaklaştırır.
Z am a n ım ı olum lu ve yapıcı bir yaşam felsefesini -nefret
yerine sevgi; kötüyü iyiyle yenm ek- öğretm eye adam ak için
iki kez başarıyla sürd ü rdüğüm avukatlığı bıraktım . İn s a n la
rın uzun pahalı davalara giriştiği birçok örnek verebilirim .'
Tam anlam ıyla haklıydılar. K a n u n o n la rd a n yanaydı. So
n u n d a k azan d ılar, am a ne pah asın a! Çoğu za m a n , parasal
m aliyeti başlangıçtaki kayıptan daha büyüktü; fakat sağlık,
m u tlu lu k ve h u zu r açısından m aliyeti ta h m in edilem ezdi; o
derece büyüktü.
214
duğum uz düşm anlar içimizde işlenm eli. Düşmanlarımızın
hepsi kendi ev halkimizdandır, diyen kutsal kitap b u n u ifade
etm ek istiyor Onlari bir kez sevgiyle o rtad a n k ald ırd ık tan
sonra hiç düsm anim iz olm adığını göreceğiz. K endinize bilinç
li olarak iç huzuru ve yüce bir uzlaşm ayla dolu yeni bir h a
yat kurarak önceki deneyim lerinizden yeni bir deneyim e
yükseleceksiniz İçinizdeki neyse dışınızdaki de öyle olacak.
Aklınızda düşm anınız kalmadığı zam an hay atın ızd a da düş
m anınız olmayacak. Akılda direnç olmadığı za m a n insanın
hay atın d a da kendisine karşıt in san lar olmayacak.
D iren ç, uzlaşm adan h o şlan m am ak tır. D ire n ç , h a y a tı
m ızdaki her şeyden dah fazla dikkat etm em iz gereken bir
şeydir. Çevremize d irenm ek, in san lara direnm ek, koşullara
direnm ek ya da sadece m etroya veya havaya direnm ek. D i
re n ç, h u zu ru n en büyük d ü şm an ıd ır.
Uzlaşmak ne dem ektir? Uyum sağlamak, birlikte çalış
m ak, bütünleşm ek, bir olmak dem ektir. İki şey uzlaştı mı bir
olurlar. Kişinin içinde uzlaşm a oldu m u, kendisiyle ve h a y a t
la birleşir; o zam an kusursuz G üç başarıya doğru o n u n la bir
likte akar.
İN SA N IN ÇEVRESİYLE UZLAŞMASI
215
İYİYİ BULMAK HAYATLA UZLAŞMAKTIR
216
le, yani Tanrı'yla uzlaşm ak bizi nefret, yargı ve kin d en k u r
ta rm a sın a izin verm ek; gitm em iz gereken yolda bize yol gös
term e sin e ve y ö n etm esin e, direnci günlük h ay a tım ızd an sö
küp a tm a sın a , her d u ru m d a yaratıcı ve m utlu yaşam a özgür
lüğünü bize su n m a sın a , hayatım ızı yüce doğru davranış ve
h u zu r d o ğ ru ltu su n d a yeniden kurm ak için gereken güç ve
zekâyı bize verm esine izin verm ektir.
KENDİNİ- YÖNETME
217